İnternet kullaniminin Çevresel...
Post on 10-Jan-2020
8 Views
Preview:
TRANSCRIPT
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SOSYAL ÇEVRE BİLİMLERİ
ANABİLİM DALI
İNTERNET KULLANIMININ
ÇEVRESEL ETKİLERİ
Yüksek Lisans Tezi
Alp SARPAY
Tez Danışmanı
Prof.Dr. Aykut Namık ÇOBAN
Ankara-2016
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SOSYAL ÇEVRE BİLİMLERİ
ANABİLİM DALI
İNTERNET KULLANIMININ
ÇEVRESEL ETKİLERİ
Yüksek Lisans Tezi
Alp SARPAY
Ankara-2016
T.C.ANKARA inrivnnsirnsi
sosYAL nfi,hn nn nxsrirUsUsosYAL qEvRE nir,hrnnni
munLiivrDALr
iivrnnuprmqEVRF"SEL ETKir.,ERi
Ytiksek Lisans Tezi
Tez Danrqmaru: Prof.Dr. AykutNamk QOBAN
tnIez Junsl uvelen
Adr ve Sovadr
W.t.w,rlass.&AffiD *rh n *A sknn xk$rs?.r. €r"p
imzasr
rez smavr rarihi .}).nS ..pA { b
rtrnriyn, cunnHuniynriANKARA trNivnnsirnsi
sosyAr, nir,imlnR nNsrirUsU uUlilru,UGilNn
Bu belge ile bu tezdeki btitiin bilgilerin akademik kurallara ve etik dawamq
ilkelerine uygun olarak toplamp sunuldu!'unu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin
gere$i olarak, gahqmada bana att olmayan ttim veri, diiqtince ve sonuglan andrfrmr
ve kaynaprm gdsterdi[imi aynca beyan ederim.(] n.itZOrc1
Alp SARPAY
i
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
GİRİŞ ………………………………………………………………………………. 1
1. Çalışmanın Konusu ve Amacı ………………………………………………........... 2
2. Kapsam ve Temel Varsayımlar …………………………………………………… 6
2.1. Temel Varsayımlar ………………………………………………………….... 6
2.2. Çalışmanın Yöntemi ve Problematiği ……………………………………........ 7
2.3. Kapsam …………………………………………………………....................... 8
BİRİNCİ BÖLÜM: ÇEVRE VE BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ …………….. …. 11
1. Çevre …………………………………………………………………………....... 12
1.1. Çevre Kavramı ……………………………………………………………..... 12
1.2. Çevre Sorunlarının Ortaya Çıkışı …………………………………………….. 14
1.3. Çevre Sorunlarının Nedenleri ve Sonuçları …………………………………... 16
2. İnternet ………………………………………………………………………….... 17
2.1. İnternet Kavramı ……………………………………………………………... 18
2.2. İnternetin Tarihsel Gelişimi …………………………………………………... 19
2.3. İnternetin Türkiye’deki Gelişimi …………………………………………….... 21
2.4. Bilgi Toplumu ……………………………………………………………….. 23
2.4.1. Bilgi Toplumunun Ortaya Çıkışı ………………………………………… 25
2.4.2. Yeni Ekonomi …………………………………………………………... 28
2.4.3. Yeni Ekonomi Bağlamında İnternet Olgusu ……………………………... 30
2.4.4. Sanal Cemaatler ………………………………………………………… 35
2.4.5. Dijital Aktivizm ………………………………………………………… 37
3. Yeşil Ekonomi …………………………………………............................................... 38
4. İnternet ve Bilgi Teknoloji Uygulamaları …………………………………………... 43
4.1. Yeşil Bilişim ……………………………………………………………….... 44
4.2. Sanallaşma …………………………………………………………………... 47
4.3. Yeşil Yönetim ve Çevresel Bilişim Politikaları ………………………………... 48
4.4. E-Devlet ………….…………………………………………………….......... 51
4.5. Coğrafi Bilgi Sistemleri ...…………………………………………………….. 55
ii
İKİNCİ BÖLÜM: İNTERNET-ÇEVRE İLİŞKİSİ ………………………………. 58
1. Çevre Sorunlarında İnternetin Rolü ……………………………………………….. 62
1.1. Elektrikli ve Elektronik Cihaz Atıkları …….………………………………….. 62
1.1.1. Elektrikli ve Elektronik Cihaz Atık Mevzuatı ……………………………. 63
1.1.2. E-Atık Yönetimi ………………………..……………………………….. 66
1.1.3. Türkiye’de E-Atık Yönetimi ………………………..…………………… 68
1.1.4. E-Atıkların Değerlendirilmesi ………………………..………………….. 70
1.2. İnternet Kaynaklı İklim Değişikliği ve CO2 Emisyonları .……………………… 73
1.2.1. Veri Merkezleri ………………………..………………………………... 73
1.2.2. İnternet ve Bilgi Teknolojileri Kaynaklı İklim Değişikliği ve CO2 Emisyonu 74
1.3. Elektromanyetik Kirlilik ve Baz İstasyonları ………………………………….. 77
1.4. Uzay Kirliliği ………………………………………………………………… 82
2. Çevrenin Korunmasında İnternetin Rolü …………………………………………. 83
2.1. İnternetin Enerji Tasarrufu Amaçlı Kullanımı ………………………………… 84
2.1.1. Akıllı Kentler …………………………………………………………… 84
2.1.2. Akıllı Şebekeler ………………………………………………………… 86
2.1.3. Nesnelerin İnterneti (IoT)………………………………………………... 90
2.1.4. Makineden Makineye (M2M) …………………………………………... 92
2.1.5. Bulut Bilişim …………………………………………………………… 94
2.1.6. Eko-Etiketler ……………………………………………………………. 99
2.1.6.1. Energy Star ……………………………………………………….... 102
2.1.6.2. AB Enerji Etiketi …………………………………………………... 104
2.2. Coğrafi Bilgi Sistemlerinin Çevresel Kullanım Alanları ……………………… 106
2.2.1. Mekânsal Bilgi Altyapısı (INSPIRE) …............................................................. 107
2.2.2. Kent Bilgi Sistemleri (KBS) .…....…….............................................................. 108
2.2.3. Türkiye Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi (TUCBS)..……….………………... 110
2.2.4. Gerçek (True) Ortofoto ve Coğrafi Veri Üretimi ………………………… 111
2.2.5. E-Plan ..……….…………….............................................................................. 111
2.2.6. Atlas …………………….................................................................................... 112
3. Kablosuz Algılayıcı Ağlar …………………………....................................................... 112
3.1. Kablosuz Algılayıcı Ağların CO2 Emisyonunu İzleme Amaçlı Kullanımı .…...... 113
3.2. Çevresel İzleme Amaçlı Kullanımı .…....................................................................... 115
4. İnternetin Çevresel Eğitim Amaçlı Kullanımı ……………………………………… 121
5. İnternetin Toplumsal ve Sosyal Hayat Üzerinde Etkileri …………………………… 123
iii
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ..………………………………………………. 129
KAYNAKÇA …...………………………………………………………………….. 134
ÖZET ...…………………………………………………………………………….. 148
iv
ŞEKİLLER LİSTESİ
Sayfa No
Şekil 1: Çevresel Kuznets Eğrisi (ÇKE) …………………………………………….. 4
Şekil 2: Yeşil Bilişim Bütüncül Yaklaşımı ………………………………………….. 44
Şekil 3: Çevre Politikalarına Kaynak Olan Güçler …………………………………... 49
Şekil 4: Katı Atık Yönetim Hiyerarşisi …………………………………...................... 66
Şekil 5: Akıllı Kent Örneği …………. …………………………………...................... 85
Şekil 6: Geleneksel ve Akıllı Şebekeler …………………………………..................... 87
Şekil 7: Bulut Bilişim Gelişim Süreci …………………………………….................... 96
Şekil 8: Avrupa Birliğinden ve Dünyadan Eko-Etiket Örnekleri …........................ 101
Şekil 9: Energy-Star Etiketi …………. …………………………………..................... 103
Şekil 10: AB Enerji Etiketi …………. …………………………………........................ 105
Şekil 11: Kablosuz Sensör Ağ Mimarisi.………………………………………....... 113
Şekil 12: Kablosuz Algılayıcı Ağlar İle Çevre İzleme Sistemi Örnekleri ……………... 115
Şekil 13: Temel Habitat İzleme Sistem Modeli ………………………………………. 117
Şekil 14: Erebus Volkanik Yanardağı İzleme Sistemi ………………………………... 118
v
TABLOLAR LİSTESİ
Sayfa No
Tablo 1: 2016 Yılı Dünya İletişim Teknolojileri Kullanımı ..…………………………. 20
Tablo 2: 2016 Yılı Türkiye’deki İletişim Teknolojileri Kullanımı ..………………….... 22
Tablo 3: 2016 Yılı Türkiye’deki Sosyal Medya Kullanımı ..………………………….. 23
Tablo 4: İkinci ve Üçüncü Dalga Ekonomilerin Karşılaştırmalı Çözümlemesi ……… 26
Tablo 5: Endüstri ve Bilgi Toplumlarının Karşılaştırılması .…………………………... 27
Tablo 6: Bilgi İletişim Teknolojilerinden Kaynaklanan CO2 Emisyonları .…………… 60
Tablo 7: AEEE Eşya Kategorileri ve Ayrıntılı Listede Yer Alan Ürünlerin Bazıları ….. 65
Tablo 8: ABD’de Elektronik Atıklara ve Dönüşüm Oranlarına İlişkin Veriler ……….. 67
Tablo 9: Dünyada Üretilen Atık Miktarı ……….................................................................. 70
Tablo 10: Veri Merkezinde Enerji Tüketimi …….................................................................. 74
Tablo 11: Manyetik Alan Büyüklükleri …….......................................................................... 78
Tablo 12: NIST Tanımına Göre Bulut Bilişim …………………………………............ 95
vi
GRAFİKLER LİSTESİ
Sayfa No
Grafik 1: 2008-2013 Yılları Arasında E-Devlet Hizmet Sayıları…………………........ 52
Grafik 2: 2008-2013 Yılları Arasında E-Devlet Kapısı Kullanıcı Sayısı…………….... 53
Grafik 3: Kamu BİT Yatırımları ……………………………...................................... 54
Grafik 4: 2013 yılı AB’de E-Devlet Hizmeti Sunan İnternet Sitelerinin Çevrimiçi
Kullanılabilirlik Oranları………………………………..................... 54
Grafik 5: Küresel Ortalama Sıcaklık Sapmaları …….…………………………........... 59
Grafik 6: Sera Gazı Emisyonların Yıllara Göre Ülkeler Bazında Yayılımı ………….. 59
Grafik 7: Veri Merkezinde Enerji Tüketimi Dağılımları …………………………… 74
Grafik 8: Küresel CO2 Salınımlarının Bilgisayar Donanımlarına Göre Dağılımları … 75
Grafik 9: Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kaynaklı Küresel CO2 Emisyonları ……….. 76
Grafik 10: 2007 Yılı Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden Kaynaklanan Sera Gazı
Emisyonlarının Dağılımı ………………………………………………… 77
vii
KISALTMALAR LİSTESİ
AEEE : Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyalar
AKS : Adres Kayıt Sistemi
AR-GE : Research and Development (Araştırma-Geliştirme)
ARPANET : Gelişmiş Savunma Araştırmaları Projeleri Birimi
CBS : Coğrafi Bilgi Sistemleri
CORIE : The Columbia River Ecosystem (Kolombiya Nehri Ekosistemi)
CORINE : Coordination of Information the Environment (Çevresel Bilgilerin
Koordinasyonu)
CPU : Central Processing Unit (Merkezi İşlem Birimi)
ÇED : Çevresel Etki Değerlendirmesi
ÇKE : Çevresel Kutnetz Eğrisi
DASK : Doğal Afet Sigortaları Kurumu
DPT : Devlet Planlama Teşkilatı
EM : Elektromanyetik
ENTSO-E : The European Network of Transmission System Operators (Avrupa
İletim ve Dağıtım Sistemi)
ESA : The European Space Agency (Avrupa Uzay Teşkilatı)
ESDP : European Spatial Development Prespective (Avrupa Mekânsal
Planlama Perspektifi)
ESPON : European Observation Network (Avrupa Gözlem Ağı)
INSPIRE : Infrastructure for Spatial Information (Mekânsal Bilgi Altyapısı)
IOT : Internet of Thinks (Nesnelerin İnterneti)
ITU : International Telecommunication Union (Uluslararası Telekomünikasyon
Birliği)
viii
İMMİB : İstanbul Maden ve Metaller Birlikleri Kalkınma ve İşbirliği Örgütü)
KAMUNET : Türkiye Ulusal Bilgi Sistemleri
KBS : Kent Bilgi Sistemleri
KEBS : Kimyasal Madde Envanter Bilgi Sistemi
M2M : Machine to Machine (Makineden Makineye)
MERNİS : Nüfus ve Vatandaşlık Bilgi Sistemi
MESSAGE : Mobile Environmental Sensing Across Grid Environments (Mobil
Çevre Algılama Sistemleri)
OTİM : Ozon Tabakasını İncelten Gazların Kontrolü
SKD : Sürdürülebilir Kalkınma Derneği
SNAV : Sensor Networks for Active Volcanoes (Aktif Volkanlar için
Algılayıcı Ağlar)
STÖ : Sivil Toplum Örgütleri
TABS : Tehlikeli Atık Beyan Sistemi
TAKBİS : Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi
TR-NET : Türkiye İnternet Proje Grubu
TUCBS : Türkiye Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi
TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu
TÜKAVA : Türkiye Üniversiteler ve Araştırma Kurumları Ağı
UMTS : Universal Mobile Telecommunications Systems (Evrensel Mobil
İletişim Sistemi)
UNU : United Nations University (Birleşmiş Milletler Üniversitesi)
WWW : Word Wide Web
1
GİRİŞ
İnsanlık tarihi geçmişten günümüze kadar geçen süreçte devrim niteliğinde üç
önemli aşamadan geçmiş ve çeşitli dönüşümlere uğramıştır. Bu aşamalardan birincisi
tarım toplumuna geçiştir. Endüstri (sanayi) devrimine geçiş, insanlık tarihinin ikinci
dönüşüm aşamasını oluşturmuştur. Üçüncü ve son dönüşüm aşaması ise dünyada
teknoloji anlamında çok önemli gelişmelere sahne olan bilişim ve iletişim devrimi
olmuştur. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin büyük bir hızla çeşitli dönüşümlere neden
olduğu toplumlarda, İnternet teknolojileri de farklı bir iletişim aracı olarak günlük
hayatımızda yerini almıştır (Denizci, 2009).
Bilgi otobanı olarak tarif edilebilen İnternet ile her şeye ulaşmamız gün
geçtikçe daha da kolaylaşmaktadır. Günümüzde doğal çevrenin zarar görmesi ve bu
bölgelerin yerleşim alanlarına çevrilmesi, doğal kaynakların tüketilmesi, kirlenmiş
ekosistemler, küresel ısınma ve çevresel felaketler gibi birçok çevresel olguya
İnternet sayesinde kolayca erişebilindiği görülmektedir.(Küçükcankurtaran, 2008).
İnternetin, hayatımıza eklediği birçok olumlu özelliklerin yanı sıra bireysel,
toplumsal ve özellikle çevre bazında türlü olumsuz etkileri de ortaya çıkmıştır.
Sanayi devriminin beraberinde sorunlarda getirmesi gibi bilgi toplumuna geçişte
yanında birçok sorunları getirmektedir. İnternet ve Bilişim Teknolojilerinin sürekli
ilerlemesi ile beraber ömrünü yitiren cihazların elektronik atık haline gelmesi,
dünyamızı adeta bir teknoloji çöplüğü haline getirmektedir. Bunun yanı sıra gerek
İnternette yapılan işlemler gerekse İnternet servisleri, ihtiyaç duydukları enerjiden
kaynaklanan CO2 emisyonları ciddi çevresel problemler oluşturmaktadır (Şanlısoy,
1999).
2
Çevre canlıların karşılıklı olarak etkileşim ve iletişim içinde bulundukları,
yaşamları süresince ilişkilerini sürdürdükleri, sosyal, biyolojik, fiziki, ekonomik ve
kültürel bir ortamı ifade eder. 19.yy’a kadar insanlar için amaç, insanın soyunu ve
çevresini doğal etkenlere karşı koruması iken, 20.yy’da doğayı insanlara karşı
korumak artık bir gereklilik halini almıştır. Gelişme ile artan çevre kirliliği,
kalkınmaya yeni bir boyut kazandırarak sürdürülebilir kalkınma kavramını ortaya
çıkarmıştır. Sürdürülebilir kalkınma, kurumsal yapılarda, yatırımlarda ve doğal
kaynakların kullanımında bugünkü ve gelecekteki gereksinmelerin uzlaştığı bir süreç
olarak tanımlanmaktadır. İnternet ve bilişim teknolojileri, olumlu yönlerinin yanı
sıra elektronik atıklar, frekans kirliliği, teknolojinin uzayı kirletmesi gibi birçok
sorunu da beraberinde getirmiştir (Şanlısoy, 1999).
Bu tezde İnternet olumlu ve olumsuz bütün yönleri ile incelenerek, insanlığı
bekleyen ve halen maruz kaldığı çeşitli dönüşümler ile çevresel etkileri eleştirel bir
perspektifle ele alınacak ve çevresel etkilerin azaltılması için çözüm önerileri
getirilecektir.
1. Çalışmanın Konusu ve Amacı
Yaygınlaşan İnternet kullanımı ekonomik sistemi etkilemekte ve bilişim
teknolojilerinin kullanımını teşvik etmektedir. Bunların sonucunda verimlilik artışı
gibi olumlu birçok yönde gelişmenin yanı sıra tüketim artmakta, kaynaklar
tükenmekte, atıklardan ve ihtiyaç duyulan enerji üretiminden kaynaklanan kirlilik
çoğalmaktadır. Yaygın İnternet kullanımının toplumların yaşayış şeklini
değiştirmekte ve yeni bir toplum modeline katkıda bulunmaktadır. Bu nedenle de bu
3
dönüşümlerin insana, topluma ve özellikle çevreye olan etkilerinin detaylı olarak
incelenmesi gerekmektedir.
Günümüzde üzerinde en çok yoğunlaşılan çevre problemlerinin başında iklim
değişikliği, ozon tabakasının zarar görmesi ve küresel veya küresel ısınma konuları
bulunmaktadır. Küresel iklim değişikliğinin nedeni atmosferdeki CO2 miktarının
artmasıdır. Küresel bağlamda bir çözüm süreci olarak Birleşmiş Milletler tarafından
1997 yılında Japonya’nın Kyoto kentinde düzenlenen toplantıda BM İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşme içerisinde katılan devletler
tarafından imzalanan Kyoto Protokolü ise bu güne kadar imzalanmış en kapsamlı
çevre işbirliği anlaşmasıdır. Bu Protokol ile gelişmiş ülkeler 2008-2012 yılları
arasında sera gazı emisyonlarını 1990 yılı düzeyinden % 5,2 daha aşağıya çekmekle
sorumlu olmuşlardır. Oysa Türkiye’de bu dönem aralığında sera gazı emisyonların
sürekli arttığı görülmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun yayınladığı
2013 yılı sera gazı emisyon envanterine göre, 2013 yılında Türkiye’de toplam CO2
emisyonlarının % 0,2’si tarımsal faaliyetler ve atıktan, % 17,6’sı endüstriyel işlemler
ve ürün kullanımından, % 82,2’sinin ise enerjiden kaynaklandığı görülmektedir.
Enerji kaynaklı emisyonların CO2 emisyonlarındaki içerisindeki en büyük paya sahip
olduğu görülmektedir (TUİK, 2015).
Çevresel görüş açısından oldukça bilinen Kirlilik Sığınağı Kuramı’na (The
Pollution Haven Hypothesis) göre ticaretin liberalleşmesi, açık piyasalar gelişmiş
ülkelerin mallarını azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin piyasalarına sokması
şeklinde olmuştur. Doğrudan yabancı yatırımların artması ile çok uluslu şirketler
(ÇUŞ) bu ülkelere geri teknolojilerin götürülmesini cesaretlendirerek kirletici
faaliyetlerin artmasına neden olmaktadır. Bu kirletici faaliyetler ise çevresel
4
standartların hızlı bir şekilde düşüşünü başlatmıştır. Kirlilik Sığınağı Kuramı’na karşı
çıkan Kirlenme Halesi Kuramı’na (The Pollution Halo Hypothesis) göre ise
liberalleşen ticaret ile çok uluslu şirketlerin doğrudan yabancı yatırımı
cesaretlendirmesiyle ileri teknolojilerin ihraç edilmesini ve yönetim anlayışlarının
tekrardan kurulmasını sağladıkları için çevresel standartların dünya genelinde
yükselmesine yardımcı olmaktadır. Her iki kuramın ortak noktası, ekonomik
faaliyetlerin dolayısıyla çevresel sürdürülebilirlik ile İnternet’in yakın ilişkili
olmasıdır (Güney ve Bakırtaş, 2011).
1990’lı yıllarda çevre kirliliği (çevresel bozulmayı ifade eden CO2
değişkenleri) ile iktisadi büyüme arasındaki ilişkiyi araştıran literatürde önemli
oranda artış görülmektedir. Literatür içerisindeki çalışmaların büyük çoğunluğu,
ekonomik gelişmenin ilk safhalarında, gelir belirli bir düzeye ulaşıncaya kadar
(dönüm noktası) çevresel bozulmanın arttığını; bu noktadan sonra da çevresel
şartların iyileşmeye başlayacağını varsayan Çevresel Kuznets Eğrisi (ÇKE) kuramını
sınayan çalışmalardır. Çevresel bozulmayı ifade eden CO2 değişkenleri ile gayri safi
millî hasıla (GSMH) arasındaki bağlantı, genellikle ‘ters U’ eğrisi ile
gösterilmektedir (Saatçi ve Dumrul, 2011).
Şekil 1: Çevresel Kuznets Eğrisi (ÇKE)
Kaynak: Saatçi ve Dumrul, 2011
5
Şekil 1’de karakteristik bir ÇKE diyagramı gösterilmektedir. Çevresel Kuznets
Eğrisi kuramcısı Simon Kuznets’e göre ekonomik büyümenin ilk safhalarında kirlilik
ve çevresel zararlar artmakta, belirli bir dönüm noktasından sonra ekonomik büyüme
artarken eğilim tersine dönmekte ve böylece ekonomik büyüme çevresel iyileşmeye
sebep olmaktadır.
ÇKE hipotezi, bilgi ve sanayi toplumuna geçilmesiyle birlikte geçerlilik
kazanmaktadır. İktisadi büyüme ile birlikte devamında, sanayi sektöründen hizmet ve
bilgi sektörüne doğru bir eğilim olmaktadır. Sanayi sektörüne oranla hizmet ve bilgi
sektörlerinin doğal kaynakların kullanımının daha az olduğu sektörler olduğundan bu
geçişle birlikte çevresel kirlilikte düşüşler meydana gelmektedir. Endüstrinin ileri
safhalarında, çevresel teknolojilerin kullanımı, hizmet tabanlı faaliyetlerine kayma ve
bilgi sürecindeki değişim büyüme kabiliyeti ve çevreyi geliştirme isteği ile
birleşmektedir. Dönüm noktasından sonra teknoloji ve İnternet etkisi de ÇKE’nin
azalan bölümünü belirtmekte kullanılmaktadır. Teknoloji etkisiyle ülkelerin gelir
seviyelerinin artmasıyla araştırma ve geliştirme çalışmalarına (arge) ayrılan fonlarda
da artış kaydedilmektedir. Teknolojinin gelişmesi ve İnternet sonucunda elde edilen
ileri ve çevre dostu teknolojilerin geri ve kirliliğe sebep olan teknolojilerin yerine
geçmesiyle çevre kalitesinde artış görülecektir. (Saatçi ve Dumrul, 2006).
Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanmasında İnterneti, çevresel bir problem değil
çevresel bir çözüm ortağı olarak değerlendirmek gerekmektedir. Bu kapsamda, CO2
emisyonları ile çevresel sorunların azaltılmasında İnternet ve bilişim teknolojilerinin
yer aldığı çevre dostu teknolojiler, elektronik atık yönetimi, yeşil bilişim gibi alanlar
bu tezin çalışma konusu içerisinde yer almaktadır.
6
Yeni Ekonomi ile Çevresel Kuznets Eğrisi (ÇKE) kuramları kapsamında
yürütülecek bir tartışma ile ekonomik büyüme gerçekleşirken çevresel bozulmaların
ve İnternetin olumsuz etkilerinin azaltılması bu tezin konusu içinde ele alınacak ve
çözüm önerileri getirilecektir.
2. Kapsam ve Temel Varsayımlar
2.1. Temel Varsayımlar
Bu çalışmanın temeli aşağıdaki varsayımlar üzerine kurulmuştur:
1.Bilişim teknolojilerinin alanı oldukça büyüktür. Benzer şekilde çevre
sorunsalı da hem kapsadığı alan hem de boyutları yönünden oldukça geniştir. Çevre
sorunları ile bilişim teknolojilerinin temelinde yer alan İnternet arasında karşılıklı bir
bağ bulunmaktadır.
2.Bilişim ve İnternet teknolojileri çok hızlı ilerlemekte, çok kısa sürede
yenilenmektedir. Bu sırada başta elektronik çöpler olmak üzere ciddi çevresel
problemler oluşmaktadır.
3.Çevre ve kalkınma karşıt kavramlar değildir. Kalkınma sürecinde çevresel
sorunların sebep olduğu maliyet toplumlar için çok daha büyüktür. Toplumların
çevreye duyarlı bir şekilde kalkınması, zenginleşmesi de mümkündür. Bu bağlamda
çevresel sürdürülebilirliğin sağlanmasında bilişim ve İnternet teknolojilerinin rolü
vardır.
4. Geri ve kirliliğe sebep olan teknolojilerin yerini teknolojik gelişmeler ve
İnternet sonucunda elde edilen çevre dostu teknolojilerin alması çevresel problemleri
azaltacak ve buna bağlı olarak çevre kalitesini de arttıracaktır.
7
2.2. Çalışmanın Yöntemi ve Problematiği
İnternetin ekonomik, çevresel etkilerinden, kişisel, toplumsal ve sosyal
etkilerine kadar birçok konuda olumlu ve olumsuz yönleriyle literatürde yer verildiği
ve tartışıldığı görülmektedir. Teknoloji ve çevre ile ilgili olumlu olumsuz görüşler ve
araştırmalar olmasına rağmen, İnternetin çevresel etkileri konusunda sosyal alanda
araştırmaların eksikliği göze çarpmaktadır. Bu bağlamda düşünüldüğünde çalışmanın
Türkiye’deki tartışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Literatürde bu bağlamda Yeni Ekonomi Kuramı, Dijital Ekonomi Kuramı gibi
çeşitli kuramlar bulunmaktadır. Çağımızın ekonomi anlayışına ilişkin olarak herkesin
üzerinde uzlaştıkları sonuç; “İnternetin ve bilgi teknolojilerinin doğurduğu etki
sonucunda oluşan Yeni Ekonomi, bireylerin beden güçleri yerine zihin güçleri ile
çalıştıkları yeni bir dünyayı yansıtmaktadır” (Baltacı ve Ayaydın, 2014:54).
Sosyolog Manuel Castells’e göre yeni ekonomi bilgi ile küresel ve ağ
örgütlenmesi üzerine kurulmuştur. Yeni ekonomi, ülkelerin, bölgelerin ve şirketlerin
üretkenliği, bilgi üretme, işleme ve uygulama kapasiteleri üzerine kurulduğu için
enformasyoneldir. Sermaye, emek, hammadde, yönetim, bilgi, teknoloji, piyasalar
gibi üretimin, tüketimin ve dolaşımın bileşenleri kadar kilit faaliyetleri de ya
doğrudan ya da ekonomik birimler arasında bir bağlantılar ağı üzerinden küresel
boyutta örgütlendiği için küreseldir. Bu yeni ekonomi içerisinde girişimciler ve
firmalar İnternet tabanlı çalışırlar. Örgüt ve yenilik mantıkları bilgi teknolojileri ile
ilişkilidir ve aynı zamanda İnternet üzerine kurulmuştur (Castells, 2004, 185-203).
Araştırmacılardan bazıları literatürde bu sürece daha şüpheci yaklaşmaktadır.
Dan Schiller, Manuel Castells’in düşüncelerinin temelini oluşturan kavramlardan
özellikle, ağlaşmanın giderek genişlemesi ve pazar-eğilimli politikalara geri dönüş
8
üstünde durmaktadır. Schiller kapitalizmin aynı kaldığını iddia etmektedir. Çünkü
yaşanan bu değişim ile kapitalizmin daha etkili araçları elde etmesi, toplumsal ve
kültürel yaşama daha fazla nüfuz etmesi ve giderek derinleşmesi manasına
gelmektedir (Schiller, 1999:18).
Bu sebeple Schiller, bunu Sayısal kapitalizm olarak tarif etmektedir. Sayısal
kapitalizm, yapısal bir tarif değil biçimsel bir tariftir.
Schiller’e göre, bilgi teknolojilerinin, bütün sektörlerin önünde yer alması ve
ağ uygulamalarıyla büyük sermayenin uluslararası görünümleri söz konusu da olsa,
bilgi teknolojilerini kapitalist üretim biçiminin bir yeni evresi olarak tanımlanmak
yanlıştır. Aksine kapitalist üretim şeklinin ve onun gerçeklenme biçimi olan
emperyalizmin genişleyeceği alanın başlama noktasını oluşturur (Schiller, 1999: 38-
46).
Literatürde İnternetin Çevresel Etkileri üzerinde yapılmış çalışmalar
incelendiğinde, küreselleşme ve bilişim teknolojilerindeki gelişmelerle aynı zamanda
meydana çıkan İnternet Ekonomisi Kuramı diğer bir boyut olarak karşımıza
çıkmaktadır. Çalışmada bu kuramlar çerçevesinde İnternetin çevresel etkilerinin
azaltılması konusunda daha az enerji tüketimi ile ekonomik büyüme arasındaki
ilişkiler de araştırılmıştır. Buna ek olarak literatürde İnternetin ve bilgi
teknolojilerinin gerek malzeme gerekse enerji tüketimini azaltacağını savunan yeşil
bilişim ile ağ toplumu, bilgi toplumu gibi kavramlar da çalışma içerisinde yer
almaktadır.
2.3. Kapsam
Bu çalışma giriş, sonuç ve değerlendirme bölümleri haricinde iki bölümden
oluşmaktadır.
9
Giriş bölümünde, çalışmanın konusu ve amacı tanıtılmakta olup çalışmaya
temel oluşturan varsayımlar sıralanmakta, konunun incelendiği kuramlar ile
çalışmanın yöntemi ve problematiği üzerinde durulmaktadır.
Birinci Bölüm “Çevre ve Bilişim Teknolojileri” başlığı altında üç kısımdan
oluşmaktadır. İlk kısımda ‘Çevre’ başlığı altında, çevre kavramının tarifi yapılmakta,
bu kavramın önemi üzerinde durulmaktadır. Devamında, çevre sorunlarının ortaya
çıkmasıyla beraber çevre sorunlarının nedenleri ve sonuçları hakkında genel bir
değerlendirme yapılmıştır. İkinci kısımda ‘İnternet’ başlığı altında öncelikle İnternet
kavramı üzerinde durulmuş, İnternetin kullanımı hakkında bilgilere ve istatistikilere
yer verilerek tarihsel gelişimi ile Türkiye’deki gelişimi incelenmiştir. Sonra, ‘Bilgi
Toplumu’ başlığı altında İletişim-Bilişim Devrimi’nin bir sonucu olan Bilgi Toplumu
ve ortaya çıkışı incelenmiştir. Bu kısımda ayrıca Sanayi Toplumu ile Bilgi
Toplumunun karşılaştırılmalı analizi yapılmıştır. Yeni Ekonomi kuramına
değinilerek bu kuram çerçevesinde İnternet olgusuna da yer verilmiştir. Daha sonra,
Sanal Cemaatler ve buna bağlı olarak Dijital Aktivizm konuları incelenmiştir.
Üçüncü kısımda ise ‘İnternet ve Bilgi Teknolojileri Uygulamaları’ ele alınmıştır.
İnternet’in olumlu ve olumsuz tüm yönleri detaylı şekilde incelendikten sonra
İnternet ve bilgi teknolojilerinden kaynaklanan çevresel problemlerin azaltılması
amacıyla yeşil bilişim ve sanallaşma gibi bilişim uygulamaları incelenmiştir. Bu
kapsamda çevre sorunlarının azaltılmasına yönelik politikalar ve çözüm önerileri
değerlendirilerek ‘Yeşil Yönetim’ üzerinde de durulmuştur. Bu kısımda ayrıca
ülkemizde de çok çeşitli uygulama alanları bulunan E-devlet ve Coğrafi Bilgi
Sistemleri iki ayrı başlık altında detaylı şekilde incelenmiştir. Sonraki kısımlarda
çevre için geliştirilen çeşitli bilişim teknolojilere yer verilmiştir.
10
İkinci bölüm, ‘İnternet-Çevre İlişkisi’ başlığı altında, iki kısımdan
oluşmaktadır. İlk kısımda, çevre sorunlarında İnternetin rolü üzerinde durulmuş ve
İnternetten kaynaklanan çeşitli çevresel sorunlar değerlendirilmiştir. İkinci kısımda
ise çevre korumada İnternetin ve bilişim teknolojilerinin rolü incelenmiştir. Ayrıca
İnternetin çevresel eğitim amaçlı kullanımı üzerinde de durulmuş ve bölümün son
kısmında ise İnternetin toplumsal ve sosyal hayat üzerindeki etkileri
değerlendirilmiştir.
Sonuç ve değerlendirme bölümünde incelenen konulardan elde edilen veriler
ışığında konunun değerlendirilmesi yapılmakta, giriş bölümünde tez içerisinde ön
görülen varsayımların doğrulanıp doğrulanmadığı tartışılarak, İnternet ve bilgi
teknolojilerinin çevresel sorunların azaltılmasına yönelik politikalar ve çözüm
önerileri sunulmaktadır.
11
BİRİNCİ BÖLÜM
ÇEVRE VE BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ
Günümüz toplumlarının çözüm bekleyen sorun alanları arasında ekolojik
(çevrebilimsel) sorunlar başta gelmektedir (Keleş, Hamamcı, Çoban, 2009:31).
Toplumlar, ekolojik çevreye zarar vererek ekonomik gelişmelerini dirençle
sürdürmeye yönelmişler ve ekonomik gelişmeyi sağlamaya çalışırlarken gelecek
kuşakları sürükledikleri tehlikenin bilincinde olmamışlardır. İnsanoğlunun bu
bencilliği, hem kendi geleceğini hem de ekolojik yaşamı kaçınılamaz bir sona doğru
götürmektedir. Bu kapsamda, uluslararası çalışmalarla çevresel zararların
boyutlarının saptanması ve gereken tedbirlerin alınması gibi endişeler 20.yy.’ın
ikinci yarısında ortaya çıkmıştır. Çevresel kirliliğin azaltılması ve doğal kaynakların
yok olmasını engellemek amacıyla 1972 yılında gerçekleştirilen Stockholm
Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı ile başlatılan ve günümüzde de devam eden
çalışmalarla toplumlar bir düzen içinde ekonomik gelişmenin sürdürülebilmesine
yönelik farklı arayışlara yönelmişlerdir (Yücel, 2003).
Söz konusu bu arayışlar içerisinde yer alan bilgi teknolojisi veya bilgi toplumu
olarak da isimlendirilen yeni ekonomi kavramı günümüzde İnternet üzerine
kurulmuştur. Bilgi iletişim teknolojileri kapsamında yer alan İnternet, birçok kişi
tarafından bazen günümüzün bazen de tüm zamanların en büyük teknolojik buluşu
olarak görülmektedir (Güngör, 2002).
Günümüzde bilgi ve teknolojinin değişim hızının artması ile birlikte toplumsal
yaşamda değiştirmekte ve yeni kavramlar gündeme gelmektedir. Bilgi teknolojisi,
bilgi toplumu, bilişim teknolojisi, iletişim teknolojisi vb. kavramlar hayatımızda
sıkça kullanılmaya başlanmıştır. Bu kavramlar içerisinde yer alan teknoloji ve bilgi
12
arasında pozitif yönde ve çift yönlü bir ilişki vardır. Bilginin artmasıyla teknoloji
gelişmekte, teknolojinin gelişmesi bilgiyi arttırmaktadır. Teknoloji ve bilgi
arasındaki çift yönlü bu döngü sayesinde bilişim toplumlarda çok hızlı bir değişim ve
gelişim yaşandığı gözlenmektedir (Topal ve Geçer, 2014). Teknoloji, bilgisayarlar ve
iletişimdeki yeni gelişmeler sayesinde İnternet, bilgiye ulaşma yolu olarak
kullanılması dışında çevresel bir çözüm ortağı olarak da kullanılmaktadır.
1. Çevre
1970’li yıllara kadar çevre sözcüğüne, hem dilimizde hem de birçok batı
dillerinde dolaylarında, ortam, bir yerin çerçevesi gibi anlamlar yüklenirken, 1970’li
yıllar boyunca çevre sözcüğünün içeriğinin de genişlediği görülmüştür. Gelişigüzel
tanımlama ile çevre, insanın hayatını koşullandıran doğal ve yapay öğelerin tamamı
anlamına gelmektedir. Bir başka tanıma göre çevre, kimi evrensel değerlerin bir
bütünüdür (Keleş, Hamamcı, Çoban, 2009:52).
İnsanların ve toplumların çevre kavramını gündeme getirmesi çok eskiye
dayanmaktadır. Çevre kavramının bir sorun olarak ortaya çıkmasıyla birlikte
karmaşık ilişkileri içeren ve çok boyutlu bir kavram olduğu anlaşılmaya
başlanılmıştır (Torunoğlu vd., 2013:3).
1.1. Çevre Kavramı
1866 yılında Alman Biyolog Ernst Haeckel tarafından yapılan bilimsel
araştırmalar ve çalışmalar sonucu ortaya çıkan ekoloji kavramının çevre kavramı ile
yakından ilgili olması nedeniyle öncelikle ekoloji kavramını açıklamak
gerekmektedir.
13
Ernst Haeckel, en geniş manada ekolojinin bütün varoluş şartları da içeren,
organizmanın çevre ile olan ilişkilerini inceleyen bilim alanı olduğunu öne
sürmektedir” (Noyan, 2009).
Ernst Heackel, uygarlık tarihinde önemli yeri olan eski Yunan coğrafyası
üzerinde yaptığı araştırmalarında, eski dönemlerde Yunanca’da kullanılan kavram ve
sözcüklerden hareketle, ekoloji olgusu üzerinde durmuştur. Buna göre Eski
Yunanca’da yaşanan yer/yurt anlamındaki oikos sözcüğüyle, söylem veya söz
söyleme sanatı anlamındaki logia sözcüklerinin beraber kullanılmasıyla ekoloji
sözcüğü türemiştir. Bu durumda ekoloji kavramını, canlıların yaşadıkları söylemi ve
bilimi ya da yaşam ortamları bilimi olarak tanımlanabiliriz. Ekoloji ve çevre
kavramları hem yıllar içerisinde yeni bir bilim alanının ortaya çıkmasına hem de
‘çevrebilim’ olgusunun gelişmesine de öncülük etmiştir. (Torunoğlu vd., 2013:3).
Çevre ise kavram olarak en genel anlamda, canlı varlıkların karşılıklı birbirleriyle
etkileşim içinde oldukları ve yaşamları boyunca ilişkilerini sürdükleri dış ortam
şeklinde tarif edilebilinir. Diğer bir tarife göre çevre canlıların, insanların,
organizasyonların yaşamlarını ve faaliyetlerini içinde sürdürdükleri doğal kaynaklar,
hava, su, bitkiler (şora) ve hayvanlar (fauna) ve aralarındaki etkileşimleri içine alan
bir ortamdır (Karacan, 2012:3).
Genel bir tanımlama ile çevre, insanların etkinlikleri ile canlılar üzerinde
dolaylı veya dolaysız bir etkide bulunabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve
toplumsal etkenlerin belirli bir zaman içerisindeki toplamıdır (Keleş, Hamamcı,
Çoban, 2009:51).
Çevre kavramları genel olarak nitelik ve mekân açısından incelenmektedir.
