ankara Ünİversİtesİ fen bİlİmlerİ enstİtÜsÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/23870/ilknur...
TRANSCRIPT
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
PROTEUS VULGARIS OX19 SUŞUNUN TAVŞAN DALAK HÜCRELERİNE
ETKİLERİ
İlknur KELEŞOĞLU
BİYOLOJİ ANABİLİM DALI
ANKARA 2010
Her hakkı saklıdır
i
ÖZET
Yüksek Lisans Tezi
PROTEUS VULGARIS OX19 SUŞUNUN TAVŞAN DALAK HÜCRELERİNE
ETKİLERİ
İlknur KELEŞOĞLU
Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı
Danışman: Doç.Dr. Nursel GÜL
Proteus vulgaris OX19 bakterisinin tavşan dalak hücrelerine olan etkisi, sitolojik yönden incelenmiştir. Kontrol grubu (n=5) ve Proteus muameleli grup (n=5) olmak üzere toplam 10 adet New Zealand erkek tavşan kullanılmıştır. Bakteriler, tavşanlara beş günlük aralıklarla ve artan dozlarda 1 ay süre ile enjekte edilmiştir. Tavşanlardan alınan dalak doku örneklerinin yarı ince ve ince kesitleri Işık Mikroskobunda (Nikon-Eclipse) ve Geçirmeli Elektron Mikroskobu (TEM)'nda (Jeol 100CXII) incelenmiştir. Bakterinin, tavşanlarda antijenik uyarmasına bağlı olarak dalak kesitlerinde meydana gelen sitolojik değişiklikler immunolojik yönden tespit edilmiştir. Kontrol grubu dalak hücrelerinin normal yapıda olduğu ve hücrelerin birbiri ile yakın temas halinde olduğu gözlenmiştir. Işık mikroskobunda incelenen Proteus muameleli tavşan dalak dokularından alınan yarı ince kesitlerde hücreler arası ortamda materyal kaybı olduğu, hücreler arasında boşlukların oluştuğu ve apoptotik hücrelerin bulunduğu gözlenmiştir. Elektron mikroskobu gözlemlerinde, kontrol grubuna göre, Proteus uygulanmış denek hücrelerinde yapısal yönden değişiklikler gözlenmiştir. Makrofajların kemotaksi yaptığı, yalancı ayaklar oluşturduğu ve sitoplazmalarında fagositik vakuollerin bulunduğu gözlenmiştir. Dalağın yapısına hakim olan lenfositlerde mitotik aktivite gözlenmiştir. Ayrıca çekirdeklerinde kromatin yoğunlaşması ve perinükleer aralıkta genişlemeler belirgindir. Lenfositlerle makrofajların iletişim halinde olması dikkat çekmiştir.
Mayıs 2010, 38 sayfa
Anahtar Kelimeler: Proteus vulgaris, dalak, tavşan, Geçirmeli Elektron Mikroskobu
(TEM)
ii
ABSTRACT
Master Thesis
THE EFFECTS OF PROTEUS VULGARIS OX19 ON THE SPLEEN CELLS OF
RABBIT
İlknur KELEŞOĞLU
Ankara University Graduate School of Natural and Applied Science Department of Biology
Supervisor: Assoc.Prof.Dr. Nursel GÜL
The effects of Proteus vulgaris OX19 on the spleen cells of rabbits were investigated cytologically. Control group (n=5) and Proteus treated group (n=5) New Zealand male rabbits were used in this stduy. Bacteria were injected to the rabbits in five days periods with increasing dosages for one month. Semithin sections were examined by light microscope (Nikon-Eclipse) and thin sections were examined by Transmission Electron Microscope (Jeol 100CXII). Cytological changes were defined immunologically in spleen tissue due to the antigenic stimulation of bacteria to the rabbits. Spleen cells observed in control group were in normal structure and cells were in close contact with each other. Semihtin sections of Proteus treated rabbit spleen tissue examined by light microscobe showed loss of extracellular space material, forming of gaps between cells and presence of apoptotic cells. Cells of Proteus treated group displayed structural changes as regard to the control group in electron microscope examinations. Chemotaxis of macrophages, forming of pseudopodia and presence of phagocytic vacuoles were observed. Lymphocytes which are major cells of spleen showed mitotic activity. In addition, chromatin condensation in nucleus and dilatations in perinuclear space were significant. Interactions with lymphocytes and macrophage cells were noteworthy.
May 2010, 38 pages
Key Words: Proteus vulgaris, spleen, rabbit, Transmission Electron Microscopy
(TEM)
iii
TEŞEKKÜR
Bu tez çalışmasının her safhasında önerileri ile bana yol gösteren ve yakın ilgisini hiçbir
zaman esirgemeyen danışman hocam, Sayın Doç. Dr. Nursel GÜL’e (Ankara
Üniversitesi Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü), deney aşamalarında hayvan bakımı ve
bakteri enjeksiyonunda yardımcı olan Sayın Yüksek Biyolog İsmail KUTLU’ ya (Refik
Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Müdürlüğü) ve Sayın Veteriner Hekim Ayhan ÇANLI’ya
(Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Müdürlüğü), Elektron Mikroskobunda kesit
inceleme aşamalarında yardımlarını esirgemeyen Uzm. Kadir TUNCEL’e (Ankara
Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü) ve manevi destekleri ile hep yanımda olan
aileme sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
İlknur KELEŞOĞLU
Ankara, Mayıs 2010
iv
İÇİNDEKİLER
ÖZET……………………………………………………………………….…...………i
ABSTRACT………………………………………………………..……….………….ii
TEŞEKKÜR………………………………………………….…..…..…....…….….…iii
SİMGELER DİZİNİ……………………………………………..……...…....….…….v
ŞEKİLLER DİZİNİ………………………………………………...……................…vi
1. GİRİŞ…………………………………………………………………………….…1
2. KAYNAK ÖZETLERİ…………………………………………...……...……...…2
2.1 Dalağın Yapısal Özellikleri……………………………………………..………….2
2.1.1 Dalağın fonksiyonları…...…………………………………….…………..…...…3
2.1.2 Lenfositler……………………………………………….………….…………..…4
2.1.3 Makrofaj hücreleri...………………………………………….……....…...…..…6
2.1.4 Plazma hücreleri…..………………….……………………….……………….....7
2.2 Proteus Cinsi Bakterilerin Genel Özellikleri ve Enfeksiyonlardaki Rolü……....8
3. MATERYAL VE YÖNTEM…………………………………………………..…12
3.1 Bakteri Kültürü……………………………………………………………...……12
