dersturkce.comdersturkce.com/medya/cumlede_anlam2.docx · web viewcÜmlede anlam cümle, bir yargı...

36
CÜMLEDE ANLAM (Konu Anlatımı,Çözümlü Örnekler,Test) CÜMLEDE ANLAM Cümle, bir yargı bildirir. Anlam ve görev ilgisiyle bir araya getirilmiş sözcük topluluğudur veya anlamın- da yargı bulunan bir tek sözcüktür. Sözcük topluluğu- nun cümle olabilmesi için isteği, düşünceyi, duyguyu tam anlatması gerekir. CÜMLEYİ ANLAMA VE YORUMLAMA Cümleyi anlayabilmek, yorumlayabilmek için vurgunun iyi belirlenmesi gerekir. Bir cümlede bir sözcük ya da sözcük öbeğinin diğer sözcük ya da sözcük öbeklerinden daha baskılı söylenmesine cümle vurgusu denir. Yazılı anlatımda vurgu, eylem cümlelerinde yükleme en yakın sözcük veya sözcük öbeğinde, ad cümlelerinde de ek eylemle çekimlenerek yüklem olan sözcük veya söz öbeğindedir. * Bu konuyu bugün bir kez daha tekrar edeceğim. (Vurgu, "bir kez daha" söz öbeğinde) * Bu konuyu bir kez daha bugün tekrar edeceğim. (Vurgu, "bugün" sözcüğünde) * Bugün bir kez daha tekrar edeceğim konu, budur. (Vurgu, "budur" sözcüğünde) ÖRNEK SORU Aşağıdaki cümle/er/n hangisinde "beni" sözcüğü kullanıldığı yere göre cümlenin en önemli öğesi durumuna getirilmiştir? A) Dün sabah Ayten okulda beni aramış. B) Arkadaşım şubat tatilinde beni istanbul'a çağı- rıyor. C) Sınıfımı geçersem babam beni İzmir'e götürecek. D) Öğretmen sınavda beni en ön sıraya oturttu. E) Beni yarın öğle tatilinde otobüs durağında

Upload: phungliem

Post on 17-Jul-2019

218 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

CÜMLEDE ANLAM (Konu Anlatımı,Çözümlü Örnekler,Test)

CÜMLEDE ANLAMCümle, bir yargı bildirir. Anlam ve görev ilgisiyle bir araya getirilmiş sözcük

topluluğudur veya anlamında yargı bulunan bir tek sözcüktür. Sözcük topluluğu-nun cümle olabilmesi için isteği, düşünceyi, duyguyu tam anlatması gerekir.

CÜMLEYİ ANLAMA VE YORUMLAMACümleyi anlayabilmek, yorumlayabilmek için vurgunun iyi belirlenmesi

gerekir.Bir cümlede bir sözcük ya da sözcük öbeğinin diğer sözcük ya da sözcük

öbeklerinden daha baskılı söylenmesine cümle vurgusu denir.Yazılı anlatımda vurgu, eylem cümlelerinde yükleme en yakın sözcük veya

sözcük öbeğinde, ad cümlelerinde de ek eylemle çekimlenerek yüklem olan sözcük veya söz öbeğindedir.

* Bu konuyu bugün bir kez daha tekrar edeceğim. (Vurgu, "bir kez daha" söz öbeğinde)

* Bu konuyu bir kez daha bugün tekrar edeceğim. (Vurgu, "bugün" sözcüğünde)* Bugün bir kez daha tekrar edeceğim konu, budur. (Vurgu, "budur"

sözcüğünde)

 

ÖRNEK SORUAşağıdaki cümle/er/n hangisinde "beni" sözcüğü kullanıldığı yere göre cümlenin en önemli öğesi durumuna getirilmiştir?

A) Dün sabah Ayten okulda beni aramış.B) Arkadaşım şubat tatilinde beni istanbul'a çağırıyor.C) Sınıfımı geçersem babam beni İzmir'e götürecek.

D) Öğretmen sınavda beni en ön sıraya oturttu.E) Beni yarın öğle tatilinde otobüs durağında bekle.

(1984/11)ÇÖZÜM: A'da 'beni" sözcüğü, yükleme en yakın yerde kullanılmıştır.

YANIT: AANLATIM BAKIMINDAN CÜMLELERAnlatım, bir konunun cümle düzeni içinde söz ya da yazıyla aktarılmasıdır.

Anlatımda bireysellik ağır basar. Anlatımın bireyselliği anlatıcının amacına, ta-sarladığı konuya, dilin olanaklarını kullanabilme gücüne bağlı olarak anlatım düzeninde farklılıklara yol açar.DUZ ANLATIM - MECAZLI ANLATIMGerçek anlamlı sözcüklerle kurulan anlatıma düz (yalın veya açık) anlatım, mecaz anlamlı sözcüklerin yer aldığı anlatıma mecazlı anlatım denir.

* Bazen suçlu insanların yanında suçsuz insanlar da cezalandırılır. (düz anlatım)* Bazen kurunun yanında yaş da yanar. (mecazlı anlatım)

* Masayı biraz öteye çek. (düz anlatım)

* Çektiği acılar onu olgunlaştırdı. (mecazlı anlatım,NESNEL ANLATIM - ÖZNEL ANLATIM

Anlatanın kişisel duygularına dayanmayan, değişik yorumlara yol açmayan anlatıma nesnel (objektif) anlatım denir. Bu kanıtlanabilir.* Oyundaki olaylar, üç bin kişilik bir kasabada, çiftlikte geçiyor.* Sanatçılar iki bölümden oluşan bu yapıtı yarın bu salonda sergileyecekler.

Kişisel görüşleri taşıyan, kanıtlanması olanaksız olan, yorumlamaya açık anlatıma öznel (subjektif) anlatım denir.* Öykülerin anlatımında bir kuruluk, bir tekdüzelik görülüyor.* Çağının özellikleri dışına çıkamayan sanatçı büyük sanatçı olamaz.Yorumlama: Anlatıcının görüp duyduklarından kendince bir anlam çıkarmasıdır. (Anlatıcının daha çok öznel olan düşünceleri)

* Adamın yüzündeki gülümseme giderek azaldı ve yok oldu; o an, genç adamın, öfkesini ve acısını kendi içinde saklayan biri olduğunu anladım.* Sevinç, heyecan, alay karışımı hissini veren gülümsemesi yüzünün ayrılmaz bir parçası gibiydi ve kendine özgüydü.Değerlendirme: Bir yapıt, bir sanatçı ya da bir olayın özüne, nitelik ya da niceliğine ilişkin bir özelliğinin belirlenmesidir.

*Romandaki kişiler, olayın geçtiği bölgeye özgü ye-rel ağızla konuşuyorlar. (nesnel değerlendirme)*Yazar, son romanının son baskısında bazı düzeltmeler yapmak, bazı fazlalıkları çıkarıp atmakla çok iyi etmiş.(öznel değerlendirme)ÖRNEK SORUAşağıdaki cümlelerin hangisi öznel bir yargıdır?

A) Yunus Emre'nin bu şiirinde "bulut”un gizli gizli ağlamasından söz edilerek buluta insan niteliği verilmektedir.

B) Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun bu şiirlerinde doğadaki nesnelerin özellikleri insanlar için kullanılmıştır.

C) Faruk Nafiz Çamlıbel'in, "Han Duvarları"nda birçok kez kişileştirmeye başvurduğu görül-mektedir.

D) Ahmet Haşim'in "Sonbahar" şiirindeki kişileştirme de çok ilgi çekicidir.

E)Behçet Necatigil'in bu dizelerinde sokaklar için "gülümseyen" sözcüğü kullanılarak kişileştir me yapılmıştır.

(1984 / II)ÇÖZÜM: Öznel yargı kişiden kişiye değişen ve sözün sahibini bağlayan yargıdır. D'deki "ilgi çekici" sözü de görecelidir; bu yüzden öznel yargıdır. Diğer seçeneklerdeki yargılar, her zaman kanıtlanabilir, nesnel yargılardır.

YANIT: DDOĞRUDAN ANLATIM – DOLAYLI ANLATIMBir sözü, kişinin söylediği biçimde, hiç değiştirmeden olduğu gibi aktarmaya

doğrudan (dolaysız) anlatım denir.Doğrudan anlatımlarda aktarılan söz ya tırnak içinde verilir ya da aktarılan sözden sonra virgül konur.* Arkadaşım bana, bu film gerçekten çok güzel, dedi.* Mevlâna: "Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği

kadardır." diyor.* Öğretmenlerimiz, önce konuyu çalışın sonra da konuyla ilgili soru çözün,

diyorlar.Bir sözü kişi, zaman, gösterici değişiklikleriyle aktarmaya dolaylı anlatım

denir. (Başkasına ait bir sözü cümleyi söyleyenin kendi söyleyişine göre değişti-rerek aktarması.)* Arkadaşım bana bu filmin çok güzel olduğunu söyledi.* Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır

görüşünü Mevlâna dile getirmiştir.* Öğretmenlerimiz, bizden, konuları çalışıp sonra da bu konularla ilgili soru

çözmemizi istiyorlar.ÖRNEK SORUAşağıdaki cümlelerin hangisi, dolaylı anlatıma örnek olabilir?A) Şöyle bir olayları anımsar, üzülürüz ve "İşte bu dünya böyledir!" diye

düşünürüz.B) Öğretmen, Ali'ye: "Arkadaşına söyle, yarın ödevini mutlaka getirsin!" dedi.C) Paul Valery, şiir yazma yönteminden söz ederken "ilk dize Tanrı vergisidir,

ondan sonrası da çaba..." demiş.D) Tiyatrodan çıktığımda arkadaşım, Hâzım'ınsahnede canlandırdığı prensin gerçek hayattada yaşamış olduğunu söyledi.E) Önce, tiyatronun öğelerini, hangi sanatların biraraya gelerek tiyatro gerçeğini ortaya koydu-ğunu düşünelim.(1981 / II)ÇÖZÜM: D seçeneğinde konuşan kişi, arkadaşının tiyatrodan çıktığında söylediği bir sözü, dolaylı olarak aktarmıştır. Aktarılan söz anlamını koruyor; ta-kat biçimini yani cümle değerini yitirmiştir. Oysa diğer seçeneklerdeki sözler dolaylı anlatımı örnekleyecek özellikte değildir. Bu anlatımlar sahibine ait söyleniş özelliğini korumaktadır.

