akıl turu - tskb · 2015. 3. 18. · finlandiy İsveç norveç almanyakanada avustur İtalya...
TRANSCRIPT
1
Akıl Turu | Ocak 2015
Akıl Turu TSKB Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü
Şubat 2015
2
Akıl Turu | Şubat 2015
Bu doküman Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’nin uzman kadrosunca güvenilir olarak kabul edilen kaynaklardan elde edilen
verilerle hazırlanmıştır. Notta yer alan görüşler ve öngörüler, not kapsamında belirtilen ve kullanılan yöntemler ile sektör
temsilcileriyle yapılan görüşmelerle üretilen sonuçları yansıtmakta olup bu verilerin tamlığı ve doğruluğundan Türkiye Sınai
Kalkınma Bankası A.Ş.'nin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadı. Notta yer alan sonuçlar, görüşler, düşünceler ve
öngörüler, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından açık ya da gizli olarak bir garanti ve beklenti oluşturmaz. Diğer bir
ifadeyle; bu dokümanda yer alan tüm bilgi ve verileri kullanma ve uygulama sorumluluğu, doğrudan veya dolaylı olarak, bu
rapora dayanarak yatırım kararı veren ya da finansman sağlayan kişilere ait olup, elde edilen onuçtan dolayı üçüncü kişilerin
doğrudan ya da dolaylı olarak uğradıkları zarardan Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Bu döküman ileriye dönük tahminleri de kapsamaktadır. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş., bu tahminlere ulaşılamaması ya
da Doküman’daki bilgilerin tam ve doğru olmamasından sorumlu tutulamaz.
© Bu dokümanın tüm hakları saklıdır. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’nin izni olmadan raporun içeriği herhangi bir şekilde
basılamaz, çoğaltılamaz, fotokopi veya teksir edilemez, dağıtılamaz.
Kapak Fotografı: Lecce, 2013 (Gülay Dincel)
3
Akıl Turu | Şubat 2015
Editörden
Türkiye'nin ve Türkçe'nin en büyük
yazarlarından birini, Yaşar Kemal'i geçtiğimiz
günlerde kaybettik. Yüzü geleceğe dönük
eserleriyle sadece ülkemizin değil, insanlığın
yolunu aydınlatmaya devam edeceğine olan
inancımız sonsuz. Cumhuriyet'le yaşıt Yaşar
Kemal, köyünün ilk okur yazarıydı.
Çukurova’nın büyük bilgesinin sıradışı hayatı
çağdaş bir ikilemi hatırlatıyor bizlere:
Teknolojinin tembelleştirici etkilerinden
mazeretler mi derleyeceğiz, yoksa zamanı
çoğaltıcı etkisi başta olmak üzere sağladığı
olanaklardan yararlanıp daha fazla okumaya,
daha fazla düşünmeye mi çalışacağız?
Bu sayıda ele aldığımız ilk çalışma, akademik
kariyerini ABD’de yapan Türkiyeli iktisatçı Dani
Rodrik’in “Prematüre Sanayisizleşme” başlıklı
çalışması. Rodrik, 1990 sonrasında gelişmiş
ülkelerle birlikte gelişmekte olan ülkelerde de
sanayinin milli gelir ve istihdamdaki payının
azaldığına işaret ediyor ve bu gelişmenin
nedenlerini değerlendiriyor. Globalleşme ile
“prematüre sanayisizleşme” arasındaki
kuvvetli ilişkiye işaret eden yazar, aynı
zamanda bu süreçle “demokrasi aksaklıkları”
arasında bağ olduğu hipotezini ileri sürüyor.
İkinci başlığımız, yaşlı kıta Avrupa’nın
dijitalleşme düzeyi üzerine Thomas Manfredi
tarafından kaleme alınan bir yazı. Manfredi,
İtalya’nın Avrupa ekonomisindeki yeriyle dijital
ekonomideki yeri arasındaki açıya dikkat
çekiyor.
İyi okumalar...
“Şu insanlar, şu dünyada var oldukça her şeye akıl erdirecekler, kartalın uçuşuna, karıncanın yuvasına,
ayın, günün doğuşuna, batışına, ölüme, kalıma, her şeye akıl sır erdirecekler. Karanlığa ışığa, her şeye,
her şeye akıl erdirecekler, tek insanoğluna güçleri yetmeyecek. Onun sırrına ulaşamayacaklar.”
