2014 i korumanın tarihsel gelişimi
DESCRIPTION
Conservation of Cultural HeritageTRANSCRIPT
Koruma Düşüncesinin Gelişimi
Koruma bizim için ne anlam ifade eder?
Koruma Düşüncesinin
Gelişimi
Koruma Düşüncesinin
Gelişimi
Koruma Düşüncesinin
Gelişimi
Koruma Düşüncesinin
Gelişimi
Koruma Düşüncesinin
Gelişimi
Safranbolu
Mersin
Bursa
Koruma Düşüncesinin Gelişimi
Koruma Düşüncesinin Gelişimi
Mimari Eserlerin Korunmasının Tarihi
14.yy. öncesi: Dini inanç ve geleneklerin gereği olarak koruma14.yy. Sonrası: Siyasal ve kültürel kimlik inşasının aracı olarak koruma
1_ Yapının sürekli hizmet verebilmesi için vakıf olusturulur ya da vakfın zimmetine alınırdı.
Bugün koruma, tek yapı ölçeğinden, tarihi-kültürel-doğal niteliklere sahip kentsel ve kırsal alanları bütüncül olarak korumayı ifade eden anlam kazanmıştır. Artık koruma için BM bünyesinde organizasyonlar kurumsallaştırlan ve ulusların uygulamakla yükümlü tutulduğu politikalara tabi uluslar üstü bir nitelik kazanmıştır.
• 2- Bugün tanımladığımız anlamda kültürel mirasın araştırılması ve korunması 14. yüzyılda yaşayan ve Floransa katedralinin kubbesinin tasarımıyla da şöhret kazanan bir sanatçı olan Brunelleschi’ye kadar uzanır.
• Hümanizmin doğuşu, İtalyan ulusalcılık akımlarının ortaya çıkmaya başlandığı bu dönemde birliği simgeleyecek tarihsel referanslara, kültür birliğini ve sürekliliğine vurgu yapan söylemler eşliğinde sanat biçimlendi.
Avrupa’da Rönesans ve Reform
hareketleri sonrası, Aydınlanma Çağı’nda
İnsana, topluma ve topluluğun kültürel
birikimine ilgi artmış; 17. ve 18.
yüzyıllarda anıtlar belgelenmeye
başlamıştır. 18. yüzyılda eski esere
duyulan ilginin artmasıyla ilk müze
kurulmuştur.
Yine 18. yüzyılda, İtalya’da Pompei ve
Herkulaneum’un kazılması arkeoloji
ilminin gelişmesine büyük katkılar
sağlamış; kazılar sonucu tarih anlayışı ve
koruma bilincinde yeni bir bilinç
gelişmiştir.
Arkeoloji ilminin kurucusu J. J. Winckelmann (1717-1768)’in, Pompei’deki Arkeolojik kazıları ve sonrası yaptığı
çalışmalar, Batılı aydınları etkiledi.
Avrupalı asiller ve burjuvanın Helen ve Roma eserlerine gösterdiği ilgi, tarihi eserlerin korunması konusunda önlemler
almayı gerektirmişti (Akçura, 1973)
1794 tarihinde Fransa Ulusal Anlaşmasında, Anıtların korunması konusunda konulan yasa
maddesi ile birlikte, bugünkü modern anlamıyla mimari restorasyon kavramı tanımlanmış
oldu.
Restorasyon hakkındaki ilk fikirler; ozgun parcaları veya reproduksiyonları kullanarak iki
farklı malzeme arasında fazla bir fark yaratmadan yeniden kurma ilkesine dayanır.
Başta Roma olmak üzere, tüm Avrupa’da 19. yüzyılın ilk 30 yılında antik dönem anıtlarının
restorasyonları, bu kritere uyularak gerçekleştirilmiştir.
• 18. yy. sonu, 19. yy. başında benimsenen
Romantizm ve Tarihselcilik (Historisizm) akımları,
Avrupa kültüründe geçmişten öykünme ve bununla
ilişkili milliyetçiligin gelişmesine ön ayak olmuştur.
• “Historisizm çağı” olarak nitelenen 19. yüzyıl, aynı
zamanda Avrupa’da arkeolojik kazıların büyük
sermaye sahiplerince maddi olarak desteklendiği
bir dönemdir.
