3 1 s.seçil aydinci, kullanimlar ve baĞimlilik yaklaŞimi...

46
KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI ÜZERİNDEN TWİTCH.TV YAYINCILIĞININ İZLEYİCİLER ARASINDA POPÜLERLEŞMESİNE YÖNELİK BİR ALAN ÇALIŞMASI S.Seçil Aydıncı Ege Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü - ÖZET 20. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan ve global çapta etkili olan siyasi kriz sürecinde kuramsallaşmaya başlayan iletişim geleneği, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte içerik ve uygulama alanlarını geliştirmiştir. 1980’lı yıllarda üçüncü dönem araştırmaların başlamasıyla birlikte medyanın gücüne dikkat çekilmiş, daha dolaylı ve uzun dönemde gelişen etkilerine yoğunlaşılmıştır. Uzun dönem etki araştırmalarında, medyanın yalnızca birey üzerine olan etkisi değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel etkileri de ele alınmıştır. Kullanımlar ve Bağımlılık Yaklaşımları, bu uzun dönem etki araştırmalarından kabul edilir. Twitch.tv ise, insanların bilgisayarlarından televizyon kanalı gibi yayın yapmalarına olanak sağlayan bir internet sitesi olarak etkili bir yeni medya aracıdır. On milyonun üzerinde kullanıcısı olan “Twitch.tv”nin izleyici sayısı, oyun turnuvaları dönemlerinde bir milyonun üzerine çıkmaktadır. Bu araştırmanın amacı, Twitch.tv’nin kısa dönemde bu kadar çok kullanıcıya ulaşmasının sebeplerini medya bağımlılığı çerçevesinde incelemektir. Araştırmanın evrenini Twitch.tv kullanıcıları oluşturmaktadır. Araştırma Twitch.tv’nin e-sport yayıncılığı anlayışı gütmesi sebebiyle bilgisayar oyunlarını da kapsayacaktır. Örneklemi ise kısıtlı zaman ve maliyet sebebiyle kullanıcılar arasından rastgele yöntemle seçilmiş on beş katılımcıyla sınırlandırılmıştır. Araştırmada nitel araştırma tekniklerinden görüşme yöntemi kullanılmış olup, görüşmeler bireysel kategoride yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Medya Bağımlılığı, Twitch.tv, Yeni Medya, E-Sport A FIELD STUDY ON THE POPULARIZATION OF TWITCH.TV BROADCASTING BETWEEN VIEWERS IN TERMS OF USES AND MEDIA DEPENDENCY APPROACH ABSTRACT The communication tradition that has emerged in the first half of the 20th century and has begun to theorize in the process of global crisis, has improved the content and application areas with the progress of technology. With the start of third period researches in the 1980s, attention was drawn to the power of the media and more concentrated on indirect and long-term effects. In long term impact studies, not only the influence of the media on the individual, but also the social and cultural influences have been discussed. The Media Dependence Approach is one of these long-term impact studies. Twitch.tv is an effective new media tool as a website that allows people to broadcast from their computers like television channels. Over twelve million users, "Twitch.tv", has more than a million viewers during the game tournaments. The purpose of this research is to examine the reasons for the arrival of Twitch.tv in such a short period of time in the context of media dependence. The universe of the research is created by Twitch.tv users. The research will also cover computer games for Twitch.tv's understanding of e-sport publishing. The sample was limited to fifteen participants selected randomly among the users due to limited time and cost. Qualitative research techniques were used in interview, and interviews were made in individual categories. Key Words: Media Dependency, Twitch.tv, New Media, E-Sport 62

Upload: others

Post on 24-Jul-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI ÜZERİNDEN TWİTCH.TV YAYINCILIĞININ İZLEYİCİLER ARASINDA POPÜLERLEŞMESİNE YÖNELİK BİR ALAN ÇALIŞMASI

S.Seçil Aydıncı

Ege Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü -

ÖZET 20. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan ve global çapta etkili olan siyasi kriz sürecinde

kuramsallaşmaya başlayan iletişim geleneği, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte içerik ve uygulama alanlarını geliştirmiştir. 1980’lı yıllarda üçüncü dönem araştırmaların başlamasıyla birlikte medyanın gücüne dikkat çekilmiş, daha dolaylı ve uzun dönemde gelişen etkilerine yoğunlaşılmıştır. Uzun dönem etki araştırmalarında, medyanın yalnızca birey üzerine olan etkisi değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel etkileri de ele alınmıştır. Kullanımlar ve Bağımlılık Yaklaşımları, bu uzun dönem etki araştırmalarından kabul edilir. Twitch.tv ise, insanların bilgisayarlarından televizyon kanalı gibi yayın yapmalarına olanak sağlayan bir internet sitesi olarak etkili bir yeni medya aracıdır. On milyonun üzerinde kullanıcısı olan “Twitch.tv”nin izleyici sayısı, oyun turnuvaları dönemlerinde bir milyonun üzerine çıkmaktadır. Bu araştırmanın amacı, Twitch.tv’nin kısa dönemde bu kadar çok kullanıcıya ulaşmasının sebeplerini medya bağımlılığı çerçevesinde incelemektir. Araştırmanın evrenini Twitch.tv kullanıcıları oluşturmaktadır. Araştırma Twitch.tv’nin e-sport yayıncılığı anlayışı gütmesi sebebiyle bilgisayar oyunlarını da kapsayacaktır. Örneklemi ise kısıtlı zaman ve maliyet sebebiyle kullanıcılar arasından rastgele yöntemle seçilmiş on beş katılımcıyla sınırlandırılmıştır. Araştırmada nitel araştırma tekniklerinden görüşme yöntemi kullanılmış olup, görüşmeler bireysel kategoride yapılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Medya Bağımlılığı, Twitch.tv, Yeni Medya, E-Sport

A FIELD STUDY ON THE POPULARIZATION OF TWITCH.TV BROADCASTING BETWEEN VIEWERS IN TERMS OF USES AND MEDIA DEPENDENCY

APPROACH ABSTRACT The communication tradition that has emerged in the first half of the 20th century and has

begun to theorize in the process of global crisis, has improved the content and application areas with the progress of technology. With the start of third period researches in the 1980s, attention was drawn to the power of the media and more concentrated on indirect and long-term effects. In long term impact studies, not only the influence of the media on the individual, but also the social and cultural influences have been discussed. The Media Dependence Approach is one of these long-term impact studies. Twitch.tv is an effective new media tool as a website that allows people to broadcast from their computers like television channels. Over twelve million users, "Twitch.tv", has more than a million viewers during the game tournaments. The purpose of this research is to examine the reasons for the arrival of Twitch.tv in such a short period of time in the context of media dependence. The universe of the research is created by Twitch.tv users. The research will also cover computer games for Twitch.tv's understanding of e-sport publishing. The sample was limited to fifteen participants selected randomly among the users due to limited time and cost. Qualitative research techniques were used in interview, and interviews were made in individual categories.

Key Words: Media Dependency, Twitch.tv, New Media, E-Sport

62

Page 2: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

GİRİŞ Sözlük anlamına göre bilim, belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkarak belli bir amaca

yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma sürecidir. Bu süreç, evrenin; evrendeki olguların ve olayların bir bölümünü ele alıp birtakım yöntem ve deney yolları kullanarak ve gerçeğe, gerçekliğe ulaşmayı kapsayan entelektüel ve pratik çalışmaların bütünüdür.

Kuramlar ise bu bağlamda yaşadığımız dünya hakkında edindiğimiz bilgilerin sistematik olarak organize edilmiş halidirler. Edinilen bilgileri sistematik olarak toplayarak fenomeni açıklama ve öngörme amacı güderler. Kuramlar, birlirleriyle bağlantılı kavramlar oluşturur, tanımlamalar ve önermeler sunar (Erdoğan, 2003).

İletişim çalışmaları ise geç oluşmuş bir alan olması sebebiyle halen disipliner görümüzü sağlama çabasını sürdüren bir alandır. Yapılan bazı çalışmalarda iletişimin insanlıkla birlikte yani toplumsallaşmanın başladığı andan itibaren başladığı söylense de, iletişim bir disipliner alan olarak ancak kitle iletişiminin ortaya çıkdığı tarihlerde sistematik incelenmeye başlanan bir alan haline gelmiştir. İletişim bilimi, sosyoloji ve psikoloji gibi alanlar ağırlıkta olmak üzere diğer bilim dallarının kullandığı kuramsal yapılardan beslenmekte ve gelişimini sürdürmektedir. Diğer alanlardan edinilen bilgiler, sürekli olarak alan dahilinde revize edilmektedir ve iletişim, tekrar diğer alanları kapsamak için çaba gösteren bir disiplin olarak ortaya çıkmaktadır (Ayhan ve Çavuş, 2014). İletişim alanı, beslendiği diğer alanlara kıyasla kavramsallaşmış genel teorilere sahip değildir. İzleyici üzerine yoğunlaşmış birçok farklı kuram vardır. Kullanımlar ve Doyumlar (K&D) modeli bu kuramlardan yalnızca biri olmakla birlikte halen birçok noktada değişime uğramayı sürdürmektedir (Ayhan ve Çavuş, 2014). İletişim araştırmalarının temel olarak kaynak, mesaj ve izleyici kavramlarına yoğunlaşmaktadır. Kaynak olarak kitle iletişim araçları olarak tanımlanmaktadır. Bunlara TV, radyo, gazete ve internet vs. örnek olarak gösterilebilir. Mesaj, medya içeriklerinin oluşturulma ve yayınlanma biçimi ve medyanın işleyişini kapsar. İzleyici ise kaynaktan gelen mesajı alan kitledir. Bu çalışmada izleyiciler üzerinde yoğunlaşılarak, bir kitle iletişim modeli olan Kullanımlar ve Doyumlar yaklaşımı üzerinden bir kitle iletişim kanalı olarak faaliyet gösterilen Twitch.tv kullanımı incelenecektir.

Araştırmada, nitel araştırmalarda en çok kullanılan veri toplama yöntemlerinden biri olan görüşme kullanılmıştır. Bu görüşmeler izleyicilerin geçmiş, şimdi ya da gelecek hakkındaki tutumları, görüş ve davranışları hakkında bilgi almak üzerine yoğunlaşmıştır. Veriler, yapılandırılmış görüşme şeklinde elde edilmiştir. Yapılandırılmış görüşmelerde araştırmaya dair sorular önceden belirlenerek, araştırmanın gidişatının araştırmacının kendisi tarafından belirlenmesi sağlanır. Bu yöntem araştırmacının önceden yapılan araştırma planına uygun olarak ilerlemesini kolaylaştırmaktadır (Güler, Halıcıoğlu ve Taşğın; 2013).

Araştırma evrenini Twitch.tv kullanıcıları oluşturmaktadır. Örneklemi ise kısıtlı zaman ve maliyet sebebiyle kullanıcılar arasından rastgele yöntemle seçilmiş on beş katılımcıyla sınırlandırılmıştır.

ETKİ ARAŞTIRMALARININ TARİHSEL GELİŞİMİ İletişim çalışmaları tarihçesini, birçok farklı biçimde incelemek ve sınıflandırmak mümkündür.

Çalışmaların odaklandığı mesaj, anlam, etki, niyet, araç, ideoloji gibi temel sorunlara, konulara ya da özneye göre; iletişimin biçimine göre; kaynakların izleyiciye olan etkisine göre; araştırmacıların bakış açılarına göre; çalışmaların yöntemine ya da yaklaşımlarına göre; ortaya konulan bulgulara ve yorumlamalarına göre çeşitli şekillerde gruplandırılabilirler.

Örneğin Berelson 1959 tarihi eserinde, (1) Laswell’in temsilcisi olduğu siyasal yaklaşım; (2) Lazarsfeld’in temsilcisi olduğu alan araştırması yaklaşımı; (3), Lewin’in temsilcisi olduğu küçük grup yaklaşımı; (4) Hovland’ın temsil ettiği deney yaklaşımı olarak iletişim çalışmalarını dört büyük yaklaşım başlığı altında incelemiştir.

White, 1964 tarihinde çıkardığı eserinde, iletişim çalışmalarını yürüten araştırmacıları üniversitelerindeki bölümlere göre ayırmış ve bu çalışmaya göre o dönemde iletişim üzerinde çalışma yapan 60 tane araştırmacıdan söz etmiştir. Araştırmasında bunları (1) psikologlar, (2) sosyologlar, (3)

63

Page 3: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

siyaset bilimciler, (4) uluslararası ilişkiler üzerine çalışanlar, (5) antropolog, tarih ve edebiyatçılar, (6) gazetecilik ve iletişim okullarında okuyanlar olarak sınıflandırmıştır.

Fakat kitle iletişim çalışmaları incelenirken, üzerinde en çok durulan konu etki araştırmaları olmuştur. 1977 tarihinde Denis McQuail’in yaptığı sınıflandırmaya göre, medya araştırmaları 3 grupta incelenebilir. Bunlar:

1. Güçlü Medya Etkisi Dönemi: Bu çalışmalar, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte ortaya çıkan popüler ürünler üzerine yapılan araştırmaları kapsamaktadır. 19. Yy’da Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde yapılan bu araştırmalarda köyden kente göç eden insanların kitle iletişim araçlarıyla tanışmalarının ardından, bu araçlardan yapılan yayınların insanların düşünce, davranış, inanç ve yaşam biçimlerini değiştirebilecek kadar güçlü olduğu savunulmuştur. 1930’lara kadar süren bu dönemde Şırınga Kuramı, Sihirli Mermi Kuramı gibi görüşler ortaya atılmıştır. Bu kuramlarda kitle iletişim araçlarından alınan mesajların bir “iğne” ya da “mermi” gibi anında etki ettiği ve izleyicinin istenilen şekilde manipüle edilebileceği savunulmuştur.

2. Sınırlı Medya Etkisi Dönemi: Bu dönemde ise medyanın etkisinin düşünüldüğü kadar güçlü ya da etkili olmadığı görüşleri ortaya atılmaya başlanmıştır. 1930’lu yıllarda yapılan nicel araştırmalarıyla medya etkisinin sınırlı ölçüde olduğu ortaya konmuştur. Bu çalışmalara 1940 ve 1948 tarihli ABD Başkanlık seçimleri üzerine geliştirilen İki Aşamalı Akış Kuramı ve 1949 tarihli Hovland tarafından yürütülen ve filmler üzerine konu alınan Amerikan Değerleri Araştırması örnek olarak gösterilebilir. İletişim etkileri üzerine önemli çalışmalar yapan Klapper, bu dönemde “Kitle iletişimi genellikle yeterli ve gerekli izleyici etkilerine yol açmaz, bunun yerine arabulucu faktörlerin bir parçası olarak işlev görür.” demiştir.

3. Medya Etkilerinin Güçlü Olduğu Görüşünün Yeniden Savunulduğu Dönem: 1960’la birlikte iletişim kuramlarının çok daha karmaşık hale gelmesiyle birlikte, medyanın etkilerinin güçlü olduğu yönündeki söylemler tekrar gündeme gelmeye başlamıştır. Dönem içerisinde teknolojinin yaşamın her alanında kendini göstermeye başlaması ve televizyonların evlerin oturma odalarının baş köşesine yerleştirilmesiyle “kitle iletişim araçlarının siyasal, sosyal ve ekonomik güç sahibi olabilmek için etkili araçlar olarak kullanılabileceği” inancı giderek artmıştır.

64

Page 4: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

Katz’ın geliştirdiği “Kullanımlar ve Doyumlar Kuramı” etki odaklı yaklaşımlardan biridir. Bu kuram “Medya insanlarla ne yapıyor?” sorusu yerine, “İnsanlar medyayla ne yapıyor?” sorusunu gündeme getirmesiyle birlikte yeni bir dönem olarak nitelendirilebilir. Bu gibi yaklaşımlar, içerisinde kültürü; bilgi birikimini; normları ve toplumsal değerleri medyanın yakından etkilediği görüşünü savunur. Bu türdeki araştırmalar “dolaylı ve uzun dönemli etki araştırmaları” tanımı çerçevesinde değerlendirilebilir.

KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK 70’li yıllara kadar yapılan iletişim araştırmalarında, izleyicinin pasif konumda olduğu

savunulmuştur. Bu düşünceye göre izleyiciler medya kaynakları karşısında savunmasızdırlar. Fakat bu tarihten sonra yapılan araştırmalarda izleyiciyinin göstergebilim, dilbilim, kodaçımlama, okuma gibi yöntemlerle medya kaynağınan alınan mesajı kendi zihinsel süreçleri içerisinden geçirerek yorumlayabildiği görüşleri ön plana çıkmaya başlamıştır.

İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan en çok dikkat çeken Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı, kitle iletişim sürecinde yaşanan gelişmeleri yalnızca sadece bireysel psikolojik yönden incelediği ve toplumsal boyutu bir kenara bıraktığı gerekçesiyle eleştirilmiştir.

K&D medyanın sınırlı bir etkisi olduğunu iddia eder. Belli bir medyayı kullanmanın ardındaki motivasyon belirli ihtiyaçlar nedeniyle ortaya çıkmaktadır (Katz, Blumler & Gurevitch, 1974; RK&D Giero 2000). Medyanın kullanımı aktif bir izleyici kitlesinin, kendi ihtiyaçlarına göre oluşan seçimleriyle şekillenir (Abercrombie & Longhurst, 2007; Baran ve Davis, 2006; Wang, Fink, & Cai, 2008). Üstelik izleyicinin seçimleri, kendi ihtiyaçlarının karşılanma oranlarına göre büyük bireysel farklılıklarda birbirlerinden farklı memnuniyet oranları gösterebilir (Katz, Blumler ve arkadaşları, 1973). K&D yaklaşımı, kullanıcıları büyük bir kitle olarak görmektense, kitle şeklinde bireyler olarak görür. (Katz ve arkadaşları, 1974). KD içinde ihtiyaçlar genellikle beş kategoride sınıflandırılır. Gories (Bilişsel, Affektif, Kişisel Bütünleştirici, Sosyal Bütünleştirici ve Tablo 1'de gösterildiği gibi Gerginlik Salınımı (Katz, Gurevitch, ve diğ.1973; West & Turner, 2010). K&D , medya kullanıcılarının kendi kullanımlarının farkında olduklarını göz önünde bulundurur ve bu şekilde araştırmacılara medya kullanıcılarının alışkanlıkları ve motivasyonları hakkında doğru bir fikir vermeyi amaçlar. (West & Turner, 2010). Televizyon (Krcmar & Greene, 1999; Schmitt, Woolf ve Anderson, 2003) kişisel iletişim (Ishii, 2006) ve çoklu görev düşüncesinde (Wang & Tchernev, 2012) K&D geniş bir yelpazede farklı iletişim içeriklerinde kullanılmıştır. Twitter (Chen, 2011; Johnson ve Yang, 2009) video yayınları (Cha, 2014; Chiang & Hsiao, 2014) facebook (Joinson, 2008) ve çevrimiçi oyunlar(Sherry, Lucas, Greenberg, & Lachlan, 2006; Wu, Wang ve Tsai, 2010), gibi K&D 'nin yoğun olarak kullanıldığı başka bir alan ise çevrimiçi içeriklerdir. Bu araştırmada K&D ’nin gözünden kitleleri video oyunu yayınlarını izlemeye yönelten güdülerin ne olduğunu araştırmaya çalışılmaktadır. Video oyunlarının doğası, yeni ve bakir kaldığı için K&D perspektifinde konuyu ilginç ve araştırılmaya değer kılmaktadır, çünkü yeni medyada yapılan araştırmalar eski medya araştırılmalarıyla kıyaslanma ve daha anlamlı bir bütüne ulaşma imkanı sunuyor. Pek çok insan video oyun yayını izleyen kişileri anlamamaktadır. Bu eylemi zevk veren normal bir eylemden uzak görüyor. Bu kısımdan bakıldığında da bu araştırmanın ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Söylenenlere göre başka insanları oynarken görmenin oynanan oyun üzerinde hiçbir etkisi olmadığı gibi aynı heyecanı ve gerçek hayattan kaçışı sağlamadığı düşünülmektedir. Madalyonun diğer yüzüne bakıldığında da başkalarını oyun oynarken izlemek tek oyuncu deneyimine göre normalde eksik olan sosyal mutluluğu sağlayabilmektedir (Hamilton ve ark., 2014). Bu araştırmaya bakıldığında bu sosyal özellik yapılan önceki araştırmalarda önemli bir yer tutmuştur. Önceki araştırmaların çoğu e-sporlar olarak tanınan rekabetçi oyunlar üzerine yoğunlaşmıştır (Hamari & Sjöblom, 2017). E-sporlar üzerine yapılan araştırmalarda bilgi edinme, gerçeklerden kaçma, sosyal etkileşim, duygusal bağlar, kazanma ve rekabetçi atmosfer önemli motive ediciler olarak gösterilmiştir (Cheung & Huang, 2011; Hamari & Sjoblom, 2017; Lee & Schoenstedt, 2011; Scholz, 2012; Weiss & Schiele, 2013; Weiss, 2011). Video oyun yayınları üzerine yapılan sınırlı araştırmalarda sosyal etkileşim, öğrenme ve eğlence izleyiciler için önemli faktörler olarak gösterilmiştir (Hamilton ve ark., 2014; Kaytoue ve ark., 2012; Shaw, 2013). Fakat önceki araştırmaların hiçbirinde izleyici mutluluğu ve yayın hizmetlerinin kullanılması arasındaki ilişkiyi ölçmek hedeflenmemiştir.

65

Page 5: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

E-SPOR Elektronik spor, sanal ortamda genellikle video oyunu ile yapılan müsabakalara verilen isimdir.

Oyunlar, genellikle bir ödül karşılığında profesyonel oyuncular tarafından profesyonel organizasyonlar ile düzenlendiğinde bu ismi alır (Fanatik, 2017).

Bazı kaynaklar, e-Spor karşılaşmalarında yer alan oyunculara “siberatlet” (Cyberathlete) demektedir (McGrath, 2014).

Elektronik spor kısaltması; e-Spor, e-spor veya eSpor şeklinde kullanılmaktadır. The Associated Press 2017 AP Yazım Kılavuzu, e-Spor'un İngilizcesi olan "e-Sports" kelimesini resmî olarak, çizgisiz ve küçük "S" harfi ile "esports" şeklinde kullanır (Binkowski, 2017). Bu, yine İngilizce e-posta anlamına gelen "e-Mail" kelimesinin "email" şekline dönüşmesine benzetilebilir. Türkçe için e-Spor kelimesi ise Türk Dil Kurumu ve Dil Derneği sözlüklerinde henüz yer almamaktadır. Bu nedenle standart bir yazımı bulunmamaktadır.

E-Spor’un Kısaca Tarihçesi Şu ana kadar kayıtlara geçirilmiş olan en eski video oyunu yarışması 19 Ekim 1972 tarihinde

yapılmıştır. Spacewar oyunu için yapılan yarışma, Stanford Üniversitesi’nde düzenlenmiştir. Oyun ödülü olarak ise Rolling Stones müzik dergisine bir yıllık abonelik olmuştur. Turnuva, “Galaksiler Arası Uzay Savaşı Olimpiyatları” olarak isimlendirilmiştir. Tek kişilik olan ve beş kişinin yarıştığı turnuvayı Bruce Baumgart, takım yarışını ise Tovar ile Robert E. Maas kazanmıştır (Good, 2012). 1980 yılında Atari tarafından düzenlenen Space Invaders Şampiyonası ise ilk büyük ölçekli video oyunu yarışması olarak kayıtlara geçmiştir. ABD genelinde 10.000’den fazla katılım sağlayan şampiyona, oyun turnuvalarının rekabetçi ve popüler bir hobi olarak bilinmesini sağlamıştır (Good, 2012).

1990’lı yıllarda internet bağlantısının artmasıyla birlikte, özellikle PC oyunları olmak üzere, birçok oyun popülerliğini arttırmaya başladı. 1988 yılında Netrek, 16 oyuncuya kadar oynanabilirliği olan ve kullanıcı bilgilerinin kalıcı olduğu ilk internet oyunuydu. Teknolojinin kültüre olan etkilerini konu alan Wired Magazine tarafından 1993 yılında “İlk çevrimiçi spor oyunu” olarak tanımlanmıştır (Kelly, 1993). Online oyunların ve oyun turnuvalarının yaygınlaşmasıyla birçok kanalda oyun turnuvaları canlı olarak yayınlanmaya başlamıştır. Bu gibi şovlara İngiliz “GamesMaster” ve “Bad Influence!, Avusturalya “A*mazing”, Kanada’da “Video & Arcade Top 10” örnek gösterilebilir.

Güney Kore’de ise 1997 Asya finansal krizinin büyümesinin ardından, geniş bant internet ağları kitlesel olarak yaygınlaşmaya başlamıştır. Yüksek işsizlik oranları, medyanın zaman geçirme ve fantasy-escape türü kullanımının etkisiyle, e-spor aktivitelerinin artmasına sebep olmuştur. “PC Bang” adı verilen internet kafeler bu dönemde yaygınlaşmıştır. 2000 yılında ülkede e-spor kullanımını düzenlemek ve desteklemek amacıyla Kore Kültür ve Spor Bakanlığı’nın bir alt dalı olarak “Kore E-Spor Birliği” kurulmuştur (Simon, 2006; Eric, 2009)

2000’li yıllara gelindiğinde oyun turnuvalarının gösterimleri televizyonda gittikçe popülerleşmeye başladı. Özellikle Güney Kore’de 24 saat yayın yapan kablolu TV oyun kanalları vardı. Ongamenet ve MBCGame, StarCraft ve WarCraft III oyunları için yapılan yarışmaların düzenli olarak bu kanallarda yayınlanmalarını sağlıyordu. Diğer ülkelerde yapılan yayınlar ise Güney Kore’de olduğu kadar düzenli değildi. 2009’da kapatılan Alman GIGA kanalı, bu tarihe kadar oyun turnuvalarının gösterimlerine de yer verdi. 2007-2009 tarihleri arasında XLEAGUE.TV isimli Birleşik Krallık uydu televizyon kanalı e-spor yarışmalarını yayınladı. Yalnızca çevrimiçi e-spor yayınlarını kapsayan ESL TV, GIGA II olarak yeniden adlandırılarak Haziran 2006 yazından 2007 sonbaharına kadar ücretli televizyon modelini denedi (Weaver, 2018). Arena Online isimli televizyon şovu, Fransız Game One kanalı tarafından, Xfire isimli turnuvaları göstermek için yayınlandı (Kelly, 1993). ESPN isimli ABD kanalı, Madden Nation adı verilen bir şovda 2005-2008 yılları arasında Madden NFL yarışmalarına yer verdi. 2007 - 2008 yılları arasında iki sezon boyunca Championship Gaming Series (Şampiyona Oyun Serileri) turnuvası DirecTV isimli televizyon kanalında yayınladı. 2007 yılında ABD'de düzenlenen World Series Video Games turnuvası bant kaydı şeklinde CBS kanalında yayınlandı (Mozur, 2014). Şu an hizmet vermeyen G4 kanalı, başlangıçta sadece video oyunlarını kapsamasına karşın, zamanla teknoloji ve erkek yaşam tarzını kapsayan yayınlar da yapmaya başladı.

66

Page 6: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

Çevrimiçi yayın akış hizmetlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte e-sporlar yaygınlığını arttırmaya başladı. 2011'de başlatılan çevrimiçi bir akış platformu olan Twitch, popüler e-Spor yarışmalarını düzenli olarak yayınlamaktadır. Dünya genelinde en popüler olan iki oyun League of Legends ve Dota 2‘nin 12 milyar dakikalık videosu 2013 yılında Twitch.tv kullanıcıları tarafından izlenmiştir (Jin, 2010). Bir rekor olarak The International turnuvasının izleyici sayısı 4.5 milyona ulaşmıştır. Ortalama olarak, turnuva her izleyici tarafından 2 saat boyunca izlenmiştir.

TWİTCH.TV Twitch, Amazon'un bir yan kuruluşu olan Twitch Interactive tarafından sahip olunan bir canlı

akış video platformudur (Gamasutra, Wawro, 2014).

