ÇaliŞma grubu 6 korunan alanlar ve yaban hayati...

64
1 ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 2013 21-23 Mart 2013 ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI YÖNETİMİ ÇALIŞMA GRUBU GRUP RAPORU DOĞA KORUMA VE MİLLİ PARKLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Çalışma Grubu Koordinatörü: Adem AĞIR, Şube Müdürü V. KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI YÖNETİMİ ÇALIŞMA GRUBU Çalışma Grubu Başkanı : Prof. Dr. İlhami KİZİROĞLU Çalışma Grubu Başkan Yrd. : Yusuf CERAN Raportörler : Dr. Nihan YENİLMEZ ARPA, Mehmet GÖLGE Editör : : Prof Dr. Nilgül KARADENİZ

Upload: others

Post on 04-Feb-2020

9 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

1

ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 2013 21-23 Mart 2013

ÇALIŞMA GRUBU 6

KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI YÖNETİMİ ÇALIŞMA GRUBU

GRUP RAPORU

DOĞA KORUMA VE MİLLİ PARKLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Çalışma Grubu Koordinatörü: Adem AĞIR, Şube Müdürü V. KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI YÖNETİMİ ÇALIŞMA GRUBU Çalışma Grubu Başkanı : Prof. Dr. İlhami KİZİROĞLU Çalışma Grubu Başkan Yrd. : Yusuf CERAN Raportörler : Dr. Nihan YENİLMEZ ARPA, Mehmet GÖLGE Editör : : Prof Dr. Nilgül KARADENİZ

Page 2: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

2

ÇALIŞMA GRUBU ÜYELERİ

Adı-Soyadı Kurumu Görevi Sabri KİRİŞ Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn

Müd. Genel Müdür Yrd.

Yusuf CERAN Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Daire Başkanı

Cemal AKCAN Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Daire Başkanı

Ramazan DİKYAR Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Dai. Bşk.

Dr. Nihan YENİLMEZ ARPA Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Şube Müdürü V.

Mehmet GÖLGE Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Şube Müdürü V.

Gökhan SEYHAN Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Şube Müdürü V.

İbrahim Ethem ÇAKIR Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Uzman Yrd.

Prof. Dr. İlhami KİZİROĞLU FMV Işık Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi, Dekan

Yrd. Doç. Dr. Tolga KANKILIÇ Aksaray Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi

Öğ. Gör. Dr. Vedat BEŞKARDEŞ İstanbul Üniversitesi Orman Fak Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zeynel ARSLANGÜNDOĞDU İstanbul Üniversitesi Orman Fak Öğretim Üyesi

Yrd. Doç. Dr. Akif KETEN Düzce Üniversitesi Orman Fak. Öğretim Üyesi

Fatih BERBER Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Uzman Yrd.

Serap KARGIN Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Mühendis

Prof. Dr. Nilgül KARADENİZ Ankara Ünv. Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent SAĞLAM Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fak. Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman UZUN Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet KORKMAZ Süleyman Demirel Ünv. Orm. Fak. Öğretim üyesi

Neşe ERSÖZ Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Peyzaj Mimarı

Uğur ZEYDANLI Doğa Koruma Merkezi

Hasan EMİR Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Veteriner Hekim

Selim KARACA Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Şb Md.

Mustafa KANTARLI Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Şb Md. V

Cihangir ALTUN Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Şb Md. V

Sebati Nur AKBAŞ Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Şube Md. V.

Doç. Dr .Şağdan BAŞKAYA KTÜ, Orman Fakültesi Öğretim Üyesi

Prof. Dr. Kemal KIRIKCI Selçuk Üniversitesi- Veterinerlik Fakültesi Öğretim Üyesi

Doç. Dr. Ebubekir GÜNDOĞDU KTÜ Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Işın ARIKÖK Avcılık ve Y. Hayatı Konfederasyonu Başkan

Page 3: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

3

Dr. Teoman MERİÇ Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Şube Md. V.

Ümit Nabi ÜLKÜTAŞIR Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Mühendis

S. Serhan ÇAĞIRANKAYA Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Mühendis

Dr. İrfan Uysal Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Mühendis

Dr. Fatma KURT Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Şube Md

Dr. Selim ERDOĞAN Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Mühendis

Prof. Dr. Sedat YERLİ Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahsen YÜKSEK İ. Ü. Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Osman ERDEM Doğa Araştırmaları Derneği Başkan Sezai AYDIN ETKB/Maden İşleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanı

Page 4: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

4

İÇİNDEKİLER 1. GİRİŞ 2. MEVCUT DURUM ANALİZİ 2.1. Korunan Alanlar ve Yönetimi 2.2. Peyzaj Onarımı 2.3. Hassas Ekosistemler 2.4. Yaban Hayatı Yönetimi 2.5. Sürdürülebilir Av Yönetimi 3. KAYDEDİLEN GELİŞMELER 3.1. Korunan Alanlar ve Yönetimi 3.2. Peyzaj Onarımı 3.3. Hassas Ekosistemler 3.4.Yaban Hayatı Yönetimi 3.5. Sürdürülebilir Av Yönetimi 4. KARŞILAŞILAN DARBOĞAZ VE ZORLUKLAR 4.1. Korunan Alanlar ve Yönetimi 4.2. Peyzaj Onarımı 4.3. Hassas Ekosistemler 4.4.Yaban Hayatı Yönetimi 4.5. Sürdürülebilir Av Yönetimi 5. GELECEĞE İLİŞKİN STRATEJİ VE POLİTİKALAR 5.1. Korunan Alanlar ve Yönetimi 5.2. Peyzaj Onarımı 5.3. Hassas Ekosistemler 5.4.Yaban Hayatı Yönetimi 5.5. Sürdürülebilir Av Yönetimi 6. SONUÇLAR VE TAVSİYELER 6.1. Korunan Alanlar ve Yönetimi 6.2. Peyzaj Onarımı 6.3. Hassas Ekosistemler 6.4.Yaban Hayatı Yönetimi 6.5. Sürdürülebilir Av Yönetimi 7. KAYNAKÇA

Page 5: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

5

1. GİRİŞ Türkiye doğu batı doğrultusunda uzanan ve kuzeyde Kuzey Anadolu Dağları ile güneyde Toros Dağları’nın biçimlendirdiği dağlık bir bölgededir. Ülkenin %27’si orman, % 35’i ekilebilir tarım alanları, %27’si çayır ve meraların yoğunlukta olduğu bozkırlarve % 11’i ise yerleşim alanlarından oluşmaktadır. Bu alanlar yaklaşık 15.000 bitki türü ile 22.000’den fazla omurgalı-omurgasız canlı türünü barındırmaktadır (UBSEP, 2007). Türkiye’nin sahip olduğu biyolojik çeşitlilik değerleri;tür zenginliğinin yanısıraorman, sulak alan, dağ, bozkır, kumul, deniz, kıyı, kumsal, ada, lagün ve mağara, gibi farklı ekosistemlerletemsil edilmekte ve tüm bu zenginliğin korunması yönünde çaba harcanmaktadır. Mevcut tür çeşitliliği ile bu çeşitliliğin yaşam alanlarını oluşturan habitatların korunmasına yönelik çabalar; ulusal mevzuat ve politikalarla birlikte uluslararası sözleşmeler ve yaklaşımlar da gözetilerek 1950’li yıllardan bu yana belirli bir sistem dahilinde yürütülmektedir. Ülkemizdeki doğal kaynakların ve biyolojik çeşitliliğin korunan alanlar aracılığı ile muhafazasına ve bu alanların etkin yönetimine yönelik bugüne kadar sayısız çalışma yapılmış ve bu çalışmalardan pek çok deneyim elde edilmiştir. Salt koruma ve merkezden yönetimin yanı sıra kültürel değerlerin yeterince dikkate alınmadığı korunan alan yönetimi yaklaşımından, doğa korumayı ekosistem hizmetleri ve kültürel değerlerle birlikte ele alan, bütünleştiren, tüm ilgili tarafların süreçlere etkin katılımını amaçlayan ve kaynağın yerinde yönetimine odaklanan bir anlayışın hakim olduğu yaklaşıma geçilmiştir. Bu yeni dönemde koruma ve faydalanma ile birlikte zarar gören ya da parçalanmış ekosistemlerin ve peyzajların onarımı, yeniden kazandırılmaları da etkin korunan alan yönetimini desteklemede önemli bir araç olarak kullanılmaya başlanmıştır. Korunan alanlar, yeryüzündeki yaşam için kritik önem taşır. Günümüzde iyi yönetilen korunan alanların sadece ekosistemlerin ve peyzajların sağlıklı olmasını desteklemekle kalmadığı; temiz su temini, gıda güvenliği, iklimin düzenlenmesi gibi farklı ekosistem hizmetleri ile insanlar için de pek çok fayda sağladığı bilinmektedir.Bu hizmetlerkorumanın yanı sıra yerel ve ulusal ekonomiyi de desteleyerek sürdürülebilir kalkınma stratejjilerinin önemli bir parçası haline gelmiştir.

Korunan alanlar, ulusal mevzuat ile birlikte uluslararası sözleşmeler de dikkate alınarak sorumlu birimlerin görev tanımları ve yetkileri kapsamında, katı korumadan kullanım fonksiyonlarına göre farklı ölçülerde kullanımlara izin veren 11 farklı kategoride yönetilmektedirler (Kiziroğlu ve ark., 2006). Bu alanların ülke yüz ölçümüne oranı %7,24’tür. Ancak gerek bu alanlar ve gerekse koruma öncelikli hassas ekosistemler hem içsel ve hem de dışsal etkilerden dolayı olumsuz etkilenmektedir. Dışsal etkilerden kaynaklı kirlilik, sürdürülebilir olmayan kitle turizmi baskıları ve alt yapı gelişmeleri, karasal alanların ve su kaynaklarının aşırı kullanım taleplerindeki artışlar önemli dışsal etkilerdir. Bunların dışında pek çok korunan alan için ve diğer hassas ekosistemler için politik destek eksikliği, kurumsal ve diğer kaynaklardaki yetersizlikler de diğer önemli tehditlerdir. Söz konusu bu tehditleri ortadan kaldırmaya yönelik yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde pek çok girişimler bulunmakla birlikte oldukça hassas ve kırılgan olan bazı ekosistemler pek çok tehdidin etkisi altında kalmaktadır. Bu çerçevede ve küresel ölçekteki gelişmelere de bağlı olarak . korunan alanlarımızın etkili yönetimi için, korumanın ulusal politikalara bütüneştirilmesi, korunan alan

Page 6: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

6

sayısının arttırılması veetkin korunan alan mekanizmalarının geliştirilmesi gibi öncelikli konular üzerinde çalışılması gerekmektedir. Ülkemizin sahip olduğu biyolojik çeşitlilik değerlerinin koruma altına alınmasının yanı sıra bu değerlerden sürdürülebilir yararlanmaya yönelik çabaların da önem kazandığı görülmektedir. Korunan alanlar dışında ve belirli kota ve dengeler gözetilerek uygulanan sürdürülebilir avcılık faaliyeti bunlardan biridir. Doğal kaynakların ve biyolojik çeşitliliğin koruma-kullanma dengesi gözetilerek sürdürülebilir bir yaklaşımla muhafazası ve yönetilmesi temel hedeflerden biridir. Bu hedefe ulaşmada en önemli araç; koruma ve sürdürülebilir kaynak yönetiminin ulusal politikalarda yer almasının sağlanması ve koruma öncelikli yaklaşımların benimsenmesidir. Katılımcılık, sorumlulukların paylaşılması ve sahiplilik ilkeleri ile hareket edilmesi de süreci olumlu etkileyecektir.

2. MEVCUT DURUM ANALİZİ 2.1. Korunan Alanlar ve Yönetimi Korunan alanlar; doğal ekosistemlerin muhafazası için yaşamsal öneme sahiptir ve hâlihazırda kritik derecede önemli ekosistem işlevleri sağlamaktadırlar. Ayrıca bu alanlar özellikle türler, habitatlar ve ekolojik süreçler için önemli yaşam alanlarıdır. Korunan alanlar genellikle bütün bir bölgede kalan yegâne doğal ya da yarı doğal alanlardır ve başka yerde görülmeyen önemli miktardaki türe ev sahipliği yapmaktadırlar Yine bu alanlar, türlerin yaşam alanının kaybını önledikleri için biyolojik çeşitliliğin korunması açısından en önemli ve etkili araçlar arasında yer almaktadırlar. Korunan alanlar, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’(BÇS) nin Korunan Alanlar Çalışma Programında “ulusal ve küresel biyolojik çeşitlilik koruma stratejilerinin temel unsurları” olarak belirtilmektedir.

Korunan alanlar, rekreasyonel ziyaretlerin bütünüyle yasaklandığı ya da çok sıkı biçimde kontrol edildiği korunan alanlardan, koruma etkinliklerinin insan yerleşimlerini de içerecek biçimde belli düzenlemelere tabi tutulduğu ve geleneksel (ve bazı durumlarda modern) üretim etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan kara ve deniz alanlarına kadar çeşitlilik göstermektedir.

Korunan alan kavramıyla ilgili pek çok tanım bulunmakla birlikte “koruma, sürdürülebilir yönetim, yasal altlık, sınırlarının tanımlı olması” gibi bazı temel noktalar tüm tanımlarda yer almaktadır. Korunan alanlar Dünya Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından 2004 yılında; “Biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlara bağlı kültürel kaynakların korunması ve sürdürülmesi için özel olarak ayrılmış, yasal ve diğer etkili yöntemlerle yönetilen kara ve/veya denizel alanlar” olarak tanımlanırken 2008 yılında “bütünleşik ekosistem hizmetleri ve kültürel değerler ile doğanın uzun dönemli korunmasını sağlamak için kabul edilen ve ayrılan, yasal veya diğer etkili araçlarla yönetilen ve net olarak tanımlanan coğrafik bir yüzeye sahip alan olarak” tanımlanmıştır (http://www.iucn.org/about/work/programmes/pa., 2010).

Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ve Milenyum Kalkınma Hedeflerinin amaçlarına ulaşmasında en önemli araçlardan biri olarak kabul edilen korunan alanlar; yerel düzeyde insanların

Page 7: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

7

yaşamlarını destekleyerek yoksulluğun azaltılmasına yardımcı olurken biyolojik çeşitliliğin korunmasında yeryüzündeki maliyeti en düşük araç olarak belirmektedirler.. Korunan alanların;

- fauna, flora, ekosistemler, karasal ve denizel peyzajları koruma gibi temel değerleri; - bitkisel ürünler, hayvansal ürünler, rekreasyon ve turizm, tarihi özellikler ve insan

eliyle yapılmış diğer kalıtlar, bilimsel bilgi ve araştırma, eğitim olanakları sunma gibi yerinde hizmet olanakları;

- insan yaşamına ve insan-dışı yaşama destek, su kalitesi ve miktarına etki, balık üretimi, tarımsal üretim ve yerleşim birimlerinin korunmasını destekleme gibi alan dışında hizmet olanakları;

- kültür, kimlik, maneviyat, sosyal refah, gelecek nesiller için miras olanağı sunma gibi toplumsal değeri;

- memnuniyet (var oluşundan dolayı duyulan ve deneyimsel olan memnuniyet), fiziki sağlık, ruhsal sağlık, manevi huzur sağlama gibi bireysel değeri (materyal harici) bulunmaktadır (Yenilmez-Arpa 2011).

Günümüzde; biyolojik çeşitliliğin korunması temel hedefinin yanında doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ile ekosistemlerin muhafazası ve daha geniş sosyal kalkınma süreçleri ile bütünleşme de gözetilerek bu hedeflere uygun alanlar koruma altına alınmaktadır. Korunan alanların ilk ilan edildiği dönemlerde rekreasyon ve turizm öncelikli amaç olarak görülmekte iken 1990 sonrası küresel ölçekte görülen gelişmeler ve değişmeler ile gündeme gelen pek çok uluslar arası sözleşmeler doğa koruma ve korunan alanlar konusunda yeni gelişmeleri ve değişimleri beraberinde getirmiştir. Bu değişim ve gelişmeler geleneksel yaklaşımlar ve yeni yaklaşımlar olarak Çizelge 1’de verilmiştir. Çizelge 1. Korunan alanlara yönelik geleneksel yaklaşım ile yeni yaklaşım (Yenilmez-Arpa

2011) Geleneksel yaklaşım Yeni yaklaşım Amaçlar • Alan, üretim amaçlı

kullanımdan ziyade koruma için ayrılır.

• Genel olarak peyzajları koruma ve görülmeye değer yaban hayatı için tesis edilir.

• Temel olarak ziyaretçiler ve turistlere göre yönetilir.

• En önemli kaynak değeri el değmemiş değerleridir.

• Mevcut doğal ve peyzaj değerlerinin korunmasına odaklıdır.

• Alan; politik, ekonomik ve kültürel olarak alanın gerçekte yararlanıcısı olarak görülen yöre insanının ihtiyaçlarını karşılamaya yardım etmek için yönetilir,

• Doğal alanlar ve değerlerin yanısıra kültürel öneme sahip yerlerin mevcudiyeti önemsenir.

• Amaçlar koruma kadar onarım ve iyileştirmeyi içerir. Böylelikle kaybolan veya zarar gören değerler yeniden eski haline getirilebilir.

Yönetişim- Yönetim Biçimi

• Korunan alanlar merkezi yaklaşımla-merkezi hükümet tarafından idare edilir.

• Korunan alanlar pek çok ortak tarafından yönetilir. Böylece devletin farklı gruplarında yer alanlar, yöre insanı, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve diğerleri korunan alanların yönetiminde söz sahibi olur.

Yöre insanı • Korunan alanlar yöre insanının etkilerine karşı planlanmış ve yönetilir.

• Bu alanların yönetiminde yöre

• Korunan alanlar yöre insanı ile birlikte yönetilir, bazı uygulamalar yöre insanı tarafından gerçekleştirilir, yöre insanı pasif alıcıdan ziyade aktif ortak olarak görülür.

Page 8: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

8

insanı çok az düşünülür, nadiren bilgilendirilir ve onlardan nadiren bilgi alınır.

• Bu alanlar korunan alan politika, ekonomik ve kültürel olarak gerçekte yararlanıcısı olarak görülen yöre insanının ihtiyaçlarını karşılamaya yardım etmek için yönetilir (koruma-kullanma entegre yönetimi)

Kapsama alanı

• Korunan alanlar dağınık olarak ayrı ayrı planlanır.

• Aynı zamanda bu alanlar çevresi dikkate alınmaksızın “adalar” şeklinde yönetilir.

• Korunana alanlar ulusal, bölgesel ve uluslar arası sistemlerin bir parçası olarak planlanır.

• Korunan alanlar aynı zamanda mutlak koruma bölgeleri- tampon bölge ve yeşil koridorlarla birlikte ağlar oluşturur.

Anlayışlar- Algılar

• Korunan alanlar öncelikli olarak bir ulusal değer olarak görülür.

• Yalnızca ulusal bir mesele olarak algılanır.

• Korunan alanlar toplumsal bir değer olarak görülür, ulusal miras fikriyle birleştirilir.

• Yönetim ulusal ve yerel ile ilgili olduğu kadar uluslararası sorumluluklar ve görevler tarafından da sağlanır. Sonuçta sınır aşan korunan alanlar ve uluslar arası korunan alan sistemlerine ulaşılır.

Yönetim teknikleri

• Korunan alanların yönetimi gerçekte teknokratik uygulamalar şeklinde gerçekleştirilir, politik durumlar çok küçük oranda dikkate alınır.

• Korunan alanlar kısa bir zaman dilimi içinde göreceli olarak yönetilir, uygulamalardan öğrenilenler ve edinilen deneyimler çok az dikkate alınır.

• Korunan alanlar uzun dönemli bakış açısına göre yönetilir. Korunan alanların seçimi, planlaması ve yönetiminde politik uygulamalar, talebin hassasiyeti, uzmanlıklar ve net kararlar dikkate alınır.

Finans • Korunan alanlar vergiler ile finanse edilir.

• Korunan alan için finansal destek devlet tarafından ve diğer çeşitli kaynaklardan sağlanır.

Yönetim becerileri

• Korunan alanlar doğa bilimcileri veya doğal kaynak uzmanları tarafından yönetilir.

• Yönetim, uzmanların önderliğinde gerçekleştirilir.

• Korunan alanlar özellikle insanla ilgili becerilerin belli bir düzende değerlendirilmesiyle pek çok insanlar tarafından yapılır.

• Kaynakların yönetiminde yöre insanının bilgisinden de yararlanılır.

2.2. Peyzaj Onarımı Tarım, ormancılık, endüstri, ulaşım, madencilik (maden ocakları, taş ocakları, kum ve çakıl ocakları), alt yapı çalışmaları, kentleşme, turizm ve rekreasyon vb. alanındaki faaliyetlerin artması; yer altı ve yer üstü kaynaklarının bozulması, bitki örtüsünün tahrip edilmesi, biyolojik çeşitliliğin zarar görmesi, doğal yapının ve peyzajın bozulması gibi kalıcı etkilere neden olmaktadır.

Tahrip edilmiş alanların kendi haline bırakıldıklarında ekolojik dengeye ulaşması, kendi kendini onarması çok uzun yıllar aldığından, bu alanların onarım ilkeleri çerçevesinde eski haline getirilmesi (restorasyon), iyileştirilmesi (rehabilitasyon) ve başka bir alan kullanımına dönüştürülmesi (reklamasyon) için teknik müdahaleye gereksinim bulunmaktadır.

Page 9: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

9

Peyzaj onarımı; insanoğlunun doğal peyzajları kültürel peyzajlara dönüştürmeye başladığı andan itibaren gündemdedir. Bu bağlamda peyzaj onarımı ile ilgili bazı çalışma alanları aşağıdaki gibidir:

• Akarsu kıyılarının korunması, Hidroelektrik Santrali (HES) ve Rüzgâr Enerji Santrali (RES) yapım faaliyetleri sonrası peyzajın korunmasına yönelik yapılan çalışmalar,

• Kumul stabilizasyonu veya kıyı setlerinin korunması, • Şevlerde ve eğimli alanlarda gerekli önlemlerin alınarak bu alanların durağan hale

getirilmesi, • Ulaşım yolları ve yerleşim alanlarında doğaya uyumlu çözümlerin geliştirilmesi, • Doğal gaz ve petrol boru hatlarında alanı eski haline getirebilmek için izlenecek

stratejilerin belirlenmesi, • Faaliyet sonrası kum-çakıl ve maden ocaklarının onarımı, • Az eğimli veya düz alanlarda olumsuz koşulların en aza indirilmesi (vejetasyon örtüsü

olmayan alanların korunması, tarım arazilerinde rüzgârın olumsuz etkilerine karşı önlemler almak ve tarım arazilerinin su erozyonuna karşı korunması vb.)

• Katı atık depo alanlarında reklamasyon çalışmaları, • Kurutulan veya doğal özellikleri zarar gören ıslak alanların onarımı.

Onarım çalışmalarına ülkemizdeki mevcut yasa ve yönetmelikler açısından baktığımızda; “Madencilik Faaliyetleri İle Bozulan Arazilerin Doğaya Yeniden Kazandırılması Yönetmeliği“ dışında onarım ile doğrudan ilgili bir yönetmelik ve yasa bulunmamaktadır. Ancak bu yönetmelik de hâlihazırda terk edilmiş alanların iyileştirilmesi konusunda bir düzenleme içermemektedir.

2872 sayılı Çevre Kanunu, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu, 4342 sayılı Mera Kanunu, 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu ile Orman ve Su İşleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 645 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve“Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik”, “Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği” “Kum Çakıl ve Benzeri Maddelerin Alınması, İşletilmesi ve Kontrolü Yönetmeliği”, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği, Orman Kanununun 16 ncı Maddesinin Uygulama Yönetmeliği, Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği ve Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ve rehabilitasyon ve restorasyona ilişkin hükümler içermekte, ancak çoğunda rehabilitasyon ve restorasyonun nasıl yapılacağı, rehabilitasyon çalışmalarına esas olacak ana kriterler, yöntem ve aşamalar, izleme ve kontrol hakkında hükümler bulunmamaktadır.

Avrupa Birliğine üye ülkelerde ise;

-Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmelikleri, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Bern Sözleşmesi, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinde insan müdahaleleri ile sorunlu hale gelen peyzajların eski haline getirilmesi hedeflenmekte,

-2000/60/EC sayılı Su Çerçeve Direktifi ile su kaynaklarının (iç sular, geçiş suları, kıyı suları ve yeraltı suyu) daha fazla tahribatının önlenmesi, korunması ve iyileştirilmesi, sucul ekosistemlerin ileri derecede korunması ve iyileştirilmesi,

-92/43/EEC sayılı Habitat Direktifi ile Ek I’deki doğal yaşam alanı tipleri veya Ek II‟deki canlı türlerinin muhafazası ve iyileştirilmesi ve Natura 2000‟in tutarlılığı açısından bu

Page 10: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

10

sahaların maruz kaldığı bozulma ve tahribatı düşünerek önceliklerin tespit edilmesi, telafi edici önlemlerin alınması gerekliliği belirtilmektedir.

2006/21/EC sayılı Maden Atıkları Yönetimi” Direktifi ile mineral kaynakların çıkarılması, işlenmesi ve depolanması çalışmaları sonucunda oluşacak atıklar için düzenlemeler getirilmiş, ayrıca yetkili mercilerce tesisin kapatılması esnasında yapılacak olan düzenlemeler ve kapatıldıktan sonra arazinin rehabilitasyonuna dair sorgulanması istenmiştir.

Avrupa Konseyi tarafından yürütülen ve taraf olduğumuz Avrupa Peyzaj Sözleşmesinde de peyzajın korunması, planlanması ( peyzajın geliştirilmesi, restore edilmesi ve rehabilitasyonu) ve yönetilmesi esas alınmıştır.

Bu bağlamda gelişmiş ülkelerde uzun yıllardır sistematik bir şekilde yapılan rehabilitasyon ve restorasyon çalışmalarının maalesef ülkemizde istenen düzeyde olmadığı ve gereken önemin verilmediği görülmektedir. Ayrıca yapılan onarım çalışmaları yasalarda yaptırımın olmaması nedeniyle sınırlı kalmakta, çoğunlukla ağaçlandırma çalışmaları şeklinde yapılmaktadır.

Ülkemizde peyzaj onarımı konusunda peyzaj mimarları, orman mühendisleri, maden mühendisleri, ziraat mühendisleri gibi farklı meslek disiplinlerinin çalışmaları bulunmaktadır. Bu çalışmalardan kumul stabilizasyonu çalışmaları (Konya-Karapınar Rüzgar Erozyonu Önleme Çalışmaları), Doğalgaz ve Petrol Boru hatları (Bakü Tiflis Ceyhan Boru hattı’nda yapılan onarım çalışmaları) ile ilgili yapılan çalışmalar, katı atık depo alanlarının onarımı (Mamak düzensiz depo alanı peyzaj onarımı), Kutman Madencilik tarafından İstanbul’da 18 yıllık bir süreçte yapılan Kemerburgaz-Ağaçlı Rehabilitasyon ormanı vb. çalışmalar örnek çalışmalar niteliğindedir.

Bilimsel ve akademik yapılanma ile ilgili olarak; Peyzaj Mimarlığı Bölümlerinin hemen hemen tamamında lisans düzeyinde “Peyzaj Onarımı” dersleri, Orman Mühendisliği bölümlerinde genellikle “Havza Yönetimi” Anabilim dalında toprak erozyonu, toprak ve su koruma, kurak bölge ıslahı vb. konularında, Ziraat mühendisliğinde vejetasyon örtüsü olmayan alanların korunması, tarım arazilerinde rüzgarın olumsuz etkilerine karşı önlemler alınması ve tarım arazilerinin su erozyonuna karşı korunması vb. konularında bilgiler verilmekte ancak doğrudan onarıma yönelik lisans dersleri bulunmamaktadır.

