17 - teorikdergiler.files.wordpress.com · sist lenininst teori dünya devriminin önüne yeni ......

110
17 Temmuz - A¤ustos 2004 Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. fiti. Ad›na ‹mtiyaz Sahibi: Özgür Tektafl Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü: Özgür Tektafl Yönetim Yeri: Çak›ra¤a Mah. Çak›ra¤a Camii Sok. Birlik Apt. No: 16/10 Aksaray - ‹stanbul Tel: (0212) 633 62 02 Faks: (0212) 589 16 36 e-mail: [email protected] Hesap No: Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. fiti. Yap› Kredi Sirkeci fiubesi 6278-6 Teknik Haz›rl›k: Etkin Ajans Tel: (0212) 621 81 66 - 621 81 68 Bask›: Can Matbaac›l›k Tel: (0212) 613 10 77 Da¤›t›m: B‹RYAY

Upload: doandat

Post on 10-May-2019

230 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

17

Temmuz - A¤ustos2004

Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. fiti. Ad›na‹mtiyaz Sahibi: Özgür Tektafl

Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü: Özgür TektaflYönetim Yeri: Çak›ra¤a Mah. Çak›ra¤a Camii Sok. Birlik Apt. No: 16/10 Aksaray - ‹stanbul

Tel: (0212) 633 62 02 Faks: (0212) 589 16 36 e-mail: [email protected] No: Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. fiti. Yap› Kredi Sirkeci fiubesi 6278-6

Teknik Haz›rl›k: Etkin Ajans Tel: (0212) 621 81 66 - 621 81 68Bask›: Can Matbaac›l›k Tel: (0212) 613 10 77 Da¤›t›m: B‹RYAY

Devrimle buluflmaya

Umut büyüyor

Emperyalizmin ideolojik böcekleri ve

oportünist cüceler

Haziran Hareketi’nin deneyimleri

Ba¤›ms›zl›k antiemperyalizm ve devrim

Haydar Özkan

Türkiye ve Kuzey Kürdistan birleflik

oevriminin uluslararas› perspektifleri

77 Zehirli imza

‹stanbul SGD Baflkan› Baflak fiahin:

Görevimiz gençli¤i sosyalizmle buluflturmak

Kad›n psikolojisi

Dosya:

Arjantin devrim tarihinden bir yaprak:

PRT ve Santucho

‘Erguvan Kap›s›’;

Bald›ran fierbeti

Hamit Çetin

5

9

27

43

49

57

63

69

75

91

103

Uluslararas› komünist hareketin(UKH) ide-olojik ve örgütsel krizi afl›lm›fl olmaktan uzak he-nüz. Krizin ortaya ç›k›fl› ve geliflimine kaynakl›keden tarihsel-politik koflullar›n içeri¤inde buyönlü esasl› bir de¤iflimin yaflanmam›fl olmas›ylado¤rudan ilgili bu durum. Yani birincisi; Mark-sist lenininst teori dünya devriminin önüne yenienternasyonal sosyalist program›n› koyabilmiflde¤il hala, ikincisi; dünya devrimci sosyalist güç-lerinin politik çizgilerini yap›land›ran ve ortakhedefler do¤rultusunda yönlendiren bir merkezistrateji infla edilebilmifl de¤il. Sosyalizmin teorisi,20.yy’›n sosyalizm deneylerinin elefltirel incelen-mesi ve devrimci özümsenmesi, 21.yy sosyaliz-minin geliflimi ve sorunlar›n›n ayd›nlat›lmas›üzerine yürütülen teorik çabalar›n kapsam› ve ol-gunluk düzeyi, krizin ideolojik çerçevedeki genelve temel sorunlar›na çözüm gücü olabilmifl de¤ilhenüz. Dünyam›z›n de¤iflik co¤rafyalar›ndaki ifl-çi ve emekçi kitlelerinin devrimci eylem girifl-kenlikleri ve toplumsal ayaklanma pratikleri, ik-tidar program›ndan ve önderlik kararl›l›¤›ndanyoksunlu¤un s›n›rlar›na gelip dayan›yor ve geriçekiliyor. Sosyalist hareketin krizi, kitlelerin ka-pitalizme ve emperyalizme karfl› öfke ve iradele-

rini devrime sürükleyemeyen önderlik sorunubiçiminde somutlan›yor. Gerek ülkeler baz›ndaçok yönlü örgütsel ve siyasal iç parçalanm›fll›k,gerekse bunun uluslararas› iflbirli¤i düzeyine deyans›yan dramatik boyutlar›, sosyalist hareketiniflçi hareketiyle birleflememifl olmas›n›n aç›k gös-tergesi olarak varl›¤›n› sürdürüyor. Örgütsel kri-zin tepe noktas› olarak önderlik sorunu, sosyalistharekette bu biçimde genel bir görünüm kazan›-yor.

Marksist leninist komünistler, tarif ettikleribu krizin sonuçlar›ndan ve sorunlar›ndan azadede¤iller elbette.Tarih, bilinçli öznelerin eylemle-rinin ürünüyse e¤er, bu yasan›n, UKH’in ideolo-jik ve örgütsel kriz içinde bulundu¤u tespitiniyapan Marksist leninist komünistler için de ge-çerli oldu¤u ve onlar›n omuzlar›na tarihsel birsorumluluk yükledi¤i aç›kt›r. Komünistler,1994’te Birlik Devrimi’yle bafllatt›klar› yürüyüflledünya devrimine karfl› sorumluluklar›n›n ve sa-hip olduklar› tarihsel bilinçlerinin gücünü ortayakoymufllard›r. Bu yürüyüflün bugün ulaflm›fl ol-du¤u ilerleme ve güç düzeyinin, dünya devrimi-ne yapt›¤› katk› bak›m›ndan de¤erinin daha mü-tevaz› s›n›rlar›n ötesine geçemedi¤i söylenebilir.

5TEOR‹DE do¤rultu

Devrimle‘Buluflma’ya

Bu anlamda ilerleyiflin s›çra-ma efli¤ine ulafl›lamam›fl ol-du¤umuz gerçe¤ini gözard›edemeyiz. Ancak, BirlikDevrimi’nden bugüne geri-de b›rak›lan on y›l boyuncaparti çizgisini, tamamen bi-linçli ve iradi bir biçimde busorunun çözümünün somutgüçlerini haz›rlama ve birik-tirme görüfl aç›s› yönetmifl-tir ve yönetmeye devam et-mektedir. Bu nedenle parti-nin yürüyüflünün ve gelifli-minin k›lavuz kavram› olan‘Parti tarz›’, afaki bir soyut-lama olarak de¤il, bizahatiparti çizgisinin teorik/ide-olojik, politik ve örgüt/ey-lem bütünlü¤ünde somutla-flan görevlerinin yerine geti-rilifl niteli¤ine biçim verenve her günkü devrimci ça-l›flman›n deneyimleriylebeslenip zenginleflen birzihniyetin do¤rudan ürünü olarak hayat bulmufl-tur.

Bu zihniyetin teorik alandaki yans›mas›, kad-rolar›n genellemecilikten, soyutluktan ve teori-nin küçümsenmesi e¤iliminden kopma iste¤iningüçlenmesi biçiminde a盤a ç›kmaya devam et-mektedir. Parti çizgisinin sa¤lam temellere otur-tulmas› ve gelifltirilmesinin güvencesi bak›m›n-dan temel önemdeki bu yönelim, ayn› zamandateorik çal›flma ve üretimin, devrimci geliflmeninpolitik ihtiyaçlar›n›n karfl›lanmas› amac›yla ba-¤›nt›s›na daha canl› ve somut bir içerik kazand›r-maktad›r. Kuflkusuz ki teorik çal›flma ve üretim-deki nitelik düzeyi, parti tarz›n› biçimlendirendi¤er temel bileflenlere göre daha düflük bir gelifl-me seyri izlemektedir. Ancak partinin bu konudakendi statükosuyla uzlaflma gibi bir tutumumunolmamas› bir yana, bu gün onu yönlendiren, ony›l boyunca yarat›lan küçümsenemeyecek biriki-minden ald›¤› güçle bu alanda da kolektif bir s›ç-rama yaratmay› gündemine alm›fl olmas› gerçe¤i-dir. Partinin, bir parças› oldu¤u uluslararas› ko-münist hareketin krizini aflmada da öncülük id-dias›n›n ruhuna uygun bir teorik/ideolojik at›l›-ma do¤ru kendini bilinçli ve iradi bir tarzda ör-

gütledi¤ini söyleyebiliriz.‹deolojik ve örgütsel kri-

zin çözüme kavuflturulmaçabas› söz konusu oldu¤un-da, bunun ancak politik birhareket olarak varolufl ze-mini üzerinden baflar›labile-ce¤i gerçe¤i, Marksist leni-nist komünistlerin bafl›ndanitibaren sad›k kald›klar›pratik ilkesel ön koflul ol-mufltur. Bu nedenle ilkeselihtiyac›n, politik refleks gü-cünün kazan›lmas› ve sü-reklilefltirilmesi biçimindeyan›tlanmas›, parti tarz›n›npratikleflmesinde öne ç›kanunsur olarak belirginleflmifl-tir. Politika yap›fl tarz›ndakiradikal zihniyet dönüflümü-nün ve a盤a ç›kan at›l›m›n,parti tarz›n›n sürükleyicigücü olmas› tesadüfilik biryana, tamamen bilinçli birtercihtir. Devrim kitlelerin

eseridir. Bu politik felsefesinin devrimci kavran›-fl› Marksist leninistleri, politikay› kendi varl›kla-r›n› koruma u¤rafl›na dönüfltüren ve bunu amaç-laflt›ran, politik kitle ajitasyonunu kendi kitlesi-ne propagandaya indirgeyen gelenek ve al›flkan-l›klardan kopuflmaya götürmüfltür. Kitleler ad›nakitlelere ra¤men de¤il, kitlelerin içinde kitlelerlebirlikte politika yapmaya; öncünün bilinç ve ör-gütlülük durumuyla, kitlelerin bilinç ve örgütlü-lük durumu aras›ndaki niteliksel düzey fark›n›gidermenin bu tek gerçek olana¤›na sald›rmak,kopuflun pratik karfl›l›¤› olmufltur. Öncü, kitlele-rin yarat›c› eyleminin bilgisi ve elefltirisinin gü-cüyle kendi beslenemezse bilinci ve iradesi do-nuklafl›r; kitleler öncünün bilinci ve iradesindenö¤renemezse, kazanma umudunu yitirir, burju-vazinin peflinden sürüklenir. ‘Kitlelere hücum’direktifinde somutlanan irade düzeyi, partininpolitika yapma tarz›ndaki amaç aç›kl›¤›n›n biryans›mas› oldu¤u kadar, önderleflme hedefiniba¤lad›¤› at›l›m›n s›nanaca¤› zemini de göster-mektedir. Kitlelere güvensizli¤in burjuva düflün-ce yöntemi al›flkanl›¤›ndan kaynaklanan felsefi-idealist bütün gerici prangalar›n› kopar›p atmakararl›l›¤›, partinin önderleflme yürüyüflünün

6 TEOR‹DE do¤rultu

Devrimci iyimserlik, politik ide-allerimizin tükenmez ideolojik

kaynaklar›ndan biri olan bu güç,bize bambaflka bir fley söylüyor.Çünkü o gerçe¤in, yaflam›n dilin-

den konufluyor: devrim,düflündü¤ümüz kadar yak›nda,

dokunmak istedi¤imiz kadar uza-kta! Devrim günceldir! Parti, bizi

güncel olanla kaynaflt›ran,geçmifli bugüne tafl›yan, bugünü

gelecekle buluflturan iradedir.

önünü temizleyen ideolojik bir süpürge ifllevi ka-zanmaktad›r. Bu ifllev, sadece dar anlamda kenditopraklar›m›zdaki kitle hareketinin ba¤r›nda ge-liflen devrimci olanaklara yak›nlaflma, temas et-me ve yönetme gücü bak›m›ndan de¤il, iflçi s›n›-f› ve ezilenlerin dünya co¤rafyas›ndaki hareketle-rine karfl› canl› bir politik duyarl›l›¤›n ve deney-lerden ö¤renme aç›kl›¤›n›n geliflmesine de hiz-met etmektedir. Ezilenlerin kapitalizme ve em-peryalizme karfl› bütün dünyada yay›lan mücade-lesi, Parti saflar›nda do¤rudan ideolojik bir güçkayna¤› olmakta, dünya devrimi fikrinin düflün-sel temellerini güçlendirmektedir.

Marksizmin a盤a ç›kan uluslararas› krizininniteli¤ini, birbirinden ayr› ve aflamal› geliflen birseyrin ürünü olmaktan çok, iç içe geçen, birbiri-ni etkileyen ve koflullayan ‘ideolojik ve örgütsel’dönüflümlerin süreçsel bütünlü¤ü olarak ele al-mak gerekiyor. Haliyle krizin afl›lmas›na dönükher devrimci çaba, ideolojik ve örgütsel olan›nbütünlü¤ünü hesaba katan politik bir stratejiyekendini ba¤lamak ve uygulamak zorundad›r. Ör-güt olarak partinin kendini var etme ideolojisi vegeliflim çizgisi(kulland›¤› mücadele araç ve bi-çimlerinin niteli¤i), dünyan›n durumunu( kenditopraklar›ndaki s›n›f savafl›m›n›n durumunu da

kapsamas› anlam›nda) teorik alg›lay›fl›ndan ba-¤›ms›z düflünülemez. Teorik/ideolojik nitelik,politik strateji/taktik arac›l›¤›yla kendini örgüt-eylem biçimlerinde olumlu ve olumsuz anlamdamutlaka somutlar ve somutlayacakt›r. Bu anlam-da, Marksist leninist komünistlerin dünyadakibüyük ideolojik savrulufla, siyasal gericili¤in y›p-rat›c› dalgalar›na ve örgütsel tasfiyecili¤in eriticiasidine gö¤üs gerebilmifl olmalar›n›n alt›n› çiz-mek gerekiyor. Birlik Devrimi, dünya devrimiiçin kaz›lan ideolojik ve örgütsel bir siperdi herfleyden önce. Ama içine girilip ‘ideolojik’ olarakpineklemek, ‘örgütsel’ olarak ya¤ ba¤lamak içinseçilen bir siper de¤il! Bu bilinç, uluslararas› ko-münist hareketin krizinin yaratt›¤› kaç›n›lmazsorunlar ve dezavantajlarla birlikte, geliflmelerinmutlak olarak y›k›m biçiminde okunamayaca¤›,krizin, yeni bir ç›k›fl›n ve bunun olanaklar›n›nsomut varl›¤› anlam›na da geldi¤i bilimsel inan-c›na dayan›yordu. Bu nedenle, on y›l boyuncasusmayan bir siyasal atefl hatt› olarak emperyaliz-min, kapitalizmin ve faflizmin mevzilerini ‘gerillatarz›’yla vuran, ‘siper yoldafll›¤›’ ideolojisiyle sa-vafl cephesinin yay›lmas› ve güçlenmesine öncü-lük eden, ‘öncü ç›k›fl’ tarz›yla kitleleri uyand›ran,ayd›nlatan, mücadele siperlerine ça¤›ran ve sa-

7TEOR‹DE do¤rultu

vaflt›rmak için örgütleyen bir iradeyi temsil et-mektedir Birlik Devrimi. Parti’nin, sözüyle eyle-mi aras›ndaki tutarl›l›¤› koruma ve gelifltirme ça-bas›ndaki hassasiyeti ve kararl›l›¤›, onun toprak-lar›m›zdaki sosyalizm iddial› politik hareketlerinbüyük ço¤unlu¤undan ay›ran bir üstünlü¤ü ol-man›n yan› s›ra, kendi iç ideolojik mücadelesininen keskin biçimlere büründü¤ü dönemlerin te-mel konusu da, parti çizgisinin sa¤c› kavran›fl› veuygulan›fl›n› yenilgiye u¤ratma mücadelesi ol-mufltur.

Bugün neredeyiz? Politik karamsarl›¤›n beyin k›vr›mlar› aras›nda

gezinen ideolojik cüceli¤in fiskoslar›na bak›l›rsa,devrim çok uzakta ve parti kendini avutmakta!Zarar› yok; Okmeydan›’n›n ‘elektri¤i’ bile flimdilikonlar›n beyin metabolizmalar›n› bozmaya yeter.Olmad›, Pendik- Aydos’un ve Urfa- Viranflehir’in

yoksul emekçileri ve köylülerinin ellerine veririzonlar›, ayd›nlan›rlar! Ya da Felluceli Arap’›n, LaPaz’l› K›z›lderilinin, Bolivyal› madencinin, Ne-palli köylünün, Güney Koreli iflçinin, Hintli yok-sullar›n, Etiopyal› siyahinin, vb. yükselen ayakseslerinden duydu¤u korku da yeter onlar›n tüne-yecekleri bir s›¤›na¤a kaçmaya.

Devrimci iyimserlik, politik ideallerimizin tü-kenmez ideolojik kaynaklar›ndan biri olan bugüç, bize bambaflka bir fley söylüyor. Çünkü ogerçe¤in, yaflam›n dilinden konufluyor: devrim,düflündü¤ümüz kadar yak›nda, dokunmak istedi-¤imiz kadar uzakta! Devrim günceldir! Parti, bizigüncel olanla kaynaflt›ran, geçmifli bugüne tafl›-yan, bugünü gelecekle buluflturan iradedir.

Parti onuncu y›l›nda bizi ‘büyük buluflma’yaça¤›r›yor. Devrim s›çramaysa e¤er, flimdi bugün,‘buluflma’yla s›çrayaca¤›z. Haz›rlan›n yoldafllar,partiyle zafere koflaca¤›z. n

8 TEOR‹DE do¤rultu

Devrimci ‹flçi Partisi (PRT), 1965’te kuruldu.1980’e kadar süren aktif politik yaflam›nda PRT,Arjantin tarihindeki en önemli devrimci partiler-den birisi oldu.

PRT, özellikle iflçi s›n›f› mücadelesiyle kent vek›r gerilla savafl›m›n› birlefltirmeyi öngören siyasiçizgisiyle iz b›rakt›. PRT’nin bu çizgisi, bir yan-dan, dar bir gerilla çekirde¤inin mücadelesini hal-k›n mücadelesinin yerine geçirmeyi öngören fo-kocu çizgiyle, di¤er yandan ise, silahl› mücadele-yi “gerillac› sapma” olarak gören Troçkizmleuzun bir iç mücadelenin ürünü oldu.

1970 Temmuzu’nda yap›lan PRT V. Kongre-si’nde Halk›n Devrimci Ordusu (ERP) kuruldu.PRT, ERP’yi “iflçi s›n›f›n›n ve halk›n silahl› kolu”olarak tan›ml›yordu. V. Kongre karar›ndan akta-r›rsak: “Devrimci halk›n silahl› mücadelede bur-juvazinin ordusuna karfl› kulland›¤› ordu, iflçi s›-n›f› ve halk›n silahl› kolu, askeri gücüdür. Partiise mücadelenin tüm alanlar›nda, askeri, ekono-mik, politik, alanlar›nda bütün halk›n siyasi ön-derli¤iyle göreviyle donanm›fl, salt proleter, nite-lik olarak yüksek olan örgüttür.”

PRT, kurulufl y›llar›nda kendisini “Troçkist”olarak tan›mlamay› kabul etmemifl, ancak 1966’da

IV. Enternasyonal’e üye olmufltu. IV. Enternasyo-nal üyeli¤i, 1973’e kadar parti içinde bir mücadelekonusu oldu. Örne¤in IV. Enternasyonal’den ko-pufl, 5. Kongre’de de oyland› ama reddedildi. PRT,1973’te Troçkist IV. Enternasyonal’den koptu.PRT’nin silahl› mücadeleye giriflmesi, Troçkizm’lehesaplaflmas›nda belirleyici unsur oldu. PRT’yioluflturan gruplardan Troçkist PO’nun (‹flçi Sözü)ve lideri Moreno’nun “gerillac› sapma” olarak ni-teledi¤i silahl› mücadele iradesi, PRT’de devrimcinetleflmeye yol açt›. PO’nun sendikalara ve sendi-kal mücadeleye dayanan parti anlay›fl› giderek ge-riledi ve politik mücadeleye, tüm halk içinde po-litik çal›flmaya ve politik iktidar mücadelesine da-yanan parti anlay›fl› galip geldi.

IV. Enternasyonal’den kopufla paralel olarakPRT, yeni bir enternasyonalizm anlay›fl›na da yö-neldi. Latin Amerika’n›n güneyinde bulunan dörtülkede emperyalizme karfl› devrim ve sosyalizmiçin mücadele eden bafll›ca örgütleri biraraya geti-ren yeni bir uluslararas› örgütlenmeye giriflti. Buçabalar›n sonucunda Uruguay’dan Tupamarolar,fiili’den MIR (Devrimci Sol Hareket) ve Boliv-ya’dan Ernesto Che Guavera’n›n kurdu¤uELN’nin (Ulusal Kurtulufl Ordusu) sürdürücüle-

91TEOR‹DE do¤rultu

Arjantin devrim tarihinden bir yaprak:

PRT ve Santucho

– Dosya –

ri, Devrimci Koordinasyon Birli¤i (JCR) çat›s› al-t›nda biraraya geldiler. JCR Dergisi ad›yla ortakbir yay›n ç›kard›lar. PRT, 1973’teki Pinochet dar-besinden sonra MIR’e önemli miktarda mali veteknik yard›m yapmak, 1972’de Bolivya’daki Ban-zer darbesinin ezdi¤i ELN’ye genifl çapl› e¤itim vekadrolaflma çal›flmas› yard›mlar› gibi enternasyo-nalist dayan›flma örnekleri gerçeklefltirdi.

JCR, Che Guavera’n›n “Üç K›ta Konferans›”na(Tricontinental) gönderdi¤i ünlü tarihsel mesajdageçen “Halklar taraf›ndan izlenmesi gereken yol,Vietnam’›n yoludur; gerillalar›n Yankee emperya-lizminin bask› güçlerine üstün gelmek ve devrim-ci zaferi h›zland›rmak için Koordinasyon Konsey-leri kurabilecekleri Bizim Amerikam›z’da da izle-necek yol budur” fikrinin ete kemi¤e bürünmüflhalidir. Zaten JCR kurulufl bildirgesi de Che’ninbu sözüne at›f yaparak bafllar.

Politikac›, subay ve ifladamlar›n›n kaç›r›lmas›;postanelere, bankalara yönelik kamulaflt›rma ey-lemleri, g›da maddesi tafl›yan kamyonlara sald›r›-lar düzenleyerek bunlar›n yoksul semtlerde da¤›-t›lmas›; çok say›da askeri k›fllan›n bas›lmas› vecephaneye el konulmas›; ERP’nin ç›kard›¤› gazeteK›z›l Y›ld›z’›n silahl› ve üniformal› militanlarcafabrika önlerinde sat›lmas›; Tucuman bölgesinde,fleker iflçilerinin mücadeleleriyle iç içe geçen k›rgerillas› mücadelesi gibi çok çeflitli eylem ve mü-cadele biçimleri yürüttü PRT ve ERP.

PRT, General Ongania’n›n askeri diktatörlü¤ü-ne karfl› mücadele içinde geliflti. 1973’te Cordoba141. Taburu’nun ele geçirilmesi, tabur komutan›-n›n kaç›r›lmas› ve taburun tüm cephanesine elkonulmas›, en önemli eylemlerinden biri oldu.1973’te cuntan›n yerini alan anayasal Camporahükümeti döneminde PRT, kendisine sald›rmad›-¤› sürece hükümete ve polise sald›rmama, emper-yalist flirketlere ve orduya karfl› ise savafl› sürdür-me karar› ald›. Ortaya ç›kan legal olanaklar› geniflölçüde kulland›. Sendikalarda ve halk örgütlerin-de mevziler elde etti. PRT 1973’ten sonra süreklibüyüdü. Sanayi proletaryas›n›n mücadeleci ke-simlerini çat›s› alt›na çekti. Ülkenin kuzeyindeki,iflçi s›n›f›n›n en yoksul ve mücadeleci kesiminioluflturan fleker iflçileri, tarihi boyunca PRT’ninen büyük deste¤i sa¤lad›¤› kesim oldu.

En yüksek noktas›nda PRT’nin yaklafl›k 5 binaktif üye, 15 bin sempatizan› ve destekçisi vard›.

ERP ise, 1973 sonras› dönemde giderek bölükve tabur gücünde birlikler oluflturmaya bafllad›.Bu dönemde ERP, ilk kez k›ra da aç›l›m yaparakTucuman bölgesine gerilla kolu ç›kartt›. Ancaks›n›rl› bir bölgeye s›k›flan k›r gerillas›, Arjantin or-dusunun bölgedeki tüm köyleri “stratejik köyler”içine toplamas› ve Tucuman flehrindeki sola az-g›nca sald›rmas› sonucu giderek tasfiye oldu.

Arjantin siyasi polisi, PRT’nin önderi Santuc-ho’yu defalarca elinden kaç›rd›ktan sonra, onuimha etmek için, özel bir istihbarat timi kurdu.Bu tim, darbeden k›sa bir süre sonra, 19 Tem-muz 1976’da Santucho’nun bulundu¤u eve ulafl-t› ve üç PRT yöneticisiyle birlikte Santucho’yukatletti. Faflist cuntac›lar, birisi hariç, PRT Polit-bürosu’nun tüm üyelerini katlettiler. PRT,1977’de üyelerini yurtd›fl›na ç›karma karar› ald›ve sürgüne çekildi. Parti, sürgünde iç tart›flmala-ra bo¤uldu, 1979’da ikiye bölündü. Yurtd›fl›nda-kiler, 1979’da örgütledikleri PRT Kongresi’yleERP’yi da¤›tma karar› ald›lar. PRT’nin politik ça-l›flmalar› ise giderek fiilen tasfiye oldu. AncakPRT-ERP’nin ve Santucho’nun devrimci miras›,yeni geliflen Arjantinli antiemperyalist, devrimciörgütlerce sahipleniliyor ve bayraklaflt›r›l›yor.

Cunta döneminde yaklafl›k 3 bin PRT’lininkatledildi¤i tahmin edilmektedir.

Teoride Do¤rultu’nun okurlar›na, PRT’nin ta-rihine ve önderi Santucho’nun yaflam›na dair,PRT taraf›ndan kaleme al›nm›fl iki yaz›y› sunuyo-ruz. PRT’nin halen sa¤ kalan önderlerinden LuisMattini’nin “Eylemsiz bir marksizm onun içinmarksizm de¤ildi, o her alanda bir eylem adam›y-d›” sözleriyle tan›mlad›¤› PRT Genel SekreteriMario Roberto Santucho’yu, ya da partisinin ver-di¤i isimle “Komutan Markos”u devrimci duygu-lar›m›zla an›yoruz.

NOT: PRT ve Santucho’yla ilgili, Türkçe’de ya-y›mlanm›fl en genifl kaynak, Belge Yay›nlar›’ndanç›kan, Gaby Weber’in yazd›¤› “Gerilla Bilanço Ç›-kar›yor” isimli röportaj kitab›d›r. PRT’nin yan› s›ra,MIR, ELN ve Tupamorolar’la ilgili bilgi bu kitaptanedinilebilir. n

92 TEOR‹DE do¤rultu

Çeviren: ‹dilcan Ifl›k

Devrimci ‹flçi Partisi (PRT), Arjantin’de kapi-talizmin gelifliminin kritik bir döneminde ortayaç›kt›. Ulusal burjuvazinin bir bölümünün, tekelciyo¤unlaflma ve sermayenin merkezileflmesi süre-cinde yavafl yavafl entegre olmas›n›n bir sonucuolarak ulusal burjuva projenin tükenifli, politik vetoplumsal alanda etkilere sahipti.

Art›k s›n›rlar›na dayanmakta olan Peronizmedarbenin bir hediyesi olarak 1955’teki “Kurtar›c›Devrim”, tekelci yo¤unlaflma sürecini kolaylaflt›-ran planlardan oluflan bir ekonomik sosyal politi-ka izledi. Bu yüzden iflçi s›n›f›n› veya halk› temsileden güçleri yasaklad› veya bask› alt›na ald›; sen-dikal hareketi zay›flatmaya veya bölmeye çal›flt›;çok uluslu sermayenin ülkeye giriflini kolaylaflt›r-d›; emekçilerin al›m gücünde belirgin düflüfllereneden olan bir iç pazar› daraltma politikas› izledivs. Peron hükümetinin politikalar›yla güçlü birgeliflim sergileyen ulusal burjuvazinin en önemlitemsilcileri, bir yandan büyük uluslararas› tekel-lere yavafl yavafl entegre olurken, öte yandan di-¤er üretici kesimleri yutarak veya kendine ba¤la-yarak tekelleflme sürecinde ilerliyordu.

Tüm bu dönem boyunca, burjuvazinin, serma-yenin yo¤unlaflma süreciyle uyumlu kesimleriyle,y›k›ma ve yutulmaya direnen kesimleri aras›ndakeskin mücadeleler gerçekleflti, ki bu derin birtoplumsal ve politik istikrars›zl›¤a neden oldu.Daha o zaman yeni tekelci kesimlerin farkl› birhegemonya projesi gelifltirmedeki zay›fl›¤› görü-lüyordu.

Kalk›nmac› politikas›yla Frendizi, yasakl› pe-ronizmle ittifak yaparak hükümete geldi. Tekelcisermayenin, çokuluslu tekellerle daha az ba¤lan-t›l› kesimlerinin projelerini hayata geçirecekti,ancak kitlelerin taleplerini tatmin edememe enge-

line tak›larak baflar›s›zl›¤a u¤rad›. 1962’de “mavi-ler ile renkliler” (askeri partinin iki projesi) ara-s›ndaki çat›flmalar, iç egemen blokta da yans›ma-s›n› buldu. Burada çokuluslu tekellerle daha de-rin ba¤lar kurmufl tekelci gruplar henüz tamamenhakimiyet kurmay› baflaramam›fllard›. Bunlar ileiç pazara üretim yapan ve tekellerin lehine politi-kalardan etkilenmifl bir dizi sanayici kesim (say›-s›z ama ekonomik olarak pek güçlü de¤il) aras›n-da keskin bir rekabet vard›.

Bu çeliflki politik arenada kendini, peronizminbofl oy ça¤r›s›ndan haberdar olmayan kesimlerinveya di¤er halkç› kesimlerin kendili¤inden deste-¤iyle ‹llia’n›n zafer kazanmas› olarak gösterdi. Buflekilde çokuluslulaflt›rma politikalar›n› hayatageçiren, askeri aday General Aramburu’nun zafe-rini engellemifl oldular.

Bu k›sa anayasal dönemde Radikal hükümet,sermayenin daha az yo¤unlaflm›fl kesimlerine ya-n›t olan politik ve ekonomik bir çizgi izledi. Bu,ülkede üretim ayg›t›n›n ve finans sisteminin te-mel noktalar›n› aflama aflama kontrolüne geçirenburjuva gruplar›n isteklerine tersti. Kapitalist krizkeskinleflti, resmi ekonomik politikan›n bir par-ças› olmamakla birlikte yo¤unlaflma süreci devametti, Askeri Parti homojenleflti (iç çeliflkilerinibertaraf etti). Bu süreç, peronist sendika bürokra-sisini ve bizzat Peron’un ona açt›¤› beklenmedikve geçici krediyi arkalayan Onganio Guino’nun1966’daki askeri darbesiyle kapand›.

Ekonomi Bakan› Krieger Vasena, kapitalizmindo¤al yo¤unlaflma sürecini kolaylaflt›ran politika-lar izledi. Bu politikalar, sermayeyi birkaç eldemerkezilefltirirken, büyük bir iflçi kitlesinin olufl-mas›n›n, otomotiv, siderurji, petrokimya vb. bü-yük sanayi sektörlerinde iflçi s›n›f›n›n yeflermesi-nin ve bunlar›n halk mücadelesinin temel itici gü-cü haline dönüflmesinin koflullar›n› yaratt›, di¤er

93TEOR‹DE do¤rultu

PRT’nin tarihi

yandan orta s›n›flar›n yoksullaflma düzeyi artt›. Bu süreçte uluslararas› arenada gerçekleflen

önemli olaylar, iflçi s›n›f›n›n ve halk kitlelerinindaha politize kesimlerini sarst› ve ayd›nlatt›; Kü-ba Devrimi’nin zaferi, Küba halk›n›n Giron Mey-dan›’ndaki zaferi ve devrimin sosyalist olarak ta-n›mlanmas›, Santa Domingo’nun Yankee denizci-lerince iflgali, Vietnam’a Kuzey Amerika müdaha-lesi, Che Guevara’n›n deneyimleri.

Arjantin halk› tüm bu olaylar karfl›s›nda tav›rald›. Gerçekleflen aç›klamalar, kitlesel halk ey-lemlilikleri, ilerici politik kesimlerin yolunu çizi-yordu.

Egemen s›n›f tekelci büyük burjuvazinin ç›-karlar›n› temsil etmeyen, y›k›ma u¤rayan burjuvakesimleri ifade eden Peronizm ve geleneksel poli-tik partiler kriz karfl›s›nda yeni öneriler gelifltire-miyordu. Ulusal burjuvazi, kapitalist geliflim sü-recinin motor gücü olmak için tarihsel f›rsatlar›kaç›rm›flt› ve tekelci kesimlerce yavafl yavafl yerin-den ediliyordu. Peronizm, ilerici bölüklerinin ça-balar›na ra¤men, kendini geçmifle özlem duyarakve yeni sosyo-ekonomik koflullara uygun önerilergetirmeksizin “geri dönüfl” için mücadele ederekavutuyordu. Arjantin Komünist Partisi (PCA),16. Kongresi’nde verdi¤i özelefltiride kabul etti¤igibi, iktidar› alma bak›fl aç›s›n› kaybetmiflti ve ifl-çi s›n›f›n›n tarihsel ç›karlar›na denk düflen ba¤›m-s›z bir politika gelifltiremiyordu.

Peron hükümetinin düflüflünden sonra, halk›nç›karlar›na daha ba¤l› peronist gruplar, di¤erhalklar›n deneyimlerini de inceleyerek devrimcitoplumsal de¤iflim isteklerine politik-ideolojik birtemel aray›fl›na koyuldular. Birçok komünist, sos-yalist veya “ba¤›ms›z marksist” (kendilerini öyletan›ml›yorlard›) kesim, peronizmi “keflfetti”, bir-çok kez onlar› yüzsüzce peronizmin politik yöne-timine veya sendikal bürokrasiye s›zma (entrizm)veya kuyrukçuluk durumuna sürükleyen, yak›n-laflma e¤ilimleri gelifltirdiler. Bu yolda, taviz poli-tikalar› izleyerek, marksist-leninist ideolojinin te-mel ilkelerini bir kenara koyan teorik temeller or-taya att›lar.

Kapitalist geliflimin tekelci aflamas›nda yayg›n-laflan yeni toplumsal kesimlerin (büyük sanayidekonumlanan iflçi s›n›f› ve yoksullaflma sürecinde-ki orta s›n›flar) politik temsiliyet ihtiyac›, farkl›örgütler ve küçük nüanslara sahip çeflitli gruplartaraf›ndan karfl›lanmaya çal›fl›l›yordu. Bunlar›naras›nda, PRT’ye köken olan gruplar da vard›.

25 May›s 1965: PRT do¤uyorPRT’nin kuruluflu, iki farkl› ak›m›n birleflme-

siyle gerçekleflti: ‹ndo Amerikan Devrimci HalkCephesi (FRIP) ve ‹flçi Sözü (PO).

FRIP, politik olarak heterojen olup, ö¤renci-ler, küçük burjuva ayd›nlar ve kuzeydo¤u Arjan-tinli emekçilerden (özellikle Santiago del Esterove Tucuman bölgesinden; ama Tucuman Üniver-sitesi’nden bafllayarak tüm bölgeyi etkiliyordu)olufluyordu. Bileflenleri ço¤unlukla, o günün ko-flullar›nda peronizmle çak›flan ama dereceli ola-rak marksizmden etkilenmekte olan ulusalc› anti-emperyalist kesimlerden geliyordu. Ba¤r›ndauzun bir olgunlaflma, tart›flma, teorik çal›flma vepratik politika sürecinin eseri olan çok farkl› an-lay›fllar› tafl›yordu. Bileflenlerine yön veren; ülke-deki, onlar› da etkileyen derin krizin nedenleriniaç›klama ve aflmak için çözüm yollar› gelifltirmeiste¤iydi. Bu kayg›lar örgütü, git gide Santiagoatölyelerindeki çal›flanlara, fleker iflçilerine, (va-rofllardaki, çn.) gündelikçilere, Santiagolu ve Tu-cumanl› yoksul köylülere ba¤layan, aktif militanbir politikaya yönlendirdi. Bu tepeden t›rna¤a sa-vaflkan ve uzun bir toplumsal mücadele gelene-¤inden gelen kesimler (özellikle Tucumanl› flekeriflçileri) peronistleri coflkuyla desteklemifl, ancakbu destek, Peron hükümetinin, 1949’daki tarihselfleker grevi gibi kitlesel mücadeleleri bast›rmas›naengel olmam›flt›. FRIP’in bu kesimlere girifli, pra-ti¤ini zenginlefltirdi ve ilerde proleter ideolojiyeadapte olmas› için uygun koflullar› yaratt›.FRIP’in gençlik grubu için önemli bir referansKüba Devrimi’ydi. FRIP’in ulusalc› antiemperya-list bölükleri, Küba deneyiminde emperyalizmekarfl› kendi “yurtsever” “Amerikanc›” (LatinAmerika çap›nda, k›tasal, çn.) devrimini bulaca-¤›n› düflünüyordu. Henüz aç›k bir s›n›fsal bak›flaç›s›na sahip de¤ildirler, Yankee emperyalizminekarfl› ulusalc›l›¤› ön plana al›yorlar ve Küba dev-riminin ilk anlar›nda bu düflüncelerinin somut-laflt›¤›n› görüyorlard›. Küba devrimi sosyalist ola-rak tan›mland›¤›nda bütün Latin Amerika toplu-mu sars›ld› ve FRIP’in ba¤r›ndaki çeliflkiler kes-kinleflti.

Mario Roberto Santucho, bu süreçte FRIP için-de yaflanan ideolojik mücadelede temel bir rol oy-nad›. 1961’de Küba’ya gitti ve iki ay boyunca busürecin doruk noktalar›n› yaflad›, sosyalizme dairilk politik tan›mlamalar ve yeni toplumu kurmakiçin halk›n çabalar›. Dönüflünde, uzun bir olgun-

94 TEOR‹DE do¤rultu

laflma sürecinden sonra,örgütlenmeye bafllayanFRIP’e aktif olarak kat›l-d›; onu Arjantin’in dev-rimci partisinin embriyo-nu haline getirmek içiniç mücadele verme kara-r›ndayd›.

FRIP içindeki bu çetintart›flmalar döneminde,(FRIP’le) daha fazla ben-zerlik gösteren ve iflçi,köylü ve ö¤renci kitlele-riyle daha fazla ba¤larkurmufl politik çevrelerleyak›nlaflmalar kurulmayabafllad›. Bu iliflkiler ara-s›nda Santiago del Esteroflehri Komünist Parti ör-gütü de bulunuyordu, kiFRIP bu yap›yla ortaklafla gerçeklefltirilen KübaDevrimi’ne destek eylemlerinden sonra dokümanve görüfl paylafl›m› ve ortak pratikler yoluyla ilifl-kileri daha fazla derinlefltirme yolunda resmi biröneri götürdü. KP’nin olumsuz yan›t vermesi,troçkist özellikler gösteren yap›larla iliflki kurma-y› reddeden politik çizgisine dayan›yordu.

Ayn› süreçte, ‹flçi Sözü (PO), 50’lerden beri ül-kede var olan ve sürekli çözülmeler ve bölünme-ler sonucu say›s› artan çeflitli troçkist gruplardanbiriydi. Tucuman iflletmelerindeki iflçilerle ba¤la-r› vard› ve burada peronizme “s›zma” (entrizm)düflüncesini hayata geçirmeye çal›fl›yorlard›.

FRIP ile PO aras›ndaki ortak çal›flma 1961-62’de, fleker endüstrisinde yaflanan krize karfl› ko-yan fleker iflçilerinin çat›flmalar›na ba¤l› olarakbafllad›. Grevdeki fleker iflçileriyle polis aras›nda,tabandakilerle bürokratlar aras›nda keskin çarp›fl-malar yafland›, tüm bunlar bir ilk baflar›y› berabe-rinde getirdi; fieker Endüstrisi çal›flanlar›n›n ‹flçiFederasyonu’nun (FOTIA) geri al›n›fl›. Bu, Arjan-tin yak›n tarihinde s›n›f sendikac›l›¤›n›n ilk dene-yimlerinden birini oluflturdu. Tucuman iflletme-lerindeki bafll›ca yöneticiler; Leondro Fote (SanJose), Gonzales ve Ramon Rose Gimanez (SantaLucia), Miguel Soria (Cancepcion), Quinterios(Santa Ana), FRIP-PO’nun ortak çal›flmalar›n›nbafllang›c›n› oluflturdular.

1963’e do¤ru, iki örgüt aras›nda, esas olarakfleker proletaryas› içinde hareket etmek üzere bir

Birleflik Cephe oluflturul-mas› noktas›nda uzlafl›ld›.Bu cephesel hareket tarz›FRIP’i marksizme yak›nlafl-t›rd›, fakat büyük ölçüdeörgütü etkileyen troçkistö¤reti do¤rultusunda. Bu-nunla birlikte, Birleflik Cep-he’nin oluflumundan itiba-ren birçok noktada tart›fl-malar yaflan›yordu.

‹lk anlardan itibarenkendini gösteren derin fark-l›l›klara ra¤men iki örgütbirlik yolunda ilerliyordu,bu 25 May›s 1965’te somut-laflarak PRT’yi ortaya ç›kar-d›. Her ikisi de iflçi s›n›f›n›ndevrimci partisine duyulanihtiyaç noktas›nda (kendi

deyimleriyle “bir devrimci iflçi partisi”) ortaklafl›-yordu, ancak iki öncelin parti anlay›fl› farkl›yd›.FRIP, -henüz tam bir aç›kl›¤a sahip olmamaklabirlikte- iflçi s›n›f›n›n devrimci örgütü ihtiyac›n›ortaya koyuyor, PO ise sendikalarda var olan vegeliflen bir iflçi partisi kurmak noktas›nda ›srarediyor, bu bak›fl aç›s›n› “CGT (Arjantin’deki anasendika konfederasyonu, çn.) iflçi s›n›f› partisi ol-mal›”, iddias›na dek vard›r›yordu. PO’nun takti¤ikitlelerin kendili¤inden, ekonomik mücadelesinivermekti. FRIP, henüz bulan›k olmakla birlikte,iflçi s›n›f› ve genel olarak kitleler aras›nda politikçal›flma yapmak gerekti¤ini, buradan bir devrim-ci parti oluflturmay› savunuyordu.

Bir di¤er ayr›l›k noktas›, silahl› mücadele me-selesiydi. Bafllang›çta bu konu üzerindeki çat›flmagörünürde sessiz bir anlaflmayla geçifltirildi. An-cak PO içinde Angel Bengoechea’n›n bafl›n› çekti-¤i bir grubun “Ulusal Devrim için Silahl› Kuvvet-ler”i oluflturma haz›rl›¤›na girmesi ve Tucuman’›nkuzeyinde bir gerilla oluflturulmaya bafllayarak,Küba devriminin deneyimlerini tekrarlamaya ça-l›flmas›yla bu konu PO’da çok keskin tart›flmala-r›n oda¤›na oturdu. PO’nun bafll›ca yöneticisi Na-huel Moreno, perspektiften yoksun bir hak almamücadelesinde hayal k›r›kl›¤›na u¤ram›fl Tucu-manl› iflçileri etkisi alt›na almaya bafllayan Bengo-echea’n›n grubuyla ba¤lant›s›n› kesti.

Mario Roberto Santucho, silahl› mücadele tar-t›flmalar›nda, fokoculara karfl› çetin bir mücadele

95TEOR‹DE do¤rultu

yürüttü, tüm gücüyle devrimci bir partinin kurul-mas›, kitleler içinde geliflmesi ve ondan sonra kit-lenin kat›l›m›yla silahl› mücadeleye bafllanmas›ihtiyac›n› ortaya koydu. Bengoechea, Tucu-man’da bir foko (focus=çekirdek, bir gerilla çekir-de¤i, çn.) oluflturma giriflimlerinde, Santuc-ho’nun Tucuman iflçileri üzerindeki etkisi nede-niyle baflar›s›zl›¤a u¤rad›.

Bengoechea ve Masetti’nin deneyimleri, Kübadevriminin etkilerini gösteriyordu. Her ikisi de,Arjantin’de iktidar›n al›nmas› sorunuyla ilgili ilksomut tart›flmay› bafllatt›: Silahl› mücadele iktida-r› alman›n yolu mudur? Silahl› mücadeleyi kitlemi, öncü mü yürütecek? Silahl› mücadele bir dev-rimci partinin kuruluflundan sonra m› gerçeklefl-meli? Kitlelerin iktidar› al›fl›n› yönetmek için na-s›l bir parti?

Ayn› zamanda PRT’nin iki kurucu örgütü ara-s›nda peronizm konusunda (PO “entrizm”i savu-nuyordu) ve IV. Enternasyonal’e giriflle ilgili (PO,PRT’nin kat›lmas›n› savunuyordu) ayr›l›klar var-d›. Bu iki ayr›l›k noktas› 1966’daki II. Kongre’deuzlaflmayla çözüldü; “entrizm”in aç›kça reddi veIV. Enternasyonal’e kat›l›m. PO ayr›ca partinin“Troçkist” olarak tan›mlanmas›n› istiyordu, kibunu asla sa¤layamad›. PRT IV. Kongre’de “devri-min Marksist partisi” ve VI. Kongre’den itibarende “Marksist-Leninist parti” olarak tan›mland›.

PRT’nin IV. Enternasyonal’e kat›lmas›, leninistö¤elerin yeflermesiyle güçler iliflkisinin de¤iflmek-te oldu¤u süreçte gerçekleflen uzlaflmalar›n aç›kbir göstergesiydi. Vurgulamak gerekir ki, do¤-makta olan örgütte troçkizmin etkileri yaln›zcaPO’ya mal edilmemelidir, bunlar ortakl›k halinde-ki küçükburjuva gruplar›n (PO+FRIP) henüz netarihin diyalektik materyalist kavran›fl›n› ne dedevrimci parti için leninist kriterleri özümseme-mifl oldu¤unun ideolojik ifadesiydi.

Devrimci bir partinin gereklili¤inin bilincindeolan bir grup genç taraf›ndan PRT’nin kuruluflu,politik üstyap›da niteliksel bir s›çramay› simgeli-yordu. Devrim için bir marksist-leninist partinin,demokratik merkeziyetçi, illegal bir partinin ge-reklili¤ini ortaya koymak, marksist-leninist ide-olojinin, sol ad›na var olan kesimlerce sorgulan-d›¤› bir dönemde, önemli bir politik cüretti. Bukesimler, SBKP’yi Stalin’den ibaret görmeleri vepratikte kitle partisi gibi çal›flan, iktidar bak›fl aç›-s›n›n ve s›n›fsal ba¤›ms›zl›¤›n eksikli¤i nedeniylereformist bir politik çizgiye sahip Komünist Par-

ti’nin zay›fl›¤› nedeniyle kaç›n›lmaz olarak bürok-ratizme sürüklenmifllerdi.

PRT bu koflullara ra¤men s›n›f mücadelesindeve üstyap›da var olmaya bafllamas›ndan sonra bir-kaç y›l içinde geliflti. Kuruldu¤unda henüz mark-sist-leninist bir örgüt de¤ildi ve belirtildi¤i gibiba¤r›nda farkl› ideolojiler ve farkl› pratik politika-lar› tafl›yordu. Henüz yeni tipte bir parti, leninistbir parti de¤ildi...

Bir partinin ortaya ç›k›fl› s›n›f savafl›m›n›n ifa-desidir; buradan beslenir ve geliflir, Arjantin iflçis›n›f› ve di¤er halk kesimleri zengin bir politikmücadele ve hak alma mücadelesi deneyimi birik-tirmiflti, ama iktidar› burjuvaziden alma hedefiyeniydi. Baflar›lar ve hatalar, toplumsal maddigerçeklik ve bu döneme kadarki politik mücadeledeneyimleri ›fl›¤›nda de¤erlendirilmelidir. 1965’tekurulan PRT, bu dönemde iflçi s›n›f›n›n geliflimdüzeyinin ifadesiydi. Ulusal burjuvazinin demok-ratik projesinin tükenifli ve KP’nin devrimci birproje gelifltirmedeki eksikli¤i karfl›s›nda s›n›f sa-vafl›m›n›n tarihsel deneyimlerinin bir ürünü oldu.Bu durumun ve dünya devrimi için biriken dene-yimlerden yararlanmakta do¤ufltan eksik kalanuluslararas› komünist hareketin çerçevesinde varoldu.

Bir partinin yaflam› yaln›zca yöneticilerinin iflide¤ildir. Partinin s›n›f savafl›m›nda oynad›¤› rol,onun iflçi s›n›f› ve di¤er s›n›flar ve toplumsal kat-manlarla etkilefliminin sonucudur. Yöneticilerkolektifin ifadesi ve ürününden öte bir fley de¤il-dir. Mario Roberto Santucho, Domingo Mena, Be-nito Orteaga, Luis Pujais ve Andonso del CarmenFernandez di¤erlerinin oynad›klar› role de¤inme-den geçemeyiz. Devrimci ruhlar›, durmaks›z›nMarksizm Leninizmi inceleyiflleri, adanm›fll›klar›ve devrim sevinçleriyle PRT’yi proleter özellikler-le donatt›lar ve onu, yaln›zca Arjantin halk kitle-leri ve devrimcileri için de¤il, tüm Latin Amerikahalklar› için bir referans haline getirdiler. n

96 TEOR‹DE do¤rultu

Çeviren: ‹dilcan Ifl›k

Avukat Francisco Rosario Santucho ile ö¤ret-men Manuela del Carmen Juarez’in o¤lu olarak,12 A¤ustos 1936’da Santiago del Estero kentindedünyaya geldi. Bay Francisco’nun on çocu¤u var-d›; yedisi Isabel Juarez’le olan ilk evlili¤inden ve–en büyükleri Mario Roberto olmak üzere- üçü,ölen ilk eflinin kardefli ile olan ikinci evlili¤inden.

Çok genç yaflta, büyüme ça¤›nda politik dü-flüncelerle ilgilenmeye bafllad›. 50’lerde dönümnoktas›na giren, ulusal yaflamda genifl etkilere sa-hip de¤iflimlerin ortas›nda, ailesi içinde yaflanansürekli tart›flmalar›n bir sonucuydu bu. Bir yaflamve üretim tarz›n›n -kapitalizmin tekel öncesi dö-nemi- belirgin biçimde y›pranmas› karfl›s›ndatoplumda yayg›nlaflan ideolojik çat›flma, burjuvade¤erlerin sorgulanmas›na götürüyor, çeliflkilerve yeni yaflam biçimleri aray›fl› derinlefliyordu.

Sorgulama yaln›zca ekonomik ve politik düz-lemde de¤il, ideolojik düzlemde de yay›l›yordu.Faflizme karfl› savafl›n bitimiyle tüm dünyada or-taya ç›kan de¤iflimler, emperyalizmin kurdu¤ugizlilik ve dezenformasyon bariyerini afl›nd›racakyeni deneyimleri halklar›n önüne koyuyordu.

Savafl, SSCB’de sosyalizmin inflas› gerçekli¤i-nin tan›nmas›n› sa¤lam›fl; flimdi tükenmifl olanburjuva düzeni savunanlar›n yayd›¤› mavallar›a盤a ç›karm›fl, maskelerini düflürmüfltü.

Kat› milliyetçi köklere sahip, koyu Katolik, içbölgelerdeki küçük burjuvazinin daha alt kat-manlar›n›n yaflam koflullar› ve ekonomik düzeyi-ne sahip evinde, yeni rüzgarlar hemen al›c› buldu,bulan›kl›klar› da¤›tt›, z›t görünen bak›fl aç›lar›n›birlefltirdi.

Santucho’nun mücadeleye kat›lma konusundailk e¤ilimleri Santiago Del Estero Eyaleti Sosyo-ekonomik Araflt›rmalar ve Ö¤renci Merkezi’ne ve“Boyut” (Dimension) dergisine yak›nlaflmas›yla

oldu. Burada kardefli Francisco Rene çok önemlibir role sahipti. Francisco, y›llar sonra ‹sabel Pe-ron hükümeti esnas›nda (Nisan 1975) PRT yöne-ticisi olarak Tucuman’da kaç›r›ld› ve kaybedildi.

Henüz elefltirel bir noktadan olmakla birliktemarksizmle ilgilenmeye bafllam›flt›, bu dönem ge-liflen kültürel aktivitelere solcu militanlar ve ente-lektüellerle birlikte kat›l›yordu. Bu koflullardaBernardo Canal Feijoo, Rodolfo Khun, HectorAgosti, Miguel Angel Asturnus, Hernandez Arre-gui ve entelektüel Polonyal› antikomünist WitoldGombrowicz ve di¤erleriyle tan›flt›, bunlar onuntoplumsal ve siyasal sorunlarla iliflkisini derinlefl-tirme çabas›na katk›da bulundu.

Tucuman Üniversitesi ekonomik bilimler bö-lümü ö¤rencisiyken, MIECE’nin (Ekonomik Bi-limler Ba¤›ms›z Hareketi) kurulufluna kat›ld› ve

97TEOR‹DE do¤rultu

Mario Roberto SANTUCHO*

üniversitelilerin mücadelesinde aktif yer ald›. MI-ECE, radikal (liberal, çn.), komünist (ArjantinKomünist Partili, çn.) ve sosyalist ak›mlar›n olufl-turdu¤u Reformist Hareket ile, Katolik kesimin vemuhafazakar sa¤›n temsilcisi Hümanizm aras›ndabir alternatif olarak yükseldi. Mücadelede temelç›k›fl noktas›, ö¤renci merkezini yöneten, Hüma-nizm grubu ile verimsiz bir ilkesel polemikte tü-kenen Reformist Hareket’in, ö¤rencilerin taleple-rini terk etmesinin ve tereddütlerinin sorgulan-mas›yd›. Santucho, birli¤in temel ihtiyaçlar› içinmücadeleye öncelik verdi, esas olarak çal›flmala-r›nda ilerlemek için gerekli koflullar› yaratmaklailgilendi ve henüz sosyalist olarak tan›mlanmayanKüba Devrimi’yle dayan›flmaya önem verdi.

MIECE 1959 seçimlerini kazanarak Ö¤renciMerkezi’ni ele geçirdi ve Santucho’yu üçlü konse-ye ö¤renci temsilcisi olarak belirledi. Bu deneyimdi¤er fakültelere de farkl› isimlerle yay›ld›, bun-lardan baz›lar›nda ö¤renci gençli¤in geleneksele¤iliminden farkl› bir e¤ilimin yay›lmas› yolundaönemli bir baflar› sa¤lad›. Santucho, daha sonrakimücadelelerde de kiflili¤ini tan›mlayan vas›flar›-

n›n ço¤unu ortaya ç›karmaya bafllad›. Çal›flmatutkusu, yo¤un bir mücadelenin ihtiyaçlar› nede-niyle s›k s›k engellenmesini örgütlü çal›flmayladengelemeye çal›flmas›, kararl›l›¤›, uykusundansaatler çalarak ve h›zl› okuma yöntemini kullana-rak yeterli bir derinleflme sa¤lamadan ikna olma-mas›... 1961 y›l› bafllar›nda, efli Ana Maria Villar-real’in eflli¤inde Latin Amerika’n›n çeflitli ülkele-rine seyahat etti. Seyahatin son dura¤› Küba ola-cakt›. Bu deneyim gelece¤i için belirleyici oldu.

Peru’da, APRA’n›n** lideri Raul Haya de laTorre ile tan›flt›. Arjantin’de yeni kurulan ‹ndo-Amerikan Devrimci Halk Cephesi (FRIP), Tor-re’nin düflüncelerinden esinlenmiflti. Görüflme-den ikna olmufl olarak ayr›ld›. Haya de la Tor-re’nin antiemperyalist propagandas› o koflullardaemperyalist gücün sosyalist kampa karfl› “so¤uksavafl”›na muhalefet üzerinden flekilleniyordu.

ABD’ye gitti, baz› üniversitelerde tart›flma vekonferanslara kat›ld›, kapitalizmi kendi can evin-de tan›d›, kendi entelektüel ilericili¤inin eksiklik-lerini ve sistemle çeliflkili bireylerin gösterdi¤iinan›lmaz k›s›tl›l›¤› somut olarak gördü. Halk›nbüyük ço¤unlu¤unun haks›z sömürüsünün, poli-tik istikrara sahip demokratik bir kapitalizmle ha-fifletildi¤i, burjuvazi taraf›ndan k›tan›n tüm gerikalan›na örnek al›nacak bir model olarak sunulanMeksika’y› gördü.

Devriminin belirleyici bir an›nda; sosyalizmeilerledi¤ini ilan etti¤i s›rada Küba’ya gitti. Bu ger-çekli¤i kavramak, belli bafll› liderlerle görüflmele-ri, ve bu durumun o ana kadar bildikleriyle (Pe-ronist Arjantin dahil) olan derin karfl›tl›¤›, dev-rimci yönelimini derinlefltirdi ve Marksist-Leni-nist ideolojiyi benimsemesini koflullad›. ‹kna ol-mufl olarak geri döndü ve kararl› karakterine uy-gun olarak, Arjantin devrimi için mücadeleylebütünleflmesi h›z kazand›.

Yoklu¤unda, 9 Temmuz 1961’de, k›tasal anti-emperyalist konseptin vücut buldu¤u FRIP res-men kuruldu. FRIP, baz› bileflenlerinin, özellikleFrancisco Rene’nin u¤raflt›¤› K›z›lderili taleplerinide içeriyordu. Mario Roberto’nun bu koflullardaiki seçene¤i vard›; ya ça¤›ran örgütlerden birinekat›lmak veya tamamen devrimci amaçlarla yenibir örgüt kurmak için çal›flmak. O, daha riskliolan birincisini farkl› bir yoldan yapmaya kararverdi. O anda varolan çok büyük zorluklara ra¤-men yap›labilir gördü¤ü birlikten yana seçim yap-t›. (FRIP’e kat›larak, bu yap›n›n di¤er örgütlerle

98 TEOR‹DE do¤rultu

birlefltirilmesi yoluyla devrimci partiyi kurmayayöneldi, çn.)

FRIP’i devrimci parti amac›na ilerlemek içinbir embriyon olarak görüyordu. Kendi projesi ileyoldafllar›n›n ço¤unun inançlar› ve amac› aras›n-daki derin çeliflkilerin üstesinden gelmek için yo-¤un bir iç ideolojik mücadeleye ihtiyaç vard›. Ar-t›k “Roby” olarak tan›nan Santucho’nun ikna gü-cü, inatç›l›¤› ve Santiago del Estero’nun yerel ko-münist ve sosyalist parti örgütleriyle ortak yürü-tülen Küba Devrimi’yle dayan›flma prati¤i,FRIP’in temel bileflenleri içinde önemli bir politikilerlemeye yol açt›. Bu süreçte k›smen önemli birgeliflme de Francisco Rene ile ilgili geliflmelerdi;felsefi olarak idealist bak›fl aç›s›na sahipken, derinbir inceleme ve tart›flma süreci sonucu diyalektikmateryalizmi benimsemiflti. Ancak faflist sa¤›nbask›s›n›n kurban› olaca¤› beklenmezdi; hareketeo derece zengin bir katk›s› yoktu.

Santucho, örgütün politik olarak inflas› içinyo¤un bir faaliyete giriflti. Bu sayede FRIP Tucu-man’a yay›ld›, Mario Roberto’yu fleker iflçileri ara-s›nda çal›flmakla görevlendirdi. Salta ve Jujuy’lutekelci iflletmelerce itilim sa¤lanan yo¤unlaflmasürecinin tehdidi alt›ndaki ifl kaynaklar›n›n ve üc-ret düzeyinin savunulmas› üzerinden gerçekleflenmücadelede aktif yer ald›.

Ayn› süreçte, marksist bir analiz yazd›, ekono-mik yap›y› ve ülkenin kuzeyindeki sosyal s›n›fla-r› inceledi, fleker endüstrisinin ekonomideki a¤›r-l›¤›n› ve fabrika iflçilerinin önemli rolü ve kitlesel-leflme olanaklar›n›, mücadele deneyimlerini ince-ledi; bu incelemede fleker proletaryas›n›n, büyükfleker burjuvazisini yal›tmak için yoksul ve ortaköylülükle ittifak ihtiyac›na, ve di¤er orta ve kü-çük burjuva kesimleri tarafs›zlaflt›rman›n önemi-ne de¤indi. Sözü geçen araflt›rma “Kuzey ArjantinÜzerine Dört Tez” olarak bilinir.

Klasikler üzerine süreklileflmifl çal›flma, zenginbir toplumsal pratikle bütünleflmiflti. Bu süreçtekiflili¤i güçlendi, onu bugün bir sembol haline ge-tiren inançlar› ve devrimci karakteri pekiflti.

Ayn› zamanda enternasyonalist yönelimleritüm eylemini belirledi. fiimdi hangi kayg›larlaKüba Devrimi’ni ö¤rendi¤ini görüyoruz; Vietnamve tüm Do¤u Asya süreçlerinin de yorulmaz birö¤rencisi ve propagandac›s›yd›, ayr›ca k›smi sem-patiyle bakt›¤› Portekiz “Karanfil Devriminin” de.

Ayn› flekilde k›tam›z›n güney k›sm›nda, fii-li’den MIR, Uruguay’dan MLN (Tupamarolar),

Bolivya’dan ELN ve partimizin oluflturdu¤u Dev-rimci Koordinasyon Birli¤i’nde (JCR) vücut bulandevrimcilerin birli¤inin temel güçlerinden oldu.

Militanl›¤› ve kavgas› ile aile yaflam›n›, iliflkile-rini bütünlefltirmiflti. Politikadan yal›t›lm›fl prati-¤i tan›m›yordu ve inanc›, güveni, ikna gücü onutan›yan herkesi etkiliyordu. Efli Ana Maria önem-li bir yönetici oldu, bask› ayg›t›n›n kurbanlar›n-dan biri idi; bir iflçi mahallesindeki g›da da¤›t›m›esnas›nda kurflunla yaraland›, iki kere tutukland›.Birincide, Cordoba’daki Buen Fastor kaç›fl›ndakurtuldu ve ikincisinde, 12 A¤ustos 1972’dekiRawson firar›ndan sonra 15 devrimciyle birliktekatledildi. Bu evlilikten üç çocuklar› oldu. Ana,Marcela ve Gabriela, anne babalar›n›n yaflamla-r›ndaki hemen hemen tüm olaylardan nasipleriniald›lar.

FRIP’in güçlenmesiyle Santucho kendini, di-¤er marksist örgütlerle iliflki gelifltirmeye ve ya-k›nlaflt›rmaya, farkl› taktik ve yaklafl›mlar› ortak-laflt›racak diyalog aray›fl›na verdi. Israrl› çabalar›sonuç verdi, çok temel farkl›l›klara ra¤men Arjan-tin Komünist Partisi (PCA) ile proletarya partisi-nin kurulmas› bak›fl aç›s›yla stratejik birlik üzeri-ne verimli bir tart›flma bafllad›.

‹lk giriflimler PRT’nin kuruluflundan önce,Santiago del Estero’da bafllad›; ancak troçkistlerleiliflki kurmaya olumsuz bakan yerel PCA’l› lider-ler nedeniyle baflar›s›zl›¤a u¤rad›. Sonras›nda,özellikle de Nahuel Moreno öncülü¤ünde baz›gruplar›n ayr›lmas›ndan itibaren, (PCA’yla iliflki-lerde, çn.) ilerlemeler kaydedildi, pek de yap›c›olmayan polemiklere ra¤men. Bunun yan› s›raMario Roberto’nun cezaevinde kurdu¤u iliflkilerzemininde, iyi bir tart›flma düzeyi yakaland›. Buyaln›z cezaevinde de¤il, PCA Trelew siyasi so-rumlusu Bel’in yükümlülü¤ünde d›flar›da da ger-çekleflti. Bel yoldafl daha sonra 1976 darbesi esna-s›nda kaç›r›ld› ve kaybedildi.

Bu iliflkiler sürekli polemiklerle, ancak bununyan› s›ra yap›c› ad›mlarla sürdü (1973 A¤us-tos’undaki, Trelew katliam›n ilk y›ldönümününortak anmas› gibi), 6 Eylül 1973’te Sa¤l›k Merke-zi’ne yönelik askeri eylemle kesildi.

Di¤er marksist ak›mlarla yak›nlaflma yolunda,Tucuman iflçilerinin mücadeleleri içinde yer al›r-ken, troçkist e¤ilimli bir örgüt olan ve Tucumaniflçi peronizmine s›zmay› (entrizm) savunan ‹flçiSözü (PO) militanlar›yla ba¤lar kurmaya bafllad›.

Bu süreçte Mario Roberto iki kez tutukland›.

99TEOR‹DE do¤rultu

‹lki Tucuman’da oldu, ki bu tutuklulukta, kaçmagiriflimlerini veya yoldafllar› taraf›ndan kurtar›l-mas›n› önlemek üzere sürekli olarak farkl› farkl›karakollara nakledildi. Sonunda Tucuman flehri›slahanesine, di¤er tüm PRT’li tutsaklar›n yan›nakondu. Bir t›bbi ilaç yard›m›yla hepatit ataksemptomlar› uyand›rmak gibi bir hileyle EyaletHastanesi’ne naklolmay› baflar›ld›; oradan, bir nö-bet de¤iflimi esnas›nda gardiyanlar›n dikkatsizli-¤inden faydalanarak kaçmay› baflard›. Haz›rl›ksürecinde olan V. Kongre’ye kat›lmak için hemenBuenos Aires’e gitti.

Sonra, A¤ustos 1971’de Tucuman Villa Ur-quiza Cezaevi’ndeki yoldafllar›n kaç›fl›na destekolmak için di¤er militanlarla birlikte yolculu¤ahaz›rland›¤› esnada Cordoba kentinde yenidenyakaland›. Hemen Buenos Aires’teki Villa DevotoCezaevi’ne gönderilerek, burada çok kat› birkontrol alt›nda tutuldu. K›sa süre sonraTucuman’da efli Ana Maria da tutukland›. Üççocuklar›n›n bak›m› büyükanne ile büyük-babalar›na kald›.

Dünyan›n seyretti¤i firarSantucho, cezaevinde bir yandan örgütün bir-

kaç yüz militan›n›n politik e¤itimi için çal›fl-malar›na h›z verirken, ayn› zamanda baflta Arjan-tin Komünist Partisi, Montonerolar, FAR ve FAPolmak üzere di¤er halk örgütlerinin tutsaklar›ylapolitik iliflkiler gelifltirmek için u¤raflt›. Özelliklesilahl› mücadeleye at›lan peronist gruplar ile KParas›nda yaflanan çetin çat›flmalara ra¤men çeflitlipolitik e¤ilimler aras›nda bir birliktelik gelifltirmeçabalar› sürdü. Ayn› flekilde, Raimundo Ongano,Armando Jaime, Pujadas ve özellikle deyaflam›n›n sonuna kadar süren verimli bir ba¤kurdu¤u Agustin Tosco gibi siyasetçiler ve sen-dikac›larla da s›k› iliflkiler gelifltirdi.

‘Maksimum güvenlikli’ Rawson Cezaevi’nesevk edilmesiyle birlikte, büyük bir titizlikle kaç›flplan› haz›rlad›. Bu kaç›fl 15 A¤ustos 1972’de ger-çekleflti. Ayr›nt›l› bir çal›flmayla, çok çeflitliolas›l›klar›, detaylar› öngörerek operasyonu flekil-lendirdi. Hapisli¤in do¤al zorluklar›n›n yan› s›rageçici olarak parti önderli¤inde bulunanlar›nkarars›zl›¤› ve güvensizli¤i ile de y›lmadan ›srarl›bir tart›flma yürütmek zorunda kald›.

Cezaevi içindeki operasyon, bütün iç kontrolele geçirilerek, mükemmel biçimde gerçekleflti.Ama d›fl destek kuvvetlerini yönetenlerin zay›fl›k-lar› ve inanç eksikli¤i bir dizi sorun do¤urdu.Müfreze grubunun d›flar›daki son gardiyan› et-kisizlefltirme giriflimi esnas›nda k›sa bir atefl aç›l-mas›, d›fl operasyon yönetiminde, içerideki firari-lerin nakli için kullan›lacak araçlarla geri çekilmekarar› al›nmas›na yol açt›. Böyle feci bir karar›nsonucu, ikinci firari bölü¤ünün Trelewhavaalan›na geç varmas› (burada Avustralya’yagiden uçak al›kondu) teslim olmaya zorlanmas›ve sonunda orada hapsolan 19 devrimciden16’s›n›n Deniz Kuvvetleri’nce katledilmesi oldu.

Firara kat›lan örgütlerin (PRT ve FAR plan-lay›c› ve örgütleyici olarak, Montonerolar yaln›z-ca kaç›fl esnas›nda) 6 temel yöneticisi, fiili’yekaç›r›lacak uça¤a yetiflmeyi baflard›, burada Al-lende’nin Halk Birli¤i (Unidad Popular)hükümetinden –daha sonra Havana’ya gönderil-mek üzere- s›¤›nma hakk› elde ettiler. Bu yöneti-ciler; yoldafllar›m›z Santucho, Domingo Mena veA. Gorriaran Merlo, FAR’dan Marcos Osatinskyve Roberto Quieto ile Montonerolar’dan VacaNarvaja idi.

Neredeyse hemen, 1971 Kas›m›’nda ülkeye

100 TEOR‹DE do¤rultu

döndü. Santucho, bileflenlerinin belirgin say›saldüflüflü (çok fazla say›da militan cezaevindeydi)ve geçici yönetimin siyasal zay›fl›¤› nedeniyle kri-tik bir süreçten geçen örgütün bafl›na geçti. Bun-dan sonra sürekli geliflim ve örgütün büyümesisüreci bafllad›. Durum son derece karmafl›kt›;peronizmin burjuva ulusalc› politikay› terki vehalk kuvvetlerinin ayr›l›fl manifestolar›, bunlar-dan baflka, emekçilerin ve halk›n çeflitli katman-lar›n›n, hükümetin sermayeyi yo¤unlaflt›rma poli-tikas›na karfl› direnifli, bir faflist darbe için uygunkoflullar› yarat›yordu; politik güçlerin bölünmüfl-lü¤ü ve öncüsüz kitlelerin devlet terörü karfl›s›n-da geri çekilifli bu durumu güçlendiriyordu.

Cuntaya do¤ruCampora’n›n anayasal hükümetinin istifas›,

ülke politikas›nda karmafl›k bir duruma yol açt›,toplumsal mücadelenin kazan›mlar› geriledi, PRTve ERP’nin h›zl› geliflimi faaliyete yüksek bir tem-po kazand›rd›. Santucho’nun yaflam› her defas›n-da daha çözülmez biçimde partili mücadeleyleba¤land›. Temel tart›flmalar›n tek tek her birineve hepsine kat›ld›, yap›lan yanl›fllarda ve ulusalyaflamda 1973-1976 aras›ndaki belirleyici dönem-de ortaya ç›kan ola¤anüstü önemli süreçlerdetemel pay ona aitti.

PRT MK üyesi ve Ulusal Propaganda Sorum-

lusu Liliana Delfino ile evlendi, ölümüne kadarbirlikte oldular, Villa Martini’deki bir evde silahl›güçlerin sald›r›s› sonucu kaç›r›l›p kaybedilenedek. Bu evlilikten Mario Antonio do¤du.

PRT, temsil etti¤i s›n›f›n ç›karlar› ve kitlemücadelesini kapsama bak›fl aç›s›yla, Peronhükümetinin s›n›rlar›n›, niçin halk karfl›t› bir çiz-gi izlemek zorunda oldu¤unu do¤ru olarak ortayakoydu. Bu tespitin hakl›l›¤› ve Parti’nin ve Or-du’nun s›n›f mücadelesindeki aktif duruflusayesinde politikleflen, mücadeleye kat›lmayabafllayan kitlenin güvenini ve en genifl kitleninsayg›s›n› kazand›. Di¤er yandan ortak faaliyetlerörgütlenmesine olanak sa¤layan birliktelikleriçinde di¤er halk kuvvetleriyle yak›nlaflmaçabalar› da geliflti. Bu yönlü ç›k›fllar az meyve ver-di, yaln›zca politik yaklafl›m farkl›l›klar› nedeniy-le de¤il, Arjantin solundaki geleneksel sekterizmiayakland›ran, güncel durum analizindeki derinfarkl›l›klar nedeniyle de.