Twitch Interactive Inc., bilgisayar oyuncularına yönelik bir topluluk oluşturma ve video yayıncılığı yapma amaçları güden bir işletmedir. Oyun video yönetimi ve akış platformu, tüm video oyunu ekosistemi için canlı ve isteğe bağlı dağıtım sağlamaktadır. Topluluk ise oyuncuların video oyunları hakkında yayın yapmalarını, izlemelerini ve konuşmalarını sağlar. Şirketin platformu ayrıca, geliştiricilerin deneyimler oluşturmalarını sağlayan açık bir araç seti sunan bir geliştirici programı da sunmaktadır. Bu platform, oyun yayıncılarına; geliştiricilere; medya satış noktalarına; endüstri ve basın toplantılarına, sıradan oyunculara ve hayırseverlik etkinlikleri için oyunlara; ayrıca en iyi oyuncuları, turnuvaları, ligleri, talk show'ları ve organizasyonları kapsayan tüm spor sektörüne hitap etmektedir. Şirket ayrıca içerik oluşturucuların ve görüntüleyenlerin belirli ilgi alanlarına göre içerik bulmasına ve paylaşmasına izin veren açık bir beta dizini olan toplulukları da kullanmaktadır. (S&P Global Market Intelligent, 2018)

Twitch.tv’nin Tarihçesi Mart 2007'de, genel ilgiye yönelik bir canlı yayın akış platformu olarak ortaya çıkan

Justin.tv, Justin Kan, Emmett Shear, Michael Seibel and Kyle Vogt tarafından herkesin canlı video yayıncılığı yapmasına olanak sağlayan bir video platformu olarak kuruldu. Justin.tv kullanıcılarının profilleri, aynı YouTube’da olduğu gibi, “kanal” olarak isimlendirildi ve kullanıcılar "yayın" olarak adlandırılan, çok çeşitli kullanıcı tarafından oluşturulan canlı video içeriğini yayınlamaya teşvik edildi. Site zamanla eSpor turnuvalarının canlı görüntülenmesine, video oyunları canlı akışlarına, “gerçek hayat” akışlarına, çeşitli yaratıcı içeriklere ve son zamanlarında müzik yayınlarına odaklandı. Sitede bulunan içerikler sanki bir televizyon yayınında olduğu gibi, canlı izlenebilirliğinin yanı sıra istek üzerine YouTube gibi kayıtlı videolar yoluyla da izlenebiliyordu.

Twitch ise Justin.Tv’nin eSpor ve kullanıcı oyunlarına yönelik yayınların yapıldığı bir alt içerikti. Zamanla Twitch'in popülaritesi, genel ilgi alanlarına yönelik yayınları gölgede bıraktı. Ekim 2013'te, web sitesinin 45 milyon benzersiz izleyici kitlesi vardı (Forbes, Ewalt, 2013) ve Şubat 2014'e kadar, ABD'deki en büyük dördüncü internet trafiği kaynağı kabul edildi. Aynı zamanda, Justin.tv'nin ana şirketi, odağındaki değişimi temsil etmek için Twitch Interactive olarak yeniden markalandı ve Justin.tv, Ağustos 2014'te kapandı. Hizmet, Amazon tarafından 970 milyon ABD doları karşılığında alındı. Şirketin abonelik hizmeti Amazon Prime ile sinerji girişine yol açtı. Twitch daha sonra online video oyun topluluklarının bir işletmecisi olan Curse'i satın aldı ve akarsuların linkleri üzerinden oyunlar satın almanın yanı sıra, yayıncıların oynadıkları oyunların satışları için komisyon almalarını sağlayan bir program geliştirdi.

Twitch, 2015 yılına kadar ayda 1,5 milyondan fazla yayıncıya ve 100 milyon izleyiciye sahipti. (Needleman, 2015) 2017'den itibaren, Twitch hala ABD'de video oyunları için önde gelen canlı akışlı video servisidir (Coldeway, 2017) ve oyun yayıncılığında YouTube göre çok daha avantajlıdır (Perez, 2017). Mayıs 2018 itibariyle, şu anda ayda 2.2 milyon yayıncı ve 15 milyon günlük aktif kullanıcıya sahiptir (Smith, 2018).

E-SPOR VE TWITCH.TV E-sporun iyice yaygınlaşmasıyla birlikte, ürettiği oyunlarda e-spor potansiyeli olaan video

oyunu şirketlerinde de artış yaşanmıştır. Genellikle e-spor faaliyetleri dışında oyunlar yapan Nintendo firması, yıllar sonra Wii Games Summer 2010 e-spor turnuvasını düzenlemiştir. 400.000’den fazla katılımcısı olan ve bir aydan daha uzun bir zaman dilimine yayılan turnuva, şirket tarihinin en geniş ve

67

Page 7: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

en kapsamlı turnuvası olma özelliğini halen korumaktadır. Aynı firma, 2014 tarihinde Twitch’ten çevrimiçi olarak yayınlanan 2014 Electronic Entertainment Expo (E3) basın konferansına davetli Super Smash Bros. for Wii U yarışmasına ev sahipliği yapmıştır (Gibbs, 2014). 343 Industries isimli firma, 2014 senesinde Halo isimli oyunu Halo Championship Series (Halo Şampiyona Serileri) isimli bir turnuva düzenleyeceklerini ve ödül havuzunun 50.000 ABD doları olacağını, bu sayede oyunun bir e-spor aktivitesi olarak görülmesini istediklerini duyurdu (Musil, 2014). Blizzard Entertainment ve Riot Games, North American Collegiate Championship (Kuzey Amerika Üniversiteliler Şampiyonası) turnuvasını ortaklaşa düzenleyerek e-spor faaliyetlerini kapsayan bir üniversite içi sosyal yardım etkinliği oluşturdu (Popper, 2014). 2013 yılından bu yana, ABD’deki bazı üniversiteler ve kolejler, e-spor oyuncularını atler olarak görmekte ve bu öğrencilerine atlet bursu programı uygulamaktadır. Bu tarz uygulamalar yapan üniversitelere Robert Morris University Illinois ve Pikeville Üniversitesi isimli üniversiteler örnek olarak gösterilebilir. (Shear, 2014). 2017 senesinde Tespa isimli Blizzard Entertaintment isimli firmanın üniversiteli e-sporculardan oluşan bölümü, turnuvalarına katılacak olan üniversite e-spor öğrenci topluluklarına 1 milyon ABD doları değerindeki burs ve ödül dağıtma girişimlerini açıklamıştır (Newhouse, 2014).

Video oyunlarının spor olarak kabul görmesi ise günümüzde hala tartışmaları devam eden bir konudur (Liao, 2018; Smith 2015; Grubb, 2018) Bazı topluluklar, e-Sporların yaygınlaşması sebebiyle bazı oyunların spor olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmaktayken; diğer topluluklar, video oyunlarının hiçbir zaman "gerçek spor" kategorisinde değerlendirilemeyeceğini öne sürmektedir (Schroeder 2018). Elbette popülerlik bu faaliyetin bir spor olarak değerlendirilebilmesi için yeterli değildir. Bir takım insanlar ise video oyunlarının profesyonel biçimde oynanabilmesi için “dikkatli planlama, kesin zamanlama ve ustalık icra etme” özelliklerinin e-spor atletlerinde ayırt edici bir özellik olarak bulunduğunu iddia etmektedir (Wolf, 2017). Yine aynı gruba göre fiziksel egzersizlerin ve açık hava oyun alanlarının geleneksel ya da geleneksel olmayan spor dalları iççin zaruri olmadığını söylemektedir. E-spor faaliyetleri bilgisayar başında yapılmaktadır ve buna göre e-spor atletlerinin geleneksek sporcular kadar fiziksel açıdan sağlıklı olmalarının gerekli olmadığı da savunulmaktadır. Profesyonel video oyunu oyuncuları, hızlı düşünme; ortamın değişen durumlarına ayak uydurarak hızlı karar verebilme ve farklı stratejiler geliştirebilme yetisine sahip olmalıdır. 2014 yılında yapılan bir teknoloji konferansında sırasında bir internet yayıncılığı olan Twitch.tv’nin satın alınması üzerine düşünceleri sorulduğunda ESPN isimli dünyaca ünlü ABD televizyon spor kanalı başkanı John Skipper, e-Sporu "bir spor değil, bir rekabet" olarak nitelendirmiştir (McWhertor, 2018; Frank, 2016). 2013’te ise "Real Sports with Bryant Gumbel" televizyon şovunun bir bölümünde, bir panelist açıkça konuya gülmüştür (Klepek, 2016). Amerika'lı komedyen ve oyuncu Jimmy Kimmel, 2015 yılında yayınlanan bir programında, video oyunu oynayanları izleyenler ile alay ettiği gerekçesiyle, YouTube platformuna yüklediği videonun yorumlarında çok nefret söylemine maruz kalmış; bunun üzerine sonraki yayınlarında, bu videonun ş imdiye kadarki en düşük beğeni puanına sahip video olduğunu söyleyerek buna ne kadar şaşırdığını belirtmiş ve sonraki programlarında gamerları ağırlayarak onlarla birlikte kendisine oyun dünyasının nasıl işlediğinin anlatıldığı skeçler yapmaya başlamıştır. Video oyunları zaman zaman "zihin sporu" olarak sınıflandırılmaktadır (Tassi, 2011). 2015 tarihli Uluslararası e-Spor Federasyonu, e-Sporlar Dünya Ş ampiyonası'nda, e-sporların uluslararası olarak spor dalı olarak kabul edilmesine yönelik bir panel düzenlemiştir (Grubb, 2015). 2018 yılında Netflix’te yayınlanan Explained isimli belgesel serisinin 27 Haziran’da yayınlanan “e-Sports” bölümünde e-spor faaliyetlerinin bir spor dalı olduğu savunulmuştur ve buna sebep olarak satranç oyununun bir spor dalı olarak değerlendirilmesi örnek gösterilmiştir. Buna göre satranç da fiziksel çalışma gerektirmeyen bir zihin oyunudur ve e-spor olarak değerlendirilen oyunlar da satranç oynarken gerekli bütün özellikleri içerisinde barındırır. Belgeselde yer verilen Drekken AK&D ustus isimli Starcraft 2 oyunu hayranı, oyunu satranç ve senfoninin bir araya gelmesine benzetmiştir.

E-sporların popülerleşmesi, çevrimiçi izleme oranlarının da artışına sebep olmuştur. Geleneksel spor turnuvalarında olduğu gibi izleyiciler tunuva salonunda fiziksel olarak bulunmanın yanı sıra farklı platformlar aracılığıyla çevrimiçi olarak da oyun içi izleme moduna geçerek müsabakaları çeşitli dillerde izleyebilmektedirler. Oyunlar, mobil ve e-sportlara ilgi duyan herhangi bir şirket için tercih piyasa istihbarat ve veri ortağı olan Newzoo'nun yaptığı "2017 Global Esports Market Report" (2017 Küresel E-Spor Piyasa Raporu) adlı araştırmada, 2016'da 50 milyon Amerikan doları olan yayın hakları, 2020 yılında yaklaşık 7 kat artarak 340 milyon Amerikan dolarını bulacağı öngörülmüştür.

68

Page 8: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

Yine aynı araştırmada, 2017 yılında toplam yaklaşık 385 milyon olan e-Spor izleyici sayısının, 2020 yılında 590 milyon kişiye ulaşacağı söylenmiştir. Bu sayı 2015'te 235 milyon, 2016'da ise 323 milyon olmuştur (Parker, 2012)

2016 yılında yapılan League of Legends isimli oyunun dünya finali maçını izleyenlerin sayısı 43 milyona kadar ulaşmışken, NBA finallerini ise yalnızca 31 milyon kişi izlemiştir (Hamari; Sjöblom, 2016). 2017 senesinde Polonya'da düzenlenen Intel Extreme Masters isimli turnuvada iki hafta içinde 173.000 kişi ağırlanmıştır. Turnuva izleyicilerinin sayısı ise 46 milyona ulaşmıştır (Tzu, 2013). Aynı sene, 2002 FIFA Dünya Kupası'nın yapıldığı Seul FIFA Dünya Kupası Stadyumu'nda düzenlenen Dota 2 The International Şampiyonası'nda 40.000 kişilik stadyumun tüm biletleri satılmıştır. Turnuva izleyicilerinin toplam sayısıysa 27 milyon olarak belirlenmiştir (Te, 2015)

New Zoo’nun 2017 Küresel E-Spor Piyasa Raporu’nda e-Spor izleyicilerinin %71'ini erkekler, %39'unu kadınlar oluşturmuşduğu ve ortalama izlenme yaşının 21-35 arasında olduğu söylenmiştir (Tzu, 2013).

Own3d.tv isimli küçük çapta yayın hizmeti yapan sitenin 2013 yılında kapanmasıyla Twitch; Hitbox.tv, Azubu ve YouTube Gaming gibi diğer sağlayıcılarla rekabet eden en popüler çevrimiçi yayın hizmetidir haline gelmiştir (Cloutier, 2013). Dreamhack Winter 2011 isimli turnuvanın, Twitch’te yayınlanmasının ardından site 1.7 milyon tekil izleyiciye ulaşmıştır (Needleman, 2016). Görüntüleme sayılarının büyük kısmı canlı oyun turnuvaları ile alınırken, günümüzde bu tür etkinliklerden bağımsız olarak kullanıcıların kendi oyunlarını yayınlamalarına da olanak sağlanmaktadır. Bireysel yayıncılar, oluşturdukları yayında çalışan reklamlardan reklam gelirinin bir kısmını alan Twitch veya Hitbox ile anlaşma yapabilmektedir (Tack, 2013).

Twitch.tv Kullanımına Yönelik Görüşme Soruları 1. Haftada kaç saat video oyunu oynuyorsunuz? 2. Favori oyun türünüz nedir? 3. Favori oyun oynama platformunuz nedir? (Pc, tablet, Xbox, PS3 vb.) 4. Genellikle neden video oyunu oynamaya ihtiyaç duyuyorsunuz? (Rekabet, kendini geliştirme,

öğrenme, kendini keşfetme, başka dünyaları keşfetme, estetik merak, eğlenceli anlatılar, eğlenme, sosyalleşme, günlük rutinden uzaklaşma vs)

5. Twitch.tv de haftada kaç saat vakit geçiriyorsunuz? 6. Twitch.tv de izlemeyi en sevdiğiniz oyun türü ne? 7. Twitch.tv yi izleme sebebiniz nedir? (Sahip olunan oyun hakkında eğlence, sahip olunamayan

oyun hakkında eğlence, yayıncının performansı, en iyi oyun pratiklerini öğrenme, muhtemel oyun satın alımından önce oyun hakkında fikir edinme, sosyalleşme, bilgilenme vb.)

8. Belli başlı yayıncıları takip ediyor musunuz? 9. Belli başlı oyunları takip ediyor musunuz? 10. Twitch.tv daha önceden tanımadığınız arkadaşlar edindiniz mi? 11. Arkadaşlarınızla Twitch.tv izliyor musunuz? 12. Twitch.tv kullanımında paylaşımlı bir aidiyet hissediyor musunuz? 13. Twtich.tv nin günümüzdeki oyun kültürürnün bir parçası olduğunu düşünüyor musunuz?

Kullanıma Yönelik Duygusal Sorular - Eğlence 14. Twitch.tv yi eğlenceli ya da heyecanlı buluyor musunuz?

Kullanıma Yönelik Bilişsel Sorular – Oyunlar Hakkında Bilgi Alımı 15. Twitch.tv kullanarak hangi oyunu almanız gerektiği hakkında önceye oranla daha kolay karar

verebiliyor musunuz? 16. Oynamayı düşündüğünüz oyunlar hakkında daha iyi bilgi alabiliyor musunuz? 17. Daha önce adını duymanızın muhtemel olmadığı oyunlar hakkında Twitch.tv sayesinde

haberdar olabiliyor musunuz? Kullanıma Yönelik Bilişsel Sorular – Oyun Stratejileri

18. Twitch.tv sayesinde oyun stratejileri hakkında daha iyi bilgi sahibi olabiliyor musunuz? 19. Oyunun nasıl oynandığı hakkında daha iyi bilgi sahibi olabilliyor musunuz? 20. Oyun hileleri hakkında daha iyi bilgi sahibi olabiliyor musunuz? 21. Hangi oyunda hangi taktiklerin kullanılabileceği hakkında yardım alabiliyor musunuz?

Kullanıma Yönelik Kişisel Bütünleşme Soruları – Tanınırlık

69

Page 9: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

22. Diğer Twitch.tv kullanıcıları sizin yorumlarına cevap verdiğinde nasıl hissediyorsunuz? 23. Yorumlarınız oyun hakkında bilgi sahibi olduğunuzu kanıtlar nitelikte olduğunda kendinizi

nasıl hissediyorsunuz? 24. Diğer Twitch.tv kullanıcıları arasında popülerleşme amaçlı yorumlarınızı kullanıyor

musunuz? 25. Twitch.tv yayıncıları yorumlarınızı değerlendirmeye alırsa ya da aldığında nasıl

hissediyorsunuz? Kullanıma Yönelik Sosyal Bütünleşme Soruları – Arkadaşlık

26. Twitch.tv kullanımı tek başınalığınızı azaltıyor mu? 27. Konuşacak ya da görüşecek kimseniz olmadığında Twitch.tv yi kullanıyor musunuz? 28. Twitch.tv yi kullanmak daha az yalnız hissetmenizi sağlıyor mu?

Kullanıma Yönelik Sosyal Bütünleşme Soruları – Paylaşılan Duygusal Bağ 29. Twitch topluluğunun bir parçası olmak sizin için ne kadar önemli? 30. Diğer topluluk üyeleriyle vakit geçiriyor musunuz? Onlarla vakit geçirmekten keyif alıyor

musunuz? 31. Uzun bir süre twitch topluluğunun bir parçası olmayı düşünüyor musunuz? 32. Topluluk üyeleriyle birlikte katılım sağladığınız önemli etkinlik günleriniz var mı? 33. Topluluk üyeleri birbirlerine değer verirler, gözetirler mi?

Kullanıma Yönelik Gerginlik Salınımı Soruları – Kaçış 34. Twitch kullanarak okul, iş veya diğer alanlardaki sorunlarınızı unutuyor musunuz? 35. Twitch kullanarak ailenizden ya da yakın çevrenizdeki problemlerden uzaklaşabiliyor

musunuz? 36. Twitch kullanarak o an üzerinizde olan sorumluluklardan uzaklaşabiliyor musunuz?

Kullanıma Yönelik Gerginlik Salınımı Soruları – Oyalanma 37. Twitch sizin için bir alışkanlık mı, yoksa sadece oyalanma amaçlı mı kullanıyorsunuz? 38. Yapacak daha iyi bir işiniz olmadığı zamanlarda twitch kullanıyor musunuz? 39. Twitch sıkıldığınızda zaman geçirmek için kullandığınız bir yer mi? 40. Twitch zamanınızı doldurmak amacıyla yaptığınız bir uğraş mı?

Kullanıma Yönelik Gerginlik Salınımı Soruları – Rahatlama 41. Twitch gevşemenizi sağlıyor mu? 42. Twitch sizi rahatlatıyor mu? 43. Twitch izlemek dinlenmenizi keyifli hale getiriyor mu?

BULGULAR Rastgele seçilen 15 kullanıcı ile karşılıklı yapılan görüşmeler sonucunda, kullanıcıların

tamamının Twitch.tv’yi öncelikli olarak eğlence amaçlı kullandığı görülmüştür. İzleyicilerden yalnızca bir tanesi, Twitch.tv’yi eğlence amacının dışında, enformatik bir platform olarak kullandığını belirtmiştir.

En genç katılımcının 2002 doğumlu, en yaşlı katılımcının ise 1982 doğumlu olduğu göz önüne alındığında, Twitch.tv’nin ağırlıklı olarak Y ve Z nesillerine hitap ettiği görülmüştür.

Görüşmelerin yapılandırılmış görüşme üslubuyla ilerlemiş olması, verilen cevapları K&D ve Bağımlılık modellerinin araştırma alanlarıyla sınırlı kalmasını sağlamıştır. Buna göre sorular duygusal, bilişsel, sosyal ve gerginlik salınımı olarak kategorilere ayrılmış ve cevaplar birçok alt başlık altında incelenmiştir.

Verilen cevaplar değerlendirildiğinde, kullanıcıların ortalama olarak haftada 30 saatin üzerinde bilgisayar oyunu oynadığı ve 25 saatin üzerinde Twitch.tv izlediği görülmüştür.

Twitch.tv kullanımının katılımcıların günlük yaşamın rutinlerinden uzaklaşma amacıyla arttığı fakat bu uzaklaşmanın herhangi bir günlük problem çözümünde yardımcı olmadığı sonucuna varılmıştır. Verilen cevaplar kullanıcıların 14 tanesinin Twitch.tv’yi kaçış amacıyla kullandığını ortaya koymuştur.

Twitch.tv’nin kendi sosyal çevresiyle tatmin edici ilişkiler içerisinde bulunmayan bireylerin kendileriyle benzer merakları olan diğer bireylerle tanışma ortamı sağladığı, fakat kurulan bu

70

Page 10: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

arkadaşlık ilişkilerinin güvenilir olmadığı ve rekabet ortamının kurulan bu ilişkilere zarar verici nitelikte olduğu ortaya konmuştur. Katılımcılardan yalnızca bir tanesi, izleyiciler arasında oluşan gruplaşmanın pozitif yönde olduğunu savunmuştur. Buna rağmen kurulan bu sosyal ortamın yeterince güvenli olmadığını belirtmiştir.

Kullanıcıların hepsi Twitch.tv’yi günümüzdeki oyun kültürünün çok büyük bir parçası olduğunu belirtmiştir. Yine katılımcıların hepsi Twitch.tv kullandıklarında kendilerini bu oyun kültürüne ait hissettiklerini söylemiştir.

Katılımcılardan yalnızca birkaçının Twitch.tv ile birlikte kişisel bütünleşme sağladığı ortaya konmuştur. Örneklem grubunun çoğunluğu sohbet alanının çok kalabalık olması sebebiyle herhangi bir tanınırlık amacı gütmediği, yardımlaşmanın iyi hissettirdiği fakat yorumlarını popülerleşme amaçlı kullanmadıklarını söylemiştir.

SONUÇ Yapılan görüşmeler sonucunda Twitch.tv’nin, izleyicileri eğlendirme, bilgilendirme ve kaliteli

bir şekilde boş zamanları değerlendirme özellikleri sayesinde kendisine bağımlı hale getirdiğini ortaya koymuştur. Kullanıcılar gerçek dünyanın problemlerinden kaçarak, sanal bir sosyal ve psikolojik tatmin sağlamaktadırlar. Fakat bu tatminin anlık olması ve süreklilik gösterememesi, tatmin ihtiyacının tekrar tekrar doğmasına ve kurulan arkadaşlık ilişkilerinin eğlenceli fakat güvenilmez olması ise, çevrenin sürekli olarak yenilenmesine fakat stabil ilişkilerin kurulamamasına böylece internet sitesinin sürekli olarak kullanılmasına neden olmaktadır.

Oyun dünyasında sürekli olarak yeni gelişmelerin yaşanması, bu kültüre olan merak ve bilgi ihtiyacının Twitch.tv’den faydalı bir biçimde karşılanabilmesiyle başka bir ihtiyaç ve doyum ilişkisine kaynaklık etmesi Twitch.tv’ye karşı oluşan bağımlılığın başka bir sebebi haline gelmiştir.

Sitede yapılan oyun dışı canlı yayınlar, izleyicilerin rahatlama ihtiyacını karşılamaktadır. Fakat yapılan görüşmelerin sonucunda bu rahatlama ihtiyacı Twitch.tv kullanımının temel sebeplerinden biri değildir.

Görüşmelerin sonucunda Twitch.tv izleyicilerinin ağırlıklı olarak oyun dünyasının bir parçası olmak, enformatik bilgi edinerek bu kültürün sürekliliğini sağlamak, kişisel, duygusal ve sosyal tatmin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kullandığı görülmüştür. Birçok ihtiyacın tek bir platform üzerinden anlık doyuma ulaştırması, ihtiyaçların tekrarını sağlamakta ve bu yeni medya aracının kullanıcılar üzerinde bağımlılık oluşturduğu gözlemlenmiştir.

KAYNAKÇA

ANONYMOUS, “Video champ tourney bound”, Sunday Star-News. 23 December 1984. p. 6F. Retrieved 20 September 2013.

Blockbuster Video World Game Championship Guide, GamePro Magazine, June 1994

CARLES, Simon (20 Ekim 2006). “World's Oldest Competitive Gamer Passes On”. GameSetWatch. Retrieved 18 September 2013.

CAOILI, Eric (4 Mayıs 2009). “Walter Day: Twin Galaxies and the Two Golden Domes”. GameSetWatch. Retrieved 18 September 2013.

CLARK, Tim. “What I learned from playing with a professional Hearthstone coach”. www.pcgamer.com. Retrieved 22 February 2015.

Community, The. “Twitch Emotes - Bringing a little Kappa to you everyday”. twitchemotes.com. Retrieved 2017-10-25.

“French government announces plans to legalize and regulate esports industry”. VentureBeat. Retrieved 14 September 2016.

GIBBS, Samuel (25 Jul 2014). “Twitch: what is it, and why has Google boK&D ht it for $1bn?”. The Guardian. Retrieved 27 Jul 2014.

71

Page 11: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

GOLDENBERG, David (2015-10-21). “How Kappa Became The Face Of Twitch”. FiveThirtyEight. Retrieved 2017-10-25.

GROHMANN, Karolos (28 October 2017). “E-sports just got closer to being part of the Olympics”. Reuters. Retrieved 5 November 2017.

GRUBB, Jeff (27 AK&D 2015). “Twitch's partner contracts will keep most livestreamers from also using YouTube Gaming”. VentureBeat. Retrieved 18 May 2016

JIN, Dal Yong (2010). Korea's Online Gaming Empire. MIT Press.

“History of Korea e-Sports Association 1999–2004” (in Korean). KeSPA. Retrieved 7 October 2013.

https://stats.streamelements.com/

“List of prohibited games”. Twitch Help Center. Twitch Interactive. Retrieved 12 January 2017.

MACHOVECH, Sam (2014-08-05). “Streaming video site Justin.tv announces closure effective immediately”. Ars Technica.

McWHERTOR, Michael (4 March 2011). “The Sacrifices of StarCraft II Made In The Name of Sports”. Kotaku. Retrieved 8 October 2013.

McWHERTOR, Michael (April 26, 2018). “NFL games are coming to Twitch”. Polygon.com. Retrieved April 27, 2018.

MOZUR, Paul (19 October 2014). “For South Korea, E-Sports Is National Pastime”. The New York Times. Retrieved 13 June 2015.

MYERS, Maddy (18 April 2017). “Esports Will Become A Medal Event At The 2022 Asian Games”. Kotaku. Retrieved 18 April 2017.

“Paris Olympic bid committee is open to esports on 2024 Olympic program”. Associated Press. 9 AK&D ust 2017. Retrieved 9 AK&D ust 2017.

PARKER, Laura (10 October 2012). “Riot fines League of Legends cheaters $30,000”. GameSpot. Retrieved 22 September 2013.

POPPER, Ben (2014-08-05). “Justin.tv, the live video pioneer that birthed Twitch, officially shuts down”. The Verge.

REGALADO, Pia (10 October 2017). “The Philippines' new athletes: eSports gamers”. ABS-CBN News. Retrieved 22 October 2017.

ROBZACNY (31 December 2012). “2012 in eSports: the battle for momentum between League of Legends, StarCraft 2, and Dota 2”. PC Games N. Retrieved 15 November 2013SHELDON, David (22 October 2017). “Philippines Officially Recognizes eSports As A Real Sport”. Casino Org. Retrieved 22 October 2017.

SCHROEDER, Andrew (July 20, 2017). “2017 Charity Update: Twitch community gives back at record pace!”. blog.Twitch.tv.[dead link]

“Shower simulator Rinse and Repeat makes the Twitch shortlist for banned games”. Polygon. Vox Media. Retrieved 28 January 2016.

“Subscriber Emoticon Tiers”. help.Twitch.tv.

TASSI, Paul (July 27, 2011). “JustinTV Lets Gamers Earn Cash with New Twitch Partner Service”. Forbes.

“Twitch bans Adults Only-rated games from streaming”. Polygon. Vox Media. Retrieved 28 May 2015.

“Twitch is dropping its 'save forever' feature, but users can still archive highlight clips”. Polygon. Retrieved 7 AK&D ust 2014.

72

Page 12: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

“Twitch pulls the plK&D on CS:GO gambling broadcasts”. Polygon. Vox Media. Retrieved 16 July 2016.

“Twitch pulls the plK&D on video-streaming site Justin.tv”. CNET. 5 AK&D ust 2014. Retrieved 6 AK&D ust 2014.

“Update: Changes To VODs On Twitch”. Twitch official blog. Retrieved 7 AK&D ust 2014.

WADE, Stephen (1 September 2018). “Bach: No Olympic future for esports until ‘violence’ removed”. Associated Press. Retrieved 3 September 2018.

