18. yüzyıl İngiltere'sinde tarih yazım kuramları ve tarihi roman - aley baysal

8
Alev Baysal 18. YÜZYIL İNGİLTERE'SİNDE TARİH YAZIM KURAMLARI ve TARİHİ ROMAN Özet Tüm yüzyıllarda insanoğlunun ilgisini çekmiş olan tarih ve tarih yazımı, 18. yüzyıl İngiltere'sinde David Hume ve Edward Gibbon tarafından yeniden şekillendirilmiş ve belli bir sisteme kavuşturulmaya çalışılmıştır. Hume ve Gibbon'un ortaya koyduğu sistematik tarihi araştırma yapma ve canlı detaylara ulaşma fikirleri, Sir Walter Scott tarafından İngiliz edebiyatına taşınmıştır. Zamanının önemli tarih yazarları tarafından da t akdir edilen Scott, Hume ve Gibbon'un fikirlerine kendi fikirlerini de katarak, edebiyatta zevkle okunan tarihi roman türünün gelişmesine öncülük etmiştir. Anahtar Kelimeler: Tarih, eleştiri, tarihi roman, David Hume, Edward Gibbon, Sir Walter Scott. Abstract The concept and writing of history, which have always been at the center of interest, were discussed and reshaped by David Hume and Edward Gibbon in the 18th century in England. In English Literature, it was Scott who used the ideas and principles in which Hume and Gibbon put much emphasis on minute research and vivid details. Scott, who was appreciated by the historians of his time, blended Hume's and Gibbons' principles with his ideas and wrote the first English historical novel of his time. Key Words: History, criticism, historical novel, David Hume, Edward Gibbon, Sir Walter Scott. Tüm yüzyıllarda insanoğlunun ilgisini çekmiş olan tarih ve tarih yazımı uzun yıllar belli bir sistematik çalışma yürütülmeden devam etmiştir. Her bilim dalında olduğu gi bi tarih biliminde de, sistematik bir çalışmanın gerekliliğine inanan aydınlar, tarih araştırmaları ve yazımı hakkında bazı kuramlar geliştirmişler ve bu kuramlar da zamanla sanatçılar tarafından edebiyata taşınmıştır. 18. yüzyıl İngiltere'sinde tarih kavramı, zamanın düşünce yapısının değişmesinde önemli rol oynayan ünlü aydınlar David Hume (1717-1776) ve Edward Gibbon (1737-1794) tarafından yeniden tartışmaya açılmış ve şekillendirilmiştir. Paylaştıkları ortak düşünceleriyle, kurumların ve insanların fikirlerinin gelişmesini sağlayan Hume ve Gibbon, din, gerçeklik ve tarih kavramları üzerindeki değişik fikirleriyle çağdaşlarından farklılık göstermişlerdir. Bu aydınların elde ettikleri en önemli başarı, aydınlanma devri olarak bilinen ve insan aklını her şeyden üstün sayan 18. yüzyıl "mekanik düşünce yapısını" (McCutcheon, 1958: 59) değiştirmeleri olmuştur. Hume'un anonim olarak basılan Treatise of HumanNature (1739) adlı ilk eseri, felsefe çalışmalarında önemli tarihi araştırma" (Livingst on,l958: 213) yapılması gerektiğini vurguladığı bir eser olmuştur. Bu vurgulamayla Hume, felsefe ve tarihin birbirinden ayrılamayan iki disiplin olduğunu anlatmıştır. Eugene F. Miller, David Hume'un Essays: Moral, Political and, Literary (1777) kitabının önsözünde, Hume'un felsefi fikir ve

Upload: yusufiy

Post on 08-Feb-2016

35 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

18. Yüzyıl İngiltere'sinde Tarih Yazım Kuramları ve Tarihi Roman - Aley Baysal

TRANSCRIPT

Page 1: 18. Yüzyıl İngiltere'sinde Tarih Yazım Kuramları ve Tarihi Roman - Aley Baysal

Alev Baysal

18. YÜZYIL İNGİLTERE'SİNDE TARİH YAZIM KURAMLARI ve TARİHİ

ROMAN

Özet

Tüm yüzyıllarda insanoğlunun ilgisini çekmiş olan tarih ve tarih yazımı, 18. yüzyıl

İngiltere'sinde David Hume ve Edward Gibbon tarafından yeniden şekillendirilmiş ve belli bir

sisteme kavuşturulmaya çalışılmıştır. Hume ve Gibbon'un ortaya koyduğu sistematik tarihi

araştırma yapma ve canlı detaylara ulaşma fikirleri, Sir Walter Scott tarafından İngiliz

edebiyatına taşınmıştır. Zamanının önemli tarih yazarları tarafından da takdir edilen Scott,

Hume ve Gibbon'un fikirlerine kendi fikirlerini de katarak, edebiyatta zevkle okunan tarihi

roman türünün gelişmesine öncülük etmiştir.

