09 ocak 2013 43. cÝlt 6. fasÝkÜl ( 269 5. forma / 2. kontrol · 547 rumdur. bu tür faaliyetler...

3
545 YILDIZNÂME Gezegenlerin konum ve hareketlerinin dünyadaki olaylarý ve insanlarýn kaderini etkilediði inancýna dayanan fallara dair eserlerin Türkçe’deki ortak adý. ˜ Yýldýz falý yýldýzlarýn konum ve hareket- lerinin bir iþaret sistemi oluþturduðuna, bu sayede insan hayatýnýn evrelerinin bi- linebileceði iddiasýna dayanýr. Arapça’da buna ilmü’t-tencîm / ilmü ahkâmi’n-nü- cûm, Batý dillerinde astroloji, Türkçe’de müneccimlik, yýldýz falý ve yýldýz bakýcý- lýðý adlarý verilir. Yýldýz falýna bakmak üze- re yazýlmýþ kitaplara da yýldýz-nâme denir. Bunlar falcýlýk tekniðiyle yazýlmýþ bilimsel- likten uzak eserlerdir. Ýnsanlar çok eskiden beri ay, güneþ ve yýldýzlarý merak etmiþ, bunlarýn konum ve hareketlerini anlamak amacýyla günlük, aylýk ve yýllýk evrelerini gözlemlemiþtir. Pa- leolitik döneme iliþkin araþtýrmalar bunu ortaya koymaktadýr. Meselâ kadîm Mezo- potamya’daki topluluklar her yýldýzýn yer- yüzünde bir etki alaný bulunduðuna inan- mýþ, güneþi ve ayý incelemek için tapýnak- larýný (zigurat) piramit biçiminde yapmýþ- lardýr. Bu gözlemler esnasýnda dünya ha- yatý ile yýldýzlar arasýnda iliþki kurarak ge- zegenlerin akýllý varlýklar olduðu ve hare- ketlerinin bir anlam taþýdýðý kanaatine var- mýþlardýr. Bâbilli rahiplerin gök cisimleri- ne yönelik aþýrý ilgisi bunlarýn kutsallýklarý- na inanmalarýndan kaynaklanýyordu. Baþ- langýçta sadece krallarýn ve milletlerin ka- deriyle irtibatlandýrýlan bu hareketler za- manla bütün insanlara teþmil edilmiþtir. Bâbilliler biri kurban edilen hayvanlarýn ci- ðerlerine bakarak (haruspex / ilmü’l-ek- yâd), diðeri gökyüzünü gözlemlemek sure- tiyle (hemeroloji-horoskop / ilm-i nücûm, ilmü’l-envâ‘, ilmü da‘veti’l-kevâkib) ger- çekleþtirilen iki tür fala baþvurmaktaydý- lar. Bu gözlem iþlemini önemseyen ve Si- rius yýldýzý ile Nil nehrinin taþmasý arasýn- da iliþki kuran Mýsýrlýlar, astrolojide önem- li iþlevi olan tutulum çemberini 10’ar de- recelik otuz altý bölüme ayýrmýþlardýr; bun- dan ilham alýnarak sonralarý zodyak 30 de- recelik on iki parçaya bölünmüþtür. Çinli- ler de ayýn bir aylýk hareketini yirmi sekiz bölüme, güneþin bir yýllýk hareketini de on iki bölüme taksim etmiþlerdir. Yunanlýlar önceki tecrübelere dayanarak gök cisim- lerinin ve özellikle güneþin denizler, bit- kiler, hayvanlar ve insanlar üzerinde et- kilerinin bulunduðunu ileri sürmüþlerdir. Bu dönemde Bâbil’de ve Mýsýr’daki güneþ merkezli evren modeli dünya merkezli ev- ren anlayýþýna taþýnmýþ, esîr adý verilen bir tek maddeden oluþan ay üstü âlem ulvî ve kutsal kabul edilmiþ, dört unsurdan mey- dana gelen ay altý âlemin kevn ve fesada uðradýðý ileri sürülmüþtür. Ulvî olanýn süf- lî olaný etkileyeceði düþüncesinden hare- ketle ay üstü âlemin ay altý âlemi etkile- diði düþünülmüþ, bu etkileþim sempati- antipati ilkesine baðlanmýþ, bu ilkenin en etkili olduðu yerin zodyak (burçlar kümesi) olduðu kabul edilmiþtir. Ortaçað’da kilise çevreleri, gök cisimleriyle insan bedeni ara- sýndaki etkileþimi esas alan astrolojik uy- gulamalara onay vermiþ, bu baðlamda in- sanýn özgürlüðü ile Allah’ýn yaratýcýlýðý ara- sýndaki iliþkiyi tartýþmýþtýr. Yer merkezli evren görüþüne karþý çýkan Galileo, Coper- nicus ve Kepler gibi bilim adamlarý astro- lojiyi astronomiden ayýrýp bilim dýþý bir mes- lek olarak ilân etmiþtir. Aydýnlanmacý filo- zoflar metafiziðe karþý menfi tavýrlarýný burada da göstermiþ ve metafiziðe kapa- lý pozitivist yapýdan bunalan insanlar XX. yüzyýlda tekrar okültizme yönelmiþtir. Dokuz sýnýflý evren anlayýþýný benimse- yen eski Türkler, dört yönün her birinde dokuz ve bütün evrende toplam otuz altý burcun bulunduðunu kabul etmiþlerdir. Aylarýn on iki hayvan adýyla adlandýrýldýðý eski