abbaskulu bakÜhanli ve ahlÂk dÜ ŞÜnces...
TRANSCRIPT
T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İLAHİYAT ANABİLİM DALI İSLAM FELSEFESİ BİLİM DALI
ABBASKULU BAKÜHANLI VE
AHLÂK DÜŞÜNCESİ
Yüksek Lisans Tezi
ELMİN ALİYEV
İstanbul, 2007
T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İLAHİYAT ANABİLİM DALI İSLAM FELSEFESİ BİLİM DALI
ABBASKULU BAKÜHANLI VE
AHLÂK DÜŞÜNCESİ
Yüksek Lisans Tezi
Elmin ALİYEV
Danışman: Y.Doç.Dr. Harun ANAY
İstanbul, 2007
I
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER………………………….………………………………………...….I
KISALTMALAR…………………………………………………………….….…..IV
ÖNSÖZ……………………………………………………………...………………...VI
GİRİŞ
XIX. YÜZYILIN İLK YARISI: AZERBAYCAN’DA SİYASÎ VE KÜLTÜREL
DURUM
(s.1–13)
I. SİYASET.................................................................................................................2
II. KÜLTÜREL DURUM..………..………………………..……….……...……...8
BİRİNCİ BÖLÜM
BAKÜHANLI’NIN HAYATI, ESERLERİ VE ŞAHSİYETİ
(s.14–60)
I. HAYATI……….…………………………………………………………......….15
A. Adı, Soyadı, Mahlası ve Nisbeleri…………………………..……………..15
B. Ailesi ve Soyu………………………………………………....…………….15
C. Doğum Tarihi ve Öğrenimi………………………………………..……....16
D. Memuriyeti, Seyahatleri ve Ölümü……………………………………….17
E. Eşi ve Çocukları………………………………………….………………...21
II. GENEL HATLARIYLA ŞAHSİYETİ……….…………………………...….23
A. Dinî Şahsiyeti ve Mezhebi ………………………………………………...23
B. Entelektüel Şahsiyeti..……………………………………………………..25
1) İlmî ve Edebî Şahsiyeti………………………………………………….25
2) Topluma Yönelttiği Eleştiriler…………………………………………..38
II
3) Eğitim Alanındaki Çalışmaları: Okul Projesi ve Kütüphânesi…………..33
III. ESERLERİ…………… ………………………………………...….……….37
A. Otantik Eserleri…………………………………………………..………..37
1) Ahlâka Dair Eserleri…………………………………………….……….37
2) Mantık ve Gramer Eserleri…………………………………...………….41
3) Tarih, Coğrafya ve Astronomiyle İlgili Eserleri……………………...…43
4) Resmî Yazıları ve Mektupları………………………………………..….51
5) Diğer Eserleri……………………………………………..……………..53
B. Bakühanlı’ya Nisbeti Kesin Olmayan Eserler……………………….…..59
İKİNCİ BÖLÜM
BAKÜHANLI’NIN AHLÂK DÜŞÜNCESİ
(s.61–102)
I. VARLIK DÜŞÜNCESİ…….………………………………………………...…62
A. Tanrı ve Âlem……………………………………………………………....62
B. İnsan……………………………………………………………………...…69
II. BİLGİ VE AHLÂK………….………………………………….……………..73
A. Akıl…………………………………………………………………….……73
B. Ma’rifet……………………………………………………………………..75
C. Din ve Şeriat………………………………………………………………..76
III. BİREY VE TOPLUM AHLÂKI………….……………………………….…80
A. Huyların Değişmesi………………………………………………….……..80
B. Ferdî Yetkinlik…………………………………………………….……….83
1) Fazîlet ve Rezîletler……………………………………………………...85
2) İnsaf……………………………………………………………………...86
3) İtidal………………………………………………………………….….87
C. Toplumsal Ahlâk…………………………………………………………...88
1) Dostluk……………………………………………………………….….89
2) Aşk……………………………………………………………………....91
3) Aile ve Devlet…………………………………………………...……….94
III
IV. HUZUR VE MUTLULUK…….……………………………………………..97
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TEHZÎB-İ AHLÂK’IN TAHKİKLİ METNİ
(s.103–156)
I. TEHZÎB-İ AHLÂK VE TAHKİKTE UYGULANAN YÖNTEM…………104
A. Tehzîb-i Ahlâk…………………………………………………………….104
B. Eserin Önemi ve Değerlendirilmesi……………………………………..106
C. Tahkikte Uygulanan Yöntem……………………………………………109
II. TEHZÎB-İ AHLÂK’IN TAHKİKLİ METNİ……………………..………..111
SONUÇ……………………………………….……………………………………..157
KAYNAKÇA …………………………………………………………………162
A. Bakühanlı’nın Eserleri…………………………………………………...162
B. Arşiv Belgeleri…………………………………………………………….163
C. Diğer Yayınlar…………………………………………………………….163
EKLER……………………………………………………………………………….....I
A. Bakühanlı'nın Fotoğrafı, Nişan Beratı ve Mühürleri…………………….II
B. Bakühanlı'nın Eserlerinden Örnekler…. ……...………………………....V
C. Bakühanlı Bibliyografyası………………………………………………...XI
IV
KISALTMALAR
A.AMD : Âmedî Kalemi.
A.DVN.MHM. : Mühimme Kalemi.
A.MKT : Mektûbî Kalemi.
A.Ü. : Atatürk Üniversitesi.
ADTA : Azerbaycan Devlet Tarih Arşivi.
AMEA Eİ Ktp. : Azerbaycan Bilimler Akademisi Yazmalar Enstitüsü. Kütüphanesi.
AN Uk. SSR : Ukrayna Bilimler Akademisi.
ar. : Arşiv. ASE : Azerbaycan Sovyet Ansiklopedisi.
Az : Azerbaycan.
b. : Bölüm.
Bedii Eserleri : Sultanov, Memmedağa, Abbasgulu Ağa Bakıhanov: Bedii Eserleri.
bkz. : Bakınız.
BOA : Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Osmanlı Arşivi.
by. : Beyit.
c. : Cilt.
çev. : Çeviren.
ÇH. Ktp. : Çorum Hasan Paşa İl Halk Kütüphanesi.
d. : Delo (dosya-arşiv tasnifinde bir sınıflandırma).
DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi.
Divan : Bakühanlı, Divan, AMEA Eİ Ktp., nr.M-120.
drl. : Derleyen.
ed. : Editör.
EI2 : The Encyclopedia of İslam (new edition).
f. : Fond (koleksiyon-arşiv tasnifinde bir sınıflandırma).
GDTA : Gürcistan Devlet Tarih Arşivi.
Gülistân-ı İrem : Bakühanlı, Gülistân-i İrem, thk: Abdülkerim Alizade v.dğr.
haz. : Hazırlayan.
hk. : Hicrî-kamerî.
hş. : Hicrî-şemsî.
Hz. : Hazreti.
İ.HR : İrade-i Hariciye.
İ.MVL : İrade-i Meclis-i Vâlâ.
İ.Ü. : İstanbul Üniversitesi.
İA : İslam Ansiklopedisi
M.Ü. : Marmara Üniversitesi.
V
M.Ö. : Milattan Önce.
MDTM : Moskova Devlet Tarih Müzesi.
Nesâyeh : Bakühanlı, Nesâyeh, AMEA Eİ Ktp., nr.A-153.
nr. : Numara.
O.D.T.Ü. : Ortadoğu Teknik Üniversitesi.
op. : Opis (klasör, arşiv tasnifinde bir sınıflandırma).
ot. : Otdel (bölüm, arşiv tasnifinde bir sınıflandırma).
PDTA : Petersburg Devlet Tarih Arşivi.
PM Ktp. : Petersburg Merkez Kütüphanesi.
s. : Sayfa.
sdl. : Sadeleştiren.
Seçilmiş Eserleri : Memmedağa Sultanov, Abbasgulu Ağa Bakıhanov Güdsî: Seçilmiş Eserleri.
Soçineniya : Bakühanlı, Soçineniya Zapiski Pisma, haz. Enver Ahmedov.
Sovremenniki : İvan Enikolopov, Sovremenniki o Bakihanove.
SSR/SSSR : Sovyetler Birliği.
st. : Sütun.
sy. : Sayı.
t.y. : Tarih yok.
TDK : Türk Dil Kurumu. Tehzib : Bakühanlı, Tehzîb-i Ahlâk, AMEA Eİ Ktp., nr.A-153.
thk. : Tahkik eden.
TM : İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkiyat Mecmuası.
tsh. : Tashih eden.
v.dğr. : ve diğerleri.
vd. : ve devamı.
y.y. : Yayın yeri yok.
yay.yok. : Yayınevi yok.
VI
ÖNSÖZ
XIX. yüzyılı Müslümanların, Batı karşısındaki yenilgilerinin belirginleştiği ve
bunun bir uzantısı olarak siyasî, sosyal ve dinî-kültürel hayat anlayışlarını, ciddi
tenkitlere tâbi tutarak sorguladıkları bir dönem olarak tanımlamak mümkündür. Etkileri
günümüze kadar uzanan bu “ihya sorgulaması”nın en ince ayrıntısına kadar
araştırılması, karşı karşıya bulunduğumuz önemli problemlerin daha iyi anlaşılması için
zemin hazırlayacaktır.
Konu bu kadar önemli olmasına rağmen, özellikle Rusya egemenliği altında
yaşamış Müslüman/Türk fikir adamları hakkında yapılmış çalışmaların yeteri kadar
olmadığını üzülerek belirtmemiz gerekir. Ayrıca problem, yaşamın her alanını
kuşatması gereken ahlâk olduğu zaman, mezkûr eksikliğin ne kadar önemli olduğu daha
bariz bir şekilde anlaşılacaktır.
İşte bütün bunları göz önünde bulundurarak, “Abbaskulu Bakühanlı ve Ahlâk
Düşüncesi” isimli tezimizle, gelenek ve yenilik arasındaki kilit isimlerden biri sayılan
Abbaskulu Bakühanlı (1794–1846)’nın hayatı, eserleri ve şahsiyetinin genel portresini
çizmek, nasıl bir ahlâk düşüncesine sahip olduğunu ortaya koymak ve en önemli ahlâk
eserini tahkik etmek suretiyle, söz konusu boşluğu az da olsa doldurmayı amaç edinmiş
bulunmaktayız.
Yaşadığı dönemin önde gelen isimlerinden biri olan Bakühanlı’nın, günümüzde
farklı siyasî sınırlar içerisinde yer alan coğrafyalarda yaşamış olması, kaynakların
temininde güçlüklerle karşılaşmamıza neden olmuştur. Rusya, Gürcistan ve İran
arşivlerinde titiz bir araştırmayla elde edilecek bazı belgelerin ve XIX. yüzyıla ait süreli
yayınların temini bu yüzden mümkün olmamıştır. Osmanlı Arşivi’nde ise şimdiye kadar
atıf yapılmayan önemli belgelere ulaşmakla birlikte, ileride başka belgelerin de ortaya
çıkması mümkündür.
Bütün bu güçlüklere rağmen tezimizi hazırlarken, Bakühanlı ile ilgili, başta
Azerbaycan Türkçesi ve Rusça olmak üzere çeşitli dillerde yapılan araştırmaların büyük
bir kısmını temin ederek incelemiş bulunmaktayız. Bunların arasında Firudin Köçerli,
Enver Ahmedov, İvan Enikolopov, Feyzulla Kasımzade ve Memmedağa Sultanov’un
çalışmaları, düşünürümüzün hayatı ve eserleriyle ilgili önemli bilgileri kapsamaktadır.
Özellikle, Enver Ahmedov’un hazırlamış olduğu Abbaskulu Bakühanlı: Eserleri,
VII
Notları ve Mektubları (Soçineniya, Zapiski, Pisma) isimli eser, konumuza dair Rusya,
Azerbaycan ve Gürcüstan’da bulunan arşiv belgelerini; yazarın mensur eserlerinin
Rusça çevirilerini ihtiva ettiğinden, bizim için önemli bir kaynak mahiyeti taşımaktadır.
Yine bazı bürokratik problemlerden dolayı, Bakühanlı’nın hayatı ve tarih düşüncesiyle
ilgili Tsatur Agayan tarafından yapılmış, Azerbaycan’ın Birinci Maarifçi-Tarihçisi A.A.
Bakihanov-Kutsi (Pervıy Azerbaydjanskiy Prosvetitel-İstorik A.K.A. Bakihanov-Kudsi)
isimli, ilk doktora tezine (Moskova 1941) ulaşamasak da, araştırmacının bu konuda
yayınlanan makalelerini temin etmemiz mevcut boşluğu doldurmuştur.
Tezimiz giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Bakühanlı’nın yaşadığı dönemde
Azerbaycan’daki siyasî ve kültürel gelişmelerle ilgili bilgi vermeye çalıştığımız giriş,
düşünürümüzün hayatı, eserleri ve özellikle ahlâk görüşüne dair kapsamlı bir
değerlendirmenin yapılması için hazırlık mahiyeti taşımaktadır. Birinci bölümde ise,
yazarın, hayatı, şahsiyeti ve eserleri incelenmiş, bu güne kadar yapılan konuyla ilgili
araştırmalar yeniden değerlendirilmiştir. Başka bir deyişle bu bölümde, Bakühanlı’nın
hayatı: nesebi ve soyu, öğrenimi, memuriyeti ve gezileri; edebî, ilmî ve dinî şahsiyeti;
mezhebî, müsteşriklerle ilişkileri, çeşitli kesimlere yönelttiği eleştirileri, eğitim alanına
dair faaliyetleri ve eserlerine ilişkin bilgiler yer almaktadır.
Tezimizin ikinci bölümü Bakühanlı’nın ahlâk düşüncesi hakkındadır.
Düşünürümüzün nasıl bir ahlâk düşüncesine sahip olduğu; bu konuda kimlerden
etkilendiği; yaşanan hayatla ahlâkî ilkeler arasında nasıl bir ilişki kurduğu ve çeşitli
ahlâk problemlerine çözüm getirip getirmediği bu bölümde işlenmiştir. Bu konulara dair
daha doğru sonuçlara ulaşmak için, müellifin ahlâk görüşlerini, genellikle kendi
eserlerine istinaden ortaya koymaya çalıştık; konuyla doğrudan ilişkisi bulunmayan
ulaşamadığımız yazma eserlerin ise farklı dillerdeki çevirilerinden istifade ettik. Yine
bu bölümde, Bakühanlı’nın ahlâk düşüncesini Tehzîb-i Ahlâk’ı merkeze alarak
irdelemekle birlikte, müellifin Nesâyeh ve Mişkâtü’l-Envar gibi diğer eserlerinden de
konuya dair birinci dereceli kaynak olarak yararlanmış bulunmaktayız. Bunun yanı sıra
şimdiye kadar yapılan doğrudan ve dolaylı araştırmalar da eleştirel bir gözle hep dikkate
alınmıştır.
Tezimizin üçüncü bölümü, Bakühanlı’nın genel olarak felsefe, özel olarak ise
ahlâk konusunda kaleme aldığı en önemli eseri olan Tehzîb-i Ahlâk’ın tahkikli metnini
içermektedir. Bu bölümün başında, ilk defa tarafımızdan tahkikli metni hazırlanmış
VIII
eserin içeriği ve önemi hakkında bilgi verilmiştir. Biri muhtemelen müellif nüshası olan
iki farklı yazma nüshayı karşılaştırarak yaptığımız bu tahkikte, teknik bilgilerin yanı
sıra, Bakühanlı’nın alıntı yaptığı kaynakları da büyük ölçüde tespit etmiş
bulunmaktayız.
İncelememiz sırasında yabancı dillere ait özel isimlerin, genellikle Türkçe telaffuz
şekilleri dikkate alınmış, Türkçe imla kuralları ile ilgili olarak da TDK’nın Yazım
Kılavuzu’na (2005) başvurulmuştur. Metin içerisinde zikrolunan şahıs isimleri, birinci
atıf sırasında tam olarak, ilerleyen sayfalarda ise yalnız isimlerinin ilk harfleri
belirtilmek suretiyle verilmiştir. Tezde adı geçen kişilerin ölüm tarihlerinden tespit
edilebilenler birinci atıf sırasında parantez içerisinde miladî tarihle gösterilmiştir.
Ayrıca müellifle doğrudan bağlantılı olan tarihi veriler önce miladî, daha sonra ise
parantez içerisinde olmak üzere hicrî tarihle belirtilmiştir. Dipnotlarda sık sık tekrar
olunan kaynaklar kısaltılmış, bu eserlerin tam künyeleri ise kaynakça kısmında
zikredilmiştir.
Son olarak, bu çalışmanın ortaya çıkmasında değerli katkıları bulunan birçok
kişiye teşekkür etmem gerektiğini vurgulamak isterim. Öncelikle, bana ciddî bir
araştırmanın nasıl yapılması gerektiğini öğreten, yoğun programına rağmen çalışmamı
başından sonuna kadar titizlikle takip ederek yardım, katkı ve eleştirileriyle bana yol
gösteren danışman hocam Sayın Y.Doç.Dr. Harun Anay’a teşekkürlerimi sunmak
istiyorum.
Aynı şekilde, şimdiye kadar kendilerinden faydalandığım bütün hocalarıma; tezin
ön okumalarını yaparak dil açısından kontrol etmenin yanı sıra, yazma ve arşiv
belgelerine dair teknik konularda desteklerini benden esirgemeyen arkadaşlarıma
şükranlarımı sunuyorum. Tezimizin vücuda gelmesi için bana sağladıkları maddî destek
ve iyi bir çalışma ortamından dolayı Türkiye Diyanet Vakfı’na, ayrıca İslam
Araştırmaları Merkezi yöneticilerine ve personeline müteşekkir olduğumu
belirtmeliyim.
Nihayet, benim için pek çok sıkıntıya katlanan ve yetişmem için beni destekleyen
annem Şefakkat Aliyeva’ya ve babam Ramiz Aliyev’e sonsuz saygı ve minnetlerimi
ifade ediyorum.
Elmin ALİYEV
Bağlarbaşı/İstanbul 2007
GİRİŞ
XIX. YÜZYILIN İLK YARISI: AZERBAYCAN’DA SİYASÎ VE KÜLTÜREL DURUM
2
I. Siyaset
Stratejik öneminden dolayı pek çok kültürün etki alanında kalmış bulunan ve tarihin
her devrinde bir sınır bölgesi olan Kafkasya, XVIII. yüzyılın sonu ve XIX. yüzyılın
başlarında siyasî açıdan çok karmaşık bir durumda idi. Öte Yandan XVIII. yüzyıldan
itibaren önemli bir güç haline dönüşen ve kendi sınırlarını genişletmeye çalışan
Rusya’nın sıcak denizlere inme politikasında, elinde bulundurması gereken önemli
stratejik mekânlardan birini teşkil etmekteydi. Azerbaycan’da üretilen bazı
hammaddeler Rusya ve Avrupa ülkeleri için oldukça önemliydi. Bunun dışında
Kafkasya, bir taraftan Hindistan ve batı Asya ile Avrupa arasında ticarî koridor
konumunda olması açısından, diğer taraftan ise Rusya’nın Osmanlı Devleti ve İran ile
olan güney sınırını oluşturması bakımından önemli bir mevkie sahipti.1
Anılan dönemde İran’da Nadir Şah (ö.1747)’ın öldürülmesiyle birlikte bölgede
merkezi otorite zayıflamış ve Azerbaycan arazisinde Hanlık diye isimlendirilen küçük
devletler ortaya çıkmıştı.2 Dolayısıyla aktif siyaset yürütemeyen ve İran-Osmanlı
arasında dengeli bir politika takip etmekle varlıklarını sürdürmeye çalışan hanlıkların,
Rusya’ya karşı koyacak güçleri bulunmamaktaydı.3 Bunun açıkça farkında olan Çarlık
rejimi, kendi aralarında sürekli savaşlar yapan Kafkasya hanlıklarıyla özellikle XIX.
yüzyılın başlarından itibaren temaslarını artırmaya başlamıştır.4 Ayrıca, Çarlık Rusya’sı,
bu bölgedeki politikasını uygulamaya koyarken, kendine İran’ı ve Osmanlı Devleti’ni
rakip olarak gördüğünden siyasetini bu devletlerin durumuna göre belirlemiştir.5
XVIII. yüzyılın ikinci yarısındaki Osmanlı-Rusya savaşının (1768–1774) sonucu
olarak Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasıyla Osmanlı Devleti’nin, kuzeyden gelebilecek
1 Atkin, The Khanates of the Eastern Caucasus and The Origins of the First Russo-Iranian War, s.1–3. 2 Ayrıntılı bilgi için bkz. Gülistân-i İrem, s.156–197; Atkin, s.60–129; Efendiyev, Azerbaycan Tarihi, c.3, s.404–439. Şunu da belirtelim ki, XVIII. yüzyılda Şeki ve Kuba hanları, diğer bütün hanlıkları tek bir devlet halinde birleştirmek planları yapmış, fakat bu siyaset amacına ulaş(a)mamıştır. Buna sebep olan başlıca etkenler, ülkenin sosyal-ekonomik zayıflığı, büyük devletlerin bölgedeki parçalama siyaseti ve hanlıkların kendi aralarındaki savaşlar olmuştur. Bkz. Bünyadov, Yusifov, Azerbaycan Tarihi (En Gedim Zamanlardan XX. Esredek), c.1, s.569. 3 Hanlıklar arasındaki savaşlar ve İran’ın bölgede otorite tesis etmek için harcadığı çaba Osmanlı Devleti’nin doğu sınırlarındaki valilerinden gelen raporlardan da açıkça görülmektedir. Bkz. Türkmen, “XIX. yüzyıl Başlarında Rusya’nın Güney Kafkasya Politikası (1800’lerin Başından 1828 Türkmençay Antlaşmasına Kadar)”, Sekizinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri: XIX. ve XX. Yüzyıllarda Türkiye ve Kafkaslar, c.1, s.23. 4 Hanlıklarla Rusya ilişkileri için bkz. Bünyadov, Yusifov, c.1, s.550–554. 5 Bkz. Edmund v.dğr., Kafkas Harekâtı, s.3–17.
3
tehditlere karşı engel teşkil eden bir kalesi düşmüş oldu. Diğer taraftan ise Kırım
zaferinin mantıklı devamı olarak Ruslar’ın Kafkasya kapıları da açıldı.6 Müteakip
yıllarda öteden beri Çar I. Petro (ö.1725)’nun siyasî hedefine ulaşmak isteyen Rusların,
Kafkasya bölgesinin kontrolü meselesinden dolayı İran’la anlaşmazlıkları artmaya
başlamıştı.7 Öte yandan, Hazar’ı bir iç deniz haline getirmek isteyen Rusya’nın, hem
Kafkasya’dan, hem de Orta Asya’dan güneye yayılma stratejisini uygulamaya koyarak
bu bölgeye ordular göndermesi Batı dünyasını endişelendirmekte idi.8
1801’de Çar I. Aleksandr (ö.1825) Gürcü Vilayeti’ni kurduğunu ilan ederek
Kafkasya’da sömürgecilik yönetiminin temellerini atmış oldu. Ayrıca, bu vilayetin
kurulmasıyla, 1783’ten Rusya’nın himayesini resmî şekilde kabul etmiş Gürcistan’la
beraber, Azerbaycan toprakları olan Kazak ve Şemşeddil sultanlıkları da Rusya’ya
birleştirildi.9 Rusya’nın güneye ilerlemesine daha fazla seyirci kalamayan İran,
İngiltere’nin de desteği ile 1804’te Rusya’ya karşı savaşa başladıysa da başarılı
olamadı. 1805’te önce Kürekçay antlaşmasıyla10 Karabağ, daha sonra ise Şeki hanlıkları
Rusya’ya teslim oldu. Şirvan hanlığının aynı yıl Rusya tarafından işgal edilmesinden
sonra 1806’da Bakü ve Kuba hanlıkları da işgal edildi, 1809’da ise Talış hanlığı Çarlık
“himayesine” alındı.11 Sonuçta Rusya-Fransa savaşından gereğince yararlanamayan
İran, 12 Ekim 1813’te imzalanan Gülistan antlaşmasıyla12 mağlubiyetini resmen kabul
6 Gökçe, Kafkasya ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Kafkasya Siyaseti, s.63. 7 Edmund v.dğr., s.18. 8 I. Napolyon (ö.1821), Hindistan’da bulunan İngiliz birliklerine saldırmak için, İran’ı bir üs olarak kullanmayı planlamaktaydı. Fakat İngiltere yönetimi, İran’la ilişkilerine Fransızlardan daha çok önem veriyorlardı. Nitekim Rusların Gürcistan’a girmesi üzerine (1800) İngiltere, Sir John Malcolm (ö.1833)’u İran’a gönderip Fransa ve Rusya ile savaşa girdiği takdirde silâh ve para yardımı yapacağı vaadini verdi. Ayrıca, bu sırada İran ile bir ticaret antlaşması imzalayarak aradaki yakınlığı güçlendirmeye çalışan İngiltere, bu antlaşma ile İran’a başka bir devlet tarafından yapılacak olan saldırılarda taraf ülke olarak her türlü askerî yardımda bulunmayı da taahhüt etmişti. Bkz. Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, c.2, s.42–43; İsmayılov, Azerbaycan Tarihi, s.206–207; Bünyadov, Yusifov, c.1, s.569–570. Bunun karşılığında harekete geçen Fransa’nın İran’la Finkenstein antlaşmasını imzalamış olmasına rağmen, Feth Ali Şah (ö.1834) İngilizleri, Tilsit mukavelesinden (Mayıs 1807) sonra İran’a duyduğu ilgiyi kaybetmiş olan N. Bonaparte’a tercih etti. Bkz. Shaw, s.43; Abdullah Razi, Tarih-i Kamil-i İran, s.488-490; Grantovski v.dğr., Tarih-i İran ez Zemân-ı Bâstân ta İmrûz, s.318-319. 9 Swietochowski, Müslüman Cemaatten Ulusal Kimliğe Rus Azerbaycan’ı 1905–1920, s.22–23. Bu dönemde Rus baskısından bunalan bazı Gürcü kralları zaman zaman İran’dan yardım istemişlerdir. Bkz. Saray, “Gürcistan ve Gürcüler”, Kafkas Araştırmaları, sy.3, s.17–18. 10 Bkz. Karabâğî, Karabağ Tarihi: Karabağnâmeler içinde c.1, s.134–135. 11 Bkz. Gammer, Muslim Resistance to the Tsar, s.1–9; Atkin, s.216–298. 12 Antlaşmanın tam metni için bkz. Aliyarlı, s.602–607.
4
etti.13 Ayrıca, 1806–1812 Rusya-Osmanlı savaşının Rusya’nın üstünlüğüyle
sonuçlanması ve yine Rusya’nın Napolyon ordusuna galip gelmesi (1812),14 Çarlık
yönetimini Kafkasya’nın tek hâkimi konumuna getirmiş oldu.15
Gülistan antlaşmasıyla Rusya’nın Kafkaslardaki hâkimiyetini tanımak zorunda
kalan İran, bölgenin siyasî statüsünü yeniden değerlendirmek için girişimlerde
bulunduysa da Rusya buna yanaşmadı.16 1814’te İngiltere ile yaptığı ittifak
antlaşmasıyla ordusunu modernize eden İran,17 Çar I. Aleksandr’ın ölümü ve
Petersburg’daki askerî ayaklanmayı fırsat bilerek 1826’da Rusya toprakları olarak
tanıdığı Kuzey Azerbaycan bölgesine girdi.18 Yerli halkı Rusya’ya karşı
ayaklandırmağa çalışan İran, bu isteğine belli ölçüde ulaştıysa da,19 Rusya’nın bazı
Müslüman din adamlarını kendi tarafına çekmesi sonucunda amacına ulaşamadı.20
Sonuçta, İvan Paskeviç (ö.1856)’in başında bulunduğu Rus ordusu karşısında hezimete
uğrayan İran, Türkmençay antlaşmasını21 imzalamak zorunda kaldı.22
13 Mezkûr antlaşma gereğince, Aras nehri sınır olmakla Talış, Şirvan, Kuba, Bakü, Karabağ, Gence, Şeki hanlıklarının, Kazah ve Şemşeddil sultanlıklarının ve Dağıstan’ın Rusya’ya ait olduğu kabul edildi. Yine bu antlaşmaya göre Hazar denizinde yalnız Rusya askeri donanmaya sahip olacak, İran’da ticaret yapan Rus tüccarlardan vergi alınmayacaktı. Bkz. Gülistân-i İrem, s.197; Bünyadov, Yusifov, c.1, s.572–577; İsmayılov, Azerbaycan Tarihi, s.211–212; Sykes, A History of Persia, c.2, s.314; Baddeley, Rusların Kafkasya’yı İstilası ve Şeyh Şamil, s.109; Abdullah Razi, s.493; Grantovski v.dğr., s.321. 14 Aliyarlı, s.607. 15 Osmanlı ve Rusya arasında 16 Mayıs 1812’de yapılan Bükreş antlaşmasıyla Kafkaslarda zaptettiği yerlerin Rusya’ya ait olduğu ilkesi kabul edildi. Edmund v.dğr., s.19; Baddeley, s.106–107; Erim, Devletlerarası Hukuk ve Siyasî Tarih Metinleri, c.1, s.250–251. 16 Aliyarlı, s.607–608. 17 Grantovski v.dğr., s.321–323. 18 İbragimbeyli, Rossiya i Azerbaydjan v Pervoy Treti XIX Veka (İz Voenno-Politiçeskoy İstorii), s.154–210; Swietochowski, s.23 vd. 19 Bünyadov, Yusifov, c.1, s.577 vd. İran uleması, Rusya ile yapılan savaşların kutsal savaş olduğu hakkında fetva vermiştir. Bkz. Fesai, History of Persia under Qajar Rule, s.127–128. 20 Rusya’nın bu siyasi manevrasının hayata geçirilmesinde Hacı Mirza Yusuf Tebrîzî’nin oğlu Müçtehit Ağa Mir Fettah Tebatabâî (ö.1852)’nin önemli rolü olmuştur. Verdiği fetvayla Tebriz’i Rusya’ya savaşsız teslim eden (1827) müçtehit, Türkmençay antlaşmasından sonra Rusya tebaalığını kabul etmiş ve 1830’da Çar tarafından Kutsal Anna madalyasıyla ödüllendirilmiştir. Rusya, İ. Paskeviç’in himayesinde bulunan Mir Fettah’ı Şiî Müslümanları kontrol altında tutmak ve Sünnîlere (özellikle Osmanlı’ya) karşı ayaklandırmak için kullanmıştır. Bkz. Aliyarlı, s.616, 676–678; Hüseynli, Azerbaycan Ruhaniliyi, s.48–56; Fesai, s.182; İbragimbeyli, s.208; Yunusov, Azerbaycan’da İslam, s.89; Abdullah Razi, s.495; Grantovski v.dğr., s.325–326. 21 Şubat 1828’de imzalanan antlaşmanın tam metni için bkz. Aliyarlı, s.618–624. 22 XIX. yüzyılda İran’ın imzaladığı en ağır antlaşmalardan biri olan bu mukaveleye göre Gülistan antlaşmasının bazı şartları teyit edildi. İran tazminat ödemenin yanı sıra Nahçivan ve İrevan hanlıklarını ve Ordubad bölgesini de kaybetti. İbragimbeyli, s.210 vd.; Shaw, s.43; Baddeley, s.185; Sykes, c.2, s.319-321; Abdullah Razi, s.496; Verheram, Tarih-i Siyasî ve Sâzmanihâ-yı İctimaî-yi İran der Asr-ı Kâcâr, s.53-55.
5
İran’ı Rusya’nın ticarî ve siyasal etkinliği altına sokan Türkmençay antlaşmasından
az sonra başlayan Rus-Osmanlı savaşı (1828–1829) da Rusya’nın üstünlüğü ile
sonuçlandı.23 Savaş sırasında Rusların Şiîliği kullanmak suretiyle yürüttüğü etkin
politika sonucunda Azerbaycan Türkleri (Tatar), Sünnî İslam’ı temsil eden Osmanlı
Devleti’ne karşı geniş ölçüde harekete geçirildi. Nitekim bazı savaşların kaderini tayin
eden Azerbaycan Türklerinin bu “başarısı” onlara Çarlık ordusunda görev alıp
yükselme kapılarını da açmış oldu.24 Ayrıca XIX. yüzyılın başlarından itibaren kendi
içindeki ayaklanmalardan dolayı Kafkaslarla fazla ilgilenemeyen Osmanlı Devleti’nin,
Edirne antlaşması (1829) gereğince Kara Denizin Ahaltsik’i de içine alan doğu kıyısını
kazanmış Rusya’yı Kafkasya’nın hâkimi olarak tanıması, bölgenin etnik yapısın
üzerinde uygulanan değişiklikleri de hızlandırdı. Böylece kendi iskân politikasını
incelikle uygulamaya koyan Rusya, İran ve Osmanlı devletleriyle olan sınırlarında
Ermenilerden oluşan tampon bir bölge de yaratmış oldu.25
Rusya’nın Kafkaslarda kazanmış olduğu bu siyasî egemenlik basit bir askerî
müdahaleden daha fazla, bölgenin etnik yapısının değişmesine ve sosyal hayatın
yeniden düzenlenmesine sebep olan bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Hanlıklar
devrinde, yani Rusya işgaline kadar Azerbaycan’da şeriat ve örf her zaman önemli bir
sosyal düzenleme aracı olarak göz önünde bulundurulmuştur.26 Fakat Çarlık
yönetiminin bu coğrafya üzerindeki siyasî otoritesini İran ve Osmanlıya kabul ettirmesi
haliyle yerli kültürü tamamen etkileyecek bazı yeni düzenlemeleri de beraberinde
getirmiş, XIX. yüzyılın ilk yarısında bölgede birkaç farklı yönetim usulü uygulanmıştır.
Şöyle ki, Kuzey Azerbaycan’da (Gence, Bakü ve Kuba’dan farklı olarak) Karabağ, Şeki
Şirvan ve Nahçivan hanlıkları ile Car-Balaken Topluluğu, Ruslara mukavemet
göstermeden teslim oldukları için eski yönetim sistemlerine son verilmedi. Ancak,
1818–1826 yılları arasında Azerbaycan’daki hanlık yönetimlerinin tamamı
23 Baddeley, s.221. 24 Swietochowski, s.25; İbragimbeyli, s.227–253; İsmailov, “Ob Uçastii Azerbaydjantsev v Riadah Russkih Voisk v Russko-İranskih i Russko-Turetskih Voinah Pervoy Tretii XIX veka”, Trudı AN AzSSR, sy.4, s.5–20. 25 Kafkaslara yapılan Ermeni göçüyle ilgili bkz. Beydilli, “1828–1829 Osmanlı-Rus Savaşında Doğu Anadolu’dan Rusya’ya Göçürülen Ermeniler”, Türk Tarih Kurumu Belgeler Dergisi, c.13, sy.17’den ayrı basım, s.365–434. 26 GDTA, f.2, op.1, d.2232, vr.179–180: Soçineniya içinde s.144–145. Ayrıca bkz. Hüzeynli, Azerbaycan Ruhaniliyi, s.30–31.
6
kaldırılarak27 merkezi Şuşa şehri olan “Müslüman Vilayetleri Başkanlığı” (Provintsiya)
oluşturuldu. Çar askerlerinin başında bulunduğu bu yönetim “Komutanlık (komendant)
Yönetimi” olarak adlandırılırdı.28
Ne var ki, Rusya İmparatorluğu Komutanlık Yönetimi usulüyle, işgal ettiği
Kafkasya’dan beklentilerini hayata geçiremedi. Bu sistem sıradan halkın yanı sıra,
beylerin de rızasını kazanamadı ve bazı ayaklanmalara yol açtı29 ve Kafkasya’da yeni
inzibatî ıslahat hakkında ferman verilmesine (1840) neden oldu. Komutanlık usulünün
yerine tesis edilen yeni sisteme göre vilayetler (guberniya) kuruldu.30 Böylece Kafkasya
merkezi Tiflis olan Gürcüstan-İmeretiya Eyaleti’ne ve merkezi Şamahı olan Kaspi
Vilayetine (oblast) bölündü.31
1840 Islahat Fermanı’nın bir uzantısı olarak yerli beylerin toprakları, müsadere
edilerek Ruslara verilmeye başlandı. Çünkü bazı yüksek rütbeli Çar memurları
müstemleke ülkelerde Rusya’ya hizmet edecek insanların ancak Rus/Hıristiyan tebaa
olabileceğine inanmaktaydı.32 Neyse ki, bu siyasî girişim uzun sürmedi ve Çar
Rusya’sından yüz çeviren beylerin onayını almak ve böylece 1840 fermanının olumsuz
sonuçlarını telafi etmek maksadıyla 1844 senesinde yeni bir ferman çıkarıldı. Bu
27 Talış ve Nahçivan hanlıklarının yanı sıra İlisu sultanlığı 1844 tarihine kadar ismen varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bkz. Swietochowski, s.29. 28 Başkanlık altı vilayetten –Bakı, Kuba, Şeki, Şirvan, Karabağ ve Talış, iki “daire”den-Elizavetpol ve Car-Balaken ve iki “özel bölge”den (distansiya) -Kazah ve Şemşeddil- oluşturulmuştu. Vilayetlerin “mahal”lara, mahalların ise köylere bölündüğü bu yönetim usulü, resmi olarak Askeri-Sivil (voenno-narodnıy) Yönetim olarak tanınmaktaydı ve yerel kanunlar değiştirilmemişti. Şeriat mahkemeleri korunuyor, Farsça yerel yönetim ve hukuk dili olarak kalmaya devam ediyordu. Bkz. Bünyadov, Yusifov, c.1, s.580; Swietochowski, s.30; Alstadt, The Azerbaijani Turks, s.18. 29 Azerbaycan’daki Rus yönetimine karşı 1826’da Gence’de, 1830’da Car-Balaken’de, 1838’te ise Şeki’de ayaklanmalar olmuştur. Bkz. Bünyadov, Yusifov, c.1, s.586–587; Swietochowski, s.26–27. İsyanlarda din faktörünün de önemli role sahip olması belirtilmesi gereken hususlardandır. Nitekim Hacı Muhammed ve Yareli’nin önderliğinde 12 binden çok insanın katıldığı Kuba isyanına (1837) Şeyh Şamil’in telkinlerinin önemli biçimde etkisi olmuştur. Bkz. Sumbatzade, Kubinskoe Vosstanie 1837 Goda, s.11–12. 30 Bkz. “Guberniya”, ASE, c.3, s.257. 31 Ordubadı da ihtiva eden Nahçivan ile Elizavetpol ve Balaken (geçmiş Car-Balaken Camaatlığı ve İlisu Sultanlığı) kazaları (uezd) Gürcüstan-İmeretiya Guberniyasına, bunların dışındaki bütün Kuzey Azerbaycan toprakları ise Kaspi Vilayetine ilhak edildi. Islahatın en önemli taraflarından biri ise Müslüman/Tatar memurların tuttukları vazifelerden uzaklaştırılmaları oldu. Ayrıca, mahkeme sisteminde de değişiklikler edildi: Rusya kanunları esasında yürürlüğe giren guberniya mahkemelerinin yanında, şeriat mahkemeleri yalnız nikâh-talak işlerine bakmaya başladı. Bkz. Bünyadov, Yusifov, c.1, s.587; Alstadt, The Azerbaijani Turks, s.18; Hüseynli, Azerbaycan Ruhaniliyi, s.60. 32 Kafkasya’yı yönetmek için genellikle iki farklı siyaset üzerinde düşünülürdü. Birinci grup, geleneklere uygun yarı bağımsız bölgecilik görüşünü savunurken, ikinci görüş taraftarları Ruslaştırma siyasetine dayalı tamamen merkeziyetçi yönetimden yanaydı. Bkz. Petruşevskiy, Kolonialnaya Politika Rossiyskogo Tsarizma v Azerbaydjane v XIX Veke, c.1, s.20.
7
fermana göre bütün Kafkas vilayetleri bir tek inzibatî yönetim altında, Kafkas
Valiliği’nde birleştirildi. Kafkasya; Tiflis, Kutais, Şamahı ve Derbend eyaletlerine
bölündü. Azerbaycan arazisinin büyük kısmını ihtiva eden Şamahı eyaleti, Şamahı,
Şuşa, Nuha, Bakü ve Lenkeran kazalarına (uezd) ayrıldı. Kuba kazası, Derbent;
Yelizavetpol kazası ise Tiflis eyaletinin terkibine dâhil edildi. Yeni düzenlemeye göre
Car-Balaken toprakları ve İlisu sultanlığı, daha sonralar Zakatala bölgesi diye
isimlendirilecek olan özel Car-Balaken bölgesini oluşturuyordu. Ayrıca müteakip
yıllarda Erivan/İrevan eyaleti oluşturulacak; Nahçivan ve Ordubat kazaları da bu eyalete
birleştirilecekti.33
Bütün bu gelişmeler gösteriyor ki, önceleri idarî ve kişilerarası adlî işlemler, şer’i ve
örfî hukukla düzenlendiği halde işgalden sonra yabancı kültür mensuplarının koyduğu
kurallarla yürütülmüştür. Daha açık şekilde ifade edersek, devletin iki esas rüknünden
şeriatı temsil eden ülema ile siyasî otoriteyi temsil eden umera artık yöneticinin
şahsında birleşmiyordu. Rusya hâkimiyeti yıllarında klasik dönemden farklı olarak
kültürel ve siyasal kimlik, esasta dinî olmaktan çıkmıştır. Bu demektir ki önceleri İslam
veya en azından bir İslam mezhebi tarafından belirlenen siyasal kimliğin, artık başka bir
unsura dayandırılması zarureti kendini göstermekteydi. Fakat Azerbaycan’da XIX.
yüzyılın sonlarına kadar siyasal anlamda bir Türk kimliği oluşmamış ve millet kavramı,
genellikle dinî topluluğu ifade eden klasik anlamıyla kullanılmıştır.34 Mezkûr kavramın
günümüz anlamında kullanılması XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlamış, XX.
yüzyılın başlarından itibaren ise yaygınlık kazanmıştır.35
33 Kafkasya’nın ilk genel valisi olan Kont Mihail Vorontsov (ö.1854) merkeziyetçi yönetim usulünü tasvip etmiyordu. Onun tavsiyeleri üzerine yerli beylerle arayı düzeltmeye çalışan Çarlık yönetimi, 6 Aralık 1846 tarihli tebliğle beylerin ve ağaların özel mülkiyet hukuklarını tasdik etmekle beraber onlara bazı ayrıcalıklar da tanıdı. Böylece, asaletini ispat eden tüm bey ve ağa çocuklarına sivil idarî mekanizmalarda yükselmek için kolaylık sağlanmış oldu. Swietochowski, s.32–33; Bünyadov, Yusifov, c.1, s.588–589; Milman, Politiçeski İstorii Azerbaydjana v XIX-naçale XX veka, s.123–141. 34 Reformist kişiliği ile tanınan Ahundzâde’de bile bugünkü anlamda bir millet kavramı bulunmamaktadır. Bkz. Akpınar, Mirza Feth-Ali Ahundzade (Bütün Yönleriyle), s.239. 35 Swietochowski, s.50–52.
8
II. Kültürel Durum
Yukarıda söylediklerimizden de anlaşıldığı gibi XIX. yüzyılın ilk yarısında
Azerbaycan siyasî açıdan çetrefilli bir dönem geçirmiş ve Türkmençay antlaşmasıyla
İran’la sınırını belirleyen ve Kafkas’lardaki işgaline meşruiyet kazandıran Rusya’nın
yarattığı hoşnutsuzluk, bir takım nedenlerden dolayı mezkûr bölgede olumlu sonuçlar
doğuracak ciddî bir tepkiyle karşılaşmamıştır. Hiç kuşkusuz bu nedenlerin en
önemlilerinden birincisi ekonomik alanda bazı ilerlemelerin kaydedilmesidir.36 Bir diğer
sebep ise Çarlık Rusya’sının, Ermenilere bazı imtiyazlar vermesi ve yerli halkın
kendilerine karşı duyduğu husumetin, Ermeni-Türk/Müslüman düşmanlığı sebebiyle
giderilmesine yönelik bir politika yürütmesi olmuştur.37
Probleme “medeniyet” açısından yaklaşırsak şöyle bir tabloyla karşı karşı
kalacağımız muhtemeldir. Söz konusu bölge, yapılan savaşlar sonucunda kendi
kültürüyle şimdiye kadar çok fazla irtibatı olmayan bir devletin yönetimi altına
girmiştir. Dolayısıyla artık İslâmî bir otoritenin bulunmadığı ve dinî unsurların
toplumun hayatından çıkarılmaya çalışıldığı Azerbaycan, küresel iletişimin gelişmesiyle
Avrupa dâhil bazı yabancı düşüncelere açık hale gelmiştir. Böyle bir durumda, eskiden
İran ve Osmanlı ile sıkı bağları bulunan38 coğrafya insanının, karşı karşıya kaldığı yeni
kültürden etkilenmemesi kaçınılmazdı. Nitekim aynı eğilimleri Osmanlı ve İran’ın
kendi içerisinde de gözlemlememiz mümkündür.39
Bu tarihi gerçeği göz önünde bulundurarak Bakühanlı’nın düşünce altyapısını daha
iyi bir şekilde anlamak için düşünürün yaşadığı dönemdeki bu etkileşimin bir uzantısı
olan entelektüel girişimlere –matbuat ve eğitime- değinmemizin yerinde olacağı
36 Bkz. Swietochowski, s.36–42. 37 Lemercier-Quelquejay, “Azerbaycan’da İslamiyetin Durumu”, çev. Nursel İçöz, O.D.T.Ü. Asya-Afrika Araştırmaları Grubu, sy.32, s.4. Şurada hemen belirtelim ki, Rusların Güney Kafkasya’ya inmelerinde Çar I. Petro’nun Ermeni kilisesine geniş yetkiler vermesinin önemli etkisi olmuştur. Kanunî döneminde denetim altına alınmış Eçmiyazin kilisesi, Osmanlı Devleti’nin güçlü dönemlerinde her hangi bir karşı faaliyette bulunmamışken XVIII. yüzyıldan itibaren Ruslarla yapılan gizli görüşmelerle amacını açığa vurmaya başlamıştır. Bkz. Arslan, “Rusların Güney Kafkasya’da Yayılmalarında Ermeni Eçmiyazin Katogigosluğu’nun Rolü, Kafkas Araştırmaları, sy.2, s.19–38; Arslan, “Eçmiyazin Ermeni Katogigosluğu’nun Osmanlı Denetiminde ve Rus Kontrolündeki Statüsü”, Kafkas Araştırmaları, sy.2, s.39–64. 38 XIX. yüzyılın sonlarına kadar devam eden bu ilişkiler için bkz. Ortaylı, “XIX. Asırda Kafkasya ve Rusya”, Sekizinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri, c.1, s.119–125; Demir v.dğr., Osmanlı devleti ile Azerbaycan Türk Hanlıkları Arasındaki Münâsebetlere Dair Arşiv Belgeleri, c.2, s.99 vd. 39 Bkz. Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, s.22 vd.; Baykara, Osmanlılarda Medeniyet Kavramı, s.1 vd.; Kılıç, “İran’ın Modernleşme Sürecinde Osmanlı Devletinin Rolü (1848–1923)”, s.19 vd.
9
kanaatindeyiz. Zira XIX. yüzyılın ilk yarısında Rusya, Azerbaycan gibi egemenliği
altına aldığı ülkeler üzerinden Doğu kültürünü daha derinden tanımaya çalışmıştır. Bu
dönemde Hristian Fren (ö.1851), Boris Dorn (ö.1881) ve Nikolay Khanıkov (ö.1878)
gibi Rus müsteşrikler özel olarak Azerbaycan, genel olarak da Doğu kültürüyle
ilgilenmiş40 ve bu kültüre ait çeşitli eserlerin Rusça’ya tercüme edilmesi hız
kazanmıştır.41 Ayrıca Çarlık yönetiminin mezkûr coğrafyada uyguladığı “ılımlı
pragmatist politika” sonucu Mirza Cafer Topçubaşı (ö.1869) ve Mirza Kazım Bey
(ö.1870) gibi bazı Azerbaycan Türkleri de Rusya’da yürütülen oryantalist çalışmalarının
merkezinde yer almışlardır.42 Nitekim V. Barthold, okuttukları derslerle Rusya
şarkiyatçılığının kurucuları arasında Osip Senkovskiy (ö.1858) ile beraber Mirza Kazım
Bey’in de ismini zikretmektedir.43
Azerbaycan’da hanlıklar devrinde mevcut olan klasik medrese eğitim sistemi Rus
işgali ile kaldırıl(a)mamış ve XX. yüzyılın başlarına kadar belli ölçüde kendi varlığını
sürdürmüştür. Hanlıklarda, Müslüman halkın büyük çoğunluğu ana dili olarak
Azerbaycan Türkçesi’ni kullansa da, devlet işlerinde ve eğitimde genellikle Farsça
kullanılmaktaydı.44 Eğitim, camilerde bulunan “mektephâne” (mollahâne) ve
“medrese”lerde yürütülmekteydi. Mekteplerde 9–16 yaş arası çocuklara, Kuran-ı Kerim,
temel dini bilgiler ve temel Farsça öğretimi verilmekteydi. Medrese eğitimine ise 16
yaşını doldurmuş ve mektepten mezun olan öğrenciler devam etmekteydiler. Zengin
ailelerin çocuklarına “serhâne” ismi verilen müderrisler/mollalar tarafından evlerde ders
okutuluyordu.45 Erkeklerin okuduğu bu okulların yanı sıra Bakü, Gence, Şuşa ve
Nuha’da kız çocuklara “bayan molları” tarafından evlerde eğitim verilmekteydi.46
40 Bkz. Kraçkovskiy, Oçerki Po İstorii Russkoy Arabistiki, s.73 vd. 41 Örneğin 1828’de “Severnıy Arhiv (Kuzey Arşivi)” ve 1831’de “Teleskop” dergilerinde Nizamî Gencevî’nin İsgendername eserinden çeşitli parçalar tercüme olunmuş, 1829’da ise Mirza Kazım Bey, Sâdi’nin Gülistan eserini Rusça’ya çevirmiştir. Bkz. Rzayev, Azerbaydjanskie Vostokovedı XIX Veka, s.12–14. 42 Rusyadaki Azerbaycan asıllı müsteşrikler için bkz. Rzayev, Azerbaydjanskie Vostokovedı XIX Veka, s.33 vd.; Rzayev, Muhammed Ali Mirza Kazem Bek, s.22 vd.; Kanlıdere, “Mirza Kâzım Bey”, DİA, c.30; s.162–164; Guseynov İz İstorii Obşestvennoy i Filosofskoy Mısli v Azerbaydjane XIX veka, s.117-162. 43 Barthold, Rusya ve Avrupa’da Oryantalizm, s.383. 44 Atkin, s.61. 45 Hüseynli, Azerbaycan Ruhaniliyi, s.170. Ayrıca bkz. Tairzade, “O Mektabah v Azerbaydjane v 30–50-e gg. XIX v.”, İzvestiya AN Az SSR: Seriya Obşestvennıh Nauk, sy.11, s.29–57; Konstantinov, Struminskiy, Oçerki po İstorii Naçalnogo Obrazovaniya v Rossii, s.95 vd. 46 Örneğin Bakü’de, Hırdahanım ve Güllübeyim isimli iki bayan molla 25 kıza ders okutmaktaydı. Hüseynli, Azerbaycan Ruhaniliyi, s.169. Ayrıca, Bakühanlı’nın karısıyla mektuplaşması o dönemde en azından daha zengin ailelerde Farsça okuyup yazma bilen bayanların bulunduğunun da göstergesidir.
10
Azerbaycan’daki mektep ve medreselerde ilk ve orta eğitimini tamamlayan öğrencinin
yüksek din eğitimi görmesi için İran ve Osmanlı medreselerine gitmesi gerekmekteydi.
XIX. yüzyılın ortalarına kadar Çarlık yönetimi öğrencilerin İran ve Osmanlı’daki
medreselerde eğitim almasına fazla zorluk çıkarmazken, 1850’li yıllardan itibaren
yurtdışına çıkmayı sıkı bir şekilde denetimi altına almıştır. 47
Mezkûr dönemin Azerbaycan eğitim sistemiyle ilgili çalışmaların sınırlı olması
medreselerde okutulan ders kitaplarıyla ilgili kesin kanaatlere varmamızı
güçleştirmektedir. Bu eksikliğe rağmen bazı kaynaklara dayanarak mektep ve
medreselerde, mezhep uleması tarafından önemli sayılan -İran ve Osmanlı
medreselerinde okutulan- eserlerle eğitim verildiğini söyleyebiliriz. Örneğin Bakühanlı,
yönetimin isteği üzerine yazmış olduğu bir raporunda Şiî fıkıh kitapları arasında
Zeynüddin el-Âmilî (ö.966/1559)’nin Şerhü’l-lüm’a, Muhakkık Hillî (ö.676/1277)’nin
Şerâiu’l-İslam, Allâme Hillî (ö.826/1423)’nin İrşâdu’l-ezhân; Sünnî fıkıh kitapları
arasında ise Fahruddin Kadıhan (ö.592/1196)’ın Fetevâ-yı Kadıhan, İbn Hazm
(ö.456/1064)’ın Muhallâ, İbn Hacer el-Askalânî (ö.852/1449)’nin Telhîsu’l-habîr,
Nevevî (ö.676/1277)’nin Minhac, Ebu’l-Berekât en-Nesefî (ö.710/1310)’nin Kenzü’d-
dekâik isimli eserlerini zikretmiştir.48 Ayrıca bu dönemde Bahâuddin Âmilî
(ö.1031/1622)’nin Câmi-i Abbâsî’si ile Sâdî (ö.691/1292)’nin Gülistan eserlerinin ve
Hâfız (ö.792/1390)’ın şiirlerinin ders olarak okutulduğu bilinmektedir.49
1820’lerden itibaren Rusya, Doğu dilleriyle beraber Rusçayı da bilen ve Çarlık
rejimine sadakatle hizmet edecek memurlar hazırlamak için, işgal ettiği topraklarda
eğitim öğretim müesseseleri kurmak yolunda girişimlerde bulunmuştur. Yine okulların
tesis edilmesinin bir diğer sebebi, eğitim sisteminden din adamlarını uzaklaştırmakla
halk arasındaki İran ve Osmanlı etkisini zayıflatmak düşüncesiydi. Önce teorik düzeyde
tartışılan bu düşünce, Ağustos 1829 tarihli tebliğle uygulanmaya konulmuş, söz konusu
okullarının açılmasına dair resmî tebliğ metinleri Mirza Kazım Bey tarafından
Mektuplar için bkz. Bakühanlı, Mektubât, AMEA Eİ Ktp., M-308: Soçineniya içinde s.284–295; Hüseyni, “Abbasgulu Ağa Güdsi’nin Dest-Hetti”, Azerbaycan, sy.7, s.189–200. 47 Altstadt-Mirhadi, “The Forgotten Factor: The Shi’i Mullahs of Pre-Revolutionary Baku”, Passe Turko-Tatar Present Sovietique, s.348. 48 28 Mart 1835 tarihli “V Komitet ob Ustroystve Musulmanskih Provinsiy Sostoyaşego po Kavalerii Podpolkovnika Abbask-Kuli-Agi Bakihanova” isimli raporun tam metni için bkz. GDTA, f.2, op.1, d.2232, vr.179–180: Soçineniya içinde s.144–145. 49 Tairzade, “O Mektabah v Azerbaydjane v 30–50-h gg. XIX v.”, İzvestiya AN AzSSR, Seriya Obşestvennıh Nauk, sy.11, s.54–56.
11
Tatarcaya/Türkçeye tercüme edilerek Kazan’da yayınlanmıştır.50 Önceleri iki sınıflı
olan bu ilkokullar, 1835 yılındaki yeni düzenlemeyle üç sınıflı olmuştur. Çarlık
yönetiminin bütün çabalarına rağmen, Rusça ile beraber Tatarca, aritmetik, coğrafya ve
tarih derslerinin de okutulduğu51 kaza okullarına halkın büyük bir kısmının sıcak
baktığını söyleyemeyiz.52 Hatta yeni eğitim sistemine olumlu yaklaşan şahıslar bile
çocuklarını, projesi ilk defa 1832’de Bakühanlı tarafından oluşturulan Müslüman
okullarına göndermeyi daha çok tercih etmişlerdir.53
Daha önce de değindiğimiz gibi mezkûr bölgedeki farklı kültürler arasındaki
etkileşimi sağlayan bir diğer önemli faktör de matbuat olmuştur. Parçalanmış
Azerbaycan topraklarında ilk yayın organları Rusya ve İran devletleri tarafından
neşredilmiştir. Kuzey Azerbaycan matbuat tarihinde gazetecilik hayatı 1 Ocak 1832’den
itibaren Tiflis’te çıkarılan Tatar Ahbârı Gazetesi’yle başlar. Aslında bu gazete, Tiflis’te
Rusça yayınlanan Tiflis Haberleri (Tiflisskoe Vedomosti)’nin Tatarca/Azerbaycan
Türkçesiyle yayımlanmış şekliydi. Genellikle çarlık Rusya’sının Kafkaslarla ilgili
kanunlarının yer aldığı ve kısmen de Azerbaycan edebiyatı ve sosyal hayata ait
konuların yayınlandığı bu bir varak hacmindeki gazete, her haftanın Perşembe günleri
çıkmıştır. Fakat P. Sankovskiy’in ölümü üzerine gazetenin önce Rusça ve Farsça
sayıları, 1833’ün başlarındaysa Tatar Ahbârı’nın yayını durdurulmuştur.54
Aynı yıllarda yine Azerbaycan matbuatındaki bir diğer Türkçe gazete, 1845'de yayın
hayatına giren Kafkas’ın Bu Tarafının Haberi’dir. Rusça olarak yayınlanan
50 Rusça eğitim veren okulların açılmasının öngörüldüğü bu tebliğe göre Tiflis’te eğitim vermeye başlayan kolejin (gimnazya) yanı sıra, 1830–1837 yılları arasında Azerbaycan’ın Şuşa (1830), Nuha (1831), Bakü (1832), Gence (1833), Şamahı (1837) ve Nahçivan (1837) gibi çeşitli bölgelerinde kaza (uezd) okulları açılmıştır. 1838–1840 yılları arasında Zakatala’da kaza okulu açmak için girişimler olmuş, 1851’de M. Argutinskiy-Dolgorukiy Kuba’da böyle bir okulun tesisine çalışmıştır. Dahası, 1840’lı yıllarda Bakü, Derbent, Şamahı, Şuşa ve Kazah’ta kaza okulları için özel binalar yapılmıştır. Bkz. Guseynov, s.36–37. 51 Şuşa kaza okulunda Ermenice ve Grekçe eğitimi de verilmekteydi. Bkz. Guseynov, s.36. 52 Tatarca ve din derslerinin yerli öğretmenler/mollalar tarafından yürütüldüğü söz konusu kaza (uezd) okullarında 1837 tarihinde eğitim gören 342 öğrenciden yalnız 142’si Azerbaycan Türklerinden oluşmaktaydı. Yine 1850 yılına ait istatistiklere göre, Azerbaycan’da bulunan 12 Rus kaza okulunda 165 Azerbaycan Türkü okuduğu halde, (Nuha istisna olmak üzere) on bir Müslüman okulunda 686 öğrenci öğrenim görmekteydi. Aliyarlı, s.720–721; Tairzade, “O Mektabah v Azerbaydjane v 30–50-e gg. XIX v.”, İzvestiya AN Az SSR: Seriya Obşestvennıh Nauk, sy.11, s.29 vd. 53 Aliyarlı, s.722. 54 1828’de P. Sankoviskiy (ö.1832)’in editörlüğüyle Tiflis’te yayınlanmaya başlayan ve Kafkasya’da ilk Rusça gazete olan Tiflis Haberleri (Tiflisskie Vedomosti) 1830’dan itibaren Farsça, 1832’den sonra ise Türk/Tatar dilinde varaklar yayınlamıştır. Yenikolopov, “Pervaya Tyurkskaya Gazeta na Kavkaze”, Kultura i Pismennost Vostoka, c.3, s.140–146; Rüstemova, Azerbaycan Dövri Metbuatı 1875–1990, s.3; Baykara, Azerbaycanda Yenileşme Hareketleri, s.53–54.
12
Transkafkasya Habercisi (Zakavskazskiy Vestnik) Gazetesi’nin Azerbaycan Türkçesi'ne
tercüme edilmiş hâli olan bu gazete, genellikle Çarlık yönetiminin kanunlarını
yayınlamasına rağmen 1846’da kapatılmıştır.55 Yine, Mirza Fethali Ahundzâde (ö.1878)
ile Mirza Şefi Vâzıh (ö.1852) 1840’lı yıllarda bir basın-yayın müessesesi kurmak
istemişlerse de, Çarlık yönetiminin izin vermemesi yüzünden bu projeyi
gerçekleştirememişlerdir.56
Gerek Tiflis Ahbârı, ve gerekse de Kafkas’ın Bu Tarafının Haberi muhteva ve şekil
olarak daha çok hükümetin aldığı kararlar ve atamalarla ilgili olup, resmî bir bülten
niteliği taşıyan gazeteler olmuşlardır. Fakat bu iki gazetenin Azerbaycan millî basınının
oluşturulmasında ön çalışmalar olmaları hasebiyle önemli bir değere sahip oldukları da
bir gerçektir.57 Ne yazık ki Tiflis Ahbârı’nın nüshaları günümüze ulaşmamıştır.
Kafkas’ın Bu Tarafının Haberi’nin ise elimizde bulunan yegâne nüshası Petersburg
Devlet Kütüphanesi’nde muhafaza edilmektedir.58
Azerbaycan’da millî değerlerin geliştirilmesi ve Türkçe’nin eserler basacak millî bir
matbaa oluşturma yolunda ilk adım Hasan Bey Zerdâbî (ö.1909) tarafından atılmıştır.
Daha önce işadamı Zeynülabidin Takiyev (ö.1920) tarafından finanse edilmek suretiyle
Bakü’de çıkarılan Kaspiy Gazetesi, Rusya’nın hâkimiyeti altında bulunan Türk
ülkelerinde, Türkler tarafından neşredilen ilk gazete olmasına rağmen Rusça
yayınlanmıştır.59 Bu anlamda, Zerdâbî’nin 1875’ten itibaren yayın hayatına
kazandırdığı Ekinci Gazetesi, günümüzde Azerbaycan millî matbuat tarihinin öncüsü
olarak kabul edilmektedir. Bu gazete döneminde siyasî, sosyal ve kültürel anlamda yeni
55 Rüstemova, s.4. Baykara bu gazetenin yayın tarihi olarak 1841–1846 yıllarını göstermektedir. Bkz. Baykara, Azerbaycanda Yenileşme Hareketleri, s.54. 56 Baykara, Azerbaycanda Yenileşme Hareketleri, s.54. Kuzey Azerbaycan’daki ilk matbaa 1830’da Şuşa’da açılmış fakat uzun ömürlü olmamıştır. 1840’lı yıllardan itibaren ise Tiflis’te “Arzanov Kardeşleri” matbaasında çocuklara yönelik bazı Türkçe kitaplar basılmıştır. XVIII. yüzyılın sonu ve XIX. yüzyılın ilk yarısında Azerbaycan’da toplam on dokuz eser yayınlanmıştır. Bkz. Helefov, “Azerbaycanda Kitabhana İşinin Tarihinden (1828–1850)”, Azerbaycan Dövlet Universiteti: Elmi Eserler (Dil ve Edebiyat Seriyası), sy.2, s.36 vd. 57 Rüstemova, s.4. 58 Bu nüsha A. Abramişvili tarafından 1948’te bulunmuş ve bazı açıklamalarla beraber makale şeklinde yayınlanmıştır. Bkz. Abramişvili, “İz İstorii Azerbaydjanskoy Periodiçeskoy Peçati”, Uçenie Zapiski Azgosuniversiteta, sy.10, 69–76. 59 Z. Takiyev, gazeteyi 1870’te 57000 rubleye satın almıştır. Rusça yayınlanan ve 1895’ten sonra Ali Merdan Bey Topçubaşı (ö.1934) tarafından editörlüğü yapılan Kaspiy, matbaasının 1918’te Rus-Ermeni birlikleri tarafından yağma edilmesinden sonra kapanmıştır. Bkz. İmanov, Ali Merdan Topçubaşı, s.27; Arat, “Matbuat”, İA, c.7, s.384–385; Yüksel, Azerbaycan’da Fikir Hayatı ve Basın, s.95–96; Ahundov, Azerbaycan’da Dövri Metbuat: 1832–1920, s.99–100.
13
bir yapılanma içerisine giren Azerbaycan’da önemli bir etki bırakmış, Çarlık Rusya’sı
sınırları içerisinde yaşayan Müslümanların çıkardıkları ilk Türkçe gazete olmuştur.
İsmail Bey Gaspıralı (ö.1914)’ya da ilham kaynağı teşkil edecek dil birliği fikrinin
gündeme taşınmasında60 büyük payı olan Ekinci, sosyal hayattan siyasete, oradan dil ve
edebiyata kadar oldukça geniş bir sahayı ihtiva eden makaleleriyle, sade halk diliyle
eğitim veren okulların açılması ve millî müfredatın benimsenmesi gibi önemli
konularda bütün Kafkasya’da öncülük görevi üstlenmiştir. Malî sıkıntılardan dolayı 15
günde bir çıkan gazete ilk senesinde 11, ikincisinde 24, üçüncüsünde ise 20 sayı olmak
üzere toplam 55 adet yayınlanmıştır. Ekinci Gazetesi 1877’de Türkiye ile savaş yapan
Rusya’ya karşı Azerbaycan Türklerini ayaklandıracağı ve Osmanlı’ya olan ilgiyi
artıracağı endişesiyle Çarlık yönetimi tarafından kapatılmıştır.61
Azerbaycan Türklerinin mezkûr döneme ait diğer yayın organları, Celâl ve Hacı
Said Ünsizâde kardeşlerinin, 1879’da Tiflis’te çıkardıkları Ziya isimli edebî-dinî bir
mecmua ve 1883–1891 yılları arasında Tiflis’te yayınladıkları Keşkül dergisi
olmuştur.62 Önce aylık daha sonra ise haftalık çıkan Keşkül dergisinin ise Ziya’dan
farklı olarak Arapça ve Farsça bölümleri de bulunmaktaydı. Bu anlamda Keşkül’ün
başlıca özelliği, Azerbaycan Türkleriyle Rusya’daki diğer Türk yazarlarını işbirliğine
sokması olmuştur. H.Z. Ülken’e göre bu özelliğinden dolayı Keşkül dergisine, İslam-
Doğu-İslam dünyasında ilk ortak basın-yayın organı da denilebilir.63 Dergi Rus
yönetimi tarafından Türkçülük/Pantürkizm ile itham olunan Ünsizâde kardeşlerinin
Türkiye’ye iltica etmeleri üzerine kapatılmıştır.64
60 İ.Gaspıralı’nın bu dönem bazı Azerbaycan entelektüelleriyle ilişkileri için bkz. Memed, “İsmail Bey Gaspıralı ve Azerbaycan”: İsmail Bey Gaspıralı İçin içinde, ed. Hakan Kırımlı, s.559–568. 61 Yüksel, s.96–97; Caferoğlu, “Modern Azerbaycan Edebiyatına Toplu bir Bakış”, Azerbaycan Yurt Bilgisi, c.4, sy.37, s.46; “Azeri Matbuasının Muhtasar Tarihçesi”, Yeni Kafkasya, c.3, sy.9, s.5; Kahraman, “Matbuat”, DİA, c.28, s.124; Arat, s.384–385; Rüstemova, s.4, 81; Zenkovsky, Pan-Turkism and İslam in Russia, s.94; Akçura, Yeni Türk Devletinin Öncüleri, s.60–62; Erol, “Türk Kültür ve Fikir Hayatında Ekinçi (1875–1877)”, Bilig, sy.39, s.53–72; Bennigsen-Quelquejay, Stepde Ezan Sesleri, s.40–41; Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, s.207; Ahundov, s.42. 62 Azerbaycan’da Türkler tarafından neşredilen ilk Türkçe dergi olan Ziya, 16 Ocak 1879’dan Aralık 1880’a kadar taşbasması olarak 76 sayı yayınlanmıştır. 6 Aralık 1880’tan itibaren Ziya-ı Kafkasya adını alan ve dökme harflerle Haziran 1884’e kadar yayınlanan derginin, isim değişikliğine müteakiben önce Tiflis’te 97 sayısı ve daha sonra Şamahî’de 11 sayısı çıkmıştır. Bkz. Arat, s.386; Rüstemova, s.65; Yüksel, s.97; Rüstemova, s.65–66; “Azeri Matbuasının Muhtasar Tarihçesi”, Yeni Kafkasya, c.3, sy.9, s.5; Akçura, s.62–64. 63 Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, s.207–208. 64 Yüksel, s.97–98; Rüstemova, s.98; Akçura, s.63; “Azeri Matbuasının Muhtasar Tarihçesi”, Yeni Kafkasya, c.3, sy.9, s.5; Arat, s.386; Altstadt, The Azerbaijani Turks, s.52.
BİRİNCİ BÖLÜM
BAKÜHANLI’NIN HAYATI, ESERLERİ VE ŞAHSİYETİ
15
I. Hayatı
A. Adı, Soyadı, Mahlası ve Nisbeleri
Kaynaklarda Bâkûî1, Bâkûî-yi Azerbaycânî2, Bâkûyî3, Bâdkûbî4 ve Emir
Hacıyanlı5 gibi nisbelerle anılan Bakühanlı, resmî devlet görevi sırasında daha çok
Bakihânov soyadıyla tanınmıştır.6 Kendi eserlerinde belirttiğine göre asıl ismi
Abbaskulu7 olan düşünürümüzün, her hangi bir künyesi bulunmamakla beraber, “Kutsî”
dışında başka bir mahlas kullandığı da şimdiye kadar tespit edilememiştir.8 Bunun yanı
sıra bazen isminin önüne Hacı,9 sonuna ise nesebinden dolayı Ağa10 ve Han11 unvanları
da ilave edilmektedir. Buradan hareketle, hemen hemen her eserinin başında belirttiği
gibi babasının ismi Muhammed olan Bakühanlı’nın tam adını, Hacı Abbaskulu
Ağa/Han b. Mirza Muhammed Han-ı Sânî el-Kutsî el-Bâkûvî el-Azerbaycânî şeklinde
zikretmemiz mümkündür.
B. Ailesi ve Soyu
Bakühanlı'nın Rusya yanlısı olan dördüncü dedesi Dergahkulu Bey (ö.1738), Bakü
Hanlığı’nın kurucusu olduğundan aile “Bakihânov” soyadıyla anılmıştır. Babası II.
Mirza Muhammed Han 1781–1795 yılları arasında Bakü yöneticisi olmuştur. Daha
sonra diğer hanzâdeler tarafından mağlup edilerek Kuba’ya çekilmek zorunda kalan II.
1 Tahrânî, ez-Zerî’a, c.15, s.373; c.20, s.267; c.21, s.54; Habibabâdî, Mekârimu’l-Âsâr, c.4, s.1411. 2 Habibabâdî, c.1, s.341. 3 Rasûlî, s.437; Gülistân-ı İrem, s.2; Tehzîb, vr.56b; Bakühanlı, Nesâyeh, AMEA Eİ Ktp., nr.A-153/2941(3), vr.41b; Hayâtîzâde, Efkâr, s.7. 4 Tahrânî, c.18, s.43; Storey, Persian Literature, c.1, b.1, s.425. 5 Bakühanlı, Devazdeh İmam, AMEA Eİ Ktp., nr.FR-1525, vr.2a. Mehdi Ali Naki tarafından H.1373’te istinsah edilen bu yazmada Şii imamlarının isimleri zikredilerek yapılan dua Bakühanlı’ya nisbet edilmektedir. 6 Düşünürümüzün soyadının Bakihânof, Bakıhânov, Bakihânûf, Bakühanlı, Bakihanskiy, Bakuhani ve Hânov, Hanzâde gibi farklı şekillerde kullanılmasıyla ilgili bkz. Köprülü, s.21; Rasûlî, s.437; Bennigsen, “Bakihanlı”, s.958; Yazıcı, s.543; Literaturnaya Ensiklopediya, “Bakuhani Abbas-Kuli-Aga”, c.1, s.776; Berezin, Puteşestviye po Vostoku, c.1, ek.8, s.16. 7 Bazı kaynaklarda düşünürümüzün ismi yanlışlıkla Abbasali ve Abaz Kuli olarak verilmiştir. Bkz. Habibabâdî, c.4, s.1411; ADTA, f.144, d.40, vr.24–30: Gaziyants, “K Rodoslovnıy A.Bakihanova” içinde, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.12, s.50–51. 8 İsmi ve mahlası için bkz. Gülistân-ı İrem, s.2, 216; Tehzîb, AMEA Eİ Ktp., nr.A-153/2941, vr.56b; Bakühanlı, Nesâyeh, AMEA Eİ Ktp., nr.A-153/2941(3), vr.41b; Bakühanlı, Devâzdeh İmam, AMEA Eİ Ktp., nr.FR-1525, vr.6b; Hayâtîzâde, Efkâr, s.7; Bakühanlı, Esrâr, ÇH. Ktp., nr.4097/2, vr.18b. 9 Köçerli, c.1, b.2, s.297. 10 Köprülü, s.18; Köçerli, c.1, b.2, s.279. 11 BOA, A.DVN.MHM., nr.3A/90, vr.1.
16
Mirza Muhammed Han (ö.1836), Hüseyinkulu Han’ın, Rusya generali Tsitsianov’a
yapılan suikastta (1806) suçlu bulunmasına kadar yönetime geçememiştir. Bu olayın
ardından ise o, Çarlık Rusya’sının desteğiyle Bakü ve Kuba’da yönetici olarak
tanınmıştır.12
Muhammed Han’ın, Gürcü asıllı Müslümanlardan olan ilk karısı Sofya (ö.1836)13
ile 1791’de yaptığı evliliğinden Abbaskulu ve Caferkulu; Hayransa (ö.1861)’yla
evliliğinden (1807) de Hatice, Cevat, Kadir, Mustafakulu ve Abdullah doğmuştur; 1800
yılında evlendiği Han Bike (ö.1806)’den ise çocuğu olmamıştır. Erkeklerin neredeyse
tamamı Rusya ordusunda görev yapmış bulunan Bakühanlı ailesinin sonuncu erkek
çocuğu 1898 yılında ölmüştür.14
C. Doğum Tarihi ve Öğrenimi
Bakühanlı’nın kendisi tarafından doğum tarihi hem hicrî-kamerî, hem de miladî
olarak belirtilmekle15 beraber, bu tarihlerden yola çıkarak kesin bir görüş ortaya
koymak mümkün görünmemektedir.16 Buna rağmen düşünürümüzün verdiği hicrî tarihi
esas alırsak, Bakühanlı’nın, 3 Temmuz 1794 (4 Zilhicce 1208) tarihinde, Perşembe
günü Bakü’nün Emir Hâcân/Emircan köyünde doğmuş olduğu kanaatine varabiliriz.
Yedi yaşındayken (1801) okul hayatına başladığını belirten düşünürümüz,
Bakü’de bulunduğu on sene zarfında çeşitli savaşlardan dolayı iyi bir öğrenim
göremediğini; genellikle Farsça dilbilgisi okuduğunu ve ayrıntılara girmemek suretiyle
diğer ilimlere dair öğrenim gördüğünü söylemektedir.17 Müteakip senelerde ailesiyle
12 Bkz. Bakühanlı, “İz İstorii Bakinskago Hanstva”: Soçineniya içinde, s.161–172. 13 Ozeretskovskiy, “Nuker”: Sovramenniki içinde, s.14; 14 Bakühanlı ailesinin XIX. ve XX. yüzyılda yaşamış olan üyeleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Ahmedov, A.K. Bakihanov: Epoha, Jizn, Deyatelnost, s.42–55; Gaziyants, “K Rodoslovnıy A.Bakihanova”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.12, s.42–54; Agayan, “Rod Bakihanovıh”, SSSR Elmler Akademiyasının Azerbaycan Flialının Heberleri, sy.5, s.50–59; Hüseynov, “Bakihanovlar Nesli”, Abbasgulu Ağa Bakıhanov 200 (1794–1846): Respublika Konfransının Tezisleri, s.38–39. 15 Gülistân-ı İrem, s.216. 16 Müellifin Gülistân-ı İrem’de belirttiği 4 Zilhicce 1208 ve 10 Haziran 1794 tarihleri arasında mutabakat bulunmamaktadır. Zira onun vermiş olduğu 4 Zilhicce 1208 tarihi 3 Temmuz 1794 tarihine tekabül etmektedir. Aynı şekilde, 10 Haziran 1794 tarihi de 11 Zilkade 1208 tarihine muvafıktır. Bkz. Dağlı-Üçer, Tarih Çevirme Kılavuzu, c.5, s.17. İşte söz konusu bu çelişkiden dolayı, Bakühanlı’nın doğum yılı kesin olarak bilinmekle beraber, hangi ayda ve hangi günde doğduğuna ilişkin görüşler tartışmaya açıktır. Bkz. Ahmedov, “O Datah Rojdeniya i Smerti A.Bakihanova”, Dokladı AN AzSSR, c.16, sy.11, s.1121. 17 Bkz. Gülistân-ı İrem, s.216; Hocaları hakkında bilgi aktarmamasına rağmen dönemin eğitim sistemine baktığımızda, Bakühanlı’nın babasından ve Bakü civarında bulunan önemli kişilerden özel ders almasının kuvvetle muhtemel olduğu kanaatine varmamız mümkündür.
17
beraber Kuba’ya taşınan Bakühanlı, başta “Arabî fünûn” olmak üzere on yıl çeşitli
ilimler tahsil etmiştir. 1820 yılından itibaren Kafkasya yöneticisi Ermalov tarafından
Tiflis’e davet edilen Abbaskulu Ağa, çeşitli kültürlerin mezcedildiği bir merkez olan
Tiflis’te Rusça öğrenmenin yanı sıra bu dile çevirileri yapılan Avrupa kaynaklarıyla da
tanışmıştır.18 Eser yazacak kadar iyi bir şekilde Arapça, Farsça, Rusça ve Osmanlı
Türkçesi’ne vâkıf olan düşünürümüz,19 Varşova’ya seyahati sırasında Lehçe’yi
öğrenmeğe çalışmış, Rusya, İran ve Osmanlı entelektüelleri ile irtibatını pekiştirmiştir.20
Ayrıca söz konusu dillerin yanı sıra, bazı kelimeleri karşılaştıracak düzeyde
Fransızca’yı da öğrendiğini söyleyebiliriz.21
D. Memuriyeti, Seyahatleri ve Ölümü
Bakühanlı’nın kendisi, Rusya devlet memurluğuna atanmasını 1820 (1235 hk.)
yılından itibaren başlatsa da22 bununla ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. Şöyle ki,
düşünürümüz hakkında Çarlık yönetimi tarafından 1835’te tertip edilen hizmet
belgesinin 1820 tarihini teyit etmesine23 rağmen, E. Ahmedov konuyu farklı şekilde ele
almıştır. Onun arşiv belgelerine dayandırdığı incelemeleri sonucunda Bakühanlı’nın, 9
Ocak 1822 tarihine kadar bazı askeri hareketlere katılarak Rusçayı öğrendiği ve bu
tarihten itibaren Kafkasya Genel Valiliği Defterdarlığı’nda mütercim olarak işe
başladığı tespit edilmiştir.24
Savaşlara asker olarak değil, genellikle mütercim sıfatıyla katılan Bakühanlı,
Valerian Medetov (ö.1829) ve Aleksey Velyamin (ö.1836) komutasında; Şirvan,
Ermenistan, Dağıstan, Çerkezistan ve Gürcistan’da bulunarak Kuzey Kafkasya
18 Gülistân-ı İrem, s.216. 19 AMEA Eİ Ktp., f.1, nr.9, vr.1. 20 Rzayev, Azerbaydjanskie Vostokovedı XIX Veka, s.19. 21 Bkz. Bakühanlı, Kratkaya Grammatika Persidskago Yazıka, s.2. A.S.Puşkin (ö.1837)’in yeğeni Lev Nikolaeviç Pavlişşev (ö.1915)’in hatıratına göre, Puşkin’in babası Sergey Lvoviç’in 1830’lu yıllarda Varşova’da yaşayan kızı Olga Sergeevna Palivlişeva’ya yazdığı mektubuna istinaden Bakihanlı’nın Fransızcayı iyi konuştuğu söylenebilir. Bu görüşe karşı çıkan F. Kasımzade ise, L. Pavlişşev’in mektuplarda söylenenleri tahrif ettiğini ve bu mektupların orijinallerinde Bakihanlı’nın Fransızca bildiğine dair herhangi bir ifade bulunmadığını zikretmektedir. Çalışmasında mezkûr mektuplardan bir kısmının Azerbaycan Türkçesi ile çevirilerini veren F. Kasımzade’ye göre birçok araştırmacının bu yanlış kanıyı devam ettirme sebebi incelemeleri sırasında mektupların asıllarını değil, L. Pavlişşev’in hatıratını esas almalarından kaynaklanmıştır. Bkz. Kasımzade, Abbasgulu Ağa Bakıhanov, s.39–44. 22 Gülistân-ı İrem, s.216. 23 AMEA Eİ Ktp., f.1, nr.9, vr.1. 24 Ahmedov, Epoha, s.201–202.
18
halklarına karşı yapılan savaşlara iştirak etmiş25 ve 16 Eylül 1826’da Asteğmen
(Praporşik), 30 Eylül 1826’da ise Teğmen (Poruçik) rütbelerine terfi etmiştir. Yine
1823’te İran ile Rusya sınırlarını kesinleştirmek için oluşturulan komisyonun içinde yer
alan düşünürümüz, İvan Paskeviç (ö.1856)’in Mart 1826’da Aleksey Ermalov
(ö.1861)’un yerine atanmasıyla üst üste rütbe ve madalyalar almıştır. İ. Paskeviç
komutasında Rusya İran ve Rusya Osmanlı savaşlarına katılmış olan Bakühanlı,26
sırasıyla 14 Ekim 1827’de Kurmay Yüzbaşı (Ştabs-Kapitan), 7 Ağustos 1828’de
Yüzbaşı (Kapitan), 21 Nisan 1829’da Binbaşı (Mayor), 9 Mart 1832’de ise Yarbay
(Podpolkovnik) rütbelerine terfi etmiştir. Aynı şekilde, Rusya ve İran arasında yapılan
Türkmençay antlaşmasına baş mütercim sıfatıyla katılan Bakühanlı; yönetim tarafından
kendisine takdim edilen para ödüllerinin yanı sıra, Serdarabad ve İrevan’ın
alınmasındaki hizmetlerinden dolayı üçüncü dereceden “Kutsal Anna”; 1828’de Kars’ın
alınmasındaki katkısından dolayı dördüncü dereceden “Aziz Vladimir”; 1829 Soğanlık
savaşları dolayısıyla ikinci dereceden “Kutsal Anna”; 1829 Hart-Bayburt savaşı
vesilesiyle ikinci dereceden “Kutsal Anna” madalyalarına da layık görülmüştür. Ayrıca,
Türkiye’ye karşı savaşta gösterdiği “hizmetlerinden” dolayı 1829 yılında İran’ın ikinci
dereceden “Şîr-i Hurşit” nişanını almıştır.27
Mayıs 1833’te dört aylık izne ayrılan28 Bakühanlı, Kasım 1833’te Varşova’ya
gitmiş29 ve böylece 1833–1834 yılları arasında Kuzey Kafkasya, Ukrayna ve Beyaz
Rusya, Letonya, Polonya ve Rusya’nın çeşitli bölgelerine seyahatlerde bulunmuştur.30
Düşünürümüzün gerçekleştirdiği bu gezilerinin arkasında bir takım özel kanaatlerin ve
siyasî sebeplerin olduğunu görmemiz mümkündür.31 Şöyle ki, askeri alanda başarılara
imza atan Bakühanlı, 1820’li yılların sonlarından itibaren ciddi anlamda entelektüel
faaliyetlerde bulunma çabası içinde olmuştur. Askerlik hayatının getirdiği sıkıntıdan ve
Müslümanlara itimat etmeyen Grigoriy Rozen (ö.1841)’in Kafkasya yöneticisi
(komendant) olarak atanmasından olacak ki, Bakühanlı Petersburg’ta Dışişleri
25 AMEA Eİ Ktp., f.1, nr.9, vr.1–2; Gülistân-ı İrem, s.216. 26 Gülistân-ı İrem, s.216. 27 AMEA Eİ Ktp., f.1, nr.9, vr.2. 28 AMEA Eİ Ktp., f.1, nr.9, vr.2. 29 Keremov, Gudsinin Seyahetleri: A. Bakihanov-Coğrafiyaşünas ve Seyyah Kimi, s.41–42. 30 Gülistân-ı İrem, s.216; Divan, vr.24b-26a. 31 Bakühanlı, ilim ve irfan öğrenmek niyetiyle Avrupa’ya seyahat ettiğini söylemektedir. Bkz. Divan, vr.26a.
