uluslararasi tÜrk kÜltÜrÜ ve dİlİ sempozyumuukdasempozyum.com/ukda2018/ukda_ozet_metin.pdf ·...
Post on 29-Feb-2020
7 Views
Preview:
TRANSCRIPT
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ
VE DİLİ SEMPOZYUMU
27-29 EYLÜL 2018
ÜSKÜP/MAKEDONYA
Editör
Doç. Dr. Fahri TEMİZYÜREK
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ii
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
27-29 EYLÜL 2018
ÜSKÜP/MAKEDONYA
Editör
Doç. Dr. Fahri TEMİZYÜREK
Bu kitabın basım, yayın, satış hakları ASOS yayınlarına aittir. Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya
da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz,
dağıtılamaz.
ISBN : 978-605-2132-79-1
Baskı : 1
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
iii
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ
VE DİLİ SEMPOZYUMU
27-29 EYLÜL 2018
ÜSKÜP/MAKEDONYA
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
iv
SEMPOZYUM ONURSAL BAŞKANLARI
Dr. Serdar ÇAM - TİKA Başkanı
Prof. Dr. Refik TURAN - Türk Tarih Kurumu Başkanı
Prof. Dr. Fadıl Hoca - Uluslararası Vizyon Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Fırat Purtaş - TÜRKSOY Genel Sekreter Yardımcısı
Prof. Dr. Hasan Ali Karasar - Kapadokya Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Musa Yıldız - Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı
Prof. Dr. Seyit Aydın - Kastamonu Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Şeref Ateş - Yunus Emre Enstitüsü Başkanı
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
i
BİLİM VE DANIŞMA KURULU /
SCIENTIFIC AND ADVISORY BOARD
Prof. Dr. Ahmet Oktay - Kiril Metodi Üniversitesi-Makedonya
Prof. Dr. Dinçay Köksal - Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Prof. Dr. Edina Solak - Zenitsa Üniversitesi-Bosna-Hersek
Prof. Dr. Emrah Şenel - Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Prof. Dr. Fadıl Hoca - Vizyon Üniversitesi-Makedonya
Prof. Dr. Fatih Kirişçioğlu - Hacı Bayram Veli Üniversitesi
Prof. Dr. Ferruh Ağca - Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. Mahmut Çelik - Gotse Delçev Üniversitesi- Makedonya
Prof. Dr. Mehmet Güçlü - Bartın Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet Gümüş - Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet Günay - Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz - Kastamonu Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet Şahingöz - Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. Metin Yaman - Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. Musa Yıldız - Ahmet Yesevi Üniversitesi
Prof. Dr. Nazım İbrahim - Aziz Kiril Metodi Üniversitesi-Makedonya
Prof. Dr. Nimetullah Hafız - Kosova Priştina Üniversitesi-Emekli
Prof. Dr. Numan Aruç - MANU Makedonya Bilimler Akademisi
Prof. Dr. Nurettin Demir - Hacettepe Üniversitesi
Prof. Dr. Lokman Turan - Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Sevim Nilay Işıksalan - Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi
Prof. Dr. Suat Ungan - Karadeniz Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Yıldıray Özbek - Akdeniz Üniversitesi
Prof. Dr. Yusuf Hamzaoğlu - Makedonya)
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ii
Prof. Dr. Ali Göçer - Erciyes Üniveritesi)
Doç. Dr. Abdülmecid Nuredin - Vizyon Üniversitesi- Makedonya)
Doç. Dr. Ahmet Akkaya - Adıyaman Üniversitesi)
Doç. Dr. Ali Fuat Arıcı - Yıldız Teknik Üniversitesi
Doç. Dr. Bahadır Gücüyeter - Atatürk Üniversitesi
Doç. Dr. Burul Sagınbayeva - Manas Üniversitesi
Doç. Dr. Bülent Özkan - Mersin Üniversitesi
Doç. Dr. Cihan Özdemir - Yunus Emre Enstitüsü - Bakü Müd.
Doç. Dr. Ergin Jable - Hasan Priştina Üniversitesi-Kosova
Doç. Dr. Fahri Temizyürek - Gazi Üniversitesi
Doç. Dr. Lindita Xhanari Latifi - Tiran Üniversitesi-Arnavutluk
Doç. Dr. Mensur Nuredin - Vizyon Üniversitesi- Makedonya
Doç. Dr. Mesut Gün - Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi
Doç. Dr. Muhammed Eyyüp Sallabaş - Yıldız Teknik Üniversitesi
Doç. Dr. Namık Kemal Şahbaz - Mersin Üniversitesi
Doç. Dr. Nuran Malta - Hasan Priştina Üniversitesi-Kosova
Doç. Dr. Ömer Tuğrul Kara - Çukurova Üniversitesi
Doç. Dr. Rıfat Kütük - Atatürk Üniversitesi
Doç. Dr. Seyfi Yıldırım - Hacettepe Üniversitesi
Doç. Dr. Seyfullah Yıldırım - Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Dr. Ahmet Demir - Başkent Üniversitesi
Dr. Ahmet Saçkesen - İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi
Dr. Arzu Çevik - Bartın Üniversitesi
Dr. Ayhan Bulut - Cumhuriyet Üniversitesi
Dr. Bekir Kayabaşı - Adıyaman Üniversitesi
Dr. Bihruz Bicbabai - Allamah Tabatabai Üniversitesi-İran
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
iii
Dr. Bilge Bağcı Ayrancı - Bozok Üniversitesi
Dr. Erol Barın - Gazi Üniversitesi
Dr. Fatih Kana - Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Dr. Gülnur Aydın - Adnan Menderese Üniversitesi
Dr. Hıfzı Toz - Akdeniz Üniversitesi
Dr. Najibullah Akbari - Kabil Üniversitesi-Afganistan
Dr. Rafet Aydın - Mehmet Akif Üniversitesi
Dr. Ümit Polat - Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi
Dr. Zeki Gürel - Gazi Üniversitesi
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
iv
KONGRE BAŞKANI / PRESIDENTS OF CONGRESS
Doç. Dr. Fahri Temizyürek UKDA Başkanı
KONGRE DÜZENLEME KURULU / ORGANIZING COMMITTEE
Prof. Dr. Mehmet Şahingöz Gazi Üniversitesi
Doç. Dr. Fahri Temizyürek Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. Yıldıray Özbek Akdeniz Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz Kastamonu Üniversitesi
Doç. Dr. Muhammed Eyyüp Sallabaş Yıldız Teknik Üniversitesi
Doç. Dr. Ahmet Akkaya Adıyaman Üniversitesi
Dr. Erol Barın Gazi Üniversitesi
Öğr. Gör. Emrah BOYLU İstanbul Aydın Üniversitesi
Murtaza Sulooca Yeni Balkan Gazetesi
Sekretarya
Öğr. Gör. Mustafa Özgün Harmankaya Yıldız Teknik Üniversitesi
Öğr. Gör. Osman Kürşat Yorgancı Yıldız Teknik Üniversitesi
Öğr. Gör. Cihat Burak Korkmaz Yıldız Teknik Üniversitesi
Umut Başar İran Araştırmaları Merkezi
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
v
İÇİNDEKİLER
BİLDİRİ ÖZETLERİ / ABSTRACTS .......................................................................... x
TÜRKİYE’DE İLAHİYAT FAKÜLTESİNDE YÜKSEKÖĞRENİM GÖREN ULUSLARARASI
ÖĞRENCİLERİN TÜRKİYE VE İLAHİYAT FAKÜLTESİ İZLENİMLERİ .................................. 1
YENİ DİNİ HAREKETLERİN PSİKOLOJİSİ .................................................................................. 2
BALKANLAR’DA İLK TÜRKÇE ÖĞRETMENLERİNDEN BELKIS KORÇA (RAUF)‘NIN
HİKAYESİ .......................................................................................................................................... 5
YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE TEMEL DİL BECERİLERİNDEN KONUŞMA
BECERİSİNİN KAZANDIRILMASI BAĞLAMINDA KARŞILAŞILAN SESLETİM
PROBLEMLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ..................................................................................... 6
"TÜRKÇE ÖĞRENİYORUM" SETİNDEKİ KONUŞMA BECERİSİ ETKİNLİKLERİNİN
AVRUPA DİL PORTFOLYOSU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ ...................................... 7
5. SINIF TÜRKÇE DERSİ OKUMA BECERİSİNİN GELİŞTİRİLMESİNDE DİL DENEYİMİ
YAKLAŞIMI....................................................................................................................................... 8
AKKADIOĞLU'NUN KABUSNAME TERCÜMESİNDE ATASÖZÜ VE DEYİMLER ............... 9
ARAPÇA ÖĞRETİMİNDE ÇİZGİ FİLM KULLANIMI ................................................................ 10
AVRUPA BİRLİĞİ KÜLTÜR POLİTİKALARI İÇİNDE BALKANLARDA TÜRK
KÜLTÜRÜNÜN VE TÜRKÇENİN GELECEĞİ VE ORTA VADE TEHLİKELERİ ................... 11
BALKAN KÜLTÜRÜNDE DOĞUM DESTEKÇİLERİ: “AVO NENE”LER ............................... 12
BALKAN ÜLKELERİ İLE TÜRKİYE ARASINDA ORTAK GELECEĞİN KÖPRÜSÜ YÜKSEK
EĞİTİM: SOSYAL VE EKONOMİK AÇIDAN BİR İNCELEME ................................................. 14
BALKANLAR'DA “ÖĞRETMENSİZ TÜRKÇE ÖĞRENELİM” SLOGANIYLA ÖZDEŞLEŞEN
ÖĞRETMEN MÜCAHİT KORÇA’NIN HİKAYESİ ...................................................................... 15
BALKANLARDA TÜRKÇE EĞİTİMİ ÜZERİNE TÜRKİYE’DE ARAŞTIRMA EĞİLİMLERİ 16
BİR BALKAN DÜŞÜNÜRÜ VE DEVLET ADAMI OLARAK ALİYA İZZETBEGOVİÇ’İN
İNSAN VE EĞİTİM ANLAYIŞI ...................................................................................................... 17
BOSNA-HERSEK’TE TÜRKÇE ÖĞRETİMİ VE YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE
KÜLTÜREL ÖGELERİN AKTARIMI BAĞLAMINDA SÖZLÜ ANLATIM DERSİ .................. 18
ÇOK KÜLTÜRLÜ EĞİTİM VE İKİ DİLLİLİK-ALMANYADAKİ TÜKRK İŞÇİ
ÇOCUKLARININ İKİ DİLLİ EĞİTİM SORUNLARI .................................................................... 19
ÇOK KÜLTÜRLÜ TOPLUMDA OKUMA ALIŞKANLIĞI VE KÜTÜPHANELERİN İŞLEVİ:
BALKAN TOPLUMLARI İÇİN BİR DEĞERLENDİRME ............................................................ 20
DİL ÖĞRETİMİNDE ÖĞRETİCİ YETERLİLİKLERİ VE PEDAGOJİK MUHAKEME
BECERİSİ GELİŞTİRME ................................................................................................................ 21
DİL ÖĞRETİMİNDE SÖZLÜKLERİN ÖNEMİ VE MAKEDONCA-TÜRKÇE, TÜRKÇE-
MAKEDONCA SÖZLÜK ÇALIŞMALARI .................................................................................... 22
EKİPLE ÖĞRETİM TEKNİĞİ KULLANARAK OKUL MÜDÜRLERİNE ÜST DÜZEY
DÜŞÜNME BECERİLERİ KAZANDIRMA ................................................................................... 23
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
vi
HARF İNKILABI VE BALKANLAR .............................................................................................. 24
İKİNCİ DİL TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE ARABULUCULUK KAVRAMINI GELİŞTİRMEK ... 25
İSVİÇRE ANADİLİ DERSİ ÇERÇEVE PLANI VE TÜRKÇE VE TÜRK KÜLTÜRÜ DERSİ
ÖĞRETİM PROGRAMI'NA UYGUN A1 DÜZEYİ ETKİNLİKLERİN GELİŞTİRİLMESİ: BİR
EYLEM ARAŞTIRMASI ................................................................................................................. 26
İSVİÇRE'DE YÜRÜTÜLMEKTE OLAN TÜRKÇE VE TÜRK KÜLTÜRÜ DERSİ'NE İLİŞKİN
PAYDAŞ GÖRÜŞLERİNİN İNCELENMESİ ................................................................................. 27
KAZAK HALK BİLİMİNDE ŞAMAN BAHŞILIK VE HALK HEKİMLİGİ GELENEĞİ ........... 28
KÜLTÜREL MİRASI KORUMADA DİL VE KÜLTÜRÜN DİRENCİ ........................................ 29
MAKEDONYA VE KOSOVA’DA KAMUSAL ALANDA TÜRKÇE: KARŞILAŞTIRMALI BİR
ÇÖZÜMLEME .................................................................................................................................. 30
MAKEDONYA’DA TÜRKÇE EĞİTİMİ SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ..................... 31
ÖĞRETMEN ADAYLARININ OKUMA ÇEMBERLERİNDE ÜSTLENDİKLERİ ROLLERE
İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ ..................................................................................................................... 32
ÖĞRETMEN ADAYLARININ OKUMA ÇEMBERLERİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ ................. 33
OKUL ÖNCESİ VE İLKÖĞRETİM OKULLARINDA ÇOK KÜLTÜRLÜ OYUNLAR .............. 34
ÖRNEK ÇOCUK OYUNLARI ÜZERİNDEN TÜRKİYE’DE ÇOCUK TİYATROSUNA İLİŞKİN
DEĞERLENDİRME VE ÖNERİLER .............................................................................................. 35
ORTAOKUL İNGİLİZCE DERS KİTAPLARINDAKİ İŞLEVSEL DİL KULLANIMI ................ 36
SÜREÇ ODAKLI YAZMA ÖĞRETİMİNDE KULLANILAN MODELLERE GENEL BİR BAKIŞ
........................................................................................................................................................... 37
SURİYELİ MÜLTECİ ÇOCUKLARA YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE
YÖNTEM SORUNU- PICTES PROJESİ ÖRNEĞİ ........................................................................ 38
TÜRK MASALLARINDA KONUŞAN HAYVANLAR VE DEĞERLER EĞİTİMİ .................... 39
TÜRKÇE EĞİTİMİNDE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRMENİN İŞLEVSELLİĞİ BAKIMINDAN
GERİBİLDİRİM KULLANIMI ........................................................................................................ 40
TÜRKÇE ÖĞRENEN YABANCI ÖĞRENCİLERİN KONUŞMA KAYGI DURUMU
(HIRVATİSTAN ÖRNEĞİ) ............................................................................................................. 41
TÜRKÇE ÖĞRETİM SETLERİNİN DİLLER İÇİN AVRUPA ORTAK ÖNERİLER ÇERÇEVESİ
(CEFR) METNİNDE YER ALAN DİLİN KULLANIM ALANLARINA YER VERME DÜZEYİ
........................................................................................................................................................... 42
TÜRKÇE ÖĞRETMENİ ADAYLARININ HİKÂYELERİNDE KONU EĞİLİMLERİ ................ 43
TÜRKÇE ÖĞRETMENİ ADAYLARININ YANAL DÜŞÜNME BECERİLERİNİN ÇEŞİTLİ
DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ ............................................................................. 44
TÜRKÇENİN YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİNDE KÜLTÜR AKTARIMINA
ELEŞTİREL BİR BAKIŞ ................................................................................................................. 45
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
vii
TÜRKİYE İLE BULGARİSTAN'DA OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ EĞİTİMİ ALMIŞ
ÖĞRETMENLERİN MESLEKİ DOYUM VE TÜKENMİŞLİK DÜZEYLERİNİN
KARŞILAŞTIRILMASI ................................................................................................................... 46
TÜRKİYE’DE TÜRK İŞARET DİLİ (TİD) VE İŞARET DİLİ TERCÜMANLIĞI EĞİTİMİ ....... 47
YABANCI DİL ÖĞRETİMİNDE ÖZNELLİK ................................................................................ 48
YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRENEN ÖĞRENCİLERİN KONUŞMA DERSLERİ
HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ .......................................................................................................... 49
YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE OKUMA BECERİSİNİN
GELİŞTİRİLMESİ İÇİN BİR SEÇENEK: ÜSTBİLİŞ STRATEJİLERİNİN KULLANILMASI ... 50
YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE SÖZCELEME KURAMINDAN VE
EDİMBİLİMDEN HAREKETLE ÖRNEK DERS MALZEMESİ GELİŞTİRİLMESİ ................... 51
YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRETMEK ÜZERE HAZIRLANMIŞ TARİHÎ BİR ESER:
RİSALE-Yİ TEKELLÜM ................................................................................................................. 52
YAHYA KEMAL'İN "NEŞÂTÎ'NİN GAZELİNİ TAHMİSİ" ......................................................... 53
YEDİ İKLİM TÜRKÇE A1-A2 KİTAPLARINDA KULLANILAN KALIP SÖZLER.................. 54
YENİLENEN TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ LİSANS PROGRAMININ ÖĞRETİM ELEMANI
GÖRÜŞLERİNE GÖRE DEĞERLENDİRİLMESİ ......................................................................... 55
YUNANİSTAN’DA YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE EĞİTİMİ ............................................ 56
“KÜÇÜK KARA BALIK” YAPITINDA ELEŞTİREL DÜŞÜNCE ............................................... 57
-DINAN /-DUNAN BİRLEŞİK ZARF-FİİL EKİ HAKKINDA ...................................................... 58
BİR KIPÇAK – OĞUZ DİL TEMAS ALANI OLARAK BALKANLAR VE BU TEMASIN
ÖLÇÜNLÜ TÜRKÇEYE ETKİSİ .................................................................................................... 59
BİR MASAL KARŞILAŞTIRMASI: RAPUNZEL İLE MAHBUB-İ DİLBER .............................. 60
BİR OSMANLI KADIN DERGİSİ OLARAK ÂYİNE.................................................................... 61
BOSNA VİLAYETİ HUDUDNAMESİNİN ÂSIM DİVANI’NA YANSIMASI: KAT‘-İ HUDÛD
KASİDESİ ......................................................................................................................................... 62
GİDEON TOURY’NİN EREK ODAKLI ÇEVİRİ KURAMI IŞIĞINDA MELİH CEVDET
ANDAY’IN “ANNABEL LEE” BAŞLIKLI ŞİİR ÇEVİRİSİ ÜZERİNE BETİMLEYİCİ BİR
ÇALIŞMA ......................................................................................................................................... 63
HAYÂLÎ BEY DİVANI’NDA ŞAİRİN MECNÛN’LA REKABET PSİKOLOJİSİ ....................... 64
KALKANDELEN TÜRKLERİNİN SÖZLÜ KÜLTÜRÜNDE DUALAR VE BEDDUALAR ...... 65
KARAHANLILARIN İSLAM’A İNTİSABINDA İKİ ÖNEMLİ İSİM: BUĞRA HAN TEZKİRESİ
VE EBU’N-NASR-İ SÂMÂNÎ ......................................................................................................... 66
KAŞKAY TÜRKLERİNİN ÇOCUK EDEBİYATI ÜRÜNLERİ VE BU ÜRÜNLERİN KÜLTÜR
AKTARIMI ÜZERİNE ETKİSİ ....................................................................................................... 67
KAZAK SÖZLÜ GELENEĞİNDE HZ. ALİ İLE İLGİLİ ANLATILAR ........................................ 68
KLASİK TÜRK EDEBİYATI’NDA TÜTÜN .................................................................................. 69
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
viii
KOSOVA-GİLANLI GAZETECİ BURHAN SAİT’İN TAN GAZETESİNDEKİ YAZI
FAALİYETİ ...................................................................................................................................... 70
KÜLTÜR AKTARIMINDA EDEBİYATIN ROLÜ: YADE KARA ÖRNEĞİ ............................... 71
MİLLÎ EDEBİYAT DÖNEMİNDE EDEBİYAT NAZARİYESİ/KURAMI OLUŞTURMA
ÇALIŞMALARI – 1 .......................................................................................................................... 72
OKUMA VE SÖZ VARLIĞI İLİŞKİSİ............................................................................................ 73
RETORİKTEN PRATİĞE: TÜRK SİYASİ YÖNETİMİNDE EDEBİYATIN ROLÜ ................... 74
SIFAT GRUBU ................................................................................................................................. 75
ULUPAMİR-KIRGIZ ADLARINDAKİ AD SEÇİMİ FARKLILAŞMALARI (ULUPAMİR
MAHALLESİ ÖRNEĞİ) .................................................................................................................. 76
ÜSKÜP MİLLÎ KÜTÜPHANESİNDE YAVUZ DÖNEMİNE AİT BİR DİL YÂDİGÂRI:
“MANZÛME-İ ŞER’İATÜ’L-İSLÂM” ........................................................................................... 77
ÜSKÜPLÜ DİVAN ŞAİRİ İSHAK ÇELEBİ’NİN GÖZÜNDEN ÜSKÜP...................................... 78
YABANCI DİL ÖĞRENİMİNDE DİLSEL İNTERFERANSLARIN ROLÜ - ARNAVUTÇA
KONUŞURLARININ TÜRKÇE ÖĞRENİMİ SÜRECİNDEN ÖRNEKLERİYLE ........................ 79
YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE İKİNCİ BİR YABANCI DİLİN ÖĞRETİME
ETKİLERİ ......................................................................................................................................... 80
YAHYA KEMAL’İN ÖMRÜNÜN SON YILLARINI GEÇİRMEK İSTEDİĞİ UFUK
PENCERESİ: RAKOFÇA NERESİDİR" ......................................................................................... 81
YUNUS’UN DÜALİZMİ: ZITLARDAN OLUŞAN EVREN ALGISI ........................................... 82
ARNAVUT HALK ŞARKILARINDA TÜRKÇE VE TÜRKLÜĞÜN YERİ ................................. 83
AYDIN KOÇARLI CİHANOĞLU CAMİİ HAZİRESİ OSMANLI MEZAR TAŞLARI ............... 84
TRT TÜRK HALK MÜZİĞİ REPERTUARINDAKİ RUMELİ TÜRKÜLERİNİN MÜZİKSEL
TAHLİLİ ........................................................................................................................................... 85
EL YAZMASI ESERLER ÖRNEĞİNDE BALKANLARDA TÜRK KÜLTÜRÜNÜN İZLERİ -
SARAYBOSNA GAZİ HÜSREV BEY KÜTÜPHANESİ 7167/2 NU.DA KAYITLI TEFSÎR-İ
AYETEL-KÜRSÎ İSİMLİ ESER ...................................................................................................... 86
SARAYBOSNA GAZİ HÜSREV BEY KÜTÜPHANESİ 3655/2 NU.DA KAYITLI YAZMA
AYET TEFSİRİ VE BİLİMSEL DEĞERİ ....................................................................................... 87
BİR OSMANLI SUBAYI, RESNELİ ÇARKÇI YÜZBAŞI OSMAN EFENDİ .............................. 88
EXISTENTIALISM IN JOHN FOWLES’ NOVEL ......................................................................... 89
AK PARTİ DÖNEMİ BALKANLARDA KAMU VE KÜLTÜREL DİPLOMASİ POLİTİKALARI
........................................................................................................................................................... 90
ALİYA İZZETBEGOVİÇ’TE SİYASET AHLAKI ......................................................................... 91
AZERİ TÜRK DERGİSİ’NE GÖRE AZERBAYCAN’IN İKTİSADÎ NÜFUZU ........................... 92
BALKANLARLA İLGİLİ TÜRKİYE’ DE YAPILMIŞ ÇALIŞMALAR ....................................... 93
COĞRAFYA, HAYAT TARZI VE TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİNİN ETKİSİYLE
KIRGIZ KADININDA SÜS VE GİYİM-KUŞAM .......................................................................... 94
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ix
FAHRİ ERDİNÇ'İN ESERLERİNDE VATAN KAVRAMI VE BALKANLARIN GENEL
GÖRÜNÜŞÜ ..................................................................................................................................... 95
HAMİ VE ŞAİR BİR AKINCI AİLESİ MİHALOĞULLARI’NIN OSMANLI KÜLTÜR VE
SANATINA KATKILARI ................................................................................................................ 96
KÜLTÜRÜN, KÜLTÜREL ÜRÜNLERLE PAZARLANMASI: ÜSKÜP ÖRNEĞİ ...................... 97
MAKEDONYA’DAKİ TÜRKLER ÜZERİNE SOSYOLOJİK BİR ÇALIŞMA ............................ 98
OSMANLI ŞİİRİNDEKİ "TAŞ YASDANMAK" DEYİMİNDEN HZ. YAKUB'UN BEYTEL'İNE
........................................................................................................................................................... 99
OSMANLI SON DÖNEMİNDE BATILILAŞMA SÜRECİNDE SİNEMANIN YERİ ................ 100
OSMANLI'NIN ÇÖKÜŞ SÜRECİNDE BATI TRAKYA'DA TEŞEKKÜL EDEN TÜRK
HÜKÜMETLERİ (1878- 1923) ...................................................................................................... 101
TÜRK TOPLUMUNDA TESETTÜR - BAŞÖRTÜSÜ ALGISI (LİSANS VE LİSANSÜSTÜ
ÖĞRENİM GÖRMÜŞ GENÇLER ÖZELİNDE BİR ALAN ARAŞTIRMASI) ........................... 102
ÜSKÜPLÜ İSHÂK ÇELEBİ DÎVÂN'INDA ÜSKÜP .................................................................... 103
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
x
BİLDİRİ ÖZETLERİ
ABSTRACTS
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 1
TÜRKİYE’DE İLAHİYAT FAKÜLTESİNDE YÜKSEKÖĞRENİM GÖREN ULUSLARARASI ÖĞRENCİLERİN TÜRKİYE VE
İ LAHİYAT FAKÜLTESİ İZLENİMLERİ
Fatih Özkan1 * 1Uludağ Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: fatihozkan@uludag.edu.tr
Özet
Her yıl milyonlara varan sayıda öğrenci vatandaşı olduğu ülkeden daha iyi eğitim
imkânlarına sahip başka bir ülkeye eğitim görmeye gitmektedir. Çoğu alanla ilgili
faydalarından ötürü uluslararası öğrenci hareketliliği sadece ülkeler bazında değil uluslararası kuruluşlarca da destek görmektedir. Bu hareketliliğin ülkeler arasında
karşılıklı anlayış ve dayanışmayı ve akademik, kültürel, sosyal ve siyasi bağları da
geliştirmesi muhtemeldir. Uluslararası öğrenci hareketliliği, birçok ülke tarafından önemli
bir dış politika ve kamu diplomasisi aracı olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’ye
yükseköğrenim görmeye gelen öğrencilerin büyük çoğunluğunun Türk Cumhuriyetleri ile Türk ve Akraba Topluluklarından geldiği bilinmektedir. Türkiye’de lisans veya lisansüstü
programlarda öğrenim gören uluslararası öğrencilerle yapılan mülakatlarda, bir Türk
okulundan mezun olmak, kaliteli öğrenim görme beklentisi, sahip oldukları olumlu Türkiye
algısının öğrencilerin tercih önceliklerinden olduğu, Balkanlardan gelen öğrencilerin
önceliklerinin ise, anadilde öğrenim görme avantajı, tarihi bağlantılar gibi önceliklerinin
olduğu tespit edilmiştir. Bu tebliğde Balkan ülkelerinden gelip Türkiye’de yükseköğrenim kademesindeki ilahiyat fakültelerinde öğrenim gören uluslararası öğrencilerin Türkiye ve
ilahiyat fakültesi hakkındaki izlenimleri sunulacaktır. Bu çerçevede öğrencilerin demografik
özellikleri, Türkiye’ye hangi beklentilerle geldikleri, beklentilerinin karşılanma durumu,
Türkiye’de yükseköğrenim görmenin avantajları hakkındaki düşünceleri, fakültede sunulan
olanaklar ve dersler hakkındaki düşünceleri ve öğrenim sürecinde karşılaştıkları sorunlar incelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Balkanlar, Yükseköğretim, İlahiyat Fakültesi, Uluslararası Öğrenci.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 2
YENİ DİNİ HAREKETLERİN PSİKOLOJİSİ
Muhammed Kızılgeçi t1 * 1Atatürk Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: mkizilgecit@atauni.edu.tr
Özet
Son çeyrek yüzyılda, Yeni Dini Hareketlere dair psikolojik çalışmalar sadece psikoloji
disiplininde değil aynı zamanda sosyoloji ve dini çalışmalarda da belirgin bir şekilde bir artış
göstermektedir. Farklı disiplinlerden bilim adamları bu harekete katılan, hareketin içinde kalan veya bu hareketten ayrılmış olanların durumunu irdelemekte, ayrıca bu harekete
katılmış olmanın yaralarını sarmaya çalışan üyelerin zihinsel ve duygusal durumlarını -
beyin yıkama ihtilafı bağlamında- enine boyuna tartışmaktadırlar. Dahası Yeni Dini
Hareketlerin halk sağlığı için ciddi bir tehdit olup olmadığı sorunu sık sık dergi ve
gazetelerde manşet olmakta, eski üyelere ve bağlılığını sürdüren üyelerin ailelerine verilen
danışmanlık türünü belirlemekte ve böylece ilgili davalarda tartışma konusu olmaktadır. Günümüzde insanların, modern hayatın yabancılaştıran ve yolunu kaybettiren etkilerinden
korunmak için bir ölçü arayışında olduğuna hükmedilir. Bu bağlamda Yeni Dini Hareket
(YDH) mensubiyeti ilk olarak, modern dünyada hakikati yaşamak adına zamanı geri almaya
dair bir arzuyu yansıtmaktadır. İkinci olarak, bu aidiyet aynı zamanda kadim olan hakikati
modern zamana taşıyarak onu çağdaş ve seküler bir düzlemde eyleme/yaşama taşıma isteğini ifade etmektedir. Bu noktada Yeni Dini Hareketler, moderniteye karşı bir protesto
şeklinde nitelenmektedir. Bu argümanın hedefinde kurumsallaştırılmış dinin ve seküler
yapının bireyin eliyle yapı bozuma uğratılması vardır. Bu durum ‘din’e yeninin ve modern
bir sosyal yapı olan hareketin katılması; ‘yeni’ yani ‘seküler’ olana da dinin katılmasıyla
gerçekleşmektedir. Bunun için de pek çok Yeni Dini Hareket modern, anti-modern, hatta
bazen post-modern unsurlarla kaynaşır. Bunlar hem moderniteye uyum unsurlarını ve hem de ona direnmenin unsurlarını içerirler. Yeni dini hareketler, oldukça çeşitli ve renkli bir
görünüm arz etmektedir. Bazıları teolojik olarak oldukça tutucu; bazıları radikal bir biçimde
yenilikçidir. Bir kısmı geleneksel dinler içerisinden ortaya çıkarken diğer bir kısmı senkretik
bir görünüm sergilemektedir. YDH’lerin büyük çoğunluğu Avrupa ve Amerika’da ortaya
çıkmasına karşın Asya, Afrika ve Latin Amerika kökenli hareketlerin sayısı son yıllarda hızla artmış ve artmaya da devam etmektedir. Yine bazı hareketlerin büyüyerek üye sayılarını
artırmalarına karşın, diğer bazı YDH’ler ezoterik ve gizemli yapıları dolayısıyla zayıflamış ya
da ortadan kaybolup gitmiştir. Bu ve benzeri hususlar, konuyla ilgilenen araştırmacıların da
dikkat çektiği üzere (Chryssides, 2012, s.xi) YDH’leri tanımlamayı zorlaştırmaktadır. İşaret
edildiği üzere YDH’lerin bazısı Hinduizm, Budizm ve Hıristiyanlık gibi dünya dinleri
içerisinden çıkarak gelişme gösterirken bir bölümü ise senkretik ya da eklektik bir yapı arz etmektedir. Bundan dolayı YDH’ler genellikle kökenlerindeki ana dinlerin bir mezhebi veya
tarikatı olarak görülürler. Buna karşılık YDH’ler ise kendilerini geleneksel dinlerden ayırma
gayreti içerisindedirler. Bazı araştırmacılar bu gayreti iki gerekçeyle açıklamaktadır:
Birincisi, YDH’ler içinde doğdukları mahalli büyük dinin, yeni yorumlarını içerdikleri ve
geleneksellikten ayrıldıkları için insanların zihinlerinde oluşan olumlu veya olumsuz önyargılarla anılmak istemezler. Ana dinin bir mezhebi veya tarikatı olmayı küçültücü,
ayırıcı ve sınırlandırıcı olarak değerlendirirler. İkincisi ise “sekt” kavramı olumsuz anlamlar
çağrıştırmanın yanı sıra hukuki birtakım mahzurları da beraberinde getirmektedir. Bazı
ülkelerin kanunlarında geleneksel inanç dışındaki küçük gruplara din hürriyetinin
tanınmaması, farklı hareketlerin “dini bölücü” olarak nitelendirilmesi, onların suç sayılması
gibi hususlar bu sebepler arasındadır. YDH’ler, “sekt” kelimesinin çağrıştırdığı olumsuzlukları önlemek ve daha rahat faaliyet yürütebilmek için kendilerinin “sekt” değil,
bilakis “yeni bir din” olduklarını iddia etmektedirler (Sarıkçıoğlu, 2000, s.81). YDH’lere
katılmak, sadece Yeni Dini Hareketlerin stratejik başarısı mı? Yoksa bireyin modern çağda
hayat tarzının kendisine sunduğu imkân mı? Ya da arayışının karşılık bulduğu anlam alanı
mı? Müptelası olmaktan kendisini alamadığı kavurucu bir kısır döngü mü? Bu tebliğde, YDH’lere katılımın bireyden kaynaklanan psikolojik nedenleri teorik ve alan çalışmalarının
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 3
sonuçlarından hareketle aktarılmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda genel olarak yeni bir dini
harekete katılımın birey bağlamında muhtemel temel nedenleri olarak şu unsurlar
aktarılmaktadır: Yoksunluk (mahrumiyet), yabancılaşma, dinî meselelerle kafası meşgul
olma temayülü, kişinin kendi şahsiyeti hakkındaki kararsızlığı ve şahsî bunalım tecrübesi. Sonuç yeni dine katılan kişinin aklen ve ruhen sağlıklı olmadığıdır. (Saliba, 2014, s.82;
Saliba, 2003: 78) Bu tür bir görüş APA (Amerikan Psikiyatri Derneği) tarafından yayınlanan
bir çalışmada ortaya konulmuştur. Şöyle denilmektedir: Pek çok çağdaş kült
toplumunun/yeni dinin çoğunluğunu teşkil eden beyaz orta sınıf idealist genç insanlar çoğu
zaman yalnız, bunalımlı ve belirsiz gelecek karşısında endişelidir. Bağımlı olmaya
eğilimlilerdir. Şefkate hararetle muhtaçtırlar. Kendi hissî dayanaklarını temin edemezler, kendi değerlerini hissetmek, aidiyet hissi ve hayatını anlamlandırmak için harici güçlere
ihtiyaç duyarlar. Alıngandırlar, sıklıkla onları hayal kırıklığına uğratan ve onlara değer
vermeyen toplumun geneline karşı düşmandırlar. Yetişkinliğin bir talebi olduğu kadar pek
çok kişi tarafından arzuyla beklenen özgürlük onlara ezici gelmektedir. Mahrumiyet içeren
bu durum birey veya grupların maruz kalabilecekleri beş şekilde gerçekleşmektedir: Ekonomik mahrumiyet: Toplumda gelir dağılımından kaynaklanan bir mahrumiyet olarak
görülür. Birey kendisini standardın altında görmektedir. Kişilerin ekonomik düzeylerinin
göreceli olduğu söylenebilir. Fakat burada önemli olan başkalarının kişiyi hangi düzeyde
gördüğü değil, kişinin kendisini hangi düzeyde gördüğüdür. Sosyal mahrumiyet: Kişinin
prestij, statü, sosyal katılım vb. konularda kendisini düşük görmesi ve bu sebepten çevresi
tarafından kabullenilmediği hissini yaşamasıdır. Organizmik mahrumiyet: Zihinsel ve fiziksel mahrumiyetleri kapsar. Herhangi bir bedensel ya da zihinsel özür nedeniyle kişi
toplumla bütünleşme hissini yakalayamaz. Ahlaki (etikal) mahrumiyet: Kişinin artık
toplumun temel değerlerinin kendi hayatını düzenleme kabiliyeti taşımadığı ve kendisinin
yeni bir alternatif bulması gerektiği hissini yaşamasıdır. Ruhsal (psişik) mahrumiyet: Kişi
maddi tatminler anlamında problemler yaşamaz, fakat manevi olarak yaşantısından zevk almamaktadır. Ruhsal mahrumiyet genelde şiddetli ve çözümlenememiş sosyal
mahrumiyetin ardından yaşanır (Köse, 2004, s.412). Yabancılaşma teorisiyle durumun
açıklanması Yeni Dini Hareketlerin ortaya çıkışının yegâne önemi, ‘onların modern
toplumun bazı kesimlerinde modernitenin zorlamalarının, insanın tolerans sınırına
ulaştığının bir işareti ve devamında rahatlama ve hafifleme arzusunun simgesel değerleri
olmalarıdır’ noktasına getirmektedir. Batı’da Gerek ekonomik ve gerekse siyasal alanda çok keskin bir bireycilik fikri ortaya çıkmış ve kişiye sonsuz özgürlük hissi veren bir rüzgâr
esmeye başlamıştı. Dinin yerini, bireye kendini ifade etme imkânı sağlayan müzik, resim,
şiir, edebiyat gibi sanat alanları almaya başlamıştı. Ahirete yönelik korkular azalmış,
cennet-cehennem inancı zayıflamıştı (Bell, 2014, s.234). Bu dönemde Batıda geleneksel
dinlerin büyüsünden sıyrılmaya yol açan ve insanlara tatmin vaat eden beş cevap biçimi ortaya çıkmıştır. Batının sırayla tükettiği cevaplardan son aşamada aktarılacak olgunun
hâlihazırda tecrübe edildiği söylenebilir. Bunlar: Estetikçilik, politik dinler, rasyonalizm,
varoluşçuluk ve sivil dinler (Bell, 2014, s.234). Gelişmiş dünyada ferdin tek başına
bırakılmasındaki artış ve az gelişmiş birçok milletteki eğitim eksikliği, pek çok bireyi,
topluluk özlemlerini doyurmayı vaat eden grupları kabul etmeye sevk etmektedir (Sellers,
2006, s.226). Zira insanlık her türlü sınır, statüko, sistem, farklılık, kesinlik, tabu, rol, cins ve sınıf tasniflerinin aşıldığı, her an her şeyin yaşanabileceği, ihtimal ve tercihlerin arttığı bir
süreci yaşamaktadır. Birbirleriyle çelişen farklı dünya görüşleri aynı zamanda birbirleriyle
de yarışmaktadır. Pek çok insan artık dini bir ihtiyaç değil, bir tercih konusu olarak
algılamaktadır; inanacaksa bile hangi Tanrı’yı seçeceğine kendisi karar vermektedir
(Baloğlu, 2014, s.285). Davie’nin ifadesiyle Batı’da dine karşı olan tutumu “yükümlülük anlayışından tercih anlayışına geçiş olarak tanımlayabiliriz. Çünkü eskiden yapılması
zorunlu görülen şeyler şimdilerde kişisel bir tercih meselesi haline gelmiştir. Artık insanlar
şöyle düşünüyor: Kiliseye gidiyorum (veya herhangi bir organizasyona katılıyorum), çünkü
bunu ben istiyorum. Böyle yaparak özel bir ihtiyacımı karşılıyorum. Gittiğim yer, bana
istediğim şeyleri sağladığı sürece oraya bağlılığım devam edecek. Ama istediğim zaman da
gitmekten vazgeçebilirim. Herhangi bir zorunluluğum yok; tercih benim!” (2014, s.207). Dini ve etik açıdan güvenli olmayan bir dünyada yetiştirilen pek çok genç, kimlik duygusunun
kaybını, tarihi devamlılığa sahip normal duyguların eksikliğini tecrübe edebilmektedir.