YANIT: DTÜME VARIM - TÜMDEN GELİM CÜMLELERİParçadan bütüne, tek tek yargılardan genel bir yargıya gitme yoluna tüme

varım denir. Tüme varım cümleleri genelleme özelliğindedir. (özelden genele)

* Kadın erkek, yaşlı genç, orada bulunan tüm konuklar onu dikkatle dinliyordu.* Bu dershanenin öğrencileri de oldukça zeki ve çalışkan öğrencilerdir.

Bütünden parçaya varma yoluna tümden gelim denir. Bu cümlelerde genelden özele gidilmiştir.

* Her anne gibi ben de çocuklarıma düşkünüm.* Bahçedeki her şeyi, çimleri, çiçekleri, ağaçları su-lamalısın.

ÖRNEK SORUKimi yargılar genel bir nitelik taşır. Şu örnekte olduğu gibi: "Dağlık bölgelerin insanları sert yaradılışlı olur." Bu tür yargılar zihnin genel düşünce-ler üretmesinin ya da özelden genele gidişinin sonucudur.Aşağıdakilerden hangisi bu parçada belirtilen yargı türüne örnek olamaz?A) Dünyanın bütün ülkelerinde polisiye romanlar çok satar.B) Yazarlar, yaşlılık dönemlerinde üne kavuşurlar.C) Üslup, kelimeleri seçme ve kullanma sanatıdır.D) Davranışları etkilemede iletişim araçlarının büyük payı vardır.E)Sıcak ülkelerin insanları heyecanlı olur.

(1984 /1)ÇÖZÜM: A'da bütün ülkeler, B'de bütün yazarlar diyerek genelleme yapılmış. D'de iletişim araçlarının tümü için konuşulmuş. E'de heyecanlı olma durumu sıcak ülkelerdeki her insan için geçerli sayılmış. Ancak C'de üslup tanımlanmış. Yani özelden genele gitme diye bir şey yok.

YANIT: C

TANIM CÜMLELERİBir varlığı ya da kavramı onu benzerlerinden ayıran özellikleriyle belirlemeye, tanım, bu amaçla kurulan "Bu şey nedir?", "Bu kimdir?" sorularına yanıt veren cümlelere tanım cümlesi denir. Tanım cümleleri nesnel de öznel de olabilir.* Plan, yazının derli toplu olması için görüş ve düşüncelerin ahenkle sıralanmasıdır. (nesnel tanım)

* Sanat, yaşamı yüceltme ve daha anlamlı kılma çabasıdır. (öznel tanım)ÖRNEK SORUAşağıdakilerden hangisi bir tanım cümlesidir? A) Lirik şiir, akıldan çok düş gücüne, düşünceden çok duyguya yaslanır.B) Lirik şiirde, aşkın her türlü görünüşü, bütün yönleriyle dile getirilir. C) Lirik şiirde şair, sözcükleri seçerken, onların ses ve görüntü gücünü göz önünde tutar.D) Lirik şiir, duyguların, çok etkili ve coşkulu bir biçimde dile getirildiği şiir türüdür.E) Lirik şiirde yıllar yılı aşk, ölüm, din gibi belirli temalar işlenmiştir.(1990 / II)

ÇÖZÜM: D seçeneğindeki yargı, "Bu nedir?" sorusunun yanıtıdır; yani bir tanım cümlesidir. Diğer seçeneklerde ise lirik şiirin farklı yanlarına değinilmiştir.

YANIT: D

BETİMLEME (TASVİR) CÜMLELERİBetimleme cümlelerinde bir manzara, kişi ya da nesne, onları benzerlerinden ayırt eden temel nitelikleriyle anlatılır. Yani sözcüklerle resim yapılır. Böylece okuyucunun da adeta o varlıkları görmesi, hissetmesi sağlanır. Kişilerin fiziksel görünümleri betimlenebildiği gibi ruhsal özellikleri de betimlenebilir. Betimleme cümleleri öznel de nesnel de olabilir. Betimleme cümlelerini bulmak için "Nasıl bir ortam?", "Nasıl bir insan?", "Nasıl bir varlık?"gibi sorular sormak gerekir.

Artık bahar geldi derken birdenbire hava bozmuş; damlar, sokaklar, kırlar, karla örtülmüştü.Az konuşan, doğruyu söyleyen, söylediğini tartan bir adamdı.Söylenenleri hiç duymuyormuşçasına dalgın, düşünceli bir tavırla işini yapmayı sürdürdü.Güç işlerde çalışmaktan nasırlaşmış, kara kıllı ellerini çekinerek bana doğru uzattı.ÖRNEK SORU(I) Minübüsle, sabahleyin yola çıktık. (II) Yeşilin, açığından koyusuna değin bütün tonlarıyla bezenmiş ağaçların süslediği yamaçlardan, tepelerden geçtik. (III) Şırıl şırıl akan derecikleri aşa aşa sonunda yeryüzü cennetine vardık. (IV) Çevresini irili ufaklı ağaçların kuşattığı mavi, duru, büyük göle bakan bir yamaçta durduk. (V) Kameramızı çıkarıp bu manzarayı görüntüledik.Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin, hangilerinde betimlemeye yer verilmemiştir?A) I.ve II. B) I.ve V. C) II.ve III. D) II. ve IV. E) III.ve IV.

ÇOZUM:(I) Minibüsle, sabahleyin yola çıktık. (Sadece öy-küleme)

(II) Yeşilin ... bütün tonları ... (Görme duyusu)(III) Şırıl şırıl akan derecikler ... (işitme ve görme duyusu)

(IV) ... mavi, duru, büyük göl ... (Görme duyusu)(V) Kameramızı çıkarıp bu manzarayı görüntüledik. (Sadece öyküleme)

Görüldüğü gibi II, III, IV. cümlelerde "Nasıl bir ortam?" sorusuna yanıt bulmaktayız. I. ve V. cümleler ise duyulara seslenme veya izlenim uyandırma amacı yani betimleme yoktur.

DUYU ORGANLARIYLA ANLATIM İÇEREN CÜMLELERSomut anlamlı her sözcük, beş duyu organlarımızdan birine yöneliktir. Bazı

cümlelerde, duyu organlarımızdan biri veya birkaçıyla yapılan anlatım ön plana çıkar. Bu tür cümlelerde anlatımın yoğunlaştığı duyu organının özellikleri ağırlık

kazanır. Bu, o duyu organı aracılığıyla yapılan bir anlatımdır.* Az ileride Büyük Menderes bulanık sularıyla şırıl şırıl akıyordu, (görme ve

işitme)* Güneş, ortalığa yaydığı sıcaklıkta, tarlaların ıslaklığını az da olsa almaya

çatışıyordu, (dokunma)* Çam ormanında yoğun bir reçine kokusu duyduk. (koklama)* Hava aynı anda hem serinliyor, hem karar/yordu. (görme ve dokunma duyusu)

CÜMLE TAMAMLAMAAnlamla ilgili soruların bazılarında bir yargıdan bir sözcük ya da sözcük öbeği

çıkarılmakta, eksiğin seçeneklerden biriyle tamamlanması istenmektedir. Bu tür sorular çözülürken tamamlanacak ve tamlayacak sözlerin zaman ve kişi yönünden uyumlu olmasına, en uygun bağlaç ya da edatlarla bağlanmasına, an-lamca çelişmeyip aynı amaca yönelmelerine dikkat edilmelidir.

ÖRNEK SORULAR1. "......öğrenmiş olmalıydım; iki yıldır bu işte çalışıyorum." sözleri en uygun biçimde aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanabilir?

A) Bunları - elbetteB) Artık bunu - çünküC) Bu nedenle - topu topuD) Hemen - yalnızcaE)Şimdiye dek - zaten

(1981 / II)ÇÖZÜM: "öğrenmiş olmalıydım" ifadesi "geçen zaman yeterliliğini" anlattığı

için cümlenin başına bu anlamı veren "Artık bunu" sözcükleri; ikinci bölüm de sebep bildirdiğine göre buraya "çünkü" bağlacı getirilmelidir.

YANIT: B2.Birçok sanatçının sanat dünyasından silinip gitmesinin nedeni .....Bu cümle, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi ile sürdürülemez?

A) gelişme ve değişimlere uyum sağlayamamasıdır.B) her geçen gün yeni sanatçıların ortaya çıkmasidir.C) kendisini sanatına bütünüyle vermemiş olmasidir.D) yeni ve özgün yapıtlar ortaya koyamamasıdır.E)çağın gereklerine ayak uyduramamasıdır.

