· 2011. 8. 10. · iyi olmaz ve arılar için iyi çalıĢmazsa arıların da huzuru kaçar....
TRANSCRIPT
-
www.mustafaoselmis.com.tr
www.mustafaoselmis.com.tr
http://www.mustafaoselmis.com.tr/http://www.mustafaoselmis.com.tr/
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
2
Kitap Ġçeriği
SUNUġ
1. ĠLMĠN KAPISI Hz ALĠ‟DEN 2. DEVLET BAġKANI Hz ÖMER‟DEN EBU MUSA‟YA 3. ĠMAM-I AZAM‟IN DĠLĠNDEN
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
1. HER TOPLUMA BĠR YÖNETĠCĠ 1. Yöneticinin Önemi 2. Duyulan Özlem
2. YÖNETĠCĠLĠK KUTSAL BĠR GÖREVDĠR 1. Türklerde Yöneticilik AnlayıĢı 2. Yöneticileri Bekleyen Görev
3. YÖNETĠMDE KADIN 1. Kadının Görevi
4. DEVLET ADAMINA ĠTAAT
1. Yöneticilere Ġtaat 2. Mutlak Ġtaat mı? 3. Fitnelere KarĢı Uyanık Olmak
4. KarĢılıklı AnlayıĢ 5. Hakkı Söylemek 6. Aktif Olmak
7. Tepki Göstermek 5. DEVLETĠN GÖREVLERĠ
1. Önceki AnlayıĢ
2. Devlete DüĢen 6. DEVLET VE MĠLLET
1. Devlet Nedir?
2. Devlete Hizmet Kutsaldır 3. DeğiĢen AnlayıĢ 4. Her Devlete Bir Ömür
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
3
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
1. DEVLET ADAMININ GÖREVLERĠ
1. Hizmetin Sınırı Yok 2. Vasiyetin Böylesi
2. ĠNSANI VE ĠNSANA AĠT DEĞERLERĠ KORUMAK
1. Önce Ġnsanı Sevmek 2. Ġnsana Ait Ne Varsa Kutsaldır 3. Faydalı Olmak
4. Ġnsanın Korunması 3. ĠYĠLĠĞĠ EMRETMEK KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRMAK
1. Ġyi Bir Ortam Gerek
2. Ġyiler de mi Cezalandırılacak? 3. Tepki Göstermek 4. En Etkili KiĢi
4. BOZULMAYI DURDURMAK 1. Halimiz 2. Çaremiz
3. Yapılması Gereken 5. VATANI MĠLLETĠ SEVMEK KÜLTÜRÜ KORUMAK
1. Toplumları YaĢatan Değerler
2. Vatanın Kutsallığı 3. Milli Kültürün YaĢatılması 4. Batı Taklitçiliği
6. DEVLETĠN MALINI ĠTĠBARINI – MĠLLETĠN HAKKINI KORUMAK 1. Devlet Malı Yetim Malı 2. Devlet Malını Yiyen Domuz
3. Ödül Rezaleti 4. Devlet Malının SatıĢı 5. Devlet Malını Yiyen Onmaz
6. Millet Onurunun Korunması 7. RÜġVET KAPILARINI KAPATMAK
1. RüĢvet Nedir?
2. Sonu ÇabuklaĢtırır 3. Balık BaĢtan Kokarsa 4. Hediyenin Hükmü
5. RüĢvet Nasıl Önlenir?
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
4
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
1. DEVLET ADAMI NASIL OLMALIDIR
1. Farabi‟ye Göre 2. Sühreverdi‟ye Göre 3. Neler Arayalım?
4. Ebu Hanife Ne Diyor? 5. Ebu Bekir‟in Öğütleri 6. Bulunmaması Gerekenler
2. DEVLET ADAMI ÖRNEK BĠR ĠNSAN OLMALIDIR 1. Halkı Düzelten Olmak 2. Millete Örnek Olmak
3. DEVLET ADAMI EMANETE EHĠL OLMALIDIR 1. ĠĢ Ehline Verilmediği Zaman 2. Yöneticinin Hayırlısı
3. Yöneticilik Hatır Gönül ĠĢi Değildir 4. Ehil Olmayan Felakete Neden Olur
4. DEVLET ADAMI ĠMTĠYAZLI BĠR KĠMSE DEĞĠLDĠR
1. Sanki YaĢamadılar 2. KarĢılamalar 3. Halka Dokunan Sıkıntı
4. Halktan Üstün Değil 5. MeĢakkate DüĢürmek 6. UlaĢılmaz Olmak
7. Kula Kulluk Yok 5. DEVLET ADAMI ĠYĠ NĠYETLĠ OLMALIDIR
1. Ġyi Niyet
2. Ġnanmak Güvenmek 6. DEVLET ADAMI BĠLGĠLĠ OLMALIDIR
1. Bilgisizlik
2. Bilmek, Bilgili Olmak 7. DEVLET ADAMI ADĠL OLMALIDIR
1. Allah Adaleti Emreder
2. Zulmün Ömrü Kısa Olur 3. Sultana Adalet YakıĢır 4. Yönetici Adil Olursa
5. Adalet Mülkün Temelidir 8. DEVLET ADAMI ĠNSANLARA FAYDALI OLMALIDIR
1. En Hayırlısı
2. Yalnız Kendi Rahatını DüĢünen 3. Merhametle Muamele
9. DEVLET ADAMI CESUR VE KARARLI OLMALIDIR
1. Cesur Olmak 2. Cesaret Örnekleri
10. DEVLET ADAMININ KÖTÜ ALIġKANLIKLAR OLMAMALIDIR
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
5
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
1. DEVLET ADAMI KENDĠNĠ SORUMLU HĠSSETMELĠDĠR
1. Görev AnlayıĢı 2. Makam Mevki Emanettir 3. Yöneticilik Ağır Bir Yüktür
2. DEVLET ADAMI MĠLLETĠN PROBLEMLERĠNĠ VE ÇÖZÜM YOLLARINI BĠLMELĠDĠR
1. Bilgi Beceri
2. Milli Kadro 3. ġikayet Değil Ġcraat
3. DEVLET ADAMI ĠSTĠġARE ETMELĠ VE DANIġMANI ĠYĠ SEÇĠLMELĠDĠR
1. Akıl Akıldan Üstündür 2. Hatasız Kul Olmaz 3. ĠstiĢaresiz Olmaz
4. Tarihten Örnekler 5. Akıl Hocası
4. DEVLET ADAMI UYANIK OLMALI VE DÜġMANI TANIMALIDIR
1. Su Uyur DüĢman Uyumaz 2. Devlet Adamının Görevi 3. Umudumuz Batı
4. Ya Milli Çıkarlarımız? 5. DEVLET ADAMI YALAN SÖYLEMEMELĠ, VADĠNDE DURMALIDIR
1. HoĢa Giden Yalan
2. Sözünde Durmak 3. Yalana Yer Yok
6. DEVLET ADAMI YAPMADIĞINI SÖYLEMEMELĠDĠR
1. Yapmadığını Söyleme 2. Dosdoğru Ol 3. Kendinde Olmayanla Övünme
7. DEVLET ADAMI BOġ ġEYLERLE UĞRAġMAMALIDIR 1. Ciddiyet Olmazsa 2. Halka Hizmet Ġbadettir
3. Makam Saltanat Yeri Değildir 4. Devlete Güven
8. DEVLET ADAMI GURUR KĠBĠRLE KENDĠNĠ KÜÇÜLTMEMELĠDĠR
1. Yeryüzünde Böbürlenme 2. Aslını Unutma 3. Mağrur Olma
4. Tarağın DiĢleri Gibi 9. DEVLET ADAMI NÜFUSUNU KÖTÜYE KULLANMAMALIDIR
1. EĢit Muamele
10. Rezil de Vezir de Edenler
BĠTĠRĠRKEN
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
6
SUNUġ
Değerli okurlarım,
Ġnançların, ideolojilerin savaĢ verdiği, beĢeri sistemlerin iflas ettiği, milli çıkar ve
ideallerin her Ģeyin üstünde tutulduğu günlerdeyiz.
Nice vaatlerle insanların baĢına geçip, sonra da ihtirasları ve becerisizlikleri yüzünden
insanların iki yakasını bir araya getiremeyen, insanlara mutluluk, huzur, güven verecekleri
yerde ızdırap verenlerin bol olduğu bir zaman diliminde yaĢıyoruz.
Günümüzde insanlara nazik, dürüst davranan az, aldığı maaĢı çok az kimse hak ediyor.
Milli idealler yozlaĢmıĢtır. Devlet için, millet için, din için sözleri duyulmaz olmuĢ,
fedakarlıktan söz eden kalmamıĢtır.
Memnun olan yok. Yöneten Ģikayetçi, yönetilen Ģikayetçi…
Böyle bir dönemde insanların idaresini, devlet yönetimini anlatan, insanların
mutsuzluğunun ve periĢanlığının kaynaklarını gösteren bu eseri sizlere sunuyorum.
Bu eserde en küçük devlet memurundan, devlet baĢkanına kadar herkesten örnekler
verdim, onların hallerini ve sözlerini naklettim…
YenmemiĢ bir yiyeceğin tadını anlatmak yerine sunmak nasıl daha uygunsa, siz
okuyucularımı kitapla baĢ baĢa bırakmanın daha uygun olacağı kanaatindeyim.
Beğeneceğinizi umarım.
Hidayet Allah‟tan…
Mustafa ÖSELMĠġ
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
7
ĠLMĠN KAPISI HZ. ALĠ’DEN
Devlet baĢkanı Hz. Ali, Mısır valisi Malik b. El-eĢter‟e özet olarak Ģunları yazmıĢtır:
“BilmiĢ ol ki seni, birçoklarının senden önce adalet gösterdiği veya zulmettiği yerde görevli
tayin ettim. Sen nasıl ki öncelerin icraatını takip ediyordun; baĢkaları da senin icraatını takip
edecek.”
“Nefsinin arzu ve heveslerine karĢı hakim ol. Sana helal olmayan Ģeylerde nefsine karĢı cimri
ol.”
“Halk için kalbimde muhabbet, merhamet duyguları besle. Sakın çaresizlere karĢı onları
yutmayı ganimet bilen canavar kesilme! Kendi hakkında nasıl Allah‟ın affını istersen, sen de
onlara affını gölge et. Çünkü sen onların üstünde bulunuyorsun. Valilik görevinin sana veren
senin üstünde bulunuyor; Allah ise valiliği sana verenin üstünde bulunuyor ve kullarının
iĢlerini hakkıyla görmeni istiyor, seni onlarla imtihan ediyor.”
“Sakın hiçbir affından dolayı piĢman olma; hiçbir cezalandırman için de sevinme.”
“Sakın ben kudret sahibiyim, emrederim, itaat ederler, deme. Çünkü bu kalbi fesada vermek,
dini zaafa uğratmak ve felakete yaklaĢmaktır. ġayet elindeki kudret sana bir azamet hissi
verirse, derhal üstündeki kainatın azametine bak. Sakın Allah‟la azamet yarıĢına kalkma.
Çünkü Allah her zorbayı zelil, her kibirliyi hakir eder.”
“Allah‟ın kullarına karĢı adaletten katiyen ayrılma. ġayet böyle yapmazsan zulmetmiĢ
olursun. Allah‟ın kullarına zulmedenin davacısı Allah‟tır. Allah her an mazlumların ahını
iĢitir; zalimleri ise gözetleyip durur.”
“ĠĢlerin öylesini tercih etmelisin ki, hak hususunda en ortası, adalet itibariyle en Ģamili olsun;
sonra hakkın rızasına en uygunu olsun.”
“Asla insanlara kin tutma; seni intikama sürükleyecek sebepleri bırak, tam açık olmayan
iĢlerde acele etme, baĢkalarını gammazlayanların sözüne hemen inanma.”
“Sana müĢavir olacakların en kötüsü, senden evvel kötülerle beraber olan ve onların
kötülüklerine iĢtirak eden kimselerdir. Böyleleri asla senin sırdaĢın olmamalı. Hiçbir zalime
zulmünde, hiçbir günahkara günahında yardım etmeyenler arasından müĢavir seçesin. ĠĢte
senin için böylelerinin yükü en hafif, yardımı en çok, sana Ģefkati herkesinden ziyade, senden
baĢkasına muhabbeti o nispette az olur. Bunlar arasında da acı hakikatleri herkesten ziyade
söyleyeni kendine en yakın eyle. ”
“Bazılarının seni alkıĢlamasına, yapmadığın iĢleri sana isnat etmelerine müsaade etme. Zira
alkıĢın sonu insanı azamete sevk eder, gurura yaklaĢtırır.”
“Sakın insanların iyisi ile kötüsü senin yanında bir olmasın. Zira bu eĢitlik, iyileri iyilikten
soğutur; kötülerin de kötülüğe meylini arttırır.”