Ağrı Dağı Efsanesi, Yaşar Kemal
1. Prematüre sanayisizleşme: Tek kayıp üretim mi?
Dani Rodrik: “Premature Deindustrialization”
2. Yaşlı kıta ve dijitalleşme
Thomas Manfredi: “Economia digitale, il divario con l’Europa è un abisso”
4
Akıl Turu | Şubat 2015
Prematüre sanayisizleşme: Tek kayıp üretim mi?
Premature Deindustrialization
Dani Rodrik
February 2015
National Bureau of Economic Research Working Paper 209351
Princeton Üniversitesi'nde görev yapan, ancak geçtiğimiz günlerde yeniden Harvard Üniversitesi
Kennedy School'a döneceğini duyuran Türkiyeli iktisatçı Dani Rodrik, "sanayisizleşme" konusundaki
çalışmalarına devam ediyor. Şubat ayında yayımlanan "Prematüre Sanayisizleşme" başlıklı
çalışmasında globalleşme ile gelişmekte olan ülkelerdeki "erken" sanayisizleşme süreçleri arasındaki
kuvvetli ilişkiye dikkat çeken Rodrik, aynı zamanda bu gelişmenin "demokratikleşme" üzerindeki
etkilerine ilişkin de üzerinde durulması, tartışılması gereken bir hipotezi dile getiriyor: Literatürde
farklı akademisyenler tarafından "özgürlükçü olmayan demokrasi", "rekabetçi otoriterleşme", "hibrit
rejimler", "demokratik resesyon" gibi adlandırmalara yol açan "demokrasi aksaklıkları"nın
sanayisizleşme ile bağlantılı olduğunu öne sürüyor.
Ülkeler birbirine yakınsıyor mu?2
Neo-klasik teorinin en temel önermelerinden ve aynı zamanda açmazlarından biri, yoksul ülkelerin
daha hızlı büyüme eğilimi içinde olduğu ve zaman içinde zengin ülkelere yakınsayacağı tezidir.
Baumol3 tarafından 1986 yılında Maddison verileri kullanılarak yapılan 1870 ve 1979 milli gelir
verilerine dayanan, 16 gelişmiş ülkeyi kapsayan çalışma, yüz yılı aşkın dönemde 1’e yaklaşan katsayı
ile mükemmel bir yakınsama olduğunu ortaya koymuştur.
1 http://www.nber.org/papers/w20935.pdf
2 Bu bölümde “Sanayide Dönüşüm ve Yeni Büyüme Patikası Arayışları” (TSKB-2014) başlıklı rapordan yararlanılmıştır.
3 William J. Baumol, 1986.
5
Akıl Turu | Şubat 2015
Ülkelerin Yakınsaması (Baumol) 1870-1979
Ancak De Long4, 1988 yılında Baumol’un bulgusunun iki nedenle yanıltıcı olduğunu gösterdi.
Örneklem seçimi yanlıştı. Seçilen ülkeler erken sanayileşmiş, uzun yıllardır belli bir gelişmişlik
düzeyindeki ülkelerdi. İkinci sorun ise ölçümle ilgiliydi, 1870 yılına ait milli gelir hesaplamaları hassas
değildi, hatalar içermekteydi. De Long, Baumol’un listesine Arjantin, Şili, Doğu Almanya, İrlanda, Yeni
Zelanda, Portekiz ve İspanya’dan oluşan yedi ülke ekleyerek örneklemi genişletti, çeşitlendirdi ve
yakınsamanın oldukça zayıf olduğunu ortaya koydu. (Baumol’da 0,995 olan yakınsama katsayısı, De
Long’da 0,56’ya düştü.)