Onlar yaşama yönelik alışkanlıklarını durmadan değiştirip dönüştürebilmekteler. Oldukça
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 4
kısa dönemde kimliklerinin dramatik olarak değiştiğini açığa vuran pek çok farklı
tecrübeleri deneyebilmekteler. Bell’e göre yükselişte olan YDH’lerin en önemli özelliği,
geçmişe dönmeleri; geleneğin, yani geçmişle bugünü birbirine bağlamanın peşinde
olmalarıdır. Bu bağ ölüyle diriyi, hatta doğacak olanı buluşturan ve kişinin bugününe anlam veren bir bağıdır. Bu bağla birlikte kişi modernitenin kendisine yüklediği karmaşık
kişilik yapısından kurtulur ve geçmişiyle, gerçek belleğiyle bütünleşir (Bell, 2014, s.239).
Silik ve belirsiz kimlik deneyimlerinin sebebi batı kültürünün bireyi bir şahsiyet olarak
değil; kimlik numarasından ibaret değersiz bir varlık olarak görmesidir.
Anahtar Kelimeler: Yeni Dini Hareketler, Din, Psikoloji, Birey, Anlam Arayışı, Mahrumiyet,
Kişilik
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 5
BALKANLAR’DA İ LK TÜRKÇE ÖĞRETMENLERİNDEN BELKIS KORÇA (RAUF)‘NIN HİKAYESİ
Tamer Karateki n1 1Serbest Meslek, Türkiye
Güner Karateki n2 * 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD, Çocuk
Sağlığı ve Hastalıkları ve Yenidoğan Uzmanı, Türkiye
*Corresponding author: gunerkaratekin@yahoo.com
Özet Öğretmen Belkıs KORÇA ( Kızlık soyadı RAUF ), Sinop'tan Üsküp'e yerleşen Medrese eğitimi
almış babası Süreyya Efendi ve Manisa – Ahmetli'den göç eden annesi Zehra Hanımın on
çocuğundan beşincisi olarak dünyaya gelmiştir. Doğup büyüdüğü Üsküp'te Türkçe olan Kız
Sanat Okulunda iki yıl okuduktan sonra, 1946 yılında okulun kapanması ile Öğretmenlik
kurslarına (okuluna) başlamıştır. Dört yıl sonunda yapılan sınavlar sonrası öğretmenlik
diploması almıştır. Ancak İkinci Dünya savaşı sonrası başlayan seferberlikte, yaz aylarında öğretmenlik kurslarına devam ederken yaşı iki sene büyütülmüş ve böylece 15 yaşında, 1
Ekim 1947 yılında, 35 yıl devam edecek öğretmenlik görevine Üsküp'te ''İRFAN ''
ilkokulunda öğretmenlik mesleğini icra ederek başlamıştır. Sınıflarda 35-40 değişik yaş
gruplarından çocuk ve gençler olurken, ders aralarında istekli olan yetişkinlere okuma
yazma öğretmiştir. 1953 yılında Struga'dan öğretmen Mücahit KORÇA ile evlenmiş ve Struga'da 1952 yılında Türkçe olarak açılan ilköğretim okulunda 1 Eylül 1953 yılından
itibaren çalışmaya başlamıştır. Struga'da öğrenci sayısının az olması nedeniyle yalnız bir
jenerasyon 8 yıllık Türkçe eğitimini tamamlamıştır. Bu nedenle öğretmen Belkıs KORÇA,
Struga'da iki sınıfı birlikte okutarak (1 ile 3. sınıflar veya 2. ile 4. sınıf öğrencileri) Türk
dilinde öğretmenlik yapmıştır. Burada yetişen öğrencilerden öğretmen, avukat, mimar,
doktor olanlar vardır. 1967 yılından Ekim 1983 yılında emekli olana kadar Üsküp'te anaokulunda Türkçe olarak okul öncesi çocuklara anaokul öğretmenliği yapmıştır. Öğretim
görevlisi olan doktor ve mimar olan iki kız çocuğu annesidir. Emekli olduktan sonra
hayatının büyük kısmını İstanbul'da geçirmiştir. ''Öğretmensiz Türkçe Öğrenelim'' sloganı ile
sözlük ve kitaplar yazarak Türkçe'yi Balkan halklarına öğretmeyi hedefleyen eşi öğretmen
Mücahit KORÇA'nın en büyük destekçisi olmuştur. Eşi öğretmen Mücahit Korça'nın ölümünden sonra, 2012 yılında Struga'da ilk çalıştıkları ''Braka Miladinovski'' ilköğretim
okulunda eşi ve kendi adına tam donanımlı kütüphane açmış, kütüphaneyi Türkçe,
Makedonca ve Arnavut’ça kitaplarla donatmıştır.
Anahtar Kelimeler: Belkıs Korça, Öğretmen, Balkanlar, Makedonya
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 6
YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE TEMEL Dİ L BECERİLERİNDEN KONUŞMA BECERİSİ NİN KAZANDIRILMASI BAĞLAMINDA KARŞILAŞILAN SESLETİM PROBLEMLERİ VE
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Ezgi İ nal1 * 1Ankara Doğa Koleji, Türkiye
*Corresponding author: inalezgi@gmail.com
Özet
Türk Dili, yapısı ve sesletimi bakımından özel bir dildir. Bu noktadan hareketle Türkçenin
Yabancı Dil Olarak Öğretiminde dilin yapısının kavranması ve gramer özelliklerinin
öğrenilmesi önemlidir. Dilin yapısının doğru kavranması ve gramer özelliklerinin iyi öğrenilmesi kadar dili öğrenen bireylerin, sözcüklerin sesletimi bakımından da doğru ve
anlaşılır öğrenmeler gerçekleştirmeleri önemli bir gerekliliktir. Çünkü doğru sesletimin
gerçekleştirilmesi, dili doğru kullanmanın ve dolayısıyla da doğru iletişimin ilk aşamasıdır.
Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen bireylerin diğer becerilere göre daha fazla pratiğe ihtiyaç
duydukları bir beceri olan konuşma becerisi, doğru sesletim ile temellenir. Avrupa Birliği Dil Portfolyosu ölçütlerine göre “Sözlü Anlatım” ve “Karşılıklı Konuşma” olarak iki başlıkta yer
alan ve yine bu iki başlığın ortak noktası olan Konuşma Becerisi, aynı zamanda kültürel
aktarımın da önemli bir parçasıdır. Çünkü dili bütün nitelikleriyle tam öğrenen bireyin,
öğrendiği dilin kültür dairesini de tanımış olması dil öğreniminin başarıya ulaşmasını
sağlayacaktır. Türkçenin kendi tarihi süreçleri ele alındığında Türk dilinin kendi içinde bazı
sesletim farklılıkları yaşadığı görülür. Buna ek olarak yabancı dillerden Türkçeye geçmiş ve Türkçenin kendi kurallarına uygun bir söyleyiş özelliği kazanmış pek çok kelimenin de
Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen bireyler için söyleyiş zorluğu oluşturduğunu söylemek
doğru olacaktır. Bu bakımdan farklı dil ailelerine mensup bireylerin Türkçeyi öğrenirken
ortak bir seviyede öğrenme gerçekleştirmeleri ve sözcüklerin sesletimini benzer biçimlerde
yapabilmeleri oldukça zor olsa da dil öğretiminde temel hedeflerdendir. Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde edindirilmesi hedeflenen temel beceriler olan okuma, yazma,
konuşma ve dinlemeden; konuşma becerileri ile ilgili olarak dili öğrenen bireylerin
sözcüklerin sesletimi konusunda doğru yönlendirilmeleri öğrenmelerin rahatlıkla pratiğe
dökülebilmesi bakımından önemlidir. Bu çalışmada dili öğrenenlerin doğru yönlendirilmeleri
için temel yöntemler, işlevsel yöntem araçları; sık gözlenen dil problemleri ve bu problemlere
dair çözüm önerileri yer almaktadır. Anahtar Kelimeler: Türk Dili, Sesletim, Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretimi, Konuşma
Becerisi, Avrupa Birliği Dil Portfolyosu
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 7
"TÜRKÇE ÖĞRENİYORUM" SETİNDEKİ KONUŞMA BECERİSİ ETKİNLİKLERİNİN AVRUPA DİL PORTFOLYOSU AÇISINDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Muhammed Eyyüp Sallabaş1 * 1Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: sallabas@gmail.com
Özet
Son yıllarda yabancıların Türkçeye olan ilgisinin artmasıyla beraber Türkçenin yabancı dil
olarak öğretimiyle ilgili eser ve çalışmalarda da artış gözlenmektedir. Her ne kadar farklı yaş
gruplarından Türkçe öğrenmeye dönük talep olsa da Türkçenin yabancılara öğretimine yönelik hazırlanan öğretim setleri çoğunlukla yetişkinleri hedef almaktadır. Yunus Emre
Enstitüsünün hazırladığı "Türkçe Öğreniyorum" seti, küçük yaş grubu çocuklarını hedef
alan az sayıdaki eserlerden biridir. Bu çalışmada, "Türkçe Öğreniyorum" setindeki konuşma
becerisi etkinliklerinin Avrupa Dil Portfolyosu açısından değerlendirilmiştir. Çalışmanın
verilerinin toplanmasında nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar tablolaştırılarak sunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Yabancılara Türkçe Öğretimi, Öğretim Seti, Konuşma Becerisi
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 8
5. SINIF TÜRKÇE DERSİ OKUMA BECERİSİNİN GELİŞTİ RİLMESİNDE DİL DENEYİMİ YAKLAŞIMI
Nazi fe Burcu Takıl1 * 1Gazi Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: burcutakil@gmail.com
Özet
Bu çalışmanın amacı, dil becerilerinin geliştirilmesinde dil deneyimi yaklaşımının önemini
ortaya koymak ve 5. sınıf Türkçe dersinde okuma becerisini geliştirme sürecinde bu
yaklaşımından nasıl faydalanılabileceğini belirtmektir. Literatür taraması esas alınarak yapılan çalışma, dil deneyimi yaklaşımının Türkçe eğitimindeki sınırlarının ve kullanım
alanlarının ortaya konması bakımından önem taşımaktadır. Türkçe eğitiminde etkin olarak
kullanımına rastlanmayan bu yaklaşımın alana kazandırılmasına yönelik yapılan
çalışmada, öncelikle dil deneyimi yaklaşımının, anlatma ve ardından anlama becerilerini
geliştirmeye yönelik olması dikkat çekmektedir. Sınıf içi uygulamada öğrenciler
yaşadıklarından/anılarından yola çıkarak yazma ve konuşma becerilerini kullanarak bir metin oluştururlar. Öğrencilerin kendi deneyimlerinden yola çıkarak meydana getirdikleri
bu metin, o dersin öğrenme materyallerini oluşturmaktadır. Materyal oluştururken,
öğrencilerin rahatlıkla yazabilecekleri konuların (anılar, öğretmen ya da ebeveyn tarafından
okunan ilgi çekici hikâyeler vb.) seçilmesine özen gösterilmelidir. Öğretmen oluşturulacak
metin için, öğrenciye/öğrencilere sorular sorarak metnin çerçevesini belirler. Öğretmenin sorduğu soruların sıklık ve zorluk derecesi, sınıfın hazırbulunuşluk derecesine göre farklılık
göstermektedir.Materyallerin oluşturulma sürecinde öğretmen kontrolünün olması,
materyalin işe yararlık derecesini ve yaklaşımın başarısını etkilemektedir. 1930’lu yıllardan
itibaren geliştirilen dil deneyimi yaklaşımının, okumayı öğrenme sürecinde kullanımı ön
plana çıkarılmış olsa da; sözcük tanıma ve okuma stratejilerinin öğretiminde öğrenciye
kolaylık tanıması bakımından okuma becerisinin geliştirilmesi ile ilgili her aşamada kullanılması gerektiği düşünülmektedir. Yaklaşım, öğrencinin sahip olduğu dilbilgisi
kurallarından, kelime hazinesinden yola çıkarak okuma ve yazma becerisini eğlenceli ve
daha kolay geliştirmeyi amaçlamaktadır. Yaşanılandan yola çıkılarak bilinenden
bilinmeyene, somuttan soyuta hareket eden bu yaklaşım, bu haliyle dil becerilerinin
geliştirilmesinde işbirlikçi ve aynı zamanda öznel bir yol izlemektedir. Öğrenciler, okuma metinlerini kendileri oluşturdukları için, cümleleri karmaşık yapıda dahi olsa kendi
algılarında ve bağlamlarında olan bu metinleri, başkaları tarından titizlikle hazırlanmış olan
okuma metinlerine göre daha kolay okur ve anlamlandırırlar. Bu sebeple 5. sınıf Türkçe
derslerinde kullanımına yönelik sınıf içi etkinliklerle ve örnek ders anlatım çizelgesiyle
yaklaşımın uygulama süreci ortaya konmuş ve bu bağlamda eğitimcilere gerekli önerilerde
bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Türkçe Eğitimi, Dil Deneyimi Yaklaşımı, Ana Dil, Okuma, Yazma.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 9
AKKADIOĞLU'NUN KABUSNAME TERCÜMESİNDE ATASÖZÜ VE DEYİMLER
Ali İ hsan Yapıcı1 * 1Adnan Menderes Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: ayapici@adu.edu.tr
Özet
Dil, bir milletin dünyayı algılayış biçimini, hayal ve düşünce dünyasını aksettiren en önemli
kültürel varlığıdır. Günlük hayatta kullanılan basit ifadelerden bir dilin en gelişmiş ifade
yöntemi durumundaki edebî dile kadar yansıyan bu düşünce tarzı, günlük hayat, kültür ve buna bağlı olarak dildeki tüm gelişme ve değişmelere rağmen kalıplaşmış ifade
durumundaki atasözü ve deyimlerde varlığını sürdürmektedir. Atasözleri ve deyimler,
milletin hayal ve düşünce dünyasındaki tarihî enginliği, hayatı ve dünyayı algılayış
bakımından onu diğer milletlerden ayıran estetik anlayışı ve millet muhayyilesindeki
kültürel derinliği yansıtan en değerli hazinelerdir. Bu yönüyle atasözleri ve deyimler, sadece
dil ve edebiyat araştırmalarının değil, insanı tüm yönleriyle değerlendirmeye çalışan tarih, sanat tarihi, psikoloji, sosyoloji, felsefe gibi sosyal bilimlerin de ele alması ve
değerlendirmesi gereken kültür malzemeleridir. Kabusname, XI. yüzyılda İran'da Keykavus
bin İskender tarafından oğlu Gilan Şah'a hayatın her alanıyla ilgili öğütler vermek için
yazdığı nasihatname / pendname tarzında bir eserdir. Kırk dört bölümden oluşan bu kitap,
bazı bölümlerinin içeriği açısından bir siyasetname olarak da değerlendirilebilir. İslam coğrafyasında büyük üne sahip olan eserin Türkçeye altı çevirisi yapılmıştır. Bu çevirilerden
biri de muhtemelen XV. yüzyılın başlarında Yıldırım Bayezid'in oğlu Süleyman Şah'ın yakın
çevresinde bulunan Hamza Bey'in isteğiyle Akkadıoğlu tarafından yapılmıştır. Kabusname
içeriği itibariyle atasözü ve deyimler yönünden oldukça zengindir. Bu atasözü ve
deyimlerden bazıları günümüzde de az çok değişime uğramış şekliyle yaşamaktadır. Orijinali
Farsça olan bu eserdeki atasözü ve deyimlerin birebir tercüme mi edildiği, yoksa mütercim tarafından sonradan mı eklendiği belli değildir. Bu tarz eserlerde mütercimler asıl eserlerin
bazı bölümlerini atlamakta veya esere fazladan eklemeler yapmaktadır. Bu yönüyle, bazen
mütercimin kendi inisiyatifiyle meydana getirdiği telif-tercüme de denebilecek eserler
yazılmıştır. Bu çalışmada Akkadıoğlu'nun Kabusname çevirisinde kullanılan atasözü ve
deyimler ele alınacak, söz konusu kalıp ifadeler yapı ve anlam bakımından sınıflandırılacaktır. Ayrıca, bu söz kalıplarının aslen Farsçaya mı ait olduğu, yoksa Türk
düşünce dünyası içinde üretilip sonradan mı bu metne eklendiği tespit edilmeye
çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Akkadıoğlu, Kabusname, Atasözleri ve Deyimler
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 10
ARAPÇA ÖĞRETİ MİNDE ÇİZGİ FİLM KULLANIMI
Celal Turgut Koç1 * 1Gazi Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: ctkoc42@hotmail.com
Özet
Dil, insanoğlunun çevresiyle iletişime geçmesinde ve ihtiyaçlarını karşılamasında en önemli
araçlardan biridir. Tarih boyunca dil öğretebilmek için çeşitli yaklaşım, yöntem ve teknikler
denenmiştir. Son dönemlerde ise bilgi ve teknoloji alanındaki hızlı ilerlemelere paralel olarak yabancı dil öğretiminde yararlanılacak materyal çeşitleri de artmıştır. Bu materyallerden
birisi de çizgi filmlerdir. Bu çalışmada, çizgi filmlerin Arapça öğretiminde kullanımı
incelenecektir. Çizgi filmler yoluyla öğrenme süreci daha eğlenceli ve öğretici olabilir. Yine
çizgi filmler anlama ve üretime yönelik dil becerilerinden olan dinleme ve konuşmanın
gelişmesinde etkin rol oynar. Aynı çizgi filmi defalarca izleme imkanı olduğu için telaffuz
becerisinin gelişmesinde de yararlıdır. Ayrıca basitten karmaşığa söz varlığını genişletme, söz dizimi yapılarının örtük bir şekilde öğretilmesine de yardımcı olur. Hedef dilin kültürel
öğelerini mizahi bir şekilde aktarmak da diğer bir kazanımdır.
Anahtar Kelimeler: Arapça Öğretimi, Çizgi Film, Ders Materyalleri
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 11
AVRUPA BİRLİĞİ KÜLTÜR POLİTİKALARI İ ÇİNDE BALKANLARDA TÜRK KÜLTÜRÜNÜN VE TÜRKÇENİN
GELECEĞİ VE ORTA VADE TEHLİKELERİ
Haktan Birsel1 * 1İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: haktanbirsel@gmail.com
Özet
Osmanlı İmparatorluğu’nun üç kıtadaki topraklarında kontrolünü kaybetmeye başladığı
dönem genel olarak 18. Yüzyıldır. Bu aslında üç kıtadaki altı yüzyıllık hakimiyetin sona erişi
ve buna bağlı olarak da Osmanlı tebaasının sıkıntılı ve ıstırap dolu yıllarının başlangıcıdır. Çözülme süreci başladıktan sonra da kayıplar ardı ardına gelmeye başlamıştır. Bu
bağlamda İmparatorluğun en büyük sıkıntılara maruz kaldığı toprakları Balkanlardır.
Çünkü tarih boyunca Osmanlı İmparatorluğu için Avrupa’ya çıkış kapısıdır ve bu yüzden de
büyük güçlerin her dönemde hedefi halinde olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu Fatih Sultan
Mehmet döneminden itibaren Balkanlara el atmış ve bu topraklara Türk ve Müslüman ahali yerleştirerek Balkanları kültürel bir değişime sokmuş, farklı kültürlerin kendi kültürel
yapılarını korumalarını ve geliştirmelerini sağlamış ve aynı zamanda kıtanın zengin ve ferah
bölgelerinden birisi haline getirmiştir. Ancak 19. Yüzyıldan itibaren Balkanlar Avrupa ve
Rus Pan-Slav ideolojilerinin yarattığı etnik milliyetçilik ayaklanmaları sayesinde kültürel ve
demografik değişime maruz kılınmıştır. Dünya savaşlarının ardından Yugoslavya
bünyesinde Türkler kültürel bir nebze varlıklarını koruyabilmişlerdir. Ancak Soğuk Savaş bitiminden sonra başlayan Balkan buhranı ve etnik soykırım Balkanlarda topraklarını terk
etmeyen Türk ve Müslümanlara çok büyük zarar vermiştir. 1995 yılında imzalanan Dayton
Antlaşması ile bölgesel kırılgan bir barış gelse de ardından başlayan Avrupa Birliği’ne
adaylık süreci ile Balkanlardaki Türk kültürü, yeniden yok olma tehlikesi ile karşı karşıya
kalmıştır. Çalışmada çok kültürlülük teorileri temel alınarak Balkanlardaki çok kültürlü yaşam ele alınacak ve diğer bölümlerde Avrupa Birliği adaylık süreci içinde Balkan
devletlerine dayatılan Ulusal azınlıklar Çerçeve Sözleşmesi ile Azınlık ve Bölgesel Diller Şartı
kapsamında yürütülen kültür ve azınlık politikaları incelenerek Balkanlarda Türk kültürü
için beliren tehlikeler ve çözüm önerileri ortaya konulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Balkanlar, Türkçe, Kültür, Osmanlı, Azınlık.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 12
BALKAN KÜLTÜRÜNDE DOĞUM DESTEKÇİ LERİ: “AVO NENE”LER
Selma Hancıoğlu Aytaç1 * 1İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, Türkiye
Saadet Yazıcı2 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: aytacselma@gmail.com
Özet
Biyolojik, fizyolojik, sosyal ve ruhsal değişikliklerin yaşandığı, karmaşık ve gelişimsel kriz dönemi olan doğum ve doğum sonrası süreç, verilecek sosyal destekle kadının annelik
rolüne uyum sağlamasını baş etmesini ve yakınları ile ilişkilerini kolaylaştıracaktır. Destek
eksikliği ise bu deneyimi olumsuz yönde etkileyecektir. Yapılan çalışmalar sosyal destek
yetersizliğini doğum sonu dönemde görülen psikolojik sorunların önemli nedenlerinden biri
olarak gösterilmektedir. Doğum sonu depresyona ilişkin yapılmış çalışmalarda; Türkiye’de
doğum sonu depresyona oranlarının %21,2 ile %28 arsında değiştiğini göstermektedir. Bu oranın İsrail’de %22. 6, Japonya’da %17, Birleşik Arap Emirlikleri’nde %17. 8, İzlanda’da
%14, İsveç’te %12. 7, İngiltere’de %12 olduğu ve çalışmaların çoğunda olumlu yönde alınan
sosyal desteğin doğum sonu depresyona müspet etkisine vurgu yapılmıştır. Osmanlı
imparatorluğunun 14. ve 15. yüzyıllarda Balkanlarda doğup gelişmesi ile 550 yıl süren
hâkimiyeti döneminde büyük bir marifetle uyguladığı Millet sistemi ile değişik dinlere mensup alt grupların kimliklerinin kaybolmamasına her birinin kendi inanç, ibadet ve
kültürlerini yaşamalarına imkân sağlamıştır. Balkan coğrafyasındaki zenginlik, Türk
kültürünün zenginliği ile birleşerek güçlü bir bağın kurulmasına imkan sağlamıştır. Bin yılı
aşkın bir dönemde Balkanlarda yaşayan insanlar ile Türkler arasında ciddi bir etkileşim
süreci yaşanmıştır. Kadına doğum ve doğum sonu süreçte destek olan, Osmanlı “Kibar
Ebeleri” ve “Halk Ebeleri” Balkan kültürüne renk katmıştır. Evlerinde cariye ve hizmetçileri ile rahat bir hayat sürecek kadar varlıkları bulunan ve kızlarından ya da gelinlerinden arzu
edenleri, doğumlara yanlarında götürerek eğitip halka tanıtan ‘’Kibar Ebeler’in’’ hemen hepsi
yaşını başını almış, terbiyeli, son derecede temiz ve zarif kimselerdi. Ailenin bir parçası
olarak benimsenen ebeler, doğumunu yaptırdıkları, çocuklar büyüdüğünde onlardan
kaçmaz, onların en yakın akrabalarından biri gibi alaka görürlerdi. Tecrübelerine ve el becerilerine güvenilen, halk tarafından ‘’Mahalle Ebeleri’’ olarak ta adlandırılan “Halk
Ebeleri”, sıcakkanlı, sevimli, görgülü, tatlı dilli ve yaşlı olanlar tercih edilirdi. Kadınlar için
ebelik kutsal bir görev olarak kabul edilir ve ebelere emeğinin karşılığını fazlasıyla vermeye
çalışırlardı. Mahalle ebeleri doğum yaptırdıktan sonra hemen hemen her gün gelir, loğusa ve
çocuğun hizmetlerini görür, çocuğun banyosunu yaptırır, hatta çocuk bezlerini bile yıkardı.
Balkanlar 13 yy da başlayıp 19. yy’a kadar (Alaylı ebelikten eğitimli ebeliğe geçiş) devam eden bu sistem 19 yy dan itibaren doğumu yaptıran eğitimli ebenin yanında “Avo nene” adı
ile ‘’Kibar ve halk ebesi’’ düzenini devam ettirmektedir. Doğumda kadına destek vermekle
başlayıp doğum sonu dönemde 40 gün boyunca loğusa ile birlikte olacak; orta yaş, toplum
nezdinde saygınlığı olan, doğum ve doğum sonu dönem konusunda tecrübe sahibi, temiz ve
titizliğiyle bilinen avo neneler Balkanların zengin mozaiği içerisinde alt grupların hepsinde günümüze de tercih edilmektedir. Günümüzde Avo neneler doğum sonu dönemde loğusanın
temel ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı sağlar. Yeni doğan bakımını üsltlenerek 40 gün
boyunca loğusaya sosyal destekle birlikte uygulamalı eğitim ile (Yenidoğan banyosu ve
kişisel temizliği, loğusanın emzirme eğitiminin verilmesi, dinlendirilmesi, kişisel
ihtiyaçlarının karşılanılması gibi), sürece adaptasyonunu kolaylaştıran kişidir. Karşılığında
da hiçbir ücret talep etmemektedir. Avo nene olmak zaten kişiye verilmiş önemli saygın bir payedir. Sosyal desteğin psikolojik durumlardaki önemini ilk kavrayanlardan biri Emile
Durkheim'dir. Durkheim "Toplum ile bütünleşemeyen bireyler intihar için büyük risk
altındadırlar" demiştir. Sosyal destek ağı kalabalık olan kişilerde psikiyatrik rahatsızlıkların
görülme ihtimali azalmaktadır. Avo nene, saygın ve tecrübe sahibi bir kişi olması sebebi ile
loğusanın sosyal destek ağının geniş tutulması yönünde önemli bir rol üstlenmektedir. Sosyal desteği maddi, duygusal ve bilişsel destek olarak incelemek mümkündür. Maddi
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 13
destek, bireyin günlük ihtiyaçlarını başkaları tarafından desteklenmesidir. Duygusal destek
bireyin sevgi, şefkat, güven, ilgi, empati ve bir gruba ait olma gibi temel sosyal
gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Avo nenelik bu bilimsel verinin desteklediği uygulamadır.
Avo nenenin birinci görevi Loğusa ve yeni doğanın günlük ihtiyaçlarını karşılamaktır. Toplum nezdinde güvenilir ve tecrübeli olması, loğusaya ve yenidoğana şevkatle ve bilinçli
yaklaşması temel sosyal gereksinimleri karşılamasına neden olmaktadır. Dünyada son 25
yıldır, bir baş etme kaynağı ve hastalıklara karşı koruyucu olarak sosyal desteğin rolü
büyük ilgi uyandırmaktadır. Gittikçe daha fazla sayıda uzman toplum içinde ruh sağlığı
bakımı yaklaşımının bir sonucu olarak, aile, arkadaş ve yakın çevrenin sağladığı doğal
destekten yararlanmaya yönelmişlerdir. Doğal destek sistemlerinin psikolojik sorunların çözümlerini kolaylaştırma veya zorlaştırmada önemli rol oynadıkları belirtilmektedir.
Dünyanın son yıllarda desteklediği doğal destek aslında Balkan kültüründe yüzyılladır
yaşatılan bir kültürel gelenek olarak varlığını sürdürmekte fakat konu ile ilgili yapılan
bilimsel çalışma mevcut olmadığından kanıt temelli yaklaşım sayılamamaktadır. Balkan
kültrüründe var olan Avo nenelik sistemine ilişkin yapılacak kanıt temelli çalışmalar doğum sonu depresyona etki edecek sosyal desteğe yeni pencere açacaktır.