Anahtar Kelimeler: Tarih, eleştiri, tarihi roman, David Hume, Edward Gibbon, Sir Walter

Scott.

Abstract

The concept and writing of history, which have always been at the center of interest,

were discussed and reshaped by David Hume and Edward Gibbon in the 18th century in

England. In English Literature, it was Scott who used the ideas and principles in which Hume

and Gibbon put much emphasis on minute research and vivid details. Scott, who was

appreciated by the historians of his time, blended Hume's and Gibbons' principles with his

ideas and wrote the first English historical novel of his time.

Key Words: History, criticism, historical novel, David Hume, Edward Gibbon, Sir Walter

Scott.

Tüm yüzyıllarda insanoğlunun ilgisini çekmiş olan tarih ve tarih yazımı uzun yıllar

belli bir sistematik çalışma yürütülmeden devam etmiştir. Her bilim dalında olduğu gibi tarih

biliminde de, sistematik bir çalışmanın gerekliliğine inanan aydınlar, tarih araştırmaları ve

yazımı hakkında bazı kuramlar geliştirmişler ve bu kuramlar da zamanla sanatçılar tarafından

edebiyata taşınmıştır.

18. yüzyıl İngiltere'sinde tarih kavramı, zamanın düşünce yapısının değişmesinde

önemli rol oynayan ünlü aydınlar David Hume (1717-1776) ve Edward Gibbon (1737-1794)

tarafından yeniden tartışmaya açılmış ve şekillendirilmiştir. Paylaştıkları ortak düşünceleriyle,

kurumların ve insanların fikirlerinin gelişmesini sağlayan Hume ve Gibbon, din, gerçeklik ve

tarih kavramları üzerindeki değişik fikirleriyle çağdaşlarından farklılık göstermişlerdir. Bu

aydınların elde ettikleri en önemli başarı, aydınlanma devri olarak bilinen ve insan aklını her

şeyden üstün sayan 18. yüzyıl "mekanik düşünce yapısını" (McCutcheon, 1958: 59)

değiştirmeleri olmuştur.

Hume'un anonim olarak basılan Treatise of HumanNature (1739) adlı ilk eseri, felsefe

çalışmalarında önemli tarihi araştırma" (Livingst on,l958: 213) yapılması gerektiğini

vurguladığı bir eser olmuştur. Bu vurgulamayla Hume, felsefe ve tarihin birbirinden

ayrılamayan iki disiplin olduğunu anlatmıştır. Eugene F. Miller, David Hume'un Essays:

Moral, Political and, Literary (1777) kitabının önsözünde, Hume'un felsefi fikir ve

Page 2: 18. Yüzyıl İngiltere'sinde Tarih Yazım Kuramları ve Tarihi Roman - Aley Baysal

prensiplerinin o dönem için farklılığını ve önemini bir kere daha vurgulamıştır(XXI). An

Enquiry concerning Human Nature (1748), An Enquiry concerning the Principles of Morals

(1751) ve Four Dissertations (1757) adlı kitaplarında Hume yalnızca doğada insanın yeri ve

önemini tartışmakla kalmamış, aynı zamanda kendisine felsefe alanında küçümsenmeyecek

derecede önemli bir yer edinmiştir (Livingston, 1958: 88-91).

Hume An Enquiry concerning Human Understanding adlı eserinde, tarihin yapısında

önemli yer tutan, "insanın yaratma gücü, gerçeklik, tarihi gerçekler ve düşleme" (1988: 47)

gibi bir dizi anahtar terimin anlamını tartışırken, "tarihsel görecelik" ile (19889: 45) yakından

bağlantısı bulunan "düşleme ve inanç" (1988: 47) terimlerine ayrı bir yer vermiştir.

Ayrıca, tarihi gerçekleri incelerken de "zaman ve yer" (1988: 48) kavramlarının ihmal

edilmemesi gerektiğinin altını çizmiştir.

Hume, tarih kavramını anlamak için öncelikle "düşsel yaratma" ve "inanma"

kavramlarının geçmiş deneyimlere bağlı kalınarak tanımlanması gerektiğini savunmuştur.

John Jenkins Understanding Hume adlı eserinde Hume'un altını çizdiği bu kavramları

Hume'un bakış açısıyla şöyle tanımlar: "Hume'a göre inanmak, bir konu hakkında fikir sahibi

olmak, yaratmak ise bir şeyi hayal etmektir"( 1992: 80).

