kastamonu ÜnĠversĠtesĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d263833/2017/2017_cekerh.pdfkastamonu...
Post on 28-Aug-2019
216 Views
Preview:
TRANSCRIPT
KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ
IV. ULUSLARARASI
ġEYH ġA‟BÂN-I VELÎ SEMPOZYUMU
-HANEFÎLĠK-MÂTURÎDÎLĠK-
05-07MAYIS 2017
CĠLT 2
III
Kastamonu Üniversitesi
IV. Uluslararası
ġeyh ġa‘bân-ı Velî Sempozyumu
-Hanefîlik-Mâturîdîlik-
EDĠTÖRLER
Yrd. Doç. Dr. Cengiz ÇUHADAR
Yrd. Doç. Dr. Mustafa AYKAÇ
ArĢ. Gör. Yusuf KOÇAK
(Kastamonu Üniversitesi, Türkiye)
ISBN: 978-605-4697-06-9 (Tk)
978-605-4697-08-3 (2.c)
Aralık 2017, Kastamonu
Baskı: Kastamonu Üniversitesi Matbaası
Eserde yayımlanan bildiri metinlerinde ileri sürülen görüĢlerin
ilmî ve hukuki sorumluluğu bildiri sahiplerine aittir.
Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. Her hakkı saklıdır.
IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)
55
EBÛ HANÎFE‟NĠN HAYATINI ĠBN HACER EL-HEYTEMÎ‟NĠN
KAYIP BĠLĠNEN BĠR ESERĠNDEN OKUMAK
Reading the Life of Abu Hanifa from a Previously Lost Work of
Ibn Hajar al-Haytami
Huzeyfe ÇEKER1
Özet Hanefi mezhebinin kurumu imamı Ebû Hanîfe‘nin hayatı baĢta Hanefiler olmak üzere
her mezhepten yazarların ilgisini çekmiĢ, hayatına özel kırkın üzerinde eser kaleme alınmıĢtır.
ġafii mezhebinden olan Ġbn Hacer el-Heytemî de, yazdığı iki eser ile bu literatüre katkıda
bulunan yazarlardandır.
el-Heytemî‘nin bu alanda yazdığı en meĢhur eseri el-Hayrâtü‟l-hisân‘dır. Eserin
mukaddimesinde daha önce Ebû Hanîfe‘nin hayatını anlatan veciz bir eser yazdığını, bu
eserin birçok kiĢi tarafından çoğaltıldığını, elinde bulunan tek nüshanın istinsah için emanet
alan bir kiĢi tarafından geri getirilmediğini, bu sebeple eserini kaybettiğini üzülerek ifade
etmiĢ; yeniden yazma niyetinde iken eĢ-ġâmî‘nin (v. 942/1536) „Ukûdü‟l-cümân‘ını
gördüğünü, sıfırdan bir eser yazmak yerine bu eseri ihtisar ederek el-Hayrâtü‟l-hisân‘ı
yazdığını söylemiĢtir.
el-Heytemî‘nin yazdığı ilk eser kayıp olarak bilinmesine rağmen iki yazma nüshasının
günümüze ulaĢtığı tarafımızdan tespit edilmiĢtir. Herkesçe muteber kabul edilen bir kalem
tarafından yazılmıĢ olması sebebiyle önem arz eden eserin ilim dünyasına tanıtılması
gerekmektedir. Tebliğimizde hem bu eseri araĢtırmacıların ilgisine sunmayı, hem Ebû
Hanîfe‘nin hayatını farklı bir mezhebe mensup objektif olarak bilinen bir yazarın gözünden
aktarmayı, hem de Ebû Hanîfe‘ye yöneltilen eleĢtirilerin bu eserde yer alıĢ Ģeklini ortaya
koymayı amaçlamaktayız.
Anahtar Kelimeler: Ebû Hanîfe, Ġbn Hacer el-Heytemî, Biyografi
Abstract
The establisher of Hanafi School of Law, Imam Abu Hanifa‘s life attracted the
attention of writers from every denomination, especially the Hanafi‘s themselves, and more
that forty works were written on his life. Ibn Hajar al-Haytami, a scholar from the Shafi'i
school, is a writer who contributed to this literature with two works he wrote.
The most famous work written by al-Haytami in this area is al-Khayrât al-hisân. In his
introduction, al-Haytami mentioned the story of his book: Earlier on, he had written a piece of
work describing the life of Abu Hanifa and this work had been reproduced as manuscripts by
many. The only manuscript of this previous work he had in his possession had not been
brought back by a person he entrusted and thus he lost this previous work. While he was
intending to rewrite it, he saw the book Uqud al-Juman by al-Shami and rather than rewriting
a work from scratch, he wrote his al-Khayrât al-Hisan by summarizing the book by al-Shami.
Although the first copy written by al-Haytami was known as a lost work, we have
discovered two copies of its manuscript. Since it is written by an accepted author, it is
necessary to introduce this work of importance to the scholarly world. In this paper, we aim to
present this work and to reveal the way in which the criticism directed at Abu Hanifa is dealt
with in this work, as well as conveying the life of Abu Hanifa through the eyes of an author
from as different scholarly denomination.
Keywords: Abu Hanifa, Ibn Hajar al-Haytami, Biography
1 Yrd. Doç. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet KeleĢoğlu Ġlahiyat Fakültesi, hceker@gmail.com
Kastamonu Üniversitesi
56
I. GiriĢ
Hanefi mezhebinin kurumu imamı Ebû Hanîfe‘nin hayatı baĢta Hanefiler olmak üzere
her mezhepten yazarların ilgisini çekmiĢ, hayatına özel kırkın üzerinde eser kaleme alınmıĢtır.
Bu eserler arasında ġafii mezhebine müntesip olan Ġbn Hacer el-Heytemî‘nin (v. 974/1567)
el-Hayrâtü‟l-hisân‘ı çok sayıdaki yazma nüshası ve birçok baskısı ile dikkat çekmektedir.
Yazarın bu eserinden önce aynı konuda kaleme aldığı, fakat henüz hayatta iken kaybettiği bir
eseri daha vardır. Tebliğimizde günümüze ulaĢtığını tespit ettiğimiz bu isimsiz eseri
tanıtmaya, bu eser üzerinden Ebû Hanîfe‘nin hayatının ġafii bir müellifin gözüyle aktarımını
incelemeye, Ebû Hanîfe hakkındaki tartıĢmalı hususlara müellifin yaklaĢımını irdelemeye
çalıĢacağız.