Anahtar Kelimeler: Balkan Kültürü,doğum Destekçileri.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 14
BALKAN ÜLKELERİ İLE TÜRKİYE ARASINDA ORTAK GELECEĞİN KÖPRÜSÜ YÜKSEK EĞİ TİM: SOSYAL VE
EKONOMİK AÇIDAN BİR İNCELEME
Asuman Altay1 1Dokuz Eylül Üniversitesi, Türkiye
Oğuzhan Altay2 2Ege Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: asuman.altay@deu.edu.tr
Özet
Eğitim; bireyin doğumu ile başlayan, sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve teknolojik birçok boyutu bulunan bir olgudur. Bunun yanında kurumsal ve yasal yönü ile devletlerin önemli
bir kamusal hizmet alanını oluşturur. Özellikle daha yüksek eğitim düzeyinin, beraberinde
daha yüksek gelir ve daha sağlıklı bir yaşamı getirdiği genel kabul görmektedir. 1990’lı
yıllardan bu yana hızlanarak artan küreselleşme, farklı dil, kültür ve eğitim almak isteyen
bireylerin uluslararası eğitim hareketliliğini de artırmıştır. Öğrencilerin ülkeler arasındaki bu hareketliliği gerek öğrencileri gönderen gerekse kabul eden ülkelere çok sayıda fırsat
sunmaktadır. Çalışmada yüksek eğitimin ülke ekonomilerine ve sosyal yapılarına olan
katkıları ele alınarak, konu Balkan ülkeleri ve Türkiye arasında sosyal ve ekonomik katkılar
ve maliyetler boyutu ile incelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Eğitim, Yüksek Eğitim.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 15
BALKANLAR'DA “ÖĞRETMENSİZ TÜRKÇE ÖĞRENELİM” SLOGANIYLA ÖZDEŞLEŞEN ÖĞRETMEN MÜCAHİT
KORÇA’NIN HİKAYESİ
Tamer Karateki n1 1Serbest Meslek, Türkiye
Güner Karateki n2 * 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD, Çocuk
Sağlığı ve Hastalıkları ve Yenidoğan Uzmanı, Türkiye
*Sorumlu yazar: gunerkaratekin@yahoo.com
Özet Öğretmen Mücahit KORÇA, Konya Karaman'dan Struga'ya yerleşen, çiftçi bir babanın ve
eski Türkçe'yi okuyup yorum yapan bir annenin altıncı çocuğundan beşincisi olarak
dünyaya gelmiştir. Doğup büyüdüğü Struga’nın ikinci dünya savaşında İtalyan kontrolünde
olması nedeniyle ilköğretimini okulda önce Sırpça, sonra Arnavutça ve İtalyanca görmüştür.
İlk öğretmenlik mesleğine ikinci dünya savaşı sonrası Struga'da 17 yaşında başlamıştır. Struga ortaokul ve lisesinde Makedonca, Türkçe ve Arnavutça Tarih ve Fizik derslerini
vermiştir. 1953 yılında hayat boyu çalışmalarına destek veren öğretmen Belkıs KORÇA ile
evlenmiştir. Öğretmen okulu ve Pedagoji Akademisini Üsküp'te tamamlamıştır. 1967
yılından itibaren Makedonya Üsküp ''Tefeyyüz'' ilköğretim okulunda, 1985 yılında emekli
olana kadar fizik ve iş teknik derslerini vermiş, öğretmenliği yanında okulun müdürlük
görevini yürütmüştür. Bu dönemde ilkokul, ortaokul ve lise Türk okullarında kullanılmak üzere Makedonca'dan Türkçe'ye 25'e yakın ders kitabın tercümesini yapmıştır. Araştırmacı
bir ruha sahip olması nedeniyle, bu kitapların tercümesi resmi, Türkçe'yi yabancılara nasıl
öğretirim sorusuna cevap aramasına neden olmuştur. Emekli olduktan sonra hayatının
büyük kısmını İstanbul'da geçirmiş, yolculuklarda Balkan'lardan Türkiye'ye gelen turistlere
rehber olacak bir kitaba ihtiyaç olduğunu görmüştür. Yabancılara Türkçe'yi nasıl öğretirim düşüncesiyle 1986 ve 2003 yılında ''Yugoslovenski – Turski Priručnik Praktičnih Razgovora''
yayınlamış, 1997 yılında ise Makedon dilini bilenlere ''Öğretmensiz Türkçe Öğrenelim'' (Da
Uçime Turski bez Uçitel) ve ardından Arnavutça ''Të mësojmë Turqisht pa mësues'', daha
sonra ''Makedonca Türkçe pratik konuşma kılavuzu'' yayınlamıştır. Bunun yanında iki adet
''Türkçe Makedonca/Makedonca Türkçe'' cep sözlüğü yayınlanmıştır. 2011 Yılında Üsküp
kitap fuarında geliştirilmiş Makedon’lara '' Öğretmensiz Türkçe Öğrenelim'' kitap baskısının tanıtımından çıkarken trafik kazasında81 yaşında hayatını kaybetmiştir. ‘’Arnavutça-
Türkçe/Türkçe-Arnavutça’’sözlüğü ölümünden sonra 2016 yılında yayınlanmıştır. Tüm
kitapların baskısını kendisi bilgisayarda hazırlamıştır. Kendileri hayat boyu öğretmenlik
mesleğinin ve öğrenmenin devam ettiğinin bir örneğidir. Emeklilğinde tüm enerjisini
yabancılara Türkçeyi nasıl öğretebilirim düşüncesiyle geçiren MÜCAHİT KORÇA 'ya en büyük destekçisi 58 yılllık hayat arkadaşı öğretmen Belkıs KORÇA olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Mücahit Korça, Öğretmen, Türkçe - Makedonca Sözlük, Makedonca
Türkçe Sözlük.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 16
BALKANLARDA TÜRKÇE EĞİ TİMİ ÜZERİNE TÜRKİYE’DE ARAŞTIRMA EĞİLİMLERİ
M. Özgün Harmankaya1 *
O. Kürşat Yorgancı1 1Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: ozgunharmankaya@gmail.com
Özet
Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de Balkan ülkeleri üzerine yapılan lisansüstü tezlerini konu,
ülke, hedef kitle, çalışmanın yapıldığı tarih, düzey, üniversite, enstitü ve ana bilim/bilim dallarına göre sınıflandırmaktır. Bu yolla Balkan ülkelerinde Türkçe eğitimi olgusuna
bütüncül bir bakış açısıyla bakmak, ülkemizdeki araştırma eğilimlerini tespit etmek
amaçlanmaktadır. Çalışmada Türkçe eğitimi ve Balkan ülkeleri ile ilgili belirlenen çeşitli
anahtar kelimeler Türkçe eğitimi alanında danışmanlık yapan öğretim üyeleri, Türkçe
eğitimi ile ilgili bölüm ve ana bilim/bilim dalları isimleri belirlenmiş ve YÖK Ulusal Tez
Merkezi’nde taranarak belirtilen ölçütler açısından değerlendirilmiştir. Ölçütlerin belirlenmesinde ve verilerin analizinde beş alan uzmanından görüş alınmıştır. Veri
analizinde içerik analizi kullanılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Balkanlarda Türkçe Eğitimi, Türkçe Eğitimi Araştırmaları
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 17
BİR BALKAN DÜŞÜNÜRÜ VE DEVLET ADAMI OLARAK ALİYA İ ZZETBEGOVİÇ’İN İNSAN VE EĞİTİM ANLAYIŞI
Ahmet Dağ1 * 1Kırklareli Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: adag29@yahoo.com
Özet
Hem Avrupa’da yaşaması hem de Müslüman olması sebebiyle İzzetbegoviç Osmanlı
mirasının bir ferdi olarak Doğu-Batı medeniyetlerinin ve coğrafyasının izlerini taşır. O, İki
kadim medeniyet arasındaki kültürel ve entelektüel ilişkiyi zihin dünyasında ve kendi felsefesinde cisimleştirir. Bir yanda pozitivist-materyalist uygarlığın içinde yaşayan diğer
yanda tüm birikimiyle mistik ve duygusal cihetini yitirmemiş medeniyetin izleklerini
taşımaktadır. İnsan anlayışı dünyeviliği-uhreviliği, madde-mana dualitesini kendinde
bulunduran İslam’dan etkilenen Aliya için madde-mana birlikteliğinin tezahürü insanda
ortaya çıkar. Batının tek boyutlu ve Hobbesçu insan algısının ruhsuzluk içerdiği
söyleminden hareketle insanın olgular düzlemini ve bilimsel paradigmaları aşan bir varlık olduğunu düşünür. Pozitivist ve materyalist bir eğitim sistemi içinde büyüyen Aliya beşeri
ilimlerle dini ilimlerin birliktelik içermesi gerektiğini düşünen biriydi. İslam dünyasının
zayıflığı ve dağınıklığının nedenini insan ve eğitim sorunu olduğunu düşünen bilge düşünür
Aliya ahlaka dayanan insan ve eğitim anlayışıyla güçlü bir toplum, devlet ve medeniyetin
kurulacağını düşünmekteydi. Bu tebliğde Doğu-Batı arasındaki bir Balkan düşünürü ve devlet adamı olan Aliya İzzetbegoviç’in insan ve eğitim anlayışı incelenecektir. Anahtar Kelimeler: I nsan, Eğitim, Bilim, İrfan, Aliya İ zzetbegoviç…
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 18
BOSNA-HERSEK’TE TÜRKÇE ÖĞRETİ Mİ VE YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİ MİNDE KÜLTÜREL ÖGELERİN AKTARIMI
BAĞLAMINDA SÖZLÜ ANLATIM DERSİ
Ahmet Saçkesen1 * 1İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: ahmet.sackesen@izu.edu.tr
Özet
Yabancı dil olarak bir dilin öğretiminde dilin sisteminin ve yapısının öğretilmesi, her zaman
kültür kavramıyla ve kültür eğitiminin aktarımıyla mümkün olmuştur. Kültür kavramı
yüzyılların ardından oluşan bir birikimin ürünü olup bir milletin yaşam tarzını ve düşüncesini ortaya koymaktadır. Belirli bir sözlü ve yazılı kültür ortamında vücuda gelen bu
kültürel değerler, o milletin düşüncesinde, geleneklerinde, edebiyatında kısacası sosyo-
kültürel kimliğinin oluşmasında önemli bir etken olmuştur. Yabancı bir dil olarak Türkçenin
bir birey tarafından öğrenilmesi, dil ve kültür kavramı arasında kurulan ilişkiyle oluşan bir
dil edinimi sayesinde gerçekleşebilir. Bu bağlamda; yabancılara Türkçe öğretiminde kültür aktarımı ile dil eğitimi arasında oldukça güçlü bir bağ vardır. Hazırlayacağız bu çalışmada
“Türkoloji Projesi” bağlamında Bosna-Hersek’teki Türkoloji faaliyetleri değerlendirildikten
sonra projenin temelini oluşturan Türk dili eğitimi ve öğretiminde kültür kavramının önemi
ve bu konudaki yaklaşımlar incelenecektir. Zenica Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü Lisans programında yer alan “Sözlü Anlatım” dersindeki kültürel aktarım araçları
açıklandıktan sonra kültürel ögelerin aktarımı konusu pedagojik bakımından ele alınıp incelenecek ve tartışmaya sunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Yabancı Dil Olarak Türkçe, Kültür Aktarımı, Sözlü Anlatım Dersi.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 19
ÇOK KÜLTÜRLÜ EĞİTİ M VE İKİ Dİ LLİLİK-ALMANYADAKİ TÜKRK İŞÇİ ÇOCUKLARININ İKİ DİLLİ EĞİ TİM SORUNLARI
Şükran Yargı1 * 1Milli Eğiitm Bakanlığı, Türkiye
*Corresponding author: sukranyargi60@gmail.com
Abstract
Çok kültürlü eğitim ve iki dillilik kavramı, 1960’lı yıllarda işsizlik nedeniyle ve daha iyi
ekonomik koşullarda yaşamak isteyen vatandaşlarını Avrupa Birliği ülkelerine işçi olarak
gönderdiğimizde gündemimize girmiştir. Avrupa Birliği ülkeleri vatandaşlarını iki üç dile hâkim yetiştirmeyi amaçlar. Vatandaşlarını işçi olarak bu ülkelere gönderen Türkiye’nin de
bu konuda duyarlı olması gerekmektedir. O ülkelerde yaşayan Türk işçi çocuklarının
kültürel bağlarının devamını bu bağların kopmamasını ve güçlenmesini sağlayacak bir Türk
Dili ve Kültürü eğitimine önem vermesi gerekmektedir. Bu çalışmada Almanya’da yaşayan
iki dilli Türk çocuklarının Anadili Eğitimindeki karşılaşılan sorunları dile getirecektir. Bu
sorunlar şunlardır: AB ülkeleri Türk çocuklarının Anadili Eğitimine duyarsızdır ve gereken kolaylığı ve desteği göstermemektedir. Bu amaçla o ülkelere gönderiler Türk Dili ve Kültürü
öğretmenlerinin her giderini Türkiye karşılamakta, her gün bir semt veya şehirde ders veren
öğretmenlerin ehliyetleri bile gittikten altı ay sonra geçersiz sayılmaktadır. Ayrıca çalışan
ailelerin, çocuklarını çok küçük yaşta kreşlere göndermesi sebebiyle bu çocuklar hiç Türkçe
bilmemekte ya da sadece ebeveynlerinden duydukları bölgesel aksanlı yetersiz konuşma dilini kullanmaktadırlar. Ayrıca bu alanda çocuklara yönelik, onların ilgi ve seviyelerine
uygun Türkçe öğretim kitap ve kaynakları da yetersizdir. Kültürel farklılıklar, alfabe
değişiklikleri, Türkiye’yi fazla tanımamaları bu çocukların istendik düzeyde Anadili
öğrenimlerini güçleştirmektedir.
Anahtar Kelimeler: Anadil, İki dillilik, Kültür, Türkçe Öğretimi,
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 20
ÇOK KÜLTÜRLÜ TOPLUMDA OKUMA ALIŞKANLIĞI VE KÜTÜPHANELERİN İŞLEVİ: BALKAN TOPLUMLARI İÇİN BİR
DEĞERLENDİRME
Bülent Yılmaz1 1Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü, Türkiye
Güler Demir2 * 2Kastamonu Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü, Türkiye
*Sorumlu yazar: gulerdemir2009@gmail.com
Özet
Bu çalışmanın amacı, okuma alışkanlığı ve kütüphanelerin çok kültürlü Balkan toplumlarındaki işlevlerini literatüre dayalı olarak değerlendirmektir. Birden fazla kültürün
bir arada bulunmasını ifade eden çok kültürlülük kavramına ilişkin olarak çeşitli
disiplinlerin ortak görüşü bu yapının günümüzün kaçınılmaz bir gerçeği olduğu ve gittikçe
daha fazla çeşitlilikleri barındıran toplumsal yapılara evirildiğimizdir. Küreselleşen günümüz
dünyasında iletişim kanallarının artması ve güçlenmesi, ekonominin yerel özelliklerinin en aza inmesi sonucunda farklı etnisitelerin ve toplulukların birbirinden kopuk olmayan tarzda
yaşamlar sürdürmesi nedeniyle homojen bir toplumun varoluşu neredeyse olanaksızdır.
Okuma alışkanlığı/kültürü vatandaşların dil, eğitim, kişisel gelişim, değerler, sosyalleşme ve
iletişimlerine yaptığı katkı ile çok kültürlü toplumların oluşumunda önemli işlevler yüklenir.
Benzer biçimde bireyin eğitsel, dilsel, kültürel, entelektüel gelişimine, yaşam boyu öğrenim
ve sosyalleşmesine önemli katkısı olan kütüphanelerin çok dilli, çok kültürlü yapıya uygun yeterli donanımları, materyalleri, ortamları, olanakları ve yenilikçi/gelişimci hizmetleri ile
kültürlerarası uyumu en fazla kolaylaştırabilecek kuruluşlar ve kültürlerarası diyalog için
önemli araçlar olduğu söylenebilir. Çalışma kapsamında, öncelikle çok kültürlülük, okuma-
kütüphane alışkanlığı, çok kültürlü kütüphane hizmet ve uygulamaları irdelenmiştir. Daha
sonra, gelişmiş ülkelerden çok kültürlü kütüphane hizmet ve uygulama örnekleri verilerek, Balkan ülkeleri bu çerçevede değerlendirilmiştir. Sonuçta, çok kültürlü yapıya sahip Balkan
ülkelerinin modern kütüphane yapılanmalarına sahip olmak için uğraş verdikleri ancak
henüz özgün ve yaratıcı kültürel çeşitlilik programları ve uygulamaları
gerçekleştiremedikleri anlaşılmıştır. Bu bağlamda kütüphanelerin ortak sorunları, bütçe,
eğitimli personel, mesleki eğitim, politik destek, bina/alan yetersizliği, internet altyapısı,
vb.lerine ilişkin aksaklıklar ile bu konuda ulusal strateji eksikliğidir. Anahtar Kelimeler: Okuma Alışkanlığı/kültürü, Kütüphane Kullanma Alışkanlığı, Çok
Kültürlülük, Kültürel Çeşitlilik, Çok Kültürlü Kütüphane Programları ve Hizmetleri.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 21
DİL ÖĞRETİMİNDE ÖĞRETİCİ YETERLİLİKLERİ VE PEDAGOJİK MUHAKEME BECERİSİ GELİŞTİRME
Mustafa Durmuş1 * 1Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türkiye
*Sorumlu yazar: mdmustafadurmus@gmail.com
Özet
Dil öğretiminde, özelde yabancılara Türkçe öğretiminde, öğreticilerin sahip olması gereken
yeterliliklerin tam, kesin ve herkes için standart bir listesini oluşturmak güçtür. Bununla
birlikte öğretici yeterliliklerinin alt başlıklarının önemli ölçüde uzlaşılabilecek bir listesini ortaya koymak mümkün olabilir. Bu alt başlıkların bir örneği Jack C. Richards tarafından
sunulmuştur. Richards’ın sunduğu başlıklar, bazı katkılarla şöyle ortaya çıkmaktadır: •
Hedef/öğretilen dilde yeterlilik • Hedef/öğretilen dilin kültürünün yanı sıra öğrenicilerin
kültürlerine ve popüler kültüre dair yeterlilik • Dil öğretimi alan bilgisinde yeterlilik •
Öğretmen doğaçlamasına da izin veren bir öğretici performansına yönelik öğretmen
yetiştirme programlarında aktarılan bilgilerde yeterlilik • Bağlamsal niteliklere dair bilgiye sahip olmada yeterlilik • Öğrenici odaklı öğretime uygunlukta yeterlilik • Genel iletişimsel
yeterlilik • Araç dilde asgari düzeyde yeterlilik • Teknoloji destekli araçların kullanımında
yeterlilik • Uygulamadan teoriye geçiş yapabilme yeterliliği • Öğretim topluluğunun doğal,
etkin bir üyesi olabilmede yeterlilik • Meslekte uzmanlaşma • Pedagojik muhakeme becerisi
geliştirmede yeterlilik Yukarıdaki listede son maddede belirtilen “Pedagojik muhakeme becerisi geliştirme”, başlığı altındaki bilgiler, Richards tarafından sınırlı ve kısa bir açıklama
ile verilmektedir. “Pedagojik muhakeme becerisi geliştirme” etrafında oluşturulacak bilgiler
bizi üç nokta üzerinde yoğunlaşmaya götürmektedir: Birincisi; “Pedagojik muhakeme
becerisi”, yukarıda kendisinden önce sıralanan tüm yeterliliklerle oluşan bir filtre olarak
belirmektedir. İkincisi; dil öğreticisi için dil öğretimi durumları neredeyse sınırsızdır ve
“Pedagojik muhakeme becerisi”, bu değişken durumlara uyum yeteneğini ifade eder. Üçüncüsü; “Pedagojik muhakeme becerisi”, dil öğretiminde yöntem sonrası dönemin
şartlarına uygun öğretici donanımlarını geliştirme bakımından önemlidir. Bildiride
“Pedagojik muhakeme becerisi geliştirme”nin hangi konularda söz konusu olabileceğine dair
bilgiler, Richards’ın açıklamalarını aşan ve özgün dikkat noktalarıyla ve her biri birer
problematik olan sorularla ayrıntılandırılarak sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Dil Öğretimi, Öğretici Yeterliliği, Pedagojik Muhakeme Becerisi
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 22
Dİ L ÖĞRETİMİNDE SÖZLÜKLERİN ÖNEMİ VE MAKEDONCA-TÜRKÇE, TÜRKÇE-MAKEDONCA SÖZLÜK ÇALIŞMALARI
Zeki Gürel1 * 1Gazi Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: zekigurel@yahoo.com
Özet
Dönemdeki kelimelerini yazılışları, dilbilgisi bakımından türleri, söylenişleri, temel ve yan
anlamları, kullanılış özellikleri bakımından kayıt altına alan, açıklayan, edebî metinlerden
seçilen cümlelerle örneklendiren, alıntı kelimelerin hangi dilden geçtiğini bildiren temel başvuru kaynaklarındandır. Bir dilin kelimelerini yine o dille tanımlayan sözlükler olduğu
gibi başka dildeki/dillerdeki karşılıklarını gösteren, açıklayan sözlükler de bulunmaktadır.
Bu özellikleriyle sözlükler tek dilli, iki dilli veya çok dilli olarak hazırlanır ve adlandırılırlar.
Kelimelerin türleri, yazılışları, söylenişleri, kullanılış biçimleri, alıntıysa hangi dilden
geçtikleri, çekim ekleriyle ve fiillerle kullanılış özellikleri gibi bilgiler sözlüklerde belirli bir
düzen içerisinde sıralanır. Bu düzeni sağlayan, sözlük hazırlama, yazma ilkeleri ve kurallarıdır. Kullanıcıların sözlüklerden en iyi bir biçimde faydalanmalarını sağlamak,
sözlükleri daha işlevsel duruma getirmek amacıyla uygulanan bu ilke ve kurallar
sözlükçülük (leksikografi) çalışmalarının temelini oluşturur. Sözlükçülük, bir veya birden
çok dilin kelime varlığını sözlük biçiminde ortaya koymak üzere yöntemleri araştırma;
sözlük hazırlama, yazma ilkelerini, kurallarını geliştirme ve uygulama alanına çıkarma işidir. Dil bilimcilerin bir bölümü, sözlükçülüğü bilim değil sanat olarak tanımlarken bir
bölümü hem sanat hem de bilim olarak açıklar. Dil öğretiminde/öğreniminde; özellikle
ikinci, üçüncü dil öğretiminde/öğreniminde öğrenen ve öğreticinin sözlük kullanmasının dil
öğrenim sürecini etkileyip etkilemediği hem sözlükbilimciler hem de dil eğitimcilerinin
arasında tartışmalara sebep olmaktadır. Sözlükleri, öğretmenlerin cephaneliklerinde
muhakkak bulunması gereken bir silah olarak görenler olduğu gibi sözlük kullanımının dil öğrenim sürecine zarar verdiği görüşümü savunanlar da bulunmaktadır. Biz, bildirimizde
bu tartışmaya girmeyeceğiz. Biz bu bildirimizde, “Sözlük” kavramının tarifini yaptıktan
sonra kısaca sözlükçülüğün tarihçesine değinecek ve Makedonya’da sözlük çalışmalarının
neler olduğunu anlatacak, ihtiyaç duyulan çalışmalara da işaret edeceğiz.
Anahtar Kelimeler: : Sözlük, Dil Öğretiminde Sözlüklerin Önemi, Makedonca-Türkçe, Türkçe Makedonca Sözlükler
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 23
EKİPLE ÖĞRETİM TEKNİĞİ KULLANARAK OKUL MÜDÜRLERİNE ÜST DÜZEY DÜŞÜNME BECERİLERİ
KAZANDIRMA
Behsat Savaş1 * 1Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye
Fatma Çelik Kayapınar1 1Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye
Fehmi Rasim Çelik2 2MEB Kocaeli İl Milli Eğitim Müdürü, Türkiye
İmdat Akbaba3
3MEB Kocaeli İl Şube Müdürü, Türkiye
*Corresponding author: bsavas@mehmetakif.edu.tr
Özet
Birçok okul müdürü, üst düzey düşünme becerilerini sınırlı oranda kullanır, bu nedenle okul müdürlerine verilecek eğitim programlarında bu konuya özel dikkat gösterilmelidir.
Bireyin değişen bilgi ve becerilere ayak uydurması için birden fazla sistem geliştirilmiştir.
Okul sistemini kapsayan eğitim reformu hareketi de üst düzey düşünme becerilerine
odaklanır. Gelişen bilişsel beceriler, iş gücünü oluşturan bireylerin nitelikleri ile ilişkilidir.
Hızla değişen bilgi ekonomisinde, yeni yüzyılda gündeme gelen becerilere sahip olma, bireyin
rekabet gücü ve inovasyon kapasitesini artırır. Bu durumu başarmanın yollarından biri de, bireyin üst düzey düşünme becerilerine sahip olmasıdır. Durum araştırması olarak
tanımlanan çalışma, Kocaeli il müdürlüğü bünyesinde Aralık 2017 - Ocak 2018 tarihleri
arasında gerçekleştirilmiştir. Veriler KWL formu ile toplam 324 okul müdüründen elde
edilmiştir. Çözümlemenin doğruluğunun sağlanması için eksik cevaplı ve hatalı veriler
değerlendirilmemiştir. KWL sorularını cevaplarından raporlanan nitel verileri özetlemek için tanımlayıcı istatistikler oluşturulmuştur. Okul müdürleri ile tanışma sonrası, eğitmenler
KWL uygulamasını başlatmıştır. Uygulamada okul müdürlerinin, üst düzey düşünme
becerileri hakkında bildiklerini yazmaları istenmiştir. KWL formunun doldurulmasını
takiben, okul müdürleri öğretim için gruplara ayrılmıştır. Eğiticiler tarafından her gruba
öğretim süreçleriyle ilgili bir dizi temel kaynak verilmiştir. Okul müdürleri, çalışma ile
informal eğitimle edindikleri üst düzey düşünme becerilerini test etme fırsatı elde etmişlerdir. Araştırmadaki temel amaç, eğitim sürecini takiben, ders içeriğinin okul
müdürleri tarafından gerçek problemlere çözüm üretmek için kullanmalarıdır. Sonuçlar, üst
düzey düşünme becerilerinin ilgi uyandırdığı, okul yönetiminde etkili bir araç olarak işe
koşulabileceğini göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Düşünme Becerileri, Ekiple Öğretim, Kwl, Okul Müdürü
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 24
HARF İNKILABI VE BALKANLAR
Mehmet Şahi ngöz1 1 Prof. Dr., Gazi Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: ukda@ukdasempozyum.com Bahattin Demirtaş
Dr. Öğr. Üyesi, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Polatlı Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
Bölümü, bdemirtas2606@gmail.com
Özet
1912-1913 yıllarında yapılan Balkan Savaşları sonucunda Osmanlı Devleti’nin elinde
tamamen çıkan Balkanlar’da ki ülkelerde yüksek oranda Türk nüfusu yaşıyordu. Bu
devletler Bulgaristan, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya’dır. Balkanlar’daki bu Türk
nüfusu milli mücadeleyi ve arkasından gelen inkılapları çok yakından izlemiş ve etkilenmiştir. Özellikle Bulgaristan ve Yunanistan Türkleri Atatürk İnkılâpları’ndan çok fazla
etkilenmiştir. Bunun birinci sebebi Anadolu ile sınır komşusu olmalarıdır. İkincisi ise diğer
devletlere göre bu ülkelerde Türkler’in sayısının daha fazla ve daha etkili olmasıdır. Bildiride
sırasıyla Bulgaristan, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya Türklerinin Atatürk
inkılâplarından Harf İnkılâbının Balkanlardaki etkisi ve uygulama girişimleri incelenmiştir.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 25
İKİNCİ DİL TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE ARABULUCULUK KAVRAMINI GELİŞTİRMEK
Celile Eren Ökten1 * 1Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: celileokten@gmail.com
Özet
Göçmen çocukların eğitimi için öğretmen yetiştirmek tartışmalı alanların bir gereği
olmuştur. Zira göçmen çocukların akademik başarısı, sosyal katılım ve uyumun başarılı bir
şekilde toplumda yerleşmesini sağlayacaktır. Araştırmanın kuramsal çerçevesini Vygotsky'nin (Thought and Language, 1986) sosyokültürel kuramı oluşturmaktadır.
Sosyokültürel kuram, Türkçeyi ikinci dil olarak öğrenenler ile yeni çevreleri arasındaki
kültürel, bilişsel ve tutumsal ihtiyaçların farkına varılmasını sağlamaktadır. Bu ihtiyaçlarla
birlikte dilsel ve kültürel farklılıkların gözetilerek hedef dil Türkçenin akademik kullanımına
yönelik ders programları hazırlanmalıdır. Bu çerçevede hazırlanacak İkinci Dil Türkçe
programlarının Avrupa Ortak Dil Çerçevesi Programı (AODÇ)'nda bahsedilen arabuluculuk kavramına âşina olması gerekmektedir (CEFR Companion Volume, 2017). Avrupa Ortak Dil
Çerçevesi Programı (AODÇ) dil becerileri odaklı iletişimi temel alırken, dil etkinlikleri ve
stratejilerini geliştirilmesinde alımlama, üretme, etkileşim ve arabuluculuk diye adlandırılan
iletişim biçimleri üzerinde durur. Bu çalışmanın çıkış noktasını arabuluculuk kavramı
oluşturmaktadır. Çünkü alımlama, üretme ile başlayan ve daha sonra etkileşim ile devam eden dil öğrenme aşamaları nihayette arabuluculukta birleşmekte ve etkin bir iletişim
oluşmaktadır. Arabuluculuk, işbirliği ve iletişim için sosyal ve kültürel olarak yaratılan
durumların tanımlanmasıdır. AOÇD arabuluculuğu dil etkinleri ve stratejileri açısından
değerlendirir. Etkinleri düzenlerken bir metnin, kavramların, iletişimin nasıl aracı
olabileceğini açıklar. Arabulucu stratejileri olarak da yeni bir kavramı açıklarken, bir metni
basitleştirirken nelere dikkat edileceği üzerinde durur. Bu etkinlikler ve stratejiler doğrultusunda Suriyeli öğrenciler için bazı etkinler geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Sonuç
olarak göçmen öğrencilerle çalışan öğretmenlere sınıf içi iletişim geliştirme desteği sağlanmış
ve sınıf içi katılımın arttığı gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: I kinci Dil Türkçe, Arabuluculuk (Aodç), Göçmen Çocukların Eğitimi
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 26
İSVİÇRE ANADİLİ DERSİ ÇERÇEVE PLANI VE TÜRKÇE VE TÜRK KÜLTÜRÜ DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI'NA UYGUN A1
DÜZEYİ ETKİNLİKLERİN GELİŞTİRİLMESİ: BİR EYLEM ARAŞTIRMASI
Asım Arı1 1Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Türkiye
Gökhan Kayır2 * 2Bern Eğitim Müşavirliği, İsviçre
*Sorumlu yazar: gokhankayir@gmail.com
Özet
Türkiye Cumhuriyeti tarafından farklı ülkelerde öğretmen görevlendirilmesi yöntemiyle verilmekte olan Türkçe ve Türk Kültürü Dersi, İsviçre özelinde Anadili ve Kültürü Dersi
olarak adlandırılmaktadır. Ders, her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından Türk
çocuklarına Türk öğretmenler tarafından verilse de dersin verildiği ülkelerin beklentileri ve
istekleri bu derslerin geleceği açısından dikkate alınmalıdır. Bu araştırmanın amacı Türkçe
ve Türk Kültürü Dersi Öğretim Programı'nın İsviçre Anadili ve Kültürü Dersi Çerçeve Planı ile ortak noktalarını belirlemek ve bu ortak kazanımlara yönelik olarak A1 seviyesinde
etkinliklerin geliştirilmesi sürecini açıklamaktır. Çalışma nitel araştırma desenlerinden
eylem araştırması olarak belirlenmiştir. Veriler döküman analizi ve öğretmen günlüğü ile
oluşturulmuştur. Araştırma bulgularına göre, Türkçe ve Türk Kültürü Dersi 1-3. sınıf
düzeyi öğretim programı ile İsviçre Anadili Dersi Çerçeve planın alt düzey kazanımları büyük
bir oranda birbiriyle uyumludur. Çocukların yaş grubu ve dil seviyesi olarak Avrupa Diller için Ortak Çerçeve Metni'ne göre A1 seviyesinde oldukları düşünülerek dil seviyesi buna
göre ayarlanmıştır. Ayrıca, etkinliklerde öğretim yaklaşımı olarak Görev Temelli Dil Öğretim
yaklaşımı benimsenmiştir. Anadili Dersi Çerçeve Planı'nın 11 konudan oluşması nedeniyle
11 konu başlığında oluşturulan etkinlik havuzu iki farklı uzmana gönderilmiş ve uzman
görüşü alındıktan sonra uygulanacak etkinlikler belirlenmiştir. Hazırlanan günlük planlar çerçevesinde etkinlikler 4 farklı Türkçe ve Türk Kültürü Öğretmeni tarafından sınıflarda
uygulanmış ve aksayan yönler düzenlenerek etkinliklere son hali verilmiştir. Araştırma
bulgularına göre, ilgili öğretim programları dikkate alınarak ortak kazanımlara sahip
etkinliklerin öğretmenler tarafından geliştirilebileceği sonucuna ulaşılmıştır. Türkçe ve Türk
Kültürü Dersi ile ilgili olarak politika geliştiricilere, bu dersin verildiği ülkelerin farklı olması
nedeniyle tek bir programın uygulanması zor olduğundan öğretmenlere etkinlik geliştirme sürecinin anlatılması önerilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Türkçe ve Türk Kültürü Dersi, Etkinlikler, Görev Temelli Eğitim
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 27
İSVİÇRE'DE YÜRÜTÜLMEKTE OLAN TÜRKÇE VE TÜRK KÜLTÜRÜ DERSİ'NE İLİŞKİN PAYDAŞ GÖRÜŞLERİNİN
İNCELENMESİ
Asım Arı1 1Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Türkiye
Gökhan Kayır2 * 2Bern Eğitim Müşavirliği, İsviçre
*Sorumlu yazar: gokhankayir@gmail.com
Özet
Bu çalışmanın amacı İsviçre'de yürütülmekte olan Türkçe ve Türk Kültürü Dersi'ne ilişkin öğretmen, veli, yönetici ve yabancı ülke sorumlularının görüşlerinin incelenmesidir. Bu
araştırma nitel araştırma desenlerinden durum çalışması olarak tasarlanmıştır. Veriler yarı
yapılandırılmış görüşme formu ile toplanmış ve betimsel analiz yöntemiyle incelenmiştir.