3.2 Deney Hayvanlarının Bakımı…………………………………...………...…...…12
3.3 Hayvanlara Proteus Muamelesi………………………………………………..…12
3.4 Elektron Mikroskobu…………………………………………………………..…12
4. BULGULAR………………………….…………………………………………....14
5. TARTIŞMA…………………………………………………………..……........…30
KAYNAKLAR…………………………………………………………...…………....33
ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………………...........……38
v
SİMGELER DİZİNİ
GER Granüllü Endoplazmik Retikulum
IL-1 İnterlökin-1
Ig-A İmmünoglobulin-A
LPS Lipopolisakkarit
PGE Poliakrilamit Jel Elektroforezi
RLV Rauscher Leukaemia Virus
TEM Transmission (Geçirmeli) Elektron Mikroskobu
γ-IF Gamma İnterferon
vi
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 2.1 T lenfositi (Bloom ve Fawcett 1975)………….…………………….……….4
Şekil 2.2 B lenfositi (Bloom ve Fawcett 1975)…………….…………………….…….5
Şekil 4.1 Kontrol grubu tavşan dalağında kırmızı pulpa bölgesi.………………....…..14 Şekil 4.2 Proteus muameleli tavşan dalak kırmızı pulpasından geçen yarı ince kesit...15
Şekil 4.3 Proteus muameleli tavşan dalak dokusundan alınan yarı ince kesit……...…16 Şekil 4.4 Kontrol grubu tavşan dalak dokusundan alınan ince kesit.…………..…...…17
Şekil 4.5 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda makrofaj ve lenfosit etkileşimi…...................................................................................…18 Şekil 4.6 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda etkileşim halinde olan lenfositler ve kemotaksi yapan makrofaj ……………………………..……..19 Şekil 4.7 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda etkileşim halindeki makrofajlar…………………………………………………….…..20 Şekil 4.8 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda makrofaj topluluğu ve kemotaksi yapan makrofaj ………………….…………………………..…21 Şekil 4.9 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda yalancı ayak oluşturmuş makrofajlar……………………………..………………………22 Şekil 4.10 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda dejenere olan ve heterofagozom içeren makrofaj hücresi…………………………...……….23 Şekil 4.11 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda mitokondri sayısı artmış bir makrofaj……………………………...……………….………………..24 Şekil 4.12 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda iletişim halindeki Makrofaj ve lenfositler ……………………..……….……………………25 Şekil 4.13 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda yeni bölünmüş oğul hücreler……………………………………….………………………..…...26 Şekil 4.14 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda, korteksteki lenfosit topluluğu…………………………………………………………...27
vii
Şekil 4.15 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda makrofajların etkileşimi ….…28 Şekil 4.16 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda yalancı ayaklar oluşturmuş ve fagositoz yapan bir makrofaj hücresi……………………....29
1
1. GİRİŞ
Dalak; diyaframın altında, karın boşluğunda yer alan, yumuşak, bol damarlı ve koyu
mor renkli bir organ olup erişkinlerde yaklaşık olarak 150 gr. ağırlığındadır (Chadburn
2000).
Lenfoid bir organ olan dalak, vücudun savunma mekanizmasında önemli yer
tutmaktadır. Dalak, kan hücrelerinin yıkım yeridir. Ayrıca kan hücrelerinden antikorla
kaplı olanları ya da bozuk yapıda olanları sağlam hücrelerden ayırıp ortadan
kaldırmaktadır (Mebius ve Kraal 2005).
Lenfoid bir organ olan dalak, fonksiyon bakımından dolaşım sistemi ile ilgilidir. Yeni
doğanda kan yapımında görevli olan dalak, erişkinlerde eritrositlerin yıkım yeridir.
Dalağın fonksiyonları arasında lenfosit yapımı da önemli yer tutmaktadır (Aytekin ve
Solakoğlu 2006).
Proteus cinsi bakteriler, insan dışkısında normal flora elemanı olarak bulunmaktadırlar.
Bu nedenle toprak, su ve kanalizasyon atığında sıklıkla görülmektedir. Proteus cinsi
bakteriler, insan ya da hayvan vücudunda çeşitli patojenik etkilere sahiptirler
(Peerbooms vd. 1982). Vücut bağışıklığının azaldığı durumlarda çeşitli idrar yolu
enfeksiyonlarına, böbrek ve mesane taşları oluşumuna ve çeşitli bağırsak yolu
enfeksiyonlarına neden olmaktadır (Sareneva vd. 1990).
Bu çalışmada immün sistemi harekete geçiren P.vulgaris OX19 suşunun tavşan dalak
hücrelerinin ince yapısında ne gibi değişikliklere yol açtığını ve hücrelerin davranışına
nasıl etki ettiğini Işık Mikroskobunda ve Geçirmeli (Transmission) Elektron
Mikroskobunda (TEM) gözlemleyerek bilime katkıda bulunmak amaç edinilmiştir.
2
2. KAYNAK ÖZETLERİ 2.1 Dalağın Yapısal Özellikleri Dalak, vücutta lenfatik sistemi oluşturan organların en büyüğüdür. Lenfatik sistem,
enfeksiyonların ve kanserin yayılmasını önlemeye yardım etmesi ve immun sistemde
rol alması sebebi ile önemli bir sistemdir (Witmer ve Steinman 2005).
Dalak, diyaframın sol yarısının hemen altında, karın boşluğunda yer almaktadır
(Chadburn 2000). Dalak, etrafı fibröz kapsül ile sarılı bir organdır. Kapsülden iç kısma
doğru dallanarak uzanan trabekülalar adı verilen yapılar dalak parankimasını
oluşturmaktadır. Dalak parankiması esas itibari ile kapsül ve trabekülaların arasını
dolduran retiküler bağ dokusudur (Junqueria vd. 1998, Parham 2000, Kılıçturgay 2003).
Dalağın çatı yapısı, elastik dokudan meydana gelen trabekülalardır. Trabekülalar
arasında dalak pulpası bulunmaktadır. Köpek ve kedide bol, insanda az olmak üzere düz
kas hücreleri de trabekülada yerleşmiştir. Pulpa, ağ görünümünde fibröz doku ve
aralarında kan hücrelerini, dalağın kendi hücrelerini (pulpa hücrelerini), retikulum
hücrelerini ve iri hücreleri taşıyan bir yapıdır. Pulpa hücreleri fagositik hücrelerdir
(Junqueria vd. 1998, Parham 2000, Kılıçturgay 2003).