Hume An Enquiry concerning the Principles of Morals adlı eserinde tarihin anlamını

ve tarih yazarının önemini bazı ünlü klasik tarih yazarlarının eserlerinden örnekler vererek

anlatmıştır:

SUETONIUS ve en az onun kadar konusunda uzman olan TACITUS'un kayıtsız ve

sıkıcı yazım üslupları, NERO ve TIBERIUS'un okuyucunun duygularına yönelik,

gerçeklerden acımasızca uzaklaşan yazılarının yanında daha makul görünmektedir: Öncekiler,

olaylarla belli bir mesafeden, yorum yapmadan ilgilenirlerken, diğerleri okuyucuya

SORANUS ve THRASEA'nın, kaderci insanlarını sunarlar. İnsan yüreğini burkan ne büyük

bir duygusallık.(1998: 112)

Yukarıdaki alıntıdan da anlaşılacağı gibi Hume, tarih yazımında duygusallığı ve tarih

yazarlarının tarihi olayları düş güçlerini kullanarak yeniden yorumlamasını

onaylamamaktadır. Dolayısıyla, Hume, eserlerinde modern bir yaklaşım sunarken, "anlatım

tekniği, tarihsel tanıklık ve bağıntılılık" gibi önemli yeni kavramları tartışan ilk İngiliz aydın

olmuştur. Hume'un eserlerinde tarih, felsefe, insan doğası ve aklı bir araya getirirken, tarihsel

bağıntılık, araştırma ve gerçeği tartışmaya açılması da tümüyle yeni bir yaklaşımdır.

Livingston, Hume'un eserlerini tarihin yapısı, anlatımı, tarihsel kanıt ve özellikle de insan

doğasını tarihsel bağıntılılıkla birleştirmeyle ilgili probleme ışık tutması açısından önemli

bulmaktadır (1958: 213).

Hume tarih alanındaki radikal fikirlerini sekiz ciltlik eseri History of England from the

Invasion of Julius Caesar to the Revolution of 1688 (1763) adlı eserinde de gündeme

getirmeye devam etmiştir. Çağdaşı Adam Simith'e (1723-1790) karşıt olarak, Hume "tarihin

geçmişi kanıtlayan olayları incelediğini" (Wotton, 1994: 81) savunurken bunun

gerçekleşebimesi için de ciddi tarihsel araştırma yapılması gerekliliğinin de önemini belirtir.

Hume ile aynı fikirleri paylaşmayan Smith ise, "en iyi tarihçilerin toplumsal olayları kendi

deneyimleri çerçevesinde yeniden değerlendirip yazan" (Wotton, 1994: 81) kişiler olduğunu

savunur. Görüldüğü üzere Hume ve Smith'in görüşleri birbirleriyle tümüyle çelişmektedir.

Smith klasik tarihi savunurken, Hume modern tarih kavramını savunur. Klasik tarih, modern

tarihten farklı olarak, genellikle kendi zamanın olaylarıyla ilgilenir. Böylelikle, tarih yazarları

Page 3: 18. Yüzyıl İngiltere'sinde Tarih Yazım Kuramları ve Tarihi Roman - Aley Baysal

olaylar hakkında rahatlıkla yorum yapıp, onları tasvir edebilirler. Kaçınılmaz olarak da klasik

tarih yazarları anlattıkları olayların çağdaşları ve yorumcularıdırlar. Ne yazık ki modern

anlamda henüz tarih yazarı sayılmamaktadırlar" (Wotton, 1994: 295). Tarihe bu dar bakış

açısını değiştirmek için Hume;

Öncelikle, tarihi uzak veya en azından çok eski geçmişin bir çalışması olarak tanımlar.

Sonra da bir tarihi çalışma için, ilk defa, sistemli öğrenmeyi, berrak bir anlatımı ve şüpheciliği

bir araya getirmiştir.( Wotton, 1994: 81)

Yukarıdaki alıntıda açıkça belirtildiği gibi Hume, tarih çalışmalarında uygulanmak

üzere yeni bir teknik geliştirmiştir. Öncelikle, tarih yazımını, üslubuna, temasına, yapısına ve

anlatımına özen gösterilmesi gereken bir "edebi sorun" (Braudy,1970: 32) olarak görmüş ve

bu sorunun çözülebilmesi için de "zaman ve yer" (Ayer, 1972: 73) bütünlüğünün olması

gerektiğini savunmuştur. Hume pek çok değişik anlatım tekniğini denedikten sonra, sonuçta

kendi fikirlerine kronolojik anlatımın daha uygun olduğuna karar vermiştir. Günümüz tarih

eleştirmenleri, Hume'un bu yaklaşımını, tarihi olayları biraz soyutladığı için eleştirilmektedir

(Braudy, 1970: 35).