• Sermaye sahiplerinin Arkeolojik çalışmalara
desteği, aristokrasiye karşı burjuvazinin kendine bir
tarih ve toplumsal saygınlık kazandırma isteği
olarak yorumlanabilir.
• Bu tarihsel aralık, Tarihsel dönemler arasında bir
üstünlük görülmeden korunacak mirasın
restorasyon yöntemlerine odaklanılan ve
korumanın özerk bir tartışma ve eylem alanı olarak
geliştiği bir dönemdi.
1818 Hesse-Darmstadt Düku’nün kararnamesini Batı Avrupa’daki en eski resmi koruma yasası olarak
kabul eder. Earl (2003, 42) ise, 1815’te Karl Friedrich Schinkel (1781-1841)’in Prusya hükümetine
savaşlarda hasar gören Ortaçag kalıntıları hakkında yazdıgı raporu; 1834’te Yunanistan Krallıgı’nda
kabul edilen ilk Yunan anıt koruma yasasını ve Fransa’da 1830’da ülkenin yeni Eğitim Bakanı’nın tarihi
yapılar için görevli bir müfettiş atamasını Avupa’da koruma alanındaki kayda değer ilk girişimler
olarak görmektedir.
Mecma-ı Âsâr-ı Atika (Eski Eserler Koleksiyonu), Türkiye'deki ilk müze oluşumudur; günümüzdeki İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin temelini oluşturur.
Padişah Abdülmecit, Yalova gezisi sırasında gördüğü Bizans yazıtlarını İstanbul'a getirterek eserler, 1846 yılında Osmanlı Devlet adamı Ahmet Fethi Paşa tarafından o güne kadar saray deposu olarak kullanılan Aya İrini'de bu eserler toplatıldı.
Türkiye’de Koruma Tarihi
• Osmanlı İmparatorluğu Dönemi– Klasik Dönem– Batılılaşma Dönemi
• Klasik Dönem: – Başta “Vakıf” kurumu ile onarım ve
değerlendirmede etkin mekanizmalar ve süreçler işletilmekteydi.
• Batılılaşma Dön.– Osmanlı’da koruma açısından kuramsal
değerlendirmeden pek söz edilemez.– Klasik dönemdeki onarım hareketleri devam
etmiştir. Asar-ı Atika ( Eski Eser) olarak nitelendirilen değerlerin 19.yy. ortalarına kadar fıkıh kurallarına bağlı olduğu görülür.
– Tanzimat’tan sonra (19.yy. ortalarında) Modern Koruma tarihi başlamıştır.
Örgütsel ve Yasal Süreç• 1846 Fethi Ahmet Paşa –Aya İrini kilisesi - ilk müze –
toplayıcılık dönemi• 1869 “Asar-ı Atika Nizamnamesi”
– Tümüyle arkeolojik kazılara yönelik• 1873 Müze Çinili Köşk’e taşınır - sergi ve inceleme
dönemi• 1874 “II. Asar-ı Atika Nizamnamesi”
– İlk kez eski eser tanımı ve sınıflandırılması yapılıyor– Tarihi anıt anlamı gayet kısıtlı (-)– Eski eserleri devlet malı olduğu hükmü getirilmiş (+); devletçe
tanınacak haklara temas edilmemiş.– Arkeolojik kazılardan çıkan eserlerin belli koşullarda yurtdışına
çıkartılması geri bir adımdır.
1873 yılında maarif nazırı Ahmet Cevdet Paşa'nın çalışmaları ile genişletilen müze, Aya İrini'deki nem oranının eserler zarar vermeye başlaması üzerine 1875 yılında ve Fatih Sultan Mehmet tarafından 1472'de yaptırılan Çinili Köşk’e nakledildi.
• 1877 – Müze komisyonu yeniden örgütleniyor• 1881 – Osman Hamdi Bey – Müze müdürü; Sanayi-i
Nefise Mektebi Müdürü olarak tüm kültürel değerlerin korunmasında sorumlu olmuştur.