19
Bakanlığında çalışmayı düşünmüştür. Kanaatimizce onun böyle bir amaç
hedeflemesinin bir diğer sebebi de, mezkûr dönemde Çarlık yönetimi tarafından
mütercim olmanın ötesinde Doğu kültürüne vâkıf bir bilgin, dönemin kavramlarıyla
ifade edecek olursak oryantalist sıfatıyla değerlendirilmiş olmasıydı. Örneğin Rusların,
Erdebil, Ahalsıh, Erzurum ve Doğubayazıt kütüphanelerinden yağma ettikleri kitapların
Tiflis’teki kataloglama işi, Bakühanlı tarafından yürütülmüş;32 düşünürümüzün,
Farsça’nın gramerine dair kaleme aldığı Kânun-i Kutsî eseri, Rusya’da bu konuda
yazılmış ilk önemli eser olarak yayınlanmıştır.
Düşünürümüzün seyahati sırasında ilk önce Varşova’yı ziyaret etmesi, o dönemde
Polonya’da bulunan Rus ordusunun komutanı olan İ. Paskeviç’in yardımını almak
düşüncesiyle olmuştur. Nitekim İ. Paskeviç, Bakühanlı ile görüşmesinin hemen
ardından üst düzey yöneticilerle yazışmalara başlamış ve böylece düşünürümüz altı ay
sonra Petersburg’a davet edilmiştir.33 Dışişleri bakanı Karl Nesselrode (ö.1862) ile
görüşmesinde Bakühanlı’ya Petersburg’da oturma şartıyla bakanlıkta çalışma imkânı
sunulduğu halde, nedense o, maaş bağlanmakla emekli olmayı tercih etmiştir.34 Böylece
bir aydan fazla süren Petersburg gezisi düşünürümüzün istediği şekilde sonuçlanmış ve
1834 yılından itibaren emekliliğe ayrılan35 düşünürümüz 27 Ocak 1835’te Kuba’ya geri
dönmüştür.36
32 Kafkasya’da yürütülen savaşlar sırasında müsteşrik O.Senkovskiy, İran’da bulunan yazmaların Petersburg’a götürülmesiyle ilgili layiha tertip ederek yönetime sunmuş, merkez tarafından takdirle karşılanan bu projenin uygulanması için A.Griboyedov görevlendirilmiştir. İran ile savaşta muzaffer taraf olan Rusya, A.Griboyedov’un girişimleri sonucunda Erdebil’deki Dâru’l-İrşad Kütüphanesi’nde bulunan eserlerin istinsah edilmesi için İran yönetiminden izin almış ve Şubat 1829’da Tiflis’e getirilen yazmalar Petersburg’a götürülerek geri verilmemiştir. Bu eserlerin yanı sıra Gürcistan’ın Ahalsıh bölgesindeki Ahmet Paşa Camii Medresesi’nden, Doğubayazıt’taki Mahmut Paşa Kütüphanesi’nden ve Erzurum’dan Petersburg’a götürülmüş bulunan yazma eserlerin tamamının kataloglama işi Bakühanlı tarafından yürütülmüştür. Kanaatimizce V. Barthold’un, İslam medeniyetinin en önemli merkezlerinden biri olan İstanbul kütüphanelerindeki yazmaların sayısının, Petesburg’dakilerden daha az olduğunu ifade etmesi, bu yağmanın boyutlarını göstermesi açısından çok önemlidir. Bkz. Aliyarlı, s.678-681; Barthold, Rusya ve Avrupa’da Oryantalizm, s.384; Barthold, İslam Medeniyeti Tarihi, s.75-76; Ahmedov, Epoha, s.79-82; Aziz Devletâbâdî, Ketabhânehâ-ye Azerbaycan, s.15. Eserlerin Bakühanlı tarafından oluşturulan listesi için bkz. PM Ktp., ar.1829 g., op.1, d.4, vr.2-10, 38-40: Soçineniya içinde, s.270-280. 33 Bakühanlı, G.Rozen’e yazdığı 2 Mayıs 1834 tarihli mektubunda İ.Paskeviç’in yazışmaları sonucu Dışişleri Bakanlığında görevlendirilmek üzere Petersburg’a gideceğini bildirmiştir. Bkz. GDTA, f.2, op.1, d.3685, vr.3: Soçineniya içinde, s.281. 34 Ahmedov, Epoha, s.63–67. 35 AMEA Eİ Ktp., f.1, nr.9, vr.2. 36 Bakühanlı bu tarihi Rusya Ticaret Bölümü (Departament) Müdürü Dimitriy Bibikov (ö.1870)’a yazdığı mektubunda belirmektedir. Bkz. AN Uk. SSR, ot. Partikulyarnaya Perepiska za Vtoruyu Polovinu 1835 g., nr.27004: Soçineniya içinde, s.284.
20
Rusya’ya sadakatle hizmet ettiği defalarca vurgulansa37 da 1837 Kuba
ayaklanmasının ardından Tiflis’e çağrılan Bakühanlı, Mart 1838’e kadar burada tutuldu.
1840 yılından itibaren P. Hant’ın yönetiminde Kafkasya’da yeni inzibatî sistemin
oluşturulması için çalışmalar yapmasıyla askerî hayata yeniden başlamış oldu.38 Bu
çalışmaları sırasında komisyona, çeşitli konulara dair raporlar sundu.39 12 Ocak 1842
tarihinde Kuzey Kafkasya halklarına karşı savaşlardaki başarılarından dolayı albaylığa
terfi etti.40
1845 yılının baharında sonuncu defa Tiflis’e gelen Bakühanlı sağlık sorunlarını ve
ilmî araştırmalarda bulunma isteğini gerekçe göstererek Doğu’ya gitmesine izin
verilmesi için bir senelik izin almasının ardından, Mart 1846 da Kuba’dan İran
yolculuğuna çıktı; sırasıyla Erdebil, Tebriz ve Tahranda bulundu.41 Tahran’da iki ay
kalan Bakühanlı, burada Muhammed Şah (ö.1848) tarafından kabul edilerek ikinci defa
elmas taşlarla kaplı yıldızları olan “Şîr-i Hurşit” nişanıyla ödüllendirildi.42 Tahran’dan
Bağdat yoluyla Mekke’ye gitmeyi planlayan düşünürümüz, İran’da bulunan Rus
kumandan Moisey Zaharoviç Dolgorukiy (ö.1855)’in tavsiyesi üzerine yolunu değişerek
Tebriz, Erzurum ve Trabzon’da bulunduktan sonra Karadeniz üzerinden İstanbul’a
geçti.43 Ekim 1846 (Şevval 1262)’de Sultan I. Abdülmecid (ö.1861)’le görüştükten44
37 Bakühanlı’nın hizmet listesinde her hangi bir suç işlemediği belirtilmiştir. Bkz. AMEA Eİ Ktp., f.1, nr.9, vr.3. Ayrıca düşünürümüz, valiliğe takdim ettiği 7 Nisan 1845 tarihli dilekçede kusursuz hizmetinden dolayı ödüllendirilmesini istemiştir. Metin için bkz. GDTA, f.2, op. 2, d.1046, vr.8: Soçineniya içinde, s.283. 38 GDTA, f.2, op.2, d.438, vr.4: Soçineniya içinde, s.282. 39 Tezimizin ilgili sayfalarına (s.51-53) bakınız. 40 Ahmedov, Epoha, s.68–69. Ayrıca Gülistân-ı İrem’in AMEA Eİ Ktp., nr.B–2268/2313’te bulunan yazma nüshasının birinci ve sonuncu varaklarında Bakühanlı’nın 1841-1842 yıllarına ait bazı notları bulunmaktadır. 41 Ahmedov, Epoha, s.70. 42 AMEA Eİ Ktp., f.1, nr.49, vr.20–21. 43 GDTA, f.2, d.1586, vr.1: Sovremenniki içinde s.51; BOA., İ.HR, nr.36/1689, vr.1-2. 44 Hayâtizâde, Efkâr, s.7. Bakühanlı’nın Türkiye’de sultan tarafından kabul edilmesi hakkında Almanya’nın Augsburg kentinde çıkan Allgemeine Zeitung Gazetesi’nin 30 Ekim 1846 tarihli sayısında (sy.303, s.2421) bilgi verilmektedir. Makalede gazetenin İstanbul’daki özel muhabirinin 14 Ekimde gönderdiği mektubun metni verilmiştir. Yazıda, geçen birkaç gün içinde Sultanın, Rusya’nın Türkiye’deki büyükelçisi Mihail Ustinov ile beraber, soyu Bakü’nün meşhur Müslüman ailelerinden olan Albay Abbaskulu Hanzâde’yi kabul ettiğini ve Albay’ın bu ziyareti sırasında Türkler tarafından bid’at olarak algılanan Nikolay Kopernik (ö.1543) sisteminin, aslında Kuran’a ters düşmediğini kanıtladığı astronomiyle ilgili kendi kitabını Sultana takdim ettiği belirtiliyor. Ayrıca Bakühanlı’yı, gayr-ı Müslim bir ülke mümessili olarak Sultanla görüşen ilk Müslüman Albay şeklinde nitelendiren muhabir, Rusya’nın bu görüşmeden siyasî amaçları için yararlandığını da zikretmektedir. Ona göre, M. Ustinov aslında Mustafa Reşit Paşa (ö.1858)’yı aldatarak Albayı, Sultana kendisi takdim etmiş ve böylece Sultan, Çar I. Nikola’yı Kafkasya’nın kanunî hükümdarı, Şeyh Şamil (ö.1871)’i ise isyancı olarak kabul etmiş gibi görünmüştür. Yine gazetede Bakühanlı’nın, Ruslarla işbirliği yapan Çerkez sanılarak sokaklarda protesto
21
sonra ayın sonuna doğru İstanbul’u terk ederek önce İskenderiye’ye, ardından ise
Kahire’ye gitti.45 Kahire’de bulunduğu sırada Kafkasya Genel Valisi Mihail Vorontsov
(ö.1856)’a mektup yazarak izninin bir yıl daha uzatılmasını isteyen düşünürümüz,
burada fazla durmadan Mekke’ye geçerek Kasım 1846 (Zilhicce 1262)’da Hac ibadetini
eda etti. Aralık 1846’da Mekke’den ayrılarak Medine, Şam, Bağdat ve Tahran yoluyla
Azerbaycan’a dönmek isteyen Bakühanlı,46 Mekke ile Medine arasında bulunan
“Fatıma Vadi”sinde veba hastalığından vefat etti.47 Düşünürümüzün mezarının nerede
olduğuna dair bilgi bulunmadığı gibi, ölüm tarihiyle ilgili görüşler de kesin değildir.
Örneğin bu konuda kapsamlı çalışmalar yapan E. Ahmedov, Bakühanlı’nın ölüm
tarihini Aralık 1846 olarak zikrettiği halde,48 İ. Enikolopov bunu Ocak 1847 olarak
ifade etmiştir.49 Osmanlı arşiv belgelerinde ise, düşünürümüzün Hac ibadetini yaptıktan
sonra öldüğü ve ölümünden sonra sultan tarafından mücevher nişanla50 ödüllendirildiği
kayıt altına alınmışsa da mezkûr tarih belirtilmemiştir.51 Konuya ilişkin çeşitli bilgileri
göz önünde bulundurduğumuzda, Bakühanlı’nın 1846 yılının sonlarında öldüğüne dair
görüş belirtenlerin daha tutarlı deliller ortaya koyduklarını söyleyebiliriz.
E. Eşi ve Çocukları
Kaynaklarda Bakühanlı’nın evliliği ve çocuklarıyla ilgili birkaç belge dışında çok
fazla bilgiye rastlanmamasına rağmen şunu hemen belirtelim ki, düşünürün 1835’te
Çarlık yönetimince hazırlanan hizmet listesindeki bilgiyi göz önünde
bulundurduğumuzda bu tarihten önce evlenmiş olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.52
Nitekim Rus yazar Yakov Ozeretskovskiy (ö.1864), “Uşak” (nuker) isimli makalesinde
edildiği de zikredilmektedir. Bkz. Ahmedov, “Bakıhanov Alman Metbuatında”, Elm ve Heyat, sy.2, s.32; Ahmedov, İzlojenie, s.6–7; Ahmedov, Epoha, s.4. 45 Keremov, Gudsinin Seyahetleri, s.50; Ahmedov, Epoha, s.72. 46 Keremov, Gudsinin Seyahetleri, s.51. 47 Hayâtizâde, Efkâr, s.8. M. Ustinov, M. Vorontsov’a gönderdiği 8 Nisan 1847 tarihli mektubunda Suriye konsolosluğundan 2 Şubat 1847 tarihte haber verildiği üzere Bakühanlı’nın öldüğünü söylemektedir. Bkz. GDTA, f.2, d.1586, vr.11–12: Sovremenniki içinde, s.52; 48 Ahmedov, Epoha, s.73. 49 Sovremenniki, s.51. 50 Kayıtlarda bu nişanın ismi zikredilmemektedir. 51 Bkz. BOA, A.DVN.MHM., nr.3A/90, vr.1; İ.HR, nr.40/1871, vr.1; Hayâtizâde, Efkâr, s.8. 52 Söz konusu belge evliliğiyle ilgili bir kaynak niteliği taşısa da düşünürümüzün karısı ve çocuklarıyla ilgili her hangi bir bilgi içermemektedir. Bkz. AMEA Eİ Ktp., f.1, nr.9, vr.2.
22
Bakühanlı’nın çocukluğu hakkında önemli bilgiler aktarmakla beraber, Hüseyin
Ağa’nın53 kızı Sekine Hanım (ö.1852) ile 1826’da evlendiğini de zikretmiştir.54
Bakühanlı’nın eşi ve çocuklarıyla ilgili daha kapsamlı bilgi, Kuba’daki han
soyundan olan şahıslar hakkında Rusya’nın hazırladığı listede verilmiştir. 1848’de
hazırlanmış bu listeyi göz önünde bulundurduğumuz zaman, düşünürümüzün eşi ve
çocuklarının ölümünden sonraki durumları hakkında bilgi edinmemiz mümkün olmakla
beraber, Beyim Bike (ö.1894) ve Tuğra Beyim Hanım (ö.1890) isimli iki kızının
olduğunu da söyleyebiliriz.55 Diğer taraftan ise Bakühanlı, karısına yazdığı
mektuplarında çocuklarından hiç söz etmezken, Dmitriy Bibikov (ö.1870)’a yazmış
olduğu iki mektubunda Ziba Nisa isimli kızından bahsetmektedir.56 İşte çelişkili gibi
gözüken bu isimlendirmelerden dolayı Bakühanlı’nın çocuklarıyla ilgili bazı farklı
değerlendirmeler yapılmıştır. Nitekim F. Köçerli, düşünürümüzün Tuğra Hanım
isminde bir kızı olduğunu zikrederek babası gibi şiir yazdığını söylemektedir.57
Gülistân-ı İrem’in Rusça çevirisinin başında Bakühanlı hakkında ilk biyografiyi yazmış
bulunan M. Baharlı ise, düşünürümüzün Bike Hanım ve Tuğra Hanım isimli iki kızının
olduğunu belirtmiştir.58 Bakühanlı’nın çocuklarının sayı konusunda M. Baharlı’ya
katılan E. Ahmedov’a göre ise, Bakühanlı’nın büyük kızının ismi Bike Hanım değil,
Ziba Nisa Beyim olmuştur.59 Kanaatimizce E. Ahmedov’un bu konudaki görüşü daha
isabetlidir. Zira Bakühanlı’nın, Ziba Nisa isminde kızından söz ettiği mezkûr mektuplar
düşünürümüzün kendi imzasını taşımaktadır; Tuğra Hanım hakkında ise zaten ihtilaf
bulunmamaktadır.
53 Hüseyin Ağa (ö.1839) II. Mirza Muhammed Han’ın kardeşidir; kızı Sekine (ö.1852) Bakühanlı’nın eşi, oğlu Mehdi ise Bakühanlı’nın kız kardeşi Hatice’nin kocası olmuştur. Ahmedov, Epoha, s.45, 74. 54 Ozeretskovskiy, “Nuker”: Sovramenniki içinde, s.14. Petersburg’daki Biblioteka Dlya Çteniya dergisinde 1835 yılında (c.11, s.53–59) yayınlanan makale çevirisi için bkz. Ozerskovski, “Nöker”, çev. F.Babayev, Revolyutsiya i Kultura, sy.5, s.45–49. 55 ADTA, f.144, d.40, vr.24–30: Gaziyants, “K Rodoslovnıy A. Bakihanova” içinde, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.12, s.50–51. 56 1 Ağustos 1835 ve Kasım 1837 tarihli mektuplar için bkz. AN Uk. SSR, Partikulyarnaya Perepiska za Vtoruyo Polovinu 1835 g., nr.27004, Çastnaya Korrespondentsiya za Vtoruyo Polovinu 1838 g., nr.27346: Soçineniya içinde, s.284, 286. 57 Köçerli, c.1, b.2, s.301. 58 Tuğra Hanımın Ahmet Ağa ile yaptığı ilk evliliğinden (1857) Abbaskulu (ö.1922/23) isimli bir oğlu olmuş fakat onun soyu devam etmemiştir. Bakühanlı’nın diğer kızının ise çocuğu olmamıştır. Bkz. Baharlı, “Biografiçeskiy Oçerk Abbas-Kuli-Aga Kudsi Bakihanova”: Bakühanlı, Gyulistan-İram (Bakü 1926) içinde, s.XI-XII. 59 Ahmedov, Epoha, s.53.
23
II. Genel Hatlarıyla Şahsiyeti
Astronomiden tarihe, mantıktan tasavvufa kadar farklı konularda eserler telif eden
ve şair kimliğiyle beraber siyasal olayların içinde de etkin bir şekilde yer almış bulunan
Bakühanlı’nın şahsiyetinin, edebî, ilmî ve siyasî şahsiyeti gibi farklı başlıklar altında
tetkik edilmesi mümkündür. Fakat sosyal siyasal değişimlerin söz konusu olduğu bir
zamanda ve farklı kültürlerin birbiriyle sıkı bir şekilde fikir alış verişinde bulunduğu
karmaşık bir coğrafî bölgede yaşamış olan düşünürümüzün şahsiyetinin, her yönüyle
incelenmesi çalışmamızın sınırlarını aşmaktadır. Dolayısıyla burada yapacağımız şey,
düşünürün hayatını anlatırken, yer yer dinî ve siyasî olaylar karşısındaki tutumuna
değinmiş olduğumuzu göz önünde bulundurmakla, Bakühanlı’nın dinî, edebî ve
entelektüel kişiliği ile eğitim-öğrenime yönelik faaliyetlerine ana hatlarıyla
değinmekten ibaret olacaktır.
A. Dinî Şahsiyeti ve Mezhebi
XIX. yüzyılda Azerbaycan’daki Sünnî Müslümanlar arasında Nakşibendiyye60 ve
Kâdiriyye tarikatları etkili olmuş,61 Nakşibendiyye tarikatı sayesinde müesseseleşen
tasavvuf, asrın ortalarından itibaren Kafkasya’da siyasal, sosyal ve kültürel hayatın
tamamlayıcı bir parçası haline gelmiştir.62 Ayrıca, Zengezur ve Cebrayıl’da görülen
Ehl-i Hak; Şuşa, Lenkeran ve yine Zengezur’da yaygınlık kazanan Şeyhîlik
tarikatlarının yanı sıra Azerbaycan’da, Zeydîlik, İsmailiye, Babîlik, Bahaîlik,
Süleymaniyye, Kâmiliyye ve Nîmetullâhiyye gibi pek çok farklı tarikata mensup
insanların bulunduğunu söylemek mümkündür.63
60 Mezkûr dönemin meşhur Nakşî şeyhlerinden Şeyh İsmail Kürdemîrî Şirvânî (ö.1853)’nin ismi kayda değerdir. İmam Mansur (ö.1791)’un ardından Kuzey Şirvan’da faaliyet gösteren (1817) ilk Nakşibendî mürşidi ve 1825’te cihatla ilgili vaazları tekrar başlatan ilk kişi olan Şeyh İsmail, Ruslara karşı Şiî-Sünnî birliği yaratmak için çaba sarf etmiştir. Dönemin bir diğer önemli mutasavvıfı ise Şeyh İsmail’in halifesi Seyyid Mir Hacı Hamza Nigârî Karabağî (ö.1886) olmuştur. Bkz. Yıldız, Dünden Bugüne Kafkasya, s.202; Zelkina, In Quest for God and Freedom, s.100–108; Abu-Manneh, Studies on İslam and The Ottoman Empire in The 19th Century (1826–1876), s.34, 40; Rıhtım, Seyid Yehya Bakuvi ve Helvetilik, s.81; Akpınar, Azeri Edebiyatı Araştırmaları, s.465–466; Akkuş, “Seyyid Nigâri’nin Divanı ve Dil Hususiyetleri”, 3. Uluslararası Türk Dil Kurultayı 1996, s.77–96; Köçerli, c.2, b.1, s.199–214; Karabağlı, Tezkiretü’ş-Şüara: Riyâzü’l-Âşıkin, s.282. 61 Bkz. Bennigsen-Lemercier, Sûfi ve Komiser, s.77–87; Zelkina, In Quest for God, s.90–99. 62 Yıldız, Dünden Bugüne Kafkasya, s.193–206. 63 Bkz. Hüseynli, Azerbaycan Ruhaniliyi, s.176-178; Smirnov, Musulmanskoe Sektantstvo, s.23 vd.; Kuliyeva, “Tsentr Odnago iz Otvetvleniy Ordena “Nakşibandiya”-“Alaviya” v Azerbaydjane”, Azerbaycan Elmler Akademiyasının Heberleri: Tarih, Felsefe ve Hügug Seriyası, sy.1–4, s.83–86.
24
Ailesine ve bir takım eserlerine bakılacak olursa Bakühanlı’nın Şiî mezhebine
mensup olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim düşünürümüz, bazı eserlerinde peygamberin
ailesine “masumiyet” atfetmenin yanı sıra,64 bildiğimiz kadarıyla ilk eseri olan Riyâzü’l-
Kuds’ü de Şia’nın dinin bir parçası olarak kabul ettiği on dört masum hakkında kaleme
almıştır.65 Düşünürün konuya ilişkin en açık ifadeleri ise hiç kuşkusuz Nesâyeh isimli
eserinde yer almaktadır. Zira o, söz konusu eserinde Peygamber’in ailesinden olan
imamlara muhabbet ve itaatin her kese farz olduğunu söylemekle beraber, Hz.
Muhammed’in şeriatının, sonuncu imam olan Mehdî’nin vasıtasıyla dünyanın her
tarafında uygulamaya konulacağını vurgulamaktadır.66 Yine aynı şekilde, eserlerinde,
başta Mevlâna Celaleddin Rumî (ö.1273) olmakla,67 Fuzûlî (ö.1556), Nizamî Gencevî
(ö.1209), Senâî Gaznevî (ö.1131), Şah Kasım Envar (ö.1433), Hallâc Mansur (ö.922),
Hâfız Şîrâzî (ö.1390), Mahmud Şebüsterî (ö.1320), Sâdî Şîrâzî (ö.1292), Muhteşem
Kâşânî (ö.1588), Baba Efdal Kâşânî (ö.1269), 68 Mir Findiriskî (ö.1640) ve Nimetullâhî
tarikatı müntesibi Zeynü’l-Âbidin Şirvânî (ö.1838)69 gibi pek çok mutasavvıftan
alıntılar yapan düşünürümüzün bu zatlardan etkilenme olasılığı da büyüktür. Fakat
bütün bunlara rağmen, mezhep taassubuna pek sıcak bakmayan70, özellikle hayatının
sonlarına doğru tasavvufla ilgilenerek bunu kendi yaşantısına tatbik etmeğe çalışan
Bakühanlı’nın, her hangi bir tarikata bağlı olmasına ilişkin bilgi bulunmamaktadır.71
64 Bakühanlı, Kitab-i Eskeriyye, s.71. 65 Ayrıntılı bilgi için tezimizin Riyâzü’l-Kuds ile ilgili 53–54. sayfalarına bakınız. 66 Nesâyeh, vr.43a-43b, 44a, 44b; 67 Bakühanlı, Tehzib’de Mevlâna’nın şiirlerine yer vermiş, ayrıca Mesnevî’nin ilk on sekiz beytine de nazire yazmıştır. Bkz. Köçerli, c.1, b.2, s.293–297. 68 Tehzîb, vr.56b-97b. Düşünürümüz, Gülistân-ı İrem’de mezkûr kişilerin dışında başka mutasavvıfların da hayatlarından bahsetmektedir. Bkz. Bakühanlı, Gülistân-ı İrem, s.197–215. 69 Gülistân-ı İrem, s.213–215. Bu sayfalarda Z. Şirvânî’yi övgülerle anarak hakkında diğer kişilere nispetle daha fazla bilgi veren Bakühanlı’nın kendi söylediklerinden yola çıkarak Z. Şirvânî ile bizzat tanışmadığını söyleye biliriz. Buna rağmen düşünürümüzün Z. Şirvânî’ye özel sempatisinin olduğunu da görmek mümkündür. Nitekim mutasavvıfın Riyâzu’s-Seyâhe eseri, Bakühanlı’nın isteği üzerine Muhammed Taki Kazım tarafından 1845 (1258 hk.) tarihinde istinsah edilmiştir. Bkz. Ahmedov, “O Sudbe Liçnoy Biblioteki A. Bakihanova”, Trudı İnstituta İstorii AN AzSSR, sy.15, s.153. 70 Bakühanlı, babasının hocalarından olan ve Fethali Han’ın ricası üzerine Şeyh Bahâuddin Muhammed Âmilî (ö.1622)’nin Keşkül isimli eserini Farsça’ya çeviren Molla Muhammed b. Molla Necefali Bâkûyî ile, Hacı Muhammed Çelebi Alicî Gülhânî (ö.1808)’den övgüyle bahsetmektedir. Zira bu iki zat Şiî ve Sünnî mezheplerini yaklaştırma gayreti içinde olmuşlardır. Hatta Tedvînü’l-Alicî isimli eserin müellifi Muhammed Çelebi bununla ilgili Arapça risale de kaleme almıştır. Bkz. Gülistân-ı İrem, s.213. Ayrıca düşünürümüzün kütüphanesinde en az Şiî kaynaklar kadar Sünnî kaynakların da bulunması bu açıdan çok manidardır. Bkz. Berezin, Puteşestviye po Vostoku, c.1, ek.8, s.16–22. 71 Bakühanlı’nın mutasavvıf tutumu, daha sonralar bazı menkıbelerin söylenmesine de sebep olmuştur. Bu menkıbelerden birine göre düşünürümüz Çar I. Nikola’yın eşi tarafından kendisine teklif edilen şarabı, Tanrı bizi bundan men’ etti diye kabul etmemiştir. Bakühanlı ile beraber Hac ibadetini yerine getiren
25
B. Entelektüel Şahsiyeti
1) İlmî ve Edebî Şahsiyeti
Bakühanlı’nın şahsiyeti ve kaleme aldığı eserler değerlendirilirken göz önünde
bulundurulması gereken en önemli etkenlerden birisi, hayatının belli bir dönemini
Tiflis’te geçirmiş olmasıdır. Zira XIX. yüzyılda Rusya’nın Kafkasya yönetim
merkezinin yerleştiği ve Osmanlı ile bir sınır kapısı olması hasebiyle Avrupa ve
Asya’nın -“eski” ve “yeni” olanın- bir bakıma kesiştiği kavşak mahiyeti taşıyan72 Tiflis,
farklı kültürlere mensup insanların bir araya geldiği önemli ilim ve kültür
merkezlerinden biri olmuştur. Daha açık bir şekilde ifade edersek, Rusya’nın kendi
tebaasından uç görüşlere sahip insanları buraya sürmesi ve müsteşriklerin mezkûr
coğrafyayla yakından ilgilenmeleri nedeniyle73 bir taraftan Batı’da, diğer taraftan ise
Kırım’dan Mısır’a kadar bütün İslam Dünyası’nda zuhur eden yeni gelişmelerden kısa
sürede haberdar olma imkânının mevcut olması, Tiflis entelektüel hayatına canlılık
katmıştır. İşte böyle bir sosyal-siyasal ortamda yaşamış olan Bakühanlı, devlete karşı bir
tehlike oluşturduklarından dolayı Kafkasya’ya sürülmüş Çarlık subaylarıyla beraber,
dönemin bazı müsteşrikleriyle de tanışmış ve onlarla çeşitli konulara dair fikir alış
verişinde bulunmuştur. Onun, farklı düşüncelere sahip bu insanlardan ne kadar
etkilendiği veya etkilenmiş olsa bile bunu, kaleme aldığı eserlerine ne kadar yansıtmış
olduğu çok açık değildir. Fakat ister Bakühanlı ile beraber savaşlara katılmış askerlerin
notlarının, isterse de müsteşriklerin onun hakkındaki görüşlerinin, düşünürümüzün
hayatına; özellikle müverrih ve şair kimliğine dair önemli bilgileri ihtiva ettiği de bir
gerçektir. Nitekim daha önce değindiğimiz gibi Y. Ozeretskovskiy düşünürümüzün
ailesi ve çocukluğu hakkında önemli bilgiler aktarmış, A. Griboyedov (ö.1829)74 ise
Kuba kadısı Molla Abdullah’ın söylediği bir diğer rivayet ise düşünürümüzün ölümüyle ilgilidir. Menkıbeye göre Bakühanlı, Kâbe’de bulunduğu sırada Hacerü’l-Esved’in karşısında diz çökmüş ve “Ya Rab! Her hükümdar bana bir nişan verdi. Senden de son nişanımı istiyorum.” diye niyaz etmiştir. Abdullah’ın, son nişandan kastının ne olduğu sorusunu ise “Bu mukaddes mekânda ölmemdir.” şeklinde yanıtlamıştır. Bkz. Köçerli, c.1, b.2, s.280; Azerbaycan Yazıçılarının Heyatından Degigeler, s.71–75. 72 Gyultekin, Etyudı o Gudsi, s.29. 73 Kasımzade, Abbaskulu Ağa Bakihanov-Kutsi, s.22–23; Bakihanova, Gyultekin, Etyudı o Gudsi, s.30. 74 Aleksandr Sergeyeviç Griboyedov (1795–1829), Çarlık Rusya’sında önemli görevler yapmış devlet adamı ve yazardır. 1817’de mütercim olarak orduya alınmış, Rusya’nın Kafkasya ve İran’da yürüttüğü siyasetinde aktif rol almıştır. Dekabristler harekâtına katıldığı gerekçesiyle 1826’da hapse atılmışsa da kısa süre sonra serbest bırakılmıştır. Bundan sonra Rusya ile İran ve Türkiye arasındaki ilişkilerde etkin bir şahıs olarak gündemde olan A. Griboyedov’a, Türkmençay barış antlaşmasındaki olumlu hizmetlerinden dolayı ikinci dereceden “Kutsal Anna” madalyası verilmiştir. Mezkûr antlaşmanın
26
bazı savaş olaylarını anlatırken ondan bahsetmiştir.75 Yine aynı şekilde Bestujev
Marlinskiy (ö.1837)76 Bakühanlı hakkında, Doğu kültürünü çok iyi bilen biri olarak söz
etmiştir.77
Azerbaycan şairlerinden Kazım Ağa Sâlik (ö.1842)78 tarafından “Diyâr-ı Nazm-ı
Şiirin Pâdişâhı” şeklinde tarif edilen79 Bakühanlı’nın, farklı konuları içeren şiirleri
bulunmaktadır. Binaenaleyh, düşünürümüzle çağdaşları arasındaki söz konusu ilişkilere
bakıldığı zaman, onun şair kimliğinin her zaman dikkat merkezinde olduğu
gözlemlenebilir. Şöyle ki, Bakühanlı’nın kendisinin Kuba’da “Gülistân” isimli bir şiir
meclisi kurduğu80 ve bunun yanı sıra Tiflis’te bulunduğu zamanlarda M.Ş. Vazıh’ın
teşebbüsüyle oluşturulan “Divan-ı Hikmet” isimli şiir meclisine katıldığı bilinmektedir.
Bu bilgiyi teyit niteliği taşıyan delil ise düşünürümüzün, Alman müsteşrik F.
Bodensctedt (ö.1892) ve İran hiciv şairi Fazıl Han Şeyda (ö.1852)81 ile mezkûr mecliste
tanışmasıdır. Nitekim F. Bodensctedt, seyahat anılarını kaleme aldığı eserinde,
Bakühanlı’ya dair hatıralarını zikretmiş,82 Fazıl Han da düşünürümüzün “Tebriz Ehline
ardından Rusya’nın İran’daki büyükelçisi olan A. Griboyedov, 1828’de Tahran’daki ayaklanma sırasında öldürülmüştür. Bkz. Mironenko, Dekabristı: Biografiçeskiy Spravoçnik, s.59. 75 Griboyedov, Putevıe Zapiski, s.446, 449. 76 Aleksandr Aleksandroviç Bestujev (1797–1837): Çar ordusunun askeri olmuş ve Marlinskiy mahlasıyla edebî eserler kaleme almıştır. Aralık 1825’te yapılan isyana katıldığından dolayı tutuklanarak 1826’da 15 yıl sürgün cezasına çaptırılmıştır. 1827’de Yakutya’ya, 1829’da ise Tiflis’e sürülen Marlinskiy, 1837’de Çerkezlerle çatışmada öldürülmüştür. Bkz. Mironenko, Dekabristı: Biografiçeskiy Spravoçnik, s.20. 77 Bestujev, Voennıy Antikvariy, s.12–13. 78 Bkz. Köçerli, c.1, b.1, s.249–274. 79 Köçerli, c.1, b.2, s.278; b.2, s.253. 80 Bu bilgi ilk defa F.Köçerli tarafından zikrolunmuş fakat tarihi ve meclisin kimlerden oluştuğu belirtilmemiştir. Bkz. Köçerli, c.1, b.2, s.282. 81 Fazıl Han Şeyda (ö.1852) mahlasıyla hicivler yazan şairin asıl ismi, Molla Fethullah b. Molla Muhammed Hüseyin’dir. Tebriz’de doğmuş mükemmel medrese tahsili almıştır. 1827’de Rusya ve İran arasında yapılan barış görüşmelerine Abbas Mirza’nın münşîsi olarak katılmış ve burada Bakühanlı ile tanışmıştır. 1829’da A. Griboyedov’un İran’da öldürülmesi üzerine Kaçar yönetiminin Petersburg’a gönderdiği elçi heyetinin terkibinde Rusya’da bulunmuştur. Bu yolculuk zamanı, Erzurum’a seyahat yapan A.Puşkin’le tanışmıştır. Daha sonra İran’a dönen Fazıl Han, yazdığı hicivlerden dolayı 1838 yılında Tiflis’e hicret etmek zorunda kalarak 1842 tarihinde Rusya tebaalığını kabul etmiştir. 1846’da Kafkasya Genel Valiliği Defterdarlığı’nda mütercimliğe atanmış, 1847’den itibaren ise Tiflis’te tesis edilmiş Müslüman Şiî okulunda öğretmenlik yapmıştır. M.Ş.Vazıh’ın kurduğu “Divan-ı Hikmet” meclisinin üyesi olan Fazıl Han Şeyda, 1852 yılında Tiflis’te ölmüş ve buradaki Müslüman mezarlığına defnolunmuştur. Bkz. Cenûbî Azerbaycan Tarihinin Oçerki 1828-1917, s.262; Bakihanova, Etyudı o Gudsi, s.77; Kasımzade, XIX. Asır Azerbaycan Edebiyatı Tarihi, s.113, 187-189; Sakaoğlu, v.dğr., “Divan-ı Hikmet”, Başlangıcından Günümüze Kadar Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi (Nesir ve Nazım), c.3, s.308, 309-310; Heyet, Poetik Meclisler, s.14; Köçerli, c.1, b.2, s.291-292; Puşkin, Erzurum Yolculuğu, s.23. 82 Bkz. Sovremenniki, s.47–49.
27
Hitap” şiirine nazire yazmıştır.83 Aynı şekilde, Mirza Ali Nevres tarafından bazı
şiirlerine nazire yazılmış olan84 Bakühanlı, Rusça şiirlerin mütercimi olarak da
bilinmektedir.85 Ayrıca Bakühanlı’nın “Tatar Nağmesi” şiiri önce T. Zablotskiy
tarafından Lehçe’ye tercüme edilerek 1845’te yayınlamış, ardından ise Y. Polonskiy,
söz konusu çeviriyi Rusça’ya aktarmıştır.86
Düşünürümüzün edebî şahsiyetine atıfta bulunan bu insanların yanı sıra daha çok
ilmî eserleriyle ilgilenen müsteşrikler de bulunmuştur. Şöyle ki, İ. Berezin (ö.1896),87
Bakühanlı’nın kütüphanesi hakkında değerli bilgileri günümüze aktarmakla birlikte
tarihe dair görüşleri üzerinde de fikir beyan etmiştir.88 Fransız doğubilimci Comte de
Suzannet de aynı bakış açısıyla Bakühanlı’dan bahsetmekte, onun bir takım eski
kalıntıları bulduğunu söylemektedir. Dahası, Bakühanlı’nın İstanbul seyahatine; onun
Osmanlı Sultanı ile görüşmesinin Almanya gazetelerinde uyandırdığı yankıya değinen
bir başka müsteşrik Karl Koch (ö.1879)’un anlattıklarından, düşünürümüze Gülistân-ı
İrem’i Almanya’da yayınlatmak teklifinde bulunduğu sonucuna varabiliriz.89 Bütün
bunlara, Bakühanlı ile Mirza Kazım Bey ve C. Topçubaşı arasında mevcut olan iyi
ilişkiyi;90 onun Petersburg’daki diğer doğubilimcilerle yapmış olduğu ilmî tartışmaları91
ve Tatar Ahbâr’ı gazetesi editörlüğünü yürüttüğüne ilişkin görüşleri92 de eklersek,
düşünürümüzün dönemin ilim hayatında önemli bir konuma sahip olduğunu
söyleyebiliriz. Kanaatimizce Bakühanlı’nın ilmî şahsiyeti, eğitim alanındaki çalışmaları
83 Köçerli, c.1, b.2, s.292. 84 Bkz. Köçerli, c.1, b.2, s.289. 85 Örneğin F. Köçerli, Rus şairi İ.A. Krılov (ö.1844)’un “Eşek ve Bülbül” isimli şiirinin Bakühanlı tarafından yapılmış çevirisinin tam metnini vermiştir. Bkz. Köçerli, c.1, b.2, s.289–290. 86 Sadıhov, Oçerki Russko-Azerbaydjansko-Polskih Literaturnıh Svyazey XIX Veka, s.65; Sovremenniki, s.37–38. 87 İlya Nikolayeviç Berezin, 31 Temmuz 1818’de Petersburgda doğdu. Mirza Kazım Bey’den de ders aldığı Kazan Üniversitesinden 1837’de mezun oldu. 1842–1845 yılları arasında Orta Doğu’ya, İran’a, Türkiye’ye ve Kafkasya’ya seyahat yaptı. 1846-55’te Kazan, 1855’ten itibaren ise Petersburg Üniversitesi’nde profesör olarak çalışan Berezin, 1896’da Petersburg’da öldü. Bkz. “Berezin”, ASE, c.2, s.111. 88 Bkz. Berezin, Puteşestviye po Vostoku, c.1, b.4, s.65, 71, 74, 128, 129. 89 Sovremenniki, s.45–46. 90 Tezimizde Aynü’l-Mizan (s.43) ve Keşfü’l-Garâib (s.51)’in anlatıldığı bölümlere bakınız. 91 Soçineniya, s.320–321. 92 Kaynaklarda bu vazifeyi yürütebilecek iki kişiden bahsedilmiş ve bu konuda araştırmacılar arasında mutabakat sağlanamamıştır. Nitekim bazıları gazetenin editörü olarak Mirza Apriam Enikolopov’u, bazıları ise Bakühanlı’yı göstermiştir. Bkz. Enikolopov, “Pervaya Tyurkskaya Gazeta na Kavkaze”, Kultura i Pismennost Vostoka, c.3, s.142. Şunu da hemen belirtelim ki, Rasûlî, Bakühanlı’nın 1828–1832 yıllarında Tiflis Haberleri gazetesinin Farsça yayınının editörü vazifesinde çalıştığını zikretse de bu hatalı bilgiyi her hangi bir kaynağa dayandırmamıştır. Bkz. Rasûlî, s.438.
28
(yeni tarzda eğitim verecek okul projesini, içinde çeşitli alanlara dair kitapları
barındıracak bir kütüphane oluşturma gayreti) ve topluma yöneltmiş olduğu
eleştirileriyle paralel ele alınmalıdır. Zira o, eğitim alanındaki eksiklikleri; bir taraftan
yeni yöntemlerin geliştirilmemesine bağlamakta, diğer taraftan ise geleneksel eğitim
sistemindeki yozlaşmanın sonucu olarak değerlendirmektedir.93
2) Topluma Yönelttiği Eleştiriler
Bakühanlı’nın genel olarak bütün eserlerinde, özel olarak ise Tehzîb’inde en sık
gündeme gelen ve toplumsal yönü ağır basan olgulardan birisi, içinde yaşadığı toplumu,
dinsel inancı da kapsayacak bir dizi olumsuzluklara sebep olan ilim ve hakikat anlayışı
açısından eleştiriye tâbi tutmasıdır. Toplumu oluşturmakla beraber zorunlu olarak
toplum içinde bulunmaları gereken bireyleri, nizam-i âlem ve umumun menfaatiyle
ilgili işlevsizliğe sürükleyen; âlemin imarı konusunda ilâhî hükme tâbi kılınan insanı,
insan olmaktan alıkoyan şeylere yöneltilen bu eleştiriler, hem sıradan insanları, hem de
belli sosyal grupları kapsamaktadır. Burada önemli olan, Bakühanlı’nın, insanların belli
kriterler üzerinde birleştiğinde, çeşitli inanç ve geleneklere sahip bulunan fertler
arasındaki düşünsel ayrılıkların kaldırılabileceğine, hakikatin ortaya çıkarılmasıyla
toplumsal birliğin ve huzurun sağlanacağına duyduğu inançtır. Bu olgunun
gerçekleşebilmesi için onun ısrarla üzerinde durduğu şey ise, taklit anlayışının ve onun
doğurduğu olumsuz sonuçların düzeltilmesidir. Başka bir ifade ile düşünürümüzün,
avam, zahit ve ulemaya yöneltmiş olduğu eleştiriler, aslında bu sosyal guruplar
üzerindeki olumsuz etkilerini göstermek suretiyle taklit anlayışının eleştirisinden başka
bir şey değildir.
Aynı eylemin (emr) farklı topluluklar arasında hem iyi (mehasin-i âdâb), hem de
kötü (şenâyi’-i a’mâl) olarak kabul edildiğine dikkat çeken Bakühanlı, böyle değişken
ahlâk anlayışına akıl yürütme sonucunda ulaşıl(a)mayacağını ısrarla vurgulamıştır. Bu
yanlış tutumlara örnek olarak köpek, kedi türünden mahlûkata tapanların tek Tanrı’ya
inananları kâfir olarak nitelendirmelerini gösteren düşünürümüze göre, onlar kesin
delille karşılaşmış olsalar dahi kendi noksanlarını gör(e)mezler. Çünkü eylem ve
93 Tehzîb, vr.57b-58a.
29
söyleşileri tahkik ve tetkik (tecessos) ile değil, taklit ve tasdik yoluyla oluşmaktadır.94
Bunun nedenini avamın idrak ve marifetinin en üst düzeyinin dahi taklide dayalı
olmasına bağlayan Bakühanlı’ya göre, onlar hiçbir halde içinde bulundukları bu durumu
aşmaya muktedir değildirler. Hatta tahkik ve tefekkür diye isimlendirdikleri her türlü
eylemlerini dahi, aslında akıl yürütme (keyâset) yoluyla değil, âdet yoluyla
yapmaktadırlar. Farklı coğrafyalarda yaşayan veya farklı düşünce sistemi içinde yer
alan insanların, hakikati ifade etme açısından ancak kendilerinin haklı olduklarını öne
sürerek diğerlerini farklı görüşleri savunduklarından dolayı suçlamaları da, haliyle,
taklit ve âdete dayalı tahkik ve tefekkürün sonucudur.95
Burada önemli olan, düşünürümüzün, toplumda meydana çıkan bozulmayı,
sıradan insanların etkinliklerinden daha çok, belli grupların etkilerine bağlamasıdır.96
Nitekim avamın uygulamalarının tamamen taklide dayalı olduğunu zikreden Bakühanlı,
bu anlayışın mantıkî sonucu olarak, farklı coğrafyalarda veya aynı coğrafyanın farklı
bölgelerinde yaşayan insanların tarih boyunca genel geçer, evrensel ahlâk ilkelerine
sahip olmadıklarını ve bu tutumlarının hâlâ da devam ettiklerinin altını çizmektedir.
Örnek olarak İran ve Arap ülkeleri gibi İslam coğrafyası ile Fransa, Almanya, İspanya
gibi Avrupa (Firengestan) ülkeleri arasında ortak değerleri ifade eden ahlâkî kuralların
bulunmadığını söyleyen ve bunu bir bakıma tabii karşılayan düşünürümüzün
kanaatince, en önemli eksiklik avamın değil, “kemal ehli” diye nitelendirilen dindar
(müteşerri’) zümrenin taklide dayalı bir düşünceyle hareket etmesidir.97 Bakühanlı, ehl-i
kemal veya ehl-i dâneş gibi isimlerle nitelendirdiği dindarları, onlarla yanlış züht
anlayışı arasında bir bağ kurmak suretiyle ilginç bir biçimde eleştirmiştir. Şöyle ki,
onun düşüncesine göre, bu zümrenin eksik tarafı, vecibelere (farâiz) uymakla beraber
ihtiyatı da gözeterek geleneksel iyi ve kötü sınırına yaklaşmamalarıdır. En ilginç olanı
ise müellifin, bu zümreyi birey olarak iyi davranışlarda bulunsalar bile, idrak açısından
avamdan daha aşağı bir seviyede görmesi, sahip oldukları söz konusu yanlış düşünce
biçimini ise avamın anlayışından daha kusurlu bulmasıdır.98
94 Tehzîb, vr.66a. Hâlbuki düşünürümüze göre gerçeğin bilgisine yakînle ulaşılır, kabul ve red ile değil. Bkz. Divan, vr.36b. 95 Tehzîb, vr.66a-66b. 96 Divan, vr.58a, 59a. 97 Tehzîb, vr.66b. 98 Tehzîb, vr.66b; Divan, vr.74b-75a.
30
Bakühanlı mezkûr zümrenin kimlerden oluştuğu hakkında daha fazla bilgi
vermemiştir. Buna rağmen, onlara dindarlık atfettiğini ve topluma yön verme açısından
otorite olarak kabul ettiğini görüyoruz. Söz konusu görüşlerini XIX. yüzyıl İran düşünce
tarihi bağlamında değerlendirecek olursak, bu zümreyle ulemayı kastettiğini
söyleyebiliriz.99 Ayrıca, yaptığı eleştiri de birey olarak insanı değil, bireylerden oluşan
toplumu bütünsel bir organizma olarak göz önünde bulundurduğumuzda anlam kazanır.
Farklı bir şekilde ifade edersek o, taklide dayanan geleneksel bir tutumu devam ettiren
kemal ehlinin davranışını, birey olan insan için önemli olup olmaması açısından değil,
toplumsal hayata canlılık getirmemesi hasebiyle eleştirmektedir. Zira ihtiyatı göz
önünde bulundurmak haram/rezîlet alanıyla beraber nefiy/kötülüklerden kaçınma
vecibelerini aşırı oranda genişlettiği ve insanların sosyal yaşamında durgunluğa yol
açarak onların yeni olan her bir şeye karşı gelmelerine olanak sağladığı için
düşünürümüz tarafından, bir bakıma Müslümanların içinde bulundukları olumsuz hayat
tarzının başlıca nedeni olarak telâkki edilmektedir.
Aslına bakılırsa, Bakühanlı’nın zahitliğe yönelttiği eleştirileri de bu bağlamda
değerlendirmemiz daha isabetli olacaktır. Her şeyden önce düşünürümüzün kendi
eleştirilerinde, kelimenin sözlük anlamıyla “rağbet”in tersi olduğunu söylediği “zühd”ü
değil, tam tersi zahitliği hedef aldığını belirtmek zorundayız. Nitekim o, Mevlâna,
Hâfız, Kaşânî, Hallâc Mansûr ve Mîr Findiriskî gibi bizim zahit diyebileceğimiz
insanların eserlerine atıfta bulunmakla kalmamış kendi yaşantısında da onları örnek
almıştır.100 Bunun yanı sıra, kullandığı ifadelerden yola çıkarak, düşünürümüzün kendi
zihninde oluşturduğu makbul bir zahit imajının resmini, kısmen de olsa çizmemiz
mümkündür. Ona göre âşık kavramını “rüsva”dan soyutlayamayacağımız gibi, zahit
kavramını da “takva”dan ayrı düşünmemiz olanaksızdır.101 Züht söz konusu olduğunda
isim ve müsemmanın bir biriyle örtüşmesi, zahidin her şeyden sıyrılarak bir tek
Tanrı’nın zikir ve itaatine kapılması gerekmektedir. Zira bu, onun mutluluğu (saadet)
99 Bu dönemde İran fukahâsının konumu ile tasavvuf ve felsefe karşısındaki tutumu için bkz. Uyar, Şiî Ulemânın Otoritesinin Temelleri, s.179 vd.; Bayat, “Kaçar Dönemi İran’ında Tasavvuf Karşıtlığı”, çev. Abdullah Kartal, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.1, sy.1, s.229–243. 100 Tezimizin, Bakühanlı’nın dinî şahsiyetiyle ilgili kısmına (s.23–24) bakınız. 101 Tehzîb, vr.73a.
31
elde etmesini; dolayısıyla “rıza” makamına ulaşmasını ve “fena” menziline erişmesini
sağlamaktadır.102
İşte, Bakühanlı’nın şirk, küfür ve fısk kavramlarını göz önünde bulundurmak
suretiyle eleştiriye tâbi tuttuğu zahit,103 kendisinde isim ve müsemmanın örtüşmediği
bireydir. Düşünürümüz, riya üzerine davranan böyle birinin, küfürden (küfr-i zahirî) de
kötü olan gizli bir şirk (şirk-i hafî) içinde bulunduğunu ve hatta putperestlerin bile
ondan daha çok “fazîlet” sahibi olduklarını savunmaktadır. Zira onların davranışları -
yanlış veya doğru olsun- itikat üzereyken, bunun davranışı kişisel arzularından
dolayıdır.104
Yine aynı şekilde, düşünürümüze göre her kesin kötü gördüğü fısk de aşağıda
belirtilecek sebeplerden dolayı, bu anlamıyla zühtten daha iyidir.105 Zira,
1. Zühtte kibir (aceb) ve iftihar, fıskta ise pişmanlık (nedamet) ve inkâr vardır;
2. Züht daimî, fısk ise anîdir;
3. Fâsık birisi öğüt kabul ettiği halde, zahit kendi amelleriyle övünerek diğerlerini
zemmeder;
4. Fâsık için zorluk ve yergi korkusu bulunduğu halde zahit, kendisine insanlar
tarafından saygı duyulmakla beraber iyi bir yaşam sürer;
5. Riyasız zühte çok az rastlanır, ama fıskın gizli olması gerekir;
6. Züht, insanların hüsn-i zannı sebebiyle fıskın yolunu açar, ama fısk için bu söz
konusu olamaz;
7. Fâsık çoğu zaman Hakk’ın rahmetine, zahit ise kendi ameline güvenir.106
Bakühanlı’nın saydığı bu gerekçeler aynı zamanda, kendisinin de belirttiği gibi
insanın yetkinleşmesi için yapılmaması gereken davranışlar olarak da görülebilir. Zira
ona göre kâmil insan, zahirde zühtten, batında ise fısktan kaçınan insandır.107 Ayrıca,
müellifin taklitle ilgili eleştirilerinde, kendi görüşlerinin doğruluğunu göstermek için
getirdiği pratik deliller de çok anlamlıdır. Bu delilleri göz önünde bulundurursak
102 Tehzîb, vr.94a. 103 Divan, vr.59a. 104 Tehzîb, vr.93a-93b. 105 Müellifin zühtü fısktan daha kötü bir şey olarak değerlendirmesi toplumda ortaya çıkaracakları olumsuzluklar açısındandır, yoksa fıskı güzel bir şey olarak algıladığından dolayı değildir. Nitekim kendisi, iffetli (pâkdâmenî) olmanın gereğini açıklarken fısk üzere olan birisinin hayâ ve dininin olamayacağını açık bir şekilde belirmiştir. Bkz. Nesâyeh, vr.50a. 106 Tehzîb, vr.93b-94a. 107 Tehzîb, vr.94a.
32
düşünürümüzün, akliyat ve nakliyat ayrımına108 yapmış olduğu vurguyu gözlemlemekle
birlikte, taklit kavramıyla tam olarak neyi kastettiğini de anlayabiliriz. Şöyle ki,
insanların yeni tekniklerden (buhar) faydalanarak gökyüzünde uçabildiklerini,
astronominin gelişmesi sonucu Ay gibi gök cisimlerinin (ecram) insan hayatına etki
edecek bazı fonksiyonlara sahip oluşunun artık kesin kanıtlarla tespit edildiğini
söyleyen düşünürümüzün, taklitten kastının, genellikle imanla ilgili konulardaki taklit
değil, bunun dışındaki aklî bilimlere dair geleneksel tutumları değiştirmeme yolundaki
taklit olduğunu düşünmemiz mümkündür.109
Böyle bir taklit anlayışından yola çıkarak çok önemli eleştirileri dile getiren
Bakühanlı’nın, taklitten kaynaklanan olumsuzlukların çözümüne ilişkin yorumu iki
şıktan ibarettir. Başka bir deyişle düşünürümüz, (1) taklitten tamamen sıyrılmak
suretiyle kemale ermeyi belli başlı kesimler/havâs için çözüm olarak görmektedir.
Nitekim o, peygamber ve velileri, her bir insanın ulaşması mümkün olan bir makama
erişmiş örnekler olarak zikretmiş; mi’rac olayına dair yorumları da bu bakış açısıyla
değerlendirmiştir. Bakühanlı’nın düşüncesine göre peygamberin cismanî mi’racı, her
insanın kendi gücü nisbetinde ulaşabileceği ve insan olmanın gereği olarak ulaşması
zorunlu olan manevî yükselişin (irşâd) evrelerini izah etmektedir. Bu nedenle mi’rac
olayındaki Hz. Muhammed-kâmil insan, Cebrail-şevk, Burak-akıl, yükselme-kitabet
bilgisi hakkındaki terakkî, Sidratü’l-Müntehâ’yı geçmek için gerekli olan Refref ise-
mutlak aşk olarak algılanmalıdır.110
Ayrıca düşünürümüz, (2) her zaman taklit üzere davranışlarda bulunan sıradan
insanların da, kendi eylemlerinde olumlu bir sonuca ulaşmaları için şu kıstası
belirlemiştir: avam, kendi davranışının önünü ve sonunu düşünmeli,111 uyguladığı “aklî
tahkik”i dahi, bilge kişilerin (ekâbir-i âlem ve makbûlân-ı ümem’in) yaptıklarıyla
karşılaştırmalıdır; bu bilgelerin her hangi bir dine ve ırka mensup oldukları da söz
konusu edilmemelidir. Eğer onların yaptıkları iyi ve umumun menfaatini içeren bir
şeyse bunu uygulamak mümkün, hatta gereklidir. Dolayısıyla Bakühanlı’nın kanaatine
göre, bizim (avamın) yaptığımız eylemler her halükârda taklide dayalı olduğundan
108 Hayâtizâde, Efkâr, s.13; Bakühanlı, Esrârü’l- Melekût, AMEA Eİ Ktp., nr.B–4498, vr.43b; nr.B–3860, vr.57a; ÇH. Ktp., nr.4097/2, vr.18b. 109 Tehzîb, vr.67a; Hayâtizâde, Efkâr, s.13. 110 Tehzîb, vr.96b; Divan, vr.57b-58a. 111 Nesâyeh, vr.52b.
33
kötülükleri doğuran değil, maslahatı içeren fiilleri taklit etmemiz daha isabetli
olacaktır.112
3) Eğitim Alanındaki Çalışmaları: Okul Projesi ve Kütüphânesi
Bakühanlı, 20 Nisan 1832 tarihinde Kafkasya Komutanı (komendant) G. Rozen’e
takdim ettiği113 projeye göre Bakü’de açılmasını önerdiği okulun, her birinde bir Rus ve
iki Müslüman öğretmen bulunacak üç sınıftan oluşmasını planlamıştır. Okula 8–12 veya
8–15 yaş aralığında olan, çoğunlukla han, bey ve ileri gelen ruhanîlerin çocukları
alınacaktı. Zira aldıkları eğitim sonucunda hükümetin “iyi niyetini” anlayarak Rusya
Devleti’yle olan ilişkilerinin bilincinde olan zengin aile çocukları, yönettikleri avam
halkı da bu konuda daha iyi bir şekilde bilgilendireceklerdi. Ayrıca, böyle bir eğitim
siyaseti sonucunda yaşadığı coğrafyanın giderek daha iyi bir konuma geleceğini
söyleyen Bakühanlı’ya göre, halkı ticarî ve askerî alanlara yönlendirmek için, bazı fakir
çocuklarının da okula alınması gerekmekteydi.114
Okulun eğitim programından da göründüğü gibi Farsça’nın öğretimi,
düşünürümüzün, ticarî ve askerî hayatı dikkate alarak vurgu yaptığı önemli husus
niteliğindedir. Ona göre bölge insanı, bu dili bildiği zaman Tatarca (Azerbaycan
Türkçesi’yle) söylediklerini, çok iyi bir şekilde olmasa dahi yazabilirlerdi; diğer taraftan
da, bir tek Tatarcanın eğitimiyle yetinmek tüm yazılı ilişkilere ve kitaplara, dolayısıyla
geleneğe yabancı kalmak demekti. Çünkü Farsça, Asya’nın büyük bölümünde ortak
yazı dili olduğundan bölgedeki bütün kitaplar ve yazılı ilişkiler bu dilde ortaya
konulmaktaydı.115
Bakühanlı’nın tasarladığı bu proje, okuldan mezun olanların hangi işle
uğraşabileceklerine ilişkin görüşlerini de kapsamaktaydı. Binaenaleyh o, üçüncü
sınıftan mezun olan öğrencilerin kendi istekleri doğrultusunda üç kısma
ayrılabileceklerini öngörmüştür. Bu mezunlardan birinci kısım, askeri hizmete girecek
veya kendi işleriyle uğraşacak; ikinciler öğrenimlerini sürdürmek için Tiflis’teki Liseye
112 Tehzîb, vr.67b. 113 Moskova Devlet Tarih Müzes’inde muhafaza edilen (f.6, nr.41, vr.211–216) mezkûr proje ilk defa E.Ahmedov tarafından 1957’de neşredilmiştir. Bkz. Ahmedov, “Ob Odnom Neizvestnom Proekte Uçrejdeniya Uçilişa Sostovlennom A. Bakihanovım”, Uçenie Zapiski Azgosuniversiteta, sy.4, s.123–129; Soçineniya, 251–254; Agayev, “Abbas-Kuli Aga Bakihanov (Gudsi)”, Antologiya Pedagogiçeskoy Mısli Azerbaydjanskoy SSR, s.197–200. 114 Soçineniya, s.253. 115 Soçineniya, s.252.
34
(Gimnazya) veya Rusya’da bulunan diğer okullara gidecek; üçüncü kısım ise Arapça’yı
ve diğer bilimleri öğrenmek amacıyla kendi gözetimindeki dördüncü sınıfa devam
edecekti. Dördüncü sınıfa devam edecek olanlara yeterince büyük olan kütüphanesinden
faydalanma imkânı sağlayacağının altını çizen düşünürümüz, az sayıda öğrenciden
oluşacak bu sınıfın eğitilme sebeplerini şöyle tasnif etmiştir:
1. Devletin, halkın isteğinden farklı düşünmediğini ve İslamî değerleri güzel bir
ortamda korumayı amaçladığını göstermek;
2. Yazışmalarda Arapça’dan başka bir dil kullanmayan Kuzey Kafkasya
halklarıyla yönetim arasındaki ilişkilerin yürütülmesi için Arapça bilen memurlar
hazırlamak;
3. İlim âlemine değerli katkılarda bulunacak insanlar yetiştirmek.116
Yukarıda söylenenleri on bir şık altında toplayan düşünürümüz, okulla ilgili kendi
sorumluluklarının, okulun genel düzenini kontrol etmek ve yetkilileri gelişmelerden
haberdar etmekten ibaret olduğunu söylese de, bununla sınırlandırmadığı
anlaşılmaktadır. Zira Bakühanlı, bu projeyle bağlantılı olarak kendi eserlerini Rusça ve
Farsça’nın öğretiminde kullanılmak üzere sadeleştirmeyi ve böylece mezkûr diller
arasındaki benzerlik ve farklılıkları ortaya çıkarmayı düşünmüştür.117
Göründüğü gibi hem güncel ihtiyaçlara cevap vermesi beklenen, hem de
geleneksel eğitimi kuşatan mezkûr proje, önemli bir entelektüel çaba olarak
değerlendirilebilir. Nitekim uygulamaya konulmamasına rağmen bu proje, daha sonra
tesis edilecek okullara bir anlamda kılavuzluk yapmıştır. Örneğin birkaç yıl sonra
Tiflis’te açılan Şiî ve Sünnî Müslüman okulları,118 okutulacak dersler başta olmakla her
yönüyle Bakühanlı’nın projesini çağrıştırmış, okulun açılması için düşünürümüzün
görüşlerine başvurulmuştur.119 Yine düşünürümüzün ilme vermiş olduğu değerin bir
tezahürü olan bu çaba, onun ortaya koymuş olduğu eserlerinin telif sebepleriyle ilgili
116 Soçineniya, s.252. 117 Soçineniya, s.254. 118 M. Vorontsov’un desteği ile Kafkasya Şeyhülislamı Muhammed Ali tarafından 1845’te taslağı hazırlanan okulun ilk başta bir tek Şii mezhebinden olanlara şamil edilmesi öngörülmüştür. Ancak, Aralık 1847 yılında eğitime başlamasının ardından, Sünnî Müslümanlar için de aynı nitelikleri taşıyan okul tesis edilmiştir. Bkz. Ahmedov, Epoha, s.37. 119 Bkz. GDTA, f.4, op.3, d.33, vr.6. Bakühanlı, Stepan Safanov (ö.1862)’un ricası üzerine okul layihasıyla ilgili değerlendirme yapmış ve Ağustos 1845 tarihli cevap mektubunda bu girişimi takdir ettiğini söylemiştir. Mektubun metni için bkz. Soçineniya, s.254; Agayev, “Abbas-Kuli Aga Bakihanov (Gudsi)”, s.200.
35
bilgi vermekle beraber, çeşitli konulardaki kitaplardan müteşekkil özel kütüphanesi
hakkında en önemli kaynak niteliği taşımaktadır.
Bakühanlı’nın, yeni okulunun ayrılmaz bir parçası olarak Bakü’de oluşturduğu söz
konusu kütüphane hakkında Rus müsteşrik İ. Berezin de bilgi vermiştir. Doğuya yaptığı
seyahatle ilgili Kazan’da yayınlanmış kitabında Bakühanlı’nın kütüphanesinde bulunan
iki yüz elli üç kitabın ismini veren İ. Berezin konuyla ilgili şunları söylemektedir:
“Abbaskulu Hanov’un ölümü üzerine, bu yazmaların kaderinin ne olduğuna
ilişkin hiçbir fikrim yoktur. Henüz hayattayken Kazan Üniversitesi yazmalardan
bazılarını satın almak için beni aracı yaptıysa da Abbaskulu bu işe yanaşmadı.
Günümüzde bu kütüphaneye ulaşma imkânı olur düşüncesiyle, onun özet
katalogunu müsteşriklere takdim ediyorum.(…) Abbaskulu’nun Bakü’de
bulunan bu eserlerin dışında Kuba’da da kitapları bulunmaktadır.”120
İ. Berezin’in vermiş olduğu listeye dayanarak tasavvuf, kelam, felsefe, mantık,
hadis, fıkıh, astronomi, coğrafya, tarih ve dilbilim gibi farklı konuları içeren manzum ve
mensur eserlerden müteşekkil bu koleksiyonun121 tamamının nerede olduğuna dair bilgi
bulunmamaktadır. Bunlardan bir kısmı Azerbaycan Bilimler Akademisi Yazmalar
Enstitüsü Kütüphanesinde muhafaza edilmektedir.122 Aynı şekilde, Rusya
kütüphaneleriyle ilgili kataloglarda bazı kitapların üzerinde Bakühanlı’nın mührünün
bulunduğuna ilişkin bilgiler verilmekte ve bu kitaplardan onun özel koleksiyonu gibi
söz edilmektedir.123 Nitekim Bakühanlı’nın kitaplarının bir kısmı, ölümünden sonra
karısı Sekine Hanım tarafından Petersburg’daki İmparatorluk Bilimler Akademisi’ne
verilmiş; bunun karşılığında ise, Çar I. Nikolay’ın 13 Temmuz 1852 tarihli fermanıyla
ona pırlanta küpe hediye edilmiştir.124
120 Berezin, Puteşestviye po Vostoku, c.1, ek.8, s.16–22. 121 Bakühanlı, kütüphanesinin hem İslamî, hem de Batı kaynaklı eserlerden müteşekkil olduğunu belirtmiştir. Bkz. Divan, vr.28a. 122 Nureliyeva, Azerbaycan Edebiyatının Tedkikinde Elyazma Kolleksiyalarının Ehemmiyeti, s.55–74. 123 Bkz. Dimitrieva v.dğr., Opisanie Tyurkskih Rukopisey İnstituta Vostokovedeniya, s.71, 140-141; Dimitrieva v.dğr., Opisanie Tyurkskih Rukopisey İnstituta Narodov Azii, s.30, 40-41, 158, 159, 161, 174; Akimuşkin v.dğr., Persidskie i Tadjikskie Rukopisi İnstituta Narodov Azii AN SSR, c.1, s.53, 95, 96, 172, 192, 285, 295, 296, 297, 312, 324; c.2, s.135; Batsieva v.dğr., Arabskie Rukopisi İnstituta Vostokovedeniya Akademii Nauk SSSR, c.1, s.131,166; c.2, s.198, 203, 210, 256, 326, 335, 336, 449, 455, 468. 124 Kulikova, Vostokovedenie v Rossiyskih Zakonodatelnıh Aktah, s.117. Konuya dair Rusya arşiv belgelerinin metni için bkz. Ahmedov, “O Sudbe Liçnoy Biblioteki A.Bakihanova (s Publikasiey Dokumentov)”, Trudı İnstituta İstorii AN AzSSR, sy.15, s.150–175.
36
Bakühanlı’nın koleksiyonunun bulunması açısından hangi mühür ve imzaları
kullandığı çok önemlidir. Şimdiye kadar tespit edildiği kadarıyla düşünürümüz iki
mühür kullanmıştır. Bunlardan birinci mührün üzerinde “Abbaskulu 1224” (1224
�����) yazısı mevcuttur.125 Düşünürümüzün daha fazla kullandığı ikinci mührünün
üzerindeyse “La İlahe İllellah el-Melik el-Hakk el-Mübîn abduhu Abbaskulu 1244” (
����� ��� ��1244ال� ا ا� ال��� ال�� ال� ) sözleri yazılmıştır. Ayrıca düşünürün kullandığı
mühürlerin yanı sıra, müellif imzaları da tespit edilmiş bulunmaktadır. Bakühanlı,
kütüphanesine aldığı kitapların üzerine genellikle iki not düşmüştür. Bunlardan biri,
Farsça “Ni’metî bâşed kitab dilgoşâ” (�� cümlesi, diğeri ise Arapça ('&�!% ب#� "!ب دل
“el-Ân lî ve seyekûnü kema kane liğayrî” ( � آن ل�0/يا-ن ل� و��+*ن آ ) ibaresidir.126
125 Mührün üzerinde verilen 1224 hk. tarihinden de anlaşılacağı gibi müellif, henüz 16 yaşlarındayken özel mühre sahip olmuştur. Bakühanlı’nın mezkûr mührüne şimdilik yalnızca karısı Sekine Hanıma yazmış olduğu bazı mektupları da ihtiva eden bir yazmada rastlamaktayız. AMEA Eİ Ktp.’de M–308 numarada mevcut olan bu yazma E. Hüseyni tarafından 1968 yılında bulunmuştur. Yazmadaki mektupları E. Hüseyni Azerbaycan Türkçesi’ne, E. Ahmedov ise Rusçaya tercüme etmiştir. Bkz. Hüseyni, “Abbasgulu Ağa Güdsî’nin Dest-Hetti”, Azerbaycan, sy.7, s.189–200; Soçineniya, s.286–295. 126 Bkz. Nureliyeva, Azerbaycan Edebiyatının Tedkikinde Elyazma Kolleksiyalarının Ehemmiyeti, s.55–74. Şunu da belirtelim ki, yazarımız çoğu zaman mezkûr imzaları kullanmış olsa da bazen bunlara ilavelerde bulunmuştur. Nitekim bazı yazmalarında “��“ cümlesine ”'&�!% ب#� "!ب دل ت� م� ك 345 ا� ی*اذ .ibaresini ilave etmek suretiyle imza kullandığını da görebiliriz. Bkz. Tehzîb, vr.56b ”ی�ء
37
III. Eserleri
Çarlık Rusya’sının bir memuru olarak askerî harekâtlarda yer alan, Doğu ve Batı
ülkelerine bir takım seyahatlerde bulunan Bakühanlı, yaşamış olduğu hareketli hayata
rağmen farklı bilim dalları altında incelenmesi mümkün olan Arapça, Farsça ve Türkçe
eserler kaleme almıştır. Yine bu eserlere, tasavvuftan hicve kadar çeşitli konuları
kuşatan şiirlerinin ve çevirilerinin de eklenmesi mümkündür. Şunu hemen belirtelim ki,
Bakühanlı’nın eserlerinin büyük bir kısmı isim ve içerik olarak kendisi tarafından
zikrolunmuştur.127 Fakat bazı eserlerinin içeriği veya düşünürümüze nisbeti hâlâ
tartışmalıdır. Bunun en başlıca nedeni ise araştırmacıların, düşünürümüz tarafından
kaleme alınan eserlerin tahkikli metinlerinin hazırlanması konusunda ihmalkâr
davranmalarıdır. Nitekim şimdiye kadar Bakühanlı’nın yalnız iki eserinin tahkikli
metni hazırlanmış bulunmaktadır. Aynı şekilde Azerbaycan’da bulunan yazmalarla ilgili
katalogların yetersizliğinin ortaya çıkardığı problemlerin yanı sıra, bazı çalışmalar
sırasında düşünürümüzün eserlerinin farklı isimler altında zikrolunması da konuyla ilgili
güçlükleri doğuran sebeplerdendir. Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda,
Bakühanlı’nın hayatı ve ahlâk düşüncesiyle ilgili kapsamlı bir bilgi edinmek için
eserlerini belli bir sistematik içinde yeniden ele alma ihtiyacı hissetmekteyiz. Konuya
dair izlemeye çalıştığımız sistematikte ise, belli bir sınıflandırmaya tâbi tuttuğumuz
eserlerin, bir taraftan müellife nisbetinin kesinliğinin tespit edilmesini, diğer taraftan da
içerikleri hakkında genel bilgi verilmesini öngörmekteyiz. Dolayısıyla amacımız,
konuya ilişkin mevcut bilgileri içeren kaynakları, karşılaştırmak suretiyle gözden
geçirmek; bu verileri, Azerbaycan, İran, Rusya ve Türkiye kütüphanelerine ait çeşitli
kataloglara ve doğrudan eserlerin kendilerine dayanarak yaptığımız araştırmalar
sonucunda ulaştığımız yeni bilgilerle mukayese ederek değerlendirmektir.
A. Otantik Eserleri
1) Ahlâka Dair Eserleri
1. Tehzîb-i Ahlâk (ت?<ی= ا>;ق): Bakühanlı’nın en önemli felsefî eseridir. Farsça
telif edilen bu ahlâk risalesinin düşünürümüze nisbeti hususunda her hangi bir şüphe
127 Bkz. Gülistân-ı İrem, s.218–222.
38
bulunmamaktadır. Tezimizin Üçüncü Bölüm’ünde eserin tahkikli metnini vermenin
yanı sıra, kaynakları ve muhtevasını da bahis mevzuu yapacağımızı dikkate alarak
burada daha fazla bilgi vermeye gerek duymuyoruz.
2. Nesâyeh (@یA'): 1836/1837 (1252 hk.) yılında telif edilen risalenin128 orijinal
dili hakkında kesin bilgi bulunmamakla beraber,129 genellikle, Farsça yazıldığı ve
sonradan bilinmeyen biri tarafından Azerbaycan Türkçesi’ne çevrildiği üzerinde
durulmaktadır.130 Böyle bir yoruma neden olan en önemli delil ise eserin elimizde
bulunan en eski nüshasının Farsça olmasıdır.131 Bakühanlı’nın kendisi tarafından
Nesâyeh diye isimlendirilen eser,132 kaynaklarda Kitab-i Nasîhat133 ve Nasihatnâme134
olarak da geçiyor. Ayrıca, müellifin Gülistân-ı İrem’de bilgi verdiği eserleri arasında
Nesâyeh’ten bahsetmemesi farklı yorumlara da sebep olmuştur. Örneğin F. Köprülü,
müellifin, eserinin ismini zikretmemesini ona önem vermemesine bağlamıştır;135 M.
Terbiyet, A. Tahrânî ve M. Habibabâdî ise müellife nisbeti kesin olan136 Nasâyeh’in
ismini bile anmamışlardır.137
Yüz üç nasihati ihtiva eden bu ahlâk risalesinin telif sebebi, aslında yazarın
kendisi tarafından açıklanmıştır. Eserin dibacesinde aşırı teferruatlı olan ahlâk
kitaplarının -ister dil, isterse de anlam açısından- üst düzeyde olan insanlara hitap
ettiğinden yakınan müellif, bu eseri çocuklar için yazdığına vurgu yapıyor.138 Daha açık
128 Nesâyeh, vr.42a. 129 Tespit edebildiğimiz kadarıyla Nesâyeh’in Türkçe yazıldığını ilk defa F. Köçerli söylemiştir. Araştırmacının eser hakkında böyle görüş belirtmesi muhtemelen Farsça nüshalardan habersiz olmasından kaynaklanmış, daha sonraki bazı kaynaklarda da bu hatalı kanı devam ettirilmiştir. Bkz. Köprülü, s.20; Yazıcı, s.544; Rasûlî, s.438; İnâyetullah Rıza, s.245. 130 Soçineniya, s.299; Bennigsen, “Bakikhanlı”, s.958. 131 1838/39 (1254 hk.) tarihinde istinsah edilen mezkûr nüsha için bkz. Nesâyeh, vr.41b-54b. AMEA Eİ Ktp. katalogunda, sadece yukarıdaki nüshanın ismi zikredilse de (Sultanov, Elyazmalar Katalogu, c.1, s.363), tespit ettiğimiz kadarıyla eserin aynı kütüphanedeki C–283/10148, M–124, D–367/259, D–395/262, B–2462/3002, A–58/501, A–777 numaralarda daha yedi nüshası bulunmaktadır. Bu nüshalar arasında anlam bozukluğuna sebep olacak farklılıklar bulunmadığından dolayı tezimizde söz konusu eserle ilgili verdiğimiz dipnotlar genellikle en eski nüshaya dayanmaktadır. 132 Nesâyeh, vr.42a. 133 Köçerli, c.1, b.2, s.283. 134 Köçerli, c.1, b.2, s.297. Araştırmacı mezkûr eserden bazı bölümleri kendi kitabına almıştır (s.297–301). Esere nisbet edilen bu isim için ayrıca bkz. Köprülü, s.20; Yazıcı, s.544; Bennigsen, “Bakikhanlı”, s.958; Rasûlî, s.438. 135 Köprülü, s.20. 136 Nitekim müellif, diğer eserlerinde olduğu gibi Nesâyeh’in dibace kısmında da, eserin telif sebebini ve tarihini zikretmekle beraber kendinin ve babasının ismini belirtmektedir. Bkz. Nesâyeh, vr.41b. 137 Bkz. Habibabâdî, c.1, s.342; Terbiyet, Dâneşmendân-ı Azerbaycan, s.306; Tahrânî, ez-Zerî’a, c.24, s.168–172, 181–185. 138 Nesâyeh, vr.41b-42a.
39
bir şekilde ifade etmek gerekirse Nesâyeh, Bakühanlı’nın 1832’de hazırladığı okul
projesinin bir devamı olarak kaleme alınmıştır. Nitekim düşünür, okulla ilgili yönetime
sunmuş olduğu takdim yazısında okuldaki kendi sorumluluklarını belirtmekle beraber,
çocukların eğitimine yönelik yeni eserlerin telifinden de bahsetmektedir.139 Bunun yanı
sıra Nesâyeh’i Tehzîb-i Ahlâk’ın özeti olarak ele almamız da mümkündür. Zira bazı
farklılıkları dikkate almazsak her iki eserde de okuyucuya iletilmesi istenen mesajlar
hemen hemen aynıdır.140
Şimdiye kadar tahkikli neşri yapılmayan Nesâyeh, Azerbaycan Türkçesi ile ve
Farsça olarak yayınlanmıştır.141 Aynı şekilde Rusça142 ve İngilizce143 çevrileri de
bulunmaktadır.
3. Mişkâtü’l-Envar )ار*' )م�+*ة ا : İçerisinde Arapça mısralar bulunmakla birlikte
dili Farsça olan eserin telif tarihi, müellif tarafından belirtilmişse de bu bilginin açıklığa
kavuşturulması gerekmektedir. Şöyle ki, Bakühanlı, eserin telif tarihini “Mişkâtü’l-
Envar” ibaresi vasıtasıyla ebced usulüyle belirtmiştir.144 Fakat bu ibare düşünürümüzün
aynı yerde rakamla verdiği 1829/30 (1245 hk.) tarihiyle uyuşmamaktadır.145 Bu bakış
açısıyla değerlendirecek olursak, Mişkâtü’l-Envar’ın telif tarihinin 1829’a tekabül
ettiğini zikreden araştırmacıların mezkûr nüansa değinmemeleri dikkat çekicidir.146
Diğer taraftan ise, eserin 1844 (1261 hk.) tarihinde yazıldığını söyleyenler de tutarlı
deliller ortaya koymamaktadırlar.147 Zira Bakühanlı’nın, Tehzîb’de Mişkât’ın ismini
139 Bkz. MDTM, f.6, nr.41, vr.211–216: Soçineniya içinde, s.251–254. 140 Çocuklara hitaben yazıldığından dolayı daha kolay bir üslupta kaleme alınan Nesâyeh’teki ilk on altı nasihat iman ve ibadet esaslarıyla beraber büyüklere saygıyı da açık bir şekilde vurgulamaktadır. Daha felsefî bir biçimde telif edilmiş Tehzib’de ise bunlar açık bir şekilde değil satır aralarında vurgulanmıştır. Bkz. Nesâyeh, vr.42b-44b. 141 Bkz. Bakühanlı, Nesâyeh: Bedii Eserleri içinde, s.349–358; Bakühanlı, Nesihetler: Seçilmiş Eserleri içinde, s.68–74; Bakühanlı, Nesihetler, çev. M. Sultanov, Bakü: Yazıçı, 1982. Nesâyeh, sonuncu kitapta, AMEA Eİ Ktp. A–153/2941 (3)’te muhafaza edilen nüshaya esasen Azerbaycan Türkçesi’nde ve Farsça olmak üzere iki dilde, üç alfabeyle yayınlanmıştır. Fakat ister Azerbaycan Türkçesi’ne çevirisinde, isterse de Farsça baskısında eserin içinden belli bölümler çıkarılmıştır. 142 Risalenin Rusça tercümesi ilk defa AMEA Eİ Ktp. A–153/2941(3) numaralı nüshaya binaen tercüme edilerek E. Ahmedov tarafından verilmiştir. Bkz. Bakühanlı, Kniga Nastavleniy: Soçineniya içinde, s.104–112. 143 Ayrıntılı bilgi için bkz. Alstadt, “Nasihatlar (Admonitions) of Abbas Kulu Agha Bakikhanlı”, Central Asian Monuments, s.105–142. Araştırmacı bu makalesinde eserin İngilizce çevrisiyle beraber Rusça ve Azerbaycan Türkçesi’yle yapılan farklı baskıları da karşılaştırmıştır. 144 Bakühanlı, Mişkâtü’l-Envar, AMEA Eİ Ktp., nr.M-120/11099, vr.1b. 145 Nitekim bu ibare 1245’e değil, 1055 hk. tarihine mutabıktır. 146 Bkz. Bedii Eserleri, s.11; Seçilmiş Eserleri, s.12. 147 Mişkât’ın 1844’te yazıldığına ilişkin değerlendirme için bkz. Kasımzade, Abbaskulu Ağa Bakihanov-Kutsi, s.142; Kasımzade, XIX. Asır Azerbaycan Edebiyatı Tarihi, s.141.
40
zikrederek ondan alıntılar yapması,148 Mişkât’ın Tehzîb’den daha önce yazıldığını
göstermektedir. Dolayısıyla bazı tutarsızlıklara rağmen eserin 1829/30’da veya en
azından 1832/33 tarihinden önce yazıldığını belirtmek daha makul görünmektedir.
Bakühanlı’nın konu itibariyle güzel hal ve tavırları nazma çektiğini söylediği
Mişkât’ı,149 F. Köçerli “ahlâka dair manzum eser” diye anmıştır.150 Bu bakımdan eser,
bazı araştırmacılar tarafından Nizamî Gencevî’nin Mahzenü’l-Esrar isimli eserine
yazılmış nazire olarak kabul edilmektedir.151 Akıl, ruh, aşk, mutluluk, nefs gibi konulara
ilişkin şiirleri ihtiva eden; çeşitli ayet ve hadislerin yanı sıra Sâdî, Şeyh Bahâî ve
özellikle Mevlâna’ya atıfların yapıldığı152 eser, Bakühanlı’nın ahlâk ve tasavvufa dair
görüşlerini tespit etme açısından büyük öneme sahiptir.
Mişkâtü’l-Envar’ın 1956’da M. Sultanov tarafından bulunmuş nüshası bilinen tek
yazma nüshasıdır.153 Eserin şimdiye kadar tahkikli neşrinin yapılmaması beraberinde
bazı problemleri de doğurmaktadır. Nitekim elimizde bulunan yazmada, eserin hangi
varakta bittiğine ilişkin açık bir ifade bulunmamaktadır.154 Bu problemin vuzuha
kavuşturulması tezimizin sınırlarını aştığından, Mişkâtü’l-Envar’ın nasıl bittiğinin
tespiti konusunda, eserin Azerbaycan Türkçesi’ne çevirisini155 esas almış
bulunmaktayız.156
148 Krş: Tehzîb, vr.97b; Bakühanlı, Mişkâtü’l-Envar, AMEA Eİ Ktp., nr.M-120/11099, vr.14a. 149 Gülistân-ı İrem, s.219; Terbiyet, s.306; Tahrânî, ez-Zerîa, c.21, s.54; Habibabâdî, c.1, s.342; Storey, Persian Literature, c.1, b.1, s.426. 150 Köçerli, c.1,b.2, s.283. 151 Bedii Eserleri, s.12. 152 Bkz. Bakühanlı, Mişkâtü’l-Envar, AMEA Eİ Ktp., nr.M-120/11099, vr.6a, 9a, 10a, 11a-11b, 12a, 12b, 13a, 15a. Düşünürümüzün özel kütüphanesindeki kitapları içeren listede Mevlâna’nın Mesnevi’si, Sâdî’nin Divan’ı ve Şeyh Bahâî’nin Keşkül’ü bulunmaktadır. Bkz. Berezin, c.1, ek.8, s.21. 153 Bakühanlı, Mişkâtü’l-Envar, AMEA Eİ Ktp., nr. M-120/11099, vr.1b-20b. Bu numarada kayıtlı olan kitabın içinde Bakühanlı’nın Divan’ı da bulunduğundan yazma Külliyat diye isimlendirilmektedir. Bkz. Sultanov, Elyazmalar Katalogu, c.1, s.369. 154 Bkz. Eserin nasıl başladığı müellifin kendisi tarafından zikrolunmuştur. Gülistân-ı İrem, s.219. 155 Eserin tercümesine, M. Sultanov’un 1964 ve 1973’te yayınlanan Abbasgulu Ağa Bakıhanov: Bedii Eserleri kitabı içinde (s.19–56), 1984’te ise aynı müellifin Abbasgulu Ağa Bakıhanov Güdsî: Seçilmiş Eserleri ismiyle basılan derlemesinde (s.133–177) yer verilmiştir. 156 Bu kaynağa dayanarak ifade etmek gerekirse, Mişkât’ın yirmi sekiz bölüme ayrıldığını ve toplam 584 beyitlik şiiri ihtiva ettiğini söyleyebiliriz. Bkz. Bakühanlı, Mişkâtü’l-Envar, AMEA Eİ Ktp., nr.M-120/11099, vr.1b-20b.