Maden mühendisliği bölümlerinde doğrudan peyzaj onarımına ilişkin derslere rastlanmamakla birlikte, bazı derslerde ve lisansüstü düzeyinde bazı bölümlerde doğrudan maden ocaklarına ilişkin onarım çalışmalarına yer verilmektedir. Çevre Mühendisliği ve Biyoloji bölümlerinde de doğrudan peyzaj onarımına yönelik dersler yerine belirli özel konularda bilgiler ve teknikler verilmektedir. 2.3. Hassas Ekosistemler Denizel Hassas Alanlar ve Ada Ekosistemleri Türkiye’nin kıyı uzunluğu adalar hariç 8.592 km’ dir ve bunun 1.133 km’lik bölümü(%13) koruma altındadır. Deniz koruma alanlarının oranı ise % 6,57’dir. Denizel hassas alanlar, biyolojik çeşitlilik yanında, kültürel ve doğal değerlere sahip deniz alanlarıdır. Deniz koruma alanları ise, biyolojik çeşitliliğin yanı sıra, kültürel ve doğal değerlerin korunmasını sağlayan

Page 11: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

11

ve belirli yasalar ile yönetilen deniz canlılarının yaşamsal faaliyetlerini sürdürdükleri denizel ortamlardır Deniz koruma alanları;

• Önemli ekolojik veya yaşamı destekleyen sistemleri korumak, muhafaza etmek, • Türlerin ekosisteme dayalı sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve • Denizel biyolojik çeşitliliği, habitatlarıyla beraber korumak amaçlarıyla

ayrılmaktadırlar. Ayrıca, yeni kaynakların üretilme ve mevcut kaynakların kullanılmasında denizel biyolojik çeşitliliğin de ekonomik değeri oldukça yüksektir. Günümüzde deniz ekosisteminin değerleri üzerine birçok çalışma yapılmaktadır. Deniz ekosistemi hizmetleri yaklaşımı denizel ekosistemleri ve barındırdığı denizel biyoçeşitliliğin bireysel ve sosyal refaha katkısı vardır. Türkiye açısından önemli deniz habitatları, kum bantları, posidonia çayırları, haliçler, nehir ağızları, çamur düzlükleri, kıyısal lagünler, körfezcikler, resifler, gaz sızıntısından oluşan deniz altı yapıları, batmış veya yarı batmış deniz altı mağaraları ve adalar sayılabilir. Endemik tür açısından karasal alanda olduğu gibi denizel alanlarımız zengindir. Özellikle Fethiye-Gökova kıyı şeridi endemik türlerin ve çeşitliliğin en yüksek olduğu alanlardır. Hâlihazırda, denizel hassas alanlarda, IUCN ve Bern Sözleşmesi ile koruma kapsamına alınmış olan pek çok türün dağılımı bilimsel araştırmalar ile tespit edilmiştir. Aynı araştırmalarda Türkiye sularında 10 deniz memeli türünün varlığı tespit edilmiştir. Akdeniz havzasında düzenli veya ara sıra Akdeniz’e giren 21 adet deniz memeli türüne karşın, Karadeniz’de sadece 3 tür yaşamaktadır. Akdeniz foku’nun (Monachus monachus) ise 1994 yılından beri Karadeniz’de görülmediği belirtilmektedir.

Adalar, dünya kara alanlarının yaklaşık %5’ini kapsar. Ülkemiz sınırları içinde en çok ada Ege Denizi’nde yer alır. Adaların bir kısmı zengin biyolojik çeşitliliğe ve endemik türlere sahip, antropojenik baskılardan çok az veya hiç etkilenmemiş bundan dolayı birçok türe yaşama ve üreme ortamı sağlayarak, hem denizel hem de karasal biyoçeşitliliğinin korunmasına yardımcı olmaktadır. Adalar ayrıca, kuş göçlerinde konaklama yerleri olarak da önemli bir role sahiptir. Her yıl binlerce kuş buralarda konaklar. Yelkovan kuşları (Puffinus yelkouan), ada martısı (Larus audouinii), ada doğanı (Falco eleonorae), karabatak (Phalacrocorax carbo), cüce karabatak (P. pygmeus) ve balık kartalı (Pandion haliaetus) gibi birçok kuş türünün yuvalama ve yaşama alanıdır. Bu nedenlerden dolayı küçük adalar koruma öncelikli alanlar olarak değerlendirilmektedir. Ada habitatlarına algler, Posidonia, Cymodocea, Zostera çayırları, kaya, çakıl, kum, korallijen biyotopları girebilir. Ülkemizde ada biyoçeşitliliğin tanımlanması konusunda yapılan çalışmalar ne yazık ki az ve yetersizdir. Mağaralar Ülkemizin yaklaşık % 40’ı mağara gelişimine uygun kayaçlardan meydana gelmiştir. Belirli kuşaklar şeklinde uzanan bu litolojik birimler içinde, yaklaşık 35.000 adet mağaranın bulunabileceği tahmin edilmektedir. Bu mağaraların büyük bölümü, Batı ve Orta Toros Dağları’nda (Muğla, Antalya, Isparta, Burdur, Konya, İçel, Karaman, Aydın ve Denizli) yer almaktadır. Türkiye’nin bilinen en uzun mağarası olan Isparta Kızıldağ Milli Parkı içinde bulunan Pınargözü Mağarası(16.000 metre) ile en derin mağarası olan Anamur Peynirlikönü Düdeni (1430 m) bu kuşak üzerinde bulunmaktadır.

Page 12: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

12

Dünya’daki diğer ülkelere göre önemli bir potansiyele sahip ülkemizde, mağara araştırmaları ve mağaralardan yararlanma çok yeni bir konudur. 35.000 mağaranın bulunabileceği tahmin edilen Türkiye’de araştırma çalışmaları 1960’lı yıllarda başlamıştır. 1964 yılında kurulan Mağara Araştırma Derneği’nin yabancı araştırmacılarla işbirliği içerisinde yürüttüğü çalışmalar sonucunda ulusal mağara envanteri zenginleştirilmiştir. Ekonomik potansiyeli oldukça yüksek olan mağaraları belirli bir sistem dahilinde inceleyerek, bölge koşullarında kullanım alanlarını tespit etmek için 1979 yılında MTA Jeoloji Etütleri Dairesi bünyesinde kurulan ve günümüzde farklı disipline sahip (Jeomorfolog, Jeoloji Mühendisi, Hidrojeoloji Mühendisi) elemanlardan oluşan “Karst ve Mağara Araştırmaları Birimi”, Türkiye’nin değişik yörelerinde 900’den fazla mağaranın detay incelemesini yapmıştır. Bu çalışmalarda mağaralar; jeolojik, jeomorfolojik, hidrolojik-hidrojeolojik, meteorolojik ve biyolojik özellikleri yönünden incelenmekte ve önemlerine göre 1/100 - 1/2 500 ölçekli haritaları (plan ve kesitleri) çizilerek ekonomik açıdan kullanım alanları belirlenmektedir. Daha sonraki aşamada ise kullanıma açılacak mağaraların mimari, elektrik ve çevre düzenlemelerinden oluşan Koruma ve Uygulama Projesi hazırlanmaktadır. Ayrıca mağaralardan geçen yeraltı nehirleri, hareket yönleri, ilişkili oldukları yeraltı ve yerüstü akarsu havzaları, kirlenme odakları ile koruma yöntemlerine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Ancak sadece kullanım değil, bu değerli ekosistemlerin korunması da eşit öneme sahip olduğundan, konuya ilişkin bir kurumsal yapı ve mevzuatın eksikliği daima hissedilmiştir. Bu amaçla, 2011 yılında Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü bünyesinde “Mağara Koruma Şubesi Müdürlüğü” teşkil edilmiştir. Mağara Koruma Şubesi, koruma, yönetim ve izleme çalışmalarını en sağlıklı şekilde yürütebilmek amacıyla öncelikli olarak Türkiye Ulusal Mağara Envanteri’nin hazırlanması çalışmalarına başlamıştır. Türkiye mağaralarının ulusal envanterinin oluşturulabilmesi amacıyla, Dr. Temuçin Aygen tarafından 1955 yılında başlatılan mağara araştırmalarından günümüze kadar geçen sürede başta MTA Genel Müdürlüğü Karst ve Mağara Araştırmaları Birimi olmak üzere, Mağaracılık Federasyonu bünyesindeki tüm mağaracılık topluluklarının verilerinden yararlanılmaktadır. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından oluşturulan Ulusal Mağara Veritabanı’nda halen 1110 mağaranın ayrıntılı veri girişi yapılmıştır. Ulusal mağara veritabanı üzerinde yapılan ayrıntılı analizler neticesinde, kayıtlı 1110 mağaranın % 36’sına karşılık gelen toplam 400 mağaranın herhangi bir statüyle (Milli Parklar Kanunu, Kara Avcılığı Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu) koruma altında bulunduğu belirlenmiştir. Koruma altındaki bu 400 mağaranın toplam galeri uzunluğunun envanterde kayıtlı toplam galeri uzunluğuna oranı ise % 52’dir. Korunan galeri uzunluğu oranının korunan mağara sayısı oranıyla örtüşmemesinin nedeni ise, galeri uzunluğu yüksek mağaraların çoğunun (örnek: Pınargözü mağarası, 16.000 metre, Kızıldağ Milli Parkı içerisinde) bir statü altında korunmakta olmasıdır. Korunmakta olan 400 mağaranın ise % 76’sı Milli Parklar Kanunu, % 17’si Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu, % 7’si ise Kara Avcılığı Kanunu kapsamında tescilli alanlarda bulunmaktadır. Sayı olarak koruma altındaki mağaraların yoğunlaştığı alanların başında Aladağlar Milli Parkı (189 mağara) ve Küre Dağları Milli Parkı (80 mağara) gelmektedir.

Page 13: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

13

Sulak Alanlar Türkiye sulak alanlar bakımından bulunduğu bölgenin en önemli ülkelerinden biridir. Bulunduğu coğrafi bölgede, deniz seviyesinden başlayarak 5.000 metreyi aşan yükseklik farklılıkları, topoğrafik yapının hareketliliği ve çok kısa mesafelerde görülen iklimsel farklılıklar; tüm biyolojik çeşitlilik unsurlarında olduğu gibi sulak alanların ekolojik karakterlerinin de farklılaşmasını ve olağanüstü biçimde çeşitlenmesini sağlamıştır. Batı Palearktik Bölgedeki ana kuş göç yolundan ikisinin Türkiye üzerinden geçmesi Türkiye’deki sulak alanları pek çok kuş türünün varlığını sürdürebilmesi için anahtar ülke konumuna getirmektedir. Sahip olduğu biyolojik çeşitlilik nedeniyle Dünyadaki doğal müzeler olarak kabul edilen sulak alanlar; doğal işlevleri ve ekonomik değerleriyle yeryüzünün en önemli ekosistemleridir. Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de uzun yıllar sıtma hastalığını önleme amacıyla başlayan sulak alan kurutma çalışmaları, sanayi devrimini takiben tarım arazisi elde etme amacına dönüşmüş, bu dönemde Türkiye uluslararası öneme sahip pek çok sulak alanını kaybetmiştir. Bunun yanı sıra doğal su rejimine yapılan müdahaleler, kirlenme, aşırı ve yanlış avlanma, yabancı türlerin atılması gibi nedenlerle sulak alanların hemen tamamında ekolojik denge ya büyük ölçüde bozulmuş ya da zarar görmüştür. Çevre Bakanlığı’nın 1991 yılında kuruluşunu takiben sulak alanların korunması konusu ivme kazanmış, 1994 yılında Türkiye Ramsar (Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme) Sözleşmesi’ne taraf olmuş, ulusal politikalarında ve mevzuatında sulak alanların korunması lehine düzenlemeler yapmıştır. Bataklıkların kurutulması anlayışı yasalarımızdan çıkarılmış, geçmişte kurutulan sulak alanların rehabilitasyonu ve restorasyonu için çabalar yoğunlaştırılmıştır. Yahyalı Kasabası yakınındaki başta Ovaçiftlik ve diğer köylere arazi kazandırmak ve sivrisinek mücadelesi için kurutma çalışmalarının yürütüldüğü Türkiye’nin en önemli sulak alan ekosistemlerinden birisi olan Sultansazlığı Kuş Cenneti doksanlı yılların başında kurumaya ramak kalmıştır. Bölgede yaşayan 262 kuş türü için yok olma anlamına gelen bölgenin kurutulma çalışmalarına son verilince evrensel boyutlu bu çok önemli ekosistem de kurtulmuştur (Kiziroğlu et al. 1993 ve 2002).

Ayrıca, Konya İlinin Yunak ve Çeltik ilçeleri sınırları içinde yer alan ve tarım toprağı elde etmek amacıyla 1980’li yıllarda kurutulan Akgöl’ün restore edilmesi çalışmaları önemli bir örnek olarak görülmektedir. Federal Alman Çevre, Doğa Koruma ve Nükleer Güvenlik Bakanlığı, Uluslararası İklim Girişimi (ICI)’nin mali desteği ve DSİ Genel Müdürlüğü ile Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün işbirliği ile yürütülen “İklim Değişikliğinin Etkisinin Azaltılması ve Biyolojik Çeşitliliğin Korunması için Türkiye Sulak Alanlarının Korunması ve Sürdürülebilir Kullanımı” projesi kapsamında Akgöl’ün sulak alan fonksiyonlarını yeniden kazanıp iklim değişikliğinin etkilerine karşı güçlendirilmesi için restore edilmesine çalışılmaktadır. 2.4. Yaban Hayatı Yaban hayatı yönetiminin temeli, ekosistemin ve ekosistemde işleyen doğal süreçlerin korunmasına dayanmaktadır (Oğurlu, 2008). Önceleri tek veya birkaç türün korunmasına dayanan yönetim planları günümüzde tüm türlerin ve içinde bulundukları habitatların yani ekosistemin korunması ve yönetimi anlayışına dönüşmüştür.

Page 14: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

14

Ormanlar, tarım alanları, sulak alanlar ile meralar önemli yaban hayatı alanları olmakla birlikte yaban hayvanları; ekstrem iklim koşullarının hüküm sürdüğü çöller, kutuplar ve hatta okyanusların en derin yerlerinde bile yaşayabilmektedir. Bu alanlar içinde ormanların özel bir yeri vardır. Ormanlar hayvanların ihtiyaç duyduğu besin, örtü, su ve alan gibi bir habitatın en temel unsurlarını bir arada bulundurduklarından diğer alanlara göre daha çok yaban hayatı potansiyeli taşımaktadırlar. Tarımsal alanlar da çok sayıda kuş ve memeli türlerine barınak imkânı sağlamaktadırlar. Tarımsal alanlar içinde ekili alanlar, çayırlıklar, otlaklar, ağaçlık alanlar ve boş alanlar bulunmaktadır. Yaban hayatı özellikle ağaç ve çalılardan oluşan korunaklarla kuşatılmış ve polikültür tarımın yapıldığı alanlar çevresinde daha fazla çeşitlilik göstermektedir (Öymen, 2007). Yoğun tarım yapılan alanlarda ise ürün miktarını arttırmak için kullanılan kimyasal gübreler ve çeşitli pestisitler ile anız yakılması, tarım arazilerinin zamansız sürülmesi ve monokültür tarımı gibi faaliyetler yaban hayatını olumsuz etkilemektedir. Korunan alanlar, insanlar tarafından en az etkilenen alanlar olduğundan yaban hayatının korunmasında ve yönetilmesinde en önemli araçlardır (Margules ve Pressey, 2000). Milli parklar, biyolojik rezervler, yaban hayatı koruma ve yaban hayatı geliştirme sahaları birçok yabani hayvan türünün korunduğu alanlar olup, yaban hayatına çok çeşitli yaşam ortamları sunarlar. Bu sahaların dışında kalan alanlar ise odun üretiminin yapıldığı alanlardır (Shaw, 1985). Tüm dünya üzerindeki korunan alanlar yaklaşık %13’ünü kapsamaktadır. Bu oran ülkemizde ise yaklaşık olarak %5 civarındadır (Anonim, 2011). Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları (YHGS); memeliler, balık türleri ve su kuşları olmak üzere birçok bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapmaktadır. Bu sahaların, biyoçeşitliliği koruma fonksiyonları yanında, rekreasyon, avlanma, balıkçılık ve otlatma gibi faaliyetler ve kullanımlar dolayısıyla topluma hizmet etme (sosyo-ekonomik) potansiyelleri de bulunmaktadır. Dünya üzerindeki insan nüfusunun artması insanların yaşamlarını idame ettirebilmesi için gereksinimlerinin de artması sonucunu doğurmuştur. Bu da doğal alanlar üzerinde insanların baskısını arttırarak yaban hayvanlarının yaşam ortamlarının sınırlanmasına ve insanlarla yaban hayatının karşı karşıya kalma sıklığının artışına neden olmuştur. Bu durum yaban hayatı-insan çatışmasını ortaya çıkarmıştır. Ülkemizde av ve yaban hayvanlarının doğadaki populasyonlarını koruyarak devamını sağlamak amacıyla üretme yeri ve istasyonları ile av ve yaban hayvanlarının bakım ve tedavilerinin yapılacağı kurtarma merkezlerinin kuruluşu, yönetimi ve denetimine ilişkin usul ve esasları “Av ve Yaban Hayvanı Üretme Yer ve İstasyonları ile Kurtarma Merkezlerinin Kuruluşu, Yönetimi ve Denetimi Hakkında Yönetmelik” ile düzenlenmiştir. Türkiye’nin çeşitli yörelerinde alageyik, geyik, karaca, ceylan ve yaban koyunu gibi memeliler ile kelaynak, sülün ve keklik gibi kuş türleri için üretme istasyonları bulunmaktadır. 1970’li yıllarda başlayan üretme çalışmaları ile yaban koyunu, ceylan, alageyik, turaç ve kelaynak gibi türlerimizin yok olmasının önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Üretilen hayvanlar doğal alanlara tekniğine uygun biçimde yerleştirilmektedir. Yerleştirme faaliyetlerinden sonra, alana bırakılan türün alandaki gelişiminin (beslenebilme, uyum sağlama, üreyebilme gibi) izlenmesi türün korunması ve geliştirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu aynı zamanda yerleştirme çalışmasının başarısının da göstergesidir.

Page 15: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

15

2.5. Sürdürülebilir Av Yönetimi

Coğrafi bakımdan Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının birleştiği bir yerde bulunan ülkemiz, bu eşsiz konumundan dolayı birçok kaynak değeri bakımından olduğu gibi yaban hayvanı türleri bakımından da oldukça zengindir. Ancak, tarihi çağlar boyunca birçok medeniyetin hüküm sürdüğü Anadolu'da bütün doğal zenginlik kaynakları gibi yaban hayvanları da oldukça fazla tahrip edilmiştir. Bu tahribatın sonucunda geçmişte ülkemizde yaşadığı bilinen ancak 13. yüzyılın başlarına kadar yaşamış olan Arslan (Felis leo persicus), Milada kadar yaşamış olan Asya fili (Elephas maximus asurus), M.Ö. 1. yüzyıla kadar yaşamış olan yaban öküzü (Bos primigenius Bojanus), 12. yüzyılın sonlarına kadar yaşamış olan yaban eşeği (Equus hemionus anatoliensis), 19. yüzyıla kadar yaşamış olan çita (Acinonyx jubatus) gibi birçok yaban hayvanı türü yok olurken, en son 1970 yılında Hakkari/Uludere yakınlarında vurulduğu kaydedilmiş olan Kaplan (Felis tigris virgata), Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’da halen az da olsa yaşadığı bilinen ancak ülke genelinde durumu vahim olan Anadolu parsı (Panter, Leopar) (Panthera pardus tulliana), ülke genelinde bazı bölgelerde serpinti halinde yaşayan sırtlan (Hyaena hyaena) ve Antalya Düzlerçamı yöresinde dar bir bölgede yaşayan alageyik (Cervus dama) gibi birçoğu da yok olma tehlikesi ile karşı karşıya gelmiştir. Ayrıca, 1960'lı yıllarda Amik Gölü'nün kurutulmasından sonra hiç gözlenilmeyen yılanboyun kuşu (Anhinga rufa) ise artık muhtemelen ülkemizin yok olan türleri arasında yer almaktadır. İlaveten, doğal populasyonu 1988 yılında yok olan kelaynağın (Geronticus eremita) antropojenik populasyonun bakım ve devamı için Birecik’de üretme çalışmaları Bakanlığımız tarafından başarıyla sürdürülmektedir.

Asya, Avrupa ve Afrika arasındaki geçiş bölgesinde bulunarak köprü görevi gören ve

orman, bozkır, dağ ve sulak alan gibi birçok değişik ekosisteme sahip olan Türkiye, bu kıtaların her üçüne ait türlere ev sahipliği yapmaktadır. Bu kıtalar arasında göç eden kuşlar gibi birçok canlı türü Türkiye üzerinden göç etmektedir.

Yaban hayvanları, doğal yaşam ortamlarında serbest olarak yaşayan ve evcil olmayan

bütün hayvan topluluklarını içine alan bir kavramdır. Kuşlar, memeliler, sürüngenler, çift yaşarlar ve balıklar gibi birçok yaban hayvanından, kara avcılığını ilgilendiren türler, genel olarak kuş ve memeliler sınıfında yer almaktadır.

Günümüzde dünyada olduğu gibi ülkemizde de, av ve yaban hayvanlarının neslini

tehdit eden başlıca faktörler sırasıyla; yaşam alanlarının parçalanması, bozulması ve yok olması, kaçak ve usulsüz avcılık, yabancı türlerin getirilmesi, yaban hayvanlarının uluslararası ticareti ve çevre kirliliğidir. Bu olumsuz faktörler içinde kaçak ve usulsüz avcılık önemli bir paya sahip olmakla birlikte genelde yaşam alanlarının tahribi ve çevre kirliliği gibi faktörlerin ardından gelmektedir. Bahsedilen her türlü olumsuz etkene rağmen, av hayvanlarının çoğunluğunun ait olduğu kuşlar ve memeliler bakımından, yaklaşık 468 kuş ve 162 memeli türü ile ülkemiz bölge ülkelerine göre önemli ölçüde zengin durumdadır. Ancak, ülkemizdeki bu türlerin hemen hepsinin birçok yerdeki populasyonları yok olmuş durumdadır vebu yok olma sürecinin devam ettiği ve genel olarak populasyon yoğunluklarının da oldukça düşük olduğu bilinmektedir.

Yaban hayvanlarının neslini tehdit eden başlıca faktörler içinde yer alan kaçak ve

usulsüz avcılığın, yasal avcılık ile karıştırılmaması gerekmektedir. Zira, yasa ve kurallara uygun bir şekilde yapılan avcılık, sürdürülebilir avcılık olup, önemli bir doğal kaynak olan

Page 16: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

16

av hayvanlarının sürekli olarak doğada varlıklarını sürdürmelerini ve dolayısıyla bu kaynaktan sürekli bir şekilde yararlanmayı sağlayan en önemli yollardan biridir.

3. KAYDEDİLEN GELİŞMELER 3.1. Korunan Alanların Yönetimi

Korunan alanlarla ilgili koruma statülerine ve mekanizmalarına bakıldığında biyolojik çeşitliliğin ve doğal kaynak değerlerinin iki farklı şekilde korunduğu görülmektedir. Bunlar; alan dışında (ex-situ) koruma ve yerinde (in-situ) korumadır. Bugün uluslararası düzeyde kabul gören yerinde (in-situ) koruma kategorileri ve koruma yaklaşımlarından bazıları; IUCN'nin koruma alanları kategorileri, UNESCO'nun Biyosfer Rezervleri ve Dünya Miras Alanları ile RAMSAR Alanları ve Avrupa Birliği’nin Natura 2000 alanlarıdır. Türkiye’deki en yaygın yerinde koruma statüleri ise milli park, tabiat parkı, tabiatı koruma alanı, tabiat anıtı, yaban hayatı geliştirme sahası, özel çevre koruma bölgesi, doğal ve arkeolojik sit alanları, muhafaza ormanları, tohum meşcereleri, tohum ve gen bahçeleri, ulusal ve uluslararası öneme sahip sulak alanlar olarak sıralanabilir.. Bu alanların yasal dayanağını 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 2872 Sayılı Çevre Kanunu, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu, 4915 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu, 6831 sayılı Orman Kanunu ve 383 sayılı Özel Çevre Koruma Bölgelerinin Oluşturulmasına Yönelik Kanun Hükmünde Kararname oluşturmaktadır. Mevcut yasalarla birlikte uluslararası sözleşmelerle de biyolojik çeşitliliğin ve peyzaj değerlerinin korunmasına yönelik faaliyetler yürütülmektedir. Ülkemizde doğanın ve doğal kaynakların korunması ile ilgili ilk yasal çalışmalar 1937 yılında çıkarılan 3116 ve 3167 Sayılı Kanunların yürürlüğe girmesi ile başlamıştır. 1956 yılında kabul edilen 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 25. maddesi ile; nadir özellik ve güzellik arz eden sahaların Milli Park rejimine alınması sağlanmış, yine bu madde ile Mesire Yerleri ihdas etme imkanı elde edilmiştir. Bu yasaya dayanılarak ilk defa; 1956 yılında Belgrat Ormanı Mesire Yeri, 1958 yılında Yozgat Çamlığı Milli Parkı, 1958 yılında 3167 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu’na göre “Belgrat Geyik Üretme İstasyonu” tesis edilmiştir. Milli Park, Av-Yaban Hayatı ve Mesire Yerleri ile ilgili çalışmalar Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde uygulanmaya başlamıştır. Ülkemizde biyolojik çeşitliliğin, doğal değerlerin ve peyzajların korunması amacıyla belirlenen ve yönetilen korunan alanların koruma statüleri ve bu alanlara ilişkin mevzuat Çizelge 2’de verilmiştir. Çizelge 2. Türkiye’deki koruma kategorileri, yasal dayanağı ve sorumlu kurum-kuruluşlar (Yenilmez-Arpa 2011)

KORUMA STATÜSÜ YASAL DAYANAK SORUMLU KURUM Milli Parklar, tabiat parkları, tabiatı koruma alanları,

2873 Sayılı Milli Parklar Kanunu ve Yönetmeliği, 645 Sayılı Orman ve Su İşleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Milli Parklar Dairesi Başkanlığı

Page 17: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

17

Ulusal ve Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar,

2872 Sayılı Çevre Kanunu Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği 645 Sayılı Orman ve Su İşleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Hassas Alanlar Daire Başkanlığı

Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları

4915 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu 645 Sayılı Orman ve Su İşleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Yaban Hayatı Daire Başkanlığı

Mesire yerleri, kent ormanları, arboretumlar, orman içi biyolojik çeşitlilik koruma alanları,

6831 Sayılı Orman Kanunu ve İlgili Yönetmelikleri 645 Sayılı Orman ve Su İşleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü

Muhafaza Ormanları

6831 Sayılı Orman Kanunu ve İlgili Yönetmelikleri 645 Sayılı Orman ve Su İşleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü

Tabiat Varlıkları ve Doğal Sit Alanları

648 Sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü

Özel Çevre Koruma Bölgeleri

Barselona Sözleşmesi ve Akdeniz de Özel Koruma Alanlarına İlişkin Protokol 648 Sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü

Türkiye’de yerinde koruma yaklaşımı izlenerek yönetilen korunan alanlar doğal, kültürel, tarihi, arkeolojik ve peyzaj kaynak değerleri dikkate alınarak belirlenmekte ve planlanmaktadır. Ülkemizdeki korunan alanların koruma statüleri, sayıları ve kapladığı alanlara ilişkin bilgi Çizelge 6’da verilmiştir. Çizelge 6. Türkiye’deki korunan alan statüleri ve alansal dağılımı

KORUMA STATÜSÜ ADET ALAN (Ha.) Milli park 40 848.446 Tabiat parkı 183 81.666 Tabiatı Koruma Alanı 31 64.244 Tabiat Anıtı 106 5.549

Page 18: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

18

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMPGM)’nün yetki ve sorumluluğundaki korunan alanların (Şekil 1) ülke yüzölçümüne oranı %5,95, diğer kurum ve kuruluşların sorumluluğundaki korunan alanlar da dahil edildiğinde bu oranın %7,24 olduğu görülmektedir Bu oranın sadece %6,57’si kıyı ve deniz ekosistemlerini ihtiva ederken, %93,43’ü karasal korunan alanlardır (Özyanık 2012).