Ülkelerin Yakınsaması (De Long) 1870-1979
Philippe Beaugrand ise IMF’nin 1970-2000 arasındaki “Dünya Ekonomisine Bakış” raporlarına
dayanarak yaptığı çalışmada şu sonuca vardı: “1970-2000 yılları arasında, ekonomik büyüme terimleri
bakımından en kuvvetli ve en zayıf performansları gösteren ülkelere baktığımızda, ortak bazı kalıpları
4 J.Bradford De Long, 1988.
1
1.2
1.4
1.6
1.8
2
2.2
2.4
2.6
2.8
3
5.6 5.8 6 6.2 6.4 6.6 6.8 7 7.2 7.4 7.6
Log-
Kiş
i Baş
ı Ge
lir B
üyü
me
si 1
87
0-1
97
9
Log-Kişi Başı Gelir Büyümesi 1870
Japony
Finlandiy
İsveç
Norveç Almanya
Avustur
İtalya
Fransa ¢
Kanada
DanimarABD
İsviçre
BelçiHollan
İngiltere
Avustraly
1
1.2
1.4
1.6
1.8
2
2.2
2.4
2.6
2.8
3
5.6 5.8 6 6.2 6.4 6.6 6.8 7 7.2 7.4 7.6
Log-
Kiş
i Baş
ı Ge
lir B
üyü
me
si 1
87
0-1
97
9
Log-Kişi Başı Gelir Büyümesi 1870
¢
D.Almanya
İspanya
İrlanda
PortekiŞili Arjanti
Yeni Zelanda
6
Akıl Turu | Şubat 2015
göstermek zordur.” Hepsi de 1990’larda hasılada keskin düşüş yaşayan geçiş aşamasındaki ülkeler bir
kenara bırakılırsa, Beaugrand ve arkadaşlarının bulabildiği tek belirgin kalıp, yakınsamadan çok
“uzaklaşma” idi. Beaugrand’ın sözleriyle: “Tablo’daki veriler, son otuz yılda yoksul ülkelerin büyüme
çabalarının sonuçsuz kaldığı yolundaki saptamayı doğrulamaktadır. Yeni endüstrileşen Asya
ülkelerinin parıltılı örnekleri bir kenara bırakılırsa, gelir en hızlı olarak gelişmiş ülkelerde artmış,
‘gelişmekte’ olan ülkelerin çoğunda neredeyse sabit kalmıştır. Sık sık ortaya çıkan çatışmalar, sürekli
olarak yüksek nüfus artışı, azalan yardımlar gibi özel etmenleri göz önünde tutsak da sonuç
değişmiyor: yoksul ülkeler daha yoksullaşmış, zengin ülkeler daha zenginleşmiştir.”56
Dünyada Kişi Başı Milli Gelirin Gelişimi (1970-2000)
1970 1980 2000
Kişi Başı Milli Gelir (2000 yılı sabit fiyatlarıyla, dolar)
Gelişmiş Ülkeler 11.001 16.323 26.843
Gelişmekte Olan Ülkeler 884 936 1.162
Sahra-Altı Afrika 757 675 493
En-Az Gelişmiş Ülkeler 410 366 306
Göreceli Kişi Başı Gelir (%)
Gelişmiş Ülkeler 100,0 100,0 100,0
Gelişmekte Olan Ülkeler 7,0 5,0 3,9
Sahra-Altı Afrika 6,0 3,6 1,6
En-Az Gelişmiş Ülkeler 3,2 1,9 1,0
Yüksek Borçlu Ülkeler 4,4 2,5 1,0
Kaynak: Philippe Beaugrand, 2004.
Büyümeden belirgin bir olgu olarak söz etmek Sanayi Devrimi ile mümkün hale geldi. Sanayi öncesi
toplumlarda teknolojik ilerleme ve beşeri sermaye gelişiminin çok daha yavaş olduğunu göz önünde
bulundurarak uzun dönemli büyümenin sağlanmasının temel koşulunun sanayileşmeye dayalı bir
büyüme modeli olduğu söylenebilir. Uzun dönemli büyümede verimlilik katkısı daha yüksek olduğu
için sanayi, tarım ve hizmet sektörlerine göre daha fazla önem taşır. Ancak sanayileşmiş bir
ekonomide tarım-sanayi ve sanayi-hizmetler geçişkenlikleri güçlü olduğu için genel olarak verimlilik,
özel olarak da Toplam Faktör Verimliliği’nin (TFV) sektörel ayrımının belli bir muğlaklık taşıdığının da
altı çizilmelidir.
