a9re2b7isamveri.org/pdfdrg/d266002/2014/2014_leventl.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp...

20
. füZil 20-22 . MAYIS 2013 . KONYA

Upload: others

Post on 24-Feb-2021

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

UlUSl ·orosı . ~Q[i~ füZil ~ISü~OfQ~ SQm~ozuumu

20-22 . MAYIS 2013 . KONYA

Page 2: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

ULUSLARARASI NECİP FAZIL IQSAKÜREK SEMPOZVUMU

20-22 MAYIS 2013 -KONYA / TüRKİYE

INTERNAT!ONAL NECİP F.A..ZIL KISAKÜREK SYMPOSIUM

lV'lAY 20-22, 2013- KONYA j TURKEY

BİLDİRİLER KİTABI/ PROCEEDINGS

KOORDİNATÖR / COORDİNATOR: DR. MüCAHiT SAMi KÜÇÜKTIGLI

EDiTÖRLER 1 EDİTÖRÜ:R: PROF. DR. ALiM GÜR

Doç. DR. ALi TEMiZEL

Oıcr. HARUN YILDIZ

EDiTÖR YARDIMCILARI / ASSİSTANT EDİTORS: AR. GÖR. AYSUN EREN

ISBN 978-605-389-128-4

KONYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KÜLTÜR YAYlNLARI/

THE METROPOLITAN MUNICIPALITY OF

AR. GÖR. GAMZE GiZEM ERTAN

AR. GÖR. YAşAR KESKİN

KONYA CULTURAL PUBLICATIONS: 228

SERTİFİKA No/ PRODUCER CODE: 21473

BASıa-CiLT / lSSUE-YOLUME: ÜLGUN ÇELİK

+90 332 342 3220

FEvzi ÇAI<MA.K MAH.10670 SO K. No:26

KARATAY/KONYA

· ·· YAPİM / PRODUCTION: KÜLTÜR A.Ş.

+90 332 352 8111

KONYA

NisAN2014

• KONYA BÜYÜKŞEt:tiR

BELEDIYESI

Page 3: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

BÜYÜI< DOGU'NUN MAZLUMLARI

Büylil< Doğu' s Oppresseds

lamia LEVENT

Uzman, Diyan.et Işleri Başkanlığı

laınia[eventı2@hotnıailcom

ÖZET

Necip Fazı! ,re onun Büyük Doğu düşüncesi yirminci yüzyıl Tıirk fikir hayatına yön veren hareketlerin başında gelmektedir. Necip Fazı!, inandığı dünya görüşünü sosyal, kültürel ve siyasal yönleriyle Büyük Doğu düşüncesi ettafında sisteınleştirmiştir.

Necip Fazıl'ın hayatı esasında bir özgürleşme ve demokrasi mücadelesidir diyebiliriz. Tek bir sesin ve düşüncenin hakim olduğu bir ortamda o, başka seslerin ve re.nklerin de olduğunu ve onlara da yaşama bakla tanınması gerektiğini kendisine dava edinmiştir. Bunu sadece kendi düşüncesi için değil, her dinden ve milletten insan için istemiştir. Onun fikriyalında insanlar, inançlanru, düşüncelerini ifade etme ve yaşama konusunda serbest olmalıdır, bunu engellemek ise zalimlikle eşdeğerdir. Nitekim o, bu düşüncesini yazmış olduğu 1arih Boyunca Büyük Mazlwnlar" ve "Son Devrio Din Mazlumlan" adlı eserlerinde açıkça ortaya koymuştur. Bu eserlerinde yer verdiği mazlum portrelerine bal'tığımızda karşımıza şöyle bir tablo çılonal'tadır; mazlum, fikirlerinden, inançlarından dolayı baslo gören, engelleneo ve çile çeken insandır. Zalim ise, insanların fikirlerini ve inançlanru ifade etmesine ve özgürce yaşamasına müdahale eden herkes tir. Ona göre insanlık tarihi bir balama zalimler ve mazlum­ların mücadele tarihidir. Her inanışın, düşüncenin ve dinin maılwnu olduğu gibi zalimleri de vardır.

Anahtar Kelimeler: Necip Fazı~ Biiyük Doğu, mazlum, zalim.

ABSTRACT

Necip Fazıl and his idea is one of the movment give a directian to 20. Century Turkish inteUectuallife. Necip Fazıl systematized his idea araund the Büyük Doğu's idea of the social, culturel and political aspects. Basically we can say Necip Fazı! 's life was a struggle of freedam and democracy. İn as ta ge is dominated by single voice and single thought, He never hesitate to state other thoughts and sounds. He not orıly wanted for his thought but also for people aU faiths and nationalities. İn his thought people must be free to state their faiths and tboughts, if this b lock is equivalent to cruelty. As a matter of fact, he obviously introduced his that idea in his books n amed "Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar and "Son Devrio Din Mazlurrılan': 1f we Jook at these books, we face !ike that view; opp­resseds is a person who forces du e to her faiths and thougbts. Cruel is a person who interfere in people to e.x:press and live their beliefs and thoughts. Human history is interfere between cruels and oppressed. Every beliefs and thoughts have tehir oppressed and alsa cruels.

Key Words: Necip Fazı~ Biiyiik Doğu, oppressed, crue/.

UtUSLAAAS:I UECIP FAZ!L KISAı<lıftEl< SEM?OZVUMU 20.22 r,,.\\'IS 20t3 · KONVo\ / TORKlVI!

Page 4: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

484

Giriş:

Büyük Doğu Filaiyatı ve Mazlumiyet Söylemi

Necip Fazı I ve onun Büyük Doğu düşüncesi yirminci yüzyıl Türk fikir hayatına yön veren

hareketlerin başında gelmektedir. Necip Fazı!, inandığı dünya görüşünü sosyal, kültürel ve

siyasal yönleriyle Büyük Doğu düşüncesi etrafında sistemleştirrniştir. Necip Fazı!, kaynağını

İslam'dan alan bu düşüncesini; İslam'ı insan, cemiyet, devlet, k.ainat, siyaset, adalet, ordu,

kadın, sanat vb. boyutlarıyla İdeolocya Örgüsü adlı eserinde ele almıştır. O, dava edindiği,

uğruna maddi ve manevi çileler çektiği, bütün varlığım, vücut hikmetim, her şeyim dediği

bu sistemi şöyle takdim eder: Büyük Doğu, İslamixet'in emir subaylığı ... Büyük Doğu, Islam

içinde ne yeni bir mezhep, ne de yeni bir içtihat kapısı ... Sadece "Sünnet ve Cemaat ehli"

tabirinin ifadelendirdiği mutlak ve pazarlıksız çerçeve içinde, olanca saffet ve asiiyetiyle

İslamiyet' e yol açma geçidi; ve çoktan beri kaybedilm iş bulunan bu saffet ve asliyeti yirmi

birinci asrın eşiğinde eşya ve haciise.I_ere tatbik etme işi .. :•ı

Şair, yazar ve mütefekkir yönlerinin yanı s~ra onu asıl kahramanlaştıran, kendisinden

beklenen öncülük misyonunu hakioyla yerine getirmesi ve mücadelesini sonraki nesille­

re aşılayan örnek bir şahsiyet olmasıdır. Necip Fazıl'ın mücadelesinin büyüklüğü onun hak

· ve doğru bildiklerini düşünce ve fikir hürriyetinin olmadığı bir ortamda dile getirmesidir.

Baslo ve dayatmaların olduğu bir dönemde o her zaman mazlum un yanında ve zalimiı:ı kar­

şında durarak esaslı bir taVlr sergiiemiş ve hiçbir şekilde fikirlerinden ve davasından taviz

vermemiştir. Necip Fazı!' ın hayatı esasında bir özgürleşme ve demokrasi mücadelesidir di­

yebiliriz. Tek bir sesin ve düşüncenin hakim olduğu bir ortamda o, başka seslerin ve renkle­

rin de olduğunu ve on! ara da yaşama haklo tanınması gerektiğini kendisiı;ıe dava edinmiştir.

Bunu sadece kendi düşüncesi için değil, her dinden ve milletten insan için istemiştir. Onun

fikriyatında insanlar inançlarını, düşüncelerini ifade etme ve yaşama konusunda serbest

olmalıdır, bunu engellemek ise zalimlikle eşdeğerdir.

Nitekim o, bu düşüncesini yazmış olduğu "Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar'' ve "Son

Devrin Din Mazlumlan" adlı eserlerinde açıkça ortaya koymuştur. Bu eserlerinde yer ver­

diği mazlum portrelerine baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır; mazlum, fi­

kirlerinden, inançlarından dolayı ,baslo gören, engeli en en ve çile çeken insandır. Zalim ise,

insanların fikirlerini ve inançlarını ifade etmesine ve özgürce yaşamasına müdahale eden

herkestir. Ona göre insanlık tarihi bir baloma zalimler ve mazlumların mücadele tarihidir.

Her inanışın, düşüncenin ve dinin mazlumu olduğu gibi zalimleri de vardır.

İstibdat Döneminin Mazlumlan

Necip Fazıl'ın düşünce dünyasında mazlumun neye tekabül ettiğini daha anlayabilmek

için her şeyden ziyade onun içinde bulunduğu toplumsal ve siyasal ortama bakmak gere­

kir. Zira "Son Devrin Din Mazlumları" isimli eserinde "mazlum" adı altında değerlendir:diği

şahsiyetler bir şekilde mevcut rejimin muhalifi veya rejimin kendilerini muhalif olarak ni­

telendirdiği kimseleri kapsamaktadıı: Cumhuriyet'in bütün kurumlarıyla hayatın her alanı­

na nüfuz etme kararlığında olduğu bu dönem, dini her türlü görünürlüğü muhasara altına

alarak kendi iktidarını güçlendirme peşindedir. Bu ortamda Necip Fazı!' ın ortaya koyduğu

mücadele azmi daha bir önem kazanmalrta ve ortaya koyduğu hareket ile öncü bir şahsiyet

olarak karşımıza çıkmaktadır.

Nedp FazılKısa kürek, ideolaeya Örgüsü, Büyük Doğu Yay.,lstanbul2005, s.12.