Şekil 1. Orman ve Su İşleri Bakanlığı DKMPGM sorumluluğundaki korunan alanlar ve dağılımı (Özyanık, 2012) Dünyadaki korunan alanlar sayısal olarak değerlendirildiğinde; 2000 yılında Dünya’da 30.000 adet korunan alanın bulunduğu, 2004 yılında ise bu sayının 100.000’ e, 2005 yılında ise bu rakamın 113.707 çıktığı görünmektedir. 2000 yılında korunan alanlar toplam 13.250.000km²’lik bir alan kaplamakta iken 2004 yılında toplam alan 18.800.000 km², 2005 yılında ise toplam alan 19.600.000km²ye ulaşmıştır Bu oran dünya yüz ölçümünün yaklaşık %12’sini kaplamaktadır. Ekim 2010 itibariyle ise korunan alanların sayısı 161.000’in olarak kaydedilmiştir ve bu oran dünya yüzölçümünün yaklaşık %13’ünü kaplamaktadır. Ancak bu

Yaban Hayatı Gelişme Sahası 80 1.187,386 Uluslararası Öneme Sahip Sulak alan (13 RAMSAR Alanı) 135 2.340,909 Özel Çevre Koruma Bölgesi 15 1.335,454 Doğal Sit Alanları 1273 1.310,685 Muhafaza Ormanı 54 363.561 Gen Koruma Ormanı 239 43,684 Tohum Meşcereleri 373 48,199

Page 19: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

19

oranın yalnızca %1,17’si ve Dünya yüz ölçümünün yaklaşık 6.800’ünü kaplamaktadır (http://www.iucn.org/about/work/programmes/pa., 2010, Lockwoodet al. 2006). Doğa koruma ve milli parklar ile ilgili çalışmalar devam ederken bir taraftan da dünyada doğa koruma ile ilgili yaşanan gelişmelere ülkemiz de çeşitli aşamalarında entegre olmuş ve pek çok uluslararası sözleşme, anlaşma ve protokolleri imzalamıştır. Bunlardan en önemlileri;

• Özel Çevre Koruma Bölgeleri’nin belirlenmesi ve yönetimine yönelik imzalanan Barselona Sözleşmesinin eki protokollerinden olan “Akdeniz'de Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitliliğe İlişkin Protokol (1988)”

• 1975 yılında yürürlüğe giren ve özellikle “Su Kuşları Yaşam Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme (Ramsar Sözleşmesi) “

• 1972 yılında imzalanan ve 1975 yılında uygulamaya geçen Dünya Miras Alanları Sözleşmesi,

• Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına ilişkin Sözleşme (1983) • Özellikle Su Kuşları Yaşama Alanı Olarak Uluslararası Öneme Sulak Alanlar

Sözleşmesi (RAMSAR) (1994) • Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine

İlişkin Sözleşme (CITES) (1996) • Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (1997) • Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması Sözleşmesi (BERN) (1984) • Avrupa Peyzaj Sözleşmesi (2001) • Karadeniz’in Biyolojik ve Peyzaj Çeşitliliğinin Korunması Protokolü (2004)’dür.

Uluslararası sözleşmelerin yanı sıra doğa koruma hedeflerinin belirlendiği ulusal bazda hazırlanmış bazı dokümanlar da bulunmaktadır. Bunlar; 9. Yedi Yıllık Kalkınma Planı, Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı, Türkiye Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Eylem Planı, Ormancılık Sektör İncelemesi/ Sürdürülebilir Orman Yönetimi Girişimi, Türkiye Bitki Çeşitliliğinin Yerinde Korunması(in-situ) Ulusal Planı, Gündem 21, Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi Ulusal Raporu, Avrupa Müktesebatına Uyum için Türkiye Ulusal Programı ve Ulusal Sulak Alan Stratejisidir. Yine Avrupa Birliği Mevzuat ve Politikaları çerçevesinde bazı yönetmelikler ve politikalar da koruma konularını kapsayan çalışmalardır. 3.2 Hassas Ekosistemler Denizel Hassas Alanlar ve Adalar Ekosistemi Türkiye kıtalar arası bir biyoçeşitlilik koridoru olarak değerlendirilmektedir. Endemik türlerin ve çeşitliliğin yüksek olduğu bir alan olması yanı sıra pek çok mobil türün de göç yolu üzerindedir. Özellikle, Akdeniz ve Ege Denizi tür çeşitliliğinin en yüksek olduğu alanlardır. IUCN tarafından yayınlanan rapora göre, Akdeniz kapladığı 2,5 milyon km2 (Karadeniz dâhil değil) ile dünya denizlerinin yaklaşık %7’sini oluşturmaktadır. Buna karşılık Dünya balık rezervlerinin %7’sini barındırır. Akdeniz’de bulunan 519 yerel balık türünden 43’ünün tehlike altında bulunan türler olarak sınıflandırmıştır. Akdeniz Doğal Kaynaklarının yok olmasında gelinen bu nokta uluslar arası ve ulusal düzeyde önemli kararların alınmasını gerektirmiştir. Deniz ekosistemi ve denizel biyoçeşitlilik konularında ülkemiz Biyolojik Çeşitlilik (CBD), Bern, Barselona ve Bükreş Sözleşmelerine taraftır. “Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve

Page 20: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

20

Eylem Planı 2007” yılında hazırlanarak yürürlüğe girmiştir. Kıyı ve deniz biyolojik çeşitliliği, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kapsamında ele alınan ilk tematik konudur. “Kıyı ve Deniz Biyolojik Çeşitliliği üzerine “Jakarta Görevi” adı ile anılan Program 1995 yılında onaylanmıştır. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kapsamında 1998’de kabul edilen ve 2004 yılında tekrar güncellenen deniz ve kıyı biyoçeşitliliği iş programı; entegre deniz ve kıyı alan yönetimi, deniz ve kıyı canlı kaynakları, deniz ve kıyı koruma alanları, deniz tarımı ve yabancı istilacı türler gibi konular üzerine odaklanmıştır. Bu kapsamda Türkiye genelinde çeşitli sözleşme ve protokoller ile özellikle “Habitat ve Kuş Direktifi” kapsamında koruma altına alınmış ve dağılım alanları belirlenmiş tür ve habitatlar belirlenmiştir. İstilacı yabancı türler konusunda Bakanlığımız “Nuh’un Gemisi Biyoçeşitlilik Veri Tabanında” bir ara yüz oluşturulmuş ve veri girişleri yapılmaya başlanmıştır. Avrupa Çevre Ajansı (AÇA) önderliğinde Batı ve Kuzey Avrupa İstilacı Yabancı Türler Ağı (NOBANIS) kurulmuş ve başarılı bir şekilde çalışmalarına devam etmektedir. Bunu örnek alarak yine AÇA ile işbirliğine gidilerek “Orta ve Doğu Avrupa İstilacı Yabancı Türler Ağı (ESENIAS)” çalışması başlamıştır. Barselona Sözleşmesi RAC/SPA altında “Akdeniz için İstilacı Yabancı Türler Eylem Planı” hazırlanmıştır. Avrupa Birliği İstilacı Yabancı Türler konusunda strateji çalışmalarına başlamıştır. Yine Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı altında gemilerin balast sularıyla gelen istilacı yabancı türler konusunda bir veri tabanı oluşturulmaya başlanılmıştır. Adalar biyolojik çeşitliliği konunda Akdeniz çapında Küçük Adalar İnsiyatif Grubu (PIM) kurulmuş özellikle ada kuşları ve istilacı yabancı türler konusunda çalışmalar yapılmaktadır. Ülkemizde bazı sivil toplum kuruluşlarınca bazı araştırmalar bulunmaktadır. Su Altı Araştırmaları Derneği Akdeniz Foku Araştırmalar Grubunca (SAD-AFAG) Karadeniz deniz kuşları ile ilgili bir proje başlatmıştır. Bunun yanı sıra Türkiye Deniz Araştırmaları Vakfı (TUDAV) tarafından Gökçeada biyolojik çeşitliliği çalışılmıştır. Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesinde de Hassas Alanlar Daire Başkanlığı altında, denizel biyoçeşitliliğin ve ekosistemin korunması, ada biyoçeşitliliği ve istilacı yabancı türler odaklı “Deniz Koruma Alanları Şube Müdürlüğü” kurulmuş olup faaliyetlerine devam etmektedir. Deniz Biyoçeşitliliği Üzerine Tehditler: Habitat kaybı ve bozulması, yabancı türler, aşırı avcılık (gırgır, algarna, trol balıkçılığı, vs.), katı atıklar ve atık ağlar (hayalet balıkçılık), akuakültür (su ürünleri yetiştiriciliği), kirlilik (karasal kökenli kirlilik vb), sedimentasyon (çökelme), iklim değişikliği (Karadeniz Akdenizleşiyor, aşırı ısınma vb), hidrolojinin değişimi, kıyı dolguları, hava kirliliği, deniz dibinin taranması, insan aktiviteleri sayılabilir. İzmit Körfezi, Gemlik Körfezi gibi, yanlış planlanmış şehirler sanayi ve nüfus gelişimine bağlı artan denizel atıklara bağlı olarak Körfez içlerinde hipoksik koşulların oluşmasına sebep olmuş ve bu alanlar geçmişte önemli balık gelişim alanları iken bu gün biyoçeşitliliğin yok olduğu alanlardır. Doğal alanlarda en önemli baskılardan biri olan avcılık habitat kaybına ve stokların küçülmesine neden olmaktadır. Avrupa Çevre Ajansı'na göre Akdeniz'in ticari balık stoklarının %65'i güvenli limitlerin-sınırlarını aşacak derecede avlanılmış durumdadır. Bu da bize, Akdeniz in nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğu açıkça göstermektedir.

Page 21: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

21

Bunların yanı sıra ekosistemde büyük hasarlar oluşturan istilacı türlerin varlığı önemli ekonomik ve ekosistem kayıplarına neden olmuştur. İstilacı yabancı türler, küresel olarak biyoçeşitlilik dolayısı ile ekonomi üzerine en büyük tehditlerden biridir. Barajlarımızda görülen zebra midyesi şehirlerimizin elektriksiz ve susuz kalmasına, Karadeniz ve Marmara Denizine 1980 yılların sonunda giren taraklı medüz (Mnemiopsis leidyi) balıkçılıkta milyonlarca dolar kayba neden olmuştur. Türkiye denizlerindeki yabancı türlerin sayısı 2005 yılında 263 iken, bu sayı 2011 yılında toplam 422 olmuş, artmaya devam etmekte ve Süveyş kanalından her 8 günde bir istilacı yabancı tür girişi olmaktadır. Akdeniz’de bulunan istilacı yabancı türlerin büyük çoğunluğu Süveyş kanalı yoluyla gelmesine karşın, Karadeniz’de bulunan istilacı yabancı türlerin büyük çoğunluğu da gemilerin balast sularıyla aktarılmaktadır. Ülkemiz denizlerinde tespit edilen istilacı yabancı türlere örnek olarak, taraklı deniz anası, kaykay (Mnemiopsis leidyi), deniz salyangozu (Rapana venosa), Asterias rubens, balon balığı (Lagocephalus sceleratus) sayılabilir. Yabancı türler; hibrizidasyon, patojenlerin hızlı yayılması ve/veya besin kaynaklarının paylaşımı nedenlerinden dolayı yerli tür populasyonlarını olumsuz etkilemektedir.

Mağaralar

Mağara koruma faaliyetlerine esas teşkil eden bilimsel araştırmalar katılımcı yaklaşım ilkesi doğrultusunda, mağaracılık alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları ile ortaklaşa yürütülmektedir. Mağara Araştırma Derneği ile “Tokat Ballıca Mağarası Uzun Devreli Gelişme Planının Hazırlanması”, Eskişehir Mağara Araştırma Derneği ile “Eskişehir İli mağaralarının araştırılması”, Anadolu Speleoloji Grubu Derneği ile “Küre Dağları Milli Parkı mağaralarının araştırılması”, Boğaziçi Uluslararası Mağara Araştırma Derneği ile “Kırklareli İli mağaralarının araştırılması”, Obruk Dergisi Mağara Araştırma Grubu ile “Kahramanmaraş Keş Dağı Mağaralarının araştırılması” faaliyetleri örnek olarak gösterilebilir. Sürdürülen tüm çalışmalarda Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü bünyesinde faaliyet gösteren “Karst ve Mağara Araştırma Grubu” ile de başarılı bir işbirliği ortamı oluşturulmuştur. MTA Karst ve Mağara Araştırma Grubu ile birlikte oluşturulan sistematik bütünlük içerisinde, topluluklardan gelen veriler bilimsel yeterlilik ve teknik açıdan bağlayıcılık ölçütleri göz önüne alınarak incelenmekte, uygun görülmesi halinde ortak envantere aktarılmaktadır. Son olarak 2012 Ekim ayında tüm ilgili kurumlara ve 81 il valiliğine dağıtımlı olarak bir genelge gönderilerek, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün uygun görüşü olmaksızın mağaralarda hiçbir şekilde yarasa gübresi alımı, kazı çalışması yapılması veya turizm uygulaması yapılmaması konusunda talimat iletilmiştir. Bunun sonucunda başta İçişleri Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı olmak üzere, tüm kurumlardan olumlu geri dönüşler olmuş, mağaraların ekosistem bütünlüğü içinde ve mağaracılık normları dahilinde yönetilen korunan alanlar olduğu kabul edilmiştir. Korumaya yönelik yürütülmekte olan faaliyetlerin bir bölümünü ise, geçmişte bilinçsiz şekilde turizme açılmış mağaralarımızın rehabilitasyonu oluşturmaktadır. Bu açıdan da pilot projeler başlatılmış olup, önemli adımlar atılmıştır.

Page 22: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

22

Ballıca Mağarası’nın Mağara Araştırma Derneği ile başlatılan süreçte elektrifikasyon sistemi değiştirilmiştir. Rehabilitasyon öncesi sayısı 700’ü bulan armatür sayısı bugün itibariyle 150 civarındadır ve yeni geliştirilen sistem uyarınca kalan armatürler de azaltılacak, tümü soğuk ve sensörlü aydınlatma armatürleriyle değiştirilecektir. Yedi adet mağara rehberi “Alan Kılavuzluğu” eğitimi sonucunda sertifika almış ve görevine başlamıştır. Böyle Ballıca Mağarası’nda ziyaretçilerin kontrolsüz dolaşarak habitat tahribatına yol açmaları önlenmiştir. Burdur İnsuyu Mağarası’nda yeni başlatılan program neticesinde öncelikli olarak sayısı 150’yi bulan ve aşırı yosunlanmaya yol açan armatür sayısı toplam 40’a düşürülmüştür. Önümüzdeki aylarda tüm armatürler sensörlü ve soğuk ışık kaynağı olan yenileriyle değiştirilecek, mağaranın ekosistem bütünlüğünü bozan tüm unsurlar mağara dışına çıkartılacaktır. Buna benzer çalışmalar Bursa Oylat, Karabük Mencilis, Bartın Gürcüoluk, Konya Tınaztepe ve Kırklareli Dupnisa mağaraları için de geçerlidir. Bursa’da ise Ayvaini Mağarası’nın maruz kaldığı taşocakları baskısı “tampon bölge” uygulaması ile giderilmiştir. Yürütülen rehabilitasyon çalışmaları dışında, ülkemiz karst ve mağara çeşitliliğini en güzel yansıtan örneklere yönelik olarak 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu kapsamında tescil çalışmaları da yürütülmektedir. Halen Konya Derebucak Çamlık Mağaraları Milli Parkı, Bartın Gürcüoluk Mağarası Tabiat Parkı, Antalya Zeytintaşı Mağarası Tabiat Parkı ve Antalya Kocain Mağarası Tabiat Anıtı söz konusu kanun uyarınca ilan aşamasına gelmiştir. Bu olumlu gelişmelerin istenen noktaya ulaşması ise, ancak tüm mağaraları genel bir koruma şemsiyesi altına alacak olan, mağaralara özgü bir mevzuat aracının oluşturulması ile mümkün olabilecektir. Avrupa Birliği’nce 2006 yılında beyan edilen Mağaraların Korunması Deklarasyonu’nda yer alan “2016 yılına kadar mağaraların korunmasına yönelik bir direktif hazırlanması” ifadesinden yola çıkarak, söz konusu direktifin yayımlanması halinde aday ülke olan Türkiye’yi de bağlayacağı düşünüldüğünden, mağara ekosistemlerinin korunmasına yönelik bir mevzuat aracının oluşturulması çalışması başlatılmıştır. Bu kapsamda konuyla doğrudan ilgili olan Genel Müdürlüğümüz, MTA Genel Müdürlüğü ve Mağaracılık Federasyonu uzmanlarından müteşekkil bir çalışma gurubu oluşturulmuştur. Söz konusu çalışma gurubu, mağara ekosistemlerinin korunmasına yönelik mevzuat aracının hazırlanması çalışmalarını sürdürmektedir.

Sulak Alanlar

Son yirmi yıl içinde sulak alanların korunmasıyla ilgili Türkiye’de önemli gelişmeler yaşanmıştır. 1992 yılında Bakanlık bünyesinde görevi sadece sulak alanların korunması olan bir birimin teşkil edilmesi, Türkiye’nin 1994 yılında Ramsar Sözleşmesi’ne taraf olması, 2002 yılında Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinin yürürlüğe konması, Çevre Kanunu ve Kara Avcılığı Kanununa sulak alanların korunmasıyla ilgili hükümlerin konması, DSİ Genel Müdürlüğünün görevleri arasından “Bataklıkları kurutmak” hükmünün çıkarılarak bunun yerine “Sulak alanları ıslah etmek” hükmünün getirilmesi gibi politik, hukuki ve kurumsal anlamda önemli gelişmeler yaşanmıştır. Sulak alanların korunması yönetmeliği ile oluşturulan ve sulak alanlar konusundaki önemli karar mekanizmalarından biri olan “Ulusal Sulak Alan Komisyonu” ve illerde kurulan “Yerel Sulak Alan Komisyon”larına, sivil toplum kuruluşlarının ve bilim insanlarının alınması katılımcılık adına başka ülkelere de örnek teşkil

Page 23: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

23

edecek adımlar olmuştur. Ayrıca illerde kurulan Yerel Sulak Alan Komisyonları marifeti ile yerel düzeyde alanla ilgili söz sahibi her kesimin söz hakkı olması çok önemli olmuştur. 13 uluslararası öneme sahip sulak alanın Ramsar Sözleşmesi Listesine dahil edilmesi, uluslararası öneme sahip yirmi sulak alanda yönetim planının tamamlanması, kırk alanda ise Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği gereği sulak alan koruma bölgelerinin belirlenmesi ve geçmişte kurutulmuş alanların restorasyonu için çalışmalar başlatılması önemli gelişmeler olarak sıralanabilir. Ayrıca bu süreç içinde Bakanlıkça yapılmış olan Sulak Alan Konusunda Bilinçlendirme Projesi ile gerek Bakanlık ve diğer kamu kurumlarının merkez ve taşra teşkilatlarında çalışan personelin, sivil toplum kuruluşlarının koruma ve planlama çalışmalarına aktif olarak katılımları sağlanmıştır. Buna ek olarak, Bakanlığın ve konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının yaptığı eğitim ve bilgilendirme faaliyetleri, sempozyumlar, toplantılar vb. çalışmalar ülke düzeyinde genel bir farkındalık yaratmıştır. Alanların biyolojik ve ekolojik özelliklerinin tespitine yönelik yürütülen projeler, envanter çalışmaları, izleme ve değerlendirme çalışmaları, geleceğe dönük planlamaların yapılması için önemli altlık oluşturmuştur. Belirtilen amaçlar ile 2003-2008 yılları için hazırlanan I.Ulusal Sulak Alan Stratejisi ve 2011 – 2015 yılları için yürürlüğe konan II. Ulusal Sulak Alan Stratejisi, sulak alanların korunması ve geliştirilmesi konularında yapılacak faaliyetlere ulusal düzeyde yön veren önemli bir belge olmuştur.

3.3 Peyzaj Onarımı Peyzaj onarımına ilişkin ülkemizdeki en önemli iki gelişme

1. Madencilik Faaliyetleri İle Bozulan Arazilerin Doğaya Yeniden Kazandırılması Yönetmeliği ( Mülga Çevre ve Orman Bakanlığı, Resmi Gazete Tarihi : 14/12/2007, Resmi Gazete No : 26730

2. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü RES (Rüzgâr Enerjisi Santralleri) Projeleri İçin Değerlendirme Raporu Formatıdır.

Avrupa Peyzaj Sözleşmesinde peyzaj onarımı peyzaj planlama tanımının içinde geçmektedir. “Peyzaj planlaması”, peyzajların geliştirilmesi, restore edilmesi (peyzaj onarımı) veya yaratılması için yapılan ileri görüşlü güçlü eylem ” olarak tanımlanmaktadır.

.

3.4. Yaban Hayatı Yönetimi Önceleri tek veya birkaç türün korunmasına dayanan yönetim planları günümüzde tüm türlerin ve içinde bulundukları habitatların yani ekosistemin korunması ve yönetimi anlayışına dönüşmüştür. Son zamanlarda orman amenajman planlarında fonksiyonel planlama adı altında yeni stratejiler geliştirilmiş olup bu fonksiyonlar içerisine yaban hayatı da dahil edilmiştir. Yine son yıllarda yazılımı geliştirilen “Ekosistem Tabanlı Çok Amaçlı Planlama- ETÇAP” kapsamında yaban hayatının ekonomik ve ekolojik planlaması yapılabilmektedir. Ayrıca ulusal veya yöresel ölçekte tehdit veya tehlike altında olan nadir ve endemik türlerin veya kültürel-ekonomik değeri olan türlerin korunması ve yönetimi için de in-Situ veya ex-Situ koruma yöntemleri uygulanarak türlerin devamı sağlanmaya çalışılmaktadır.

Page 24: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

24

Milli parklar ve diğer korunan alan türleri yaban hayatının korunmasına hizmet etse de ülkemizde yaban hayatının korunmasını esas amaç edinen iki tip alan koruma şekli bulunmaktadır. Bunlardan birisi yaban hayatı koruma sahaları (YHKS), diğeri de yaban hayatı geliştirme sahalarıdır (YHGS). YHKS ve YHGS ile ilgili yönetmeliğe göre “Yaban hayatı değerlerine sahip, korunması gerekli yaşam ortamlarının bitki ve hayvan türleriyle birlikte mutlak olarak korunduğu ve devamlılığının sağlandığı sahalar yaban hayatı koruma sahaları” olarak tanımlanmaktadır. “Yaban hayatı geliştirme sahaları ise av ve yaban hayvanlarının ve yaban hayatının korunduğu, geliştirildiği, av hayvanlarının yerleştirildiği, yaşama ortamını iyileştirici tedbirlerin alındığı ve gerektiğinde özel avlanma plânı çerçevesinde avlanmanın yapılabildiği sahaları” tanımlamaktadır. 2005 yılından sonra yaban hayatı koruma sahalarının tamamı yaban hayatı geliştirme sahalarına dönüştürülmüştür (Beşkardeş, 2009). Uluslararası örneklere bakıldığında, avcı kulüpleri/örgütlerinin, Yaban Hayatı (YH) çalışmalarına aktif olarak katıldığı (Rishi, 1997; Anonim, 1989; Lahti, 1989; Kayaöz, 1999) ve YH yöneticilerinin de yönetim planını biyologların yanı sıra avcıların da görüşlerinden yararlanarak oluşturduğu görülmektedir. Ülkemizde ise son dönemde YHGS’lerin planlama çalışmalarında ilgi grubu toplantıları düzenlenmekte, bu toplantılarda ilgi gruplarına kendilerini ifade etmelerine fırsatı tanınmaktadır. YHGS’lerde ekolojik dengenin korunması, tahribat ve kaynak israfından kaçınabilmek için bu kaynakların en iyi şekilde korunmasına yönelik bir planlama ile orta ve uzun vadeli politikaların belirlenmesine ve bu çerçevede iyi işleyen bir yönetim mekanizmasının kurulmasına bağlıdır. Bugün ülkemizde 80 adet YHGS bulunmaktadır. Bu 80 sahadan 17’si sulak alan statüsündedir. Yaban Hayatı Koruma ve Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları ile İlgili Yönetmelik’in 11. maddesi gereği hazırlanması gereken Yönetim ve Gelişme Planlarının hazırlanmasına, 2007 yılında hız verilmiş bugüne kadar 40 sahanın planı onaylanmıştır.

Ülkemizde yaban hayvanlarının üretimi, yerleştirilmesi ve takibi DKMP Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Üretilmesine ihtiyaç duyulan türler belirlenerek uygun istasyonlarda faaliyetler yapılmakta ve sonrasında doğaya yerleştirilmektedir. Yaban hayvanlarında yerleştirme; nesli tehlike altında olan veya yoğun olarak bulunan türlerin yeni koruma alanlarına veya daha önce bulundukları fakat insan baskısı ile kayboldukları eski yayılış alanlarına yeniden kazandırmak amacıyla yapılmaktadır. Ülkemizdeki yerleştirme faaliyetleri özellikle 2005’ten bu yana hız kazanmış ve bu bağlamda yaban koyunu, ceylan, geyik, alageyik gibi doğada azalan yaban hayvanlarının uygun alanlarda yerleştirilmeleri yapılmıştır. Yine keklik ve sülün gibi kanatlı yaban hayvanlarının üretim ve yerleştirme çalışmaları da artarak devam etmektedir. Bu çalışmalarda en önemli kriterler; seçilen hayvanların bireysel davranış özellikleri, doğaya salınma zamanı, sahada bulunan yırtıcıların durumu, sahadaki koruma-kontrol faaliyetlerinin yoğunluğu, hayvanların o sahada azalmalarına veya tükenmelerine neden olan faktörlerin ortadan kaldırılıp kaldırılmadığı, salınan yöredeki habitatın kalitesi ve yerleşim alanlarına uzaklığı olduğu birçok bilim insanı tarafından vurgulanmaktadır.

Ülkemizde yürütülen yerleştirme çalışmalarından bazıları aşağıda verilmektedir:

Page 25: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

25

Ankara-Nallıhan’da 130 adet, Karaman-Karadağ’da 58 adet Anadolu yaban koyunu doğaya yerleştirilmiştir. Bu hayvanlardan 30 adedine radyo telemetri vericisi takılmış ve halen doğada izlenmektedir (Ünal ve ark., 2008). Çeşitli Yaban Hayvanı Üretme İstasyonlarında üretilen geyik ve karaca grupları ile ilgili yerleştirme yapılmıştır. 12 adet karaca Ordu- Akkuş’a, 359 adet geyik ise farklı doğal yaşam alanlarına yerleştirilmiştir. Ayrıca, Nallıhan üretme istasyonundan 45 adet geyiğin doğaya yerleştirilmesi için çalışmalar devam etmektedir (Ünal ve ark., 2008). Eşenadası Üretme İstasyonundan alınarak Dilek Yarımadası Milli Parkında yerleştirilen alageyiklerin sayısı 22’ye ulaşmıştır. Proje kapsamında alageyikler uydu vericileri ile takip edilmekte ve fotokapanlar ile durumları izlenmektedir. Kanatlı hayvan türlerinin doğaya yerleştirme çalışmalarına bakıldığında ise, 2001-2011 yılları arasında Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından toplam 275.000 keklik ve sülün doğaya yerleştirilmiştir (Anonim, 2008). Son yıllarda memeli yerleştirme çalışmalarında izleme faaliyetleri üniversiteler ile imzalanan protokoller çerçevesinde yapılmaktadır.