(2001 /1)ÇÖZÜM: A, C, D ve E'de verilen sözler, biçim olarak cümleyi tamamlayabilecek özelliktedir. Anlamca da cümlede işlenen konuya uygun düşmektedir. B'de verilen söz, cümleye biçimce uygun olsa bile, anlam (düşünce) yönünden uymamaktadır. Çünkü yeni yeni sanatçıların ortaya çıkması doğaldır; bu bazı sanatçıların silinip gitmesine yol açacak bir durum değildir.Özgün yapıtlar veremeyen, kendini sanatına bütünüyle veremeyen,

gelişmelere - değişmelere ve çağıngereklerine ayak uyduramayanlar sanat dünyasından silinip gideceklerdir.

YANIT: B 3. Bu kez de başarılı olamadım;…… sözleri, aşağıdakilerin hangisiyle sürdürülürse cümle "bir işte kendine güvenini yitirmiş" bir insanın tutumunu yansıtır?

A) ama bir daha denemekte yarar var.B) bir daha böyle bir işe girişmeyelim.C) artık bu başarısızlığın nedenini bulmalıyım.D) ancak bu böyle sürüp gidemez.E)yalnız bu işin peşini bırakacak değilim.

(1989/11)ÇÖZÜM: A, C, D, E'deki cümlelerde mücadeleci bir insanın sözleri var. Ancak B'de bir daha işe girişmeyeceği söylenerek kendine güvenini yitirmiş bir in-sandan söz edilmiş.

YANIT: B4.Ayrıntılı olarak düşünmeden ... sözleri aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanırsa, cümle tedbirli bir insanın tutumunu yansıtır?

A) yaptığım girişimlerden de iyi sonuçlar aldığım oldu.B) verdiğim bu karar herkesi sevindirdi.C) böyle bir işe girişmemek gerektiğine inanıyorum.D) başladığım bu işte başarılı oldum.E)işimden ayrılmam onu rahatsız etmedi.

(1989 /1)ÇÖZÜM: Tedbirli insan işini şansa bırakmayan, çok dikkatli bir kişidir. Bu

kişinin ayrıntılı olarak düşünen biri olması gerekir. C'de işe girişmeden önce ay-rıntılı düşünmek gerektiği savunulduğundan örnek cümlede boş bırakılan yere C gelmelidir.YANIT: C

ANLAM BAKIMINDAN CÜMLELERANLAMDAŞ VE YAKIN ANLAMLI CÜMLELERSöz dizimi bakımından farklı, anlamca aynı olan cümlelere eş ya da yakın

anlamlı cümleler denir. Böyle cümlelerde temel kavramlar doğru tespit edilmeli, cümlenin olumlu ya da olumsuz bir yargıya bağlanıp bağlanmadığına dikkat edilmelidir.

"Geleceğe bakmanın en iyi yolu, nereden geldiğinin bilincinde olmaktır; belleğini kaybeden bir halk, ölü bir halktır."cümlesinde geleceğin iyi bir biçimde kurulabilmesinin geçmişin bilinmesine bağlı olduğu, geçmişini unutan ya da geçmişinden uzak olan toplumun ölü olduğu söylenmiş. Şimdi bu cümleye anlamca en yakın bir cümle söylemek istesek, şöyle diyebiliriz: "Bir toplumun varlığını sürdürmesi, geçmişini iyi tanımasına ve onu özümseyip korumasına bağlıdır." Bu cümlede "varlığını sürdürmek" sözü "geleceğe bakma" demektir;

"geçmişini iyi tanıma" sözü "nereden geldiğinin bilincinde olma" sözünün yerine geçer. Her iki cümlede de halkın yaşamasının, geçmişinin bilincinde olmasına bağlandığını görüyoruz.

Aşağıdaki numaralanmış cümleler söz dizimi farklı, anlamı aynı olan cümlelerdir:I.Şiir öylesine bir dilsel düzenlemedir ki sözcüklerden biri çıkarılırsa ya da birinin yeri değiştirilirse şiirin tüm büyüsü bozulur.

II. Şiirde her sözcük, bulunduğu yerde güzeldir.

III. Şiirde dil, kendine özgü bir biçimde kullanılır.IV. Şiirin güzelliği, sözcüklerin birbiriyle uyumundan gelir.Aşağıdaki her iki cümlede de sorumluluk duygusu gelişmiş insanların

kurallara uyduğu söylenmek istenmiştir.I. İnsanlarda, kurallara uyma alışkanlığıyla sorumluluk duygusunun yerleşmiş olması arasında bir ilişki vardır.

II. Sorumluluğunu bilen insanlar kurallara uyarlar. ÖRNEK SORULAR

1. I. Yapılan her yanlış, daha iyi bir sistem oluşturmak için bir fırsattır.Iı.Yaptıklarının bilincinde olmayanlar, yanlışlarını sürekli yinelerler.Iıı. Hiç yanlış yapılmaması, her şeyin kusursuz olduğu anlamına gelmez.ıv. Doğruya ulaşabilmek için, yapılan yanlışlardan ders almasını bilmek

gerekir.Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?A)I.ve II. B)I.ve IV. C)II.ve III. D)II.ve IV. E)III. ve IV.

(2000 / I)ÇÖZÜM: I numaralı cümlede "her yanlışın, daha iyi bir sistem oluşturmak için bir fırsat olduğu"; II'de “yaptıklarında bilinçli olmayanların yanlışlarını devamlı yinelediği"; III'te, "hiç yanlış yapılmamasının her şeyin kusursuz olacağı anlamına gelmediği"; "doğruya ulaşmak için yapılan yanlışlardan ders alınması gerektiği" düşünceleri işlenmiştir. O hâlde I ve IV numaralı cümleler yakın anlamlıdır. Bu iki cümle "Doğrulara, yanlış yapılarak ulaşılabileceği" ortak düşüncesine sahiptir.

YANIT: B2. Şiir öylesine bir dilsel düzenlemedir ki sözcükler-den biri çıkarılır ya da birinin yeri değiştirilirse şiirintüm büyüsü bozulur.Bu cümlede anlatılmak istenenle aşağıdakilerden hangisi arasında anlamca yakınlık yoktur?A) Şiirde her sözcük, bulunduğu yerde güzeldir.B) Sözcük, şiirin en önemli öğesidir.C) Şiirde dil, kendine özgü bir biçimde kullanılır.D) Şiirin dili, seçilen imgelerin çeşitliliğiyle zenginleşir.

E)Şiirin güzelliği, sözcüklerin birbiriyle uyumundan gelir.(2000 /1)

ÇÖZÜM: Cümlede, "şiirdeki bütün sözcüklerin bir yerinin olduğu ve bu sözcükler üzerindeki en ufak bir değişikliğin şiirin bütün güzelliğini yok edeceği" anlatılmıştır. A, B, C ve E seçeneklerindeki yargılar bu düşünceyle paraleldir. D'deki cümlede ise, "şiir dilinin, imgelerin çeşitliliğiyle zenginleştiği" gibi, cümlede anlatılanla yakınlığı olmayan bir düşünceden söz edilmiştir.

YANIT: D3. Karşılaştığımız kişilerin ya da durumların iyi yanla-rını belirtmekten çok, kötü yanlarını görüp dile ge-tirmeyi yeğleriz.Bu cümlenin anlamına en yakın yargı, aşağıdakilerden hangisidir?A) Güzelliği ve çirkinliği değerlendirirken aşırılığa kaçarız.B) Her şeyin en iyisini bildiğimizi düşünürüz.C) Beğenmek yerine, kusur bulmaya eğilimliyiz.D) Başkalarının kusurlarını daha iyi görürüz.E)Başkalarını değerlendirmekte güçlük çekeriz.

(1998/1)

ÇÖZÜM: Karşılaştığımız kişilerin ya da durumların iyi yanlarını belirtmekten çok, kötü yanlarını görüp dile getirmeyi yeğleriz; çünkü beğenmek yerine, kusur bulmaya eğimliyiz.Görüldüğü gibi seçenekteki cümle örnek cümledeki yargının gerekçesi niteliğindedir. Bu ilişki bağlaç kullanılarak ortaya çıkartılabiliyor.

YANIT: C4. Yazınsal yapıtlar, yaşama ayna tutmakla kalmaz, aynı zamanda ona istediği

biçimi de verir.Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak istenene anlamca en yakındır?A) Her yazar, hangi türde yazarsa yazsın, yapıtlarının konularını yaşamdan

alır.B) Yazma, yazarları yaşama bağlayan, düşsel ve düşünsel boyutlu yaratıcılık

isteyen bir eylemdir.C) Roman, öykü, oyun gibi yazınsal ürünlerde, okurlara değişik yaşamlar

sunulur.D) Günlük yaşamla beslenmeyen, dil değeri taşımayan yapıtlar kalıcı ve etkili

olamaz.E) Roman, öykü, oyun gibi türlerde yazılmış ya-pıtlar, yazıldıkları dönemi yansıtır ve onu yön-lendirir.