• 1884 - “III. Asar-ı Atika Nizamnamesi”– Tanımlar kapsamlı hale gelmiş– Eski eserlerin yurtdışına çıkarılması önlenmiş– Taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına ilişkin bazı önlemler
getirilmiş• 1906 - “IV. Asar-ı Atina Nizamnamesi”
– Eski eser kapsamı genişletilmiş– Tanımı ayrıntılı yapılmış– Tahribat ve yapılacak değişiklikler yasaklanmış– Ağılıklı olarak arkeolojik nitelikli alan, yapı ve eşyalara yönelik
olduğu kesindir. (-)– Taşınmaz mallarla ilgili hükümlerin kapsamı genişletilmiş ve
Türk-İslam eserlerinin de korunması sağlanmıştır.
Cumhuriyet Dönemi– 1920 – “Türk Asar-ı Atikası Müdürlüğü” kurulmuştur. 1 yıl sonra
“Hars Müdürlüğü”– 1922’de Müdürlük 2 ye ayrılıyor “Eski Eserler ve Müzeler
Müdürlüğü” kuruluyor; bu müdürlük korumaya yöneliyor.– 1931- Bakanlar Kurulu Kararı ile bir Komisyon kuruluyor.
Komisyon “koruma” alanında saptamalarda bulunuyor ve öneriler getiriyor. Komisyonun raporu üzerine iş programı hazırlanıyor.
– 1930’lu yılların ilk kapsamlı ve örgütlü etkinliği; 1933 yılında 3500 anıt fişi hazırlanmış.
– 1936 – Antikiteler ve Müzeler Umum Müdürlüğü’ne bağlı “Rölöve Bürosu” kurulmuş.
– 1935 yılında Atatürk Koruma hareketine tekrar ivme kazandırıldı. Araştırma, tanıtım ve bilinçlendirmeyle desteklenmiş bir koruma programı öneriliyor.
– Cumhuriyetin 1940-50’lı yılları Kurumsallaşma açısından daha oturmuş bir dönem.
– Bu dönemde de konuyu benimsemiş ve inanmış bir kamuoyuna dayanmayan bir “aydınlar kurumu” sahiplenmiştir.
– “eski eser ve koruma” konusunda düşünce düzeyinin aynı konudaki uygulamadan daha gelişmiş olduğunu görülür.
– Kültür varlıklarının, çeşitli yasalarla değişik kurum ve kuruluşların yönetimine bırakılması olumsuz sonuçlar vermiştir.
– Atılım yapmak zorunda olan Cumhuriyet, koruma sektörünü ön planda tutmamıştır. Devlet gelirinin büyük bir bölümünün Osmanlı borçlarına ayrılmıştır.
Türkiye’de 1950’den sonraki süreç
• 2 Temmuz 1951’de 5805 sayılı kanunla kurulan “Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu” tarihi anıtlarımızın ve kültürel varlıklarımızın korunması alanında Cumhuriyet döneminde atılmış en önemli adımdır.
• 24 Eylül 1967 yılında 3674 sayılı yasa ile Venedik Tüzüğü kararları aynen kabul edilmiştir.
• 1956 de 6785 sayılı imar kanunu ile SİT koruma ilk defa gündeme geliyor.– Planlama –Koruma ilişkisini gündeme getiren ilk
düzenleme.
• 25.04.1973’de 1710 sayı “Eski Eserler Kanunu” Yurdumuzda tarihi eserlerin korunması konusunda çıkan ilk kanundur.
• 21.07.1983 tarihinde çıkarılan 2863 sayılı yasa ile bugüne kadar çıkarılmış olan çeşitli yasal düzenlemeler “Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu” adı altında bir araya toplanmıştır.– 2863 sayılı yasanın bazı maddeleri 1987 de çıkarılan
3386 sayılı yasa ile değiştirilmiş, bazı maddeleri iptal edilmiştir.
– 2863 Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu• Kurul bu yasanın kapsamı içerisine giriyor. Üyeler arasında
bürokrat sayısı çok artmıştır.• Kurulun adı değişiyor. Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek
Kurulu• GEEAY kurulunun üstlendiği görev Yüksek Kurul ve Bölge
Kurulları ile hafifletilmeye çalışılmıştır.