II. Eserin KeĢif Hikayesi
Ġbn Hacer el-Heytemî, Ebû Hanîfe‘nin biyografisine dair kaleme aldığı meĢhur eseri
el-Hayrâtü‟l-hisân‘ın baĢında eserinin yazım hikayesini muhtasaran Ģöyle anlatmaktadır:
Yıllar önce Ġstanbul‘un salih ve erdemlilerinden nakli ve akli ilimleri kendisinde toplamıĢ
sufimeĢreb bir zat Mekke-i Mükerreme‘ye gelir. el-Heytemî ile tanıĢırlar ve aralarında bir
dostluk oluĢur. Bir gün muhabbet esnasında imamlardan bahis açılınca Ġstanbullu salih zat,
Ebû Hanîfe hakkında uzun kitaplarda geçen bilgileri özetleyen câmî bir muhtasar eser
yazmasını el-Heytemî‘den talep eder. Talebi emir telakki eden müellif derhal iĢe koyulur,
güzel muhtasar bir eser kaleme alır. Yazdığı eserden bir nüsha çoğaltarak o salih zata teslim
eder, o da eserin bir nüshası ile birlikte Ġstanbul‘a döner. Daha sonra baĢka kimseler de eseri
çoğaltır ve memleketlerine götürürler. Ancak eldeki tek nüsha, emanet alan bir kimse
tarafından geri getirilmeyince el-Heytemî eserini kaybeder. Bu duruma çok üzülen müellif,
tekrar bu alanda kaleme alınan eserleri araĢtırmaya giriĢince eĢ-ġâmî‘nin (v. 942/1536)
„Ukûdü‟l-cümân‘ını elde eder. Eseri çok beğenince yeni bir kitap yazmak yerine bu eseri
ihtisar ederek el-Hayrâtü‟l-hisân‘ı kaleme alır (el-Heytemî: 2007, 27-28).
Bu hikayeden el-Heytemî‘nin kaybettiği ilk eserin bazı nüshalarının Ġslam dünyasına
yayıldığı, bu nüshalardan bir tanesinin de salih zatın eliyle Ġstanbul‘a doğru yola çıktığı
anlaĢılmaktadır. Ġstanbul‘a giden bu nüshanın veya bu nüshadan çoğaltılmıĢ baĢka nüshaların
günümüze ulaĢmıĢ olma ihtimalini dikkate alarak kayıp eserin peĢine düĢtük. Ġstanbul‘daki
kütüphanelerdeki el-Hayrâtü‟l-hisân nüshalarının bir listesini çıkardık. Süleymaniye,
Nuruosmaniye ve Beyazıt Devlet Kütüphanelerindeki bu nüshaları kontrol ettiğimizde
Süleymaniye Kütüphanesi, Laleli Koleksiyonu, nr: 2347‘de kayıtlı mecmuanın 53b-73
a nolu
varaklarında bulunan nüsha ile Nuruosmaniye Kütüphanesi, nr: 1290‘da kayıtlı mecmuanın
36b-53
a nolu varaklarındaki nüshanın esasında el-Hayrâtü‟l-hisân olmadığı, el-Heytemî‘nin
kayıp zannedilen ilk eseri olduğunu tespit ettik.
Elimizde iki nüshası bulunan bu yazma eserin el-Heytemî‘nin kayıp bilinen ilk eseri
olduğuna dair Ģu üç delil zikredilebilir:
1. Müellif isminin baĢ tarafta ―Mekke-i MüĢerrefe‘de oturan Ahmed b. Hacer eĢ-ġâfi‗î
el-Heytemî‖ olarak zikredilmesi (el-Heytemî: 1133, 36b).
2. Yazma eserin Ebû Hanîfe‘nin hayatına dair olması. Ġbn Hacer‘in bu alanda el-
Hayrâtü‟l-hisân ve kayıp bilinen ilk eser haricinde bir kitap yazdığını bilinmemektedir. Bu
nüshaların içeriğinin el-Hayrâtü‟l-hisân‘dan farklı olması, ilk eser olduğunu göstermektedir.
3. Yazma eserdeki yazım hikayesinin el-Hayrâtü‟l-hisân‘daki yazım hikayesi ile
mutabık olması. Yazma eserde anlatılan yazım hikayesi kısaca Ģu Ģekildedir: Ġstanbul‘da
oturan Ġlyâs b. ‗Ali2 isimli salih alim kimse 955/1548 yılında Mekke‘ye gelir. Müellif ile
tanıĢır ve onun bilgisine Ģahit olur. MiĢkâtü‟l-envâr üzerine yazdığı Ģerhin mukaddimesindeki
muhtasar Ebû Hanîfe menâkıbını görünce, imamın kıymetinin Ģeksiz Ģüphesiz herkesçe
bilinmesi için, bu bölümü müstakil bir eserde yazmasını talep eder. Böyle bir çalıĢmayı zaten
2 Müellifin kullandığı sıfatlar ve verdiği isminden hareketle bahsi geçen salih kimsenin Karamanlı Tabip Ġlyas
(v. 982/1575) olduğunu tahmin etmekteyiz. Hakkında bilgi için bkz. ‗Ali Çelebi: 1975, 456-457.
IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)
57
yıllardır el-Heytemî de yapma arzusundadır. Derhal çalıĢmaya baĢlar, MiĢkâtü‟l-envâr
Ģerhinin mukaddimesindeki ilgili bölümü özetler3 ve Ebû Hanîfe menakıbına dair ilk eserini
yazar.
Müellif hem bu ilk eserinde, hem de daha sonra yazdığı el-Hayrâtü‟l-hisân‘da ilk eseri
için bir isim belirlememiĢtir. Tebliğimizin kalan kısmında kolaylık olsun diye ilk eser için
Menâkıbü Ebî Hanîfe ismini tercih edeceğiz.
III. Eserin Tanıtımı
A. Yazarı
Müellif el-Heytemî‘nin tam adı Ebu‘l-‗Abbâs ġihâbüddîn Ahmed b. Muhammed b.
Muhammed b. ‗Ali b. Hacer el-Heytemî es-Sa‗dî el-Ensârî el-Mısrî el-Mekkî‘dir. Dedesinin
dedesi çok sessiz bir kimse olduğu için Hacer (taĢ) lakabı ile bilinmesi sebebiyle Ġbn Hacer
lakabı ile meĢhurdur. (el-‗Ayderûs: 2011, 396) Bazı kaynaklarda nisbesinin el-Heysemî
Ģeklinde kaydedilmesi (el-Gazzî: 1997, III, 101) yanlıĢtır. Doğrusu doğduğu köye nisbetle ―el-
Heytemî‖ Ģeklindedir. es-Sa‗dî ve el-Ensârî nisbeleri, Benû Sa‗d kabilesinden olması ve
soyunun ensara dayanması sebebiyledir.
909 yılının Recep ayında (Ocak 1504) Yukarı Mısır‘daki Ebu‘l-Heytem/Heyâtim
köyünde doğdu (el-‗Ayderûs: 2011, 391). Doğum tarihine dair 899/1493-4 (el-Kettânî: 1982,
I, 338) ve 911/1505-6 (el-Gazzî: 1997, III, 102) kayıtları bulunsa da el-Mu„cem‘inde es-
Süyûtî‘nin (v. 911/1505) vefatından yaklaĢık 3 yıl önce doğduğunu söylemesi (el-‗Ayderûs:
2011, 395) bu kayıtların yanlıĢ olduğunu göstermektedir.