Bunlara ek olarak, PRT aç›s›ndan demokratikaflaman›n kavranamay›fl›, Campora’n›n istifas›n-dan sonra faflist sa¤›n ilerleyifline karfl› koyuflugüçlendirmek üzere büyük askeri operasyonlartakti¤ine yönelmesini getirdi. Bu politikan›n ek-siklikleri k›sa zamanda kendini gösterdi ve San-tucho’yu, yayg›nlaflan s›n›f mücadelesi içindeki -Peron’un ölümünden sonraki hükümetin duru-

101TEOR‹DE do¤rultu

munu kavramaya bafllayan- genifl kitlelerinkat›l›m›n› sa¤layabilecek yaklafl›mlar› daha derinanaliz etmeye itti. “Burjuva ‹ktidar ve Devrimci‹ktidar” bu refleksin ürünü oldu ve Eylül 1974’te“Antonio del Carmen Fernandez” MerkezKomitesi’nde onayland›. Ancak sürecin dura¤an-l›¤› flimdi geri dönüflsüz olarak bozulmufltu; zor-luklar›n yan› s›ra, taktik bir de¤iflikli¤in olanak-lar›yla yetinen örgütlerin her birinin dinamiklerinedeniyle de. Bununla birlikte Santucho, bir-birine yak›n kuvvetlerin birli¤i amac›nda ›srar et-ti, ancak ittifaklar darlafl›yordu. Son anlar›nakadar yorulmadan, Montanerolar, ‹flçi ‹ktidar›Komünist Örgütü (OCPO) ve Marksist LeninistKomünist Parti (La Plata) ile, “Arjantin’e Özgür-lük Örgütü” (OLA) projesi alt›nda bir birlik sa¤-lamak için u¤raflt›.

Bu çabalar›n sürdü¤ü s›rada, Liliana Delfino,Domingo Mena, onun efli ana Maria Lancillottode Mena ve Benito Urteaga ile birlikte bulundu¤uevde askeri bir bask›na u¤rad›. ‹nançlar›na sad›kkalarak ve yaflam›n›n tüm seyri do¤rultusunda,karfl› taraf›n say›sal ve askeri üstünlü¤ü karfl›s›n-

da, Urteaga ile birlikte askeri sald›r›da ipi gö¤üs-ledi. Domingo Mena, Liliana Delfino ve AnaMaria Lancillotto kaç›r›ld›lar. Günlerden 19 Tem-muz 1976 idi. n

*Arabafll›klar bize ait**APRA: Amerika Devrimci Halklar ‹ttifak›.

1924’te Perulu devrimci Haya de la Torre taraf›n-dan kuruldu. Örgüt, kuruluflunda kendisini “Ulus-lararas› antiemperyalist devrimci parti” olaraktan›ml›yordu. APRA’n›n amac›, tüm LatinAmerika’da k›tasal bir devrim örgütlemekti. Ancak,Peru d›fl›nda hiçbir ülkede maddi bir güç halinegelemedi. 1927’ye kadar Peru’da APRA’n›n söz-cülü¤ünü Jose Mariategui yapt›. 1927’de MariateguiAPRA’dan ayr›larak Peru Sosyalist Partisi’ni (son-radan Komintern üyesi oldu ve ad› Peru KomünistPartisi olarak de¤ifltirildi) kurdu. APRA ise, giderekdevrimci bir örgüt olmaktan ç›karak önce reformiz-me, ard›ndan ise sosyal demokrasiye savruldu.1985’te nihayet hükümete geldi¤inde APRA, Ayd›n-l›k Yol’a karfl› giriflti¤i karfl›devrimci savafl›nsonucunda kitle deste¤ini hemen tümüyle yitirdi.

102 TEOR‹DE do¤rultu

Erguvan; eflatundan k›rm›z›ya, mor ve pemberenk cümbüflü çiçekler açan bir a¤ac›n ad›d›r. Eski‹stanbul’un bo¤aza ve denize bakan tepelerini dol-duran erguvanlar çiçek açt›¤›nda manzaran›n bü-yüleyici görünümü tarifsiz olurdu her halde... Her-halde diyoruz, çünkü ‹stanbul’da erguvana rastla-mak talan edilmifl ören yerinde define bulmak gibibir fley olur... Ne yaz›k ki erguvani atmosferi ancakve yaln›zca duyarl› yüreklerin, usta kalemlerin an-lat›mlar›ndan okuyabilece¤iz bundan böyle.

Erguvan Kap›s› ise Oya Baydar’›n geçti¤imiz ay-larda yay›nlanan son roman›n›n ad›. Yeni roman›y-la Oya Baydar, büyük yay›nevlerinin ve medya te-kellerinin promosyon-reklam- pazarlama meka-nizmalar›n›n yeni malzemesi olarak raflara dizildi,vitrine ç›kt›. Al›fl›lageldi¤i üzere ve ne yaz›k ki sa-mimi edebiyat severler taraf›ndan da kan›ksananve kabullenilen pazarlama teknikleri h›zla devreyegirdi. Milliyet’ten Radikal’e, Birgün’den Cumhuri-yet’e, köflelerden eklere röportajlar, tan›t›mlar, öv-güler, edebiyatla-romanla ilgisi olan-olmayan flah-siyetlerin kaleminden cömertçe yaz›ld›, çizildi, an-

lat›ld›. Kültür, sanat ve edebiyat dünyas›na egemenolan nomenklatura karar verdi: Ve Erguvan Kap›s›derhal “klasik” ilan ediliverdi.

....Oya Baydar s›ras›yla yazd›¤›; Elveda Alyofla

(1991), Kedi Mektuplar› (1993), Hiçbiryere Dönüfl(1998), S›cak Külleri Kald› (2000) ve Erguvan Ka-p›s› (Nisan 2004) romanlar›na karfl›n edebiyatç›-yazar olarak m› kabul edilmeli? Yoksa geçmifli 60’l›y›llara kadar uzanan, 70’li y›llar›n hareketli politikortam›nda yönetici düzeyde sorumluluklar üstlen-di¤i, ‘80 darbesiyle yurtd›fl›na kaçt›ktan sonra90’lar›n bafl›na kadar bir biçimde sürdürdü¤ü poli-tika ile iliflkileri dolay›s›yla eski siyasi kimli¤i ile mitan›mlanmal›? Bu sorunun yan›t›n› kendisine b›ra-kal›m. Ancak politik geçmifliyle birlikte Oya Bay-dar, bugün karfl›m›za roman yazar› olarak ç›ksa da,romanlar›nda siyasal kimli¤inin dolays›z yans›ma-s› olan fikirlerle a¤›rl›kl› olarak siyasal içerikli ro-manlar yazd›¤›na ya da romanlar›nda siyasal-top-lumsal geliflmeleri a¤›rl›kl› olarak iflledi¤ine göre,romanlar›yla ilgili yap›lacak de¤erlendirme ve tar-

103TEOR‹DE do¤rultu

‘Erguvan Kap›s›’;Bald›ran fierbeti

- Hamit Çetin -

t›flmalar›n siyasal merkezli yürütülmesi iflin do¤as›gere¤idir.

Erguvan Kap›s›’n› okurken bizde iz b›rakan,kendisini tart›flt›ran, olumlu ya da olumsuz kaydade¤er buldu¤umuz noktalar ise roman›n dili, kur-gusu, zaman-mekan uyumu, anlat›m tekni¤i vs.de¤ildi. Bir roman›n edebi yan›n›n da irdelenmesi,tart›fl›lmas› roman tekni¤i bak›m›ndan de¤erlendi-rilmesi gerekir elbette. Ama bu görevi konununuzmanlar›na b›rakmay› daha do¤ru buluyoruz.

‘80 askeri darbesi siyasal-toplumsal hareketi fa-flist zorbal›kla a¤›r biçimde ezerken, toplumun ge-ride kalan unsurlar›na da a¤›r travmalar yaflatm›fl-t›r. Darbenin psikolojik etkisi kurumsallaflt›r›larakuzun y›llara yay›lm›flt›r. Ayd›n tabakalarda; y›lg›n-l›k, sinme, güce boyun e¤me, ayd›n onurununayaklar alt›na al›nmas›na göz yumarak ayd›n na-musunu yitirme, yozlaflma istisna olmaktan ç›km›flgenel e¤ilim halini alm›flt›r. Kültür-sanat-edebiyat-ta toplumsal› terketme, politik olana tepki ve yüzçevirme, arabeskleflme, umutsuzluk ve karamsar-l›kla kiflisel olana s›¤›nma, bireysel kurtulufl yolla-r›n›n “keflfi”, ideolojisizlik ideolojisine sar›lma vedepolitizasyon bayraktarl›¤›n›n yarat›c›l›¤›, üret-kenli¤i, esteti¤i tüketmesi bilerek tercih edilmifltir.Özalist ekonomi-politikalarla liberalizme aç›l›mlar;liberal ekonomi, siyasal liberalizm ve sivil toplum-culuk çizgisi, anlay›fl› ve kültürünün geliflmesi....

Bu dönemin yükselen y›ld›z› orta s›n›flard›r....70’lerin siyasal aktörlerinden ‘80 darbesiyle

yurtd›fl›na kaçmay› baflaranlar ülkedeki Kafkavaridönüflümü yaflamam›fl olabilirler. Ancak onlar›n dabüyük ço¤unlu¤u emperyalist metropollerde poli-tik sürgün olarak mülteci-tasfiyecili¤in çürütücüetkilerinden kurtulamad›lar.

Bir dönemin ürünü olan ideolojik tercih-siyasaldurufllar›n ‘80 darbesiyle farkl› siyasal iklim ve co¤-rafyalarda, büyük oranda birbirlerini etkileme ola-naklar›n›n olmad›¤› koflullarda birbirine benzer birevrim geçirmeleri flafl›rt›c› olmamal›d›r. S›n›f kö-kenleri, siyaset tarzlar›, “kabeleri”, “mayalar›” or-takt›r. Aralar›nda esasa dair olmayan çok az farklarvard›r. ‘89-‘91’de revizyonist kamp›n çöküflününresmen ilan› bu küçük farklar› da ortadan kald›r-m›fl, tek yumurta ikizine dönüfltürmüfltür yeni yet-me orta s›n›f “mensuplar›m›z›” ve Türk usulü libe-ralizm “kafliflerimizi”...

Bu kategori içerisinde Oya Baydar tipiktir.“1989’da duvar y›k›ld›¤› zaman, Berlin Duva-r›’ndan nefret eden ben duvar›n alt›nda kald›m” di-yordu bir gazete röportaj›nda, “O y›llarda 40’l› yafl-lardayd›k, yeniden bafllamak için çok geçti, enkazkald›rmak için de, onun için bizim çevre çok y›k›l-d›. Önce flaflk›nl›k, sonra yenilgi duygusu” (Birgüngazetesi 13 May›s 2004). Revizyonizmin çöküflün-den 15 y›l sonra söylenen bu sözlerin nostaljik birtemenniden baflka bir anlam› yoktur. Berlin Duva-r›’yla birlikte Oya Baydar da çökmüfltür; 25-30 y›l-l›k siyasi tarihi, modern revizyonist tezleri BerlinDuvar›’n›n moloz y›¤›n›na kar›flm›flt›r. “Yenidenbafllama”n›n, “enkaz kald›rma”n›n sözü bile edile-mez. Engel “40’l› yafllar” da de¤il, üstelik! Bir dev-rin sona ermesi, noktalanmas›d›r söz konusu olan.Modern revizyonizmle birlikte Oya Baydar da ta-mamlam›flt›r ömrünü. Sosyalizmin yeni dönem ta-rihi, modern revizyonizmle zaman›nda hesaplafl-m›fl olan, y›k›l›fl›ndan sonra da moloz y›¤›n›na bay-ra¤›n› diken uluslararas› emperyalist kapitalizmemeydan okuyuflunu sürdüren devrimci sosyalistlertaraf›ndan yaz›lmaktad›r.

...Erguvan Kap›s› bir “aray›fl” roman›d›r. Ama

Oya Baydar’a özgü bir aray›flt›r bu! Aray›fl; bulmaumuduyla her ad›mda yaklaflt›¤›n› hissettiren birduygu de¤il. Ne arad›¤›, niçin arad›¤›n› bilmeme-nin, bundan da öte “bulmak” diye bir amac›n ol-mad›¤› kendi bafl›na bir amaç olarak “aray›fl”... An-lams›z, çözümsüz; anlamland›rma ve çözümleme

104 TEOR‹DE do¤rultu

sorunu olmayan rotas›z bir aray›fl.Hiç yaflanmam›fl bir hayat›n, hissedilemeyen

heyecan ve coflkunun, tad›na var›lmayan duygula-r›n, inanç ve ba¤l›l›¤a inançs›z, her fleye yabanc› birhiçli¤in roman›... Bir de tam yaflam›n bütün zevk-lerini tatt›m duygusuyla doygunlu¤a eriflmiflken,yaflad›klar›n›n anlams›zl›¤›n›n ve bofllu¤unun far-k›na varman›n derin hayal k›r›kl›¤›. Sadece pifl-manl›k, döneklik, saf›n› de¤ifltirme, inançs›zlaflmavs. de¤il, hiçli¤in karanl›k dipsiz bofllu¤undan dü-flüflün roman›. Boyuna düflme, yere çarpma bekle-yifli, sonu gelmeyen bir düflüfl... Zaman ve mekanhissinin anlams›zl›¤›nda, uzay›n yerçekimsiz ve za-mans›z bir boyutunda yön hissini kaybetmifl birtoz zerreci¤inin bir yerlere varma-ulaflma amac›n-dan yoksun devinimi....

Toplumsal yaflamdan kopuk, toplumsal-insanide¤erlerden bihaber, orta ve üst-orta s›n›f çevrele-re mensup okumufl-ayd›n kesimleriyle, solcu eski-lerinin yollar›n›n kesiflmesiyle ortaya ç›kan kimlikbunal›mlar›n›n iç karart›c› haleti ruhiyesi...

...Oya Baydar da türdefli yazarlar gibi romanlar›na

“ötekileri” dahil etmekten hofllan›r. Öfkelidir OyaBaydar ötekilere. Duvarlar y›k›lm›fl, kaleler çök-müfl, ideolojiler bitmifltir. Ama “ötekiler” hala ›s-rarla ba¤l›d›rlar devrim ve sosyalizm ideallerine. ‹fl-kence görmekte, yarg›l›-yarg›s›z infazlarla katledil-mekte, hapishane direniflleriyle gündemindedirlerezilenlerin, emekçilerin. Ölmekte-öldürmektedir-ler. Oya Baydar de¤iflen ça¤›n “kararl›” bir temsil-cisidir. Katledenler meflru, katliama u¤rayanlarsuçludurlar. ‹flkence görenler zaten dinazor, ifl-kenceciler ise sadece bir grup psikopatt›rlar. OyaBaydar 12 Eylül Diyarbak›r zindan›n› düflünmek,90 günlük iflkenceleri, idamlar›, sokak infazlar›n›dinlemek istemez. 700 bin insan›n iflkenceli sorgu-lardan geçirilmesi, onlarcas›n›n iflkence sonucuölümü, yüzlercesinin sakat kalmas› Oya Baydar’›nsorunu de¤ildir. ‹dam edilen 28 devrimci ve gözal-t›nda kaybedilen 1000’e yak›n insan Oya Baydariçin istatistik bir de¤er bile tafl›maz. Zaten mülteci-dir o, faflist cuntan›n en azg›n y›llar›nda! ‘92’dedöndü¤ünde ise hesaplaflmas›n› cunta art›klar›yla,iflkence sorumlular›, kontrgerilla tetikçileriyle de-¤il, “ötekiler”le yapmaya giriflir. Mültecili¤ininsuçlusu da onlard›r. ‘80 öncesinden anlat›p duru-yordu zaten “maocu bozkurt”tu onlar, eylemleriy-le ›rkç› milliyetçili¤i ve devlet terörünü k›flk›rt›pduruyorlard›, kontrgerillan›n sol uzant›lar›yd›lar,‘77 Taksim katliam›n›n sorumlular› da onlard›...

Faflist terör ve katliamlar›n sorgulanmas›na en yak-laflabildi¤i nokta “bu ülkenin kendi çocuklar›n› ye-di¤i”dir. Da¤larda-sokakta-evlerde yarg›s›z infazla-r›n, gözalt›nda iflkenceyle katletme ve kaybetmele-rin, cezaevlerinde kalaslarla linç edercesine öldür-melerin, yani bilcümle resmen ve taammüden iflle-nen devlet cinayetlerinin, devrimcilerin kendinisavunma amaçl› eylemlerinin fliddete tap›nmac›l›kelefltirisi üzerinden üstünün örtülmesi-aklanma-s›ndan baflka bir fley de¤ildir o masum görünenmeflum ifade.

Reformizmin-revizyonizmin ideolojik hesaplafl-mas› marksizmledir, siyasal hesaplaflmas› devrim-cilerle. 90’lara kadar emekleme dönemini yaflayanliberalizm, 89-91 revizyonist kamp›n siyasal-ide-olojik teslimiyet ve çöküflüyle bütün alt yap›s›n› yi-tiren yerli revizyonizmin boflaltt›¤› alan› doldura-rak semirmifltir. Eskinin ne kadar döne¤i, teslimi-yetçisi, tasfiyeci-mültecileri, revizyonistleri varsa“yeni” liberal kimlikleriyle sahnedeki yerlerini al-d›lar birer birer. Piflman olmufllard›, dönektiler,teslimiyetçi, tasfiyeci-mülteciydiler, yine de kan›t-lamalar› gerekiyordu sadakatlerini burjuvaziye.

Bilinen kurald›r: “kimin ekme¤ini yiyorsanonun k›l›c›n› sallars›n!” Gazetelerdeki köflelerin-den, dergi sayfalar›ndan, yay›nlad›klar› kitaplar-dan, konferans, panel, seminerlerden boca ettilerhaznelerinde biriktirdikleri ne varsa. Nerede dev-rim, sosyalizm sözü duydularsa sald›rd›lar oraya,nerede gördülerse devrimciyi, sosyalisti hedef gös-terdiler efendilerine. Emekçileri hor gördüler, kü-çümsediler ezilenleri, öfkeleri birikip patlad›¤›ndahalk›n sömürülmeye katledilmeye karfl›, taflla so-payla savunmaya çal›flt›klar›nda kendilerini, camçerçeve edebiyat›yla ilk önce bunlar s›çrad›lar yer-lerinden ve sald›r›ya geçtiler; vandal ilan edildilertüm ezilenler ve devrimciler, kendilerini savunma-n›n ad› da vandalizm oldu... “Varofl devrimcili¤i”deyip arabesk yorumlarla içeriksizlefltirmeye çal›fl-t›lar emekçi halk›n yaflad›¤› gecekondu mahallele-rinin ezilmiflli¤e öfkesini, isyan›n›.

....Oya Baydar Erguvan Kap›s›’nda, bu kez Ölüm

Orucu direnifli üzerinden hesaplaflmaya kalk›fl›yordevrimcilerle. Fütursuz ve keyfi, tek yanl› ve ada-letsizdir bunu yaparken Oya Baydar. Tek yanl›d›r;çünkü bafllamadan daha mahkum etmifltir devrim-cileri, adaletsizdir; çünkü devrimcilere kendileriniobjektif olarak ifade etme flans› tan›mamaktad›r,keyfidir; çünkü devrimcilere ait olmayan anlay›fl-yaklafl›m-kültür ve karakter özelliklerini adeta ya-

105TEOR‹DE do¤rultu

mamaktad›r onlara, fütursuzdur; çünkü insani du-yarl›l›k tafl›maks›z›n, halk›n ve devrimcilerin de-¤erlerine sald›rmada s›n›r tan›mamaktad›r. (O ka-dar yanl›d›r ki roman›nda derin devlet bürokrat›,kontrgerilla planlay›c›s›na “ar›n” Murat ad›n› vere-rek ar›nd›r›r, kand›r›lm›flt›r sözde Ar›n Murat, du-rumun fark›na var›r, piflman olur, “ifli” b›rak›r veöldürülür derin devlet taraf›ndan.)

Oya Baydar’›n çizdi¤i devrimci tiplerin gerçekyaflamla ilgisi yoktur. Yak›fl›kl› olmalar›n› önem-ser, ama afl›k olunacak tipler de¤ildir ona göre! Ti-pik “varofl delikanl›s›”, b›çk›n, kaba-saba... Göste-riflçi ama kof, ideolojisiz-teorisiz, vandalist devrim-cilik. Paronayak ve güvensiz, komplocu, örgütiçinde yükselmenin yollar›n› arayan düflük kade-mede üçka¤›tç›lar, flirket basama¤› gibi yükselenörgüt hiyerarflisi, sürekli ‘d›flar›dan’ yönetilen vur-gusu, -‘kökü d›flar›da’ resmi fobisinin Oya Bay-dar’ca tezahürü- bireyin özgürlü¤ü, ba¤›ms›z kararverme iradesi yok edilmifl, mekanik, körü körünebir ba¤l›l›k... “Ötekilere” olan öfkesini hakl› ç›kar-mak için bilinçli çizilmifl, çarp›t›lm›fl bir tipolojidirbu.

Oya Baydar kendi kufla¤›n›n temsilcilerine kar-fl› toleransl›d›r. Ac›ma duygusuyla doludur onlarakarfl›, ne de olsa “yitik kuflak”t›r! As›l neden bu de-¤ildir elbet. 60’l› ve 70’li kufla¤›n devrimcileri a¤›r-l›kl› olarak küçük burjuva ayd›n kesimlerden geli-yordu. Oya Baydar’›n tolerans› ayn› s›n›f kökenliolmalar›ndan kaynaklan›r, bir tür s›n›f dayan›flma-s›d›r. Burada temel bir nokta mutlaka vurgulanma-l›d›r; o y›llar›n devrimcileri büyük oranda s›n›f in-tiharlar› gerçeklefltirerek kat›ld›lar devrimci müca-deleye. ‹flçiler, emekçiler, yoksul köylülerle iflgal-lerde direnifllerde omuz omuza, günlük yaflamla-r›nda iç içeydiler. Oya Baydar ise daha o y›llardaküçük burjuva ayd›n-akademisyendir ve siyasal fa-aliyetlerinde bu s›n›fsal kimli¤inden ödün vermez.“Sen asl›nda halk› hiç sevmedin, emekçi halka hiçyak›n olmad›n, onlar senin ideolojik tercihinin fi-güran y›¤›nlar›ndan ibaretti. S›n›fla hiç özdefllefl-medin, onlar› küçümsedin, kendi kurtar›c› misyo-nunu gerçeklefltirebilmek için gerekli kurtar›lacak-lar y›¤›n›ndan ibaretti onlar senin için...” (s.76)Çarp›c› bir Oya Baydar çözümlemesidir bunlar. Re-vizyonist ak›l yürütmenin gerekçesi de haz›rd›r:“Asl›nda halk› sevmeyiz, küçümseriz, onlar da biz-den pek hofllanmaz ya. Mesele iflçi s›n›f›n›n, halk›nkendi önderlerini kendi içinden ç›karmas›. Lenin,iflçi s›n›f›na bilincin d›flardan, ayd›nlardan götürü-lece¤ini söylerken, tam da bunu anlatmak istiyor-

du. Yapmam›z gereken, iflçi önderlerini, halk ön-derlerini yetifltirmek.” (s.70) Tam bir küçük burju-va kendini be¤enmifllik ve ayd›n ukalal›¤›. Leninhiçbir yerde iflçi s›n›f›na ukalal›k yap›n demiyor.‹flçi s›n›f›na bilinç d›flar›dan gidecek diyor, iflçi s›-n›f› d›fl›ndan ayd›nlar baflta olmak üzere, mensubuolduklar› s›n›f›n dünya görüflü, yaflam tarz› ve ide-olojilerini reddederek, bilimsel sosyalist dünya gö-rüflü, iflçi-emekçi yaflam tarz› ve ideolojisini benim-seyeceklerini, s›n›f intiharlar›n› gerçeklefltirerek ifl-çi s›n›f› mücadelesine kat›lacaklar›n› söylüyor.

Oya Baydar’›n özellikle ‘80 sonras› kufla¤›n dev-rimcilerine öfke duymas› bundand›r. ‘80 sonras›kuflakta, ‘90 ve günümüz devrimci kufla¤›nda s›n›f-sal köken önemli ölçüde de¤iflmifl, iflçi-emekçi kö-kenli devrimcilerin nicel ve nitel oran› yükselmifl-tir. Halk›n, ezilenlerin, “kurtar›c›lar›n›” kendi için-den ç›karmaya bafllamas›n› küçümsüyor, hor görü-yor Oya Baydar. 70’lerin küçük burjuva ayd›nlar›-akademisyenlerinin baflaramad›¤›, yenildikleri, y›-k›ld›klar› koflullarda, bugünün devrimcileri kimoluyormufl da halk›n kurtar›c›lar› olarak ç›k›yor-mufl ortaya ! Orta s›n›f kibrinin, tahammülsüzlü-¤ünün d›flavurumudur söz konusu olan. Dolays›zbir s›n›fsal tutum al›flt›r Oya Baydar’›nki; ErguvanKap›s›, ayn› zamanda emekçi halk›n devrimci mü-cadelesiyle ve halk›n içinden gelen devrimcilerleideolojik-politik hesaplaflma roman›d›r...

“Bizimkilerin jargonunda “bac›m” demek, as-l›nda ‘seni fla’apmayaca¤›m’ güvencesi vermektir.Çükü kad›n-erkek aras›ndaki birincil iliflki cinsel-dir halk›n kültüründe, devrimcisi komünisti far-ketmez, ortak kökenimiz köylü devrimcili¤idir.”(s.69) Egemen sünni inan›fl›n alevi halka, faflistdevletin kad›n ve erkek devrimciler aras›ndaki yol-dafll›k iliflkilerine, haks›z ve mesnetsiz yönelttikle-ri cinsellik suçlamalar›ndan farks›zd›r burada içe-rikte savunulanlar. Halk› böyle tan›r Oya Baydar,halk›n de¤erlerini uçkuruyla ölçer. Kad›n›n namu-sunun cinsel organ›ndan bak›larak ölçülmesiyle,devrimcilerin ve halk›n “bac›” nitelemesinde OyaBaydar’›n ça¤r›fl›m› ayn›d›r.

....“Toplumsal s›n›flarla, o s›n›flar›n tafl›malar› ge-

reken ideolojik de¤erlerin ve söylemlerin böylesinekarfl›t, böylesine çeliflik oldu¤u bir baflka ülke bul-mak zordur. Türkiye’de iflçiler kapitalizmin de¤er-lerini savunur, burjuvalara hayranl›k duyarken, ens›k› komünistler varl›kl› kesimlerden, burjuva kö-kenli ayd›nlardan ç›kar...” (s.120) O “s›k› komü-nistler”den birisi de Oya Baydar oluyor yani. Nas›l

106 TEOR‹DE do¤rultu

“s›k› komünistlik” oluyormufl bu: “kendi yitik ku-fla¤›m›n ço¤u üyesi gibi benim de ne aflka, ne dev-rime, ne hayata yeniden bafllayacak gücüm vard›.Kaybeden taraftayd›m, yenilmifltim..” (s.55) OyaBaydar ve avanesi hiçbir zaman komünist olmad›-lar, hiçbir zaman devrimci de¤illerdi. Toplumsalmuhalefetin en yayg›n ve güçlü oldu¤u devrimcimücadelenin yükselifl dönemlerinde, s›¤›nd›klar›kuytuluklar›-limanlar› aç›k denizlerin coflkun dal-galar› döverken k›y›ya ulaflmalar›n› engelledikleriiçin, kelimenin tam anlam›yla dalgak›rand› onlar.Antimarksist revizyonist tezleriyle iflçi düflman›,yasalc›-legalist yap›lanmalar›yla tasfiyeci, reformistsiyasal çizgileriyle düzen içi ve devrim karfl›t›yd›-lar.

Solculu¤u, sosyalistli¤i pafla torunlar›, bürokratçocuklar›, burjuva ayd›nlar›na has bir olgu gibigösterme çabas› boflunad›r. Tatl› su solculu¤u-sos-yalizmi tan›m›n›n sahibidir bunlar. Aç›k denizlereç›kamazlar, çok az cesaret edenler ise ilk f›rt›nadacan simidini kapt›klar› gibi gemiyi terkedenlerinbafl›nda gelirler. Varl›kl› kesimlerden, burjuva kö-kenli ayd›nlardan “s›k› komünist” ç›km›fl m›, gös-terebilir misiniz? Baz› dönemlerde solcu, sosyalist,marksist kimlikli örnekler ç›km›flt›r, ama a¤›r be-deller söz konusu oldu¤unda tereddütsüz soyunupatm›fllard›r marksistliklerini, solculuklar›n›. Mark-sizm, sosyalizm, iflçi s›n›f›n›n dünya görüflüdür.Gerçek marksistler sosyalistler, ancak iflçi s›n›f› veezilenler aras›ndan ç›kar; s›n›f intihar›yla iflçi s›n›-f›na kat›lanlar› da bu ayn› kategoride düflünmekgerekir. Niyetlerle ilgili de¤il, nesnel bir durumdurbu, s›n›fsal aidiyet ve ideolojik kimlik edinmeyle il-gilidir....

‹flçi s›n›f›n›n tarihinin her döneminde kendi s›-n›f ideolojisine göre hareket etmedi¤i do¤rudur,ama kapitalizmin de¤erlerini savunduklar› ve bur-juvalara hayranl›k duymalar› demagoji ve çarp›t-mad›r. Bir avuç iflçi aristokrasisi; sar› sendikac›larve sendika a¤alar›n›n, iflçi s›n›f›ndan kopmufl ya-banc›laflm›fl, burjuvazinin ajanlar› durumuna gel-mifl kesimlerin o tarifi iflçi s›n›f›na mal edilemez.Oya Baydar; iflçilerin yaflam›n› bilmez, halk› tan›-maz, roman yazarl›¤› da akademisyen ve siyasetçikimli¤i gibidir; ezberci, kibirli, halktan uzak, halkayabanc›...

...Oya Baydar tarihsel materyalizmle ve materya-

list felsefeyle de hesaplaflma içindedir. Bilime tarih-le, toplum ve felsefeyle ba¤›n› koparmayanlar içinher baflar›s›zl›kta, her yenilgide bir zafer iste¤i ya-

tar. Ama Oya Baydar köprüleri atm›flt›r, bilim vefelsefeyle de son ba¤lar›n› koparma kararl›l›¤›nda-d›r.

“Aray›fl”ta amaç bulmak de¤il, neyin arand›¤›da önemli de¤il demifltik Erguvan Kap›s›’nda. Herfley bireyin bilincinde bafll›yor ve bitiyor orada.Nesnel dünyan›n yarat›c›s› bireyin kendisidir; aflk-ta da böyledir yaflamda da! “Aflkta, arzunun nesne-sinin de¤il, arzulayan›n ihtiyac›n›n önemli oldu¤u-nu, inanç gibi aflk›n nesnesini de kendi ihtiyaçlar›-m›z, kendi özlem ve duygular›m›zla yaratt›¤›m›z›,yaflayarak ö¤renmifltim.” (s.165) Özne-nesne ara-s›ndaki dolays›z iliflkinin birbirini koflullay›c›, bir-birini etkileyerek dönüfltüren, etkileyerek belirle-yen ve iç içe geçen halkalar biçiminde ilerleyen birsüreç olarak alg›lanmas›, Erguvan Kap›s›’nda özne-nin nesneleflmesine dönüflmüfltür. Nesne ise karfl›-l›kl› ç›kar iliflkilerinin basitçe karfl›lanmas›nda kul-lan›lan tüketim maddesine indirgenmifltir... Aray›flgibi nesne de özneyle iliflkisinden kopar›lm›fl, tec-rit halde kendi bafl›na amaçlaflm›flt›r. “... bulmak-tan çok aramak ilgilendiriyordu. Ve san›r›m onuniçin önemli olan, aray›fl›n nesnesinden çok meka-n›yd›.” (s.170) “‹nanc›n ve tap›nc›n gerçek nesnesihiç önemli de¤ildir..., önemli olan inanmakt›r.”(s.171)

D›fl dünya denilen, insan bilincinin d›fl›nda on-dan ba¤›ms›z var olan ve insan bilincine ra¤mendinamik, de¤iflken ve enerjik varl›k, bilinci de be-lirler. ‹nsan ve do¤a, tarih ve toplum, geçmifl ve ge-lecek, bilim ve ütopya, aflk ve yaflam, ideoloji vepolitika, inanç ve amaç, varl›k ve bilinç mutlak ola-rak birbirleriyle ba¤l›d›r, birbirini etkiler, de¤iflti-rir, dönüfltürür, bast›r›r, engeller, yapar, y›kar, ge-lifltirir, ön açar, neden olur, ayd›nlat›r, h›zland›r›rvb. Keyfi biçimde bu evrensel ba¤› koparmaya kal-k›flman›n, yok sayman›n faydas› yoktur. Do¤a buevrensel kanunu size ra¤men iflletir, direnemezsi-niz.Anlamak istemeyenleri, diyalektik gerçekli¤eduvara toslar gibi çarpmaktan kurtaracak yol-yön-tem henüz icad edilmifl de¤il ne yaz›k ki! Oya Bay-dar da bilmektedir bunlar› kuflkusuz. Ama ç›k›fls›z-d›r. “Art›k aranacak hiçbir fley kalmad›¤›n› dü-flün”mektedir dünyada. Bitmifl tükenmifltir. “Umu-du ve gelece¤i,... yaflama, insana, gelece¤e inanc›n›yitir”mifltir. (s.281) Yafllanmaktan öte bir fleydirbu. “Bir yafla gelirsin ve geriye bakars›n. K›r›k dö-kük bir fleyler vard›r mutlaka. Yenilgiler, hakl›l›k-lar, kendinden memnuniyetsizlik, belki daha dafazlas›: ölümler, biten aflklar, hiçlik duygusu..” Nekadar k›zarsak k›zal›m Oya Baydar’a, insan›n içini

107TEOR‹DE do¤rultu

parçalayan, dayan›lmaz ac›nas› bir tablodur önü-müzde duran: bir insandan geriye kelimenin tamanlam›yla “hiçbir” fleyin kalmam›fl oldu¤unun ha-zin tablosu...

Oya Baydar, özne ile nesne aras›ndaki ba¤› ko-pararak yaflamla ölüm aras›ndaki ba¤› da kopar-m›flt›r. Kendisi sosyal bir varl›k olarak “ölmüfltür”,o yüzden “ölümden yaflam ç›kmayaca¤›na” inan›r.Buna de¤inece¤iz ilerde. Önce inanç ve amaç ba¤›-n›n kopar›lmas›yla nereye varmak istedi¤ine baka-l›m.

‹nanç, bir düflünce üzerinde kararlaflma iradesi-dir. Yaln›z mistik, tanr›sal bir anlamda da kullan›l-maz. Günlük yaflamda inanç ve bundan türetilmiflçokça kavram sözcük çekincesizce kullan›l›r. Birideolojiye ba¤l›l›k da inançla ifade edilebilir.

Sembol, bir düflünce ya da duygunun anlat›lma-s›nda güçlük yafland›¤›nda ya da daha etkili ifadeedilece¤ine inan›ld›¤›nda kullan›lan, araçsal birkavramd›r. ‹nanç ve sembol, hiçbir biçimde kendibafl›na bir anlam ifade etmezler, bir düflünce, duy-gu ya da bir dünya görüflü, ak›m vb. ile birliktekullan›l›rlar. Bu anlamda özne ya da nesne de¤il;bir nesnel varl›kla do¤rudan ba¤l› araçt›rlar. Sabit,statik, dogmatik de¤il, koflullara ve dönemlere gö-re de¤iflebilir, esnek ve hareketlidirler. Anlam-içe-rik tafl›y›c›s› olmalar›, dönemlere göre geçiflliliközelli¤i kazand›r›r.

“Semboller kimliklerin d›fla yans›t›lmas›d›r,ötekilere ‘ben buyum’ demenin en kestirme yolu-dur. San›r›m insanlar kimliklerini en güçlü biçim-de dinsel ya da ideolojik aidiyetleriyle inançlar›ylatan›ml›yorlar.” (s.218) Bu biçimde kesin ve mutlakde¤il, ama semboller kendini bir biçimde ifade et-menin arac›d›rlar ayn› zamanda, bunda nas›l biryanl›fll›k olabilir? ‹nsan sosyal bir varl›kt›r. OyaBaydar’›n ortaya att›¤› gibi “inanmak ihtiyac› vekutsall›k özlemi, genetik bir kod gibi insanlar›niçinde” (s. 171) de¤ildir. Ama genetik yap›lar› sos-yal ve psikolojik bir canl› olarak kodlanm›flt›r. ‹stergens, klan, kabile; ister afliret, cemaat; ister ulus, s›-n›f kategorileri biçiminde olsun, bilinçleri ve irade-lerinden ba¤›ms›z olarak bu sosyal birimlerden birya da bir kaç›n›n mensubudur ve burada bilinçdevreye girer nesnel olarak mensubu oldu¤u bi-rimle öznel aidiyet ba¤lar› da kurar. Kural olma-makla birlikte bunu inançsal ve sembolik araçlarlayans›tabilir de! Bunda da bir terslik yoktur.

Oya Baydar niye karfl› ç›k›yor o halde? ‹ki ne-denle: birincisi; sembolist ve burjuva biçimcisidir.Olaylar ve olgular, duygu ve düflünce öncesi ve

sonras› olmayan, maddi varl›k koflullar›ndan ba-¤›ms›z, zamansal ve mekansal süreçlerden kopukkendi bafl›na fleylerdir ve üstelik insan bunlar› ken-disi yarat›r Oya Baydar’a göre. “Dinsel ya da ideolo-jik ne kadar inanç varsa hepsi sembollerle, simge-lerle konuflur, simgelerle etkiler ve insanlar inanç-lar›n›n simgeleri için birbirlerinin gözlerini oyar-lar. ‹nançlara simgelerini yarat›r ve simgeler inan-c›n yerine geçmeye bafllar. Ço¤u zaman, inançlaru¤runa de¤il, semboller u¤runa savafl›l›r.” (s.217)Öz-içerik, varl›k anlam›n› yitirmifl, biçim-araçsembol amaçlaflm›flt›r: ‹flsizlik, yoksulluk, açl›k, se-falet yoktur! Toplumsal çürüme, yozlaflma düfl-künleflme yoktur! Azg›n sömürü, lüks-debdebe-fla-tafat yoktur! 80’lerin Diyarbak›r zindan›-Ebu Ga-rib- F Tipleri yoktur! Irak, Filistin, Afganistan iflgalve soyk›r›mlar› yoktur! Direnifl ve mücadele, dev-rim ve sosyalizm, parti ve örgüt, yoldafl ve yoldafl-l›k, feda eylemleri ve ölüm orucu, isyan, intifada,serh›ldan hepsi semboliktir Oya Baydar’a göre.

‹kincisi; “‹nanca dayal› kimlikler, mümin vemüritler yaratt›. Özgür insan›n birey kimli¤i de¤il,müminin ve müridin sorgulamayan köle kimli¤iöne ç›kt›.” (s.218) Oya Baydar’›n temel sorunu bu-dur: Duvarlar y›k›ld›! ‹deolojiler ça¤› sona erdi!Ard›ndan gidilecek, u¤runa ölünecek, efline enderrastlanacak k›y›m, zulüm, katliama karfl›n inad›n›,›srar›n›, isyan›n› sürdürecek din, ideoloji, parti, ön-der, ideal, inanç ve amaç yoktur, olamaz, mümkünde¤il! Ama var! Oya Baydar ruhunu ve kimli¤iniBerlin duvar›n›n y›k›nt›lar› aras›na terkedip, ülke-ye döndü¤ünde karfl›laflt› “kabusu” ile! Gerçek ol-mas› mümkün olmayaca¤›na göre kollar›n› s›vay›pkabusu ile hesaplaflmal›yd›. Baflabafla ve elele verdi-ler eskinin revizyonist bugünün liberalleri, ayn›larayn› yerde toplan›p yekun kibirli, ukala, orta s›n›fdevflirme ayd›nlar› burjuvazinin tetikçili¤ine so-yundular ifltahla: ilkellik, kabal›k, cahillik, vandal-l›k, kenar mahalle devrimcili¤i, çete, cinayet ve te-rör flebekeleri ajan-provokatör yuvas›, “itlaf” man-galar›, örgüt ba¤nazl›¤›- flef despotizmi, ölü sevici,ölüm kutsay›c›lar, ... Ars›zl›k, yüzsüzlük, utanmaz-l›k de¤il de nedir bunlar?! Kimin ç›kar›na bu can-h›rafl u¤rafl?! Bo¤az manzaral› yal›larda oturmak,kuca¤›nda kedi sevip, kaliteli flarap yudumlamak,en lüks otel ve restoranlarda a¤›rlanmak, en fl›k sa-lonlarda balolara kat›lmak, en donan›ml› bas›n bü-rolar›nda çal›flmak, büyük gazetelerde bir köflekapmak, çok satar olmak, “dönüflünüzün muhte-flem” oldu¤unu kan›tlamak için mi hepsi?! Yaniflimdi sizler “özgür bireyler”mi oluyorsunuz? “Öz-

108 TEOR‹DE do¤rultu

gürleflmenizin” karfl›l›¤› m› tüm bunlar? Burjuvaideolojisinin “müridi”, “mümini” masum kalm›yormu yan›n›zda? Bu muydu “kör öfkenin ve isyan›ntahrip edici 盤l›¤›n›n yerine, insan›n umut türkü-sü” (s.387) deyip, “aray›p bulamad›¤›n›z”?.. Dö-nekli¤i kabullenmede zorlan›yorsunuz; h›rç›nl›¤›-n›z›n, gerçe¤e sadakatsizli¤inizin, tahammülsüzlü-¤ünüzün kayna¤› budur oysa! Kaleminizi k›l›ç ye-rine, bilgisayar klavyenizin tufllar›n› mitralyöz teti-¤i olarak kullan›yorsunuz! Su kat›lmam›fl bir ente-lektüel zorbas›n›z!

Erguvan Kap›s›’nda sürekli ifllenen, ara ara tek-rar edilen bir kavram var: “‹ktidar çürütür”müfl!Niye bu genellemecilik? Tekellerin çürümüfl ikti-dar›na tek söz etmeyen, her tür burjuva diktatörlü-¤ünün kutsay›c›s› devflirmeler, ezilenlerin iktidar›söz konusu olunca pani¤e kap›l›yorlar. “Pis birfleydir iktidar dedikleri, en iyisi dokunmay›n sizona, uzak durun, çürütür sizi!!” Ama siz bireyseliktidar adac›klar›n›z› kurmak ve kollamak için k›-l›ç flak›rt›lar› ile kelleler uçuruyorsunuz!

Hay›r bay ve bayan liberal dönekler! ezilenlerkendi iktidarlar› için savaflacaklar, kendi düzenle-rini kurmak için savaflt›kça ar›nacaklar, bir türdevletten devletsizli¤e geçifl olan, sizlerin tüylerinidiken diken eden proletarya diktatörlü¤ünü kura-caklar. Özel mülkiyetçi düzen, sermaye-sömürü,devlet-iktidar, do¤a ve toplum sistemi-iflleyifli içinevrensel kavramlar de¤ildir. Tarihin bir aral›¤›ndaortaya ç›kt›¤› gibi özel mülkiyet, baflka bir tarihselsüreçte de ortadan kald›r›lacakat›r. Özel mülkiyet-çi bütün düzen, s›n›f ve iktidarlar çürütür! Do¤ru-su budur!

Oya Baydar, Erguvan Kap›s›’nda iflçi ve emekçi-lerle, ezilen milyonlarla hesaplaflmas›n› bilimselsosyalizm, marksizm ve felsefi materyalizm üzerin-den yürütürken, devrimcilerle, devrimci örgüt vepartilerle “kavgas›n›” feda eylemleri, fliddet veölüm kavramlar› üzerinden yürütüyor. Feda eyle-mi olarak ölüm orucu son dört y›l gündemde oldu.Burada ölüm orucu direniflinin hakl›l›¤›-haks›zl›¤›tart›flmas› yürütmeyece¤iz. Güçlü ve derin bir ka-rarl›l›¤› yans›tan, ideallerine sars›lmaz bir ba¤l›l›-¤›n ifadesi, onurlu bir yaflam ve özgürlük düflününen sert kavga biçimlerinden birisi olarak ölüm oru-cu direnifli, ezilenlerin mücadele biçimlerinden bi-risi olarak s›n›f mücadeleleri tarihinin onurlu say-falar›ndaki yerini alm›flt›r.

Oya Baydar ve benzerleri flafl›rmakla kalma-makta ›srarla karfl› ç›kmaktad›rlar: “Ölümden ya-flam ç›kmaz”m›fl! Niye?! Hiç tarih okumam›fl m›d›r

Oya Baydar? M. Ö. 3-4.yy’da Yunan-Pers savafl›ndaiki milyonluk Pers ordusunun karfl›s›na ilk ç›kan300 seçkin Ispartal› savaflç›n›n eylemini nas›l ad-land›rmak gerekir? 300 Ispartal›n›n kendilerini fe-da etmeleri, Yunan site devletlerinde yaflayan in-sanlar›n yaflam yolunu açmam›fl m›d›r?

Hasan Sabbah’›n Selçuklu ve Abbasi egemenle-rini hedefleyen politik suikastleri gerçeklefltiren fe-da savaflç›lar›n›, Avrupa merkezci flarlatanlar›n id-dia ettikleri gibi “haflhaflla, afyonla beyinleri uyufl-turulmufl fedailer” olarak tan›mlamak ne kadardo¤ru ve ikna edicidir? Bu feda eylemleri ya¤ma,talan ve k›y›m savafllar›nda geriletici roller oyna-mam›fl m›d›r?

Rus narodniklerinin Çarl›¤a karfl› feda eylemle-ri, Japon pilotlar›n›n kamikaze uçaklar›yla ABD fi-lolar›n›n bacas›na ölüm dal›fllar› savafl›n gidiflindehiç mi rol oynama m›flt›r?

1. Emperyalist paylafl›m savafl› öncesinde,1910’larda Libya çöllerinde Arap-Bedevi savaflç›la-r›n›n ‹talyan emperyalizmine karfl› savaflta mevzi-lerini terketmemek, ölünceye kadar çarp›flmakamac›yla ayaklar›n› büküp ba¤lamalar› savafl›n so-nucunun tayininde nas›l bir etkide bulunmufl ola-bilir sizce?

2. Emperyalist paylafl›m savafl›nda Alman tank-lar› Stalingrad önlerine kadar gelmiflken nas›l püs-kürtüldü? Geri çekilmek yok! ne demektir savafl-ta? Ya bombalar› sar›p gövdelerine Alman tank de-nizine dal›p, tanklar›n alt›nda bombalar› patlatmaknas›l bir eylem biçimidir? Sovyetler bu savaflta 20milyon (hatta kimi kaynaklara göre de 26 milyon)insan›n› yitirdi. Ama sosyalizm, proletarya dikta-törlü¤ü ve sovyet insanlar› kazand›.

80’lerdeki, Diyarbak›r zindan›n› bilir misinizOya Baydar? Bilmezsiniz, siz o s›ralar Almanya’yakaçm›flt›n›z. Ama hayran› oldu¤unuz birey özgür-lü¤ü, f›rsatlar ülkesi, Amerikan kültürünün EbuGarip garabetini izliyorsunuzdur. Diyarbak›r zin-dan›nda siyasi tutsaklar, cop sokulup “ben kuyruk-lu kürdüm” diye ba¤›rmaya zorlan›yorlard›. Cinselorganlar›na ip ba¤lay›p boyunlar›na as›l›yor, dolafl-t›r›l›yorlard›. Özel e¤itilmifl köpekler, özellikle cin-sel organlar›na sald›r›yordu tutsaklar›n. Her türlüiflkence ve zulmün yan›nda, ulusal onurlar›n›nayaklar alt›na al›nmas›na karfl› Mazlum yakt› ilkkibriti, Kemal’lerin Ölüm Orucu ve ard›ndandört’ler tutuflturdu dört kibriti... Kürt ulusunun bi-lincinde ve kimlik ediniminde bu feda eylemleri-nin nas›l bir tarihsel rolü oldu¤unu haf›zalar›n›z al-maz sizin... Ve ard›ndan 84 ölüm orucu metriste

109TEOR‹DE do¤rultu

bafllayan. Malta koridorunda yar› komada yatarken“tek tipi giy hastaneye götürelim” pazarl›¤›nda,giymeyip ölmek feda eylemi de¤il mi? Nas›l gelin-di¤ini san›yorsunuz 90’lardan 2000’lere? Diren-mek nedir, hak kazanmak nedir biliyor musunuz?Direnerek kazand›¤›n›z/kazand›rd›¤›n›z bir toplui¤ne var m› bu ülkenin halklar›na, ezilenlerine?Onuruyla yaflaman›n ne demek oldu¤unu da m›bilmiyorsunuz? Hüseyin Demircio¤lu ne diyordu96’da ölüm orucuna bafllarken: “Böcekleflerek ya-flayaca¤›ma omurumla ölmeyi tercih ederim!”

Ölümden yaflam do¤maz m› gerçekten? Yineçarp›tma, yine yalan, yine demagoji! Nas›l ve niçinöldü¤ünüze ba¤l›d›r bu Oya Baydar!

Oya Baydar’a göre “feda”, “kurban”, “flehit”kavramlar› ve eylemleri yaln›z ‹slam dini motifli vekökenlidir. Bat› toplumlar›nda rastlanmaz, üsteliksiyasal-s›n›fsal temeli yoktur! Baz› tezler ortayaatarken tutarl›l›k ve ciddiyetiniz, ikna gücünüzü,amaç ve niyetinizi de yans›t›r. ‘82 Diyarbak›r, ‘84Metris, ‘96 ve ‘2000 ölüm orucu direnifllerinin esinkayna¤›, katolik ‹rlandal›lar›n ulusal özgürlük ör-gütü IRA’l› devrimcilerin 82’deki ölüm orucu eyle-midir. Ancak Oya Baydar’da gerçe¤e sadakati veayd›n onurunu bofluna arars›n›z!...

Vars›n birileri tarihin sonunun geldi¤ini ilan et-sin, biz ölümden yaflam büyütmeye devam edecek,tarihin tekerine çomak sokmaya kalkanlar›n elleri-ni k›raca¤›z. Büyük insanl›k tarihsel ilerleyiflinisürdürecek ve insan›n emekle-üretimle-mutluluk-la evrensel buluflmas›n› gerçeklefltirecektir.

“Ölmek isteyen ölsün, intihar hakk›n› savunu-rum ben. ‹ntihar, insan›n tek özgürlü¤üdür belkide. Ama seçimini bireysel olarak, özgürce yapm›flolma kofluluyla.” (s.349) Ça¤›n insana bak›fl›d›rbu. Toplumcu bak›fl, kolektivizm, ortaklaflmac›l›k,paylafl›m yoktur burada. Burjuva bireycili¤inin,bencili¤inin sonal amac›-varaca¤› noktaya iflaretediliyor: yaln›zlaflma-bunal›m-intihar! Burjuvakültür ve yaflam anlay›fl›n›n insana verebilece¤i veOya Baydar’›n hararetle tan›d›¤› bireyin intiharhakk›d›r. Sizin deyiflinizle Oya Baydar: teflekkürlerbiz almayal›m!

Orta s›n›f ayd›nlar›n, liberal burjuvalar›n, siviltoplumcular›n öteden beri örgüte, örgütlenmeyemesafeli durduklar› biliniyor. Örgütlü toplum, ör-gütlenme özgürlü¤ü kavramlar›n›n bir anlam› yok-tur onlar için. Örgüt disiplini ise en korktuklar›kavram. Karfl›l›¤›nda ortaya koyduklar› tek fley bi-rey özgürlü¤ü. Toplumsal, siyasal ideolojik aç›danhiçbir orijinalli¤i olmayan, içeriksiz, ‘bofl kubbede

hofl seda!’ “Baflka bir güce bir örgüte, bir cemaate,ideolojik veya dinsel bir üst belirleyici delege edil-mifl irade, kiflinin özgür iradesi midir?” (s.292)“Evet onlara uza¤›m; evet, sizin o gün söyledi¤inizgibi çocuksu, cahil, ilkel buluyorum; iradelerini ör-gütlere teslim ettikleri için küçümsüyorum onlar›.Tekkelere benzeyen örgütlerinden, örgüt fleflerin-den, dinsel inançlardan beter, ba¤naz ve kat›inançlar›ndan, müritliklerinden nefret ediyorum.fieflerin otoritelerini pekifltirmek için manga man-ga ölüme sürülen bu inanm›fl insanlar›n ölü sevici-liklerinden, al›nlar›ndaki k›z›l flahadet bantlar›n-dan, marksizmle, komünizmle, sol’la falan ilgisi ol-mayan bütün bu dinsellikten i¤reniyorum.”(s.242)

Baz› durumlar vard›r; söz hükmünü yitirir sö-zün ve insan›n bitti¤i an ve yerdir! ‹nsani duyarl›-l›k, ahlaki de¤erler, kaba burjuva biçimcili¤inekurban edilmifltir. Ak›lla yürek aras›ndaki ana da-mar kesilmifltir. ‹nsan›n eme¤ine yabanc›laflmas›edimsel olarak insanl›ktan ç›k›fl›n ilk ad›m›ysa,ikinci ad›m duyusal kopuflla tamamlan›r.

......Bizans egemenleri ve soylular›n›n sembolüdür

erguvan. Erguvan Kap›s› ise aristokrat s›n›f›na,soylular aras›na, saraya kabul kap›s›d›r. Oya Bay-dar avam› hor görüp, küçümseyip, soylular› yü-celtmesine karfl›n neonlarla ayd›nlat›lan s›rça köfl-ke, soylular kulübüne, burjuvalar aras›na kabuledilmeyifline sitem etmektedir. Aramaktan yorul-mufl, nereye baflvuraca¤›n› bilmez halde. ErguvanKap›s› metaforu ile burjuvalar dünyas›na girifl ka-p›s›n› bulamaman›n umutsuzlu¤u, h›rç›nl›¤›ylasald›rganlaflmaktad›r.

Oya Baydar her bak›mdan yitik-bitiktir. Hiçbirprojesi yoktur, ütopyas›n› yitirmifl, inanc›n› tüket-mifl, yaflama dair ne varsa y›k›lan duvar›n moloz y›-¤›n›na gömülmüfltür. Tutunacak dal› yoktur. Aflk›da haza kurban etmifltir. ‹ki cins aras›ndaki en in-sani ve do¤al, üretken, yarat›c›, en güzel iliflkiyi decinsel arzular›n, kaba hoyrat ve b›kt›r›c› tekrardanibaret “al›fl-verifle” dönüfltürmüfl ve katletmifltir.“O zaman bir limona s›¤›nmak istersin, güllere,ba¤lara, kedilere, bazen de, e¤er gücün varsa, kork-muyorsan yeni bir aflka” (s.355) Oya Baydar içinaflk da bitmifltir.

Burjuva biçimcili¤i duygusuzdur. Ne kadar gü-zel sözcükleri yan yana getirseniz, nokantizmi ça¤-r›flt›ran bütün renkleri ve engelleri alt alta s›ralasa-n›z da baflaramazs›n›z: ruh yoksa, duygu yoksa, he-yecan yoksa yaflam yoktur!

110 TEOR‹DE do¤rultu

“Karfl›dan ay do¤uyor. Gök ay›n›n o ikisi: batangüneflle do¤an ay›n karfl›laflt›¤› günler... Her fleytablo gibi, gerçek olamayacak kadar, insan› çaresizb›rakacak kadar güzel. Ve her fley hep ayn›: ayn›günefl, ayn› ay, ayn› renkler, ayn› deniz, ayn› tek-neler, suda ayn› biçimde atlayan ayn› yunus bal›k-lar›, ayn› saatlerde ayn› a¤açlara konan, ayn› kanatç›rp›fllar›yla saatine, mevsimine göre hep ayn› yön-lere uçan ayn› kufllar, ayn› zeytin a¤açlar›, ayn› cu-malar, ayn› lavanta çal›lar›, ayn› sardunyalar, ay-n›... ayn›... ayn›... Sonra mevsimler: hep de¤iflen veayn› kalan. Do¤an›n kendini korkunç, b›kt›r›c› vemuhteflem bir düzende tekrar›.” (s.418)

Her sözcü¤ün ve kavram›n düflüncede ve duy-guda bir karfl›l›¤› vard›r. Sözcükler ve kavramlardüflüncede ve duyguda yaratt›klar› titreflim ve he-yecana göre gerçek anlamlar›n› bulurlar. Heyecanve titreflim sözcüklere ve kavramlara can tafl›r, ruhkatar, hayat verir. Güzelli¤in tarifi de budur. Kent-lere hayat veren sokaklard›r, sokaklar› susturursa-n›z kentleri öldürürsünüz. Bofl sokaklar ölü kentle-rin imgesidir. Oya Baydar’da imge yoktur. Dili ku-ru, so¤uk ve soyuttur. Duygu yüklenebilecek kav-ramlar›n, romantizmi anlatabilecek sözcüklerinOya Baydar’›n dilinde suyu çekilir. Her fley dur-mufltur, hayat susmufltur, do¤a yaln›zlaflm›fl, ken-dine dönmüfltür, çölleflmifl, çoraklaflm›fl, viran kal-m›flt›r.

Hareketsiz ve donuktur, ac› içinde k›vran›r ade-ta Oya Baydar’›n elinde. Kanat için için yüre¤i, amaduyarl›l›¤›n› yitirmifl hoyrat eller bihaberdir kanat-t›klar› yaradan. Baharda yefleren dallar›yla çiçe¤edurmufl bir a¤aca bakarken, köklerinden gövdesi-ne, dallar›na hücum eden, coflarak akan yaflam su-yunu göremiyorsa insan, a¤aç odun, yaprak yeflil-lik, çiçek de ottur olsa olsa, basitçe... Varoluflçulu-¤un dayan›lmaz a¤›rl›¤›’ çöker insan›n omuzlar›na,kan çekilir damarlardan, hayat susar!

Umutsuz da olsa ç›rp›n›r, uzatmaya çal›fl›r elini,ama son nefesini verirkenki, atardamarlardan çeki-len kan›n iradesiz kas›lmalar›d›r yaln›zca son ç›rp›-n›fllar. “Ben ölümden yaflam do¤aca¤›na inanm›yo-rum. Yine de ölüme meydan okumalar› etkiliyorbeni. ‹nançlar›yla inançs›zl›¤›ma, anlams›zl›¤›maayna tutuyorlar.” (s.242) derken küçük bir umut,vicdani sorgulamay› sezer gibi oluyor insan. Amahay›r, “y›llar geçer büyü da¤›l›r ve cesaretiniz var-sa sorgulars›n›z, gerçeklerle yüz yüze gelirsiniz.Kimli¤inizi yitirmifl gibi olursunuz önce, oysa as›li¤reti olan öteki kimli¤inizdi. Tekkeleflmifl örgütler

üzerinden, jargonlarla ifade edilen yapma ideoloji-ler üzerinden dirilmifl sahte bir kimlik” (s. 239) de-yince ölümün çoktan gerçekleflmifl oldu¤unu an-lars›n›z. Ölümle yaflam aras›nda hiç de kal›n birçizgi yoktur. Her koflulda ölüm yaflam›, yaflam ölü-mü içinde tafl›r. Yaflayan ölülerle, öldükten sonrayaflayanlar aras›ndaki fark› ise ne kadar ç›rp›n›rsaç›rp›ns›nlar y›k›nt›lar alt›nda kalanlar anlayamaz-lar.

Sonuç olarak;“Hiç birimiz masum de¤iliz, çocuklar bile.

60’lar›n, 70’lerin umut ve masumiyet ça¤› bir dahageri gelmeyecek” deyip ebedi uykunuza dalabilir-diniz. Ya da “belki de çözüm hiçbir yerde olmay›baflarabilmektedir, zamanda ve mekanda ebedisürgünlük halidir çözüm” (s. 313) diyerek kozmikevrende hacimsiz ve kütlesiz, gerçekte varl›k olma-yan bir “varl›k” olarak sürdürebilirdiniz amac› bul-mak olmayan aray›fl›n›z›. Oysa bafl›ndan beri far-k›ndas›n›z, biliyorsunuz: insanlar niye okusuninançs›z, kimliksiz, ütopyas›z, durmufl ve donmuflhayat hikayenizi. Aflk›n da esteti¤i yok dilinizde.Geriye tek fley kal›yor: rol çalmak! Devrimcileri ta-fl›yacaks›n›z roman›n›za, keyfinize göre kurgulaya-caks›n›z. fi›mar›k zengin çocuklar›n›n kadir-k›y-met bilmezli¤iyle can›n›z s›k›ld›kça tepineceksinizüzerlerinde. Yarat›lm›fl de¤erlerle oynayacak, kirle-tecek, bozacak, da¤›tacaks›n›z sorumsuzca... Yeterart›k, düflün yakam›zdan! ‹deallerimizi, inançlar›-m›z›, flehit yoldafllar›m›z›, yazarl›k yetene¤inizindolgu malzemesi olarak kullanmay›n! Erguvanlar-la aldat›p bald›ran flerbeti içirmeyin insanlara!Dünyalar›m›z ayr›; bunu siz de kabul diyorsunuz!Biz dünyam›zda mutluyuz, sizden de bir umudu-muz, beklentimiz yok! Niçin çekilmiyorsunuz sizde kendi ebedi istirahatgah›n›za, insanl›¤a en bü-yük hizmetiniz bu olurdu inan›n! Toplay›n p›l›n›-z›-p›rt›n›z›, umutsuzluklar›n›z›, yenilgilerinizi,inançs›zl›¤›n›z›, romanlar›n›z› ve küfürlerinizi, vi-ran y›k›nt›lara dönmüfl yaflam›n›z› ve ç›k›n gidininsanl›k aleminin dünyas›ndan...

Yani, yan›tlanmas› sizin için daha zor olacak birsoruyla noktalayaca¤›z son sözümüzü:

“Arkadafl›m Ulafl, 1970’lerde vuruldu, öldürül-dü. O¤lum Ulafl’›n ulaflabildi¤i yer ise Londra’n›nbatakhanelerinde uyuflturucu ba¤›ml›l›¤› oldu”(s.244) diyor Erguvan Kap›s›’nda bir kahraman›-n›z. Peki siz söyler misiniz Oya Baydar; siz kendio¤lunuza hangisini lay›k görüyorsunuz?! n

111TEOR‹DE do¤rultu

Proletaryayla burjuvazi; emperyalizm ve ifl-birlikçi diktatörlüklerle halklar; sömürgecilikleboyunduruk alt›ndaki uluslar aras›ndaki savafl›m,Nisan ay›ndan günümüze gelen süreçte de kendi-ni de¤iflik biçimler alt›nda ortaya koydu. Kezaemperyalist devletler, proletarya ve ezilenlerindünyas› karfl›s›nda “ayn› gemide olduklar›” bilin-ciyle uzlaflma ve birleflik hareket aray›fllar›na gir-seler de, emperyalist rekabet gerçe¤i çeflitli sorun-larda geliflmelere damgas›n› vurdu.

De¤iflik olgular, dünyada s›n›f mücadelesiningüçlenmekte ve keskinleflmekte oldu¤unu; prole-tarya ve ezilenlerin eyleminde uluslararas› özel-liklerin belirginleflti¤ini; buna karfl›n emperyalistcephede kutuplaflman›n, farkl› rekabet merkezle-ri haz›rlaman›n öne geçti¤ini gözler önüne serdi.Bütün bu gerçekler son birkaç ay›n politik olayla-r›n›n gerçekleflme biçimini sunmakla kalmamak-ta, fakat ayn› zamanda, geliflmenin gelecek yönü-nü de iflaret etmektedirler. Görüyor, seziyoruz veanl›yoruz ki emperyalist küreselleflme sald›r›s›na,kapitalizme ve faflist rejimlere karfl› mücadelegüçleniyor, umut büyüyor, halklar›n kurtuluflbayra¤› yükseliyor.

Emperyalist Barbarl›k ve RekabetGizlenemiyor

Irak, baflta ABD olmak üzere, emperyalist-ka-pitalist dünyan›n uluslararas› gündeminde bafl s›-rada durmaya devam ediyor.

Bunu koflullayan iradenin Irak Arap halk›n›ndirenifli ve onun etraf›nda oluflan dünya proletar-yas› ve ezilenlerinin iflgale karfl› eylemleri oldu¤ukimsenin reddetmeyece¤i bir olgu.

ABD emperyalizminin, politik ve ahlaki aç›-dan kaybetti¤i kadar, mali ve askeri bak›mlardanda giderek daha fazla etkilendi¤i Irak ateflini sön-dürmek için k›vran›yor ve tüm manevra imkanla-r›n› kullan›yor.

Ne var ki, bunun ifadelerinden biri olarak,“yetki devri” gibi konularda önemli tavizler vere-rek BM’ye ald›rd›¤› karar ABD’ye gerçek bir ilerle-me sa¤layamad›.

Nitekim, Irak sorununun gölgesi alt›nda ge-çen G-8, AB-ABD ve NATO toplant›lar› da,ABD’nin Irak’ta halka karfl› tüm emperyalist dün-ya ile birlikte savaflma plan›na çözüm olmad›.

G-8 toplant›s›nda Fransa ve Rusya, Irak iflga-linin NATO birlikleri taraf›ndan sürdürülmesi

9TEOR‹DE do¤rultu

Umut büyüyor

önerisini aç›kça reddettiler. Büyük ümitler ba¤la-nan NATO toplant›s›ndan da ayn› sonuç ç›kt›.

“Meflru hükümet”, “BM’nin tüm sorumlulu¤ualmas›”, “Fransa’dan yard›m talep edilmesi” ko-flullar›nda Irak sahnesinde yer alabilecekleriniaç›klayan Fransa Savunma Bakan›, emperyalistrekabet ve hegemonya mücadelesini gözler önüneserdi.

ABD emperyalizmi, Irak direniflini yok etmekiçin uygulad›¤› kitlesel iflkencelerin ve tecavüz ifl-kencesinin Ebu Gureyb foto¤raflar›yla deflifreoluflu; yine CIA’n›n iste¤iyle Beyaz Saray’›n bin-lerce Irak’l› için kay›tlara geçmeden tutuklay›nemri verdi¤inin (böylece kay›plar gerçe¤inin) aç›-¤a ç›kmas› antiemperyalist, antiABD’ci öfkeyi bü-yütüp yaymaya devam ediyor.

Yap›lan anketler gelinen aflamada, Rus halk›-n›n yüzde 87’sinin, ‹talya ve ‹spanya halklar›n›nyüzde 69’unun, Polonya halk›n›n yüzde 73’ünün,Türkiye ve Kuzey Kürdistan halklar›n›n yüzde86’s›n›n, ABD halk›n›n yüzde 54’ünün ve ‹ngilizhalk›n›n yüzde 51’inin Irak iflgalini reddetti¤iniortaya koyuyor.

Ayn› biçimde, bir devlet ve sistem olarakABD’yi destekleyenlerin oran›nda günümüzdekidurumun yüzy›l›n bafl›ndan çok belirgin fark tafl›-d›¤› görülüyor.

99-2000’de ABD’ye destek (yüzde olarak)Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da 52 iken günü-müzde 12; ‹ngiltere’de 83 iken günümüzde 48;Fransa’da 62 iken günümüzde 31; Almanya’da 78iken günümüzde 25; ‹talya’da 76 iken günümüz-de 28’dir. E¤er bu rakamlar›n 2002’de s›ras›yla(ve yine yüzde olarak), 30, 75, 63, 61, 70,79 ve 61oldu¤unu hat›rlat›rsak, ABD’den destek çekme-nin esasen Irak iflgali sonras› h›zl› bir geliflme gös-terdi¤i anlafl›l›r. Bu rakamlar›n (Latin Amerika biryana), Müslüman halklar›n yaflad›¤› devletlerde,özellikle de Ortado¤u’da çok çarp›c› bir tablooluflturdu¤unu söylemek gerçe¤e uygun olacak-t›r.

‹spanya’n›n iflgal birliklerini geri çekmesi…Filipinler’in “rehine krizi” ve gösteriler karfl›s›ndaaskerlerini “görev süresi” dolmadan geri çekece-¤ini ilan etmesi…Yeni Zelanda ve Kazakistan’›ngeri çekilecekleri beyan›… Polonya’n›n y›lbafl›nakadar süre koymas›…Bangladefl’in asker talebinireddetmesi…ABD’nin askeri karargahlar›n› kent-lerin d›fl›na tafl›mak zorunda kalmas› ve dönemdönem direniflin iradesini tan›yarak ateflkesleregirmesi… Direniflin baz› kentlerde ayaklanma dü-zeyine varmas›… Geçici Hükümet Konseyi’ndepefl pefle yaflanan istifalar… ‹flkence foto¤raflar›-

n›n ve kay›ts›z tutuklamalar›n deflifre olmas›…Mukteda El Sadr etraf›nda örgütlenmifl ve küme-lenmifl fiii Araplar›n (ki, ayn› mezhepten insanlararas›nda en yoksul, en ezilen kesimi oluflturuyor-lar) iflgalcilere karfl› silahl› savafl›ma ve ayaklan-malara giriflmeleri… Yurtsever direniflçilerin bir“ulusal merkez” yaratma yolundaki çaba ve ad›m-lar›… Sabotajlar sonucu petrol üretiminin geçicide olsa duracak noktaya gelmesi…Bunlar Irak’tageride kalan dönemin en önemli geliflmeleriydi.

Baflkan› dahil CIA’dan istifalar; Pentagon ge-nerallerinin ve baz› emekli general ve diplomatla-r›n Cheney, Wolfowitz ve di¤erlerinin istifas›n›,Newyork Times’›n ise, Irak-El Kaide ba¤lant›s›hakk›nda aldatt›¤› için halktan özür dilemesiniistemesi; iflgalcilerin gözdelerinden Ahmet Çele-bi’nin ‹ran’a ajanl›kla suçlan›p bürosunun bas›l-mas› ve ABD mali deste¤inden yoksun b›rak›laca-¤›n›n aç›klanmas›; yeni devlet baflkan› olarakABD’nin istedi¤i Adnan Paçac›’n›n de¤il Gazi ElYaver’in atanmas›; Irak ordusu kurma konusundaönemli baflar›s›zl›klar; iflbirlikçi polis ve ordu tefl-kilat›na yaz›lmak isteyenlere dönük etkili sald›r›-lar; Geçici Hükümet Konseyi üyelerine karfl› poli-tik suikastlar ve rehin alma yönteminin yaratt›¤›etki kaydedilmesi gereken di¤er olgulard›r. CIAajan› Allavi hükümeti arac›l›¤›yla yap›lmas› tasar-lanan manevralar da hiçbir ifle yaramayacak; IrakArap halk› ve yurtsever direnifl bu Pentagon hü-kümetini hainler toplulu¤u olarak tecrit ve imha-ya giriflecektir. Emperyalist illüzyonlar›n aksine,ölü do¤an Allavi hükümetinin yo¤un bak›mda tu-tulmas› bir ifle yaramayacakt›r. Nitekim törenleresald›r› olabilece¤i gerekçesiyle, “devir-teslim”inilan edilenden iki gün önce ve yaln›zca 5-6 soyta-r›n›n kat›l›m›yla yap›lmas›, iflgalcilerin ve uflakla-r›n›n ruh halini gözler önüne serdi.

Beklendi¤i gibi, “geliflmeler direniflin güç top-lamas›, birleflik bir irade kazanmas›, otoritesinigeniflletmesi; iflgalcilerin ise kan, moral ve mevzikaybetmesi” yönünde sürdü. Ayn› do¤rultuda de-vam edecektir.