Nitelik açısından, iki ana başlık altında fiziksel ve toplumsal çevre şeklinde
14
incelenmektedir. Fiziksel çevre insanın bütün özelliklerini fiziksel olarak algıladığı
ve içinde yaşadığı ortamdır. Fiziksel olarak çevre kavramı, doğal çevre ve yapay
çevre olarak da ikiye ayrılmaktadır. İnsanın içinde doğduğu, hazır bulunduğu çevre
doğal çevredir. Yapay çevre ise insanın doğal çevresinde bulduğu yeraltı ve yerüstü
zenginlikleri kullanarak, bilgi ve birikimine dayanarak, kendisinin yarattığı çevredir.
İnsanın toplumsal ve ekonomik yaşamını sürdürebilmesi için kurduğu ilişkilerin
tümü toplumsal çevreyi oluşturmaktadır. Mekânsal boyuta göre ise çevre, yerleşme
yerlerine ve ölçeklere göre incelenmektedir. Yerleşme yerlerine çevre ise göre
insanın yerleşmesi ile kentsel ve kırsal olarak ikiye ayrılmaktadır. Ölçeklere göre
çevre, küresel, ulusal, bölgesel ve yerel ölçekte incelenmektedir (Keleş, Hamamcı,
Çoban, 2009:53-57).
Nitelik anlamında çevrenin her boyutu bazen birbirleri ile bazen de karışık
ilişkiler içindedir. Bu nedenle çevre kavramının kapsamı oldukça geniş olduğu
sonucuna varılmış, neticesinde doğa, ekoloji, yaşam çevresi ve yaşam ortamı gibi
çevre ile anlamdaş ya da çevre olarak algılanabilecek çeşitli kavramlar ortaya
çıkmıştır (Torunoğlu vd., 2013:5).
1.2. Çevre Sorunlarının Ortaya Çıkışı
Çevre sorunları aniden ortaya çıkmamış, zamanla varlığını duyurmuştur.
Çevrenin tahrip olması, bir bütün olarak çevrenin ya da onu oluşturan bileşenlerin,
zamanla giderek niteliğinin değişmesi, değerini yitirmesidir. İnsan etkilerinin
sonucunda çevresel zararlar, doğanın kendini yenileme yeteneği sayesinde ilk
zamanlarda ayırt edilememiş ya da önemsenmemiş, dahası çevrenin zamanla bu
kirlenmeyi kendiliğinden ortadan kaldıracağı düşünülmüştür. Ancak zamanla, tahmin
15
edilenin tersine, çevreye bırakılan kirliliğin kantitatif ve kalitatif olarak artmasıyla
çevre hızla bozulmaya başlamıştır (Keleş, Hamamcı, Çoban, 2009:36).
Dünya kamuoyunda çevre sorunlarının varlığının kabul edilmesi, ancak birçok
çevresel değerin bozulması ve yok olmasıyla gerçekleşebilmiştir. Diğer taraftan
sanayi kaynaklı kirlilik, yüksek enerji kullanımı, kentleşme, gelişmiş ülkelerde
olduğu kadar, 1970’li yıllarda dolaylı olarak bu sorunlarla karşılaşan gelişmekte olan
ve az gelişmiş ülkeleri de etkilemiştir (Torunoğlu vd., 2013:7).
Sanayileşme ve kentleşmeye koşut olarak kirlilik de yaygınlaşmıştır. 20.yy’da
kırdan kente olan göçün hızlanması ve kentlerdeki nüfusun artmasından dolayı
toplumların büyük ölçüde kentli toplum olmaları, bunun yanında kentlerdeki
etkinliklerin yoğunlaşması, kentlerde oluşan çevre sorunlarını geçmişle
karşılaştırılamayacak bir düzeye taşımıştır (Keleş, Hamamcı, Çoban, 2009:37).
1960’ların başlarına toplumların artık çevresel sorunlarla ilgilenmeye
başladıkları görülmektedir. 1970’lı yılların başlarına gelindiğinde çevre üzerindeki
zararların ulaştığı küresel genişleme, geleneksel yöntemdeki ekonomik büyüme
politika ve stratejilerinin kabul edilebilirliği hakkındaki sorun ve sorular,
kamuoyunda açıkça tartışılmaya ve konuşulmaya başlanmıştır. Tartışmaların ortak
gündemi ise insanlığın geleceği açısından doğanın korunması, çevresel zararların
azaltılması, doğanın insanlığın ortak paydaşlarından biri durumuna gelmesi gibi
konular oluşturmuştur. Sonuçta çevreye verilen zararları önleme ve çevreyi
korumaya yönelik politikalar ve kurumsallaşma hareketleri, sadece siyasetten bu
politikaları yürüten Yeşil Partiler’in değil nerdeyse her siyasal partinin politikalarına
ve gündemlerine yer almıştır (Arslan, 2011).
16
Çevrenin hukuki, politik ve teknoloji alanında sorgulanmasına şahitlik eden ve
1972 yılında Stockholm şehrinde düzenlenen BM Çevre ve İnsan Konferansı’ndan
1992 yılında Rio Jenerio şehrinde düzenlenen Çevre ve Kalkınma Konferansına ve
arkasından Güney Afrika’da Johannesburg şehrinde 2002 yılında yapılan BM
Sürdürülebilir Kalkınma Konferansına kadar geçen süreç, değerlerin değişimini
göstermesi ve çevre sorunlarının bu değişim ile birlikte derinleşmesi ve çeşitlenmesi
açısından trajik ve özgün bir değişim olarak insanlık tarihinde yer almıştır. Söz
konusu konferanslar kapsamında, çevre hukukunda gelişmeler ve ‘ortak geleceğimiz’
gibi endişeler devletler seviyesinde dile getirilerek çeşitli uluslararası anlaşmalar
imzalanmıştır. Ancak konferanslara katılan ülkeler, tehlikeli atıkların üretimi ve
taşınması süreçlerine engel olmamış, aksine az gelişmiş veya gelişmekte olan
ülkelerin doğal kaynaklarını sömürmeye ve küresel ısınmaya neden olan endüstriyel
kirlilik kaynaklarını arttırmayı sürdürmüşlerdir (Torunoğlu vd., 2013:8).
1.3. Çevre Sorunlarının Nedenleri ve Sonuçları
Çevre sorunları, insanların faaliyetleri sebebiyle çevrenin zarara uğratılması
neticesinde ortaya çıkmıştır. Yaşam ortamlarının değişmesi, insanın ihtiyaçları
uğruna aşırı miktarda tükettiği bitki ve hayvan topluluklarının ortadan kalkmaya
başlaması, hava, toprak ve suyun zaman içerisinde niteliğinin bozularak yaşanırlığını
yitirmesi, tarihi çevreyi oluşturan öğelerin gözden çıkartılması çevresel değerlerin
zarara uğratılmasının bir göstergesi olmaktadır. Bu sebeplerden dolayı çevre
sorunları son yıllarda tüm dünyanın önemle üzerinde durması gereken konuları
arasında yer almıştır (Keleş, Hamamcı, Çoban, 2009:159).
17
Günümüzde çevre sorunları tüm dünyada önemli boyutlara ulaşmıştır. Çevre
sorunlarının temel nedeninin dünya nüfusunun hızlı bir şekilde artması ve hızla
gelişen sanayileşme olduğu birçok araştırmacının kabul edip öne sürdüğü bir
gerçektir. Küresel ısınma, ozon tabakasının zarar görmesi, sera etkisi, asit
yağmurları, doğal kaynakların hızla tüketilmesi, katı atık miktarındaki artışlar, yeşil
alanların giderek azalması, hayvan ve bitki türlerinin günden güne azalması ve yok
olmaya başlaması, çarpık kentleşme, erozyon ile verimli toprakların kaybolması,
çölleşme, nükleer atıkların ortaya çıkardığı kirlenmeler bugün başlıca çevre
sorunlarını oluşturmaktadır (Aydın ve Kaya, 2011).
Kentleşmeye ve sanayileşme koşut olarak kirlilik de yaygınlaşmıştır. 20.yy’da
kentsel nüfusun artması ve bunun yanı sıra kentteki etkinliklerin yoğunlaşması,
kentlerde oluşan çevre sorunlarını geçmişle karşılaştırılamayacak bir düzeye
taşımıştır (Keleş, Hamamcı, Çoban, 2009:33-36).
21.yy’ın başlarında çevre sorunlarını nüfus artışı ile gelişen sanayi ve ülkelerin
doğal yaşamlarını tehdit eden kirlenmeler ile birlikte insanlığın en önemli
problemlerinden biri haline getirmiştir. Toprağı bozulmamış, havası ve suyu
kirlenmemiş, kirlilikten ve gürültüden uzak, güzel temiz yeşil ve sağlıklı bir çevre,
günümüzde insanların en büyük isteği, insanlığın geleceğe huzurla bakabilmesinin en
büyük teminatıdır ( Karacan, 2012:306).
2. İnternet
Günümüzün en hızlı büyüyen ve yaygınlaşan iletişim aracı olan İnternet, hem
iletişim hem de bilişim alanındaki etkileriyle insanlık tarihinde yeni bir dönüşüm
potansiyelini ve dönüm noktasını simgelemektedir. İnternet bir dönüm noktasıdır,
18
çünkü insanlık tarihinin günümüze kadar olan bilgi ve teknoloji birikiminin daha
fazlası son yarım yüzyılda üretilmiştir. İnternet bir dönüşüm potansiyelidir, çünkü
kurumları, bireyleri, kısaca uygarlık kalıplarını ve insan yaşamını dönüştürmekte,
değiştirmektedir. İletişim ve bilişim alanındaki teknoloji ürünlerinin ve araçların
birlikte kullanılıyor olması, insanoğluna farklı seçenekler sunmakta ve toplumların
ve bireylerin yaşam şekillerine değişik bir boyut kazandırmaktadır (Nakilcioğlu,
2007).
2.1. İnternet Kavramı
İnternet birçok kişi tarafından çağımızın hatta tüm zamanların en büyük
teknolojik yeniği olarak nitelendirilmiştir. Sanal bir dünyaya verilen bir ad olan
İnternet, İnter ve Net sözcüklerinin birleştirilerek oluşturulmuştur. İnter sözcüğü,
İngilizce’den arasında olarak Türkçeye çevrilebilir. Net sözcüğü ise ağ anlamına
gelmektedir. İnternet, bilgisayar ağlarının ağı ya da ağlararası ağ olarak Türkçeye
çevrilebilir. İnternet genel bir ifade ile; TCP/IP protokolü ile birbirlerinden farklı
işletim sisteminin bulunduğu bilgisayar arasında veri iletişimi sağlandığı küresel bir
bilgisayar şebekesi şeklinde tanımlanabilinir (Güngör ve Evren, 2002).
İnternet dünya çapında milyonlarca kullanıcıyı ve binlerce bilgisayarı birbirine
bağlayan (Keeler,1995:105), çok miktarda bilgi taşıyan, yaygın olan ve sürekli
büyüyen “Ağların Ağıdır”. Ağlar, insanların bilgisayarları ve bilgileri
paylaşabilmeleri için birleştirilmiş bir grup bilgisayardan oluşur. “İnternet Küresel
Bir Ağ’dır” (Nelson, 1996:10).
Tüm dünya üzerine yayılmış bilgisayar ağlarının birleşiminden oluşan bu yapı,
hızla yaygınlaşmaktadır. Başlangıçta bilim adamlarının aralarında haberleşmeleri
19
amacıyla deneme niteliğinde kurulan bu iletişim ağı, artık toplumun her kesiminden
insanlara hitap etmekte ve tüm insanları din, dil, ırk ve renk ayırımı yapmadan bir
araya getirmektedir (Sarıhan,1995,1-10).
“İnternet öyle bir buluştur ki, insanı çevreleyen mekân ve zaman olgularını
tamamen ortadan kaldırmaktadır. İnternet ile dünya giderek küçülmekte ve küresel
bir köy halini almaktadır” (Nakilcioğlu, 2007).
2.2. İnternetin Tarihsel Gelişimi
İnternet, Amerikan Federal Hükümeti Savunma Bakanlığı'nın araştırma ve
geliştirme birimi Savunma İleri Düzey Araştırma Projeleri Kurumu (DARPA -
Defense Advanced Research Project Agency) tarafından yürütülen bir proje
sayesinde ortaya çıkmıştır. DARPA, 1960’lı yıllarda olabilecek bir nükleer savaş
sonrasında geleneksel haberleşme kanallarının kesilmesi durumunda, kesilmeyen bir
alternatif iletişim ağı oluşturması amacıyla ARPANET(Gelişmiş Savunma
Araştırmaları Projeleri Birimi) olarak isimlendirilecek bir proje üzerinde çalışmaya
başlamıştır. ARPANET büyük bilgisayarları birbirine bağlamayı ve ne olursa olsun
bu bağın kopmamasını amaçlamaktaydı. Zaman içinde ARPANET çok başarılı
olmuş ve ABD’deki tüm üniversiteler ARPANET’e bağlanmışlardır (Geray,
2003:21).
İnternetin günümüz dünyasındaki varlığı ve önemi giderek artmaktadır. 21.yy
belki de İnternet çağı olarak da adlandırılacaktır. Uzun insanlık tarihine bakıldığında
kısa bir geçmişi olan İnternet, dünya tarihinde fevkalade hızlı bir değişim ve
gelişmeye neden olmaktadır. Günümüzdeki en etkili ve hızlı iletişim aracı İnternet
20
olsa da, İnternet yakın tarihli bir kavram olduğu için bu kavramın gelişimi ve teknik
yönleri hakkında açıklama yapmakta fayda vardır.
1980’li yıllarda tüm marka ve modeldeki bilgisayarların farklı iletişim
sistemlerinde ortak olarak kullanılacak protokol TCP/IP (Transmission Control
Protocol/Internet Protokol) geliştirilmiştir. Bunun sonucunda farklı bölgelerden
milyonlarca bilgisayar TCP/IP protokolü aracılığıyla iletişim kurabilir hale gelmiştir.
Bu iletişim ağı 1985’den sonra daha çok akademik tabanlı kuruluşların
benimsemesiyle gelişmiş ve 1992 yılından sonra ticari kuruluşların kullanımıyla da
büyümüştür. Bunun sonucunda milyonlarca bilgisayarı birbirine bağlayan büyük bir
ağ (Network) yapısı oluşmuş ve buna İnternet adı verilmiştir (Güçdemir, 2003).
Dünya üzerinde kullanımı giderek yaygınlaşan bu büyük ağın günümüzde
küresel bazda ulaştığı sonuçlara bakıldığında, 2016 yılı Ocak ayında yayınlanan
Küresel Web İndeksi (Global Web Index) araştırmasına göre; Dünya nüfusunun
7,395 milyar olduğu, nüfusun % 46’sının (3,419 milyar kişi) İnternet kullandığı ve
sosyal medya ağlarında 2,307 milyar kişinin (% 31) hesabı olduğu görülmektedir
(Global Web Index, 2016).
Tablo 1: 2016 Yılı Dünya İletişim Teknolojileri Kullanımı
Milyar Yüzde
Toplam Dünya Nüfusu 7,395 -
İnternet Kullanıcı Sayısı 3,419 % 46
Aktif Sosyal Ağ Kullanıcı Sayısı 2,307 % 31
Mobil Telefon Abone Sayısı 3.790 % 27
Kaynak: Global Web Index, 2016.
Ülkeler bazında ise; İnternetin en yaygın kullanıldığı ülkenin Birleşik Arap
Emirliği (% 96) olduğu gözlenmektir. Birleşik Arap Emirliği’ni İngiltere (% 92),
Kanada (% 91), Japonya (% 91) ve Güney Kore (% 90) izlemektedir. Dünyadaki en
21
nüfusu ile Çin ise, İnternet kullanımında % 49’luk oranıyla gelişmiş ülkelerin
gerisinde kalmaktadır (Global Web Index, 2016).
2.3. İnternetin Türkiye’deki Gelişimi
İnternetin Türkiye’ye gelişi 80’li yılların sonlarına rastlamaktadır. 1987 yılında
Ege Üniversitesinin liderliğinde kurulan Türkiye Üniversite ve Araştırma Kurumları
Ağı (TÜVAKA) aracılığı ile İnternet üniversite bünyesinde kullanılmaya
başlanmıştır. Türkiye İnternet bağlantısını gerçekleştirmek için 1991 yılında Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ile Orta Doğu Teknik
Üniversitesi (ODTÜ) tarafından Türkiye İnternet Proje Grubu (TR-NET) adlı
ortaklaşa bir proje oluşturulmuştur. Türkiye’deki hayli geciken İnternet bağlantısını
sağlamak ve ardından da ülke içinde yaymak bu grubun oluşturulma amacını
oluşturmaktaydı. TR-NET, TÜVAKA ile karşılaştırıldığında TR-NET yalnızca
akademik tabanlı bir ağ olmayıp tüm sektörleri İnternet dünyasına kazandırmayı
amaçlamaktaydı. 1993 yılında ODTÜ, TR-NET aracılığı ile ilk kıtalararası İnternet
bağlantısını gerçekleştirmiştir. 1991 yılında başlatılan çalışmalar 1993 yılında 64
Kbit/s hızındaki Washington - ODTÜ arasındaki İnternet bağlantısının başlamasıyla
sonuçlanmıştır. 12 Nisan 1993’te kurulan Washington - Ankara arasında kiralık hatla
gerçekleştirilen bu bağlantıyla Türkiye’nin gerçek anlamda İnternet ile tanıştığını ve
İnternetin tüm kullanıcılara açıldığını söylemek mümkündür. Bu tarihten itibaren,
üniversitelerin İnternet bağlantılarının gerçekleşmesinin ardından diğer kuruluşların
da bağlantıları sağlanmaya başlamıştır. 1993 yılında ODTÜ ve BİLKENT
Üniversitesi Türkiye’nin ilk İnternet oluşumunun en üstünde soyutlanmış genel
servisler kümesi (WEB) sayfalarını yapmışlar, 1994 yılında ise Türkiye’de çeşitli
22
kurumlara ve şirketlere İnternet hesapları verilmesine başlanmıştır. İlk İnternet
servis sağlayıcı TR-NET’de aynı yıl hizmete girmiştir. Türkiye’nin ilk İnternet
altyapısı TURNET, 1996 yılında hizmete alınmıştır (Güngör ve Evren, 2002).
1987 yılında gelişinden 29 yıl sonra günümüzde Türkiye’de İnternetin ulaştığı
yere göz atacak olursak: 2016 yılı Ocak ayı baz alındığında 79,14 milyon kişi olan
Türkiye nüfusunun % 58’i (46,28 milyon) İnternet kullanıcısıdır. Bu İnternet
kullanım oranı ile Türkiye dünya sıralamasında 19.sırada yer almaktadır. Nüfusun %
77’si her gün İnterneti kullanmaktadır. Yine aynı araştırma sonuçlarından 42 milyon
kişinin aktif sosyal medya kullanıcısı olduğu, 71,03 milyon kişinin mobil telefon
kullandığı ve 36 milyon kişinin ise mobil telefonlar üzerinden sosyal medyayı
kullandığını görülmektedir (Global Web Index, 2016).
Tablo 2: 2016 Yılı Türkiye’deki İletişim Teknolojileri Kullanımı
Milyon Yüzde
Türkiye Nüfusu 79,14 -
İnternet Kullanıcı Sayısı 46,28 % 58
Aktif Sosyal Ağ Kullanıcı Sayısı 42,00 % 53
Mobil Telefon Abone Sayısı 71,03 % 90
Kaynak: Global Web Index, 2016
2015 yılı Ocak ayından 2016 yılı Ocak ayı baz alındığında yıllık artışlar göz
önüne alındığında aktif İnternet kullanıcı sayısının % 10 oranında, aktif olarak sosyal
medyayı kullananların sayısının ise % 5 oranında arttığı görülmektedir. 2016 yılı
Ocak ayı itibarıyla Türkiye’de nüfusun % 86’sında mobil telefon, % 56’nda akıllı
telefon, % 48’inde Laptop veya masaüstü bilgisayar, % 11’inde tablet bilgisayarın
olduğu görülmektedir. Yine aynı dönemde İnternette masaüstü veya tablet
bilgisayarlar üzerinden günlük ortalama 4 saat 14 dakika zaman harcanmaktadır. Bu
süre mobil telefonlar üzerinden 2 saat 35 dakika olarak saptanmıştır. Ortalama
günlük 2 saat 32 dakika sosyal medyaya harcanmaktadır. (Kemp, 2016).
23
2016 yılı Ocak ayı itibarıyla Türkiye’de sosyal medya platformunu kullanan
kişilerin sayıları ve oranları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Tablo 3: 2016 Yılı Türkiye’deki Sosyal Medya Kullanımı
Sosyal Medya Platformu Kullanıcı Sayısı Kullanıcı Yüzdesi
Facebook 25.320.000 % 32
Whatsapp 18.990.000 % 24
Facebook Massenger 15.828.000 % 20
Twitter 13.453.800 % 17
Instagram 12.662.400 % 16
Google+ 11.871.000 % 15
Skype 10.288.200 % 13
Linkedin 7.122.600 % 9
Viber 6.331.200 % 8
Kaynak: Global Web Index, 2016
Dünyada ve Türkiye’deki İnternet ve iletişim teknolojilerinde yaşanan hızlı
değişim, üretimdeki bilgi akışını hızlandırarak kolaylaştırdığı gibi aynı zamanda
mekan (ulaşım) ve zaman kullanımında getirdiği fırsatlarla, üretimde verimliliğin ve
etkinliğin artmasını sağlamıştır. Bu değişim ayrıca bilgi toplumunun teknolojik alt
yapı ekipmanının ciddi bir bölümünü, iletişim donanımları oluşturmaktadır. Bilgi
toplumu için bu iletişim donanımının önemi büyüktür. Bilgi toplumunun esasını bilgi
oluşturmakta ve toplumlarda yayıldığı sürece bir öneme sahip olmaktadır
(Arklan ve Taşdemir, 2008).
2.4. Bilgi Toplumu
Dünya, 250 yıllık endüstri çağından, tarım ve endüstri çağlarının temel birçok
özelliklerinden farklı ve yaşamsal pratikler üreten yeni elektronik bir çağa
geçmektedir. Bilgi çağı olarak adlandırılan bu çağ, dönüştürücü gücünü karşılıklı
bedenlerin sinerjisinden ve insan aklından alan, esasta insani gelişmişlik sermayesine
dayanan bir toplumsal değişim olarak şekillenmektedir (Meder, 2001).
24
Bilgi toplumu bilginin insan gücü, hammadde, sermaye ve enerji gibi üretim
öğelerinden biri şekline dönüştüğü, ekonomide ürün ve hammadde şeklinde
kullanılan, bütün insanların paylaştığı ve toplum içerisindeki kültürel bir değer olarak
kabul edilen ve bilişim teknolojilerinin tüm alanlarda kullanılmaya başlanılan toplum
yapısıdır (Rukancı ve Anameriç, 2004).
Çoban’a göre bilgi toplumunda bilgi merkezi önemdedir, bilgi sektörü
kurumsallaşmıştır, işletmenin mantığı küreseldir, sivil toplum örgütleri gibi gönüllü
kuruluşlar etkindir, birey merkezi öneme sahiptir, çevresel koruma bilinci yüksektir,
sürdürülebilir kalkınma, ekolojik, ekonomik modeller gündemdedir, yoğun internet
kullanımı söz konusudur ve toplum örgütlü bir toplumdur. (Çoban, 1997:36-47).
Bilgi toplumunu; internetin ve bilişim teknolojilerinin gelişimiyle bilgi üretimi,
sektörü, sermayesinin ve vasıflı insan gücünün değer kazandığı, eğitimin öne çıktığı,
iletişim teknolojileri, e-ticaret gibi yeni gelişmeler ile toplumu ekonomik, kültürel,
sosyal ve siyasal yönlerden sanayi toplumunun ilerisine götüren bir gelişme olarak
tanımlamak da mümkündür (Rukancı ve Anameriç, 2004).
20.yy’ın ikinci yarısından itibaren bilgi toplumu terimi sıkça kullanılmakta ve
üzerinde birçok tartışmalar yapılmaktadır. Bazı araştırmacılara göre, ABD, Japonya
ve Batı Avrupa ülkelerde bilgi teknolojisindeki gelişmelerin doğal sonucu olarak
endüstri toplumu aşamasından bilgi toplumu aşamasına geçilmiştir. Oluşan bu yeni
toplumda en önemli sermaye bilgidir. Bilgi toplumunda geleneksel sanayinin yerinde
bilgi teknolojisi yer almaktadır. Bu araştırmacılar, bilgi toplumunun insanlık için
siyasal, toplumsal, çevresel ve ekonomik anlamda radikal ve olumlu değişikliklere
yol açacağını ileri sürmüşlerdir (Çelik, 1998:54).
25
2.4.1. Bilgi Toplumunun Ortaya Çıkışı
İletişim bilişim devriminin bir sonucu olarak ortaya çıkan bilgi toplumu ve bu
toplumun teknolojik altyapısı, bugün tüm dünyada büyük bir dönüşüme neden
olmaktadır. Ancak bilgi toplumunda, sanayi toplumlarından farklı olarak meydana
gelen yapılar ve toplumsal değişmeler, birçok sorunu da beraberinde gündeme
getirmektedir. Bu sorunlar bilhassa gelişmekte olan ve az gelişmemiş ülkelerde
oldukça yoğun olarak hissedilmektedir.
Toplumları sınıflamak için literatür gözden geçirildiğinde en sık yapılan ayrım;
ilkel toplum, tarım toplumu, sanayi toplumu ve sanayi sonrası toplum ya da bilgi
toplumu şeklindedir (Baş, 1998).
Günümüzde sanayi sonrası toplumları ya da bilgi toplumlarıyla ilgili olarak
dalga kuramından yararlanan, çağdaş düşünceyi etkileyen bir yazar olan Alvin
Toffler’de benzeri bir ayrımı tarım, sanayi ve bilişim toplumları şeklinde
yapmaktadır. Tarihsel süreci bütünüyle dikkate alarak analizler yapan Alvin Toffler
gibi araştırmacılar tarım, endüstri ve endüstri sonrası biçiminde toplumları genel
sınıflamaya tabi tutmaktadırlar. Alvin Toffler, tarih süresince görülen önemli
aşamalardan söz ederken, ana hatlarıyla iki ciddi dönüşümün gerçekleştiğini ve
üçüncü dönemin de gerçekte yaşandığını iddia etmektedir (Toffler, 1981:34).
Tablo 4’de görüldüğü üzere bilgi toplumunu daha iyi kavrayabilmek amacıyla
özellikle bilgi toplumu ile sanayi toplumunun özelliklerine birlikte bakmayı
gerektirmektedir.
26
Tablo 4: İkinci ve Üçüncü Dalga Ekonomilerin Karşılaştırmalı Çözümlemesi
Dinamikler Sanayi Toplumu
(İkinci Dalga)
Bilgi Toplumu
(Üçüncü Dalga)
Üretim Öğeleri Emek, sermaye, toprak Bilgi
Varlıklar Parasal varlıklar Parasal olmayan varlıklar
Ürün ve Üretim
Yapıları Seri ve kitle üretimi Esnek teknoloji
Emek Yapısı Fiziksel emek, mekanik
emek Yaratıcı emek
Çalışma Şekli Tam zamanlı çalışma Yarı zamanlı çalışma
Yenilikler Seyrek Sürekli
Ölçek Büyük ölçekli Küçük ölçekli
Organizasyon Dikey, bürokratik Esnek, anti bürokratik
Altyapı Otobanlar, yollar, köprüler,
limanlar
Ağlara dayalı elektronik
sistemler
Hız Sıralı ve adım adım
mühendislik Eşzamanlı mühendislik
Ekonomik yapıyla
Sosyopolitik yapının
ilişkileri
Evin dışında işlerin
yapılması, dolaylı demokrasi,
ekonomik çatışmaların
önemi
Evin içinde işlerin
yapılması, doğrudan
demokrasi, sosyopolitik
düzenlemeler
Kaynak: Baş,1998:28
Bilginin önemli bir yerinin olduğu endüstri toplumlarının tersine bilgi
toplumunda toplumun ekseni bilgi olmuştur. Bu durum endüstri toplumunda, iş
bölümü ve standart pazar ekonomisi iken tarım toplumunda ise insanın fiziksel
enerjisidir. Bilgi toplumunda bilgi, kurumsal bir kimliğe girmiştir. Bilgi toplumu
üzerinde araştırmalar yapan ve kuramcısı olan Masuda, endüstri toplumu ile bilgi
toplumu arasındaki temel farkları karşılaştırdığı tabloda (Bakınız Tablo 5), yenilikçi
teknoloji, sosyo-ekonomik yapı ve değerler anlamında her iki toplum biçiminin farklı
anlayışlar üzerinde kurulduğunu iddia etmektedir.
27
Tablo 5: Sanayi ve Bilgi Toplumlarının Karşılaştırılması
Sanayi Toplumu Bilgi Toplumu
Yenilikçi
Teknoloji
Varlık Buhar makineleri Bilgisayarlar
Temel fonksiyon
Fiziksel emeğin
kullanılması ve
yaygınlaşması
Zihinsel emeğin
kullanılması
Üretim gücü Maddi üretim gücü Bilgi üretme gücü
Sosyo-
Ekonomik
Yapı
Ürünler Mallar ve hizmetler Bilgi
Üretim merkezi Fabrikalar Teknoloji merkezleri
Piyasa Yenidünya,
sömürge ülkeleri Bilgi alanları
Endüstriyel yapı Birincil, ikincil ve
üçüncül endüstriler Bilgi endüstrileri
Ekonomik yapı Mal ekonomisi Matris endüstriyel yapı
Sosyo-ekonomik
prensip Fiyat prensibi Amaç prensibi
Sosyo-ekonomik
özne Girişimler Gönüllü kuruluşlar
Hükümet Ulusal Fonksiyonel
Değişimde güç
merkezi
İşçi hareketleri,
grevler Katılımcı demokrasi
İleri evre Kitle tüketimi Yüksek bilgi üretimi,
Terör, gelecek şoku
Değerler
Etik değer Parasal Zaman
Değer ölçütleri İnsan hakları,
insancılık Sosyal katkı, disiplin
Zamanın ruhu Rönesans Küresel (doğa ve
insan) bütünleşme
Kaynak: Masuda:1990:6-7’den aktaran Bozkurt,1996:43
Tablo 5’den de görüldüğü üzere sanayi toplumunun daha çok doğal
kaynaklara, sanayiye olan bağımlılığı, bilgi toplumunda enformasyon sistemlerine ve
yazılıma doğru yöneldiği görülmektedir. Sanayi toplumunun ulus-merkezli yapısı ile
bilgi toplumunun küresel sınırları ve kapsamı daha da belirginleşmektedir (Meder,
2001).
28
2.4.2. Yeni Ekonomi
Dünya çapında 20.yy’ın son çeyreğinde bilgi, küresel ve ağ ekonomilerine
dayalı yeni bir ekonomi ortaya çıkmıştır. Enformasyon teknolojisi devrimi bu
ekonominin yaratılması için parçalanamaz maddi bir temel hazırlamıştır. Bu yeni
ekonomi küreseldir, çünkü üretimin, tüketimin ve dolaşımın bileşenleri kadar
etkinlikleri de ya doğrudan ya da ekonomik birimler arasındaki bir bağlantılar ağı
üzerinde küresel bir boyutta örgütlenmişlerdir. Enformasyoneldir, çünkü bu
ekonomide birimlerin üretkenliği, rekabet gücü temelinde verimli şekilde bilgi
üretim, işletim ve uygulama kapasitesine dayanır. Ağ örgütlenmesine dayanır, çünkü
yeni tarihsel durumlarda, üretim küresel bir girişim ağları arasındaki etkileşim ağı
üzerinde gerçekleşir ve rekabet burada yaşanmaktadır (Castells, 2013:99).
Bilgi, sanayi ve tarım faaliyetleri toplumlarda farklı ölçülerde bulunabilir. Bu
ölçüler toplumların gelişmişlik düzeyleri ile ilgilidir. Bilgi kullanım oranları
toplumların gelişmişlik düzeyi arttıkça belirgin ölçülerde değişmektedir. 1980’lerde
ABD’de bulunan işgücünün tarım kesiminde çalışanlara göre oranı % 3 iken mevcut
işgücünün % 76’sı hizmet ile bilişim sektörlerinde çalışmaktaydı. Bununla birlikte
aynı dönemde yeni kurulan işletmelerin % 80’den fazlası hizmet ve bilişim
sektörleriyle ilgiliydi. ABD’ne benzer eğilimde olan birçok Avrupa ülkesi, Kanada,
Japonya gibi ülkeler de bilgi toplumu eğilimi izlemişlerdir. Mikro-elektroniğe dayalı
makinelerin imalat sürecine tam anlamıyla girmesi yine 1980’lerde; bilgisayar
ağlarının, hizmet sektörü olarak anılan sektörün kalbini oluşturan bilgi-işlem
faaliyetlerine yayılması ise ancak 1990’larda gerçekleşmiştir (Akın,1999). Bilgi
teknolojisi devriminin 1990’larda olgunlaşması ile beraber yeni toplumsal ve teknik
işbölümü biçimleri yaratarak çalışma sürecini dönüştürmüştür. 1990’ların ortalarına
29
gelindiğinde ise yeni enformasyonel paradigma, ağ müessesinin ortaya çıkışıyla
birlikte yerleşmiş, kalıcılık kazanmaya hazır hale gelmiştir. Ayrıca enformasyon
teknolojilerinin çalışma sürecine girme biçimleri ve kapitalist yeniden yapılanma
süreci de ortaya çıkan sonuçlar üzerinde belirleyici olmuştur (Shaiken, 1985).
Yeni enformasyon paradigmasının özelliklerine göz atıldığında; bu
paradigmanın ilk özelliğinin hammaddesinin bilgi olduğunu görülmektedir. Bu
teknolojiler kaynağı bilgi olan, bilgiyi temel alan teknolojilerdir; bundan önceki
teknolojik devrimlerindeki gibi enformasyonun teknolojiyi temel alması mevzubahis
değildir. Paradigmanın ikinci özelliği ise yeni enformasyon teknolojisini kullanan bir
sistemin ya da ilişkiler kümesinin ağ kurma mantığı ile ilgilidir. Üçüncü özelliği,
yeni teknolojilerin etkilerinin yayılımıyla ilgilidir. Enformasyon tüm insan
etkinliklerin ayrılmaz bir parçası olduğundan, kolektif ve bireysel varoluşumuzun
tüm süreçleri doğrudan yeni bu teknolojik araçlarla şekillenir. Dördüncü bir diğer
özelliği, esnekliği temel almasıdır. Son özelliği ise, belli teknolojilerin son derece
bütünleşmiş bir sisteme dönüşümünün gittikçe yayılması ile ilgilidir; bütünleşik bu
sistemde geri, ayrı teknolojik yörüngeler birbirlerinden ayrılamaz hale gelir. Bu
sayede bilgisayarlar, mikro elektronik, opto-elektronik ve telekomünikasyon artık
enformasyon sistemlerinde bütünleşmiştir (Kelly, 1995:25).
Mevcut teknolojik dönüşüm süreci, enformasyonun ürettiği, biriktirdiği,
bulunduğu, işlendiği, aktarıldığı ortak dil sayesinde, teknolojik alanlar sayesinde bir
ortak düzlem yaratarak genişlemiştir. MIT Medya Lab’ın kurucusu Nicholas
Negroponte’nin deyişiyle “Dijitalleşen bir dünyada yaşıyoruz” (Negroponte, 1995).
Yeni ekonomi kuramı araştırmacılarından Douglas F.Aldrich, Dijital
Piyasaların Ustası Olmak-Yeni Ekonomide Rekabet Gücünü Korumak İçin
30
Uygulanabilir Stratejiler adlı kitabında ekonominin sırayla tarım, endüstri, hizmetler
ve küreselleşme safhalarından geçerek günümüzde dijital safhasına geldiğini
söylemektedir. Eleştirel görüşü savunanlar ise gelecekte teknolojinin insanın önüne
geçeceğini ve teknoloji üzerinde insanların denetim gücünü gün geçtikçe yitirmesi de
önemli sorunlarla karşılaşabileceğini düşünmektedir (Denizci, 2009:50).
2.4.3. Yeni Ekonomi Bağlamında İnternet Olgusu
İnternet’in ve ARPANET’in kurucularından Vinton Cerf’in derlediği ve
işlediği kaynaklara göre; “İnternet’in 1999 yılında yayılma oranı o denli yüksekti ki,
21.yy’ın ilk yıllarında ileri ülkelerde yaygın erişimin kural haline geleceği açıkça
görülüyordu. Vinton Cerf, gezegenler arası bir İnternet bağlantısının tasarımı
konusunda NASA’ya tavsiyede bulunuyordu; bu bağlantı 2030’da Mars’ta insanların
bulunduğu bir uzay istasyonu kurulması olasılığını, 2040’da kalıcı bir İnternet
bağlantısı kurulması olasılığını içeriyordu. Farklı biçimlerde vücut bulan, kendini
farklı biçimlerde ortaya koyan İnternet, şimdiden Enformasyon Çağı’nın evrensel,
interaktif, bilgisayarlı iletişim aracıdır” (Castells, 2013:465).
İnternetin yaygınlaşmasıyla yeni teknoloji ağlarını kullanarak İnterneti
kullanan küçük işletmeler, büyük çaplı işletmelerin sahip olduğu ölçek ekonomisine
ulaşma fırsatı yakalayabilmekte ve büyük işletmelerdeki maliyetlere katlanmadan
küresel piyasalara açılabilmektedirler. Artık İnternetin ekonomik süreçte etkili bir
biçimde yer almasıyla fiziki sınırlar ortadan kalkmıştır. İnternet üzerinden oluşan
rekabet ortamı, uluslararası piyasalarda esnekliği ve esnekliğe uyabilecek
organizasyonları ön plana çıkarmıştır (Çımat ve Yıldız, 2012: 61-62). Bu nedenle,
31
ekonominin tüm sektörlerine ve insanların ekonomik faaliyetlerine artık büyük
ölçüde www (World Wide Web) yön vermeye başlamıştır (Sarıkaya ve Kara, 2010).
Marshall McLuhan iletişim terimi için, “İnternet yolu ile bilgi akışının
sağlandığı elektrikten önce coğrafi uzaklıkları içine alan bir kullanıma sahipti”
(McLuhan ve Powers, 2001:97). “Günümüz dünyası, insanlar arasındaki iletişimin
yaygınlaşmasıyla birlikte herkesin iletişim içinde olduğu bir köye dönüşmüştür”
şeklinde söz etmektedir (McLuhan ve Powers, 2001:101).
Zygmunt Bauman ise küresel bir köye dönüşmüş olan dünyamızda yerel
kalmanın, toplumsal alçalmanın ve sefaletin bir işareti olacağına ilişkin algıdan söz
etmiştir (Bauman, 2010:9).
İnternet, insanların çevrimiçi bir arada bulunmasını sağlayarak hiç görülmemiş
bir düzeyde yayılma ve örgütlenme olanağı sunmaktadır. İnternetin insanlara
sunduğu en büyük fırsatların başında diğer iletişim araçlarında bulunmayan
katılımcı, aktif ve hem alıcı hem de kaynak olabilme yeteneği gelmektedir (Göker ve
Doğan, 2011). Bu yeteneği kullanan insanlar, İnternet sayesinde topluluğun
merkezine yerleştirilen kişisel ağlar biçiminde iletişim kurabilmektedir (Çildan vd.,
2012). Bu biçimde insanlar, meydana getirdikleri sosyal ağlar aracılığıyla
yapılanmaktadır. Sosyal ağlarda görülen bu gelişim, sosyal ağlardan meydana gelen
yeni bir sosyal organizasyon olgusunu da beraberinde getirmiştir. Ağlarla örülü olan
bu organizasyon Ağ Toplumu olarak adlandırılmaktadır. Bu toplumun ağ kavramı ile
özdeşleştirilmesi ya da beraber anılması, toplumun ağ temeli üzerine kurulmuş ve
ekonomik, sosyal, politik ilişkilerini yoğun bir şekilde kullanmasından
kaynaklanmaktadır (Deviren Vatansever ve Yıldız, 2014).
32
Dutton’a göre, İnternet üreticileri aynı zamanda onun tüketicileridir. Bu
tüketiciler hem içerik yaratmakta hem de ağı şekillendirmektedirler. Bu nedenle
toplumların İnternete farklı zamanlarda erişimlerinin, dünya iletişim ve kültürünün
gelecekteki biçimlenmesi üzerinde uzun süreçli etkisi olacaktır (Dutton, 1999).