Küçük yaĢlarında babasını kaybetti. Hafızlığını tamamladı (Ġbnü‘l-Müeyyed: 2001, III,
1370). Bakımını üstlenen ġemsüddîn eĢ-ġinnâvî ile birlikte Tanta‘ya gitti. Ahmet el-
Bedevî‘nin makamının bulunduğu yerde temel ilimleri tahsil etti. 924/1518 yılında eĢ-ġinnâvî
onu Kahire‘ye götürdü ve Ezher‘deki bir öğrencisine teslim etti. Kâdî Zekeriyyâ el-Ensârî, es-
Sünbâtî, ġihâbüddîn er-Remlî gibi Mısır‘ın meĢhur alimlerden ders alma imkanı buldu. Tefsir,
hadis, kelam, fıkıh, matematik, nahiv, sarf, meânî, beyan, mantık ve tasavvuf ilimlerinde
kendisini yetiĢtirdi. 929/1523 yılında henüz yirmi yaĢında iken talep etmediği halde hocaları
iftâ, tedris ve telif icazeti verdi (Ġbnü‘l-Müeyyed: 2001, III, 1371).
933/1527 ve 937/1531 yıllarında iki kez hac vesilesi ile Hicaz‘a gittiğinde bir müddet
Mekke‘de mücavir olarak yaĢadı. Daha sonra Mısır‘a döndü. Yazdığı bir eser kıskananlar
tarafından parçalanıp yok edilince duruma üzüldü (eĢ-ġevkânî: ts., I, 109) ve Mısır‘ı terk
ederek hac amacıyla gittiği Mekke‘ye yerleĢti (940/1534). Ömrünün kalan kısmını burada
tedris, telif ve ifta faaliyetleri ile geçirdi.
Ġbn Hacer el-Heytemî‘nin vefat tarihi konusunda kaynaklarda çok farklı bilgiler
bulunmaktadır. En ayrıntılı bilgi 23 Recep 974/3 ġubat 1567 Pazartesi günü kuĢluk vakti
Mekke‘de vefat ettiği ve Ma‗lâ kabristanına defnedildiği Ģeklindedir (Ġbnü‘l-Müeyyed: 2001,
III, 1371) ki gün ayrıntısının da isabetli olması sebebiyle kanaatimizce bu bilgi doğrudur
(Ayrıca bkz. el-‗Ayderûs: 2011, 390). Bunun haricinde 964, 970, 973, 995 yılları da vefat
tarihi olarak kaydedilmiĢtir (Ġbnü‘l-‗Ġmâd: 1986, X, 543; Ġbnü‘l-Müeyyed: 2001, III, 1373; el-
Kettânî: 1982, I, 338). Durumun böyle olmasında diğer bölgelerde yayılan asılsız haberlerin
(el-Gazzî: 1997, III, 102) etkisi olmalıdır. Necmüddîn el-Gazzî‘nin (v. 1061/1651) kaydettiği
973 rivayeti gün ayrıntısı içermesine rağmen kaydettiği tarihlerin belirttiği günlere tekabül
etmemesi sebebiyle kanaatimizce sağlam bir bilgi değildir.
BaĢta hadis, fıkıh, kelam ve tasavvuf olmak üzere birçok alanda 104 eser telif eden
(Ġbnü‘l-Müeyyed: 2001, III, 1373) el-Heytemî‘nin biyografi yazımı ile de ilgilendiği
görülmektedir. es-Süyûtî‘nin (v. 911/1505) Târihu‟l-hulefâ‘sını ihtisar etmesi, normalde hadis
eseri olan MiĢkatü‟l-Mesâbih‘i Ģerh ettiği Fethu‟l-ilâh‘ın mukaddimesinde fıkıh ve hadis
imamlarının biyografilerine sayfalarca yer vermiĢ olması (el-Heytemî: 1056, 7a-17
b) bu alana
3 Yazım hikayesinde özetleme (telhis) ifadesi bulunmasına rağmen incelemelerimiz sonunda klasik manada bir
özetlemenin olmadığını tespit ettik. Bu konuda ―Kaynakları‖ baĢlığında ayrıntılı bilgi vereceğiz.
Kastamonu Üniversitesi
58
olan meylini göstermektedir. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere Ebû Hanîfe‘nin hayatına dair
el-Hayrâtü‟l-hisân‘ı ve bu tebliğde tanıtmaya çalıĢacağımız Menâkıbü Ebî Hanîfe‘si biyografi
alanında verdiği eserlerdendir.
B. Ġçeriği
Ġbn Hacer el-Heytemî‘nin adeti üzere eserinin giriĢ bölümünde secilerle bezenmiĢ
süslü bir dil dikkat çekmektedir. Ardından yukarıda kısaca değindiğimiz yazım hikayesi
anlatılmıĢ, eserin fasıllardan müteĢekkil olacağı ifade edildikten sonra ana konuya giriĢ
yapılmıĢtır (el-Heytemî: 1133, 36b-37
b).
Birinci fasıl Ebû Hanîfe hakkında varid olan genel ve özel naslara ayrılmıĢtır. Müellif
bu konuda bir ayet ve bir hadise geniĢçe yer vermeyi tercih etmiĢ; bu alanda yazılan eserlerin
birçoğunda yer alan ―Ümmetim içerisinde ismi en-Nu‗mân, künyesi Ebû Hanîfe olan biri
vardır ki o ümmetimin kandilidir, o ümmetimin kandilidir, o ümmetimin kandilidir‖ ve
―Benden sonra adı en-Nu‗mân b. Sâbit, künyesi Ebû Hanîfe olan bir adam gelecek ki Allah‘ın
dini ve benim sünnetim onun eli ile ihya edilecek‖ rivayetlerini uydurma kabul ettiği için hiç
mevzubahis etmemiĢtir. Bunların yerine öncelikle Cuma Suresinin 2-4. ayetlerini zikretmiĢ; 3.
ayette geçen ―ve âharîne minhüm‖ ifadesinden kastedilenlerin kimler olduğu konusundaki
görüĢlere yer vermiĢtir. GörüĢlerden ilki ayette kastedilen kimselerin tabiin olduğudur ki Ebû
Hanîfe tabiinden olduğu için övgüye mazhar olanlar arasındadır. Bazı meĢhur sahabi ve
tabiilere atfedilen ikinci görüĢ ise bu kimselerin Acem oldukları Ģeklindedir ki Ebû Hanîfe
Farsların ulularından olduğu için yine ayetin kapsamı dahilinde olmaktadır. el-Heytemî bu
görüĢleri aktardıktan sonra muhtemel bir itiraza cevap verirken sahih hadis kaynaklarında
geçen ―Ġman/din Süreyya yıldızında (asılı) olsa Farslar/Acemler/Farslardan adamlar onu elde
eder‖ hadisini birçok kaynaktan farklı lafızlarla zikretmiĢ; Fars ve Irak ehlinin faziletine dair
rivayetlere de yer verdikten sonra bu hadislerin Ebû Hanîfe ve onun gibi olanlara
hamledilmesi gerektiğini, zira ifade edilen grup içerisinde ondan daha aliminin, mutakkisinin,
ahlaklısının… bulunmadığını ifade etmiĢtir (el-Heytemî: 1133, 37b-39
a).
Ġkinci fasıl Ebû Hanîfe‘nin nesebi hakkındadır. Müellif bu baĢlıkta nesebi hakkında
bilgiler vermiĢ, aslının hangi Ģehirden olduğuna nakillerin yanı sıra dedelerinin köle olduğuna
dair bilgiler ve bunu reddeden rivayetler zikretmiĢtir (el-Heytemî: 1133, 39a-39
b).