WEAVER, Iain. “Weaver's Week 2012-08-12: First Class”. UK Gameshows.com. Labyrinth Games. Retrieved 14 June 2018.

WOLF, Jacob (December 13, 2017). “NBA to broadcast G League games on Twitch”. ESPN.com. Retrieved December 13, 2017.

“Yandere Simulator banned from Twitch streaming”. Polygon. Vox Media. Retrieved 28 January 2016.

“Yandere Simulator Dev Says Twitch Hasn't Told Him Why His Game Was Banned”. Kotaku. Retrieved 28 January 2016.

73

Page 13: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

TÜKETİM KATEDRALLERİ OLARAK MODERN STADYUMLARIN ELEŞTİREL ANALİZİ: TÜRK TELEKOM STADYUMU ÖRNEĞİ

Süleyman Aldemir

Ege Üniversitesi - Yüksek Lisans

ÖZET Tüketimi temel amaç haline getiren ve tüketim odaklı yaşayan günümüz modern toplumu

tüketim toplumu olarak adlandırılmaktadır. Tüketimi hayatının merkezine alan modern toplum, geleneksel yaşam tarzını ve eğlence kültürünü de değişime ve dönüşüme uğratmıştır. Futbol da bu değişim ve dönüşümünden etkilenmiş ve tüketim toplumunun önemli bir parçası haline gelmiştir. Futbol kulüplerinin sportif birer örgütlenme olmaktan çok şirket halini aldığı ve karlılığın ön plana çıktığı endüstriyel futbol ortamında taraftarlar, müşteri olarak futbol kulüplerinin hedef kitlesini oluşturmaktadır. Bu noktada, futbolun üretildiği ve tüketildiği mekanlar olan stadyumlardan elde edilen gelirler futbol kulüpleri için büyük önem taşımaktadır. Dünya genelinde ve Türkiye’de, karlılığı ve verimliliği azami düzeye çıkarmak için çok sayıda modern stadyum inşa edilmektedir. Ritzer söz konusu yapıları tüketim katedralleri olarak adlandırmaktadır. Bu makalenin amacı Ritzer’in tüketim katedrali kavramını kullanarak TT Stadyumu’nun geçirdiği değişimin eleştirel analizini yapmaktadır. Çalışmada TT Stadyumu’nun taraftarlara daha çok konfor, eğlence ve tüketim imkânı sunarak onları daha uzun süre stadyumda tutmayı başardığı, ayrıca söz konusu stadyumun birden fazla isteğe aynı mekân içinde karşılık vererek bir tüketim katedrali işlevi gördüğü iddia edilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Futbol, TT Stadyumu, Tüketim Katedrali, George Ritzer, Tüketim Toplumu

ABSTRACT Today's modern society, which makes consumption the main objective and which focuses on

consumption, is called consumer society. Modern society, which takes consumption as its center of life, has changed and transformed traditional lifestyle and entertainment culture. Football has been influenced by this change and transformation and has become an important part of the consumer society. In the industrial football environment where the football clubs become more than a sporting organization and profitability comes to the forefront, fans are the target audience of football clubs as a customer. At this point, the income from the stadiums where football is produced and consumed is of great importance for football clubs. In the world and in Turkey, a large number of modern stadiums are being built to extract maximum profitability and efficiency. Ritzer calls these structures as consumption cathedrals. The aim of this article is to use the concept of Ritzer's consumption cathedral to critically analyze the change of TT Stadium. In the study, it is claimed that TT Stadium managed to keep the fans in the stadium for longer periods by providing them with more comfort, entertainment and consumption, and that the stadium functions as a consumption cathedral by responding to multiple requests within the same space.

Key Words: Football, TT Stadium, Consumption Catedhral, George Ritzer, Consumption Society

74

Page 14: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

GİRİŞ Dünya genelinde yüz milyonlarca seveni olan futbol, gündelik hayatımızın en önemli

parçalarından biridir. 19. yüzyıl ortalarından önce halkın oyunu olarak varlığını sürdüren futbol, söz konusu tarihten sonra profesyonel futbolcuların oynadığı ve halkın seyrettiği, kapitalizmin çıkarları doğrusunda işlev gören serbest zaman etkinliğine dönüşmüştür. Bu noktada, futbol sportif değerlerin ikinci plana atıldığı, kapitalizmin kutsanan değerlerinden olan başarma ve kazanma düşüncesinin hâkim olduğu bir oyun niteliği kazanmıştır. Dolayısıyla Simon Kuper’in (2003) vurguladığı gibi futbol asla sadece futbol değildir. Talimciler’de (2008) futbolun bir oyun olmanın ötesine geçtiğini ve “toplumsal yaşam içerisinde bir ‘minyatür’ model olarak işlev” gördüğünü vurgulamaktadır.

Özellikle 20. yüzyılın sonlarına doğru futbolun metalaşma/endüstrileşme süreci büyük bir ivme kazanmış, futbol kulüpleri sportif örgüt kimliklerini bir kenara bırakmış, kapitalizmin ruhuna ayak uydurarak birer birer “anonim şirketlere” dönüşmeye başlamıştır. Bu noktada, futbol kulüpleri için artık ana amaç elde edilen ekonomik kazancın en üst seviyeye çıkarılması olmuştur. Yayın haklarının satılmaya başlanması, ulusal ve uluslararası organizasyonlardan yüklü miktarda para kazanılması, futbolcu transferleri, lisanslı ürün satışları ve stadyumlardan elde edilen gelirler şirket gibi yönetilen futbol kulüpleri için önemli gelir kaynakları olmuştur.

Yakarıda bahsi geçen gelir kaynakları arasında stadyumlardan elde edilen gelirler bazı büyük futbol kulüpleri için ikinci planda kalsa da hâlâ önemini korumaktadır. Endüstriyel anlayış futbolu ve futbol kulüplerinin yapısını değişime uğrattığı gibi stadyumları da değişime uğratmıştır. Henry Lefevbre (2016), kapitalizmin temsillerinin mekân üretiminde kendini gösterdiğini, kapitalizmin mekâna yerleşerek ve mekânı üreterek değişen koşullara uyum sağlayabildiğini ve belki de en önemlisi kapitalizmin mekânı kullanarak krizleri aştığını vurgulamaktadır. Lefevbre’nin üzerinde ısrarla durduğu bir diğer nokta kapitalizmin sadece mekânı üretmediği aynı zamanda mekân üzerinde egemenlik kurarak ayakta kalmayı başardığıdır. Ekonomik kazancı en üst düzeye çıkarmak adına son dönemlerde dünya genelinde ve ülkemizde çok sayıda modern stadyum inşa edilmektedir. İnşa edilen modern stadyumlar son teknoloji ile donatılan ve her türlü teknik imkanları bünyesinde barındıran AVM’ler gibi çalışmaktadır. Futbolun üretildiği ve tüketildiği mekânlar olan stadyumlar kapitalist anlayışa göre daha modern, daha büyük ve daha gösterişli şekilde inşa edilmekte, kapitalist temsiller kendini modern stadyumlarda göstermektedir.

Goerge Ritzer (2016), devasa ölçekte ve yüksek teknoloji kullanılarak inşa edilen mekanları “tüketim katedralleri” olarak görmektedir. Söz konusu bu yapılar insanları büyülemekte, onların olabildiğince uzun süre tüketim katedrallerinde kalmasını sağlamaktadır. Ayrıca tüketim katedralleri oldukça “akılcılaştırılmış” mekânlar olarak yüksek düzeyde “verimlilik”, “karlılık”, “hesaplanabilirlik” ve “öngörülebilirlik” sağlayarak kapitalist anlayışın sürdürülmesine katkı sağlamaktadır (Ritzer, 2011).

Bu çalışma kapsamında ilk olarak futbolun geçmişten günümüze kadar geçen süredeki serüvenine kısaca değinilecek, daha sonra George Ritze’nin tüketim katedrali kavramı ışığında Galatasaray Spor Kulübü’ne ev sahipliği yapan TT Stadyumu’nun geçirdiği değişim eleştirel bir yaklaşımla ele alınacaktır.

AMAÇ VE YÖNTEM Sporu kapitalist toplumda örgütlenmiş ticari bir faaliyet alanı olarak gören Marksist bakış

açısına göre spor sömürüyü unutturmak, topluma nüfuz etmiş egemen ideolojiyi ve değer yargılarını pekiştirmek adına ideolojik bir araç işlevi görmektedir. Frankfurt Okulu temsilcileri de futbolun var olan egemen ideolojik yapının sürdürülmesinde önemli bir mekanizma olduğunu öne sürmektedir. Üretim toplumundan tüketim toplumuna geçtiğimiz modern dünyada tüketmek temel ideoloji haline gelmiştir. Bu noktada spor, tüketim toplumunda işgal ettiği konum nedeniyle önemli tüketim nesnelerinden biri olarak dikkat çekmekte, futbol da dünya genelinde en çok kabul gören ve sevilen spor dalı olarak tüketim nesnelerinin başında gelmektedir. Halkın oyunu olmaktan çıkıp endüstriyel bir iş haline gelen futbolda, sportif başarılardan çok ekonomik kazanç ön plana çıkmakta, sportif örgütlenmeler birer şirketlere dönüşmektedir. Şirket mantığıyla yönetilen futbol kulüpleri açısından karlılığı ve verimliliği maksimize etmek büyük önem taşımaktadır. Son dönemlerde dünya genelinde

75

Page 15: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

ve ülkemizde karlılığı ve verimliliği en üst düzeye çıkarmak adına modern stadyumlar inşa edilmeye başlanmış, kapitalist ideoloji anlayışı kendini modern stadyumların inşasında göstermiştir. George Ritzer “yeni tüketim araçları” olarak gördüğü bu yapıları “tüketim katedralleri” olarak nitelendirmektedir (2016). Ritzer’e göre, devasa boyutlarda inşa edilen ve son teknoloji ile donatılan bu yapılar “büyülü, kutsal ve dinsel bir karaktere sahip olarak inşa edilmektedir ve genellikle de başarılı olunmaktadır” (2016:31).

Bu çalışmanın amacı endüstriyel futbol düşüncesinin hâkim olduğu dönemde kapitalist ideoloji mantığıyla inşa edilen Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumu’nun (TT Stadyumu) geçirdiği dönüşümü George Ritzer’in tüketim katedrali kavramını kullanarak açıklamaya çalışmaktır. Bu kapsamda, Galatasaray Spor Kulübü’nün 1964’ten 2011 yılına kadar kullandığı eski Ali Sami Yen Stadyumu ile 2011’den itibaren kullanmaya başladığı TT Stadyumu’nun karşılaştırılarak eleştirel analizi yapılacaktır.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FUTBOL: HALKIN OYUNUNDAN ENDÜSTRİYEL FUTBOLA Gündelik hayatımızın önemli bir parçası haline gelen futbolun tarihini milattan öncesi

dönemlere kadar götürmek mümkündür. Futbolun m.ö. 5000-2500 arasında Çin’de ve benzeri tarihlerde Mısır’da başladığı ileri sürülmektedir. O dönemlerde futbol farklı amaçlar için oynanmıştır. Örneğin Çin’de “Thu Chu” olarak bilinen futbol, bir yandan imparatorun doğum gününü kutlamak için oynanırken öte yandan askerlerin fiziki yönden hazır tutulması için oynanmıştır (Erdoğan, 2008: 11). Yine Antik Yunan’da günümüz futbolun öncülü sayılan elle veya ayakla oynanan “Episkyros”, Antik Roma’da “Harpastum” ve “Pila paganika” adlı oyunların varlığından söz edilmektedir. Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan Divanü Lûgat-it Türk adlı eserde “Tepük”, “Top” ve “Çögen” gibi oyunlardan bahsedilmesi futbolun Türkler tarafından bilindiğini ve oynandığını ortaya koymaktadır (Yıldıran,1997:54- 62).

Çeşitli olgunlaşma aşamalarından geçen futbolun standart kurallara bağlanarak oynanması 19.yüzyılın ortalarında gerçekleşmiştir. Cambridge Üniversitesi öğrencileri 1848’te “Cambridge Kuralları” adı altında değişik futbol kurallarına standart getirerek, futbolun farklı kurallar uygulanarak oynanmasına son vermiştir. 1857’de İngiltere’de Sheffield Club kurulan ilk resmi futbol kulübü olurken, 26 Ekim 1863’te(modern futbolun doğuş tarihi olarak kabul edilen) ise 11 kulüp temsilcisinin girişimleriyle futbol dünyasının ilk federasyonu olan “İngiltere Futbol Birliği” kurulmuştur. İngiltere’de kurulan futbol federasyonuna benzer yapılar Kıta Avrupa’sına ve Amerika kıtasına yayılmış, 21 Mayıs 1904 tarihine gelindiğinde ise futbolu uluslararası bir organizasyon haline getirmek amacıyla Avrupa ülkelerinden Fransa, Hollanda, Belçika, Danimarka, İsveç ve İsviçre’nin katılımıyla dünya futbolunun patronu olarak kabul edilen “Federation Internationale de Football Association” (F.İ.F.A.) adlı örgütlenme kurulmuştur (Devecioğlu, 2008:373).

Futbolun 19. yüzyılın ortalarında kurallara bağlanması modernleşme, sanayileşme ve kapitalist üretim biçiminin gelişme gösterdiği döneme denk gelmiştir. Boniface (2007:134), “futbol bugünkü örgütlenmesi içinde sanayi toplumunun belirgin özelliklerini simgeler” diyerek, futbolun söz konusu değişimlerden etkilendiğini ortaya koymaktadır. Yukarıda adı geçen dönemde, futbol metalaşarak/endüstrileşerek “bir iş kolu haline” (Talimciler, 2008:90) dönüşmüştür. Daha önceleri yüzlerce kişinin bir arada ve hiçbir kurala bağlı kalmadan oynadığı futbol (bkz. Stemmler, 2000), bir anlamda halkın oyunu olma özelliğini taşımaktayken, futbolun endüstriyel bir iş kolu haline gelmesiyle birlikte artık halkın oyunu olmaktan çıkmış, profesyonel kişililerin oynadığı ve halkın seyrettiği endüstriyel bir oyun haline dönüşmüştür.

Futbol kitlesel bir hal aldıkça, kulüplerin yapısında değişimler yaşanmıştır. Bir zamanlar dernek örgütlenmeleri şeklinde faaliyet gösteren futbol kulüpleri yerini ticari örgütlenmelere, sonraki dönemlerde de profesyonel şirketlere bırakmıştır. İngiltere’de 1888-1914 yılları futbol dışı aktörlerin futbola dahil olduğu dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu dönemde kulüp yöneticilerinin yüzde 38’i sanayici-tüccar, yüzde 13’ü alkol veya tütün tüccarı ve yüzde 30’u profesyonellerden oluşurken, geriye kalan yüzde 4’lük kesim ise centilmenlerden oluşmaktadır (Aktaran: Aydın, Hatipoğlu ve Ceyhan, 2008:6).

76

Page 16: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

1900’lerin başında günümüz anlamındaki reklam ve sponsorluk ilişkilerinin ilkel hali ortaya çıkmış ve futbolun metalaşma süreci artarak devam etmiştir. Ancak belirtmek gerekir ki, her ne kadar futbol 19. yüzyıldan itibaren endüstrileşme sürecine girmiş olsa da asıl büyük atılımı 1990’larda sponsorların ve televizyonun futbola hâkim olmasıyla birlikte yapmıştır. Sponsorların ve televizyonun futbolla iç içe geçmesiyle beraber futbol kendi başına bir sektöre dönüşmüş ve karlılığı hedefleyen bir oyun olma özelliği kazanmıştır (Hatipoğlu ve Aydın, 2007: 123).

Futbolun profesyonelleşip endüstriyel bir sektör haline gelmesi futbol kulüpleri için karlılığı ön plana çıkarmıştır. Endüstriyel futbol koşullarında sportif değerler ikinci plana itilmekte, kapitalist sistemin kutsanan temel değerlerinden olan kazanma kültürü ve başarı elde etme isteği ön planda tutulmaktadır. Günümüzde futbol kulüplerinin ana amacı kendilerine yeni ekonomik kaynaklar yaratarak maddi gelirlerini artırmaktır. Authier, endüstriyel futbolda asıl amacın ekonomik gelirleri maksimize etmek olduğunu şu sözlerle açıklamaktadır:

“Küreselleşme akıntısına katılan, bütün sınırları (fiziksel, zihinsel ve ahlaki) yıkan futbol, evrenselliğini yitirip akılcılaştırılmış ve sıradanlaştırılmış basit bir eğlence endüstrisine dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu endüstrinin tek amacı azami mali verimliliktir. Bugün yeşil sahaların çimleri kaldırılırsa, altından yeşil banknotlar çıkar, başka bir şey değil (2002: 88-89)”

Futbol kulüpleri ekonomik başarılarını sportif başarılara, sportif başarılarını da tekrar ekonomik başarılara dönüştürmektedir. Dolayısıyla ekonomik başarı ile sportif başarı arasında sıkı bir ilişki ve en nihayetinde bir döngü bulunmaktadır. Kızıltepe, gelir artışı ile sportif başarı arasında oldukça yüksek bir bağlantı olduğunu vurgulamaktadır (Aktaran: Soygüden, 2016:1). Ekonomik kazancın sportif başarıyı beraberinde getirdiği endüstriyel futbol koşullarında futbol kulüpleri için gelir kaynakları büyük önem taşımaktadır. Futbol kulüplerinin gelir kaynaklarının zaman içinde çeşitlendiğine değinen Akşar’a göre (2005),

“Futbol endüstrisinin ana geliri, bundan otuz-kırk yıl öncesinde olduğu gibi sadece maç günü gelirlerinden ibaret değildir. Maç günü sabahın erken saatlerinde akın akın stadyumlara gelen, bilet alan, karnını köfte-ekmekle doyuran seyircilerin kulübe bıraktığı paranın yerini artık, maçlarını daha konforlu ve lüks localarda izleyip, kulübe binlerce dolar bırakan ‘müşteriler’ almıştır”.

Genel olarak bakıldığında naklen yayın hakları, maç günü hasılatı, lisanlı ürün satışı, kombine kart ve loca satışı, reklam ve sponsorluk anlaşmaları, isim ve lisans hakkı, futbolcu satışı ve kiralama, bahis oyunları, kulübe üyelik aidatları ile birlikte ulusal ve uluslararası futbol organizasyonlarından elde dilen gelirler günümüzde futbol kulüplerinin önemli gelir kaynaklarını oluşturmaktadır. Söz konusu gelir kaynakları içinde stadyumdan elde edilen gelirler önemli yer tutmakta, gerek localar ve maç günü hasılatları gerekse isim haklarının satılarak stadyumların önemli bir gelir kalemine dönüşmesi stadyumları, şirket mantığıyla hareket eden futbol kulüpleri için vazgeçilmez bir yatırım aracı haline getirmektedir.

FUTBOLUN ÜRETİLDİĞİ VE TÜKETİLDİĞİ/SEYREDİLDİĞİ MEKÂN: MODERN TÜKETİM KATEDRALİ Evren (1994), stadyumun spor karşılaşmalarının yapıldığı mekân olarak kullanılmasının Antik

Yunan dönemine rastladığını ve futbol oynamak amacıyla ilk stadyum inşasının İngiltere’de gerçekleştiğini aktarmaktadır. Futbol kulüplerinin stadyumdan gelir elde etmesi ise ancak 19.yüzyılın ikinci çeyreğinde gerçekleşmiştir. 1870’lerden sonra İngiltere’de bilet satışlarının başlamasının büyük bir yenilik olduğu belirten Stemmler (2000:100), “federasyonun kurulduğu 1863 yılında kasada yalnızca 5 sterlin vardı, bu rakam 1904 yılında 17.000 sterline çıkmıştır” diyerek bilet satışlarının sağladığı ekonomik kazancı ortaya koymaktadır.

Futbolun ve futbol kulüplerinin geçirdiği yapısal değişimler kendini futbolun üretildiği/oynandığı ve tüketildiği/seyredildiği mekanlar olan stadyumlar üzerinde de göstermiştir. Daha büyük, konforlu ve son teknoloji ile donatılan modern stadyumlar seyircileri büyüleyen yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Modern stadyumlar sağladığı yüksek verimlilik ve karlılıkla şirket mantığıyla yönetilen futbol kulüpleri için önemli bir gelir kaynağıdır. Daha önce belirtildiği gibi futbolda gelir kaynaklarını son dönemlerde çeşitlilik göstermiş olsa da stadyumdan elde edilen gelirler hâlâ önemini korumaktadır. Futbol ekonomisi hakkında yayınladığı raporlara bilinen Deloitte’in

77

Page 17: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

(2015:33) raporuna göre Galatasaray Spor Kulübü’nün 2014 yılında elde ettiği 162 milyon avroluk gelirin 47 milyon avrosunu maç günü hasılatları oluşturmaktadır, ki söz konusu gelire stadyumun isim hakkının satılmasından elde edilen gelir dahil değildir. Bu durum stadyum gelirlerinin Galatasaray Spor Kulübü için büyük önem taşıdığını göstermektedir. Dolayısıyla endüstriyel futbol koşullarının şekillendirdiği modern stadyumların geçirdiği değişimi anlamak adına Galatasaray Spor Kulübü’nün 2011’de kullanıma açılan yeni stadyumu ve eski stadyumu arasındaki farklılıkları ortaya koymak büyük önem taşımaktadır.

Tüketim katedrali kavramı George Ritzer tarafından ortaya atılan ve yeni tüketim araçlarına karşılık gelen bir kavramdır. Söz konusu katedraller büyülü dinsel bir karakteristiğe sahip olup, insanları olabildiğince uzun süre katedralde tutarak alışveriş yapmaya teşvik eden mekanlardır. Ayrıca söz konusu katedraller “tüketici inançlarımızı yerine getirmek için gittiğimiz” ve büyülü olmasının yanında bir hayli “akılcılaştırılmış” yerlerdir. (2016:31-32). Bu bağlamda insanları daha fazla tükettirmeye teşvik eden ve bir alışveriş merkezi mantığıyla inşa edilen modern stadyumlar birer tüketim katedrali olarak karşımıza çıkmaktadır.

Galatasaray’ın yeni evi TT Stadyumu’nun bir tüketim katedrali mantığıyla inşa edildiğinin ilk göstergesi stadyumun adında yatmaktadır. Söz konusu stadyumun tam adı “Ali Sami Yen Spor Kompleksi TT Stadyumu” dur. Burada bahsi geçen “kompleks” ifadesi dilimizde “külliye” olarak bilinen kelimenin yabancı dildeki karşılığıdır. Külliye(kompleks) “bir caminin çevresinde cami ile birlikte kurulmuş medrese, imaret, sebil, hastane vb. yapıların bütünü” (Türk Dil Kurumu, 2009: 1281) olarak tanımlanmaktadır. Görüldüğü üzere kompleks birbirine yakın olarak inşa edilmiş ve farklı ihtiyaçlara karşılık veren yapılar olarak dikkat çekmektedir. Yeni inşa edilen TT Stadyumu’nun eski muadiline göre farkı birden fazla ihtiyaca cevap verebilecek bir kompleks olarak inşa edilmesidir. TT Stadyumu’nun hemen yanında GS Store mağazası ve birkaç dakika mesafede “Vadistanbul” adlı alışveriş merkezinin inşa edilmesi söz konusu stadyumun bir kompleks olarak inşa edildiğinin işaretidir. Böylece adı geçen mağaza da ve AVM’de daha uzun sürecek bir tüketim etkinliği garanti altına alınmakta, elde edilecek kâr maksimize edilmeye çalışılmaktadır. Eski Ali Sami Yen Stadı sadece futbolun oynandığı basit bir mekân olmasıyla “kompleks” olmaktan oldukça uzak bir görüntü içindedir. Dolayısıyla eski stadyum yeni muadili ile karşılaştırıldığında oldukça ilkel kalmakta, karlılık ve verimlilik vadetmekten uzak olduğunu söylemek mümkündür.

Modern TT Stadyumu’nun eski muadiline göre bir diğer farkı oldukça büyük ve gösterişli olmasıdır. 2011 yılına kadar Galatasaray’a ev sahipliği yapan eski Ali Sami Yen Stadyumu yaklaşık 22 bin kişilik kapasiteye sahipken, yeni stadyum yaklaşık 53 bin kişiye hizmet vermektedir. Söz konusu kapasite artışının altında yatan neden Galatasaray Spor Kulübü’nün gelirlerini artırma isteğiyle açıklamak mümkündür. Çünkü kapitalist anlayış içinde rekabet eden futbol kulüpleri kapitalizmin doğası gereği sürekli büyümek zorundadır. John Ritze yeni tüketim araçlarının diğer bir ifadeyle yeni tüketim katedrallerinin gösteri yaratmak için başvurduğu yollardan birinin de “muazzam büyüklükteki fiziksel mekânlar inşa etmek” olduğunu vurgulamaktadır. (2016:263). Çünkü inşa edilen modern tüketim katedralleri gösteri yaratmak için kullanılmaktadır (2016:300). Guy Debord’e göre (2006:40) “gösteri, günümüzde üretilen nesnelerin kaçınılmaz süsü, sistemin rasyonelliğinin genel açıklaması olarak ve sayıları giderek artan imaj-nesneleri doğrudan doğruya biçimlendiren ileri bir iktisadi sektör olarak güncel toplumun esas üretimidir.” Bu anlayışla inşa TT Arena insanları kendine çekecek bir cazibe merkezi olma ve özelliğini taşımasının yanında taraftarlar büyük bir gösteriyi garanti etmektedir. TT Stadyumu’nun tribünlerinin tamamı kapalı olacak şekilde tasarlanmış ve toplamda dört kattan oluşmaktadır. Ayrıca içerisinde barındırdığı 198 loca ve 4500’den fazla VIP koltuğu ile Türkiye’nin en büyük VIP alana sahip stadyumudur. Loca kapasiteleri 6 ile 27 kişi arasında değişip loca içi koltuklar ile beraber 6231 VIP koltuk sayısına ulaşılmaktadır. Stadyumda toplam 4 kat bulunmakta ve katlar arasında kafeler, restoranlar ve solanlar bulunmaktadır. Eski stadyumun kapladığı alan yaklaşık 34 bin metrekare iken yen stadyumun kapladığı alan yaklaşık 82 bin metrekaredir. Yeni stadyumun bir diğer farkı sahip olduğu 77,4 metrekare büyüklüğündeki iki adet skorboarddur (www.turktelekomstadyumu.com, Erişim tarihi:22.08.2018). Ayrıca söz konusu yeni stadyum dört tarafı kapalı olacak ş ekilde tasarlanmıştır ve akustik üst düzeydedir. Seyir zevkini artırmak adına eski stadyumda olan atletizm pisti kaldırılmış böylece seyircinin yeşil sahaya daha yakın olması sağlanmıştır. Yeni stadyum için sayılan özelliklerin hemen hemen hiçbirini eski

78

Page 18: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

stadyumda görmek mümkün değildir. Dolayısıyla eski stadyum taraftarlar üzerinde büyük bir etki yaratma ve cazibe merkezi olma özelliğinden yoksundur.

Yeni stadyumun eski muadiline göre bir diğer farkı 7/24 çalışma prensibine göre inşa edilmesidir. Her ne kadar yeni stadyumun şimdiye kadar 7/24 çalışma noktasında daha emekleme döneminde olduğunu görülse de gelişmeler önümüzdeki dönemlerde 7/24 çalışma prensibinin daha verimli hale geleceğini göstermektedir. Pek çok kurumun onlarca yıldır 7/24 çalıştığını öne süren ve “ışıklı bir 7/24 dünyasının kapitalizmin tarih sonrası serabı” olduğuna vurgu yapan Janathon Crary’e göre “ne var ki artık bir kimsenin alışveriş edemeyeceği, tüketemeyeceği hiçbir an, yer ya da durum kalmadığından, bir zaman olmayan 7/24 toplumsal ve özel hayatın her boyutunu amansızca istila etmiştir (2015:26,40).” Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı Fikret Orman Vodafone Stadyumu’nun açılışında yaptığı konuşmada “burası sadece bir stadyum olmayacak, 7 gün 24 saat yaşanabilecek bir stadyum olacak. Burası her gün halkımıza açık olacaktır” (www.ntvspor.com, Erişim tarihi:18.08.2018) diyerek modern stadyumların yapılış amacını ortaya koymaktadır. Eski stadyum sadece futbol maçlarının oynandığı bir mekân olarak tasarlanmıştı ve bu nedenle 7/24 çalışma prensibini hayata geçirecek teknik donanımlardan yoksundu. Ancak 2011’de tamamlanan TT Stadyumu sahip olduğu teknik donanımları sayesinde 7/24 çalışma potansiyeline sahiptir. Söz konusu stadyumda konserlerin düzenlenmesi, yeni uygulamaya sokulan müze ve stadyum turlarının yapılması ve loca sahiplerinin maç günleri dışında da sahip oldukları locaları ofis olarak kullanabilmeleri stadyumların 7/24 mantığına göre tasarlandıklarının işaretidir. Böylece tüketim sadece maç günleri ile sınırlı kalmamakta, tüketimi maç günlerinin dışına çıkararak ekonomik kazanç maksimize edilmesi amaçlanmaktadır.