41
2) Mantık ve Gramer Eserleri
1. Aynü’l-Mîzân ( انFال�� ��� ): Bakühanlı’nın 1835/36 (1251 hk.) tarihinde157
Arapça yazdığı bu risale, mantık ve münâzara âdâbıyla ilgilidir.158 Eserde yazarın
ismiyle beraber, risalenin adı, telif amacı ve tarihinin belirgin olması bu konuda ortaya
çıkabilecek ihtilafları önlemektedir.159 Ayrıca eserin adının, Bakühanlı’nın kendisi
tarafından Gülistân-ı İrem’de zikredilmiş olması da, müellife nisbetiyle ilgili önemli bir
delil mahiyeti taşımaktadır.160
Aynü’l-Mîzân Mukaddime, iki fasıl ve Hatime’den oluşmaktadır. Mukaddime’de
lafızların taksimatı ve kelimenin delalet yolları, birinci fasılda “tasavvur”, ikinci fasılda
ise “tasdik” konu edinmektedir. Risalenin Bakühanlı’ya nisbetine dair çok önemli
bilgileri içeren dibace kısmında eserin telif amacı ve içeriği hakkında da bilgi
verilmektedir. Nitekim diğer eserlerinde olduğu gibi burada da konuya besmele ve
duayla başlamış bulunan yazar, Aynü’l-Mîzân diye isimlendirdiği bu eserinde ifrat ve
tefritten hâli muhtasar mantık risalesi hazırladığını belirtmiştir. Yazara göre mantıkla
ilgili eserlerdeki ifrat, Tanrıyı inkâra götürebileceği gibi, tefrit de bu ilimle uğraşanlara
hiçbir yarar sağlamamaktadır.161 Yine müellif, fasıllarından her birini kendi içinde iki
kısma ayırdığı bu eserinin hatimesinde “münâzara ilmi” ve onun âdâbından
bahsetmiştir.162
Aynü’l-Mîzân’ın bilinen yegâne nüshası, Bakühanlı’nın kendisi tarafından Mirza
Kazım Bey’e hediye edilen nüshadır ve bu yazma 1963’te E. Ahmedov tarafından
Petersburg’da bulunmuştur.163 Şimdiye kadar mezkûr risalenin tahkikli neşri yapılmasa
da, 1971’de Azerbaycan Türkçesi’ne ve 1983’te Rusça’ya tercüme edilmiştir.164
157 Dibacede müellif kendi ismini zikrettikten sonra eseri Kuba’daki Emsâr köyünde ve 1835/1836 (1251 hk.) yılında yazdığını belirtmiştir. Bkz. Bakühanlı, Terezinin Mahiyeti, s.75; Bakühanlı, Suşestvo Vesov (Razuma): Soçineniya içinde, s.117. 158 Tahrânî, ez-Zerî’a, c.15, s.373; Terbiyet, s.306; Köçerli, c.1, b.2, s.283; Köprülü, s.20; Habibabâdî, c.1, s.342; Yazıcı, s.544; Rasûlî, s.438; Bennigsen, “Bakikhanlı”, s.958; Storey, Persian Literature, c.1, b.1, s.426. 159 Bakühanlı, Terezinin Mahiyeti, s.75; Bakühanlı, Suşestvo Vesov (Razuma): Soçineniya içinde, s.117. 160 Gülistân-ı İrem, s.218. 161 Bakühanlı, Terezinin Mahiyeti, s.75; Bakühanlı, Suşestvo Vesov (Razuma): Soçineniya içinde, s.117. 162 Bakühanlı, Terezinin Mahiyeti, s.83–84; Bakühanlı, Suşestvo Vesov (Razuma): Soçineniya içinde, s.128–130. Eserin içeriğine dair ayrıntılı bilgi için bkz. Ahmedov, “Logika A.-K.Bakihanova”, Uçenıe Zapiski Azerbaydjanskogo Gosudarstvennogo Universiteta: Seriya İstorii i Filosofii, sy.1, s.11–20. 163 Bu nüsha, Petersburg Devlet Üniversitesi’nin Şark Yazmaları Şubesi Kütüphanesi’nde MSO 632 numarada yer almaktadır. Bakühanlı’nın üzerine düştüğü nottan anlaşıldığı gibi yazma, Kazan Üniversitesinde çalışan ve Mirza Kazım Bey’e, Mayıs 1840 (20 Rebiülevvel 1256 hk.) tarihinde müellifin
42
2. Kânun-i Kudsî )%��G ن*'G( : Farsça’nın gramerine dair yazılmış bu eser,165
Bakühanlı’nın Farsça kaleme aldığı önemli eserlerindendir. Müellifin Gülistân-ı
İrem’de ismini zikrettiği eserin telif tarihiyle ilgili farklı görüşler bulunsa da,166 kendisi
1828/29 (1244 hk.) yılında yazdığını belirtmiştir.167 Bakühanlı, Harf, Kelime ve Cümle
bölümlerinden oluşan bu eser vasıtasıyla ecnebilere kısa sürede okuyup yazacak kadar
Farsça öğretmeyi amaç edinmiştir. Bunun yanı sıra müellif, daha iyi bir şekilde
anlaşılması ve hıfz edilmesi için bazı kaideleri nazma çektiğini de söylemektedir.168
Kânun-i Kudsî Rusya’da Farsça’nın grameriyle ilgili yapılan ilk çalışma169 olduğu
için yazarın birçok eserinden daha büyük yankı uyandırmıştır. Nitekim Bakühanlı,
1829’ların sonunda bu eseri hakkında Çar I. Nikola’ya gönderdiği takdim yazısında dört
seneden beri üzerinde çalıştığı kitabın Rusya’da bir ilk olduğunu belirtmiş, Farsça’nın
diğer Asya dillerinden daha önemli olduğunun altını çizerek bu çabanın
değerlendirilmesini istemiştir.170 Şunu da belirtelim ki, Bakühanlı’nın mektubunun
olumlu sonuca ulaşmasında dönemin Kafkasya sorumlusu İ. Paskeviç’in de katkısı
olmuştur. O, Dışişleri Bakanı K. Nesselrode’ye yazdığı 1829 tarihli mektubunda
Bakühanlı’nın, Rusya ile İran ve Türkiye arasında yapılan antlaşmalardaki
hizmetlerinden övgüyle söz ediyor. İ. Paskeviç’e göre Çar’a sadakatle hizmet eden
yazarın, bir ilke imza attığı göz önünde bulundurularak bunun Çar’a iletilmesi ve
yazdığı eserinin basılması uygun olacaktır.171 Sonuçta eser, 1831/32 (1247 hk.)
kendisi tarafından hediye olarak gönderilen nüshadır. Kazım Bey 1849’da Petersburg Üniversitesi’ne gittiği için Aynü’l-Mîzân’ın yazması da Petersburg’a götürülmüştür. Bkz. Ahmedov, Soçineniya, s.299. 164Bkz. Bakühanlı, Terezinin Mahiyeti, çev. Z. Memmedov, s.75–84; Bakühanlı, Suşestvo Vesov (Razuma): Soçineniya içinde, s.117–130. 165 Necefî, Mu’cemu Müellifî’ş-Şia, s.309; Tahrânî, ez-Zerî’a, c.17, s.25; Köçerli, c.1, b.2, s.284; Storey, Persian Literature, c.1, b.1, s.426. 166 Nitekim kendisinde bir nüshasının bulunduğunu söyleyen F. Köçerli, eserin telif tarihine ilişkin görüş belirtmemiş, M. Terbiyet ve Moallem Habibabadî ise telif tarihini yanlışlıkla 1820 (1236 hk.) olarak zikretmişlerdir. F. Kasımzade ise müellifle ilgili monografi çalışmasında eserin telifiyle ilgili iki farklı -1828 ve 1831- tarih belirtmiştir. Bkz. Köçerli, c.1, b.2, s.284; Terbiyet, s.306; Habibabâdî, c.1, s.342; Kasımzade, Abbaskulu Ağa Bakihanov-Kutsi, s.37, 70. 167 Bakühanlı, Kânûn-i Kutsî, s.3. Şunu da belirtelim ki müellifin ebced hesabıyla vermiş olduğu tarih rakamla verdiği tarihle uyuşmamaktadır. 168 Bkz. Gülistân-ı İrem, s.218; Bakühanlı, Kratkaya Grammatika Persidskago Yazıka, s.I-IV. 169 Nitekim dönemin bazı eserlerinde müellifin bu eseri övgüyle anılmıştır. (Berezin, Grammatika Persidskago Yazıka, s.VII). Bakühanlı’nın mezkûr eseriyle dönemin Farsça’ya dair diğer eserleri arasındaki mukayesesi için bkz. Elesgerova, “Abbasgulu Ağa Bakıhanovun Ganuni-Güdsi Eseri”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.2, s.43–52. 170 AMEA Eİ Ktp., f.1, nr.2, vr.3. 171 Soçineniya, s.314; AMEA Eİ Ktp., f.1, nr.2, vr.10.
43
tarihinde Tiflis’te yayınlanmış,172 yazarı ise 1500 ruble değerinde pırlanta yüzükle
ödüllendirilmiştir.173
3. Farsça’nın Muhtasar Grameri (Kratkaya Grammatika Persidskago Yazıka): Bu
eser Kânun-i Kudsî’nin Rusçaya yapılan çevirisidir. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi,
Çarlık yönetimi, Kânun-i Kudsî’nin tabedilmesine onay vermekle birlikte, Rusçaya
çevrilerek yayınlanmasına dair teşebbüsleri de değerlendirmeye almıştır. Nitekim K.
Nesselrode, Kafkasya Genel Valisi G. Rozen’e yazdığı 1832 tarihli mektubunda, eserin
Farsça neşrinin doğuracağı iyi sonuçların altını çizmiş; ayrıca, bu eserin Rus gençlerinin
Farsça öğrenmesine kolaylık sağlaması için müellifinin de katkılarıyla Rusçaya tercüme
edilmesini tavsiye etmiştir.174 Anlaşıldığı kadarıyla Bakühanlı, Kânun-i Kudsî’yi K.
Nesselrode’nin tavsiyesi üzerine Rusçaya çevirerek 1831’de Petersburg’a
göndermiştir.175 K. Nesselrode’nin mezkûr isteğinin bu kadar kısa zamanda
gerçekleştirilmesine rağmen, müellifin Vasiliy Kuzmin’le beraber yaptığı176 çeviri,
ancak 1841’de Farsça’nın Muhtasar Grameri (Kratkaya Grammatika Persidskago
Yazıka) ismiyle Tiflis’te yayınlanabilmiştir.177
3) Tarih, Coğrafya ve Astronomiyle İlgili Eserleri
1. Gülistân-ı İrem (ن ارم!I�J): 1841 (1257 hk.) yılında Farsça kaleme alınan
Gülistân-ı İrem178 müellifin en önemli yapıtlarındandır.179 Telif tarihi ve müellife
nisbeti hususunda her hangi bir ihtilafın söz konusu olmadığı bu eserden dolayı
dönemin bazı müsteşrikleri, Bakühanlı hakkında daha çok bir müverrih gibi söz
etmişlerdir. Nitekim 1920’li yıllarda Azerbaycan Devlet Üniversitesinde hocalık yapan
172 Bakühanlı, Kânûn-i Kutsî, Tiflis 1247; Ayrıca bkz. Müşar, Fihrist-i Ketabhâ-yı Çâpi-yi Fârisî, c.3, st.3874. F. Kasımzade Kânûn-i Kutsî’nin 1833’te Tebriz’de taşbasmasıyla yayınlandığını söylemiştir. Fakat bu bilginin kaynağı ne araştırmacının kendisi ne de bir başkası tarafından belirtilmektedir. Bkz. Kasımzade, Abbaskulu Ağa Bakihanov-Kutsi, s.7. 173 AMEA Eİ Ktp., f.1, nr.2, vr.4, 7. 174 AMEA Eİ Ktp., f.1, nr.2, vr.14. 175 Soçineniya, s.314. 176 AMEA Eİ Ktb., f.1, nr.2, vr.13. 177 Bakühanlı, Kratkaya Grammatika Persidskago Yazıka, Tiflis 1841. E. Ahmedov’un araştırmalarına göre eserin neşri, bazı bürokratik problemlerden dolayı 1842’de Tiflis’teki Arzanovlar Matbaası’nda gerçekleştirilmiştir. Bkz. Soçineniya, s.315. 178 Gülistân-ı İrem, s.3. 179 Bkz. Terbiyet, s.306; Köçerli, c.1, b.2, s.283; Köprülü, s.21; Habibabâdî, c.1, s.342; Storey, Persian Literature, c.1, b.1, s.426. Bakühanlı, şiirlerinin birinde bu eseri, Kafkasya’da Rus ordu komutanlığı yapmış Moisey Zahariç Argutinskiy’in isteği üzerine kaleme aldığını söylemektedir. Şiir için bkz. Bedii Eserleri, s.300.
44
V. Barthold, Gülistân-ı İrem’in öneminden söz etmiş ve neşrinin zarûrî olduğunu
söylemiştir.180
Bakühanlı’nın İslamî literatürle beraber Bizans, Ermeni ve Rus kaynaklarından da
faydalanarak kaleme aldığı bu eserde, Azerbaycan’ın büyük bir kısmını ihata eden
Şirvan ve Dağıstan’ın coğrafî arazisi, burada mevcut olan devlet ve hanedanların tarihi,
halkın yaşam tarzı, dinî akidesi ve dili ilk defa böyle sistemli bir şekilde araştırılmıştır.
Bu bakımdan Gülistân-ı İrem’in daha sonra yazılmış tarih eserleri üzerinde derin etkiye
sahip olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, Mirza Adıgüzel Bey (ö.1848)’in Karabağname
(1845), Mirza Cemal (ö.1853)’in Karabağname (1847), İskender Bey Hacınski’nin
Kuba’lı Fethali Han’ın Hayatı, Mirza Ahmed’in Talış Hanlığı (1883), Şeyh İbrahim
Nâsıh (ö.1865)’ın Gence Tarihi isimli eserlerinde bu etkiyi görmemiz mümkündür.181
Yine Gülistân-ı İrem, Kafkasya üzerine araştırma yapanlar için de kaynak mahiyetinde
taşımıştır. Etnograf A. Komarov, Kafkasya savaşları tarihi yazarı N. Dubrovin,
Kafkasya uzmanı A. Berje, Dağıstan tarihi araştırmacısı E. Kozubski gibi, M.
Miansarov, D. Peqirov ve V. Megiov da Bakühanlı’nın eserini bir kaynak olarak
kullanmış ve ilmî girişimini takdir etmişlerdir.182
Dibace, Mukaddeme, beş bölüm ve Hatime’den müteşekkil olan Gülistân-ı
İrem’in bizim konumuzla ilgili en önemli bölümleri hiç şüphesiz eserin dibace ve
hatimesidir. Nitekim tarih yazmacılığında izlediği metot, tarihe verdiği tanım, tarih
ilminin gerekliliği ve yararları hakkında eserin dibace kısmında183 bilgi veren
Bakühanlı, tezkire niteliği taşıyan hatime kısmında da otobiyografisini zikretmekle
beraber tarihini konu edindiği bölgede meşhur olan yirmi dört kişinin hayatları ve
eserleri hakkında bilgi aktarmıştır.184
180 Barthold, Mesto Prikaspiyskih Oblastey v İstorii Musulmanskago Mira, s.124. Bunun yanı sıra E. Pahomov ve L. Bagriy gibi bazı tarihçiler, Azerbayca’nın “ilmî” tarihinin yazılması adına Bakühanlı’nın önemli ilkelere imza attığını vurgulamışlardır; aynı kanaatin daha sonra da devam ettiğini söyleyebiliriz. Örneğin, Azerbaycan tarihi alanında önemli çalışmalarıyla tanınan Z. Bünyadov, Bakühanlı’yı modern Azerbaycan tarihçiliğinin önderi olarak zikretmektedir. Bkz. Pahomov, “O Zaglavii Truda A. Bakihanova Gyulistan İram”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.4, s.113–115; Bagriy, Materialı Dlya Bibliografii Azerbaydjana, s.54; Buniyatov, İzbrannıe Soçineniya, c.3, s.335. 181 Buniyatov, İzbrannıe Soçineniya, c.3, s.335. Adı geçen eserler için bkz. Ferzeliyev, Ahundov, Garabağnameler, c.1–2, Bakü: Yazıçı, 1989–1991. 182 Bkz. Ahmedov, Epoha, 5–13. 183 Gülistân-ı İrem, s.1–3. 184 Gülistân-ı İrem, s.197–222. Sözü geçen bölümün Bakühanlı’nın otobiyografisiyle ilgili sayfaları Ceyhun Bey Hacıbeyli tarafından Fransızcaya tercüme edilmiştir. Bkz. Djeyhun Bey Hadjibeyli, “Un
45
Gülistân-ı İrem’in Azerbaycan Türkçesi’ne ilk tercümesi 1902’de Seyyid Azim
Şirvânî (ö.1888)’nin oğlu Mir Cafer tarafından yapılarak185 sansürden geçmesi için
Bakü’de Vasiliy Smirnov’a sunulmuştur. Fakat daha sonra Petersburg’a gönderilen
eserin yayınlanmasına izin verilmemiştir.186 Mezkûr eserin Rusça tercümesi ilk defa
1926 senesinde Azerbaycan Tetkik ve Tetebbu Cemiyeti tarafından tabedilmiştir. Neşir
esnasında dördü Farsça, ikisi ise Rusça olmak üzere toplam altı yazma nüshası
karşılaştırılmış, kitabın başında M. Baharlı tarafından Bakühanlı’nın hayatı hakkında
bilgi verilmiştir.187 Ayrıca A. Caferoğlu’nun, M. Baharlı’ya istinaden verdiği bilgiye
göre 1923’te neşredilen Azerbaycan Tarihi isimli eser ve Mirza Hasan Efendi el-
Kaderî’nin 1903’te yayınladığı Âsâr-ı Dağıstan’ı aslında Gülistân-ı İrem’in Azerbaycan
Türkçesi’ne yapılan tercümesinden başka bir şey değildir.188 1951 ve 2001 yıllarında
Azerbaycan Türkçesi ile189, 1991’de ise Rusça190 çevirisi yayınlanan eserin Farsça
tahkikli metni 1970’te hazırlanmıştır.191
2. Kafkasya’nın Doğu Bölgesinin Tarihi (İstoriya Vastoçnoy Çasti Kavkaza):
Gülistân-ı İrem’in Rusça çevirisinden ibaret olan eseri, Bakühanlı, Tadeuch Zablotskiy
(ö.1847) ile beraber tercüme etmiştir.192 Bu çeviri, 1843/1844’te tamamlanmış ve
Historien Azerbaidjanian du debut du XVII siécle: Abbas Kouli Agha Bakikhanoff”, Journal Asiatique, c.207, s.149–157 185 Bkz. Sultanov, Elyazmalar Katalogu, c.1, s.51 186 Sâdıkî, “Gülistân-ı İrem”, Maarif ve Medeniyet, sy.4 (27), s.44–46. 187 Bkz. Bakühanlı, Gyulistan-İram, Bakü: Azerbaycan Tetkik ve Tetebbu Cemietinin Neşriyatı, 1926, XV+196 s. 188 A. Caferoğlu, Azerbaycan Tarihi ismiyle yayınlanan çevirinin çok fazla hata içerdiğini de zikretmektedir. Bkz. Caferoğlu, “Abbaskulu Ağa Bakihanof Kutsî: Gülistân-ı İrem”, TM, c.2, s.595–597. Ancak şunu da belirtelim ki, Âsâr-ı Dağıstan eseri hakkında bilgi veren F. Köçerli bunu, Gülistân-ı İrem’in tercümesi gibi zikretmemektedir. Ona göre H. Kaderî kendi eserini kaleme alırken Gülistân-ı İrem’den sadece bir kaynak gibi istifade etmiştir. Bkz. Köçerli, c.1, b.2, s.283. 189 Bkz. Bakühanlı, Gülüstani-İrem, çev. R. Esgerli, Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Neşriyatı, 1951, 256 s.; Bakühanlı, Gülüstani-İrem, Bakü: Möminin Neşriyatı, 2001, 287 s. 190 Bkz. Bakühanlı, Gyulistan-i İram, Bakü: İzdatelstvo Elm, 1991, 304 s. 191 Bkz. Müşar, Fihrist-i Ketabhâ-yı Çâpi-yi Fârisî, c.4, s.4281; Bakühanlı, Gülistan-i İrem, thk. Abdülkerim Alizâde v.dğr., Bakü: Elm Neşriyatı, 1970, XX+288+40 s. Tez boyunca Gülistan-i İrem’e yapacağımız atıflarda bu kitap kastedilmektedir. Eserin, tahkikli metni hazırlandığı zaman istifade edilen beş nüshanın dışında İran’da 1262 ve 1323 tarihlerinde istinsah edilmiş iki nüshası daha bulunmaktadır. Bkz. Abdullah Enver, Fihrist-i Nüshahâ-yı Hatti-yi Ketabhâne-i Milli-yi İran, c.2, s.14–15, c.5, s.488–489. 192 Önceleri bu çalışmanın Vasiliy Kuzmin’le beraber yürütüldüğü üzerinde durulsa da, sonradan bu kişinin 1837’de siyasi sebeplerden dolayı Kafkasya’ya sürülmüş olan Tadeusz Lada Zablotsky (ö.1847) olduğu ortaya konulmuştur. Araştırmacıları bu sonuca götüren kaynak ise Lada Zablotsky’nin Polonyalı arkadaşı Romuald Podbersky’ye Tiflis’ten yazdığı 10 Haziran 1843 tarihli mektubudur. Nitekim söz konusu mektupta, T. Zablotsky birkaç aydan bu yana Gülistân-ı İrem’in Rusça’ya tercümesi üzerinde çalıştığını belirtmiştir. Bkz. Sadıhov, Oçerki Russko-Azerbaydjansko-Polskih Literaturnıh Svyazey XIX Veka, s.115; Rzayev, Azerbaydjanskie Vostokovedı XIX Veka, s.19.
46
yayınlanması için Petersburg’a gönderilmiştir. 1845’te İmparator I. Nikolay tarafından
gözden geçirilmesi için Rusya Bilimler Akademisine sunulan çeviri, Boris Dorn
(ö.1881) ve Mariy Brosse (ö.1880) gözetiminde incelenmiştir.193 İnceleme sonucunda
yazarın bu çabası takdir edilerek kendisinin ödüllendirilmesine rağmen eserin
yayınlanmasına izin verilmemiştir.194
Yayınlama çabaları olumlu bir sonuca bağlanmasa da eserin bazı kısımları
dönemin gazetelerinde makale şeklinde basılmıştır. Şöyle ki, Gülistân-ı İrem’in Nadir
Şahla ilgili dördüncü bölümünün son kısmı Nadir Şah’ın Dağıstan’a Yürüyüşü
Hakkında (O Pohodah Şah-Nadira v Dagestan) ismiyle neşredilmiştir.195 Gülistân-ı
İrem’den alıntı yapan başka bir gazete ise Kaspiy olmuştur. Daha açık bir şekilde ifade
etmek gerekirse, mezkûr gazetede meçhul biri tarafından Bakü Hanlığı’nın tarihiyle
ilgili yayınlanan bir makale, Gülistân-ı İrem’in beşinci bölümünden iktibas edilmiştir.196
3–4. Esrârü’l-Melekût (ا�/ار ال��+*ت): Bakühanlı, 1839/40 (1255 hk.) tarihinde
yazdığı197 bu eserinde astronomiyi (hey’et-i cedîde) konu edinmektedir.198 Müellif,
Gülistân-ı İrem’in tezkire kısmında kendisinin de zikrettiği gibi, bu eseri önce Farsça
yazmış, daha sonra ise Arapça’ya tercüme etmiştir.199 Böylece, iki farklı dilde iki metni
bulunan Esrârü’l-Melekût’un elimizdeki Arapça nüshasının Dibace kısmına
baktığımızda, müellifin yukarıda söyledikleri daha iyi bir şekilde anlaşılmaktadır. Şöyle
ki, aslında Bakühanlı bu konuda müstakil bir eser yazmamış, sadece daha önce kaleme
193 Kulikova, Vostokovedenie v Rossiyskih Zakonodatelnıh Aktah (Konets XVII v.-1917 g.), s.123. Kavkaz Gazetesi’nde (sy.2, 1846) Gülistân-ı İrem’in telifi ve Akademi’ye sunulmasına dair makale yayınlanmıştır. Bkz. Sovremenniki, s.50. 194 Soçineniya, s.17; Kasımzade, Abbaskulu Ağa Bakihanov-Kutsi, s.53–54. 195 Kavkaz, sy.17 (27 Nisan 1846), sy.18 (4 Mayıs 1846): Soçineniya içinde, s.150–161. Ahmedov’un tespitine göre aynı makale müellifinin ismi zikredilmeksizin Petersburg’daki Russkiy İnvalid gazetesinin 121. (2 Haziran 1846) ve 122. (4 Haziran 1846) sayılarında da çıkmıştır. Bkz. Soçineniya, s.304 196 Bazı araştırmacıların kanaatince bu makale, Ceyhun Bey Hacıbeyli (ö.1962) tarafından iktibas edilmiştir. Bkz. Ahmedov, “Ob Odnom Neizvestnom İzvleçenii iz Knigi A.Bakihanova Gyulistan-İram”, Uçenıe Zapiski Azgosuniversiteta, sy.2, s.89–90. 197 Bakühanlı, Esrârü’l- Melekût, AMEA Eİ Ktp., nr.B–4498, vr.43b; Bakühanlı, Esrârü’l- Melekût, AMEA Eİ Ktp., nr.B–3860, vr.57a. 198 Terbiyet, s.306; Köçerli, c.1, b.2, s.283; Köprülü, s.20; Habibabâdî, c.1, s.342; Yazıcı, s.544; Rasûlî, s.438; Bennigsen, “Bakikhanlı”, s.958; Storey, Persian Literature, c.1, b.1, s.426. Ayrıca Tahrânî, Esrârü’l-Meknûne adı altında zikrettiği bir eserin bazı fihristlerde Esrârü’l-Mülk ve’l-Melekût ( ا�/ار ال��� ,şeklinde geçtiği ve üzerine Efkârü’l-Ceberût isimli şerh yazıldığını söylemektedir. Bkz. Tahrânî (و ال��+*تez-Zerî’a, c.2, s.56. 199 Gülistân-ı İrem, s.218.
47
aldığı Coğrafya eserinin Riyaziyyât kısmından derleme yaparak Esrârü’l-Melekût’u
vücuda getirmiştir.200
Daha önce de anlattığımız gibi Bakühanlı, 1846’da Mekke yolculuğuna çıkmış ve
bu sırada İstanbul’a gelmiştir. Bu eser de, İstanbul’a seyahati sırasında müellifin kendisi
tarafından dönemin Osmanlı sultanı I. Abdülmecid’e takdim edilmiştir.201 Müellifin Rus
ve Avrupa kaynaklardan faydalanarak hazırladığı kitap202 Padişah tarafından
beğenilince, Türkçe’ye tercüme edilmesi işi Sadrazam Reşid Paşa tarafından203
Hayâtîzâde (ö.1851)’ye204 verilmiştir.205 Esrârü’l Melekût’u yalnızca tercüme etmekle
yetinmediğini söyleyen Hayâtîzâde, eseri tercüme ve şerh ederken Erzurumlu İbrahim
Hakkı (ö.1780)’nın Mârifetnâme’si, Katib Çelebi (ö.1657)’nin Cihannümâ’sı, Rafi et-
Tahtâvî (ö.1873)’nin et-Ta’rîbâtü’ş-Şâfiye’si ile Mecmûa-i Fennü’l-Bahriyye’si, İshak
Efendi (ö.1834)’nin Mecmûa-i Ulûm-i Riyâziyye’si gibi kitaplardan da faydalanmış ve
yerine göre tefsir, hadis gibi “ilmî/İslâmî” kaynaklardan aktarmalar yaparak ortaya,
daha ayrıntılı anlatım tarzına sahip olan ve böylece devrin Osmanlı ilim anlayışını
200 Bakühanlı, Esrâr, AMEA Eİ Ktp., nr.B–4498, vr.43b; nr.B–3860, vr.57a; ÇH. Ktp., nr.4097/2, vr.19a; Hayâtîzâde, Efkâr, s.14. 201 Müellifin 1846’da sultanla görüşmesi ve kendi eserini ona takdim etmiş olması birkaç belgeyle sabittir. Bkz. Hayâtîzâde, Efkâr, s.7, 17–18; Bakühanlı, Esrâr, ÇH. Ktp., nr.4097/2, vr.19b; BOA., İ.HR, nr.36/1689, vr.1-2. Fakat bu görüşmenin hangi gün yapıldığı çok açık değildir. Seyyid Şeref, Bakühanlı’nın 12 Şevval 1262 (3 Ekim 1846) tarihinde sultanla görüştüğünü zikretse de bu bilgi bazı arşiv belgeleriyle örtüşmemektedir. Nitekim arşiv kayıtlarına göre düşünürümüz İstanbul’a bu tarihten 7 gün sonra (19 Şevval 1262) gelmiştir. Karşılaştırmak için bkz. Hayâtîzâde, Efkâr, s.7; BOA, İ.HR, nr.37/1697, vr.1. 202 Bakühanlı eserinde her hangi bir Rusça eserin ismini zikretmemektedir. Burada Rusça kaynak dediğimizde Avrupa’da hazırlanmış eserlerin Rusça tercümelerini kastetmiş bulunmaktayız. Bizi böyle fikir yürütmeye sevk eden saik ise müellifin Avrupa dillerini çok iyi bilmemesiyle ilgili görüşlerdir. 203 Hayâtîzâde, Efkâr, s.3. 204 Hayâtîzâde Seyyid Şeref Halil b. Ahmed Elbistânî 1795/96 (1210 hk.) yılında Maraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. Babası Hayâtî Ahmed Efendi (ö.1814)’den arabî ilimler okuyarak iyi bir tahsil aldı. Ahmed Efendi, Sünbülzâde Vehbî’nin Nuhfe’si üzerine yazdığı şerhi bitiremeyince, Hayâtîzâde bu eseri 1845’de (1261 hk.) tamamladı ve Sultan I. Abdülmecid’e sundu. Bazı memuriyetlerde bulunan ve hayatı hakkında ayrıntılı bilgi olmayan Hayâtîzâde, 1849 (1266 hk.) yılında Bağdat kadılığına tayin edildi ve 1851 (1267 hk.)’de Bağdat kadılığından döndüğü sene Maraş’ta vefat etti. Müellif, Bakühanlı’nın Esrâru’l-Melekût eseri üzerine yaptığı tercüme-şerhin yanı sıra, Ravzatü’l-Eşrâf fi’l-Muzâf İleyh ve’l-Muzâf isimli dört ciltlik sözlüğün de sahibidir. Bkz. Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘Ârifîn, c.1, s.356; Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri, c.1, s.345; İhsanoğlu v.dğr., Osmanlı Astronomi Literatürü Tarihi, c.2; s.591-592; İhsanoğlu, “İntroduction of Western Science to The Otoman World: A Case Study of Modern Astronomy (1660-1860)”, Transfer of Modern Science and Technology to The Muslim World, s.119; İzgi, “Hayâtîzâde Seyyid Şeref Halil”, DİA, XVII, s.17-18; Akpınar, “Hayâtî Ahmed Efendi”, DİA, c.17, s.14-16. 205 İzgi, s.17; Ülken, Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü, s.353. Konuya dair arşiv belgeleri için bkz. BOA, İ.MVL, nr.124/3185, vr.1–6; A.MKT, nr.138/12, vr.1.
48
bünyesinde barındıran bir eser çıkarmıştır.206 Hayâtîzâde’nin Efkârü’l-Ceberût fî
Tercemeti Esrâri’l-Melekût adlandırdığı bu eser, 1265 yılında İstanbul’da basılmıştır.207
Bakühanlı, kitabının başında söylediği gibi kendisine ait Coğrafya eserinden
derlediği Esrârü’l-Melekût’u dibace, mukaddime, üç bab ve hatime şeklinde
düzenlemiştir. Genellikle yeni astronomi telakkisini savunan müellif eserinde yer yer
İslamî literatüre, ayet ve hadislere istinat etmiştir. Ayrıca “akliyyât” ile ilgili konularda
taklidin caiz olmadığını söyleyerek208 Osmanlı ilim camiasında yeni bir tartışmaya kapı
aralamıştır. Nitekim Efkârü’l-Ceberût’un yayınlanmasından sonra Osmanlı ilim
hayatında yeni astronominin Kur’an’a uygun olup olmadığı konusu çeşitli âlimler
tarafından işlenmeye başlanmış ve söz konusu kitap bu hususta kaynaklardan biri haline
gelmiştir.209 Bunun arkasından kaleme alınan eserler arasında Cevdet Paşa’nın isteği
üzerine İbrahim Fasıh Efendi’nin telif ettiği Arapça İm’ânü’l-Fiker fi’l-Hey’eti’l-
Cedîdeti’l-Eser’i, Gazi Ahmed Muhtar Paşa (ö.1919)’nın Türkçe Serâirü’l-Kur’an’ı,
Bursalı Hâfız Abdurrahman Aygün (ö.1943)’ün 1921’de telif ettiği üç ciltlik el-
Musâhabâtü’l-Felekiyye fi’l-İşarâti’l-Kur’aniyye adlı Türkçe eseri zikredilebilir. İşte bu
sebeplerden dolayı Süleyman Sûdî Efendi Tabakât-ı Müneccimîn adlı Türkçe eserinde
yeni astronominin Osmanlı’ya girişine öncülük eden başlıca eserlerden birinin de
Efkârü’l-Ceberût olduğunu söylemektedir.210
Esrârü’l-Melekût’un Farsça metninin yazması şimdiye kadar kayıp olsa da Arapça
metninin ikisi Azerbaycan’da biri ise Türkiye’de olmak üzere üç yazma nüshası
bulunmaktadır.211 Bununla beraber Arapça metnin tahkikli neşri henüz yapılmamıştır;
206 Hayâtîzâde, Efkâr, s.5–6. Eserin tercümesinde gözetmiş olduğu titizlikten dolayı Hayâtizâde’ye maaşına zam olmak üzere 5000 kuruş atiye verilmiştir. Bkz. BOA, A.AMD, nr.15/71, vr.1; İ.MVL, nr.138/3807, vr.1–2. 207 Hayâtîzâde, Efkâr, s.236. 208 Bakühanlı, Esrârü’l-Melekût, AMEA Eİ Ktp., nr.B–4498, vr.43b; nr.B–3860, vr.57a; ÇH. Ktp., nr.4097/2, vr.18b; Hayâtizâde, Efkâr, s.13. 209 İzgi, s.18. 210 İzgi, s.18. 211 Bakühanlı, Esrârü’l- Melekût, AMEA Eİ Ktp., nr.B–4498, vr.43b-58a; nr.B–3860, vr.57a-65b; Heyet, Katalog Arabskih Rukopisey, c.1, s.111–113; Fihrisu Ma’hedi’l-Mahtutati’l-Arabiyye bi-Azerbaycan, s.133–135. Eser üzerine yapılan çalışmalarda genellikle Azerbaycan’da bulunan bu yazma nüshalar ve Esrârü’l-Melekût’un Osmanlı Türkçesi’yle tercüme ve şerhi dikkate alınmıştır. Yaptığımız araştırma sırasında Esrârü’l-Melekût’un henüz tetkik edilmeyen üçüncü yazma nüshasının da mevcut olduğu saptanmıştır. Ahmet Feyzi b.Ali Arif el-Çorûmî tarafından 1287’de Yozgat’ta istinsah edilmiş bu nüsha Çorum Hasan Paşa İl Halk Kütüphanesi’nde (nr.4097/2, vr.18b-42b) bulunmaktadır. Nüshaları karşılaştırdığımızda eserin Azerbaycan’da bulunan yazmalarıyla Türkiye’de bulunan yazması arasında bazı farklılıkların olduğunu görmekteyiz. Bu farklılıklar bizzat konuyla değil, genellikle teknik kısımlarla ilgilidir. Nitekim Azerbaycan’daki nüshalarda Sultan I. Abdülmecid ile ilgili bilgiler bulunmazken hem
49
1983’te Rusça,212 1985’te ise Azerbaycan Türkçesi213 ile tercümesi yayınlanan eser
üzerine yapılan bazı özel araştırmalar da mevcuttur.214
5. Coğrafya ( 0L/ا�5( : Düşünürümüzün Farsça kaleme aldığı eserlerindendir.215
Gülistân-ı İrem’in telif tarihi olan 1841 (1257 hk.) yılına kadar tamamlanamayan
Coğrafya, müellifin kendisinin belirttiğine göre Riyaziyyât, Tabiat ve Siyaset
kısımlarından oluşmuştur.216 Kaynaklarda Umûmî Coğrafya,217 Coğrafya-yı Umûmî218
ve Coğrafya-yı Farisî219 gibi isimlerle de anılan eserin tam nüshasının günümüze
ulaştığıyla ilgili her hangi bir bilgi bulunmamaktadır. Müellifin kendisinden kısmen
tercüme ederek kaleme aldığı ve yukarıda hakkında bilgi verilen Coğrafya adlı eserin
bu kitap olması kuvvetle muhtemeldir.
6. Keşfü’l-Garâib (=Mال0/ا N�"): Bakühanlı’nın 1830 (1246 hk.)220 yılında Farsça
kaleme almış olduğu coğrafî eserdir.221 Dibace, Mukaddime, iki bölüm ve Hatime’den
oluşan eserde Amerika’nın keşfinden bahsedilerek yeni kıtanın fizikî-siyasî haritası
çizilmektedir. Müellifin eserin başında verdiği bilgileri göz önünde bulundurursak
eserin orijinal dilleri Fransızca ve İtalyanca olan literatürden istifade edilmek suretiyle
yazıldığını söyleyebiliriz.222
Osmanlıcaya yapılan çeviride, hem de Çorum nüshasında eserin 1262 senesinde sultana takdim olunduğu zikrolunmakta, bazı manzum parçalara yer verilmektedir. Bkz. Hayâtîzâde, Efkâr, s.17–18; Bakûyî, Esrâr, ÇH Ktp., nr.4097/2, vr.19b. Şunu da belirtelim ki bu nüshaya ulaşmamızda bize kılavuzluk eden kaynakta yazma numarası yanlışlıkla 1097/2 olarak verilmiştir. Bkz. İhsanoğlu v.dğr., Osmanlı Astronomi Literatürü Tarihi, c.2, s.592. 212 Bakühanlı, Taynı Tsarstva Nebesnogo: Soçineniya içinde, s.173–196. 213 Bakühanlı, Esrârul-Melekût (Kâinatın Sirleri), çev. Senuber Atakişiyeva, Bakü: Elm 1985. 214 Bkz. Ahmedov, İzlojenie Kosmografiçeskih Vozzrenie A.K.Bakihanova, Bakü 1967; Rüstemov, A.A.Bakıhanov, Bakü 1981. 215 Tahrânî, ez-Zerî’a, c.5, s.115–116; Terbiyet, s.306; Köçerli, c.1, b.2, s.283; Köprülü, s.20; Habibabâdî, c.1, s.342; Bennigsen, “Bakikhanlı”, s.958; Yazıcı, s.544; Rasûlî, s.438; Storey, Persian Literature, c.1, b.1, s.426. 216 Gülistân-ı İrem, s.218–219; Bakühanlı, Esrâr, AMEA Eİ Ktp., nr.B–4498, vr.43b; nr.B–3860, vr.57a; ÇH. Ktp., nr.4097/2, vr.19a; Hayâtîzâde, Efkâr, s.14. 217 Bkz. Köçerli, c.1, b.2, s.284. 218 Tahrânî, ez-Zerî’a, c.5, s.115. 219 Köçerli c.1, b.2, s.284. Rasûlî yanlış olarak Coğrafya ve Coğrafya-yı Fârisî’yi farklı eserler gibi göstermiş ve ikinci eserin Türkçe yazıldığı hususunda hatalı tespitte bulunmuştur. Bkz. Rasûlî, s.438. 220 Bakühanlı, Otkrıtie Dikovin: Soçineniya içinde, s.197; Bakühanlı, Keşfül-Gerâib: Seçilmiş Eserleri içinde, s.78. 221 Gülistân-ı İrem, s.218; Köçerli, c.1, b.2, s.284; Tahrânî, ez-Zerî’a, c.18, s.43; Habibabâdî, c.1, s.342; Storey, Persian Literature, c.1, b.1, s.426. Eser, Bakühanlı’nın kütüphanesine dair listede de bulunmaktadır. Bkz. Berezin, Puteşestviye po Vostoku, c.1, ek.8, s.21. 222 Bakühanlı, Otkrıtie Dikovin: Soçineniya içinde, s.197; Bakühanlı, Keşfül-Gerâib: Seçilmiş Eserleri içinde, s.78. F.Ahundzâde’nin, kendisinin aynı konudaki eserini Fransızca kaynaklara istinaden yazdığına ilişkin ifadelerinin bu bilgileri teyit ettiğini varsayabiliriz. (Ahundzâde, Târîh-i Hristofor Gulumb: Mirze Feteli Ahundov Eserleri içinde, c.2, s.404) Fakat Bakühanlı’nın İtalyanca bildiğine dair elimizde her
50
Keşfü’l-Garâib’in, üzerinde Bakühanlı’nın kendi mührünün bulunduğu müellif
nüshası yazarın hayatına dair bazı ayrıntıları içermektedir.223 Nitekim mezkûr nüshanın
son varağında müellifin kendi hattıyla yazılmış “Copernicus 1543’te Yerin döndüğünü
kanıtlamıştır. Varşava, 8 Kasım 1833” şeklindeki not, yazarın bu eseri Polonya’ya
götürdüğünü de göstermektedir.224 Diğer taraftan ise nüsha, Bakühanlı’nın
Petersburg’da bulunduğu sırada C. Topçubaşı ile görüştüğünün de kanıtıdır.225 Eserin
bir diğer yazma nüshasıysa Tahran’da İran Meclis Kütüphanesi’nde muhafaza
edilmektedir. Sonuncu nüshadan hareket ederek bazı araştırmacılar müellifin mezkûr
eserini tek başına değil, Merîz mahlasını kullanan Mirza Muharrem Karabâğî226 ile
birlikte tercüme ve telif ettiğini söylemektedirler. Fakat biz, araştırmalarımız sırasında
bu bilgiyi teyit edecek kaynaklara rastlamadık.227
Bakühanlı’nın söz konusu eserinin şimdiye kadar tahkikli neşri yapılmamıştır. İlk
defa 1902’de Seyyid Azim Şirvânî’nin oğlu Mir Cafer Seyyid Muhammedov tarafından
Keşf-i Amerika ismiyle Azerbaycan Türkçesi’ne tercüme edilse de, Çarlık yönetiminin
uyguladığı sansürden dolayı yayınlanmamıştır.228 Keşfü’l-Garâib’in tamamı ilk defa E.
Ahmedov’un isteği üzerine A. Sagadeev tarafından Petersburg nüshasından Rusça’ya
çevrilmiş229 ve 1983’te tabedilmiştir.230 1984’te ise bazı kısımları M. Sultanov
tarafından Azerbaycan Türkçesi ile yayınlanmıştır.231
hangi bir belgenin bulunmadığını ve Fransızca’yı da çok iyi bilmediğini dikkate aldığımızda müellifin bu eserlerin orijinallerini değil Rusça’ya tercümelerini kullanmış olduğunu düşünmek daha makul görünmektedir. 223 1246 hk. tarihinde yazılmış 51 varak hacmindeki bu eser için bkz. Akimuşkin v.dğr., Persidskie i Tadjikskie Rukopisi İnstituta Narodov Azii AN SSR, c.1, s.439. 224 Ahmedov, İzlojenie Kosmografiçeskih Vozzrenie A.K. Bakihanova, s.5. 225 Zira müellif yazmanın kapak kısmına C. Topçubaşı’ya Fuzûlî’nin Divan’ını göndereceği hakkında not düşmüştür. Bkz. Ahmedov, “Dokumentı o Svidetelstva o Bakihanove”, Trudı İnstituta Literaturı i Yazıka İmena Nizami, , c.13, s.201. 226 Hayatıyla ilgili fazla bilgi bulunmayan Mirza Muharrem Merîz o zamanlar özel Kafkasya ordusunda görev yapıyordu. (Soçineniya, s.310). Bakühanlı, Merîz’in hayatı hakkında ayrıntılı bilgi vermese de fazîlet sahibi şairlerden biri olduğunu söylemiştir. Bkz. Gülistân-ı İrem, s.215. 227 Habibabâdî, c.1, s.342; Storey, Persian Literature, c.1, b.1, s.428; Bu bilgiyi ilk defa M. Terbiyet zikretmiş, Rasûlî ise mezkûr eserin Tahran Meclis kütüphanesinde 1298 numarada bulunduğunu söylemiştir. Bkz. Terbiyet, s.306; Rasûlî, s.438. 228 Soçineniya, s.310; Ahmedov, İzlojenie Kosmografiçeskih Vozzrenie A.K.Bakihanova, s.5. 229 Ahmedov, İzlojenie, s.5. 230 Bakühanlı, Otkrıtie Dikovin: Soçineniya içinde, s.196–250. 231 Bakühanlı, Keşfü’l-Gerâib: Seçilmiş Eserleri içinde, s.76–118.
51
4) Resmî Yazıları ve Mektupları
1. Transkafkasya Vilayetinde Yaşayan Halkların Etnolojisi (Proishojdenie Plemen
Naselyayuşih Nıneşnie Zakavkazskie Provintsii): Bakühanlı’nın, Çarlık yönetiminin
isteği üzerine Rusça hazırladığı bir rapordur. Şöyle ki Rusya, Kafkasya’da yaşayan bey
ve ağa soyundan olanların tespiti için 1840’lı yıllarda bir komite oluşturmuştur. Bu
komite, bölgedeki halkların tarihi hakkında rapor hazırlaması için Bakühanlı’yı
görevlendirmiş, coğrafya insanının, en eski zamanlardan Rusya işgaline kadarki geniş
bir zaman diliminde hangi taifelerden oluştuğuna ilişkin tarihi bilgiler 1843 yılında232
düşünürümüz tarafından özetlenmiştir.233 Raporun içeriğine bakılırsa verilen bilgilerin
müellifin Gülistân-ı İrem eserinden derlendiği söylenebilir. Nitekim aynı tarihte,
Gülistân-ı İrem’in tamamı veya büyük bir kısmı, Bakühanlı’nın kendi iştiraki ile
Rusça’ya çevrilmiş bulunmaktaydı.234
Rapor ilk defa 1848 yılında O. Konstantinov tarafından Kavkaz gazetesinde
yayınlanmıştır.235 İ. Petruşevskiy ise makaleyi, Rusya’ya İltihak Ettirilen İslam
Ülkelerinin Genel Tarihi (Obşiy İstoriçeskiy Vzglyad na Stranı Musulmanskie
Prisoedinennıe k Rossii) adı altında ikinci defa neşretmiştir.236
2. İsimler ve Unvanlar Hakkında (O Naimenovaniyah i Titulah): Düşünürümüz,
idare, mahkeme ve askeriyeyle ilgili kırk isim ve ibarenin Rusça karşılığı hakkında
hazırlamış olduğu bu raporu,237 1843 yılında yönetime sunmuştur. Rapor, 1907’de S.
Esadze tarafından muhtasar şekilde238, 1936’da ise İ. Petruşevskiy tarafından tam
haliyle yayınlanmıştır.239
3. Transkafkasya Bölgesinin Müslüman Vilayetindeki Üst Tabakanın Haklarını
Belirleyen Komiteye Sunulmuş Mektup (Zapiska Podannaya v Komitet po Opredeleniyu
Prav Vısşego Sosloviya Musulmanskih Provintsiy Zakavkazskogo Kraya):
Bakühanlı’nın, Temmuz 1843 tarihinde240 Tiflis’teki Komite’ye gönderdiği bu
232 GDTA, f.2, op.1, d.9106, vr.6: Soçineniya içinde s.300. 233 PDTA, f.1268, op.1, d.410, vr.23–33: Soçineniya içinde, s.132–136. 234 Tezimizin, Kafkasya’nın Doğu Bölgesinin Tarihi isimli eserle ilgili kısmına (s.45-46) bakınız. 235 Bakühanlı, “Proishojdenie Plemen Naselyayuşih Nıneşnie Zakavkazskie Provintsii”, Kavkaz gaz., Tiflis 3 Ocak 1848: Soçineniya içinde, s.300. 236 Bkz. Petruşevskiy, c.1, s.134–137. 237 GDTA, f.228, d.16, vr.36–44; PDTA, f.1268, op.1, d.410, vr.34–43: Soçineniya içinde, s.136–141. 238 Esadze, İstoriçeskaya Zapiska ob Upravlenii Kavkazom, c.1, s.610–616. 239 Petruşevskiy, c.1, s.137–142. 240 Bkz. Soçineniya, s.302.
52
mektubun dili Rusçadır.241 Düşünürümüz burada, han, bey ve tebaa arasındaki ilişki;
vergi sistemi; hukuk ve mahkeme; yönetici ve yönetilenlerin şeriat ve örf karşısındaki
tutumları hakkındaki görüşlerini üç bölüm halinde açıklamıştır. Mektup ilk defa İ.
Petruşevskiy tarafından yayınlanmıştır.242
4. Müslüman Vilayetini Tesis Komitesi: Yarbay Abbaskulu Ağa Bakühanlı
Tarafından Hazırlanan Rapor (V Komitet ob Ustroystve Musulmanskih Provintsii
Sostoyaşego po Kavalerii Podpolkovnika Abbas-Kuli-Agi Bakihanova: Raport):
Müellifin, 28 Mart 1835 tarihinde Kuba’nın Emsar köyünde Rusça hazırlamış olduğu
bu belge, dönemin yargı sistemi hakkında önemli bilgileri içermektedir. Ayrıca rapor,
söz konusu coğrafyada yaygın olarak kullanılan fıkıh kitaplarına dair bilgileri ihtiva
ettiğinden dolayı, dönemin eğitim sistemine ilişkin mühim bir belge niteliği
taşımaktadır.243
5. Binbaşı Abbaskulu Ağa Bakühanlı Tarafından 20 Şubat 1832 Yılında
Hazırlanan Müslüman Okulu Projesi (Proyekt Uçrejdeniya Musulmanskogo Uçilişa
Sostavlennıy Mayorom Abbas-Kuli-Agoyu Bakihanovım 20 Fevralya 1832 g.).244
6. Ahalsıh Kütüphanesi’ndeki Yazmaların Listesi (Opis Rukopisey Ahaltsıhskoy
Biblioteki): Liste 1828–1829 Rus Türk savaşı sırasında Ruslar tarafından yağmalanmış
kitapların katalogudur.245 Bu liste, düşünürümüz tarafından Rusça ve Arapça
hazırlanmış daha sonra ise Petersburg’a gönderilmiştir.246 148 yazma eserden ve iki adet
Kur’an-ı Kerim’den oluşan kütüphane ve eserler hakkında Tiflis Haberleri (Tiflisskie
Vedemosti) gazetesinde iki makale yayınlanmıştır.247
7. 1829 Yılında Erzurum ve Doğubayazıt’ta Ele Geçirilen Kitap ve Şark
Yazmalarının Listesi (Reestr Knigam i Rukopisyam Vostoçnım Priobretennım v
Arzerume i Bayazete v 1829 Godu): Türk-Rus savaşı sırasında Rusların ele geçirdikleri
yazmaların Bakühanlı tarafından hazırlanmış listesidir. Arapça ve Rusça hazırlanan;
gramer, tarih ve coğrafya gibi çeşitli alanlarda toplam kırk beş eserden ibaret olan bu
241 PDTA, f.1268, op.1, d.410, vr.90–91: Soçineniya içinde, s.142–143. 242 Petruşevskiy, c.1, s.143–144. 243 GDTA, f.2, op.1, d.2232, vr.179–180: Soçineniya içinde, s.144–145. 244 Bakühanlı tarafından yönetime takdim edilen bu proje hakkında ayrıntılı bilgi için tezimizin ilgili bölümlerine (s.33–36) bakınız. 245 PM Ktp., ar.1829 g., op.1, d.4, vr.2-10: Soçineniya içinde, s.270-278. 246 Soçineniya, s.320. 247 Gazetenin 25 Ocak 1829 yılınan ait dördüncü sayısında ve 15 Kasım 1829 tarihine tekabül eden kırk altıncı sayısındaki makalelerle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Soçineniya, s.320–321.
53
liste248 hakkında ilk bilgi Tiflis Haberleri (Tiflisskie Vedemosti) Gazetesi’nde
yayınlanmıştır.249
8. Mektupları: Bakühanlı; Rusça, Farsça ve Azerbaycan Türkçesi ile kaleme aldığı
bu mektupları, karısı Sekine Hanım’a; M. Vorontsov, D. Bibikov, İ. Paskeviç, S.
Safanov ve Çar I. Nikola gibi bazı siyaset adamlarına yazmıştır.250 Düşünürümüz
tarafından 1826–1846 yılları arasında telif edilen, dönemin siyasî durumunun yanı sıra,
Bakühanlı’nın ailesi, akrabaları ve dostlarıyla ilgili önemli ipuçları içeren bu
mektupların büyük bir kısmı müellifin kendi imzasını taşımaktadır.251 Bakühanlı’nın
mektupları, E. Ahmedov ve E. Hüseyni tarafından incelenerek Rusça ve Azerbaycan
Türkçesi ile yayınlanmıştır.252
5) Diğer Eserleri
1. Riyâzü’l-Kuds )ض ال��سری( : Bakühanlı’nın 1820/21 (1236 hk.) tarihinde253
yazmış olduğu Riyâzü’l-Kuds,254 klasik üslupta kaleme alınmış bir “maktel” olarak
nitelendirilebilir.255 Müellifin, Kuba’da bulunduğu sıralarda256 Azerbaycan Türkçesi’yle
yazmış olduğu nazım ve nesirden oluşan bu eseri aynı zamanda onun ilk yapıtıdır.
248 PM Ktp., ar.1829 g., op.1, d.4, vr.38-40: Soçineniya içinde, s. 278-280. 249 Tiflisskie Vedemosti’nin 15 Kasım 1829 tarihine tekabül eden kırk altıncı sayısındaki makaleden alıntılar için bkz. Soçineniya, s.322. 250 Bkz. Bakühanlı, Mektubât, AMEA Eİ Ktp., M-308: Soçineniya içinde s.284–295; Hüseyni, “Abbasgulu Ağa Güdsi’nin Dest-Hetti”, Azerbaycan, sy.7, s.189–200. 251 Hüseyni, “Abbasgulu Ağa Güdsi’nin Dest-Hetti”, Azerbaycan, sy.7, s.190. 252 Soçineniya, s.284–295; Hüseyni, “Abbasgulu Ağa Güdsi’nin Dest-Hetti”, Azerbaycan, sy.7, s.189–200. 253 Eserin dibace kısmında müellifin yer verdiği kıt’a eserin ismiyle beraber telif tarihini tespit etmemize de imkân tanımaktadır. Kıt’adaki “Li-Riyâzü’l-Kuds” (ض ا���س� ��) ibaresi eserin telif tarihinin 1820/21 (1236 hk.) olduğunu ebced usulüyle göstermektedir. Mezkûr beyit şöyledir: ای�ر وGیT "/ب ب;'% S*ن Rه/
( ... )دی�U ب* "!ب� ی��ر ر �ض ��س %Wریل تر "� ��� �Lد>% ب* و
مZب��ر�� �ض ا���سحIب�� Bkz. Bakühanlı, Riyâzü’l-Kuds, AMEA Eİ Ktp., nr.D–140/7472, vr.5a. 254 Eserin ismi bazı kaynaklarda yanlışlıkla Hadâiku’l-Kutsiyye şeklinde zikrolunmaktadır. Bkz. Fihrisu Ma’hedi’l-Mahtutati’l-Arabiyye bi-Azerbaycan, çev. Makdis Ali, s.134. 255 Storey, Persian Literature, c.1, b.1, s.426; Tahrânî, ez-Zerî’a, c.11, s.335; Terbiyet, s.306; Köçerli, c.1, b.2, s.283; Habibabâdî, c.1, s.342. Eser, düşünürümüzün Bakü’deki kütüphanesinde de bulunmuştur. Bkz. Berezin, Puteşestviye po Vostoku, c.1, ek.8, s.19. 256 Bkz. Bakühanlı, Riyâzü’l-Kuds, AMEA Eİ Ktp., nr.D–140/7472, vr.4b. Bu bilgiyi, yazarımızın 1819’dan itibaren genellikle Tiflis’te yaşadığını dikkate alarak değerlendirirsek onun sık sık olmasa bile Kuba’da bulunduğunu söyleyebiliriz.
54
Riyâzü’l-Kuds, Dibace ve on dört bölümden oluşturulmuş ve her bölüm Şiî
telakkisine göre masum olarak nitelendirilen şahıslardan birine ayrılmıştır.257 Dibace
kısmında eserin yazılma amacını ve kaynaklarını açıklayan müellif, Riyâzü’l-Kuds’ü
genellikle Muhammed Bâkır Meclîsî (ö.1698)’nin Celâü’l-Uyûn eserinden “vech-i
intihâb ve ihtisâr ile (…) tercüme” ettiğini söylemiştir.258 Ayrıca eserde Muhammed
Neysebûrî’nin Ravzatu’l-Vâizîn, Muhammed Tağı Kaşânî’nin, Aynü’l-Bükâ, Ebulferec
İsfahânî’nin Makâtilu’t-Tâlibîn eserlerinden yararlandığını da zikretmiştir.259 Fuzûlî’nin
Hadîkatü’s-Süadâ’sıyla Riyâzü’l-Kuds arasında karşılaştırma yapan M. Nağısoylu’ya
göre müellif, yazım tarzı olarak daha çok Fuzûlî’yi taklit etmiştir.260 Ayrıca eserinin
“füsahâ-yi türk” için yararlı olacağını ve kendisinin de “ebedî devlet” kazanacağını
söyleyen yazar, Riyâzü’l-Kuds’de Türkçe 711, Arapça 56, Farsça 78 beyit olmak üzere
toplam 845 beyte yer vermiştir.261
Riyâzü’l-Kuds’ün tek yazma nüshası Azerbaycan Bilimler Akademisi Yazmalar
Enstitüsü Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Bu nüsha 1842/43 (1258 hk.)’de Hakverdi b.
Meşhedi Ocakverdi Karabâğî tarafından istinsah edilmiştir.262 Dolayısıyla eserin telif
tarihine bakılırsa elimizde olan nüshanın yazarın yaşadığı dönemde istinsah edildiğini
söyleyebiliriz. Şimdiye kadar Riyâzü’l-Kuds’ün tahkikli neşri yapılmamış ve eser
üzerinde fazla durulmamıştır. Bakühanlı’nın edebî yapıtlarını inceleyen M. Sultanov’un
bunları yayınladığı zaman Riyâzü’l-Kuds’ün yalnızca manzum parçalarını kitaba
alması263 büyük ihtimalle sansürden dolayı olmuş, eser hakkında ilk özel araştırma
çalışması 2006 yılında yapılmıştır.264
2. Kitab-ı Askeriye ([ی/+I� بآ!): Bakühanlı’nın Azerbaycan Türkçesi’yle
1837’de265 kaleme aldığı eser,266 ilk defa Zû’î mahlasını kullanan Vezirov’un 1861’de
257 Gülistân-ı İrem, s.217–218. 258 Bakühanlı, Riyâzü’l-Kuds, AMEA Eİ Ktp., nr.D–140/7472, vr.90b. 259 Bakühanlı, Riyâzü’l-Kuds, AMEA Eİ Ktp., nr.D–140/7472, vr.24a. 260 Nağısoylu, s.35, 96–118. 261 Nağısoylu, s.40, 112. 262 Bkz. Bakühanlı, Riyâzü’l-kuds, AMEA Eİ Ktp., nr.D–140, vr.91a. Aynı yazmanın 91b-94b varakları arasında Türkçe ve Farsça şiirler yer almaktadır. 263 Bakühanlı, Riyazül-Güds: Seçilmiş Eserleri içinde, s.433–442. 264 Bkz. Nağısoylu, A.Bakıhanovu’un “Riyazü’l-Güds” Eseri (Klasik Tercüme Nümunesi Kimi), Bakü: Nurlan, 2006, 161 s. 265 Şunu da belirtelim ki, Bakühanlı Gülistân-ı İrem’de eserin ismini zikretmemekle beraber eserin içinde de telif tarihini vermemiştir. Bu nedenle, H. Efendiyev’in verdiği 1837 tarihi, kaynağı belli olmadığından kesinlik ifade etmemektedir. F. Kasımzade ise mezkûr problemin farkında olduğundan eserin telif tarihini
55
Azerbaycan Türkçesi’ne dair yazdığı kitabının içinde bazı kısımları çıkarılarak ve
sadeleştirilerek basılmıştır.267 Kitab-i Askeriyye hakkındaki ikinci önemli bilgiye
Feridun Bek Köçerli’nin Azerbaycan edebiyatıyla ilgili eserinde rastlıyoruz. Ona göre
eserin konusu, Kuba kentinde yaşanmış bir olaydan alınmıştır. F. Köçerli’nin diliyle
ifade edersek eser:
“Kuba ehlinden Asker adlu bir cevânın keyfiyyet-i hâli (…) husûsunda tesnif
olunmuşdur. Bu [eser,] hırdaca (küçük) ve bâmeze Türk lisânında nesren ve
nezmen telif olunmuş bir hekâyedir.”268
Kitab-i Askeriyye’nin konusundan hareketle, Bakühanlı hakkında modern
Azerbaycan hikâye ve roman yazıcılığının269 öncüsü diye niteleme yapanların yanı
sıra,270 eserin aslında klasik Doğu üslubunda yazıldığını ve hatta yazarın Riyâzü’l-
Kuds’te olduğu gibi Fuzûlî ve diğer klasik şairlerden büyük oranda etkilendiğini
söyleyen araştırmacılar da bulunmaktadır.271 Bakühanlı’nın daha çok nesir üslubuna yer
verdiği ve çok zor bir dil kullanarak kaleme aldığı bu Türkçe eseri, toplam 232 mısralık
manzumeyi de ihtiva etmektedir.272
Eserin, 1940’lı yıllarda Kuba’daki Erdebilliler Camii’nde bulunan nüshası,
Kavâid-i Zû’iyye’de bulunan alıntılar ve bulunduğu yeri belirleyemediğimiz başka bir
nüshayla273 karşılaştırılarak transkripsiyonu yapılmış ve 1946’da Azerbaycan Bilimler
1830’lu yıllar olarak belirtmektedir. Bkz. Efendiyev, Azerbaycan Bedii Nesrinin Tarihinden, s.85; Kasımzade, XIX. Asır Azerbaycan Edebiyatı Tarihi, s.137. 266 Bakühanlı mezkûr eserinde isminin tamamını değil mahlasını zikretmiştir. Eserde geçen bazı beyitlerin Riyazü’l-Kuds’deki şiirlerle mukayesesi için bkz. Nağısoylu, s.32–34. 267 Bkz. Vizirov, Uçebnik Tatarsko-Azerbaydjanskogo Yazıka (Kavâid-i Zûiyye), s.112–130. 268 Köçerli, c.1, b.2, s.284. Eserin yaşanan bir olaydan yola çıkılarak telif edildiğine dair bilgiler yazarın kendisi tarafından da zikredilmiştir. Krş: Bakühanlı, Kitab-i Eskeriyye, s.72. 269 Konuya dair ayrıntılı bilgi için bkz. Yıldırım, “Kaynaklar ve Teşekkül Bakımından (1921 Yılına Kadar) Azerbaycan Romanı”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, sy.24, s.133–144. 270 Efendiyev, Azerbaycan Bedii Nesrinin Tarihinden, s.85–107. Araştırmacı bu kitabında Fuzûlî ve Bakühanlı arasındaki benzerliklere dikkat çekse de konusunun yaşanmış bir aşk olmasından dolayı eseri Azerbaycan edebiyatında ilk modern hikâye olarak zikrediyor. Dahası, bu tutumunu müellifin kendi şahsında da zamanla dine karşı bir umursamazlık düşüncelerinin oluştuğunu söyleyecek kadar ileri götürmektedir. 271 Nebiyev, “Azerbaycan Klassik Nesrinin Üslubları (Lirik-Sentimental Temayül)”, Azerbaycan Elmler Akademiyasının Heberleri: Edebiyat Dil ve İncesenet Seriyası, sy.2, s.9–14. 272 Bkz. Efendiyev, Azerbaycan Bedii Nesrinin Tarihinden, s.105. 273 E.Ahmedov, söz konusu nüshanın Petersburg’da Asya Halkları Kütüphanesi’nde bulunduğunu zikretmiştir. Kataloglar üzerinden yaptığımız incelemeler sırasında, belirtilen numarada Derbendnâme isimli Türkçe eser dışında başka bir eserin kaydedilmediğini tespit etmiş bulunmaktayız. İşte bu nedenle nüshanın nerede olduğuna ilişkin kesin bir görüş belirtemiyoruz. Karşılaştırmak için bkz. Ahmedov, Epoha, s.77; Dimitrieva v.dğr., Opisanie Tyurkskih Rukopisey İnstituta Narodov Azii, s.131–132.
56
Akademisi Edebiyat Enstitüsü Dergisi’nde yayınlanmıştır.274 Daha sonraki
dönemlerdeyse bu transkripsiyon metninin tamamı veya bazı bölümleri çeşitli kitapların
içinde yer almıştır.275
3. Beyân-ı Ahvâl-i Vehhabiyân ( نب�ن اح*ال وهب� ): Vehhabilerle ilgili tarihi
bilgilerin yer verildiği bu risale, Rusça yayınlanan bir ansiklopedi maddesinin
Bakühanlı tarafından yapılan Farsça çevirisinden oluşmaktadır. Düşünürümüz, risalenin
ismini, telif tarihini ve müellifin ismini vermiş, eserin yazılma maksadını açıklamış,
buna ilaveten alıntı yaptığı kaynağı da belirtmiştir.276 Risalenin dibacesinde verilen
bilgilere göre çeviri, 6 Mart 1838 (21 Zilhicce 1253) tarihinde Tiflis’te yapılmıştır.
İnsanların konuyla ilgili doğru bilgilere sahip olmaları amacıyla tercüme edildiği
belirtilen risale, Bakühanlı’nın Müçtehit Ağa Mir Fettah Tebatabâî ile tanıştığına dair
önemli bir delildir. Nitekim müellif, müçtehidin tertip ettiği bir mecliste geçen
konuşmalar üzerine bu çeviriyi yaptığını açık bir şekilde belirtmiştir.277
Risalenin tek yazma nüshası Azerbaycan Bilimler Akademisi Yazmalar Enstitüsü
Kütüphanesi’nde muhafaza edilmektedir. Siyah mürekkeple telif edilmiş bu müellif
nüshasının hattı nestaliktir. Tahkikli metni ve çevirileri bulunmayan risale üzerine
S.Rustamov tarafından tanıtım makalesi yazılmıştır.278
4. Divan-ı Kutsî )%��G دی*ان( : Bakühanlı’nın kendisi, çeşitli konulara dair Arapça,
Farsça ve Türkçe şiirlerinin bulunduğunu ve bu şiirlerin Divan diye isimlendirildiğini
belirtmiştir.279 Buna rağmen, müellifin edebî şahsiyetiyle ilgili, kendisine kadar fazla
bilinmeyen önemli bilgileri günümüze aktaran F. Köçerli, onun Divan’ından söz
etmemiş, belirli eserlerinin dışında şiirlerinden birçoğunun kayıp olduğunun altını
274 Bakühanlı, Kitab-i Eskeriyye, haz. Araslı, Nizami Adına Edebiyat İnstitunun Eserleri. Edebiyat Mecmuesi, c.1, s.71–80. 275 Bkz. Bakühanlı, Kitabi-Esgeriyye: Bedii Eserleri içinde, s.333–347; Bakıhanov, Kitabi-Esgeriyye: Seçilmiş Eserleri içinde, s.121–132; Kasımzade, Azerbaycan Hekayeleri, s.55–68. 276 Bakühanlı, Beyân-ı Ahvâl-i Vahabiyân, AMEA Eİ Ktp., nr.B-2482, vr.1b. Bakühanlı bu çeviriyi, تل0 isimli kitabın dokuzuncu cildinden tercüme ettiğini belirtmiştir. Sulduz Rüstemov’un ال[\*ن رو�% araştırmalarına göre mütercim tarafından verilen bu kaynak, 1835’te Petersburg’da yayınlanan Ensiklopediçeskogo Leksikon isimli ansiklopediye tekabül etmektedir. Yine araştırmacı, Bakühanlı’nın bu ansiklopediye abone olduğunu da ortaya çıkarmıştır. Bkz. Rustamov, “O Novoy Rukopisi Bakihanova”, Dokladı AN AzSSR, c.12, sy.4, s.295. 277 Bakühanlı, Beyân-ı Ahvâl-i Vahabiyân, AMEA Eİ Ktp., nr.B-2482, vr.1b. 278 Araştırmacının Rusça kaleme aldığı makalede, risalenin kendisinden daha çok tercüme edildiği kaynak üzerinde durulmuştur. Bkz. Rustamov, “O Novoy Rukopisi Bakihanova”, Dokladı AN AzSSR, c.12, sy.4, s.295–299. 279 Gülistân-ı İrem, s.219.
57
çizmiştir.280 Diğer taraftan ise Bakühanlı’ya dair bilgi aktaran bazı kaynaklarda
Divan’ının bulunduğuna ilişkin ifadeler yer almaktadır.281 Fakat bu kaynaklar arasında
eserin ismi konusunda mutabakat bulunmamaktadır; eserin ismini M. Terbiyet Mecmûe-
yi Eş’âr,282 A. Tahrânî Dîvan-i Kudsî el-Bâkûyî,283 M. Habibabâdî ise Divan-i Eş’âr284
diye zikretmektedir. Düşünürümüzün özel kütüphanesinde Eş’âr-ı Müteferrıka-yı
Cenâb-ı Kutsî adlı eserinin bulunduğu da belgelerle sabittir.285 Bütün bunların yanı sıra
Azerbaycan Bilimler Akademisi Yazmalar Enstitüsü Kütüphanesi’nde bulunan ve
Külliyat ismiyle anılan yazmanın286 büyük bir kısmının, düşünürümüzün çeşitli
şiirlerinden oluştuğunu dikkate alarak, bu yazmayı onun Divan’ının büyük bir bölümü
olarak değerlendirebiliriz.287 “Gazel”, “rubaî”, “kıt’a”, “mesnevi” ve “muhammes” gibi
değişik türlerde yazılmış bulunan ve çeşitli konuları ihtiva eden bu şiirler,
Bakühanlı’nın genel düşüncesi ve hayatıyla ilgili bazı ayrıntıları da içermektedir.288
M. Sultanov tarafından Azerbaycan Türkçesi’ne tercüme edilerek yayınlanan289
mezkûr yazmanın yanı sıra, Tebriz Milli Kütüphanesi’nde muhafaza edilen Divan-ı
Kutsî isimli yazmanın müellifi olarak da Bakühanlı kaydedilmiştir. Eser Farsça, Arapça
ve Türkçe şiirlerden oluşmaktadır. Telif tarihi belli olmayan bu yazma hakkında
katalogda verilen bilgilere göre müellif, Türkçe şiirlerini “Mihnetî” mahlasıyla
yazmıştır.290 Ne var ki düşünürümüzün “Kutsî” dışında başka bir mahlas kullandığı
bilinmemektedir. Nitekim Rasûlî, bu yaygın görüşe dayanarak mezkûr Divan’ın Kutsî
280 Köçerli, c.1, b.2, s.284. 281 Storey, Persian Literature, c.1, b.1, s.426. 282 Terbiyet, s.306. 283 Tahrânî, ez-Zerî’a, c.9, b.3, s.878. 284 Habibabâdî, c.1, s.342. 285 Berezin, Puteşestviye po Vostoku, c.1, ek.8, s.16. 286 Bkz. Sultanov, Elyazmalar Katalogu, c.1, s.369. 287 Bakühanlı, Divan, AMEA Eİ Ktp., nr.M-120, vr.21a-92b. Bu yazma dışında, bazı tezkirelerde ve başka eserlerde Bakühanlı’nın yazmada bulunmayan şiirlerine rastlamamız da mümkündür. Bkz. Şirvanî, Tezkire, Seyid Ezim Şirvanî: Eserleri içinde, c.3, s.61–62; Köçerli, c.1, b.2, s.285–297. Ayrıca konuyla ilgili çalışmaların yetersizliğinden dolayı Divan’ın içeriği hakkında kesin bilgi vermemiz imkânsız görünmektedir. Nitekim Kutsî mahlasıyla yazan kişilerin, çeşitli cönklerde bulunan şiirlerinin titizlikle incelendiğini söylemek zordur. Bkz. Sultanov, Elyazmalar Katalogu (Cüngler), c.2, s.8, 9, 15, 19, 26, 31, 57, 60, 63, 71, 72, 87, 94, 98, 116, 131, 139. 288 Bu ayrıntıları tezimizin çeşitli yerlerinde söz konusu yazmaya atıflarda bulunmak suretiyle belirtmekteyiz. 289 Seçilmiş Eserleri, s.178–432; Bedii Eserleri, s.59–332. 290 Tebriz Millî Kütüphanesi’nde 2814 numarada kayıtlı olan yazma için bkz. Nahcivani, Fihrist-i Ketabhâne-i Milli-yi Tebriz, c.2, s.635–636.
58
İrevânî’ye ait olduğunu ve yanlışlıkla Kutsî Bâkûî’ye atfedildiğini savunmaktadır.291
Ayrıca M. Habibabâdî de “Kutsî” mahlasını kullanan on kişinin ismini zikretmekle bir
bakıma eserin nisbetiyle ilgili kuşkularını belirtmiştir.292
Şunu da belirtelim ki, Divan’ın çeşitli bölümleri, bazı araştırmacılar tarafından
müstakil eserler olarak zikredilmiştir. Buna örnek olarak Mir’âtü’l-Cemal (لم/_ت ال^�)
isimli eseri gösterebiliriz. Tezimizle ilgili çalışmalarımız sırasında tespit ettiğimiz
kadarıyla günümüzde müstakil bir eser olarak Bakühanlı’ya atfedilen293 Mir’âtü’l-
Cemal’dan ilk defa F. Köçerli söz etmiştir.294 Bakühanlı’nın şiir külliyatını inceleyerek
Azerbaycan Türkçesi’ne çeviren M. Sultanov ise, F. Köçerli’nin verdiği bilgiyi
açıklayarak bu eserin, Bakühanlı’nın Farsça yazdığı otobiyografik şiirlerinden oluştuğu
sonucuna varmıştır. M. Sultanov’a göre F. Köçerli, esere, Bakühanlı’nın kendi
biyografisiyle ilgili yazmış olduğu manzum parçaları içerdiğinden dolayı Mirâtü’l-
Cemal, yani Suretin Aynası ismini vermiştir.295 Fakat M. Sultanov’un isimlendirmesini
dikkate aldığımızda mezkûr Külliyat’ın 21/a–36/b varakları arasındaki kısma tekabül
eden yazmada, eserin ismi, telif tarihi, başı ve sonu belirtilmemiştir. Aynı şekilde eserin
ismi konusunda çeşitli görüşlerin bulunduğu gibi, telif tarihi de hiçbir kaynak tarafından
zikredilmemektedir. Anılan gerekçelerden dolayı biz bu eserin, müellifin Divan’ının bir
parçası olduğu ve 1833–1834 yıllarında yaptığı Avrupa gezisi sırasında veya bu geziden
hemen sonra yazıldığı kanaatindeyiz. Zira Mirâtü’l-Cemal’ın büyük bir bölümü,
Bakühanlı’nın Avrupa’daki yaşam tarzını konu edindiği Mîrac-i Hayal ve Meclis-i
Firengî isimli manzum hikâyelerden296 oluşmaktadır.297
Divan’dan derlenmek suretiyle oluşturulan bir diğer eser ise Gurd ve İlbiz’dir.
Tespit ettiğimiz kadarıyla bu eser, M. Sultanov’un, Bakühanlı’nın Divan’ında yer alan
291 Rasûlî, s.438. 292 Habibabâdî, c.1, s.342. 293 Terbiyet, s.306; Tahrânî, ez-Zerî’a, c.20, s.267; Habibabâdî, c.1, s.342; c.4, s.1410. M. Terbiyet ve M. Habibabâdî bu eserin ismini Mişkat’la beraber zikretmişlerdir. 294 Eseri Bakühanlı’ya atfeden araştırmacılar, kaynak olarak F. Köçerli’nin çalışmasını göstermektedirler. Bkz. Köçerli, c.1, b.2, s.283. 295 Bedii Eserleri, s.12. M. Sultanov, düşünürümüzün Meclis-i Firengî, Arz-ı Ahval, Mîrac-i Hayal gibi şiirlerini Mirâtü’l-Cemal ve Ömür-Gün Şiirleri isimleri altında toplayarak neşretmiştir. Bkz. Bedii Eserleri, s.59–88; Seçilmiş Eserleri, s.178–210. 296 Divan, vr.24b-36b; Bedii Eserleri, s.66–88; Seçilmiş Eserleri, s.185–210. 297 M. Sultanov’a göre Bakühanlı Mîrac-ı Hayal manzumesiyle Azerbaycan edebiyatı tarihinde modern mesnevi yazımcılığının esasını koymuştur. Bkz. Bedii Eserleri, s.14.
59
bazı şiirleri özel bir başlık altında derlemesinden ve Azerbaycan Türkçesi’ne
tercümesinden ibarettir.298
B. Bakühanlı’ya Nisbeti Kesin Olmayan Eserler
1. Hadîs-i Kutsî (%��G `ح�ی): Müellifin kendisi tarafından ismi zikredilmeyen bu
eser hakkındaki ilk bilgi 1925’te verilmiştir. Şöyle ki, o dönemde Fransa’ya hicret etmiş
Ceyhun Bey Hacıbeyli, Paris Doğu Dilleri Mektebi kütüphanesinde Kutsî Bâkûyî’ye
nisbet edilen Hadîs-i Kutsî isimli bir eserin bulunduğunu söylemiştir. Yine o, aslı
Arapça olan ve Şiî geleneğe göre yazılan bu kitabın, Muhammed Han tarafından
Farsça’ya tercüme olunduğuna ve 1862 yılında Tahran’da taşbasmasıyla tabedildiğine
dikkat çekmektedir.299 Muhtevasıyla ilgili fazla bilgi bulunmayan Hadîs-i Kutsî bazı
araştırmacılara göre Riyâzü’l-Kuds’ün Farsça tercümesidir.300
2. Hind Efsanesi )%I'I5ه\� ا( : M. Sultanov tarafından ilk defa 1957’de yayınlanan
bu eser, bazı kaynaklarda “müstakil” bir eser olarak Bakühanlı’ya nisbet edilse de,301
aslında düşünürümüzün Mişkat, Tehzîb, Nesâyeh, Kitab-ı Askeriyye ve Divan’ında yer
alan bazı şiirlerinin Azerbaycan Türkçesi’ne çevirilerinden oluşmaktadır.302
3. Devâzdeh İmam (مدوازد� ام): Farsça ve manzum olarak telif edilmiş bu küçük
risale Bakühanlı’ya nisbet edilmektedir. Eserin konusu, Şiî imamların isimlerini anmak
suretiyle Tanrı’ya edilen duayı ihtiva etmektedir.303 Risalenin başında, bu duanın Hacı
Abbaskulu Bâkûhânûf Emir Hacıyanlı’ya nisbet edilmesinin304 yanı sıra, şiirler de
“Kutsî” mahlaslı biri tarafından yazılmıştır.305 Buna rağmen, 13 Haziran 1954 (11
Şevval 1373) tarihinde Mehdi Ali Naki tarafından istinsah edilen306 bu eserin
298 Bkz. Bakühanlı, Gurd ve İlbiz, haz. M. Sultanov, Bakü: Genclik Neşriyatı, 1985. 299 Hadjibeyli, s.153. Bu bilgilere istinat eden E. Ahmedov, mezkûr eserin yayınlanması için Bakühanlı’nın kendisi tarafından Tahran’a götürüldüğünü zikretmişse de konuya ilişkin tutarlı deliller belirtmemiştir. Bkz. Ahmedov, “O Datah Rojdeniya i Smerti A.Bakihanova”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Meruzeleri, c.16, sy.11, s.1122. 300 Kasımzade, Abbaskulu Ağa Bakihanov-Kutsi, s.102; Bakihanova, Etyudı o Gudsi, s.25. 301 Rasûlî, s.438. 302 Bkz. Bakühanlı, Hind Efsanesi, çev. M. Sultanov, Bakü: Azerbaycan Uşag ve Gencler Edebiyatı Neşriyatı, 1957, 71 s. Kitabın ikinci baskısı Genclik Yayınevi tarafından 1972’de, üçüncü neşri ise yine Genclik Yayınevi tarafından 1991’de tabedilmiştir. 303 AMEA Eİ Ktp., nr.FR-1525, vr.2a-6b. 304 AMEA Eİ Ktp., nr.FR-1525, vr.2a. 305 AMEA Eİ Ktp., nr.FR-1525, vr.6b. 306 AMEA Eİ Ktp., nr.FR-1525, vr.6b.
60
müellifimize ait olduğu hususunda, daha eski kaynaklarda ve Bakühanlı’nın kendi
eserlerinde her hangi bir bilgi bulunmamaktadır.
İKİNCİ BÖLÜM
BAKÜHANLI’NIN AHLÂK DÜŞÜNCESİ
62
I. Varlık Düşüncesi
Bakühanlı’nın ahlâkla ilgili görüşlerine yer vermeden önce, onun alışılagelen
sistematik bir ahlakçı ve filozof olmadığını, fakat birçok filozof ve düşünürün üzerinde
fikir yürüttüğü ahlâkî problemler hakkında yazan bir düşünür olduğunu belirtmek
gerekir. Kanaatimizce düşünürümüzün ahlâk görüşlerini daha iyi bir şekilde
değerlendirmek için, bu nüansı göz önünde bulundurmak suretiyle ilk önce varlık
hakkındaki düşüncelerine değinmemiz daha uygun olacaktır. Onun ahlâk ile ilgili
eserlerinde böyle bir tutum sergilenmemiş olmasına rağmen, tezimizde genel olarak
varlığı, özel olarak ise insanı başa almamız; Bakühanlı’nın, kimin ve niçin ahlâklı
olmak gerektiği, ahlâkî eylemin ne olduğu gibi önemli sorular karşısındaki tutumunu;
dolayısıyla insanın âlemdeki konumu ve diğer varlıklarla olan ilişkisi, irade ve
sorumluluk, ahlâkın anlamı ve kaynağı hakkında söylemiş olduklarını anlamamız
açısından büyük önemi haizdir.
A. Tanrı ve Âlem
Bakühanlı, varlıkla ilgili görüşlerini iki temel prensibi göz önünde bulundurmak
suretiyle klasik İslam düşüncesi bağlamında açıklamaktadır. Bu prensiplerden birincisi
varlıklar arasında zat itibarîyle bir ayırım yapılmasını; ikincisi ise sudur veya feyiz
olarak nitelendirdiği oluş-daha doğru bir ifadeyle vücud bulma- sürecinin aklî ve naklî
bakımdan temellendirilmesini içermektedir. Düşünürümüz, varlık mertebeleri hakkında
fazla ayrıntıya girmemiş olsa da, varlığı, ontolojik açıdan zorunlu (vacib)1 ve mümkün
varlık şeklinde iki kısma ayırmıştır.2 Felsefenin varlıkla ilgili önemli problemlerinden
biri olan vücud-mahiyet3 ayırımı üzerine görüş belirtmeyen Bakühanlı’nın, zorunlu-
mümkün ayırımını, Tanrı ve mahlûk hakkındaki görüşlerini temellendirmek; dolayısıyla
insanın âlemdeki fonksiyonunu anlatmak için yapmış olduğunu düşünebiliriz. Ancak,
düşünürümüzün mutlak anlamda zorunlu ve mümkün varlık anlayışına sahip olmadığı
1 Tehzîb, vr.95b. 2 Tehzîb, vr.94b. 3 Tesbit edebildiğimiz kadarıyla, mahiyet kavramından, Tehzîb’in sadece bir yerinde ve Tanrı’nın bilinmesinin imkânıyla ilgili olarak bahsedilir. Bkz. Tehzîb, vr.95b.
