ahlakı ali
TRANSCRIPT
T.CMARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
Ahlak-ı Alai'nin İkinci Kitabı ILKÜ TEDBÎRİ' L-KENZlL' DE EĞİTİM
(Yüksek Lisans Tezi)
Danışman Y .Doç .Dr. E. Mahuru d Çamdibi
Mazırlayan Ali Köse
lstanbul-1988
II
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ , .............. 1GİRİŞ ............. 2
b î r i ncl bölük : kinalizâde alî çelebî1- Ali Çelebi'nin Bayatı ............ 62- Ali Çelebi'nin Şahsiyeti ........... . 72- Ali Çelebi'nin Eserleri ....... . ... 13
a) Türkçe Yazma Eserleri ........... 13b) Arapça Yazma Eserleri ........... 14
îKİNCİ BÖLÜK : AHLÂK-I ALÂÎ1- Ali Çelebi Ahlak-1 Alai'yi Niçin Yazdı? ........... .152- Ahlâk-1 Alâı'nin Kaynakları ........... .153- Ahlâk-ı Alâı'nin Devrindeki Yeri ve şöhreti ........ .254- Ahlâk-ı Alâı'nin Kısımları ve i-ietodu .............255- Ahlâk-ı Alâi'de îki Önemli Mesele
a) Ruhu îdrak Meselesi ............ 27b) Huyun Değişip Değişmeyeceği Meselesi ........... 2b
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM : AHLÂK-I ALÂI'NİN IKİKCÎ KiTABI ÎLHÜ TEDBİRİ 1L-MENZİL
1- îlmü Tedbiri'1-Menzila) Tedbirü' 1-Menzil'in Lügat ve Istılah Manaları..... 30b) îlmü Tedbiri' 1-Menzil Niçin Yazıldı? ............ 30c) îlmü Tedbiri'1-Menzil*in Kaynakları ............. 31
2- însanm Menzil(ev) ile Alacalı İhtiyaçlarıa)însanın_Medeni Oluşu ve Aileye Olan ihtiyacı....... 31b)Menzil.İçin Lüzumlu Olan Mal ve para ............ 32c)îyi Komşunun Gerekliliği .... ........32
3- Menzilin Rükunları ve Tahlilia) Evlenmenin Gerekliliği ............ 33b) Aile Reisi ve Ev halkı _ ............ 34
c) Menzilde Kadın ve Erkeğin Statüsü ............ 35d) Kadın ve Erkekte Bulunması Gereken Hasletler ..... 37e)' Evladın Ebeveyne Karşı Vazifeleri ............ 39
f) Eli Altmdakilere(hizmetçiler) Nasıl Davranmalı • • 4o
DÖRDÜNCÜ BÖLÜL; : ILMÜ TEDBİRİ' L-LIENZİL' DE ÇOCUK EĞİTİMİVE DEVRELERİ
1- DoğumCVelâdet)dan Önce Eğitim ..... . 422- Doğum Esnasında Eğitim
a) Kız veya Erkek Çocuk Olması 44b) Çocuğa iyi Bir İsim Koymak 44
3- Doğumdan Sonra Eğitim 4 5
a) Süt Devresi ......b) Telkini Terbiyec) İradi Terbiye ......
aallaratılışma ve Seviyesine Uygun Eğitmeli• ab;Eer Türlü Şarta göre Eğitmeli ......ac)İyi-Kötü örneği Göstermeli ye Kötü Çevreden
Korumalı «••♦•••••ad)Kötü.Eareketlerine Tepki Kasıl Olmalı?....ae)Cömertliğe Alıştırmalı ve Kaddı Eşyaya
Bakışı Kontrol Edilmeli ........4- Bedeni Eğitim(Terbiye-i Bedeniye)
a) Sıda ve Oyun ........ .b) Uyku .... . . . . ,
5- Isti'dadı Olan Bir fenne Yöneltmek ........ .6- Kız Çocuğunun Eğitimi ........ .
BEŞİKÇİ BÖLÜM : GSKEL ABÂB KAİDELERİ(GÖRGÜ KURALLARI)1- Konuşma Adabı _ ........ .2- Yürüme ve Oturma Adabı ....... . ■5- Sofra Âdabı ........ .
KETİ CE : İLMÜ TEDBÎRİ’L-HEKZİL^DE ORTAYA KOKAK TERBİY R AŞARİ YESİKİK GSKE.L DEĞERlıbK DİRKESİ........
BİBLİYOGRAFYA .........
IV
. K I S A L T l 'î A J jA E
A. AlSâ. - Ahlâk-ı Alâi a.p. - Aynı EserDFİF - Dârü' 1-Fünün ilahiyat FakültesiDFE? - Dârü' 1-Fünün Edebiyat FakültesiEne. - EncyclopediaFas. - F'ascicle1.A. - İslam AnsiklopedisiİİED - İslam ilimleri Enstitüsü Dergisi1 .Tedbiri1 l-Iîenzil - llmü Tedbiri' 1-I-üenzilşj. - Sayı .IDAY - Türk Dili Araştırmaları yıllığı TDV - Türkiye Diyanet Vakfı T.T. - Türkçe Yazma
1
Ö N S Ö Z
Kanuni Süleyman devri ulemâsından Kmalızâde Ali Çelebi( 1510- 1579)'nin te'lif ettiği mufassal ve münderecâtlı ilk Türkçe ahlak kitabı namıyla tarihteki yerini alan "Ahlâk-ı Alâi",o devir ahlak terbiyesinin mahiyeti hakkında bize malumat verir.
"Hikmet-i Ameliyye"nin üç alt başlığı olan îlm-i Aj iak, ailede ahlak terbiyesi ve siyaset(devlet) ahlakı mevzularını bölümler halinde inceleyen Ahlâk-1 Alai'nin ikinci kitabı olan”llmü Tedbiri 'l-Kenzillli(AiIe Ahlakı)araştırma konusu olarak seçtim.Aile,okul ve çevre üçgeninde gerçekleşen eğitim fenomeninde ailenin bu-üçgendeki en önemli açı olduğunda şüphe yoktur.Yüksek lisans çalışması olarak hazırlanan butezin ailede eğitim muhtevasını taşıması da bu ehemmiyetin farkedilmesinden kaynaklanır.Eseri tetkikten sonra kaynakları ile mukayese ettiğimizde in
sanlık düşüncesinin ortak kültürel mirası olan bir birikinti , Eski Yunan'a kadar uzanan bir tarihi seyr ile karşılaştım.(Bu tarihi seyre Ahlâk-ı Alai'nin Kaynakları bahsinde temas ettim) .llmü Tedbiri'l-Menzil ’ de serdedilen eğitim motiflerine,gerek
bugünün modern eğitim anlayışının,gerekse A.Alaı'den önce yazılmış eğitim kitaplarının nasıl yaklaştığını dipnotlarla belirttim1-3.bölümlerde .. Ali Çelebi ve A.Alai'ye mahsus malûmata yer verip 4-5.bölümlerce "llmü Tedbiri1I-Menzil"de eğitim konusunu inceledim.Çalışmamda yardımlarını esirgemeyen hocalarım Mustafa Fayda,
İlhan Kutluer ve Basan Aksoy'la birlikte husüsen rehber hocamH.Kahmud Çamdibi'ye teşekkür ederim.
2
G I R î Ş
İslam’da ilimler akli ve nakli olmak üzere iki ana kısma taksim edilir.Akli ilimler nazari ve amelî namıyla iki kola ayrılırlar .Hazarı ilimler;ilahî ilimler(hikemiyât),riyazi bilimler ve tabii bilimler adıyla üçe bölünür.Ameli ilimler de llm-i Ahlak »Tedbir-i Kenzilfev idaresi)ve Ted- bır-i Müdünfdevlet idaresi)şeklinde taksimata tabi tutulur. Kınalızâde Ali Çelebi,bu taksimatın ışığında îlm-i Ahlak(23>s.) llmü Tedbiri’1-Menzil( 127&)ve llmü Tedbiri' 1-Müdün(52 s.)kitaplarından müteşekkil eseri A.Alai'yi kadılık vazifesini deruhte ettiği Şam'da te'lif eylemiştir.Eserin bu isimle tesmiye edilmesi,zamanın Suriye Beylerbeyi Ali Paşa'ya ithafen yazılmış olmasındandır ki,Ali Çelebi,Ali ismine nisbet ederek böyle bir isim teşekkül ettirdiğini beyan eder.^ Hikmet'in "Eşyayı layık ne ise öyle bilmektir ve layık olan ne ise öyle kılmaktır."tarifinden hareket eden Ali Çelebi,bizim kudretimizin tesiri olmayan mevcudat-1 hâriciye*den bahseden hikmete "hikmet-i nazariye",bizim kudretimizin dahli mukarrer olan ve bu müdahele olmayınca tahakkuk etmeyen harici varlıklar dan baltseden hikmete de "hikmet-i ameliye" denildiğini ifade e- der.Daha sonra hikmet-i ameliye üzerinde durur ve şöyle der : "Hikmet-i ameliye bir ilimdir ki,onda fertlerin fiil ve amellerinden ve insan nefsinden bahsolunur.Hangi amel salih ve makbuldür.Hangi amel insanın hakiki saadeti elde etmesine sebebtir.Ve hangi amel fâsid ve mezmümdur ki,ona sahip olanlar dünya ve ahirette hüsrana uğrarlar.Ta ki,iyi amellerle ruhunu süsleyip kötü huylardan ictinâb ederek kendisini temizlemek mümkün olsun. .Binaenaleyh hikmet-i ameliye *nin fayda ve gayesi mücerred ilim değildir .‘Bilakis fiilleri güzelleştirmek,amelleri kemale erdirmektir.İlim ağacı amel meyvesini vermezse ilim halkasının dışında kalır
(1) Kes ki oğlu , İslam'da Eftitim ve öğretim,3-4(2) Belânı.Tezkiretü's-Suara,v.59 (.3) A.Çelebi ,A. Alâi,10^4) A.Alaı.12-13
Kazari ahlak'a ahlak felsefesi veya teorik ahlak denilebilir. Bu kısımda insan hareketlerinin gayesi,hayır-şer,saadet,kemale ulaşmak,ahlaki sorumluluğun mahiyeti,vicdan,vazife kavramı vb. konular incelenir.Jj Ameli ahlak ise bir ferdin kendisine ve kendinden gayrilere ait vazifelerini ve-münasebetlerini konu edinir ki,ahlaki gayenin tahakkuku için kullanılacak vasıtaların özel durumlara göre belirtilmesi ve açıklanması âmeli ahlakın'sahasına girer.'Şu halde ahlak fenomeninde ‘niçin1i,gayeyi(finality)konu ‘edinen nazari ahlaktır;'nasıl'ı,hareketler(attitude)in keyfiyetini konu edinen de ameli ahlaktır diyebiliriz.RazarI ve ameli ahlakın sahalarını böylece ‘tespit ettikten
sonra ameli ahlakı'inceleyen A.Alai'nin tahliline geçebiliriz. Ahiak-1 .Alai'nin birinci kitabı llm-i Ahlak konusuna tahsis e- dilmiştir;bir başka şahıs söz konusu olmadan şahs-ı vâhid olarak zahir olan fiiller ve amelleri inceler.Her şahsın yaratılışından bahsolunarak’,'nasıl olmalıdır-ki iyi ve övülen şeyler yapılsın,kötü ve yerilen şeylerden sakınılsm?"Suali mesele edi - lir.Bu ilimde insanın cinsleri ile irtibatı göz önüne alınmaz. Kişinin yalnız bile olsa mücehhez olması gerekli vasıflar ve sakınması ;-gerekli hallerden bahsolunur.llm-i Ahlak ile insan seciyesi tetkik edilip,ahlakının nasıl teşekkül etmesi gerektiği serdedilir.^"^İkinci kitap İlmü tedbiri *1-Kenzil1 de aile ahlakı ele alınır.
.Bu bölümde menzil(ev)in rükunları yani anne baba ve çocukların münasebetlerinden bahsolunur.Çocukların terbiyesi,kadın ve er - keğin aile içindeki statüleri,karşılıklı vazifeleri ve bazı â- dâb-ı muaşeret kaideleri bu kısımda işlenmiştir.Üçüncü kitap llmü fredbiri11-Medine insanın bütün şehir halkı
ile olan münasebetleri bakımından sadır olan fiillerini ilgiler diren konulardan bahsederDevlet adamının vasıfları ve halkla olan münasebetleri de bu kitabın konusudur.İkinci ve üçüncü kitabın meseleleri insanlara vazife duygusunu yükler-Fakat vazife denilen şeyin mahiyeti nedir?İnsan neden dolayı vazifesini yapmaya mecburdur? Bu zorlamayı yapan kuvvet nedir? İşte burada mesele yine nazari ahlakın ko -
(1) Saraç, "Ahiâk-ı Alâî",1İED,I,24
4
nusu olmaktadır.Daiıa doğrusu ameli ahlaka müteallik bütün kaide ve emirler neticede nazari ahlakın daha genel ve daha geniş kuralları ve ilkeleri içine girmektedir.^"^Binaenaleyh Ahlak İlmine her zaman ihtiyaç vardır.Zira hayrı tayin edecek olan temel ve kaynağını gösterecek olan ahlak ilmidir.Ali Çelebi'ye göre de insanın olgunluğu, bilgi si ve ahlaki dav-r ranışma bağlıdır .Bilgisini öğretimle artırırken davranışlarını da hayır ve saadet yolunda eğitimle geliştirmesini bilmelidir. Böylece marifet ve fazilete birlikte yönelmelidir ki,muvaffak ve mes'ud olabilsin.Ali Çelebi bilme(cognition)ve vaziyet almanın birlikte bulunması gerektiğini sanki eserinin taksimatında ima etmiştir.Önce. Ahlak İlmini daha sonra aile ve cemiyet ahlakını takdim etmiştir.Ahlâk-ı Alâi kaynakları açısından değerlendirilecek olursa o-
nun salt bir te'lif olmadığı,kendinden evvel te'lif edilen bir çok eserden faydalandığı ve müktesebâtma dahil ettiği görülür. Genel olarak birinci kaynağı Kâsırü'd-Din Tüsı(v.672/1274)'nin eseri Ahlâk-ı Kâsıri'dir.Hatta Kâsıri'den iktibaslar bir hayli yekûn teşkil eder.llmü Tedbîr'il-Menzil'e bu açıdan bakılacak olursa Aristo(MÖ.* jy*)nun 11 Oikonomia" sı .Bryson' un "Kitabu Tedbiri1l-Kenzil"ine
kadar uzanan bir tarihi seyr ile'karşılaşırız.Aristo'nun Oiko- nomia(ev idaresi)adlı eseri Arapçaya "llmü Tedblrll-Kenzil'1 ve "Siyasetü'l-Kenzil” şekillerinde geçmiştir.BrysonO'jÖ^-^yy^un Grekçe aslı kaybolan,lâkin Arapça tercümesi muhafaza olunan "iktisat"(Kitabu Tedbîri'1-Kenzil)ı bu sahadaki İslam te'lifâtının temeli olma özelliğini taşır.Ali Çelebinin Ebrus diye bahsettiği,bu zat olmalıdır.Zaten onun yararlandığı Kiskeveyh(v.421/10$0) te "Tehzibü* 1-Ahlak .."m çocuk terbiyesine ayırdığı bölümünün başında "Bu bahsin ekseriyetini Br-
(X)yson'un kitabından naklettim."der.v '
(1) pazarlı İslam'da Ahlak,3^-36(x) Kaynakları hususunda "Ahlâk-ı Alai'nin Xaynakları"başlığı
altında malumat verildi.
5
Ali Çelebi A.Alâi ‘den evvel yazılmış olan ahlak kitaplarını (Ahlâk-ı Nasırı,Ahlâk-ı Celâli,Ahlâk-ı Kuhsini) okuduğunu ve fakat bunlar gibi bir Türkçe ahlak kitabının yazılmasını te- hassürle arzu ettiğini eserinin mukaddimesinde belirtir. Nihayet arzuladığı böyle bir eseri te'lif ederek 'Ümidim odur- ki»bu kitap evvelkilerden daha çok kabul görecek,kemal arayanlara yeni bir elbise giydirecektir." der.(2)Kendi ifadesinden ve kaynaklarının incelenmesinden ortaya çıkan netice;Çelebi•nin bu kitaplardan çok etkilendiğinin ve- hatta birçok mevzularda iktibaslar yaptığınm(mesela,Eoca Nasırı der ki,gibi) aşikarlığıdır.Lâkin şunu hemen ilave etmek gerekir ki,kendi müktesebatından birçok ilaveler veaçıklamalar,yeri gelince nazım,beyit ve hikayelerle eserini mükemmel bir ahlak ve felsefe kitabı haline getirmede muvaffak olmuş,kısacası kendisine maletmiştir. Aslında Ali Çelebi,kitabını yalnız şer'î emirleri ihtiva eden bir ilmihal olmaktan kurtarıp müstakil bir Ahlak ilmi kitabı yapmak amacındadır.Ahlak ilminin felsefi esaslara göre açıklanması için psikoloji»felsefe,pedagoji ve sosyolojiye müracaatetmiş,ahlak kurallarını birçok misaller»hikayeler ve fıkralar-
(5)la müsahhas ve anlaşılır hale getirmek istemiştir.v
(1) A.Alal,8(2 ) a.g.e.,11(3) Pazarlı,222
6
BİKİKCİ BÖLÜK KINALIZÂDE ALI ÇELEBİ
1- Ali. Çelebi'nin BayatıAhlâk-ı Alâi namlı eseriyle şöhret bulan Ali Çelebi b. Emrul-
lah b.Abdülkadir Eamîdi 916/1510 senesinde İsparta'da dünyaya geldi.Babası Anadolu'da birçok yerlerde kadılık yapan 967/1559 da vefat eden Emrullah Efendi’dir.^^ De de si Abdülkadir Efendi, Bamîdi lakabıyla meşhurdur ki,Eamîdi lakabını alması Eamid Eli* nin merkezi bulunan İsparta ahalisinden olması sebebiyledir.-Bazı kaynaklarda Ali Çelebi,Eamîdî kaydıyla zikredilir -Abdülkadir Efendi Fâtih Sultan Gâzi'ye hocalık yapmış,teveccühüne mazhar olmuştur.Lâkin bu teveccühü çekemeyen Mahmud Paşa O'nu Padişahın gözünden düşürmüş,bunun üzerine mevkiini kaybeden Abdülkadir. Efendi memleketi İsparta'ya dönmüş ve orada vefat ey- C p)lemiştir. '
(Kınalızadeler ismiyle ma*ruf ulema zümresine dahil bu ailenin^' böyle bir isimle tesmiyesi,Abdülkadir Efendi'nin kına kullanmakla meşhur olmasındandır .-Bazı kaynaklarda Ali Çelebi,ibn Bmai şeklinde de zikrolunur.-v Jilk tahsilini İsparta'da gören Ali Çelebi,daha sonra İstanbul'
a gelmiş,yakınlığı dolayısıyla südürdan Kadri Efenditân dairesinde terbiye ve ta'limine devam edilmiştir.Mahmudpaşa Medresesi Müderrisi Ma'lul Emir Efendi,Davutpaşa Medresesi Müderrisi Sinan Efendi,Alipaşa Medresesi Müderrisi Merhaba Efendi'lerden ders a- larak lise seviyesinde olan bu medreseleri bitirmiş,üniversite seviyesinde olan Fatih Sahn Medreselerine girmiş,orada önce Kara Salih Efendi'den ders almış,daha sonra da zamanın büyük alimlerinden olan Çivi zade 'nin derslerini dinlemiş ve 945/1558 'de
( 5)O'na muid olmuştur.
( 1 ) Süreyya, Sicili-i Osmani,111,501 _(2) Mecdi Efendi, Tercüme-i Şekâikı' n-Ku 1 m ani yy e .,198; Atâı,Zey-
lü Sekâikı'n-Ku'maniyye,164-165(3) A'ktug..Kınalızâdeler(Lisans Tezi) ,İst.Ünv.Ktp.(4) İsmail Pasa,Hediyyetüt1-Arifin...,1,748(5) Aks ov TKınalız âde üli uelebi.Hayatı«İlmi ve Edebi Şahsiyeti
Arapça Eserlerinin lst.Ktp.de Mevcut Yazma NüshalarıCHezu- niyet Tezi),İst.Ünv.Ktp.