Tarihi olayları incelediği çalışmalarında Hume, karakterleri ön plana çıkarmaktadır ve

bunu da Treatise adlı eserinde şöyle ifade etmektedir: "Eğer her tarihin konusu insansa ve

tarih insanı her çağda, her kıtada, her ülkede, yaşamda ve ölümde bize sunuyor ise, onu

dikkate almalı ve çok iyi tanımalıyız" (1992: 74). Hume'a göre eğer, insan tarihin başlıca

konusuysa, "tarihi doğru yorumlayabilmek için öncelikle insanı iyi tanımalı ve edebi bir metin

içinde karakterleri, bu yorumu yapabilmek için birer araç olarak kullanmalıyız" der (Ayer,

1972: 49) ve tarihi olayları doğru yorumlayabilmek ve bu olayların arkasındaki tarihi

nedenleri anlayabilmek için de insanı iyi tanımak; dolayısı ile de insan psikolojisini iyi bilmek

gerektiğini savunur (Livingston, 1958: 32). Hume bu düşüncelerini Essays adlı esrinde şöyle

özetlemektedir:

“... Tarih bilginin en çok gelişen kısmıdır... En değerli kısmı olmamakla beraber başka

bilim alanlarına pek çok yeni kapı açar ve onlara materyal sağlar. Tarihle donanmış bir kişinin

dünyanın yaradılışından beri yaşadığı söylenebilir ve muhtemelen de çalıştığı her yüzyılda da

bilgi dağarcığına pek çok yeni bilgi ekleyecektir. ... Tarih yoluyla elde edilen her bilgi

yaşayarak elde edilen deneyimden cok daha üstündür. Çünkü tarih, insan, olay ve erdemlerini

hiç sakınmadan bize sunar.” ( 1985: 566-567)

İster beğenilsin ister eleştirilsin, Hume'un radikal fikirleriyle 18. yüzyıl düşünce

sistemini etkilediği ve değiştirdiği bir gerçektir. Hume'un düşünce ve prensipleri kendisinden

son derece etkilenen Edward Gibbon tarafından da benimsenmiş ve geliştirilmiştir. Gibbon

tarih kavramını, yirmi yıllık bir çalışmanın ürünü olarak ortaya koyduğu başyapıtı The

Decline and Fall of the Roman Empire (1776) adlı eserinde yeniden ele almıştır. Tıpkı Hume

gibi, tarihi uzak geçmişin bir çalışması olarak gören Gibbon'da, modern tarih kavramının

yerleşmesi ve gelişiminde etkin rol oynamıştır. Hume ve Gibbon'a kadar çağdaş veya yakın

geçmişte olan olayların anlatımı olarak kabul edilen tarih yazımı, bu iki aydınla yapısını

değiştirmiş ve yeni bir form kazanmıştır (Wotton, 1994: 79). Gibbon, Hume "dan bir adım

ileri giderek, tarih yazarının tıpkı bir bilim adamı gibi, geçmiş olayları "bilimsel bir metot" ile

tarihi olaylar ışığında araştırmasını ve elde ettiği verileri yine bir bilim adamı objektifliği ile

rasyonel olarak değerlendirmesi gerektiğini savunmuştur. Gibbon'a göre, tarih yazımının

temel amacı olan "mutlak doğruya" ulaşmak için çok ciddi bir "ayrıntılı araştırma" yapılması

şarttır. Bir tarih yazarının sahip olacağı en önemli iki erdem sistematik araştırma yapabilme

Page 4: 18. Yüzyıl İngiltere'sinde Tarih Yazım Kuramları ve Tarihi Roman - Aley Baysal

ve mutlak doğruya ulaşma gücü olarak tanımlanır. (Lyon, 1972: 25). Mutlak doğru ise canlı

ayrıntılarda saklıdır ki Gibbon'a göre ayrıntılar insanoğlu onları bulsun diye beklemektedirler

(Braudy, 1970: 222). Dolayısıyla, Gibbon'un tarih kavramında "bilimsel metod", "ayrıntılı

araştırma" ve "mutlak doğru" önemli yer tutmaktadır.

Hume ile aynı fikri paylaşan Gibbon da tarihi, estetik değeri olan bir edebi problem

olarak görerek çalışmalarında estetik kaliteye ayrı bir yer vermiştir. Ona göre tarih, olayları

farklı bakış açılarıyla ele alabilen, aynı zamanda eleştirel yönü bulunan bir anlatım uslubuyla

entellektüel olarak yeniden kavranıp düzenlenmesi gereken kronolojik bir süreçtir.