3.5. Sürdürülebilir Av Yönetimi

Avcılıkla ilgili ilk yazılı düzenleme, 9 Ocak 1882 tarihli Berri ve Bahri Zabıta-i Saydiye Nizamnamesi (Kara ve Deniz Avcılığı Zabıtası Nizamnamesi)’dir ve Nizamname av hayvanlarının korunmasını sağlamaktan çok, hazineye gelir sağlamayı amaçlamıştır. Cumhuriyet Döneminde, 13 Mayıs 1937 tarihinde, 3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu yürürlüğe girmiştir. Daha sonra, bu kanunun yerine 11 Temmuz 2003 tarihinde 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu yürürlüğe sokulmuştur. Günümüzde bu kanun ve buna bağlı olarak hazırlanmış olan 11 adet yönetmelikle sürdürülebilir avcılığa yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Bununla birlikte, Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesi ve Ulusal Program çerçevesinde av kaynaklarının yönetimi ile ilgili olarak; Kuş (2009/147/EC) ve Habitat (92/43/EEC) Direktifleri, Bacaktan Yakalama Tuzakları Tüzüğü (3254/91/EEC) ile Paris, Ramsar, Bern, Washington (CITES), Barcelona ve Biyolojik Çeşitlilik gibi sürdürülebilir av yönetiminde dikkate alınan uluslararası sözleşmeler de mevcuttur. Kara Avcılığı Kanununda da yer verildiği üzere, av ve yaban hayatı yönetiminde doğru kararlar alabilmek için yaban hayvanı popülasyonlarının büyüklükleri, yaş ve cinsiyet durumları, doğan yavruların yaşama oranları gibi popülasyon yapısı ve dinamiğine ilişkin temel bilgilere gerek duyulmaktadır. Bu bilgilerin elde edilmesi kapsamlı envanter çalışmalarına ihtiyaç bulunmaktadır. 2000 yılından bu yanaenvanter çalışmalarında avcı ve köylüler, yerel rehberler olarak dahil edilmekte ve kendilerine belirli bir ücret ödenmektedir. 2007 yılından itibaren envanter çalışmaları avcı derneklerinden veya köy tüzel kişiliklerinden hizmet satın almak suretiyle yaptırılmaktadır. 2000 yılında yılda 9 olan envanter sayısı 2010 yılında yılda 126’ya, envanteri yapılan alan ise 170,138 hektardan 3,496,246 hektara ulaşmıştır. Bütün insanlık tarihi içerisinde Türkler köklü bir avcılık geleneğine sahip olmalarına rağmen, son yüzyıllarda sürdürülebilir av ve yaban hayatı yönetiminde dünyanın çok gerisinde kalmışlardır. Bugün yaklaşık 20 milyon TL ile ifade edilen avcılığın milli ekonomiye

Page 26: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

26

katkısının, gerekli çalışmaların yapılmasıyla yaklaşık 20-25 milyar TL’ye yükseltilebileceği tahmin edilmektedir (Başkaya ve Gündoğdu, 2013). Tahmin edilenin bu kadar uzağında olunmasının en önemli göstergelerinden birisi ülkedeki av ve yaban hayatı eğitiminin durumudur. Dünyada 200 yıllık bir geçmişe sahip olan sürdürülebilir av ve yaban hayatı eğitimi, ülkemizde ancak 2009 yılında Trabzon’da, KTÜ Orman Fakültesinde, Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Mühendisliği Bölümü’nün açılmasıyla ikincil bir konu olarak ele alınmaktan kurtulmuştur. Bunu, 2010 yılında Isparta ve 2012’de Düzce’de Orman Fakültelerinde aynı isimle açılan iki bölüm izlemiştir. Ülkemizde av turizmi çerçevesinde değerlendirilebilecek av hayvanlarının yaklaşık olarak yaşam alanları, avlanabilecek hayvan sayıları ve elde edilebilecek gelirler sırasıyla aşağıda Çizelge 3 ve 4’te gösterilmiştir. Ülkemizdeki büyük memeli av hayvanlarının popülasyonlarının geliştirilmesi amacıyla kızıl geyik için 16 adet toplam 193.985 ha., yaban keçisi için 22 adet toplam 350.543 ha., karaca için 12 adet 124.104 ha., yaban koyunu için 2 adet toplam 77.581 ha., ceylan için 1 adet 28.480 ha. alageyik için 1 adet 28.972 ha. ve çengelboynuzlu dağ keçisi için 4 adet toplam 182.709 hektar Yaban Hayatı Geliştirme Sahası tesis edilmiştir. “Av Turizmi Kota Belirleme Esas ve Usulleri” isimli talimat ile korunan büyük memeli av hayvanlarının avlanma kotaları her yıl belirlenerek Av Turizmi Komisyonuna sunulmaktadır. 2003-2011 yılları arasındaki dönemde kontrol edilen 28.9151 avcıdan 23.212’sihakkında yasal işlem yapılmış, 17.729 adet araç-gerece el konulmuştur. 2003-2011 döneminde av kabahati işleyenler hakkında toplam 16.352.957 TL idari para cezası verilmiştir. Bu süre zarfında değişik özellikte ve cinste 30.000 adetin üzerinde sair eşyaya el konulmuştur. Bu eşyalarınmali değeri yaklaşık 7.250.000 TL’dir. DKMPGM’nin doğa koruma, avcı kontrolü, yasa dışı avcılığın engellenmesi gibi konulardaki çalışmaları ile avcıların bilgilendirilmesi ve bilgi alışverişinin sağlanmasında Fahri Av Müfettişleri’nin önemli katkıları olmaktadır. 2011 tarihi itibariyle ülkemizde 326 Fahri Av Müfettişi görev yapmaktadır. Çizelge 3. Mevcut Büyük Memelilerin Av Potansiyeli (Başkaya ve Gündoğdu, 2013)

Tür Adı Yaşam Alanı (Mil. ha)

Popülasyon Yoğunluğu (100 ha)

Toplam Potonasiyel Birey Sayısı

Av Potansiyeli (Adet)

Muhammen Bedel (Adet/TL)

Toplam Ücret (TL)

Alageyik 8 3 240.000 60.000 5.000 300.000.000 Kızıl geyik 20 3 600.000 150.000 15.000 2.250.000.000

Karaca 25 5 1250.000

312.000 1.000 312.000.000

Ceylan 2 4 80.000 20.000 4.000 80.000.000 Yaban keçisi 20 3 600.000 150.000 10.000 1.500.000.000 Çengelboynuzlu dağ keçisi

10 3 300.000 75.000 2.500 187.500.000

Anadolu yaban koyunu 2 3 60.000 15.000 15.000 225.000.000 Doğu yaban koyunu 10 3 300.000 75.000 15.000 1.125.000.000 Yaban domuzu 60 4 2.400.0 600.000 600 360.000.000

Page 27: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

27

00 Ayı 35 0,05 17.500 1.750 20.000 35.000.000

TOPLAM 6.374.500.000 Çizelge 4 . Küçük Memeli ve Kuşların Av Potansiyeli (Başkaya ve Gündoğdu, 2013)

Tür Adı Yaşam Alanı (Mil. ha)

Av Potansiyeli (Adet)

Muhammen Bedel (Adet/TL)

Toplam Ücret (TL)

Kınalı keklik 40 5.000.000 20 100.000.000 Kaya kekliği 10 1.000.000 20 20.000.000 Çil keklik 40 3.000.000 20 60.000.000 Kum kekliği 10 50.000 20 1.000.000 Bıldırcın 60 5.000.000 10 50.000.000 Sülün 20 100.000 20 2.000.000 Çulluk 40 500.000 30 15.000.000 Tahtalı 30 500.000 15 7.500.000 Gökçe güvercin 20 100.000 15 1.500.000 Üveyik 30 100.000 15 1.500.000 Karatavuk 60 2.000.000 10 20.000.000 Yaban ördekleri 10 500.000 25 12.500.000 Sakarca 10 1000 30 30.000 Sakarmeke 20 1.000.000 10 10.000.000 Kargalar 70 2.000.000 5 (*) 10.000.000 Yaban tavşanı 60 500.000 25 12.500.000 Ada tavşanı 2 20.000 25 500.000 Tilki 60 75.000 50 3.750.000 Çakal 20 10.000 50 (*) 500.000 Porsuk 40 10.000 50 (*) 500.000 Kaya sansarı 60 20.000 50 (*) 1.000.000 Ağaç sansarı 20 10.000 50 (*) 500.000

TOPLAM 330.280.000 (*): Türkiye’de avcıların çok fazla tercih etmediği türler.

Köy Tüzel Kişiliklerine aktarılan “katılım payı”nın korumaya olumlu yansıması nedeniyle son yıllarda köy katılım payı oranları artırılmıştır. Bu oran yaban domuzunda % 40-65, Anadolu yaban koyunu ve ceylan’da %82, diğer türlerde ise % 40-70 seviyesindedir. Ayrıca, yöre insanının organizasyonu yapanlar tarafından rehberlik ve kılavuzluk hizmetlerinde istihdam edilmesiyle de katılım payı etkisinin arttığı söylenebilir. Avcı eğitimi kursları ile avcı olacak adaylar eğitilmekte, eğitimde başarılı olanlardan talepte bulunanlara avcılık belgesi Bakanlık taşra teşkilatı tarafından verilmektedir. Avcılık belgesi alan kişilerin avlanabilmesi için avlanma izin ücreti ödemesi gerekmektedir. 2011-2012 av döneminde toplam 112.350 avlanma izin kartından 8.277.765 TL gelir elde edilirken, 2003-2011 döneminde avlanma kartı satışlarından toplam 32.629.006 TL gelir elde edilmiştir. Elde edilen gelirlerin bir miktarı koruma- kontrol faaliyetlerinde kullanılmaktadır. 4915 sayılı Kanunda avlaklar mülkiyet esasına dayanılarak özel avlak, devlet avlağı, genel avlak ve örnek avlak olmak üzere dört ayrı statüde tanımlanmaktadır. Ülkemizde avlakların tesis edilmesi çalışmaları 2004 yılında başlatılmıştır. Avlakların tesisinde avlanma planları

Page 28: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

28

çerçevesinde av yapılması, özel sektöre kiralanarak kırsal kalkınma için kaynak yaratılması gibi avantajları göz önüne alınarak örnek avlaklara öncelik verilmiştir. 2011 yılı sonu itibariyle yaban domuzu, keklik ve sülün türlerimize yönelik olarak 73 örnek avlak tescil edilmiş olup bunlardan 16 tanesi iptal edilmiş kalan 57 örnek avlak ihale edilmiştir. İhale edilen 57 avlağın 16 tanesine talipli bulunamamıştır. Taliplisi bulunan 41 örnek avlaktan 9 tanesinin çeşitli nedenlerle sözleşmesi tek taraflı olarak fesh edilmiş geri kalan 32 avlak 10 yıllık sürelerle işlettirilmek üzere özel sektöre kiralanmıştır. Sözleşmesi feshedilen 9 avlak ile ihaleye çıkılarak talipli bulunamayan 16 avlak olmak üzere toplam 25 avlak taşra teşkilatımızca işletilmektedir. 2004 yılından 2011 yılına kadar örnek avlaklardan toplam KDV hariç 2.573.532 TL elde edilmiştir. Bu gelirin 1.016.292 TL’ si katılım payı olarak köy tüzel kişiliklerine ve belde belediyelerine aktarılmıştır. Kamuya aktarılan kaynak ise 1.837.543 TL’dir. 2011 yılı sonu itibariyle ülkemizde 65 adet genel ve devlet avlağı tesis edilmiştir. Doğal popülasyonların desteklenmesi suretiyle düzenli ve verimli av imkânının sağlanması amacıyla kanatlı av hayvanı türlerinden Sülün, Çil keklik, Kaya kekliği ve Kınalı keklik DKMPG üretme istasyonlarında üretilerek veya özel sektör üretiminden temin edilerek doğaya salınmaktadır. 2001-2011 yılları arasında yaklaşık 275 bin kanatlı av hayvanı 133 yerleştirme alanında doğaya bırakılmıştır. Kanatlı av hayvanı yerleştirme alanları 3 yıl süreyle ava kapatılmakta ve yerleştirilen hayvanların doğaya adaptasyonları DKMPG tarafından izlenmektedir. Gerek görüldüğünde ava kapatılma süresi 2 yıl daha uzatılabilmektedir. 2003-2011 yılları arasında av turizmi kapsamında avlanan hayvan sayıları Çizelge 5’te verilmiştir. Türkiye’de son on yıl içinde av turizmi kapsamında avlanan avcı sayısı 9381’dir. Bu avcılardan elde edilen gelir 18.201.690,33 TL dir. Bu gelirden köy tüzel kişiliklerine ve belde belediyelerine aktarılan bedel 4.959.897,83 TL dir. Çizelge 5 Av Turizmi Kapsamında Avlanan Hayvan Sayıları (2003-2011)

AV TURİZMİ KAPSAMINDA AVLANAN YABAN HAYVANI TÜR ve SAYILARI

Av Dönemi AVLANAN AV HAYVANLARI YK * YD ÇBK KRC KG AYI KURT DİĞER

2003-04 89 772 2 1 tlk 2004-05 82 741 4 7 9 2005-06 117 1208 8 3 15 2006-07 164 1883 21 11 37 8 ayk 2007-08 181 2202 12 10 28 6 7 ayk 2008-09 196 1709 20 15 35 9 ayk 2009-10 237 1151 17 11 35 2010-11 190 1409 11 21 16 4 ayk TOPLAM 1.256 11.075 95 78 175 6

(*) YK: Yaban Keçisi, YD: Yaban Domuzu, ÇBK: Çengelboynuzlu dağ Keçisi, KRC: Karaca, KG: Kızıl Geyik 2001-2003 döneminde Milli Eğitim Bakanlığı ile protokol yapılarak yürütülen avcı eğitimleri 2003 yılında çıkarılan 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu ile zorunlu hale getirilmiştir. 2003-2011 dönemi itibariyle. 6.894 adet kurs açılmış bu kurslara katılarak sertifika alan kişi sayısı 285 bine ulaşmıştır.

Page 29: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

29

4. KARŞILAŞILAN DARBOĞAZ VE ZORLUKLAR

4.1. Korunan Alanlar ve Yönetimi

Ulusal düzeyde korunan alanların mevcut durumunun değerlendirilmesi ve bu alanların geliştirilmesine yönelik geniş katılımlı bir durum değerlendirme çalışması bulunmamaktadır. Her birim kendi yetki ve sorumluluğu çerçevesinde konuyu irdelemekte ve çeşitli projelerle çözüme gitmeye çalışmaktadır. Genel olarak korunan alanların yönetimi sürecinde karşılaşılan zorluklar ve darboğazlar aşağıda özetlenmiştir. Teknik;

– Korunan alan sınırlarının belirlenmesinde biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilirliğine yeterince öncelik verilmemesi, ekosistem bütünlüğünün yeterince dikkate alınmaması, uygun olmayan sınırlamalar (halen doğal sınırlara ve coğrafik sınırlara uygun olmaması) ve ekosistem temsiliyetinin göz ardı edilmesi ve koruma çalışmalarında bütünlük sağlanamaması,

– Alanların kaynak değerlerinin detaylı çıkartılmamış olması ve özellikle endemik ve nadir türlerin halen yeterince bilinememesi ile yanlış kullanımlardan kaynaklı yok olmaları ve tahrip olmaları

– Korunan alanlara yönelik araştırma ve geliştirme alt yapısının zayıf ve yetersiz olması bu kapsamda üniversiteler ve diğer araştırma kurumları ile yeterli düzeyde işbirliğinin sağlanamamış olması,

– Geçmişten günümüze korunan alan planlamasına yönelik ilke ve yöntemlerin hala netleştirilememiş ve uluslar arası planlama yaklaşım ve eğilimleri ile katılımcılık anlayışının mevcut planlama çalışmalarıyla bütünleştirilememiş olması ve planlama sürecine ilgi gruplarının dahil edilmemesine bağlı olarak hazırlanan planların yeterince uygulanamaması,

– Korunan alanların halen planlarının tamamlanmamış olması, planı olan alanların ise uygulanabilirliğinde sorunların yaşanması ile uygulamalara yönelik alt plan ve programların yetersizliği

– Kurumsal ve ulusal bir planlama stratejisi ve eylem planının olmaması, – Korunan alan planlama ve uygulamalarına yönelik veri tabanı eksikliği ve korunan alanlar ve

yönetimi için ölçüt ve göstergelerin bulunmaması, izleme ve değerlendirmenin yetersizliği ve hatta korunan alanlarda izleme ve değerlendirmeye yönelik bir mekanizmanın olmaması, Mali:

- Korunan alanlar için ayrılan bütçenin alan yönetimine yeterince yansıtılamaması - Bütçenin yetersizliği ve bütçe planlamasının alan yönetimini güçlendirecek nitelikte

yapılmaması, bütçenin alan uygulamalarında iyi yönetilememesi - Korunan alanlar ve bu alanlarda yaşayan yöre halkı için doğanın korunması ile

bağlantılı ve koruma amaçlarına doğrudan hizmet edebilecek nitelikte alternatif gelir getirici olanakların geliştirilmemesi veya yetersiz kalınması

- Korunan alanlarda mali sürdürülebilirliğe ilişkin yasal ve yönetsel boşlukların bulunması, - Kamulaştırmaya yönelik kısıtlar ve imkânsızlıklar

Personel:

Page 30: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

30

- Korunan alanların yönetimi için nitelik ve sayısal olarak gerekli donanım ve miktardaki personelin alanlarda bulunmaması ve çalışanların net bir iş tanımının bulunmaması

- Korunan alanlar için çalışan personelin nicelik ve nitelik olarak yetersizliği; uygulama birimlerinde yeterli ve deneyimli personelin bulunmaması,

- Mevcut personeldeki moral bozukluğu, motivasyon düşüklüğü, isteksizliği - Sık personel değişiklikleri ve konu harici uzmanların görevlendirilmeleri - Korunan alanlar konusunda eğitim ve kapasite artırımına yönelik çalışmalara

yeterince önem verilmemesi, yapılan çalışmaların etkinliliğinin ve içeriğinin zayıf ve yetersiz kalması

- Korunan alanlarda görevli insan kaynaklarının yerinde ve yeterince değerlendirilememesi,

- TÜBİTAK, Üniversiteler ve diğer araştırma kurumları tarafından yürütülen proje, araştırma ve çalışmalara korunan alan yöneticileri ve çalışanlarının yeterli etkinlikte katılım sağlamamaları Kurumsal:

- Korunan alanların yönetimine ilişkin kurumsal yapılanmanın zayıf olması, - Korunan alanlarda uygulama birimlerinde yeterli ve deneyimli personelin

bulunmaması, - Kurumsal kapasitenin yetersizliği (nicelik ve nitelik olarak) - Korunan alanlardaki yönetici ve karar vericilerin sık değişmesi ve kurum ve konu dışı

görevlendirmeler, - Korunan alanlardaki yönetsel sorunların mevcudiyeti - Sık yapılanmalar ve değişimlere bağlı olarak kurumsal aidiyet ve kimliğin yeterince

güçlü olmaması ve zayıf örgüt yapısı - Kurumun önceliklerinin değişken olması ve koruma politikalarının yetersizliği, - Korunan alanlardaki yönetici ve karar vericilerin sık değişmesi ve kurum ve konu dışı

görevlendirmeler, - Korunan alanların yönetimine ilişkin bilgi-deneyim ve anlayış farklılıklarına bağlı

olarak zayıf alan yönetimi uygulamaları (Uygulamalarda çok yetersiz ve zayıf kalınması) - Farklı kurum ve kuruluşlar ile şahıs taleplerinin koruma amaçlarının önüne geçmesi - Birden fazla koruma statüsünün üst üste çakışması (bazen bu durum fayda da

sağlayabilmektedir) - Korunan alanlarla ilgili tüm uygulamalarda genel olarak merkeziyetçi bir yaklaşım

izlenmesi ve ilgili taraflarla çalışılamamamsı ile bağlantılı problemler (Özellikle yöre halkı ile yaşanan çatışmalar ve sorunlar)

- Alan yönetimine ilişkin yönetsel boşluklar, kurumsal yetersizlikler - Korunan ala yönetiminin halen yasaklar üzerine oturtulmuş olması ve alternatif

olanakların yeterince değerlendirilememesi - Korunan alanların farklı kurum ve kuruluşlar tarafından potansiyel faydalanma

alanları olarak görülmeleri ve alanlara yönelik artan talepler (HES, RES, madencilik, su alma, gölet yapma vb.)

- Korunan alan sınırları dışından alana gelen baskılar ve tehditler (su kaynaklarının kirletilmesi, çevre kirliliği, yapılaşma, açma, avcılık vb.

- Korunan alan için farklı kurumların alanın yöneticileri ile yeterli işbirliğine gitmeden bireysel aldıkları kararlar, ortak yönetim kültürünün ve yaklaşımın gelişmemiş ve hatta benimsenmemiş olması

- Korunan alanlar içerisinde yerleşim birimlerinin mevcudiyeti ile özel mülkiyet sorununun olması, kamulaştırma için yeterli kaynak ayrılmaması,

Page 31: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

31

- Korunan alanlar içerisinde bulunan yerleşim birimleri ile işbirliğine yönelik girişim ve çalışmalarda yetersiz kalınması,

- Farklı kurumlar tarafından belirlenen korunan alanların belirlenmesine yönelik ön görülen kriterlerde bütünlük olmaması,

- Kurumların uygulamalarının birbirleri ile kesişmesi ile Kurumlar arası yetersiz işbirliği ve organizasyon eksikliği,

- Korunan alanlarda yaşayanların devlete olan güvensizliği ve korunan alanlardaki sorunların çözülemeyeceği inancını taşıması

- Korunan alanların belirlenmesi, planlanması ve yönetiminde bu alanlarda yaşayan yöre insanı ile diğer ilgi gruplarının yeterince temsil edilememesi,

- Kurumlar arası benzer konularda ayrı ayrı projelerin yapılması, kaynak ve zaman israfı, - Ulusal bir doğa koruma veya korunan alanlar komisyonunun olmaması - Doğa koruma ve korunan alanlar ilgili konuların özel uzmanlık ve bilgi birikimi ile

uygulamada deneyim isteyen bir dal olduğunun algılanamamış olması, - Doğa koruma, korunan alanlar konularının önemli karar vericiler dahil toplumun tüm

katmanları tarafından yeterince kavranamamış olması, - Doğal kaynakların hızla tükeniyor olması, - Korunan alanlardaki birden fazla koruma statüsünün olduğu durumlarda yetki karmaşasından

kaynaklanan idari sorunlar yaşanmaktadır. - Pasif koruma anlayışının bir sonucu olarak kısıtlamalardan dolayı yaşanan gelir kayıpları gibi

nedenlerle korunan alanlar üzerinde yerel düzeyde olumsuz algı ve tavırlar oluşmuştur. Ancak bu olumsuz algı ve tavırların nedenlerinin belirlenmesi ve giderilmesi için çalışmalar yapılmamıştır.

- Denetim yetersizliği, - Koruna alanlar ve doğa koruma ile doğrudan ilgili bir eğitim biriminin olmaması, - Korunan alanlarla ilgili güncel bilgilenin uygulamaya zamanında yansıtılamaması

Politik:

- Koruma alanlarıyla ilgili bir üst düzey politika ve bütüncül bir stratejinin olmaması, (bunun yanında pek çok sektör tarafından geliştirilen strateji dokümanlarında parça parça konunun irdelenmesi),

- Ulusal kalkınma planlarında korunan alanlara yeterince önemin verilmemesi, - Korunan alanlara yönelik sorunların devlet politikasında yer almıyor olması, - Korunan alanların yönetimine ilişkin etkin bir kurumsal yapılanmanın olmaması, - Korunan alanlar üzerine olan siyasi ve politik baskıların olması, - Bir alanda farklı birkaç statünün bulunması ve statü kargaşalığı, - Korunan alanlar için oluşturulan milli park müdürlükleri ve şefliklerinin yer seçiminin politik

olarak verilmesi, yereldeki uygulayıcıların sürece dâhil edilmeden merkezden karar verilmesi, - Korunan alan belirleme, planlama ve personel görevlendirmelerde de hakkaniyetten uzak

kararların alınması - Korunan alan statülerinin mevcut mevzuat ve uluslararası yaklaşımlarda belirlenen kriterleri

göz ardı ederek verilmesi - Korunan alanların amaçları dışında yönetilmesi, planlanması

Hukuki-yasal:

- Aynı alanda birden fazla koruma statüsünün bulunması ve buna bağlı olarak mevzuat karmaşası il yönetsel güçlüklerin yaşanması (Örnek: Beyşehir Gölü Milli Parkı aynı zamanda Doğal Sit-Arkeolojik Sit-Sulak Alan ve İçme ve Kullanma Suyu Havzası olması nedeniyle Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, DSİ, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,

Page 32: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

32

yöre Belediye ve köy tüzel kişilikleri, Özel İdare teşkilatlarının mevzuatları çakışabilmektedir.)

- Korunan alanların yönetimine ilişkin mevcut yasaların merkezi yetkilerle donatmış olması, uygulama birimlerinin yeterince aktif olamaması,

- Yasalarda kurumsal yetki ve sorumluluklar konularında çelişki ve çakışmaların olması,

- Turizm Teşvik Kanunu, Maden Kanunu gibi sektörel öncelikli kanunlar ile korunan alanlarla ilgili kanunların birbirine ters düşecek maddeler içermeleri,

- Var olan korunan alan yasaların yeterince uygulanamaması ve bazı kanallarla delinmesi,

- Mevcut korunan alan yasalarının bazılarının hâlihazırda uluslar arası sözleşmeler ve AB direktifleri ile uyumlaştırılmamış olması,

- Korunan alanlar etrafında olması zorunlu olan tampon bölgeye ilişkin mevzuat eksikliği,

- Bir korunan alan ilan etmek için tespiti ile ilan ve tescilinin farklı Bakanlıklarca yapılması. -

Ulusal ve uluslararası ilişkiler:

- Korunan alan içinde kalan yerleşim birimlerinde yaşayanların, alanın ilan edilmesiyle daha önceki haklarında kısıtlamalara gidilmesi (6831’de doğan haklar, v.b.) ve bunun karşılığında yeni haklar verilmemesi idare – halk ilişkilerini olumsuz etkilemesi,

- Alanların yönetiminde ve karar alma sürecinde yerel yönetimlerin ve ilgili sivil toplum örgütlerinin bulunmayışı, ilgili taraflarla güçlü bir ilişkinin ve çalışma mekanizmasının oluşturulamaması,

- Korunan alan içinde bulunan yöre halkının temel sorunlarına yönelik çözümlere planlama yaklaşımında öncelik verilemesi ve idarecilerde de bu yönde iradenin oluşmamasına bağlı olarak yöre halkı ile çatışmaların yaşanması,

- Küresel gelişmelerin ulusal çalışmalara zamanında yansıtılamaması,

4.2. Peyzaj Onarımı Peyzaj onarımı konusunda karşılaşılan darboğaz ve zorluklar; -Bozulan/tahrip olan alanların onarılmasını ve/veya iyileştirilmesini, zorunlu hale getiren ve onarımla doğrudan ilgili yasa ve yönetmelikler olmaması, -Teknik olarak farklı amaçlı peyzaj onarımı çalışmalarında izlenecek genel bir yöntem ile özelleşmiş yöntemlerin resmi olarak ortaya konmamış olması, -Peyzaj onarımı çalışmalarına genellikle uygulama sonrasında ihtiyaç duyulması (peyzaj onarım çalışmaları inşaat öncesi planlama, inşaat sırası ve sonrasında değerlendirilmesi gerekmektedir) ve faaliyetle beraber eş zamanlı olarak yapılmaması -Onarım maliyetinin oldukça yüksek olması sebebiyle göz ardı edilmesi, -Konuya ilişkin ilgili bölümlerdeki lisans derslerinin yetersiz olması -Yetişmiş teknik personel eksikliği -Peyzaj onarımı ile ilgili farklı konuların farklı meslek disiplinleri tarafından birbiriyle bağlantısız olarak uygulanması -Mevcut yönetmeliklerle izleme ve kontrolün etkin yapılamaması -Hukuki boyutta peyzaj onarım çalışmalarının tanımlanmamasından kaynaklanan sorunlar -Çevre dostu teknoloji ve yöntemlerin kullanılmaması -Genellikle yapılan proje uygulamalarında insana yararın ve ekonomik yararın ön plana çıkarılması, peyzaj fonksiyonlarında ve peyzajın görsel kalitesinde yapılacak çalışmaların ileri tarihlere atılması, gözden kaçırılması ya da ötelenmesi

Page 33: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

33

4.3. Hassas Ekosistemler

Denizel Hassas Alanlar, Denizel Biyoçeşitlilik ve Adalar Biyoçeşitliliği ile ilgili Boşluklarla ilgili Sentez:

Kıyı Deniz Biyolojik Çeşitliliğini (BÇ) Korumaya yönelik Boşluklar ve İhtiyaçlar - Ne yazık ki ülkemizde henüz kıyı deniz biyoçeştliliği, tehdit altındaki türlerin

dağılımı, doğal stoklarımız, yavru gelişme sahalarımız, habitatlarımız ve onları tehdit eden baskılar bilinmemektedir. Sürdürülebilinir yönetim planlarının oluşturulabilmesi için ilk İlk Aşamada bilinmeyeni bilmemiz ve zamana bağlı değişimi izlememiz gerekmektedir. Bunun içinde Adalar ve tüm Türkiye kıyılarında Biyoçeşitlilik araştırmalarının yaygınlaştırılması, mevcut balık stoklarının ve yumurtlama sahalarının belirlenmesi ve yönetim stratejilerinin belirlenmesine yönelmeli ve kurumlar arası işbirliğine gidilerek kaynakların sağlanması gerekmektedir.

- Denizde korunan alanlarının yetersiz olması, ülkemizde deniz biyolojik çeşitliliğinin korunması konusundaki diğer önemli bir boşluktur. Bu durumun en önemli nedeni ise denizde korunan alanlarının ilanı ve yönetimi konusunda yasal ve kurumsal düzenlemelerin net olmamasıdır. Deniz Milli Parkları gibi deniz koruma alanlarının ilan edilmesine, bu alanlara yönelik yönetim planların hazırlanmasına ve mutlak koruma alanları oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Kıyı ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına yönelik gereksinimler aşağıda özetlenmiştir:

- Denizel BÇ ile ilgili çalışma yapan uzman, laboratuvar ve organizasyonlar arasında bilgi paylaşımı, işbirliği ve eşgüdümü sağlayacak tedbirler alınmalı, rehber dokümanlar hazırlanmalı ve bu uzmanların uluslar arası çalışmalara katılımı sağlanmalıdır.

- Akdeniz’deki deniz canlıları için çok önemli rolü olan ve geniş dağılım alanları bulunan deniz çayırlarının koruma altına alınması ile ilgili çalışmaların devam ettirilmesi ve koruma statülerine göre tüm türlerin denizlerimizdeki dağılım ve üreme alanlarının belirlenereke CBS de işlenmesi kısa ve uzun vadede bilimsel izleme yöntemleri geliştirilerek ve izleme programları oluşturulması.