Bugün dünya çapında, günümüz İnternet’inin merkezinde yer aldığı
milyonlarca bilgisayar ağı mevcuttur. Ancak ağların ağının (Net) öyle bir kapasitesi
vardır ki, İnternet’te gerçekleşen iletişimin hatırı sayılır bir bölümü hala büyük
ölçüde, kendiliğinden, örgütsüz, amaçları, üyeleri bakımından çeşitlilik
göstermektedir. Aslında ticari çıkarlar ve hükümetlerin çıkarları, ağ kullanımının
genişlemesiyle kesişmektedir. Mesajlar ve katılımcılar ne kadar büyük bir çeşitlilik
gösterirse, ağdaki eleştirel kitle de o kadar büyük olmakta, değer de o kadar
artmaktadır. Farklı çıkarların ve kültürlerin Net’te barış içinde bir arada var
olabilmeleri, “World Wide Web” ( dünya çapında ağ) biçimini almıştır. Web (www),
Net’teki ilgi alanlarını ve projelerin gruplaşmasını, www öncesi İnternet’in çok
zaman alan karmaşık taranma sürecinin aşılmasını sağlamıştır. Bu gruplaşmalar
çerçevesinde bireyler ve örgütler, kelimenin tam anlamıyla bireyleşmiş, interaktif,
dünya çapındaki bir iletişim ağında anlamlı bir etkileşim kurabilmektedir (Markoff,
1995).
20.yy’ın son çeyreğinde İnternet’in ve İnternet’le ilgili iletişim ağlarının
oluşumu ve yayılması yeni iletişim aracının yapısını, iletişim biçimlerini, ağın
mimarisini ve ağa bağlı olanların kültürünü ciddi ölçüde değiştirmiştir. Açık
mimaride oluşturulan ağ halkın yaygın erişimini desteklemektedir. Ticari
sınırlamalara ya da hükümet kısıtlamalarına ciddi biçimde engel olmaktadır (De
Kerckhove, 1997).
33
Siyaset de İnternet’i kullanarak iletişim kurmanın giderek yaygınlaştığı bir alan
olarak görülmektedir. E-posta, iletişim kurma olasılığını yaratarak siyasi
propagandanın kitlesel düzeyde yayılması için kullanılmaktadır. Bütün ülkelerdeki
elektronik kampanyalar, işe bir web sitesi kurarak başlamakta, siyasetçiler vaatlerini
İnternet’teki sitelerde yayınladığı görülmektedir. Uluslararası arena ise, kadın
hakları, çevrenin korunması ve siyasi demokrasiyi savunarak seslerini yükselten
sınırları aşan sosyal hareketler, İnternet’i bilgi yaymak, örgütlenmek ve seferber
olmak için temel bir aygıt olarak görmektedirler (Keck ve Sikkink, 1998).
Ağ toplumunun yükselmesiyle birlikte sivil toplum örgütlerinin (STO) resmi
otorite dışına kayması, siyaseten İnternet kullanımına ilişkin diğer önemli bir husus
olarak görülmektedir. İnternet ile bir ağırlık merkezi meydana getirmeleri söz konusu
olmaktadır. Dolaylı olarak sivil toplum örgütleri gibi girişimler, kendi istençleriyle
hareket ederek egemenliklerini güçlendirebilmektedir (Akdenizli, 2011:39).
İnternetin sağladığı olanaklar sadece hükümetler, siyasi partiler, odalar,
sendikalar, ulusal ve uluslararası organizasyonlar gibi büyük ve merkeziyetçi
oluşumlarla sınırlı değildir. Birçok hükümet dışı organizasyonlar, sivil toplum
kuruluşları, çevresel organizasyonlar, siyasi gruplar ve çok küçük kitleleri temsil
eden ilgi grupları bile kendilerini İnternet üzerinden rahatça anlatabilmektedirler.
İnternet kullanımıyla küresel ekonomide yer alan kuruluşlara karşı tavır geliştiren ve
sosyal adalet isteklerini yükselten eleştirisel hareketler olarak ifade edilen bu yeni
toplumsal hareketlerin, siyasi yaşam üzerindeki etkileri her geçen gün daha yoğun
hale gelmektedir (Kalkan, Keskin, Akgün, 2002).
1990’larda bilgisayar teknolojisi, ağ teknolojileri, İnternet ve İnternet
uygulamaları çalışma sürecinin dönüşümünü hızlandırmıştır. Bu etkenler devasa
34
adımlarla ilerleyerek daha iyi, daha ucuz hale; dolayısıyla daha geniş ölçekte
edinilebilir, yönetilebilir hale geldiler; küresel rekabet, dünya çapındaki şirketler
arasında bir teknoloji/yönetim yarışı başlatmıştır; örgütlemeler genelde esnekliğe,
ağlar oluşturmaya dayanan yeni biçimler benimsemişler; yöneticiler ve danışmanları
bu potansiyeli anlamışlardır. Enformasyon teknolojilerinin büyük bir yayılma
göstermesi, fabrikalar, bürolar ve hizmet örgütlenmesinde de benzer etkilere yol
açmıştır (Quinn, 1988).
Uzam ve zaman, insan hayatının temel, maddi boyutlarıdır. Castells, uzamın
zamanı organize ettiği varsayımını ortaya atmıştır. Uzam da zaman da, enformasyon
teknolojisi paradigması ile içinde bulunduğumuz tarihsel değişim sürecinin
tetiklediği toplumsal oluşumlar ve süreçlerin birleşik etkisi altında bir dönüşüm
geçirmektedir. Castells’e göre, evde çalışmak, gelecekte profesyonellerin çalışma
biçimi olarak görülse de, bu mevcut teknolojinin değil, ağ müessesinin ve esnek
çalışma sürecinin bir yükselişi sonucudur (Castells, 2013:506).
Enformasyon teknolojisinin kentler üzerindeki etkisine ilişkin en sık anılan
varsayım, tele-çalışmada ciddi bir artış olacağı şeklindedir; ki bu aynı zamanda
metropollerdeki ulaştırma plancılarının da, mega boyutta bir trafik tıkanıklığının
kaçınılmazlığı karşısında son umudu olarak görülmektedir. Tele-çalışanlar, düzenli
olarak evde on-line çalışmak üzere istihdam edilen çok küçük bir kesimdir;
öngörülebilir gelecekte de bu kesimin genişlemesi beklenmektedir (Nilles, 1988).
Diğer yandan belirmekte olan yeni eğilimin tele-merkezlerde tele-çalışmalar
olduğu görülmektedir; yani çalışanların şirketleriyle on-line çalışabilmelerini
sağlamak üzere metropol bölgelerin banliyölerine bilgisayarlı tesislerde olan
çalışmadır. Bu eğilimler doğrulandığı taktirde, çalışma mekânı evler olmayacaktır.
35
Çalışma etkinliği ciddi metropol bölgelere yayılacak ve kentteki merkezlerden
kopukluğu artırılacaktır (Handy ve Mokhtarian, 1995).
Yeni enformasyon teknolojilerinin mevcut toplumsal değişim süreci arasındaki
etkileşimin kentler ve mekânlar üzerinde ciddi etkileri vardır (Castells, 2013:532).
Castells’e göre, ‘toplumsal eylemin en temel düzeyde doğa ile kültür
arasındaki ilişki kalıplarının değişimi olarak anlaşıldığı eski sosyolojik geleneğe
göre, yeni bir çağdayız. Modern çağın başında kurulan, sınai devrimi ve aklın
zaferiyle ilişkilendirilen ilişki biçiminde kültür doğaya hâkimdi; toplum,
insanoğlunun hem doğal kaynaklardan özgürleştiği hem de kendi baskı ve sömürü
felaketlerine tabiiyetini gördüğü çalışma süreçlerinden oluşuyordu. Şu an doğayı,
doğanın yapay bir kültürel biçim olarak canlandırılması noktasına dek aşan kültürün,
kültüre atıfta bulunduğu yeni bir evreye giriyoruz’. Castells, doğanın yeniden ideal
bir kültürel biçim olarak yeniden inşa etmenin çevreci hareketin anlamı olduğunu
belirtir. (Castells, 2013:632).
2.4.4. Sanal Cemaatler
İnternet, kendine özgün etkileşim ve iletişim şartlarını üretme ve ağ temelinde
insanlara bu ilişkileri sürdürmede en uygun ortamı hazırlayan iletişim teknolojisidir.
İnternete dayanmış olan bu yeni sosyal topluluğun adı Sanal Cemaat olarak
adlandırılmaktadır. Başka bir ifade ile birbirleri ile İnternet yoluyla iletişim kuran,
gönüllü etkinlikler ve çevresel hareketler gibi ortak paylaşımlardaki insanlar
tarafından şekillendirilen topluluklar sanal cemaat olarak da ifade edilmektedir.
Sanal cemaatlerin en göze çarpan niteliği birbiriyle fiziksel anlamda hiç
36
karşılaşmamış olan insanların, ortak ilgi alanları kapsamında kendi kurdukları sanal
birlikteliklerden oluşmasıdır (Göker ve Doğan, 2011).
İnternet insanların toplumda ve en sonunda gerçek dünya ile ilişkilerini
bozarak insanı yalıtılmışlığa mı götürür yoksa yeni cemaatlerin, sanal cemaatlerin
oluşumundan yana mıdır? Howard Rheingold, “Virtual Communities” adlı öncü
çalışmasında insanları ortak çıkarlar ve değerler etrafında çevrimiçi bir araya getiren
yeni bir tür cemaatin doğduğunu savunmuştur. Howard Rheingold’un argümanı
çerçevesinde sanal cemaat kavramından, genelde, kimi zaman iletişimin kendisi bir
amaç haline gelse de, kendi kendini tanımlayan interaktif, ortak bir amaç ya da çıkar
doğrultusunda örgütlenen, elektronik bir iletişim ağı anlaşılır. Ancak sayıları giderek
artan araştırmacıların tüm çabalarına karşın, bu yeni sosyalleşme biçiminin kültürel
etkilerinin neler olduğu, bu interaktif ağlarda sosyalleşmenin ne ölçüde gerçekleştiği
hala belirsizliğini korumaktadır (Rheingold, 1993).
Sanal cemaatler, İnternet çağında insan kimliği üzerinde düşünebileceğimiz
yeni, anlamlı bir olgu sunmaktadır. Diğer yandan Mark Slouka gibi sosyal
eleştirmenler, çevrimiçi yaşamın gerçek yaşamdan kaçmanın en kolay şekli olarak
görünmesiyle birlikte, bilgisayarların getirdiği sosyal ilişkilerin insanlıktan
uzaklaşmasını sert bir dille eleştirirler (Wolton, 1998).
İnternet sosyolojisinin önde gelen ampirik araştırmacılarından Barry
Wellman’in dikkat çektiği kilit nokta, Sanal Cemaat’in Fiziksel Cemaate’e karşıt
olmadığıdır. Net’in avantajı, toplumsal niteliklerin, iletişimi kapsamakta, hatta daha
az etkili olduğu eşitlikçi bir iletişim doğrultusunda yabancılarla zayıf ilişkilerin
güçlendirilmesini mümkün hale getirmesidir. Bilgisayar dışında ve bilgisayar
üzerinde, zayıf bağlar, farklı toplumsal özelliklere sahip insanların bağlantılar
37
kurmasını kolaylaştırır. Bu anlamda İnternet, hızlı bir bireyleşme ve çözülme
sürecindeymiş gibi görünen bir toplumda toplumsal bağların geliştirilmesinde
katkıda bulunabilir (Wellman ve Gulia, 1999).
2.4.5. Dijital Aktivizm
Dijital aktivizm hükümetler, siyasiler, şirketler ve güvenlik birimleri gibi
yaygın bir alandaki kesimi daha titiz ve özenli davranmaya yönelterek özgürlüklerin
daha etkin bir biçimde aranmasına katkı sağlamaktadır. İnternet ile toplumsal
hareketlerin ve eylemlerin hız kazanması ile aktivizmin ortam değiştirerek sosyal
medya içerisinde yapılanması, dijital aktivizmi herkesçe bilinen bir hale getirmiştir.
Buna karşın kaynağı ve varlığı gerçeklenmeyen bilgilerin çarpıtılarak değiştirilerek
provoke edilmesiyle birlikte İnternet, yanıltma haber kaynağı haline gelebilmektedir
(Deviren Vatanseven ve Yıldız, 2014).
Dijital aktivizmin temel bakış açısına yönelik iyimser ve kötümser olarak iki
yaklaşım bulunmaktadır. Bu yaklaşımlar, dijital teknolojinin potansiyeli hakkında
politik gücün paylaşılmasında pozitif ve negatif olan iki temel farklı görüşü temsil
etmektedir. İyimserler, bireyleri erişmiş kılarak önemli etkiler doğuracağına ve dijital
aktivizmin mevcut politik hiyerarşiyi değiştireceğine inanmaktadır. Kötümserler
yaklaşımı savunanlar ise dijital teknolojinin kanun dışı örgütlerin kullanımı ile
birlikte politik karışıklığın artacağını iddia etmektedirler (Sivitanides ve Shah,
2011:4).
En kısa biçimde iyimserler, ilerleyici bir bakışla teknolojinin özgürleştirme
etkisi üzerinde dururken kötümser yaklaşımı savunanlar ise İnternetin denetimden
38
uzaklığı, başıboş niteliği, mekân ve zamandan olan bağımsızlığı üstünde durarak
yönetim sorunlarına neden olacağını iddia etmektedirler (Bozkurt, 2000: 71-72).
Hangi yaklaşım savunulursa savunulsun, günümüzde iletişim kapsamında
gerçekleşen bir devrimin içinde bulunmaktayız. İnsanların öğrenme yeteneklerinin
arttığı bu sayısal aşamada ortaklaşa ve toplu etkinlikler her geçen gün dijital aktivizm
çevresinde biçimlenmektedir (Sivitanides ve Shah, 2011:7).
3. Yeşil Ekonomi
Sürdürülebilir kalkınma kavramının temelinde, içinde yaşadığımız dünyanın ve
toplumun çevresel, ekonomik ve sosyal refahı yatmaktadır. Günümüzde dünyasında
üzerinde insan yaşamı için gerekli tüm mal ve hizmetler ancak sağlıklı ekosistemler
sayesinde mümkün olmaktadır. Ekolojik ayak izi fazla olan toplumlardaki çevresel
sorunlar insan hayatının kalitesini bozmakta ve yaşanan zararı geri getirmek için
yapılan harcamaları önemli boyutta arttırmaktadır. Toplumların ihtiyaçlarının
ekolojik limitler dikkate alınmadan karşılandığı sürdürülebilir bir kalkınma mümkün
de olmamaktadır.
Yeşil Ekonomi çevre dostu büyüme olarak tanımlanabilinir. BM Çevre
Programı (UNEP) yeşil ekonomiyi, ‘çevresel riskleri ve ekolojik kıtlığı azaltırken
insan refahının ve sosyal eşitliğin iyileştirilmesi’ olarak tarif etmektedir. En yalın
şekliyle yeşil ekonomi, CO2 emisyonlarının kontrolü, kaynak verimliliği ve sosyal
kapsayıcılığı vurgulamaktadır. Yeşil ekonomi, sürdürülebilir kalkınmanın yerine
geçen bir strateji olarak değil daha çok onun alt başlığı olarak düşünülmesi
gerekmektedir. Yeşil bir ekonomide istihdamın ve gelirlerin artması; karbon
emisyonlarının ve çevresel kirliliğini azaltan, enerji ve kaynak verimliliğini artıran ve
39
aynı zamanda biyolojik çeşitliliği ve ekosistem hizmetlerini koruyan kamu ve özel
sektör yatırımlarıyla sağlanmaktadır.
Ekonomik ve endüstriyel kalkınma, çevreye duyarlı ve sosyal refahı
iyileştirici şekilde olmalıdır. Bu dengenin sağlıklı yürütülmesi adına günümüzde
küresel ekonomide ileriye dönük, rekabetçi ve lider konumda olmak için birçok ülke
yeşil ekonomiye çeşitli yatırımlar yapmaktadır. Günümüzde özellikle iklim
değişikliği gibi çevresel sorunların ve olumsuz etkilerin önüne geçebilmek üzere bu
ülkelerde yapılan çalışmalar, bir taraftan bu sorunların ekonomiler üzerindeki etkisini
en aza indirmeyi amaçlarken, aynı zamanda toplumun her kesiminin üzerindeki
riskleri bertaraf etmeyi hedeflemektedir. Yeşil ekonomi kapsamında yapılan bu
çalışmaların ayrıca bazı fırsatları da beraberinde getireceği, yeni iş kolları açarak
istihdam yaratma ve hâlihazırda yaşanan ekonomik sorunlara çözümler
bulunabileceği gözlenmektedir (T.C. Kalkınma Bakanlığı, 2012).
2012 yılının haziran ayında Brezilya’da “İstediğimiz Gelecek” (The Future
We Want) başlığı altında yapılan Rio+20 Konferansında devlet başkanları, hükümet
temsilcileri ve sivil toplum örgütlerinin en üst düzeyde katılımı ile sürdürülebilir
kalkınma ve yoksulluğun azaltılması çerçevesinde yeşil ekonomi ve sürdürülebilir
kalkınmanın kurumsal çerçevesi tartışılmıştır. Bu tartışmalar neticesinde ülkelerin
daha yaşanabilir bir dünyaya ulaşmak için yeşil ekonomi ile ilgili verdikleri kararlar
ve taahhütler aşağıda belirtilmiştir:
- “Sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğun ortadan kaldırılması bağlamında
yeşil ekonomiyi en önemli araçlardan biri olarak görüyor ve katı bir
kurallar bütünü olmaktan ziyade politika oluşturmak için seçenekler
40
sunabileceğini düşünüyoruz. Yoksulluğun ortadan kaldırılmasının yanı
sıra istikrarlı ekonomik büyümenin sağlanması, sosyal içermenin
güçlendirilmesi, insan refahının iyileştirilmesi ve herkes için istihdam ve
saygın iş fırsatları yaratılmasına katkıda bulunurken Dünya’nın
ekosistemlerinin sağlıklı işleyişinin devamlılığının sağlanmasına katkıda
bulunması gerektiğini vurguluyoruz.
- Sürdürülebilir kalkınmaya geçiş için yeşil ekonomi politikalarını
uygulayan ülkeler vasıtasıyla bu politikaları ortak bir çaba olarak
değerlendiriyor ve her ülkenin ulusal sürdürülebilir planları, stratejileri ve
önceliklerine göre uygun bir yaklaşım seçebileceğini kabul ediyoruz.
- Sürdürülebilir olmayan üretim ve tüketim modellerinin uygulandığı
yerlerde çevresel sürdürülebilirliğin ele alınması ile biyolojik çeşitliliğin
ve ekosistemlerin sürdürülebilir kullanımının ve korunmasının, doğal
kaynakların yenilenmesinin ve istikrarlı, kapsayıcı ve hakkaniyetli küresel
büyümenin teşvik edilmesi konusunda acil eyleme geçilmesinin elzem
olduğunu kabul ediyoruz.
- Bütün ülkeleri istikrarlı, kapsayıcı ve hakkaniyetli ekonomik büyümenin
sağlanmasına ve özellikle kadınlar, gençler ve yoksullar için iş
yaratmanın geliştirilmesine yönelik çaba gösterecek şekilde sürdürülebilir
kalkınma ve yoksulluğun ortadan kaldırılması bağlamında yeşil ekonomi
politikalarını uygulamayı gündemlerine almaya teşvik ediyoruz.
- Düzenleyici, gönüllü ve ulusal düzeyde uygulanan ve uluslararası
anlaşmaların doğurduğu yükümlülüklerle uyumlu olan bir önlemler
paketinin uygulanmasıyla sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğun ortadan
41
kaldırılması bağlamında yeşil ekonominin teşvik edilebileceğini ikrar
ediyoruz. Sürdürülebilir kalkınmanın teşvik edilmesinde sosyal
politikaların hayati önem taşıdığını yeniden tasdik ediyoruz.
- Tüm paydaşların katılımının ve bütün düzeylerde ortaklık, ağ kurma ve
deneyimlerin paylaşılmasının yeşil ekonomi politikaları da dâhil olmak
üzere uygun sürdürülebilir kalkınma politikalarının belirlenmesinde
ülkelerin birbirlerinden yararlanmalarına yardımcı olabileceğini ikrar
ediyoruz. Sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğun ortadan kaldırılması
bağlamında kapsayıcı bir yaklaşımla gelişmekte olan ülkeler de dâhil
olmak üzere bazı ülkelerde yeşil ekonomi politikalarının benimsenmesi
konusunda edinilen olumlu deneyimlere dikkat çekiyor ve sürdürülebilir
kalkınmanın farklı alanlarında kapasite geliştirmenin yanı sıra
deneyimlerin gönüllü olarak paylaşılmasını da memnuniyetle karşılıyoruz.
- Sürdürülebilir kalkınmaya yönelik bilgi paylaşımının, teknik iş birliğinin
ve kapasite geliştirmenin teşvik edilmesi açısından bilgiye erişim
teknolojileri ve yenilikçi uygulamalar da dâhil olmak üzere iletişim
teknolojilerinin gücünü kabul ediyoruz.
- Milletler sistemini aşağıdaki hususlarda eşgüdümü ve bilgi sağlamaya
davet ediyoruz:
a) İlgilenen ülkelerin talepleri doğrultusunda beklenen desteğin
sağlanması bakımından en uygun ortaklarla eşleştirmek,
b) Tüm düzeylerde sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğun ortadan
kaldırılması bağlamında yeşil ekonomiye ilişkin politikaların uygulanması
konusundaki araçlar ve/veya en iyi uygulamalar,
42
c) Sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğun ortadan kaldırılması
bağlamında yeşil ekonomiye ilişkin modeller veya başarılı politika
örnekleri,
d) Sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğun ortadan kaldırılması
bağlamında yeşil ekonomiye ilişkin politikaların değerlendirilmesine
yönelik yöntemler,
e) Bu hususa katkı sağlayan mevcut ve yeni geliştirilen platformlar.
- Gerektiğinde yerel ve yerli halkların çıkarları göz önünde bulundurularak
özel sektör tarafından tamamlanan kamu finansmanının seferber edilmesi
amacıyla kamu-özel sektör ortaklığı da dâhil olmak üzere mevcut ve yeni
ortaklıkları teşvik ediyoruz. Bu bağlamda hükümetler, sürdürülebilir
kalkınma ve yoksulluğun ortadan kaldırılması bağlamında yeşil ekonomi
politikalarının desteklenmesi için özel sektörün katkısının sağlanmasını
teşvik ederek sürdürülebilir kalkınma girişimlerini desteklemelidir.
- Özellikle gelişmekte olan ülkelerde yenilikçiliğin teşvik edilmesinin
öneminin yanı sıra teknolojinin oynadığı kritik rolü de takdir ediyoruz.
Hükümetleri sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğun ortadan kaldırılması
bağlamında yeşil ekonominin desteklenmesi için çevreye duyarlı
teknolojiler, araştırma ve geliştirme ve yenilikçiliği teşvik edecek uygun
çerçeveleri gerektiği şekilde oluşturmaya davet ediyoruz.
- Sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğun ortadan kaldırılması bağlamında
yeşil ekonomi politikalarını uygulamayı tercih eden gelişmekte olan
ülkelerin gösterdiği gayretlerin teknik ve teknolojik yardımlarla
43
desteklenmesi gerektiğini kabul ediyoruz” (BM Sürdürülebilir Kalkınma
Konferansı-Rio+20, 2012).
4. İnternet ve Bilgi Teknolojileri Uygulamaları
Günümüzde ülkelerin politika gündemlerinin ana maddelerinden birini iklim
değişikliği ve çevre kirliliği konuları oluşturmaktadır. Bu bağlamada gelişmiş ülkeler
çevre dostu bilişim teknolojileri geliştirilmekte ve geliştirdikleri bu teknolojiler
çevresel problemlerle savaşımda tanımlanan politika ve programlarının önemli bir
bölümünü oluşturmaktadır. Gelişmiş ülkeler bilgi teknolojileri ve çevre ile alakalı
programlar hazırlamalarına rağmen bu strateji ve programlar hedeflenen amaçlar,
ölçüm ve değerlendirme kıstasları göz önünde alındığında birbirilerinden değişiklik
göstermektedir. Bilgi teknolojileri ve çevre ile ilgili politika ve programlar farklı
şekilde yönetilmektedir. Sık karşılaşılan bir yöntem, bakanlık veya merkezi
yönetimler tarafından görevlendirilen ulusal bir kurum aracılığıyla devlet politika ve
programları oluşturulmak ve yönetmektir. Karşılaşılan diğer bir yöntemde
sorumluluk merkezden dağıtılıp yerel yönetimlere bırakılmaktadır. Bazı program ve
politikalarda ise uluslararası kuruluşların aracılığıyla yürütüldüğü görülmektedir
(Güngör vd., 2010).
İngiltere’de yeşil bilişim program ve politikaları merkezden dağıtılarak
yürütülmektedir. Yerel yönetimler söz konusu program ve politikaları yönetilmekte
ancak koordinasyon ulusal kurullarca yapılmaktadır. İngiltere’de yeşil bilişim
stratejileri kapsamında her bir kamu kurumu hedeflere ulaşmakla ve belirlenen
kurallara uymakla sorumludur. Japonya ve Danimarka’da ise çevre ve bilişim
teknolojileriyle ilgili program ve politikaları devlet tarafından merkezi yapı ile
44
yönetilmektedir. Bu bağlamda, 2008 yılında Japonya’da Ekonomi, Ticaret ve
Endüstri Bakanlığı tarafından Yeşil BT girişimi başlatılmış, Danimarka’da ise Bilim,
Teknoloji ve Yenilikçilik Bakanlığı aracılığıyla Yeşil BT eylem planı yürürlüğe
konmuştur (Güngör vd., 2010).
4.1.Yeşil Bilişim
Yeşil bilişim, çevresel etkiyi asgari seviyeye indirebilmek amacıyla bilgisayar
ve donanımlarının verimli kullanımının azami seviyeye çıkarılması için yapılan
çalışmalar şeklinde açıklanabilinir. Murugesan’a (2008:25-26) göre, “sunucular,
bilgisayarlar, monitörler, depolama aygıtları, yazıcılar gibi ve ilişkili alt sistemlerin
verimli ve çevreye asgari ya da zarar vermeden üretilmesi, tasarlanması, kullanılması
ve ortadan kaldırılmasını içeren uygulamalar ve çalışmalar Yeşil Bilgi Teknolojileri
(Yeşil BT) olarak adlandırılır”. Bu tanımlar Yeşil BT kavramının çevre dostu ve çok
yönlü bilgi teknolojileri uygulama ve çözümlerinin her çeşidini kapsadığını
göstermektedir. Şekil 2’de görüldüğü gibi BT’nin çevresel zararlarını azaltmak
amacıyla dört tamamlayan yoldan meydana gelen bütünsel bir yaklaşım biçimi
önerilmektedir.
Şekil 2: Yeşil Bilişim Bütüncül Yaklaşımı
Kaynak: Çetin ve Akgün, 2015
45
Bilgisayar kullanıcının cihazlarını bir süre aktif olarak kullanmadıkları zaman
devreye giren uyku modu yeşil bilişim teknolojilerinin ilk verimli sonuçlarından biri
olmuştur. Uyku modu uygulamasını, istemci çözüm uygulamaları, enerji maliyet
muhasebe uygulamaları, sanallaştırma gibi birçok yeşil bilişim teknoloji
uygulamaları takip etmiştir. Murugesan, (2008), Yeşil BT’ye katılım sağlayan BT
sistemlerini üretme, kullanma, geri dönüştürme ve tasarım olarak ele almış,
kullanılmayan bilgisayarların bakım süreçlerini de, geri dönüştürme, yenileme ve
yeniden kullanma şeklinde ortaya koymuştur.
Günümüz bilgi teknolojisi, Yeşil BT’yi çevre sorunlarını mücadelenin ve yeni
pazar şansları yaratmanın çözümü olarak görmektedir. Çevresel sorunları giderecek
şekilde hizmet ve ürün sunma teknoloji ve vizyonunda olan firmalar, enerji
girdilerini azaltarak sürdürülebilir bir rekabet gücü kazanabilmektedirler (Ryan,
2008). Yeşil BT hareketi ile birlikte, tüketicilerin çevreye karşı giderek artan
farkındalık ve sorumlulukları ile beraberinde firmalara yöneltilen çevresel baskılar da
artırmıştır. Çevreye duyarlı ürünlerin tercihindeki ve kullanımındaki artış ve
üreticiler üzerine tüketicilerin yaptığı baskılar da, sektördeki üreticileri daha çevreci
ve sürdürülebilir cihazlar üretmeye yöneltmektedir (Karaata, 2012).
Kiruthiga ve Vinoth yaptıkları araştırmalarında elektronik atıkların azaltılması
ve enerji verimliliğinin sağlanması amacıyla çevresel bir yaklaşım olan yeşil bilişim
teknolojisine geçilmesi konusu üzerinde durmaktadırlar. Araştırmalarında yeşil
bilişim teknolojisi ile birlikte işlemlerde kolaylık, esneklik ve hız sağlanabileceği
ifade etmişler buna ek olarak veri merkezlerindeki sunucuların ve bunlara
donanımların, bilgisayar içerisinde kullanılan CPU (Central Processing Unit)’nun
düşük enerji tüketimi yapan ekipmanlara dönüştürülmesi gerektiğini vurgulamışlardır
46
(Kiruthiga ve Vinoth, 2014).
Hacker, PC’lerin Windows 7 işletim sistemi içerisinde bulunan güç yönetimi
uygulamasının yeşil bilişime olan katkısını üzerinde çalışmalar yapmıştır. 2010
yılında yaptığı çalışmasında ortalama LCD monitörü ile birlikte bir masaüstü
bilgisayarın 717,44 kwh enerji tükettiği ve bu tüketim sonucunda 588.31gr (1.297
lbs) CO2 emisyonu salındığını saptamıştır. Buradan hareketle 5000 masaüstü
bilgisayar için yapılan hesaplamada yıllık CO2 emisyonunun 4.65 milyon lbs olduğu
görülmektedir. Yapılan test çalışmalarında güç yönetimi aktif olduğu durumda bir
bilgisayarın 94.8W enerji harcadığını saptamıştır. Maliyetler yönünden
değerlendirildiğinde 5000 bilgisayarın bulunduğu bir kurumda LCD monitörün dâhil
edildiği çalışmada 277,386$ tasarruf edilirken, LCD monitörün kullanılmaması
durumunda ise 148,213$ tasarruf edilmektedir. Bu örnekte görüldüğü gibi sadece
yazılım üzerinde yapılan iyileştirme çalışmaları bile yeşil bilişime dolayısıyla
çevreye çok büyük katkılar sağlamaktadır (Hacker, 2010).
Williams ve Tang’ın işletim sistemlerinin çevreye olan etkileri üzerine
yaptıkları çalışmaları ile Microsoft Windows’un sürücülerin güç tüketimini azaltan
yeni bir model geliştirilmiştir. 50.000 masaüstü bilgisayar üzerinde bu modelin
uygulanmasıyla yıllık 22.000 ton üzerinde CO2 emisyonunun azaltılması
sağlanmıştır. Sheikh ve Lanjewar’ın 2010 yılında yapmış oldukları çalışmalarında
ise, veri merkezlerinde yıllık 150 metrik ton CO2 üretildiği ve bir galon benzinin yol
açtığı CO2’nin çevreden temizlenmesi için 18 GBP gerektiği ifade edilmektedir.
(Williams ve Tang, 2011).
Çeşitli sektörlerde oluşacak verimlilik artışı, BT’in sera gazı emisyonlarının
azaltılmasına yönelik en büyük katkısını ifade edilmektedir. BT’nin kurumlara ve
47
işletmelere sunduğu sistemler ile sera gazı emisyonları sürekli olarak izlenip, kontrol
altına alınacak dolayısıyla verimlilik de arttırılacaktır. Tahminlere göre bilişim
teknolojilerinin aktif kullanılmasıyla sera gazlarında küresel ölçekte 2.03 Gt CO2’lik
bir düşüş yaşanacaktır (Demirci, 2011). 2012 yılında yayınlanan GeSISmarter 2020
raporunda BT’nin etkin kullanımı ile sera gazı emisyonlarının %16,5 oranında (9.1Gt
CO2) azaltılabileceği belirtilmiştir. Ayrıca bu düşüşle de 1,9 milyon USD tasarruf
sağlanacağı ve dünya çapında 29,5 milyon kişi iş imkânına kavuşacağı
vurgulanmıştır (Smarter 2020, 2012).
4.2. Sanallaşma
Tek bir sistem üzerinde aynı anda birden fazla bilgisayar, sunucu gibi
yazılımların kullanılması teknolojisi sanallaşma olarak ifade edilmektedir.
Sanallaşma, maliyet düşürücü ve çevreci teknolojiler olarak bilinmektedirler.
Sanallaştırma teknolojisi bilgisayarların donanım kapasite kullanımlarının artırması
amacıyla 1960’lı yıllarda Burroughs şirketi aracılığıyla geliştirilmiştir. Sanallaşma
teknolojileri ile yıllık ortalama kullanımda %5-15 arasında verimlilikle çalışılan
sunucuların % 85’lere ulaşan kapasitelerde çalışması sağlanmıştır (Bülbül ve Daş,
2013). IBM şirketi ürettikleri PC’lerin yıllık bazda mevcut sistemlerini ortalama % 5
kapasite ile çalıştırıldığını ifade edilmektedir. Sanallaştırma sürecindeki temel amaç
artan verimlilik ile yapılan yatırımların hızlı bir biçimde geri dönüşümünün
sağlanmasıdır (Kwasniewski, 2011).
Sanallaştırma, var olan donanım parçalarının verimli kullanılmasıyla donanım
ve yazılıma olan ihtiyaçları ortadan kaldıran böylece maliyet ve çevresel çözümler
sağlayan yazılımlardır. Başka bir deyişle bilgisayar donanımlarının kullanılmayan,
48
boşta duran kapasitelerini yeniden kullanıma geçiren bir teknolojidir.
Sanallaştırmada sunucu, ağ, aygıt masaüstü, depolama ve sunum sanallaştırması
adında farklı uygulama alanları bulunmaktadır (Alparslan, 2014).
Vashishtha’ın yapmış olduğu çalışmada sanallaştırmanın ve yeşil bilişimin
öneminden bahsedilmektedir. Çalışmasında sanallaştırma ile birlikte kullanıcı başına
gizli çevresel maliyet olan e-atığın da % 98 ve enerji verimliliğinin % 90
seviyelerinde azaltılacağı ifade edilmektedir. Sanallaştırmanın kullanılan enerjide
oluşacak azalım ile çevresel sorunlar için en önemli çözümlerden birinin olabileceği
konu edilmiştir (Vashishtha vd., 2014).
Flynn ve Hoover’ın çalışmalarında ise PC’lerin sanallaştırması ile enerji
tüketim maliyetinde ve miktarında düşüş olacağı, üniversiteler ve okullarda enerji
verimliliğinin sağlanabileceği ve bilgisayarların yönetiminin daha rahat
yapılabileceğinden söz etmektedirler (Flynn ve Hoover, 2010).
4.3. Yeşil Yönetim ve Çevresel Bilişim Politikaları
Günümüzde çevre sorunların hızlı bir şekilde artması sonucunda işletme
stratejilerinde ve politikalarında çevre sorunlarına yönelik çözümler de gündeme
gelmeye başlamıştır. Çevreye verilen tahribatı en aza indirmeyi amaçlayan
kuruluşlarda çevreye daha duyarlı bir yönetim anlayışı hâkim olmaya başlamıştır.
Yeşil yönetimin olarak da bilinen bu yönetim şeklinin başlıca unsurları: (Baki,
2004:104).
- Yenilenebilir hammadde ve enerji kaynaklarına yönelmek,
- Yatırımları çevreye duyarlı şekilde temiz teknolojiler ile yapmak,
- Elektronik atık miktarlarını azaltıma gitmek,
49
- Geri dönüşüm, kazanım yöntemi ve süreçlerini geliştirmek,
- Ekolojik göstergeler ve çevre hukuku göz önüne alınarak, işletmenin hammadde ve
enerji kullanımından atıkları yönetme biçimlerine kadar bütün işlemleri sürekli
olarak gözden geçirerek gerekli çevresel düzeltmeleri yapmak,
- Yeşil tüketim bilincinin yaygınlaşmasını amaçlayan yeşil pazarlama anlayışını
geliştirmek ve genişletmek,
- Yeşil çalışma koşulları ile yeşil ofisler meydana getirmek,
Şekil 3’de görüldüğü gibi işletmeleri çevreye duyarlığa iten bazı faktörler
vardır. Bunlar devlet baskısı, kurumsal baskılar ve bireysel baskılar olarak
görülmektedir.
Şekil 3: Çevre Politikalarına Kaynak Olan Faktörler
Kaynak: Sözüer, 2011
Yeşil Bilişimin çevre ve enerji verimliliği ile ilgili etkileri; direkt etkiler, diğer
sektörlere bağlı yardımcı etkiler ve insanların uzun süreli davranış değişikliklerine
50
yol açan sistemli etkiler olarak sınıflandırılabilinir. Bilişim teknolojileri sayesinde
diğer sektörlere yönelik enerji verimliliğinin artırılması konusunda en büyük pay
yeşil bilişim uygulamalarına aittir. Bu bağlamda, bilişim teknolojilerinin sanayi,
ulaştırma, binalar ve enerji gibi en fazla enerji tüketiminin gerçekleştiği kesimlerde
yoğun olarak kullanılması ile akıllı elektrik şebekelerinde, akıllı üretim
sistemlerinde, akıllı ulaşım sistemlerinde ve akıllı bina sistemlerinde ortaya
çıkmaktadır. Bu tür uygulamalar sayesinde bu sektörlerdeki bilgi yoğunluğu
artmakta ve yapılan işlemler daha hızlı, etkin ve doğru bir şekilde yerine
getirilebilmektedir. Böylece çevreye verilen zararlar azaltılmakta ve enerji
verimliliğinde önemli artışlar sağlanmaktadır.
Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu’nun (BTK) yayınladığı 2010 Yeşil Bilişim
raporuna göre ülkemizde izlenmesi gereken politikalar üç ana başlık altında ele
alınmış ve oluşturulan bu politikalar aşağıda belirtilmiştir:
I. Genel politikalar hakkında öneriler:
a) Yeşil bilişim stratejilerinin saptanması,
b) Yeşil bilişim eylem planının yürürlüğe koyulması,
c) Yeşil Bilişim faaliyetlerine destek olunması,
II. Genel Düzenleme Önerileri:
a) Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım yüzdesinin arttırılması,
b) E-devlet, e-ticaret gibi bilişim uygulamalarının yaygınlaştırılması için alışılmış
kamu hizmetlerinin bu alanlara kaydırılması,
c) Karbon ayak izinin özel sektörün ve kamunun tüm faaliyetlerinde takip edilmesi
ve azaltılmasına çalışılması.
III. Kamu Kurumlarının Yerine Getirmesi Gerekenler:
51
a) Kamu kurum ve kuruluşlarına örnek olması amacıyla bu kurum ve kuruluşlarında
‘Yeşil BT Kullanma Planı’nın hazırlanıp yürürlüğe koyulması,
b) Çevre ve Orman Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığının beraber eşgüdüm bir çalışma yapması ve bir takvim oluşturulması,
c) Bilgi teknolojileri sektörüne özel ‘Sera Gazı Envanteri Çalışması’ yapılması
(Güngör vd., 2010).
4.4. E-Devlet
Dünyadaki bilişim teknolojileri alanında gelişmelerle paralel olarak Türkiye’de
de tüm kamu kuruluşlarında bilgi işlem merkezleri ve kurumsal web sayfaları
oluşturulmuş ve kurum bilgileri sunucular üzerinde saklanmaya başlanmıştır. 2003
yılında Avrupa Birliği’nin bilgi toplumu olma yolundaki hedeflere yönelik, “E-
Dönüşüm Türkiye” projesi hayata geçirilmiş, birçok kamusal hizmetin elektronik
ortamda verilmesi hedeflenmiştir. Bu kapsamda, devlet ile bireyler arasında
doğrudan iletişim ve etkileşimi sağlayan kamusal portalların önemi daha da artmıştır
(DPT, e-Dönüşüm Türkiye projesi, 2010).