Araştırmanın çalışma grubunu 11 öğretmen, 8 veli, dönemin eğitim yöneticisi ve iki farklı
kantondan Anadili ve Kültür Dersi Sorumluları oluşturmaktadır. Betimsel analiz sonucunda öğretmenlerin Türkçe ve Türk Kültürü Dersi'nin içeriğinden ve uygulama şeklinden
memnun olmadıkları görülürken bu oranın veliler arasında daha düşük olduğu
görülmüştür. Türkçe ve Türk Kültürü Dersi'nin uygulanmasındaki sorunlar olarak,
derslerin zorunlu olmayışı, karma sınıfta eğitim yapma mecburiyeti, veli ve öğrenci ilgisizliği
ve ders saatleri gösterilmiştir. Öğretmenlerin TTKD ile ilgili ön bilgi sahibi olmalarıyla
birlikte, bu konuda eğitim almadıkları görülmüştür. Paydaşlar, ders içeriğinin hafifletilmesi, İsviçre programı ile uyumlu hale getirilmesi, derslerin daha eğlenceli işlenebilmesi amacıyla
oyunlara yer verilmesi gibi önerilerde bulunmuşlardır. Araştırma bulguları diğer ülkelerde
yapılan araştırma sonuçları ile benzerlik göstermektedir. İlgililere, öğretim programları
geliştirilme sürecinde öğretmen, veli ve yabancı makam yetkililerinin fikirlerine
başvurmaları ve TTKD öğretmenlerinin göreve başlamadan önce kapsamlı bir eğitime tabi tutmaları önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Türkçe ve Türk Kültürü Dersi, İ sviçre, Paydaş Görüşleri
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 28
KAZAK HALK BİLİMİ NDE ŞAMAN BAHŞILIK VE HALK HEKİMLİGİ GELENEĞİ
Karlygash Ashırkhanova1 * 1Atyrau Devlet Üniversitesi, Kazakistan
*Sorumlu yazar: karligash78@mail.ru
Özet
Türk kültürüne farklı dini inançların büyük etkileri olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu
çalışmada, Türk halklarının toplumsal hayatlarındaki izlerini günümüzde bile gördüğümüz
şaman inancında bahşılık geleneği ve halk hekimliği geleneği ele alınmıştır. Türk halklarının bilinen ilk inancı olan “Şamanizm” daha çok doğa temalı çeşitli ruhlar ve yaratıcılara inanan
dünya görüşü ve inançlar bütünüdür. “Şamanlık” anlayışında genel olarak “bögü” denilen
din adamlarının hem büyücü, hem rahip, hem de tabiplik görevlerini üstlenerek toplumsal
ve siyasi hayatta önemli etkileri olmuştur. Bahşı/sagun/kam gibi isimlerle de anılan din
adamlarının bitkiler ve büyü ile tedavi etme, kahinlik gibi görevlerinin yanı sıra topluma
öğüt veren veya toplumun önemli tarihi olaylarını anlatan sözlü halk edebiyatını koruma, ekleme yapma ve sonraki nesillere aktarma gibi önemli rolleri olmuştur. Türk Halklarının
bilinen ilk bahsısı olan Dede Korkut'un günümüze ulaşan hikayeleri eski Türk dini inanışı,
sporları, giyim kuşamı, yeme içme alışkanlıkları ve eğlenceleri gibi döneminin toplumsal
özelliklerini anlatan çok önemli bilgiler içerir. Dede Korkut’a Kazak Türklerince özel bir
değer verilmesi, Kazak topraklarında bahşıların, ozanların, çeşitli bitkilerle kullanarak tedavi eden tabiplerin ve kırık- çıkıkçıların günümüze kadar ulaşmasında etkili olmuştur.
Bu makalede, eski Türklerden günümüze ulaşan Kazakların şaman bahsı anlayışı,
Şamanizm ve bahşıların devamı sayılan halk hekimlerinin tedavi etme geleneği ve
kullandıkları yöntemlerinden birkaçı açıklanacaktır. Halk hekimliği, şaman, bahşı, bitkilerle
tedavi,
Anahtar Kelimeler: Halk Hekimliği, Şaman, Bahşı, Bitkilerle Tedavi,
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 29
KÜLTÜREL MİRASI KORUMADA DİL VE KÜLTÜRÜN DİRENCİ
Suat Ungan1 * 1Trabzon Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: ummagan@gmail.com
Özet
1500’lerden sonra Norveçliler Danimarkalıların yönetimi altına girmiş ve Danca Norveçlilerin
yazı dili olmuştu. Norveçlilerin okumuş kesimi eğitimlerini Danca almış; iletişimlerini
onunla sağlamışlardı. Fakat Norveçlilerin avam halkı, Norveç Lehçelerini korumuş, türkülerini, ninnilerini, ozanlarını diri tutarak Dancaya karşı direnç geliştirmişlerdi. Bu
durum üç yüz yıl devam etmiş, 19.yüzyılın sonlarına doğru Norveççe tekrar eski gücünü
yakalamış bunda da halk dilinin, kültürünün, manisinin, türkü ve şarkısının etkisi büyük
olmuştu. Aynı şekilde Finliler de altı asır (altı yüzyıl) İsveç yönetimi altında kalmış, Fince
diğer milletlerin küçümsediği sadece Finlilerin okumamış kesimin kullandığı bir dil
olmuştu. Fakat Finceyi halk bir yandan konuşarak diğer yandan maniler ve türküler, halk hikâyeleri ile güzelleştirerek korumayı bilmiş ve Fince altı asır sonra yine eski ihtişamlı
günlerini yakalamıştı. Bugün Finliler, eğitimde dünya ülkeleri arasında ilk sıralarda
gelmekte, tüm dünya Fin eğitim sistemini inceleyerek onların eğitim alanında yapmış
oldukları atılımları takip ve taklit etmeye çalışmaktadır. Fin eğitim sisteminin temelini de
Fin dili oluşturmakta, dil kendisini koruyan ve kollayan bu millete eğitimde sınırsız güzellikler sunmaktadır. Bir milletin varlığının en büyük güvencelerinden birisi ordusudur.
Bir ülkenin ordusu, o ülkeye güven verdiği gibi savaş zamanlarında da onların
korunmasında en önemli etkiye sahiptir. Ordunun kara, hava, deniz gibi bölümleri vardır.
Bu bölümlerin her biri kendi içinde büyük bir öneme sahiptir. Bir milletin dili ordusu;
ninnileri, türküleri, masalları, hikâyeleri, bir ordunun kara, hava, deniz kuvvetleri gibidir.
Bu çalışmada dil ve kültürün milli bilincin oluşumuna etkileri incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Dil, Kültür, Milli Bilinç, Millet
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 30
MAKEDONYA VE KOSOVA’DA KAMUSAL ALANDA TÜRKÇE: KARŞILAŞTIRMALI BİR ÇÖZÜMLEME
Fahri Türk1 * 1Trakya Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: fahriturk11@gmail.com
Özet
Makedonya ve Kosova Türklerinin büyük bir kısmı Balkan savaşları ve 1953 yılından sonra
yaşanan göçlerle Makedonya ve Sırbistan’ı terk etmek zorunda kalmışlardır. Kalanların
önemli bir kısmı ise Makedon ve Sırpların baskıları yüzünden Türkçeye sahip çık(a)madıklarından zamanla bu ülkelerde yaşayan diğer etnik ve Müslüman topluluklar
içinde eriyip gitmişlerdir. Bu çalışmanın konusu Makedonya ve Kosova’da Türkçenin
kamusal alanda kullanılmasını karşılaştırmalı bir yöntemle ortaya koymaktır. Balkan
ülkeleri arasında Makedonya ve Kosova’nın örnek olaylar olarak seçilmesinin temel nedeni,
her iki ülkede yaşayan Türklerin, Türkçenin kamusal alanda kullanılmasına dair benzer
tecrübelere sahip olmalarıdır. Bu çalışmada ele alınan konuyu çözümleyebilmek için aşağıdaki yol haritası takip edilecektir: Bu makalede ilkin konunun tarihsel arka planına
dair kısa bir bilgi verildikten sonra özellikle 1990’lardan itibaren Makedonya ve Kosova’da
Türkçenin kamusal alanda kullanımı üzerinde durulacaktır. Daha sonra ise söz konusu
dönemde her iki ülkedeki Türkçe matbuat, görsel ve işitsel düzeydeki televizyon ve radyolar
mercek altına alınacaktır. Son olarak bu bağlamda Makedonya’da sivil toplum örgütlerinin Türkçenin kamusal alandaki görünürlüğünün artmasına yaptıkları katkılar ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Makedonya, Kosova, Kamusal Alan, Türkçe, Sivil Toplum Örgütleri,
Medya, Matbuat
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 31
MAKEDONYA’DA TÜRKÇE EĞİTİMİ SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Ahmet Akkaya1 * 1Adıyaman üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: ahmet23akkaya@gmail.com
Özet
Balkanlar’ın genelinde olduğu gibi Makedonya’da da Türkçe eğitimiyle ilgili birçok sorun
yaşanmaktadır. Bu araştırmanın amacı, Makedonya’daki Türkçe eğitimi sorunlarını
belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda, Makedonya’da görev yapan 56 Türkçe öğretmenine “Makedonya’da Türkçe eğitimi sorunları nelerdir?” açık uçlu sorusu yöneltilerek
araştırmanın verileri elde edilmiştir. Bu veriler, içerik analizi tekniğiyle incelenip Türkçe
öğretmenlerinin ders kitaplarının yeterince basılmadığı, ders kitaplarında yer alan çeviri
metinlerin Türkçenin kurallarına göre yapılmadığı, Türkçe okuma kitaplarının azlığı gibi
birçok sorunla karşılaştıkları belirlenmiştir. Bu sorunların en önemli nedeninin
Makedonya’da eğitim uygulamalarının iki dilli eğitime yeterince önem vermemesi olarak gösterilebilir. Özellikle uzman Türkçe eğitimcilerinin çağdaş eğitim yaklaşımlarına uygun
kitaplarının basılması ve dağıtılması bu sorunları en aza indirebilir. Anahtar Kelimeler: Türkçe Eğitimi, Makedonya, İ ki Dillilik.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 32
ÖĞRETMEN ADAYLARININ OKUMA ÇEMBERLERİNDE ÜSTLENDİKLERİ ROLLERE İ LİŞKİN GÖRÜŞLERİ
Birsen Doğan1 * 1Pamukkale Üniversitesi, Türkiye
Hülya Çermik1 1Pamukkale Üniversitesi, Türkiye
Seyit Ateş2 2Gazi Üniversitesi, Türkiye
Kasım Yıldırım3 3Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: bdogan@pamukkale.edu.tr
Özet
Okuma çemberleri, aynı öykü, şiir ya da kitabı okumak için bir araya gelen öğrencilerin
oluşturdukları gruplardır. Bu gruplarda öğrenciler, okuduklarını tartışmakta ve
paylaşmaktadırlar. Gruplarda üstlendikleri rollerin gereği olarak öğrenciler, okuma çemberlerinde pek çok etkinlik yapmaktadırlar. Bu roller, temel ve seçimlik roller olmak
üzere iki grupta toplanabilir. Temel roller, sorgulayıcı, bağ kurucu, okuma aydınlatıcısı,
ressamdır. Seçimlik roller ise özetleyici, sözcük avcısı, hareket izcisi, karakter çözümleyici ve
tahmin edici gibi rollerdir. Her öğrenci bir rol almak zorundadır. Rollerin gereği olarak
yapılan işler, öğrencilerin bilişsel, duyuşsal ve sosyal yönlerinin gelişimini sağlamaktadır. Yapılan her okuma çemberinde öğrenciler ve roller farklılaşmaktadır. Böylece farklı rolleri
deneyimleyen öğrenciler okuma çalışmalarından üst düzeyde verim elde edebilmektedirler.
Bu çalışmada öğretmen adaylarının okuma çemberlerinde üstlenmiş oldukları rollere ilişkin
görüşleri irdelenmiştir. Araştırma bir devlet üniversitesinin eğitim fakültesinin sınıf
öğretmenliği bölümünde öğrenim gören toplam 21 öğretmen adayı ile gerçekleştirilmiştir.
Araştırma, TÜBİTAK tarafından desteklenen 1001 projesi kapsamında yürütülmüştür. Her bir 3 okuma çemberi uygulamasından sonra öğretmen adaylarının okuma çemberlerinde
üstlendikleri rollere ilişkin görüşleri, açık uçlu sorulardan oluşan anket formu ile elde
edilmiştir. Elde edilen veriler içerik analizine tabi tutulmuştur. Ulaşılan bulgular ilgili
literatür bağlamında tartışılmış ve geleceğe yönelik önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Okuma Çemberleri, Öğretmen Adayları, Roller, Görüşler
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 33
ÖĞRETMEN ADAYLARININ OKUMA ÇEMBERLERİNE İ LİŞKİN GÖRÜŞLERİ
Hülya Çermik1 * 1Pamukkale Üniversitesi, Türkiye
Birsen Doğan1 1Pamukkale Üniversitesi, Türkiye
Seyit Ateş2 2Gazi Üniversitesi, Türkiye
Kasım Yıldırım3 3Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: hcermek@pamukkale.edu.tr
Özet
Bu araştırmanın amacı, okuma çemberlerine dayalı olarak kitap okuyan öğretmen
adaylarının okuma çemberlerine ilişkin deneyimlerinden hareketle görüşlerini ortaya
çıkarmaktır. Araştırma bir devlet üniversitesinin eğitim fakültesinde öğrenim gören toplam 21 sınıf öğretmeni adayı ile yürütülmüştür. Veri toplama sürecinde ise yarı yapılandırılmış
form aracılığıyla görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu çerçevede her bir öğretmen adayıyla
toplam üç görüşme yapılmıştır. Her bir görüşme, okunan altı kitabın ardından
gerçekleştirilmiştir. Sınıf öğretmeni adaylarıyla yapılan görüşmelerden elde edilen veriler,
içerik analiziyle çözümlenmiştir. Elde edilen bulgular sözü edilen süreçte öğretmen adaylarının okumaya ilişkin düşüncelerinin önemli ölçüde değiştiğini ortaya koymaktadır.
Bulgular bilimsel alan yazın bağlamında tartışılmış hem uygulamaya hem de yapılacak
bilimsel araştırmalara yönelik önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Okuma Çemberleri, Öğretmen Adayları, Görüşler
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 34
OKUL ÖNCESİ VE İLKÖĞRETİM OKULLARINDA ÇOK KÜLTÜRLÜ OYUNLAR
Fatma Çelik Kayapınar1 1Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye
Behsat Savaş1 * 1Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: bsavas@mehmetakif.edu.tr
Özet
Eğitim sistemleri, sığınmacılar da dahil olmak üzere öğrenim görmekte olan tüm öğrencilerin bulundukları ülkeye uyum sağlamalarında önemli roller üstlenmektedir.
Okullar, çocukların içinde bulundukları toplumun sosyal normlarıyla etkileşmelerini
sağlama, bireysel gelişimlerini kolaylaştırma ve kariyer seçeneklerini keşfetmelerine
yardımcı olmaktan sorumludur. Öğrencilerin çoğulcu bir topluma başarılı bir şekilde
katılmalarının sağlanması için okullar elverişli fırsatlar sağlar. Çok kültürlü eğitimin temel
bileşenleri ise; öğretmenlerce, içeriğin bütünleştirilmesi, bilginin inşasını sağlanması, ön yargının azaltılması, eşitlik pedagojisini oluşturulması ve güçlü okul kültürünün sağlanması
ile mümkündür. Makale, okul öncesi ve ilköğretim okulu düzeyinde ders öğretim
programlarında yer alabilecek çok kültürlü oyunlara ilişkin literatürün gözden geçirilmesini
içermektedir. Taramada çok kültürlü eğitim ve çok kültürlü oyun terimleri bir arada ve ayrı
ayrı kullanılmıştır. Çalışmada, okul öncesi ve ilköğretim okulu seviyesine uygun 17 çok kültürlü oyun örneğine yer verilmiştir. Türk eğitim sistemi çok kültürlüğe yönelik amaçlara
sahiptir, örneklerine sosyal bilgiler, beden eğitimi ve spor ile oyun ve fiziki etkinlikler
derslerinde görülmektedir. Fiziksel etkinlikler sayesinde, çok kültürlü çocukların kendilerine
yönelik olumsuz algılarını ve kaygı düzeylerini azalttıkları, sosyalleşme düzeylerini
yükselttikleri ifade edilebilir.
Anahtar Kelimeler: Çok Kültürlü Eğitim, Çok Kültürlü Oyunlar, Okul Öncesi, İlköğretim
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 35
ÖRNEK ÇOCUK OYUNLARI ÜZERİNDEN TÜRKİYE’DE ÇOCUK TİYATROSUNA İ LİŞKİN DEĞERLENDİRME VE ÖNERİLER
Bilge Bağcı Ayrancı1 * 1Yozgat Bozok Üniversitesi, Türkiye
Gülnur Aydın2 2Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: bilge.ayranci@bozok.edu.tr
Özet
Çocuğun eğitimi ailede başlar ve daha sonra hem sosyal çevre hem de örgün eğitim kurumlarının etkisiyle, toplumda birey olma süreci devam eder. Çocuğun gerek zihinsel,
gerek sosyal/duygusal, gerekse dilsel gelişimi, karşılaştığı uyaranların etkisi ile şekillenir.
Çünkü çocuk, kendisine sunulanları örnek alır. Bu yüzden ilk karşılaştığı edebî ürünler
oldukça önemlidir. Çocuk edebiyatı ürünleri içerisindeki ninniler, tekerlemeler,
sayışmacalar, yakıştırmacalar, bilmeceler, şarkılar-türküler vb. çocuğun dikkatini çekmekle
birlikte sesleri tanımasına, ritim duygusu kazanmasına, müzikal zevk ve bilinç geliştirmesine, dilsel farkındalık oluşturmasına yardımcı olur. Çocuk, başlangıçta konuşma
becerisindeki sesleri, seslerin çıkarılışlarını vb. öğrenirken daha sonraki dönemlerde, bir
olaydan sonuç çıkarma, iki olayı kıyaslama, karakterleri örnek alma gibi daha üst düzey
becerileri öğrenir. Psikolojik olarak da karşılaştığı her şeyden etkilenebilecek olmasından
dolayı çocuğa sunulanlar titizlikle incelenmelidir. Çocuk tiyatrolarında sergilenen oyunlar da bunlardan biridir. Bu araştırma kapsamında, Ankara Devlet Tiyatrosu Akün Sahnesi’nde
oynanan Don Kişot ve İzmir Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosunda oynanan Pepee adlı çocuk
oyunları izleyici dikkatiyle değerlendirilmiş, bunlar üzerinden çocuk oyunları ile ilgili
önerilerde bulunulmuştur. Araştırmanın benzer çalışmalar ve hazırlanacak olan çocuk
oyunları için yönlendirici olacağı düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Çocuk Edebiyatı, Çocuk Tiyatrosu, Türkçe Eğitimi.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 36
ORTAOKUL İNGİLİZCE DERS KİTAPLARINDAKİ İŞLEVSEL DİL KULLANIMI
İsmail Çakır1 1Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Türkiye
Safa Çelebi 2 2Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: ismcakir@yahoo.com
Özet
Yabancı dil öğrenenlerin doğru telaffuz becerisi kazanabilmeleri ve bunları doğru yerde ve zamanda kullanabilmeleri etkili bir dil iletişimi için önem arz etmektedir. Yabancı dil
öğrenenlerin daha çok dilbilgisi öğrenmeye odaklanmaları nedeniyle iletişimsel dil kullanımı
yetisini kazamadıkları veya öğrendikleri dilbilgisi yapılarını bağlamında gerektiği gibi
kullanamadıkları bilinen bir gerçektir. Bu sorunu çözebilmek için yabancı dil öğrenenlerin
günlük hayatta kullanılan dil yapıları üzerinde odaklanmaları ve bunların kullanımı
üzerinde etkinlikler yapmaları önerilmektedir. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi tarafından desteklenen bir proje kapsamında yapılan çalışmanın bir bölümünü oluşturan bu çalışma
ile İngilizce ders kitaplarında yer alan konuşma metinlerinde geçen cümlelerin ve yapıların
analizini yapmak amaçlanmaktadır. Bu bağlamda Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 5. 6. 7. ve
8. Sınıf İngilizce ders kitaplarındaki günlük konuşma diline ait cümleler seçilmiştir.
Yaklaşık 200 konuşma cümlesinin yer aldığı bu derlem çalışmasında Talim Terbiye Kurulu tarafından 2017 yılında kabul edilen İngilizce Dersi Öğretim Programındaki (2-8 İlkokul ve
Ortaokul Sınıfları) Functions and Useful Language kapsamına giren ifadelerin yer almasına
özen gösterilmiştir. Ayrıca araştırma için seçilen konuşma cümlelerinin hangi dilbilgisi ve
işlevsel amaç içerdikleri, bu cümle ve yapıların hangi yaş ve seviyedeki öğrencilere neler
kazandıracağı, dört temel beceriden hangi beceri veya becerilerin kazandırılmasına katkı
sağlayacağı ve bu yapıların hangi bağlamda öğrencilere sunulduğu üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: I ngilizce Ders Kitabı, İşlevsel Dil Kullanımı, Dilbilgisi, Derlem, Dil
Becerileri
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 37
SÜREÇ ODAKLI YAZMA ÖĞRETİ MİNDE KULLANILAN MODELLERE GENEL BİR BAKIŞ
Fahri Temi zyürek1 1Gazi Üniversitesi, Türkiye
Arzu Çevi k2 * 2Bartın Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: arzu021@gmail.com
Özet
Yazma öğretimi diğer dil becerilerine oranla zaman alan ve zor öğrenilen bir beceri alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Geçmişte ürün odaklı yazma anlayışı ile yazmanın yeteneğe
bağlı bir beceri olduğu düşünülmekteydi. Ancak çalışmalar ve yazarların yazma süreçleri
incelendiğinde yazmanın kazanılabilen ve geliştirilebilen bir beceri olduğu anlaşıldı. Bu
doğrultuda yazma öğretim anlayışı üründen çok sürece yöneldi. Yazının değerlendirildiği
temel araç metin olsa da metni oluşturma süreci, taslak yazma aşamaları gibi yazı öncesi
aşamaların zihinsel süreçleri üzerinde durulması ile süreç odaklı yazma anlayışı kabul gördü. Bu kabulle sürecin planlanması, düzenlenmesi ile ortaya çıkan ürünün niteliğinin
arttığı belirlendi. Bu amaçla birçok yazma modeli geliştirildi ve öğretim sürecine yansıtıldı.
Bu çalışmada yazmanın öğretiminde kullanılan temel yaklaşımlar ve bu yaklaşımlara dayalı
modellere yer verilmektedir. Yazmanın bir düzlemde ilerlememesi ve geri dönüşlerle
aşamaların ilerlemesi ile dönüşümlü bir süreci kapsadığı görülmüştür. Araştırmada tarama modeli kullanılmıştır. Alan taraması yapılarak alanda yapılmış uygulanmış yazma
modellerinin neler olduğu belirlenerek araştırmada sunulmuştur. Alanda yapılan yazma
öğretim çalışmalarındaki modeller değerlendirilerek sınıflandırılmış ve bu modellere yer
verilmiştir. Yaklaşım olarak ürün odaklı, süreç odaklı ve tür odaklı olarak üç yaklaşım
karşımıza çıkmaktadır. Bu yaklaşımlara dayalı temel olarak alınan “4+1 Planlı Yazma Ve
Değerlendirme Modeli, 6+1 Analitik Yazma Modeli, Schmidt Modeli, Van Galen Modeli, Bilişsel Yazma (Hayes&Flower), Doğrudan ve Dolaylı Aktararak Yazma Modeli” altı modelin
ağırlık kazandığı görülmektedir. Bu modellerin temel olarak en önemli ortak özelliğinin
planlama öncelikli olması, yazmadaki sürecin aşamalı ve aşamalar arası dönüşlerin
yaşandığı, tek seferlik bir eylem olmadığının önemsemesi ile yazmada geribildirim
süreçlerinin yazıya ciddi katkılar sağladığının üstünde durması olarak belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Yazma, Türkçe Öğretimi, Yazma Öğretimi, Süreç Odaklı Yazma, Model
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 38
SURİYELİ MÜLTECİ ÇOCUKLARA YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE YÖNTEM SORUNU- PICTES PROJESİ
ÖRNEĞİ
Emrah Boylu1 * 1İstanbul Aydın Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: emrahboylu@aydin.edu.tr
Abstract
Mart 2011’de Suriye’de baş gösteren iç karışıklıklar nedeni ile savaş ortamından kaçan
yaklaşık üç milyon mülteci Türkiye’ye sığınmıştır. Bu durum da Türkçeyi yabancı dil olarak
öğrenen hedef kitleye Suriyeli mültecilerin de eklenmesine sebep olmuştur. İlgili mültecilerin büyük bir çoğunluğunu da eğitim çağındaki çocuklar oluşturmaktadır. Bu nedenle Milli
Eğitim Bakanlığı tarafından mülteci çocukların Türkiye’de eğitimlerine devam edebilmeleri
için PICTES projesi hayata geçirilmiştir. İlgili proje kapsamında Türkiye’nin çeşitli illerinde
Suriyeli mülteci çocuklara Türkçe öğretimi yapılmaktadır. Bu kapsamda bu çalışmanın
amacı Suriyeli mülteci çocuklara Türkçe öğretiminde karşılan sorunları belirlemek ve çözüm önerileri sunmaktır. Çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması ve amaçlı
örnekleme yöntemlerinden kolay ulaşılabilir durum örneklemesi kullanılmıştır.
Araştırmanın verileri araştırmacılar tarafından hazırlanan yarı yapılandırılmış görüşme
formu ile toplanmıştır. Toplanan veriler betimsel analiz yapılarak çözümlenmiş ve
yorumlanmıştır. Bu kapsamda, aynı sınıfta farklı dil seviyelerine ait öğrencilerin olduğu,
projede çalışan öğretmenlerin akademik donanımlarının yetersiz olduğu, kullanılan müfredat ile ders kitaplarının uyumsuz olduğu, Türkçe öğretimine ayrılan sürenin az olduğu
vb. sonuçlara ulaşılmıştır. Keywords: Suriyeli Mülteciler, Türkçe Öğretimi, Pi ctes, Yöntem Sorunu
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 39
TÜRK MASALLARINDA KONUŞAN HAYVANLAR VE DEĞERLER EĞİTİMİ
Refi ka Altıkulaç Demi rdağ1 * 1Çukurova Üniversitesi, Türkiye
Ali Altıkulaç2 2Çukurova Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: raltikulac@yahoo.com
Özet
Folklorun çocuk eğitimi için önemli bir konu olduğu her zaman kabul görmüş fikirlerdendir. Pek çok araştırmacı, folklorun kültürel aktarım için eğitim müfredatında kullanılması
gerektiğini düşünmektedir. Bu masallarda hangi değerlerin öne çıktığı konusunun ise
yeterince araştırılan bir konu olmadığı söylenebilir. Araştırmacılar çocuk edebiyatıyla ilişkili
olarak halk bilimi üzerine araştırmalar yapmaktadırlar. Fakat her halk masalının çocuklar
için uygun olmadığı söylenebilir. Hangi masalların uygun olduğunun tartışılması gerektiği
de açıkça görülmektedir. Bu nedenle bu çalışmada masallarda öne çıkan değerleri araştırmak için konuşan hayvan masallarına odaklanılacaktır. Bunun için Ignacz Kunos'un
44 Türk Masalı ve Naki Tezel'in Türk Masalları adlı çalışmaları kullanılacaktır..........
Anahtar Kelimeler: Türk Masalları, Konuşan Hayvanlar, Değerler Eğitimi
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 40
TÜRKÇE EĞİTİMİNDE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRMENİN İ ŞLEVSELLİĞİ BAKIMINDAN GERİBİLDİRİM KULLANIMI
Ali Göçer1 * 1Erciyes Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: gocerali@gmail.com
Abstract
Öğrenme sürecinin verimliliğini belirleyen birçok değişken bulunmaktadır. Bu
değişkenlerden biri, belki de en önemlisi öğrenme sürecini çepe çevre sarmalayan ölçme ve
değerlendirme uygulamalarıdır. Ölçme ve değerlendirmenin planlama, biçimlendirme ve sürece yön verme, öğrenci ilgisini zinde tutma, sezdirme, çalışmaların yerindeliğini
belirleme/belirtme, düzeltme, bilinçlendirme, öğrenme sürecinin amaçlar doğrultusunda
ilerleyip ilerlemediğini ortaya koyma ve sonuç çıkarma gibi birçok uygulama biçimiyle
işlevselliği bulunmaktadır. Ölçme ve değerlendirmenin bunlara benzer uygulama
boyutlarının hayata geçirilmesi hem eğitimde verimliliği artırmak için önemli zemin
sunmakta hem de eğitim uygulamalarının verimliliği ve eğitsel değeri konusunda bilgi vermektedir. Bütün bu işlevlerinden dolayı öğrenme sürecinde ölçme değerlendirmenin
süreç ve sonuç değerlendirme yöntem ve araçlarını yerli yerince kullanmak gerekmektedir.
Süreç ve sonuç değerlendirme yöntem ve araçları arasında geribildirim verme önemli bir
işleve sahiptir. Bu çalışmada değerlendirmenin önemli bir boyutu veya bir uygulama biçimi
olarak geribildirimin işlevleri konu edinilmektedir. Bu çerçevede çalışmada ölçme ve değerlendirmenin önemli bir uygulama biçimi olarak geribildirimin işlevlerine yönelik genel
bir görünüm vererek konuyla ilgili olarak bir farkındalık kazandırma amaçlanmıştır. Bu
amaçla çalışmada geribildirimin tür ve işlevlerine yönelik olarak alanyazındaki durumla ilgili
genel bir görünüm verilmeye çalışılmıştır. Bu bakımdan çalışma alanyazın taramasına
dayalı bir derleme çalışmasıdır.
Keywords: Türkçe Eğitimi, Geribildirim, Öğrenme Süreci, Ölçme ve Değerlendirme
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 41
TÜRKÇE ÖĞRENEN YABANCI ÖĞRENCİ LERİ N KONUŞMA KAYGI DURUMU (HIRVATİSTAN ÖRNEĞİ)
Demet Kardaş1 * 1Gazi Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: demetkardas@gmail.com
Özet
Yabancı dil öğrenmek birçok insan için zorlu, zaman alan ve karmaşık bir süreçtir. Bu
sürecin zor ve karmaşık olmasının sebebi, ana dilden sonra ikinci veya üçüncü bir dil
öğrenen bireyin; bilişsel, duyuşsal, psikolojik ve kültürel yapısının öğrenmesini etkilemesidir. Bir bireyin yabancı dili ya da dilleri öğrenip öğrenmediğinin temel ölçütü
anlama ve anlatma kabiliyetini geliştiren dört temel dil becerisidir. Bu becerilerin biri
diğerinden daha kolaydır veya zordur diye tanımlamak bireye göre değişebilir ancak bireyin
konuşma becerisini dil öğretim sürecinden bağımsız etkileyen; psikolojik, sosyolojik veya
kültürel sebepleri olabilir. Bazı bireylerin yabancı dilde konuşmaktan çekinmesi,
konuşurken aşırı derecede fiziksel veya psikolojik tepki vermesi konuşma kaygısı olarak tanımlanabilir. Bu çalışma Hırvatistan Zagreb Üniversitesi Türkoloji Bölümünün lisan (1, 2
ve 3. sınıf) 2017-2018 eğitim ve öğretim yılı öğrencilerinin Türkçe konuşma kaygı
durumlarını ortaya koymak amacıyla hazırlanmıştır. Çalışma, tarama yönteminin esaslarına
göre ilerletilmiştir. Öğrencilerin Türkçe konuşma kaygı durumları, “konuşma kaygısı” ile
ilgili literatür taramasında tespit edilen ölçeklerin Türkçeye ve çalışmanın amacına göre uyarlanan anket ile veriler elde edilmiştir. Verilerin analizinde SPSS 15 istatistik paket
programı, t-testi ve ANOVA yüzde-frekans analizi kullanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre
öğrencilerin konuşma kaygı düzeylerinin dil seviyelerine göre azaldığı, birden çok dil bilen
öğrencilerin konuşma kaygı düzeylerinin az olduğu, öğrencilerin konuşma sınavlarında
kaygı düzeylerinin yüksek olduğu gibi sonuçlara ulaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Konuşma Becerisi, Konuşma Kaygısı
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 42
TÜRKÇE ÖĞRETİ M SETLERİNİN Dİ LLER İÇİN AVRUPA ORTAK ÖNERİLER ÇERÇEVESİ (CEFR) METNİNDE YER ALAN
Dİ LİN KULLANIM ALANLARINA YER VERME DÜZEYİ
O.Kürşat Yorgancı1 * 1Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye
M. Özgün Harmankaya1 1Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: kursatyorganci@hotmail.com
Özet
Türkler tarih sahnesine çıktıkları günden beri pek çok medeniyete ve dile komşu olmuşlar, bir yandan Türkçeyi diğer milletlere öğretirken bir yandan da ihtiyaç duydukları dilleri
öğrenmişlerdir. Son yıllarda Türkiye’nin dünya üzerindeki etkisi ve irtibatı arttığından
Türkçeye olan ilgi de artış göstermiştir. Bu artışla beraber yabancılara Türkçe öğretiminde
yapılan çalışmalar da çoğalmıştır. Her dil doğal ortamında konuşulurken o dilin
konuşucuları farklı alanlarda farklı dil kullanımını tabii olarak sürdürürler. Ancak yabancılara Türkçe öğretiminde dil kullanım alanlarının öğretimde yer bulması bilinçli
olarak tercih edilmesi gereken bir durumdur. Bu çalışmada Türkçe öğretim setlerinin Diller
İçin Avrupa Ortak Öneriler Çerçevesi(CEFR)’nde yer alan dilin kullanım alanlarına yer verme
düzeyi araştırılmıştır. Çalışma nitel araştırma yöntemlerinden doküman analiziyle yapılmış,
araştırmanın inceleme nesnelerini Yunus Emre Enstitüsü’nün hazırladığı “Türkçe
Öğreniyorum” ve “Yedi İklim” setleri oluşturmuştur. Anahtar Kelimeler: Diller İ çin Avrupa Ortak Öneriler Çerçevesi, Dilin Kullanım Alanları,
Türkçe Öğretim Setleri
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 43
TÜRKÇE ÖĞRETMENİ ADAYLARININ HİKÂYELERİ NDE KONU EĞİ LİMLERİ
Arzu Çevi k1 * 1Bartın Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: arzu021@gmail.com
Özet
Dört temel becerisinden biri olan yazma öğrenilmesi ve kullanılması en zor beceri olarak
karşımıza çıkmaktadır. Dil öğretim süreçleri tüm becerileri iç içe ve bütünler şekilde
öğrenmeyi hedeflemektedir. Ancak yazma diğer dil becerilerinin gelişmesine ihtiyaç duymaktadır. Yazma birikim ister. Bu doğrultuda Türkçe derslerinde ise metin üretme
süreçleri önem taşımaktadır. Dersin içeriğine öğretim sürecine katkı sağlamak amacıyla
öğretmen adaylarının metin üretme süreçlerine hâkim olması gerekmektedir. Bu sebeple
Türkçe öğretmenleri mesleki açıdan yetişirken yazma eğitimine yönelik dersler almaktadır.