- Nesli tehlikede olan türler ve Özel Koruma Alanları ile ilgili yöneticiler, konuyla ilgili kesim ve kamu için aydınlatıcı rehber kitapçıklar ve dokümanlar hazırlanmalı ve görsel medya da kullanılarak halk bilgilendirilmeli ve bu türler ile ilgili bilinç düzeyi arttırılmalıdır.

- Geniş kitlelerin eğitimine ve ülkemizde bir deniz kültürünün oluşturulmasına katkıda bulunmak amacıyla önemli kıyı kentlerimizde ve ekolojik yönden hassas yörelerimizde, deniz akvaryumları kurulmalıdır.

- Yabancı türlerin belirlenmesi ve gözlenmesi için etkin yolların geliştirilmesi ve uygulanması, yabancı türlerin özellikle yeni ekosistemlere girişini düzenleyen yasal düzenlemelerin yeniden gözden geçirilerek uluslararası sözleşmelerle uyumlu hale getirilmesi ve yayılımcı yabancı türlerin sularımıza girişlerinin önlenmesi için gerek ulusal ve gerekse uluslararası düzeyde sıkı denetimlerin yapılması sağlanmalıdır.

Page 34: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

34

- Deniz ve kıyı ekosistemlerinde avcılık uygulamalarının su ürünleri stoklarına olumsuz etkilerini en aza indirgeyecek tedbirler alınmalı ve uzaktan algılama sistemi gibi balıkçılık denetim altyapısının güçlendirilmesine yönelik ihtiyaçlar karşılanmalıdır.

- Henüz gelişmekte olan çok türlü balıkçılık anlayışı takip edilerek, ülkemizdeki balıkçılık yönetiminin de bu anlayış çerçevesinde şekillendirilmesi için yeni ve kapsamlı araştırmalar yapılmalıdır.

- Aşırı avcılık baskısı sonucu yıpranmış ve populasyonu azalmış olan türlerin doğal ortamdaki yeni kuşak katılım düzeylerini desteklemek amacıyla yetiştiricilik yoluyla yapılan yavru balık üretimi teşvik edilmeli ve üretilen yavru balıklar doğal ortama salınmalıdır.

- Kültür balıkçılığında, çevreyi gözeten anlayış ve düzenli etkin kontrolle, kıyıdan uzakta (off-shore) kafes balık yetiştiriciliği desteklenmelidir.

- Mali Kaynaklar ile ilgili olarak, kaynak yetersizliğinin yanı sıra kaynakların dengeli dağıtılamaması, araştırmacı teşviklerinin yetersizliği, hizmet alımı zorluğu, korumadan etkilenen ilgili kesimlere yeni mali kaynak aktarımı ve iş alanı eksikliği;

- -İnsan kaynakları ile ilgili olarak araştırma, uygulama, denetim, CBS, modelleme, haritalama ve genetik alanlarında yeterli sayıda nitelikli uzman olmaması;

- -Altyapı ile ilgili olarak, uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemi, genetik laboratuarı için donanım ihtiyaçları;

- -Mevzuat konusunda uygulama zorlukları ile kıyı mastır planlarının yapılmasına olanak sağlayacak düzenlemelerin eksikliği,

- -Kurumsal olarak da kurumlar arası eşgüdüm eksikliği ile görev tanımlarının net olmaması olarak ifade edilebilir. Mağaralar

Türkiye’de mağara araştırma ve koruma çalışmaları açısından karşılaşılan en önemli sorunların başında “uzman yetersizliği” gelmektedir. Mağaraların araştırılması zor, çoğu kez can güvenliği riskine varan fiziksel güçlüklere sahip alanlar olması nedeniyle, doğanın diğer bileşenleri kadar ilgi çekmemektedir. İnsanlara ürkütücü gelen “karanlık, tehlikeli yeraltı dehlizleri” şeklindeki algı, yeni mağaracıların ve mağara topluluklarının sisteme katılmasını engellemektedir. Halen Türkiye’de aktif mağaracılık yapan ve bir şekilde mağara araştırma süreçlerine iştirak eden yaklaşık 300 kadar mağaracı vardır. Bu sayı, “bilimsel ve teknik açıdan bağlayıcı veri üretebilen mağaracı” ölçütü düşünüldüğünde 100’ün altına düşmektedir. Benzer şekilde, Isparta, Burdur, Kayseri, Karaman, Muğla gibi mağaraların yoğunlaştığı kentlerimizde hiç bir mağara araştırma topluluğunun olmaması da başlı başına bir güçlük oluşturmaktadır. Hayatını idame ettirmek için profesyonel anlamda farklı bir işe sahip olup, hobi olarak mağaracılıkla uğraşan dernek mensuplarının uzun sureli araştırma kampları için farklı bir bölgeye gitmesi çoğu kez mümkün olmamaktadır. Bu da araştırma kamplarının sürelerinin kısa tutulmasına, araştırılan yıllık ortalama mağara sayısının ve haritalanan mağara uzunluğunun asla belirli bir sınırın üstüne çıkamamasına neden olmaktadır. “Mağara cenneti” olarak değerlendirilebilecek sayıda mağaraya sahip Türkiye’de mağaralardaki fauna ve flora çalışmalarının çok az miktarda yapılmış olması ise en önemli eksikliktir. Oysa mağaraların biyolojik yapısı ve envanterinin çıkarılması çalışmaları, çok önemli ulusal ve uluslararası boyuttaki eksikliği de gidermiş olacak, böylece bilime ve insanlığa büyük katkı sağlanacaktır.

Sulak Alanlar

Page 35: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

35

Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesinde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde Tabiat Varlıkları Genel Müdürlüğü adıyla görev tanımları birbiriyle örtüşen, zaman zamanda çelişen doğa korumadan sorumlu iki farklı birimin teşkil edilmiş olması Türkiye’nin doğa koruma konusundaki en önemli açmazlarda birini oluşturmaktadır. Bu durum zaten sınırlı olan mali ve insan kaynaklarının bölünerek verimsiz kullanılmasına neden olacağı gibi tescil, ilan, planlama ve koruma çalışmalarında aşılması zor sıkıntılar yaratacaktır. Yukarıda ifade edilen tüm gelişmelere rağmen hala gerek merkezi yönetimlerde gerekse yerel yönetimlerde -özellikle karar verme noktasında olan yöneticilerde- sulak alanların önemi ve korunmaları konusunda yeterli bilincinin gelişmiş olmaması sulak alanların korunması için önemli handikap oluşturmaktadır. Ülkemizdeki doğa koruma faaliyetlerinin tarihi 1950'li yıllara uzanmasına karşın, hukuki ve idari alanda gereken önem verilmediği ve yeterli kaynak ayrılmadığı için arzulanan hedeflere ulaşmak mümkün olmamıştır. Bu süreç içerisinde çok sayıda yasa çıkarılmış; ancak, bu yasalar farklı zamanlarda ve farklı ihtiyaçlara cevap vermek üzere hazırlandığı için, birbiriyle çelişen hükümleri içermekte, aralarında organik bir bağ bulunmamaktadır. Ulusal mevzuatımızdaki, örtüşmeleri, çelişkileri ortadan kaldıracak, uluslararası sözleşmelerle ve Avrupa Birliği doğa koruma Direktifleriyle uyumlu bir Doğa Koruma Yasasının henüz çıkarılamaması en önemli dar boğazlardan biri olarak düşünülmektedir. Sulak alanların korunması ve akılcı kullanımının ülkemizin kalkınma planlarına –özellikle sektörel politikalara- entegre edilmemiş olması, doğa koruma için bütçeden yeterli pay ayrılmaması, bütçenin her geçen yıl daha da düşmesi, özel sektörün, doğa koruma faaliyetlerinde yeterince kaynak ayırmaması ve destek vermemesi, doğa korumayla ilgili yasaların yetersizliği ve var olan yasaların birbiriyle çelişen hükümler ihtiva etmesi, kurumlar arasındaki yetki karmaşası, İlgili kurum ve kuruluşlar arasında eşgüdüm ve işbirliğinin yeterince sağlanamaması, kurumların gerek altyapı ve teknik donanım gerekse sulak alanların ekolojik işleyişini değerlendirebilecek, yorumlayabilecek ve planlama yapabilecek teknik personel yönünden yetersiz olması, Yıllardır süregelen plan karmaşasının devam ediyor olması, tüm kurumlarca/birimlerce benimsenmiş, uygulanabilir bir planlama ve yönetim anlayışının geliştirilememesi, alanlarda düzenli bir izleme yapılmaması; sağlıklı ve doğru değerlendirmelere olanak verecek ölçü ve nitelikte veri tabanının bulunmayışı.Yasaların gerektirdiği tedbirlerin uygulanamaması ve etkili denetim-izleme yapılmayışı, koruma adına önemli eksiklikler olarak görülmektedir. 4.4. Yaban Hayatı Yönetimi

Doğal alanlarda yaban hayatının yönetilebilmesi için öncelikle var olan yaban hayatı değerlerinin (bitki ve hayvan türü çeşitliliği, av hayvanlarının miktarı, habitat tipleri, meşcere tipleri, ormanın kapalılığı ve yaş durumu, toprak türü, su kaynakları gibi) tamamının tespit edilmesi gerekmektedir.

Envanter, hedefler seçilmeden ve doğru bir planlama yapılmadan önce düzenlenirse genellikle para ve zaman kaybı ortaya çıkmaktadır. Araştırıcının verileri toplaması sırasında belirli kurallara uyması gerekir. Örneğin, veri toplarken aynı yöntemleri kullanma, verileri yılın aynı zamanlarında toplama ve önceki envanterlerdeki gibi sistematik bir örnekleme yapılmış ise aynı deneme alanlarından örnek alma yaban hayatı envanterinde hedefe ulaşmayı kolaylaştıracaktır (Patton, 1992).

Yaban hayatı alanlarında taşıma kapasitesini ekolojik taşıma kapasitesi ve ekonomik taşıma kapasitesi olarak ikiye ayırabiliriz. Ekolojik taşıma kapasitesi, lojistik eşitlikte K olarak bilinir ve bir habitatın barındırabileceği maksimum birey sayısı olarak tanımlanabilir. Burada yoğunluğa bağlı faktörlerin (besin, alan, örtü ve diğer kaynaklar için rekabet) populasyon üzerindeki etkileri söz konusudur. Ekonomik taşıma kapasitesi ise maksimum ürün almayı hedefleyen örneğin avlak gibi yerlerde kullanılır. Birçok kaynakta bu değer

Page 36: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

36

populasyon taşıma kapasitesinin yarısı (K/2) olarak bildirilmektedir (Caughley ve Sinclair, 1994).

Ülkemiz, flora ve fauna çeşitliliği bakımından Avrupa’daki ülkelerin tamamından çok daha zengin olması, önemli kuş göçü yolunun üzerinde bulunması, Geliştirilmiş Biyolojik Çeşitlilik Sıcak Noktaları (Conservation International (2006)’ndan üçüne sahip olması ve üç farklı biyocoğrafik bölgenin ülkemizde kesişmesine rağmen korunan alanların kapladığı alan (%5) bakımından dünya’nın (%13) gerisinde bulunmaktadır. Korunan alan sayısının ülkemizde arttırılması gerektiği açıktır.

Türkiye’de YHGS’lerin en önemli problemlerinin başında arazi kullanım hakkı gelmektedir. Halihazır durumda YHGS’lerin bulunduğu alanlardaki ormanlar OGM (Orman Genel Müdürlüğü), Su kaynakları DSİ (Devlet Su İşleri) ve Maden alanları ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Yaban hayatı değerleri DKMPGM tarafından yönetilmeye çalışılmaktadır. Bunun sonucunda yönetimsel anlamda çatışmalar kaçınılmaz olmaktadır. Doğal alanlarda aşırı artış yapma eğiliminde ve ekosisteme (habitata) zarar verme potansiyeline sahip türlerin populasyonlarını düzenleme ihtiyacı ön plana çıkmaktadır. Aşırı artış durumlarında türün çevreye vereceği zararı önlemek açısından zararlı populasyonun artışı kontrol altına alınmalıdır. Tam tersine nesli tehlike altında bir türün de korunması gerekmektedir. Tüm bunlar türün envanteri ile habitatın taşıma kapasitesinin bilinmesini zorunlu hale getirmektedir.

Günümüzde YHGS’nın sınırları ekolojik faktörlere göre değil mülkiyet durumu, topoğrafik yapı vb. özelliklere göre belirlenmiştir. Birçok sahanın sınırları belirlenirken yöre halkının, özel kurum ve kuruluşların, bilim insanlarının, sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınmadan ilan edilmiştir. Bundan dolayı, planlama sırasında büyük çatışmalar ortaya çıkabilmektedir. Birkaç il sınırında bulunan bazı YHGS’lerin yönetimi ve planlanmasında kurum içinde çatışmalar yaşanabilmektedir.

Günümüzde yaban hayatı yönetiminin sosyal problemlerinin başında insan yaban hayatı çatışması gelmektedir. Yaban hayatı-insan çatışması "İnsan populasyonları ve yaban hayatı arasındaki etkileşimlerden dolayı yaban hayatı populasyonlarının korunmasında veya çevrede veya insanların sosyal ekonomik ve kültürel hayatlarında ortaya çıkan olumsuz etkileşimlerin tamamı" olarak tanımlanabilir" (WWF, 2005). İnsan - yaban hayatı çatışmasını doğuran sebepler şunlardır (FAO, 2012):

• İnsan nüfusunun artışı • Arazi kullanımının değişimi • Türlerin habitatlarının yok olması, bozulması ve parçalanması • Ekoturizm artması ve doğa koruma alanlarına insanların ulaşımının kolaylaşması • Otçul çiftlik hayvanı populasyonlarının artması ve otçul yaban hayvanlarının

populasyonlarında azalma veya bölgesel yok olma, • Yırtıcıların bolluğu ve dağılımı • Koruma programlarına alınan türlerin popülasyonlarının artması • İklimsel faktörler • Tahmin edilemeyen münferit doğa olayları

İnsan yaban hayatı çatışmasının sonuçları üç ana grupta toplanabilir (Elsner, 2008): a) Ekonomik çatışmalar, insanların gelirlerinin yaban hayatı tarafından olumsuz etkilenmesi

sonucunda ortaya çıkar. Örneğin domuzların, geyiklerin tarım alanlarında oluşturdukları zararlar. Burada arazi sahipleri tarafından yaban hayatının kabul edilebilir taşıma kapasitesi büyük önem kazanır. Ekonomik çatışmalar içinde trafik kazalarından ürün zararlarına kadar birçok zarar şekilleri bulunmaktadır.

b) Sağlık ve güvenlik, üç alt kategoriye ayrılmaktadır. Hastalıklar, trafik kazaları ve fiziksel tehdittir. Bugün hayvanlardan birçok hastalık insanlara veya evcil hayvanlara bulaşarak sağlıklarını tehdit etmektedir. Örneğin şap hastalığı, kuduz, batı Nil virüsü, kuş gribi,

Page 37: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

37

Kırım-Kongo kanamalı ateşi vb. Yine güvenlik problemi olarak ABD’de trafik kazalarında 75000 yaralanma olayı kaydedilmiştir. Ülkemizde bununla ilgili herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Ayı gibi bazı büyük cüsseli hayvanların nadiren de olsa doğrudan insanlara zarar verebilmektedir.

c) Psikolojik, genellikle yaban hayatı habitatları civarında yaşayan insanların yaban hayatı türlerine karşı fobi geliştirmeleriyle ilişkilidir. Fazla çalışılmamış bir konu olmakla birlikte, çatışmaların yoğun olduğu yerlerde insanlar çeşitli korkular geliştirebilmektedir. Diğer tipteki çatışmalara göre çok daha az bir etkiye sahiptir.

Orman ve Su İşleri Bakanlığına gelen başvurulara göre insan yaban hayatı çatışmalarına konu olan türler ve çatışma sebepleri sırasıyla; Ayılar, tarım alanlarına (bağ, bahçe vb.), arı kovanlarına ve bazen evcil hayvan sürülerine zarar verebilmektedirler. Bazen de insan hayatını veya sağlığını tehdit edecek şekilde karşılaşmalar yaşanmaktadır. Kurtlar, genellikle evcil hayvan (koyun, keçi vb) sürülerine verdikleri zararlar çok nadir de olsa insanlara saldırı olayları görülebilmektedir. Kuduz hastalığının taşıyıcılığını yapabilmektedirler. Yaban domuzu, tarımsal alanlarda yaptıkları zararlarla ön plana çıkmaktadır. Aşırı artışı orman için de zararlı olabilir. Ayrıca yaban domuzu şap hastalığının önemli bir taşıyıcısı olabilmektedir. Trafik kazalarına neden olabilmektedirler. Geyik, yaban keçisi ve karacalar genel olarak otçullar tarımsal alanlarda, bağ, bahçe de zararları bulunmaktadır. Geyikler ve karacalar trafik kazalarına neden olabilmektedirler. Ayrıca göç zamanında kuşlar havaalanlarında önemli tehlikeler veya en azından uçuşları engelleyerek ekonomik kayıplara neden olabilmektedir. Yine otobanlarda veya yollarda arabalar birçok kuş türüne çarparak ölümlerine neden olabilmekte ve büyük kuşlar araçlarda önemli hasarlar meydana getirebilmektedir. Ancak ülkemizdeki kuşların neden olduğu trafik kazaları ile ilgili kayıtlar yoktur. Özellikle göç zamanı olmak üzere, bazen arazi çalışmaları sırasında arabaların çarptığı kuş ölülerine veya yaralı kuşlara rastlanılmaktadır (Kiziroğlu ve ark., 2012). Bunların yanında sansar, gelincik, çakal ve tilkiler yerel halkın kümeslerinde önemli zararlara neden olabilmektedir. Kuduz hastalığının önemli taşıyıcılarıdır. Ayrıca bazı YHGS’lerde çakal ve tilkiler, karaca, keklik ve sülünlerin üzerinde önemli bir baskı oluşturabilmektedirler. Ülkemizde evcil hayvanların yaban hayatı üzerinde önemli derecede olumsuz etkileri bulunmaktadır. Bunların başında sahipsiz hayvanlar (köpek, kedi, at, deve gibi), otlatma (sığır, koyun, keçi gibi) ve evcil - yaban melezleşmesi (yaban keçisi-evcil keçi, yabani kedi-evcil kedi gibi) gelmektedir. Evcil hayvanların tamamı insanlar tarafından suni seçilim yoluyla üretilmiştir. Dolayısıyla doğal ortamda başıboş olarak bulunmamaları gerekmektedir. Bugün büyükşehirler, kasabalar ve köylerde en önemli problemlerin başında gelen sahipsiz köpekler insan yaşamına adapte olmasının yanı sıra doğada bulunduklarında yabani karakterlerini yeniden kazanmakta ve kurtlar gibi avlanarak hedef türlerin birçoğuna (geyik, alageyik, karaca, sülün, keklik vb.) büyük zararlar verebilmektedirler. Kuduz gibi çeşitli hastalıkları taşıyabilme olasılıkları nedeniyle insan ve hayvan sağlığı açısından da büyük risk oluşturabilmektedirler. Yabanileşmiş köpekler kurtlarla çiftleşerek kurtların doğal genetik özelliklerini bozabilmektedirler. Ayrıca doğal alanlardaki ziyaretçileri rahatsız ederek, zaman zaman saldırarak çeşitli problemler doğurabilmektedirler.

Page 38: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

38

Av ve Yaban Hayvanları ile Bunlardan Elde Edilen Ürünlerin Bulundurulması, Üretimi ve Ticareti Hakkında Yönetmeliğe göre ülkemizde av ve yaban hayvanı üretimi için birçok prosedür bulunmaktadır. Bu yönetmelikler hayvanların ticaretini ve üretimini zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla yurt dışında çok yaygın olarak bulunan sülün, çil keklik, karaca, geyik, alageyik gibi hayvanların avı uzun yıllardır ülkemizde yasak olmasına rağmen bu hayvanların populasyonlarının doğada az bulunmasının en büyük nedenlerinin başında üretim ile ilgili bürokratik zorluklar gelmektedir. Ülkemizde daha önceki yıllarda yaban koyunu, ceylan ve alageyik gibi yaban hayvanlarının çeşitli alanlara yerleştirilmesi yapılmış fakat, takip ve kayıt sistemi geliştirilmediği için bu çalışmalar, örneğin Manisa-Spil Dağı ve Bandırma-Kapıdağı'na salıverilen geyiklerde olduğu gibi, sadece hayvanların sahaya nakilleriyle sınırlı kalmış ve populasyonun ileriki dönemlerdeki akıbeti hakkında bilgi sahibi olunamamıştır. Yine birçok alana yerleştirilen sülün ve keklik gibi kuş türleri tilki ve çakal gibi karnivor türlere yem olmaktan kurtulamamaktadır. Gerek bu türlerinin üretiminde yabanıl özelliklerinin kazandırılamaması, gerekse yerleştirilme de yerleştirilecek alandan yırtıcıların uzaklaştırılamaması başarısızlığın kaynağı olmuştur. 4.5. Sürdürülebilir Av Yönetimi • Yivsiz av tüfeği ruhsatlarının avda kullanma veya tarım ve hayvancılıkta zararlı türlerle

mücadele ve savunma amacıyla bulundurma ruhsatlı olacak şekilde düzenlenmemiş olması,

• Ruhsatsız yaklaşık 2 milyon civarındaki av silahının kayıt altına alınamamış olması • Avcıların silah ruhsatı, avcılık belgesi harcı, avlanma izin ücreti için yoğun bir bürokrasi

yaşayarak emniyet birimleri, vergi daireleri ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı arasında mekik dokumaları ve bunun sonucunda bezginlik geçirerek yasadışı avcılığa yönelmeleri,

• Turist olarak gelen milyonlarca kişiden av yapmak isteyenler ile yanında silah getirmeyen veya getirmek istemeyen yabancı avcıların yivli ve yivsiz silah kiralamasına imkan verecek bir yasal düzenlemenin mevcut olmaması,

• Kara Avcılığı Kanununda av koruma, üretim, bakım ve avcılığın düzenlenmesi ile ilgili olarak sadece köy tüzel kişiliği ve belde belediyeleriyle işbirliği yapılmasına dair hüküm bulunmakta olup, avcı kuruluşları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler gibi diğer ilgili paydaşlarla ilgili herhangi bir hüküm bulunmaması,

• Avlak olabilecek orman, bozkır, çayır ve mera alanlarının çoğunluğunun devlete ait olması nedeniyle avlak tesisi ve işletilmesinde karşılaşılan bürokratik engeller ve statükocu yaklaşımlar,

• Avlakların tescilinde mülkiyetten kaynaklanan sorunlar yaşanmaktadır. Sorumlu kamu kurumu, muvafakat alınma zorunluluğu nedeniyle tescil edilecek avlağı statülü bir alan olarak görüp, olumsuz görüş verirken, özel mülkiyet ve kamuya ait arazilerin parçalı ve iç içe geçmiş olması yaşanan mülkiyet sorununu daha da karmaşık hale getirmektedir,

• Merkez Av Komisyonunun ülkede avcılıkla ilgili konuların genel çerçevesi ile ilgilenmek yerine, bütün konularla en detaylı bir biçimde ilgilenmesi ve her konuda en yetkili komisyon olmasından kaynaklanan sorunlar,

• Koruma bilinci yetersizliği; Mevzuat ve para yönünden bilinen eksikliklerin ötesinde en önemli sorun toplumsal bilinç düzeyimizdeki yetersizliktir. Av kaynaklarının bütün ülke insanına ait olduğu, her vatandaşın bu kaynaklarda hakkı olduğu ve bu kaynağın tükenebilir olduğu yönündeki bilinç düzeyi maalesef yetersizdir. Bu konuda halen 1858

Page 39: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

39

yılında yapılan düzenleme ile ormanlardan herkes tarafından yararlanılan Cibali Mübaha anlayışına benzer bir anlayış devam etmektedir.

• Bilgi, eğitim materyali, öğretme teknikleri, konuya duyulan ilgisizlik ve bu konularda kurumlar arası eşgüdüm yetersizliği,

• Avcı eğitim kurslarına, sadece şehir ve kısmen de ilçelerde yaşayan ve yaşadığı şehir dışında avlanan avcıların, yasal zorunluluk olduğu için katılmaları,

• Merkez ve taşra teşkilatı personelinin sayı ve nitelik bakımından yetersizliği, • DKMP Genel Müdürlüğü ve kısmen Jandarmanın haricindeki görevli kamu kurum ve

kuruluşlarının av koruma başta olmak üzere avcılıkla ilgili konuları sahiplenmemeleri, • İdari para cezalarının tamamı ile avcılık belgesinin yıllık vize harçlarının %70’inin

avcılıkla ilgili konular yerine Maliye Bakanlığı tarafından genel bütçeye aktarılması, • Avcıların av sahası yakınında veya içerisinde yeri geldiğinde ailesiyle birlikte konaklaması

ve dinlenmesi için av köşkü niteliğinde yapıların bulunmaması, • Sektörde faaliyet gösteren firmaların sayı ve nitelik bakımından yetersizliği, • Avcıların, kırsal alanlarda alış-veriş yapabilecekleri, hediyelik eşya satın alabilecekleri

yerlerin yetersizliği, • Avcılıkla ilgili uluslararası fuar vb organizasyonlara ülkemizden yapılan katılımların sayı

ve nitelik bakımından yetersizliği, • Yaban hayatı, kuş, manzara, doğa gözlem turları, foto safari gibi organizasyonların sayı ve

nitelik bakımından yetersizliği, • Ülkenin tamamındaki av yapılabilecek alanların avlak olarak henüz tesis edilmemiş

olması, • Mevcut avlakların tesisinde yapılan yer, sınır, hedef türlerle ilgili yanlışlıklar ve yönetimi

bakımından yaşanan sorunlar, • Avlak olarak düşünülen orman alanlarında yaşanan mülkiyet, izin irtifak sorunları, • Avlak olarak işletilecek alanlarda otlatma, tarımsal faaliyetler, ormanlardan odun dışı ürün

toplanması gibi tüm sosyal ve ekonomik faaliyetlerinin daralacağına dair oluşmuş yanlış algı,

• Özel avlak tesisi ve işletmeciliği için girişimci kişilerin mülkiyetlerinde olan veya kullanım hakkına sahip oldukları arazilerin yeterli büyüklükte olmaması,

• Av hayvanı üretiminin yetersizliği ve av hayvanlarının doğaya yerleştirilmeleri konusunda yaşanan ciddi sorunlar ve bu konulardaki bilimsel çalışmaların yok denecek kadar az olması, 5. GELECEĞE İLİŞKİN STRATEJİ VE POLİTİKALAR

5.1. Korunan Alanlar ve Yönetimi

• Ulusal korunan alan sisteminin sürdürülebilirliğinin sağlanması için her korunan

alanın statüsünün belirlenmesi ve ilanı öncesinden başlayarak; kaynak değerlerini, ilişkili ekonomik, sosyal yapıyı, olası izleme göstergelerini tespit edecek şekilde analiz etmek gerekmektedir. Her korunan alanı, ilan edilen statünün gerektirdiği şekilde yönetmek, yönetim uygulamalarının sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygunluğunu izlemek ve değerlendirmek zorunludur. Bu kapsamda kullanılabilecek ölçüt ve göstergeler belirlenmelidir. Kurulan izleme değerlendirme sistemi, uluslararası korunan alan statülerine uygun, uluslararası anlaşma ve süreçlerin gerektirdiği raporları üretebilecek nitelikte olmalıdır.

Page 40: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

40

• Korunan alanların yönetiminde; kırsal yerleşimlerin sosyo-ekonomik yapılarının katılımcı tekniklerle ortaya koyulduğu yönetim planlarının yapılması temel strateji olarak geliştirilmeli ve AR-GE niteliği taşıyan model yönetim planlarının yapımı, üniversiteler ve diğer AR-GE kuruluşlarının işbirliği ile gerçekleştirilmelidir.

• Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, yerel halkı ve içerdiği etki merkezlerini bilgilendirmek, onlardan bilgi sağlamak, karar, yönetim ve denetim aşamalarında onların güven ve desteğini elde etmek ve ilgi grupları arasındaki çatışmaları ortadan kaldırmak üzere halkla ilişkiler ve çatışma yönetim mekanizmalarını geliştirmelidir.

• Korunan alanlardan faydalanan ziyaretçilerin sayısı, gelir grupları, eğitim düzeyi, yolculuk koşulları, beklentiler, maliyetler... vb. konuları kapsayan araştırma ve geliştirme çalışmaları yapılmalıdır. Bu çalışmalar için üniversiteler ve diğer araştırma kurumları ile işbirliği sağlanmalıdır.