Çok kısa olan üçüncü fasılda sadece doğum tarihi bilgisini vermiĢtir (el-Heytemî:
1133, 39b).
Dördüncü fasılda Ebû Hanîfe‘nin faziletine dair kaynaklarda zikredilen bir menkıbe
olarak babası Sâbit‘in Hz. Ali ile görüĢmesi, bu görüĢme esnasında kendisi ve nesli hakkında
bereket duasına mazhar olması kıssasını anlatmıĢ; kıssada edilen duanın Ebû Hanîfe ve etbaı
hakkında gerçekleĢtiğini söylemiĢtir (el-Heytemî: 1133, 39b-40
a).
BeĢinci fasılda Ebû Hanîfe biyografilerinde özellikle vurgulanan bir konu ele alınmıĢ;
Ebû Hanîfe‘nin tabiinden olduğunu vurgulamak üzere görüĢtüğü sahabiler zikredilmiĢtir. Ġsmi
verilen yedi sahabiden rivayet ettiği hadislere de yer verilen fasılda Abdullah b. Ebi Cez‘den
yaptığı rivayet kronolojik açıdan eleĢtirilmiĢtir (el-Heytemî: 1133, 40a-40
b).
Altıncı fasıl hocalarına ayrılmıĢ olup yüz tane hocası olduğu ifade edilmiĢ, bu hocaları
içerisinde en çok istifade ettiği hocası Hammâd b. Ebî Süleymân‘a (v. 120/738) daha geniĢ
yer ayrılarak ilmi, ahlakı, takvası gibi özelliklerinden bahsedilmiĢtir. Hammâd‘dan yukarıya
doğru ilim silsilesinde yer alan diğer alimler hakkında da kısaca bilgi verilmiĢ, ilminin
kuvvetli bir silsile ile Hz. Peygambere dayandığına vurgu yapılmıĢtır (el-Heytemî: 1133, 40b-
41a).
Yedinci fasıl kısaca öğrencilerinden bahsetmektedir. Sayısız öğrencisinin olduğu
belirtilmekle birlikte 560 tanesinin isminin bilindiği söylenmiĢtir. Kendisinden nakille
bunlardan 36‘sının ictihad mertebesine ulaĢtığı; bu 36 öğrencinin 28‘inin kadılığa, 6‘sının
iftâya, 2‘sinin (Ebû Yûsuf ve Züfer) de hem kadılığa hem de iftaya ehil olduğu söylenmiĢtir
(el-Heytemî: 1133, 41a-41
b).
IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)
59
Ebû Hanîfe‘nin bildiği meselelere ayrılan sekizinci fasılda öncelikle altıyüzbin küsür
ve bir milyon mesele bildiğine dair rivayetler aktarılmıĢtır. Akabinde el-Heytemî bu sayıların
abartılı olduğunu düĢünen kimseler olabileceğini düĢünerek uyarıda bulunmuĢ; fıkhi
meseleleri anlamayan kimselerin bu sayıları garipseyebileceğini, ilmi incelikleriyle kavrayan
kimselerin ise bu kadar sayıda meseleyi makul göreceğini ifade etmiĢtir. Bu meseleleri
toplayan kaynaklardan da bahsetmek isteyen müellif, Ġmam ġâfi‗î‘nin (v. 204/820) Hanefi
kitaplarına olan beğenisinden ve kafir bir filozofun bu kitaplara muttali olduktan sonra
müslüman olmasından bahsettikten sonra önemli kitaplara örnekler vererek faslı sona
erdirmiĢtir (el-Heytemî: 1133, 41b).
Dokuzuncu fasıl ―Ebû Hanîfe hata etmiĢtir‖ sözüne tepki gösteren selef alimleri
hakkında olup bu fasılda sadece Ġbn Cüreyc‘ten (v. 150/767) bir nakil yapılmıĢtır. Yapılan
nakilde Ġbn Cüreyc, Ebû Hanîfe‘nin farklı alanlarda ehliyete sahip olan öğrencileri sayarak
etrafında böyle isimlerin olduğu bir kimsenin basit hata yapamayacağını ifade etmektedir (el-
Heytemî: 1133, 41b-42
a).
Kısa bir hacme sahip olan onuncu fasılda Ebû Hanîfe‘nin kendisinden hocası
Hammâd‘a (v. 120/738) daima dua ettiğini söylediği bir rivayet aktarılmıĢtır (el-Heytemî:
1133, 42a).
Onbirinci fasıl öğrencilerine olan Ģefkati ve daima onlara yol göstermesi konularına
ayrılmıĢ olup bu bağlamda iki öğrencisinden bahsedilmiĢtir. Ġlki meĢhur talebesi Ebû Yûsuf
hakkında olup Ebû Hanîfe‘nin onu ilmi bir Ģekilde uyardığına dair bir rivayet aktarılmıĢtır.
Ġkinci öğrencisi meĢhur sufi Dâvûd et-Tâî (v. 165/781) olup Ebû Hanîfe‘nin onun hakkında
söylediği bir övgü sözü aktarılmıĢtır. Akabinde Dâvûd et-Tâî gibi bir kiĢinin onun ashabından
olduğu vurgulanmıĢ, ilmi ve tasavvufi derecesini gösteren ifadeler kullanılmıĢtır (el-Heytemî:
1133, 42a-42
b).
Diğer fasıllara göre daha büyük bir hacme sahip olan onikinci fasılda ―parlak zekası,
hızlı kavrayıĢı, fetaneti, hızlı ve güzel cevap veriĢi‖ baĢlığı altında ilmini ve zekasını gösteren
onbir menkıbeye yer verilmiĢtir. Bu bağlamda harici, mutezili, dehri kimselerle olan
münazaraları; kimsenin anlayamadığı sorulara cevap vermesi, müĢkil durumda kalan
kimselere fıkha uygun çözüm yolları bulması gibi kıssalar anlatılmıĢtır (el-Heytemî: 1133,
42b-45
b).
Ferasetine ayrılmıĢ olan onüçüncü fasılda bir önceki fasıldaki menkıbelere ilaveten
yeni menkıbeler zikredilmiĢtir. Vefatından sonra çıkacağını tahmin ettiği bir yaygarayı oğluna
gizlice yaptığı vasiyeti ile önlemesi, Ebû Yûsuf‘un hastalığından kurtulacağını tahmin ederek
isabet etmesi, iki katırından birini öldüren Ģii komĢusunun hangi katırını öldürdüğünü
kestirmesi ferasetine dair zikrettiği menkıbelerdir (el-Heytemî: 1133, 45b-46
a).
Ahlakına dair fasılların ilki olan ondördüncü fasılda cömertliğine, onbeĢinci fasılda
tevazusuna, onaltıncı fasılda insanlarla olan iyi iliĢkilerine/hoĢgörüsüne, onyedinci fasılda
ibadetine, onsekinci fasılda gıybetten kaçınmasına, ondokuzuncu fasıl kamil tasavvuruna,
yirminci fasıl soğukkanlı olmasına ayrılmıĢ; bu baĢlıkları ilgilendiren çok sayıda menkıbeye
yer verilmiĢtir (el-Heytemî: 1133, 46a-48
b).