7
Böylece tahsil devresini ehliyetli ellerde geçiren Ali Çelebi ikmâl-i tahsilden sonra Şeyhü'1-îslam Ebussuud Efendi tarafından Edirne'deki Hüsâmiye Medresesine müderris namıyla tayin edilmiştir. -Edirne 1 de müderris iken sonradan Tezkiretü1ş-Ş.uarâ adlı e- seri yazacak olan oğlu Haşan Çelebi dünyaya gelmiştir.-Bir müddet. çeşitli yerlerde müderrislikten sonra sırasıyla Şam,Kahire Ealeb^Bursa,Edirne ve İstanbul kadılıklarında bulunmuştur.Nihayet Anadolu Kâd-ı Askeri olmu^^nı yıl bu vazifede iken SultanII.Selim ile Edirne'ye gittiği bir esnada müptela olduğu nikris hastalığının şiddetlenmesiyle,Dersaadete dönüşünde 5 Ramazan 979/1579 da vefat etmiştir.Mezarı İstanbul yolunda Seyyid Celâli
- ( 2)(Türbesi civarında "Nazır Çeşmesi" namlı mahaldedir.^ '
2- Ali Çelebi'nin ŞahsiyetiAli Çelebi iyi bir müzakereci idi.Lâkin mübahese ve müzakere
zamanlarının gayrisinde az söyler çok düşünür idi.Tavırları nezih,ruhu h&nif,meşrebi edep dairesinde laubali idi .Herkese n f k ile muamele eder,kimseyi incitmezdi.Hususiyle fukarayı rencide etmekten son derece ihtizar eyler idi.Zira kendisi de fakirliği tatmış idi.Çelebi'nin nezih tavrını gösteren bir hadise şöyle- dir:3?akirlik günlerinde iken birgün cuma namazına gitmiş,safla- rın birisine sokulup oturmuş.Yanına surre devesi gibi donanmış kerli ferli bir ağa gelmiş.Çelebi pejmürde denebilecek bir kıyafette olduğundan ağa cenapları fakirliği kendisine de bulaçır korkusuyla ikide bir de eteklerini toplayıp Çelebi*ye sürünme- meğe çalışır."Biz hazretin yanında ne işin var tevbihini mütedairimin acı nazarlarıyla mütemadiyen Çelebi'yi bizar eder.Kma- lızâde herifin küstahane vaziyetinden pek müteessir olur.Aradan bir kaç sene geçer,Çelebi sadr-ı ikbâle beriki de acınacak bir hale gelir.Ali Çelebi sırası geldikçe bu vak'ayı nakledip sevdiklerini kalp kırmaktan tahriz eder idi.Bu mülayim vasıfları haiz Ali Efendi,ilimle iştigalden fevkalade bir zevk aldığını kendisi anlatır:Medreselerde tez usulü cari
(1) S.Sami.Kamusu'l-A*-lâm.V. 3696-97(?) .Bnrsalı-. OsmanlI Müellif leri ,1,400; Atai ;166-, Abdülaziz Efendi ,
Terâcim-1 Ahvâl,v.99;Beyâni ,ü?ezkiretü* s-Şuarâ,v.59 <
8
olduğundan Ali Çelebi Çivizâde'den ders okuduğu esnada bir risale yani tez yazıp hocasına vermiş,üstadının fevkalade takdirine mazhar olmuş idi.Çelebi ömrü boyunca hocasının bu takdi - rinden duyduğu lezzete muâdil olabilecek bir lezzet duymadığını lisân-ı tehassür ile söyler idi.^^Ali Çelebi A.Alâi'yi te’lif eylediği esnada Şam'da bulunan müverrih Âli de "Enisü'1-Kulüb" isimli eserinin te*lifiyle meşgul idi.Ali Çelebi, Âli'ye çok yakınlık göstermiş,haftada bir evine davet ederek,A.Alâi*den kısımlar okur ve:"Eğ£r bir yanlışlık zühür ederse elbette söylen, "diyerek kusurlarının söy~
( 2)lenmesinde ısrar edermiş.v y£u hadiseden anlıyoruz ki,ilmi bir zihniyete sahipti.Ali Çelebi,gerektiği zaman hakkını aramasını bilen yerinde
celâdetlenen bir karaktere sahipti.Rumeli Kâd-ı Askeri Ebussu- ut Efendi, Çelebi'nin Çivizâdeye intisabından dolayı O'na medrese tevcihinde biraz ağır davrandığından Çelebi bundan müte - essir olur.Birgün te*lif ve tedris ettiği kitapları alıp Ebus- suutEfendinin makamına gider.Ebussuut ne istediğini sorar. Cevap olarak şöyle der:"Efendim,refiklerim nâil-i emel olmak i- çin devr-i ebvâb ederlerken,fakir de bu kitapların füsül ve eb- vâbmı devrediyor idim,Zamanı devletinizde bir şeye nail elamı- yacak isek bari bu kapıyı kapayıp başka bir kapıya müracaat e- delim." Ebussuut ifendi Kmâlızâde' nin bu cür'etinden alınmak şöyle dursun derhal Çelebi'ye Edirnede'ki Küsamiye Medresesini tevcih eder.Yanında bulunanlara da:"îşte insan olan böyle fiilen isbât-ı ehliyet suretiyle hakkını istihsal eder.Nâil-i emel olmak için şunun bunun delaletine müracaat etmek insanlık değildir." diyerek insşfına,kadirşinastlığma güzel bir misal gösterir."Türk Ahlakçıları" müellifi M.Ali Ayni Çelebi'den şöyle bah
seder: Kanuni Sultan Süleyman yaptırdığı muhteşem ve muazzam camiin iki tarafına dört medrese inşaa ettirmişti.Bunların birinde tıp,diğerinde mühendislik tahsil edilecekti .Kmalızâde bu
(1) Kam, "Kmalızâde Ali Çelebi,DFEF.Mec.IV,361(2) ÂlıTKünhü*1-Ahbâr.v.405(3) Kam,361-62
dört medreseden evvela inşaatı bitmiş olan camiin garbındaki çifte medreselerden birinin müderrisliğine seçilmişti.Kanunînin böyle âli bir himmet ve hususi bir maksat ve itina ile açtırmış olduğu bir ilmi müesseseye intihâb(seçilmiş)olmak lazım idi.Gerçekten de Ali Çelebi o yüksek makama cidden layık-
-110 devirde İstanbul'un kitabet ve inşa(şiir)ya heves eden
genç edipleri arasında Eace-i Cihan namıyla ma'rüf ftahmud b. Şeyh Kuhammad Keylani'nin "Kiyâzü11-lnşa" sı, Kirman' lı Hoco' nun"Divan" ı elden düşmezdi.Fakat Çelebi'nin yazıları o gençlere her ikisini de unutturmuştu.Ali Çelebi için bizim kitaplardan yaptığım bu tavsifâtı belki mübalağa addedenler hıluna- bilir.Fakat pek mümtaz bir Arap edibinin sözlerini de işhâd e- dersem mübalağa edilmediğine artık şüphe kalır mı?Ali Çelebi'yi şahsen tanımış olan Mısırlı Şihâbü'd-din Ahmet Bafaci,"Keyhânü'1-Elibbâ" smda bizim îürk alimi için bakınız ne diyor:"O'nun ahlakı.sözleri emelden daha şirin,ecel- e- linden kurtarılan hayattan daha tatlı,üç lisandaki şiirleri kağıtların yüzünde...,kalemi sihr ile gönülleri teshir eder.., Mısıralda gelmişti,orada da büyüklüğünü göstermişti.Arapça şiirleri zamanın boynunda gerdanlık oldu."M.Ali Ayni,Çelebi hakkında bu kadar övücü malumattan sonra 0-nun Ahlâk-ı Alâi'sinin Türk tarihindeki yerini belirler:"İştebu hocamızı Türk Ahlakçılarının birincisi olarak huzurunuzaarzetmek istiyorum.Bu hususta hiç bir veçhile yanılmadığımızannediyorum.Çünkü O'nun vefatından bugüne kadar 400 seneyeyakın bir zaman geçtiği halde Çelebi'nin A.Alaı'si değerinde(2')kuvvetli bir ahlak kitabı yazılmış olduğunu bilemiyorum."v J
Ali Çelebi'den bahseden bütün kaynaklar O'nun ilim ve fazlının fevkaladeliğinde\müttefiktirler.Aşık Çelebi O'nun için"Her fende müteferrid denilse revadır^îlm-i Kadis'te güya bi-
( 5")rader-i Müslim'dir...." der.Gerçekten Ali Çelebi ansiklopedik bir zattı.Ahlak ilmi yanısı- ra bilhassa tefsir, hadis,fıkıh,felsefe,riyâziyye,belagat ve
(1) Avni.Türk Ahlakçıları.81-82(2) Ayni,86(5) Âşık Çelebi,Tezkire-i Fıeşâhir-i £uara,v.22?
10
inşa(şiir)da ileri derecede bilgili,şer'I ve edebi ilimlerde ve.lisanda fevkalade idi.^^Peçevl de,asrında Ebussuud,Sinan ve Bostan Efendi'ler gibiulemâ bulunduğundan Ali Çelebinin şöhret bulmadığını,onlarınseviyesinde olduğunu,hatta birçok ilimlerde onlara tefevvuk
(2)edebileceğini belirtir. 'Oğlu Basan Çelebi de babasının llm-i Tefsirde eşsiz bir imamolduğunu,Keşşâf'ta müşkilâtı olanların O'na uymak ile övündük-
(lerini ileri sürer.Kâtip Çelebi,"Mizânü* 1-Hakk ..." namlı eserinde teganni üzerine yazdığı bahiste,bazı fikir ve malumat beyanından sonra şöyle der:"Fâzıl,muhakkik,allâme Kmalızâde Ali Efendi,Ahlâ- k-ı Alâi.isimli kitabında bu bahsi takrir eyledi.Hakikati talep eden Kü'min kardeşler o kitabı can muskası edinip,dualar ve zikirler yerine okumaya iltizam eylemek gerek.Ta ki,din ve dünyanın mühim bahislerini bilip mucibi ile amel ede.Zirahik- met ile şeriatin arasını cem'eylemiş bir mübarek kitaptır ve musannifi dünyaya bir(nadir) gelenlerdendir.v J
Çelebi'nin hafızası gayet kuvvetli idi.Türkçe,Arapça,Farsça'da üstad olduğundan sohbet esnasında her sözünü ayet vehadisten başka zarif şiirler,latif vecizelerle tezyin eder
( 5)her davasını ilmi delillerle te’yid ederdi.O'nun hafıza kuvvetine delalet eden bir hadiseyi oğlu Haşan Çelebi şöyle anlatıriBirgün arkadaşlarla sohbete dalmıştık. Birisinde föevlana Câmi'nin 11B ahari s t an" ı vacdı.. .Bir zaman Baharistan'ı okuduktan sonra bazısı:"Hasıl,kitaptaki hikayeleri gördün mü?" dediğinde "Evet,hepsini ezberledim" cevabını verince arkadaşlar adetleri üzre istihzaya başladılar. Merhum bunun üzerine kitabın hikayelerini okumaya başlayınca arkadaşlar hayran oldular,herbiri fazl ve irfanına iman ge-
(1) S a m i 5696(2) Peçevı,Tarih-i Peçeyi«v.94:Ali,v.474(3) H.Çelebi ,Tezkiretü' g-SuarsuNçr:! .Kutluk,II,655(4) K.Çelebi,Mizanü'1-Eak^ fi Ihtiyâri11-Ehak , 18-19(5) Kam,362
11
tirdiler.^ ^Ali Çelebi çok sayıda Hadisi ezbere bilmesiyle meş- ( p')hur idi.v 'Çok okumakla EÜktesebât zenginliğine sahipti.Şam Ka
dısı iken Mağrib ulemasından Şeyh Ebu'l-Feth Mâliki birgün ziyaretine gelir.çelebi Mağrib beldelerine dair tarihi,coğrafi o kadar malumat verir ki,Şeyh Kalikl'yi kelimenin tam manasıyla hayretler içerisinde bırakır.Hele şehirleri gözüyle görmüş,uzun müddet ikamet etmiş gibi tasvir eylemiş ki,Şeyh büsbütün şaşırdığından Çelebi* ye: "Kf endi siz bu memleketleri ne zaman gördünüz?" diye sorar.Kınalızade Şeyh'in sualine:"Oralara gitmedik,
( 3)fakat kitaplarda gördük.” sözüyle mukabelede bulunur.v Ali yelebi'nin incelenmesi gereken diğer bir yönü de O'nun üç lisana(l‘ürkçe ,Arapça-Farsça) fevkalade hakim olması ve bu üç lisanda şiir yazmasıdır.^^Oğlu,O'nun bu yönünü şöyle ifade eder: "Merhum .için buyururlar idi ki,Acem desek müsellemdir,Arap ad- dolunsa aceb değildir
f Y')O'nun bir de OsmanlI’da "muamma"v Jöncülüğü vardır ki,Ahdi bunu beyan eder:: "Vadi-i nazmda üç lisan ile şiire kadir ve her ilme şerh ve haşiye yazmada ve"fenn-i muamma* da serameddir.^) Kmalızâde Edirne’de iken Şair EmîrI(Sultan Süleyman Devri şairi ,Eursalı) ile muammaya peyda etmiş,Emiri muammS. meraklısı olduğundan bu merakını Çelebi'ye de sirayet ettirmiş.Bu iki şair nasılsa Mir Hüseyin î?işâburı( muammada üstad Iran'lı şair)'nin muamma risalesini ele geçirip iki günde istinsah etmişler,bu heves saikiyle bir çok muamma söylemişler.OsmanlI şairleri ara-
(1) H.Çelebi,660(2) Çavuşoğlu,"Kinalizâde Ala al-din Ali Çelebi",The Ene.of İs
lam ,V ,Pas . 79-80(3) H.Çelebi,669;Kam,362(4) Şiirlerinden Örnekler için bk.S.Küzhet Ergun,Türk Şairleri,
I,414—420(5) H.Çelebi,657-5S(X) Şiird® harfler veya kelimeler sonraki bir maksadı gizli bir
şekilde zevk-i selimi bozmadan ahenk içinde kullanılırsa bu muammadır.Mesela Süleyman ismi için bir muamma :
Sefinenin başı girse limana Çıkar ismi o şuhun ayana (La)
(6) Ahdi,Gülşen-i Şuara;Aktug,26
12
smda o zamana kadar muamma merakı yok idi.Onları bu hevese düşüren Şair Emiri ile Ali Çelebi'dir.Penn-i muamma denilen meşgale ikisinin himmetiyle edebiyatımızda mühim bir mevkii tutmuştur.^-^Ali Çelebi,fesih konuşması ve muhatabına olan nezaketi sebebiyle de mümtaz idi.Kısır'a gittiği sırada,ilim ve fazlı,fesahat ve belagatıyla teferrüd etmiş olan Bekrizade tebrik ve kudüm için Çelebi'nin nezdine gelmiş idi.Çelebi sohbet esnasında okadar beliğ bir eda ile idâre-i lisan eder ki,Bekrizâde muka-
(2}beleden aciz kalır,kekelemeğe başlar. JHülasa Alı Çelebi,gittiği her yerde herkesten hürmet ve muhabbet görmüş,hangi memuriyete tayin edildiyse tasavvurun üzerin- de fetanet göstermiştir.v •"
(1) Kam»364;Tarlan.Divan Edebiyatında Muamma,2(2) H.Çelebi,670-71(3) Kam,362
13
5- Ali Çelebi 'nin Eserleria) Türkçe Yazma Eserleri
1-Ahlâk-ı Alâl:Eserin birçok yazmalara İstanbul ve Avrupa Kütüphanelerinde mevcuttur.İstanbul Kütüphanelerinde 65 in üzerinde yazması tesbit edilmiştir.Asıl nüshanın nerede olduğunu bil-
( y')miyoruz.Eranz Babmger tarafından Ragıp j aşa Kütüphanesinde v J bulunduğu zikredilen nüsha orijinal nüsha değil,belki DervişKeh- met Ahlaki tarafından H.1007 senesinde 40 kadar nüsha olarak istinsah edilmiş nüshalardan biridir.A.Alai,1248/lS33 tarihinde Bulak'ta itinasız bir şekilde basılmıştır.Eser kısmen Garb Dillerine çevrilmiştir.Mesela Venedikli Giovanni Medun tarafından yapılan bir tercüme Bonn Üniversitesi Kütüphanesindedir.^"^
2-Fmnşeât-ı Kmalızâde3-Kuammeyât4-înşaa-i Atik5-Kmalızâde Tarihi6-Kasıde-i fî Kedhi1n-Nebl7-Kanzüme(Mülemma')0-Risâle-i Vücüd
(x) Ragıp Paşa Ktp.820/966(1) Adıvar, "Kmalızâde Ali Efendi",1.A.VI,709
1A
b) Arapça Yazma Eserleri1-Risâle fi'l-Vakf2-Risâle fi ba'zı Ahkâmi’1-Evkâf5-Risâle fi Beyânı. * 1 Istılahati * 1-Mütedâvilât fi Kiitübi11-Pxkh4-Tabakâtü' 1-. İEanefiyye5-Ris£letü Letâifi *1-Hams6-Eâşiye alâ Dürer ve Gürer7-Risâletü11-Kalemiyye8-Ta'likât alâ Haşiyeti 11-Beyzavi9-Risâle fi'1-KuiıakeiDe beyne Ebi Eayyân ve Tilmîzihi fi*t-Tef
sir li Ali Çelebi10-Risâle fi11-Muhâkeme beyne Ebi Eayyan ve a'ilmizilıi li Bed-
reddin el-Gazzl eş-Şami11-Tabakâtü'1-Müctekidin12-Risâletü’s-Seyfiyye13-Rişâle fı Mufaharati's-Seyf ve'l-Zalem14-Haşiye ale'l-Eidaye ve*l-înâye ve Sadi Çelebi
(X) Teferruat için bk. Aksoy,a.g.e.
15
ÎKtKGÎ BÖLÜK A E L I E - I A l i l
1- Ali Çelebi A.Alâi'yi Kiçin Yazdı?Ali Çelebi A.AlâI'nin başında bu kitabı niçin yazdığını şöyle
anlatır:"Hikmetli kimseler katında malumdur ki,llm-i Ahlak ve Tedbir-i Menzil ve S iyaset-i Medeniyye ki"hikmet-i ameliye" onlardan ibarettir.Bu ilimlerin inceliklerine ve hakikatlerine u- laşmadan saadet ve marifete erişilemez.Ulema.bu ilimde bir çok değerli kitap te'lif ve tasnif eylemişlerdir.Hususen "Ahlâk-ı Kâsıri" dir ki,hakîm,kâmil...Râsıru'd-Din Tüsi yazmıştır.Sonra fâzıl,mudakkık Celaleddin Kuhammed Devvâni'nin te'lif ettiği "Ahlak-ı- Celali" ikinin İkincisidir .Sonra beliğ, nüktedan Kevla- na Hüseyin Vaiz'ın,îv]irza Kuhsin ibn Sultan Hüseyin Baykara namına tasnif eylediği 11 Ahi ak-1 Muhsinı" gelir.Her ne kadar bu son tasnifin üslubu evvelkiler gibi hakimane bir tetkikat üzre değilse de terkip ve manaları sarih,lafız ve ibareleri tatlı ve kolaydır.Bu sebepten.avamın kalbinde evvelki ikisinden daha çok tesir icra etmiş ve şöhret bulmuştur.Bazan kendi kendime düşünürdüm ;]£ e olrr du ki,Türkçe bir kitap o- laydı da hikmet-i ameliyenin maksatlarını tamamıyla içine alıp bu üç kitabın dördüncüsü olaydı.Bunun için gece gündüz cümleden bazı tahsil ve tedris eyledim.Kihayet zaman ve zeminin müsait olduğu mübarek bir yılda başladım.v '2- Ahlâk-ı Alâl'nin KaynaklarıAli Çelebi eserini te'lif ederken kültürel mirası iyi değerlen
dirmiş kendisinden evvel ahlaka dair yazılmış olan müellefatı müktesebâtma dahil etmiştir.Eseri daha evvelki ahlak kitaplarına şekil :ve muhteva bakımından benzemesine rağmen,Çelebi e- sere kendine has bir özellik kazandırmaya muvaffak olmuştur. Benzerlik ve farklılıkların tebarüz etmesi için A.Alâı'ye kay - nak niteliği taşıyan eserlere bir göz atmak gereklilikarzeder.
(X) Sene 1571 olduğu için Peygamberimizin bininci doğum yıldönümünü kasdediyor olmalı,A.Alâi,8
JL V
a) Ahlâk-ı Muhsin!Vezir Hüseyin Baykara devrinde yaşayan Kemaleddin Hüseyin Va
iz el-Kaçifi(v.910/1505),Ahlak-ı Kuhsinı namlı eserini 900/1495 senesinde yazıp Sultan Hüseyin Kirza'nm oğlu Ebu' l-Muhsin' e ithaf etmiştir.Tüsl'nin A .Nasırı1 sinden itibaren farsça yazılmış üçüncü ahlak kitabıdır.Ahlak-ı Muhsinı'nin diğer bir adı da Ahlak-ı Kâşifi1dir. Kitap İngilizceye tercüme edilmiş,batıda şöhret kaz anmıştir.40 bab ü- zerine müretteptir.1556 yılında Pir Kehmed tarafından Enısü's - Sıddikin adıyla türkçeye de çevrilmiştir.Kitabın her babı birfazilete ayrılmış,konular arasına beyitler,, hikayeler yazılmıştır.Her fazilet ve ahlakî kaide tarif edildikten sonra bunun geliştirilmesi için dini,akli deliller gösterilir.Beyitler Farsça ve Arapçadır.Fıkralar ve hikayeler daima Çark geleneklerine ve bazen de Yunan'm ünlü filozoflarına ait olur.Bazı bablarm isimleri şöyledir:İbadet,îhlas,Dua, Şükür,Rıza, Sabır»Tevekkül,Kaya,İffet,Edeb,Sebat,Adalet,Tevazuu,Şecaat , Siyaset...b) Ahlâk-ı CelaliFarsça yazılmış bu eserin müellifi Celaleddin Dewanı(v.908/
1502)1dir.Ahlak-ı Nasıri'nin konularını muhtevi,lâkin daha planlı bir tarzdadır.Bu eser 1867 yılında W.T.Thompson tarafından İngilizceye çevrilmiştir. A.Celali ,Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Haşan'a sunulmuş ve oğlu Sultan Halil'e ithaf edilmiştir.Fairsça nüshası$52 sahifedir.Konular mezâmin adı altında toplanmış,bunlar da lema adıyla bölümlere ayrılmıştır.Kitabın birinci kısmında nefs-.i natıka ele alınır,ikinci kısımda nefsin hastalıkları, ile bunların ilaçlarından söz edilir.Üçüncü kısım Ted- bîr-i Kenzil,aile ahlakı ve terbiyesine ayrılmıştır.Dördüncü kısım Tedbir-i Kedine'dir.Kitabın bütün açıklamaları arasına be-
( 5)yitler,fıkra ve hikayeler konulmuştur.