1990’lı yıllardan itibaren global ölçekte üretim, işgücü ve doğal kaynakların daha ucuz olduğu
Uzakdoğu, Doğu Avrupa gibi coğrafyalara kaydı, “değer zinciri” parçalandı. Bu gelişmelere bağlı olarak
ABD, Japonya, Almanya gibi gelişmiş ülkeler, imalat sanayi sıralamasında yerlerini korumakla birlikte
1980-2012 döneminde dünyanın en büyük 15 imalatçı ülkesi sıralamasında kayda değer bir değişim
de yaşandı. Çin, Brezilya, Güney Kore, Hindistan, sıralamada yukarı çıkan ülkeler oldu.
5 Philippe Beaugrand, 2004.
6 Erinç Yeldan, Kamil Taşçı, Ebru Voyvoda, Mehmet Emin Özsan, 2012.
7
Akıl Turu | Şubat 2015
En Büyük 15 İmalatçı Ülke
Sıra 1980 1990 2000 2010
1 ABD ABD ABD ABD
2 Almanya Japonya Japonya Çin
3 Japonya Almanya Almanya Japonya
4 İngiltere İtalya Çin Almanya
5 Fransa İngiltere İngiltere İtalya
6 İtalya Fransa İtalya Brezilya
7 Çin Çin Fransa Güney Kore
8 Brezilya Brezilya Güney Kore Fransa
9 İspanya İspanya Kanada İngiltere
10 Kanada Kanada Meksika Hindistan
11 Meksika Güney Kore İspanya Rusya
12 Avustralya Meksika Brezilya Meksika
13 Hollanda Türkiye Tayvan Endonezya
14 Arjantin Hindistan Hindistan İspanya
15 Hindistan Tayvan Türkiye Kanada
Kaynak: IHS Global Insight; McKinsey Global Institute
2010 yılı verilerine göre imalat sanayi katma değeri dünya GSH’sının %16’sını oluşturuyor. 2000
yılında 5,7 trilyon dolar olan imalat sanayi katma değeri 2010 yılında 7,5 trilyon dolara ulaştı. İmalat
sanayi katma değeri, global kriz öncesi, 2007 yılında, İngiltere, ABD gibi “post-endüstriyel”
ekonomilerde bile rekor kırarak tarihi en yüksek düzeyleri gördü. G7 ülkelerinin imalat sanayi katma
değeri içindeki payı 2000 yılında %55 iken 2010 yılında %47’ye geriledi. Aynı dönemde gelişmekte
olan ekonomilerin global imalat sanayi katma değeri içindeki payı ise %21’den %39’a çıktı.7
İmalat sanayiinin GSYH içindeki payının orta gelirli, sanayileşmiş ülkelerde %30-40 aralığında zirve
yaptığı, gelir düzeyi arttıkça hizmetlerin ağırlığının artmasına bağlı olarak yeniden düştüğü bir imalat
sanayi “yaşam döngüsü”nden söz edilebilir. Doğal kaynaklara dayalı büyüyen petrol üreticisi ülkeler
gibi az sayıda örnek dışında, sanayileşmeye dayalı bir büyüme-gelişme patikası yaşayan ülkeler için ise
bu döngü geçerli görünmektedir. Doğal kaynaklara dayalı ekonomiler için ise bir tür “Dutch Disease-
Hollanda Hastalığı” nitelemesi yapılabilir.
Kaynak: McKinsey Global Institute, 2012.
7 “Manufacturing the future: The next era of global growth and innovation”, McKinsey Global Institute, November 2012.
Düşük Gelirli Tarımsal
Ekonomiler-5.000 $
Orta Gelirli Sanayileşmiş
Ekonomiler-10.000 $ 15.000$
20.000$ Yüksek Gelirli
Hizmet Ekonomileri-25.000$
0
10
20
30
40
50
İmalat Sanayi/GSYH %
8
Akıl Turu | Şubat 2015
Erken kaybedenler
Rodrik, çalışmasında son 30 yılda hız kazanan sanayisizleşmenin az dikkat edildiğini ve çalışıldığını öne
sürdüğü bir boyutuna, düşük ve orta gelirli ülkelerdeki sanayisizleşme paternine yoğunlaşıyor. Birkaç
Asya ülkesi hariç, gelişmekte olan ekonomilerde imalat sanayinin istihdam içindeki payının GSYH
içindeki payıyla birlikte gerilediğine işaret ediyor. Gelişmişlik düzeyinin çok erken aşamalarında,
imalat sanayi/GSYH oranının henüz %20’lerde iken azalmaya başladığı görülüyor. “Prematüre
sanayisizleşme” adlandırması ilk olarak Dasgupta ve Singh (2006)’da kullanılırken gelişmiş
ekonomilerde sanayisizleşmenin başladığı gelir düzeyinin çok altındaki düzeylerde gelişmekte olan
ekonomilerde sanayisizleşmenin gündeme geldiği de Rodrik’in önemli saptamalarından biri.