ı:ITEFiaATIO:&:.l tlECIP FAZIL kJSAXOA;J( Sv:.!PO-cy..l t.t/.YC0-22. 2013 · ı<O~--vA/lUnK!V

Page 5: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

Necip Fazı!, Tanzimat'la başlayan ·Batılılaşma, Çağdaşlaşma fikriyatının Cumhuriyet

devrimleri ile tamamlanmış bir proje olduğunu ifade ediyor. 1973 yılında kaleme aldı­

ğı "Türkiye'nin Manzarası" adlı eserinde bu projeyi şöyle özetlemektedir: "Günümüzde

134'üncü yılını bulan bir buçuk asırlık bir zaman vahidi içinde öz mihralamızdan ayrılarak

gerçek oluşu Batıda ve Batılılaşmakta arıyoruz. Bu cereyan bütün .fikir ve şahıs kadrosuyla

müşahede ve murakabe masasına yatırılıp, mutlak felaket veyahut saadet sebeplerinden

biri olarak anatomik bir tahlil ve teşhise tabi lalınmadıkça, bütün emekler heba ve bütün

eserler mevtadır. Gelip geçmiş partilerden hiçbiri bu hayati nefs muhasebesine yanaşama­

mıştır. .. Yeni Osmanlılardan başlayarak İttihat ve Terakki, Hürriyet ve İtilaf, Halk Partisi, De­

mokrat Parti ve Adalet Partisi boyunca gelen fırkalarda, mamul bulundukları müşterek ana

madde balamından böyle bir şuurdan eser yoktur:•ı

Cumhuriyetin ilke ve inlalaplarını kökleştirmek maksadıyla başlangıçtan itibaren Batı­

lılaşmak ilericilik, din ise gericilik ile özdeşleştirilmeye çalışılımştır. Buna göre "din, bütün

kurum ve ilkeleriyle ezeli ve ebedi bir durağanlık arz eden çağdışı içeriği ile toplumun geri

kalmışlığının sebebidir. Çağdaş üstünlüğü temsil ettiğine inanılan Batının en büyükgücü ise

bilimdir. Türk toplumunu yeni bir kimlik altında çağdaşlaştırma süreci, toplumun kök de­

ğerlerini değiştinci bir programın yukarıdan aşağıya bürokratik güç vasıtasıyla tatbikinden

ibaret olmuştur.3

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte d inin toplum içindeki konumu Yüksek düzeyde tartışılma­

ya başlanmıştır. Dinin toplumla bütünleşmiş yapısını larabiirnek ve gündelik hayatta radikal

laisizm karşısında direncini korumasını sağlayan her türeden eğilim, yayın ve siyasal-kül­

türel faaliyet düşman ilan edilmiştir. Necip Fazı! yapmış olduğu yayınlar ile özellikle Büyük

Doğu'nun açtığı kulvarda çok partili hayata geçişte İslamcı bir kamuoyunun oluşmasına

ciddi katkılarda bulunmuştur. Çok partili dönemde daha çok çatışmacı ve muhalif söylemin

bayraktarlığını yapmıştır. Polemikleri sansasyonel kapanış ve çılaşlarıyla her zaman dikkat

çeken Büyük Doğu, İslami harekete ivrri.e kazandıran başlıca yayın organlarından biri ola­

rak ön plana çıkmıştır.4 Nitekim dini yayınlarm hemen hiç bulunmadığı 1945 ve öncesinde

gençlerin dini kültüre yönelmelerinde büyük bir rol üstlenmiştir. Büyük Doğu'daki birçok

yazısı yüzünden değişik iktidarlar devrinde adli tatbikata uğrayarak haklanda defalarca be­

raat, tevkif ve hapse mahkı1miyetle sonuçlanan kararlarverilmiştir.5 Necip Fazıl'ın bu müca­

deleci hayatı onun "milli kahraman" olarak görülmesine yol açmıştır.6

Gerek 1923-1938 yıllarında Mustafa Kemal dönemi gerekse 1938-1945 yıllarında Milli

Şef iktidarı dönemlerinde iktidarda bulunsun veya bulunmasın kendisi için tehdit olarak

gördüğü her hareketi kaynağına ve maksadına balalmaksızın "dini gericilik" kallaşması diye

mahkUm ederek sistem karşısında hallan kendi tefekkür ve inanç değerlerine bağlı bir mu­

halefete hayat haklo tanıma mıştır. Çok partili hayata geçişle birlikte gördüğü baslalar azal­

sa bile tamamen kalkmamıştır. Büyük Doğu'yu çıkardığı dönemlerin hiçbirinde tatbikattan

kurtulamamıştır; Ölümünden hemen önce bile hakkında infazı bekleyen hapis cezası vardı.

Ancak malıkurniyet kararı yaşı sebebiyle yerine getirilememiştir.7

Muhalefet olarak algılanan her sesin ve hareketin boğdurulmaya çalışıldığı bir ortamda

Nedp Fazı! Kısakürek. Türkiye'nin Manzarası, Büyük Doğu Yay., Istanbul 1995, s. 165. Şükrü Hanioğlu, Osmanlı'dan Cumhuriyet' e Zihniyet, Siyaset ve Tarih, Bağlam Yay., istanbul 2006, s.15-18. http:/ fwww.necdetsubasi.com/ index.php/makale/3 7 -60·oncesi-islami-nesriyat Orhan O kay, Necip Fazı! Kısa kürek, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara 1987, s. 6. http:/ jwww.necdetsubasl.com/index.phpfmakale/37-60-oncesi-islami-nesıiyat

Necip Fazı! Kısakürek, Müdafaalanm, Büyük Doğu Yay., Istanbul 1991. s. 247.

Ul i SlHISI ouiJmıırımmı SUP IIIIIU

ULUSURASI llEW FAZIL KJS;.r.()IIEJ( SEı.tl'OlYIJt.IU 20-22 :.!..:.YlS 20t3 • KO."''VJ. I TON<iYE

Page 6: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

lltllllllllll

SIIHD SiU RO!iP IOlillıl!ilfQI

Necip Fazı!; gerek çıkardığı Büyük Doğu Dergisi, gerek kitapları ve gerekse çeşitli mahfiller­

de yaptığı konuşma ve konferansları ile muhalefet boşluğunu doldurmaya çalışmıştır. Onu

böyle bir mücadelenin içine iten asıl saik, her şeyden önce yaşadığı toplumun sorunlarını zi­

hin ve eylem düzleminde yer edinmeyi entellektüel vicdanının bir gereği sayması, doğu-batı

sorununun bir kimlik bunalımına dönüştüğü bir ortamda ş.ahsiyetli bir duruş sergilemenin

ve toplumu asli köklerine döndürmenin8 gereğine inanmış olmasıdır.

Necip Fazı! bir davanın sözcüsü ve aksiyoneri olarak başlattığı mücadelesi ile içinde

yaşadığı topluma yeni bir bilinç oluşturma gayreti içerisinde adeta toplumun sesi soluğu

olmuş ve bunun neticesinde hakim güÇler tarafında.n hertaraf edilmesi gereken bir adam

olarak görülerek pek çok baskı ve zulme .maruz kalmıştır. O mazlum olarak telakki ettiği

şahsiyet! erin yaşadığı zulümlerin benzerlerini yaşayarak kendi devrinin "Son Mazlumu" pa­

yesini çoktan hak etmiş bir dava adamıdır.

Necip Fazıl'ın bir dava adamı olar€lk mücadelesinin başladığı dönem "Milli Şef Döne­

mi" olarak bilinen devrenin başlangıcına tekabü~ eder. Cumhuriyet'in bütün kurumlarıyla

mutlak hakimiyetini ilan ettiği ve kendi din tanımını dikte ettiği bu dönemin karakterini en

çarpıcı şekilde ortaya koyan ve özetleyen ise, din kelimesine Türkçe sözlükte "Kemalizm

Türk'ün dinidir"9 şeklinde yer verilmesidir.

Din Mazlumlan

Cumhuriyet Öncesi Dönem

Necip Fazı! Son Devrin Din Mazlumlarının yazılış gayesini yine aynı eserin girişinde açık­

Iamaktadır: "Bu eser, 'Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar'dan sonrabeklenmesi ve ona eklen­

mesi gereken bir bahsi çerçeveliyor. lman ve ideal uğruna umumi mazlumluk davasının çok

yakından, öz hayatımızdan, yakın tarihimizden ele alınması ve hususi.Planda gösterilmesi...

Bu yakın tarih ve husus! plan, İttihat ve Terakki ile başlayan, Cumhuriyet ile yerleştiğini

gördüğümüz islam nef!etinin zeminini çizer ve o zemin üzerinde en kuduz zulüm kılıcıyla

düşürülen masum başların hikayelerini anlatır:•ıo

Necip Fazı! gerek Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar ve gerekse Son·Devrin Din Mazlum­

ları isimli eserleri ile müstakil olarak yazdığı Ulu Hakan Abdülhamid11 ve Vatan Hain i. Değil

Büyük Vatan Dostu Vahidüddin12 kitaplarında din mazlumları olarak tasvir ettiği şahsiyetle­

ri ortaya koyarken, o günün hakim güçlerine karşı bir başkaidırıyı da göze almış oluyordu.

Zira eserlerinde yer verdiği olaylar, kişiler ve bunların etrafında yapmış olduğU değerlen­

dirmeler; aradan on yıllar geçmesine rağmen günümüzde dahi tartışılması ve konuşulması

tab u olarak görülen konulardı ı: Bir mütefekkir ve aksiyoner olarak onun göstermiş olduğu

cesaret her türlü övgünün fevkindedir.

Özellikle Sultan ll. Abdülhamid tartışmasında tezinin geniş kitlelerc.e kabulüne yol aç­

mıştır. Tanzimat sonrasında kahramanlaştıolan şahıslan 'sahte kahramanlar' şeklinde ni­

telendirmesi, Sultan Vahidüddini "vatan hain i değil, büyük vatan dostu" üst başlıklı bir ki­

tapla anlatması, yeniçeri ve moskof tiplerini hakikatleri ve tarihi gelişimimizdeki etkileriyle

ortaya koyması, tarih boyunca yaşamış mazlumlarla son devri n din mazlumlarını ayrı ayrı

Suat Ak, Sistem Karşısında Gerçek Muhalefet. Rasyo Yay., istanbul 2009, s. 13. Bkz. TOK Sözlüğü, Cumhuriyet Basımevi, istanbul 1945, s.153.

' 0 Nedp Fazı! Kısakürek, Son DeVlin Din Mazlumlan, Büyük Doğu Yay., lstanbul2007, s. S. 11 Nedp Fazı! Kısakürek, Ulu Hakan Abdülhamid Han, Büyük Doğu Yay., istanbul 1988. ız Necip Fazıl Kısaküre k, Vahiduddin, Toker Yay., istanbul1968.

4861 IUTEA~TlONAL. tıECIP FAZIL KISAKÖRE K SYl.lPOSIW.~ MAV 20.22. 2013 • KONYAITURK!Y

Page 7: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

monogı:afilerle konu ed inmesi bugün bile çoğu kişi tarafından hayranlıkla takdir edilen ce­

saret ömekleridir. Hepsinden önemlisi tarih konusunda bu kadar cesaretle bu kadar aykırı

bir tarz da ele alan ve 'inanmıyorum bana öğretilen tarihe' diyebilen ikinci bir kişi yoktur

çağımııda 13

Üstad'a göre din bağlannın zayıftadığı ve ruhunu kaybetıneye başladığı devir Kanuni

sonrasında başlar ve Tanzimat'a kadar devam eder. Tanzimat ve Meşrutiyet arası dönem ise

din bağlarının kasıtlı olarak çözülmeye başlandığı dönemdir. Her iki dönemde de İslamiyet feci bir id raksizlik yüzünden manada zulüm görür, tahakküm kudretini kaybeder. Din, resmi

olaraktanındığı için al eni bir zulümd~n bahsetmek mümkün değildir. Din adamlarına yöne­

lik herhangi bir zulüm eli uzatılmamıştır.14

Necip Fazı!, Meşrutiyete kadar İslam'a ve din adamlarına yönelik aleni bir zulüm söz

konusu olmadığım, bu dönemde milli ruh kökünü çürütücü kasıtlı faaliyetlerin daima tutuk

ve kekeme bir zemin üzerinde yürütüldüğünü ifade eder. Ancak o, 31 Mart vakasını din ve

din adamlarının zulmü şeklinde gösteriise de hakikatte dine ve din adamlarına ve özellikle

de Abdülhamid Han'a tuzak olarak tertip edilen hadiseler olarak görmektedir.