(1) V/ickens, "Aklâq-e Kohseni" ,Enc.Iranica,I,Fas.7,724;Arnold, "Kâşifi",ITa .VI,413
(2) Pazarlı,208(3) Lambton,"Dawanı",Enc.of İslam,II,174(4) Wickens,"Aklâq-e Jalali",Ene.Iranıca,I,Fas.7*724(5) Pazarlı,207-208
17
c) Ahi âk-1 AdüdiyyeAsıl adı Risâletü'1-Ahlak olan Abdurrahman b. Ahmed el-lcl
(v.756/1355)’nin bu eseri dört bölümden müteşekkildir.Birinci bölümde nazari ahlak bahisleri yer alır.Kefsin kuvvetleri, ahlakın ihsan karakteri ile olan münasebeti ve değişip değişmeyeceği meselelerine temas edilir.Neticede O da birçokları gibi değişebileceği görüşünü benimser.ikinci bölüm ahlaki f azi letlerin.kazanılması ve muhafazasına ayrılarak pratik ahlak konuları işlenir.Ayrıca reziletlerden de bahsolunur.Üçüncü bölüm Siyaset-i Menzil başlığını taşır.Ana ,baba,çocuklar ve himetçi- ler gibi aile fertlerinin maddi ve manevi hayatlarının düzenlenmesi , aralarında uyum sağlanması,birbirlerine karşı hak ve sorumlulukları incelenir.Eserin Tedbır-i Müdün başlıklı dör - düncü bölümünde müellif £evlet yönetimi konusunu ele alır ve insanların yaratılıştan içtimai olduğu şeklindeki klasik görüşü tekrarlar.Farabî(339/950)'den beri devam eden "fazıl ve cahil ülke" tarzındaki klasik medine taksimini benimser,yöneticilerin vasıflarını ve vazifelerini inceler.d) Ahlâk-ı Nâsırl
Nâsıru'd-Din Muhammed ibn el-Hasen et-Tüsî(v.672/l2 74-) tarafından ftiskeveyh' (421/lo3o) *in "Tehzîbü'l Ahlâk.. "mdan yararlanılarak^ t e ' lif edilen bu eser,düzenlenişi ,önemli tarif ve açık-(7>'\lamaları,özlü muhtevası ile yeni bir eser huviyetenı taşır.w / Zaten Tüsi kendisi de kitabının başında Kiskeveyh'ten ilham a- larak yazdığını belirtir.Tüsı bu eserinde Aristo'nun"Nikomakos Ahlakı" ile GazetlîC 505/1111) ' tasavvuf! ahlak görüşlerini birleştirmek istemiştir..Tüsı Ivî eş şaı Felsefe ile ç ü İtikadını birleştirmeye çalışmış, Bryson(Iiö.III-IV.yy)'un "iktisadı"nı şahsi.bir şekilde ta'dil edip,İslâmî ve İrahi fikirlerle genişletmiştir.Tüsi'nin bu eseri İslam Aleminde ilk sistemli ahlak kitabı ola
-(1) Erdem,"Ahiâk-1 Adüdiyye" ,1.A.örnek Fas.(TDV) ,32;Pazarlı,206(2) K.Celebi,E.Zünun,I,38;gaz3urrahmap, "Aklâq'1 ,Enc.Iranica,I,
î'as.7»721;Walzer and Gibb/îkkhlâk* ,Ene.of İslam,1,326 C3) Şahinoğlu,"Ahlak-ı Kâsırin,î.A.örnek Fas.^2-33
18
rak kaydedilmiş.ve sonraki devirlerde nihai bir nuaune olarak telakki edilmiştir.Yusuf Ziya YÖrükhan "Tûsi'nin terbiye Eakkmdaki Fikri11 başlıklı makalesinde şöyle diyor: "Tûsi'nin hususiyetlerinden biri de ozamana kadar misli yazılmayan Ahlak-ı Kâsırî'sinde siyaset iktisat ve ahlak kısımlarını ele almasıdır ki,bu cihet Şark Felsefesi nokta-i nazarından ehemmiyet-i mahsüsayı haizdir G.Ki.V/ickens tarafından Farsçadan İngilizceye çevrilen îüsi’ nin bu eseri üç kitaptan müteşekkildir.Birinci kitap genel ah- lak;ruhun mahiyeti,varlıklar silsilesi,amelî hikmet,ahlâkî re- zilet ve faziletler,ruh terbiyesi gibi konulara yer verir.İkinci kitabı Ev İdaresi(îlmü Tedbiri'1-Kenzil) konusunu ihtiva eder.Evdeki genel hizmetler ve statü,ev mülkünün yönetimi,tan - zimi,kadının konumu,çocukların terbiyesi,aile efradının hakları, hizmetçilerin durumu,konuşsa,oturma,yürüme ve yeme âdabı,çocuğu bir fenne yöneltmek gibi konuları muhtevidir.Üçüncü kitap ise devlet ahlakı üzerinedir.Bu kitapta şehirlerin yönetimi,yöneticilerin vasıf lan, cemiyeti ayakta tutan sevgiba- gı ve medeniyete olan ihtiyaç konularını ihtiva eder.Londra Üniversitesi'nden Ann K.S. Lambton-Î.A.madde yazarı-
Tüsi'nin kitabını tahlil ederken birinci bölümüâMiskeveyh'in kitabı üzerine,ikinci bölümünBryson'dan kaynaklanan ve ibn Sına tarafından "Tedbirü*1-Kenzil” şeklinde kavramlaştırılan bu mefhum, üzerine ,üçüncü bölümü ise Fârâbi'nin el-Meâînetü11-Fadılave es-Siyasetü1l-Kedenivye1 si üzerine temellendirilmiş olduğunu
(4)belirtir. y
e) Gazali : İhyâu Ulumi1 d-Sin ve Eyyuhe'1-VeledGazâliC 505/1111)«İhya ve Byyühe'1-Yeled gibi eserlerinde ge - nel âdâb,ahlak ve aile ahlâkı konularına teferruatlı bir şekilde temas etmiştir.Bu konulardan Ali Çelebi'nin de ele al-
:
(1) Beffening,"Tedbîr",î.A.XII/l,108;Pazarlı,204(2) YÖrükhan,"Tûsi'nin Terbiye Eakkmdaki Fikri",Kihrab Kec.Y,13<'(3) W!ickens,The Kasirean Ethics ,Lonaon, 1964(4) Lambton,"Dawanî",Ene.of İslam,11,174
19
dığı bazılarının başlıkları şöyledir : Sofra âdabı,nikah âdabı, karı-koca münasebetleri,hocaya saygı,çocuk terbiyesi vb.Gazali'nin bu konulardaki kaynağı Miskeveyh'in "Tehzibü11-Ahlak" ıdır.Iranica Ansiklopedisine "Aklâç" maddesini yazan Faz - lurrahman,Miskeveyh'in Tüsi’ye temel teşkil ettiğini vbunun yanında Tûsi'den bir asır önce yaçayaiı Gazali'nin de Miskeveyh'in doktirinlerinden fazlasıyla etkilendiğini,İhya'nin nefis disiplini bahsinde Kiskeveyh'e minnettar olması gerektiğini ileri sürer. Faz lurrahman ayrıca,Tehâfütü'l-Felâsife'de Yunan Metafiziğini reddeden Gazali'nin böylece Miskeveyh yoluyla Yunan Ahlakının kitap ve sünnete tezat teşkil etmeyen yönünü kabul ettiğini ileri sürer.f) İbn SinaMuallim-i Sâlis İbn Sinâ(v.428/1037)»Şifâ,Necat,Işârât,Kânun
Risale fi İlmi' 1-Ahlak gibi ana eserleri olmak üzere birçokeserinde nefs,saadet,ahlak ve fazilet eğitimi,beden eğitimi ,çocuk bakımı ve sağlığı,eğitim ve öğretim gibi konuları ele a-lır.^^Kendisinden sonrakilere bu konularda kaynak vazifesi gö-
( 3)rür.Ali Çelebiye de kaynak olmuştur\ Çelebi bunu belirtiribn Sina'nın esas konumuzu ilgilendiren eseri Tedbîri*1 -Ken-zil'idir ki T Ahlâk-1 Naşiri.1 nin aynı adı taşıyan ikinci kısmının
(4)kaynağıdır.^ 'g) Tehzıbü11-Ahlak ve Tathırü'1-A'râk"Tehzib__",Ebu Ali Miskeveyh(v.421/1030)'in ahlaka dair meş
hur eseridir.Kefis,ahlak,huy,iyilik,mutluluk,insanın fiilleri, nefsin hastalıkları ve tedavisi gibi mevzuları mündemiçtir. Miskeveyh'in bu eseri İslam Doğasındaki ilk filozofik ahlak kitabı olarak nitelendirilir. Bunun sebebi Miskeveyh'in Aris-
(1) ?azlurrahman^Aklâq" ,Ene.Iranica,1,722(2) Akvüz.Türk Eğitim Tarihi,21-27(3) A.Çelebi.llmü Tedbiri'1-Menzil.4(4) Şahinoğlu," Ahlak-1 Kasın" ,1 .A.örnek Fas.(TDV),32(5) V,Talzer and Gibb,326
20
tolDun,Nikoaıako£ 1 e Ahlak" kitabından etkilenmiş olmasıdır.Kıiskeveyh'in"Ahlak"ı hakim fikir Aristo olmak üzere Eflatun,Ga-len(Calinos) ile İslam şeriatinden alman fikirlerin birleptiril-
(2)meşinden ve uzlaştırılmasmdan ibarettir. JBenim tez konusu olarak incelediğim llraü Tedbîri'1-Kenzil'de terbiye usulleri ve genel Sdâba müteallik meselelerde A.Alaı'nin kaynaklarının merabaı olan Tehzîbü'l Ahlak1m esas aldığı eğitimci de Bryson olmuştur.Miskeveyh kitabının "Gençler ve Çocukların Eğitimi" bahsinde :"Bu bahsin ekseriyetini Bryson'un kitabından naklettim." beyanında bulunur.h) Far âb iFarabî(.v. 339/950) ahlâki fi kirlerini” Ki t âbu'.t-Tenbıhât alâ Se-
bili *s-Saâde" ve "Kitâbu Tahsili's-Saâde" adlı eserlerinde toplamış ve ahlakı j hikmet-i ameliye jolarak telakki etmiştir.Farabi"el-Hedinetü11-FâdıIa" ve "es-Siyâsetü11-Kedeniyye" adlı eserleriyle kendisinden sonraki eserlerde "îlmü Tedbîri11-Müdün’1 başlığıyla tesis edilecek bir bölüme temel teşkil eder.A.Alaı' nin aynı adı taşıyanüçüncü kitabının ilham kaynağı Farabı'ninbu eserleridir.Farabi'ye göre,mükemmel devlet tek vücut gibi birlik teşkil etmeli ve bu vücudun azası olan fertler,kendi ihtisasları dahilinde olan işleri yapmalıdır.İnsan vücudunda nasıl bir uzvun hastalığı başka uzuvlarda hissolunuyorsa,devlette de bir ferdin . felaketi bütün devlette hissedilmelidir.lani bütün camiada bir tek ruh dönüp dolaşmalıdır. O'na göre ahlak aynı zamanda dini bir cemaat teşkil eden devlette kemâlini bulur.Cahil ve kötü bir devlette bu devletin ahalisi,yiyecek,içecek,nikah ve izdivaçta lezzetten başka birşey düşünmezler.Halbuki iyi ve kerim bir devlette fertler birbirine yardım eder ve âlicenap,mükrimve sözüne sadık olur.Kötü devletlerde mesul olan reistir ve onu ahirette a- zap beklemektedir.Farabi,iyi devlet reisinde bulunması gereken vasıfları da belirler.Onun bu konudaki kaynağı Eflatun'un "Devlet" ve "Timaeus" udur. -"A.Alai'nin 3*kitabı bu kem lan. i?exdr.
(1) Fazlurrahman,721(2) Pazarlı,190-91(3) Miskeveyh,66(4) Pazarlı,142-43(5) Adıvar,"Fârâbı",î.A.IV,455?467
21
ı) Aristoteles : Oikonomia ve Kikomakos Ahlakı a- OikonomiaAristoteles(KÖ. A- yy)'in eserlerinin eski listelerinde ,0' nun
Oikonomia(Ev İdaresi) isimli bir kitabından söz edilmektedir . İslam kaynaklarında bu terim ''tedblru*l-menzil" şekillerinde geçmektedir ki,hemen hemen Grekçesinin tam karşılığıdır.İve var ki,Aristcrnun adı geçen bu eseri kaybolmuştur.^“ Fakat mevsuk olmayan bu eserinin birinci kitabının bir arapça tercü- mesi(veya hülasası) vardır.Bu tercüme«11 Ki tabu Aristo fi Tedbîri *1-Kenâzil" adıyla Beyrut'ta şahsi bir kütüphanedeki yazma
(2)içinde bulunmaktadır.v 'Aristo "Politika" adlı eserinin birinci kitabında "Oikonomia"
— rfı—yı incelşr.w y Eski Yunanda "oikos",ev ; "oikonomia" da ev idaresi anlamme gelir.Lâkin Aristo yalnız ev/aile idaresini de- ğil,devletin yönetimini de ele alır.Aristo ev idaresinde üç unsuru belirler : Efendi ile hizmetçi, kadın ile koca,baba ile çocuk.Yalnız,Aristo bu unsurlara çok önemli kabul ettiği "para işleri" adıyla bir dördüncüsünü ilave eder.Katta,"para kazanmak,ev idaresi ile.aynı şey midir,onun bir parçası mıdır,yada ona yardımcı bir şey midir?" tartışmasını yapar.Keticede de para kazanmanın ev idaresi ile aynı şey olmadığı kararma varır.Aristo bundan sonra yedinci kitapta evlilik,çocuk eğitimi(zeka ve beden eğitimi) gibi konulara temas eder.b- Kikomakos AhlakıAristo'nun bir de İslam kaynaklarında "Kitâbu'1-Ahlak"adıyla
gecen^^"Kikomakos Ahlakı"(Kicomachean Ethics) isimli eseri vardır ki,bu eserin Aristo'ya aidiyeti sabit değildi.Fakat yeni a-
( 5)raştırmalar bu eserin Aristo'ya ait olduğunu gösterdi. ^'Oğlu Kikomakos'un ismine izafeten yazılan bu eser İslam Dünyasında bu sahada yazılan kitaplara,bu sebepte A.Alâi'nin birinci kitabına tesir etmistir"Kikomakos Ahlakı"nın konuları'şöyledir:Ah
(1) Kava.İslam Kaynakları İşığında Aristoteles ve Felsefesi,302(2) Keffening,"Tedbir",1.A.XII/I,108(3) Aristo,Politika,Çev.Mete Tunçay,îst.1983(4) Ibn Kedim.el-Fihrist.252(5) .Kaya,234;Walzer£Aristutalis",Ene.of İslam,1,632
22
lâkî faziletler,adalet,akli fazilet,bedeni hazlar,bedenî hazlar karşısında ölçüsüz davranışlar,dostluk,insanseverlik vb.^"^ Aristo'nun bu eserinin îshak b.Huneyn tarafından tercüme edildiği ve bu yolla İslam Dünyasına geçtiği kaynaklarda yer alır(2)Ahlak-ı Alaı'de Aristo ile Kutabık Bazı Konular Şöyledir :Aristo,evlenme ve tenasülün muhtevasından bahseder(doğumdan
önce eğitim) ^Çocukları daha bebekliklerinde zor şartlara a- lıştırmalı,hatta Yunanlı olmayan bazı halkların yeni doğan be- beği nehir suyuna daldırma geleneğine sahip olduklarını belir- tip,"soğuk suya alıştırmalı" der. 'Bedeni gelişimi ıçın çocuğun ağlamasına müsaade etmek,suçunu cezalandırmak,iyi örnekler göstermek gerektiğini belirtir.Aristo,ilk izlenimin önemini belirtmek için tragedya oyuncusu Theodoro.s'u örnek gösterir; Theodoros seyircilerin her zamanük gelen sese kapıldıklarını söyleyerek,kendisinden önce sahneye hiç kimsenin,hatta aşağı değerde bir oyuncunun bile çıkmasına razı olmazmış.(5) o'na göre alışkanlık edindirme yoluyla yapılan eğitim,akıl yoluyla yapılan öğretimden önce gelir^Aristo çocuğun oyunu hususunda da görüş belirtir.Ayrıca ev yönetiminde mala mülke bakış tarzı ve parayı harcama hususuna değinir.Tüm bu bahisler A.AlâI'nin ikinci kitabı îlmü Tedbiri' 1-Menzil- de mevcuttur.
(1) Kaya,238(2) Ibn Kedim,252;Walzer ,327(3) Aristo,226(4) Aristo,229(5) Aristo,230(6) Aristo,236
23
o) BrysonYaşadığı tarih tam olarak belirlenemeyen,MÖ.III.veyaIV.yy.da
yaşadığı sanılan Bry s onljOikonomikos,l( İktisat) adlı eserin yazarıdır .Brys on,Byrson ,Ebrus ,Brisus ,Bion, vb. muhtelif okunuş tar- larıyla isimlendirilen zat hakkında çeşitli bilgiler şöyledir : Akhaika'lı Bryson denen Yunan filozofu.Kinizm okuluna bağlı,muhtemelen Diogenes(MÖ.412-327)* in öğrencisi ve Krates(MÖ.III.yy.)’ in hocası . Eerakleia'lı Bryson denen Eski Yunan filozofu.Soc- rates(MÖ.469-399) veya Megaralı Eukleides(Kö.III.yy.)'in öğrencisi.Şüpheciliğin başı olan Pyrrhon(MÖ.363-275) 'a Megara diyalektiğini öğreten.Britanica Ansiklopedisinde Bion(Bion of Borys- thenes) şeklinde anılmıştır : Kö.III.yy.m ilk yarısında yaşamıştır.Gençliğinde köle olarak satılmış,fakat efendisi özgürlüğünü verip kendisine vâris yapmıştır.Efendisinin ölüsünden sonra Atina’ya gelerek felsefe tahsil etmiştir.Fakirliği ve felsefeyi övmüş, müzisyenleri,matematikçileri,astrologları ve zenginleri yer-
Cl')miştir.Tanrılara da karşı çıkmıştır. 'Ali Çelebi’nin îlmü Tedbîri’I-Kenzil1 in başında Ebrus diye bahsedip,risalesinden sözettiği bu zat olmalıdır.Aslı kaybolan fakat Arapça tercümesi mevcut olan bu risale Maşrık Mecmuasında"Kitabu Tedbi±i’1-Kenzil" adıyla L.Cheikho(Şeyho) tarafından
(2)neşredilmiştir. 'Eeffening,İslam Ansiklopedisine yazdığı "Tedbir" maddesinde Ye-ni-Fisasorco dediği Bryson’un "iktisadımın bütün İslam iktisat
(3)Edebiyatının temeli olduğunu ileri surer.w ;Bryson’a ait olduğu ileri sürülen bu risalenin başlıklarından
bazıları şöyledir :— Erkeğin Evi Idâresi — Kadını idare Etme— Çocuğu İdare
(1) Ene.of Britanica,III,621,U.S.A.1962(2) BrYSon^K.Tedbiri 11-Menzil,i<şr.L.Cheikho,Maşrık Mec. 1921,
160-181(3) Eeffening,"Tedbir",1.A.XII/1,108
24
—Uyku ve Elbise Hususunda Çocuk Terbiyesi — Çocuğun Konuşması ve Davranışlarının Terbiyesi —Malı Kazanmak,Korumak ve Harcamak — Köle ve Hizmetçilerin yönetimiBu başlıklar dışında,teferruatta dahi îlmü Tedbiri11-Menzil1
deki bazı mevzular Bryson’un risalesinde mevcuttur.Bir örnek' vermek gerekirse,Bryson'un risalesinde mevcut olan”Herkes farklı sanata yönelmeli^eğer herkes bir sanaate yönelse,birbirine muhtaç olmasaydı,hayat olmazdı." ifadesi îlmü Tedbiri 11-Menzil' de yer almaktadır.
(1) Bryson,164; tlmü Tedbiri11-Kenzil,35
25
3- Ahlâk-ı Alal'nin Devrindeki Yeri ve şöhretiA.Alâi Türkiye'de İmparatorluğun son zamanlarına kadar lise
lerde okutulan ahlak dersi kitaplarına esas teşkil etmiştir. Hatta Cumhuriyeften sonra MEB tarafından basılan "Türk Ahlakının İlkeleri" isimli , öğrencilere yönelik kitapçıkta bile A. Alâî'nin izleri vardır,denilebilir.Atal,A.Alâi ve Kınalızâde'nin diğer eserlerinin hem avamda hem
( 3")havasta kabul gördüğünü söyler.K JA.Alaı ahlaka dair yazılan ilk münderecâtlı Türkçe ahlak kitabıolma orijinalitesine sahip olduğundan Mehmed Tahir onun için :"Âsâr-ı Osmâniyye ‘ nin en eski ve en kıymetlisidir ^^ve Osmanlımüelliflerinin hemen hepsine me'haz o l m u ş t u r . d e r .Ali Çelebi'nin oğlu Easan Çelebi de A.Alâi'yi şu sözlerle över."A.Alâi yazıldıktan sonra A.Naşiri mensüh ve metruk olmuş,A.Muhsinı ve A.Celâli hikmet defterinden çıkarılmıştırA.Alâi'yi Venedik'in İstanbul Sefareti tercümanı Ciovanni Meduntercüme etmiştir.Butercüme Bonn Ünv.Ktp.de mahfuzdur.Eerid Ka® da : "Tarihi te'lifinden zamanımıza kadar geçen zamanzarfında bir mislini vücuda getiremediğimizden biz halefler nen(8')kadar iftihar etsek azdır. v J der.4— Ahlâk-ı Alâi'nm Kısımları ve Metodua) KısımlarıEser üç bölümden ibarettir.Bab,fasıl ve makam adıyla kısımlara
ayrılmıştır.Birinci ve en geniş kısmı nazari ve ameli ahlak bahislerine ayırılmıştır ki,bunlar İslam'da hikmet-i nazariye ve hikmet-i ameliye şeklinde taksim edilir.Bu bölümde insan nefsi ”nefs-i natıka" olarak adlandırılır ve üzerinde tartışılır.Nef- sani kuvvetlerle nefs-i natıkanın noksanlarını gidermek ve kemâ-
(1) Adıvar,"Kınalızâde Ali Efendi",1.A.VI,71°(2) Taşkıran,Türk Ahlakının İlkeleri,İst.İ964(3) Atâi,167(4) Bursalı,Osmanlı Müellifleri,1,400(5) Bursalı,Ahlak Kitaplarımız,26(6) H.Çelebi,668(7) Aynı,104(8) Kam,364
26
lini sağlamak için tavsiye ve tedbirler serdedilir.Bundan sonra Ahlak İlminin tarifleri ile ayrıldığa kısımlara yer verilir. Fazilet ve reziletler hakkında geniş açıklamalar yapılarak bunların hikmet,iffet,şecaat,adalet şeklinde dört temel fazilet i- çerisinde mütalaa edilmesinden sonra herbirinin ayrıldığı çeşitli kısımlar hakkında malumat verilir.İkinci bölüm llmü [Tedbiri ’ 1-Kenzil; aile ve meslek ahlâkı, çocuk
terbiyesi,kadın ve kızların yetiştirilmesine aittir.Eserin son bölümü îlraü Tedbîri ’l-Müdün adını taşır.Bu kısımda
fâzıl şehir ile gayr-i fâzıl şehir tahlil edilerek devlet reisin de bulunması gereken hususiyetler belirtilmiştir.Kitap Eflatun ve Aristo'nun vesâyası adı altında mevsuk olmayan bazı ahkâm ve nasihatlarla bitiyor ve en sonra mülk ile adlin birbirine bağlı olduğunu ğösteren bir şema veriliyor.b) KetoduAhlak-ı Alâi zengin bir müktesebâtm mahsulüdür .Kendisinden
evvel yazılmış kitapların tekrarı mahiyetinde olmasına rağmen ahlak kurallarını birçok misal,hikaye ve fıkralarla müşahhas ve anlaşılır tarzda ele almış,gerektiğinde arapça Ve farşça şiirler le,yer yer ayet ve hadislerle zenginlik kazanmıştır.A.Alâi'de filozofça düşünüşün neticeleri vardır.Ortaya konulan şeyin gerekliliği,ölçüsü,kimin için ne kadar lüzumlu olduğu beyan edilir.Kitapta üç kültürün tesiri görülür.Okunurken zihni diri tutan ve alaka celbeden bir te'lif tarzına,monoton olmaktan uzak ve değişken bir dile sahiptir.Ferid Kam şu sözlerle A.Alâi'yi över: "Te'lif tarzı zamanının gereklerinden ayrılmamakla beraber diğer eserlere nisbetle muğlak ve müphem olmaktan uzaktır.Eski eserler ile biraz ülfeti o-lanlar kelâmında müşkilâta tesadüf etmezler;hatta fikren o dev-
( 2)re rücu' ederek seve seve okurlar."v
(1) Adıvar,"Kmalızâde Ali Efendi" ,1 .A.VI,7H;Paz'arİ3-5222-23(2) Kam,363
5- Ahlâk-ı Alai'de İki önemli Meselea) Ruhu İdrak MeselesiRıza Tevfik "Kamüs-ı Felsefe" de "aperception"— idrâk-i dakik^
bir şeyi batmen idrak edip tanımak— maddesinde LeibnitzÇ 1646- 1716) ,Descartes(1596-1650) ve Kmalızâde Ali Çelebilin ruhun varlığı hakkmdaki fikirlerini karşılaştırır.Leibnitz'in "aperception" fikrini anlattıktan sonra bu fikrin esasen Deseartes'e ait olduğunu ve "Cartesienisme" yani Dekart felsefesinin mühim esaslarından birini teşkil ettiğini belirterek devam eder : Marifet nazariyesi bahsinde Dekart*m itikadı bu idi.Dekart:"Herşey- den şüphe edebiliriz,fakat fikrimizden şüphe edemeyiz.Zira şüphe bile bir fikirdir.Fikir de bir ruh mütefekkirinin bulunduğunu ispat eder.Fikir ile ruh arasında da vasıtaya hacet yoktur. Ruh doğrudan doğruya ve en evvel kendinden hasıl olan efkara muttali' olur.Sonra o efkârın harici alemde mümessilleri olması lazım geleceğini muhakeme eder,düşünür.Binaenaleyh,harici alemin varlığına olaninancımız bir muhakeme neticesidir.Yoksa harici alemi doğrudan doğruya idrak ve telakki edemeyiz.Doğrudan doğruya telakki ve istiş1 ar ^^edebildiğimiz şeyler^ efkarımız- dır." diyor.Süleyman Kanuni devrine şeref veren Osmanlı Ulemâsından Kmalı- zâde Ali merhumun A.Alâi*sinden naklettiğim şu mülahazat,bu OsmanlI filozofunun tıpkı Dekart ve Leibnitz gibi düşündüğünü ispat ettikten başka "istiş’ar" tabirini "aperception" makamında kullanmış olduğunu da vâzıhan gösterir : "Malum ola ki,nefs-i insaniyyenin vücudu bedihidir.Hüccet ve burhan getirmekten müstağnidir.Zira eşyanın zahir olması insana kendi zatının hakikatini gösterir ki,bir an bile mahv ve nâ-malum olmak yoktur.Gerek uyanik gerek sârhoş,gerek aklı başında olsun bütün tavır ve hallerde nefs-i insaniyye kendi zatına şuur ve istiş'ardan hali' değildir.Zira bir şey ile nefs arasında tehallül vasıta-i mu - haldir."Görülüyor ki,buradaki istiş'ar tamamen Dekart‘m düşünüşüdür. Kmalızâde Dekart*m muasırı idi;hatta takriben hesap edilirse bu iki hakim hemen hemen aynı zamanda eserlerini yazmışlardır,
(X) Nefsin ilm-i idûzuri (.intuition) ile kendini bilmesi.(1) A.Alâi,24
28
diyebilirim.Fakat şurası muhakkaktır ki,yekdiğerinin vücudundan haberdar değillerdi.Rıza Tevfik'in bu tetkikâtma ilaveten Ferid Kam şunları yazar: "Ruhun hakikatini bilmenin mümkün olmayıp,yalnız eserlerinin bilinebileceğine Kant(1724-1804) . w.Hamilton( 1758-1856) ,E.£pencer (1820-1903) gibi filozoflarca kanaat hasıl olmuştur.Kmalızâde bu hakikati istiş’ar deliliyle izah ettikten sonra,varlığını ispat için delil belirtmeye lüzum görmüyor.Ruhun en kavi ve en vazıh delilini yine ruhun kendisi demek olan şuur ve istiş'arda buluyor.Her şey hakkında şüphe ile işe başlayan Dekart "Düşünü-. yorum binaenaleyh varım” düsturu üzerine felsefesini nasıl bina ediyorsa Aİi Çelebi de ruhun vücudunu istiş'ara mübteni kılarak başka delil aramaz.Zaten başka delil arasa idi tenakuza düşer idi/2)Aynı konuyu araştıran Aaıvarjferid Kam ve Rıza Tevfik'in Ali
Çelebiye atfettikleri bu fikrin O'na ait olmadığını ileri sürer. Adıvar bu konuda şunları söyler : "...Ali Efendi'nin bu eserini (A.Alâî) tetkik eden F.Kam ve R.Tevfik bu derin görüşü doğrudan doğruya Kmalız&de' ye atfedi verirler .ise debu, Ahi âk-1 Râ- sırı1 (Tahran 1883,s.24)'den aynen alınmıştır.Bu kaydın ivâsıri ' nin eserine îbn Sina’nın Şif â(Tahran, 1,281 vd.)'£iBdan geçmiş olması muhakkaktır.Bu görüşe aynı filozofun îşarât adlı eserinde de rastlanır(Kasım Gani,îbn Sina,"îbn Sina ve Dekart" bahsi, 62 vd.,'Tahran, 1315)Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, "istiş'ar" fikrini Tüsı'den.0 da îbn Sina'dan almıştır.