TT Stadyumu’nun belki de en belirgin özelliği tek bir mekân içinde birden fazla ihtiyaca karşılık verecek ş ekilde tasarlanmış olmasıdır. Modern stadyumlar taraftarlarına ya da başka bir ifadeyle “altın yumurtlayan tavuklarına” (Yaşar, 2008:347) oyun dışı zamanlarda yeme, içme ve eğlence hizmeti sunmaktadır. Ritzer birçok mal ve hizmetin aynı anda aynı ortamda bulunmasını “birbirine geçme” olarak tarif etmekte ve bu durumu şöyle açıklamaktadır:

“Birbirine geçme (implosion) ifadesi, sınırların bulanıklaşmasını ya da yok olmasını, böylece eskiden farklı olan varlıkların birbirine geçmesini anlatır… Bu birbirine geçişler sırayla bu araçları daha olağanüstü yapar ve dolayısıyla daha da fazla büyülemesine destek olur… Bu birbirine geçmiş ve sınırları bulanıklaşmış dünyalar insanları kendilerine çeker ve daha çok tüketmeye sevk ederler” (2016:196-197)

TT Stadyumu sahip olduğu toplam 33 büfe ve 350 kişilik restoranı ile müşterilerine dönerden hamburgere, simitten soğuk sandviçe, kurabiyeden keke, kahve çeşitlerinden limonataya kadar geniş bir seçenek yelpazesi sunmaktadır. Ayrıca toplamda 198 loca ve 4500’den fazla VIP koltuğu ile Türkiye’nin en büyük VIP alana sahip stadyumudur. Futbol kulübünün lisanslı ürünlerinin satıldığı 6 adet GS Store mağazasının yanında 300 kişilik konferans solonu bulunmaktadır. Doğu ve Batı tribünlerinin ortasında konumlanmış VIP salonları, VIP kombine sahiplerinin yiyecek ve içecek eşliğinde sosyalleşebileceği alanlar sunmaktadır. Ayrıca stadyumun 2. ve 3. katlarının büyük bir kısmı koridor boyunca yine VIP koltuk ve loca sahiplerinin yararlanabileceği büfeler ve masalar ile donatılmıştır. Stadyumun altında 2900 araçlık 4 katlı VIP otoparklar bulunmakta, ikinci katından Doğu ve Batı VIP salona asansörler ile direk giriş yapılabilmektedir (www.turktelekomstadyumu.com, Erişim tarihi:22.08.2018). Büyük alışveriş merkezlerini andıran böyle bir stadyumda maça ailecek gelen taraftarlar(müşteriler) şayet kişisel araçlarıyla gelmişseler ilk önce otopark ücreti ödeyecek, daha sonra maç saatine kadar yeme ve eğlence merkezlerinde vakit geçirecektir. Ailenin çocukları olduğu varsayıldığında çocukların oyun alanlarında zaman ve para harcaması oldukça yüksek bir ihtimaldir. Hatta maçtan önce stadyumda yer alan müzeyi gezmek de seçenekler arasındadır. Görüldüğü üzere “birbirine geçme” modern stadyumlara azami düzeyde karlılık getirmekte, taraftarları olabildiğince uzun süre stadyumda tutmakta ve büyülemektedir. Amerikan beysbol takımı Atlanta Braves’in başkanı yeni stadyumun maça erken gelen taraftarlara bir şeyler sunacak şekilde tasarlandığını ve taraftarların geç saatlere kadar stadyumda kalmalarını sağlamak için onlara bir neden sunmaları gerektiğini dile getirmektedir (Ritzer, 2016:207). Yukarıda adı geçen teknik imkanların eski stadyumda bulunmaması onu sadece maçın izlendiği basit bir mekân yapmanın ötesine taşımamaktadır. Eski stadyumda yeme içme ihtiyacı stadyumun önünde seyyar tezgahlarda satılan köfte-ekmek ile karşılanmaktaydı, bu

79

Page 19: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

haliyle eski stadyum yeni muadiliyle karşılaştırıldığında oldukça ilkel/basit bir mekân olduğu söylemek mümkündür.

Galatasaray’ın yeni evinin öncülünden ayıran bir diğer özelliği ise stadyumun isminin “meta” haline gelmiş olmasıdır. Eski stadyumda herhangi bir sponsor kuruluşun ismi yer almamakta, söz konusu stadyum Galatasaray’ın kurucusu olan Ali Sami Yen ile anılmaktaydı. Dolayısıyla eski Ali Sami Yen Stadı’nda geleneksel değerler korunduğu görülmektedir. Ancak kapitalist anlayışla inşa edilen modern stadyumlar geleneksel değerlerin göz ardı edildiği mekân olarak ortaya çıkmaktadır. Max Weber, gelenekselliği içinde barındıran her türlü duygu ve davranışın kapitalist ruhun ilk düşmanı olduğu öne sürmektedir (1999:50). Kapitalist rekabetçi koşullar altında mücadele eden futbol kulüpleri mücadele güçlerini artırmak adına karlılıklarını azami düzeye çıkararak rekabet koşullarına ayak uydurmaya çalışmakta, bu noktada modern stadyumlar kulüplerin imdadına yetişmektedir. Galatasaray Spor Kulübü, stadyumdan elde edilecek gelirleri maksimize etmek adına Türk Telekom ile 100 milyon dolar karşılığında 2009 yılından geçerli olmak üzere 10 yıllık sponsorluk anlaşması imzalamıştır (www.sporx.com, Erişim tarihi:19.09.2018). Bu anlaşma ile beraber stadyumun adı ilk başta “Türk Telekom Arena” olarak kalmış gelen tepkiler üzerine sponsor firmanın adının yanına “Ali Sami Yen” ismi eklenerek “Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena” olmuştur. Görüldüğü üzere modernin olduğu yerde geleneksel ikinci plana atılmakta, kapitalist değerler ile geleneksel değerler arasında bir seçim yapılmak zorunda kalındığında spor kulüplerinin tarihi değerlerine bizzat kendi kulüpleri tarafından kırmızı kart gösterilmektedir (benzer durum diğer büyük kulüpler için de geçerlidir. Örneğin Fenerbahçe Spor Kulübü ilk başta kulübün efsane başkanı olarak görülen “Şükrü Saraçoğlu” isminin yanına sponsor ismi almaya karşı çıkmış ancak daha sonra “Ülker” gurubu ile sponsorluk anlaşması imzalayarak stadyumun ismini “Ülker Stadyumu” olarak değiştirmiştir.). Burada dikkat edilmesi gereken nokta, eski stadyumun böylesine ciddi bir geliri vadetmiyor oluşudur.

Eskisine göre devasa boyutlarda inşa edilen yeni stadyum tüketim etkinliğinin belirgin bir şekilde sınıflara göre ayrıldığı mekân olma özelliği taşımasıyla bir diğer farkını ortaya koymaktadır. Bir tüketim katedrali görüntüsünden oldukça uzak, içinde restoranların, kafelerin, oyun salonlarının, müzenin, mağazaların, VIP tribünlerin ve locaların olmadığı eski Ali Sam Yen Stadyumunda maça gelen taraftarlar arasındaki sosyo-ekonomik makasın günümüzdeki kadar açık olduğunu söylemek mümkün değildi. Çünkü taraftar eski stadyumda sadece futbol seyircisi olarak mekâna geliyor ve taraftar olmanın hazzını yaşıyordu. Maça gelen taraftarlar biletlerini alıyor, yeme içme ihtiyacını stadyumun önünde seyyar büfelerde gideriyordu. Artık günümüzde eski taraftarların yerini bedeli on binlerce doları bulan lüks localarda maç izleyen müşteriler almıştır (Akşar, 2005). Taraftarın müşteriye dönüştüğü bir ortamda tüketim de sınıfsal bir yapıya bürünmüştür. Baudrillard bu durumu “tüketim de okul gibi bir sınıf kurumudur. Sadece ekonomik anlamda satın alma, tercih, tüketim pratiği ve satın alma gücüyle özetlenir” (2017:65) diyerek açıklamaktadır. Althusser’in (2003:120-169) kavramsallaştırdığı ve bir üst yapı gibi çalıştığını öne sürdüğü “Devletin İdeolojik Aygıtları” toplumdaki sömürünün devam ettirilmesinde en etkili araçlardan biridir. Futbolun da bir üst yapı kurumu gibi çalıştığı düşünüldüğünde söz konusu sömürü biçimi kendini stadyumlarda göstermekte, satın alma gücüne göre düzenlenen tribünlerin oturma planları dikkat çekmektedir. Yılmaz bu durumu şöyle özetlemektedir:

“Tribünlerde her koltuğun fiyatı, görüş açısı ve konforuyla doğru orantılı olarak belirlenir. Numaralı, kapalı, maraton, açık ve kale arkası gibi gruplara ayrılı tribünlerdeki seyircileri oturdukları bölüme göre kabaca farklı ekonomik sınıflara ayırmak mümkündür. Stadyumdaki yer alış ile gündelik hayatta yer alış neredeyse tamamen örtüşür” (1998:17).

Her ne kadar Yılmaz’ın yukarıda yaptığı açıklama geçerli olsa da söz konusu ekonomik ayrımı günümüz koşullarında açıklamada yetersiz kalmaktadır. Çünkü tarif edilen oturma düzenine bakıldığında VIP koltukların ve locaların yokluğu dikkat çekmektedir. 2011’de hizmete açılan TT Stadyumu’nda VIP koltukların ve locaların olduğu düşünüldüğünde söz konusu ekonomik ayrım iyice artmaktadır/daha belirgin hale gelmektedir. Örneğin TT Stadyumu’nun 2018-2019 sezonu için satışa çıkardığı kombine bilet fiyatlarına bakıldığında kale arkası tribünlerinde yer alan koltukların fiyatları 1.080 TL ile 1.260 TL arasında değişirken, doğu ve batı tribünlerinde bu rakam 4.050 ile 5.400 TL arasında değişiklik göstermektedir. 40.000 ile 100.000 dolar arasında değişen değerleriyle en belirgin

80

Page 20: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

fark loca fiyatlarında kendini göstermektedir. (www.sporx.com, Erişim tarihi:22.08.2018). Görüldüğü üzere taraftarlar sosyo-ekonomik statülerine göre muamele görmekte, stadyumdaki gösteriyi mensup oldukları sınıflara göre tüketmektedir. Aslına bakılacak olursa TT Stadyumu ve yeni yapılan modern stadyumlar Orta çağa ait sınıfsal yapının bir tür minyatürü olarak göze çarpmaktadır. Gelir düzeyi en düşük kesim olarak kale arkasında maçı izleyen taraftarlar orta çağın köylüleri, VIP ve localarda maç izleyenler ise burjuva ve soyluları çağrıştırmaktadır. Dolayısıyla futbolun söz gelimi Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Sağcı-Solcu gibi toplumun farklı kesimlerinden gelen insanları tek renk altında birleştirdiği ve kardeşliği pekiştirdiği düşüncesi bir yanılsamadan ibarettir. Modern tüketim katedralleri gibi işleyen modern stadyumlarda tek gerçek taraftarlık süsü altında var olan sınıfsal yapının yeniden üretildiği ve taraftarların sosyo-ekonomik güçlerine göre ayrıma maruz kaldığıdır.

Son olarak üzerinde durulması gereken nokta, yeni stadyumun oldukça “akılcılaştırılmış” bir mekân olmasıdır. Ritzer, Weber’in biçimsel akılcılık kuramının beş temel unsuru olan “verimlilik”, “hesaplanabilirlik”, “öngörülebilirlik”, “denetim” ve “akılcılığın akıldışılığı” unsurları üzerinden McDanoldslaşma tezini geliştirmiştir. Ritzer söz konusu unsurların bir fast-food zinciri olan Mc Donald’s’ın çalışma prensibini belirlemesinin yanında akılcılaştırma sürecine giren her türlü toplumsal alanda etkisini gösterdiğine vurgu yapmaktadır (2011). TT Stadyumu da söz konusu unsurları bünyesinde barındıran akılcılaştırılmış bir sistem/mekân olduğunu söylemek mümkündür. Verimlilik bir amaç için en uygun araçların seçilmesidir. Ayrıca bir işin kısa sürede ve daha az emek harcanarak yapılması da verimliliktir (Ritzer, 2011:69). Stadyuma gelen taraftarlar Denizbank altyapılı Galatasaray Taraftar Kart olarak dağıtılan kombine kartları ile ATM'den para dolumu sağlanarak stadyum içinde veya dışında hızlı alışverişlerde kullanım imkânı sağlamaktadır. Yine benzer şekilde passolig kartları da her türlü alışverişe imkân sağlamakta ve alışveriş için ihtiyaç duyulan para hızlı bir şekilde temin edilebilmektedir. Ayrıca Türkiye’de bir ilk olan “hava ray” sayesinde stadyuma 15 dakika uzaklıktaki AVM’ye iki dakika gibi kısa bir süre de gidilmektedir. Stadyumda yer alan büfe ve restoranlar sayesinde yeme-içme ihtiyacı kısa bir süre içinde karşılanabilmektedir. Bir diğer verimlilik ise sahip olunan elektronik kartlar sayesinde uzun kuyruklar oluşturmadan stadyuma giriş imkanının bulunmasıdır. Eski stadyumda hem bilet satın almak için hem de maça girebilmek için taraftarlar uzun kuyruklarda beklemek zorundaydı. Her türlü unsurun nicelleştirilebilmesine vurgu yapan hesaplanabilirlik (Ritzer, 2011:100) unsuru da TT Stadyumunda kendini göstermektedir. Sahip olduğu teknolojik altyapı sayesinde her türlü unsur sayısal verilere dönüştürülebilmekte, taraftarların yaptığı harcamalar “elektronik kartlar sayesinde her şey ölçülebilmektedir” (Ritzer, 2016:141). Öngörülebilirlik ise akılcılaştırılmış bir toplumda “disiplin, düzen, sistematiklik, formalizasyon, rutin, tutarlılık ve metodik işleyiş gibi şeylere” (Ritzer, 2011:126) karşılık gelmektedir. Öngörülebilirlik sayesinde işlerde verimlilik üst düzeye çıkmakta ve müşterilere gündelik ilişkilerinde huzur sağlamaktadır. Eski stadyumlar da koltuklar taş ve ahşaptandı. İlerleyen dönemlerde tribünlerde koltuk sistemine geçilmiş, koltukların numaralandırılmasıyla birlikte koltuklar anonim olmaktan çıkmıştır. Taş ve ahşap koltukların olduğu dönemlerde seyirciler buldukları herhangi bir koltuğa oturup maçı seyrediyordu. Ancak günümüzde özellikle kombine biletlerin yoğun bir ş ekilde satılmaya başlanmasıyla beraber hangi taraftarın nerede maç izleyici kombine kartının geçerli olduğu süre boyunca bellidir, böylece seyirciler herhangi bir sürprizle karşılaşmış olmazlar. Bir diğer öngörülebilirlik ise taraftarların ne kadar süre stadyumda kalacağı maç izleme dışında hangi aktiviteleri yapacağı ve alışveriş yaparken hangi ürünleri satın alacağıdır. Daha önce de belirtildiği gibi elektronik kartlar sayesinde yapılan her türlü alışveriş kayıt altında tutulmakta ve taraftarların satın alma kalıpları ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle tutarlı tüketici davranışı sergileyen herhangi bir taraftarın neler yapacağı öngörülebilmektedir. Ayrıca modern stadyumlar gitgide birbirine benzedikleri için (tıpkı fast-food restoran zincirleri gibi) başka bir stadyuma giden taraftarın orada nelerle karşılaşabileceğini öngörebilmesi mümkündür. Dolayısıyla öngörülebilirlik unsurunun inşa edilen modern stadyumların büyük bir bölümünde olduğunu söylemek mümkündür. Akılcılığın son unsuru (en azından bu çalışma için, akılcılığın akıl dışı unsuruna yer verilmemiştir) olan denetim ise belirsizlik, öngörülemezlik ve verimsizliği ortadan kaldırmak için insanoğlunun yerine teknolojik araçların kullanılmasıdır (Ritzer, 2011:153). Denetim unsuru diğer üç unsur olan verimlilik, hesaplanabilirlik ve öngürelebilirlik ile aralarına sıkı bir bağ vardır. Daha önce de söylendiği üzere TT Stadyumu sahip olduğu teknolojik imkanlar sayesinde taraftarları denetim altında tutma olanağına sahiptir. Örneğin bilet satışlarının insanoğlundan alınıp elektronik ortama aktarılması, yine aynı

81

Page 21: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

şekilde giriş turnikelerine eklemlenen teknoloji sayesinde maça gelen taraftarların güvenlik riski taşıyıp taşımadığı belirlenirken insan yerine teknolojiden faydalanılmaktadır. Eski stadyumda tümüyle insanlar tarafından yapılan işlerin yerini son teknoloji ile donatılan makinaların aldığı görülmektedir.

SONUÇ Futbolun sosyal, siyasi ve ekonomik koşullardan etkilenip endüstriyel bir oyun niteliği

kazanmasıyla beraber stadyumlarda da birtakım değişiklikler gözlenmeye başlanmıştır. Önceleri sadece futbolun seyredildiği basit bir mekândan ibaret ola stadyumların yerini daha fazla konfor, eğlence, tüketim ve gösteri sunan modern stadyumlar almıştır. TT Stadyumu sahip olduğu donanımlar sayesinde taraftarların birden fazla ihtiyacına karşılık vererek onları stadyumda daha uzun süre tutan, tüketmeye teşvik eden ve onları büyüleyen bir mekân olarak dikkat çekmektedir. Ayrıca, bünyesinde barındırdığı kafeler, restoranlar, müze ve mağazalar yani “birbirine geçişler” sayesinde tüketimi sadece maçın oynandığı zaman diliminin dışına çıkararak bir tüketim katedrali gibi hizmet vermektedir.

TT Stadyumu’nun bir diğer farkı maça gelen taraftarların sadece sporsever kimliği ile değil aynı zamanda müşteri kimliğiyle orada bulunmasına olanak sağlayacak şekilde inşa edilmesidir. Müşteri olmanın yanında TT Stadyumu tüketimi sınıfsal bir yapıya büründürerek, taraftarlar arasındaki sosyo-ekonomik farkın açık bir şekilde ortaya çıktığı bir tüketim katedrali olarak faaliyet göstermekte, orta çağın sınıfsal yapısını günümüzde de devam ettirmektedir.

TT Stadyumu 7/24 çalışma prensibine göre tasarlanmış bir mekân olma özelliği taşımaktadır. Stadyumdan elde edilen gelirler sadece maçın oynandığı günler ile sınırlı kalmamakta, çeşitli organizasyonlar düzenlenerek ekonomik kazanç maksimize edilmektedir. Ayrıca TT Stadyumu akılcılaştırılmış bir sitemin tüm unsurlarını bünyesinde barındıran bir stadyum olarak göze çarpmaktadır. Stadyum sahip olduğu teknolojik altyapı sayesinde verimli, hesaplanabilir, öngörülebilir ve denetlenebilir bir tüketim katedrali olarak hizmet vermektedir.

TT Stadyumu eskisiyle kıyaslandığında muazzam büyüklükte olmasıyla dikkat çekmektedir. Gerek kapasite olarak gerekse kapladığı alan olarak oldukça büyük bir mekân olma özelliği taşımaktadır. Muazzam büyüklüğü sayesinde taraftarları büyülemekte ve onlara olağanüstü bir mekân izlenimi vererek, unutulmaz bir deneyimi garanti etmektedir. Sonuç olarak bir AVM/tüketim katedrali niteliği kazanan TT Stadyumu kapitalist ideolojinin yeniden üretildiği ve tüketimin kutsandığı bir mekân olarak karşımıza çıkmaktadır.

KAYNAKÇA

AKALIN, Şükrü Haluk (2009). Türkçe Sözlük, Ankara: Türk Dil Kurumu.

AKŞAR, Tuğrul (2005). Endüstriyel Futbol, İstanbul: Literatür.

ALTHUSSER, Louis (2003). İdeoloji ve Devletin İ deolojik Aygıtları, (çev.: Alp Tümertekin). İstanbul: İthaki

ANONİM, “Beşiktaş'ın yeni stadı Vodafone Arena resmen açıldı”, https://www.ntv.com.tr/spor/besiktasin-yeni-stadi-vodafone-arena-resmen-acildi, Erişim Tarihi: 18.08.2018

ANONİM, “Galatasaray’ın 2018-2019 kombine fiyatları belli oldu”, https://www.sporx.com/galatasarayin-2018-2019-kombine-fiyatlari-belli-oldu, Erişim Tarihi: 22.08.2018

ANONİM, “Galatasaray Para Basacak Çılgın Gelir”, https://www.sporx.com/galatasaray-para-basacak-cilgin-gelir, Erişim Tarihi: 19.09.2018

ANONİM, “Türk Telekom Stadyumu”, http://www.turktelekomstadyumu.com/turk-telekom-stadyumu-hakkinda, Erişim Tarihi: 22.08.2018

AUTHİER, Christian (2002). Futbol A.Ş, (çev.: Ali Berktay). İstanbul: Kitap.

82

Page 22: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

AYDIN, M. Berkay; HATİPOĞLU, Duygu; CEYHAN, Çağdaş. (2008). “Endüstriyel Futbol Çağında Taraftarlık”, İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Sayı: 26 Kış-Bahar, ss. 289-316.

BAUDRİLLARD, Jean (2017). Tüketim Toplumu, (çev.: Nilgün Tutal ve Ferda Keskin). İ stanbul: Ayrıntı.

BONİFACE, Pascal (2007). Futbol ve Küreselleşme, (çev.: İsmail Yerguz). İstanbul: NTV.

CRARY, Jonathan (2015). 7/24 Geç Kapitalizm v Uykuların Sonu, (çev.: Nedim Çatlı). İ stanbul: Metis.

DEBORD, Guy (2006). Gösteri Toplumu, (çev.: Ayşen Ekmekçi ve Okşan Taşkent). İ stanbul: Ayrıntı.

DELOİTTE (2015). Football Money League, United Kingdom.

DEVECİOĞLU, Sabahattin. (2008). “Türkiye’de Futbolun Kurumsallaşması”, İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Sayı: 26 Kış-Bahar, ss. 373-396.

ERDOĞAN, İrfan. (2008). “Futbol ve Futbolu İnceleme Üzerine”, İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Sayı: 26 Kış-Bahar, ss. 1-58

EVREN, Mesut (1994). Kapalı Spor Salonları ve Diğer Spor Tesislerine Umumi Bir Bakış, İstanbul: Pulhan.

HATİPOĞLU, Duygu; AYDIN, Berkay (2007). Bastır Ankaragücü: Kent, Kimlik, Endüstriyel Futbol ve Taraftarlık, Ankara: Epos.

KUPER, Simon (2003). Futbol Asla Sadece Futbol Değildir, (çev.: Sinan Gürtunca). İstanbul: İthaki.

LEFEBVRE, Henry (2016). Mekânın Üretimi, (çev.: Işık Ergüden). İstanbul: Sel.

RİTZER, George (2011). Toplumun McDonaldlaştırılması Çağdaş Toplum Yaşamının Değişen Karakteri Üzerine Bir İnceleme, (çev.: Şen Süer Kaya). İstanbul: Ayrıntı.

RİZER, George (2016). Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek, (çev.: Funda Payzın). İstanbul: Ayrıntı.

STEMMLER, Theo (2000). Futbolun Kısa Tarihi, Ankara: Dost.

SOYGÜDEN, Aydoğan. (2016). “Profesyonel Futbol Kulüplerinin Gelir Kaynaklarının İncelenmesi”, Ömer Halisdemir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 9(4), ss.21-35.

TALİMCİLER, Ahmet. (2008). “Futbol Değil İş: Endüstriyel Futbol”, İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Sayı: 26 Kış-Bahar, ss. 89-114.

WEBER, Max (1999). Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, (çev: Z. Gürata). Ankara: Ayraç.

YAŞAR, Tuğrul. (2008). “Taraftar mı Müşteri mi?”, İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Sayı: 26 Kış-Bahar, ss. 347-352.

YILDIRAN, İbrahim. (1997). “Tepük futbol mudur? XI. Yüzyıl Türk spor faaliyetlerinden “tepük” oyununun mahiyeti üzerine bir araştırma”, Gazi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, 2 (1), ss. 54-62.

83

Page 23: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

FARKINDALIK VE KISITLILIK İsmail Kürşat

Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Bilimleri - Lisans

ÖZET İnsanlık tarihinin çeşitli dönemlerine çeşitli isimler verilmeye çalışılmıştır. Avcı toplayıcı

toplum, tarım toplumu, sanayi toplumu ve bilgi toplumu gibi. Bu isimlendirme anlaşılırlığı artırmak bakımdan kıymetli olsa da aslında gerekli değildir. Toplumsal insan en başından beri iletişim çağında yaşamaktadır. Her türden üretimini bilgi temelinde gerçekleştirmekte ve maddi manevi gelişimini bu sonsuz bilgi cağında kullanmakta ustalaştığı iletişim ile yapmaktadır. İster ekonomik ister sosyolojik bir dönelendirme girişimi bu iletişim çağını dışlamaz. Toplumsal üretim aslında her dönemde benzer ihtiyaçlara sahip olmuştur. Teknoloji, sermaye, alan ve bilgi bunlardan herhangi biri önemini bir sebeple artırmışsa bir dönelendirme telaşı ve kolaycılığına konu olmuştur. Son olarak bilgi toplumu ve veya enformasyon toplumu kavramlarıyla yakın dönemi isimlendirme çabası gözlenmektedir. Aslında tarihsel gelişim ne doğrusal bir tekdüzelik nede ayrıştırılabilir bir dönemsellik barındırır. farkındalık ve kısıtlılık kavramları ile açıklamaya çalışacağım bu süreç zamansız bir evrim gibi çalışmaktadır. Bu çalışmada tarihsel dönüşüm, farkındalık ve kısıtlılık temelinde değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Kısıtlılık, İletişim, Toplum, Farkındalık, Bilgi

ABSTRACT Different names have be entried to be given to different eras throughout history of human.

Hunter- gatherer society, agriculture society and industry society and lastly, information society. This kind of naming is valuable since it increases the level of understanding but not necessary. From the very beginning humans sociologically, have been living in the communication era. They can produce every single item with the information. In addition to this, the improvement of human beings both financially and spiritually is succeded by communication which they are mastered in this limitless information era. Neither economical nor sociological periodiazation attempt would exclude this communication era. Ifany of these has increased its importance for some reason, technology, capital, space, and knowledge are subject to a fuss and simplification. Finally, it is observed that there is a need to name the near future with the concept of information society. In fact, historical development neither has a separable periodicity nor a linear uniformity.This process which I will try to explain with the concepts of awareness and limitation, works like a timeless evolution. In this study, the historical transformation, will be evaluated on the basis of awareness and limitations.

Key words: obstruction, communication, society, awareness, information

84

Page 24: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

GİRİŞ Aşağıdaki bilgiler Vikipedi’deki insan maddesinin( en.wikipedia.org/wiki/human)

özetlenmesiyle oluşturulmuştur. Herhalde enformasyon toplumunda bu kolaylık kabul edilebilir seviyede sayılır. Bu özetleme ile insanlık tarihini günümüze kadar getirip asıl tartışma noktasına yaklaşmamız hedeflenmektedir.

3.500.000.000 (3,5 milyar) yıl önce, dünya üzerinde ilk tek hücreli canlılar oluştu. Milyonlarca farklı canlı türü gelişti ve birçoğu yok oldu. Var olanlardan, primatlar ailesine mensup bir kesim 600.000 yıl önce bazı araçlar kullanmaya başladı. Basit çekiçler, keskiler kullanan bu insansı canlılara bilim çevresinde “Homo Heidelbergensis” dendi. Bu canlılar zamanla değişti ve 100.000 yıl önce “Homo Sapiens” (düşünen insan) olarak adlandırılacak niteliğe ulaştı. (Aynı dönemde 3 insan türü daha yaşamaktaydı) Bizim de mensup olduğumuz Homo Sapiensler 50.000 yıl öncesinde bugünkü davranışların çoğunu göstermeye başladılar. Takı- mücevher yapımı, duvar resimleri, müzik, cenaze, din, ticaret, balıkçılık ve soyut düşünce bu dönemde görülmüştür.