Dolayısıyla Gibbon, tarih yazımında önceliği tarih yazarlarına vermekte ve tarihin, olaylarla

ilgilenen bir araştırma, tarih yazarlarının ise bu olayları bulup kendi yorumlarıyla

okuyucularına sunan kişiler olduğunu savunmaktadır (Braudy, 1970: 214). Gibbon tarih

yazarlarına yorum yapma özgürlüğünü vermekle birlikte, bu yorumları yaparken öncelikle,

olayları temel almak gerektiğini önemle vurgular. Bu düşüncesiyle, günümüz tarihçileri

tarafından da kabul edilip uygulanan önemli bir tarihi prensip ortaya koyar; "tarihi olaylar

geçtikleri yer, zaman ve kişilere göre değerlendirilmedirler" (Lyon, 1972: 51). Gibbon'a göre

tarih yazarı, tarihi bir olayı yorumlarken mutlaka olayın geçtiği zamana, yere ve olayda yer

alan kişilere göre değerlendirmelidir. Tarih yazarları olaya kendi yaşadıkları dönemin bakış

açısıyla yorum getirme özgürlüğüne sahip değildirler.

“Hume ve Gibbon tarih kavramı konusunda bazı ortak görüşleri paylaşsalar da, "olay

ve karakter" konularında fikir ayrılıkları bulunmaktadır. Gibbon tarihi olayları ön plana

çıkarırken, Hume karakterler üzerinde durmaktadır. Özellikle Hume'un canlı tasvirleri, akıcı

anlatımı ve canlı ayrıntıları, onu Gibbon'dan daha etkili kılmaktadır.

Tarihin İngiliz edebiyatında kullanılması, Hume ve Gibbon'un tarih çalışmalarından

çok daha eskiye dayanmaktadır. Avrom Fleishman'ın da belirttiği gibi:

Tarih, İngiliz edebiyatında çok eskiden kullanılmaya başlanmıştır. Thomas Nashe'ın

The Unfortunate Traveller, or, The Life of Jack Wilton (1594), adlı eserindeki kahraman,

Avrupa'ya giderken, kendi dönemindeki savaş ve olayları gözlemler. ... Thomas Deloney'in

Thomas of Reading, or The Six Worthy Yeomen of the West (1598) adlı eseri de bazı

eleştirmenler tarafından ilk İngiliz tarihi romanı olarak kabul edilmektedir. Romandaki

kahraman gerçekçi bir üslupla tarihi kişi ve olayları anlatmaktadır. (l971: 20)

Fleishman ayrıca Clara Reeeve'sin The Old English Baron (1780) adlı eserini "ortaçağ

ortamında" (Allen 93) geçmişi ele aldığı, Maria Edgeworth'un The Castle Rackrent (1800)'ını

İrlandalı Rackrent ailesi yoluyla İrlanda "ulusal tarihini" (Allen, 1962: 104) anlattığı için

tarihi roman bazında önemli bulmaktadır. Esasında tarihi roman kavramı, 19. yüzyıl

İngiltere'sinde edebi bir tür olarak Sir Walter Scott tarafından ortaya atılmış ve popüler hale

getirilmiştir. Maria Edgeworth'un İrlanda tarihini Rackrent Kalesi'nde kullanmış olmasından

etkilenen Scott, İskoç tarihini romanlarında kullanmaya karar vermiş ve Chronicles of

Canongate’in özetinde bunu, "Miss Edgewoth'un İrlanda için yaptığı gibi, kendi ülkem için

benim de bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim"(1966: 413) diyerek açıklamıştır. Scott ilk

tarihi roman denemesi olan Waverly, or This Sixty Years Since (1814) adlı romanıyla ilgili

olarak Miss Edgeworth'ten kendisine gelen övgü dolu mektubu aldığında çok mutlu olmuş

olmalıdır. Miss Edgeworth mektubunda beğenisini şöyle aktarmıştır:

“Waverley'i yüksek sesle aileme okumayı şimdi bitirdim. Romanın yazarı olarak

yarattığınız muhteşem etkiyi burada olup görmenizi dilerdim. Hiç bilmememize rağmen,

Page 5: 18. Yüzyıl İngiltere'sinde Tarih Yazım Kuramları ve Tarihi Roman - Aley Baysal

bahsetmiş olduğunuz İskoç yaşam tarzlarının ve geleneklerinin, romanınızda aynen tasvir

ettiğiniz gibi olduğundan hiç kuşkumuz yok.” (1960: 75-76)

“Miss Edgeworth'un beğenisi bir bakıma halkın beğenisini de göstermektedir.