G-8, AB-ABD ve NATO Toplant›lar›G-8, AB-ABD ve NATO toplant›lar›n›n temel

gündemleri Irak’a NATO flemsiyesi (çok uluslugücün komutas›n› resmen NATO’nun üstlenme-si) ve BOP’tu. Her iki gündemin de ABD patentlioldu¤u biliniyor. Irak’ta ç›k›fl› bulamayaca¤› birlabirente girdi¤i bilinci ve ABD’ye karfl› nefretleyüklü olan Müslüman halklar› sosyo-kültürel vepolitik aç›dan “gen de¤iflikli¤i”ne u¤ratma hedefi,ABD’nin söz konusu emperyalist planlar›n›n te-

10 TEOR‹DE do¤rultu

melini oluflturuyor.Bu nedenle G-8 toplant›s›na Ürdün, Bahreyn,

Yemen, Türkiye ile iflgal rejimlerinin temsilcileriKarzai ve Gazi El Yaver de kat›ld›lar. Davet edil-mek istenen M›s›r, Suudi Arabistan ile baz› Orta-do¤u ve Kuzey Afrika devletleri ise toplant›ya ka-t›lmay› düflünmediklerini önceden aç›klam›fllar-d›. Kuflkusuz bu, ABD’ye de¤il, fakat ABD’ninBOP plan›na al›nm›fl bir tutum olarak kaydedil-meye de¤er bir çatlakt›r.

G-8 toplant›s›n›n NATO’nun Irak’ta görevüstlenmesi gündemine, Almanya bir ölçüde uzla-fl›c› yaklafl›rken, Fransa ve Rusya aç›k bir karfl›tl›ksergilediler.

Schröder, “flu anda konuflulan, Irak’taki bir-liklerin yerini NATO birliklerinin almas› de¤il,NATO’nun Irak’l› askerlerin e¤itimi konusundanas›l bir rol oynayabilece¤idir” dedi ve bununçerçevesini, “acaba NATO’nun askeri aç›danIrak’ta devreye girmesi do¤ru olur mu? Bundangerçekten flüphe duyuyorum. Almanya hiç bir fle-kilde verilecek karar› bloke etmeyecektir. Biz hiçbir fleyi engellemeyece¤iz” biçiminde çizdi.

Putin, “NATO’nun düflmana ihtiyac› var. Es-kiden de vard›. Belki bugün de düflman ar›yorlar.Irak’ta esas rol NATO’ya de¤il, BM’ye verilmeli”derken; Chirac ise, “Irak’a müdahale etmeninNATO’nun görevi oldu¤unu sanm›yorum”, “Bubüyük bir risk, H›ristiyan Bat›’yla Müslüman do-¤unun çat›flmas› tehlikesi de var” diyerek aç›ktan

karfl›t bir tav›r ald›lar. T›pk› G-8 gibi, NATO toplant›s› için haz›rl›¤a

veya gündemdeki konular hakk›nda e¤ilim yokla-mas›na dönüfltürülen AB-ABD toplant›s›nda öz-gün bir sonucun ç›kmad›¤›n› vurgulayarak, onubir yana b›rak›rsak, “karar toplant›s›” niteli¤iyle,“NATO Zirvesi”nin de ABD planlar› aç›s›ndan ke-sinlikle bir zafer elde etmek anlam›na gelmedi¤i;e¤er aksi bir ifade gerekiyorsa bunun bir pirüs za-feri oldu¤u aç›kt›r.

Toplant› serisini, BOP konusunu ayr› tutarak,‹stanbul finali temelinde de¤erlendirirsek, Irak veAfganistan”a dair befl maddelik sonuçtan sözede-biliriz. Bunlar›n birincisi, her iki sorunun G-8,AB-ABD ve NATO toplant›lar›nda tart›fl›lmas› birABD baflar›s›d›r, fakat ola¤anüstü bir yan› yoktur.‹kincisi, ABD’nin Irak konusunda “kimseye muh-taç de¤ilim, ben hallederim” iddias› çözülmüfltür.Üçüncüsü ise, Irak’ta mali ve ekonomik ç›karlar›bulunan Fransa-Rusya oda¤›, ABD’nin bu ülkede-ki sömürge tekelini parçalama ›srar›n› sürdür-mektedir. Almanya, toplant›da Irak’la ilgili ABDönerisini bloke etmeme tavr›na karfl›n, sonuçta,Fransa ve Rusya’yla amaç birli¤ine sahiptir. Dör-düncüsü, NATO güçlerinin Irak polis ve ordusu-nu e¤itme karar›, NATO’nun bugün Polonya ko-mutas›ndaki çok uluslu gücün yerini almas› pro-jesinin reddedilmesinden öte bir anlam tafl›ma-maktad›r. Bu, NATO Genel Sekreteri’nin aç›kla-malar›na aç›kça yans›maktan baflka; uzlafl›c› gö-

11TEOR‹DE do¤rultu

rünen Almanya, Irak’a asker göndermeyece¤iniaç›kça ifade etmifl, dahas› Fransa ve baflkaca dev-letler polis ve asker e¤itimini dahi Irak d›fl›nda ye-rine getirme isteklerini ortaya koymufllard›r. Do-lay›s›yla ABD’nin “asker ve polis e¤itimi” zemi-ninde Irak’ta NATO kimli¤iyle (bayrak ve ünifor-mas›yla) kurumsal görev üstlenmesi giriflimi aka-mete u¤ram›flt›r. Beflincisi, Afganistan konusun-da al›nan karar daha önce de BM’de al›nm›fl ola-n›n teyidinden ibarettir; farkl› olarak asker say›s›-n›n artt›r›lmas› örne¤indeki gibi, Afganistan’da da“ifllerin hiç de iyi gitmedi¤ini” itiraf etmekle ka-rakterize olmufltur.

Belki de Irak’› anlamak temelinde bak›ld›¤›ndatüm bunlardan daha önemli olan, “NATO’nun ge-rekti¤inde baflkaca görevler üstlenebilece¤i” “gi-zemli” vurgusuna, NATO Genel Sekreteri’nin ge-tirdi¤i, “acil bir geri çekilme durumunda NA-TO’nun görev üstlenmesi” biçimindeki yorumu-nu, ABD’nin kaç›fl seçene¤ini tart›flmaya bafllad›¤›biçiminde okumak abart› olmayacakt›r. fiimdilikflu söylenebilir: ABD, emperyalist rakiplerine ve“uluslararas› meflruiyet”e (ya da BM’ye) giderekdaha fazla muhtaç hale geliyor. Bu nedenle O, dünihalelere sokmad›¤› emperyalist devletlere yar›nçok önemli ödünler vermek zorunda kalacakt›r.Tabi tüm manevralar›n h›z›, çap› ve ömrü Irak’ta-ki yurtsever direnifl taraf›ndan tayin edilecektir.

Emperyalist toplant›lar›n di¤er önemli gün-demi olan BOP konusunda da bir irade birli¤iyok. ABD, bu konuda da umdu¤unu, istedi¤ini el-de edemedi. Bunun temelini oluflturan iki nedenvar: ilki, ayr› ayr› emperyalist ç›karlar; ikincisi,Ortado¤u iktidarlar›n›n BOP’un kendi ç›karlar›n›tehdit etti¤i bilinci.

Fransa Cumhurbaflkan›’n›n “Ortado¤u ve Ku-zey Afrika ülkelerinin demokrasi misyonerlerineveya havarilerine ihtiyac› yok” aç›klamas›, Pu-tin’in özel olarak davet edildi¤i halde NATO’nun‹stanbul toplant›s›na kat›lmayaca¤›n› aç›klamas›;keza M›s›r ve Suudi Arabistan’›n G-8 toplant›s›nakat›lmamalar› bunun kimi verileriydi.

Rusya’n›n, di¤er fleylerin yan› s›ra, BOP’unKafkaslar’› kapsamas›na derin bir öfke duydu¤uaç›k. Fransa’da (kuflkusuz t›pk› ABD gibi, amafarkl› yönlerden) sorunu, a) s›n›f mücadelesi aç›-s›ndan (Irak’ta NATO’nun görev üstlenmesininveya geneldeki sosyo-kültürel ve politik dayatma-lar›n, ezilen halklar›n ‹slam kimli¤i veya baflkacatoplumsal ya da aç›k s›n›fsal kimlikler temelindemücadelesini gelifltirip sertlefltirebilece¤i) b)enerji kaynaklar›na ve enerji yollar›na kimin ege-men olaca¤› (BOP, ABD egemenli¤ine ç›kar) te-

melinde ele al›yor.Irak’ta NATO’nun görev üstlenmesi konusun-

da oldu¤u gibi, çok daha kapsaml› ve stratejikolan BOP’ta da bir emperyalist irade birli¤i veyatemel güç merkezleri aras›nda ABD do¤rultulu birkoalisyon hedefi mevcut koflullarda elde edile-mezdir. Nitekim o çok propagandas› yap›lan “‹s-tanbul ‹flbirli¤i Giriflimi” belgesi yay›nlanamad›bile. Konu sonuç bildirgesinde ancak bir bafll›kolarak yer alabildi.

BOP konusunda gerek i¤renç sömürgeci man-t›k, gerekse de ortaya ç›kabilecek toplumsal-poli-tik sonuçlar (isyan veya köleleflme; ABD’nin ipi-nin çekilmesi veya ABD imparatorlu¤u) bak›m›n-dan flunun iyi anlafl›lmas› gerekir: BOP rejimlerehakimiyet yoluyla egemenlik projesinin derdederman olmad›¤›n› düflünen ABD’nin, “dikensizgül bahçeleri” yaratmak üzere toplumlara (kültü-rel, politik ve ruhsal aç›lardan) hakimiyet projesi-dir. Dolay›s›yla, meseleyi esasen yeflil kuflak ikti-darlar›n›n ve SB’ye yak›n durmufl ABD’yle mesafe-li rejimlerin de¤ifltirilmesinden ibaret gören s›¤kavray›fllardan sak›n›lmal›d›r.

ABD, Müslüman halklar› “genetik de¤iflikli¤e”u¤ratarak, antiABD’ci, anti‹srail’ci, antiBat›’c›, an-tiemperyalist, isyankar ve devrimci özelliklerin-den ar›nd›rmay› hedefliyor. Yaflam ve düflünüfltarzlar›n› de¤ifltirmek, ABD hayranl›¤› ve köleruhluluk fl›r›nga etmek istiyor. E¤itim sistemininiçeri¤inin ve biçiminin Bat›l›laflt›r›lmas›, devletresmiyeti tafl›mayan e¤itim kurumlar›n›n kapat›l-mas›, ‹slam alg›lay›fl ve yorumunun de¤ifltirilerek,toplumsal hareketlerin içinde hareket ettikleri birkanal olmaktan ç›kar›lmas›; politik rejimlerin biçi-minin, Kuran-kitlelerin yönlendirilmesi ba¤›n› ko-paracak tarzda yenilenmesi; toplumsal gelenek vegöreneklerin ve bunlarla ba¤› içinde kad›n›n mev-cut durumunun de¤ifltirilmesi; politik ve toplum-sal yaflamda fleriatç› ve geleneksel müslümanlar›nyerine “modernist müslümanlar›n” egemenli¤iningelifltirilmesi vb… Tüm bunlar›n karfl›l›¤›nda eldeedilmek istenen nedir? Do¤u toplumlar›na karfl›nihilist, halk›na yabanc›laflm›fl, ABD ve “Bat› me-deniyeti”ne kölece bir hayranl›k ve boyun e¤iflleyüklü, sorusu, itiraz› ve isyan› had›m edilmifl ku-flaklar! Asl›nda Kuzey Afrika ve Ortado¤u’daki ifl-birlikçi rejimler bu konuda ABD’ye “sorun ç›kart-mak” niyetinde de¤iller. Nitekim, May›s’›n sonhaftas›nda Tunus’ta toplanan Arap Birli¤i, kabuletti¤i 13 maddelik programla “siyasi, ekonomik,toplumsal ve e¤itim reformu” hedefini ilan etti.Ancak ABD bunun bir zaman kazanma oyunu ol-du¤u görüflünde ve ayn› zamanda bu rejimleri par-

12 TEOR‹DE do¤rultu

lamenter biçimlere zorlama-y› temel al›yor. Bu ABD için,Kuzey Afrika’dan Endonez-ya’ya de¤in müslüman halk-lar dünyas›ndaki “terör kay-na¤›na” ve “teröristlere” kar-fl› bir s›n›f mücadelesi strate-jisidir. “Denizi kurutmak”stratejisinin yeni bir versiyo-nudur. Boyunduruk alt›nda-ki, yoksul, ezilen ve umut-suz müslüman halklar; ve yi-ne, “ateist devletlerin” yeri-ne siyonistleri ve haçl›lar›koyan politik ‹slam ABD’ninbafl›na bela olmufl bulunu-yor. Bu bela onlar “Ameri-kanl›laflt›r›larak”, “Bat›l›lafl-t›r›larak” afl›lmak isteniyor.Elbette ayn› anda, mevcut vede yeni oluflturulabilecektüm komünist, devrimci veantiemperyalist örgütlülük-lerin ezilip da¤›t›lmas› he-defleniyor. Bu afla¤›l›k planve stratejinin e¤itim, kad›nve burjuva egemenlik biçim-lerinde reformlar sosuna bat›r›lm›fl olmas› nede-niyle, sorunun özgürlük ve kölelik gerçe¤i teme-linden kopar›l›p demokratik reformlar›n yan›ndaveya karfl›s›nda olmak burjuva ikilemine hapsedil-meye çal›fl›lmas›; söz konusu sosun, politik irade-si k›r›lm›fl kesimlerde “statükonun y›k›lmas›”,hatta “demokratik sömürgecilik” gibi teorilerlekutsanabilmesi ise bafll› bafl›na bir trajedidir.

Bütün bunlar›n yan›s›ra, BOP’un iktisadiamac› ise, halk› müslüman olan Ortado¤u devlet-lerinin ekonomik yap›lan›fl›n›n tümüyle emperya-list küreselleflmenin gerekleri temelinde (tabi kiABD yörüngesinde) düzenlenmesidir.

ABD emperyalizmi, Venezuella hükümetinidevirmek, Küba ve Suriye’yi teslim almak içinambargo ve darbeci sald›r›lar›n› sürdürüyor.

Bilindi¤i gibi ABD Ocak ayn›da Venezüella veKüba aras›ndaki dostlu¤un, “demokrasiye karfl›tehdit teflkil etti¤ini” aç›klam›flt›. ABD Genelkur-may Baflkan›’n›n “istikrars›zl›k yaratmakla” tehditetti¤i, ‹srail’in ise, “gerekirse fiam’› vururuz” teh-didinde bulundu¤u Suriye’ye, son dönemde, ilaçve g›da d›fl›ndaki ABD ürünlerinin ihrac›n›, yan›s›ra hava trafi¤ini de yasaklayan, baz› Suriyelile-rin ABD’deki mal varl›¤›na el koyan Bush yöneti-mi, Küba’ya uygulad›klar› ambargonun da s›k›lafl-

t›r›laca¤›n› aç›klad›. Venezü-ella’da ise Chavez’e karfl›,darbe ve politik suikast dahilçeflitli yollara baflvuran em-peryalist ABD’nin, Kolombi-ya’daki sivil faflist çeteleriVenezüella’ya soktu¤u anla-fl›ld›. Bir çiftlikte 88 Kolom-biyal› sivil faflist yakaland›.

Venezüella gerçe¤i, ABDelebafl›l›¤›ndaki karfl›-devri-min, Orta ve Güney Ameri-ka’da birleflik bir çal›flma yü-rüttü¤ünü, Latin Ameri-ka’daki komünist, devrimcive anti emperyalist güçlerinde en s›k› enternasyonalistbirlik temelinde ve bir bölgedevrimi perspektifiyle çal›fl-malar› gerekti¤ini ortaya ko-yuyor.

Yukar›da dikkat çekilenolgular, ABD’ye karfl› müca-delenin küresel önemi, gün-celli¤i ve yak›c›l›¤›na yenivurgular olarak da önemli-dir.

NATO ve AB geniflledi. NATO, Estonya, Le-tonya, Litvanya, Bulgaristan, Romanya, Slovakyave Slovenya’y› kendine katt›. AB ise, Polanya, Ma-caristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya,Litvanya, Letonya, Estonya, Malta ve Güney K›b-r›s’› üyesi haline getirdi.

Genifllemeler bu örgütlerin etkinlik alanlar›n›ve imkanlar›n› büyütüyor.

AB genifllemesi, AB içinde (örne¤in Polonya,Macaristan vb. flahs›nda) ABD’nin truva atlar›mevzilerini güçlendirdi. ‹ngiltere’nin kararlar› et-kileme imkan› artt›. Fakat bunun giderek çözüle-ce¤ini bekleyebiliriz. AB’nin gelifltirece¤i ekono-mik ve mali ba¤lar›n yan› s›ra, halklarda artanABD karfl›t› öfke de bunda etkili olacakt›r.

Bu y›l›n sonlar›na do¤ru Bosna’da, himayecisömürgecili¤in temel dayana¤› olan NATO’yaba¤l› KFOR’un yerini, AB’ye ba¤l› EUROFOR’unalacak oluflu Almanya-Fransa güç merkezinin ini-siyatif üstlenme giriflimi olarak dikkate de¤erdir.

‹spanya’dan sonra, ‹ngiltere’de ve ‹talya’dayap›lan seçimlerde de emperyalist savafl hükü-metleri a¤›r bir yenilgiye u¤rat›ld›. Blair’in ‹P’i ye-rel seçimlerden 3. parti ç›karken; ‹ngiltere’ninIrak’› iflgaline karfl› oldu¤u için ‹P’ten ç›kar›lanLondra belediye baflkan› George Galloway, ba-

13TEOR‹DE do¤rultu

BOP konusunda gerek i¤rençsömürgeci mant›k, gerekse deortaya ç›kabilecek toplumsal-politik sonuçlar (isyan veya

köleleflme; ABD’nin ipinin çek-ilmesi veya ABD imparatorlu¤u)

bak›m›ndan flunun iyianlafl›lmas› gerekir: BOP rejim-

lere hakimiyet yoluyla egemenlikprojesinin derde derman

olmad›¤›n› düflünen ABD’nin,“dikensiz gül bahçeleri” yarat-mak üzere toplumlara (kültürel,

politik ve ruhsal aç›lardan)hakimiyetprojesidir.

¤›ms›z aday olarak kat›ld›¤› seçimlerde yenidenLondra belediye baflkan› yeniden seçildi. Berlus-coni’nin Forza ‹talya Partisi’nin kalesi Milano’yuda kaybetti¤i seçimlerde 22 bölgeden 14’ünü bur-juva merkez sol ald›.

Fransa, Almanya ve Hindistan’da ise seçmen-ler emperyalist küreselleflme sald›r›s› programlar›-na öfkelerini hükümet partilerinden destek çeke-rek gösterdiler.

Burada son olarak AB Parlamentosu seçimle-rine kat›l›m›n yüzde 44’de kald›¤›n› vurgulamal›-y›z.

Çeçenya’da Rusya ile iflbirli¤i içindeki rejimindevlet baflkan› Kadirov’un ve törende yan›nda bu-lunan Rus askeri birlikleri komutan›n›n bombal›suikastle öldürülmesi; Rusya Federasyonu’naba¤l› ‹ngufletya’da ‹çiflleri Bakanl›¤›, polis mer-kezleri ve s›n›r kontrol noktalar›na karfl› giriflilenefl zamanl› büyük sald›r›; Da¤›stan’da, ise VGTRKadl› televizyon ve radyo kuruluflunun baflkan›n›n,ard›ndan da Karfl› ‹stihbarat Baflkan›n›n öldürül-mesi Rusya için a¤›r politik, askeri ve moral dar-beler oldu. Tüm bunlar Çeçen direniflçilerinin

damgas›n› tafl›yor.Bu tabloya Gürcistan’›n Osetya’y› ABD r›za-

s›yla yutma giriflimi ve Osetya’n›n Gürcü askerle-rini esir almas› gibi geliflmelerin eklenmesiyleKafkaslar’da politik gerilim artt›.

NATO’daki son geniflleme ve BOP’un Kafkas-lar boyutu nedeniyle ABD’ye difl bileyen Rus-ya’n›n savunma reflekslerini güçlendirmesi birsürpriz olmayacak; Kafkaslar’da Rusya ve ABDmerkezli emperyalist rekabet, manevra ve mevzisavafllar› sürecektir. Bu durum, Rusya’n›n Çeçenörne¤indeki tipten “fleriatç› teröre” karfl› ABD’yleiflbirli¤i yapma imkanlar›n› daraltacakt›r.

K›br›s’ta Annan Plan›’n›n referanduma sunul-mas› emperyalistler için bir baflar› oldu. AncakRum halk›n›n verdi¤i karar amaçlar›na en tam bi-çimde ulaflmalar›n› engelledi. ABD ve AB’nin, ge-rek Kuzey K›br›s’› ödüllendirmek, gerekse deRum yönetimini ve halk› tav›r de¤iflikli¤ine zorla-mak için, Kuzey K›br›s’a ticari, mali ve diploma-tik kimi kap›lar aralayaca¤› anlafl›l›yor. ABD’ninözellikle referandumdan sonra Denktafl’› tümüyled›fllamas›; AB’nin benzer e¤ilimleri; Türk burjuva

14 TEOR‹DE do¤rultu

ordusu ve müttefiklerinin deste¤inin yetmemesi,Rauf Denktafl’› seçimlerde aday olmayaca¤›n›aç›klamaya kadar götürdü. Aç›k ki, bugün K›b-r›s’ta emperyalist çözüm plan›n›n uygulanmas›n›önleyebilecek herhangi bir iç ve uluslararas› irademevcut de¤ildir. fiovenist refleksler, ulusal gü-vensizlik ve ayr›ca yer yer de antiemperyalistduygular temelinde hareket eden K›br›s Rum hal-k›n›n flekillendirdi¤i kararla oluflan verili durum,geçici bir dalgalanmadan ibarettir. Bundan sonra,K›br›s Rum ve Türk egemenlerinin (tabii Türkiyeve Yunanistan devletlerinin de) ç›karlar›ndançok, Almanya- Fransa ve ‹ngiltere-ABD’nin ayr›ayr› ç›karlar› ve gelecek tasar›mlar› yönlendiriciolacakt›r.

Taflkent’te yap›lan ve en önemli gündemle-rinden biri Afganistan olan “fianghay ‹flbirli¤i Ör-gütü Zirvesi”; Rusya’n›n Özbekistan’la imzalad›¤›stratejik ortakl›k anlaflmas›; Çin ve Hindistan Sa-vunma Bakanlar›’n›n silahl› kuvvetleri aras›ndakiiflbirli¤ini güçlendirme karar› almalar› gibi gelifl-meler, ABD’nin efendisi oldu¤u tek merkezli dün-ya plan›na vurulan birer darbe olarak da öne ç›k›-yor. Bunlara, ABD’nin askerlerini uluslararas› ce-za mahkemesinden muaf tutmay› hedefledi¤i an-laflma tasar›s›n› BM’ye sunma cesaretini kaybet-mesini de ekleyebiliriz. Bush’un Filistin-‹srail so-rununda, ‹srail’in siyonist utanç duvar›n›, tünelle-rini, suikast biçimindeki devlet cinayetlerini vegenel olarak katliamlar›n› onaylamas›, fiaron’a öv-güler dizip, “‹srail’in afl›r›lar› hedef alma hakk›var” aç›klamalar› yapmas›, ABD’yi yaln›zca Orta-do¤u halklar›n›n bir nefret merkezi haline getir-mekle kalm›yor, ayn› zamanda emperyalist rakip-lerinin uluslararas› manevralar›na kan tafl›yor.

Dünya Proletaryas› Ve EzilenlerUmudu Büyütüyor

Irak direniflçileri, ABD elebafl›l›¤›ndaki iflgalgüçlerine ve iflbirlikçi militarist örgütlenmelerekarfl› sistematik sald›r›lar›n› aral›ks›z sürdürüyorve düflmana a¤›r politik, askeri ve moral darbelervuruyorlar. ‹flbirlikçi Geçici Hükümet Konseyi(flimdiki Geçici Irak Hükümeti) üyeleri politiksuikastlar›n gölgesi alt›nda yafl›yorlar. Emperya-lizmin ve ezilenlerin aç›k silahl› savafl›m›n›n sür-dü¤ü Irak’ta direnifl, Ba¤dat, Basra, Kut valilikle-rinin, tv ve radyo binalar›n›n iflgali, karakollar›nele geçirilip silahlara el konmas›nda veya Fellu-ce’de oldu¤u gibi ayaklanma düzeyine varm›fl bu-lunuyor.

Irak’›n yurtsever Arap halk›, Felluce’de birhaftada 600 flehit ve 1200 yaral› pahas›na büyük

kahramanl›k örnekleri yaratarak iflgalcilere köksöktürdü. ‹ki günde ancak iki kilometre ilerleye-bilen ABD ordusu, ateflkes ilan›na mecbur kald›.

200 bin tutsa¤a, onbini aflk›n ölüm ve onbin-lerce yaral›ya karfl›n büyüyerek süren yurtseverIrak direnifli, emperyalizmin ve burjuva demokra-sisinin maskesini de y›rt›p at›yor. ABD’nin, dire-nifli yoketmek için yaratt›¤› Ebu Gureyb zindan›gerçe¤i, proletarya ve ezilenlere, dünyan›n dörtbir yan›nda nefretle protesto ettikleri, emperyalistterör ve barbarl›¤› bir kez daha gösterdi.

ABD’nin Felluce’de halk›n üzerine misket vesalk›m bombalar› ya¤d›rmas›; Kerbela ve Küfe’decamilere karfl› hava ve kara sald›r›s›na giriflmesi,Latin Amerika halklar›n›n kan›n› dökmüfl katille-ri Irak’ta toplama düflüncesi, yedi bin kiflilik birkontrgerilla ordusu kuraca¤›n› aç›klamas›, iflgalvalisi Paul Bremer’in yerine “Ba¤dat Büyükelçisi”s›fat›yla, yine Büyükelçi yaftas›yla bulundu¤uHonduras’ta ve Nikaragua’ya dönük kontrgerillafaaliyetinde baflrol oynam›fl J.Negroponte’yi ata-mas›, Irak’ta özel flirketlere ba¤l› asker say›s›n›nyirmi bini bulmas›, baz› devletlerin iflgal koalisyo-nu içindeki askerlerini çekeceklerini, baz›lar›n›nise bu meseleyi düflüneceklerini aç›klamalar›,ABD tekeli General Electric’in ve Alman tekeli Si-emens’in Irak’taki tüm faaliyetlerini durdurdukla-r›n› ilan etmeleri, çeflitli devletlerin tekellerde ça-l›flan veya aç›klamad›klar› görevlerle gönderilmiflsivil vatandafllar›n› geri çekmeleri vb. olgular em-peryalist cephenin Irak’ta nas›l bir ç›kmazda ol-du¤unun son birkaç ayl›k örnekleridir. Irak onlariçin bir cehennem.

Irak direnifl güçleri, cepheleflme çal›flmalar›n-da ve politik-askeri birleflmeler yolunda önemliad›mlar atarken, halk da sünni-flii birleflik müca-delesini gelifltiriyor. Sünni kuvvetlerin El Sadr di-renifline verdikleri destek, ABD askerlerine ortaksald›r›, birbirlerinin gösterilerine kat›l›m, Fellu-ce’ye birlikte yard›ma gitme gibi pratikler bununson aylardaki örnekleri oldu.

ABD emperyalizmi ve suç koalisyonu Irak di-renifli önünde sars›c› politik, ahlaki ve askeri dar-beler yemeye devam ederken; yurtsever direnifldünya proletaryas› ve halklar›na güç ve yeniufuklar kazand›r›yor.

Filistin direnifli imkans›z›n gerçeklefltirilmesizemininde sürmeye devam ediyor. fieyh Yasin’densonra Rantisisi’yi ve Hamas’›n üst düzey komu-tanlar›ndan Vail Nas›r ve yard›mc›s› baflta olmaküzere, de¤iflik direnifl örgütlerinden çok say›dasavaflç›y› füze sald›r›lar›yla katleden, bizzat fia-ron’un a¤z›ndan “yol haritas›”n›n öldü¤ünü aç›k-

15TEOR‹DE do¤rultu

layan, Arafat için ABD’ye verilmifl “öldürmeyece-¤iz” sözünün geçersiz oldu¤unu ilen eden, Filis-tin topraklar›n› duvarlar ve hendeklerle çeviren, 3y›lda 3 bin Filistinliyi flehit eden ‹srail zulüm vebarbarl›¤›na, 4 milyon kardeflinin sürgünde yafl›-yor olmas›na ra¤men kahraman Filistin halk›,binlerin ve onbinlerin kat›ld›¤› gösterilerini, si-lahl› savafl›m›n› ve intifaday› sürdürüyor. Ne ‹sra-il-ABD cani birli¤i, ne etkin bir askeri-mali deste-¤e sahip olmamas›, ne de dünya ezilenlerinin ‹s-rail’e karfl› etkili-zorlay›c› eylemler gelifltireme-mesi Filistin direnifl iradesini k›r›yor.

‹flgalci NATO güçleri Afganistan’da direnifliönleyemedikleri gibi, büyük umut ba¤lad›klar›,Pakistan ordusunun s›n›r bölgelerindeki sald›r›la-r›ndan da bir sonuç alamad›lar. Karzai’ye suikastgiriflimi; kukla hükümetin bir bakan›n›n savafla¤alar› aras›ndaki rekabet nedeniyle öldürülmesi;direniflçilerin, devlet ve BM de dahil iflgalci güçkarargahlar›na roketli, bombal› sald›r›lar›; NATOve ABD kay›plar›n›n artmas› ve iflgalcilerin Karzaihükümetini meflrulaflt›rmak için planlad›klar› se-çimleri ertelemek zorunda kalmalar› sürecin kimiolgular›d›r. ABD ajan› Karzai’nin, ‹stanbul’da,NATO’nun asker takviyesinin 2005 fiubat’›n› bek-lemeden hemen yap›lmas›n›n, Eylül’de gerçeklefl-tirilece¤i uzun zaman önce aç›klanm›fl seçimleriçin çok önemli oldu¤u konusundaki yalvar›fllar›vurgulanan gerçe¤in zavall›ca bir itiraf› oldu. Ti-mes gazetesinin, “Afganistan’da güvenlik sorunla-r› NATO’yu baflar›s›zl›¤›n efli¤ine getirdi” diyerekteyit etti¤i bu gerçek, NATO toplant›s› sonras›,seçimlerin alt› ay ertelendi¤inin aç›klanmas›ylaiyice gün yüzüne ç›kt›.

Sri Lanka’da hükümet partisi Tamil El alamKurtulufl Kaplanlar› (LTTE)’yi “Tamil halk›n›ntek meflru temsilcisi” olarak kabul etti¤ini aç›kla-d›. Bu, 1972’den günümüze 55 bin ölüm ve 1,5milyon zorunlu göç pahas›na yürütülen ulusal öz-gürlük mücadelesinin önemli bir kazan›m›d›r.LTTE, bu aç›klamay› özerklik talebiyle oturaca¤›“bar›fl masas›” için ön koflul ilan etmiflti.

Kolombiya’da, ABD iflbirlikçisi kontrgerillahükümetinin, Ulusal Kurtulufl Ordusu (ELN)’ninzindandaki sözcüsü Francisco Galon’un ateflkesgörüflmeleri zeminini haz›rlamas› için burjuvaparlamentoda konuflmas›n› kabul etmesi, Kolom-biya rejiminin ne ölçüde s›k›flt›¤›n›n bir verisidir.ELN sözcüsü, parlamentodaki konuflmas›nda ba-r›fl görüflmeleri için “tüm siyasi tutsaklar›n ser-best b›rak›lmas›” koflulunu ileri sürdü.

Tüm bunlar›n d›fl›nda, Nisan’dan günümüzeproletarya ve ezilenler dünyan›n de¤iflik köflele-

rinde iktisadi ve politik genel grevler, dev politikgösteriler, silahl› savafl›mlar gerçeklefltirdiler.

Yunanistan’da ücret art›s› talebiyle yap›langenel grev, 58 kent ve kasabada gösterilerle des-teklendi. Kolombiya’da Amerika Serbest TicaretAnlaflmas› (FTAA)’n› protesto etmek için genelgreve giden iflçi ve ezilenler yüzbinlerce kiflininkat›ld›¤› gösteriler düzenlediler. Guetemala’dadevletin yoksullar› topraklar›ndan zorla atmas›na,a¤›r vergilere ve NAFTA’ya karfl› proletarya, köy-lüler ve yerli halk 48 saatlik genel grev genel di-renifl gerçeklefltirdi.

Almanya’da, burjuvazi sendikalar›n haklar›-n›n s›n›rlanmas›n› isterken, hükümet ve sermaye-nin sald›r›lar›n› protesto için 500 bin iflçi veemekçinin kat›ld›¤› gösteriler yap›ld›. Grevci Fiatiflçilerine sald›ran polisin 13 iflçiyi yaralad›¤› ‹tal-ya’da binlerce yarg›ç, hükümetin yarg›y› deneti-mine almas›na karfl› 3 günlük greve gittiler. ‹ngil-tere’de 100 bin kamu emekçisi, çal›flma koflullar›-n›n ve ücretlerin iyilefltirilmesi için 48 saatlikuyar› grevi gerçeklefltirdi. Fransa’da 80 bini aflk›niflçi ve emekçi memur Elektrik ve Gaz iflletmesi-nin özellefltirilmesi giriflimine karfl› grev örgütle-diler. Eyleme demiryolu, metro ve havaalan› çal›-flanlar› da destek verdi. Avrupa Sendikalar Birli-¤i’nin ça¤r›s›yla, baflta ‹talya ve Fransa olmaküzere Avrupa’n›n çeflitli ülkelerinde onbinlerin veyüzbinlerin kat›ld›¤› eylemler gerçeklefltirildi. Pe-ru’da çal›flma koflullar›n›n iyilefltirilmesi ve e¤i-tim hakk›n›n ihlaline karfl› sokak gösterisine giri-flen ö¤retmenler, 2 arkadafllar›n›n katledilmesinevaran polis sald›r›s›na karfl› baz› hükümet binala-r›n› atefle verdiler ve güçlü sokak çat›flmalar› ge-lifltirdiler. fiili’da çal›flma koflullar›n›n düzeltilme-sini isteyen bal›kç›lar, eylemlerini göz yaflart›c›bomba kullanarak bast›rmak isteyen polisle çat›fl-t›lar. Lübnan’da, halk, benzin fiyatlar›na yap›lanzamlar› protesto etti. Göstericilere atefl açan polisüç kifliyi katletti. Washington’da 1 milyon kad›ndev bir gösteriyle kürtaj hakk›n› k›s›tlayan Bush’uprotesto etti. Irak’ta Güney Koreli tercüman›nesir al›n›p öldürülmesinden sonra, hükümetIrak’a 3000 asker göndermekten caymayaca¤›n›aç›klay›nca Güney Kore halk› sokak gösterileriyapt›. 500 bin iflçiyi temsil eden Kore Sendikac›-lar Konfederasyon’un eylem karar›na pilotlarIrak’a asker ve malzeme tafl›may› boykot karar›y-la destek verdi. Otomobil sektöründe çal›flan 40bin iflçi ekonomik-demokratik taleplerle düzenle-dikleri gösterilerde, Irak’a asker gönderilmesinide protesto ettiler. Filipinler’de halk, “rehine kri-zinden” sonra, hükümetin, Irak’taki iflgal koalis-

16 TEOR‹DE do¤rultu

yonunda yer alan Filipinaskerlerini geri çekmesiiçin etkili gösteriler gerçek-lefltirdi.

Nepal’de silahl› savafl›mh›z›ndan hiçbir fley kaybet-mezken, NKP(M)’nin ça¤r›-s›yla, iflçiler ve ezilenler 3günlük politik genel grevgenel direnifle gittiler. Fabri-kalar, okullar, iflyerleri ka-pal› kald›.

Venezüella’da onbin-lerce iflçi ve emekçi ABDemperyalizminin bask›,komplo ve sald›rganl›¤›n›protesto etmekle kalmad›,binlerce kifli milis gruplar›n-da örgütlenmeye bafllad›.Chavez, “Bolivarc› devrimantiemperyalist aflamayavard›” deyip silahlanmayaça¤›rarak ezilenlere do¤rubir ad›m att›. Keza o, hor-monlu tohum kullan›lmas›-n› yasaklayarak bir ABD ta-r›m tekeli ile daha önce ya-p›lm›fl anlaflmalar› tan›mayaca¤›n› ilan etti. Kü-ba’da, ABD emperyalizminin, ambargoyu s›k›lafl-t›raca¤›n› aç›klamas›na proletarya ve emekçilerinyan›t› 1 milyon kiflilik dev gösteri oldu. Halk Kü-ba’n›n ABD sömürgesi olmayaca¤›n› hayk›rd›.

Binlerce iflçi ve emekçi Yunanistan’da ABDve ‹srail sald›r›lar›n›; Bahreyn’de Irak ve Filistinkatliamlar›n›; ‹ngiltere’de Irak’taki iflkenceleri;ABD’de de iflkence ve iflgali lanetledi.

Nepal’de, rejimi protesto eden iflçi ve ezilen-lerle polis aras›nda fliddetli çat›flmalar ç›kt›. Halkmonarflinin gösterileri yasaklamas›na ald›rmadansokaklar› zaptetti. Bini aflk›n kifli tutukland›.

Suudi Arabistan’da de¤iflik tarihlerde flirketmerkezlerine ya da özel sitelere yap›lan bask›nlar-da emperyalist tekellerde çal›flan ABD, ‹ngiliz,Avusturalyal› ve çeflitli uluslardan kifliler “ülkeyiterk etmedikleri için” öldürüldü. Uluslararas› pet-rol tekellerini bunaltan bu sald›r›lar karfl›s›ndaSuudi rejimi katliamlar›n yan› s›ra flimdilerde“teslim olacak eylemcilere af” ça¤r›lar›yla çarear›yor! Ayn› tipten bir sald›r› da Suriye’de yaban-c› temsilciliklere dönük tarzda gerçeklefltirildi. BuABD’nin büyükelçili¤ini geçici olarak kapatmas›-na yol açt›.

Dünya proletaryas› ve ezilenlerinin azg›n düfl-

man› Bush, topraklar›n› kir-letti¤i ‹talya, Fransa ve ‹r-landa’da onbinlerin ve yüz-binlerin kat›ld›¤› gösteriler-de iflçiler, emekçiler ve genç-ler taraf›ndan protesto edil-di. ‹talya’da toplam kat›l›m 2milyona ulaflt›. ‹srail’de ise150 bin kifli “bar›fl” talebiylegösteri düzenleyerek fiaron-Bush politikalar›n› mahkumetti.

Meksika’da, Latin Ame-rika-ABD zirvesi, Washing-ton’da IMF ve Dünya Banka-s› toplant›lar›, ‹rlanda’da AB-ABD zirvesi enternasyonaleylemlerle protesto edildi.

Ele al›nan dönemde pro-letarya ve emekçiler dünya-n›n dört bir yan›nda 1 May›skutlamalar›yla sosyalist gele-ne¤i sürdürdü; yeni bir yafla-ma, yeni bir dünyaya özlem-lerini ortaya koydular. Bu y›lgerçeklefltirilen 1 May›s kut-lamalar›n›n temel yönü, ge-

çen y›lda oldu¤u gibi uluslar aras› sermayenin ne-oliberal sald›r› program›n›n protesto edilmesiydi.Irak’taki emperyalist iflgalin lanetlenmesi ise, pekçok gösteride karfl›l›l›¤›n› bulan ortak nokta ola-rak öne ç›kt›.

Egemenler halklar›m›za zulüm,emperyalizme uflakl›kta h›z

kesmiyorGeçti¤imiz Ocak ve fiubat aylar›nda önce Ta-

yip Erdo¤an’›n, ard›ndan Genelkurmay ‹kinciBaflkan› ‹lker Baflbu¤’un ABD’ye hesap vermeyegidiflleri sonras›, ABD-Türkiye iliflkilerinde 1Mart tezkeresi flokunun etkileri zay›flamaya yüztuttu. Çünkü ABD, Tayip Erdo¤an’dan oldu¤u ka-dar, hiç de¤ilse baz› konularda ‹lker Baflbu¤’danda duymak istediklerini esasta duymufltu. Ordu-nun, “›l›ml› ‹slam-model ülke”, K›br›s ve Kong-ra-Gel ba¤lam›nda Güney Kürdistan konusundakoydu¤u kimi kay›tlar, ABD emperyalizmine afl›-labilir görülmüfltü. Çünkü, BOP, Afganistan, Gü-ney Kürdistan Kürtlerine tav›r ve ‹ncirlik üssü gi-bi konularda rota iyiydi.

Sermaye oligarflisiyle hükümetin tam bir ira-

17TEOR‹DE do¤rultu

Venezüella’da onbinlerce iflçive emekçi ABD emperyal-izminin bask›, komplo ve

sald›rganl›¤›n› protesto etmeklekalmad›, binlerce kifli milis gru-plar›nda örgütlenmeye bafllad›.

Chavez, “Bolivarc› devrimantiemperyalist aflamaya

vard›” deyip silahlanmayaça¤›rarak ezilenlere do¤ru bir

ad›m att›.

de birli¤i içinde olduklar›, ordunun ve D›fliflleriBakanl›¤› bürokrasisinin ise farkl› bir penceredenbakt›klar› Annan plan› referandumu Kuzey K›b-r›s’ta birincilerin istedi¤i biçimde sonuçland›.K›br›s Rum halk›n›n referandumda hay›r karar›vermesiyle teselli bulan ordu ve politik müttefik-leri, bunun bir avuntu oldu¤unun, Denktafl Cum-huriyeti’nin fiilen bitti¤inin bilincindeler. Onuyeniden canland›rma yolundaki her ad›mlar› aka-mete u¤rayacakt›r.

Son birkaç ayl›k geliflmeler Türk burjuva dev-letinin Güney Kürdistan Kürtlerinin statüsü soru-nunda u¤rad›¤› irade k›r›lmas›n›n iyice belirginbir görünüm kazanmas›na tan›k oldu. ‹lker Bafl-bu¤’un ABD’de de yapt›¤› aç›klamalarda, GüneyKürdistan’daki Türk burjuva ordu askerlerin var-l›k nedeni veya geri çekilme koflulu olarak Kong-ra-Gel’i iflaret etmesinde verili olan de¤iflim iflare-ti, Güney Kürdistan’da Barzani’ye, Ankara’da iseTalabani’ye yap›lan devlet aç›klamalar›yla yeni biraflamaya vard›. Sömürgeci faflist diktatörlü¤ün ye-ni politikas›; ABD flemsiyesi alt›ndaki politik güç-lerin ortak iradesine dayal› olmak kofluluyla birfederasyona karfl› olmad›¤›d›r. Ancak bunun “et-nik de¤il co¤rafi”, “gevflek de¤il s›k›” olmas›n› veKerkük’ün statüsünün özel biçimde düzenlenme-sini tercih etmektedir! Elbette bütün bunlar ayn›zamanda, Güney Kürdistan politikas›n›n iflas›n›nresmi ilan› anlam›na gelir. Önümüzdeki süreçte,Güney Kürdistan’daki burjuva ordu (kontrgeril-la) güçleri, bunlar›n örgütleme ve istihbarat faali-

yetleri giderek daha ciddi bir sorun haline gele-cektir. Sömürgeci faflist diktatörlü¤ün o son mev-zisinde de tutunamayaca¤›n› söyleyebiliriz.

Sermaye ve faflizmin güçleri ABD isteklerinibir bir yerine getiriyorlar. Erdo¤an’›n ABD hac-c›ndan sonra, geliflmelerin yönü flöyle tarif edil-miflti: “ABD’nin direktifleri flunlard›r: Güney Kür-distan Kürtleri konusunda ABD’yi rahats›z etme,K›br›s’ta Annan plan›yla masaya otur; ‹ncirlik’edair yeni ABD planlar›n› sindir, beklentileri karfl›-lamaya haz›r ol; Afganistan’a ve gerekti¤indeIrak’a iflgal birlikleri göndermede duraksama; ABiçinde truva at› olma yolunda ilerle; ABD tekelle-rinin Türkiye’deki ya¤ma faaliyetine gölge etme,taleplerini karfl›la; (…)”

Güney Kürdistan ve K›br›s’taki geliflmelervurguland›. ‹ncirlik’in kullan›m› anlaflmas› bir y›luzat›ld›; Afganistan’a söz verildi¤i gibi 3 helikop-ter ve 56 asker gönderildi, 2005 fiubat’›nda binler-ce asker gönderilece¤i de taahhüt edilmifl görünü-yor; AB yolunda ilerleme konusunda kararl›l›ksürüyor; bu temelde yeni baz› yasal-anayasal dü-zenlemeler yap›ld›, Zana’lar b›rak›ld›, TRT’denanadilde yay›n bafllat›ld›; ABD tar›m tekeli Car-gill’in istekleri yeni yasalar ç›kar›larak yerine ge-tiriliyor. E¤er NATO toplant›s›nda kabul edilsey-di, Irak’a gönderilecek uluslararas› askeri güçiçinde Türk burjuva ordu birliklerinin yer almas›-n›n “iyi olaca¤›” gerek baflbakan, gerekse de Ada-let Bakan› taraf›ndan aç›klanm›flt›.

Emperyalizme ba¤l›l›¤›n IMF reçetelerine

18 TEOR‹DE do¤rultu

harfiyen uymak, Dünya Bankas› talimatlar›n› ye-rine getirmek gibi baflka sonuçlar› da sürüp gidi-yor. Özellefltirme kervan›na tren istasyonlar›n›neklenmesi, Dünya Bankas›’n›n 1 milyar dolarl›kkredi karfl›l›¤›nda, tar›msal destek ve bankac›l›kyasas› ile Ziraat ve Halk bankalar›n›n özellefltiril-mesine dair somut plan iste¤ini koflul olarak da-yatmas› bunun yeni örnekleridir. Ayr›ca DünyaBankas›, hükümetten emekli ayl›klar›n›n vergi-lendirilmesini, ayl›k ba¤lama oran›n›n düflürül-mesini ve emeklilik yafl›n›n yükseltilmesini istedi.Asgari ücretteki komik art›fl ise IMF ve burjuvazi-nin direktifinin yerine getirilmesiydi.

Tayip Erdo¤an’›n G-8 toplant›s›na ça¤r›lmas›,Blair ve Bush’un Ankara teftiflleri, ‹stanbul’da ya-p›lan ‹KÖ bakanlar toplant›s› ve elbette NATOtoplant›s›n›n Türk burjuvazisi ve devleti için do-¤urdu¤u sonuçlar özel bir bafll›k alt›nda ele al›n-may› gerektiriyor.

Blair’in Ankara gezisi, t›pk› Bush’unki gibi,NATO toplant›s›na sunulacak yeni ABD-‹ngilizplan›na destek istemekte cisimleflti. Kuflkusuz te-mel mesele Irak’a ve Afganistan’a asker gönderil-mesiydi. Benzer bir film Bush teftiflinde de de sah-neye kondu. Farklar iki noktada yo¤unlaflt›: bi-rincisi Bush’tan Güney Kürdistan’da HPG’ye kar-fl› askeri harekata giriflilmesinin istenmesi; ikinci-si ABD için, ziyaretin, 1 Mart tezkere cezas› aff›-n›n resmi ilan› anlam› tafl›mas›yd›. Blair ve Bushziyaretleri Türk burjuva devletinin yeni yüküm-lülükler alt›na girmesi, fakat herhangi bir kaza-n›m elde edememesiyle sonuçland›. Bush, Erdo-¤an’a, Kongra-Gel hakk›nda farkl› düflünmedikle-rini, fakat ABD askerlerinin HPG’ye savafl açacakdurumda olmad›klar›n›, Irak direniflinin onlar›esir ald›¤›n› itiraf etti. Bush’un en büyük vaadi“yeni Irak hükümeti”nin bu sorunu ele alaca¤›y-d›. Nitekim kendini bile savunma yetene¤inde ol-mayan ajan Allavi hükümeti Kongra-Gel’i teröristörgüt olarak ilan etti.

G-8 toplant›s›ndaki “demokratik ortak” ko-medisini bir yana b›rak›rsak, Türk burjuva devle-ti, NATO toplant›s›nda da herhangi bir politik,askeri, mali veya ekonomik kazan›m elde etmiflde¤ildir. Ayn› fley toplant› resmiyeti d›fl›ndaki iki-li görüflmeler için de geçerlidir. Sermaye ve fafliz-min elinde AB’ye girifl konusunda umutland›r›l-mak d›fl›nda bir fley kalmam›flt›r. Türkiye’nin an-cak milyarlarca dolar ödenerek yap›labilecek öl-çüde tan›t›m imkan› buldu¤u veya yak›nda gök-ten turist ya¤aca¤› içeri¤indeki aç›klamalar bu-nun itiraf›ndan baflka bir fley de¤ildir.

Bush’un, ABD emperyalizminin sömürgeci

küstahl›¤›n› defalarca tekrarlayan tav›rlar›n›n, ko-runmas›na dair avuç kontrolüne varan alçalt›c›uygulamalar›n ve ‹stanbul’un, Ankara’n›n pekçok alan›n›n halka yasaklanmas›n›n iflbirlikçile-rin, faflist rejimin hanesine yaz›ld›¤› da buradakaydedilmelidir.

‹KÖ Bakanlar Toplant›s› ve ‹KÖ Genel Sekre-terli¤ine ilk kez bir Türk’ün seçilmesi üzerine ya-p›lan tantanal› de¤erlendirme ve aç›klamalar da,psikolojik savafla dayal› propagandadan öte birde¤er tafl›mamaktad›r. Gerçekte ‹KÖ, b›rakal›mdünyay›, ‹slam ülkeleri çerçevesinde bile yapt›r›mgücü olan, flu veya bu geliflmeye yön veren bir ör-güt de¤ildir. Sermaye hükümetinin gösterdi¤iaday›n seçilmesinde ABD’nin oynad›¤› rol de ayr›-ca kaydedilmelidir. ABD, “model ülke”sini BOPsüreci için mevzilendirmek yolunda böyle birsembolik ad›m gelifltirdi. Meselenin as›l önemi debu noktadad›r.

Son birkaç ayl›k süreçte karfl›devrim cephe-sinde hükümet ve ordu (her ikisinin etraf›na kü-melenen güçler çevreler) aras›nda ÖSS’de imamhatip liselerini (bu arada meslek liselerini de)normal liselerle ayn› koflullara kavuflturmak içinhaz›rlanan yasa tasla¤› üzerinde ciddi bir iç müca-dele yürütüldü. Genelkurmay yaz›l› bir aç›klamayaparak yasay› “cumhuriyet ve laiklik karfl›t›” ilanetti. Üniversite rektörleri yasa ç›karsa toplu haldeistifa edecekleri tehdidinde bulundular. ‹lifltiril-mifl gazeteci M. Ali K›fllal›, “bu meselenin K›br›s’abenzemeyece¤i”ni hat›rlatt›. TÜS‹AD hükümeteyanl›fl hareket etti¤ini söyledi. TÜS‹AD Baflka-n›’na göre “meclis ço¤unlu¤uyla toplumsal uzlafl-ma temsil edilemez. Gündemi korumak ve gemi-yi rotada tutmak iktidar›n görevi”ydi. Rektörlerve ö¤retim üyeleri yasa tasla¤›na karfl› bir çok fle-hirde yürüyüfller yapt›lar. (‹stanbul’da Alemda-ro¤lu elebafl›l›¤›ndaki yürüyüfle AKP hizas›ndakipolis teflkilat›n›n tacizi dikkat çekiciydi.) MilliE¤itim Bakan› Hüseyin Çelik, “bu ülke için gere-kirse kan da can da veririz” aç›klamas›nda bulun-du. E¤itim-Sen ve kimi DKÖ’lerin imam hatiplerve laiklik ekseninde AKP-Ordu kamplaflmas›ndaordu cenah›na yedeklenen bir prati¤e sürüklen-dikleri görüldü.

Hükümet tüm bunlara ra¤men yeni yasay›burjuva meclise onaylatt›. Fakat beklendi¤i gibiSezer veto silah›n› kullanarak, yasay› iade etti.Karfl›devrim kamp›ndaki bu iç mücadele, AKP’ninkendini ve hükümetin pozisyonunu çok güçlühissetti¤i bir dönemde geliflmiflti, fakat buna ra¤-men AKP daha ileri gitmeyi göze alamad›. TayipErdo¤an, grup toplant›s›nda “yasan›n ask›ya al›n-

19TEOR‹DE do¤rultu

d›¤›n›” aç›klad›. AKP’nin güç denemesi baflar›s›z-l›kla sonuçland›. Ordunun faflist rejim içindekia¤›rl›¤›n› korudu¤u bir kez daha su yüzüne ç›kt›.

Ayn› tipten, fakat simgesel temelde bir gelifl-me de Sezer’in NATO toplant›s› süreci davetlerin-de AKP’lileri eflsiz ça¤›rmas›yd›. Tayip Erdo¤an,grup toplant›s›nda “Türkiye’nin prestiji ve ç›kar-lar›” ad›na bunu da sineye çekti.

Bu arada, imam hatip lisesi mezunlar›n›n po-lis meslek yüksek okullar› ile polis akademisinegirmesini engelleyen düzenleme Anayasa mahke-mesince onayland›. Böylece imam hatip mezunla-r›na polis olma yolu da kapanm›fl oldu.

Sermaye ve faflizm cephesinde, üç silah ihale-sinin iptali, kay›t d›fl› gözalt› ve iflkencede ortayaç›kan sistematik yükselifl, ‹srail’e karfl› yap›lanaç›klamalar ile baz› yasal ve anayasal de¤iflikliklerdikkate al›nmas› gereken di¤er baz› konulard›.

Üç silah ihalesinin iptaliyle, baflta, daha önceengellenen Fransa ve ‹talya olmak üzere, Avrupa-l› emperyalistlere ihaleye kat›lma yolu aç›lmas›-n›n AB’ye girifl yönelimiyle uyumlu bir ad›m ol-du¤u söylenebilir. Fakat bunda ABD-Ordu, ‹srail-Ordu gerilimlerinin de belirli bir etkide bulun-mufl olabilece¤i göz önünde tutulmal›d›r.

Kay›t d›fl› gözalt› ve iflkencede belirgin ve sis-tematik bir yükselifl yafland›¤› son ‹HD raporundada yer buldu. Diktatörlü¤ün bu yöntemi kullan-may› sürdürece¤i anlafl›lmaktad›r.

‹ç ve uluslararas› kamuoyu bir süre önce Ta-yip Erdo¤an’›n ‹srail’e “atefl püsküren” konuflmave aç›klamalar›n› dinledi ya da okudu. ‹srail’dekielçiyi “dan›flmalarda bulunmak üzere geri ça¤›r-mak” gibi baz› diplomatik tav›rlar›n› izledi. Bütünbunlarda ordunun tavr›n›n da hükümete büyükcesaret verdi¤i flüphesizdir. Genelkurmay sözcü-lerinden ‹lker Baflbu¤, “‹srail-Filistin bar›fl›n›nsa¤lanmas›n›n bölgenin bir numaral› sorunu ol-du¤unu, bu ateflin yand›kça etraf›na da yay›ld›¤›-n›, terörün kaynaklar›n›n kurutulmas› için Filis-tin ve Irak sorunlar›n›n en k›sa zamanda çözümü-nün zorunlu oldu¤unu” beyan ediyordu. Do¤rusubütün bunlar ABD politikalar› ve “model ülkeTürkiye” “görevlendirmesiyle” uyumluydu. Fakatbaz› gariplikleri de içermiyor de¤ildi. Örne¤in oatefl püsküren Erdo¤an, henüz sözleri havadauçuflmaya devam ederken G-8 toplant›s› için git-ti¤i ABD’de Siyonist Ehud Barak ile görüflüp, Si-yonist kurumlardan ödül almaktayd›. Ki, politik‹slamc›l›¤›ndan tüm hayat hikayesi temelinde ne-damet getirdi¤ini her vesileyle aç›klayan Erdo¤an“orta yolu bulmufl bir müslüman” oldu¤unu dayine ABD’de ilan ediyordu. Tart›flmalar sürdü¤ügünlerde bir ‹srailli bakan ‹srail enerji firmas›ylaZorlu Holding aras›nda imzalanan 1 milyar dolar-l›k anlaflmaya kat›l›yor; bu arada halklar›m›z bur-juva meclisin Filistin Dostlar› gruplar›nda 50, ‹s-rail Dostlar› gruplar›nda ise 204 milletvekilininyer ald›¤›n› ö¤reniyor; keza ayn› süreçte aralar›n-da Hanefi Avc›’n›n da bulundu¤u en üst düzeydenbir grup polifl flefi “istihbarat e¤itimi” için ‹srailyolunu tutuyorlard›!

O halde ‹srail’le yaflanan gerilimin gerçek ne-denleri nelerdir? Hükümetin ‹srail’e karfl› ç›k›flla-r›n› yönlendiren iki etken var: birincisi, ABD pla-n› do¤rultusunda, (bir Filistin “devleti”nin ku-rulmas›na dayanan) yeni bir “‹srail-Filistin bar›-fl›” için arabulucu aday› olarak haz›rl›k; ikincisive güncel planda daha önemli olan›, ‹srail’in Gü-ney Kürdistan’da PDK ve YNK ile iliflkilerine tep-ki vermek, engelleyici bir bask›ya dönüfltür-mek…‹srail’in Güney Kürdistan’da toprak sat›nald›¤›, PDK ve YNK güçlerine askeri e¤itim ver-di¤i türden bilgiler, generalleri ve faflist sömürge-cili¤in di¤er güçlerini fena halde öfkelendirdi.Görülüyor ki, bu sorun çözülmedi¤i sürece Türkburjuvazisi ve devleti ‹srail’e karfl› sivri bir dilkullanmaya ve onun baz› ayr›cal›klardan yarar-lanmas›na engel olmaya devam edecek.

Ölüm cezas›n›n Anayasa ve yasalardan tü-müyle ç›kar›lmas›; DGM’lerin kald›r›lmas›; ordu-nun RTÜK ve YÖK’teki temsiliyetlerine son veril-

20 TEOR‹DE do¤rultu

mesi son birkaç ay›n geliflmeleri içinde yer ald›.S›rada cezalar›n infaz› yasas›ndaki, TCK’daki vesendikalar yasas›ndaki de¤iflimler var.

Anlam› üzerine yeterince konuflulmufl ve reji-min yönü bak›m›ndan öngörülmüfl olan bu tipgeliflmeler bak›m›ndan as›l sorun, aç›lan yeni ala-n›n çok dar kalmas›, proletarya ve ezilenlerin isebu durumu de¤ifltirecek bir tutum gelifltirememe-leridir. Nitekim Barolar ve di¤er hukukçu örgüt-leri cephesinden bile fluanda eski a¤›rlaflt›r›lm›flmüebbet cezalar›n iptali konusunda kayda de¤erbir giriflim görülmüyor. DGM’nin kald›r›lmas›n›nbiçimsel de¤il, ifllevsel olmas› için bir kitle bask›-s› uygulanamad›. Yerine kurulan mahkemeler birkopyas› olmasa bile, ayn› omurga üzerine oturdu.T›pk› bunun gibi yeni infaz kanunundaki tutsak-lar›n aleyhine hükümler veya yenilenmesine ha-z›rlan›lan sendikalar yasas›nda korunmak istenenfaflist hükümler ya da TCK’daki ayn› mahiyettekidüzenlemeler anlaml› bir kitle bask›s› oluflturula-mad›¤› koflullarda yürürlü¤e giriverecek! Burju-vazi demokratikleflmifl olacak; buna karfl›n iflçi s›-n›f› ve ezilenler ise, t›pk› hükümetin enflasyonu“mahvetmesi”nden oldu¤u gibi, bu demokratik-lefltirmeden de bir fayda görmeyecekler.

‹flçi s›n›f› ve ezilenlerin sesi dahagür ve daha kararl›

Son birkaç ayl›k dönemde, proletarya ve halkhareketinde bir canlanma ve politikleflme geliflti.‹flçilerin, emekçi memurlar›n, gençlerin, kad›nla-r›n özgün talepleri temelinde girifltikleri eylemlerd›fl›nda, 1 May›s ve NATO toplant›s› süreçleriönemli bir politik mayalanma yaratt›.

Ekonomik-demokratik çerçeveden bafllarsak,öncelikle vurgulamal›y›z ki, iflçi s›n›f› saflar›ndatoplu sözleflmeler hala bir dinamizm, ileri yürümekayna¤› olam›yor. ‹flsizlik terörü korkusu ve sen-dikalar›n sonuna kadar gitme konusunda güvenvermemesi, iflçileri, kötü toplu sözleflmelere tes-lim olma tavr›na yöneltmeye devam ediyor. Özel-lefltirme sald›r›s›na karfl› Petrol-‹fl kolunda s›n›rl›da olsa süren s›n›f dayan›flmas›, s›n›f›n ve halk›ngenel-birleflik bir direnifline dönüfltürülemedi.Buna karfl›n, ele ald›¤›m›z süreçte de, sendikal ör-gütlülük giriflimlerini bo¤mak için uygulanan ifl-ten atma terörü ve yine ayn› sonuca yol açan özel-lefltirme sald›r›s› karfl›s›nda tek tek kararl› ve fe-dakar mücadeleler gelifltirildi. Bursa’da, Eskifle-hir’de, Antep’te, ‹stanbul’da sendikal örgütlenmehaklar›n› kulland›klar› için iflten at›lan; Samsun,‹stanbul, ‹zmir, Malatya, Van, Manisa, Kocaeli gi-bi illerde özellefltirme ve iflten atma terörüyle yüz

yüze gelen iflçiler, direnifllerle, yürüyüfllerle, yolkesme eylemleriyle, dayan›flma geceleriyle sald›r›-lar› püskürtmeye çal›flt›lar. Özellefltirme ma¤duru500 iflçi Türk-‹fl Genel Merkezi önünde düzenle-dikleri eylemde, 20 ayd›r kand›r›ld›klar›n› söyle-yerek Türk-‹fl yönetimi ve AKP’yi protesto etti.Ayd›n’da, Batman’da, Marafl’ta ve ‹stanbul HavaLiman›’nda iflçiler bask›lara, angaryaya, düflük üc-retlere, kötü çal›flma koflullar›na ve iflten ç›karma-lara karfl› eylemler sergilediler.

‹flçilerin öncü bölükleri 1 May›s’tan sonra,NATO toplant›s›na karfl› mücadelede de politiktutumlar gelifltirdiler. D‹SK ve ba¤l› kimi sendika-lar ile TÜRK-‹fi bünyesindeki baz› sendikalar›n vesendika flubelerinin bu süreçte yer almalar› ileribir tutum oldu. Limter-‹fl’in NATO karfl›t› de¤ifliketkinlikleri, Belediye-‹fl’in NATO toplant›s›n› pro-testo için iki saat ifl b›rakmas›, Deri-‹fl’in bas›naç›klamas›, Yol-‹fl’in ifl b›rakmas› iflçi s›n›f› aç›s›n-dan de¤erliydi.

Emekçi memur eylemleri, ekonomik-demokra-tik zeminde ücret sorunu, çal›flma koflullar›n›n iyi-lefltirilmesi, sürgün, ek ödenek gibi talepler etraf›n-da yo¤unlafl›rken; politik planda 1 May›s’›n ard›n-dan Irak iflgalini ve Ebu Gureyb iflkencelerini pro-testo ile NATO’ya karfl› eylemler temelinde sürdü.

13 Mart eylemiyle bir ad›m öne ç›kan ö¤rencigençlik, sonraki süreç boyunca YÖK ve ÖSS pro-testolar›, sivil faflist sald›r›lar, devlet terörü gibisorunlar etraf›nda yükseltti¤i mücadelesine, 1May›s ve NATO toplant›s›na karfl› eylemler zemi-ninde belirgin bir politik ivme kazand›rd›. Bu ko-nudaki dolays›z eylemlerden baflka, denilebilir ki,akademik-demokratik talepli eylemlerden, flen-liklere de¤in her ileri ad›m› NATO’yu hedefleyenyönde flekillendirmeye yöneldi.

Emekçi kad›nlar cephesinde de benzer tablo-lar olufltu.

Daha genel bir vurguyla ifade edersek, kitlehareketi son dört ayl›k dönemde, gerek 1 May›s,gerek NATO toplant›s›na karfl› eylemler zeminin-de iflçilerin, iflsizlerin, gençlerin, emekçilerin, ka-d›nlar›n birleflik yürüyüflü biçiminde geliflti.D‹SK’in ve KESK’in 1 May›s tutumlar›ndan sonra,NATO toplant›s›na karfl› mücadele içinde de yeralmalar› onlar bak›m›ndan ileri bir tutum say›l-mal›d›r. Yine ‹stanbul 1 May›s’› ve NATO toplan-t›s›na karfl› mitingin yurtsever hareketten ba¤›m-s›z anlaml› bir nicelik düzeyine ulaflmas› üzerin-den atlanmamas› gereken bir di¤er olgudur.

Bunlardan ayr› olarak bu y›l, 71 devrimci ön-derleri an›s›na yap›lan eylem ve etkinliklerin dik-kate de¤er bir canl›l›k ve yayg›nl›k tafl›mas›; bafl-

21TEOR‹DE do¤rultu

kaca zay›fl›klar›na karfl›n 15-16 Haziran y›ldönümü etkin-liklerindeki yayg›nl›k ve ka-bu¤unu k›rma arzusu hareke-tin geliflim yönü ve e¤ilimlerihakk›nda fikir vericidir.

44 il ve ilçede 1 May›skutlamalar› örgütleyen, ‹stan-bul’da girdikleri irade savafl›n-dan kazan›mla ç›kan, antiem-peryalist ve devrimci taleple-rin 1 May›s’a damgas›n› vur-mas›n› sa¤layan iflçi s›n›f›n›nve ezilenlerin öncü, ileri bö-lükleri, NATO toplant›s›nakarfl› mücadelede istekli vemoralli olufllar›yla dikkat çek-tiler. Savunma ruh halindenç›k›fl e¤ilimleri, örne¤in ey-lemlere ve mücadele biçimle-rine bak›flta kendini ortayakoyuyor ya da 71’in devrimciruhuna sempati de cisimleni-yordu. Kitlesel mitinglerin,devrimci kitle fliddetinin, mü-cadelenin askeri biçimlerinin,barikat direnifllerinin, sanatsal kültürel etkinlikle-rin, çok de¤iflik biçimlerdeki yasal ve yasad›fl› so-kak gösterilerinin kaynaflt›r›lm›fl olmas›na duyu-lan bu sempati yeni bir ruh halinin oluflmaya bafl-lad›¤›n› göstermektedir. Say›s›z kent ve ilçede“NATO ve Bush karfl›t› platform”lar kurulmas›,bunun mahallelere do¤ru tafl›nmas› daha büyükmücadelelere giriflme arzusunun somut bir d›fla-vurumuydu. Gerek dünya proletaryas› ve ezilen-leri ad›na, gerekse de Türkiye ve Kuzey Kürdistanhalklar›n›n antiemperyalist ve devrimci taleple-riyle yürütülen çal›flmalar, Irak iflgalinin önlen-mesi eylemlerinden sonra en genifl birli¤e ve enyayg›n kampanyaya dönüfltü. Yaln›zca ‹stanbul’dapolis 256 eylem kaydetti¤ini aç›klad›. Mücadelesüreci, genifl y›¤›nlarda NATO’ya ve emperyaliz-me karfl› antiemperyalist duygu ve düflünceleroluflturdu. Toplanan 1 milyon 400 bin imza dabunun ifadelerinden biriydi.

Ad›m ad›m büyüyen devrimci inisiyatif, “Gel-me Bush” tipi sloganlarda cisimleflen geri, politikperspektifi zay›f anlay›fllar› etkisizlefltirdi. Mark-sist Leninist komünistlerin Ankara’da hareketi birad›m ileri götürme hamle ve kararl›l›¤›; ‹stanbulOkmeydan›’nda gelifltirilen (Marksist Leninistkomünistlerin kitlesellikleri ve haz›rl›klar›yladikkat çektikleri) birleflik direnifl; ayn› günlerde

pefl pefle boy veren FESK’eait politik kararl›l›k ve birefli¤in ötesine geçifli yans›-tan devrimci fliddet eylem-leri ve DHKP-C’li bir dev-rimci savaflç›n›n yaflad›¤›bomba kazas› karfl›s›ndakitutum devrimci, antifaflistve antiemperyalist saflardaayr›flt›r›c› oldu. Bu aç›dan,küçük burjuva reformisthareketin ÖDP, TKP veEMEP kesimi ve küçükburjuva ulusal reformisthareket kötü bir s›nav ver-di. Halklar›m›z›n duygu vedüflüncelerinin çok gerisinedüfltüler.

Keza burada, NATOtoplant›s›n›n protesto muedilece¤i yoksa engellen-meyi mi çal›fl›laca¤› pers-pektifinde cisimleflen birayr›flman›n da yafland›¤›kaydedilmelidir. Görüldüki, küçük burjuva reformist

hareket bu konuda da protestoculu¤un ötesindebir bak›fl aç›s› ve iddiadan yoksundur. Fakat ayn›fley büyük ölçüde devrimci hareket için de geçer-lidir. T›pk› 1 May›s öncesi oldu¤u gibi, NATOtoplant›s›na karfl› mücadele sürecinde de, devrim-ci harekette iddias›zl›k, ufuksuzluk, içe dönüklükdikkat çekiciydi. NATO toplant›s›n›n engellen-mesi yönündeki perspektif ve pratikte de mark-sist leninist komünistler bir ad›m ilerideydiler.

Politik islamc›lar›n baz› kesimleri Bush veNATO karfl›t› eylemlere kat›lsalar da genel olaraketkisizdiler. Camilerden ç›k›flta yap›lan protesto-lar k›smi ve zay›ft›. Bu, Türkiye ve Kuzey Kürdis-tan’daki politik islamc› hareketin tarihi flekilleni-fli, toplumsal özellikleri ve politik gerçekli¤iyleba¤l› bir durumdur.

1 May›s ve NATO toplant›s›na karfl› eylemler,öncü bölüklerden bafllayarak, genifl kitlelere öz-güven ve moral kazand›rd›. Ayn› biçimde onlar›nsavunma ruh halinden ç›k›fllar›n› da h›zland›ra-cakt›r.

Bir özgünlük, elbette önemli bir özgünlükolarak belirtmeliyiz ki, co¤rafyam›zda NATO veBush’a karfl› gelifltirilen eylemlerin, dünyan›n de-¤iflik köflelerindeki bu tip gösterilerden en önem-li fark›, komünistlerin, devrimcilerin, antiemper-yalistlerin damgas›n› tafl›mas›yd›.

22 TEOR‹DE do¤rultu

1 May›s ve NATOtoplant›s›na karfl› eylemler, öncübölüklerden bafllayarak, genifl

kitlelere özgüven ve moralkazand›rd›. Ayn› biçimde onlar›nsavunma ruh halinden ç›k›fllar›n›da h›zland›racakt›r. Bir özgün-lük, elbette önemli bir özgünlük

olarak belirtmeliyiz ki,co¤rafyam›zda NATO ve Bush’a

karfl› gelifltirilen eylemlerin,dünyan›n de¤iflik köflelerindekibu tip gösterilerden en önemlifark›, komünistlerin, devrimci-

lerin, antiemperyalistlerindamgas›n› tafl›mas›yd›.

Sömürgecilik Dillerin Varl›¤›naBoyun E¤di, Haklar›n› Reddediyor

TRT Yönetim Kurulu arac›l›¤›yla uzun dö-nemdir engellenen “yerel dil ve lehçelerde yay›n”karar›, hükümetin uluslararas› isteklere dayal›bask›s› temelinde uyguland›. Kürtçe’yi örtmekiçin, bir baflka ifadeyle Kürt ulusal mücadelesi sa-yesinde Çerkesce, Boflnakça, Arapça dillerinde deyay›nlar yap›ld›. Kuflkusuz inkar, asimilasyon veimha çizgisi bak›m›ndan bu niteliksel bir darbey-di. Hem de, Kürtçe demek yerine “K›rmanc›” ve“Zazaca” ad› alt›nda “mahalli lehçeler” imaj› yara-t›lmak istenmesine karfl›n!

Kimi Boflnak ve Çerkes dernekleri arac›l›¤›ylagericili¤in örgütlenmesine, “biz az›nl›k de¤iliz,ayr› dillerde yay›n talebimiz yok” vb. aç›klamalaryapt›r›lmas›na karfl›n, Lazlar›n, Abhazlar›n veÇingenelerin yay›n talebi, bir demokratik hakk›nkullan›lmas› iste¤inin atefllendi¤ini gösteriyordu.Böylece faflizmin psikolojik savafl› bofla ç›kt›.