63
da bir gerçektir.4 Ona göre zorunlu varlık ya Tanrı gibi kendinde zorunlu,5 ya da âlem
gibi başkasından dolayı zorunlu olmak üzere iki kısımdır; birincinin zorunlu oluşu
kendinden olduğu halde, ikincininki zorunlu bir varlıkla beraber var olmasından
dolayıdır. İtibarî bir niteliğe sahip olan mümkün varlık ismi, ikinci anlamda zorunlu
varlığın kendi yaratıcısına nispetle aldığı isimdir.6 Bu durumda varlıklar hiyerarşisinde
gerçek anlamda zorunlu olanın dışında her hangi bir varlık kabul etmeyen Bakühanlı,
mümtenî kavramının ifade ettiği varlığın ontolojik bir gerçekliğe sahip olmadığını
söylemektedir. Yani, Bakühanlı’nın düşüncesindeki mümtenî varlık, varlık ve varoluş
hakkındaki düşüncelerimizi daha iyi bir şekilde sistemleştirmemiz için gerekli bulunan
zihnî kavram olarak telâkki edilmiştir.7
Bakühanlı oluşu sudur8 ve feyiz9 kavramlarını kullanarak açıklamakta,10 Tehzîb-i
Âhlâk ve Esrârü’l-Melekût gibi eserlerinde kendisi için temel ilke olarak kabul ettiği
aklî ve naklî olanın beraber ele alınması prensibine dayanarak sudur teorisini de böyle
izah etmektedir. Şöyle ki, getirmiş olduğu aklî delil “birden ancak bir çıkar”11
anlamındaki ibareye; naklî delil ise “Bizim buyruğumuz, bir anlık bakış gibi, bir tek
sözden başka bir şey değildir.”12 mealindeki ayete dayanıyor.13 Söz konusu delillerin
anlamları üzerinde durmayan ve bu delillere âdeta bir bedihîlik niteliği yükleyen
düşünürümüz, nihaî noktada suduru kabul eden, ama gerçekleşen bu olguyu ifade etmek
açısından akıl,14 kalem15 ve nur16 gibi farklı kelimeler/kavramlar kullanan disiplinlerin
aslında aynı şeyi söylediklerini düşünmektedir. Bakühanlı’ya göre bu isimlendirmeler
4 Bakühanlı’nın Divan’ında yer alan Suâlât isimli şiirindeki sorular da bu bağlamda manidardır. Zira bu şiirde her şeyin vahdetten çıktığı halde vâcib ve mümkün gibi ayırıma gidilemeyeceği ima edilmiştir. Bkz. Dîvan, vr.21a. 5 Müellif bunu ifade etmek için “kâim bizâtihi” ibaresini kullanmıştır. Bkz. Mişkât, vr.10b. 6 Bakühanlı, Eynü’l-Mizan, s.79–80; Bakühanlı, Suşestvo Vesov, 123. 7 Bakühanlı, Eynü’l-Mizan, s.80; Bakühanlı, Suşestvo Vesov, 123. 8 Tehzîb, vr.94b, 95b, 96a; Mişkât, vr.1b. 9 Tehzîb, vr.59b; Divan, vr.54b. 10 Her şeyin (kesret) Tanrı’dan (vahdet) çıktığına ilişkin görüşü için Bkz. Mişkât, vr.10b. 11 Sudur teorisinin en temel ilkesi olan bu ibare ile ilgili İslam düşüncesi tarihinde olumlu ve olumsuz yönde yapılmış değerlendirmelere örnek olarak Bkz. İbn Sina, Ta’likât, s.25; Tûsî, Sudûru’l-Kesre, s.516; Tûsî, Fusûl, s.65; Gazzâlî, Filozofların Tutarsızlığı, s.66. 12 Kamer, 54/50. 13 Tehzîb, vr.94b. 14 Bkz. Cürcânî, “akl” md., Ta’rifât, s.151–152; İsfahânî, “akl” md., Müfredât, s.577–578. 15 Cürcânî, “klm” md., Ta’rifât, s.178–179; İsfahânî, “klm” md., Müfredât, s.683; Tehânevî, “klm” md., Keşşâf, c.2, s.1340; Cîlî, el-İnsân-ı Kâmil, c.2, s.442–443. 16 Cürcânî, “nvr” md., Ta’rifât, s.246; İsfahânî, Müfredât, s.827–828; Kâşânî, “nvr” md., Istılâhâtu’s-Sûfiyye, s.98.
64
itibarîdir ve aynı olgunun çeşitli yönlerini ifade etmektedir. Zira, vahdetten ilk sudur
eden vücud, Tanrı dışındaki şeylerin tamamını ihtiva etmesi açısından akıl (akl-ı evvel);
varoluşun belli nizam üzerine olduğunu ifade etmesi açısından kalem; varlığın başlangıç
ve sonunu ifade etmesi açısından ise nur17 diye isimlendirilmiştir.18
Akıl, kalem ve nur olarak nitelendirilmesi mümkün olan bu ilk vucud, bir taraftan
kendisinden sonra gelen varlıkların tamamının illeti konumunda olması açısından bir
mükemmelliği ihtiva etmekte, diğer taraftan ise Tanrı’nın varlığı gibi ezelî olmadığı için
bir noksanlığı içermektedir. İşte dış dünyada (a’yân) bulunan çelişkiler (tezad),
Tanrı’dan çıkmış olan bu ilk varlığın, kendisinde aynı anda hem kemal, hem de
noksanın bulunması gibi göreceli durumundan kaynaklanmaktadır. Dahası bu zıtlık,
aslında zıtlar bütününden oluşan âlemdeki nizamı belirleyen bir gerçekliktir.19
“O’nun zatından başka her şey yok olacaktır”20 mealindeki ayetten yola çıkan
Bakühanlı’ya göre, Tanrı’nın (sıfatlarının) tecellisi olan âlemde bulunan değişiklikler
hiçbir anlamda onun zatına (ayn) nispet edilemez. Bunlar sadece Tanrı’nın sıfatlarının
dış dünyada vuku’ bulmuş olan taayyünü için söz konusu olur.21 Zira bütün mevcudatın
çıkış noktası olan Tanrı’nın varlığı zorunludur. Tikel ve tümel varlıkların tamamının
gerçek müessiri (müesser-i hakikî),22 kendi zatına münhasır kalmayan ve aslında âlemin
hakikî yöneticisi (mudîr) olan zorunlu varlığın (vacibü’l-vücud) zatından başka bir şey
değildir.23 Ama biz, söz konusu tesirin mahiyetini bilmediğimizden dolayı onun
17 Bakühanlı’nın nurdan kastı, İslam tasavvuf geleneğinde Tanrı’nın yaratmış olduğu ilk varlık olarak diğer mahlûkatın kendisinden yaratıldığına inanılan Nûr-i Muhammedî (Hakîkat-i Muhammediye)’dir. Nitekim düşünürümüz ilgili sayfada yukarıdaki görüşünün dayanağı olan “Allahın ilk yarattığı şey benim nurumdur” hadisine gönderme yapmıştır. Hadisle ilgili Bkz. Aclûnî, Keşfü’l-hafâ, c.1, s.311–312. 18 Tehzîb, vr.94b. Akıl ve kalemin aynı şey olduğu bir kısım sûfîler ve İslâm filozofları tarafından da kabul görmüştür. Bkz. Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, c.30, s.78; Tehânevî, “akl” md., Keşşâf, c.2, s.1731–1732. Bir kısım araştırmacılara göre ise bazı sûfîlerle İslâm filozoflarının ilâhî kalemin akl-ı evvel veya Nûr-i Muhammedî olduğuna ilişkin görüşlerini naslardan hareketle temellendirmek olanaksızdır. Nitekim onlara göre, kaderin yanı sıra, ister insana ait olsun, isterse mânevî bir kalem kastedilsin Kur’an’da kaleme yemin edilmesini, okumaya yazmaya, dolayısıyla bilgiye verilen önemi ifade eden ve ilme dikkat çeken unsurlardan biri olarak da kabul etmek mümkündür. Bkz. Yusuf Şevki Yavuz, “Kalem”, DİA, c.24, s.243–245. 19 Tehzîb, vr.72b, 94b. 20 Kasas, 28/88. Tehzîb’in 94/b–95/a varaklarında mezkûr ayet ile ilgili açıklama yapan Bakühanlı, ayetteki “hüküm O’nundur” (lehü’l-hukmü) ibaresini âlemin düzeninin Tanrı tarafından gözetildiğine delil olarak kabul etmektedir. Ayrıca düşünürümüz, ayette geçen “siz ancak O’na döndürüleceksiniz” (ve ileyhi türceûn) ibaresine dayanarak, mahlûkun varlığının Tanrı’nın varlığıyla birleşeceğini de savunmaktadır. 21 Tehzîb, vr.94b. 22 Tehzîb, vr.61a. 23 Tehzîb, vr.95b.
65
keyfiyetinin nasıl olduğunu da bilemeyiz. Dolayısıyla bu olgunun nasıl gerçekleştiğine
dair her hangi bir kesin bilgiye ulaşmamız olanaksız görünmektedir.24 “Senin izzet
sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir.”25
mealindeki ayetten de anlaşıldığı kadarıyla, Zatı itibariyle Tanrı, bir tek kâfirlerin ona
isnat etmiş oldukları sıfatlardan değil, müminlerin onun hakkında kullandıkları
nitelemelerden de münezzehtir.26 İşte bundan dolayıdır ki, “varlıkların özü” (hulâse-yi
mevcudat) olan son peygamber dahi “Biz seni gereğince bilemedik”27 anlamındaki
hadisi söylemekle bu konudaki aczimizi itiraf etmektedir.28
Âlemin varlık bulmasının başlangıç ve sonunu “Ben bir gizli hazine idim bilinmek
istedim, bilineyim diye âlemi yarattım”29 hadisine istinaden tasavvufî bir tarzda
yorumlayan düşünürümüz, âlemin Tanrı’dan sudur/feyezan etmesinin sebebini aşka
bağlamaktadır. Ona göre soyut (mücerredât) ve somut (mürekkebât) varlıkların tamamı
arasındaki ilişki aşk aracılığı ile sağlanmaktadır.30 Buradan yola çıkarsak, Bakühanlı’nın
düşüncesinde oluş ve ahlâk arasında özel bir ilişki kurulduğunu görebiliriz. Onun,
varoluş için herkese anlamlı gelebilecek bir neden arama girişimi, bu olguya ilişkin en
güzel açıklamanın aşk kanalıyla yapılacağı üzerinde karar kılması ile sonuçlanmış;
bundan dolayı, varlık(lar)’ın özünü oluşturan şeyin Tanrı’nın aşkından başka bir şey
olmadığını belirtmiştir. Bize göre Bakühanlı, Tanrısal aşkı, varoluşun temel nedeni
olarak gördüğünden Tanrı’nın varlığına ilişkin daha başka nedenler aramayı bir bakıma
gereksiz çaba olarak değerlendirmiştir.
Bakühanlı’nın, yaratanla yaratılmışların niteliklerinin vuzuha kavuşturulması ve
tevhid inancının açık bir şekilde anlaşılarak sınırlarının belirlenmesi açısından Tanrı’nın
isim ve sıfatları hakkında görüşler ileri sürdüğü görülmektedir. Onun, Esmâ-i hüsnâ ile
ilgili görüşlerini, genellikle Şii düşünce, özellikle tasavvuf açısından kaleme aldığını
24 Tehzîb, vr.95b. 25 Saffat, 37/180. 26 Tehzîb, vr.95b. 27 Bkz. Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, c.7, s.131. 28 Tehzîb, vr.95b. 29 Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, c.2, s.191. Bursalı İsmail Hakkı, Suyûtî (ö.1505)’nin Dürer-i Münteşire isimli kitabında mezkûr hadisin asılsız oluşuna ilişkin görüş belirtmesini zikretmekle beraber, İbn Arabî (ö.1240)’nin Futuhât’ına dayanarak keşfen sahih, naklen ise asılsızdır şeklinde yorumlamıştır. Bkz. Bursalı İsmail Hakkı, Kenz-i Mahfi, s.12–14. 30 Tehzîb, vr.69b, 96b; Mişkât, vr.3b. Eserlerine baktığımızda yazarın muhabbet ve aşk gibi kavramları aynı manayı ifade etmek için kullanmış olduğunu görebiliriz. Bu durum, düşünürümüzün mevcut iki kavram arasında mutlak anlamda bir fark gözetmediğinin göstergesi olmakla beraber, kavramların içeriği ile ilgili fazla titiz davranmamasının sonucu da olabilir.
66
söyleyebiliriz. Nitekim dünürümüz, Ehl-i Sünnet’in önemli kaynaklarında geçen
hadislere31 değil, Şiî camiada yaygın olan görüşe dayanarak bu isimlerin sayısını 1001
olarak vermektedir.32 Konuyla ilgili Senâî’den alıntı yapan Bakühanlı’ya göre tevhidin
anlamı, bir arada bulunması imkânsız olan iki şeyden birincisini tercih etmektir;
muvahhit birisi ya Tanrı’nın/Dost’un rızasını istemeli ya da nefsanî isteklerine (heva)
boyun eğmelidir. Zira kendi irademize (hüner) duyduğumuz mutlak itimattan ibaret olan
küfür ile bir diğer mahlûkun kudretine itikat etmemizden ibaret olan şirk,33 nefsimizden
kaynaklanmaktadır.34
Bakühanlı, belli sınırlar içerisinde, sayısı kaç olursa olsun belirli isimlerle
Tanrı’nın tarif edilemeyeceğinin altını çizerek35 insanların, kendi idrak seviyelerinin
kısıtlılığından dolayı Tanrı’yı isimleriyle anlamaya çalıştıklarına inanmaktadır. Ayrıca,
Tanrı’nın isim ve sıfatlarıyla ilgili çok fazla ayrıntıya girmeyen düşünürümüzün,
vahdaniyetle ilgili görüşlerinde kilit nokta olarak “rıza” (rıda) sıfatı üzerinde durduğunu
ve bu sıfatı İsm-i A’zam olarak telâkki ettiğini söylememiz de mümkündür.36
Yukarıda zikrettiğimiz Sünnî kaynaklara bakacak olursak, bunlarda razı olan
anlamına gelen “er-Radî” isminin Esmâ-i Hüsnâ içerisinde zikredilmediğini
söyleyebiliriz. Cevşen-i Kebîr duasında geçen isimler arasında ise bu kelime
geçmektedir.37 Bakühanlı “rıza” (rıda) sıfatının ebced hesabına göre muvafık olduğu
31 Ebû Davûd ile Nesâî dışında Kütüb-i Sitte’de, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde, Nesâî’nin es-Sünenü’l-kübrâ’sında, Hâkim’in Müstedrek’i ile diğer hadis mecmualarında Esmâ-i Hüsnâ’nın sayısı 99 veya 100 olarak gösterilmektedir. Ayrıntılı bilgi için Bkz. Topaloğlu, “Esmâ-i Hüsnâ”, DİA, c.11, s.404–418. 32 Nitekim Şiî literatüründe, Hz. Ali (ö.661)’ye dayandırılan, Tanrı’nın doksan dokuz ismi olduğuna dair hadisin yanı sıra, Mûsâ el Kâzım (ö.799), Ca’fer es-Sâdık (ö.765), Muhammed el-Bâkır (ö.743), Zeynelâbidîn (ö.713), Hz. Hüseyin (ö.680) ve Hz. Ali tarikiyle Hz. Peygambere isnat edilen, Tanrı’nın 1000 ismini muhtevî el-Cevşenü’l-Kebîr duası da yaygın şekilde bilinmektedir. Bu konuyla ilgili Şiî literatüründeki çalışmalar için bkz. Tahrânî, ez-Zerî’â, c.2, s.66–67; c.13, s.88–90. Bakühanlı’nın kütüphanesinde çok sayıda tefsirin ve özellikle Mecmûa-yı Risâlât-ı Şerh-i Esmâ isimli kitabın bulunması yazarımızın Esmâ-i Hüsnâ’ya ilişkin farklı görüşleri değerlendirme imkânının olduğunu düşünmemize imkân tanımaktadır. Bkz. Berezin, Puteşestviye po Vostoku, c.1, ek. 8, s.21. 33 Kendisi gibi yaratılmışlara kölelik yapan ve onlardan medet uman birisini kör olarak nitelendiren müellif, böyle bir hayatı olumsuz anlamda ölmeden önce ölmek şeklinde değerlendirmiştir. Mişkât, vr.14b. 34 Tehzîb, vr.91a. 35 Düşünürümüzün mantık risalesinde tarifle ilgili söylemiş oldukları da buna delil olarak gösterilebilir. Zira o, bir şeyin tarifinin yapılması için cinsinin ve hassasının belirgin olmasını öngörmektedir. Tanrı için bu iki şeyin varlığından söz etmemiz imkânsız olduğu için haliyle O’nun tarifini de yapamayız. Bkz. Bakühanlı, Eynü’l-Mizan, s.77; Bakühanlı, Suşestvo Vesov, 119. 36 Tehzîb, vr.92a. 37 Duanın değerlendirilmesi ve metni ile ilgili Bkz. Sebzevârî, Şerhu’l-Esmâ ev Şerhu Du’âi’l-Cevşeni’l-Kebîr, s.5–22.
67
1001 sayısıyla, Tanrı’nın 1001 ismi arasında bir irtibat kurmuş olsa da38 bize göre bu
sadece avama yönelik bir anlatım tarzıdır. Zira “rıza” (rıda) sıfatın diğer bütün isimleri
kuşatan bir sıfat olarak algılamasının arka planında daha tutarlı sebeplerin olması
gerekmektedir. Yani yazar, “rıza” sıfatına, 1001 sayısına mutabık olması hasebiyle
değil, daha tutarlı bir sebepten dolayı atıfta bulunmuştur. Bu önemli neden ise
muhtemelen yazarımızın İşrakî felsefeye olan ilgisidir. Nitekim Sebzevarî (ö.1878),
Molla Sadrâ (ö.1640)’ya39 atıfta bulunarak “rıza” (rıda) kelimesinin Tanrı’nın
yaratmasını açıklayan en önemli kelime olduğuna vurgu yapmıştır. Daha açık bir
şekilde ifade edersek, Tanrı’nın âlemi vücuda getirmesini Meşşâîler “inayet”,
kelamcılar “kasıt”, sufiler ise “tecellî” kavramlarıyla izah etmeğe çalışırken, İşrakîler bu
olguyu “rıza” kavramıyla açıklamaya çalışmışlardır.40
Buraya kadar anlatılanları göz önünde bulundurduğumuzda, düşünürümüzün âlem
tasavvurunu şöyle özetlememiz mümkündür. Bakühanlı’ya göre âlem en küçüğünden en
büyüğüne kadar ihtiva etmiş olduğu bütün üyelerine belli görevlerin düştüğü, her şeyin
birbiriyle sebep ve sonuç ilişkisine dayalı karşılıklı etkileşim içinde olduğu41 ve bu
ilişkilerin Tanrı tarafından bir nizama tâbi tutularak belli bir gâyeye göre düzenlenmiş
bulunduğu42 bir sistemin adıdır.
Bakühanlı, böyle bir sistem içerisinde yokluğa varlık (vücud) nispet edilmesine
karşı çıkmaktadır. Bizim yokluk diye nitelendirdiğimiz olgunun aslında değişim
(teğayyur) ve dönüşümden (tahvil) ibaret olduğunu söyleyen müellif, Tanrı’yı her şeyin
çıkış noktası olarak kabul ettiğinden “Yer başka bir yere, gökler de başka gökler haline
getirildiği (…) gün”43 mealindeki ayete dayanarak kıyamette bile yok olmanın
düşünülemeyeceğinin altını çizmiştir.44
Yine böyle bir sistemin içerisinde mutlak anlamda bir tesadüfün varlığından söz
etmemiz da imkânsızdır. Başka bir ifadeyle her hangi bir şeyi tesadüf olarak algılamak,
insanların içinde bulundukları durum hakkında söylenebilecek psikolojik bir açıklama
38 Müellif “rıza” kelimesinin ebced (cümel-i kebîr) hesabıyla 1001 sayısına tekabül ettiğini söylemektedir. Tehzîb, vr.92a. 39 Bkz. Molla Sadra, el-Hikmetü'l-Müte’âliye, c.2, s.234–239. 40 Sebzevârî, s.400–404. Konuyla ilgili farklı yorumlar için bkz. Hillî, Keşfü’l-Murad, thk. H. Âmulî, s.416; Ali Kuşçu, Şerhu’t-Tecrîd, c.3, s.305. 41 Tehzîb, vr.72b, 74a, 94b. 42 Tehzîb, vr.73b; Nesâyeh, vr.42b. 43 İbrahim, 14/48. 44 Tehzîb, vr.95a.
68
tarzıdır. Bu tavır, tıpkı denizin ortasında arızalanan gemide bulunan birisinin, içinde
bulunduğu olumsuzlukla her hangi bir ilişkisinin olmadığını açıklamak üzere,
kendisinin tesadüf sonucu bu gemide bulunduğunu belirtmesine benzemektedir.45
Düşünürümüzün bu örnekle anlatmaya çalıştığı bir diğer husus ise insanın, kâdir-i
mutlak olan Tanrı tarafından düzenlenen âlemin gidişatına gerçek anlamıyla her hangi
bir etkisinin olmadığıdır.46
Mükemmel bir âlem tasavvurunun beraberinde getirdiği önemli sorunlardan birisi
kötülük problemidir. Bir düşünür âlemin mükemmelliği fikrini kabul ettiği andan
itibaren, yaşadığı toplum içerisinde şahit olduğu kötülüklere veya en azından insanların
kötülük diye isimlendirdikleri olgulara, kendi düşünce sisteminde önemli temellere
dayandırmış olduğu tatmin edici bir açıklama getirmek zorundadır. Bakühanlı’nın
düşüncesi çerçevesinde ele alırsak, âlemin mükemmelliği fikri en başta mutlak iyi ve
mükemmel varlık olan Tanrı’nın yarattığı (O’ndan feyezan eden) şeyin de iyi ve
mükemmel olması gerektiği temel görüşüne dayanmaktadır. Bu bağlamda Mevlânâ’dan
alıntı yapan47 düşünürümüze göre, âlemde hakikî gâye ve maslahat hayırdan ibaret
olduğu için48 mutlak anlamda kötülüğün varlığından söz etmemiz imkânsızdır.49 Zira
ilâhî kudret tarafından şeylerden her birine kendilerine has özellik (hasse) verildiğinden
ve şeylerin kendi tabiatları dışında hareket etmeleri olanaksız olduğundan –insan istisna
olmak üzere- mahlûkat bir bakıma hayrı gerçekleştirmekle yükümlüdür.50 İnsanın
kötülük olarak algıladığı şeyse ya kendinden kaynaklanmakta, ya da farkında olmadığı
bir maslahatı içermektedir.51
Bakühanlı’nın, genellikle âlemin Tanrı tarafından yaratıldığına, özellikle ise
âlemin mükemmelliğine ait düşünceleri, aşağıda değineceğimiz gibi küçük âlem olarak
kabul ettiği insan ve onun ahlâkîliğine ilişkin görüşleriyle sıkı bir şekilde irtibatlıdır.
Nitekim, âlemde kötülüğün olamayacağına yaptığı vurgu, bir taraftan bu kötülüğün, her
şeyin başı ve sonu olarak kabul ettiği Tanrı’ya atfedilmesinin önünü kesme çabasından
45 Tehzîb, vr.65a. 46 Zira müellif, insanı aciz bir varlık olarak değerlendirmenin yanında, Tanrı’yı mutlak hâkim, ihtiyaçsız sultan ve gerçek mülk sahibi olarak kabul etmektedir. Bkz. Mişkât, vr.13a. 47 Mevlâna, Mesnevî, c.4, by.65. 48 Tehzîb, vr.61b. 49 Tehzîb, vr.61a. 50 Nesâyeh, vr.42b; Tehzîb, vr.61a. 51 Nesâyeh, vr.53a.
69
doğmuş olsa da, diğer taraftan geleneksel iyi-kötü anlayışına eleştirel yaklaştığının52 da
göstergesi olabilir. Her hâlükârda metafizik anlamda bir kötülüğü kabul etmeyen yazar,
iyimser bir âlem görüşü benimsediğini söylememize olanak tanımakta; dolayısıyla en
iyi bir biçimde yaratılmış insanın kendi davranışlarını güzelleştirme kabiliyetine sahip
olduğunu ima etmektedir.
B. İnsan
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Bakühanlı, varlıkların Tanrı’dan sudur/feyezan
etmesinin asıl sebebini tasavvufî bir biçimde, Tanrı’nın kendisinin bilinmek istemesine
bağlamıştır.53 Buradan yola çıkarsak ona göre, yaratılış açısından insanla diğer varlıklar
arasında her hangi bir farkın olmadığını görürüz. Daha açık bir ifadeyle, varlıklar
arasındaki fark, kâdir olan Tanrı’nın onlara vermiş olduğu ayırıcı vasıflar (hasse) ve
yükümlü kıldığı görevler açısındandır.54 Varlıkları itibarî olarak zorunlu ve mümkün
varlıklar diye iki kısma ayıran düşünürümüz, aslında Tanrı’nın zatından başka mutlak
varlık55 olmadığını ve âlemde bulunan her şeyin onun tecellisinden ibaret olduğunu
savunmaktadır.56 Yine bu bakış açısıyla, varlıkların nebatât, cemadât ve hayvanât diye
derecelenmesi57 de Tanrı’nın sıfatlarının çeşitli şekillerde tecellî etmesinden dolayıdır.
Bakühanlı’nın insanın varlık makamıyla ilgili en belirgin açıklaması, klasik ahlâk
kitaplarında da zikredilen58 “İnsan küçük âlemdir.” önermesidir.59 Zira bu ifadeye göre
insan, âlemi teşkil eden bütün unsurları muhtevi olduğu gibi, çeşitli varlıkların tek tek
ve parçalı olarak sahip oldukları karakteristiklerinin (hâsiyyet) tümünü kuşatıcı bir
niteliğe sahiptir. Aynı şekilde o, genel olarak varlıklar âlemini, özel olarak ise diğer
canlıların özelliklerini temsil etmekte; kendisinde bitkisel güçlerin bir karışımını,
madenlerin seçkin özelliklerini, dört unsurun ve kâinattaki varlıkların hepsinin sahip
oldukları tabiatları bulundurmaktadır. Özet olarak ifade etmek gerekirse Tanrı’nın kendi
52 Bakühanlı’nın topluma yöneltmiş olduğu eleştirilerle ilgili bölüme (s.28-33) bakınız. 53 Tehzîb, vr.96b. 54 Benzer ifadeler için Bkz. Tehzîb, vr.59b; Nesâyeh, vr.46a. 55 Tanrı’nın mutlak varlık oluşu aynı zamanda mutlak hüküm sahibi olmasının da göstergesidir. Bkz. Mişkât, vr.13a. 56 Bkz. Bakühanlı, Eynü’l-Mîzân, s.79–80; Bakühanlı, Suşestvo Vesov, 123. 57 Tehzîb, vr.69b. 58 Bkz. Anay, Celaleddin Devvânî: Hayatı Eserleri Ahlâk ve Siyaset Düşüncesi, s.252. 59 Tehzîb, vr.73b; Nesâyeh, vr.52b.
70
suretinde60 ve en güzel bir biçimde yarattığı insan,61 âlemde Tanrı’nın sıfatlarının
tamamının tezahür ettiği en yüce varlık (eşref-i mevcûdat)62 konumundadır; o, nasıl bir
biçimde yaratıldığını bildiği zaman, aslında bilgisiyle tüm varlıkları kuşatmış olur.63
Bakühanlı insanın teşekkülünden bahsederken, onu ruh ve cisimden (beden)
meydana geldiğini mütalâa etmekte; dolayısıyla insanı fizik âlemle metafizik âlem
arasına yerleştirmektedir.64 Ona göre, insanın cismanî yönü, onun insan olma özelliğini
belirleyemez. İnsanın maddî bir bedene sahip bulunması, somut, değişim ve dönüşüme
mazhar olan âlemde bulunuşunun gerektirdiği bir zorunluluktur. Eğer insanın belirgin
özelliğini (hâssa) bir cisim olmasına indirgersek, onun kendi cinsinden olan diğer
hayvanlardan bir farkı kalmaz. Nitekim onlar, yaratılış itibariyle insandan daha kuvvetli
olabilecekleri gibi,65 zahirî fayda ve zararları hissetme konusunda da ondan
ayrılmamaktadırlar.66 Düşünürümüze göre, insanın temel vasfı nâtık bir varlık
olmasıdır. Başka bir ifadeyle, insanı insan yapan şey, Tanrı’nın ona idrak kuvvesi
vermesinde; onu iyi ile kötüyü ayırt edebilecek akılla donatmış olmasındadır.67 Nitekim
Bakühanlı, bu hususa dikkat çekmek amacıyla, mantık risalesinin ilk cümlesinde,
insanın nâtıklık gücü ile donatıldığına vurgu yapmıştır.68 Ayrıca varoluş, âlemde her
şeyin bir gâye doğrultusunda yaratıldığına69 ilişkin teleolojik bir açıklama tarzıyla ele
alınırsa, düşünürümüze göre âlemin imârı konusunda mükellef kılınan insanın,
Tanrı’nın “halife”si olarak kabul edilmesi mümkündür.70
Görüldüğü gibi Bakühanlı, insanda beden-ruh ayırımını varlıkların (mahlûkatın)
genel olarak iki taraflı yaratıldıkları şeklindeki görüşüne dayanarak açıklamaktadır.
Başka bir ifade ile varlıkların bilgisi, zıtları ve karşılıkları itibariyle mümkündür.
Nitekim düşünürümüz, varlık ve ahlâk söz konusu olduğunda, hayır-şer, iyi-kötü,
60 Mişkât, vr.11b. 61 Divan, vr.22b. 62 Bkz. Tehzîb, vr.61b, 72b, 93a. 63 Tehzîb, vr.95b-96a. Bakühanlı’nın Nesâyeh’teki nasihatlerine başlamadan önce “Yavrum sen insansın” ibaresini zikretmesi ve ilk nasihatinde de insanın diğer bütün mahlûkattan daha iyi bir biçimde yaratılmış olduğuna dikkat çekmesi bu bağlamda çok manidardır. Bkz. Nesâyeh, vr.42b. 64 Tehzîb, vr.92b. 65 Nesâyeh, vr.42b. 66 Tehzîb, vr.58a. 67 Bkz. Tehzîb, vr.58a; Nesâyeh, vr.42b. 68 Mezkûr eserde “ا����� �� -şeklinde yapılan dua için bkz. Bakühanlı, Eynü’l ” ا���� ����� ا����ن �����Mizan, s.75; Bakühanlı, Suşestvo Vesov, s.117. 69 Nesâyeh, vr.42b. 70 Tehzîb, vr.72b.
71
ruhanî-cismanî, varlık-yokluk, zahir-batın, dünya-ahiret gibi ikili taksimlerde
bulunmakta; tüm bu ikili varlık tarzlarını, aynen evrende mevcut olduğu gibi, insan ve
onun varlık yapısında da görebileceğimizin altını çizmektedir. Burada dikkat edilmesi
gereken nokta, yazarımızın, söz konusu zıt karakterlerin, kâinatta çatışma ve kargaşayı
değil, daha ziyade kozmik bir uyumu ifade ettiğini söyleyerek böyle bir sistemi
“vakfe”71 kavramı aracılığı ile tasavvufî bir tarzda açıklamasıdır.72
Bakühanlı’nın çok fazla üzerinde durmadığı halifelik olgusu, onun, insanın seçim
(ihtiyar) ve uygulama istidadının yanı sıra, hürriyet problemine de açıklık getirmesini
gerekli kılmaktadır. Yazarın bu konudaki kanaatine değinmeden önce işaret etmek
gerekir ki, Bakühanlı bu görüşlerini müstakil başlık altında zikretmemiştir. O, insanın
hürriyeti ve kendi fiillerinin yaratıcısı olup olmadığına dair kelamî tartışmalara yer
vermeksizin doğru kabul ettiği görüşleri belirtmiştir. Düşünürümüze göre insan hariç
diğer mahlûkat yaratılmış oldukları tabiatlarına muhalif bir şekilde hareket edemezler.
Bir tek insan, iki şeyden birini tercih etme açısından ihtiyar sahibi;73 dolayısıyla iyi veya
kötü bir eylemde bulunma konusunda muktedirdir.74 Aklın kaynağının ruh, nefsin
kaynağının ise cisim olduğuna vurgu yapan müellif,75 bir bakıma, insanın nâtık
oluşundan dolayı, bedenin ve ruhun istekleri doğrultusunda seçim yapma
zorunluluğunda bulunduğunu vurgulamaktadır. Böyle bir seçimle karşı karşıya bulunan
ve kendi kaderini belli ölçüde kendisi belirleyen insan, nefsin isteklerine boyun eğmekle
hayvandan bile aşağı bir mertebeye inebileceği gibi, akla “maarif”in zevkini tattırmakla
varlıklar arasında en üstün mertebeye ulaşabilir; Tanrı’nın sıfatlarına mazhar olarak
sonsuz feyzi elde eder. Yazar, bu konuda söylemiş olduklarını pekiştirmek için “İşte
onlar hayvanlar gibidirler; hatta daha da şaşkındırlar”76 ve “Biz hakikaten
71 İki makam arasında kalma anlamına gelen kavram için bkz. Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s.555; Kâşânî, “vkf” md., Istılâhâtu’s-Sûfiyye, s.54; Cürcânî, “vkf” md., Ta’rifât, s.253. 72 Tehzîb, vr.59b. Bakühanlı zıt niteliklere sahip şeyler arasındaki ilişkiyi âşık-maşuk ilişkisi olarak zikretmiştir. Bkz. Mişkât, vr.10b. 73 Mişkât, vr.13a. 74 Tehzîb, vr.58a; Nesâyeh, vr.54b. 75 Tehzîb, vr.92b. 76 A’raf, 7/179.
72
insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık”77 mealindeki ayetleri de delil olarak
zikretmiştir.78
Burada, insanı en azından ahlâkî bir varlık olacak kadar hür sayan ve her bir
eylemin bir menfaat sağlamak için yapıldığını savunan Bakühanlı’nın, onun Tanrı’da
olduğu gibi bir kudrete sahip olmadığını belirtmesi önemlidir. Binaenaleyh
düşünürümüz, her ne kadar bu iki kudret alanı arasında belirgin bir sınır çizmese de,
Tanrı’yı gerçek anlamda bir müessir kabul etmekte; O’nu bütün eylemlerin sebep ve
sonucu olarak görmektedir.79
Düşünürümüzün kabul ettiği varlık hiyerarşisini göz önünde bulundurarak insanın
diğer varlıklarla olan ilişkisini ve âlemdeki konumunu özetlemek gerekirse, şöyle bir
sonuca varabiliriz. Tanrı’nın ona verdiği bir lütuf sayesinde varlık sebeplerini idrak
edebilen, iyi ve kötüyü kendisine tanınmış sınırlar çerçevesinde tercih etme yetkisini
kendinde bulunduran insan, Tanrı’nın bütün sıfatlarına mazhar olma açısından küçük bir
âlem konumundadır; onun kendini bilmesi/kendi konumunun farkında olması da,
yaratılmış olduğu gâî illetin ifadesi olan halifelik görevini idrak etmesi demektir.
77 İsra, 17/70. 78 Tehzîb, vr.70a. Müellif Nesâyeh’te aynı konuyu insan ve cansız maddeler arasında karşılaştırma yapmak suretiyle anlatmaya çalışmaktadır. Bkz. Nesâyeh, vr.46a. 79 Tehzîb, vr.95b; Nesâyeh, vr.52b-53a, 54b. Ayrıca Mişkât’ta “Allah dilediğini yapar (Bakara, 2/253) ve dilediği hükmü verir (Maide, 5/1)” mealindeki ibareleri içeren ayetlere de atıfta bulunmuştur. Bkz. Mişkât, vr.3b.
73
II. Bilgi ve Ahlâk
Hakikatin bilgisi olarak nitelendirebileceğimiz hikmet kavramının, hem geniş
anlamıyla dinî düşünceye, hem de felsefî düşünceye ad olarak kullanıldığı
görülmektedir.80 Bakühanlı’nın da en çok önemsediği ve bir dereceye kadar
düşüncelerine temel yaptığı kavramların başında hikmet gelmektedir. Zira onun
eserlerine baktığımızda insanın, Tanrı’nın İsm-i Âzam’ı olarak kabul ettiği “rıza”
makamına81 ulaşması, yani hikmeti elde ederek kemalini tamamlaması için akıl,
ma’rifet, din ve şeriat kavramları arasında mevcut olan sınırın bilincinde olması
gerektiğine vurgu yaptığını görmemiz mümkündür. Yazarın ahlâk düşüncesi açısından
insanın evrendeki fonksiyonuna, diğer varlıklarla ilişkilerine, bilme/uygulama yetilerine
açıklık getiren ve hakikate ulaşmak için birer bilgi kaynağı olarak kabul ettiği bu
kavramlara değinmemiz yerinde olacaktır.
A. Akıl
Akıl, Bakühanlı’nın defalarca vurgu yaptığı ve üzerinde ciddi bir şekilde
düşünülerek sınırlarının çizilmesini gerekli bulduğu kavramlardandır. Ancak şunu
hemen belirtelim ki, Bakühanlı hakkında yapılan bazı araştırmalarda ulaşılan sonucun
aksine o, din karşıtı bir akıldan söz etmemektedir. Binaenaleyh, akla önem vermesinden
dolayı düşünürümüzü, Sovyetler döneminde ısrarla vurgulandığı anlamda bir “realist”
veya “rasyonalist” gibi takdim etmemiz de mümkün görünmemektedir.82
Bakühanlı’nın görüşlerini dikkatli bir şekilde irdelediğimiz zaman akıl kavramı ile
iki farklı yetiyi anlatmaya çalıştığını görebiliriz. Bunlardan birincisi yetersiz bir güce
sahip, nefsin istekleri doğrultusunda yanlış yollara sapabilen akıldır. Bu anlamıyla akıl
metafizik/ilahî konulara dair fikir yürüttüğünde çelişkiye düşen ve yanılan, yani
80 Hikmet ve felsefe kavramları, çoğu zaman aynı anlamda kullanılmakta; bazen ise hikmet kavramına daha kuşatıcı bir anlam yüklendiği görülmektedir. Kavramlar arasındaki ilişki için bkz. Kutluer, İlim ve Hikmetin Aydınlığında, s.115–176. İslamî literatürde hikmet kelimesinin karşılığı olarak, peygamberin sünneti, derin kavrayışa sahip olma, nübüvvet, sözde ve davranışta doğru ve tam isabet, var olan her şeyin iç yüzünü bilme ve tanıma, irfan, ilâhî ahlâkla ahlâklanma ve benzeri tanımlar kullanılmıştır. Bkz. Cürcânî, “hkm” md., Ta’rifat, s.91–92; İsfahânî, “hkm” md., Müfredât, s.248–251; Tehânevi, “hkm” md., Keşşâf, c.1, s.701–703. 81 Tehzîb, vr.91b-92a. 82 Bkz. Kasımzade, Abbaskulu Ağa Bakıhanov, s.159–160.
74
kendisine mutlak manada güvenmemizin olanaksız olduğu bir yetidir.83
Düşünürümüzün akıl kavramıyla kastettiği ikinci mana ise ilahî nura mazhar olan ve
kalb ile aynı anlamı ifade eden bilme gücüdür. İşte bu anlamıyla akıl, nefsanî
kötülüklerden arınmış; ilahî nuru kendisinde aksettirerek metafizik alana geçişi temin
eden ve insanın hakikî hikmete ulaşmasını sağlayan bir yetidir.84
Aslında bu iki akıl anlayışı Bakühanlı’nın da belirttiği gibi, insanın ruh ve
bedenden müteşekkil iki yönüne tekabül etmektedir.85 Şöyle ki, insan maddi bir varlığa
sahip olması hasebiyle değişenler âleminde yaşamakta ve somut âlemle ilgili etrafında
olup bitenleri akletme sürecinde zorunlu olarak duyularını kullanmaktadır.
Bakühanlı’nın, metafizik alana dair konularda, nihai anlamda güvenilmez olarak kabul
ettiği veya başka bir ifadeyle yetersiz bulduğu akıl, bu yönüyle akıldır.86 Diğer yönüyle
akıl ise, kalb ile aynı anlamı ifade eden ve metafizik/manevî âlemi anlamamıza
yardımcı olan istidadın ismidir.87
Düşünürümüzün akılla ilgili söylediklerinin, İslam düşünce tarihi içerisinde daha
kapsamlı ve daha tutarlı bir şekilde izahını görebiliriz. Nitekim bu konu hem felsefe,
hem de tasavvuf disiplinleri tarafından bilgi ve bilmenin mahiyetinin aydınlatılması için
nefis teorisi bağlamında uzunca tartışılmıştır. Dolayısıyla bizim için, Bakühanlı’nın
bunları söylemiş olduğu değil, hangi bağlam içerisinde söylemesi önemlidir. Böyle bir
bakış açısıyla değerlendirdiğimizde, düşünürümüze göre akıl ve vahyin birbirine tercih
edilir bir durumda olmadığını görürüz. Yani, Bakühanlı’nın kullandığı akıl kavramının,
iki farklı alanda çeşitli şekillerde işlev yapan yetiyi belirtmek üzere, birbiriyle ilişkili iki
başlık altında değerlendirilmesi gerekmektedir:
1) Somut âlemle ilgili konularda din ile aynı hizada yürüyen ve değişmez ilkeleri
ifade eden, dinin üzerine bina edilen şeriatın daha iyi bir şekilde oluşmasını sağlayan
akıl;
83 Bkz. Tehzîb, vr.58b, 68a, 88b, 92a, 97a; Mişkât, vr.4a-4b; Divan, vr.56a, 57b-58a. Bakühanlı, Meşşâî ve İşrakîlerin bu yanılabilen akıldan dolayı farklı düşündüklerini zikretmiş ve Yunan hikmetinin dahi bunu çözemediğini vurgulamıştır. Ayrıca ona göre her kesin fazla itimat ettiği Yunan hikmeti aşkı anlamlandırmak için yeterli değildir. Bkz. Divan, vr.22b-23a. 84 Tehzîb, vr.93a, 97a. 85 Tehzîb, vr.92b-93a. 86 Tehzîb, vr.97b. 87 Tehzîb, vr.97b.
75
2) Metafizik âlemle ilgili konularda dinin ışığında hareket ederek kendi içerisinde
yeni açılımlar kazanan akıl.
B. Ma’rifet
Bakühanlı ma’rifet kavramını tekil olarak88 kullanmakla beraber, tahsîl-i maarif89
ve maarif-i kitabet90 gibi tamlamalarda çoğul olarak da kullanmıştır. Anlaşıldığı
kadarıyla bu kavram bazen özel, bazen ise genel anlamda kullanılmıştır. Özel anlamda
marifet kavramı, Allah’ı tanıma; delil getirmek ve delile dayanmak suretiyle O’nun
hakkında bilgi edinmek anlamına gelmektedir.91 Kemale ermenin Tanrı’nın zatının
bilinmesi (ma’rifet-i zât-i vâcibi’l vücud) ile gerçekleşeceğini öne süren düşünürümüz92,
bununla insanın, bütün mevcudatın asıl illeti ve hakikî müessiri93 olan Zat’ı gerçek
anlamda bilmesini değil, O’nun var olduğunun sürekli ve sarsılmaz bir şekilde
bilincinde olmasını kastetmektedir.94 Nitekim kendisi Tehzîb’in başka bir sayfasında
Tanrı’nın zatının bilinemeyeceğine dair hadis zikretmekte;95 Hz. Muhammed’in bile bu
makama erişemediğini dile getirmektedir.96 Bu bakış açısı ile değerlendirdiğimizde
genel anlamıyla ma’rifet kavramı, Bakühanlı tarafından -Tanrı hakkında olsun veya
olmasın- hem metafizikle ilgili konulardaki bilmeyi,97 hem de bu bilme sonucu hâsıl
olan bilgiyi98 ifade etmek için kullanılmıştır. Dahası müellif, aşkı, dolayısıyla aşk
sonucunda elde edilen marifeti, nefsanî isteklerden dolayı yanılabilen akılla mukayese
etmiş; aşkı güneşe, aklı ise muma benzetmiştir. Ona göre, akla kendi sınırlarının
ötesinde anlam ve bilme gücü yükleyen insanlar, mumdan başka bir nur kaynağı
görmeyen çocuk gibidirler.99
88 Tehzîb, vr.66a, 92a, 95b. 89 Bkz. Tehzîb, vr.57b, 59a, 61b, 97b. 90 Tehzîb, vr.96b. 91 Tehzîb, vr.95b. 92 Tehzîb, vr.92a. Benzer ifadeleri Nesâyeh’te de görmemiz mümkündür. Nitekim müellif eserin başında her şeyin yaratıcısının Tanrı olduğunu söylemekle beraber onun hakkında bilgi sahibi olmamızın gereği üzerinde de durmuştur. Bkz. Nesâyeh, vr.42b. 93 Tehzîb, vr.61a. 94 Bakühanlı, Tanrı hakkında bilgi edinme için “ma’rifet” kelimesinin türemiş olduğu “arafe” fiilini de kullanmaktadır. Bkz. Tehzîb, vr.95b-96a. 95 �� ���� � ���� hadisi için bkz. Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, c.7, s.131. 96 Tehzîb, vr.95b. 97 Tehzîb, vr.66a. 98 Tehzîb, vr.96b. 99 Mişkât, vr.10a.
76
Nihayet şunu da belirtmek gerekir ki, Bakühanlı’nın ister tekil, isterse de çoğul
olarak kullandığı bu kavramın, XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Azerbaycan’da
bulunan bazı insanlar için ortak bir isim olarak kullanılan “maarifçi” veya bu insanların
nispet edildiği akımın ismi olan “maarifçilik” kavramlarıyla tam tamına aynı anlamı
ifade etmemektedir. Dolayısıyla, bu kavramdan hareketle Bakühanlı’yı, toplumun
içerisinde bulunduğu olumsuz durumun temel nedenini ortadan kaldırmak adına din
karşıtı bir akıl görüşünü savunan ve yaptıkları “reform” girişimlerinde çoğu zaman
Batı’yı örnek alan insanlar arasında zikretmemiz makul görünmemektedir.
C. Din ve Şeriat
Bakühanlı’nın düşüncesinde dinin karşıtı olan bir akıldan söz etmemiz imkânsız
olduğu gibi aklın karşıtı olan bir dinden bahsetmemiz de olanaksızdır. Düşünürümüzün
bu iki kavramı ayrıntılı bir şekilde incelememesine rağmen, bunların arasında ince bir
sınırı var kabul ettiğini görebiliriz. Ayrıca aklı, kavramsal açıdan aynı manayı tam
tamına ihtiva etmeyen, aralarında yalnız lafız itibariyle bir benzerlik olan iki farklı
anlamda ele aldığını da biliyoruz.
Bakühanlı, çok belirgin olmasa da din ile varlık sebebi din olan şeriat arasında bir
ayırım yapmakta ve bunların sınırlarının iyice tespit edilmesini, bir bakıma toplumsal
yaşamı belirleyecek olan bir unsur gibi telâkki etmektedir. Yazarın bu bağlamda
zikrettiği kısıtlı bilgileri değerlendirecek olursak, din insan için Tanrı tarafından vahiy
aracılığıyla bildirilen ve insanın kemale ermesini sağlayan bir vasıta, onun buyrukları
ise birer kılavuzdurlar.100 Hatta bir vasıta olması hasebiyle din ve akıl arasında hiçbir
fark bulunmamaktadır. Bakühanlı’ya göre bunlar arasındaki fark, bilgi edinme
sürecinde düşebilecekleri hatalar açısındandır. Yani duyularımızın aktif rol aldığı aklî
idrak, duyularla algılanamayan alana ilişkin hatalı sonuca varabileceği halde101 din için
bu söz konusu değildir. Diğer taraftan ise bunların arasında karşılıklı ilişki
bulunmaktadır. Zira dinin anlaşılması ve şeriatın oluşturulması da belli ölçüde insanın
akıl yürütmesine bağlıdır.102
100 Tehzîb, vr.91b. 101 Tehzîb, vr.97a. 102 Bkz. Tehzîb, vr.96a.
77
Düşünürümüz, kemale ermek için yalnız kendi aklına güvenen insanı, pusulasız
gemiye benzetmiştir. Ona göre, aklın yanı sıra insanı kemale ulaştıracak bir diğer
önemli vasıta nebiler ve velilerdir. Zira onlara, âlemin nizamını ihtiva eden maslahat
gereği vahiy ve ilham yoluyla ilahî kanunlar bildirilmektedir. Bakühanlı, çoğul olarak
kullandığı nebi (enbiya) ve veli (evliya) kavramlarıyla “din”i, onlara vahiy ve ilham
yoluyla gelen kanunlar ile de “şeriat” kavramını açıklamaktadır.103 Buradan hareketle
bazı çıkarımlar yapmamız gerekirse, Bakühanlı’nın düşüncesine göre dinin asıl, şeriatın
ise onun daha iyi anlaşılmasına hizmet eden kanunlardan müteşekkil olduğunu
söyleyebiliriz.104
Düşünürümüzün birkaç cümle ile zikrettiği bu nüans, aslında ortaya koymaya
çalıştığı tüm ahlâk anlayışını belirlemekte; ahlâkın kaynağı, evrenselliği ve ahlâkîliğin
anlamı gibi cevaplanması zor olan soruları cevaplandıramasa dahi, en azından problem
olarak ele aldığını göstermektedir. Ona göre, din değişmez bir niteliğe sahiptir. Şeriat
ise aslı olan dinin üzerine bina edilmiş yaşam kuralları; farklı zamanlarda ve
mekânlarda dinin uygulamaya konulan veçheleri; dinin farklı kültürlerden dolayı
maslahat gereği değişen yüzüdür.105 Peygamber ve veliler ise dinin doğru anlaşılması
sonucu oluşmuş olan şeriatın, insanın kendi davranışlarında göz önünde bulundurduğu
zaman ulaşabilmesi kesin olan kemal makamını anlamamız açısından örnek olarak
alabileceğimiz kâmil insan ve gerçek arif numuneleridir.106
Bakühanlı’nın burada, şeriatın toplumsal olabilme ve birtakım toplumsal
düzenlemeleri gerektirebilme özelliğine vurgu yapması, sosyal yaşama etki eden her
türlü ön kabullerin yeniden düşünülmesi ve olumsuzluklara neden olan yanlış şeriat
telakkisinin asıl olan dinin direktifleri doğrultusunda yeniden değerlendirilmesi gibi bir
anlayışa sahip olduğuna delalet edebilir. Nitekim ona göre şer’î hükümlerden haberdar
olmamızın en büyük yararı, din adına doğru şey yaptığımızı zannederek, yanlışlıklara
103 Tehzîb, vr.91b. 104 Böyle bir çıkarımı müellifin çocuklar için yazmış olduğu eserinde daha açık bir şekilde görebiliriz. Nitekim Nesâyeh’teki ilk on nasihat iman esaslarıyla-Tanrı, melek, peygamber, kitap, imam ve ahiret inancıyla- ilgilidir. Bakühanlı burada, nübüvvetle ilgili görüşlerini açıklarken, tamamı hak üzere gönderilen peygamberlerin sayılarının çok olduğunu ve belli bir dönemde yürürlükte olmak üzere bir şeriat getirdiklerini zikretmiş; Hz. Muhammed’in getirdiği şeraitin kıyamete kadar yürürlükte kalacağının ve Hz. Mehdî aracılığıyla bütün dünyayı hükmü altına alacağının altını çizmiştir. Bkz. Nesâyeh, vr.43a. 105 Bkz. Nesâyeh, vr.43a. 106 Tehzîb, vr.92b.
78
kapılmamızı önlemiş olmamızdır. Örneğin böyle bir tutumda olmamız zahitliğe
(tezehhüd) düşmemizi engellemektedir.107
Bakühanlı’nın, akıl, ma’rifet, din ve şeriat anlayışı hakkında anlattıklarımızı genel
hikmet görüşü şeklinde değerlendirmemiz gerekirse, onun ifade etmeye çalıştığı
düşünce anlayışı, beşer tarafından tahrif edilen yönleri hariç, hem bütün peygamberlerin
öğretisini kucaklamakta, hem de başta Yunanlı filozoflar olmak üzere –ister Doğudan,
isterse de Batıdan (Firengistan) olsun- çeşitli düşünürlerin ilâhî vahye aykırı olmayan
görüşlerini içermektedir. Yine onun hikmet anlayışının temelinde, vahiy ile bu ilahi
buyruğu anlamak zorunda olan insanın tutarlı tefekkürünün bir arada yürütülmesi fikri
yatmaktadır. Aklî ve naklî olanın beraber yürütülmesine108 ve ferdî yetkinleşmeye çok
fazla atıfta bulunan düşünürümüze göre ilâhî öğreti (vahiy) ile beraber, kirlerden
arınmış bir kalbe sahip olan kâmil insan da bir olan hakikati aklını/kalbini kullanmak
suretiyle elde etmeye muktedirdir.109 Haliyle Bakühanlı bunların arasında herhangi bir
çelişki bulmadığı gibi, farklı zamanlarda gelen ve farklı ümmetlere hitap eden
peygamberlerin öğretileri arasında da bir çelişki görmemektedir.110
Görüldüğü gibi hikmet kavramının, İslam düşüncesinde vahiy-tevhid dini ile
paralel götürülerek kazandığı manayla yazarımızın ondan kastettiği şey hemen hemen
aynı mahiyettedir. Zira Bakühanlı’ya göre hikmet, ulvî görevlerin hatırlanması ve
eşyanın hakikatinin tefekkürü ile ortaya çıkan bir keyfiyettir. Bu keyfiyet, insanının
tabiatının karanlığında Tanrı’nın tecellî nurunun parlamasına ve onun ma’rifete
ulaşmasına vesile olmaktadır. Dolayısıyla hikmet; bazılarının anladığı gibi, cirim ve
cisimlerin hareketlerini teşhis etmek değil, aklı kullanmak, ilim ve ma’rifet sahibi olmak
ve dini vecibelere uyarak huzur ve mutluluğu kazanmak demektir.111
Bakühanlı’da hikmet düşüncesi, nazarî ve amelî hikmet başlıkları altında
incelenmemesine rağmen bunların her ikisini de ihtiva eden bir kavramdır. Zira ona
göre bilginin değeri, uygulamaya konulduğu zaman ortaya çıkmaktadır.112 Yazar,
insanın hikmet vasıtasıyla -kendi gücü nispetinde- nefsanî isteklerinden arınarak iki
şeye ulaşacağını önemle vurgulanmaktadır. Kanaatimizce bunlardan tahsîl-i maarif
107 Tehzîb, vr.93a. 108 Bkz. Tehzîb, vr.88b, 94b, 96a. 109 Tehzîb, vr.93a. 110 Nesâyeh, vr.43a. 111 Tehzîb, vr.57b-58a. 112 Divan, vr.45a.
79
ibaresi hikmetin nazarî boyutunu, tahkîk-i mesârif ibaresi ise amelî boyutunu ifade
etmek için kullanılmıştır.113 Bunun yanı sıra yazarımızın, hikmetin genellikle amelî
yönüne ağırlık verdiğini söylememiz de mümkündür. Filhakika Tehzîb’te hikmeti özel
bir başlık altında inceleyen Bakühanlı, bu bölümü, örneğin “hikmet fazîleti” şeklinde
değil, “hikmet âdâbı”114 şeklinde isimlendirmiştir.115
Böyle bir hikmet anlayışına sahip olan Bakühanlı, hikmet hakkındaki görüşleri ile
insanın kemale ulaşması arasında sıkı bir ilişki kurmuştur. Konuyla ilgili olarak Mîr
Findiriskî’den116 esinlenen ve ondan iktibas eden düşünürümüz,117 dünyayı tehlikeli
hortumlarla dolu bir denize benzetmiştir. Bu denizde bulunan insanın sahile çıkması
için iki şeye -gemi ve geminin yüzmesini sağlayacak rüzgâra- ihtiyacı vardır. İşte ona
göre akıl, bu denizde yüzebilecek bir gemi, bilgi (ilim ve âsâr) ise geminin yelkeni
konumundadır. Bu ikisi bir arada bulunmazsa insan, Hakk’ın feyzinden ve kitabetin
mutlak aşkından kaynaklanan maslahat üzere esen “nesîm-i hidayet”e mazhar olamaz.
Aksi takdirde ise o, nefsin ıstırap girdabından “fenâ âlemi”nin ilk nişanesi olan
“selametlik sahili”ne çıkmayı başarır.118
113 Tehzîb, vr.56a,57b, 59a. Bakühanlı’nın tahsil-i âdâb ve’l-maarif şeklinde bir terkip kullanmış olması da bu iki kavram arasında bir anlam farklılığını kabul ettiğini gösterir. Bkz. Tehzîb, vr.59a. 114 Dinin gerekli gördüğü ve aklın güzel saydığı bütün söz ve davranışları kapsayan “âdâb” kelimesi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Bayındır, “Âdâb”, DİA, c.1, s.334; Uludağ, Tasavvuf ve Terimler Sözlüğü, s.18–19. 115 Tehzîb, vr.57a-59b. 116 Bilgiye önem vermesi, dünyayı umursamaması ve bununla beraber kendini toplumdan tecrit etmeyerek toplumun her kesiminden insanlarla iyi geçinmiş olması hasebiyle Mîr Findiriskî’yi Bakühanlı’nın kâmil insanı olarak algılayabiliriz. Findiriskî hakkında ayrıntılı bilgi için Bkz. Anay, “Findiriskî”, DİA, c.13, s.109–111. 117 Bakühanlı’nın Findiriskî’den alıntılamış olduğu kasidenin Türkçe metni için Bkz. Nasr, “Isfahan Okulu”, s.143–144. 118 Tehzîb, vr.96a.
80
III. Birey ve Toplum Ahlâkı
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Bakühanlı’nın ahlâkla ilgili problemleri konu
edinmekten kastı, kendisine kadar gelmiş ahlâkî teorileri yeniden geliştirmek değil,
aksine bunların neden fert ve toplumun hayatına hâkim olmadığı hakkında görüş
belirtmektir. Başka bir ifadeyle onun asıl amacı, ahlâka dair teori ile pratik arasındaki
dengesizliği, bariz bir şekilde ortaya çıkan çarpıklıkları ve bunların nedenlerini yaşanan
hayattan yola çıkarak ortaya koymaktır. Bu nedenle, felsefî anlamda nefs, onun
mahiyeti, nefsin güçleri gibi teorik konulara ilişkin fazla bilgi vermeyen düşünürümüz,
eserlerinde ahlâkın ilim veya sanat olduğuna ilişkin sorulara değinmemiş, ahlâkın
tarifleri, konusu ve metodu gibi konular hakkında da değerlendirmelerde bulunmamıştır.
Kısacası, Bakühanlı kendi eserlerinde daha çok “Toplumda ahlâkî olan veya olması
gereken nedir?”, “İnsanların iyi ve kötü diye nitelendirdikleri davranışları belirleyen
kıstaslar hangileridir?” kabilinden sorular üzerinde düşünmüş; bu sorulara cevap
ararken farklı idrak seviyelerine ve inançlara sahip insanların bir arada yaşama
zorunluluğunu her zaman göz önünde bulundurmuştur.
A. Huyların Değişmesi
İnsanın huyların (ahlâk) değişip değişemeyeceği problemi hakkında, klasik İslam
düşüncesinde olduğu gibi modern düşünce tarihinde de birçok mütefekkirin fikir beyan
ettiğini ve bu konuda çeşitli görüşler ileri sürüldüğünü biliyoruz.119 Bakühanlı’nın bu
konudaki görüşü kesin ve açıktır. Ona göre insanın huyları (hasâyil) iki şekilde ele
alınmalıdır:
1. İnsanın tabiatının gereği olan ve yaratılıştan onda var olan aslî/fıtrî (cibillî) huy;
2. İnsanın ilim ve âdet vasıtasıyla sonradan kazanmış bulunduğu ârızî huy.120
Düşünürümüz bu huylardan hangisinin ve hangi ölçüde değişmesine dair klasik
tartışmalara girmeksizin, fıtrî huyun, genel olarak değiştirilmesini olanaksız
saymamakla birlikte, kabul ve reddinin çok zor olduğunu söylemektedir. Ona göre bu
huy, çok büyük çaba ve himmet (riyâzât ve ihtimâm) sonucunda değiştirilebilir.
119 Karşılaştırmak için bkz. İbn Miskeveyh, Ahlâkı Olgunlaştırma, s.36 vd.; Tûsî, Ahlâk-ı Nâsirî, s.101-106; Kınalızâde, Ahlâk-ı Alâî, c.1, s.18-19; Anay, Celaleddin Devvânî: Hayatı Eserleri Ahlâk ve Siyaset Düşüncesi, s.265 vd.; Erdem, Sondevir Osmanlı Düşüncesinde Ahlâk, s.87-93. 120 Tehzîb, vr.69a-69b.
81
Müktesep olan ârızî huyun değişmesi ise iki bağlamda değerlendirilmelidir. Bu huy, ilk
başlarda az bir gayret ile değişebilirse de devamlı tekrar edilerek adet halini aldıktan
sonra, insanın mizacında pekişerek adeta fıtrî huya dönüşür.121
İlk bakışta eskilerin mezkûr konuya ilişkin söylemiş olduklarının sadece
tekrarından ibaret olarak telâkki edilebilecek bu görüşler, müellifin üzerinde ısrarla
durduğu eğitim düşüncesi çerçevesinde dikkate alınmalıdır. Nitekim o, eğitime,
özellikle çocuk eğitimine, okul açacak ve kütüphane oluşturacak kadar büyük önem
vermiş; çocuklukta görülen iyi öğrenimin taşın üzerine yazılan yazı kadar kalıcı
olacağının altını çizmiştir.122 Böyle bir durumda huyların değişemeyeceğine inanmış
olması neredeyse imkânsız görünmektedir. Zira değişmeyen bir huy anlayışına sahip
olduğu zaman onun için eğitimin ve ahlâkın arındırılmasının bir önemi kalmayacaktı.
Ayrıca Bakühanlı’nın düşüncesinde huyların değişip değişmemesi probleminin ahlâkî
değerlerin göreceliliği ile de irtibatı bulunmaktadır. Bu konuda tarihe müracaat eden
düşünür, farklı coğrafyalarda veya aynı coğrafyanın farklı bölgelerinde yaşayan
insanların tarih boyunca genel geçer, evrensel ahlâk ilkelerine sahip olmadıklarını ve
söz konusu tutumlarını hâlâ da devam ettirdiklerinin altını çizmiş, nedeni ne olursa
olsun bunu gerçek bir olgu olması hasebiyle kabul ederek çözüme kavuşturmaya
çalışmıştır.123 Ona göre insanda farklı huyların bulunmasının ve ahlâkî bir eylemin, bir
birine ters düşebilecek şekilde farklı değerler kazanmasının nedenlerinin başında,
insanların çeşitli yaratılış biçimlerine sahip olmaları gelmektedir. Daha açık bir şekilde
ifade edersek, Bakühanlı, klasik düşünceye sadık kalarak, dört unsuru124 oluş ve bozuluş
âleminde ve bu âlemin küçük bir şekli olan insan bedeninde belirleyici bir faktör olarak
ele almıştır. Aynı şekilde, “ahlât-ı erbaa” ve insanda bulunan huylar (ahlâk) arasında
bir bağlantı kurarak insanın ahlât yapısından doğan beden terkibinin onun ahlâkî
tabiatına belli ölçüde etki ettiğini düşünmüştür. Müellifin düşüncesine göre, nefsanî
istekler de, unsurların farklı karışımından ve bedenin terkibinden doğmaktadır.125
Bunun yanı sıra insanın tabiatı değişebilmekte,126 hayatının çeşitli evrelerinde bir huy
(haslet) diğerine nazaran daha kuvvetli bir şekilde tezahür etmektedir. Örneğin
121 Tehzîb, vr.69b; Benzer ifadeler için bkz. Nesâyeh, vr.42a, 51a. 122 Nesâyeh, vr.42a. 123 Tehzîb, vr.66a-66b. Benzer ifadeler için bkz. Nesâyeh, vr.52b-53a. 124 Bkz. Karlığa, “Anâsır-ı Erbaa”, DİA, c.3, s.149–151. 125 Tehzîb, vr.69b,72b; Divan, vr.46b-47a. 126 Tehzîb, vr.97b.
82
çocuklarda inatçılık ve uyuşukluk/tenbellik (kesâlet); gençlerde gösteriş ve muhabbet;
orta yaşlı/olgun (temâm sâlân) insanlarda kin tutma ve haşmet isteği; yaşlılarda ise
merhametsizlik ve cimrilik gibi huylar diğerlerine nazaran daha belirgin olur.127
Düşünürümüzün karakterin oluşumunda etkin kabul ettiği diğer faktörler ise, ahlâkî bir
eylemde bulunan fertlerin, farklı bilgi (dâneş) ve nazar (bîneş) seviyelerinden128 ve
içinde bulundukları toplumların farklı âdetlerinden129 ibarettir.130
Bakühanlı’nın eylemlerle ilgili böyle bir açıklama biçimi; onun iyi anlayışı ve
kötü hakkındaki fikirleri, hikmet, toplum ve mutluluk görüşleriyle yakından ilişkilidir.
Binaenaleyh, insanların tıpkı fiziksel özellikleri açısından oldukları gibi ahlâkî açıdan
da farklı olduklarını ve aynı ahlâkta iki insanın bulunamayacağını131 başından kabul
eden düşünürümüzün, “Niçin ahlâklı olmalıyız?” veya “Ahlâklı olmak ne demektir?”
sorularına verdiği cevaplara yukarıdaki kavramları açıklayarak ulaşabiliriz.
Kötülüğe bir varlık nispet etmenin olanaksız olduğunu düşünen yazara göre132
iyi(lik), aslında huzur (âfiyet) ile aynı şeyi ifade etmektedir.133 Zira bu iki sıfatı hâsıl
etmeğe çalışan kimsenin, ahlâk güzelliği için selim tabiata, eşyanın hakikatinden
haberdar olmak için akıl ve bilgiye, ifrat ve tefriti bertaraf etmek için adalete, mâniaları
def etmek için ise himmete sahip olması gerekmektedir.134 Bakühanlı’ya göre iyilik
hakkındaki doğru bir bilgi, iyi ahlâka sahip olmanın gerekçelerini de açıklamaktadır.
Zira insanın âlemde bulunmasının gayesi, aslî hedef olan iyiliğe ulaşmak içindir. Gerçek
anlamda iyilik ise, iyi (husun) ve kötü (kubuh) arasında hikemî (akıl ve marifet
sonucunda ulaşılan) bir bilgi vasıtasıyla temyîz yapabilen135 ve bunlardan birini tercih
etme konusunda irade sahibi olan136 insanın umumun menfaatine (nef-‘i ‘âm) uygun
davranışlarından ibarettir.137 Dolayısıyla Bakühanlı, bir eylemin iyi veya kötü oluşunun
127 Tehzîb, vr.84b. 128 Tehzîb, vr.72b. 129 Tehzîb, vr.69b. 130 Bakühanlı’nın çeşitli coğrafyalarda yaşayan insanların farklı fizyonomilere sahip olacağına ilişkin yazılarına bakılacak olursa, coğrafî etkiyi de mizacı oluşturan faktörlerden biri olarak almamız mümkündür. Bkz. Bakühanlı, Keşfül-Geraib: Seçilmiş Eserler içinde, s.83, 97; Bakühanlı, Otkrıtie Dikovin: Soçineniya içinde, s.206, 218–219. 131 Tehzîb, vr.72b-73a; Nesâyeh, vr.52b-53a. 132 Tehzîb, vr.61a. 133 Tehzîb, vr.63a–63b. 134 Tehzîb, vr.63b. 135 Tehzîb, vr.57a-57b, 58a; Nesâyeh, vr.49b. 136 Tehzîb, vr.61a. 137 Tehzîb, vr.61b; Divan, vr.45a.
83
belirlenmesinde aklı ön plana çıkarmakta ve “nizam-ı âlem” görüşünün destekleyicisi
konumunda olan “umumun menfaati” kavramına vurgu yapmaktadır. Şunu hemen
belirtelim ki, düşünürümüz burada, metafizik temellere dayanmayan bir ahlâk
sisteminden söz etmemektedir. Başka bir ifadeyle Bakühanlı, ahlâkî değerlerin tamamen
somutlaştırılmak suretiyle insanların belirlediği bir sistem üzerine inşa edilmesini
kesinlikle reddetmiştir.138 Ona göre, bu konuda din ve şeriat olmadan yapılan her türlü
riyâzât ve ihtimâm faydasız olacağı gibi,139 hiç kimse kendi aklına güvenerek ilahi
teyidi olan şeriattan daha iyi bir yol vaz’ edemez.140 Bu bağlamda düşünecek olursak,
umumun menfaatine yapılan vurgu, ahlâkî değerlerin, kaynak açısından değil,
içerdikleri maslahat ve hikmetin göz önünde bulundurulmasıyla sonuç açısından ele
alınması nedeniyledir. Aksi takdirde düşünürümüzün, yaşadığı coğrafyanın çeşitli
inançlarda olan insanlarına hitap edecek ve bir bakıma evrensel bir mahiyeti haiz olacak
ahlâkî değerlerden söz etmesi imkânsız olurdu. Nitekim onun bilgi ve ahlâk, yine aynı
şekilde toplum ve onu oluşturan fertler arasında kurduğu ilişki bizim bu kanaatimizi
teyit etmektedir.
B. Ferdî Yetkinlik
Bakühanlı’nın ahlâk düşüncesinde toplumun önemli bir yeri vardır. O, bütün ahlâk
düşüncesini, birey olan insandan daha çok, toplumun ayrılmaz bir parçası olan insanı
merkeze almak suretiyle geliştirmeye çalışmıştır. Zira ona göre insan sosyal bir varlıktır
ve toplum içerisinde yaşamaya mahkûmdur.141 Düşünürümüzün bu olguyu, nizâm-ı
âlem ve insanın varlığının anlamı gibi iki ayrı bakış açısına göre belirlediğini
düşünebiliriz. Yani insanın yaşamını toplum içerisinde sürdürme gereği; (a) her şeyin
karşılıklı sebep-sonuç ilişkisine bağlı olduğu âlemde fiziksel varlığını devam ettirme;
(b) Tanrı tarafından ona verilmiş olan insan olma görevini yerine getirme
zorunluluğundan dolayıdır. Diğer taraftan ise bu iki zorunluluk hem insanın birey olarak
yetkinleşmesini ve varoluşunun gâyesi doğrultusunda davranışlarda bulunmasını, hem
de insanlar arası ilişkilerin düzene sokulmasını belirlemektedir.
138 Bakühanlı’nın Nesâyeh’ine iman esaslarını sıralamak suretiyle başlamış olması, ahlâki olma ile din arasında bir bağlantı kurduğunun göstergesidir. Bkz. Nesâyeh, vr.42a-44a. 139 Tehzîb, vr.91b. 140 Tehzîb, vr.92a. 141 Benzer ifadeler için bkz. Tehzîb, vr.73a-73b; Nesâyeh, vr.45a-45b, 49a, 51a, 54a.
84
Bu anlamıyla toplum, insanı bireyselliğinden sıyıran; farklı alternatifleri
değerlendirmesine imkân veren değerler bütününe ve hedeflere sahip olmasını gerekli
kılan; dolayısıyla ona pratik anlamda bir kişilik kazandıran veya bu kişiliğin oluşmasına
etki eden şeydir. Bakühanlı’ya göre her hangi bir toplum içerisinde yaşayan birey, o
toplumun ahlâkını benimser ve kendisini toplumun diğer fertlerine benzetir. Böyle
davranmasının sebebi ise genellikle sosyal baskıdan dolayıdır. Zira insanlar toplumdaki
genel kabullere karşı gelmekle zarara uğrayacaklarını veya topluma adapte olmakla
menfaat elde edeceklerini düşünürler. İnsan müdrik bir varlık olduğundan bu tutumu
yanlıştır;142 o, kendini toplumdan tecrit etmemek ve başkalarının da onu dışlamasına
olanak tanımamak suretiyle143 olumsuzlukları görmeli ve bunların tedricî bir tarzda
giderilmesi için çalışmalıdır.144 Sosyal bir yapı içerisinde konumlanan insan,
alışkanlıkları ve içgüdüleriyle değil, insanı diğer varlık türlerinden ayıran temel
özellikleriyle davranmak zorundadır.145 Dolayısıyla insan, diğer varlıklarla ortaklaşa
paylaştığı içgüdüler ve duyusal algılamaya ek olarak akletme yeteneği sayesinde, bu
içgüdülerini ve duyularını kontrol edebilmekte ve diğerleri gibi sadece çevresine
uymamakta, onları değiştirebilmekte ve yenilikler yapabilmektedir. Yine aynı şekilde
dikkat edilmesi gereken hassas bir nokta, düşünürümüzün nizâm-ı âlem görüşünün
merkezinde, kendini toplumdan tecrit etmemiş ve toplumun bir parçası halinde
yetkinliğe ulaşmaya çalışan bireyin bulunmasıdır. Bu bakımdan birey olarak insana en
az toplum kadar önem veren Bakühanlı’nın düşüncesinde, pasif bir ferdin, içinde
bulunduğu olumsuz durumdan dolayı mazur görülmesi hiçbir zaman düşünülemez. Zira
ona göre, eylemlerin sonucu Tanrı’nın hikmetine bağlı olsa da, birey, “Bilsin ki insan
için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur”146 mealindeki ayette de zikredildiği
şekilde evrende olup bitenler karşısında bir seyirci değil, en azından kendi huzur ve
mutluluğunun kazanılması açısından önemli rolü olan bir aktördür.147
142 Tehzîb, vr.58a. 143 Tehzîb, vr.94a. 144 Bakühanlı’nın, ahlâkın arındırılması için ön gördüğü bir yöntemi kendisine ilişkin özeleştirilerinde görmemiz mümkündür. Bkz. Tehzîb, vr.58b-59a. 145 Nesâyeh, vr.42a-42b; Müellif, hayvanların içgüdüleriyle davrandıklarına örnek olarak tilkinin kendi bedenindeki pirelerden nasıl kurtulduğunu zikretmekle içgüdüye dayanan böyle bir davranışın insanı diğer canlılardan ayıramayacağını ima etmiştir. Bkz. Tehzîb, vr.80b. 146 Necm, 53/39. 147 Tehzîb, vr.73b.
85
1) Fazîlet ve Rezîletler
Bakühanlı’nın selefleri gibi nefis ve onun güçlerinden bahsetmediğini, dolayısıyla
klasik anlamda sistematik bir ahlâk teorisi tesis etmeye çalışmadığını, diğer taraftan ise,
toplum içerisinde yaşayan insana büyük önem verdiğini, ferdin, kendi yetkinliğini
toplum içinde kazanması gerektiğine vurgu yaptığını da biliyoruz. Böyle olunca bu iki
olgunun onun fazîlet ve rezîletlerle ilgili düşüncelerini de belirlemesi tabiîdir. Nitekim
Bakühanlı, nefsin kuvvelerini belli başlıklar altında taksim etmediği gibi, ahlâkî
eylemleri dört fazîlet ve bunların zıttı olan dört rezîlet başlıkları altında da
incelememiştir. Düşünürümüzün ortaya koyduğu bu tavır, kötü huyların veya ahlâkî
hastalıkların teorik açıklamasından daha çok, bunların hem bireyde, hem de bireylerden
müteşekkil toplumda ne türden olumsuzluklara yol açtığına vurgu yapmasından
kaynaklanmaktadır. Başka bir ifadeyle Bakühanlı, ahlâkın arındırılması için, fazîlet ve
reziletler, bunların hangi güçlerden doğduğu gibi ferdin zihninde oluşan teorik bilgileri
değil, toplumun bir parçası olan insanın yapmaya muktedir olduğu ve kendi döneminde
en çok üzerinde durulmasını istediği pratik eylemleri belirtmek suretiyle sonuçları
göstermek ihtiyacı hissetmiştir.
Bakühanlı’nın fazîlet ve rezîletleri ifade etmek için kullanmış olduğu kavramlara
bakarsak onun, rezîletler üzerinde, fazîletlerden daha fazla durduğunu, dolayısıyla
güzelliklerin kazanılmasından daha çok kötülüklerden arınma anlamında bir tehzîb-i
ahlâk’tan bahsettiğini söylememiz mümkündür. Yine aynı şekilde, eserlerinde dikkat
çekerek geleneksel bir tarzda yoruma tabi tuttuğu bilgisizlik (cehl),148 kin,149
tembellik/uyuşukluk (kesâlet),150 öfke (heşm/ğadab),151 kendini beğenmişlik
(hodnümâ),152 kıskançlık (hased),153 cimrilik (buhl),154 hırs,155 israf,156 kibir,157
yalancılık,158 zulüm,159 işret,160 şöhret ve makam düşkünlüğü161 gibi rezîletleri
148 Tehzîb, vr.57b, 66b, 91a. 149 Nesâyeh, vr. 51b; Mişkât, vr.20b. 150 Tehzîb, vr.60b; Nesâyeh, vr.46a. 151 Tehzîb, vr.85b; Nesâyeh, vr.47b. 152 Nesâyeh, vr.47b. 153 Tehzîb, vr.88a, 88b; Nesâyeh, vr.47b-48a. 154 Tehzîb, vr.60b, 88b, 90a, 90b; Nesâyeh, vr.47b, 51b-52a, 53a-53b. 155 Tehzîb, vr.60b; Nesâyeh, vr.48a; Mişkât, vr.14b. 156 Tehzîb, vr.60b, 90a, 90b; Nesâyeh, vr.52a, 53a-53b. 157 Tehzîb, vr.85b; Nesâyeh, vr.47b. 158 Nesâyeh, vr.45b. 159 Tehzîb, vr.62a, 86a, 86b, 87a, 97b; Mişkât, vr.15b, 16a.
86
(zemâyim-i ahlâk/hasâyil-i zamîme),162 yaşadığı toplumdaki olumsuzlukları dikkate
alarak belirtmiş olduğunu da söyleyebiliriz. Fakat rezîletlerin, aslında itidalden sapmış
eylemler, dolayısıyla bozulmuş fazîletler olduğu düşünülürse, bunların dört temel
fazîletin zıttı olan dört rezîletin163 altında zikrolunması mümkündür. Yine
Bakühanlı’nın, mutlak anlamda bir kötülüğün varlığını kabul etmediğine ilişkin
düşüncelerini164göz önünde bulundurduğumuzda, onun, eylemlerin niteliğinden daha
çok, bu eylemlerin hangi oranda rezîlet ve hangi oranda fazîlet olduğunu; dolayısıyla
altını defalarca çizdiği ve Tehzîb’inde özel başlıklar altında incelediği insaf ve itidalin
mahiyetini problem edindiğini söyleyebiliriz.
2) İnsaf
Bakühanlı’nın fazîlet ve rezîletlerin belirlenmesindeki öneminden dolayı altını
çizerek zikrettiği kavramlardan birincisi “insaf”tır. Düşünürümüz insafı, karakterin
saflığından (sefâ-yı tıynet) ve kalbin inceliğinden (rikkat-i kulûb) ortaya çıkan bir huy
(haslet) olarak ele almış165 ve sözlük anlamı bakımından adalet kavramıyla müteradif
olduğunu söylemiştir. Ona göre, hakkı eşit bir şekilde paylaştırmaktan ibaret olan insaf
ve adalet (adl), onlarla ulaşılması hedeflenen sonuç açısından da aynı anlama
gelmektedirler. Bu iki kavram arasındaki fark ise, özellik ve genellik açısındandır.
Şöyle ki, yaratılışın bir gereği olan insaftan farklı olarak adalet fıtrî (cibillî) değildir.
İnsan zulmün tersi olan adalete, aklını kullanmak ve maslahatı gözetmek suretiyle
ulaşır. Dolayısıyla Bakühanlı’ya göre, her münsif adil olacağı halde, her adil münsif
sayılamaz.166
Düşünürümüz, insafı fıtrî, adaleti ise müktesep kabul etmekle, birinciye kültürel,
ikinciye ise evrensel bir nitelik kazandırmıştır. Nitekim ona göre adaletten farklı olarak
insaf, toplumda yerleşmiş âdetlere bağlıdır.167 Bu yüzden herkes, içerisinde bulunduğu
160 Tehzîb, vr.60b, 64b, 65a, 88a; Mişkât, vr.15a. 161 Tehzîb, vr.60b, 67b-68a. 162 Nesâyeh, vr.47b. 163 Anay, Celaleddin Devvânî: Hayatı Eserleri Ahlâk ve Siyaset Düşüncesi, s.290 vd. Klasik İslam düşüncesinde hikmet, iffet, şecaat; bunlardan her üçünün yetkinliğiyle elde edilen fazîletler ve bunların zıttı durumundaki rezîletle hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. İbn Miskeveyh, Ahlâkı Olgunlaştırma, s.22-35; Tûsî, Ahlâk-ı Nâsırî, s.159 vd.; Kınalızade, Ahlâk-ı Alâî, c.1, s.54 vd.. 164 Tehzîb, vr.61a. 165 Tehzîb, vr.86a. 166 Tehzîb, vr.86b. 167 Tehzîb, vr.86a.
87
toplumun âdetlerine ters davranmayı kötülük (kabîh) olarak telâkki eder ve toplumdaki
genel kabullerin dışına çıkmayı insafen doğru bulmaz.168 Diğer taraftan ise fıtrî huyların
hepsinde olduğu gibi insaf da nefsin istekleri, (hevâ-yı nefs), şüphe ve tereddüt
nedeniyle de yanlış bir yargıda bulunabilir.169
Bu haliyle zulmü de bir iyilik olarak algılaması mümkün olan insafın
yetkinleşmesi, Bakühanlı’nın düşüncesine göre aklî idrak yoluyla sağlanabilir. İnsan,
onu diğer hayvanlardan ayıran özellik olan akıl yürütme yeteneğini insafa tatbik
etmekle kendi ahlâkını tedricen ıslah etmeyi başarır veya ıslah edemese bile sınırını
aşmaz.170 Zira kemale ulaşmış bir insaf sahibi insan, kendisine ve kendisi dışındakilere
bütün kötülüklerin sebebi olan zulmü reva görmediği için her hangi bir kötülük de
yapmış olamaz.171 Münsif birisi her zaman fiil ve davranışlarına eleştirel yaklaştığından,
kendisinden sadır olan hata ve yanlışlıkları düzeltmeye çalışır. Amellerinin cezası
olarak diğerleri tarafından maruz kaldığı kötülüklerden dolayı da kin tutarak intikam
peşinde koşmaz. İnsaf kalbin inceliğinden doğduğu için, münsif birisi katı kalpli
olamaz. Dolayısıyla insaf ve adalet/itidal arasında bir ilişkinin varlığından veya var
olması gerektiğinden bahseden Bakühanlı’ya göre, insanın insaf duygusu
yetkinleştiğinde o itidal çizgisinden ayrılmayarak güzel ahlâklı (hamîde ahlâk) ve iyi
birisi olur.172
3) İtidal
Bakühanlı, itidal ve vasat kavramlarıyla ifade ettiği orta yol anlayışını, âlemin
belli bir gâye doğrultusunda yaratıldığına173 ve zıt özelliklere sahip şeylerin, Tanrı
(Hakîm-i ale’l-ıtlak) tarafından vaz’ edilmiş sebeplilik prensibine esasen birbiriyle sıkı
bir şekilde irtibatlı olduğuna ilişkin görüşlerine dayanarak açıklamaktadır.174 Ona göre,
itidalin anlaşılması için her şeyden önce somut âlemdeki fizikî olaylara bakılması
168 Tehzîb, vr.86a-86b. 169 Tehzîb, vr.86b. 170 Tehzîb, vr.86a. 171 Tehzîb, vr.87a. 172 Tehzîb, vr.86a. 173 Nesâyeh, vr.52b. 174 Tehzîb, vr.59b, 72b, 74a, 89a; Nesâyeh, vr.46a.
88
gerekir. Bunun en belirgin örneği ise rutubet ve kuruluğun, soğukluk ve sıcaklığın
kâinattaki dengesidir.175
Böyle bir temellendirmenin ardından itidalin faziletinin, hiç kimsenin inkâr
edemeyeceği kadar açık ve seçik olduğunu öne süren176 Bakühanlı’ya göre, tabiatta her
şey lüzumu ve gereği kadar mevcuttur; dolayısıyla âlem en iyi şekilde belirlenmiş
nizam üzerine yaratılmıştır.177 İnsanın, küçük âlem misalinde olan vücudunda tabii bir
şekilde oluşmuş böyle bir düzene ahlâkî açıdan da uyması gerekir. Ona göre, insanın,
başkalarını yalnız itidal aracılığıyla ıslah edebileceğini göz önünde bulundurursak, diğer
bütün huylardan (haslet) daha çok bunun üzerinde durması kaçınılmaz olacaktır. Yine
aynı şekilde şahsın kendi davranışlarında itidali (vasat) gözetmesi, davranışlarının
diğerleri tarafından beğenilmesine ve onun yarara ulaşmasına vesile olur.178
Binaenaleyh, kendi işlerinde ifrat ve tefritten çekinerek dengeli davranan birisi, huzura
(âfiyet) erişeceği gibi,179 orta yolu terk eden birisi de, nizâm-ı âlem’e ve fıtratına uygun
davranmadığından dolayı zarara uğrayacaktır.180
C. Toplumsal Ahlâk
Bakühanlı’nın düşüncesine göre hiç kimse kendini toplumdan tecrit ederek ona
muhtaç olmadığını söyleyemez. İnsan, farklı sebeplerden dolayı arkadaşlık yaptığı
insanlarla beraber düşmanlarıyla da sosyal ilişkilerde bulunmak zorundadır.181 Bunun
başka bir ifadesi ise, çeşitli ahlâkî yapılarda olan insanların birlikte yaşamak
zorunluluğunu kabul etmektir. İşte bu sebeple düşünürümüz, teoriden daha çok pratik
üzerinde durmuş, fazîlet ve rezîletleri toplumsal açıdan ele aldığı gibi, ahlâkî değerleri
de kaynağından daha çok içerdiği hikmete göre değerlendirmiştir. Zira huy ve mizaç
yönünden farklı, inanç ve kültür yönünden değişik, değer ve telâkki yönünden
mütecanis eylemlerin sadır olduğu insanların182 bir arada yaşaması için bazı ortak
değerlere sahip olmaları gerekmektedir. Başka bir ifadeyle insanın değeri, diğer canlılar
175 Tehzîb, vr.60a. 176 Tehzîb, vr.60b. 177 Tehzîb, vr.73b. 178 Tehzîb, vr.60a; Benzer ifadeler için bkz. Nesâyeh, vr.53a-53b. 179 Tehzîb, vr.60a, 68a. 180 Tehzîb, vr.60b, 89b. 181 Bkz. Tehzîb, vr.78a; Bakühanlı, Keşfü’l-Geraib: Seçilmiş Eserleri içinde, s.89; Bakühanlı, Otkrıtiye Dikovin: Soçineniya içinde, s.212. 182 Tehzîb, vr.72b,73a.