İmalat sanayinin istihdam içindeki payının azalmasına ilişkin geleneksel açıklama, teknolojik
ilerlemedir. Verimlilikteki hızlı artış toplam istihdamda imalat sanayinin payının azalmasına yol açar.
Ancak istihdamla birlikte imalat sanayinin GSYH içindeki payının da azalması ek açıklamaları gerekli
kılıyor: Dış ticaret açığı ya da talep kayması gibi.
Rodrik, gelişmekte olan ülkelerdeki erken sanayisizleşmenin globalleşme ile yakından ilgili olduğuna,
artan dış ticaretle birlikte gelişmekte olan ülkelerin imalat sanayilerinin iki darbe birden yediğine
dikkat çekiyor. Gelişmekte olan ülkeler rekabet güçleri zayıf olduğu için net mamul ithalatçısı
durumuna düşerken gelişmiş ülkeler tarafından belirlenen göreli fiyat trendlerine de açık hale
geldiler. Gelişmiş ülkelerde, teknolojik gelişmenin sonucu olarak göreli imalat sanayi fiyatları düşüşü,
tüm dünyada bir fiyat sıkışmasına yol açtı. Gelişmiş ekonomiler için teknolojik ilerleme, daha çok
istihdamdaki payın gerilemesi anlamında “sanayisizleşme”nin arkasındaki ana hikaye iken, gelişmekte
olan ekonomilerde başrolü globalleşme üstleniyor.
Sanayisizleşme gelişmiş ülkeler için istihdam kayıpları, artan eşitsizlikler ve azalan yenilikçi kapasite ile
uzun zamandır bir sorun olarak gündemde. Ancak Rodrik, gelişmekte olan ekonomiler için sayılanlara
ek olarak, hem ekonomik hem de politik ciddi sonuçlar olduğunun altını çiziyor.
Çalışmada sanayisizleşmeyi ölçmek için, imalat sanayi istihdamı, imalat sanayi reel katma değeri ve
nominal katma değeri, olmak üzere üç farklı ölçüt kullanılmış. Ana veri seti olarak da gelişmiş ve
gelişmekte olan 42 ülkenin 1950-2010 dönemi verileri ile çalışılmış.8 Ayrıca üç ana kategoride (düşük,
orta ve yüksek vasıflı) istihdam verileri için World Input-Output Database’den, daha geniş bir ülke
grubu veri seti için de Asya Kalkınma Bankası çalışmalarından yararlanılmış. Rodrik aynı zamanda gelir
ve nüfus verileri için de Maddison tablolarını kullanmış.
Çalışmanın önemli bulgularından biri sanayisizleşmenin zaman içinde bir “kader”, kaçınılmazlık haline
gelmiş olması. Ancak imalat sanayinin istihdam içindeki payı, 42 ülkelik örneklem için, 1960’lara göre
2000’li yıllarda 9 puan civarında gerilerken, reel katma değer gerilemesinin 6 puan civarında kaldığı
dikkat çekiyor.
Sanayisizleşme farklı ülke grupları için incelendiğinde gelişmiş ülkelerde istihdam kaybının yüksek
olduğu, ancak reel katma değer gerilemesinin şaşırtıcı ölçüde sınırlı olduğu görülüyor. Asya
8 Timmer, de Vries, and de Vries, 2014.
9
Akıl Turu | Şubat 2015
ekonomileri ise süreçten yararlanan ekonomiler olarak hem istihdam hem de reel katma değer
açısından diğer ülkelerden ayrışan, pozitif bir görünüm sergiliyor. Latin Amerika ve Afrika ülkelerinde
ise hem istihdamın hem de reel katma değerin kuvvetli bir şekilde gerilediği saptanıyor.