Bu sebepten Son DeVfin Din Mazlumları'nda Abdülhamid Han'ı "Mazlum Padişah" ola­

rak başta zikretmektedir. Abdülhamid Han bir din m"azlumu olmasına rağmen; İttihat ve

Terakki narnma hareket eden bazı zalimler, onu din adına suçlayarak, dindarları ezmek

gayesindedirler. Necip Fazı! İttihat ve Terakki'nin 31 vakasını kllllanara.k hem Abdülhamid

Han'ı ortadan kaldırmak hem de dine karşı bir zulüm hareketi başlatınayı istemiş ve bu

arzusunda da muvaffak olmuştur.15 Bu anlamda Abdülhamid Han, sırf dinine ve milliyetine

bağlılığı yüzünden din mazlum! uğu çığırının ilk mazlumudur16•

Din e ve dindarlara karşı Cumhuriyetle birlikte aleni olarak icra edilecek zulümleri n ha­

bercisi ve ilki olması bakımından 31 vakası önem arz etınekteçl.ir. Bu açıdan Üstad, 31 Mart

vakasına ayrı bir önem atfetmekte ve şu sözlerle değerlendirmektedir: "31 Mart hadisesi,

ortada fert ve şahsiyet ismi bulunmayan bir umumilik planın da, ilerde dine karşı girişilecek

zulmün ilk hazırlayıcı ve geliştirici iklimini getirmiş ve tahttan indirdiği Ulu Hakan Abdül­

hamid Ham mazlumluk tahtına çıkarmıştır:'17

Kimi tarihçiler tarafindan Osmanlı Devleti'nin yıkılı ş tarihi olarak gösterilen 31 Mart Va­

kast, uzun yıllar en büyük irtica olayı olarak gösterilmiştir. Necip Fazı!, bu durumdan en çok

kimin nemalandığı sorusunu ortaya atarak olaya yaklaşmış ve neticede olayın perde arka­

sında İttihat ve Terakki ile İngilizlerin bulunduğu sonucuna varmış tır. İttihat ve Terakki'nin

Il. Abdülhamid'i tahttan indirmek ve kendi zulümlerini örtbas etmek için bu olayı tertip

etmişlerdir. Ancak suçu samimi Müslümanlara yılanak için "şeriat elden gidiyor!" türü dini

sloganlan kullanmışlardır. İttihatçılar dine ve dindarlara hücum etmek ve onları mürteci

diye suçlayarak din davasına ilk darbeyi bu olay ile vurmuş oluyorlardı.18

Necip Fazı!, İttihatçıların gizli amaçlarını şu sözlerle ortaya koyuyor: " ... Gizli niyet, gafil

sürülerin şahsında evvela şeriatı tepelemek, sonra da o vesileyle, biricik şeriat bağiısı ve ko­

ruyucusu Abdülhamid'i devirmek."lll Necip Fazı! İttihatçılann Abdülhamid Han'a yaptıkları

11 Mustafa Miyasoğlu, Necip Fazı! Kısakürek, Akçağ Yay., Ankara 1992, s. 93. 14 Kısakürek. Son Devrin Din Mazlumlan, s. 7. u Kısa kürek, a.g.e., s. 27. 16 Kısakürek, a.g.e., s. 33. 17 Kısakürek. a.g.e., s. 34. 11 Kısa kürek. a.g.e., s. 14. ıt Kısakürek, a.g.e., s. 13.

I I I SLH I SI ftlllP ftllliiSmrtı so~pgzgu 1111

Page 8: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

lltllllllllll

SUPOSIU~ ll [i) fllillii!IBill

suçlamalara karşın onun her daim olayların uzağında bulunduğunu ve Mebusan Meclisini

açtıktan sonra memleket meselelerini milli iradeye havaleederek Halife ve Padişah sıfatıyla

sarayında sessiz ve hareketsiz oturduğunu ifade etmektedir. Ancak Abdülhamid kendisi­

ne çıkan isyana ve olaylara müdahale etmesi istendiğinde verdiği cevap kesindir: "Benim

yüzümden tek damla Müslüman kanı alotılmasına razı değilim! İlahi kader ne ise o tecelli

eder:•ıo " ... Abdülhamid Han isteseydi isyan sırasında ve sonrasında ortay? çıkan otorite boş­

luğunu doldurabilir ve yönetime el koyabilirdi.

Abdülhamid Han saltanatı boyunca tek bir idam kararına imza atmamış olmasına rağ­

men, çıkarılan fetva ile şeriat kitaplarını değiştirmek, bozmak hatta yakmak, devlet hazi­

nesini israf etmek, te basını kanunsuz öldürmek, zindanlara atmak suçlaması ile tahtından

indirilmiş ve Selanik'e sürülmüştür. Necip Fazı!, Abdülhamid Han ile başlayan dine karşı zu­

lüm harekatının ilk mazlum u olarak Abdülhamid Han' ı göstermekte ve ondan sonra ortaya

çıkan mazlumları anlatmak üzere G:uı:ı:huriyet devrine geçmektedir.

Cumhuriyet Devri Din Mazlumları

Necip Fazıl'ın sistem karşındaki mücadelesi ve karşı çıloşlan Milli Şef döneminde başlar.

Cumhuriyetin ettiği ilke ve kurumlarıyla tezahür ettiği 1923-1938 yıllarında "şair-sanatkar"

kimliği ile tanınır. Kendi deyişiyle "fildişi kulesi "ne çekilmiş bir şairdir. Yine dizelerip.de

ifade ettiği üzere Allah davasından habersiz bir süre "gökyüzünde uçurtma uçuran" şair.

1940'larda artık bir davanın sesi olarak matbuat ve edebiyat alanına girer. Bu çerçevede

1943'ten itibaren Büyük Doğu dergi/gazetesinde bir dava adamı, bir siyasi polemikçi, İs­

lamcı ve antikominist bir yazarjgazetecijşair olarak karşımıza çıkar.21 Alçilke altında sis­

temleştirilmeye çalışılan inkılaplann, zamanın ortaya çıkardığı sorunlar karşısında yeterli

cevapları içermediği eleştirisi, Necip Fazıl'ın sosyal-siyasi mücadelesinin ve rejime karşı

ortaya koyduğu muhalefetinin nirengi noktasını oluşturur.22

Özellikle İslam'ın katı bir laiklik anlayışı ile ele alınarak hayatın dışında bıralolmasına

karşı esaslı bir duruş sergilemiştir. Rejimin en kab ve sert tedbirlerle uygulandığı bu dö- 1

nemde o, her türlü zorluğu göze alarak ideolojik bir mücadelenin içine girer. Neredeyse Al­

lah demenin yasak olduğu bir devi.rde, Müslümanların, mağrur bir öfkenin ve mazlumun

sesi olmuştur.

Son Devrin Din Mazlumlanna baktığımız zaman ortaya çıkan tablo cidden manidardır.

Zira Din mazlum u adı altında ele alınan isimler, Cumhuriyet dönemi boyunca curnhııriyete,

devrimle re ve devlete başkaldırın ış, hain, asi ve gerici kişiler olarak gösterilmişlerdir. Kimi

idam edilmiş, hapsedilmiş, sürgüne gönderilmiş, kimileri, de tatbikatlara uğratılarak uzun

yıllar çeşitli suçlamalarla mahkemelerde yargılanmışlardır. Necip Fazı! resmi söylemin ak­

sine, söz konusu şahsiyetlere isnat edilen suçlamalann yanlış olduğu~u ve onların suçsuz

yere cezalandınldıklannı korkusuz bir şekilde dile getirmiştir. Resmi söylemin dışına çıka­

rak, farklı bir açıdan olayları değerlendirmiş ve do~arı cesurca ortaya koymuştur.

Necip Fazı!' ın Mazlumlarını tahlile geçmeden önce şunu da ifade etmek gerekir: O, resmi

tarihin hilafına olayların içyüzünü ortaya koyarken tarihi ve belgesel değeri olan belgeler

ortaya koyamamıştır. Bunu kendisi de bizzat ifade etmektedir.u Daha ziyade olaylara karı-

20 Kısaküre k. a.g.e., s. 14. 21 Alaattin Karaca, "Necip Fazı! Mağrur Bir Öfkenin Şairidir': TOrk Edebiyatı Dergisi, Mayıs 2013, S. 475, s. 4. 22 Suat Ak, a.g.e., s. 21. 23 Necip Fazı! diğer tarihi eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de kaynak, belge kullanmama nedenini şöyle açık-

4881 ltiTEANATIO:&Al. UECı.P FAZIL KJSAKOA!.K SYr~S'\J!.I tMY 20-2:2.2013 ·KONYA/TUIU<EY

Page 9: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

şan veya vakıf olan kimselerin şahitliği ile meseleleri ele almakta ve sözlü beyanatlara yer

vermektedir. Bu tebliğ de onun ileri sürdüğü tarihi bilgilerin tarih ilmi açısından doğruluğu­

yanlışlığından ziyade, içinde bulunduğu siyasi konjonktürde muhalif bir ses olarak ortaya

çıkma cesareti göstermesi önemlidir.

Necip Fazı! ilk din mazlum u olarak gördüğü Abdülhamid Han'dan sonra, Cumhuriyeteve

devrimiere karşı ilk ciddi kaHaşma olarak görülen Şeyh Said İsyanı'nı ve onun sonrasında

özellikle Şapka Kanunu'na muhalefet edenlere yönelik yapılan zulümlere yer vermektedir.

Burada dile getirilmesi gereken önemli bir husus ise, Dersim'de yaşanan insanlık dışı olay­

lan ve katliam ı ilk defa dile getireni n Necip Fazıl olmasıdır.24

Şeyh Said lsyanı Üstada göre, devrimierin yerleştirilmesi için bulunmaz bir istismar da­

yanağıdır. Necip Fazıl olayın esas amacını şu ifadelerle ortaya koymaktadır: "1925'ler, Ata­

türk Devrimleri olarak bilinen inkılap hareketlerinin başladığı, fakat ilkel bir siyasi demok­

rasinin de tatbik olunduğu yıllardır. Küçük bir zaman parçası, 1925 Türkiye'sinde bunların

ikisine birden devam olunamayacağını çok kimseye ispatlamıştır. Muhalefet ister istemez

çok geniş bir muhafazakar kütleye dayanacaktı. İktidar ister istemez çok ufak bir "avangar­

de" ile yetinecekti. Kudre~ sahibini oy tayin ettiği takdirde, muhafazakar, en azından pek

ılımlı devrimci muhalefetin iktidarı alacağı tabiiydi:'25

Ülkeyi yönetenler devrimler ve demokrasi arasındaki terci4i devrimlerden yana kul­

lanmış ve Şeyh Said İsyanı, onların bu tercihlerini uygulamaya koymalan açısından dikkat

edeğerdir. Isyandan sonra çıkanlan Takrir-i Sükı1n kanunu onlara bu ortamı ziyadesiyle

sağlamıştır. Zira üç büyük devrim, Medeni Kanun Devrimi, Kıyafet Devrimi ve Şeyh Said

İsyanı'ndan sonra yapılabilmiştir.