Türk takviminde her ayýn kendisine tekabül eden bir hayvanýn özelliklerini ta- þýdýðý ve bu ay içinde dünyaya gelen insan- larýn karakterlerinin de bu özelliklere sa- hip olduðu düþünülmekteydi. Ýslâm önce- si dönemde Araplar arasýnda da yýldýzla- ra tapýnanlar ve yaðmur, rüzgâr, deprem gibi doða olaylarýnýn yýldýzlarýn etkisiyle meydana geldiðine inananlar vardý (bk. ENVÂ’). Ýslâm dini bu inançlarý tevhid il- kesine aykýrý bularak ortadan kaldýrmýþtýr. Kur’ân-ý Kerîm’de ay, güneþ, yýldýz ve burç- lardan söz edilmekte, bunlarýn yerleri ve konumlarýna dikkat çekilmekte, Allah’ýn ilim ve kudretine tanýklýk eden gök cisim- lerinden hareketle mârifetullaha ulaþma- nýn önemi vurgulanmaktadýr. Hadislerde de yýldýzlara yaratýcý güç atfetmenin tev- hid inancý ile baðdaþmayacaðýný bildiren çok sayýda ifade yer almaktadýr. Hz. Ali, bir yolculuk dolayýsýyla Medine’den ayrýl- dýklarýnda Hz. Peygamber’in kendi elin- den tutarak, “Burasý Arap yarýmadasýdýr, yýldýzlar onlarý saptýrmadýkça þirkten arýn- mýþ durumdadýr” dediðini, “Yýldýzlar nasýl saptýrýr?” diye sorduðunda, “Yaðmur ya- ðýnca þu yýldýz bize yaðmur yaðdýrdý de- mek suretiyle” þeklinde cevap verdiðini (Hatîb el-Baðdâdî, s. 164-165); baþka bir da kurulan bir heyet tarafýndan on ay ka- dar süren sayým iþlemleri neticesinde tes- bit edilerek iki nüsha halinde deftere ya- zýlmýþtýr. Heyet ayrýca koleksiyondan ba- zý eser ve belgeleri müze kütüphanesine, Askerî Müze’ye, Kütübhâne-i Umûmî’ye, tarih komisyonuna ve Topkapý Sarayý’na göndermiþtir. Abdurrahman Þeref Bey’in bildirdiðine göre Yýldýz Sarayý’nda büyük kütüphane ve hususi kütüphane olmak üzere iki kütüphane mevcuttu. Bu kütüp- hanelerdeki 20.535 yazma ve basma ki- tabýn adlarý, konularý, numaralarý, cilt ve sayfa sayýsý, basým yýlý, telif tarihi, dili, mü- tercimi ve açýklamalar þeklinde 1911’de düzenlenen dört defterde (toplam 1118 yaprak) kayýtlýdýr. Ancak ayný tarihte kü- tüphaneye iliþkin baþka bir kayýtta kütüp- hane mevcudunun 30.000’in üzerinde ol- duðu ve kayda geçirilmemiþ kitaplarýn bu- lunduðu belirtilmektedir. Kayýtsýz kitap- larýn Abdurrahman Þeref Bey’in sözünü ettiði hususi kütüphanede ve çoðu san- dýklar içinde muhafaza edilen eserlerden meydana geldiði tahmin edilmektedir. Kü- tüphane 1910 yýlýnda Maarif Nezâreti’ne geçtikten sonra kitap ve özellikle süreli ya- yýnlardaki eksikliklerin tamamlanmasý yo- luyla zenginleþtirilmeye çalýþýlmýþtýr. Bu- nun için satýn alma ve abonelik yanýnda ülkede yayýmlanan eserlerden birer ade- dinin buraya gönderilmesi istenmiþtir. Kü- tüphanenin 1924’te vekiller heyeti kararýy- la mefruþatýyla birlikte Dârülfünun’a dev- rine karar verilmiþ, 1925’te Beyazýt-Süley- maniye yolundaki Mekteb-i Nüvvâb bina- sýna taþýnmýþtýr. Koleksiyon bugün, Ýstan- bul Üniversitesi Kütüphane ve Doküman- tasyon Daire Baþkanlýðý Nâdir Eserler Bö- lümü’nde araþtýrmacýlara hizmet vermek- tedir. BÝBLÝYOGRAFYA : BA, YEE, nr. 2521, K. 10, Zrf. 154; BA, YED, nr. 397, 398, 399, 400; Dolmabahçe Sarayý Ar- þivi Defterler Listesi (1292); Dolmabahçe Sarayý I. Evrak Defteri, nr. 589; Dolmabahçe Sarayý II. Evrak Defteri, nr. 455; ÝÜ Ktp., Nâdir Eserler, TY, nr. 9523, adet 6, 12; ÝÜ Ktp., Varide Defteri, sy. 413, s. 310; Tuba Çavdar, Tanzimat’tan Cumhu- riyet’e Kadar Osmanlý Kütüphanelerinin Geli- þimi (doktora tezi, 1995), ÝÜ Sosyal Bilimler Ens- titüsü, s. 69-73, 83; Leman Þenalp, Ýstanbul Üni- versitesi Merkez Kütüphanesi, Ankara 2001, s. 12-16; Murat Candemir, Yýldýz’da Kaos ve Tasfi- ye, Ýstanbul 2007; Þemim Emsen, “Osmanlý Ým- paratorluðu Devrinde Türkiye Kütüphanelerinin Tarihçesi”, Türk Kütüphaneciler Derneði Bülte- ni, sy. 9, Ankara 1960, s. 1-2, 14-35; Kâmil Su, “Eski Ýstanbul Kütüphaneleri ve Bir Ýstatistik”, a.e., sy. 24 (1975), s. 3, 216. ÿTuba Çavdar Karatepe YILDIZNÂME