b) Huyun Değişip Değişmeyeceği ^eselesiAli Çelebi,ahlak ilmine olan ihtiyacın sebepleri ile huyun
değişip değişmeyeceği meselesini birlikte mütalaa eder.Su,0'nun konuya filozofça ve mantık kaidelerini işleterek yaklaştığına delalet eder.Çünkü huy değişmeyecek ise Ahlak İlmine gerek kalmayacaktır . Çelebi bukonuyu şöyle izah eder :'îlm-i Ahlak.tıbb-ı ruhanidir.Nitekim tıp sanatı^ilm-icismanîdir.Zira insan nefsi-
Aarn } KaıBuS~1 ^else^e -295-98(3 ) Adıvar','Kınalızâde Ali Efendi",710
29
nin çirkin ahlakı ve kötü amelleri onun arızası(hastalığı)dır. Bu ilimle nefsin çirkin ahlakını izale etmek ve güzel ahlakını devam ettirip baki kılmak müyesser olur.Kitekim îlm-i Tib ile beden sıhatini korumak ve hastalıkları izale etmek mümkün olduğu gibiîlm-i Ahlakın faydası odur ki,evvela nefs^her huy(hulk) dem hâli' ve âri ise ahlâk-ı hasene tahsil oluna.Eğer kötü ahlak ârız olmuş ise onlar ahlâk-ı haseneye tebdil oluna.Eğer nefis yaratılışında güzel yaratılış üzere ise o yaratılış idâme ettirilip tekmil kılma.Mesele bu noktaya gelmiş iken burada huyun değişmesi tebdil-i hulk) konusuna temas edelim» Malumdur ki,bu meselede hukemâdan nakledilen üç muteber görüş vardır.Birincisi;huyun değişmesi mümkün değildir.Bir huy ki,insanda hâsıl ola,asla değişmez.Zira huy emr-i tabiidir.Enir-i tabii de harici müdahaleden müteessir olmaz,yerinden sökülüp atılamaz. İkincisi;huy iki nev'dir.Birisi tabiidir(yani asıl hilkatte mer- kûz ve mecbüldür) ki onun değişmesi mümkün değildir.Ye birisi dahi alışkanlıklardan hasıl olur ki,onun değişmesi mümkündür.Üçüncüsü;değişmesi ve izalesi mümkündür.Zira hiçbir huy tabii ve cibilli(irsı) değildir,beİki hârici sebeplerden hesıl olur. Ulemânın çoğu bu üçüncü görüşü tashih ve tercih eylediler. Bu kavi efdal görüştür.Peygamberlerin davetleri bu kavle mebni ve terbiye aesleği bu görüş üzerine câridir."Ali Çelebi bu fikirleri beyandan sonra mantıki bir neticeye vararak Ahlak îlmine olan ihtiyacı şöyle açıklar : "Cumhur mezhebine göre huy değişmeye kabildir.Bazılarına göre bazı huylar değişebilir,bazıları değişmez.Eer iki hale göre de îlm-i Ahlaka ihtçyaç mukarrerdir.Zira bazı ahlakın değişme imkanı bile bu ilme ihtiyaçta kâfidir.Ve hepsinin değişmesi mümkün değildir iddiası bu ilme muhtaç olmaya engel teşkil etmez.Kitekim îlm-i Tıbba ihtiyaç duymak için bütün hastalıkların tedavisinin müm - kün olması zaruri değildir."^ ^
\ ,(D A.Alâi. 18-21
30
ÜÇÜNCÜ-BÖLÜMAHLÂK-I ALÂİ'NİK İElKCl KİTABI İLKÜ TEDBÎRİ'L KEKZİL
1- llmü Tedbiri11-Kenzila) Tedbirü'1-Kenzil*in lügat ve Istılah KanalarıTedbîr,d-b-r kökünden (2.bab) tef'il vezninde masdar olup,
bir işin sonuna dikkat etmek^bir hususun yürütülmesi için çalışıp yollar■aramak;bir kimseden söz,haber nakletmek(bk.Kâmüs Ter.II,317,îst.l305) manalarına gelen Arapça bir kelimedir.Istılah olarak "sevk ve idare” kasdolunur.önceleri devlet idaresi manasında kullanıldıysa da-konumuzu ilgilendiren ve yaygın anlamı itibariyle-bir evin sevk ve idaresi manasını taşır.Eski Yunanda OikonomiaÇiktisat, ev idaresi-) .İslam kaynaklarındaTpSTedbirü* 1-Kenzil ve Siyasetu' 1-Kenzil^ •'şekillerinde geçmektedir ki,hemen hemen Grekçesinin aynıdır.
b) "llmü Tedbiri*l-Kenzil"Kiçin Yazıldı ?"Bizim bu kitaptan maksat ve ittıradımız umumun durumunun inti
zama girmesidir." diyerek kitabın gayesini arzeden Ali Çelebi, menzil ve llmü Tedbiri *1-Kenzil*den maksadın ne olduğunu şöyle açıklar; "Bu ilimde menzilden muradımız taş ve ağaçla bina olunmuş hane değildir.Belki aile erkanını bünyesinde barındıran mahal ve me*vâdır.Ilmü Tedbiri *1-Kenzil bir ilimdir ki,onunla aile fertleri arasındaki nizam ve intizam ve layık olduğu şekilde düzgün yaşama keyfiyeti bilinir.Çünkü insan,diğer yaratıklardan mümtazdır.Ev halkı ki,eş,çocuklar ve hizmetçilerle diğer yakınlardan ibarettir.Birarada bulunan kimselerin dünyada haysiyeti ve ahiret- te saadeti temin edecek metod,kaide ve kanunlara göre hareket etmeleri gereklidir.Bu kaideler bedihi değildir ki,herkes ona mücerred akıl ile mühtedâ ola.Belki ekserisi nazariyattır ve hu- kemâ onları ortaya çıkarıp biraraya getirmişlerdir ki,llmü Tedbîri * 1-Kenzil diye tesmiye edilirler.Einaenaleyh,bu ilme ihtiyaç ihmal edilemeyecek kadar zaruridir?^)
(1) Heffening,"Tedbir",1.A.XII/I,108(2) Kaya,302(3) llmü Tedbiri*1-Kenzil,2
31
c) llmü Tedbiri11-Menzil*in KaynaklarıA. Alal'nin bütününde olduğu gibi llmü -Tedbiri ' 1-Kenzil'in de
birinci derecedeki kaynağı Ahlak-ı Kasıri'dir.Ali Çelebi daha kitabın başında kaynaklarını açıklarken bile îüsl'nin ağzından konuşur;"Hoca Nasırı der ki,Eski Yunan Filozof1arınan llmü Tedbiri'1-1-îenzil hususunda önemli kaide ve kanunlara çoktur .Arazsa Arapçaya onlardan birşey naklolunmamıştır.Ancak filozof.Ebrus (Bryson'u kaşdediyor olmalı)'dan nakledilen risale hariç ki,u- le mâ arasında mevcut ve makbuldür.Lâkin faziletli alimler,kifâyetli fikirleri ile bu sanatın usul ve kaidelerini tespit etmede, teferruat ve neticelerini ortaya koymada gayret göstermişlerdir.Hususiyle Şeyh Reis Ebü Ali Hüseyin Ali Ibn Sina'nın bu konuda bir risâle-i bediası vardır ki,belagat ve icaz ile dolu bir eserdir.Bu risalenin hülasası oütekaddimın ve müteahhirin alimlerinin vaaz ve terbiyeye ait eserlerinde nakledilmiştir. Ondan önemli yerleri bu kitabımızda derceyledik.11 Nasırı'den bu malumatı aktaran Ali Çelebi şöyle devam eder :"Eu fakir de Hoca Kasın'nin kelamından ve mukaddem ve muahhar faziletli kimselerin kitaplarından alıp irad etmeye,gücümün yettiği ölçüde güzel âdâb ve üstünlükleri zamana münasip bir şekilde anladığım üslup ve eda üzerine beyan etmeye çalıştım.2- İnsanın Kıenzil(ev)ile alakalı İhtiyaçlarıa) İnsanın Medenî Oluşu ve Aileye Olan İhtiyacı
* İnsan yaratılışı icabı medenîdir(medeniyyün bi' t-tab' ) .Muhtaç olduğu gıdası da basit değildir.Zira insan,mizacının latif olmasından dolayı gıdasının da latif ve nazif olmasını ister.Latif gıda da toplama,terkip,pişirme ve tertip olmayınca olmaz.Mesela insanın en mühim olan gıdası ekmektir.Buğdayı ekmek haline ge - tirmek için,ekme,biçme,öğütme,pişirme gibi birçok fiile ihtiyaç vardır.Bu kadar işe bir kimse kadir olamaz.özellikle çocukların yardımı gerekir...Menzile olan ihtiyaç aşikardır.İnsanın kendisini ve ailesini korumak için bir yurdun lüzumlu olduğu ortadadır.
(1) a.e.,4
32
Bunların hepsi bekây-ı şahs içindir.Bekây-ı nev' için de gerekli olan şey hatun(eş)dur.Bu da nikahlanarak çoğalmayı,zürriyetin bekâsını temin eder.Herkes bekây-ı şahs için gerekli olan şeyleri hazırlayıp hıfzeder.Evden ayrılması gerektiğinde kendisine vekil olarak haneyi koruyacak birisine de muhtaçtır.İlahi hikmet gereğince kadın,yaratılış(dizaç) itibariyle zayıf ve kuvvetsizdir.Bazı işleri yapmak için acizdir.Evinde oturup e- şine vekil olarak evi - korumak ve ev için gerekli diğer bazı şeyler onun uhdesindedir.Nikah vâki olduğu zaman tenasül ile çocuklar doğar.Çocuklar
küçük yaşta terbiye ve beslenme için ebeveyne muhtaçtırlar.Onların dahi ihtiyaç ve mühimmatı ebeveyne aittir.Eğer anne ve baba bu hizmetlere kifayet etmezlerse hizmetçiye muhtaç olurlar.îştebu topluluk ailenin rükunları(erkân-ı menzil) yani ev halkıdır.
"CDintizamlı hayat idamesi bu erkanla olur. yb) Kenzil İçin Lüzumlu Olan Kal ve Fara"Kal ve para elde etmekte ifrat ve tefritten uzak durmak ada
lete vasıtadır.Gasb ve zulüm ile hasıl olan mal,surette çok ise de manada bereketsiz ve azdır.Eelal yoldan,haksızlık olmadan kazanılan mal surette az ise de manada mübarek ve celildir.Ka - İ m artması lazımdır. Çünkü harcama ve infak zarureti vardır.E - ğer mal artmazsa ailede anlaşmazlık ve para sıkıntısı tezahür eder.Harcamayı aile halkını sıkıntıya düşürecek şekilde kısma - malıdır.Harcama kazançtan fazla olmamalıdır.Belki beraber dahi olmayıp kazanç daha fazla olmalıdır.Zira kazanç her zaman aynı şekilde olmayıp kesb kolay olmayabilir.Akıllı olan kimse maldan bir kısmını depo'eder ki,ihtiyaç zamanında muhtaç ve rezil olmaktan
( 2)kurtulur. Zekatı verilen malın biriktirilmesi yerilmez."'1c) İyi Komşunun Gerekliliği"Ev edinmenin bir mühim yönü de çevredir.Çevrede evvela iyi
ve temiz,güzel huylu komşuların bulunmasına dikkat.etmelidir. Bozgunculuk,zulüm ve celadetin bulunduğu civardan uzak durmalıdır.
(D E-e. ,3 (2) a-e. ,9-10
33
Hikaye olunur ki,cömert komşuya sahip birisi zaruret hasıl olunca evini satmış.Evin bedelini alınca cöoert komşusunu kasdede- rekjhani falan kimsenin komşuluğunun beaeli?deyince ,komşuluğun bedeli mi olur? demişler.Bunun üzerine,haydi şimdi evimi bana geri verin.Ben hasta olsam komşum beni ziyaret eder,sefere gitsem emanetimi korur,seferden gelsem ziyaret eder,muhtaç olsam ödünç para verir,ödünç istesem hibe eder.Ben onun komşuluğunu bedava verebilir miyim? demiş.Komşusu bu sözleri işitince muhtaç olana evinin bedelini göndererek evi satmaktan vazgeçirmi^'İ')
3- Menzil'in Eükunları ve TahliliAile erkanının adedi beştir.Anne,baba,çocuklar,hizmetçi ve
yaşamayı temin edecek yiyecekler.Ali Çelebi,menzilin rükünlerim böylece sıraladıktan sonra bunları tahlil eder.Bu tahlile menzilin mevcudiyeti için ilk şart olan evlenmeden başlar.a) Evlenmenin Gerekliliği"Evvela bir kimseye lazımdır ki,teehhül ve tezevvüe eyleye.
Amacı neslin devamı,hususen Ehl-i İslam ve Ümmet-i Kuhammea'in çoğalması olmalıdır.Nefsini günah ve kötülük işlemekten alıkoymalıdır .Hadis-i Şerifte varid olmuştur: "Çoğalınız, zira ben kıyamet gününde sizinle övüneceğim. "(2?ecrid,XI,251)Ehl-i basirete gizli değildir ki,ezelî olan Allah'ın alemdeki nizamın bekası ve insan neslinin devamı . hakkmdaki inayeti sonsuzdur.Hatta hayavanâtm dahi birleşip çoğalmalarına inayeti zahirdir.Cümlesine delil şudur:Allah hayavanât ve insana lezzet ve arzuyu yaratılışın icabı kıldı ki, tenasülü bizzat aklın gereği istemezlerse bari yaratılışın gereği istesinler de,fertlerin çoğalması ve nev’in bekası hasıl olsun.Nesiller vücuda geldikten sonra terbiye ve takviyeye muhtaç olduklarında anne ve babalarını onlara karşı müşfik,muhabbetli eyler ki,nesil zayi . olmaya.ihtiyaç vakti geçtikten sonra şefkat zail olur.Katta kuşlar yavrularını yuvalarından tardeaerler.Binaenaleyh,nesli çoğaltmak,alem nizamının bekasına ve insanoğlu silsilesinin devamına himmet,her olgun kimseye gereklidir^jp
(1) a.e.,6-7(2) a.e.,18-19
34
b) Aile Reisi ve Ev HalkıAli Çelebi,her topluluk gibi ailenin de bir reisi olması ge
rektiğini,bu reisin de baba olduğunu belirterek aile reisinin nitelikleri ve ev halkıyla olan münasebetlerini şöyle izah eder; "Her kesretin bir cihetle vahdeti olur.Ailedeki kesretin vahdeti de nizam ile olur.Nizamın kurulması ise idare ile gerçekleşir.İdareye de bir idareci(müdebbir) gerektir.Münasip olan o- dur ki,bu idarenin sahibi ve idarecisi evin sahibi olan babadır. Diğer aile erkanının riyaseti ile onların işlerini zabt altına alma ve siyaset ona aittir.Baba,iyi idareyle yerine göre acı, tatlı vaad ve tehdit ile,sert ve yumuşak idare tarzındaki hareketlerle aileyi idare eder ki,bu sayede ev halkından her biri kötü şeylerden sakınıp faziletleri müktesip olur.Ev halkını idare eden aile reisinin evvela çoban gibi olması gerek ki,çoban,sürüsünün korunmasında,sulanmasında ve otlatılmasında agah bulunurimuhtemel zararlardan sürüsünü korumaya gayret gösterir.Eöylece sürü kurt ve canavarlardan emin olur, sulanması ve otlatılması vaktinde yapıldığı için de bakımlı o- lur.lavruları çoğalır ve gelişir.Aynen bunun gibi aile reisinin önce himayesinde olan ev halkını düşman tasallutundan koruması, iyi olmayan zararlı işlerden ve yerlerden,edep ve idare ile a- lıkoyması ve herbirini mümkün olan kemale eriştirmesi gerekir.
İkinci olarak,aile reisi tabib' gibi olmalıdır. ki ,tabibin sağlığı korumak ve hastalığı gidermek için tedavide dikkat göstermesi ve bütün organlar arasında denge kurması icab eder.Bedenin sıhhati ve hareketlerin yerli yerinde sağlıklı bir şekilde meydana gelmesi bu dengenin toplamıdır.Eğer bedende bu itidal mevcut ise,tabib onu korumaya önem verir.Eğer sıhhat mevcut değil ise sıhhati tekrar kaim kılmaya çalışır.Azadan bir uzva halel gelip hastalık sari' olsa tabib tedavisinde yalnızca o uzvun iyileşmesine nazar etmez,bilakis umum azanın iyileşmesine ihtimam eder.Eğer hasta uzvun civarında idare eden uzuv (uzv-ı reis) var ise,ilk olarak onun tedavisine ihtimam eder. Ancak ondan sonra bütün azanın selameti için zikrolunan uzvun tedavisine geçer.Eğer maslahat için iş,reis olan uzvun kesilme
35
sini veya izalesini gerekli kılarsa,onu kesip izale etmekten imtina' etmez.'. Ta ki, kötülük ve hastalık diğer azaya sirayet e- dip beden binası çökmesin,sıhhat ve denge kaybolmasın. Binaenaleyh,aile reisi(müdebbir-i menzil) dahi bu tertip üzre amil olmalı .ki,ev halkından birinin hali kötü olup,ondan haneye sirayet etme ihtimali belirirse vakit geçirmeden o şahsı izale edip menzili zarardan koruya.Kitekim azalarm tertibi muhteliftir ki,bazısı idare olunur,bazısı idare eder.Evde de durum böyledir.Nitekim her uz\njn kendine has bir fiili vardır.Amma hepsinin fiilinden hasıl olan gayet tertipli ve sonunda da arzu edilen şekildedir.Ehl-i menzil de buna benzer.Ev halkının da bir yaratılışı, bir hususiyeti ve yaratılışı ile mütenasip fiil-i mahsüsası vardır. Ama hepsinin fiilinden bir araya gelen ve hepsinin zikredilen durusu,mühim işlerin en mühimi ve arzuların tam olanıdır ki, o- nun ismine ev intizamı denir.
e) Kenzilde kadın ve Erkeğin StatüsüKmalızade ev intizamının gerçekleşebilmesi için kadın ve er
keğin rollerini üstlenmelerini»birbirlerine karşı olan görevlerini ifa etmelerini ister.Bu konuda şunları söyler : "îyi,temiz,sâliha bir hatun ev idaresinde zevciyle ortak olup,onun yardım-
( o}cısıdır. ^Zevci olmadığı zaman da malının ve çocuklarının ko - ruyucusu ve vekilidir .Yanında olduğu zaman müşkilatmda nasihat- çısı v e .müşaviri,sıkıntılı zamanlarında da dert ortağı ve arkadaşıdır.Hatunların en faziletlisi ve olgunu^aklı,dini,iffeti,edep ve hayası yerinde.olanıdır.Zevcine muhabbet ve safa ile bağlı olup, eşinin rıfeası nerede ise ona ehemmiyet verir.kamusunu korumak esas gayesi olup,nankörlük ve kadirbilmezlik yapmaz.İffet ve e- şine bağlılık^bu iki vasıf kadınlarda çok oluî.Katun,zevcinin siyaset ve idaresinde üç emre riayet etmelidir:
(1) a» e .,5(2) Plutarchus(50-158) "Evlilik Eğitimi” adlı eserinde,kadına aile içinde önemli bir yer verir.ve şöyle der:"Kadın_koca sının birçok işlerinde onun yardımcısıdır.Bu yardım özellikle çocuk eğitiminde eecerlidir."(Bk.göçer,Eğitim Tarihi, 1,193-94)
36
■birincisi:Kadın,zevcinden çekinmelidir.Zira erkek hatunun nazarında heybetli olmayınca emirlerini yerine getirse,menettiklerini de yapmasa hususunda ihmal özere bulunur ki,evin durumu bozulur.Bu şart en önemli olanıdır.Bu şart olmazsa kadın kocasını hiçe sayıp hükmü altına almak durumuna düşmüş olur ki, bunun akabinde her türlü kötü ve çirkin şeyler birbirini takip e- der.Bu durumu düzeltmek te mümkün olmaz.
İkincisi:Zevct karısına iyi davranmalı ve onun haklarına riayet etmelidir.0 kadar ki,muhabbetini celb,ilgisini tahsil eyle- ye ki,hatun bu davranışlar karşısında bunların yok olabileceğini tasavvur edip,bağlılıktan ve beraber bulunmaktan uzak kalmaya. Amma bu iyilik ve güzel muamele haddinden fazla olmaya ki, erkeğin.mağlub,kadının galib olmasından hasıl olacak zararlar ortaya çıkmasın.
üçüncüsü:Hatunu bir meşguliyetle mukayyed edip tenbel oturmaya koymaya.Ev işlerinden,farz ve mendup ibadetten arta kalan zamanda orta halli olanların örgü,iyi balli olanların da nakış gibi- sanatlarla meşgul edilmeleri gereklidir.Boca Hamdullah E az- vinî,güzide tarih kitabında zikreder ki,Selçuklular Devrinde Arslan Selçûki'nin hatunu,zaman zaman gelip Kazvin dışındaki o- tağmda otururdu. 0 zaman Kazvin'de su sıkıntısı vardı.Kalk susuzluktan zahmet çekerlerdi..Şehir ahalisi adı geçen hatundan su getirmesini temenni .etme niyetiyle otağına vardılar.Uzaktan gördüler ki,önüne çark koymuş iplik eğiriyor.Fikreylediler ki, bir hatun bu kadar mala mâlik iken yine iplik eğiriyor.Mal sevgisi bu kadar olunca bizim isteğimizin kabul edilmesi muhtemeldi air?Melike feraset.ile onların ne düşündüğünü anladı ve topluluğu ya n m a davet edip dedi ki: "Çark, kadınların zinetidir.Eğer bununla meşgul olmazlarsa fikirleri lüzumsuz yerlere kayar ve münasip olmayan şeylerle meşgul olurlar.Bildim ki sizin bir isteğiniz var idi.Benim çark çevirdiğimi gördünüz,söylemediniz.Söyleyin bakalım da'gücümüz nisbetinde yardımcı olalım."Kazvin ahalisi melikenin iffet ve hikmetini överek muratlarını
37
arzeylediler.Melike hemen sandıkları açıp bol bol mal verdi ve sıı Kazvin ahalisine gelmeyince oradan ayrılmadı.