“Ġleri gelenler tarafından benimsenen iyi bir âdeti sakın kaldırayım deme. Ve bu adetlere ters
düĢecek yeni bir âdeti de ihdasa asla yanaĢma. Ġnsanların iĢlerinde uygun gördüklerini tespit
et. Sonra âlimlerle müzakere et, hikmet sahipleri ile de sohbette bulun.”
“Yöneticiler için memlekette adaletin kaim olmasından, halkın memnun kalmasından baĢka
teselli yoktur.”
“Hüküm için öylelerini seç ki, halkın en değerlisi bulunsun; iĢten sıkılmasın, sinirlenerek
inada kalkıĢmasın, hatasında ısrar etmesin, hakkı gördüğü yerde dönsün, menfaati kaybolacak
endiĢesine düĢmesin. Övme ile Ģımarmasın, Ģiddet karĢısında eğilmesin.”
“Halktan çaresizler hakkında Allah‟tan kork. Onların hakkını koru, onlara ekĢi çehre
gösterme.”
“Sakın kendini beğenme, sakın nefsinin sana hoĢ gelen yönlerine güvenme, sakın yüzüne
karĢı medholunmayı isteme. Zira iyilerin ne kadar iyiliği varsa, hepsini mahvetmek için
Ģeytanın elindeki fırsatların en sağlamı budur.”
“Sakın halkına yaptığın iyilikleri baĢlarına kakma; yaptığın iĢleri büyütme; verdiğin sözünden
dönme, iĢlerini mübalağa gösterme…”
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
8
DEVLET BAġKANI HZ. ÖMER’DEN EBU MUSA’YA
Hz. Ömer halifeliği sırasında Ebu Musa‟l EĢ‟ariy‟i Kufe kadılığına tayin etmiĢ ve
yazılı bir talimat vermiĢtir.
Özetle bu talimattan bazı maddeler:
1. “Sana bir dava delilleriyle birlikte getirildiği zaman iyice anla, dinle.
2. Hak belli olunca hükmünü ver ve hakkı hemen yerine getir. 3. KarĢında, meclisinde ve adaletinde herkesi eĢit tut. Aralarında fark gözetme ki, ileri
gelenler senin haksız bir hüküm verebileceğini ummasın. Halk tabakası da ümitsizliğe
ve korkuya düĢmesin.
4. Dün verdiğin bir hükme dönüp üzerinde düĢünmekten ve gerçek aydınlandığında hakka dönmekten seni hiçbir Ģey alıkoymasın! Çünkü hak asıldır ve esastır. Hakka
dönmek, haksızlıkta direnmekten hayırlıdır.
5. Allah‟ın kitabında ve peygamberin sünnetinde yerini bulamadığın, vicdanını rahatsız eden hususlarda tekrar tekrar düĢün. Onların kitap ve sünnetdeki benzerlerini araĢtır,
öğren. Sonra da benzerleriyle karĢılaĢtırma yap.
6. Delil ve Ģahit getirmek için müddet isteyen davalıya mühlet ver. 7. Hak ve hukuk yeri olan mahkemede bunalmaktan, haktan, incinmekten, taraflara karĢı
sert davranmaktan sakınmanı sana tavsiye ederim.”
* * *
ĠMAM’I AZAM’IN DĠLĠNDEN
Ġmam-ı Azam Ebu Hanefi, talebesi Yusuf b. Hald Semti‟yi Basra‟ya görevli olarak
gönderirken Ģu tavsiyelerde bulunmuĢtur:
“Ġnsanlarla iyi geçin. Gözümün önünden Ģöyle geçiyorsun: Basra halkına muhalefette
bulunuyorsun. Aralarına karıĢmıyorsun. Onları terk ediyorsun, onlar da seni terk ediyor. Sen
onlara sövüyorsun, onlar da sana sövüyor. Sen onları sapıklıkta sayıyorsun, onlar da seni
sapıklıkta sayıyorlar…
Herkese mertebesine göre itibar et. Ġlim ehlini büyük tanı. Halkla yakından görüĢ.
Hayırlı kimselerle arkadaĢlık yap. Kimseyi hakir görme. Denemedikçe kimsenin dostluğuna
güvenme. Alçak ve hasis kimselerle dost olma. HoĢa gitmeyen bir Ģeye alıĢma.
Güzel ahlaklı, geniĢ yürekli, derya gönüllü ol…
Ġkramda cömert ol. Cimri kimse asla baĢa geçip efendi olamaz.
Halkın durumunu araĢtırıp öğrenen adamların olsun, bir fitne ve fesat duydun mu, hemen onu
ıslaha koĢ. Bir yerde iyi iĢler duydun mu, onları da arttır.
Herkesi ziyaret et. Sana ister iyilik yapsın, ister kötülük herkese iyilik yap. Hastaları ziyaret
et. Herkese selam ver.
Bir toplantıda münakaĢa olur ve yanlıĢ söylerlerse, hemen birden muhalefet etme, bu hususta
Ģöyle bir görüĢ de var de, deliller göster. Herkese bir Ģeyler öğret. Ehemmiyetsiz Ģeylerle
uğraĢma. Herkesle dost ol. Sana gelenlere yumuĢak davran, hoĢ muamele et, bazı kusurlarına
göz yum. Onlara karĢı bıkkınlık, bezginlik gösterme.
Ġnsanlara, yapmaya alıĢık olmadıkları bir Ģeyi teklif etme. Onların beğendikleri Ģeyi sen de
beğen. Onlara daima iyi niyet göster. Doğruluk yap.
Kibiri bir yana bırak. Sana kahretseler de sen kahretme. Sana hıyanet etseler de sen emaneti
yerine getir. Vefadan ayrılma. Takvaya sarıl…”
~~~~~~~~~
~~~~~~~~
~~~~~
~~
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
9
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
1. Her topluma bir yönetici 2. Yöneticilik kutsal bir görevdir 3. Yönetimde kadın
4. Devlet adamına itaat 5. Devletin görevleri 6. Devlet ve millet
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
10
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
1. HER TOPLUMA BĠR YÖNETĠCĠ
Aziz okuyucularım,
Ġnsanlık tarihinin baĢlangıcından buyana insanoğlu, yapısı, ihtiyaçları ve yaratılıĢ gereği hep
topluluk halinde yaĢamıĢtır. Bu toplulukların ihtiyaçlarının karĢılanması ve mutlu edilmesi
için de iĢleri organize edecek seçkin insan ve insan guruplarına ihtiyaç duyulmuĢtur.
Bugüne kadar dünyanın, hayatın düzeni ve insanların huzuru için toplu yaĢama yerleri
kurulmuĢ, iĢleri yürütecek, düzeni sağlayacak kiĢiler seçilmiĢ, devletler kurulmuĢ, yasalar
konmuĢ ve uygulanmıĢtır.
Ġnsanları yarattıktan sonra Allah onları baĢıboĢ bırakmamıĢ, iyi yönetilmelerini istemiĢ ve
baĢta peygamberler olmak üzere sorumlu tutmuĢtur. Emanetin ehil ellere verilmesini, adalet,
eĢitlikle yönetilmelerini emretmiĢtir.
Sevgili peygamberimiz de : “Üç kiĢi olduğunuz zaman birinizi baĢkan tayin edin”
buyurarak yöneticinin gereğine iĢaret etmiĢtir.
Çevremizdeki bazı hayvanlara baktığımız zaman bizim için ibret alacak durumlar
vardır. Bunlardan topluluk halinde yaĢayan karıncalarla arıları örnek vermek istiyorum.
Karıncalarda kraliçe vardır, karıncaların baĢıdır. Kraliçelik görevini tam yapmazsa,
karıncaların arasında birlik ve düzen bozulur.
BaĢka bir topluluk olan arılarda da bey vardır. Bey arılar için, arılar da bey için çalıĢırlar. Bey
iyi olmaz ve arılar için iyi çalıĢmazsa arıların da huzuru kaçar.
Demek oluyor ki, karıncaların ve arıların dirliği, düzeni, huzurlu yaĢamaları ve varlıklarını
sürdürmeleri kraliçe ve beyin durumu ile yakından ilgilidir.
Ġnsanlar için de durum böyledir. Ġnsanların iĢlerini görmek ve insanları yönetmek için baĢa
geçenler seçkin kimseler olmalıdır. Çünkü insanların baĢına geçmek ve insanları yönetmek
ağır sorumlulukların yüklenildiği bir görevdir.
Bir baba çocuklarından, çoban güttüğü sürüden nasıl sorumlu ise, milletin baĢına geçen kimse
de milletinden sorumludur. Çünkü insanların baĢına geçmenin anlamı, milleti iyi yönetmektir.
Milleti adil bir Ģekilde idare etmektir. Milletin karĢı karĢıya bulunduğu problemleri çözmek ve
milleti mutlu etmek demektir. Bunu da ancak seçkin ve üzerine aldığı görevin ciddiyetini
bilenler yapabilir.
Nakledildiğine göre Hz. Ömer, devlet baĢkanlığına seçildiği gün ağlamıĢtır. Niçin ağladığını
soranlara:
“Neden ağlamayayım? Bunca insanın sorumluluğu bana verildi. Nil nehrinin kenarında bir
kurt bir kuzuyu kapsa benden sorulur.” Cevabını vermiĢtir.
a)Yöneticinin önemi:
Yöneticilik önemli bir görevdir. Bu görevi yapacak kiĢinin durumu ise daha da önemlidir.
Atalarımız: “ Kendi baĢını deremeyen, gelin baĢı deremez.” Millet açısından da: “BaĢını
acemi berbere teslim eden, sargı bezini yanında taĢımalıdır.” Diyerek insanların iĢlerini
görenlerin, milletin baĢına geçenlerin önemini vurgulamıĢlardır.
Ġnancımıza göre canlılar arasında insan, üstün bir varlıktır. Çünkü her Ģey insan için var
edilmiĢtir. Bu nedenle insan hiçbir kötü muameleye layık değildir. Ancak Allah‟ın buyurduğu
gibi emanet emin ve ehil ellere, layık kimselere teslim edilmelidir. Aksi halde insanlar, hak
etmedikleri zulüm ve layık olmadıkları beceriksizliklerle karĢı karĢıya kalmaktan
kurtulamayacaklardır.
Bazı durumlarda sık sık tekrar etmek zorunda kaldığımız bir söz vardır: “bir deli kuyuya taĢ
atar, kırk akıllı çıkaramaz.” Der dururuz. Evet, taĢı çıkarmak zordur. O zaman çare, deliye
sahip olmak, taĢı kuyuya attırmamaktır. Delilik yapması için fırsat vermemektir. Zira millet
idaresinde, devlet yönetiminde yapılacak hataların, hele deliliklerin telafisi güçtür.
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
11
Demek oluyor ki, görev yapacak insan ve insanın durumu çok önemlidir. Anlatıldığına göre :
“Bir gün Hz. Ömer, sahabenin ileri gelenleri ile görüĢürken “Allah‟tan ne istersiniz? Diye
sormuĢ, içlerinden biri: “Bu oda dolusu altın, gümüĢ isterim.” DemiĢ. Ġstediği bu Ģeylerle ne
yapacağını sorulunca: “Fakir ve muhtaçlara dağıtacağım” cevabını vermiĢtir. Hz. Ömer bu
cevabı beğenmeyerek aynı soruyu birkaç kiĢiye daha sormuĢ ve verilen cevaplar hoĢuna
gitmemiĢtir. Mecliste bulunanlardan biri Hz. Ömer‟e dönerek : “Ey Müminlerin emiri sen ne
istersin?” diye sormuĢ, Hz. Ömer: “Allah‟tan dileğim, bu oda dolusu Ebu Ubeyde, Muaz b.
Cebel, Huzeyfe b. Yemen gibi adamlarım olaydı da Allah ve memleket hizmetinde
kullanaydım.” (1) demiĢtir.
Bu sözler memleket, millet hizmetinde tesadüflerin adamları değil, iĢ yapacak becerikli ve
altından, gümüĢten daha değerli seçkin kimselerin gerektiği ifade edilmiĢtir.
b)Duyulan Özlem: Ġslamiyet‟ten önceki ve sonraki tarihimize baktığımız zaman her sayfasının Ģeref levhaları ile
dolu olduğunu görürüz. Tarih boyunca milletimiz yerleĢme, ĢehirleĢme, yasa koyma,
uygulama, devlet kurma ve idare etmede insanlığa örnek olmuĢtur. Ayrıca milletimiz tarih
boyunca büyük yöneticiler yetiĢtirmiĢtir. Ve bunların yetenekleri sayesinden Türk milleti,
dünyanın en büyük milleti olmuĢtur. Ecdadımızda kıtalara hükmetmiĢler, insanlığa güven
vermiĢler ve yeryüzüne huzur getirmiĢlerdir. Bu sebeple de Türk milleti, hep dünyanın diğer
milletleri tarafından hayranlık duyulan, takdir edilen ve taklit edilen milleti olmuĢtur.
Türkleri yönetici olarak baĢlarına geçirenlerin, Türk idaresini tercih edenlerin, Türklerin
atlarının çeĢmelerinden su içmedikçe kendilerine huzur gelmeyeceğine inananların, “Kardinal
külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi yeğleriz” diyenlerin hikâyeleri insanlık tarihinin
süsleridir.