Şeyh Said Hadisesi'nin mahalli ve küçük bir saha içerisinde cereyan etmesine rağmen, Doğu Anadolu'nun yarısını aşan bir sahada Örfi İdare ilanı, Divan-ı Harpler kurulması ve

ordu kuvvetiyle harekete geçilmesi kararı alınır. Çıkanlan talair-i Sükı1n Kanunu ve İstiklal

Mahkemelerini yeniden kurma kanunlan ile ülkede tam bir terör havası estirilir. Üstad bu

durumu şöyle ifade ediyor: "Fakat hayır! Halk Fırkasının fikirsiz saldırganlan, baştakiler,

hatta Fethi Bey hükümetinin bazı azası mutlaka tepeden inme ve silip süpürme, böylece

en küçük İslami kıpırdanışın, vatanı Moskafa satmaktan beter bir hıyanet olduğunu mille­

tin suratma çarpma taraflısı ... Millet onlardır; ya onlar gibi düşünmeye yahut da kalbinde n,

kalbinin iman noktasından vurulup gebertilmeye ve arka üstü yatırılıp göğsünde bağdaş

kurulmaya mahkı1mdur."26

İstiklal Mahkemeleri Üstad'ın ifadesi ile tam bir biçer-döğer makinesi halinde buğday

lar: "Ben sanat ve tefekkür adamı olmak davasındayım ve tarihçi değilim. Bu eser d!! bir tarih denemesi değil. Öyleyse bu eser. hangi neviden olursa olsun, ne bir tarih, ne bir tarihi edebiyat; sadece vakıalar temeli üzerinde, ilmi, akli, teessüri her melekeye dayanan bir (tez), bir (manifest), bir dava çerçevesi... Onun içindir ki, bu eserde bibliyografya, endeks, fotokopi, vesika adresi gibi gerçekliği nispetinde sahteliği mümkün, ilim üniforması nişan· lanndan eser aramak yersiz ... Anlatılanlan n hepsi riyazi gerçekler halinde sabit ve apaçık meydandadır ve böyle bir fikir Işinde, benim davanın ırgatlık tarafına ait zahmetlerden bağı~lanmamı isternek haklomdır:" Bkz. Necip Fazı! Kısaküre k, Ulu Hakan Abdülhamit Han, s.7.

24 Necip Fazıl'ın Ostü örtülen Dersim Hadisesi'nin üzerindeki perdeyi kaldıran kişi olduğunu Mustafa Armağan şöyle anlatır: O, Onur Öymen'in konu~masından 60 küsuryıl önce kalemiyle gider Dersim'deki acılann üzerine. Cumhuriyet'in bir tabusunu tek başına yıkmaktadır. Necip Fazı! Kısakürek, "Büyük Doğu" da yayınladığı yazıla­rını "Son Devrin Din Mazlumlan" adlı kitabına almasa belki bizim nesil de Dersim faciasından çok geç haberdar olacaktı. Yalnız Necip Fazıl'm farkı şu: Olayı 'din özgOrlüğü' kapsamında ele almış. Yani Alevi, Kürt şu bu gibi ay­nmlann üzerine sünger çekerek Dersim'de hedefin, bölgenin "bir türlü sulandınlamayan koyu Islami rengi"nin ortadan kaldınlması olduğunu iddia etmiştir." Bkz: http:/ jwww.n·f·k.comjhakkinda·yazilanlar-ve-incelemeler/ dersim-tabusunu·kim-yikti-2

ıs Kısaküre k, Son Devri n Din Mazlumlan, s. 46 26 Kısa kürek, a.g.e., s. 49.

IliSllliSI ım' mn mm rtı Sf!iPI!IUI

U'lUSL.ARA.S1 ı.:clP FA%1L KJ.$AX1)Rac sa.~rozruu.u 20.22 UAV\S 2013- KO!'IYAlııin.odYE

Page 10: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

fiiliilliilli

s um P o.s ı u m OOOP fölil lii!RUf!U

tarlasında hasada çıkmışÇasına Şeyh Said ve arkadaşlarına bir bardak su vermiş olanlan

bile sorgusuz sualsiz asmaktadır. Doğu Anadolu'dan İstanbul'a kadar yurdun her yerinde

Cumhuriyet'in kuvvetini göstermek üzere İstiklal Mahkemeleri faaliyete geçmiştir. Binlerce

idam ve doğudan Batı'ya doğru sel halinde sürgünler ile neticelenen isyanın perde arkasın­

daki gerçeklerini anJatan Necip Fazı!, Şeyh Said'in bir din mazlum u sayılıp sayılmayacağını

ise şöyle dile getiriyor: "Şeyh Said zorla i tilmiş olmasına rağmen din hikmetleri bakımından

pekala mukavemet edebileceği ve mukavemet etmekle mükellefbulunduğu hadiselerin tek

sorumlusu olmakla beraber; bilmeyerek uyandırdığı ve artık hep uyanık kalmasına sebep

olduğu ejderhanın yine bizzat mazlumudur. O, k~ndisine düşen zulüm payının kefaretini

ödedi..."27

Necip Fazı!, Şeyh Said'in, her ne kadar istemeyerek de olsa rejime karşı bir kalkışınada

bulunduğunu ifade etmekle bera~er; bu hadisenin İslam'ın ve Müslümaniann aleyhine dön­

dürüldüğünü söyler. Yeni rejime 've·qevrimlere karşı yükselen muhalif seslerin bu olaydan

sonra pervasızca bastırılması bunun kanıtıdır._ ~u olayların gerçekleşmesinden çok kısa bir

zaman sonra Necip Fazıl'ın hem olayı resmi söylemden tamamen farklı bir boyutuyla dile

getirmesi hem de Şeyh Said'i din mazlumu ilan ederek bir yerde aklaması oldukça dikkat

çekicidir.

Necip Fazı! "Şapka Kurbanları" olarak açtığı bölümün altında sıraladığı din mazlumla­

rı arasında ilk sırada İskilipli Atıf Hoca'ya yer vermektedir. Şeyh Said'in asılışından beş ay

sonra 25 Kasım 1925 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden Şapka Kanunu geçerek,

şapka giyrnek mecburi hale getiriliyor. Necip Fazı!, çıkarılan Şapka Kanunu ve laiklik terane­

si ile İslam'ı kazıma hareketinin hiçbir ilmi, fikri ve hukuki tepkiye çarp~amasının ardında

Şeyh Said Hadisesi bahane edilerek ülkeyi kasıp kavuran sindirme ve korkutma hareketinin

etkili olduğunu söylüyor.28

İskilipli Atıf Hoca olayı gerçekleşmeden önce Anadolu'da şapka karşıtı birkaç hadise

meydana geliyor. Necip Fazı! bu hadiseler sonucunda idama hüküm giyenleri, mazlumluk

ve şehitliğin en üst mertebesinde değerlendiriyor.29 Çünkü bu kimselerin tek suçu (o da suç

olarak kabul edilirse) şapka giymeyi reddetmektir. Her türlü fiili isyan davranışından çeki­

nen ve pek çoğu da ya seyirci ya da h eyecana gelerek kalabalığa körü körüne katılmış kişi~

lerdir. Şapka Kanununa karşı Anadolu' da yükselen birkaç itiraz sesi en sert şekilde müdaha­

le edilerek bastırılıyor. Bunları kısaca sıralarsak: İlk karşı koyuş Erzurum'da vuku buluyor.

Vilayet binası önünde toplanan bir avuç kalabalık "Şapkayı istemiyoruz! Gavur kılığına gi­

remeyiz!" diye bağırıyor. Ardından Erzurum'da sıkıyönetim ilan edilip, İstiklal Mahkemeleri

kuruluyor. Mahkemenin sonucunda ise, başta Hoca Os~an isminde bir din adamı, bir kadın

olmak üzere toplam 33 kişi idam ediliyor.

Diğer bir hadise ise Rize'nin Güneysu ilçesinde meydana geliyor. Yine benzer şekilde

halk, başlannda Sabit Tarakçıoğlu adında bir .vaiz olmak üzere şapkaya karşı toplanarak,

karakala gidiyorlar. Ancak hadise Ankara'ya Rize'nin ayaklandığı şeklinde intikal edince, İs­

tiklal Mahkemesi marifetiyle sekiz idam kararı infaz ediliyor.

Maraş' ta, Konya' da, Sivas'ta buna benzer hadiseler yaşanıyor ve neticesinde 80-100 ara­

sında kişi mahkUm edilerek idam ediliyor. Necip Fazıl ülkedeki bu zulmün hikayesinin anla­

tılmasının bile kendisine büyük bir azap verdiğini ifade ederek, vicdanları yakan hadiseler

27 Kısakürek, a.g.e., s. 69. 28 Kısakürek, a.g.e., s. 74-75. 29 Kısakürek, a.g.e., s. 81.

ıNTER~TIO:.tAl UEC!;> FAZil l\!SAKÜA:K Svr.~OSlUM MAV 20.22. 2013 • KONYA /TURKEY

Page 11: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

olarak hissiyatını dile getirmektedir.30 Halkın istekleri ve tercihleri bir tarafa inançları, örf

ve ananesi hiçe sayılarak yapılan düzenlemeler ve çıkarılan kanunlar en büyük zulüm bel~

geleri dir. Bu zulmü daha da derinleştiren ve büyüten ise ter tillü i tirazın ve karşı çıloşın bfr

isyan ve başkaldırı olarak değerlendirilmesidir.

Şeyh Said Hadisesinden sonra yüz bulan rejimin, kavun ko klar gibi din kokusu aldığı her

şahsiyeti yaşatmamak niyetinde olduğunu ifade eden Necip Fazıl, Hak kanununa göre fert

planında ilk din mazlumunun İskilipli Atıf Hoca olduğunu söylemektedir.31 İstanbul'da bir

medresenin başında hatırı sayılır alim ve fazıl bir müderris iken tevkif edilerek alıkonulur.