Upload: trandieu

Post on 09-Aug-2019

213 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

545

– —YILDIZNÂME

Gezegenlerin konum ve hareketlerinindünyadaki olaylarý ve insanlarýn

kaderini etkilediði inancýna dayananfallara dair eserlerin

Türkçe’deki ortak adý.˜ ™

Yýldýz falý yýldýzlarýn konum ve hareket-lerinin bir iþaret sistemi oluþturduðuna,bu sayede insan hayatýnýn evrelerinin bi-linebileceði iddiasýna dayanýr. Arapça’dabuna ilmü’t-tencîm / ilmü ahkâmi’n-nü-cûm, Batý dillerinde astroloji, Türkçe’demüneccimlik, yýldýz falý ve yýldýz bakýcý-lýðý adlarý verilir. Yýldýz falýna bakmak üze-re yazýlmýþ kitaplara da yýldýz-nâme denir.Bunlar falcýlýk tekniðiyle yazýlmýþ bilimsel-likten uzak eserlerdir.

Ýnsanlar çok eskiden beri ay, güneþ veyýldýzlarý merak etmiþ, bunlarýn konum vehareketlerini anlamak amacýyla günlük,aylýk ve yýllýk evrelerini gözlemlemiþtir. Pa-leolitik döneme iliþkin araþtýrmalar bunuortaya koymaktadýr. Meselâ kadîm Mezo-potamya’daki topluluklar her yýldýzýn yer-yüzünde bir etki alaný bulunduðuna inan-mýþ, güneþi ve ayý incelemek için tapýnak-larýný (zigurat) piramit biçiminde yapmýþ-lardýr. Bu gözlemler esnasýnda dünya ha-yatý ile yýldýzlar arasýnda iliþki kurarak ge-zegenlerin akýllý varlýklar olduðu ve hare-ketlerinin bir anlam taþýdýðý kanaatine var-mýþlardýr. Bâbilli rahiplerin gök cisimleri-ne yönelik aþýrý ilgisi bunlarýn kutsallýklarý-na inanmalarýndan kaynaklanýyordu. Baþ-langýçta sadece krallarýn ve milletlerin ka-deriyle irtibatlandýrýlan bu hareketler za-manla bütün insanlara teþmil edilmiþtir.Bâbilliler biri kurban edilen hayvanlarýn ci-ðerlerine bakarak (haruspex / ilmü’l-ek-yâd), diðeri gökyüzünü gözlemlemek sure-tiyle (hemeroloji-horoskop / ilm-i nücûm,ilmü’l-envâ‘, ilmü da‘veti’l-kevâkib) ger-çekleþtirilen iki tür fala baþvurmaktaydý-lar. Bu gözlem iþlemini önemseyen ve Si-rius yýldýzý ile Nil nehrinin taþmasý arasýn-da iliþki kuran Mýsýrlýlar, astrolojide önem-li iþlevi olan tutulum çemberini 10’ar de-recelik otuz altý bölüme ayýrmýþlardýr; bun-dan ilham alýnarak sonralarý zodyak 30 de-recelik on iki parçaya bölünmüþtür. Çinli-ler de ayýn bir aylýk hareketini yirmi sekizbölüme, güneþin bir yýllýk hareketini de oniki bölüme taksim etmiþlerdir. Yunanlýlarönceki tecrübelere dayanarak gök cisim-lerinin ve özellikle güneþin denizler, bit-kiler, hayvanlar ve insanlar üzerinde et-kilerinin bulunduðunu ileri sürmüþlerdir.

Bu dönemde Bâbil’de ve Mýsýr’daki güneþmerkezli evren modeli dünya merkezli ev-ren anlayýþýna taþýnmýþ, esîr adý verilen birtek maddeden oluþan ay üstü âlem ulvî vekutsal kabul edilmiþ, dört unsurdan mey-dana gelen ay altý âlemin kevn ve fesadauðradýðý ileri sürülmüþtür. Ulvî olanýn süf-lî olaný etkileyeceði düþüncesinden hare-ketle ay üstü âlemin ay altý âlemi etkile-diði düþünülmüþ, bu etkileþim sempati-antipati ilkesine baðlanmýþ, bu ilkenin enetkili olduðu yerin zodyak (burçlar kümesi)olduðu kabul edilmiþtir. Ortaçað’da kiliseçevreleri, gök cisimleriyle insan bedeni ara-sýndaki etkileþimi esas alan astrolojik uy-gulamalara onay vermiþ, bu baðlamda in-sanýn özgürlüðü ile Allah’ýn yaratýcýlýðý ara-sýndaki iliþkiyi tartýþmýþtýr. Yer merkezlievren görüþüne karþý çýkan Galileo, Coper-nicus ve Kepler gibi bilim adamlarý astro-lojiyi astronomiden ayýrýp bilim dýþý bir mes-lek olarak ilân etmiþtir. Aydýnlanmacý filo-zoflar metafiziðe karþý menfi tavýrlarýnýburada da göstermiþ ve metafiziðe kapa-lý pozitivist yapýdan bunalan insanlar XX.yüzyýlda tekrar okültizme yönelmiþtir.