‹nkar›n iflas›n›n resmi itiraf› bak›m›ndan çokönemli ve Türk halk›m›zdaki flovenizmin çözül-mesinde belirli ölçülerde katk›da bulunabilecekolan TRT yay›nlar›, yerel tv ve radyolara konulanyay›n yasa¤› ve çok s›n›rl› bir süreye s›k›flt›r›lm›fl-l›k nedeniyle Kürt halk›na, “git para ver dilini ö¤-ren” diyen dershane mant›¤›n›n, tv-radyo versiyo-nuydu. Herhangi bir saatte, istedi¤iniz herhangibir kanaldan, tercih etti¤iniz bir program› de¤il,sömürgecilik taraf›ndan belirlenen gün ve saatler-de, onun uygun gördü¤ü konularda “mahalli leh-çe”nizde yap›lan yay›nlar› izleyebilir, dinleyebilir-siniz! Çünkü siz bir ulus, halk veya az›nl›k men-subu de¤il, alt kimli¤i Kürt olan, büyük Türk ulu-suna mensup Türkiye Cumhuriyeti vatandafllar›-s›n›z!

O nedenledir ki, Kürt çocuklar›n›n dilleriniö¤renme ve Kürt insan›n›n dilini gelifltirme hakk›yok; tek tek arzu eden Kürt bireylerinin para ve-rip ana dilini ö¤renme, yine vaktini-saatini denkgetirip kendi dilinde yap›lan bayat haber prog-ramlar›n› dinleme hakk› var!

Fakat nihayetinde, Kürtçe lehçeler ve de Bofl-nakça, Çerkesce, Arapça yay›n yoluyla görülmüfl-tür ki, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da Türkçe d›-fl›nda diller ve elbette bu dillerin tüm hak eflitli¤isorunu vard›r. Art›k kavga, “var”›n, “yok”un öte-sinde haklar zemininde yüreyecektir.

Kürt ulusunun DEP’ten burjuva meclise yol-lad›¤› milletvekillerinin 10 y›ll›k hapislikten son-ra ve mahkemenin kalan k›sa süreyi de yatmalar›karar›na ra¤men, Yarg›tay süreci içinde serbest

b›rak›lmalar›, sermaye ve hükümetin AB yolunda-ki engelleri kald›rma ve Leyla Zana’lar kanal›ylaKürt halk› içinde sömürgecili¤e r›za üretme bek-lentisinin ürünü oldu.

MHP, kontrgerilla güçleri ve kimi flovenistçevreler, “mahalli dil ve lehçelerde yay›n” konu-sunda oldu¤u gibi, Kürt milletvekillerinin b›rak›l-mas› nedeniyle de ›rkç›, flovenist, asimilasyoncukinlerini kustularsa da, Türk halk›m›zdan um-duklar› deste¤i bulamad›lar. fiovenizmi k›flk›rtmave ayakland›rma tutumu son olarak da Leyla Za-na, Hatip Dicle ve Tuncer Bak›rhan’›n Amed mi-tingindeki konuflmalar› vesilesiyle bafllat›ld›.“Hadlerini aflt›lar”, “demokratik sab›r taflmaküzere”, “bu memleket sahipsiz de¤il” gibi uluma-lar ve tehditlerle tam bir psikolojik savafla giriflti-ler. Serdar Turgut türünden burjuva liberal geçi-nen baz› flarlatan köfle yazarlar› da dahil, genifl bircepheden demagoji ve ›rkç› söylemlere dayal›yayl›m atefline bafllad›lar. Fakat hüsrana u¤rad›-lar. Gördüler ki, Türk halk y›¤›nlar›n› flovenistreflekslere sürüklemek kirli savafl koflullar›ndakikadar kolay de¤il.

Türk burjuvazisi ve medyas› ise koro halindeLeyla Zana’lar›n flahs›nda yeni bir liderlik ve mer-kez yaratmak; onlar› ilk temel ad›m olarak silahl›savafl›ma cepheden tav›r alan bir konuma itmek;sonraki süreçte de ulusal kitleler içinde sömürge-cili¤e r›za üreten bir rol oynamalar›n› sa¤lamakiçin fliddetli bir psikolojik ve ideolojik kuflatmagelifltirdi. Bu AKP’nin mant›¤›n› deflifre edecek bi-çimde, “bir elimizde demokratik haklar, birindesopa var; birincisinin k›ymetini bilmez, silahl› sa-vafl›ma aç›ktan tav›r almaz, sömürgecili¤e r›zaüretmezseniz sopay› kullan›r›z” tehditleriyle elele gitti. Söz konusu a¤›r psikolojik ve ideolojikcendere, bir ölçüde de AB ba¤lam›ndaki beklenti-ler (ki bunlar›n Abdullah Gül ve baz› Kürt çevre-leriyle görüflmelerde üretildi¤i tahmin edilebilir)Leyla Zana’ya tek tarafl› “ateflkesin hiç de¤ilse al-t› ay daha uzat›lmas›” ça¤r›s›n› yapt›rabildi.

Bütün bunlar›n d›fl›nda, sömürgeci faflizminKürdistan da¤lar›nda HPG’ye karfl› bahar aylar›n-dan itibaren yo¤unlaflt›rd›¤› sald›r›lar fliddetlene-rek sürdü. 1 Haziran’dan sonra, gerillan›n varl›khakk›n› daha etkin savunmaya bafllamas›, sömür-geci ordu birliklerinin kay›plar›n› da yo¤unlaflt›r-d›. Bunun yaratt›¤› kimi endifle yüklü tart›flma vegerilimler sömürgecili¤in medyas›na yans›sa da,temel propaganda çizgisi, “sizi nas›l yendi¤imiziunutmay›n; bu kez çok daha a¤›r biçimde ezeriz”oldu. “Demokratik tövbe”yi ve “Türkiye’nin sab-r›n›n bir daha s›nanmamas›n›” emrettiler. Zorun-

23TEOR‹DE do¤rultu

lu göçler, yanan köyler, faili meçhul ad› verilenkontrgerilla cinayetleri, iflkenceler hat›rlat›ld›.Kürt halk›m›zdan “flu huzur dolu günlerin k›y-metini bilmesi” istendi. Genelkurmay Baflkan›,“kafa kar›flt›r›c› söylemlerin bir ifle yaramayaca¤›-n›, bölücülük ve sinsi irticayla mücadelenin ka-rarl›l›kla sürece¤ini” aç›klad›. Genelkurmay ‹kin-ci Baflkan› ve ordu sözcüsü ‹lker Baflbu¤, Kürtmilletvekillerinin mitinglere kat›l›mlar›n›, Kürtçekonuflmalar›n›, baz› ulusal demokratik talepleridillendirmelerini sömürgeci faflist kinle hat›rlatt›ve buna engel olmayan bürokrasiyi azarlad›. Kürtgerillalar›yla ilgili ordunun bildik tehdit ve de¤er-lendirmelerini tekrar etti.

Son zamanlarda tüm bunlara bir de, kontrge-rillan›n psikolojik savafl harekat› olarak Kürdis-tan’daki politik ‹slamc› ve di¤er gerici güçlerin se-ferber edilmeye çal›fl›ld›¤› “HPG’yi ve eylemlerinik›nama” yürüyüflleri komedisi eklendi. Bunda ›s-rar edilece¤i ve dinsel gericili¤in etkisi alt›ndakikitlelerin bir dönem de böyle kullan›laca¤› görü-lüyor. Buna silahs›z koruculuk hareketinin ge-lifltirilmesi de diyebiliriz.

Newroz’dan sonraki süreçte sömürgeci faflistterör çeflitli biçimlerde ve yayg›n olarak sürdü.Mitinglerde kimlikleri kamerayla kaydetme rutinbir hal al›rken, Van’›n dört ayr› ilçesinde köylülerfoto¤raflar› çekilerek fifllendiler. Gözalt› ve tutuk-lama terörü yo¤unlaflt›. Hakkari’ye ba¤l› Bay kö-yünde özel timcilerin ölen köpeklerini köy me-zarl›¤›na gömmeleri ya da 33’lerin katili M. Mu¤-lal›’n›n ad›n›n k›fllaya verilmesi gibi örnekler de,›rkç›-sömürgeci mant›k ve ruh halinin vard›¤›noktalar bak›m›ndan önemlidir.

Son birkaç haftad›r Öcalan’la görüflmelerinengellenmesi vurgulanan gerçeklerle birlikte dü-flünüldü¤ünde sömürgecili¤in “dönem politikas›”daha iyi anlafl›lacakt›r. Kuflkusuz, Talabani’ninAnkara’da Kongra-Gel’in üç parçaya bölündü¤üaç›klamalar›na giriflmesi; Güney Kürdistan’da ise,tek tarafl› ateflkesin bozulmas› karar›n›n ‹mra-l›’dan verildi¤inin 17 üst düzey Kongra-Gel yöne-ticisi taraf›ndan kendisine söylendi¤i beyanat›ndabulunmas›; PDKve YNK’n›n bir parças› oldu¤u ifl-birlikçi kukla hükümetin ilk karar olarak Kongra-Gel’in terör örgütü oldu¤u ilan› ve Kongra-Gel’ekarfl› silah kullan›laca¤›, bu konuda Türkiye ilebirlikte hareket edecekleri aç›klamalar› önümüz-deki sürecin nas›l bir atmosferde geliflece¤ininbaflka baz› verileridir.

Görünen o ki, sömürgecilik, gerilla faaliyeti-nin ciddili¤inden kuflku duymuyor ve onunla k›-sa sürede sonuç alamayaca¤›n› düflündü¤ü bir sa-

vafla haz›rlan›yor. Bu aç›dan, Genelkurmay’›nmedyadaki borazanlar›n›n ve genel olarak sömür-gecili¤e politika üretme iddias›ndaki yazarlar›nuyar›lar› ayn› noktada toplan›yor: savafl› yürütür-ken Kürt halk kitlelerini karfl›n›za almay›n, onukazan›n. Kirli savafl y›llar›n›n bu temel dersiniunutmay›n! Ordu, savafl› kazanmak için bunudikkate alsa bile, flekillenifli, kirli savafl y›llar›ndaoluflmufl al›flkanl›klar› ve sömürgeci faflist ruh ha-li yine katledilen gerillalar›n kulaklar›n›n kesil-mesi vb. biçimlerde kendini ortaya koyuyor. Ça-t›flma alanlar›ndan bafllayarak halka zulüm yineh›zla yayg›nlafl›yor.

Gerilla ‹mha Ve Tasfiyeye Karfl› Di-renifl Hakk›n› Kullan›yor

Küçük burjuva reformist ulusal hareket için-de Newroz sonras› iki önemli geliflme yafland›. Bi-rincisi, 1 Eylül 1998’den itibaren sürdürülen tektarafl› ateflkesin sona erdirilmesi, ikincisi ise, Os-man Öcalan yönetimindeki bir grubun Kongra-Gel’den kopuflunu kesinlefltirmesiydi. Kürt halk›-n›n DEP’ten burjuva meclise gönderdi¤i, sömür-gecili¤in ise hapishaneye at›p 10 y›l tutsakl›k ya-flatt›¤› Leyla Zana’lar›n serbest b›rak›lmak zorun-da kalmalar› ve Kuzey Kürdistan seferleri Kürthalk› aç›s›ndan di¤er önemli geliflmeydi.

5 y›l sürdürülen ve bu sürede 500 gerillan›nflehit düfltü¤ü tek tarafl› ateflkesin sona erdirilme-sinin, uzun bir tart›flman›n ürünü oldu¤u MuratKaray›lan’›n aç›klamalar›ndan anlafl›ld›. Karay›-lan, Leyla Zana’n›n Amed’den yapt›¤› “ateflkesinhiç olmazsa 6 ay daha uzat›lmas›” ça¤r›s›n› de¤er-lendirirken, bunun el yordam›yla al›nm›fl bir ka-rar olmad›¤›n›, meselenin iki y›ld›r tart›fl›ld›¤›n›vurgulad›. Bu, Kongra-Gel’de seçimler öncesi ka-muoyuna yans›yan iç gerilimin zeminini de orta-ya koymaktad›r. Ateflkesin bitirilmesi karar›n›nKongra-Gel’in Ola¤anüstü Kongresi’nde al›nd›¤›,HPG’nin, sürecin geliflimine göre devreye sokaca-¤› de¤iflik taktik planlara sahip oldu¤u; savunma-y› etkin biçimde ve hesap sorma hakk›n› kullana-rak uygulayaca¤› görülmektedir.

Somut ve kayda de¤er ulusal demokratik ta-lepler ileri sürülerek sona erdirilen tek tarafl›ateflkesin ilk önemli sonucu, ABD’yle birlikte vesilahs›zlanarak yürüyelim diyen Osman Öcalanve grubunun Kongra-Gel’den ayr›lmas› oldu. Bu-nun, bir bak›ma iltihab›n patlamas› ve irinin vü-cudun d›fl›na akmas› gibi, Kongra-Gel bak›m›n-dan hay›rl› bir durum oldu¤u teslim edilmelidir.Talabani’nin Ankara’da yapt›¤› aç›klamalardan

24 TEOR‹DE do¤rultu

anlafl›lan o ki, Osman Öcalan grubunun YNK’ylas›k› ba¤lar› var, ancak, bu ikinci firardan sonraABD himayesinde yaflamaktad›rlar. HemABD’nin, hem de sömürgecili¤in Osman Öcalan-giller üzerine Kongra-Gel ve HPG’nin tasfiyesindeyararlanma planlar› yapt›klar› aflikar. Ne var kiplanlar›n ayr› yollar ve biçimler içerdi¤i de birgerçek. ABD’nin e¤ilimi Talabani’nin “genel af”ça¤r›s›nda somutland›. Sömürgecili¤in e¤ilimi iseAmed’de ç›kar›lan g›yabi tutuklama karar›nda d›-fla vurdu.

Tek tarafl› ateflkesin sona erdirilmesinin ikin-ci sonucu, sömürgecili¤in askeri kay›plar›n›n h›z-la artmas›; Kürdistan’daki devlet bask›lar›n›n veyasaklar›n buna paralel bir yo¤unlaflma gösterme-si; kirli savafl yöntemleri ve sonuçlar› hat›rlat›la-rak Kürt halk kitlelerinde kayg›, korku yaratmave gerillayla duygusal ba¤›n› zay›flatma, koparmado¤rultusundaki sömürgeci propagandalar; yineayn› amaca endeksli Kongra-Gel’in tek tarafl›ateflkes karar›n› ve HPG’nin eylemlerini k›namagösterileri örgütleme vb. oldu.

Üçüncü sonuç, burjuva reformizmine yak›nduran küçük burjuva reformist ÖDP’de somut-land›¤›, çeflitli ilerici ayd›n çevrelerin de bir par-ças› olduklar›, silahl› direnifl ve silahl› kurtuluflhakk›na karfl›, sömürgecili¤in yede¤inde, gericitepkiler ve tutumlar gelifltirilmesidir. Çat›flmalaralevlenip, burjuva ordunun kay›plar› artt›kça bututum daha fazla geliflecek, dal budak salacakt›r.

HPG’nin silahl› savunma veya direnifl hakk›n›daha etkin kullanmas›n›n gerek güçleri ayr›flt›rmave birlefltirmede; gerekse de güç biriktirmedeönemli bir rol oynayaca¤› görülmektedir.

Yeni bir ateflkes için ileri sürülen talepler,Kürt gerçe¤ini bireysel düzeyde kabulden, kolek-tif düzeyde kabule zorlayan, ulusal demokratikkazan›mlar› gelifltirip hukukilefltirmeyi amaçla-yan yap›dad›r.

Leyla Zana’lar›n kat›ld›¤› mitingler, kitlesel-lik, ulusal coflku, kazanma duygusu gibi aç›lardanyeni bir düzeydi. “Ateflkes’in alt› ay daha uzat›l-mas›” örne¤indeki hatalara, “borsa tavan yaps›n”türü trajik çi¤liklere ya da sömürgecili¤in Genel-kurmay Baflkan›’na seslenirken kullan›lan, Kürthalk›m›z›n hak etmedi¤i ve öfkelendiren üslubakarfl›n, Kürt milletvekillerinin, ulusal gerçeklik,Öcalan, Kongra-Gel, silahl› direnifl güçleri gibikonularda meflruiyeti sahiplendikleri görüldü.Kendi üzerlerinden oynanmak istenen oyunu farkedip, sömürgecili¤in tuzaklar›na yem olmamakkonusunda k›sa sürede uygun refleksler sergile-meleri ve burjuva medyan›n projektörleri alt›n-

dan çekilmeleri de (kuflkusuz bunda NATO top-lant›s›n›n da büyük etkisi oldu) olumlu bir tu-tumdur.

Bütün bunlar›n d›fl›nda, ulusal hareket, Ku-zey Kürdistan’da da 1 May›s’ta kutlamalar›na dik-kat çekici ölçüde ilgisizdi. Kürdistanl› komünist,devrimci ve ilerici güçlerin yer ald›¤› 1 May›s yü-rüyüfl ve mitingleri belirli kentlerle s›n›rl› kald›.Kat›l›m genel olarak zay›ft›. Sorumlulu¤unu esa-sen yurtsever emekçi memurlar›n üstlendi¤i veKürdistan’›n içlerinde düzenlenen mitinglere ka-t›l›m ise adeta sembolik kald›.

Ayn› durum NATO toplant›s› sürecinde degörüldü. Küçük burjuva ulusal reformist hareketNATO toplant›s›na karfl› sessiz ve ilgisizdi. Pro-testo etmek gibi bir düflünce bile tafl›mad›¤› a盤aç›kt›. ‹stanbul mitingindeki sembolik kat›l›m bugerçe¤i de¤ifltirecek bir özellik tafl›mamaktad›r.Keza ulusal günlük bas›n NATO toplant›s› süre-cinde halklar›m›z›n ac›lar›n›n, öfkesinin ve maz-lum halklarla dayan›flma duygusunun ateflledi¤ibombalama eylemleri hakk›nda att›¤› manflet veyapt›¤› yorumlarla sömürgeci fafliflt demagojiyeeklemlendi. Ölüm orucunda zorla müdahaleyekarfl› bedenini atefle vererek flehit düflen iki dev-rimci savaflç›y› sahiplenmek, faflizme askeri ey-lemle yan›t vermek üzere yola ç›kan DHKP-C’ligenç devrimcinin iradesi d›fl›nda otobüste patla-yan bombay› ve FESK’in, Bush’a tashih edilmiflHilton oteline yönelik bombal› sald›r›s›n› “NATOtipi eylem” ve “terör” olarak niteleyebildi. Kuflku-suz bunlar her fley bir yana kendi tarihine haka-ret etmekten baflka, bugün silahl› savunma hakk›-n› kullanmakta olan Kürt gerillalar›na da hakaret-tir. Düflkünlükten baflka bir fley de üretmez.

Hayat hükmünü yürütüyor. Aç›kl›kla ifadeedebiliriz ki, ABD ve AB’ye ba¤lanm›fl aç›k ya daörtük umutlar›n; sömürgecilikten de¤iflik beklen-tilerin gerçekler taraf›ndan a¤›r biçimde cezalan-d›r›laca¤› bir sürecin içindeyiz.

ABD’nin Irak iflgali sonucu, Güney Kürdis-tan’daki iflbirlikçi Kürt ulusal hareketinin elde et-ti¤i konum Kuzey Kürdistanda’ki Kürt hareketinietkilemeyi, yeniden saflaflt›rmay› sürdürüyor.

KNK 5. Genel Kurulu’nun baflar›s›zl›¤›; Os-man Öcalangillerin tutumu ve son olarak da Mah-mut K›l›nç, Cemil Gündo¤an, Nejdet Buldan, Re-cep Marafll›, S›raç Bilgin, Selim Çürükkaya ve Ay-han Çiftçi gibi 76 ismi “Kürt ayd›nlar›” yaftas›ylabir araya getiren aç›klama bunun son örnekleri-dir.

Osman Öcalangiller aç›klamalar›nda flöyle di-yorlar:

25TEOR‹DE do¤rultu

“fioven, dar milliyetçi, dinci ve dogmatik kla-sik sol hareketle birlikte “anti-emperyalizm” bay-ra¤›n› kald›rarak bölgenin otoriter ve halklar›n ç›-kar›na olmayan anti-demokratik sistemi koruyor-lar. Denilebilir ki bütün statükocu güçler arala-r›ndaki çeliflki ve çat›flmalar› bir tarafa b›rakarakuluslararas› müdahaleye karfl› “kutsal savafla” gir-mifl durumdalar. Uluslararas› güçlerin demokrasiittifak›na karfl› bölgenin milliyetçi, dinci ve klasiksosyalist güçleri egemen statüyü koruma ve sür-dürme ittifak›n› kurmufllard›r.”

“‹mkan ve olanaklar özgürlü¤e kavuflmakiçin bu kadar elveriflliyken hiç kimsenin hangi ge-rekçe ve ne ad›na olursa olsun halk›m›za tekrarac› dolu günleri ve y›llar› yaflatmaya hakk› yok-tur. Günümüz koflullar›nda uluslararas› müdaha-leye karfl› olman›n halklar›m›z yarar›na sonuçlardo¤uraca¤› kanaatinde de¤iliz.”

“Klasik sol çizgideki ulusal kurtuluflçuluk ge-nifl toplumsal dinamikleri ifllevsiz b›rakmaktaKürt halk› ad›na demokratik siyasal mücadeleningeliflmesini engellemektedir.”

“Irak’ta demokratik bir rejimin kurulufl çal›fl-malar›na ve Türkiye Hükümetinin demokratik-leflme çabalar›na destek verilecek, ‹ran ve Suri-ye’deki rejimlerin afl›lmas› ve demokratik aç›l›m-lar›n sa¤lanmas› do¤rultusunda çaba gösterile-cektir.”

57 “Kürt ayd›n›” ise flunlar› söylemektedirler:“Amerika’n›n, Irak’a müdahalesi, Güney Kür-

distan’da Kürt Halk› için önemli kazan›mlar ya-ratt›… Türkiye’de yeni bir siyasi tablo ortaya ç›k-t›, AKP hükümeti, Avrupa Birli¤i’ne tam üyelikamac›yla baz› yasal düzenlemeler yapt›. Di¤er ta-raftan, bu konseptin sonucu olarak PKK kendiiçinde ciddi zorlanmalar yaflad› ve örgütsel da¤›l-ma aflamas›na geldi. Öcalan’›n örgüt içindeki “tar-t›flmas›z lider” pozisyonu tart›flmal› bir hale geldi.

“Bu siyasal geliflmelerden rahats›zl›k duyanderin devlet sürece bu savafl karar›yla müdahaleetmek istemektedir. Militarist güçler, yenidenTürkiye’de tek belirleyici güç olmak istemektedir.Güney Kürdistan’daki kazan›mlar› yok etmek veKürt Halk›n›n gelece¤ini karartmak için, burayamüdahale zemini yaratmaya çal›flmaktad›r. Nite-kim, savafl karar›n›n al›nd›¤› mekan Türk GenelKurmay›’n›n kontrolündedir.”

“Bu savafl; tafl›d›¤› amaç ve hedefleri aç›s›n-dan kabul edilemezdir. Bu savafl›n tek taraf›“Türk derin devleti” olacakt›r.”

“Bu amaçs›z savafla karfl› olan bütün güç çev-releri; ortak bir program dahilinde hareket etme-ye ça¤›r›yoruz.”

Kürt ulusuna dair demagojilerini ve komplo-cu flarlatanl›klar›n› bir yana b›rak›rsak bu afla¤›l›kve tiksinti veren aç›klamalar›n Ortado¤u’da dire-nen mazlum halklara karfl› ABD emperyalizminidesteklemek; proletarya ve ezilenlerin köleleflti-rilmesini vaaz etmek; Barzani-Talabani hareketi-nin ABD iflbirlikçili¤i ve Ebu Gureyb iflkenceleri-ni savunma temelinde Kürt ulusuna sürdü¤ü le-keyi koyulaflt›rmak ve t›pk› sömürgecilik gibiHPG’nin tasfiyesine çal›flmak d›fl›nda bir anlamtafl›mad›¤› aç›kt›r.

Kongra-Gel ve HPG ba¤lam›nda son önemligeliflme ise, sömürgecili¤in Kuzey’de yürüttü¤üsald›r›lar›na ‹ran ve Suriye’nin sundu¤u günceldestektir. Güney Bat› Kürdistan’daki devlet terö-ründen sonra, Do¤u Kürdistan’da Kürt gerillalarakarfl› yürütülen sald›r›lar, üç sömürgeci devletaras›ndaki görüflmeler ve Türk burjuva sömürge-cili¤i ile Talabani ve kukla Irak hükümeti aras›n-daki anlaflmalar bunun ifadeleridir. Kuflkusuzbölgenin ilerici iflçi ve halklar› bu u¤ursuz sömür-geci ittifak›n karfl›s›nda olacaklard›r. n

26 TEOR‹DE do¤rultu

E¤er geçen y›l dünya çap›nda süren emperya-list sald›rganl›¤a karfl› mücadele say›lmazsa deni-lebilir ki, geride kalan May›s-Haziran aylar›80’den günümüze en genifl çapl› antiemperyalistajitasyonun geliflimine tan›k oldu. ‹flçi ve emekçiyüz binler ve milyonlara hitap eden ayd›nlatmaçal›flmas› ve eylemler, antiemperyalist bilinç vemücadeleyi yeniden tohumlad›. Bush ve NATOkarfl›t› antiemperyalist mücadele ve ayd›nlatma-n›n ayr›c› özelliklerinden ve güçlü yönlerindenbirisi de bütün bu süreç boyunca kendini hisset-tiren askeri mücadele biçimleri, özellikle de em-peryalist haydutlar›, emperyalist tekelleri ve iflbir-likçilerini hedefleyen bombalama eylemleridir.

Objektifli¤ini koruyabilen her gözlemci, Ma-y›s-Haziran NATO ve Bush karfl› antiemperyalistmücadele günlerinde befl on kiflilik gösterilerden,on binlerin kat›ld›¤› gösterilere büyük kitlelerehitap eden envai çeflit ajitasyon ve ayd›nlatma ey-lemleri kadar, devrimci fliddet eylemlerinin de ge-rek emperyalist haydutlar ve iflbirlikçileri üzerin-deki bask›y› a¤›rlaflt›ran ve gerekse de ayd›nlat›c›etkisiyle her iki bak›mdan da bu sürecin bütün-leyici bir parças› olarak tarihte yerini ald›¤›n› ra-hatl›kla saptayabilir.

Sansüre karfl›n bas›na yans›yan bilgiler vb. bi-riken veriler, bugün bombalama eylemlerinin ge-nel çizgileri ile de¤erlendirilebilmesini olanakl›k›l›yor. Öncelikle, bombalama eylemleri hemyayg›nl›¤› ile ve hem de sürecin bütününe yay›l-m›fl olmas› anlam›nda süreklili¤i itibar›yla dikkatçekicidir. Eylemlerin hedefleri gerçekten ayd›nla-t›c›d›r, adres gösterir. Demek ki, basbaya¤› ak›ll›-d›r, bombalar! Emperyalist tekeller, iflbirlikçi te-keller, bizzat emperyalist haydutlar›n kendileri(konaklama alanlar›, yol güzergahlar›, havaalan-lar› vb.) dünyan›n bütün sömürülen ve ezilenleri-nin düflmanlar›, hedefin tam merkezindeydi. Üs-telik hiçbir eylemcinin yakalanmam›fl oluflununalt› muhakkak ve özellikle çizilmelidir. Hedef ta-yininde siyasal yaklafl›m›n dikkat çekici biçimdekorunmas›, amac›n›n ötesine taflmayan dakik öl-çülülük özeni, dikkate de¤er bir iradilik yans›t›r.‹stanbul Havaalan›, Bush’un kalaca¤› otel vb. ey-lemlerde yans›yan; takdire flayan bir devrimci cü-rettir.

24 Haziran’a kadar kimse, bombalama eylem-lerini tart›flm›yordu. Hatta propaganda olmas›ndiye bombalamalar burjuva bas›n taraf›ndan san-sürleniyor, haber bile yap›lm›yordu:

27TEOR‹DE do¤rultu

Emperyalizmin ideolojikböcekleri ve oportünist cüceler

“Herkesin görevi varDün bu haberi önemser-

ken, terörün propagandaamac›na yard›m etme yanl›-fl›na düfler miyiz diye çok te-reddüt ettik.

Ama sonuçta halk›n riskfaktörünü do¤ru de¤erlen-dirmek ve buna ba¤l› olarakbireysel tedbirlerini almaküzere bilgilenmeye hakk› ol-du¤una karar verdik.”(Bofl-luk mu var? Güngör Mengi,Vatan 25/06/2004)

“Dün saat 15.10’da birin-ci sayfan›n yap›ld›¤› yaz›iflle-ri toplant›s›na girerken hepi-mizin ortak düflüncesi, An-kara Hilton Oteli önündekibombal› sald›r› haberini faz-la büyütmemekti. Aksi hal-de; terörün as›l amac› olan‘propaganda’ya hizmet etmiflolacakt›k... Ancak; toplant›-n›n bafllamas›n›n üzerindenhenüz befl dakika bile geç-memiflti ki, Yaz›iflleri Mü-dürlerimizden Tayfun Hopal› Çapa T›p Fakültesiönündeki bir otobüste meydana gelen patlamay›haber verdi. ‹lk bilgilere göre 2 kifli ölmüfl, 7 kiflide yaralanm›flt›... Olay netlefltikçe; biz de ‘terörhaberlerini büyütmeme’ konusundaki ilkemizitart›flmaya bafllad›k. Sonunda, afla¤›daki görüfla¤›r bast›: ‘‹stanbul’daki patlama, bir belediye oto-büsünde meydana geldi. Teröristler, bombay›otobüste patlatmak istememifl olsalar bile; ki buhenüz belli de¤il, halk hedef al›nd›. Bu olay NA-TO Zirvesi bitene kadar ‹stanbullular› yaflad›klar›kentten so¤utacak bir geliflme. Bu yüzden teröristsald›r›n›n yol açt›¤› ‘tedirginli¤i’ net bir flekilde di-le getirmeliyiz. Aksi halde görevimizi yerine getir-memifl oluruz.”(Bitse de kurtulsak! Mustafa Mut-lu, Vatan 25/06/2004) Burjuva medya bombala-ma eylemlerine uygulad›¤› sansürü böyle ac›kl› veac›nas› biçimde itiraf ediyordu. Fakat görüldü¤ügibi ve vurgulamakta yarar var ki, 24 Haziran’akadar gerek burjuva liberaller ve gerekse malumoportünist reformistler bombalama eylemlerinekarfl› hiç de¤ilse kafa kar›flt›rabilecekleri uygunbir tart›flma zemini bile yakalayamam›fllard›.

Bush’un kalaca¤› HiltonOteli’nin garaj›na bombakonmas›na bile sald›ramad›-lar. Bombalama eylemlerininhedefi, amac›, yap›l›fl› tarz›vb. zavall› oportünist refor-mistlere de sald›ramama s›-k›nt›s› yaflat›yordu. Fakathem yasalc› oportünistler vehem de onlar›n k›lavuzu li-beraller pusuya yatm›fllard›.

Otobüste patlayan bom-baya kadar durum böyleydi.Kazaya, talihsizlik ya da enkötü ihtimalle özen eksikli-¤inin yol açt›¤›n› varsayarakbir iki noktaya dikkat çek-meyi devrimci bir görev sa-y›yoruz. “Bombalar›n hede-fine ulaflmas›”, at izinin itizine kar›flt›¤› bir durumunoluflmamas›n›n birinci ve te-mel güvencesidir. Tabii ki,iflçi s›n›f› ve emekçiler ad›nahareket eden herkes halk›n,emekçilerin, ezilenlerin za-rar görmemesi için en yük-

sek titizli¤i göstermekle yükümlüdür. Kald› ki, bugörevleri üstlenmifl devrimcilerin güvenli¤i de,eylemin baflar›s› da bunu emreder. Tart›flt›¤›m›ztürde devrimci fliddet eylemlerinin inisiyatifinin,do¤as› gere¤i devrimcilerde oluflu, en yüksek ti-tizli¤in gösterilmesinin tamamen olanakl› oldu¤uanlam›na da gelir. En yüksek titizlik zorunludur,zira di¤er mücadele biçimlerinden farkl› olarak si-lahl› mücadele biçimlerinde yap›lan hatalar pekçok durumda düzeltilmesi olanaks›z sonuçlarayol açarlar.

Burjuvazinin bilinçli uflaklar›Otobüste yaflan talihsiz durumun hemen ar-

d›ndan ‹stanbul Valisi, bomban›n hedefine ulafla-mad›¤›n›, tafl›nma esnas›nda “kaza” sonucu pat-lad›¤›n›, otobüsün bomban›n hedefi olmad›¤›n›aç›klad›.

DHKP’nin aç›klamas› da bunu do¤ruluyor. Fakat Vali neden durumu çarp›tma yolunu

tutmam›flt›r?Geliflen kitle hareketi ve bombalamalar›n ba-

s›nc› NATO’cular›n saflar›nda soru iflaretlerini ço-

28 TEOR‹DE do¤rultu

“Kendisinden baflka hiçbirfleyi, hiç kimseyi düflünmemek”

afla¤›l›k bir insans›zlaflmadurumudur, bunu Özkök ve

burjuvazinin di¤er ayd›nuflaklar› en uç biçimleriyleyafl›yorlar. Bu idealsizler

güruhu da iyi bilir ki, idealleriolan, ideallerine ba¤l› ve ideal-leri için bireysel varl›¤›n› feda

eden biri kiflininbireyselli¤inden, söz etmek

olsa olsa bir s›n›fsal tav›rd›r veinsani düflkünlük durumudur.

¤altmaktayd›. Valinin bu koflullarda yapaca¤›densiz bir aç›klama efendilerini karars›zl›¤a düflü-rebilir, toplant›n›n güvenlik nedeniyle ertelenme-sini gündeme getirebilirdi. Vali, efendilerine kar-fl› inand›r›c› olmak için gerçekçi olma zorunlulu-¤unu hissetti. Burjuvazinin saflar›nda panik do¤-mas›na zemin haz›rlamamak, sakinlefltirmek vb.toplant›n›n yap›lmas› için o durumda ne gereki-yorsa onu yapt›.

Oysa düzenin mürekkep yalam›fl tosuncuklar›bir an bile duraksamadan ideolojik bak›mdan sal-d›r›ya geçtiler. Ne de olsa burjuvazinin s›n›f bi-linçli beslemeleri olarak ideolojik/psikolojik savaflonlar›n görev alan›yd›. Egemenlerin, emperyalisthaydutlar ve iflbirlikçi uflaklar›n›n fliddet tekelinisavunmak ve de devrimci fliddeti, ezilenlerini flid-detini mahkum etmek için köflelerinden taarruzageçtiler. Devrimci fliddetten duyduklar› korku venefreti yans›t›yordu, kustuklar› en baya¤› küfür-ler. Burjuva liberallerinin tavr›n› incelemek yinede ilginç, ilginç oldu¤u kadar da politik bak›mdane¤iticidir.

Hürriyet’in yay›n yönetmeni Ertu¤rul Özkökbir karaçal›c› olarak flu iddiay› piyasaya sürdü:

“Terörizm, insan›n ruhunun en egoist halidir.Bir ideal u¤runa hareket etti¤ini iddia eden te-

rörist, asl›nda kendinden baflka hiçbir fleyi, hiçkimseyi düflünmez.” Halktan ve halk otobüsüne

binmekten bile nefret eden bu adam bütün ente-lektüel yeteneklerini kullanarak en etkili ideolo-jik sald›r›n›n buradan yöneltilebilece¤i sonucunaulaflm›fl olmal›yd›. “Kendisinden baflka hiçbir fle-yi, hiç kimseyi düflünmemek” afla¤›l›k bir insan-s›zlaflma durumudur, bunu Özkök ve burjuvazi-nin di¤er ayd›n uflaklar› en uç biçimleriyle yafl›-yorlar. Bu idealsizler güruhu da iyi bilir ki, ideal-leri olan, ideallerine ba¤l› ve idealleri için bireyselvarl›¤›n› feda eden biri kiflinin bireyselli¤inden,söz etmek olsa olsa bir s›n›fsal tav›rd›r ve insanidüflkünlük durumudur. Oysa burjuvazinin kara-çal›c› ideolojik timleri günümüzde hepten ideal-sizlefltikleri için bireyselliklerini ve egolar›n› afl-ma yeteneklerini kaybetmifllerdir. Örne¤in Öz-kök’ün flu düflünüfl biçiminde egoizmden baflkabir fleyin zerresi var m›?

“Biraz disiplin”“E¤er böyle korkunç bir iklimde yaflamay› red-

dediyor, hayat tarz›m›z› savunmak istiyorsak, gö-nüllü bir disiplini kabul etmeliyiz.

Türkiye böylesine büyük bir uluslararas› top-lant›y› düzenlemeyi kabul ettiyse, üç günlük birdisipline uyaca¤›z.”

Bunu nas›l bir beyin düflünür, yazar, savunur!Böyle düflünen birisi için insan nedir? Halk kav-ram› var m›d›r? Para, düzen, egemenlik, s›n›rs›z

29TEOR‹DE do¤rultu

ayr›cal›klar vb. vb. Biraz di-siplin öyle mi!

Üç-befl gün 10-15 milyoninsan evinde otursun ne ola-cak sanki! Bütün bir kentizindana dönüfltürürsün olurbiter. Afla¤›l›k faflistler, pekiniçin? Emperyalizmin ufla¤›iflbirlikçi burjuvazi ve Öz-kök gibi kemik yalay›c›lar›-n›n düzenlerinin bekas› vemutlulu¤u için öyle mi!Bundan daha büyük egoizmolur mu? “Faflizm” bu de¤il-se nedir?

“‹ster sa¤c›s›, ister dinci-si, ister solcusu, ister etnikamaçl›s› olsun, terörün bizigötürmek istedi¤i toplumsaldüzen ça¤d›fl›, ilkel ve faflistbir hayat tarz›d›r.”

“‹flte o yüzden ben diyo-rum ki, flu üç befl gün katla-nal›m.

Çok gerekmiyorsa evi-mizden ç›kmayal›m.”

Kocaman bir kenti hapsetmek de¤il mi bu?Hitler’in, Göbels’in torunlar› bunlar!

Bu gün “ilkel ve faflist hayat tarz›n›” yüz mil-yonlara ve milyarlarca insana, bütün dünyaya da-yatan sizin efendilerinizdir. Ama kaybetmektenkorkuyorsunuz. Hakl›s›n›z. Korkunuz yersiz de-¤il! ‹lkel ve faflist hayat tarz›na mahkum etti¤inizmilyonlardan neden korkman›z gerekti¤ini en iyisiz biliyorsunuz. Sizin zenginli¤iniz, sizin afla¤›l›kdebdebeli yaflam tarz›n›z onlar›n açl›¤›ndan, sefa-letinden besleniyor çünkü.

Bay Özkök, ezilenlerin kendilerine fliddet uy-gulayarak milyonlarca insan›n üç befl gün kendi-ni hapsetmesini yani devletin, düzenin ve burju-vazinin fliddetini en küstah biçimde savunuyor daezilenlerin NATO toplant›s›n› da¤›tma hakk›n-dan, yani emperyalizm ve iflbirlikçilerine, tarihinbu en vahfli ve afla¤›l›k zalimlerine zor kullanma-s›na karfl› ç›k›yor. Onlar fliddetten de¤il, yaln›zcaezilenlerin fliddetinden nefret ediyorlar. Oysaefendileri emperyalistlerin ve burjuvazinin karfl›-devrimci fliddetine tap›yorlar.

Güngör Mengi, Özkök’ten geri mi kalacakt›:“Devlet ve ulus olarak bize ac› ve utanç vere-

cek olaylara f›rsat tan›madanzirveyi geçirmek topluca sa-b›r ve özveri göstermemizeba¤l›d›r.

Sade vatandafllar olarakkimimiz sabr›m›z, kimimizölçülü flüphecilikle desteklidikkatimiz, belki iki günkent hayat›ndan elimizi aya-¤›m›z› çekerek güvenlikgüçlerinin ifllerini kolaylafl-t›rmam›z sayesinde bu göre-ve kat›laca¤›z.”

Milliyet’in yay›n yönet-meni Mehmet Y›lmaz ise,“Yapmak istedikleri fley,halkta korku yaratmak veinsanlar›n normal yaflamla-r›n› sürdürebilmelerini en-gellemektir” diyor. Bu be-yinsiz tak›m›, halk ile dev-rimcileri propagandalar›ndakarfl› karfl›ya getirerek, ak›l-lar›nca halk› devrimcilerekarfl› k›flk›rt›yorlar. Halk

düflmanlar›n›n ayr› ayr› hepsi, anlaflm›fl gibi ayn›fleyi yap›yorlar. Yöntemleri de yalana s›¤›nmaktanbaflka bir fley de¤il. Çürümeyi ve çöküflü, gelecek-sizli¤i temsil edenlerin s›¤›na¤› oluyor yalan. Ya-lan yiyor, yalan kusuyorlar. Hedefleri belli oldu-¤una göre, bombalardan kimin korktu¤u ortadade¤il mi? Bombalar, halk› hedefliyor öyle mi, sizigidi k›l kuyruklar sizi, sizi gidi yalan›n ar damar›-n› çatlatan burjuvazinin uflak flaklabanlar› sizi!

Ve bay›m›z flöyle devam ediyor, “NATO Zirve-si nedeniyle al›nan güvenlik önlemleri her fleydenönce bizleri korumay› hedefliyor, bunu akl›m›z-dan ç›karmamal›y›z.” Güya önlemler halk›n gü-venli¤ini hedefliyormufl! Ama bak›n Sabah’tanGüngör Mengi, “Devlet, konuklar›n› terör sald›r›-lar›ndan korumak için al›nabilecek tedbirleri faz-las›yla ald›” derken sizin iddian›z› desteklemiyor.Sahi kimin için al›n›yordu güvenlik önlemleri?

NATO vadisini korumak için al›nan afl›r› gü-venlik önlemleri nas›l olacakm›fl da halk› koruya-cakm›fl? Yüzünüz de mi k›zarm›yor. NATO vadi-sinde kim korunuyor ya da saklan›yordu? Halk›niçerisine girecek cesaretiniz mi var? “Güvenlikönlemleri” önce emperyalist efendilerinizi ve son-ra da sizi, burjuvaziyi, düzeni, düzenin çakal›n›,

30 TEOR‹DE do¤rultu

NATO vadisini korumak içinal›nan afl›r› güvenlik önlemleri

nas›l olacakm›fl da halk› koruya-cakm›fl? Yüzünüz de mi

k›zarm›yor. NATO vadisinde kimkorunuyor ya da saklan›yordu?Halk›n içerisine girecek cesare-tiniz mi var? “Güvenlik önlem-leri” önce emperyalist efendi-

lerinizi ve sonra da sizi, burju-vaziyi, düzeni, düzenin çakal›n›,domuzunu, itini, köpe¤ini “koru-

may› hedefliyor”du. Halk,emekçiler zerrece

ilgilendirmiyordu sizi.

domuzunu, itini, köpe¤ini “korumay› hedefli-yor”du. Halk, emekçiler zerrece ilgilendirmiyor-du sizi. Hatta sizin için en iyisi güvenlik için bü-tün bir kentin hapsedilmesiydi, üç befl gün!

Apaç›k görülüyor ki, burjuvazinin mürekkepyalam›fl uflaklar› halk›n, emekçilerin emperyalistdünya düzeni ve iflbirlikçi Türkiye düzenine r›za-s›n› oluflturmak için bütün güçleriyle çal›fl›yorlar.Egemen s›n›f ad›na halk›, halk›n deste¤ini kazan-mak, yürüttükleri ideolojik/psikolojik savafl›n anasorunu ve amac›d›r. “Kitleleri kim kazanacak?”Strateji ve takti¤in ana sorunudur bu.

Milliyet’ten Derya Sazak, “NATO ya da Bushkarfl›tl›¤› hiç kimseye ‘cana k›yma’ özgürlü¤ü ver-mez” diyordu. Peki bay Sazak, NATO yandafll›¤›ya da NATO olmak “cana k›yma” özgürlü¤ününiçin veriyor!? Sazak ve di¤erleri, “’cana k›yma’özgürlü¤ü” vb. ad› alt›nda, fliddet kullanma, zorabaflvurma hakk›n›n yaln›zca ve yaln›zca egemen-lere ait oldu¤unu propaganda ediyorlar. Onlar,yaln›z ve yaln›z, sömürücü egemen s›n›flar›n iflçis›n›f› ve emekçiler, ezilenler üzerindeki bask›, bo-yun e¤dirme (ve bir sömürü) ayg›t› devletin uy-gulad›¤› terörün meflru oldu¤unu savunuyorlar.Bu uflak beyinlilere göre, burjuvazi ve sömürücüs›n›flar yapt›¤›nda terör meflru oluyor. Örne¤inKuzey Kürdistan’›n Türkiye taraf›ndan sömürge-lefltirilmesi ve bunun devam› için Kürt halk›n›nboyunduruk alt›nda tutulmas› meflru oluyor, amabu kölelefltirici ulusal boyunduru¤a karfl› silahl›baflkald›r› terör oluyor! Kürt gerillas›n›n kendisi-ni ve ülkesini savunmas› terör oluyor. ABD veemperyalistler Afganistan’a, Irak’a ya da ‹srail Fi-listin’e sald›rd›¤›nda, iflgal etti¤inde, imha etti¤in-de, terör meflru oluyor ve fakat Irak direniflçilerinemperyalist iflgale karfl› ulusal özgürlük savafl› te-rör oluyor!

“Terör” konusu, yani fliddete baflvurma hakk›çok temel bir ideolojik politik ayraç olmaya de-vam ediyor. Burjuva liberallerimiz;

Egemenlerin ezilenlere karfl› terör uygulamahakk›n› kabul ediyorlar.

Sömürücülerin sömürülen onmilyonlara teröruygulama hakk›n› savunuyorlar.

En fazlas›ndan ABD’ye Irak’ta, ‹srail’e Filis-tin’de, Türkiye’de ise çevik kuvvete biraz yumu-flak olmas›n› sal›k veriyorlar.

Sömürülenlerin ve ezilenlerin teröre baflvur-mas›ndan nefret ediyorlar. Böyle bir ihtimal bileonlar›n akl›n› bafl›ndan al›yor. Ebediyen köle kal-

malar›, ezilmeleri ve sömürülmeleri bir baflka an-lat›mla düzenin bekas› için, sömürülenlerin veezilenlerin teröre baflvurma hakk› olamaz diyor-lar. Demek ki, burjuva liberalleri;

‹lkin, ezilenlerin, sömürülenlerin, özgürlefl-mek için, kölelik zincirlerini parçalayacak dev-rimci teröre baflvurmas›ndan nefret ediyorlar.

Ve ikincisi, onlar bütün güçleri ile ezilenleri,sömürülenleri teröre baflvurma hakk›n›n egemens›n›flar›n devletine ait oldu¤una ikna etmeye,burjuvazi ad›na ve burjuva egemenli¤in bekas›için halk›n r›zas›n› almaya çal›fl›yorlar.

Oportünist reformistlerink›lavuzlar›

Yukar›da iflaret etmifltik, burjuvazinin masa-s›ndaki k›r›nt›lardan beslenen burjuva ayd›nlar“terör”e karfl› yürüttükleri ideolojik/psikolojik sa-vafl ile halk›, emekçileri burjuvazinin, düzenin vedevletin yan›na kazanmak istiyorlar. Buradan ola-rak, terör konusunda burjuva liberallerin üçüncübir temel ortak yan› da oportünist reformistlerindan›flmanl›¤›n› ya da k›lavuzlu¤unu yapmak olu-yor. Birbirleri ile anlaflm›fllar gibi flunlar› yaz›yor-lar:

“Zirve yaklaflt›kça Türkiye’nin NATO karfl›t›eylemlere sahne olmas› bekleniyordu.

Ancak bu eylem merak›nda fliddet içermeyen‘aktivist’lerin anti - küresel, anti - emperyalist dü-flünsel hareketleriyle, NATO zirvesi bahanesiyleTürkiye’yi Ortado¤u batakl›¤›na çekmeye çal›flanterör örgütlerinin kan dökme u¤rafl›n› birbirin-den ay›rmak gerekiyor.

‘Bush gelme!’, ‘Yankee go home!’, ‘‹stanbulNATO’ya kap›lar›n› kapat›yor’ sloganlar› alt›ndagelifltirilen sivil toplum etkinlikleriyle eflzamanl›kimi provokatif eylemler gündeme gelecektir.”(Zirve ve terör, Derya Sazak, Milliyet 25 Haziran2004)

Demek ki, “fliddet içermeyen ‘aktivist’lerin an-ti - küresel, anti - emperyalist düflünsel hareketle-riyle”, “terör örgütlerinin kan dökme u¤rafl›n›birbirinden ay›rmak gerekiyor”mufl! Bay Sazak,ABD’den daha büyük bir kan dökücü, ABD’dendaha büyük ve vahfli bir terörist tan›yor musu-nuz? ABD’nin bütün tarihi kan dökücülüktenbaflka ne ile yaz›lm›flt›r ki? Terörün amaç edinil-di¤i iddias› tamamen safsatad›r? Ne ABD emper-yalizmi için ve ne de El Kaide için terör amaçt›r.Hay›r her iki taraf da amaçlar›na ulaflmak için te-

31TEOR‹DE do¤rultu

rör arac›n› kullan›yorlar. Devrimcilerin “kan dök-me u¤rafl›”ndan, yani terörü amaç edinmesindensöz edenler ya kontrgerillan›n psikolojik savaflmerkezleri ya da onlar taraf›ndan yönlendirileniflbirlikçi devflirmelerdir.

Sazak’›n “fliddet içermeyen ‘aktivist’lerin anti-küresel, anti-emperyalist düflünsel hareketleri”,“‘Bush gelme!’, ‘Yankee go home!’, ‘‹stanbul NA-TO’ya kap›lar›n› kapat›yor’ sloganlar› alt›nda ge-lifltirilen sivil toplum etkinlikleri”ni onaylamas›ilginçtir. Sloganlar›n gösterdi¤i adresler ne kadaraç›k ve net, de¤il mi? Burjuvazinin Liberal temsil-cileri ile oportünist reformistler aras›ndaki “anla-y›fl” birli¤ini, devrimcilere karfl› iflbirli¤ini gördü-nüz mü? Liberallerle oportünistler aras›ndaki ba-¤›n ç›r›l ç›plak a盤a ç›kmas› yürüttü¤ümüz mü-cadelenin de¤erli bir kazan›m›d›r.

Burjuvazinin temsilcileri olarak liberal burju-va ayd›nlar, oportünist reformist çizgiyi meflrugörüyorlar. Ve oportünist reformistlere, amandikkat aran›za provokatörler girebilir, diye sesle-nip, “provokatif eylemler gündeme gelecektir” di-ye uyar›yorlar.

“Bundan öncelikle ders almas› gerekenlerNATO Zirvesi nedeniyle çeflitli protesto gösteri-leri düzenlemeye haz›rlanan sivil toplum kuru-lufllar›d›r.

Ortam›n bir provokasyona nas›l aç›k oldu¤u-nu iyice görmeli ve içlerine bu tür karanl›k amaç-l› kiflilerin s›zmas›n›n önüne geçmelidirler.” (Al-çaklar›n oyununa gelmeyelim, Mehmet Y›lmaz,Milliyet 25 Haziran 2004)

Bay Y›lmaz kime ak›l veriyor, kime dan›flman-l›k yap›yor? Y›lmaz ve di¤erleri; burjuvazinin ta-n›d›¤›, kabul etti¤i “meflruiyet” s›n›rlar›n› kabuledenler ve etmeyenler biçiminde net bir ayr›m ya-

p›yorlar. “NATO Zirvesi nedeniyle çeflitli protes-to gösterileri düzenlemeyi” meflru, kabul edilebi-lir buluyorlar. NATO toplant›s›n› da¤›tmak gibibir amaç ve bu amac› gerçeklefltirme güç ve yete-ne¤indeki eylem ve hareket çizgisi gayri meflru,kabul edilemez oluyor. Ve oportünist reformiz-min dan›flmanlar›, “çeflitli protesto gösterileri dü-zenlemeye haz›rlanan sivil toplum kurulufllar›”n›sorumlu olmaya davet ediyorlar. Sorumlu davra-n›n, burjuva meflruiyetin s›n›rlar› içerisinde kal-makla yetinmeyin, ama ayn› zamanda burjuvameflruiyetin s›n›rlar›n› tan›mayanlar›, çi¤neyen yada çi¤neyebilecek olanlar› provokatör ilan edin vearan›za sokmay›n buyuruyorlar.

Ayn› iflbirli¤ini burada da görüyoruz. Burjuva-zinin tosuncuklar›, ufak burjuvalar› uyar›yor,aman dikkat içinize s›zabilirler! Bak›n bir di¤eride ayn› minvalde flunlar› yaz›yor:

“ORASI OLMAZNitekim hükümet de gösteri yapmak, itiraz›n›

göstermek isteyenlere flehrin çeflitli yerlerinde yergösterdi.

Ama baz›lar›, ‘Ben oray› de¤il de buray› istiyo-rum’ diyor.

Dememeleri gerekir.Terör örgütlerinin fink att›¤›, k›flk›rtacak, sö-

mürecek ortam arad›¤› bu kritik üç befl gün için-de onlara bu imkan› tan›mak kime yarayacakt›r?

Hangi bilinçli demokrat, hangi pasifist itirazc›,hangi samimi gösterici, Bush’a, Blair’e veya baflka-s›na verece¤i mesaj›n bir cürüm teflkilat›n›n, birfaflist terör örgütünün egoizmine hizmet etmesiniister?

Amaç itiraz talebi ise, samimi bir muhalefetiortaya koymak ise, bu güzel demokrasi meydan›-n› terörle paylaflman›n bir yarar› olabilir mi?

32 TEOR‹DE do¤rultu

Biliyorum baz›lar› flunudiyecek:

Biz teröristi aram›za sok-may›z.

Do¤ru, siz sokmazs›n›zama o girer.

Girer ve bir anda demok-rasi meydan›na hakim olur.”(Böyle egoizm görülmedi,Ertu¤rul ÖZKÖK, Hürriyet25.06.2004)

Özkök ve di¤erleri NA-TO ve emperyalizme karfl›ç›kanlar› iki gruba ay›r›yor-lar. Gösteri için hükümetingösterdi¤i alanlar› ve s›n›rla-r› kabul edenler. “Bilinçlidemokrat”lar, “pasifist iti-razc›”lar, “samimi gösteri-ci”ler ve bir de “terörist”lerve “terör örgüt”leri. Birinci-lere; “samimi bir muhalefetortaya koymak” isteyenlere,“bu güzel demokrasi meyda-n›n› terörle paylaflman›n biryarar›” olmaz diyorlar. Fakat “terör örgüt”lerin-den fena flekilde korktuklar›n› da görüyoruz. Sizsokmasan›z da diyor Özkök, teröristler aran›za“girer ve bir anda demokrasi meydan›na hakimolur.”

Özet olarak söylemek gerekirse, demek ki, li-berallere göre ilkin, NATO’ya ve emperyalizmekarfl› hareket içerisinde reformistler ve devrimci-ler olmak üzere iki temel ve farkl› e¤ilim var. Veikinci olarak, liberaller var güçleri ile devrimcile-re karfl› ideolojik/psikolojik savaflla yetinmiyor,hem reformistleri devrimcilere karfl› destekliyorve hem de kendileri ile aç›k iflbirli¤ine davet edi-yorlar. Liberaller, reformistlere yaln›zca devrimci-leri tecrit etmeleri için bask› yapm›yorlar. Dahada ileri giderek reformistlerin “teröre” karfl› dahaaktif tav›r almas›n› istiyorlar.

“Sivil tepki flartt›r.Terörün her türlüsü Türk toplumunu fazlas›y-

la yormufl, bu topluma fazlas›yla ac› yaflatm›flt›r.Ayn› olaylar›, ayn› ac›lar› tekrar yaflamaman›n bi-rinci yolu güçlü bir ‘sivil’ tepkiyi ortaya koymak-t›r. Halk›n her türlü terör eylemine karfl› oldu¤u-nu güçlü bir flekilde göstermesi her türden terö-risti geriletecek en önemli araçt›r. (Bombalar›n

hedefi, Okay Gönensin, Sa-bah 25/06/2004)

‹deolojik polisler.

Devrimciler ilekar›flt›r›lma korkusu

TKP/MK, otobüste bom-ba patlad›¤› haberini duyarduymaz bir aç›klama yapt›.Yaln›zca refleksi, h›z› de¤ilayn› zamanda amac› ve içeri-¤i de bir o kadar dikkat çeki-ciydi:

“Aylar öncesinde ‘kör flid-det’ diyece¤imiz eylemleringerçekleflece¤ini” uyard›kdiyen TKP, “ayr›ca NATOkarfl›t› kitle eylemlerine göl-ge düflürmek isteyen NA-TO’cu güçlerin bu tür eylem-leri bizzat düzenleyecekleri-ni kamuoyuna aç›klam›flt›k”diyordu. Onlara göne, “Ça-pa’da meydana gelen ve fluana kadar befl kiflinin ölümü-

ne neden olan patlama da böyle de¤erlendirilme-li”ydi. “Bu tür eylemlerin NATO zirvesini protes-toyla herhangi bir ilgisi bulunmamakta”yd›, “tamtersine bu sald›r›lar NATO’culara hizmet etmek-te”ydi. Ve TKP, halk› “NATO zirvesine karfl› 27Haziran’da Kad›köy’de yap›lacak olan büyük mi-tinge kat›larak bu karanl›k tezgah› bofla ç›karma-ya ve halka karfl› ifllenen suçlar› protestoya ça¤›r-maktad›r.” (TKP/MK, 24 Haziran 2004 Perflem-be)

Demek ki, TKP’ye göre ortada bir kaza de¤ilbir “sald›r›” ve bir “tür eylem” vard›! Bunlar “körfliddet” eylemleriydi. Ve protesto edilmeliydi. Pe-ki, TKP burjuva devletin valisi kadar bile politikçözümleme gücü ve politik sa¤duyu sahibi de-¤ilmiydi? Bu iflgüzar tavr› mahmuzlayan dürtüneydi?

TKP ve di¤er “kör fliddet” karfl›t› hokkabazla-r›n, önce “fliddet” konusunda genel olarak tav›rve düflüncelerini aç›klamalar› gerekiyor. “Kör flid-det” d›fl›ndaki fliddet için ne düflünüyorlar? Evet,TKP, ÖDP ya da EMEP “zor” sorununda ne düflü-nüyorlar? Bu partilerin hepsi “sosyalist” ve hatta“devrimci” olduklar›n› iddia ettiklerine göre, dev-rimci zor konusunda ilkesel ve pratik politik ta-

33TEOR‹DE do¤rultu

TKP ve di¤er “kör fliddet”karfl›t› hokkabazlar›n, önce“fliddet” konusunda genel

olarak tav›r ve düflünceleriniaç›klamalar› gerekiyor. “Kör

fliddet” d›fl›ndaki fliddet için nedüflünüyorlar? Evet, TKP, ÖDPya da EMEP “zor” sorunundane düflünüyorlar? Bu partilerin

hepsi “sosyalist” ve hatta“devrimci” olduklar›n› iddiaettiklerine göre, devrimci zor

konusunda ilkesel ve pratik poli-tik tav›rlar›n› aç›klamal›d›rlar.

v›rlar›n› aç›klamal›d›rlar. Soruyoruz, bunlar, gele-ce¤in bir sorunu olarak de¤il, güncel bir durumolarak Türkiye’nin ezilenlerinin, sömürülenleri-nin fliddet kullanma hakk›n› kabul ediyorlar m›?“Kör teröre” karfl› olduklar›n› ilan ettiklerine veNATO gibi, karfl› devrimci hedeflere yönelik te-rör, “kör terör” olarak de¤erlendirilemeyece¤inegöre, NATO hedeflerine yönelik fliddet eylemleri-ni nas›l bulurlar? Mesela yumruklar›yla ya da sa-pan, molotof, tafl, sopa vb. çok tehlikeli silahlarladonanm›fl emekçilerin NATO vadisine sald›rma,NATO toplant›s›n› da¤›tma hakk›n› kabul ediyor-lar m›? Ya da örne¤in faflist polisin barikat›n› afl-mak için ve keza polis terörüne karfl›, göstericile-rin sald›rmak ya da savunmak için zor kullanmahakk›n› kabul ediyorlar m›?

TKP bu konulara aç›kl›k getirecek mi görece-¤iz. Fakat TKP prati¤inin yan›t›n› hat›rlamaktayine de yarar var. “‹stanbul NATO’ya kap›lar›n›kapat›yor” slogan› ile antiemperyalist mücadeleyekat›lan TKP’nin bafltan itibaren hareket plan›n›n,NATO toplant›s›n›n bafllad›¤› gün bütün kuvvet-lerini hareketin d›fl›na ç›kartmak ya da daha do¤-rusu TKP’nin kap›lar›n› kapatmak üzerine kuruluoldu¤u bütün ç›plakl›¤› ile a盤a ç›kt›. Emperya-list haydutlar› ve iflbirlikçilerini, emperyalist te-kelleri hedefleyen bombalama eylemlerinin bask›-s› alt›ndayd›lar ve ayr›mlar›n› koymak için f›rsatkolluyorlard›. 24 Haziran’da devrimci bir milita-n›n elinde patlayan bomba devrimci fliddette kar-fl› içlerinde biriktirdikleri zehiri kusmalar› içinf›rsat oldu.

KESK yönetiminin kafas› da TKP gibi çal›fl›-yordu.

“Masum insanlara yönelik bu tip kör terör ey-lemleri bir dizi karanl›k güç taraf›ndan tezgahlan-maktad›r.”

“Bu patlaman›n emperyalizmin savafl örgütüNATO’nun zirvesinin öncesinde gerçeklefltirilmiflolmas› düflündürücü ve manal›d›r. Güvenlik ön-lemlerinin hat safhaya ç›kart›ld›¤›, birbiri ard›naoperasyonlar›n yap›ld›¤› böyle bir dönemde yafla-nan bu patlama provokasyon kokmaktad›r.”KESK 24 Haziran 2004)

Bilumum oportünist zevat›n ideolojik tav›r ta-k›nd›¤›, gerçekle ilgilenmedi¤i bütün ç›plakl›¤› ilegörüldü. Vali kaza dedi inanmad›lar. Devletintemsilcisinin aç›klamas›na ihtiyatla yaklaflmala-r›n› normal ve anlafl›l›r bulduk. Sonra DHKPhalktan özür diledi, ama oportünistlerin; yapt›k-

lar› aç›klamalar nedeniyle ne yüzleri k›zard› ve nede düzeltici bir aç›klama yapt›lar.

‹deolojik baya¤›l›kÜlkede Özgür Gündem gazetesinin 26 Haziran

2004 tarihli baflyaz›s›n›n temel düflünceleri yurt-sever hareketin tavr›n› yans›t›yordu. Utanç ve ib-ret verici bu tav›r, hakikaten düflündürücüdür.

Kendinden çok emin bilirkifli pozlar›nda dev-rimcilik dersi vermeye kalk›flarak flunlar› yaz›yor-lard›:

“‘Devrimci eylem’ bu de¤il!“NATO ya da emperyalizme(küresel emperya-

lizme) karfl› mücadele demokratik, siyasal bir içe-rik tafl›mak, fliddete varmayan s›n›rlarda kalmakdurumundad›r.

Gösteri, yürüyüfl yap›l›r, mitingler düzenle-nir… Ancak fliddet olmaz, kan dökmek, halkabomba atmak olmaz. Böyle bir tav›r, küresel dire-nifl ruhuna da yak›flmaz. Küresel direnifl özündemeflru ancak bar›flç›l direnifltir.”

Evet “küresel direnifl özünde meflrudur”, “de-mokratik, siyasal bir içerik tafl›r” da neden “flidde-te varmayan s›n›rlarda kalmak durumunda” ol-sun. Neden kendini s›n›rlas›n! Buna kim kararverdi!? Seattle’da, Cenova’da fliddete ilk baflvu-ranlar dünyan›n efendileri olmad› m›? Ve eylem-ciler, “küresel emperyalizm”in fliddetine fliddetlekarfl›l›k vermediler mi? fiiddet tekeli emperyalisthaydutlar›n elindeyken dünyay› atefl ve demire,kan ve gözyafl›na bo¤uyorlarken; küresel direni-flin fliddetten ar›nmas› propagandas›n› yapmakezilenleri ideolojik olarak silahs›zland›rmaktanbaflka, olsa olsa emperyalist haydutlara yaranma,hofl gözükme tavr› olabilir.

Gündem baflyaz›s› “k›n›yoruz” vurgusuyla,devletin teröründen “daha vahim bir durum oldu-¤unu” belirttikten sonra flu de¤erlendirmeleri ya-p›yor: “‹stanbul-Çapa’da bir halk otobüsünde pat-layan bomba sonucu çok say›da ölü ve yaral› var.Daha baflka yerde de benzer amaçlar gerçekleflti-rilen sald›r›lar, eylemler var. Böyle bir sald›r›y›kim ve ne ad›na gerçeklefltirirmifl olursa olsun, is-ter islami güçler, ister sa¤ ya da sol gruplar ger-çeklefltirmifl olsun, bunun ad› “terör”dür. Halka,savunmas›z ve suçsuz insanlara yönelmifl her sal-d›r›, bir “terör sald›r›s›”d›r. Devrimci eylem, mili-tanl›k, NATO’ya, emperyalizme karfl› mücadelefalan de¤ildir. Düpedüz terördür ve bu terörü k›-n›yoruz. Böyle bir terörün yan›nda de¤il karfl›s›n-

34 TEOR‹DE do¤rultu

da oldu¤umuzu, olunmas›gerekti¤ini söylüyoruz. Buçata-patlarla, sivil hedeflerivurmayla, halka kan dök-melerle bir yere var›lamaz.”

‹lkin flunun alt›n› çizme-liyiz, 26 Haziran’da bunlar›yazan Gündem’in baflya-zar(lar)› pek ala Çapa’dakipatlaman›n kaza oldu¤unubiliyorlard›. Buna ra¤menikinci cümlede “Daha baflkayerde de benzer amaçlargerçeklefltirilen sald›r›lar,eylemler var” derken, Ça-pa’da bir “sald›r›”, bir “ey-lem” oldu¤unu “imal” edi-yorlar. Tipik bir köylü kur-nazl›¤› ile Çapa’daki durum-dan hareketle “daha baflkayerde” “gerçeklefltirilen”bombalama eylemleri demahkum ediliyor. Otobüstekaza ile patlayan bomba ileW. Bush’un kalaca¤› HiltonOtelin’in garaj›na konan ya da emperyalist hay-dutlar› hedefleyen bombalar›n nas›l bir benzerli¤ivar?

Hem sahi siz bu bombalamalar› niçin haberyapm›yorsunuz? Söyler misiniz e¤er emperyalisthaydutlar› ve iflbirlikçilerini hedefleyen bombala-malar›n haber de¤eri yoksa, bunlara k›nama de-¤eri kazand›ran nedir?

“Halka, savunmas›z ve suçsuz insanlara yönel-mifl her sald›r›, bir ‘terör sald›r›s›’d›r” diyenleri,“halka, savunmas›z ve suçsuz insanlara yönelmifl”“sald›r›”lar› aç›klamaya ça¤›r›yoruz. “Halka, sa-vunmas›z ve suçsuz insanlara” sald›ranlar emper-yalistler ve burjuvazidir. Egemen sömürücü s›n›f-lar tarih boyunca bunu hep yapm›fllard›r. “Halka,savunmas›z ve suçsuz insanlara” kimlerin sald›r-d›¤›n› görmek için Irak’a, Filistin’e bak›n yeter.

Gündem baflyazar(lar)›n›n tavr› ideolojik ba-k›mdan inan›lmaz düzeyde s›radan ve baya¤›d›r.“Bu çata-patlarla, sivil hedefleri vurmayla, halkakan dökmelerle bir yere var›lamaz.” Emperyalisthaydutlar› ve iflbirlikçilerini hedefleyen bombala-ma eylemlerine böylesine s›radan biçimde sald›-r›lmas›nda devrimcili¤in zerresi bulunabilir mi?Bu arkadafllar›n hayalet tafllad›klar›n› söyleyece-

¤iz. Fakat devrimcileri vesosyalistleri karalamak içinkendilerini bu kadar zorla-malar›n›n sebebi hikmeti neola ki? Acaba, 1 Haziran ka-rar›ndan ürken sömürgecile-ri “biz onlar gibi de¤iliz” me-saj› göndererek teskin etme-ye mi çal›fl›yorlar? Ya da aca-ba kendi saflar›nda silahl›mücadelede ›srar eden e¤i-limlerle bu yoldan mücadelemi yürütüyorlar? Bunlar yada benzer tav›rlarda devrim-ci olan herhangi bir fley varm›? Emperyalist haydutlar-dan ve sömürgeci uflaklar›n-dan aferin alsan›z ne olacak?

“Tekrarl›yoruz. Halka yö-nelmek, panik ve tedirginlikyaratmak, kap›-pencere sök-mek, dükkan ya¤malamakNATO’ya, emperyalizmekarfl› mücadele de¤ildir, dev-rimci hareketin do¤as›nda

bu yoktur. Varsa ›srar ile sürdürülüyorsa bununad›, ‘terör’dür. Ve en az devlet terörü kadar tehli-kelidir.

“NATO’ya, emperyalizme karfl› küresel de-mokratik mücadeleye, demokratik kitlesel eylem-liliklere ‘evet’; teröre, sivil hedefleri vurmaya, k›-r›p-dökmeye ‘hay›r’.

Her halde flunu eklememiz gerekiyor, fakat ar-kadafllar siz “NATO’ya, emperyalizme karfl›” de-mokratik kitlesel eylemlere de seferber olmad›-n›z, kat›l›yormufl, destekliyormufl gibi yapt›n›z?Peki, buna ne buyurulmal›?

Biz de flunu hat›rlataca¤›z, emperyalist hay-dutlara yaranmac› yaklafl›mlar bugüne kadarkimseye bir fley kazand›rmam›fl, ama bu yoldainat edenler antiemperyalist bilinç ve ruhlar›n›kaybetmifllerdir.

Sosyal demokratlaflma yolundaSiyasal tarih bize devrimcilikten reformizme

do¤ru gerileyen-evrim yaflayan grup ve partilerindaima kendi sollar›nda yer alan siyasal ak›mlarakarfl› sald›rgan bir çizgi izlediklerini gösteriyor.Burjuva düzen ve burjuva egemenlik sistemi içe-risinde kendilerine yer açma çizgisinde yürüyor-

35TEOR‹DE do¤rultu

Gündem baflyazar(lar)›n›n tavr›ideolojik bak›mdan inan›lmazdüzeyde s›radan ve baya¤›d›r.“Bu çata-patlarla, sivil hedeflerivurmayla, halka kan dökmelerle

bir yere var›lamaz.”Emperyalist haydutlar› ve iflbir-likçilerini hedefleyen bombala-

ma eylemlerine böylesines›radan biçimde sald›r›lmas›nda

devrimcili¤in zerresibulunabilir mi?

larsa, yani devrimci amaçlar›n› yitirerek düzen içimuhalifler haline geliyorlarsa, bu evrim, daima si-lahl› mücadele biçimlerine ve devrimci fliddetekarfl› coflkulu bir ideolojik mücadelenin flemsiye-si alt›nda ilerliyor. Bugün TKP’den ÖDP’ye,EMEP’ten yurtseverlere söz konusu olan hep bugerçekliktir. Sosyal demokratlaflma hatt›nda iler-leyen ÖDP’nin “fliddetten ar›nm›fl” eylem çizgisi,silahl› mücadele biçimlerine karfl› gözü dönükçesald›rganl›¤› koflulland›r›yor.

ÖDP ideologlar›ndan Saruhan Oluç, “Bomba-lar›n akl› yok”, bafll›kl› Birgün’ün manfletindenverilen yaz›s›nda “Bombalar patlamaya bafllad›.‹stanbul’da bir üst geçit korkulu¤una as›lm›fl sesbombas› ile bafllayan zincir, dün Ankara ve ‹stan-bul’da patlayan bombalarla Türkiye gündeminibir anda de¤ifltirdi” diye yaz›yordu. Yaz›n›n giri-flinde ki, bu sat›rlar yazar›n bombalar›n patlama-

s›ndan duydu¤u siyasi korkuyu yans›tmas› ba-k›mdan ilginçtir. Ama gerçekten Türkiye’nin gün-demi bir anda de¤iflti mi? Tabii ki de¤iflmedi, amaemperyalist haydutlar› ve iflbirlikçilerini hedefle-yen bombalama eylemlerinin yazar›n siyasal akl›-n› bafl›ndan ald›¤› aç›k. Gündem de¤iflmedi, bila-kis NATO’nun ‹stanbul toplant›s› daha da çokherkesin gündemine girdi. Bombalamalar-silahl›mücadele biçimleri kitle hareketiyle tam bir amaçve yön birli¤i içerisindeydi, antiemperyalist kitlehareketine güç veriyor ve tamamlay›c› devrimcibir rol oynuyordu. Fakat biraz olsun entelektüeldürüstlük gerekmez mi? Çapa’da kaza ile otobüs-te patlayan bomba ile emperyalist haydutlar› veiflbirlikçilerini hedefleyen bombalama eylemlerinibir ve ayn› gibi göstermek, daha do¤rusu devrim-cinin elinde patlayan bombadan hareketle do¤ruhedeflere yönelmifl ve oldukça baflar›l› bombala-ma eylemlerini mahkum etmek ideolojik zay›fl›k-tan baflka nedir ki?