Kadına iyi ve güzel muamele etmeli.Bu da onun şu haklarına riayetle gerçekleşir.
- Güzel ve değerli elbiseler giyme ki,bunlara da münasip z a manda rağbet etmek olgunluk derecesine delâlet eder.Bu duruma da kudret yettikçe ve hali vakti müsait oldukça riayet oluna.
- Ev idaresinde kadın ortaktır.Dahili işler kadına ait olup, yiyecek ve eşyaların hıfzı,hizmetçilerin zabtı onun idaresinde ola.- Akraba ve yakınlarına riayet ve ikram oluna.
Bundan ziyade riayet doğru değildir.Ev işlerine müdahele etmek aşırı ilgi göstermek,hatta evdeki işleri onun aracılığı ile yapmak ve benzeri tasarruflar ûygun değildir.
Kadın,sağlık,iffet ve eve sahip olmada kudretli ve kifâyetli olmalı ki,onunla iktifa edile.Kadın,güzellik,soy ve servet sahibi olsa dahi yukarıda zikredilen vasıfları mutlaka hâiz olmalı. Çok evlenmeye yönelen kimselerin ekseriyetinin evinde mücadele, husumet ve kötü hayat ve nizam bozukluğu mevcuttur.Filozoflar derler ki:”Çok evlenme cihan hükümdarlarından gayri kimseye caiz değildir.Çünkü kadın onlara karşı makam-ı ubudiyettedir.Bozgunculuk yapma ihtimali yoktur.Onların da bunu yapmamaları evladır.Zira erkek evde, tendeki can gibidir.Nitekimiki bedene bir can olmaz.Bunun gibi iki eve de bir erkek layık
f 11 ( 1) değildir.Şer'an dahi terkinin sevabı zikrolunmuştur.v 'd) Kadın ve Erkekte Bulunması Gereken Hasletler"Kadınların kocaları katında hürmet ve saygısını artıran beş
husus vardır.Her iatuna bu beş haslete riayet lazımdır.- iffet ; zevcinin yuvasını başkasına çiğnetmemektir.- Eşinin malına gereğince sahip olup israf ve teleften koru -
mak.Eatta bazı ulemâ söylerler ki,iki haslet erkeklerde fazilet, kadınlarda ise rezilettendirjbiri şecaat,diğeri sehâvet(cömertlik) tir.- Kadının kalbinde eşinden çekinme duygusu bulunmalıdır.Bir
(1) a. e.,23-24
38
kadın ki,kocasından çekinmiyor,vay o evin halineİHelak olur.- Zevciyyet işlerinde itaat üzre olup kocasından üstün olmayı
istemeyip,isteklerinde inat etmemeli.- Eşi,eğlenmesinde güzel ve hoş durumda iken yersiz naz gös
termemek gerekir ki,naz olunca muhabbet az olmaya başlar.Kadınlar şarap içmekten son derece sakınmalıdır.Zira şarap ha
yayı ortadan kaldırır ve şehveti harekete geçirir.Ayrıca isteğine boyun eğme keyfiyeti verir.Bu hasletler kadında bir araya gelince büyük bir bozulma,genel bir fitne peyda olur.Hatunlar mümkün oldukça düğünlere,kadınların toplu bulunduğu
yerlere gitmeyeler.özellikle böyle zamanlarda kadınlar arasında kötülük sebepleri meşhurdur.İhtimaldir ki,fesat isleri için bir- araya gelip oraya gelenleri de fesat cihetine tahrik edeler.Böyle yerlerde bulunmanın en az zararı şudur ki,kendininkinden daha süslü daha üstün elbiseli hatunları görüp,buna tehassürle e- ve gelip zevcine aynı elbiseleri almasını teklif etmesidir. Bu durum da kocanın zevcesine karşı ya sevgisinin ya da hürmetinin azalmasına sebep olur.Erkeğin Kadına Karşı Sakınması Gereken Hususlar 3 'tür:- Aşırı derecede sevgi izhar etmeye.Eğer sevgi arzusuna müpte
la dahi olsa bunu gizlemelidir.Çünkü kadın,zevcinin sevgisine vakıf olunca naz ve cilveye meyleder.Eu sevgi sayesinde ne dilerse yapılacağını anlarsa bu naz ve cilve onun düşüklüğüne sebep olur.
- Kühim meselelerde ve büyük işlerde onunla müşavere etmeye. Bütün sır ve gizli işlerine kadıç muttali' olmaya.
- Hatunların boş ve lüzumsuz işler yapmasına ve dinlemesine izin vermeyeler.Hüsrev1le Şirin gibi âşık ve ma'şük hikayelerini,saçma uydurma kitapları okumaktan sakmalar.Takva ve dindarlığı malum olmayan ihtiyar ve şüpheli kadınların sohbetine dahil olmayalar.İbn Arabsahl'Timur Tarihi”nde zikreyler ki,cihan saadetine eren bir kadın şüphesiz Timur'un kızıdır.Başlangıçta afife ve saliha idi.Bağdatlı bazı faside kadınlar ona yaklaşıp bozdular .Halen ondan kötü hikayeler naklonulur.
(1) a.e.,24
39
e) Evladın Ebeveyne VazifeleriAli Çelebi ev intizamı için gerekli olan,kadın ve erkekte bu
lunması gereken vasıfları beyandan sonra menzilin üçüncü rüknü olarak telakki ettiği çocukların ebeveynine karşı vazifelerini ve bu vazife duygusunun gerekliliğinin sebeplerini izah eder.Bu konuda şunları söyler : ".Akıl ve din bakımından sonsuz nimetler veren Allah'a insanın şükretmesi vaciptir .Ivimetlerin efdali ilâhı nimetlerdir.Eer türlü ihsan ve iyilik O ’ndan sadır olur.Bundan sonra insan için en büyük nimet ana ve baba nimetidir.Varolmanın hakikî sebebi Allah(c.c .), zahiri sebebi ise anne ve babadır.Bundan gayri inşamın aciz olduğu zamanda ona destek olan,zamanı gelince terbiye edip,kuvvete kadir değil iken gıdasını ve içeceğini tahsil eden,kuvvetsiz iken tüm ihtiyacını tekmil edip, büyüyüp gelişmesine ve zararlardan korunmasına sebep olan,bundan sonra da nefs ve ahlakını edeplendiren,güzel fiiller işlemesini öğreten anne ve babadır.Birçok meşakkat ile dünya sebeplerini biraraya getirip,gece gündüz demeyip yorgunluk hissetmeden, hatta evladını kendi nefsine tercih ederek bir çok nimetleri onlara teinin eden anne ve. babadır.
Anne,sebeb-i vücüd olmak cihetiyle baba ile aynı paya sahip, ama çocuğu karnında taşımak ,doğurmak,. emzirmek vesair meşakkatler sebebiyle babadan daha çok hak sahibidir.O sebeptendir ki, bazı ashab Cenâb-ı Risâlet Penâh'tan "Kime ihsan edeyim?" diye sorduklarında "Annene ihsan eyle." buyurdular’.’Sonra Kime?"dedi- ler,"Annene" buyurdular.Üçüncü kere yine aynı cevabı verdiler. Dördüncü kere sorunca "Babana" buyurdular(l\iüslim,VIII,8)Şefkat va muhabbette annenin üstünlüğü sebebiyle,çocuklar korku ve sıkıntı anında mutlaka anne tarafına meyledip ona sığınırlar.' Bundan dolaya bu nimetlerin şükrünü edaya güç yetmez.Evlat anne ve babasına her ne kadar ihsan ederse etsin onların ihsanlarına yetişemez.Bir kimse ki,anne ve babasına hizmet etmeye kadir ola,bunu bir ağırlık,zahmet addetmeye.Rasülüllah Efendimiz buyurur ki;"Anne babasına veya onlardan birisine yetişip te bakmayan kimsenin burnu yere sürtsünİBurnu yere sürtsünÎBurnu yere sürtsünlo kim-
40
se bundan sonra cennete giremezîCMüslimjVIIIjlÖ)Mesud ve bahtiyar olmak isteyen kimse ebeveyninin emrine tabi o- lup boyun eğe.Daima rızelarma rızasını tâbi kıla.Ve onların e- mirlerini ikinci hak emir bile.Nitekim Âyet-i Kerime'de Hakk îeala Allah'a ortak koşmamayı ve anne babaya iyilik yapmayı tavsiye etmekle(Nisa,36) ikinci vazife olarak beyan etmiştir.Onlara can-ı gönülden muhabbet,itaat gerek.Emirleri hak olursa bu böyledir;hakka muhalif olursa uymamak gerek.Amma bu dahi yumuşak ola."
f) Eli Altındakilere(Hizmetçiler) Kasıl Davranmalı^ ^Ali Çelebi evin dördüncü rüknü olarak kabul ettiği hizmet -
çilerle olan münasebet ve onların statüsü hususunda da şunları serdederj" Evvela malum olsun ki,hukemâ,hizmetliler insana el, ayak,göz, kulak mesabesindedirler,demişlerdir .Zira insan kendi eliyle tutacağı nesneyi onların eliyle tutar.Ayağıyla varacağı yere onların ayağıyla varır...Diğer işleri için de durum böyle- dir.Böylece onların uzuv ve aletleri şahsın uzuv ve aletlerine vekil olunca onun aza ve aletleri olmuş oldu.Eu sözden maksat onların çok mühim olduğudur.Bununla beraber insan her işi kendisi yapsa hürmet ve vakar kalmayıp hizmet edilenle hizmet eden,reis ve reislik edilen ortadan kalkardı.Allah’ın ulu nimetidir ki,insana kendi cinsinden yardımcılar kıldı.Bu nimeti bilmek ve şükrünü kılmak gerek.Onların,Allah1m emanetleri olduklarınımülahaza ederek,kudretleri yettiği kadar hizmet yüklemek gerek.Onlara da istirahat zamanı tayin ederek, o vakitte hizmet mihnetinden affedip,rahatlarını kaçırmamak ve hayatlarını zehir «tmemek gerek.Eikaye olunur ki,Halife Ke’mun’un emirlerinden Abdullah b.Tahir der ki:"Birgün Ke'mun ile odasında oturuyorduk.Uşağını yanına çağırdı.Cevap gelmeyince bir> kaç kez daha çağırdı.Sonunda başka bir uşak gelip haşmetle şöyle dedi^'Ey uşak i Ey uşak i Diyorsunuz.
(X) Bu başlığı,Ali Çelebi'nin A.Alâi'yi Vezir_Ali_Paşa'ya ithaf edip,0'na takdim etmek için yazdığını gözönünae bulundurarak,bugünün âmir-memur ilişkisi çerçevesinde telakki etmek gerekir.
41
Uşağın Istirahati yok mu? Uçağın zaruri ihtiyaçları olmaz mı 7 " Abdullah der ki: "Ben Halife'nin -uşağın boynunu vurduracağını zannettim.Ama halife başını kaldırarak şöyle dedi: "Ey AbdullİE-h, hizmetçilerimiz bizim canlarımızın emin bekçileridir.Eğer onları korkutursak canlarımızdan emin olamayız."
Hizmetkara kaba davranmaya,surat asıp kötü söz söylemeye.Cürümü vaki olursa ceza vermek -uygun ve faydalıdır.Amma her zaman ceza verip kaba davranmak faydalı değildir.Küçük hatalar ceza - landırılmaya^ya görmezlikten gelip habersizmiş gibi davrana, ya da açıkça,bir dahi eylemeİDenile.Çünkü hizmet ve kulluk hususunda Babbine karşı kusurlu ve günahkar,affa muhtaç bir kimsenin kendi emri altındaki insanların suçlarını affetmesi ve hatalarını örtmesi lazımdır.
Hizmetçinin yiyeceği ve giyeceği hususunda kusur etmeye.Hadis' te varid olmuştur : "Elinizin altındakilere ihsan eyleyin.Siz ne yerseniz ondan yedirin.Ee giyerseniz ondan giydirin."(Buharı,K. Itk,15).
Hizmetkarın kabiliyetini iyi keşfedip ona pnisait hizmet tayin«(l) oluna. '
Kınalızâde,herkesin olduğu gibi hizmetçilerin de istidadına uygun istihdam edilmeleri gerektiğine dair örnekler vererek bu bahsi bitirir.
(1) a. e.,52-56
DÖRDÜNCÜ b öl ümÇOCUK EĞİTÎKİ VE DEVRELERİ
Ali Ç6lebi,terbiyeyi velâdet(doğum)ten evvel,velâdet esnasm- da ve velâdetten sonra olmak üzere bir bütün olarak mütalaa e - der' ki,böylece karakterin oluşumunda rol oynayan irsiyet ve çevrenin paylarını teslim etmiş olur.
1- Doğum(Veladet)dan Önce EğitimKmalızâde’ye göre çocuk anne karnında iken asil bir kadının,
kanıyla beslenmelidir.Bu fikriyle 0,asaletin manevi meziyetlerini nazar-.ı dikkate almakta ve verasetin tesirini kabul etmektedir. ^Eemen bir misal vermek gerekirse,şöyle diyor: Eür ve a- sil bir kadından doğan çocuk hayatında levmedilmekten kurtulur.Ve bu hareket tarzı peder için bir vazifedir.Ve düşkün ve adi
( 2)bir kadınla izdivaç etmekten sakınmalıdır.^ J Ali Çelebi ;Jaer konuda olduğu gibi veladetten önceki eğitimde de meseleyi baştan ele alır ve çocuk açısından eğitimin evlenme hadisesi ile başladığına kanidir : "Ç ocuk istiklal ve iktisaba kadir olunca evlendireler,geçim sebeplerini ayıralar.Malum olmalıdır ki,evlilikle hasıl olacak faziletler evlilik hukukuna riayet edip onun devamını sağlayanlar ve evlilikten dolayı kendilerinden zulüm ve isyan sadır olmayan kimseler için geçerlidir.Aile hukukuna uymayan kimsenin de evlilikten sakınması ve yalnızlığa tahammül etmesi, lazımdır.Bizim ulemamız derler ki,nikah aşırı istek durumunda vacip,itidalde müstehap,zulüm ve haksızlık durumunda haramdır.
(1) Yörükhan,"Kmalızâde ’nın Terbiye i-,azariyesi" ,Hihrab Mec.IV, 102. Aİfred Adler "Le Sens de la Vie " adlı eserinde,annenin en büyük önemi,toplum ve insanlık duygusunu biyolojik ve irsi olarak çocuğa naklettirmesi ve onda devam ettirmesidir, der.İslam meseleye daha bütüncül bir boyut kazandırır:”ln - san maddi yaratılış itibarimle ^nne-babasından renk,sima gibi bir takım vasıflara irsen sahip olduğu gibi,manevi bakımdan da onların sahip olduğu temiz seciye,izzet ve şerefle iyi ahlak ve tabiat ,veya bunların zıddı olan çirkin huy ve davranışları irsiyet yoluyla alır.fBk.Bavraklı.lslam'da Effi- tim .,130;Isf ehanı,ü?af sîlü'n-Nes'etevn)
(2) Romalı filozof Plutarch:"Eğitim işinde yeni 'yetişecek nesillere daha doğmadan dikkat eViilın elidir .Anne babalar sarhoş i— ken çocuk yapmaya kalkmamalıdırlarjbu devrede babalar adi kadınlarla ilişkide bulunmamalıdırlar."diyerek verasetin öne-
-------- ^4-rr.^ ı = + -^ Tv. / , 7 2 ) ....... ..
43
Ahlakçılar da,kim ki eşini çekip çeviremeyecek,tedbîr-i menzilde reislik etmeye kadir olamayacaksa evlilikten uzak durması, hiç evlenmeyip yalnızlığa sabretmesi gerekir,demişlerdir.Eu şerefli kaideler dairesinde bir şerefli kerime ile evlenip, çocukların meydana gelmesi ve nesillerin idâmesini temin elbette dini nikaha sarılmakla geçerlidir ki,çocuklar menzilin üçüncü rüknüdür.Onların dahi terbiye edilip kötülüklerden korunmaları lazımdır.Gene bilinmek ve uyulmak gerek ki,evlenmek ve ehil edinmek isteyen kimsenin muradı;din,iffet,güzellik,güzel huy ve ismet ola. (İlk tedbir kadının dindar ve asil olmasıdır.Bk.Müslim,Eada',53; Tirmî zi, Ki kah, 4-;Ali Çelebi evlenmenin şartlarını böylece belirtip eş seçiminde hangi hususlara dikkat edilmesi gerektiğini serdettikten sonra bir rivayetle devam eder:Arap hakimlerinden Eksem b.Sayfi evlatlarına şöyle vasiyet ederdi :"Sakxn ola ki,zahir güzellik sizi denklik istemekten menetmesin.7e şehvetin galebesi sizi teenniden uzak tutmasın ki,hoş olmayan nikah,nesebinizde olan şerefi izale eder."
Kice kimseler bu zamanda bu hasletleri istemeyip,makam ve mevkii sahibi kimselerin kızlarını alarak onu makas ve mevkii vesi-
(X)lesi ederler.Bazıları da zahir güzelliğe meylederler. 'Güzellik tasavvuruyla yerlere eğilen çok olur ki,bir çirkini Züleyha diye satarlar.Amma din,£ffet ve ahiret nazarına sahip olanlaraAllah yardımcı olur.Büsn-i niyetle fakirlikten zenginliğe,zil -
( 2)letten makam ve mevkie iletse gerektir.
(1) İslam'da çocuğun terbiyesinden birinci derecede sorumlu olan anne-babasıdır.Bu sebeple çocuğun eğitimi ile ilgili tedbirlerin daha nikahtan önce.evlenmeye karar verirken alınmaya başlanması gerekmektedir.(Bk.Bayraktar«îslam Eğitiminde Öğretmen öğrenci Münasebetleri,113
(X) KınalızSde'nin bu sözlerinden,o devir Osmanlı toplumunda aile oluşturma anlayışının değiştiğini anlıyoruz.
(2) 1 .Tedbiri *1-Henzil,30
44
2- Doğum Esnasında Eğitima) Kız veya Erkek gocuk Olması"Çocuk ister kız,ister oğlan olsun Allah îeala'ya şükür ve
sena. eyleye.Onu sırf ilahi bir hediye ve Hak vergisi bile. E- ğer çocuk kız olursa,aile de fakir ve çok çocuklu ise asla huzursuz olmaya k±,Eak îeala onun rızkını takdir etmiştir. Mümkündür ki,beğenilmeyen çocuğun başında saadet,rızkında bolluk olabilir.Doğması ile pederi için mal ve rızık bolluğuna sebep olabilir.Sarısına kız doğurdun diye serzenişte bulunma - malıdır.Zira bu,isteğin dışındadır.insan iradesinin haricinde olan birşeyi kınamak cehalettendir/'1')Hikaye/: Ebu Eamza derler bir a'rabinin 'hatunu kız doğurunca
buna çok üzüldü. Kar ıs m m çadırını terkedip başka bir çadıra gitti.Bunun üzerine eşi şu beyti okudu:"Eamza bizim yanımıza neden gelmiyor :Halbuki ben/, ancak bize verileni doğurdum."
Ebu Eamza bunu 'duyup rikkat edince hanımından raz-ı olup çadırına geri geldi ve hanımıyla barıştı. "
b) Çocuğa iyi 5ir isim KoymakÇocuk doğduğu zaman kız veya erkek ayırımı yapmamak gerekti- .
ğini belirten Âli Çelebi ilk aktif vazife olarak ona iyi birisim koymanın ehemmiyeti üzerinde durur,bu hususta şunları
(2)söyler: "Doğan çocuğa iyi bir isim koymalı. 'isim,zamanın isimlerine uygun olmalı.Zira münasip olmayan isim ve lakap, insana ömür boyu elem verir.Kice kimse de ismini değiştirip kerr- disine başka bir isim koyar,amma ilk isim tamamen terkedilemez. Fazilet sahiplerinden birisi evladına şöyle derdi : "Ben size doğumunuzdan evvel,doğumunuz esnasında ve doğumunuzdan sonra
(1) İslam toplumunda babaların çocuklar arasından kızları ayıracak ölçüde bir davranışları görülürse bunun■sebebi bozuk bir ortamdır ki,ondan etkilenerek,Allah*in hakkında hiçbir delil indirmediği bir adet oluşturmuşlardır.Hatta bu cahi— liyet devrinin kötü adetlerinden biridir.Cenâb-ı Hak bunu cahiliyet devrine bağlayarak onunla ilgili olduğunu_bildirir •—Nahl suresi,58—59— (Bk.Ulvan,İslam'da Aile eğitimi,62)
(2) Çocuğa iyi bir isim koymanın terbiyevı^tesiri vardır.Çocuk bu isimle iyi tedailere sahip olur.İsmini aldığı kişi ile kendisini aynîleştirir(identification),ismini aldığı kimse gibi olmaya gayret gösterir.
45
ihsan ettim." .. .Doğumdan evvelki ihsan nasıl olur deseler derdi ki : " Een sizi hür kadınların sulbünden kazandım.Böylece bayağı ve hasis kabilelerden - sakındım ki,hayatınız boyunca tenkit edenlerin tenkidinden ve kınayanların kınamasından uzak, kalasınız.Doğumunuz esnasında güzel isim koydum ki,hayat müddetinizde çirkin isminizden dolayı elem duymayasınız.Doğumunuzdan sonra iyi bir şekilde te'dip ve terbiye eyledim ki,akranlarınız arasında mümtaz oldunuzjCah.il kalıp hayatta iken ölümünüzü istemediniz.”
3- Doğumdan Sonra EğitimAli Çelebi doğumdan sonraki eğitimi, süt d-evresi, telkini ter
biye ve ir.adî terbiye tarzında üç ana devrede mütalaa eder.Ona göre eğitimci . her bir devrede çocuğun hususiyetlerine münasip terbiye metodlarını uygulamalıdır.iyi bir karakter anc&k bu terbiye metodlarının icrası ile teşekkül edebilir.Çelebi'nin bu üç devreye mahsus beyanı şöyledir:
a) Süt DevresiÇelebi,zahiren ehemmiyetsiz görünen,fakat fevkalade önem ar-
zeden süt devresinin,karakterin oluşumundaki tesirine okadar kanidir ki süt devresi için ikinci doğum(velâdet-i saniye) tabirini kullanır ve bu devre.için şunları serdeder:"...Çocuğa iyi bir dâye(çocuk hizmetçisi,çocuğa süt veren,dadı mürebbî) kılma ki,çocuk beden bakımından sağlam,kuvvetli ve hastalıklardan beri,akıl bakımından sıhhatli ve ahlak bakımından selim olsun.