Bu şekilde tutuklanmasında Şapka Kanundan önce kaleme aldığı "Frenk Mukallitliği" adlı

eseri etkili olmuştur. Atıf Hoca'yı darağacına gönderen bu eseri ve sahibini Necip Fazı! şöyle

tasvir etmektedir:" ... Şapka Kanunundan mevsimlerce evvel çıkan bu eser, şahsiyet ve asli­

yet mürlafacısı ve islam ruhuna tam uygun bir fikir yazısı arzeder ve sahibini mimletmekten

ve ilk fırsatta yok etmek fırsatını aşılamaktan başka bir suç belirtmez. Zira Atıf Hoca, her­

hangi bir şeriat adamı değiL din öfke hamlesine sahip, som bir şahsiyettir ve böylelerinin

yaşatılması, girişilecek bazı işler balamından çok korkulu .. :'32

İskilipli Atıf Hoca'nın l:)..ltuklanma ve yargılanma ve hapsedilme süreçlerini tafsilatlı bir

şekilde anlatan Necip Fazı!, rejimin onu suçlu bulması için ellerinde hiçbir delillerinin olma­

dığını anlatmaktadı ı: Eşinin ve çevresinin tüm çabalarına rağme~ hiçbir haber almadıkları

Atıf Hoca, mahkemeden mahkeme sürillmektedir. Giresun'da kendisini muhakeme eden

İstiklal Mahkemesi, ortada suç unsuru olmadığını beyan ederek tekrar istanbul'a yollar. An­

cak İstanbul'da evine gönderilmek yerine polise teslim edilir. Giresun'da yargılanmasının

sebebi ise, şapka giymeyi reddeden biri, tutuklanır ve polise verdiği ifade de, İskilipli Atıf

Hoca ile yapmış olduğu mektuplaşma neticesinde, şeriatın şapka giyilmesine müsaade et­

mediği ve bunun küfür olduğu cevabını aldığını söyler. Necip Fazı!, bütün bunların rejimin

adi bir tertibi olduğunu ve masum hocanın sırfFrenk Mukallitliği eserinin sahibi olduğu için

Giresun'da İstiklal Mahkemesi'nin karşısına çıkarıldığını ifade eder.33

İstiklal Mahkemesi'nin Atıf Hoca'yı serbest bıralanasına rağmen üzerindeki siyasi bas­

kı son bulmuyor. İstanbul'da tutuklu olduğu karakoldan Ankara İstiklal Mahkemesine sevk

edilerek orada tekrar yargılanıyor. Necip Fazı! Atıf Hoca'nın maruz kaldığı haksız muame­

lenin sebebini şöyle açıklıyor: " ... Atıf Hoca, herhangi bir fiil bahane edilerek ortadan kal­

dırılmalıdır. Bu işi de ilk verildiği mahkeme yerine getiremediği, o derece kara bir vicdan

taşımadığı için, şimdi bir başkasına, birincinin yapamadığını yerine getirebilecek ikinci bir

organa başvurmak gerekiyor."34

Atıf Hoca, Ankara İstiklal Mahkemesi'nde Kel Ali ismiyle maruf Ali Çetinkaya'nın yaptığı

muhakeme neticesinde önce üç yıl hapse sonrasında ise idama mahkUm edilir ve cezası

infaz edilir. Yapılan yargılamalarda açık bir suç unsuru ve buna delalet eden bir karine oluş­

ınamasına rağmen, dolaylı ve zorlama bir takım suçlamalar ile itharn edilir. Elbette bunda

hocanın kaleme aldığı Frenk Mukallitliği adlı eseri en önemli etkendir. Abf Hoca'nın Şap­

ka Kanunu'ndan çok önce yazdığı bu eser, resmi olarak yayınlanması hususunda gerekli

izinler alındıktan sonra basılan bir kitap olmasına ve rağmen, mahkeme tarafından idama

mahkam edilmesinin baş müsebbibi olarak gösterilir.

30 Kısa kürek. a.g.e., s. 80. 3 1 Kısakürek., a.g.e., s. 85. 11 Kısakürek., a.g.e., s. 90. 33 Kısakürek., a.g.e., s. 98. " Kısakürek.. a.g.e., s. 98.

BL&SlHGSI nmı mn ıısnom SOIHUIIBiiJI

ULUSLARASI UECi;» FAZI\. KISAKÜA:K SEJ,1?0ZVUMU 149ı 20-22 U.AYI$2013· KOmA I TORKIYE

Page 12: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

llllflltlllll S UHa)iUIII ftiHP 1Clı1lilmrll

Atıf Hoca, din mazlum u olarak nitelendirilmeyi en çok hak eden bir din adam ıdır. Çünkü

kendi halinde ilim ve irfan ehli bir adamının maruz kaldığı bu muamele zulümden başka bir

kelime ile nitelendirilemez. Oluşmayan bir suça karşılık, en ağır cezanın verilmesi zulümle­

rio en büyüğüdür denilebilir.

Necip Fazıl'a göre alimler ve din adamlarına yönelik başlatılan cad ı avından sonra tari­

katlara özellikle de Nakşiliğe karşı bir mücadeleye sıra gelmiştir. Bunu hayata geçirebilmek

için de bir kumpasa ihtiyaç vardı. Necip Fazı! onların bu niyetlerini şöyle ortaya koymakta­

dır: "Devlet ve hükümete karşı ayaklanma çapında büyük bir hadise çıkarmak ve peşinden

bunun N akşiler tarafından körüklendiği iddiasıyla onları temizlemek ve bütÜn dindarları yıldırmak35" Esasında hedeflerinde tüm bu niyetlerinin yanı sıra önemli bir isim de vardır: Erbilli Şeyh Esad Efendi.

Bu yeni harekatın arka planında ise Serbest Fırka'nın halk nezdinde kazanmış olduğu

teveccühtür. Serbest Fırka din 'davasını yeniden sahiplenerek halkın sesi olmuştur. Ancak

Serbest Fırka'nın canlandırdığı bu ineseleyi bitirmek için öncelikle Serbest Fırka ortadan

kaldırıldı. Sonrasında ise Menemen Hadisesi hahane edilerek büyük ve kuvvetli sandıkları din adamlarına yönelik bir imha hareketi başlatılmıştır. Necip Fazı) "Evet; bütün şahsiyetli

Müslümanları, bilhassa Nakşibendi tarikatı büyüklerini ortadan kaldırmak hükümetÇe dü­

zenlenen Menemen Vak'ası, tertipierin en vicdansızını teşkil eder"36 diyerek bu hadisenin

perde arkasındaki yüzünü ortaya koymaktadır. Çıkarılacak büyük nümayiş için Menemen'in

seçilmiş olması da tesadüf değildir: "Serbest Fırka zamanında Menemen 'Tsinden 70'ine

kadar' tabiriyle o tarafa geçmiş ve aynı günlerde kendisini ziyarete gelen Halk Partisi ko­

damanlarına 'yuha!' çekmiştir. Hükümetçe karar: 'Menemen' e en tesirli bir gözdağı vermek

lazımdır!"37

Hadisenin meydana gelmesine sebebiyet veren 5-6 kişilik serseri takımı namazdan son­

ra minberdeki yeşil bayrağı çekip cami avlusunda nümayiş çıkarmışlardır. Üstadın beyanına

göre bu tiplerden hiçbirinin dini bir harekete girişebilme vasfında olmayan, dini anlayış ve

duygudan mahrum bulunan, başlarındaki kişinin de hiçbir dini alaka ve bilgisi olmayan ca­

hil bir ruh hastasından başka biri değildir. Ona göre Şeyh Said din bilgini olmak iddiasında,

şuurlu bir kimsedir ve rejime karşı bir harekette bulunmuştur ve muvaffak olması ihtimal

dahilinde olan bir harekette bulimm uştur. Ancak Menemen hadisesinde ise böyle bir kalkış­

ma ancak cehalet ve hamakatle izah edilebilir ki, altı kişinin birden böyle bir teşebbüste yer

alması ihtimal dahilinde değildir.

Menemen hadisesinin peşinden o bölgede derhal sıkıyönetim ilan edilir ve Manisa ve

civarında failiere ait mahalleJelerin muhtarı, bakkalı, manavı, kahvecisi, fırıncısı, hasılı bu

kimseleri dünya gözüyle gören herkes toplamı: Ayrıca dinle alakah herkes hacı, hoca, mü­

ezzin, imam tutuklanır. Bu hengamede asıl hedefleri olan Şeyh Esad Efendi'ye ulaşmak için

harekete geçerler. Erbil'de dünyaya gelen Şeyh Esad Efendi, İslami ilimler alanında tahsil

gördükten sonra Nakşi Şeyhi Taha Hariri'ye intisap ediyor ve kendisinden icazet alıyor. Şeyh

Esad Efendi kırk yaşlarında istanbul'a gelir ve etrafında geniş bir mürid kitlesi toplanır.

İstanbul'da ilim ve irşad davası ile iştigal eder ve pek çok eser telif eder. Menemen hadise­

sinin hemen akabinde seksen yaşlarında olan Esa"d Efendi tutuklanarak Menemen'e gön­

derilir. Sağlığı bozulduğu için askeri hastaneye kaldırılır ve burada vefat eder. Necip Fazı!,

35 Kısakürek. a.g.e .• s. 128. ,, Kısakürek. a.g.e .• s.137. 31 Kısakürek. a.g.e .• s. 137.

492 ı t.o.fl"Eft"'lATIO~lAl tıEO.P FAZIJ..I<ISA.Io\ÜAtı< SYl.!FO!tW MAV 20--22. 2013• KO:IVAITURKEV

Page 13: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

onun yaşından dolayı ceza alınama ihtimaline karşı kasıtlı olarak hastanede zehirleyenik

öldürdüklerini iddia eder: "Şeyh Esad Efendi, Divan huzuruna çıkartılmadan ve tek kelime

konuşturulmadan katil ve katillerin en deni şekli ve eliyle öldürülmüş oldu:'38 Necip Fazıl,

bu iddiasını ispatlayacak bir belgeye sahip olmadığını ifade eder: "Söylentilerden başka

hiçbir vesikamız yoktur. Fakat işin mantık! akışı, başka bir manaya yer bırakniamaktadır.

Hakkında idam kararının infaz edilerneyeceği muhakkak olan bir ihtiyarın hastanede bir­

den bire ölmesi, öldürülmüş olmaktan başka hiçbir ihtimale bağlanamaz:'39 Her ne suretle

olursa olsun yaşı doksana yaklaşmış bir ihtiyann samut bir delile dayanmadan, söylentilere

itibar edilerek tutuklanması zulümden başka bir şey değildir.

Menemen hadisenin bilaçosu, 37 kişininidama mahkUm edilir ve bunlardan 28'i infaz

edilir. Hayim oğlu Jozef isminde bir Yahudi, olaya karışanlara ip sattığı gerekçesiyle idam

edilir. Necip Fazı! bu hadisenin bile Menemen zulmünü göstermek balomından yeterli ol­

duğunu söyler. Bu .davada şehit olarak nitelendirdiği Şeyh Esad Efendi'yi ise büyük bir din

mazlum u olarak kabul eder.40

Necip Fazı) Son Devrin Din Mazlumları'nda, Cumhuriyet;_ d Çineminde zulme ve haksızlığa

uğramış şahsiyetlerin hikayelerine yer verir. Ancak bu kitapta "Doğu Faciası" adı altında

açtığı bölümde 1938 yılında meydana gelen Dersim Katliamına yer verir. Küçük bir bölüm

olarak işlediği bu katliamın sebebini şöyle izah eder: " ... Dayandığı tek sebep de bir takım

asayişsizlik ve itaatsizlik bahanesi altında; bütün Doğu Anadolu'yu kapsayıcı olarak, o mm· tıkanın bir türlü sulandırılmayan koyu İslami rengidir:· SO bin kişinin hayatını kaybettiği

bu hadiseyi ise: ·: .. Dersim yangınının kömürleştirilmiş 50.000 cesedin de, kutup şahsiyetler

dışı bir yığın olarak din mazlumluğunun en çarpıcı levhasını seyredebilirsiniz"41 şeklinde

değerlendirmektedir.

Dersim Katliamı aradan geçen onlarca yıla rağmen hala tam anlamıyla ortaya konmuş

değildir. Yıllarca üstü örtülen, görmezden gelinen bu katliam, ancak son yıllarda dillendiril­

meye başlanmıştır. Necip Fazı) bu korkunç hadiseyi, konuşulması en zor olan dönemlerde

korkusuzca dile getirmiş ve bu zulme maruz kalanlan mazlum ilan etmekten imtina etme­

miştir.