Ne yazık ki, tarihimizin çöküĢ dönemlerinde ise, milli benliğimizden milli hasletlerimizden
kopmuĢ, Türk millerini tanımayan, özelliklerini bilmeyen her nasılsa milletin baĢına geçenler
aziz milletimizi hayal kırıklığına uğratmıĢlardır. Bunlar dünya kamuoyun da milletimizi,
milletimizin ideallerini küçültmüĢler, kendilerini de çoğu zaman gülünç duruma düĢmüĢlerdir.
Bilgisizlikleri ve beceriksizlikleri ile insanımızı insan yapan ve yücelten değerleri
koruyamamıĢlardır.
Tarihe baktığımız zaman becerikli, milleti, devletini iyi idare etmesini bilen yöneticiler,
insanlarının ve ülkelerinin menfaatlerini her zaman korumuĢ ve insanları mutlu etmiĢlerdir.
Ġnsanları iyi idare etmesini bilmeyen nice imparatorlar, krallar, padiĢahlar ve adı ne olursa
olsun devlet adamlarının saltanatı uzun sürmemiĢtir. Hatta niceleri kendi baĢını yemiĢtir.
Bazıları da Neron gibi yanarken halkını da yakmıĢtır. Böylece yöneticilerinin beceriksizliği
yüzünden nice ülkeler de periĢan olmuĢtur.
Kısacası milletimiz kötü idareye, kötü yöneticilere layık değildir. Burada onur kırıcı bir
durumu ifade etmeden geçemeyeceğim. Daha dün dünyaya huzur veren milletin evlatları
bugün ekmek kavgasına düĢürmüĢtür. Ġnsanımız karın doyurabilmek için dedelerimizin
yönettiği ülkelerde, huzur, adalet dağıttığı yerlerde çalıĢmak zorunda bırakılmıĢtır. Sahip
çıkılmaması nedeniyle yüce duyguları, inançları ve idealleri zayıflamıĢtır. Hatta
kaybolmuĢtur. ĠĢte bizim insanımız asla buna layık değildir. Ayrıca milletimizin karĢı karĢıya
getirildiği bu durum, milletimiz için değiĢmez kader de değildir.
Batı, Osmanlının gücünün sebebini araĢtırırken Ġstanbul Ġngiliz sefiri “Buldum” diyerek
Londra‟ya mektup yazar:
“Osmanlı dil, din farkı gözetmeksizin çocukların zekâlarını ölçüyor ileri zekâlıları
medreselerde okuyup, Ġslam terbiyesine göre yetiĢtiriyor. Aralarından seçtiklerini de Enderun
mektebinde okutup zamanın en ileri bilgilerini veriyor… Osmanlıyı güçsüz kılmak ve
Hıristiyanlığı kurtarmak için tek çare medreseleri ve Enderun mektebini içten yıkmaktır…”
der (2)
Sonuç olarak; tanzimattan sonra milletimiz, milli, ahlaki, manevi varlığını koruyup yüceltecek
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
12
yönetici kiĢi ve kadroların özlemini duymaktadır.
Eğer aziz milletimiz, milli bir program, milli bir kadro ile idare ve komuta edilecek olursa, o
zaman maddi ve manevi her türlü sıkıntı kısa zamanda aĢılacaktır. Yeter ki güvenilir, dürüst,
samimi kimseler aziz milletimizin sorumluluğunu üstlensin…
~~~~~~~~~
~~~~~~~~
~~~~~
~~
1. Hayatü‟s Sahabe c.l-s. 361 2. M.Hamidi, Ġslam Ahlakı, s.34
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
13
YÖNETĠCĠLĠK KUTSAL BĠR GÖREVDĠR
Devlet adamı, milletin iĢlerini gören, devleti, milleti yöneten, sevk ve idare eden kimsedir.
Devletin her kademesinde çalıĢan en küçük devlet memurundan devlet baĢkanına kadar
herkes devlet adamı olarak görev yapar ve millete hizmet etme sorumluluğu taĢır.
Ġnsanların iĢlerini yürütmek, dünyanın nizam ve intizamı için dört hak mezhebe göre yönetici
tayin etmek gereklidir. Halk da o yöneticiye itaat edecektir.
Yani bir sürüye iyi bir çoban nasıl gerekli ise, insan topluluklarına da bir baĢkan, onların
iĢlerini gören, haklarında karar veren bir yönetici de gerekli görülmüĢtür.
Ġslam peygamberi: “Üç kiĢi bir araya gelince birisi baĢkan olsun.” Buyurarak baĢıboĢluk,
baĢına buyruk ve dağınık olma yerine derli toplu olunması için yönetici seçimini emretmiĢtir.
Yüce Allah da Kur‟an‟da:
“Verdikleriyle denemek için sizi yeryüzünün halifesi kılan ve kiminizi kiminize derecelerle
üstün yapan O‟dur. Doğrusu Rabbi‟nizin cezalandırması süratlidir. ġüphesiz O bağıĢlar,
merhamet eder.” BuyurmuĢtur. (1)
Demek oluyor ki, yönetenler olacak yönetilenler olacaktır. Tarih boyunca bu böyle olmuĢtur.
Ġnsanları yönetmek, onların iĢlerini görmek hem Ģerefli hem de kutsal bir görev bilinmiĢtir.
a)Türklerde yöneticilik AnlayıĢı:
Tarih boyunca dünyanın düzeni ve insanların huzuru için Türkler cihana hükmetmeye her
zaman talip olmuĢlardır. Ġnsanları mutlu etmek için Türk devlet adamları, hiçbir zaman baĢka
milletlerin devlet adamlarıyla mukayese edilemeyecek derecede fedakârlıklar göstermiĢlerdir.
Yusuf Has Hacip, bu durumu Ģöyle ifade etmiĢtir:
“Görüverse Ģimdi Türk beyleri,
Dünya beyleri içinde bunlardır en iyileri.”
Kaynaklar incelendiği zaman görülecektir ki, tarih boyunca Türk beyleri hiçbir zaman
insanları köle edinmek düĢüncesiyle cihan tahtına oturma veya bey olup insanlara zulmetme
arzusu ile hareket etmemiĢlerdir. Asla tahta oturup beylik gururu ile sarhoĢ olmamıĢlardır.
Türklerin dünyayı ve insanları yönetme arzuları kaprislerinden değildir.
Uygulamalar göstermiĢtir ki, Türklerin baĢa geçme arzusu, insani bir idare kurmak,
yeryüzünden zulmü ve her türlü kötülüğü kaldırarak adaleti ve iyiliği hâkim kılmak idealine
dayanıyordu. Bunun içindir ki, Türkler en huzurlu ve en uzun ömürlü imparatorluklar
kurmuĢlar, fetihler yapmıĢlar ve geniĢ hâkimiyetler gerçekleĢtirmiĢlerdir. Dünyanın birçok
yerinden de Türk idaresinin özlemini çekenler olmuĢtur. Denilebilir ki, Ģuanda insanlık, daha
önce türkün kendisine sunduğu sisteme hasrettir.
Düne kadar Türkler, mazlum insanların inançlarına göre yeryüzünü tanzim ve ıslah için tanrı
tarafından gönderilmiĢlerdir. Son devrin tarihçilerinden Yılmaz Öztuna bu konuda:
“Türklerin en büyük vasfı, bir toplumun baĢına geçmekteki istidatlarıdır. DoğuĢtan hükümdar
ve komutan olmak; emir vermek ve toplulukları idare etmek için yaratılmıĢlardır.” (2)
Ġslam‟dan önce Türklerde de yöneticilerin tanrı tarafından, tanrının kullarının iĢlerini görmesi
için gönderildiğine inanılırdı. Bu bakımdan tahta çıkmanın, sorumluluk almanın kutsal bir
anlamı vardı. Yöneticilik görevi de kutsal sayılırdı. Bunun için yöneticilik görevi kusursuz
yerine getirilmeye çalıĢılırdı. Yetkiler kötüye kullanılmazdı. Hanlar, beyler, hakanlar,
kağanlar kendilerini insanlığın hamisi, babası sayarlardı. Bu sebepten halka baba gibi
davranırlardı.
Bilge kağan bu durumu Ģöyle ifade etmiĢtir:
“Babam Hakan, amcam Hakan tahta oturdukları vakit dört taraftaki kavimleri nice tanzim
etmiĢ, tanrı buyruğu için ben de tahta oturduğumda dört taraftaki kavmi tanzim ettim.” (3)
“Tanrı buyruğu için ölecek milleti diriltip besledim, tanrı buyruğu için kağan oturdum.” (4)
Türk milletinin baĢına geçenler de kendilerinin tanrı tarafından görevlendirildiklerine
inanırlardı. “Mete Han, mektuplarının ve konuĢmalarının baĢında: “Tanrının tahta çıkardığı
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
14
Hun milletinin büyük Kağanı” ifadesini kullanırdı. Göktürk Kağanları da Çin imparatorlarına
gönderdiği mektuplarda Ģu ifadelerle baĢlarlardı: “Tanrı tarafından gönderilen büyük Türk
Kağanı…”(5)
Oğuz destanında Köl Erki Han Ģöyle der: “PadiĢahlık tahtı, bu iĢ için yüce tanrı tarafından
seçilmiĢ olanlara, onların nesillerinden gelen kimselere layıktır.” (6)
KaĢgarlı Mahmud‟un : “tanrı devlet güneĢini Türklerin burçlarından doğurmuĢ, göklerdeki
dairelere benzeyen devletleri onların saltanatları çevresinde döndürmüĢ ve Türkleri
yeryüzünde hâkim kılmıĢtır.” Sözünü Türk sultanlarının yeryüzünü tanzim etmeleri için Allah
tarafından gönderildikleri Ģeklinde yorumlamıĢlardır.
Selçuklularda da yöneticilik görevinin Allah tarafından verildiğine inanılırdı. Nizam‟ül
Mülk‟e göre sultan, Allah adına saltanat sürer ve O‟nun iradesiyle göreve gelirdi.
Selçuklu veziri Nizam‟ül Mülk‟ün ölümünden bir sene önce yazıp tamamladığı
“Siyasetname” adlı eserinde: “Tanrı her asırda ve zamanda halk arasından padiĢahlık vasıfları
ve övülmeye değer hasletleriyle süslediği birini seçer; dünyanın iĢlerini ve reayanı sulh ve
sükûn içinde yaĢamalarını ona tevcih eder.” der. (7)
Diğer taraftan bizzat Alp Aslan‟a göre tanrı kendisine teveccüh göstererek, onu âdemoğulları
arasından, dünya iĢlerinin nizama konulması için seçmiĢ… Devlet merdivenlerini çıkmasını
emretmiĢtir.” (8)
ĠĢte tarih boyunca devam eden bu inanç ve düĢünce Türk devlet adamlarını rahat yataklarında
yatırtmamıĢlardır. Allah tarafından gönderildiklerine inandıkları için bir peygamber gibi
görevlerini tam olarak yerine getirmeye çalıĢmıĢlardır, güçlerini iyi yönde kullanmıĢlar ve
gece gündüz Allah‟ın kulları için çalıĢmıĢlardır. Asla insanlara zulmetmemiĢler, zevk sefaya
dalmamıĢlar, servet toplama hırsına da kapılmamıĢlardır. Aksine ziyafetler verip mallarını
yağmalatmıĢlar, fakir fukara için vakıflar kurmuĢlardır.
Osmanlılarda da padiĢaha “Cihan padiĢahı” denir ve yeryüzünde Allah‟ın vekili kabul
edilirdi. Halk onların Allah adına iĢ gördüklerine inanırdı. Ġmparatorluğun kurucusu Osman
Gazi, oğlu Orhan Gazi‟ye Ģöyle nasihat etmiĢti:
“Bak Orhan! Bizim davamız Ģan, Ģöhret, mertlik ve kuru cihangirlik davası değildir. Bizim
davamız ilahi Kelimetullah davasıdır. Ey bahtiyar oğlum, Tanrı buyruğundan ayrı iĢ iĢleme!
Zalim olma! Ulemaya riayet eyle ki, iĢlerin nizam bulsun. Memleket iĢlerini noksansız gör.
Bütün iĢlerinde hukuku üstün tut…”
Atalarımız baĢa geçme ve sorumluluk almanın kutsiyetine inandıkları için makam ve
mevkileri hep emin ve ehil ellere teslim etmeye çalıĢmıĢlardır. Devlete, millete hizmet edecek
kimselere özel önem vermiĢlerdir. Özel hocalarla özel bir Ģekilde eğitmiĢlerdir. Bursa‟da,
Edirne‟de sonra da Ġstanbul saraylarında göreve getirilecek kimseler küçük yaĢtan itibaren
eğitilmiĢlerdir. Bu iĢ için Enderun mektebini açmıĢlar, dünyayı kendilerine dar gören
padiĢahlar, sadrazamlar vezirler ve diğer devlet adamları yetiĢtirmiĢlerdir.
b) Yöneticileri Bekleyen Görev:
Günümüzde de devleti millet adına, milletten aldığı yetki ile yönetmek için siyasi partiler
kurulmuĢtur. Bu partiler sundukları program ve yaptıkları propaganda ile seçimlere katılırlar,
milleti yönetmeye talip olurlar.