E-devlet, devlet hizmetlerinin en kolay ve etkili yollardan hızlı, kesintisiz
olarak kaliteli ve güvenli bir şekilde elektronik ortamda bireylere ulaştırılması olarak
tanımlanmaktadır. Günümüzde insanlar düşük maliyetle ve hızlı bir şekilde
ihtiyaçlarını karşılayacağı kurumlara gereksinim duymaktadır. Bu gereksinimlerin
hızlı ve düşük maliyetle karşılanması elektronik ortamların kullanılmasını
gerektirmektedir. E-devlet kavramını bu nedenle ortaya çıkmıştır (Çelen, Çelik,
Seferoğlu, 2011).
52
‘E-Devlet Kapısı’ ile elektronik kamusal hizmetlerinin tek noktadan, tümleşik
yapıda ve güvenli bir şekilde sunmak amaçlamıştır. Ülkemizde e-devlet kapısı, 18
Aralık 2008 tarihinden günümüze kadar hizmet vermeyi sürdürmektedir. Yerel
yönetim hizmetleri de vatandaşlar ve girişimlerin günlük yaşamlarını yakından
ilgilendiren önemli bir kavram olduğu için e-Devlet kapısına dâhil edilmiştir. Grafik
1 ve 2’de görülebileceği üzere e-devlet kapısından kullanımı yoğun hizmetlerin de
sunulmaya başlanması ile birlikte, kayıtlı kullanıcı sayısında ciddi bir gelişme
sağlanmıştır (Kalkınma Bakanlığı Bilgi Toplumu Dairesi, Kamu BİT Yatırımları
2013).
Grafik 1: 2008-2013 Yılları arasında E-Devlet Kapısı Hizmet Sayısı (Adet)
Kaynak: TÜRKSAT, E-Devlet Kapısı
22 42
163
255
547
878
0
100
200
300
400
500
600
700
800
900
1000
2008 2009 2010 2011 2012 2013
53
Grafik 2: 2008-2013 Yılları arasında e-Devlet Kapısı Kullanıcı Sayısı (Adet)
Kaynak: TÜRKSAT, E-Devlet Kapısı
2015 yılı TÜİK Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması
sonuçları incelendiğinde; Türkiye’de bireylerin kişisel amaçla kamusal kuruluşlar ile
iletişime geçmek veya kamusal hizmetlerden yararlanmak amacıyla ülke nüfusun
%53,2’ü e-devlet hizmetlerini kullandığı görülmektedir. 2013 yılı TÜİK Yaşam
Memnuniyeti Araştırması sonuçlarına incelendiğinde, Türkiye’de e-devlet
hizmetlerinden memnuniyet oranının %75,5 olduğu görülmektedir (TUİK, 2015).
Grafik 3’de 2013 yılında 224 proje için Kamu BİT yatırımlarına takribi yıllık
3,6 milyar TL ödenek ayrıldığı görülmektedir. 2006 yılına göre bu büyüklük 3 kat
artışa eşittir. Günümüzdeki yatırımlar ise genellikle mevcut uygulamaları iyileştirme,
yaygınlaştırma, idame-yenileme ve olgunlaştırmaya yöneliktir. Bu bağlamda,
öncelikli olarak temel e-devlet uygulamaları için çözümler getirilmiş olup kurumların
birbiriyle bağlantılı şekilde e-devlet hizmetleri sunumu için temel altyapılar
oluşturulmuştur. Günümüzde hem bu hizmet niteliklerinin arttırılması hem de kamu
karar alma mekanizmalarına yerel ve merkezi düzeyde katılımın sağlanması daha da
0 200.000 200.000
5.900.000
13.900.000
16.100.000
0
2000000
4000000
6000000
8000000
10000000
12000000
14000000
16000000
18000000
2008 2009 2010 2011 2012 2013
54
önem kazanmıştır (Kalkınma Bakanlığı Bilgi Toplumu Dairesi, Kamu BİT
Yatırımları 2013).
Grafik 3: Kamu BİT Yatırımları (Milyon TL.)
Kaynak: Kalkınma Bakanlığı Bilgi Toplumu Dairesi, Kamu BİT
Yatırımları, 2013
2013 yılında Avrupa Birliği tarafından yayımlanan e-devlet Kıyaslama
Raporunda e-devlet hizmetlerinin kullanımları üzerinde önemli etkisi olduğu
öngörülen AB’de e-devlet hizmeti sunan web sitelerinin oranları açısından ülkemizin
AB27+ ortalamasının üzerinde olduğu görülmektedir.
Grafik 4: AB’de E-Devlet Hizmeti Sunan Web Sitelerinin Yüzdesel Oranları
Kaynak: AB E-Devlet Kıyaslama Raporu 2013 (E-Government Benchmark 2013)
1232 1266 1121 1136
1465
2379 2616
3586
0
500
1000
1500
2000
2500
3000
3500
4000
2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
33
52
64 65 70 70 71 71 73 75 78 79 81 82
86 88
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
100
55
Günümüz itibarıyla Türkiye’de e-devlet yapılanmasında, hizmet veren birçok
proje bulunmaktadır. Türkiye Ulusal Bilgi Sistemleri (KAMUNET) kapsamında yer
alan önemli uygulamaların bazıları: Nüfus ve Vatandaşlık Bilgi Sistemi (MERNİS),
Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi (TAKBİS), Adres Kayıt Sistemi (AKS), Maliye
Bakanlığı Bilgi Sistemi, Adalet Bakanlığı Bilgi Sistemi, Sağlık Bilgi Sistemleri,
Eğitim Bilgi Sistemleri ve Sosyal Güvenlik Bilgi Sistemleri, eğitim, sağlık, emniyet,
vergi, adalet gibi bireyler ve firmalar tarafından yaygın bir şekilde istek gören temel
hizmet uygulamaları şeklinde özetlenebilir (Çelen, Çelik, Seferoğlu, 2011).
Türkiye’deki yerel yönetimler bağlamında, akıllı kent planlamasının temelini
oluşturan Coğrafi Bilgi Sistemi ülkemizde çok az belediye tarafından uygulamaya
geçirilmiştir. 2011 yılında İçişleri Bakanlığının Türkiye genelindeki belediyelere
yaptığı e-devlet anket sonuçlarına göre CBS çalışmaları belediyelerin sadece %
3’ünde tamamlanmıştır. Belediyelerin % 14’ünde ise kısmi şekilde devam etmektedir
(Kalkınma Bakanlığı Bilgi Toplumu Dairesi, Kamu BİT Yatırımları 2013).
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Tehlikeli Atık Beyan Sistemi
(TABS), Ozon Tabakasını İncelten Gazların Kontrolü (OTİM), Kimyasallar
Envanter Sistemi Geliştirilmesi (REACH), Kimyasal Madde Envanter Bilgi Sistemi
(KEBS), Atık Ambalaj Bilgi Sistemi, Mobil Tehlikeli Atık Takip Sistemi gibi çevre
uygulamaları da e-devlet kapsamına alınmıştır.
4.5. Coğrafi Bilgi Sistemleri
Bilgi teknolojilerinin merkezi yönetimlere ve belediyelere sağladığı en önemli
katkılardan biri de ülkemizde önemi her geçen gün artan Coğrafi Bilgi Sistemleridir.
1963 yılında Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) alanında ilk adımlar, Kanada’daki arazi
56
büyüklükleri ve kullanım türlerinin tespiti için yapılan envanter çalışmaları ile
atılmıştır. Yaklaşık elli yıllık bilgi birikiminin ve uydu teknolojilerinin de desteği ile
günümüzde coğrafi bilgi sistemleri artık gündelik hayatımıza yerleşmiş durumdadır
(Grene, 2001).
Günümüzde CBS çok çeşitli sektörler tarafından kullanılan etkili bir konumsal
analiz aracı olarak, büyük bir uygulama alanına sahiptir. CBS, gerek kamu
kurumlarında ve akademik araştırmalarda gerekse özel sektör kesiminde oldukça
yoğun bir biçimde kullanılmaktadır. CBS’ye olan bu aşırı ilgi sayesinde, CBS
destekli birçok proje çok kısa bir sürede hayata geçirilmiştir. Sahip olduğu
özelliklerinden dolayı CBS, konum bilgisine dayalı her türlü uygulamanın içerisinde
yer almaktadır. Türkiye’de özellikle yerel yönetim, kadastro, bölgesel ve kentsel
planlama, çevre, savunma, emniyet, turizm, sağlık, tarım, orman, peyzaj, jeoloji,
arkeoloji, nüfus, eğitim ve benzeri birçok uygulamalı alanda CBS önemli bir ortak
kavram olarak kullanılmaya başlanmıştır. Temelde harita bilgisine dayalı işlemlerin
ya da konum bağlantılı yoğun hacimli verilerle erişim, analiz edilerek ortaya çıkacak
sonuçlara göre bir takım kararların doğru olarak verilebilmesi CBS fonksiyonlarının
etkin kullanımıyla mümkün olabilmektedir. Bugün dünyada ve Türkiye’de CBS ile
gerçekleştirilmiş pek çok uygulama örneği ve proje mevcuttur (Nişancı, Yıldırım,
Çolak, 2010).
CBS, konumsal olan ve olmayan verilerin arasındaki ilişkileri çözümlemede
etkili bir araçtır. Gerek merkezi gerekse yerel ölçekte kamu politikalarının
belirlenmesinde ciddi girdiler sağlamaktadır. Günümüzde İnternet ve bilişim
teknolojilerinin gelişmesiyle vatandaşlar, politika belirleyiciler, uzmanlar gibi tüm
aktörlerin CBS’ye erişebilmeleri bu aracın birleşik ele alınmasını gerekli kılmaktadır.
57
Çevre ve doğal kaynak yönetimde yıllar boyu geniş bir kullanım alanı bulan
CBS, günümüzde kamusal politikalarının oluşturulması ve uygulanmasında yeni
açılımlar sağlamaktadır. Bu özellikleriyle ile yalnızca Türkiye’nin değil, bu
teknolojilerin yoğun olarak kullanan ABD ve AB ülkelerinin de, CBS’yi daha geniş
bir çerçevede geliştirdikleri ve daha etkin bir şekilde kullandıkları görülmektedir (
Greene 2001).
58
İKİNCİ BÖLÜM
İNTERNET-ÇEVRE İLİŞKİSİ
Günümüzde çevre sorunlarının etkileri artık ulusal boyuttan çıkmış uluslararası
bir boyuta taşınmıştır. İklim değişikliği, küresel ısınma, sera gazlarının etkisi,
ormanların azalması, dünyamızdaki ve özellikle kentlerdeki nüfus artışı, çölleşme,
zehirli ve tehlikeli atık miktarındaki artışlar, canlı türlerindeki azalma vb. dünyamızı
tehdit eden çevre sorunları olarak görülmektedir.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği insanoğlunun karşılaştığı en önemli çevre
sorunlarından biridir. Buna ek olarak insan etkisi ve ekonomik gelişme, diğer
kaynakların üzerinde de baskı oluşturmaktadır. Grafik 5’de görüldüğü üzere son
yüzyılda karalar ve denizlerdeki ölçülen sıcaklık değerleri dünyanın ortalama yüzey
sıcaklığında yükseldiğini göstermektedir. Küresel ortalama sıcaklık sapma
değerlerinde özellikle 1960-1970 sonrasında hızlı bir artış gözlenmektedir. Küresel
ortalama sıcaklıklar son 50 yıl içerisinde her 10 yılda bir 0,13ºC arttığı
görülmektedir.
Önümüzdeki 20 yılda küresel sera gazı emisyonunun % 30 civarında artması
öngörülmektedir. Grafik 6’da görüldüğü üzere emisyonun artmasına neden olan
başlıca ülkeler Çin, Kuzey Amerika ve geçiş dönemi ülkeleri olarak gösterilmektedir.
Küresel karbon emisyonunun çoğunun 2020 yılına doğru gelişmekte olan ülkelerden
kaynaklanacağı hesap edilmektedir. İklim değişikliğinin en önemli nedeni olan sera
gazı emisyonu günden güne hızlı bir şekilde artmaktadır (McKinsey and Co, 2013).
59
Grafik 5: Küresel Ortalama Sıcaklık sapmaları (Cº)
Kaynak: National Oceanic and Atmospheric Administration (www.noaa.gov)
Grafik 6: Sera Gazı Emisyonların Yıllara Göre Ülkeler Bazında Yayılımı
Kaynak: SMART 2020, 2008
Tablo 6’da görülebileceği üzere Smart 2020 raporunda bilgi iletişim
teknolojilerinden kaynaklanan CO2 emisyonları 2002 yılında 0,53 milyar GtCO2e
(Gigaton-karbondioksit eşdeğeri)’den 2020 yılında 1,43 GtCO2e’a çıkması
0
5
10
15
20
25
30
35
DiğerÜlkeler
GeçişÜlkeleri
EndüstriyelÜlkeler
OECDAVRUPA
DİĞER ABDKANADA
2002
2007
2020
60
senaryoları üzerinde durulmuş ve 2020 projeksiyonları aşağıdaki tablo ve grafiklerde
görüldüğü üzere olacağı öngörülmüştür.
Tablo 6: Bilgi İletişim Teknolojilerinden Kaynaklanan CO2 Emisyonları
% GtCO2e 2002 2007 2020
Diğer Ülkeler %17 %23 %27
Geçiş Ülkeleri %18 %23 %29
Endüstriyel Ülkeler %11 %12 %10
OECD AVRUPA %13 %10 %7
DİĞER %16 %14 %12
ABD KANADA %25 %20 %14
Toplam GtCO2e 0,53 0,83 1,43
Kaynak: SMART 2020, 2008
Yine aynı rapora göre; bilgi ve iletişim sektöründe yapılacak iyileştirmelerle
2020 yılında kendi ayak izinin 5 katı 7,8 Gt CO2’e (% 15) bir azalma olacağı
belirtilmiştir.
2012 yılında Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi tarafından yayınlanan
raporda 1990-2012 yılları arasındaki geçen süre incelendiği zaman, Türkiye’nin
birincil enerji arzındaki ithalat oranlarının; % 52 seviyesinden % 72 seviyesine
yükselmiş olmasının ülkemiz açısından ciddi bir risk oluşturduğu görülmektedir.
Enerji tüketiminde önemli yerleri olan sanayi sektörü, hizmet sektörü, konut sektörü
ve ulaşım sektörlerinde gerekli önlemlerin alınması halinde enerjide % 15 ile % 30
arasında tasarruf edilebilinecek bir potansiyelinin olduğu belirtilmektedir (Bayrak ve
Esen, 2014).
Enerji tasarrufu ile çevreye ve verimliliğe katkı sağlayacak etmenlerden birisi
de organizasyonlarda bilişim teknolojilerinin ve İnternetin aktif şekilde
61
kullanılmasıdır. Bilişim teknolojilerinin etki alanlarının sürekli genişleyerek
sanayiden inşaat sektörüne, enerjiden çevresel sorunlara kadar uzanan geniş bir
çerçevede maliyet ve zaman açısından önemli bir verimlilik artışı sağlaması
araştırmacıların bu teknolojiler üzerine eğilmesine neden olmuştur (Demirci, 2011).
2011 yılında arama motoru pazarlama şirketi WordStream, İnternetin çevresel
etkilerini göstermek amacıyla veri tabanlarını derleyerek ciddi verilere ulaşmıştır.
WordStream, aynı yıl İnternet ile ilgili yayımladığı infografikde aşağıdaki çarpıcı
tespitlerde bulunmuştur.
a) 2017 yılında kullanıcı katılımı bu hızla devam ederse bütün dünyanın
çevrimiçi olacağı öngörülmüştür.
b) 2000 yılında; 6 milyar olan dünya nüfusu içerisinde mobil cihaz
kullananların sayısı 500 milyon ve İnternet kullanıcılarının sayısı 500 milyon olarak
tespit edilmiştir.
c) 2011 yılında ise; 6,5 milyar olan dünya nüfusu içerisinde mobil cihaz
kullananların sayısı 5 milyar ve İnternet kullanıcılarının sayısı 2 milyar olarak tespit
edilmiştir.
d) 2005 yılında Amerika’da 10,3 milyon veri merkezi bulunduğu ve bu
merkezlerin 61 milyar kwh yani İngiltere'nin 2 ay boyunca kullandığı enerjiyi
tükettiği tespit edilmiştir.
e) 2000 yılından 2006 yılına kadar olan süreçte enerji tüketimi % 200 artarken
İnternet trafiği ise % 32.000.000 oranında artmıştır.
f) “soylent green” sözcükleri için Google arama motorunda yapılan her arama
bir arabayı 7.62 cm yürütmeye eşit miktarda CO2 emisyonuna sebep olmaktadır.
62
g) “nilbog” kelimesi için Google arama motorunda yapılan her 5100 arama
enerji tasarruflu bir bulaşık makinesinde yıkamaya eşit miktarda CO2 emisyonuna
sebep olmaktadır.
h) “funny cat pictures” (komik kedi resimleri) kelimeleri için Google arama
motorunda yapılan 15.000 arama bir çizburgerin yapılmasına eşit miktarda CO2
emisyonuna sebap olmaktadır.
i) Google aylık bazda kullanıcıların aramalarını işleyebilme amacıyla 260.000
kg CO2 üretmektedir. Üretilen bu miktar CO2 ile bir buzdolabını 5400 yıl çalıştırmak
mümkündür.
j) Google arama motorunu üzerinden sağlanan arama işlemleri her ay
3.900.000 kwh enerji harcamasına neden olmaktadır. Bu miktar kadar enerjiyle
5.000.000 adet çamaşır makinesini çalıştırmak mümkündür.
k) Tek bir spam mail (istenmeyen elektronik posta) 0,3 gram CO2 emisyonuna
neden olmaktadır ve yıllık gönderilen spam mail sayısı ise 62 trilyon adettir. Bu
miktar 1,6 milyon arabanın ürettiği CO2 emisyon miktarına eşittir (WordStream,
2011).
1. Çevre Sorunlarında İnternetin Rolü
1.1. Elektrikli ve Elektronik Cihaz Atıkları
Dünyamızda teknolojik ilerlemeler, ekonomik büyüme, sanayileşme ve hızlı
nüfus artışı gibi olgulara paralel olarak üretilen atık miktarlarında da önemli artışlar
yaşanmaktadır. Günümüz koşulları ile çevrenin hızla bozulmasına neden olan atık
tipleri de değişmektedir. Tüketim alışkanlıklarının ve teknolojinin hızla değişmesi
atık şekillerinin değişmesine de sebep olmuştur. Bu kapsamda ortaya çıkan yeni tür
63
atık tiplerinden birisi de elektronik atık (e-Atık) olarak adlandırılmaktadır. İnternetin
kullanımının artması, günümüzde tüketici eğilimleri ve pazarlama çabaları ile
ortalama 1 ile 6 yıl içerisinde elektronik cihazlar işlevlerini yitirmekte veya tamir
edilmesi yenisini almaktan daha pahalı duruma gelmektedir. Bu koşullarda yüksek
maliyetlerle alınan elektronik ekipmanlar çok fazla değer kaybederek ya ikinci el
olarak satılmakta ya da doğrudan çöpe atılmaktadır. E-atık adı verilen atıklar bu
biçimde ortaya çıkmaktadır (Çiftlik vd., 2009).
İnternet’in yaygınlaşması ile birlikte elektrikli ve elektronik cihazlar günlük
yaşantımızın daha da vazgeçilmezi durumuna gelmiştir. Tüketim alışkanlıkları
gelişen teknoloji ve İnternet ile beraber hızla değişmekte, yeni modeller piyasaya
sürülmekte, buna bağlı olarak da elektronik atıklar artmaktadır (Akın ve Kuru,
2011).
1.1.1. Elektrikli ve Elektronik Cihaz Atık Mevzuatı
2002/96/EC Waste Electrical and Electronic Equipment (WEEE) - Atık
Elektrikli ve Elektronik Eşyalar (AEEE) ve 2002/95/EC Restriction of Hazardous
Substances in Electrical and Electronic Equipment (RoHS) - Zararlı Maddelerin
Kullanılmasının Sınırlandırılması direktifleri AB tarafından atık elektrikli ve
elektronik eşyalarla ilgili olarak 2003 yılında yürürlüğe koyulmuştur. 2004 yılında
AEEE Direktifinin uygulama yasalarının çıkartılmış ve bu kapsamda ücretsiz geri
alma sistemleri ve etiketlemeye ilişkin düzenlemeler yer almıştır.
AB tarafından dikte edilen; RoHS, elektronik ekipman üretiminin çevreye zarar
vermemesi amacıyla, sağlığa zararlı maddelerin elektrikli ve elektronik ürünlerdeki
kullanım miktarında kısıtlama getiren kurallardır. Sağlığa zararlı maddelerdeki
64
kısıtlanma hem bu ürünlerin yer aldığı baskılı devre, mamul ürün veya yarı mamul
yapan üreticiler, için hem de entegre devre, kapasitör, transistor, konektör, vb. gibi
elektronik malzeme üreticileri için geçerlidir.
Sağlığa zararlı çöpe atılan cihazlar ve elektronik malzemelerin içinde bulunan
kurşun gibi element ve asitli bileşikler, yağmur sularıyla birlikte toprak altında yer
alan su havzalarına karışmaktadır. Kirletilmiş bu suyu kullanan canlılar ve çevre ise
suyun içerisinde bulunan bu kimyasallardan etkilenmektedir. RoHS kuralları kişiler
tarafından kurşunsuz üretim gibi algılansa da gerçekte RoHS ile bu zararlı maddenin
yer altı sularına karışmasını engellenmeye çalışılmaktadır (2002/95/EC, 2004).
Aynı şekilde, AEEE standartları ile elektronik ürünlerin çöpe gönderilmesi bazı
kurallara bağlanmaktadır. Bu kurallar çerçevesinde ürünlerin hammaddelerine
ayrıştırılması veya geri kazanılması için gereken toplama işlemini; üretici şirketlerin
finansmanına katkıda bulunması, tasarlaması ve organize etmesi gerekmektedir. Bu
standartlar ile tüketici tarafından AEEE işaretli ürünlerin çöpe atılması
engellenmiştir. Tüketiciler AEEE işaretli ürünleri kayıtlı satıcılar üzerinden toplama
merkezlerine masrafsız olarak ulaştırabilmektedir. AEEE ürünlerinin yetkisiz
satıcılar tarafından veya tüketiciler çöpe gönderilmesini engellemek amacıyla
ürünlerin üzerlerinde buna dair bir etiket bulunmaktadır. Çok fazla eşya ve ürün bu
kategoride yer almaktadır. Bu çerçevede uygun altyapı ve teknolojilerin
oluşturulması ve AEEE direktifi atık yönetim süreçlerinin verimli bir biçimde
işlenmesi için elektrikli ve elektronik ekipmanları Tablo 7’deki gibi sınıflamaktadır
(2002/96/EC, 2003).
65
Tablo 7: Atık Elektrikli ve Elektronik Eşya Kategorileri Ürünleri
1 Ev aletleri (büyük)
Isıtıcılar, iklimlendirme cihazları, bulaşık
makineleri, çamaşır makineleri, buzdolabı
vb.
2 Ev aletleri (küçük)
Elektrikli süpürge, ütü, dikiş makinesi, tost
makineleri, tartı, vb.
3 Telekomünikasyon ve bilişim cihazları
Kişisel bilgisayar, sunucu, yazıcı,
kopyalama ekipmanı, cep telefonu, faks
makinesi, vb.
4 Tüketicilere ait cihazlar
Televizyon, radyo, video kameraları, müzik
aletleri, vb.
5 Aydınlatma elemanları
Floresan lamba, floresan ampuller, düşük
basınçlı sodyum lambalar vb.
6 Elektrik ve elektronik ekipmanlar
Testereler, matkaplar, kaynak makinaları
vb.
7 Eğlence ve spor takımları, oyuncaklar
Video oyunu, elektrikli tren, yarış arabası,
spor aletleri, jetonlu makine, vb.
8 Tıbbi aletler ve cihazlar
Nükleer tıp ekipmanı, radyoterapi
ekipmanı, diyaliz, suni teneffüs tertibatı,
analiz ekipmanı vb.
9 İzleme ve kontrol ekipmanları
Isı ayarlayıcısı, duman detektörü,
termostatlar vb.
10 Otomatlar
Katı ürün için otomatlar, içecek otomatları,
, para otomatları vb.
Kaynak: T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı, Tehlikeli Atıkların Sınıflandırması
Kılavuzu, 2012
AEEE ve RoHS direktiflerinin AB’ne üye ve üyelik sürecinde bulunan ülkeler
için bağlayıcı niteliği mevcuttur. ABD’de ise Environmental Protection Agency
(Çevre Koruma Örgütü-EPA) bu konudaki en etkin kurumdur. Katı atık yönetimiyle
ilgili olarak Çevre Koruma Örgütü’nün oluşturduğu sıralama, katı atık yönetimi
içerisinde en etkili çevresel yöntemleri sıralamaktadır.
66
Şekil 4: Katı Atık Yönetim Hiyerarşisi
Kaynak: U.S. Environmental Protection Acency, 2013
Şekil 4’de görüldüğü üzere EPA’nın katı atık yönetimiyle ilgili olarak
oluşturduğu bu sıralama modeline göre; yeniden kullanımı da içeren kaynak azaltımı,
en çok kullanılan yöntemdir. Bu sıralama kapsamına geri dönüşüm, enerji kazanımı
ve iyileştirme ile ortadan kaldırma da en son yöntem olarak kullanılmaktadır. Bu
sıralama ile EPA atılan elektronik ürünler ile ilgili olarak çevre odaklı çözümler
üretebilmeyi amaçlamaktadır. EPA bu kapsamda katı atıklar için gönüllü katılım
programlarını desteklemekte, çeşitli düzenlemeler sunmakta ve geri dönüşüm
konusunda çalışan sertifikalı işletmelerle işbirliği yapmaktadır (EPA, 2013).
1.1.2. E-Atık Yönetimi
EEE’ların içeriğindeki plastik, metal, cam gibi ürünler ile bileşenlerindeki cıva,
kurşun, kadmiyum, krom gibi tehlikeli maddeler insan sağlığına ve çevreye zarar
verme olasılığına sahip birçok zehri bulundurması sebebiyle elektronik atıkların
yönetimi önem arz etmektedir. Bu kapsamda e-atıkların geri dönüşüme kazandırmak
yerine gelişigüzel biçimde doğaya bırakılması uzun vadede hem çevreye hem de
insan sağlığına önemli zararlar vermektedir. Neden olduğu enerji ve hammadde
kaybı göze alındığında ekonomik açıdan da sorunlar yaratmaktadır (Nur ve Varınca,
2014).
67
ABD’de ve Avrupa Birliği ülkelerinde de e-atıkların geri dönüştürülmesi ve
imha edilmesi üzerinde ciddi çalışmalar yapılmaktadır. ABD’deki elektronik atık
üretim miktarları ve bu atıkların imha edilmesi ve geri dönüşüme kazandırılmasına
ilişkin 2010 yılına ait veriler hazırlanan Tablo 8’de yer almaktadır.
Tablo 8: Elektronik Atıkların ABD’deki İmha ve Geri Dönüşüm Oranları
Ürünler
Toplam
hazır e-atık
(milyon birim)
İmha Edilen
(milyon birim)
Geri
Dönüştürülen
(milyon birim)
Geri
Dönüştürme
oranı
(yüzde)
Bilgisayar 51,900 31,300 26,600 % 40
Monitör 35,800 24,100 11,700 % 33
Yazıcı ve tarayıcı 33,600 22,400 11,200 % 33
Klavye ve Mouse 82,200 74,400 7,830 % 10
Televizyon 28,500 23,600 4,940 % 17
Mobil cihazlar 152,000 135,000 17,400 % 11
Toplam (birim) 384,000 310,000 73,700 % 19
Kaynak: EPA, 2011
Tablo 8’de yer alan veriler, ABD gibi gelişmiş bir ülkede bile işleme hazır
toplam e-atıkların oldukça düşük bir bölümünün geri dönüştürüldüğünü ortaya
koymaktadır.
Bunun yanı sıra ABD, İngiltere, Japonya gibi gelişmiş ülkelerde kullanılmış
elektronik aksamın bir kısmı gelişmekte olan ülkelere tamir edilip satılmakta ya da
3.dünya ülkelerine ikinci el ürün olarak ekonomik kalkınmaya yardımcı olunması
amaçlı toplanarak gemilerle ihraç edilmektedir. Bu ürünler de üçüncü dünya
ülkelerine çevre dostu olmayan geri kalmış yöntemlerle bertaraf edilmektedir. Çevre
örgütleri de üçüncü dünya ülkelerinin, batılı ülkelerden deniz yoluyla getirilen
elektronik atıklar sebebiyle birer devasa çöplüğe dönüştüğü uyarısında
bulunmaktadır. Çin, Hindistan, Malezya ve Afrika gibi ülkelerde bu atıklardan
sökülen elektronik devreler, insan ve çevre sağlığını hiçe sayıp ilkel koşullar altında
asitte bekletilerek değerli metaller çözülmektedir. E-atıkların bu ülkelere
68
gönderilmesinin nedeni ekonomik iş gücünden kaynaklanmadır. Bu atıkların geri
dönüşüm maliyetleri karşılaştırıldığına Çin’de geri dönüşüme 2 Dolar, Avrupa’da 20
Euro, Amerika’da 30 Dolar harcanmaktadır. Az gelişmiş ülkelerdeki ucuz iş gücü ile
geri dönüştürme işlemleri için hiçbir tesise ya da önleme gerek duyulmaması da
atıkların bu ülkelere gönderilmesinde etkili olmaktadır (Akın ve Kuru, 2011).
1.1.3. Türkiye’de E-Atık Yönetimi
Türkiye’de Çevre Orman Bakanlığı tarafından “Elektrikli ve Elektronik
Eşyalarda Bazı Zararlı Maddelerin Kullanımının Sınırlandırılmasına Dair
Yönetmelik” 30.05.2008 tarih ve 26891 sayılı resmi gazetede yayınlanmıştır. Bu
yönetmelikteki amaç insan sağlığının ve çevrenin korunması amacıyla; EEE’lardaki
zararlı maddelerin kullanımının sınırlandırılması, bu sınırlandırılmalardan ayrı
tutulacak olan uygulamaların saptanması, EEE’ların ithalatının kontrol altına
alınmasına dair idari, hukuki ve teknik esasların düzenlenerek EEE atıklarının
çevreyle uyumlu şekilde bertaraf edilmesi ve geri kazanılmasına ilişkin usul ve
esasları düzenlemek amaçlanmıştır.
2012 yılında yürürlüğe giren Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların Kontrolü
Yönetmeliğinin amacı ise; EEE’ların üretiminden son imhasına kadar olan süreçte
insan sağlığı ve çevrenin korunması amacıyla EEE’lardaki bazı zararlı maddelerin
kullanımının sınırlandırılması, bu sınırlandırmalardan ayrı tutulacak uygulamaların
saptanması, EEE’ların ithalatının kontrol altına alınması, elektrikli ve elektronik
atıkların oluşumunun ve imha edilecek atık miktarının azaltılması için yeniden
kullanım, geri dönüşüm, geri kazanım, yöntem ve hedeflerine ilişkin hukuki ve
teknik esasları düzenlemektir.
69
Ancak, AEEE’lerin ülkemizdeki durumu oldukça zorlayıcıdır. Türkiye’de bu
yönetmeliklerin etkili bir şekilde uygulanabilmesi için bazı karmaşık konuların
çözülmesi gerekmektedir. Bu konular aşağıdaki gibidir:
a) AB ülkelerine kıyasla Türkiye’deki AEEE miktarının daha az olması,
b) AEEE’ların ayrı bir merkezde toplanmasını sağlayacak tesislerin bulunmaması,
c) Türkiye’de soğutucu ve dondurucu cihazların işlenmesini sağlayacak yeterli ve
uygun geri dönüşüm tesislerin bulunmaması,
ç) Resmi olmayan atık sektörünün Türkiye’deki oldukça yaygın olması,
d) AEEE miktarının coğrafi dağılımının aynı miktarda olmaması,
e) Türkiye’de AEEE’lerin uygun yöntemlerle toplanıp ve işlenebilmesi için gerekli
olan finansal ve teknik kapasitenin halen yeterli düzeyde olmamasıdır (AEEE
Düzenleyici Etki Analizi, REC,2015).
Bölgesel Çevre Merkezi (REC Türkiye) araştırmalarına göre Türkiye’de
bulunan üreticiler tarafından 2010 yılında piyasaya sürülen EEE miktarı 812.000
tondur. Bu atıklar yaklaşık 20.000 satıcı (dağıtıcı) yardımı ile piyasaya sürüldüğü
öngörülmektedir. Yaklaşık 1000’den fazla üretici bulunmaktadır. Ancak ağırlık
olarak değerlendirildiğinde ise toplam EEE miktarının %80‟inin üretilmesi, ithal
edilmesi veya markanın isminin değiştirilmesi esnasında yalnızca az sayıda üretici
tarafından üretildiği tahmin edilmektedir. Ancak üretilen bu EEE hacmi oldukça
ciddi miktarlarda AEEE oluşumuna sebep olmaktadır. Şu anda Türkiye’de geri
dönüştürülmesi gereken AEEE miktarı yıllık 539.000 tondur. 2020 yılında yıllık %
5’lik ortalama bir büyüme ile AEEE miktarın 894.000 tona yükseleceği
öngörülmektedir.
70
1.1.4. E-Atıkların Değerlendirilmesi
BM Üniversitesi (UNU)’nin hazırladığı “2014 Global E-Atık İzleme Raporu”
verilerine göre; dünya genelinde 2014 yılında 41,8 milyon ton e-atık ortaya çıkmıştır.
Söz konusu atıklar ülkeler bazında sıralandığında ise; 7 milyon tondan fazla e-atıkla
ABD birinci sırada yer almıştır. İkinci sırada ise 6 milyon ton e-atıkla Çin
gelmektedir. Üçüncü sırada, 2,2 milyon ton atıkla Japonya yer almaktadır. Kişi
başına atık üreten ülkeler incelendiğinde ise; en fazla atık üreten ülke 28,4
kilogramla Norveç olmuştur. İsviçre 26,3 kilogramla 2’nci sırada, İzlanda 26
kilogramla 3’üncü sırada yer almıştır. Türkiye, kişi başına 6,5 kilogram e-atık
üretmiş ve 503 bin ton e-atıkla dünya çapında 184 ülke arasında 17. sırada yer
almıştır. Tablo 9’da görüldüğü üzere gelecek 3 yıl içerisinde elektronik atık
miktarının dünyada 50 milyon tona yükseleceği öngörülmektedir.
E-atıklar dünyamızda en hızlı büyüyen atık türünü oluşturmaktadır. Bu atıklar
hammadde, yeni kaynak olarak da adlandırılmaktadır. E-atıklar altın, gümüş, bakır,
pladyum ve benzeri değerli metalleri, plastik, cam ve diğer pek çok geri kazanılabilir
bileşenleri içermektedir. Bu bileşenler geri kazanılmadığında ciddi maddi kayıplar
oluşur. E-atık yönetimiyle çevresel avantaj, yeni iş kollarının yaratılması ile istihdam
ve katma değer sağlanması bir arada ilerleyebilir (Global E-Atık İzleme Raporu,
2014).
Tablo 9: Dünyada Üretilen Atık Miktarı
Yıl Dünya Nüfusu
(Milyar)
Üretilen E-Atık Miktarı
(Metrik ton)
Kişi Başına Düşen E-Atık
Miktarı (kg/kişi)
2010 6,8 33,8 5,0
2011 6,9 35,8 5,2
2012 6,9 37,8 5,4
2013 7,0 39,8 5,7
2014 7,1 41,8 5,9
2015 7,2 43,8 6,1
2016 7,3 45,8 6,3
71
2017 7,4 47,8 6,5
2018 7.4 49,8 6,7
Kaynak: UNU, Global E-Atık İzleme Raporu, 2014
E-atıkların geri kazanımının genelde doğal kaynakların tüketimini azaltmasının
yanında, metal dışında kalan malzemelerin kazanılması, katı atık miktarının
azalması, demir ve demir dışındaki değerli madenlerin kazanılması konusunda fayda
sağlamaktadır. Buna ek olarak cevherden metallerin elde edilmesine harcanan enerji
miktarı, e-atık geri kazanım işlemi esnasında harcanan enerji miktarından daha fazla
olması sebebiyle ciddi bir enerji tasarrufu sağlamaktadır. Bu kapsamda e-atıkların
işlenmesi ve geri dönüşümüyle elde edilen metal hem ulusal kaynakların etkin
kullanımına katkıda bulunmakta hem de enerji tasarrufu sağlamaktadır (Yazıcı ve
Deveci, 2009).
Yalnızca metaller değil elektronik ve elektrikli ürünlerin bileşiminde ve
içeriğinde yer alan diğer maddeler de göze alındığında bu durum daha da önem
kazanmaktadır. E-atıkların bileşiminde bulunan birçok maddenin çevreye olumsuz
etkileri olmasına rağmen, bu çeşit atıkların ekonomik değerleri göz ardı edilmeyecek
düzeydedir. Altın, bakır ve demir gibi metallerin geri dönüşümleriyle sağlanan enerji
artırımı da son derece önemlidir (Ergülen ve Büyükkeklik, 2008).
Çevre sorunları dikkate alındığında ülkelerin gelişmişliği, uygulamaları ve
konuya yaklaşımları da dikkat çeken bir ayrım şeklinde değerlendirilmektedir.
Gelişmiş ülkeler çevresel korunma ile ilgili yaptırımlarda ve uygulamalarında çok
daha dikkatli davranmaktadır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki yönetimler
ise arıtma tesisleri kurulmasının yüksek miktarda yatırımları gerektirdiğini ve bu
yatırımların da ekonomik büyümeyi yavaşlatacağı görüşünü savunmaktadır. Buna
tam ters yöndeki görüşler de yaygınlaşmaktadır. Örneğin BM Çevre Programı eski
72
icra direktörü olan Mustafa Tolba, çevre korumasının bir gösteriden ziyade
gereksinim olduğunu belirterek çevrenin karlı bir yatırım aracı olduğunun üzerinde
durmuştur. Bu görüşü savunanlara göre çevresel yatırımlar maliyetlerinden daha
karlıdır. Bu bağlamda ülkelerin gelişmişlik seviyeleri göz önünde bulundurularak
GSMH’ın uygun bir kısmının çevre politikalarına ayırmanın ekonomik büyümeyi
durdurmayacağı belirtilmektedir (Marangoz, Önce, Aydın, 2015).
2014 yılında atık yönetimiyle ilgili ve çevre ekonomisi kapsamında önemli yeri
olan Türkiye Bilim ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yayınladığı Ulusal Geri
Dönüşüm Strateji Belgesi ve Eylem Planında, “geri dönüşümün süreçte verimli bir
ekonomik yatırım olduğu ifade edilmiştir ve ayrıca bu atıkların çevreye zarar
vermeden imha edilmesinin önemi vurgulanmıştır” (Türkiye Bilim ve Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü, 2014).
Yayınlanan Ulusal Geri Dönüşüm Strateji Belgesi ve Eylem Planına göre,
“Doğal kaynakların giderek tüketilmesine bağlı olarak üretim sürecinde
kullanılmakta olan hammadde arzının azalması sebebiyle artan maliyetler ekonomik
problemleri ortaya çıkarmaktadır. Sektörlerin hammadde ihtiyaçlarının bir kısmının
ekonomik değeri bulunan ve geri dönüştürülebilen atıklardan karşılanması
sürdürülebilirliğin sağlanmasında büyük önem arz etmektedir. Etkili bir geri
dönüşüm sistemi, ara malı ve hammadde ithalat bağımlılığı fazla olan sektörlerdeki
ithalat bağımlılığını azaltarak aynı zamanda sürdürülebilir ekonomik büyümeye de
katkı sağlayacaktır.”
73
1.2. İnternet Kaynaklı İklim Değişikliği ve CO2 Emisyonları
Dünyadaki enerji tüketiminin %3’ü ve toplam CO2 emisyonunun %2’si bilgi ve
İletişim Teknolojileri (BİT) tarafından oluşturmaktadır. (Smart 2020, 2008). BİT
enerji tüketiminde ise veri merkezleri birincil enerji tüketicisi durumundadır (EPA,
Technical Report, 2007).