Dokuz sýnýflý evren anlayýþýný benimse-yen eski Türkler, dört yönün her birindedokuz ve bütün evrende toplam otuz altýburcun bulunduðunu kabul etmiþlerdir.Aylarýn on iki hayvan adýyla adlandýrýldýðýeski Türk takviminde her ayýn kendisinetekabül eden bir hayvanýn özelliklerini ta-þýdýðý ve bu ay içinde dünyaya gelen insan-larýn karakterlerinin de bu özelliklere sa-hip olduðu düþünülmekteydi. Ýslâm önce-si dönemde Araplar arasýnda da yýldýzla-ra tapýnanlar ve yaðmur, rüzgâr, depremgibi doða olaylarýnýn yýldýzlarýn etkisiylemeydana geldiðine inananlar vardý (bk.ENVÂ’). Ýslâm dini bu inançlarý tevhid il-kesine aykýrý bularak ortadan kaldýrmýþtýr.Kur’ân-ý Kerîm’de ay, güneþ, yýldýz ve burç-lardan söz edilmekte, bunlarýn yerleri vekonumlarýna dikkat çekilmekte, Allah’ýnilim ve kudretine tanýklýk eden gök cisim-lerinden hareketle mârifetullaha ulaþma-nýn önemi vurgulanmaktadýr. Hadislerdede yýldýzlara yaratýcý güç atfetmenin tev-hid inancý ile baðdaþmayacaðýný bildirençok sayýda ifade yer almaktadýr. Hz. Ali,bir yolculuk dolayýsýyla Medine’den ayrýl-dýklarýnda Hz. Peygamber’in kendi elin-den tutarak, “Burasý Arap yarýmadasýdýr,yýldýzlar onlarý saptýrmadýkça þirkten arýn-mýþ durumdadýr” dediðini, “Yýldýzlar nasýlsaptýrýr?” diye sorduðunda, “Yaðmur ya-ðýnca þu yýldýz bize yaðmur yaðdýrdý de-mek suretiyle” þeklinde cevap verdiðini(Hatîb el-Baðdâdî, s. 164-165); baþka bir

da kurulan bir heyet tarafýndan on ay ka-dar süren sayým iþlemleri neticesinde tes-bit edilerek iki nüsha halinde deftere ya-zýlmýþtýr. Heyet ayrýca koleksiyondan ba-zý eser ve belgeleri müze kütüphanesine,Askerî Müze’ye, Kütübhâne-i Umûmî’ye,tarih komisyonuna ve Topkapý Sarayý’nagöndermiþtir. Abdurrahman Þeref Bey’inbildirdiðine göre Yýldýz Sarayý’nda büyükkütüphane ve hususi kütüphane olmaküzere iki kütüphane mevcuttu. Bu kütüp-hanelerdeki 20.535 yazma ve basma ki-tabýn adlarý, konularý, numaralarý, cilt vesayfa sayýsý, basým yýlý, telif tarihi, dili, mü-tercimi ve açýklamalar þeklinde 1911’dedüzenlenen dört defterde (toplam 1118yaprak) kayýtlýdýr. Ancak ayný tarihte kü-tüphaneye iliþkin baþka bir kayýtta kütüp-hane mevcudunun 30.000’in üzerinde ol-duðu ve kayda geçirilmemiþ kitaplarýn bu-lunduðu belirtilmektedir. Kayýtsýz kitap-larýn Abdurrahman Þeref Bey’in sözünüettiði hususi kütüphanede ve çoðu san-dýklar içinde muhafaza edilen eserlerdenmeydana geldiði tahmin edilmektedir. Kü-tüphane 1910 yýlýnda Maarif Nezâreti’negeçtikten sonra kitap ve özellikle süreli ya-yýnlardaki eksikliklerin tamamlanmasý yo-luyla zenginleþtirilmeye çalýþýlmýþtýr. Bu-nun için satýn alma ve abonelik yanýndaülkede yayýmlanan eserlerden birer ade-dinin buraya gönderilmesi istenmiþtir. Kü-tüphanenin 1924’te vekiller heyeti kararýy-la mefruþatýyla birlikte Dârülfünun’a dev-rine karar verilmiþ, 1925’te Beyazýt-Süley-maniye yolundaki Mekteb-i Nüvvâb bina-sýna taþýnmýþtýr. Koleksiyon bugün, Ýstan-bul Üniversitesi Kütüphane ve Doküman-tasyon Daire Baþkanlýðý Nâdir Eserler Bö-lümü’nde araþtýrmacýlara hizmet vermek-tedir.