Kesin zaman belli değil ama insanlık tarihi 70.000 yıl öncesinde “dil” ile bilişsel nitelikler kazandı. Basit bir iletişim aracı olmaktan çıktı. Düşünceyi ve toplumu şekillendirdi. Homo Sapiens’in dünyaya hükmetmesini ve diğer insan türlerini yok etmesini sağladı. Bu benzersiz iletişim özelliği sayesinde bireylerin gücü bir toplum haline geldi ve işbirliği çoğaldı.

Milattan önce 10.000 yılına kadar birçok hayati icadın geliştirildiğini ve yayıldığını görüyoruz. “Bilişsel devrim” denilen dil gelişiminden sonra diğer canlıları daha organize şekilde tükettik. Dünya üzerindeki memelilerin yarısı insanlar tarafından avlanarak soyları tüketildi. 12.000 yıl önce bugünkü Irak’ta “Tarım Devrimi” denilen gelişmeyle tarihin akışı değişti. İ nsanlar hayvan peşinden koşmak yerine toprağı ekip ekinleri beklemeye başladılar. Yerleşik hayat ve kültür birikimi başladı.

Tarım devriminden sonra toplum hiyerarşik sınıflara bölündü. Tarım ve endüstri toplumları sınıf, ırk, ulus ve cinsiyet tabanlı ayrımlara tabiydi. Neredeyse bütün toplumlar erkekleri kadınlardan üstün görmüştü. Bugün dahi sınıf ve cinsiyet ayrımları – her ne kadar yasada aksi belirtilse de- açıkça devam etmektedir. .

Tarım ile beslenen nüfuslar ve endüstri ile daha da artan gıda üretimi insan sayısında patlamaya yol açtı. İnsanlar arttıkça aralarındaki sorunlar da arttı. Savaşlar çıktı. Uygarlık büyüdükçe savaş da büyüdü. Ticaret ve etkileşim arttıkça toplumların büyüme hırsı da arttı. İnsanların üzerinde uzlaştığı şeyler azaldı. Giderek daha çok farklılıklar oluştu. Para ve din bu arada uzlaştırıcı şeylerdi. Tüm dünya paranın kullanımını kabullendi. Bazı dinler dünyanın büyük kısmında kabul edilip uygulandı. .wikipedia.org/wiki/human

YENİ BİR BAKIŞ 500 yıl önce bilimler dünyayı şekillendirmeye başladı. İnsanoğlu kendini sınırlayanın “cehalet”

olduğunu anladı. Modern bilim imparatorlukların elinde şekillendi. Çoğu keşif insanları sömürmek ya da öldürmek için yapıldı. Yeni bilgilerin keşfi yeni kaynaklarla mümkündü. Bunu da kapitaller ve krallar sağlıyordu. En iyi dostları olan kapitalizm bilim, çağımızı oluşturdu. Emperyalizm- yani diğer toplumlara hükmeden siyasi yapı ile kapitalizm- büyük sermaye bilimle ortak olunca birkaç yılda bir değişen kültürlere sahip olduk. Emperyalizm göreli olarak azaldı. Ancak kapitalizm halen büyümeye devam ediyor. İnsanlığın ilk zamanından beri büyük sermaye daha da büyüyor. Emperyalizm, bilim ve kapitalizm 200 yıldan beri endüstri üzerine çalışıyor. Daha çok tüketiyor. Tüketmek için yeni kaynaklar arıyor. Ve bize büyük bir yalan söylüyor, bu yalan bu çalışmanın konusunu oluşturacak ve doğruya ulaşmak için bir önerim olacak. Bilimin bugünkü işlevi “nasıl daha fazla tüketebiliriz?” sorusuna yanıt aramaktır. Ve kendi sorunsallarını yaratmaktadır. Bunun çözümü olarak yakın tarihte ortaya atılan "bilgi toplumu" "enformasyon çağı" gibi kavramlar ile aslında yeni bir toplumsal dönemle karşı karşıya olduğumuz vurgulanmak isteniyor. Her dönemlendirmede olduğu gibi kendinden önce ki dönemin sorunlarına çözümler vaat ediyor. Sanayi sonrası toplumun sorunlarını bu yeni dönemin araçları ile çözebilmekten söz ediyor. Bu çalışmada bu yanılsama ortaya koyulacak her yeni dönemin içine düştüğü artık bana göre klasikleşmiş bakış acıları yerine yeni bir yaklaşım ortaya koyulacaktır.

85

Page 25: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

Söz konusu dönemlendirmeler çeşitli bilimlerde farklı temellere dayanarak yapılmıştır. Bunların bazıları anlaşılır olabilirken, genelde yanıltıcıdır. Örneğin jeolojinin toprağın yaşına ve katmanlarına göre bir dönemlendirme yapması anlaşılabilir, fakat sosyolojinin kimi zaman ekonomiyi kimi zaman teknolojiyi, kimi zaman ise yönetim şekillerini Vs dikkate alan durumsalcı bakışı genelde yanıltıcı olmuştur. Örneğin; Tarım toplumlarında en değerli kaynak, üretim aracı ve ana ürün tarım olduğu için bu dönemi buna göre tanımlamak ve değerlendirmek yoluna gidilmiştir. Bir başka örnekte bu En’ler sanayi ile ilgili olduğunda sanayi toplumu, teknoloji ile ilgili olduğunda teknoloji toplumu bilgi ile ilgili olduğunda ise bilgi toplumu denilmiş ve En’lerin dışında kalan her şey bir şekilde göz ardı edilmiştir. İlk olarak önerim bütün bunları bir kenara bırakıp bütün “dönemlerde” geçerli bir iletişim toplumu bakış acısı kazanmak olacaktır.

Daha kapsayıcı, acıklayıcı ve en sonunda dönemsel yanılsamaları telefi edecek bir yaklaşım mümkün olabilir. Her dönem geçerli bazı olmazsa olmazlar ve bunların etrafında yeni bir yaklaşım mümkün olabilir. Böyle düşünüldüğünde neye göre ve kime göre olmazsa olmaz sorusu gündeme gelebilir. Bu çalışmada toplumsal gelişime ve üretime katkı temel alınacaktır. Bunlar; alan, bilgi, sermaye ve teknoloji olarak belirlenebilir. Bunlar her dönemde gerekli araçlardır. Bunların hepsinin birlikte bulunması bile toplumsal gelişim ve üretimi aynı anda olumlu etkilemez. Öyle ki teker teker ele alınıp ön plana çıkarılarak bir anlam ifade etmelerini beklemek olanaksızdır. Tüm araçlara aynı anda sahip olduğunuzda bile hala bir şeye daha ihtiyacınız vardır ki oda iletişimdir. Söz konusu araçlar ancak optimum bir iletişim ortamında toplum gelişimine ve üretime katkı sağlayabilirler. Bu araçları genelde yapıldığı gibi dönemsel olarak EN etkili veya değerli olanın tespit edip buna göre bir yaklaşım geliştirmenin iki sakıncası vardır. Birincisi böyle bir yaklaşımla söz konusu dönemi doğru bir şekilde anlamak mümkün değildir. İkincisi böyle bir yaklaşımın güncel toplum gelişmesine ve üretimine katkısı sınırlı düzeyde kalmaya mahkûmdur. Her dönemde geçerli ve anlamlı tek ölçü aracı iletişimin optimum düzeyde olması ile ilgilidir. Buna bağlı olarak toplumsal gelişme ve üretim ölçülebilir ve gözlenebilir ve daha önemlisi geliştirilebilir. Zaman çizelgesinde doğrusal bir ilerleme gibi gösterebileceğimiz bir toplumsal gelişme ve üretim beklentisine girmeden iki temel kıstas ile ortaya konulacaktır. Farkındalık ve kısıtlılıklar.

FARKINDALIK VE KISITLILIK Toplumsal gelişme ve üretim araçlarının temel görevleri toplumda farkındalıgı artırırken,

kısıtlılıkları ise azaltmak olmalıdır. Bu iki kıstas her dönem için geçerli ve ölçülebilirdir. İnsanlar topluluk halinde yaşamaya başladıklarından itibaren bu yönde gelişme ve üretim içinde olmuşlardır. Bu yaklaşımla bakıldığı zaman her sosyolojik ya da teknolojik gelişme bir farkındalık sonucu ve bir kısıtlılık giderici etkisi ile ön planda olmuştur. Zihnimizde bir sayı doğrusu hayal eder ve bir tarafına sınırsız farkındalıklar bir tarafına ise sonsuz kısıtlılıklar dersek. İnsanlık tarihi bu sayı doğru üzerinden anlaşılabilir. Bir takım gelişmeler ile farkındalık lehine ilerlemeler söz konusu iken, bir taraftan da başka gelişmeler kısıtlılıklar lehine olabilmektedir. Örneğin; yazının bulunması ile farkındalık lehine büyük bir adım atılmışken ateşli silahların bulunması ile kısıtlılık bir adım öne cıkmış olabilir. Bu örnekler öznel yaklaşımlarla çoğaltılabilir. Burada önemli nokta farkındalık ve kısıtlılık arasında ki bir tür örtülü ilişki olduğudur. Her farkındalık artırıcı gelişme beraberinde bir kısıtlılık her kısıtlık ise beraberinde tepkisel bir farkındalık getiriyor olabilir. Buradan hareketle bu sayı doğrusu karmaşık olan bu ilişkiyi sadeleştirmek noktasında işlevsel olacaktır. Öyle ki insanlık tarihinin her dönemi bu sayısı doğrusu için yeniden değerlendirilerek farkındalık ve kısıtlılık boyutları ile yeri tespit edilebilecektir. Örneğin bu sayısı doğrusunun sıfırdan başaklayıp yüz birim ile biten bir aralığı olsun ve başlangıçta yüz adet kısıtlılık ile sıfır adet farkındalık sahibi olan bir topluluk düşünelim. Bu topluluk düşük farkındalık ve yüksek kısıtlılık ile tarif edilebilir. Bu toplulukta toplumsal gelişmeler ve üretim araçları ortaya çıkmaya başlasın. Örneğin; ortaya bir fikir atılsın ve bir kısıtlık ortadan kaldırılsın. Bu topluluk artık doksan dokuz kısıtlılık ve bir farkındalık ile gelişme göstermiştir. Burada toplumlar için amaç en az sayıda kısıtlılık en fazla sayıda farkındalık sahibi olmaktır. Söz gelimi bu yöntem ile tarım toplumlarını 45 farkındalık 55 kısıtlık ile ortalama seviyede iletişim toplumları olarak adlandırabiliriz. Ya da sanayi toplumlarını 25 farkındalık 75 kısıtlılık ile düşük iletişim toplumu olarak düşünürken, avcı toplayıcı toplumları 65 farkındalık 35 kısıtlılık ile yüksek iletişim toplumları gibi düşünebiliriz. Burada iletişim toplumundan kastedilen HABERMAS’ın (2001) iletişimsel eylem anlayışıdır. Bu yöntem ile çok düşük iletişim toplumları ve çok yüksek iletişim toplumları da bulunabilir. görüldügü

86

Page 26: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

üzere bu bakışla sözü edilen tarım toplumu sanayi toplumu gibi sıralamalara ve dönelendirmelere ihtiyaç yoktur. Yani zamansal yakınlık iletişimsel yakınlığı da getirmez aynı zamanda farklı toplumlarda farklı iletişim düzeyleri söz konusudur. Ve bunu aynı ülke ve hatta şehirlerde bile gözlemlemek mümkündür.

SONUÇ Sonuç olarak bu yeni yaklaşım ile yeni bir sosyoloji tarih okuması yapmak mümkün olabilir.

Böyle bir okuma ile toplumsal gelişme ve üretim başka bir gözle yeniden ele alınacak olumlu etkiler ortaya konacak olumsuz etkiler tespit edilecek ve güncel dengesizlikler çözüm noktasında daha anlamlı veriler ortaya çıkarılabilecektir. Kim bilir belki de 0 kısıtlık 100 farkındalık ile kusursuz bir iletişim toplumu bir şekilde hayal edilebilir olacaktır. Belki hayal ürünü olarak kalacak fikirlerimi mümkün olduğunca kısa ve anlaşılır ifade etmeye çalıştığım bu çalışma bana göre ancak bir taslak niteliği taşımaktadır. Üzerinde çalışmaya devam etmek için eleştirilere ve karşıt görüşlere ve her şeyden önemlisi dinlenilmeye ihtiyacı vardır. Yeni bir bakış acısı ve yeni bir yöntem önerisi barındıran bu çalışmamda her hangi bir “fikir” alıntı söz konusu değildir. Bu durum ihtiyaç olmadığından değil tezimin bir parçası olması ile ilgilidir. Bir sürü alıntı arasında kısık sesle söylemek yerine, yalın ve yüksek sesle söylemek lazım bazı şeyleri, yeni şeyler söylemek lazım hatta eskiler hakkında…

KAYNAKÇA

FOUCAULT, Michel (2010). Dogruyu Söylemek

HABERMAS, Jürgen (2001). İletişimsel Eylem Kuramı

HAWKING, Stephen (2006). Zamanın Daha Kısa Tarihi

MACHIAVELLI, Niccolo (2009). Prens

MILL, John Stuart (2016). Özgürlük Üzerine

ROUSSEAU, Jean Jacques (2015). Toplum Sözleşmesi

UNESCO Komisyonu (1993). Bir Çok Ses Tek Bir Dünya İletişim ve Toplum- Bugün ve Yarın

wikipedia/insan

87

Page 27: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

BİR TÜKETİM ARACI OLARAK ÜNİVERSİTE: DEVLET VE ÖZEL ÜNİVERSİTELERİN KARŞILAŞTIRMALI BİR ANALİZİ

Sergen Uçak

Ege Üniversitesi – Yüksek Lisans

ÖZET 20. yüzyılda küreselleşen tüketim kültürüyle beraber Marksist kuram tarafından ortaya atılan

tüketim aracı kavramı, tüketiciyi denetleyen ve sömüren mecralar olarak tanımlanmaktadır. Bu kurama göre işçilerin denetimi ve sömürüsü ile işleyen kapitalizm 20. yüzyıldan itibaren üretimden tüketime kayarak işçi denetiminden tüketici denetimine yönelmektedir. Bu noktada tüketim aracı kavramı tüketiciyi tüketime iten onu denetleyen ve sömüren yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada amaç; günümüzde küreselleşme ile beraber değişime ve dönüşüme uğrayan, esas amacı bilim üretmek olan üniversiteler ile tüketim araçları arasında bir benzeşim kurularak üniversitelerin bilim üretme iddiasından çok tüketim aracının davranışlarını sergilediğini ve reklamlar aracılığı ile bunun nasıl normalleştirildiğini ortaya koymaya çalışmaktır. Bu doğrultuda çalışmanın amacına uygun olarak seçilen göstergebilimsel yöntem ile belirlenen kriterlere uygun olarak seçilen bir özel üniversite ve bir devlet üniversitesinin mimari yapıları ve reklam filmleri karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Araştırma, reklamların üniversiteleri bir tüketim aracı olarak nasıl normalleştirdiğini ve üniversitelerin öğrencilere olan tutumlarını anlamak açısından önemlidir. Araştırmanın kuramsal çerçevesini, eleştirel bir yaklaşım ile Marksist çerçeve, Weber ve Baudrillard’ın görüşleri temel alınarak tüketim araçları, akılcılaştırma, büyüleme, büyünün bozulması ve yeniden büyüleme kavramları oluşturmaktadır. Araştırma sonucunda üniversitelerin mimari yapısında ve tanıtım filmlerinde tüketime ciddi bir vurgu yapıldığı ve üniversitelerin öğrencilere yaklaşımının tüketime yönelik gerçekleştiği böylece de bir eğitim kurumundan çok bir tüketim aracı gibi hareket ettiği ortaya çıkarılmıştır.

Anahtar Kelimeler: tüketim kültürü, tüketim araçları, üniversite, akılcılaştırma, yeniden büyüleme

UNIVERSITY AS A CONSUMPTION MEANS: A COMPARATIVE ANALYSIS

OF STATE AND PRIVATE UNIVERSITIES ABSTRACT

In the 20th century, the notion of the consumption means, whic was introduced by Marxist theory together with the globalized consumpiton culture, is defined as the channel whic controls and exploits the consumer. According to the theory, capitalism which operates with the supervision and exploitation of the workers, changes its focus from the control of workers into the control of consumers by shifting from production to consumption from the 20th century. At this point, the notion of consumption means, put forward confront as places that control and exploit the consumer. The aim of this study is to establish a similarity between universities and consumption means and to show how universities exhibit behaviors of the consumption means rather than produce science and how it is normalized through advertisements. Architectural structures and advertising film of a selected private university and a state university have been analyzed comparatively in accordance with the criteria determined by the semiotic method selected according to the purpose the study. Research is important in terms of understand how advertisements normalize universities as a means of consumption and the attitudes of universities to students. The theoretical framework of the research is based on with a critical approach, the concepts of consumption means, rationalization, enchantment, disenchantment and re-enchantment. As a result of the research, it was found that in the advertising films and architectural structures of universities had a serious emphasis to the consumption and that the universities act like a means of consumption.

Keywords: consumption culture, universities, means of consumption, rationalization, re-enchantment

88

Page 28: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

GİRİŞ Günümüzde üniversiteler birçok farlı süreçlerden geçerek bugünkü halini almıştır. Ortaçağda

dini eğitim veren, rahip yetiştiren yerler olarak ortaya çıkan üniversiteler, bu dönemde olduğu gibi modernleşme sürecinde de piyasanın yapısına göre şekillenmiştir. İkinci dünya savaşından sonra değişen piyasa koşulları dolaylı olarak üniversitelerin de dönüşüme uğramasına neden olmuştur. Bu süreçte değişime uğrayan bilimsel üretim tarzları, piyasaya yönelik gerçekleştirilen bilgi üretimini de etkileyerek bugünkü üniversitelerin oluşumuna dayanak oluşturmuştur. Ancak özellikle 1980’lerden itibaren uygulanmaya başlayan neo-liberal politikalar bugün girişimci üniversite olarak adlandırılan üniversitelerin ortaya çıkmasını sağlamıştır (Yücebaş, 2007). Neo-liberalleşme sürecinde devlet, üniversite üzerindeki etkinliğini ve desteğini azaltmış, üniversitelerin serbest piyasa ekonomisine açılmasına ön ayak olmuştur. Bu durum neticesinde üniversiteler serbest piyasa ekonomisinin ve buna bağlı olarak tüketim kültürünün önemli bir parçası haline gelmiştir. Ekonomide ve teknolojide yaşanan gelişmeler piyasaya kalifiye eleman yetiştirme ihtiyacını doğurmuş, bu görevi de üniversiteler üstlenmiştir. Ancak neo-liberal politikalar neticesinde üniversitelerin girişimci bir yapıya bürünmesi, serbest piyasa ekonomisine açılması ve böylelikle metalaşması, üniversitenin anlamını değiştirmiştir. 90’lı yıllara gelindiğinde artan rekabet ve öğrenci sayısı, kamu kaynaklarının yetersizliği ile de birleşerek üniversiteleri farklı kaynaklar aramaya itmiştir. Bu durum üniversiteleri kâr amacı güden ve öğrencileri müşteri olarak gören girişimci kuruluşlar olmaya yöneltmiştir (Sakınç & Bursalıoğlu, 2012: 93). Girişimci yapıları nedeni ile bugün üniversiteler eğitim vermenin, bilim üretmenin, kalifiye eleman yetiştirmenin ve piyasa ile yakın bir ilişki kurmanın yanı sıra tüketicinin isteklerine cevap vermeye çalışan yerlere dönüşmüştür. Çünkü bulunduğu rekabet ortamında, kaynak sağlaması açısından ihtiyaç duyduğu öğrencileri, kendisine çekebilmek için üniversiteler de tüketim araçlarında olduğu gibi bazı taktikler uygulamaktadır. Bu nedenle, üniversiteler mimari yapısından reklam ve tanıtım filmlerine kadar birçok alanda ciddi çalışmalar yürütmekte ve bu alanlara ciddi paralar dökmektedir. Bu çalışmada da tüketicileri etkisi altına alarak tüketime yönlendiren yerler olarak tanımlanan tüketim araçları ile üniversiteler arasında bir benzerlik kurulmaya çalışılmıştır. Bu amaç için üniversitelerin mimari yapıları değerlendirilmiş ve tanıtım filmleri göstergebilimsel yöntem ile analiz edilmiştir. Çalışmada anlamlı bir sonuç çıkarabilmek için bir devlet üniversitesi ve bir özel üniversite karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır. Analiz sürecinde tüketim araçlarına ait olan özellikler üniversitelerin reklam imgelerinde ve mimari yapılarında aranmıştır.

NEO-LİBERALİZMİN DÖNÜŞTÜRDÜĞÜ ÜNİVERSİTE 1929 ekonomik krizinde kapitalist sistemin sekteye uğraması sonucunda ortaya çıkan ve devlet

müdahaleciliğini öneren Keynesci ekonomi politikaları, 1970’li yılların sonuna gelindiğinde ekonomik bir bunalıma sebep olmuş ve dünyayı yeniden ekonomik bir değişim sürecine sokmuştur. Neo-liberalizm olarak adlandırılan bu yeni ekonomik süreç, Keynesci politikaların tam aksine devlet müdahalesini azaltma üzerine kuruludur. Neo-liberalizm temel olarak, piyasaların girdiği krizden kurtulabilmek ve sosyoekonomik kalkınmayı gerçekleştirebilmek için devlet müdahalesinden ve ortak mülkiyet inancından arındırılmış rekabetçi ve serbest piyasanın en doğru yol olduğu düşüncesine dayanmaktadır (Theodore, 2012: 21). Rekabetçi ve serbest piyasa mantığı, özel mülkiyet ve girişimcilik sayesinde toplumsal, bireysel özgürlüklerin ve refahın artacağı varsayımıyla hareket ederek; devlet kontrolünde olan hizmetlerin özelleştirilmesini, ticaret ortamının serbestleştirilmesini, yabancı yatırımların ulusal piyasaya girmesini engelleyen düzenlemelerin kaldırılmasını ve devletin sermaye denetimini azaltmasını önermekte; daha önce piyasalaşmamış alanların piyasalaşması gerekliliğini vurgulamaktadır (Geniş & Çelik, 2012: 5). Neo-liberalizmin devleti konumlandırış biçimi de klasik liberal anlayıştan oldukça farklı olması nedeniyle önemlidir. Klasik liberal anlayışta devlet tamamen yok sayılırken; neo-liberal anlayışta, devletin piyasanın oluşumunu sağlamak ve piyasayı kollamak ve düzenlemek gibi görevleri vardır. Buna göre devlet; piyasaların oluşumunda tarafsız olmalı, asker, polis ve yasalar ile özel mülkiyeti korumalı ve piyasası oluşmamış sektörlerin, gerektiğinde piyasalaşmasını ve metalaşmasını sağlamalıdır (Çelik, 2012: 189).

ABD’de başlayan neo-liberal uygulamalar 1980’li yıllardan itibaren dünya genelinde etkisini göstermeye başlamış, teknoloji ve iletişim olanaklarının gelişmesi ile beraber öncelikli olarak, batı toplumlarında üretim/sanayi odaklı ekonomik yapının hizmet/finans sektörlerine kaymasına neden olmuştur (Geniş & Çelik, 202: 5-6). Böylelikle neo-liberalizm savunucuları, devletin garanti ettiği

89

Page 29: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

serbest piyasalar sayesinde ekonomik sistemin hareketleneceğini ve krizlerin sonun geleceğini iddia etmiş, fırsat eşitliği ile refahın ve bireysel özgürlüklerin sağlanabileceğini ifade etmişlerdir. Ancak bu yaklaşım neticesinde, milli ve yerel oluşumlar uluslararası oluşumlar karşısında güç kaybetmişlerdir. Dahası bu uygulamalar; daha önceden piyasası olmayan alanların piyasaya açılmasını sağladığı için toplum yararını gözeten alanların kâr odaklı oluşumlara dönüşmesine de önayak olmuş, özellikle eğitim ve sağlık gibi alanlarda özel teşebbüslerin önündeki engellerin kaldırılması öğrenci ve hastaların “müşteri” gibi algılanmasına neden olmuştur.

Tekeli, bu noktada dünyanın girdiği yeni ekonomik dönüşüm sürecinde üniversitelerin de yoğun bir şekilde etkilendiğini belirterek, bu dönüşüm sürecini 4 ana başlık altında toplamaktadır: 1) Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş, 2) Fordist birikimden esnek birikim biçimine giriş, 3) ulus devletler dünyasından küresel dünyaya geçiş, 4) moderniteden postmoderniteye geçiş (2003: 124). Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş, sanayi toplumunun yerini giderek bilgi toplumuna bırakmasına ve toplumda da bilginin anlamının değişmesine tekabül etmektedir. Bu süreçte bilgi bir üretim faktörü haline gelerek üretim sürecinde yaratılan değerden daha büyük bir pay almakta ve böylece büyük ölçüde ticari bir meta haline gelmektedir. Dahası bu durum üniversiteleri bilim üretmek amacından saptırarak piyasanın güdümüne sokmuştur. İkinci başlık olan Fordist birikimden esnek birikime geçiş ise, sanayi toplumunun bir simgesi olan Fordist üretimdeki kitlesel üretim anlayışından uzaklaşmayı anlatmaktadır. Fordist üretimde belli alanlarda uzmanlaşmış makineler ile kitlesel üretim yapılırken öte yandan emek sendikalar halinde mücadele etme olanağı bulmaktaydı. Bu üretim sürecinde emeğin örgütlü mücadelesi ve üretim için gereken iş gücünü sağlamak amacıyla devlet üretilen değerin yeniden dağıtımını üstlenmiş ve böylece refah devleti oluşmuştu (Tekeli, 2003:125). Ancak esnek üretime geçiş ile beraber, belli alanlarda uzmanlaşmış kitlesel üretim yerine çok yönlü becerilere ihtiyaç duyan emek gücü ihtiyacı doğmuş, bu da dolaylı olarak üniversitelerde verilen eğitimin işlevinde büyük dönüşümlere neden olmuştur (Sarı & Sarı, 2014: 38). Piyasadaki emek gücü ihtiyacına göre yeniden şekillenmek zorunda kalan üniversiteler, böylece kitlesel eğitime geçmek durumunda kalarak, her fırsatta değişen piyasalara göre konumlanmak zorunda bırakıldı. Bu yeni ekonomik koşullarda ulus devletlerden yeterli kaynağı edinemeyen üniversiteler böylece piyasalarla daha yakın bir ilişki içerisine girdi. Bu noktada ortaya çıkan tehlike ise, kaynak arayışında olan üniversitelerin firmaların taleplerine göre hareket etmeye yönelmesi ve böylece üniversitelerin güdümlü araştırma yapmaya zorlanması neticesinde bilimsel özerkliklerinin tehlikeye girmesidir (Erkip, 2003: 252). Ulus devletler dünyasından küresel dünyaya geçiş süreci, hem ulus devletin egemenlik ve denetim alanının kısıtlanması, hem de teknolojik gelişmeler neticesinde coğrafi sınırların ortadan kalkmasıyla, dünya genelinde yaşanan olayların birbirini etkilemesi anlamında, küreselleşmeyi ifade etmektedir. Küreselleşme ile beraber bilgi ve sermayenin denetim biçiminin değişmesi, ulus devletlerin denetim yetkisinin kısıtlanması, kamusal kuruluşları doğrudan etkilemiş, özellikle eğitim kuruluşlarına ve üniversitelere ayrılan kaynaklarda büyük bir azalma olmuştur. Dördüncü başlık ise modern dünyadan postmodern dünyaya geçişi ele almaktadır. Modern süreçte bilimsel bilgiye yaklaşım araçsal bir rasyonellik içermekteydi. Ancak postmodernizme geçişle beraber araçsal rasyonellik yerini, demokrasi-bilgi ilişkisini yeniden oluşturan iletişimsel rasyonelliğe bırakmıştır. Postmodernizmin yarattığı kültürel değişimler, bilimsel bilginin anlamını değiştirmiş ve üniversitelere yeni işlevler kazandırmıştır (Tekeli, 2003: 127). Postmodernizm neticesinde üniversitenin, bilginin anlamında köklü değişiklikler yaşanmıştır. İletişimsel rasyonellik, bilimsel bilginin daha eleştirel ve göreli olmasını beraberinde getirmiş, bu durum da üniversitelerin tekdüze eğitim anlayışından uzaklaşma gereğini ortaya çıkarmış ve devletin üniversiteler üzerindeki denetiminin giderek azalmasına sebep olmuştur.