"Müzmin mazlum" olarak nitelendirdiği Said Nursi'nin mazlumluğu bir kereye mahsus

bir mazlumluk değildir. Çilelerle dolu 35 yıllık bir süreyi kapsayan mazlumluğu bu açıdan

diğerlerinden farklıdır. Eserinde Said Nursi'nin hayatını iki devrede inceleyen üstad, 17

yıllık çocukluk devresini çıl<ardıktan sonra geri kalan 70 yılı 3S'er yıllık iki devreye ayır­

mıştır. Said Nursi'nin hayatının her iki dönemi hakionda detaylı malumatlar veren Necip

Fazı!, onun mazlumluğunun hayatının ikinci 35 yıllık devresinde başladığını ifade ediyor.

Said Nursi, "Yeni Said" olarak adlandırdığı ömrünün bu döneminde Van'da bir köyle inziva

hayatı yaşıyor. "Eski Said" dediği dönemde siyasetle, İslam aıeminin ve Türkiye'nin sorun­

larıyla yakından alakadar olurken bu yeni dönemde kendi iç dünyasına dönüyor. Dünyadan

eı·etek çektiği bu dönemde mazlumluğu da başlıyor: ·~ylar, mevsimler geçiyor. Şarkta isyan

ve ihtilal davranışları ... Hül<ümet bu iç dünyasından başka bir şeyle alakalanmayan vecd

adamını Batı Anadolu'ya sürüyor. işte Said Nursi'nin 30 küsur yıl sürecek olan mazlum] uğu

başlamış oluyordu:'42

38 Kısakürek. a.g.e~ s. 161. 39 Kısakürek. a.g.e., s. 161. •o Kısakürek .• a.g.e., s.164 . • , Kısaküre k, a.g.e., s. 171. •> Kısakürek, a.g.e., s. 217.

Ili SlifiS I rınPm~11mmı mı m uıu

UtUSI.AAASı•r:ciP FAZil KISAKilfiEX SEI.li'OZVU:.IU 1493 20o22 t.1AVlS 20l3 • ~N'AITU::ı.KiYE

Page 14: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

l llil l ii i li ll

SVIllPISiÜill IOUJ fllil liltıDfVI

Mazlumluk yıllarında Said Nursi Isparta'dan Kastamonu'ya, Eskişehir'den Denizli'ye

Anadolu'nun pek çok yerine sürgüne gönderilir. Bu sürgün yıllarında durmadan Risale-i

Nur adını verdiği eserlerinin telifi ile meşgul olur. Gittiği her yerde onun ilminden istifade

etmek isteyen bir talebe gurubu ile çevrilir. Onun sürgünleri bir anlamda eserlerini geniş

bir kitleye ulaştırmasına vesile olmuştur da diyebiliriz: Hayatı sadece sürgünler değil sa­

yısız kere tutuklanma, yargılanma ve hapsedilmelerle geçer. İlk yarğılamasını Necip Fazıl

şöyle anlatır: "Onu, 1934 yılında, gizli ve d ine dayalı cemiyet kurmak, rejime karşı çıkmak ve

Cumhuriyetin temel ölçülerini yılanaya davranınakla suçladılar ve tevkif ederek Eskişehir

Ağır Ceza Mahkemesine verdiler. 120 Nur Talebesi de yanında.:•o Bu olaydan sonra yargı­

lanmalar ve hapisler devam eder. Sadece o değil, onun talebesi sıfatını taşıyan herkes bu zu­

lümden nasibini alırlar. Risale-i Nurlar pek çok mah keme tarafından aklanmasına rağmen,

Said Nursl'nin sürgün hayatı derarn eder.

Ömrü oradan oraya sürülmek,'-yargılanmak ve hapishanelerde nihayete erer. Vefatına

yalan sürgün bulunduğu Isparta'dan Urfa'ya gitmek ister. Talebeleri onu Urfa'ya götürürler

ve burada vefat eder. Ancak onun mazlumluğu vefat etmesiyle bitmiş değildir. Üstad bu ha­

zin durumu şöyle anlatır: " ... Derken Said Nursi Hazretlerinin 35 yıl süren mazlumluk hayatı

yetmiyormuş gibi, zulüm sırasınaaşına geliyor. Lahdini açıp naaşını bir uçak içinde meçhul

bir semte kaçınyarlar ve böylece izini siliyorlar."44

Necip Fazı! onun hayatının mazlumluğa örneklik teşkil ettiğini ifade ederek, ona veri­

lebilecek en yüksek payeni n mazlum! uğu ile ulaştığı kahramanlığı olduğunu ifade ediyor.

Necip Fazıl'ın din mazlumu olarak gördüğü diğer bir isim ise Süleyman Efendi'dir.

Silistre'de dünaya gelen Süleyman Efendi ilimtahsiliiçin İstanbul'a gelir ve Süleymaniye

Medresesi'nden sonra Medresetü'l- Kuzat'ta tahsilini tamamlar. İstanbul'da irşat ve ilim fa­

aliyetlerine devam ederken, Cumhuriyet dönemi ile birlikte mücadele hayatı da başlamış

oluyordu. Necip Fazı! onun mazlumiyetini şöyle resmeder: "Defaİarca mevkufiyet olmaksı­

zın mahkemeye veriliyor, fakat bunlardan hiçbir şey çılonıyor. Evi, etrafı, muhiti ve faaliyet

sahaları sürekli bir tarassut altında ... Dersiamlık vazifesi olarak İstanbul camilerinde verdiği

va aziarın dinleyicileri arasında sivil polisler ve hususi ajanlar daima hazır. .. Kendisi kanuna

kol kaptırmamak için istediği kadar gayret ve dikkat sarf etsin; madem Id i\llah!' demenin

bile hoş görülmediği ve tehlike belirttiği bir iklim içindedir, nasıl olsa, sade kofunu değil,

bütün gövdesini zulme kaptırmaya mahkUm ve mernurdur."45

O, tüm hayatını Kur'an hizmetine adayarak, Kur'an Kurslannın yaygınlaşmasına ve

Kur'an öğretimine büyük bir önem verir. Dönemin dini hiçbir faaliyete müsamaha tanı­

mayan otoriter yapısından Süleyman Hilmi Tunahan'da nasibini alır. O, tevkifler, işkence­

ler, yargılanmalar ve hapisle geçen çileli bir hayatı yaŞar. Nihayetinde Hakk'ın rahmetine

kavuşur. Bu din mazlumu büyük şahsiyetin yaşadığı sıkıntılar ö\.ümü ile nihayete ermez.

Hastalığı esnasında Fatih Camii haziresine gömülmesi hususunda gerekli izinler alınması­

na rağmen, cenaze yolda çevrilerek, Karaca Ahmet Mezarlığına defn edilir. Necip Fazı! bu

durumu büyük bir zulüm olarak değerlendirir: "Böyle bir zulüm, mahiyeti bakımından kü­

çük görünse de manasındaki dehşet ve bir din adamının ölüsüne bile tahakküm etmeye

kallonaktaki manevi şekavet bakımından, hele demokratik iddiasındaki bir rejim hesabına,

o Kısakürek, a.g.e., s. 223. "" Kısaküre k. a.g.e .. s. 256. •s Kısaküre k, a.g.e., s. 271.

494 1 CITER:-L\TIO."-:AL NECiP FAı:ll KISAK{IREK SYl.~POS!U'.! 1.\AY 20.22. 2G1J-KOrlY.:../TUA~EV

Page 15: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

emsali görülmüş şeylerden değildir."46 Necip Fazı!, din mazlumlannın sonuncusu olarak bir

şahsiyeti daha ekler. Bu, hayatının seyrini değiştiren şeyh i Abdülha~m Arvasi Hazretleridir.

Ancak Abdülhakim Arvasi, Necip Fazı!' ın mazlum kategorisi içerisinde değerlendirdiği. di­

ğer şahsiyederio sahip olduğu özelliklere sahip değildir. Onu mazlum kılacak ne hapis, ne

işkence, ne de idam tarzında bir zulme uğramış değildir. Ama yine de Necip Fazı! onu maz­

lum olarak kabul etmek gerektiğini söyler. Çünkü o, zulüm görmemiş olsa bile İslamiyet' e

yapılan zulümleri tüm benliği ile hissederek yaşamış olduğundan en büyük mazlum47 ola­

rak bu kitapta yer alması gerektiği görüşündedi ı:

Necip Fazıl'a göre Alıdülhakim Arvasi bütün Müslümanlara düşen umumi mazlumluk

halinin resmi sembolüdür. O, ·: .. ne uğradığı zulüm, ne de giriştiği zahiri aksiyon sayesinde

büyüktür; sadece şahsı ve zatiyle büyük ve sessiz sedasız köşesinde çile çeken bütün Müs­

lümanlara remz .. :'48 olmak bakımından mazlumdur.

Necip Fazıl'ın dönemin önde gelen din büyüklerinin mücadelelerine yer verdiği böyle

biresere kendi şeyhini de eklerııiş olması oldukça manidardır. Zira o, herkesin şeyhinin ken­

di gözünde devrinin en büyüğü ve üstünü olduğuna inanır.ve.bunun ispatı mümkün değil­

dir. Üstad, kendi kıyınet hükümlerine göre büyük bir din alimi ve mürşit olduğuna inandığı

şeyh i eserinde yer vererek bir kadirşinaslık gösterdiği kanaatindeyiz.

Tarihin Büyük Mazlumları

Necip Fazı!, Son Devrio Din Mazlumları'ndan önce, Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar adlı

eserini kaleme almıştır. Bu eserde ele aldığı kişilerin dinine, milliyetine, cinsiyetine bakmak­

sızın maruz kaldıkları haksızlıkları esas alarak geniş bir yelpazede değerlendirmiştir.

O, Sokrates'ten günümüze kadar her dinden ve milletten mazlumları bir araya getirdiği­

ni ifade ettiği eserin i: "Tarihi zulüm ve mazlumluk davasına büyük bir giriş" olarak sundu­

ğunu ifade ederek, eserini yazış sebebinin " her satırda tütrrıekte" olduğunu söyleyen Üstad şöyle devam ediyor: "Evet, bu eserin her satırını bağulayan qir ruh var ki, renk, şekil ve _

hacim gibi mücerret manasıyla bütün kitaba hakim ... Öyleyse eserdeki müşahhasların çoğu

birer bahane ve her şey, Allah'ın "insan ki zalum ve cehfildür, emaneti kabul etti" fermanı na

uygun olarak, tarihi zulüm ve mazlumluk davasını ve buna en yakışanı göstermek için .. :'49

Necip Fazıl'ın tarihi eserlerinin birçoğu hakkı yenmiş, tarihin gerçek çehresini ortaya

koymak için yazılmıştır. Tarihi şahsiyet! erin hemen hepsi zulüm görmüş ve gadre uğramış­

tır. Bunlardan Sultan II. Abdülhamid ve Sultan Vahidüddin hakkındaki yaygın kaJ?.aatlerin

tersi olan görüşlerini de yeni onlar hakkında müstakil eserler yazarak ortaya koymuştur.

"Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar" ve ona bağlı olarak mütalaa edil~bilecek "Son Devrin

Din Mazlumları" adlı eser ler, yalnız bizde değil bütün dünyada benzeri az görülen bir tavırla

ortaya konmuştur. Albert Cam us' un "Başkaldıran İnsan" denemesine bazı yönlerden benzer

görünse de, temelde farklı bir iman tavrını ortaya koyan Büyük Mazlumlar, Sokrates'ten gü­

nümüze bütün büyük mazlumları konu edinir.50

Bu eserde yer verilen şahsiyetlere baktığımızda, onu Son Devrin Din Mazlumları'ndan

ayıran en önemli hususun içinde barındırdığı çeşitlilik ve farklılık olduğunu görürüz. Söz

46 Kısakürek. a.g.e .• s. 276. 47 Kısa kürek, a.g.e .• s. 309 .. ' 6 Kısakürek, a.g.e., s. 311. " Necip Faz.ıl Kısakürek, Tarih Boyunca Büyük Mazlum lar, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul1995, s.3. 50 Miyasoğlu, Necip Fazı! Kısakürek, s. 55-56.

llU SlU IS I ımPmıı uısmroı SI IIJPUZVUPI I

ULUSLARASI N:CiP FAZIL KI$Ah"ÜAEK SEM?OZVVMU 20·22 r.1AVlS 2013 • KQ.'lYt../nJRKIYE

Page 16: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

111111 ILlilll

SDPIPISiU umı rıııı rismrn

konusu eserde doğudan batlya, sanatkarından mütefekkirine, siyasetçisinden din adamına,

Müslümanından Hıristiyan ma, kadınından erkeğine farklı dünyalardan pek çok insanı maz­

lum kategorisinde değerlendirmiştir. Ona göre mazlum her dinde ve inanışta bulunabilir.

inanmayan insan bir yana hayvan bile zulme uğramışsa mazlumdur. Çünkü onların mazlum

olmalarında şahsi dereceleri değil, hedef oldukları zulmü miyar olarak kabul etmiştir.

Necip Fazı!, mazlum kavramını neden bu şekilde ele aldığını söz konusu eserinin son sa­

tırlarında ifade etmiştir. Bu çalışmayı, 27 Mayıs 1960 darbe sonrası tutuklanıp 19 ay hapse

mahkUm olduğu "19 aylık ıstırap"ın bir ürünüdür. Necip Fazı! bu tutukluluk zamanlarında

çektiği acı ve çile ile mazlumların ısllrabına ortak olmuş, orada aldığı ilhamla bu eseri vücu­

da getirmiştir. sı Necip Fazı! bu eseri ile, acılarına ortak olduğu mazlumlada kendini özdeş­

leşti rm ek isteyerek bir anlamda "son mazlum" olarak anılmayı istemiştir diyebiliriz. Çünkü

sonraki yıUarda da benzer acılaf ve ıstıraplar yaşamış ve "Zindandan Mehriıed'e Mektup':

"Reis Bey" ve "Cinnet Mustatili" gibi,eserleriyle bunları ortaya koymuştur.

Mazluma Kimlik Sorulmaz

Necip Fazıl'ın "Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar" eserinde yer verdiği mazlumlar, onun

zulme ve haksızlığa karşı ortaya koyduğu esaslı duruşu_nun en anlamlı belgeleri hükmünde­

dir. Mazlum olarak nitelendirdiği kişiler onun "mazluma kimlik sorulmaz" kıstasını ortaya

koymaktadır. Zulme ve haksızlığa uğrayan kimseyi savunmak için kendisiyle aynı düşün­

ceyi, dini ve milliyeti payiaşması gerelanez. Zira zulüm kimden gelirse gelsin kınanınalı ve

red d edilmeli, mazlum korunmalıdır. Necip Fazı! için mazlum olmanın tek bir kıstası vardır:

Haksızlığa ve zulme uğramak

Necip Fazıl'ın mazlumluk için esas aldığı bu kıstas, "Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar''

adlı eserinde yer verdiği her bir mazlumda müşahhas halde görünmektedir. Eserinin he­

men başında uğradığı haksızlıkları zikrettiği büyük filozof Sokrates'in hayat hikayesi üze­

rinden bizlere onun zihnindeki mazlumiyet ölçüsünü ortaya koyması açısından önemli bir

kıstasllr.

Sokrates Batı düşüncesinin teşekkülünde kendisinden sonra gelen Eflatun ve Aristo ile 1

birlikte en önemli saç ayağını oluşturan filozoftur. Milattan 400'lü yıllarda Atina'dfl kendini

hayatın ve ölümün hakikati üzerinde düşünmeye, gençlere din, ahlak ve terbiye dersleri

vermeye, vakfeder. Sokrates, etrafında toplanan gençleri "kendini tanı, fazileti ara, hayatı in­

cele, sahteliklere tapma" diyerek düşünmeye davet eder. Etkili hi tabeti ve çarpıcı fikirleri ile

Atinalıların dikkatini üzerine çeker. Sokrates'in hayatın anlamı ve hakikati bulma yolunda

vermiş olduğu mücadelesi bir anlamda Necip Fazıl'ın'mücadelesi ile benzer özellikler taşı­

maktadır. Necip Fazı!, peşinde olduğu hakikati ve bu uğurda verdiği mücadelede insanları

inandığı davaya çağırmıştır:

"Durun kalabalıklar, bu cad de çıkmaz sokak!

Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak;

Durun durun, bir dünya iniyor tepemizden,

Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden,

Çekiyor tebeşirle yekfın hattını alet;

Alevler içinde ev, üst kannda ziyafet!"

sı Kısakürek, a.g.e., s. 592.

1NlER!-JA110~W.. NEciP FAZlL KISAKVREk $'fMPCSIIJ!,1 MAY 2.0..22. 2ıl13 ·KO~'fA/ TUMKEY

Page 17: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

Toplumun tek parti döneminde marlız kaldığı sılantıları derinden hisseden Necip Fazı I,

Allah'tan ve ahlaktan bahsetmenin tamimle basma yasaklandığı, tek tip düşüncenin yerleş­

tirilm eye çalışıldığı bir dö.nemde canhıraş feryatlarla konuşan tek kişidir.52 O dönemde çı­

kardığı Büyük Doğu Dergisi, tüm bu yasaklara rağmen Müslümanların her türlü meselesini

konuşan, tartışan ve ortaya koyan tek yayın organıdır. Söyledikleri ve yazdıklarıyla düzeni

yıkmakla suçlanır ki, Sokrates' e yöneltilen suçlamalar da aynıdır: "0, eski nizarn için korku­

tucu bir şeydi. Mevcudu temelinden sarsıyordu. Devlet ve cemiyetin temellerine indirdiği

her darbe derhal seziliyor, hiçbir engele rastlamadan binayı dayanağından çatısına kadar

kavrıyordu. Darbelerin tesirini yumuşatacak aracı unsurlar da mevcut değildi"53 diyerek

Sokrates'in içinde bulunduğu durumu resmeden Necip Fazı!, bir anlamda kendi mücadelesi

ile paralellikler kurar. Necip Fazı!, kurulu düzene muhalif söylemleri ile benzer tepkilerle

karşılaşmıştı. O, kendi döneminde yönetime karşı ilk ciddi eleştirileri getiren ve bunları çe­

kinmeden seslendiren kişi olması balamından öncü bir şahsiyettir.

Sokrates fikirleri ve konuşmaları ile tüm şimşekleri üzerine çeker. Nihayetinde Atinalı­

lar onu şikayet ederek halk mahkemesinde yargılanmasını sağladılar. Sokrates, 502 kişiden

oluşan mahkemenin karşma çıkar ve Apolocya adlı meşhür'savunmasını yapar. Savunma­

sında inandığı tüm hakikatleri sanki talebelerine ders verir gibi cesur bir şekilde mahkeme­

de bir kere daha dile getirir. Necip Fazı! onu savunmasını: "Müdafaadan başka her şey!.. O,

işi nihayet suçsuzlukla tamamlayıcı bir üzerinden atma savunması değil, her şeyi üzerinde

toplayıp asıl hakikat ve fazileti ona bağlama hamlesi, muhteşem bir taarruzdu. Sanki Sok­

rates hayalindeki düşmana karşı 501 kişilik bir ağaç altı toplantısı tertiplemiş, hakimlerini

fikri mahkUmları haline getirmişti. Ara sıra farlana varıp gayet ince lavrımlarla düzeltmeye

çalıştığı bu vaziyet, hakikatte, Atina vatandaşlarından, yani talebeleri makammda insanlar­

dan ibaret gördüğü yargıçların suratı na bazen bir tokat, bazen bir istihkar, istihza ve her an

korkunç bir istiğna ve daima ezici bir ders ve ihtar belirtiyordu.54

Necip Fazı! Sokrates'in savunmasına parça parça ve genişçe yer verir. Fikirlerinden

dolayı defalarca mahkeme karşısına çıkan ve yargılanan Necip Fazı!, bir yönüyle kendi

savunmaianna göndermeler yapmaktadır. Bir gün içinde dokuz ayrı dosyadan mahkeme

huzuruna çıkacak kadar fazlaca yargılanan ve 100 yılı aşkın hapis tehdidi altında kalmış

bulunan Necip Fazıl'ın hapishane yılları üniversite fazladır. Aleyhine açılan dava dosyaları

ise mahkeme arşivlerini dolduracak ha cm e sahiptir.55 1_\Jecip Fazı!, Sokrates'in savunmasının

toplandığı Apolocya gibi kendi savunmalarını da "Müdafaalarım" isimli eserinde bir araya

getirmiştir. Öyle ki, Necip Fazı! Sümerbank'a hakaret ettiği gerekçesiyle açılan davada, mah­

keme huzurunda yaptığı savunmasında Sokrates'in savunmasından bir bölüm okumuştur.56

Mahkemede tıpla, Sokrat gibi cesur ve etkili bir savunma yapan Necip Fazı!, son cümlelerini

şöyle tamamlamıştır. "Ben Türk vatandaşı ve muharriri Necip Fazı), en fevkalade mikyasta

doldurduğunuzu sezdiğim Türk kaza mevkiinin bir mümessilinden heraatımı istemeye uta­

nırım. Hakk'ın bu kadar gür seslisini ve açığını isternek sanki hakimden şüphe etmek gibi

bir his verir bana ... "57 Necip Fazı!' ın bütün mahkemeleri her zamari olay olur, edebi üslubu

ile yaptığı cesur savunmaları gençler yalandan takip ederdi.58

52 Miyasoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, s. 18. SJ Kısa kürek. Tarih Boyunca Biiyük Mazlum lar, s.l3. sı Kısaküre k. a.g.e., s. 20. 55 Suat Ak. Sistem Karşısında Gerçek Muhalefet, s. 129. 56 Kısakiirek, Mudafaaları m, s. 32. s' Kısa kürek, a.g.e., s.33. 58 "Mahkemelerdeki mudafaalarında kendinden emin ve rahat tavn ile dikkat çekerdi. Sanki hakim önünde yar-

ll I SI HI SI HUiP ltnlllstiRrll SQIIIPOZIOJIO

VLUSL.AA~I NECİP FAZIL KISAJ<ÜA!K SE1.1POZYUI!U 20·221.\AYI$ 2013 4 KOI'IYA/lUR!<iYE 1497

Page 18: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

ıt;l ~~ ~

/J.f~~~ l~

lll lllillilll SHIPISIDil ımı rom mmrır

Sola'ates mahkemenin sonunda "Yunan gençlerini yoldan çıkarmak" suçundan ölüme

mahkUm edilir ve hapsedilmesinin 30. gününde baldıran zehir içirtilerek öldürülür. Ne­

cip Fazı!, Sokrates'in memleketinin putlarını devirmeye kalkıştığı için öldürüldüğünü ifa­

de ederek, onun Batı fikir tarihinin ilk büyük mazlumu ilan eder. 59 Bu bölümün sonunda,

Sola'ates'in sırf düşündüğü için öldürülmesinin üzerinde!"). 24 asır geçmesine rağmen bugün

aynı akıbete uğrayan kimseler olduğunu ifade ederek aslında kendi mazlumiyetine işaret

etmektedir.