Dalak kapsülünde ve trabekülalar içerisinde bulunan düz kaslar ve elastik lifler,
gerektiğinde dalağın büyümesini (kan depo etmesini) ve küçülmesini (içerisindeki kanın
genel dolaşıma verilmesini) sağlamaktadırlar (Burn vd. 2008). Hareket sırasında bu
kılıf sıkışmakta ve dalağın içindeki kanın kaslara gitmesini sağlayarak, kasların yeterli
oranda oksijene kavuşmasına olanak vermektedir. Dolayısıyla dalak, insan veya hayvan
hareket ettiğinde kanın hacmini korumaktadır (Aytekin ve Solakoğlu 2006).
Dalak parankiması yapı ve fonksiyon bakımından kırmızı pulpa ve beyaz pulpa olarak
iki bölüme ayrılmaktadır (Chadburn 2000).
3
• Beyaz pulpa: Lenfatik doku ihtiva eder ve lenfositlerin olgunlaşma yeridir.
Beyaz pulpa lenfosit bakımından zengin olan kısımdır (Witmer ve Steinman
2005).
• Kırmızı pulpa: Dalak sinüzoidleri ve retiküler bağ dokusu kırmızı pulpayı
oluşturmaktadır ve bunların arasında eritrositler bulunmaktadır. Makrofajlar,
lenfositler ve plazma hücreleri de kırmızı pulpada yer almaktadır. Kırmızı
pulpanın süngerimsi yapısı dalağın kan depolamasını sağlamaktadır (Witmer ve
Steinman 2005).
Dalağın büyümesine splenomegali, fazla çalışmasına hipersplenizm denir. Bazı
karaciğer sirozlarında, sıtma gibi kronik enfeksiyonlarda, lösemi gibi kan
hastalıklarında ve Hodgkin hastalığında dalak büyür ve genellikle kansızlığa neden
olabilir (Chadburn 2000). Bu gibi durumlarda dalağın çıkarılmasının yani splenektomi
yapılmasının yarar sağladığı görülmüştür (Stringel vd. 1982, Ellis 2010). Bütün önemli
görevlerine karşın, dalağın çıkarılması, yaşamın sürdürülmesine engel teşkil etmez
(Moran vd. 2003).
2.1.1 Dalağın fonksiyonları
Dalak, kan hücrelerinin depolandığı organdır. Dalak, kan dolaşımındaki yaşlanmış
eritrositlerin ortamdan uzaklaştırıldığı yerdir. Bu nedenle dalak, lenfoid sistemde
antibakteriyel ve antifungal immun aktivitelerde en önemli organlardan biridir. Lenfosit
ve makrofaj taşıması nedeniyle bağışıklık ve fagositoz gibi olaylarda vücut
savunmasında önemlidir (Chadburn 2000).
Ömrünü doldurmuş alyuvarlar dalak tarafından tahrip edilmektedirler. Fagositik pulpa
hücreleri içinde alyuvar parçalanmasının çeşitli evrelerine rastlamak mümkündür
(Mebius ve Kraal 2005)
.
4
Lenf düğümleri lenf dolaşımındaki yabancı nesneleri süzme görevi yapmaktadır.
Karaciğer ile birlikte dalak da canlı ya da cansız cisimler için süzgeç görevini
üstlenmiştir. Kana karışmış canlı ve cansız partikülleri temizlemektedir (Kuby 1997).
Lenf düğümlerinin lenf dolaşımı için süzgeç görevini üstlenmesi gibi dalak da karaciğer
ile birlikte kana karışmış canlı ya da cansız cisimcikler için süzgeç görevi görmektedir.
Kana karışmış antijenler dalakta tutulmaktadır (Chadburn 2000). Bağışıklık olayında
makrofaj denilen hücrelerden başka dalaktaki lenfositlerin de görevi vardır (Parham
2000).
2.1.2 Lenfositler
Kemik iliğindeki lenfatik sistem hücreleri henüz farklılaşmamış lenfositleri
oluşturmaktadır. Farklılaşmamış lenfositler dolaşıma katılmakta ve olgunlaşacakları
yere iletilmektedirler (Blum ve Pabst 2007). Farklılaşmamış T lenfositleri dolaşım
yoluyla timusa gelerek burada olgun T lenfositleri haline dönüşmektedirler (Kuby 1997)
(Şekil 2.1).
Şekil 2.1 T lenfositi (Bloom ve Fawcett 1975)
5
B lenfositleri ise kemik iliğinden köken aldıktan sonra kuşlarda bursa fabricius’a gelip
burada olgunlaşmaktadırlar. Memelilerde ise kemik iliğinde ve bademciklerde
olgunlaştıkları bilinmektedir (Junqueira vd. 1998), (Şekil 2.2).
Şekil 2.2 B lenfositi (Bloom ve Fawcett 1975)
Lenfositler, genel veya lokal olarak vücut savunmasında bağışıklık mekanizmasının
oluşmasında önemli rol oynamaktadırlar (Blum ve Pabst 2007) .
Yabancı protein veya mikroorganizmanın antijenik etkisi ile uyarılmaları halinde,
tanıdıkları özel antijene karşı antikor salan plazma hücrelerine dönüşmektedirler
(Gautreaux vd. 1994).
Lenfositler, ameboid hareket yetenekleri sayesinde kan damarlarından bağ dokusu içine,
özellikle lenfoid organlara geçmektedirler ve bir süre sonra tekrar kana
dönebilmektedirler. Bu şekilde kan ile bağ dokusu ve çeşitli lenfoid organlarda
6
dolaşabilen lenfositler T lenfositleridir ve diğerlerine oranla daha uzun ömürlüdürler
(Blum ve Pabst 2007).
• T Lenfositleri: Hücresel bağışıklık olayından sorumludurlar. Timusta
olgunlaşan T lenfositleri çevre kanındaki lenfositlerin yaklaşık %75’ini
oluşturmaktadır. Lenf düğümlerinde, lenfoid foliküller arasında ve parakorteks
alanda bulunmaktadırlar. Makrofajlar ile işbirliği yaparak antijenik oluşumlara
karşı cevap oluşturmaktadırlar (Parham 2000, Blum ve Pabst 2007).