• TÜBİTAK tarafından desteklenen doğa eğitimi projeleri ilgi gruplarının eğitimi bakımından korunan yöneticileri tarafından bir fırsat olarak değerlendirilmeli ve etkin rol alınmalıdır.

• Korunan alan sınırlarının korunan alan ilan gerekçeleri ile uyumlu olup olmadığı, ekolojik, sosyal ve ekonomik boyutlar dikkate alınarak değerlendirilmeli ve revizyon gereken alanlar belirlenmelidir. Bu kapsamda çalışmalar çok boyutlu olarak ele alınmalı, bu konuda üniversiteler ve diğer araştırma kurumları ile işbirliği sağlanmalıdır.

• Genel Müdürlüğün hem merkez hem de taşra teşkilatlarındaki personel sayısı artırılmadır. Bunun yanında personelin niteliğinin arttırılmasına yönelik eğitimler önemsenmelidir. Meslek içi ve sürekli eğitimin, değişen göreli öncelikler ve bilgi ve beceri boşlukları dikkate alınarak yeniden ve akademik çevrelerle ortaklaşa çalışma yapılmak suretiyle programlanması ve uygulanmasına ait kalıcı bir düzenin oluşturulması sağlanmalıdır

• Alana ait koruma statülerinin birleştirilerek tek bir kurum / komisyon tarafından uygulamalar yürütülmelidir.

• Korunan alan planları ihtiyaçlara cevap verecek, mevcut problemlerin çözümüne imkân sağlayacak şekilde (koruma – kullanma dengesini gözeterek) en kısa zamanda uluslar arası yaklaşımlar dikkate alınarak yapılmalı / revize edilmeli; uygulamalara ilişkin alt plan ve programlar ivedilikle hazırlanmalıdır,

• Korunan alan sınırlarının mevcut durum ve gereksinimler göz önüne alınarak yeniden belirlenmelidir,

• Aynı havza içerisinde yer alan ve birbirine bitişik / yakın olan korunan alanlar birleştirilmelidir (Örnek: Beyşehir Gölü MP – Kızıldağ MP)

• Alanı kirleten evsel atık arıtma ve katı atık depolama tesislerinin bir an önce yapılması.

• Yöre insanını bir tehdit olarak görmek bu alanların en temel sorunudur. Onlarla birlikte koruma kontrol faaliyetleri yapmamız, planlarımıza onları da koymamız ve korumamız gerekmektedir.

• Personel sıkıntısının acilen giderilmeli, özellikle kalifiye personellerle sahaların yönetilmesinin sağlanmalıdır,

• Yöre insanının desteklenmesi korumaya katılması, devlet sübvansiyonlarıyla sosyo ekonomik yapısı iyileştirilmelidir,

• Birden fazla statünün bulunduğu alanlar mutlaka yeniden değerlendirilmeli ve uluslar arası koruma önelcikleri ve yaklaşımları ile koruma amaçları gözetilerek tek bir statü altında bu alanlar yönetilmelidir,

Page 41: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

41

• Her milli parkın bir döner sermayesi olmalı ve bu alanlarda elde edilen gelirin bir kısmı parkın ve park içinde yaşayan yöre insanının ihtiyaçlarından kullanılabilmelidir.

• Alan yönetiminin karar alma ve uygulama sürecinde yerel yönetimlerin ve STK’ların yer alması için yasal düzenleme yapılması, Tarihi Milli Parklarda konunun uzmanlarının katılımıyla oluşturulacak Tarihi Danışma Kurullarının yasal çerçeveye oturtulmalıdır,

• Ulusal mevzuat ve uygulanabilir uluslararası yükümlülüklere uygun olarak, yerli ve yerel toplulukların ve ilgili paydaşların hak ve sorumluluklarını kabul ederek,mevcut korunan alanların yönetimi ve yeni korunan alanların tesis ve yönetimine tam ve etkin katılımı sağlanmalıdır

• Korunan alanlar ve korunan alan sistemlerinin daha etkin tesisi ve yönetimi için elverişli bir ortam sağlamak üzere, sosyal ve ekonomik teşvikler dahil, politikalar gözden geçirilmeli ve revize edilmelidir.

• Korunan alanların önemi ve faydası konusunda kamuoyu bilinci geliştirilmelidir, • Ulusal ve bölgesel korunan alan sistemlerinin planlanması, seçimi, tesisi ve idaresi

için standartlar, kriterler ve iyi uygulamalar geliştirilmeli ve kabul edilmelidir, • Korunan alanlarda, kapsamlı, temsile dayalı ve etkin yönetilen ulusal ve bölgesel

korunan alan sistemlerinden oluşan bir ağın kurulması sağlanmalıdır, • Ekosistem yaklaşımını uygulamak ve uluslararası işbirliğini geliştirmek suretiyle,

biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımını daha ileri seviyeye getirmek için, ulusal sınırların iki tarafında birbirine komşu korunan alanlar ve bölgesel ağlar arasında sınır ötesi korunan alanlar ve diğer işbirliği şekillerinin geliştirilmeli ve güçlendirilmelidir.

• Bireysel, toplumsal ve kurumsal düzeylerde bilgi ve becerilerin ve profesyonel standartların geliştirilmesi için kapsamlı kapasite geliştirme programlarının uygulanması girişimleri başlatılmalıdır.

• Taraflarca, saha, ulusal ve bölgesel sistemler ve sınıraşan korunan alanlar düzeyinde, korunan alan yönetimi etkinliğinin izlenmesi, değerlendirilmesi ve raporlanmasına yönelik çerçeveler geliştirilmeli ve uygulanmalıdır.

• Ulusal, bölgesel ve küresel ölçeklerde korunan alan kapsamı, durumu ve eğilimlerinin etkili bir şekilde izlenmesini sağlamak ve küresel biyolojik çeşitlilik hedeflerine erişim ile ilgili ilerlemeleri değerlendirme konusunda yardımcı olmak için ulusal ve bölgesel sistemlerin oluşturulmalıdır,

• Tüm korunan alanlar ve korunan alan sistemlerinin, ekosistem yaklaşımı uygulanarak; ekolojik bağlantı ve uygun durumlarda ekolojik ağ kavramları dikkate alınarak, geniş kara ve deniz alanlarına entegre edilmelidir.

• Milli parkların tanıtımına yönelik çalışmalara ağırlık verilerek öncelikli olarak ziyaretçi merkezleri oluşturulmalı, alanın uluslararası ve ulusal düzeyde tanıtımı amacıyla ulusal basında yer almasını sağlayacak etkinlikler düzenlenmelidir.

• Alanlar içerisinde bulunan köylerde yaşayan vatandaşlarla yaşanan sosyal problemlerin en aza indirilebilmesi amacıyla; yeni gelir kaynakları (alan kılavuzluğu, milli park gelirlerinin bir kısmının köy tüzel kişiliklerine aktarılması, oluşturulacak tesislerde yöre halkının çalıştırılarak istihdam sağlanması, ormana olan baskının azaltılması için yıllık yakacak ihtiyaçlarının karşılanması, tarımsal faaliyetlerde ileri tarım tekniklerinin uygulanmasının yaygınlaştırılması için çalışmalar yapılması, yöresel ürünlerin tanıtımı ve pazarlamasının yapıldığı yöre halkının ürünlerini satabileceği standlar oluşturulması vb.) oluşturulmalıdır.

• 1970’li yıllarda tamamlanan kadastro çalışmaları güncellenmelidir.

Page 42: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

42

• Güçlü yönetim iradesi ortaya konmalı, bütçenin yatırıma yönelik akılcı kullanılma mekanizmaları geliştirilmeli, yetişmiş ve deneyimli personel ile akılcı ve etkin yönetimi destekleyen yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

• Milli Parklar ve Korunan Alanların niçin ayrıldığı, bu alanların ayrılmasındaki temel nedenlerin neler olduğunun iyi bir şekilde tahlil edilmeli ve alanların ayrılış amaçları doğrultusunda yönetim politikaları geliştirilmelidir.

• Her şeyden önce bu alanları kullanan alanların içinde veya bitişiğindeki yöre halkının bilinçlendirilmesini ile süreçlerde etkin olarak yer alması sağlanmalıdır.

• Milli Parklar ve Korunan alanların önemi ve bu gibi alanların neden gerekli olduğu ve niçin önemli olduğu hem bu alanı kullananlar hem de buraları ziyaret eden ziyaretçiler tarafından bilinmemektedir. Dolayısı ile Milli Parkların ve Korunan alanların tanıtımının profesyonelce yapılması gerekmektedir.

• Milli Parklar ve Korunan alanların kaynak değerlerinin tespiti yapılmamıştır. Buralardaki kaynakların iyi bir şekilde tespit edilmesi ve bu kaynak değerlerinin korunması için örneğin tür bazında olsa bile Koruma ve Kullanma Eylem Planlarının yapılması gerekmektedir.

• Korunan alanların uluslararası korunan alan yaklaşımları doğrultusunda yönetilebilmesine yönelik temel ihtiyaçların başında bu alanları koruma ve kullanma dengesi içerisinde yönetebilmemiz için yasal mevzuatın yenilenmesi gerekmektedir. Bu gibi alanlardan faydalanabilmemiz için uluslararası normlara uygun yasal düzenlemelerin en kısa sürede yeniden ele alınması, Dünya ve Avrupa Birliği normlarına ve koruma statülerine uygun yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

• Korunan alanlarda kaynak değerlerinin iyi tespit edilmesi ve korunan alanın özelliğine göre çeşitli meslek gruplarından oluşan Yönetim Birliğinin acilen kurulması gerekmektedir. Her bir Milli Park ve korunan alan için personel yönünden ve ödenek yönünden eksikliklerin giderilmesi, yeterli personel ve yeterli ödenek ayrılması gerekmektedir. Milli Parklar ve korunan alanların yönetimi yerinden, kendi mahallinden kurulacak bir Yönetim Birliği tarafından yönetilmelidir.

5.2. Peyzaj Onarımı

Geleceğe ilişkin strateji ve politikalar çizelgede özetlenmiştir. Yapılacak iş Kurum / Bakanlıklar Düzey Süre Ulusal düzeyde peyzaj onarımı ile ilgili yasa ve yönetmeliklerin çıkarılması

Orman ve Su İşleri, Çevre ve Şehircilik, Gıda Tarım Hayvancılık, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme vb..

Ulusal 5 yıl

Bakanlıklarda peyzaj onarımı ile ilgili uzmanların istihdam edilmesi

Orman ve Su İşleri, Çevre ve Şehircilik, Gıda Tarım Hayvancılık, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme vb..

Merkez ve taşra

5 yıl

Farklı sorunlu alanlara ilişkin peyzaj onarım strateji ve politika

Orman ve Su İşleri, Çevre ve Şehircilik,

Merkez 5 yıl

Page 43: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

43

üretimi ile ilgili el kitaplarının hazırlanması (Akarsular için bir çalışma başlatılmış olup bunun boru hatları, kumul stabilizasyonu, katı atıklar vb. konularda geliştirilmesi)

Gıda Tarım Hayvancılık, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme vb..

Farklı sektörlere ilişkin yapılacak ÇED raporlarında ek olarak “Peyzaj Onarım Teknik Raporları”nın istenmesi

Çevre ve Şehircilik

Merkez ve Taşra

1 yıl

Peyzaj onarımına ilişkin meslek içi eğitim programlarının düzenlenmesi

Orman ve Su İşleri, Çevre ve Şehircilik, Gıda Tarım Hayvancılık, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme vb..

Merkez ve taşra

5 yıl

Yapılacak olan Ormancılık ve Su Şûrası’nda özellikle Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın sorumluluğundaki orman içi alanlarda, taş ve maden ocakları, doğal gaz, petrol boru hatları, katı atık depo alanları, ulaşım yolları ve şevli alanları vb. içerecek sorunlu alanlar için “peyzaj onarım planı” raporlarının nasıl hazırlanacağının ve içeriklerinin, inşaat öncesi, sırası ve sonrasında yapılacak işlerin, özellikle izleme ve kontrol aşamalarındaki etkin organizasyon yapısının ve yöntemlerinin tanımlanması ülkemiz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımında önemli bir gelişme olacaktır. Ayrıca Şûrada peyzaj onarımı ile ilgili yasal, teknik gelişmelerin nasıl olması gerektiğinin ortaya konularak bir yol haritasının belirlenmesi en önemli beklenti olacaktır.

5.3. Hassas Ekosistemler

Denizel ve Kıyı Ekosistemleri

Denizde korunan alanlarının ilanı ve yönetimi konusunda yasal ve kurumsal düzenlemeler net değildir. Denizel hassas alanların koruma statüsüne kavuşturulduktan sonraki yönetimi ve korunması için kurumlar arası işbirliği esastır. Özellikle izleme araştırmaları ile belirlenen istilacı yabancı türlerin olumsuz etkilerinin minimize edilmesi veya yok edilmesi konusunda ulusal düzeyde olduğu gibi uluslararası düzeyde de işbirliğine ihtiyaç vardır. Denizel biyoçeşitliliğin ve balık stoklarının iyileşmesini sağlamak ve karasal kaynaklı kirliliği kontrol etmek için deniz ve kıyı koruma alanları konusunun devreye sokulması önem kazanmıştır. Açık ve derin denizlerde, sürdürülebilirliği sağlamanın yolu hassas habitatların ve türlerin korunmasında uluslar arası işbirliğinin arttırılması gerekmektedir.

Sulak alanlar Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği kapsamında kurulan Ulusal Sulak Alan Komisyonu ve alt teknik komisyonunun daha da etkinleştirilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra Ulusal Sulak Alan Komisyonunca hazırlanarak onaylanan 2011-2015 Ulusal Sulak Alan Stratejisinin tüm diğer kurumlarca sahiplenmesi hatta Ulusal Kalkınma programlarına entegre edilmesi

Page 44: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

44

gerekmektedir. Ayrıca stratejinin yaygınlaştırılarak ulusal ve yerel düzeyde uygulanması büyük önem taşımaktadır. 5.4. Yaban hayatı yönetimi Ülkemizde, korunan alanlar öncelikli olmak üzere kuş ve büyük memeli türlerin envanterinin yapılması yönetim çalışmalarının temelini oluşturacaktır. Bunun için Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan orman amenajman heyetlerine benzer bir yapılanma oluşturulabilir. Konusunda uzmanlaşan kişiler Bölge Müdürlükleri bazında kurulan heyetlere başkan olarak atanarak faaliyet gösterebilirler. Envanter çalışmalarının, her yıl düzenli bir şekilde yapılması sağlanmalı ve envanter çalışmaları yerinde denetlenmelidir. İşletmeye açılan avlaklarda işletme sahiplerinin yılda en az bir defa envanter yapması şart koşulmalıdır. Ava açılacak ya da koruma altına alınacak sahalar bu heyet tarafından belirlenebilir. Bu sayede av turizmi için kotaların belirlenmesi daha sağlıklı olabilecektir. Elde edilen veriler Merkez Av Komisyonu (MAK) kararlarına da altlık oluşturabilecektir. Yine elde edilen veriler ormanların fonksiyonel planlanmasında kullanılarak ekosisteme müdahaleyi etkileyecektir. Böylece türler doğal yaşam alanlarında korunarak çoğalabilecektir. YHGS’lerin planlanması milli park, tabiat parkı vb. gibi korunan doğal alan (KDA) planlamayla ilke olarak benzer, ancak yaklaşım ve yöntem olarak farklılıkları bulunmaktadır. Zira YHGS’lerde KDA’lardan farklı olarak, kendisinden ekonomik fayda/ürün beklenen ve dinamik karakterde bir planlama objesi veya potansiyeli olan Av ve Yaban Hayatı (AYH) varlığı bulunmaktadır. Buna karşılık, KDA’da, koruma fonksiyonu dışında sahadan asıl beklenen hizmet, rekreasyondur. Rekreatif potansiyeli/hizmet sonunda sahadan bir şey eksilmez. Burada, kullanıcı nispeten pasif konumda olup, sahadan alınıp dışarı çıkarılacak bir ürün/obje söz konusu değildir. YHGS’lerde ise sahadan alınacak av hayvanı gibi bir ürün olup bu “çıktı”nın planlanması gerekmektedir (Oğurlu, 2008). Bununla birlikte, Yaban hayatı planlanırken sadece biyolojik verilere göre düzenleme yapmak uzun vadede yetersiz kalmakta, sosyo-politik şartlar ve ihtiyaçlar göz ardı edilerek yapılan bir koruma ve geliştirme çalışması, daha sonra çeşitli problemlerle tekrar karşımıza çıkmaktadır (Geray, 2000; Geray ve Yılmaz, 2006, Mol, 2000). Yönetim planlarında kilit unsurun insan olduğu ve dolayısıyla konunun sosyal boyutu bulunduğu için, mevcut veya potansiyel problemlerin, biyopolitikbir çerçevede (Thomas ve Dale, 1982) ele alınması gerekmektedir. Diğer bir deyişle, yönetim planının, alanın ekolojik gerçeklerine ve karakterine ters düşmemesi gerektiği gibi (Biyolojik boyut), planlama ve karar sürecine genelde toplumun ilgili tüm kesimlerinin özel olarak da yöre halkının aktif olarak katılımının sağlanması (Sosyopolitik boyut) gerekmektedir (Oğurlu, 2008). YHGS ve YHKS'larında öncelikli kullanım yaban hayatının korunmasına ve geliştirilmesine hizmet edecek şekilde DKMPGM tarafından düzenlenmelidir. Ancak alanda bulunan diğer doğal kaynakların yönetimi için ilgili kurumların görüşleri de alınmalıdır. YHGS ve YHKS’larda her yıl düzenli olarak envanterlerin yapılmasına devam edilmelidir. Fauna ve flora listeleri tamamlanmalıdır. Bunun için üniversitelerin ilgili birimleriyle irtibata geçilerek alanla ilgili Yüksek Lisans ve Doktora tezleri desteklenmelidir. Her yıl düzenlenen envanterlerkorunan hedef türlere ait temel verilerin, populasyon büyüklüğü yoğunluğun, habitat tercihleri ile ilgili bilgilerin güncellenmesine yardımcı olacaktır.

Page 45: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

45

YHGS’lerden elde edilecek gelirlerin tamamı (orman ürünleri, odundışı orman ürünleri av turizmi vb) YHGS’nin yönetimi için harcanmalıdır. Köy tüzel kişiliği ile koruma çalışmaları devam etmelidir. İl şube müdürlükleri illerde bulunan yaban hayatı geliştirme sahalarının durumları hakkında her sene hazırladıkları raporlara, ilgili alanların yönetimi sırasında karşılaşılan sorunları ve bu sorunların nasıl çözüldüğü ile ilgili bilgileri de sunması; bu alanlarda gelecekte görev alacak kişilere kaynak oluşturacaktır. Yaban hayvanı-insan çatışması kaçınılmazdır. Ancak bazı faaliyetlerle bu durumun şiddeti azaltılabilir ya da zararlar kısmen kaldırılabilir. Yapılması düşünülen faaliyetler insanı yaban hayvanlarından korumanın yanı sıra yaban hayvanlarının da doğada korunmasını amaç edinmektedir. Yapılması düşünülen işlemler aşağıda özet olarak açıklanmıştır; Yapay ve doğal bariyerler oluşturulması yaban hayatı ile yerel halkın karşılamasını önleyici bir fonksiyona sahiptir. YHKS ve YHGS’lerin sınırlarının ırmak veya yollardan geçirilmesi korunan alanlar için önemli bir strateji olabilir. Çünkü bunlar birer bariyer olarak görev yapacaklardır. Bir diğer seçenek köylere yakın tarımsal alanlar çevresinin tel çit (1,5 – 1.8m yükseklikte), elektrikli tel çit ihatası veya duvar ile çevrilmesidir. Bazı yerlerde bitki örtüsü de özellikle sarılıcı bitkiler (Smilax türleri) ve dikenli çalılar fiziksel bariyer olarak kullanılabilir. Ayrıca çeşitli bariyerlerle (otoyollar, demiryolları, tarımsal alanlar, yerleşkeler vb) bölünmüş YHGS’lerde yapılacak ağaçlandırmalarla yeşil köprüler ve doğal koridorlar oluşturularak yaban hayatının bir diğer habitata geçişine olanak sağlanabilir (FAO, 2012). Aktif Koruma sürülerin korunması, aktif savunma bunun için çoban köpeklerinin yetiştirilmesi desteklenebilir. Bugün ülkemizden Afrika’ya götürülen kangal cinsi köpekler leopar ve çita saldırılarına karşı koyun ve keçi sürülerinin korunmasında Afrika’da bile başarıyla kullanılmaktadır (FAO, 2012). Ayrıca tarımsal alanlarda domuz zararlarına karşı çeşitli yerlerde yüksek ses çıkaran patlayıcılar veya cihazlar nispeten de olsa işe yarayabilmektedir. Genellikle memeli hayvanların öğrenme yetenekleri fazla olduğu için bunlara alışabilmektedirler. Otçul türlere karşı repellentlerin kullanılması bunlardan bazıları acetophenone veya athranilate türevleri, predatör kokuları (dışkı ve idrar kokuları) ve ısırma ajanları (acı maddeler) olabilir. Dimetil ve metil athranilate türevleri laboratuar koşullarında birçok kuş türüne karşı başarılı olmuştur (Nolte ve ark., 1994). Predatör kokuları (dışkı ve idrar kokuları) da otçul türlerin baskısını azaltmaktadır (Sullivan ve ark., 1985; Nolte ve ark., 1994). Ancak acımsı maddeler (ısırma ajanları) pek başarılı olmamıştır (Nolte ve ark., 1994). Ülkemizde bu repellentlerin kullanımı ile ilgili çalışmaya gereksinim vardır. Aşırı artış durumlarında avcılık, özellikle yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında var olan ekosistemin ve tür çeşitliliğinin korunması amaç edinildiğinde, uygun yaşam

Page 46: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

46

ortamlarında bazı hayvan populasyonları aşırı artış göstermeye meyillidir. Örneğin yaban domuzlarının artışı kontrol edilemediğinde, orman ekosisteminde büyük baskılar oluşturabilir. Böyle durumlarda av turizmi şirketlerinden ve avcı organizasyonlarından yararlanılarak aşırı artış gösteren populasyonun yoğunluğunu uygun bir yoğunluğa çekmek mümkündür. Av turizmi ile elde edilecek gelirler doğrudan yaban hayatı için harcanmalıdır. Özetle alanda bulunan hayvan türlerinin yoğunluklarının habitatın taşıma kapasitesini aşmaması gerekmektedir. Yabani hayvanların başka yerlere taşınması, eğer alanda artış gösteren tür ülke veya dünya için nesli tehlike altında ve alanın taşıma kapasitesinden fazlaysa, bu türün avlanmadan ziyade başka alanlara taşınması daha uygun olacaktır (FAO, 2012). Ayı spreylerinin kullanılması, özellikle ayı ve yırtıcı hayvan saldırılarına karşı insanların kendilerini savunmaları için kullanılmaktadır. Hayvana herhangi bir zararı bulunmamaktadır. Yaklaşık 10 m kadar uzağa püskürtülebilmektedir. Ancak ülkemizde satılan biber spreyleri ayılara karşı etkili değildir. Bunlar daha çok kişisel savunma amaçlı kullanılmaktadır. Ayı spreylerinin ülkemizde üretilmesi veya ithaliyle ayı ve insanların yoğun olarak bulunduğu bölgelerde kullanılması faydalı olabilir. Ayıların yoğun bulunduğu yerlerde ayılar için üretilen ve arabanın arkasına takılan römork şeklinde canlı yakalama kafesleri kullanılarak sahadan uzaklaştırılabilir. Ayılar serbest bırakılırken onları korkutarak (köpeklerle, havaya ateş ederek, bağırarak) bırakmak nispeten o bölgeye ve insanlara yaklaşmalarını önleyebilir. Ayrıca herhangi bir ayı saldırısı sonrasında zararlı olan hayvanın uzman kişilerce takibi ve etkisiz hale getirilmesi gerekmektedir. Zararın tazmini, korunan alandan elde edilen gelirlerden örneğin ormancılık faaliyetleri, avcılık faaliyetleri ve ekoturizm faaliyetlerinden telafi edilebilir. Bunun için korunan alandan elde edilen gelirin tamamının DKMPGM’ne aktarılması gerekmektedir. Tarım sigortaları, tarımsal alanlarda yetiştirilen ürünlerde yaban hayvanları tarafından oluşturulacak zararın karşılanmasını sağlayabilecek önemli bir araç olabilir. Bunun için mevcut sigorta sistemlerinden yararlanılabileceği gibi konuya özel “Yaban Hayvanı Sigorta Sistemi” de geliştirilebilir. Özellikle korunan alanlarda insanların mağduriyeti ve hayvanların korunması bu metotla mümkün olabilecektir. Bilinçlendirme ve eğitim, İnsan - yaban hayatı çatışmalarının bulunduğu yerlerde yerel halkın bilinçlendirilmesi gerek ekonomik gerekse sağlık veya hayati problem oluşturacak karşılaşmaları azaltabilir. Bilgilendirme tabelaları bu (yasak saha, girilmez, geyik çıkabilir, ayı çıkabilir gibi) anlamda işe yarayacaktır. Politika ve strateji geliştirilmesi, insan - yaban hayatı çatışmalarıyla ilgili olarak bölgesel strateji ve politikaların geliştirilmesi gereklidir. Örneğin korunan alan için STK’lar tarafından vakıfların kurulmasına izin verilebilir ve böylelikle kurulan vakıflar alanın korunmasına kaynak aktarabilir, gönüllü koruma faaliyetlerine katılabilirler.

Page 47: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

47

Alanda tampon bölgeler oluşturulması, bunun için yaban hayatı türlerinden özellikle insanlara zarar verme potansiyeline sahip türlerin yaşam alanları veya teritorileri belirlenerek ve bu alanlarda rahatsız edilmemeleri sağlanarak çatışma önlenebilir. Yaban hayatı besin kaynaklarının toplanması, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında yaban hayvanlarının besin kaynakları olan böğürtlen, ahlat, fındık, yabani kiraz, yabani elma, kestane ve alıç gibi meyveler ile bazı mantar türlerinin toplanması sınırlandırılmalı veya yasaklanmalıdır. Ayrıca yaban hayatı besin kaynaklarının arttırılması özellikle YHGS ve YHKS'nda bazı boş alanların meyve ağaçlarıyla ağaçlandırılması yaban hayatının köylere inmesini engelleyebilir. Sahayla ilgili düzenlemeler ve sınırlandırmalar, her sahanın kendine özgü insan-yaban hayatı çatışması bulunmaktadır. Buna özgü olarak saha içinde çeşitli sınırlandırmalar ve zorunluluklar getirilebilir. Örneğin sahada kalma süresinin kısıtlanması, grup büyüklüklerinin sınırlandırılması, sahaya konulacak arı kovanlarının sayı ve yerinin belirlenmesi gibi (FAO, 2012). İnsan atıklarının düzenlenmesi, özellikle doğaya bırakılan insan çöpleri çakal, tilki, ayı ve domuz gibi fırsatçı türlerin saha çevresinde çoğalmalarına ve çatışmalara neden olmaktadır. Bunun için saha çevresinde, içinde veya yakınlarında bulunan çöp kutu ve konteynırlarının tamamıyla kapalı olması büyük önem arz etmektedir. Doğal alanlarda bulunan sahipsiz evcil etçil (Karnivor) hayvanlar toplatılarak kısırlaştırılmalı ve barınaklarda tutulmalıdır. Bunun yanı sıra insanlar tarafından doğaya evcil hayvan bırakılması bilinçlendirme çalışmaları ve/veya yaptırımlarla kesinlikle engellenmelidir. Özellikle korunan alanlarda bu durum öncelikli olmalıdır. Küçük ve büyükbaş hayvanların YHGS’lerde otlatılması besin rekabetinin yanında alanı kullanan yabani otçul hayvanların kullandıkları alanı terk etmelerine, sürünün korunması için getirilen çoban köpeklerinin başıboş bırakılması sonucu yaban hayvanlarını rahatsız etmelerine neden olurken, ayrıca bazı durumlarda çobanların sürüyü koruma amacıyla yanlarında getirdikleri tüfeklerle av yapabildikleri de bildirilmektedir (Beşkardeş, 2009). Bazı evcil hayvan türleri doğadaki yabani bireyleriyle çiftleşip melez ırklar meydana getirebilmektedir. Bu bireylerin doğada varlıklarının devamı gen havuzunda kirlilik meydana getirmektedir. Buna en yaygın örnekler keçi, tavşan ve köpektir. Bugün Adıyaman'da avlatılan melez keçiler, evcil keçilerin kaçması sonucu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle evcil - yaban çiftleşmesi doğal olmayan bireylerin/melezlerin ve avcılık açısından da değeri olmayan bozuk trofelerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Yabanileşmiş otçul evcil hayvanlar hem besin rekabeti hem de bulaşıcı hastalıklar (örneğin şap ve paraziter hastalıklar gibi) nedeniyle de risk oluşturmaktadır. Bu türlerin avcılık yoluyla alandan uzaklaştırılması en iyi çözümdür.