Waverly, or This Sixty Years Since halk tarafından da tutulunca, Scott, şair ününü

gölgelemekten korktuğu için ilk cildini anonim olarak bastırttığı romanını, kendi adıyla seri

olarak yazmayı sürdürmüştür. İngiltere'de yazılan ilk tarihi roman olarak kabul edilen

Waverley romanları, "geçmişi günüyle" (Baugh, 1943: 1211) karşılaştırdığı için dönemin

diğer romanlarından farklılıklar göstermiştir. Bu romanlarda, "Ortaçağ İskoçya'sında var olan

gelenek ve görenekler, sosyal normlar ve politik kurumlar" (Bagehot, 1970: 134-135) yapılan

detaylı bir çalışma sonucunda 18. yüzyıl İskoç örnekleriyle karşılaştırılarak verilmektedir. Bu

tarzıyla Scott, ilk defa İngiliz roman türünde "geçmişi ve şimdiki zamanı" bir araya

getirmiştir (Bagehot, 1970: 138). Scott bu detayları romanında verirken, tarihi gelişigüzel

istediği gibi kullanmamış, Hume ve Gibbon'un tarih yazım kuramlarında altını çizdikleri gibi,

ciddi ve sistematik bir tarihi araştırma yapmıştır (Gossman, 1990: 99). Scott tarihi romanını

yazarken, hem yaratma gücünü kullanmış, hem de yazmış olduğu tarihi dönem hakkında

gerçekçi detayları araştırıp bularak, anlatmış olduğu tarihi dönemin gerçeklerinden de

uzaklaşmamıştır. Böylelikle Scott, İngiliz edebiyatında hem ilk tarihi romanı yazmış, hem de

ilk defa geçmiş ve gününü bir araya getirerek yeni bir yazım tekniği ortaya koymuştur.

Scott, hem Waverly romanlarında hem de yazdığı diğer eserlerinde İngiliz romanında

yine bir ilki gerçekleştirmiş ve "tarihi, Ortaçağ romans geleneğini, halkbilimini, gelenek ve

görenekleri ve mizahı" (Williams,1968: 133 ) bir araya getirmiştir. Burada önemli olan,

"romans ve roman" kavramlarının anlamlarıdır ki Scott, bu iki anahtar kelimeyle ne demek

istediğini kendisi şöyle açıklamıştır:

Romans şiir veya düzyazıda kullanılan, hayal ürünü, olağanüstü olayların geçtiği bir

anlatım şeklidir; roman ise, romansdan farklı olarak, insan ve onun çevresinde geçen alışılmış

olaylarla ilgilenir.(1969: 418)

Bir başka deyişle, Scott, Ortaçağ romans geleneğinin olağanüstü olaylarını, kendi

gözlem, yaratma gücü ve tarihin gerçeklerini harmanlayarak okuyucusuna sunmuştur. Bu

açıklama doğrultusunda, edebiyat eleştirmenleri, Scott'un eserlerinin romandan çok romans

kavramının içinde incelenmesinin daha doğru olacağı konusunda fikir birliğine varmışlardır

(Jeffeares, yıl: XI Crawford, yıl: 19). Scott, Ivanhoe (1817) adlı eserinin önsözünde

kendisinin "tarihi olaylar içinde yer alan insanlar hakkında romans" (1988: 439) yazdığını

belirtmiştir. Bunu yapmaktaki temel amacı okuyucusunu muhtemelen "insan ve toplumsal

motifler" üzerinde düşündürmektir. (Devlin, 1970: 76). Scott bu tekniği uygularken, Hume'un

tarih yazım kuramlarında insan psikolojisini ön plana çıkardığı gibi, eserlerinde insan

hırslarını incelemeye çalışmıştır. Scott, hırsı, "tarihin her evresinde ve toplumun her

seviyesinde var olan, insan yüreğini saran yıpratıcı bir duygu"(1988: 433) olarak

tanımlamıştır. Dolayısıyla, Scott romanlarında, insan doğasını tarih yoluyla incelemeye

çalışmıştır. Her ne kadar Scott, yazım amacının "insanları eğlendirmek" (1988: 453) olduğunu

ifade etmiş olsa da, "insan doğasını tarihi olaylar çerçevesinde, tarihi detayları en doğru

şekilde kullanarak inceleyen, en iyi tarihi roman yazarlarından olarak kabul edilmiştir"

(Brown, 1979: 199).