Buraya Kadar kısaca Türk devlet adamlarının kutsal görev üslendiğini, Ģan, Ģöhret gösterisi
yapmadıklarını, dünyaya karĢı hırslanmadıklarını, kötülüğü yok etmek ve yeryüzünü tanzim
için savaĢtıklarını herkese karĢı adil bir yönetim uyguladıklarını ifade etmeye çalıĢtık.
Yakın zamana kadar Türk devlet adamları gerçekten baba gibi görev yapmıĢlardır. Hiçbir
zaman emaneti kötüye kullanmamıĢlardır. Allah‟ın kullarına eziyet çektirmemek için gece
kuĢtüyü yataklarında yatmamıĢlar, gündüz dinlenmemiĢlerdir. Ġnançları doğrultusunda
görevlerini kusursuz yapmaya çalıĢmıĢlardır. Sonunda da emaneti ehline vererek bu dünyadan
ayrılmıĢlardır.
Fakat bugün akıl almaz olayların cereyan ettiği bir dönemde yaĢıyoruz. Görev almanın,
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
15
sorumluluk yüklenmenin anlamı değiĢik. Makam ve mevkiler saltanat yeri, yetkiler servet
toplama, mal biriktirmek için kullanılıyor. Halka verilen sözlerin, yapılan vaatlerin hiç anlamı
yok. Allah rızası da gözetilmediği için dokunulmazlıkların arkasına sığınılıp sorumsuzca
saltanat sürülüyor. Milli çıkarların hiç mi hiç hesabı yapılmıyor.
Ġnanıyoruz ki, devlet adamlarımızı tarihi görevler bekliyor. Bugün yeryüzünde esaret altında
yaĢayan tek millet Türklerdir. Anadolu‟nun dıĢında yaĢayan Türkler esirdir. Bu bakımdan tek
Türkler için esir Türkler haftası ilan edilmiĢtir. Anadolu‟nun dıĢında Türklerin mal, can
emniyetler yoktur. Din, vicdan hürriyetleri ellerinden alınmıĢtır.
Yeryüzündeki insanların da yarısı sömürge halindedir. Müslümanlar abluka altına alınmıĢtır.
Halkından kopmuĢ dıĢ güçlerin yönettiği kimseler yönetimi ellerine almıĢtır. Tabii afetler
karĢısında bile sırf inançlarından dolayı yardım görmeyip ölüme terk edilen insanlar vardır.
Ġdeolojik nedenlerle insanların bir kısmı da zalimlerin zulmüne terk edilmiĢlerdir.
Ġslam ülkelerine bakıyoruz, sultanlık, emirlik, krallık, bazılarının adı cumhuriyet. Fakat hepsi
süper güçlerin güdümünde. Halk hak etmediği bir hayat yaĢarken yöneticiler de halktan
kopmuĢ, lüks bir hayat yaĢıyor. Kahvaltılarını özel uçaklarıyla Londra‟da, Paris‟te,
Newyork‟ta yapıyorlar. BaĢka ülkelerde köĢkleri, sarayları, çiftlikleri var. Milletin hazinesi
yabancı bankalarda kendi adlarına yatırılmıĢ baĢları sıkıĢınca çekip gidecekler. Saltanatlarını
oralarda devam ettirecekler.
Çok manidardır; Zalim Haccac devrin âlimlerinden birine sormuĢ:
-“Ben zalim miyim? O zat da:
-“Hayır, efendim, sen zalim değilsin. Biz sana layık olduğumuz için Allah seni bizim
baĢımıza gönderdi.” Cevabını vermiĢtir.
O halde bu zulüm boĢuna değildir. Ġnsanlar layık oldukları gibi idare olunurlar. Kime
layıksalar onun tarafından yönetilirler. Hak etmedikleri ve layık olmadıkları hiçbir Ģeyle Allah
kullarına zulmetmez. Bunun için insanlığın iyilere layık olması ve iyiliğe nail olması için çaba
sarf etmesi, kendine çeki düzen vermesi gerekmektedir.
ġuanda içinde bulunduğu durum ve karĢılaĢtığı olaylar karĢısında baĢta insanımız olmak üzere
insanlık bir arayıĢ içindedir. Herkes lider arıyor, kurtarıcı arıyor, huzur verecek kadrolar
bekliyor. Kendisini aldatmayacak, baba gibi davranacak, uyanık yöneticilerin özlemini
duyuyor. Dürüst kimselerin, idealist insanların uyduluğu bırakıp politika yapmasını ve
ideallerine sahip çıkarak meydanı Ģarlatanlara bırakmamasını istiyor.
Kimse kendi kendini aldatmasın. Makamda, mevkide gözüm yok, siyaset bizim yapacağımız
iĢ değil diyerek görevden kaçamayız. ġuanda elinde fırsat olup da milli çıkarlar doğrultusunda
hareket etmeyene, milletin ızdırabını dindirmek için çaba sarf etmeyene, Ģikâyet ettiği Ģeylerin
karĢısına çıkmayana vebal vardır.
~~~~~~~~~
~~~~~~~~
~~~~~
~~
1. En‟am Suresi, ayet: 165
2. Yılmaz Öztuna, Türkiye Tarihi, c.l. s 37 3. H.N.Orkun,Eski Türk Yazıtları, s. 56 4. Prof.Dr. Muharrem Ergi, Orhun Abideleri, s. 23
5. Prof.Dr. Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, c.l.s.44 6. Ord. Prof. Z.V.Toğan,Oğuz Destanı,s. 61 7. Mehmet Altay Köymen, Nizamü‟l Mülk, s. 8
8. Mehmet Altay Köymen, Alp Arslan Zamanı Saray TeĢkilatı, s.4
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
16
YÖNETĠMDE KADIN
Kadın ile erkek birçok yönden farklı iki ayrı cinstir. Yaratılırken yapacakları iĢ ve görecekleri
görevlere göre yaratılmıĢlardır. Ġki cinsin fiziki yapısı ve ruhsal yönü bunun için farklıdır.
Aslında kadının ve erkeğin bazı yönleri birbirine benzemediği herkesçe bilinen bir gerçektir.
Kadın, fiziki yapı olarak erkek kadar güçlü değildir. Ruhi bakımdan da erkeğe göre daha ince
yapılı, ince ruhlu ve daha nazik olduğundan daha çabuk etkilenir, daha çabuk duygulanır.
Kanun koyucuları bile çocuğu ve kadını düĢünmüĢ, yapacağı iĢ ve göreceği muamele
bakımından özel korunmalarını istemiĢtir.
Ġki cinsin yapısı ve üstlendiği görev itibariyle yöneticilik öncelikle erkeğe yakıĢır. Cengiz
Han‟ın koyduğu kanunlar arasında “Hükümdarın erkek olması ve beyler tarafından
tanınması” Ģartı vardır.”(1)
Burada farklı düĢünenler olabilir. Ama kim ne derse desin, kadının asli görevi analıktır.
Kadın, evinin sultanıdır; çocuk doğurmak, çocuk yetiĢtirmek gibi kutsal bir görevi vardır.
Kadın, gece gündüz evini ve çocuklarını bırakıp milletin sorumluluğunu taĢıyacak durumda
yaratılmamıĢtır. Kadına evinin idaresi, çocuklarının yetiĢtirilmesi görevi verilmiĢtir. Evinin
yönetiminde de erkeği ile beraber sorumlu tutulmuĢtur. Aksi halde evinden, çocuklarından
uzaklaĢmıĢ olacak, iĢ hayatında baĢarısız olacak ve asli görevini de aksatmıĢ olacaktır.
Kadının görevi: Sevgili okuyucularım, kadının kutsal bir görevi vardır. O milletin anasıdır; o analık görevini
noksansız yapacak, iyi insan ve iyi vatandaĢ yetiĢtirecektir. Evinin düzeni, ailenin huzuru, en
önemlisi de milletin geleceği kadınına asli görevini yapmasıyla yakından ilgilidir. Kadının
yapacağı bu görevleri de erkek yapamaz.
Türk tarihinde, milletin yönetiminde kadın genellikle erkeğinin yanında yer almıĢ, erkeğinin
iĢlerinde ve baĢarılarında en yakın ve en büyük desteği olmuĢtur. Rahmetli Prof. Dr. Erol
Güngör‟ün ifadesiyle: “Selçuklularda sultanla görüĢmek için Hatun‟la görüĢmek lazımdır.”
(2)
Kadınların hükmünün geçtiği, kadının devlet iĢlerine karıĢtığı dönemler ise hep karıĢıklıklara
sahne olmuĢtur. Mesela, Osmanlıların son zamanlarında kadınların hükmünün geçmesi,
huzursuzlukların sebebi gösterilmiĢtir, devletin gücünü zaafa uğrattığı belirtilmiĢtir.
Bu konuda tarihler sayfalar ayırmıĢ ve çok söz söylenmiĢtir. Yorum yapmadan bir kaçını
nakledeyim:
“Bir hükümdarın düĢüncelerinde kadınların hükmünün tesiri olursa ülkesinde düĢmanların
hükmü geçer.” (3)
Bir soru üzerine Piri PaĢa, Yavuz Sultan Selim‟e: “Devlet iĢlerinde kadınların hükmü yürürse
o zaman bu devletin zevali mukadder olur.” demiĢtir. (4)
Buhari‟nin naklettiğini bir hadiste Sevgili peygamberimiz:
“ĠĢlerinin idaresini kadınların ellerine bırakmıĢ olan milletler felah bulmaz.” buyurmuĢlardır.
Müslim‟in naklettiği bir hadiste de:
“Ne zaman baĢınıza en kötüleriniz geçer, zenginleriniz cimrileĢir ve iĢleriniz kadınlarınızın
ellerine geçerse, o zaman yerin altı üstünden elbette iyi olacaktır.” demiĢtir.
Hemen Ģunu belirteyim ki, bu hadiselerde böyle buyrulmuĢ olması asla kadın küçültmez.
Ġnancımıza göre kadın erkekten geri tutulmamıĢtır. Bilakis kadının erkekten daha çok sevgiye,
saygıya layık olduğunu bildiren, cenneti anaların ayağının altına koyan Ġslam peygamberidir.
Basit bir Ģekilde düĢünecek olursak, bir ülkenin iĢleri her zaman düzen ve barıĢ içinde gitmez.
Güç durumlar olur, ülkeler arası iliĢkiler olur…
Anlatıldığına göre: Hekimoğlu Ali PaĢa, aslında iyi bir insandır, iĢ bilir, fakat etrafındakilerin
tesiri altında çok kaldığı için fikir değiĢtirir, iĢlerinde baĢarılı olmazdı.
Bir gün padiĢah III. Osman‟ı kızdırmıĢ, O da:
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
17
1. Ben seni Ģimdi azleder, hamallar kâhyası Ali Ağa‟yı vezir yaparım.” deyince,
Hekimoğlu Ali PaĢa:
2. Evet, yaparsınız Sultanım, ama o hamal Ali PaĢa olur, Hekimoğlu Ali PaĢa olmaz.” der.(5)
Sonuç olarak kadın, evinin sultanı, çocuklarının ve milletin anasıdır. Kadına gücünün üstünde
sorumluluklar yüklemek ve asli görevinden uzaklaĢtırmak, kadına ve millete yapılabilecek en
büyük kötülük olur sanırım.
~~~~~~~~~
~~~~~~~~
~~~~~
~~
1. Doç.Dr. Saffet Bilhan, Orta Asya‟da Bilgin türk Hükümdarlar Devrinde Eğitim-Bilim-Sanat. Diyanet vakfı yayını
2. Prof. Dr. Erol Güngör, Tarihte Türkler, s. 166 3. Ravendi, Rahat-üs Sudur ve Ayet-üs Sürur, c.2- s. 242. Ter.A.AteĢ 4. Prof. Dr.Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, s. 409
5. R. Ekrem Koçu, Osmanlı PadiĢahları,s. 313
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
18
DEVLET ADAMINA ĠTAAT
Devletin varlığı ve bekası için, milletin devletine sahip çıkması ve yöneticilere itaat etmesi
Ģarttır.
Devlet adamına itaatle beraber, devleti zayıflatma ve milleti devletten koparıp, düĢman etmek
oyunlarını milletin iyi bilmesi ve ona göre hareket etmesi gerekir. Ayrıca bu düĢman
oyunlarını bozmaya çalıĢmak her akıl ve izan sahibinin milli bir görevidir.
Devleti, milleti yönetenlere de büyük görevler düĢmektedir. Her Ģeyden önce
davranıĢları, uygulamaları ile milletle devletin arasını açmamaya, milleti devletten
soğutmamaya dikkat etmelidir. Halkın sevgisini güvenini kazanmalıdır ki, sözü dinlensin ve
kendisine itaat edilsin.