Ġlmi yönünü gösteren kısa bir fasıl olarak yirmibirinci fasılda daima ilimle meĢgul
olması konusunda iki rivayet aktarılmıĢ (el-Heytemî: 1133, 48b); yirmiikinci fasılda ise
fetvalarının ikna edici ve isabetli olması konusunda bir kıssa anlatılmıĢtır.
Yine ahlakı ile ilgili bir fasıl olan yirmiüçüncü fasılda imkanı olmasına rağmen
zahidâne bir hayat sürmesi hakkında iki nakil yapılmıĢtır (el-Heytemî: 1133, 48b).
Yirmidördüncü fasılda özellikle ticari iĢlerinde iyice araĢtırma yaptığı konusu bir
rivayet ile ele alınmıĢ, akabinde bu bağlamdan yola çıkarak Ebû Hanîfe‘nin ticaret hayatına
dair hükümleri çok gevĢettiği ithamlarına cevap vermiĢtir (el-Heytemî: 1133, 48b-49
a).
Ġctihadda en ileri dereceye ulaĢtığını konusuna ayrılan yirmibeĢinci fasılda birçoğu
çağdaĢı olan çok sayıda alimden ilminin büyüklüğüne dair sözler içeren onyedi rivayet
aktarılmıĢtır (el-Heytemî: 1133, 49a-49
b).
Kastamonu Üniversitesi
60
Ahlaki açıdan çok ileri bir mertebeye ulaĢtığına dair olan yirmialtıncı fasılda yedi
farklı kiĢiden sözler aktarılmıĢtır (el-Heytemî: 1133, 49b-50
a).
Yirmiyedinci fasıl Ebû Hanîfe‘nin hayatının sonlarında resmi görevleri kabul
etmemesi sebebiyle çektiği sıkıntıları anlatmaktadır. Bu fasılda Kufe valisi Ġbn Hübeyre ve
Abbasi halifesi Mansûr‘un teklif ettiği kadılık ve beytülmal eminliği gibi görevleri
reddetmesi; bu sebeple kırbaçlanması, hapsedilmesi, halife ile tartıĢmaları gibi konularda on
rivayet zikredilmiĢtir (el-Heytemî: 1133, 50a-51
a).
Alimlerin Ebû Hanîfe hakkındaki övgü sözleri ile faziletini ikrar etmeleri hakkında
olan yirmisekizinci fasılda konuyla alakalı yirmisekiz rivayet aktarılmıĢtır (el-Heytemî: 1133,
51a-52
b).
Son fasıl olan yirmidokuzuncu fasılda Ebû Hanîfe‘nin özelliklerini toptan sayan
rivayetlere yer verilmiĢ; bu bağlamda Ebû Yûsuf ve el-Mu‗âfâ b. ‗Ġmrân‘dan sözler
nakledilmiĢtir (el-Heytemî: 1133, 52b).
Eserin hâtimesi Ebû Hanîfe‘nin bir kerameti ile vefatına dair haberler içermektedir (el-
Heytemî: 1133, 52b-53
a).
C. Kaynakları
Yukarıda Menâkıbü Ebî Hanîfe‘nin yazım hikayesinde el-Heytemî‘nin MiĢkâtü‟l-
envâr üzerine yazdığı Ģerhin mukaddimesinde yer alan Ebû Hanîfe ile ilgili bölümü
özetleyerek eserini yazdığını ifade etmiĢtik. Ancak eserin içeriği, ilgili bölüm ile
karĢılaĢtırıldığı zaman klasik manada bir özetlemenin olmadığını söylemek mümkündür. Bu
sebeple evvela eserin temel alındığı kaynak üzerinde konuĢacak, ardından özetleme olarak
nitelenen iĢlemin mahiyetini tartıĢacak, son olarak da eserde ismi geçen diğer kaynaklardan
bahsedeceğiz.
Öncelikle ifade etmek gerekir ki MiĢkâtü‟l-envâr ismi ile meĢhur olan eser, el-
Gazzâlî‘nin (v. 505/1111) bir tasavvuf kitabıdır. el-Heytemî‘nin ―MiĢkâtü‟l-envâr üzerine
yazdığım Ģerh‖ diye bahsetmesi (el-Heytemî: 1133, 37a) sebebiyle temel aldığı bu Ģerhin el-
Gazzâlî‘nin MiĢkât‘ı üzerine yapılmıĢ bir çalıĢma olduğu akla gelmektedir. Bağdatlı Ġsmâil
PaĢa‘nın (v. 1920) kaydettiği (Bağdatlı: 1945, I, 77) bilgiden Ģerhin isminin Ġs„âfü‟l-ebrâr
ġerhu MiĢkâti‟l-envâr (ئسؼبف األثشاس ضشح ٍطنبح األّ٘اس) olduğunu öğrenmekteyiz. Ancak
Hediyyetü‟l-ârifîn‘de Ġsmail PaĢa‘nın bu Ģerh için hadis alanında ve dört cilt olduğunu
söylemesi (Bağdatlı: 1951, I, 146) eserin tasavvuf alanında olduğu önbilgimiz ile
çeliĢmektedir. Bu sebeple kataloglarda Ġs„âfü‟l-ebrâr ismiyle kayıtlı olan Beyazıt Devlet
Kütüphanesindeki dört ciltlik yazma nüshaya müracaat ettik. BaĢ tarafta müellif Ġbn Hacer el-
Heytemî eserine Ġs„âfü‟l-ebrâr bi Ģerhi MiĢkâti‟l-envâr ismini verdiğini açıkça söylemekte
(el-Heytemî: 1056, 2a) iken yazmanın unvan sayfasında eser ismi Fethu‟l-ilâh ġerhu‟l-MiĢkât
Ģeklinde geçmektedir (el-Heytemî: 1056, 1 (فزخ اإلىٔ ضشح اىَطنبح)a). Öte yandan eserin içeriği
incelendiğinde MiĢkâtü‟l-envâr Ģerhi değil, el-Hatîb et-Tebrîzî‘nin (v. 741/1340) MiĢkâtü‟l-
Mesâbîh‘i üzerine yazılmıĢ bir Ģerh olduğu görülmektedir. Hal böyle iken müellif niçin esere
Ġs„âfü‟l-ebrâr ġerhu MiĢkâti‟l-envâr ismini vermiĢtir? ġerhin bir yerinde ―Allâme muhakkik
Veliyyüddîn Muhammed b. ‗Abdillâh et-Tebrîzî‘ye ait (…) MiĢkâtü‟l-envâr…‖ ifadesini
kullanması (el-Heytemî: 1056, 2a) müellifin esasında MiĢkâtü‟l-Mesâbîh olan eserin ismini
MiĢkâtü‟l-envâr zannettiğini göstermektedir. Bu da yukarıda eserin kaynağı ile ilgili karıĢık
duruma sebep olmuĢtur.4
Kısaca özetlemek gerekirse Ġbn Hacer el-Heytemî, el-Gazzâlî‘nin MiĢkâtü‟l-envâr‘ını
değil, el-Hatîb et-Tebrîzî‘nin MiĢkâtü‟l-Mesâbîh‘ini Ģerh etmiĢtir. Ancak Ģerh ettiği eserin
adını MiĢkâtü‟l-envâr zannettiği için Ģerhine Ġs„âfü‟l-ebrâr ġerhu MiĢkâti‟l-envâr adını
vermiĢtir. Eserin bu isme sahip olması yukarıda izah ettiğimiz karıĢıklığa neden olduğu için
4 Eserin aynı isimle kayıtlı bir baĢka nüshası Musul Evkâf-i Âmme Kütüphanesinde bulunmakta olup katalogda
verilen ilk cümleleri Veliyyüddin Efendi nüshası ile aynıdır (Ahmed: 1982, I, 61). Ġsimle ilgili bilgilerin diğer
nüshalarda da olması hatanın bir nüshaya özel olmadığını, bilakis müelliften kaynaklandığını göstermektedir.
IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)
61
muhtemelen sonradan gelenler tarafından eser ismi Fethu‟l-ilâh ġerhu‟l-MiĢkât olarak
değiĢtirilmiĢ; bu sebeple yazma nüshanın unvan sayfasında da bu isim yer almıĢtır. Eseri
(Ġrlanda) Chester Beatty Kütüphanesindeki bir nüshadan Fethu‟l-ilâh ismiyle 10 cilt halinde
tahkik eden Ahmed Ferîd el-Mezîdî, müellifin isim zikrettiği yerde Ġs„âfü‟l-ebrâr ismini hiç
söylemeden parantez içinde ―Fethu‟l-ilâh fî ġerhi‟l-MiĢkât ismini verdim‖ yazmıĢ; eserin
ismiyle ilgili problemi hiç gündeme getirmemiĢtir (el-Heytemî: 2015, I, 52).
el-Heytemî‘nin telifte esas aldığı eserin Fethu‟l-ilâh olduğunu tespit ettikten sonra
yazım hikayesinde bahsi geçen Ebû Hanîfe hakkındaki bölümü, eser içeriği ile karĢılaĢtırdık.
Ġlgili bölüm 31 satırdan 2 varak kadar (13b-15
b) hacme sahip olup yaklaĢık 20 varak olan
Menâkıbü Ebî Hanîfe‘den çok daha kısadır. Ġçerik karĢılaĢtırması yapıldığı zaman Menâkıbü
Ebî Hanîfe‘deki gibi bir fasıl ayrımına gidilmeksizin bilgilerin peĢi sıra verildiği
görülmektedir. Sıralama farkının yanı sıra birçok baĢlıkta Ebû Hanîfe bölümündeki bilgiler,
Menâkıbü Ebî Hanîfe‘dekilere göre daha azdır (örneğin 5. faslı karĢılaĢtırınız el-Heytemî:
1056, 14a; el-Heytemî: 1133, 40
a-40
b). Fasılların birçoğunda verilen bilgiler ya bir cümle ile
ifade edilmiĢ, ya da genel haberler içerisinde zikredilmiĢtir. Hal böyle olunca her ne kadar
müellif özetlediğini söylese de Menâkıbü Ebî Hanîfe‘nin Fethu‟l-ilâh mukaddimesindeki Ebû
Hanîfe bölümünün klasik manada bir özeti olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Müellifin
bahsi geçen bölümü düzenleyerek, farklı kaynaklardan da aldığı bilgilerle zenginleĢtirerek
sistemli müstakil bir eser meydana getirdiğini söylemek daha doğru olacaktır.
Son olarak eserde ismi geçen kaynaklara değinmek istiyoruz. Menâkıbü Ebî Hanîfe
küçük hacimli bir eser olduğu için eserde geçen haberlerin kahir ekseriyetinde bilginin
kaynağı belirtilmemiĢtir. Hadislerin yoğun olarak yer aldığı birinci fasılda müellifin hadisçi
kimliğinin bir yansıması olarak meĢhur hadis kaynaklarının çoğu isim verilerek kullanılmıĢtır.
Diğer bölümlerde ara ara Ahbâru Ebî Hanîfe, Târîhu Bağdâd, Tehzîbü‟l-esmâ gibi eserler
kaynak olarak zikredilmektedir (örneğin bkz. el-Heytemî: 1133, 39a, 39
b). el-Gazzâlî‘nin
5 (v.
505/1111) el-Menhûl‘ünün sonunda yer alan Ebû Hanîfe hakkında ithamların yer aldığı
bölüme reddiye olarak meĢhur Hanefi fakihi ġemsüleimme Muhammed b. ‗Abdissettâr el-
Kerderî (v. 642/1244) tarafından yazılan risale de el-Heytemî‘nin eserini yazarken sıklıkla
müracaat ettiği kaynaklardandır (bkz. el-Heytemî: 1133, 39b, 40a, 40b, 41b, 48a, 48b, 51b).
IV. TartıĢmalı Meselelerin Eserde Ele AlınıĢı
Ebû Hanîfe‘nin hayatı ve ilmi kiĢiliği üzerine söz söyleyen, eser kaleme alan herkesin
özellikle değindiği bazı hususlar vardır. Ebû Hanîfe‘ye olan sevginin veya muhalefetin en
açık Ģekilde tezahür ettiği bu hususlar, hakkında yazılan eserlerin niteliğinde belirleyici
özelliğe sahiptir. Menâkıbü Ebî Hanîfe‘yi tanıtmaya çalıĢtığımız tebliğimizin son baĢlığında
bu konulara odaklanarak eserin literatür içerisindeki yerini belirlemeye, bu tartıĢmalar
içerisinde müellifin tutumunu göstermeye ve dolayısıyla Ebû Hanîfe‘ye bakıĢını tespit etmeye
çalıĢacağız.
TartıĢılan mevzuların baĢında Ebû Hanîfe‘nin tabiinden olup olmadığı hususu
gelmektedir. Ehl-i hadisin Ebû Hanîfe‘ye yönelttiği eleĢtirilerden bir tanesi tabiin büyüklerine
olan muhalefetidir. Ebû Hanîfe ―onlar da normal insan, biz de‖ Ģeklinde kısaca ifade ettiği
usulüne göre tabiinin kavli müctehid için bağlayıcı değildir, onlara muhalefet edilebilir. Zira
kendisi de tabiin tabakasından olup onlarla fazilet bakımından eĢit mesabededir. Ehl-i hadis
taraftarlarından bazıları ise Ebû Hanîfe‘nin tabiin tabakasından olduğunu inkar etmekte, onun
hiçbir sahabi ile görüĢmediğini iddia etmektedir (el-‗Askalânî: 2002: I, 615). Bu ihtilaf Ebû
Hanîfe biyografilerine de yansımıĢ, birçok eserde onun sahabi olduğuna dair özel baĢlıklar
açılırken karĢıt görüĢte olanlar da bunu inkar eden rivayetleri ön plana çıkarmaya
çalıĢmıĢlardır.
5 el-Heytemî, el-Kerderî‘nin reddiye yazdığı risalenin müellifinin meĢhur ġafii fakihi Ebû Hâmid Muhammed el-
Gazzâlî (v. 505/1111) değil, Mahmûd el-Gazzâli isminde mutezili bir kimse olduğu iddiasındadır (el-Heytemî:
2007, 29).