• B lenfositleri: Kemik iliğinden orijin alan B lenfositleri karaciğer, dalak ve lenf
düğümlerinin lenfoid foliküllerinde, subkapsüler ve medullar alanlarda
yerleşmektedirler. Vücuttaki tüm lenfositlerin %25’ini oluşturmaktadırlar.
Yaşam ömürleri kısadır. Tanıdıkları özel antijenlere karşı antikor yapan güçlü
plazma hücrelerine dönüşen lenfositlerdir (Parham 2000, Blum ve Pabst 2007).
2.1.3 Makrofaj hücreleri
Makrofajlar, dokularda bulunan patojenlerin, ölü hücrelerin ve hücresel kalıntıların yok
edilmesinden sorumlu hücrelerdir. Doğuştan gelen bağışıklık sisteminin önemli bir
üyesidirler (Varin ve Gordon 2009).
Makrofajların ana görevi, patojenleri ve ölü dokuları ortadan kaldırılmaktır. Hücre
dışından gelen uyarılara tepki göstermede makrofajların özel bir yeri vardır (James ve
Nacy 1993, Varin ve Gordon 2009).
Makrofajlar, proteinler ve polisakkaritler gibi hücre dışı moleküllerle tepkimeye girerek,
bunları içlerine almaktadırlar ve metabolik değişikliğe uğratmaktadırlar. Bu moleküller,
sıvı içinde serbest olabilecekleri gibi mikroorganizmaların yapısında da
bulunabilmektedir (Gordon vd. 1992, Paulnock 1992).
7
Makrofajların sekresyon yetenekleri çok yüksektir. Birçok biyoaktif maddeler üretip
hücre dışına vermektedirler. Sekresyon ürünleri arasında proteazlar, komplement
proteinleri, interlökin-1 (IL-1) gibi büyüme faktörleri bulunmaktadır. Bütün bu
maddelerin yangı olayında rolleri bulunmaktadır (Gordon vd. 1992). Makrofajlar, çeşitli
dokularda kritik bölgelere yerleşmektedirler. Genellikle kılcal damarlara, bağdoku, kan
ve lenf damarları gibi bölgelerin yakınlarına yerleşmişlerdir (Goel vd. 2002).
Makrofajlar; B ve T lenfositleri ile tepkimeye girmekte ve immün bağışıklık
reaksiyonlarında önemli roller üstlenmektedir (Paulnock 1992). Makrofaj-lenfosit
işbirliğinde iki önemli unsur bulunmaktadır:
i. Protein antijenlerden çoğu hücre içine alınarak biyokimyasal değişikliğe
uğramaktadır ve böylece orijinal proteinden farklı bir bileşik bağışıklık sistemi
tarafından tanınır hale gelmektedir (Paulnock 1992, Varin ve Gordon 2009).
ii. Makrofajlar ve lenfositler birbirinin davranışını değiştirmektedirler. Bu
etkilerini gamma interferon (γ-IF) ve interlökin-1 (IL-1) gibi çeşitli biyoaktif moleküller
salgılayarak yapmaktadırlar (Gordon vd. 1992, Paulnock 1992).
2.1.3 Plazma hücreleri Plazma hücreleri, organizmanın sıvısal dirençliliğinde çok önemli rol oynayan,
antikorları salgılayan immün sistem hücreleridir (Chen-Kiang 2005). Antijenik uyarılar
sonucu, B lenfositlerinin çoğalıp farklılaşmasıyla meydana gelmektedirler (Deceunynck
ve Bataille 2004). Lenf düğümleri ve dalakta çok bulunan hücrelerdir. Doğuştan çok
fazla veya çok az sayıda olabilmektedirler (Chen-Kiang 2005).
Çekirdekleri küreseldir, çekirdekteki kromatin dağılımı tipiktir. Merkezden çevreye
doğru yayılan kalın ökromatin bölge, plazma hücresine özgü çekirdek görünümünü
kazandırmaktadır. Çekirdeğin yanında büyük bir golgi kompleksi bulunmaktadır.
8
Sitoplazmanın geri kalanı granüllü endoplazmik retikulum ile kaplıdır. Bu durum
sitoplazmaya bazofilik özellik kazandırmaktadır (Manz vd. 2002, Chen-Kiang 2005).
Kişilerin dokularında fazla sayıda plazma hücresi ve kanlarında yoğun antikor
bulunmasına Hiperglobulinemia; kişilerin antijene karşı hiç antikor üretememesi, yani
plazma hücrelerinin vücutta hiç bulunmamasına Agammaglobulinemia adı
verilmektedir (Manz vd. 2002).
2.2 Proteus Cinsi Bakterilerin Genel Özellikleri ve Enfeksiyonlardaki Rolü
Proteus cinsi ilk defa 1885 yılında Hauser tarafından tanımlanmıştır. Araştırıcı,
bakterinin yüksek organizmalarda patolojik durumlardaki olası rollerini dikkate almıştır.
Bu roller daha sonraki yıllarda tamamıyla açıklanmıştır (Rozalski vd. 1997).
Proteus cinsi Enterobacteriaceae familyasına aittir. Bu türü familyanın diğer
gruplarından ayıran tanımlanmış en önemli özellikleri, herhangi bir durum karşısında
yığın, küme oluşturmalarıdır. Proteus türleri toplu halde büyümektedirler (Clegg ve
Gerlach 1987).
Proteus cinsine ait mikroorganizmalar doğal çevrede çok geniş yayılım göstermektedir.
Kirli sularda, toprakta ve gübrede bulunabilmektedir. Proteus cinsi bakteriler, insan ve
hayvan bağırsağında bulunmaktadır. Ekolojik açıdan önemli roller üstlenmektedirler
(Rozalski vd. 1997).
Proteus cinsi 4 tür içermektedir: P.vulgaris, P. mirabilis, P. penneri ve P. myxofaciens.
P. myxofaciens insan enfeksiyonlarında çok önemli değildir. Porthetria dispar olarak
adlandırılan, yaşayan ya da ölü çingene güvesi larvalarından izole edilmiştir. P. penneri,
P.vulgaris biyogrupları arasındaki DNA-DNA bağıntıları incelenirken tür olarak
önerilmiştir (Hickman vd. 1982).