BaĢta Ġslam peygamberi olmak üzere, Müslüman ilim adamları, hatta mezhep
imamları, devlet adamlarına, emir sahiplerine itaat üzerinde ısrarla durmuĢlardır. Ġsyan etmeyi
yasaklamıĢlardır.
Bununla beraber devlet adamının adil, bilgili, iyi niyetli ve dürüst kimseler arasından
seçilmesi üzerinde de ittifak etmiĢlerdir. Kusursuz devlet adamına itaat etmeyi “vaciptir”
demiĢlerdir. Yani devlerin zayıflayıp da yıkılmaması, milli birliğin bozulmaması açısından
itaati gerekli görmüĢlerdir. Buna göre halk yöneticilere itaat edecektir. Ancak uyarma
görevini ve hakkı söylemeyi de asla ihmal etmeyecektir. Böylece millet huzurlu, devlet de
uzun ömürlü olacaktır.
a)Yöneticilere Ġtaat:
Yüce Allah Kuran‟da: “Ey iman edenler! Allah‟a itaat edin, peygambere ve sizden
buyruk sahibi olanlara itaat edin. Eğer bir Ģeyde çekiĢirseniz Allah‟a ve ahret gününe
inanmıĢsanız onun halini Allah‟a ve peygambere bırakın. Bu hayırlı ve netice itibariyle en
güzelidir.”(1) buyurarak kendisine ve peygambere itaatten sonra yöneticilere itaati emretmiĢ,
anlaĢmazlıkların Allah‟a ve peygambere bırakılmasının en güzel davranıĢ olacağı
bildirilmiĢtir.
Ġslam‟ın yüce peygamberi de: “Kim bana itaat ederse, Allah‟a itaat etmiĢ olur. Kim bana
isyan ederse Allah‟a isyan etmiĢ olur. Kim benim emirime itaat ederse bana itaat etmiĢ olur.
Kim benim emirime isyan ederse bana isyan etmiĢ olur.” (2)
“Ey Ashabım! Valilerinizin, kumandanlarınızın emirlerini dinleyiniz. Onlara itaat ediniz;
üzerinize tayin edilen vali, baĢı siyah kuru üzüm gibi saçlı HabeĢli bir köle olsa bile.” (3)
buyurarak yöneticilere itaat etmeyi emretmiĢtir.
Bu konuda Ġslam tarihinde güzel örnekler vardır:
Hz. Ömer, ordu ġam‟da iken bir mektupla Halid b. Velid‟i kumandanlık görevinden alıp Ebu
Ubeyde‟yi kumandan tayin etmiĢtir. Bu olay üzerine Halid b. Velid ve arkadaĢları en ufak bir
tereddüt ve kırgınlık göstermeden Ebu Ubeyde‟ye itaat etmiĢler, gayretlerinden hiçbir Ģey
eksiltmeden savaĢa devam etmiĢlerdir.
Hz. Ebu Bekir de peygamberin vefatı üzerine halife seçilince, halkın kendisine itaat etmesini
istemiĢtir. Yaptığı konuĢmanın sonunda: “Allah‟a ve peygambere isyan edersem sizin bana
itaat etmeniz gerekmez.” demiĢtir.
Yöneticileri, yöneticilerin görevlendirdiği memurları sevsek de sevmesek de kötülüğü
emretmedikçe, kendisi de Allah‟a ve peygambere isyan etmedikçe onlara itaat etmek gerekir.
Hz. Osman: “Allah Kur‟an ile yasak etmediğini sultan ile yasak eder.” diyerek itaat etmenin
gereğine iĢaret etmiĢtir.
Hepimiz biliriz ki, Uhut savaĢında Ġslam ordusu büyük bir üstünlük sağladığı halde okçuların
verilen emre itaat etmemesi yüzünden savaĢın seyri değiĢmiĢtir. Müslümanlar büyük kayıplar
vermiĢlerdir.
b) Mutlak Ġtaat mi?
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
19
Toplumun birlik ve beraberliği, düzen ve asayiĢi için baĢa geçenlere itaat emredilmiĢtir.
Ancak Allah‟a isyan sayılabilecek ve milleti yok oluĢa götürecek olan davranıĢlar karĢısında
itaat gerekmediği de bildirilmiĢtir. Örnek olarak da Musa peygamber Firavun‟a, Ġbrahim
peygamber Nemrut‟a, Ġslam peygamberi Hz. Muhammed de cahiliye adetlerine, Ebu Cehil‟e,
Ebu Leheb‟e uymamıĢ, itaat etmemiĢtir.
Bu konuda sevgili peygamberimiz Ģöyle buyurmuĢtur:
“Üzerinize önder seçilen kimse size dinin kötü ve haram saydığı Ģeyleri emretmedikçe ona
itaat etmek vaciptir.” (4)
“Müslümanların vazifesi, Allah‟a isyan teĢkil eden bir Ģeyle emredilmedikçe, ister istemez
dinlemek ve itaat etmektir. Lakin Allah‟a isyan teĢkil eden bir hususla emrolunduğunda ne
dinler ve ne de itaat eder.” (5)
“Ġdarecilerin hayırlısı sizi seven ve sizin tarafınızdan sevilenlerdir. Siz onlara dua edersiniz,
onlarda size dua ederler. Ġdarecilerinizin en Ģerlisi, sizi sevmeyen ve sizin tarafınızdan
sevilmeyen, size lanet eden, sizin de kendilerine lanet ettiğiniz kimselerdir.”
Deyince peygamberimize oradaki bulunanlar sorar:
-“ Ey Allah‟ın elçisi: Onlarla münasebeti keselim mi?”
Peygamber iki defa:
-“Hayır, sizinle namaz kıldıkları müddetçe onlara itaat ediniz.” BuyurmuĢtur. (6)
Kuran‟da da bize emredilen Ģudur:
“Yeryüzünde fesat çıkaran, dirlik ve düzeni bozan, aĢırı hareket edenlerin arzularına uyma.”
(7)
Özetlersek kayıtsız Ģartsız, mutlaka itaat diye bir Ģey yoktur. Ġnkârcıya, bozguncuya, fesatçıya
itaat olmaz. Ancak Allah‟a ve peygambere isyan, millete ihanet etmediği müddetçe kim
olursa olsun yöneticiye itaat gerekir. Çünkü devlet adamına ve devlete yapılan isyan, fitne ve
fesada yol açar. Bu durum da kargaĢa ve anarĢi kapısını aralar. Bu durumdan da ancak o
milletin düĢmanları yararlanır. Devlet ve devlet adamına itaat ise, devlet- millet iĢbirliğini ve
milletin birlik-beraberliğini sağlar. Milleti iç ve dıĢ düĢmanların fitne ve fesadından korur.
Türk milletinin büyüklüğünü, Osmanlı imparatorluğunun gücünü Ġngiltere büyük Elçisi
Ricault XVII. asırda Ģöyle ifade etmiĢtir: “Yeryüzünün en büyük bölümüne hükmeden Türk
imparatoru, milleti tarafından çok sevilir. Türkler, padiĢah‟ın mensup olduğu Osmanlı
hanedanına adeta kutsallık izafe eder. Hıristiyan milletler, Türklerin bu davranıĢlarını örnek
almalıdır. Bu kadar büyük imparatorluğun dağılmadan korunabilmesinde Ģüphesiz
hükümdarlarına ve hanedanlarına gösterdikleri saygının önemi büyüktür. Türklerin terbiye
sistemleri de siyasetlerinin dayanaklarından birini teĢkil eder. Bu derece azametli
imparatorluk kurup yaĢatabilmelerinin diğer sırrı da cemiyet düzenlerinin bizdeki gibi asalete
dayanmamasıdır. Türk toplumunda her vatandaĢ eĢittir, Ģahsi kabiliyeti derecesinde
hükümdarlık hariç akla gelebilecek her makama yükselebilir. Meziyet servetten üstün
tutulur.” (8)
c) Fitneye karĢı Uyanık Olmak: Millet olarak diğer milli meselelerimizde uyanık olacağımız gibi fitne konusunda da çok
dikkatli ve uyanık olmalıyız. Bugün zihinleri bulandıran, halkla yöneticileri karĢı karĢıya
getiren yanlıĢ ifadeler, düĢünceler ve yorumlar vardır. Bunları burada ele almanın yararlı
olacağını zannediyorum:
Bu yanlıĢlıklardan biri Kuran‟daki bir ayetin yanlıĢ yorumlanmasıdır. Bu “ Allah‟ın indirdiği
ile hükmetmeyen kâfirdir.” Ayetidir. (9) bu ayetin anlamı verilirken peygamberin, ashabının,
gerçek din âlimlerinin görüĢlerine baĢvurmadan açıklama yapılmaktadır. Bu durumda devlete
ve devlet adamına itaati yıkmakta diğer taraftan insanımızın birbirine düĢmesine neden
olmaktadır.
Bu ayeti, ilk hariciler yanlıĢ yorumlayarak, Hz. Ali ve arkadaĢlarını küfürle itham etmiĢlerdir.
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
20
Hâlbuki bu ayet, Yahudiler hakkında nazil olmuĢtur. Ġbn-i Abbas Yahudilerin Tevrat‟taki
ahkâma ait ayetleri gizlemeleri sebebiyle küfre girdiklerini belirtmiĢtir.
Müfessirlerden Razi, Elmalı, Ömer Nasuhi, Vehbi Efendiler de bahsedilen ayetin ve sonraki
ayetlerin, Tevrat‟ın hükmünü gizleyen, değiĢtiren Yahudiler için indiğini ifade etmiĢlerdir.
Bozguncu çevrelerin dillerine doladığı ve dikkatli olunması gereken diğer bir husus da
Türkiye‟nin Darul Harp midir? Yoksa Darül Ġslam mıdır? Yani Türkiye Ġslam ülkesi midir?
Ġslam ülkesi değil midir? TartıĢmasıdır.
Tabii bu tartıĢmaların ardından Türkiye‟de Cuma namazı kılınır mı, kılınmaz mı? Türkiye de
günah iĢlemenin hükmü nedir? Haram ve yasakları çiğnemenin mahsuru var mıdır? Yok
mudur? Devlete itaat edilir mi, edilmez mi? devlete vergi verilir mi, verilmez mi? Gibi birçok
tartıĢma konusu gündeme gelmekte birlik beraberliğimiz bozulmaktadır. Halkımızla
devletimiz karĢı karĢıya getirilmek ve fitne ortamı oluĢturulmak istenmektedir.
Bu tartıĢmalara katılmadan insanımız düĢünmelidir. Türk milletin asırlarca Ġslam‟ın
bayraktarlığını yapmıĢtır. Her türlü saldırıya karĢı Müslümanları, kutsal emanetleri ve kutsal
yerleri korumuĢtur. Bu gün hemen hemen dünyanın birçok yerinden “Müslüman”, “Ġslam”
denince Türkler akla gelmektedir. Hal böyle iken Türkiye Ġslam ülkesi midir, değil midir?
Sorusunun ne anlamı vardır? Eğer Türkiye Müslüman ülkesi değilse, hangi ülke
Müslümandır? Türk milleti Müslüman değilse, Müslüman kimdir?
Ġnanıyoruz ki, evvela Ģu soruyu kendimize sormamız gerekir: biz Müslüman mıyız, değil
miyiz? Eğer cevap “Evet” ise, Müslüman her yerde, her zaman Müslümanlardan, Allah‟ın ve
Peygamberin emirleri her zaman onun için geçerlidir.
Ġmam-ı ġafi‟ye göre bir yer Müslümanlar tarafından bir defa fethedilmiĢ ise o yer artık
kıyamete kadar Darül Ġslamdır. Hatta Müslümanlarla anlaĢma ve barıĢ halinde bulunan ülke
de Darül Harp değildir.
Hanefi Mezhebine göre Darül Harp, Ġslam‟ın hükümlerinin bazısının icrasıyla Darül Ġslam‟a
inkılâp eder. Yani Darül Ġslam‟a dönüĢür.
Dikkat edelim Müslümanların Ģu veya bu sebeple “Bu devlete itaat edilmez, vergi verilmez,
Türkiye de Cuma namazı kılınmaz. Bu ülke Darül Harptir. Bu nedenle faizin yenmesinde bir
sakınca yoktur” demek doğru değildir. Kuran‟da ve Allah‟ın elçisinin hadislerinde kesin
emredilen veya yasaklanan bir konuda uymayıp aksine hareket etmenin, bu yetmiyormuĢ gibi
baĢkalarını da sapıtmanın büyük bir vebali olduğu unutulmamalıdır.
d) KarĢılıklı anlayıĢ:
Yukarıda yöneticilere itaat gerekir dedik. Evet, itaat edeceğiz ama bazı Ģeyleri de
unutmayacağız, dikkat edeceğiz. Kayıtsız Ģartsız itaat ölçüsüz bağlılık ve aĢırı sevgi, sınırsız
övgü inancımızla, kültürümüzle bağdaĢmaz. Çünkü aĢırı olan her Ģey felaket getirir.