Kastamonu Üniversitesi
62
el-Heytemî ise ġafii mezhebinden olmasına rağmen bu hususta ehl-i hadis tarafında
yer almamakta, Ebû Hanîfe‘nin tabiinden olduğunu ikrar etmektedir. Bu tutumunu eserin
birçok yerinde görmek mümkündür. Örneğin birinci fasılda Cuma Suresinin üçüncü ayetini
―tabiin‖ olarak tefsir eden görüĢü aktardıktan sonra Ebû Hanîfe‘nin tabiinden olduğu için
övgüye mazhar olanlar arasında olduğunu söylemiĢtir (el-Heytemî: 1133, 37b). Ġkinci faslın
hemen baĢında tabiinin büyüklerinden olduğunu tekraren ifade etmiĢ (el-Heytemî: 1133, 39a),
beĢinci faslı ise görüĢtüğü sahabilere ayırarak tabiinden olduğunu dolaylı olarak ikrar etmiĢtir
(el-Heytemî: 1133, 40a-40
b). el-Heytemî Ebû Hanîfe‘yi sadece tabiin tabakasından kabul
etmemiĢ, ayrıca bu tabakanın (ilmi bakımdan) büyüklerinden olduğunu söylemiĢ,
tabakasındaki kimselere göre faziletinin üstün olduğunu ifade etmiĢ (el-Heytemî: 1133, 48b),
bu tabakanın meĢhurlarından Katâde‘yi (v. 117/735) sorduğu sorularla sıkıĢtırması kıssasını
aktarmıĢtır (el-Heytemî: 1133, 45b). KarĢıtların dile getirdiği ―Ebû Hanîfe hiçbir sahabi ile
görüĢmemiĢtir‖ görüĢü de müellif tarafından esere alınmıĢ, ancak bu görüĢ (قٞو) Ģeklinde
tazyîf siygası ile ifade edilmiĢtir (el-Heytemî: 1133, 40a). Tüm bu bilgiler el-Heytemî‘nin bu
tartıĢmalı konuda Ebû Hanîfe taraftarlarının yanında yer aldığını göstermektedir.
Ġkinci husus Ebû Hanîfe‘yi müjdeleyen merfu rivayetler hakkındadır. Hanefiler
tarafından yazılan özellikle ilk dönem Ebû Hanîfe menâkıblarında ―Ümmetim içerisinde ismi
en-Nu‗mân, künyesi Ebû Hanîfe olan biri vardır ki o ümmetimin kandilidir, o ümmetimin
kandilidir, o ümmetimin kandilidir‖ ve ―Benden sonra adı en-Nu‗mân b. Sâbit, künyesi Ebû
Hanîfe olan bir adam gelecek ki Allah‘ın dini ve benim sünnetim onun eli ile ihya edilecek‖
lafızlarıyla iki merfu rivayet zikredilir. Bu rivayetlerin Ebû Hanîfe‘ye sarahaten delalet ettiği
ifade edilerek faziletine delil getirmek üzere birçok eserde çeĢitli tarikleriyle yer alır. el-
Heytemî ise bu konuda hocasının hocası es-Süyûtî‘nin (v. 911/1505) yolunu takip etmektedir.
Tebyîzu‟s-sahîfe adlı eserinde es-Süyûtî bu tür uydurma rivayetlere ihtiyaç olmadığını ifade
etmekte, bunların yerine ―Farslardan bir adam‖ rivayetini ön plana çıkarmaktadır (es-Süyûtî:
1990, 32-33). el-Heytemî de aynı Ģekilde bu uydurma rivayetleri hiç zikretmemiĢ, es-
Süyûtî‘nin zikrettiği hadisi farklı lafızlarıyla meĢhur hadis kaynaklarından uzun uzun
aktarmayı tercih etmiĢtir (el-Heytemî: 1133, 38a-38
b). Bu hadisi önemsediğinin bir baĢka
göstergesi olarak eserin baĢındaki hamdele ve salvelede kullandığı sıfat ifadelerinde bu
hadisten iktibaslar yapmıĢtır (el-Heytemî: 1133, 36b).
Ebû Hanîfe hakkındaki bir diğer tartıĢma konusu hadis bilgisi ve hadislere olan
yaklaĢımı noktasındadır. Ehl-i hadis genel olarak ehl-i re‘ye, özelde de en büyük imamı Ebû
Hanîfe‘ye ―hadis bilmeme, sahih hadislerle amel etmeme, hadisleri inkar etme, kıyası sahih
hadislere tercih etme, zayıf hadislerle amel etme‖ gibi ithamlarda bulunmaktadır. Buna
mukabil olarak Ebû Hanîfe taraftarları onun hadis bilgisini göstermek için rivayet ettiği
hadisleri içeren Müsnedü Ebî Hanîfe‘ler derlemiĢ; yazdıkları menâkıb eserlerinde rivayet
aldığı hocaları, rivayet aktardığı öğrencileri, hadislerle amel konusunda ne kadar titiz
olduğunu gösteren özel baĢlıklara yer vermiĢtir (Ayrıntılı bilgi için bkz. Çeker: 2016, 331-
332).
ġafii mezhebine müntesip olan müellif el-Heytemî‘nin Ebû Hanîfe‘nin hadis bilgisi ve
hadise yaklaĢımı konusundaki tartıĢmalarda taraf olmadığı dikkat çekmektedir. Eserinde hadis
bilgisi ve hadislerle amel konusuna girmemiĢ, muhaliflerinin iddialarını veya taraftarlarının
savunmalarını dile getirmekten kaçınmıĢtır. Sadece hocaları ve öğrencileri konusunda üç ayrı
baĢlık zikretmiĢtir. Ancak bu baĢlıklarda yer verdiği isimlerin hadisçi kimliği ile
bilinmemeleri sebebiyle tartıĢmalara katkı sağlayıcı nitelikte olmadığını söylemek
mümkündür. Eserin bir yerinde Ebû Hanîfe‘nin keyfi davranmadığı, delillere göre hareket
ettiğini söylemesinden (el-Heytemî: 1133, 48b-49
a) hareketle muarızlarının ithamlarına
mesafeli olduğu söylenebilmektedir.
Ebû Hanîfe hakkında muhaliflerinin açtığı bir diğer tartıĢma da Ģia veya mürcie gibi
bidat fırkalara mensubiyeti hakkındadır. Hadis usulüne göre bidat fırkaya mensup olanın
rivayetlerinin zayıf olması tartıĢmayı gündemde tutmuĢ; muhaliflerin bu iddialarına karĢı Ebû
Hanîfe‘nin itikadi görüĢleri müstakil baĢlıklarda ele alınmıĢ, bid‘î gruplarla yaptığı
IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)
63
tartıĢmalara özellikle yer verilmiĢtir (Bkz. Çeker: 2016, 333). el-Heytemî‘nin Menâkıbü Ebî
Hanîfe‘sinde itikadi görüĢlere müstakil baĢlık açılmamakla birlikte zeka ve ferasetini gösteren
baĢlıklarda ehl-i bidat ile olan tartıĢmalarını içeren menkıbelerine yer verilmiĢtir. Bu
kapsamda harici, mutezili, dehri kimselerle olan münazaraları ile Ģii komĢusunun Hz. Ömer
nefretinden dem vurduğu menkıbesi örnek olarak zikredilebilir (el-Heytemî: 1133, 43a, 43
b,
46a). Bu bilgiler el-Heytemî‘nin Ebû Hanîfe hakkındaki bidat ithamlarına meyletmediğini
göstermektedir.