Sanayisizleşmenin istihdam üzerindeki etkilerine bakıldığında ise en ağır darbeyi düşük vasıflı
işgücünün aldığı sonucuna ulaşılıyor. 1995-2009 döneminde düşük vasıflı işçilerin imalat sanayi
istihdamındaki payı 4 puan azalırken orta vasıflı işçilerin payında bir değişiklik görülmüyor, yüksek
vasıflı işçilerin payı ise artıyor.
Hiç kuşkusuz en çarpıcı ve “prematüre” adlandırmasını da isabetli hale getiren sonuç İngiltere, İsveç,
İtalya gibi ülkelerde istihdam payı üzerinden sanayileşme 14 bin dolar gelir düzeyinde (1990
fiyatlarıyla) tepe noktasına ulaşırken Hindistan, Sahra Altı Afrika ülkeleri gibi örneklerde 700 dolar
gelir seviyesinde tepe noktasını görüp aşağıya inmeye başlıyor.
Rodrik, gelişmekte olan ülkelerin “price taker” olarak sanayisizleşmeyi de ithal ettiklerine, dünya
pazarlarındaki göreli fiyat düşüşlerinin teknolojik gerileme etkisi yarattığına, bu ülkelerde daha hızlı
TFV artışı sağlansa bile istihdamın payındaki düşüşün engellenemeyeceğine işaret ediyor. Bu sürecin
ancak imalat sanayi ve imalat sanayi dışı sektörler arasındaki verimlilik farkının dünya pazarlarındaki
göreli fiyat düşüşlerin üzerinde olmasıyla engellenebileceğini de vurguluyor.
10
Akıl Turu | Şubat 2015
Sanayileşme yoksa istikrar da yok
Çalışmanın sonuç bölümünde yazar, örgütlü ve formel imalat sanayinin ülkelerin koşulsuz bir şekilde
yakınsamasına yardımcı olacağına dikkat çekiyor. Sanayisizleşme ile tersi eğilimlerin ortaya çıktığını,
Latin Amerika’da kayıtdışılığın arttığını, ekonomide ciddi bir verimlilik probleminin oluştuğunu,
Afrika’da ise kırdan kente göç edenlerin imalat sanayi yerine küçük işlerde, hizmet sektöründe
çalıştığını saptıyor. Belli bir ölçeğin üzerinde imalat sanayi sektörlerinin yokluğunda bu ekonomilerin
yeni büyüme modelleri bulmak zorunda olduğu, IT ve finans sektörü gibi yüksek verimlilik düzeyinin
yakalanabileceği, ticarete konu olabilecek sektörlerin kaldıraç rolü üstlenebileceği vurgulanıyor.
Ancak bu sektörlerin yüksek vasıflı işgücü istihdam ettiği ve bu ülkelerdeki işgücünü istihdam etme
kapasitesinin yetersizliği göz önüne alındığında bu seçeneğin hayata geçirilmesi de pek kolay
görünmüyor.
Rodrik’in sanayisizleşme ve siyasi istikrar arasında kurduğu ilişki ise 19 ve 20. yüzyıl sanayileşme
serüveninin sonuçlarına dayanıyor. Sanayileşmenin Avrupa ve Kuzey Amerika açısından modern
devletlerin ve demokratik bir siyaset geleneğinin oluşmasında kurucu bir rol oynadığını vurgulayan
yazar, bugünün gelişmekte olan toplumlarında sanayisizleşmenin siyasi istikrarsızlık, kırılganlık ve
özgürlükçülükten uzak bir siyasetin kaynağı olduğunu öne sürüyor. Sanayileşmenin sınıf temelli bir
dayanışmanın gelişmesinde rol oynadığını, işçi sınıfı hareketlerinin, sendikaların ve siyasi partilerin
oluşumunun Batı Avrupa’nın erken demokrasilerinde siyasi kurumları geliştirdiğini, yöneten sınıfla
pazarlık kültürünün ortaya çıktığını, sosyal demokrasinin bu zemin üzerinde yükseldiğini hatırlatıyor.
Bugün sanayisizleşmenin damga vurduğu coğrafyalarda kent üretiminin enformelliğe, küçük
işletmelere dayandığına, yönetenler dışında kalan kesimlerin ortak çıkarlarını temsil ve ifadenin
imkansızlaştığına, hatta yönetenlerin de kendi içlerinde bölündüklerine işaret ediyor Rodrik. Bu
durumun da “demokrasi aksaklıkları”na yol açtığını ileri sürüyor.