1.2.1. Veri Merkezleri
Yaygın internet kullanımını ile web sitelerindeki artış ve bulut bilişim servisleri
günümüzde tüm dünyada birçok yeni veri merkezleri açılmasına neden olmuştur. Bu
bağlamda açılan bu veri merkezlerinde yüksek kullanılabilirlik sağlamalı ve aynı
zamanda bu merkezler hataya dayanıklı olmalıdır. Bu gereksinimler veri
merkezlerinin aşırı enerji tüketmesine neden olmaktadır. EPA (ABD Çevre Koruma
Ajansı)’nın yayınladığı Energy Star Programı raporuna göre, ABD'de bulunan veri
merkezlerinin yıllık 7.4 milyar dolarlık veya 100 Milyar kWh elektrik enerjisi
tükettiği saptanmıştır (EPA, Technical Report, 2007). Veri merkezlerinin ana enerji
tüketim birimleri; soğutma, bilişim kaynakları ve ağ elemanlarıdır. Veri
merkezlerinde tüketilen toplam enerjinin yaklaşık %30’unu soğutma için tüketilen
enerji bir oluşturmaktadır. Tablo 10 ve Grafik 7’de veri merkezi için yaklaşık enerji
tüketimlerinin (soğutma hariç) dağılımını gösterilmektedir (Kliazovich vd., 2010).
Bu tablo ve grafikten görüleceği üzere sunucuların enerji tüketiminde en önemli
kaynak olduğunu görülmektedir. Ayrıca veri merkezlerinde bilişim için kullanılan
toplam enerjinin yaklaşık % 30’u anahtarlar, iletişim toplama elemanları ve
bağlantılar tarafından tüketilmektedir.
74
Tablo 10: Veri Merkezinde Bulunan Ekipmanların Enerji Tüketimi ve
Yüzdeleri
Veri Merkezleri kW-saat %
Sunucular 351 70%
Giriş Anahtarları 75,6 15%
Toplanma Anahtarları 51,2 10%
Çekirdek Anahtarları 26,5 5%
Kaynak: Kliazovich, Bouvry, Khan, 2010
Grafik 7: Veri Merkezinde Bulunan Ekipmanların Enerji Tüketimi Dağılımları
Kaynak: Kliazovich, Bouvry, Khan, 2010
1.2.2. İnternet ve Bilgi Teknolojileri Kaynaklı İklim Değişikliği ve CO2
Emisyonu
Çevre üzerindeki bilişim teknolojilerinin direkt etkileri, bu teknolojilerin
fiziksel varlığından ve bunlarla ilişkili bütün süreçten kaynaklanan çevresel sonuçları
ifade eder. Cep telefonu, bilgisayar, televizyonlar gibi günlük yaşamımızda sıklıkça
kullanılan ürünlerin, donanımların ve bu ürünlere ait yazılımların üretimleri,
dağıtımları, kullanımları ve geri dönüşümleri sırasında olduğu kadar veri merkezi
gibi bilişim teknolojileri hizmetlerinin sağlanabilmesini sağlayan yapılarda tüketilen
Sunucular 70%
Giriş Anahtarları 15%
Toplanma
Anahtarları
10%
Çekirdek Anahtarları
5%
75
enerji ve doğaya bırakılan CO2’de doğrudan etkiler içerisinde yer almaktadır (OECD,
2010:9).
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, insanoğlunun günümüzde çözmesi gereken
en önemli sorunları arasında yer almaktadır. Hükümetler, kamusal kurumlar ve
kuruluşlar küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda çalışmalar yürütmekte ve
çeşitli çözümler üretmektedir. Bu kapsamda bilişim sektörü ise daha az karbondioksit
emisyonu yapan ürünler üreterek ve daha az enerji harcayan sistemler tasarlayarak
katkı sağlamaktadır.
Gartner’ın yaptığı bir çalışmaya göre, yukarıda da vurgulandığı gibi, küresel
CO2 emisyonunun yaklaşık % 2’sini bilişim teknolojileri oluşturmaktadır. Aynı
araştırmada bilgi teknolojileri tarafından meydana gelen CO2 emisyonuna göz atacak
olursak; Grafik 8’de görüldüğü üzere, PC ve monitörlerin % 39 oranı ile en fazla
CO2 emisyonuna sebep olduğunu, bunu sırasıyla sunucuların (% 23), sabit hatlı
telefonların (% 15), mobil telefonların (% 9), LAN ve Ofis telefonlarının (% 7) ve
yazıcıların (% 6) izlediğini saptanmıştır (Gartner, Green IT, 2007).
Grafik 8: Küresel CO2 Emisyonlarının Bilgisayar Donanımlarına Göre Dağılımları
Kaynak: Gartner, Green IT, 2007
Yazıcılar %6
PC ve Monitörler %39
LAN ve Ofis Telefonları
%7
Mobil Telefonlar %9
Sabit hatlı Telefonlar %15
Sunucular (Soğutma Dahil) %23
76
Yine aynı yılda yayınlanan Smart 2020 verileri dikkate alınarak, Grafik 9’da
bilgi ve iletişim teknolojilerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarının ürün ve kullanım
kaynakları bakımından dağılımları gösterilmiştir. Bilişim teknolojileri ürün ve
hizmetlerinin üretimi sırasında oluşan emisyonlar kullanımı sırasında ortaya çıkan
CO2 emisyonlara göre çok daha az olmaktadır (Smart 2020, 2008:17). Bu durum
bilişim ürünlerinin en az enerjiye gereksinimle çalışabilecek biçimde tasarlanarak
üretilmesinin önemini göstermektedir.
Grafik 9: BİT’lerin Ürün ve Kullanımında Oluşan Küresel CO2 Emisyonları
Kaynak: Smart 2020, 2008
Sunucular ve buna bağlı olarak veri merkezleri, iletişim ağları, kişisel
bilgisayarlar (PC), televizyon gibi cihazlar enerji tüketimde ciddi bir yer
kaplamaktadır. Grafik 10’da görüldüğü üzere bilişim teknolojilerinden kaynaklanan
sera gazı emisyonları incelendiğinde yaklaşık olarak yarısının (% 46) televizyon ve
çevre birimlerinden kaynaklandığı gözlenmektedir. Bu ürünleri kişisel bilgisayarlar
(% 22), iletişim ağları ile donanımları (% 17), ve % 15 oranı ile veri merkezleri ve
sunucular takip etmektedir.
Toplam GtCo2e; 0,53
Toplam GtCo2e; 0,83
Toplam GtCo2e; 1,43
Kullanım Kaynaklı; 0,43
Kullanım Kaynaklı; 0,64
Kullanım Kaynaklı; 1,08
Ürün Kaynaklı; 0,11
Ürün Kaynaklı; 0,18
Ürün Kaynaklı; 0,35
0,00 0,20 0,40 0,60 0,80 1,00 1,20 1,40 1,60
2002
2007
2020
GtCo2e
77
Grafik 10: 2007 Yılı Bilgi Ve İletişim Teknolojilerinden Kaynaklanan Sera
Gazı Emisyonlarının Dağılımı
Kaynak: Smart 2020, 2008
1.3. Elektromanyetik Kirlilik ve Baz İstasyonları
Elektromanyetik (EM) alanlar insan yapımı cihazlar ya da doğal kaynaklar
tarafından dağılmaktadır. 10kHz-300GHz Radyo Frekansı bölgesinde yer alan
elektromanyetik dalgalar televizyon ve radyo, cep telefonları gibi cihazlardan ve baz
istasyonları gibi sistemler tarafından üretilmektedir. 0-300Hz bölgesinde ise ev ve iş
yerlerinde kullanılan ve elektrikle beslenen sistemler, trafo, yüksek gerilim hatları,
tarafından üretilmektedir. 0-300Hz arasında oldukça düşük frekanslı alanlar ise
ofislerde ve evlerde kullanılan elektrikli cihazlar, trafolar ve Yüksek Gerilim Hatları
tarafından üretilmektedir.
İş yerlerinde ve evde kullanılan elektrikli cihazlar, akım taşıyan kablolar,
kablosuz telefon ve İnternet, televizyon ve bilgisayarlar, uydu antenleri ve verici
antenler gibi cihazların her birinin etrafında Elektromanyetik (EM) alan
bulunmaktadır (Seyhan, 2010).
Hava durumu kontrol radarları, askeri radarlar, haberleşme antenleri, elektrikli
trenler, yoğun bakım üniteleri de birer elektromanyetik alan kaynağı olarak
gösterilebilinir (Seyhan, 2010).
Veri Merkezleri ve Sunucular
15%
Kişisel Bilgisayarlar ve Çevre Birimleri
22%
Televizyonlar ve Çevre Birimleri
46%
İletişim Ağları ve Ekipmanları
17%
78
Karadağ’a göre yüksek frekans içeren elektromanyetik dalgalar canlılar
üzerinde etkili bir ısı etkisi oluşturmaktadır. Bu sebeple yüksek frekansa sahip olan
elektromanyetik alanların insanlar üzerinde etkisinin olmadığı iddiası bilimsel açıdan
tutarlı görülmemektedir (Karadağ, Özdemir, Abbasov, 2014).
Yerküre doğal manyetik alan büyüklüğü ile insan bedeni karşılaştırıldığında
insan bedeninin manyetik alanlarının yerkürenin doğal manyetik alanı ile uyum
içinde olduğu görülmektedir. İletişim ve İnternet teknolojileri ile gelişen insan için
teknolojik gelişme ile çevre alanları bozulmuştur. Teknolojinin yaşamımıza kolaylık
getirdiği tüm teknolojik cihazlar (cep telefonları, televizyonlar, bilgisayarlar,
kablosuz ve kablolu tüm iletişim sistemleri, elektrikli ev aletleri vb.) manyetik alan
uyumunu bozmaktadır. Tablo 11’de görüldüğü üzere bu aletlerin EM alanları,
insanların bedenlerinde bulunan EM alanlardan ve doğal çevre alanlarında
bulunandan çok daha fazladır (Seyhan, 2010).
Tablo 11: Manyetik Alan Büyüklükleri
Manyetik Alan Kaynakları Manyetik Alan (Gauss)
Yerküre (AC) (3-5)x10‾5G
Yerküre (DC) 0,5G
İnsan Vücudu 10-6
– 10-9
G
Bilgisayar 1mG – 25G
Monitör 1 – 5 G
Kaynak: Polk ve Postow,1996
Son zamanlarda sık sık gündeme gelen elektromanyetik kirlilik, gerek cep
telefonları ve gerekse insanların yaşam alanlarında kurulan baz istasyonları ile
İnternetin ve iletişim sistemlerinin hızlı gelişimine ve kullanıcı sayılarının artış
oranlarına bağlı olarak çevre üzerinde diğer bir kirlilik türü olarak yer almaktadır.
(Serway ve Beichner, 2009:1081).
79
Günümüzde yüksek frekanslı elektromanyetik dalgalarla çalışan baz
istasyonlardaki artış, elektromanyetik alanların insanlar ve canlılar üzerindeki
etkisini sürekli gündemde tutmaktadır. 3G ve 4G sistemlerin yaydıkları
elektromanyetik dalgalar, mikro dalga fırın sistemlerinin çalışma frekansı
seviyesinde oldukları için ortamda ciddi bir endişe kaynağı olmaktadır (Hardell,
2006).
Elektromanyetik alanların etkisi sonucu ortaya çıkan başlıca sağlık sorunları;
kulak ağrısı, kalp hastalıkları, yoğunlaşma bozukları, depresyon, uyku bozuklukları,
dolaşım bozuklukları, sinirlilik, baş dönmesi, deri döküntüleri, sırt ağrıları, titreme,
bitkinlik, bulantı, terleme ve kanser olarak ifade edilmektedir (Röösli vd, 2004).
Cep telefonları son 35 yıldır yaşantımızın değişmez bir parçası haline gelmiştir.
1981 yılında kullanılmaya başlanan cep telefonları ilk kullanılmaya başlandığı andan
günümüze kadar çok farklı özellikle gelmiştir. Analog olarak adlandırılan ve 1981
yılında kullanılmaya başlanılan 1.nesil cep telefonlarının frekans hızları yaklaşık 450
MHz civarındaydı. 2.nesil cep telefonları ise 90’lı yılların başlarında kullanılmaya
başlanmıştır. 2.nesil cep telefonların en önemli özelliği ise Global System for Mobile
(GSM) teknolojisinin yer alması ve analog sistemlerden dijital sistemlere geçilmiş
olunmasıydı. 2000’li yıllarda üretilmeye başlanılan 3.nesil cep telefonları ise 800-
1900 MHz frekansa sahiptirler. (Kılıçkap ve Erdiş, 2013).
1980’lerde yaşantımızda kolaylıklar sağlayan mobil iletişimin 1.nesil olarak
adlandırılan ve analog veri kullanan araç telefonu sistemlerinin kullanımı sınırlı
kalmıştır. Sayısal veri kullanan ve insanlarla hareket halinde iletişim kurabilme
imkânı sağlayan 2.nesil Küresel Mobil Haberleşme Sistemi (Global System For
80
Mobile Communications-GSM) ise hayatımızın vazgeçilmezleri arasına girmiştir
(Demirtaş, 2013).
Ülkemizde 1994 yılından itibaren hizmet vermeye başlayan mobil iletişimde
abone sayısı, tahminlerden çok üzerinde artarak 2015 yılı Mart ayı itibarıyla
Türkiye’de %92,72 oranında 72.040.764 sayısına ulaşmıştır. Abone sayısındaki bu
artışın ve bir baz istasyonunun sınırlı sayıda aboneye hizmet vermesi sonucu,
binaların çatılarında, parklarda, caddelerde, insanların görsel olarak etkileyebilecek
her yerde karşılarına çıkmaya başlamış olması kaçınılmaz olmuştur (Demirtaş,
2013).
Baz istasyonları cep telefonlarının birbirleriyle kolayca erişimini
sağlamaktadır. Baz istasyonlarının da tıpkı cep telefonları gibi insan sağlığı üzerine
olumsuz etkilerinin olduğu hakkında çelişkili bilgiler mevcuttur. Bilişim
Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 2013 yılı verilerine göre Türkiye’de toplam
90.537 aktif baz istasyonu mevcuttur (Özel, 2013). Alınan verilerde, nüfusun yoğun
olarak bulunduğu İstanbul (18.164 adet) , Ankara (8.052 adet), İzmir (5.890 adet)
gibi illeri barındıran bölgelerde, diğer bölgelere göre daha fazla olduğu
görülmektedir. Bunun nedeni, nüfus yoğunluğunun fazla olduğu yerleşim alanlarında
bulunan illerde, hücresel sistemlerde kapsama alanı ve konuşma kapasitesinin
karşılanabilmesi için daha fazla baz istasyonunun kurulması gerekliliğidir. Bunun
yanı sıra baz istasyon sayılarının deniz kıyısına ve sanayi bölgelerine sahip olan
illerde, kırsal alanlarda bulunan illere göre daha fazla olduğu da görülmektedir
(Demirtaş, 2013).
Almanya’da yaklaşık 240.000, Fransa’da ise 100.000 adet baz istasyonu
mevcuttur. Baz istasyonlarının çeşitli sağlık sorunları kanser sebep olduğuna dair
81
bilgilerin yanı sıra baz istasyonlarının sayısının artmasının cep telefonlarının çekim
alanını kolaylaştırdığını ve bu sayede telefonların daha az enerji yaydıklarından da
bahsedilmektedir (Kılıçkap ve Erdiş, 2013).
Bu teknolojinin ortama yapay bir elektromanyetik ışımaya neden olduğu
bilinmektedir. Bu ışımanın, ışınım gibi genel tanım içerisinde kullanılması insanlarda
kavram kargaşası yaratarak baz istasyonları konusunda duyarlı bir kamuoyu
oluşmasına neden olmuştur (Demirtaş, 2013).
Elektronik Haberleşme Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan
Şiddetinin Uluslararası Standartlara Göre Maruziyet Limit Değerlerinin
Belirlenmesi, Kontrolü ve Denetimi Hakkındaki Yönetmelik ile ortamın toplam limit
değerlerini tek bir cihazın bile geçmesi halinde, düzenleme için süre tanımaksızın
limit aşımına sebep olan baz istasyonunun faaliyeti uygun şartlar sağlanıncaya kadar
Bilgi Teknolojileri Kurumu tarafından veya Bilgi Teknolojileri Kurumu’nca yapılan
bildirim üzerine mülki amirler eliyle durdurulmaktadır (Demirtaş, 2013).
Baz istasyonları tarafından yayılan elektromanyetik ışımanın; insan sağlığı,
canlılar ve çevre kirlenmesi üzerinde oluşturabileceği etkileri konusunda yayımlanan
bilimsel çalışmaların net ve doyurucu olmaması ve çelişkili görüşler içermesi bilgi
kirliliğine neden olmuştur. Görsel ve yazılı basının aktif katılımı ile insanlar, sağlık
konusunda her şeyin sorumlusu olarak ve bize bir şey olmaz mantığını taşıyanlar
olmak üzere ikiye ayrılmışlardır (Sevgi, 2008).
Baz istasyonlarına yakın mesafede yaşamanın veya uzun süreli cep telefonu
kullanmanın kanser riskini arttırdığı hususundaki bilgiler çelişkilidir. Bununla
birlikte günümüze kadar ki kanser ile cep telefonları ve baz istasyonları arasındaki
82
ilişkinin araştırıldığı çeşitli çalışmalar yayınlanmış olup birlikte bu araştırmaların
sonuçları karşılaştırıldığında çelişkili sonuçlar vermektedir (Kılıçkap ve Erdiş, 2013).
Günümüzde baz istasyonlarının ve cep telefonlarının yaydıkları
elektromanyetik radyasyonun insan sağlığı üzerindeki etkileri hakkında bilinmeyen
birçok husus bulunmaktadır. Bu güne kadar yapılan laboratuvar çalışmaları ve
epidemiyolojik araştırmalar kanser ile düşük frekanslı elektromanyetik radyasyonun
bağlantısını saptayamamıştır. Ancak yapılan bazı çalışmalar sonucunda cep
telefonları tarafından yayılan elektromanyetik dalgaların beyin fonksiyonlarını kısa
süreli etkilediği bulunmuştur. Bunula birlikte, bu değişimlerin uykusuzluk, baş ağrısı
veya psikolojik bozukluklar ile bağlantısını gösteren bilimsel bir kanıt da elde
edilememiştir. Cep telefonu kullanımının bugüne kadar kanıtlanmış tek etkisi ise araç
sürüş esnasında kaza riskini arttırmasıdır. Cep telefonlarının bilimsel olarak olumsuz
etkileri kesin olarak ortaya konamamakla birlikte, konu ile ilgili uzun süreçli
izlenime sahip diğer araştırmaların da sonuçlarının beklenmesi gerekmektedir
(Kılıçkap ve Erdiş, 2013).
1.4. Uzay Kirliliği
Uzay teknolojilerinin gelişmesi ile beraber uzaya gönderilen roketlerin,
haberleşme uydularının ve benzeri araçların uzayı kirletmesidir. Uzaydaki çöp
miktarı her geçen gün artmaktadır ve insanlığı 30 yıl içerisinde tamamen dünyaya
bağımlı kılabilecek tehlikededir. Uzaya gönderilen ve radyoaktif maddeler taşıyan bu
roket ve benzeri araçların belli bir süre sonra parçalandığı bilinmektedir. Bu
parçalanmayla beraber uzaya yayılan küçüklü büyüklü parçalar (debris) uzayda ciddi
bir tehlike meydana getirmektedir. Kurulmakta olan bir uzay istasyonuna bu
83
parçaların çarpma olasılığı % 20 olarak ifade edilmektedir. NASA’nın (National
Aeronautics and Space Administration-Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay
Araştırmaları Merkezi), uzayda voleybol topundan büyük yaklaşık 20.000 parçanın
dünya yörüngede bulunduğunu saptamıştır. Bu parçalar 17500 mph hızla uyduları ve
uzay araçlarına zarar verecek şekilde hareket etmektedir. Mermer ve taştan büyük
500.000 parçanın da dünya yörüngesinde olduğunu saptayan NASA, milyonlarca
ufak parçanın boyutları nedeniyle tespit edemediğini belirtmektedir (Garcia, 2015).
Bu parçalardan zaman içerisinde yeryüzüne düşme olasılığı da bulunmaktadır.
Dünyaya 500 kilometre uzaklıkta bulunan çöplerin dünyaya her 3 yılda 100 km
yaklaştığı bilinmektedir (Tekeli, 1994:317).
1988'de Avrupa Uzay Teşkilatı ESA'nın genel müdürü Reimas Lust’a göre:
“Eğer gerekli tedbirleri almazsak bizden sonrakilere çok kötü bir emanet bırakmış
oluruz.” Fakat yakın zamana kadar uzay endüstrisi için kirlilik çok dikkate
alınmamıştı. Ülkeler kendi uydularını sınırsız bir uzay içerisine yerleştirildiğini
sanıyorlardı. Günümüzde dünya yörüngesinin 2000 km’lik bir tabaka içerisindeki
çöp miktarı 3000 ton olduğu tahmin edilmektedir (Polatöz, 1991).
2. Çevrenin Korunmasında İnternetin Rolü
Dünyamızda gündelik hayatın sürdürülebilmesi amacıyla gereken üretim,
ısınma, ulaştırma vb. enerji kaynağı olarak büyük oranda fosil kaynaklı yakıtlar
kullanılmaktadır. Petrol, kömür gibi fosil kökenli enerji kaynakların kullanılması ile
beraber atmosfere insan sağlığına zararlı gazlarda yayılmaktadır. Yenilenebilir enerji
kaynaklarından (güneş, rüzgâr, jeotermal vb.) elde edilen elektriğin ulusal veya
84
uluslararası şebekeye aktarımı bilişim teknolojileri sayesinde kolayca sağlanmakta,
bu sayede çevre dostu enerjiler ile karbon emisyonunu azaltılmaktadır.
Günümüzde üretilen enerjinin yanı sıra, enerjinin verimli kullanması, enerji
kayıplarının azaltılması, ihtiyaç kadar enerji üretilmesi, üretilen enerjinin yönetilmesi
ve kullanılan enerjinin doğru ölçülmesi de son derece önemli kavramlar olarak
görülmektedir ( Kırmızıoğlu, 2013).
2.1.İnternetin Enerji Tasarrufu Amaçlı Kullanımı
2.1.1.Akıllı Kentler
Şehirlerdeki karşılaşılan sorunların hızlı bir şekilde çözülmesi, kamusal
hizmetlerin iyileştirilmesi ve insanların yaşam kalitelerinin artırılmasında bilgi ve
iletişim teknolojileri önemli faydalar sağlamaktadır. Bu bağlamda oluşturulan Kent
Bilgi Sistemleri (KBS), kente ve kentlerde yaşamakta olan insanlara ait kişisel
verilerin yönetilmesine, toplanmasına ve çeşitli sorgulamalarla bu verilerin
analizlerin yapılmasına, kentin sosyal, kültürel, ekonomik, idari ve her türlü
hizmetlerinin en iyi şekilde gerçekleştirilmesi sağlamaktadır. KBS sayesinde
kentlerdeki yerel işler elektronik ortama taşınabilmektedir. Dolayısıyla KBS ile
sunulan hizmetler çok daha hızlı ve doğru bir biçimde gerçekleştirilebilmektedir.
Coğrafi Bilgi Sistemleri de Kent Bilgi Sistemleri ile birlikte kentlerde kullanılan
kentlere ait sorunların çözümünde ve sunulan hizmetlerin kalitesini artırmaya yönelik
olarak mekâna ve konuma dayalı karar verme süreçlerinde kentlere ait coğrafi
verilerin toplanıp, işlenerek yönetilmesine ve dolayısıyla analiz edilmesine olanak
tanımaktadır. CBS ve KBS, akıllı kent uygulamaları gerçekleştirmek amacıyla
85
oluşturulacak sistemlerin temel altyapısını oluşturmaları sebebiyle kritik bir önem arz
ederler (T.C. Kalkınma Bakanlığı, 2013).
Dünyamızda kentlerde yaşanan sorunların çözülmesi ve dolayısıyla kentlerde
yaşayanların yaşam kalitesini artırmasını hedefleyen “Akıllı Kent” çözümleri gün
geçtikçe daha da önem kazanmakta ve dünyadaki birçok şehirde uygulamaya
konmaktadır (Bakınız Şekil 5).
Şekil 5: Akıllı Kent Örneği
Kaynak: Bilgi Toplumu Stratejisinin Yenilenmesi Projesi, T.C. Kalkınma Bakanlığı,
2013
Türkiye’de Akıllı kent çözümleri özellikle nüfusun yaklaşık olarak %20’sini
barındıran İstanbul’da uygulamaya geçirilmeye başlanmıştır. İstanbul haricinde
Ankara, İzmir, Antalya, Konya, Kocaeli, Eskişehir gibi diğer şehirlerimizde genelde
kentsel hizmetler, ulaşım hizmetleri gibi alanlarında akıllı kent uygulamaları hayata
geçirilmektedir. Ancak belediyeler akıllı kent çözümlerini uygulamaya geçirirken
birçok problemle karşılaşmakta ve sistemlerin entegrasyonu, standartlar, finansman
gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır.
86
Akıllı kentler için Türkiye’de devletin, yerel yönetimlerin ve özel şirketlerin
çeşitli uygulamaları olmakla birlikte günümüzde bu konuda temel hedefler
koyulamamış ve stratejiler belirlenmemiştir. Akıllı Kentler konusunda Bilgi
Toplumu Stratejisi Eylem Planında bazı çalışmalar da bulunmakla beraber, bu
çalışmalar akıllı kent hedeflerini ve stratejilerini bir bütün olarak belirlemeye yönelik
değildir.
2.1.2. Akıllı Şebekeler
İnsan hayatının vazgeçilmez en önemli unsurlarından biri hiç kuşkusuz elektrik
enerjisidir. Kullanılan ve gelişen teknoloji ile birlikte fosil enerji kaynakları azalırken
bunun tersine elektrik enerjisine duyulan ihtiyaç artmaktadır. Bu sebeple, günümüzde
yenilenemez ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretmek, etkili
çözüm olarak görülmektedir. Günümüzde enerjinin verimli kullanılması, mevcut
enerji kaynaklarının ise çevreye zarar vermeden yaygınlaştırılarak sistemle birleşik
olması enerjiyi üretmek kadar önemli hale gelmiştir. Dolayısıyla elektrik
şebekelerinin de daha akıllı duruma getirilmesi gerekmektedir. AB komisyonunun
belirlemiş olduğu 2020 hedefi, 2020 yılında enerji verimliliğini % 20 artırılması
(enerji tüketimini % 20 azaltmak), toplam enerjinin % 20’sini yenilenebilir
kaynaklardan üretmesi ve sera gazı emisyonunun % 20 azaltmasıdır. 2020 hedefi
doğrultusunda, AB ülkeleri ve aday ülkeler akıllı şebekeler konusunda gereken
çalışmalara başlamışlardır (Kocaman, 2013).
Günümüzde günden güne önemi daha da artan elektrik şebekelerinin üretimden
tüketime kadar verimli ve sağlıklı bir şekilde taşınması için şebekenin güvenilir,
kontrol edilebilen, izlenebilen kısacası akıllı olmasına gerek duyulmaktadır. Yani;
87
ekonomik, çevre ile barışık, verimli olmasının yan sıra güvenli ve sürekli elektrik
enerjisi sağlayan bir yapıda kullanıcı işlemlerini akıllıca bütünleştiren bir elektrik
şebeke yapısına gereksinim duyulmaktadır. Bundan dolayı elektrik enerjisinin iletim,
üretim ve dağıtım sistemlerinin daha akıllı bir biçimde kontrol edilmesini ve
yönetilmesi sağlanmalıdır.
Şekil 6’da görüldüğü üzere bilgisayar ve ağ teknolojileri ile elektrik
şebekelerinin birleştirilmesiyle sağlanan yeni şebeke sistemine Akıllı Şebeke (Smart
Grid) denilmektedir. Akıllı Şebeke sistemi, birleşenlerin bir kontrol merkezi ile
birbirileriyle haberleşebildiği, enerji dağıtımı, üretimi ve kullanımının otomatik
olarak yönetildiği, kısaca kendi kendini yöneten dinamik, yaşayan bir sistemdir
(Küçük, 2013).
Şekil 6: Geleneksel ve Akıllı Şebekeler
Kaynak: Küçük, 2013
Günümüzde akıllı şebekelerin önemi ve uygulanma gerekliliği daha da
artmıştır. Geleceğin enerji yönetim sistemi olarak da tanımlayabileceğimiz akıllı
88
şebekeler iletim sistemleri içindeki sorunlu bölgeleri hızlı bir biçimde devre dışı
bırakıp geniş çaplı enerji kesintilerinin önüne geçip sistemin çökmesi sonrasında
yeniden toparlanma sürecini düzenleyip hızlandırabilmekte ve bu yolla işletme
maliyetlerini de düşürmektedir. Bu şebekeler, kayıp ve kaçak oranını belirleyebilme
özelliğine sahip çift yönlü okuma yapabilen sayaçlar ve dağıtım sistemlerinde hızlı
iletişime sahip röleler ile beraber oldukça verimli bir şekilde kullanılmaktadır.
Dünyanın birçok ülkesinde akıllı sayaçlar konusundaki teknolojinin ilerlemesi
ve ileri ölçüm altyapısı kurmanın yararlarının anlaşılmasıyla yeni stratejiler
belirlenmiş ve projeler uygulamaya konulmuştur. General Electric verilerine göre
ABD’deki hanelerde % 10 oranında akıllı sayaçların kullanılması ile birlikte
3.724.197 ton CO2 emisyonunun atmosfere yayılması engellenmiştir. Akıllı sayaç
kullanım oranının %25 oranına çıkması durumunda 9 milyon tonun üzerinde CO2
emisyonunun yayılması engellenecektir.
Akıllı sayaçlar ile ilgili AB’de zorunlu yasaları olan veya konu ile ilgili pilot
program yürüten ülkeler sırasıyla İngiltere, İtalya, Fransa, Hollanda, Norveç, İsveç
İspanya ve Malta’dır. Yasal bir zorunluluk olmamasına rağmen Almanya, Slovenya
ve Estonya gibi ülkelerde bazı dağıtım şirketleri mevcut sayaçları akıllı sayaçlarla
değiştirmektedir. Avrupa genelinde 2020 yılına kadar ise 240 Milyon akıllı sayacın
kullanılması öngörülmektedir.
AB’nin belirlemiş olduğu 20-20-20 hedefine bağlı olarak (2020 yılında % 20
CO2 emisyonunun azaltılması, enerjinin %20’si yenilenebilir kaynaklardan
üretilmesi ve enerji tüketiminin %20 azaltılması) AB üye ülkeleri ve aday ülkeler
gelecekteki akıllı şebekelerini kurmak için gereken altyapı çalışmalarına
başlamışlardır (Küçük, 2013).
89
Türkiye, şu andaki enerji iletim sisteminde yaşanan frekans değişimleri,
gerilimde meydana gelen dalgalanmalar ve aşırı yüklenme sonucunda ortaya çıkan
enerji kesintileri gibi nedenlerle henüz tam olarak Avrupa iletim ve dağıtım sistemi
ile (ENTSO-E) bütünleşememiştir. Belirtilen bu problemlerin çözümü amacıyla
ulusal enerji yönetim merkezi kurularak belirli enerji nakil hatlarının enerji kalitesi
enerji analizörleri vasıtasıyla izlenmiştir. Milli Güç Kalitesi İzleme Merkezinin
iletim ve dağıtım sistemi üzerinde gerçek zamanlı olarak izleme ve müdahale
yapabilmesi için sistemdeki olumsuzluklar giderilmeye çalışılmaktadır. Bu sayede
ENTSO-E sistemine uyumun sağlayabilmesi amacıyla gereken enerji kalite standardı
sağlanmaya çalışılmakta ve iletim hatlarındaki gerçek zamanlı izleme sistemini
yaygınlaştırma çalışmalarına da sürmesine rağmen dağıtım şebekelerindeki gerçek
zamanlı izleme sistemleri henüz oluşturulmamıştır. (Akcanca ve Taşkın, 2013).
Ülkemizdeki bütün dağıtım bölgelerinde birleşik bir bilgi sistemini gerekli
kılan akıllı şebeke yatırımlarına hız verilmesi gerektiğini de söylemek doğru
olacaktır. Türkiye’de TEİAŞ ile başlatılan süreç sonraki yıllardaki özelleşmeler ile
dağıtım şirketleri bünyesinde devam ettirilmiştir. Ülkemizde şu anda akıllı sayaçlar
ve uzaktan okuma sistemleri olarak belirlenen bir uygulama süreci ile oluşturulan bir
vizyon bulunmaktadır. Yatırım faaliyetleri kapsamında şebeke izleme ve dağıtım
sistem yönetimi de yer almaktadır. Ancak yapılan bu çalışmaların AB elektrik
şebekelerine entegre ve ulusal bir akıllı şebeke tasarımının bir kısmı olmaktan uzak
bir şekilde yapıldığı da görülmektedir (Akcanca ve Taşkın, 2013).
90
2.1.3. Nesnelerin İnterneti (IoT)
1999 yılında Nesnelerin İnterneti (IoT-Internet of Things) kavramı ilk kez
Kevin Ashton tarafından Procter and Gamble’a hazırlanan bir sunuda kullanılmıştır.
Bu sunuda firmanın tedarik zinciri içerisinde bu teknoloji uygulamasının şirkete
faydaları sıralanmakta ve kullanımı önerilmekteydi. Bilişim teknolojilerinde yaşanan
hızlı gelişim ile izleyen yıllarda bilgisayarlar ve çeşitli mobil araçlar sayesinde
milyarlarca insanın İnternete erişimi sağlamıştır.
Bu dönemden sonra beklenen büyük adım ise bütünleşik yapıdaki nesneler ile
birbirlerine bağlı bilgisayarlar arasında bilgi alışverişinin yapılmasıdır. Kitaplardan
arabalara, yiyeceklerden elektrikli aletlere, su ısıtıcılarından buzdolaplarına,
ayakkabılardan akıllı binalara kadar akla gelen tüm şeylerin/nesnelerin birbirleriyle
bağlanmaları insanları yakın gelecekte hatta günümüzde bekleyen bir gelişmedir
(Kutup, 2011).
Nesnelerin İnterneti teriminin İngilizce karşılığı için kullanılan kısaltma olan
IoT, 2005 yılında Uluslarası Telekomünikasyon Birliği(ITU) konuya dair ilk
raporunu yayımladığında tüm ilgiyi üzerine çekmişti. ITU, IoT’nin öğe tanımlama
(nesneleri etiketleme), gömülü sistemleri (nesneleri düşünme) ve nanoteknolojiyi
(nesneleri küçültme), algılayıcı ve kablosuz algılayıcı ağları (nesneleri hissetme)
birleştirerek dünyadaki tüm nesneleri hem akıllı hem de algısal biçimde
bağlayacağını iddia etmiştir. (ITU, 2005).
Londra’da 2010 yılında düzenlenen “Internet of Things: Rise of The
Machines,” etkinliği ile IoT’nin neden yeniden ortaya çıktığına odaklanılmıştır.
Akıllı şebekeler, veri analizi, maliyet avantajı, cihaz artışı gibi etmenler IoT’i tekrar
dünyanın gündeme getirmiştir.
91
Günümüzde IoT uygulamalarına örnek olarak ‘Sparked’ gösterilebilinir.
Hollanda’da yerleşik bir firma olan Sparked’in geliştirdiği bir uygulamanın
Avrupa’da yaygın şekilde benimsenerek kullanıldığı gözlenmektedir. Sparked’ın
uygulama yazılımı ve algılayıcıları sayesinde süt ineklerinin günlük yaşam
davranışları, verimlilikleri ve sağlıkları ile ilgili tüm verileri sunuculara
göndermektedir. Algılayıcılar günlük olarak her inekten ortalama yaklaşık 200 MB
büyüklüğündeki veriyi merkez sunuculara göndermekte ve çiftçiler bu verileri
gözlemleyerek ineklerin verimlikleri ve sağlıklarıyla ilgili kararları kolayca
alabilmektedirler ( Kutup, 2011).
Türkiye’de İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri mevcut altyapıdan
etkin bir şekilde faydalanılabilmesi amacıyla yönetimi ve işletimini iyileştirmek,
çevre kirliliğini azaltmak, ulaştırma sistemlerinin hizmet kalitesini, güvenliğini
artırmak amacıyla akıllı ulaşım sistemlerini ve teknolojilerini kullanmaktadır. Bu
kapsamda elektronik denetleme sistemleri, trafik kontrol merkezi, trafik ölçüm
sistemleri gibi pek çok teknoloji hayata geçirmiştir (Yeşil vd., 2012).
İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Tam Adaptif Trafik Yönetim,
Denetim ve Bilgilendirme Sistemi Projesi kapsamındaki başlayan altyapı çalışmaları,
2 yıl içerisinde tamamlanması hedeflenmektedir. İzmir'i akıllı kent haline getirecek
ve her yönüyle bütünleşik bir yapıda çalışacak olan sistem, saptanan değerlere göre
en uygun sinyal planlarının otomatik olarak oluşturulması ve kavşak kollarında ve
bağlantı kavşaklarda yer alan trafik yüklerini gerçek zamanlı ölçülmesi temeline göre
çalışmaktadır. Sistemin en önemli özelliği ise İnternet ve çevrimiçi bilgisayarlar ile
trafik ölçüm sistemleri üzerinden gerçek zamanlı bilgilerini alarak en iyi sinyal
zaman planını otomatik olarak kendinin oluşturmasıdır. Proje kapsamında hayata
92
geçirilecek çalışmanın içerisinde trafiğin saptanması, denetlenmesi ve izlenmesi,
sinyalize kavşakların kontrol edilmesi, otoparkların yönetilmesi gibi ana başlıklar yer
almaktadır. İzmir Büyükşehir Belediyesi bu proje ile aşağıdaki hedeflerin sağlanması
amaçlanmaktadır:
- Yaya ve sürücülerin trafik güvenliklerinin arttırılması,
- CO2 emisyon oranlarının düşürülmesi,
- Yedek parça ve yakıt harcamalarının azaltılması,
- Ulaşım sürelerinin azaltılması,
- Bekleme sürelerinin asgariye indirilmesi,
- Trafik yoğunluklarının ve akışının kentlilerce izlenebilmesi,
- İhlallerinin izlenmesi,
- Arızaların tespit edilmesi ve arızaya mümkün olana en kısa süre içerisinde
merkezden müdahalenin sağlanması,
- Trafiğin en yoğun olduğu saatlerde seyahat sürelerinde %30, günlük
ortalamada ise %16 düşmenin sağlanması,
- Kuyruk uzunluklarında ve kavşaklardaki bekleme süresinin %50 azaltılması,
- Trafik yoğunluğunun en yoğun saatlerinde toplu ulaşım hızlarında %28, günlük
ortalamalarda ise %20 hızlanma sağlanmasıdır (Akıllı Ulaşım Dergisi, 2015).
2.1.4. Makineden Makineye (M2M)
Günümüzde Makineden Makineye sözcüğünün İngilizce karşılığı bir kısaltma
olarak M2M kullanılmaktadır. M2M kavramı, makineler ve insanların uzak
noktalardan etkileşimlerini bilgisayar, iletişim ve güç teknolojilerini bütünleştirerek
93
sağlayan yeni bir teknolojidir. Bununla beraber M2M, bilginin biyolojik ve fiziki
ortamlardan karşılıklı aktığı yeni tip bir uygulamayı da gösterir (Brazell, 2005).
Makineler arası etkileşim söz konusu olduğunda telemetri, fabrikalardaki
üretim kontrolü ve akıllı binalar gibi benzer birçok teknolojinin günümüzde
kullanılmakta olduğu düşünüldüğü zaman, insanlar M2M’in yeni bir kavram
olmadığı düşünebilirler. Hiç kuşkusuz ki benzer yapıları ve çeşitli protokolleri
kullanıp nesneleri kontrol edebilen sistemler günümüze kadar gelmiştir. M2M’in bu
sistemlerden en önemli farkı yaygın ve açık İnternet altyapısı üzerine yani IP’nin
üzerinde kuruluyor olmasıdır. İnternet üzerindeki geniş bant ağlarını kullanabilen
makineler arası bu yeni sistem ile nesne ve bilgiyi standartlaştırma mümkün hale
gelebilmektedir (Yiğitbaşı, 2011).
Elektronik ortamlarda verilerin toplanması ve değerlendirilmesi açısından
İnternetin makineler arası bu sisteme önemli katkıda bulunacağı anlaşılmaktadır.
M2M ile İnternet kullanılarak sağlanan katma değerli hizmetler anlaşılmaktadır.
Başta trafik olmak üzere akıllı sayaçlar, güvenlik sistemleri, akıllı ve bağlantılı evler,
lojistik sektörü, iklimlendirme, görüntü ve kontrol sistemleri, akıllı ev aletleri gibi
çok farklı alanlarda kullanılabilmektedir (Turkcell, 2013).