Eserin geneline bakıldığı zaman rahatlıkla ifade edilebilir ki müellif, farklı bir
mezhebin imamı olmasına rağmen Ebû Hanîfe‘yi sevmekte, onun ilmi mertebesini ikrar
etmekte, ―hidayet ve kurtuluĢ imamları‖ olarak nitelediği Ebû Hanîfe ile diğer imamlara olan
sevgisi sayesinde onların grubuna dahil olmayı ummaktadır (el-Heytemî: 1133, 39a). Bu
sevginin temelinde müellifin mezhep taassubundan uzak yapısının etkisi muhakkaktır.
Menâkıbü Ebî Hanîfe‘sinde de okuyucuları taassuba karĢı uyarmıĢ, ―asabiyetin en küçük
miktarını bile içinde tutmaktan sakın; çünkü taassub ile kiĢi zelil olur, dipsiz çukura veya
süslü çirkinliklere düĢer‖ diyerek ilim taliplerini bu kötü tutumdan sakındırmıĢtır (el-Heytemî:
1133, 39a).
V. Kaynaklar
Ahmed Sâlim ‗Abdürrezzâk, Fihrisü mahtûtâti Mektebeti‟l-Evkâfi‟l-„âmme fi‟l-Mûsıl,
Musul 1982, I-IX.
‗Ali Çelebi, ‗Ali b. Bâlî el-Aydînî (v. 992/1584), el-„Ġkdü‟l-manzûm fî zikri efâdıli‟r-
Rûm (eĢ-ġekâiku‟n-Nu„mâniyye ile birlikte), Dâru‘l-Kitâbi‘l-Arabî, Beyrut 1975.
el-‗Askalânî, Ġbn Hacer Ebu‘l-Fadl ġihâbüddîn Ahmed b. ‗Ali (v. 852/1449), Lisânü‟l-
mîzân (nĢr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Mektebetü‘l-Matbûati‘l-Ġslâmiyye - Dâru‘l-BeĢâiri‘l-
Ġslâmiyye, Beyrut 2002, I-X.
el-‗Ayderûs, ‗Abdülkâdir b. ġeyh b. ‗Abdillâh el-Hüseynî el-Yemenî el-Hindî (v.
1038/1628), en-Nûru‟s-sâfir „an ahbâri‟l-karni‟l-„âĢir (thk. Ahmed Halû - Mahmûd el-
Arnavût - Ekrem el-BûĢî), Dâru Sâdır, Beyrut 2011.
Bağdatlı Ġsmail PaĢa (v. 1920), Hediyyetü‟l-„ârifîn esmâü‟l-müellifîn ve âsâru‟l-
musannifîn (nĢr. Rıfat Bilge - Mahmud Kemal Ġnal), Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul 1951, I-
II.
-------------------------------------, Îzâhu‟l-meknûn fi‟z-zeyl âlâ KeĢfi‟z-zünûn „an
esâmi‟l-kütüb ve‟l-fünûn (nĢr. Mehmet ġerafeddin Yaltkaya - Kilisli Rıfat Bilge), Milli Eğitim
Basımevi, Ġstanbul 1945, I-II.
Çeker, Huzeyfe, Hanefi Mezhebinde Biyografi Geleneği, BasılmamıĢ doktora tezi,
Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2016.
el-Gazzî, Ebu‘l-Mekârim Necmüddîn Muhammed b. Muhammed ed-DimeĢkî (v.
1061/1651), el-Kevâkibü‟s-sâira bi a„yâni‟l-mieti‟l-„âĢira (nĢr. Halîl el-Mensûr), Dâru‘l-
Kütübi‘l-ilmiyye, Beyrut 1997, I-III.
el-Heytemî, Ġbn Hacer Ebu‘l-‗Abbâs ġihâbüddîn Ahmed b. Muhammed el-Vâilî es-
Sa‗dî (v. 947/1567), Fethu‟l-ilâh fî ġerhi‟l-MiĢkât (katalogda eser ismi Ġs„âfü‟l-ebrâr bi ġerhi
MiĢkâti‟l-envâr Ģeklinde), Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Veliyyüddin Efendi Koleksiyonu, no:
737, istinsah tarihi: 1056.
--------------, Fethu‟l-ilâh fî ġerhi‟l-MiĢkât (thk. Ahmed Ferîd el-Mezîdî), Dâru‘l-
Kütübi‘l-ilmiyye, Beyrut 2015, I-X.
--------------, el-Hayrâtü‟l-hisân fî menâkıbi‟l-Ġmâmi‟l-A„zam Ebî Hanîfe en-Nu„mân
(nĢr. Abdülkerîm Mûsâ el-Humeymîd), Dâru‘l-Hüdâ ve‘r-reĢâd, byy. 2007.
--------------, Menâkıbü Ebî Hanîfe, Nuruosmaniye Kütüphanesi, no: 1290, vr. 36b-53
a,
istinsah tarihi: 1133.
Kastamonu Üniversitesi
64
Ġbnü‘l-‗Ġmâd, Ebu‘l-Felâh ‗Abdülhay b. Ahmed es-Sâlihî el-Hanbelî (v. 1089/1679),
ġezerâtü‟z-zeheb fî ahbâri men zeheb (thk. Mahmûd el-Arnavût – Abdülkâdir el-Arnavût),
Dâru Ġbn Kesir, Beyrut 1986, I-X.
Ġbnü‘l-Müeyyed billâh, Ġbrâhîm b. el-Kâsım (v. 1152/1739), Bülûğu‟l-murâd ilâ
ma„rifeti‟l-isnâd (Tabakâtü‟z-Zeydiyyeti‟l-kübrâ - el-kısmü‟s-sâlis ismi ile) (thk. Abdüsselâm
b. Abbâs el-Vecîh), Müessesetü‘l-Ġmâm Zeyd b. Ali es-sekâfiyye, Amman 2001, I-III.
el-Kettânî, Muhammed ‗Abdülhayy b. ‗Abdilkebîr el-Ġdrisî (v. 1962), Fihrisü‟l-fehâris
ve‟l-esbât ve mu„cemü‟l-me„âcim ve‟l-meĢyehât ve‟l-müselselât (nĢr. Ġhsân Abbâs), Dâru‘l-
Garbi‘l-Ġslâmî, Beyrut 1982, I-III.
es-Süyûtî, Ebu‘l-Fadl Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr (v. 911/1505), Tebyîzu‟s-
sahîfe bi menâkıbi Ebî Hanîfe (thk. Mahmûd Muhammed Mahmûd Hasen Nessâr), Dâru‘l-
Kütübi‘l-ilmiyye, Beyrut 1990.
eĢ-ġevkânî, Ebû ‗Abdillâh Muhammed b. ‗Ali es-San‗ânî el-Yemenî (v. 1250/1834),
el-Bedru‟t-tâli„ bi mehâsini men ba„de‟l-karni‟s-sâbi„, Dâru‘l-Kitâbi‘l-Ġslâmî, Kahire ts.
top related