BÝBLÝYOGRAFYA :

BA, YEE, nr. 2521, K. 10, Zrf. 154; BA, YED,nr. 397, 398, 399, 400; Dolmabahçe Sarayý Ar-þivi Defterler Listesi (1292); Dolmabahçe SarayýI. Evrak Defteri, nr. 589; Dolmabahçe Sarayý II.Evrak Defteri, nr. 455; ÝÜ Ktp., Nâdir Eserler, TY,nr. 9523, adet 6, 12; ÝÜ Ktp., Varide Defteri, sy.413, s. 310; Tuba Çavdar, Tanzimat’tan Cumhu-riyet’e Kadar Osmanlý Kütüphanelerinin Geli-þimi (doktora tezi, 1995), ÝÜ Sosyal Bilimler Ens-titüsü, s. 69-73, 83; Leman Þenalp, Ýstanbul Üni-versitesi Merkez Kütüphanesi, Ankara 2001, s.12-16; Murat Candemir, Yýldýz’da Kaos ve Tasfi-ye, Ýstanbul 2007; Þemim Emsen, “Osmanlý Ým-paratorluðu Devrinde Türkiye KütüphanelerininTarihçesi”, Türk Kütüphaneciler Derneði Bülte-ni, sy. 9, Ankara 1960, s. 1-2, 14-35; Kâmil Su,“Eski Ýstanbul Kütüphaneleri ve Bir Ýstatistik”,a.e., sy. 24 (1975), s. 3, 216.

ÿTuba Çavdar Karatepe

YILDIZNÂME

43. CÝLT 6. FASÝKÜL (269) 5. Forma / 2. Kontrol09 Ocak 2013

546

YILDIZNÂME

olmak üzere ikiye ayýrýr. Kur’an’da ve ha-dislerde gök cisimlerinin hareket, konumve birbiriyle uyumundan bahseden ifade-ler doðrultusundaki görüþleri birincisinin,yeryüzündeki olaylarýn yýldýzlara nisbetedilmesini ve bunun sonucunda onlarýnuðurlu veya uðursuz sayýlmasýný da ikin-cisinin kapsamýnda sayar (el-Æavl, s. 126-170). Câbir b. Hayyân ve Ebû Ma‘þer el-Belhî gibi müslüman astrologlar Bâbil, Yu-nan ve Hint astrolojilerinin bir sentezi ola-rak ortaya çýkan iddialarla fiziksel sebep-ler arasýnda iliþki kurmaya çalýþmýþ, böy-lece ilm-i nücûmu nisbeten büyüden vefaldan uzaklaþtýrmýþtýr.

Uygulama Þekilleri. Ýlm-i nücûmun, yýl-dýzlara tapýnma harf sembolizmini (eb-ced) kullanarak yýldýzlarýn konum ve ha-reketlerinden anlam çýkarma ve burçlarkuþaðý ile tefe’ülde bulunma þeklindekiçeþitlerinden söz edilebilir. En yaygýn uy-gulanan biçimleri mevâlid (insanýn doðu-mu sýrasýnda burçlar kuþaðýndaki yýldýzýnkonumuna bakarak gaybdan haber ver-me) ve ihtiyârâttýr (bir iþe uðurlu ve uður-suz sayýlan vakitleri seçerek karar verme).Yýldýznâmelerde yedi gezegen, on iki ka-merî ay ve on iki burcun esas alýndýðý birsistemden bahsedilir. Yýldýza bakanýn gö-revi yýldýzýna baktýranla gök cisimleri ara-sýndaki gizli iliþkiyi bulmaktýr. Burcun yeraldýðý ayý bilmek için hazýrlanan tablolar-

da o kiþinin doðum günü iþaretlenir ve do-ðum saati bulunur. Buna göre doðum ta-rihine rastlayan burçtan sonra baþlamaküzere doðum saati adedince sayýlýr ve do-ðum saatinin rastladýðý yer onun yükse-len burcu kabul edilir. On iki bölüme ayrý-lan gök haritasýnýn her bölümüne bir burçadý verilir. Her insan bu burçlardan biri-nin tekabül ettiði tarihte doðar; buna “özburç” denilir. Doðum anýnda güneþin bu-lunduðu burca ise “yükselen burç” adý ve-rilir. Yýldýznâmelerde karakterin öz burçile yükselen burcun etkisiyle oluþtuðu id-dia edilir. Klasik telakkiye göre haftanýnyedi gününden her biri bir yýldýzýn etkisialtýndadýr. Bu yýldýzlar güneþ, ay, Merkür,Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn’dür. Haf-tanýn her gününün birinci saati güneþindoðum anýnda baþlar. Burçlar da üçgenþeklinde dört gruba ayrýlýr ve her biri top-rak, su, hava ve ateþten birine tekabüleder. Bir kiþinin burcu onun doðum anýn-da hangisinin etkisinde kaldýðýna baðlý-dýr. Bazan da gök cisimlerinin zodyaktaizlediði yol esas alýnýr. Bir gezegen gökyü-zünde hareket ederken on iki hâneden ge-çer. Bu hâneler gezegenlerin dünyaya et-kileri bakýmýndan önemli sayýlýr.