Sevgili peygamberimiz, bir kimse için sevgide aĢırı gitmememizi, bir gün düĢmanımız
olabileceğini, nefret ve buğzda ileri gitmememizi bir gün dostumuz olabileceğini tavsiye
etmiĢtir.
Bu konuda birkaç örnek verelim:
Bir gün adamın biri devlet baĢkanı Ömer‟in huzuruna çıkar ve karĢısında yerlere kadar eğilir.
Adamın bu halini beğenmeyen Hz. Ömer:
-“ Sen Müslüman değil misin? Diye sorar. Adam:
-“Elhamdülillah Müslüman‟ım” diye cevap verince, Hz. Ömer:
-“Öyle ise baĢını kaldır, dik tut. Ġslam azizdir. Müslüman bir kimse böyle bir zilleti kabul
etmez.” Buyurur.
Ġsmail Hakkı Hazretleri, devlet adamları ile arada bir mesafenin bulundurulmasını istemiĢ ve:
“Devlet adamları ile ataĢ muamelesi edesin, faydasından istifade edesin fakat zararından
korunasın.” (10)
Ġmam-ı Gazali de: “Ülemanın Ģerlisi ümeranın (emir sahiplerinin)ayağına gider. Ümeranın
hayırlısı ise, ülemanın ayağına gider.” Der (11)
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
21
Ebu Hanefi öğrencisi Ebu Yusuf‟a tavsiyeleri arasında Ģunlar vardır: “Ey Yusuf, sultanına
karĢı vakarlı ol, makamını tebrik et. Bir ihtiyaç ve iĢ dolayısıyla seni çağırmadıkça onun
yanına girme. Zira böyle yaparsan sana kıymet vermez. Onun yanında değerin düĢer. Sultanın
huzurunda çok konuĢmaktan sakın. Sana bir iĢ teklif ettiği zaman araĢtır. Daima Allah‟tan
kork, emanetleri ehline teslim et. Herkese dosdoğru nasihat etmekten çekinme.”
Abbasi Halifesi Harun ReĢit, Medine‟yi ziyaret eder. Devrin ünlü alimlerinden Ġmam-ı Malik:
“Halife eğer ilme hürmet ediyorsa, bilsin ki ilim onun ayağına gitmez.” Bu söz üzerine Harun
ReĢit, Ġmam-ı Malik‟in ayağına gelir.
Bu sözler ve hareketlerle de bizden öncekiler, yönetenlerle yönetilenlerin iliĢkilerinin sınırını
çizmiĢlerdir.
Aslında kendini bilen devlet adamı mesafeyi kendisi tayin eder. Yağcılığa ve yağcılara fırsat
vermez.
ġöyle anlatmıĢlardır: Bir gün Harun ReĢit aksırır. Orada bulunanlardan biri hariç hepsi:
“Yerhamükallah” derler. Bu duaya katılmayana Harun ReĢit sorar:
1. Sen niye sustun? O kiĢi Ģu cevabı verir: 2. Aksıran kiĢi “Elhamdülillah” der. ġükrederse yanında bulunanların ona
“Yerhamükallah” diyerek dua etmesi gerekir. Deyince Harun ReĢit onun Bağdat
kadılığına tayin etmiĢtir. Bunun sebebini soranlara da Ģu açıklamayı yapmıĢtır:
3. “Aksırıp da Ģükretmedi diye halifeye iki kelimelik duayı çok gören kimse baĢkasına boyun eğmez…”
Gene bir gün Ġngiliz gazetecilerinden biri General Eisenhower‟e:
1. “BaĢkanlık zamanınızdaki ile Ģimdiki zamanınız arasında ne fark var? Diye sorar. General Ģu cevabı verir:
2. “BaĢkanken kimse beni golf oyununda yenemezdi, Ģimdi ise önüne gelen yeniyor.”
Ciddi ve büyük iĢler baĢarmak isteyen devlet adamı, yapmacık davranıĢlara, geçici sevgi ve
bağlılık gösterilerine, gösteriĢten ileri gitmeyen iltifat ve övgülere asla aldanmaz. Bu tür
riyakârlık gösterilerine de baĢtan ortam hazırlamaz. Samimi olanla olmayanı, dürüst olanla
olmayanı birbirinden ayırır.
e) Hakkı Söylemek:
Yönetici kadar halkın da dikkat etmesi gereken Ģeyler vardır. Bunların baĢında halkın zaman
zaman oynanan siyasi oyunlara gelmemesi gerekir. Halk ve halkı temsil edenler tenkit
etmesin, uyarılarda bulunmasın diye yıpranmamak ve saltanatını uzatmak isteyenler, herkes
sussun, hakkı söylemesin isterler. Her Ģeyden önce bu hal önce demokratik bir durum
değildir. VatandaĢ düĢünecek, yanlıĢları tenkit edecek, doğruları da alkıĢlayıp destek
olacaktır. YanlıĢlıklar karĢısında gerektiğinden uyarı görevini yapacaktır.
Diyelim ki, haksızlıkların, zulümlerin insanı alabildiğine ezdiği bir dönemde yaĢıyoruz. Zayıf,
düĢkün eziliyor. ĠĢçi, memur karın doyurabilmek için çırpınıyor. Bir lokma ekmek için
alçalanlar, çalanlar oluyor. Çoğu zaman haklı hakkını alamıyor. Haksız cezalandırılmıyor.
Adil bir uygulama ile yetkililer zayıfı, haklıyı koruyup kollamıyor. Haklının yanında olmuyor.
Böyle bir ortamda sessiz kalınır mı? Bana ne? Bana dokunmayan yılan bin yıl yaĢasın denir
mi? Müslüman inandığı Ģeyleri bir tarafa bırakarak kendi kabuğuna çekilir mi? Müslüman
iyiliği emredecek kötülükten sakındıracak, eliyle diliyle cihad edecek, yanlıĢı haykıracak,
doğruyu da alkıĢlayacaktır. Bu onun hem dini hem de sosyal görevidir.
Kurnazlıkla tenkidi önlemek için “aman gıybet etmeyelim!” diyerek halk susturulmaz. Tenkit
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
22
etmek dinde suç değildir. Tenkit, yapılan bir yanlıĢın ifade edilmesidir. Sadece kusurun teĢhiri
değil, yanlıĢın yanında doğruyu ortaya koymaktır. Bunu yapmak da asla gıybet değildir.
Gıybet Ģahsa yönelik, özel hallerin ifadesidir.
Ġnancımıza göre bir yöneticinin yaptığı iĢ elbette tenkit edilecek, doğrusu söylenecek, hatanın
düzeltilmesi istenecektir. Tenkit bırakılıp sadece sızlama ile yetinilmeyecektir.
Peygamberimiz: “Haksızlık karĢısında susan dilsiz Ģeytandır.”buyurmuĢtur. BaĢka bir
hadislerinde de : “Bir kötülük gördünüz zaman elinizle yok edin. Bunu yapamazsanız dilinizle
yok edin. Bunu da yapamazsanız kalbinizle buğzediniz…” dememiĢ midir?
Bir gün de sohbet ederken bir gurup insana: “Ġster zalim olsun, ister mazlum olsun
kardeĢlerine yarım edin” buyurur. Bunun üzerine bir adam:
-“ Ey Allah‟ın elçisi! Mazlum ise ona yardım edelim, eğer zalim ise ona nasıl yardım
edelim?” deyince peygamber (a.s):
-“ Onu zulmünden men ederek” cevabını verir.
Allah‟ın elçisinin Ģu sözlerine de kulak verelim:
“Cihadın efdali, zalim emir ve hükümdarın önünde hakkı söylemektir.” (12)
“Allah‟a cihadın en sevimlisi, zalim hükümdara söylenen hak sözdür.” (13)
“Sizin üzerinizde hükümdarlar olacak, onları tanıyacaksınız fakat davranıĢlarından
hoĢlanmayacaksınız. Bu yüzden kendilerine itirazda bulunacaksınız. Kim itirazda bulunursa
temize çıkmıĢ olacak. HoĢlanmayan selamet bulur. Lakin razı olup biat eden helak olur.”
Diyen peygamberimizi dinleyenlerden biri:
-“ Ey Allah‟ın elçisi! Onlarla savaĢalım mı?” diye sormuĢ, peygamberimiz:
-“ Namaz kıldıkları sürece hayır.” Cevabını vermiĢtir. (14)
Sayın okuyucularım, peygamberimizin bu sözleri yanlıĢlıklar ve haksızlıklar karĢısında
susulmayacağını, tenkit etmenin günah ve gıybet olamayacağını açıkça belirtmektedir.
Meselenin biraz daha anlaĢılması için Ģu olaylara göz atalım:
Devlet baĢkanı Halife Ömer bir gün bir topluluğa:
1. “YanlıĢ bir iĢ yaparsam, fena bir yol tutarsam, nefsime esir olursam ne yaparsınız?” demiĢ orada bulunalar:
2. “ Seni kılıçlarımızla doğrulturuz.” DemiĢ, bundan da Ömer çok memnun
olmuĢtur.(15)
Bir baĢka gün de Halife Ömer halka:
-“ Beni dinleyiniz?” demiĢ, oradakiler:
-“ Seni dinlemiyoruz. Evvela sırtındaki elbisenin hesabını ver. Bize düĢen kumaĢlardan
hiçbirimize elbise çıkmadı, sana nasıl çıktı?” deyince Ömer (r.a):
-“ Oğlum Abdullah aranızda, o söylesin.” DemiĢ
Abdullah kendi hissesini babasına verdiğini söyleyince oradakiler:
-“ ġimdi oldu, seni dinliyoruz.” DemiĢlerdir.
Hasan-ı Basri anlatıyor: “Bir adam Halife Ömer „e:
-“ Allah‟tan kork ya Ömer!” dedi. Orada bulunalar o kiĢiyi azarlardı, susmasını istedi. Halife
susturmak isteyenlere:
-“Azarlamayın. Susmasın, söylesin. Zira onlar ikaz etmezlerse günahkâr olurlar. Biz de ikazı
kabul etmezsek mesul oluruz.” (16) diyerek müdahale etmemiĢtir.
Demek ki gerçekler söylenmez ve söyletilmezse, söylendiği zaman da dinlenmezse
günah vardır.
f) Aktif Olmak: Ġnsanın, bilhassa inandım diyen bir kimsenin hissiz, duygusuz olması mümkün değildir. Hele
sorumluluk anlayıĢı olan bir insanın zulüm ortamında neme lazımcı olması, “Ben mi
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
23
düzelteceğim?” deyip kendi köĢesine çekilmesi söz konusu olamaz.
Akıllı insan, zaman zaman yapılan “Biz size fırsat veriyoruz, bak Ģunu yapıyor, bunu
yapıyorsunuz, ibadet ediyorsunuz, adam yetiĢtiriyorsunuz” aldatmacalarına kanmaz. Yalan
vaatlere inanmaz.
Tirmizinin naklettiği bir hadiste: “insanların arasına karıĢıp onların eziyetlerine sabreden
Müslüman, insanların arasında karıĢmayıp onların sıkıntılarına katlanmayan Müslüman‟dan
daha hayırlıdır.” BuyurmuĢtur.
Politika canlılar arasında sade insana hastır. O halde bir kısım insanlar siyasetle uğraĢacak, bir
kısmı insan da ihmal edecek, onu kötü ellere terk edecek ve sonra da sızlanacak bu doğru bir
hareket değildir.
Yıllardan beri sevimsiz, sevimsiz olduğu kadar anlamsız bir söz vardır: “Dindar siyasete
karıĢmaz.” Bu söz bazı guruplar tarafından benimsenmiĢtir. ġeytandan sakınırcasına
siyasetten kaçmak toplumları sürüleĢtirir. Siyaset bizim iĢlerimizdir, geleceğimizdir.
Ġnancımızın, idealimizin geleceğidir. Öyleyse kimden, neden, niçin kaçıyoruz?
Sorumluluk anlayıĢımıza göre kaçmak yok, karıĢmamak yok, inzivaya çekilmek yok. Kimse
elini eteğini çekerek sorumluluktan kendisini kurtaramaz. “Ben oyumu veririm, gerisine
karıĢmam ne demek? Ġnsan seçtiğinden, onun yaptıklarından ve yapması gerekenlerden
sorumlu değil midir?”
Müslüman siyaset yapmaz, siyasetle uğraĢmaz, siyaset yalancı mesleği, kaypak olmak,
ikiyüzlü olmak lazım. Siyasete karıĢtın mı yalan dolan, bile bileceksin, gibi sözlerle siyasetin
sahtekâr iĢi olduğu imajı veriliyor. KurtuluĢ için bunu silmek lazım. Eğer siyaset bu halde ise,
onu namuslu insanların yapması daha doğru olmaz mı?
Edmond Burke: “ Kötü insanlar birleĢtiği zaman iyiler el ele vermelidir, yoksa her biri teker
teker mahvolmaktan kendini kurtaramaz.” der.
Aristo da: “Politika ile meĢgul olmak isteyen münevverleri bekleyen korkunç bir akıbet
vardır, cahiller tarafından idare edilmek.” demiĢtir.