(1988/11)

ÇÖZÜM: Örnek cümleye en yakın anlamda olan E seçeneğidir.Yaşama ayna tutmak = dönemi yansıtmak Ona istediği biçimi vermek = onu

yönlendirmekYANIT: E

KARŞIT DURUMLARI BİLDİREN CÜMLELERBirbirine karşıt durumları ya da yargıları birlikte veren cümlelerdir. Yargılar

arasındaki karşıtlık ilgisi, karşıt anlamlı sözcüklerle bazı bağlaçlarla kurulur, (ama, fakat, oysa, hem ... hem, ne var ki...)* Adamın yüzündeki yumuşak ifade bizimle konuşurken birdenbire sertleşmişti.* Dışarısı günlük güneşlik, sımsıcak; halbuki burada paltolarımız bile bizi

ısıtmaya yetmiyor.* Derin boğazlara girdiğinde coşup köpüren ırmaklar, düze inince miskinleşir.* Sözcük seçimindeki özensizlik, çevirmenin, metnin aslına bağlı kalmaktaki

titizliğine gölge düşürüyor.* Bazen ruhunda fırtınalar kopar, bazen de sakin bir deniz gibi olurdu.* Resim hem duygusal bir filizlenmeyi hem de fiziksel bir çöküşü gösteriyor.ÖRNEK SORUAşağıdakilerin hangisinde karşıtlığı çağrıştıran bir anlatım vardır?

A) Komşular kanlı bıçaklıysa bileSaksılar sevgi duyar pencereden pencereyeB) Senin gölgenle birleşti gölgemBir değil, şimdi bin gölge doğacakC) Sevgimizin külleri savruldu göğeYanar artık geceler yepyeni yıldızlarla

D) Dallarda incecik bir ışık kaldı saygıdanHem güneş, hem ay, hem yıldızlar imrendi ona

E) Taptaze bir aşk götürdüm ışıksız kıyıyaBirden canlandı martılar kanat çırptılar suya(1998 /1)ÇÖZÜM: A seçeneğinde "komşuların kanlı bıçaklı, yani düşman oluşu ile aynı komşulara ait saksıların birbirine sevgi duyması" karşıtlığa dayalı bir anlatım meydana getirmiştir.

YANIT: AKARŞILAŞTIRMA BİLDİREN CÜMLELERKarşılaştırma, iki farklı nesnenin ya da kavramın ortak bir nitelikle ilgili olarak birbirlerine karşı durumlarını belirlemeye denir.Karşılaştırma cümlelerinde iki kavram, iki varlık ortak olan veya olmayan yönleriyle ele alınıp karşılaştırılır. Karşılaştırma cümlelerinde karşılaştırma ilişkisi "gibi, kadar, daha, en, de, ama, hem... hem" gibi zarf,edat ve bağlaçlarla sağlanır.

* Öykülerini de okudum; ama bunları şiirleri ve oyunları kadar beğenmedim.* Babam, annemden daha çok ilgileniyor benimle.* O, benim gibi duygusal bir insan değil.* Bu kitap, diğerlerine göre daha kapsamlı.* Bu konu, hepinizden çok beni rahatsız ediyor.

ÖRNEK SORU(I) Güneye doğru indiğimizde göz alabildiğine uzanan bir ovayla karşılaştık. (II) Ova, güneşli ve dalgasız bir denizden daha da düzdü. (III) Yoksa gelirken gördüğümüz, çılgınca esen rüzgârların oluşturduğu tepecikler burada yoktu. (IV) Uzaklarda, bir insan boyu yükseklikte, kubbeleştirilmiş, küçük küçük toprak yığınları vardı. (V) Merakla bu yığınlara yaklaştık. (VI) Bunların, bizim evlerimizdekinden çok daha küçük pencerelerinden bakınca, önde yaşayan insanları gördük.Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde "karşılaştırma" yoktur?A)I.ve III. B)I.ve IV. C)II.ve III. D)II.ve IV. E)IV.ve VI.

ÇOZUM:(II) "Ova ile deniz" karşılaştırılmış ve ova, düzlük bakımdan denizden üstün tutulmuş.(III) İki yer "tepecikler'in varlığı yönünden karşılaştırılmış ve bu yerlerden birinde tepecik bulunmadığı belirtilmiştir.(IV) "Toprak yığınları" yükseklik bakımından "insan boyuna" benzetilerek karşılaştırma yapılmıştır.(VI) “Toprak yığını" diye adlandırılan yapıların pencereleri "ev pencereleri" ile

karşılaştırılmış ve bunların nicelik bakımından daha küçük olduğu belirtilmiştir.

YANIT: BNEDEN - SONUÇ İLİŞKİSİ BULUNAN CÜMLELER

Eylemin veya durumun gerçekleşme nedeninin öğrenildiği, iki yargının, birbirine neden-sonuç ilişkisiyle, bağlandığı cümlelerdir. Bu cümlelerde "niçin" sorusunun sorulduğu bölüm "sonuç", bunun yanıtını veren bölüm "neden'dir.

Neden-sonuç ilişkisi; için, üzere, ötürü, dolayısı çünkü, diye, yoksa, demek ki gibi sözcükler ve “-den” ekiyle sağlanır.

*İmzasız olduğu için dilekçem kabul edilmemiş.*Fazla ışık gözlerime dokunduğundan perdeyi kapattım.* Sözlerinden hiç etkilenmedim; çünkü onu iyi tanıyorum.* Çiçekler güneş doğmadan önce toplanır; yoksa hemen akşam sefaları gibi

kapar ağızlarını.* Gazetelerde çıkan yazıları yok olup gidiyorlar diye kesip saklarım.

* Dün hastalanmış, bundan dolayı okula gidememiş.* Sınavda başarılı olamadı; demek ki yeterince çalışmamış.* Bu kitabı pahalı olduğundan almadım.

ÖRNEK SORULAR1. (I) O, işlediği konuları genellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş döneminin başladığı 17. ve 18. yüzyıldan alır. (II) Oyunları o dönemin düşünüş biçimini, törelerini karikatürize ettiğinden değerlidir. (III) Güldürme öğesine bağlı kalarak bilgili bilgisiz, erdemli erdemsiz kişiler arasındaki çelişkileri yansıtır. (IV) Kurumların, dolayısıyla da toplumun hicvine yönelir. (V) Mizah anlayışı geleneksel mizah anlayışımıza uyduğundan, yapıtlarından halk da hoşlanır, aydınlar da.Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde neden-sonuç ilişkisi vardır?

A) I. ve II. B) I. ve III. C)II. ve V.D) III. ve IV. E) IV. ve V.

(1999 / ı)ÇÖZÜM:

(II) Oyunları o dönemin düşünüş biçimini, törelerini karikatürize ettiğinden (neden) değerlidir. (sonuç)(V) Mizah anlayışı, geleneksel mizah anlayışımıza uyduğundan (neden) yapıtlarından halk da hoşlanır, aydınlar da. (sonuç)YANIT: C

UYARIGerekçesiyle birlikte verilmiş yargılar da neden - sonuç ilişkisi içerir.

Ben yârime gül demem / Gülün ömrü az olur.Sonuç Gerekçe + Neden

ÖRNEK SORUAşağıdaki cümlelerin hangisinde, önerinin ge- rekçesi de açıklanmıştır?A) Daha az konuşup daha çok iş yapın.B) Başarının bir parçası olun, eleştirmeni değil.C) Sabır bir erdemdir, sakın ondan vazgeçmeyin.D) Çabalarla amaçları birbirine karıştırmayın.

E) Başkalarını eleştirdiğiniz kadar kendinizi de eleştirin.(1999/1)ÇÖZÜM: "Sabır bir erdemdir, sakın ondan vazgeçmeyin." cümlesinde "sabrın bir erdem olması" gerekçesiyle veya nedeniyle ondan vazgeçilmemesi önerilmektedir.

YANIT: CAMAÇ BİLDİREN CÜMLELER

Bu cümlelerde yargının hangi amaçla gerçekleştiği ya da gerçekleşmediği anlamı vardır.

Amaç-sonuç ilişkisi; -mek için, -mek üzere, diye " edatları ile sağlanır.

* Yabancı dil öğrenmek üzere İngiltere'ye gitmiş. * Sınavda derece yapabilmek amacıyla gece gün düz çalışıyor.

* Size yardım etmek için koşmuştum.

* Para kazanayım diye bu işe girdim.* Daha güzel, daha nitelikli, sorular hazırlayabilmek için sürekli dergi, kitap

okuyordum.

ÖRNEK SORULAR1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, "için" sözcüğü "amacıyla, maksadıyla" anlamında kullanılmıştır?

A) Çocukları için yapmadığı fedakârlık kalmadı, diyorlar.B) Bu paket arkadaşınız için hazırlanmıştı.C) O sıralarda Ankara'da olmadığım için olayı bilemiyorum.D) İki haftalık harçlığını bu kitabı almak için biriktirmiş.E)Arkadaşınız için herkes aynı şeyleri söylüyor.

(1986/II)ÇÖZÜM: "için" sözcüğü seçeneklere şu anlam ilgilerini katmıştır:

(A) uğruna (B) özgünlük (C) neden(D) amaç (E) hakkında

YANIT: D

2. (I) Bütün dünyada geleneksel olandan, halk hikâyesi ve destandan yararlanma yoluna gidilmiştir. (II) Müzik, resim, roman, öykü, şiir, tiyatro ve sinema gibi sanat dallarının hepsinde böyledir. (III) Ben de böyle yapmak, geleneksel olanı çağdaş öykü sanatına taşımak istiyorum. (IV) Bu yöntemi ülkemiz yazınında ustaca uygulayan Yaşar Kemal'in izinde yürümek isteyişimin özünde de işte bu yatıyor. (V) Nitekim son yapıtımda geleneksele yönelişim açıkça görülebilir.Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde amaç söz konusudur?A) I. ve IV. B) I. ve V. C) II. ve III.D) III. ve IV. E) IV. ve V.