(1) Plutarch bu hususta şöyle der : "Anneler çocuklarını bizzat emzirmelidirler.Çünkü anneler tabiattan yana bu işi süt annelerinden daha iyi yaparlar ve çocuklarda ' anne sevgisini daha kuvvetli olarak uyandırırlar.Küçük çocukların ruhu balmumuna benzer .insanlar »üzerine bilgelik ile' erdemin i z lerini .daha kolay çizerdaha sonraki yaşlarda bunu yumşat- mak ve üzerine damga vurmak çok zordur." (Bk.Aytaç,72;Koçer, Eğitim Tarihi,1,19^)
46
Eukemâ demişler ki : "Emzirme işi velâdet-i saniye(ikinci do- ğum)dir. Büt,çocuğun gıdası olduğundan emzirenin ahlak ve adeti çocuğa sirayet eder ve çocuk onun ahlakı ile ablaklanır.Yine hukemâ derler ki; *' Mavi gözlü bir çocuğu,Habeşi bir süt anne emzirse çocuğun gözü siyah olur." ;Emzirme hadisesi sûret-i zahirde bu. mert ebe değişim ifade ederse sıfat-ı bâtında daha ziyade değişim ortaya koyması mukarrer-
Bursya kadarki terbiye tabii terbiyedir.b) Telkini TerbiyeSüt devresinin sonuna kadar olan tabii terbiyeden sonra haki
ki terbice devri başlar.Bu devrede çocuğun levh-i idraki saf olduğundan telkini terbiye uygulanır ki,‘baskı ahlakının başladığı devredir diyebiliriz.Bu devre için Çelebi şunları söylüyor :"£üt içi tamam olduğunda,terbiyesi ile meşgul olup tedricen güzel fiiller ve iyi ahlak çocuğa telkin edilmelidir.Kötü fiillerden menedip,ar ve ayıp olacak fiillere yöneldikçe "Hey,s akın,ayiptiriBir daha bunu yapma! " deyip tevbih ve azar- lamada bulunulur.Ali Çelebi’nin bu şekildeki terbiye telakkisi ,günümüz ped&ge.îi
anlayışının da ortaya koyduğu gibi,çocuk aktif konuşmaya başle- madsn önce yapmaması gereken şeyler hususunda ikazda bulunmayı gerektirir .Yalnız bu ikaz .a &k şeklini almaırialıdır. çünkü bu yaş dayak için uygun değildir.
(1) Montaigne,"Denemeler"inde şöyle diyor : "Bence en büyük kötülüklerimiz , küçük yaşımızda belirmeye başlar ve asıl eğitimimiz bizi em-zirip büyütenlerin elindedir. (Bk.Montaigne „De~ nemeler,181)
(2) î.Tedbiri 11-Henzil.51(3) Çocuğa uygun olan tek ceza,dışarıdan verilen,duygulara etki yapan,otomatik ve önüne geçilmez bir şekilde hemen_verilen cezadır.Çocuk 8-9 yaşından önce cezasının geciktirilmesini iyi karşılamaz ve bunu bir zaaf sayar.Anne,çocuğunu cezalandırmadan önce değil,cezalandırdıktan sonra affetmelidir. Eğer ceza vermekten hoşlanmadığınız ve zayıflığı karşism- acıma duyduğunuz için çocuğun yaptıklarına göz yumarsanız,o ertesi gün ilk defa kasden yalan söylediğinde sitemlerinizi önlemek amacıyla,sizin bu zaafınızdan yararlanacaktır.Böyle- ce onun güveneni yitireceksiniz.Çünkü çocuk sizin zayıf olduğunuzu ve ilerisini pek sezemediğinizi sezecektir.(Bk. Jacguin,Çocuk Psikolojisinin Ana Çizgileri .80 )
47
Çocukların”levh-i idrak” ^leri sade olduğundan her yöne mey-" Tp ) -letmeye kabildirler. ' Çocuk,tabiat-ı behımiyesi(hayvanı tabi
at; gereğince ekseriya,kötü işlere meyleder.Fakat'engelleme ve menetme,tenbih ve tevbih olunca levh sadeolduğundan imtina veihtiraz(çekinmek ve sakınmak) temayülleri
( 3)çoGuğun kalbinde temekkün eder.Çoğu ekâbirzâdelerde düşüklük,akıl kıtlığı ve hayat bozukluğu mevcuttur.Hatta bazıları onlara "Sefih Çelebi” diye isim takarlar.Bu çocukların böyle olmalarının sebebi,süt anne veya müreb- biyelerinin onları bir fiilden dolayı asla engellemeyip ne derse "aferin" deyip,ne işlerse güzel görmelerindendir.
Bukemâ derler ki : "Çocukların terbiyesinde,yaratılışındaki normal şeylere uymak gerekir.Yani çocuklarda meydana gelen her kuvvet haya kuvvetidir.Eğer çocukta haya kuvveti galip olup,çoğu zaman insanların yanında başını eğip.edepsizlik etmezse,bu, onun necabetine,necip olacağına delildir!^^
(1) "Levh-i idrak"in sade olduğu ifadesi J.Locke(1632-1704)1 un"Tabula Kasa"(Boş Levha) dediği şeyin aynısı olmalıdır.
Locke,insanın doğuştan hiçbir fikre ve aynı şekilde hiçbir ahlakî fikre de sahip olmadığına inanır.Bu sebeple O'na göre insan zihni başlangıçta boş levha gibidir.Aslında Antik Çağdan beri akıp gelen bu fikri Locke'dan evvel Netod Çağı Pedagogu Volfrang Katke(1571-1635) savunmuştur.Bu görüş bütün idealist psikoloji teorilerine ve doğuştan getirilen i- deler görüşüne zıttır.(Bk.Aytaç,142)
(2) Çocuğun zihni,kendisine verilen herşeye inanmaya gayet elverişlidir.Bu itibarla,çocuğun saflığına saygı göstermek gerekir.Çocuk telkin altında kalmaya fazlasıyla elverişlidir .Bu, eğitim bakımından yararlı bir etkendir.(Bk.Jacçuin, 31-52)(3) Yaptığı işin yanlışlığını anlaması için , kendisine uygulanacak cezanın verdiği elemle yaptığı iş arasında mutlaka bir alaka olmalı ve bu alakayı çocuk anlamalıdır.Bu merhalede çocuk ahlâki kuralın manasını anlayamaz.Kurala uyması,yetişkinin sevgisinden mahrum olma veya yetişkinden korktuğu içindir.Bu,yetişkinden çocuğa giden tek taraflı bir saygıya dayanan ahlâkiyet şeklidir.Buna baskı ahlakı denebilir.(Bk. gemin,Karakter Formasyonu,12)
(4) î.Tedbiri'1-Menzil,31
48
c) İradi TerbiyeKmalızâde, tabii ve telkini terbiye devrelerinden sonra i-
radî terbiye metodunun uygulanmasından yanadır.İradi terbiye -(X)mürebbı 'tarafından gerçekleştirilir.
î’iürebbi,selim huylu,sahili akıllı,dindar,salih,terbiye usulünü vakıf,gazap ve hilm itibariyle mutedil olmalıdır.Bu konuda şöyle diyor : "Çok gazaplı ve mütehevvir(sonunu düşünmeden hare - ket eden) dahi olmaya ki çocuk beyhude gazaptan bıkmaya,ilim öğrenme ve edepten nefret etmeye."Ali Çelebi mürebbinin takip edeceği iradi metotta dikkate alınacak hususları tek tek izah eder.Şimdi bunları ele alalım.
aa) Yaratılışına ve Seviyesine Uygun Eğitmeli Ali Çelebi'ye göre eğitimci ferasetiyle çocuğun istidadının
neye müsait olduğuna kanaat getirip o meyanda çocuğu eğitmeli- dir.^Çelebi bu prensibe fevkalade ehemmiyet atfeder ki,yaratılış ve seviyeye uygun eğitimi birinci prensip olarak zikreder. O'na göre tabiat çocuğun hangi kuvvetini(kuvvâ) inkişaf ettirirse mürebbî de o kuvvete dikkat etmelidir.Çocukta ilk inkişaf eden kuvvet "haya” kuvveti olduğu için mürebbî buna ihtimam etmelidir.Bunu takiben inkişaf edecek olan kabiliyetler sırasıyla dikkate alınmalıdır.Mürebbînin en mühim vazifesi bu-husustaki ferasetindedir ki, bununla çocuğun hangi fenne kabiliyeti ve istidadı varsa onunla iştigal eylesin.
(Z) Kürebbiden kasıt eğitimcidir.Bu,anne,baba veya öğretmen o- labilir.
(1) Eğitimi■standardize etmeye kalkıştığımızda bazen ipin ucunu £açırmışızdır.Yaş,cinsiyet,yetenek ve diğer bakımlardan fertler arasındaki farklar,bize herkesi aynı kalıba dökme- meye çalışmamız gerektiğini düşündürüyor.Ferdin arkadaşlarıyla birçok ortak şeyleri bulunmakla birlikte büyüme ve gelişmesinin her döneminde özel ihtiyaçlarının gözönünde bulundurulması gerekir.(Bk.Aleck,"Earakter Euh Bilimi",Çev. S.Akdeniz,Eğitim Psikolojisi ,200)
(2) pousseau,çocuğun psikolojik ve fizyolojik tabiatının tanınarak -ona uygun eğitim tatbik edilmesi taraftarıdır.(Bk.Aytaç , 188
49
ab) Her Türlü Şarta Göre EğitmeliKınalızâde,bu babtaki fikrini bir tarihi hadise ve hikaye an
latarak serdeder:"Fars melikleri arasında bir adet var idi.Oğullarını -adamları ve hizmetçileri ar asında terbiye etmeyip, itimat ettikleri emirlerden birisine verirler,-bir tarafa gönderip terbiye ettirirlerdi .Böylece hayatın güçlükleri karFismda,yeme içme, giymedeki basitliğe kanaat edip,refah ve rahat içerisinde yaşamaya alışmazlardı.Çerkeş emirleri de Mısır’da muntazam devletleri var iken evlatlarını çerkes diyarına gönderip orada terbiye ettirirlerdi.Orada terbiye edilen çocuklar askerlik ve şecaatte kamil olup ordu saflarına dahil olurlar,terbiyeleri sayesinde yüksek mertebelere ulaşımlardı.Amma Mısır’da terbiye olunanlar askerlik ve şecaatte kabiliyetli olmazlar,kötü nam ile cahil kalırlardı, binaenaleyh çocukluk zamanında bazı elemlere maruz kalmak ve a- lışsak faydalıdır.
Hikaye : Adaleti ile tanınan î?ars Hükümdarı Ruşirvan’ı muallimi her zaman sebepsiz yere döğer eline kar ve buz verir tuttu- rurdu.Haber Kisra'ya intikal edince muallim firar eyledi.Daha sonra Kuşirvan "Üstadıma riayetim mukarrerdir,aman geri gelsin.” deyince muallim döndü.Kuşirvan ile muallimi arasında şu konuşma geçti.
- Suçsuz yere döğmenin sebebi ne idi ?- Şunun için döğerdim;Mazlum günahsızdır.Rencide olanların ve
gönlü kırılanların zulüm edenlere kinlerinin ne derece olduğu Dal-umunuz olsun da hükümdar olduğunuz zaman günahsızları rencide etmekten sakınasınız.
- Fekı ya elimin karda,buzda durmasını niçin emrederdin ?- Bunun sebebi ileride zahir olur.
Bir zaman sonra melik bazı adamları ile bir muharebeye gitti. Sabah vakti düşmanla karşılaştılar.Arkadaşları soğuktan yayları-
(1) Bu konuda iüontaigne şöyle diyorsEırakın çocuklarınız halkın ve tabiatın yasaları içinde büyüsün^aç kalmasını,güçlüğe göğüs germesini öğrensinler^hayatın çetinliği onlar için gittikçe çoğalmasın,azalsın "(£k,Montaigne ,311)
50
nı geremediler .Yenilgiye uğrayacaklarını anlayınca elleriyle buz tutmaya alışık olan melik yayları gerdi ve düşmana galip geldiler.Böylece muallimin görüşündeki isabet zahir oldu. Imşirvan onu sayısız nimetlerle taltif etti.^^
ac) Îyi-Kötü örneği Göstermeli ve Kötü Çevreden Korumalı ."Çocuğun yanında daima iyi ve hayır sahibi salih kimseleri
methedip şer sahibi kimseleri zemmedeler ki ,bu suretle çocuk kötülüklerden kaçıp hayra rağbet ede.Kendi terbiyesine zıt,kötü vasıflarla mevsüf olanlarla düşüp kalkması men’ oluna.^^Sefih ve kötü şeylerle uğraştığı bilinen, oyun ve oynaşla sürekli meşgul olan çocuklarla birarada bulunup musahabe etmesine müsaade edilmeye ki,henüz levh-i sade olduğundanonlarm ahlak ve tavırlarıyla ahlaklanmasm.Çün -kü insan tabiatı huy hırsızıdır.Özellikle çocukluk devresinde
f 3)bu özellik daha barizdir.
(1) Pedagog Guy Jacquin,çocuğun,hayatın gerçek yüzünü tanıma- sı hususunda şunları söyler:"Bizim gayretlerimiz,ıstıraplarımız ve sevinçlerimiz,ağırlıklarını günlük hayatımız üzerinde nasıl duyuruyorlarsa çocuğun başarıları ve başarısızlıkları da onun günlük hayatı üzerinde aynı şekilde ağırlıklarını duyururlar.Ona mutluluk ya da felaket getiren bu günlük tecrübeleri yapmasına engel olmaktan sakınalım.Çünkü gerçekle yaptığı temas ona güçlü bir kişilik sağlar^lüzumundan.fazla nazlı büyütülen çocuklar bu tecrübeleri yapamazlar.Onları bekleyen hayatta kendilerini idare etmesini bilemezler."(Bk.Jacquin,24)
(2) Çocukta henüz az gelişmiş olan ahlak duygusu ,6 yaşma kadar eğitimin en önemli kısmı,öğrenmeden ve çocuğa doğal göründükleri oranda zihnine daha çok yerleşecek olan alışkanlıkların kazandırılmasından ibarettir;bu • konuda çocuğun annesi,babası,büyük erkek kardeşleri ve komşu çocukları gibi aykırı örneklerle gereğinden fazla karşılaşmamalıdır.(Bk.Jacquin,77)(3) İ .Tedbiri11-Kenzil,32 . Çocuk taklitçidir;onu kötü örnekten korumak gerekir.Eski Romalılar,sözlerin yolu uzun fakat örneklerin yolu kısa ve etkilidir,derlermiş.psikolog C.G.Jung :"Eğitimde anne babaların ne oldukları,ne söylediklerinden daha önemlidir."der.CBk.Fordham,Jung Psikolojisinin Ana Hatları,153
51
Çocuk tahsilini ahlak ve edebi güzel olan asilzadelerle yapa ki, onlarla'hem ders talim eder,hem de onlardan güzel ahlak ve kemal tahsil etme ihtimali ola/"^
ad) Kötü Hareketlerine Tepki Ivasıl Olmalı?Çocuğun hareketlerini izlemek,onu fiillerinde başıboş bırak
mamak eğitimini üstlenen kimse için bir vazifedir.Çocuk yaptığı iyi işlerden dolayı övülüp takdir edilmelidir.Çocuk ta zaten büyüğünden böyle bir davranışın gelmesini her zaman arzular.Bu taktir^bir mükafat olarak kalmayıp aynı zamanda çocuğun daha iyi işler yapması için önemli bir teşvik unsuru olacaktır.Buna mukabil kötü davranışları münasip bir tarzda yerilmelidir ki,çocuk en azından duygu olarak iyi ve kötü işler arasındaki farkı sezebilsin.Ali Çelebi bu tür hareketlere karşı eğitimcinin yaklaşımının nasıl olması gerektiğini şu cümlelerle izah eder :"Eğer çocuk çirkin bir harekete yönelir ise evvela açık bir serzenişte bulunmayıp,yapmış olduğu bu hareketi hataya ham- ledeler.Taşıtından başka bir çocuğu misal göstererek,o,bu işi
(1) î .Tedbiri *İ-Henzil,54 . Zernücl(M.XII.yy) aynı konuya te - mas ederek : "Kötülükten uzak durmalı;çünkü karakter etkilenir.İyi ve.kötü davranışlar arkadaşın birinden diğerine geçer." der.İbn Sina da buhususa önem verir : "Mektepte çocuk, edebi güzel,alışkanlıkları arzu edilen şekilde olan başka çocuklarla düşüp kalkmalıdır.Zira bir çocuk,diğer bir çocuk için daha çok telkin gücüne sahiptir.Çocuk arkadaşlarıyla ünsiyet eder,çok şeyi ondan kapar.(Zernûci için bk..Ta*limü11-Hüteallim,?0;lbn Sına için bk. Canan,Peygamber 'in Sünnetinde Terbiye,405;îbn Sina, Kanun,1,79-80)Bu meseleyi güzel bir teşbihle anlatan hadis şöyledir:"îyi ve kötü arkadaşın misali,misk taşıyan kimse ile körük çeken kimsenin haline benzer;misk taşıyan kimse ilk oturduğu zaman ya sana ondan biraz sürecek,ya da sen biraz satın almış olacaksın^hiç değilse güzel bir koku koklamış olacaksın.Körük çekene gelince onun yanında oturduğun zaman ya elbiseni yakar, ' ya da çok kötü bir koku duyarsın.(Bk.Küslim,Birr,45)
52
etmiş ve şu şekilde cezalandırılmış,diyeler.Velhasıl icap etmeyince "Sen şöyle etmişsin" aemeyeler ki çocuk "Yaptığım ortaya çıktığı halde bana ceza vermedilerndeyip aynı şeyi tekrar yapmaya yönelmesin.MürebbI çocuğun hareketlerine müdahele ederken onu döğmez.Amma bazı çocuklardan yalan ve kötülük, baz ısından hırsızlık ve iııya- net ve bunun emsali hile vb.zararlı şeyler çokça vaki olur. Bu durumda hemen menedip tahammül edebildiği miktarda te'dib ve ta'zır etmek,mecburiyet hasıl olursa az vurmak gerek.Asa feryat etmesine müsaade etmeyip "Bu hareket,zayıfların müracaat ettikleri fena bir şeydir." demelidir.Yalan söylemek,gerek doğru,gerek yalan yere yemin etmekten men* edilmelidir.Bazı işleri gizlemeye alıştırılmaya ki,gizlemeye alışıp kabahatlerini de gizlemeye.Büyüklerin meclisinde az konuşup sordukları şeye kısaca cevap
vermeye alıştırmalıdır.Anne,babaya,muallim ve ağabeye saygı ve hürmet göstermesi öğütlenmelidir.
Çocuğa aşırı sevgi izhar edilmeye.Bazı akl-ı selim sahibi babalar tabii şefkatini dahi izhar etmeyip çocuğunu terbiye etmede kusur göstermezler.Zira çocuk bunun farkına varırsa korkusu kalmayıp öğrenme ve terbiyedenoksan olur.Bu sebepten dolayı öğretmenin eziyet ve sıkıntısı anne ve babanın şefkat ve muhabbe-
11 ( 2)tine tercih olunur.^ J
(1) Eğitimcilerin ince özelliklerinden birisi de,doğrudan doğruya hakaret mahiyetinde olmayıp,ima ve şefkat yoluyla öğrenciyi kötü davranışlardan menetmektir.Çünkü kusuru açıkça söylemek,haya perdesini yırtar,sahibine kötülük yapma cesareti verir.Bulunduğu halde inat etmeye teşvik eder. (Şamdibi,205;Gaz§lI,111,70) . Çocuğun işlediği ilk suç affedilir .İkincisinde , şu şu işleri yapmak çok kötüdür,gibi sözlerle dövmeden azarlanır.Üçüncüde kulağı çekilir.Eğer aynı suç işlenirse hafif şekilde dövülür.(Bk.Bayraklı,l?5i Kiskeveyh,59)(2) Aşırı hoşgörü ve düşkünlük,çocuğu bencil yapar.0,daima diğerlerinin dikkatini çekmek ve kendisine hizmet edilmesini ister.Böyle çocuklar,ev içinde ve dışında çok zayıf bir sosyal uyum gösterirler...Anne-babanın aşırı koruması,çocuğu gereğinden fazla kontrol ederek ihtimam göstermesi anlamına gelir.Bunun sonucu çocuk,diğer kimselere aşırı bağımlı, kendine güveni olmayan,duygusal kırıklıklara sahip bir kişi olabilir.Bu bağımlılık hayatı boyunca cürebilir ye yetişkin olduğunda aynı özen ve korumayı eşinden bekleyebilir .( B k . Y av u z e r , Ç_o£uJt_ve_£uç , 1 5 )
53
ae) Cömertliğe Alıştırmalı ve Maddi Eşyaya Bakışı Kontrol Edilmeli
Çoçuğun ahlaki gelişiminin sağlıklı olabilmesi için maddenin amaç değil,araç olduğu,çocuğa telkin edilmeli ve bu imaj çocuğun davranışlarında yerini bulmalıdır.Bunun sağlanması da arkadaşlarıyla olan münasebetlerinde kıskançlıktan uzaklaştırıp,cömert davranmasını sağlamakla mümkün olabilir.İli Çelebi bukonuda şunları söylüyor : "Çocuğu cömertliğe alıştır alar.Akranına ihsan ve iyilik etmeyi telkin edeler.Akranına karşı kibirlenme»büyüklenme ve alay etmekten tamamen menedelerÇ"^Sadaka etmek istese onun eline verip sadaka ettireler ki,alış-
(2)kanlık peyda ola. 'Düya malını gözünde hakir göstereler.Altın ve gümüşe muhabbetten ve saklamaktan nefret ettireler.îmam-ı Gazali "Allah'ım beni
(y)ve çocuklarımı putlara tapmaktan koru." Ayet-i Kerimesinin^ ' tefsirinde "putlar"dan murat,altın ve gümüştür.Beni ve evladımı altın ve gümüşe muhabbet-ki manada ibadettir-etmekten koru.deme- ye işarettir ,der.
Çocukluk zamanında daima nefis yemekler ve lezzetli içecekler vermeyip zaman zaman ekmekle iktifa etmek gerek ki, zaman,zemin ve mekana göre, bu şekilde yiyecekle iktifa etmeye kadir ola.(4) Cihandan murat;yemek-içmek,giymek ve bağlanmaktır diyen akran ve emsallerinden menedip,onlarla ’birarada bulunmaktan alıkoya- lar.'(5)
(1) Eğer çocukta bencilliği geliştirmek istemiyorsanız,okulun ö- nem verdiği yarışın onda kıskançlık ve ne pahasına olursa olsun yenme arzusu uyandırmamasına dikkat ediniz.Çocuğu,arkadaşlarını yenmeye sürüklemekten çok^kendisini yenmeye a- lıştırınız. (Bk.J acquin,116)
(2) Pedagog Kothe de Penelon(1561-1?15) çocuğa iyi örneklerin taklit ettirilmesinden yanaydı.(Bk.Aytaç,156)
(X) İbrahim Suresi,35(3) î .Tedbiri11-Kenzil,34(4; Gazali İhya'da aynı konuya temas ederek,hazırda'bulunan yemeğe kanaat edip,çeşitli yemekler istememelidir.Ekmeğe yapılacak hürmet,ona katık aramamaktır.der♦(Bk.İhyau ülumi*d-Din,II,14)_(5) Zernucı bu konuda "Yeme-içme derdiyle uğraşan kimse üstün şerefleri ve ilmi elde etmek için çalışmasın." der.(Bk.Zer- nücı,124)
54
4- Bedeni Eğitim(Terbiye-i Bedeniye)Ali Çelebi çocuğun ahlak ve zihin eğitiminin yanında bedenî
eğitimine de önem verilmesi gerektiğini belirtir ki,0'na göre bu konuda yapılacak terbiye,ahlaki ve zihnî yapıyı etkileyecektir.Bedeni terbiyede;gıda,oyun ve uykuyu ele alır.-e) Gıda ve Oyun"Çocuklara sabah gıdasını çok vermeyeler ki,zihnine idraksiz
lik,basiretsizlik ve bedenine tenbellik mani olmaya.Et,helva,meyve gibi nesneleri çok vermeyeler.Yemek yerken,hele hele meyve yerken su içirmeyeler.Küskirat(uyuşturucu,sarhoş edici şeyler)tan sakınmak her kimseye vaciptir,ama çocuklar için hususen lazımdır.Küskirât»çocukların öfkeli,düşünmeden hareket eden,hafif,hayâsız ve müfsid olmalarına sebep olur.Red melekeleri(melekât-ı reddiye) kalplerinde hâkim olup,izâlesi zor ve zararı çok olur.Çocuğu müskirat taifesinin meclisine dahi iletmeyeler.Onların hikaye şiir ve şakalarını dinletmeyeler.Ders vazifesini tamam etmeyince gıdasını vermeyeler.