9
Proteus’ ların tanımlanması ve tiplendirilmesi hücre proteinlerinin ya da dış membran
proteinleri ve multilokus enzim profillerinin elektroforetik pattern analizleri
görüntülenerek yapılmıştır (Cook vd. 1995).
Proteuslar, aerobik ve fakültatif anaerobik koşullarda proteolitik aktivite
sergilemektedirler. Aminoasitlerin oksidatif deaminasyonu ve üreyi amonyak ve
karbondioksite parçalayabilme yetenekleri bu bakterilerin en tipik biyokimyasal
özellikleridir (Stankowska vd. 2008).
Proteus türleri, uygun koşullar altında; immunolojik enfeksiyonlara ve çeşitli patolojik
durumlara sebep olabilmektedirler. Bu tür enfeksiyonlara P.vulgaris, P.penneri ve
P.mirabilis türleri sebep olmaktadır. Bununla birlikte P.mirabilis en yaygın patojendir.
Bu türün insan bağırsağında enfeksiyon yapma oranı %25 olarak açıklanmaktadır. İnsan
vücudunun bu bölümü bu bakteriler için majör rezervuardır ve bu durum
otoenfeksiyonlara ve bakterilerin insandan insana yayılmasına neden olmaktadır
(Peerbooms vd. 1985).
Proteuslar, insan ya da hayvan vücudunda çeşitli patojenik etkilere sahiptirler. Vücut
bağışıklığının azaldığı durumlarda akut veya kronik pyelonefritis başta olmak üzere
çeşitli idrar yolu enfeksiyonlarına, böbrek ve mesane taşları oluşumuna ve çeşitli
solunum ve bağırsak yolu enfeksiyonlarına neden olmaktadır. Proteus bağımlı idrar
yolu enfeksiyonları tedavisi zor, sürekli ve hatta bazen öldürücü olarak bilinmektedir.
Çoğu hastada daha şiddetli seyretmektedir (Sareneva vd. 1990).
Proteus basilleri böbrekte bulunduğu zaman akut pyelonefritis olarak karakterize edilen
histolojik zararlara neden olmaktadır. İdrar yolu enfeksiyonunun yanı sıra P.mirabilis
ve P.vulgaris, kontamine et ya da diğer yiyeceklerin tüketimi sonucu gastroenteritise
neden olmaktadır. Ayrıca solunum sisteminde, gırtlakta, kulakta, burunda ve deride
etiyolojik faktör olarak tanımlanmıştır. Bu etkiler başta lipopolisakkarit yapısı olmak
üzere; fibril, flagella, membran dışı proteinler, immunoglobulin A (Ig-A) proteazları,
10
hemolizinler, amino asit deaminazlar gibi faktörler aracılığıyla gerçekleşmektedir.
Ayrıca bakterilerin koloni oluşturması da virülent faktördür (Peerbooms vd.1982,
Sareneva vd. 1990, Rozalski vd. 1997).
Farklı Proteus türlerinde, Poliakrilamit Jel Elektroforezi (PGE) yöntemi kullanılarak
elde edilen üreaz izoenzim varyasyonları sonucunda üreaz enziminin de idrar yolu
enfeksiyonlarında virülent faktör olarak rol oynadığı tespit edilmiştir (Senior vd. 1980).
İdrar yolu enfeksiyonlarında en yaygın komplikasyonlar, polisakkaritin doğal kimyasal
yapısında bulunan ürin minerallerinin kristalize olması sonucu ortaya çıkmaktadır
(Torzewska vd. 2003).
Proteus cinsi bakterilerin serolojik spesifiklikleri, lipopolisakkarit zincirinde spesifik O
polisakkarit zincirlerinin (O-antijeni) yapısı ile tanımlanmaktadır. Membran
polisakkaritleri Proteus’lar için virülens faktör olarak rol oynamaktadır (Bartodziejska
vd. 1996).
Biyolojik açıdan endotoksin olarak kabul edilen lipopolisakkaritler, gram negatif bakteri
türlerinde; ateş, hipertansiyon, damariçi koagülasyon ve öldürücü şok gibi çok geniş
patofizyolojik etkilere neden olmaktadır (Nielubowicz vd. 2008).
Lipopolisakkaritler (LPS) dış zarın ana bileşenidir ve gram negatif bakterilerin patojenik
faktörlerinden biridir. O antijeni P.mirabilis ve P.vulgaris türlerinde 60 farklı şekilde
sınıflandırılmıştır (Zych vd. 2005).
Proteus lipopolisakkaritlerine ait kimyasal ve immunokimyasal çalışmalar, bakterileri
sınıflandırmadaki moleküler esasları tespit etmek ve Proteus’ların immun sistemdeki
spesifikliklerinin moleküler seviyesini anlayabilmek için çok önemlidir. Özellikle
P.mirabilis cinsi bakterilerde spesifik O polisakkaritleri asidik ya da bazik
komponentler içermektedir. Proteus polisakkaritlerinin asidik karakterleri Mg² ve Ca²
gibi metal katyonlarla bağlanabilmeyi sağlamaktadır. Böylece meydana gelen
elektrostatik interaksiyonlar bakterilerin idrar yoluna tutunmasına olanak vermektedir
11
(Perepelov vd. 2002). P.vulgaris OX19 ve OX2 ve P.mirabilis OXK türlerinin O-
spesifik polisakkaritleri daha fazla dikkat çekmiştir. Bu serogrup zincirleri hasta
kişilerdeki antikorlar ile çapraz reaksiyona girerek enfeksiyona neden olmaktadır
(Perepelov vd. 2005).
Epitel yüzeylere bakterilerin tutunması en önemli virülens faktördür. Özellikle Proteus
türlerinin neden olduğu enfeksiyonlarda üroepitelyal hücrelere bakterilerin adezyonu
oldukça önemlidir. Bakteri adezyon kapasitesi, bakteri hücresinde fibrillerin varlığı ile
ilişkilidir. Benzer şekilde, Proteus türlerinde de üroepitelyal hücrelere bakterilerin
tutunmasından fibriller sorumludur (Pellegrino vd. 2003).
Üropatojenik P.mirabilis HU1069 suşundan izole edilen ve üroepitelyal hücre adezyon
proteini olarak adlandırılan bir proteinin, bakterilerin üroepitelyal hücrelere atakta
bulunmasından sorumlu olduğu kabul edilmiştir (Pellegrino vd. 2003).