(1999/1)ÇÖZÜM: Yazar, parçanın III. ve IV. cümlelerinde "Geleneksel olanı çağdaş öykü sanatına taşımak" gibi bir amacı olduğunu ve bunu bir başka yazarla pay-laştığını belirtmektedir.

YANIT: D

KOŞUL (ŞART) BİLDİREN CÜMLELERBir yargının gerçekleşmesi ya da gerçekleşmeme-sinin koşula bağlandığı

cümlelerdir. Koşul cümleleri dilek - koşul kipi (-se / -sa), ulaç ekleri (-ince, -dik-çe) ya da bağlaçlarla (ancak, yalnız) kurulur.

* Zamanım olursa size yardım ederim.

* Roman kişileri, gerçek yaşamdaki kişilere benzerse, inandırıcı olur.

* Aklına geldikçe bana telefon açar.* Çalışırım; ancak hafta sonu arkadaşıma gitmeme izin vereceksin.* Bir düşünce adamı yüzyıllarca yaşar; yalnız üzerinde konuşuldukça, tartışmalar

yapıldıkça.

* Gürültü etmeseniz de biraz uyusak.

* Bu kitabı okudukça bilgim artıyor.ÖRNEK SORU(I) Halk türkülerimizi, ezgi ve şiir bakımından kıvamını bulmuş sanat eserleri sayabiliriz. (II) Bunları söyleyenlerin seslerindeki ve okuyuşlarındaki pürüzler ayıklanınca klasik denecek kadar sağlam eserler çıkar ortaya. (III) Ne var ki türküleri söyleyen âşık diye anılan halk sanatçılarının kimilerinin sesleri, bu eserlerin değerini gölgeliyor. (IV) Kimileri de türküleri aşırı bir duygusallıkla söylüyor. (V)Bunlarda türkünün özüne göre değişen bir incelik, bir yorum görülmüyor.Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yargı, bir koşula bağlanmıştır?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.(1999/1, iptal) ÇÖZÜM: "Bunları söyleyenlerin seslerindeki ve okuyuşlarındaki pürüzler ayıklanınca klasik denecek kadar sağlam eserler ortaya çıkar." cümlesinde "ortaya çıkma" eyleminin gerçekleşmesi "ayıklama" eyleminin yapılmasına bağlanmıştır.

YANIT: BVARSAYIM BİLDİREN CÜMLELERGerçekleşmemiş bir eylemin, gerçekleşmiş gibi edildiği ya da olmayacak bir eylemin olacakmış gibi düşünüldüğü cümlelerdir. Bu cümlelerde genellikle "kabul edelim ki, varsayalım ki, farz edelim ki, düşünelim ki, tut ki ..."gibi kalıplaşmış sözler kullanılır.

Varsayalım ki Türkiye Avrupa Biriliği'ne girdi.

Tut ki bu hükümet erken seçime gitti.Farz edelim ki Mars'ta yaşam var, bize ne yararı alacak bunun.Diyelim ki bu maçı da kaybettik, ne yapacağız?

Kabul edelim ki doğru söylüyorsun, ne değişir? Pazartesiye kadar parayı temin edemediğinizi düsünelim.

ÖRNEK SORUAşağıdakilerin hangisi bir varsayımı ifade etmektedir?A) O, çarşamba günü geziden dönebilir.B) Diyelim ki bu olay gerçek değildir.C) İstediğini veririm, yeter ki sen çalış.D) Belki onu sen de tanırsın.E)Yarın, akşam yemeğine onlar da gelebilir.

(1989 /1)ÇÖZÜM: B varsayım cümlesidir. Yani olayın gerçek olup olmadığı bilinmeden olay gerçek sayılmıştır. A, D, E'de olasılık; C'de teşvik etme anlamı vardır.

YANIT: B

OLASILIK BİLDİREN CÜMLELERHerhangi bir durum veya olayın olabilirlik durumunu belirten cümlelerdir. Bu tür cümlelerde, eylem gerçekleşebilir de gerçekleşmeyebilir de. (Kesinlik taşımayan yargılar)* Sanırım onu yarın görebilirim.* Belki bu yaz Almanya'ya gideriz.* Galiba hafta sonu size geleceğiz.* Gitar çalmayı ablasından öğrenmiş olmalı.* Tahlil sonuçlarını yarın alamayabiliriz.* Geç kaldık, herhalde bizi beklemeyip gitmişlerdir.

SEZGİ - TAHMİN BİLDİREN CÜMLELERSezgi, bir olayın olup olmayacağını önceden hissetmek; tahmin ise bir olayın olup olmayacağı hakkında bir kanaat ileri sürmektir.Sezgi-tahmin bildiren cümleler, bir şeyin ne şekilde gerçekleşeceğini önceden anlamak, kestirmek, hissetmek, sezmek anlamı içeren cümlelerdir.

* Öğretmen olacağım içime doğmuştu.* İçten pazarlıklı biri olduğunu konuşmalarından anlamıştım.

* Duyarlı biri olmadığını ben önceden fark etmiştim.* Soruyu anlamadığı her hâlinden belli.* Uzun bir aradan sonra beni arayınca önemli bir sorunu olduğunu hissetmiştim.* Bana bu konuda senin yardımcı olacağını biliyordum.* Onun sınavda başarılı olacağını ben size söylemistim.

ÖN YARGI BİLDİREN CÜMLELERÖn yargı; bir kişi, kuruluş ya da sanat dalıyla ilgiliolarak önceden sahip olunan olumlu ya da olumsuz kesin kanıdır. Ön yargı, peşin hükümdür.* Bu filmin uluslararası bir ödül alması bence bir hayal.

* Bu oyuncularla bu takım maçı kazanamaz.

* O, bu konuda doğru karar veremez.* Hangi konuda yazarsa yazsın başarılı olamaz.

* Bu dükkâna müşteri bulamazsın.* Bu dizinin toplum tarafından beğenilmeyeceğini rahatlıkla söyleyebilirim.* Nişanda giyeceği elbiseyi Vakko’dan almışsa muhakkak çok güzeldir.ÖRNEK SORU(I) Bu oyunu izlerken gülümsüyorsunuz. (II) Yumruklarınızı sıkmıyorsunuz, öfkelenmiyorsunuz.(III) Yalnızca yansıtılmak istenen bir güzelliği algılıyorsunuz. (IV) Güzel bir oyun izlemenin coşkusuz sevincini ve rahatlığını duyuyorsunuz. (V) Biliyorum, çok fazla seyirci toplayacak bu oyun; ama salt o rahatlığı yaşamak adına görülmeye değer.Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir "ön yargı" söz konusudur?A)I. B)II. C) III. D) IV. E)V.(1991/11)ÇÖZÜM: Ön yargı, bir durumun sonucunun ne olacağını bilmeden onun hakkında olumsuz bir yargı-da bulunma demektir. Numaralı cümleleri incelediğimizde V. cümlede bu tür bir yargının bulunduğunu görüyoruz. Daha oyunun ne kadar seyirci toplayacağı belli olmadan oyunun pek fazla seyirci toplamayacağıgibi olumsuz bir yargıda bulunmak ön yargı demektir.

YANIT: EYAKINMA - HAYIFLANMA BİLDİREN CÜMLELERYakınma, olumsuz bir durumdan dolayı üzüntü duyma, bu durumdan şikâyetçi olmadır, (memnuniyetsizliği, şikâyeti dile getirme)

Hayıflanma, kişinin olmasını isteyip de gerçekleşmeyen durumlarla ilgili kendi kendine üzülmesi ve pişmanlığıdır.* Keşke yola yarım saat önce çıksaydık, (hayıflanma)* Elime geçen bu fırsatı nasıl kaçırdım, (hayıflanma)* Bir de aldığı gibi getirmesini öğrense, (yakınma)* Konudan konuya atlayan, başlığıyla içeriği birbirine uymayan yazılar bizi çok

yormaktadır, (yakınma)

* Söylesem de beni dinlemez ki! (yakınma)* Günlerin su gibi akıp gittiğini nasıl da fark etmemişiz, (hayıflanma)

ÖRNEK SORU(I) Ortaokul yıllarında arkadaşlarla dersten çıkar çıkmaz, okulumuzun bulunduğu tepeden iner, güzelim gül bahçeleriyle çevrelenmiş evlerin önün-den geçerek kıyıya koşardık. (II) Dalgalarla oynarken içimizden biri bağırırdı:

"Yunuslar geçiyor!"(III) Sonraları hangi denize baksam, böyle sürü hâlinde geçen yunuslar canlanırdı gözlerimde.(IV) Açıklardaki tek bir yunusu fark edip sevinç çığlıkları atanları gördükçe gerçekten çok etkilenirdim. (V) Yıllarca yunusların sürü sürü gözlerimin önünden geçtiğini, zamanın hepimizi, az rastlanan anların son tanıklarına çevirdiğini nasıl anlatabilirdim onlara?Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yakınma söz konusudur?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.ÇÖZÜM: "Yakınma" şikâyetçi olma, dert yanma anlamlarına gelir. Parçanın V. cümlesinde, yazar, okul yıllarındaki izlenimlerini anlatmanın güçlüğünden yakınmaktadır.

YANIT: EBEĞENME - TAKDİR ETME BİLDİREN CÜMLELER

Beğenmek, takdir etmek; bir varlığı, bir davranışı yada sözü iyi ya da güzel bulmaktır. (olumlu yargılarda bulunmak)* Anadolu'yu ondan daha iyi anlayan ve anlatan yazar yoktur.