Yýldýz falý genellikle evlilik, iþ hayatý, yol-culuk ve savaþ gibi önemli iþlere karar ver-meden önce sonucun uðurlu olup olma-dýðýný öðrenmek için yapýlmaktaydý. Ayrý-

defasýnda da nücûm ehliyle oturup kalk-mamasýný öðütlediðini (Müsned, I, 78);Zeyd b. Hâlid el-Cühenî de Hudeybiye yý-lýnda Resûl-i Ekrem’le yolculuða çýktýkla-rýný ve gece yaðmura tutulduklarýný, Re-sûlullah sabah namazýný kýldýrdýktan son-ra kendilerine yaðmuru yýldýzlarýn yaðdýr-dýðýný söyleyen kiþinin yýldýzlara inanýp Al-lah’ý inkâr etmiþ olacaðýný bildirdiðini (Bu-hârî, “Megazî”, 35); Ýbn Abbas ise Resûl-iEkrem’in, “Ýlm-i nücûmdan bir bilgi ak-taran sihirden bir bölüm almýþ olur” de-diðini (Müsned, I, 227, 311) nakletmek-tedir. Müneccimlik Hulefâ-yi Râþidîn dö-neminde de reddedildiði halde sonra-dan bazý kimseler Ca‘fer es-Sâdýk’a konuy-la ilgili tamamen uydurma bazý isnatlar-da bulunmuþlardýr. Emevîler ve özellikleyöneticilerinin çoðu Acemler’den meyda-na gelen Abbâsîler döneminde ilm-i nü-cûm yeniden gündeme gelmiþtir. HalifeMansûr’un Muhammed b. Ýbrâhim el-Fe-zârî’ye Hintçe’den ilm-i nücûma dair kitap-larý tercüme ettirdiði, hatta Baðdat’ý mü-neccimlerden görüþ aldýktan sonra kur-maya karar verdiði; Me’mûn dönemindeGrekçe’den çevrilen felsefe kitaplarý için-de ilm-i nücûmla ilgili eserlerin de yer al-dýðý bilinmektedir. Ebü’l-Hattâb el-Esedî,Hârûn b. Saîd el-Ýclî ve Câbir b. Hayyân gi-bi ilm-i nücûmla ilgilenenler eserlerini buortamda kaleme almýþlardýr. Halife Mu‘ta-sým-Billâh zamanýnda ise müneccimleraçýkça eleþtirilmiþtir. Rivayete göre Am-mûriye’yi fethe hazýrlandýðý sýrada seferiçin seçilen günün uðurlu olmayacaðýný ile-ri süren müneccimlere raðmen sefere çý-kan halife fetihle geri dönünce müneccim-leri cezalandýrmýþtýr. Ancak Abbâsîler’inson dönemlerinde bâtýnî akýmlarýn orta-ya çýkýþýyla müneccimlik tekrar geliþip ya-yýlmýþtýr.

Ýslâm tarihinin ilk dönemlerinde astro-nomiyle astroloji arasýndaki farklar belir-gin olmadýðý için bazý filozof ve bilginlerastronomi yanýnda astrolojiyle de ilgilen-miþlerdir. Ýlm-i nücûm (astronomi) ve ilm-iahkâm-i nücûm (astroloji) ayýrýmý yapanFârâbî, en-Nüket fî mâ ye½ý¼¼u ve mâlâ ye½ý¼¼u min £ilmi’n-nücûm adlý ese-rinde bu iki disiplin arasýndaki farklarý gös-termeye çalýþmýþtýr. Yýldýzlarýn ay altý âlem-deki etkilerini tartýþan Ýbn Haldûn ise bukonuda tecrübî bilgi ile bir þey söyleneme-yeceðini belirtmekte ve yerde olup biten-ler üzerinde gök cisimlerinin tesirinin bu-lunduðunu iddia etmenin tevhid inancýy-la baðdaþmadýðýný kaydetmektedir (Mu-kaddime, II, 1255-1260). Hatîb el-Baðdâdîilm-i nücûmu biri mubah, diðeri haram

Risâle-i Yýldýznâme’nin ilk ve son sayfalarý (Ýstanbul 1274)

547

rumdur. Bu tür faaliyetler inanç boyutu-na taþýnmadan fal, eðlence ve fantezi di-ye yapýlsa bile bazý saf insanlarý aldatmave onlarý istismar etme anlamýna gelir. Do-layýsýyla yýldýz bakýcýlýðý bu þekliyle bir hura-fe, bid‘at ve bâtýl inanç olup onu icra edenkimse gayri ahlâkî bir tavýr içindedir. Ko-nuyla ilgili Arapça literatür daha çok astro-loji ve falcýlýkla ilgili genel kitaplar, ayrýcamevâlid, ihtiyârât, havâs, envâ’ gibi ko-nulara dair eserlerden oluþmaktadýr (bk.HAVAS ÝLMÝ; ÝLM-i AHKÂM-ý NÜCÛM). Türk-çe’de fal ve falcýlýkla ilgili kitaplar yanýndamüellifi bilinen veya bilinmeyen birçok yýl-dýznâme mevcuttur.