Derslerde farklı türde ve yöntemlerle metin üretme süreçlerine katılmaktadırlar. 2017-2018
öğretim yılında bu ders kapsamında bir üniversitenin Türkçe öğretmenliği programı öğrencileri ile Yazma Eğitimi dersi kapsamında yürütülen yaratıcı yazma çalışmaları
kapsamında hikâye türünde metin üretme süreçleri ile öğrencilerine yönelik metinler
oluşturulmuştur. Türkçe Öğretmenliği ana bilim dalı üçüncü sınıfta okuyan 43 öğretmen
adayı ile yapılan hikâye yazma çalışmasında öğretmen adaylarının seçtikleri konular ve bu
konulara bağlı ana fikir tercih etme durumları incelenmiştir. Kuşak arası farklılıktan kaynaklanan öğrencinin model aldığı öğretmen kimliği olarak öğrencisinde uyandırmak
istediği bilinç ve kazandırmak istediği davranış biçiminin ne olacağına yönelik bir fikir
sunması açısından önem taşımaktadır. Bir alanda ortak programlar doğrultusunda yetişen
öğretmenlerin seçtikleri konu başlıkları ve aktarmak istedikleri iletinin analizi açısından
gerekli olduğu düşünülmüştür. Nitel araştırma stratejisi içinde yer alan doküman analizi
yöntemi kullanılarak gerçekleştirilen bu araştırmada öğretmen adaylarının öğrencileri için kaleme aldıkları metinlerde konu eğilimleri açısından “miras, aile ilişkileri, aşk, köy yaşamı,
sosyal statü, edebiyat, eğitim, psikolojik etki” ve ana fikir tercihleri açısından “vefa duyma,
büyüklere saygı, hakkın yerini bulması, sevgi, hayat mücadelesi” gibi evrensel ve kültürel
değerleri tercih ettikleri belirlenmiştir. Değişen yaşam şekli bireylerin verdikleri tepkilerin de
değiştiğini göstermektedir. Konu tercihleri ve ana fikir seçimleri ve bunları sunuş biçimleri çalışmada değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Yaratıcı Yazma, Türkçe Öğretimi, Yazma Öğretimi, Konu Seçimi, Ana
Fikir.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 44
TÜRKÇE ÖĞRETMENİ ADAYLARININ YANAL DÜŞÜNME BECERİLERİNİN ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLER AÇISINDAN
İ NCELENMESİ
Fatih Kana1 * 1Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Türkiye
Muhammet Alperen Akgün1
1Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: fatihkana@hotmail.com
Özet
21. yüzyıl bireylerde olması gereken temel becerilerinden biri problem çözme becerisidir. Problem çözme becerisi, bireyin yaşantıları yoluyla karşılaştığı zorluklardan bilgilerini
düzenleyerek çözüme ulaşması ve alternatif çözüm yolları bulması olarak tanımlanabilir.
Literatürde yanal düşünme olarak adlandırılan düşünme şeklinde de birey, bilgileriyle
getirmiş olduğu fikirlerden hareketle yeni fikirler oluşturur. Fikirler yoluyla kalıp
düşüncelerden kurtularak özgün çözüm sürecine ulaşır. Bu araştırmanın amacı, Türkçe öğretmeni adaylarının yanal düşünme eğilimlerini belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda bu
araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden tarama araştırma deseni kullanılmıştır.
Araştırmanın örneklem grubunu 2017-2018 eğitim-öğretim yılında, Marmara Bölgesi’nde
yer alan bir devlet üniversitesinde öğrenimlerine devam eden 216 Türkçe Eğitimi Anabilim
Dalı öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında Semerci (2016) tarafından geliştirilen
Yanal Düşünme Eğilimi (YALE) Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma verileri YALE ölçeği ile toplanmış, verilerin analizi SPSS programı ile yapılmıştır. Araştırma sonucunda ise Türkçe
öğretmeni adaylarının yanal düşünme eğiliminde oldukları; yeni çözüm, bakış açısı üretme
ve çok yönlü düşünme, yaratıcılık becerilerine sahip oldukları sonucuna ulaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Yanal Düşünme Eğilimi (Yale), Türkçe Öğretmeni Adayları, Yaratıcı
Düşünme, Bakış Açısı, Çözüm Üretme.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 45
TÜRKÇENİN YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİNDE KÜLTÜR AKTARIMINA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ
Talat Fatih Uluç1 * 1İstanbul Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: tfuluc@istanbul.edu.tr
Özet
Yabancı dil öğretiminde 80’lerden itibaren ağırlık taşıyan iletişimsel yöntem içerisinde
kendine yer bulan kültürlerarası yaklaşım günümüzde de taşıyıcı rolüne devam etmektedir.
Bu taşıyıcı rolün öğretim sürecine yansımasının gerek müfredatın gerek öğreticinin gerekse de ders malzemelerinin etkin ve verimli kullanılması ile gerçekleştiğini söylemek çok da
yanlış olmayacaktır. Ancak genel olarak yabancı dil öğretimi özel olarak yabancı dil olarak
Türkçe öğretiminde yoğun bir biçimde kullanılan ders kitaplarında günümüz şartlarında
tartışmasız kabul edilen kültür öğelerinin de hedef dil bağlamında aktarılması gerçeğinin ne
denli yer bulduğuna yönelik yapılan birçok bilimsel çalışmaya rağmen konunun öneminin
yeterince kavranılmadığı da hiç kuşkusuz göz önünde bulundurulması gereken bir gerçektir. Buna koşut olarak bu çalışmada yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde kullanılan
ders kitaplarındaki kültür öğelerinin aktarılma süreçleri karşılaştırmalı bir bakış açısıyla
değerlendirilecek ve bu değerlendirme ışığında yabancı dil öğretiminde kültür aktarımının
daha etkin kullanılabilmesi için eleştiriler ve öneriler getirilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi, Kültür Aktarımı,
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 46
TÜRKİYE İLE BULGARİSTAN'DA OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ EĞİ TİMİ ALMIŞ ÖĞRETMENLERİN MESLEKİ
DOYUM VE TÜKENMİŞLİK DÜZEYLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Eliz Tepeli Çavuşoğlu1 1Bursa Milli Eğitim Müdürlüğü, Türkiye
Handan Asude Başal2 2Bursa Uludağ Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: asubasal@uludag.edu.tr
Özet
Bu araştırmanın genel amacı; Türkiye ile Bulgaristan'da Okul Öncesi Öğretmenliği Eğitimi almış Öğretmenlerin Mesleki Doyum ve Tükenmişlik Düzeylerinin karşılaştırılmasıdır.
Ayrıca araştırma, Türkiye ve bir Balkan ülkesi olan Bulgaristan’ın Okul Öncesi Öğretmen
Eğitimini karşılaştırma ile farklı ülkelerde yetişen okulöncesi öğretmenlerinin mesleki
doyumlarının ve tükenmişliklerinin incelenmesi nedeniyle bu alanda yapılacak diğer
çalışmalara yol gösterici nitelik taşıyacağı düşünülmektedir. 2015-2016 Eğitim- Öğretim yılında Bursa İli sınırları içinde Yıldırım, Osmangazi ve Nilüfer İlçelerinde bulunan okul
öncesi eğitim kurumlarında görev yapmakta olan okul öncesi öğretmenleri üzerinde
gerçekleştirilmiştir. Araştırma grubunu oluşturan öğretmenlere araştırmanın amacına
uygun olarak araştırmacılar tarafından hazırlanan Ön Bilgi Formu uygulanmıştır. Daha
sonra Mesleki Doyum Ölçeği ve Maslach Tükenmişlik Envanteri uygulanmıştır. Araştırma
bulgularına göre; Bulgaristan’da eğitim alan okul öncesi öğretmenlerinin, Türkiye’de eğitim alan okul öncesi öğretmenlerine göre hem mesleki doyumları yüksek hem de tükenmişlik
düzeyleri daha azdır. Elde edilen bu bulgu, genel olarak okul öncesi eğitimi öğretmenlerinin
mesleki doyum düzeylerini arttıracak bir takım önlemlerin ilgililer tarafından alınması
gerektiğini göstermektedir. Çalışmada elde edilen bulguların literatüre uygunluğu ve
sonuçlar üzerindeki etkileri tartışılarak ileride yapılacak çalışmalara ilişkin önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Türkiye, Bulgaristan, Okul Öncesi Öğretmenliği, Mesleki Doyum,
Tükenmişlik
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 47
TÜRKİYE’DE TÜRK İŞARET DİLİ (TİD) VE İ ŞARET DİLİ TERCÜMANLIĞI EĞİTİMİ
Nesrin Conker1 *
1Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: nesrinconker@gmail.com
Özet
1953 ve 1960 yıllarında Hollandalı dilbilimciler B.T.M. Tervoort ve W. Stokoe tarafından
yayınlanan çalışmalar, işaret dillerinin kendine özgü gramer yapısına sahip özgün diller
olduğunun kabul görmesini sağlamış (Arık, 2016, s.7), başta dilbilim olmak üzere sosyal
bilimler alanlarında işaret dillerine yönelik çalışmaları özendirmiştir. Türkiye özelinde işaret dilinin tarihi Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. M. Miles’ın (2000) Osmanlı arşivleri
üzerinden yürüttüğü çalışması, padişahların devlet ve ailevi meselelerinin gizliliği gözetilerek
sarayda Sağır hizmetkarlar görevlendirildiğini ve Osmanlı padişahlarının bu hizmetkarlarla
iletişim kurabilmek için işaret dilini öğrendiğini göstermiştir. Cumhuriyet dönemine
gelindiğinde, 2005 yılında çıkarılan Özürlüler Kanunu ile hem Türk İşaret Dili hem de Sağır bireylerin kamu kurumlarında işaret dilinde tercüme hizmeti alabilme hakkı yasal olarak
tanınmıştır. 2005 yılını takiben Milli Eğitim Bakanlığı çatısı altında “Türk İşaret Dili” ve
“İşaret Dili Öğretici ve Tercüman Eğitim” kursları sunulmaya başlamıştır. Mevcut çalışma,
T.C. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili birimleri ile yapılan resmi yazışmalar, söz konusu
kursların müfredatı üzerinde yapılan inceleme ve kurslarda görev alan eğitmenlerle yapılan
röportajlar çerçevesinde Türkiye’de işaret dili ve işaret dili tercümanlığı eğitiminin gelişimini incelemektedir. Çalışma kapsamında ayrıca söz konusu kursların Türk toplumunda Sağır
bireylere ve işaret diline yönelik farkındalığın arttırılması açısından katkısına odaklanılacak
ve alandaki uluslararası emsal çalışma ve uygulamalara kısaca değinilerek ilgili eğitimlerin
planlı biçimde gelişmeye devam edebilmesi için öneriler sunulacaktır. Arık, E. (2016).
Geçmişten Geleceğe Türk İşaret Dili Araştırmaları. Engin Arık (Ed.) Ellerle konuşmak: Türk İşaret Dili Araştırmaları (s. 7-22). İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları. Miles, M. (2000).
Signing in the Seraglio: Mutes, dwarfs and gestures at the Ottoman Court 1500-1700.
Disability & Society, 15(1), 115-134.
Anahtar Kelimeler: İşaret Dili, İşaret Dili Tercümanlığı, İşaret Dili Eğitimi, İşaret Dili
Tercümanlığı Eğitimi
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 48
YABANCI DİL ÖĞRETİMİ NDE ÖZNELLİK
Ziyoda Khalmatova1 * 1Hacettepe University, Turkey
*Sorumlu yazar: ziyoda.khalmatova@gmail.com
Özet
Mevcut iletişimsel, sosyokültürel ve diğer yetkinliklerin kalitesini önemli ölçüde geliştirmeye
duyulan ihtiyaç, öğrenme sürecini iyileştirmek için yeni teknolojiler ve teknikler
kullanılmasını gerektirir. Dolayısıyla, yabancı dil öğretiminin görevi yalnızca bilginin öğrenciye aktarılması değil aynı zamanda öğrencinin yavaş yavaş bir dil kullanıcısı haline
gelmesi için eğitim düzenlemesidir. Uzmanlık alanındaki dersleri dinlemeyi, bağımsız olarak
profesyonel bir yönelim metinlerini okumayı ve anlamayı öğrenmeli, seminer ve tartışmalara
katılmayı, özetlerini, dersi ve nihai nitelik çalışmalarını yazıp savunmayı öğrenmelidir. Bu
etkinlik türleri için, sözlü anlam ifade aracı, önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle,
öznelliğin ifade yollarını ustalıkla öğrenmek, dil olgunluğunun, öğrencinin yeterliğinin bir göstergesi olabilir. Çalişmada, öznellik analında yapılan araştırmalar ve metinlerde öznellik,
öznelliğin yabancı dil öğretiminde verilen yeri ve öznellikle ilgili öznel kelimeler incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Öznellik, Metin, Yabancı Dil, Öznel Kelimeler.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 49
YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRENEN ÖĞRENCİLERİN KONUŞMA DERSLERİ HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
Fatih Kana1 * 1Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Türkiye
İsmail Kızıldağ1
1Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: fatihkana@hotmail.com
Özet
Yabancı dil olarak Türkçe öğretimi son yıllarda önem kazanmıştır. Dünyadaki hareketlilik ve çeşitli nedenlerle ülkelerinden ayrılan insanlar başka ülkelerde yaşamayı seçmektedirler.
Gerek iş gerekse özel yaşantıları açısından bu durum artık doğal bir süreç haline dönüşmüş
bulunmaktadır. Türkiye’de çok sayıda yabancı uyruklu insan yaşamaya başlamıştır. Bu
insanların dil problemlerini çözmek için üniversiteler bünyesinde, özel kurslarda ya da
çeşitli devlet kurumlarında dil kursları açılmaktadır. Bu kursların Türkçeyi öğretebilme
konusunda başarılı olup olmadıkları ve eğitime gelen yabancıların Türkçeyi konuşabilmelerinin yeterli düzeyde olup olmadığı önemlidir. Bu araştırmanın amacı,
yabancı dil olarak Türkçe öğrenen öğrencilerin konuşma dersleri hakkındaki görüşlerini
belirlemektir. Araştırma tarama yöntemi kullanılmıştır. Verilerin toplanması amacıyla anket
formu kullanılmıştır. Anketin ilk bölümü 10 sorudan demografik ve kişisel bilgiler, ikinci
bölümü ise konuşma dersleri ile ilgili memnuniyetlerini ölçmek için sorulmuş 38 sorudan, üçüncü bölüm ise konuşma becerileri öz yeterlilik inançları tespiti için sorulmuş 27
sorudan oluşmaktadır. Konuşma dersleri memnuniyeti anketinde her soru için beşli
seçenek verilmiştir. Bu seçenekler olumsuzdan olumluya doğru “hiç memnun değilim-çok
memnunum” arasında 1 ile 5 arası derecelendirme yapılmıştır. Anketin diğer bölümü olan
konuşma becerileri öz yeterlilik inançları için seçenekler beş aşamalıdır. Bu seçenekler de
olumsuzdan olumluya doğru puanlanmıştır ve “kesinlikle katılmıyorum-kesinlikle katılıyorum” arasında 1 ile 5 arası derecelendirme yapılmıştır. Veri analizi için SPSS 21.0
programı kullanılmıştır. Anketin güvenirliği Cronbach Alpha ile belirlenmiştir. Araştırmanın
ölçeği 2018 yılında Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde uygulanmıştır. Konuşma dersleri
memnuniyet ölçeği dört alt faktörden oluşmaktadır. Bu faktörler sırasıyla; konuşma dersi
memnuniyet düzeyi, sınıftaki çalışmalar, öğretmen boyutu ve sınıfın fiziksel halidir. Konuşma becerileri öz yeterlilik inançları ölçeği tek boyutta incelenmiştir. Veriler % (yüzde),
t-testi, ANOVA (Tek yönlü varyans analizi) ve scheffe testi yapılarak yorumlanmıştır.
Araştırmanın sonunda yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde konuşma derslerinin
öğrenciler üzerindeki etkisinin yeterli düzeyde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Konuşma
dersleri memnuniyetleri açısından ve konuşma becerileri öz yeterlilik inançları ile cinsiyet,
yaş, uyruk, eğitim, kaç yıldır Türkiye’de yaşadıkları, medeni durum, bildikleri diller, geldikleri ülke ve anadilleri değişkenleri arasında anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Dil Becerileri, Konuşma, Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 50
YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE OKUMA BECERİSİ NİN GELİŞTİ RİLMESİ İ ÇİN BİR SEÇENEK: ÜSTBİLİ Ş
STRATEJİLERİNİ N KULLANILMASI
Başak Karakoç Öztürk1 * 1Çukurova Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: bkarakoc@cu.edu.tr
Özet
Türkiye’de öğrenim gören Suriyeli çocukların Türk eğitim sistemine uyumlarının sağlanması
ve Türkçeyi öğrenebilmeleri açısından okuma becerilerinin stratejik bir şekilde geliştirilmesi
gerekmektedir. Bu çocukların Türkçenin konuşulduğu her ortamda çeşitli amaçlarla okumaya ihtiyaç duyacakları göz önünde bulundurularak okuma öncesinde, sürecinde ve
sonrasında üstbilişsel stratejilere yer verilmesi, etkili bir okuma eğitimi gerçekleştirilmesini
sağlayabilir. Türkçenin yabancı dil olarak öğretilmesinde okuma becerisinin üstbiliş
stratejileri yoluyla geliştirilmesinin genel dil kullanım yetkinliğine ve okuduğunu anlamaya
katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bu gerekçeden yola çıkarak yapılan araştırmanın amacı, Suriyeli çocuklara yabancı dil olarak Türkçe öğreten öğreticilerin okuma eğitiminde
hangi üstbiliş stratejilerini geliştirmeye odaklandıklarını belirlemektir. Bu bağlamda Türkçe
öğreticilerinin okuma öncesinde, okuma sırasında ve okuma sonrasında hangi üstbiliş
stratejilerine yer verdiklerini saptamak amaçlanmıştır. Tarama modelinin kullanıldığı
araştırmada, veriler araştırmacı tarafından geliştirilen “Üstbilişsel Okuma Stratejileri Görüş
Alma Formu” kullanılarak toplanmış, betimsel istatistik teknikleri kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda Suriyeli çocuklara Türkçe öğreten öğreticilerin okuma
becerisini geliştirme sürecini zenginleştirecek üstbilişsel stratejileri kullanıp
kullanmadıklarının saptanabileceği, böylece okuma eğitiminde ne tür düzenlemelere ihtiyaç
duyulduğunun belirlenebileceği, Suriyeli öğrencilerin Türkçeyi öğrenirken dille birlikte
ülkenin kültürüne de uyum sağlamasında önemli bir rolü olan okuma becerisinin daha etkili şekilde geliştirilebileceği düşünülmektedir. Bu çalışma Çukurova Üniversitesi Bilimsel
Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenmiştir: SBA-2018-10075.
Anahtar Kelimeler: Yabancı Dil Olarak Türkçe, Okuma Becerisi, Üstbiliş Stratejileri,
Okuma Eğitimi
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 51
YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE SÖZCELEME KURAMINDAN VE EDİMBİLİMDEN HAREKETLE ÖRNEK DERS
MALZEMESİ GELİŞTİ RİLMESİ
Eser Kocaman Gürata1 * 1Hacettepe Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: eserkocaman@gmail.com
Özet
Yabancı dil öğretiminde çağdaş dil öğretimi yöntem ve yaklaşımlarında öğrenciye iletişim
yetisinin kazandırılması hedeflenmektedir. Ancak, iletişim yetisinin kazandırılması kolay
gerçekleşmemektedir. Çünkü, Uslu (2005)’nun da belirttiği gibi, bu yeti, hedef dilin toplumu ve kültürünün içinde birlikte yaşama ve sosyalleşme sürecinin bir ürünüdür. Gür (2013)’e
göre ise, yabancı dil öğretirken aslında öğrenciye söylem ve nasıl söylem üretebileceği
öğretilmektedir. Söylemin, dilbilimsel unsurlar aracılığıyla anlaşılması, söylemin üreticisini
ve üretildiği toplumu da anlamayı gerektiren bir süreçtir. Bu açıdan, kullanılan dilin,
söylemin dilsel ve toplumsal bağlamını anlamak önemlidir. Sözceleme kuramının ve edimbilimin yabancı dil öğretimine uygulanması, tüm bu unsurları kullanarak iletişim
yetisinin kazandırılmasını amaçlamaktadır. Bu bağlamda, dil öğretimi programlarının ve
ders malzemelerinin sözceleme kuramı ve edimbilimin ilkelerinden hareketle hazırlanması
önem arz etmektedir. Bu makalede, sözcelem kuramı ve edimbilimin kuramsal çerçevesine
değinilmiş, bu kuramların ilkelerinden hareketle Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde
A2 seviyesindeki öğrenciler için sınıf içi ders malzemesi geliştirilmiştir. Bu malzeme kapsamında, günlük yaşam alanı durumlarından biri olan emlakçıda daire kiralama
bağlamı seçilip, belirli edimsözler kazanım olarak hedeflenerek bir okuma parçası ve bir
dinleme parçası hazırlanıp, beraberinde etkinlikler geliştirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yabancı Dil Olarak Türkçe, Materyal Geliştirme, Edimbilim, Sözceleme
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 52
YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRETMEK ÜZERE HAZIRLANMIŞ TARİHÎ BİR ESER: RİSALE-Yİ TEKELLÜM
Umut Başar1 * 1İran Araştırmaları Merkezi, İran
*Corresponding author: umutbasar_35@hotmail.com
Özet
Türkçenin uzun zamandan beri yabancı dil olarak öğretile geldiği ve tarihî süreçte
yabancılara Türkçe öğretimine yönelik faaliyetlerin Türklerin kurdukları siyasi egemenliğe
paralel bir şekilde arttığı belirtilebilir. Elimize ulaşan iki dilli sözlükler ve dil bilgisi kitapları bu yargıyı destekler niteliktedir. Kıpçak ve İran sahasında Türkçe öğretimi amacıyla kaleme
alınmış çeşitli iki dilli eserlerin varlığı bilinmektedir. Bu çalışmada değerlendirilmeye
çalışılan İran sahasına ait Risale-yi Tekellüm isimli eser ise incelendiğinde hiç Türkçe
bilmeyen bir şahsın Türkiye’ye seyahat ettiğinde günlük temel gereksinimlerini
karşılayabilmelerini sağlamak amacıyla ev, iş, alışveriş vb. durumlarda işe yarayabilecek
cümlelerin Türkçe-Farsça iki dilli olarak verildiği anlaşılmaktadır. Eserin sonuna bazı Türkçe fiillerle Türkçe sayıların eklendiği görülmektedir. Eserin bu yönüyle yabancı dil
öğretim yöntemlerinden dil bilgisi-çeviri yöntemiyle örtüştüğü söylemek de mümkündür. Bu
bağlamda çalışmanın amacı, 1879 yılında Tahran’da Türkçe bilmeyen İranlılar için yazıldığı
anlaşılan Risale-yi Tekellüm isimli konuşma kılavuzu niteliğindeki el yazma eserin
incelenmesidir. Nitel araştırma yöntemlerinden dökümün incelemesi tekniği ile hazırlanan çalışmada söz konusu eserin Türkçe öğretim anlayışı ortaya konulmaya gayret edilmiştir.
Bu bağlamda ilk olarak eser ana hatlarıyla tanıtılmış ve eserin yazılış amacı ve tarihi
hakkında bilgi verilmiştir. Akabinde Türkiye’ye seyahat Azerbaycan Türkü kökenli bir İranlı
tarafından kaleme alındığı anlaşılan eserin içeriği dil öğretim yöntem ve ilkeleri açısından
incelenmeye çalışılmıştır. Son olarak eserin İran sahasında yabancılara Türkçe öğretimi için
yazılan kitaplar arasındaki yeri hakkında fikir yürütülmüştür. Anahtar Kelimeler: Yabancılara Türkçe Öğretimi, İ ran, Konuşma Kılavuzu
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 53
YAHYA KEMAL'İN "NEŞÂTÎ'NİN GAZELİNİ TAHMİSİ "
Isa Işık1 * 1Muş Alparslan Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: i.isik@alparslan.edu.tr
Özet
Yahya Kemal Beyatlı, 20. yüzyıl Türk Edebiyatı'nın, kültür ve düşünce dünyasının önde
gelen aydınlarındandır. O, çok yönlü bir kişiliktir. Şair, yazar ve aynı zamanda bir
siyasetçidir. Onun manzum eserlerinin yanında mensur eserleri de bulunmaktadır. İki şiir kitabı vardır. Bunlardan birincisi "Kendi Gök Kubbemiz" ikincisi ise "Eski Şiirin Rüzgârıyle"
adını taşır. "Kendi Gök Kubbemiz" onun yeni tarzda yazdığı modern şiirlerden oluşurken
"Eski Şiirin Rüzgârıyle" adlı kitabı ise Divan şiirinin etkisiyle yazılmış şiirlerden
müteşekkildir. Bu iki kitap özellikle dil itibariyle birbirlerinden ayrılırlar. "Kendi Gök
Kubbemiz"de sade bir Türkçe kullanan Yahya Kemal, "Eski Şiirin Rüzgârıyle" adlı çalışmada
Divan şiirinin 20. yüzyıldaki temsilcisi gibidir. Bu çalışmada "Eski Şiirin Rüzgârıyle" adlı eserin "Musammatlar" bölümünde geçen "Neşâtî'nin Gazelini Tahmis" başlıklı şiiri
incelenmiştir. Bilindiği üzere "tahmis" bir şairin gazel yahut kasidesinin her beytinin önüne
üç mısra eklenmesiyle oluşturulur. İki farklı şairin mısralarının bir araya gelmesiyle
oluşturulan tahmiste amaç şiirde konu bütünlüğünü sağlamaktır. Tahmisin güzelliği
tahmisi yazan şairin başarısına bağlıdır. Bu çalışmada Divan şiirinin başarılı şairlerinden Neşâtî'nin "-ı bile" redifli meşhur gazeline Yahya Kemal'in yazdığı tahmis incelenmiştir. Bu
incelemede mezkûr tahmisten yola çıkılarak hem Yahya Kemal hem de Neşâtî'nin
sanatından söz edilmiş, her iki şairin kaleminden ve düşünce dünyasından süzülerek bir
araya gelen tahmisle ilgili bazı çıkarımlarda bulunulmuştur.
Keywords: Yahya Kemal Beyatlı, Eski Şiirin Rüzgârıyle, Neşâtî, Tahmis.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 54
YEDİ İ KLİM TÜRKÇE A1-A2 KİTAPLARINDA KULLANILAN KALIP SÖZLER
Ergin Baki 1 * 1YTB Doktora Burslu Öğrenci, Makedonya
*Corresponding author: bakiergin87@gmail.com
Abstract
Yabancılara Türkçe öğretiminde kültür aktarımı önemli bir unsur teşkil etmektedir. Dil,
kültürümüzün en önemli bir parçasıdır. Dolayısıyla dilimiz, kültürümüzün oluşmasına
zemin hazırlamaktadır. Dilimiz ve kültürümüz kadim milli varlığımızın esasını oluşturmaktıdır. Türk dili binlerce yıllık geçmişiyle değişime uğramış ve gelişmiştir.
Sözvarlığımız dilimizin ne kadar zengin ve kullanılır olduğunu göstermektedir. Türkçe’nin
temel söz varlığını oluşturan temel ogeler, atasözlerimiz, deyimlerimiz, kalıp sözlerimiz,
terimlerimiz ve Türkçe’ye giren yabancı sözlerdir. Bildirimizin konusunu Yedi İklim Türkçe
A1-A2 kitaplarında kullanılan kalıp sözler oluşturmaktadır. Kalıp sözler, gelenek ve
adetlerimizi, kültürel öğelerimizi, dini sembolerimizi, selamlaşmalarımızı veifade biçimlerimizi oluşturan unsurlardır. Bu kapsamda çalışmamızda Yedi İklim Türkçe A1-A2
kitaplarında mevcut olan kalıp sözlerini konu başlıklarına ve sıklıklarına göre inceleyip
tespit ettik. Konu başlıkları (1. Selamlaşma bildiren kalıp sözler, 2. Teşekkür, nezaket ve
özür bildiren kalıp sözler, 3. Tebrik bildiren kalıp sözler, 4. Dini inanç bildiren kalıp sözler,
5. Soru, cevap ve durum bildiren kalıp sözler olmak üzere 5 ana başlık altında toplanmaktadır). Yedi İklim Türkçe A1 kitabında toplam 340 kalıp söz kullanılırken, A2
kitabında toplam 115 kalıp söz kullanılmıştır. Çalışmamızda Yabancılara Türkçe öğretimi
konusunda kalıp sözlerin ne denli önemli olduğu konusuna özenle değinilmiştir ve bu
çerçevede kalıp sözlerin kullanımıyla ilgli çözüm önerileri sunulmuştur.
Keywords: Türkçenin Sözvarlığı, Kalıp Sözler, Yabancılara Türkçe Öğretimi
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 55
YENİLENEN TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ LİSANS PROGRAMININ ÖĞRETİM ELEMANI GÖRÜŞLERİNE GÖRE
DEĞERLENDİRİLMESİ
Gülnur Aydın1 * 1Adnan Menderes Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: gulaydin25@hotmail.com
Abstract
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından, öğretmenlikle ilgili 25 lisans programında
‘öğretmenlik mesleği genel yeterlikleri’ni temel alan düzenlemeler yapılmış, bu programlar
16 Mayıs 2018 tarihinde YÖK’te gerçekleştirilen bir toplantı ile tanıtılmıştır. Derslerin adı, tanımı/içeriği, haftalık saat ve kredilerinde değişiklikler içeren, bazı derslerin birleştirildiği
ve bazı derslerin çıkarılarak yerine yeni derslerin eklendiği güncel öğretmenlik
programlarından biri de Türkçe öğretmenliği programıdır. Bu araştırmanın amacı, Türkçe
eğitimi bölümlerinde görev yapan öğretim elemanlarının güncellenen ve 2018-2019 eğitim-
öğretim yılından itibaren kademeli olarak uygulanmaya başlanacak olan Türkçe öğretmenliği lisans programına yönelik görüşlerini ortaya koymaktır. Araştırmada amaçlı
örnekleme yöntemlerinden uygun örnekleme kullanılmış ve farklı üniversitelerden 20
öğretim elemanının görüşlerine başvurulmuştur. Nitel bir yaklaşımın izlendiği araştırmanın
verileri, uzman görüşleri doğrultusunda araştırmacı tarafından oluşturulan “Yenilenen
Türkçe Öğretmenliği Lisans Programına Yönelik Görüş Formu” ile toplanmıştır. Araştırma
verileri içerik analizi ile çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda öğretim elemanlarının, bazı ders saatlerinin yetersizliği, birleştirilen dersler, yeni eklenen dersler, programdan çıkarılan
dersler, ders tanım ve içeriklerindeki eksiklikler, alan eğitimi derslerinin azaltılması, bazı
derslerin aynı yarıyılda okutulması, beceri derslerinde uygulamanın olmaması ve eklenmesi
gereken dersler ile ilgili değerlendirmeler yaptıkları tespit edilmiştir.