* Bundan daha güzelini gördüm desem yalan olur.* Bu yazar, sorunlara çözümleyici ve iyimser bir tavırla yaklaşan, değişik

görüşlere açık bir insandır.* Anlatımda günlük konuşma dilinin inceliklerinden ustaca yararlanarak kısa ve

anlamca yoğun cümleler kurmaya büyük bir özen gösterir.* Yerel dili, yerel sözcükleri kullanacağım derken, yadırgatıcı olmaktan kaçınır,

hiçbir zaman yapaylığa düşmez.* Roman, aradan geçen bunca yıla karşın konusuyla, üslubuyla hâlâ genç.

ÖRNEK SORU(I) Onun öykülerinde sağlam bir tekniğin varlığı yadsınamaz. (II) Bununla birlikte, kimi öyküleri öykü olmaktan çok, bir köşe yazısını andırır. (III) Bu tür öykülerde toplumsal eleştiriye yönelir ve insanı dışlar. (IV) Ancak, bütün öykülerinde, sözcük seçimi yönünden kılı kırk yaran bir titizlik gösterir.Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangileri, sözü edilen yazarla ilgili olumlu yargıları içermektedir?

A)I. ve II. B)I. Ve III. C) I.ve IV. D) II. ve III. E) II. ve IV.

ÇÖZÜM: I. cümlede sanatçının sağlam tekniğinden, IV. cümlede ise sözcük seçimindeki özeninden söz edilmiştir. Bu iki cümle de beğeni, yani olumlu yargılar içermektedir. II. ve III. cümlelerde ise sanatçıya yönelik olumsuz eleştiriler söz konusudur.

YANIT: CELEŞTİRİ BİLDİREN CÜMLELER

Eleştiri; bir edebiyat ya da sanat yapıtını, bir kişiyi, bir kuruluşu her yönüyle

inceleyip değerlendirmek, olumlu ve olumsuz yönlerini ortaya koymaktır.

* Anlatımı iyi ama düşünceleri özgün değil.* Öğrenci dediğin düzenli çalışır, sen hiç çalışmıyorsun.* Özellikle genç sanatçılar, dile gereken önemi vermiyorlar.* Öykülerin anlatımında bir kuruluk, bir tekdüzelik görülüyor.* Halk sanata ilgi duymuyorsa bu bizim suçumuzdur. (özeleştiri)

ÖRNEK SORUAşağıdaki cümlelerin hangisinde "eleştiri" söz konusu değildir?

A) Kitap okunduğunda, yazarının, ne yazacağını uzun uzadıya ölçüp biçen, bunları bir tartımdan geçiren, düzene koyan sanatçılardan olmadığı anlaşılıyor.

B) Gençlik yıllarında çeşitli dergi ve gazetelerde yazdığı yazıları derleyip bunları yazılış tarihlerine göre sıralayarak kitap hâline getiriyor.

C) Konusunu günlük yaşamdan almasına karşın, kullandığı dil ve anlatımındaki pürüzler yüzünden, söyledikleri gereği gibi anlaşılmıyor.

D) Yüzeysel bilgilere dayanarak yaptığı ruhbilimsel çözümlemeler, yapıtın dokusu içinde belirli bir işlev taşımıyor.

E) Çizmeye çalıştığı tarihsel ortamı ayrıntılarıyla yansıtamayışı, yapıtının inandırıcılığını büyük ölçüde azaltıyor.

(2004 /I)ÇÖZÜM: Seçenekleri incelediğimizde A, C, D, E'de sözü edilen kişinin olumsuz yönleri ele alınmış; bunlar eleştiri ifade eder. Ancak B seçeneğinde bir durumun tesbiti vardır; herhangi bir kanı bildirme söz konusu değildir. Bu yüzden bu cümlede eleştiri yoktur.

YANIT: B

TASARI BİLDİREN CÜMLELERHenüz yapılmayan ancak ileride yapılmak istenen şeylerin olduğunu bildiren cümlelerdir. (Kişinin ileride gerçekleştirmeyi düşündüğü projeleri)

* Bu kitaba bir de ön söz yazmayı düşünüyorum.* Bu kitaba ikinci baskısında on deneme sınavı ekleyeceğim.

* Bakanlığımız, kitap dağıtımı ve tanıtımını bir devlet politikası hâline getirmeyi düşünüyor.* Bu yılın sonunda, birikimlerimizi değerlendirmek amacıyla bir arsa almayı planladık.

ÖRNEK SORU(I) Halka ulaşmamız, operanın halka seslenen bir sanat olduğunu anlatmamız gerekiyor. (II) Bu da büyük ölçüde halkla daha yakından iletişim kurmamıza

bağlıdır. (III) Bu amaçla gelecek yıl biryarışma düzenlemeyi ve sahnelemeye değer görülen eserleri sahnelemeyi düşünüyorum. (IV)Eğer katılım sağlanırsa, bu tür yarışmaları ileride daha da çeşitlendirip zenginleştirerek sürdürmekistiyorum. (V) Bu tür etkinlikler Türk seyircisini, yavaş yavaş da olsa, operaya yaklaştıracak, ona operayı sevdirecektir.Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde bir tasarıdan söz edilmektedir?

A) I. ve II. B) II. ve III. C) III. ve IV.D) III. ve V. E) IV. ve V.

(1997 /1)ÇÖZÜM: Tasarı sonradan yapılması planlanan şey demektir. Buna göre parçayı incelediğimizde III.ve IV. cümlelerde yazarın tasarılarının olduğunu görüyoruz. Yazar III. cümlede yarışma düzenlemeyi düşündüğünü, IV. cümlede bunu zenginleştirerek sürdürmek istediğini belirtmiştir.

YANIT: CEŞİTLİK ANLAMI TAŞIYAN CÜMLELER

Eşitlik; bir şeyin hak geçmeyecek şekilde bölüştürülmesi, paylaştırılması, bir bütünden herkesin aynı oranda pay alması demektir.* Kazandıklarını yarı yarıya paylaştılar.* Sabahleyin birer yumurta yediler.* Yenişemediler, berabere kaldılar.* Yemeği aralarında kardeş payı yaptılar.* Bu şirketteki ortaklığımız yarı yarıyadır.

ÖRNEK SORUAşağıdaki cümlelerin hangisinde eşitlik kavramı söz konusudur?

A) Elmayı ortasından ikiye bölüp, yarısını ona uzattı.B) Ne o ne bu, ikisinin ortasını bulmaya çalış.C) Ortada bir masa, masanın iki yanında da sandalyeler vardı.D) işin ortasında bıraktı, çekip başka yere gitti.E)Kahvenin şekeri mümkünse orta olsun.

(1987/1)ÇÖZÜM: "Elmayı ortasından ikiye bölüp, yarısını ona uzattı." cümlesinde eşitlik kavramı vardır. Bu cümledeki "ortasından ikiye bölmek" sözünden "eşit iki parçaya bölmek" anlaşılır.

YANIT : AİÇERİKLE İLGİLİ CÜMLELER

İçerik; bir yapıtta verilmek istenen öz, düşünce, duygu ve hayallerin bütünüdür. "Sanatçı neyi anlatıyor?" sorusunun yanıtı içeriği yani konuyu (anlatılanları) verir.* Bu romanda, yıllar yılı yüz üstü bırakılmış olan köylü ile aydın arasındaki

uçurum gösterilmek istenmiş.

* Şiirlerinde yalnızlığını, güçsüzlüğünü dile getiriyor.* Öyle sanatçılar vardır ki onların yazdıklarını yaşamlarından ayıramazsınız.

* Bu kitapta Osmanlı - Türk müziğinin öğretimi, icra üslubu, makamları, bunların kuşaktan kuşağa aktarılma yöntemleri, Türk müziğinin belirgin nitelik-leri ortaya konuyor.* Yazarın ilk öykülerinde olduğu gibi bu öykülerinde de ada halkından, denizden, deniz insanlarından vazgeçmediği görülür.

* Kurtuluş Savaşı yıllarındaki yoksulluğun acı gerçeklerini görürsünüz bu romanda.

ÖRNEK SORU(I) Bu kitap, dünyada ve Türkiye'de, başlangıcından bugüne kadar tiyatro tarihinde önemini koruyan beş yüze yakın kişiyle ilgili bilgileri içeriyor. (II) Bu kişiler arasında, oyun yazarları, tiyatro kuramcıları, yönetmenler ve sahne tasarımcıları var. (III) Kitapta, sözü geçen kişilerin yaşam öyküleri anlatılmış. (IV) Bunlar anlatılırken, onların sanatsal kişiliklerine, eserlerine ve sahne uygulamalarına da yer verilmiş. (V) En yeni kaynaklardan yararlanılarak hazırladığı için, bu yapıt güncelliği olan bir boyut kazanmış.Yukarıdaki parçada sözü edilen kitabın içeriĞİyle ilgili en geniş bilgi, numaralanmış cümlelerin hangisinde verilmiştir?

A)I. B) II. C) III. D) IV. E)V.

(1995/11)ÇÖZÜM: Parçada sözü edilen kitabın içeriği ile ilgili en geniş bilgi I. cümlede verilmektedir. Çünkü bu cümledeki bilgiler, hem kitabın konusuyla ilgilidir, hem de diğer cümlelerdeki bilgilerden daha kapsamlıdır.