BÝBLÝYOGRAFYA :Müsned, I, 78, 227, 311; Fârâbî, ݼ½âßü’l-£ulûm

(nþr. Osman M. Emîn), Kahire 1350/1931, s. 43-44; Hatîb el-Baðdâdî, el-Æavl fî £ilmi’n-nücûm(nþr. Yûsuf b. Muhammed es-Saîd), Riyad 1420/1999, s. 126-170, ayrýca bk. neþredenin giriþi, s.104-121; Ýbn Haldûn, Mukaddime (trc. Süley-man Uludað), Ýstanbul 1983, II, 1255-1260; Taþ-köprizâde, Miftâ¼u’s-sa£âde, I, 337, 359-387; Ri-sâle-i Yýldýznâme, Ýstanbul 1274/1858, s. 1-12;Ahmed Mûsâ ez-Zerkavî el-Felekî, Mefâtî¼u’l-³ayb, Kahire 1325/1907, s. 2-17, 54-55; Ebü’l-Muammer Fuâd, Mükemmel Remil Kitabý, Ýstan-bul 1339, s. 100-105; Mehmet Gayyûr, Zâyiçeni-zi Biliniz, Ýstanbul 1928, s. 3-7; T. Fahd, La divi-nation arabe, Paris 1987, s. 483; Hadîce Fehmî,£Ýlmü’l-felek ve me£âlimü þaŽiyyetik £alâ ¼ase-bi þehri mevlidik, Kahire, ts. (Mektebetü Med-bûlî), I, 5-13; Abdülmecîd b. Sâlim el-Meþ‘abî, et-Tencîm ve’l-müneccimûn ve ¼ükmü ×âlike fi’l-Ýslâm, Riyad 1419/1998, s. 37-45, 183-233; R.Kieckhefer, Ortaçaðda Büyü (trc. Zarife Biliz), Ýs-tanbul 2003, s. 177-200; Sofi Tram-Semen, TürkAstrolojisi, Ankara 2004, s. 6; D. Burton – D.Grandy, Büyü, Gizem ve Bilim (trc. Yasemin To-katlý), Ýstanbul 2005, s. 111-140; Bülent Kýsa,Havâss’ýn Derinlikleri, Ýstanbul 2005, s. 49-153;Ýsmet Zeki Eyuboðlu, Anadolu Halk Ýlaçlarý, Ýstan-bul 2007, s. 513-514; A. von Nettesheim, GizliFelsefe Ya da Büyü Felsefesi (trc. Levent Özþar),Bursa 2008, II, 126-148; L. E. Jerome, Astrolo-ji Çürütüldü (trc. E. Rennan Pekünlü), Ýstanbul2009, s. 61-63; Ýlhan Kutluer, “Burç”, DÝA, VI,422-424.

ÿÝlyas Çelebi

– —YIVA

Oðuz boylarýndan biri.˜ ™

Kâþgarlý Mahmud (XI. yüzyýl) boyun adý-nýn Ýva, Yava, Yýva ve Ava gibi söyleniþleri-ni tesbit etmiþ, bunu dördüncü sýrada zik-rederek damgasýnýn þeklini de vermiþtir.Reþîdüddin’in (XIV. yüzyýl) listesinde ise adýYýva biçiminde yazýlan boy yirmi üçüncü sý-rada yer almýþtýr. Yine orada Yýva’nýn “mer-tebesi hepsinden üstün” mânasýný taþýdý-ðý, Ýgdir, Bügdüz ve Kýnýk boylarý ile ortakülüþünün aþýðlu ve kýç, ortak onkunlarýnýnise çaðrý (çakýr kuþu) olduðu yazýlmýþtýr.

Oðuzlar’ýn Üçok koluna mensup Yývalar’aait en eski bilgi 553 (1158) yýlýndan dahageriye gitmez. Bu tarihte Ýva Perçem’emensup Türkmenler’in Cebel’de (Ýran-Kür-distan eyaleti) yaðma faaliyetlerini arttýr-malarý üzerine Abbâsîler, Mengü Bars ku-mandasýnda asker gönderip onlarýn hare-ketlerine son vermiþlerdir. 568’de (1172)Perçem, buyruðundaki Türkmenler’le He-medan yörelerine akýnlarda bulunduktansonra Dînever’i yaðmalamýþ, Nahcývan’dabunu haber alan Atabey Ýldeniz, Perçem’inüzerine yürüyüp onu Baðdat yakýnýna ka-dar kovalamýþtý. Bunun Baðdat’a girmekiçin bir hile olabileceðinden þüphelenenAbbâsî halifesi bir yandan asker toplama-ya, surlarý tahkim etmeye baþlamýþ, diðeryandan Ýldeniz’e atlar göndermiþ ve un-vanlar vererek onu taltif etmiþti. Ýldenizde maksadýnýn sadece bu Türkmenler’i kö-tü davranýþlarýndan vazgeçirmek olduðu-nu bildirerek özür dilemiþ ve Hânikýn Köp-rüsü’nü geçmeden geri dönmüþtü. Anla-þýldýðýna göre Perçem Bey halifeyi metbûtanýyordu. Oðullarý da halifelere baðlý kal-mayý sürdürmüþlerdi. Hatta Yýva beyininsözü edilen bu hareketi halifenin gizli em-riyle yapmýþ olmasý da ihtimal dahilinde-dir.