Rodrik, sanayisizleşmeyi kendinden menkul bir olgu olarak değil, gezegenimizin son 30 yılına damga
vuran en önemli gelişmeyle, globalleşme süreciyle ilişkilendirerek ele alıyor. Globalleşmenin
ekonomiler üzerindeki etkilerine bakarken aynı zamanda kuvvetli bir politik önermeyi, en azından iki
10 yıla damgasını vuran globalleşmenin demokratikleşme getireceği teziyle taban tabana zıt bir
önermeyi çalışmasının merkezini koyuyor. Almanya, İtalya gibi örneklerle sanayileşmenin baş
döndürücü bir hız kazandığı dönemlerde dünya tarihinin en anti demokratik rejimlerinin ortaya
çıkabildiğini hatırlatarak bu önermeyi tartışmak mümkün. Ancak bu tür argümanların yerinde bir
kavramlaştırmayla işaret edilen “gelişme anomalisi”nin ana nedenlerine ilişkin çizilen çerçeveyi boşa
düşürmesi güç.
11
Akıl Turu | Şubat 2015
Yaşlı kıta ve dijitalleşme
Economia digitale, il divario con l’Europa è un abisso9
Thomas Manfredi
Linkiesta, 28 Şubat 2015
Thomas Manfredi, Avrupa Komisyonu’nun 24 Şubat 2015 tarihinde yayınladığı, üye ülkelerin dijital
ekonomideki konumlarına ilişkin çalışmayı değerlendiriyor. Komisyon, 30 göstergeye dayanan, Dijital
Ekonomi ve Toplum Endeksi (DESI) oluşturmuş. Göstergeler beş ana kategoride toplanmış: Bağlantı,
beşeri sermaye, Internet kullanımı, dijital teknolojiye entegrasyon ve dijital kamu hizmetleri.
AB üyesi ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre dijital ekonomiye dahli en geri noktada olan ülkenin
İtalya olması dikkat çekiyor. Mobil cihazlar, bilgisayar kullanımı, Internet becerileri gibi temel dijital
beceriye sahip bireylerin oranı %40’ın üzerindeyken online alışveriş yapan kişilerin oranı, dijital
entegrasyon düzeyi gibi oranlarda İtalya AB ortalamasının çok gerisinde kalıyor.
İskandinav ülkeleri, Luksemburg, Hollanda ve İngiltere %70’lerin üzerindeki oranlarla dijital becerileri
en gelişkin AB toplumları olurken Romanya, Bulgaristan ve Hırvatistan dijital becerilerin en düşük
olduğu ülkeler.
9 “Dijital ekonomi, Avrupa ile fark bir uçurum”: http://www.linkiesta.it/economia-digitale-sviluppo
12
Akıl Turu | Şubat 2015
Online alışveriş yapan kişilerin oranı AB ortalamasında 50’ye yaklaşırken İngiltere, İskandinav ülkeleri
ve Almanya online alışveriş seven toplumlar olarak başı çekiyor. %20’ler gibi düşük oranlarla son
sıralarda yer alan ülkeler ise Romanya, Bulgaristan ve İtalya.
E-devlet uygulamaları başta olmak üzere kamu hizmetlerinin dijitalleşmesi konusunda da yine
Kuzey’deki gelişmiş ülkeler önde giderken İtalya, Romanya, Bulgaristan, Polonya ve Macaristan ile
birlikte son sıralarda yer alıyor.
Manfredi, detaylarda online bankacılık kullanımının düşüklüğü, geniş bant hizmetlerinin sınırlılığı ve
pahalı olması gibi noktaların öne çıktığına, İtalya’nın geride kalmasının esas nedeninin kamu ve özel
sektörde, iş hayatında dijitalleşmenin yetersiz olduğuna işaret ediyor. Söz konusu durumu da altyapı
yatırımlarının yetersizliğine, özellikle krizle birlikte bu konuda adım atmanın iyice zorlaşmasına
bağlıyor. İtalya’nın küçük aile işletmelerine dayalı ekonomik yapısının da online alışveriş gibi
konularda yol alınmasını güçleştirdiği eklenebilir.
13
Akıl Turu | Şubat 2015