YANIT : A

ÜSLUPLA İLGİLİ CÜMLELERÜslup, bir yazarın ya da şairin, konuyu kendine özgü tarzda dile getirme biçimidir. Üslup, sözcüklerin seçimi cümle ya da dizelerin kuruluş biçimi, söz sanatlarının kullanılıp kullanılmaması, dilin akıcılığı ya da tekdüzeliği gibi özellikleri kapsar. "Sanatçı nasıl anlatıyor?" sorusunun yanıtı üslubu verir.

* Yaşanılanları hiç değiştirmeden, alaysamalı bir tutumla işlemiş. okurken çok eğlendim.

* Yazar, sözcükleri seçip kullanırken onlara yeni anlamlar yüklenerek dilin olanaklarını zenginleştirmiş.

* İçtenlik, kolay ve hazırlıksız söyleyiş, halk şiirinin üstün niteliğidir.* O, öyküsünü diyaloglarla kurar; yazı tekniğinin en belirgin özelliği diyaloglarda kendini gösterir.

* Şiirlerinde süslü, söz oyunlarına dayalı bir dil yeri ne günlük konuşma dilini tercih etmiştir.

ÖRNEK SORU(I) İlk öykülerini dergilerde yayımlamaya başladığı zaman on sekiz yaşındaydı. (II) Bu ilk öykülerindesıfatlardan, söz sanatlarından kaçman yalın dili ve ayrıntıları gözlemlemedeki ustalığı ile dikkat çekti. (III) Yazın yaşamı boyunca ülkesinin insanlarından söz etti. (IV) Çağ dışı. İnsanlık dışı olaylara karşı savaşmaktan bir an geri durmadı. (V) Bu savaşını öykü türünün sınırları içinde kalarak gerçekleştirdi.Yukarıdaki cümlelerin hangisinde sözü edilen ; yazarın üslup özelliği belirtilmektedir?A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

(1992/II)ÇÖZÜM: II. cümlede anlatımla ilgili bilgiler verilmistir. Yani yazarın üslup özelliği anlatılmıştır. (Sıfatlardan, söz sanatlarından kaçınması)YANIT: B

CÜMLEDE ANLAM - BİÇİM İLİŞKİSİYüklemin yansıttığı anlama göre, cümleler çeşitlenir.OLUMLU CÜMLEBir yargıyı olumlu biçimde ortaya koyan cümlelerdir.* Sınavı kazanacaksınız, (olumlu eylem cümlesi)* Çok başarılısınız, (olumlu ad cümlesi)Biçimce olumsuz, anlamca olumlu cümleler de vardır:* Ailem bana para vermiyor değil.(veriyor)* Sizi hiç aramaz mıyım?(ararım)* Dolapta soğuk su yok değil (var)* Hiç dinlenmesin demiyorum ki. (dinlensin diyorum)* Sizi tanımaz olur muvum? (tanırım)OLUMSUZ CÜMLE

Bir yargıyı olumsuz biçimde ortaya koyan cümlelere denir.* Bu konuyu anlayamadım. (olumsuz eylem cümlesi)* Sorular kolay değil. (olumsuz ad cümlesi)* Hiç param yok. (olumsuz ad cümlesi)

Biçimce olumlu, anlamca olumsuz cümleler de vardır:* Tatilde ne dinlendim ne gezdim.(dinlenmedim, gezmedim)

* Bu kadar parayla alışveriş vapabilirsen yap. (yapamazsın)

* Kambersiz düğün olur mu? (olmaz)

* Ben onu unutabilir miyim hiç? (unutamam)

* Sanki o seni sevivor da. (sevmiyor)

ÖRNEK SORUAşağıdaki cümlelerin hangisi anlamca olumludur?

A) Bunu birtakım kurallarla önlemek olur iş değil.B) Adamcağız, sandıkları kadar paralı değil.C) Gölün kıyısı, filmdeki kadar güzel değil.D) Son romanının dili öyle yalın değil.E)Köyden kente göçmeyi o da istemiyor değil.

(1983/11)ÇÖZÜM: Anlamca olumsuz olmak, cümlede istenmeyen bir durumun olması demektir. Cümlelere baktığımızda A'da "olur iş değil" yani "olmaz"; B'de "paralı değil" yani "parasız"; C'de "güzel değil" yani "çirkin"; D'de "yalın değil" yani "karmaşık" olumsuz sözlerin bulunduğunu görüyoruz. E'de ise hem "değil" olumsuzluk edatı hem de "istemiyor" olumsuz eylemi kullanılmış. İki olumsuz anlam elbette olumlu bir anlamıgerektirir. Dolayısıyla "istemiyor değil"den kasıt "istiyor" olacaktır. Öyleyse bu cümle anlamca olumludur.YANIT: ESORU CÜMLESİ

GERÇEK SORU CÜMLESİSoruyu soranın yanıt beklediği cümlelerdir. (Soru sözcükleri ile sağlanır.)

* Yarınki toplantıda ne giyeceksin? (soru zamiri ile)

* Sınavda hangi bölümde zorlandın? (soru sıfatı ile)* Erken gelirim demiştin, neden geciktin? (soru zarfı ile)

* Bu konuyu anladınız mı? (soru edatı ile)SÖZDE SORU CÜMLESİ

Cümleye değişik anlamlar katmak için soru sözcüklerinin kullanıldığı, yanıt gerektirmeyen cümlelerdir.

* Bu kadar çok yenir mi hiç? (şaşma, imkânsızlık)* Vitrindeki şu ayakkabı çok güzel değil mi? (onaylatma)

* Bir bardak çayın lafı mı olur? (önemsizlik)* Bu kadar güzel bir kızı kim beğenmez? (yadsıma)* Hani beni arayacaktın ? (sitem) * Buraya bakar mısınız ? (rica)ÜNLEM CÜMLESİCoşkuları, duyguları (korku, acıma, üzüntü, şaşma, ... gibi), seslenmeleri anlatan cümlelerdir.* Vah zavallı adam, hâli içler acısı! (acıma)

* Hey, buraya bakar mısın! (seslenme)* Ah, ben ne yaptım! (pişmanlık)* Onu bağışladım sanmasın ha! (uyarma)* Ah, nerede o çıtır simitler! (özlem)* İnsan arkadaşına bunu yapar mı, ayıp! (kınama)KONU TESTİ (CÜMLEDE ANLAM)

1. I. Son yıllarda gazetelerde yayımlanan sanatsal yazılar, hiç de azımsanacak sayıda değil.

II.       Toplumda sanat zevkinin oluşmasında medya yeterince katkıda bulunamıyor.

III.     Sanata olan ilginin gazeteler sayesinde arttığı inkâr edilemez.

IV.    Gazeteler, sanatla ilgili yazılara şimdilerde daha çok yer vermektedir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangileri anlamca birbirine en yakındır?A) I. ve II. B) I. ve IV. C) I. ve III.D) II. ve III. E) III. ve IV. 

2. I. Öykü, tiyatro yazmak, sadece gördüklerimizi, işittiklerimizi olduğu gibi kâğıda dökmek olsaydı; hepimiz birer öykücü, tiyatrocu olurduk.

II. Öykü ve tiyatro yazmak görülenleri özgün bir anlatımla kâğıda dökmeye bağlıdır.

III. Herkes öykücü ve tiyatrocu olamaz; öykü ve tiyatro yazmak, yaşananların da ötesinde birtakım özellikler gerektirir.

IV. Öykü ve tiyatro yazabilmek için dilin olanaklarını en üst düzeyde kullanabilmek gerekir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?A) I. ve III. B) I. ve IV. C) II. ve III. D) II. ve IV. E) III. ve IV.3. I.Sanatçı, anlattıklarını gerçek hayattan alarak anlatır.II.  Sanatçı; eserlerinde yaşamı, bazı değişiklikler yaparak

yansıtır.III. Sanatçının anlattıkları aslında kendi dünya görüşü ve hayata bakışıdır.IV.    Sanatçının amacı, hayatın zorluklarına karşı, okuyucuya

yardımcı olmaktır.V.     Sanatçı, ne anlatırsa anlatsın, kendini yansıtmaya engel

olamaz.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangileri anlamca birbirine en yakındır?A) I. ve III. B) I. ve IV. C) IV. ve V.D) III. ve V. E) I. ve V.

4. Kendi dönemlerinden sonraki dönemlerde de okunup kalıcılık sağlayan yazarlar, özgün bir söyleyişe sahip olan yazarlardır.Aşağıdakilerden hangisi, bu cümlenin anlamına en yakındır?A)   Başkalarını taklit eden yazarlar da kalıcı eserler verebilir.B)   Bir yazarın kalıcı olabilmesi için, orijinal bir üsluba sahip

olması gerekir.C)   Sanatçının kalıcılığı seçtiği konulara da bağlıdır.D)   Bir sanatçının nasıl düşündüğü değil, neyi düşündüğü

önemlidir.E) Bazı şairlerin yaşadıkları dönemlere damga-larını vurmaları doğaldır. 5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir koşula bağlı olma anlamı vardır?A)   Halısını dokurken yâr türküsünü söylemiş.B)   Sen istersen dünyanın kahramanı ben olurum.C)   Niçin böyle garipsin bir yuvasız kuş gibi?D)   Yıllar var ki, ben senin yaslarınla ağladım.E) Söyle bana, aşkını çalan kimin elleri? 6. I. Okuma zevki gelişmiş kişi, her kitapta iyi bir yön bulabilir.II.       Birçok iyi kitap yanında, birçok işe yaramaz, sıkıcı kitabı da

okuyan okur, zamanla iyi bir seçici olur.III.     Okuma alışkanlığı kazanan kişi, eline geçen her tür kitabı

okur.IV.    iyi bir kitabı kötüsünden ayırma yeteneği, her nitelikteki

kitabı okumakla gelişir.Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri, savunulan düşünce yönünden birbirine en yakındır?A) I. Ve III. B) II. ve IV C) III. ve IV. D) I. Ve II.