89
arasındaki yerini gösteren özelliklerinin bütününde ve ortak iyiyi ve yararı bulmayı
amaçlamasında yatar. Bu anlayış, insanın, insan olma özelliğine uygun bir bilinç ve
davranış geliştirmesini ve başkalarından da böyle bir davranış beklemesini sağlar.
Bakühanlı, aynı olaylara farklı bakış açılarından kaynaklanan ahlâk farklılıklarının
giderilmesi için ilk önce bilgiye (dâneş) başvurulmasını, bilgi vasıtasıyla giderilmediği
takdirde ise farklı değerler arasında mukayese yapılarak onların ortak yönlerinin
bulunmasını önermektedir. Ona göre, yaşama tarzı (siyâg-ı meîşet) denilen böyle bir
olgu, insanların beraber yaşama zorunluluğundan kaynaklanmaktadır.183 Böyle yaşam
tarzının birinci şartı ise toplumu oluşturan her bir ferdin kendi eylemlerini amme
menfaatine uygun bir biçimde yapmasıdır.184 İnsanlar arasında var(lık) olmaları
açısından bir fark bulunmamakla beraber, batini faziletler ve zahiri makamlar açısından
bir hiyerarşi bulunmaktadır. Sebeplere bağlı olan nizâm-ı âlemden de görüldüğü gibi
yaşam standartları açısından insanların beraberliği düşünülemez. Zira beraberlik
ihtiyaçsızlık makamını gerektirmektedir; mümkün bir varlığın ihtiyaçsız olması ise
imkânsızdır.185
1) Dostluk
Bakühanlı’nın, toplum içinde yetkinleşme sorumluluğu yüklediği ve yaşam
kurallarına bağlı olarak hayatını sürdürmesi gerektiğine inandığı insan hakkındaki
görüşlerini dikkate alırsak, yazarımızın insanlar arası ilişkileri hangi bağlamda ele
aldığına dair düşünceleri önem kazanacaktır. O, bir taraftan toplumun farklı değerlere
sahip bireylerden oluştuğunu söylemekte, diğer taraftan ise kemale ermenin güzel
ahlâklı insanlar arasında bulunmakla gerçekleşeceğini öne sürmektedir. Bunlara bir de,
ferdin kendini toplumdan tecrit etmesinin yanlış olduğuna ilişkin görüşünü; dolayısıyla
kötü ve iyi ahlâka sahip insanlar arasında her zaman sosyal ilişkiler bağının bulunması
gerektiğine dair kabulünü eklersek problem daha da karmaşık bir hale gelecektir. Bize
göre, Bakühanlı’nın dostluk ve sevgi kelimeleri vasıtasıyla açıklamağa çalıştığı sosyal
ilişkilerle ilgili ifadeleri, ayrı ayrı çelişkili gibi görünse de, içerisinde bulunduğu
toplumun sosyal yapısı göz önünde bulundurulduğunda anlamlı bir bütünselliği
183 Tehzîb, vr.73a. 184 Tehzîb, vr.73b. 185 Tehzîb, vr.73a.
90
içermektedir. Ayrıca, Tehzîb’de en fazla yer ayrılan bölümlerin de dostlukla ilgili
olduğu unutulmamalıdır.186
Bakühanlı, güzel bir sosyal ilişki (hüsn-i muâşeret) olarak ele aldığı dostluğun187
mahiyetine dair bilgileri, bu bilgilerin bireye hem kendi ahlâkına uygun insanları
bulmak ve böylece yetkinleşmek, hem de düşmanlarından korunmak için gerektiği
düşüncesi ile sıralamıştır.188 Nitekim müellif, farklı sebepler dolayısıyla ortaya çıkan
dostluğu üç kısımda mütalâa etmektedir:
1. Resmî tanışmalarda (teârüfât-ı resmî) uyulması gereken görgü kuralları (siyâk-ı
müdârâ) nedeniyle oluşan dostluk. Böyle bir ortamda bulunan şahıs, diğerlerinin ondan
hoşnut olmaları için resmiyete uygun davranışlarda bulunmak zorundadır.
2. Zahirî menfaatler elde etmek için yapılan dostluk. Böyle bir yaklaşımla dostluk
yapmak isteyen kimseye aynen kendisi gibi davranılması ve memnun olması için
mümkün mertebe istediklerinin ona verilmesi gerekir.
3. Bilgi ve âlemin gerçekliğinin bilinmesi sebebiyle kurulan gerçek dostluk.
Müellife göre, çok fazla rastlanmayan bu türden bir dostluk, mal bir yana, canın da feda
edileceği bir dostluktur.189
Görüldüğü gibi, dostluğun şartlarının bilinmesini sosyal ilişkiler açısından önemli
kabul eden Bakühanlı,190 dostluk (dûstî) kelimesi ile hem gerçek ve samimi bağı, hem
de düşman kazanmamak adına yapılan dost geçinmeyi ifade etmiştir. Davranışlarının
önünü ve sonunu düşünen bilgili kişilerle dostluk kurulmasını öneren191 düşünürümüze
göre, bir takım nefsanî isteklerden dolayı yapılan dostluk fazla devam edemez.192 Yine
aynı şekilde dostluğun bazı maddî ve manevî faydalarına değinen193 Bakühanlı’ya göre,
dostluk ve düşmanlıkta aşırıya gitmek, güzel bir davranış değildir. Zira potansiyel
olarak her düşman dost olabileceği halde, her dost da düşmana dönüşebilir.194
186 Söz konusu bölümler için bkz. Tehzîb, vr.69a-72b; 76b-85a. 187 Tehzîb, vr.76b. Bakühanlı mezkûr kelimeyi iki anlamda kullanmaktadır. Başka bir ifadeyle düşünürümüz, dost kelimesini, insanlar arasındaki ilişkileri ifade etmek için kullandığı gibi, zaman zaman Tanrı-insan ilişkisi için de kullanmaktadır. Bkz. Tehzîb, vr.91a; Divan, vr.54a. 188 Nesâyeh’te düşmanlıktan daha fazla dostluk ilişkilerinin kurulmasını öneren yazar, dostları çok olan insanı gerçek mutlu insan şeklinde tarif etmektedir. Bkz. Nesâyeh, vr.48b-49a, 51b. 189 Tehzîb, vr.78a. 190 Tehzîb, vr.77b. 191 Tehzîb, vr.78a. 192 Tehzîb, vr.77b. 193 Tehzîb, vr.76b-77a; Nesâyeh, vr. 48b-49a. 194 Tehzîb, vr.77b; Nesâyeh, vr. 45b.
91
2) Aşk
Aşkı Tehzîb’te özel başlık altında inceleyen195 ve başta Mişkât olmak üzere
manzum eserlerinde de bu konuya sıkça değinen Bakühanlı’ya göre, insan
tabiatının/fıtratının başlıca manevî talebi aşktır. Yine evrendeki düzen ya aşktan
dolayıdır ya da aşkın ta kendisidir; binaenaleyh aşk olmaksızın hiçbir şey varlık
kazanamaz.196 Ancak şurası da bir gerçek ki, düşünürümüz aşkı hakikî ve mecazî olmak
üzere iki kısma ayırmış, ahlâk ve âdâb söz konusu olduğu zaman hakikî değil daha çok
mecâzî aşktan bahsetmek gerektiğini belirtmiştir.197 Ayrıca, mecazî aşkın, mizaçların
farklılığından, bilgi oranından ve âdetin tekrarından dolayı çeşitli şekillerde tezahür
edebileceğini söyleyerek bu aşk türünü altı farklı başlık altında değerlendirmiştir.198
1. Meyil: Cemadat, nebatat ve hayvanat âlemlerinin her üçünde ortaya çıkan aşk
türüdür. Örneğin demirle mıknatıs arasında olan aşk bu türdendir.199
2. Üns: Meylin bir üst aşaması olan bu aşk hayvanlara mahsustur ve uzun zaman
süresinde oluşur. Örneğin bir hayvan cinsiyet veya başka bir sebepten dolayı diğer bir
hayvanla ünsiyette olur, onunla birliktelikten zevk alır ve onu kaybettiğinde üzülür.
Bakühanlı’ya göre, yaratılmışların en mükemmeli olduğu için insanlar arasındaki
ünsiyet diğer canlılar arasındaki ünsiyete kıyasla daha mükemmel bir şekilde tezahür
etmektedir.200
3. Heves: Hevâ-yı nefsten ibaret olan bu aşk, yeme-içme, cinsi istek gibi
ihtiyaçları karşılamak açısından hayvanların tümüne şamil edilebilir. Ancak, insan diğer
hayvanlardan üstün bir şekilde yaratıldığı ve ona nâtıklık/düşünme gibi özel bir yeti
verildiği için onda tezahür eden hevesin de diğer hayvanlara nispette daha üst düzeyde
bir aşk olması gerekecektir. Başka bir şekilde ifade edersek, Bakühanlı’nın düşüncesine
göre heves, aslında insanı diğer hayvanlardan farklı kılan nâtıklık istidadının hangi
düzeyde kullanıldığının göstergesi olan bir aşktır. Nitekim insan, hevesten dolayı
tabiatının onu götürdüğü hassalarına ve âdetin gerekli kıldığı şeylere, insan olmanın en
belirgin özelliği olan düşünce/aklî tahkik yetisini kullanmaksızın sürüklenirse “İşte
195 Bkz. Tehzîb, vr.69a-72b. 196 Tehzîb, vr.69b. 197 Tehzîb, vr.72b. 198 Tehzîb, vr.69b. 199 Tehzîb, vr.69b. 200 Tehzîb, vr.69b-70a.
92
onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar”201 mealindeki ayette söylendiği
gibi hayvandan da aşağı bir konuma düşer. Tam tersi, eğer aklının ayırt edici kuvvesi ile
nefsanî isteklerini yenerse, Tanrı’nın “Biz haikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi
kıldık”202 mealindeki ayette söylediği gibi asıl insan mertebesine, tükenmez feyze
ulaşarak ilahî sıfatlara mazhar olur.203
4. Şevk: Ancak insana has olan bu sevgi, onu, hoşlandığı veya fayda sağlamak
istediği şeye yöneltir. İster düşünce sonucu, isterse de âdet yüzünden oluşmuş olsun
şevk, maksada ulaşmak için bir vasıtadır ve onsuz hiçbir isteğe erişmek mümkün
değildir. Düşünürümüze göre insan, tabiatının gereğinden ve menfaat arzusundan doğan
şevki, akıl vasıtasıyla kötü işlerden tamamen çekindirebilir. Yani, şevk, kötü ahlâka
sebep olabileceği gibi, nâtıklık yetisinin kontrolüne alınmakla ilim gibi güzel huyların
kazanılmasına da vesile olabilir.204
5. Muhabbet: Üns’ün en yüksek aşaması olan muhabbet iki türlüdür: a) Halk
arasında âdet olmuş dostluk vasıtasıyla ünsiyeti devam ettirmek veya menfaat ümidiyle
zevk alınması umulan mal ve makama bağlı olmak; b) Fıtratın talebi üzerine evlat ve
akrabaya olan muhabbet. Bakühanlı’ya göre muhabbetin, hayvanlar arasında da
müşahede edebileceğimiz ikinci türü olmasaydı canlıların nesli devam edemezdi. Zira
bu aşk, insanların evlenmesine ve evliliğin devamlı olmasına sebep olmaktadır.
Ünsiyetin ve onun üst aşaması olan muhabbetin cinsiyet, ahlâk ve âdetin
uygunluğundan ortaya çıktığını söyleyen Bakühanlı’nın düşüncesine göre, aralarında
ünsiyet ve muhabbetin mevcut olduğu insanların aynı ahlâk ve âdâpta olmaları
gerekmektedir. Düşünürümüze göre iyi ile kötünün, âdil ile zalimin, akıllı ile akılsızın,
insaflı ile insafsızın arasında muhabbetin olması imkânsızdır.205
6. Aşk: Mecazî aşkın en üst aşaması olan ve muhabbetin ifrat hadde ulaştığı bir
duygudur. İnsan kalbini maşuktan başkaları için kapatan ve varlık ile yokluğu eşleştiren
aşk iki şekilde oluşmaktadır: a) Bir kişinin muhabbetinin suretinin veya huyunun
güzelliğinden dolayı diğerinin gönlüne yerleşmesi, görüşmek veya hatırlamak yoluyla
201 A’raf, 7/179. 202 İsra, 17/70. 203 Tehzîb, vr.70a. 204 Tehzîb, vr.70a-70b. 205 Tehzîb, vr.70b-71a.
93
belli bir zaman diliminde oluşan tedricî aşk; b) Birisinin suretini görmekle veya her
hangi bir tesadüf sonucunda ortaya çıkan karşı koyulamaz ânî (fevrî) aşk.206
Görüldüğü gibi Bakühanlı, sevgiyle ilgili görüşlerini belirttiği zaman belli ölçüde
tasavvufî görüşlere atıfta bulunmakta ve kendisinden önceki ahlâk kitaplarında
yazılanları özetlemektedir.207 Buna rağmen kendi ahlâk düşüncesi ile orantılı olarak,
sevgi kavramıyla ilgili bazı görüşleri öne çıkardığı ve bazen de kendi söyledikleri ile
çelişkiye düştüğü dikkatimizi çekmektedir. Ruh ile “anâsır-ı erbaa” arasında bir
etkileşimin var olduğundan aşkın, kâmil ve nakıs bir şekilde tezahür edebileceğini; yine
aşk vasıtasıyla insanın hem gafil, hem de basiret sahibi olabileceğini düşünen
Bakühanlı’ya göre, başlangıçta aşkın kime olduğunu, bize hangi faydalar sağlayacağını
veya hangi zararları beraberinde getireceğini düşünmemiz gerekmektedir. Çünkü aşk
kalpte pekiştikten sonra artık akıl dahi ona etki yapamamaktadır.208 Kalbin aşk ile
huzura kavuşacağını,209 makul ve makbul bir aşkın insanı hür kılarak210 selamete
(dâru’s-selâm) ulaştıracağını211 söyleyen düşünürümüz, fevrî aşkın doğuracağı zararlara
karşı hangi önlemler alınacağını belirtmemekle beraber, itidal hakkında söylemiş
olduklarının tersine, aşkta aşırıya gitmenin bile övgüyü hak ettiğini zikretmektedir.
Kendi ifadelerinde defalarca vurgulamış olduğu itidal yasasını ihlal ettiğinin farkında
olan düşünürümüzün, orta yolun dışında olan aşkın övülmesinin gerekçeleri hakkında
söylemiş olduklarını şöyle özetlememiz mümkündür. Aşırı bir aşk sonucunda ortaya
çıkan zararlar nihaî noktada zahirî zararlardır ve ondan elde ettiğimiz faydalar daha
çoktur. Ona göre aşk, âşığı maşukun fikriyle meşgul ettiğinden onun dünyaya olan
ilgisini azaltmış olur. Ayrıca düşünürümüz, mecazî aşkın kendi bünyesinde hakikî bir
zevki barındırmış olduğunu kabul ederek, aşırı bir mecazî aşkın hakikî aşka giden köprü
olduğunu öne sürmektedir.212
206 Tehzîb, vr.71a; Divan, vr.30b. 207 Karşılaştırma için bkz. İbn Miskeveyh, Ahlâkı Olgunlaştırma, s.120 vd.; Tûsî, Ahlâk-ı Nâsırî, s.258 vd.; Kınalızade, Ahlâk-ı Alâî, c.2, s.86 vd.; Anay, Celaleddin Devvânî: Hayatı Eserleri Ahlâk ve Siyaset Düşüncesi, s.329-331. 208 Tehzîb, vr.71b, 72a; Divan, vr.29b-30a. 209 Mişkât, vr.8a. 210 Mişkât, vr.8b. 211 Mişkât, vr.8a. 212 Tehzîb, vr.72a-72b, Divan, vr.34b-35a.
94
3) Aile ve Devlet
Birbiriyle yakından ilişkili olan toplum ve yönetici kavramlarının ilk
çağrıştırdıkları mefhumlardan biri şüphesiz sosyal, siyasal ve iktisadî bir oluşumun
sağlanması için gerekli olan devlet kavramıdır. Çünkü insan sosyal ve psikolojik yapısı
gereği doğuştan medenî bir varlık olduğu için, sahiplendiği fikir, düşünce, din ve
konumu itibariyle sosyal ve siyasal bir birlik veya başka bir ifadeyle devlet oluşturmak
zorundadır. Ferde, topluma ve hatta yöneticilere hukukî varlık kazandıran, manevî
kişilik veren, fert ve toplumun çıkarlarını garanti eden, onların norm ve değerlerini
koruyarak ahlâkî yapılanmayı sağlayan bir araca, her zaman şiddetle ihtiyaç vardır. O
da tarih boyunca en gelişmiş şekliyle devlet olmuştur. Nitekim İslam düşünürleri de
dâhil hemen hemen bütün dünya filozofları ve sosyal bilimciler, devletin gerekli
olduğunu savunmuş, hatta o olmaksızın toplumun yaşayamayacağını
vurgulamışlardır.213 Biz de, yazarımızın devlet hakkındaki çok fazla ayrıntı içermeyen
görüşlerini, aile ile ilgili düşüncelerinden yola çıkarak bahis mevzuu etmenin isabetli
olacağı kanaatindeyiz.
Bakühanlı’nın eserlerinde aile ile ilgili derli toplu bir bilginin varlığından söz
etmemiz imkânsızdır. Müellif Tehzîb’te bu konuya değinmemekle beraber Nesâyeh’te,
Allah, peygamber ve imamlardan sonra anne ve babaya, ailenin diğer üyelerine itaat
etmenin ve akrabaya saygılı davranmanın gereğinden bahsetmiştir. Zira ona göre
ebeveynin razı olmadığı birisinden Allah’ın da razı olmayacağı kesin olduğu gibi
akrabaya saygılı davranmak da insanın onlara muhtaç olmasından dolayıdır.214 Bu
bilgileri düşünürün genel ahlâk anlayışı doğrultusunda değerlendirirsek, aile ve
toplumun ülkede istenen düzeyde iyi bir ahlakî yapıya ulaşmalarının yolunun bireyde
aranması gerektiği sonucuna varabiliriz. Bu nedenle öteden beri çeşitli dinlerin
öngördüğü, düşünürlerin tavsiye ettiği ahlâkî değerler, sosyal yapıyı oluşturan her bir
ferdin hayatında benimsenerek pratikleşirse ve her kes bu ilkelere göre görevini yerine
getirirse hem aile ve devletin, hem de toplumun düzeni ahlâkî açıdan kendiliğinden
sağlıklı bir yapıya kavuşur.215
213 Bkz. Davudoğlu, “Devlet”, DİA, IX, 234–240. 214 Nesâyeh, vr.44a-44b, 51a. 215 Sosyal etkileşime ve çocuk eğitimine oldukça büyük önem veren Bakühanlı’nın aileyle ilgili ayrıntılı bilgilere yer vermemesinin sebeplerini bilmiyoruz. Zira Tehzîb’in kaynaklarından olması muhtemel olan
95
Bakühanlı’nın devlete dair düşünceleri aileyle ilgili görüşlerinden daha
kapsamlıdır. Yine de müellif, devletin mahiyeti; oluşumu, iktidarın şekli, değişimi,
gereği ve ahlâkî sınırları üzerinde çok fazla durmamıştır. Buna rağmen eserlerinde ve
resmî yazışmalarında dağınık olsa da bazen, devlet ve devleti yönetenlerin nitelikleri,
görevleri ve zaaflarıyla, bazen de tebaanın devlete karşı sorumluklarıyla ilgili bir kısım
bilgilerle karşılaşmamız mümkündür. Bu bağlamda ele aldığımızda onun nasıl bir idare
biçimini benimsediği kesinlikle belli olmamakla birlikte, baskı ve şiddete dayalı, ahlâkî
değerlerden uzak bir yönetim biçimini de kabul etmediği söylenebilir. Zira devletin
yasasında yardımlaşma, dayanışma, fazilet, hak, hukuk ve benzeri değerlerin temel
esaslar olmasını istediği ve yaşadığı toplumda bu tür niteliklerin eksikliğini açık bir
şekilde olmasa bile, zaman zaman ima ettiği gözlemlenmektedir.216 Yazarımızın bu
konuya dair ifadelerini başlıklar altında topladığımızda devlet ve tebaa arasındaki
ilişkileri şöyle sıralayabiliriz:
1. Devlet, nizâm-ı âlemin temini için gerekli bir müessesedir. Bu müessesenin,
yani yöneticinin yokluğu insanlar arasında kargaşanın hüküm sürmesine olanak
tanımaktadır. Başka bir ifadeyle, devlet, insanlar arasındaki ilişkilerin düzene
sokulması, onların din, can, mal ve namusunun dokunulmazlığının temin edilmesi için
zorunlu olan tabii bir sosyal oluşumdur.217 Yine devlet, adaletin sağlanması ve sosyal
bütünlüğün oluşması için gerekli olan “ceza”yı uygulayan bir otoritedir.218
2. Hukukî ve ahlâkî ilkeleri uygulayan bir araç olan devlet, kendisi de ahlâklı
olmakla beraber, insanlar arasında zulüm anlayışıyla değil, adalet vasıtasıyla hüküm
veren yöneticiye sahip olmalıdır. Zira yönetici adalet ve ihsandan yoksun olursa, devlet
kendi tebaasının güvenini kazanamaz ve bu oluşum kendisinden beklenen hedefi
gerçekleştiremez.219 Bazı ifadelerini dikkate aldığımızda, Bakühanlı’ya göre bir
hükümdarın kâfir olmasının ülkeyi adaletle yönetmesine engel teşkil etmediğini
Ahlâk-ı Alâî’de ailenin anlamı ve işlevi, aile efradının kimlerden oluştuğu ve bunların bir birine karşı sorumlulukları geniş bir biçimde tartışılmaktadır. Bkz. Kınalızade, Ahlâk-ı Alâî, c.2, s.2 vd.. 216 Bkz. PDTA, f.1018, op.10, d.1, vr.42–43: Soçineniya içinde, s.145–147; MDTM, f.6, nr.41, vr.211–216: Soçineniya içinde, s.251–254; Mişkât, vr.15b-16b. 217 Nesâyeh, vr.44b. 218 Bakühanlı’ya göre her suç mutlaka ceza ile sonuçlanmalıdır. Zira kötülük yapana iyi davranmak, iyilik yapana kötü davranmakla aynı mahiyettedir. Dahası, bütün dinlerin hatta putperestlerin bile kabul ettiği bu zorunluluğun göz ardı edilmesi suçluların artmasına olanak tanıdığı gibi sosyal kargaşaya da sebep olur. Bkz. Nesâyeh, vr.50b, 53b. 219 Nesâyeh, vr.49a; Mişkât, vr.15b.
96
söyleyebiliriz. Binaenaleyh düşünür, Mişkât’ta böyle bir yöneticinin varlığından
övgüyle bahsetmektedir.220
3. Yönetilenler, toplumun istikrarını ve ferdî yetkinleşmeyi sağlamak adına
mezkûr nitelikleri kendisinde bulunduran devlete ve yöneticiye her konuda tabi
olmalıdırlar.221
Bakühanlı’nın düşüncesinde, mutlak anlamda bağımsız bir alan olarak geleneksel
ahlâkî ilkelerden arındırılmış bir siyasî düşüncenin varlığından bahsetmek çok zor
göründüğü gibi millet-devlet anlayışının bulunduğunu söylemek de olanaksızdır. Zira
onun kendi ifadelerinde kullandığı “millet” kavramı belli bir din etrafında birleşen
topluluğu ifade etmektedir.222 Yazarımız devletin mahiyeti hakkında ayrıntılara
girmemesinin nedeniyse dönemin siyasî durumundan dolayı olabilir. Daha açık bir
ifadeyle, Çarlık Rusya’sında albaylığa kadar yükselmiş bir Müslümanın, düşüncelerinin
tamamını eserlerine yansıtmamış olması kuvvetle muhtemeldir.
220 Mişkât, vr.16a. 221 Nesâyeh, vr.44b. Müellif, Keşfü’l-Garâib’de bunun aksinin nasıl kargaşaya yol açtığını belirtmiştir. Bkz. Bakühanlı, Keşfü’l-Geraib: Seçilmiş Eserleri içinde, s.94; Bakühanlı, Otkrıtie Dikovin: Soçineniya içinde, s.216. 222 Tehzîb, vr.91a.
97
IV. Huzur ve Mutluluk
Ahlâkla ilgili literatüre baktığımızda mutluluğun, üzerinde çokça tartışılan önemli
problemlerden biri olduğunu görebiliriz. Bu bağlamda eser kaleme alan Müslüman
düşünürler, İlkçağ Yunan düşüncesinde mevcut olan görüşlerin önemli bir kısmını
devralmış ve yeniden geliştirerek farklı şekillerde tasnife tâbi tutmuşlardır. Gerçek
mutluluğu belirlemeye yönelik bu düşüncelerin sonucunda çeşitli mutluluk tarifleri ve
türlerinden bahsedilse de genellikle mutluluğun, bizâtihi iyi olan şey kapsamında telâkki
edildiğini söyleyebiliriz.223 Aynı tavrın düşünürümüzde de gözlemlendiğini; dolayısıyla
onun mutlulukla ilgili düşüncelerinin, konuya dair klasik eserlerde yer alan görüşlerin
belli ölçüde devamından ibaret olduğunu belirtmemiz gerekiyor.
Probleme ilk olarak kavramsal açıdan yaklaşırsak, yazarın mutluluğu ifade etmek
için hoşnûdî,224 âfiyet,225 saadet226 ve şâdî;227 mutlu insanlar içinse ehl-i âfiyet,228
hoşnûd,229 hoşbaht,230 saadetmend231 ve mes’ûd232 kavramlarını kullandığını
söyleyebiliriz. Söz konusu kavramlar ise, her hangi bir genel ayrıma tâbi tutulmaksızın
hem dünyada, hem de ahirette ulaşılacak mutluluk için kullanılmıştır. Başka bir
ifadeyle, Bakühanlı’nın ahlâk düşüncesi söz konusu olduğunda, ona göre gerçek
anlamda mutluluğun neden ibaret olduğunu doğrudan kavramlardan yola çıkarak
anlamamız mümkün değildir. Diğer taraftan ise onun, kavramları bazen rastgele, bazen
ise bilinçli bir şekilde kullanmış olması muhtemeldir. Kanaatimizce Bakühanlı,
tarafından ahlâkî olmanın götüreceği sonucu ifade etmek için kullandığı âfiyet
kavramını özel olarak seçmiştir. Dolayısıyla mezkûr kavrama, müteradiflerinden daha
çok atıfta bulunması ve özel bir başlık altında incelemiş olması233 da bu bakış açısıyla
değerlendirilmelidir.
223 Bkz. Bircan, İslam Felsefesinde Mutluluk, s.53 vd.; Anay, Celaleddin Devvânî: Hayatı Eserleri Ahlâk ve Siyaset Düşüncesi, s.325-332; Turhan, Din-Felsefe Uzlaştırıcı Bir Düşünür: Âmirî ve Felsefesi, s.189-197. 224 Tehzîb, vr.63b. 225 Tehzîb, vr.60b, 63a, 63b, 64a, 65a, 65b, 91b; Nesâyeh, vr.47a. 226 Tehzîb, vr.94a. 227 Mişkât, vr.8b, 12b. 228 Tehzîb, vr.65b. 229 Tehzîb, vr.63b. 230 Tehzîb, vr.64b; Nesâyeh, vr.48b-49a. 231 Tehzîb, vr.63a; 90b. 232 Tehzîb, vr.97b. 233 Bkz. Tehzîb, vr.63a-66a.
98
Üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise Bakühanlı’nın yukarıda
zikrettiğimiz kavramları kullandığı yerlerde mütefekkirlerin “gerçek mutluluk” olarak
ifade ettikleri şeyden daha çok gerçek mutluluğa götüren “eksik mutluluk”u konu
edinmesidir. Bize göre bu, yazarımızın ahlâka bakış açısının bir sonucudur. Zira daha
önce de değindiğimiz gibi Bakühanlı, yaşanan hayatın gerçeklerini göz önünde
bulundurarak ahlâkla ilgili teorik bilgilerin eyleme dökülmesine, nazarî tartışmalardan
daha çok önem vermiştir. Ahlâkîliğe yöneltilen böyle bir bakış açısı, haliyle ahlâki
olmanın doğuracağı sonucu da etkilemektedir. Bakühanlı, gerçek mutluluğa ulaşmayı,
mümkinât âleminin yöneticiliğiyle yükümlü kılınan insanî varoluşun gâyesi olarak
başından kabul etmiştir. Onun için önemli olan bu mutluluğa ulaşmayı hedeflemek
değil, ona hangi yöntemlerle ulaşılacağını bilmektir. Nihaî noktada huzur anlamını ifade
eden234 âfiyet kavramına vurgu yapması ise, onun sonuçlarının sosyal yaşam içerisinde
görülebilmesinden ileri gelmektedir. Böyle bir anlam, tasavvufî ifadelerle desteklendiği
gibi, Bakühanlı’nın bilgi/hikmet görüşüyle de örtüşmektedir. Nitekim, gönül huzûru,
belâ ve musîbetten selamette kalma anlamlarına gelen âfiyeti,235 Hâtem el-Asamm
“günah işlememek”, Ebu Saîd el-A’rabî“zorluklardan rahatsız olmamak” şeklinde
yorumlamış, İbrâhim el-Havvâs ise “bir kimsenin, dinî yaşayışının bid’atsız, amelinin
riyasız, kalbinin meşgalesiz, nefsinin isteklerden uzak olması” şeklinde ifade etmiştir.236
Ayrıca Bakühanlı’nın, bazı metafizik konuların kelimeler vasıtasıyla izah
edilemeyeceğini açık bir şekilde vurgulaması da, metafizik bir olgu olan gerçek
mutluluğun değil, ona götüren eksik mutluluk/huzur üzerinde daha fazla durmasını belli
ölçüde açıklamaktadır.237
Bakühanlı’nın huzur düşüncesi, yetkin insan hakkındaki görüşlerinin başka bir
açıdan değerlendirilmesidir. Nitekim onun, iyi, korku, kader, tevekkül ve bunların her
birinde gözetilmesi gereken itidal anlayışıyla paralel ele aldığı huzura ulaşma
gereksinimlerini şöyle sıralayabiliriz:
234 Bakühanlı Nesâyeh’te huzur (âsâyiş) ve âfiyet kavramlarını aynı anlamda kullanmıştır. Bkz. Nesâyeh vr.47a. 235 Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s.24; Dihhuda, “Âfiyet”, Lugatnâme, c.20-A, s.16. 236 Uludağ, “Âfiyet”, DİA, c.1, s.412. 237 Tehzîb, vr.94a.
99
1. İnsan kendi gücü nispetinde yapmaya muktedir olduğunu yapmalı, dolayısıyla
“nâtık” ve “halife” oluşunun farkında olmalıdır;238
2. İşlerin bundan sonraki kaderini Tanrı’nın hikmetine havale etmelidir. Zira nihaî
noktada gerçek güç ve hikmet sahibi Tanrı’dır ve biz ona işlerin sonucu açısından karşı
gelemeyiz;239
3. İnsan, yukarıdaki şıklarda zikredilenleri uygulamakla beraber, sonuca olumlu
etkisi olmayan ve insanda psikolojik rahatsızlıklar oluşturan ıstıraptan çekinmelidir.240
Düşünürümüze göre her kesin yaptığı işlerden elde etmeğe çalıştığı şey, selamet
ve huzurdur (afiyet). Buna rağmen insanlar, kendi ilim (‘ilm) anlayışları ve
uygulamaları (âdâb) noksansız olmadığı için, huzurun ne olduğunu ve hangi vasıtalarla
elde edileceğini bilmemektedirler.241 Aslında huzur, iyilikle bağıntılı olarak gerçekleşir.
Zira bu iki sıfatı hâsıl etmeğe çalışan kimsenin, ahlâk güzelliği (hüsn-i ahlâk) için
sağlam fıtrata (selâmet-i tab’), eşyanın hakikatinden haberdar olmak için akıl ve bilgiye
(dâneş), ifrat ve tefriti bertaraf etmek için adalete, mâniaları def etmek için ise himmet
ve doğru yola (istikâmet) sahip olması gerekmektedir.242 Aynı şekilde, genel anlamıyla
orta yol üzere davranmaktan ibaret olan huzur,243 mal ve makama değil, insanın
içerisinde bulunduğu durumla (hal) barışık yaşamasına bağlıdır. Yani insan, görece bir
mahiyete sahip olan huzuru, zaman ve mekâna bağlı kalmaksızın elde edebilir; bunu
bulunduğu sosyal düzey ve uğraşıları doğrudan etkilemez. Mesela, maddî imkânları
kısıtlı olan bir köylü, kendi ailesiyle beraber huzura kavuşup mutlu olabileceği halde,
hiçbir maddi sıkıntı çekmeyen devlet başkanı memleketteki durumun kötü olmasından
dolayı huzursuz ve mutsuz olur. Yine, hasta için hastalık, fakir için yokluk, mahpus için
hapis zamanları mutluluk olarak algılanabilir. Ayrıca zenginlik ve makam sebebiyle
ünlü olan kişilerin hayatına baktığımızda, bunlardan dolayı zahmet ve ihtiyaçlarının da
çoğaldığını kolayca gözlemlememiz söz konusudur. Maddî zorluk sıkıntıya sebep
olduğu gibi, aşırı zenginlik de ihtiyaç ve hüzne neden olmaktadır. İnsanların huzuru
238 Tehzîb, vr.72b,74a; Nesâyeh, vr.53b-54a, 54b. 239 Tehzîb, vr.73a-73b; Nesâyeh, vr.52b-53a. 240 Tehzîb, vr.64a-64b; Nesâyeh, vr.47a, 50a. 241 Tehzîb, vr.63a. 242 Tehzîb, vr.63a-63b. 243 Tehzîb, vr.63b-64a.
100
zenginlikte görmelerinin sebebi ise onun getireceği sıkıntılardan habersiz
olmalarındandır.244
Bireyi psikolojik ve sosyolojik yönleriyle ele alarak zaaflarını inceleyen
Bakühanlı, mutsuzluk/huzursuzluk sebeplerinden yola çıkmak suretiyle, kısa da olsa
korku/ıstırap üzerinde durmuş ve yer yer bu insanî zaafın nedenleriyle ilgili yorum
yapmıştır. Düşünürümüzün, korkunun kaynağını kötü bir şeyle karşılaşmak ve
sakınılması gereken bir şeyi beklemek duygusuyla özdeşleştirdiğini söyleyebiliriz.
Böyle bir duygu olması hasebiyle korku, gelecekte –bazen büyük, bazen küçük, bazen
zorunlu, bazen de mümkün şeyler halinde- ortaya çıkacak olan olaylara bağlıdır. Şayet
korkumuz, kendi olumsuz seçim ve hatalarımızdan dolayı oluşuyorsa, bu eylemleri
yaparak sonuçlarından korkmak yerine, eylemlerimizin neticelerini göz önünde
bulundurarak daha işin başındayken ölçülü davranmamız gerekmektedir.245 Sonuçla
ilgili her önlemi aldığımız takdirde ise, yapacağımız hiçbir şey olmadığından dolayı
korku hissi geçirmemiz anlamsız olur. Bunun yanı sıra ölüm gibi gerçekleşmesi zorunlu
olan bir eylem karşısındaki korkumuz, kendimize huzursuzluk getireceği gibi, sosyal
yapının bir üyesi olmamız hasebiyle toplumda da huzursuzluğa neden olacaktır.
Dolayısıyla afiyete ulaşmak için kalbin huzurunu (âsâyiş-i kalb) zorunlu sayan246
Bakühanlı’ya göre, gerçek anlamda bir mutsuzluk (bedbahtî) bulunmamaktadır. Bizim
mutsuzluk diye nitelendirdiğimiz şeyler kendimiz için olumsuz olarak gördüğümüz
şeylerdir. Hatta bizim dışımızdaki her hangi bir sebep dolayısıyla gerçekleşen olgular,
yılan sokmuş birisini ölümden kurtarmak için parmağını kesmek gibi,247olumsuz
görünümlerinin aksine bir maslahatı da içermiş olabilir.248 Bütün bunlara rağmen hâlâ
bedbahtlığın varlığından söz ediyorsak bunu, insanın; (a) iyilik yapabileceği halde buna
244 Tehzîb, vr.63b-64a; Nesâyeh, vr.47a. 245 Tehzîb, vr.64a-64b; Nesâyeh, vr.52b. Önceki sayfalarda da altını çizdiğimiz gibi Bakühanlı, aşk, ceza ve bu gibi konularda görüş belirtirken adalet/orta yol üzerine davranışlarda bulunma zorunluluğumuzu eylemlerin sonuçlarını göz önünde bulundurarak açıklamıştır. Zira onun en fazla vurgu yaptığı olgulardan birisi, âlemdeki her şeyin varlığını, Tanrı tarafından koyulmuş bir biriyle bağlantılı sebepler doğrultusunda sürdüğüne ilişkin kanaatidir. 246 Tehzîb, vr.64a. 247 Tehzîb, vr.61a. 248 Tehzîb, vr.64b; Nesâyeh, vr.53a.
101
çalışmaması;249 (b) kendi musibetleri karşısında ezilmesi ve sabırsızlığı olarak
algılamalıyız.250
Bakühanlı, ölüm ötesi hakkında çok fazla ayrıntıyı içeren değerlendirmelerde
bulunmamakla beraber, ayet ve hadislere başvurarak çeşitli ödül ve cezaları sıralamak
suretiyle ayrıntılı bir ahiret tablosu da çizmemektedir.251 Onun bu konuda değindiği en
önemli nokta ölümün, değişimlere mazhar olan ve mutlak hiçbir şeyin bulunmadığı bu
dünyadan252 bir tür kurtuluş olması ve insanı gerçek mutluluğa götürmesi
doğrultusundadır. Basit bir gerçekliği içeren ölüm, Bakühanlı tarafından, mutlak huzur
ve mutluluğa ulaşmak için bir vasıta olarak nitelendirilmiştir. Bu anlamda yaşam ve
ölüm arasında her hangi bir fark yoktur. Zira bunların her ikisi, insana Tanrı (Canan)
tarafından verilmiş birer nimettir.253 Ona göre hiçbir surette kaçmamızın mümkün
olamayacağı bu gerçeklik, yani ölüm, hayatını iyiliklerle geçiren bir insanı daha iyiye
götürür. Hayatını kötülüklerle geçiren birisinin ise daha fazla kötülük yapmasını
önler.254 Dünya hayatına belli kurallar çerçevesinde nimetlerinden faydalanılarak
yaşanılması gereken bir yer olarak bakan Bakühanlı, ölüm ve yaşamın aynı ölçüde bir
nimet olduğunun altını çizmekle beraber, bunlardan birinin, diğerinin yerine
geçemeyeceğini de ısrarla vurgulamıştır. Düşünürümüze göre hayatta iken ölüm
aramak, ölüm yatağındayken ölmemek için çaba sarf etmek gibi anlamsız bir şeydir.
Zira tutarlı bir düşünceye ve Tanrı’nın koyduğu kanuna ters olan böyle bir arzunun,
insanı ulaşmak istediği sonuca götür(e)meyeceği kesin olduğu gibi, ona huzursuzluk
getireceği de görülmektedir.255
Bakühanlı, mutluluk/huzur hakkındaki görüşleriyle insanın kemale ulaşması
arasında da bir ilişki kurmuştur. Ona göre mutluluk insanı kemale götüren bir vasıtadır.
Diğer taraftan ise bunların, birbirini gerektiren şeyler olarak algılanması da
249 Nesâyeh, vr.53b. 250 Tehzîb, vr.64b. 251 Nesâyeh’te bazen cennet ve cehennem sahneleri anlatılsa da bu gibi ifadeler çok azdır. Ayrıca eserin muhatabının çocuklar olmasından dolayı olacak ki yazar, cehennemle ilgili görüşlerini anlatırken ateşin yanı sıra ejderha ve akreplerden de bahsetmektedir. Bkz. Nesâyeh, vr.43b-44a. 252 Dünyada bulunan her bir şeyin zevale uğrayacağının belirtildiği ifadeler için Bkz. Nesâyeh, vr.52a; Mişkât, vr.10b. 253 Müellif Mişkât’ta canın canana, kalbin dilbere ulaşmasını gerçek mutluluk olarak belirtmiş, ayrıca canana ulaşmayı vahdetten çıkan kesretin yeniden vahdetle birleşmesi şeklinde yorumlamıştır. Bkz. Mişkât, vr.8b, 12a. 254 Tehzîb, vr.65b. 255 Tehzîb, vr.65b; Mişkât, vr.12b.
102
mümkündür. Bu anlamda mutluluğa ulaşmış ve kemale ermiş insan, tutkularını kontrol
etmeyi öğrenmiş; hayattaki seçimlerini insan olma gerçekliğini göz önünde
bulundurarak kendi vazifelerine uygun olarak yapmayı bilen; karşılaştığı olaylar
hakkında acele karar vermemek için akıl yürütme kabiliyetini geliştiren; bunların
sonucunda ise Tanrı’dan gelen bir lütuf olarak yakînî bilgiye ve “fenâ” menziline
ulaşmayı başaran insandır.256
256 Mişkât, vr.2a, 3b-4b; Tehzîb, vr.96a.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TEHZÎB-İ AHLÂK’IN TAHKİKLİ METNİ
104
I. Tehzîb-i Ahlâk ve Tahkikte Uygulanan Yöntem
Bakühanlı’nın, ahlâk düşüncesini ihtiva eden yegâne eseri Tehzîb-i Ahlâk değildir.
Düşünürümüz, başta Mişkâtü’l-Envar ve Nesâyeh isimli yapıtları olmak üzere çeşitli
eserlerinde ahlâkî konulara ilişkin görüşlerini ortaya koymuş bulunmaktadır. Fakat
Bakühanlı’nın eserlerinin tamamını göz önünde bulundurmak suretiyle bir mukayese
yapacak olursak, müellifin, ahlâkî konuları diğer eserlerine nazaran Tehzîb-i Ahlâk’ta
daha kapsamlı bir şekilde incelediğini belirtmemiz gerekecektir. Tezimizin Üçüncü
Bölüm’ünde Tehzîb-i Ahlâk’ın tahkikli metnine yer vermemiz de işte bundan dolayıdır.
Ayrıca eserin müellife nisbeti, içeriği, kaynakları ve tahkik sırasında kullandığımız
yöntem gibi teknik bilgilerin yanı sıra, risale hakkında mücmel bir değerlendirme
yapmamızın, konuya dair genel bir tasavvurun oluşması için gerekli olduğu
kanaatindeyiz.
A. Tehzîb-i Ahlâk
Bakühanlı’nın, 1832/33 (1248 hk.) yılında1 Farsça kaleme aldığı Tehzîb-i Ahlâk
isimli eserinin2 müellife nisbeti hususunda her hangi bir şüphe bulunmamaktadır. Zira
yazarın kendisi, eserin ismini, telif tarihini ve müellifinin kimliğini, entelektüel
faaliyetleri açısından hayatının en verimli döneminde yazmış olduğu Tehzîb-i Ahlâk’ın
Dibace kısmında, açık bir şekilde belirtmiştir.3 Gülistân-ı İrem adlı eserinde de, Tehzîb-i
Ahlâk hakkında bilgi vermiş, eserin ismini zikretmenin yanı sıra, Yunan, Avrupa ve
İslam düşünürlerinin kitaplarından faydalanılarak kaleme alınan eklektik bir ahlâk
risalesi olduğunun altını çizmiştir.4 Ayrıca düşünürümüzün, eserin bir nüshasının özel
kütüphanesinde bulundurduğuna ilişkin bilgiler de mevcuttur.5
Eserin ismi, müellifin kendisi tarafından Tehzîb-i Ahlâk olarak belirtilmekle
beraber, Rusça’dan Arapça’ya tercüme olunan bir katalogda, yanlışlıkla Tahsînü’l-
Ahlâk şeklinde zikrolunmuştur.6 Kanaatimizce bu, mütercimin, eserin aslını
1 Tehzîb, vr.56b. 2 Gülistân-ı İrem, s.218; Habibabâdî, c.1, s.342; Terbiyet, Dâneşmendân-ı Azerbaycan, s.306; Köprülü, s.20; Rasûlî, s.438; İnâyetullah Rıza, s.245; Storey, Persian Literature, c.1, b.1, s.428. 3 Tehzîb, vr.56b-57a, 97b. 4 Gülistân-ı İrem, s.218. 5 Bkz. Berezin, Puteşestviye po Vostoku, c.1, ek.8, s.17. 6 Bkz. Fihrisu Ma’hedi’l-Mahtutati’l-Arabiyye bi-Azerbaycan, çev. Makdis Ali, s.134.
105
görmemesinden kaynaklanmıştır. Nitekim Rusça katalogda eserin ismi Farsça (Tehzîb-i
Ahlâk) değil, Rusça (Kniga Nastavleniy) tercümesiyle verilmiştir.7
Şimdiye kadar araştırmacılar tarafından, eserin yalnız bir yazma nüshası dikkate
alınarak değerlendirilme yapılmasına rağmen, tespit edebildiğimiz kadarıyla
Azerbaycan Bilimler Akademisi Yazmalar Enstitüsü Kütüphanesi’nde Tehzîb-i Ahlâk’ın
dört yazma nüshası mevcuttur. Bunlardan birincisi araştırmacılar tarafından atıf yapılan
1837/38 (1253 hk.) tarihli nüshadır.8 Bu yazma, hem tarih, hem de yazım tarzı
itibariyle müellif nüshası olarak kabul edilebilir. Ayrıca yazmanın 56/a varağında,
Bakühanlı’nın imzası olarak bilinen “Ni’metî bâşed kitab dilgoşâ” ve “el-Ân lî ve
seyekûnü kema kane liğayrî” ifadeleri de bulunmaktadır. Toplam kırk bir (41) varak
hacmindeki bu Farsça yazmanın metni “nestalik”, metnin içindeki Arapça ibareler ise
“nesih” hattıyla yazılmıştır. Bölüm başları ve alıntı yapılan şairlerin isimleri kırmızı
mürekkeple, ayet ve hadisler ise koyu siyah renkte yazılmıştır.
Aynı kütüphanedeki ikinci nüshanın9 ise tamamı siyah mürekkeple istinsah
edilmiş; ayet ve hadisler, eserlerinden iktibas edilen müelliflerin isimleri ve bab
başlıkları çoğu zaman daha büyük harflerle ve koyu siyah renkte yazılmıştır. Diğer
yazmada olduğu gibi burada da metnin büyük kısmı “nestalik”, bazı ifadeler ise “nesih”
hattıyla yazılmıştır. Yalnızca (a) sayfalarında yazı bulunan bu nüsha, elli yedi varaktan
oluşmaktadır. Sonunda tarih ve yer zikredilmeksizin Yedullah Şerîfî tarafından istinsah
edildiği belirtilen yazmanın, XIX. yüzyılda veya XX. yüzyılın başlarında istinsah
edilmiş olması muhtemeldir. Zira Yedullah Şerîfî, Bakühanlı’nın Nesâyeh isimli
eserinin bir nüshasının da müstensihidir. Bu yazmanın istinsah tarihi ise 13 Temmuz
1907 (2 Cemaziyelahir 1325) yılına tekabül etmektedir.10
Tehzîb-i Ahlâk’ın, aynı kütüphanede iki nüshası daha bulunmaktadır. Farsça
yazılmış her iki nüsha, (b) sayfalarında yazı bulunmayan seksen iki varaktan oluşuyor.
Müstensihlerinin isimleri ve istinsah tarihleri zikrolunmayan; nesih ve nestalik hatla
7 Heyet, Katalog Arabskih Rukopisey, c.1, s.112. 8 Bkz. Bakühanlı, Tehzîb-i Ahlâk, AMEA Eİ Ktp., nr.A-153/2941(3), vr.56b-97b; Sultanov, Elyazmalar Katalogu, c.1, s.363. 9 Bakühanlı, Tehzîb-i Ahlâk, AMEA Eİ Ktp., nr.C–215/10144, vr.1a-57a. 10 Bkz. Bakühanlı, Nesâyeh, AMEA Eİ Ktp., nr.C-283/10148, vr.24a.
106
yazılan bu nüshalarda sayfaların başı ve sonu A–153 numarada bulunan nüshadakilerle
aynıdır.11
Genellikle Bakühanlı’nın ahlâk düşüncesi, özellikle ise Tehzîb-i Ahlâk’la ilgili en
kapsamlı araştırma Haydar Hüseynov tarafından yapılmıştır.12 Ayrıca Rusça’ya13 ve
Azerbaycan Türkçesi’ne14 tercüme edilmiş bulunan eserin, şimdiye kadar tahkikli metni
hazırlanmamıştır. Şunu da belirtelim ki eserin her iki dile yapılan tercümelerinde de bir
takım hata ve tutarsızlıklar mevcuttur. Özellikle Azerbaycan Türkçesi’ne yapılan
çeviride bazı paragraflar tercüme edilmemiş, bazı cümleler ise müellifin kastına ters
düşecek şekilde çevrilmiştir. Dolayısıyla tezimizin bir bölümü olarak hazırlamış
olduğumuz tahkikli metin vasıtasıyla bu hataları tashih etmek ve eksiklikleri gidermek
de mümkün olacaktır.
B. Eserin Önemi ve Değerlendirilmesi
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Bakühanlı, Tehzîb-i Ahlâk’ı 1832/33 yılında, yani
askerî hayatının sonlarına doğru kaleme almıştır. Düşünürümüzün bu risaleden önce
çeşitli konulara dair Riyâzü’l-Kuds (1820/21),15 Kânun-i Kudsî (1828/29),16 Mişkâtü’l-
Envar (1829/30)17 ve Keşfü’l-Garâib (1830)18 gibi eserler yazmış olması; Tehzîb-i
Ahlâk’ın, kullanılan kaynaklar, muhteva, problem edinilen konular, dil ve üslup
açısından belli oranda tecrübe ve birikime sahip bir müellif tarafından kaleme alındığını
göstermektedir. Aynı şekilde Tehzîb-i Ahlâk’ın, Bakühanlı’nın yeni tarzda eğitim-
öğretimin verilmesini öngördüğü okul projesi, dolayısıyla, eğitim görüşleriyle de irtibatı
bulunmaktadır. Zira müellifin kendisi tarafından, çocukların öğretimini kolaylaştırmak
11 Aynı numarada muhafaza edilen bu nüshalar için bkz. Bakühanlı, Tehzîb-i Ahlâk, AMEA Eİ Ktp., nr.C–395a/b/11662, vr.1a-82a. 12 Bkz. Hüseynov, Görkemli Azerbaycan Alimi Abbasgulu Ağa Bakıhanov, Bakü: Azerbaycan SSR Siyasi ve Elmi Bilikleri Yayan Cemiyet, 1949. 30s.; Hüseynov, “A.Bakühanovun Ehlag Nezeriyyesi”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.4, s.98–110; Guseynov, İz İstorii Obşestvennoy i Filosofskoy Mısli v Azerbaydjane XIX Veka, s.66-101. 13 Bakühanlı, Vospitânie Nravstvennosti: Soçineniya içinde, s.60–104. Sayfa 104’te belirtildiği gibi çeviri, AMEA Eİ Ktp.’deki A–153/2941(3) numaralı nüshadan yapılmıştır. 14 Bakühanlı, Tehzîbi-Ehlag: Seçilmiş Eserleri içinde, s.21–67. 15 Bakühanlı, Riyâzü’l-Kuds, AMEA Eİ Ktp., nr.D–140/7472, vr.5a. 16 Bakühanlı, Kânûn-i Kutsî, s.3. 17 Bakühanlı, Mişkâtü’l-Envar, AMEA Eİ Ktp., nr.M-120/11099, vr.1b. 18 Bakühanlı, Otkrıtie Dikovin: Soçineniya içinde, s.197; Bakühanlı, Keşfül-Gerâib: Seçilmiş Eserleri içinde, s.78.
107
amacıyla kaleme alındığı belirtilen Nesâyeh19 bu eserden özetlenmiştir.20 Düşünürün,
Tehzîb-i Ahlâk’ın bir nüshasını Bakü’deki özel kütüphanesinde bulundurması21 da eseri
bir ders kitabı olarak gördüğüne ilişkin yorumlarımızı desteklemektedir.
Bakühanlı’nın genellikle felsefe, özellikle ise ahlâk konusunda kaleme aldığı en
önemli eseri olan Tehzîb-i Ahlâk, Dibace (vr.56b–57a), Mukaddime (vr.57a–59b), on iki
Bölüm (vr.59b–94a) ve Hatime’den (vr.94a–97b) oluşmaktadır.22 Şunu hemen
belirtelim ki müellif, risalenin başından sonuna kadar, genellikle klasik döneme ait telif
üslubunu takip etmiştir. Eserin Dibace’si, klasik dönemde olduğu gibi “besmele”,
Tanrı’ya dua, Hz. Muhammed’e ve “hidayet nuru” olarak tarif edilen ailesine salât ve
selâm ile başlamaktadır. Yine bu kısımda, Tehzîb-i Ahlâk’ın adı ve telif tarihinin yanı
sıra, müellifin ismi, mahlası ve babasının adı da belirtilmiştir. Ayrıca düşünürümüz,
eserin muhtevasına ilaveten bölüm başlıklarını da zikretmiş ve risalenin sonuna kadar
bu planı takip etmiştir. Tehzîb-i Ahlâk’ın Dibace kısmı; Bakühanlı’nın, telif sırasında
kullandığı yöntem; eserin Yunan, Avrupa ve İslamî literatürden müteşekkil kaynakları,
telif amacı ve düşünürün genel olarak ahlâk düşüncesi hakkında önemli bilgileri de
içermektedir. Müellifin henüz eserin başındayken bilgi ve eylem arasında sıkı bir
ilişkinin olduğuna veya olması gerektiğine vurgu yapması; hayrı, iyi olanı yapmaktan
daha ziyade kötülükten kaçınma şeklinde yorumlaması, bu anlamda çok manidardır.
Aynı şekilde, “maarif”i elde etmenin, din/şeriatla beraber, devletin bekası için de
gerekli olduğunun altını çizmesi, kendi ahlâk görüşünü din ve devlet/toplum arasında
bir mutabakat sağlamak suretiyle ortaya koyacağı izlenimi uyandırmaktadır.
Tehzîb-i Ahlâk’ın Mukaddime (vr.57a-59b)’si, hikmetin anlamı ve gereği, onu
kazanmanın yolları ve insanı ulaştırabileceği nihaî hedef hakkındadır. Düşünürümüz
burada insanların hikmetin mahiyetine dair düşüncelerinin hatalı olduğunu belirtmekte
ve bunun bir uzantısı olan yanlış ilim anlayışını eleştirmektedir. Bu bölümün en önemli
tarafı; hikmet, ilim, akıl, âdet, ahlâk ve kader kavramlarının birbiriyle irtibatlı bir
şekilde ele alınması, müellifin kendi yaşantısını kelimelere dökerek, hakikate ulaşmanın
gereği üzerinde durmuş olmasıdır. Bakühanlı bu bölümde, “tecrübe” kavramının altını
19 Nesâyeh, vr.41b-42a. 20 Tezimizin Nesâyeh’e dair bilgi verdiğimiz kısmına (s.40–41) bakınız. 21 Berezin, Puteşestviye po Vostoku, c.1, ek.8, s.17. 22 Burada Tehzîb-i Ahlâk’ın AMEA Eİ Ktp.’de A–153/2941(3) numarada bulunan (vr.56b-97b) yazma nüshasını esas almış bulunmaktayız.
108
çizmiş ve kendisine kadarki felsefî akımları birkaç gruba ayırarak değerlendirmeye tâbi
tutmuştur.
Bakühanlı eseri aşağıdaki başlıklara (bab) ayırmıştır:
1.Bab: İtidalin Gözetilmesi (vr.59b-60b).
2. Bab: İyiliğin Fazileti Hakkında (vr.60b-63a).
3. Bab: Huzura Ulaşmak Hakkında (vr.63a-66a).
4. Bab: Âdete Bağlılık (vr.66a-67b).
5. Bab: Şöhretin Anlamı (vr.67b-69a).
6. Bab: Aşk Hakkında (vr.69a-72b).
7. Bab: Amelin Faydalarına Dair (vr.72b-76b).
8. Bab: Âdâb-ı Muâşeret (vr.76b-85a).
9. Bab: Tevazu Kuralları (vr.85a-86a).
10. Bab: İnsafın Vasıfları (vr.86a-87b).
11. Bab: Kanaatin Gereği (vr.87b-90b).
12. Bab: Tevekkülün Anlamı (vr.90b-94a).
Görüldüğü gibi müellif, bu bölümlerden Aşk Hakkında isimli başlıkta olduğu gibi
bazılarını klasik kaynaklardan devralmıştır.23 Bazı başlıkları ise muhtemelen yazar,
kendi döneminde daha fazla vurgulama ihtiyacı hissettiğinden dolayı kullanmıştır.
Nitekim Tehzîb-i Ahlâk’ın en geniş bölümünün Âdâb-ı Muâşeret olması, Bakühanlı’nın
sosyal yaşama verdiği önemin bir göstergesidir. Şöhret, kanaat, tevekkül gibi konuların
müstakil bölümler olarak incelenmesinin de, düşünürümüzün tasavvufa olan ilgisinden
kaynaklandığı söylenebilir.
Eserin dikkatimizi çeken özgün yönlerinden birisi, birçok klasik ahlâk kitabında
bulunduğu şekilde konuya, nefs gibi metafizik problemlerin incelenmesiyle
başlanmamış olmasıdır. Nitekim döneminin eğitim ve ilim anlayışını eleştirmek
suretiyle konuya başlayan müellif, Mukaddime’de hikmetin insana ne gibi faydalar
sağlayabileceğini sormakla yola çıkmış ve bunun için gerekli olan ahlâkî olgunluğa
ulaşma yollarını on iki bölümde özetlemiştir. Eserin Hatime (vr.94a–97b)’sinde ise o,
hikmete ulaşmak isteyen ve ahlâkî olgunluğa erişen birinin nasıl bir fayda kazanacağını
23 Klasik ahlâk eserlerinin içeriğine ilişkin örnek olarak bkz. Anay, Celaleddin Devvânî: Hayatı Eserleri Ahlâk ve Siyaset Düşüncesi, s.238–240.
109
belirtmek üzere metafizik konulara değinmiş, varlığın anlamı ve varoluşun gereği
üzerinde durmuştur.
Tehzîb-i Ahlâk’ın kaynaklarının tespitini kolaylaştıran en önemli husus, müellifin
atıf yaptığı düşünür ve şairlerin isimlerini zikretmiş olmasıdır. Yine alıntılanan
ibarelerin daha koyu bir renkle belirtilmesi ortaya çıkacak muhtemel hataları belli bir
ölçüde önlemektedir. Bununla birlikte yazarımızın, isimlerini anmadığı kaynaklardan
faydalanmış olabileceği de kuvvetle muhtemeldir. Ayrıca ayet, hadis ve şiirleri bazen
dönüştürerek alıntıladığı da görülmektedir.24
Tehzîb-i Ahlâk’ın kaynakları konusunda dikkate şayan bir husus, Bakühanlı’nın
“tecrübe” kavramına yaptığı vurgu ve izlemeye çalıştığı metot açısından Gazzâlî
(ö.1111)’yi andırmasıdır. Tespit edilebildiği kadarıyla düşünürümüzün elimizde
bulunan hiçbir eserinde atıf yapmadığı Gazzâlî’den hangi oranda ve hangi eserler
üzerinden etkilendiğini söylemek çok zordur. Fakat onun, İşrakî gelenekten olan bazı
düşünürlerden iktibaslar yaptığını göz önünde bulundurursak, en azından, Şia’nın
Gazzâlî’si olarak kabul edilen Feyz Kâşânî (ö.1679)’nin25 eserlerinden haberdar
olduğunu söyleyebiliriz. Zira o, Tehzîb-i Ahlâk’ta ayet ve hadislerin yanı sıra,
İncil’den26 ve Nehcü’l-Belâğa’dan27 da iktibaslar yapmış, Sokrates (ö. M.Ö.399)’a atıfta
bulunmuştur.28 Bunlara ilaveten, içinde 165 mısra bulunan eserin manzum kaynakları
arasında, Mevlâna Celaleddin Rûmî, Senâî Gaznevî, Şah Kasım Envar, Hallâc Mansur,
Hafız Şîrâzî, Mahmut Şebüsterî, Sâdî Şîrâzî, Muhteşem Kâşânî, Baba Efdal Kâşânî, Mir
Findiriskî, Nişat (ö.1828) ve Yeğmâ (ö.1859) gibi şair ve düşünürlerin eserlerini
zikredebiliriz.
C. Tahkikte Uygulanan Yöntem
Tehzîb-i Ahlâk’ın tahkikli metninin hazırlanması sırasında, eserin Azerbaycan
Bilimler Akademisi Yazmalar Enstitüsü Kütüphanesi’nde A–153/2941(3) ve C–
215/10144 numaralarda bulunan iki yazma nüshasını karşılaştırmış bulunmaktayız.
24 Örnek için bkz. Tehzîb, vr.93a. 25 Gazzâlî’nin İhyâ’sını Şiî bir kisveye büründürmek suretiyle el-Mehaccetü'l-Beyza fî Tehzibi'l-İhya isimli eseri telif etmiş bulunan Feyz Kaşânî hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Nasr, “Isfahan Okulu”, s.147. 26 Tehzîb, vr.73a-73b. 27 Tehzîb, vr.84a. 28 Tehzîb, vr.66b.
110
Tahkikli metinde, esas nüsha olarak istifade edilen A–153/2941(3) numaralı nüshaya
.harfiyle işaret edilmiştir ”ج“ harfi; C–215/10144 numaralı nüshaya ise ”ب“
Bu nüshaları esas almak suretiyle hazırlamış olduğumuz tahkikli metinde
aşağıdaki yazım kurallarını uygulamış bulunmaktayız:
1.Metnin aslında bulunmamakla beraber, doğru okuma için gerekli olan nokta,
virgül, iki nokta üst üste, noktalı virgül, tırnak, çizgi ve soru işaretleri tarafımızdan
konulmuştur.
2.Aynı şekilde metnin aslında mevcut olmayan, fakat metnin daha doğru
anlaşılması için tarafımızdan ilave edilen zamir ve harfler köşeli parantez [ ] içine
alınmıştır.
3.Tahmin ederek okuduğumuz kelimeler ise parantez ( ) içine alınmıştır.
4.Yazma nüshada � şeklinde geçen kâf-i fârisî’ler modern imla kurallarına uygun
olara گ şeklinde düzeltilmiştir.
5.Yine yazmada �� ve ����� gibi yer alan kelimeler � ن ve ����� olarak
yazılmış; hazfedilmiş “hemze” )ء( ve noktalar (اءام ve � (kelimelerinde olduğu gibi ه�
ve noktalar açık yazılmıştır.
6. Muhtemel yanlış okumaları önlemek için gerekli gördüğümüz yerlerde “hareke”
ve “şedde” ( _ ) işaretleri kullanılmıştır.
Tahkik aşamasında karşılaştığımız en büyük güçlük, Bakühanlı’nın yapmış olduğu
alıntıların kaynaklarını bulmak konusunda olmuştur. İktibas edilmiş ayetlerin tespit
edilmesi çok kolay olmakla birlikte, özellikle şiirler konusunda aynı şeyi söylemek
mümkün değildir. Dolayısıyla şiir, atasözleri ve darbı meseller kabilinden bazı
alıntıların kaynaklarını bulamadığımızı itiraf etmek zorundayız. Kendilerinden alıntı
yapılan müelliflerin eserlerinde yaptığımız taramalara rağmen, Tehzîb-i Ahlâk’ta yer
alan iktibasları bulamamamız, Bakühanlı’nın kullandığı nüshalardaki farklılıklar veya
düşünürümüzün yapmış olduğu iktibasları dönüştürerek alıntılamasından dolayı olabilir.
Bu eksiklere ve sorunlara rağmen, dipnotlarda gösterdiğimiz alıntıların
azımsanmayacak sayıda olduğunu belirtmek gerekir.
II. Tehzîb-i Ahlâk’ın Tahkikli Metni
��� ا��ق
��� ��ن ���� �زا� � ب� ��� ���س� ب�
111
�����
108....................................................................................... ]�����د[
��� 109.......................................................................در �داب ����:
115................................................................. ا���ال��در ر��: ب�ب اول
�: ب�ب دوم��در �� � 116...........................................................#�"!�ر
� در !'&: %�ب�ب $�� ��..................................................................119
122................................................................ ��دت "د�در *: ب�ب ()�رم
124................................................................... 1)0ت �ن�در ب: ب�ب .-,%
125...................................................................در �"4 �32: ب�ب %21
129...................................................................... ��7��در �"ا: ب�ب ه%�5
01�9ت�ق�در $: ب�ب ه%�2 ...............................................................133
�0وت- در ر$"م : ب�ب )%;.................................................................141
142...............................................................در او<�ف ا =�ف: ب�ب ده%
144.............................................................. *-��� در ل"ازم: �زده%�ب�ب
�در �: ب�ب دوازده%�A 7!"147............................................................... ت
�9رف ر"ز در: �Bت��...................................................................152
112
��� � ا� ��� ا� ا
]دی���� [
}1/56b{# را�س ا��F$ و G���$ �$اH$ 0�1 #3 ؛او ��9; ا$� !� ادا� ن ه% ازبJ وت"
٥ و M)"ر ا��ن را روا$� !� <�5ت و�"ب را L)0 ا$� *��س ��9�# را ب; ورود و -�;و#
ب9�ا� . و ��Pر �-��� ا "ار ه�ا��-� او !� B=�ل وب0 �ل ����O؛ =�ر
�7 ��"م � ��S; از ,�"ع ��=Tر ت�P� �9رف و 3��Tرف ا$� و ت�= ب; ز�0ا !� .
9��2 را *"ام � !�ر �9�01 را دوام ب�1� و � )���ق $ � .
:���ی�
� 0 0�1 ��7 را ��% O١٠ د
Aو دول� از� Aدو د� O01زاد
��)Xا در $-ۀ هHار و دو�'� Aب Y�Z$; ت�; *�ار ���س *����0زا �و()7 وه�2 ه,0# ب-�ۀ ب
���ت (-�# را !� از !�& ال); و ��Pر ا!�ب0 ا% و � ب�!"�; �T� �Bن�Tب�ب ت Aا$�% !� در�"B #���
�0اه% �وردZ' Oۀ �Z=0# تaل�` ���% ت��_ !0دO ام و �" �ن و �0 ^ ا$[م �����ت ����bب� ت .
G�"B Y��� و ��5S ارم !� ب� و�"د�اد �ن �0 (� ا$�9cا �T� ١٥ .ب��0% د�0dان ب���م =
�� ادر:
0��� .-�}B}2/57a"د c� ، �-. O� د�0dان
���ن ب�. �-! �� 0� ب0 �2ن � O�d ت
��; ��<7 1"د و ب9�; از �bل& �ن اه7 !��ل را ب��f تX!0 و � ا0c ب�ا�* _5 ����A و$
�1� ب�ر# ��#0 !� ; و ا0c *�ب7 ا�A ه% �. A�0��$ را ��ۀ ت0c 0Paدد 9$; Z f�� A"اه� ب"د ٢٠
��A <0ف در � !� ب)�0 ا$، و 0دم �زار# رود ه"س وا �� در $0 ه"رد ]ا[��ر# بXdب��'� در ب
� و دوازدO، و �ن را از رو# �bب�� ا$% ب�'�; ت)�X& اB[ق �م )�دم. 1"د�� و �Bت�� ب�ب ب0
. ت"!�� ��; اh . *0ار دادم
١( ��� در �داب ���� :
٢٥ در ر���� ا���ال :ب�ب اول )٢
� :ب�ب دوم )٣���"!�ر# در ���
k( %��� : ب�ب $� در !'& ��
l( د ��دت :ب�ب ()�رم"� در *
m( %,-. ن 1)0ت :ب�ب�� در ب
113
در �"4 �32 :ب�ب %21 )٧
در �"ا�� ��7 :ب�ب ه%�5 )٨
در $��ق 01�9ت :ب�ب ه%�2 )٩
�0وت-; در ر$"م :ب�ب )% )١٠
٥ در او<�ف ا =�ف: ب�ب ده% )١١
*-��� در ل"ازم :ب�ب ��زده% )١٢
ت"!�7 در ���A :ب�ب دوازده% )١٣
١k( ت���B: �9رف در ر"ز
ب # �در "دا: م! م�
5��; ت0�5 در ����� ا1��ء و تX!0 در وr� `��Mء ۀ bب"ا$�! }3/57b{ �! ١٠ ��<7 1"د
s�* و A'� 0ا�� # <"رت و و در � ="رت ه�t ا0# در ��ل% �,& � ����؛ ا�"ال ب-0L ���١ در
Oورت را�; در ه0 "�; از !�ت' ���M ا 1"د و در����9 ا "ار ت,�; ه"��ا 0cدد .�u . و ��� ب��A و$
=�رف .0دازد ا '�ن 3��T�9رف و ت 7�=T!� ب� ت �٣و و ه"ا٢ت"ا #����ه"س 5'� ; را !�
�A . $�زدب��02 ا$� ب��ر ا��ن از B"د '�"ب -) v. �$ا ���� A�A �"ت « ب��ل"ل و؛ت0�5 �
��� y��T0ا٤ل��0ا !|B ;و ��9 » اوت fرا ب�� #"��� د ��0dدد "رث ا0Bو# را �� . ١٥
:���ی�
ب'�� � !H ت" ت0ا � ��%
�)7 از �ن ��% ب� ب"د <�ب�ر
=�رف �="د از ���� 3��T�9رف ا$� و ت 7�=Tط و ، ت"bB A���Y ا�'�م و ت9Z2ت �
�7 ا$� �rت "ا _ و ��ۀ ت9 ا$��ب ول�A ا�-)� !� ب0ا# 0دم. ا�0ام=Tت b��2c 7�. ٢٠
& :م'
�; 1"د��ل; ز *�ل �ر$� ��ل;
٥ا$��ب �)7 و �ل� ��0ت ب"د ت��م
�2"د و د�T "#0d""(-� �� او*�ت ��; در و �ن ��; در "�9 ;" ب; "ب��ن" <�د در <0ف
���7 و د�0d# در ت,'"ا<7" ا$� از "ا<"ل"*�S v"ر��Bز ض9` و *"ت �*�ب7 "ا����ر# ا�A . ب� ٢٥
Hا�� :ج 1. .0Fدازدب: ج 2 .�Xف 1�O: ج 3 .و ���: ج 4 a/75 .. ، صد�"ان ب�!"�;، 5
114
��ن ه0 ��9; !� ه'� }4/58a{. ه�� از رو# ��دت ا$� � ب0 و�� درا�� ز�0ا !� هv! 0 در
�0 در "ا��� .-�ا��1 در ه0 ��ل ا�|�ل B ����-� �� ا�-�� ب�% ض0ر در �Zل�5 و ا!'& اB[ق از �ن
�7 از ا�-�� ��0ت واه& ال�-A؛; ورزد�S ت"* v�Z2ب"# ت O؛ داد�� A'� H و *�s ��7 را
و ض0ر �Mه0# را !� 5_ ا�A، و ا0c � .�ت ���ز ب�1� )�دO ا$� ت� ب��A و$��� از 0��$ ��"ا
#������--� ب��02 ا$� ��"ا �ت v� H�� در ا�A <"رت. � 7=� #H �اه"Z ن�� ٥ ؛ ب"د در
���ت ����� (d" � و ه% ب�ون�Tدا '� ت"ان ت #����ه� ب�2رت !� ا ;���� 0�Zب �'� و ب��;؛ (
از�A. ت�ب�0 �ن ب�$� ��� و ب�� ،�Hر ب��� از�A "ع ب�� ، ا$� !�ام دارد 9; وا* ب02 دrل� !�
B 0"د�1ن اه7 ��ل% ا!|0 !� رXc Oرا$�rا v5 د را !� در"B #��� H��'� از ���ا -� !� )
���� !� دار � u�& و ب-"�; ��# .٦ O�d � و �! �,� از ����1 ��� بv�� 0 ت�-� ��<7 �
'���ت � �Zب �0ان و !--dرا د� � ١٠ . دار � )%
& :م'
�'� ����1 از !�'� دل !�م 0cا �'�)
v! ���� �! ��' ا�ر �� ب�1�
�0 ��ل% را � _ B�او �O و ب�ت0 از ه��B ��1ا�-. ، �-�"c �! 0���3 ت�"ا 0� . 2� ت�ب
١٥ !� B"اه-� �; ب��� ، �ار � بG�"B Y� 0 ا$� !� اu[ع ا�A ه�� از �ن}5/58b{ ،�ر#
. ده-� '�� بZ"د را و �دا ; ب�#
�-�ن !��ل ��1ب در �-5"ان !� A ا$� ا�"ال ب��ن ��ل ا�A �1ه��uد ا"B 7�� در
��ل دا%�1B و t��3 !� را وا0# . ض��B 0"د �; Xcا�1% ب�ب بT"ال; �Y را در ه"A را#
�)% را اه7 ز� �، !0دO ب��M 7�� #0d)"ر ; �"د ت�-� بv�� 0 !� را ��,� !�ر# ب� �"د
��ا%�1�H ب; O�-c ا0c (� ا��2ن . �� ����ت. .-�ا%�1 !� �A ب�0ت� '�-� ا�Tت ��� ٢٠ و ("ن ر��� ر
ب"د از A .-)�ن !� �=)�# و B 4� �(�1 %�2c"د در 0ات& ��7 1� ا�Hون ت,0ب� !�ر#
��ر از ا0Sاض و دا�B %�1<; ذوق !� در ��ل�; ��*��. !0د�� ���1ر ا �4 ا �4Sد ، ا"Zو ب
;>�=�Bرا ا =�ف ا %�� Oق ا�"ال !0د��. �"دم [��L اu"ار B"د را �� ب�� $�"4 و $
9�"م �2c �! 7 ت="راتuب� A��ل ب�*���# و B v5 در و 1)"ات _�u ��!ل ب� ��ت' Oب"د .
��" را � �� Oف ام 0�1د]B ار و اوض�ع و"uدر !��ل ا A; ب�1� ا�B[ف .�� �-) 0c٢٥ ا
� �b� تX!0 از ا0وز !� ب��ره��; ارت��ب �0د# }6/59a{ ��-� ه0 ب"د# B"دب�-; �Sل& ب0
�"ل% )� � .
. ����: ج 6
115
از .v. ا$� .��� ب�� دارم �ن ب0 !�; ا����د !� A ��% !� ب�ا % ت� ب9� از �ن B"ا$�%
�3 ت9,&�Tا�-�� از !0دم ت %�� A ��دت �� ات�5*�ت ا"ر �ارد؛ ا���1ل; ��M Hه0# ب�"ر
A ره�0 Oب"د �0ا و ت="رات اوه�م و، ب�,0ب� !�ر# � ا Oب0ا Oب0د �ا � ��� و ا$��ب ،��
�0اه% �; ���٧ا<[ ب��ر !� را '��ر#ب Oزم از � �� �وردr �$7 ا��S 2'�� ام . O�d � و
�7 �داب و �9رف ب0ا#=Tق ت]Bا &�X(رف و و ت�= 3��Tن ب��& ت�d�1Xc 7$"از . �'�% ت ٥
%( � #��� ;�! 7>�� �2d . م�د� �! ;�� ��0���ر زه� و ب�c 0# و ا$� و$"اسdد�
د�0d# از و و 0Sض ا ��B G"ش ��0c# و ��; ب0!-�ر د�A ض0ور��ت از ب��� و -�0 ه��
�� � در�G�"B . A 1)0ت در ب-� اM)�ر �9رف ;����ار *� %�� -� ب�1 �3 ب��ن <�د در !� ��
�9رف ��A ا��2ن اZ$ �)0c-�ن ����ن ب0 �'& =�لs ا$� ا� و ��� �H ا��2ن در
��ت]�Bا �05ق و وا*_ 1��3 ب�ون !� ا$� ب-"�; �bل& ت�b�3 د7�r و P"ت %(� �( � ١٠
7�2 ���� ;� ("ن . "�� �"� 0bB ]ار ا�0اد و ا�"ال ب"uا "B 59/{دb٧{ %�Bو در .0دا
�2"ا��ن ��ل% و ت,'�P� vر ت0�5. % 5_ اu[�; ا �4 ب'�& $��B% اه���م <0ف و ا!�ب0 ا
0��؛ ا!-"ن ا���ال ب�ل-'�y ا"ر در اض0bاب% ����%؛ ب'��ر#�H. ;�'ت Oرا &��= دارم در ا!|0
0ات& !� ت"ان !0د ت="ر از�v. A . ا$� !��1 0�O �زش و �لG ��� و و از دول� 0cا
G ون !�ر# ت,0ب� و داH� ١٥ . B"اه�% د�� ()� 0cدد ا
در ر,�ی� ا,+ ال: ��ب اول
�0ت� A-ن ��ل% واه& ال���; ا$� اض�اد ,�_ و !|0ت ��A !� را ا�L 0ب
����� را ا1��ء از �� ه0 )�دO و�� "ا>�B; ف]Z0# بdد� Oا$� داد .
& :م'
;>�B ��� ٢٠ و*` ��م ا$� ب�9ل%
ا$� ا ��Lم رB-� و ه% !H و ه%
����Tال ;� 0cوم اHف ل]�Bق ��-� ه0 در ��ل% �"د# ا]urا ;�� %� ��f را �ن ��
3�B #0ار ��ل% . � �"د !��ل در � ! ا$� ا$��ب; ب"�"د -"ط ("ن 9�"م 1� !�
�Zل�5 ���"ا ���( 0�c����'0 ا ,�م را !�ر# ه�t ب�"ا$�b و دار � ب �'� .v.
٢٥ !�ره� را و �Xب از ا$��ب در ��# B"د ر���� 1"د ت� ب'�& -_ ه0 �� !� ; ���� rزم
ز�0ا .ر ا"ر ب��� ��� ا���ال د �-"�� B"اص و ا1��ء از ا�B[ف و}8/60a{ ر$� ب)% ��Pت;
�! t��H در B"د ا"ر �Mه0#. *"ا; ��1� را ب; ا���ال !�ر# ه Aرت ا�"> �L�]
.!��ر: ج 7
116
�2"د��Tج �T<7 ��ل% : ��_ 0cدد و ا0c ب��f !2� ب��0اط ("ن بu0"ب�ت ا$� ا�� ت
��9 در را ه0 (�H# ("ن . را $"زا � ��ل% ����ب ��1� �0ارت � _ ب0ودت ارض�u
!� B"د ب�ن در ا$� را �r Hزم .v ا '�ن 1�O ا$� دادO *0ار# لHوم و !�5ف ب��ر
��9 و�� ب0 !� را ض�ب�b ا�A ا$� ��ل�; $0ا.� �u رد ب"�"د" &'Tق ا$� ب]Bا
H� ٥ ت��م ا<[ح $�& ز�0ا !� ب��A. ا�A ب�1�<�ددر B=��7 از ه�� ز��دO و !-� ر����
A�0��'ل"ل ت"ان داد و ب�0«ب��B �(b$ر او"rار ٨»ا"uوح او ا�� _��- ��- . 0cدد و
:���ی�
��ل !A ز � �� در و��r دل
#0���� ز � ��دل و ز .
9� B"اص و �Lم ��ل% بB 0[ف او ��7 !-� ت,�وز ا���ال !'��� از ��دۀ�u � ١٠
; $�زد B'�رت د"ر را B"د !� ب��); ا$� ب�1� . OH� �5c را !'; اu"ار ت"ان و .�!
�� �، ب"دO ب0!-�ر ت��05 و ا�0اط در ه0 !�ر از !� }9/60b{ #د �91ر $�زد رو"Zرا ب ،
���=Tت ����� !'& و ت�-� و ب��A و$����. .0دازد ���� !� ا$�s واض ب-"�; ا���ال
از ب7Z (� ا0c �! 0cدد 9�"م [��L و ب�,0د . �'� ا ��ر در �ن ,�ل را !';
�H !��0 از �ن ا$0اف � ا ا$� ذ��% اB[ق 7��=B A'% را ا��؛ و ��1�� �-�"c � ١٥ در ا
�& ب�ون ��ل� ض0ورت S ر�! G� ب�# ب�ان -�� �3 در ا�ا�'�ن ��"$� 0ود؛ و .
�0dدد؛ ��"��ن ب� �]�'� �ن از ب)�0 �H !'�ل�ا� !--� و �0ص را .
��0ن ردX بd ا���ال از �� !�ر# !� ("ن ا$� 1�O ب�,0ب� و�0رPaت v�� 0ب
[ل "�& # �0B ه0 !�ر ��د در و 1"د ا$��0ار ��دت ب�"�& �02ت |7 ا�-�� ؛ب�1�
٢٠ ا$��0ار در دل; ("ن ��O و u�&، ا ,�� بZ"درا�; ر$� ا�0اط بT� �زادc; ("ن و ،0cدد
��rت در �d�51; ب'�& ذهA در�رد؛ و ��ت v5 ب-�c; ب��� را �د; ��ب� B O�$��
�*��Tل ب�0دد؛ بc G ر و دا�� .!2� اO���1 و ب�0دد ب�1� ت=��3 و ت="ر در !� ب'
در ��1�2 ن�#/.�ر�: ��ب دوم
��; ا$� �Bص ب"�"د 0ار ��ل% -"ط ("ن >�B و# راH� 0ه v. �$10/61{ ا$��ب اa{
��>�B 0و ه ;�T�=ب� ���=��T ب�1� و�3 ب0 ا0 ا�B=�ص و در <"رت A��� 0�B ٢٥
�0 ب"دv. O هB. �) 0"اه� ب"دB #و�"د# را وا*9; 01 در ��ل% ا$� ب0ا �'� . y�'-0 ب�لcو ا
�A ال,���، 8� .١/٥٣٨، ال���ن وال��
117
�0 ا$� 01 �T"ظ B #0د و � )% ب0اd�=��T و ب0ا# 01 *��7 و ب��); ا$� !�. A�� 0�|! 0�B
�0 ب�1�B. �� �-) _b* ر� �2d ٩ ا O��Hc ن ت��م ب0ا# ��5 را�زم بr ���� ; .
�/ :م/
3�b در �)�ن ��1� �� ب�
٥ ١٠ ب�ان را ه% �ن � ب-'�� ب�1�ب
�'��0 ذات وا�& ال"�"د S ;���� 0P���ر ا�ا0c (� در ه�ۀ ا�Hا# ��ل% �Bا H� ا '�ن را
�0dدد و �9*& ب7�9 |�ب ب'�& ارت��ب ا$� !� دادO ا"ر در b;و ت'� . �� �-) �5b را
�0ردب0 و��L 3م ��ل% �دۀ ا 9��د و 1��� را ا *"ۀ ت ��در و*� ات��م . 0ب�� و *"ت �-�A از B"ن �
��"�A ا$� 9 �� !� ز � ب'�& ا$� ا� ب-�O اrه; ب��رت � )� و ه�ۀ. راه; ب0ا# ��ن او ب�
�0dدد ��% ا$� "أXB بZ[ف ارت��ب��ر# در ��ل% ا$� !� را ا1��ء و ه�ۀ. �Bف ا]B ١٠ در
�9��u �'� . T�=ب��0 ا '�ن !� ب'�& . !� �"ت !--� �"ا -� -L"ر ا$� � )� و�"د را !� �;
��ر ت40 ت'���Bر ا"��"!�ر و ب�!0دار !� ت"ا � و ب�ن $�&. دارد را وت���%}11/61b{ در ا
��; در ��ل% ا<�; ("ن �="د . ب�1��� �T�=�0 ا$� و B،�! H� �ن ا01ف �Hو .v ا '�ن
��A ا$� �"ت �-� و�"د !� را =��T; ا��B؛ د B"د .0 د�A ب�دا# !� ب��� ا$�� و او
��$"��="د و ب�ا � !�، ب�1� ��"!�ر# <0ف در . ;���7 و از ت)�X& اB[ق ��=T١٥ ت
��ق �9رف$ A�' ر# دا�!"��� -� ا0P ب�ون �ن ��7 ب; !� ا$� 7Z ;0 ب�P �1ب�.