Keywords: Türkçe Öğretmenliği Lisans Programı, Öğretim Elemanları, Türkçe Eğitimi, Öğretmen Yetiştirme.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 56
YUNANİSTAN’DA YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE EĞİTİMİ
Düriye Gökçebağ1 * 1Kıbrıs Üniversitesi, Kıbrıs
*Sorumlu yazar: duriye@ucy.ac.cy
Özet
Türkçenin yoğun olarak ilgi gördüğü Balkan ülkeleri başında gelen Yunanistan’da toplam
altı üniversitede Türkoloji bölümü yer almaktadır. Söz konusu bölümlerde başlangıç
seviyesinden (A1) en yüksek seviyeye (C1+) kadar Yabancı dil olarak Türkçe eğitimi yapılmakta, bunun yanı sıra, pek çok özel kurum ve kuruluşta da yaygın olarak Türkçe
dersleri verilmektedir. Bu çalışmanın amacı Yabancı dil olarak Türkçe öğrenen Yunan
öğrencilerin bu süreçte yaşadıkları zorlukları ele almak ve Türkçenin yabancı dil olarak en
iyi şekilde öğretilmesine katkı sağlayarak dil seviyesini en üst seviyeye taşıyacak önerilerde
bulunmaktır. Araştırmanın bütüncesi Yunan Eğitim, Din ve Kültür Bakanlığı tarafından her
yıl düzenli olarak düzenlenen Türk dili sertifika sınav örneklerinden oluşmaktadır. Yabancı dil olarak Türkçe öğrenmekte olup B1 ve B2 seviyesinde sertifika sınavına katılmış olan
Yunan öğrencilerin sınav kâğıtlarında özellikle sıfat fiil kullanımı üzerinde bir inceleme
yapılarak hatalar tespit edilmiştir. Söz konusu bu hatalar hata analizi yöntemine göre analiz
edilerek sınıflandırılmış ve nedenleri üzerinde durulmuştur. Yapılan araştırma sonuçlarına
göre, Yunan öğrencilerin Türkçe öğrenim sürecinde son derece zorluk yaşadığı tespit edilmiştir. Gerek sözdizimi gerek biçimbilim gerekse anlam bilim açısından gözlemlenen
hatalar yüzdelik oranlarına göre tablolarla gösterilmiştir. Araştırmanın sonuç kısmında ise
yapılan hataların en aza indirgenmesi için önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Balkanlarda Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi, Yunanistan'da
Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi, Hata Analizi, Sıfat Fiiller
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 57
“KÜÇÜK KARA BALIK” YAPITINDA ELEŞTİ REL DÜŞÜNCE
Sedat Erol1 1Adıyaman Üniversitesi, Türkiye
Ömer Tuğrul Kara2 2Çukurova Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: sedaterol02@hotmail.com
Özet
Değişim ve gelişimin hızlı bir şekilde yaşandığı günümüz dünyasında, bireyin eleştirel bir tutum sergilemesi artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu bağlamda bireyin dünyaya bakış
açısının şekillenmesinde önemli bir yer tutan çocukluk dönemine hitap eden yapıtlar
aracılığıyla sorgulama, değerlendirme ve karar verme gibi becerilerin geliştirilmesi önemli bir
durumdur. Bu çalışmada Samed Behrengi’nin “Küçük Kara Balık” adlı yapıtının kurgusu ve
iletileri, eleştirel düşünce ögeleri bakımından incelenmiştir. Araştırmada nitel araştırma
desenlerinden belge (doküman) inceleme yöntemi kullanılmıştır. Elde edilen veri ve çözümlemelerden hareketle; toplumun kabul ettiği bilgilerin doğruluğunu sorgulama, alınan
kararları mantık süzgecinden geçirme, sahip olunan bilgileri asla yeterli görmeme, merak
edilen şeyleri azimle araştırma ve farklılıkları fark etme öne çıkan eleştirel düşünce ögeleri
olarak tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Küçük Kara Balık, Eleştirel Düşünce, Çocuk.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 58
-DINAN /-DUNAN BİRLEŞİK ZARF-FİİL EKİ HAKKINDA
Neşe Haliloğlu1 * 1Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: nesehalilogluu@gmail.com
Özet
Zarf-fiiller, fiilin zarf işleyişine girmek üzere aldığı özel şekillerdir. Türkçedeki zarf-fiiller,
yapıları bakımından iki ana gruba ayrılabilirler. Birinci tipte olanlar, aslî görevleri fiilleri
geçici olarak zarflaştırmak olan müstakil eklerdir. İkinci gruptakiler ise, aslen zarf-fiil eki olarak doğmamış, farklı fonksiyondaki bazı eklerin ve edatların bir araya gelmesi ile oluşan
birleşik yapılardır. Balkan Türk ağızlarında ve Anadolu sahasında özellikle Doğu Trakya
ağızlarında fazlaca rastlanan eklerden birisi de -IncA /-UncA zarf-fiil eki ile aynı işleve sahip
olan -DInAn /-DUnAn (<-dinan="" +si)="" -dinansini="" +si="" +n="" +i)="" ekleri="" farklı=""
yapıları="" ile="" ayrıca="" dikkat="" çekmektedir.="" -dinan="" /-dunan="" ekine="" tekrar=""
fonksiyonlardaki="" eklerin="" getirilmesiyle,="" ekin="" katmerli="" yapısına="" büründüğü="" söylenebilir.="" bu="" çalışmada,="" edilen="" varyantların="" benzerlik=""
farklılıkları="" incelenecek,="" ortaya="" çıkan="" anlam="" değişmeleri="" örnekleriyle=""
birlikte="" gösterilmeye="" çalışılacaktır.<="" p="">
Anahtar Kelimeler: -Dınan /-Dunan, Zarf-Fiil, Birleşik Zarf-Fiil, Katmerli Birleşik Zarf-Fiil
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 59
Bİ R KIPÇAK – OĞUZ DİL TEMAS ALANI OLARAK BALKANLAR VE BU TEMASIN ÖLÇÜNLÜ TÜRKÇEYE ETKİSİ
Gökçe Yükselen Peler1 * 1Erciyes Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: gokcepeler@erciyes.edu.tr
Özet
Balkan yarımadası tarih boyunca Avrasya bozkırlarından gelen göçebe halkların veya bu
halkların önünden kaçan diğer toplulukların varış noktası olmuştur. Bu halklardan bazıları
burada başka haklarla karışıp başkalaşırken bazıları çeşitli Slav halkları ve Macarlar gibi varlıklarını günümüze kadar devam ettirmiştir. Diğer halklar gibi birçok Türk kavmi de bu
şekilde Balkanlara ulaşmış ve buraya yerleşmiştir. İskitler, Hunlar, Avarlar, Ogurlar,
Bulgarlar, Peçenekler, Kuman-Kıpçaklar, Uzlar bu Türk halklarından bazılarıdır. Genel
olarak bu halklardan erken ulaşanların Balkanların nihai olarak Türkleştiği Osmanlı
dönemine ulaşamadıkları düşünülmektedir. Ancak Peçenekler, Kuman-Kıpçaklar ve Uzlar
gibi daha geç dönemde ulaşanların Osmanlı devrine ulaşmış olmaları pek muhtemeldir. Nitekim günümüzde Türkiye Türkçesinin Rumeli ağızlarında birtakım Kıpçak unsurlarının
Oğuzlarla karışmış olduklarına dair ciddi deliller mevcuttur. Bazı Rumeli ağızları, içerisinde
belirgin Kıpçak unsurları bulunan Oğuz ağızları niteliğindedir. Balkanlarda oluşan bu
Kıpçak etkisindeki Oğuz ağızlarının Türkiye Türkçesinin ölçünlü şekline de etki ettiği
görülmektedir. Bu çalışmanın amacı, Ölçünlü Türkçeye Balkan ağızları yoluyla girmiş olan bu Kıpçak etkisinin amillerini ortaya koymaktır.
Anahtar Kelimeler: Kıpçak, Oğuz, Dil Teması, Balkanlar, Ölçünlü Türkçe
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 60
Bİ R MASAL KARŞILAŞTIRMASI: RAPUNZEL İLE MAHBUB-İ Dİ LBER
Sunay Akkaya1 * 1Adıyaman Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: sunayakkaya@gmail.com
Özet
Masallar, mitler gibi insanlığın ortak deneyimlerinin bir ürünüdür. Bütün insanlığın ortak
yaşam tarzının, yani insan olmanın gereğini yerine getirmenin izlerini süreceğimiz soyut
yasaları, somut bir dille anlatır. Dünya üzerinde yaşayan farklı toplulukların masalları karşılaştırıldığında bir toplumda var olan bir kültürel kodun diğerinde de var olabileceğini
ispatlar. Bu durum günümüz dünyasında kültür endüstrisi alanında her topluluğun
kendisine yer bulabileceğinin ve bunun yanında yerel kültürlerin, tek tipleşme karşısında
yok olmasını engellenebileceğinin çözümünü sunar. Anadolu masallarından Nardaniye
Hanım masalının Batı varyantı Pamuk Prenses, Nohut Oğlan’ın Batı varyantı Parmak
Çocuk, Küllü Fatma’nın Batı varyantı Sindirella olarak halkbilimciler tarafından tespit edilmiştir. Bu çalışmada ise Adıyaman kentinde derlenmiş “Mahbub-ı Dilber” ya da “Sabır
Taşı” masalının Batı varyantında Grimm Kardeşlerin derlediği “Rapunzel’in karşılığı olduğu
tespit edilmiştir. Çalışmada Rapunzel ile Mahbub-ı Diler masalı karşılaştırmalı edebiyat
yöntemi ile karşılaştırılmıştır. Masalların benzer ve farklı yönlerinin ortaya konulması
amaçlanmıştır. Her iki masalın benzer ve farklı yönlerinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Rapunzel, Mahbub-i Dilber, Masal, Ortak Kültür
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 61
BİR OSMANLI KADIN DERGİSİ OLARAK ÂYİNE
Nurcan Ankay1 * 1Muş Alparslan Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: nurcanankay@gmail.com
Özet
Gazeteciliğin Osmanlı Devleti’nde yaygınlaştığı Tanzimat Dönemi, Batı etkisinin yoğun
olarak görüldüğü ve Batılılaşma çabalarının hız kazandığı bir dönemdir. Bu dönemde
gazetecilikle birlikte dergicilik de yaygınlaşmaya başlar. Belirli bir konu üzerine çalışılması, bu dergileri gazetelerden ayıran önemli bir unsurdur. Kadınların eğitimi, adab-ı muaşeret,
moda gibi konularda hazırlanan kadın dergileri, Tanzimat döneminde yayımlanmaya
başlandı. Bu dönemde Balkanlarda da kadın dergileri yayımlandı. 1292 hicri (1875 miladi)
senesinde Selanik’te çıkarılan Âyine dergisi bu dergiler arasındadır. Kadın ve çocuklara
mahsus haftalık dergi olarak çıkarılan Âyine, kadınlara güzel ahlak eğitimi amacıyla
yayımlanır. Kadının ailedeki önemini, toplumdaki konumunu, bir anne ve kadın olarak sorumluluklarını anlatan dergi, Osmanlı Türkçesiyle basılır. Öncelikle eğitim amacı güden
derginin, kadınlara mahsus olması dönem açısından kadına verilen öneme işaret eder.
Balkanlarda çok sayıda kadın dergisi olması, kadın dergiciliğine bu dönemde çok önem
verildiğini gösterir. Bu bildiri, Âyine dergisinin kadınlar üzerindeki ve bölge genelindeki
etkisini dergideki metinler üzerinden irdelemeyi amaçlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Âyine, Dergicilik, Selanik, Kadın, Çocuk
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 62
BOSNA VİLAYETİ HUDUDNAMESİ NİN ÂSIM DİVANI’NA YANSIMASI: KAT‘-İ HUDÛD KASİ DESİ
Betül Si nan Ni zam1 * 1İstanbul Şehir Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: betulnizam@gmail.com
Özet
Hayatı hakkında pek fazla bilgi bulunmayan Bosnalı Âsım (ö. 1122/1710), 17. yüzyılda
yaşamış ve Bosna mahkemesinde başkâtiplik yapmış bir Divan şairidir. Divanından başka
eseri olmayan Âsım’ın kasideleri pek çok açıdan incelenmeye değerdir. Şairin divanında dördü dinî türlerde olmak üzere on yedi kaside bulunmaktadır. Bu kasidelerden 17. yüzyıl
Osmanlı siyasal hayatıyla ilgili pek çok değerli bilgi edinebilmektedir. Zira Âsım Sultan II.
Mustafa, Amcazâde Hüseyin Paşa, Râmî Mehmed Paşa, Bosna Valisi Halîl Paşa gibi padişah,
devlet adamı ve bürokratları övdüğü kasidelerinde Nemçe (Avusturya) zaferi, Karlofça
Antlaşması, bu antlaşmayla birlikte Bosna sınırının tayini gibi konulara değinmiştir. 1683-
1699 yılları arasında Avusturya, Lehistan, Venedik ve Rusya ile yapılan savaşların ardından imzalanan Karlofça Antlaşmasını konu edinen iki sulhiyyesi de bulunan şairin özellikle
Bosna’nın hudutlarının belirlenmesiyle ilgili kasidesi orijinalliği ile dikkat çekmektedir. Söz
konusu savaşlar sırasında Bosna’da bazı kalelerin işgal edildiği ve antlaşma yapılırken de
Bosna kaleleriyle ilgili uzun tartışmalar yaşandığı tarihî kaynaklarda anlatılan
konulardandır. Dolayısıyla Âsım, kasidelerinde bu savaşın etkilerini oldukça fazla ve derinden hisseden Bosna halkının sesi olmuştur. Bu çalışmada Âsım’ın Bosna’nın kat‘-ı
hududuyla ilgili kaleme aldığı kaside -yeri geldikçe diğer kasidelere de değinilerek- sosyal ve
siyasal bağlamlarıyla incelenmiş, bu kasidenin sulhiyye türüne farklı bir boyut kazandırdığı
iddia edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Âsım, Bosna, Kat‘-i Hudûd, 17. Yüzyıl, Siyasal ve Askerî Tarih, Kaside
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 63
GİDEON TOURY’NİN EREK ODAKLI ÇEVİRİ KURAMI IŞIĞINDA MELİH CEVDET ANDAY’IN “ANNABEL LEE” BAŞLIKLI ŞİİR
ÇEVİRİSİ ÜZERİNE BETİMLEYİCİ BİR ÇALIŞMA
Deni z Çeli k1 * 1Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Türkiye *Corresponding author: denizcelik@comu.edu.tr
Özet
Melih Cevdet Anday, Türk yazınında çok yönlü kimliği ile ön plana çıkmış yazıncılardandır.
Anday, Amerikan yazın ve kültür dizgesinden Türk yazın ve kültür dizgesine kazandırdığı
çevirilerle de erek kültür repertuvarına katkı sağlamıştır. Araştırmanın kuramsal çerçevesini, yazıncının Edgar Allan Poe’dan aynı adla çevirdiği “Annabel Lee” şiiri
oluşturmaktadır. Temel hedef, anılan şiirin betimleyici çözümlemeye tabi tutulmasıdır.
Çeviribilimde seyrek itiraz görecek tezlerden biri, son/uç ürün olarak çeviri çıktılarının,
aslında buz dağının salt görünen yüzü olduğudur. Görünmeyen kısım, yani çeviri
ilişkilerinin çevirmen kararlarında oynadığı rol ise doğrudan erek yazın dizgesinde ve sosyo-kültürel bağlamda gömülüdür. Bu durum, metin içi/ötesi çevirisel ilişkilerin betimlenme
işleminin ilgili erek dizge ya da alt-dizgeler bağlamında ve süreç-odaklı yapılandırılmasını
gerektirmektedir. Bu nedenle çalışmanın kuramsal çerçevesi Gideon Toury’nin çeviriye dair
görüşlerini topladığı ve çeviribilimde “Betimleyici Çeviribilim” (BÇ) olarak adlandırılan
yaklaşıma dayandırılacaktır. Nitekim diğer çeviri türleri gibi şiir çevirileri de erek dizge
koşullarında doğmakta, biçimlenmekte ve yine bu dizgede belli bir boşluğa/gereksinime karşılık gelecek şekilde tasarlanmaktadır. "Annabel Lee" çevirisinde -ve anılan ilke
dâhilinde- (i) çevirisel müdahaleler, dönüştürümler, somut ve gözlemlenebilir edim ve
düzenlilikler betimlenecek olup (ii) “öncül”, “süreç öncesi” ve “çeviri süreci” normlarının
“yeterlilik/kabul edilebilirlik” kutbunu belirleme derecesi ölçülecektir. Yanı sıra, çeviribilim
literatüründe muğlak kullanımlar arasında bocalayan “sorun”, “çeviri sorunları” ve “yazınsal çeviri” kavramları da bu sorunsallaştırma çizgisinde açımlanmaya çalışılacaktır. Bu
çalışmanın, çeviribilimin odağının buyurucu “olması gereken”den betimleyici “olan”a
taşınmasında ve yazınsal çevirilerde geleneksel “iyi/kötü”, “kayıp/kazanç” ve “sadakat”
terimlerinden görece daha “nesnel” değerlendirmelere gidişte katkı sağlayacağı
düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Yazınsal Çeviri, Şiir Çevirisi, Betimleyici Çeviribilim, Çeviri Sorunları, Çeviri Normları, Yeterlilik, Kabul Edilebilirlik, Gideon Toury, Anday.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 64
HAYÂLÎ BEY DİVANI’NDA ŞAİRİ N MECNÛN’LA REKABET PSİ KOLOJİSİ
İsa Işık1 1Muş Alparslan Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: i.isik@alparslan.edu.tr
Özet
Hayâlî Bey, 16. yüzyıl Divan şiirinin en önemli temsilcilerinden biridir. Devletin değişik
kademelerinde görevler yapan Hayâlî Bey, şiirde daha yaşadığı dönemde şöhret bulmuştur.
Onun bu şöhreti sonraki dönemlerde de devam etmiştir. O, Divan şiirinin inceliklerine hâkimdir. Şiirde hayale ve manaya önem verir. Şiirlerinde yerel çizgileri de kullanan şair
üslubuyla birçok insanın beğenisini kazanmıştır. Hayâlî Bey, Divanı’nda, Divan şiirinin
imkânlarından ve mazmunlarından en üst düzeyde istifade etmiştir. Onun Divanı’nda en
çok işlediği konulardan biri aşktır. Bu bağlamda o, şiirlerinde sık sık aşk kahramanlarına
telmihte bulunmuştur. Onun telmihte bulunduğu ve şiirlerinde çokça kullandığı kavram ve
isimlerden biri de Mecnûn’dur. Bu kavram Hayâlî Bey Divanı’nda bazen sözlük anlamıyla kullanılırken çoğu zaman meşhur ve malum olan aşk kahramanının adı olarak anılmıştır.
Nitekim Mecnûn, Şark Edebiyatı’nın en meşhur aşk kahramanlarından biridir. Mecnûn,
çoğu şaire ve âşığa ilham kaynağı olmuş, birçok kişi tarafından ideal ve ulaşılması gereken
bir karakter olarak görülmüştür. Bu tavır Hayâlî Bey Divanı’nda da görülmektedir. Bunun
yanında Hayâlî Bey Divanı’nda dikkati çeken hususlardan biri de şairin Mecnûn’la rekabet psikolojisidir. Hayâlî Bey bazen kendisini Mecnûn’a benzetirken bazen de başta aşk olmak
üzere birçok konuda Mecnûn’a meydan okur ve ondan önde olduğunu söyler. Bu çalışmada
Hayâlî Bey Divanı’ndan istifade edilerek şairin Mecnûn’u bir rakip olarak görme yönleri,
psikolojisi ve sebepleri izah edilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Hayâlî Bey, Mecnûn, Rekabet.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 65
KALKANDELEN TÜRKLERİ NİN SÖZLÜ KÜLTÜRÜNDE DUALAR VE BEDDUALAR
Yıldız Şare1 * 1İktisat Meslek Lisesi-Gostivar, Makedonya
*Corresponding author: yildizsare@gmail.com
Özet
Kalkandelen (Tetovo) şehri, Makedonya Cumhuryeti’nin kuzeybatısında yer alır. Tarihin her
döneminde ticari, siyasi, iktisadi ve kültürel bakımdan önemli bir merkez olmuştur.
Kalkandelen; Türklerin, Arnavutların, Makedonların ve diğer milletlerin dil, kültür ve dini inançları fark etmeksizin asırlarca birlikte yaşadığı bir şehirdir. Tarihe bakıldığında
geçmişten gelen Türk kültürü, dili ve medeniyeti bugün de varlığını sürdürmektedir.
Kalkandelen’de yaşayan Türkler gelenek ve göreneklerine, dini inançlarına bağlıdır. Dualar
ve beddualar bu yörede yaşayan halkın dini inaçlarını dışa vurmada en belirgin sözlü kültür
ürünleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Dualar, iyi dilekleri; beddualar, kötü dilekleri içeren
kalıplaşmış sözcüklerdir. Türk halkı tarafından söylenen dualar ve bedduaların, zengin bir kültürel içeriğe sahip olduğu; farklı kültürel unsurların birinden diğerine geçerek
zenginleştiği açıkça görülmüştür. Kalkandelen sözlü kültüründeki dualar ve beddualar çok
kullanılan, hiç incelenmeyen örneklerindendir. Kalkandelen’de söylenen dualar ve
beddualar sadece Türk Dünyası ile değil, diğer Balkan halklarının dualar ve bedduaları ile
de benzerdir. Bu çalışmada, Kalkandelen duaları ve bedduaları bir araya getirilerek ağız farlılıklarıyla birlikte kullanıldıkları alana göre tasnif edilerek incelemeye alınacaktır. Bu
çalışma, derleme ve halk bilimi araştırma yöntemlerine dayanarak yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kalkandelen, Türk, Sözlü Kültür, Dua, Beddua,
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 66
KARAHANLILARIN İSLAM’A İNTİSABINDA İKİ ÖNEMLİ İSİ M: BUĞRA HAN TEZKİRESİ VE EBU’N-NASR-İ SÂMÂNÎ
Bilal Erdem Dağıstanlıoğlu1 * 1Çukurova Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: erdemdgstn@gmail.com
Özet
Türklerin İslam’a kitleler hâlinde intisabı 10. yüzyıl olarak kabul edilse de Türk-İran-Bizans
ve Türk-Arap münasebetleri 7. yüzyıla kadar götürülebilmektedir. Bu döneme ilişkin Türkler
dışındaki topluluklardan günümüze kalan edebî ve diğer yazılı kaynaklar mevcutken Türklerin İslam’ı kabulleriyle ilgili bilgiler, gerçekle efsanenin iç içe geçtiği anlatılar olarak
dikkat çekmektedir. Bu çalışmada, Türklerin İslamiyeti kitle hâlinde kabul ediş süreci
hakkında tarihî gerçeklikle olağanüstülüklerin bir arada verildiği anlatılar ve kaynaklar ele
alınmıştır. Bu bağlamda, Bulgar Hanları ile Müslüman Arapların ticari münasebetleri de göz
önünde bulundurulup Türk-Arap ilişkileri değerlendirilmiş, ilk Müslüman Türk hükümdarı Sultan Satuk Buğra Han’ın menkıbevi hayatı ve menkıbedeki Ḫᵛāce kimliğiyle Ebu’n-Nasr-ı
Sâmânî ele alınmıştır. Ayrıca, tezkirenin ilgili bölümlerinde adı geçen kişilerin tarihî
gerçeklikle bağları ve hayatları üzerine durulmuş, incelenen yazmanın genel karakteri olan
Uveysilik ve Uveysi sufiler de bu bağlamda ele alınmıştır. Türklerin İslam’a intisabı
hakkındaki temel kaynakların ekseri, Türkçe dışındaki dillerde yazılmışlardır. Bu bildiride
bahsolunan eser, British Library Or. 8161 numarada saklı bulunan Tezkire-i Buğra Han yazmasıdır. Bir edebî dil olarak Çağataycadan Türk dilinin çağdaş kollarına geçişin
görüldüğü yazmanın müellifi ya da müstensihi hakkında bilgi tespit edilememiştir. Eserin
tamamlanma tarihi olarak ise H. 1270 (M. 1853-1854) notu düşülmüştür. Uveysi sufilerinin
hayatlarını içeren bu yazmanın 75a-83a sayfaları arası Ebu’n-Nasr-ı Sâmânî, 83a-102b
varakları arası ise Satuk Buğra Han hakkında bilgilerin yer aldığı bölümlerdir. 19. yüzyılda
Doğu Türkçesiyle yazılmış olan bu eserdeki daha önce çalışılmış olan / olmayan her iki anlatı karşılaştırılarak gerçek ile olağanüstülüğün iç içe geçtiği bu anlatılardaki Ebu’n-Nasr-
ı Sâmânî hakkındaki çeşitli bilgiler, diğer tarihî vesikalarla karşılaştırılarak sorgulanmış. Bu
çalışma Çukurova Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından
desteklenmiştir: SBA-2018-8049.
Anahtar Kelimeler: Sâmânî, Doğu Türkçesi, Buğra Han
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 67
KAŞKAY TÜRKLERİ NİN ÇOCUK EDEBİ YATI ÜRÜNLERİ VE BU ÜRÜNLERİN KÜLTÜR AKTARIMI ÜZERİNE ETKİSİ
Bahadır Gücüyeter1 *
Ghazhal Khorshidi1
1Atatürk Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: bahadirgucuyeter@gmail.com
Özet
İran’ın merkezi ve güneyinde Fars, Huzistan, İsfahan ve Buşehr eyaletlerinde yaşayan Kaşkay Türkleri dil ve kültürlerini korumaya çalışan bir Türk topluluğudur. Türkçe eğitim
öğretim mahrum olmalarından ve yazılı bir tarihe sahip olmamalarından dolayı Kaşkay
sözlü edebiyatı ürünleri gün geçtikçe unutulmaktadır. Çocukların ana dillerinden uzak
kalmaları sonucunda Kaşkay Türkçesinin eski anlatı türleri unutulmaya yüz tutmaktadır.
Somut olmayan kültürel mirasın en önemli kısmını oluşturan çocuk edebiyatı ürünlerinin
kayıt altına alınması ve yeni yetişen nesillere aktarılması oldukça büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada Kaşkay sözlü edebiyatı içerisinde önemli yer tutan çocuk edebiyatı
ürünleri ve bu ürünlerin çocuk gelişimi üzerindeki etkisi üzerinde durulmuştur. Yürütülen
araştırma ve incelemelerle Kaşkayların yoğun olarak yaşadığı Şiraz ve çevresinde ninni,
masal ve tekerleme gibi sözlü ürünler kaynak kişilerden derlenmiş ve bu yolla hem Kaşkay
çocuk edebiyatı ürünleri kayıt altına alınmış hem de bu ürünlerin kültürel aktarım noktasındaki etkisi ile ilgili sonuçlar elde edilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kaşkay Türkleri, Çocuk Edebiyatı, Kültür Aktarımı
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 68
KAZAK SÖZLÜ GELENEĞİNDE HZ. ALİ İLE İ LGİLİ ANLATILAR
Seyfullah Yıldırım1 * 1Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: seyfiyildirim@gmail.com
Özet
Tarihi süreç içerisinde Deşt-i Kıpçak olarak adlandırılan kadim Türkistan coğrafyasının en
önemli sakinlerinden biri de Kazak Türkleridir. XX. yüzyılın başlarına kadar yaylak-kışlak
hayatı sürmüş olan Kazak Türkleri, Sovyet Rusya’nın asimilasyon siyasetinin bir sonucu olarak planlı bir şekilde 1920’li yıllardan itibaren yerleşik hayata geçmeye mecbur
edilmişlerdir. Yaşadıkları hayat tarzı Kazak Türklerinin sözlü kültür zenginliğinin korunarak
günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır. Hem tarihi hem de edebi geleneğimizin en önemli
kahraman tipilerinden biri olan Hz. Ali ile ilgili olarak Kazak kültüründe de çok sayıda
anlatı oluşmuştur. Hz. Ali ile ilgili anlatıların en yaygın olduğu tür ise dastanlar yani halk
hikayeleridir. Kavram ve konu olarak Doğu kültürü ve dinî kaynaklardan alınmakla beraber dastanlar icracıların elinde farklı bir hüviyet kazanmışlardır. Genel anlamda dini hikâye,
kıssa, Bin Bir Gece Masalları ve Kazak sözlü geleneğine dayanan dastanlar Kazak icra
geleneğine uygun olarak manzum bir şekilde icra edilmişlerdir. Özellikle XIX. yüzyıl ve XX.
yüzyılının ilk yıllarında mensur olan türleri manzum bir hale getirerek genel anlamda
dombıra eşliğinde ya da belirli bir ezgiyle icra etmek Kazak icra geleneğinin önemli bir özelliği olmuştur. Anadolu sahasında Hz. Ali ve onun mücadelelerini konu alan anlatılar
cenkname olarak adlandırılırken bu bildirinin konusu olan Hz. Ali ile ilgili anlatılar Kazak
halk edebiyatı ürünleri içerisinde dastanların bir alt grubu olan dini dastanlar sınıfına
girmektedir. Dini dastanlarda üzerlerine eklenen hayali düşüncelerle zenginleşmiş ve
kahramanlar da halk düşüncesine uygun bir şekilde tasvir edilerek geleneksel Kazak
kahraman tipine dönüştürülmüşlerdir. Kazak folklorunda Hz. Ali ile ilgili olarak özellikle de dastanlarla ilgili Türkiye’de müstakil herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Bundan dolayı bu
bildiride Kazak sözlü geleneğinde Hz. Ali ile ilgili bilgi verilerek dastanlar tanıtılacak ve genel
anlamda dastanlarda yer alan Hz. Ali tipolojisi üzerine bir değerlendirme yapılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Dastan, Halk Hikayesi, Hz. Ali, Kazak Türkleri, Cenkname
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 69
KLASİK TÜRK EDEBİYATI’NDA TÜTÜN
Oktay Nar1 * 1Selçuk Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: naroktay@gmail.com
Özet
Tütünle mücadele konusunda Osmanlı tarihinin belli dönemlerinde çok çaba sarf edilmiş,
tütünün yasaklanması için fermanlar çıkartılmıştır. Tütünün zararları ve ortadan
kaldırılması; ziraatının ve satışının yasaklanması konusunda ilk akla gelen şüphesiz IV. Murat fermanıdır. Bu mücadelenin topluma ve Türk kültürüne yansıması ise Klasik Türk
Edebiyatı’nda örneklerini vermiş, şiirlerde tütün ve tütün yasağı ile ilgili konular işlenmiştir.
Şairler divanlarında bu konuyu ele almış, o dönemlerde tütünle mücadeleyi ve bunun
toplum tarafından nasıl karşılandığını şiirlerinde betimlemişlerdir. Çalışmamızda Klasik
Türk Edebiyatı’nda dönem divanları incelenerek konuyla ilgili beyitler tespit edilmiş ve bu
beyitlerden yola çıkarak tütün yasağının toplum üzerindeki etkisi, yasağın algısı, benimsenme durumu gibi hususlar belirlenmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Klasik Türk Edebiyatı, Tütün, Divan
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 70
KOSOVA-GİLANLI GAZETECİ BURHAN SAİT’İN TAN GAZETESİNDEKİ YAZI FAALİYETİ
Faruk Gezgi n1 1Emekli Öğretim Elemanı, Türkiye
*Corresponding author: farukgezgin1950@windowslive.com
Özet
11.04.1965-09.02.2004 tarihleri arasında yaşayan Burhan Sait, şairliğinden daha çok
gazetecilik faaliyetiyle tanındı. Onun 1983-1986 yılları arasında Tan’da şiir ve nesirleri
görülmeye başladı. 1986’da Tan kadrosuna muhabir olarak katılan Burhan Sait, 1993’te buradan ayrıldı, Anadolu Ajansı’nın Üsküp muhabirliğine getirildi; bu görevden de 1997’de
çekildi. 1994-2002 yılları arasında Üsküp’te ilk özel Türkçe dergi olan Vardar dergisi ve
onun devamı olan Vardar gazetesini çıkardı. Tan’da 13 şiiri ile 530 civarında haber, fikir
yazısı, röportaj-söyleşi vb. olmak üzere nesir yazıları yayınlandı. Ateşli, atak ve korkusuz bir
gazeteci olan Burhan Sait, geldiği son nokta olan milliyetçilik ışığında Kosova ve Makedonya
Türklerinin hakları ve geleceğine yönelik çok tesirli yazılar yazdı; kasıtlı veya kasıtsız olarak Türklere karşı yapılan yanlış uygulamaları tenkit etti. O, bölgedeki Türklere yol göstermeye
çalıştı.
Anahtar Kelimeler: Burhan Sait, Tan, Gazeteci, Şair, Türklük, Milliyetçi, Atak, Tenkitçi.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 71
KÜLTÜR AKTARIMINDA EDEBİYATIN ROLÜ: YADE KARA ÖRNEĞİ
Nurhan Uluç1 * 1Sakarya Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: nhayirli@sakarya.edu.tr
Özet
Almanya’da 90’lı yıllarda yabancı kökenli yazarların çağdaş Alman edebiyatında önemli bir
rol oynadığı tartışmasızdır. Yazarların çoğu Türk asıllı Alman yazarlardır ve aynı zamanda
çoğunlukla Almanca yazmaktadırlar. Onların çağdaş Alman edebiyatında kültürlerarası devrimi gerçekleştirerek başarılı bir yere geldiği söylenebilinir. Söz konusu yazarların hem
Alman hem de Türk kültürüne yönelik yaşam içinden gelen tecrübeleri ve gözlemleri
kültürlerarasılık olgusu için kuşkusuz önemli veriler taşımaktadır. Bu verilerin kullanılması
da edebiyat alanında yeni eserlere hatta yeni bir edebiyat türünün oluşmasına kaynak
oluşturmuştur. Böylelikle okuyucu kitlesi yazarlar vasıtasıyla hem Türk hem de Alman
kültürü hakkında bilgi sahibi olabilmektedir. Bu yaklaşımın en önemli katkılarından biri de, okuyucu kitlesinin farklı kültürleri öğrenmesi, kendi kültürüyle karşılaştırma imkânı
bularak gerek kendi kültürünü gerekse de öteki kültürleri daha iyi tanımasına olanak
tanımasıdır. Bu bağlamda bu çalışmanın amacı, Türk asıllı Alman yazar Yade Kara’nın Cafe
Cyprus adlı eserini kültürlerarası bakış açısı ile incelemektir. Adı geçen eserde Türk kökenli
Almanya doğumlu başkahraman Hasan üzerinden Türk kültürünün nasıl aktarıldığı farklı kategoriler ışığında örneklerle değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Kültür Aktarımı, Karşılaştırmalı Edebiyat
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 72
MİLLÎ EDEBİYAT DÖNEMİNDE EDEBİYAT NAZARİYESİ/KURAMI OLUŞTURMA ÇALIŞMALARI – 1
Recep Duymaz1 * 1Trakya Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: rduymaz@gmail.com
Özet
Türk dili ve edebiyatı, insanlık tarihinin derinliklerine doğru uzanan köklü bir edebiyattır.
Onun gelişmesini, sekizinci yüzyıldan itibaren zamanımıza gelinceye kadar yazılı metinlere
dayalı olarak takip edebiliyoruz. Türk edebiyatçıları bu uzun geçmişleri boyunca gerek manzum, gerek mensur sayılamayacak kadar çok edebiyat eserleri vermişlerdir. Onların
adlarını ve konularını edebiyat tarihlerinde görebiliriz. Buna karşılık, kuramsal
çalışmalarımız çok azdır. Türk dili ve edebiyatı, bu uzun geçmişi boyunca başka kültür,
medeniyet ve coğrafyalardaki edebiyatları etkilediği gibi, onlardan da kuşkusuz
etkilenmiştir. Bu karşılıklı etkileşim, en çok nazariye / kuram alanında olmuştur. Türk
edebiyatı on dokuzuncu yüzyıla gelinceye kadar daha çok Doğu İslâm kültür ve medeniyetinin etkisi altında kalmıştır. Dil, edebiyat, sanat, hatta güzellik kuramları, büyük
ölçüde bu kültür ve medeniyetin temelleri üzerinde yükselmiştir. Modern zamanlara
geldiğimizde Türkler, Batı kültür ve medeniyetiyle yakın münasebetler kurmaya başlayınca
bu sefer, kuramsal etkilenme, buradan gelmeye başlamıştır. Bunun izlerini, yirminci
yüzyılın başlarında, Millî edebiyat döneminde yazılmış bir edebiyat nazariyesi/kuramı kitabından yola çıkarak ortaya koymaya çalışacağız. Süleyman Fehmi, yazdığı Edebiyat adlı
kitabında temelde yerli edebiyat eserlerine dayalı bir edebiyat kuram oluşturmaya
çalışmışsa da, birçok Batılı edebiyatçı ve düşünürün eserlerine göndermeler yapmaktan
kendini alamamıştır. Bu çalışmamızda onun eserini sırf bu açıdan değerlendirerek, yerli
edebiyat nazariyesi oluşturma çabalarına bir ışık tutmaya çalışacağız.