Page 48: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

48

Günümüze gelene kadar üretme istasyonlarında insan baskısı, başıboş köpekler, yırtıcı baskısı, evcil hayvanların otlatılması, üretme alanlarının dar oluşu ve yabanıl özelliklerin korunamaması sorunlarıyla karşılaşılmıştır. Üretim alanlarında başıboş köpeklerin ve yırtıcıların alandan çıkarılması, otlatmanın bu alanlarda kesinlikle yasaklanması, üretme alanlarının genişletilmesi, yabanıl özellikler için daha geniş voliyerlerin ve alıştırma sahalarının bulunması, kare olmaktan ziyade daire şeklinde olması, içinde hayvanın yerleştirileceği sahaya benzer şekilde doğal örtüden oluşturulması sorunların aşılmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca bu basit çözüm önerileri uygulanmaya başladıktan sonra çok sıkı denetimler yapılması da gerekmektedir. Nesli tehlike altında olan türler ve av hayvanlarının üretiminin ve ticaretinin çok daha kolaylaştırılması ve ilgili prosedürlerin azaltılması geyik, alageyik, karaca, yaban koyunu, sülün, keklik, çil keklik, turaç gibi av türlerinin sayısının ülkemizin taşıma kapasitesine ulaştırabilir. Böylelikle ülke ekonomisi av hayvanı eti üretiminden ve bu türlerin avcılığından av turizmi anlamında da büyük gelirler elde edebilir. Örneğin bugün Yeni Zelanda’da 5000’in üzerinde geyik çiftliği ve yaklaşık 2 milyon geyik bulunmaktadır (Anonim, 2012). Yine Almanya’da 2005 yılında karaca sayısı 3 milyon civarında tahmin edilmiş ve aynı yıl 1 milyon civarında karaca da avlanmıştır (Burbaite ve Csanyi, 2009). Üretilen veya belirli bir süre insan tarafından bakılan ya da barındırılan av ve yaban hayvanı türlerine ait bireylerin doğaya bırakılmadan önce mutlaka belirli bir adaptasyon sürecinden geçtikten sonra doğaya salınmalıdır (Anonim, 2003). Ayrıca toplam finansal kaynak, destekleyecek kuruluş, mevcut yasal dayanaklar, uygun çalışma alanları ve yerleştirmede çalışacak personel en önemli hususlar arasında yer almaktadır (Ünal ve ark., 2008). Yerleştirmede kullanılacak türün daha önce doğal yayılış gösterdiği habitatlar tespit edilmelidir (Turan, 1987; IUCN, 1998). Yapılacak ön etüt ve envanter çalışmaları ile habitatın tekrar yaşama alanı olabilecek kalite ve kapasitede olduğu tespit edilmelidir (Van Horne, 1983; Oğurlu, 2001). Yerleştirme farklı disiplinleri içine alan bir çalışma olmasından dolayı disiplinler arası bir ağın kurulmasını, uzman personelden oluşmuş ve gerekli ekipmanlara sahip bir ekibi gerektirmektedir (Ünal ve ark., 2008). Yerleştirme çalışması için ilgili kuruluş ve kurumlardan, ulusal ve uluslararası koruma örgütlerinden onay alınmalıdır. Yerleştirme programı boyunca uzman disiplinler arası bir yapı oluşturulmalıdır. Yerleştirmeyi yapacak uzman personelden oluşmuş bir ekip kurulmalıdır. Amaç ve hedefe bağlı süre içinde uzun ve kısa dönemli başarı gösterge ve tahminleri belirlenmelidir. Yerleştirilecek hayvanların izlenmesi, izleme ağının çalışması hayvanların hayatta kalması kadar önemli olduğundan mutlaka işlerlik kazandırılmalıdır. Yerleştirmede kullanılacak hayvanların genetiği ve sağlığı yerleştirme başarısı için önemli olduğundan genetik saflık ve kaliteye dikkat edilmelidir. Yerleştirmesi yapılacak hayvanlar doğadan yakalandıysa, yerleştirildikleri yere hastalık taşımasınlar diye muhakkak üzerlerinde patojen, bakteri ve hastalık testleri yapılmalıdır. Yerleştirme süresi boyunca yerleştirilen hayvanların

Page 49: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

49

sağlığı, bir veteriner hekim tarafından izlenmelidir. Yerleştirilecek alana götürülecek hayvanlar en az strese maruz kalmaları için taşıma çok iyi planlanmalıdır (IUCN, 1998). Yerleştirme çalışmalarında öncelikle çalışılacak türün biyolojisinin, habitat gereksinimlerinin (besin, su, örtü ve alan gibi) bilinmesi önceliklidir. Daha sonra alana yerleştirilen tür ve habitat unsurlarındaki değişimler takip edilmeli ve ihtiyaç halinde habitatta türün gereksinimine uygun olarak biyorestorasyon çalışmaları yapılmalıdır (Ünal ve ark., 2008). Yerleştirmenin planlanmasında salım yapılacak alan yakınlarında bulunan yerel halkın sosyo-ekonomik ve kültürel durumları göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle bu tarz çalışmalarda bilinmektedir ki, yerel halkın desteği alınmadan yapılan çalışmalar başarısız olmaktadır. Çalışmanın yerel halka yapacağı yararlı ve zararlı etkiler ortaya konulmalıdır. İnsanlardan gelebilecek tehditler nedeniyle yerleştirme çalışması anlaşılabilir ve kapsamlı bir şekilde yerel halka anlatılmalı, yerel yönetimler tarafından da kabullenilmesi ve desteklenmesi sağlanmalıdır (Ünal ve ark., 2008). Çalışmaların yapılacak yurtdışı ve yurtiçi kaynaklı projelerle, GPS tasma ve fotokapan gibi teknolojik izleme ekipmanları sağlanması açısından da desteklenmesi önemlidir. Bununla birlikte, keklik ve sülün gibi kanatlı hayvanların doğada izlenmesi ile ilgili sınırlı çalışmalar henüz sonuçlanmamıştır. Daha fazla çalışma yapılabilmesi için uzman ve araştırıcıların desteklenmesi gerekmektedir. Her canlı türü yaşadığı ortamdaki ekolojik şartlara (abiyotik ve biyotik) milyonlarca yıl süren bir adaptasyondan geçerek, doğal seçilim yoluyla günümüze kadar ulaşmıştır. Kısacası herhangi bir türün gen havuzunda bulunan en uygun genler canlı türün yaşadığı ortama adaptasyonu yani türün hayatta kalabilmesi için seçilmek zorundadır. Bundan dolayı, yerleştirme çalışmasının başarısı için seçilen bireyler; alana en yakın habitatlardan alınıp üretilerek yerleştirilecek alana bırakılmalıdır.

6. SONUÇLAR VE TAVSİYELER

6.1. Korunan Alanlar ve Yönetimi

Korunan alanların; öncelikle biyolojik çeşitliliğin korunması esasıyla çok önemli ekosistemleri, su havzaları ve toprakların korunması gibi pek çok fonksiyonları bulunmaktadır. Yine pek çok korunan alan bu alanlar içinde yaşayan ve yaşamını korunan alanın kaynak değerlerini kullanarak sürdüren yöre insanı için önemlidir. Çünkü korunan alanlarda yaşayan yöre insanı bu alanlardaki peyzajı şekillendirdiği ve etkilediği gibi kendisi de yaşadığı coğrafyadan etkilenmektedir. Bu da korunan alanlara ayrı bir kültürel zenginlik ve anlam kazandırmaktadır. Yine korunan alanlar araştırma ve eğitsel çalışmalar için öncelikli alanlardır. Turizm uygulamaları ile de yerel, bölgesel ve ulusal ekonomiyi desteklemektedir. Korunan alanların önemi Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ile de onaylanmıştır. Zira Biyolojik

Page 50: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

50

Çeşitlilik Sözleşmesinin 8. maddesi sözleşmeyi imzalayan tarafları “korunan alan sistemlerinin geliştirilmesine” çağırmaktadır. Korunan alanlar, gerek ulusal yasalar ve yöntemlerle ve gerekse uluslararası anlaşmalarla korunmakla ve yönetilmekle birlikte; hem içsel ve hem de dışsal etkilerden dolayı olumsuz etkilenmektedir. Bu olumsuz etkileri ortadan kaldırmaya yönelik yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası pek çok girişimler bulunmaktadır. Ancak, oldukça hassas ve kırılgan olan bazı ekosistemler halen pek çok tehdidin etkisi altındadır. Küresel ölçekte bazı kıtalar ve/veya ülkeler korunan alanlar konusunda oldukça iyi bir gelişme göstermiş olmakla birlikte ülkemizdeki korunan alanlara yönelik daha pek çok çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

Öncelikle;

• Ulusal düzeyde etkin bir korunan alan sistemine sahip olmak için yerel, bölgesel ve

ulusal düzeyde ilgili taraflarla birlikte çalışılması konusunda gerekli adımlar atılmalı, • Biyolojik Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Koruna alanlar iş programı ilgili sözleşmeye

taraf tüm uluslar tarafından takip edilmesi ve gereklilikleri yapılması gereken bir çalışma olup bu kapsamda; Korunan alanlar sistemi “ana planı” yapılmalı,

• Ana plana girdi sağlamak amacıyla “inceleme ve araştırmalar” tamamlanmalı, • Acil eylem gerektiren yerler ve temsil edilemeyen ekosistemlerin komasına yönelik

“yeni korunan alanlar” belirlenmeli ve ilan edilmeli, • Mevcut korunan alan statülerinin ve sınırlarının ulusal yasalar ve kriterler ile IUCN’in

koruma statüleri, uluslararası gelişmeler ve kriterler de gözetilerek yeniden gözden geçirilmesi, koruma çalışmalarına yeni koruma statülerinin dâhil edilmesi,

• Kapsamlı, ekolojik temsiliyete sahip ve etkin yönetilen korunan alan sistemleri tesis edilmeli,

• Alanlara yönelik önemli tehditlerin giderilmesine yönelik yeterli mali kaynaklar güvence altına alınmalı, yöre halkının katılımı; maliyetlerin ve sağlanan faydanın eşit paylaşımını sağlayacak desteklerle ilgili politikalar ve mekanizmalar oluşturulması ile korunan alanların belirleme, planlama ve alan yönetimini de kapsayacak şekilde bütün yönleriyle ilgili standartlar geliştirilmeli,

• Koruma ve alan yönetimi süreçlerine katılımcı süreçler etkin olarak entegre edilmeli, ve gerekli katılımcı mekanizmalar tesis edilmeli,

• Korunan alanların, içinde bulunduğu geniş kara ve deniz alanları bütünleştirilmeli, • Korunan alanlar için ulusal ve küresel yaklaşımlar ile ulusal öncelikler ve mevzuat ta

dikkate alınarak “Ulusal Korunan Alanlar Strateji ve Eylem Planının” hazırlanmalı, • Korunan alanların yerinden yönetimi mekanizması gerekli tüm teknik ve idari yapı ile

donatılarak güçlendirilmelidir. 6.2. Peyzaj Onarımı

• Orman ve Su İşleri Bakanlığı ‘nın sorumluluğundaki alanlarda taş ve maden ocakları,

doğal gaz ve petrol boru hatları, katı atık depo alanları, ulaşım yolları ve şevli alanlar vb. içerecek sorunlu alanlar için “peyzaj onarım teknik raporlarının” nasıl hazırlanacağının tanımlanması,

• Hazırlanacak raporların içeriklerinde nelere yer verileceğinin belirlenmesi,

Page 51: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

51

• Hazırlanacak peyzaj onarım teknik raporlarının inşaat öncesi, sırası ve sonrasında yapılacak işlerin tanımlanması ve

• Özellikle izleme ve kontrol aşamalarındaki etkin organizasyon yapısının ve yöntemlerinin tanımlanması ülkemiz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımında önemli bir gelişme olacaktır.

• Ayrıca Şûrada peyzaj onarımı ile ilgili yasal, teknik gelişmelerin nasıl olması gerektiğinin ortaya konulması ve bir yol haritasının ortaya konulması en önemli beklenti olacaktır.

6.3. Hassas Ekosistemler

Denizel ve kıyı ekosistemleri; • Denizler ve içinde barındırdığı canlı ve cansız kaynaklar gerek insanoğlunun yaşamı,

gerekse bütün yerküre için çok önemli bir işlevsel role sahiptir. Artan nüfus ve beraberinde getirdiği antropojenik etkiler ve aşırı baskı nedeniyle denizlerimiz tehdit altındadır. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi de (CBD) buna dikkat çekmek için 2012 yılının ana temasını “Denizel Biyoçeşitlik” olarak belirlemiş ve bütün ulusların bu konuya daha hassasiyetle yaklaşmalarını önermiştir. Ülkemizde deniz ve denizel biyoçeşitliliği koruma konusunda olumlu çalışmalar yapılmaktadır. Fakat bunlar yetersizdir. Bunun için denizel hassas alanlarının bir an önce etüt ve envanteri tamamlanarak “Deniz Milli Parkları” veya “Deniz Koruma Alanları” gibi statüye kavuşturularak korunması ve izleme araştırmaları ile ekosistemdeki değişiklik ve tehditlerin takibi gerekmektedir.

• Henüz detaylı araştırmaların tamamlanmadığı, özellikle Akdeniz’de bulunan Finike

deniz dağı da (Anaximander) içinde bulundurduğu zengin biyoçeşitliliği ile mutlak korunması gerekli alanlardır. Kaş yakınlarında olduğu gibi deniz peyzajı açısından çok önemli alanların bir an evvel etüt ve envanterinin yapılarak eko turizme açılması önemlidir. Ayrıca, denizel ekosisteminin ve denizel biyoçeşitliliğin de içinde bulunacağı Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesinde “Biyolojik Çeşitlilik Enstitüsü”nün bir an önce kurulması ve faaliyete başlaması biyoçeşitlilik politikalarının oluşturulması, yönlendirilmesi koruma-kullanma açısından ülkemize büyük yararlar getirecektir.

• Adalar ekosistemi ve biyoçeşitliliği konusu üzerinde yapılan çalışmalar ve veriler yetersizdir. Adalar biyoçeşitliliğinin çıkarılması, tehdit unsurlarının ortadan kaldırılması veya aza indirilmesi zengin biyolojik çeşitliliğe ve endemik türlere sahip adalar ekosistemi için çok önemlidir.

• Küreselleşme sayesinde insanoğlunun giderek daha çok hareket halinde olması çeşitli

canlıların bir ekosistemden diğerine geçme ve orada yerleşme hızları radikal bir biçimde artmıştır. Özellikle gemi trafiğindeki artış bu istilacı yabancı türlerin bir bölgeden diğer bölgeye hızla geçmesini kolaylaştırmıştır. Yabancı türlerin sayısı ve hızındaki artış böyle sürerse ve ekolojik, ekonomik etkileri ile insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olan yabancı türler 21. Yüzyılın en önemli ekolojik konularından biri olacaktır.

• Süveyş kanalının açılması ve alıcı ortamın biyolojik çeşitlilik yönünden fakirliği yeni

türlerin yerleşimini kolaylaştırmıştır. Akdeniz’de yabancı bitki ve hayvan türlerinin gelişimi oldukça hızlı olup, uzmanlar bu hızla devam ederse yirmi birinci asrın

Page 52: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

52

ortalarında Akdeniz’deki yabancı deniz bitkisi türlerinin sayısının yerli türleri geçeceği endişesini taşımaktadır. Küresel ısınmanın etkisiyle Akdeniz’e özgü türlerin yok olmasıve yerini Kızıldeniz canlılarına bırakması ve Karadeniz’in de giderek Akdenizleşmesi dolayısıyla balık stoklarının zarar görmesi nedeniyle de ticari balıkçılığın zarar görmesi kaçınılmazdır.

• Diğer taraftan hızla artan insan nüfusu kıyı alanlarının yanlış ve yaygın kullanılmasına

ve önemli habitat kaybına neden olmaktadır. Marmara Denizi’nde yanlış kıyı kullanımı özelikle İstanbul ve İzmit Körfezlerinde doğal alanların tamamen kaybolmasına sebep olmuştur. Yine artan nüfus beraberinde besin sıkıntısını da doğurmuş ve aşırı avcılık şu anda doğal stokların tehlike sınırının altına düşmesine ve avcılık yöntemlerinin ise Karadeniz ve Marmara Denizi’nde habitat kaybına neden olduğu bilinmektedir.

• Sonuç olarak; denizel hassas alanlar ve adalar içinde bulundurduğu denizel biyoçeşitlilik ve habitatlar açısından en önemli zenginliklerimizdendir ve korunması gerekli alanlardır. Bunların sayıca ve büyüklük olarak korunması ve tehditlerin azaltılması veya yok edilmesiyle, ulusal ve evrensel boyutlu yarar veya zararlar ortaya çıkacaktır.

Sulak Alanlar

• Sulak alan kaybına neden olan politikalar gözden geçirilmeli; başta DPT tarafından hazırlanan 5 yıllık Kalkınma Planları olmak üzere tüm sektörel politikaların Ramsar Sözleşmesi’nce öngörülen akılcı kullanım kavramı ile uyumlu hale getirilmelidir.

• İlgili kurum ve kuruluşlar arasında eşgüdüm ve işbirliğini güçlendirecek mekanizmalar güçlendirilmeli; Ulusal Sulak Alan Komisyonu ve Yerel Sulak Alan Komisyonları daha etkin ve işlevsel hale getirilmelidir.

• İlgili kurumlar gerek altyapı ve teknik donanım olarak, gerekse sulak alanların ekolojik işleyişini değerlendirebilecek, yorumlayabilecek ve planlama yapabilecek teknik personel yönünden güçlendirilmeli, mevcut personelin kapasitesi geliştirilmelidir. Bu amaçla genel bütçeden daha fazla kaynak ayrılmalıdır.

• Politikacılar, karar vericiler ve planlamacıların sulak alanların önemi, işlev ve değerleri hakkında bilgi düzeylerinin artırılması için programlar geliştirilmeli ve uygulanmalıdır.

• Yıllardır süregelen plan karmaşasına son verecek çalışmalar yapılmalı sulak alanlar da dahil olmak üzere tüm doğa koruma alanlarında uygulanabilir, bir planlama ve yönetim anlayışı geliştirilmelidir.

• Medya, eğitim kurumları, silahlı kuvvetler, diyanet işleri ve sivil toplum örgütleri gibi kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla kamuoyunda doğa koruma bilinçleri artırılmalı; doğa koruma faaliyetlerine aktif olarak katılımları sağlanmalıdır.

• Yasaların gerektirdiği tedbirlerin uygulanması için etkili denetim mekanizmalarının geliştirilmesi; var olanların ise güçlendirilmesi gerekmektedir.

• Sulak alanların ekolojik karakterinde olabilecek değişiklikleri tesbit etmek ve zamanında gerekli müdahaleleri yapabilmek için izleme programlarının geliştirilmeli ve uygulanmalıdır.

• Geçmişte kurtulan ya da çeşitli nedenlerle ekolojik karakteri bozulan sulak alanların restorasyonu ve rehabilitasyonu için strateji ve eylem planı geliştirilmesi ve uygun alanlarda uygulanması gerekmektedir

Page 53: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

53

• Yürürlükte olan yönetim planlarının etkin bir şekilde uygulanması için ilgili tüm kurum ve kuruluşları kapsayacak ve harekete geçirecek mekanizmalar geliştirilmeli; bu mekanizmaların işlevlerini yerine getirmelerini sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.

• Yabancı ve yayılmacı türlerin doğal sulak alanlara atılması önlenmeli, geçmişte atılmış ve baskın konuma geçerek problemlere neden olan türlerden mümkün olanlar sistemden uzaklaştırılmalıdır.

• Doğa koruma ile ilgili kurumların yetki görev ve sorumluluklarını belirleyen yasalar; kurumlar arasındaki yetki karmaşasını ortadan kaldıracak ve kurumlar arasında işbirliği ve koordinasyonu güçlendirecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.

• Türkiye’nin sulak alanların planlaması ve yönetimi konusunda gerek kamuda, gerekse akademik çevrelerde ve sivil toplum kuruluşlarında iyi bir birikimi ve deneyimi vardır. Bu birikim ve deneyimin özellikle Azerbaycan olmak üzere Türki Cumhuriyetlerle ve diğer komşu ülkelerle paylaşılması için strateji geliştirilmeli ve adımlar atılmalıdır.

6.4. Yaban hayatı Yönetimi

Yukarıda açıklanmaya çalışılan bilgiler doğrultusunda yaban hayatı yönetimi konusunda aşağıda maddeler halinde verilen önerilerin dikkate alınması komisyonun ortak görüşüdür; • Ülkemizde korunan alanlar öncelikli olmak üzere kuş ve iri cüsseli memeli türlerin

envanterinin yapılması öncelikli bir konudur. Bunun için Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan amenajman heyetlerine benzer yapılanma oluşturulmalıdır. Konusunda uzmanlaşan kişiler Bölge Müdürlükleri bazında kurulan heyetlere başkan olarak atanarak faaliyet gösterebilirler. Envanter çalışmalarının her yıl tekrar edilmesi uygun olacaktır. Bu heyetlerde bir adet Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi bölüm mezunu ya da yaban hayatı konusunda lisansüstü eğitim yapmış Orman Yüksek Mühendisi başkanlığında, bir adet Orman Mühendisi üye, bir adet Biyolog üye, bir adet Avcılık Derneği üyesi görevlendirilebilir. Bu heyet sistemi öncelikle pilot bölgeler seçilerek uygulanarak test edilmelidir. Olabilirliği ve/veya eksiklikleri varsa giderilerek ülke geneline yaygınlaştırılmalıdır.

• Ülkemizde yaban hayatı koruma sahalarının tamamı 2005 yılında yaban hayatı geliştirme sahasına dönüştürülmüştür. Ayrıca YHGS’ler statüleri itibariyle dünyada kullanılan koruma sahası statüsü ile işlevine devam etmektedirler. YHGS’lerin bölgeleme çalışmalarında alanda mutlak koruma alanına izin vermeleri nedeniyle, YHKS gibi görev yapmaları ve zaman zaman da YHGS içinde avcılığa izin verilmesi sebepleriyle bu iki alan tipinin isimlerinin birleştirilerek “Yaban Hayatı Koruma ve Geliştirme Sahası” olarak değiştirilmesi uygun olacaktır. Böylelikle bu durum, bürokratik anlamda birçok işin kolaylaşması ve statülerinin daha belirgin olmasını sağlayacaktır.

• YHGS’lerin sınırlarının ve yerlerinin gözden geçirilmesi gerekmektedir. Çünkü sınırlar genellikle topoğrafik ayrıntıların oluştuğu hatlardan geçirilmekte ve mülkiyet durumu zaman zaman etkili olmaktadır. Alanların büyüklüğünü ve sınırlarını hedef türlerin ekolojik istekleri belirlemelidir.

• Yaban hayvanı – insan çatışmasını asgaride tutabilmek gerekmektedir. “Geleceğe ilişkin strateji ve politikalar” başlığı altında bu konuyla ilgili olarak strateji ve politikalar uzun şekilde açıklanmaya çalışılmıştır. Yapılması önerilen faaliyetler insanı yaban hayvanlarından korumanın yanı sıra yaban hayvanlarının da doğada korunmasını amaç edinmektedir.

Page 54: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

54

• Doğal alanlarda bulunan sahipsiz evcil etçil (Karnivor) hayvanlar toplatılarak kısırlaştırılmalı ve barınaklarda tutulmalıdır. Bunun yanı sıra insanlar tarafından doğaya evcil hayvan bırakılması bilinçlendirme çalışmaları ve/veya yaptırımlarla kesinlikle engellenmelidir. Özellikle korunan alanlarda bu durum öncelikli olmalıdır.

• Av ve yaban hayvanı ticaretinin uluslararası sözleşmeler kapsamında kolaylaştırılması ve teşvik edilmesi gerekmektedir. Av ve yaban hayvanı üretimi çalışmalarına av turizmi şirketlerinin, avlakların, hayvanat bahçelerinin ve özel kuruluşların da katılması ile av hayvanı üreten özel av hayvanı üretim çiftliklerinin kuruluşunun sağlanması gibi olanaklar birçok av hayvanı türünün ve nesli tehlike altında yabani türlerin çoğalmasını sağlayarak ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır. Ayrıca av türlerinin üretildikten sonra pazarlarının (özel avlakların sayılarının arttırılması, örnek avlaklarda birden fazla türün avına izin verilmesi gibi) ve gerekli alt yapının oluşturulması çalışmaları da yapılmalıdır. Bu yönetmeliklerin çağımızın gereklerine göre yeniden düzenlenmesi DKMPGM’nin gündeminden düşürmemelidir.

• Yukarıda belirtilen öneriye ek olarak yabancı türler bilinçli veya kasıtlı olarak her ne şekilde ve her ne amaçla olursa olsun özel avlaklar hariç Ülkemizdeki doğal alanlara yerleştirilmemelidir. Avlaklara yerleştirilen yabancı türlerin ise doğaya kaçmaması için gerekli tüm tedbirlerin alınması gerekmektedir. Yine genetik çeşitliliği azalmış populasyonlara ait, kopyalanmış veya genetik yapısı değiştirilmiş bireyler ile melez türler yerleştirme ve stok artırmak amacıyla kullanılmamalıdır. İhtiyaç halinde ise diğer alanlardan aynı ırk/alttürden bireyler getirilerek gen havuzu çeşitlendirilmelidir.

• Yaban hayvanı türlerinin üretilip yaşam alanlarına yerleştirme faaliyetlerine devam edilmelidir. Ancak yerli türlerin doğal alanlarında korunup çoğaltılmasının daha verimli ve daha kolay olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle öncelik yerinde koruma ve çoğaltma yapılmalı yeterli olmayan alanlarda yerleştirme yapılmalıdır. Yerleştirilen populasyonda beklenmeyen durumlar olursa uzman personel ile müdahale edilmelidir. İhtiyaç duyulduğunda yerleştirme çalışması revize edilmelidir.

• Üretme ve yerleştirme çalışmalarının sonrasında “Takip çalışmaları” üretim ve yerleştirme çalışmalarının başarısını ölçmede kullanılan en önemli araçlar olup, yerleştirme çalışmalarından sonra mutlaka hassas bir şekilde yapılmalıdır.

• Yerleştirme çalışmaları alanda var olan türün genetik çeşitliliği dikkate alınarak yapılmalıdır. Yerleştirme çalışması için hayvanların yeterli gen havuzuna sahip olup olmadığı incelenmelidir. Ana populasyonda bulunan genetik çeşitliliğin büyük kısmının yeni yerleştirme alanına nakledilmesi türün sahaya adaptasyonunda başarılı sonuçlar alınmasına sağlayacaktır.

Page 55: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

6.5. Sürdürülebilir Av Yönetimi

• Yivsiz tüfek ruhsatları ile ilgili olarak, tarla, bağ ve bahçelerini koruyanlara verilecek ruhsatlar ile ilgili ayrı bir düzenleme yapılarak, bu tüfeklerin av amaçlı kullanılamayacağı belirlenmelidir. Bu silahları av amaçlı kullanacak olan kişilere ise, yivli silahlarda olduğu gibi avcılık belgesi olmadan ruhsat verilmemelidir.