:م�4ع
Aرع در�H �"!�ر# 3T �"!�ر#ال ب"د
� ب�H% ، را ب��ر ; ب0 � ا��9ل 1-��_ �داب A$�T ب��dن (-� �� 0دم از ب'��ر# ا
H���--� ب��)� ��"!�ر# ��"!�ر# � '� !�. A��� ٢٠ ب0ا# <"رت A � در .v. ب�1� ��م 5_
��ر را ض0ر �B<; 5_ ��م�B!0د ا �ب�� . �� ا$�؛ ا0# ب�0ض 9�7 و ("ن ا!|0 ا��9ل اه7 د
�! A��� _5 ��2"د ا��"!�ر# �'�-�� !�ر��� و ب'� ��0dدد ا ب�!�ر# ض0ر
�5c ر�)�# . �"ان�!"�� 05 هHار# �� ��"�; ب'�& ز�0ا !� . ا$� ب�!�ر# 0دم ��A ا!|0
�0ترا � �$0� ا�0وز � !� ب0 �ت2; 0$� 0BدA�2c O !� ب0ا# 0cم � � ا�-�Tل� ب)��ن.
٢٥ و ا��9ل ,�"ع }12/62a{ا$� !� ب�2% ا =�ف را rزم .v هv! 0 . 1)0# از �ن ب'"زد
. ب�1� 0dان ب�# ب��<�د او در در �3 !'; �-� !� را ��"�; و ���� [��L را B"د ا�"ال
�' � 7|�0dدد 0ت�& B"د !� ز�0ا !� دrل� ب)0 !�ر# ب�Tل ت�0% !� ب�1� وب'�.
ب0و# از رو# ا$�T��ق !� از ��"ب�; B ; �'5"د او را ب9�� ا0Sاض �� !0دc O-�ه��ر#
�ز: ب 9 . "ل"#، 10 -9 #"-|#" ،٤/٦٥.
118
0��� ا$�cص *0ار]B �-����ه�ت ب���م � O�d و ��� ;0وز !�ر ��" !0دم A ا !� ب0 .
7��S �! Aاز ا� Oت از ��"ب� داد�, ��. ��2c ا$� دrل� بf� O�-d ب�، ب��A $�& د�0dان را ا
��� sل�=��� و���51 از ت"$� ب�ت0 را وه����ر# ا ��Lم '! � H %ه��ر# در �3 ب0ه�-c
�-���Z"ا � �Mل% �� را <��& !�ر ه��ن . ���51 ا0c �ن ��"ب� . !-� ��<; !� B"اه� � و �
��ن را $�& د�0dان �=��ن �ن ت40 ا0c ب�$�T��ق ا$� و M�% ب�1� �ب,�$��u 0ددd� ."5� ٥
A�0�(1"د ب %�M A��� �! ;��و*�; !� M�s�0> % در �3 ب�d-�ه; . اB[ق ا$� ا� � در
�0dدد ا!|0 0دم �-�"c ��2c G�"� c-�ه��ر# را ("ن و A!r .ب�!�ر !0د (� �[ن !�
� ب'��; از ا$��ب"�9 او !� "�& �ن ��ار M�% !� ب��ح او !�2 �� و �ا -� زب�ن �5" !-�
`$aت �13/62{ 05 �� در �3 !0د�b{و �5" او !� $�& ب"د A�'T01 ت &�S00ان تdد�
O�-dو ب A��� %�M ار �3 درHو . 05 ا$� ه �) &�$ �! Aا# �� ب)�0 از ا�X١٠ 05 ا�
�-��'� و �� ا0Sاض 5'� ; ب'�& او ا��9ل !� را !'; �5c �"ان و ه% ��"!�ر .هHار# ب
�9�� را از ا�-d" �. ب�1� دا��1] #[ از و ت[�; (2% !� ب�'; !-� ا�'�ن 7��* ��0B و
��-� ب��H د�0d �0ض را B"د ��ع !� �5c% ت"ان �0وش .
��ادر:
�'� ا�'�ن ه-#0 �� ١٥ ت[�; ب�
��; ب�'; A! �! "ب��ر ت ����
0!Xب; ��7 از ت"B �! ا '�ن Oذو*; و*� ه0 ا$� !0د �ب�� ; �! t��0 دول� هL
�0$� ب)% B,��; ��1 دا �9"ل �ن �"ا � ب"د واز ت0�5 !�ر ب� !� �! 0cدر �ن (� <��& ا
� را B"د .�"$�� ب�Au در �ه� ا� ب0وز �Mه0]�A �ن �Hا# از ب�% و !-� . ��1� ا
��ب7 !-�% ��ل� ه0 05 را !� r�� #0dر و د��!"��اول�A را �$��G در . ب�!0دار ب�1� ��; ٢٠
�S0ا�و ا0c ��دPۀ . در ا"ر ��<7 ا$� در =��& و �'A اوض�ع وت'�; ا�"ال در �u_ و
��� ب�ر# �"ا -� و ا0c ب��0-� او ا�� � ب���م !� !-� .��ا را ده� ب'��ر# ب�# رو#= در
��01 Oد د�1-�ن ب"د"B و �ر "Z� `$aاو �3 ا ��ر ت �0د �"ا -! .A� !� (� ١١بZ[ف دو��
��ش او ��7 !� ا$� در ه0اس .�"$�� و دارد .��� ت�ب�0ات }14/63a{ و (� ���1'� ارادۀ
٢٥ �Bر# و اب�Xال در و*� ا����ج بZ"د و (� �ورد رو# ب"# در =��& اض0bاب و (� 0dدد
0���ر ��� ب���; ب� ("ن و ا*��ار ب��ر ب0د در ��ل� �0و1; و $����ر# !-� و (� B"د *�"لc
A9u 0 از�� و ب�] �"�-� !-�ر# از و# .-�ا�1 دو$� B"د ; و !'� ; را !� . 2-"د
. B"اه� ب"د او |7 اB[ق �H در او دو$��ن ز�0ا. !--� اه� � ا�� � ب,�# ب���
�A: ج 11 .دو
119
[��L ا =�ف ا0c ب���ۀ %� B"د ��S Hل& "ب�'� ب05*ۀ دوم در ��ل� �� اول �0*ۀ !-
از ا�'�ن ب9� را ا '�ن ا�-�� و ��ل. �; !-� و دارد را ��"�; *�رت !'��� از �,��. ا$�
زه; .0cد��O ا��2ن ول; ال-�9ۀ ب� د�0dان '�وات ب� و�"د از ا�-�� ا$� وا�& ب�$�T��ق 0�1
. ب0ت�ب�رو# ب; زوال دول� از (-�A ا�-�� � ب� �� ب=B �5�او �# ات=�ف $�9دت�-� !� ب-�ۀ
٥ در .�5 ,����: ��ب ���
v! 0�9"ل ه0 !�ر# از را ه�� ا$� !� ��� &'! 0L ر"L-��ارد .� و ��% ("ن ا
�'� از��B Aل; �داب 0دم Y� از �ا -���� !� $�& ب'��ر# ه'�-� ���� �'� و$��� ب�� و (
0 ب'�& . ت"ان !0د !'& را ن�rا v5 ر#١٢در�!"���� از � }15/63b{ ��ا ات�Tد ا<7 ��
�'��7 <�د در ز�0ا . =Tت Aه0 دو <�5 ا� � و دا G و ��7 ب0ا# �'A اB[ق؛ ت�_ $[
١٠ رد ب0ا# � و ا$��� ت��05؛ و ه�� و اط ا�0 د�_ ب0ا# و ��ال� از ����� ا1��ء؛ اu[ع ب0ا#
�� . ب�1� rزم "ا _ ���. و �ل در ��O � در ��ل ا$� ����� 0cد ا"B 0ات& دره0 ب"د#
�0dدد ا�Hون و ا����ج ز��� و �ل ��O ازد��د و ��ل ا�A !�. بHر�cن ب�0�2 دا�1-�# ��-� .
�� ���رت از B"1-"د# از ��ل� B"د ا$� .v ه0 ! ("ن�v در ه0 -=& و در ه0 ��
�7 !-� را �ن ت"ا � �0*� !� ب�1�=T7 . ت��Tد ب�غ در ده�� ; !� ت"B �2"ل ب�اه7 و ���ل
�� ب"دO ت05ج�ب� $��� ��[ در ه��ن �� اوض�ع ا�2�Sش ب'�& و .�د�1ه; ، ب�1� اه7 �� ١٥
;�-T0ض در اP-�# را �="ر ا$� ب���ر# �Z��5 در ��ل� !� ب'� B"1-"د�)�. ب"د 0���و
�'0 1"د و ه��A ��ل� B"1-"د# !� ب�1� �cه; در ز �ان ت-d�$�; و �T"س را را در ��ل�
�� او ب0ا#� .ا$� ��
& :م'
;�S0ا� ٢٠ در ب-� ا$� ا0c(� را دل% ا$�
G�"B �� ا$� B"ر$-� زه; ا$�0 !� از *
�; ب0ا# ���� و }16/64a{ �'0ت ب��f ا�2�Sش (-� ��. �'� ا���ال �� ب)�0 از ��
[ل� ا$� ��2� &�" H��0dدد ا����ج � از رو# 5S�� �G��$ را در . و !�ورت Aول�
ا$� rزم �ن �rت١٣ ت0ت�& ب0ا# و ا�����; !� از <9"ب�ت و ; ��1ر�% !|0ت ا$��ب ���2
0�B %ار��٢٥ .
:&م'
'0ت ��0 ا$��ب %S ;ا$� .���ن ب
. $�&: ج 12 . ت0ب��: ج13
120
ب�1� ب�0ون دا�O0 ا�A از ا# B"ش �ن دل !�
0د �>]B �د ب��"B را �-�ن �د !-"'Tدر 0L !� ر$� � 0cدد و � ب���; ا*0ان !�
��ل در ه�� !� ��<7 ا$� ا���ال; و $5�; در ه0 ا0# �� از �-���A ��"#. ا��2ن �Bر ���
�� �"��ن و S0"ب��� ل"ازم ���ۀ. ; ب�1� b�"ب ��A ب0ا# ����� G��$� &�* �$ا �!
�0bب و*��_ ��ل%١٤�;. '�زد او را ����T7 ال>�� � ٥ او ��ل� (� 0cدد 5'; را !� $[
[��L !� ت"ا � را �2��0bب !-�؟ � ه� %�-! ; ��� و ب'�& ا$� -� .��� ت0 از � ب� ب�'
�L�]�Z"ا �% ب�ب�Z را B"د �Mه0 او �A ا$�. -) � ،_b* ���ب A0 از ا�L �ب05*ۀ !� ب��
��ن اب-�# . ب-B %�0d"د !��0 از �0 و ب�ب�Z ت0 از B"د را در ���% در <"رت; !� -�� ز��دO ب v-�
ب��� ����1 ��# (� 7T�% را B"د � !� و ا�A . '0ت ا$� ��م 0�1 و �"d� �Zب�١٥ ب�ب��
�L�]� B"د ��� . �� � ا$� وا*_ �bب3 !� !0د }17/64b{ا�% $�& �ن Oو ب"د �� O١٠ �"د
�'0 ا$� ه0 ��ل; در ا�%؟ ("ن �ارا �9"ل !� ; ب��'� و !�ر را (-�ن �0د�% (0ا
�ن از � �� �'�؛ ه��A ات�5*�ت ��د# ا$� !� در ��ل% ����; -�� ب�ب�Z; �ا�1�%؟ و ��ل ا�
3��% و � �� �Zل` بB ;�Z"ش �$� ا�"ال و اوض�ع "ا�"d��% ب�ب�Z; ا$� ��� ; .
;�Zب�ب ;����� !'; ه��ن ا$� !� ��=و هB . 0"د .��ا �-� ب0ا# ت'�; راO �ا��1 ت�ب
;���= �$0��'�؛ �� B"د �Bل; از دو و�� !� ب�� fب�� %� � � �� . fا!0 ب�� %� � #�� ١٥
�% � ا$� ����1 از B"د �'� f0 ب��c0# و اd7 ب� '�ن از د���0 ض0ر *�|! 0�B #!� ب0ا �ب'� ب�1
�T�=9�"م و# ب0 �ن ب0$� و �1�� .
& :م'
�Hد !� ��"�; از �ن ; ب'�ز�1 ا#B
٢٠ ب�1�" �ذر" !; ب� A�1 از �B ۀ در �
��A ا$� �0d% اr =�ف ب���ۀ ا0c و _ هXا ;���= H� ب0ا# روز���. ب�ت0 از �ن
�Hdرد ب�# ت" در )���هHار از ت" ب�ت0 ا$� و ا��2ن B"د را B"ش ب�Z <� ب0ا# ا*[
��ل� ت" ت��0 ��ب� و ب'� !�ر �2�; !� !-; �4 <�0و ا0c ا. ا0c در ��ل� ت" ب"د �# 0�1د �#
��� �� روز���. �$�ن 1"د ب; ��cن =��ل; از �ن در �02ت در B 0�S ردHd� ا� . ب�*; �� �
�Hد و از c تa$` و !�ورت روز �02ت در �ن ا$� !� از ��د !0دن }18/65a{ ت�5وتB XA�1 ٢٥
���=��ل% را '�� ا!|0 و*��_ از 0دم ب9�; ا�-�� �,& ا$�. 0cدد ��<7 �1د �; روز
��ن ("ن $"ار !�2; !� ب"د A �,�� از ب�Zو ا" c"�-� !� بZ"د T'"ب !0دO؛ "u م�1
�� و �� �[ن بB0"ا$��'���ت �uل_ ا$� !� از �ن ا�A ه%. رو# داد * Aب� �-��� ��
. و �;: ج14�%: ج15�"d� .
121
و ا$�١٦ب���رB O"د ت="ر ���-� !� او (� !��c �) .vن S�� ا$�" ; ورزد روز�cر �Zل�5
��ت ا�-d" � در !�ر�B ۀ ��ل% !� دارد و�"د او (� �0ض�]�Bب'�& او و*"ع ا �. ��ب���ب
#���� �9��u ���ن و M)"ر ; !-� !� ا$� �� . او '�و# ا$� ب"د و �"د در �ن
�� ادر:
"�; ر�� د G�"B ٥ دارد ب"�"د
او$� ب� ا�vB �! G!�2! A .-�ارد
�� ب�1� rزم ا$� !� ب9� از <0ف اه���م��� &�u را !� در ;'! &� و$��7 !� ١٧ و ت0ت
"ر�� او$�� !� و از ا ��Lر و اض0bاب دارد T"ل اrه; ب���T ا"ر را ��,ۀ rزۀ
�-T �1'� در در�� !�2; و*�; !� . ا��-�ب !-� �'� ���� از � )� 95; ب��0 از ا�B[ل و
��-� ب0 $�-ۀ �ن S��� و��2 ; ��ب� ١٠ (�رۀ ، c% !0دO را B"د اض0bاب اه7 ب�1� !� و ب'�
}19/65b{ ص]B ا�� . ا �ازد ه[4 ب"رuۀ را B"د و*� از .�G ده�2 �-� و �� ب'�& .
& :م'
S0; ا$��2c 0 !� <�"ر ب� ��31 ")
��ش ه0 � �� * G�. 0Fu %�T ��� ا
�! ;'! Aول� ��� ١٥ �$��G و ب� !��ل ب�'F� ب� ت��Z �ارO راO بZ"د ا�2�Sش ا$� اه7 ��
�7 ا �ازد در�� .1�0"ب ا"اج B"د را ب���ن�Tص !� و ت]B ص. 1"د]B �� �-) 0c0دد و اd
0گ !� ��1د# و ا$� ��# و��2 (� #0 . ��د# ا$� ا
& : م'
��ت� �� �c0 *�"ل ب,�ن �� �ن ز ١٨
٢٠ ب,�# G�"B از�-)� B"ش ��9; ا$� ه0 ��
0د ��"!�ر را ��# و ه% (� �! #H���ه� و ب�9ل% ��ل% از 1�ا�� ب�% ا$� از ( ,�ت
��u 0"ل ب'�& !� $� ; ب0د و ب�!0دار را از !|0ت �9<;د�0d !� ب0ا# او از ا�-,� B"0�1 ا
; !-� در 0L دا�1 ره� .�0گ در ��ل� ز �c;ا A�$ا"B ت�� �١٩'�A و در و*� 0گ �
��� و �داب و �[� . ا$� اض0bاب S��ۀ B[ف ��
& ٢٥ : م'
G1"ب"د ب� fب�� Oد"(� اض0bاب ب
.!';: ج16 .ت0ت���: ج17 . ا�Hود1 O�O- و- در ��1�ۀ ورق $�ب3 : ج 18 . B"اA�1: ج19
122
O0د! #���� G�"B ا"ر ب0 �'&
=�B �T[ف !�ر# در ه�t ز�0ا !� ���% ��; اur[ق. ب"د ب��� " رض�" در ��م ب���
=�20/66a{ �T{ را ٢٠ از�-)� �9"ل �ارد .v ه0 �� 3���# و ب0 و�� ب� ب-��cن و*�
�'��-� !0ا .
٥ در �8/د ,�دت :��ب ��6رم
09�� ا�[ 0ت�� در ه0 ��ل; !� ه'� ا��2 0ا ز�0ا !�. ت���� ا$� ال-�س �"ام ادرا4 و
���ت !� ; !--� ب3�0b ��دت ا$� � از از �ن ر��A *�رت ب�0ون�Tت0�5 و ت � "c 0و ه �'�
��$� رو#! . G���� و د��ر# ا�-�� اه�ل; دل A�� در *"ا 4"�$ O35� ب"د� و �داب 01�9ت
; O���-'. د را"B ؛ و���1ر �����)% ا��2ن را $�& د�0d ب)��ن $��ن A���ار � ��دات و ��
١٠ !0دار و از �٢١���� در ادا��# ه0 دو �5��u �-���,& ت0 ا . B"د �Hc�O ا � ب0ا# � )� بB 0[ف
. در 0B�5ت-� B"د
���0; از 1-��_ ا���ل ا$� ا� ب'� ا"* 0L 5ۀ در��u 0انdرا د� �T �داب $A از
���2رد . ]|�0 � )� و $^ !� 0cب� 0c٢٢وه; S را و ;'! �--�� G���$ �! 7 را��* �� ب"��ا
0 ��0ت ذول,[ل ب�1�� ���Y دار � در ا$��rل !� د*�; ب�bل� ا ��B �2"ا -� و ب� و�"د !�
��-� !� !�ر 0دوم ت. ���ا -� B"د ا�"ال �3؛ ا�A ه�� دrل� �Tو ت v',3 ا$� � ت��و ت= ���� ١٥
��ن H�; !--� ��دت ب0 و�21/66b{ 3{ !� ت="رات�'� د7�r ا��2ن .
:���ی�
��ن ز ا0 ب�ور !--� را �cو B�ا# ��
����0# .; از �ار � ب�ور را "ح.
�! �-�"c" 0اط�$"A��-�ن در 0دم را ا����د ب� 0��5c �! "% و��ت در ��u0ا ا ٢٠ ا$� و
7(� ." 7��-�ن �د; ب,)9b* 7; �ر# دل�u% او ا�در � �0# از ()� در !�& ت"ار��. ب�1cاد�� ب
s���* ا�` و"u �9ل�1��O ت���% � )� ب� 0B�5ت رو# از !� ا$� 0*"م �Z��5 ا"c �5ل�Z را
;�% ت9,& ا!-"ن و �. .-�ا��1 ا � -^ -! ; !� ا$� ��A (� ا '�ن "ع ب-; ا�-�� از
s��ب � "d-�9ل ا�� . � 1"د b�_ ا
�H � �� در ا�0ان ��دت ا$� در �d 0'��ن ��s و در B"د �=0 �* ���� ; ٢٥ در و � ��
��"ل در د��ر �0ب .'-���O ا$� �0 ^ ب[د � ��� ;� و در B"د. %���ن را �� ا*� �H اu"ار �0
. ز�A ه�: ب20� :ب 21��� . . ا 0cوه;: ج22
123
��ن �; .'-� � و $�"4'��d ن ا�� �F$ان اH��0*ۀ 0L از �"ام ال-�س *b_. �ار � *�"ل را �0ا '
���02�A ت���� اه7 !��ل �H در *��H ��7 ب�����ط �0ا�� ب0 �[وO زه� � *�� در !� ا$�؛
�H را ٢٣; !--� و ه��Xن) t� . � �ار *�"ل ه
& :م'
�7 بJداب !� دا 2; بv اه7� G�"B ٥
0>�* Aدر� ��� �1 G�(� از �"ام
A�����'0 �د; ب0ا# ه"ا !0د �# !� ر��A در رو#}22/67a{ ب�ور ���� ��� ب�1�؟
��% و ��ل ا�-�� -���ا � ب)"ا �0وج ب�Zر ب�"ۀ !� ; ب !52)� (� از�A ب9� !� ; !--�؛ و !�
�0ات ,"م ب"د؟ -�0ان ��% B"اه� در ��ل%Paد ت"B ب�0ۀ *�0 را !� ا*0ب ا�0ام A� ب"دO ز
0; ب�ور �ار �؛ او$� ��Hم� �-�"c �! ���' ١٠ $� ٢٤و .-,�O و و $�=� ��)Hار و .-,�O در
7��0# وا*_ ا$� ارض !0ۀ از Paب0 (� ت �9�"م" ب��2 " ب�7�r و ��ل ا�-��. دا�1 ت"ا �
��2c �! 7��0 ت9,Baو ت A�$ل ه[ل و �=�ن از !��ل ��ت�ت در ر"=Tب �0$� و H�٢٥ر و
��2"د �ن ب'�& ا �ث u"ا�5ۀ �0وق در و �B �!0"ن ب"# ت9�3 �H در�� .
Aرا *0ار و از� H���;�B ه0 (> ;��5���9 در و ه0 ا0 را !�u د"�" !� ا$�
"رr0ر ا���rت از را �ن ���� ، دا��1 �0ر =�لs ��ل% ب0ا# ��0ت B O�$�� ١٥ و اوه�م
'�"ر !0دO ا$� O0>�* . � در �ن � �� ب"دO ه�� ��ل% ا�Hا# !� ا01ف را "ع ا '�ن ب-; ا
0"دO !0ا� 1�O؛ ا$�9�اد# ��O او ��0 ب0ا# ا$�� از�A ا$0ار ب�-G و دا G ب"ا$bۀ !� ا$�
O����ا � ه�� !v ا�-)� را. ت� ب��B &�$ A"د را ب�b�"ب ����; ر$� � ��ب�؛ ��cه; ا��ن ب��ر ."1
. � �ور �0اه% را و ��� 7�23/67b{ %{ ت0�5 !--� و �"ا�� � � �� ا� ب'��ر !�-�
��ن در )��� v5 در !��ل �=�ن ا$� و ه"ا# � ��% !� 1"د 9�"م ("ن �u v. ٢٠
; در$� را !�ر# .v و .�G !� ا$� و rزم !-� B"د ا����د و ا����د ب9�% ���� !� �د
�L�] O؛ �0د�ت 01وع در و# �-����Tت ���ۀ ب� ��ل% ا!�ب0 از !� د�0dان B"د را بJرا# ���
�3 �"دO؛ ب�1-� ا% و ��"rن�b0 �ن تcرا !�ر ا �5_ ��م ��ب A��� ��ر �ن *�"ل از ��" و
� !�ر و*� ه�t ("ن. �ارد ��-�� !� ب�1� !�ر# در ت���� ب�ر# �'� ب; ت�� sل�= 0cدد
� &�" ٢٥ . و *���B s'�رت
�� ادر:
ب�ر# �ار# ب�B A�ا# (2% ("ن
. ه���ن: ب؛ ج23 .�Xف 1�O: ب24 . �0: ج25
124
�$0.�10B �1 � ل��$"c �$0.
در ���ن >��ت: ��ب ;�:�
�) 0cا A'� � G��9 AM در �3 � د�0dان در ��ل% ب'�& 1)0ت ا$� !� اوض�ع و
در ب�رۀ و �داب ا��0ام ا�'�ن و��M` !� ا!|0 0دم ا$� $�& ب)��A و . ب�1-� ��"�; دا��1
��ار � ;�0 0d���� .;'! A!r را و �! A<�5 ا� �0اط ب'�0� ٥ 0cدد ، ت��� ب��f ر$��O ا
A$�T ب��ر�� از و# '�"ب؛ و در ا���ل و ا��9ل B"د ب���� ا ���2 �4 ب�1�؛ (-� �� اB[ق
"�&}24/68a{ و ه��-�ن ت��� در 1)0ت ت,-& �]"�& و S0"ب ��ال ا� 0ت�ۀ و
. ا$� b�"ب �="ل
%���0c �! A'� AM 0دم دوا; (� ا�. 1� ت"ا � ��ه�ت ��ۀ در �3 � ا$�9�اد ب�
١٠ را �ن !� ت"ا � !'; ا0�Bاع و ب�1�؟ ا��0ا ��Tج �Z��5 �را# ب� در اB ���0"اه� ب"د
5�� و د�0d ا$� ب-"ع !';ه0 ("ن را# . ده� ا�B[ل�[��L در <"ر �Z��5 را ا1��ء !
O0د! G ر دا�د و ب�"B G-�; !--� ��<7 ا����د ب v. 7��Tد �دا ; ب'�& !'; !� ت"B
#0dح ب,�# را د�� و ه��A ده�؛ '�� ب"# ب�1� او B"د ��"ل !� را و <�5ت; !-� ذم
ب� را# "ا��� از�b* 0L A_ و . ب�1� و �*s�* Y )��� ب� د�0dان در 0L �ت <5
�����"ل !'� �-���� ب� دrل� ��[ �-� O0د! ^- f0دد ب��d� . ١٥
را B"د ا '� �� ا*���# �"دO 1)0ت *�� در ا '�ن !� ; ��� rزم در�-="رت
��ن در (-� ه0 . دارد �9"ل و ذ!�وت را ب�!�2; و �0ا$� را �زار# 0دم !� ��9;
������2ر � را ��0 � ا�0اد ب"# !� د�0dان ت)�� ب�% از !'; !� ب"د ت"ا � . !�ردا ; c از
� � ا� ب�ز �� !�ر ت���% �����ا � ب)�0 0ت 1) از را ��"!�ر# و �u_ از را �ب0و !'
�0dدد ا��2ن T'"د ه���2 ب��� دا�1 و Z"اه� ب�c"��ن از 25/68b{ A9u{ .0وا ٢٠ و از .
او ب� ,� '� ��م رو# از ا$� �*�ب-�"c 7�O اB : 0c"1-"د ب�1� $�& ب�و c"�-� � �� ب0 او
. !"1� �ن ا<[ح در ت� �G�"B Y از اu[ع ب'�& ا$� *�ب7 ا0c و
A0 از�L _b* ��� ;از �ن در ا '�ن !� ه'� ��ل� A9u ن��"c�ن در ب� ب�1�؟ ا
�Tل� !�ر# در ه0 "ع ] ا��2ن[ r #ا�0اد �"�-� ���ب "�� . c"�-� ب� را
� %�-���اد �؛ ب,-"ن '�� ب"د � !7 ��7 !� را الH9م اول; .����0ان !� ; ب ٢٥ و
=��T در ه0 ��ل; !� را ��ل% ا ��Lم و ا"ر و*��_ !� ب'��ر# ه'�-� 3� و -"ط "ا
���Tا$� ب ��� ه0 ��-� ا0c ت"ا '�-�# �; .'-� �؛ ب�1� ب"دO ا��2ن را# �Zل` در <"رت
� ب'�-�# <� _ بZ"د]��ن *�"ل و .v رد . ا�0اد �'� �ن B"د در �� �! ;'! Aب��
125
او اu"ار و ا��9ل !� ا$� rزم !"1��ن ا��ن ب��ر _ هXا و . ب�ز � � B"د !�ر از $�&
0دود �Zل�5 ب'�& !� ز�0ا . B�0d 3دد *"ا �A و ��دات �Zل` ال�Lه0 ��; _�u 0دم
،Oرت ب"د�% *��0 ر !� ت��B �اه"Z ; و دا�1؛�0 �cه0 ا�Lل` ال�Z�7 ��1� ا��2ن �Tت �!
5)"م ب���2ن را ا���ل *�s و �'26/69a{ A{ ب��ر�� H� . دارد
٥ !� ز�0ا. ا$� 7�2 1)0ت از ب9� ا"ر در ت0*; !� ا$� 1�O ب�,0ب� �0ر ه% و
� � ب�ز !�ر از 0Sور ب'�& B"د ا '�ن ; ا0Sاض ب'�& �� و �'� ب�"�& د�0dان و
0dد د��او < _- . ب�1-�
v. ا '�ن �7 !� ������� 1� ت"ا � د�0dان �'� "�& !� !-� �Pب� ب�0ت�ۀ را B"د
���ت در ���f �� و�Tر و ت"��ر او �دا ; !� $�زد ��"ب ب-"�; را !'; اT"م ب�9
١٠ . 1"د ��اوت "رث 0�rم 0cدد؛ !�ورت و -^ ب��f را او ا�A ��ل� ("ن .1"د
��ه�ت .-�ا��1 از ا��دO "�; را �S A�2cل& �Tورات در !� ه'�-� 0دم از ب'��ر#
�"رز � و 9�"ل �داب از !�7 اu[ع ب�ون B�3 ا!|0 !� ا$� �ن �,��0 ه% از�A و. بJن
7��T-�"ل در �>0� �>0���� ب0ا# ��1� !� ب�1-� �� -�"c� �0S& ب"ض_ $Z-; اM)�ر
5)"م ب3�0b �� و 0�S ;|Tب �--! . �! ��� ب� دا �ت0 از B"د -�O0M ٢٦ !'; و ب'��ر ات�5ق ; ا
�--�� ١٥ . ا$� �دان !� ب�ا -� ا� او دا �$� !� ب�ا -� ت�
در م1/@ ,<?: ��ب ><�
��# !� ���; ��;: ا$� دو "ع بB 0=��7 ا '� ;����9 ب0 �u �$0# و اdد�
}27/69b{;"م و ��دت !� ��رض�; ا$� رد � ��. ب'�& ��7�2 �ن *�"ل و �� ���� ; و ؛
A�� 0cا H� ب� �4 ��ل اوا�7 در و � �� ��رض; ا$�. ب��� ب'��ر م ب�1� ر��ض�ت و اه���
;ال�9دة « ب'�& ا$��0ار B=�� �0ض; �H ب��ل"ل ٢٧ ت"ان !0د؛ و ل�A �ن *�"ل و رد اه��� ٢٠
y��y9 ال|� �bاج ا$��0ار٢٨»!�لH . 0cدد ���; � -� !� ��ب� ب-"�; در
��ت و ���ۀ ��� �9��u ; �' و ا$� �32 ا t� از �ن ب�1�؛ �Bل; !� �'� 9�u; ه
; ا� ب�0ات&�L د �ن در ��ل% !� و"B �� �$ز�0ا !� ب; �32. ه'� از �ن ا t� را (�H ه
�'� و�"د# t���ت 0L <�5 وا�A. �"د# را٢٩!�ر و ه]�Bاد ب�"��9 ا��H و �u و
0ات& G ت ا$��0ار ��د و دا �ب0وز "ع ب�- �-�� : ٢٥
.�Xف 1�O: ج26��A: ج27. 28 ،�-�$ Aاب &bال ;� .١/٢m٠، ال�� "ن .!�ر: ج29
126
�7–اول ��9 ا$� !� در ه�ۀ "ال�� $� �c � ب0وز ; ��ب�؛ ��; در �u ۀ�� #�� !� ا*�
�7 از *��7 . ��ت�ت و B"د ���دات Aه� v�u�-4�1 و ب���B 0 و ب�)0ب��S �( � .
Z="ص !� ا v–دوم 3�b�"ان T0ت�ۀ ب�7 ب�1� !� ب'�& ا$�؛ و ا v ا��;
�2"د ا$��0ار ��<7�0د؛ ب9�� �� �-'�� رو# از ��"ا ; |7 ا�-��. c ; v ا ; ا"�T0 بdد�
��� و (-� �� از [*�ت او ذو*;S 0دد ��<7 و# ب0ا# ال�; او ازd� . }28/70a{ ٥ ("ن
. ب�1� !���0 ا �تا v او �H از 0��$ ��" ا$� Z�"*�ت !�7 "ع ا '�ن
%���9 ه"س–$�u اص"B �! را H� !-� و $��ق ��دت ا*��� !� ه"ا# v5 ا$�؛ �9-; ه0 (
�����ت ����Tون ت�ب _�u #"'ن ب� �ص. !2"=Z H� ��=B Aان و ا�"�T3 ا$�؛ از ب�b
�7 دو��ن�* A�'� ب�0وردن �واز و و _��0 و ���ع و ب و "م و 01 ا!7 |7 �"ا�� و رS
"اد در �B<; ا$�9�اد ا '�ن را ("ن و ل�A. ا�-)� ��H ه"س او ا$� 1�O !0ا ��' ١٠
٣٠» اول�� !�r �9م ب7 ه% اض7 « ب��دا# ��ل� در�A .ب0وز !-� در 0ت�ۀ �Sل& ا "اع ب'��0
Z�"*�ت ارزل �H ا$� �=7 !� ��7 ب�"ت � 1"د؛ ا� را 5'� ; ه"س و ه"ا !� ت"ا �
در �ن <"رت ب�=�اق . ا '� �� ا$� ب$0� ��B �! A"د ا<�; و ب�0ت�ۀ $�زد �)"ر ب��ر��
.0cدد اrه; L)0 <�5ت و �-�ه; � ب5�"ض "رد٣١» و ل�� !0-� ب-; �دم « !���0
�'� �ن از ب)O0 را ا "اع $��0 و ا$� نا '� ب-"ع !� Z="ص 1"ق– ()�رم . ١٥
�7 ب� را �د; !� � '� 1"ق=Tل !� !�ر# ت"�� _�u او �ت="ر �ن در 95; �� ب�1 �-!
�& ت���� ��دت �� درا�� رو# ازS0ت ���� . ����Tال ;� ب0ا# !� ا$� 29/70b{ ;��9{ 1"ق
*"ت; را 1"ق ر$��؛ �"ان ب,��; u�& راO در �ن ب�ون !� 1�O 0ا�ب��="د ! و<"ل
7 ���_ در ��ل� !� ا$�� او $� *"ۀ در !� و هv! 0 را ب���; !-� ر�_ را "ا _ ت��
٢٠ ا$� ه-0 "*"ف ب"# و !'& ��% (-� �� ��ل�; ب��ر ��� در !� ا$� �ل�; ب0$� �؛ 1"ق
u�& و �u_ *�"ل از 1"ق ("ن ا� . �ن ب�1� ب"ا$bۀ �H ا���ل *���s و �9<; رت��ب ا
�Hد 5_B ;�A'� H ��7 ب�"ۀ را �ن !� ت"ا � ا '�ن .v ب0 � ت�-��ت از ا$� *�s و !�
O�$����B O=��7 و �9رف و �داب ب�'& و دارد ب�ز �� �c رد�.
%,-.–��T0ت�ۀ ا��; !� v دل $�& ب� !� ا$� ا ;d�'2"د ��<7 ب� ه% و �ن.
�� رو# از در "ا '� �� ا$��0ار ب3�0b ��;: ب�1� ب0 دو و��|7 ا �95- ٢٥ در =�لs و
��ن 0دم ��اول ا$� و دل ب'�d; ب��ل و � !� د�0d �[�3 دو$�; و رب��O !� لXت; از �ن در
�2"د��9 ب�*���# د�0d# و. -L"ر �u ���0( �- � ب�1�؛ و ا�B A=�� ب�ون ا*0ب� و ب�وrد
"�"د ا$� (-� �� � ه�ۀ �9��u در H�) Aن را �[*� ا����"ا �ت B"د در � �L�] H� ;
30r0�٧/١٧٩اف، ا. .١٧/٧٠ ا�$0اء، 31
127
� "c 0؛ و ب; �ن ه%� و }30/71a{و ه��A �[*� ب'�& زو��� . # ب"د -�b_ ت'�; از ��ل% !-
.ب��f ا$��0ار �ن ا$�
�� �-) v ن ه% و ا�-) ��T و "ا��� در �-'�� ب'�& �ن ا$� 0ت�ۀ ا��; !�
�2"د؛ در <"رت��� و �داب اB[ق 7>�� ���"ا �1�� ��T �دم |7 ا�-�� . Z"اه� ب"د
٥ و د�"ا � ب� را 0Bد-� و ��1� T�� ب� $����ر �[*ۀ را و ��دل 0٣٢دار ب�! ��"!�ر را ب�
�� .v. �"د ا�B=�<; ل��% ب� را �"ا �0د5� ت"ان 9�"م او دو$��ن از را ه0 !'; اB[ق !
�7 ال�0ء دل�7 ���� « ب�=�اق !0د؛ و�B «ل"�� �داب و اB[ق ر !� د ب"د B"اه-� !'� ; او
��� . ب�1-� دا��1 ب"# "ا
0ت�ۀ ا��; �32 !� –%21 ��TT�� ("ن . ا$� �T0اط ب� ده� رو# ��ل�; ر$� ا
��ل د�0d# از دل !�B رغ����� و 1)"د و 1"د S #و�' ١٠ ب�و �H ��ل� ا�A و. 0cدد
�0ت �� <"رت �'A ب'�& !'; T�� ز�ن !� ب�0ور ت�ر�,; ��; : ��� ��<7 <"رت$
��rت ب'�& �� [*�ت رو# از ب��ر�� و !-� �� دل درB ونH� . 0cدد ا
& : م'
�7 ا �4 ا �4�Hد B 0u�B 1"د و $"دا
O0b* O0b* _�� ��*�� 0ددc ١٥ 1"د در��
#0dد� �L�]�"ر# !� ب�,0د �d A'� #ن !�ر# ات�5ق ب'�& �� ر�b�$ 32� 2"ر!
}31/71b{ 0 ب-"�; دل راZ' . ت)"ر ا��ن و �� � ت="ر ,�ل !� !-�
�>+Bم :
$� د ��ب� ("ن !� �5�0; ا$� �1ه� �32
�-����ب ال�"ت �� بZ"ن .-�� B٢٠ ٣٣
32� #����9 ارواح�u ("ن در ��ل% ا� ا$�؛ روح ا*� ;uب0 و�� و �-�<0 را ارت��
O�"اد .v ب'�& ا$�9�اد �Bص ��<7 � #�� و�"د در و !��ل; �Y را �B 32"اص و ا*�
�32 !� !0د ��ب� در ��Sز !�ر [��L . ا$� ���c� Aه; و 5S�� �"اس و ب"ا$bۀ ب"د ت"ا �
��'�؟ ن� از � و ��<7 !�'� ب� ) 0c9�"ل و�� ب0 (-� �� ا ب�1� ��"ل $��ق و
b�"ب $�9دت زه; A� ٢٥ . و �
� C�:
32� �� در ت" �'� ذوق ا�0c A ا$� �د
٣٤ را دواب و A�5B ردن" بZ 02!�;ه�
. ب��� !0دار: ب؛ ج3233 %2�T .٣٢٩.، صد�"ان��1 ;، !
128
!� ز�0ا . ب"د �ن ب��� B'�رت در4 و ت40 <�د در ب��ر ا��ن ب�ر# �"د ا0c (-�ن
و ٣٥ B"د در�ورد ب-�c; ب��� را B"اص و ,�"ع �"اس ه�ۀ ��ب� "ن �32 در دل ا$��0ار(
ب��0 از 29"ق در و�"د " ال329 �ر �0Tق � $"اO" ب��ل"ل و Xdارد ��7 ت�ب�0# ب0ا# ,�ل
� �� .�) 0c�9ل,�ن درد ا��� در�ن �32 را *�ب7 ���2"د [��L *0ار��� از و ل�A ا � در
٥ ر��ض� ب"ا$bۀ �� ب��0dان �[�32/72a{ 3{ ارت��ط و ا"ر ب� "اع ا���1ل ب'�& ��ل ب�و
5�` 1)"ت د�_ وZ0 (�. ت"ان داد �ن تcا _�u را #H�29"ق ب� 0�S ;�� را B"د ��1�
,�"ر ب��� �B�$ ت� ���5�` �32 ا �4 ا �4 و ��دت 1"د ر��� رZت �ب�� .�>]B ;ب)0 ��ل
. 0cدد �Mه#0 -�� ض0ر ا0c (� ا$� ��وح �32 ب�1� !�
& :م'
�2�A !�!7 ه"ا# ١٠ ب�د $0 در �ام
� (� ا0c رود 0$ Aب0ب�د ه"ا از�
Oو]� _��-�2"د از �32 ���� !� ب���2ر# ب0 از ا '� 0ا !� ا$� !��; ه��A و
7 ���_ �2ء !� د �� و �& �[�3 ��ل%��=B ��ا$� رز� �0 ه"ا�; و ب�ز ده� ���ل از ب�B
. �� � $0 در 29"ق
� D١٥ :ی
ب�"�; ب'� ب� 0cد % ت�; زل` !�-�
0 !� !2�� (-�ن� ٣٦ !'�% د �[*� ص ز ,
2)"ر ا$� !� |7 ب�ر# 0c7�2 ا$� �[ج �; � درد ا �'� (� ا0c �32 ذوق و
��� در ,�ز ب�1� دrل��T!� ز�0ا. دارد ب �ا��ر# ��ن 1�F$ $�ن ب31�9 را� �ب�40 و !-
,�"ع �� � _�u 29"ق ا$�؛ 0�S را ���9��y ةال�,�ز *-0b « ب�=�اق و $�زد؛ �Tب� ٣٧» ال ٢٠
;�����. ره� � ب�ز از B"د !� د؛ و ��*�� ب���; ر$� � 0cد ره-��32�٣٨ ���Tال ;� ه��ن �32
X!"رات ه�ۀ ا�A و ا$� �� . ب0ا# �ن از و33/72b{ 7��${ ت�)
& : م'
�0 !� ب�T�� �زمS 0 ازS�$ Aم ا�Hب
٢٥ ��Bر# او$� .; ز د��م !� ٣٩ه0 ��2
.٣kl.، ص د�"ان،9$�# 34 .در �رد: ب35 .٨٢. ، صHSل��ت و $0دار�� �-�*;، ���� 3637 ،#�� .٨٠/١l، ت�ج ال09وس الHب .�Xف 1�O: ج38 . Oa2: ب؛ ج39
129
Aن ول�") ���,�ز# از �32 ب�rت0 ��)Xا ا$� �داب و اB[ق ب��ن ا�-,� در ;-Z$
��5)"م � 0 0�S ت� ��� . ا
�+Eب ه�� :G در �/ای ,
0ار ��ل% !� ,�_ اض�اد ا$� -"ط ب"�"د ; 0d����ا$��ب; �9-; رب� �Bص ا�Hا# �ن ب
'�& ا�B=�ص ���% ا��2c 4��5 r ب و�"د ا�-�� در B"اص ب��_ ا0�1rا!-� و ا�A ���� اض�اد ب�. ب�1� ٥
.ا �
: ���8 ان/ار
O�1 0d���� ج��T ا �ر�A رH� O و !7
�2"د .����0# را .0دO دار �-��"ت;
0�2�"اد از ه�� ب Aج در���.v ا01ف ا�Hا را !� "ع ا '�ن و .�دO�1 ��ل% ا��ن ا$� ا�� ١٠
��ت v5 و از ]ا[0�� !-��� از ز�0ا !� از ا�Hاج �-�<0 و ت0!�& ب�ن !� بB .2"اه� ب"د���و$�
�HدB ;�_ ب0 �- 7�=Tب و�� ت�Z� ا$� ا ��و ب9� از �ن ا*'�م . دا G و ب�-G !� ب�0'& ا '�
�0$�؛ و ه�ۀ � )� ب�����0d (-� �� در ��"م و ه��-�ن در B="ص �cه; در ���O0P از � )� ب)%
Aه; در ت����c و �-uارت�� .�� در اB[ق }34/73a{� و <"رت ��5وت-� ه% (-�ن (-� �� 0دم در $
هv! 0 در ه0 !�ر# ��; . ا�B[ف دار �؛ دو 05 در ��ل% .��ا � 1"د !� در ه�ۀ اB[ق '�و# ب�1� ١٥
O��٤٠�--�ا� ب'�& دا G ا�A ا�B[ف را ر�_ ت"ان . را# دارد و ه�� � �� (�H را در <"ر �Z��5 ب
�'0 � . �"د _���ن ب)% ر$� و "�& ب�ر# ا0c ر�3 ب��� $��B ت� رب� در �b0 تd����1"د ب
9��2 �م )�دO ا �. *��# �"ا�� 0cددو ("ن ه0 . و ه��A رب� را !� از رو# ا����ج ا$� $��ق
��; ب0 و�� �Bص ب�1� r �0م ا$��ب =��T; را !� ب0ا# �ن "�"د ��2c ا$� دارد>�B را v5 . و
��ا�7 ب��A $�& ت�5وت در ا��-�ن �9-; در ;-u0ات& و ب� ٢٠ وا*_ ا$�؛ و B"د �Lم ��ل% �Mه#0
�-�� ����ز# ا$� و ا$��-�# ��d) A" �. ا�A را ا*�-���A ب"د ز�0ا !� '�وات ��م ب .
& : م'
از ر$"ا�; و زاه� زت�"# Hdرد31��٤١
ه0 !� را ب-'�� B"د �1�; �0ر دا�1-�
���ا �% در ��م ا�0اد ���� ب"د !� (0ا �[ن را (-�A !0دO ا � و �[ن را (-�ن ب� ,0د ا�-�� � ٢٥
,�ل ت09ض �� � را ���% دادO ا �؛ و*�; !� B�او � ��ل% %�0*"م ا$� !� !"زO "ا ,�7"در . دا '�
�T�O: ب؛ ج40��. .��ش: ج41
130
�'�زد}0M 0c}35/73bوف را ب0ا# ا "اع ا$���9ل در ا��1ل �5��Z .���٤٢0c Oب�"ز �7 ت"ا c
X!"ر ا$� !� ��ا0c ه�ۀ « بd"�� !� (0ا ت" 0ا در��B�$ 7�1 A;؟ و در ا<�Tح �P ; �02 ا�
!�B�ا# ت�9ل; ه0 �� از ا��� را در . »�'� (2% ب"د# .v $�_ !,� و ا0c ه�� $�_ ب"د# .v 1%؟
�9�. ا0c (-� �� ه�� �� ��" ب"د# �'� � 1�'� .#� B �� �-)"ا$�� وض_ !0دO ا$� ��د ا�
0ا در ت" ����; �'� و ه% (-�A $0 ب�F# ه�؛ � �� . �'� وا��ا�ا$� �! ��"d$� ب�ب �ا "� O�د� ٥
�aل% . ض9�A�0�5 ا��� ا$� ب'�& !0ا� �B<; !� دارد ��Tج ال�� د�0dان ا$� #"�و*�; !� �
�2"د !� . 0cدد ���_ ا��� درد �4 1" �؛ و ه% (-�A در �0ح ��01-�ه�ۀ ا1��ء در ��ل% از��P Aب�
و ا<-�ف در ��# B"د .v در�A <"رت ه0 �� از ا "اع. ����0d � ب�|�بۀ �� ب�ن ب"دO؛ ��Tج
���� ; .rزم
�>+B١٠ : م
داد �)� و ب7d ��ن ب7d !�]ا#[-�Oده
�� � v! 0(ا بH$ ن داد ب"د� G���� ٤٣
9�r �2زم ا$�ارادO و اu"ار B"د را ب� =�لs !� ر���ر و ��5cر و ٤٤هv! 0 را در $��ق
0rا v5 !� در �0# � ����3 !-� و ارت��ب ب��bت ���� }36/74a{ �ن ب"# را�_ ٤٥)��1ت�(��
B[<� ("ن �Lم ��ل% -"ط . ت���% =��T; ب�1� !� از و�"د او �="د ا$�<�دو .�"$�� در ١٥
� 0'�0 (� ��,ۀ ا���ل "*"ف ب���T ذو . 1"دب"�"د ا$��ب 0�rم ب; $9; و اه���م !�ر# cا
� $9; ل�v ل[ '�نو أن« ال,[ل ا$� و ل�A ب�=�اق ��ۀ !���0 r؛ ٤٦» إ�ب�1 ;"ر ب� 9$; �
�A 0و�� و ب; اه���م c-�م <�ف و �رد و �ن � 1"د[��L ب��� !� . ب�ون !�2 !�ر# S�� از ز v.
�_ �'�� ; . در !�ر ا$�ب0ا# !0دۀ � ; (� ��ار 0دم�- د �"# و ا0Bو# و =�لs رو�� ; و
��ل و دول� ب; زوال ا$� � )% ب'�& ��7 و ب0ا# ��7 ب�1�. "*"ف ب7�9 ا$�� ٢٠ .��% !� ���ۀ ا
:���ی�
!�ر ب; ��% تZ% در 1"ر ا$�
��% ب; !�ر ز �O در !"ر ا$�
Z Oد"(���-� ب 7�=Tه-0 و <-�9; !� ا '�ن ت � "! tه�!� ب��ر �� �ب"د و*�; ب�1 �و . "اه
�-�"c ��1�9ف دا��ه�"�,& ا$� ا�-�� ب9�; از 0دم B"د را از ��7 �7 از " اB 0c�ا B"اه� �S ٢٥
0"دO ا$�؛ ا� او B"د ب'�& � �ا�-�� B�ا ب)v!0 ا$��ب ه0 ��9 را !� دادB O"د �ن ��9 را !0ا
.�و ��: ج4243 %2�T .١٨٠. ، صد�"ان��1 ;، ! . ا�Hود1 O�r -Oزم ا$�-: ج44�1� ب؛ ج، 45. .l٣/٣٩ ال-,%، 46
131
��-� و ب�ون ��7 و ا$�9�اد ا�� ��9 ت40 ��7 �"ت }37/74b{ �� از B�ا داB A�1"د را ب�
� ب�"م ن اr h �إ«: ز�0ا !� ��b# ب; ا$�T��ق S�� ب2Z; ب�1�0c0$ .دا ; ��[ داA�1 ا$� 0��
�0وا � ب� 5')%��; ��«٤٧
0'�9��2 و P"اب ا0Bو# A'� و �و ت,0ب� !�ر# ��<7 �� G ن و دا�ب �T> 7�� &�'ب
��-� B�7 ب� �Lم ��ۀ ��ل%و !'���. 1"د �������ه� از ��7 و ب��A $�& بZ[ف ��% ال); ٥
�0dدد�Hد؛ !'�ل� ا0c(� در �Mه0 از . 0ت�& B #ر���و �0ر ب�,0ب� 1�O ا$� !� ا!|0 �5$� از ب
0 از ه�� ب�ت0 ا$�rا v5 در �0 ��"ب ب-0L �; ��� ا���! .O7 ب"د��S ���B ��� ز�0ا !� از
�2"د؛ و 9��2 او ب0 ذ� د�0dان ب�ر0cا ; ��-� و ��A ا$� �"ت �=��T; را !� و�"د او
�0dدد .ز�0ا !� $-^ و !7 ب�ر# ب��ر ���رت ; ��-�. ب�ت0 از ���دات
�--;" در *"ا �5��u Aۀ���$� دزدان !'�ل�0ا � -� اه7 ��; از ا% $�ب�� ب"دO ا � !� "�$ ١٠
��9 ا$��0ار ��ب� . � �=ۀ ��'& د�0dان را در �9ش ; دزددب"د ! ب��7 �u و !'�ل� ("ن در
�Mه0# راO ��ب� و � O�d ("ن ٤٨ا '�ن را از !�ر ب�ز دارد و ا �4 ا �4 ��"ر ب=�T ب�ن و �"اس
�B}38/75a{ H"اص �'�� ; ;-u0 ا$� ب�"ا# ��7 و �"اس ب�d���� و رو�� ; را ارت��ط �Bص ب
�� در !�ر# ا�B[ل ر$���� 7�r�!� ب �ان ��1�را *"ت; (- _�u اج ��<7 1"د؛ وH و ت0دد و $'�;
0Sم �Hم !-� و از رو# ا$���� ب�ت��م �ن !"1� و در ه0 ��ل�; ب���� �1)� �4 و ت0$�ن ب"د ��*�� ١٥
. ز�0ا !� ه0 !� را B"ف �Sل& ا$� لXت ز ��c ; را �ارد. از ز �B ; �c"د ب�Hار 0cدد
("ن �� v5 و لXا��u ; ��'� X_ را ��دت 1"د؛ r �0م . ��ۀ ا$��ب !'�ل� تA �$��; ا$��
ت��� ��<7 ��� ت40 � )� 7�2 ����؛ .v �"ا � !� ب��ره�# 0bB �4 ا*�ام !-� و ب0ا# �="ل
��� را بB 0"د *�"ل $�زد؛ و ب; د�� �; و دروغ c"�; و ه0زO درا�; را �91ر b�"ب ا "اع <�5ت ذ
ا� ب; د�� �; ("ن !'; ب��A <�5 . ا�B A=��7 رز��� ��*�� بZ"د او ���� 0cدد)�ت��1(-� و ! ٢٠
0���ر ��� �� ب��H# ا����ج ب)% c ;���ا�1)�ر ��ب� ه���v را ا����د# ب0 و# �� � و در ��ل�; !� ب�=
�ن او را بHرگ بZ[ف اه7 د�� � .�"$�ۀ 0�Tم ب�1� و B"د د��1 . ا�� �; از !v � ب�-�٤٩ر$� �
B=�� ا�A !'; را !� دروغ c"�; ا� . دو$�; او !--�}39/75b{دار � و � �1-���ن �رزو#
ب�ور � ا��� و 0دم از <��T ٥٠ را$� �H از او $AZ !� ب�1� و O�c 1"د ر$"ا زود ب"د ��دت
�0 � و از ت)�� اوc Oو از ت)�� او !-�ر �0 �c Oد ا� او !-�ر"B �- ��-�ب !--�؛ و او �H د�0dان ٢٥
. .-�اAZ$ ��1 را$� �H !� ب"# c"�-� ا����ر �-� و از ���S ت0دد ب�)t ��ل; �"ا � !� �رام ��ب�
.١٣/١١ ال�0�، 47 .�"اص: ج48 .ب)0$� �: ج49 .و: ب50
132
�� !� <�ق او 9�"م ��رغ از تG�"2 و ا ���2 ب"د و ب��A ا �2�ول�A !'; را !� را$�; .��2 ب"د ه�
. B"اه� 1� B"د را ت'�; ده�
ال3T¢ " ت"ا � !� $AZ را$� ب��ل"لو £0" �T�=�cه; بc� _�b"ار ��� در �Mه0 �Zل`
=��T ب�1� A�� ;-9و ��1� B �!"د ��; ("ن از ����� ��ل اu[ع ��ب� ا0c (� در . ���� ا� در
'�% داردا��Mه0 از رو# B"د .'-�# ا*0ار ب,)7 �-� Auه�� � را$�٥١و. در ب� ��ت �! � �; ب�وا ٥
_� .ب�1� و �
��"c ;�� ؛"1�# � "اXB ب�ر# ا0c *�"ل ��5�٥٢ب0�B #"d را$�; بHر�cن ب� : "��
.»ال-,�ت �; <�ق !�� ان ال)[4 �; ال�Xب«
;1"�B 0�S �1ر ب�"=�و در ��ل�; !� $AZ را$� را ا����ل *�"ل �"د �� ض0ر# از �ن
�'� Oاو*�. (�ر &�S40/76{ ت و اa{ ب"د ����� A�5c 01; را ب"�B �! �$ا Aاز� . A�5c �) 0!ا ١٠
�! ;���A ���� ب"د و ا�A در <"رت; ا$� !� 7T ض0ورت ��1�؛ و ا0c � $�"ت �H در �
�0dدد ��� &�".v ب��� ا '�ن =�A�5c �T و �B"1; را ت="ر !-� و در r A�5c . A�5cزم ا$�
!� ���5c را ت"ان �5c ا� ��5c را ت�ار4 �'�؛ در (-�A <"رت د�A�5c 0 ب� !� ز�0ا . ��1ب � ����
. �ا� B"ردن
��5وت ا$� H� "d�5c ق��'��_ را . و $ �! �5c �5 ت"ان��Zb�& را ب� "اع �� A�ه� ١٥
���� %�]�H. در�1 ��� و�� -�$& و B اجH. دا� ه0زO درا�; ب��); ا$� !� ا�B A=�� از $'�;
��ز ده�؛ و �u_ را (-�ان �; �"د !� �� و ب� $AZ را ا��T�$ان ا�را (- OH��ز�0ا !� *"ۀ
�� در�A . ا$����; ��1� !� از اM)�ر � �� ���� B"د را ب�ز دارد�Z 7T�� و � %�ا!|0 0دم را ب
�� !'. ا$� H�; را زود 9�"م �"ان ز�0ا !� B�3 را از ا$0ار ض��0 اu[ع �'� و ب'�& ا��9ل
�� و ب� !--� و ا�B[ف ا��9ل را 9�"م $�ز � 7�� AZ$ &�'ب A� ٢٠ .!0د؛ ه�
�/ :م/
Aب)0 ا� ��5-c 0ن در ا!�ب�(�
yن را��' rا ;� ال�'�ن ��5
�0د 0�rم ��; و ��& �"�; و }B}41/76b[<� ("ن c �� �9��u درا�; در Oه0ز
��� !0دن در .�G !'; ت�0ب �"��؛ . ب�c"�; ��دت 1"د� �� A�5c 0دم &�ب'� ب�1� !� !'; ب'�& � ٢٥
�-���7 از ا�-�� $"ء ب�B Au"د را ب"# ��ش �S . v. �5 از رو# ��دت ا$�؛> A"م ا$� !� ا��9و
�5c �اه"B 0انd��ب H�ب'��ر# ه'�-� !� ب�c"�; را �91ر !0دO �ن را "�; . ��& ه��ن �Z1 را
�������ا -� !� ا�A !�ر از � �; ��1ر � !� در *�5 ب� ��5c در ب0اب0 اM)�ر ت�9رف و )0ب� ; !--�؛ ا
.�Xف 1�O: ب51d"#: ب؛ ج52.
133
�2"د !� ر���ر �Mه0# بZ[ف ب�Au از رو# B"ف �� ا����ج . دrل� ب� )��� اب�Xال داردو9�"م
. ا$�
در ���ق م�C>�ت: ��ب ه<+�
01�9ت !� دو$�; ���رت از �ن ا$� ا�'A لXا A'��10 در . ت ب�dد� �ا�"�*0L _b از
�'� ��9 t�(� از�A ب)�0 !� دو$� در دل ت-d; ت0ا . [*�ت دو$��ن ذو*; ا$� !� در B"د ه ٥
���=�0# !-� و ("ن ب��2�; درا��; (�رۀ ٥٣" v ب"د و در d�$��01؛ و در و*� �'0ت د
B[<; �"��؛ و از �Y و ��& اu[ع ده� و ب� "اع =��s از ارت��ب *���s ب�ز دارد؟ .B v"ش
�Z42/77{بa{ر ب"د�� . !'; ا$� !� دو$��ن او ب'
:���ی�
١٠ دارد !% !� دو$� دان ب� !';
0�� ("ن ب�0 �ن زc Xdاردب
[*�ت ب�,0د بZ[ف د�1-; !� ��ۀ B'�رت ا$� و -�� �ا�؛ A�1وردن ��د ب'�& �� د�
�-ۀ! ���0��� ا$� ��ل�; رو# او در دل ت" ��# !'c �ب)% �"اس !� ده �ب0ا# و ال�; ب0 ��
�9��u ا��0��% !� ت0ا ب0 دS A�1��� ا$� . 1"د !� �$��G را ب0ه% ز � .c ر# ض0ر�� ب"# ب'
�Z ;�>0"اه� 1� !� در �"ض �ن ]�� �� ]��� H�ر$� ��ن ت"ا ;؛ ��� از !,� 9�"م ا$� !� او را ١٥
ض0ر *���; ب�" ا�=�ل !-� و B'�رت; !� ب�و ر$��O ز��ن ت0ا .v �ه�؟ .v ه0 دو0uف در B'�رت
�ت; از ��0 در �ن �! ��u"و ز��� ت �-�'�و# !�2-� و ال% !� � f�� �1 0ف> . %�و �0ض !-
!� دA�1 ت" ض9�` و !% .��� ا$�؛ ��� ا����ل �'� !� او را دو$�� ; ب"د �� �[*� ب�'� ; !� *"ت;
;5���; ض9B A�1ا$� !� د Oد����0ر ات�5ق ا A0 از�L _b* ؟�و ب���م ا�� � او ب0 ��- �دا��1 ب�1-
Oرا ب0ه% زد A�u]$ �!"1 .�0د ��*7 ب����ق ��5cر و ر���ر B"د را ب�*� [��L !-� ت� $ �2� ٢٠ !� ه�
در �43/77b{ 3{ب'�& ا�Xا# د�0d# ��1�؛ و !�ر# را !� از د�0d# '�� بZ"د ب� ; ��1رد
"ا$� و ب� د�1-�ن در ��م �ارا ب"د<�دد�0d# روا �ارد؛ و �� ب� دو$��ن در .
u `ل�Z �! #0�_ ا��2ن 1"د دA�1 1� � و ب� $�& ��م ت���% ب'� ب�1� !� دو$��ن ب,)y ا
و ه% (-�A د�1-�ن ب"ا$bۀ �'A اu"ار و اوض�ع ا"ر ب���م . '�"ل; هHار ا�'�ن را �0ا"ش !--�
.v ا '�ن را rزم ا$� !� در دو$�; � ب�0ت�ۀ ا�0اط !-� و ب'�& !2` ا$0ار B"د را . دو$�; ب��0-� ٢٥
��ر د��F$ #0dرد !� ا0c و*�; �Bو ب� ���� "�S #�Tب � H�د0c A�1دد او را ���H !-�؛ و در د�1-;
01'�ر# &�$ �-���-� B"د را �Mه0 !-� !� ا0c �ن دA�1 روز# 0uح دو$�; اu !0دار# و $"ء�ب
9��2: ج 53.
134
و دو$�; را !� 9�7 ب�0Sاض 5'� ; ب�1� (-�ان ب���; �"د و ب�,0د ر�_ ا����ج زا�7 1"د؛ ا� . 0cدد
; دارد دو$�; 0دم '�� ب"# دا�% ت"ا � !'��� ب� $�& #H�H� 0دم 0L د را در"B ار"uا A'�
�7 !� د�1-�ن �H ر���� ا =�ف در �3 و# ب�--��Tب"د و ت.
��ت . دا '�A 01ا�� دو$�; اه% �bل& ا$����ز�0ا !� ب'��ر# ب'�& ا "اع ا0Sاض و
v5 در �! ; �'! �0 ا$�9�اد �ن دا��1 ب�1-� اوض�ع ا"ر اد��# دو$�; !--�؛ اr44/78{ اa{ ;��B ٥
و . B[<� ت� ا '�ن B"د را *�ب7 دو$�; �-� ت�-�# دو$�; د�0dان '�� بZ"د !0دن S�� ا$�. !% ا �
: دو$�; !� در ��ل% ��اول ا$� ب'� "ع ب�1�
��ق �ارا ه��A ب0ا# ت�9ر��ت ر$�; ب"د$ O2)"رv ب)��ن ب� (-�ن !. اول � �� ب� $�& ��7
.u"ر ر���ر �"دO؛ در ر$"م ت�9ر��ت �0و Xcا��� �1� �B�$ ت� از ت" B"1-"د 1"د
�_ �Mه0# ب�1��-�H ب)��ن 3�0u $�"4 �"دO؛ ب��ر ا��ن . دوم � �� ب0ا# ��& v! ب� (-�ن ١٠
)��ت او ب��� !0د ت� از ت" �-"ن 0cدد ���5!.
���ا0c (� . اوض�ع ��ل% �uل& دو$� ����; ب�1�$�% � �� ب� $�& دا G و اu[ع از ��
�ل ب��� ��ن را در راO او بXل ت"ان !0د #�� �) ��� .ا�-d" � دو$� !% ا$� ا� و*�; !� ات�5ق ا
0د دا � ب� $�& ت0�5 در . دو$�; ب� 0دم دا � ب��� ب"د<�د0Sض ب)0 ��ل; !� ه'� در
�� ا�"ال .�"$�ۀ A$�T �دا5�بZ[ف �دان . ب و =�لs !�ر را B ;�0"اه� دا��1"ا*& ا"ر و ! ١٥
��ل ا�=�ل 5_ ���; !-� !� "رث B !� در �؛ و ب'� ب�1�-�� 4"�$ H�!� ب�ون اu[ع از ه�ۀ (
��� <[ح !�ر B"د را . B'�رت 0cدد'!}45/78b{ "�� �ا � ب0ا# د�0dان (� B"اه� !0د؟ �ر#
:��5c ا �
:م�4ع
A�1٢٠ دو$� �دان از ب� دا � د
[��L ب��� !0د !� ��� 0Sض; از �ن �ارد و �م دو$�; را �-��و ه% !'��� ب� ت" ب-�# دو$�;
O�0& داد��="د B"د �; $�زد؟ ب'� ب�1� !� دA�1 در �Mه0u 0ح دو$�; )� ت� ت0ا 7�=Tل� ت�
�0<� ه-�dم �0<� ب�1� O�� .بZ'�رت ا �ازد �� ا0c ض9�` ا$� *"ت ب)% ر$�
& :م'
O�) در G0د ز ��ه! �'� �! #H�H� v٢٥ ب
�0c A (� ب0ادر ب�1� 0�S 0ب �� ت�
ب'��ر# ه'�-� !� ب� $�& ا0Sاض B"د ت0ا B"ش �� c"�-� �� ت�9ر�; ب"�� د�0d ب,� ر$� -� و
�ب�� �ن را ا*���# ا '� �� �م )-� و c"�-� !� �ر# �[ن از �B �ان ,�� ا$� �� !��ل; و ه-0# دارد �� $
��ن دار�%; !2-�. ب�او در Oد .0د"B #����A ا$�؛ ب��� ا�AZ$ A را ب0 رو# -) � . ��ا!|0 اه7 د
135
�--! ��A در . (-� -� !� ("ن ��Tج ب�1-� ب���م ��"د�� ت" ب0 ��-� و ("ن ��Tج ال�� 1� � د�"# ال"ه
.��ل� �Z��5 ه�ۀ ا�A اوض�ع را ت,0ب� !0دO ام
:���ی�
A � !'�ن ز ���O ام ��; و
٥ ب0$�ن ٥٤ 0c A ت" د��# $[م
و از ا|�ل ا�-d" � . ��7 ا$�9�اد B"د !-�}v.}46/79a ا '�ن ���� !� اM)�ر ا�Hاز 0دم را
��ه� و ا!|0 0دم از ا0اء و ا!�ب0 ب��A درد . ��7 ب� 0�B ب�1� &�0�و ب�ت0 از ه�� B"ش �� ا '� 0ا
�-�]�� ."�� : ��5c ا ��ر#
:م�4ع
� ١٠ B"ش �� ه0 !� را B %�5c"ش �
�7 او را �H دو$�; ب�1� و دو$� او دو$� �Tت �! A�و ب0 دو$�; ه0 !'; ب'��ر ا����د
��ن � ب�����د ا�-�� �[ن ا�A . دA�1 ت" ب"دو $0# را !� از 1��ع �ن ض0ر �="ر ب�1� ب� !'; در
��L �ن !-��TA ا$� Oا"B0�B د �"ا ; (� ��# ت"*_ از در . و"B 0$ �L��T<"رت; !� ت" B"د
د�0d# ا$�؟ و از !,� 9�"م ا$� !� او �0L _b* H از ��7 د�0d ب)��ن ��cن ب�و$��ن B"د اM)�ر
١٥ Z"اه� �"د؟ و !'��� دل ب'�d; ب'��ر ب��ل و ��O دارد دو$�; را ��2�؛ ز�0ا !� در و*� ض0ورت
�� B"اه� !0دت40 ,�"ع 01ا�� ا '� . �9��u �$ا ���B 0وت درو ه% !'; را !� ��"!�ر# و
��# و*� ب�1���; �"د؛ ز�0ا !� ب0 ��T�$ب"د و د�1-; و�0ا ا �اه"B ;�$و�7 ب��ا� !'; . او را
�; د�1-; ب�1�؛ ا0u 0cح دو$�; �H ب0 ��را !� ب; ر��; و $����ر# در ����� ا$� �u_ او
�"اض_ و $�u ;Z_ و B"ش B�B . 3"اه� ب"د}47/79b{ا��-� ب; دوام ���'! O�1 0ر ت,0ب��و
٢٠ . ا$� ه���2 دو$��ن او ب'��ر ب"د
0���ر � و*���� ت"اض_ ب�--� B"1-"د 1" � و دو$�; c #�-'.د"B ام�0دم با� ت"اض_ ("ن ا!|0
-L"ر ب�1� د$� ب0 ] #[ از و 05ت ���-� و از B _5"د �H !�] #[بZ[ف ��0� !� ه�� از و. !--�
.دار �
�0 و ��& 5_ دا��1 ب�1-�<�دا� $�Z ("ن اه7 د �� در B ���"ا�� � از !'��� ا 7�=Tب; ٥٥ ت
�-�� ���5! ���H ��1� ه��A ا ����7 !--�؛ ا0c (� !�ر# ��ر ب0bف او �Bا . �! �'�بZ[ف ٢٥
.�--� و ب�ا -� !� از رو# اض0bار ا$�ا0c(� ب���م بXل �ل ب0 ��� ا!|0 0دم ب�ور
ز�0ا !� . ا� �'B A�3 هv! 0 را !� ا�B A=�� در ����� ا$� دو$��ن ب'��ر B"اه� دا�1
B"د ب; $�& !'; را ��زارد و �زار# را !� از د�0d# ب"# ���� 1"د ب'��ر -L"ر �-� و در ��م
�: ج 54. .ب�1�: ب 55
136
ر ا$� ت� بZ�3 (� ر$�؟ و ه�t ��ل�; �"ا � بZ[ف ب�Hاج !� B"د از B�B 3"د در �زا. �1Hc ب�1�
.!� B"1-"د ب�1�؛ و ب; $�& ب���م ا�Hا# 0دم ب0 ��� و ا��2ن �H دA�1 او 1� �
sل�= ب'��ر ا$� ا� از <��T ��ر ب� !� از }48/80a{ا0c(� رواب� دو$�; "�& ا ��Lم
&�$ A!0د؛ و ب�� �ت0 ا$� ا��0از ب���ر ب��; ال" " y*0L _b از ا "اع . ��5c ا � ٥٦"��ةال'[
�0 !-� و Paا '� در ت" ت"�0dدد ه��A بv ا$� !� �u �$�'B_ او ب'�& �0ات��� از و# ب�" ���� ٥
A$�T اB[ق ب��ر�� زا�7 1"د .
:���ی�
2�A !% ب�ان ب� �! ; � ب�
"B 0�H. �$ا v5 ; �' ا
. دا '��% 0�rم در $��ق 01�9ت از �ارا �0�Hc ا$�ول�A ("ن ا"ر را ��Tج ب"�"د ا$��ب ١٠
ب��� ب� ب��d � . و ه���v �"ا � !� از ز0ۀ B[�3 ب�0ون ر���؛ در ه�t ب�ب ب���2ن ا����ج ب)% �$0 �
�Zل�b ب��� !0د A�1�5 . و �1-� و دو$� و د��Z ��Hدر�A <"رت ب-"�; ر���ر ب��� $��B !� ب� ا
.A�1 ا��-; ��<7 ��� د01"ا��� ا��� و از
��ق �ارا ر���� ��7 و <�ا*� ا$�$ A�0�(و ب . �,���# 0Bد ب�1� ���("ن ب-�# !�ر ب0
�B 0"اه� ب"دZ. ب �% �-��ت ب� ت����' �Z0 بc�9"ل دا�1; ا|[ !�ر# را !� "ا�3 ض�بbۀ ��7 ١٥
��# ��7. ب�ر# �م !�ردا ; ب0ا# ت" ب�� ��� �"د ا0c (� �'"ل !�ر بZ[ف !'; !� ��7 او ب0
��ر# !0د �Zب �! �-�"c 0دم�'0 1"د }49/80b{�1ا�اد �ن را �0 � او ا$�9c. و ا ���5 ا c �$را
0�Tم ا$� �2�و <�ا*� را 0�Pۀ � '� !� در ��*�� �ن ��"ب� �'� ب)0 ��ل; !� ه'� <�ا*� . ه�
�0 ا$� ا*��� !-�ز�0ا !� ��7 از $"ء ��*�� ا��0از ده� و. از ��7 ��ا ��1�Zب �,� . <�ا*� را !� �
�2"د !� ت��& دrل� ب,)�ل� دارد9�"م Aاز� . �! �-�"c 0cو$��; "ا ��ب�ون ��7 ���& را ت�) ٢٠
��A ب"د � "d) �-�� 0�T��"اب c"�% !� ات�5ق ����ء و ����ء ب0 �ن ا$� !� ��7 " ؟!� ا '�ن را
�H ا '�ن ا$� و $��0 ا "اع � 7=��'�; . را ب)O0 از �ن �L�]� از ا "اع ��"ا �ت �0!�ت;
�2"د 0�Tت &�$ �( � ���0د و . !-�% !� ت�)c Aدر ده O��c ��$د �0اه% ��� ��! O7 � �� ("ن ب0وب�|
و � H� O�dو# از ب�ن B"د را دا7B �ب . �ه'�� دم B"د را در �ب �0و Xcارد و !��)� ب'�& �ب ب�r رو �
�0اه% !-� و ب��ر � �����O !� در دهA او �Bرج از �ب c ��$�ب �(���� ت��; ب�ن را �0و ب0د و ه�ۀ ! ٢٥
��O در �ب c ��$را ب�د �(����-� �O�c روب��u"S O ور �ب B"ردO $0 از ��# د�0d ب�0رد و �ن ه�ۀ !
.Xcارد
.١/١٥٢، ، ت�ر�� ارب7 ��ر4 بA ا��� اrرب�; 56
137
�7 ب'��ر ب��ر ; ب0 � و ه�ۀ � )� ب'�& 91"ر ا$� � ��7 و�* A0 از�d7 د�����& . ��7و �
�H از�A *0ار . �-�"c 0c50/81{ ��7 �ل�; ا$�"و اa{ #؛ �ن را !� ه"ا�در ه0 ��ل�; ب��ر �� �!
�2"د��# �ن <0ف ����ن ا$� ��7 �H ب0 �u در v5 " در v5 #0 (� ه"اcا �! %�"c اب"�
��ن ب�S 7�� 0ل& ا$� و ل�S A��ۀ �ن �"ر# ا$� ب�ز ��7 $"ء ��7 را ب�u و ��ل� �"م ����9 #"
��� 7>�� �; ��1رد. زود �ا ��������& را ��7 دا��; ا$�؛ ب��� �ن را ب0ا# B"د �و ا0c . ا ٥
�! �-�"c" �! �$ا Oد را از رو# ذ!�وت و !�ردا ; ب-"�; ب��ر ب0د"B ۀ�����& را ��cن � '� !� �
A��� و ب��A $�& از $"ء ��*�� �H ا�(�b�& " ت"ا � ب"د!'; �ن را Z"اه� Aد ا�"B �! %�"c اب"�
��A . دل�7 ���*�ت ا$� �) 3�]B ���� Aن ا���!'; را !� ��7 ره�0 ب"د (0ا ت="ر �-� !� در
� �)7 ا$�]� G ن او در دا�-��u؟ ه�� � ا�3 . ا$� !� دا �ت0 از و# !'; ��1��Tن ب� ت") �>]B
١٠ .از ��7 ��ا Z"اه� 1�.�"$� !� ه0 ���& ا��3 ب�1�؛ .v <�ا*�
:���ی�
ت'� ���ۀ ره-��# !�ن ��7
ت'� ت" Z"ان ��7 !�ن ����ۀ
1-�س ب�ز از ����� ��7 را
١٥ از ا�س �0ب); ت" ب�ا ; ت�
; !-� !� ر���ر ب� هv! 0 ب��ر ا$�9�اد او ب�1� ت� ب�=�اق ��!" "ا ب�A "و ه% $��ق �ارا ا*�
� ا����ج ب)0 "�; از اB[ق دار�%؛ . ب� ه��-�ن "ا��� ا��� " ال-�س 51/81b{A{ال-�س !���
'��-; ��2� .-�ا$� و ه�t دA�1 را . ��ل�; ب�1� !� �دان ب)�0 از دا � ب��ر ��� v���و B"د را از ه
0�1 ���� 0��Hد و از ��#. ��B رگHۀ ب-��0�� ���ۀ ٥٧و �cه; ب�1� !� از !�ر !"(� � !� ��cن �
��2�� B"د را $�دO و �2cدO ���; ا� !�ره�# بHرگ . ; �2cد ��ب��H� ر"و ه0 *�ر !� ت"ا ; در ا ٢٠
را ."1��O دار و از ��7 هv! 0 $�0'�ب ب�ش و ا��Tن !A؛ و در �Mه0 (-�ن 9�"م دار !� ا����د#
�7 .-�ارد�S O0ب�0ت�� !� ت0ا ب�ل� � �د را ض��_ !-� و ت0ا ��1� !� ب��A $�& د�� � B". ب"# دار# ا
�-���"�� ا ,�م �ن ب�ش و ب�ل���� واXcار ب��0dان . بZ'�رت ا �� 75��و هc 0" � !�ر# !� دار# B"د
A� .O5_ ت0ا ز��د �! �'� v��� از B _5"د �"�� و ه% ا���1ل هv! 0 ب�"ر ب0 و�� ٥٨ز�0ا !� ه
��� و دا G او B"اه� ب"د�$ 3�"ا 0dا. د�"� v��� ٢٥ � !� !�ر را در ه0 ب�ب "ا�3 را# ت" .v ه
�9"ل دارد.
#0d�9و � د��'� !� ب; A��و _ هXا در ا"ر !��� از ا�"ان �0�Hc ا$� و �� 05 را
�B 7"اه� ب"د. ب)�ۀ ا"ر ت�75 !-��S ���L� ر"��ت از ا�H,ب'�& ا���1ل ب ���ر را . ب"��ت ا�H�
. �;��: ج57 .ز��د: ب58
138
ا0c ت�75 �� . [��L و ت"�� ب�ش<�د ب3�0b ا���ل در �Bص واXcاB ��1"د}52/82a{ب��Z1ص
�A را و![ء و وزراء در !�ر �"د �#u]$ 0اء و�'0 ب"د# ه0 ��-� ا ��و �Bل3 ��ل% . 05 ب�"ر !�
Oد"0�,0ا# ا"ر را "*"ف ب"�"د ا$��ب ��و ل�A ا�"ان B"د را (-�ن b�3 . ب�و�"د *�رت !�
-��# !� ب��f !�ورت ��2c ب� ال9-�ن �A !� ب�0ور و 7Bت ب�0ت�� ب; د���H� و ه% در �ن !2���u
��� � و �=��ن ا ,�B. ٥
هv! 0 هZ1 0=; را !� 3�r ا ,�م !�ر# -�Z& . و دا '�A ا$�9�اد 0دم ���ۀ ا"ر ا$�
��-� ه�� � (-�ن ب�1� B �!"د ب-5'� ب����% �ن ا0 .0وا��B ا$�؛ � ا�-�� ��ر دارد از ا�- �! �-�"c ��
�[ن !�ر "*"ف ب� ه-0 �[ن �9ون ا$�" " ���� ;�� را ب; ت[�B A'� و ;�"�� � "d��و ه
�& د�0dان 1"دS0ا�1 ت� $�& تXc . وم درHر ل�دو ه% ب��0ان <dب"د ت� د� �ران ب���! O�-c ب�"��
١٠ و ه0 "ع و$��� را !� ب0ا# و ه�ۀ !�ره� را ت� ب�# � )� ب� �P"ت 0$� ��7 ب� ��"�; !A. ا��0از !--�
�-�ن ��<7 �u3 و*"ع !�ر# ا��Tدر ت �! ���ا��Pت ب; c-�ه; ب��ر ��� در 0L دار از � �� ب'��ر ات�5ق ا
�� �ن ب0 و�� 5� د�0d ب�ل���� B[ف ب"دO ا$�؛ و ب9� از }53/82b{1"د و ب9� از �ن 9�"م 0cدد !� !
�� �T�=. � ��1� در Hcر، ��; الZ="ص ب9� از 05M ب0 د�PA�1"ت �H از c-�ه; !� بB 0[ف
�(�T�= : ا$�٥٩و در �ن
rر 1"د–او�' ١٥ . ("ن دA�1 در �ن ��ل� از ت" 0وت ب�-� از �'B A�3 ت" و ت�Hۀ B"د 01
�� �P–�--� � . د�1-�ن د�0d از ��"ب� ا��A ب"د�Z$ O !"1; در ��و
��ن 0دم �P–9ل|� .Hز و �� �م ب�1�؛ و اه7 ا ���م را 05M �0ام ا$� <��& 0وت در
ز�0ا !� ب'�& -� . اM)�ر �ن ��ش<�دو ��"�; در �3 !'; !� !0د# ب�-��� و ت=s�0 در
.Xcار# ا�'�ن ض��_ 1"د و ب,�# B"1-"د# !�ورت ��<7 ���
�� ادر : ٢٠
0A ا0c ب2Z� !� ب"د �ن 0دB 0(c
�2-� "ر !�0 ب�ر -�G از
A! ا$� ازذ!0 �ن ا��-�ب O�1 0# '�� ب�" <�درd0ان �� از د�d��# !� از ت" '�� ب�و !�ر ب .
��9 ت,��� ��ب��u در O0!اX . ز�0ا !� ب'�&
٢٥ : م��Eم�ی )ع(ام�� ا 'م��� ,�1
�0 ل�X & اX��rار ا��دة!Xت
=�T)�: ب؛ ج59 .
139
O�را ب"# ب "d�5c �>0�ز�0ا . و B"د ب��ر ض0ورت بd"#و ب� هv! 0 !� ب���م ت��% در��;
��5���� را ب��ن !-� و ت0ا از ! ����� O0د! "($ ;��T ;��B 0د!� در اAZ$ #�-P ب'� ب�1� !�
}54/83a{�ر ده��T�$ر ا�! .��� .ا0c ت" ب'��ر c"�; ه��A <"رت ب� ت" ات�5ق ا
G2ا� ���� :
٥ ��Sز ز زب� '� و �� دو c"ش داد �
d"# ��; و 2-" ب دو !� �9-; G� ٦٠ب
=��T .0س ا� � در ا"ر��� ا*���# ا�5B !-�؛ و ����ۀ ت" �ن ب�1� !� O0د! �bل�Z v! 0(ب
و . !-� ب��ن ت0ا و دA�1 <[ح c"�� ��*[ � ��ۀ ب; 0Bد !� ب�1� ب'�. ��1� B AZ$"ب; ب2-"#
�A! 3 ت�bد ت"B 7�� 0ان را ب�d��5 ه�# د�c از �ن �"م 1"دب9�9و اZ$ �� �-) 0c-; . � <[ح !�ر
=��T 2-"# ب�ر# 0ت�ۀ ��7 �� �-"ن ض��v� � 0 ���1ر 0cدد 3�و ا��9ل و ا*"ال 0دم را . "ا ١٠
�! �5c ان"� O!0د�و ب ���f ال�,�"ع ��7 ب� � A 0L ب�u[ع از 0ات& ا$�9�اد و دا G ا��2ن
ب'� ب�1� !� از ��[ ���; <�در 1"د !� �)[ . ا$� �"ا ��[ن ��*7 ا$� ا�A !�ر را �-� �� �دان
��9 ا '� ; در . ازارت��ب �ن ��ر دار � و �دان !�ر# !-� !� دا ���ن در �ن ��0ان ب�� -��u ن")
0�� . ا$� و اه"ا# v5 در ا �[ب؛ در�A <"رت (-�A ��ل� �,& ��1�٦١ت�
ز�0ا !� دA�1 ب'�& ا$���ع �ن . A ب�1�و ��" A�5c را �91ر B"د !A ا0c (� در �3 د�1 ١٥
`�5Z55/83{تb{��� 7>�� ق ت" ا����د]Bا A'Tو دو$� را ب �اوت !-��5 . ��b�9ن ل�u `�0M و
S0"ب ���u_ ا��� و اه�M 7ه0 را دل ب'"# ا��2ن ��$�-c"# را ا0c (� ا!|0 او*�ت <��T ب0 و��
;9�u ش"B �! ب"د �0ز ب���T ��c �5"�; ب�$�)Hا � ا ,�� ب)Hل و ٦٢!2� اbل . Aز�0ا !� <��& ا�
�0 �ن ��1� !� ب9�; از 0دم ب� $�& ر ,0u�B G راO ��اوت او ."�-� و د�0dان S 0ۀ�P 7 را��=B
�-�"c ر�و ب; * `�5B او را H���ن ��� T�� *��; ا��2ن را ب�ور . و )"ن دو$� را هHل و ا$�H(ا در ٢٠
�0د و و ز�B)�# !�ر# !0دن ��2�c �� A��0u ر�� در دل�ت0 از �0ا��ت $-�ن ا$� ب��ل'�ن !� ب
..v ب"ا$bۀ ا �4 ب)� � ازه% ب�'� �. B�"ص ب�Au ا�B[ل .0�Hد
��# دا G � '� !� ت�ب�0 ا"ر ب� تa ; و ت���% � )� ب� ت9,�7 ب�1� و ت�75 ب�"ر ��و ب)0 ��ل;
v5 Gاه"B 3�و ا0c . ب�1� !� در u�& ب'��ر از !% �H ب�ز � ;ب'� . ب��ر ا$�9�اد *"ت ب��� � ب0 و
و ("ن . B"اه; !� در �$��G ب�1; دا7B ا"ر د�0dان 2� و !�ر�d�1Xcن را ��0ت ��-��cن ��1ر ٢٥
A! 7�T0دا � ت ;�� .بZ'�رت در ا
L�� :
60 7�� .٢١l. ، صد�"ان !��1 ;،ب�ب� ا . ت��0: ج 61 . B"ش ��u;: ب 62
140
-="روار 0c ت�ب�0 #�Fدار ب
�'� .���ار �)�ن}56/84a{ .�# دار 0دا �
�'�ت�` 1� O0�P رت�'B 0�S A�5c و ب; ض0ورت از ����1 و درد دل �ه� v. ¤را در� O .