Oluç diyor ki, “Bomba patlatmakla NATO Zir-vesi’nin ‹stanbul’da yap›lmas› engellenemez, olsaolsa al›nan önlemleri artt›r›r.” Burada bombala-malar›n toplant›y› engelleyip engelleyemeyece¤i-ni tart›flmak istemiyoruz. NATO toplant›s›ndansonra yetkili çevrelerin yapt›¤› aç›klamalar, bom-balamalar›n emperyalist haydutlar› bir hayli tedir-gin etti¤ini ve de toplant›y› yap›p yapmamay› tar-t›flt›rd›¤›n› hat›rlataca¤›z. Fakat ak›l var, izan var,tarih var, demekten de kendimizi alam›yoruz.Acaba Saruhanlar emperyalist haydutlar› ve iflbir-likçi uflaklar›n› yenilmez mi görüyorlar?

Öyle ya toplant›y› bombalamalar engelleye-mez, tamam! Toplant›y› bar›flç› miting ve gösteri-ler de engelleyemez, zaten bar›flç› miting ve gös-terilerin dolays›z biçimde böyle bir amac› da yok!Genel grev genel direnifl öneriliyor, ona da gelmi-yorsunuz. Hadi kuvvetleri toplay›p bir alan› ha-z›rl›k ve sevk ve idare üssü, bir karargah yapal›m,toplant›y› kitle gücü kullanarak da¤›tal›m, bunada yoksunuz! Baylar sizin politik dehan›z emper-yalizmin yenilebilece¤ini al›yor mu?

Size soruyoruz, fliddet kullanarak ya da kul-lanmadan, emekçilerin, ezilenlerin NATO toplan-t›s›n› önleme haklar› var m› yok mu?

Politik deham›z flöyle devam ediyor, “ halk›nbindi¤i otobüste bomba patlatan bir zihniyetinhakl› olamayaca¤› gerçe¤i zihinlerde de bir bom-ba patlatt›.” Demek ki, “halk›n bindi¤i otobüstebomba patlatan bir zihniyet”ten de¤il, alenen

36 TEOR‹DE do¤rultu

böyle bir yalan› yazabilecekdenli olgunlaflm›fl bir düfl-künlükten söz etmek dahagerçekçi olacakt›r.

Ve büyük deham›z dili-nin alt›ndaki baklay› ç›kart›-yor:

“Belki flimdi fliddeti, sal-d›rganl›¤›, terörü ve iflgalik›namak için soka¤a ç›kmakgerek.

Çünkü bombalara ve flid-dete baflvuranlar asl›nda de-mokratik tepkilerin gücü-nün azalmas›n› istiyorlar.Sustu¤umuzda veya evleri-mize kapand›¤›m›zda elefl-tirme ve tepki göstermehakk›ndan da feragat etmifloluyoruz.

Birileri, ne ad›na yapt›k-lar› pek belli olmayan böyleeylemlerle halk›n demokra-tik tepkisini engellemek is-teyenlere yard›m ediyorlar.

O nedenle bunlar ak›ls›z bombalard›r…”fiiddetten ar›nm›fll›k ilkesi, biçim ve içerik ola-

rak hiçbir ayr›m yapmaks›z›n her çeflit fliddetin,her çeflit zorun reddi, muhataplar›m›z›n demok-ratl›¤›n› asla daha tutarl› ve güçlü hale getirmiyor.Hatta muhataplar›m›z› gerçekten bar›flç› da yap-m›yor. Bu yaklafl›mlar›yla onlar, katil ile kurban›,efendinin kölelefltirici kamç›s› ile baflkald›ran kö-lenin özgürlefltirici yak›p y›kan ateflini ayn›laflt›-r›p reddediyorlar. Ama emperyalist haydutlar›nve burjuvazinin her yerde diflinden t›rna¤›na ka-dar silahl› oldu¤u günümüz koflullar› alt›nda herçeflit fliddete karfl› ç›kmak, ezilenleri, sömürülen-leri ideolojik olarak silahs›zland›rmaktan baflkabir ifle yaram›yor. Olsa olsa burjuva fliddete karfl›teslimiyeti örgütlüyor. Bu da “bar›fl” içinde birdünya talebini elde edilemez hale getiriyor. Zira,her çeflit savafl›n ve zorun kayna¤›n› ortadan kal-d›racak devrimci fliddet “bar›fl” içinde bir dünyaözleminin gerçekleflmesinin de ebesidir!

Politik deham›z, “Bombalara ve fliddete baflvu-ranlar asl›nda demokratik tepkilerin gücününazalmas›n› istiyorlar” diyor. Maflallah demek geli-yor insan›n içinden! Bu ne kabiliyet! Bu muazzamçözümleme gücü, ancak polisin ya da burjuva de-

mokrasisine kölece ba¤l› enpespaye liberallerinkiyle k›-yaslanabilir. “Birilerinin nead›na yapt›klar› pek belli ol-mayan böyle eylemler” der-ken ise, flaibe yaratmaktanmedet uman zavall› bir fikircücesi halinde iyice düflkün-lefliyor.

Tamam bireyselterörizme

karfl›s›n›z da Siyasal tarihimizde dev-

rimci fliddetin en ince redde-diliflinin klasik maskesi vekoruna¤› ola gelmifltir, “bi-reysel terörizme” karfl› ide-olojik mücadele bayra¤›.EMEP/Evrensel gelene¤ininbunun en tipik örne¤i oldu-¤unu rahatl›kla söyleyebili-riz. Beklendi¤i gibi, antiem-peryalist Haziran Hareketidöneminde emperyalist hay-

dutlar›, uflaklar› ve iflbirlikçilerini hedefleyenbombalama eylemleri karfl›s›nda bu geleneklerines›k› ba¤l›l›klar›n› sergilemifllerdir. Bu çevreninCihan Soylu, ‹hsan Çaralan ve Mustafa Yalç›nergibi, yerlerinden k›m›ldat›lmas› çok zor a¤›r vehatta en a¤›r toplar› ideolojik mücadelede görevüstlenmifllerdir. Hepsi de “bireysel terörizm”aleyhinde s›zlanm›fllar, ama öyle anlafl›l›yor ki,ne bireysel terörizmin ne oldu¤u ve ne de bu bi-reysel teröristlerin kimler oldu¤unu aç›klama güçve enerjisini kendilerinde bulabilmifllerdir.

Fakat daha önemlisi fludur ki, bu arkadafllar,“bireysel terörizme” karfl› ç›kt›klar›n› aç›klarken,“terörizmin” hangisinden yana olduklar›n› aç›kla-mak zahmetine girmemifllerdir. O bilinen küflüve kokuflmufl oportünist baya¤›l›¤› tekrarlayarak,“bireysel terörü” reddederken sanki kitle flidde-tinden yanalarm›fl ve sanki devrimci zoru, ayn›anlamda olmak üzere devrimci fliddeti, devrimciterörü savunuyorlarm›fl gibi bir izlenim yaratma-ya özen göstermifllerdir. Muhataplar›m›z›, önce-likle e¤er baflarabiliyorlarsa, kitlelere, hiç de¤ilsekendilerine güvenen ve birlikte yürüyen yandafl-lar›na karfl› aç›k ve dürüst olmaya, gerçek düflün-celerini aç›klama cüreti göstermeye ça¤›r›yoruz.

37TEOR‹DE do¤rultu

fiiddetten ar›nm›fll›k ilkesi, biçimve içerik olarak hiçbir ayr›m

yapmaks›z›n her çeflit fliddetin,her çeflit zorun reddi, muhata-plar›m›z›n demokratl›¤›n› asla

daha tutarl› ve güçlü hale getir-miyor. Hatta muhataplar›m›z›

gerçekten bar›flç› da yapm›yor.Bu yaklafl›mlar›yla onlar, katil

ile kurban›, efendinin kölelefltiri-ci kamç›s› ile baflkald›ran

kölenin özgürlefltirici yak›py›kan ateflini ayn›laflt›r›p

reddediyorlar.

Cihan Soylu, “‹stanbul’a bakan, ‘Do¤u’ya de-mokrasi götürmek’ten söz edenlerin, o tarihi vekoca kentin büyükçe bir bölümünü iflgal topra¤›-na çevirdi¤ini, geri kalan kesiminde de terör estir-di¤ini, insan hayat›n› hiç de önemsemedi¤ini gö-recektir” diye yaz›yordu (Amaç ve yöntem A. Ci-han Soylu Evrensel 27 Haziran 2004). Gerçektende do¤ru, iyi de ne yapmal› bu ülkenin insanlar›?Evet, “o tarihi ve koca kentin büyükçe bir bölü-mü iflgal topra¤›na çeviril”miflti. Pek iyi de bunutezgahlayanlara karfl› neden ad› konmam›fl fliddet-ten ar›nm›fl mücadele yöntemiyle s›n›rl› kal›nma-s› için kendinizi parçalad›n›z! ÖDP ve TKP kadarbile aç›k ve dürüst olamad›n›z? Onlar hiç de¤ilsefliddetten ar›nm›fl mücadele çizgisini aç›kça sa-vundular. Neden NATO’cu güçlerin barikatlar›-n›n önüne kadar gelinecek, bas›n aç›klamas› yap›-lacak ve geri dönülecekti? Ama gördünüz, s›n›fmücadelesi öyle olmuyor, burjuvazi sizden dahagerçekçi, barikat›n önüne gelene hem de duraksa-madan sald›r›yor. Birazc›k olsun anlad›n›z m›, si-zin siyasal strateji ve çizginiz, sizin ideolojik du-ruflunuz barikat›n bafl›na gelenleri silahs›zland›r›-yor, haz›rl›ks›z yakalanmas›n›, ezilmesini getiri-yor. Unutmay›n ki, bu, oportünist gaflet çizgisi-dir. Kitlelerde ne umut, ne güven ne coflku ve nede savaflma azmi b›rak›r.

‹yi, tamam, bireysel teröre karfl›s›n›z, en hasmarksist, en bulunmaz leninist, en bükülmez iflçis›n›f› savunucusu ve de önderi kesiliyorsunuz,dünyan›n bulunmaz biricik sosyalisti de sizsiniz,peki o temsil etti¤inizi iddia etti¤iniz iflçi s›n›f›n›nve kitlelerin, ezilenlerin teröre baflvurma hakk›n›tan›y›p savunuyor musunuz? Ve de ezilenleriböyle bir haklar›n›n oldu¤u hususunda uyand›r›payd›nlatmak gibi bir sorumlulu¤u kabul ediyormusunuz? Hakikaten siz devrimci terörü, bu siziürkütüyorsa, devrimci zoru savunuyor musunuz?Ezilenlerin, sömürülenlerin egemenlere, sömürü-cülere karfl›, bask› ve sömürüyü ortadan kald›r-mak için fliddete baflvurma hakk›n› kabul ediyormusunuz?

Mustafa Yalç›ner, “Hiç kimsenin mutlak ola-rak bombaya karfl› olamayaca¤›n› örne¤iyle anla-taca¤›z. Önemli olan, her fleyi yerinde ve zama-n›nda kullanmas›n› bilmek. Kurtulufl Savafl›’ndabomba atmaya kim ne diyebilir?”(Parantez içinde tekrar ediyoruz, evet yanl›fl okumad›n›z,“Kurtulufl Savafl›’nda bomba atmaya kim ne di-yebilir?” !!)

“Bombalara her koflulda karfl› olan, burjuvapasifistleri d›fl›nda pek yoktur. Önemli olan,bomban›n hangi koflulda patlad›¤› kadar, hangiç›karlar için patlad›¤›d›r. Özcesi, vatan›n› seven,ülkesinin ba¤›ms›zl›¤›na az-çok de¤er veren kim-se, bugün, Irakl› direniflçilerin emperyalistleri veiflbirlikçilerini hedefleyerek att›klar› bombalarakarfl› ç›kmayacakt›r.” “(Hangi bahane, hangi ca-ni? Mustafa Yalç›ner Ülkede Özgür Gündem 29Haziran 2004) Karfl› ç›km›yorsunuz iyi de nedendüpe düz ezilenlerin sömürülenlerin kendileriniezen, sömürenlere karfl› silahl› mücadele dahilher biçimde direnme hakk›n›n oldu¤unu savuna-m›yorsunuz? Çünkü devrimci fliddetin hakl› vemeflru oldu¤u bilinç ve duygusunu yitirdiniz. Ba-r›flç›l geliflme stratejisi sizin devrimci akl›n›z› veduygular›n›z› i¤difl etti.

Yalç›ner, “Kurtulufl Savafl›’nda bomba atmayakim ne diyebilir?” derken totoloji yap›yor. Öyleanlafl›l›yor ki, yazd›klar› üzerine pek düflünmü-yor, hatta belki dönüp okumuyor bile. Çünküsöyledi¤i “savaflta bomba atmaya kim ne diyebi-lir”den baflka bir anlama gelmiyor. Mesela diye-lim ki, Yalç›ner, e¤er bir ulusal sorun varsa vemesela ülkesi iflgal edilmiflse ya da sömürgeleflti-riliyorsa yani bir ulus özgürlü¤ünü savunmakzorundaysa, “bomba atmaya kim ne diyebilir”ki, demeye getiriyor olabilir. Böyle oldu¤unuvarsayd›¤›m›z zaman birkaç soru birden ç›k›yorortaya:

‹lkin, A. Cihan Soylu, emperyalist haydutlarve iflbirlikçilerinin, “o tarihi ve koca kentin bü-yükçe bir bölümünü iflgal topra¤›na çevirdi¤ini,geri kalan kesiminde de terör estirdi¤ini, insanhayat›n› hiç de önemsemedi¤ini görecektir” sap-tamalar›n› yapt›¤›na ve yukar›ya ald›¤›m›z Yalç›-ner teorisine göre, “bomba atmaya” (flimdilerdeher ne kadar palavra at›l›yorsa da bomba at›lam›-yor, öyle anlafl›l›yor ki art›k bombalar flu ya da buhedefe konuyor!) yeflil ›fl›k yak›lmas› ve de vizeverilmesi gerekmez mi? Böyle bir durumda, Yalç›-ner ve arkadafllar›, baflka ülkeler söz konusu ol-du¤unda yeflil ›fl›k da yakarlar, vize de verebilir-ler, ama Türkiye ve Kuzey Kürdistan söz konusuoldu mu kesin kes bomba atmamay› savunma-n›n, öyle ya da böyle silahl› mücadeleyi mahkumetmenin bir yolunu bulacaklard›r. Bar›flç›l gelifl-me stratejisinin gere¤idir bu. Hatta onlar›n varl›kbiçimidir, yani aksi takdirde kendilerini inkar et-meleri gerekecektir.

38 TEOR‹DE do¤rultu

‹kincisi, peki Yalç›ner ve arkadafllar›n›n yinebu Yalç›ner teorisine göre Kuzey Kürdistan’dakiKürt ulusal kurtulufl savafl›n› desteklemeleri ge-rekmez miydi? 84’te bafllayan gerilla savafl›na kar-fl› nas›l tav›r alm›fllard›? “Bireysel terör” diye mimahkum ettiler acaba? Hatta 2002’lere de¤in Kürtyurtsever hareketinden fersah fersah uzakta dur-muyorlar m›yd›? Ölü taklidi yapt›klar› zamanlarunutuldu mu zannediyorlar? Özelefltiri yapt›kla-r›n› duyan gören oldu mu?

Son olarak, ideolojik mücadele bak›m›ndanbizim için daha da önemli olan üçüncü konuyageliyoruz. Yalç›ner, bilerek ve isteyerek, yani ka-s›tl› biçimde -isterseniz domuzuna da diyebilirsi-niz,- öyle örnekler veriyor ve sorunu öyle koyu-yor ki, bütün yollar› “ulusal kurtulufl savafllar›”,en iyi halükarda “ulusal kurtulufl mücadeleleri”d›fl›nda silahl› mücadelenin reddine ç›kart›yor.Böylece, “Hiç kimsenin mutlak olarak bombayakarfl› olamayaca¤›n› örne¤iyle anlataca¤›z.Önemli olan, her fleyi yerinde ve zaman›nda kul-lanmas›n› bilmek”tir dese de gerçekte iflçi s›n›f›ve emekçilerin, ezilen sömürülen s›n›flar›n ege-men sömürücü s›n›flara karfl› mücadelesinde“bombaya mutlak olarak” karfl› ç›k›yor. “Yer vezaman” oportünist kaçamaklar olmaktan baflkabir anlama gelmiyor. Çünkü oportünistler için,baz› fleylerin asla ve asla yeri zaman› bir türlügelmiyor!

EMEP/Evrensel çevresinin en a¤›r (bunu küfkokusunun keskinli¤inden anl›yoruz) teorisyeniolarak A. Cihan Soylu flöyle yaz›yor:

“Emekçi halk kitlelerinin düflünce, duygu vedurumlar›n› dikkate almayan ve emekçilerin ya-flam›na zarar veren ‘mücadele’ araç ve yöntemle-riyle sonuç almaya yönelenler, ne yaz›k, sermayebeslemelerine, bu olana¤› sunmaktan vazgeçmi-yorlar. Kitle hareketinin yükselme e¤ilimi göster-di¤i dönemlerde, emekçilerin zarar görüp görme-mesi kayg›s› tafl›madan ve sözde düflmana karfl›mücadele ad›na gündeme getirilen bombalamaeylemleri, yine aç›kt›r, her zaman kitle mücadele-sini geriye düflürücü rol oynam›flt›r.”

“Sözde düflmana karfl› mücadele ad›na” öylemi? Bize söyler misiniz neden “sözde”? Keramet-leri kendilerinden menkul bu arkadafllar, düflma-na karfl› mücadele ekspertizli¤i mührünü kimdenald›lar acep? Bu bilgiçlik, bu ukalal›k, bu ilk mek-tep baflö¤retmenli¤i pozlar› da neyin nesi?

Soylu diyor ki, “Emekçi halk kitlelerinin dü-flünce, duygu ve durumlar›n› dikkate almayan veemekçilerin yaflam›na zarar veren ‘mücadele’ araçve yöntemleriyle sonuç almaya yönelenler, ne ya-z›k, sermaye beslemelerine, bu olana¤› sunmak-tan vazgeçmiyorlar.” Söyler misiniz, “emekçihalk kitlelerinin” NATO ve Amerikan emperya-lizmiyle ilgili “düflünce, duygu ve durumlar›” ne-dir? Sizin akl›n›z dondu¤u için olsa gerek -uza¤agitmeye de gerek yok 1 May›s’ta da örne¤ini gör-müfltük,- emekçi halk kitlelerinin düflünceleri,duygular› ve de durumu hareket halinde oldu¤uiçindir ki, siz bunlar› anlama yetene¤inden yok-sunsunuz. Devrimcinin görevi “dikkate almak de-¤il”, emekçi halk kitlelerinin en ileri mücadele is-

39TEOR‹DE do¤rultu

te¤i ile buluflmak, yani “haz›r buldu¤u durumapratik biçimde hücum etmek” ve de¤ifltirmektir.

Yalç›ner de bombalama eylemleri için “ortala-ma vatandafl›n kuflku yok ki hofluna gitmiyor….Kendini bilmezlikle, herhalde katk›da bulunul-mak istenen anti-emperyalist mücadeleye zararveriliyor. Bu kesin” diyerek idam hükmünü kesi-yor. “Kendini bilmezlik”mifl, zavall› Yalç›ner senbu yetkiyi kimden al›yorsun? Bu ne küstahl›k?Okura soruyoruz, siz bu “ortalama vatandafl” kav-ram›nda marksizmin, sosyalizmin ve de devrimci-li¤in izini bulabiliyor musunuz? “Ortalama vatan-dafl” da kim ola? Demek ki, Yalç›ner ve yoldaflla-r› ortalama vatandafllar›n –siz bunu orta s›n›f an-lay›n, ortalama vatandafl onlardan baflkas› de¤il-dir çünkü- “duygu, düflünce ve durumunu dik-kate” alarak politika yap›yorlarm›fl. Biz de zateny›llard›r bunu aç›klamaya, bu gerçe¤i göstermeyeçal›fl›yorduk. Ama bu arada Yalç›ner’e de bir soru-muz olacak, varsayal›m ki, bu ortalama vatandafl-lar› bar›flç› mücadele çizgisine ikna ettiniz, sonrane olacak? Ne yapacaks›n›z? Örne¤in mücadelebiçimlerinde de¤ifliklik yapma ihtimaliniz olabilirmi, var m›? Öyle san›yoruz ki siz en çok bu olas›-l›¤› seviyorsunuz!

Soylu, “emekçilerin yaflam›na zarar veren ‘mü-cadele’ araç ve yöntemleriyle sonuç almaya yöne-lenler”den bahsederken, iflçi s›n›f› ve emekçilerinmücadelesine bir bürokrat›n nas›l bakt›¤›n› da ha-kikaten çarp›c› biçimde sergiliyor. Demek ki, “‘mücadele’ araç ve yöntemleri” “emekçilerin yafla-m›na zarar ver”memeliymifl! Gördünüz mü mark-sizmi? Bizim ölü marksizm dedi¤imiz de tam› ta-m›na budur. Gördünüz mü devrimcili¤i? Küflen-mifl bürokratik kafa bu de¤ilse nedir? En basit birgrev hareketini düflünün? ‹flçilerin “yaflam›na za-rar ver”miyor mu? Açl›k tehlikesini, hatta açl›¤›somut olarak yaflam›yorlar m›? Her grev, her dire-nifl iflçilerle/direniflçilerle polisi, jandarmay› karfl›karfl›ya getirmiyor mu? Yorgunluk, uykusuzluk,açl›k tehlikesi, pek çok durumda so¤uk, aile yafla-m›n›n felç olmas›, polis/jandarma ve keza zindantehdidi ya da polis/jandarma güçleri ile hiç bek-lenmedik bir çat›flmada yaralanmak, ölmek! An-cak oportünizm nedeniyle devrimci akl›n› kaybet-mifl siyasi al›klar, “emekçilerin yaflam›na zarar ve-ren “mücadele araç ve yöntemleri” üzerine yüz k›-zart›c› aç›klamalar yapabilirler. Sosyalistler vedevrimciler, Enternasyonal’in sözlerini bile hat›r-lamayan oportünistler ne derlerse desinler, s›n›f

savafl›m›n› gelifltirmek için emekçileri özveri bilin-ciyle e¤itmekte ›srar edecekler, iflçi s›n›f›n› veemekçileri burjuvazi ve emperyalizme karfl› büyükfedakarl›klar gerektiren en sert mücadelelere ha-z›rlayacaklard›r. Fakat flunu söylemezsek gerçek-ten büyük bir eksiklik olur: Çapa’da bir devrimci-nin elinde kazaen patlayan bomba sakl› kalmakkayd›yla, Haziran Hareketi döneminde ve önce-sinde emperyalist haydutlar›, uflaklar›n› ve iflbir-likçilerini hedefleyen bir dizi bombalama eylemin-den hangisi “emekçilerin yaflam›na zarar ver”di?Evet Soylu arkadafl, neden 23 Haziran ve öncesin-de “amaç ve yöntem” bafll›kl›, bireysel terörü mah-kum etti¤in bir yaz› yazmad›n da 24 Haziran’dayazd›n!? Neden? Ne dersin, bir tesadüf mü acaba!

Soylu, “Onlara ve efendilerine karfl› mücadelegerekli, önemli ve zorunludur; ama en az›ndanbunun kadar önemli bir di¤er fley de, onlara ‘kop-mufl bacaklar, sönmüfl hayatlar’ üzerinden halkaseslenme olana¤› vermemektir. Bu da, mücadelearaç, biçim ve yöntemlerinin iflçi ve emekçilerinkitle mücadelesini gelifltirme ve yayg›nlaflt›rmala-r›na zarar vermeyecek flekilde ve içinde bulunu-lan koflullar dikkate al›narak belirlenmesini ge-rektirmektedir” diyerek bildi¤i klifleleri b›k›pusanmadan tekrar etmeye devam ediyor. E¤er biryetenekse, ezberini bozmama kararl›l›¤› gerçek-ten takdire flayan.

Soylu arkadafl› temin ederiz ki, burjuvazi ide-olojik mücadele için bahaneye ihtiyaç duymuyor,burjuvazinin ideolojik mücadele için ille de birbahanesinin olmas› gerekti¤i saplant›s› tuhaf de-¤il mi? Burjuvazi ideolojik ve psikolojik savafl›, s›-n›f mücadelesinin temel bir boyutu olarak asla ih-mal etmeden yürütüyor. Emperyalizm ve Siyo-nizm Filistin ya da Irak direnifli için aral›ks›z“kopmufl bacaklar sönmüfl hayatlar” propaganda-s› yapm›yor mu? Burjuvazi bahane yapar diye ne-den iflçiler, emekçiler, ezilenler ve devrimci ko-münist öncüleri ellerini kollar›n› ba¤las›nlar ki?

Soylu’ya soruyoruz, bombalamalar olmasa ka-ra propaganda olmayacak m›yd›? Bak›n 24 Hazi-ran’a kadar böyle bir kara propaganda yoktu, amabombalamalar vard›! Öyle de¤il mi? Kara propa-ganda otobüste kaza sonucu patlayan bombay›sald›r›ya geçmek için f›rsat bildi. Fakat ayn› fleyisizin de yapman›z garip de¤il mi? Bunu nas›laç›klamal›? Siz de silahl› mücadele biçimlerininkullan›lmas›na savafl açmak için bu f›rsattan ya-rarlanmad›n›z m›? Çizginize güvenseydiniz, bom-

40 TEOR‹DE do¤rultu

balama eylemlerine karfl›sald›r›ya geçmek için böylebir f›rsat bekler miydinizhiç?

Evrensel’in “bireysel te-rör yöntemleri” uzmanlar›n-dan ‹hsan Çaralan, “fiimdibu tak›m, patlayan bomba-lardan kalkarak, halk› terö-rize etmeye çal›flmakta; NA-TO karfl›t› birli¤i parçala-mak için hamlelerini yo¤un-laflt›rmaktad›r” diyor. Buyaklafl›m, tam› tam›na 80öncesi revizyonist TKP’nin“aman provokasyon olur”mant›¤› ile örtüflüyor. ‹nan›-l›r gibi de¤il, acaba 24 Hazi-ran’a kadar emperyalistlerinve burjuvazinin halk› teröri-ze etmek gibi bir sorunu yokmuydu? Çaralan bu ülkedeyaflam›yor mu yoksa? Opor-tünist ak›l tutulmas› denenbu olsa gerek! Soylu ve Yal-ç›ner de tipik oportünist birörneklikle ayn› flekil-de düflünüyorlar. Yalç›ner, Özkök ve di¤erlerininkarfl›devrimci propagandas› için flunlar› yaz›yor:

“Ona, onun gibilere bu bahaneyi veren de bi-reysel terörizmdir.” Sonuç flu oluyor, burjuva li-berallere bahane vermemek için silaha sar›lma-y›n! Silahl› mücadele tu kakad›r. Öyle ya demekki, burjuva liberalleri bahaneleri olmazsa ideolo-jik zehirlerini kusamayacaklarm›fl. Tanr› aflk›nabu ne yavanl›k. Filistinli feda eylemcisi de Öz-kök’e göre terörist de¤il mi? Keza Afgan direnifl-çisi! Irak’taki Arap direniflçiler, hepsi terörist de-¤il mi? Hadi söyleyelim, Kürt gerillas› da teröristde¤il mi? fiimdi onlar, Özkök ve öteki burjuva li-berallere, emperyalizmin kalemflorlar›na bahanevermemek için silahlar› ve silahl› direnifli b›rak-s›nlar m›?

Neden Özkök gibi burjuvazinin, emperyaliz-min kalemflorlar› karfl›s›nda ezilenlerin silahl› di-renifl ve zor kullanma hakk›n› savunacak devrim-ci ak›l ve güçten yoksunsunuz? Burjuva liberallerkarfl›s›ndaki, bu ezikli¤iniz, bu zavall›l›¤›n›z ne-den? Niçin iflçi s›n›f›n›n emperyalizme karfl› zorkullanma hakk›n› savunam›yorsunuz? ‹flçi s›n›f›-n›, iddia etti¤iniz emperyalizmi de hedefleyen

devrime nas›l haz›rlayacaks›-n›z? Bu ne biçim devrimcihaz›rl›kt›r ki, iflçi s›n›f›naburjuvazinin ve emperyaliz-min devrimci zor kullan›la-rak yere serilece¤ini, bununiçin haz›rl›k yapmak gerekti-¤ini anlatm›yor, e¤itim vehaz›rl›¤› örgütlemiyor. Bir deutanmadan s›k›lmadan dev-rimcilere oportünist zehirinienjekte etmek için bireyselterörizm elefltirisi yap›yor.

Kaflarlanmaya yüz tutmufloportünistlerimiz, hay›r ca-n›m orada, Irak’ta Filistin’desilahl› direnifle kimse karfl›“ç›kmayacakt›r” yan›t›n› ve-receklerdir. Bu oportünistödlekler, orada silahla diren-menin hakl›, do¤ru ve gerek-li oldu¤unu aç›kça savuna-cak ak›l ve cüretten bile yok-sunlar.

Ve Çaralan a¤z›ndakibaklay› ç›kart›yor; “‹flte bombalar; atanlar›n kim-li¤inden ve amaçlar›ndan ba¤›ms›z olarak, buyurt sath›nda oluflan NATO karfl›t› birli¤in ortas›-na at›lm›flt›r.” Peki ne oldu? NATO karfl›t› birlikemperyalist haydutlar›, uflak ve iflbirlikçilerini he-defleyen üstelik oldukça da baflar›l› olan bomba-lama eylemleri nedeniyle da¤›ld› m›? BAK’›ndan,‹KK’ye NATO ve Bush Karfl›t› Birlik’e hepsi 27Haziran’da Kad›köy’de bir aradayd›. Ama do¤rusuoportünistlerle yolun sonuna da gelinmiflti. Çün-kü, oportünistlerin fliddetten ar›nm›fl eylem çizgi-si ile birlikte hareket etme marj›n›n son s›n›r›yd›27 Haziran. Oportünistlerle devrimcilerin 27 Ha-ziran akflam› ayr›flaca¤›n› herkes biliyordu. Bek-lendi¤i gibi de oldu. Marksist leninist komünist-lerin önderli¤i alt›nda devrimciler, Okmeyda-n›’n›n yolunu tutarken oportünistler evlerine çe-kiliyorlard›. 28 Haziran direnifli de, oportü-nistlerin kaç›fl› da biliniyor.

Fakat Çaralan’›n Marksist leninist komünistle-ri ve devrimcileri NATO karfl›t› birli¤in ortas›nabomba atmakla, birli¤i parçalamakla suçlamas›tamamen kas›tl› ve gerçek d›fl›d›r. Emperyalisthaydutlar› ve uflak ve iflbirlikçilerini hedefleyenbombalar›n zaten böyle bir rollerinin olmad›¤›

41TEOR‹DE do¤rultu

Fakat Çaralan’›n Marksist lenin-ist komünistleri ve devrimcileriNATO karfl›t› birli¤in ortas›na

bomba atmakla, birli¤i parçala-makla suçlamas› tamamen

kas›tl› ve gerçek d›fl›d›r.Emperyalist haydutlar› ve uflak

ve iflbirlikçilerini hedefleyenbombalar›n zaten böyle bir rol-lerinin olmad›¤› aç›klamas›na

flunu da ekleyelim: Gerçek flu ki,NATO karfl›t› birli¤in yurt

sath›nda oluflmas›n›n en büyükonuru marksist leninist

komünistler aittir.

aç›klamas›na flunu da ekleyelim: Gerçek flu ki,NATO karfl›t› birli¤in yurt sath›nda oluflmas›n›nen büyük onuru marksist leninist komünistleraittir. Bunun için çok büyük bir emek ve çabaharcanm›flt›r.

Marksist leninist komünistleri bölücülüklesuçlayan Çaralan en sonunda flu tehdidi savuru-yor: “E¤er bu eylemleri yapanlar, bas›nda ç›kt›¤›gibi halktan, devrimden yana oldu¤unu söyleyensiyasi çevrelere mensupsa; yapacaklar› ilk iflin bu-lunduklar› eylem hatt›n› sorgulamak oldu¤unugörmelidir. Aksi halde; hem bu çizgide bulunuphem de çeflitli ‘platformlar’da yer almakta, bugün-den sonra çok daha fazla zorlanacaklard›r.” Nediyorlard› burjuva liberaller, devrimcileri, pardonteröristleri aran›za sokmay›n. Çaralan da dersineiyi çal›flm›fl, ama klavuzunun liberaller oldu¤unubir kez daha vurgulamak zorunday›z. Oportünist-ler, Marksist leninist komünistlerle ve devrimci-lerle ayn› platformlarda yer almaktan öteden berirahats›zlar. Öyle anlafl›l›yor ki, kaçmaya haz›rla-n›yorlar, ama birli¤i bozma sorumlulu¤unu ya dasuçunu da Marksist leninist komünistler ve dev-rimcilere yüklemek istiyorlar. Merak ediyorlarsasöyleyelim; bizim oportünistler ile birlikte müca-deleden korkmak için hiç bir sebebimiz yok.

Çaralan’›n kesin hükmü oluyor, flu sat›rlar:“K›sacas›; Ankara ve ‹stanbul’da patlayan

bombalar, ‘bireysel terör eylemleri’ üstünden siya-set yapman›n; halkç›l›kla, devrimcilikle nas›l birçeliflki teflkil etti¤ini, bu mücadele tarz›n›n dönüpbunu yapan› ve savundu¤unu söyledi¤i kitlelerinamaçlar›n› vurdu¤unu bir kez daha gösterdi.” Bubaya¤›l›k insan› gerçekten isyan ettirdiyor. Peki,pek say›n Çaralan arkadafl, Çapa kazas› d›fl›ndasenin bu hükmünü do¤rulayan bir tek örnek varm›, bu “Ankara ve ‹stanbul’da patlayan bomba”la-ma eylemlerinde? Zavall› oportünistler, emper-yalizme ve iflbirlikçi burjuvaziye, onlar›n faflist re-jimine karfl› silahl› mücadele biçimlerinin kulla-n›lmas›n› mahkum etmek için, Çapa kazas›ndan

medet umuyorlar. Çapa kazas›n›n arkas›na sakla-narak bombalama eylemlerini mahkûm etmeyeçal›fl›yorlar.

Çok say›n “bireysel terör eylemleri” uzman›,izniniz olursa size de bir sorumuz olacak, sahi bubombalama eylemlerini hangi kriter ve mant›k ile“bireysel terör eylemleri” üstünden siyaset yapmas›n›f›na sokuyorsunuz? Hakikaten siz niçin dev-rimci ve Marksist görünmeye çal›fl›yorsunuz?

Son verirken Özkök’ün flu iki cümlesine kat›l-d›¤›n› zevkle aç›klayan zavall› M. Yalç›ner’e birçift laf›m›z olacak:

‘Yeter ki kurdu¤u teflkilat›n ad› duyulsun.Reklam› yap›ls›n.’ Allah için son iki cümlesi yan-l›fl de¤il!” ‹yi ama bay›m siz de teflkilat›n›z›n “rek-lam›n›” yap›yorsunuz? Propaganday› afla¤›lama-n›z bir yana, teflkilat›n propagandas›n› yapmaktakötü olan ne var? Ama unutmay›n bütün kalbi-nizle kat›ld›¤›n›z son iki cümlenin bir anlam›n›nolabilmesi için, “Bombac›lar kim? Güya halk ad›-na hareket eden kafalar. Örgütlerinin ad›na‘Marksist’ kelimesini koymufllar. HerhaldeMarx’›n kemikleri s›zl›yordur. Bush’a k›z›yor.H›nc›n› zavall› insandan al›yor. Kuca¤›nda patla-masa, o bombay› bir yerlere koymayacak m›?Oradan geçen insanlar bundan zarar görmeyecekmi? Ama insan hayat› onun için ne ki?” biçimin-deki bu sat›rlara da “Allah için” kat›l›yor alman›zgerek. Sat›rlar›n›za s›zan duygular›n›z da kat›ld›-¤›n›z› yans›t›yor, daha do¤rusu ele veriyor, amaoportünist politik akl›n›z bunun dolays›z flekildeyazman›n anlatman›n siyasal ç›karlar›n›za zararverece¤inizi söylüyor.

Ama siz oportünist politik ç›karlar›n›z içinda¤a ç›kard›¤›n›z ve kurban etti¤iniz devrimcile-rin hesab›n› vermediniz daha. Dersim’de kurdu-¤unuz silahl› propaganda gruplar›nda imha edi-len devrimcilerden söz ediyoruz. Biz unutmad›k,devrimci akl›m›z›n oportünist suçlar› asla affet-medi¤ini de bilmenizi isteriz. n

42 TEOR‹DE do¤rultu

Marksist leninist komünistler NATO zirvesi-nin yap›laca¤› 28-29 haziran tarihinden aylar ön-ce bafllatt›klar› haz›rl›klar› yürütürken flöyle ilanetmifllerdi pratik misyonlar›n›: 71 gelene¤ininyarat›c›s› yoldafllar›m›z›n antiemperyalist dev-rimci an›lar›na ba¤l› kalacak ve baflta direnenIrak ve Filistin olmak üzere, halklar›m›za karfl›sorumlulu¤umuzu yerine getirece¤iz. Ne mutluki, bafl›m›z dik olarak hakl› bir gurur içindeyizbugün. Siper yoldafllar›m›zla birlikte Okmeydan›direniflini arma¤an ettik tarihe ve halklar›m›za.‹stanbul’u NATO’ya ve emperyalist haydutlaradarettik.

Okmeydan› çat›flmas› ve direnifli NATO karfl›t-l›¤›n›n m›zrak ucu olsa da, onu bileyenin, iki ay›aflk›n süre boyunca devam eden anti emperyalistkitle mücadelesinin sürtünmesi oldu¤unu gör-mek gerekiyor. Bu ayn› zamanda Marksist leninistkomünistlerin süreçteki öncü rolünün en tamkavranabilmesi içinde zorunlu olan bir perspek-tiftir. Sürecin bu kapsamdaki analizine geçmedenönce, yürütülen birleflik kampanyan›n, 12 Eylül1980 darbesi sonras› gerçeklefltirilen en geniflkapsaml› antiemperyalist kitle kampanyas› oldu-¤unu belirtelim.

Marksist leninist komünistler bak›m›ndanNATO ve emperyalizm karfl›t› mücadele, herfley-den önce anti emperyalist demokratik devrimprogramlar›n›n pratik-güncel görevlerinin yerinegetirilmesi anlam›na geliyordu. Emperyalizmekarfl› mücadeleyi devrim hedefine ba¤lamakta so-mutlaflan görüfl aç›fl›, kampanyan›n bütün süreciboyunca yol gösteren klavuz oldu. Bu nedenle,emperyalistlerin kovulmas› ve her türlü ba¤›ml›-l›k iliflkilerine son verilmesi, NATO’nun da¤›t›l-mas› ve üslerin kapat›lmas›, gizli anlaflmalar›naç›klanmas› talepleri ile NATO zirvesinin engel-lenmesi ve da¤›t›lmas› güncel ça¤r›s› birlefltirildi.Ajitasyon ve propaganda çal›flmas›n›n oda¤›nabunlar oturtuldu.

Sürecin genel olarak bu çizgide flekillenmesive ilerletilebilmesi için kararl›l›¤›n sonuna dekkorunmas› ve mücadeleci unsurlar›n bu mevziyeçekilmesi do¤rultusunda kesintisiz bir irade orta-ya kondu. Zirvenin engelleyemeyece¤ine iliflkinpolitik karamsarl›kla malul protestocu görüfl vee¤ilimlere karfl› ideolojik mücadele yürütüldü,politik tutum al›nd›. Protestoculu¤un afl›lmas› ge-rekti¤i her platformda dile getirildi ve hareketihedeflerine do¤ru tafl›yacak somut kitle kuvvetle-

43TEOR‹DE do¤rultu

Haziran Hareketi’nindeneyimleri

rinin var oldu¤u gösterilerekkarars›z unsurlar ikna edil-meye çal›fl›ld›.

‹htiyaçlar birlefltirdi,riskler ayr›flt›rd›NATO’ya karfl› mücadele

etmek isteyen politik güçleresasen kendi kuvvetlerinedayal› ba¤›ms›z hareket tarz-lar›ndan farkl› olarak NATOve Bush Karfl›t› Bir-lik(NBKB)ve Bar›fl ve AdaletKoalisyonu(BAK) biçimindeiki aktif temel bileflimle süre-ce haz›rland›. BAK’›n eylemi-nin içeri¤i, onun reformcu li-beral burjuvazinin çizgisineyedeklenmifl, ona göre hare-ket eden bir örgütlenme ol-du¤unu ortaya koydu. He-men tüm omurgas›n› ve kitlegücünü ÖDP’nin oluflturdu-¤u BAK, esas olarak protes-toculu¤u, emperyalizme karfl› en uç eylem hatt›kabul etti. “Gelme Bush” gibi, antiemperyalist ol-may› BUSH’a karfl› olmakla s›n›rl› tutan bir ajitas-yon yürüttü. NATO zirvesinin emperyalizme kar-fl› mücadele olanaklar› bak›m›ndan yaratt›¤› so-mut tarihsel-politik f›rsata te¤et bile geçmeyen buyaklafl›m, BAK’›n emperyalizme karfl› mücadeleufkunun darl›¤›n› ve militan yetenek zay›fl›¤›n›ntipik bir göstergesi oldu. NATO’ya karfl› ellerinesopay› alamayan ÖDP, emperyalizm pisli¤ini LütfiK›rdar Spor ve sergi saray›n›nmerdivenlerinden‘süpürme’ medyatik flovuyla kendini avutmaya ça-l›flt›. BAK, daha çok uluslararas› planda reformcuve liberallerin Türkiye uzant›s› ifllevini gördü.

NATO ve Bush Karfl›t› Birlik, içinde partilerin,devrimci platformlar›n, sendikalar›n ve demokra-tik kitle örgütlerinin de bulundu¤u mücadeleci128 yap›lanman›n bir araya gelmesi ile olufltu. Si-yasi bileflimi itibariyle Birlik’te, sosyalist ve dev-rimcilerden, reformist ve yurtseverle kadar he-men her sol ilerici unsur yeral›yordu. Birlik bubak›mdan heterojen bir yap›ya sahipti. Ortak pay-da, NATO’ya karfl› mücadeleci kuvvetlerin birlefl-mesiydi.

NBKB deneyimi, reformist ve devrimcilerin birarada olmas›n›n en genifl kesimlerin harekete ge-

çirilmesinde avantajlar ya-ratmas› yan›nda, NATO’yakarfl› mücadeleci bir oda¤›ngelifltirilmesi bak›m›ndankendibafl›na bir engel teflkiletmedi¤ini de göstermifl ol-du. Birlik’in, bir geçifl süreci-nin ürünü ve ara aflama ör-gütlenmesi oldu¤u unutul-mamal›d›r. Nitekim Birlik’tedevrimcilerle reformistlerinbelli bir noktaya kadar bir-likte yürüyece¤i aflikard›.Çünkü Birlik içinde egemenolan tarz protestoculuktu.NATO’yu engelleme görüflaç›s› devrimcilerin ve komü-nist öncünün yöneliminiyans›t›yordu.

Zirve tarihi yak›nlaflt›kça,yani politik mücadelenin ze-mini sertlefltikçe, BAK veBirlik aras›nda ortaklaflmaolanaklar› daha da zay›fl›-

yordu. 27 Haziran Kad›köy mitingi ve 26 HaziranAnkara mitinginde gerçekleflen eylem birli¤ininher fleye ra¤men sa¤lanmas› mücadele bak›m›n-dan olumlu bir rol oynad›. Bu eylem birli¤ine NA-TO’ya karfl› mücadeleyi duvarlar› afiflle ‘süsle-mek’ten ibaret gören TKP’de ( ‹flgale Karfl› komi-teler-‹KK) dahil oldu. TKP’nin derdi NATO’yuengellemeye dönük pratik görevlere omuz ver-mek de¤il, kendi siyasi hareketinin ‘dar görüfllü’propagandas›n› gelifltirmek, yani “zeytin ya¤› gi-bi suyun üstüne ç›kmak”t›. Mücadelenin büyü-tülmesi diye bir derdi yoktu. NATO ve Bush Kar-fl›t› Birlik’in yeterince inisiyatif koyamamas› nede-niyle mitinglerde Birlik’le eflde¤er bir kat›l›mc›olarak kabul görmeyi sa¤lamak, TKP’nin ‘kibrine’yak›flan ‘baflar›s›’ oldu. Oysa sürecin omuzlanma-s›nda TKP’nin Birlik içindeki herhangi bir kuv-vetten ‘üstün’ hiçbir yan› olmad›¤› gibi, bütün uf-ku yasall›kla s›n›rl›yd›. TKP aç›s›ndan her fleyay›n 27’sine endekslenmiflti. 28’inde parti binas›önünde düzenledikleri bas›n aç›klamas›n› bile‘partiye yak›fl›r biçimde’ apar topar bitirerek Ke-merburgaz’da kampa s›v›flt›lar. Temel fliarlar›, “‹s-tanbul NATO’ya kap›lar›n› kapat›yor”du. AncakTKP kap›lar›n› önce mücadeleye, daha sonra dakendini NATO’ya kapatt›.

44 TEOR‹DE do¤rultu

Marksist leninist komünistlerNATO zirvesinin yap›laca¤› 28-

29 haziran tarihinden aylarönce bafllatt›klar› haz›rl›klar›

yürütürken flöyle ilan etmifllerdipratik misyonlar›n›: 71gelene¤inin yarat›c›s›

yoldafllar›m›z›n antiemperyalistdevrimci an›lar›na ba¤l› kalacakve baflta direnen Irak ve Filistinolmak üzere, halklar›m›za karfl›

sorumlulu¤umuzu yerinegetirece¤iz. Ne mutlu ki,

bafl›m›z dik olarak hakl› birgurur içindeyiz bugün.

Kürt yurtseverleri NATO ve emperyalizmekarfl› olumlu bir s›nav veremedi. Emperyalizmleuzlaflma ve diplomasi zemininde kalarak Kürtsorununu çözme, k›smi demokratik taleplerleelde ederek düzen içi bir muhalefet hareketi ha-line gelme çaba ve yönelimi genifl yurtsever Kürtemekçilerinin emperyalizme karfl› mücadele sü-recine kat›l›m›n› engellemifltir. ABD ve Avrupaemperyalistleri ile karfl› karfl›ya gelmeme politi-kas› onlar› NATO’culara karfl› pasif bir tutum bi-le almamaya itti. Kürt ulusalc›l›¤›n›n dar görüfl-lülü¤ü ve bunun yaratt›¤› s›n›rl›l›k onu NA-TO’ya karfl› mücadeleden al›koydu. Güney’dekigüçlerini NATO’ya karfl›lar›na almayarak koru-yabilecekleri yan›lg›s›na düflülmüfltür. Kürt so-rununu çözümünün emperyalizme karfl› müca-deleden geçti¤i gerçe¤ini ›skalayarak bölgeseldevrimin geliflme ve birleflme olanaklar›n› zay›fdüflürmüfltür.

NATO’ya karfl› mücadele yayg›nl›kkazand›

Marksist leninist komünist öncü, NATO karfl›-t› Birlik’lerin yerel platformlara tafl›nmas›, olabil-di¤ince en genifl çevrenin bu birliklerde eylem bir-li¤i yapmas›n› teflvik etti. ‹stanbul’un pek çoksemtinde yerel NATO ve Bush karfl›t› Birlik’in ku-rulmas›na öncülük etti. Mücadelenin yerel ayakla-r›n›n güçlendirilerek emperyalizme karfl› halk ha-reketinin yarat›lmas›n›n kanallar›n› açmaya çal›fl-t›. Yan›s›ra Birlik’in de¤iflik illerde de kurulmas›nabizzat hem öncülük hem de teflvik etti. Birleflik birantiemperyalist hareketin gelifltirilmesinin NA-

TO’yu durdurma iradesini güçlendirece¤i düflün-cesi hareket tarz›n› yönetti.

NATO’ya karfl› mücadele biçimlerinde zengin-lik göze çarpt›. Eylemli bas›n aç›klamalar› en yay-g›n kabul gören biçim olarak öne ç›kt›. Yan› s›raoturma eylemleri, fiili gösteriler, gece meflaleliyürüyüfller, mitingler mücadele biçimleri aras›n-da yer ald›. NATO’ya karfl› yayg›n bir ajitasyonyürütüldü. Denebilirki ‘80 sonras›n›n en yayg›nemperyalizm teflhirine sahne oldu co¤rafyam›z.

Ajitasyonun bafll›ca araçlar›ndan biri imzastandlar› ve semtlerde imza toplama, ev toplant›la-r› ve ziyaretleri, paneller, geceler, yayg›n özel say›da¤›t›mlar›, afifller, kufllar, kahve ve fabrika önü,sokak ajitasyonlar› öne ç›kt›. Halk toplant›lar›,film gösterimleri gibi etkinlikler NATO’ya karfl›kapsaml› ajitasyonun birer parças› oldu. NATO veemperyalizmin tart›fl›ld›¤› paneller örgütlendi.

Komünist öncü Haziran bafl›nda Birlik’e, kü-çük çapl› eylem biçimlerinden güçlerin merkezi-leflti¤i orta ölçekli belli merkezlerde yo¤unlaflm›fleylem biçimlerine geçmeyi önerdi. ‹flçi s›n›f›n›n,emekçi memurlar›n, emekçi kad›nlar›n, kent yok-sullar›n›n ve gençli¤in kat›ld›¤› genel grev geneldireniflin örgütlenmesi önerisini yaz›l› olarak ilet-ti. Genel grev genel derinifli örgütlemenin olanak-l› oldu¤unu, ve bunun için ça¤r› yap›lmas› gerek-ti¤ini tart›flt›. Bu olana¤›, NATO’yu durduracak enetkili mücadele biçimi olarak savundu. ‹flçi s›n›f›ve emekçilerin aya¤a kald›rmak için, fabrikalara,iflçi havzalar›na giderek iflçilerle genel grevin ola-nakl› olup olmad›¤›n› tart›flmay› önerdi. 15-16 Ha-ziran’da Birlik’in iflyeri ve havzalarda genel grev

45TEOR‹DE do¤rultu

genel direnifl ça¤r›s› için el-veriflli bir zaman oldu¤unusavundu. Birleflik halk grevive halk direniflini örgütleme-yi, NATO toplant›s›n› engel-leme takti¤inin merkezineoturttu. Bu amaçla D‹SK,KESK baflta olmak üzere birçok sendikay› ziyaret ederek‹SB içinde genel grev geneldirenifli gündemlerine tafl›d›.

Bu yönde ça¤r› yap›lmas›-na iliflkin karar al›nmas›nakarfl›n, Birlik bileflenleriningenel grev genel direniflin ör-gütlenemeyece¤ine iliflkinkarars›zl›¤› nedeniyle sonucaulafl›lamad›. Genel grev ge-nel direnifle mükemmelliyet-çi yaklafl›mlar bu olana¤› im-kans›zlaflt›rd›. Komünist ön-cü k›smi ve yerel bir genelgrev genel direnifl denemesi-nin bile tabloyu de¤ifltirece-¤ini, NATO’cu katillerin korkusunu büyütece¤ini,antiemperyalist devrimci kitle hareketini s›çrata-ca¤›n› düflündü.

NATO karfl›t› birlikten farkl› olarak komünistöncü NATO’ya karfl› genel grev genel direnifl ça¤-r›s› yapt›. Bu amaçla yüzbinlerce materyal da¤›tt›.Süreç yaklaflt›kça semtlerde meflaleli yürüyüfllerve gösteriler, Gazi’de oldu¤u gibi barikat kurdu,kepenk ve kontak kapatma ça¤r›lar›, iflgal ça¤r›la-r› yapt›. ‹stanbul’da 26 Haziran’da 4 ayr› ana yolgüzergah›nda yol kesme eylemi yapt›. ‹zmir’deBOP’un tart›fl›ld›¤› konferans› engelleme mücade-lesinin en önünde yer ald›. Adana’da ‹ncirlik üs-süne yürüdü, Diyarbak›r 2. Hava Karargah Ko-mutanl›¤› önünde bas›n aç›klamas› yapt›.

Katil Bush’un gelece¤i gün 26 Haziran’da An-kara mitinginde Meclis’e yürümek için polis bari-katlar›n› zorlad› ve hücum ruhunu kufland›. 26Haziran mitingi komünistlerin önerisi ile BAK veBirlik’in ortak eylemi olarak gerçekleflti. Ankaradireniflimiz sadece devlet içinde de¤il ayn› za-manda yasalc› reformistlerde de panik yaratt›.

NATO’ya karfl› her türlü bar›flç› ve bar›flç› ol-mayan mücadele biçimleri iç içe yürütüldü. Herbiri di¤erini besledi ve büyüttü. Halklar›n NA-TO’ya karfl› öfkesini arkas›na ald›. Ezilenlerde

sempati ve destek, yasalc›reformistlerde panik, NA-TO’cularda korku yaratt›.Hareket tarz›na yön verenzirvenin engellenmesi veda¤›t›lmas› kararl›l›¤› oldu.

Eylem çizgimiz vetaktik duruflumuzKomünist öncü süreci

bafltan sona planlad› ve ör-gütledi. Kendi kuvvetlerinisürece haz›rlad›. Aktivisttoplant›lar› bu haz›rl›¤›n enönemli unsuruydu. Hareke-tin 28-29’unda devrimciler-le reformistler aras›nda ay-r›flmaya yol açaca¤›n› enbafltan öngördü. Birlik’i gi-debilece¤i yere kadar götür-me ve birlikte yürüme im-kanlar›n› sonuna kadar zor-lad›. NATO ve iflgalcilere ‹s-

tanbul gerçekten dar edilmeliydi. Bu görüfl aç›-s›ndan hareketle Birlik’in gündemine bu sorunutafl›d› ve tart›flt›rd›. Birlik içindeki tav›rlar›n vesaflaflmalar›n netleflmesi için ad›mlar att›. Bu gö-rüfl aç›s›na sahip olanlarla da, birlik içinde ayr›fl-ma e¤ilimlerine göre, belli bafll› devrimci, ilericigüçlerle ayr› ayr› ikili görüflmeler yapt›. Birincitur görüflmelerde düflüncelerini ve amaçlar›n›aktararak nab›z yoklad›. ‹kinci tur görüflmelerdeise kendi planlar›n› ve haz›rl›klar›n› tart›flt› vemuhattaplar›n›n yaklafl›mlar›n› dinledi. Birliktehareket edebileceklerin ortak bir toplant›n›n ör-gütlenmesine öncülük etti. Bu çerçevede birara-ya gelen gruplar›n bir kamp organize etme vehaz›rl›¤› orada yürütme karar›n› almas›nda veörgütlenmesinde belirleyici bir rol üstlendi.

Meflruiyeti temel bir kalk›fl noktas› olarak elealan marksist leninist komünistler, süreçten dev-rimci hareketin kazan›mla ç›kmas›n›n ve devrim-ci dayan›flman›n koflullar›n›n haz›rlamas›n›nemektar› oldular. Eylemlerini ajitasyonun temelarac› haline getirdiler.

Bir zirve de Okmeydan›’ndayd›‹stanbul’da 28-29 Haziran’da iki ayr› Zirve ör-

gütlendi. Biri emperyalistlerin NATO vadisindeinsandan ar›nd›r›lm›fl on binlerce polis, asker ve

46 TEOR‹DE do¤rultu

Okmeydan›’n›n bir geçmiflivard› ve bir gelece¤i de ola-

cakt›r. Marksist leninistkomünistler, hem

Okmeydan›’n› somut olarakhaz›rlayan, geçmiflin kurucu

özneleri, hem de onun gerçek-leflen bütün aflamalar›n›n

yürütücü özneleri olduklar›için, onu gelece¤e en bilinçlibir biçimde tafl›ma görevininde sorumlulu¤unu duymak-

tad›rlar.

z›rhl› araçlar›n aras›nda, lüks otellerde konakla-yan emperyalistlerin zirvesiydi. Di¤eri 27’sindekimitingden sonra NATO’yu engelleme kararl›l›¤›n›kuflananlar›n topluca yerleflti¤i Okmeydan› Fat-ma Girik Park›ndaki zirve. Biri, dünya karfl›devri-mini, halk düflmanlar›n›, iflkenceci ve katillerinzirvesini, di¤eri ezilenleri, dünya halklar›n›, em-peryalizme karfl› mücadele edenleri, devrimi tem-sil ediyordu.

Okmeydan› bafltan sona komünist öncü tara-f›ndan planland› ve örgütlendi. SDP, HÖC, ‹flçiKöylü, Halkevleri, Devrimci demokrasi gibi bellibafll› güçler bir araya getirilerek ikna edildi. ‹riliufakl› devrimci güçler de sürece dahil oldu. Hal-kevleri ve Devrimci Demokrasi gece parkta kal-mad›lar. Fakat sabah yürüyüfle kat›ld›lar.

Okmeydan›’nda konaklayan güçler aralar›ndaortak bir komite kurdular. Kararlar burada al›nd›.Al›nan karar do¤rultusunda yürüyerek Mecideye-köy’e gitme haz›rl›¤› yap›ld›.

Kalan kitleye gece etkinli¤i düzenlendi. De¤i-flik bölgelerden ve illerden gelenlerle birlikte1000 civar›nda kitle Okmeydan›’nda sabahlad›.Park›n iç örgütlenmesi yap›ld›. Yemek, erzak, gü-venlik, sa¤l›k komiteleri örgütlendi. Park, yeni birdurumun ortaya ç›kard›¤› yeni bir mevzi ve alanhaline geldi. Bunu haz›rlayan›n meflruiyet bilinci-nin yön verdi¤i görüfl aç›s› oldu¤unu belirtelim.Parkta geceleme NATO karfl›t› mücadelenin siya-sal bir kazan›m›d›r.

Komünistler Okmeydan›’n› alanlardan örgüt-lenerek gelmeyi hedefledi. Gece parkta kalan di-reniflçiler so¤u¤a, yorgunlu¤a ra¤men yüksek birmoral ve savaflma istek ve arzusu ile doldurdularyüreklerini. Manevi yan› güçlü bir konaklamayeriydi Fatma Girik Park›. Militanlar, enerji top-lad›. Komünistler manga sistemine göre örgüt-lendi. Sapan gruplar›, molotof gruplar›, gazbombas›na karfl› eldiven gruplar›, panzerleridurdurma gruplar› kuruldu. Oluflturulan hermangan›n bir yöneticisi bir de yard›mc›s› vard›.Komünistler, 50’yi aflk›n manga ile örgütlendi-ler. Ayr›ca sekiz öncü manga oluflturuldu. Hermangaya bir flehit yoldafl›n ismi verildi. ClaraZetkin kad›n mangas›, Ali Bugün, Mazlum Do-¤an, Hüseyin Kayac›, Hüseyin Demircio¤lu, fien-gül Boran, Hasan Ocak, Tuncay Y›ld›r›m manga-lar› savafl gücünü art›rd›. Her fley savafl ve hü-cum ruhuna göre flekillendirildi. Ne kadar›n›nbaflar›ld›¤›ndan ba¤›ms›z olarak bu tarz bir ör-

gütlenme ve eylem bir dizi yeni araçlar› içindebar›nd›rd›. Ezilenlerin uluslararas› mücadele de-neyimlerinden de ö¤renme ve bunlar› uygulamayarat›c›l›¤› s›nand›. Biber gaz›na karfl› gözlük,gaz bombas›na karfl› maske, sirke ve limon ha-z›rland›, korunmak için baretler tak›ld›.

95-96’lardan sonra Okmeydan›’nda yeni birtarz örgütlendi. Perpa’ya do¤ru yürürken coflku-lu ve kararl› bir devrimci kitle gerçe¤i vard›. Po-lisin sald›r›s›ndan sonra Okmeydan›’na çekilenkitle barikatlar kurdu. Kurulan barikatlar poli-sin sald›r›lar›n› engelledi. Polis panikledi. Dev-rimci kitle inisiyatifi ve yarat›c›l›¤› a盤a ç›kt›.Polis barikatlar› aflma cesareti gösteremedi vedaha güçlü bir askeri birli¤e ihtiyaç duydu. Halkbarikatlarda direnen devrimcilere kucak açt›,destek verdi. ‹ki arabas› olan birini verdi. Barikatiçin kullan›lacak her fleyini sundu. Yaral›lar› ev-lerinde tedavi etti. Gaz›n etkilerine karfl› limonve sirke tafl›d›. Gazi barikatlar›nda ruhu ve ka-rarl›l›¤› yeniden Okmeydan›’nda belirdi. Gazikadar olmazsa da onun derin etkilerini tafl›d›.Düflmana karfl› iki saati aflk›n bir direnifl kahra-manl›¤› sergilendi. Savaflt›lar ve deneyim kazan-d›lar ve direnerek geri çekildiler. Sürece damga-s›n› vuran Okmeydan› direnifli oldu. Bütün dün-yan›n dikkatleri ve gözü Okmeydan› direniflin-deydi.

NATO Zirvesi’nin son günü, yani 29 Hazi-ran’da ise bir gün öncesinin düzeyini yakalayanyada aflan bir etkinlik tarz› gelifltirilemedi. Mark-sist leninist komünistler bak›m›ndan bu durum,eylem çizgimizdeki bir k›r›lma noktas›n› ve sü-reklilik kayb›na iflaret ediyordu. Eylemi yönetengüçlerimizde a盤a ç›kan siyasi kararl›l›k zay›fla-mas› ve karargah örgütlenmesindeki bu siyasibofllu¤un h›zla doldurulamamas›n›, baflar›s›zl›-¤›n en temel nedeni olarak görmek gerekiyor.Burada billurlaflan sorun, mücadelenin karekte-rine ve somut ihtiyaçlar›na uygun olarak, kararmekanizmalar›n›n iflleyiflinde askeri normlar›ndaha etkin olarak devreye sokulmas›n›n gereklioldu¤udur. 29’undaki durumun ihtiyaçlar› dazaten buna tamamen uygundur: hedef bellidir,savaflç›lar haz›rd›r, dost kuvvetler beklemekte-dir... Yap›lmas› gereken, stratejik perspektifi çokönceden ortaya konmufl bulunan zirve barikatla-r›na yeniden ve yeniden yüklenmenin mümkünolan somut yollar›n› bulup güçleri oraya seferberetmekti. Baflar›lamayan budur.

47TEOR‹DE do¤rultu

Haziran hareketi yol gösteriyorNATO’ya karfl› Haziran hareketini sonuçlar›n›

birkaç bafll›k alt›nda toplayabiliriz.1)Devrimci dayan›flma bilinci ve devrimci ey-

lem birli¤i uzun süreden sonra yeniden barikat-larda flekillendi. Siper yoldafll›¤› geliflti.

2) Kitle hareketinde yeni bir tarz a盤a ç›kt›.Devrimci kitle hareketi savunmac› pozisyondansald›r› pozisyonuna geçti. Kitle hareketinde aktifsavunma takti¤ine geçiflin iflaretlerini verdi.

3) Devrimci kitle hareketinde yeni bir durumageçifli örgütledi. Statükoculuk y›k›ld›. Devrimcigiriflkenlik ve inisiyatifin önü aç›ld›. Okmeyda-n›’ndan sonra Pendik Aydos’ta gecekondu halk›-n›n barikatlarla y›k›m› engellemesi kitlelerin de-neyimlerden ö¤rendi¤ini gösterdi.

4) Meflruiyet bilinci geliflti. ‹zmir’den, Ada-na’dan, Ankara’dan, Gazi’den süzülerek gelenmeflruiyet bilincinde Okmeydan›’nda s›çrama ya-fland›. Emperyalizme ve NATO’ya karfl› meflruiye-tin gücünü arkas›na ald›. Yasall›kla kendini s›n›r-lamayan, statükolar› y›kan bir tarz hakim oldu.Kendi s›n›rlar›n› ve iç duvarlar›n› y›karak aflan butarz, önümüzdeki süreçte kitle hareketinin dekendi s›n›rlar›n› açmas›na hizmet edecektir.

5) Okmeydan› direnifline kat›lan güçlerin bi-lincinde s›çrama yafland›. Kendi gerçe¤ini aflt›.Kendine ve devrime güven duygusu geliflti.

Halka güvenmeyen, bireyci ayd›n bilinci yenil-giye u¤rad›. Kat›lan herkeste halka ve kitleleregüven duygusu geliflti.

6) Okmeydan› reformizme ve burjuvaziye kar-fl› bafll› bafl›na siyasal ve ideolojik bir kazan›md›r.

Okmeydan› süreci ile komünist öncü devrimcihareketin merkezinde yer alm›flt›r. Devrimi ör-gütleme ve devrimin zaferi için yürüme kararl›l›-¤› göstermifltir.

7) Okmeydan› direniflimiz uluslararas› niteli¤iolan bir hareketti. Sadece co¤rafyam›zda de¤il,dünyada emperyalizme ve onun uluslararas› polisgücü NATO’ya öfke duyan ezilenlerin onurunutemsil etti. Irak direniflçileri kaç›rd›klar› 3 Türkiflçiyi serbest b›rakarak halklar›n kardeflli¤i mesa-j›n› verdiler.

8) Okmeydan› sadece komünist öncünün de-¤il bir bütün olarak devrimin kazan›m›d›r.

9) NATO’ya karfl› komünist öncünün bafl›n›çekti¤i devrimci hareket baflar›l› bir s›nav verdi.Kitleler devrimci öncüyü test etti, s›nad›. Kitlele-rin devrimcilere güven duygusu geliflti.

10) Öncünün, önderleflme bilinci ve prati¤igüçlenmifltir. Önderleflme bilinci mayalanm›flt›r.

11) Genç bir mücadeleci devrimciler kufla¤›flekillendi. “Zaferler kufla¤›”n›n kazan›lmas›nayönelik güçlü belirtileri yeniden a盤a ç›kt›.

Okmeydan› nedir?Okmeydan› deneyimine dönük s›cak ilgi ve

üzerine düflünülüp yazma ihtiyac›n›n sürüp git-mesinde bir gariplik yok elbette. Bu deneyimianaliz etme, anlama ve kavrama çabas› bak›m›n-dan olumlu bir durum bu ayn› zamanda. Fakat bi-liniyor ki, tarihi ancak onu yaratanlar anlayabilir-ler. Bu çerçeveden bak›ld›¤›nda, baz›lar›n›n Ok-meydan›’n› bir ‘geceleme’ alan› gibi yorumlamas›ve göstermesi, mevcut süreç bak›m›ndan ‘tarih d›-fl›’ dar bir kavray›fl›n örne¤idir. Keza, onun birad›m ötesine geçmeyi baflaran, ama Okmeydan›’n›28’indeki barikat çat›flmas›yla s›n›rlayan görüflaç›s› da ayn› tarih d›fl›l›¤›n menzili içinde kalmak-tan kurtulam›yor.

Evet, tarif edenlerin biçimcili¤inden ba¤›ms›zolarak bunlar›n ikisi de vard›r. Ancak onlar› dakapsay›p aflan bir niteli¤i temsil etmektedir Ok-meydan›.

Birincisi; Okmeydan› devrimci bir karargaht›r.Devrimciler 28’indeki antiemperyalist çat›flmaiçin Okmeydan›’nda geçici bir üs, bir karargahkurmufllard›r. Bu mücadele deneyimi bak›m›ndanyeni bi ad›m, yeni bir niteliktir.

‹kincisi; Okmeydan›, hemen yar›nki çat›flmaiçin ‹stanbul’un de¤iflik semtlerinden, Kürdis-tan’dan ve Türkiye’nin her yerinden gelen ana di-renifl güçlerinin toplanma merkezidir.

Üçüncüsü; Okmeydan›, ayn› zamanda bu güç-lerin e¤itim, haz›rl›k ve örgütlenme kamp›d›r.Moral haz›rl›¤›n yürütüldü¤ü, teknik altyap›n›ndüzenlendi¤i, manga düzeni ya da baflka biçimler-de iç örgütlenmelerinin yap›ld›¤›, görev da¤›l›m-lar›n›n somutlaflt›r›ld›¤› ve bunun gibi çok yönlübir savafl kamp› deneyiminidir Okmeydan›.

Okmeydan›’n›n bir geçmifli vard› ve bir gele-ce¤i de olacakt›r. Marksist leninist komünistler,hem Okmeydan›’n› somut olarak haz›rlayan geç-miflin kurucu özneleri, hem de onun gerçekleflenbütün aflamalar›n›n yürütücü öznelerinden ol-duklar› için, onu gelece¤e en bilinçli bir biçimdetafl›ma görevinin de sorumlulu¤unu duymak-tad›rlar. n

48 TEOR‹DE do¤rultu

“Sonuç olarak, biz anti-emperyalistiz çünküMarksist’iz, çünkü kapitalizme, onun z›dd› olan veyerine geçecek olan sosyalizmle karfl› ç›k›yoruz veçünkü yabanc› emperyalizme karfl› mücadelemizdeAvrupa’n›n devrimci kitleleriyle dayan›flma görevi-mizi yerine getiriyoruz.”

(Jose Carlos Mariategui, Peru Komünist Parti-si’nin kurucusu ve lideri, 1929 Latin Amerika Ko-münist Konferans›’na sundu¤u tezlerden)

NATO Zirvesi’ne karfl› mücadelenin par›lt›l›günleri, antiemperyalist eylem gelene¤inde yafla-nan kopuklu¤u tafltan ve barikattan bir zincirle gi-dermekle kalmad›, ‘71’in devrimci y›ld›zlar›n› dahalklar›m›z›n bilincinde yeniden aya¤a kald›rd›.

NATO karfl›t› mücadele, bu topraklarda 21.yüzy›l›n antiemperyalist mücadelelerin yürütülü-flüne dair bir iflaret fifle¤i oldu. Yol açt›. Temel at-t›. Dünyan›n çeflitli ülkelerinde, o ülkelerin madditoplumsal ve siyasal gerçeklikleri içinde biçim veiçerik kazanan emperyalist küreselleflme karfl›t›mücadele, Türkiye’de de NATO Zirvesi’ne karfl›mücadeleyle ilk büyük deneyimini yaflam›fl oldu.

Nas›l ki, 1969’da 6. Filo’nun denize dökülme-si ve Kommer’in arabas›n›n ODTÜ’de yak›lmas›,antiemperyalist mücadelede bir dönemin yol gös-

terici tarihsel mevzilerine dönüflmüfllerse, NATOkarfl›t› mücadele de kendi dönemi içinde böylebir tarihsel iz yaratm›flt›r. Emperyalist küresellefl-me döneminin antiemperyalist mücadeleleri, buülkede, at›lan bu temele basarak ileriye yürüye-cektir.

1968 hareketi, “Ba¤›ms›zl›k”ç›yd›. Temel slo-gan› ve bayra¤› “Ba¤›ms›z Türkiye” idi. Bu slogan,(‘Sosyalist Türkiye’ slogan›n› temel almalar›nakarfl›n) T‹P’lileri de kapsayacak biçimde tümgençlik ve iflçi hareketlerinin üzerinde birlefltirdi-¤i programatik temeldi.

T‹P’liler parlamenter yolla, Yön’cüler ve MilliDemokratik Devrim’cilerin belli kesimleri sol cun-tayla, devrimci gençlik hareketinin ba¤r›ndan do-¤an THKO, THKP-C ve TKP-ML ise devrim yo-luyla “Ba¤›ms›z Türkiye” hedefine varmak istiyor-du. Savafl›m›n karakteri ise, “‹kinci Kurtulufl Sava-fl›” olarak adland›r›l›yor, böyle tan›mlan›yordu.

Bu, esas olarak 6. Filo eyleminin b›rakt›¤› tarih-sel miras›n politik çerçevesini de oluflturuyordu.