Anahtar Kelimeler: Edebiyat, Edebiyat Nazariyesi/kuramı, Süleyman Fehmi, Edebiyat
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 73
OKUMA VE SÖZ VARLIĞI İLİ ŞKİSİ
Lokman Turan1 *
Oğuzhan Sevim1 1Atatürk Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: lokmanturan@gmail.com
Özet
Düşünce zenginliği, kelime bilgisinin ve söz varlığının zenginliğine bağlıdır. Kelime hazinesi,
bir dilin sadece bazı dil bilimsel yapılarından ya da kalıplarından ibaret değildir. Bu hazine yüzyıllar boyu tarih sahnesinde kalmış ve yaşantı sonucu ortaya çıkmış ortak duygu ve
düşüncenin ürünüdür. Kelime hazinesindeki sözcükleri izleyerek bir milletin hayata
bakışını, gelenek ve göreneklerini, inançlarını, tarihini ve yaşayış şekillerini anlamak
mümkündür. Kelime hazinesindeki sözcükler, kitleleri bir arada tutan ve onlara millet olma
vasfı kazandıran en önemli yapı harçlarından biridir. Bir millet için bu kadar öneme sahip
olan kelime hazinesi aynı şekilde bir birey için de önemlidir. Bireye düşünce zenginliği ve özgürlüğü kazandıran, hayata farklı açılardan bakma imkânı veren ve kendi dışında gelişen
olaylara doğru tepkiler vermesini sağlayan en önemli araç, dilidir ve o dili oluşturan
kelimelerdir. Bireyin bilişsel gelişimi ile ilgili ipuçları sunan dil, aynı zamanda çevresinde
gelişen olayları anlamlandırmada kullandığı yaşamsal öneme sahip bir göstergeler
dizgesidir. Sosyal bir varlık olan birey düşünce ile iç içe olan dili, sözlü ve yazılı iletişimde bir araç olarak kullanmaktadır. Bu aracı oluşturan en önemli unsur ise kelimeler ve söz
varlığıdır. Kelime hazinesi ve söz varlığı ile okuduğunu anlama arasındaki bu ilişkiden yola
çıkılarak çalışmanın bu bölümünde kelime hazinesinin ve söz varlığının okuduğunu
anlamadaki rolüyle ilgili bilinenler ve konuyla ilgili son gelişmeler özetlenmeye ve
aktarılmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Söz Varlığı, Okuma, Kelime Hazinesi
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 74
RETORİKTEN PRATİĞE: TÜRK Sİ YASİ YÖNETİMİNDE EDEBİ YATIN ROLÜ
Serhat Demirel1 * 1Sakarya Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: sdemirel@sakarya.edu.tr
Özet
Siyaset ve edebiyat, toplumlar genelinde ilk bakışta birbiriyle ilgisiz, hatta birbirine zıt iki
ayrı disiplin gibi algılanır. Buna karşın sosyal bilimlerin diğer bütün şubeleri gibi edebiyat
da her zaman siyaset ilminin geçiş yolu üzerinde yer almıştır. Bu çalışmada, geçmişten bugüne Türk siyaset yönetiminde edebiyatın kapsadığı alan ve oynadığı olumlu veya
olumsuz rol üzerinde durularak edebiyatın siyasetteki etkisi dönemler ve kişiler bazında ele
alınmaktadır. Bu sebeple, geçmişten günümüze kadar Türk-Müslüman coğrafyasında
yönetimde söz sahibi olmuş bazı lider siyasetçilerin başarısında edebiyatın rolünün ne
olduğu, özellikle de Osmanlı İmparatorluğu’nun parlak dönemlerinde hükümdar ve
yöneticilerin edebiyata olan ilgisi ve modern Türkiye’nin kuruluşundan itibaren Türk siyasetinde edebiyata olan yaklaşım incelenecektir. Çalışmamız, edebiyatın kitleleri
etkilemek açısından siyasetçilere ne derece yardımcı olabildiği sorusu etrafında tarihsel ve
toplumsal açıdan geniş bir alanı kapsamakta, bununla birlikte Türk-Müslüman coğrafyada
söz sahibi olmuş sembol siyasetçiler ve devletler merkeze alınarak örneklem gurubu
sınırlandırılmış olmaktadır. Anahtar Kelimeler: Edebiyat, Siyaset, Yönetim, Türkçe, Retorik
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 75
SIFAT GRUBU
Zeliha Gaddar1 * 1Çankırı Karatekin Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: zgaddar@karatekin.edu.tr
Özet
Kelime grubu diğer bir adlandırmayla sözcük öbeği “cümle içinde kavramlar arasında ilişki
kurmak üzere birden çok kelimenin belirli kurallar ile yan yana getirilmesinden oluşan, yapı
ve anlamdaki bütünlük dolayısıyla cümle içinde tek bir nesne veya hareketi karşılayan ve herhangi bir yargı bildirmeyen kelimeler topluluğu (Korkmaz, 2017: 174)” olarak
tanımlanmaktadır. Türkiye Türkçesinin söz diziminin konu edildiği eserler ve Türkiye
Türkçesinin dil bilgisi ile ilgili eserlerinin söz dizimi bölümleri incelendiğinde şu kelime
gruplarına yer verildiği görülmektedir: İsim Tamlaması, Sıfat Tamlaması, Sıfat Fiil Grubu,
İsim Fiil Grubu, Zarf Fiil Grubu, Birleşik İsim Grubu, Zarf Grubu, Edat Grubu, Unvan
Grubu, Birleşik Fiil Grubu, Tekrar Grubu, Bağlama Grubu, Sayı Grubu, Kısaltma Grupları, Aitlik Grubu. “Kelime Grubu +ki aitlik eki” yapısı aitlik grubu oluşturmaktadır. “Kelime
grubu +lXk ~ +lX sıfat eki” yapısındaki kelime gruplarının Türkiye Türkçesinin söz dizimi
kitaplarında sıfat tamlaması içerisinde değerlendirildiği görülmektedir. Bu çalışmada,
“kelime grubu +lXk ~ +lX sıfat eki” yapısındaki bu kelime gruplarının sıfat grubu
oluşturduğu görüşü ortaya konulmuştur. Sıfat Grubunun kelime grubu kısmında (takısız isim tamlamaları da birer sıfat tamlaması kabul edildiğinde) sıfat tamlaması bulunur. Bu
nedenle Sıfat Grubu, Sıfat Tamlaması +lXk Yapısındaki Sıfat Grupları ve Sıfat Tamlaması
+lX Yapısındaki Sıfat Grupları olmak üzere iki şekilde örneklendirilmiştir: “alev renkli
manzara” sıfat tamlamasının tamlayan kısmını “Sıfat Tamlaması + li” yapısındaki “alev
renkli” sıfat grubu oluştururken “bin dolarlık şapka” sıfat tamlamasının tamlayan kısmını
“Sıfat Tamlaması +lIk” yapısındaki “bin dolarlık” sıfat grubu oluşturmaktadır. Sıfat tamlaması söz dizimi içinde isim, sıfat ve zarf görevi yapar. Sıfat grubu, isim ve özellikle de
sıfat olarak kullanılır.
Anahtar Kelimeler: Söz Dizimi, Kelime Grubu, Sıfat Grubu, Sıfat Tamlaması.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 76
ULUPAMİR-KIRGIZ ADLARINDAKİ AD SEÇİMİ FARKLILAŞMALARI (ULUPAMİR MAHALLESİ ÖRNEĞİ)
Rabia Şenay Şişman1 * 1Muş Alparslan Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: rs.sisman@alparslan.edu.tr
Özet
Hızla vücut bulan sosyal değişim ve gelişim karşısında ad verme geleneğinin idrak ettiği
farklılaşmaları, kişi adları üzerinden takip etme gereği düşünülmüş ve Anadolu Türkçesiyle
Ulupamir halkının bağlı olduğu Orta Asya Türk dilinin karşılıklı etkileşimleri sonrası yerel sözcüklerin içinde bulunduğu hâl ve anlam bilgisine ulaşma amacına hizmet etmek
istenilmiştir. Bu amaç doğrultusunda planlanmış çalışmada ses-anlam ile ilişkili
değişikliklerin yerinde tespiti için saha kaynaklı verilere öncelik tanınmıştır. Ulupamir
Mahallesi Kırgız Türkleri çerçevesinde tasarlanmış çalışmanın amacı 1995-2015 yılları
arasındaki adı geçen topluluğun kişi adları seçiminde âmil olan unsurları belirlemek
tarzında sınırlandırılmıştır. Tasarlanan âmil unsur belirleme işlevi gerçekleştirilirken kişi adlarında anlamdan bağımsız gerçekleşen düzensiz ses olaylarıyla ilgili bazı dikkat çekici
özellikler saptanmıştır. Bu hususlara ait elde edilmiş bulgular, çalışmanın alt basamaklarını
oluşturacak bir düzenleme ile verilmiştir. Kişi adlarının, tabiat, inanç, sosyal ve fiziki çevre,
insanî ve toplumsal ilişkiler ağı gibi birbirinden farklı unsurlarla kurulu bağları olduğu
muhakkaktır. Adlandırma geleneği üzerine kurulu bu araştırmada, toplumsal alışkanlıklar kişi adı boyutunda ele alınmış ve dün ile bugünün farkını ortaya koymak önemsenmiştir.
Türk onomastiğinin değerlendirilmesine yerel çapta da olsa sunulan bu veri katkısının dille
ilişkili disiplinlere olumlu fayda sağlayacağı şüphesizdir.
Anahtar Kelimeler: Ulupamir Mahallesi-Kırgız Türkleri, Dilbilimi, Kişi Adı, Ad Seçimi, Ad
Verme Alışkanlıkları
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 77
ÜSKÜP MİLLÎ KÜTÜPHANESİNDE YAVUZ DÖNEMİNE AİT BİR DİL YÂDİGÂRI: “MANZÛME-İ ŞER’İATÜ’L-ISLÂM”
Rasih Selçuk Uysal1 * 1Emekli Öğretim Elemanı, Türkiye
*Sorumlu yazar: turkselcuk@yahoo.com
Özet
Orijinal ismi Arapça Ravzatü’l-İslam olan eserin Yavuz Sultan Selim Han zamanında
İstanbul’da özet olarak tercümesine başlanarak hicrî 915 yılında Kilis’de Çalık-zâde
Medresesinde oruç ayının onunda Sufi oğlu Molla İbrahim tarafından tamamlanmıştır. Mütercime göre eser hoş telif ve tasnif edilmiş olup onda hadisler mübeyyen, enbiyâ tarîki
muayyen, kelâmullah-ı tefsîr ve ahâdis, Hüdâ’nın buyruğu, ilm-i şer’iatin istediği her hâcet
mevcut olup Arapça olduğundan herkesçe anlaşılamadığından zamanın zaman-ı Türkî
olması sebebiyle Türkçeye 1950 beyit olarak çevrilmiştir. Eser Makedonya Kütüphaneleri
Türkçe Yazma Eserler Kataloğu’nda “Harekeli, manzûm, nesih hatla yazılan eser 68 varak
olup 210X149-175X103 mm ölçülerinde, 15 satır, sırtı ve kemerleri deri kalın karton ciltlidir. Şer’en uyulması gerekenlerin anlatıldığı eser elli bâbdan oluşmakta olup oturmuş
bir imlâya sahip değildir. Aynı kelimenin farklı şekillerde yazıldığı görülmektedir. Fakat bizce
eseri değerli kılan barındırdığı arkaik kelimelerdir. Ayrıca o dönemin sosyal yaşayışına ait
unsurları barındırması bakımından da dikkate değer. Bu çalışmada daha önce herhangi bir
akademik çalışmaya konu olmamış olan bir metnin tahlili yapılarak eserdeki dil ve üslup özellikleri tespit edilmiştir. Manzûme-i Şer’iatü’l-İslâm, İstanbul’da yazımına başlanıp,
Kilis’te bitirilen ve Üsküp Milli Kütüphanesi’nde tespit edilen bir eserdir. Bu husus dahi
eserin önemini ortaya koymak için yeterlidir. Anahtar Kelimeler: Manzûme-i Şer’iatü’l-I slâm, Sufi Oğlu Molla İ brahim, Üsküp, İ lmihal,
İslam Fıkhı.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 78
ÜSKÜPLÜ DİVAN ŞAİRİ İSHAK ÇELEBİ’NİN GÖZÜNDEN ÜSKÜP
Sedat Kardaş1 * 1Muş Alparslan Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: sedat_kardas@hotmail.com
Özet
Divan şairleri, şiirlerinde çeşitli vesilelerle yerleşim yerlerine yer verirler. Öyle ki zamanla
sadece yerleşim yerlerinden söz eden edebi türler meydana gelmiştir. Klasik edebiyatta
şehirleri konu alan şehrengiz, şehraşub ve biladiye türünde birçok eser kaleme alınmıştır. Ancak adı, şehrengiz, şehrâşub veya biladiye olmamakla birlikte değişik vesilelerle şehirleri
konu alan şiirlere de rastlanmaktadır. Bu türde şiirler kaleme alan şairlerden bir tanesi de
16. yüzyılda yaşamış olan Üsküplü divan şairi İshak Çelebi’dir. Şair, gezip gördüğü
şehirlerin güzelleri ve güzelliklerine şiirinde yer vermiş, Bursa ve Üsküp için de birer tane
şehrengiz kaleme almıştır. Üsküplü olması ve hayatının büyük bir kısmını burada geçirmiş
olmasından dolayı, şiirlerinde Üsküp şehri önemli bir yer tutar. Üsküplü İshak Çelebi, çeşitli şiirlerinin beyit ve bentlerinde Üsküp’ten bahsettiği gibi, şehrin güzellerinden söz ettiği
“Şehrengîz-i Mahbûbân-ı Vilâyet-i Üsküb” başlıklı 105 beyitlik bir de mesnevî yazmıştır. Şair
söz konusu şiirinde olduğu gibi, divanı boyunca memleketi Üsküp’ten övgüyle söz etmiştir.
Bu çalışmada, Üsküplü İshak Çelebi’nin başta “Şehrengîz-i Mahbûbân-ı Vilâyet-i Üsküb”
başlıklı mesnevisi olmak üzere, şiirlerinde Üsküp şehrini nasıl ele aldığı üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: Üsküplü İ shak Çelebi, Üsküp, Makedonya, Şehrengiz.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 79
YABANCI DİL ÖĞRENİMİNDE DİLSEL İNTERFERANSLARIN ROLÜ - ARNAVUTÇA KONUŞURLARININ TÜRKÇE ÖĞRENİMİ
SÜRECİNDEN ÖRNEKLERİYLE
Adriatik Derjaj1 * 1Tiran Üniversitesi, Arnavutluk
Edlira Gabili2 2Tiran Universitesi, Arnavutluk
*Sorumlu yazar: derjaj@gmail.com
Özet
Arnavutca Hint Avrupa dil ailesinin dillerinden olup, bu ailde tek basina gelişmiştir, Latin, Germen ve Slav dilleri ile hicbir baglantisi olmaynan bir dildir. Osmanli Turkcesi ile sIkI
temasta bulunan arnavutca, yaklasik 500 yil, bu dilden cok etkilenmistir. Unlu, yerli ve
yabanci dilciler bu etkilesmenin sadece sozcukbilimsel duzlemde olmadigini coktan beri dile
getirmisler. Eklemeli dillerinin oncusu olan turkce, dilbilgisel duzlemde arnavutcayi cok
etkilemistir. Bu etkilesimi turkceden arnavutcaya giren eklerde goren dilcilerimiz, ustelik bu ekelerle kurulan sozcukler uzerinde durmuslardir. Biz calismamizda, turkce kokenli
sozcukleri ile olusturulan sozcuk obekleri uzerinde duracagiz, bu obeklerle kurulan deyim
ve ifadeleri aciklayacagiz; ve dilsel interferans ilkelerine değenerek arnavut ogrencilerinin bu
ifadeleri kullanma zorluklarini tanitacagiz. Komunizm sisteminde sadece ekonomik ve siyasi
kapanmada olmayan arnavutlar, komsu olan ve olmayan milletlerin dillerinden kopuk
yasadilar. 1998 yilindan beri Tiran Universitesi Yabanci Diller Fakultesi Slav ve Balkan Dilleri bunyesinde Anabilim Dalı olarak açılan Turk Dili ve Edebiyati Bolumunde, yillik 75-
80 ogrenciye varan kontenjana turkce ogretilmekte. Bu kontenjan, bizlere, Arnavutlukta,
turkceye karsi ilginin onemini ve bu kitleye en iyi sekilde turkce ogeretiminin olmasi
gerketirdigini gosteriyor.
Anahtar Kelimeler: Interferans, Dil Öğrenimi, Arnavutça, Türkçe, Osmanlıca.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 80
YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE İKİNCİ Bİ R YABANCI Dİ LİN ÖĞRETİME ETKİLERİ
Mustafa Sarper Alap1 * 1Milli Eğiitm Bakanlığı, Türkiye
*Sorumlu yazar: saralp33@hotmail.com
Özet
Son yıllarda Türkiye’de yabancılara Türkçe öğretimi giderek yaygınlaşmaktadır. Türkiye’ye
her yıl yurt dışından öğrenci olarak gelen yabancılar dışında savaş sebebiyle ülkelerinden
ayrılmak zorunda kalıp Türkiye’ye gelen Suriyeli, Afganistanlı, Iraklı, İranlı ve Pakistanlı vatandaşlar Türkçe öğretim kurslarına büyük ilgi göstermektedirler. Türkiye’de Halk Eğitim
Merkezleri dışında çeşitli devlet ve vakıf üniversitelerinde de yabancılara Türkçe dersleri
verilmektedir. Yedi yaşından yetmiş yaşına kadar kadın, erkek tüm yabancılar Türkçeye ilgi
duymaktadırlar. Türkiye’de eğitim ve öğretim yılının başlamasıyla birlikte de devlet
okullarında yabancı öğrenciler için Türkçe dersleri verilmektedir. Örgün eğitim dâhilinde
ders alan çocukların evde ailelerine Türkçeyi öğrettikleri de gözlemlenmiştir. Yabancılara Türkçe eğitimi veren bir öğretmende olması gereken birçok özellik bulunmalıdır. İlk olarak
öğretmen Türk diline çok hakim olmalıdır, iyi bir ressam olmalıdır. Bunun yanında
öğretmen beden dilini de etkin bir şekilde kullanmak durumundadır. Ayrıca öğretmenin iyi
bir drama eğitim almış olması gerekmektedir. Tüm bu özelliklerin yanında Türkçe dersi
veren öğretmende Türkçe’nin yanında ikinci bir dil daha bilmesi gerekmektedir. Özellikle Balkanlardan gelen yabancılar, Suriyeli, Afganistanlı ve Pakistanlı vatandaşlar için Türkçe
öğretmeninin Balkanlar için Rusça, Bulgarca, Sırpça, Boşnakça ve Arnavutça; Suriyeliler
için Arapça; Afganistanlılar için Farsça ve Urduca; Pakistanlılar içinde Urduca dillerini
bilmeleri gerekmektedir, çünkü yabancılar Türkçe bir sözcüğü bir anda
anlayamamaktadırlar. Drama, beden dili, resim yeteneği olmayan bir öğretmene yardımcı
olabilecek en büyük yardımcı ikinci bir dildir. Yabancılara Türkçe öğretirken ve ikinci dili de kullanırken öğrencilere Türkçe sözcüğü öğrenmeleri özellikle vurgulanmalıdır. İkinci dil
sadece Türkçe sözcüğü hatırlatıcı yardımcı bir bilgidir. İkinci bir dilin yanında öğrencilerin
Türkçe öğrenmeleri için slaytlar da iyi bir görsel eğitim aracıdır., çünkü yabancıların ilgi
duydukları nesneleri görerek öğrenmeleri eğitimde daha iyi bir verim sağlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Türkçe, Eğitim, Öğretim, Dil
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 81
YAHYA KEMAL’İN ÖMRÜNÜN SON YILLARINI GEÇİRMEK İ STEDİĞİ UFUK PENCERESİ: RAKOFÇA NERESİDİ R"
Ertuğrul Karakuş1 * 1Kırklareli Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: ekarakus7984@hotmail.com
Özet
Türk Edebiyatı’nın en meşhur “kurucu” şairlerinden birisi olan Yahya Kemal Beyatlı’nın
Üsküp, Paris, İstanbul ve dış temsilciliklerde geçirdiği yıllar, bu mekânlarda etkileşim
içerisinde bulunduğu tabiat unsurları, tarihî ve mimarî unsurlar, daima edebiyat araştırmacılarının dikkatini çekmiştir. Şairin sanat ve fikir dünyasında bu ortamlardan
hangisinin daha etkili olduğu konusu da, sıkça tartışılagelmiştir. Sadece şairin anılarını
okumak bile doğduğu ve 18 yaşına kadar yaşadığı Üsküp’ün “uhrevî” ortamının şair
üzerindeki tesiri hakkında fikir verebilir. Ancak Üsküp’ün tesiri sadece bu ortamla sınırlı
değildir. Yaz aylarında ailecek gittikleri ve çiftliklerinin bulunduğu Rakofça, Lapardinçe,
Zıbıfça gibi yerler, şairin çocukluk yıllarındaki arayış halindeki ruhuna “fatihane zan” ile dolu duygular yerleştirir. Bu duygular yıllar sonra şairin en çok bilinen şiirlerine yansır.
Şairin gerek şiirlerini gerekse nesirlerini konu bakımından değerlendirmek isteyen
araştırmacılar, “Aldım Rakofça kırlarının hür havâsını...” mutlaka ele alırlar. Şairin bu
mekândan etkilenen ruhu, “Rakofça”yı masalsı ve etkileyici bir üslupla anlatmasını da
sağlamıştır. Ancak şairi son derece etkileyen bu mekânın nerede olduğu konusu daima tartışma konusu olmuştur. Çalışmamızda; Yahya Kemal Beyatlı’nın “Ben de ihtiyarlığımı
Rakofça’da geçirmeyi tahayyül ediyorum...” dediği Rakofça ve beraberinde anılarında geçen
Lapardinçe, Zıbıfça ve Buyanofça’nın neresi olduğu hakkında bilgi verilecek, bu mekânlar
görsellerle tanıtılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Yahya Kemal, Rakofça, Lapardinçe, Üsküp
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 82
YUNUS’UN DÜALİ ZMİ: ZITLARDAN OLUŞAN EVREN ALGISI
Bekir Kayabaşı1 * 1Adıyaman Universitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: bkayabasi@hotmail.com
Özet
Kültürlerin evren algılarını dillerinden ve edebiyatlarından anlamak mümkündür.
İslamiyet’in kabulü ile yeni bir evren tasavvuru Türkçenin anlam dünyasına girmiş ve
zamanla dil, edebiyat ürünleri aracılığıyla bu yeni evren tasavvurunu içselleştirmiştir. Bin yıl boyunca eğitim dendiğinde dini eğitim ve Arapça öğrenimi akla gelmiştir. Dini eğitim ve
Arapça öğrenimi esnasında İslam’ın everen tasavvuruna aşina olan medrese kökenli ulema
dışında kalan kesim taklidi bir öğrenmenin sarmaladığı bir eski evren tasavvurunu
zihinlerinde var ede gelmişlerdir. Yunus’un medrese eğitimi her türlü varsayıma açık
olmakla birlikte; ümmi olmayan bir şair olarak, dönemin yaygın şiir anlayışına uymadan
fakat sesini yüzlerce yıl ötelere taşıma kudretine sahip bir şairlik cevherine sahip üst düzey bir şairin metaforlar, mitler klasik maşuk-aşık ikilemi arkasında sağlam bir evren algısı
vardır. Günümüzden baktığımızda doğruluğu sorgulansa da Yunus’un zihni berrak,
oturmuş bir kanaat penceresinden evreni gözlemlediği görülmektedir. Yunus evreni doğrular
ve yanlışlar olarak bölmüş olmasına rağmen temel gerçek varlığın yansımalarının göreceli
ayrımlarını vurgularken zıtlıkları mimarideki birliğe giden çoklu fügüler gibi algılamaktadır. Âşık-maşuk, iki dünya, dost ve diğerleri, hayat-ölüm …Yunus’un evreni siyah ve beyaz gibi
ayrışmış olmasına karşın evrenin göreceli varlığı siyah kısmı beyazın zamanla hakim olacağı
hakikate uyanamamış bölge olarak görmektedir.
Anahtar Kelimeler: Dualizm,yunus Emre, Zıtlıklar, Zühd, Riya
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 83
ARNAVUT HALK ŞARKILARINDA TÜRKÇE VE TÜRKLÜĞÜN YERİ
Leyla Osmanzade Erki n1 * 1Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Türkiye
Bahar Tunaboylu2 2Bern Sanat Üniversitesi, İsviçre
*Corresponding author: leylaosmanzade@hotmail.com
Özet
Geçmişten günümüze dek tüm medeniyetler arasında kültür alış-verişi veya kültürel etkileşim görülmüş, bu etkileşim sayesinde kültürlerin farklı pencerelerden bakabilme
özelliğini kazandırmıştır. Renkli kültürleri ve insanlarının renkli kişilikleriyle Balkanlar bu
etkileşimin tipik bir örneğidir. Türkler, Arnavutlar, Boşnaklar, Yunanlar, Bulgarlar,
Romanlar, Sırplar, Hırvatlar, Makedonlar ve Slovenler gibi nüfus oranı yüksek olan
halkların yanı sıra nüfus oranı düşük olan birkaç azınlık da bu çok kültürlü bölgede
yüzyıllardır birlikte yaşamayı başarmıştır. Başta Arnavutluk ve Kosova’da kendi yönetiminde olan Arnavutlar; azınlık olarak da Yunanistan, Makedonya, Sırbistan ve
Karadağ’da varlığını sürdürmektedir. Balkanlarda Osmanlı’nın yayılmasıyla İslamiyet’i
kabul eden Arnavut halkı, bölgede yaşayan Boşnaklar dışında Türkçe ve Türk varlığından
en çok etkilenen toplumlardan biri olmuştur. Bu etkiyi Arnavutların günlük yaşam
tarzlarında, giyim-kuşam, yemek kültürü ve halk edebiyatı olmak üzere yaşamın pek çok alanında görmekteyiz. Arnavut halk kültürünün önemli ögesi olan halk şarkıları kırsal ve
kent şarkıları olmak üzere ikiye ayrılır. İki geleneğin kendine has özellikleri olsa da her
ikisinde de Türk etkileri görülmektedir. Bazı şarkılarda Türkçe kelimelerin kullanılması,
bazılarında melodik ve ritmik yapının Türk müziğine yatkın olması, bazılarının ise
Türklüğün sembolü olmuş kişi veya şehirler konu edilmektedir. Bu çalışma özellikle
Arnavutluk ve Kosova’nın Arnavut halk şarkılarında görülen Türk etkileri ile ilgilidir. Anahtar Kelimeler: Türkçe, Arnavutça, Halk Şarkıları, Kültür
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 84
AYDIN KOÇARLI CİHANOĞLU CAMİİ HAZİRESİ OSMANLI MEZAR TAŞLARI
Fatma Nemutlu1 * 1Adnan Menderes Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: fnemutlu@adu.edu.tr
Özet
Toplumların temel yapıtlarından pek çoğunu mezar anıtları oluşturur. İnsanların
inanışlarının ve kültürlerinin meydana getirdikleri mezar yapıları ve mezar taşları sanatsal
açıdan önem kazanmış, o toplumun önemli maddi kültür varlıkları arasına girmiştir. Ölen kişinin kimliğini, mesleğini, lakabını, ölüm nedenini, o toplumun edebi dilini yansıtan mezar
taşlarıdır. Türk sanatının estetik açıdan güzel örneklerinden olan mezar taşları, Türk
insanının yaşam, ölüm, ölüm sonrası, duygu, düşünce, anlayış ve insanın göstergesi
olduğunun birer kanıtıdır. Mezar taşlarında ait oldukları dönemin sanatsal ve sosyokültürel
anlayışının özelliklerini görmek mümkündür. Türk-İslam mezar kültürü ve mezar taşları
üzerine yapılan araştırmalara bir yenisini daha eklemek üzere yapılan bu araştırmada 18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı'yı etkisi altına alan batılılaşma dönemine has istisnai
örneklerinden birisi olan Aydın Koçarlı Cihanoğlu Camii haziresinde bulunan Mezar
taşlarının incelenmesi, malzeme, form ve süsleme bakımından tanıtılarak literatüre
kazandırmanın gelecekte yapılacak olan çalışmalara önemli bir kaynak oluşturulacağı
düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Mezar, Mezar Taşı, Hazire, Osmanlı Mezar Taşları
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 85
TRT TÜRK HALK MÜZİĞİ REPERTUARINDAKİ RUMELİ TÜRKÜLERİNİN MÜZİKSEL TAHLİ Lİ
Emrah Kaya1 * 1Giresun Güzel Sanatlar Lisesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: emrahmuzik@hotmail.com
Özet
TRT repertuarında var olan birçok Rumeli türküsü Türkiye’de icra edildiği gibi Balkan
ülkelerinde de icra edilmektedir. İcra edilen bu havalar, genellikle halk oyunu ve kırık hava
ezgileri şeklindedir. Bildiride Rumeli ezgileri, usulleri, makamsal yapıları, ses aralıkları ve sözlerindeki edebi yapı açısından incelenecektir. Bunların yanında bu ezgilerin çalındığı
enstrümanlara ve enstrümanların bazı özelliklerine de yer verilecektir. Makamsal açıdan
incelenen bu ezgiler, Türk halk müziğinde kullanılan makamlarla karşılaştırılarak benzeşen
veya ayrılan yönleriyle ele alınacak. Usulleri açısından da incelenen bu ezgilerin, Türkiye’de
benzediği yörelerde anlatılacaktır (örneğin Giresun ve Ordu yöresi). Sözlerdeki edebi
yapıların yanında kafiye düzenlerine de yer verilen bu bildiride, tüm veriler grafiklerle desteklenecektir. Bunların yanında bazı Rumeli türküleri de göçlerle Trakya bölgesi dışında
Türkiye’de başka illere taşınmıştır. Araştırmada bu yörelerdeki icra örnekleri asıl yöre ile
karşılaştırılıp bazı icracılara da yer verilecektir. Ayrıca sunuda dilsiz kaval ile canlı icra
yapılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Rumeli Türküleri, Rumeli Türkülerinin Müziksel Tahlili, Balkanlarda İcra Edilen Rumeli Türküleri, Balkan Çalgıları.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 86
EL YAZMASI ESERLER ÖRNEĞİNDE BALKANLARDA TÜRK KÜLTÜRÜNÜN İZLERİ -SARAYBOSNA GAZİ HÜSREV BEY
KÜTÜPHANESİ 7167/2 NU.DA KAYITLI TEFSÎR-İ AYETEL-KÜRSÎ İSİMLİ ESER
Burhan Baltacı1 * 1Kastamonu Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: baltaci@kastamonu.edu.tr
Özet
El yazması eserler kültürümüzün etkilerini takip etme açısından önemli birer ipucu
niteliğindedir. Osmanlı tefsir geleneği içerisinde önemli bir yer tutan müstakil ayet
tefsirlerinin her biri tek tek incelenmeye ve araştırmaya değer niteliktedir. Bu alanda yapılacak çalışmalar Osmanlı tefsiri hakkında bizim açımızdan karanlıkta kalmış olan ciddi
bir ilmî birikimi ortaya çıkaracaktır. Bu çalışma ile, Saraybosna Gazi Hüsrev Kütüphanesi
El Yazması eserler 7167/2 nu.da kayıtlı Tefsîr-i Ayetel-Kürsî isimli eser örneği üzerinden
Balkanlarda Türk Kültürünün İzleri tespit edilmeye çalışılacaktır. Ayet tefsirleri kaleme
alınırken genel anlamda klasik tefsir usulünde kullanılan usulün takip edildiğini müşahede etmekteyiz. Buna göre, ayette yer alan kavramların anlaşılması için filolojik tahliller
yapılmaktadır. Burada modern bilimsel anlayışta olduğu gibi kaynak verme durumu çok
azdır. Bazen kaynak olarak kullanılan eserlerin eser ismi ya da müellif isminin zikredildiği
görülmektedir. Ayetler tefsir edilirken konusu ile ilgili olan diğer Kur’ân ayetlerine de atıflar
yapılmaktadır. Bunun yanında Hz. Peygamber’in hadisleri de geniş olarak bu tefsirlerde yer
bulmaktadır. Ayet ve hadisler dışında kalan rivayet müktesebatına da yer verildiği de görülmüştür. Bu rivayetlerin doğruluğu ve sağlamlığına dikkat edenler olduğu kadar konu
ile alakalı diyerek zayıf rivayetlere de yer verenler de bulunmaktadır. Klasik tefsir usulünde
yer alan rivayet ve dirayet metotlarının da, farklılık arz etmekle beraber, kullanıldığı
görülmektedir. Bu araştırmamızda Tefsîr-i Ayetel-Kürsî isimli eser incelenecek ve bu eserin
bilimsel değeri ile Tefsir ilmi açısından önemi ortaya konulmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Tefsir, Ayetel-Kürsî, Kuran, Gazi Hüsrev Kütüphanesi, Türk Kültürü,
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 87
SARAYBOSNA GAZİ HÜSREV BEY KÜTÜPHANESİ 3655/2 NU.DA KAYITLI YAZMA AYET TEFSİRİ VE BİLİMSEL DEĞERİ
Burhan Baltacı1 * 1Kastamonu Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: baltaci@kastamonu.edu.tr
Özet
Kütüphanelerimizde bulunan ve nadir birer sanat eseri de olan el yazması eserler
kültürümüzün etkilerini takip etme açısından önemli birer ipucu niteliğindedir. Osmanlı
tefsir geleneği içerisinde önemli bir yer tutan müstakil ayet tefsirlerinin her biri tek tek incelenmeye ve araştırmaya değer niteliktedir. Bu alanda yapılacak çalışmalar Osmanlı
tefsiri hakkında bizim açımızdan karanlıkta kalmış olan ciddi bir ilmî birikimi ortaya
çıkaracaktır. Bu çalışma ile, Saraybosna Gazi Hüsrev Kütüphanesi El Yazması eserler
3655/2 nu.da kayıtlı Yazma Ayet Tefsiri örneği üzerinden Balkanlarda Türk Kültürünün
İzleri tespit edilmeye çalışılacaktır. Ayet tefsirleri kaleme alınırken genel anlamda klasik
tefsir usulünde kullanılan usulün takip edildiğini müşahede etmekteyiz. Buna göre, ayette yer alan kavramların anlaşılması için filolojik tahliller yapılmaktadır. Burada modern
bilimsel anlayışta olduğu gibi kaynak verme durumu çok azdır. Bazen kaynak olarak
kullanılan eserlerin eser ismi ya da müellif isminin zikredildiği görülmektedir. Ayetler tefsir
edilirken konusu ile ilgili olan diğer Kur’ân ayetlerine de atıflar yapılmaktadır. Bunun
yanında Hz. Peygamber’in hadisleri de geniş olarak bu tefsirlerde yer bulmaktadır. Ayet ve hadisler dışında kalan rivayet müktesebatına da yer verildiği de görülmüştür. Bu
rivayetlerin doğruluğu ve sağlamlığına dikkat edenler olduğu kadar konu ile alakalı diyerek
zayıf rivayetlere de yer verenler de bulunmaktadır. Klasik tefsir usulünde yer alan rivayet ve
dirayet metotlarının da, farklılık arz etmekle beraber, kullanıldığı görülmektedir. Bu
araştırmamızda El Yazması Ayet Tefsiri incelenecek ve bu eserin bilimsel değeri ile Tefsir
ilmi açısından önemi ortaya konulmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Tefsir, Ayet Tefsiri, Kuran, Gazi Hüsrev Kütüphanesi
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 88
Bİ R OSMANLI SUBAYI, RESNELİ ÇARKÇI YÜZBAŞI OSMAN EFENDİ
Osman Bülent Yorulmaz1 * 1Yeditepe Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: byorulmaz@yeditepe.edu.tr
Özet
Bildirim, Resneli Bahriye Çarkçı Yüzbaşı Osman Efendi’nin Makedonya’dan İstanbul’a gelişi,
eğitim ve meslek hayatı ve şahsiyeti üzerine olacaktır. Yüzbaşı Osman Efendi’nin İstanbul’da
aldığı eğitim, Yüzbaşılık rütbesine kadar yükselişi, Torpido fabrikasında görev alışı anlatıldıktan sonra, İtalyan ve Balkan Savaşlarına katılmış olduğu İstanbul, Beşiktaş’ta
bulunan Osmanlı Deniz Kuvvetlerinden temin edilmiş arşiv belgeleriyle ortaya konulacak ve
daha sonra Birinci Dünya Savaşı sırasında Dördüncü Ordu’da görevlendirilişi ve oradan da
Hicaz’a gidişi, orada Hicaz müdafii Fahrettin Paşa emrinde görev yapışı anlatılacaktır. Daha
sonraki hayatı ise Ankara’da bulunan Kamu Emeklileri Arşiv Müdürlüğünden temin edilmiş
belgelere göre değerlendirilecektir. Çarkçı Yüzbaşı Osman Behlül Efendi 1879 yılında Makedonya’nın Resne şehrinde dünyaya gelmiştir. Babası Behlül Ağa, tüccardır ve ticaretle
meşgul olurken vefat etmiştir. Osman Behlül’ü 1901 yılında İstanbul’da Haddehane’de
eğitim alıyor. Maalesef buradan önceki eğitimi hakkında bilgi yok. Arşiv belgelerine
dayanılarak aldığı eğitimler, bulunduğu görevler incelenecektir. 27 Aralık 1923 yılında Deniz
Kuvvetlerinden emekli olmuş ve 6 Eylül 1932 yılında 53 yaşında İstanbul’da vefat etmiştir. Arşiv belgeleri incelenirken hem ele aldığımız Çarkçı Yüzbaşı Osman Efendi’nin şahsiyeti
incelenecek hem de bu belgelerden Osmanlı Döneminde şahsi siciller tutulurken ne kadar
ayrıntıya dikkat edildiği gösterilecektir.