Necip Fazıl büyük mazlumlar kategorisinde yer verdiği şahsiyetlerden biri de İmam

Malik'tir. Necip Fazıl'ın mücadelesi ile. ortak no~ları olması açısından dikkate değer bir

portredir İmam Malik. O, Emevi Devleti'~in parlak günlerini ve yıkılışını, Abbasi Devleti'nin

güçlü dönemini müşahede etmiştir. Dönemi m yöneticileri tarafından pek çok baskıya, hap­

se ve işkenceye maruz kalmıştır. Ancak kendisi hiçbir zaman idarecilerin istekleri doğrultu­

sunda konuşmam ış, hak bildiğinde~ şaşma mıştır.

Baskıcı yönetimlere karşı hakkın yanında yer alma ve hak bildiğini her zaman ve zemin­

de dile getirme .tavrı Necip Fazı! ve İmam Malik'in ortak yönlerini oluşturmaktadır. Necip

Fazı!, İmam Malik'in din ölçülerine sadık kaldığı için zulme uğradığını ifade eder. Nitekim

· kendisi de tek ölçüsünün İslam olduğunu ve bunun mücadelesini verdiğini60 her vesile ile

ilan eder. İmam Malik ve Necip Fazı!, aynı davanın farklı. zamanlardaki öncüleri ve mazlum­

ları olmaları bakımından benzeşirler.

Davasını fikirleri ve kalemi ile savunan Necip Fazı! gibi İmam Malik de, Halifeye 'karşı

ayaklanmalar olduğunda isyancılan desteklememiş ve kendisine isyancılara ölüm cezasının

şeriata göre caiz olup olmadığı zaman ise, bunun devletine göre değiştiğini, eğer Ömer bin

Abdülaziz gibi birisine karşı yapılırsa caiz olacağını ancak bunu tersi bir durum söz konusu

ise olaya zalimin zalimi cezalandırması gözüyle bakılması gerektiğini söyleyerek61 bu gibi

fitnelerden uzak durmaya çalışmıştır.

İmam Malik, pratik siyasetten ve kargaşalardan uzak durmaya çalışmış, idarecilerin is­

tekleri ne de hiçbir şekilde boyun eğmemiştir. Abbasi Halifesi Ebu Cafer el- Mansur döne­

minde, menfaatleri yönünde fetva vermesini isteyenlere karşı geldiği için şiddetli işkence­

lere uğramıştır. Gördüğü haskılara ve çektiği sıkıntılara rağmen, zalim bir idareciye karşı

ayaklanmanın caiz olma~ığı yönünde fetva vermiştir. Necip Fazı! idarecileri açıkça··ve kor­

kusuzca eleştirmesine rağmen fiili bir ayaklanmanın ve mücadelenin içinde yer almamıştır.

Hatta zaman zaman devlet ve hükümetyetkilileriyle çeşitli is.tişarelerde de b~unmuştur.

Necip Fazıl'a 1945-48 yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi aleyhine başlattığı mu­

halefeti durdurması ve Demola'at Parti ile uğraşması iç! n parti ve hükümet yetkilileri tara­

fından oldukça yül<lü bir para kendisine para teklifinde bulunmuş ancak o, bir servet de­

ğerinde olan parayı kabul etmemiştir. Bunun neticesinde tedbir, t~~dit ve tutuklamalarla

bezdirilmeye çalışılır.62

Necip Fazıl'ın hayatında eksik olmayan hapis ve işkencelere İmam Malik'te maruz kal­

mıştır. Gördüğü işkenceler sonunda kolları omuzlanndan çıkmış, idrarını tutamaz duruma

gılanan kendisi değil de, inanmadığı hissedilen kanuniann sözcüsü savcılardıı: Bazı kere.ler hakimler heyeti de bu yargılanmanın muhatabı olurlar. Böylesine şaşırtıcı bir hukuk manbğı, çok az insanda görülür." Bkz. Mustafa Miyasoğlu, Necip Fazı! Kısakürek, s. 20-21 .

., Kısakürek, Tarih Boyunca Büyük Mazlumlaı; s. 27. •• Kısakürek,ldeolocya Örgüsü, s. 103-105. 61 Kısakürek. a.g.e., s.147. 62 Ak, a.g.e., s. 40.

4981 l ~lrEiiı!IATIO~tU. tZE.CiP FAZll KISAK\JACX SVI.lPOStU~.! MAV&~. 2013· KOflYA J TUMiL~

Page 19: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

düşmüştür. Ömrünün büyük bölümünü hastahkla geçiren İmam Malik, hastalığını hiç kim­

seye sezdirmemeye çalışmıştır. Kıhk kıyafetine çok önem veren bu iili m, hastalığına rağmen

düzgün görünmeye devam etmiş ve ağlayıp sıziamadan hastalığına sabretmiştir.

İmam Malik, yaşadığı dönemde ortada kol gezen sapıkgörüşlereve inanışiara savaş aç­

mış ve yılınadan hem halka hem de idarecilere öğüt vermekten ve ·onları uyarmaktan geri

durmamıştır. Yöneticilerle çok görüştüğü yönündeki eleştirilere ise, bunun görevi olduğunu

eğer yöneticilerle görüşrnezse onların yanlış kişiİere danışarak isabetsiz kararlar verecekle­

ri, şeklinde cevap vermiştir. Nitekim benzer şekilde Necip Fazı!' da siyasette ve devletyöne­

timinde etkili olan kimselere hem yazıları hem de özel görüşmeleri vasıtasıyla fikirvermeye

çalışmıştır.63

İmam Malik'in bir diğer özelliği ise, İmam Azam Ebu Hanife'nin aksine halifelerden bağış

almasıdır. Çünkü o, alimierin beytü'l- malda hakları olduğu görüşünde idi. Necip Fazıl'ın bu

anlamda örtülü ödenekten Büyük Doğu Dergisi'ni çıkarmak için almış olduğu yardırnlar;64

İmam Malik'in bu görüşünün bir yansıması şeklinde değerlendirilebilir.

Son devrio din mazlumlarında zulme uğrayan hakları ye!len, aşağılanan ve ezilenlerin

sesi olmuş. Onların uğradıkları zulümleri en yüksek sesle dile getirmiştir. Hem de hiç kim­

senin sesini çıkarmaya, konuşmaya ve yazmaya çekindiği ve korktuğu bir devirde her türlü

baskı ve sıkintıyı göze alarak bunu gerçekleştirmiştir. Mazlum ol.mayı göze alarak zulmün

karşısında bizzat durması onun davasında ne kadar samimi ve cesur olduğunun gösterge­

sidir.

Tarih boyunca büyük mazlumlarda ise mazlum her kim olursa olsun onun yanında olun­

ması gerektiği tezini ortaya koymuştıır. Zulme uğrayan bizden olmasa da onun haklarını

korumak gerekir. Bu insan olmanın gereğidir. Bugün ülkemizde düşüncenin ve inanç hür­

riyetinin önündeki engeller ortadan kalkmışsa ve insanlar daha demokratik ve özgür bir

ülkede yaşıyor! arsa bunda Necip Fazıl'ın verdiği mücadelenin büyük payı vardır.

6, Neclp Faııl'ın Adnan Menderes ve Turgut Öıal ile olan ilişkileri için bkz. Suat Ak, Sistem Karşısında Gerçek Mu­halefet

M Necip Fazıl'ın Başbakan Adnan Menderes döneminde örtülü ödenekten çeşitli defalar yardım aldığı vakidir. Ge­niş bilgi için bkz. Suat Ak, Sistem Karşında Gerçek Muhalefet

uıusıunı nmP nmvısmm SQiilPIZVU~U

UlUSLARASI UECIP FAZIL KIS.:.K\IMEK SEr.'.?OZ"ı'Ut/.U 21).22 MAYıS 2013 ·KC:J'ı"A/TÜnKIYE

Page 20: A9RE2B7isamveri.org/pdfdrg/D266002/2014/2014_LEVENTL.pdf · 2020. 3. 13. · uluslararasi necİp fazil iqsakÜrek sempozvumu 20-22 mayis 2013 -konya/ türkİye internat!onal necİp

KAYNAKÇA

AK. Suat, Sistem Karşısında Gerçek Muhalefet, Rasyo Yay., istanbul 2009.

HANiOCLU, Şükrü, Osmanlı'dan Cumhuriyet' e Zihniyet, Siyaset ve Tarih, Bağlam Yay., Istanbul 2006.

KARACA. Alaattin, "Nedp Fazı! Mağrur Bir Öfkenin Şairidlr': Tilrk Edebiyan Dergisi. Mayıs 2013, S. 475, ss. 4-7.

KISAKÜRE K, Nectp Fazı!, ldeotoeya Örgüsü, Büyük Doğu Yay., Istanbul 2005.

KISAKÜRE K, Nedp Fazı!, Türkiye'nin Manzarası, Bilyük Doğu Yay., ls_tanbul 1995.

KISAKÜREK. Nedp Fazı!, Tarih Boyunca Bilyük Mazlumlar. Büyük Doğu Yayınlan,lsta.nbull995.

KISAKÜRE K, Ne tip Fazı!, Müdaraalan m, Büyük Doğu Yay., istanbul1991, s. 247.

KISAKÜREK, Nedp Fazı!, Son Devrin Din Mazlumlan, Büyük Doğu Yay., Istanbul 2007.

KISAKÜREK. Nedp Fazı!, Ulu Hakan Abdülhamid Han, Büyük Doğu Yay., istanbul1988.

KISAKÜREK, Nedp Fazı!, Vahiduddin, TokerYay.,lstanbul1968.

MIYASOCLU, Mustara, Necip Faz ıl Kısakürek,'~çağ Yay., Ankara ı 992.

O KAY. Orhan, Necip Fazı! Kısakürek, Kültür ve Turizm Bakanlı~ Yay., Ankara 1987.

TDKSözlüğil, Cumhuriyet Basımevi,lstanbul 1945.

http:/ fwww.necdetsubasi.com/index.php/makalef37-60-oncesi-islami·nesriyat (03.05.2013)

http:/ fwww.n·f·kcomfhakkinda-yaz\tan)ar·ve-ince.lemeler/dersim·tabusunu-kim-yikti-2 {10.05.2013)

t:~TEANATIO:tAt NECIP FAZil. KISAK'Ü:\9< SY:O!.?O!IU!J MAY »22. 20t3 • KO::VA 11\.mKEY