Fibrillere benzer şekilde flagella da hastalık etkeni olan mikroorganizmalarda koloni
oluşturma ve yayılmayı kolaylaştırma gibi özelliklerinden dolayı virülent faktör olarak
önemli rol oynamaktadır (Rozalski vd. 1997, Pellegrino vd. 2003).
Yapılan araştırmalar doğrultusunda, bu tez çalışmasında deneysel olarak tavşanlara
enjekte edilen Proteus vulgaris OX19 suşunun tavşan dalak hücrelerinin ince yapısında
meydana getirdiği patolojik etkiler Işık Mikroskobu ve Geçirmeli Elektron
Mikroskobu’nda (TEM’de) gözlenmiştir.
12
3. MATERYAL VE YÖNTEM
3.1 Bakteri Kültürü
Proteus vulgaris OX19 kültürü (Pasteur Enstitüsü, Ürün no:54160) Refik Saydam
Hıfzısıhha Üretim Merkezi’nde yapılmıştır. Bakteriler %1’lik Glukoz içeren Nutrient
Broth sıvı besiyerinde ve inkübatörde (37 οC) yetiştirilmiştir.
3.2 Deney Hayvanlarının Bakımı
Çalışmada kullanılacak olan New Zealand yetişkin erkek tavşanları Hıfzısıhha Deney
Hayvanları Üretim Merkezi’nden alınmıştır. 2.5 ± 0.4 kg ağırlığındaki toplam 10 adet
tavşanın 5 tanesi kontrol grubu 5 tanesi de Proteus muameleli grup olarak
değerlendirilmiştir. Hayvanların her biri ayrı kafeslerde olmak üzere uygun fotoperiyot
ve oda sıcaklığı şartlarında bulundurulmuştur. Deneylere başlamadan 10 gün önce
hayvanlar karantinaya alınmıştır.
3.3 Hayvanlara Proteus Muamelesi
Logaritmik fazın sonunda bakteriler santrifüj edilerek serum, fizyolojik tuz çözeltisi ile
Mc Ferland yoğunluğunda yani 2.109 bakteri/ml oranında sulandırılmıştır. Bakteriler
tavşanlara beş günlük aralıklarla ve artan dozlarda (0.5 ml, 1 ml, 2ml, 4 ml, 5 ml)
enjekte edilmiştir. İlk doz (0.5 ml) subkutan (deri altı) yoldan diğer dozlar ise
intravenöz (damar içi) yoldan enjekte edilmiştir. Kontrol grubu tavşanlara ise aynı
aralıklarda ve aynı miktarlarda fizyolojik tuz çözeltisi enjekte edilmiştir (Bartodziejska
vd. 1996).
3.4 Elektron Mikroskobu
Proteus vulgaris OX19 enfeksiyonundan bir ay sonra kontrol ve Proteus muameleli
tavşanlardan intravenöz yoldan 120 mg/kg sodyum barbitat anestezisi altında dalak
örnekleri disekte edildi (Zagzag vd. 1988).
13
Örnekler aşağıdaki işlemlerden geçirilerek elektron mikroskobunda incelenmeye
hazırlandı:
i. Deney hayvanlarından alınan örnekler, 0.1 M Sodyum fosfat tamponunda, pH 7.4’
de yıkandı.
ii. Yıkanan örneklerin %2.5’ luk Gluteraldehitte (0.1 M Sodyum fosfat tamponunda
hazırlanmış) ilk tespiti yapıldı (2 saat, +4 °C’de).
iii. İlk tespit işleminden sonra örnekler aynı tampon ile yıkandı (1 saatte 3 kez
solüsyon değişimi yapılarak yıkandı).
iv. Örneklerin, % 1’lik Osmium tetroksit çözeltisi ile ikinci tespiti yapıldı (1 saat, +4
°C’de).
v. Osmium tetroksit çözeltisi ile yapılan tespitten sonra örnekler, Sodyum fosfat
tamponu ile 1 saat yıkandı.
vi. Fiksasyon işlemlerinden sonra, örnekler çeşitli derecelerdeki alkol serilerinde (%
70’lik, % 80’lik, % 90’lık % 100’lük) 5’er dakika bekletilerek dehidre edildi.
vii. Dehidrasyondan sonra, gömme ortamına geçiş aşamasında, 3 hacim Propilen
oksit+1 hacim Glauert’in (1958) Araldit CY212 gömme ortamı, 1 hacim Propilen
oksit+1 hacim Glauert’in (1958) Araldit CY212 gömme ortamı ve 1 hacim
Propilen oksit+3 hacim Glauert’in (1958) Araldit CY212 gömme ortamı
karışımında 30’ar dakika bekletildi.
viii. Örnekler Glauert’in (1958) Araldit CY212 gömme ortamına alınıp 12 saat 45
°C’de ve 12 saat 65 °C ’de bekletildi.
ix. Gömme ortamında bloklanmış örneklerden ultramikrotomla yarı ince ve ince
kesitler alındı.
x. Yarı ince kesitler, Toluidin blue ile boyandı ve Nikon-Eclipse marka ışık
mikroskobunda incelendi.
xi. Bakır gritler üzerine alınan ince kesitler Kurşun sitrat ve %2’lik Uranil asetat ile
boyandı. Jeol 100CXII marka elektron mikroskobunda 80 KV’de incelendi.
Fotoğraflar Kodak marka elektron mikroskop filmine çekildi (Hayat 1981).
14
4. BULGULAR
Yapılan tez çalışmasında, tavşanlara Proteus vulgaris OX19 suşu enjekte edilmiştir.
Kontrol grubu ve Proteus enjekte edilmiş tavşan dalak örneklerinden yarı ince ve ince
kesitler alınıp Işık Mikroskobunda ve Geçirmeli Elektron Mikroskobunda (TEM'de)
incelenmiştir.
Kontrol grubu tavşanların dalaklarından alınan yarı ince kesitler ışık mikroskobunda
incelendiğinde hücrelerin homojen bir dağılım gösterdikleri tespit edilmiştir. Hücrelerin
birbirleriyle yakın temas ettiği ve normal hücre özellikleri gösterdikleri belirlenmiştir.