Anahtar Kelimeler: Resne, Osman Efendi, Hicaz, Fahrettin Paşa, Bilâd-i Harre
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 89
EXISTENTIALISM IN JOHN FOWLES’ NOVEL
Mehmet Türkmen1 * 1Atatürk Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: mehmetturkoman@gmail.com
Abstract
This study analyses how John Fowles uses some aspects of Jean-Paul Sartre’s
existentialism in his novel, The French Lieutenant’s Woman (1969), and in the film
adaptation. The reflection of written and visual narratives about Fowles’ perception of existentialism; the contribution of one narrative to the other; the deficiencies and strength of
each narrative and their effect upon the reader or the audience will be discussed. After the
analysis of the novel; the connection, similarities and differences between the novel and its
adaptation will be questioned into a detailed critique. In the novel, the process and the
stages of the alienation process for the individual, and where it leads the individual’s life will
be taken into account in the scope of “freedom, responsibility, liberty of choice, and authenticity”. In the novel, the main characters –Sarah and Charles will be taken into
consideration in terms of the protagonists’ struggle to becoming an existential self. Upon the
concept of freedom and authenticity, both the written and the visual narrative will be
discussed whether one contributes to the other or not. This study searches whether John
Fowles’ protagonists and their representations in the film adaptation are able to transfer the existential self from a theoretical base to animated life by placing characters under the gaze
of society.
Keywords: Keywords: John Fowles, Existentialism, Gaze, Self, Authenticity.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 90
AK PARTİ DÖNEMİ BALKANLARDA KAMU VE KÜLTÜREL Dİ PLOMASİ POLİ TİKALARI
Fati h Özgüven1 * 1Trakya Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: fatihozgvn@gmail.com
Özet
Soğuk Savaşın son bulmasının ardından Sovyetler Birliği çözülmüş, Amerika Birleşik
Devletleri bugüne dek devam eden bu güç savaşından zaferle çıkmıştır. Yaşanan gelişmeler
dünya üzerindeki siyasal düzeni yeniden şekillendirmiş ve uluslararası ilişkilerde güç kavramının yeniden tanımlanmasına sebep olmuştur. Buna göre, güç sadece askeri ve
ekonomik unsurları ele alarak değerlendirilmekten çıkmış ve çok etkenli bir hal almıştır. Bu
bağlamda Josep Nye (1990) geliştirmiş olduğu ‘‘yumuşak güç’’ kavramı ile gücü belirleyen
unsurlar olarak tarih, kültür, din, ekonomik yardımlar, çekim gücü gibi etkenleri eklemiştir.
Güç algısının değişmesi ülkelerin dış politikalarını da değişmesine neden olmuştur. Ülkeler
diplomatik süreçlerde yeni belirleyici olan yumuşak gücü ülkeler dış politikalarında kullanabilmek adına tarihsel temeli 1960’lı yıllara dayanan ‘‘kamu diplomasisi’’ kavramını
hızla etkinleştirmeye başlamışlardır. Bu kavram yumuşak gücün uygulayıcısı olmuştur.
Uluslararası sistemde bu değişimler olurken Türkiye’de bu durumdan nasibini almış ve dış
politikada kamu diplomasisine yönelik örgütlenmesinin temelini atmıştır. Türkiye kamu
diplomasisi politikasını inşa ederken merkeze kültürel diplomasiyi koymuştur. Bu bağlamda Balkanlarda var olan tarihi ve kültürel miras üzerinde çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Bundan hareketle Balkanlar ülkeleriyle kurulan diplomatik ilişkilerde kamu diplomasisinin
Türkiye tarafından uygulamasını görmek amacıyla kaleme alınan bu çalışmada kavramsal
çerçevede diplomasi, güç, kültürel diplomasi açıklandıktan sonra, 2002 yılından günümüze
AK Parti’nin Balkanlarda kültürel diplomasi uygulamalarına bakılacaktır. Ardından kamu
diplomasisi kurumlarının Balkanlardaki faaliyetleri incelenerek çalışma genel değerlendirme ile sonuçlandırılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Kamu Diplomasi, Balkanlar, Yumuşak Güç, Kültürel Diplomasi, Ak
Parti
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 91
ALİYA İZZETBEGOVİÇ’TE SİYASET AHLAKI
Ahmet Çapku1 * 1Kırklareli Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: acapku@yahoo.com
Özet
Aliya İzzetbegoviç, bilge yönetici kişiliğiyle tanınmış bir liderdir. Gerçekte Aliya, çağımızın
büyük bir düşünür ve devlet adamıdır. Siyaset, birçok konuyu kendisinde toplayan bir
durum olduğu için aynı zamanda kişinin düşüncelerinin pratikte test edilebilir bir alanıdır. Siyasi konum kişiye baki olmadığından yönetici mevkiindeki kişinin ahlaken en iyi şekilde
şahsiyetini ortaya koyabileceği bir mekanizmadır. Buradan hareketle bir düşünür olan
Aliya’nın en zor coğrafyada ve zorlu bir dönemde hem savaşı yönetmek hem de toplum
idaresini tahsis etmek gibi bir siyasetçinin karşılaşabileceği en kritik bir dönemeçte ne
şekilde düşündüğü ve hareket ettiği bu çalışmanın konusudur. Kendisini İslam’a ve İslami
mirasa bağlı olarak gören Aliya’nın ortaya koyduğu düşünce ve uygulamalarından hareketle toplum idaresi manasında siyaset ve ahlak arasında nasıl bir tavır ortaya koyduğu
incelenecektir Anahtar Kelimeler: Siyaset, Ahlak, Toplum, Aliya İ zzetbegoviç
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 92
AZERİ TÜRK DERGİ Sİ’NE GÖRE AZERBAYCAN’IN İKTİSADÎ NÜFUZU
İsmet Türkmen1 * 1Tokat Gaziosmanpaşa Ünivesitesi, Türkiye
*Corresponding author: iturkmentug@gmail.com
Özet
Azerbaycan Milli Cumhuriyeti’nin Bolşevik müdahalesi sonrasında, buradan gelen aydınlar
tarafından, 1 Şubat 1928-1931 tarihleri arasında İstanbul’da Azeri Türk dergisi
çıkarılmıştır. İmtiyaz sahipliğini Mehmed Sadık Ahunzade’nin yaptığı derginin, sorumlu müdürü ve başyazarı Resulzade Mehmet Emin Bey’dir. Azerbaycan siyasî göçmenlerinin
basın yayın faaliyetleri içinde çok önemli bir yer tutmuş olan Azeri Türk dergisi; ilmî, edebî,
içtimaî ve siyasî içerikli yazılarıyla, yazar kadrosuyla yaşadıkları maddi sıkıntılara rağmen
istiklal davasından taviz vermeksizin yayın hayatına devam etmiştir. Dergide, Azerbaycan’ın,
Sovyet yönetimine karşı bilinçli olmasını içeren akademik makale ve haberlere yer
verilmiştir. Bu bağlamda özellikle dergide Azerbaycan’ın iktisadi ve jeopolitik nüfuzuna ilişkin yazıların yanında sırasıyla; bölge petrolünün Birinci Dünya Savaşı’ndaki rolü, savaş
sonrasında Azerbaycan petrollerinin statüsü, petrol sahaları için İngiliz-Amerikan rekabeti
ve Bolşeviklerin tutumu ayrıntılarıyla ele alınmıştır. Dergide bölgedeki iktisadi nüfuz
mücadelesi özelinde petrol rekabetinin doğurabileceği mahzurların erken dönemde ele
alınmış olması eserin önemini otaya koymaktadır. Bu bildiri Azeri Türk dergisi kaynak alınarak, Azerbaycan’ın iktisadi potansiyelinin 1931 yılına kadar olan dönemdeki
durumunu tespit için hazırlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Azeri Türk Dergisi, Mehmed Sadık Ahunzade, Petrol.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 93
BALKANLARLA İLGİLİ TÜRKİYE’ DE YAPILMIŞ ÇALIŞMALAR
Cemile Uzun1 * 1Fırat Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: cemileuzun000@gmail.com
Özet
Kaynakça çalışmalarının, araştırmacılar için önemi inkâr edilemez. Yapılacak araştırmanın,
kim tarafından ne ölçüde çalışıldığını belirlemek, araştırma sürecini kolaylaştıran en önemli
adımlardan biri olduğu düşünülmektedir. Çünkü bilgiye en doğru ve en kısa şekilde nasıl gidileceği konusunda önemli bir yol göstericidir. Bu nedenle, Balkanlarla ilgili araştırma
yapmak isteyen araştırmacıları, “neyi, nereden bulabilecekleri” konusunda yönlendirmesi
sebebiyle bu çalışma önemli kaynak olacaktır. “Balkanlarla İlgili Türkiye’ de Yapılmış
Çalışmalar” adlı bildirinin kaynak taraması yapılırken : 1. Bibliyografya malzemesi geniş
tutulmaya çalışılmıştır. 2. Türk Dili ve Edebiyatı alanında yapılan yüksek lisans ve doktora
tezlerine yer verilmiştir. 3. Yerli ve yabancı Türkologların kitaplarına, makalelerine ve sempozyumlarda sunulan bildirilerine yer verilmiştir. Tarama sonucunda tespit edilen
çalışmalar “Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezleri, Yayımlanmamış Doktora Tezleri,
Kitaplar, Makaleler, Bildiriler” ana başlıklarıyla sınıflandırılmaya tabiî tutulacaktır. Her bir
ana başlık da kendi içerisinde “dil bilgisi, metin, sözlük, diğer” alt başlıklarıyla
değerlendirilecektir. Böylece Balkan ülkeleriyle ilgili nasıl çalışmaların yapıldığı ve yapılan çalışmaların ne çoğunlukta olduğu tespit edilecektir.
Anahtar Kelimeler: Balkanlar, Türkoloji, Bibliyografya, Sınıflandırma
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 94
COĞRAFYA, HAYAT TARZI VE TOPLUMSAL Cİ NSİ YET ROLLERİNİN ETKİSİ YLE KIRGIZ KADININDA SÜS VE GİYİM-
KUŞAM
İlknur Bayrak İ şcanoğlu1 * 1Gazi Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: ilkcan04@hotmail.com
Özet
Toplumlardaki giyim kuşamı yaşanılan coğrafya ve hayat tarzı etkilemektedir. Kırgız
geleneksel giyim-kuşamını da bu bakış açısıyla ele almak yerinde olacaktır. Ancak giyim-
kuşama hayat tarzının ya da yaşanılan coğrafyanın yanı sıra toplumsal kimliğin özellikle de kadın giyiminin şekillenmesinde etkili bir role sahip olduğu açıktır. Toplumun bir parçası
olan birey yaşadığı toplum içerisinde farklı kimliklere sahiptir. Dünya üzerindeki pek çok
kültürde birey, biyolojik kimliği açısından kadın ya da erkek olarak tanımlanır. Bu
tanımlama bireyin biyolojik cinsiyetidir. Biyolojik cinsiyette, biyolojik farklılıklar esas
alınırken; bireyin davranışlarını kodlayan, erkek ya da kadın olarak nasıl davranması gerektiğinin sınırlarını çizen, kadın ve erkeğin toplumsal ve sosyal hayatta yerine getirmesi
gerekli gibi görülen rollerini belirten kimliği ise toplumsal cinsiyetidir ve bu cinsiyet bireye
yaşadığı toplumun ve kültürün kazandırdığı, bireyin yaşamı sırasında şekillenen
cinsiyetidir. Toplumsal hayatta bireyin yerine getirmesi gereken davranışlar kişiye küçük
yaşından itibaren öğretilmeye ve ona göre yaşamının oluşmasına imkân verilmektedir.
Küçük yaştan itibaren bireye öğretilmeye başlanan toplumsal cinsiyetle; kadın ve erkek yaşadığı toplum içerisinde neler yapması gerektiğini bilir. Toplumsal cinsiyet; kalıpları ve
sınırları olan, kolay kolay değiştirilemeyen kültüre ait beklentilerdir. Kültürün kazandırdığı
kimlikle kadın ya da erkek bu bilinçle hayatına devam eder. Bu çalışma ile toplum
hayatında kalıplaşmış ve kadının yapması gerekli gibi görülen toplumsal cinsiyet rollerinin
kadının süs ve giyimini nasıl etkilediği, bu roller etrafında Kırgız kadının kıyafetlerinin nasıl şekillendiği açıklanmaya çalışılacaktır. Ayrıca çalışma boyunca Kırgızistan coğrafyasının ve
Kırgız göçebe hayat tarzının Kırgız kadının giyim - kuşamı ve süsü üzerindeki etkilerine de
değinilecektir.
Anahtar Kelimeler: Kırgız Kadını, Süs, Giyim-Kuşam, Coğrafya, Hayat Tarzı, Toplumsal
Cinsiyet.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 95
FAHRİ ERDİNÇ'İN ESERLERİNDE VATAN KAVRAMI VE BALKANLARIN GENEL GÖRÜNÜŞÜ
Kaan Tanyeri 1 * 1Milli Eğiitm Bakanlığı
*Corresponding author: katanyeri91@gmail.com
Özet
Fahri Erdinç; 1949 yılında politik göçmen olarak Bulgaristan'a iltica etmiş ve vefat ettiği
tarih olan 1986 yılına kadar bir daha ana vatanı olan Türkiye'ye dönememiş toplumcu
gerçekçi bir sanatçımızdır. Büyük çoğunluğunu ana vatanını terk etmesi sonrasında yazdığı eserlerinde -özellikle otobiyografik eserleri olan "Acı Lokma" ve "Kardeş Evi"nde- daima ana
vatanı olan Türkiye'ye özlemini dile getiren Erdinç, kendisine kucak açan Bulgaristan'ı da
ikinci vatanı olarak kabul eder, üstelik 1965 yılında Bulgaristan vatandaşlığına geçer. Siyasi
görevleri nedeniyle yaklaşık 13 yıl Bulgaristan dışında -özellikle Rusya'da- yaşayan Erdinç,
1971 yılında Bulgaristan'a kesin dönüş yaparak eserlerini üretmeye hız verir. Biz, bu
çalışmamızda Fahri Erdinç'in, eserlerinden yola çıkarak vatan kavramını sorgulayacak, onun ana vatanı Türkiye'yi nasıl gördüğünü ve buna ek olarak da vatandaşlığına geçtiği
Bulgaristan'a karşı duygu ve düşüncelerini tespit etmeye çalışacağız.
Anahtar Kelimeler: Fahri Erdinç, Vatan, Türkiye, Bulgaristan
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 96
HAMİ VE ŞAİR BİR AKINCI AİLESİ MİHALOĞULLARI’NIN OSMANLI KÜLTÜR VE SANATINA KATKILARI
Tuba Işınsu Durmuş1 * 1TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: tdtubadurmus@gmail.com
Özet
Osmanlı dönemi Rumelisinin önemli akıncı aileleri olan Mihaloğulları, Turhanlılar,
Yahyalılar ve Malkoçoğullarının birer yönetici olarak çevrelerinde daha çok şair olmak üzere
çeşitli sanatçıları bulundurmaya özen gösterdikleri, böylece akıncılığın aynı zamanda kültür ve sanatı besleyen önemli bir kaynak özelliği kazandığı bilinen bir husustur. Bu ailelere
mensup olanlar arasında şair/yazar bulunmakla birlikte himaye ettikleri şair/yazarlar
açısından da Rumeli, İstanbul modelinde bir kültür merkezi olarak var olmuştur.
Evrenosoğulları Vardar Yenicesi'ni, Mihaloğlulları Plevne'yi, Turhanlılar ise Mora'yı kendileri
için merkez seçmişlerdi. Bu yerlerin aynı zamanda bilim ve sanat faaliyetlerinin de önemli
merkezleri olduğu o dönemde bu coğrafyadan yetişmiş şair/yazar sayısından anlaşılmaktadır. Bu bildiride yukarıda söz edilen akıncı ailelerinden Mihaloğulları’nın
Rumelide kültür ve sanat faaliyetlerinin ortaya çıkmasındaki rolleri üzerinde durulacak, bu
ailelerin himaye ettikleri şair/yazarlar belirlenerek üretimlerinde üslup açısından bir
benzerliğin olup olmadığı değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Akıncı Aileleri, Mihaloğulları, Hâmî, Şair/yazar
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 97
KÜLTÜRÜN, KÜLTÜREL ÜRÜNLERLE PAZARLANMASI: ÜSKÜP ÖRNEĞİ
Furkan Kurt1 * 1Yunus Emre Enstitüsü, Makedonya
*Corresponding author: furkankurt@yahoo.com
Özet
Kültürün korunması, ekonomik bağlamda kullanılması ve kültürden kâr elde edilmeye
başlanması Fransız ihtilaliyle birlikte alevlenmiş ikinci dünya savaşından sonra büyük bir
hız kazanmıştır. Bilhassa savaştan sonra tahrip edilen kültürel ürünlerin yok olduğunun fark edilmesiyle korumaya geçilmiş akabinde ekonomik anlamda kâr elde etmek için
ürünlerin pazarlanmasına başlanmıştır. Balkan coğrafyasında birinci dünya savaşından
önce Türk nüfusu azımsanamayacak derecedeyken 1912’lerde Osmanlı Devletinin bu
bölgelerden çekilmesiyle Türklerin göçleri giderek artmıştı. Fakat göç edebilenler özellikle
sözlü kültür ürünlerini tekrar Anadolu’ya taşırken göç edemeyenler yüzyıllardır birlikte
yaşadıkları Makedon ve Arnavutlarla Türk kültürünün birçok unsurunu yaşatmışlardır. Bildirimizde de Üsküp’te bilhassa turistlere yönelik ne tip kültür unsurlarının
somutlaştırılarak pazarlandığının üzerinde durulacaktır. Söz konusu ürünlerin hangisinin
ne sebeple ön planda tutulduğu, hangi sebeplerle pazarlanmaya çalışıldığı irdelenmeye
çalışılacaktır.
Keywords: Kültür, Kültürel Ürünler, Kültürel Ürünlerin Pazarlanması, Üsküp
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 98
MAKEDONYA’DAKİ TÜRKLER ÜZERİNE SOSYOLOJİK BİR ÇALIŞMA
Orhan Derman 1 * 1Hacettepe Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding author: drderman@hotmail.com
Özet
Makedonya 'da ötekileştirme sonucu oluşan kimliğin, getirdiği zorlukların nasıl aşılabilirliği
tartışılırken, Etnik milliyetçiliğin yanı sıra, kültürel milliyetçiliğin Makedonya topraklarında
ne derece karşılık bulduğu ele alınmıştır. Yüzyıllar boyunca beraber yaşayan bu halklar arasındaki en önemli bağ, kültürel zemindeki birliktelik ile oluşurken, ötekileştirmenin ne
kadar yıkıcı olduğu vurgulanmıştır. Ötekileştirme halklar arası düşmanlığın tohumlarını
ekmekte, Makedonya’yı bir ulus olmaktan öte, çok parçalı bir yapıya sürüklemektedir. Eğer
Makedonya'daki yönetim etnik farklılıkları kabul ederse ve onları da halk olarak görürse
ulus devleti inşa edebilecektir. Yoksa Ohri çerçeve antlaşmasından sonra ülke Makedon ve
Arnavut iki halktan oluşmuş yapısını uzun süre devam ettirmekte zorluklarla karşılaşacaktır.
Anahtar Kelimeler: Makedonya, Türkler, Ötekileştirme. Sosyo-Kültürel Yapı
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 99
OSMANLI ŞİİRİNDEKİ "TAŞ YASDANMAK" DEYİMİNDEN HZ. YAKUB'UN BEYTEL'İNE
Ayşe Yıldız1 * 1Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: ayyildiz35@gmail.com
Özet
Klasik Türk şiirinde kimi zaman tek başına kimi zaman da “toprak döşenmek”le beraber
kullanılan bir deyim olan “taş yasdanmak”, edebî metinlerde yeterli sayıda tanığı olmasına
rağmen sözlüklerde yer almamış bir yapıdır. Sınırlı sayıdaki araştırmada, “taş yasdanmak”ın âşıklık göstergelerinden biri olduğu ve klasik şiirin âşık tipinin şiir kurgusunda karşılaşılan
sıkıntı, dert ve çaresizlik gibi manevi deneyimlerin ifadesinde şairler tarafından kullanıldığı
belirtilir. Deyime verilen anlam, sözlüklere girmemiş bir deyim/ifade kalıbını yorumlaması
açısından değerli olmakla beraber, anlamlandırma konusunda eksik kaldığını
düşündürmektedir. İbrani mitolojsine göre, annesinin onu öldüreceklerine dair uyarısı ile
kardeşi ve yeğeninden kaçan Yakup peygamber, bu kaçış yolculuğunda taşlardan birini yastık olarak başının altına koyup uykuya dalar. Rüyasında yeryüzü ve gökyüzü arasında
bir merdiven olduğunu, meleklerin bu merdivenden inip çıktığını görür. Aynı rüyada tanrısal
bir sesin, üzerinde uykuya daldığı toprağı kendisine vereceğini ve kendisini koruyacağını
söylediğini işitir. “Toprak üzerinde taşa yaslanarak” uyuyan Yakup peygamberin bu
anlatısından hareketle anlamlandırma konusunda ihtilaflar yaşanan “taş yasdanmak” deyimine yeni bir anlam önerisi sunulması ve deyimin oluşmasına temel olduğu düşünülen
mitolojik köken üzerinden bir tartışma yapılması amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Klasik Türk Şiiri, Taş Yasdanmak, Hz Yakup, Beytel, Mitoloji.
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 100
OSMANLI SON DÖNEMİNDE BATILILAŞMA SÜRECİNDE SİNEMANIN YERİ
Metin Akis1 * 1Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: akis@kilis.edu.tr
Özet
Toplumların kültür, sanat, edebiyat ve güzel sanat faaliyetlerinin içerisinde görsel sanatların
ayrı bir önemi vardır. Bir o kadar da kitlelerin motive edilmesi, yönlendirilmesi gibi
kavramlar çerçevesinde tiyatro ve sinemanın ayrı bir yeri vardır. Osmanlı’da sinema aslında çok fazla bir tepki ile karşılanmadı diyebiliriz. Bunun sosyolojik, tarihsel ve teknolojik
sebepleri olabilir. Yani çok daha derinlemesine tartışılması gerekmektedir. Sinema ile ilgili
süreç, tiyatronun Osmanlı sosyal ve kültürel ortamı içerisinde oluşturmuş olduğu temeller
üzerine inşa edildiği söylenebilir. Olayın dini yönü elbette kendi içerisinde tartışılmış
olduğunu düşünebiliriz. Ancak burada ulemanın sinema konusunda İslam dini pratiklerine
göre oldukça modern denebilecek bir yaklaşım sergilediğini düşünmek durumundayız. Bunda Osmanlı dünyasında medreselerin etkisini yitirmesi, Osmanlı Devletinin mevcudu
muhafaza düşüncesi içerisinde olması gibi pek çok açılardan yaklaşılabilir. Sebepler ne
olursa olsun sinema bir gösteri sanatı olarak tüm kesimlerden olmasa da büyük bir
çoğunluk tarafından hüsn-ü kabul gördüğünü söyleyebiliriz. Dolayısıyla resme ve özellikle
kişi sureti yapmaya yönelik tepki, önce fotoğraf ile abandone olmuş Osmanlı toplumu, sinemaya daha ılımlı yaklaştı. Bu daha sonrasında batılılaşma kavramı içerisinde belli
belirsiz tartışılmış olsa da, sonuçları belli bir müsabaka gibi algılandı. Bu manada toplumsal
bir direnç oluşmuş olduğunu söyleyemeyiz. Bazı durumlarda da devlet yetkilileri sinemayı
daha kontrol edilebilir olarak gördüklerini söyleyebiliriz. Ancak temel sorun batı menşeli
olan her türlü üründe olduğu gibi sinemanın da ikame mantığı ile ülkemize gelmiş olması ve
Osmanlı Devletinin film makinaları dahil olmak üzere, film şeritlerini dahi dışardan almak zorunda idi. Yani yeni durum Osmanlı Devletinin batıya olan teknolojik bağımlılığının
yanında kültürel bağımlılığını da getirmiş oldu. Daha da önemlisi batılılaşma merdiveninde
televizyona ve internete giden süreç çok daha hızlanmış oldu. Kısaca özetlediğimiz bu
konular makalemizde arşiv kaynakları ve son dönem Osmanlı gazete ve dergilerine
dayanılarak ele alınacaktır. Özellikle sinemanın batılılaşma kavramına etkilerinin ne olduğu tartışma konusu olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sinema, Osmanlıda Batılılaşma
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 101
OSMANLI'NIN ÇÖKÜŞ SÜRECİ NDE BATI TRAKYA'DA TEŞEKKÜL EDEN TÜRK HÜKÜMETLERİ (1878- 1923)
Nuri Köstüklü1 * 1Necmettin Erbakan Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: nkostuklu@gmail.com
Özet
Batı Trakya olarak adlandırılan yer, Balkanlarda doğuda Meriç, batıda Mesta Karasu,
güneyde Adalar Denizi (Ege Denizi) ve kuzeyde Rodop yaylaları ile çevrili olan coğrafyadır.
Aslında bir Balkan devleti olan Osmanlı Devleti bu bölgede asırlarca hüküm sürdü. Dolayısıyla sözkonusu coğrafyada Türk-İslam kültürünün yoğun izlerini görmek
mümkündür. Osmanlı Devleti’nin zayıflaması ile birlikte, “şark meselesi”nin hedefleri
arasında yer alan “Türkleri Balkanlardan atmak” düşüncesiyle hareket eden Batı dünyası,
bütün Balkanlarda olduğu gibi Batı Trakya’da da Osmanlı hakimiyetine son vermek
istiyordu. Sözkonusu amacı gerçekleştirmeye yönelik Yakınçağ Türk tarihinde üç önemli
gelişme vardır. Bunlar; 1- 1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşı, 2- Balkan Savaşları, 3- Birinci Dünya Savaşı’dır. Bu her üç savaş özellikle ilk ikisi Balkanlarda Türk varlığını ve kültürünü
ortadan kaldırmaya yönelik hedefler taşıdığından, Türk tarihinde derin izler bırakmış ve
birtakım vahim sonuçları da beraberinde getirmiştir. Şüphesiz I. Dünya Savaşı ve
arkasından Milli Mücadele yılları Türk milletinin varolma veya yokolma sınırına geldiği
fevkalade kritik bir dönemi ihtiva eder. İşte Batı Trakya Türkleri, kendi kaderlerini yakından ilgilendiren bu üç savaş yıllarında milli varlıkları tehlikeye düştüğü anda, hür yaşamak
uğruna her türlü mücadele yolunu denemişler idi. Bu cümleden olmak üzere, kritik
zamanlarda Batı Trakya’da kısmen devlet statüsünde diyebileceğimiz siyasî teşekküller
oluşturdular. 1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşını müteakip “Rodop Devlet-i Muvakkatası”,
Balkan Savaşı sırasında “Garbî Trakya Hükümet-i Müstakilesi”, I. Dünya Savaşı sırasında
Müttefiklerarası Batı Trakya Hükümeti” ve daha sonra “Batı Trakya Hükümeti” adlarıyla, ömürleri kısa, fakat siyasi yapılarıyla Türklerin teşkilatçı özelliğini ortaya koyan belki bir
“devlet” statüsünde görebileceğimiz teşkilatlanmalar vücuda getirdiler. Bu bildiride Batı
Trakyada kurulan sözkonusu hükümetler değişik açılardan analiz edilecektir.
Anahtar Kelimeler: Batı Trakya, Osmanlı Devleti, Batı Trakya Türkleri, Batı Trakya Türk
Hükümetleri, Şark Meselesi
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 102
TÜRK TOPLUMUNDA TESETTÜR - BAŞÖRTÜSÜ ALGISI (Lİ SANS VE LİSANSÜSTÜ ÖĞRENİ M GÖRMÜŞ GENÇLER
ÖZELİNDE BİR ALAN ARAŞTIRMASI)
Mustafa Yağbasan1 * 1Fırat Üniversitesi, Türkiye
Amine Gülşah Ölçer2 2Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye
*Sorumlu yazar: myagbasan@firat.edu.tr
Özet
Türban veya muadil isimlerle adlandırılan (yazma, eşarp vs.) başörtüsü, şüphesiz Müslüman toplumlarda kadınların gündelik yaşam pratiklerinin bir parçası konumundadır
ve genellikle “tesettür” sözcüğü ile ifade edilmektedir. Ergenlik çağı ile birlikte kadınların
İslami inanışın bir gereği olarak başörtüsü kullanmalarının gerekliliği yönündeki kanaatler,
özellikle sosyolojik ve teolojik anlamda daha ziyade İslami çevrelerce yapılan mülahazalarda
pek çok kez tartışma konusu olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Kullanım gerekliliğinin yanı sıra kullanım şekli üzerine de yoğunlaşan tartışmalar, zamanla teolojik yaklaşımların
dışına taşarak; “kamusal alan”, “kadın” veya “insan” hakkı sorunsalı bağlamına da ele
alınmıştır. Günümüzde ise başörtüsü, bir teolojik yaşam pratiğinin ötesinde, artık bir
“moda” tarzına da evirilmiştir denilebilir. Bunun yanı sıra “tesettür giyim” sektörünün
önemli bir parçası haline dönüşen başörtüsü, artık kamusal alan da dâhil olmak üzere pek
çok sosyal ve gündelik ortamlarda kadınlar tarafından kullanılmaktadır. Bu bağlamda medya marifetiyle yaratılan algılarla başörtüsüne olumlu veya olumsuz anlamlar da
atfedilebilmektedir. Sosyal bir sorun olarak tartışılmasına başlanmasından günümüze
gelinceye değin artık başörtüsünü kullanan entelektüel ve eğitimli genç bir kitleden de
bahsetmek mümkündür. Tüm bu değerlendirmelerden hareketle bu araştırma, günümüzde
başörtüsü kullanımının gençler özelindeki algısını ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Çalışmada; Türkiye evreninden hareket edilerek üniversite mezunu veya lisansüstü düzeyde
eğitim görmekte olanların gençler örnekleminde, sosyal bloklara üye olanlardan tesadüfi
yöntemle seçilen ve katılımcı olmayı gönüllü olarak kabul edenlere bir anket uygulanmıştır.
Araştırmada uygulanan (survey) yöntemi gereği öngörülen koşullara uyularak 548
katılımcıya ulaşılmış, elde edilen veriler SPSS programına girilerek frekans ve yüzdelik
dilimleri alınmış ve analiz edilmeye çalışılmıştır. Anket uygulaması sonucunda değer atfedilebilecek önemli bulgulara ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tesettür, Kadın, İ slam, Gençler, Algı
27 Eylül 2018
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU
ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE DİLİ SEMPOZYUMU 103
ÜSKÜPLÜ İSHÂK ÇELEBİ DÎVÂN'INDA ÜSKÜP
Selma Ataman1 * 1Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Türkiye
*Sorumlu yazar: atamanselma.081@gmail.com
Özet
Eski Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olan Rumelili şairler, eserlerinde
memleketlerinden sıklıkla bahsetmiş, memleketlerinin farklı yönlerini kimi zaman övmüş,
kimi zaman da tenkit etmişlerdir. İster övgü ister tenkit amaçlı olsun, bu durum en nihayetinde Eski Türk edebiyatında mekânlar bağlamında geniş bir Rumeli coğrafyasının
oluşmasına vesile olmuştur. Bu şairlerden biri de on beşinci yüzyılın ikinci yarısında
yaşamış olan Üsküplü İshâk Çelebi’dir. Eserlerinde şehrin güzelleri/güzelliklerini ele almış,
memleketinden övgüyle bahsetmiştir. Farklı şehirlerde müderrislik yapmış olan şairin
müretteb Dîvân’ı ve Yavuz Sultan Selim’in fetihlerinden bahsettiği Selîmnâme’sinin yanında
Risâle-i İmtihân adlı bir eseri daha bulunmaktadır. 1536 yılında Şam kadısı iken vefat etmiştir. Bu çalışmada Üsküplü İshâk Çelebi’nin Dîvân’ı esas alınmış, şairin Üsküp’e dair
söylediği şiirler incelenerek, şairin gözüyle dönemin Üsküp’ü hakkında tespitlerde
bulunmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Üsküp, İ shâk Çelebî, Dîvân, Kılıçzâde, 15. Yüzyıl
top related