• Mevcut ruhsatsız av silahlarının ruhsatlı hale getirilmesi için yasal düzenleme yapılmalı ve silahlar kayıt altına alınmalıdır

• 4915 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde değişiklik yapılarak avcılık belgelerinde vize işlemi kaldırılmalı,

• Av silahı satın alma ve avcılar arasında silah devir işlemlerindeki bürokrasinin azaltılması için, Emniyet Birimleri, Maliye Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı gibi birçok kurumda işlem yapmak yerine, günümüzde noter satışında olduğu gibi tek elden halledilecek şekilde yasal düzenlemeler yapılmalıdır,

• Turist olarak gelen milyonlarca kişiden av yapmak isteyenler ile yanında silah getirmeyen veya getirmek istemeyen yabancı avcıların yivli ve yivsiz silah kiralamasına imkan verecek yasal düzenlemeler 2521 ve 6136 sayılı Kanunlarda yapılmalıdır,

• Kara Avcılığı Kanununda av koruma, üretim, bakım, avcılığın düzenlenmesi ile ilgili olarak sadece köy tüzel kişiliği ve belde belediyeleriyle işbirliği yapılmasına dair hüküm, av koruma, üretim, bakım, avlak işletme ve avcılığın düzenlenmesini içerecek şekilde avcı kuruluşları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler gibi diğer ilgili paydaşları da kapsayarak yeniden düzenlenmelidir,

• Kara Avcılığı Kanununda devlet avlağı, genel avlak, özel avlak ve örnek avlak olarak tesis edilen avlakların bu şekildeki tanımlanmasına son verilmeli. Ülke genelindeki mevcut ve yeniden tesis edilecek bütün avlaklara, 1 Nolu Avlak, 2 Nolu Avlak, 3 Nolu Avlak, ...2350 Nolu Avlak gibi sıra numarası verilmeli ve her biri farklı statülerde olabilecek şekilde işletilmesine izin verecek yasal düzenlemeler yapılmalıdır,

• Devlet ormanlarının avlak olarak tesisine ve işletilmesine kolaylık tanıyacak şekilde yasal düzenlemeler yapılmalı,

• Ormanların ekosistem tabanlı çok amaçlı planlama tekniğiyle planlanması çalışmalarında, bütün ormanlık alanlar, hedef ve öncelikli yaban hayvanlarının istekleri dikkate alınarak planlanmalıdır,

• Merkez Av Komisyonunun sadece avcılıkla ilgili konuların genel çerçevesi ile ilgilenecek şekilde yapılandırılmalı, avcılıkla ilgili detay konular MAK yerine DKMP Bölge Müdürlükleri bünyesinde çalışacak olan il av ve bölge av komisyonları tarafından gerçekleştirilmelidir,

• Anaokul ve ilkokul seviyesi başta olmak üzere, doğa koruma ve dolayısıyla av ve yaban hayatı koruma bilincini yerleştirecek eğitim faaliyetleri yapılmalı, bunun için de öncelikle mevcut öğretmenler ve öğretmen olmak üzere yetiştirilen öğrencilere bu konuda eğitim verilmelidir.

• Doğa koruma ve yasal avcılıkla ilgili kısa film, belgesel, CD, VCD, TV programları, her türlü basılı ve görsel yayınlar yapılmalıdır,

• Ülke genelinde avlanan bütün herkesin bir av kulübüne üye olması sağlanarak, avcı eğitim kursları kırsal alanlardaki avcıları da içine alacak şekilde yaygınlaştırılmalıdır. Bunun yapılabilmesi için avlak sistemine geçilerek kırsal alanlarda yasadışı avlanan kişilerin avlak işletmecisinin denetimleri sayesinde bu şekilde avlanmasının önüne geçilmelidir.

• Avlakların bulunduğu köylerde ikamet eden avcılara, avlak işletmeleri tarafından belli av kotaları tahsis edilmeli veya indirimli fiyatla avlanabilmeleri sağlanmalıdır,

Page 56: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

• Mevcut personel, birçok meslekte olduğu gibi hayat boyu eğitim stratejisine uygun olarak, mesleki ve kişisel gelişim konularında sürekli hizmet içi eğitime tabi tutulmalıdır.

• Avcı derneklerine avlak sistemi ve avlak yönetimi (avcılık, avlaktaki türlerin biyolojisi ve ekoloji, av hayvanı üretimi, avlağa yerleştirilmeleri, müşteri-avcı ile temasa geçme, avcı misafir etme, rehberlik, trofe…) gibi konularda eğitimler verilmelidir.

• Atmacacılık (doğancılık) gibi geleneksel av kültürümüzün yok olmaması için eğitim ve tanıtım çalışmaları yapılmalı, gündüz veya gece yırtıcı kuşları ile av veya gösteri yapan avcılar desteklenmeli, avlaklarda yırtıcı kuş ile avlanılabilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır,

• Sürdürülebilir avcılığın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için tüfek ile avlanmanın yanı sıra, yırtıcı kuş, ok-yay, arbalet veya bazı geleneksel tuzak biçimleriyle avlanma konusunda eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları ile gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır,

• Sürdürülebilir avcılık konusunda ülkemizde en uygun ve tek lisans programı olan Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümlerinin mezunları, Bakanlığın ilgili birimlerinde görevlendirilmelidir,

• İdari para cezaları, avcılık belgesi harçları gibi Maliye Bakanlığı ve Emniyet Birimlerine aktarılan gelirlerin DKMP Genel Müdürlüğüne aktarılması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır,

• Av korumanın gerek Bakanlık, gerek diğer birim ve kişilerce benimsenip sahiplenilmesi için, fiili çalışanlara yönelik teşvik veya ikramiye sistemi kurulması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır,

• Turist avcıların kırsal alanda ve özellikle tesis edilecek avlaklarda lüks konaklama sorunu giderilmeli, alış-veriş, hediyelik eşya stantları gibi yöre halkına gelir getirecek faaliyetler ile ilgili projeler geliştirilip, yöre insanına destek verilmeli ve teşviklerde bulunulmalıdır,

• Avcılık sektöründe faaliyet gösteren firmaların sayısını ve mevcut olanların kalite ve niteliğini arttırmak için kamuoyu bilinçlendirme faaliyetleri yapılmalı, mevcut firmalarla bir organizasyon eylem planı hazırlanmalı ve bu eylem planı çerçevesinde eğitimler ve çeşitli etkinlikler yapılmalıdır,

• Yabancılara fotoğraf ve film çekimleri ile av ve yaban hayvanları gözlem turları yaptırılabilmesi için seyahat acentelerinin, Bakanlıktan av turizmi izin belgesi alma zorunluluğu yerine normal bir izin almaları sağlanmalıdır,

• Ülkede meskun mahaller, askeri ve stratejik alanlar gibi avlak olarak tesis edilemeyecek alanların haricindeki her yer mevcut avlakları da içerecek şekilde 1 Nolu Avlak, 2 Nolu Avlak, 3 Nolu Avlak, ...2350 Nolu Avlak gibi sıra numarası verilerek ve her biri farklı statülerde, işletilebilecek şekilde avlak olarak tesis edilmelidir,

• Korunan alanlarda bulunan avlaklar gibi bazı önemli alanları içeren avlaklar devlet tarafından yönetilirken, diğer avlakların avcı kuruluşları, sivil toplum örgütleri, firmalar, üniversiteler, belediyeler ve köy tüzel kişilikleri tarafından işletilmelerine olanak sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır,

• Avlakların tesisinde avcı kuruluşları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve köy tüzel kişilikleri ile işbirliği yapılmalı ve hedef tür veya türlerin biyolojilerine uygun sınırlandırmalar yapılmalıdır,

• Av hayvanı veya yaban hayvanı üretimi, avlaklara ve doğaya salınması hususlarında avcı kuruluşları, sivil toplum örgütleri, firmalar, üniversiteler, belediyeler ve köy tüzel kişiliklerinin etkin olabilmeleri için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır,

• Av hayvanlarının üretimi, doğaya salınması ve yırtıcılarla mücadele konularında bilimsel araştırmalara destek verilmelidir, av ve yaban hayatı ile ilgili önceliklendirilmiş konularda

Page 57: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

sunulan bilimsel projeleri desteklemek amacıyla DKMP Genel Müdürlüğü bütçesinde özel bir kalem oluşturulmalıdır.

• Av ve yaban hayatına yapılacak her türlü maddi katkı ilgili kanunların Sponsorluk ile ilgili maddelerinde olduğu gibi vergi indirimine tabi tutulmalıdır. Bunun yapılması Av ve yaban hayatının geliştirilmesine ve aynı zamanda toplumun bu konuya olan ilgisinin artmasına katkı sağlayabilecektir.

• Avlaklarda, Alageyik, Yaban koyunu, Ceylan gibi büyük memeliler ile Sülün, Kınalı keklik, Çil keklik, yaban ördekleri gibi av kuşlarının üretimine her türlü destek ve teşvik sağlanmalıdır. Bu konuda, Bakanlığın ürettiği türlerden damızlık olarak vermesi, yatırımlar için faizsiz kredi verilmesi, ayrıca belirli bir süre avlak çalışanlarına sigorta prim desteği ve vergi indirimi sağlanmalıdır.

• Avcı kuruluşları ülke genelinde tek bir çatı altında toplanması için yasal düzenleme yapılmalıdır,

• Av hayvanlarının tesis edilecek avlaklarda yıl içerisinde türün biyolojisine uygun olarak en az iki defa envanteri yapılmalıdır,

• Av hayvanı üretimine destek ve teşvikler getirilmeli, üretimhanelerin ruhsatlandırılması konusundaki çift başlılık ortadan kaldırılmalıdır. Zira av hayvanı üretimi ruhsatlandırılması hem Orman ve Su İşleri Bakanlığı, hem de Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Aynı zamanda av hayvanı üretimine diğer hayvancılık kollarında olduğu gibi kredi, indirim ve destekler uygulanmalıdır.

• Tesis edilecek avlakların büyüklüğü, 5 bin hektar ile 50 bin hektar arasında değişecek şekilde olmalıdır.

• 20 bin hektardan büyük avlaklarda, Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümlerinden mezun en az 1 adet mühendis istihdam edilmelidir,

• Yaban domuzu etinin avlaklardan toplanması ve gerekirse yurt dışına satılabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır,

• Av hayvanlarının etinin yurt genelinde sağlık şartlarına uygun olarak halkın rahatça ulaşabileceği bir şekilde satışının yapılabilmesi için, avlak işletmecileri dahil, özel sektör bilinçlendirilmeli ve gerekli düzenlemeler yapılmalıdır,

• Yaban hayatı yönetiminde görev alacak olan elemanların seçimi için yapılan sınavların bugün olduğu gibi genel kültür, matematik, fizik, kimya, coğrafya, tarih ve felsefe gibi konularının yerine çoğunluğu mesleki konuları içeren doğrudan av ve yaban hayatı ile ilgili sınavlar olması gerekmektedir.

Page 58: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

7. KAYNAKÇA

Adızel, Ö. 1993. Karasu (Mermit) Deltası Kuşları, Y.L. Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van. Anonim, 1937. 3167 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu, Resmi Gazete, No: 3603, Ankara. Anonim, 2003. 4915 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu, Resmi Gazete, Sayı: 25165, Ankara. Anonim 2008. Etkin Korunan Alan Sistemlerine Doğru. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi

Korunan Alanlar İş Programı Uygulama Kılavuzu, Türkçeye Çeviren Dr. Sedat Kalem, WWF-Türkiye

Anonim, 2012. 2012-2013 Av Dönemi Merkez Av Komisyonu Kararı, Orman ve Su İşleri

Bakanlığı, Resmi Gazete, Sayı: 28316, Ankara. Ayvaz Y. 1980. Elazığ Hazar Gölü Kuşları, Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi, Fen

Fakültesi, Elazığ. Ayvaz Y. 1983. Kayseri, Sultan Sazlığı Su Kuşları, Doktora Tezi, Fırat Üniversitesi, Fen

Fakültesi, Elazığ. Başkaya, Ş. and E. Bilgili, 2004. “Does the leopard Panthera pardus still exist in the Eastern

Karadeniz Mountains of Turkey?”, Oryx, 38:2, 228-232. Başkaya, Ş., 1999. Av Turizmi, Orman ve Av Dergisi, Sayı: 1999/1, Ankara. Başkaya, Ş., 2000. Çengel Boynuzlu Dağ Keçisi Rupicapra rupicapra (L.)’nın Doğu

Karadeniz Dağlarındaki Yayılışı, Grup Büyüklükleri ve Habitat Kullanımı. K.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 121, Trabzon.

Başkaya, Ş., 2010. Türkiye’de Yaban Hayatı Lisans Eğitiminin Gelişiminde Orman

Mühendisliği’nin Yeri ve Önemi, III. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi Bildiriler Kitabı, 20-22 Mayıs 2010, sayfa 37-44, Artvin.

Başkaya, Ş. ve Gündoğdu, E., 2013. Relationship between sustainable hunting management

and rural development in Turkey. (basımda) Başkaya, Ş., Başkaya, E. and Arpacık, A., 2012. Relationship Between Forest Protection

and Hunting Tourism in Turkey. African Journal of Agricultural Research. Vol. 7(42), pp. 5620-5628.

Başkaya, Ş.,1994. Doğu Karadeniz Bölümünde Göçmen Kuşlar Üzerine Araştırmalar,

Yüksek Lisans Tezi, KTÜ. Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon. Çanakçıoğlu, H., ve Mol, T., 1996. Yaban Hayvanları Bilgisi. İstanbul Üniversitesi Orman

Fakültesi Yayın No:440, 550, İstanbul.

Page 59: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

Çelik, O., 1987. Anadolu’da (Küçük Asya’da) Avcılığın Tarihi. Uluslararası Sempozyum, Türkiye ve Balkan Ülkelerinde Yaban Hayatı, 16-20 Eylül, 7-33, İstanbul-Turkey.

Demirsoy, A., 1996. Türkiye Omurgalıları-Memeliler. Çevre Bakanlığı, Proje No:

90K1000:90. Demirsoy, A., 1997. Türkiye Omurgalıları, Memeliler. Meteksan Yayınevi, 1-292, Ankara. Ege, Z., 1998. Bir Rekreasyon Türü Olarak Av Turizmi ve Türkiye`de Av Turizminin

Geliştirilmesi İle İlgili Bir Model Önerisi. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Turizm İşletmeciliği Anabilim Dalı, (Doktora Tezi), İzmir, 227.

Dudley. N. Et. All. “Doğa Çözümler. Korunan Alanlar İklim Değişikliği ile Mücadelede

İnsanlara Yardım ediyor” WWF 2010, Türkçeye Çeviren Bilge Çelik Eren, M.E. 1993. Karapınar Meke Gölü Kuş Faunasının Araştırılması, Yüksek Lisans Tezi,

Selçuk Üniversitesi, Konya. Gündoğdu, E., 2001. Isparta Çevresindeki Bazı Korunan Alanlarda Orman Kuşları Üzerine

Gözlemler, Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Isparta. Gündoğdu, E., 2006. Yaban Keçisi (Capra aegagrus)’nin Popülasyon Ekolojisi, Doktora

Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Isparta. Gürpınar, T., 1999. Av ve Yaban Hayatı Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar. Avgünü Dergisi,

Sayı:31, Ankara. Huş, S., 1974. Av Hayvanları ve Avcılık. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Yayın No:

202, 406 s., İstanbul. İnaç, S., 1994.Antalya-Düzlerçamı, Adana-Pozantı ve Kayseri-Yahyalı Ormanlarında Doğal

Olarak Yaşayan Yaban Keçisini Koruma ve Üretme Olanakları Üzerine Araştırmalar, Doktora Tezi, İ.Ü, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

Kaya, M. 1989. Edirne Kuş (Aves) Türleri, Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi, Edirne. Kaya, M.A., 1989. Bozdağ (Konya)'da Yaşayan Anadolu Yaban Koyunu, Ovis orientalis

anatolica)'nın biyolojisi, Doktora Tezi, Selçuk Üniv., Fen Bilimleri Enstitüsü, Konya.

Kiziroğlu, İ.,L.Turan & A.Erdoğan 1993. A bio-ornithological study on Sultansazlığı, one

of the important wetlands of Turkey and Europe: New bird species in the area and the current situation. DOĞA Türk. J. Of Zoology 17 (1993): 179-188.

Kiziroğlu, İ.,L.Turan & A.Erdoğan 2002. Die Sultansümpfe von Kayseri-Vogelparadies

der Türkei. TU INTERNATIONAL 50/51 April 2002: 55-56.

Page 60: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

Kiziroğlu, İ., Ö. Adızel & M.Bahadır 2006. Nature Reserves And Biodiversity in Turkey and Related Policy Measures along with Joining the EU. Fresenius Environmental Bulletin Vol.15-No.9b-2006: 1156-1160.

Kiziroğlu, İ., 2008.Türkiye Kuşları Kırmızı Listesi (Red Data Book for Birds of Türkiye),

Desen Matbaası, Ankara, 148 s. Kiziroğlu, İ., 2009.Türkiye Kuşları Cep Kitabı (The Pocket Book for Birds of Türkiye),

Ankamat Matbaası, Ankara, 564 s. Kiziroğlu, İ.,L.Turan & A.Erdoğan 2012. Biological Diversity in Turkey and threats on it.

(F-2012-528)/ Fresenius Environmental Bulletin (in pres). Kumbaşlı, M., 1998. İstanbul-Belgrad Ormanı Av Üretme İstasyonunda Geyik (Cervus

elaphus) Populasyonunun Düzenlenmesi Üzerine Araştırmalar, Yüksek Lisans Tezi, İ.Ü., Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

Mol, T., 2006. Yaban Hayatı. İ.Ü. Orman Fak. Yayınları No: 489, 425 sayfa, İstanbul. Oğurlu, İ., 1992. Çatacık Koruma – Üretme Sahasında Geyik (Cervus elahus L.) Populasyon

Ekolojisi Üzerine Araştırmalar, Doktora Tezi, KTÜ, Fen Bil. Enst., Trabzon. Oğurlu, İ., 1992.Yaban Hayatı Ekolojisi, SDÜ Orman Fakültesi, Yayın No:19, Isparta. Oğurlu, İ., 2003. Yaban Hayatında Envanter. T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma

ve Milli Parklar Genel Müd. Av ve Yaban Hayatı Dairesi Başk. Yayınları, 208, Ankara.

Özyanık, A. 2012. “Türkiye’de Biyolojik Çeşitliliğin Korunması” Orman Koruma

Alanlarının Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi Kapanış Toplantısı Sunu, Ankara

Refik, A., 1996. Osmanlı Zaferleri, Timaş Yay.: 297, ISBN:975-362-219-8, 187 s., İstanbul. Şafak, İ. 2002. Özel Avlakların Sağlayabileceği Faydalar ve Karşılaştığı Darboğazların

Sosyo-Ekonomik Açıdan Çözümlenmesi, İÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Ormancılık Ekonomisi Programı, Yüksek Lisans Tezi, 162 s., İstanbul.

TUİK, 2011. Nüfus istatistikleri. Haber Bülteni. TC Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu,

sayı: 15, Ankara. Turan, N. 1984. Türkiye'nin Av ve Yaban Hayvanları – Memeliler, O.G.M., Ongun

Kardeşler Matbaacılık Sanayii, I. Baskı, I. Cilt, Ankara, 178 s. Turan, N., 1987.Türkiye’nin Büyük Av Hayvanları ve Sorunları, Uluslararası Simpozyum:

Türkiye ve Balkan Ülkelerinde Yaban Hayatı, Eylül 1987 İstanbul, Ankara 61-83. URL.http://turkoloji.cu.edu.tr/halkedebiyatı/muharrem_kaya_dede_korkut_manas_destani_av

_kultu.pdf

Page 61: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

URL. http://www.iucn.org/about/work/programmes/pa., 2010 Ünal, Y., 2003. Isparta Havalisinde Yaban Keçisi Capra aegagrus Popülasyonu Üzerine

Gözlemler, Yüksek Lisans Tezi, SDÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, Isparta. Yenilmez-Arpa, N. 2005. Dünya’da ve Türkiye’de Doğa Koruma Çalışmaları ve

Türkiye’deki Korunan Alanlara Yönelik Durum Değerlendirmesi, I. Çevre ve Ormancılık Şûrası, ANTALYA

Yenilmez-Arpa, N. 2005. Türkiye’de Korunan Alanlar ile İlgili Mevcut Strateji

Dokümanları, Politikalar, İlkeler ve Ulaşılmak İstenen Hedefler, I. Çevre ve Ormancılık Şûrası, ANTALYA

Yenilmez-Arpa, N. 2011. Türkiye’de Korunan Alanların Belirlenmesi, Planlanması Ve

Yönetimi Sürecinde Katılımcılığın Değerlendirilmesi: Sultan Sazlığı Milli Parkı, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, ANKARA

Yurtsever, S. 1991. Trakya Bölgesi Istranca Dağları Kuş (Aves) Türleri, Yüksek Lisans Tezi,

Trakya Üniversitesi, Edirne Anonim 2007. ULUSAL BİYOÇEŞİTLİLİK EYLEM PLANI, T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı KİZİROĞLU, İ. (2009). Türkiye Kuşları.The Pocket BookforBirds of Türkiye. Ankamat Mat, Ankara, 535 pp. M. E. ÇINAR, M. BILECENOĞLU, B. ÖZTÜRK, T. KATAGAN ve V. AYSEL: Alienspecies on thecoasts of Turkey, Mediterranean Marine Science, Volume 6/2, 2005, 119-146. TUDAV. İklim Değişikliği ve Denizler Raporu (www.tudav.org) Anonim 2011. 2011-2015 Ulusal Sulak Alan Stratejisi Anon., 1999a. Av ve Yaban Hayatı Yönetiminde Yeni Yaklaşımla İlgili Eğitim Workshop’u (23-25 Mayıs 1999, İzmir) Raporu, Orman Mühendisliği Dergisi, 36 (6) 1999. Anonim, 2005a , Çevre Orman Bakanlığı, 1.Çevre Orman Şûrası Kitabı, Şûra Kararları 1.Çevre ve Ormancılık Şûrası Çalışma Belgesi, 99-103, 7.Bölüm Doğa Koruma, 1. Çevre ve Ormancılık Şûrası , 22-24 Mart 2005, Antalya. Anonim, 1989, Canadian Wildlife Service, TheBenefits of Wildlife, Minister of Supplyand Services, Canada, 1989. Anonim, 2003. Av ve Yaban Hayvanlarının ve Yaşam Alanlarının Korunması, Av ve Yaban Hayvanlarının ve Yaşam Alanlarının Korunması, Zararlılarıyla Mücadele Usul ve Esasları. Kara Avcılığı Kanunu 2003.

Page 62: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

Anonim, 2008. Ülkemizde yapılan yerleştirme çalışmaları örnekleri. www.çevreorman.gov.tr (Ziyaret Tarihi: 04/03/2008). Anonim, 2012: Deeranimalpests, Department of Conservation Te Papa Atawhai, http://www.doc.govt.nz/documents/about-doc/concessions-and-permits/conservation-revealed/deer-lowres.pdf Anonymous, 2011, KorunanAlanlar, Korunan Alanlar ve İklim Değişikliği Türkiye Ulusal Stratejisi, (Edited by Yıldıray LISE), The Ministry of Forest and Water Affairs, Ankara. Beşkardeş V., 2009. Bolu-Yedigöller Yaban Hayatı Koruma ve Geliştirme Sahasında Yaban Hayatı Yönetimi, İ.Ü. Fen Bilimleri Doktora Tezi, İstanbul Burbaite L.,Csanyi S., 2009. Roedeerpopulationandharvestchanges in Europe. EstonianJournal of Ecology, 58, 3: 169-180 Caughley G. ve Sinclair A. R. E., 1994, Wildlife EcologyandManagement,BlackwellScience, 0-86542-144-7, Massachussets, p 334 + X s Çınar et al. 2011. An updated review of alien species on coasts of Turkey.Mediterranean Marine Science. 12/2, 2011, 257-315. Elsner R. M, 2008. Knowlede, attitudes, andopinionsabouthuman-wildlifeconflictsheldbycommunityleaders in Virginia, Master Thesis, Virginia PolythechnicInstitute. FAO, 2012. Human-wildlifeconflictworldwide: collection of casestudies, analysis of managementstrategiesandgoodpractices, (EditedbyElisaDistefano), http://www.fao.org/SARD/common/ecg/1357/en/HWC_final.pdf. Ziyaret tarihi [12.11.2012]. Geray, U Ve Yılmaz, E., 2006. Orman Kaynaklarına İlişkin İşlev Önceliklerinin Belirlenmesi, Ormancılıkta Sosyo-Ekonomik Sorunlar Kongresi,26-28 Mayıs 2006, Çankırı. Anon., 1993; “Orman ve Köy İlişkileri Ön Çalışma Gurubu Raporu”1. Ormancılık Şûrası, Ankara. Geray, U., 2000. Av ve Yaban Hayatı Yönetiminde İlkeler. Av ve Yaban Hayatı Yönetiminde Yeni Politikalar Toplantısı (Tebliğler), 06–07 Temmuz 2000, Uludağ, Bursa. Huş, S., 1963. Av Hayvanları Bilgisi. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Yayın No: 91, 300, İstanbul. IUCN, 1998. IUCN Guidelinesfor Re-introduction, IUCN Re-introductionSpecialistGroup, UK. www.iucn.org/themes/ssc/sgs/rsg/rsgcdrom/PDFs/English.pdf (Ziyaret Tarihi: 02/03/2008). Kayaöz, E., 1999. Av ve Yaban Hayatının İşlevsel Yönetimi ile İlgili Dünyadaki Örneklerin Ülkemiz ile Karşılaştırılması, Av ve Yaban Hayatını Yönetiminde Yeni yaklaşımla İgiliEtğitimWorkshop’u, 23-25 Mart 1999- İzmir.

Page 63: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

Mol, T., 2006. Yaban Hayatı, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları, İstanbul. Mol, T., Bursa, 2000., Av ve Yaban Hayatı Yönetiminde İlkeler. Av ve Yaban Hayatı Yönetiminde Yeni Politikalar Toplantısı (Tebliğler), 06–07 Temmuz 2000, Uludağ, Bursa. Moulton, M. P. ve Sanderson, J., 1999, Wildlife Issues in a Changing World, LewisPublishers, Boca Raton, London, New York, Washington D.C., 1-56670-351-4, 524 s. Nolte, D. L.,Campbell, D.L. ve Mason J.R., 1994. Potentialrepellentstoreducedamagebyherbivores, Proceedings of XVI. Vertebratepestconference, Oğurlu, İ., 2001. Yaban Hayatı Ekolojisi, SDÜ Yayınları, Yayın no:19,296 s., Isparta. Oğurlu, İ., 2008. Yaban Hayatı Kaynaklarımızın Yönetimi Üzerine. Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi A (2): 35-88. Öymen T., 2007. Yaban Hayatı, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları, İstanbul. Patton, D. R., 1992, Wildlife Habitat Relationships in ForestedEcosystems, Timber Pres., Portland, Oregon, 0-88192-202-1, 392 s. Rishi, V., 1997. Orman ve Yaban Hayatı Yönetiminde İnsan Katılımına Ait Prensipler, XI. Dünya Ormancılık Kongresi, 13-22 Ekim, Antalya, 352. Shaw, J. H.,1985, Introduction of Wildlife Management, McGraw-HillInc., 0-07-056481-7, 316 + XII s. Sullivan T. P.,Nordstrom L.O. ve Sullivan D.S., 1985. Use of Predatorodors as repellentstoreducefeedingdamagebyherbivores, Journal of ChemicalEcology. Vol, 11, No 7: 921-935. Swingland, I.R., 2001. Biodiversity, Definition of. Encyclopedia of Biodiversity, Volume 1, AcademicPress, 377-391. Thomas, J, W. ve Dale, E. T., 1982. Elk of North America-Ecologyand Management, StackpoleBooks, Harrisburg-USA., 698 pp. Turan, N., 1987. Türkiye’nin büyük av hayvanları ve sorunları. Uluslararası Sempozyum, Türkiye ve Balkan Ülkelerinde Yaban Hayatı, 16-20 Eylül, İstanbul, 61-83, Turkey. Uysal, İ. 2009. Denizlerimizdeki Yabancı Türler, Biyolojik İstila. Çevre ve Orman Bakanlığı, Çevre ve İnsan Dergisi. Sayı 77, s. 26-27. Uysal, İ. 2010. Akdeniz Adaları ve Biyoçeşitliliği. Çevre ve Orman Bakanlığı, Çevre ve İnsan Dergisi. Sayı 78, s. 30-32. Ünal, Y., Gündoğdu, E., Ertuğrul, E. T., Süel, H., 2008. Yaban Hayatında Yerleştirme: Türkiye’deki Uygulamaları, Sorunlar ve Çözüm Önerileri. 1. Türkiye Av ve Yaban Hayatı Sempozyumu, 1-9, Antalya, 2008.

Page 64: ÇALIŞMA GRUBU 6 KORUNAN ALANLAR VE YABAN HAYATI …sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg6KorAlanlar15Subat.pdf · etkinlikleriyle paralel olarak yürütüldüğü korunan

Van Horne, B., 1983. Density as a misleading indicator of habitat quality. J. Wildlife Management, 47: 893-901. WWF, 2005, Human wildlife conflict manual, Zaitsev, Y. & Ozturk, B. (Eds.) 2001. Exotic species in the Aegean, Marmara, Black , Azov and caspian Seas. Published by Turkish Marine Research Foundation, Istanbul-Turkey. 267 pp. http://wwf.panda.org/who_we_are/wwf_offices/wwf_zambia_nature_conservation/wwf_zambia_news_and_publications/?88920/Human-Wildlife-Conflict-Manual-Wildlife-Management-Series .ziyaret tarihi, [12.11.2012]