583 (1187) yýlýnda son Selçuklu sultanýII. Tuðrul ile halifenin veziri Celâleddin ÝbnYûnus arasýnda Hemedan dolaylarýnda ya-pýlan savaþta Yývalar halife ordusunda yeraldý. Ordunun sol kolunu teþkil eden Ay-aba kumandasýndaki Atabegli askerler boz-guna uðrayýp kaçmaya baþlayýnca Yývalartarafýndan kovalandý. Ay-aba’nýn askerleriYývalar’ýn takibinden kurtulmak için aðýr-lýklarýný býraktý ve bunlarý alan Türkmen-ler ülkelerine geri döndü. Bu savaþta Yý-valar’ýn baþýnda Perçem’in oðlu Mahmudvardý. Ýlk defa “melik” unvanýný kullanan daodur. Irak Selçuklu Sultanlýðý’na son verenHârizmþah Alâeddin Tekiþ, Irâk-ý Acem’-deki bazý yerleri Selçuklu emîrlerine býrak-mýþtý. Bunlar Hârizmþah’a isyan ederekbozguna uðrayýnca kaçýp kurtulan bazýbeyler Yýva Meliki Mahmud’a sýðýndý. Da-ha sonra halifenin askerleriyle Tekiþ’in He-medan valisi Mayacýk’ýn ordusu arasýndayapýlan ve onun galibiyetiyle nihayete erensavaþa Yývalar’ýn da katýldýðý tesbit edil-mektedir. Fakat Melik Mahmud’un ölümtarihi belli deðildir.

Perçem oðlu Mahmud’dan sonra Fahred-din Ýbrâhim, Yýva beyi oldu. 593’te (1196)Atabeg Özbek adýna Hemedan’ý yönetme-ye baþlayan Emîr Nûreddin Gökçe’nin Yý-valar’ý ortadan kaldýrma planý gerçekleþ-medi. 605’te (1208) Fahreddin Ýbrâhim bir

ca yýldýzlardan her birinin bedenin bir or-ganýný etkilediði inancýndan hareketle týpalanýnda da kullanýlýr ve uygun olmayanbir takýmyýldýzýnýn egemen olduðu saattehasta ameliyat edilmezdi. Dolayýsýyla bukonuda hekimlerin de bilgi edinmeleri ge-rekirdi. Arap alfabesindeki harfler ateþ,toprak, hava, su þeklinde dört gruba ayrý-larak her gruba yedi harf taksim edilmiþ-tir. Ebced-i sagýr cetveli harfin ebced-i ke-bîr deðerinden 12 sayýsý çýkartýlarak bu-lunur. Meselâ kâf harfinin ebced-i kebîrdeðeri 20, ebced-i sagýr deðeri 8’dir. Eb-ced-i kebîr deðeri 12 olan harflerin eb-ced-i sagýr deðeri yoktur. Bazý sistemler-de ise elde edilen rakamýn son harfi yýl-dýznâmedeki sýralamada hangi burca te-kabül ediyorsa o burç esas alýnarak iþlemyapýlýr. Bazý müneccimler çocuðun doðumanýndaki burç ve yýldýzýn konum ve ahkâ-mýna, hatta mümkünse çocuðun ana rah-mine düþüþ gecesinin ortasýndaki burcave bazý yýldýzlarýn yükseliþ ve iniþine baka-rak tâlihini belirlemeye çalýþýrlardý.

Güneþ, ay ve yýldýzlarýn dünya üzerindesýcak, soðuk, yaz, kýþ, med, cezir þeklindetesirlerinin bulunduðu bilinmektedir. Buolaylarýn insanlarý etkilediðine þüphe yok-tur. Bu açýdan bakýldýðýnda okült tecrü-belerin pozitif deðerlendirmelere en ya-kýn olaný astrolojidir. Astrolojinin horoskop-larý yýldýz ve gezegenlerin konumlarý dik-kate alýnarak hazýrlanýr. Büyücü çeþitli ha-reket ve nesneler vasýtasýyla kiþinin dikka-tini baþka yöne çektiði gibi, astrolog dabu etkiyi horoskop haritasý ile yapar. Astro-lojik kehanet ise horoskop haritasýnýn yo-rumlamasý ve zodyak iþaretleriyle yeryü-zündeki olaylar arasýnda gizemli iliþkilerinkurulmasý ile baþlar. Burada gökyüzündeolanlarýn benzerinin yeryüzünde de oldu-ðu, yýldýzlarda yazýlý þeylerin yeryüzüne deyansýdýðý, insanýn makrokozmosun mikro-kozmik modeline dayandýðý þeklindeki önkabuller etkilidir.

Yýldýznâmelerde burçlarýn özelliklerinedair yer alan bilgiler geçmiþ tecrübelersayesinde ortaya çýkmýþtýr. Günümüzdeastroloji giderek yayýlmakta, yazýlý ve gör-sel basýnda hak etmediði kadar yer al-maktadýr. Ýstatistiklere göre Amerika Bir-leþik Devletleri’nde çýkan gazetelerin dört-te üçünde günlük astroloji ve fal sütunla-rýna yer verilmekte, þehir ve kasabalardaözel astroloji danýþmanlarý bulunmaktadýr.Sonuç olarak Ýslâm dini diðer okült uygu-lamalarda görüldüðü gibi bu fantezilerede olumsuz bakmaktadýr. Birtakým iþlem-ler sonucu yýldýzlarýn insanlarý etkilediði-ne inanmak tevhid inancýna aykýrý bir du-

YIVA