• Yeni yasa 19.yy. sonuna kadar yapılmış olanları korunacak eski eser saymakta, ancak korunmayacaklar için Kurul’un karar vermesini öngörür.
• 20.yy.da yapılmış taşınmazlardan sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın gerek gördükleri korunmaya layık görülmüştür.
• Yasanın olumlu hükümlerinden biri de “ izinsiz müdahale ve kullanma yasağı”nın getirilmesidir.
• Not: tespit Kültür ve Turizm BakanlığıncaTescil Yüksek Kurul tarafından yapılıyor.
• 17.06.1987 3386 sayılı yasa ile değişiklikler yapılmıştır.
• Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu, “Koruma Yüksek Kurulu” oldu.TKTV Bölge Kurulu, “Koruma Kurulu” adını almıştır.
• Tescil İşlemi Koruma Kurullarına verilmiş. Yapıların Gruplandırılması yetkisi de Koruma Kurullarına verilmiş.
• 14 Temmuz 2004 tarihli 5226 sayılı “ Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunu” çıkarıldı.
• Kültürel mirasın tüm insanlığın ortak malı olduğu anlayışından hareketle, onun korunmasında yerel yönetimlerin ağırlıklı olarak yer alması ve yeni birimler oluşturarak konuya sahip çıkmalarının sağlanması.
• Kısıtlı parasal kaynakların çoğaltılması, özellikle yerel yönetimlere yeni kaynak sağlaması önemli ve reform niteliğinde.
– Korumaya yapılacak katkıların teşviki için vergi indirimi getirilmiş.
– Tescilli yapı malikleri ile proje yapanlara çeşitli bağışıklıklar tanınmıştır.
1. Koruma’nın Yerelleşmesi ve Yeni Örgütler:– Belediyelerde – bünyelerinde kültür varlıkları ile ilgili
işlemleri ve uygulamaları yürütmek üzere “Koruma, Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB)” kurabileceklerdir.
• Tadilat ve tamiratlar için izin vermek ve denetlemek.• Koruma amaçlı imar planlarının plan hükümleri çerçevesinde
uygulamasını denetlemek.• Projesine uygun tamamlanan uygulamalar için kullanma izin
belgesi düzenlemek.• Ülkenin en yaygın koruma organları olacaklardır.
– KUDEB’na ek olarak il özel idareleri bünyesinde iki birim daha oluşturulmaktadır.
• Proje Büroları, Eğitim Birimleri
2. Korumada Yeni Parasal Kaynaklar:– Özel ve Tüzel Kişilere Yapılacak Katkı– Yerel Yönetimlere Yapılacak Katkı
• 3. Sürece İlişkin Hususlar:
• 4.Bağışlar:
• 5.Teşvikler:
• 2005 tarihli 5366 sayılı “ Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun” ile– Amaç: Yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş;
kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarını,
bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilmesiyle, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanlarının oluşturulması,
tabii afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması ile ilgili esas ve usuller düzenlenmiştir.
Eski eserler, Fransa’da ilk kez 1837 yılında özel bir kanunla devlet eliyle koruma altına
alınmıştır. Endüstri Devrimi sonrası, ülkede kapsamlı ve sistemli koruma çabalarının
başlamasıyla Tarihi Eserleri Koruma Kurulu (Comission des Monuments Historiques)
kurulmustur.
Bunu takiben, 1887’de ülkede ‘Tarihi Anıtlar Kanunu’ kabul edilmistir.
Fransa’yı takiben Avrupa’da pek çok ülkede ilk kapsamlı koruma yasaları çıkarılmaya başlanmıstır.
Koruma alanında bir ilk olarak tespit, tescil ve sınıflandırma işlemleri, koruma amacıyla
kamulaştırma ve özel mülkiyetin sınırlandırılabilmesi gibi çalışma alanları belirlenmiştir. Korumayla
ilgili ilk sivil örgütlenmeler kurulmluştur.
1826’da İngiltere’nin York kentinde bir grup, kentlinin kurmuş olduğu koruma grubu, Ortaçağa ait
kent surunun belediye tarafından yıktırılmasını önleyecek kamuoyunu oluşturabilmiş ve
Yorklular’dan para toplayarak suru onartmıştır.