Dahası var. Peygamberimiz siyaset mi yaptı? Ġslam da siyaset mi var? Deyip siyasetten
çekilmek, siyasete karıĢmamak yanlıĢtır. Aldatmaktır. Bu iĢi yapanlar neden yapıyor? Sonra
senin hakkında hep baĢkaları mı karar verecek?
Kimse bilmiyorum diyemez. Ġslam yüce peygamberi, devlet kurmuĢ, anayasa hazırlatmıĢ,
Yahudilere ve Hıristiyanlara karĢı siyaset uygulamıĢ, Müslüman varlığını korumuĢtur.
SavaĢmıĢtır. Kendisinden sonraki Müslümanlar da imparatorluklar kurmuĢ ülkeler
fethetmiĢtir. Ayrı ırktan, ayrı dinden insanları kendi inançlarına göre idare ederek inançlarının
ve kendilerinin üstünlüklerini ispatlamıĢlardır.
Değerli okuyucularım, dinlerin, ideolojilerin hâkimiyet kavgası verdiği bir dönemde
yaĢıyoruz. Milletimizin düzenini korumak, geliĢtirmek ve yaĢatmak zorundayız.
Osmanlının son zamanlarında azınlıklar ve dıĢ güçler sistemli olarak fırıncıya, değirmenciye,
eczacıya yaklaĢıp, unlu elbiselerle tuvalete gidilmesinin günah olduğunu, dertlere karĢı
derman aramanın Allah‟ın verdiğine rıza göstermeyip karĢı gelmek demek olacağını, altının
erkeğe haram olduğu propagandası ile sarraflığı, fırınları, değirmenleri ve ilaç yapımını
ellerine geçirmiĢlerdir.
Her Ģeyden Ģikâyet ettiğimiz bir dönemde, kötülüklerden uzak kalma amacı ile bir kenara
çekilme, karıĢmama, kendini kurtarma propagandalarına dikkat edelim. Unutmayalım, daha
önce dedelerimize, babalarımıza düĢmanın yaptığı bazı propagandalar, verdirilen fetvalar
cazip gelse, iltifat görse idi durum böyle olur muydu?
g)- Tepki göstermek:
Ġnancımıza göre ferdi kurtuluĢ yoktur. KurtuluĢ toptan olacaktır. Ferdi kurtuluĢ en son çaredir.
Tirmizi‟nin naklettiğine göre: “Bir zat, tatlı su kaynağı bulunan boğazdan geçerken su, boğaz,
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
24
yeĢillikler öyle hoĢuna gider ki, oraya çekilip orada yaĢama kararı verir. Peygamberden izin
almak ister. Durumu peygambere anlatır. Ona peygamberin cevabı Ģu olur:
-“ Yapma! Halktan uzlet etme! Sizden birinin Allah yolunda ayakta durması, yetmiĢ sene
evinde kıldığı (nafile) namazdan daha faziletlidir. Allah‟ın sizi affetmesini, cennete koymasını
sevmez misiniz? O halde Allah yolunda savaĢın. Her kim Allah yolunda bir devenin sağılması
kadar savaĢırsa cennet kendisine vacip olur.”
Fert toplumun bir parçasıdır; ondan ayrı düĢünülemez. Herkes kendini kurtaracak da baĢka
insanları kim kurtaracak? Cihadı, tebliği kim yapacak. Ġnancımıza göre insanın hedefi kendisi
ile beraber baĢkalarını da kurtarmaktır. Dikkat edecek olursak dinimizin emirleri ve inananın
yapması gereken iĢler hep ıslaha yöneliktir. Ġnsanın içinde yaĢadığı topluma karĢı sınırsız
sorumlulukları vardır. Bu sorumlulukları yerine getirmezliyiz ki, haksızlıklar son bulsun,
dertler, ızdıraplar dinsin ve toplum huzura kavuĢsun.
Dikkat edecek olursak peygamberimizi bizi Ģöyle uyarmıĢtır:
“Ġsrailoğulları günaha daldıklarında, âlimleri onları men ettiler. Onlar ise günahtan
vazgeçmedi sonra âlimler onlarla birlikte oturdular, onlarla yiyip içtiler. Bundan dolayı Allah
onların kalplerini birbirine benzetti.”
Kötülüğe tepki göstermek, uyarı görevimizi sürdürmek hem dini hem de insanı görevimizdir.
Bu görev aksarsa sosyal çöküntü kaçınılmaz olur. Bu konuda peygamberimiz güzel bir örnek
vermiĢtir:
“Bir topluluk gemiye bindi. Her biri gemiyi paylaĢtılar. Herkes payına düĢen yere yerleĢti. Bir
müddet sonra bunlardan biri bulunduğu yeri balta ile delmeye baĢladı. Diğerleri: “Ne
yapıyorsun?” dediler. “Ne karıĢıyorsunuz, yerim değil mi, istediğimi yapamaz mıyım?”
cevabını verdi. ġimdi eğer onu gemiyi delmekten vaz geçirirlerse hem kendileri hem de o
adam kurtulur. Eğer o adam kendi haline bırakılırsa, hem o hem de gemidekilerin hepsi helak
olur.”
Bu örnek misali eğer bizler de görevimizi yapmaz isek helak olmaktan kendimizi
kurtaramayız. Bunun içi bozguna, her kötü gidiĢe, her kötü ve kötülüğe dur demeliyiz.
Bu kendimiz için, sevdiğimiz insanlar ve milletimiz için Ģarttır. Ne yazık ki bugün bunu
yapmadığımız gibi kaybolan değerlere, yıkılan kıymetlere ve sosyal felaketlere seyirci
kalıyoruz. Bilhassa son zamanlarda tepkisiz, uyuĢmuĢ bir topluluk haline geldik. Bizi ancak
kazancımız ilgilendiriyor. Dün karĢı çıktığımız, uğrunda savaĢtığımız, kan verdiğimiz, can
verdiğimizi kötülüğü bugün kınamıyoruz. Eğer oy verdiklerimiz karĢı değilse kötüyü
ayıplamıyoruz. Bunun için daha önce yüzleri kızartan kötülükler bugün meĢrulaĢmıĢ. Onu ya
biz ya da yakınımız yaptığı için ses çıkarmıyoruz, normal karĢılıyoruz.
Bu durum ürperti vericidir. Bizden önceki insanların helakına sebep olmuĢtur.
Sonuç olarak bugün, hiç de layık olmadığımız bir durumdayız. Bizi götürmek istedikleri yer
yok olacağımız yerdir. Bize telkin edilen Ģeyler özümüze ve kültürümüze uymayan Ģeylerdir.
Samimi devlet adamlarımıza düĢen görev, layık olmadığımız bu durumdan insanımızı
kurtarmaktır. Ġnsanımıza düĢen görev de kendisine sahip çıkacak kimseleri seçmek ve onlara
itaat etmektir.
Allah Kuran‟da Ģöyle buyurur:
“Allah insanlara hiçbir Ģeyle zulmetmez. Ancak insanlar kendi kendilerine zulmederler.” (17)
Anlatıldığına göre zalim Haccac‟ın halktan birisi atının önüne kendini atarak:
-“Adalet ya Haccac! Senden Hz. Ömer‟in adaletini istiyorum.” Der. Haccac atından iner kılıcı
ile toprağı eĢelemeye baĢlar. O zat:
-“ Ne yapıyorsun ya Haccac?” deyince Haccac Ģu ibretli cevabı verir:
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
25
-“Hz. Ömer‟in adaletini uygulayacağım, onun zamanındaki insanları arıyorum.”
Doğru değil mi sayın okuyucularım, önce kendimiz iyilere, iyiliklere layık olmamız gerekmez
mi?
~~~~~~~~~
~~~~~~~~
~~~~~
~~
1. Nisa suresi, ayet: 59 2. Sahih-i Buhari, Tecrid-i Sarih, c.2,s. 314 3. Age. C.2, s. 314
4. Müslim: 33/49 – Tirmizi: 33/38 5. Buhari, Ahkam: 43 6. Riya‟üs Salihin 664 nolu Hadis
7. ġuara suresi, ayet: 151 8. Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar, s. 318 9. Maide Suresi: 45
10. Ġsmail Hakkı, Marifetname, s. 521 11. Ġmam-ı Gazali, Ġhya, c.1, s. 74 12. Ramuz el-Ehadis, s.76, 10 nolu hadis
13. Age.s.16,17 nolu hadis 14. Age. 1809 nolu hadis 15. Mevlana ġibli, Asr-ı Saadet, c.7, s. 444, Ter.ö.r.Doğrul.
16. Mustafa Fahrettin Akbablı, Hz. Ömer Diyor ki, s.51 17. Yunus Suresi, Ayet: 44
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
26
DEVLETĠN GÖREVLERĠ
Devlet ve devletin görevleri denince, vergi toplayan tahsildar, suçluları yakalayan jandarma,
ithalat ve ihracat yapan tüccar, satıĢ yerleri, üretim yerleri ve hastaneler açarak kâr amacı
güden Ģirket akla gelmemelidir.
Devlet, milletin babasıdır, millet için vardır. Her bakımdan milletin sigortasıdır. Yani devlet,
her konuda, her yaĢta vatandaĢların garantisi ve güvencesidir. Siyasi bir teĢekkül olarak da
milletin iç ve dıĢ düĢmanlarına karĢı güvenliği sağlar, refahı temin eder. Milletin maddi ve
manevi varlığını koruyarak milleti yüceltir.
Yöneticiler ve insanımız Ģunu çok iyi bilmelidir ki, milletin en önemli meselesi, enflasyonun
yüksek oluĢu değildir. Enflasyon her zaman düĢürülebilir. En önemli mesele, Türk milletinin
batı ailesinden olması, Hıristiyan birliğine girmesi de değildir. Girilmese de olur. Konut
darlığı da değildir, açık her zaman kapatılabilir. Ġlk etapta ithalat, ihracat, köprü, baraj da
değildir. Bence en önemli mesele Türkiye‟nin, Türk insanın geleceğidir. Bundan baĢka Türk
devlet yapısının, devlet anlayıĢının çökmekte olmasıdır. Devletin görevini tam olarak
yapmaması, milletin devlete karĢı güveninin sarsılmasıdır. Zira devlet, millet desteğini ve
güvenini kaybederse çöker.
Devletin sürekliliği için milletin devlete, devletin de millete karĢı görevleri vardır. Bu güne
kadar vatandaĢların devlete karĢı görevleri her vesile ile hatırlatılıp sürekli okutulmuĢtur.
VatandaĢlar da görevlerini hemen hemen noksansız yapmıĢlardır.; vatandaĢ askere gitmiĢtir,
vergisini vermiĢtir, seçimlere katılmıĢtır, savaĢ olmuĢ cepheye koĢmuĢ, gerektiğinde canını
vermiĢtir.
Buna karĢılık devletin vatandaĢlara karĢı görevi üzerinde fazla durulmamıĢ ve iyi
anlatılmamıĢtır. Buna rağmen hep vatandaĢtan fedakârlık beklenmiĢ, görevini yapması
istenmiĢtir. Ama çoğu zaman devletin görevi unutulmuĢtur. Devleti yönetenlerin çoğu
yabancı okullarda okuduğu, ömrünün çoğunu dıĢ ülkelerde geçirdiği ve daha çok kendi
kültürü yerine yabancı kültürlerin etkisi altında kaldığı için bizim insanımıza göre tavır
alamamıĢlardır.
Ġnanıyorum ki milletimiz, bir bahçe gibidir. Bakılırsa, emek verilirse çok Ģey verir. Malını,
canını bile esirgemez. Bunun örneklerini Çanakkale savaĢlarında, milli mücadele günlerinde
görülmüĢtür. Böyle bir millet iyi muameleye layık değil midir?
Eğer devlet görevini tam olarak yapmazsa vatandaĢ da görevini aksatacaktır. Bu kaçınılmaz
bir olaydır. Millet iyi muamele göremediği zaman devlete, yöneticilere karĢı görevi sarsılır.
Ceza görmeyeceğine inandığı konularda üzerine düĢen görevi yapmak istemez. Mesela
diyelim ki; vatandaĢtan vergiyi aldın, yerinde harcamadın. O zaman vatandaĢ bir daha dürüst
vergi vermez. Ġstiklal gazisini parası yok diye hastanede tedavi etmezsen onu kırmıĢ olursun.
Onun oğlu da, torunu da “Ölürsem Ģehit, kalırsam gazi” diyerek kendi isteğiyle cepheye
gitmez.