Dalağın kırmızı pulpasında çoğunlukla lenfositler ve eritrositlerin bulunduğu
gözlenmiştir (Şekil 4.1)
Şekil 4.1 Kontrol grubu tavşan dalağında kırmızı pulpa bölgesi
L. Lenfosit, M. Makrofaj, E. Eritrosit x1000
15
Proteus muameleli tavşanların dalaklarında kırmızı pulpa bölgesinden geçen kesitlerde
kontrol grubuna göre; damarlanma, hücreler arası boşluklarda materyal kaybı,
hücrelerin birbirlerinden ayrılması, makrofaj artışı gözlenmiştir (Şekil 4.2).
Şekil 4.2 Proteus muameleli tavşan dalak kırmızı pulpasından geçen yarı ince kesit
D. Damar, M.Makrofaj, N. Nötrofil, (→). Hücreler arası alanda açılmalar, (==>) Hücreler arası alanda erimeler x1000
16
Proteus enjekte edilmiş tavşanların dalak beyaz pulpası ışık mikroskobunda
incelendiğinde hücreler arası boşlukların arttığı, lenfositlerin yoğunlaştığı ve
damarlanmanın olduğu gözlenmiştir (Şekil 4.3)
Şekil 4.3 Proteus muameleli tavşan dalak dokusundan alınan yarı ince kesit
D. Damar, (→). Hücreler arası açılma, L. Lenfosit x1000
17
Kontrol grubu tavşan dalak hücrelerinden alınan ince kesitler TEM’de incelendiği
zaman normal hücre özellikleri gösterdikleri tespit edilmiştir (Şekil 4.4).
Şekil 4.4 Kontrol grubu tavşan dalak dokusundan alınan ince kesit
Mf. Makrofaj, L. Lenfosit x6000
18
Proteus enjekte edilmiş tavşanlardan alınan doku örneklerinde, hücrelerin birbirleriyle
etkileşim halinde oldukları gözlenmiştir. Örneğin, makrofaj hücresi ile lenfosit hücresi
arasındaki etkileşim dikkati çekmiştir. Lenfositin çekirdeğinde kromatin yoğunlaşması
ve perinükleer aralıkta genişleme gözlenmiştir. Makrofaj hücresinde lenfositte olduğu
gibi, çekirdekte kromatin kaybı, perinükleer aralıkta genişleme, sitoplazmada
mitokondri artışı ve fagositik vakuol gözlenmiştir (Şekil 4.5).
Şekil 4.5 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda makrofaj ve lenfosit etkileşimi
Mf. Makrofaj, L.lenfosit, Fv. Fagositik vakuol, M. Mitokondri, Pa. Perinükleer aralık, K. Kromatin yoğunlaşması x16000
19
Proteus muameleli dalak örneklerinde lenfositlerin birbiriyle de etkileşim halinde
oldukları ve sitoplazmik uzantılar oluşturdukları tespit edilmiştir. Hücre zarında
bütünlük olmadığı yer yer kayıplar olduğu gözlemlenmiştir (Şekil 4.6). Bakterilerin
etkisine bağlı olabileceği düşünülerek, makrofajların kemotaksi yaptığı da gözlenmiştir
(Şekil 4.6).
Şekil 4.6 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda etkileşim halinde olan lenfositler ve kemotaksi yapan makrofaj L. Lenfosit, M. Makrofaj, (→) Sitoplazmik uzantılar x7200
20
Proteus muameleli dalak örneklerinin bazı kesitlerinde, dalağın medulla kısmında
makrofajların bir arada oldukları gözlenmiştir. Bu hücrelerin sitoplazmalarında
mitokondrilerin bol miktarda bulunduğu tespit edilmiştir (Şekil 4.7). Mitokondrilerin
fazla olması, hücrenin aktif halde olabileceğini düşündürmektedir.
Şekil 4.7 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda etkileşim halindeki makrofajlar
Mf. Makrofaj, M. Mitokondri x6000
21
Doku örneklerinde bakteri enfeksiyonuna bağlı olarak uyarılan makrofajların
kemotaksisine sıkça rastlanmıştır (Şekil 4.8).
Şekil 4.8 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda makrofaj topluluğu ve kemotaksi
yapan makrofaj Mf. Makrofaj x10000
22
Diğer elektronmikrograflarda gözlendiği gibi, hücrelerin birbirleriyle temas halinde
olmaları dikkati çekmiştir. Makrofajlardan birinin yalancı ayak oluşturduğu diğerinin
ise sitoplazmasında fagositik vakuollerin bulunduğu tespit edilmiştir (Şekil 4.9). Hatta
üç makrofajın bir araya gelerek grup oluşturduğu Şekil 4.9’de gözlenmiştir.
Şekil 4.9 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda yalancı ayak oluşturmuş makrofajlar
Fv. Fagositik vakuol, Mf. Makrofaj, (→) Yalancı ayak x7200
23
Proteus enfeksiyonuna bağlı olarak makrofajların heterofagozom adı verilen sekonder
lizozomları içerdiği tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra hücrede bol miktarda mitokondri
ve E.R. organellerinin bulunduğu dikkati çekmiştir. Fakat bu hücrenin bir yandan da
dejenere olduğu gözlenmiştir. Çünkü hücre zarında yer yer kopmalar tespit edilmiştir
(Şekil 4.10).
Şekil 4.10 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda dejenere olan ve heterofagozom
içeren makrofaj hücresi Ly. Lizozom, L. Lenfosit, M. Mitokondri, E.R. Endoplazmik retikulum, (→) Hücre zarının parçalandığı bölge x16000
24
İncelenen bir diğer elektronmikrografta, sitoplazmasında bol miktarda mitokondrisi
bulunan ve genişlemiş bir çekirdeğe sahip makrofaj hücresi gözlenmiştir. Aynı doku
örneğinde, kromatin yoğunluğu artmış ve perinükleer aralığı genişlemiş lenfosit hücresi
de tespit edilmiştir (Şekil 4.11). Hücrelerin bu yapısı göz önüne alındığında Proteus
vulgaris OX19 suşunun dalak hücrelerinin immünolojik fonksiyonuna neden olabildiği
düşünülmektedir.
Şekil 4.11 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda mitokondri sayısı artmış bir
makrofaj Gn. Genişlemiş nükleus, Mf. Makrofaj, L. Lenfosit x10000
25
Proteus muameleli dalak örneklerinde bakterinin etkisine bağlı olarak hücrelerin sürekli
iletişim halinde oldukları ve bir takım yapısal değişikliklere sahip oldukları
gözlenmiştir. Bu hücre topluluklarından makrofaj hücresinin sitoplazmasında
mitokondri sayısında artış olduğu gözlenmiştir. Yine bu hücrelere yakın temas halinde
bulunan bir hücrenin sitoplazmasında yoğun materyal birikimi görülmüştür (Şekil 4.12).