Eer gün bir miktar boş zamanlarında oyun ve eğlenceye izin
"Gece çok uyumaktan ve gündüz -uyumaktan meneaeler.Güneş ve ayın hareketleriyle gece ve gündüz olup,gece uyku ve istirahate münasiptir.Zira aydınlık uyumaya manidir.0 sebepten uyku,ruh cevherinin bedenin batınına yönelmesiyle ,zaiıir beden ruhtan tamamen ayrılmakla bütün kuvvetlerin tamamen çalışmaz hale gelmesidir.Bundan dolayı ziya ve aydınlık çok olunca ruh içeriye müteveccih olamaz.Zira ruh da nur alemindendir.Cinsini gö-
(1) Oyun,çocuk için gıda kadar lüzumlu bir faaliyet ve hayati bir meşguliyettir;oynamayan çocuk iyi gelişemez.Çocuğun hiçbir işi anlamsız değildir.Onun bütün kabiliyetlerini çalıştırmak oyunun görevidir.(Bk.Jacquin,152)
(2) î .Tedbiri* 1-Kenzil,3 -
relerV i.ma bu eğlence, kötülük ve çirkinlikleri ihtivab) Uyku
55
rünce nuru bırakıp ta beden zulümhanesine teveccüh edemez.İnsan ruhunun,dünya aydınlıklarına kendi aleminden olduğu için meylettiği,süt emen çocukta dahi zahirdir ki,çocuk bir ışık görürse o.yöne müteveccih olur kalır.Dolayısıyla karanlığın uykuya yardımcı olduğu zahir olmuş oldu.İnsan gündüz uyuyacak olsa ya karanlık bir yere gider,ya da eliile gözlerini örter.Onun için tabibler "Gündüz uykusu zararlıdırki,tam anlamıyla uykuya dalmak olmaz.” dediler.^"^Nitekim HakTeala söyle buyuruyor: "Uykunuzu dinlenme yaptık.Geceyi örtü kıl-
( X ' )dık.Gunduzu maişet yaptık.,,v /,!0,geceyi-içinde sukun ve istirahat etmeniz için-karanlık,gündüzü ise-çalısıp kazanmanız için-
('XX')aydınlık olarak yaratandır.v '(2)5- Isti’dâdı Olan Bir Fenne Yöneltmekv J
Ali Çelebi,çocuk yetiştirilip iradî terbiye kazandırıldıktan sonra onu isti'dadı olan bir fenne(iş sahasına) yöneltmenin zaruri olduğunu serdeder : "Çocukluk mertebesinden terakki edip, erkeklik istek ve arzularına vakıf,oyun-oynaştan daha alâ istek ve arzular var idiğini arif olunca ona anlatalar ki^yakınları ve adamları,hizmetçileri,mal ve mülkü ve her türlü sebep ve eşyayı kullanmaktan maksat,tashih-i mizaç içindir.Sıcak-soğuk,aç- lık-susuzluk elemlerinden kurtulup,mızac-ı selim ve sahih k u v vetler ile manevi olgunluğa ererek,ahiret saadetini elde etmek suretiyle,saadet-i hakikiye rağbet et.Yalnız,yemek-içmek,giyinmek ve nimetlerden istifade etmek hayvanlara mahsus bir durumdur, diye ler. Sonra da ilim tahsiline düşüreler.”
Kınalızâde muvaffak olmak için şart olan bir sahada.çalışma hususunda da şunları söyler:"En evvel yapılacak olan şudur:Ta-
(1) î.Tedbiri*1-Kenzil,68 (X) Kebe Suresi,9-11 (XX)Yunus Suresi,67(2) Ortaçağda Küslümanlar talebelerin kabiliyetlerine göre yön
lendirilmesi fikrini biliyorlardı-Bu yöneltme işi öğrenci ilköğretim diplomasını aldıktan sonra yapılıyordu.Her çocuğun okuma,yazma,hesap vs.gibi zaruri bilgilerden bir kısmını bellemesi,sonra isti'dâd ve yaratılışına uygun bir ilim veya sanat dalma yönelmesi gere kirdi. (Bk^^i Çelebi,î_slam- da Eğitim Öğretim Tarihi, 505)
biat ve isti'dadını teferrüs edip yaratılışı hangi fenne mülayim ve isti'dadı neye münasip ise onunla iştigal edeler/'1')Çünkü her kimse mebde-i fıtratında bir fenne müsteid ve bir sarp')nata münasiptir.v 'Bunda Hak Teala'nın gizli bir sırrı ve derü- nı bir hikmeti vardır.O da alemdeki nizam ve insanoğlundaki kıvamdır .Zira her sanaate ihtiyaç vardır.Eğer herkes aynı isti1- dâd üzerine yaratılsa mühiE senet ve çeşitli ilim dalları zayi’ olurdu.Eğer herkes eşref sanatla meşgul olsa idi orta ve küçük sanaatler tahsil dairesinden azlolup,alemin nizamı bozulur ve geçim temin edilemezdi.Dolayısıyla İlahı bir hikmettir ki,her tabiat bir fenne ve her isti*dad bir sanata mülayim oldu.
insan isti'dâdlı olduğu sanatla uğraşınca az zamanda fazla çalış m adan çok netice elde eder.Amma isti‘dadı olmayan bir şeye talip olunca zamanını zayi' edip isti'dadını boşa harcadığından sonunda ya neticeyi elde edemez ,yahut çok zamanda az şey hasıl olur.Hikaye olunur ki,Ahmed b.Ealii aruz ilmini kuvvetli isti'dadı
ile ortaya koyduktan sonra,ta'lim etmek isteyen talebeye öğretirdi.Bir kimse bu fenne karşı gayet haris idi ki,nice zaman fiş i n şekilde öğrenmek için gayret sarfedip çalıştıysa da birşey elde edemedi.Ealil öğretiminde aciz kaldı.Kihayet Halil bir beyit göstererek bu beytin veznini göster,dedi.Beyt şöyle idi:"Birşeyi yapmaya isti'dadın yetmezse onu bırak,
İsti*dadının yettiği şeye yönel."0 kinse Halil'in işaret etmek istediğini anlayarak beyhude zaman kaybetmekten feragat eyledi.
(1) J.E.Pestalozzi(1746-1827) "Gertrud Çocuklarına Kasıl Öğretir? " adlı eserinde der ki:"Eğitim ve öğretimi çocuğa uygun olarak her yönlü geliştirmelidir.Biz,çocukları,ancak onların neye isti’dâtlı ve güçlerinin ne olduğunu bildiğimiz zaman en iyi tarzda eğitebiliriz.(Bk.Aytaç,263)
(2) Eer fert kendi özel karakterine göre kullanılmalıdır .İnsanlar arasında eşitlik kurmaya çalışarak çok faydalı olan ferdi özellikleri ortadan kaldırdık.Çünkü herkesin mutluluğu,kendi çalışma tarzına tam olarak intibak etmesine bağlıdır . (Bk . Carrel ,ln£an_JD£nen_Keshulj, 373^
57
Halil der ki,bu mertebe izansız yaratılışı ile bu işareti anlayıp teeddüb etmesine taaccub eyledim.^)Böylece bir fenle,bir .sanatla meşgul ettireler.Bununla da
kalmayıp o sanatı bütün kademelerini ve yönlerini,inceliklerini ve yan dallarını tahsil ve tekmil ettireler.Dolayısıyla bir miktarını tahsil edip feragat eylemeye.Mesela,çocuk iyi yazma ve şiire meylederse,evvela güzel yazmayı, ikinci olarak güzel konuşma ve parlak söylemeyi,sonra da risale ezberlemeyi,fesahatli ve belağatli kimselerin şiirlerini,nüktedan kimselerin hikaye ve konuşmalarını, sarf ve nahivi,Arap dilini, diğer, ilim ve edebin gereklerini,belki matematik ve gramer ilimlerinin cümlesini tahsil ve tekmil etmesi gerek ki,ancak bu surette fenninde yükselip akran ve emsali arasında mümtaz ola. Mesela bir kimse başyazar çocuğu olsa,kendisi de babası gibi olmak istese bu dediklerimizi yapması lazımdır.Amma bir kişi fenn-i mühimden gayri bazı fenleri de tamamıyla cahili olmamak için tahsil etmek istese,bu fenlerin inceliklerini ve bütün kademelerini tahsil etmesi lazım değildir.Zira ö- mür az,ilim çoktur.İlmin hepsini gereği gibi tam manasıyla tahsil etmek muhaldir.Onun için en mühim olanla iktifa etmek gerek.
Çocuğu bir sanatla iştigal ettirince,isti'dâdsızlığı veya a- let yokluğu sebebiyle tahsili zor olsa,o saman çocuğu başka bir sanatla meşgul edeler.Mutlaka istenilen sanatı teklif etmeye- ler.Fakat ilk sanattan . tamamen ümitsiz olmayınca menetmeyeler. Zira kısmi güçlük ve zorluk zühür edince bir sanattan feragat ettirmek acelenin alametidir.Eu halde olanlar olgunluk ve sana- atkarlıktan bir netice elde edemezler.Olgun öğrencide sabır ve sebat gerektir.Her sanatın iştigalinde, ona münasip alıştırmalar ettirelfer.Son derece hareket getirerek sıhhati koruma ve
(tenbelliği izale yolu tercih edilmelidir.v
(1) Çelebi bu hikayeyi anlatmakla eğitimde çevre ve eğitim imkanının yanısıra isti'dadın da ehemmiyetine işaret eder.
(.2) Günümüzdeki ihtisaslaşma anlayışına işaret eder gibidir.Çelebi bu babtan ayrı.1 .Tedbiri11-Kenzil1 in 9.s.de şöyle der: "insana münasip,belki de vacip olan,bir sanaate yönelip o sanaatte usta olması ve kimsenin ondan fâik olmamasıdır.Sırf mal kazanmak,kendi ailesinin geçimini temin gibi bir mertebeye ulaşmayı gaye edinmemelidir.
(5) Eğitimde hareketlilik,değişkenlik en plana çıkarılıyor. - *
58
Bir GenEti-. öğretip, o sanatta geçimini sağlayıp mal iktisâb ettireler ki,eseri hasıl olup netice ortaya çıkınca,rağbet ve neşesi artıp sanatı nihayetine erdirmeye gayret ede.Bununla, kendi çalışması,sanatı sayesinde geçimini temin alışkanlığı hasıl olur.Böylece anne babasından intikal edecek olan mal ve mirasa itimat etmeyeler. Zira çoğu zengin çocukları mal ve mi-
Kmalızâde terbiyede cinsiyet farkını da nazar-ı dikkate alır. Evvelce zikrettiği terbiye kaidelerinde kız çocuğu ile erkek çocuğun müşterek noktalarının olduğunu lâkin kız çocuğunu terbiye etmşde hususî bazı tarzlar olduğunu belirtir : "Zikrettiği- tmiz bu terbiye esasları erkek çocuk içindir.Lâkin kız çocukları-, nın terbiyesini bu esaslara kıyas edip,münasip olan haslet ve âdabı ta’-lim edeler.Ancak kız çocuklarının terbiyesi hususunda . haya,iffet,erkekten sakınma,hicab ve evde lüzumlu olan vasıflar
cuğunun eğitimini ayrı bir başlık altında incelemesi yanlış anlaşılmamalıdır.Psikolojik ve biyolojik şartlar,cinslerin’farklı eğitilmelerini gerektirir. Rousseau,eğitimde cinsiyet farkının gözetilmesini ,kadın i- le erkeğin eğitiminin farklı olmasını talep eder.(Bk.Aytaç, 189). Kodern eğitim psikologu G.Jacauin de "Çocuk psikolojisinin Ana Çizgileri" adlı kitabında "Kız Çocuğunun Psikolojisi" başlığı altında kızların psikolojisini tahlil ederken şöyle der:"Karma okul,öğretim bakımından olduğu gibi e- ğitim bakımından da bir hata teşkil eder.Orada saygı duygusunu geliştirmek için hiçbir şey yapılmıyor,dogmatik bir öğretifa karşısında bulunan erkek çocuklarıyla kız çocukları arasındaki anlayış ve kavrayış farkları gözönünde tutulmuyor.Karma eğitim 11-12 yaşlarından itibaren ahlak bakımından çoğu defa zararlıdır."(Bk.Jacquin, 18 4— 185)
(3) Kothe de Fenelon"Kızların Eğitimi" adlı eserinde şu fikirleri ileri sürer;"Kadın toplumu ahlakileştirmek gibi önemli bir görevle yüklü bulunmaktadır.Kadın çok iyi şeyler yaratabilir.Onun için de kadının iyi bir tarzda eğitilmesi gerekir .Kadınların kötü biçimde eğitilmeleri erkeklerinkinden daha büyük kötülüklere yolaçabilir.Çünkü erkeklerdeki ahlaksızlıklar ,büyük bir ölçüde olmak üzere onların kısmenannelerinden aldıkları kötü bir eğitimin,kısmen de daha sonraki yaşlarda başka kadınların etkileriyle benimsedikleri kötü alışkanlıkların bir sonucudur.(Bk.Aytaç,155)
rasa itimat edip sanat6- Kız Çocuğunun Eğitimi
Okumaktan menetmeyeler.özellikle sünnet ve ahkâm-ı şeriye'nin lüzumlu yönleri ve özellikle kadınlara mahsus olan hallerin hükümleri ta'lim olunmak lazımdır.Hz.Xişe(r.a.)'nin ilmi ve nice şer'ı hükmün ©'nun rivayetinden malum olduğu mukarrerdir.Ümmet- i Kuhammed'den âlime kadınlar,özellikle muhaddisler çoktur.■ Hanefi imamlarından Tuhfe isimli eserin sahibinin Fatma isimli bir kızı vardı.0 kadar âlime ve fakihe idi ki,babasına gelen fetvada O'nun da cevabı olmayınca olmazdı.Bedâyi isimli eseri olan Kaşânî,bu eserini Tuhfe'ye şerh olmak üzere te'lif eylemiş idi.Tuhfe sahibi,kızı Fatıma'yı Kâşânı ile nikahladı. -Fukahâ,Tuhfe şerhi kızı Fâtıma'dan alınmıştır,derler idi-J3aha sonra her fetva üç cevap ile çıkar oldu.Ve halen üçünün de.mezarları Halep'te'^ubürü's-Ealihîn" denilen yerdedir. Halk arasında kadının ve kocasının kabri diye anılır.
Kız büluğ çağma yetişince,denk ve münasibini bulup evlenai- reler,geciktirmeyeler.Damat olacak kimsenin dinini,ahlak güzelliğini, şeref ve şanını görüp tetkik edeler.Makamın büyüklüğüne, mal çokluğuna,neseb yüksekliğine ve şekil güzelliğine bakmaya- lar.Eğer dediğimiz hasletlerden sonra bunlar da olursa ne nimettir .Evlendikten sonra damatla,varsa anne ve babasıyla güzellikle geçineler.Şartlar tamamıyla zaruri kılmadıkça ayrılmaya mey- letmeyeler!'^
(1) 1.Tedbiri'1- Menzil.39
fco
EEŞÎKCI BÖLÜM GENEL ÂDAB KAİDELERİ(GÖRGÜ KURALLARI)
Ali Çelebi,fertlerin cemiyet içerisinde hal ve hareket.tarzlarına mukayyed olup,kendilerini küçük düşürecek davranışlardan sakınmaları ve vakarlarını korumaları için herkese yönelik genel âdab-ı muaşeret kaideleri serdeder.Bu kaideler çocukken kişiye kazandırılmalıdır ki alışkanlık hasıl olsun.Bunları üç kısımda ele alabiliriz.Konuşsa Âdabı,Yürüme ve Oturma Âdabı,Sofra Âdabı.
1- Konuşma Âdabı"Çok konuşmaktan mutlaka sakınmak gerektir.Çünkü çok konuşmak
dimağ zayıflığının ve akıl noksanlığının nişanıdır.Dimağı çok yorduğu,konuşma aletlerine zarar verdiği gibi,ahbab ve arkadaşlar katında çirkin addolunur.Meclislerde diğer bulunanlara konuşma fırsatı vermemek en kötü rezillik ve kabih bir haslettir.I\7e kadar icaz ve kısa konuşursa edebe o kadar uygun olur.Eâlid b.Safvan-ki Arap hatiplerindendi- fasih fakat uzun konuşurdu.Birgün Basra Camii'nde sabahtan kuşluk vaktine kadar konuştu.ILonuşmasmda kısa ve şümullü konuşmanın ne olduğundan bahsetti.Isihayet orada bulunan bir a‘rabiye "Ya arap.Kısa ve şümullü,belağatli konuşma sizin katınızda nedir?" deyince a’rabi:"Sabahtan beri senin yaptığını yapmamaktır, uzatmadan manası anlaşılandır." diye cevap verdi.
Her kim ki,çok konuşmaya müptela ola,onun başına iki bela ge- le;Birisi kendisinin küçülmesi,diğeri dinleyicilerin usanmasıdır.Bir kere Söylediği sözü tekrar etmekten sakına.Özellikle lati
fe ve nâdir sözlerde buna azamî dikkat ede ki,latifenin lezzet ve halâveti zail olmaya.Müderris ve vaizler de bir nükte ve meseleyi haddinden ziyade tekrar edip dinleyenleri bizâr etmekten s akmalar .Eğer bir hikaye, latif e veya nükteyibir cemaate bir defa söylemiş ise,
61
bir zaman sonra onu aynen evvelki gibi nakletmeye .jsğer tekrar etmek lazım gelirse,dediğimiz falan hikaye deyip,icmalen işaret eyleye.Eğer işitmemiş bir iki kimse var ise onlar için tekrar ettiğine işaret eyleye,diğerlerine dinleme teklifinde bulunmaya.* Herkesin bildiği meşhur bir hikayeyi bilinmiyormuş gibi nakletmeye .Bulunduğu me.cliste birisi onun bildiği bir hikaye veya nükteyi nakletse,kendi o hikayeyi bildiğini ona bildirmeye ve hiç işitmemiş kimse gibi dinleye ki,anlatan utanmaya.
İmam Şa'bî'den mervidir:"Bazı kimseler bir hadis rivayet eder.- Ben ohadisi rivayet eden kimsenin babası anası ile evlenmeden evvel hıfz ve rivayet eylemiştim.Ama ona bildiğimi bildirmeyip güzelce dinlerim.Gayem ona hadis rivayetinin halâvetini tattırmak,hadişin dinlenip ezberlenmesiyle iştigalin fazla olmasını temindir." buyururlardı. ■Başkasından birşey sorduklarında kendisi bilse dahi hemen ile
ri atılıp cevap vermeye.Keğer sorulan kimse aciz olup,soran ce- ; vapsız kalacaksa hüsn-i edeble cevap vere ki,sorulan kimse mah-- cup olmasın,soran kimsenin de muradı hasıl olsun.üir cemaate sual olunsa,kendi de o cemaatte bulunsa,hemen ile
riye atılıp cevap vermeye.Bir kimse cevap verdiğinde kendisinin cevabı ondan daha iyi olşa sabreyleye.O kimse cevabını tamamlayınca hüsn-i edeble görüşünü söyleye ki,kendinden önceki ona kızmaya.Kendisi cevap verdikten sonra bir başkası bir cevap d a ha söylese incinmeyip,kendi cevabından daha güzel ise bunu insafla karşılaya,hatta itiraf eyleye.Başkası konuşmasını tamam etmeden kendisi söze başlamaya.Bazı ulemâ demiş ki:"Başkası konuşurken kendisi söze karışan kimseden gayri kendi-cehaletini itiraf eden kimse görmedim.
Kendi huzurunda bir cemaat sohbete başlasalar,kendinin yeri olmayınca dahil olmaya.Mecliste,özellikle kendinden büyüklerin meclisinde,üstünlüğünü izhar için ilk önce sual eylemeye.Meğer ki,laf lafı açar sözü muktezasmca kendinin suali olduğu zaman sual eyleyip söze karışabilir.Meclistekiler bir sözü ondan gizleyecek olsalar,duymak için uğraşmaya.Ye meclislerde diğer bazılarından gizlemek için arala-
62
r m d a konuşmayalar ki,gizlenen kimsenin kendinden bahsedildiği vehmine düşmesi ihtimali ola.Kinayeli konuşmaya,söyleyeceklerini mutedil ölçüde söyleye.
Ke hafif sesle konuşup dinleyeni tekrar sormaya muhtaç ede,ne a< muhatabı hafife alıp incitecek şekilde yüksek sesle konuşa.±;ğer kelamında izaha muhtaç bir nesne olsa onu temsil ile beyan eyleye.Alakasız kinayeler ve garip lafızlar kullanmaya.
Çirkin ve küfürlü sözden,kaba mizah ve soğuk şakadan eakina. Her halükarda duruma ve bulunanların makamına göre konuşa.Konuşma esnasında el,baş,göz ve kaşla işaret eylemeye.Keger ki anlatılan şeye ve bulunulan makasa göre işaret etme münasip ola. Rivayet olunur ki,ümmî bir kimse bir medreseye emanet bir nesne koymuştu.Almaya geldiğinde müderris talebelerine ders veriyordu. Bedeviye,biraz bekle dersi tamam edeyim,dedi.Ders uzadı.Müderris ders esnasında elini yere vuruyor, ve sair azasım hareket ettiriyordu. Ümmi onu beklemekten sıkılıp emanetini almada acele edince müderrise:"Ey hocaİGel,sen benim emaneti ver.Ben senin yerine o- turayım,elimi yere vurup,başımı sallayayım faşımı gözümü oynatayım.Senin de benim de işimiz aksamasın."dedi.
Eak kendinde olsa dahi münakaşa ve mücadele eylemeye.Bir kimseden bir fayda işitse,ar etmeyip bu faydayı falandan duydum demekten kaçmaya.Tam bir zaruret olmayınca münazara ve mübahese etmeye.İnce nükteleri, onu anlamaktan aciz olanlar katında söylemeye.
İnsanlara anlayacakları şekilde söz söyleyin(Aclünî,K.Kafa,I, 195,E.1352) muktezasmca âmil ola.Hiç kimsenin sesini,konuşmasını , hareketlerini taklit etmeye.Ekâbire v e tta'zime layık kimselere hitab ederken "sen" demeye "siz," diye.Akran ve emsaliyle konuşurken dahi letafet ve rifkat ile hitab eyleye.Amma fazla alçakgönüllülük göstermeye,kendini küçük düşürecek söz söylemeye.
Gıybet,yalan ve iftiradan,insanı küçük düşürecek sözleri söylemek ve dinlemekten sakınıp,böyle konuşanlarla birarada bulunmaya.göz sırasında dinledin mi,anladın mı?Beri bak,beni dini.e. Malum oldumu?Ve bunun gibi kelimeleri söylemekten sakına."
63
2- Yürüme ve Oturma Âdabı"Türüme esnasında sürat etmeye .ki,hafiflik alametidir.Pazla a-
ğır yürümeye ki,tenbellik ve kibir alametidir.İkisinin ortasında bir şekilde yürüye. Giderken ikide bir dönüp ardına bakmaya ki,ahmaklık alametidir.Başını eğip yere bakmaya ki,üzüntü a- lametidir.