� �d�ز�0ا !� ا0c در Hد دA�1 ب�1� "�& B"1-"د# و ��1ت� و ازد��د *"ت او 0cدد و اH 0cد ب
��� ت" =ب�1� ت0ا در 0L او B"ار و ���0 ����؛ و اH 0cد دو$� ب"د ب'�& !�ورت او و ب�,��� ٥
. *0L _b از�A دو$� ����; !,�$� !� درد دل ب�و ت"ان 1.�5c"د
:در ? اهG دن�� م� ��م�ی ) ���� ال'[م( ,�1 ام�� ا 'م���
.ء ال�[ Hل اذا و ا��اء �-)% ا$��-�� اذا اوداء
��� و ��B 0"د را در !�ر# ت�` �A !�٦٣و ت� ت"ا ��; دار# !�ر# ب�A !� در �ت"ا ; ب��رت
١٠ .و از ه0 *��7 و��O !� !0د# در و��# �ن ب�"ش. در �0B �ن را تr 40زم ���
:م� ��م�ی )ع(,�1 ام�� ا 'م���
٦٤�9� ��; �0£ ال�0ء
��� و��O !-� و ادا# �ن ب0 و# وا�& ��� �0د �زاد ا$� ت� ز ;-9� . �و !'; را !� د�-; ب0 ذ
�="ر . ب�1� �"ا � !� B"د را �زاد B"ا � O�و� `�B ; در�رت !�'B ��*0L _b از تr 40زۀ ا '�
از �ن ���� ��; �ن ب�1� !� ه�v! t را بAZ$ 0 او ا����د# �� � و در و*� ض0ورت �"ا � !� . ا$� ١٥
.ب�"ا��� rز� ا� �; از !'; �"��
}57/84b{�9 v! 0ق ه]B�9 و ا��u 7�"ل و هc 0" � ا�'�ن را و "ا��� را ب0 �'&
Oر !0د"�& او ب� ت���% اS0و ت �� "-� fب�� Oدا�1 ت� ز��د �ع . ب��"�b �! ;�X� !� !�ر �ب'� ب�1
�-! O"�� 7���; از 0��$ *�L� 0و ��; اSr�& در ه0 و*�; از او*�ت . !'; ب"د در 0L او ز��دO از ا
��9 *"ت ا$��u را در ;��=B 0�� : 5[ن ل,��� و !'�ل� و در �"ا �نu و در ��TB"د ���; و ٢٠
و ا!|B 0=��7 . در ت��م $�rن !�-� �"�; و u�& ���2 و در .�0ان ب���0; و B'� ا��Tن 1�O ا$�
��ارد؛ ��$3 زود از *"ت ا���دO از ��7 را �0$� � و از �="د 0Tوم ��� ض0ر ب=��& B"د ذ
��� �؛ و �uل& ��O در �v از ب�% �'0ت ب� ت-d; ���0ا ; ب���م ب-�v5 ;c ب0 ; ���؛ و <�د'B
; 7��0dدد؛ و ��0� در u�H� &ت B"د را ذل ��T���0$� �ل� �Xdرا �؛ و B"د �� !� از -^
�-�� ٢٥ . $�زد؛ و <��& 2B% ب0ا# O�-c د�0dان B"د را ��"ب�
0د �ن ا$� !� ��& B"د را از ��& د�0dان ز��دO ب�-� و ه-B 0"د را !��0 ��1رد � �>]B
.�� او*�ت B"د را ا�0اد ا���ل د�0dان !-�ا�-
��ادر:
. !��رت: ج63��ن� 64 �Bء ت/�T�ء م .١٢٢ ؛١١٢؛ ٩٢. ، ص )� ال�[�yS�; بA اب; �uل&، :ا
141
�& ا$�}58/85a{("ن رد و *�"ل ه�� در .0دۀ S
�& �-; را ز )�ر !'; � �! &� ا$� �
�EU � �#:
�-� .ا ب�-� ر B"د !� او$� ب
٥ در ر�/م ��وت��: ��ب ن��
�_ <"ر# و 9-"# ت"ا ��- ��- : ب"دا�A <�5 ا '�ن را ز�"ر و�"د و
5_ <"ر# ا�-�� ارب�ب �9رف ("ن !'; را در ��م ا ��ر v5 ب�--� ب�و$�; B"د ب�Hc0--�؛
در�A <"رت دو$��ن ب0ا# او . و B"د.'-�ان ب'�& ا��0ام و ��م ت09ض ب�0ور ا��2ن )0ب�ن ب�1-�
�7 ب���م دو$�; ب��0-� و ا0c � ب�ر. ب'��ر و د�1-�ن !% ب"د�Tت H�# در ا�Xا# او S�" و و B"د د�1-�ن
�-��� � 7� ١٠ . ت9,
H,� و Y� 9-"# � �� ("ن !'; از _5 ٦٥ �"�� �"� v. ؛�ر �� �Z�� B"د �0c O�cدد ��# ا
��"ل درO�c ال); و "رد &�$ A7 $�زد؛ و ب���بZ"د .0دازد و <�5ت �*=� را ب��ر ا��ن ت��
�"ض ��-�ه; 0cدد� .
��� �Hو ض9�5; ر�Tال ;���ر# �ارد (� ��# !�0 و �,&�Bد ا"B ا$�؟ ٦٦ا !� در و�"د
ا� ��O . �,& ا�-�� ب'��ر# از 0دم ب'�& ��O و �ل و '& و !��ل B"د را بHرگ ; .-�اد � ١٥
. ���رت از !|0ت *�"دات و ا����ج؛ و در H9ول; [ل ب�0�2 از �ن ا$� !� در -="ب; اب�)�ج
L�� :
B"اب اc}59/85b{A�ا�; و B"ش �G ب"ر�� و
�'� در B"د اور ^ B"$0و# G�� A�!٦٧
��"$�� در ا ���ل ا$� و در 09ض زوالم�لا. . ٢٠
& : م'
ه% از��u 0L _b* A_ ب02
��ن !-� ا��� ب�u �-S 02از
��� B"د ���0Z ب�0دO ���� و ب��A $�& ب���م ا��0اف ب9�م O� ز �! ��,B ;زه &' �ا
�0ز � *�ب7 '��-; از �ن ا$� و �B�` -^ دود�نب��0�؛ . ٢٥
� C� :
. �,0: ج 65 . ا�Hود1 O�O- و !�0-: ج 6667 �� . ٢kk. ، صد�"ان ،��
142
�0مc "ر ت�ض7 ب"د .��
7�� ��<7 (� .�ر ت0ا از
�'� .ا� !��ل ا0c ب�*� [��L 1"د ا �)�# ه� 0�0�B % ب� �)7 �'� ا�A ه�� ا����د ب0 �ن (
:���ی�
G ٥ دا ; ت� ب)�0 ا$� �ن دا
; ب-�دا !� 1�# 0�9ف
&�("ن ا '�ن ب� ����� �,H و �B Y"د اu[ع ��ب� رو# از 0Sور ���� و � Y� O�d و �
�& او !��0 ب�1�؛ و ب�ا � !� ��,ۀ . د�0dان در 0L او بHرگ � ����S 0�2 و�و ب��A $�& ��% او ب
�'��& ب��0 ت9& S .� �ل��S 0ون ب0د و��9; ب�u ا '�ن را از ��ل� &�S �! ا "اع ز�0ا ��
0ت�ۀ ا���ال !� . ا0اض 1"د و ه% 0ت�& ب��ر# !-� !� "�& �ا� د �"# و ا0Bو# ب�1� Aو ل� ١٠
b�"ب Oب ا$� در ا�-,� ز��د"S0 .در ��ل�
و 2B% و و*�ر . � ا ,��}60/86a{و �Xر ب��� !0د !� ��% ب� �,H �2�؛ و �0وت-; بZ"ار#
��� !0د؛ ز�0ا !� ا!|0 0دم ("ن !'; را ���H ��ب-� بX��ا# او را در و*� لHوم �ل� ب� ��5 ب�ن ب
. ��1ب-�
١٥ در اوص�ف ان�4ف: ��ب ده�
�-� و ر*� *�"ب ��<7 ���u #�5> از OH!�. ��'B A. ا� �و ب ��ا =�ف ��-� ا$� !� ا '�ن
�=` ب�1� $��0 اB[. اu"ار و ا��9ل B"د را در �ن �2ه�O ت"ا � !0د �5> Aب�� ���او �H ق!'
��ن �--��u #0 � ب�رc؛ و ا�!� ا<[ح ��ب �ر�� ت"ا ��2 در . ب�� ا�0اد <�دز�0ا !� 0د -=` ه�
$0ز � در ا<[ح �ن !"1�؛ و ب�# !� از ] #[اu"ار و ا��9ل B"د ب�1� و �bB و ا���1ه; !� از و
�-� و ��اوت 0dدد! &�" ٢٠ ب0 ; *�& از ر*�و ("ن ا =�ف. د�0dان در �Hا# ا���ل ب"# ر$�
�HدB 0م�r 0د `=- !� ز�0ا . ب�0ون )-� ا���ال ��دۀ از .�# و ب�1� �Z$ دل !� �"ا �
%�M ) 7و�9�� او ب"د؛ در�A <"رت ����B O[ف ) �u ق]Bر و ا�!"�� . ب�1�
��ن 0دم �Sل�� "*"ف ا =�ف *��% بZ"د!�ر# �"دO؛ ه0(-� ��Tج ب��ار4 ��7 ا$� ا� در
��ن ه0 *"; !� ه'� �Zل�5. ب'��ق ��دت 1�O ا$�} 61/86b{ ��دت ا��2 0ا 9�٦٨-; هv! 0 در
و ل�A د�0d# !� ��دت بB 0[ف �ن دارد ا =�ف او از �9"ل . *��s ب�-� و ا =�ف او ت,"�H �ن �-� ٢٥
�Zل`: ج 68 .
143
; $�زد _-|7 ا�-�� ا0c ��; از . داA�1 ه��ن !�ر "7�B"د B"اه� !� '�� ب� 0��91 د�A "اه7
;��5Z�$٦٩ا�-� H�",ا =�ف او ت �٧٠ ����ا -�� . و ل�u A"ا�` د�0d ��م ا$��5Zف را B[ف ا =�ف
��ل و . ا =�ف در ل�� ب�9-; ��ل ا$� !� ب'�& ت-=�` ر���� ب)0 دو 0uف ت'��� !0دO ا �
���; ��1� و ز�0ا !� ��ل ت"ا � !�. ا$�ا =�ف را ا*��� ��; ا$�؛ ت�5وت در ��"م و B="ص
sل�=�7 ا��-�ب ب'�& ��7 و ر���� 9�� ب"د . !-� ا '�ن از M�% و �u #��ا� ا =�ف ب0 �'& ا*� ٥
�1�� ;�� 7� . .v ه0 -=` ��دل ب"د و ه0 -=` را ��دل �"ان �5c. و 0د -=` را بL�% و
���Tون ت�ب ��ت ����� ب0 دوام ��1� و ه"ا# v5 و اO���1 و ت0دد ا0c (� ا =�ف ���; ا$� ا
0 *��s را '�A'T ب�-� و M�% را ا�'�ن . ت"ا � !� �ن را ض��_ Hcاردب'� ب�1� !� ب0 �'& ��دت ا
� و �'A ��*�� ا$�. .-�اد]$ &�"9�� و �u ا '�ن را ا =�ف ز�"ر ����Tال ;�ز�0ا !� ا '�ن .
١٠ از ض9` ب�!�ر# هc 0" � ب�ا ��. او$� ب�ز دارد} s}62/87a ا*'�م را از M�% !� ا "اع *���
)�Hد؛ و ا0c ا =�ف ب�0ت�� !��ل ر$� ا '�ن را ب��� ه��M � "d�% را '�� بZ"د و ا =�ف )دا"B
�v. .A ب)��"�� ب�# از و# <�در � 1"د. د�0d# روا �ارد� ��ود و ا���م ه0 �9�01 و ٧١ت9
A� ���1ر !� ���� �"ان و �0�� و ه�c t-�ه; �01�. ه0 ���� ب0ا# د�_ M�% ا$�ا$��0ار *"ا
�A� .-)�ن ��� %�M "�; از �1�� .
L�� : ١٥
A! ;اه"B �) 0ش در .; �زار و ه��
�'��0 از�c A-�ه; S � ٧٢!� در �9�01
"2��9"ل #0d# !� در �3 د��ه0 ب v. �$اH� ;���د بZ"د � �v ���� و ("ن ه7�� 0
.0cدد؛ �ر#
٢٠ : م�4ع
��ت ��7�� ه�� �� دوش ب�وش ا$�
�_ و $�& $[� B"د �- &�"و ب'��ر ب�1� !� ا ��ن ب�# در �3 د�0d# ب��ر ب0دO؛ �ن را
�"رزد ��5S ا# �نH� ��2رد و از��0$� 01وع بO"�2 و ����1 . و*�; !� ب�# ب"# از ���;
��-� و در �٧٣ه; B"د ب�1�؛ و ه�� ت="ر �-� !� ��1� ا�H� Aا# �[ن ��7 ب� ا$� ا��Pت ب�d-<�د
٢٥ . !� در �3 �[ن �9"ل دا��1 ام
.ا$�T��*;: ج 69 . �--�: ج 70 .ت9�A: ج 7172 �� .٢٠. ، صد�"ان ،�� .ب�$�: ب 73
144
ب"د "ز��"و ("ن ه�� ��ل% ب�|�بۀ �� ب�ن ا$� (� ا$���9د# دارد !� �Hا# ��7 ت" !� در �3
}63/87b { 1"د "��0و"از �!�ر# ت. ب�" �����9 در ه�� ��; ا$� و ب��u �! ز�0ا sب=�ل ��' "
��9 ب"د�u ��� .0���0 در و*� و ت�Baه; ت�c sل�=5�� �Hا# ��7 ٧٤ا� ("ن ب'�& "ا _ و � در !
�2"د��ه�. وا*_ 7�T د�0d �ن را *0ار O; ب"د�ا< ��7 از ���S ر ا '�نHdره Aر#؛ ("ن . از��
���B ب"د �اه"Z اH� ;ب H��'� ا���ل 0دم ����� ٥ .��ل% ب
��ز] ا[� ب����# Y� A�٧٥ و *="ر !� دار�% ا�� �'A و *�s را �uل��% و �Hا# ا���ل را
%���ا ��ن �� و ب� �0*; *�رت !��� و ���� �1�� ب� ��� (� ��A ب"د !� B�او � ��ل%. ��ل در
اد��ن Hdارد و �Hا# ا���ل را ب0ا# 0دم در د �� و �0Bت �0ر �ارد؟ و ��ل ا�-�� ا<�Tب ه�ۀ
ا$��0ار *"ا �A و ا% 01ا�_ ا$��0ار �ن ب; ز�0ا !� . �'�-� ��H� 7ا# -�0"ب�0F$��ن" ��;
١٠ ٧٦.ب�1� ��f ��ل%
در /ازم ��8,�: ��ب ی�زده�
.ا�B A=�� ��ل; -��� دول�; ا$� ب�Hوال و ��9; ب; ا ���ل
:م�4ع
A! �2� دول� ��ود# اB 0c"اه; *-��� .
١٥ : ز ���ۀ �"ا�� ب���2ر ���O ()�ر ا$�*� _ را ا
A *-_« ب��ل"ل –اول H�«٧٧ �10 ب�*"H9ز و 3�B ن�� . در
G��9 اهG��$� 7 ب"دO؛ S% ب"د و �"د او } 64/88a{از ت[ش ب�)"دO �$"دO و در ا"ر –دوم
�0bب �-� و ب�)�ل� 0bB � ا �ازد؛ و -^ و اب�Xال و 9u-ۀ ا|�ل را . بB 0"د *�"ل '�زدرا
%�$–�2Zب �S0ا���� �0ص !� ب0 هHن �$��G و � _ ا�Hا�G ا$� =�; . از ذل� �u_ و
��� �0ص ا1� =��& ب�1� از � �� �Y�0 دا�% در S% ا$�؛ ه0 *�ر !� دارد .-�ارد !% ا$� و �Tال ٢٠
�0ا ب"د !'��� ا. B _5"د ب��Hن د�0dان !"1�<�د.�"$�� در ��0 ز��دت; ب�1� و در �5> Aز�
. ���ۀ <��Tء T'"ب 0cدد از ��0ت !���0 و ب��A $�& ��1� !� در . <��& اB[ق ز��� ب"د
0A $"ز دل و د�A ا$� $�ل% � �–()�رم B �! �'� Gت0 از . از �ت O� ت2; $"ز� ����Tال ;�
�'� و ��$� ه�t و*�; ب� �0ا�S دل �"ا �؛ زل� �'�٧٨0dد و �1د# د�"B %S ۀ��ان ه0 دو او را
��ر . !�ورت ب�1��! G��9ب��); ا$� !� از ���ۀ u"ا�` ب���2ر در ه-) ; � 0��A هHار در اوض�ع ٢٥
. ت��0: ج 74 . ا���ز: ج 75 . ا$�: ج 76-L"ر 77 A٢٩٨/٢، ، ل'�ن ال09ب اب#�� .٢٢/٩٠، ، ت�ج ال09وس؛ زب . زل��: ج 78
145
��� 7>�� ;���=[��L 1"د 95; از �'� . B"اه-� ب"د؛ از �02ت ه0 !�ام او را ����T0 بcا
�-��-L"ر �. -L"ر �'� ه��f�B A ب�Au ا$� !� ب0وز �� �-) 0cاز �ن 5_ ب"د# ه0 ��-� ا �$�
}65/88b { ه0 دو A7؛ و ��ل ا�-�� در���=B A'و ا� �-�����ب��'�; در ��7 و د�A ب�1� !� ���ۀ
�'� �'� .� �d� 7�� د را در"B v! د را�٧٩ر#؛ ه��"B A0 د��S ��1رد و ; � �'�; .-�ارد ا .
� C� : ٥
-9�م 0cدد 7�� A� 0c از ب'�� ز
٨٠د ه���'; !� �دا %بZ"د ��cن �0
ز�0ا !� اه7 ه-0 را ��` ��� !� او*�ت �H�H را <0ف . �'� در ����� دل�7 ��م *�ب��� ا$�
��=B A$� �رد ا��0�2 ب��� ���� ب��� ب-� ب0 ا$�9�اد B"د !"G1 !-� ت� از � �� د�0d# دارد ب�. . �ا
�". �'� O0م را�r �'���ل �-� ب; ه-0 را ("ن ا����د ب0 ا$�9�اد B ؛ و�0دم �"�� و زوال ��9 ١٠
.!� از زوال ��9 د�0dان (� 5_ و�0ا ��� ب"د
& :م'
�Y ه-0ور ب�1�<�دب; ه-0 در
B"د (0ا در .; �ن �'� !� ب)�0 ب�1�
�'� 7�Z٨١0و ب�S ;�>�� ٨٢ را از دول��ل او را �� ��دث ب0د �� . �'0ت ��1�ز�0ا !� ١٥
�,� ب0 . �ا� ا$�و ه0 دو <"رت -��. وارث� ��="د از ��_ �ل �$��G و !�0ا ; ا$�؛ ا
�2"د . ��v ت�-� ��<7
& :م'
اه7 ز� � در .; �$��2-� و !�م
�7 از ا�-�� ��G ب"د در �)�ن �0ام�S ٢٠
و ��ل ا�-�� . و ��5 �ل �$��G بB 0"د �0ام ب��� $�66/89a { �B { ��_<�دز�0ا !� در
�! �'��'0 ا$� �� 9�"م ب��ۀ ��0 ب� ت-d�B ;�$"اه� ب"د �� ب0��O؛ و ت� ه-�dم ا����ج ��0 را ب��
��A ا$� ��م زوال �ل از !,� 9�"م ا$�؟ ت�2�� ا"ر ��ل% ;�$�d-ب��# ��0 و ت �! %���0c ؟�
4�'�'� !� ا����ج ب� 0�� %�=��T در S-�$� ب 0c؛ ا�رت ال); ا$� ب; ���� ��1�و . ب"د!� ب�
٢٥ از د$� رود و �Hا از �'0ت و �ا� ٨٤ دول� و ا$�T��ق ��9 ��1� ب'�& ��د٨٣�Pا0c ا$�9�اد
�� �: ج 79c. .١٢٩. ، ص د�"ان،9$�# 80����: ج81 . . 0�B: ب؛ ج82 . ا$��0ار: ج83 . ��<7: ج84
146
�ل ب0ا# اوrد ا$� � )% ��f؛ ز�0ا !� �0ر ب�,0ب� ر$��O ا$� !� ا!|0 اوrد . �� � _�� 0cو ا
��0 ب"دO؛ #]�� ��-S٨٥ا�ا ����. اب-�# ��0ا دول� و ���2 �� v! 07 �ن ٨٦"مرزق ه�=Tق ت�� و $
�'�9�"م ا$�؛ � �� .�ر دا�1 ب05ا B"د ��ل و ا$�9�اد او ب"د .'0 را در �ن *'��; 0dب0 و�� د� .
ز�0ا !� زن �=ۀ B"د را ب� 1"ه0 د�0B 0dد . و ه% �ل; !� ب"ارث � � ب0ا# <0ف ب��d �dن ا$�
=�ف ب�O ت0ا از�A (� 5_؟ و اc 0c"�; !� و B"د ا . و د0�B ب�Z ۀ 1"ه0 ب0د و .'0 ب�0�B ب��d � ده� ٥
�'��0ات از ب0ا# ت" !--� �ن ه% 9�"م B 0# . ا�'�ن وd67/89{ز�0ا !� د�b { 0ب�ن ت0 از(ب0 ت"
"ا�3 ر$% �Mه0# <0ف (-�# از �ل �! %���0c ؟�-! � "c �) #0dد !� �0د# د�"B "؛ ت�ت" ��1
!� ��v. H�H� 0 �; ارزد. �0Bت ب0ا# ا��2ن B"اه� ب"د �"د � 5_ �ن �H از 1)0ت د �� و P"اب
. ��_ و ��5 ا�A ز�Bرف <0ف !-�% و ب��� دره% د�-�ر را ب0ا# B"د �9"د *0ار ده�%<�درا در
L�� : ١٠
��2��Hاز �)�ن �0د� %� �����
#"� ٨٧ز )�ر دل �-� ب0ا$��ب د
ا$� ا '�ن ���� !� ب�ل���� از ٨٨ا���الو ب� و�"د ا�A ("ن *-��� ���رت از ر���� 0ت�ۀ
=��T و�"د . ��$& �[ل B"د را �9ف دارد Oۀ ��ل% !0د�Zل�5 ب-�Lم �� &�$ Aز�0ا !� ب��
�-��"م ; ] ا$�[�"از �2"ل; ب�"ر ��� از ���ت و ا��Bر 5)"م . B"د را �"ت X ��و ل�A ت� ١٥
ا� ("ن از رو# ه"ا# . �A ا���ل =�لs ب���2ر ا$�ب0ا# �Lم ��ل% ا<-�ف ا "اع در !�ر و ض. ب�1�
�_ �Mه0# ا!|0 0دم در �-�ل و ��ه-� و1�ت ا�A ت�-� -,0 ب� ت��� ��2c<�د v5 و ��& &'! .
�«ا!|0 ���ت و ا��Bر ا�1رت ب�40 دارد ت� 0دم بT5"ا# bB 7! رأس �� ب���4 ه[4 ٨٩»��y& ال�
����0���ر c ;0 (-. دا��c68/90{� �� ا!|0 ا��2ن از ��ل% و اa { &$��!-�رO �'�-�# و از ا���ل و
��"ن !���0 �& ب7�9 ب"د# و S0در ب�ب ت ��!a# ه0 ��-� ت�رغ 2'�-�� ٢٠ ه�� �yو ر«02و��
H9ول �ار � ٩٠»اب���"ه� ��0"د# ت� ب'�& تB 40"د را از 0ت�ۀ ا '� � ��5S _ه-0 �ن ا$� !� .
B"د را در ��م H9ول; ب�-; و ا$��ب ���2 را !� از ب0ا# B[�3 دام �[�3 ا$� در ��ل� �2"ل;
��� B"0�1 از �2"ل; ا$� B"د را �Tال ;� �! H���ۀ �Hت و ا���Zر ��2ر# و در و*� H9ول;
��ر B"ار �ار# و در S0 اL اد# و در�-. � Oر����ل ب; �ل ��0% دل را !� �B ۀ B�ا$� <�دب�
�5$� �-; و ب"د و �"د �$"# را ���ن ��1ر# ۀب��� . ٢٥
. �Xف 1�O: ج85�="م: ج86 . 87 �� .٢kk. ص،د�"ان ،�� . ا��Xال: ج88��و89#� .٣/٧k، ، ا "ار ال�-7�H ال�90 ،���T٥٧/٢٧ ال.
147
�/ : م/
�'� ��ن و دل 0c ر�� !�ر و ب�4
�'� ت" ب��ن ا# � �� 0�B ت" .�4
�'� ب��� در ��ل� �Hل� ا�� ��2Bت و ا0c � ت"�� 7�2 �-��و �اA�1 ا$��ب
٥ .اض0bار# ا$�
���Yن:
زاه� �ا�1 ت�ب ��5# .0# ز ��ن
�0c ;,-!�B�$ � �(ا را ب�B ت0س �
� -� . (-� �� در !'& و ه��-�ن در <0ف �ل ر���� اه���م و ا����ط rزم ا$� H�ا$0اف
"م و B'�رت �ن ب��ل"ل X 7Z�إن «بX ا" �! Aإر�A�u��ز�0ا !� ا '�ن . 9�"م ا$� ٩١»B"ان ال2 ١٠
}69/90b {0وم داT�0 را !� در *"ۀ او$� B"د را ب'�& ا$0اف از ت��_ #��9 "ه"ب� B 7�� ��1
�-��"ض_ �ن دrل� ب. �"ت 0��7 !� ب'�& بXل �ل ب��T02و ت ��� sل�5 ب�=�ل�Z �"دO؛ =�ر
�0c . 0ددB ؛ و�0 ��1�B #0 ب0ا�S �T�=ز�0ا !� ه0 (� ب)v! 0 داد1 O�O ب0ا# =��T; ا$� و
�'� ��0 از 5_ ��S H . دول� ب0ا# <0ف در v.د�د را <"B ۀ �ن�و ض��_ !-- �ب�1 ��� _5
١٥ . بZ'�رت ; ا �ازد
�� ادر :
ه'� ب0 0دم ��ل; !)0
ب7Z ز ا$0اف .'-���O ت0
�'0ت د �� و �0Bت ب0ا# ب�ب�Z; ا$� !� !'& �ل !0دO ض��_ Hcارد و ب"ارث $�Fرد و
�B 3"�1 ��ل $�9دت�-�# !� ا�'�ن ب�$�T��ق !-� و . د�0d# از <0ف �ن ت��_ ب0د" Aول� دار��ب ٢٠
�0م و �5; ال)�م ب�1� و ه0 �2�; !� در ا��� راB O[ص .��ا !-� ��$"� . 0cدد؛ و .
� U/ی �# :
�� دره�# ب'�� ا$��! �Z$
در "ی�� ت/.G: دوازده� ��ب
ا�A ه�� d�2!0$; ت� ب�-� و ا��� A�� B[ف ا ���2 ت� ب�;؟ ا# G!0$ v5 و ا# ��7 2"ش ٢٥
01م !05 و �=��ن در ���S ا���ن !� از ��Bر ب�دۀ Z"ت و �دا ; ب)"ش ���% و از rف و*� �ن 1�
%�-! .
.١٧/٢٧ ا�$0اء، 91
148
: ���ی�
}70/91a {ب� ��دو *� Oدر ر �� �"ان ر�� ا$� ت"ه
A�2�"B ه"ا# �� ب��� دو$� �� رض�#
ا ب��5ل� B"د ��� !��ل �)7 و ب�bل� �'� ا�-�� از ��� ا<�; 5S�� ورز��O و*��_ ا"ر ر
��ا �% !� ا����د ب0 ه-0 � � "d) ؟ و%���ه��ا �% و ��د# 5_ و ض0را ب�ب-�# روز�cر '�� "*"ف ٥
B"د !05 ا$� و ا����د ب��رت د�0dان 401؟
��ر؟ و �Bر (� ا"� را در B v5"د (� ا*��ار ا$� و در ,�ر# ا �! %�-! �L�]��r ب�*�
��ا �% ا0c ت,'v ا�"ال ا��2ن 1"د 9�"م B"اه� �2c !� ه0 �� ب)Hار !'� ; را !� <��& ���2
0���ر � !� از د�_ �ن *H,� A�0 و اض0bار �c ���= . "ع
& ١٠ : م'
(" دل درب-� ا�A و�0ا � ب�1�
0d ب�ور !� S% و�0ا�1��
�"$�� در <"رت��� ب0ا# B"د �; ت"ا -� در ب�رۀ د�B �) #0d"اه-� !0د؟ و ب�,0ب� �0ر .
��ل ا$� !� ا!|0 '��; ب; 0�P ب"دO؛ !�ر# !� ا<[Zب �0$��0dدد؛ و ب�ل"ل �="ل � 0�H.
0Tوم« Y�0T; 1"د ٩٢»ال� ���ام !�. د$� ر$; ب� O�را د� �� ١٥ روز و 1& و ب'��ر# از اه7 د
&�u در O�� � ا �-� انZوا <�ددر !� ; !'� و �ن .�Hل� ; Xcرا -� ا� ه���2 در ذل� و و
�=�# ا"ر ���� و} 71/91b{ �(�ر و*��_ ب'�& ا "اع روز�cر و ا��Hال-� ����ارد �ر#؛.
�="د# � _ ا$�" ��" ��5c ا � !� � "c 0(ر ب�cروز ."
��� را ب�� "ع u�& ب��� �) �! %�1��O ا$� (d" � دا '�A ت"ا ". �("ن ����� ا"ر ب0
�0ر«ا�1؟ و ب'� ب�1� !� ب�-b"ق د� �����A ض0ر ٩٣»Oب $�ع � �در u�& !�ر# ب�1�% !� ب0ا# ٢٠
��; . ب�1� و =��T در ��م ت�'0 �ن�� ��2در�A <"رت (� ب)�0 از �ن !� !���5 ا"ر را ب�
�-� �bB �b� ن دا �$� و ه% در� ��� . واXcار !-�% !� ب� ��
�05) ص(و �-�ب �Bت% ا ���ء ���A *�ل r ال� اr اh د7B ال,-«y«ام .٩٤�از ! v! �)�1م
�A ا$�-) � v. ؟��"d را ����! Aه'� !� ا� . ;ب��� هv! 0 ب'�& ت"!7 و ت'��% B"د را ب���
�B 0�ا �ا��1؛ ب��ل"ل S ض0ر از %��� 5_ و ب ٢٥ ٩٦ !�9ۀ دل را !� ٩٥»�T! %( "�T& اh«ر$� � !� ا
�2"د�B ۀ B�ا$� ب�� �-� 7B0اض 5'� ; '�زد داSۀ ا�0و# او را . Bو ��9 ا #"��� د ��� ;-9�
|�ل ال-�'�ب"ر#، 92rا _�, ،١/٢١٤. .٩٢. ، ص ال�[yS، )� ��; بA اب; �uل&9394 %�' s�T> ،٢/٤١. .٢/١٦٥ ال��0ة، 95 .�Xف 1�O: ج 96
149
�'0c 0دد و ه��d" � ��د�P �"ا � !�در�A <"رت 0ار ا"ر ه�� ��ل% ب0 0اد او . ��ر !-� او را
. ب�1�
: ن<�ط
�Hc�م٩٧ه"ا# B"د (" )�دم رض�# او ("
��� G�"B 0 ب��م�S ٥ م�)�ن و ه0 (� در و
B"د "ا$% ا�L%" ت"ان �5c؛ و ب��� "ا$% ا�72/92a {"%L{ را وا*` "رض�"<��&
� ب-� ب0 ا T=�ر �)% B"د�ن ��-�ه; ا0c (� و <�5ت ال);. رض�$� Aا$��ء ال);" ا$�؛ ول�"
_ ا$��ء . هHار و �� ا$�"��7 !��0"و ل�5 رض� بT'�ب . را ب)Hار و �� ا T=�ر دادO ا�%�� v.
-'T!�ال �ت"ا �ا Oب"د ; "%L" ا$% ا��ون" رض�" و "ت"!7" و و<"ل ب���م. ب�1�ب ��09 بXات
�'0 2"د" �[ل و ب=�5ت ���ل ا����د"وا�& ال"�"د و . ١٠
��` ب9���% و ل�A ("ن ��7 را 91"ب و 1�"*; Oرا Aدر� � �) 0cاد ا" ب'�& ا�B[ف
ا$�؛ .v ب�ون وا$�b !� ره-��# 3�0u <"اب ب�1� ����H در�A ��<7 و !��ل و �=� ; در B"د
��� . ب��ب�ن ب'0c0دا ; ا ,�� و 5$�-� را !� �B�ا و *��� �� ��1� زود ب"رuۀ O0u�Z ا
L�� :
�0�� ب; ه�0ه; Aا� _b* "0�B "A� ١٥
M٩٨���ت ا$� ب�0س از 0�c0bBاه;
�-����0ات ا ���ء و اول� �b$ا�-"ا v. ٩٩ و Oرا sل�=��# ا��2ن ب'�& *"ا �A ا$� !� ب0ا#
�Z"ا �%؛ و ب; "�9�01" را � �ن ا����د را د�A و ا�A *"ا �A. ��ل% ب"�; و ال)�م ا$��0ار ����� ا$�
0�P ;و ه0 "ع اه���م ب �رت !2�'Zر��ض� ب � "c 073/92{ر���� � )� هb {�1ب� .
& ٢٠ : م'
2��م� �. G�"B #�-ت� Oز را f��
Hمه�� ار ب�د�� u; 1� ب�-Hل; $0
�� ال); ا$��0ار ����� ا$� �a�0�ۀ ب)�0 از �9�01 !� ب�u د"B دH !� از �ا "� v���B[<� ه
ز�0ا !� B"د ض�ل ب"دO د�0dان را . .v در�A <"رت ه0 !� از �9�01 بHdرد 0�cاO ا$�. وض_ !-�
�2"د 7� H� ٢٥ ب"دO ا � .�# از�A ��دO ب�0ون "����;��رف " و " ا '�ن !�7"و<����ن 01ا�_ !� .
��ا��1 ا �؛ ت� ب��0dان (� ر$�؟ و ب9�; از �)�ل !� ;�0 Xdا��1؛ !��ل اه���م در ت���% 01ا�� �ن
��* 0�ب�H% ب�0ون ر��A از *�� اوا0 و "اه; ال); ب�ز زدO رB-� ب� ب��ن �9�01 ; ا �از � B"د را ا$
. �Xف 1�O: ج9798 �� . ٢l٧. ص،د�"ان ،�� . در: ج99
150
��� !0دO � '� !��١٠٠*7. ض[ل� ; $�ز ��� #�� Oا ب0ا�ا*� � : ;�T�MهB 0"د را ب�H"ر �9�01
�9رف ,�; دارد؛ و اه"ا# 5'� ; را !� �2Sوۀ M��� ; ا$� �,�ب روح 7��و �0ت ب�Au را ب=
�-�؛ و از -�ه; و [ه; !� $�& 5S�� از ذ!0 ال); ا$� ا��-�ب !-�؛ و ات��ع اوا0 ال); و ا ���د
. وا$bۀ ��cه; !-�١٠١»ا*% ال=�"ة لX!0#«��ل"ل �0ا�� �01�� را ب
از ��; ��7 و از د�v5 #0d ب0; } 74/93a {١٠٢و�"د ا '�ن *��% ب0وح و �'% ا$� !� ٥
�HدB . v5 ت��(�2�'"ق !� ا "اع هv!0 از ;>�9 از �ن ا$� 0�Tز ب"دO ��7 را ���رت و
و<"ل �����؛ ١٠٤» B��-� اr '�ن �; ا�'A ت�"�%١٠٣ ل�� « ب��Fۀ ب2Z� و *"ت *"ت �9رف ذوق از
0(L�"ض ��-�ه;"و "رد " <�5ت ال);"�و � �� ب'�& B"ض در 1)"ات v5 را *"ت . 0cدد "
��"ب ��2c او را ب���م ���A«ده� ��"ا �� او �Sل& و رو�� �� . B"اه� !2�� ١٠٥»P% ردد �O ا75$ $�
�Y ب� ت�02` ا '� �� !� "ع اB 0c"د ا =�ف !-�% (� ب�ت0=Zاز ت �ب9 �! Aا01ف " از� ١٠
ا$� ب'�& 1)"ات 5'� ; *�� راO ا$� در ب�رۀ B"د را ب�0ت�ۀ ��"ا �� ب0c 0دا �% و ب��� ""�"دات
%��"ا ; =��T و�"د B"د را �"ت �; !-�. ب�ت0 از �ن ب�1� t�A 1;ء إs§�'� r و إن «: ز�0ا !� ه
١٠٦.»�)"ن ت'��r A�%(T ت5ب�T�O و ل
دام راO 2"د و ا���ل ت" ب0 $��7 ر�� " تHه�" �H ب� 0�B ب��� ب"د !� �01�� و در ا ���د ا���م
١٥ ا$�؛ "!�M 05ه0#" و ب�ت0 از "5B 401;" از رو# ر��$� ١٠٧زه� ز�0ا !� ا0c. و ��دت ��1�
��� ا$�} 75/93b {"���ۀ او�P 0ا"��ز�0ا !� �ن از رو# ا����د و ا�A ب'�& ا0Sاض . ب0 0ا�;
�"ا �� ب"دO رO ب��="د Z"اه� �"د. ب�1�� #���� . و ا0c از رو# ��دت ب"د �ن �H ب0
:���ی�
; � ١٠٨ب)0 (� از دو$� دا
٢٠ (" !05 �ن �0ف و (� ا���ن
;�� ب)0 (� از راO دور ا
(� ز�1 �ن �G و (� ز���
9�"م 3'��0 ت,0دب� و�"د ا�-�� $"ء S # !� در�م ا$� ب�ز از زه"Xب�1� و �-� ال�7
7� : ب)�0 ا$� ب�-� دل
. ��دل: ج100101 ،�u ٢٠/١٤. . ا�Hود1 O�O: ب102 .ا �: ج ب؛ 103104 ،A� .٩٥/٤ال�105 ،A� .٩٥/٥ ال� . ١٧/٤٤ ا�$0اء، 106 . زاه� 107 . دا � ;: ج108
151
rو ا ��ر ا$�–او �0��� )ص(B[<ۀ "�"دات . در زه� �,& و ا���Zر و در �'3 �ا� :
»�$0�B ت'"ك y� y-'� A ؛» ت9,�©
�� �P–ر# ا$�؛"� زه� را *�� دا��; و �'3 را
"م �<s در!�ر ا$� و زاه� از ��G�"B 7 در ا���Zر و ب��0dان Xc �-9uار؛ ��$3 را ل–�Pل|�
��ن –راب9� �� ا$� ا� زاه� ب'�& زه� در �Z�� و از ��"ب� و B"ار# � � "c �> 3 را$�� ٥
9��M �2ه�c #0ه;�0م و در 3�B؛١٠٩�9% ب�1-�
�'�B–3'� ��; ا�5�B$�؛ !% ات�5ق ا��� !� زه� �Bل; از ر�� ب�1� ا��
�'3 از��B �5> Aل; ا$�؛–$�د$� �0دم دام �'3 ت"ا � ب"د ا AM A'� &�'ب �زه
��$3 را –$�ب9� }76/94a {G�"B 7�� 0را ب �ۀ ب���0 �3 ا$� و زاه� . ��; اSr�& ت�
��� زاه� را ا$% �bب3 '�; ب�1� و از ���� . زه� در ل�� ض� ر��S ا$��Tال ;� 0cا #"$� ١٠
�0ت !���0 � ���u 0 و!Xاو را ب Oرا Aۀ ب"د؛ زه; $�9دت !� از���0 ت"ان .�"د و ب'0"رض�"
"�-�-Hل " �$"� . ت"ان .
: ���ی�
�0 ه"اS ;ه0 (� ��ب
١٥ �ن د�A ب"د و ب,�ن ب��ر
�B 0�ا S ;-� ه0 (� ب
A�1 %ن ب� ب"د در ه�
��5B و در �ه0 از زه�M !� در �7 �ن ب�10د !� �>]B �(-از� ����از �'3 ا��-�ب !-� و ه
��ن B"د و b�"ب ���7 '�زد . را در
L�� : ٢٠
�0ت !-% ب0اO ,�تB ل�rد rد
١١٠�A ب5'3 ��ه�ت و زه� ه% 05وش
f��� ن"����L ب��� »ات�"ا ��م ال�)�y«و _ هXا �Tرا در 0L داB ��1"د را از "اض_ ت)��
�"ا�G ب"دO و د�0dان را �H ز�0ا !� �د; ب'�& ت,�ه0 . !0د _�ب� �'3 و ه% ب'�& 1�ت ت)�� وا$�b ت2-
�Bا�ا �ل� ت"ا ]� ٢٥ . ب
. 1�X�Oف : ج109110 �� . ١k٩. ، صد�"ان ، ��
152
� در رم/ز م�Cرف: خ�ت
�'� و ب��ن �ن "*"ف ب02ح ب; زب� ; ا$� ; �9 . ا0c �) ال�5ظ را G��,-c ا�(Mر
}77/94b{د/ Bم ]�< :
��J ر �0ف�ا H! 0�9 ; ه ٥
J 0فM 0ان در�� ��!� ب0T ب
�2"د !� ("ن <�ور ا��ن از وا�& و ���ت ����� و ��Pر ���� ه��A *�ر ا$b-��ت �Tاز ت Aل�
��؛ ب�=�اق !���0 �� A�ال"ا�� r « و بT5"ا# ١١١»و � أ0 � إªr وا��ة«M)"ر !|0ت از و��ت ت9
"�"د ��� !� ب'�& ا��uۀ ت�� ب�1��ء و�"د# ١١٢»�=�ر �-� اr ال"ا�� :» ١١٣»� B�3 اh ال9�7اول
١٠ دrل� ب0 �ن ; !-� و از رو# ١١٤»اول � B�3 اh ال��%«ا$�؛ و ب"ا$bۀ ا ��Lم ا"ر ] #[!���5 از و
و ا�A ال�5ظ ب� و�"د ���0ت ا��دۀ 9-; . ا�1رت ب"# دارد ١١٥» "ر# اول � B�3 اh« و �"د �وب
. وا�� !--�
!��ل; و ب'�& ��وث �=� ; ب�1� و از !��ل و و ا�A و�"د را ("ن ��� 9�"ل ت�� ا$�
�HدB ;و -_ و �Hب ب0ا# ا ��Lم . �=�ن او ت��د !� در ه�ۀ ا���ن و <�5ت $�ر# ا$� ب0
�$0�و ب� و�"د !|0ت در و��ت B"د ت�ب; ب"دO؛ ت��0 در ت9�-�ت �Mه0# �ن ا$� و ��A را . بT="ل ١٥
ب� ب��# �ن !� از رو# ا��uۀ ت�� ا$� دrل� ١١٦»�)�ه�ل� اr و» !7 1�«و !���0 . زوال; ��1�
0ات& ب�و و }78/95a { ١١٨»ال�� ت9�0"ن و « ب"ا$bۀ ا ��Lم ا"ر ب"دO؛١١٧»ل� ال�T%« دارد؛
�-! ; .�"د را ب��ن
ه�ۀ ا1��ء ه�ل� ; 0cدد !� از . ��م در و�"د �'�؛ � ت��0 و تT"�7 را ��م �م )�دO ا�%
; ��ب�؛ ب��0 از و�� �ن !� ��A و�"د ا$�ه�aت; ب� ه�aت; 7�"Tت . f��� ن"���� ب-; �دم B���% «و ٢٠
; ب�1�» ل����ء وr ل��-�ء &�b Aا� ��0(-� �� در ا�0اد ��ل% و ه% (-�ن در �"ال% !� ا�0اد ��ل% .
.٥٤/٥٠ ال��0، 111112�-�$ Aت ، اب��� .٢l. ، ص ال�9� . ١/٣١١، !2` ال�5Z ال9,�" ;، 113 .١/٣١١، !2` ال�5Z ال9,�" ;، 114 .١/٣١٢، !2` ال9�5Z,�" ;، ال115116 ،Y=�٢٨/٨٨ ال. 117 ،Y=�٢٨/٨٨ ال. 118 ،Y=�٢٨/٨٨ ال.
153
�"م «=�اق !���0 b�3 ا � ا���* A�O ه% ��اول ا$�؛ دrل� � )� ب�اءت و "ت � )� *��$� ب�1� !� ب�
�0 اrرضل��ªتS رضr١١٩» ا �ب�� ; 7�"Tد ت"B 0� . از دا�0ۀ ا ��Lم ��ل% b�3 ب�0ون 0ودا�. ب�
�H در !)��2ن P"اب� ب; . و ��9; از -,��ن ب- � 0� P �!"اب� ه�� ����ب)��-� A�0ب Oو �[و
��س ه'�-�* .��رO ��ل�; (-� �� ��ل% � ه% از �ن ���� .v ه0 �� از �ن ����ب)� را $��رات; و ه0 $
b�& در ���f وارد ا$� !� . ��; ا$� Aا� ���a؛ ب����� ;در�A <"رت B��� ال); ��-�ه; ٥
�"د � !� �"ال% ا��2ن را در � ; ز�ن " "$;"و " u"ر" ه��5د هHار} ���� ال'[م {"ب�"$;"
. % 05# ا$� .v ه0 05 �H ��ل�; ب�1�("ن *��7 1��% !� ه0 ��ل. A�5c ب"د ١٢١»ر ;أ ١٢٠رب§«
: م�ی^
G; ز � �� �ت�79/95{ب�b {�$ا����ر ا
�� ا �ر �� 01ار ا$�>�B ١٠ ه��ن
)�� ا "ار �5��Z"اد ���bء ب'�& ل��(-� �� دل ب� و�"د '�وات در �-'�� ب� $��0 ا�
H� 7�� ب"دO ا���u ب0 ا�-�س B"د دارد؛ ا '�ن !�� �b$و�"د و ا01ف ال); و وا �L)0 ت� �!
�� A�0��$ ت"ا � ب"دT�� و �و ا�A و�"د !� =�ر ه0 "�"د . ا�Hا$� ب�|�بۀ دل در ب�ن وا$bۀ
��; در �Hو و !7. ��0 !�ر�B � ه'��� 0P��0 ذات وا�& و ب�و ا$� *��% بXات B"د ��1� و S
�'� ال"�"د . ١٥
�/ : م/
0c (� *�0ن از ل& .����0 ا$�
١٢٢ !� �"c� ��5d 3 او !��0 ا$�ه0
�0 �ن را در�A و '�� ا�A را بJن �; ت"ان دا '�Paت ��5�! Aدر <"رت; !�؛و ل� ���ه
�'��� (d" � ب�1�؟ 5��A !���0 ب0 و�� ��"م ب"دO ١٢٣»=5"ن� � الH9ة �� رب� رب$��Tن«! ٢٠
-�ن ده-� و !��0ان B"ا�و ب��B &�$ A[<ۀ . -� -OH ا$�ذات ال); از هc 0" � <�5ت; !�
09���«: در ��م ا��0اف بc H,9"��} ص{"�"دات 3� 4�-�0� �«١٢٤.
: ���ی�
�'� Oرا G��G ت" از �ن .. �� �
v� h0 ت" ا$� ا�� ���S ٢٥
119 ،%� .١٤/٤٨ اب0اه .رب;: ب؛ ج120 .0٢/٢m٠ة، ال��121"ل"# 122، #"-| #"-9 ٢١٢٢/k. ، ص . ٣٧/١٨٠ ال=���ت، 123 . ٧/١٣١، روح ال��9 ; ا¬ل"$;، 124
154
A �0ف 5'�«ا� ("ن ا0P دrل� ب��0P دارد 0�rم ب��ل"ل } 80/96a{ 0ف رب�� ��� «١٢٥
Oرا Aد ت"ان ب0داز�"=��3 و ..; �T؛ و ت�1�� �����ت ���bو ت �����ت ����Tون ت�ب H�و ا�A ��ل�
�H ت� �5$� 5'� ; را *"ت ا$� ا����ر# Z"اه� دا�1 3��bت .
: ���ی�
٥ 2�# ب-�O ت� ��1; �0
�"ان !0د 0Mف .0 را .0
�� در .�G ا$��Z � "c �> Oرا Aاز� ; . و ��� از � �� دا ; ب�Gز�0ا !� در ه0 *�
:م�� �� ر�#�
��7 !�2; �رزو 0cداب و دا G ب�دب�ن
١٠ 3�١٢٦ ت�9ل; $��7 و ��ل% ه�� در��$�;
ا0c (� و<"ل از در�� ب'��7 ب"ا$bۀ ب�د# ا$� !� وز��ن �ن -"ط ب�ه���م ا '�ن �'� ا� ب;
�2"د !� '. !�2; و ب�دب�ن در رو# �ب ر��A �"ان9�"م Aاز� v. 0 .10"رTب A0ت در�� )و 01(�
�'0d 0ددو ا�A . و ا�A !�2; را �H ا0c از ��"م و ��Pر ب�دب� ; ��1� 0c0$دان � �. ب; !7�� ;�2
&�=��T ١٢٧ه0 دو ("ن ت0ت 3��� �3 و �32 b�3 !��ب� ا$� ب0 و� .0�Hد '�% ه�ا�� !� از
�0د و $��ن !�2; را ب; اu[ع و اه���م ا��2c ن�وز� v5 0ابb0داب اضc ن از"� ١٥ !� "ب'��7 $[
. ا$� ب�$0 � �[� اول�A "��ل% �-�"از از
L�� :
;�2! %� �d�'2 #ب�د ا �u01 H�B ١٢٨
�% د��ار �1-� را} 81/96b{ ب�1� !� ب�ز-� ١٢٩ب
&�b A3 ا���09اج"و ب�=; !-� !� "ار�1د رو�� ;" ب��ن 0ات& }ص{�'�� ; �"# " ٢٠
ت0*; در �9رف "و �0وج از " ��7"و ب0اق از " 1"ق"و ���0�7 از " ا '�ن !�7" از ��0ت"ن
("ن ب�0ت�ۀ $�رة ال�-�); !� ا*=�# ��"ت ا$� ب$0�� ه�� ب�ز � � � و � O�d ب"ا$bۀ . ب�1�" !��ب�
ا$� از �,& ا���ن و <�5ت Xcا��1 ب��Fۀ ت,0د ا<�; B"د !�" �32 b�3"ر�0ف !� ا�1رت ب�
.v ب��A ت0ت�& هv! 0 را ب��ر .��ۀ B"د 09ا�; ت"ا � . ا$� و<"ل ����" ب�و و �"د" *"$�A*�ب
٢٥ .ب"د !� 01ح �ن "*"ف ب"�� و ��ل ا$� و '��-; از ب'� ��ل
& : م'
��و#ال 125�� ،7�H-ا "ار ال� ،k/٣lm ،;$"١/٧٩، روح ال��9 ;؛ ا¬ل. �رس، 126 ;�� ��T .٣l٩/k، ر�y �T اrدب . ت0ب��: ج127�H: ج128B0ب . 129 �� . ٣. ، صد�"ان ، ��
155
����; ب�09�� Oرا �'� 32� 0�S
از و# ت"ان ر$�� ب� '�� ب)0 ��م
�« و ("ن ��� ب�و ب�=�اق ��5Z�2c ��T و 0�rم �"د ١٣٠»����� أن ا�0ف!-� !-Hا
,0دات و 0!��ت �32 ب�1� و v. ;-9 رب� ����; در ه��. �H ب'�& �ن B"اه� ب"د» ;�� &�
y��$ �(9 0��[أ; ل% �- ل�١٣١;��� و��«دrل� ب0 �ن دارد و !��0ۀ » �'-r y ت�B � ]� XZ١٣٢»ت H� ٥
�-�� &�b A� . ا��دۀ ه�
-B v"د ب"ا$bۀ T�� ب9�� ��1�؛ در <"رت��� '�� ا��ن ب"ا�& ب)��A ا�B=�ص ب,
}82/97a {�$را در �ن . $�& ا �����ت ����Tو ت �'��32 را ��ل�; ا$� !� در G��,-c ب��ن
�1�� ;�B��Hد ز�0ا !�. B �9��u اد"0B . ��Tد ��Tج ب��ار4 �"اس ا$� و �"اس از 7Tو
١٠ . ب�1�دل"د ا$� !� ��A �� ��� و�
�/ : م/
7� �� � ��7 ا�-,� $�!� �
١٣٣ز � �� دل ب� او$� ��B"د او$� دل
از ر"ز ١٣٤(-� �� �'% *��% ب0وح ا$� روح را �H *"ام ب� �32 ب�1�؛ و ����3 ا�A د*��3
١٥ . روA1 ا$�١٣٥»اh "ر ال'�"ات«!���0
& : م'
در دل �0وغ )0 (" "ر ا$� در ب=0
"ا# �32 (" روح ا$� در ب�ندر ��ن ه
�'� !� ("ن از ز ^ !�ورت =5; 1"د ����3 ه�� ا1��ء در �ن <"رت ��١٣٦�-ۀ دل را <��5
٢٠ . ب-�د و �0ت �0c �� 3دد
L�� :
��0د � $�ل)� و دل u�& ��م �% از
��0د �١٣٧ �� B"د دا�1 زب��d � ت�-�
.٢/١٩١، !2` ال�5Z، 9,�" ;ال 130 .�Xف 1�O: ب؛ ج131 .٢٨/٢٥ ال05*�ن، 132"ل"# 133، #"-9 #"-| ، ١/٣k٨٩. . ا�-�ا�3: ج134 .٢٤/٣٥ ال-"ر، 135 .<��5-'�: ج136
137 �� . ٨٧. ، صد�"ان، ��
156
�Zل�5 ."�-��"اس و ا���ء در ه�� ��ل ت�ب_ او�-�؛ �"ا -� !� را O . �$�5و*�; !� دل از
�� !-�؛ ���رغ 1"د )�� ا "ار ال); 0cدد و ب� $�& ا���u !� ب0 ه�� ا�-�س B"د دارد ا��دۀ ; �'5
� -� $��bن '���; !� ا���م B"د را ب0 ا��ل; و ا$��7 اه�ل; ,0# دارد .
: ���ی�
}83/97b {ب"د Oدل ت�� ") A٥ ب"د ت
O ب"دM�% ل0�2 ز ض9` �1
�9رف و ت)�X& اB[ق 7�=Tا$� ت �$��"�& ا$��0ار ا"ر $ ���� sل�=(-� �� ا ��Lم
�H $�& ا$��[ل دل در ر��$� ب�ن ت"ا � ب"د . #"-|�2"ة ا "ار"و =�ق ا���5c Aر از :"
& : م'
١٠ 0cد��O ام A در ���|; 0��9 ه0 !,� $^ 1"د �� �J� و
A �1ن در ��1ر" ا<�Tب !)`"$^ !� ب� �P ب��ر راب_ و�� ��
�$"d�5c #�� �) A7 و ا���� � ,� !� او$� c" دل ��J از (� رو
�� �دم ا$� 1"م ت0 از (� ا �ر ��ل% ا$��. v5 ^$ ���ب
���ب; 1"د دل را ز "ر � O��� &1 در v��� �3 �,�ب ه
�'��� از �م b�3 $"ر �'� ("ن ت0ا �uل_ ب�ان '9"د $�* ١٥
X�١٣٨ب� از ��ل% *�$; u�& ت� 1"د 5'� "ا�3 ب� ل�&
y-$ ;� .� �"�١٢l٣ت��م 1� !��ب ت)�X& اB[ق
a/14..، ص�2"ة اr "ار ،�;ب�!" 138
157
SONUÇ
Azerbaycan, XIX. yüzyılın başlarından itibaren büyük siyasî ve kültürel
değişikliklere maruz kalmış; Rusya’nın siyasî egemenliği altına giren coğrafya
insanının, bir taraftan İran ve Osmanlı gibi kültürel bağları bulunan devletlerle ilişkileri
zayıflamış, diğer taraftan ise Batı’da ortaya çıkan yeni fikirlerle tanışma dönemi
başlamıştır.
Bakühanlı (1794–1846), böyle bir dönemde Azerbaycan’da yaşamış olan önemli
Türk/Müslüman fikir adamlarından biridir. Bakü hanları soyundan gelen düşünürümüz,
seçkin bir ailede yetişmesi nedeniyle, dönemine nazaran iyi bir klasik öğrenim
görmüştür. Küçük yaşlarından başlayarak siyasî olayların içinde yer almış, genç yaşında
Rusya ordusuna mütercim olarak katılmış, çeşitli savaşlarda görev alarak albaylığa
kadar terfi etmiş, resmî görevlerindeki başarılarından dolayı Rusya, İran ve Osmanlı
devletleri tarafından ödüllendirilmiştir.
Türkçenin yanı sıra Arapça, Farsça ve Rusça’ya iyi bir şekilde vakıf olan
Bakühanlı’nın, Lehçe ve Fransızca öğrendiğine dair bilgiler de bulunmaktadır. Özellikle
Rusça bilgisi ve çeşitli gezileri, Batı kültürü ile tanışmasına da vesile olmuştur. Aynı
şekilde döneminin bazı siyaset adamları ve müsteşrikleriyle fikir alış verişinde
bulunmuş, hem yönetim, hem de doğubilimcilik alanlarına ait önemli belgelerin altına
imza atmıştır. Farklı kültürlerle tanışması, içinde bulunduğu toplumun zaaflarını daha
iyi görmesine ve bazı hususları eleştirmesine neden olmuştur. Genellikle eğitim-
öğretimin yetersizliğine ve taklide yöneltilmiş bu tenkitlerin uzantısı olarak, çeşitli
konulara dair kitaplardan müteşekkil özel bir kütüphane oluşturmuştur. Ayrıca yeni
tarzda öğretim verecek bir okul projesi hazırlamış, fakat yürürlüğe sokamamıştır.
Bakühanlı, tarih, astronomi, coğrafya, mantık, dilbilim, felsefe ve tasavvuf gibi
çeşitli konulara dair mensur ve manzum eserler kaleme almıştır. İncelememiz sırasında
ulaştığımız kanaat, Bakühanlı’ya nisbet edilen toplam yirmi yedi eserden, yirmi
dördünün nisbetinin kesin, ikisinin ise zayıf olduğu yönündedir. Geriye kalan bir eserin
de, aslında müellifin diğer eserlerinden yapılan derleme ve tercümenin farklı isim
altında zikredilmesinden ibaret olduğunu tespit etmiş bulunmaktayız. Müellifin, büyük
çoğunluğu kolay bir üslupta yazılmış olan mensur eserlerinden ikisi Arapça, ikisi
158
Türkçe, dokuzu Rusça, diğerleri ise Farsça’dır; manzum eserleri ise her üç dilde telif
edilmiş ve Rusçadan Türkçeye çevrilmiş şiirleri ihtiva etmektedir.
Savunduğu görüşlerine ve yaşadığı hayat tarzına bakılacak olursa, Bakühanlı’nın
bir taraftan yenilikçi, diğer taraftan ise gelenekçi diye isimlendirilebilecek bir çizgiyi
takip ettiği söylenebilir. Eserlerini farklı konularda yazmasına rağmen, döneminin İlya
Berezin, Karl Koch, Comte de Suzannet ve Fridrich Bodensctedt gibi müsteşrikleri
tarafından tarihçi ve şair kimliğiyle öne çıkartılan Bakühanlı, Azerbaycan’daki çağdaş
tarih ve edebiyat yazıcılığının oluşması için zemin hazırlamış; bu açıdan kendisini takip
eden yenilikçilerin fikir önderliğini üstlenmiştir. Bununla birlikte eserlerinin büyük
çoğunluğunu klasik bir üslupta telif etmiş, ortaya koyduğu tenkitlerinde radikal bir
tutum sergilememiş ve bu anlamda geleneği temsil ettiğini göstermiştir. Dolayısıyla
Bakühanlı’nın düşüncesinde, tam anlamıyla bir gelenek taassubu bulunmadığı gibi,
yenilikçilik de yoktur. Kendisinden sonraki fikir adamları tarafından genellikle bir
birine zıt kutuplar gibi algılanan bu tutumlar, Bakühanlı’ya göre, bir bütün olarak
telâkki edilmiştir. Onun yapmış olduğu eleştiriler ise temeli klasik geleneğe dayalı bir
düşünce sisteminde mevcut olan eksikliklerin giderilmesine yönelik olmuştur.
Tarih, astronomi ve dilbilimciliğe dair yazdığı eserlerle yaşadığı dönemde yankı
uyandıran düşünürümüzün, felsefî eserlerinin de en az bunlar kadar önemli olduğu
kanaatindeyiz. Zira gelenek ve yenileşme arasında bir köprü fonksiyonu taşıyan bu
eserler, yenileşme sürecinin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadırlar. Onun işrakî ve
meşşâî ekollerden esinlenerek eklektik bir tarzda ortaya koyduğu felsefî düşüncesi, aynı
zamanda tasavvufla iç içe bulunmaktadır. Başka bir ifadeyle düşünürümüz, bazı felsefî
problemleri, nazarî olarak tartıştığı ve amelî olarak kendi yaşantısına tatbik etmeye
çalıştığı tasavvufu göz önünde bulundurmak suretiyle açıklamaya çalışmış; bu gaye ile
başta Mevlânâ olmak üzere birçok mutasavvıftan alıntılar yaparak görüşlerini
desteklemiştir.
Felsefeyle ilgili çalışmalarında Bakühanlı, hayatın bütün yönlerini kuşatıcı bir
özelliğe sahip olması hasebiyle, nazarî bilgilerin uygulamaya konulduğu bir alan olan
amelî hikmete, yani ahlâka odaklanmıştır. Bu konuda kaleme aldığı en önemli eseri
tezimizin Üçüncü Bölüm’ünde tahkikini yaptığımız Tehzîb-i Ahlâk’tır. Eserin hangi
düşünürlerin üzerinde ve ne kadar etkili olduğunu tespit edememekle birlikte, klasik
159
ahlâk düşüncesinin XIX. yüzyıldan itibaren nasıl bir değişim süreci geçirdiğini
izlememiz açısından büyük öneme sahip olduğu kanaatini taşımaktayız.
Bakühanlı, kolay bir dille ve anlaşılır bir üslupta kaleme aldığı Tehzîb-i Ahlâk’ı
dibace, mukaddime, on iki bölüm ve hatime kısımlarına ayırmıştır. Eser, ferdî ahlâk,
toplum ahlâkı, kısmen de aile ve devletle ilgili konuları içermektedir. Dibace’de eser
hakkında teknik bilgiler veren müellif, mukaddimede hikmet üzerinde durmuş, ardından
ise itidal, iyilik, huzur/mutluluk, âdet, şöhret, aşk, amel, yaşama tarzı (siyâg-ı meîşet),
tevazu, insaf, kanaat/rıza ve tevekkül başlıkları altında ahlâkla ilgili görüşlerini ifade
etmiştir. “Maarifin Remizlerine Dair” başlığı taşıyan Hatime kısmında ise, metafizik
bilgiden ve varlıktan bahsedilmiştir.
Mukaddimede cehaleti tenkit eden müellif, hikmete/gerçeğin bilgisine nasıl
ulaşılacağını ve bunun sonucunda neyin kazanılacağını konu edindiğini söylemiştir.
Yazar, Yunan, İslam ve Batı kaynakları doğrultusunda kaleme aldığını belirttiği Tehzîb-
i Ahlâk’ta ayet ve hadislerin yanı sıra pek çok mütefekkirden de alıntı yapmıştır. Ayrıca
düşünürümüzün, eserin başında şüpheci, sonuna doğru ise daha kararlı bir üslup ortaya
koymuş olması, Tehzîb-i Ahlâk’ın dikkate şayan özelliklerindendir. Bu anlamda eseri,
Gazzâlî’yi anımsatan bir yöntemi takip ederek kaleme alan Bakühanlı, bir bakıma
kendisinin ahlâkî yetkinliğe ulaştığını ve bu süreci aşama aşama yazıya döktüğünü
göstermiştir.
Bakühanlı ahlâk düşüncesini, insanı bir problem olarak merkeze almak suretiyle
geliştirmiştir. Ona göre yegâne mutlak varlık Tanrı’dır; diğer varlıklar ise O’nun dış
dünyadaki çeşitli taayyünlerinden ibarettir. İnsan, sudûr, feyiz ve halk kelimelerini
kullanarak açıklayabileceğimiz varoluş sürecinde ortaya çıkan en üstün yaratılmıştır.
Zira o, iyi ve kötü arasındaki temyizi sağlayan düşünme yetisine; kendi kaderini
belirlemesine olanak tanıyan iradeye sahiptir. Tanrı’nın kudretiyle kıyaslanamayacak
kadar kısıtlı olan bu irade, insana, yeryüzünün imarı konusunda halife oluşundan dolayı
gereklidir. Dolayısıyla insan, yegâne ahlâkî varlıktır ve kendi kaderini tayin etme
açısından etkin bir konumdadır.
Bakühanlı, bilgi ve ahlâk arasında karşılıklı ilişkinin bulunduğunu düşünmektedir.
Ona göre hikmet, gök cisimlerinin hareketleri hakkında çeşitli görüşler ortaya
koymaktan veya muhatabın anlayamayacağı karmaşık ifadeler kullanmaktan ibaret
değildir. Bütün ilimlerin nihaî hedefi olan hikmet, varlığın hakikatinin ve gâyesinin
160
bilgisidir. Hikmete ulaşmanın yolu ise, birer bilgi edinme vasıtaları olan akıl, ma’rifet,
din ve şeriat arasında mutabakat kurmakla mümkündür. Zira bunlardan her biri, insanın
kendisinden beklenen hedefe varması açısından diğerine muhtaçtır; aralarındaki fark ise
fizik ve metafizik alana ilişkin bilgilerin güvenirliği açısındandır. Böyle bir yöntemle
hakikatin bilgisine ulaşmak, ferdin yetkinliği için zorunlu bir gerekçedir.
Huyların değişebileceğini ve doğru bir eğitimin insanı istediği hedefe götüreceğini
söyleyen Bakühanlı’nın fazilet ve rezîletlerle ilgili düşünceleri, sistematik şekilde
olmasa bile, belli ölçüde klasik İslam ahlâkçılarının konuya ilişkin görüşlerinin devamı
niteliği taşımaktadır. Düşünürümüzün buradaki özgünlüğü ise fazîletlerden daha çok
rezîletler üzerinde durması, dolayısıyla iyiliğin kazanılmasından daha çok, kötülüğün
giderilmesine vurgu yapmış olmasıdır. Kanaatimizce, metafizik bir kötülüğün
olmadığını savunan düşünürümüzün bu tutumu, rezîletleri, bir bakıma bozulmuş
fazîletler olarak kabul etmesinin ve yaşadığı dönemde belirgin olan rezîletlere dikkat
çekmek istemesinin bir uzantısıdır. Ona göre iki aşırılığın ortası olan fazîletlerin
bilinmesinde, insaf ve itidal’in önemli bir fonksiyonu vardır. İnsaf ve adalet, nihaî
noktada aynı şey olmakla birlikte, fıtrî ve kesbî olmaları hususunda birbirinden
ayrılmaktadırlar. Aynı şekilde, fıtrî olan insafın, makul bir akıl yürütmeyle
desteklenmediği takdirde yanılabileceği muhtemel olduğu halde, böyle bir şey adalet
için söz konusu değildir.
Ahlâk düşüncesinde umumun menfaati ve nizam-ı âlem gibi kavramların altını
defalarca çizen Bakühanlı’ya göre, ferdî yetkinliğe ulaşmak isteyen birey, ister
rezîletlerden kurtulmak, isterse de fazîletlerin korunması için olsun mutlaka her hangi
bir toplum içinde bulunmak zorundadır. Zira nazarî bilgilerin pratiğe dökülmesi;
insanın, umumun menfaati ile aynı anlamı ihtiva eden iyiye ulaşması, ancak bir toplum
içinde yaşamakla gerçekleşir. Aksi halde, her hangi bir eylemi fazîlet diye
nitelendiremeyeceğimiz gibi, kemale ulaşmamız da mümkün olmayacaktır. Bakühanlı,
insanın sosyal bir varlık olduğuna ilişkin ön kabulden hareketle, klasik ahlâk
literatüründen devraldığı bu görüş sayesinde, çeşitli kültürlerden oluşan kendi
toplumundaki insanlararası ilişkilerin düzenlenebileceğine inanmıştır. Hatta ona göre
din, ahlâkî ilkeleri emretmek açısından umumun menfaati’nden sonra gelmektedir.
Başka bir deyişle din, iyi olanı doğrudan zikretmekten daha ziyade umumun menfaati
161
ve nizam- âlem’in göz önünde bulundurulmasıyla belirginleşen ilkeleri teyit eden bir
mahiyeti haizdir.
Bakühanlı’nın ahlak düşüncesinde mutluluğun önemli bir yeri vardır.
Düşünürümüzün, değişenler âleminde herhangi bir şeyi mutlak gerçek olarak kabul
etmediğini dikkate alırsak, ona göre gerçek mutluluğun ahirette olduğunu söylememiz
gerekecektir. Bu dünyayla ilgili mutluluk olarak tarif edebileceğimiz şey ise, gerçek
mutluluğa ulaşmamıza yardımcı olan sükûn-ı kalb veya huzur’dur. O, mecazî aşkla elde
edilen huzur vasıtasıyla insanın tıpkı miraç olayında olduğu gibi kedeme kademe
kemale ereceğini ve maddî ölümle birlikte ilahî aşka mazhar olarak Hakk’ın rahmetine
kavuşacağını söylemektedir.
Hülasa Bakühanlı, içinde yaşadığı toplumun zaaflarını tespit ederek bunlar için
çözüm üretmeye çalışan bir düşünürdür. O, konu edindiği problemlerin cevabını
insanların ahlâk anlayışlarında aramış, entelektüel faaliyetlerini ve kaleme aldığı
eserlerini böyle bir bakış açısı ile ortaya koymuştur. Fakat Bakühanlı’nın, sistematik bir
filozof/düşünür olmadığı, ifade ettiği görüşleri arasında bazı çelişkilerin bulunduğu ve
ciddi şekilde tartışılması gereken nazarî konuları sadece sonuçlarını zikretmek suretiyle
ele aldığı da bir gerçektir.
Tezde, hayatı, şahsiyeti ve eserlerine dair bilgilerin yeniden değerlendirilmesinin
ardından Bakühanlı’nın ahlâk görüşü, birinci derecede kaynaklara dayanılarak
incelenmiş olmakla birlikte, bu fikir adamının bütün düşüncesinin sadece bir kısmı
ortaya koyulmuştur. Bakühanlı’nın, tezimizde inceleme fırsatı bulamadığımız tarih,
coğrafya, astronomi, edebiyat ve tasavvuf alanındaki görüşlerinin özel olarak çalışılması
durumunda, müellifin düşüncesinde bulunan boşluk ve tutarsızlıklar önemli ölçüde
vuzûha kavuşturulmuş olacaktır. Yine düşünürümüzün hayatı hakkında, Türk, Rus,
Gürcü ve Azerbaycan arşivlerinde yapılacak incelemelerde yeni bilgilere ulaşılması
muhtemeldir. Ayrıca gerek Azerbaycan, gerekse öteki Türk Cumhuriyetleri’nde yetişen
düşünürlere tahsis edilecek yeni çalışmalar sayesinde, XIX. yüzyıldaki Türk fikir
hayatının, dolayısıyla günümüz problemlerinin, daha iyi bir şekilde anlaşılacağını da
ifade edebiliriz.
162
KAYNAKÇA
A. Bakühanlı’nın Eserleri
Beyân-ı Ahvâl-i Vehhabiyân, (Rusça’dan Çeviri), AMEA Eİ Ktp., nr.B-2482/16814, vr.1b-13a.
Devâzdeh İmam, AMEA Eİ Ktp., nr.FR-1525, vr.2a-6b.
Divan, AMEA Eİ Ktp., nr.M-120/11099, vr.21a-92b.
Esrâru’l-Melekut “Kainatın Sirleri”, çev. Senuber Atakişiyeva, Bakü: Elm, 1985.
Esrârü’l-Melekût, AMEA Eİ Ktp., nr.B–3860/23373(3), vr.57a-65b; nr.B–4498/6123(24295), vr.43b-58a; ÇH. Ktp., nr.4097/2, vr.18b-42b.
Gurd ve İlbiz, drl. ve çev. Memmedağa Sultanov, Bakü: Genclik Neşriyatı, 1985.
Gülistân-i İrem, AMEA Eİ Ktp., nr.B–2268/2313, vr.1b-75b.
Gülistan-i İrem, thk. Abdülkerim Alizade v.dğr., Bakü: Elm Neşriyatı, 1970.
Gyulistan-İram, Bakü: Azerbaycan Tetkik ve Tetebbu Cemietinin Neşriyatı, 1926.
Gülüstani-İrem, Bakü: Möminin Neşriyatı, 2001.
Gyulistan-i İram, Bakü: İzdatelstvo Elm, 1991.
Hind Efsanesi, Bakü: Azerbaycan Uşag ve Gencler Edebiyatı Neşriyatı, 1957, I. Baskı; Bakü: Genclik 1972, II. Baskı; Bakü: Genclik 1991, III. Baskı.
Kânûn-i Kutsî, Tiflis: Dâru’t-Tab’, 1248.
Kitab-i Eskeriyye, haz. Hemit Araslı, Nizami Adına Edebiyat İnstitunun Eserleri. Edebiyat Mecmuesi, c.1, s.71–80, Bakü 1946.
Kratkaya Grammatika Persidskago Yazıka, Tiflis: Tipografiya Arzanovıh, 1841.
Mişkâtü’l-Envar, AMEA Eİ Ktp., nr.M-120/11099, vr.1b-20b.
Nesâyeh, AMEA Eİ Ktp., nr.A-153/2941(3), vr.41b-54b.
Nesihetler, çev. Memmedağa Sultanov, Bakü: Yazıçı, 1982.
Riyâzü’l-Kuds, AMEA Eİ Ktp., nr.D–140/7472, vr.1b-91a.
Soçineniya Zapiski Pisma, haz. Enver Ahmedov, Bakü: Elm, 1983.
Tehzîb-i Ahlâk, AMEA Eİ Ktp., nr.A-153/2941(3), vr.56b-97b; nr.C–215/10144, vr.1a-57a; nr.C-395a/b/11662, vr.1a-82a.
Terezinin Mahiyeti, çev. Zakir Memmedov, Azerbaycan Dövlet Universiteti Elmi Eserler: Tarih ve Felsefe Seriyası (Ayrıca Çıharış), sy.4, s.75–84, Bakü 1971.
163
B. Arşiv Belgeleri
AMEA Eİ Ktp., f.1, nr.2, vr.1-14; nr.49, vr.20–21; nr.9, vr.2.
BOA, A.AMD, nr.15/71, vr.1; A.DVN.MHM., nr.3A/90, vr.1; A.MKT, nr.138/12, vr.1; İ.HR, nr.37/1697, vr.1, nr.40/1871, vr.1; İ.MVL, nr.124/3185, vr.1–6; İ.MVL, nr.138/3807, vr.1–2; İ.HR, nr.36/1689, vr.1-2.
C. Diğer Yayınlar
ABRAMİŞVİLİ, Andrey, “İz İstorii Azerbaydjanskoy Periodiçeskoy Peçati”, Uçenie Zapiski Azgosuniversiteta, sy.10, s.69–76, Bakü 1956.
ABU-MANNEH, Butrus, Studies on İslam and The Ottoman Empire in The 19 th Century (1826–1876), İstanbul: The Isis Press, 2001.
ACLÛNÎ, İsmail Muhammed, Keşfü’l-Hafâ, I-II, Kahire: yay.yok., 1351.
AGAYAN, Tsatur, “Bibliografiya o Bakihanove”, SSSR Elmler Akademiyası Azerbaycan Flialının Heberleri, sy.5, s.100–117, Bakü 1943.
------------ “Nekotorıe Dopolnitelnıe Dannıe k Materialam po İstorii Roda Bakihanovıh”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.4, s.140–147, Bakü 1947.
------------ “Rod Bakihanovıh”, SSSR Elmler Akademiyasının Azerbaycan Flialının Heberleri, sy.5, s.50–59, Bakü 1944.
------------ “Vıdayuşiysya Azerbaydjanskiy Prosvetitel İstorik A.Bakihanov”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.4, s.66–97, Bakü 1947.
AGAYEV, Ajdar, “Abbas-kuli Aga Bakihanov (Gudsi)”: A.Agayev, A.Gaşimov, Antologiya Pedagogiçeskoy Mısli Azerbaydjanskoy SSR içinde, Moskova: Pedagogika, 1989, s.187–200.
AHMEDOV, Camal, “Abbasgulu Ağa Bakıhanov’un Pedagoji ve Metodik Bahışları Hakkında”, Azerbaycan Mektebi, sy.5, s.66–70, Bakü 1974.
AHMEDOV, Enver, “Bakıhanov Alman Metbuatında”, Elm ve Heyat, sy.2, s.32–33, Bakü 1981.
------------ “Dokumentı i Svidetelstva o Bakihanove”, Trudı İnstituta Literaturı i Yazıka İmena Nizami, , c.13, s.198–201, Bakü 1958.
------------ “Logika A.K. Bakihanova”, Uçenıe Zapiski Azgosuniversiteta: Seriya İstorii i Filosofii, sy.1, s.11–20, Bakü 1966.
------------ “Metafizika A.-K. Bakihanova”, Uçenıe Zapiski Azgosuniversiteta: Seriya İstorii i Filosofii, sy.2, s.20–27, Bakü 1966.
------------ “O Datah Rojdeniya i Smerti A. Bakihanova”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Meruzeleri, c.16, sy.11, s.1121–1124, Bakü 1960.
------------ “O Sudbe Liçnoy Biblioteki A. Bakihanova (s Publikasiey Dokumentov)”, Trudı İnstituta İstorii AN AzSSR, sy.15, s.150–175, Bakü 1961.
164
------------ “Ob Odnom Neizvestnom İzvleçenii iz Knigi A. Bakihanova Gyulistan-İram”, Uçenıe Zapiski Azgosuniversiteta, sy.2, s.89–90, Bakü 1956.
------------ “Ob Odnom Neizvestnom Proekte Uçrejdeniya Uçilişa Sostovlennom A. Bakihanovım”, Uçenie Zapiski Azgosuniversiteta, sy.4, s.123–129, Bakü 1957.
------------ A.K. Bakihanov: Epoha, Jizn, Deyatelnost, Bakü: Elm, 1989.
------------ İzlojenie Kosmografiçeskih Vozzrenie A.K. Bakihanova, Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası, 1967.
AHUNDOV, Nazim Azerbaycan’da Dövri Metbuat: 1832–1920, Bakü: Elmler Akademiyası Neşriyatı, 1965.
AKÇURA, Yusuf, Yeni Türk Devletinin Öncüleri (1928 Yılı Yazıları), Ankara: Kültür Bakanlığı, 1981.
AKİMUŞKİN, Oleg v.dğr., Persidskie i Tadjikskie Rukopisi İnstituta Narodov Azii AN SSR (Kratkiy Alfavitnıy Katalog), I-II, Moskova: Akademiya Nauk SSSR, 1964.
AKKUŞ, Muzaffer, “Seyyid Nigâri’nin Divanı ve Dil Hususiyetleri”: 3. Uluslararası Türk Dil Kurultayı 1996 içinde, Ankara: Türk Dil Kurumu, 1999, s.77–96.
AKPINAR, Cemil, “Hayâtî Ahmed Efendi”, DİA, XVII, 14–16, İstanbul 1998.
AKPINAR, Yavuz, Azeri Edebiyatı Araştırmaları, İstanbul: Dergâh Yayınları, 1994.
------------ Mirza Feth-Ali Ahundzade (Bütün Yönleriyle), A.Ü. Edebiyat Fakültesi, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Erzurum 1980.
ALİ KUŞÇU, Alâeddin Ali b. Muhammed, Şerhu’t-Tecrîd: Siyalkuti, Haşiye alâ Şerhi’l-Mevâkıf’ın hamişinde, İstanbul: Matbaa-i Âmire, 1311.
ALİYARLI, Süleyman, Azerbaycan Tarihi (Uzak Keçmişden 1870-ci İllere Geder), Bakü: Azerbaycan Neşriyat, 1996.
ALSTADT, L.Audrey, “Nasihatlar (Admonitions) of Abbas Kulu Agha Bakikhanlı”: Hasan Paksoy, Central Asian Monuments içinde, İstanbul: The Isis Press, 1992, s.105–142.
------------ The Azerbaijani Turks: Power and Identity Under Russian Rule, Stanford: Hoover Institution Press, 1992.
ALTSTADT-Mirhadi, Audrey, “The Forgotten Factor: The Shi’i Mullahs of Pre-Revolutionary Baku”, C. Lemercier Quelquejay v.dğr.: Passe Turko-Tatar Present Sovietique, Paris: Editions Peeters, 1986, s.345-365.
ANAY, Harun, Celaleddin Devvânî: Hayatı Eserleri Ahlâk ve Siyaset Düşüncesi, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Doktora tezi), İstanbul 1994.
------------ “Findiriskî”, DİA, XIII, 109–111, İstanbul 1996.
ARAT, R.Rahmeti “Matbuat”, İA, VII, 380–393, İstanbul 1993.
165
ARSLAN, Ali, “Rusların Güney Kafkasya’da Yayılmalarında Ermeni Eçmiyazin Katogigosluğu’nun Rolü”, Kafkas Araştırmaları, sy.2, s. 19–38, İstanbul 1996.
------------ “Eçmiyazin Ermeni Katogigosluğu’nun Osmanlı Denetiminde ve Rus Kontrolündeki Statüsü, Kafkas Araştırmaları, sy.2, s.39–64, İstanbul 1996.
ATKİN, Muriel Ann, The Khanates of the Eastern Cavcasus and The Origins of the First Russo-Iranian War, Yale Üniversitesi, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), 1976.
Azerbaycan Kitabı: Bibliografya, Bakü: Azerbaycan SSR Medeniyet Nazirliyi, 1963.
Azerbaycan Yazıçılarının Heyatından Degigeler, Bakü: Genclik, 1979.
“Azeri Matbaasının Muhtasar Tarihçesi”, Yeni Kafkasya, c.3, sy.9, s.5–8, İstanbul 1926.
BABA EFDAL, Efdalüddin Kâşânî, Divan ve Risâletü’l-Müfîde, tsh. Mustafa Feyzi, y.y.: Kitabfuruşi-yi Zevvar, 1363 hş.
BADDELEY, John F., Rusların Kafkasya’yı İstilası ve Şeyh Şamil, çev. Sedat Özden, İstanbul: Kayıhan yayınları, 1989.
BAGRİY, L., Materialı Dlya Bibliografii Azerbaydjana, Bakü: yay.yok., 1924.
BAĞDTLI, İsmail Paşa, Hediyyetü'l-Ârifin: Esmai'l-Müellifîn ve Âsârü'l-Musannifîn, I-II, Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı, 1951.
“Bakıhanov Abbaskulu Ağa”, ASE, I, 572–573, Bakü 1976.
“Bakuhani Abbas-Kuli-Aga”, Literaturnaya Ensiklopediya, I, 776, Moskova 1929.
BAKİHANOVA, Gyultekin, Etyudı o Gudsi: A.Bakihanov i Ego Svyazi s Peredovımi Predstavitelyami Rossii Pervoy Polovinı XIX veka, Bakü: Yazıçı, 1984.
BARTHOLD, Vasiliy, Mesto Prikaspiyskih Oblastey v İstorii Musulmanskogo Mira, Bakü: yay.yok., 1925.
------------ Rusya ve Avrupa’da Oryantalizm, çev. Kaya Bayraktar, Ayşe Meral, İstanbul: Küre Yayınları, 2004.