Gerçekte ise, sol cuntac›lar›, parlamentaristT‹P’i ve Mihri Belli vb. revizyonistleri bir yana b›-rak›rsak, ‘71 devrimci hareketine uzanan süreçteDeniz, Mahir ve ‹brahim’de somutlaflan üç dev-

49TEOR‹DE do¤rultu

Ba¤›ms›zl›k, Anti emperyalizmve Devrim

- Haydar Özkan -

6 Ocak 1969, Vietnam kasab› olarak an›lan Kommer’in arabas›n›n yak›lmas› / ODTÜ

rimci ak›m, sadece ABD emperyalizmine karfl›de¤il, bizzat Türk burjuvazisine karfl› da savafl›-yorlard›. “Az say›da hain d›fl›nda tüm milli unsur-lar”›n kat›laca¤› ikinci bir ulusal kurtulufl savafl›de¤il, emekçi ve ezilen s›n›flar›n kat›laca¤› bir s›-n›fsal kurtulufl savafl› yürütülüyordu. Antiemper-yalist mücadele, do¤rudan do¤ruya iflbirlikçi bur-juva devlet ayg›t› ile karfl› karfl›ya geliyordu.

15/16 Haziran büyük direniflinde, iflçi s›n›f›ylaburjuva ordunun do¤rudan karfl› karfl›ya gelmesi,ard›ndan ‹stanbul ve Gebze’de s›k›yönetim ilanedilmesi, yaflanan savafl›m›n gerçek içeri¤i konu-sunda güçlü bir belirtiydi. Ard›ndan 9 Mart’ta “solcunta” giriflimleri iflas etti ve y›llard›r “ordu-mil-let el ele” sloganlar›yla “Ba¤›ms›zl›k” mücadelesi-ne ça¤r›lan ordu, 12 Mart’ta Amerikanc› faflist birdarbe gerçeklefltirdi.

Darbenin ard›ndan s›n›f mücadelesi sertleflti.Burjuva milliyetçi ‘sol cunta’ politikas›n›n savu-nucular› yeni koflullarda rejime yedeklenirken,antiemperyalist devrimci gençlik ak›mlar›, 60’lar-dan bu yana yaratt›klar› toplumsal ba¤larla birlik-te örgütlefltiler ve savafl› büyüttüler.

Fakat, gerçekte s›n›fsal kurtulufl mücadelesi yü-rüten ‘68-‘71 hareketi neden “ulusal kurtulufl mü-cadelesi” bayra¤› alt›nda toplanm›flt›? Çünkü yeni,her zaman ilkin eskinin bayra¤› alt›nda do¤ar.

Marks’›n ola¤anüstü bir ustal›kla betimledi¤igibi: “Bütün ölmüfl kuflaklar›n gelene¤i, büyük bira¤›rl›kla, yaflayanlar›n beyinleri üzerine çöker.Ve, onlar kendilerini ve fleyleri, bir baflka biçimedönüfltürmekle, tamam›yla yepyeni bir fley yarat-makla u¤rafl›r göründüklerinde bile, özellikle budevrimci bunal›m ça¤lar›nda, korku ile geçmiflte-ki ruhlar› kafalar›nda canland›r›rlar, tarihin yenisahnesinde o sayg›de¤er e¤reti k›l›kla ve baflka-s›ndan al›nma a¤›zla ortaya ç›kmak üzere, onlar›nadlar›n›, sloganlar›n›, k›l›klar›n› al›rlar. ‹flte bu-nun gibi, Luther, havari Paul’ün maskesini tak›n-d›, 1789-1814 devrimi art arda, önce Roma Cum-huriyeti, sonra Roma ‹mparatorlu¤u giysisi içindekurum satt› ve 1848 Devrimi, kimi 1789’un, kimide 1793’ün ve 1795’in devrimci gelene¤inin takli-dini yapmaktan öte bir fley yapamad›. ‹flte böyle,yeni bir dili ö¤renmeye bafllayan kifli, onu hepkendi anadiline çevirir durur, ama ancak kendianadilini an›msamadan bu yeni dili kullanmay›baflard›¤› ve hatta kendi dilini tümden unutabildi-¤i zaman o yeni dilin özünü, ruhunu özümleyebi-lir.”(Louis Bonaparte’nin 18 Brumaire’i)

Her ne kadar, Marks, bu olgunun burjuva dev-rimleri için geçerli oldu¤unu, proleter devrimininbuna ihtiyaç duymayaca¤›n› ifade etse de, gerçektarih aksini kan›tlad›: “19. yüzy›l›n toplumsaldevrimi, fliirsel anlat›m›n›, geçmiflten de¤il, ancakgelecekten alabilir. 19. yüzy›l›n devrimi, geçmiflinbütün hurafelerinden kendisini s›y›rmadan, ken-disiyle harekete geçemez. Daha önceki devrimle-rin kendi öz içeriklerini kendilerinden gizlemekiçin tarihsel an›msamalara gereksinmeleri vard›.19. yüzy›l›n devrimi ise, kendi öz içeri¤ine ulafl-mak için ölüleri, kendi ölülerini gömmeye terket-mek zorundad›r.”(Ayn› yerde)

“Kendi öz içeriklerini kendilerinden gizlemekiçin” de¤il ama, tarihin mücadele birikimine yas-lanarak güç almak için, kapitalist toplumun ba¤-r›nda geliflen devrimci mücadeleler de geçmiflinruhlar›n› ça¤›rd›lar, bayraklaflt›rd›lar. T›pk›60’lardaki ve 70’lerdeki Latin Amerika devrimcihareketlerinin ‹spanyol sömürgecili¤inden kurtu-lufl mücadelelerinin bayra¤›n› yeni koflullardadalgaland›rmalar› gibi, Türkiye’de de 1960’lar›ntoplumsal mücadeleleri ilkin, yak›n tarihin en bü-yük antiemperyalist mücadele deneyimini, yanitüm c›l›zl›¤› ve tutars›zl›¤›yla Kurtulufl Savafl›’n›bayraklaflt›rd›lar. Gençler M. Kemal’in Bursa Nut-ku’yla cofltular. 1920’lerin burjuvazisinin politi-kalar›n› temsil eden sözlerini yeni koflullar›n ifl-birlikçi burjuvazisine karfl› ideolojik siper yapt›-lar. 1960, 27 May›s darbesinin bir kanad›n› olufl-turan ordudaki sol kemalist cuntac› gelene¤i ise,bu politikan›n müttefiki ve silahl› gücü olarakgördüler.

1968 gençlik hareketlerinin, 27 May›s öncesigençlik hareketlerinin devamc›s› oldu¤u ne kadargerçekse, bu hareketin içeriksel olarak sürekli dö-nüflüp netleflerek ilerledi¤i de bir o kadar gerçek-tir. 1960 öncesinin flekilsiz ve içeriksiz “Hürriyet”sloganlar›, 1960 sonras›nda giderek yerini mark-sist, sosyalist fikirlere, “proleter devrim” düflün-cesine b›rakt›. Yeni gençlik hareketleri, dünkülergibi, ordunun kanatlar› alt›na s›¤m›yordu. Fakatprogramatik slogan, “Ba¤›ms›z Türkiye”, ayn›kald›. 1965’te gençlik hareketinin ilk büyük ç›k›-fl› “Milli petrol” kampanyas›yla oldu. Ancak1973’e kadar, tüm netleflmelere, saflaflmalara veayr›flmalara karfl›n, hareketin en ileri unsurlar› bi-le “milli kapitalizm” program›ndan kopuflamad›,bu, “Ba¤›ms›z Türkiye”nin ekonomik-toplumsalprogram› olarak kald›.

50 TEOR‹DE do¤rultu

Fakat, 35 y›ll›k s›n›f müca-delesi deneyimi, Türkiye veKuzey Kürdistan’›n sosyo eko-nomik ve sosyo politik ger-çeklikleri kadar, devrimci mü-cadelenin karakteri ve içeri¤ikonusunda da çok zengin ve-riler sundu.

Emperyalizme karfl› kalkanher yumru¤un, karfl›s›nda ön-celikle iflbirlikçi Türk burju-vazisini ve devletini buldu¤u,bulaca¤› bu 35 y›ll›k tarihin entemel olgular›ndan birisidir.Dolay›s›yla, iflbirlikçi kapita-lizme karfl› mücadele olmaks›-z›n emperyalizme karfl› müca-dele soyut, içeriksiz ve biçim-sel kalmaya mahkumdur.

Antiemperyalist demokra-tik devrimin, “Ba¤›ms›z kapi-talizm” infla etmeye, düzenkurmaya yönelen bir hareketolarak de¤il, aksine, sosyalistdevrimin bir ön evresi, bir ge-çifl biçimi, kesintisiz devrimle sosyalizme geçmekiçin politik özgürlüklerin kazan›lmas› eylemi ola-rak kavranmas› gerekti¤i de bu tarihin derslerin-den birisidir. Emperyalistlerle ekonomik ve siyasiba¤lar› kopartan, iflbirlikçi tekelci burjuvaziyi veonun faflist diktatörlü¤ünü ezen, Kürt ulusunusömürge boyunduru¤undan kurtaran antiemper-yalist demokratik devrim, yaratt›¤› politik özgür-lük ortam›yla aç›k s›n›f mücadelesini ve proletar-yan›n sosyalizme kesintisiz geçiflini sa¤lar.

Zaten, emperyalist kapitalizmin karfl›s›nda,‘ba¤›ms›z kapitalizm’ bir alternatif de¤il, yaln›zcagerici bir ütopyad›r. Dün, 1960’larda iki kutupludünya gerçe¤inin yaratt›¤› merkezkaç etki, bu türgiriflimlere bir ölçüde olanak tan›yordu. Ancak ozaman dahi, M›s›r’da Nas›r, Endonezya’da Sukar-no gibi burjuva önderlerin temsil etti¤i “Ba¤›ms›zkapitalizm” denemeleri nihayetinde kural olarakemperyalist sistemle yeniden ba¤lanma ile sonuç-lanm›flt›r. (T›pk› Kemalistlerin 1920 ve 30’lardakidenemelerinin sonucu gibi.) Çünkü kapitalizmbir dünya sistemidir ve tek tek ulusal ekonomiler,kapitalist ekonomi zemininde durduklar› sürecekaç›n›lmaz olarak bu dünya sisteminin içine yu-tulurlar. Emperyalist kapitalist dünya düzenin-

den kopufl ancak sosyalistekonomik-toplumsal dü-zen zemininde mümkünolur.

‹ki ulus, ikiyurtseverlik

Antiemperyalist dev-rimci mücadele ile burjuvamilliyetçi ‘ba¤›ms›zl›kç›l›k’bu 35 y›l içinde iyice ayr›-flarak saflaflt›. Bu saflaflma-n›n temel unsurlar›ndanbirisinin Kürt ulusal soru-nu olmas› ise, bu toprakla-r›n tarihsel ve siyasal ger-çekli¤inin bir sonucu ola-rak flekillendi. 1968’lerin“Ba¤›ms›z Türkiye” sloga-n›, Kürt ulusal sorununun-üstünden atlamasa bile-yan›ndan geçiyordu. 1971devrimci at›l›m›, bu nokta-da sol kemalist gelenektenbelli ölçülerde bir kopuflu

da içerir. Deniz, idam sehpas›nda Türk ve Kürthalklar›n›n kardeflli¤ini hayk›rd›, Mahir, Kürtulusunun kendi kaderini tayin hakk›n›n tan›nma-s› gerekti¤ini söyledi ve ‹brahim, “Türkiye Kür-distan›”n›n ezilen, ba¤›ml› ulus statüsünde oldu-¤unu belirtti.

S›n›f mücadeleleri tarihi, özellikle de son 20y›ll›k tarih, bu sorunda büyük bir saflaflma ve ay-r›flmaya tan›kl›k etti. 1984’te bafllayan Kürt ulusalsavafl›, Kürdistan gerçe¤ini dayatarak, devrimcihareketin iç yap›s›n› da dönüflüme zorlad›. Kürtulusal sorununda devrimci hareketin sosyal flo-ven, kemalist zaaflar›n› zorlad›. Tabii bu ayn› za-manda burjuva milliyetçi-sol kemalist ak›mla an-tiemperyalist devrimci ak›m aras›ndaki fiili ideo-lojik ba¤lar›n da zorlanmas› anlam›na geliyordu.Politik aç›dan ise, burjuva milliyetçiler bir yanda,antiemperyalistler di¤er yanda saflaflt›.

Ama daha da özgün ve çarp›c› bir gerçek ola-rak, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da yaflayanemekçi halklar›n yurtseverlik duygular› da iki ay-r› kanalda flekillendi. Türk emekçilerinin yurtse-verli¤iyle, Kürt halk›n›n yurtseverli¤i iki ayr› po-litik bilince denk düflmeye bafllad›.

Türk emekçi yurtseverli¤i, do¤rudan emperya-

51TEOR‹DE do¤rultu

Nas›l ki, 1969’da 6. Filo’nundenize dökülmesi ve

Kommer’in arabas›n›nODTÜ’de yak›lmas›, antiem-

peryalist mücadelede bir döne-min yol gösterici tarihsel

mevzilerine dönüflmüfllerse,NATO karfl›t› mücadele de

kendi dönemi içinde böyle birtarihsel iz yaratm›flt›r.

Emperyalist küreselleflme döne-minin antiemperyalist

mücadeleleri, bu ülkede, at›lanbu temele basarak ileriye

yürüyecektir.

lizme karfl› bir durufltur. Özellikle de ABD emper-yalizmine ve IMF’ye karfl›. Türk emekçi yurtse-verli¤i, Kürt halk›n›n ulusal taleplerine belli birsempatiyi içerir. Türk burjuva milliyetçili¤i ise,aç›k Kürt düflman› bir çizgi temelinde sahte biranti Amerikanc›l›k sergiler.

Kürt yurtseverli¤i do¤rudan Türk sömürgecili-¤ine karfl› bir durufltur. ‹nkara, ulusal bask›ya veasimilasyona karfl›. Kürt emekçi yurtseverli¤i, ay-n› zamanda emperyalizme karfl› da bir duyarl›l›¤›ve karfl›tl›¤› içerirken, Kürt burjuva yurtseverli¤i,Amerikanc›l›¤a e¤ilim gösterir.

Bu iki yurtseverli¤i bir potada buluflturmak,birleflik devrimimizin en zor ve en kaç›n›lmaz gö-revlerinden biri olarak ortaya ç›kt›.

Türk ulusal sorunu var m›d›r?Bu iki ayr› ulusal gerçeklik aras›ndaki fark›n

temeli, Türk ulusunun 1919-1923 ba¤›ms›zl›k sa-vafl›yla ‘ulus-devlet’ini kurmufl olmas›na karfl›n,Kürt ulusunun devletleflmesinin zor yoluyla en-gellenmifl olmas›d›r.

Marksist bir kriter olarak, belli bir ülkede ulu-sal sorunun varl›¤›n›, o ulusun devlet kurma hak-k›na sahip olup olmamas›yla ölçebiliriz. 1918’degerçekleflen emperyalist iflgal, bir ‘Türk ulusal so-runu’ yaratm›fl, bu sorun Türk devletinin 1923’tekurulmas›yla çözülmüfltür. ‘Ba¤›ms›zl›k’ sorunu,‘ulusal kurtulufl’ sorunu, Türk ulusu bak›m›ndan

1923’te Türk burjuva cumhuriyetinin kurulma-s›yla çözülmüfltür. Fakat denilebilir ki, Kürt ulu-su aç›s›ndan ayn› sorun tam da bu tarihte baflla-m›flt›r. Osmanl› yönetimi alt›nda özerk sancaklarhalinde belli bir otonomiye sahip olan, dil ve kül-tür konusunda yasaklarla karfl›laflmayan Kürtler,Cumhuriyet’le birlikte bunlar› yitirmifl, dilleri vekimlikleri yasaklanm›fl, tümüyle merkezi yöneti-me tabi k›l›narak a¤›r bir ulusal bask› rejimi alt›-na hapsedilmifllerdir. Bu olgu, Türk ulusal kurtu-lufl savafl›n›n burjuva demokratik içeri¤ini ve ile-ricili¤ini s›n›rlayan ve güdüklefltiren en temel ne-denlerden de birisidir. Çünkü daha 1921’de Ke-malistler Koçgiri’de Kürtlerle savafl›yorlard›.

Lozan’da dörde bölünen Kürdistan’›n Kuzeyparças›, 1923’ten 1938’e askeri iflgal, 1950’lerdeise ekonomik iflgal yaflayarak Türk burjuvazisininsömürgeci boyunduru¤u alt›na sokulmufltur.

Türk ulusu ise 1923’te ‘kendi’ devletini kur-mufltur. Bu devletin egemen s›n›f›n› burjuvazi,ekonomik sistemini ise kapitalizm oluflturdu¤unagöre, geliflmesinin belli bir evresinde yeniden em-peryalizme ba¤›ml› hale gelmesi gerçekte kaç›n›l-mazd›r. Türk burjuvazisinin Kürdistan üzerinde-ki boyunduru¤u ise, onu emperyalistlere boyune¤meye iten temel faktörlerden birisi olmufltur.

Yeni sömürgecilikle klasik sömürgecili¤in ka-r›flt›r›lmas›, Türkiye devrimci hareketinin antiem-peryalist mücadeleye bak›fl›n› sürekli sakatlayan

52 TEOR‹DE do¤rultu

temel bir yan›lg›d›r. Yeni sö-mürgecilik, emperyalizmeekonomik ve siyasal ba¤›m-l›l›k zemininde bir ülkeninekonomik yap›s›n›n emper-yalist devletlerin ihtiyaçlar›-na göre flekillendirilmesi,zenginliklerinin ya¤malan-mas›d›r. Ancak bu sömürge-cilik biçimi, tam da biçimseldevlet ba¤›ms›zl›¤›yla birlik-te, o zemin üzerinde gerçek-leflir. Yani emperyalizm, ifl-birlikçi burjuvazinin iktida-r› sayesinde, onu da semirte-rek ya¤malar. Bafl›nda em-peryalistlerin atad›¤› bir va-linin bulundu¤u klasik sö-mürgeci rejimle veya bu re-jimin yeni, güncel biçimiolarak emperyalist ordular›niflgali alt›nda o ulustan kuk-la yöneticilerin atand›¤› hi-mayeci sömürge rejimiyle(Bosna, Afganistan, Irak);bafl›nda o ulusun burjuvazisinin bulundu¤u yenisömürgeci rejim aras›ndaki temel fark görülmedi-¤i, alg›lanmad›¤› için, klasik ve himayeci sömür-gecilik için geçerli olabilecek “Ba¤›ms›zl›k” sloga-n› yeni sömürgecilik için de geçerli say›l›yor. Ara-daki temel fark, o ülkenin burjuvazisinin yeni sö-mürgecilikte bizzat iktidarda olmas›d›r. Emperya-lizmle ç›karlar› bütünleflir. Dolay›s›yla emperya-lizme karfl› mücadele, bir “ulusal ba¤›ms›zl›k”mücadelesi olmaktan ç›kar, bizzat o ülkenin bur-juvazisine karfl› o ülkenin emekçi ve ezilen s›n›f-lar› taraf›ndan yürütülen bir toplumsal kurtuluflmücadelesi karakterini kazan›r. Emperyalizmekarfl› mücadele, kaç›n›lmaz olarak, emperyalistsömürünün üzerinde geliflti¤i kapitalist ekono-mik toplumsal sisteme karfl› mücadeleyle birleflir.

Dolay›s›yla, ulus-devletin kuruluflundan 80 y›lsonra hala “Ba¤›ms›z Türkiye” slogan›n› atmak,geçmiflin bayraklar›na sar›nmay› tutucu, dogma-tik bir çizgi haline getirmek anlam›na geliyor.Do¤ru slogan, “Emperyalizme karfl› devrim; ke-sintisiz devrim yoluyla sosyalizm”dir.

Kürt sosyalist yurtseverli¤iKlasik sömürgecili¤in yap›s› ve karakterini öz-

gün bir biçimde tafl›yan Ku-zey Kürdistan’da ise, tabii kiöncelikli sorun ulusal özgür-lü¤ün kazan›lmas›d›r. Kür-distan’›n koflullar›ndan kay-nakl› olarak, devrimin ilkad›m› kaç›n›lmaz ve zorunlubir biçimde sömürgecili¤intasfiyesiyle at›lmak duru-mundad›r. Kürdistan’da sos-yalizme do¤ru at›lacak ilk vezorunlu ad›m budur. Ancaktabii, ulusal özgürlü¤ün han-gi programla kazan›labilece-¤i sorunu, Kürt küçük bur-juva ulusalc›lar›yla Kürt ko-münistleri aras›nda temel birprogramatik farkl›l›k olufltu-ruyor.

Kürt küçük burjuva ulu-salc›s› PKK, dün, 1999 önce-sinde, ba¤›ms›z bir kapitalistKürdistan’› ulusal özgürlü-¤ün gerçekleflme biçimi ola-rak görüyor ve savunuyordu.

‹mral› sonras›nda ise “Ba¤›ms›z Kürdistan” prog-ram›ndan geri düfltü. Kürt sermayesinin gelifltiril-mesini, Türk burjuvazisiyle ortak bir burjuva de-mokratik cumhuriyet çat›s› alt›nda bir araya gel-meyi ‘ulusal özgürlük’ olarak görüyor.

Kürdistanl› komünistler ise, birleflik federas-yonun parças› olarak, ayr›lma hakk›na sahip birKürdistan Sovyet Cumhuriyeti’ni ulusal özgürlü-¤ün gerçekleflme biçimi olarak görüyorlar. Kürtulusal kurtuluflu için Türk emekçileriyle el ele ve-rilmesini ve emperyalizme karfl› ortak bir ‹flçi-Emekçi Sovyet Cumhuriyetleri Birli¤i kurulmas›-n› savunuyorlar.

Kürt küçük burjuva ulusalc›lar›, kimi ulusalözgürlüklerin kazan›lmas› u¤runa, emperyalistle-rin Ortado¤u iflgaline hay›rhah bir tutum tak›nd›-lar. Kürt burjuva ulusalc›lar› ise, Barzani-Talaba-ni çizgisinde somutlaflt›¤› üzere, ABD’nin himaye-ci sömürgecili¤ini ‘ulusal özgürlük’ olarak pazar-lamaya çal›fl›yorlar. Kürt komünistleri ise bölgehalklar›n›n kurtuluflunun ancak birbirini besleyipgüçlendiren mücadelelerle gerçekleflebilece¤inisavunuyorlar. Arap ulusu iflgal ve iflkence alt›n-dayken, Kürt ulusunun özgür olamayaca¤›n› vur-guluyorlar. Ortado¤u’da Arap, Kürt ve Türk halk-

53TEOR‹DE do¤rultu

Her durumda, Kürt ulusal hareketiiçinde emperyalizme karfl› tutum,Kürt ulusal kurtulufluna dair pro-gramlar›n sonucu olarak flekil-leniyor. Kürdistan için kapitalist

bir gelecek öngörenlerin,emperyalizmle flu ya da budüzeyde (Kongra-Gel gibi

hay›rhah bir destek de olabilir,Barzani gibi iflbirlikçilik de)uzlaflmac› çizgi izlemeleri

kaç›n›lmaz oluyor.

lar›n›n antiemperyalist, anti-sömürgeci mücadelelerininsonucu olacak bir Demokra-tik Ortado¤u Federasyo-nu’nu savunuyorlar.

Her durumda, Kürt ulu-sal hareketi içinde emperya-lizme karfl› tutum, Kürt ulu-sal kurtulufluna dair prog-ramlar›n sonucu olarak fle-killeniyor. Kürdistan içinkapitalist bir gelecek öngö-renlerin, emperyalizmle fluya da bu düzeyde (Kongra-Gel gibi hay›rhah bir destekde olabilir, Barzani gibi ifl-birlikçilik de) uzlaflmac› çiz-gi izlemeleri kaç›n›lmaz olu-yor. Bu çizgi ayn› zamanda,Kürdistan ba¤›ms›z bir dev-let olsa dahi, ulusal özgürlükiçin en büyük bedelleri öde-yen Kürt yoksul köylülü¤ü-nün ve emekçilerinin ucuziflgücü olmak d›fl›nda birtoplumsal kazan›m sa¤layamayaca¤› anlam›na ge-liyor.

Emekçi yurtseverli¤i, bu topraklarda var olaniki yurtseverli¤i halklar›n kardeflli¤i ve sosyalizmbayra¤› alt›nda buluflturuyor. Türk emekçi yurt-severli¤i, emperyalist boyunduru¤a baflkald›r›y›,kapitalist sömürüye isyanla birlefltiriyor. Kürtemekçi yurtseverli¤i, sömürgeci boyunduru¤abaflkald›r›y› emperyalizme karfl› mücadeleyle ve“Özgür Kürdistan” talebini iflçi emekçi sovyetcumhuriyetler birli¤i ve sosyalizm program›ylabirlefltiriyor.

Günümüzde antiemperyalistmücadele

Emperyalist küreselleflme süreci, küçük ulusalekonomilerin emperyalist tekellerce yutulmas›n›getirdi. Emperyalizm, sanayi üretimini bir dünyaüretimi içinde, yeni bir uluslararas› iflbölümü çer-çevesinde birlefltirdi. Sovyetler Birli¤i’nin ve Do¤uBloku’nun y›k›lmas›, emperyalizmin tek tek kapi-talist ulusal ekonomiler üzerindeki hakimiyetinigüçlendirdi. Bu yeni koflullar, emperyalizme kar-fl› mücadelenin kapitalizme karfl› mücadeleylebirleflmesi zorunlulu¤unu da güçlendirdi.

Ayn› koflullar, emperya-lizmle ezilen halklar aras›n-daki fliddetlenen çeliflkilerinyol açaca¤› antiemperyalistdevrimlerin antikapitalistyönde geliflmesinin madditemelini de güçlendiriyor.Venezüella ve Chavez, bu-nun bariz bir örne¤idir.Chavez hükümeti, ilerici de-mokratik bir program uygu-lamaya giriflti¤inde, karfl›-s›nda Venezüella sermayeoligarflisini ve ABD emper-yalizmini buldu. Politik sü-recin geliflimi, Chavez’i bafl-taki konumundan daha solado¤ru, giderek burjuvazininiktidar gücünü s›n›rlayacakönlemlere do¤ru (halk›n si-lahland›r›lmas›, Bolivarc›çemberlerde örgütlenmesivb.) itti. Venezüella’daki po-litik durumun özgünlü¤ü,ya kapitalizmin afl›lmas›n›,

ya da flu veya bu biçimde ABD’ci neoliberal kapi-talist modele geri dönülmesini dayat›yor.

Bolivya’da do¤algaz kaynaklar›n›n çok düflükbir fiyata ABD’ye sat›lmas›na karfl› bafllayan Ekim2003 kitle hareketi, giderek tüm kapitalist siste-min temelini sorgulayan do¤algaz›n ve tüm ma-denlerin, ‘yeniden ulusallaflt›r›lmas›’ ve emekçihalk›n ç›kar›na kullan›lmas› talebine vard›.

Yeni sömürgelerin tekelci burjuvazileri ve hat-ta büyük oranda orta burjuvazileri, kendileriniemperyalist küreselleflme sürecine ba¤lad›lar. Ç›-karlar›n› emperyalistlerle iflbirli¤iyle özdefllefltir-diler. ‹flbirlikçi tekelci burjuvaziler, emperyalistsistemle bütünleflme düzeylerine ba¤l› olarakulustan tamamen koptular. Ulusal hiçbir özellik-leri kalmad›. Dahas›; Türkiye, Yunanistan, Brezil-ya, Güney Kore vb. gibi, kapitalizmin orta düzey-de geliflti¤i yeni sömürgelerde iflbirlikçi tekelciburjuvaziler, bizzat sermaye ihrac› yapmaya bafl-lad›lar. Orta burjuva s›n›flar ise, tekelleflememe-nin sanc› ve bas›nc› alt›nda tekellere ve ‘küresel-leflmeye’ yer yer c›l›z biçimde itiraz etseler de, ç›-karlar›n› esas olarak emperyalist sisteme ba¤lad›-lar. Emperyalist küreselleflmenin getirdi¤i esnekçal›flma koflullar›n› bayram sevinciyle karfl›lad›lar.

54 TEOR‹DE do¤rultu

Sol Kemalizm, gerileyen veçözülen bir siyasi e¤ilim olarak,emperyalizme ‘ayak sürüyen’

iflbirli¤i çizgisinde konumland›.Sol Kemalizm, ‘anti-emperyal-

izmini’ hemen tümüyle, emperyal-istler ile Türk burjuvazisinin

K›br›s, Kürdistan vb. sorunlardakiözgün gerici ç›karlar› aras›ndakiçeliflkilerde ifade eder hale geldi.Ancak böylece, MHP’li faflistlerle

ayn› ‘ulusal cephe’(!) içindekaynafl›p buluflmufl oldular.

Y›k›ma u¤ramamak için iflçilere birçok tekeldende daha beter çal›flma koflullar› dayatt›lar. Pek ço-¤u, ba¤›ms›z varl›¤›n› sürdüremeyece¤i için, te-kellerin uzant›s› haline geldi, onlara tafleron, fa-son üretim yapmaya bafllad›.

Böylece yeni sömürge ülkelerin tekelci ve ortaburjuvazileri, aralar›ndaki s›n›rl› baz› çeliflkilerekarfl›n, ezilen emekçi kitlelerin karfl›s›nda karfl›-devrimci bir blok oluflturdular. “Emperyalizmekarfl› ittifak yap›lacak milli burjuvazi”, ancakDevrimci Demokrasi, ‹flçi Köylü gibi baz› devrim-ci ak›mlar›n hayallerinde kald›.

Bu koflullar alt›nda, kapitalizme karfl› ç›kma-dan emperyalizme karfl› ç›kmak tümüyle biçimselve c›l›z bir siyasi durufl haline geldi. Sol kemalist-lerin ‘solculu¤unu’ Kürt devrimi karfl›s›nda ald›k-lar› pespaye tav›rdan sonra, bir de bu olgu orta-dan kald›rd›. Sol Kemalizm, gerileyen ve çözülenbir siyasi e¤ilim olarak, emperyalizme ‘ayak sürü-yen’ iflbirli¤i çizgisinde konumland›. Sol Kema-lizm, ‘anti-emperyalizmini’ hemen tümüyle, em-peryalistler ile Türk burjuvazisinin K›br›s, Kür-distan vb. sorunlardaki özgün gerici ç›karlar› ara-s›ndaki çeliflkilerde ifade eder hale geldi. Ancak

böylece, MHP’li faflistlerle ayn› ‘ulusal cephe’(!)içinde kaynafl›p buluflmufl oldular.

Emperyalist küreselleflme süreci ve Sovyet Blo-ku’nun y›k›lmas›, geçmifl dönemin koflullar›ndaemperyalizmin siyasi arac› olarak ‘Yeflil Kuflak’projesinin karfl›devrimci aktörü rolünü oynayanSiyasal ‹slam’›n bumerang gibi, dönüp emperya-lizmi vurmas›na tan›kl›k etti. Tüm emperyalistdevletler, egemenliklerinin karfl›s›na dikilen Siya-sal ‹slamc› dirençlerle bo¤uflmak durumunda ka-l›yorlar. ABD ve El Kaide, Rusya ve Çeçen islamidirenifl güçleri, ‹srail ve HAMAS, ABD-‹ngiliz ifl-galcileri ve Irak direnifli içinde yer alan islami di-renifl güçleri, Alman emperyalizminin liderli¤in-deki ISAF NATO iflgal gücü ve Afganistan direni-fli, Bat› emperyalizmiyle islami direniflin karfl›karfl›ya geldikleri bafll›ca koordinatlar. T›pk› 20.yüzy›l›n bafl›nda oldu¤u gibi, ‹slam Birli¤i (panis-lamizm) belas› emperyalizmin karfl›s›na dikilmifldurumda. Öte yandan, iflbirlikçi, Amerikanc› birsiyasi islam ak›m› da özel olarak emperyalistlertaraf›ndan örgütleniyor ve gelifltiriliyor. Ülkemiz-de de Tayyip Erdo¤an ve Fethullah Gülen gibilerbu arabaya çoktan bindiler.

Radikal siyasi islam›n, Bat› emperyalizminekarfl› koyuflu, ‹slam ümmetçili¤i ile genifl Arapulusalc›l›¤›n›n bir kar›fl›m›, bileflimidir. Ancakson tahlilde bu hareket, emperyalizme simgeselbir tepki hareketi olman›n ötesine geçmez. ‹ran‹slam Cumhuriyeti’nde gerçekleflmifl en somutgerçek modelde dahi Siyasal ‹slam, kapitalizmealternatif bir program ortaya ç›karamam›flt›r. Ni-hayetinde ‹slami rejim, toplumsal iliflkiler alan›n-da kad›n› yeni bir düzeyde kölelefltirerek, günde-lik yaflam› islami kurallarla büyük bir bask› vedespotluk alt›na alarak, kapitalistlerin sömürüdüzeninin istikrar›n› sa¤lamaktan baflka bir fleyyapmam›flt›r. Devrimin antiemperyalist sol güçle-rini ezip yok eden Mollalar, ‹ran’da burjuva dik-tatörlü¤ünün yeni bir biçimini kurdular. El Ka-ide’nin, HAMAS’›n ve di¤er islami direnifl kuvvet-lerinin temsil etti¤i düzen alternatifi de bundanibarettir.

Ancak, politik aç›dan, radikal ‹slam’›n emper-yalizme karfl› gerçeklefltirdi¤i direniflin zaferi,dünya egemenleri bak›m›ndan bir kabus senaryo-sudur. Çünkü bu, ezilenlerin ezenleri yenebilece-¤ini gösterecektir. T›pk› 11 Eylül’de ABD’nin kal-binden vurulmas›n›n emperyalizmin ‘yenilmezlik’mitini yerle bir etmesi gibi. HAMAS’›n ‹srail’e,

55TEOR‹DE do¤rultu

Irakl› (‹slamc› da olsa) direniflçilerin ABD-‹ngiliziflgalcilerine, Çeçen direniflçilerin Rus sömürgeci-lere vurduklar› her darbe, dünya ezilenlerinin ha-nesine yaz›lmakta ve halklar›n emperyalizme kar-fl› direnme güç, moral ve azmini art›rmaktad›r.Yeni dünya koflullar›nda emperyalizmle siyasal‹slam aras›ndaki iliflkinin bu yeni biçimini analizetmeden, geçmifl dönemin koflullar›ndaki iliflkibiçimini yineleyip durmak, hiçbir fleyi aç›klam›-yor.

Dolay›s›yla, bu uluslararas› koflullar alt›nda,komünist hareketin islamc› direniflle taktik, ko-flullu ittifaklar yapmas› mümkündür.

Ortado¤u’da komünistlerin Müslüman kitlele-re önderlik etmesinin yolu, esas olarak, iflgalciABD-‹ngiltere ve ‹srail’e karfl› verilen savafl›m›nçap› ve gücüyle ilgili bir sorundur. ‹slami ideolo-jinin güç ve etkisi, sosyalizmin prestij yitimindenve emperyalistlere karfl› vurulan güçlü darbeler-den kaynakland›. Bu etki, yine ayn› zeminde, sos-yalizmin antiemperyalist mücadelede büyük birpolitik güç haline gelmesi ve kitlelere güven ver-mesiyle afl›labilir. TKP’vari modernist kemalistdurufllar›n, Müslüman halklara önderlik etmekflurda dursun, bu halklarca ‘yabanc›’ görülece¤iaç›kt›r.

Bölgesel devrimci perspektifGünümüzde bölgesel devrimci perspektifin

gelifltirilmesi antiemperyalizmin yap›sal bir unsu-rudur.

Marksist Leninist Komünist Parti’nin (MLKP)III. Kongresi’nde “Balkan, Kafkas, Ortado¤u halk-lar›yla demokratik ya da sosyalist federasyonlar

oluflturma anlay›fl›n›” program maddesi halinegetirmesi, bu ihtiyac›n program düzeyinde yan›t-lanmas›d›r.

1960’lar›n “Ba¤›ms›zl›kç›” antiemperyalizmkavray›fl›nda politik devrimin temel sorunu “ül-keyi emperyalizmden kurtarmak” olarak görülü-yor ve formüle ediliyordu. Emperyalizm, kapita-lizmin ulaflt›¤› bir aflama olarak de¤il, bir avuçemperyalist devlet olarak anlafl›l›yordu. Dolay›-s›yla emperyalizme karfl› mücadele de emperyalistkapitalist dünya sisteminin y›k›larak sosyalistdünya devriminin gerçekleflmesi olarak de¤il, bel-li bir ülkenin ekonomik ve politik olarak emper-yalizmden ba¤›ms›zlaflmas› olarak kavran›yordu.Emperyalizmden “kurtulan” bu ülkelerin birbi-riyle federasyon kurmas› sorunu ise, gündeme da-hi girmiyordu.

Fakat gerçekte bu anlay›fl, devrimin ulusalc› veiçe kapanmac› kavran›fl›n› yans›t›yordu. Komü-nistler, kendi ülkelerindeki devrimi, dünya prole-ter devrimi sürecinin bir parças› ve kolu olarakgörür, kavrarlar. Programatik bak›fl aç›s›ndan hersosyalist devrim, dünya proletarya diktatörlü¤ühedefine do¤ru at›lm›fl birer ad›md›r. Dolay›s›yla,proleter enternasyonalizmi de, “kurtulmufl” ülke-lerin “dayan›flmas›” olarak de¤il, dünya devrimi-nin örgütlenmesi olarak alg›lanmal›d›r. Muzafferdevrimler, dünya devrimi için birer üs ve mevziolarak hizmet eder.

Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da da, dünya dev-riminin bak›fl aç›s›ndan, antiemperyalist devriminhedefi “Ba¤›ms›zl›k” de¤il, Ortado¤u, Balkanlarve Kafkaslar’da bölgesel demokratik ya da sos-yalist federasyonlar biçiminde konmal›d›r. n

56 TEOR‹DE do¤rultu

Marksist Leninist Komünist Parti’nin 3. Kong-resi baz› çevrelerde anlafl›l›r bir huzursuzluk ya-ratm›flt›. Anlafl›l›rd› çünkü, 3. Kongre, “devrimcikendili¤indencilikle”, “bürokratizm ve idare-imaslahatç›l›kla” hesaplaflmakla, sosyalizm vedevrim ad›na benzer hastal›klardan muzdaripherkesi vurufl alan›n›n hedefine yerlefltirmiflti.Örgütlenme sorunlar›nda alt›ndan kalkamad›¤›ideolojik mücadelenin kanayan yaras›n›n ac›s›ylada can› yanan Devrimci Proletarya(DP), inan›l-maz bir s›¤l›kla sald›rd› 3. Kongreye. fiimdi yerigelmiflken bu konuya de¤inmemiz gerekiyor.Çünkü, söz konusu baya¤› tavr›n üzerine yüksel-di¤i bilgiçlik burada kobay olarak göreli bir rolesahip.

DP, “Emperyalist iflgal ve ulusal reformizmin‘3.yol’u” bafll›kl› yaz›da KADEK’i elefltirirken oarada flunlar› da yaz›yordu:

“Irak’ta oluflacak federal sistem, “DemokratikOrtado¤u Federasyonu’nun çekirde¤i olacakt›r”Hava kurflinileflti”

Ve dip notta flunlar› ekliyordu DP yazar›:“MLKP’nin 3. Kongresi’nin “Program De¤iflik-

likleri” bölümünde flu karar yer al›yor: “3. Kong-re; Partimizin Balkan, Kafkas ve Ortado¤u halkla-

r›yla demokratik ya da sosyalist federasyonlaroluflturma anlay›fl›n› karar alt›na alm›flt›r.” (Poli-tik Rapor , s. 101). Ulusal reformizmden ulusalsorun program›n›n devral›nd›¤›n› iddia edecekde¤iliz elbette; ne var ki, MLKP’nin Balkan veKafkas halklar›na do¤ru geniflletti¤i bu federas-yon fikri, tamamen güncel gereklere göre olufltu-rulmufl-mevcut koflullarda bunu anlamak damümkün- ama politik içerik itibar›yla onlar› dahikarfl›lamayan bir kongre aç›s›ndan hangi pratikihtiyaca yan›t veriyor ve “halklar›n kardeflli¤i” te-mas›n›n ötesinde hangi siyasal temele oturuyor,Kürt ulusal reformizminin federasyon anlay›fl›n-dan hangi noktada ayr›l›yor.” S. 25

“Ulusal reformizmden ulusal sorun program›-n›n devral›nd›¤›n› iddia edecek de¤iliz elbette”deniyor, ama asl›nda DP yazarlar›ndan bu da bek-lenirdi. Zaten afla¤› yukar› biraz utangaçça yap›-lan da baflka bir fley de¤il. Fakat daha düflündürü-cü olan› DP’nin sorunu zerre kadar anlamad›¤›gerçe¤inin s›r›tmas›d›r. Hiç de¤ilse bu vesile ile“Kuzey Kürdistan ve Türkiye birleflik devrimininuluslararas› perspektifleri” sorunu üzerine dü-flünmeye bafllamalar› beklenirdi. Ama olmuyor ifl-te, elefltiri sevdas›, kendini be¤enmifllik ve kibir,

57TEOR‹DE do¤rultu

Türkiye ve Kuzey KürdistanBirleflik Devriminin

Uluslararas› Perspektifleri

bütün bunlar birleflince so-nuç böyle oluyor.

Evet, sorun Kuzey Kür-distan ve Türkiye birleflikdevriminin uluslararas›perspektifleriyle ilgili oldu-¤u kadar devrim teorisiylede ilgilidir. 3 Kongre, eko-nomik, sosyal ve politik ba-k›mdan günümüz dünyas›n›analiz ederek MLKP’nindevrim teorisini yenileyenve zenginlefltiren sonuçlaraulaflm›flt›r. Örne¤in, “Em-peryalistler aras› çeliflki vemücadeleler, kapitalizmineflit olmayan geliflme yasas›,Ekim Devrimi’nden bafllaya-rak emperyalist zincirin tektek halkalar›nda, di¤er birifadeyle tek bir ülkede devri-mi olanakl› k›ld›. K›lmayada devam edecek. Gelinenaflamada ise, kapitalizmingeniflli¤ine ve derinli¤ine,sermaye, ticaret ve teknolojinin uluslararas›lafl-mas›nda ulaflt›¤› boyutlara ba¤l› olarak, tek tekülke devrimlerinin yan› s›ra bölgesel devrimolas›l›¤› da güçlenmifltir.”(s.42, aç, Politik Ra-por)

“Kapitalist emperyalizm vurgulanan özellikle-ri, proleter devrimlerle, antiemperyalist devrimle-rin tek bir dünya devrimi cephesinde daha fazlakaynaflmas›n› koflulluyor. Günümüzde, emperya-list devletlerin, askeri teknolojik imtiyaz› ve ula-fl›mdaki teknik geliflme, onlar›n dünyadaki herdevrimci geliflmeye do¤rudan müdahalelerineolanak yarat›yor. Bu durum, tek tek ülke devrim-lerinin zaferi için, do¤rudan yedek güç olan ulus-lararas› ve bölgesel devrimci koflullar›n rolünüde, muzaffer devrimlerin bölgesel ve uluslararas›devrimci etkisini de art›rmaktad›r. Proletaryan›n,burjuvaziye karfl› mücadelesi bu bak›mdan da da-ha çok uluslararas›laflm›flt›r. Ülke devrimlerindeulusal etkenlerin rolü, önemini korumakla birlik-te, uluslar aras› devrimci koflullar›n ve tek tek ül-ke devrimlerinin bölgesel ve uluslararas› rolü art-m›flt›r.”(Age, 40)

“Bütün bunlar, enternasyonal proletaryan›nemperyalizme karfl› dünya proletarya diktatörlü-

¤ü temel ve programatik he-define ba¤lanmas›n›n maddikoflullar›n› daha elveriflli ha-le getirmifltir. Proletaryan›n,halklar›n emperyalizme kar-fl› mücadelelerine önderlikederek, antiemperyalist birdalga ile dünya devrimi içe-risinde birlefltirebilmesininekonomik-toplumsal koflul-lar› da daha elveriflli hale ge-tirmifltir. Öte yandan günü-müz gerçekleri, devrimin za-feri için, devrimci proletar-yaya, halklar ve komünistöncülerin enternasyonal ey-lemlerini ve birli¤ini çok da-ha gerekli hale getirmekte-dir. Gerek bu nedenlerle vegerekse emperyalistlerin veyerel burjuvazilerin, halklar›flovenist çat›flmalara sürük-lemeleri karfl›s›nda, halkla-r›n kardeflli¤inin bir biçimiolarak, bölgesel federasyon-

lar özel bir önem kazanm›flt›r. Bu, bugün emper-yalist sald›rganl›k ve savafllar›n en çok yo¤unlafl-t›¤› Ortado¤u, Balkanlar-Kafkaslar bölgesi içinçok daha geçerlidir. Partimiz, bölgemizde halkla-r›m›z›n devrimci federasyonunu savunmaktad›r.Birleflik ve enternasyonal eylemin koflullar› art-mas›na ra¤men, devrimler dengesiz geliflecektir.Ama zamandafl ve efl zamanl› olmayan biçimdezafere ulaflacak bölge halklar›n›n devrimlerininönüne, partimiz, halklar›n federatif birli¤ini prog-ram olarak koymaktad›r ve olanakl› olan bu he-defi gerçeklefltirmeye çal›flacakt›r.”(s.41)

“Kapitalist emperyalizmin fliddetlenen temelçeliflkileri, enternasyonal proletaryan›n, dünyaproletarya diktatörlü¤ü program›na ba¤lanm›fl,emperyalizme karfl› dünya devriminin, ekonomiktoplumsal maddi koflullar›n› eksiksizce olgunlafl-t›r›yor.” (s. 43)

Son olarak Rapor’un, “Gerek komünist, gerek-se de antifaflist, antiemperyalist birlik ve cepheiçin, yaln›zca dünya ölçe¤inde veya genel de¤il,fakat bölgesel örgütlenmeler de gerekli, de¤erli veönemlidir” (s.52) vurgusunu da hat›rlatal›m.

20.yüzy›l›n hemen tüm devrimleri emperyalistzincirin en zay›f halkalardan k›r›lmas›na tan›kl›k

58 TEOR‹DE do¤rultu

20.yüzy›l›n hemen tüm devrimleriemperyalist zincirin en zay›f hal-kalardan k›r›lmas›na tan›kl›k etti.Emperyalist küreselleflme bu duru-

mu geçersiz k›lm›yor. Kuflkusuztek ülkede devrim ve emperyalist

zincirin en zay›f halkadank›r›lmas› günümüzde de

geçerlili¤ini bütünüyle koruyor.Bununla birlikte gerek emperyalistküreselleflmeye efllik eden bölge-

selleflme e¤ilimi ve gerekseemperyalist küreselleflme koflullar›

“bölgesel devrim olas›l›¤›”n›,“bölgesel devrim” imkanlar›n›

büyütmüfltür.

etti. Emperyalist küreselleflme bu durumu geçer-siz k›lm›yor. Kuflkusuz tek ülkede devrim ve em-peryalist zincirin en zay›f halkadan k›r›lmas› gü-nümüzde de geçerlili¤ini bütünüyle koruyor. Bu-nunla birlikte gerek emperyalist küreselleflmeyeefllik eden bölgeselleflme e¤ilimi ve gerekse em-peryalist küreselleflme koflullar› “bölgesel devrimolas›l›¤›”n›, “bölgesel devrim” imkanlar›n› büyüt-müfltür. Dünya devriminin ekonomik, toplumsal,maddi koflullar› eksiksizce olgunlafl›rken özetle;

a) Emperyalist zincirin zay›f halkalardan k›r›-laca¤›,“tek ülkede devrim” teorisi geçerlili¤inikorumaktad›r. Bununla birlikte;

b) Ülke devrimlerinde uluslar aras› etkenlerinrolü artm›flt›r.

c) Tek tek ülke devrimlerinin bölgesel ve ulus-lar aras› rolü artm›flt›r.

d) Bölgesel devrim olas›l›¤› güçlenmifltir.Devrimci program ve devrimci strateji, dev-

rimci teorinin a盤a ç›kard›¤› bu gerçekleri hesa-ba katmal› ve yan›tlamal›d›r.

Zaten birleflik devrimin uluslar aras› perspek-tifleri, marksizm ve sosyalizm iddial› ak›mlar›nteorik çabalar›n›n çok da fazla yo¤unlaflmad›¤›sorunlardan birisi olagelmifltir. Bu durum bir çe-flit “ulusal dargörüfllülük”ün sonucu oldu¤u ka-dar, ayn› zamanda tersinden ayn› fleyi üretti¤i de“peflinen” saptanabilir. Bu bir çeflit “ulusal dargö-rüfllülük”, devrim sorununu içinde yaflad›¤›m›zsiyasi co¤rafyan›n s›n›rlar› ile s›n›rlama biçimin-deki darl›k ya da di¤er bir anlat›mla, dünya devri-mi perspektifinin geliflmemifl olufludur. Öyle ki,yaflad›¤›m›z siyasi co¤rafyada devrim adeta dahabafltan kendi bafl›na yeterli bir amaç gibi görül-müfltür. Ama 3. Kongre’nin, “birleflik Türkiyedevriminin uluslar aras› perspektifleri” sorununuele almas› ve kararlaflt›rmas› nedeniyledir ki art›kmarksizm ve sosyalizm iddial› ak›mlar bu eski po-zisyonlar›n› sürdüremezler.

DP ve ilgi duyan baflkalar›n›n merak›n› gider-mek bak›m›ndan söyleyelim ki, Marksist LeninistKomünist Parti’nin program›nda federasyon fikribafltan itibaren vard›r. Programda ulusal sorununçözümü flöyle formüle edilmifltir:

“13- Kürtlerle Türkler aras›nda, her alandatam hak eflitli¤i sa¤lanacak, tüm dil ve kültürlerüzerindeki bask›lara son verilecek, Türk milliyet-çili¤ine karfl› sistemli bir savafl›m sürdürülecek,Kürt ve Türk halklar›n›n; Laz, Çingene, Abhaz,Gürcü, Çerkes, Arap, Ermeni, Rum ve di¤er ulu-

sal topluluklar›n tam hak eflitli¤i temelinde özgüriradeleriyle ‹flçi-Emekçi Sovyet CumhuriyetlerBirli¤inde birlikte yaflamas› için çaba harcanacak-t›r.”

Program, Kürt ulusal sorununun çözümü için,birleflik devrimimizin zaferinin Kuzey Kürdistanve Türkiye’de kurulacak iki eflit, iflçi-emekçi sov-yetik cumhuriyetin birli¤ini öngörür. ‹ki cumhu-riyetin birli¤inden oluflacak bir devlet biçimi ön-gören program, birleflme biçimi olarak federasyonfikrini de içeriyor. Her fleyden önce bu nedenleMarksist Leninist Komünist Parti’nin bölge halk-lar›yla demokratik ya da sosyalist federasyonlaroluflturmaya aç›k oldu¤unun alt›n› çizmeliyiz. Vebir kez, özel olarak birleflik devrimimizin uluslararas› perspektifleri nedir sorusunun yan›t›n› ara-maya bafllay›nca, geliflen dünya devrimi bak›fl›ylabirlikte bölge halklar› ile federasyonlar kurma so-nucuna gitmek zor olmam›flt›r. Zor olmam›flt›rçünkü, bölgesel federasyonlar düflüncesi komü-nist hareketin birikimi içerisinde zaten vard›r.Komünist hareketin unutulmufl/ unutturulmuflfederasyon düflüncesini a盤a ç›kartmak, güncel-lefltirmek onuru kendi tarihinin dölledi¤i devrim-ci bir görev olarak Marksist Leninist KomünistParti’ye düflmüfltür. Anlama yetene¤i kayb›, ne ol-du¤unu anlamadan, anlayamadan yüksek perde-den yap›lan bilgiç itirazc›l›¤› ve teorik tutuculuk

59TEOR‹DE do¤rultu

rolünün geride kalanlaradüflmüfl olmas› da anlaml›ve tutarl›d›r.

Kürt ulusal devrimininyenilgisinden birleflik devri-min uluslar aras› perspektif-leri bak›m›ndan hangi so-nuçlar ç›kart›labilir. BirleflikTürkiye devriminin uluslararas› perspektifleri nedir?Bu soru, Türkiye ve KuzeyKürdistan birleflik devrimi-nin uluslararas› düzeyde ya-ratabilece¤i devrimci etkinedir? fieklinde de formüleedilebilir. Emperyalist mü-dahale, yani dünya karfl›devriminin tecrit, bo¤ma veaç›k karfl› devrimci fliddetebaflvurarak ezme tehdit vetehlikesi karfl›s›nda devrimi-mizin kendisini savunmaolanaklar› nelerdir ya dadevrimimiz kendisini nas›l“savunabilir”? Birleflik dev-rimimizin uluslararas› etkisinin güç ve çap› neolabilir? Bu sorular›n ve yan›tlar›n›n devrimci te-ori, program ve strateji –yani bir tüm olarak dev-rimci eylem ve haz›rl›k bak›m›ndan tayin ediciönemi her tür kuflkunun ötesindedir. Ama bu so-rulara yan›t aramayanlar›n devrimci önderlik id-dias›n›n olamayaca¤› da bir o kadar aç›kt›r.

En baflta Türk proletaryas› ve halk› gelmeküzere, bölge ülkelerinin iflçi s›n›flar›n› ve halkla-r›n› harekete geçiremedi¤i, aya¤a kald›rama¤› içintecrit edilen Kürt ulusal devrimi, emperyalist mü-dahale ile bo¤ulmufl, çürütücü bir yenilgi dayat›l-m›flt›r. Ulusal devrimin önderli¤inin stratejisininulusal s›n›rl›l›¤›, ulusal dargörüfllülü¤ü bir ger-çektir. Fakat tabi ki, ulusal devrimin nesnel ola-rak yaratt›¤› devrimci etkinin göreli s›n›rl›l›¤› dagözden kaç›r›lmamas› gereken bir di¤er gerçektir.Bununla birlikte ulusal devrim Kürdistan’›n di¤erparçalar›na yay›lma e¤ilimi göstermifl ve önderli-¤in izledi¤i strateji de bunu yan›tlamaya yönel-mifltir.

Ulusal devrimin yenilgisinin bu temel dersin-den, birleflik Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrimiiçin ç›kart›lacak sonuç, e¤er Türk ve Kürt prole-taryas›, “ulusal s›n›rlar”-Türkiye siyasi co¤rafyas›

içinde, kendi kendine yetenbir devrim perspektifi ile yü-rürse, çok büyük olas›l›klaayn› sona ulaflmaktan kaç›-namayacakt›r. Yani emper-yalizm ve bölge gericili¤i,egemen karfl› devrimci güç-ler taraf›ndan tecrit edilerekezilmek istenecek ve ezile-cektir. Örne¤in Yunanistanve K›br›s’›n emperyalizminmüdahale üstleri haline geti-rilmeye çal›fl›larak çok s›k›bir tecrit ve abluka uygula-naca¤›n› kestirmek güç de-¤ildir.

Bilindi¤i gibi iflbirlikçiTürkiye kapitalizmi emper-yalist dünya ekonomisine s›-k› s›k›ya ba¤l›d›r. ABD’ninyan› s›ra Avrupal› emperya-listler ile ekonomik iliflkileriyaflamsald›r. Fakat onlar›nda Türkiye’de yaflamsal ç›-karlar› vard›r. Son çeyrek

yüzy›ll›k dönemde iflbirlikçi kapitalizm emperya-list dünya ekonomisinin yeniden yap›lanmas›naeklemlenmek, entegre olmak için elinden geleniyapmakta, emperyalist dünya ekonomisi ile dahaderin iliflkiler gelifltirmektedir. Özellikle 90’larsonras› oluflan koflullar iflbirlikçi kapitalizminbölge için bir ekonomik aktör olarak da ileri ç›k-mas›na Rusya Federasyonu ve Balkan ülkeleri ileekonomik iliflkilerde aç›l›m yapmas›na olanak ya-ratm›flt›r.

Devrimin Avrupa ve dünya ekonomisi üzerin-de yarataca¤› etkinin çap ve boyutlar› için keha-nette bulunulamaz. Ama zafere yürüyen birleflikdevrimimizin Avrupa baflta gelmek üzere dünyaekonomisi üzerinde krizsel etkiler yarataca¤› dabellidir. Bu krizsel etkinin Balkanlar’da daha sar-s›c› biçimde patlak vermesi de flafl›rt›c› olmaz.

Kuzey Kürdistan’da patlak veren ulusal devri-minin devrimci etki alan›, birleflik Türkiye ve Ku-zey Kürdistan devrimin etki alan›yla k›yaslana-maz. Birleflik devrim, Türk burjuva devletininemperyalizm, ‹srail, ‹ran, Irak, Suriye egemen s›-n›flar› ile karfl› devrimci iliflkilerini süpürüp ata-ca¤›, bütün bu emperyalist ve gerici ittifaklar› da-¤›t›p tasfiye edece¤i için, ama ayn› zamanda Kürt

60 TEOR‹DE do¤rultu

Türkiye ve Kuzey Kürdistanbirleflik devrimi, Balkanlar,Kafkaslar-Hazar Havzas› ve

Ortado¤u’da yarataca¤› devrimcietkiyi realize etme, söz konusubölgeler ve ülkelerde proletaryave emekçileri, halklar› harekete

geçirme, ayakland›rma, bütün buyönlerde “yay›lma” devrimci per-

spektifine sahip olmal›d›r.Kesintisiz “birleflik devrimin” ulus-lararas› yönü veya dünya devrim-

iyle ba¤›nt›s› burada a盤aç›kmaktad›r.

ulusal devrimi gibi bir temel bilefleni oldu¤u içinde (‹ran, Suriye ve “Irak” baflta gelmek üzere) Or-tado¤u’da devrimci depremlere yol açabilecektir.

Di¤er yandan, Balkanlar önde gelmek üzerebölgede 700 y›ll›k Osmanl› egemenli¤inin b›rakt›-¤› tarihsel ve kültürel miras nedeniyle Türk halk›ile bölge halklar› aras›ndaki etkileflim ve iliflkiler,20. yüzy›l›n sonunda oluflan uluslararas› durumnedeniyle, Türk burjuva devletinin bölge üzerin-deki etkileri ve daha da önemlisi bölge halklar›nakarfl› di¤er ülkelerin egemen s›n›flar› ile girdi¤i it-tifak iliflkileri, Türk kapitalizminin söz konusualanlara aç›lmakta ve dikkate de¤er iliflkiler gelifl-tirmekte oluflu vb. bütün bu etkenler, birleflikdevrimin Balkanlar, Kafkaslar ve Hazar Havzas›proletarya ve halklar›n› derinden etkileyip sarsa-rak harekete geçirmesinin tamamen olanakl› vehatta bir ölçüde kaç›n›lmaz oldu¤unu a盤a ç›-kartmaktad›r. Türk burjuva devleti, Balkanlar,Kafkaslar, Hazar Havzas› ve Ortado¤u için emper-yalist iflbirlikçisi burjuva, gerici vb. rejimlerinayakta durmas›nda önemli bir etken ve dayanak-t›r. Birleflik devrimimiz, Türk egemen s›n›flar› vemirasç›s› olduklar› Osmanl› despotlu¤undan yüz-y›llar boyunca çok çekmifl bölge halklar›nda bü-yük bir sempati yaratacak, hem bölge halklar›n›aya¤a kalkmaya k›flk›rtacak, hem de bölge ülkele-rinin egemen s›n›flar›n› zay›f düflürerek y›k›lma-s›n› kolaylaflt›racakt›r.

Bütün bunlardan ç›kan sonuç, birleflik devrimamac› etraf›nda birleflerek sosyalist hedeflerineyürüyen Kürt ve Türk devrimci proletaryas›n›n,devrim perspektifini “Türkiye siyasi co¤rafyas›”ile yani “ulusal s›n›rlar” ile s›n›rland›ramayaca¤›-d›r. Türkiye ve Kuzey Kürdistan birleflik devrimi,Balkanlar, Kafkaslar-Hazar Havzas› ve Ortado-¤u’da yarataca¤› devrimci etkiyi realize etme, sözkonusu bölgeler ve ülkelerde proletarya ve emek-çileri, halklar› harekete geçirme, ayakland›rma,bütün bu yönlerde “yay›lma” devrimci perspekti-fine sahip olmal›d›r. Kesintisiz “birleflik devri-min” uluslararas› yönü veya dünya devrimiyle ba-¤›nt›s› burada a盤a ç›kmaktad›r.

Birleflik devrimin yarataca¤› etkiyi realize et-meye yönelmifl bir devrimci stratejinin programa-tik hedefi ne olabilir? Bu soru bizi federasyon so-rununa getiriyor.

Bölgesel federasyon düflüncesinin tarihi enaz›ndan 20.yüzy›l›n derinliklerine uzan›r. Öyleöngörülmedi¤i halde Sovyetler Birli¤i federasyon

biçiminde kurulmufl ve daha sonra SSCB biçimin-de örgütlenmifltir. Öyle ki, SSCB’yi oluflturancumhuriyetler içerisinde federasyonlar da vard›r.Örne¤in Rusya Federasyonu gibi.

Burjuvazinin ve emperyalistlerin “Balkanlafl-t›rma”; halklar› ulusal, dinsel en küçük parçalarabölerek bir birine k›rd›rt›p güçsüz düflürerek bo-yunduruk, tahakküm alt›na alma stratejisine kar-fl› komünistlerin yan›t› olarak da gelifltirilmifltir,“Balkan Federasyonu” stratejisi. Ama “Balkan Fe-derasyonu” düflüncesinin derin kökleri kuflkusuzki, 3. Enternasyonal’in dünya devrimi teori veprogram›ndad›r.

III. Enternasyonal program› komünizmi “dün-ya sistemi” olarak düflünür:

“Komünist Enternasyonal’in ulaflmaya çabala-d›¤› nihai hedef, kapitalist dünya ekonomisininyerine komünizmin dünya sisteminin geçirilmesi-dir. Tarihi geliflimin bütün ak›fl› boyunca haz›rla-nan komünist toplum düzeni insanl›¤›n biricik ç›-k›fl yoludur. Çünkü ancak bu toplum, insanl›¤›yozlaflma ve çökmeyle tehdit eden kapitalist siste-min temel çeliflkilerini ortadan kald›rabilir.” (III.Enternasyonal 1919-1943-Belgeler; Belge Yay›n-lar› s. 147)

Programda, “Komünist Enternasyonal’in Ni-hai Hedefi: Dünya Komünizmi” bölümünde, he-deflenen “komünist dünya sistemi”, “komünistdünya toplumu” aç›kland›ktan sonra, “Kapita-lizmden Sosyalizme Geçifl Dönemi ve ProletaryaDiktatörlü¤ü” üzerinde durulur.”Kapitalist top-lumla komünist toplum aras›nda, birinden öteki-ne devrimci dönüflüm dönemi yer al›r. Bu döne-me tekabül eden siyasal geçifl döneminde devlet,proletaryan›n devrimci diktatörlü¤ünden baflkabir fley olamaz. Emperyalizmin dünya diktatörlü-¤ünden proletaryan›n dünya diktatörlü¤üne ge-çifl, proletaryan›n mücadeleleri, yenilgileri ve za-ferleriyle dolu uzun bir dönemi; kapitalist siste-min genel bunal›m›n›n sürdü¤ü ve sosyalist dev-rimlerin; yani proletaryan›n burjuvaziye karfl› gi-riflti¤i iç savafllar›n olgunlaflt›¤› bir dönemi; dev-rimci proletaryan›n sosyalist hareketleri niteli-¤inde olmad›klar› halde emperyalizmin egemen-li¤ini sarst›klar› sürece nesnel olarak dünya pro-letarya devriminin bir ö¤esi haline gelen ulusalsavafllar ve sömürge ayaklanmalar›yla dolan birdönemi; kapitalist ve sosyalist sosyo-ekonomiksistemlerin, dünya ekonomisi içinde, hem silahl›mücadelelere giriflerek, hem de ‘bar›flç›l’ iliflkiler

61TEOR‹DE do¤rultu

kurarak yan yana varolduklar› bir dönemi; Sos-yalist Sovyet Devletleri Birli¤i’nin oluflturdu¤u,emperyalist devletlerin onlara karfl› savafllar açt›-¤›, bu savaflta devletlerinin sömürge halklarla gitgide s›k›laflan ba¤lar kurdu¤u bir dönemi vb.kapsar.” (Age. s. 150)

“Dünya proletaryas›n›n diktatörlü¤ü, bu ne-denle kapitalist dünya ekonomisinden sosyalistdünya ekonomisine geçiflin en zorunlu ve belirle-yici önkofluludur. Ancak bu diktatörlük sadece,sosyalizmin tek tek ülke ya da ülke gruplar›ndakizaferiyle gerçeklefltirilebilir. O, yeni oluflan prole-ter cumhuriyetlerin daha önceden varolanlarlabirleflmesini, bu federasyonlar a¤›n›n -ki bu em-peryalist boyunduru¤u parçalayan sömürgeleri deiçine al›r- sürekli büyümesini ve bu federasyonla-r›n nihayet insanl›¤›n devlet olarak örgütlenmifldünya proletaryas›n›n hegemonyas› alt›nda bir

araya gelmesini gerçeklefltirecek olan Dünya Sos-yalist Cumhuriyetleri Birli¤i haline gelmelerinigerektirir.” (age. s.152)

Bütün ülkelerin komünistlerinin 20. yüzy›lboyunca 3.Enternasyonal program›na ne kadarba¤l› kald›klar› ayr›ca incelenecek ve tart›fl›lacakbir konu ve sorundur. Ama demek ki, dünya dev-rimi perspektifinden bak›ld›¤›nda, uluslar aras›komünist hareketin birikimine de hakimseniz,“Balkan, Kafkas ve Ortado¤u halklar›yla demok-ratik ya da sosyalist federasyonlar oluflturma”n›nbirleflik devrimimizin uluslar aras› perspektiflerikapsam›nda oldu¤u sonucuna ulaflman›z “zor ol-muyor”.

Federasyonu yaln›zca ulusal sorun ile iliflkilidüflünmek ve ulusal hareketlerin program› gibigörmek bir tek cümlede bu kadar çok hata yap-mak DP’nin baflar›s›d›r. n

62 TEOR‹DE do¤rultu

Bir süre önce, 77 Kürt ayd›n›n imzas›n› tafl›yanve Kongra Gel’in tek yanl› ateflkesi bozmas›n› k›-nayan, “savafl› durdurun” ça¤r›s› yapan bir bildiriyay›nland›.

Kürt ulusal kurtulufl devrimi sürecinde, devri-mi destekleme tavr› tak›nm›fl, Recep Marafll›, Ce-mil Gündo¤an gibi tutarl› yurtsever ayd›nlar›n daiçinde bulundu¤u, Kürt hareketlerinden geniflyelpazedeki bu ayd›nlar›n, ateflkesin bozulmas›nakarfl› dile getirdikleri ortak görüfller, bölgede veTürkiye ve Kuzey Kürdistan’da, pek çok reformistparti ve örgüt taraf›ndan da benimseniyor.

Afla¤›da üzerinde duraca¤›m›z görüflleri eleal›rken, esasen geleneksel Kürt ayd›n ve reformistörgütlerinin tavr› aç›s›ndan ac›mas›zca teflhir et-mek gerekiyor. Ama ayn› zamanda konjonktürelolarak Kürdistan’›n hemen bütün parçalar›nda,geç kalm›fl ulusal kurtulufl sorunu yaflayan tümsömürge uluslar›n halk kitlelerinde yans›yan,“devletsel” statünün ehven-i fler biçimlerine bileözlemle karfl›lama duygusunun yayg›nl›¤› ve bu-nun yaratt›¤› yan›lsama nedeniyle bilimsel vedevrimci politika aç›s›ndan ikna edici bir temeleoturtarak da ele almak gerekiyor.

ABD’nin ipiyle ulusal kazan›mlarkorunur mu?

Aç›klama öncelikle, Güney Kürdistan’dakiulusal kazan›mlar› riske sokaca¤›n› ileri sürerek,Kuzey’de ateflkesin kald›r›lmas›na tav›r tak›n›yor.

“Bu savafl, Güney Kürdistan’daki ulusal kaza-n›mlar› riske etmekte, Güney’de oluflan ulusal ya-p›y› ciddi bir biçimde tehdit etmektedir. Türk Or-dusu’nun Güney Kürdistan’a girmesi için zeminhaz›rlamaktad›r.”(aç›klama)

Her fleyden önce, Türk burjuvazisinin sömür-geci diktatörlü¤ü, henüz Kuzey ulusal kurtulufldevrimi bafllamam›flken, 1982’den itibaren GüneyKürdistan’a askeri müdahalede buluna geldi.‹ran-Irak savafl› sürecinde, Güney Kürdistan pefl-merge güçlerinin özerk bölge kurma olas›l›¤›gündeme geldi¤inde, sömürgeci diktatörlük Sad-dam’la yapt›¤› anlaflma üzerine, askeri güçleriylegirip müdahale ediyordu. 80’li y›llar›n yar›s›nade¤in bu iki kez gerçekleflti. 1988’de ‹ran-Irak sa-vafl›, kazanan› olmayan bir savafl olarak sona erin-ce, Güney peflmerge güçlerinin savafl› da KDP veYNK önderliklerince sona erdirildi.

63TEOR‹DE do¤rultu

77 Zehirli ‹mza

Sömürgeci diktatörlük,90’l› y›llarda da, Kuzey’inulusal kurtulufl güçlerinesald›rmak için, “cephe geri-si” olan Güney Kürdistan’adaha büyük ve silah donan›-m› yüksek savafl birlikleriylesistematik olarak girdi. An-cak bu kez, Saddam’la iflbir-li¤i içinde de¤il. Barzani-Ta-labani güçleriyle iflbirli¤iiçinde girdi ve birlikte PKKgüçlerini ezme harekatlar›düzenlediler. 1992’den bafl-layarak, Çekiç, Sandviç, vb.isimler alt›nda yürütülen ha-rekatlar, bu gerici iflbirli¤iiçinde yap›ld›. O zaman,ABD’nin ‘91 emperyalist Iraksavafl›ndan sonra, GüneyKürdistan’da, ABD pretekto-ras› federe bir Kürdistan var-d›. ABD’nin iflbirlikçili¤iniyapan burjuva reformcu ön-derlik, Türk sömürgecili¤iy-le de iflbirli¤i yaparak PKKgüçlerini ezmeye, Kuzeyulusal kurtulufl devrimini imhaya çal›fl›yordu. Bu-nunla da yetinmiyor, partikülarist-afliretçi bir re-kabete girerek aralar›nda da savafl›yor ve kahTürk sömürgecileriyle, kah Saddam’la birbirlerinekarfl› iflbirli¤i yap›yorlard›. Kendi aralar›ndaki an-laflmalar› bile Washington ve Ankara süreçlerindeyapabiliyorlard›.

Bu gerici günahlar› iflleyerek gelen Güney bur-juva feodal önderli¤i, ABD’nin ikinci Irak savafl›n-dan sonra, federe bir statüyle ABD’nin pretektora-s› bir Irak yönetimi içinde, federe Güney Kürdis-tan statüsü kurmaya çal›fl›yor. Do¤rusunu söyle-mek gerekirse, ne kadar sürece¤i belirli olmasa datek sa¤layabildi¤i geliflme KDP ve YNK’n›n, parti-külarist-afliretçi çat›flmay› flimdilik bir yana b›rak-m›fl olmalar›d›r. Di¤er koflullar tart›flt›¤›m›z konuaç›s›ndan oldu¤u gibi durmaktad›r.

Güney Kürdistan’a, Türk burjuva sömürgecidiktatörlü¤ünün askeri güçleri, Barzani-Talabanieliyle ve Kuzey ulusal devrimci güçlerini imha et-mek amac›yla ve Barzani-Talabani çat›flmas›ndasözde “bar›fl sa¤lamak” ad›na yerlefltiler. fiimdide hala, bu güçlerin izniyle bulunuyorlar. Bulun-

duklar› bütün bu süreç bo-yunca Barzani-Talabani, sö-mürgecilerin askeri üslen-mesinin dayanaklar› oldu.Bu durum böyleyken de,Türk burjuva sömürgecileri-nin aç›kça dile getirdikleriiki amac› vard›:

K›sa vadeli amac›;PKK’nin askeri güçlerini im-ha etmek, uzun vadeli amac›Güney Kürdistan’da federestatünün hukukileflmesiniönlemek! Bu amac› Türkburjuvazisinin bütün kesim-leri benimsemifller ve aç›kseçik dile getiriyorlard›. Ge-neraller, kontra flefleri,MHP, DYP gibi partiler entavizsiz savunusunu yapar-larken-Perinçek bu kervanakat›l›rken- islamc›s›ndansosyal demokrat›na ve bur-juva liberaline di¤er partilerve TÜS‹AD daha esnetilmiflbiçimde bunun savunusunuyap›yorlard›.