Neo-liberalizmden etkilenen tüm ülkelerde bilginin metalaştığını ve üniversitelerde üretilen bilgilerin piyasa için üretildiğini söylemek mümkündür. Tüm bu ülkelerde üniversitelerin piyasa ile yakın bir ilişki içine girdiği ve ulus devletlerin üniversite ile olan ilişkilerinde aşınma yaşandığı görülmektedir. Bu süreçte doğal olarak, üniversiteye yöneltilen eleştiriler, devlet desteğinin üniversitelerden çekilmeye başlaması ve üniversitelerin pazara bağımlı hale gelmesi üzerine yoğunlaşmaktaydı. Ancak bugün, bu eleştirilerin yanı sıra üniversitelerin bir şirket gibi hareket ettiği, sadece piyasa için meta olan bilgiyi üretmekle yetinmeyip, piyasanın önemli bir aktörü olduğu da söylenmektedir (Tekin, 2003: 154). Yani bugün üniversiteler bilginin metalaştığı yer olmakla beraber kâr amacı güden, öğrencilerin müşteri olarak algılandığı şirketlere dönüşmüşlerdir. Bu noktada özel

90

Page 30: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

üniversitelerin önünün açılmasının da önemli bir faktör olduğunu belirtmek gerekir. Ulus devletlerin özel üniversiteleri teşvik etmesi, piyasa aktörleri tarafından kurulan üniversitelerin, şirket mantığı ile yönetilmesini de beraberinde getirmiştir. Bu durum, üniversitelerin hizmet sektöründe yer alan, bilgiyi üreten ve tükettiren yerler olduğu; yönetim anlayışının da bu doğrultuda şekillendiği anlamını taşımaktadır. Artık günümüz üniversiteleri, bir yandan piyasa ihtiyaçlarına yönelik olarak, meta olan bilgiyi üretirken bir yandan da hizmet sektöründe uygulanan yönetim şeklini benimseyerek, kendisi de bir meta haline gelmektedir. Metalaşma ile beraber öğrencilerin birer müşteri olarak algılanması ve üniversitelerin buna göre konumlanması, bu kurumların hizmet sektöründeki paylarını da artırmıştır. Bu durum neticesinde üniversitelerin tüketim aracı gibi hareket etmesi fikri kaçınılmaz olmuştur.

TÜKETİM KÜLTÜRÜ KAVRAMI Üniversitelerin hizmet sektörünün bir aktörü olması ve bu doğrultuda metalaşması, dolayısıyla

onu yaşadığımız tüketim çağının önemli nesnelerinden biri haline getirmiştir. Bu nedenle günümüz üniversiteleri üzerine yapılacak bir tartışmada tüketim kavramının ve kültürünün yirminci ve yirmi birinci yüzyıl kapitalizmi içerisindeki serüveninin anlaşılması önem taşımaktadır. Bugün piyasalaşmış her alanda tüketim mantığının işlediğini söyleyebiliriz. Metalaşmış her nesne, günümüz tüketim ortamında asıl işlevi dışında farklı anlamlara sahip olmaktadır. Bugün bir üniversiteyi üniversite yapan eğitim, öğretim, bilim üretme gibi özelliklerinin yanı sıra onu tüketimin bir parçası yapan farklı özelliklerle kuşandığını söylemek mümkündür. En nihayetinde hizmet sektörünün bir parçasına dönüşen üniversitelerin (özellikle özel üniversiteler), müşteri edinebilmek ve sürekliliğini sağlayabilmek için piyasa koşullarına uygun yönetilmesi ve tüketim araçlarındaki trendleri takip etmesi gerekli olmuştur.

Tüketim olgusu özellikle ikinci dünya savaşı sonrası süreçte önemi artan bir kavram olarak karşımıza çıkmıştır. Bu kavram Fordist üretim tarzının ortaya çıkması ile adından söz ettirmeye başlamış (Batı, 2009: 29), yaşadığımız toplumu tanımlamak için akademik çevrelerde kullanılmıştır. Sanayi devrimi öncesinde ve ilk yıllarında tüketim ayrıcalıklı bir kesimin sahip olduğu bir kavramdı. Bu dönemde, insanların büyük bir çoğunluğu iş gücü olarak görülmekte ve işçilerin denetimi de iş yaşamları üzerinde yoğunlaşmaktaydı. Ancak kapitalizmin gelişmesi beraber, işverenler, işçinin sadece bir üretici değil aynı zamanda bir tüketici de olabileceğini fark ettiler (Senemoğlu, 2017: 66). Bu süreçte üretici kesimin denetlenmesi ihtiyacı tüketim aşamasında da kendisini gösterdi. Tıpkı Marx’ın kuramındaki işçiyi denetleyip sömüren yerler olan üretim araçları gibi tüketim toplumunda da tüketim araçları bu işlevi üstlendi (Ritzer, 2016: 98). Böylelikle iş yaşamında üretim araçlarına sahip olan işverenler tarafından denetim altına alınan işçiler, iş yaşamı dışındaki boş zamanlarında da denetim altına alınmaya başlandı. Bu durum aynı zamanda üretim odaklı sistemin tüketim odaklı bir sisteme evrilmesine de işaret etmektedir. 80’li yıllardan itibaren tüketimin küresel bir boyuta ulaşması neticesinde, insan yaşamının önemli bir parçası haline gelen tüketim, özellikle postmodernizm tartışmaları içerisinde kendisine yer buldu. Postmodernizm kavramının tanımı konusunda her ne kadar bir uzlaşı olmasa da kavram, genel anlamıyla mondernizmin bir eleştirisi ve hesaplaşması olarak ele alınmakta ve şu an batı toplumlarının içinde bulunduğu dönemi ifade etmektedir (Aslan & Yılmaz, 2001: 93). İçinde bulunduğumuz bu dönemde, göstergelerin ön planda olduğu; küreselleşme, tüketim, bilginin metalaşması, yaşam tarzında yaşanan farklılaşmalar gibi bir dizi kültürel değişimler söz konusu olmuştur (Kırılmaz & Ayparçası, 2016: 41). Bu değişimler göz önünde bulundurulduğunda, küresel anlamda tüketimin anlamı değişmiştir. Geçmiş dönemlerden farklı olarak, postmodern dönem ile beraber her şey metalaşmaya başlamış ve reklamlar aracılığı ile bizleri kuşatmış; aynı zamanda dünya genelinde birbirine benzeyen tüketim alışkanlıkları görülmeye başlanmıştır (Batı, 2009: 30). Küresel boyuttaki bu tüketim alışkanlığında, artık söz konusu olan bir ürünün ilk anlamıyla tüketilmesinden ziyade ürünün göstergesel boyuttaki tüketimidir. Yani metalaşan tüm nesneler kendi ilk anlamları dışında farklı bir anlama bürünerek tüketilirler. Örneğin, çamaşır makinesi mutfak eşyası olarak hizmet etmektedir ancak konfor ve prestij gibi anlamları bünyesinde taşımaktadır ve günümüz tüketiminin asıl gerçekleştiği yer, nesnenin bu yan anlamında yatmaktadır (Baudrillard, 2017: 89).

Günümüz tüketim çağı, büyüleyicilik ve çekicilik üzerine kurulmuştur. Tüketim ortamında her şey çekici ve büyüleyici olmak zorundadır. Tüketim nesneleri göstergeye dönüştükleri andan itibaren büyüleme işlevini kazanır ve tüketiciyi cezbetmek için çabalar. Çünkü nesneler, ancak bu şekilde küresel boyuttaki rekabette rakiplerini püskürtebilmektedir (Bauman, 2010: 83). Bu rekabet ortamında

91

Page 31: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

reklamlar, göstergenin ve arzunun üretimini sağlayan bir işlev üstlenirler. Böylece reklamlar, insanın ihtiyaçlarına ve mallara göre ayarlanmış gibi görünerek, aslında sistemin amacına ulaşmasına hizmet eder (Baudrillard, 2017: 83). Sistemin amacı ise, kendi tüketimi ürününü ve bu ürünü tüketecek kitleyi yaratmaktır.

TÜKETİM ARAÇLARI Tüketim araçları, Marksist ve yeni Marksist kuram tarafından geliştirilmiş bir kavramdır.

Marksist kurama göre modern kapitalist sistemin başarısı, tüketicilerin denetlenmesine ve sömürüsüne bağlıdır (Ritzer, 2016: 93) ve tüketim araçları da bu işlevi üstlenen özel mekânlardır. Tüketim araçları en temel tabirle kişileri tüketime yönelten (hatta bazen zorlayan), sömüren ve denetleyen yerler olarak tanımlanmaktadır. Bu mekânlar her ne kadar kişileri doğrudan tüketime zorlamıyor gibi görünse de aslında sahip olduğu özellikler sayesinde insanları etkisi altına alan mecralardır. Çünkü bu mekânlar kişileri tüketime yönlendirmek için hayli akılcılaştırılmış ve büyüleyici bir biçimde tasarlanmışlardır. Tüketim araçlarının güçlü bir satış makinesine dönüşebilmesi noktasında Weberci tüketim anlayışı ve akılcılaştırma kuramı ve postmodern kuramcılar tarafından kullanılan yeniden büyüleme kavramı yol göstericidir. Weber’e göre tüketim araçları akılcılaşarak tüketicileri denetleme ve sömürme görevini yerine getirir (Ritzer, 2016: 94). Bu yaklaşıma göre tüketim araçları akılcılaştırmanın 5 unsurunu bünyesinde taşır. Bunlar: verimlilik, hesaplanabilirlik, öngörülebilirlik, insan teknolojisi yerine insansız teknolojinin kullanımı ve akılcılığın akıldışılığıdır. Bu unsurlar sayesinde tüketim araçları sistematik bir yapıya bürünerek tüketicileri tüketime yönlendirme konusunda güçlü birer makineye dönüşmektedir. Ancak akılcılaşma tüketim araçlarındaki büyünün bozulmasına ve bununla birlikte tüketicileri kendisine çekme konusunda sıkıntı yaşamalarına da neden olmaktadır (Ritzer, 2016: 94). Çünkü Weberci kurama göre bir zamanlar toplum yapısına hakim olan büyü ve gizem gibi olgular akılcılaşma ile beraber ortadan kalkmıştır ve bu durum günümüz tüketim pratiklerine de yön vermiştir (Batı, 2009: 31). Büyünün ortadan kalkması tüketim araçlarının cezbedici yapısını bozmaktadır. Bu noktada ise postmodern kuramcılar tarafından kullanılan “yeniden büyüleme” kavramı, tüketim araçlarının akılcılaşmış yapısına rağmen yeniden nasıl büyülü olduğunu ve tüketicileri nasıl kendisine çektiğini anlatmaktadır. Çünkü tüketim araçları, tüketicileri sürekli kendisine çekebilmek ve sürekli tüketime yönlendirmek için her zaman büyüleyici, cezbedici ve fantastik olmak zorundadır.

Tüketim araçlarının akılcı olma boyutun en önemlilerinden biri olan verimlilik, bir amacı gerçekleştirebilmek için en uygun yolu ve araçları seçmeyi ifade etmektedir. Örneğin, alışveriş merkezleri üzerinden düşünecek olursak mağaza sahipleri açısından verimlilik, birçok hizmetin bir arada bulunması üzerinden işler. Yani bir alışveriş merkezinde bulunan ortak güvenlik ve temizlik hizmetleri mağazanın maliyetinin azalmasını sağlar. Bunun yanı sıra büyük bir merkez olması farklı amaçlar için gelen tüketicileri kendisine yönlendirebilmek için mağazalara fırsatlar sunmaktadır. Tüketiciler için ise tüketim araçlarından bulunan geniş otoparklar, birçok hizmetin bir aradalılığı ve şehir merkezlerine, ulaşım güzergâhlarına yakınlık onlar için tüketimin verimli olmasını sağlar. Ayrıca her türlü ürünün tek bir noktada toplayabilen bu mekânlar insanların en çok önem verdiği zaman kaybını da azaltmaktadır (Şentürk, 2012: 73). Bu verimli oluş sayesinde tüketim araçları, hem tüketici hem de satıcı açısından oldukça etkili bir mecraya dönüşmektedir. Akılcılaştırmanın ikinci unsur olan hesaplanabilirk ise tüketim ürünü olan her nesnenin nicel olan değerine vurgu yapmaktadır. Bu durumda tüketim araçlarında tüketim nesnelerinin niteliğinden ziyade niceliğine vurgu yapılarak, niteliğin genellikle nicel açıdan büyük olan ürüne eşit olduğu fikrini yaymaktadır (Ritzer, 2016: 137). Özellikle fast food restoranlarında yiyecek ürünlerinin başına konan büyük seçim ya da “big” vurguları miktarın büyüklüğüne işaret etmekte böylece ürünün niteliğini örtmektedir. Bu durum yiyecek ürünlerinin yanı sıra tüketim mecralarının büyüklüğü ile ilgili de olabilmektedir. Bir tüketim aracının ne kadar büyük olduğu, kaç restoranı olduğu ya da kaç kişilik otoparkı olduğu gibi bilgiler de tüketim araçlarının hesaplanabilir oluşuyla ilgilidir ve tüketim araçları rakipleriyle en büyük olabilmek konusunda yarış halindedir. Üçüncü unsur öngörülebilirlik de akılcılaşmış tüketim araçlarının tüketicilerine neyle ne zaman karşılaşacaklarını önceden bildirmesini ifade etmektedir. Akılcı bir toplumda bireyler alacağı bir ürünün ya da hizmetin zamanını, süresini ve sonucu bilmek istemektedir. Bu doğrultuda tüketim araçları tüketicilerine öngörülebilirlik vaat etmektedir. Böylece tüketiciler harcadıkları paranın karşılığını bilerek hareket edebilmektedirler. Akılcılığın akıldışılığı unsuru ise tüketim araçlarının akılcılaşmasına zıt olarak tüketiciye ve çevreye verdiği zararları ifade etmektedir.

92

Page 32: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

Akılcılaşma, her ne kadar tüketici ve satıcı için maksimum faydayı sağlasa da bir o kadar da zarara neden olmaktadır. Örnek olarak fast-food alışkanlıklarının çeşitli sağlık sorunlarına yol açması, tüketim sırasında doğaya verilen çeşitli zararlar, alışveriş merkezi ya da daha büyük tüketim araçlarının inşası sırasında kesilen ağaçlar vb. verilebilir.

Daha önceden de belirtiğimiz gibi tüketim araçları akılcılaşma ile beraber tüketicileri daha az kendisine çekebilen soğuk ve cezbedici olmayan bir yapıya dönüştürmektedir (Ritzer, 2016: 94). Bu nedenle tüketim araçları kaybolan büyü ve cezbediciliği tekrar elde edebilmek için tüketicileri büyülemesi ve böylece kendisine çekebilmesi gerekmektedir. Tüketim araçlarının büyülü olabilmesi için de gösteriye ihtiyaç vardır. Bu noktada birbirine geçme kavramı ve olağanüstü mekan tasarımları ile tüketiciye muazzam mekan duygusu verme tüketim araçlarının yeniden büyülü olmasına hizmet etmektedir. Birbirine geçme kavramı, tüketim araçları ve birbirinden farklı hizmetler arasındaki belirgin sınırın ortadan kalmasına işaret eder. Farklı hizmetlerin bir arada bulunması tüketim araçlarının daha büyülü mekanlar olmasını sağlar. Bugün bir alışveriş merkezine gittiğinizde restoran, giyim mağazası, spor salonu vb. gibi farklı hizmet alanlarının bir arada olduğunu görebilirsiniz. Daha eski dönemlerde bu tarz her bir hizmet için farklı mecralara gitmeniz gerekirdi. Ancak günümüz tüketim araçları bu birbirine geçişler sayesinde birçok hizmeti tek bir merkezde toplayarak bir gösteri yaratır. Olağanüstü mekân tasarımları ile muazzam mekan duygusu yaratımı da tüketim araçlarının gösteri yaratımı için uyguladığı yöntemlerdendir. Günümüzde internetin yükselişini düşünürsek (bugün internette alışveriş, üniversite eğitimi, sinema vb. gibi hizmetlerin neredeyse tamamını almak mümkündür), tüketicilerin bir tüketim aracına gitmesi için sebeplerinin giderek azaldığını söyleyebiliriz. Bu nedenle tüketim araçları tüketiciyi etkilemek için hem fiziksel anlamda hem de tasarım anlamında muazzam bir mekân duygusu yaratarak onu kendisine çekmeyi başarır. Özellikle mega alışveriş merkezleri1 ve onların eşsiz devasa yapıları bunun için iyi bir örnektir. Bu mekânlar çok geniş arazilerde kurularak bünyesinde birçok mağazayı ve restoranı barındırır. İnsanları bu mekânlara asıl çeken şey de bu devasalıktır2. Fiziksel büyüklüğün yanı sıra mimari yapı da muazzam mekân duygusuna hizmet etmektedir. Bugün birçok tüketim aracı bir kentin ya da o kente ait olan bir objenin taklidini mimarı yapısına yansıtmaktadır. Örneğin Antalya’da bulunan Orange County Restor Amsterdam mimari yapısına göre tasarlanmıştır ve minyatür bir Amsterdam taklididir (Batı, 2009: 34). Yine aynı şekilde İzmir’deki Forum Bornova Yaşam Merkezi de İzmir kent yapısını taklit etmektedir.

Sonuç olarak hizmetlerin, mekânların birbirine geçmesi ve büyüleme için mekânın kullanımı tüketim araçlarının başarısının altında yatan belirgin özelliklerindedir. Bugün tüketim araçlarının tamamında bu yöntemlerin uygulandığını söylemek mümkündür.

ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ Çalışmanın amacı günümüzde küreselleşme ile beraber değişime ve dönüşüme uğrayan, esas

amacı bilim üretmek olan üniversiteler ile tüketim araçları arasında bir benzeşim kurularak üniversitelerin bilim üretme iddiasından çok tüketim aracının davranışlarını sergilediğini ve reklamlar aracılığı ile bu durumun nasıl normalleştirildiğini ortaya koymaktır. Bu doğrultuda çalışmanın amacına uygun olarak amaçlı örneklem ile bir vakıf üniversitesi ve bir devlet üniversitesi karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Ele alınan üniversitelerin seçilme nedeni ise vakıf ve devlet üniversitesi anlamında köklü birer üniversite olmaları ve çözümleme için yeterli sayıda reklam filmlerine sahip olmalarıdır. Analiz sürecinde tüketim araçlarının özellikleri olan akıcılaşma unsurları ve yeniden büyüleme yöntemleri üniversitelerin reklam imgelerinde ve mimari tasarımlarında aranarak değerlendirilmiştir. Çalışmada, toplam 2 reklam Roland Barthes’ın göstergebilimsel yöntemi temel alınarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma düzanlam/yananlam düzeyinin çözümlenmesine dayanmaktadır.

1 Ritzer (2016: 237), mega alışveriş merkezlerinin insanlar tarafından çekici bulunmasına karşın bu

mekanların aynı zamanda idare edilebilir alanlara bölünmesi gerektiğini ifade eder. Çünkü müşterilerin bu devasa ortamlar ile başa edebileceğine inanması gerekir.

2 İzmir’de bulunan “Forum Bornova Yaşam Merkezi” bu yapılara güzel bir örnektir. 200.000 m2 alan üzerine kurulu AVM’de 128 mağaza ve 3000 araç kapasiteli otopark bulunmaktadır (Erişim tarihi: 20.09.2018- forumbornova.com/hakkinda)

93

Page 33: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ Araştırmanın yöntemi Barthes’ın göstergebilim anlayışına dayanmaktadır. Barthes’a göre

göstergebilim dilbilimin bir alt dalıdır ve göstergelerle donanmış dünyadaki nesnelerin içerdiği toplumsal, ahlaksal ve ideolojik değerleri çözümlemeyi amaç edinen bir düşüncedir (Okutan, 2013: 14). Barhes’ın göstergebilimi dilbilimin bir alt dalı olarak görmesinin nedeni ise moda, gazete ve reklam gibi göstergelerin sadece dil ile anlam ve gerçeklik kazandığını düşünmesidir (Ünal, 2016: 394). Buradan Barthes için göstergebilimdeki en önemli olgunun dil olduğu anlamı çıkar. Ona göre “el kol hareketleri, ezgili sesler, nesneler ve törenlerde, protokollerde ya da gösterilerde görülen bu tözlerin karmaşası, dil olmasa da en azından anlama dizgesidir” (Barthes, 1986: 11). Barthes göstergebilim ilkeleri adlı kitabında yönteminin ilkelerini dört başlık altında ve ikili karşıtlıklar biçiminde toplamaktadır: 1- Dil ve Söz, 2-Gösteren ve Gösterilen, 3- Dizim ve Dizge, 4- Düzanam ve Yanlam (Bircan, 2015: 19). Dil ve söz burada birbirinden farklı olarak fakat birbirini tamamlayan bir ikili olarak ifade edilir. Dil sözün ürünüdür ve gelişimini söz içerisinde gerçekleştirir. Söz ise dil kavramından önce ortaya çıkmaktadır ve dil de sözün öğrenilmesi ile meydana gelmektedir (Okutan, 2013: 15). Gösteren ve gösterilen ise göstergenin bileşenleridir. Burada gösterenler düzlemi anlatım düzlemini gösterilen düzlemi ise içerik düzlemi olarak tanımlanır (Barthes, 1986: 37). Farklı yaklaşımlar olmasına karşın Barthes’ın göstergebilim anlayışında gösterilen, bir sözcüğün işaret ettiği varlığa değil onun anlıksal imgesi olarak tanımlanır. Gösteren ise gösterilenden farklı olarak aracı konumundadır ve kendisini görüntüler, sesler ve nesneler yoluyla açığa çıkarır (Okutan, 2013: 16). Barthes, göstergebilimsel bir çözümleme için dilin dizim ve dizge üzerinden ele alınması gerektiğini vurgular (Bircan, 2015: 24). Dizge, aynı anda bir arada bulunamayacak olan ögeleri içerir. Dizim ise farklı ögeleri bir aradalığını yani “yinelenen göstergelerin çeşitlilik sunan bir bireşimine” (Barthes, 1986: 56) işaret eder. Barthes bu noktada dizim ve dizgeyi moda üzerinden somutlaştırmaktadır. Buna göre bedenimizin aynı noktasında aynı anda bulunamayacak (örneğin kafamıza aynı anda bere ve şapka takmayacağımız gibi) olan ögeler dizgeyi oluşturur. Bu ögeleri değişimi de anlamın farklılaşmasını sağlar. Dizim ise giydiğimiz bir kıyafetteki farklı ögelerin (şapka, ceket, ayakkabı, eldiven vb) bir arada bulunarak kıyafeti oluşturması olarak ifade edilebilir. Düzanlam ve yananlam da göstergenin neyi nasıl temsil ettiğini konu edinir (Bircan, 2015: 20). Düzanlam, bir göstergenin ilk ve temel anlamına işaret eder. Buna düzanlam göstergesi denir. Ancak gösterge düzanlam düzeyinde kalmaz ve kültürel olarak farklılaşan yananlamlara da gönderme yapar.

BULGULAR Araştırmaya konu olan vakıf üniversitesi İstanbul’da kurulmuş olup Türkiye’nin ilk vakıf

üniversitelerinden birisidir. Bugün 6000 öğrenci kapasitesine sahip üniversitede 22 lisans, 29 yüksek lisans ve 25 doktora programı bulunmaktadır. Bunun yanı sıra üniversite 2 yerleşkeden oluşmaktadır ve Türkiye’nin farklı illerinde araştırma merkezleri vardır. Ana kampüs 250.000 m2‘lik bir alan üzerine inşa edilmiştir. Ele aldığımız devlet üniversitesi ise Türkiye’nin köklü üniversitelerinden birisi olup Ankara’da yer almaktadır. 2 farklı yerleşkeden oluşan üniversite 5.877.628 m2’lik alan üzerinde kurulmuştur. 14 fakülte, 15 enstitü, 2 yüksekokul,1 konservatuar, 4 meslek yüksekokulu, 98 araştırma ve uygulama merkezi olan üniversitenin 50.000 öğrencisi bulunmaktadır.

ÜNİVERSİTELERİN MİMARİ YAPISI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Tüketim araçları tüketimi çoğaltabilmek, müşterileri büyüleyebilmek için mekân tasarımına çok

önem vermektedirler. Yırtıcı (2006: 9), bu konuda mekânı toplumsal üretim ve tüketimin bir nesnesi olarak görür ve “mekânın bir tüketim nesnesi olarak edilgen bir olgu olmanın ötesinde, tüketim ilişkilerini doğrudan etkileyen, örgütleyen bir dizi dinamiği barındırdığını” ifade etmektedir. Yani tüketim aracının insanları tüketime davet ederken uyguladığı en önemli yöntemlerinden birsi mekân tasarımıdır.

94

Page 34: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

Şekil-1.Bilim kapısı Şekil-2. Saat kulesi

Ele aldığımız özel üniversitenin mimari tasarımına baktığımızda, üniversite Türkiye’de diğer üniversitelerde çok farklı olarak İngiliz mimarisine yakın tasarıma sahiptir. İngiliz üniversitelerinin dünyadaki saygınlığını düşünecek olursak üniversitenin mimarisinde bu tasarımı kullanma nedenini anlamak daha mümkün olabilmektedir. Üniversite kampüsünün merkezinde yer alan saat kulesi (saat kulesinin çatı katında öğrencilerin faydalanabileceği bir kafe bulunmaktadır) de özellikle Anglosakson üniversitelerinde bulunan yapılara büyük benzerlik göstermektedir. Bunun yanı sırada üniversitenin meydanına açılan “bilim kapısı” denilen bir yapı mevcuttur. Bu yapı doğu-batı ekseninde yerleştirilmiştir ve güneşin doğuşu izlenebilmektedir hatta bu yapı 21 Mart ve 23 Eylül tarihlerinde güneşin konumuna göre hesap edilerek inşa edilmiştir. Böylece güneş ufukta belirdiğinde tam olarak kapıda asılı bulunan avizeye yansımaktadır ve büyüleyici bir görüntü oluşmaktadır. Hem saat kulesi hem de bilim kapısı üniversitenin etkileyici ve cezbedici unsurları olarak okunabilir. Özel üniversitenin bu noktada tüketim araçlarındaki gibi bir gösteri yaratabildiğini de söylemek mümkün. Üniversitenin bu özellikleri muazzam mekân duygusuna hizmet etmektedir.

Şekil-3. Devlet üniversitesinin görünümü

Ele aldığımız devlet üniversitesine baktığımızda ise daha modern bir tasarımla karşılaşmaktayız. Bu noktada üniversitenin yapısının özel üniversiteye nazaran daha sade ve daha soğuk olduğunu söylemek mümkündür. Üniversitede bulunan yapılar genellikle beyaz ağırlıkta olup hareketlilikten uzak olarak inşa edilmiş ve özel üniversiteninkinden farklı olarak belli bir düzende yerleştirilmemiştir. Özel üniversitedeki bilim kapısı bir yandan öğrenci meydanı olarak adlandırılan alana açılırken bir yanda da üniversitenin havuzuna açılmaktadır. Ancak ele aldığımız devlet üniversitesinde böyle bir durum söz konusu değildir.

ÜNİVERSİTE REKLAMLARININ ANALİZİ Çalışmanın bu kısmında ele alınan üniversitelerin tanıtım filmleri düzanlam/yananlam başlığı

altında çözümlenecektir. Özel üniversitenin resmi youtube hesabında 2015 yılında yayınlanan “iyi ki demeye sen de var mısın?”3 isimli reklam değerlendirilecekken devlet üniversitesinin ise yine kendi youtube hesabında 2016 yılında yayınladığı “tanıtım filmi”4 başlıklı reklam değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Analiz ilk olarak özel üniversitenin tanıtım üzerinden gerçekleşecek daha sonra devlet üniversitesinin reklamı ile devam edecektir.