------------ İslam Medeniyeti Tarihi, çev. M. Fuat Köprülü, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1963.
BATSİEVA, Svetlana v.dğr., Arabskie Rukopisi İnstituta Vostokovedeniya Akademii Nauk SSSR (Kratkiy Katalog), I-II, Moskova: İzdatelstvo Nauka, 1986.
BAYAT, Mangol, “Kaçar Dönemi İran’ında Tasavvuf Karşıtlığı”, çev. Abdullah Kartal, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.1, sy.1, s.229–243, Bursa 2004
BAYINDIR, Abdülaziz, “Âdâb”, DİA, I, 334, İstanbul 1988.
BAYKARA, Hüseyin, Azerbaycanda Yenileşme Hareketleri (XIX. Yüzyıl), Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 1966.
BAYKARA, Tuncer, Osmanlılarda Medeniyet Kavramı ve Ondokuzuncu Yüzyıla Dair Çalışmalar, İzmir: Akademi Kitabevi, 1992.
166
BENNİGSEN, Alexandre, “Bakikhanlı”, El2, I, 958, Londra 1960.
BENNİGSEN, Alexandre, C.Lemercier Quelquejay, Sûfi ve Komiser: Rusya’da İslam Tarikatları, çev. Osman Türer, Ankara: Akçağ Yayınları, 1988.
------------ Stepde Ezan Sesleri. Sovyet Rejimi Altındaki İslam’ın 400 Yılı, çev. Nezih Uzel, İstanbul: Selçuk Yayınları, 1981.
“Berezin”, ASE, II, 111, Bakü 1978.
BEREZİN, İlya Nikolayeviç, Grammatika Persidskago Yazıka, Kazan: yay.yok., 1853.
------------ Puteşestviye po Vostoku, I-II, Kazan: Universitetskoy Tipografiya, 1850.
BERKOK, İsmail, Tarihte Kafkasya, İstanbul: İstanbul Matbaası, 1958.
BESTUJEV, Aleksandr (Marlinskiy), İzbrannıe Proizvedeniya, Bakü: Azerneşr 1990.
BEYDİLLİ, Kemal, “1828–1829 Osmanlı-Rus Savaşında Doğu Anadolu’dan Rusya’ya Göçürülen Ermeniler”, Türk Tarih Kurumu Belgeler Dergisi, c. 13, sy.17’den ayrı basım, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1988, s. 365–434.
BİRCAN, Hasan Hüseyin İslam Felsefesinde Mutluluk, İstanbul: İz Yayıncılık, 2001.
BUNİYATOV, Ziya, İzbrannıe Soçineniya, I-III, Bakü: Akademiya Nauk Azerbaydjanskoy SSR, 1999.
BURSALI, İsmail Hakkı, Kenz-i Mahfî, sdl. Abdulkadir Akçiçek, İstanbul: Rahmet Yayınları, 1967.
BURSALI, Mehmet Tahir Efendi, Osmanlı Müellifleri, sdl. A.Fikri Yavuz, İsmail Özen, I-II, İstanbul, Meral Yayınevi, t.y.
BÜNYADOV, Ziya, Yusif Yusifov, Azerbaycan Tarihi (En Gedim Zamanlardan XX. Esredek), I-III, Bakü: Azerbaycan Dövlet Neşriyatı, 1994.
CAFEROĞLU, Ahmet, “Abbaskulu Ağa Bakihanof “Kutsî” Gülistân-ı İrem”: M.F. Köprülüzade, TM içinde, II, İstanbul: Devlet Matbaası, 1928, s.595–597.
------------ “Azerbaycanda Maarif Hareketleri”, Türk Kültürü, c.2, sy.18, s. 130–136, Ankara 1964.
------------ “Modern Azerbaycan Edebiyatına Toplu bir Bakış”, Azerbaycan Yurt Bilgisi, c.4, sy. 37, s.40–48, İstanbul 1954.
CEYLÎ, Abdülkerim, İnsan-ı Kâmil, çev. Abdulkadir Akçiçek, I-II, İstanbul: Üç Dal Neşriyat, 1966.
CÜRCÂNÎ, Seyyid Şeref, Ta’rifât, Beyrut: Dârü'l-Kütübi'l-İlmiyye, 1983.
DAĞLI, Yücel, Cumhure Üçer, Tarih Çevirme Kılavuzu, V, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1997.
DEMİR, İsmet v.dğr., Osmanlı Devleti ile Azerbaycan Türk Hanlıkları Arasındaki Münâsebetlere Dair Arşiv Belgeleri: Karabağ-Şuşa, Nahçivan, Bakü, Gence, Şirvan, Şeki, Ravan, Kuba, Hoy (1575–1918), II, Ankara: Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, 1993.
DEVLETÂBÂDÎ, Aziz, Ketabhânehâ-ye Azerbaycan, Tebriz: Çâphâne-yi Şafak, 1972.
167
DİHHUDA, Mirza Ali Ekber, “Âfiyet”, Lugatnâme, XX-A, 16, Tahran 1341 hş.
DİMİTRİEVA, L. v.dğr., Opisanie Tyurkskih Rukopisey İnstituta Narodov Azii, Moskova: Akademia Nauk SSSR, 1965.
------------, Opisanie Tyurkskih Rukopisey İnstituta Vostokovedeniya, Moskova: Akademia Nauk SSSR, 1975.
EDMUND, William, David Allen, Paul Muratoff, Kafkas Harekâtı, 1828–1921 Türk-Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1966.
ENİKOLOPOV, İvan, “Pervaya Tyurkskaya Gazeta na Kavkaze”, Kultura i Pismennost Vostoka, c.3, s.140–146, Bakü 1928.
------------, Sovremenniki o Bakihanove, Bakü: Elm, 1975.
ENVER, Seyyid Abdullah, Fihrist-i Nüshahâ-yı Hatti-yi Ketabhâne-i Milli-yi İran: Kütüb-i Farisî, II, V, Tahran: Kitabhâne-i Milli-yi İran, 1986–1990.
EFENDİYEV, Hidayet, Azerbaycan Bedii Nesrinin Tarihinden, Bakü: Azerneşr, 1963.
------------, Oktay, Azerbaycan Tarihi, I-III, Bakü: Elm, 1999.
ELESGEROVA, Tayibe, “Abbasgulu Ağa Bakıhanovun Ganuni-Güdsi Eseri”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.2, s.43–52, Bakü 1971.
EMİNZADE, Ahmed, Azerbaycanda Felsefe ve İctimaî-Siyasî Fikir Tarihinden (XVII-XVIII Esrler ve XIX Esrin Birinci Rübü), Bakü: Elm, 1972.
ERDEM, Hüsameddin, Sondevir Osmanlı Düşüncesinde Ahlâk (Tanzimattan Cumhuriyete Kadar), Konya: Sebat Ofset Matbaacılık, 1996.
ERİM, Nihat, Devletlerarası Hukuk ve Siyasî Tarih Metinleri, I, Ankara: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 1953.
EROL, Ali, “Türk Kültür ve Fikir Hayatında Ekinçi (1875–1877)”, Bilig, sy.39, s.53–72, Ankara 2006.
ESADZE, Semen, İstoriçeskaya Zapiska ob Upravlenii Kavkazom, Tiflis: yay.yok., 1907.
FERFÛR, Abdurrahman-Muhammed Muti’ el-Hafız, el-Müntehabu min Mukteniyâti Ma’hadi’l-Mahtûtâti fî Bakü bi-Azerbaycan, Dubai: Merkezu Cum’ati’l-Macid, 1993.
FERZELİYEV, Akif, Nazim Ahundov, Garabağnameler, I-II, Bakü: Yazıçı, 1989–1991.
FESAİ, Hasan, History of Persia Under Qajar Rule (Farsnâme-yi Nâserî), çev. Heribert Buse, New York: Columbia University, 1972.
Fihrisu Ma’hedi’l-Mahtutati’l-Arabiyye bi-Azerbaycan, çev. Makdis Ali, Kuveyt: Merkezü’l-Mahtutat ve’t-Türas ve’l-Vesaik, 2002.
GAMMER, Moshe, Muslim Resistance to the Tsar: Shamil and the Conquest of Chechnia and Dagestan, Londra: Frank Cass, 1994.
168
GAZİYANTS, A., “K Rodoslovnıy A. Bakihanova”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.12, s.42-54, Bakü 1945.
------------ “Vıderjka iz Kameralnogo Opisaniya Kubinskoy Provinsii o Semye Bakihanovıh”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.4 s.131–134, Bakü 1947.
GAZZÂLÎ, Ebu Hamid, Filozofların Tutarsızlığı, çev. Mahmut Kaya, Hüseyin Sarıoğlu, İstanbul: Klasik Yayınları, 2005.
GÖKÇE, Cemal, Kafkasya ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Kafkasya Siyaseti, İstanbul: Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı Yayını, 1979.
GÖYÜŞOV, Nesib v.dğr., Katalog Persidskih Rukopisey, I-II, Bakü: Örnek, 1994.
GRANTOVSKİ, Edvin v.dğr., Tarih-i İran ez Zemân-ı Bâstân ta Emrûz, çev. Keyhüsrev Keşâverzî, y.y.: İntişârât-ı Pûyeş, 1359 hş.
GRİBOYEDOV, Aleksandr, Putevıe Zapiski, A.S.Griboyedov: Soçineniya içinde, haz. V.Orlov, Moskova-Petersburg (Leningrad): Goslitizdat, 1959, s.390–448.
“Guberniya”, ASE, III, 257, Bakü 1979.
GUSEYNOV, Geydar, İz İstorii Obşestvennoy i Filosofskoy Mısli v Azerbaydjane XIX Veka, Bakü: Azerbaydjanskoe Gosudarstvennoe İzdatelstvo, 1958.
HABİBABÂDÎ, Muhammed Ali (Moallem), Mekârimu’l-Âsâr, I-IV, Isfahan: Encümen-i Kitabhana-yi Umumi, 1337–1352 hş.
HADJİBEYLİ, Djeyhun Bey, “Un Historien Azerbaidjanian du Debut du XVII siécle: Abbas Kouli Agha Bakikhanoff”, Journal Asiatique, c.207, s.149–157, Paris 1925.
HÂFIZ ŞİRAZÎ, Şemsüddin, Divan-ı Hâce Hâfız-ı Şirazî, tsh. Seyyid Ebü’l-Kasım Encevi Şirazi, y.y., t.y.
HAYATİZÂDE, Seyyid Şeref, Efkârü’l-Ceberût fî Tercemeti Esrâri’l-Melekût, İstanbul: Daru’t-Tıbaati’l-Amire, 1265.
HELEFOV, A., “Azerbaycanda Kitabhana İşinin Tarihinden (1828-1850)”, Azerbaycan Dövlet Universiteti: Elmi Eserler (Dil ve Edebiyat Seriyası), sy.2, s.34-46, Bakü 1966.
HEYET, Katalog Arabskih Rukopisey, I-II, Bakü: Elm, 1984.
------------ Poetik Meclisler, Bakü: Yazıçı, 1987.
HÜSEYNİ, Ebülfezl, “Abbasgulu Ağa Güdsi’nin Dest-Hetti”, Azerbaycan, sy.7, s.189–200, Bakü 1968.
HÜSEYNLİ, Resul, Azerbaycan Ruhaniliyi (Hanlıklar çağından Sovet İşğalınadek olan Dövrde), Bakü: Kür Neşriyatı, 2002.
HÜSEYNOV, Heyder, “A. Bakıhanovun Ehlag Nezeriyyesi”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri: İctimai Elmler Seriyası, sy.4, s.98–110, Bakü 1947.
169
------------ Görkemli Azerbaycan Alimi Abbasgulu Ağa Bakıhanov, Bakü: Azerbaycan SSR Siyasi ve Elmi Bilikleri Yayan Cemiyet, 1949.
HÜSEYNOV, Rafael, “Bakihanovlar Nesli”, Abbasgulu Ağa Bakıhanov 200 (1794–1846): Respublika Konfransının Tezisleri içinde, Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası Edebiyat İnstitutu, 1994, s.38–39.
HİLLÎ, İbnü’l-Mutahhar, Keşfü’l-Murad fî Şerhi Tecrîdi’l-İtikad, thk. Hasan Hasanzade Âmulî, Kum: Müessesetu Neşri’l-İslâmî, 1420.
İBN MİSKEVEYH, Ebu Ali Ahmed, Ahlâkı Olgunlaştırma, çev. Abdülkadir Şener, İsmet Kayaoğlu, Cihad Tunç, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1983.
İBN SİNA, Ebu Ali, Ta’likât, Kum: Merkez-i İntişârât-i Defter-i Teblîğât-i İslâmî, 1421.
İBRAGİMBEYLİ, Hadji Murat, Rossiya i Azerbaydjan v Pervoy Treti XIX Veka (İz Voenno-Politiçeskoy İstorii), Moskova: Nauka, 1969.
İHSANOĞLU, Ekmeleddin v.dğr., Osmanlı Astronomi Literatürü Tarihi, I-II, İstanbul: IRCICA, 1997.
İHSANOĞLU, Ekmeleddin, “İntroduction of Western Science to The Ottoman World: A Case Study of Modern Astronomy (1660–1860)”: Transfer of Modern Science and Technology to The Muslim World içinde, İstanbul: IRCICA, 1992, s.67–120.
İMANOV, Vügar, Ali Merdan Topçubaşı (1865–1934): Lider Bir Aydın ve Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Temsili, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2003.
İNÂYETULLAH, Rıza, “Bakihânûf”, Dâiratü’l-Meâref-i Bôzorg-i İslâmî, XI, 244–245, Tahran 2001.
İSFAHÂNÎ, Râgıb, Müfredâtu Elfâzi’l-Kur’an, thk. Safvan Adnan Davudi, Beyrut: Dârü’ş-Şâmiyye, 2002.
İSMAİLOV, Mahmut, “Ob Uçastii Azerbaydjantsev v Riadah Russkih Voisk v Russko-İranskih i Russko-Turetskih Voinah Pervoy Tretii XIX veka”, Trudı AN AzSSR, sy.4, s.5–20, Bakü 1954.
------------ Azerbaycan Tarihi, Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası, 1993.
İZGİ, Cevat, “Hayâtîzâde Seyyid Şeref Halil”, DİA, XVII, 17–18, İstanbul 1998.
KAHRAMAN, Alim, “Matbuat”, DİA, XXVIII, 121–125, İstanbul 2003.
KANLIDERE, Ahmet, “Mirza Kâzım Bey”, DİA, XXX, 162–164, İstanbul 2005.
KARA, İsmail, Bir Felsefe Dili Kurmak: Modern Felsefe ve Bilim Terimlerinin Türkiye’ye Girişi, İstanbul: Dergah Yayınları, 2005.
KARABAĞLI, Mehmed Aka, Tezkiretü’ş-Şüara: Riyâzu’l-Âşikin, haz. Sadi Göçenli, Recep Toparlı, Erzurum: Fen-Edebiyat Fakültesi Ofset Tesisleri, 1992.
KARLIĞA, Bekir, “Anâsır-ı Erbaa”, DİA, III, 149–151, İstanbul 1991.
170
KASIMZADE, Feyzulla, Abbaskulu Ağa Bakihanov-Kutsi, Bakü: Azerbaycan Uşag ve Gencler Edebiyatı Neşriyatı, 1956.
------------ XIX. Asır Azerbaycan Edebiyatı Tarihi, Bakü: Maarif Neşriyatı, 1966.
KASUMOV, M., Oçerki po İstorii Peredovoy Filisofskoy i Obşestvenno-Politiçeskoy Mısli Azerbaydjanskoqo Naroda v XIX Veke, Bakü: yay.yok., 1959.
KÂŞÂNÎ, Kemaleddin, Istılâhâtu’s-Sûfiyye, thk. Muhammed Kemal İbrahim Cafer, Kahire: el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l-Amme li’l-Kitâb, 1981.
KEREMOV, Nureddin, Gudsinin Seyahetleri: A. Bakıhanov-Coğrafiyaşünas ve Seyyah Kimi, Bakü: Azerneşr, 1983.
KILIÇ, Hatice, “İran’ın Modernleşme Sürecinde Osmanlı Devletinin Rolü (1848–1923)”, M.Ü. Orta Doğu Araştırmaları Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2006.
KINALIZADE, Ali Efendi, Ahlâk-ı Alâî, I-III, Bulak: Matbaatü’l-Bulak, 1248.
KONSTANTİNOV, Nikolay, B.Struminskiy, Oçerki po İstorii Naçalnogo Obrazovaniya v Rossii, Moskova: Gosudarstvennoe Uçebno-Pedagogiçeskoe İzdatelstva, 1953.
KÖÇERLİ, Firudin, Azerbaycan Edebiyatı Tarihi Materyalları, I-II, Bakü: Azerneşr, 1925–1926.
KÖPRÜLÜ, M.Fuad, “Abbas Kulu Ağa”, Türk Halkedebiyatı Ansiklopedisi, I, 18–22, İstanbul 1966.
KRAÇKOVSKİY, İgnatiy, Oçerki Po İstorii Russkoy Arabistiki, Moskova-Petersburg (Leningrad): İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, 1950.
KULİKOVA, A., Vostokovedenie v Rossiyskih Zakonodatelnıh Aktah (konets XVII v.-1917 g.), Petersburg: Tsentr Peterburgskoe Vostokovedenie, 1994.
KULİYEVA, Vafa, “Tsentr Odnago iz Otvetvleniy Ordena Nakşibandiya-Alaviya v Azerbaydjane”, İzvestiya Akademiya Nauk Azerbaydjana: Seriya İstorii, Filosofii i Prava, sy.1–4, s.83–86, Bakü 1997.
Kur’ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli, haz. Hayreddin Karaman v.dğr., Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 1997.
KUTLUER, İlhan, İlim ve Hikmetin Aydınlığında, İstanbul: İz Yayıncılık, 2001.
LEMERCİER, Chantal, “Azerbaycan’da İslamiyetin Durumu”, çev. Nursel İçöz, O.D.T.Ü. Asya-Afrika Araştırmaları Grubu, sy.32, s.1–26, Ankara 1986.
LEWİS, Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu, çev. Metin Kıratlı, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1993.
MEMED, Hayrullah, “İsmail Bey Gaspıralı ve Azerbaycan”: Hakan Kırımlı, İsmail Bey Gaspıralı İçin içinde, Ankara: Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği, 2004, s.559–568.
MEVLÂNÂ, Celaleddin Rumi, Mesnevi-i Ma'nevî, haz. Reynold Nicholson, y.y.: Çap-ı Peyruz, 1333 hş.
171
MİLMAN, Aron, Politiçeski İstorii Azerbaydjana v XIX-Naçale XX veka, Bakü: Azerneşr, 1966.
MİRONENKO, Sergey, Dekabristı: Biografiçeskiy Spravoçnik, Moskova: Nauka, 1988.
Mirze Feteli Ahundov: Eserleri, I-III, Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası, 1988.
MOLLA SADRA, Sadruddin Şîrazî, el-Hikmetü'l-Müte’âliye Fi'l-Esfâri'l-Akliyyeti'l-Erbaa’, thk. Maksud Muhammedi, I-IX, Tahran: Bünyad-ı Hikmet-i İslâmî, 1380 hş.
MUHAMMEDİ, Kazım, Muhammed Deşti, el-Mu'cemü'l-Müfehres li-Elfazi Nehci'l-Belâğa, Beyrut: Dârü'l-Edvâ, 1986.
MUHTEŞEM KÂŞÂNÎ, Ali, Divan-ı Mevlâna Muhteşem Kâşânî, tsh. Muhammed Ali Gergani, y.y.: Kitabhane-i Sinanî, t.y.
MÜDERRİS, Muhammed Tahir Tebrizî, Reyhânetü'l-Edeb fi Terâcimi'l-Ma'rûfîn bi'l-Künye evi'l-Lakab, IV, Tebriz: Çaphâne-i Şafak, 1347 hş.
MÜŞAR, Hanbaba, Fihrist-i Ketabhâ-yı Çâpi-yi Fârisî, III, IV, Tahran: Çaphâne-i Erjeng, 1973.
NAĞISOYLU, Möhsün, A. Bakıhanovun “Riyazü’l-Güds” Eseri (Klasik Tercüme Nümunesi Kimi), Bakü: Nurlan 2006.
NAHCİVANÎ, Muhammed, Fihrist-i Ketabhâne-i Milli-yi Tebriz, Nigariş: Mir Vedud Seyyid Yunusi, I-II, Tebriz: Ketabhâne-i Milli-yi Tebriz, 1350 hş.
NASR, Seyyid Hüseyin, “Isfahan Okulu”, çev. Mustafa Armağan: M. Şerif, İslam Düşüncesi Tarihi içinde, İstanbul: İnsan Yayınları, 1991, c.3, s.125–152.
NEBİYEV, Veli, “Azerbaycan Klassik Nesrinin Üslubları (Lirik-Sentimental Temayül)”, Azerbaycan Elmler Akademiyasının Heberleri: Edebiyat Dil ve İncesenet Seriyası, sy.2, s.9–14, Bakü 1991.
NECEFÎ, Ali el-Fazıl el-Kaini, Mu’cemu Müellifî’ş-Şî’a, Kum: Vezaretü'l-İrşâdi'l-İslâmî, 1984.
NURELİYEVA, Tahire, Azerbaycan Edebiyatının Tedgiginde Elyazma Kolleksiyalarının Ehemiyyeti, Bakü: Şerg-Gerb, 1998.
ORTAYLI, İlber, “XIX. Asırda Kafkasya ve Rusya”: Sekizinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri: XIX. ve XX. Yüzyıllarda Türkiye ve Kafkaslar içinde, Ankara: Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, 2003, c.1, s.119–125.
OZERTSKOVSKİY, Yakov, “Nöker”, çev. F. Babayev, Revolyutsiya i Kultura, sy.5 s.45–49, Bakü 1941.
PAHOMOV, Erik, “O Zaglavii Truda A. Bakihanova Gyulistan İram”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.4, s.113–115, Bakü 1947.
172
PETRUŞEVSKİY, İlya, Kolonialnaya Politika Rossiyskogo Tsarizma v Azerbaydjane v XIX Veke, I-II, Moskova-Petersburg (Leningrad): Akademia Nauk SSSR, 1936–1937.
PLATONOV, Boris, “İstoriya Odnoy Rukopisi”, Literaturnıy Azerbaydjan, sy.3, s.65–71, Bakü 1956.
PUŞKİN, Aleksandr, Erzurum Yolculuğu, çev. Ataol Behramoğlu, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2001.
RASÛLÎ, “Godsî Bâkûyî”, Danişname-ye Edeb-i Farisî/Edeb-i Farisî der Gefgaz, V, 437–439, Tahran 1382 hş.
RAZİ, Abdullah, Tarih-i Kamil-i İran ez Te’sîs-i Silsile-yi Mâd ta Asr-ı Hazır, Tahran: İgbâl, 1341 hş.
RAZİ, Fahreddin, et-Tefsîrü'l-Kebir: Mefâtihü’l-Gayb, XV (29–30), Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1990.
REFİLİ, Mikail, “Pervıy Azerbaydjanskiy Prosvetitel Bakihanov”, Literaturnıy Azerbaydjan, sy.9, s.46–54; sy.2, s.53–63; sy.3, s.69–76, Bakü 1940–1941.
RIHTIM, Mehmet, Seyid Yehya Bakuvi ve Helvetilik, Bakü: Gismet, 2005.
RUSTAMOV, Sulduz, “O Novoy Rukopisi Bakihanova”, Dokladı AN AzSSR, c.12, sy.4, s.295–299, Bakü 1956.
RÜSTEMOV, İzzet, A.A. Bakihanov, Bakü: Bilik, 1981.
RÜSTEMOVA-Tohidî, Solmaz, Azerbaycan Dövri Metbuatı 1875–1990: Bibliografiya (Ereb Elifbası ile Sahlanılmış Nüsheler Esasında), Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası, 1993.
RZAYEV, Agababa, Azerbaydjanskie Vostokovedı XIX Veka, Bakü: Elm, 1986.
------------ Muhammed Ali Mirza Kazem Bek, Moskova: Nauka, 1989.
SÂDÎ ŞİRAZÎ, Ebu Abdullah, Metn-i Kâmil Divan-ı Şeyh-i Ecel-i Sâdî-i Şirazî: Gülistan ve Bostan ve Mecâlis, tsh. Mezahir Musaffa, Tahran: Kanun-u Ma'rifet, t.y.
SADIHOV, Murtuz., Oçerki Russko-Azerbaydjansko-Polskih Literaturnıh Svyazey XIX Veka, Bakü: Azerbaydjanskoe Gosudarstvennoe İzdatelstvo, 1975.
SÂDIKÎ, Hasan, “Gülistân-ı İrem”, Maarif ve Medeniyet, sy. 4/27, s.44–46, Bakü 1925.
SAKAOĞLU, Saim v.dğr., “Divan-ı Hikmet”, Başlangıcından Günümüze Kadar Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi (Nesir ve Nazım) içinde, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları 1993, c.3, s.308-310.
SEBZEVÂRÎ, Mevlâ Hâdî, Şerhu’l-Esmâ ev Şerhu Du’âi’l-Cevşeni’l-Kebîr, thk. Necefkulî Habîbî, Tahran: İntişârât-ı Dânişgâh-ı Tahran, 1993.
Seyid Ezim Şirvanî: Eserleri, I-III, Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası, 1974.
SHAW, Standford J., Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, çev. Mehmet Harmancı, I-II, İstanbul: E Yayınları, 1982–1983.
173
SMİRNOV, N., Musulmanskoe Sektantstvo, Moskova: Akademiya Nauk SSSR, 1930.
STOREY, Charles A., Persian Literature (A Bio-Bibliographical Survey), I/1, Londra: The Royal Asiatic Society, 1970.
SULTANOV, Memmedağa, Abbasgulu Ağa Bakıhanov: Bedii Eserleri, Bakü: Azerbaycan Devlet Neşriyatı, 1973.
------------ Abbasgulu Ağa Bakıhanov Güdsî: Seçilmiş Eserleri, Bakü: Yazıçı, 1984.
------------ Elyazmalar Katalogu, I-II, Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası Neşriyatı, 1963.
SUMBATZADE, Ali, Cenubi Azerbaycan Tarihinin Oçerki (1828–1917), Bakü: Elm, 1985.
------------ Kubinskoe Vosstanie 1837 Goda, Bakü: yay.yok., 1961.
SWİETOCHOWSKİ, Tadeusz, Müslüman Cemaatten Ulusal Kimliğe Rus Azerbaycan’ı 1905–1920, çev. Nuray Mert, İstanbul: Bağlam Yayınları, 1988.
SYKES, Sır Percy, A History of Persia, I-II, Londra: The Macmillan Co., 1930.
TAĞIYEV, Hüseyin, Azerbaycanda Kitaphanaçılık İşi, Bakü: Azerneşr, 1964.
TAHRÂNÎ, Ağa Bôzorg, ez-Zerî’a ila Tasânifi’ş-Şî’a, II, V, XVIII, IX/3, XI, XV, XVII, XX, XXI, XXIV, Beyrut: Dârü'l-Edva, 1983.
TAİRZADE, N., “O Mektabah v Azerbaydjane v 30–50-h gg. XIX v.”, İzvestiya AN AzSSR: Seriya Obşestvennıh Nauk, sy.11, s.29–57, Bakü 1961.
TAYMAS, Battal, “Türk Dünyasında Usul’i Cedid Hareketi” Türk Kültürü, c.2, sy.18, s.119–125, Ankara 1964.
TEHÂNEVÎ, Muhammed, Mevsûatu Keşşâf-ı Istılâhâti'l-Fünûn ve'l-‘Ulûm, ed. Refik el-Acem, thk. Ali Dahruc, çev. Corc Zeynati, Abdullah Halidi, I-II, Beyrut: Mektebetu Lübnan, 1996.
TERBİYET, Muhammed Ali, Danişmendân-i Azerbaycan, Tahran: Matbaa-i Meclis, 1314 hş.
TOPALOĞLU, Bekir, “Esmâ-i Hüsnâ”, DİA, XI, 404–418, İstanbul 1995.
TURHAN, Kasım, Din-Felsefe Uzlaştırıcı Bir Düşünür: Âmirî ve Felsefesi, İstanbul: M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 1992.
TÛSÎ, Nasîruddîn, Ahlâk-ı Nâsırî, thk. Mücteba Minovî, Ali Rıza Haydarî, Tahran 1369 hş..
------------ Fusûl: el-Edilletü’l-Celiyye fi Şerh-i Fusûli’n-Nâsiriyye içinde, Beyrut 1986.
------------ Sudûru’l-Kesre: Telhîsu’l-Muhassal içinde, Beyrut 1985.
TÜRKMEN, Zekeriya, “XIX. Yüzyıl Başlarında Rusya’nın Güney Kafkasya Politikası (1800’lerin Başından 1828 Türkmençay Antlaşmasına Kadar)”: Sekizinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri: XIX. ve XX. Yüzyıllarda Türkiye ve
174
Kafkaslar içinde, Ankara: Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, 2003, c.1, s. 21–36.
ULUDAĞ, Süleyman, Tasavvuf ve Terimler Sözlüğü, İstanbul: Marifet Yayınları, 1999.
UNAT, Faik R., Hicri Tarihleri Miladi Tarihe Çevirme Kılavuzu, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1988.
UYAR, Mazlum, Şiî Ulemânın Otoritesinin Temelleri: İmâmiye Şî’ası’nda Usûlilik ve Hiyerarşik Yapılanması, İstanbul: Kaknüs Yayınları, 2004.
ÜLKEN, Hilmi Ziya, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, İstanbul: Ülken Yayınları 1979.
------------ Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü, İstanbul: Vakit Gazetesi Matbaası, 1935.
VERHERAM, Gulamrıza, Tarih-i Siyasî ve Sâzmanihâ-yı İctimaî-yi İran der Asr-ı Kâcâr, Tahran: İntişârât-ı Muîn, 1990.
VİZİROV, Mirza Abulgasan Bek, Uçebnik Tatarsko-Azerbaydjanskogo Yazıka (Kavâid-i Zûiyye), Petersburg: yay.yok., 1861.
YAHYAZADE, S., “Biblioteka Bakihanova”, Dokladı AN AzSSR, c.5, sy.2, 89-94, Bakü 1949.
YAVUZ, Yusuf Şevki, “Kalem”, DİA, XXIV, 243–245, İstanbul 2001.
YAZICI, Tahsin, “Bakihanlı”, DİA, IV, 543–544, İstanbul 1991.
YEĞMÂ CENDEGÎ, Ebü'l-Hasan Mirza Rahim, Gazeliyyât ve Serdâriyye, tsh. Muhammed Hüseyin Taberi, Tahran: yay.yok., 1337 hş.
YILDIRIM, Murat, “Kaynaklar ve Teşekkül Bakümından (1921 Yılına Kadar) Azerbaycan Romanı”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, sy.24, s.133–144, 2004.
YILDIZ, Muharrem, Dünden Bugüne Kafkasya, İstanbul: Yitik Hazine Yayınları, 2006.
YUNUSOV, Arif, Azerbaycan’da İslam, Bakü: Zaman, 2004.
YÜKSEL, İbrahim, Azerbaycanda Fikir Hayatı ve Basın, İstanbul: Acar Yayınları, 1988.
ZELKİNA, Anna, In Quest for God and Freedom: The Sufi Responce to the Russian Advance in the Norton Caucasus, Londra: Hurst and Company, 2000.
ZENKOVSKY, Serge, Pan-Turkism and İslam in Russia, Cambridge: Harvard University Press, 1967.
ZERRİNKUB, Abdülhüseyin, Cost u cu der Tasavvuf-ı İran, Tahran: İntişarat-ı Emir Kebir, 1988.
EKLER
II
EK 1.1.
Kafkas şuarasından fâzıl-ı merhûm Abbas Kulu Ağa’nın tasvi[ri]dir.
Bakühanlı’nın, meçhul bir ressam tarafından yapılmış portresi. Resimde, askerî
üniformada bulunan Bakühanlı’nın, Aziz Vladimir ve Mukaddes Anna madalyalarını taşıdığı görülmektedir.
(Fuyûzat, c.1, sy.28 (1907), s.419)
III
EK 1.2.
TUĞRA: Abdulmecid bin Mahmûd Han el-muzaffer daimâ
“Nişân-ı şerîf-i âlişân-ı sâmî-mekân-ı sultânî ve tuğrâ-yı garrâ-yı cihân-sitân-ı hâkanî hükmü oldur ki, Rusya devlet-i fehîmesi tebaası mu’teberânından ve Dağıstan hânedânından olub îfâ-yı farîza-i Hacc-ı Şerîf niyyet-i hayriyyesiyle cânib-i Hicâz’a azîmet etmek üzere geçen sene Dersaâdet’ime gelmiş olan işbu râfi’-i tevkî-i refi’i’ş-şân-ı hâkanî, iftihâru’l-emâcid ve’l-ekarim, Abbas Kulu Han, dâme mecdühû, erbâb-ı dirâyet ve ma’lûmâtdan ve eshâb-ı rü’yet ve haysiyetten olarak bi’l-vücûh lûtf u âtıfet-i seniyye-i şâhâneme şâyeste idüği rehîn-i ilm-i âlem ârâ-yı şehriyârânem olmuş olmaktan nâşî mûmâileyhi taltîfen cânib-i seniyyi’l-cevânib-i mülûkânemden kendüsine bir kıt’a mücevher nişân virmiş olmağın işbu mekârim-simât-ı şehriyârânem dahi tasdîr ü i’tâ olundu. Tahrîren fî evâsıtı şehri Rebîülâhır senete selâse ve sittîn ve mieteyn ve elf” (1263).
Sultan I. Abdülmecid tarafından Bakühanlı’ya nişan verildiğine dair belge. (BOA, A.DVN.MHM., nr.3A/90)
IV
EK 1.3.
Abbaskulu 1224
La İlahe İllellah el-Melik el-Hakk el-Mübîn Abduhu Abbaskulu 1244
Bakühanlı’nın Kullandığı Mühürler.
(Nureliyeva, s.158)
V
EK 2.1.
Tehzîb-i Ahlâk’ın “ب “ nüshasının ilk sayfası. (AMEA Eİ Ktp., nr.A-153/2941(3),vr.56b)
VI
Tehzîb-i Ahlâk’ın “ب “ nüshasının son sayfası. (AMEA Eİ Ktp., nr.A-153/2941(3),vr.97b)
VII
EK 2.2.
Tehzîb-i Ahlâk’ın “ ج” nüshasının ilk sayfası. (AMEA Eİ Ktp., nr.C–215/10144, vr.1a)
VIII
Tehzîb-i Ahlâk’ın “ ج” nüshasının son sayfası. (AMEA Eİ Ktp., nr.C–215/10144, vr.57a)
IX
EK 2.3.
Bakühanlı’nın Nesâyeh isimli eserinin ilk sayfası. (AMEA Eİ Ktp., nr.A-153/2941(3), vr.41b)
X
Bakühanlı’nın Nesâyeh isimli eserinin son sayfası. (AMEA Eİ Ktp., nr.A-153/2941(3), vr.54b)
XI
EK 3.
BAKÜHANLI BİBLİYOGRAFYASI1
“Matbu çalışmalar”
A. Bakühanlı’nın Eserleri
Esrârul-Melekut “Kainatın Sirleri”, çev. Senuber Atakişiyeva, Bakü: Elm, 1985.
Gurd ve İlbiz, drl. ve çev. Memmedağa Sultanov, Bakü: Genclik Neşriyatı, 1985.
Gülistan-i İrem, thk. Abdülkerim Alizade v.dğr., Bakü: Elm Neşriyatı, 1970.
Gyulistan-İram, Bakü: Azerbaycan Tetkik ve Tetebbu Cemietinin Neşriyatı, 1926.
Gülüstani-İrem, Bakü: Möminin Neşriyatı, 2001.
Gülüstani-İrem, çev. R.Esgerli, Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası, 1951.
Gyulistan-i İram, Bakü: İzdatelstvo Elm, 1991.
Heyalın Uçuşu, çev. Memmedağa Sultanov, Azerbaycan, sy.10, s.10–13, Bakü 1956.
Hind Efsanesi, Bakü: Azerbaycan Uşag ve Gencler Edebiyatı Neşriyatı, 1957, I. Baskı; Bakü: Genclik 1972, II. Baskı; Bakü: Genclik 1991, III. Baskı.
“İz Avtobiografii A. Bakihanova (İz Gyulistan-İram, s.176–177)”, İzvestie AN AzSSR, sy.4, s.6, Bakü 1947.2
“İz Divana A. Bakihanova”, çev. Z. Ganzburg, Literaturnıy Azerbaydjan, sy.10, s.85–87, Bakü 1957.
Obraşenie k Jitelyam Tavriza: Pismo i Stihah, çev. P. Antokolskogo: Antologiya Azerbaydjanskoy Poezii içinde, Moskova 1939, s.128–1313; Moskova 1960, c.2, s.165–170.
Kânûn-i Kutsî, Tiflis: Dâru’t-Tab’, 1248.
Kitab-i Eskeriyye, haz. Hemit Araslı, Nizami Adına Edebiyat İnstitunun Eserleri. Edebiyat Mecmuesi, c.1, s.71–80, Bakü 1946.
Kratkaya Grammatika Persidskago Yazıka, Tiflis: Tipografiya Arzanovıh, 1841.
Nesihetler, çev. Memmedağa Sultanov, Bakü: Yazıçı, 1982.
“Sefeviler Dövletinin Zühurundan Nadir Şahın Vefatına Geder (Gülüstani-İremden Dördüncü Fesil)”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri: İctimai Elmler Seriyası, sy.4, s.9–66; sy.5, s.77–83, Bakü 1947.
Soçineniya Zapiski Pisma, haz. Enver Ahmedov, Bakü: Elm, 1983.
1 Tezimizde bazılarına doğrudan atıf yapmasak da bu çalışmaların büyük bir kısmını incelemiş bulunmaktayız. Ulaşamadığımız künyelerin hangi kaynaklardan alındığı dipnotlarda gösterilmiştir. 2 Hesenova, s.25. 3 Hesenova, s.25.
XII
Terezinin Mahiyeti, çev. Zakir Memmedov, Azerbaycan Dövlet Universiteti Elmi Eserler: Tarih ve Felsefe Seriyası (Ayrıca Çıharış), sy.4, s.75–84, Bakü 1971.
B. Bakühanlı Hakkında Yapılan Çalışmalar
“A.A. Bakıhanov Adına Muzeyde”, Azerbaycan Müellimi Gazetesi, 27 Mart, Bakü 1947; Edebiyat Gezeti, 27 Mart, Bakü 1947.
“A.A. Bakıhanovun Heyat ve Fealiyetine Dair Film”, Kommunist Gazetesi, 25 Haziran, Bakü 1944.
“A. Bakıhanov Muzeyi”, Kommunist Gazetesi, 14 Nisan, Bakü 1944.
“A. Bakıhanovun Tercümeyi Halından”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri: İctimai Elmler Seriyası, sy.4, s.7, Bakü 1947.
“A. Bakıhanovun Vefatının 100 İlliyi Erefesinde”, Edebiyat Gezeti, 20 Nisan, Bakü 1947.
ABBAS, Abdulla, “A. Bakıhanovun Üç Mektubu”, Bakı Gazetesi, 3 Aralık, Bakü 1970.
“Abbasgulu Ağa Bakıhanovun Dost ve Gohumlarının Avtograf Mektublarından Nümuneler”, Azerbaycan, sy.7, s.192–200, Bakü 1968.
“Abbasgulu Ağa Bakıhanovun Namelum Şe’ri”, Azerbaycan Gencleri Gazetesi, 22 Temmuz, Bakü 1962.
“Abbaskulu Ağa”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, I, 7, İstanbul 1976–1977.
ABDULLA, A., “Tri Pisma Bakihanova (Obnarujennıe v Kieve)”, Bakı Gazetesi, 25 Kasım, 1970.
“Abstracts of Papers Delivered at the Twenty-First Annual Meeting of the Middle East Studies Association”, The Turkish Studies Association Bulletin, c.12, sy.1, s.13, Ankara 1988.
AGAYAN, Tsatur, “A. Bakihanov”, Bakü 1948.4
------------ “Abbaskulu Ağa Bakıhanovun Herbi-Siyasi ve Diplomatik Fealiyetleri”, Tebliğatçı, sy.4, s.41–46, Bakü 1944.
------------ “Abbaskulu Ağa Bakıhanovun Uşaglıg İlleri”, Azerbaycan Pioneri Gazetesi, 1 Haziran, Bakü 1947.
------------ “Bakihanov na Voennoy i Diplomatiçeskoy Slujbe”, Bakinskiy Raboçiy Gazetesi, 25 Haziran, Bakü 1944.
------------ “Bibliografiya o Bakihanove”, SSSR Elmler Akademiyası Azerbaycan Flialının Heberleri, sy.5, s.100–117, Bakü 1943.
------------ “Görkemli Azerbaycan Tarihçisi A. Bakıhanov”, Sovet Ermenistanı Gazetesi, 30 May, Bakü 1947.
------------ “İstedatlı Herbi Hadim”, Kommunist Gazetesi, 25 Haziran, Bakü 1944.
------------ “Nekotorıe Dopolnitelnıe Dannıe k Materialam po İstorii Roda Bakixanovıh”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.4, s.140–147, Bakü 1947.
------------ “Rod Bakihanovıh”, SSSR Elmler Akademiyasının Azerbaycan Flialının Heberleri, sy.5, s.50–59, Bakü 1944.
4 Ahmedov, A.K. Bakihanov: Epoha, Jizn, Deyatelnost, s.192.
XIII
------------ “Vıdayuşiysya Azerbaydjanskiy Prosvetitel İstorik A. Bakihanov”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.4, s.66–97, Bakü 1947.
------------ Pervıy Azerbaydjanskiy Prosvetitel-İstorik A.K.A. Bakihanov-Kudsi, Moskova Devlet Üniversitesi, (Doktora Tezi), Moskova 1941.5
AGAYEV, Ajdar, A.Gaşimov, Antologiya Pedagogiçeskoy Mısli Azerbaydjanskoy SSR, Moskova: Pedagogika, 1989, s.187–200, (“Abbas-kuli Aga Bakihanov Gudsi”).
------------ “Böyük Mütefekkir”, Edebiyat ve İncesenet Gazetesi, 18 Kasım, Bakü 1961.
AGAYEV, E., “Kosmografiya A.K. Bakihanova”, Bakı Gazetesi, 18 Ocak, Bakü 1967.6
AHMEDOV, Camal, “Abbasgulu Ağa Bakıhanov’un Pedagoji ve Metodik Bahışları Hakkında”, Azerbaycan Mektebi, sy.5, s.66–70, Bakü 1974.
------------ “Bakıhanov Hakkında Eser (F. Kasımzadenin A. Bakıhanov Monografiyası Hakkında)”, Azerbaycan Kommunisti, sy.3, s.65–68, Bakü 1958.
------------ “Görkemli Yazıçı, İctimai Hadim”, Bakı Gazetesi, 22 Haziran, Bakü 1964.
------------ “Rus Alimleriyle Pedogoji Elagelerimiz Hakkında”, Azerbaycan Müellimi Gazetesi, 11 Temmuz, Bakü 1965.
AHMEDOV, Enver, A.K. Bakihanov: Epoha, Jizn, Deyatelnost, Bakü: Elm, 1989.
------------ “Bakıhanov Alman Metbuatında”, Elm ve Heyat, sy.2, s.32–33, Bakü 1981.
------------ “Bakıhanov Mentig Hakkında”, Bakı Gazetesi, 23 Haziran, Bakü 1964.
------------ “Bakıhanovun Melum Olmayan Bir Layihesi Hakkında”, Kommunist Gazetesi, 19 Mayıs, Bakü 1957.
------------ “Bakıhanovun Mentigi Hakkında”, Azerbaycan Universitetinin Elmi Eserleri: Tarih ve Felsefe Seriyası, sy.4, s.72–74, Bakü 1971.
------------ “Dokumentı i Svidetelstva o Bakihanove”, Trudı İnstituta Literaturı i Yazıka İmena Nizami, , c.13, s.198–201, Bakü 1958.
------------ “Etika i Poetika A.-K. Bakihanova”, Uçenıe Zapiski Azerbaydjanskogo Gosudarstvennogo Universiteta:Seriya İstorii i Filosofii, sy.1, s.70-81, Bakü 1968.
------------ “İz İstorii İzdaniya Gyulistan-İram A. Bakihanova”, Uçenıe Zapiski Azerbaydjanskogo Universiteta, sy.3, s. 117–119, Bakü 1958.
------------ “Logika A.K. Bakihanova”, Uçenıe Zapiski Azgosuniversiteta: Seriya İstorii i Filosofii, sy.1, s.11–20, Bakü 1966.
------------ “Metafizika A.-K. Bakihanova”, Uçenıe Zapiski Azgosuniversiteta: Seriya İstorii i Filosofii, sy.2, s.20–27, Bakü 1966.
------------ “Novıe Materialı o Jizni i Deyatelnosti A. Bakihanova”, Bakinskiy Raboçiy Gazetesi, 18 Ekim, Bakü 1956.
------------ “O Datah Rojdeniya i Smerti A. Bakihanova”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Meruzeleri, c.16, sy.11, s.1121–1124, Bakü 1960.
------------ “O Sudbe Liçnoy Biblioteki A. Bakihanova (s Publikasiey Dokumentov)”, Trudı İnstituta İstorii AN AzSSR, sy.15, s.150–175, Bakü 1961.
5 Agayan, “Bibliografiya o Bakihanove”, s.113. 6 Hesenova, s.26.
XIV
------------ “Ob Odnom Neizvestnom İzvleçenii iz Knigi A. Bakihanova Gyulistan-İram”, Uçenıe Zapiski Azgosuniversiteta, sy.2, s.89–90, Bakü 1956.
------------ “Ob Odnom Neizvestnom Proekte Uçrejdeniya Uçilişa Sostovlennom A. Bakihanovım”, Uçenie Zapiski Azgosuniversiteta, sy.4, s.123–129, Bakü 1957.
------------ “Politiçeskie Vzglyadı A.-K. Bakihanova”, Uçenıe Zapiski Azerbaydjanskogo Gosudarstvennogo Universiteta: Seriya İstorii i Filosofii, sy.5, s.65–73, Bakü 1966.
------------ “Spor Mejdu K. Kohom i B. Dornom po Povodu Rossmotreniya Gyulistan-İrama A. Bakihanova v İmperatorskoy Akademii Nauk”, Azerbaycan Universitetinin Elmi Eserleri: Tarih ve Felsefe Seriyası, sy.3, s.91–104, Bakü 1957.
------------ “Tsennaya Nahodka”, Bakinskiy Raboçiy Gazetesi, 18 Haziran, Bakü 1964.
------------ Filosofiya Azerbaydjanskogo Prosveşeniya, Bakü: Azerbaydjanskoe Gosudarstvennoe İzdatelstva, 1983, s.11–16, 41–42, 52–54, 59–65.
------------ İzlojenie Kosmografiçeskih Vozzrenie A.K. Bakihanova, Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası, 1967.
ALSTADT, L.Audrey, “Nasihatlar (Admonitions) of Abbas Kulu Agha Bakikhanlı”: Hasan Paksoy, Central Asian Monuments içinde, İstanbul: Isis Press, 1992, s.105–142.
ARASLI, Hemid, “Abbasgulu Ağa Bakıhanov”, Edebiyat Gezeti, 26 Eylül, Bakü 1937.
------------ Edebiyat, Bakü: Maarif, 1938, s.159–161.
ASLANOV, M., “Nesihetler Haggında Hegiget”, Azerbaycan, sy.2, s.206-208, Bakü 1971.
“Azerbaycan Sovet Yazıçıları İttifagında”, Kommunist Gazetesi, 17 Haziran, Bakü 1944.
“Azerbaycan SSR Ali Sovetinin Reyaset Heyeti: SSRİ Elmler Akademiyası Azerbaycan Flialının Tarih İnstitutuna A. Bakıhanovun Adı Verilmiştir”, Kommunist Gazetesi, 9 Nisan, Bakü 1944.
“Azeri Yazıçılarının Heyatından Deqiqeler”, Ulduz, sy.7, s.58–61, Bakü 1968.
BAHARLI, M. “Biografiçeskiy Oçerk Abbas-Kuli-Aga Kudsi Bakihanova”: Bakühanlı, Gyulistan-İram (Bakü 1926) içinde, s. IX-XV.
BAKIHANOV, Tofig, “Sebr Ele”, Edebiyat ve İncesenet, 13 Şubat, Bakü 1965.
“Bakıhanov Abbaskulu Ağa”, ASE, I, 572–573, Bakü 1976.
BAKİHANOVA, Gyultekin, Etyudı o Gudsi: A. Bakihanov i Ego Svyazi s Peredovımi Predstavitelyami Rossii Pervoy Polovinı XIX veka, Bakü: Yazıçı, 1984.
------------ “V Pustıne Rassvet”, Literaturnıy Azerbaydjan, sy.7, s.131–134, Bakü 1969.
------------ “Voploşenie Nejnost i Silı”, Bakı Gazetesi, 20 Haziran, Bakü 1969.
“Bakuhani Abbas-Kuli-Aga”, Literaturnaya Ensiklopediya, I, 776, Moskova 1929.
BAYKARA, Hüseyin, “Azerbaycan Rönesansını Yapanlardan Abbaskulu Ağa Bakıhanlı (1794–1847)”, Türk Kültürü, c.3, sy.26, s.90–98, Ankara 1964.
------------ Azerbaycanda Yenileşme Hareketleri (XIX. Yüzyıl), Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 1966, s.49, 52, 54, 56–59, 65, 71–72, 73–90, 103, 107, 108, 162.
BEDELOV, Alesger, Abbasgulu Ağa Bakıhanovun Siyasi-Hügugi Görüşleri, Bakü:Elm, 2001.
BENNİGSEN, Alexandre, “Bakikhanlı”, El2, I, 958, Londra 1960.
XV
BEREZİN, İlya Nikolayeviç, Grammatika Persidskago Yazıka, Kazan: yay.yok., 1853, s.VII.
------------ Puteşestviye po Vostoku, Kazan: Universitetskoy Tipografiya, 1850, c.1, b.4, s.65, 71, 74, 128, 129; c.1, ek.8, s.16–22.
BERJE, Adolf, Kratkiy Katalog Tiflisskoy Publiçnoy Biblioteki (1846–1861), Tiflis 1861, s.428, 1033.7
BESTUJEV, Aleksandr (Marlinskiy), İzbrannıe Proizvedeniya, Bakü: Azerneşr 1990, s.11–13.
BODENSTEDT, Friedrich, Tausend und Ein Tag im Orient, Berlin 1850, s.102–107.8
BUDAGOV, Budag, “Giymetli Tedgigat Eseri”, Azerbaycan Universitetinin Elmi Eserleri: Geologiya-Coğrafiya Elmleri Seriyası, sy.1, s.108–109, Bakü 1968.
BUNİYATOV, Ziya, İzbrannıe Soçineniya, Bakü: Akademiya Nauk Azerbaydjanskoy SSR, 1999, c.3, s.335.
CAFEROĞLU, Ahmet, “Abbaskulu Ağa Bakihanof “Kutsî” Gülistân-ı İrem”: M.F. Köprülüzade, TM içinde, İstanbul: Devlet Matbaası, 1928, c.2, s.595–597.
------------ “Modern Azerbaycan Edebiyatına Toplu bir Bakış”, Azerbaycan Yurt Bilgisi, c.4, sy. 37, s.40–48, İstanbul 1954.
CEFER, M., “Milli Medeniyetimizin Fehri”, Azerbaycan, sy.3, s.43-45, Bakü 1946.
DEMİRÇİZADE, Ezel, “Birinci Azerbaycan Dilçisi”, Azerbaycan Mektebi, sy.2–3, s.9–13, Bakü 1944.
DORN, Boris, Die Sammlung von Morgenlaendischen Handschriften Welche die Kaiserliche Offentliche Bibliothek zu St-Petersburg im Jahre 1864 von H-rn V.Chanykov Erworben Hat, Petersburg 1865, s.30.9
EFENDİYEV, Hidayet, Azerbaycan Bedii Nesrinin Tarihinden, Bakü: Azerneşr, 1963, s.82–107, (“Bakıhanovun Nesr Yaradıcılığı”).
EFENDİYEV, İ., İz İstorii Azerbaydjanskoy Hudojestvennoy Prozı XIX Veka, Bakü 1957, s.7-11.10
ELESGEROVA, Tayibe, “Abbasgulu Ağa Bakıhanovun Ganuni-Güdsi Eseri”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.2, s.43–52, Bakü 1971.
ELESGERZADE, E., “Gülüstani-İremden”, Edebiyat Gezeti, 21 Haziran, Bakü 1944.
------------ “Tiflis Mühemmesi; Mesnevi, Eşgin Mehdinde; Gülüstani-İremden Parça; Gezeller”, Kommunist Gazetesi, 12 Haziran, Bakü 1944.11
“Elm ve Medeniyetimizin Fehri”, Edebiyat Gezeti, 21 Haziran, Bakü 1944.
ENİKOLOPOV, İvan, “Barataşvili ve Bakihanov”, Sovet Gürcüstanı, 10 Eylül, 1968.12
------------ “Pervaya Tyurkskaya Gazeta na Kavkaze”, Kultura i Pismennost Vostoka, c.3, s.140–146, Bakü 1928.
7 Agayan, “Bibliografiya o Bakihanove”, s.106. 8 Agayan, “Bibliografiya o Bakihanove”, s.106. 9 Agayan, “Bibliografiya o Bakihanove”, s.107. 10 Hesenova, s.32. 11 Hesenova, s.9. 12 Hesenova, s.13.
XVI
------------ “Poet Mirza-Şafi”, SSSR Elmler Akademiyası Azerbaycan Flialının Dil ve Edebiyat İnstitutunun Eserleri, c.1/40, s.47–52, Bakü 1938.
------------ “Poezdka Bakihanova v Peterburg”, Dokladı AN AzSSR, c.6, sy.3, s.127–130.
------------ Griboyedov v Gruzii i Persii, Tiflis: Zakkniga, 1929, s.70, 78.
------------ Sovremenniki o Bakihanove, Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası, 1959; Bakü: Elm, 1975.
ESADZE, Semen, İstoriçeskaya Zapiska ob Upravlenii Kavkazom, Tiflis: yay.yok., 1907, c.1, s.610–616.
FERZELİYEV, Akif, Nazim Ahundov, Garabağnameler, Bakü: Yazıçı, 1991, c.2, s.360–397.
GABİL, İ., “Dostlar”, Edebiyat Gezeti, 6 Haziran, Bakü 1946.
GAZİYANTS, A., “K Rodoslovnıy A. Bakihanova”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.12, s.42-54, Bakü 1945.
------------ “Vıderjka iz Kameralnogo Opisaniya Kubinskoy Provinsii o Semye Bakihanovıh”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.4 s.131–134, Bakü 1947.
GEVORKOVA, M., “Pisatel Uçenıy Patriot: K 170-Letiyu so Dnya Rojdeniya A.A. Bakihanova, Bakı Gazetesi, 22 Haziran, Bakü 1964.”
“Gezel”, Edebiyat Gezeti, 12 Ekim, Bakü 1939.
“Gezeller; Mühemmes; Rübai; Eşek ve Bülbül; “Kitabi-Esgeriyye”den. (Güdsinin Şe’rlerinden Nümuneler)”, Veten Uğrunda, sy.4–5, s.77–79, Bakü 1944.
“Görkemli Alim Güdretli Filosof ve Şair”, Kommunist Gazetesi, 24 Haziran, Bakü 1964.
GÖYÜŞOV, Z., Ehlagi Servetler, Bakü: Elm, 1966, s.80-82, 123-124, 150, 234-235.
------------ “Ob Estetiçeskom Traktate A. Bakihanova Tehzib-ul-Ahlak”, Tezisı Dokladı na VI Nauçnım Konferanse Aspirantov AN Az SSR, s.120–123, Bakü 1957.
------------, Enver Ahmedov, “Novıe Materialı o Jizni i Deyatelnosti Gasan-beka Melikova (Zardabi) i A. Bakihanova”, Bakinskiy Raboçiy Gazetesi, 18 Ekim, Bakü 1956.
GRİBOYEDOV, Aleksandr, Soçineniya, haz. V. Orlov, Moskova-Petersburg (Leningrad): Goslitizdat, 1959, s.446, 449.
GULİYEV, Agşin, Abbasgulu Ağa Bakıhanovun İctimai-Siyasi Görüşleri, Bakü: Ganun, 2000.
GURBAN, Teyyub, Mügeddes Mekanda Güdsimiz Var, Bakü: Şirvanneşr, 2007.
GUSEYNOV, Geydar, ”Vıdayuşiysya Azerbaydjanskiy Uçenıy i Prosvetitel”, Bakinskiy Raboçiy Gazetesi, 31 Mayıs, Bakü 1947.
------------ İz İstorii Obşestvennoy i Filosofskoy Mısli v Azerbaydjane XIX Veka, Bakü: Azerbaydjanskoe Gosudarstvennoe İzdatelstvo, 1958, s.66–101, (“Abbas-Kuli-Aga Bakihanov”).
HABİBABÂDÎ, Muhammed Ali (Moallem), Mekârimu’l-Âsâr, Isfahan: Encümen-i Kitabhana-yi Umumi, 1337–1352 hş., c.1, s.341-343; c.4, s.1411.
HACIYEVA, Maarife, Şahin Göktürk, “Azerbaycan Yazar ve Bilim Adamı Abbasgulu Ağa Bakihanov”, Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Dergisi, sy.12, s.64–68, Ankara 1997.
HADJİBEYLİ, Djeyhun Bey, “Un Historien Azerbaidjanian du Debut du XVII siécle: Abbas Kouli Agha Bakikhanoff”, Journal Asiatique, c.207, s.149–157, Paris 1925.
XVII
HAYATİZÂDE, Seyyid Şeref (Çeviri ve Şerh), Efkârü’l-Ceberût fî Tercemeti Esrâri’l-Melekût, İstanbul: Daru’t-Tıbaati’l-Amire, 1265.
HEBİBOĞLU, Veli, Abbasgulu Ağa Bakıhanov, Bakü: Genclik, 1992.
HELEFOV, A., “Azerbaycanda Kitabhana İşinin Tarihinden (1828-1850)”, Azerbaycan Dövlet Universiteti: Elmi Eserler (Dil ve Edebiyat Seriyası), sy.2, s.34-46, Bakü 1966.
HESENOVA, T., Abbaskulu Ağa Bakıhanov(1794-1847): Bibliografik Edebiyat Göstericisi, Bakü: Azerbaycan SSR Medeniyet Nazirliyi, 1977.
HEYET, Azerbaycan Tarihi, Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası, 1964, c.2, s.108–115.
------------ İstoriya Azerbaydjana, Bakü: Elm, 1960, c.2, s.102–107.
HÜSEYİNZADE, E., XIX Esrin İkinci Yarısında Azerbaycan Tarihşünaslığı, Bakü: Azerbaycan Dövlet Neşriyatı, 1967, s.33-38.
HÜSEYNİ, Ebülfezl, “Abbasgulu Ağa Güdsi’nin Dest-Hetti”, Azerbaycan, sy.7, s.189–200, Bakü 1968.
HÜSEYNOV, Heyder, “A. Bakıhanov’un Ehlag Nezeriyyesi”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, İctimâi Elmler Seriyası, sy.4, s.98–110, Bakü 1947; Edebiyat Gezeti, 20 Nisan, Bakü 1947.
------------ “Azerbaycan’ın Görkemli Âlimi ve Maarifçisi”, Kommunist Gazetesi, Bakü 31 Mayıs 1947.
------------ “Görkemli Azerbaycan Âlimi ve Mütefekkiri Abbaskulu Ağa Bakıhanov”, İngilab ve Medeniyet, sy.6, s.134–151; Edebiyat Gezeti, 31 Mayıs 1947.
------------ Görkemli Azerbaycan Alimi Abbasgulu Ağa Bakıhanov, Bakü: Azerbaycan SSR Siyasi ve Elmi Bilikleri Yayan Cemiyet, 1949.
HÜSEYNOV, Rafael, Abbasgulu Ağa Bakıhanov 200 (1794–1846): Respublika Konfransının Tezisleri, Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası Edebiyat İnstitutu, 1994.
İBRAGİMBEYLİ, Hadji Murat, Rossiya i Azerbaydjan v Pervoy Treti XIX Veka (İz Voenno-Politiçeskoy İstorii), Moskova: Nauka, 1969, s.6, 11, 12, 13, 34, 53, 66–69, 72, 82, 106, 136, 201, 223, 225, 228.
İHSANOĞLU, Ekmeleddin v.dğr., Osmanlı Astronomi Literatürü Tarihi, İstanbul: IRCICA, 1997, c.2, s.591-592.
------------ “İntroduction of Western Science to The Ottoman World: A Case Study of Modern Astronomy (1660–1860)”: Transfer of Modern Science and Technology to The Muslim World içinde, İstanbul: IRCICA, 1992, s.67–120.
İNÂYETULLAH, Rıza, “Bakihânûf”, Dâiratü’l-Meâref-i Bôzorg-i İslâmî, XI, 244–245, Tahran 2001.
“İstoriya Odnoy Rukopisi”, Vışka Gazetesi, 18 Ocak, Bakü 1956.
İZGİ, Cevat, “Hayâtîzâde Seyyid Şeref Halil”, DİA, XVII, 17–18, İstanbul 1998.
KASIMOV, İ., “İstedadlı Şair Görkemli Alim”, Sosialist Sumgayıtı Gazetesi, 23 Haziran, Bakü 1964.
KASIMZADE, Feyzulla, “A. Bakıhanovun Yeni Tapılmış “Mişkatül-Envar” Poeması”, Edebiyat ve İncesenet Gazetesi, 18 Kasım, Bakü 1956.
XVIII
------------ “Abbaskulu Ağa Bakıhanov Bir Şair Kimi”, Kommunist Gazetesi, 31 Mayıs, Bakü 1947.
------------ “Abbaskulu Ağa Bakıhanov Güdsinin Bedii Yaradıcılığı”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri: İctimai Elmler Seriyası, sy.4, s.116–130, Bakü 1947.
------------ “Abbaskulu Ağa Bakıhanov”, Azerbaycan Mektebi, sy.2–3, s.5–8, Bakü 1944; Azerbaycan Gencleri Gazetesi, 1 Haziran, Bakü 1947.
------------ “Abbaskulu Ağa Bakıhanov-Güdsinin Şerleri”, Edebiyat Gazetesi, 12 Haziran, Bakü 1944.
------------ “Böyük Vetenperverin Heyat Yolu”, Kommunist Gazetesi, 25 Haziran, Bakü 1944.
------------ “Görkemli Şair”, Kommunist Gazetesi, 17 Haziran, Bakü 1944.
------------ “Kitabi Nesihetden Parçalar”, Kommunist Gazetesi, 25 Haziran, Bakü 1944; Edebiyat Gezeti, 21 Haziran, Bakü 1944.
------------ “Meşhur Alim”, Edebiyat Gazetesi, 21 Haziran, Bakü 1944.
------------ “Şe’rler”, Edebiyat Gezeti, 12 Haziran, Bakü 1944.
------------ “XIX Asır Azerbaycan Edebiyatının Esas İnkişaf Merheleleri”, Azerbaycan Universitetinin Filoloji Fakültesinin Eserleri, c.3, s.15–43, Bakü 1953.
------------ Abbaskulu Ağa Bakihanov-Kutsi, Bakü: Azerbaycan Uşag ve Gencler Edebiyatı, 1956; Detyunizdat, 1958.
------------ Azerbaycan Edebiyatı Tarihi, Bakü: Maarif, 1944, c.2, s.110–151; Bakü: Maarif, 1960, c.2, s.65–98, (“Abbaskulu Ağa Bakıhanov Güdsi (1794–1847)”).
------------ Edebiyat Müntehabatı, Bakü: Maarif, 1938, s.155–159; 1939, s.192–197.
------------ Oçerki po İstorii Azerbaydjanskoy Literaturı XIX Veka, (“Abbaskuli-Aga Bakihanov Gudsi”), Bakü: Maarif, 1962, s.52–111.
------------ XIX. Asır Azerbaycan Edebiyatı Hrestomatiyası, (“A. Bakıhanov Güdsi”), Bakü: Maarif, 1938, s.8–10.
------------ XIX. Asır Azerbaycan Edebiyatı Tarihi, (“Abbaskulu Ağa Bakıhanov Güdsi”), Bakü: Azerbaycan Dövlet Universiteti, 1956, s.69–93; Bakü: Maarif, 1966, s.110–150.
------------ XIX Asır Azerbaycan Edebiyatı, Bakü: Maarif, 1946, s.16–40; 1948, s.12–33.
KASIMZADE, Fuad, Güdsi Haggında Düşünceler, Bakü: Azerbaycanşünasların Müstegil Birliyi, 2000.
KASIMZADE, Hemid, Azerbaycan Hekayeleri, Bakü: Azerbaycan Uşag ve Gencler Edebiyatı, 1958, c.1, s.54, (“A.A. Bakıhanov”).
Kavkazskiy Kalendar na 1847 God, Tiflis 1846, s.220.13
KEREMOV, Nureddin, Gudsinin Seyahetleri: A. Bakıhanov-Coğrafiyaşünas ve Seyyah Kimi, Bakü: Azerneşr, 1983.
KERİMOV, Kerim, “A. Bakıhanovun Nadir Bir Portreti”, Edebiyat ve İncesenet Gazetesi, 22 Temmuz, Bakü 1956.
------------ “O Portretah A. Bakihanova”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.7, s.179–186, Bakü 1957.
13 Agayan, “Bibliografiya o Bakihanove”, s.105.
XIX
KOCH, Karl, Wanderungen im Oriente Wahrend der Jahre 1843 und 1844: Reisen in Crusien am Kaspischen Meere und in Kaukasus, Weimar 1847, c.3, s.276–278.14
KÖÇERLİ, Firudin, “Azerbaycanda İctimai ve Felsefi Fikir Tarihine Dair Giymetli Eser”, Kommunist Gazetesi, 31 Mart, Bakü 1959.
------------ Azerbaycan Edebiyatı Tarihi Materyalları, Bakü: Azerneşr, 1925, c.1, b.2, s.277–301; Bakü: Elm, 1978, c.1, s.287–306.
KÖPRÜLÜ, M. Fuad, “Abbas Kulu Ağa Bakihanlı”, Türk Amacı, c.1, sy.4, s.145–150, İstanbul 1942.
------------ “Abbas Kulu Ağa”, Türk Halkedebiyatı Ansiklopedisi, I, 18–22, İstanbul 1966.
KRILOV, İvan, Eşşek ve Bülbül, çev. A. Bakühanlı, Elm ve Heyat, sy.2, s.2, Bakü 1969.
KULİKOVA, A., Vostokovedenie v Rossiyskih Zakonodatelnıh Aktah (konets XVII v.-1917 g.), Petersburg: Tsentr Peterburgskoe Vostokovedenie, 1994, s.117-123.
KULİYEV, Akif, “Bakıhanov Hakkında Eser”, Bakı Gazetesi, 11 Aralık, Bakü 1964.
KURBANOV, Babek, “Manevi Terakki Yolunda Abasoğlu Ağa Bakihanov (1794–1846)”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, sy.12, s.305–307, Erzurum 1999.
KURBANOV, Ş., A.S. Puşkin i Azerbaydjan, Bakü: Detyunizdat, 1959, s.74-81.
------------ Etapı Razvitiya Azerbaydjansko-Russkih Literaturnıh Svyazey v XIX v, Bakü: Azerneşr, 1965, s.47–67.
LEMERCİER, Chantal, “Azerbaycan’da İslamiyetin Durumu”, çev. Nursel İçöz, O.D.T.Ü. Asya-Afrika Araştırmaları Grubu, sy.32, s.1–6, Ankara 1986.
“Lyubovyu k Rodine Pronizano”, Bakı Gazetesi, 21 Haziran, Bakü 1969.
MEHERREMOV, M., “Bakıhanovun Psiholoji Bahışları”, Azerbaycan Mektebi, sy.10, s.41-48, Bakü 1966.
MEHRELİYEV, Eybalı, B. Ebdürrehmanov, “A.A. Bakıhanovun Coğrafi Görüşlerine Dair”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Meruzeleri, sy.2, s.145–147, Bakü 1958.
MEMMEDLİ, Gulam, Size Kim Lazımdır: Biobibliografik Me’lumat, Bakü: Maarif, 1990, s.28.
MEMMEDOV, R., “Güdsi”, Bakı Gazetesi, 19 Ağustos, Bakü 1959.
MEMMEDOV, Zakir, “A. Bakıhanovun Estetik Fikirleri”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri: İctimai Elmler Seriyası, sy.5, s.87–99, Bakü 1960.
------------ Azerbaycan Felsefesi Tarihi, Bakü: İrşad, 1994, s.319–327.
MEMMEDZADE, Bahtiyar, “A. Bakıhanovun Bedii Yaradıcılığında Realizm”, Azerbaycan Universitetinin Elmi Eserleri: Dil ve Edebiyat Seriyası, sy.6, s.51–55, Bakü 1973.
MİANSAROV, Mihail, Bibliographia Caucasica et Transkaucasica, Petersburg 1874–1875, c.1, b.1–2, s.699.15
MUSTAFAYEV, M., “Hitab Şe’ri Bakıhanovundurmu? (Edebi İrsimizden)”, Azerbaycan Müellimi Gazetesi, Bakü 18 Haziran 1971.
“Müasirleri Bakıhanov Hakkında”, Bakı Gazetesi, Bakü 20 Temmuz 1959.
14 Agayan, “Bibliografiya o Bakihanove”, s.105. 15 Agayan, “Bibliografiya o Bakihanove”, s.107.
XX
NAĞISOYLU, Möhsün, A. Bakıhanovun “Riyazü’l-Güds” Eseri (Klasik Tercüme Nümunesi Kimi), Bakü: Nurlan 2006.
NAMAZOV, G., “Bakıhanov General Olmuşdurmu?”, Bakı Gazetesi, Bakü 18 Haziran 1963.
“Nayden Podlinnik Proizvedeniya A. Bakihanova Taynı Neba”, Bakinskiy Raboçiy Gazetesi, 15 Mart, Bakü 1949.
NEBİYEV, Veli, “Azerbaycan Klassik Nesrinin Üslubları (Lirik-Sentimental Temayül)”, Azerbaycan Elmler Akademiyasının Heberleri: Edebiyat Dil ve İncesenet Seriyası, sy.2, s.9–14, Bakü 1991.
NECEFÎ, Ali el-Fazıl el-Kaini, Mu’cemu Müellifî’ş-Şî’a, Kum: Vezaretü'l-İrşâdi'l-İslâmî, 1984, s.309.
“Neizvestnoe Stihotvorenie A.K. Bakihanova”, Bakinskiy Raboçiy Gazetesi, 26 Temmuz, Bakü 1962.
NUHOĞLU, V., “Abbas Kulu Ağa”, İslam-Türk Ansiklopedisi, II, 92-93, İstanbul 1944.
NURELİYEVA, Tahire, Azerbaycan Edebiyatının Tedgiginde Elyazma Kolleksiyalarının Ehemiyyeti, Bakü: Şerg-Gerb, 1998, s.55–74.
“Ob Odnom Neizvestnom Stihotvorenii A. Bakihanova”, Trudı Respublikanskogo Rukopisnogo Fonda AN AzSSR, c.1, s.58–60, Bakü 1961.
OZERETSKOVSKİY, Yakov, “Nuker”, Biblioteka Dlya Çteniya, c.11, s.53–59, Petersburg 1835.16
------------ “Nöker”, çev. F. Babayev, Revolyutsiya i Kultura, sy.5 s.45–49, Bakü 1941.
PAHOMOV, Erik, “O Zaglavii Truda A. Bakihanova Gyulistan İram”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Heberleri, sy.4, s.113–115, Bakü 1947.
PAVLİŞŞEV, Lev, “İz Semeynoy Hroniki”, İstoriçeskiy Vestnik, c.34, s.293–296, Petersburg 1888.
PETRUŞEVSKİY, İlya, Kolonialnaya Politika Rossiyskogo Tsarizma v Azerbaydjane v 20–60-h gg. XIX Veke, Moskova-Petersburg (Leningrad): Akademia Nauk SSSR, 1936–1937, c.1, s.133, 137–144; c.2, s.5, 188.
PLATONOV, Boris, “İstoriya Odnoy Rukopisi”, Literaturnıy Azerbaydjan, sy.3, s.65–71, Bakü 1956.
PLATONOV, Boris, “Sudba Odnoy Rukopisi”, Drujba Narodov, sy.12, s.142–148, Bakü 1956.
------------ “Şair Yaşayır”, Bakı Gazetesi, 25 Mayıs, Bakü 1964.
------------ “Vtoroe Rojdeniya Poeta”, Bakı Gazetesi, 25 Mayıs, Bakü 1946.
POLONSKİY, Y., Soçineniya, Petersburg 1869, c.1, s.119-122.17
POPOV, Andrey, “A.S. Griboyedov i A.K. Bakihanov”, Bakinskiy Raboçiy Gazetesi, 14 Ocak, Bakü 1945.
------------ “Bakihanov i Kyuhelbeker: İz İstorii Russko-Kavkazskih Literaturnıh Otnoşeniy”, Uçenie Zapiski Stavropolskoe Pedogogiçeskoe İnstituta, sy.7, s.181–189, Stavropol 1951.18
16 Sovramenniki, s.14. 17 Hesenova, s.26. 18 Hesenova, s.30.
XXI
------------ “Drujba (O drujbe A.K. Bakihanova s Dekabristom A. Bestujev Marlinskom)”, Bakinskiy Raboçiy Gazetesi, 25 Haziran, Bakü 1944.
RASÛLÎ, “Godsî Bâkûyî”, Danişname-ye Edeb-i Farisî/Edeb-i Farisî der Gefgaz, V, 437–439, Tahran 1382 hş.
RAZİ, İ., “Görkemli Alim ve Yazıçı”, Şerg Gapısı Gazetesi, 21 Haziran, Bakü 1969.
REFİLİ, Mikail, “Abbaskulu Ağa Bakıhanovun Heyatı; Bedii Yaradıcılığı, Alim Bakıhanov; Bakıhanov ve Dünya Edebiyatı”, Edebiyat Gezeti, 21 Haziran, Bakü 1944.
------------ “Azerbaydjanskiy Drug A.S. Puşkina (Pisatel Abbas-Kuli Bakihanov)”, Bakinskiy Raboçiy Gazetesi, 9 Ocak, Bakü 1938.
------------ “Bakıhanovun Bir Şe’ri Hakkında”, Edebiyat Gezeti, 16 Haziran, Bakü 1941.
------------ “Bakihanov i Russkaya Kultura”, Vışka Gazetesi, 17 Nisan, Bakü 1947.19
------------ “Mirze Şefi Vazeh ve Bodenştedt”, Edebiyat Gezeti, 6 Şubat, Bakü 1938.
------------ “Pervıy Azerbaydjanskiy Prosvetitel Bakihanov”, Literaturnıy Azerbaydjan, sy.9, s.46–54; sy.2, s.53–63; sy.3, s.69–76, Bakü 1940–1941.
------------ “Puşkin ve Bakıhanov”, Edebiyat Gezeti, 12 Şubat, Bakü 1938.
------------ “Puşkin ve Onun Azerbaycan Müasirleri”, Kommunist Gazetesi, 10 Şubat, Bakü 1937.
------------ “Vıdayuşiysya Azerbaydjanskiy Uçenıy, Poet i Mıslitel”, Vışka Gazetesi, 31 Mayıs, Bakü 1947.20
------------ “Yeni Medeniyetimizin Banisi”, Veten Uğrunda, sy.4–5, s.69–79, Bakü 1944.
------------ “Zarya Novoy Kulturı”, Bakinskie Raboçiy Gazetesi, 25 Haziran, Bakü 1944.
------------ İ.A. Krılov i Azerbaydjanskaya Literatura, Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası, 1947, s.11–20, (“Bakihanov Pervıy Perevodçik Krılova”).
REYHMAN, Yan, “Tadeuş Lada Zablotskiy i Abbas Kuli-Han Bakihanov (Gudsi)”, Kratkie Soobşenii İnstituta Vostokovedeniya AN SSSR, sy.38, s.12–14, Bakü 1960.
RÜSTEMOV, İzzet, A.A. Bakihanov, Bakü: Bilik, 1981.
RÜSTEMOV, Sulduz, “Böyük Şair Hakkında Kitab”, Edebiyat ve İncesenet Gazetesi, 19 Mayıs, Bakü 1957.
------------ “O Novıe Faktı o Perevode Gyulistan-İram A. Bakihanova na Russkiy Yazık”, Bakinskiy Raboçiy, 22 Mayıs, Bakü 1956.
------------ “O Novoy Rukopisi Bakihanova”, Dokladı AN AzSSR, c.12, sy.4, s.295–299, Bakü 1956.
------------ “Polşa İnglabçısı A. Bakıhanov ve Onun Ailesi Hakkında”, Azerbaycan Gencleri Gazetesi, 6 Eylül, Bakü 1964.
RZAYEV, Ağababa, Azerbaydjanskie Vostokovedı XIX Veka, Bakü: İzdatelstvo Elm 1986, s.15–25.
SADIGOV, M., “Bakıhanovun Tercümeçilik Fealiyetinden”, Ulduz, sy.11, s.45, Bakü 1989.
19 Hesenova, s.30. 20 Hesenova, s.30.
XXII
SADIHOV, Murtuz., Oçerki Russko-Azerbaydjansko-Polskih Literaturnıh Svyazey XIX Veka, Bakü: Azerbaydjanskoe Gosudarstvennoe İzdatelstvo, 1975, s.16, 26, 82-86, 112-118.
------------ “Sbornik Azerbaydjanskih Proizvedeniy Polskogo Poeta T.L. Zablotskogo”, Uçenie Zapiski Azerbaydjanskie Pedagogiçeskie İnstituta: Seriya Yazık i Literatura, sy.2, s.85–89, Bakü 1971.
SÂDIKÎ, Hasan, “Gülistân-ı İrem”, Maarif ve Medeniyet, sy.4 (27), s.44–46, Bakü 1925.
SAKAOĞLU, Saim v.dğr., “Abbasgulu Ağa Bakıhanov”, Başlangıcından Günümüze Kadar Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi (Nesir ve Nazım) içinde, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları 1993, c.3, s.200-208.
------------ “Gülüstan”, Başlangıcından Günümüze Kadar Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi (Nesir ve Nazım) içinde, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları 1993, c.3, s.314.
Sbornik Gazetı Kavkaz, Tiflis 1846, c.1, s.228–247.21
SEİDZADE, E., “Abbasgulu Ağa Bakıhanovun Gülistani-İreminin Tarihine Dair”, Edebiyat Gezeti, 16 Ağustos, Bakü 1940.
------------ “Bakıhanovun Siyasi Poeziyası Hakkında”, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyasının Meruzeleri, sy.2, s.88, Bakü 1967.
------------ Haçatur Abovyan i Ego Svyazi s Peredovımi Predstavitelyami Azerbaydjana XIX Veka, Bakü: AN AzSSR, 1960, s.70–75.
------------ “K İstorii Gyulistan-İram Bakihanova”, Trudı Azerbaydjanskogo Universiteta, sy.1, s.5–9, Bakü 1939.22
------------ Mirza Şafi İli Bodenştedt, Bakü: İzdatelstvo AGU, 1940, s.30, 35, 59–60, 67–70, 79, 118, 120, 147, 151, 154–146, 165, 177–178, 183.
------------ “Nekotorıe Novıe Dannıe o Bakihanova”, Dokladı AN Az SSR, c.22, sy.4, s.90–92, Bakü 1966.
------------ “O Politiçeskoy Poezii Bakihanova”, Dokladı AN Az SSR, c.23, sy.2, s.84–88, Bakü 1966.
------------ “O Rassmotrenie Gyulistan İram Bakihanova v Akademi Nauk v 1844–1845 gg.”, Trudı Azerbaydjanskoe Universiteta: Seriya Filologiçeskoe, c.2, sy.1, s.42–68, Bakü 1940.
SEMEDZADE, H., Edebiyat Hrestomatiyası, Bakü: Maarif, 1943, s.10-13.
------------ Edebiyat Müntehabatı, Bakü: Maarif, 1946, s.10-15.
Seyid Ezim Şirvanî: Eserleri, Bakü: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası, 1974, c.3, s.61–62.
SEYİDOV, Ehmed, “A. Bakıhanovun Pedogoji Görüşleri”, Azerbaycan Müellimi Gazetesi, 14 Haziran 1946.
------------, “Bakıhanov Telim-Terbiye Hakkında”, Azerbaycan Gencleri Gazetesi, Bakü 1 Haziran 1947.
------------ “Bakıhanovun Telim-Terbiye Görüşleri”, Azerbaycan Mektebi, sy.3, s.33–41, Bakü 1948.
21 Agayan, “Bibliografiya o Bakihanove”, s.105. 22 Hesenova, s.31.
XXIII
------------ Azerbaycanda Pedagoji Fikirlerin İnkişafı Tarihinden, Bakü: Azerbaycan Dövlet Neşriyatı, 1958, s.17–42.
------------ Pedagogika Tarihi, Bakü: Azerbaycan Dövlet neşriyatı, 1959, c.2, s.83–98.
SEYİDOV, F., “A.A. Bakıhanovun Esrarül-Melekut Eseri”, Edebiyat ve İncesenet Gazetesi, Bakü 29 Temmuz 1961.
SEYİDOV, Yusif, “Abbaskuluağa Bakıhanov Dil Haggında”, Azerbaycan Dövlet Universiteti Elmi Eserler: Dil ve Edebiyat Seriyası, sy.2, s.25–32, Bakü 1975.
SISOEV, V., K Voprosu ob İzdanii Gyulistan-İram, A. K. Bakihanova, Bakü: Azerbaycan Tetkik ve Tetebbu Cemietinin Neşriyatı, 1928.23
STOREY, Charles Ambrose, Persian Literature (A Bio-Bibliographical Survey), I/1, Londra: The Royal Asiatic Society, 1970, s.425–426.
SULTANOV, Memmedağa, Abbasgulu Ağa Bakühanov Güdsî: Seçilmiş Eserleri, Bakü: Yazıçı, 1984.
------------ “A.A. Bakıhanovun Elyazma Külliyatı Tapılmıştır”, Edebiyat ve İncesenet Gazetesi, 23 Eylül, Bakü 1956.
------------ “A. Bakıhanovun Tehzibi-Ehlag Eseri ”, Elm ve Heyat, sy.4, s.20–21, Bakü 1974.
------------ “Güdsinin Nesihetlerinden”, Veten Uğrunda, sy.4–5, s.80–83, Bakü 1944; Azerbaycan Gencleri Gazetesi, 2 Ağustos, Bakü 1946; 1 Haziran, Bakü 1947.
------------ “Respublika Elyazmalar Fondunda”, Kommunist Gazetesi, 13 Kasım, Bakü 1957.
------------ Abbasgulu Ağa Bakıhanov: Bedii Eserleri, Bakü: Azerneşr, 1964, 1973.
SUZANNET, Comte, Souvenirs de Voyages, Paris 1846, s.100–101.24
ŞEBLIKİN, İ., “Kubinskie Pamyatniki Vremen Bakihanovıh i Apşeronskie Svyazannıe s Nimi”, İzvestiya AN AzSSR: Otdel Obşestvennıe Nauk, sy.4, s.133-139, Bakü 1947.
TAHRÂNÎ, Ağa Bôzorg, ez-Zerî’a ila Tasânifi’ş-Şî’a, II, 56; V, 115–116; XVIII, 43; IX/3, 878; XI, 335; XV, 373; XVII, 25; XX, 267; XXI, 54, Beyrut: Dârü’l-Edva, 1983.
TAİRZADE, N., “O Mektabah v Azerbaydjane v 30–50-h gg. XIX v.”, İzvestiya AN AzSSR: Seriya Obşestvennıh Nauk, sy.11, s.29–57, Bakü 1961.
TERBİYET, Muhammed Ali, Danişmendân-i Azerbaycan, Tahran: Matbaa-i Meclis, 1314 hş., s.305-306.
VİZİROV, Mirza Abulgasan Bek, Uçebnik Tatarsko-Azerbaydjanskogo Yazıka (Kavâid-i Zûiyye), Petersburg: yay.yok., 1861., s.112-130.
YAHYAZADE, S., “Biblioteka Bakihanova”, Dokladı AN AzSSR, c.5, sy.2, 89-94, Bakü 1949.
YAMPOLSKİY, Z., “Azerbaycanın Meşhur Tarihçisi”, Kommunist Gazetesi, 25 Haziran, Bakü 1944.
YAZICI, Tahsin, “Bakihanlı”, DİA, IV, 543–544, İstanbul 1991.
YURTSEVER, Abdülvahap, “Abbas Kulu Ağa Bakühanlı”, Azerbaycan, c.2, sy.3 (15), s.14–15; c.2, sy.4 (16), s.12–13, Ankara 1953.
23 Hesenova, s.26. 24 Agayan, “Bibliografiya o Bakihanove”, s.105.