Basit bir meselede vatandaĢa güven duyulmaz, burnundan getirilirse veya devlet verdiği sözde
durmazsa, vatandaĢ da görevini isteyerek yapmaz. Devlet babadır. Bir babanın evlatlarına
gösterdiği Ģefkat ve merhameti devlet baba göstermedikçe görevini yapmıĢ sayılmaz.
a)Önceki AnlayıĢ: Güçlü olduğumuz dönemlerde devletimiz insanımıza karĢı görevlerini tam olarak, karĢılık
beklemeden yapmıĢtır. Evlatlarını seven ve hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan baba gibi
olmuĢtur. Evlatları da her türlü fedakârlığı yapacak gücü kendilerinde bulmuĢ ve karĢı
görevini de aksatmamıĢtır. Bilhassa Selçuklularda ve Osmanlılar zamanında da devletin
görevini aksatmadığını görüyoruz. Devlet insanımızı ve insanımızı insan yapan değerleri
korumuĢ, insanımızın maddi ve manevi alçalmasına asla müsaade etmemiĢtir. Mesela;
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
27
vakıflar, aĢevleri, ücretsiz tedavi, ücretsiz ilaç, fakirlerin tespiti ve ihtiyaçlarının karĢılanması,
zinayı, hırsızlığı, dilenciliği ve rüĢveti önlemek için alınan tedbirler insanımızı yüceltilmiĢ ve
mutlu etmiĢtir.
Bir ilim adamımızın ifadesiyle: “Devletin görevi; Allah‟ın iradesine uygun olarak töre tanzim
etmek, halkı saadet içinde yaĢatmak açları doyurup, çıplakları giydirmek, fakir milleti zengin
hale getirmek, kendi milletini diğer milletlerden daha üstün bir seviyeye yükseltmektir.”
Ģeklinde özetlenmiĢtir. (1)
Devlet adamının görev ve sorumluluk anlayıĢı konusunda örnek bir düĢünce ve örnek bir
davranıĢı nakletmek istiyorum:
Devlet baĢkanı Hz. Ömer, bir gece Ģehirde dolaĢırken bir evden ağlama sesleri duyar. Ocakta
bir tencere vardır. Ġçinde su ve taĢlar vardır. Kadın çocukların uyumalarını beklemektedir. Bu
manzarayı gören Halife Ömer‟in gözleri yaĢarır.
Sabah Ömer, un, yağ, hurma gibi yiyecekleri koyduğu çuvalı hazırlar. Yardımcısı Eslem‟e:
-“Ya Eslem, çuvalı sırtıma kaldır.” der
Eslem, Ey Müslümanların emiri, bırak da ben taĢıyayım” der.
Halifenin Eslem‟e cevabı ise Ģu olmuĢtur:
-“Ey Eslem, onlardan ben sorumluyum, ahrette de yükümü taĢıyacak mısın?”
b) Devlete düĢen: Devletin vatandaĢlarına olan görevlerinden bazılarını Ģöyle sıralayabiliriz:
1. Devletin görevlerinin baĢında vatandaĢların mal, can, ırz ve namus emniyetini sağlamak, insanın itibarını dilini, ahlaki değerlerini koruyup geliĢtirmek gelir.
2. Milletin maddi ve manevi varlığının koruyucusu devlettir. Devlet, milletin huzuru ve
mutluluğu için her türlü tedbiri alır. Milletin vakar ve haysiyetini ne pahasına olursa
olsun korur.
3. Devlet, milletin iç ve dıĢ emniyetini sağlar. Milli çıkarları korur. VatandaĢların maddi
ve manevi ihtiyaçlarını karĢılar yani vatandaĢların karnını doyururken beynini de
doyurur. Bu iĢi dengeli bir Ģekilde yaması gerekir. Aksi halde devlet kendi imkânları
ile kendisine düĢman yetiĢtirmiĢ olur. Kendi milletine, kendi devletine düĢman olan
yarı aydınlar çoğalır.
4. Devleti yönetenler düĢman oyunlarına karĢı uyanık olmalıdır. DüĢmanın oyununu bozmalıdır. Her türlü yıkıcı faaliyeti önlemeli ve karĢı propaganda yapmalıdır.
AnarĢiye, kaçakçılığa, karaborsacılığa, yağmacılığa, rüĢvete, zulme, hırsızlığa fırsat
vermemelidir. Milletin huzuru ve geleceği için her türlü tedbiri almalıdır.
5. Milletin bütünlüğü, vatanın bölünmezliği korunmalıdır. GeçmiĢte olduğu gibi bugün
de Türk milletini, Türk vatanını bölmek isteyenler vardır. Bunlara karĢı tedbir
alınmalı, etkili oldukları, propaganda ettikleri konularda eksiklikler giderilmeli, hiçbir
Ģey istismarcıların eline bırakılmamalıdır. Mesele eğitimle, kültür ve inanç açısından
ele alınmalıdır. Nazik bölgelerimizde ilin valisi, müftüsü, emniyet müdürü ve
jandarma komutanı gibi doğrudan etkili olan görevliler iyi seçilmeli ve meseleleri
bilen kimseler olmalıdır. Hatta en basit iĢi yapan devlet memuruna kadar vatanını,
milletini çok seven kimseler olmasına dikkat edilmelidir. ġu veya bu sebeple
vatandaĢın zulüm görmesi önlenmelidir. VatandaĢın devletten soğutulmamasına dikkat
edilmelidir. Herkes iyi muamele görmeli ve devlete güvenmesi sağlanmalıdır.
6. Ġnsan ve insana ait değerler çok iyi korunmalıdır; insan çalmak, kendini satmak zorunda bırakılmamalıdır. Ġnsanın iyi olması, namuslu yaĢaması için, günahlardan ve
haramlardan korunması için iyi bir ortam hazırlanmalıdır. Ġnancının gereğini yapmak
isteyene bu hak verilmelidir.
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
28
Her türlü fitne, bozgunculuk serbest olur, hatta teĢvik görür de sonra insanın dürüst
davranması, namuslu yaĢaması istenirse bu olmaz. Mesela, televizyonun her türlü bozguncu
ve yıkıcı etkisine karĢılık devleti göreve çağıranlara “beğenmeyen televizyonun düğmesini
kapatıversin” gibi sözlerle çözüm yolu göstermek, camiye gidiĢ yollarını kapattıktan sonra
“iĢte cami gitmeyin diyen mi var” demek devlet adamı ciddiyetiyle bağdaĢmaz.
1. Vergiler herkesten adil bir Ģekilde toplanmalı ve yerine harcanarak sosyal denge sağlanmalıdır.
2. Yerli üretim desteklenmeli, üretici korunmalı, alın teri zamanında ve tam olarak
ödenmelidir. Bunun yanında tüketici de unutulmamalıdır. Devlet yaptığı her iĢte kar
etmeyi düĢünmemelidir.
3. Sağlık, eğitim, bayındırlık hizmetleri noksansız adil bir Ģekilde yürütülmelidir. Ġnsan
sağlığına verilen önem o millet için göstergedir. Parası olmayanın devlet hastanesinde
tedavi görmemesi devlet için bir ayıptır. Korkulu hastalıklara yakalananlara altı ay, bir
sene, üç-beĢ sene sonrasına gün verilmesi devletin aczidir. Sağlığa zararlı olduğu
bilindiği halde bir köy halkı içme suyunu kullanmaya devam ediyorsa devlet görevini
yapmıyor demektir.
Devletin görevi sadece içki üretmek, kumarhane açmak, sigara üretmek, bunları reklam
etmek, sigara paketinin üzerine “sağlığa zararlıdır” yazmak, içkili araba kullanana ceza
kesmek değildir.
1. Eğitime gelince eğitim, milli olmalıdır. Ġnsanımızı okur- yazar yapmak meseleyi halletmez. Eğitim gençlerin kafasına bazı bilgiler vermek, bazı formüller ezberletmek
değildir. En kötüsü de sömürge ülkesi gibi yabancı dil ve yabancı kültürle eğitimdir.
Bu yabancılaĢmayı, yozlaĢmayı getirmekten baĢka bir iĢe yaramaz. Eğer insanımız ve
ülkemiz yararına eğitimde bir Ģeyler bekliyorsak eğitimimiz milli ve insani olmalıdır.
Gençlere milli ve insani değerler öğretilmelidir ki, iyi insan iyi vatandaĢ yetiĢsin
Bir öğretmen sınıfa sormuĢ:
-“Yamyama okuma-yazma öğretilirse ne olur?” bir öğrenci cevap vermiĢ:
-“Okur-yazar yamyam olur öğretmenim.”
11- devlet adamı ciddiyetten ayrılmamalıdır. Devlet iĢinde gevĢeklik olmamalıdır. Devlet adı
garanti olmalıdır. Hizmetler eĢit, adil biçimde her insana, her bölgeye ulaĢmalıdır.
Devlet yapması gereken görevleri vatandaĢa bırakmamalıdır. Kendi okulunu kendin yap,
kendi camini kendin yap, kendi suyunu kendin getir… Peki, o zaman devlet necidir? Niçin
vardır?
Sonuç olarak devletin görevleri bundan ibaret değildir. Çoktur. Ama Ģunu da unutmamak
gerekir ki, her Ģeyi de devletten beklemek olmaz. Herkes bilir ki, her nimet bir külfet
karĢılığıdır. VatandaĢ devlete karĢı üzerine düĢen görevleri dürüst ve noksansız bir Ģekilde
yapmalı, karĢılığında da devletin gücünden, hizmetinden tam olarak yararlanmalıdır.
Son söz olarak diyorum ki, devletin temel görevi halkın refahı ve mutluluğunu sağlamaktır.
Devlet görevini tam olarak yapmalıdır ki, maddi ve manevi varlıklarını devleti için feda
edenlerin çocukları da gerektiğinde devlete sahip çıksın.
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
29
~~~~~~~~~
~~~~~~~~
~~~~~
~~
1. H.N.Orkun, Eski Türk Yazıtları, s. 43
-
DEVLET ADAMI YÖNETİM SANATI Mustafa ÖSELMİŞ
30
1. DEVLET VE MĠLLET
“Ey Muhammed deki: “Mülkün sahibi olan Allah‟ım! Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden
çekip alırsın; dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; iyilik elindedir. Doğrusu sen, her Ģeye
kadirsin.” (1)
1. Devlet Nedir?
Devlet, saadet, mutluluk, servet, zenginlik ve bağımsızlık gibi anlamlara gelir.
BaĢka bir deyiĢle: “Devlet, bir toplumda var olabilen ve idaresini maddi kuvvet kullanma
yoluyla gerçekleĢtirebilen sosyal organizmadır.” (2) diye tarif edilmiĢtir.
Devlet, “millet” denilen toplumun varoluĢunun temel taĢıdır. Denilebilir ki, insanoğlunun
sosyal bir varlık olarak bir araya yaĢamaya baĢladığı günden bugüne kadar devlet vardır.
Aslında devlet ve millet bunlar birbirine bağlı Ģeylerdir. Her ikisi de gücünü ve varlığını
birbirinden alır. Varlıklarını beraber sürdürürler.
Tarihe baktığımız zaman devlet yapısının sağlam olduğu dönemlerde millet adını verdiğimiz
toplulukların huzurlu yaĢadıklarını, eğer devlet zayıf ise millete karĢı görevlerini
yapamadığını ve milletin düĢmanlarının tehdidine maruz kaldığını görürüz. Bunun için
büyüklerimizi, milletimizin selameti için hep: “Allah devlete zeval vermesin” diye dua
etmiĢlerdir.
Türk milletinin düĢüncesinde devlet babadır. Yani devlere babalık görevi yüklenmiĢtir. Bu
yüzden devlete yakın zamana kadar hep bu gözle bakılmıĢ, devlet adamından babalık
beklenmiĢtir.
1. Devlete hizmet kutsaldır:
Türk kültüründe insan, millet, toprak ve töre gibi devlet de kutsaldır. “Türk devletinin tarih
boyunca mukaddes sayılması, Osmanlı mefkûresinin din, devlet, mülk ve millet gibi dört
esasa dayanması ve Türk hâkimiyetin dünyaya yayılması sebepleri arasında hükümdarların
babalık sıfat ve vazifeleri mühim rol oynamıĢtır.” (3)
Türk tarihinde devlet ve devlet adamı anlayıĢı, diğer milletlerinkinden çok farklıdır. Nedeni
de Türkler dünyanın en iyi teĢkilatçı milleti olmasıdır. Türk devlet adamları, devlet kurmak ve
insanları yönetmekte büyük ustalıklar göstermiĢler ve diğer milletlerin büyüklerine nasip
olmayan baĢarılar elde etmiĢlerdir. Çünkü Türk milletinin baĢına geçen devlet adamları
saltanat sürmeyi değil, milletini yüceltmeyi ülkü edinmiĢlerdir.
Ġnebahtı deniz muharebesinde yakılan donanmamızın yerine Sadrazam Sokullu Mehmet
PaĢanın, Kaptan-ı Derya Kılıç Ali PaĢa‟ya kıĢ mevsimi içinde yeni bir donanma yapılmasını
emretmesi, zamanın kısalığı ve iĢin zorluğu ifade edilince de Sokullu‟nun: “Sen bu devleti
tanıyamamıĢsın. Bu devlet öyle bir devlettir ki, isterse donanmanın demirlerini gümüĢten,
halatlarını ibriĢimden, yelkenlerini atlastan yapar.” demesi meĢhurdur.
Nitekim bahara Akdeniz‟e aç