3 Erişim tarihi: 15.09.2018 https://www.youtube.com/watch?v=Uknsf_TOQIk 4 Erişim tarihi: 15.09.2018 https://www.youtube.com/watch?v=qX95lNgdRJI&t=3s

95

Page 35: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

“İyi ki demeye sen de var mısın” isimli reklam filminin öyküsü: Filmi bir öğrenci adayının üniversitenin gönderdiği bir mektubu almasıyla başlar. Mektupta “Bir sabah hayatının en güzel haberi gelip seni kendisine davet” ifadesi yer almaktadır. Ardından servis aracılığı ile üniversiteye doğru yol alan öğrenciler ekrana gelir (kampüsün uzak bir yerde olması nedeniyle bu ayrıntı dikkat çekicidir). Filmin devamında küçük bir kampüs turuyla çeşitli sosyal aktiviteler görüntülenmektedir (dans, amerikan futbolu vb.). “Heyecan içinde, dostluk içinde, aşk içinde yıllar geçer” cümlesi ile karşılaşırız. Burada bir arada eğlenen, yemek yiyen öğrenciler görürüz. Film boyunca “ilk mutluluğu uykunu kaçırır”, “gelişinde tatlı bir heyecan olur”, attığın ilk doğru adımların zamanla zafere dönüşür”, “merak ettiğin her şeyin cevabını bazen tam karşında bulursun” gibi ifadeler reklam boyunca ekrana yansır. Özellikle “zamanı gelince yeni dünyalar çağırır kabına sığamazsın yerinde durmak olmaz kalkar gidersin” ifadesi seyahate vurgu yapmaktadır. Burada erasmusa gitmek için bavul hazırlayan ve ardından orada çektirdiği fotoğrafların görüntüsü ile karşılaşırız. Film son olarak kep törenin yapıldığı alanda son bulur.

Filmin düzanlam/yananlam çözümlemesi: Filmindeki göstergelere baktığımızda film boyunca üniversite kampüsü hareketli ve eğlenceli bir alan olarak resmedilmiştir. Ayrıca reklam filmindeki yemek yiyen, şakalaşan, spor yapan öğrenci görüntülerine de sık sık yer verilmiş, seyahate de ciddi bir vurgu yapılmıştır. Burayı tercih eden öğrenciler mutlu bir geleceğe atmış olmaktadır. Bu görüntülerin sıklığı yan anlam düzeyinde düşünüldüğünde üniversite ile eğlence bir araya getirilmiş ve mutlu bir geleceğin yolunun üniversiteden geçmekte olduğu vurgulanmak istenmiştir. Tıpkı tüketim araçlarında farklı hizmetlerin birbirine geçişinde olduğu gibi üniversitede de eğlence ve eğitim arasındaki çizgi muğlaklaşmış ve bu iki farklı alan bir merkezde toplanmıştır. Bu durum aynı zamanda üniversitenin verimli ve öngörülebilir bir yer olduğunu tüketiciye gösterme amacı da taşımaktadır. Üniversite içerisinde yer alan 2000 üzerinde öğrenci kapasiteli yurt, öğrenci servisi, tenis kortları, havuzlar, restoranlar öğrenci açısından verimlilik arz etmektedir. Bu nedenle bu unsurlara reklamda bolca yer verilmiştir. Mutlu bir gelecek göstergesi ise öngörülebilir olma çabası içerisinde değerlendirilebilir. Öğrenciler burayı tercih ettikleri takdirde iyi bir meslek sahibi olacakları, reklamdaki öğrenciler gibi mutlu ve başarılı bir hayata adım atacakları gösterilmeye çalışmıştır. Bu durum da tüketim araçlarındaki öngörülebilir olma durumu ile benzerlik göstermektedir. Öğrenciler ilerde iyi bir meslek vaat edebilecek bunu garanti edebilecek üniversiteleri tercih etme eğilimindedir.

Devlet üniversitesinin tanıtım filminin öyküsü: Reklam gökyüzünden kampüse giriş ile başlar. Ardından kampüste yürüyen ve spor yapan öğrenciler ekrana gelir. Kampüs oldukça kalabalıktır ve öğrenciler mutlu bir görüntü içerisindedir. Bu sırada üniversitenin sahip olduğu fakülte, yüksekokul, akademik kadro, kütüphane, sosyal tesisler gibi olanaklar rakamsal olarak ekrana yansımaktadır. Aynı zamanda kampüs içerisindeki hareketli yaşamı ifade eden görüntüler, “hareketli kampüs yaşamı” ifadesi ile karşımıza çıkmaktadır. Yine aynı şekilde Erasmus, Farabi ve Mevlana gibi öğrenci değişim programları sayısal değerlerle ifade edilmektedir. Filmin devamında üniversitenin fakülte içerisindeki olanaklarına değinilmektedir. Burada özellikle tıp ve diş hekimliği fakültesinin olanakları ve bir yıl içerisinde tedavi gören hasta sayısı yansıtılmaktadır. Daha sonra filmde üniversitede gerçekleştirilen spor ve dans aktiviteleri ekrana gelmektedir. Film son olarak “daha ileriye… en iyiye” cümlesiyle son bulmaktadır.

Filmin düzanlam/yananlam çözümlemesi: Filmin göstergelerine baktığımızda kampüs boyunca mutlu, eğlenen ve spor yapan öğrencilere, hareketli kampüs yaşamı görüntülerine ve aynı zamanda sosyal tesislere, fakülte ve üniversitenin sahip olduğu Erasmus, Farabi ve Mevlana değişim programları gibi diğer olanaklara sıkça yer verilmiştir. Bu göstergeler sayısal verilerle de desteklenmiştir. Filmin devamında da spor, dans aktivitelerine tekrardan vurgu yapılmıştır. Yananlam düzleminde değerlendirdiğimizde önceki reklam filminde olduğu gibi bu filmde de eğlence ve dinlenceye ciddi bir vurgu yapılması birbirine geçme olgusuna işaret etmektedir. Yine bu filmde de eğitim ve eğlence bir araya getirilmiş ve tüketim araçlarında olduğu gibi farklı alanların bir arada düşünülmesi sağlanmıştır. Bu durum aynı zamanda üniversitenin öngörülebilirğine de hizmet etmektedir. Burayı tercih eden öğrencilerin mutlu ve geleceğe umutla bakan bireyler olarak resmedilmesi öğrencilerin geleceklerini öngörmelerine yardım etmektedir. Sosyal tesislere ve üniversitenin sahip olduğu olanaklara yapılan sayısal vurgular öğrenciler açısından verimliliğe işaret etmesinin yanı sıra hesaplanabilirlik unsuruna da gönderme yapmaktadır. Tüm bu olanakların varlığı

96

Page 36: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

öğrenciler açısından bu üniversiteyi verimli bir yapıya dönüştürmektedir. Öte yandan sayısal vurgular da üniversitenin büyüklüğüne ve imkanlarının çokluğuna yani hesaplanabilirliğine ve büyüleyiciliğine gönderme yapmaktadır.

SONUÇ VE TARTIŞMA Girişimci üniversite olarak adlandırılan günümüz üniversiteleri serbest piyasa ekonomisi

ortamında şekillenmektedir. Bu ortam üniversitelerin bir hizmet kuruluşu gibi hareket etmelerini beraberinde getirmekte ve böylece öğrencilere yaklaşımını da değiştirmektedir. Dolayısıyla bugünün üniversiteleri diğer tüm piyasa kuruluşları gibi tüketim kültürünün bir parçasına dönüştürmekte ve tüketim araçlarına atfedilen akılcılaştırma ve büyüleme yöntemlerini bünyesinde taşımaktadır. Tüketim araçlarının belirgin özellikleri olan akılcılaştırma ve büyüleme yöntemleri ele aldığımız üniversitelerde de kendisini göstermektedir. Özellikle çalışmaya konu olan özel üniversitenin mimari yapısında tüketim araçlarınınkine benzer, “muazzam mekan duygusuna” hizmet eden bilim kapısı, saat kulesi (saat kulesinin tepesinde aynı zamanda bir kafe bulunmaktadır ve öğrenciler buradan deniz manzarasını izleyebilmektedir) gibi yapıların varlığı ve tanıtım filminde eğlence, seyahat ve spor aktivitelerine ağırlık vermesi üniversitenin tüketim aracı gibi bir oluşuma dönüştüğüne işaret eden durumlardır. Bu unsurlar üniversitenin verimli ve öngörülebilir bir yer olduğunu vurgularken öte yandan “birbirine geçme” ifadesine de gönderme yapmaktadır. Devlet üniversitesine baktığımızda ise mimari yapısı her ne kadar özel üniversiteninki gibi büyüleyici bir yapıda olmasa da tanıtım filmindeki imgeler benzerlik göstermektedir. Eğlence ve sosyal aktivitelerin fazlalığı yine tanıtım filminde oldukça vurgulanan unsurlardır. Bu nedenle her iki üniversite de akılcı bir yapıda olduğunu ifade ederken bir yanda da öğrencileri çekmek için büyüleyici olmaya çalışmaktadır.

Bu noktada üniversitelerin tam anlamıyla tüketim aracı gibi hareket ettiğini ve öğrencileri tüketime yönelten yerler olduğunu söylemek doğru olmayacaktır. Ancak serbest piyasada hareket eden bir kuruluş olarak üniversiteleri anlamak için tüketim araçlarının özellikleri yol gösterici niteliktedir. Nasıl bir alışveriş merkezi müşteri çekmek için bir sürü yöntem uyguluyorsa, öğrenci harçlarına ihtiyaç duyan üniversiteler de öğrenci çekmek için birçok yola başvurmaktadır. Öğrencileri çekmeyi başarmak da üniversitelerin etkileyici ve akılcı olmasından geçmektedir. Üniversitelerde sosyal aktivitelerin, sporun, eğlencenin fazlalığı elbette sakıncalı olarak algılanmamalıdır. Fakat bu tarz alanlara yönelik yatırımların fazlalığı ve tanıtım reklamlarında bu yapılara daha çok vurgu yapılması üniversitenin eğitimden ziyade eğlence ve dinlence yeri gibi algılanmasına neden olabilmektedir. Dolayısıyla bu tanıtım filmleri üniversitenin bir tüketim aracına dönüşmesini normalleştirmekte ve giderek bu durumu hızlandırmaktadır.

KAYNAKÇA

ASLAN, Seyfettin; YILMAZ, Abdullah. (2001). “Modernizme Bir Başkaldırı Projesi Olarak Postmodernizm” Cumhuriyet Üniversitesi İİBF Dergisi, Sayı: 2, ss. 980-108.

BAUDRILLARD, Jean (2017). Tüketim Toplumu, (N. Tutal & F. Keskin, Çev.), İ stanbul: Ayrıntı Yayınları

BAUMAN, Zygmunt (2010). Küreselleşme: Toplumsal Sonuçları, ( A. Yılmaz, Çev), İ stanbul: Ayrıntı Yayınları

BARTHES, Roland (1986). Göstergebilim İlkeleri, (M. Rifat & S. Rifat Çev.) İstanbul: Sözce Yayınları

BATI, Uğur (2009). “Tüketimin akılcılaşması, büyülemesi ve yeniden büyülemesinin IKEA süper mağazası üzerinden görünümü” İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı: 37 ss. 26-48.

BİRCAN, Ufuk (2015). “Roland Barthes Ve Göstergebilim” Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi”, Cilt: 13, Sayı: 26, ss. 17-41

ÇELİK, Zafer (2012). “Neoliberalizmin Kısa Tarihi”, İdeal Kent Araştırma Dergisi, Sayı: 7, ss.187-195

97

Page 37: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

ERKİP, Nesim (2003). “Üniversitelerin Geleceği Nasıl Şekillenecek? Tartışma Başlatmaya Yönelik Düşünceler”, Tolum ve Bilim, Sayı: 97, ss. 247-259

GENİŞ Şerife; ÇELİK Zafer (2012). “Neoliberalizm ve Kentsel Eşitsizlikler”, İdeal Kent Araştırma Dergisi, Say: 7, ss. 5-9

KIRILMAZ, Harun; AYPARÇASI, Fatma (2016). “Modernizm ve Postmodernizm Süreçlerinin Tüketim Kültürüne Yansımaları”, İnsan & İnsan, Cilt: 3, Sayı: 8 ss. 32-58

OKUTAN, Birsen Banu (2013). “Karikatürlerdeki Başörtülü Figürlerin Göstergebilimsel Analizi: Penguen Dergisi Örneği”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 29, ss. 9-38

RITZER, George (2016). Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek, (F. Payzın Çev. Funda Çev.), İstanbul: Ayrıntı Yayınları

SAKINÇ Sürreya; BURSALIOĞLU Sibel Aybarç (2012). “Yükseköğretimde Küresel Bir Değişim: Girişimci Üniversite Modeli”, Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2, ss. 92-99

SARI Engin; SARI Çağla Karabağ (2014). “Öğrenciler İçin Üniversitenin Anlamı: Bizim Düşlediğimiz Üniversite”, Mülkiye Dergisi, Cilt: 32, Sayı: 2, ss. 35-65

SENEMOĞLU, Olkan (2017). “Tüketim, Tüketim Toplumu ve Tüketim Kültürü: Karşılaştırmalı Bir Analiz”, İnsan & İnsan, Cilt: 4, Sayı: 12, ss.66-86

ŞENTÜRK, Ünal (2012). “Tüketim Toplumu Bağlamında Boş Zamanların Kurumsallaştırdığı Bir Mekân: Alışveriş Merkezleri (Avm)”, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 13, ss. 63-77

TEKELİ, İlhan (2003). “Dünyada ve Türkiye’de Üniversite Üzerinde Konuşmanın Değişik Yolları”, Toplum ve Bilim, Sayı: 97, ss. 123-143.

TEKİN, Serdar (2003). “Üniversite İdeasını Yeniden Düşünmek: Neoliberalizm, Teknik Akıl ve Üniversitenin Geleceği”, Toplum ve Bilim, Sayı: 97 ss. 144-163.

THEODORE Nik; PECK Jamie; Brenner Neil (2012). “Neoliberal Kentçilik: Kentler ve Piyasaların Egemenliği”, Çev. Şerife Geniş. İdeal Kent Araştırma Dergisi, Sayı: 7, ss. 21-37.

ÜNAL, Mehmet Fatih (2016). “Göstergebilimin Serüveni” Aksaray Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi, Cilt: 3 Sayı: 6, ss. 379-398

YIRTICI, Hakkı (2006). “Tüketimin Mekansal Örgütlenmesinin İdeolojisi”, Mimarlık ve Tüketim İstanbul: Boyut Yayın Grubu. s. 23–24

YÜCEBAŞ, Mesut (2007). “İdeolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye: Yeni Üniversitenin Reklam İmgeleri” İletişim: Araştırmaları Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1 ss. 39-74.

98

Page 38: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

İLETİŞİMİN GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BİÇİMSEL DÖNÜŞÜMÜ: MCDONALDLAŞMA BAĞLAMINDA BİR İNCELEME

Yaşar Onur Tatlıcıoğlu

Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Ana Bilim Dalı - Yüksek Lisans

ÖZET Gelişen teknoloji ile beraber iletişimin; içerik, kanal ve biçim bağlamındaki dönüşümü

çalışmanın çıkış noktasını oluşturmaktadır. İletişimin, salt yazıdan sıyrılabilen, “emoji”ler ile de yürütülebilen hali çalışmanın odaklarından biridir. George Ritzer’in teori olarak ortaya attığı ve pek çok farklı alanda çalışmaya konu olabilen Mcdonaldlaşma kavramı, çalışmanın bakış açısını belirlemektedir. Kavramsal çerçevede; iletişim olgusu açıklanmaya çalışılmış ve yenilikçi iletişim kanallarından bahsedilmiştir. Akabinde; sıradanlaşma, benzeşme ve hatta tek tipleşme boyutlarına sahip olan Mcdonaldlaşma kavramı açıklanmaya çalışılmıştır. Çalışma kapsamında; verimlilik, hesaplanabilirlik, öngörülebilirlik ve denetim özellikleriyle temellendirilen Mcdonaldlaşma kavramının iletişime yansımaları ifade edilmeye çalışılmıştır.

Yenilikçi iletişim kanallarının getirisi olarak “emoji”ler ile kodlanabilen içeriğin küresel boyutta ortak anlam ifade edebilir hale gelmesi, çalışmanın odak noktalarından birini oluşturmaktadır. Bu doğrultuda; iletişim ve kültür bağlamında küreselleşme olgusundan da bahsedilmiştir. Çalışmanın yöntemi olarak literatür taraması belirlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: İletişim, Mcdonaldlaşma, Emoji, Küreselleşme, Kültür.

FORMAL TRANSFORMATION OF COMMUNICATION FROM PAST TO

PRESENT: AN EXAMINATION IN THE CONTEXT OF MCDONALDIZATION ABSTRACT The starting point of the study is the transformation of communication in the context of content,

channel and style with emerging technology. The form of communication that separated from pure writing and may be maintained with ‘’emojis’’ is one of the focal points of the study. The concept of Mcdonaldization that George Ritzer has suggested and may be a subject for many studies determines the point of view of the study. In the conceptual framework, the fact of communication has been tried to be explained and innovative channels of communication have been mentioned. Right after, the concept of McDonaldization that have the dimensions such as ordinarity, similitude, and even standardization has been tried to be clarified. Within the scope of the study, the reflections to communication of the concept of Mcdonaldization that is founded with the properties such as productivity, calculability, predictability and control have been tried to be expressed.

The fact that the content that may be coded with emojis as an advantage of innovative communication channels has become making a common sense on a global scale is one of the focal points of the study. In this direction, the fact of globalization has been dealt with in the context of communication and culture. The method of the study is literature review.

Keywords: Communication, Mcdonaldization, Emoji, Globalization, Culture.

99

Page 39: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

GİRİŞ Günümüz dünyasında kitle iletişim araçlarının bilgi iletişim teknolojileri ile beraber gelişerek

yaygınlaşması, farklı toplumlardan farklı kültürlere ait bireylerin etkileşime geçmelerini daha kolay hale getirebilmektedir. İletişim kanallarının geçmişe nazaran daha zengin bir çeşitlilikte olması ise; mesaj kodlarının yalnızca ulusal sınırlar içerisindeki bireylere yönelik değil, adeta küresel bir topluma hitap eder şekilde oluşturulabilmesine olanak sağlayabilmektedir. Özellikle iletişim kanallarının dijitalleştiği, içerik yayma ve üretme imkanlarının farklılıklara olanak sağlayabildiği teknolojik gelişmişlik için, kültürler arası bir köprü misyonu üstlendiği söylenebilmektedir.

İnsanoğlunun var olduğu günden beri kaçınılmaz olarak hayatın içinde yer alan iletişim olgusu; pek çok farklı bağlamda kendisini gösterebilmektedir. Bazen bir açık hava reklamında, bazen bir telefon görüşmesinde, bazen ise sosyal medya ağında üretilen içerik gibi pek çok alanda ve pek çok farklı biçimde iletişim süreci yaşanabilmektedir. Bu noktada ise tanıma ve tanıtma misyonları ile öne çıkan halkla ilişkiler kavramına değinmekte yarar olduğu düşünülmektedir. Hedef kamuların tanınması ve uygun şekilde iletişim stratejilerinin kurgulanması görevlerini üstlenebilen halkla ilişkiler; uygun kodlarla, uygun kanallarda mesaj aktarma ve geri dönüş alma fonksiyonlarını yerine getirmekle yükümlülüklendirilebilmektedir.

İnternet kullanan bireylerin sayısının gün geçtikçe artıyor olması, internet ağlarındaki ürün ve hizmetlerin bireylerin farklı ilgi alanlarına hitap edebilecek şekilde çeşitlendirilmesi sonucunu beraberinde getirmiştir. Somut olarak örnek vermek gerekirse; tanıdık kişilerle veya unutulmuş eski arkadaşlarla bağlantı kurulmasını sağlayabilen Facebook ağında bireyler yaşamlarındaki önemli gelişmeleri paylaşabiliyorken, Instagram gibi görsel iletişim ağırlıklı mecralarda ise anlık, kalıcılığı olmayan paylaşımlarda bulunabilmektedir. İnternet ile ulusal sınırların bir nebze de olsun zayıfladığı gerçeği de düşünüldüğünde sosyal medyadaki paylaşımların farklı kıtalardan farklı toplumlara ait tanıdık-tanımadık kişilerce görülebildiği ve buna binaen etkileşime geçilebildiği belirtilebilmektedir. Kimi zaman beğeni, kimi zaman yorum, kimi zaman ise paylaşılan gönderiyi yeniden paylaşma gibi aksiyonlarla yaşanabilen etkileşim süreci; ulusal sınırların kısmen de olsa ortadan kalktığı gerçeğini yansıtabilmektedir. Etkileşimlerle karşılıklı olarak devam eden iletişim süreci, görsel unsurlar üzerinden devam ettiğinde ise farklı bir dil bilme gereksinimini minimize edebilmektedir. Çalışmaya da konu olan şekilde sosyal medyada bir gönderiye etiket edilen hashtag üzerinden benzer paylaşımlarla ve kullanıcılarla etkileşime girebilmek, tanış olabilmek mümkün olabilmektedir. Bu durum ise farklı kültürlerden bireylerin benzer beğeniler sayesinde etkileşime geçebilmesini sağlayabilmektedir. Duygu ve düşüncelerin ifade edilebileceği ortak bir dil bulunamadığı takdirde farklı duyguları yansıtan yüz ifadelerinin olduğu emojiler paylaşılabilmektedir. Diğer yandan; ortak bir dil üzerinden gerçekleşen iletişim süreci dahilinde de bilgi iletişim teknolojilerinin somut bir ürünü olarak “emoji” kullanımına sıklıkla rastlanılabilmektedir. Bir gönderinin veya gönderide sunulan duygu ve düşüncenin beğenildiğini betimlemek amacıyla “like – beğeni” işareti, “alkışlama” emojisi kullanılabilmektedir. Diğer taraftan ise beğenilmeyen bir içeriğe binaen “dislike – beğenmeme” emojisi kullanılabilmektedir. Farklı toplumlardan farklı ilgi alanlarına sahip bireylerin ortak bir dil olmaksızın etkileşime geçebilmesini mümkün kılabilen yeni medya unsurları ve bu kapsamdaki görsel iletişim ögeleri, aynı dili kullanan, hatta birbirlerini tanıyan bireyler arasında da sıklıkla kullanılabilmektedir. Mesajlaşma uygulamalarında geri dönüş yazılı iletişim yerine tek bir emoji ile sağlanabilmekte ve sosyal medya ağlarında üretilen bir içeriğe yanıt bildiren görüşler emojiler aracılığıyla gerçekleştirilebilmektedir.

İletişim sürecindeki geri dönüşlerin emojiler aracılığıyla gerçekleşmesinin sıklaşması ise mesajlaşma sürecinde bir tek tipleşme ve benzeşme durumlarını da beraberinde getirebilmektedir. Bu noktada karşımıza çıkan işlevsellik ve tekdüzelik durumları ise George Ritzer’ın “Toplumun McDonaldlaştırılması” (2017) adlı eseri bağlamında ele alınarak değerlendirilmektedir.

KAÇINILMAZ BİR GERÇEKLİK OLARAK “İLETİŞİM” OLGUSU İletişim, bireylerin yaşamdaki varlıklarının anlamlı hale gelmesini sağlayan en temel

ihtiyaçlardandır. İletişim bir ihtiyaçtır; hayatta kalmada belirleyici olmaktadır. Bahşedilen düşünme, konuşma ve dinleme gibi yetilerin kullanımı aracılığıyla yürütülen iletişim süreci kapsamında ise bireyler, kitleler veya kurumlar; karşılıklı olarak varlıklarını kabul etmektedirler.

100

Page 40: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

Türk Dil Kurumu (TDK) Bilim ve Sanat Terimleri Sözlüğü’ne göre (TDK, 2018) iletişim kavramı; “bir düşüncenin, bir duygunun yüz anlatımı, el, kol ve baş hareketleri, konuşma yoluyla ya da yazı, telefon, radyo, televizyon gibi bildirişim araç ve gereçlerinden yararlanarak bir kimseden başka bir kimseye iletimi” şeklinde tanımlanmaktadır. Tanımda belirtildiği üzere iletişim süreci, pek çok farklı kanal aracılığıyla gerçekleşebiliyor olup, duygu ve düşüncelerin aktarımı şeklinde gerçekleşebilmektedir. Buna ek olarak iletişim kelimesini etimolojik olarak incelemek gerekirse; “iletmek” kelimesinin eylemde birliktelik belirten işteşlik çekimi ile türetildiği görülmektedir. İletişim olgusu için; etimolojik olarak da karşılıklı kabule, birlikteliğe ve aktarmaya dayalı olduğu göz önünde bulundurulduğunda anlamı ve önemi daha net anlaşılacağı düşünülmektedir.

Literatür taraması yapıldığında ulaşılan akademik çalışmalara göre ise iletişim kavramı pek çok farklı bağlamda açıklanmıştır. Araştırmacıların dünya görüşleri ve konuyu ele aldıkları perspektiflere göre değişebilen kavram için genel anlamı ile uzlaşılan özellikler ise “duygu ve düşünce iletimi, konuşma ve dinleme, öznelerin, kanallar aracılığıyla etkileşim kurması” gibi noktalar olmuştur. Sosyal bilimlerin ayırt edici özelliklerinden biri olan mutlak doğrunun, fen bilimlerine göre daha az rastlanılması durumunun getirisi olarak her birey farklı bir ideolojiye sahiptir. Fikir bilimi anlamına gelen ideoloji kavramının, siyasal bağlamı ile sınırlandıramayacağımız gerçeği ortada iken, bireysel ideolojilerin; iletişim kavramına bakış açışlarını da şekillendirebileceği ortaya çıkmaktadır. Bu kapsamda bir bilim dalı olarak iletişimi “bireyler arasında bilgi alıp vermek amacıyla oluşturulan bir ilişkiler sistemi” şeklinde tanımlayan Gürüz ve Temel Eğinli (2015: 5-8) çalışmalarında farklı araştırmacıların iletişim tanımlarını şu şekilde aktarmışlardır:

“İletişim, birbirlerine ortamlarındaki nesneler, olaylar, olgular ile değişmeleri haber veren, bunlara ilişkin bilgilerini aktaran, aynı olgular nesneler, sorunlar karşısında benzer deneyimlerinden kaynaklanan, benzer duygular taşıyıp bunları birbirine ifade eden insanların oluşturduğu topluluk ya da toplum yaşamı içinde gerçekleştirilen tutum, yargı, düşünce, duygu bildirimleridir” (Oskay, 1992, s. 15).

“İki ya da daha fazla taraf arasında bilginin değiş tokuş edilmesidir” (Howard ve Tracz, 1990, s. 21).

“İletişim anlama ve arama çabasıdır; insanın başlattığı kendisini çevresinde yönlendirecek ve değişen gereksinimleri karşılayacak şekilde uyarıları ayırt etme ve örgütlemeye çalıştığı yaratıcı bir edimdir” (Barlund, 1968).

Diğer bir akademik çalışma kapsamında (Kılınç, 2017: 10) ifade edilen iletişim tanımına göre ise “iletişim, kaynak tarafından kodlanan iletilerin ya da mesajların alıcıya uygun bir kanal yardımıyla iletimidir”. Farklı perspektiflerden iletişim olgusuna dair tanımlamaları göz önünde bulundurduğumuzda, kaynak konumundaki öznenin, alıcı konumundaki özneler için kendini ifade etme ve kendini açma şeklinde bir duygu ve düşünce alışverişi sürecini başlattığı düşüncesine ulaşılmaktadır.

Yukarıda aktarılan bilgiler ışığında genel hatları ile ifade edilmeye çalışılan iletişim olgusu, günümüzde ise teknolojik gelişmelere bağlı olarak birtakım yenilikçi yaklaşımları beraberinde getirmektedir. Özellikle iletişim sürecinin dijital ortamda gerçekleşebilmeye başlamasıyla beraber erişilebilirlik, maliyet ve meşakkat bakımından pek çok kolaylıktan söz edilebilmektedir. Sözgelimi; geleneksel yöntemlerin maliyetli yanlarının aksine sosyal medya ağlarında pek çok tüzel yapı ve şahıslar; tanıma ve tanıtma faaliyetlerini daha ekonomik ve rasyonel şekilde yürütebilmektedir.