E) II. ve III.7. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, bir sanat yapıtına ya da sanatçıya özgü nesnel bir değerlendirme vardır?A)   Bu duygu gelgitlerini en iyi simgeleyen, Vivaldi'nin masum

ezgileri değil midir?B)   Stravvinski, insanın, baharın içine saldığı zincirden kopma

arzusunu dile getiren eşsiz bir sanatçıdır.C)   Schumann'ın gamlı "ilkbahar Senfonisi", bu hızla gelip

geçen coşkunun kalıcı yanını ifade ediyor.D)   Seslendirildiği ilk gün beş bin müzikseveri konser

salonuna dolduran bir yapıttır, Bahar Ayini.E)Bugün İstanbul'da baharın yarattığı renkcümbüşünü, Münir Nurettin dinleyerek anla-yabilirsiniz.8.Gerçek sanatçı, edebiyatı gökten indirip insanların arasına, dünya işlerine sokmalıdır.Düşüncelerini böyle dile getiren bir sanatçıdan aşağıdakilerin hangisi beklenemez?A)   Günlük yaşamı, eserlerine aktarır.B)   Eserlerinde gerçek hayatın sahnelerine yer verir.C)   Sanatın toplum yararına kullanılmasından yanadır.D)   Güncel konulara değinir.E)Soyut konuları işler.

 9. I. Bir sanat eserini yargılamak, o eserin oluştu-

rulduğu toplumun kültür düzeyini bilmekle gerçekleşir.II.       Gerçek sanat eserleri, ancak kültür düzeyleri yüksek

olan sanatçılarca yaratılabilir.III.      Bir sanat eserini yargılamak ve değerlendirmek, her

şeyden önce kültürel bir birikim gerektirir.IV.    Bir toplumun kültürel yapısı bilinmeden sanat yapıtlarının

değeri ölçülemez.Yukarıdaki cümlelerin hangileri savunulan düşünce bakımından birbirine en yakındır?A) I. ve II. B) II. ve III. C) I. ve IV. D) III. ve IV. E) IV. ve V.

 10. (I) Başarı, ancak disiplinli bir çalışmayla olur. (II) Düzensiz

çalışma karşılığında iyi bir sonuç alınamaz. (III) Bu yüzden, başarılı olmak isteyen biri,önce azimli olmalı; daha sonra da sistemli çalışmalıdır. (IV) Bu tür çalışma içinde başarısız olmak mümkün değildir. (V) Bunun örnekleri çok görülmüştür.Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisinde "öneri" söz konusudur?A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

11. (I) Geceleri evimin camından dışarı bakınca bulutlarla dolu gökyüzünü ve bomboş sokakları gö-rüyordum. (II) Bütün ışıklar sönmüş, etraf sessizliğe bürünmüştü. (III) Birden sokağın ortasındaki lambanın altında dolaşan sokak çocuğunu gördüm. (IV) Çocuk, uzaktan

karanlığın içinden kendine doğru yaklaşan sokak serserilerini görmemişti. (V) Anlaşılan bu zavallı sokak çocuğu tehlikelerle hiç baş başa kalmamış, doğanın acımasızlığından nasibini almamış biriydi.Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde gözleme yer verilmemiştir? A)I. B)1I. C)lll. D) W. E)V.

12. (I) Son eserinde çocukluk anılarını konu edinmiş. (II) Anlatımdaki içtenlik, dildeki akıcılık hersayfada kendisini hissettiriyor. (III) ilkin gelenekleriyle, coğrafyasıyla, yaşam tarzı ile doğduğu yöreyi anlatıyor. (IV) Kendi çocukluğu ile birlikte ailesini, aile büyüklerini tanıtıyor. (V) Eser boyunca yazar, kendisinden "Ufaklık" diye söz ediyor.Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangisi, kanıtlanabilirlik bakımından farklıdır?A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

13. (I) Bu yazarımızı okumak, durgun bir deniz kıyısında oynaşan ince dalgalara bakarak enginlereaçılmaktır sanki. (II) Çünkü o, bilimsel eleştirinin ilkelerine bağlı bir yöntemle olaylara bakar. (III)Önce ölçer, düşünür biçimsel öğeler arasındaki bağlantıyı sergiler. (IV) İşte böyle bir çizgisi vardır, "Yüzyılların Gerçeği ve Mirası" adlı son yapıtının da. (V) Somut belgelere dayanarak, İlkçağ'dan başlayıp çağları değerlendirir bu yapıtında.Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde "içerik'ten söz edilmektedir?A)I. B) II. C) III. D) IV. E)V.14.Bir eserin, bütün insanlığa yararlı olması için, iyi ve kötüyü ayırması, güzel ve anlaşılır olması gerekir; sanat belli bir sınıf için değil, büyük kitleler için yarar sağladığı zaman bir değere ulaşır.Bu cümlede anlatılmak istenenle, aşağıdakilerden hangisi arasında anlamca yakınlıkyoktur?A)   Sanat, insanlığa yararlı olduğu zaman değer kazanır.B)   Sanatın insanlığa yararlı olabilmesi için, iyiyle kötüyü

ayırması ve anlaşılır olması gerekir.C)   Sadece sanat yapmak amacıyla ortaya konan yapıtlar, bir

değer taşımaz.D)   Biçime önem verilmeyen yapıtlarda, sanat 't gerçeğinden

söz edilemez.E)Sanat, belli bir kesimin duygu ve düşüncelerini yansıtmak için kaleme alınmaz.

 

15.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "beğenme, takdir etme" anlamı vardır?

 A)   Yazarımız, o devirde yeni edebiyatı eski zevke karşı

savunmuştur.B)   Süslü bir anlatımla roman ve hikâyeler yazmıştır.C)   Tevfik Fikret'in etkisiyle yazdığı "kadın ve aşk" konulu lirik

şiirleriyle tanınmıştır.D)   Yaşadığı devirde şiiri iç ve dış geleneklerden kurtardı, şiire

damgasını vurdu.E)Bazı eserlerini hem şiir hem de düzyazı olarak karışık da

yazdığı oldu. 16.Aşağıdaki dizelerin hangisinde yargı gerekçesiyle

verilmiştir?A)   Her şeyler paylaşıldı bir hüzün kaldı bana

Bir de kurşun gibidir o sözün kaldı banaB)   Bütün yönleri tuttum senin adına

Herkes bir deli dedi bakakaldı banaC)   Bir gül açmasın diyedir bütün yaptıkları

Ey gül, toprağına bir gübre olmak kaldı banaD)   Bir sen yüklendin bir sen en acı yükleri

Kala kala ayaklarına kapanmak kaldı banaE)Yönleri çiçek çağlarına çevrili kızlarınEllerine çiçekler sarmak kaldı bana

17. (I) Osman Şahin'in bütün öyküleri iz Yayıncılık tarafından basıldı. (II) "Sarı Sessizlik" adını taşıyan birinci kitap; Şahinim, Kırmızı Yel, Ağız içinde Dil, Acı Duman ve Ay Bazen Mavidir yapıtlarını bir araya getiriyor. (III) Öyküleriyle okurlarını bir araya getiriyor. (IV) İnsanın doğasında var olan korkuyu, umudu, kıtlığı, efsaneleşmiş aşkları; yoğun, coşkulu, renkli, şiirsel bir anlatım diliyle okuyucuya sunuyor. (V) Onun eserleri yalnızca ülkemiz yazınının değil, dünya yazınının da en seçkin örnekleri arasında yer alır.Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisi, hem "içerik", hem de "üslup"la ilgilidir?A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

  18. "Gerçek sanatçı, herkesin kullandığı sözcüklerle başka türlü

söyleyen kişidir." cümlesiyle aynı doğrultudaki yargı aşağıdakilerden hangisidir?A)   Sanatçının yaşadığı çevre farklı ise bu, eserine de yansır.B)   Gerçek sanatçı, günlük dilin sözcüklerine yeni anlamlar

yükleyerek eser verir.

C)   Sanatçı, eserlerindeki kişileri düş gücüyle yeniden ortaya koyarsa gerçek sanatçıdır.

D)   Gerçek sanatçı, düşündüklerini sanatın gerektirdiği değişiklikleri yaparak anlatır.

E)Kimsenin ele almadığı konuları işlemesi sanatçıyı başarılı kılar.

  19. Aşağıdaki cümlelerin hangisi bir "varsayım" ifade

etmektedir?A)   O, yarın buraya gelse de gelmese de sen gelmelisin.B)   Sınavı çalışmadan kazandığını kabul edelim, ya sonrası...C)   Bu konuşmadan sonra olanları herkes öğrenmiş olmalı.D)   Arkadaşlarının hepsi, geleceklerini söyleyerek evlerine

gitmişti.E) Dostları, onu bu mutlu gününde yalnız bırakmayacağa

benziyor. CEVAP ANAHTARI :1.B  2.A  3.D  4.B  5.B  6.B  7.D  8.E  9.C  10.C  11.E  12.B  13.E  14.D  15.D  16.C  17.D  18.B  19.B