Peki flimdi de¤iflen ne?Birincisi ABD ikinci Irak savafl›yla, emperyalist

dünyan›n literatürüne göre ‘Türkiye’nin komflu-su’ oldu. Irak’› bir ABD pretektoras› (himayesi al-t›nda sömürgesi) yapmay› planl›yor. Direnifl,ABD’nin Suriye ve ‹ran’a askeri müdahalesini en-gelledi¤i gibi, Irak’taki plan›n› t›kad›, ABD’yi ba-takl›¤a soktu. ABD bak›m›ndan bu durumda,Irak’taki askeri egemenli¤i için dayand›¤› güçler-den en örgütlü olanlar Talabani-Barzani kuvvetle-ri. Bu nedenle ABD’nin Irak’›n› kurarken, GüneyKürtlerine ABD himayesinde siyasi bak›mdanözerk bir statü veriyor. Kuflkusuz, ony›llard›r sü-ren Kürt ulusal mücadelesini dikkate al›yor. Buolmasayd› elbette kolayca siyasi özerklik vermez-di. Ama esasen, son on y›lda, Baasç› burjuvazidenörgütlü iflbirlikçi güçler yaratamad›¤› için Kürtburjuvalar›na dayanmay› öne ald›. ABD’ninIrak’taki emperyalist egemenli¤i için bu statüyüveriyor, emperyalist egemenli¤ine dayanak yap›-yor, aslolan budur.

Böyle oldu¤u için de, koflullar› ve ihtiyaçlar›n-

64 TEOR‹DE do¤rultu

ABD bak›m›ndan bu durumda,Irak’taki askeri egemenli¤i içindayand›¤› güçlerden en örgütlüolanlar Talabani-Barzani kuv-vetleri. Bu nedenle ABD’nin

Irak’›n› kurarken, Güney Kürtle-rine ABD himayesinde siyasi

bak›mdan özerk bir statü veri-yor. Kuflkusuz, ony›llard›r sürenKürt ulusal mücadelesini dikkateal›yor. Bu olmasayd› elbette ko-layca siyasi özerklik vermezdi.Ama esasen, son on y›lda, Ba-asç› burjuvaziden örgütlü iflbir-likçi güçler yaratamad›¤› içinKürt burjuvalar›na dayanmay›

öne ald›.

daki de¤iflikliklere göre, Güney Kürdistan’›n sta-tüsünde de¤ifliklikler yapmaktan çekinmiyor. Ör-ne¤in, ABD, Irak’ta Saddam’a karfl› askeri zaferiniilan etti¤inde, ABD egemenli¤i alt›nda himayecisömürge birleflik bir Irak içinde Güney’e özerkliköngördü ve peflmergelerin merkezi “Irak ordu-su”na kat›lmas›n› emretti. Barzani-Talabani bunaitiraz m› ettiler? Hay›r!Ard›ndan, Irak’ta sert si-lahl› bir direnifl devam ettikçe, ABD kuklas› (Ge-çici Yönetim Konseyi) GYK’n›n haz›rlad›¤› geçiciAnayasa’da Güney’e federasyon tan›nd›. Ard›ndanBM’deki tasar›da ABD taraf›ndan federasyon geriçekildi.

Demek ki ABD’yle gelen statü kal›c› de¤il,ABD egemenli¤inin ç›karlar›na göre de¤iflkendir.

Federasyon, ABD himayesinde bir sömürge ol-man›n alt bafll›¤›d›r. Bunun benzeri bir statü Ko-sova’da da vard›r ve ne Kosova özgürdür ne deGüney Kürdistan...Her iki yerde de son sözü as-keri egemenli¤i elinde tutan ABD söylüyor veKosova’daki gibi ABD egemenli¤inde federe Gü-ney vatan›n› bu kez Saddam yerine ABD’ye çi¤ne-tecektir. Bunun neresi Özgür Kürdistand›r? Gü-ney Kürtlerinin federasyona da, ba¤›ms›zl›¤a dahakk› vard›r, yanl›fl olan federasyon de¤il, ABDhimayeci sömürgecili¤ine teslimiyettir.

ABD himayeci sömürgecili¤i alt›nda federeKürdistan, dünya ve Kürdistan proletaryas›n›nkurtuluflu bak›fl aç›s›n› bir yana b›rakal›m, Kür-distan ulusal kurtuluflu bak›fl aç›s›ndan bile, mer-keze konarak, tayin edici ölçüt al›narak tav›r tak›-

n›labilir mi? Elbette hay›r!Tutarl› ulusal kurtu-luflçuluk, ba¤›ms›z Kürdistan’› program edinir.Bu bak›fl aç›s›ndan bakarak tav›r tak›n›r. Bu aç›-dan yaklafl›ld›¤›nda, Kürdistan’›n bütün parçalar›-n›n ba¤›ms›zl›k hakk› da, federasyon hakk› davard›r. Bu emperyalizmden ve emperyalist siste-min dayanaklar› gerici s›n›flardan –bunlar bölge-sel sömürgeci s›n›flar ve kendi ulusundan gericis›n›flard›r- ba¤›ms›z yürütülecek, bu s›n›flar› vepolitik temsilcilerini tasfiye edecek bir mücade-leyle, devrimle sa¤lanabilir ancak. Devrimin ürü-nü olarak kazan›lacak federasyon da devrimin za-feri ve ba¤›ms›z Kürdistan’›n gerçeklefltirilmesiiçin yararlan›lmal›d›r. Bu tutarl› ulusal kurtulufl-çu aç›dan bak›ld›¤›nda, Güney’deki mevcut fede-rasyon, ABD pretektoras› oldu¤u gibi, Kürt emek-çilerine karfl› emperyalist sistemin bekçili¤i anla-m›na da geliyor! Ulusal kurtuluflçu hareketlerekarfl› da emperyalist ve bölge gericilerinin yan›n-da yer alacakt›r. Nitekim, Barzani-Talabani’niniçinde yer ald›¤› ABD’ci Irak Geçici Hükümeti’ninald›¤› ilk kararlardan biri Kongra Gel’i teröristilan etmek oldu. Sizin, savafl› as›l bafllatan olarakilan etti¤iniz derin devletle, Talabani koflarak gö-rüflüyor, Kongra Gel’in nas›l imha edilece¤ini bir-likte ele al›yorlar. ‹flte sizin tarihsel kazan›m ola-rak ilan etti¤iniz himayeci sömürge federasyonunliderlerinin ifllevi.Tabii ki onlar, ABD’nin yan›n-da, halklara ama Kürt halk›na da karfl› ABD vebölge sömürgecilerinin yan›ndad›rlar. Gerçekte40 y›ll›k ulusal mücadelenin kazan›mlar›n›,

65TEOR‹DE do¤rultu

ABD’ci karfl› devrime dönüfl-türmüfllerdir. ‹fllevleri bu-dur, ulusal kazan›mlar eldeetmek de¤il. Bu elbette istis-nai olarak Kürdistan’a özgüde de¤ildir. ‹ngiliz himaye-sindeki, üstelik sözüm onaba¤›ms›z Ürdün’ün küçükkral› (evet Araplar›n ‘ulusalkazan›m›’ Ürdün devletininbafl› olarak) Hüseyin,1970’te onbinlerce Filistinli-yi katlederek emperyalistle-re ba¤›ml›l›¤›n diyetini ödet-medi mi? Haf›z Esad, 1975Tel Zaatar katliam›yla Filis-tinli mültecilerin kan›n›ak›tmakta tereddütsüz dav-ranmad› m›? Enver Sedat,1979 Camp Davit antlaflma-s›yla siyonistlerin savafl ka-rargah› önünde secdeye va-r›rken ‹srail’in döktü¤ü kanaortak olmad› m›? Bunlar daAraplar›n ulusal kazan›mla-r›yd›lar, sizin mant›¤›n›zla!

Baflka halklar› kölelefltirme üzerine ulusal öz-gürlükler kazan›l›r m›?(bunu iflleyen bir paragrafkonabilir)

Sömürgeci diktatörlükkadr-i mutlak m›?

Asl›nda sömürgeci diktatörlü¤ün kadir-i mut-lak olmad›¤›n›, Güney Kürdistan’da k›rm›z› çizgi-lerini efendisi ABD’nin silmesi gösterdi. Siz debunu biliyorsunuz. Ama, halk›na ve halklara gü-venini yitirmek, bu duruma düflen herkesin bilin-cini tutsak al›r ve güçlüyü kadr-i mutlak görmekmant›¤›na tutsak eder. Sizde olan da budur. fiim-di ABD’yi dünyada ve bölgede kadr-i mutlak gör-dü¤ünüz için, onun himayeci sömürgesi olan birfederasyonu “özgür Kürdistan” ilan edenlerin ar-kas›na ba¤lan›yorsunuz.

Ayn› mant›kla, Kuzey’de mücadele yükseltilir-se Türk sömürgeci diktatörlü¤ünün Güney’e sa-vafl açma bahanesi yapaca¤›n› ilan ediyorsunuz!

Oysa, dün oldu¤u gibi, biraz farkl›l›kla olsa bi-le bugün de sömürgeci diktatörlü¤ün savafl nede-ni, zaten bafll›bafl›na Güney’de federasyon ya daayr› devletin kurulmas›d›r! Sizin teslimiyetçi

mant›¤›n›za göre, sömürgecidiktatörlük savafl nedeniilan etmesin diye, Güneydene federe, ne ba¤›ms›z statü-de devlet amaçlamaktantümden vazgeçmek gereki-yor!

Sömürgeci diktatörlükaç›s›ndan bugün de¤iflen, sa-vafl nedeni saymas›na ra¤-men Türk burjuvazisinin sö-mürgeci diktatörlü¤ününgücü yeni egemene -Sad-dam’›n egemenli¤i yerineABD egemenli¤i geçince- sa-vafl açmaya yetmemesidir.Güney Kürdistan’a savafl aç-mas›, ABD egemenli¤ine sa-vafl açmas› demek olaca¤›n-dan yapam›yor. Bu kez ‘k›r-m›z› çizgi’nin ç›tas›n› indiri-yor; Kerkük, Kürt federasyo-nu içine al›nmaz ve petrolKürdistan’a verilmezse siyasiözerklik kabul edilebilir di-yor. Efendi ABD, bunu dik-

kate alarak (Irak’l› kuklalar›n›n da iste¤i bu yön-de) Kerkük’ü özel statülü bölge olarak ay›r›yor.‘Özgür Kürdistan’ liderleri olarak ilan edip, ko-runmas›n› dünyaya bak›fl aç›n›z›n merkezineoturttu¤unuz sömürge Güney’in o çok makbulegemenleri de bunu kabul ediyorlar...

Demek ki, karfl›s›nda ABD varoldu¤u için An-kara Güney’e savafl açam›yor, yoksa KongraGel’in ateflkesi bozup bozmamas›ndan de¤il. Si-zin mant›¤›n›zdan hareket edersek, Güneybat› veDo¤u Kürdistan’da geçen aylarda patlak verenayaklanmalar karfl›s›nda Suriye ve ‹ran gericileri-nin Güney’e savafl ilan etmeleri gerekmez miydi?Üstelik, bu ayaklanmalar Güney’deki federasyonilan›ndan esinlenerek patlak vermiflti ve dahas›,Suriye Baas yönetimi aç›kça ayaklanman›n Barza-ni -Talabani taraf›ndan k›flk›rt›ld›¤›n› ileri sür-müfltü. E¤er ‹ran ve Suriye sömürgecileri Güney’emüdahale edemiyorlarsa, Güney’de gerçekte ege-men olan ABD’ye karfl› savafla giremediklerinden-dir. Sizin ‘mücadele Güney’e savafl getirir’ içeri-¤indeki teslimiyetçi mant›¤›n›z, her geçen gündaha çok ABD’nin ipine güvenmenize, Kürt halk›-n›n gücüne güvensizli¤e batman›za yol aç›yor. Bu

66 TEOR‹DE do¤rultu

Tutarl› ulusal kurtuluflçuluk,ba¤›ms›z Kürdistan’› program

edinir. Bu bak›fl aç›s›ndanbakarak tav›r tak›n›r. Bu aç›dan

yaklafl›ld›¤›nda, Kürdistan’›nbütün parçalar›n›n ba¤›ms›zl›khakk› da, federasyon hakk› davard›r. Bu emperyalizmden ve

emperyalist sistemin dayanaklar›gerici s›n›flardan –bunlar bölge-sel sömürgeci s›n›flar ve kendiulusundan gerici s›n›flard›r-

ba¤›ms›z yürütülecek, bu s›n›flar›ve politik temsilcilerini tasfiye

edecek bir mücadeleyle,devrimle sa¤lanabilir ancak.

mant›kla yar›n, ABD’ci kukla Irak hükümeti,Kongra Gel’e karfl› savafl›n tetikçili¤ini Barzani-Talabani’ye verdi¤inde, bu gerici-sömürgeci sava-fl› da desteklemekten baflka çare bulamayacaks›-n›z! Geçmiflte, Barzani güçleri, ‹ran’da üslenmifl-ken, Güney’in ulusal mücadelesi zarar görmesinkayg›s›yla, Do¤u Kürdistan’daki ulusalc› güçlerinimhas›n› destekliyordu, bu onlar›, ‹ran sömürge-cilerinin tetikçili¤ine de¤in götürdü. Sizin mant›-¤›n›z›n onlardan ne fark› var?

Oysa tarihsel deneyimler de, son Do¤u ve Gü-neybat› ayaklanmalar› da gösteriyor ki, Kürt ulu-sal kazan›mlar›n› koruman›n ve ulusal özgürlü¤üelde etmenin de tek yolu, bütün parçalarda müca-deleyi yükseltmektir. ABD iflgalindeki Irak’ta si-lahl› direniflin yol açmakta oldu¤u sonuçlar da,ulusal özgürlü¤ün silahl› direnifl yükseltilerek ka-zan›laca¤›n› göstermiyor mu?

PKK reformcu program ve stratejiye geriledik-ten bu yana geçen son 6 y›ll›k süreç de tersindenbunu kan›tlamad› m›? Bu durumun kendisiKongra Gel’i, program edindi¤i reformlar›n bilegerçekleflebilmesi, ABD ve bölge sömürgecileri-nin olas› imhas›na karfl› ayakta kalabilmesinin tekyolunun mücadeleyi yükseltmek ve aktif bir sa-vunma savafl› yürütmek gerekti¤i sonucuna gö-türmedi mi?

Ama, sizler; halka ve mücadeleye güveninizitamamen yitirdi¤iniz için, bu gerçe¤i göremiyor,

görmek istemiyor, Türk sömürgeci diktatörlü¤ü-ne teslimiyet ile ABD himayeci sömürgecili¤ininbatakl›¤›na düflüyor, bunun d›fl›nda hiçbir alter-natifi göremeyen ufuksuzlu¤a herkesi de ça¤›r›-yorsunuz. Bu ufuksuzlu¤un d›fl›ndaki mücadeleyiyükseltmek yolunu, “derin devletin oyunu”ylasuçlayacak denli gericilefliyorsunuz. Ayn› gerek-çelerleri dile getiren Burkay’da t›pat›p ayn› gericikonuma düflüyor:

“Ard›ndan, bu olaylar›n iç ve d›fl kamuoyundayarataca¤› etkiler kullan›l›p, bir yandan GüneyKürdistan’daki Türk askeri gücünün varl›¤› de-vam ettirilecek, belki bölgeye yönelik yeni ope-rasyonlar yap›lacak, ordaki ortam da Kuzeydekigibi terörize edilecek, bir yandan da AKP kuflat-maya al›n›p AB yönündeki süreç bloke edilecek...

Oyun iflte budur ve derin devlet bunu aylard›rhaz›rlad›, Öcalan eliyle devreye koydu.”

Halka ve mücadeleye güveni kalmayanlar›n,düflman› her fleye kadir görmeleri , baflka gericile-re bel ba¤lamalar› kaç›n›lmazd›r.

Kuzey’de umut AB’ye girmek mi?“Türkiye’nin Avrupa Birli¤i sürecine dahil ol-

mas›ndan rahats›zl›k duyan derin devlet, bu süre-ci ve böylece k›smi de olsa geliflen demokratiklefl-meyi engellemek için, bu savafla ihtiyaç duymak-tad›r.” (aç›klamadan)

Bu sözleri söyleyen Kürt ayd›nlar›, Kuzey için

67TEOR‹DE do¤rultu

tek somut yolu da önermifl oluyorlar; mücadeleetmeyelim, bugün AKP Hükümeti Türkiye’yiAB’ye sokacak, bu yolla demokratik kazan›mlarkorunur, AB’ye girilince de gelifltirilir!

Sizin, Kuzey’deki ile Güney’deki mücadelemant›¤›n›z ayn›; halka ve mücadeleye güvenmekyerine, Kuzey için AB’ye Güney için ABD’ye belba¤lamak!

Bu yolu tuttuktan sonra, sizin Kürdistan ulu-sal kurtuluflu ad›na söz söylemeye hiçbir hakk›-n›z olamaz. Bu yolu tuttuktan sonra, KongraGel’in ateflkesi sona erdirerek silahl› direniflegeçmesini, “taleplerle savafl birbirine uymuyor”demeye ne hakk›n›z olabilir. AB’ye girilince ger-çekleflecek reformlar, Kongra Gel’in programedindi¤i taleplerden daha geri de¤il mi? Elbettesiz talepler ile savafl› eflitlemek derken, talepleriileri bir düzeye ç›karacak bir eflitli¤i de¤il, savafl-tan vazgeçip, “mücadeleyi” AB’ye girilince ger-çekleflebilecek talepler düzeyine çekmeyi öneri-yorsunuz. Sizin bir benzeriniz de sosyal flovenÖDP, silah b›rakma ça¤r›s› yaparak, mücadeleyiAB’de gerçekleflebilecek talepler düzeyine geri-letmek istiyor.

Ama siz onlardan farkl› olarak Kürdistan ulu-sal mücadelesine ba¤l›l›k ad›na yapt›¤›n›za göre,

durumunuz secaat arzederken sirkatin söyleye-ninkine benziyor...AB’ye götüren sürece AKP Hü-kümeti önderlik etti¤ine göre, esasen öngördü¤ü-nüz AKP kuyrukçulu¤u da oluyor.

Sonuç olarak, Kürdistan’›n ulusal özlemlerinigerçeklefltirmenin yolu, ABD ve AB’ye bel ba¤la-maktan de¤il, sömürgecilere, ABD ve AB’ye karfl›mücadeleyi yükseltmekten geçer. Nas›l ki Kürtulusunun özgürlük, ba¤›ms›zl›k mücadelesi hakl›ve meflrudur, HPG güçlerinin silahl› direnifli demeflrudur. Kürt emekçilerinin toplumsal ve ulu-sal kurtuluflçu program do¤rultusunda taleplerinive mücadelesini yükselterek, Türk ulusundan vedi¤er ulusal topluluklardan emekçilerin mücade-lesini yükselterek, Kürdistan’›n özgürlü¤ü veTürkiye ve Kuzey Kürdistan’›n emekçilerininkurtuluflu yolunda ilerlemek tutulmas› gerekendevrimci tek yoldur. Ayd›nlar›n, halka ve kendi-lerine güvensizli¤inin vaaz etti¤i yol; sömür-gecilere teslimiyet, ABD ve AB’ye bel ba¤lamayoludur. Bu yol, flimdiye de¤in varolan ve Kürtulusuna kölelikten , emekçilere de emperyalistboyunduruk ve sömürüden baflka bir fley ver-medi. Baba Barzani ‘75’te bunu söyledi¤inde butrajediydi, bugün ayd›nlar olarak söylüyorsan›zbu art›k trajikomiktir! n

68 TEOR‹DE do¤rultu

T.D. - SGD hangi ihtiyaçtan do¤du?B.fi. – Burjuva propagandan›n etkisiyle, em-

peryalizmin örgütsüzlefltirme sald›r›lar›yla s›k›flt›-r›lm›fl, kapitalizmin karanl›k koridorlar›nda çürü-tülen, emperyalizmin neoliberal sald›r› programla-r›yla geleceksizlefltirilen gençli¤i sosyalizmle ay-d›nlatarak toplumsal mücadeleye kat›l›m›n› amaç-l›yoruz. Gençli¤in, ayd›n özelliklerinden kaynak-lanan, toplumsal mücadeleyi besleyici rolünü oy-namas›n› sa¤lamak istiyoruz. 12 Eylül’ün etkileribugünkü gençlik kitlesi üstünde daha somut gö-rülüyor. E¤itim kurumlar›, en baflta da üniversite-ler YÖK arac›l›¤›yla gerici, ›rkç›, cinsiyetçi düflün-celerin gençli¤e empoze edildi¤i kurumlar halinegeldi. Burjuva propaganda di¤er kanallarla, tele-vizyon, medya arac›l›¤›yla bireyci, pop kültürüöne ç›kar›yor, geleceksizleflen gençlere sahte alter-natifler sunuyor. Uyuflturucu kullan›m›, cinsel,kültürel, düflünsel yozlaflma gibi bir çok etken,gençli¤i düflünmekten, sorgulamaktan uzak tut-maya çal›fl›yor. Gençli¤in sosyalist düflünceler et-raf›nda örgütlenmeye ihtiyac› var. Kendi sorunla-r›yla mücadele etmek, kendi taleplerini sorunlaflt›-rabilmek, buradan toplumsal sorunlarla da iliflki-leniflini sa¤lamak ve bunun için de sosyalist fikir-lerle ayd›nlatmak ve sosyalizm etraf›nda örgütle-

mek ihtiyac›na yan›t veriyor SGD’ler. T.D. - Bu ihtiyaca ba¤l› bir örgütlenme stra-

tejisi düflünüyorsunuz. Bunu biraz açar m›s›-n›z?

B.fi. - SGD’ler gençli¤i, yani liseli, üniversiteli,iflçi, iflsiz, semt gençli¤ini örgütlemeyi hedefliyor.Tabi ö¤renci gençli¤in ayd›n özelliklerini Marksist-Leninist teoriyle buluflturma, buradan ezilenlerinmücadelesini besleme ihtiyac›n›n yak›c›l›¤›n› ko-ruyor. SGD’lerin flu anki bileflimi itibariyle yak›nvadede ö¤renci gençli¤in h›zl›ca örgütlenebilmesisorununu temel al›yor.

Yaz sürecine dönük özellikle semt gençli¤iniayd›nlatma ve sosyalizm mücadelesine kazanma,SGD’lerde örgütleme çal›flmalar›m›z olacak. Tabiyerellerin özgünlüklerine ba¤l› de¤iflimler de gös-terebiliyor planlar›m›z.

Derne¤imiz, NATO, emperyalist iflgal, tecrit gi-bi politik gündemlere etkin müdahale etmeye de-vam edecek. Gençli¤in kesimsel sorunlar›n›, bafltada e¤itime dair sorunlar›; YÖK, ÖSS, yasa tasar›la-r›, vb. mücadele gündemimiz olmay› sürdürecek.Keza gençli¤e dönük ideolojik sald›r›lar›n, örne¤inuyuflturucunun hedef al›nd›¤› çal›flmalar yoluylagençli¤in politikaya müdahalesini merkezi politi-kayla daha zengin bir içerikle buluflturmay› düflü-

69TEOR‹DE do¤rultu

Görevimiz gençli¤i sosyalizmlebuluflturmak

K›sa bir süre önce kurulan ve h›zl› bir örgütlenme kampanyas›yla yayg›nlaflan Sos-yalist Gençlik Derne¤i(SGD), gençli¤in politik mücadelesine yeni bir soluk tafl›d›.‹stanbul SGD Baflkan› Baflak fiahin, yapt›¤›m›z röportajda, SGD’nin mücadele

perspektifleri, örgütlenme stratejileri, sosyalist ayd›nlanma misyonlar› vb. hakk›ndasorular›m›z› yan›tlad›.

nüyoruz. K›sacas›, kapitalizmin yol açt›¤› herhangibir sorunla mücadele etme iste¤indeki her gencinakl›na gelen ilk adres olmay› hedefliyoruz.

Marksizm-Leninizm seminerleri yak›n vadedehayata geçirece¤imiz temel etkinliklerimizden bi-ri olacak. Felsefe, ekonomi politik, toplumsal mü-cadeleler tarihi, sosyalizm gibi konular› tart›flaca-¤›z, NATO sürecinde oldu¤u gibi, politik çal›flma-lar›m›z›n önünü açan, gençli¤i bu gündemler üze-rinden ayd›nlatmay›, sosyalizmle tan›flt›rmay›, te-oriyle iliflkilendirmeyi hedefleyen etkinliklerimizolacak.

Gençli¤e tek seçenek olarak dayat›lan emperya-list kültürün, tüketicili¤in, bireycili¤in, sanallafl-man›n karfl›s›na, alternatif sosyalist kültürü genç-lik içinde yayg›nlaflt›r›p gelifltirerek ç›kaca¤›z. Ko-lektif üretimin, paylafl›m›n temelde durdu¤u biryaflam tarz›n› kendi prati¤imiz içinde göstermeyeçal›flaca¤›z. Tiyatro, müzik, resim, karikatür ve di-¤er kültür sanat dallar›nda kurslar›m›z, atölyeleri-miz, yar›flmalar›m›z olacak. Sporda da, sanatta da,politikada da, söylenecek sözü biz söylemeliyiz,böyle düflünüyoruz. Her genci yaflam›n›n bir kena-r›ndan da olsa yakalayabilecek çok çeflitli çal›flma-lar yapmay›, çal›flma gruplar› oluflturmay› hedefli-yoruz.

fiu ana kadar birçok ilde SGD’ler kuruldu; ‹s-

tanbul, Ankara, Adana, ‹zmir, Bal›kesir, Eskiflehir,Manisa, Çanakkale, Zonguldak… Kürdistan ille-rinde de kurulacak. SGD’lerin yayg›nlaflmas›yla,gençlik kitleleri içinde örgütlenebilmesiyle birliktedaha yerel flubeler kurulmas› gündemimizde. YineSGD’lerin örgütlenme düzeyine paralel olarak fe-derasyonlar kurma düflüncemiz de var. Daha uzunvadeli bir hedef bu. Somut olarak ne zaman, hangiaflamada, hangi çapta oluflturulabilece¤i SGD’leringeliflimine ba¤l› olarak tart›fl›lacakt›r.

T.D. - 12 Eylül’den bu yana ö¤renci gençli¤ins›n›fsal profilinde emekçi ailelerin çocuklar›aleyhine bir de¤iflim oldu. Liseler bir umut ka-p›s› olmaktan çoktan ç›kt›. Özellikle üniversite-de gençli¤inin s›n›fsal konumunda orta s›n›fla-ra do¤ru bir kay›fl yaflan›yor. Bu sizin örgütlen-me stratejinizi nas›l etkiliyor? Özel olarak hedefprofil seçimi yap›yormusunuz? Gençli¤in hangikesimlerine yönelmeyi düflünüyorsunuz ya daher kesim için özel projeleriniz var m›?

B.fi. - Üniversite gençli¤i paral› e¤itim politika-lar›yla, AÖBP-ÖSS-ÖYS gibi üniversiteye giriflidershanelere ba¤›ml› hale getiren, dolay›s›ylaemekçi çocuklar›n›n bafltan bir-s›f›r yenik bafllad›-¤› s›nav sistemleriyle büyük oranda elitleflti gerçek-ten. Bu özellikle Bo¤aziçi, ‹TÜ, ODTÜ gibi üniver-sitelerde daha yo¤un yafland›. ‹flçilern, ezilenlerinçocuklar›na üniversite kap›lar› kapan›yor. Bu gelifl-me en baflta liseli gençli¤i örgütlemenin öneminiart›r›yor. Lise gençlik, hem bileflim olarak ezilenkesimleri daha çok kaps›yor, hem de yeni fikirleredaha aç›k, burjuva propagandan›n daha az etkisialt›nda. Liseli gençli¤in sosyalizmle tan›flmas›,genç yaflta Marksizm-Leninizm’in teorisini ö¤ren-meye bafllamas›, gerek üniversiteli gençlik müca-delesine, gerekse iflçi, emekçi kesimlerin toplumsalmücadelelerine güç katmak bak›m›ndan çokönemli. Öte yandan liseli gençli¤in örgütlenmesi-nin önünde çok önemli engeller var. Liselilerinderneklere üye olmas› yasak örne¤in. Dolay›s›ylaSGD’lerde de örgütlenemiyorlar. Kendi akademik-demokratik örgütlenmelerini de yaratam›yorlar.Dolay›s›yla flimdilik yasalar ancak dershane ö¤ren-cilerini örgütlememize olanak tan›yor. Tabi bu as-la SGD’lerin liseli gençlik mücadelesini kapsama-yaca¤› anlam›na gelmiyor. SGD’ler olarak, liselile-rin örgütlenmesinin önündeki engelleri aflmakiçin, hukuksal kanallardan fiili meflru mücadeleyedek bir dizi çal›flmam›z olacak. Liselilerin; gerekSGD’lere ve derneklere üye olabilmesi, gerek ken-

70 TEOR‹DE do¤rultu

di akademik- demokratik mevzileri olarak liseli ö¤-renci birlikleri ve demokratik lise birliklerinde ör-gütlenebilmeleri için mücadele edece¤iz. Liselile-rin demokratik taleplerinin savunucusu olaca¤›zve liselileri toplumsal mücadelelerle buluflturaca-¤›z. Bu kesimin genç yaflta Marksist teoriyi ö¤ren-mesi, geçmiflte üniversitelilerin merkezinde durdu-¤u teorik düzeyin liselere yay›lmas›, devrimci mü-cadeleyi de nitel ve nicel olarak güçlendirecek.

Bu durum üniversite gençli¤inin öneminiazaltm›yor tabi; yani böyle bir tercihten söz etmi-yorum liseli gençli¤in önemi artt› derken. Özel birhedef profilimiz bu anlamda yok. Her kesime dö-nük kimi özel projelerimiz var. Üniversite gençli¤i-ni, önümüzdeki dönemlerde en baflta neoliberale¤itim politikalar›n› tam olarak hayata geçirmenin,flirket üniversite modelini oturtman›n sermaye aç›-s›ndan olmazsa olmaz hale gelmesi nedeniyle kitle-sel ç›k›fllar bekliyor hala. SGD’lerin özellikle bumücadelelerde üniversitelerde kitleselleflmesininolas› oldu¤unu düflünüyoruz.

Yine özellikle yaz aylar›nda semt gençli¤ini ay-d›nlatmaya dönük hedeflerimiz var. Semtlerin iflçi,iflsiz, liseli, üniversiteli gençleriyle buluflaca¤›z.

T.D. - Alternatif e¤itim ve üretim projelerin-den söz ettiniz. Bu konuda giriflimleriniz var m›,nas›l etkileri oldu?

B.fi. - SGD’lerin kurulmaya bafllad›¤› dönemNATO Zirvesi gibi hayati önemde bir politik gün-demle çak›flt›¤› için, flu ana kadar SGD’ler de esasolarak NATO’yu püskürtme, NATO Zirvesi’ni en-gelleme görevine yo¤unlaflt›. Politik faaliyet a¤›r-l›ktayd›. Kültürel faaliyetlerimiz, teorik çal›flmala-r›m›z da do¤al olarak bu çerçevede yürüdü.SGD’lerde sosyalist ayd›nlanma tart›flmalar›n› d›fltatutarsak a¤›rl›kl› olarak emperyalizm, NATO, anti-emperyalist mücadele, gençli¤in bu mücadeledekiyeri gibi konular› tart›flt›¤›m›z, bunlar› Marksist te-orinin ›fl›¤›nda inceledi¤imiz seminerler, panellerörgütledik. Bulundu¤umuz yerlerde gençli¤i bukonularda ayd›nlatmaya önem verdik. NATO veABD emperyalizminin katliam, iflkence ve tecavüz-den oluflan icraatlar›na tepki örgütlemeye çal›flt›k.Örne¤in G-8 Zirvesi, Tony Blair’in Ankara ziyaretiSGD’lerin hedefi oldu. Politik refleks bak›m›ndaniyi bir durufl sergilendi.

T.D. – Biliyorsunuz teoriye ilgisizlik, devrim-ci hareketimiz içinde temel bir sorun olmayadevam ediyor. Bu anlamda sosyalist ayd›nlan-ma çal›flmalar›n›z önemli gerçekten. Çal›flmala-

r›n›z›n ilk sonuçlar›ndan ne gibi veriler elde et-tiniz?

B.fi. - Bir çok yerde ilgi iyiydi, hedefledi¤imizoran›n alt›nda olmakla birlikte. Özellikle küçükkentlerde bu konuda açl›¤›n daha da büyük, dahado¤rusu hissedilir oldu¤u söylenebilir. Çal›flmalarakat›lanlar aç›s›ndansa, canl› tart›flmalar›n yürütül-mesi önemli bir veri. Etkin bir durufl var bu konu-da. Ama benim genel gözlemim, tart›flmalar›n pra-tik politikaya dair k›s›mlar›nda ilginin daha fazlaartt›¤›, teorinin ö¤renilmesine nazaran pratik poli-tikan›n daha fazla tart›fl›ld›¤› yönünde.

T.D. – Bir yönüyle olumlu bir durum. Amabir yan›yla da afl›lmas› gereken bir problemeiflaret ediyor san›r›m?

B.fi. - Tabi. Bugün gençli¤in politik bölükleriaç›s›ndan bir nitelik sorunu yaflan›yor, SGD’ler debu tip çal›flmalarla bu nitelik sorununu aflmay› he-defliyor zaten. Gençlik mücadelesinin yükseldi¤iher dönemde teoriyle iliflkilenifl art›yor, geçmifl de-neyimlerden ö¤renirken, bu ideolojiyle iliflkilenifldüzeyini örnek almakta veya anlamakta eksik kal›-yoruz. O kalabal›k forumlar›n, teorik tart›flmalar›n,toplumsal mücadeleye katt›klar›n› düflündü¤ü-müzde, bunlar› gençlik hareketine yeniden kazan-man›n zorunlulu¤u a盤a ç›k›yor. Bugün SGD’nindüzenledi¤i Marksizm tart›flmalar›yla, bunlar›n to-humlar›n› at›yoruz.

T.D. - Bunu biraz açabilir miyiz? Devrimcimücadelenin tarihi gösteriyor ki sosyalist fikir-ler ezilen y›¤›nlara ayd›nlar üzerinden tafl›n›-yor. Bizim ülkemizin tarihi de bu konuda çokzengin. Denizlerin, Mahirlerin, ‹bolar›n dene-yimleri var, 70’lerin deneyimleri var. Tabii busorun bak›m›ndan 80 öncesi ve sonras› aras›n-da bir kopukluk, bir düzey sorunu yafland›.Özellikle buna sosyalist hareketin geri çekiliflkoflullar› da eklenince bu sorun daha da a¤›r-laflt›. Bugün siz bu koflullar alt›nda gençli¤iMarksist teoriyle buluflturma bak›m›ndan ne gi-bi ad›mlar atmay› düflünüyorsunuz?

B.fi. - SGD’nin de di¤er bir çok devrimci çevre-nin de miras ald›¤› köken 71’de bir avuç gencinkendi ayd›nlanma düzeylerini halkla buluflturma,kendi teorik ve pratik birikimleriyle halk›n müca-delesine önderlik etmeye soyunma cesaretiyle va-roldu. 80 kufla¤›nda yetiflen gençlerse genel olarakpolitikaya, politik kesimleriyse teoriye ilgisiz. Biraç› fark›n›n, bir kopuflun yafland›¤›na kat›l›yorumben de. Marksist teorinin ö¤renilmesi ve ezilenlere

71TEOR‹DE do¤rultu

tafl›nmas›, bunu gerçek-lefltirecek kadrolar›n ye-tiflmesi, SGD’nin devrimcimücadeleye en büyük kat-k›lar›ndan biri olacak. Ta-bi Sovyet blo¤unun da¤›l-mas›yla birlikte sosyaliz-min yaflad›¤› prestij kay-b›ndan sonra flimdi bam-baflka bir süreç var. ‹kizkulelerin ve Pentagon’unbombaland›¤›, emperya-lizmin yenilebilece¤i dü-flüncesinin yayg›nl›k ka-zand›¤›, buna Irak direni-flinin eklendi¤i bir dö-nemdeyiz. Neo-liberal po-litikalar y›¤›nlar›n tepkisi-ni çekiyor. Genifl kitleler sosyalizme on y›l önce ol-du¤undan çok daha aç›k. Bu aç› fark›n› kapaman›nçok da olanakl› oldu¤u bir dönemdeyiz. Çok daavantajl› oldu¤umuzu düflünüyorum bu konuda.

T.D. - SGD, amaçlar› itibariyle genel s›n›fmücadelesinin parças›. Gençlik her ne kadarkendi bafl›na s›n›f olmasa da s›n›f mücadelesin-den kopuk de¤il. Ve tabi gençlik sosyalist fikir-leri ezilenlere tafl›ma misyonunu yüklenmifl. So-mut olarak da ö¤renci gençli¤e dönük sald›r›laremperyalizmin tek bir programa ba¤l› sald›r›la-r›n›n parças›. Bu toplumun di¤er ezilen kesim-lerine de yay›l›yor. Asl›nda kapitalizmin geliflimsüreci toplumun tüm ezilen kesimlerini birleflti-riyor, buna daha uygun hale getiriyor. Koflullarher bak›mdan uygun. Sizce genel olarak gençlikbu iliflkiyi nas›l kurdu ve SGD bunun üzerine nekoymay› düflünüyor?

B.fi. - Gençlik hareketinin son yirmi y›ll›k dö-neminde mücadelenin temel gündemini e¤itim so-runlar› oluflturuyor. Politik gençlik hareketi top-lumsal sorunlarla da iliflkilendi, daha do¤rusu enh›zl› harekete geçen, politik refleks veren kesim ol-ma özelli¤ini korudu. F tipi muharebesi, emperya-list savafl karfl›t› mücadele bunun örnekleri. Amabirincisi, gündemlerini birlefltirmekte, tek bir öz-gürlük mücadelesinin birbiriyle iliflkili alt gün-demleri olarak ele almakta eksik kald›. Dolay›s›ylaF tipi cezaevlerine karfl› soka¤a ç›kan kesim for-masyon sorununa, formasyon hakk› için mücadeleeden ö¤renciler, örne¤in “YÖK’e hay›r” slogan›na,ö¤renci gençlik genel olarak iflçi-emekçilere dönük

sald›r›lara ilgisiz kald›.Böyle bir bütünlü¤ünkurulamay›fl› da haliylehem gençlik hareketiningücünü, genifl gençlikkitleleriyle ba¤lar›n› za-y›flatan, hem de di¤erezilen kesimlerle ba¤kurma olanaklar›n› k›s›t-layan bir rol oynad›.‹kincisi, e¤itim sorunu-nu emekçi kesimlereyaymakta eksik kald›.E¤itim sorunu tek bafl›nagençli¤in sorunu de¤il,e¤itim sorunu tek bafl›nagençli¤in mücadelesiyleçözebilece¤i bir sorun da

de¤il. Emekçi kesimlerin, ezilenlerin mücadelele-riyle iliflkilenmede de eksiklikleri oldu. Sonuç ola-rak, az önceki soruyla da ba¤lant›l› biçimde ezilen-lerin mücadelesini kendi ayd›n özellikleriyle besle-mekte eksik kald›¤› söylenebilir. Yani mücadeleninbileflenleri bak›m›ndan da, gündemleri bak›m›n-dan da parçal› bir tablo vard› ve var. Bu anlamdabir köprü kurulmas› zorunlu. SGD de bu köprüyüoluflturma iddias›nda.

T.D. - Peki SGD sonuçta bir gençlik örgüt-lenmesi. Ama bir de gençli¤in ö¤renci dernekle-ri var. Siz bu iki kurum aras› iliflkiyi nas›l dü-flünüyorsunuz? SGD somut olarak hangi rolüoynayacak? Örne¤in Ö¤renci derneklerinin yay-g›nlaflmas›, büyümesi bak›m›ndan SGD’nin özelbir önemi var m›? Ya da bu ifli nas›l somutlaflt›-r›yorsunuz?

B.fi. - Ö¤renci dernekleri, gençli¤in kendi aka-demik-demokratik talepleri etraf›nda örgütlendik-leri kurumlar. SGD’ler ise politik kitle örgütleri.Yani birbirini besleyen kurumlar bunlar. Gençli¤insosyalist fikirlerle tan›flmas›, demokratik taleplerietraf›nda mücadeleye kat›lmalar› oran›nda artacak-t›r. Demokratik mücadeleyi gelifltirmek, mevzileri-ni oluflturmak, kal›c›laflt›rmak ve ayn› zamandaideolojik olarak beslemek her sosyalistin görevidir.Özel olarak da ö¤renci derneklerinin örgütlenme-sini, bu araçlarda yer almay› ve sosyalist perspek-tifleri tafl›may› her bir SGD’li görev edinmek zo-runda. Ö¤renci derneklerini gençli¤in politik öz-gürlükler mücadelesine kat›l›m›n›n en temel araç-lar›ndan biri olarak görüyoruz. Bulundu¤umuz

72 TEOR‹DE do¤rultu

alanlarda, üniversiteliler ö¤renci derneklerini, lise-liler liseli ö¤renci birliklerini, semtlerde yaflayanarkadafllar›m›z, iflçi, iflsiz gençler varsa kendi alan-lar›ndaki demokratik mevzileri gelifltirmeli, örgüt-lemeli. Bu konuda geçmiflte yaflanan da¤›n›klar-dan, birbirinin yerine koyma yaklafl›m›ndan, ikiderne¤i birbirine yük olarak gören anlay›fltan ka-ç›nmak gerekiyor.

T.D. - Genel olarak flimdilik bir kurumsalyap›ya bürünmemifl de olsa, bir programa sahipolmasa da fiili olarak bir anti-emperyalist, anti-faflist gençlik cephesi var. Siz de bunun içinde-siniz. Somut olarak SGD bu anti faflist gençlikcephesinin iliflkilerini daha merkezi hale getir-me ya da fiili niteli¤ini yükseltme konusundaneler düflünüyor? Böyle bir özel projesi var m›?

B.fi. - Asl›nda SGD’lerin kuruldu¤u k›sa döne-me bakt›¤›m›zda, bir çok ilde oluflturulan NATOkarfl›t› anti emperyalist birliklerin örgütleyici ol-mas›, konuya nas›l yaklaflt›¤›m›z› gösteriyor. Bun-dan önce de SGD’nin miras ald›¤› kuvvetler önderbirlefltirici tarz› benimsediler ve bu tarz›n bir çokgüzel örne¤ini hayata geçirdiler. Bundan sonra dabu çeflit birliklerin kurulmas›, bu konuda kal›c›mevzilerin sa¤lanmas› gündemimizde olacak.

T.D. - Genel olarak gençlik hareketine bakt›-¤›m›zda böyle bir mevziyi kurumlaflt›rmaya dö-nük bir e¤ilim var m›?

B.fi. - Böyle tart›flmalar her zaman var. Birliklerkurma, özellikle de bunlar› kal›c›laflt›rma tart›flma-lar›n› hep yafl›yoruz. Ama tart›flmalar ufak tefek ay-r›l›klara veya pragmatist yaklafl›mlara, sekter tarz-lara tak›l›p parçalan›yor s›kl›kla. Bunlar› yaflam›niçinde afl›labilecek sorunlar olarak görüyoruz. Ya-

k›n vadede kal›c› ve genel bir birlikten, bir cepheörgütlenmesinden çok belli gündemler üzerinden,filanca süreçte genel bir politik gündem çerçeve-sinde Türkiye ve Kuzey Kürdistan çap›nda olabilirveya falan durumda da yerel bir sorun üzerinden,örne¤in anti faflist mücadele gibi yerel bir birlikolabilir, bu tarz birliktelikleri, baz› küçük kentler-de daha kal›c› örgütlenmeleri daha mümkün, ger-çekleflebilir görüyoruz. Bunlar› bizzat örgütlemeyede çal›fl›yoruz. Ama genel bir yaklafl›m olarak bun-lar›n mümkün olmaktan öte zorunlu oldu¤unudüflünmekle birlikte, SGD’lerin yak›n geçmifltekibaz› deneyimlerden ç›kard›¤› sonuç, kal›c› ve bü-tünsel bir cephe örgütlenmesinin-kurumsal anlam-da demek istiyorum, fiili olarak asl›nda istesek deistemesek de var- flimdilik çok mümkün olmad›¤›-d›r. Politik süreçlerin geliflimi çok h›zl› de¤iflimleride mayalayabilir tabi.

T.D. - Gençlik cephesinden söz etmiflken,gençli¤in uluslararas› birli¤i bak›m›ndan Avru-pa’da ‘95’ten bu yana böyle geliflmeler var. Yu-nanistan’da anti-emperyalist bir cephe var. Tür-kiye’den de buna kat›lan gençlik gruplar› var.Uluslararas› perspektifi nedir SGD’nin?

B.fi. - Bugün gençli¤in karfl› karfl›ya oldu¤u ne-oliberal e¤itim sald›r›lar› her ülkede yaflan›yor. Ör-ne¤in yeni YÖK yasa tasar›s› ö¤renci gençli¤inönemli bir gündemi. Avrupa gençli¤i de bir süredirbu yasaya paralel neoliberal yasalarla mücadeleediyor. ‹spanya’da yüz binleri kapsayan eylemleryap›ld› örne¤in. Bunun yan› s›ra ABD’nin Irak iflga-li ile birlikte anti-emperyalist mücadelenin geliflimiuluslararas› alanda ezilenleri birbirine daha fazlayaklaflt›rd›, antiemperyalist cepheler, birlikler kur-

73TEOR‹DE do¤rultu

man›n olanaklar›n› art›rd›. Bizim de uluslararas›gençlik hareketiyle iliflkilenme, daha yo¤un ba¤larkurma giriflimlerimiz var. NATO sürecini bu yön-lü de¤erlendirmeye çal›flt›k. Özellikle Ortado¤ugençli¤inin enternasyonal dayan›flmas›n› önemsi-yoruz.

T.D. - Üniversitelerde, liselerde Kürt gençli¤ibir a¤›rl›k tutuyor. Kürt sorunu politik iliflkile-ri belirleyen bir öneme sahip. SGD, onu olufltu-ran ögelerin geçmifli aç›s›ndan bakt›¤›m›z za-man, Kürt sorununa genel hareket içersinde birkaç ad›m daha öne ç›karak müdahil oldu. Tabiki bunun yine de yeterli oldu¤u söylenemez.Kürt hareketinin seyri flimdi bir yön de¤ifliminegirdi. Devrimci bir çizgiden reformist bir çizgiyeevrildi. Kürt gençli¤i de kuflkusuz bundan birbiçimde etkileniyor. Bunun bir boflluk oldu¤u-nu düflündü¤ümüzde SGD, Kürt gençlerini sos-yalizme yak›nlaflt›rmak bak›m›ndan neler dü-flünüyor?

B.fi. - Kürt gençli¤i on befl y›ll›k bir mücadeledeneyimi yaflad›. Gençli¤in en politik kesiminioluflturuyor. Ulusal hareketin örgütlü bilefleni ol-sun ya da olmas›n, genifl y›¤›nlar halinde bu sis-temle bozuflmufl, üstelik umudun mücadele et-mekte oldu¤unu kendi yaflam› içinden ç›karm›fldurumdad›r. fiimdi Kürt halk›, çürütme korido-runda tutulma gibi bir dönemden geçti. Önemli birboflluk, bunal›m yaflan›yor. Bu mücadele sosyalistbir perspektifle ayd›nlanmad›¤› ölçüde çürümeyede çok aç›k. Kürt halk›n›n ulusal talepleri için mü-cadelesinin sosyalizmle buluflmas›n›n her zaman-kinden daha belirleyici oldu¤u bir süreçteyiz. Ayn›zamanda bu topraklarda sosyalizm mücadelesininde Kürt halk› ve özelde de Kürt gençli¤i gibi önem-li bir mücadele deneyiminden geçmifl bir kesimlebuluflmaya ihtiyac› var. Buradan hareketle SGD’lerKürt gençli¤ini de sosyalizmle buluflturma aray›-fl›nda olacak. Önümüzdeki süreç de bu noktadaçok temel politik görevler koyuyor önümüze. Kürthalk›n› bekleyen yeni sald›r›lar›n nas›l karfl›lanaca-¤›, bar›fl talebiyle, Kürt ulusal mücadelesininönemli takvimsel gündemlerinden 1 Eylül’le nas›liliflkilenilece¤i gibi.

Kürdistan illerinde SGD’lerin aç›lmas› düflü-nülüyor, hatta bu röportaj yay›nlanmadan aç›lm›flolmas› olas›. Kürt gençli¤ini kazanmak Kürdistanilleri kadar bat›da da, üniversitelerde, liselerde,

varofllarda Kürt gençleriyle buluflmak da önem ta-fl›yor.

T.D. - SGD ve kad›n sorunu iliflkisini sormakistiyorum. Son on-onbefl y›l içersinde –Kürt dev-rimi tabi temel bir merkezde duruyor burada-ama genel olarak kad›nlar›n bir öne ç›k›fl; hemkitlesel olarak bir öne ç›k›fl, hem devrimci ha-reketin yönetici görevlerini üstlenen unsurlar›olarak da öne ç›k›fl› söz konusu. Kuflkusuz bugenel olarak kad›nlar›n toplumsal ezilmifllikle-rini ve geri b›rak›lm›fll›klar›n› de¤ifltiren bir gü-ce ulaflm›fl de¤il henüz, ama böyle bir ileriye ç›-k›fl var. Fakat tabi yine de devrimci mücadele-nin bir tak›m pratik görevlerini, militan görev-lerini yükleniyor kad›nlar ama, SGD’nin teoriy-le ilgili yaklafl›mlar› düflünüldü¤ünde, özel gö-revlerinin olmas› laz›m. Siz de ayn› zamandabir devrimci kad›n baflkan olarak açar m›s›n›zbunu?

B.fi. - Sosyalizm mücadelesinin yar›s›n› kazan-mak anlam›na gelecek, kad›n kitlelerinin mücade-ye kazan›lmas›, teorik alanda kad›nlar›n geliflmesive öne ç›kmas›. Tabi bu ayn› zamanda, her bak›m-dan bugünkünden ileri bir düzey olarak bir anlam-da bafl›m›za kak›lan 70’lerden en ileri yanlar›m›z-dan biri. Gençlik hareketi içinde de hem say›salaç›dan, hem gençlik hareketinin kitle önderleriolarak kad›nlar sivriliyor. Öyle cephe gerisinde fi-lan de¤il, hem pratik politika alan›nda, hem teorikmücadelede kad›nlar hak ettikleri yeri daha büyükbir azimle almaya çal›fl›yor, mücadele ediyor.SGD’ler, özellikle genç kad›nlar› teorik alanda ye-tifltirme ve öne ç›karma konusunda, ç›tay› yüksel-ten bir yerde duracak. Özel proje olarak nitelendi-rilemez belki ama, sosyalist bir dünya kurma iddi-as›nda samimi olan her kuvvetin yapmas› gerekti¤igibi, kad›n komisyonlar› kuraca¤›z biz de. Bunlargerek kad›n sorununun Marksizm-Leninizm ›fl›-¤›nda ö¤renilmesi ve ö¤retilmesi, hem de genç ka-d›nlar› sosyalizm mücadelesine kazanma ve dahaetkin k›lma amac› tafl›yor. Daha ileri vadede dahaözel atölyeler, yaln›zca genç kad›nlar› kapsayacakkültürel etkinlikler, çal›flma gruplar› da örgütlene-bilir. Emekçi, Kürt ve ö¤renci kad›n örgütleriyle dedayan›flma içindeyiz. SGD’lerin genç kad›nlara dö-nük hedeflerini gerçeklefltirmesi, demokratik ka-d›n hareketine de, sosyalist kad›n hareketine dehem kadro, hem kitle gücü tafl›yacak. n

74 TEOR‹DE do¤rultu

Bizi biz yapan, birbirimiz.Benli¤in kavran›fl› ve bizli¤in coflkusudur wsözlerimiz.Bir devrim gerek bize.Yak›lm›fl kad›nl›¤›n küllerinden do¤du¤umuz.

Bugüne kadar kad›n›n toplumsal yaflamdakirolünden çok söz edildi. Savafllarda, bar›fllarda,üretimde ve farkl› toplumsal alanlarda, toplumsalbir varl›k olarak kad›n gerçe¤i sorguland› ve ana-liz edildi. Onu sadece halkas›ndan ç›kar›p, amayine köle kalmas›n› koflullayan sermaye egemen-likli s›n›fl› toplum, bir çok de¤erlendirmenin ko-nusu oldu. Gördük ki, kad›n›n köleli¤ini her flart-ta sa¤lama alan toplumsal-s›n›fsal tarih ve güncel-lik sorguland›kça, bizi daha derin ve özel nokta-lara götürüyor. Ezilen kad›n›n psikolojisi gibi...Bu konu oldukça zor; ya da bize öyle geliyor. Ge-nel ve toplumsal yaflam›n do¤rudan penceresin-den bak›nca sade ve s›radan olan kad›n›n, özel vedolayl› gözlükleri tak›nca, birden “anlafl›lmaz”varl›klar haline gelmesi, bir parça flafl›rt›c› olabi-lir. Özellikle de bu tespitin sahibi erkekler için...Ancak genel toplumsal-s›n›fsal gerçe¤in, büyükkad›n kitlesi üzerindeki derin tahrip gücünü gör-

dükçe, kad›n psikolojisiyle yüzleflmek, flafl›rt›c›-n›n ötesinde “ürkütücü” olabiliyor. Kad›n psiko-lojisini çözümlerken her bir aflamada karfl›n›za ç›-kan “kad›nlar› anlamak mümkün de¤il, hatta on-lar da kendini anlamaz” sözleri, çözümlemeye ça-l›flanlar için biraz ürkütücü ve cesaret k›r›c› olsada, bu kadar muamma say›lan bir gerçe¤i anlafl›l›rk›lman›n kesin bir zorunluluk oldu¤u fikrini deoluflturuyor. Biz daha çetin say›lan ikinci tespitinizinden gitmeyi ve bir zorunlulu¤u yerine getir-meyi tercih ediyoruz. Kad›n psikolojisini anla-mak, genel olarak ezilmiflli¤in psikolojisini anla-makt›r çünkü. Dünyada ve yaflad›¤›m›z co¤rafya-da ezilenleri anlamak, ezilenlerin de ezileniemekçi kad›n psikolojisini anlamaktan geçiyor.Her fleyin ötesinde, yok say›lmay› kader bellemiflezilen kad›nlar› varl›¤›na ve varl›¤›n›n anlam›nakavuflturmak için, çokça konuflulmas›, tart›fl›lma-s› gereken bir konu kad›n psikolojisi.

Bu konuyu irdelerken baz› riskleri de göze ala-ca¤›z. Mesela eksik kalmay›, özel ve genel aras›n-da iliflki kurarken zorlanmay›, say›s›z parças› olanolguyu bütünlerken düflebilece¤imiz s›k›nt›y›, ka-d›n düflüncesinin ve yaflam›n›n her bir k›vr›m›nakadar yay›lm›fl gerçekleri bir yaz›ya s›¤d›rmaya

75TEOR‹DE do¤rultu

Kad›n psikolojisi

çal›fl›yor olman›n yetersizlik duygusunu, hatayapmay›-hatal› alg›lanmay› ya da devrimci düflün-ce tarihimiz bak›m›ndan neredeyse girilmemifl birkonuya girerken eflikte duydu¤umuz tedirginli-¤i... Ancak bunlar›n hiç biri ezilen kad›n olmak-tan zor de¤il; ve bütün riskleri göze almaktan bafl-ka flans›m›z yok!

Kad›nl›¤›n toplumsal anlam› veça¤r›fl›mlar›

Özel olarak kad›nl›¤›n farkl› bir anlam› oldu-¤unu kabul etmek baz›lar› için hala zor olsa da,genel geçer tan›mlar yapmaktan vazgeçip, ka-d›n›n bir cins olarak nas›l bir anlam edindi-¤ine bakmakta yarar var. Bu bizi, kad›n›nezilmiflli¤ini ve emekçi kad›n gerçe¤inintoplumsal alandaki yerini çözümlemeye ve oyeri devrimci tarzda de¤ifltirmeyegötürecek. Kad›n psikolojisininnas›l flekillendi¤ine ve bu fle-killenmedeki etken faktörle-rin neler oldu¤una bak›puzaklaflman›n yerine, elleri-mizde tutmay› ve hakim ol-may› deneyece¤iz.

Kad›nl›k ilk kavranmaya bafllad›¤›dönemlerde, yani ilkel komünal dö-nemde, bir gizem perdesinin alt›n-dayd›. ‹nsan düflüncesinin yeni yeniflekillenmeye bafllad›¤› ça¤da, me-rak ve flaflk›nl›k duygusunu o ça¤›ninsan kümelerine tan›flt›ran, di¤erdo¤a olaylar›yla beraber anlafl›lmazbir do¤a olay›! Gizem perdesinin ar-kas›ndaki cinsin yaratt›¤›, korkuylakar›fl›k keflfetme dürtüsü! Henüz ken-disinin bile fark›nda olmayan kad›n›n,erkek taraf›ndan fark edilen s›ra d›fl› do-¤al özellikleri...

Kad›n›n o dönemde gizemini ve s›-rad›fl›l›¤›n› do¤urganl›¤›ndan ald›¤›,ortaklafl›lan bir görüfl. Do¤urganl›k özelli-¤i ile do¤umu koflullayan ay bafl› kanamalar›, vekad›n›n soyu üretmeye kodlanm›fl biyolojisinindo¤a olaylar›yla uyumu (ay bafl› kanamalar›n›n,ay›n do¤umu-bat›m›n› takip etmesi gibi), onunüzerindeki s›rad›fl›l›k ve ola¤anüstülük halesinibelirginlefltiriyordu. Soyun üretiminde ve yetiflti-rilmesinde kilit noktada duran kad›n, henüz yer-leflik üretimin ve üretim araçlar› üretiminin gelifl-

medi¤i koflullarda, sadece anal›k özelli¤iyle ilkeltoplumsal üretimin merkezinde duruyordu. Soyüretiminin temel iç güdü ve amaç oldu¤u o yaba-n›l dönem, yaflam hukukunun belirlenmesinde dekad›n› öne ç›karm›flt›. Yaflama befliklik eden, gele-cek yaflam› içinde tafl›yan kad›n, anal›k hukuku-nun hakim oldu¤u bir insanl›k döneminin sessiz,bilinçsiz ve zorunlu yönlendiricisiydi. Bu dönem-lerde kad›n›n do¤a olaylar› karfl›s›ndaki direncide erkekten geri de¤ildi. Vahfli hayvan sald›r›lar›-na karfl› kabilenin savunulmas›, y›k›c› do¤a olay-lar›na gö¤üs germe gibi vas›flar› geliflkindi. Üste-

lik biyolojik yap›s› ve do¤urganl›¤›n›n getirdi¤ivücut savunma gücü erke¤e göre daha ileriy-di. Bunun yan›s›ra insanl›k tarihinin gelifli-mine hizmet eden baz› kefliflerin sahibininde kad›n oldu¤u söylenir. Örne¤in, tar›msal

üretimi ilk gerçeklefltiren ve ateflibulan›n kad›n oldu¤u, antropo-

loglar›n tarihe kaydetti¤i birgörüfltür.

‹lk ça¤da insan›n temel ikigerçe¤i, ma¤ara duvarlar›na

ve tafl levhalara kaz›nm›fl iki fi-gürde sembolize olur: Birincisi, av-

lanmay› tasvir eden figür, ikinci-si, göbek ba¤› henüz kopmam›flbir anne ve bebek görüntüsününoldu¤u, do¤um olay›n› tasvireden figür... ‹lk ça¤›n bafllar›nda“ilkel ressamlar›n” çizdi¤i ve çi-zim temalar›n›n ana k›sm›n› olufl-

turan bu resimlerden yola ç›karsak,o dönemde insan yaflam›n›n iki te-mel gerçe¤i vard›r: Beslenme ve do-

¤um (soy üretimi)... Bu iki temelinikisinde de tart›flmas›z belirleyicili¤iolan, üstelik ikincisinde anal›¤›n kut-sallaflt›r›lm›fl mertebesine oturtulankad›n, ilkel dönemdeki olumlu anlam-lar›n en büyü¤üne sahipti. Ta ki, in-sanl›k tarihinin en önemli aflamalar›n-

dan birisi say›lan, üretim araçlar›n›n keflfine ka-dar...

Tarihe bakt›¤›m›zda bu önemli geliflmenin er-ke¤e dayand›¤›n› görürüz. Üretim araçlar›n›n kefl-fini gerçeklefltiren erkek, bu rolünün kayna¤›n›,ilkel dönemlerdeki ifl bölümünden al›yordu. Top-lumsal ifl bölümünde kad›n›n soyun üretimine ve“toplay›c›l›k” olarak tan›mlanan topraktan besin

76 TEOR‹DE do¤rultu

elde etme rolüne karfl›, erke¤in avc›l›kta somutla-nan d›fla dönük ve daha aktif rolü, onun toplum-sal alandaki rolünü de yönlendirdi. Do¤a ve ya-flamla daha aktif, s›n›rlar› genifl bir etkileflim içe-risindeki erke¤in bu pozisyonu, düflüncesi ve ya-rat›c›l›¤›na da itilim kazand›rarak, onu üretimaraçlar›n›n kaflifi haline getirdi. Tabii ki bunu,üretilen araçlar›n erkek taraf›ndan sahiplenilmesiizledi. Bu, daha sonra s›n›fl› toplumun temel ya-sas› haline gelecek özel mülkiyet duygusunu vemülkü elde tutmak, daha fazlas›n› isteyerek ha-kim olmak amac›na dayanan ilkel savafllar› do-¤urdu. Böylece, önce ihtiyaca, sonra ihtiyaç fazla-s›na hizmet eden bu üretim sürecinde, ihtiyac› da,fazlay› da, onu üreten araçlar› da ellerinde topla-yan erkek, savafllar yoluyla ilk politikay› da yap-maya bafllayan cins oldu. Bu onun iktidar olmabilincinin flekillendi¤inin de ifadesiydi. Savafllar,savafllardaki ganimet ya¤mas› ve sonra bütün busürecin d›fl›nda kalan kad›n›n da savafl ganimetle-rine dahil edilmesi... Üretim araçlar›na sahip ol-mayan ve silah kullanmay› bilmeyen kad›n›n kö-le haline gelmesi de iflte bu aflamaya rastlar.

Art›k baflka bir dönem bafllamaktad›r. Kad›n›nbuldu¤u atefl sabana, ilkel tar›m tekerle¤e, anal›-¤›n gizemli gücü m›zra¤a yenilmifltir. Bundansonraki geliflme, kad›n›n toplumsal gerçe¤ini veanlam›n› tersyüz edecek bir ça¤›n kap›s›n›n aç›l-mas›d›r. ‹lkel komünal dönemde kad›n, kendi ro-lüyle eflitli¤e, mülksüzlü¤e dayal› komün iliflkile-rinin do¤al yarat›c›s› ve hakimiyken, erke¤in baflrolde oldu¤u özel mülkiyet sisteminin geliflmesiy-le birlikte tarihin ilk kölesi olmufl ve adeta bu sis-tem içinde bir daha özgürleflmemek üzere lanet-lenmifltir. Buna kad›n›n k›sa mutlu hikayesininsonu mu denir, yoksa uzun ac›l› hikayesinin bafl›m› bilemeyiz; ama tarihle beraber, kad›n›n da fle-killenmeye yüz tuttu¤u süreç, bu iki hikayeninaras›nda bafllar.

Köleci toplumun boy vermesiyle beraber, ka-d›n›n toplumsal anlam› ve ça¤r›fl›mlar› da de¤ifl-mifltir art›k. Özel mülkiyetin korunmas› amac›naba¤l› olarak, soy üretiminin erkek cins hakimiye-tine dayal› flekillendirilmesi, do¤an çocuklar› er-ke¤in çocu¤u haline getirmifltir. Mülkünü ve zen-ginli¤ini kendi kan›ndan gelen varislere devretmearay›fl›ndaki erkek, kad›n› tek efllili¤e zorlam›fl,bu yolla s›n›fl› toplumun çekirdek kurumu aileflekillenmifltir. Art›k kad›n, özel mülkiyetin deva-m›n› sa¤layacak ailede, mirasa varisler yetifltir-

mekle yükümlü bir araç haline gelir. Kad›n›n evkölesi olmas› ve mirasa baflka kandan ortaklar›nç›kmamas› için icad edilen namus kavram› da bukoflullar içerisinde oluflur. Kad›n, kocas›ndanbaflka erkekle cinsel iliflkisi yasaklanan ve bu ya-sa¤›n d›fl›na ç›kma riskini ortadan kald›rmak içineve kapat›lan, toplumsal ifl bölümündeki rolü sa-dece annelik olan statik bir varl›k olmaya bafllar.Bu dönemde onu tarladaki di¤er kölelerden ay›-ran fark, daha köle olmas›d›r. Mülk sahiplerininmülksüz köleleri dahi, cinsel özgürlük aç›s›ndanev kölesi kad›ndan daha özgürdür. Tarlada ve ev-de, yani yaflam›n her alan›nda yönetilen, bast›r›-lan kad›n, do¤adan, aktif toplumsal iliflkilerden,asl›na bak›l›rsa yarat›c› düflünsel yeteneklerindenbir bir kopar›lmaktad›r.

Erke¤in psikolojisinde kad›n, egemenli¤inikorumak için kontrol etmek zorunda oldu¤u vekontrolü yitirme korkusu duydu¤u “karfl›cins”tir. O dönemin temel yasalar›na hep bukontrol dürtüsü ve korkusu yans›m›flt›r. Korkuy-la kar›fl›k bu egemenlik biçimi, toplumsal de¤erve yaklafl›mlar› da belirlemifltir. Kad›n›n asl›ndabir fler kayna¤› oldu¤u, mayas›na yalan›n, ihane-tin ve düzenbazl›¤›n kar›flt›¤›, güvenilmezli¤i, ifltetam da bu nedenle erkek taraf›ndan kontrol edil-mesi gerekti¤i fikri, korkular›na karfl› savunmas›-n›n en önemli silah› olmufltur. Kad›n sadece evi-nin kad›n›, erke¤in çocuklar›n›n anas›, özel mül-kiyet devrinin uysal payandas› oldu¤u sürece birde¤er sahibi olmufl, üstelik bu rolü en eksiksiz vetörensi tarzda yerine getirdi¤i zaman, kutsall›kvasf›yla ödüllendirilmifltir. ‹flte bugüne kadar tafl›-nan o “anal›¤›n kutsall›¤›” kavram›, kad›n do¤ur-ganl›¤›n›n erkek kontrolüne geçti¤i dönemin, ha-la kad›nlar› ezilmiflli¤i ve kaybettikleri karfl›s›ndaavutan bir teselli arma¤an›d›r.

Bu dönemde kad›n›n toplumsal anlam›n› veyaratt›¤› ça¤r›fl›mlar› anlamak için yine bugünetafl›nan tasvirlerden ikisine bakmakta yarar var.Kad›n›n erkek anlay›fl›nda ve s›n›fl› toplumunkültürel alg›lay›fl›ndaki yerini tan›mlayan tasvir-lerden birincisi, dinsel kaynakl› Adem ile Havvamitosudur. Burada Havva, fleytan taraf›ndan kan-d›r›larak nefsine yenilen ve cennetteki yasak el-may› koparmas› için Adem’i de yoldan ç›kararak,onun da nefsine yenilmesine neden olan, insan›ncennetten kovulmas›n›n müsebbibi kad›nd›r. Di-ni yoruma göre kad›n, cennetten buraya hep ayn›fleyi yapmaya, yani erke¤i nefsine yenik düflürüp,

77TEOR‹DE do¤rultu

kötülüklere neden olmayayazg›l›d›r. Erkekte Adem’inHavva’ya yapamad›¤›n› ya-p›p, kad›n› hep kontrol et-meli, ona yenilmemelidir;e¤er yenilirse dünyay› kötü-lük sarar!

‹kinci tasvir henüz tektanr›l› dinlerin do¤mad›¤›köleci dönemin bafllar›nadenk düflen bir antik Yunanmitosudur. Burada kad›n,tanr›lar›n tanr›s› Zeus tara-f›ndan, kutsal atefli çal›p in-sanl›¤a arma¤an eden Pro-metheus’a ceza olsun diyeyeryüzüne gönderilen Pan-dora’d›r. Yunan mitolojisin-de erkeklerin dünyas›nagönderilen ilk kad›n say›lanPandora, tanr›lar taraf›ndangüzellik, zarafet, el becerisive ikna gücüyle donat›l›r,ama yüre¤ine yalan ve dü-zenbazl›k da yerlefltirilir.Tanr›lar taraf›ndan insan soyunun babas› say›lanPrometheus’un kardefli Epimetheus’a, yan›nda birsand›kla beraber gönderilen Pandora, Epimethe-us’u hemen etkiler ve onun efli olur. Ama Promet-heus’un uyar›lar›n› dikkate alan Epimetheus, tan-r›lar›n gazab›na karfl› tetiktedir ve Pandora’yasand›¤› asla açmamas›n› söyler. Ne var ki, merak›-na yenik düflen Pandora, onu dinlemeyip sand›¤›açar ve sand›¤›n aç›lmas›yla birlikte h›rs, iki yüz-lülük, ihanet, k›skançl›k, yalan, korku, öfke, kingibi kötü duygular yeryüzüne, insanlar içine yay›-l›r. Pandora sand›¤› hemen kapat›r ve bu s›radasand›¤›n içinde sadece umut kal›r. Bir yoruma gö-re, böylece insanl›k kötülüklerle tan›fl›r; kötülük-ler ve duygular üzerinde hakimiyet sa¤layamayaninsanlar›n elinde bir umut vard›r. Baflka bir yo-rumda ise, insanl›k bütün kötülükler ve duygu-larla tan›flm›flt›r ama, sand›ktan ç›kamad›¤› içinumutsuz kalm›flt›r, umut d›flar› ç›kar›lmal›d›r.Mitos böyle... ve bu ikinci tasvirde de kad›n›n an-lam› de¤iflmiyor. Erke¤i kand›ran, onun bafl›nakötülük ve fler açan belal› bir mahlukat. Ç›kar›la-cak derste ayn›d›r: Kad›na güvenilmemeli, her da-im kontrol edilmelidir. S›n›fl› toplum tarihininbafl›nda kad›na bak›fl aç›s›n› sembolize eden bu

tasvirler, erkek egemen an-lay›fl taraf›ndan yaflam›n heraflamas›nda yeniden üretil-mifltir. Kad›na dönük halasüren genel yarg› ve yaftala-r›n mayas›nda, bu iki örne-¤in ruhu vard›r.

Köleci toplumu takipeden feodal ve kapitalist top-lumda da kad›n›n ilk dö-nemlerdeki anlam›nda temelbir de¤ifliklik olmaz. Aksinedinsel etkinin belirgin oldu-¤u feodal dönemde kan›n›nezilmiflli¤i bak›m›ndan enkaranl›k dönemler yaflan›r.S›ran›n d›fl›na ç›kan kad›nla-r›n cad› ilan edilip yak›ld›¤›,manast›rlara kapat›ld›¤›, bel-den afla¤›lar›na bekaret ke-merlerinin tak›ld›¤›, örtün-me zorunlulu¤unun getiril-di¤i bir dönemdir bu. Özelmülkiyete ve sömürüye da-yal› erkek egemen sistemin

hukuku tek tanr›l› dinlerdir; ve bu dini hukuk,kad›n›n aya¤›ndaki prangadan sonra, boynuna daa¤›r bir prangan›n tak›lmas›d›r.