Scott'un eserleri ve uyguladığı bu yeni yazım teknikleri, kendi döneminin en iyi tarih

yazarlarından biri olan Thomas Carlyle (1795-1881) tarafından hem eleştirilmiş hem de bazı

yönleriyle takdir edilmiştir. Carlyle, "The Amoral Scott" (1838) adlı makalesinde Scott'un

Page 6: 18. Yüzyıl İngiltere'sinde Tarih Yazım Kuramları ve Tarihi Roman - Aley Baysal

alaycı yazım tarzını eleştirerek, "Scott'u bir roman yazarı olarak son derece yetersiz

bulduğunu, yazar olmak için edebiyatla, Scott gibi otuzlu yaşlarda değil, çok erken yaşlardan

itibaren ilgilenilmesi gerektiğini" (1970: 351) belirtmiş ve Waverly romanlarını "doğaçlama

yazılmış, edebi kalitesi düşük" (1970:355) romanlar olarak nitelendirmiştir.

Carlyle, Scott'u edebi yönden acımasızca eleştirmiş olsa da, insanoğlunun hırslarını

tarihi gerçekler içinde incelemesini de takdir etmiştir. Kendi tarihi çalışmalarında tarihi

kahramanları ön plana çıkaran Carlyle, Scott'un eserlerinde karakterlerin üzerinde durmasını

beğenmiştir. Carlyle'a göre, insanın durum ve pozisyonu göz ardı edilerek yapılan ve "salt

dokümantasyon " (1970: 353) olarak adlandırdığı bir tarihi çalışma mümkün değildir.

Carlyle'a göre tarihi romanlar, aslında, tarihi protokollerin, anlaşmaların,devlet yazışmalarının

değil, insanın oluşturduğunu göstermişlerdir. Scott'da tarihi romanlarıyla bu konuyu gündeme

getirmiştir. (1970: 367)

Carlyle'a göre tarih geçmiş ve günümüz arasında bağlantı kurarak oyucuya bir mesaj

vermelidir. Tarih yazarının görevi ise "insanların yaşamlarında gizli olan bu mutlak

doğruyu bulup ortaya çıkarmaktır" (1970: 351). Dolayısıyla, Carlyle, tarihin esas konusun

tarihi kahramanlar olduğuna inanmış ve On Heroes, Hero-Worship, and Heroic in History

(1840) adlı eserinde de tarihi kahramanların temel iki görevini açıklamıştır. Birincisi, topluma

davranışları ve yaşam biçimiyle örnek olmak, ikincisi ise tarihin oluşmasını ve gelişimini

sağlamaktır (1888: 57-61). Bu da demek oluyor ki, Carlyle'a göre tarih, "kahramanların

biyografileridir" (1888: 45). İşte bu yüzdendir ki Carlyle, Scott'un tarihi romanlarında

karakterleri tarihi gerçekler içinde ön plana çıkarmasını beğenmiştir.

19. yüzyılın önemli tarih yazarlarından biri olan Thomas Macaulay (1800-1859) da

Scott'un kullanmış olduğu yeni yazım tekniğini takdir etmiştir. Macaulay "Scott As A

Historical Novelist "adlı makalesinde Scott'u şu sözleriyle övmüştür:

Sir Walter Scott, tarih yazarlarının önemsemeyerek bir tarafa attıkları küçük ama çok

önemli tarihi gerçekleri (çatışma, kuşatma, anlaşma v.b) büyük bir ustalıkla eserlerinde

kullanmıştır.(1970: 309)

Scott'un, tarihin anlam ve önemi üzerinde önemli çalışmaları olan Macaulay tarafından

takdir edilmiş olması gerçekten çok önemlidir. Macaulay yazmış olduğu "History" adlı

makalesinde "gerçek tarih yazarının [tıpkı Scott'un yaptığı gibi] tarihin sayfalarında gizli

kalmış olan önemli küçük detay ve olayları sistematik bir çalışma ile" (1970: 125) ortaya

çıkarması gerektiğini savunmuştur. Macaulay, "işte bu küçük ama önemli detaylar geçmişi

günümüze bağlar; zengin kültürel ve sosyal geçmiş ancak bu detaylar sayesinde günümüze

taşınabilir" (1970: 127) diyerek Scott'un yapmış olduğu çalışmayı övmüştür.

Scottt'un yaptığı çalışmaları takdirle karşılayan 19. yüzyılın başka önemli bir ismiyse

George Bulwer-Lytton (1803-1873)'dır. "On Historical Romance" (1832) adlı makalesinde

"Scott kendisine gelen bütün sert eleştirilere rağmen, kendine çizdiği yolda güvenle ve

istikrarla yürümeye devam etmiş, yapmak istediğinde başarılı olmuştur." (1970:328) diyerek

Carlyle'a karşı Scott'a destek olmuştur.

Sonuç olarak, Scott, 18. yüzyıl İngilteresinde Hume ve Gibbon tarafından tekrar

tartışmaya açılmış ve yeniden şekillendirilmiş olan tarih yazım kuramlarını İngiliz edebiyatına

taşımıştır. Zamanının önemli tarih yazarları tarafından da takdir edilen Scott, Hume ve

Page 7: 18. Yüzyıl İngiltere'sinde Tarih Yazım Kuramları ve Tarihi Roman - Aley Baysal

Gibbon'un fikirlerine kendi fikirlerini de katarak, edebiyatta zevkle okunan tarihi roman

türünün gelişmesine öncülük etmiştir.