Otururken başını eline ve dizine dayamaya ki,tenbellik ve hüzün alametidir.Boynunu dahi eğmeye-Sakalını yoİmak,oynatmak ve- sair azalarını oynatmak gibi abes işlerle meşgul olmaya.Parmaklarını ağzına burnunu sokmaya,çıtlatmaya.Gerinmek ve esnemekten ihtimal dahilinde sakına.Eğer esnemek mecburiyetinde kalırsa e- li ile ağzını kapaya.Ağız ve burnunu eli ile silmeye,mendil ile sile.Mecliste bulunduğu zaman makam ve mertebesini bulup,mertebe -
sinden ne yukarı ne aşağı otura.Z-ğer kendisi meclisin reisi veya ev sahibi ise mertebe gözetmek ona yakışmaz,boş olan yere oturur.
.Kimsenin yanında yatıp uyumaya ve arkası üzerine uyumaya.Hele horlama adeti olanlar bunu hiç yapmaya.Zira arkası üzre uyfimak horlamaya sebeptir,zararları vardır.Batta bazı ulema sırtüstü yatarken görülen rüya karışıktır,tabiri yoktur derler.Zira kan,balgam, .safra ve sevda adı verilen iç unsurlar dimağa yorgunluk verir,hayale ve bunu kullanan güce zararı dokunur.Onların çalışması ile meydana gelen hadise vukuu bulmaz.Eğer bir mecliste iken uyku bastırırsa çıkıp gidip tenha bir
yerde uyuya.Mecliste ağırlık göstermeye.Tğer bir topluluk kendini ağır addediyorsa onların sohbetinden sakına.Lendisi ağırlık verenden nasıl kaçıyor ise,kendisi de kimseye ağırlık vermeye. Ez.Ebü Banlfe'ye "Ağır kimse kimdir?" dediler. "Ağır kimse ağırlığını anlamayan kimsedir.Ağırlığını anlayan kimse ağır olmaz." buyurdular" ^
(1) 1.Tedbîri'1-Kenzil,44-46
64
5- Sofra Âdabı, "Evvela elini ağzını ve burnunu yıkayıp sofra kenarına gelip ev sahibi ise veya cemaatin büyüğü susuyorsa besmele çekip sağ eliyle yemeğe başlaya Yetnek yerken ellerini,yenlerini ve bıyıklarını bulaştırmaya.Sofrayı kirletmeye.Ekmeği yaş etmeye.Yeme - ğe hırs göstermeye.Bazı ulemâ açlığın galip olduğu zamanda dostların ziyafetine gitmekten meneder,aşırı açlık edep dairesinden çıkmaya sebeptir,derlerdi.İbn Şirin ziyafete davet olunsa biraz yedikten sonra giderdi."Dişlerimin hiddetini mü'min kardeşimin yemeğinde denemeyi reva görmem."derdi.Yemek esnasında parmaklarını yalamaya,ağzına sokup çıkarmaya;
hem sünnete riayet ola hem de orada bulunanların nefreti hasıl olmaya.Yemeğin iyisini seçmeye ve iyisi sofrada az ise hırsla yemeye.
Eilakis sofradakilere ikram ede.Beraber yemek yediği kimsenin lokmasına bakmaya.
önünden yiye.Ebu Seleme(r.a.) diyor ki,"Ben bir süre Basülul- lâh'm nezaret ve himayesinde bulundum.0 zaman henüz çocuk idim. Sofraya konulan yemeğe hemen elim uzanırdı.Bunun üzerine Basû- lullah bana yumuşak bir sesle buyurdu;"Ey çocuk.Allah m ismini an,sağ elinle ve önünden yemeye dikkat et." (Bk.Küsüm,VI,249) Ağzından kemik ve çekirdek .gibi şeyleri çıkardığında ekmek üstüne koymaya,sofra üstüne koya.Ağzından çıkardığını birden çıkara- ki,nefret sebebi olmaya.Ağzından tabak ve sofraya damlatmaya. Basılı şöyle ede ki,yerinden kalktığında başka bir kimse gelip yemek yiyecek olsa ona nefret gelmeye.
Sofradakilerden evvel yemekten elini çekmeye.iştahı yoksa bile yer gibi hareket ede.Oturanların çoğu sofradan ayrıldıktan sonra sofrayı terkede.Keğer ki kendi hanesinde veya teklifsiz bir dostunda ola.Ev sahibi üç defaya kadar misafirine teklif eyleye,amma artık
ısrar eylemeye.Kisafir ayrıca yemek istemeye;hazır olana kanaat ede .Yemeğin ayıbından bahsetmeye.İştahı olmazsa yer gibi olaîe- mek anında su istemeye;zaruret olursa boğazından ve ağzından ses çıkarmadan içe.Halk yanında dişlerini kurcalamaya.Eğer dili ile dişleri arasından bir nesne çıkarırs^^izleyip ağzında tuta.Yemekten sonra elerini ve ağzını yuya.
(1) 1 .Tedbiri 11-Henzil,47
65
K E T î C Ellrnü Tedbiri 1I-Kenzil*de Ortaya Konan Terbiye
Nazariyesinin Genel Değerlendirmesiİnsanoğlunun eğitilebilirliğinin imkân nisbeti,onun eğitilme
imkanına tesir eden ana faktörün ne olduğu,çevre(circle of so- ciety)nin mi,veraset(genetic heritage)in mi dominantlık arzet- tiği,pedagoji mesleğinde her zaman esaslı bir problem teşkil etmiştir.Öyle ki,ekoller ve dahası onların yan kolları tezahür etmiş ve her ekol bütün bir eğitim anlayışını kendi varsayımı üzerine temellendirmiştir.
Oysa,insanda kalıtım konusunda bilgilerimiz eksik olduğuna ve öğrenilecek çok şey bulunduğuna göre,aşırı görüşler yanıltıcı - dır.Bazı kimseler kalıtımın her şey olduğu inancındadır♦"Kan kendini gösterir." Onların varsayımı budur.Bu görüşe inananla- larm,eğitimin önemini küçümseme gibi bir hataya inanma ihtimalleri vardır.Onlara göre deha kabuğunu kırıp ortaya çıkar.Ke var ki,dehanın eğitime ihtiyacı vardır.
öteki uçta da herkese herşeyin öğretilebileceğine inananlar vardır.Bu gibilerin de,yöntemlerinin kör kulları olma ihtimali vardır.Bu görüşü benimseyenler,çocuklar arasındaki ferdi farklılıkları görmezlikten gelebilirler.Veraset ve çevre ile ilgili üçüncü bir görüş te,çocukların
yetenekleri hakkında öğrenilecek herşeyin öğrenilmeşini ve bildiğimiz en akıllıca yöntemlerin bu yetenekleri geliştirmek y o lunda kullanılmasını önermektedir.Önemli olan çocuğa büyüme ve gelişmesi için uygun fırsat ve imkanlar sağlamaktır.^^
Çocuk dünyaya geldiği zaman herhangi bir şahsiyete sahip de - ğildir.Fakat potansiyel olarak şahsiyet vasıflarını taşımaktadır.Bu vasıfların ne şekilde gelişeceği ise kısmen olgunlaşmaya kısmen de çevreden gelecek tesirlere bağlıdır.İnsandaki şahsiyet vasıfları bebeklik çağından olgunluk çağma
(1) Aleck,"Buh Sağlığı",Çev.S.Akdeniz, Eğitim' Psikolojisi ,188
66
tadar çeşitli değişikliklere uğrar.Fakat araştırmalar sonucu ba sı vasıfların eğitim ve sosyal baskıya rağmen oldukça sabit kaldığı görülmüştür.Buna sebep olan irsi ve biyolojik faktörlerdir.^'1'Kmalızâde Ali Çelebi Ilmü Tedbîri*1-Kenzil'de şahsiyetin te
şekkülünde hem verasetin hem de çevre ve eğitim imkanının rollerini teslim eder.O’na göre eğitim daha evlenmeden başlar ki, doğacak çocuk için,evlenilecek eşin tesbitinde bazı şartların bulunması gerektiğini ileri sürer.Ama hiçbir zaman bu hususta fikr-i sabite saplanmaz.Böyle bir fikre sahip.olduğunu şu satırlar bize gösterir : ".. .însan taifeleri çeşit çeşit ve cins cinstir.Eer cinste bazı iyi veya kötü ahlak galiptir.Kev' ve cinslerin farklı olduğu "insanların efdali" sözü mucibince sabit olmuştur ki,insanlar altın ve gümüş madeni gibi farklı maden çeşitleridirler.11 Çelebi burada fikrini belirleyen bir nazım serdeder.
Kazım : ” Nazar kıl nev'i insana,kimi zehir ve kimi şeker ,Ne hikmettir ki,bir ağaçtan olur türlü meyve peyda.Bu bağın gerçi hakikatte suyu bir,bahçıv.anı bir, Pakat olmuş hakikatte nice yüzbin ağaç peyda."
Ali Çelebi Ilmü Tedbiri'1-I-ienzil'in bir bölümünde bazı ırk ve kavimlerin karakterlerini tahlil eder.Irkların farklı karakter yapılarına sahip olduklarını beyan ettikten sonra,bu farklılıkların sebeplerini şu üç başlık altında toplar;
"-Ceddinde bulunan bir huy kendisine ve çocuklarına sirayet ede.
-Vatanları olan beldelerin arz,hava ve suyu vessir tabii etkenleri tesir ede.
-Bazısında o huy öğretim ve huy hırsızlığı yoluyla hasıl ola. Kâh olur ki,düşük bir cinsten makbul bir fert vâki olur;cinsinin kötü olması zarar etmez.Aksi dahi böyledir ki,iyi cinsten düşük ve nâ-muteber fert hasıl olabilir. Allah en iyi bi-
(1) Çamdibi,23
67
lendirü ,r Ali Çelebi'nin eğitim anlayışını teorik olarak ifade eden kendi sözlerinden sonra,şimdi de pratik olarak belirttiği bazı noktalara temas edelim.
Küçük yaşlarda yerleşmiş olan alışkanlıklar şahsiyetin teme- lini,çekirdeğini teşkil eder.Çelebi'nin de azami dikkat tevcih ettiği devre bu devredir.Süt emzirme devresinin hassasiyete muhtaç en önemli devrelerden biri olduğunu tenbihler ve emzirme devresine "Velâdet-i Saniye"(İkinci Boğum) kavramını atf e - der.Batta ehemmiyetine işaret eden bir de misal verir ki,hâdiseyi gayet müşshhasiaştırır : "Mavi gözlü bir çocuğu Habeşî bir
( 2}süt anne emzirse çocuğun gözü siyah olur.”v JAli Çelebi süt devresinden sonra eğitimin telkini mahiyette
olmasını tenbihler.Çünkü çocuğun "levh-i idrâk1'i sadedir.Levh-i idrâki sade olduğundan hem reziletlere hem faziletlere mütemayildir.Onu reziletlerden muhafaza edecek olan ise,faziletleri muhtevi ve reziletlerden sakındıran telkinlerdir. - Bugün artık modern eğitim anlayışlarının ortaya koyduğu ve
eğitimcilerin ekseriyetinin birleştiği husus;doğuştan varolan şahsiyet vasıflarının çevre ve kültür şartlarına göre geliştiğidir.İşte Kmalızâde verasetin ehemmiyetini serdettikten sonra çevre ve kültür şartlarının da ayni nisbette ehemmiyeti hâiz b u lunduğunu ileri sürer ve der ki:" İnsan tabiatı huy hırsızıdır. Onun için çocuğun arkadaşlarına,çevresindeki yakınlarının kalitesine dikkat etmek gerek.Güzel örnekleri gösterip,çirkin örneklerden muhafaza etmek gerek..."
Şahsiyet psikologu Allport'un "İnsan şahsiyeti yüzde yüz ge
(1) llmü Tedbiri*1-Menzil,58-65 .Karakteri oluşturan etkenler teker teker değil de hep bir arada etki yaparlar.Biyoloji,kalıtım çok önemli bir etken olup ferdin esas yapısını oluşturmaktadır.Çocuğun fizik ve sosyal çevresi de karakterin gelişimi bakımından önemlidir. İklim bile çocuğun ortaya atmış olduğu tepkilerde etkili olmaktadır.Aile ve okul hiç şüphesiz son derece etkili o- lan kuruluşlardır.(Bk.£ixler,"Çocukta Karakter Gelişimi", Çev.l.N.Özgür, Çocuk Psikolojisi ,204
(2) 1.Tedbiri'1-Kenzil,31
68
netik,yüzde yüz çevreseldir.” şeklindeki veraset ve çevrenin şahsiyetin teşekkülündeki rollerine işaret eden veciz ifadesi Kı&alızâde1nin terbiye telakkisini destekler mahiyettedir.
Kınalızâde'nin terbiye nazariyesinde,ilk devrelerde uygulanmasına 'istediği,baskı ahlakı olarak niteleyebileceğimiz telkini terbiye,daha sonra teşekkül edecek olan iradeli,otonom davranış için zaruridir.Çünkü,iradenin maksimlere,yani davranışlara esas teşkil eden prensiplere(kurallara) sükunetle refakat etmesi hiç bir zaman eksik olmamalıdır.Zira sadece kendi nefsimize hakim olma alışkanlığı,apansız baskın yapan heyecanlara,yavaş yavaş büyüyen ve kuvvetlenen temayüllerin hileli yakla-
(2)şomlarına karşı koymaya kifayet etmez.v 'Ali Çelebi’ye gore bu maksimler,bir şuuraltı etkileme tekniği gibi telkini terbiye ile gerçekleşir.
Sağlıklı bir şahsiyet ancak zihni eğitimin yanısıra duygu ve irade eğitimi sayesinde şekillenebilir.Zaten eğitimi öğretimden tefrik eden husus ta onun bu iki cepheyi de ihtiva etmesinden kaynaklanır.Ali Çelebi’nin llmü Tedbiri*l-Menzil’de ortaya koyduğu eğitim anlayış ve metodunun nüvesini işte bu üç esas teşkil eder.Zaten zihnî eğitimi ön plana çıkaran ve kısa vadede yararlı gibi gözüken pragmatik eğitim anlayışlarının fevkindeki İslâmî Eğitim anlayışının temel karakteristiği' de budur.
(1) Allport.Pattern and Grovth in Personality,82;Çamdıbi,23(2) Kerschensteiner,Karakter Kavram ve -xerbiyesi ; 16;Ç amdibi ,32
69
ElBLlY OĞRAFYAABDÜLAZlZ Efendi,Terâcim-i Ahval,lst.Ünv.Ktp.T.Y.2456,tarihsizADIVAR,A.Adnan,nFârabî" JLıA-IV, İst .1977 ■ ■ADIVAR,A^Adnan,11 Kmaliza.de Ali Efendi"»I^A.VI,İst.1977AKSOY,Eas an,Kmalızâde Ali Çelebi,Bayatı,İlmî ve Edebi Şahsiyeti ,
Arapça Eserlerinin İst.Kütüphanelerinde Mevcut Yazma Kus - ; halarıCMezuniyet Tezi),İst.1976 ^
AKTüS,Kuhterem,Kmalızâdeler( Lisans Tezi),İst.1949AKYÜZ,Tahya,Türk Eğitim Tarihi,Ank.1985,II.BaskıALECK,Adolph,W.,"Karakter Ruh Bilimi" .Eğitim Psikolo.jisi ,Çev.S.
Akdeniz,İst.1987ÂLÎ, Kus t af a b.Ahmed,KünhiV_l=Ahbâr)Ist.Unv.Ktp.T.Y.5959ARlSTOTELES(MÖIV.yy) ,Politika,Çev.Mete Tunçay,İst. 1983,11 .Baskı .ARROLD,T.W.,"Kâşifi,B.Vaiz",1^A.VI,İst.1977ATÂÎ,Kevizâde,Zeylü gekâikı1n-Ku'mâniyye,11,lst.1268AYHAN, E ali s, Eğitime Giriş ve İslamiyet'in Eğitime Getirdiği De -
ğerler,İst.1986AYNİ.M.Ali.Türk Ahlakçıları.İst.1939AYTAÇ,Kemal,Avrupa Eğitim Tarihi,Ank.1980,11.BaskıBAYMUR,Periha,Genel Psikolo.ji,lst.1978BAYRAKLI,Bayraktar,lslamda Eğitim,!st.1983,11.BaskıBAYRAKTAR,M.Paruk,İslam Eğitiminde Öğretmen-Öğrenci Münasebetle-
ri,İst.1984BEY ARİ,Tezkiretü* ş-Şuarâ,lst.Unv.Ktp.T .Y .2568,sene okunmuyor BIXLER,Lorin,E;,"Çocukta Karakter Gelişimi",Çocuk Psikolojisi,
Çev.l.K.Özgür,İst.1979 BRYSON(HÖ.III-IV.v t ).Kitabu Tedbiri’1-KenziI,nsr.L.Cheikho,Maş-
rık-Kec.1921, .BURSALI,Kı.Tjahir,Ahlak Kitaplarımız,lst.1325 'BTTRBALT .Tfihi r ,Osmanlı Müellifleri ,1 .İst. 1333CAKAK,İbrahim,Peygamberin Sünnetinde Terbiye ,İst. 1984,111.BaskıCARREL,Alexis,İnsan Denen Meçhul,Çev.Refik özdek,Ist.1983,IV.BaskÇAMDİBl ,B.Mahmud,Şahsiyet Terbiyesi ve Gazali,İst. 1983ÇAVÜŞOSLU,Mehmet,"Kinalizade 'Ala1 al-Din 'Ali Çelebi”,The Ene.ol
İslam,Kew Edition,Vol.V,Fas.79-80CELEBİ.Ahmed.Islamda Eğitim Öğretim Tarihi,Ter.Ali Yardım,İst.197ÇELEBİ,Ali,Ahlâk-ı Alâi,Bulak 1248ÇELEBİ ,Âsık,Tezkire-i Meşâhir-i Suarâ,lst .Ünv.Ktp.T.Y. 2406, tarihse
70
?ELEBl .Easan.Tezkiretü*g-Şuara,nşr .1.Kutluk,Ank.1981ÇELEBİ,Katip,Keşfü*z-Zünun 1 an Esâmi'1-Kütüb ve’lFünün,I-II,
nşr.Ş.Yaîtkaya ve E.Bilge,l~st.ÇELEBİ,KatiptKIzanü*1-Hak fi İhtiyari *l-Ehak,Eaz.Q.g.Gökyay,İst.
19722RDEM,Eusameddin,"Ahlak-a Adüdiyye”,1.A.örnek Fas.(TDV),İst.19865RGIJN.S.Küzhet»Türk Sefl-Tİeri,lst.1936?AZHJRRAHMAK."Aklâg” .Ene.Iranica,I/7»Encrland, 194-8l'ORDEAÎ'i ,F. ,Jung Psikolojisinin Ana Hatları,gev.Â.Ialçmer,İst. 19£iAZÂLÎjEbu Hâmid Kub.Fmhammed,Eyyuhe*1-Veled,Ter.B.Küçük,İst.1984ıAZÂLÎ,Ebü Hâmid K .b.Kuhamıned(505/lHI) <lbyau ülümi* d-Din,Ter.A.
Serdaroğlu,II,Ist.19731EFFEKIKG."Tedbir” ,1.A.XII/I,İst.1979LBNÜ*K-KEDlK,Ebü Ferec M.b.Ebi Y a ’küb Ishâk el-Varrak el-Bağdâdi
(K.IV.yy), el-Fihrist,nsr.K.Ali ,Kahire 1348tSMÂİL PAŞA,e1-Bağdâdl,Eediyyetü'1-Arifin Esmâü'1-Küellifin ve Â-
sâru11-Kusannıfın,I,1951[ZMlRLl ,1 .Hakkı, "ibn Kiskeveyh" JFlF -i-iec. sy. 10-11,1 st. 1928
JACQUIN, GuvTÇocuk Psikolo.iisinin Ana Çizgileri, Çev.M. Toprak ,1 s t . 1976
JERSILD,A .T . «Gençlik Psikolojisi,gev.I .K .Özgür,let. 1983,IV.Baskı £AM, Feri d, "Kmalızâde Ali Çelebi" DFEF. He c. ey. 4.1 st. 1332 KAYA,Mahmut.İslam Kaynakları Işığında Aristoteles ve Felsefesi,
İst.1983EESKlOĞLü.Osman.Pin Eğitim ve Öğretimi,Ank.1985 KOCER.H.Ali.Eğitim Tarihi,Ank.1980LAKBTOK,Ann,K .S .,"Davanı".Ene.of İslam.II,Leiden,1965LEVEl<D,A.Sırrı,"Ümmet Çağında Ahlak Kitaplarımız»,TDAY,Ank.1963>iECDl .Efendi .Tercüme-i Sekâikı'n-Ku'mâniyye,lst. 1269FiISKEVEYH,Ebü Ali Ahmed b.Muhammed b.Ya* küb(421/1030) ,TehzibüJJ.-
Ahlak ve Tathiru*1-A*rak,Kahire,1299MOKTAlGKE Denemeler,Çev.S .Eyüb oğlu,1s t .1984PAZARLI,Osman.İslam'da Ahlak,İst.1980,II.BaskıPECEVÎ.Târih-i Peçeyi,sene 1185,İst.Ünv.Ktp.T.Y.2005SAKİ.Semseddin,Kamusu'1—A*Iâm,V,îst.13^1SANDSTRÖM,C.I. ,Çocuk ve Gençlik psikolojisi ,Çev.R.gemin,İst .1982 SARAÇ,Celal,"Ahlâk-1 Alâi", 1İED.I,Ank.1959 SÜREYYA,Kehmed,Sicili-i Osmâni.III.İst.1311ŞAEllv OĞLU^K az i f ," Ah 1 âk-1 Kas iri " , 1.A.Örnek Fas. ( TDV ) , I s t . 19 86 ŞEMlN,Refia,Karakter Formasyonu,Is>t. 1976
TASLAK, A. Kihad,Divan Edebiyatında Muamma,İst.1936 TASKIEAN.Tczer.Türk Ahlakının İlkeleri,lst.1964 T£VPlK.Rıza,Kamûs-ı Felsefi ,1 s 1.1330J'ÖSÎ ,lsâsıru’ d-Din *M.b'.el-Hasen( 672/12 74) ,Kasirean Ethics ,Çev. G.
M.Wickens,London 1964ULVAN ,A.Rasıh.İslam' da Aile Efeitimi ,-Ter.C .Yıldırım,Konya, 1981WALZER,R. , and GIBB,E. ."-Akhlak" ,Ene.of İslam,1 ,Leiden, 1960WICKEî\S, G . M ."Akl§4-e Fıohsenl" .Ene.Iranıca, 1/7,G.Britain, 1948WICKENS,G.M. ,"Aklâq-e Jalâlı" .Ene.Iranıca. 1/7,G.Britain, 1948WICKEK£,G.M.,"Aklâq-e Kâeerl".Ene.Iranica,1/7,G.Brit ain,1948YAVUZER,Ealuk,Çocuk psikolojisi,lst.1985»II.BaskıYAVUZER,Ealuk,£oçukjve_Suç,İst.1987,III*BaskıYÖRÜKEAE,Y.Ziya,"Kasır Tüsî’nin Terbiye Hakkmdaki Fikri" ,Hihrab
Kec.sy.5^1st«1340IÖRÜKHAîn ,Y«Ziya,"Kınalızâde Ali Efendi’nin Terbiye Kazariyesi",
Kihrab Kec.sy.4,İst.1340ZERKüCî,Burhaneddin(M.XII.yy) , ZailimÜÜ=Hİ?tealllmJEajIk.uiİ-JŞ. al-
lüm,Ter.Y.Vehbi Yavuz ,Bursa, 1979,II.Baskı