Geçmişten günümüze iletişim kanallarını ve içeriklerini göz önünde bulundurduğumuzda bir telefon görüşmesi için günlerce beklenilmesi gereken günler mazide yer almaktadır. Bugün ise bireyler, teknolojik gelişmeler ışığında tek tuşla birbirleri ile iletişime geçebilmektedir. İletişim kanallarındaki bu ve benzeri gelişmişliklerin yanında iletişim sürecindeki içerikte de birtakım yeniliklerden söz edilebilmektedir. Gönderilen mesaja binaen alınan geri dönüşün saniyeler içerisinde alınabilir hale gelmesi, iletişimde hızlı olma kaygısını ortaya çıkarabildiği düşünülebilmektedir. Hızlı olma ve işlevselliğin buluşma noktası olarak ise yenilikçi sosyal medya ağlarında ve sohbet uygulamalarında kullanılan emoji ifadeleri söylenebilmektedir. Yazılı iletişim ögesi olan kelimeleri uzun uzadıya yazmak yerine tek bir emoji ile duygu ve düşüncelerini geri dönüş olarak yansıtabilen birey; bir yandan zamandan tasarruf ederken diğer yandan ise çalışmanın sonraki bölümünde ifade

101

Page 41: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

edileceği üzere McDonaldlaşma’nın -bakış açısına göre olumlu veya olumsuz- tesiri altına girmiş olabilmektedir.

MCDONALDLAŞMA McDonaldlaşma (Ritzer, 2011: 23), ilk kez George Ritzer tarafından “The McDonaldization of

Society: An Investigation into the Changing Character of Contemporary Social Life” adlı kitapta sözü edilen bir kavramdır. İlgili çalışma kapsamında Ritzer’e göre Mcdonaldlaşma kavramı, “fast-food restoranlarının temelindeki ilkelerin, Amerikan toplumunun ve dünyanın geri kalan kısmının gitgide daha fazla kısmına egemen olma süreci” şeklinde ifade edilmektedir. McDonaldlaşma sürecinin ise yalnızca gıda perspektifinde değil; eğitim, iş, sağlık, seyahat, zevk, rejim, politika, aile yaşantısı ve bireylerin müdahil olduğu pek çok perspektifte gerçekleştiği ifade edilmektedir. Bu doğrultuda; hem bireylerin hem de toplumların gündelik yaşamlarına dair tutum ve tüketim eylemlerinde benzeşmeler yaratabileceği gerçeği karşımıza çıkabilmektedir.

Ritzer, (2011: 69-173) McDonaldlaşma tezinin çıkış noktası olarak gerçek anlamda McDonald’s kurum kültürüne ve kurumsal davranışlarına işaret etmektedir. Şöyle ki McDonald’s çalışanlarının sipariş alırken kullanacakları iletişim stratejileri, tüketiciye yaklaşımları daha önceden belirlenmiş ve standartlaştırılmıştır. Benzer şekilde McDonald’s’ın tüketiciye arz ettiği ürünler de belirlidir ve tüketici talepleri bu sınırlar içerisinde gerçekleşebilmektedir. McDonaldlaşma kapsamında restoranlarda başlayan bireylerin tüketim standardizasyonu farklı sektörlere de yayılarak “hesaplanabilirlik, öngörülebilirlik, verimlilik ve denetim” boyutlarıyla gerçekleştirilmektedir:

Hesaplanabilirlik: Üretim sürecinin belirli niteliksel ve niceliksel sınırlar dahilinde gerçekleşmesi sonucu tüketicide ürün veya hizmete dair oluşan zaman ve nicelik bakımından hesaplanabilirliği ifade etmektedir. Bu kapsamda McDonald’s’ın herhangi bir siparişi tüketiciyi sunma süresinin standart hale gelmesi, menüsündeki bir ürünün büyüklüğünün belirli ebatlarda olması gibi ölçütler hesaplanabilirlik özelliğinin dayanağını oluşturmaktadır. McDonald’s’tan diğer pek çok sektör firmalarına kadar nüfuz eden McDonaldlaşma kavramına göre ayakkabı üreten bir firmanın ürettiği bir modeli standart bir üretim bandından çıktığı için, ürünü internet üzerinden satın almak da tüketiciyi mağazadaki ürünle buluşturabilecektir.

Öngörülebilirlik: Öngörülebilirlik özelliği kapsamında bir ürün veya hizmet, tüketici ile buluşturulduğu pek çok farklı coğrafyada aynı nitelik ve niceliklerle pazarda yer almaktadır. Buna göre Almanya’da satışa sunulan bir otomobil modeli, Türkiye’de sunulan otomobil modeliyle aynı özelliklere sahiptir. Bu doğrultuda tüketici davranışları kapsamında tercih aşamasında hızlanma yaşanabilmektedir. İletişim bağlamında örnek vermek gerekir ise; günümüzde başta McDonald’s olmak üzere pek çok fastfood restoranı personelinin, tüketiciden siparişi alırken kullandığı dil ve söylemler öngörülebilecek seviyede benzerdir. Bu doğrultuda; nesne konumunda olanın ürün ve hizmetler değil, bu standardizasyonun farkında olmadan tercih özgürlükleri olduklarını sanan bireyler olduğunu gösteren Adorno’nun düşünceleri ile benzerlik göstermektedir. Adorno (2011: 33) Aydınlanma’nın Diyalektiği adlı eserinde kültür endüstrisi tezini öne sürerek bireylerin, tüketim eylemlerinde standardize edildiğini savunmaktadır. Adorno ve Horkheimer’ın ilgili eserini McDonaldlaşma ve iletişim bağlamlarında değerlendirmek gerekir ise; “popüler kültür”, “çok satılanlar”, “en çok dinlenenler” gibi kavramların, bireyler için ürün ve hizmete dair tercih sebebi haline gelmesi belirtilmektedir (a.g.e: 17-18). Alternatiflerden ziyade popüler olana yönelme eğiliminin yaygınlaşarak standart hale gelmesi, bireyler için öngörülebilirlik ilkesinin önemini ve tesirini somut olarak gösterebilmektedir.

Verimlilik: McDonald’s bazında ele alındığında, fastfood tüketimi kavramının temelini oluşturmaktadır. Buna göre bireyler, arabalarından dahi inmeden siparişlerini verebilip beslenme ihtiyaçlarını giderebilir hale gelmiş durumdalar. Bu doğrultuda McDonaldlaşma kavramı sağladığı standart ürün ve hizmetlerle bireylerin zamanı kullanmasında daha verimli olmalarını sağlayabilmektedir. İletişim bağlamında değerlendirmek gerekir ise; çalışmanın odaklarından olan emoji ve yenilikçi bilgi iletişim teknolojilerinden bahsedilebilmektedir. Emojiler aracılığıyla kullanıcılar duygu ve düşüncelerini belirlenen seçenekler arasından seçebilmektedir. Bu durum ise McDonaldlaşma’nın iletişim bağlamındaki en somut örneklerinden olabilmektedir. Anadil bilgisi-ulusal dil ile sınırlı kalabilen mesaj kodlarının yerine duygu ve düşünceleri küresel anlam içerebilecek

102

Page 42: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

şekilde yansıtabilen emojiler, halihazırda yeni medya ağlarında yerini almış durumdadır. Bu kodların; yaratıcıları tarafından daha önceden oluşturulmuş ve sınırlandırılmış durumda kullanıma sunulduğunu göz önünde bulundurduğumuz takdirde ise McDonaldlaşma’nın emojili iletişimdeki sınırlandırıcı ve benzeştirici rolü daha iyi görülebilmektedir.

Denetim: McDonaldlaşma tezinin çıkış noktasını oluşturan McDonald’s şubelerinde bireyler farkında olmadan denetim halindedirler. Bireylerin oturma düzenlerinden, sipariş edebilecekleri gıda ürünlerine kadar pek çok şey daha önceden planlanmış ve tasarlanmıştır. Masa ve sandalyelerin sayıları, menü seçeneklerinin sınırlılığı gibi faktörler bireyler üzerinde kontrol mekanizması görevi üstlenmektedirler. İletişim bilimi ve emojiler ile ilintilendirmek gerekirse; elektronik aygıtların işletim sistemleri, kullanıcılara önceden belirlenmiş bir klavye içeriği ve emoji listesi sunmaktadır. Bireyler; mutluluk, beğeni, şaşırma, öfke vb. duygularını yansıtmak için önceden belirlenmiş emojileri kullanabilmektedir. McDonald’s şubelerindeki sınırlı menü seçenekleri ile benzer şekilde, sınırlandırılmış listeden emoji seçimi yapılabilmektedir. Bu durum ise; farklı toplumlardan, farklı anadilleri konuşan bireyler için bile ortak bir dil oluşturabildiği düşüncesini oluşturabilmektedir. Bir anlamda standardizasyon olarak da değerlendirilebilecek bu realite; bir bakış açısına göre kolaylık olarak değerlendirilirken, diğer bir bakış açısına göre ise yaşamı monotonlaştıran süreç olarak değerlendirilebilmektedir.

EMOJİLİ İLETİŞİM VE MCDONALDLAŞMA Yenilikçi iletişim teknolojilerinin yaşamımıza soktuğu bir gerçeklik olarak kullanılagelen emoji;

kökeni itibari ile Japon kültürüne dayanmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda emoji kelimesi için Oxford Dictionary’nin (2018) “bir duygu ve düşünceyi ifade etmek için kullanılan dijital, küçük görsel” tanımlamasına ulaşılmıştır. Oxford Dictionary’nin kelimeye dair etimolojik açıklamasında ise; kelimenin ilk kez 1990’larda Japonya’da kullanılmaya başlandığı belirtilmektedir. Oxford Dictionary’e göre emoji kelimesindeki “e” harfi Japonca’da “resim”, “moji” ise “harf, karakter” anlamına sahiptir.

Bugünün teknolojik gelişmişliğin sunduğu bir kodlama imkanı olarak emojilerin kökeni, bir çalışmaya göre (Aral, 2018: 436-437) ise tarihteki çivi yazılarına kadar dayandırılabilmektedir. Sonrasında ise bir obje veya kavramı resim yoluyla ifade etmeyi belirten pictogram’lar benzer misyonu üstlenmektedir. Pictogram ve emojiler arasındaki köprüyü ise; emoticion olarak adlandırılan, imla işaretleri ile oluşturulan iletişim kodlarının oluşturduğu belirtilmektedir.

Günümüz iletişim süreçlerinde sıklıkla yer alan emoji, farklı kültürlerden farklı anadillerden pek çok bireyi küresel bir dilde buluşturabilmesi hasebiyle 2015 yılında Oxford Dictionary (2015) tarafından yılın kelimesi seçilmiştir. Karakter olarak ise “mutluluk gözyaşları” yansıttığı belirtilen emoji seçilmiştir. Mutluluk gözyaşları döken emoji’nin seçilme gerekçesi olarak ise 2015 yılında en çok kullanılan emoji olması belirtilmiştir.

Şekil 1: Sevinç gözyaşları emojisi (Face with tears of joy) (Oxford Dictionary, 2015; Emojipedia, 2018)

Emoji kelimesini tanımlayarak resmiyet kazandıran Oxford Dictionary’nin Başkanı Casper Gratwohl (Oxford Dictionary, 2016), bir açıklamasında günümüz iletişim süreçlerinde emojilerin önemine değinmiştir. Günümüzde geleneksel iletişim biçimlerinin ve alfabelerin yetersiz kaldığını, emojilerin de bu açığı kapattığını savunan Gratwohl, emojilerin farklı iletişim kanallarında milyarlarca kez kullanılmasının şaşırtıcı olmadığını belirtmektedir.

Kelly ve Watts’a göre (2015: 4) ise birbirlerini yakından tanıyan kişilerin sözlü veya yazılı iletişim unsurlarını kullanmadan sadece emojiler aracılığıyla iletişim kurup anlaşabildikleri belirtilmektedir. Formel iletişim süreçlerini bu denli geri plana itebilecek etkileşim gücüne sahip emoji gerçekliği için McDonaldlaşma’nin verimlilik boyutuyla ilişki kurulabilmektedir.

103

Page 43: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

Töksöz ve Kahraman’a göre (2017: 254-255) ise emojiler, iletişim süreci esnasında duygu ve düşünceleri de betimleyebildiğinden ötürü mesaj aktarımı esnasında oluşabilecek yanlış anlaşılmaları engelleyebilmektedir. Bu doğrultuda; emojilerin birincil işlevi olarak yazılı iletişimdeki duygu aktarımının kolaylaştırması ifade edilmektedir. Çalışmanın diğer çalışmalardan farklı noktada duran bir yönü ise; emoji kullanımının zaman tasarrufu sağladığı ile ilgili bir bilginin doğru olamayacağının belirtilmesidir.

Yazılı ve sözlü iletişimin ulusal sınırlarını aşabilen emoji gerçekliği için Dünya Doğayı Koruma Vakfı Dijital İnovasyon Menajeri Adrian Cockle’ın da (Marketing Week, 2016) “ilk küresel dil” ifadesini kullandığı bilgisi aktarılmaktadır. Bu doğrultuda; kültür olgusunun kaçınılmaz bir gerçekliği olarak hayatın içinde var olan “yabancı dil” için, emojiler aracılığıyla kısmen de olsa geri plana itildiği söylenebilmektedir. Aral‘a göre de (2018: 449) emojiler geleceğin yeni anlaşma dili olacaktır. Diller arası farklılığı yaklaşık olarak en aza indirgediği savunulan emojiler için, en çok kabul gören ve en hızlı yayılan dil olarak dil bilimciler tarafından da kabul edildiği bilgisi paylaşılmaktadır. Bu noktada; çıkış noktası, küresel kapitalizme başkaldırı olan McDonaldlaşma tezi, küresel standardizasyona sebebiyet verebilen emojiler ile ilintilendirilebilmektedir. McDonaldlaşma’nın bir yansıması olarak zamandan tasarruf şeklinde verimlilik sağlayabilen emojiler, Urhan Tosun’un çalışmasına göre (2018: 628) olumsuz neticeler de doğurabilmektedir. Urhan Tosun’a göre; Z Kuşağı’ndaki öğrenciler, emojileri, kelimelerin değerini düşüren olumsuz bir unsur olarak görmektedir. Bu bulgu ışığında; kelimelerin yerine kullanılan emojiler için McDonaldlaşma’nın olumlu ve olumsuz tesirleri görülebilmektedir.

İLETİŞİMİN GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BİÇİMSEL DÖNÜŞÜMÜ: MCDONALDLAŞMA BAĞLAMINDA BİR İNCELEME

Problem Cümlesi Yeni medya teknolojilerinin bir unsuru olarak öne çıkan emojiler, iletişim sürecinde nasıl bir

role sahiptir?

ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ Çalışma dahilinde yararlanılan yerli ve yabancı kaynaklar doğrultusunda iletişim bağlamında

McDonaldlaşma’nın rolü ele alınmaya çalışılmıştır. İlgili kavramın yaratıcısı konumundaki Ritzer’ın çalışmasında ve sonraki farklı çalışmalarda genellikle tüketim endüstrisi bağlamında ele alınan McDonaldlaşma kavramı; yenilikçi emoji realitesi ile beraber iletişim bilimi dahilinde incelenmeye çalışılmıştır. Çalışma ile beraber akademik camiaya katkı yapabilmek ise çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Ritzer’in McDonaldlaşma tezine dair iletişim bilimi perspektifinden yeterince bilimsel çalışmaya rastlanılamamış olması ve ilgili tezin yenilikçi bir iletişim kodu olan emojiler ile ilintilendirilmemiş olması; çalışmanın öneminde ve özgünlüğünde belirleyici olabileceği düşünülmektedir.

ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI Çalışmaya konu olarak Ritzer’in McDonaldaşma tezi ve güncel bir iletişim olgusu olarak emoji

ifadeleri; araştırmacının inisiyatifi ile belirlenmiştir. Literatür taraması yapıldığında Ritzer’ın tezi ve ilgili kitabı ışığında hukuk, spor bilimleri ve sosyoloji dahil pek çok farklı bilim dalında akademik çalışmalar yapıldığı görülmüştür. Çalışma ise iletişim bilimi bağlamında geliştirilmiştir. Yazılı ve sözlü iletişim unsurlarından ziyade görsel iletişim ögesi olarak yenilikçi bir role sahip olan emojiler; araştırmanın ana odaklarından biridir. Emojiler veya McDonaldlaşma kavramı için literatürde iletişim bilimi perspektifinden yeterince bilimsel kaynak olmayışı, araştırmanın sınırlılıkları kapsamında belirtilebilmektedir.

METODOLOJİ VE YÖNTEM Çalışmanın metodolojisi olarak literatür taraması seçilmiştir. Araştırmacının inisiyatifi

doğrultusunda belirlenen metodoloji kapsamında araştırmanın odaklarından olan McDonaldlaşma üzerine yazılan akademik yayınlardan yararlanılmıştır. Ritzer tarafından kaleme alınan “Toplumun McDonaldlaştırılması” adlı kitabın farklı basımları araştırmacı tarafından incelenmiştir. Ritzer’in

104

Page 44: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

özellikle vurguladığı McDonaldlaşma’nın boyutları, araştırmacı tarafından iletişim bilimi bağlamında değerlendirilmiş ve emojiler ile ilintilendirilmeye çalışılmıştır.

Metodoloji olarak literatür taraması belirlendiğinden ötürü araştırma sürecinde bilim dünyası tarafından kabul görmüş, yayınlanmış yerli ve yabancı fikir eserleri doğrultusunda araştırma geliştirilmeye çalışılmıştır.

BULGULAR Çalışmanın metodolojisi olan literatür taraması doğrultusunda yapılan araştırmalar sonucunda

McDonaldlaşma ve emojilere dair farklı bilimsel perspektiflerden çalışmalara rastlanılmıştır. Sözgelimi; Aydın (2015), McDonaldlaşma’yı hukuk alanında incelerken, Saygın; spor bilimleri bağlamında kavramı değerlendirmiştir. Saygın’a göre (2016: 566) Türkiye’deki futbol müsabakaları için yürürlüğe konulan elektronik bilet sistemi; bir yandan verimlilik sağlıyorken, diğer yandan ise kişisel bilgilerin güvenliği nedeniyle McDonaldlaşma’nın denetim bağlamında bir tehdit teşkil etmektedir.

Ritzer’in McDonaldlaşma tezi ile ilgili literatüre kazandırılmış bir diğer akademik çalışma ise, Öz tarafından (2015: 21-22) sosyoloji bilimi perspektifinde yürütülen çalışmadır. Doktora tezi olarak yayınlanan çalışma kapsamında sağlık sektöründe de McDonaldlaşma etkisinin görüldüğü savunulmaktadır. Öz, numaralandırma sistemi ile hastaların kendilerini insandan ziyade “numara” olarak görebildikleri bilgisini aktarmaktadır. Akabinde ise daha fazla hastaya bakmanın, hasta bakım kalitesinde olumsuz role sahip olduğu belirtilmektedir. Ritzer de kendi çalışmasında (2011: 202) buna işaret ederek doktorun, hastası ile bire bir ilgilenmesinin ve sürenin kısıtlanmasından ötürü mesleği ile ilişkisinde zayıflama olabileceğini belirtmektedir.

Yenilikçi iletişim süreçlerinde sıklıkla kullanılan emojilere dair yapılan literatür taraması sonucunda farklı bilimsel perspektiflerden akademik çalışmaların literatüre kazandırıldığı görülmüştür. İletişim bilimi perspektifinde yürütülen bir çalışmaya göre (Çeken, Arslan ve Tuğrul, 2017: 103) en çok kullanılan mesajlaşma uygulaması olan WhatsApp’te kullanıcılarının %77’i iletişim esnasında emoji kullandıklarını belirtmişlerdir. Çalışma kapsamında; emoji kullanımında dini ve toplumsal değerlerin belirleyici olabildiği de ifade edilen gerçeklikler arasında yer almaktadır.

Hinz’e göre (2015: 94); teknoloji temelinin sayısallaşmaya dayanması, yüz yüze iletişimdeki orijinal anlam ve duyguların yitirilebilmesine neden olmaktadır. Bu noktada ise sınırlı listeden seçilen farklı emojiler aracılığıyla bireylerin, yüz yüze iletişime kısmen yakınlaştığı bilgisi aktarılmaktadır. Bir anlamda yarar gibi görülen bu gelişme, sınırlandırılmışlığın içinden seçim yapmaya müsaade ettiği için bir anlamda da duygu ve düşünce kısıtlayıcı olarak değerlendirilmektedir.

Emojiler ve McDonaldlaşma tezine dair literatürdeki çalışmaları göz önünde bulundurduğumuzda, çalışmaların genel anlamda pozitivist bir bakış açısıyla literatüre kazandırıldığı görülmektedir. Buna karşın; emojiler için, ulusal diller ve yazılı iletişim ögeleri için değer kaybı yaratabildiği bilgisi aktarılan çalışmaların da literatüre kazandırıldığı görülmektedir. Diğer yandan, ulusal dillerin ulusal duvarlarını aşabilen emojiler için; farklı kültürlerde farklı anlamlar içerebileceği de aktarılan bilgiler arasındadır.

SONUÇ YERİNE VE ÖNERİLER Geçmişte uzun ve meşakkatli bekleme sürelerinin ardından gerçekleşebilen iletişim süreci için;

günümüz bilgi iletişim teknolojilerinin neticesinde anlık ve tek tuşla gerçekleşebilecek duruma geldiği görülmektedir. Bu doğrultuda; günlük yaşamda sıklıkla karşımıza çıkan iki gerçeklik olarak “tek tuşla” ve “anlık” ifadeleri için, teknolojinin bugünkü konumunu gözler önüne serdiği söylenebilmektedir. İletişim sürecindeki mesaj kodlarının biçimlerini göz önünde bulundurduğumuzda ise; duvarlara, kil tabletlere kazınan şekilli çivi yazılarından bugünkü emoji gerçekliğine doğru ilerleyen bir süreç karşımıza çıkmaktadır.

Günümüzde; henüz telefon ile dahi tanışmamış insanların varlığını göz önünde bulundurduğumuzda iletişim sürecindeki emoji gerçekliği ile herkesin tanış olduğunu söylemek henüz mümkün olmamaktadır. Buna karşın; daha önce aktarılan araştırma sonuçları ışığında internetten kullanan bireylerin büyük çoğunluğunun, dijital iletişim esnasında emojilerden de yararlandığı

105

Page 45: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

görülmektedir. Bu noktada ise; emojilere dair farklı bakış açıları karşımıza çıkmaktadır: Emojilere dair; kimi araştırmacılar, ulusal diller için olumsuz etkiye sahip olabileceğini savunurken, kimi araştırmacılar ise iletişimi güçlendiren ve anlaşım bozukluklarını azaltan bir misyona sahip olduğunu savunmaktadır.

Çalışma esnasında görülmüştür ki emojilere dair yürütülmüş çalışmalar genel anlamda ölçmeye ve oran belirlemeye dayalı nicel paradigma yayınları olarak literatüre kazandırılmıştır. Bu noktada, emoji olgusunun bireyler için ne anlam ifade ettiği, imkanlar dahilinden çıkarıldığı veya kullanılmadığı zaman, bireylerin nasıl bir duygu ve düşünceye sahip olacakları ile ilgili olgubilimsel bir çalışmanın eksikliği bulunmaktadır. Bu anlamda; iletişim bilimi perspektifinden olgubilimsel bir çalışmayı literatüre kazandırmak, bilim dünyası için bir katkı olacağı nedeniyle naçizane önerilmektedir. emoj

Yenilikçi iletişim süreçlerinin bugününü göz önünde bulundurursak emojilerin akabinde graphics interchange format (GIF) olarak adlandırılan hareketli görsel mesaj kodlarının varlığı öne çıkmaktadır. Buna binaen; emojilerden ve GIF’lerden sonra bilgi iletişim teknolojilerine kazandırılacak mesaj kodları merak konusu olmaktadır. Bu anlamda; GIF’lerin ve diğer inovatif mesaj kodlarının, iletişim sürecindeki önemine dair bilimsel çalışmaların literatüre kazandırılması önerilmektedir.

Çalışmanın diğer ana odağı olan Ritzer’in McDonaldlaşma tezi için iletişim bilimi perspektifinden yeterince çalışmaya rastlanılmamıştır. Binaenaleyh, Ritzer’in kendi eserinde izlediği yola benzer olarak McDonaldlaşma’nın tüm boyutlarının olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirildiği bir çalışmanın iletişim bilimi bağlamında yürütülmesi önerilmektedir. Özellikle; bireyleri, toplumları ve kültürleri daha kolay etkileşime sokabilen yeni medya ağlarının McDonaldaşma’nın boyutlarıyla incelenmesi literatüre yarar sağlayabilecektir.

KAYNAKÇA ADORNO, T.W. (2011) Kültür Endüstrisi Kültür Yönetimi. Nihat Ülner, Mustafa Tüzel, Elçin

Gen, (Çev.). İstanbul: İletişim.

ARAL, Ezgi (2018) “Ortak Dil Olarak Tinlemeler (Emojiler)”, Uluslararası Türk Lehçe Araştırmaları Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 1, ss. 434-451, https://goo.gl/rXizhN Erişim Tarihi: 25.09.2018

AYDIN, Mehmet Burak (2015) “Mahkemelerin McDonaldlaşması ve McMahkemeler”, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 1, goo.gl/ZLctDm Erişim tarihi: 24.09.2018

ÇEKEN, Birsen; AYPEK ARSLAN, Asuman; TUĞRUL, Damla (2017) “İletişimde Emojilerin Kullanımı ve İncelenmesi”, 21. Yüzyılda Eğitim Ve Toplum Eğitim Bilimleri Ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 16, ss. 91-106. https://goo.gl/8gTF3U

EMOJIPEDIA, “People”, (2018), https://emojipedia.org/people/ Erişim Tarihi: 22.09.2018

GÜRÜZ, Demet; TEMEL EĞİNLİ, Ayşen (2015) Kişiler Arası İletişim, Bilgiler – Etkiler – Engeller. 5. Basım. Ankara: Nobel.

HINZ, Leonore (2015), “The Functions of Emoticons and Pictograms in Instant Messengers”, 10 Plus 1 Living Linguistics Journal, Sayı: 1, https://goo.gl/vzoj2a Erişim Tarihi: 24.09.2018

KELLY, Ryan; WATTS, Leon (2015), “Characterising the Inventive Appropriation of Emoji as Relationally Meaningful in Mediated Close Personal Relationships”, Experiences of Technology Appropriation: Unanticipated Users, Usage, Circumstances, and Design, https://goo.gl/YWXzDi

KILINÇ, Barış (2017). İletişim Bilgisi, 2. Basım. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi

MARKETING WEEK, (2016), “P&G hits out at ‘stereotypical’ emojis in new #LikeAGirl push”, https://goo.gl/JJ4QBD Erişim Tarihi: 23.09.2018.

106

Page 46: 3 1 S.Seçil Aydinci, KULLANIMLAR VE BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI …community.ege.edu.tr/comm5/wp-content/uploads/2019/02/Oturum0… · İzleyiciler üzerinde yapılan araştırmalardan

OXFORD DICTIONARY, “Definition of emoji in English”, (2018). https://goo.gl/ULy1oh

OXFORD DICTIONARY, “Word of The Year”, (2015), https://goo.gl/Djq1n7

OXFORD DICTIONARY, “Announcing the Oxford Dictionaries ‘Word’ of the Year 2015”, (2016) https://www.oxforddictionaries.com/press/news/2016/9/2/WOTY

ÖZ, İsmail, (2015) “Sağlığın McDonaldlaştırılması: Türkiye'de Sağlık Alanında Yapılan Düzenlemeler Bağlamında Bir İnceleme”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dalı Yayınlanmış Doktora Tezi. Erzurum. https://goo.gl/mZyi1p

RITZER, George (2017) Toplumun McDonaldlaştırılması. 5. Basım, İstanbul: Ayrıntı.

RITZER, George (2011) Toplumun McDonaldlaştırılması, Çağdaş Toplum Yaşamının Değişen Karakteri Üzerine Bir İnceleme, 2. Basım İstanbul: Ayrıntı.

SAYGIN, ARDA Umut (2016) “Futbolun McDonaldlaşmasına Katkı: Passolig”, Global Media Journal, Cilt: 6, Sayı: 12 ss. 553-569 https://goo.gl/axDo7r

TOKSÖZ, Levent; KAHRAMAN, Cahit (2017) “Türk Üniversitelerinde Öğrencilerin Emoji Algısı”, Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 9, ss. 247-256, DOI: 10.20304/humanitas.322989

TÜRK DİL KURUMU, “Bilim ve Sanat Terimleri Sözlüğü” (2018). http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bilimsanat&view=bilimsanat

URHAN TOSUN, Bahar (2018) “Z Kuşağının Akıllı Telefonlar Üzerinden Yazılı İletişimde Emoji Kullanma Eğilimlerine Yönelik Bir Araştırma” TRT Akademi, Cilt: 3, Sayı: 6, ss. 614-630, http://dergipark.gov.tr/trta/issue/38692/422387

107