Kaynakça

Allen, D. (1962). A History of Historical Writing. New York: Dover P.

Ayer. J.S. (1972). Probability and Evidence. New York: Colombia UP.

Bagehot, Walter. (1970). "The Waverly Novels". Scott'sMind andArt. Norman Jeffares, ed.

New York: Barnes and Noble, 132-165.

Baugh, Albert (ed). (1943). A Literary History of England. New York: Appleton-Century-

Crofts.

Braudy, Leo. (1970). Narrative Form in History and Fiction: Hume, Fielding andGibbon.

New Jersey: Prınceton UP.

Brown, David. (1979). Walter Scott and the Historical Imagination. London: Routledge and

Kegan Paul.

Carlyle, Thomas. (1921). Past and Present. A. M. Hughes, ed. Oxford: OUP.

-----------------. (1989). TheFrenchRevolution: A History. Oxford, New York: OUP.

-----------------.(1888). On Heroes, Hero-worship and the Heroic in History. London: George

Routhledge and Sons.

-----------------. (1970). "The Amoral Scott". Scott: The Critical Heritage. John O. Hayden, ed.

London: Routledge and Kergan Paul, 345-372.

Devlin, D.D. (1970). "Scott and History". Scott's Mind and Art. Norman Jeffares, ed. New

York: Barnes and Nobles, 72-92.

Edgeworth, Maria. (1970). "A Letter". Scott: The Critical Heritage. John O. Hayden, ed.

London: Routledge and Kergan Paul, 75-78.

Fleishman, Avrom. (1971). "Dickens: Visions of Revolution." The EnglishHistoricalNovel.

102-126. Baltimore and London: Johns Hopkins UP.

Gibbon, Edward. (1952). The Decline and Fall of the Roman Empire. Chicago: Encyclopedia

Britannica Inc.

Gossman, Lionel. (1990). Between History and Literature. Massachusetts: Harvard, 1990.

Hume, David. (1985). (1777) Essays, Moral, Political, and Literary. Eugene F. Miller. Ed

Indianapolis: Liberty Fund.

-----------------. (1988). (1748) An Enquiry Concerning Human Understanding. Buffalo, New

York: Prometheus Books.

Page 8: 18. Yüzyıl İngiltere'sinde Tarih Yazım Kuramları ve Tarihi Roman - Aley Baysal

-----------------. (1992). (1737) A Treatise of Human Nature. Buffalo, New York; Prometheus.

------------------. (1998). (1751) An Enquiry Concerning The Principles of Morals. Ed. Tom. L.

Beauchamp Oxford, New York: OUP.

-------------------. (19 ). Chronicles of Canongate.

Jenkins, John. (1992). Understanding Hume. Eds. Peter Lewis and Geoffrey Madell.

Edinburgh: Edinburgh UP.

Livinston, Donald. (1958). W.Hume's Philosophy of Common Life. London: Chicago UP.

Lyon, Bryce. (1972). The Origins of the Middle Ages: Pirenne's Challenge toGibbon. New

York: W. W. Norton.

McCutcheon, Roger. (1958). Eighteenth Century English Literature. London: OUP.

Miller, Eugene. (ed) (1991) (1777).David Hume:Essays: Moral, Political and, Literary .New

York; Barnes and Nobles.

LYTTON-BULWER, Edward. (1970). "On Historical Romance". Scott: The Critical

Heritage. John O. Hayden, ed. London: Routledge and Kergan Paul. 328-331.

Macaulay, Thomas. (1970). "Scott As Historical Novelist". Scott: The Critical Heritage. John

O. Hayden, ed. London: Routledge and Kergan Paul. 309.

Scott, Walter Sir. (1968). OnNovelistsandFiction. Ioan Williams, ed. New York: Barnes and

Noble, 1968.

---------------. (1972). Chronicles of the Canongate. New York: Barnes and Nobles.

-----------------. (1988). Ivanhoe. London: Thomas Nelson and Sons.

-----------------. (1998). Journal. of Sir Walter Scott. W. E. K. Andeson, ed. Edinburgh:

Canongate UP.

Williams, Ioan, (ed.) (1968). Sir Walter Scott: On Novelist and Fiction. New York: Barnes

and Nobles.

Wotton, David. (1993). "David Hume, "The Historian'." The Cambridge Companion to Hume.

David Norton, ed. England: Cambridge. 281-312.