Feodal sistemden sonra geliflen kapitalist sis-temde kad›n, yavafl yavafl evden ç›kar›lmaya bafl-lan›r. Temel varl›k alan› yine ev ve anal›k olmak-la birlikte, özel mülkiyet düzeninde büyüyen ser-mayenin, büyüyen üretici güç ihtiyac›n› karfl›la-mas› için fabrikalara sürülür. Bir taraftan evdenad›m›n› d›flar› atmas› ve iktisadi üretimde bir güçhaline gelmesi onu yaflam›n içine daha çok çeker-ken, yaflam alan›n›n genifllemesi, dünyas›n›n ge-nifllemesine, özgürleflmesine yol açmaz. Hemevinde erke¤in, hem üretim alanlar›nda patronunkölesidir art›k. Köleci toplumun bafllar›ndan iti-baren erkek egemenlik dünyas› da kendi aras›ndamülkiyetinin yo¤unlu¤una göre ayr›flm›fl, onu ençok ellerinde toplayanlar di¤erlerinin efendisi ol-mufltur. Bu s›n›fsal ayr›flma kapitalizme gelindi-¤inde daha keskinleflmifltir. Erkek egemenli¤ininher aç›dan sürdürülmesi, sermayeyi elinde bulun-duran efendilerin ifline daha çok gelmifl ve fabri-kada-tarlada kendilerine köle olan mülksüz iflçi-lerin, evde kad›na efendi olmas›na izin verilmifl-tir. Ezilen erke¤in böylece avunmas› ve güçlünün

78 TEOR‹DE do¤rultu

Erkek iflçinin ruhuna sahip olankapitalist efendi, onu aile yoluylagenifl emekçi kad›n kitlesini kon-trol eden, fabrikadan ç›kt›¤›ndaeve kapatan, dinin, hukukun ve

ahlak yasalar›n›n kad›n üzerindeuygulan›fl›na bekçilik eden bir

payanda haline getirmifltir. Erkekiflçi kapitalist sistemde bilinçsizce,

yaflamdaki tek mülkü kad›n›n›korurken, asl›nda efendisi ad›nasömürücü, barbar ve kendisininde düflman› sermaye sistemini

korumaktad›r.

güçsüzü yönetmesi ru-hunun her koflulda ko-runmas› sa¤lanm›flt›r.Kapitalistin, kendi varl›-¤›n›n devam› için bu ru-hun yaflat›lmas›na ihti-yac› vard›r ve ezilen yada iflçi erkek, kad›n›nefendisi oldu¤u süreceasla özgürleflemeyecek-tir. Kapitalist ise bu yol-la, kad›n› erke¤iyle bü-yük bir köle ordusununsahibi olmay› baflarm›fl-t›r. Erkek iflçinin ruhunasahip olan kapitalistefendi, onu aile yoluylagenifl emekçi kad›n kitle-sini kontrol eden, fabri-kadan ç›kt›¤›nda eve ka-patan, dinin, hukukunve ahlak yasalar›n›n ka-d›n üzerinde uygulan›fl›-na bekçilik eden bir pa-yanda haline getirmifltir.Erkek iflçi kapitalist sistemde bilinçsizce, yaflam-daki tek mülkü kad›n›n› korurken, asl›nda efen-disi ad›na sömürücü, barbar ve kendisinin dedüflman› sermaye sistemini korumaktad›r. Serma-ye sahibi efendi, kölelerini ruhunun derinlikleri-ne kadar sömürmekte, kullanmaktad›r. Kölelerinkölesi emekçi kad›n›n ruhu ise, yüz y›llard›r üze-rine düzenlenen ak›nlardan sonra, y›k›lm›fl, ya¤-malanm›fl ve kimli¤i, atefle verilen bilincinin kül-leri alt›nda kalm›flt›r.

S›n›f ayr›flmas›n›n ilk boy verdi¤i köleci sis-temden, kapitalist sisteme kadar olan süreçte, s›-n›f fark› kad›n gerçe¤ine de yans›m›fl ve bu gerçe-¤in sömürülen ve sömüren s›n›f taraf›nda olmaküzere iki yönü belirmifltir. Sömürülen ço¤unlu-¤un taraf›ndaki mülksüz emekçi kad›nlar, ezilenkad›n kavram›n›n da esas anlam›n› oluflturur. Sö-mürücü taraftaki kad›nlar ise, yine sömürücü er-kek taraf›ndan yönetilseler de, ezilen s›n›fa karfl›bir dizi üstünlük, hatta esas sömürücü erke¤inçizdi¤i s›n›rlar› aflmamak kayd›yla efendilik hak-k› kazanm›fllard›r. Kendince güç ve otorite kaza-nan aristokrat, feodal ya da burjuva kad›n›n psi-kolojisi, efendisi taraf›ndan azad edilen ve çiftliks›n›rlar› içerisinde kahyal›k görevi verilen köle-

ninki gibidir. Bahfledi-len, afla¤›dakiler karfl›-s›ndaki üstünlü¤ü haketmek için, kraldan da-ha kralc›, zalimden da-ha zalim olmay› bir er-dem bilir. Özgürlü¤üçiftli¤in s›n›rlar› kadar-d›r ve kendi s›n›f›ndadahi cins olarak ikinciplanda olmas›n›n h›rs›-n›, daha zalim ve taviz-siz üstünlük gösterile-riyle ç›karmaya çal›fl›r.

Bu tarihsel bir akta-r›m içinde, kad›n›n top-lumsal-s›n›fsal anlam›n›ve kad›n psikolojisininbelirginleflen, zamanlakad›nl›k kavram›na yer-leflen özelliklerini gör-meye çal›flt›k. Ancak,bir toplumsal psikoloji-yi ve onun kad›n birey-lerdeki tezahürünü gör-

mek istiyorsak, biraz daha özele inmekte, canl› veyaflama do¤rudan de¤en yanlar›na bakmakta ya-rar var. Bunu yine yaz›n›n ak›fl› içerisinde yer yerkad›n psikolojisini flekillendiren toplumsal-s›n›f-sal ve sosyolojik kaynakla iliflkisini kurarak yapa-ca¤›z. Kad›n ve psikoloji gibi özel kavramlar›nkendi içinde de ço¤u durumda özel ve kesimselkanallara ayr›flaca¤›n› da belirtmekte yarar var.Örne¤in, ait oldu¤u ulus, co¤rafya, üretim, kültürkoflullar›n›n kad›n psikolojisinde baz› farklaroluflturdu¤unu ve bu fark› her ayr›nt›s›na kadarkapsaman›n zorlu¤unu kabul etmeliyiz. Ancak,bu farklar›, bizi da¤›tmayacak, bir yöntem sorunuoluflturmayacak ve esas› kaç›rmam›za olanak ver-meyecek biçimde kapsamaya çal›flaca¤›z. Bununyan› s›ra kad›n psikolojisinin gerçekte sosyolojikve toplumsal bir ba¤lafl›kl›k oldu¤unu ve bu du-rumun genel ve ço¤unluk taraf›ndan paylafl›lansonuç ve saptamalar› kolaylaflt›rd›¤›n› da belirt-meliyiz.

Kad›n›n düflünce yap›s›Eve ve dar bir alana kapat›lm›fll›ktan, toplum-

sal rolünün alabildi¤ine s›n›rland›r›lm›fll›¤›ndandolay›d›r ki, kad›n, diyalektik materyalizmin te-

79TEOR‹DE do¤rultu

mel yasalar›ndan birinin insan üzerindeki tipikyans›mas›n› do¤rular: Yani yaflad›¤› gibi düflünür.‹nsan düflüncesinin, maddi yaflam›n etkisi ve in-san›n maddeyle temas› üzerinden olufltu¤unu vegeliflti¤ini kan›tlayan bu bilimsel yasaya göre yak-lafl›rsak, flunu rahatça söyleyebiliriz: Kad›n dü-flüncesi ve bilinci tarih boyunca oldukça s›n›rl›düzeyde geliflmifltir. Ta ilkel komünal toplumunsonlar›ndan itibaren, aflama aflama hayattaki rolügerileyen kad›n, bütün olay ve olgulara dar birpencereden bakar hale gelmifl, yaflam›ndaki daral-ma düflüncesinde de kaç›n›lmaz bir daralma ya-ratm›flt›r. Bu nedenledir ki kad›n düflüncesi, genelde¤erlendirmeler yap›p genel sonuçlar ç›karmaksöz konusu oldu¤unda, ço¤u durumda çaresiz veyetersiz kal›r. Hatta yaflam ve etkinlik alan› ol-dukça genifllemifl, “ça¤dafl” yaflam›n dinamik ka-d›nlar› dahi, say›s›z fikrin durumun, olgunun vemuhakeme etmesi gereken nesnel geliflmeninkarfl›s›nda ya afallar ya da bu anlafl›lmaz ve bo¤u-cu çeflitlilikten h›zla uzaklafl›p kendisine dahadar, sade, kolay anlafl›l›r ve yönetilir bir yaflamparças› bulur. Yüz y›llar boyunca kad›n›n düflün-memeye kodlanm›fll›¤› adeta toplumsal bir genhaline gelmifl, art›k evinin d›fl›na ç›kmaya bafllad›-¤› günümüz koflullar›nda dahi yakas›n› b›rakma-yan bir kad›nl›k gerçe¤i olarak kalmaya devam et-mifltir.

Di¤er yandan büyük bir k›sm› hala hipotezaflamas›nda olsa da, kad›n›n uzun toplumsal-s›-n›fsal ezilmiflli¤inin, onun beyinsel kapasitesinikullanmas›nda da ciddi geliflim bozukluklar› ya-ratt›¤› tespiti dikkate al›nmas› gereken bir nokta-d›r. Uzun aleyhte iflleyen süreç, kad›n›n fizikselgücünden tutal›m da, el becerileri ve tekni¤e ha-kimiyetine kadar, bir çok yönünü afl›nd›rm›flt›r yada de¤iflime u¤ratm›flt›r. Örne¤in, son y›llarda bi-lim çevrelerinde s›kça tart›fl›lan, kad›n beyninin,duygular› yöneten sol lopunun daha geliflkin ol-mas›na ra¤men, mant›¤› yöneten sa¤ lopunun da-ha az geliflti¤i tezi, kad›nla erkek aras›ndaki biyo-lojik fark›n ötesinde, esas olarak, toplumsal ala-n›n farkl› kategorilerinde flekillenmifl olmalar›nadayan›r. Her ne kadar, burjuva bilimsel kaynak-lar, bunun kad›nla erkek aras›ndaki ezeli bir biyo-lojik fark oldu¤una iflaret etseler de, bilimsel sos-yalizmin bak›fl aç›s›na göre, yaflad›¤› koflullara da-yal› olarak geliflen beynin, kad›n gerçe¤indekiyans›mas›d›r bu durum. Ne var ki, kendini kad›-n›n do¤ufltan, erkekten “eksik” bir cins oldu¤unu

kan›tlamaya vakfetmifl o malum bilimsel kaynak-lar, bu tespit yoluyla, onun akl›n›n ve mant›¤›n›neksik oldu¤u köhnemifl tezini güncelleme çaba-s›ndad›r. Erkek egemen anlay›fl›n, yüz y›llardanbu yana daha kaba yöntemlerle kad›n›n “saç›uzun, akl› k›sal›¤›n›” kan›tlama çabas›, bugününmodern burjuva maçolar› taraf›ndan, sözüm onadaha akademik ve ikna edici yöntemlerle sürdü-rülmektedir. Kad›n ve erke¤in biyolojik, anato-mik farkl›l›klar› oldu¤u kesindir; hatta bu fark,beyin anatomisi ve kimyas› için de geçerli say›la-bilir. Ancak, bu farkl›l›klar, bir cinsi di¤erindendaha üstün ve yetenekli k›lmaz

Yap›lan araflt›rmalar, kad›nlar›n sezgisel zeka-s›n›n, ayr›nt›lar› ay›rdetme özelli¤inin, güzel sa-natlara yatk›nl›¤›n›n daha güçlü oldu¤unu göster-mesine karfl›n, rasyonel zeka, veriler üzerindensoyutlama-genelleme yapma, sonuç ç›karma veco¤rafi yön tayini, teknik beceri gibi yanlar›n›nzay›f oldu¤unu göstermifltir. Bu özelliklerin birk›sm› erkekten daha geliflkin yanlar› ifade eder-ken, bir k›sm› da, daha geri yanlar› tan›mlar. Be-lirtmekte yarar var ki, erkekten geri olarak tan›m-lanan, yön bulma, teknik becerilerde zay›fl›k gi-bi özellikleri, kad›n›n sonradan geliflen zay›fl›kla-r›d›r. Aktif üretimden ve do¤adan kopar›lm›fll›kdurumu, kaç›n›lmaz olarak kad›n›n, bu ve erkek-ten geri olarak adledilen di¤er özelliklerinin olu-flumunu koflullam›flt›r. Ne var ki, kad›n›n beyin-sel yap›s› üzerine, bol bilimsel soslu çözümleme-ler yapan burjuva erkek kafalar, evrim denilen fle-yin ve evrimi flekillendiren maddi gerçekli¤in ka-d›n beyninde yaratt›¤› de¤iflimi, hatta bir de¤iflimyaratm›fl olabilece¤ini bile tart›flmazlar. Oysa ki,“homo sapiens”likten bugüne, maddi yaflam içeri-sinde ciddi de¤iflimler geçiren insan›n erkek hali,erk olma durumunu, kad›n›n aleyhine, kendininlehine iflleyen bu evrim sürecinden al›r. Söz ko-nusu süreç, flüphesiz kad›n›n da yukar›da sayd›-¤›m›z ileri baz› özelliklerini belirginlefltirmifltir;ama bir somutlu¤a dönüflemeyen üretimsürecine bu özellikler, yaflam›n eflitsiz ak›fl› karfl›-s›nda hapsolup kal›r.

Bugün kad›n düflünce yap›s›n›n temel yanlar›-na bakt›¤›m›zda, onun yaflamdan soyutlanmas›-n›n getirdi¤i bir sonuç olarak, özellikle soyutlamagücünün geri oldu¤unu görürüz. Düflünme, de-rinlikli siyasi, felsefi çözümlemeler yapma konu-sunda yüzeyseldir. E¤itim görmüfl olanlarda dagenellikle ezbercilik öne ç›kar. Derinlik ve çok

80 TEOR‹DE do¤rultu

yönlü kavray›fl gerektirenkonularda yetersizdir ve butür durumlarda bir yo¤un-laflma sorunu yaflar. Kad›n›ngenel olarak üretimden ko-puklu¤u, siyasette ön plan-da olmama ve genifl kitlelerhalinde siyasete girmemenoktas›ndaki gerili¤i, dü-flünce sisteminde mant›k,ak›l yürütme, çözümlemegibi fonksiyonlar› de¤il, da-ha çok duygu ve sezgileriöne ç›kar›r. Dar yaflam alan›içerisinde kafa yoraca¤› veçaresizce ac› çekmenin d›-fl›nda çözümlemesi gerekenkarmafl›k sorunlar ç›km›-yordur karfl›s›na çünkü. Eviya da en fazlas›ndan iflle evaras›ndaki o s›k›fl›k yaflamalan› içerisinde gidip gelir-ken daha çok kendine dö-ner. Yaflam› çözümlemesineve onunla dövüflüp, yönet-mesine yetecek bilgiden ve veriden yoksundur.Onun evinde ve dünyas›nda ayr› bir yaflam akar,d›flar›daki dünyada ayr› bir yaflam. Her gün etra-f›m›za bakt›¤›m›zda, dünya y›k›lsa fark›na varma-yacak, üstelik fazla fley fark edip bafl›na yeni bela-lar almak istemeyen kad›nlar görürüz. S›k›flt›¤›kabuktan d›flar› bakma cesareti ve takati tafl›ma-yan bu kad›nlar emekçi kad›n gerçe¤inin ana göv-desini oluflturur.

Duygular›n›n ve sezgilerinin kendi yaflam›n›sürdürmeye yetti¤ini düflünen kad›n, mant›¤›n›ve rasyonel zekas›n› sadece kendi yaflam alan›ndagünlük ifllerini çevirmeye yetecek kadar kullan›r.Bilinci ve düflüncesi daha genifl bir alana kayd›-¤›nda ise, zorlama ve düz bir mant›k ile kaba ras-yonel bir yaklafl›m belirginleflir. Bilgiye, çözümle-meye ve muhakemeye dayanmayan yöntem vedüflünceleri, ›srarl› ve fanatikçe savunmaya kadargötürür ifli. Küçük dünyas›nda belki do¤ru olanve sorunlar› çözmesine yeten bu yöntem, büyükve d›fl›ndaki dünyaya yetmemekte, aciz kalmakta-d›r halbuki. Ço¤u kad›n bu gibi durumlarda, d›fldünyan›n ak›l devi karfl›s›nda yenilgiyi ilan ederve bir özgüven çöküntüsüyle, sular›ndan henüzuzaklaflmad›¤› geleneksel kad›nl›¤›n k›y›lar›na ge-

ri döner. Dönmeyenler ise,bilgiye, eyleme, soru iflaret-lerine ve ünlemlere doyun-caya kadar, bir duvardan di-¤erine çarparak ve erkek dü-flünce dünyas›n›n labirentle-rinde kaybolmadan ilerleme-ye çal›flarak, varl›¤›n› bulabi-lir ancak.

Kad›n›n düflünsel yeter-sizli¤i, onun kolay yönetil-mesinin de gerekçesi olurayr›ca. Sosyalizmden etki-lenmifl feminist bir yazarolan She›la Rowbotham, buduruma yol açan gerçe¤iflöyle tan›mlar: “..... (Kad›n-lar) Yaflamlar› boyunca birtak›m kitaplar okumufl, ko-nuflmalar dinlemifl, güzel sa-natlarla flakalaflm›fl olsalarbile, büyük ölçüde rast geledevflirilmifl bilgileri bir kül-tür meydana getirmez; dola-y›s›yla ak›l yürütmeyi bile-

meyiflleri, beyinsel bir kusurdan ötürü de¤ildir,k›lg›sal yaflam onlar› buna zorlamam›flt›r. Kad›n-lar için düflünce bir araçtan çok bir oyundur; ze-ki, duyarl›, içten olsalar da, zihinsel tekniktenyoksun bulunduklar› için, kendi kiflisel görüflleri-ni ortaya koyup, bundan bir tak›m sonuçlar ç›kar-may› bilemezler. Erkek, hatta en s›radan erkek-te(-ki bunlar genellikle efller olur) iflte bundan ya-rarlan›p kad›n› bast›racakt›r, haks›z olsa bile hak-l› oldu¤unu kan›tlayabilecektir. Mant›k erkekle-rin elinde ço¤u kez bir fliddet arac› olarak kullan›-l›r”. Bu tan›mlama ve örnek hangi kad›na tan›d›kgelmez ki. Ço¤u kad›n›n yaflam›ndaki yetersizlikduygusunun ve onun ard›ndan gelen güvensizlik,edilgenlik gibi psikolojik hallerin, bu yenilgiylebiten mant›k savafllar›ndan sonra geliflmesi tesa-düf de¤ildir. Zaten yaflam› boyunca söz söylemeve müdahale etme hakk›ndan men edilen, üstelikmant›kl› söz söyleyemeyece¤ine dair gelenekselyarg›yla güvensizlefltirilen kad›n, boyunun ölçü-süne bakmadan bir de erkekle mant›k alan›ndaafl›k atmaya kalkarsa bir güzel burnu sürtülür veona durmas› gereken yer hat›rlat›l›r. Bu psikolojiksarmal içinde güvensizleflen kad›n, ço¤u durum-da yenilgiyi kabul ederek, erkek tezlerinin ya pa-

81TEOR‹DE do¤rultu

Duygular›n›n ve sezgilerininkendi yaflam›n› sürdürmeye

yetti¤ini düflünen kad›n,mant›¤›n› ve rasyonel zekas›n›sadece kendi yaflam alan›ndagünlük ifllerini çevirmeye yete-cek kadar kullan›r. Bilinci ve

düflüncesi daha genifl biralana kayd›¤›nda ise, zorla-ma ve düz bir mant›k ile kaba

rasyonel bir yaklafl›m belirginleflir.

sif destekçisi ya da daha fa-natik savunucusu olur. Kor-ku, güvensizlik, içe at›lm›flöfkeden beslenen bu ezil-mifllik psikolojisi onu, erkektezlerinin fanatik bayraktar-l›¤›n› yaparak varolmayaiter. Onun varl›kla yoklukaras›ndaki bu durumu, kifli-li¤inin i¤difl edilmesi ve bu-radan tüm toplumun i¤difledilmesine kadar gider.

Kad›n düflünce yap›s›,bafltan bu yana ifade etti¤i-miz özelliklere ba¤l› olarakele al›nd›¤›nda, daha çokparçalanm›fl yan›yla dikkatçeker. Bütünseli yakalaya-mamas›, tek tek parçalardayaflamak zorunda kalmas›,onun ayr›nt›c›l›¤›n› ve daral-mas›n› da beraberinde geti-rir. Onun düflünce dünya-s›ndaki bu çizgiler, kaç›n›l-maz olarak ruhsal yap›s›n›da etkiler ve belirler.

Kad›n›n ruhsal yap›s›Kad›n›n ruhsal yap›s› ya da psikolojisinin tipik

özellikleri denince akla ilk neler gelir? Bu yan›t›kolay bir soru. Günlük yaflam içinde kad›nlar›nkad›nlara ve erkeklerin kad›nlara söyledi¤i sözle-ri toplarsak h›zla geçerli bir yan›t elde ederiz çün-kü. Ba¤›ml›l›k, edilgenlik, özgüvensizlik, duygu-sall›k, k›skançl›k, rekabet ve daha say›labilecekbaflkaca tan›d›k özellikler, kad›n psikolojisinin ti-pik yanlar›n› oluflturur. Bunlar›n yan›s›ra onuntoplumsal rolüne ba¤l› olarak geliflmifl, anaçl›k vefedakarl›k gibi özellikleri de, say›lmas› gereken ti-pik yanlardan baz›lar›d›r. Ço¤unlu¤u kötü say›lanbu özellikler, kad›n›n geçirdi¤i uzun de¤iflim sü-recinin en gözle görünen sonuçlar›d›r sadece.Toplumun geneli, hatta bir çok kad›n bile, kad›nado¤ufltan yap›flm›fl gibi görünen bu özelliklerin,onun karakteristik yan›n› oluflturdu¤unu düflü-nürler. fiimdiki zaman ölçüsü üzerinden düflünül-dü¤ünde pekte haks›z say›lmazlar. Ama zaten te-mel sorun da, kad›n gerçe¤ine, geçmifl, gelecek vegenifl zaman penceresinden bak›lmamas› de¤ilmidir? Bu psikolojik yap› ve özelliklerin nerden

geldi¤i, nereye gidece¤i üze-rine düflünmeyi özenle en-gelleyen burjuva erkek ege-men kafalar, kad›n› flimdikizamana hapsederek statik,donuk, geçmiflsiz, geleceksizbir varl›k haline getirirler.Bütün toplumla beraber ka-d›n kitlesinin de, bu “de¤ifl-mezlik kural›na” göre dü-flünmesini ve davranmas›n›beklerler. Yani, burjuva geri-ci anlay›fla göre, kad›n›n ya-p›sal psikolojik profili, böylegelmifl böyle gider türden-dir. Tan›m derseniz; durumagöre, naiftir, k›r›lgand›r, içli-dir, flefkatlidir, vefal›d›r; du-ruma göre de, iki yüzlüdür,içten pazarl›kl›d›r, oyuncu-dur, dedikoducudur türün-den hem nal›na hem m›h›navuran tan›mlar ç›kar karfl›n›-za. Kad›na bak›fl aç›s›nda,ona yükledi¤i iki yüzlülü-

¤ün daniskas›n› sergileyen burjuva erkek egemensistem, kad›n›n beynine ve ruhuna girmifl “fleyta-n›n” kendisi oldu¤unu gizlemeye çal›fl›r. Bu ara-da kad›n, kötü yaflam çizgisinin ona -en az›ndanflimdilik- yap›flt›rd›¤› “kad›nl›k halleriyle” cebel-leflip durmaktad›r.

fiüphesiz kad›n›n psikolojik hallerinin, baflatve di¤erlerine kaynakl›k eden hali, onun ba¤›ml›-l›¤›d›r. Bu ba¤›ml›l›k, temelini yine ekonomik-toplumsal ifl bölümü ile zorunluluklar ve kad›nüzerindeki a¤›r bask›dan al›r. En baflta kad›n›ngeçmiflten bu güne, ekonomik olarak erke¤e ba-¤›ml›l›¤›, toplumsal, kültürel, siyasal alanda dakaç›n›lmaz bir ba¤›ml›l›k ve “eli mahkumluk” du-rumu yaratm›flt›r. Kad›n›n bask› ve zorla iç içegeçmifl bu ba¤›ml›l›¤›, peflinen, türevlerini ve ar-d›llar›n› oluflturur. Edilgenlik, nedenli-nedensizkorkular, özgüvensizlik, kaçma ve s›¤›nma send-romu, içe dönme, donuklaflma, yarat›c› eylemkarfl›s›nda duyulan s›k›nt›-tedirginlik ve daha ço-¤altabilece¤imiz onlarca psikolojik durum, kad›-n›n tarihsel bast›r›lm›fll›¤›, k›s›tlanm›fll›¤› ve ba-¤›ml›l›¤›n›n sonucudur.

Kad›n cinsin erke¤e ba¤lanmas› ve bununlaparalel olarak eve kapat›lmas›, bugün do¤an bir

82 TEOR‹DE do¤rultu

fiüphesiz kad›n›n psikolojikhallerinin, baflat ve di¤erlerine

kaynakl›k eden hali, onunba¤›ml›l›¤›d›r. Bu ba¤›ml›l›k,

temelini yine ekonomik-toplumsal ifl bölümü ile zorun-luluklar ve kad›n üzerindekia¤›r bask›dan al›r. En bafltakad›n›n geçmiflten bu güne,

ekonomik olarak erke¤eba¤›ml›l›¤›, toplumsal, kültürel,siyasal alanda da kaç›n›lmazbir ba¤›ml›l›k ve “eli mahkum-

luk” durumu yaratm›flt›r.

gerçek olmad›¤› içindir ki, bu ba¤›ml›l›k ve kapa-t›lm›fll›¤› aflmak çok zordur. Öyle ki, ezilen kad›nkitlesinin neredeyse tamam›, bu mahkumiyetind›fl›nda bir seçenek düflünemezler. Düflünseler bi-le, mevcut toplumsal-s›n›fsal gerçeklik buna izinvermez. Hal böyle olunca, tipik kad›n savunmas›devreye girer ve kad›n birey kendini ac›lara, mah-kumiyete al›flt›rmaya, kaç›n›lmaz duruma adapteetmeye yönelir. Bu ac› mahkumiyet içinde, bul-du¤u ya da türetti¤i küçük mutluluklarla, rutinyaflam›n getirdi¤i kay›ts›zl›k ve ac›lara dayan›kl›-l›k fonksiyonuyla ve kand›r›c› anal›k baflar›lar›ylayetinmek zorunda kal›r. Kad›n birey, e¤er sistemekarfl›t bir eylem içerisinde de¤ilse, psikolojik aç-mazlar›n›n yükü çok daha a¤›r demektir ve verilisistem koflullar›n›n açmaza kap› diye gösterdi¤iher eflikten geçerken, ruhsal yap›s› daha ac›t›c› bi-çimde burulur ve çarp›t›l›r. Kapitalizmin bu ultramodern döneminde, kad›nlar›n büyük bir kitlehalinde ac› çeken, sömürülen ve bunal›mdan bu-nal›ma itilen halinden baflka bir sonuç ç›kar›la-maz zaten. Aç›kt›r ki, kapitalizm kad›n› baz› de-mokratik temellerde özgürlefltirirken bile çarp›t-

makta ve çürütmeye çal›flmaktad›r.Kad›n psikolojisinin belirgin noktalar›ndan,

edilgenlik durumu, kad›n›n beyinsel enerjisinikör noktalara yöneltir. Günlük yaflam›n ve insaniliflkilerinin ayr›nt›lar›na tak›lmak, abart›c›l›k,kuflkuculuk, bunlardan baz›lar›d›r. Genele hakimolmad›¤› için ayr›nt›lara saplan›r; düflünce veduygular›n›n merkezini ayr›nt›lar iflgal etti¤i için,onlar› abart›r; bilgiden ve bilgi kaynaklar›ndanyoksun oluflu onu, bilimsel yöntemden ve sonuç-tan uzak kör bir kuflkuculu¤u iter. Bunlar›n yan›s›ra, zihninin kapat›ld›¤› ve edilgenlefltirildi¤i daryaflam alan›, duygular›n›n ve hassasiyetinin afl›r›düzeyde öne ç›kmas›na yol açar. ‹flte, dokundu-¤unda a¤layan, çocu¤u az yemek yedi¤inde buna-l›mlara giren, efli ya da sevgilisinin söyledi¤i biryak›fl›ks›z söz için günlerce düflünüp kahrolankad›n tipi geleneksel edilgenli¤in ürünüdür. Top-lumsal-siyasal yaflamda etken bir faktör olama-mak, kad›n›n yaflam içerisindeki etkileflim flans›n›elinden al›r. Maddi etkileflimin olmad›¤› durum-da, yeni olaylar, yeni fikirler, sorular, cevaplar,yani zenginlik ve geliflim de yok demektir. Kad›n

83TEOR‹DE do¤rultu

yoksullaflt›r›lm›fl dünyas›n›n d›fl›na ç›k›p etkile-flim yaflayamayacak kadar cesaretsizdir. Kendidünyas›n›n kabu¤u d›fl›ndaki bilinmezlikler veriskler, istemli ya da istemsiz, onu ayn› yerde kal-maya mahkum eder. Bunun yan› s›ra, kad›nl›küzerine, aktar›lan geleneksel deneyim ve yarg›larda onun pasif ve edilgen durumunu pekifltirir.

Bu ruh halini en belirgin yaflayan emekçi ka-d›n kesimi, rolü ev kad›nl›¤› olanlard›r. Toplum-sal ve ekonomik s›k›flt›r›lm›fll›¤› daha katmerli ya-flayan bu kad›nlar için yaflam, flu ve varl›¤›-yoklu-¤u belirsiz bir hal alm›flt›r. Yaflam› böyle alg›layanbeyinleri ve bilinçleri de matlaflm›fl, bedene güçlüve coflkusal uyar›lar gönderme özelli¤ini önemlioranda yitirmifltir. Ev ifllerinin her gün kendinitekrar eden b›kt›r›c›l›¤›, çocu¤a karfl› annelik, ko-caya karfl› kar›l›k görevlerinin yerine getirilmesive bunlar› düzenleyen geleneksel kurallar manzu-mesi kad›n›, sabah dü¤mesi aç›lan-gece kapat›lanve ertesi sabah tekrar aç›lan bir makineye dönüfl-türmüfltür. Bu mekanizm içerisinde, baz› sorunlarbast›r›l›r ve ço¤u durumda tepki d›fla vuracak birkanal bulamaz. Buldu¤u zaman ise, küçük bir fa-cia demektir. Histeriye varan sinir nöbetleriylesars›lan, en baflta kendine ve gücünü yetirebilece-¤i en yak›n›ndaki canl› nesne olan çocu¤una zararveren kad›nlar, bu durumun bir örne¤idir. Baz›sorunlar karfl›s›nda da hiç bir tepki vermeyecekkadar al›flm›fl ve mecalsiz kalm›flt›r. Zorunlu iflleriçinde buldu¤u her arada, uykuya ve televizyonakaçan, sürekli bir sersemlik ve uyurgezerlik haliyaflayan kad›n da, en az önceki örnekteki kadarkötü bir noktadad›r. Bu iki durum, psikolojiksorunlar›n›n, art›k psikiyatrik hastal›klar ve dav-ran›fl bozukluklar›na dönüflmeye bafllad›¤›n›n dabir ifadesidir. Kapand›¤› o küçücük evde ya birmezar sessizli¤i ya da onu duvardan duvara çar-pan ruhsal f›rt›nalar yaflayan kad›n, kaybolmufleme¤ini ve kaybolmufl kimli¤ini aramay› ak›l ede-mez bile. Kendisine dayat›lan bu durum karfl›s›n-da dövüflmemesi ise, yarat›c› eylem için biriktirdi-¤i do¤al enerjisinin içe dönmesine ve tüketici, çü-rütücü bir enerjiye dönüflmesine yol açar.

Kad›n›n bu bo¤ucu mengene içerisinde, varl›-¤›n› küçük zevklerle süsleyebilmesi ve yaflam› da-ha çekilir k›labilmesi gereklidir. Çiçeklerle u¤ra-fl›r, onlarla konuflur, hatta nazar boncuklar› takar.‹ncecik iplerle ördü¤ü danteller, onun için bir gu-rur abidesi ve estetik yarat›c›l›¤›n›n sembolü olur.Komflular›n›n bilmedi¤i pasta tarifleri ald›¤› za-

man gizli bir sevinç duyar. Çocuklar›n›n okulda-ki baflar›s› ve hay›rl› izdivaçlar›yla övünür. Bütünyoksullu¤una ra¤men, küçük al›fl-verifl turlar› on-da sevinçli bir telafl yarat›r. Temizlik sonras› de-terjan kokan evinde duydu¤u anl›k huzur, tozyüklü bir rüzgarla hemen bozulacak olsa bile, ya-flamdan t›rt›klad›¤› o küçücük zevk onun için de-¤erlidir. Komflularla, arkadafllarla yap›lan dediko-dular ise, onun hükmedemedi¤i ve içine dalama-d›¤› yaflama, insanlara dair yapt›¤› rahatlat›c› ko-nuflmalard›r. Etkin yaflayarak boflaltamad›¤› ya-flam enerjisini, “etkin konuflarak” boflaltma yön-temidir bu. Dedikodu, kapat›lm›fl ve edilgen kad›-n›n özgürlük alan›d›r ve bu özgürlü¤ü kullan›r-ken zevk al›r. Bu küçük zevkler yetmedi¤i zamanne mi olur? ‹flte burada kad›n›n oyunculu¤u dev-reye girer. “M›fl gibi” davranma takti¤i uyar›nca,efle-dosta karfl› mutluy”mufl” gibi görünür, dü-¤ünlerde-derneklerde e¤leniyor”mufl” gibi davra-n›r, yatakta orgazm olur”mufl” gibi yapar... Onunzaman çizgisi, s›k›flt›¤› dar mekan›nda, “gibi” has-tal›¤› bulaflm›fl, yar›m yamalak, coflkudan uzakbir sürü anla doludur. Yani eve kapat›lm›fl kad›-n›n, bütün yaflam kesitlerini toplasan›z, tam ya-flanm›fl bir hayat bulamazs›n›z.

Emekçi kad›n aktif meta üretimine kat›ld›¤› ved›flar›daki çal›flma ya da ö¤renim hayat›na dahiloldu¤u durumlarda da, psikolojisinin tan›mlad›-¤›m›z yanlar› temelde bir de¤iflime u¤ramaz. Bun-lar› yaflama biçimleri ve mekanlar› de¤ifliklik gös-terebilir, ama çok küçük bir az›nl›k d›fl›nda, kitle-sel olarak ayn› ya da benzer noktalarda birleflirler.Çünkü bugünün kapitalizm koflullar›nda, “ö¤re-tilmifl kad›nl›¤›n” girmedi¤i kad›n bilinci yoktur.Sömürücü s›n›fl› toplum sistemlerinin e¤itim, ah-lak, yasa ve kültürü üzerinden durmaks›z›n fl›r›n-ga edilen mevcut kad›nl›k olgusu, fabrikada,okulda, tarlada yine kad›n› bo¤maya devam eder.Üstelik bu mekanlar›n yolu, s›k› bir denetim içinkurulmufl saatler çald›¤›nda, telafll› bir koflturma-cayla kad›n› hep eve getirir. Ba¤›ml›l›¤›n ana üssüev ve aile olarak kalmaya devam eder. Di¤er yan-dan, kad›n›n d›flar› ve içeri aras›nda beliren çelifl-kisi ve d›flar›dayken bile hep içeriyi yaflayan bilinçdurumu, psikolojisinde daha a¤›r yaralar açar.Üretime, ücretli çal›flma hayat›na, okul s›ralar›nageçmesi, onun kölelefltirici düzenden kopmas›n-dan çok, daha zorunlu bir düzenek ve s›k› bir di-siplinle ba¤lanmas›na hizmet eder. D›flar›da onayüklenen ifllev de, ne tesadüf ki, evdekine çok

84 TEOR‹DE do¤rultu

benzer. Fabrikadaki kad›n iflçi bedeni yoran amadüflünme gerektirmeyen basit, k›sa çevrimli ifllereverilir. ‹pli¤i tak -kolu indir-etiket yap›flt›r-paketikald›r... ve robotlaflt›r›c›, insan› beynine yabanc›-laflt›r›c› binlerce vesaire... Kad›n iflçinin zihni bubinlerce vesairenin ak›n› alt›nda tutulup kal›r.Eve gitti¤inde ise, yine ayn› tutulman›n anneli-babal›, çocuklu-kocal› hali içindedir.

Di¤er emekçi kad›nlar›n çal›flma alan› tablola-r›na bakt›¤›m›zda, yine “cinse özel” ifllerde olduk-lar›n› görürüz. Bu tablonun içi, düzenin kad›nkimli¤i anlay›fl›n›n yalanc› pembesiyle boyanm›fl,kenarlar› ise erkek egemenli¤inin hapsedici kes-kin siyah›yla çizilmifltir. Büronun, hastanenin, te-mizleme mekanlar›n›n, tarlalar›n ve buna benzerçal›flma alanlar›ndaki rutin ifllerin d›fl›na ç›kmala-r›, siyah hatt› geçmeleri demektir. O hatt›n ötesiise daha zordur, çetrefildir. Burjuva erkek egemensistemin bekçileri-güvenlikçileri alarm dü¤mesi-ne bast›¤›nda, kad›n için çok çetin bir savafl bafll›-yor demektir.

Okul ise, sistem sahiplerinin sistemin ihtiyaç-lar›na uygun kad›n rolünü, akademik katk›larlagenç kad›na ö¤retme mekan›d›r. Okul e¤itimininkad›na dönük yüzünde yine cinsiyetçilik vard›r.Okul s›ralar›nda erkekten özenle ayr›lan genç ka-d›n, ö¤retme sistemindeki ezbercilik ve kad›nkimli¤ine dair modern elbise giymifl gerici yo-rumlarla al›klaflt›r›l›r. Bilim, okul kalesinin yük-sek içeri bilim girmekte zorlan›r ve itiraz üstünek›zg›n ya¤lar dökülerek uzaklaflt›r›l›rken, burju-vazinin yoz ve çarp›t›c› kültürüyle ahlak›, içerderahatça fink atar. Genç kad›n, e¤itimdeki burjuvagerçe¤in, akla ve bilince zarar bu halleri sonucu,di¤er hemcinsleri gibi verili alan›n d›fl›na ço¤un-lukla ç›kamaz.

Kad›n psikolojisinin baflkacagörünümleri

Anal›kEzilen kad›n›n etraf›ndaki bu çetin kuflatma-

n›n bask›s›, daha bir dizi psikolojik görünümdekendini ortaya koyar. Kendisine yüklenen roleba¤l› olarak geliflen, anal›k fonksiyonunun bir ül-kü haline getirilmesi, bu görünümlerden biridir.Kad›nl›¤›n do¤al ve soyun üretimi bak›m›ndan te-mel bu rolü, yaz›n›n birinci bölümünde belirtti¤i-miz özel mülkiyetçi kayg›lar nedeniyle, en bafltaerkek egemen anlay›fl taraf›ndan, do¤al gerçe¤i-nin üstüne ç›kar›lm›fl, sonra ise bu abart›l› yakla-

fl›m kad›n taraf›ndan daha abart›l› bir biçimde al-g›lanm›fl ve yorumlanm›flt›r. Çocuk bak›m›n› saltkad›na yükleyen mevcut anal›k tan›m›, bu bak›msürecinde ona baflka u¤rafl› zaman› ve alan› b›rak-mayacak kadar kat›d›r. Ama kad›n bu kat› gerçe-¤i, anal›k sevgisinin katk›s› ve toplumsal rolünüyüz y›llar içinde iyice ö¤renmifl olmas›n›n etkisiy-le, daha yumuflak, hatta “mutlu” biçimde yaflar.Asl›na bak›l›rsa anal›k, iç güdüsel bir duygu oldu-¤undan daha fazla, ö¤retilmifl bir duygudur. Di-¤er yandan, kad›n için anne olman›n gizli bir bi-çimde “sahip olma” duygusuna de¤en bir yan› ol-du¤unu da görmek gerekir. Tam anlam›yla mülkesahip olamayan, erke¤e sahip olamayan, kendiyaflam›na sahip olamayan kad›n›n, küçük ve ken-di bak›m›na, sevgisine muhtaç çocu¤a sahip ol-mas›d›r, bir yan›yla anal›k. Bunun içindir ki, ka-d›n bütün ruhunu, zaman›n›, eme¤ini sahip oldu-¤u o küçük varl›¤a vermekten sak›nmaz. Kad›niçin çocuk, dolays›z ve kaybetme korkusu tafl›ma-dan sevgi alabildi¤i, hesaps›z ve kayg›s›z sevgi ve-rebildi¤i ender yaflam alan›d›r. Ayr›ca erkeklekendisi aras›nda güçlü bir ba¤d›r.

Ana olman›n kad›n için bu cazip yanlar›, neyaz›k ki, kölelefltirici ve kötürümlefltirici yanlar›-n› örter. Anal›¤›n abart›lm›fl ve kad›n› çocu¤a hip-notize eden yan›, çok daha büyük bir ba¤›ml›l›kdaha gelifltirir. Ömrünü çocu¤unun yoluna yat›r›rve insandan, kad›ndan önce art›k bir anad›r. Hat-ta bu bir gurur vesilesi haline gelir. Sistem ise, ka-d›na yüz y›llar boyunca ö¤retti¤i replikleri, onuna¤z›ndan tekrar duyuyor olman›n hoflnutlu¤uiçindedir. Çünkü kad›n ana olmay› yaflamdakiher fleyin üstünde tuttu¤u müddetçe, yaflam›n ke-nar›nda kalmaya, sisteme risk üretmemeye devamedecektir. Kad›n›n çocukla iliflkileri onun duru-munu keskin noktalardan etkiler. Di¤er bir ifa-deyle “çocu¤un anneye mutlak ba¤›ml›l›¤›, anneüzerindeki mutlak iktidar› olup ç›kar(Kad›n Bi-linci, Erkek Dünyas›-S. Rowbotham)”. Yaflam ço-cu¤unu yönetti¤ini sanan ama çaresizce çocukla-r› taraf›ndan yönetilen kad›nlarla doludur. fiüp-hesiz anal›k psikolojisi, tek bafl›na incelenecekkadar genifl ve ayr›nt›l› bir konudur, ama kad›n›ngenel psikolojik yap›s› içerisinde, ba¤›ml›l›¤› bes-leyen güçlü bir faktör olarak tespit edilmelidir.

Aflk-cinsellikAflk ve cinsellik, kad›n için edilgenli¤in so-

mutlaflt›¤› temel noktalardan biridir. Tabii ki,bunlar›n özellikle Türkiye ve Kürdistan emekçi

85TEOR‹DE do¤rultu

kad›nlar› bak›m›ndan ne derecede yafland›¤› ayr›bir tart›flma konusu. Ancak yaflanan haliyle bak›l-d›¤›nda, bol ac›l› oldu¤unu görmemek mümkünde¤ildir. Bunda aflka ve cinselli¤e, özellikle kad›naç›s›ndan ket vurulmufl olmas› önemlidir. A¤›r-l›kl› olarak, afl›k olman›n ay›p, cinsel deneyim ya-flaman›n günah say›ld›¤› bir toplum düzeninde,kad›n›n aflk› ve cinselli¤i alg›lay›fl› da do¤al olarakabart›l›d›r. Duygular›na vurulan ketleri afl›p, aflkyaflamaya bafllayan kad›n bu nedenledir ki, aflk›ncoflkusunu mistize eder. Erke¤e ba¤›ml›l›k psiko-lojisinin üstüne bir de aflk›n tutkusu eklenince,erke¤e duydu¤u cinsel aflk, toplumsal yaflam›n›nmerkezi haline gelir. Kad›n›n bu durumu, “erkekiçin aflk, yaflam›n bir bölümü, kad›n içinse tama-m›d›r” sözünü do¤rular niteliktedir. Üretim faali-yetine ve toplumsal yaflama ço¤unlukla kat›lma-yan ya da sonradan kat›lan kad›n için aflk üzerin-deki yo¤unlaflma kaç›n›lmaz olarak daha belirgin-dir. Yaflama karfl› sorumluluk alan› daha genifl vesorumluluklar› daha kritik olan erkek, bu pozis-yonu gere¤i aflk› duygu ve düflüncelerinin merke-zine koyamaz. Di¤er yandan, erke¤i flekillendirengeleneksel de¤erler de onun aflka tutsak hale gel-mesine engeldir. Masallarda, efsanelerde aflk›n-dan deli-divane olan, çöllere düflüp, da¤lar delenhep erkek kahramanlar olsa da, asl›nda aflk› ensars›c› yaflayan kad›nlard›r. Çünkü sevme ve sev-gisini ifade etme hakk›ndan en fazla yoksun olan-lar onlard›r. Erke¤e kayg›s›zca aflk›n› ilan edenkaç kad›n tan›rs›n›z hayat›n›zda, ya da gerici de-¤er yarg›lar› gere¤i aflk›nda kontrollü ve “han›me-fendi” davranmak zorunda olmayan kaç kad›nvard›r?

Aflk kad›n için bitmek bilmez bir bekleyifltir.Erke¤in eve gelmesini, aramas›n› ve sevmesinibeklemekle geçer kad›n›n aflk hikayesi. Sevgi ihti-yac›n›n doyurulmas› ise genellikle zordur. Çünküo, yaflam üretiminde oldu¤u gibi, sevginin üretil-mesinde de pasif ve edilgendir. Onu bekleyiflçili-¤e ve genellikle kendisine sunulanla yetinmeyekoflulland›ran geleneksel güdüler, aflk› ço¤u za-man bir ›st›raba çevirir. Kad›n erkekten ruhunda-ki o büyük bofllu¤u dolduracak kadar büyük vesürekli bir sevgi, ilgi beklerken, aflk›n ruhundakianlam› oldukça net ve dolays›z olan erkek, ço¤uzaman bu beklentiye yan›t olmaz. Erke¤e göre aflkve tutkuyu yans›tmak için çok özel tarifler gerek-mez, ama kad›n için gerekir. Aflk iliflkilerinde ka-d›n›n yaflad›¤› krizler de bundan kaynaklan›r. Bu

klasik durum, klasik bir diyalogda yans›mas›n›bulur. Erkek kad›na seslenir: Seni seviyorum. Ka-d›n yan›t verir: Ne kadar seviyorsun? Bu diyalog-da, kad›n›n aflk iliflkilerindeki güvensizli¤ini vedaha fazlas›n› isteme duygusunu bir arada görür-sünüz. Yani tam bir diken üstündelik psikolojisi...Sevgiyi az yaflayan›n, daha çoka duydu¤u istek veöncelikli olarak seven de¤il, sevilen olma özlemigenellikle yan›t bulmaz. Ne var ki, kad›n hep buyan›t› arar durur. Bu aray›fl ise ona zarar verir veruhunu h›rpalar. Aflkta erke¤in ço¤u zaman kabave incelikten yoksun oldu¤u do¤rudur. Ama yakad›n›n bu abart›c›l›¤› ve aflk› hayat-memat mese-lesi haline getirifli? Kad›n aflk›, çiçeklerle ve kalp-lerle süslenmifl bir demir kafes içinde yaflar. Tut-sakl›klar›n› süsleyerek, tutsak oldu¤unu unutma-ya flartlanm›fl kad›n, o demir kafes içinde daral›r-ken, aflk›n küçük süsleriyle oyalanmaktan baflkabir yol bilmez.

Eski bir Latin Amerika özdeyifli flöyle der: Er-kekler kad›nlar› iki fleyde yenemez; aflkta ve inti-kamda... Galiba bu söz çok haks›z de¤il. Aflk› ka-zanmak kad›n için ayr› bir derttir, kaybetmekseayr› bir dert. Aflk› kaybetti¤inde kabullenememe,terk edildi¤inde ruhen çökme ve k›sa bir süre ön-ce deli gibi sevdi¤i erke¤e düflman kesilme gibi uçduygular kad›nda yo¤un yaflan›r. Ayr›l›k sonras›intihar ve intihar giriflimlerinde kad›nlar, yüzde70 oranla erkekten öndedir. Bundan anlafl›l›yorki, kad›n›n erkekten intikam yöntemi de dahaçok kendine zarar verme biçimindedir. Kad›n›naflk› yaflama deneyiminin bize gösterdi¤i, o özgür-leflmeden ve onu özgürlefltirecek bir toplumsalsistem geliflmeden, aflk›n coflkun anlam›n›n bulu-namayaca¤›d›r. Kad›n gerçek anlamda bir özgür-lük devrimi gerçeklefltirmeden, sadece aflk içinaflk demek, yani aflk› bütün kayg›lardan, ba¤›ml›-l›klardan, ç›karlardan ar›nd›rmak mümkün de¤il-dir.

Korunma iste¤iBugünün kad›n profiline bakt›¤›m›zda dikkat

çeken baflka noktalar da az de¤ildir. “Korunma is-te¤i”, bunlardan biridir. Edilgenlik psikolojisininbir uzant›s› olan bu duygu, beflikten itibaren ö¤-retilmifl bir duygu olmakla beraber, yaflam›n heraflamas›nda kendini yeniden üretmeye müsaittir.Çünkü kad›n kendini korunmaya, erkekte koru-maya kodlam›flt›r. Kad›n›n edilgen durumunu ka-bullenifli, onda bir tür rahatl›k aray›fl› yaratm›flt›r.Yaflam›n f›rt›nalar›, tehlikeleri, zorluklar› onu çok

86 TEOR‹DE do¤rultu

çabuk yorar. Erke¤in dene-yimli kafas›, sa¤lam iradesive toplumsal yaflama do¤ru-dan etki eden gücü, kad›niçin s›¤›n›lacak ve dinlenile-cek en elveriflli yerdir. Ka-d›n için yaflam mücadelesin-de “fazla” kavram› vard›rama “daha fazla” kavram›genellikle yoktur. Daha faz-la dövüflmek gerekti¤inde,art›k fazlal›klar› atma zama-n› gelmifl demektir. Çetinbir zihinsel, ruhsal yorgun-luk girdab›na sürüklenenkad›n, bu girdaptan kurtul-mak için, ilk uzanaca¤› ele,yani erke¤in eline yönelir.Erkek aç›s›ndan bu duru-mun hiç bir sak›ncas› yok-tur. Tam tersine kad›n› y›l-g›nl›k girdab›ndan kurtar-mak, onun geleneksel erkekegosunu daha da yüceltenbir fleydir. Kurtaran adam vekurtar›lan kad›n... Kaç kad›n›n hayallerini gizli-den gizliye ya da aç›k, bu masal iliflkisi süsle-mez... Bu masals› özlemin sonunda, kad›n›n bafl›-na gökten bir elma düflemez, murad›na eremez veerkek d›fl›nda kimse de murada erip, mutlulukkerevetine ç›kamaz. Çünkü kad›n yenilmifl ve tes-lim olmufltur. Art›k sadece erke¤e teslim olmak-tan daha kötü bir fley olan, azg›n yaflam›n sald›r›-lar›ndan kurtulmufl ve korunmufl olman›n rahat-lama duygusuyla idare etmek zorundad›r. Mutlu-luk dedi¤i fley ise, coflku ve tutku damarlar› al›n-m›fl kuru bir huzur duygusudur. Ki, bir süre son-ra da o huzur duygusunun t›rnaklar› ç›kmayabafllar ve kad›n›n ruhunu t›rmalar durur. “Ne ya-z›k yine yenildin, ne yaz›k yenildi¤ine yine üzül-medin”... Galiba “kurtar›lan” kad›n›n durumunuen iyi bu söz özetler. Sorumluluktan kaç›fl ve statüko

Asl›nda kad›n›n yetenekleri ve düflünsel kapa-sitesi say›s›z zorlu¤u aflmaya müsaittir. Ancak ça-l›flma ve mücadele alan›nda belli bir s›n›ra gelenkad›n, içinde kendisini geriye çeken güce ço¤uzaman söz geçiremez. Baflarma potansiyeli olsabile yeni ve ileri sorumluluklar almama tutumu,zaferler ve kazan›mlarla dolu bir gelecekten kaç-

ma e¤ilimini do¤urur. Onadönük geleneksel “baflara-mazs›n-yapamazs›n” yaklafl›-m›, baflar›s›zl›k ve özgüven-sizli¤in en önemli toplumsalnedeni olabilir ama tek bafl›-na gerekçesi olamaz. Nite-kim, bu tür burjuva, feodalyaklafl›mlar› nesnel olarakaflm›fl, toplumsal yaflamda vetoplumsal devrim aflamala-r›nda ciddi yer edinen kad›n-lar aç›s›ndan da ayn› “baflar›-dan ve üst sorumluluklardankaç›fl” durumu gözlenmekte-dir. Bir tür psikolojik savun-ma refleksi olarak geliflenböyle durumlar, kad›nda ge-nellikle statükoculuk geliflti-rir. Statükoculuk ise, gerici-li¤i besleyen ana damard›r;ve kad›n bu pozisyonuyla,toplumsal ilerleyifl ya da dev-rim süreçlerinde ço¤u zamangerici düflüncelerin do¤al pa-

yandas› olur. Bugün, kendi toplumsal gerçe¤imi-ze bakt›¤›m›zda,burjuva erkek egemen sisteminyasa ve kültürünün en s›k› savunucular›n›n, geniflbir kad›n kitlesi oldu¤unu görmek zor de¤ildir.K›sacas› yaflamdan kaçma prati¤i, san›ld›¤› kadarmasum bir fley de¤ildir. Bu bireysel tutumlar top-lan›p genele vuruldu¤unda karfl›n›za, objektif ola-rak statükoyu koruyan, gelenekçi ve gerici bir güçç›kar. Bugünkü egemen kapitalist sistemin, ezi-lenler üzerindeki hegamonyas›n› sürdürürken,dayand›¤› do¤al yard›mc› kuvvettir, statükoyahapsolmufl kad›nlar. Sistem flöyledir: Sömürücüerkek egemen yap› kad›n›n geliflimi önüne engel-ler koyar; engelleri aflma iradesi gösteremeyenkad›n ise, bu yap›n›n geliflim yönünde evrilmesive devrilmesinin önüne niyetli ya da niyetsiz en-gel koyar. Rekabet ve k›skançl›k

Kad›n psikolojisinin hem al›fl›ld›k, hem de il-ginç noktalar›ndan birisi de rekabetçiliktir. Al›fl›l-d›kt›r, çünkü yayg›nd›r; ilginçtir, çünkü kad›n›ngeneldeki silik, öne ç›kmayan ruhsal yap›s›na gö-re çok sivri bir duygudur. Mesela, s›rf kapitaliz-min ac›mas›z rekabetçilik gerektiren sistemineuyum sa¤layacak bir güç sahibi olamad›¤› için,

87TEOR‹DE do¤rultu

Kad›n›n bu bo¤ucu mengeneiçerisinde, varl›¤›n› küçük zevk-lerle süsleyebilmesi ve yaflam›daha çekilir k›labilmesi gerek-lidir. Çiçeklerle u¤rafl›r, onlarlakonuflur, hatta nazar boncuk-

lar› takar. ‹ncecik iplerleördü¤ü danteller, onun için bir

gurur abidesi ve estetikyarat›c›l›¤›n›n sembolü olur.

Komflular›n›n bilmedi¤i pastatarifleri ald›¤› zaman gizli bir

sevinç duyar. Çocuklar›n›nokuldaki baflar›s› ve hay›rl›

izdivaçlar›yla övünür.

kenara çekilen ya da itilenkad›n, hemcinsleriyle reka-bet söz konusu oldu¤undaetkinleflir. Kendi cinsinekarfl› k›skançl›k, çekeme-mezlik ve hesapl›l›k gibiduygularla iç içe giden biraç›k ya da kapal› rekabetçi-lik, kad›n›n iç dünyas›n›kemirip durur. Bu durumonun yine kendisine dön-mesi ve kendisini tüketme-sinin zemini olur. Bireyselç›k›fll› bu negatif duygular,ç›kt›¤› gibi kalmaz ve birtoplumsal psikolojiye dö-nüflür. Nitekim, bu duygu-lar›n hedefi kad›n›n hem-cinsi, yani baflka kad›nlaroldu¤una göre, k›skanan›n-k›skan›lan›n, çekemeyenin-çekilemeyenin kim oldu¤uönemli de¤ildir. Her kad›nbu negatif duygular›n kay-na¤› ve hedefi olabilir. Top-lumsal yönlendirilmiflli¤in kötü bir sonucu olan,negatif anlamda birbirine yönelme durumu böylegeliflir. Kendisiyle ayn› ya da benzer kaderi payla-flan hemcinse dönük, y›k›c› yaklafl›mlar, d›flar›dasavaflamayan kad›n›n birbiriyle savaflmas›n› bera-berinde getirir.

Bu belki de bir anlamda, kad›n›n psikolojik ya-p›s›n› belirleyen burjuva erkek egemen sistemin,onlar› “birbirine düflürmesidir”. Çünkü kad›nkendine ait olmayan bir yar›fl›n flartland›r›lm›fl ya-r›flç›s›d›r. Sistemde –buna özel anlamda erke¤ingözünde de denebilir- bir yer edinmesi gerekenkad›n, bunu yaparken birbiriyle yar›flmak zorun-dad›r. En güzel, en zarif, en hamarat, en anaç ol-mak yolunda harcad›¤› çaba sürecinde, hep hem-cinsleriyle k›yaslanmak, onlar› aflmak duygusuylayüz yüzedir. Erke¤in ya da ailenin ilgisini çekip,taktirini toplayan öteki kad›nlar söz konusu oldu-¤unda ise yetersizlik duygusu ve onu takip edenk›skançl›k illetine yakalanm›fl demektir. Kad›n›nbu duygularda ifadesini bulan durumu, onun kü-çük dünyas›na ve ruhuna küçük bir kapitalizmindaha inflaa edilmesidir. Birbiriyle yar›flan, küçükya da büyük hamlelerle alt etmeye-ezmeye çal›-flan, kendine güvence ve varl›k alan› olufltururken

hemcinsine yönelen kad›nlar,kapitalist iliflkileri üretirler.Hemcinslerinin zay›fl›klar›naerkekten daha fazla sald›ran,güvenmeyen, dedikodu çar-k›n› genellikle sevmedi¤i ka-d›nlar üzerine kuran bir iliflkisistemidir bu. Klasik gelin-kaynana, yasal efl-yasa d›fl›sevgili çat›flmalar›nda zarargörebilecek en son taraf er-kektir. Ondan önce ve genel-likle bu kad›n taraflar birbir-lerine zarar verir. Birbirleriy-le çat›flma ya da mahkum et-meye ay›rd›klar› dikkat veenerjinin onda biri kadar er-ke¤i sorgulamaya yönelmez-ler. Çünkü erkek ço¤unluklarakip kad›n taraf›ndan yoldanç›kar›lm›fl, ipleri ele geçiril-mifl ya da muska-büyü filanyap›lm›flt›r. Suç kad›ndad›r,erke¤i etkilememe ahlak›n›göstermemifltir. S›n›fl› sömü-

rücü toplumlar›n kad›nlar› önce ayr›flt›r›p, sonrada kendi içinde kar›flt›rmas›na yol açan kültürelflekillenifltir bu.

Kad›n›n toplumsal yaflamda yer edinme, be¤e-nilme, sayg› ve sevgi görme mücadelesi, bir an-lamda onun mülk edinme mücadelesidir de. Mül-kiyetçi zihniyetin duygusal uzant›lar› olan k›s-kançl›k, rekabet gibi duygular› yaflamas› da bun-dand›r. Bunlar› yo¤un ve kendisine dönük an-lamda daha y›k›c› yaflamas› ise, erkek kadar duy-gular›n› özgürce salamamas›ndan, daha dar alan-da yaflamas›ndan kaynaklan›r. Mesela, sevgilisinik›skanan erkek, rakibini ya da sevgilisini döverekdeflarj olma özgürlü¤üne ve hareket alan›na sa-hiptir. Ancak kad›n›n bu özgürlük alan› s›n›rl›d›r.Keskin ataklar yapma flans› az oldu¤u için, dahaküçük çapl› ve entrikac› yöntemlerle rakibine yö-nelir ya da pasif k›skançl›¤›n iç gerilimiyle k›vra-n›r durur. Yani neresinden bakarsan›z bak›n, buduygular›n yörüngesine girmek, kendine zarar birgirdab›n içine girmektir.Kronik mazoflizm mi, tarihsel ezilme mi?

Kad›n›n ruhsal yap›s› üzerine yap›lm›fl bir çoktespitten biri de, mazoflizmdir. Bu tespitin sahip-leri, erkek egemen burjuva ideolojinin psikanaliz

88 TEOR‹DE do¤rultu

Eski bir Latin Amerika özdeyifliflöyle der: Erkekler kad›nlar› iki

fleyde yenemez; aflkta ve intikam-da... Galiba bu söz çok haks›zde¤il. Aflk› kazanmak kad›n içinayr› bir derttir, kaybetmekse ayr›bir dert. Aflk› kaybetti¤inde kab-

ullenememe, terk edildi¤inderuhen çökme ve k›sa bir süreönce deli gibi sevdi¤i erke¤e

düflman kesilme gibi uç duygularkad›nda yo¤un yaflan›r.

alan›ndaki sürdürücüleridir. Psikanalizin kuru-cusu say›lan Breuer’den sonra, ça¤dafl psikanalizigelifltiren isim olarak tan›nan Sigmund Froyd, butezin en tan›d›k savunucusudur. O ve ondan son-ra gelen Deutsc, Rado gibi psikanalistlere göre,“mazoflizm kad›n›n anatomik yazg›s›d›r”. Froyd’abak›l›rsa, kad›n ve erke¤in cinsel kimli¤inin yan›-s›ra toplumsal kimli¤i de cinsel organ› ve libido-suna göre flekillenir. Tan›m flöyledir: Penise sahipolan erkek, cinsel birleflmede aktif-etken taraf›temsil eder; kad›n ise yine cinsel organ›n›n anato-mik, biyolojik özelliklerinden dolay›, pasif-edil-gen taraft›r. Bu durum erke¤in cinselli¤i ve psiko-lojisinde aktif sad›k yap›y› flekillendirirken, ka-d›nda mazoflizmi do¤urur. Froyd tezlerini takipeden Deutsc ve Rado, kad›n›n ilk çocukluk ça¤la-r›nda bilinç alt›nda penise imrenme sendromu ya-flad›¤› ve bir penise sahip olamayaca¤›n› anlad›-¤›nda bu aktif olma iste¤inin ters teperek mazo-flizme dönüfltü¤ünü savunur. Birbirine benzeyenve tamamlayan bu tezlere bak›l›rsa, anatomik-bi-yolojik olarak erkek, ezelden ebediyete kadar sa-dizme, yani zorba, bask›n ve ac› verici olmaya, ka-d›nsa mazoflizme, edilgen, ac› çekmeye yatk›n vekodlanm›fl olmaya yazg›l›d›r. Bu mazoflizm tan›-m›, kad›n›n yaflama biçimi, onun zevk alma ara-y›fllar›n›n kökeni olarak ortaya konulur. Froyd,

çocukluk dönemindeki erke¤e imrenme sendro-munun, kad›n›n psikolojisini i¤difl etti¤ini vemevcut psikolojik yap›s›yla onun “i¤difl edilmiflerkek” olarak tan›mlanabilece¤ini savunur. “Ça¤-dafl” psikanaliz ad›na dile getirilen bu savunu biranlamda, “Kad›n erke¤in kaburga kemi¤inden ya-rat›lm›flt›r” köhne tezinin de tekrar›d›r. Anlay›flayn›, formasyon de¤ifliktir. Eski formda kad›n be-densel olarak erke¤in uzant›s› olarak yarat›lm›fl-ken, yeni Froyd formunda, kad›n erke¤in psiko-lojik, üstelikte i¤difl edilmifl bir uzant›s›d›r.

Bu psikanalistlere bak›l›rsa, kad›n sorunuçoktan çözülmüfltür! Kad›n edilgenli¤i-

nin, korkular›n›n, mevcut zay›fl›¤›n› ka-bul edip bu zay›fl›k içinde varolmadavran›fl›n›n, afl›r› sevgi ihtiyac›n›n,tatminsizli¤inin, güvensizli¤inin,ma¤dur durumunu kullanarak ç›karve gözetilme sa¤lama tavr›n›n, yüzer-gezer duygusal hallerinin ve daha birdizi psikolojik özelli¤in nedeni anato-miktir, biyolojiktir, kad›n libidosu-

nun kötü bir cilvesidir. Dahas›, bu haliyle kad›n-lar hayatta kurtulmaz! Büyük ihtimalle, “Kad›nsorunu yoktur, sorunlu kad›nlar vard›r” sözününilham babalar› da, ad› geçen psikanalistler ve on-lar›n yandafllar›d›r. Kad›n›, çekirdekten sorunlugören ve bunu “bilimsel araflt›rmac› tezlerle” des-tekleyen bu fikrin savunucular›, sorunlar art›k“klinik vaka” haline geldi¤inde, psikiyatrik tedaviyoluyla kad›n›n yaflam›n›n en az›ndan biraz yafla-n›r k›l›nmas› d›fl›nda bir tutum da önermezler.Burjuva erkek egemen anlay›fl›n, ince ve yine bi-limsel patentli yöntemlerle, kabul edilir, ça¤a uy-gun bir hale getirilmesinden baflka bir fley de¤ildirbu. Halen bu tezler, burjuvazinin kad›n gerçe¤inebak›fl aç›s›n› tan›mlamakta ve sürdürmektedir.

Bu anlay›fl›n tamam›, kad›n›n toplumsal ya-flam içerisinde canl› bir varl›k olarak görülmeme-sinin, onun psikolojisini olumsuz anlamda flekil-lendiren s›n›fsal faktörlerin özenle yok say›lmas›-n›n ve “anatomik yazg›n›n” kad›n›n kurtulufluönünde kaç›n›lmaz bir engel oldu¤unu kan›tlamaçabas›n›n ifadesidir. Kad›n›n anatomik-biyolojikyap›s›n›n özellikle hormonal düzeyde baz› özgün-lükler tafl›d›¤› ve bunun psikolojik yap›ya etki et-ti¤i do¤rudur. Ancak bundan gerici sonuçlar ç›-karmak için, iflah olmaz bir ataerkil zihniyet tafl›-mak gerekir. Örne¤in, hamilelik, lohusal›k, regldönemlerinde devreye giren hormonal salg›n›n,

89TEOR‹DE do¤rultu

duygusallaflma, duygularda uçlaflma ve yer yersavrulma psikolojisi yaratmas›, kad›n›n nas›l olurda toplumsal yaflamda kötürüm hale gelmesineyol açar? Çok aç›k ki, bir oran yapmaya kalksak,anatomik yap›n›n kad›n›n psikolojik profilini be-lirlemekte, en fazlas›ndan yüzde onluk bir pay›oldu¤undan söz edebiliriz. Kad›n psikolojisinintemel ve a¤›rl›kl› özellikleri ö¤retilmifltir ve yüzy›llar süren dayatmalarla ona kaz›nm›flt›r. Kad›-n›n biyolojik kaynakl› ruh halleri, çok s›n›rl› ke-sitlerdedir ve bir yap› de¤il, bir durum oluflturma-ya denk düfler. Ona duygusall›¤›, ac› çekmecili¤ive tek tek tart›flt›¤›m›z di¤er özellikleri yerlefltirensistemin ta kendisidir. Oldukça a¤›r bir kapat›l-m›fll›k, bast›r›lm›fll›k ve zorbal›k ortas›nda flekille-nen kad›n psikolojisinin zay›f yanlar›n› çözümler-ken, bu temel gerekçelerden baflkas›n› aramakise, olguyu sapt›rmaktan baflka bir fleye hizmet et-mez.“Ben” i tan›mak “biz”de buluflmak

Daha söylenecek çok fley oldu¤unun fark›n-day›z. Ne var ki, kad›n psikolojisi üzerine söyle-necek as›l sözler, gerçe¤in aynas›na do¤rudan ba-karak ve o gerçe¤in e¤ri yanlar›na do¤rudan mü-dahale ederek söylenecektir. Psikoloji insanlar›nkiflisel deneyimlerini inceleyen ve irdeleyen birkavramd›r. Öyleyse kad›n psikolojisini kavra-makta, her bir kad›n bireyin ezilen kad›n gerçe¤i-ni önce kendi bilincinde ve kendinden bafllayaraktan›mas› demektir. Buraya kadar söylediklerimizise, ezilen-emekçi kad›nlar› kendisini tan›maya vekavramaya ça¤r› olarak tan›mlanabilir ancak.Kendisini ve birbirini tan›mayan, kendisine vebirbirine yaklaflmayan milyonlarca ezilen kad›n›noldu¤u bir gerçeklikte, bu ça¤r› isabetsiz de¤ildirkan›m›zca. Di¤er yan›yla bak›ld›¤›nda, kad›n psi-kolojisi üzerinde durmak, emekçi kad›n sorunu-nu ç›k›fl koflullar› ve somut görünümleriyle kav-ramaya, ayn› zamanda kad›n›n kurtuluflu müca-delesinin bir zorunluluk oldu¤u fikrini güçlendir-meye de hizmet edecektir.

Kendi gerçe¤imize bakarken yap›lmas› gere-ken en son fleyse, olumlu buldu¤umuz ya da gele-neksel yap› taraf›ndan olumlu oldu¤u söylenenyanlarla avunmakt›r. Bir anan›n vefa duygusu, et-raf›na sevgi ak›tan kad›n›n erdemli yan› ya da fe-

dakarl›¤› kesintisiz bir borç bilen eflin sayg›n özel-li¤i bizi gerçe¤imizin olumsuz yanlar›yla yüzlefl-mekten al›koymamal›. Kald› ki, bu vas›flar›n üs-tünü kaz›d›¤›m›zda, alt›ndan koflulland›r›lm›fll›kve bu iyi özelliklerle yetinmecilik ç›kabilir.

Kad›n›n kendi gerçe¤ini tan›mlarken söyleye-ce¤i en iyi söz herhalde fludur: Sorunlar› ben ya-ratmad›m, ama ben çözebilirim. “Çözebilirim” bi-linci, “dövüflebilirim” kararl›l›¤›yla birleflti¤inde,yeni kad›n›n do¤um sanc›lar› da bafllam›fl demek-tir. Kad›n›n uzaklaflt›r›ld›¤› ‘ben’ini kavramas›ndabir efliktir bu bilinç ve kararl›l›k. Ama tek bafl›nayetmez. Onun kolektifleflmesini, yani biz olma bi-lincini de gelifltirmesi gerekir bu dönüflüm. Hattabenlikteki dönüflümün baflar›ya ulaflmas› için, bi-lincin ve eylemin bizlikle el ele yürümesi gerekir.Bugün kad›n›n güçlü, kendisiyle bar›fl›k, de¤iflti-rici, mutlu bir iç dünya yaratabilmesinin yolu, d›fldünyas›n› kolektiflefltirebilmesinden geçer. Ko-lektifleflmek de yaflam›n do¤rudan içine yerlefl-mek ve örgütlenmekle mümkündür. Kad›ndakigenel kurtulufl iste¤i, kad›nlar›n kurtuluflu müca-delesi düzleminde örgütlenme ve eylemle birlikteyürüyemezse, yaln›z kalmaktan, etkisiz olmaktankurtulamayacakt›r. Örgütlenme ve eylem niteli¤i-nin bize do¤rudan iflaret etti¤i nokta ise çok net-tir. Kad›n›n uzun ve kökleflmifl ac›lar›n›n son bu-laca¤› yer, kökten çözümün inflaa edildi¤i, dev-rimci örgüt ve eylemdir. Ve diyebiliriz ki, kat katezilen, kat kat sömürülen kad›n›n bu kapitalistdünyada, devrime kendi hayat› kadar ihtiyac› var-d›r. Kaybetti¤i hayat›n›, kaybetti¤i anlam›n›, dev-rim ve sosyalizmin, komünizme uzanan yolundabulma mücadelesi onu ça¤›rmaktad›r. Kad›nl›¤›-n›n bilincini kuflanarak ezilen cins kardeflleriyledayan›flma, s›n›f›n›n bilincini kuflanarak s›n›fdüflmanlar›yla savaflma yoludur bu. Sömürücüharamilerce bütün ruhu ya¤malanan kad›n, bü-tün ruhuyla devrimi istedi¤inde, çok baflka birgelece¤in kap›s› aç›lacakt›r... O gelecekte kad›n,yenilenen yaflamd›r. Devrimin suyuyla ruhu y›-kanm›fl, sade, coflkun ve hakim yaflam... n

Kaynaklar: Kad›n Bilinci-Erkek Dünyas›(She›la Rowbotham)Kad›n›n Ruhsal Yap›s› (Karen Horney)Kad›n-‹kinci Cins (Simone de Beauvoir)

90 TEOR‹DE do¤rultu