Çevresel açıdan değerlendirildiğinde M2M teknolojisinin kullanıldığı Orman
Alanları Veri Toplama ve Orman Yangını Erken Uyarı Telemetri Sistemi ile
Türkiye’de ilk orman yangınları ve koruma projesi hayata geçirilmiştir. İzmir Adnan
Menderes Havalimanı çevresindeki orman alanları GSM şebekesi ile telemetri
sistemi üzerinden güneş enerjisiyle çalışan düşük tüketimli bir sistemle
korunmaktadır. Sistem orman içindeki yangının çıktığı yerleri ve orman yangınlarını
erkenden saptamakta, uzmanları cep telefonuna gönderilen kısa mesaj ve elektronik
94
posta ile uyararak yangın yayılmadan müdahalenin yapılmasına olanak vermektedir
(SKD,2013).
Günümüzde otomotiv sektöründe de çok yaygın bir şekilde kullanılmakta olan
akıllı araç çözümleriyle araç takip uygulamalarının ve rota ayarlamalarının
gerçekleştirilmesi olasıdır. Bu uygulamalara ek olarak doğalgaz, elektrik ve su
sayaçlarının uzaktan okuması, açılması ve kapatılması gibi işlemler de kolayca
gerçekleştirilebilmektedir. Bu tür işlemler ile tüketicilerin güncel tüketim verilerine
gerçek zamanlı olarak ulaşabilmeyi, günümüzde halen büyük bir problem olarak
görülen kayıp ve kaçakların önlenmesini de kolaylaştırmaktadır. Türkiye’de bazı
GSM operatörleri M2M platformlarını oluşturma çalışmalarına başlamış ve değişik
M2M uygulamalarını gerçekleştirmişlerdir. Örneğin, Kayseri ve civarında elektrik
dağıtımı hattı içerisindeki yüksek tüketimli müşterileri ile trafo merkezleri akıllı
sayaçlar sayesinde otomasyon ağına bağlanmışlardır. Buna benzer bir çalışma da
İzmit Su İşletmesi’nin uyguladığı basınç yönetim sistemi sayesinde yer altında
oluşan içme suyu kayıp ve kaçakların gerçek zamanlı tespit edilerek müdahalenin
yapılması konusundaki çalışmalardır (Mahmutoğlu ve Çukurçayır, 2012).
2.1.5. Bulut Bilişim
Son dönemlerde bilişim sektörü içerisinde en yaygın konuşulan konulardan biri
olan bulut bilişimin tek bir tanımı yapılamamakla birlikte, en fazla özümsenen ve
çeşitli kaynaklarda sıklıkla atıf yapılan bir ifade, Amerika Birleşik Devletleri Ulusal
Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü (NIST) tarafından yapılmıştır. Tablo 12’de
görüldüğü üzere, 2009 yılında NIST tarafından yapılan tanıma göre;
“Yapılandırılabilir bilişim kaynaklarından oluşturulan ortak bir havuza, isteğe bağlı
95
ve uygun koşullarda olarak her yerden, her zaman erişim imkânı veren model Bulut
bilişim olarak adlandırılmaktadır”. Bilgisayar ağları, sunucular, veri tabanları gibi
kaynaklar en alt düzeyde yönetimsel çabayı sunacak kolaylıkta olmalıdır. Bulut
bilişim modeli erişilebilirliği desteklemekte ve beş temel unsur ile hizmet sunumu
modellerini ve konumlandırma modellerini kapsamaktadır.
Tablo 12: NIST Tanımına Göre Bulut Bilişim
Temel Unsurlar
Kendi kendine hizmet( isteğe bağlı)
Geniş bant ağ erişimi
Kaynak havuzu (ortak)
Esneklik ve çabukluk
Ölçülebilinen hizmet
Hizmet Sunumu Modelleri Yazılım
Platform
Altyapı
Konumlandırma Modelleri
Hususi Bulut
Topluluklara Ait Bulut
Kamuya Ait Açık Bulut
Karışık Bulut
Kaynak: Bulut Bilişim, BTK, 2103
2000’li yıllarda bilişim hizmetlerinde işletim, iklimlendirme, satın alma,
bakım, enerji, güvenlik gibi masrafların azaltılmasına yönündeki arayışlar, bilişim
hizmetlerinin dış kaynak kullanımı (outsourcing) şeklinde alınması düşüncesini
ortaya çıkarmıştır. Bu kapsamda, kamu hizmeti bilişimi (utility computing), dağıtımlı
bilişim (grid computing) ve barındırma (hosting) gibi hizmetler gelişmiştir.
Sunucular, depolama sistemleri ve ağ elemanları gibi homojen olmayan BİT
kaynaklarının ortak bir havuzda toplanarak oluşan sanal sistemin tek bir bilişim
sistemi şeklinde kullanıcılara sunulması dağıtımlı bilişim olarak adlandırılmaktadır.
Kamu hizmeti bilişimi (utility computing) ise, bilişim uygulamaların, kullandığın
kadar öde mantığıyla, özel bir kuruluşa veya kamuya açık olarak sunulmasıdır.
Ancak, belli oranlarda çözüm sağlayabilen kamu hizmeti bilişimi, dağıtımlı bilişim,
96
barındırma (hosting) ve benzeri hizmetlerin, kendi kendine hizmet (self service) ve
ihtiyaca göre kapasite arttırma gibi özellikleri tam sağlayamamış ve bulut bilişimin
yaratılmasına zemin oluşturmuştur. Bilişim teknolojilerindeki gelişme sonucunda
geniş bant ağlarının erişimindeki kolaylık, işlemcilerde oluşan hızlanma ve
fiyatlardaki düşüş, sanallaştırma teknolojileri, yönetim ve süreç otomasyonundaki
hızlı gelişmeler ve veri merkezlerinin bilişim hizmeti fabrikaları şekline dönüşmesi
bulut bilişim modelinin meydana gelmesini sağlamıştır. Ana bilgisayarlardan, bulut
bilişimin oluşumuna kadar olan süreç Şekil 7’de gösterilmektedir (Mirzaoğlu, 2011).
Şekil 7: Bulut Bilişim Gelişim Süreci
Kaynak: Mirzaoğlu, 2011
97
Bulut bilişimin temel özellikleri aşağıda yer sıralanmıştır (EC, 2012):
a) Bilgisayarlar, sunucular gibi donanım, bulut bilişim sağlayıcısı tarafından
sunulmaktadır.
b) Söz konusu donanım dinamik olarak bilgisayarların oluşturduğu şebeke tarafından
optimize edilmektedir.
c) Bulut bilişim sağlayıcılar en uygun donanım kullanımı sağlamak amacıyla
kullanıcılar tarafından oluşturan trafik bilgisayarlar ve veri merkezleri arasında
dağıtarak dengelemektedirler.
d) Verilerin saklanması ve işlenmesi görevleri uzaktaki donanım tarafından
yürütülmektedir.
e) Kullanıcılar kendine ait PC, dizüstü ve tablet bilgisayarlar ve akıllı telefonlar ile
konum ve yer gözetmeksizin kişisel verilerine erişebilmekte ve yazılımları
kullanabilmektedirler.
f) Bulut bilişim, uygulama yazılımı, donanım ve platform olmak üzere üç katmanlı
şekilde tasarlanmıştır.
g) Genellikle kullanıcılar hizmeti kullandıkları kadar ödeme yapmaktadırlar.
h) İhtiyaç duyulan kapasite artışları çok hızlı bir biçimde sağlanabilmektedir.
Bulut Bilişim uygulamaları içerisinde yer alan bütün işlemler ve bu işlemlere
ilişkin aşamalar, bu işleri yapanlar tarafından gerçek zaman boyutunda izlenebilinir.
Bununla aynı şekilde, birden fazla kişinin bir iş üzerinde çalışmasının gerektiği
zamanlarda mesafe söz konusu olmaksızın aynı iş üzerinde birden fazla kişinin
gerçek zamanda çalışmayabilmekte, iş odaları (ofisler), sanal iş yerleri
kurulabilmektedir. Fiziksel olarak bir organizasyon içinde görevli bir kişi farklı
görevler ile başka birimlerin kadrosunda yer alabilmektedir (Akgül, 2013).
98
Bilişim teknolojilerine bağlı sınırlı kapasitede hizmet erişimi uygulamalarıyla
e-belediye veya yerel yönetim kurulumlarına geçmiş olan şehir yönetimleri, bulut
bilişimin getirdiği uygulama çeşitliliği ve kolaylığı sayesinde yerel hizmetlerini çok
daha ileriye götürerek akıllı kent uygulamalarına geçirmeye başlamışlardır (Akgül,
2013).
Son yıllarda da akıllı telefonlarda ve yakın zamana kadar kişisel bilgisayarlarda
bulunan yazılım uygulamalarına benzer çeşitli uygulamalar ev elektroniği olarak
adlandırılan ekipmanlarda da görülmektedir. İnternete bağlanabilen akıllı telefonlar,
kontrol edilebilen televizyonlar, cihaz tanıma özellikli ödeme araçları ve güvenlik
sistemleri haberleşme (NFC) uygulamaları ile kolayca işlem yapabilmektedirler
(Akgül, 2013).
Çok farklı tanımlarıyla birlikte, bulut bilişimin yeni bir hizmet modelini
oluşturması, hizmet alıcılarına BİT kaynaklarını kullandıkları kadar ödeme (pay per
use) imkânı sunmaları ve BİT yatırımlarını dilediği zaman azaltabilme veya
arttırabilme özelliği nedeniyle bulut bilişim her tanımın ortak noktasını
oluşturmaktadır.
Günümüzde bilgi kullanımındaki artışlar sebebiyle bilginin elde edilerek
üzerinde analizler yapılması ve hakkında değerlendirmelerde bulunulması çok daha
kolay hale gelmiştir. Verilerin depolandığı donanımlarda da veri artışa paralel olarak
kilobayt (kB) seviyesinden petabayt (PB) düzeylerine çıkarılmıştır. Kurum ve
kuruluşlar, yatırım maliyetlerini aşağılara çekmek amacıyla bulut bilişim
teknolojilerine yönelmektedirler. Ayrıca diğer klasik yöntemlerle elde edilen çok
büyük boyuttaki bilgiler ya da uydu verilerinin özel yazılımlar kullanılarak
çözümlenmesine, sonuçların güvenli ortamlarda tutulmasına ve paylaşılmasına gerek
99
duyulmaktadır. Bu sebeple bulut teknolojilerinden yararlanan şirketler ile kurum ve
kuruluşların sayısı her geçen gün artmaktadır (Bulut Bilişim, BTK, 2013).
Bulut Bilişim, dünyadaki oluşumların, doğal görünümlerin ve insan
faaliyetlerinin bilgiye dönüştürülebileceği, aynı anda da insan-insan, insan-doğa,
insan-makine, insan-sistem, insan-bitki gibi etkileşimlerin kurulabilineceği ortamlar
sağlamaktadır (Akgül, 2013).
2.1.6. Eko-Etiketler
Artık çevre sorunları günümüzde bütün insanlığın ortak sorunsalı şeklinde
gündeme gelmektedir. Azalan yeşil alanlar, ozon tabakasında meydana gelen
incelme, hava ve su kirliliğinde artışlar gibi olumsuzluklara karşı bilhassa gelişmiş
ülkelerde daha duyarlı bir kamuoyunun biçimlenmeye başladığı görülmektedir.
Gelişen endüstri ve teknolojiyle birlikte dünya pazarlarına oldukça çeşitli ürünler
sunulmakta ve sunulan ürünlerin oluşum sürecinde değişik yöntemler
uygulanmaktadır. Bu bağlamda sürdürülebilir bir çevre politikasının sağlanması
amacıyla bu ürünlerin hammaddelerinin seçimi, imalâtı, dağıtımı, tüketimi ve geri
dönüşümüne kadar çevreye duyarlı bir sürecin izlememesi günümüzde daha da önem
arz etmektedir. Türkiye’de de bütün dünyada olduğu üzere çevre sorunlarına duyarlı
bir kamuoyu bilincinin giderek artması ile birlikte gerek tüketicilerin çevre dostu
ürünlere yönelme ilgisi gerekse de bu ürün piyasanın da arttığı görülmektedir. Bugün
ülkemizde birçok ürün reklamında ürünün çevreye duyarlılığı hakkında çeşitli
sloganlar üretilmekte, marketlerde organik ürünlerin satışı için özel stantlar
bulundurmakta, tüketiciler artık ürünler üzerinde bulunan geri-dönüşüm ve benzer
çevre dostu etiketlere özen göstermektedir (Çelik, 2007).
100
Eko-etiket uygulamaları tüm dünyada 1970’li yılların sonlarında ortaya çıkmış
ve giderek artan bir grafik izleyerek pazar payını genişletmiştir. Dünya çapında
saptanabilen 431 kadar eko-etiketleme uygulaması olduğu bilinmektedir. 25 sanayi
sektörü ve 146 ülke bu uygulama kapsamındadır. Eko- etiketin yayılmasındaki temel
neden, çevrede giderek büyüyen bir ayak izi bırakan tüketicinin bu ‘kirletme
sürecindeki’ payını azaltma eğilimidir (İMMİB, 2016).
Uluslararası gündemdeki iklim ve enerji tartışmalarının giderek yükselmesi
sonucunda, 1987 yılında Avrupa Birliği kapsamında uluslararası eko-etiketleme
çalışmalarıyla ilgili olarak önemli yasal düzenlemelerden biri gerçekleşmiştir. Eco
Label sistemi Avrupa Komisyonu tarafından Avrupa Parlamentosu’nda yer alan üye
ülkelere tartışmaya açılmış ve üç yıllık sürecin ardından AB Bakanlar Konseyi’nin
23 Mart 1992 tarihli ve 880 sayılı tüzüğüyle yürürlüğe girmiştir (SKD, 2014).
Avrupa Birliğinin eko-etiketi ile her ne kadar ortak bir sistem oluşturma ve üye
ülke uygulamalarındaki farklılıkları ortadan kaldırma çabası içinde olduğu
görülmektedir. Ancak üye ülkeler bu etiketi mevzuatlarında kabul etmekle beraber
ulusal eko-etiketlerini veya Nordic ve Swan Blue Angel gibi daha yaygın kullanım
alanına sahip eko-etiketleri de halen kullanmaktadırlar. Uygulama yaygınlığına ek
olarak, ülkeler için önem arz eden ulusal ürün gruplarının AB eko-etiket sisteminin
ön gördüğü ürün grupları arasında yer almaması bunun en önemli sebebini
oluşturmaktadır (Çelik, 2007).
101
Şekil 8: Avrupa Birliğinden ve Dünyadan Eko Etiket Örnekleri
Kaynak: Çelik, 2007
Türkiye'nin AB’ne katılım sürecinde mevzuatını AB mevzuatı ile uyumlu
duruma getirmesi zorunluluğu AB'nin uygulamalarının ve yasal düzenlemelerinde
dikkate alındığı çeşitli alanda yeni mevzuat çalışmalarının yapılmasını da gündeme
getirmiştir. Ülkemizin AB ile mevzuat uyumlaştırma çalışmaları arasında AB eko-
etiket verilmesi planı hakkında 17 Temmuz 2000 tarihli Avrupa Meclisi ve
Konseyinin 1980/2000 (EC) Sayılı Direktifi de yer almaktadır (Çelik, 2007).
Eko-etiket uygulamasında kullanımda olan 26 ürün grubu vardır: Ofis ve baskı
ürünleri (bilgisayar, görüntüleme donanımı, fotokopi, çizim kâğıtları, baskı kâğıdı),
Temizlik (sabun, şampuan, deterjan vb.), elektrikli ve elektronik cihazlar (TV,
ışıklandırma, ampul, buzdolabı, çamaşır makinesi, ısı pompaları), inşaat (binalar,
ısıtma sistemleri, ahşap mobilya, saksı, boya, vernik, yatak, döşek, musluk ve duş
başları, tuvaletler), bahçe (toprak ıslah edici malzemeler ve tarım ürünleri), tatil
alanları (kamp yeri, otel vb.), giyim ürünleri ana gruplardır (İMMİB, 2016).
Macaristan Avrupa Birliği Nordic Swan Avusturya Fransa Almanya
Hollanda İspanya Hırvatistan Polonya Çek Cumhuriyeti Slovakya
ABD Kanada Japonya Avusturalya Çin Hindistan
EPA Energy Star Oeko-Tex 100 Tarım Turizm
M
a
v
i
B
a
y
Öko-Tex 1000
102
2.1.6.1. Energy Star
1992 yılında Amerikan Çevre Koruma Kurumu aracığıyla enerji verimliliği
yüksek ürünlerin kullanımını özendirmek ve desteklemek amacıyla önce sadece
bilgisayar ve donanımları için oluşturulan Energy Star etiketine sonradan ev
elektroniği, ofis donanımları ve ısıtma ve soğutma sistemleri gibi çeşitli alanlardaki
ürünlerde dâhil edilmiştir. Amerikan Çevre Koruma Kurumu verilerine göre, 2007
yılında Amerika’da ENERGY STAR sayesinde yaklaşık 16 milyar dolar tasarruf
edilerek 40 milyon metrik ton sera gazının çevreye yayılımının önüne geçilmiştir.
Yine aynı yıl ENERGY STAR 4.0 sürümü ile masa üstü ve diz üstü bilgisayarlar, iş
istasyonları için daha az enerji tüketimine yönelik daha ciddi şartlar getirmiştir. 2009
yılında ise ENERGY STAR 5.0 sürümü kapsamında büyük ticari ekranlar,
monitörler ve dijital resim çerçeveleri için spesifikasyonlar belirlenmiştir. ENERGY
STAR Amerika dışında Avrupa Birliği’nde, Japonya, Kanada, Çin, Avustralya ve
Yeni Zelanda da uygulanmaktadır (Güngör vd., 2010).
Toplumların tüketim ihtiyaçlarını elektronik teknolojilerindeki gelişmeler
önemli ölçüde etkilemektedir. Buna bağlı olarak insanların konutlarında çalışması ile
birlikte ortalama bir konut için güç gerektiren ekipmanların sayılarında ciddi bir artış
görülmektedir. Bugün artık birçok evde PC’ler, dizüstü bilgisayarlar, yazıcılar gibi
cihazlar bulunmaktadır. Günümüz teknolojisindeki bilgisayarlar yüksek elektrik
tüketimine neden olan cihazlardır. Önümüzdeki yıllarda ise bu tüketim giderek
artması kaçınılmazdır. Ancak bilgisayarların tükettiği elektrik enerjinin çoğu
bilgisayarların kullanılmadığı durumda açık bırakılmasından sebebiyle gereksiz
olarak harcanmaktadır.
103
Televizyonlar, dizüstü bilgisayarlar gibi cihazlar bekleme (stand-by) modunda
çalışmadıkları zaman da, enerji tüketimine devam etmektedir. Bu enerji uzaktan
kumanda fonksiyonu, hafıza yongası ve saat göstergesi için harcanır. leakage (sızıntı)
adı verilen bu tüketim cihazın kendi enerjisinin yaklaşık olarak % 5'ini
oluşturmaktadır. Bekleme modunda, enerji sızıntılarının azaltılması amaçıyla çeşitli
çalışmalar yapılmaktadır: örneğin, Şekil 9’da görülen Energy Star etiketliyle yeni
teknolojilerle üretilen televizyonlar ve monitörlerdeki kayıp enerji oranını %75'e
kadar miktarı azaltılmaktadırlar.
Şekil 9: Energy Star Etiketi
Kaynak: (Güngör vd., 2010)
Energy Star etiketli kişisel bilgisayar (PC), dizüstü bilgisayar, yazıcı ve tarayıcı
gibi cihazlar ise, otomatik olarak kullanılmadıkları zaman uyku konumuna geçmekte
buna bağlı olarak da gücün azalmasından kaynaklanan enerji tasarruf edilmekte ve
cihazların ömrü de uzamaktadır (Yenilenebilir Enerji GM, 2016).
104
2.1.6.2. AB Enerji Etiketi
AB Enerji Etiketlemesi, eko etiketleme sisteminin aksine gönüllü değil zorunlu
bir uygulamadır. 92/75/EEC no.lu direktif + ürün gruplarına ilişkin ayrı
yönetmelikler çerçevesinde düzenlenmektedir. Sürdürülebilir Sanayi Politikası, Eko-
tasarım ve enerji verimliliği eylem planı nedeniyle revizyona gidilmiş ve 31 Temmuz
2011 tarihinde 2010/30/EC no.lu direktif yürürlüğe koyulmuştur (İMMİB, 2016).
Elektrikli ev aletlerinde enerji etiketlemesi ile;
- Ürettikleri cihazlarda enerji tüketimlerini azaltmak amacıyla ürün imalatçılarına
önlem almalarını teşvik etmek ve dolayısıyla enerjinin verimli ve akılcı
kullanılmasını sağlanmak,
- Tüketiciye ise satın alacağı ürünün yıllık ne kadar enerji tüketeceğinin satınalma
sırasında verilmesi amaçlanmıştır (Yenilenebilir Enerji GM, 2016).
Tüketicilerin A sınıfı ürünler için daha fazla para ödeme yaptıkları saptandığı
günümüzde buzdolapları ve çamaşır makinelerinin artık çoğu A sınıfı olarak
üretilmektedir. Şekil 10’da görüldüğü üzere eko-etiketlerin üzerinde bulunması
gereken bilgiler, ürüne göre değişmektedir. Örneğin televizyonlar için enerji
verimlilik sınıfı, diyagonal görülebilir ekran, çalışır durumda elektrik tüketimi, yıllık
elektrik tüketimi, bekleme modunda elektrik tüketimi, ekran çözünürlüğü bilgileri
enerji etiketinde yer almalı ve etiketin son geçerlik tarihi verilmelidir. Şu anda
Türkiye'de buzdolapları, çamaşır makinaları, bulaşık makinaları, fırın ve klimaların
enerji etiketi bulundurma zorunluluğu olup bu ürünler AB kriterlerine ve
yönetmeliklerine uygun olarak üretilmektedir (İMMİB, 2016).
105
Şekil 10: AB Enerji Etiketi
Kaynak: Yenilenebilir Enerji GM, 2016
Yıllık enerji tüketimi bazında cihazların AB Enerji Verimliliği Etiket
sınıflandırması yedi gruptan oluşmakta ve A harfi en düşük enerji tüketim sınıfını
oluşturmaktadır. A sınıfı bir elektrikli cihazların alınması halinde bu cihazlar
etiketsiz ürünlerin tükettiği enerjiden ortalama % 45 daha düşük enerji tüketmektedir.
G harfi sınıfına ait cihazlar ise etiketsiz ürünlerin tükettiği enerjiden ortalama %25
daha çok enerji tüketmektedir. A, B ve C harfli sınıflara ait elektrikli aletlerin
tüketimleri etiketsiz ürünlerin tükettiği enerjiden daha düşük olmaktadır
(Yenilenebilir Enerji GM, 2016).
106
2.2. Coğrafi Bilgi Sistemlerinin Çevresel Kullanım Alanları
Türkiye, Ekim 2005 tarihiyle Avrupa Birliği yasalarına uyum çalışmaları
kapsamında tarama sürecine girmiştir. Bu aşamada görülmüştür ki, Avrupa mekânsal
planlama perspektifi (ESDP) adını verdiği yapılanma ile ülkemizin özellikle coğrafi
veri altyapısının oluşturulduğu tüm kurumlarda bazı mevzuat düzenlemelerine
ihtiyaç duyduğu ve bu kapsamda yapılması gereken kurumsal yapılandırma
ihtiyaçları özellikle CBS alanında ortaya çıkmıştır. AB, ESDP ile gelecekteki
Avrupa’nın Mekânsal gelişme modelleri tasarlarken, aynı zamanda yaşanabilir ve
sürdürülebilir kentsel bölgeler ve şehirler yaratmayı amaçlamıştır. İşte bu yüzdendir
ki üye devletler arasında işbirliğini destekleyen projelere ve programlara ağırlık
vermekte ve bunu sağlayacak veri ve bilgi altyapısını oluşturan uygulamalar ESPON
(European Observation Network) altında çalışmaktadır. Kentleşme konusunda imar
yasası, yapılaşma konusunda pek çok teknik mevzuat, belediyeler, arıtma ve içme
suyu tesisleri, afet sonrası müdahale, ulaşım, kadastro gibi pek çok mekânsal
düzenleme ve uygulama alanlarında icraat sunmaktadır. Mekânsal planlamada bilgi
ve verilerin ortak bir dil kullanması, tüm verilerin ulaşılabilir karşılaştırılabilir ve
güncellenebilir olması gerekliliği ortaya çıkmış ve bu konuda bazı projeler
üretilmiştir. Çevresel Bilgilerin Koordinasyonu Projesi (CORINE-Coordination of
Information the Environment) ve Mekânsal Bilgi Altyapısı (INSPIRE -Infrastructure
for Spatial Information) Avrupa'nın en önemli iki mekânsal veri altyapısı projesidir.
Bu süreçte ABGS tarafından, CORINE projesine paralel olarak Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü, INSPIRE projesine paralel olarak ta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
koordinatör kurum olarak belirlenmiştir. Ülkemizde Avrupa Birliğine katılım
sürecinde yapılan çalışmaların yanı sıra, Ulusal Plan ve Devlet Planlama Teşkilatının
107
eylem planları içerisinde ayrıca yönetmelik geliştirme çalışmalarıyla çeşitli
uygulamalar üretilmiştir. ( Ayhan ve Ölmez, 2008).
2.2.1. Mekânsal Bilgi Altyapısı ( INSPIRE)
2007 yılında Mekânsal Bilgi Altyapısı (INSPIRE) direktifi yürürlüğe
koyulmuştur. Avrupa Parlamentosunun 2019 yılında farklı uygulama aşamalarını
tamamlanmasını planladığı süreci içeren INSPIRE direktifi, mekânsal veri altyapısını
oluşturmayı amaçlamaktadır.
2001 yılına Avrupa Komisyonu’nun Mekânsal Bilgi Altyapısı’na (INSPIRE)
ilgili ilk çalışmalar Avrupa Mekânsal Veri Altyapısı (E-ESDI) uzmanlarının
Brüksel’de toplanması ile başlatılmıştır.
2002 yılında ise imzalanan bir anlaşma tutanağı gereğince 2003 yılında
INSPIRE için bir çerçeve direktif taslağı hazırlanmıştır. 2005 yılında ise direktifin
detaylı uygulamalarına yönelik olarak INSPIRE çalışma programı yayınlanmıştır.
INSPIRE Çalışma Programını içerisinde mekânsal veri ilgi toplulukları uzmanlar,
mali kaynak, yeterlilik, teknik kullanıcı politikaları ve mekânsal bilgi aktarıcıları gibi
hususları bir arada değerlendiren kişiler kendiliğinden örgütlenmiş topluluklar olarak
tanımlanmıştır. Uluslararası, ülkesel, bölgesel ve yerel seviyede yetkili ve belli bir
alandaki veri kaynağından sorumlu olan kuruluşlar ise yasal yetkili örgütler olarak
tanımlanmaktadır.
2007 yılında Avrupa Birliği Mekânsal Bilgi Altyapısını kurmak üzere Avrupa
Komisyonu kapsamında sürdürülen yasal çalışmalar sonucunda yürürlüğe giren
INSPIRE Direktifi meta veri, ağ hizmetleri, veri ve hizmetlerin paylaşımları,
108
verilerin teknik özellikleri, gözlem ve raporlama hususlarında ortak uygulama
kurallarının kabul edilmesini gerekli bulmaktadır.
INSPIRE, çevreyle ilgili Avrupa içinde mekânsal bilgilere kamusal erişimin
daha kolay hale gelmesine olanak tanıyacak ve sınırları aşan bir politikanın
oluşturulmasına ve mekânsal verilerin kamu kurumları arasında paylaşılmasına
yardımcı olacaktır.
INSPIRE Direktifi, Komisyondan, AB topluluğu için bir coğrafi portal
kurulmasını ve üye ülkelerin coğrafi portal ve işletimine karar verdikleri erişim
noktalarıyla kendi altyapılarına erişim sağlamalarını istemektedir. Günümüzde
kullanılan sürüm, INSPIRE coğrafi portalının ilk örneği olmakla beraber
hizmetlerinin ve mekânsal veri setlerinin keşfi ve görüntülenmesine izin vermektedir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü
bünyesindeki prototip INSPIRE coğrafi portalı günümüzde belirli sayıda keşif ve
görüntüleme hizmetine erişmektedir. Bu sebeple az sayıda hizmet ve mekânsal veri
setine ait meta veriye ulaşılabilinmektedir (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2016).
2.2.2. Kent Bilgi Sistemleri (KBS)
Kent bilgisi, ulaşımdan güvenliğe, planlamadan sağlığa, altyapıdan üstyapıya,
eğitimden turizme özetle kent yaşamındaki bütün olgulardır. Kent bilgisi ile kamu
kurumlarınca toplanan, saklanan, paylaşılan ve gerektiğinde kamuya sunulan
hizmetler içerisinde yer alan her bir işlev ile direkt ilişkilidir (Yomralıoğlu, 1999).
Kent bilgi sistemleri kentliye ve kent ait bilgilerin belli araçlarla toplanması, uygun
donanım ve yazılımlarla veri tabanlarına aktarılmasını sağlamak için kurulan
sistemlerdir. Ayrıca aktarılan bu veriler arasındaki bağlantıların kurularak
109
yönetilmesi ve çeşitli sorgulamalar oluşturup analizlerin yapılarak şehirlerin her türlü
ekonomik, idari, kültürel sosyal ve diğer hizmetlerinin en iyi biçimde
gerçekleştirilmesi de kent bilgi sistemleri ile sağlanmaktadır (Alkaya ve Alkaya,
2006).
Kent bilgi sistemleri şehirlerdeki faaliyetlerin yerine getirilmesi esnasında en
uygun kararların verilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan yönetimsel bilgiler ile eğitim,
planlama, mühendislik, sağlık, emniyet, turizm ve benzeri ana hizmetlerin hızlı ve
sağlıklı bir şekilde araştırmaktır. KBS, bilişim teknolojileri ve İnternet yardımıyla
şehirlerin alt ve üst yapı tesislerinin bakım ve onarımı, yenilenmesi, şehirlerin sosyo-
kültürel gelişmesinin izlenmesi, gereken fiziksel planlama çalışmalarının
yönlendirilmesi, insan-toprak- imar-kadastro ilişkilerinin kurulmasına modern bir
anlayışla yardımcı olmaktadır (Yomralıoğlu, 1999).
Türkiye’de hızla gelişen ve büyüyen şehirlerinin günümüz ve geleceğe ilişkin
ihtiyaçlarının karşılanması için kent bilgi sistemlerinin kurulması ve önemli bir
hizmet aracı olarak da düşünülmesi yerel yönetimlerin gündemine girmiş
bulunmaktadır (Baz, 1999).
Kent halkının yerel nitelikteki ortak hizmetlerinin yürütülmesinde görevli yerel
yönetimler ve özellikle de belediyeler yetkili ve sorumludurlar. Belediyelerde kente
ait konum verilerinin kontrol altında düzenli bir şekilde işlenmesi, kentsel
faaliyetlerin yerine getirilmesi, sağlıklı bilgiye hızlı erişimin sağlanması ile mümkün
olacaktır. Türkiye’deki birçok belediyelerde imar, planlama, harita ve kadastro gibi
birimlerdeki konum bilgisine dayanan hizmetlerin yürütülmesi sırasında
organizasyon eksikliği ve veri temininin zorluğundan yoğunluk yaşanmakta ve
işlemler zamanında yerine getirilememektedir (Pektaş, 2008).
110
Gelişen teknoloji ile şehirlerdeki konumsal bilgiler birleştirilerek sunucular
üzerine depolanabilmekte ve işlemler bilgisayarlar ve sunucular üzerinden
İnternet’ten izlenmekte ve organize edilebilmektedir. Bilişim teknolojileri ile karar
alma sürecinde temel girdileri oluşturan verilerin güvenilir, hızlı ve kapsamlı
olmasını sağlayarak, karmaşık organizasyonların etkili ve verimli bir şeklide
yönetimini kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle yerel yönetimlerin başarısı için bilgi
teknolojilerinden etkin olarak yararlanmak gerekmektedir. (Yomralıoğlu ve Çelik,
1999).
Türkiye'de Kent Bilgi Sistemleri (KBS) ile yerel yönetimlerle ilgili
uygulamalarında sistemlerin birbirleriyle uyum sağlayamadıklarından ve
kullanılacak standartları tanımlayan teknik bir mevzuatın bulunmaması sebebiyle
ortak bir tecrübenin oluşmaması neticesinde oluşan kaynakların gereksiz harcanması
gibi problemlerin çözülebilmesi amacıyla özellikle yerel yönetimler tarafından
kullanılan mekânsal nitelikli bilgilerin beraber çalıştırılması gerekmektedir. 2012
yılında bu kapsamda Kent Bilgi Sistemleri Standartlarının Belirlenmesi Projesi
gerçekleştirilmiştir. Bu proje kapsamında: Pilot amaçlı veri/bilgi kullanımı ve analizi
gerçekleştirilmiş olan kuruluşlar; İstanbul Büyükşehir, Denizli, Konya Büyükşehir,
Maraş, Fatih, Pendik, Alanya, Etimesgut Belediyeleri ile Konya ve Denizli İl Özel
İdareleridir.
2.2.3. Türkiye Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi (TUCBS)
Türkiye Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi referans modeli (TUCBS), topoloji,
uygulama şeması kuralları, geometri, coğrafi nesnenin tanımlanması ve zamansal
yönetimi, ölçek-çözünürlük ve genelleştirme yaklaşımları, genel detay modeli, detay
111
kataloğu, meta veri, veri kalitesi ve veri paylaşımı gibi bileşenlerinden oluşmaktadır.
Belirlenen TUCBS veri temalarına ait veri modelleri ve uygulama şema standartları
bu bileşenler esas alınarak geliştirilebilir. Bu bağlamda TUCBS standartlarının
belirlenmesi sürecinde kavramsal model bileşenleri temel alınarak TK(tapu-
kadastro), IB(idari birim), UL(ulaşım), AD(adres), Bina(bina), HI(hidrografya),
AR(arazi örtüsü), OR(ortofoto), TO(topografya) ve JD(jeodezi) detay sınıflarına ait
uygulama planları, detay katalogları ve GML tabanlı uygulama planları
üretilmektedir (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2016).
2.2.4. Gerçek (True) Ortofoto ve Coğrafi Veri Üretimi
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü ve
Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) tarafından yürütülen gerçek (True) ortofoto
ve coğrafi veri üretimi bütün Türkiye coğrafyasını kapsamaktadır.
Türkiye genelinde coğrafi veri ( konuma bağlı veri) ve kıyı alanlarında ve
tabiat varlıklarına koruma alanlarında (Karakaya Barajı, Hazar Gölü, Muğla Bölgesi)
1/1000 ölçekli renkli ve yapay gerçek ortofoto üretimi gerçekleştirilmektedir (Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı, 2016).
2.2.5. E-Plan
Doğal, tarihi, fiziki ve kültürel değerlerin koruması ve geliştirmesi, kullanma
dengesini sağlaması, şehir, bölge ve ülke düzeyinde sürdürülebilir kalkınmayı
desteklemesi, sağlıklı ve güvenli, yaşam kalitesi yüksek çevreler oluşturması için
oluşturulan, yapılaşma ve arazi kullanım kararları getiren mekânsal planlardır.
112
Türkiye genelinde E-Plan otomasyonu ile tek bir standart ile plan üretimi
gerçekleştirilerek, oluşturulan tüm planlar İnternet ortamından paylaşılmaktadır. Bu
yolla şehirlerin etkin yönetimi için mekânsal planlar takip edilmektedir. Ülkemizde
pilot uygulaması yapılan e-plan otomasyonu yazılımının geliştirilmesi ve Türkiye
geneline yayılması çalışmaları sürmektedir (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2016).
2.2.6. ATLAS
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde Atlas uygulama yazılımı ile değişik
seviyelerde oluşturulan coğrafi veriler, İnternet tabanlı iki ve üç boyutlu olarak
hizmete sunulmaktadır. Diğer kamusal kurumlara ait coğrafi veri servisleri de
katman olarak Atlas uygulama yazılımına eklenebilmektedir. Merkezi veri tabanına
bütünleştirilen coğrafi veriler Atlas uygulama yazılımı ile uluslararası OGC
standartlarındaki İnternet servisleri kullanılarak Atlas üzerinden hizmete
sunulmaktadır. Standart yapıda hizmet sunabilen bütün açık kaynaklı ve ticari CBS
sunucuları ile uyumlu olan Atlas, bütün coğrafi veri hizmetlerini beraber gösterebilen
açık kaynak kodlu bir İnternet uygulamasıdır. (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2016).
3. Kablosuz Algılayıcı Ağlar
Kablosuz Algılayıcı Ağlar, birçok kısa mesafeli, az kapasiteli vericiye sahip
olan, düşük maliyetli ve güçlü algılayıcının kolayca ulaşılamayan ve çoğu zaman da
güvenilir olmayan çevrelere gelişigüzel yerleştirilmesiyle oluşturulur. Şekil 11’de
görüldüğü üzere her düğümün iletişim, algılama ve hesaplama özelliği mevcuttur.
Fiziksel bir çevrede bırakılan bu düğümler birbirleriyle olan iş birliği içerisinde
çevreden aldıkları verileri ağlar ile dünya ortamına aktarmaktadır. Algılayıcı ağlarda
113
fiziksel ortamdan çeşitli algılayıcılar yardımıyla algılanan veriler, birbirleriyle
işbirliği yöntemiyle kablosuz şekilde hedefleri olan bilgi işlem ağına aktarılmaktadır.
Sayıları uygulamalarına göre çok fazla olabilmektedir. Kullanılabilirlik yönünden
ufak boyutta olmaları ise fiziksel bir gerekliliktir. Bu düğümler gözlem yapılacak
fiziksel çevreye rasgele bırakılarak birbirlerini tanımaktadır. Düğümler ortak hareket
ederek geniş bir alanda ölçümleri gerçekleştirebilmektedir (Dener, 2014).
Şekil 11: Kablosuz Ağ Mimarisi
Kaynak: (Odabaşı ve Tozan, 2009)
3.1. Kablosuz Algılayıcı Ağların CO2 Emisyonlarını İzleme Amaçlı
Kullanımı
Dünyadaki hava kalitesinin izlenmesini yürüten büyük şehirler ve
metropollerde pek çok kuruluş mevcuttur. Bu konudaki ülke örneklerini
incelendiğinde; İngiltere’de farklı kirleticilerin günlük veya saatlik verilerini izleyen,
hava kalitesi arşivi mevcuttur. Bu yapıya benzer şekilde Hindistan Çevre Portalı olan
Indiastat’da, Hindistan’daki kirlilik düzeylerini ölçmekte ve alınan verilerle oluşan
istatistikler de raporlamaktadır. ABD’de ise Çevre Koruma Ajansı (Environmental
114
Protection Agency - EPA) tarafından hava ortamını izleme programı ile Ulusal Hava
Kalitesi Standartları (National Ambient Air Quality Standards - NAAQS)
oluşturulmuştur. Bu standartlar ile şehirlerde kirletici seviyelerinin izlenmesi
amaçlanmıştır. Yaygın olarak izleme için gaz analizörleri, kızılötesi algılayıcılar ve
difüzyon tüpleri kullanılmaktadır. (Shum vd., 2011).
Hava kalitesinin izlenmesi için araştırmacılar on-line olarak ortam izleme
sistemleri için kablosuz algılayıcı ağ sistemi ve İnternet tabanlı Coğrafi Bilgi Sistemi
(Geographic Information System - GIS) bütünleşmesi çalışmalarına devam
etmektedir (Shum vd., 2011).
Almanya’da ise atmosfer kirliliği için Braunschweig şehrindeki şehir içi
algılayıcılar yerleştirilmiş ve ayrıca otobüsler GPS alıcıları ile donatılmıştır. Bu
sayede hücresel modem aracılığı ile izleme merkezine çevresel raporlama
yapılmaktadır (Nagel, 2005).
İngiltere’de trafik yönetimi ve izlenmesi, rota planlama ve trafik ile ilgili
bilgilerin görüntülenmesi amacıyla oluşturulan Şebeke Ortamlarında Mobil Çevre
Algılama Sistemleri (Mobile Environmental Sensing System Across Grid
Environments - MESSAGE), İngiltere’de beş üniversitenin çalışması ile yapılan bir
projedir (Shum vd., 2011).
İngiltere’de University College London (UCL), Yapı Çevre Fakültesi
tarafından geliştirilen diğer bir ortam havasını izleme projesi ile açık ve kapalı
ortamlarda CO (Karbon Monoksit) yoğunlaşmasını izlenmektedir. Bu projede veri
kaydediciler kullanmaktadır (Shum vd., 2011). Streetbox olarak adlandırılan bu proje
İngiltere genelinde birçok yerel yönetim tarafından yaygın olarak kullanılan bir
gösterge monitör halini almıştır. (UCL, 2016).
115
3.2. Çevresel İzleme Amaçlı Kullanımı
İnternet tabanlı kablosuz algılayıcı ağlar çevresel izleme uygulamalarını en
yoğun olarak kullanıldığı alanlardan biridir. Bu şekil uygulamalarla düşük maliyetli
algılayıcılarla çok geniş çevrelerde algılama sağlanabilir. Kullanım alanları çok
geniştir. Örneğin akarsular, su havzaları ve ekosistemlerin haritalanması, tarım
çevresi gözlemleri ve geleceğe yönelik tahminler gibi birçok alanda çok rahatlıkla
kullanabilinirler (Akyıldız ve Vuran, 2010),
Şekil 12’de Kablosuz Algılayıcı Ağlar ile Çevresel İzleme Sistemi örnekleri
yer almaktadır (Turjman, Hassaneın, Ibnkahla, 2011).
Şekil 12: Kablosuz Algılayıcı Ağlar ile Çevresel İzleme Sistemi Örnekleri
Kaynak: (Turjman, Hassaneın, Ibnkahla, 2011).
Toprak ve suyu incelemek için Batı Avustralya Üniversitesi’nden
araştırmacılar ise ilk örnek olarak çok küçük çapta kablosuz algılayıcılar
geliştirmektedirler. Geliştirilen bu tür algılayıcılar kentsel su alanları, su hareketlerini
116
ve orman yüzeyindeki sulama alanlarını izlemek için kullanılmaktadır. Benzer
şekilde Hindistan Yaban Hayatı İzleme Projesi (Project For Indian Wild Life
Monitoring) WildCENCE ile Hindistan’daki mikro klima etkisi, yaban hayatı ve
orman zenginliğini korumaya yönelik çeşitli hareketler ve aktiviteler izlenmektedir
(Nallusamy ve Duraiswamy, 2011).
Norveç’te Southampton Üniversitesi'nden araştırmacılar kablosuz algılayıcılar
kullanarak bir buzulun ile çevresini izlemeye yönelik bir sistem kurmuşlardır.
Araştırmacılar buzul ve altına yerleştirdikleri algılayıcı düğümler sayesinde çevreyi
rahatsız edici kablolar olmadan veriler toplamaktadırlar (Merret ve Tan, 2010).
Buzul izleme, fiziksel ortamdaki kuşların gözlemi ve okyanus suyunun izlenmesi
gibi uygulamalar bu sistem içerisinde yer almaktadır (Akyildiz ve Vuran, 2010,
Nallusamy ve Duraiswamy, 2011).
Portekiz gibi sıcak iklime sahip ülkeler orman yangınları ile ciddi sorunlar
yaşamaktadır. Yangınların çok büyük oluşu ve söndürülmesinin çok zor oluşu temel
sorunlardan birini oluşturmaktadır. Kablosuz algılayıcı sistemler bu gibi durumlarda
orman yangınlarının erken aşamalarda saptanmasında kullanılmaktadır. Sıcaklığa,
neme, basınca ve pozisyona bağlı olarak farklı türdeki algılayıcılar orman alanına
daha önceden yerleştirilerek verileri orman içine dağıtılan ağ geçitleri sayesinde
merkeze göndermektedir. Ağ geçitleri merkezi telekomünikasyon sistemlerine
bağlanarak yangına müdahale için kontrol merkezinin gerekli önlemleri alması
sağlanmaktadır. Örneğin aniden olan sıcaklık artışlarında kontrol merkezi derhal
alarma geçerek yangın söndürme araç ve ekipmanlarını devreye sokmaktadır
(Verdone vd., 2008).
117
Buna benzer bir diğer sistem Güney Kore’de Orman Yangınları Gözetleme
Sistemi (The Forest-Fires Surveillance System - FHSS) olarak adlandırılmaktadır.
Dağlık alanlardaki ormanlarda çıkan yangınları gerçek zamanlı olarak önlemek
amacıyla geliştirilmiş bir sistemdir. Duman, sıcaklık ve nemi algılayan erken ısı
algılayıcıları sayesinde orman yangınlarının oluştuğu esnada insanları uyarabilen
gerçek zamanlı bir erken uyarı sistemidir (Khedo vd., 2010).
Çevre izlemede kablosuz çevre algılayıcı ağların kullanıldığı temel uygulama
alanlarından biri Habitat izlemedir (Akyildiz ve Vuran, 2010). Bu tür uygulamalar
genelde veri toplama ve algılama gerektiren zebralar, kaplanlar, fırtına kuşları veya
istiridyeler gibi canlıları izleme amaçlı kullanılmaktadır. Habitat çalışmalarındaki
çoğu senaryo asgari, azami ve ortalama işlemleri kullanarak veri toplama gibi
kısmen basit bir sinyal işleme özelliğini gerektirmektedir. Bu sebeple algılayıcı
düğümler bu türdeki uygulamalar için mükemmel bir sistem sağlamaktadırlar (Yu ve
Prasanna, 2006). Şekil 13’de Temel Habitat İzleme Sistem Modeli görülmektedir.
Şekil 13: Temel Habitat İzleme Sistem Modeli
Kaynak: Hac, 2013
2002 yılında fırtına kuşu davranışlarını incelemek için Berkeley College ve
Intel Araştırma Laboratuvarı (Akyildiz ve Vuran, 2010) araştırmacıları işbirliğiyle
118
Great Duck Island’da algılayıcı ağını yerleştirmişlerdir. Kablosuz algılayıcı ağlar
üzerinden alınan veriler uzaktaki baz istasyonuna gönderilmektedir.
Kolombiya Nehri Ekosistemi (The Columbia River Ecosystem - CORIE)
çeşitli çevresel algılayıcı düğümler ile Kolombiya nehrinin denize döküldüğü
istasyonlarda çevresel gözlem ve tahmin sistemidir. Kolombiya nehri içinde ve
çevresindeki su hızı, sıcaklığı, tuzluluğu ve derinliği ölçmek amacıyla 24 istasyona
çeşitli çevresel algılayıcı düğümler yerleştirilmiştir. Ayrıca bu algılayıcı düğümler ile
nehir ve çevresindeki rüzgâr ve hava özelliklerini ölçmek de mümkündür. İnternetten
üzerinden algılayıcılardan gerçek zamanlı olarak gelen veriler ekosistem
araştırmaları, deniz araştırmaları kurtarma yönetiminin sürekli kontrolü için
kullanılmaktadır. (Akyıldız ve Vuran, 2010).
Antarktika’daki Erebus volkanik yanardağında beş istasyonlu algılayıcılar
dizisi, uydu bağlantısı ile İnternete bağlı bir merkezi sunucuya veri iletmektedir
(Werner-Allen vd, 2005). Şekil 14’de yerleşimi ve ağ haritası ve istasyonları
gösterilen Antarktika’daki Erebus volkanik yanardağından eş zamanlı gerçek bilgiler
alınmaktadır (EOS, 2004).
Şekil 14: Erebus Volkanik Yanardağı İzleme Sistemi
Kaynak: EOS,2004
Dünyada konuşlandırılmış ilk kablosuz algılayıcı olan bilinen ve 1970 yılında
Amerikan Ulusal Hava Servisi tarafından geliştirilen otomatik gerçek zamanlı yerel
119
değerlendirme (Automated Local Evaluation in Real-Time - ALERT), gerçek
zamanlı bir sel algılama ve önleme sistemidir. Yağışlar, su seviyesi ve hava çeşitli ağ
algılayıcıları ile saptanmakta ve bu sayede çeşitli tahminler yapılabilinmektedir.
Günümüzde bu sistem ABD’nin batısında Kaliforniya ve Arizona’da acil durumlar
için kullanılmaktadır (Xu, 2002).
Kablosuz algılayıcı Ağlar, birbirinden bağımsız çalışan araçlar ile farklı
ortamlardaki kirlilik, sıcaklık, toprak bileşimi, nem, ışık, ses, basınç, gürültü
seviyesi, titreşim, nesne hareketleri gibi fiziksel ya da çevresel koşullarını birlikte
izlemek içeren için kurulan sistemlerdir. Kablosuz algılayıcı ağlarında kullanılan ve
hesaplama, algısal bilgi toplama ve ağdaki diğer bağlantılı düğümlerle haberleşme
yeteneklerine sahip düğümler mevcuttur.
Günümüzde çok geniş bir kullanım alanı olan kablosuz algılayıcı ağlar hava
durumu, hava kirliliğinin tespiti, sel, deprem, orman yangını gibi doğal afetlerin takip
edilmesi, buzulların izlenmesi, tarımsal faaliyetlerin izlenmesi, nesli tükenmekte olan
hayvanların izlenmesini gibi birçok çevresel uygulamalarda yoğunlukla
kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra hastaların durumlarının takip edilmesi, yaşlıların
gözetim altında tutulması ve çeşitli sağlık uygulamalarında, araçların izlenmesi ve
tespit edilmesi, enerji hatlarının izlenmesi, küçük çocukların aileleri tarafından takip
edilmesi, ışıklandırma kontrolü, trafik ışıklarının kontrolü, yangın sistemlerini içeren
ticari uygulamalarda, akıllı ev uygulamaları ve bina güvenlik sistemlerini içeren ev
otomasyonu gibi birçok alanda kablosuz algılayıcı ağlar kullanılabilmektedir.
Bilimsel topluluklar ve bir bütün olarak toplumlar için çevresel izleme
uygulamalarının önemi büyüktür. Kapalı veya açık ortamlarda çevresel izleme
yapabilen kablosuz algılayıcı ağlar çok geniş ve ulaşımı ve şartları zor olan bölgelere
120
yerleştirilebilinir. Bu ağlar olmadığı taktirde izleme ve denetim süresi yıllarca
sürebilir. Zaman ve maliyet ve doğal şartlara göre değerlendirildiğinde özellikle
çevresel uygulamalarda önemi çok büyüktür.
Bununla birlikte sel ve deprem gibi doğal afetlerin bu olayların meydana
gelebileceği noktalara yerleştirilerek daha erken bir uyarı sistemi sağlanabilir. Bu
sayede doğal ve çevresel felaketler olmadan önce gerekli önlemlerin alınmasını da
mümkün kılmaktadır. Bu sistemler özelikle insanların olmadığı durumlarda çevresel
ortamı izlemek ve gözetlemek için tasarlanmıştır. Yerleştirildikleri ortamlarda doğa
veya atmosferin hesaplanamaz ve kaçınılmaz zorlukları göz önüne alındığında bu
sistemlerin mümkün olduğunca verimli ve sağlam donanımlardan oluşması
gerekmektedir.
İnternet ve çevre bağlamında kablosuz algılayıcı ağlar değerlendirildiğinde bu
ağların kullanıldığı birçok uygulamada, izlenilen ortamdan algılanan veriler internet
üzerinden gözlemlenmekte ve İnternet üzerinden gönderildikleri sunucu üzerinde
işlenmektedir. Algılayıcı düğümlerin bulundukları ortamdaki algıladıkları değerleri
kablosuz algılayıcı ağlar aynı anda veritabanı sunucusu üzerinden İnternet ortamında
ve mobil ortamda analiz edilebilmektedir. Bu sebeple kablosuz algılayıcı ağlar,
İnternetin çevresel izleme uygulamalarda en etkili biçimde kullanıldığı alanlardan
birini oluşturmaktadır.
Sonuç olarak İnternet ve bilgi teknolojilerindeki hızlı gelişim kablosuz
algılayıcı ağları önümüzdeki yıllarda çok daha önemli hale getirecektir. Özellikle
çevresel izleme ve koruma ilgili birçok alanda daha da yaygınlaşarak kullanılacaktır.
121
4. İnternetin Çevresel Eğitim Amaçlı Kullanımı
Günümüz ve gelecekte karşılaşabileceğimiz çevre sorunlarını çözebilmek ve
çevrenin çeşitli boyutlarından kaynaklanan karmaşık yapısını daha iyi kavratmak
amacıyla davranış değişikliğinin yaratılması çevre eğitimi olarak ifade edilmektedir
(Küçükcankurtaran, 2008).
Bilgi toplumu görüşünü benimseyen Drucker gibi kimi yazarlar, oluşan yeni
toplum anlayışında, eğitim biçim ve anlayışının değişmesi gerektiğini gündeme
getirmişlerdir. Bu görüşü destekleyen yazarlara göre, bilgi teknolojilerinin
gelişmesine paralel olarak eğitimde de süreklilik sağlanmalıdır (Drucker, 2000:237).
Özellikle İnternet gibi ileri teknolojiler, standartlaşmış kitle eğitiminin yerini alarak,
öğrencilerin, eğitimini istediği zaman istediği bir yerde ya da evinde almasına olanak
sağlamaktadır (Toffler,1996:23).
Kişilerin çevre ahlâkını, bilincini, bilgisini, çevresel tutum ve davranışlarını
olumlu tarafta değiştirmeyi amaçlayan eğitim ise çevre için eğitim olarak
tanımlanmaktadır. Bu sebeple bilgilerin ve çevresel tutumların değişmesi çevre için
eğitimin birincil hedefleri arasındadır (Atasoy vd., 2008).
1970’li yıllardan günümüze kadar olan süreçte çevre eğitiminin gerekliliği
gündeme gelmeye başlamıştır. Nitekim 1972 yılında yapılan Stockholm
Konferansı’nda çevre eğitimi üzerinde durulmuştur. Birçok ülkede bu zamandan
günümüze kadar birçok proje geliştirilerek çevre eğitimine değişik görüşler
getirilmiştir. 1975 yılında yapılan Belgrad Toplantısı’nda çevre eğitimin insan
hayatının her döneminde yer alması gerektiği, sorunları çözmek ve önlemek
amacıyla bölgesel farklılık gözetmeksizin bireylerin aktif katılımının gerekliliği ve
her türlü gelişme ve büyümenin çevre açısından değerlendirilmesi kararlaştırılmıştır.
122
1977 yılında Tiflis’te gerçekleştirilen toplantıda ise çevreye karşı bilgi sahibi ve
duyarlı olunması, sorunların çözümü için insanın rolünü anlamaya yönelik olarak
kararlar alınmıştır (Bener ve Babaoğlu 2008).
Bilişim teknolojilerinin eğitim alanında kullanımı bu alanın yeniden
yapılandırılmasına önemli katkıda bulunmaktadır. Bilişim teknolojileri öğrencilere
öğretmenlerin sundukları etkinliklerin çeşitlendirmelerini ve aynı zamanda
öğretmenlerin klasik tarzdaki öğretim yöntemlerinden değişik bir etkinlik
yaratmalarını sağlamaktadır. Buna ek olarak öğrencilerin öğrenimlerinde aktif
olmaları fırsatını vermektedir (Küçükcankurtaran, 2008).
2008 yılında Küçükcankurtaran’ın yaptığı bir araştırmada çevre eğitiminde
İnternet sitelerinin özellikleri ve İnternet kullanımı hakkında çeşitli bilgiler vermiştir.
Bu çalışmasında; pedagojik kaynakların çevre eğitiminde etkinliklere eklenmesinde
iki şekilde kullanım görüldüğünü ifade etmiştir. Bunlardan ilki pasif kullanım olarak
adlandırılmaktadır. Bu kullanım şeklinde öğrenci eğitim yazılımından veya İnternet
sitesi kaynağındaki bilgilerin akışına karışmadan faydalanmaktadır. Bu şekil
kullanımın amacı ise belli bir konu hakkında görsel, işitsel materyaller kullanarak ve
duyusal açıdan öğrenimi zenginleştirerek bilgi kazanımının artmasını sağlamaktır
(Küçükcankurtaran, 2008).
Çevre eğitiminde bilgilerin yapılandırılması aynı anda çevre sorunlarına
çözümler aramayı da gerektirir. Öğrencinin insan kaynaklı sorunlara çözüm arayacak
bir yeteneğe sahip olması ve çevrenin karmaşık yapısıyla karşılaşması
beklenmektedir. Öğrencinin bu özellikleri elde etmesi için sunulan simülasyonlar ve
animasyonlar yardımıyla daha aktif olması gerekmektedir. Bu şekil kullanım ise aktif
kullanım olarak adlandırılır. Ayrıca Küçükcankuran yaptığı çalışmada, İnternete
123
dayalı çevre eğitimiyle ilgili sitelerin nasıl olması gerektiğini açıklayarak çevre
eğitimi için düzenlenmiş İnternet sitelerinin ülkemiz örneklerinin yeterli olmadığı ve
çevre eğitiminde İnternetin kullanımının derslerin daha iyi bir şekilde işlenmesi için
avantaj sağlayacağını da belirtmiştir (Küçükcankuran 2008).
5. İnternetin Toplumsal ve Sosyal Hayat Üzerinde Etkileri
İnternet, milyarlarca insanı bilgisayar ile birbirlerine bağlayan, fiziksel
ortamdan bağımsız sanal bir iletişim, bilgi, ticaret, paylaşım ve eğlence ortamıdır.
İnternet, bilginin özgürce paylaşıldığı yeni toplum ortaya çıkmakta ve sınırları
ortadan kalkmaktadır. İnternet ile oluşan bu sanal ortamın dünyanın her yerinden
milyarlarca insanı mesafeleri kaldırarak bir araya getirmesi sonucunda dünyamızın
küresel bir köy haline geldiği söylenebilinir (Pacaman, 2008).
Küresel köy olarak tanımlanmasının sebebi insanların bu sanal ortamda
mesafeleri kaldırarak etkileşim içerisinde olmaları, köydeki yardımlaşmaya benzer
bu sanal ortamda da yaşanıyor olması ve ayrıca bu sanal dünyanın kendi dilini,
ahlakını ve kültürünü oluşturması gibi nedenlerdendir. Bu evrensel köyde yaşayanlar
araştırıldığında yeni bir insan şeklinin gerçekleşmeye başladığı görülmektedir.
İnternet toplumunu oluşturan bu kişiler, netdaş veya net halkı olarak
adlandırılmaktadır (Akçamete, 2001:25-33).
Gelişmiş ülkelerindeki hizmet sektörü, eğitim, tıp, araştırma gibi bilgiye dayalı
işlerde çalışanların oranı diğer sektörlere nazaran daha fazladır ve bu oranın günden
güne daha da arttığı gözlenmektedir. Endüstri toplumlarında güç olarak kabul edilen
sermayenin yerini bilişim toplumlarında bilgi almıştır. Bilişim toplumlarında bilgi en
büyük sermayedir. Bilişim toplumundaki bireyler iş yerlerinden çıkarak evlerine geri
124
dönmüşlerdir. Günümüzde birçok kişi İnternet sayesinde artık işlerini evinden
yürütmektedir. Bu bağlamda endüstri toplumlarına geçiş ile birlikte çalışmaları için
evlerinden çıkan bireyler yeniden evlerine geri dönmüş olduklarını söylemek yanlış
olmaz (Akgül, 1995:137-139)
Bilgi ve beyin gücü ile oluşan ve yeni iletişim teknolojileri ile ön plana çıkan
bu yeni toplum çeşitli isimlerle anılmaktadır. Bu isimlerden biri ise Bilişim
Toplumudur (Gökçe, 2001:15-17). Bilişim toplumunun en yukarı seviyesine
ulaşması yani, yeni iletişim teknolojilerinin tüm insanlar tarafından kullanılması bu
noktada en önemli sorun olarak görülmektedir. Eşitlik, küresel barış ve
demokrasiden bahsedebilmek ancak bu sağlanırsa mümkün olacaktır (Yolaç,
2001:45-52).
Günlük yaşantımızda giderek İnternetin daha fazla yer alması bilişim, iletişim
gibi alanlarda yeni iş kollarının oluşmasına neden olmuştur. Araştırma, eğitim,
medya gibi bilişim alanında çalışan insanların sayısının artması ve bu alanlardaki iş
kollarına olan talebin de artması sonucunda ‘Bilişim Toplumu’nun oluşumu ivme
kazanmıştır. Bilişim Toplumu olmanın temel şartlarından en önemlilerinden biri
bilişim alanında çalışanların tüm çalışanlara oranının yüksek olması ve lise üstü
eğitimli nüfusun fazla olmasıdır (Akgül, 1995:137-139).
Sosyolojik açıdan bakıldığında Bilgi ve İletişim Teknolojileri ve İnternet’e
yaklaşım iki farklı kategoride incelenebilir:
a) Liberal Yaklaşım: İlerleme sadece bilgiyle gerçekleşebileceğini savunan bu
görüşün varsayımları:
- Bilginin artışı ve rahatça dolaşımı toplumsal hastalıkları yok edilecektir.
- Yeni iletişim teknolojileri demokratik toplumun alt yapısını oluşturacaktır.
125
- Verimliliğin artması insanlara büyük ölçüde zaman kazandıracaktır.
- Sosyal olmayan insanları İnternet daha katılımcı ve aktif bir alana çekerek bu
insanları sosyalleştirecektir. Olabildiğine özgür ve kopuk olan bu sanal ortamda
bastırılmış duygular ve kimlikler ortaya çıkacaktır. Bu sanal ortamda görülme ve
tanınma riski olmadığından dolayı insanlar gerçek hayatta paylaşamadıkları,
konuşamadıkları düşüncelerini rahat bir şekilde belirtebilecektir.
b) Eleştirel Yaklaşım: Gelecekte teknolojinin insanın önüne geçeceğini savunan bu
görüşün varsayımları ise:
- İnternet, insanları yanlış ve kötü amaçlı kullanımlar sonucunda asosyal hale
getirecektir.
- İnternet’in insanlar üzerinde bulundukları toplumlardan uzaklaştırıcı ve kopuk,
yalnızlaştırıcı bir etkisi bulunmaktadır.
- İnsanların iletişimlerini yalnız bilgisayar ve cep telefonları üzerinden sağlaması,
konuşmak yerine mesaj atmayı tercih eden insanların çoğalması, insanlar arasındaki
ilişkileri zamanla yok edebilecektir.
- Toplumların gelecekte bir gözetim toplumu haline gelmesi mümkündür.
- İnsanların teknoloji üzerindeki denetim hâkimiyetini giderek kaybetmesi de önemli
problemlere yol açabilecektir (Aydın, 2001:448-496).
İnternet, dikey ve yatay bütün geçişlerin yönünü değiştirerek toplumsal yapının
bütün unsurlarına dokunmaktadır. İnternet bu yönüyle ele alındığında, insanlık
tarihindeki mevcudiyetinin çok yeni olmasına karşın hiçbir alan ve konu ile
sınırlandırılmaksızın, bütün dünyanın sınırlarını değiştirerek tamamen yeni bir
ortamın oluşmasına neden olmuştur. Kendisine özgü kültürel bir dünya oluşturan bu
yeni ortam ile İnternet, yanında yeni bireysel ve toplumsal ilişki şeklîlerinin, yeni bir
126
kültürel ortamın oluşmasının ve yeni kimliklerin de ortaya çıkmasında itici gücü
olmaktadır. Bu yönüyle bakıldığından İnternet, kişilerin, sahip oldukları
bilgisayarların ve akıllı cihazların etkileşimi sayesinde büyük miktarlardaki verinin
dünya çapında yayılıma vesile olmuştur (Aydoğan,2010:4).
Küresel boyutta bilgi akışının son noktası olan İnternet ile başlatılan toplumsal
paylaşım ağları, mekân ve zaman olgularını değiştirerek bireysel ve toplumsal
yaşamın yeniden yorumlanmasını sağlamışlardır. Bu sebeple küresel bir ağ yapısı
içinde oluşan bu yeni sürecin en anlamlı tanımlaması Ağ Toplumu’dur. Manuel
Castells’in deyişi ile “Kişiler artık yerel ve küresel olarak örülmüş, birbirileriyle
bağlı bir ağ toplumu içinde yaşamaktadır” (Binark vd., 2009:25).
Daha az maliyetle ve hızlı bir şekilde birbirleriyle iletişim kurabilen birey ya da
topluluklar toplumsal paylaşım ağları ile ihtiyaç durumunda bu ağları son derece
etkin kullanabilmektedirler. Bu anlamda 2011 yılı ilk çeyreğinde Arap coğrafyasında
oluşmaya başlayan toplum hareketlerinin, örgütlenme ve buluşma aracı olarak
toplumsal paylaşım ağlarını kullanmaları önemli bir örnek olarak görülmektedir
(Babacan vd.,2009).
Toplum tanımlamalarına denk düşecek biçimde modernleşme süreci ve
sonrasındaki iletişim sürecindeki gelişmeler de benzer adlar almıştır. Söz gelimi eski
medya veya kitle iletişim araçları olarak adlandırılan radyo, televizyon ve gazete gibi
araçlar, günümüzde etkinliğini günden güne arttıran İnternet, mobil telefon gibi
araçların İkinci Medya Çağı veya Yeni Medya / Sosyal Medya olarak adlandırılması,
yaşanan süreçte yapısal dönüşümüne işaret etmektedir (Babacan vd., 2009).
Facebook, Twitter, Myspace, Linkedln gibi toplumsal paylaşım ağları, dar
anlamda İnternet’in gelişmesiyle dünya genelinde bilgisayar sistemlerini ve
127
bilgisayar ağlarını birbirine bağlayan, insanları farklı bireylerle sanal ortamda
buluşturan elektronik iletişim ağı olarak tanımlanan İnternet tabanlı hizmetlerdir.
Geniş anlamda ise bu hizmetler, insanların sınırları belli bir sistem kapsamında
görünüş oluşturmalarına izin veren, farklı insanlarla bağlantı paylaşımında bulunan
insanların listesini, bağlantılı oldukları diğer insanların listesini gösteren İnternet
tabanlı hizmetler olarak ifade edilmektedir” (Boyd ve Ellision 2007, akt. Binark vd.,
2009: 29).
İnternet, günümüzde özel ilişkilerimizden kamu hizmetleriyle karşılaşmamıza,
eğitimden sağlığa, istihdamdan alışverişe kadar hayatımızın her alanını
etkilemektedir. Toplumsal hareketler de bu etkileşimden nasibini almıştır.
Günümüzde birçok hareket çok çeşitli biçim ve düzeylerde politikalar üretmede,
tartışmalarda, örgütlenmede ve de eylemlerinin örgütleme pratiklerinde İnterneti
aktif şekilde kullanmaktadır. Dolayısıyla toplumsal hareketler İnternetten
etkilenirken, tersine toplumsal hareketler de başta facebook, twitter gibi toplumsal
paylaşım ağları olmak üzere çeşitli İnternet sitelerini, blogları kısacası farklı
ortamları farklı şekillerde karşılıklı olarak etkilemektedirler (Işık, 2013).
Sivil Toplum Örgütleri (STÖ) arasında İnterneti ve sosyal medyayı en etkili
kullanan örgütler içerisinde çevre örgütleri yer almaktadır. Çevrecilik hareketleri
küresel ısınmanın da etkilerinin her geçen gün daha yoğun hissedilmesiyle İnternet
ile dünya üzerinde çok geniş topluluklara yayılmıştır. Günümüzde yerel ve ulusal
boyutta doğal kaynakların, canlıların ve yaban hayatının korunması için STÖ’leri
tarafından verilen savaşlar toplumların bu konudaki duyarlılıklarının gün geçtikçe
artması ile birlikte genişleyerek sürmektedir. Toplumlarda tabana yayılan ve yerel
halkların tepkilerinin de eklendiği bu hareketler, sosyal medyanın sağladığı sınırsız
128
olanaklar sayesinde ulusal ve uluslararası boyutta çok daha etkili ve hızlı bir biçimde
örgütlenmektedir. Çevresel temizlik hareketleri, ağaçlandırma, sanal ortamda yapılan
çağrılarla belli bir yerde toplanma, çeşitli imza kampanyaları, protestolar gibi
eylemler ve oluşumlar günümüzde artık İnternet üzerinden çok kısa sürede
örgütlenebilmektedir. Farklı örgütlerce de bir konu etrafında buluşarak ortak
platformlar oluşturmak ta İnternet sayesinde artık mümkün hale gelmiştir. Türkiye
Su Meclisi, bu şekilde oluşturulan oluşumlara örnek olarak verilebilinir (Onat,
2010).
129
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Günümüz ağ toplumunda iki önemli etken olan İnternet ve çevre kavramları bu
çalışmada kapsamında incelenmiştir. Birbirleri üzerinde her düzeyde etkili olan bu
olgular Bilişim toplumunun belirleyici özellikleridir. Bu çalışmada 20. yy’ın son
yıllarında ortaya çıkan yeni ekonomi çerçevesinde İnternet kullanımının çevresel
etkileri ele alınmıştır.
Birçok kişi tarafından çağımızın en büyük teknolojik adımı olarak
nitelendirilen İnternetin, çevre sorunlarının bir nedeni olarak görülmesi ve yine
İnternet ve bilişim teknolojilerine çevresel sorunları çözmek için başvurulması
çelişkili bir durum yaratmaktadır. Bu bağlamda İnternet olumlu ve olumsuz yönleri
çeşitli kuramlar çerçevesinde incelenmiştir.
Açık piyasaların ve liberalleşmenin gelişmekte olan ülkelere düşük
teknolojileri götürmesi dolayısıyla çevresel kirlenmeye sebep olacağını savunan
Kirlilik Sığınağı Kuramı, İnternet olgusu için tutarlı görülmemektedir. Çalışmadaki
bulgular neticesinde, İnternetin çağımızın en hızlı büyüyen ve yaygınlaşan medyası
haline gelmiştir. Küresel rekabet ve iletişim teknolojilerindeki eşi benzeri
görülmemiş bu gelişim İnternet teknolojilerinin gelişmiş teknolojiler halinde
pazarlanmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda eski teknolojiler ile üretilen bilişim
donanımlarının teknolojik pazarlarda satışı mümkün görülmemektedir.
Ekonomik gelişme ve buna bağlı olarak bilgi toplumuna geçişle birlikte
toplumlarda; enformasyonel, küresel ve ağ ekonomisine dayalı olarak yeni bir
ekonominin ortaya çıktığı, ağ örgütlenmesine dayalı olmasından çevresel duyarlılığın
ve örgütlenmenin arttığı, dolayısıyla İnternetin ve bilgi teknolojilerinin çevre
130
koruma, izleme, iklim değişikliği gibi birçok alanda kullanıldığı sonucuna
varılmıştır.
Günümüz toplumlarında görülen sanayileşme, teknolojik ilerlemeler, hızlı
ekonomik büyüme ve nüfus artışı gibi olgulara benzer bir şekilde teknoloji ve
tüketim alışkanlıkları da değişmiştir. Özellikle İnternet ve bilgi teknolojilerinden
kaynaklanan çeşitli çevresel sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu çalışma kapsamında
öncelikle elektrikli ve elektronik cihaz atıkları ele alınmıştır. İnternet kullanımının
artması, tüketici eğilimleri ve pazarlama çabaları ile birlikte, bu cihazlar ortalama 1
ile 6 yıllık süre içerisinde elektronik atık olarak ciddi çevresel problemlere sebep
olmaktadır. Bu çerçevede ABD ve AB’de elektronik atıkların imha edilmesi ve geri
dönüştürülmesi üzerinde önemli çalışmalar yürütülmektedir.
Çalışmada ortaya çıkan bir diğer çarpıcı husus, bilgi ve iletişim teknolojilerinin
toplam küresel enerji tüketiminin % 3’ünü ve küresel CO2 emisyonlarının % 2’sini
oluşturmasıdır. Enerji tüketimindeki görülen bu oranın % 70’i sunucular tarafından
tüketilmektedir. Sunucular İnternet servisleri için kullanıldığından bu oran İnternetin
çevreye verdiği zarar olarak da yorumlanabilir. Elektromanyetik kirlilik, baz
istasyonları ve uzay kirliliği de günümüzde ve gelecekte önemsenmesi gereken çevre
problemleri olarak görülmektedir.
Olumsuz yönlerinin yanı sıra çalışmadan elde edilen bulgular ışığında,
İnternetin çevresel sorunları ortadan kaldırmak içinde çevresel bir çözüm ortağı
olduğu ve birçok alanda kullanıldığı saptanmıştır. Günümüzde tükenmekte olan
doğal kaynaklar, kirlenmiş ekosistemler, doğal çevrenin bozulması ve bu alanların
yerleşim alanına çevrilmesi, beklenmedik biçimde artış gösteren doğal afetler ve
küresel ısınma gibi çeşitli çevresel problemlere ait verilere ulaşmak, İnternet ile çok
131
daha kolay hale gelmiştir. Özellikle hava kirliliği, çevresel olaylar, biyoçeşitlilik gibi
alanlarda izleme amaçlı İnternet uygulamaları çevresel çözümler içerisinde yerini
almıştır. Bu bağlamda Coğrafi Bilgi Sistemleri İnternetin önemli kullanım
alanlarından biri olmuştur.
İnternet, bilişim ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ile mekân ve coğrafi
uzaklık faktörler tarafından yaratılan sınırlılıkları ortadan kaldırmış bununla beraber
ses, veri, görüntü ve hareketli görüntü şeklindeki bütün bilgi aktarımlarını esnek ve
tek bir ağ içinde bütünleştirilmesine olanak sağlayacak bir biçimde gelişmiştir.
Geleneksel şekillerinin dışında şirket örgütlenmeleri, coğrafi uzaklıklardan
kurtularak farklı kısımları kolayca ayrılabilir ama aynı zamanda bir merkezden de
yönetilebilinecek şekle gelmiştir. Böylece sermaye küresel boyutta yeniden
yapılanırken üretim de yine küresel olarak örgütlenmiştir. Gelinen bu aşamada,
bilişim ve iletişim teknolojilerine bağlı endüstri alanları yeniden yapılandırılmaya
başlanan kapitalist ekonomide geleneksel endüstriler karşısında önemli ölçüde önem
kazanmışlardır.
1995 yılında ticarileşmeye başlayan İnternet, bu özellikleri etkili bir şekilde
göstermesinin yanı sıra, İnternet sanayisi olarak tanımlanan geniş kapsamlı bir
ekonomik etkinlikler zincirinin de yapılandığı ortak bir platform haline gelmiştir. Bu
sebeple İnternet, üzerinde yürütülen çeşitli ekonomik etkinlikler sebebiyle ağ
ekonomisini geliştiren niteliklere sahip olmakla birlikte ağ ekonomilerine de iyi bir
örnek teşkil etmektedir. İnternet’in yaşamımıza girişinden itibaren iletişim ve bilişim
teknolojilerinin yakınsadığı ortak bir platform şekline gelmiştir. İnternet yenilikleri
bu yakınsama sayesinde küresel ekonomi içerisinde hızla yayılmıştır.
132
Günümüzde İnternet’in merkezinde yer aldığı milyonlarca bilgisayar sayesinde
Ağ toplumunun yükselmesiyle birlikte yeni toplumsal hareketlerin siyasi yaşama
baskıları daha etkin olarak görülmektedir. Toplumlarda, artan çevre duyarlılığına
paralel olarak, doğal çevrenin bozulması ya da kirlenmesi karşısında artan duyarlılık
sosyal hareketlere dönüşmektedir. Çevrenin korunmasını savunan bu sosyal
hareketler, İnterneti bilgi yaymak, örgütlenmek ve seferber olmak için temel bir aygıt
olarak görmektedir. İnternetin çevresel yönde üzerinde durulması gereken en önemli
noktalarından birisi olduğu çalışmada saptanmıştır.
Olumsuz ve olumlu birçok çevresel yönü ile günlük yaşamımızda İnternetin
giderek daha fazla yer alması kaçınılmazdır. Bu çalışma kapsamında elde edilen
bulgulara göre, İnternet kaynaklı küresel CO2 emisyonlarının enerji tüketiminin en
aza indirilmesi ya da hiç zarar vermeyecek şekle getirilmesi çözüm olarak
görülmektedir.
Bilgisayarların, sunucuların ve ilişkili tüm alt sistemlerinin verimli ve çevreye
en az ya da hiç zarar vermeyecek şekilde tasarlanarak üretilmesi, kullanılması ve
imha edilmesini kapsayan çalışma ve uygulamalar olarak adlandırılan Yeşil Bilişim
en önemli çözümlerden biri olarak görülmektedir. Tek bir sistem üzerinde aynı anda
birden çok sunucu ve yazılımların kullanılması olarak ifade edilen Sanallaşma
maliyet düşürücü ve çevreci diğer bir çözüm olarak görülmektedir. Buna ek olarak
Akıllı şebekeler, Bulut Bilişim, Nesnelerin İnterneti ve M2M gibi çözümlerde
çalışma içerisinde yer almıştır.
İnternet ve bilgi teknolojileri kaynaklı çevre sorunlarının çözülmesi
bakımından Yeşil Yönetim ile çevresel bilişim politikaları geliştirilmesinin oldukça
133
önem arz ettiği, geliştirilecek bu politikalarda çevre kavramına tüm boyutlarıyla
gereken önemin verilmesinin gerekli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Ancak ülkemizde Yeşil Yönetim ile çevresel bilişim politikaları
geliştirilmesinde karşılaşılan kemikleşmiş bir takım sorunların da olduğu kesindir.
Bu sorunların temelinde; yönetim organlarını yetersizliği ve bu organlar arasında
düzgün bir işbölümünün yasal çerçevede oturtulamamış olmasının görev karmaşası
ve yetki boşluğu doğurması, AB direktifleri kapsamında oluşturulan mevzuatın ve
yapılan çalışmaların uygulamaya geçirilememesi ve sadece kâğıt üzerinde kalması
gibi yetkinsizlikler yer almaktadır. Ayrıca kamu kurum ve kuruluşları ve yerel
yönetimlerin kendi bilişim altyapılarını oluşturmaları ve birbirinden çok farklı
yazılım ve donanımlar kullanmalarından dolayı kurumlar arası ortak bir eşgüdüm ve
standart sağlanamamaktadır. Bu durum ülkemizin hem bir yazılım ve donanım
çöplüğü haline gelerek çevresel kirlenmeye hem de kamu kaynaklarının boşa
harcanmasına neden olmaktadır. Özellikle e-devlet, ekap gibi ortak bir platform
içerisinde yer alan e-ihale gibi birçok proje bu sebepten dolayı uygulamaya
geçirilememektedir.
134
KAYNAKÇA
“Enerji Verimliliği”, Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü,
AKCANCA, M. Ali, TAŞKIN, Sezai, “Akıllı Şebeke Uygulanabilirliği Açısından
Türkiye Elektrik Enerji Sisteminin İncelenmesi”, Akıllı Şebekeler ve Türkiye
Elektrik Şebekesinin Geleceği Sempozyumu, Ankara, 2013.
AKÇAMETE, Bülent, “Bilişim Toplumundan Ne Bekliyoruz? Bu Yönde Ne
Yapıyoruz? Yerel Yönetimlerin Coğrafi Bilgi Sistemlerine dayalı olarak yeniden
yapılandırılması”, Bilişim Toplumuna Giderken Psikoloji, Sosyoloji ve Hukukta
Etkiler Sempozyumu, Türkiye Bilişim Derneği Yayını, Ankara, 2001.
AKDENİZ, Halil, AYDINLI, H.İbrahim, “Yerel Yönetimlerin Coğrafi Bilgi
Sistemlerine Dayalı Olarak Yeniden Yapılandırılması”, Yerel Yönetimler Kongresi,
Çanakkale, 2004.
AKDENİZLİ, Banu, “İnternet, Egemenlik ve Devlet: İnternetin Ulusal ve
Uluslararası Yönetime Etkileri Üzerine Bir Değerlendirme”, Global Media Journal,
2011, s.31-51.
AKGÜL, M. Kemal, “Bulut Bilişim Uygulamaları ve Bilgi Toplumuna Etkileri”,
Anahtar, S.289, 2013.
AKGÜL, Mustafa, “Bilgi Toplumuna Doğru İnternet”, Popüler Bilim, 1995.
AKIN, Besim, KURU, Ayşegül, “Elektrikli ve Elektronik Atıkların (E-Atık)
Zararları, Yönetimi ve Türkiye’deki Uygulamalarının Değerlendirilmesi”, İstanbul
Aydın Üniversitesi Dergisi (İAÜD), S.12, 2014, s.1-12.
AKIN, H.Bahadır, “2000 Yılına Doğru Bilgi Toplumu Üzerine Genel Bir
Değerlendirme ve Bilgi Ekonomisinin Özellikleri”, MPM Dergisi, S.1, 1999.
AKYILDIZ, Ian, VURAN, M.Can, Wireless Sensor Networks, John Wiley & Sons
Ltd, 2010.
ALKAYA Devrim, ALKAYA Kadri, “Sağlıklı Kentleşme ve Geoteknik Kent Bilgi
Sistemi”, Akademik Bilişim Konferansları, Pamukkale Üniversitesi, Denizli, 2006.
ALPARSLAN, Erdem, “Sanallaştırma ve Sanallaştırmanın Büyük Oyuncusu
VMware”, http://www.enderunix.org/docs/Sanallastirma.pdf, Erişim Tarihi:
20.01.2015
ARKLAN, Ümit, TAŞDEMİR, Erdem, “Bilgi Toplumu ve İletişim: Bilginin
Yayılması Sürecinde Kitle İletişim Araçları ve İnternet”, Selçuk Üniversitesi
İletişim Dergisi, S.3, 2008, s.69-80
ARSLAN, Hüseyin, “Bir Doğrudan Eylem Hareketi Olarak Greenpeace (Yeşil
Barış)”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.23, 2011, s.247-
258.
135
ATASOY, Emin, ERTÜRK, Hasan, “İlköğretim Öğrencilerinin Çevresel Tutum ve
Çevre Bilgisi Üzerine Bir Alan Araştırması” Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi,
S.10(1), 2008.
AYDIN, Fatih, KAYA, Hüseyin, “Sosyal Bilimler Lisesi Öğrencilerinin Çevre
Duyarlılıklarının Değerlendirilmesi”, Marmara Coğrafya Dergisi, S.24, 2011,
s.229-257.
AYDOĞAN, Filiz, İkinci Medya Çağı’nda Gözetim ile Kamusal Alan
Paradoksunda İnternet, İkinci Medya Çağında İnternet, İstanbul, Alfa Yayınları,
2010.
AYHAN, Eminnur, ÖLMEZ, Aslı, “Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Teknik
Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğündeki Coğrafi Bilgi Sistemleri
Uygulamaları, Karşılaşılan Sorunlar ve Öneriler”, TMMOB Harita ve Kadastro
Mühendisleri Odası Ankara Şubesi I. CBS Günleri Sempozyumu, Ankara, 2008.
BAGREE, Ravi, JAIN, V.Raj, KUMAR, Aman, RANJAN, Prabhat, “Tigercense:
Wireless Image Sensor Network to Monitor Tiger Movement”, Sri Lanka: 4th
International workshop, REALWSN 2010 Colombo, Sri Lanka, 2010.
BAHREPOUR, Majid, VAN DER ZWAAG, B. J., MERATNIA, N., HAVİNGA, P.,
“Fire Data Analysis and Feature Reduction Using Computational Intelligence
Methods”, Baltimore, Maryland: Second KES International Symposium On
Intelligent Decision Technologies, IDT, 2010.
BAKİ, Birdoğan, Lojistik Yönetimi ve Lojistik Sektör Analizi, Volkan
Matbaacılık, Trabzon, 2004.
BALDE, C.P, KUEHR, R., BLUMENTHAL, K., GILL, S. F., KERN, M.,
MICHELI, P., HUISMAN, J., “The Global E-Waste Monitor 2014-Quantities, Flows
and Resources”, United Nations University, IAS – SCYCLE, Bonn, Germany,
2015.
BALTACI, Nuri, AYAYDIN, Hasan, “Firm, Country and Macroeconomic
Determinants of Capital Structure: Evidence From Turkish Banking Sector”,
Emerging Markets Journal, S.3, 2014, s.32-46.
BAŞ, İ.Melih, “Dalgalarla Gelen Gelecek Kurgubilimci Guru: Alvin Tofler”, AD
Business Notebook, Mart 1998, s.28.
BAUMAN, Zygmunt, Küreselleşme-Toplumsal Sonuçları, (Çev. A.Yılmaz),
İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2010.
BAYRAK, Metin, ESEN, Ömer, “Türkiye’nin Enerji Açığı Sorunu ve Çözümüne
Yönelik Arayışlar”, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, S.3,
2014, s.139-158.
BAZ, İbrahim, Yerel Yönetimler İçin Kent Bilgi Sistemi Tasarımı, Yerel
Yönetimlerde Kent Bilgi Sistemi Uygulamaları Sempozyumu, KTÜ, Trabzon.
1999.
136
BİNARK, Mutlu, “How Turkish Young People Utilize Internet Cafes:The Results of
Ethnographic Research in Ankara”, Observatorio Journal, S.8, 2009, s.286-310.
BOZKURT, Veysel, “Gözetim ve İnternet: Özel Yaşamın Sonu mu?”, Birikim
Dergisi, S.136, 2000, s.69-74.
BOZKURT, Veysel, Enformasyon Toplumu ve Türkiye, İstanbul, Sistem
Yayıncılık, 1997.
BRAZELL, B., DONOHO, J., DEXHEİME, L., HANNEMAN, R., LANGDON, G.,
M2M: The Wireless Revolution, TSTC Publishing, 2005.
Bulut Bilişim, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, 2013.
Bulut Bilişim, Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumu,
http://www.btk.gov.tr/File/?path=ROOT%2F1%2FDocuments%2FSayfalar%2FAras
tirma_Raporlari%2FBulut_Bilisim.pdf, Erişim Tarihi: 24.02.2016
BÜKE, Ahmet, Bilişim Çağında E-Devlet ve E-Türkiye, İzmir Ticaret Odası
Yayını, İzmir, 2002, s.18-19.
BÜLBÜL, H.İbrahim, DAŞ, Fevzi, “Sanal Sunucularda Yedeklemenin
Kolaylaştırılması”, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, Tasarım ve Teknoloji,
S.1, 2013, s.9-16.
CASTELLS, Manuel, Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür: Ağ Toplumunun
Yükselişi, (Çev. E.Kılıç), İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2013.
CASTELLS, Manuel, The Network Society: A Cross Cultural Perspective,
Northampton: Edward Elgar Publishing Limited, 2004.
CERF, G.Vilton, “The Future Of Internet”, Research Technology Management,
S.3, 2011, s.15-21.
ÇELEN, Fatma Kübra, ÇELİK, Aygül, SEFEROĞLU, Süleyman Sadi,
“Türkiye’deki E-Devlet Uygulamalarının Değerlendirilmesi”, XIII. Akademik
Bilişim Konferansı, İnönü Üniversitesi, Malatya, 2011.
ÇELİK, Ahmet, “Bilgi Toplumu Üzerine Bazı Notlar”, Hacettepe Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Dergisi, S.1, 1998, s.53-59.
ÇETİN Çağla, YAMAN, Nefise, SABAH, Levent, AYDAY, Erman, Bulut Bilişim
(Cloud Computıng) Teknolojisinin Uzaktan Algılama ve Coğrafi Bilgi Sistemlerinde
Uygulama Olanakları, http://www.slideshare.net/devlev/bulut-biliim-teknolojisinin-
uzaktan-algilama-ve-cbsde-uygulama-olanaklari, 2013, Erişim Tarihi: 20.01.2015
ÇIMAT, Ali, YILDIZ, Onur, Çağdaş İktisadi Düşünceler, İstanbul, Lisans
Yayıncılık, 2012.
ÇİFTLİK, Selçuk, HANDIRI, İsmail, BEYHAN, Mehmet, AKÇİL, Ata, ILGAR,
Murat, GÖNÜLLÜ, M. Talha, “Elektrikli ve Elektronik Atıkların (E-Atık) Yönetimi,
Ekonomisi ve Metal Geri Kazanım Potansiyeli Bakımından Değerlendirilmesi”,
137
Türkiye’de Katı Atık Yönetimi Sempozyumu (Türkay),Yıldız Teknik
Üniversitesi, İstanbul, 2009.
ÇİLDAN, Cihan, ERTEMİZ, Mustafa, TUMUÇİN, H. Kaan, KÜÇÜK, Evren,
ALBAYRAK, Duygu, “Sosyal Medyanın Politik Katılım ve Hareketlerdeki Rolü”,
Akademik Bilişim’12 - XIV. Akademik Bilişim Konferansı Bildirileri, Uşak
Üniversitesi, 2012.
ÇOBAN, Hasan, Bilgi Toplumuna Planlı Geçiş, İnkılap Kitabevi, İstanbul,1997.
ÇORUHLU, Y.Emre, DEMİR, Osman, “Türkiye'de Sürdürülebilir Arazi
Yönetiminde Coğrafi Bilgi Sisteminin (CBS) Önemi: Vakıflar Genel Müdürlüğü
(VGM) CBS Örneği”, 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı, 11-15
Mayıs 2009, Ankara, 2009.
ÇOŞAR ÖZTÜRK, Görkem, ENGİNDENİZ, Sait, “Tarım Arazilerinin
Değerlemesinde Coğrafi Bilgi Sisteminden Yararlanma Olanakları”, Ege
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, S.48, 2011, s.283-290.
DE KERCKHOVE, Derrick, The Skin Of Culture: Investigating The New
Electronic Reality, London, Kogan Page Ltd, 1995.
DEMİRCİ Serhan, “Yeşil bilişim”, http://www.ntv.com.tr/turkiye/yesil-
bilisim,F7qHIoxTuEu6li5sQcEl5A, Erişim Tarihi: 20.01.2015
DEMİRHAN, Yılmaz, TÜRKOĞLU, İrfan, “Türkiye’de E-Devlet Uygulamalarının
Bazı Yönetim Süreçlerine Etkisinin Örnek Projeler Bağlamında Değerlendirilmesi”,
Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, S.22, 2014, s.235-256.
DEMİRTAŞ, Taner, GSM Baz İstasyonları Şikayetleri Analizi ve Çözüm Önerileri,
Teknik Uzmanlık Tezi, BTK, Ankara, 2013.
DENER, Murat, “Kablosuz Algılayıcı Ağlarda Güvenli İzleme Sistemi Tasarımı”,
Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dergisi, S.4, 2014, s.745-754.
DENİZCİ, Mert, “Bilişim Toplumu Bağlamında İnternet Olgusu ve Sosyopsikolojik
Etkileri”, Marmara Üniversitesi İletişim Dergisi, S.15, 2009, s.47-48.
DEVİREN VATANSEVER, Nursen, Yıldız, Onur, “İnternet Kullanımının
Ekonomik, Sosyal ve Siyasal Etkileri”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, S.51,
2014, s.52-76.
Devlet Planlama Teşkilatı (DPT),e-Dönüşüm Türkiye projesi,
http://www.bilgitoplumu.gov.tr/bilgi-toplumu/e-donusum-projesi, Erişim tarihi:
29.02.2016
Directive 2002/96/EC of The European Parliament and of The Council, on Waste
Electrical and Electronic Equipment (WEEE), EU, 2003.
Directive 2012/19/EU of The European Parliament and of The Council, on Waste
Electrical and Electronic Equipment (WEEE), EU, 2012.
138
DOUGLAS, F.Aldrich, Mastering The Digital Market Place Practical Strategies
For Competitiveness in The New Economy, Jonn Wiley & Sons Inc., 1999.
DÖNER, Çağdaş, ŞİMŞEK, Gökhan, YILDIRIM, K.Sinan, KANTARCI, Aylin,
“Kablosuz Algılayıcı Ağları ile Yangın Tespit Sistemi”, İstanbul, Gömülü
Sistemler ve Uygulamalar Sempozyumu - Gömsis, İTÜ, 2010.
DUTTON, H.William, Information and Communication Technologies, Oxford
University Press,1996.
e-Government Benchmark 2013, https://ec.europa.eu/digital-agenda/sites/digital-
agenda/files/eGovernment%20Benchmarking%20method%20paper%20published%2
0version_0.pdf, Erişim tarihi: 29.02.2016
EOS, Transactions, American Geophysical Union, Real-Time Data Received from
Mount Erebus Volcano,Antarctica,
http://www.cs.harvard.edu/~mdw/course/cs260r/papers/erebus-eos04.pdf, Erişim
tarihi: 29.02.2016
“Enerji Verimliliği”, Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü,
Akıllı Ulaşım Dergisi, “ İzmir Trafiği Akıllanıyor” ,
http://yolteknolojileri.com.tr/akilli-ulasim/detay/9955/izmir-trafigi-akillaniyor,
Erişim Tarihi: 24.02.2016
EPA’s Report on The Environment, US Environmental Protection Acency, EPA,
2007.
ERGÜLEN, Ahmet, BÜYÜKKEKLİK, Arzum, “Çevre Yönetiminde Yeni Bir
Yaklaşım Yeşil Tedarik Zinciri Yönetimi”, Selçuk Üniversitesi MYO Sosyal
Bilimler Dergisi, S.1-2, 2008, s.33.50.
European Commission, “Unleashing the Potential of Cloud Computing in Europe”,
EU, 2012.
FANG, Wai.Chi, KEDAR, Sharon, “System Architecting and System-on-Chip
Design of Intelligent Sensor Networks for Active Volcanoes”, Montreal, Systems
Conference, 2nd Annual IEEE, 2008.
FLYNN, Gerard, HOOVER, Thomas, “Virtual Desktops: Ensure Access and Equity
in Student Computing”, 26th Annual Conference on Distance Teaching and
Learning, 2010,
http://www.uwex.edu/disted/conference/Resource_library/proceedings/30146_10.pdf
, Erişim Tarihi: 20.01.2015
GARCIA, Mark, “Space Debris and Human Spacecraft”,
https://www.nasa.gov/mission_pages/station/news/orbital_debris.html, Erişim Tarihi:
20.01.2015
GÖKER, Göksel, DOĞAN, Adem, “Ağ Toplumunda Örgütlenme: Facebook’ta
Çevrimiçi Tekel Eylemi”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, S.14, 2011, s.175-203.
139
GREENE, Reene, Wright Open Access, GIS in E-Government, ESRI Press, 2001.
GÜÇDEMİR, Yeşim, “Bilgisayar Ağları İnternetin Gelişimi ve Bilgi Kirlenmesi”,
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, S.17, 2003, s.371-378.
GÜNEY, Taner, BAKIRTAŞ, İbrahim, “Çevresel Sürdürülebilirlik ve Yozlaşma
İlişkisi: Bir Kesit Veri Analizi”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,
S.30, 2011, s.231-240.
GÜNGÖR, Müberra, EVREN, Gökhan, İnternet Sektörü ve Türkiye İncelemeleri,
İdari Uzmanlık Tezi, Ankara, 2002.
GÜNGÖR, Müberra, SAYGI, Nur, BOLAT, Ayşegül, ÇAYCI, A. Deniz, TEKİN,
M.Alper, Yeşil Bilişim, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Sektörel Araştırma
ve Stratejiler Dairesi Başkanlığı, 2010.
GÜNGÖR, Süleyman, Bilgi Toplumu ve E-Dönüşüm Sürecinin Demokrasi Üzerine
Dönüştürücü Etkisinin Analizi, İdari Uzmanlık Tezi, Ankara, 2012.
HAC, Anna, Wireless Sensor Network Designs, West Sussex, John Wiley & Sons
Ltd, 2003.
HACKER, J.Andrew, “Enabling Green Computing in the Enterprise”, Mindtech.
http://download.microsoft.com/documents/uk/enterprise/48_Enabling_Green_Comp
uting_in_the_Enterprise_White_P.pdf , Erişim Tarihi: 20.01.2015
HANDY, Susan, MOKHRARIAN, L.Patricia, “Planning and Telecommuting”,
Journal of American Planning Accociation”, S.61, s.90-101.
HARDELL, Lennart, “Pooled Analysis of Two Casecontrol Studies on Use of
Cellular and Cordless Telephones and The Risk For Malignant Brain Tumours
Diagnosed in 1997-2003”, Int Arch Occup Environ Health, S.79, 2006, s.630-639.
HARMON, R. Robert, AUSEKLIS, Nora, “Sustainable IT Services: Assessing The
Impact of Green Computing Practices”, PICMET, 2009, s.1707-1717.
http://www.eie.gov.tr/eie-
web/turkce/en_tasarrufu/konut_ulas/en_tasarruf_bina_ay.html,
Erişim Tarihi: 24.02.2016
IŞIK, Gülcan, “Yeni Toplumsal Hareketler ve Sanal Gerçeklik Boyutunda Gezi Parkı
Eylemleri”, Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Akademik Dergisi, S.8, 2013,
s.19-33,.
ITU Internet Reports 2005: The Internet of Things,
http://www.itu.int/osg/spu/publications/internetofthings/InternetofThings_summary.p
df,
Erişim Tarihi: 20.01.2015
İMMİB, http://ab.immib.org.tr/AB-Mevzuati-ve-Politikalari/Eko-etiket, Erişim
Tarihi: 24.02.2016
140
KALKAN, V. Denizhan, KESKİN, H, AKGÜN, Ali, “İnternet Ve Siyasal Yaşam:
Literatür Değerlendirmesi ve Bir Sentez Arayışı”, VIII. Türkiye’de İnternet
Konferansı Bildirileri, Askeri Müze, Harbiye Kültür Sitesi, İstanbul, 2002.
Kamu Bilgi ve İletişim Teknolojileri Yatırımları, Kalkınma Bakanlığı, Bilgi
Toplumu Dairesi, 2013.
KARAATA, Selçuk, " Çevre Dostu Teknoloji " http://bilgicagi.com/cevre-dostu-
teknoloji-yesil-bilgi-teknolojisi/, Erişim Tarihi: 01.01.2015
KARACAN, Ali Rıza, “Çevre Ekonomisi ve Politikası, Ekonomi, Politika,
Uluslararası ve Ulusal Çevre Koruma Girişimleri”, Ege Üniversitesi İİBF Yayını,
2007, S.6.
KARADAĞ, Teoman, ÖZDEMİR, Ali Rıza, ABBASOV, Teymuraz, “ İnönü
Üniversitesi Yerleşkesinde Dönemsel Elektromanyetik Kirlilik Ölçüm Değerleri ve
Haritaları”, Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi, S.20(8), 2014,
s.314-318.
KECK, E.Margaret, SIKKINK, Kathryn, Activists Beyond Borders: Advocacy
Networks in International Politics, Cornell University Press, 1998.
KEELER, Len, “Cybermarketing: Internet E-Mail CD-ROM Online Services EDI
Advertising Market Research Publicity Sales Customer Service and More”,
American Management Association, 1995.
KELEŞ, Ruşen, HAMAMCI, Can, ÇOBAN, Aykut, Çevre Politikası, Ankara, İmge
Kitapevi Yayınları, 2009.
KELLY, Kelvin, Out of Control:The Rise of Neo-Biological Civilization, Addison
Wesley, 1995.
KEMP, Simon, Digital in 2016, US Census Bureau, 2016
KHEDO, K. Kavi, PERSEEDOSS, Rajiv, MUNGUR, Avinash, “A Wireless Sensor
Networks Air Pollution Monitoring System”, International Journal of Wireless
and Mobile Networks (IJWMN), S.2, 2010.
KILIÇKAP, Saadettin, ERDİŞ, Eda, “Düşük Frekanslı Elektromanyetik Alan, Cep
Telefonları, Baz İstasyonları ve Kanser Riski”, Cumhuriyet Tıp Dergisi, S.35,
2013, s.315-317.
KIRMIZIOĞLU, Erkut, “İleri Ölçüm Altyapısı”, Akıllı Şebekeler ve Türkiye
Elektrik Şebekesinin Geleceği Sempozyumu, Ankara, 2013.
KIRUTHIGA, Palani, VINOTH, T.Kumar, “Green Computing - An Eco Friendly
Approach for Energy Efficiency and Minimizing E-Waste”, International Journal
of Advanced Research in Computer and Communication Engineering, S.3,
2014, s.6318-6321.
141
KLIAZOVICH, Dzmitry, BOUVRY, Pascal, KHAN, S. Ullah, “Greencloud: A
Packet-Level Simulator of Energyaware Cloud Computing Data Centers”, The
Journal of Supercomputing, 2010.
KOCAMAN, Behçet, “Akıllı Şebekeler ve Mikro Şebekelerde Enerji Depolama
Teknolojileri”, BEÜ Fen Bilimleri Dergisi, S.2(1), 2013, s.119-127.
KUTUP, Nejat, “Nesnelerin İnterneti; 4H- Her Yerden, Herkesle, Her Zaman, Her
Nesne ile Bağlantı.”, 16.Türkiye'de İnternet Konferansı İnet-Tr'11, 2011.
KÜÇÜK, Ünal, “Akıllı Şebeke Çözümleri”, 3E-Electrotech, 2013.
KÜÇÜKCANKURTARAN, Evren, “Çevre Eğitiminde İnternetin Kullanımı:
Çevreye Karşı Olan Sorumluluklarımızın Farkına Varmamızda İnternet Nasıl Etkili
Olabilir?”, İnet-Tr’08 - XIII. Türkiye’de İnternet Konferansı Bildirileri, Orta
Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 2008.
KWASNIEWSKI, J.Thomas, PUIG, EJ, Cloud Computing In The Government,
The Data and Analysis Center For Software, New York, 2011.
MacKinsey and Co.,http://www.mckinsey.com/business-functions/mckinsey-
digital/our-insights/digital-globalization-the-new-era-of-global-flowsNational
Oceanic and Atmospheric Administration, http://www.noaa.gov/, Erişim Tarihi:
01.01.2015
MAHMUTOĞLU, Abdulkadir, ÇUKURÇAYIR, M. Akif, “Trafik Sorununa Bir
Çözüm Önerisi: Trafik İzleme Başkanlığı”, Sayıştay Dergisi, S.86, 2012, s.79-99,
MALVIYA, Pushtikant, SHAILENDRA, Singh “A Study About Green Computing”,
International Journal of Advanced Research in Computer Scienceand Software
Engineering, S.3(6), 2013, s.790-794.
MARANGOZ, Mehmet, ÖNCE, Asım Günal, AYDIN, Ali Emre, “Çevre Ekonomisi
ve Sürdürülebilir Kalkınma Açısından E-Atık Yönetiminin Önemi”, International
Conference on Eurasian Economies, 2015.
MARCOFF, John, If the Medium is the message, The massage is the Web, New
York Times, 20.11.1995.
MCLUAN, Marshall, POWERS, Bruce, Global Köy, (Çev. B.Ö. Düzgören), İstanbul,
Scala Yayıncılık, 2001.
MEDER, Mehmet, “Bilgi Toplumu ve Toplumsal Değişim”, Pamukkale
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S.9, 2001, s.72-81.
MERRET, Geoff, TAN, Y.Kheng, Wireless Sensor Networks:Application-Centric
Design, India: InTech, 2010.
142
MİRZAOĞLU, Ayşe Gül, Bulut Bilişimin Teknik, Uygulama ve Düzenleme
Boyutuyla Değerlendirilmesi, Dünya Örnekleri ve Ülkemize İlişkin Öneriler, Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu Uzmanlık Tezi, Ankara, 2011.
MURUGESAN, San, “Harnessing Green IT: Principles and Practices”, IT Pro,
January/February, 2008, s.24-33.
NAGEL, DJ, Wireless Sensor Systems and Networks:Technologies, Applications,
Implications and Impacts, CSIS Press, 2005.
NAKİLCİOĞLU, İsmail Hakkı, “İletişimden Bilişime: İnternet Kültüründen
Kesitler”, Dumlupınar Üniversitesi Akademik Bilişim, 2007.
NALLUSAMY, R, DURAISWAMY, K, “Solar Powered Wireless Sensor Networks
for Environmental Applications with Energy Efficient Routing Concepts: A
Review”, Information Technology Journal, S.10, 2011, s.1-10.
NEGROPOLE, Nicholas, Being Digital, NY, 1995.
NELSON, Roger, “Correlation of Global Events With Reg Data:An Internet-Based,
Nonlocal Anomalies Experiment”, The Journal of Parapsychology, S.65, 2001,
s.247-271.
NILES, J.M, “Traffic Reduction by Telecomunicating:A Status Review and Selected
Bibliography”, Transport Research,1998, s.301-307.
NİSANCI, Recep, YILDIRIM, Volkan, ÇOLAK, H. Ebru, “Coğrafi Bilgi Sistem
Uygulamaları”, Bilim Ve Teknik Dergisi, 2010.
NOYAN, Ö. Faruk, “Dünden Bugüne Ekoloji Gerçeği”,
https://www.ekoloji.com.tr/resimler/1-3.pdf, Erişim Tarihi: 19.01.2015
NUR, Ahmet, VARINCA, Kamil, “Electronic Waste Management in Turkey in The
Process of Adaptation with EU”, 2.International Symposium on Environment and
Morality, 2014, s.670-682.
ODABAŞI, Şafak Durukan, TOZAN, Songül, “Kablosuz Sensör Ağlar ve Kablosuz
Sensör Ağlarda Enerji Tüketimi”, Elektrik-Elektronik-Bilgisayar ve Biyomedikal
Mühendisliği 13. Ulusal Kongresi, Ankara, 2009.
OECD, Draft Recommendation of the Council on Information and Communication
Technologies and the Environment, OECD, 2010.
ONAT, Ferah, “Bir Halkla İlişkiler Uygulama Alanı Olarak Sosyal Medya
Kullanımı: Sivil Toplum Örgütleri Üzerine Bir İnceleme”, Gazi Üniversitesi
İletişim Fakültesi İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, S.31, 2010, s.103-123.
ÖZEL, Güler, Baz İstasyonlarının İnsanlar Üzerindeki Sağlık, Sosyal ve Psikolojik
Etkileri Üzerine Bir Araştırma, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Uzmanlık
Tezi, Ankara, 2013.
143
PACAMAN, Hakan , “Bilgisayar ve ToplumÜzerindeki Etkileri”,
http://www.ederslerim.com/?p=438 , Erişim Tarihi: 01.01.2015
PEKTAŞ, E. Kadri, “Yerel Yönetimlerde Coğrafi Bilgi Sistemi Uygulamaları
(Afyonkarahisar Örneği)”, TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası
Ankara Şubesi I.CBS Günleri Sempozyumu, Ankara, 2008.
POLATÖZ, Sami, “Çevre Kirliliğinde Yeni Bir Buûd: Feza Kirliliği”, Sızıntı, S.149.
1991.
POLK, Charles, POSTOW, Elliot, Handbook of Biological Effects of
Electromagnetic Fields, Florida, USA, CRC Press, 1996.
QUINN, J. Brain, Technology in the Services, Washington, Acedemy Press, 1988.
RAGHAVENDRA, C.S, SIVALINGAM, M.Krishna, ZNATI, Taieb, Wireless
Sensor Networks, Boston, Kluwer Academic Publishers, 2004.
RHEINGOLD, Howard, The Virtual Community, Cambrigde, The MIT Press,
2000.
RÖÖSLI, Martin, MOSER, M., BALDININI, Y., MEIER, M., “Symptoms of Health
Ascribed To Electromagnetic Field Exposure -A Questionnaire Survey”,
International Journal of Hygiene and Environmental Health, 2004, s.141-150.
RUKANCI, Fatih, ANAMERİÇ, Hakan, “Bilgi Toplumu ve Toplumun
Bilgilenmesinde Kütüphanelerin Rolü”, Kütüphaneciliğin Destanı Uluslararası
Sempozyumu, Ankara, 2004.
RYAN, J.Edward, “Building Sustainable It”, Cutter It Journal, S.21(2), 2008, s.6-
12.
SAATÇİ, Mustafa, DUMRUL, Yasemin, “Çevre Kirliliği ve Ekonomik Büyüme
İlişkisi: Çevresel Kuznets Eğrisinin Türk Ekonomisi İçin Yapısal Kırılmalı Eş-
Bütünleşme Yöntemiyle Tahmini”, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, S.27, 2011, s.65-86.
SARIKAYA, Erdoğan, KARA, F. Zişan, “İnternet Ekonomisi ve Kurumsal
Sürdürülebilirlik”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, S.5, 2010,
s.31-50.
SCHILLER, Dan, Digital Capitalism:Networking The Global Market System,
Cambridge, The MIT Press, 1999.
SERWAY, A.Raymunt, BEICHNER, R.J, Fen ve Mühendislik için Fizik 2,
Elektrik ve Manyetizma-Işık ve Optik (Çev. K. Çolakoğlu), Ankara, Palme, 2000.
SEVGİ, Levent, “Baz İstasyonları ve İnsan Sağlığına Etkileri”, Macro Bakış
Dergisi, S.7, 2008.
SEYHAN, Nesrin, “Elektromanyetik Kirlilik ve Sağlığımız”, Nöropsikiyatri Arşivi,
S.47, 2010, s.158-61.
144
SHAIKEN, Harley, “Advanced Manufacturing and Mexico: A New International
Division of Labor?” Latin American Research, S.29, 1994, s.39-71.
SHAIKEN, Harley, Work Transformed:Automation and Labor in the Computer
Age, New York, Henry Holt, 1985.
SHUM, L.Venus, RAJALAKSHMI, P., AFONJA, A., MCPHILLIPS, G., BINIONS,
R., CHENG, L., “On The Development of A Sensor Module for Real-Time Pollution
Monitoring”, Jeju Island, Information Science and Applications (ICISA), 2011
International Conference, 2011.
SIMON, Mingay, Green IT: The New Industry Shock Wave, Gartner, 2007.
SIVITANIDES, Marcos, SHAH, Vivek, “The Era of Digital Activism”, Conference
for Information Systems Applied Research (CONISAR), Wilmington North
Carolina, 2011, s.1-8.
SKD Kasım E-Bülteni, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD), 2014.
SMART 2020: Enabling The Low Carbon Economy in The Information age, GeSI,
2008.
SOYLU, Tuncay, Kablosuz Algılayıcı Ağların Uygulama Alanları ve Bir Algılayıcı
Düğüm Tasarımı, Trakya Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2012.
SÖZÜER, Aytuğ, “İşletmeleri Çevreye Duyarlı Politikalar Uygulamaya İten Güçler,”
Organizasyon ve Yönetim Bilimleri Dergisi, 2011, s.47-56.
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA DERNEĞİ (SKD), İnovatif Sürdürülebilirlik
Uygulamaları Yarışması,
http://www.inovatifsurdurulebilirlik.org/FinalUygulama.htm, Erişim Tarihi:
24.02.2016
ŞANLISOY, Selim, “Bilgi Toplumunda Ortaya Çıkabilecek Sorunlar”, Dokuz Eylül
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, S.2, 1999, s.169-184.
TAYŞİ, Z. C. ,Telsiz Algılayıcı Düğüm Tasarımı ve Gerçeklenmesi, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2006.
T.C. Kalkınma Bakanlığı, UNDP, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği,
Türkiye’de Sürdürülebilir Kalkınma ve Yeşil Ekonomi Alanında En İyi Uygulamalar
ve Başvuru ve Seçim Süreci, 2012
TEKELİ, Hasan, Bilgi Çağı, İstanbul, Simavi Yayınları, 1994.
The Climate Group on behalf of the Global Sustainability Initiative (GeSI), SMART
2020: Enabling The Low Carbon Economy in The Information Age, GeSI, 2008.
The Internet of Things Research Report, The Hammersmith Group, Clicks &
Mortar, 2009.
145
The Internet of Things-Internet Reports, International Telecommunication Union,
2005.
TOFFLER, Arvin, Technology Rapidly Changes Society America Beyond 2001,
Greehaven Press,1996.
TOFFLER, Arvin, Üçüncü Dalga, (Çev.Ali Saban) İstanbul: Altın Kitaplar, 1981.
TOPAL DEVECİ, Arzu, GEÇER KOLBURAN, Aynur, “Ortaokul Öğrencilerinin
İnternet Yeterlik Düzeyi Algılarının Belirlenmesi”, Elementary Education Online,
S.13(1), 2014, s.180-190.
TORUNOĞLU, Ethem, DEMİRER, Göksel, DURAN, Metin, Marksist Ekoloji
Anlayışı Üzerine, Marksizm ve Ekoloji, Öteki Yayınevi, Ankara, 2000.
TORUNOĞLU, Ethem, KOPARAL, A.Savaş, TEZCAN, Ümran,GÖNCÜ, Serdar,
Çevre Sorunları ve Politikaları, Anadolu Üniversitesi Yayını, Eskişehir, 2013.
TURJMAN, Fadi M, HASSANEIN, Hossam, IBNKAHLA, Mohamed, “Optimized
Relay Placement To Federate Wireless Sensor Networks In Environmental
Applications”, Kingston: 7th International Wireless Communications and
Mobile Computing Conference, IEEE, 2011.
Turkcell Raporu, 11. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Şurası, Turkcell, 2013.
TÜİK, Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması, 2015,
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18660, Erişim Tarihi: 25.02.2016
TÜİK, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18660, Erişim Tarihi:
19.01.2015
TÜRKSAT, e-Devlet Kapısı, https://www.turksat.com.tr/tr/bilisim/e-devlet-kapisi,
Erişim Tarihi: 24.02.2016
UN, “RIO+20, The future we want”, United Nations Conferance on Sustainable
Developments, Rio de Janerio, Brezil,2012.
U.S. Environmental Protection Acency,
http://www.epa.gov/waste/conserve/smm/wastewise/pubs/commonmats.pdf,
UCL, Streetbox Urban Pollution Monitor, http://bart150-
113.bartlett.ucl.ac.uk/web/ben/streetbox.htm, Erişim Tarihi:04.03.2016
Ulusal Geri Dönüşüm Strateji Belgesi ve Eylem Planı 2014-2017, T.C. Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı-Sanayi Genel Müdürlüğü, 30 Aralık 2014 tarihli ve 29221
sayılı Resmi Gazete.
ÜNAL, S.Rıfat, AKPULAT, Onur, NOVION, Cesar, Atık Elektrikli ve Elektronik
Eşyalar Direktifi (AEEE) (2002/96/EC) Düzenleyici Etki Analizi, REC Türkiye-
2011.
146
VASHISHTHA, Vibhuti, APURAV Gupta, SAOUD, Sarwar, “Green Computing:
An Approach of Saving Energy by Computer Virtualization”, International Journal
of Application or Innovation in Engineering and Management, S.3, 2014, s.103-
106.
VERDONE, Roberto, DARDARI, Davide, MAZZINI, Giancula, CONTI, Andrea,
Wireless Sensor and Actuator Networks: Technologies, Analysis and Design,
Academic Press, 2008.
WALTON, John, Blackpool, Edinburgh University Press, 1998.
WELLMAN, Barry, GULIA, Milena, “Net Surfers Don’t Ride Alone: Virtual
Communities As Communities”, University of Totonto, Department of Sociology
and Centre for Urban and Community Studies, 1999.
WERNER-Allen, G., JOHNSON, J., RUIZ, M., LEES, J., WELSH, M., “Monitoring
Volcanic Eruptions with a Wireless Sensor Network”, Wireless Sensor Networks,
Proceeedings of The Second European Workshop, 2005.
WILLIAMS, Dan,TANG, Yuzhu, “A Methodology to Quantify the Environmental
Impacts of the Microsoft Windows Operating Systems”, The 2nd Annual TSBE Eng
D Conference, University of Reading, Whiteknights, 2011.
WordStream, “Is The Internet Bad For The Environment?”
http://www.wordstream.com/blog/ws/2011/04/21/earth-day-infographic, Erişim
Tarihi: 20.01.2015
XU, Ning, “A Survey of Sensor Network Applications”, IEEE Communications
Magazine, University of Southern California, 2002.
YAZICI, E.Yener, DEVECİ, Hacı, “E-Atıklardan Metallerin Geri Kazanımı”,
Madencilik, S.3, 2009.
YEŞİL, Aysu Müge, KATRAN, Sema, TEMUR, Mustafa, Selçuk, Elif, Akıllı
Ulaşım Sistemleri Çalıştayı Bildiriler Kitabı, Akıllı Ulaşım Sistemleri Çalıştayı,
2012.
YICK, J., MUKHERJEE, B., GHOSAL, D., “Wireless Sensor Network Survey”,
Computer Networks, S.52, 2008.
YİĞİTBAŞI, Z.Halim, “Nesnelerin İnterneti ve Makineden Makineye Kavramları
için Kilit Öncül - Ipv6” , Ulusal Ipv6 Konferansı, 2011.
YOLAÇ, Perin, “Bilişim Çağının Birey ve Gruplar Temelinde Psikolojik Etkileri”,
Bilişim Toplumuna Giderken Psikoloji, Sosyoloji ve Hukukta Etkiler
Sempozyumu 2001, Ankara, 2001.
YOMRALIOĞLU Tahsin, ÇELİK, Kemal, “Konumsal Bilgi Sistemi İçin Yerel
Yönetimlerde Re-Organizasyon İhtiyaçları”, Yerel Yönetimlerde Kent Bilgi
Sistemi Uygulamaları Sempozyumu, KTÜ, Trabzon, 1999.
147
YOMRALIOĞLU, Tahsin, Kent Bilgisi ve Organizasyonu, Yerel Yönetimlerde
Kent Bilgi Sistemi Uygulamaları Sempozyumu, KTÜ, Trabzon, 1999.
YU, Yong, PRASANNA, V.Krishnan, Information Processing and Routing in
Wireless Sensor Networks, USA, World Scientific Publishing Co. Pte. Ltd, 2006.
YÜCEL, Fatih, “Sürdürülebilir Kalkınmanın Sağlanmasında Çevre Korumanın ve
Ekonomik Kalkınmanın Karşıtlığı ve Birlikteliği” , Çukurova Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, S.11, 2003, s.100-120.
ZHENG, Jun, JAMALIPOUR, Abbas, Wireless Sensor Networks A Networking
Perspective, New Jersey, Institute of Electrical and Electronics Engineers, 2009.
148
ÖZET
Sarpay, Alp, İnternet Kullanımının Çevresel Etkileri, Yüksel Lisans Tezi, Danışman:
Prof. Dr. Aykut Namık Çoban, 149 s.
Günümüz bilgi toplumunda bilgi ve iletişim teknolojileri baş döndürücü
bir gelişme göstermektedir. İnternetin bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan bu
hızlı gelişme içerisinde en önemli faktör olarak yer aldığı görülmektedir. Bilgi ve
iletişim teknolojilerinin en önemli uzantısı ve geliştiricisi olarak İnternet olgusu,
dünya üzerinde insanoğlunun kurduğu en büyük ağ olma özelliğini göstermektedir.
Bu araştırmayla günlük yaşamımızda giderek daha fazla yer alan İnternetin
çevresel bazda olumlu ve olumsuz tüm yönleri incelenerek İnternet ve bilgi
teknolojileri kaynaklı çevre sorunlarının çözümüne cevap aranmıştır.
Çalışmanın birinci bölümde çevre ve İnternet kavramları anlatılmış, bilgi
toplumu, yeni ekonomi gibi kavramlar ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. İkinci
bölümünde ise İnternet-çevre ilişkisi incelenmiştir. Bu bölümde İnternetin çevre
sorunlarında ve çevrenin korumasındaki rolü üzerinde durulmuştur. Buna ek olarak
İnternetin çeşitli çevresel uygulamaları değerlendirilmiştir.
Araştırmanın uygulama kısmı olan üçüncü bölümde ise İnternet kaynaklı
küresel CO2 emisyonlarının, enerji tüketiminin en aza indirilmesi ya da hiç zarar
vermeyecek şekle getirilmesi çözüm olarak Yeşil Bilişim ve yönetimi ile sanallaşma
kavramları incelenmiştir.
Araştırma sonucunda İnternet ve bilgi teknolojileri kaynaklı çevre sorunlarının
çözülmesi noktasında Yeşil Yönetim ile çevresel bilişim politikaları geliştirmelerinin
gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
149
ABSTARCT
Sarpay, Alp, Environmental Effects of Internet Use, Master Thesis, Advisor: Prof.
Dr. Aykut Namık Çoban, 149 p.
In today’s world information and communication technologies have been
developing rapidly. Internet is seen as the most important factor which in this rapid
developments in information and communication technologies. The most significant
extentions and developer of the information and commucation technology shows the
largest network of its kind established by human beings on earth.
This research shows, Internet’s pozitive and negative effects on
environmental base. In addition this research find solutions for the problems which
related to Internet and information tecnologies.
In the first section of the study the environment and Internet concepts were
described, concepts such as information society and new economy have been taken
up in detail. In the second section the Internet-environment interactions were
examined. In this section, environmental problems of Internet and its role in
environmental protection were focused. In addition to this, a variety of
environmental applications of the Internet has been evaluated.
In the third section ( application part ) in order to minimize portion of energy
consumption of the Internet or will never harm which caused CO2 emission, Green
IT, management solution and virtualization concepts are examined.
As a result of the research, at the point of resolving problems which releated to
Internet and information technology, it has reached that the requirements of the
development of the environmental policies and Green IT management.
top related