Şekil 4.12 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda iletişim halindeki makrofaj ve
lenfositler Mf. Makrofaj, L. Lenfosit, (→) Yoğun materyal birikimi, M. Mitokondri x7200
26
Patolojik ve fizyolojik şartlara bağlı olarak hücrelerde mitotik aktivitelerin olduğu
bilinmektedir. Bakteriyel uyarılara bağlı olarak hücrelerde mitotik aktiviteler
gerçekleşmektedir.
Çalışmada kullanılan Proteus muameleli dalak örneklerinde hücrelerin mitoz aktivitesi
gösterdiği tespit edilmiştir. Şekil 4.13’de yeni bölünmüş iki oğul hücre ile telofaz
safhasında olan iki ayrı hücre gözlenmiştir.
Şekil 4.13 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda yeni bölünmüş oğul hücreler
(→) Oğul hücreler, (==>) Telofaz safhasındaki hücreler x6000
27
İncelenen Proteus muameleli doku örneklerinde çekirdek materyali hiyalinleşmiş büyük
bir lenfositin etrafında bol miktarda lenfosit bulunduğu gözlenmiştir (Şekil 4.14).
Antijenle uyarılan doku örneklerinde, antijenik uyarılma sonucu hücrelerin bir araya
gelerek grup oluşturması olayına bir çok doku örneğinde rastlanmıştır.
Şekil 4.14 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda, korteksteki lenfosit topluluğu N. Nukleus, L. Lenfosit, (→) Çekirdekte kromatin kaybı x6000
28
Proteus uygulamasından sonra hücreler arası alanda genişlemeler gerçekleşmiştir.
Proteus muameleli dalak örneklerinde, birbiri ile sıkı temas halinde bulunan makrofajlar
dikkat çekmiştir. Bu doku kesitlerinde, fagositoz yapmış ve sitoplazmada birbiri ile
etkileşim halinde olan bol miktarda makrofaj hücresine rastlanmıştır. Bu makrofajlardan
biri fagositik vakuole ve bol mitokondriye sahiptir (Şekil 4.15).
Şekil 4.15 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda makrofajların etkileşimi
Mf. Makrofaj, Fv. Fagositik vakuol, M. Mitokondri x7200
29
Proteus enjekte edilmiş tavşanlardan alınan doku örneklerinde makrofajların aktif
olduğu dikkat çekmiştir. Bu hücrelerin fagositoz olayını gerçekleştirdiği ve buna bağlı
olarak yalancı ayaklar oluşturduğu gözlenmiştir. Fagositoz yapan makrofajın
fonksiyonuna bağlı olarak çekirdeğinde kromatin yoğunlaşması ve perinükleer aralıkta
genişlemeler görülmüştür (Şekil 4.16).
Şekil 4.16 Proteus muameleli tavşan dalak dokusunda yalancı ayaklar oluşturmuş ve
fagositoz yapan bir makrofaj hücresi Mf. Makrofaj, (==>) Fagosite edilen yabancı materyal, (→) Genişleyen perinükleer aralık, H. Heterokromatin maddesi x10000
30
5. TARTIŞMA
Tavşan dalak hücrelerine Proteus vulgaris OX19 suşunun etkileri TEM’de
incelenmiştir. Antijenik uyarılma sonucu doku veya organda görülen başlıca morfolojik
değişim, aynı hücre gruplarının bir araya gelerek grup oluşturmasıdır. Bunun yanı sıra
lenfosit hücrelerinin çekirdeklerinde meydana gelen değişimler dikkat çekmiştir.
Enfekte olmuş tavşan dalak hücrelerinin incelenmesi sonucunda, antijenik uyarılara
karşı kemotaksi yapan ve yalancı ayak oluşturmuş makrofaj hücrelerine çok sık
rastlanmıştır. Ayrıca makrofajların sitoplazmalarında mitokondri artışı olduğu tespit
edilmiştir. Bunun yanı sıra makrofaj ve nötrofillerin sitoplazmik uzantılar ve fagositik
vakuoller oluşturdukları dikkati çekmiştir. Bu hücrelerin çok sayıda ve birbirleriyle sıkı
temas halinde bulunması da dikkati çekmiştir. Lenfositlerin mitotik aktivite
gösterdikleri, çekirdeklerinin perinükleer aralıklarının genişlediği, kromatin
materyallerinin arttığı gözlenmiştir.
Sareneva ve arkadaşları (1990), Proteus cinsinin fizyolojik problemi olan kişilerde
sıklıkla bulunduğunu ve enfeksiyonlara sebep olduğunu bildirmişlerdir. Proteusların
enfeksiyonel etkilerinin; başta lipopolisakkarit yapısı olmak üzere, fibril, flagella,
membran dışı proteinler, hemolizinler, aminoasit deaminazlar gibi faktörler aracılığıyla
gerçekleştiği rapor edilmiştir (Peerbooms vd. 1982, Sareneva vd. 1990, Rozalski vd.
1997). Bu virülent faktörler ile benzerlik gösteren birkaç çalışma yapılmıştır. Örneğin,
Brooks ve arkadaşları (1988), virülent bir faktör olan hemolizinin, idrar yolu
enfeksiyonuna neden olan E.coli bakterisi tarafından da üretildiğini bildirmişlerdir. Tüm
P.vulgaris suşlarında hemolitik aktivite gözlenmiştir (Peerbooms vd. 1985).
İntraselüler bir parazit olan Toxoplasma gondii, bir çok ökaryotik hücreyi; genellikle
makrofajları, epitel hücreleri, fibroblastları enfekte ederken T ve B lenfositleri ile
granülositleri nadiren enfekte etmektedir (Chai vd. 1997). Chai ve arkadaşları (1997)
tarafından yapılan araştırmada Toxoplasma gondii ile enfekte edilen BALB/c veya CBA
31
farelerinin dalak dokularını elektron mikroskobunda incelediklerinde, T lenfositlerinin
çekirdeklerinin periferale doğru yerleştiklerini, sitoplazmalarında parazitin bulunduğu
fagositik vakuol oluştuğunu ve mitokondri sayısında artış olduğunu bildirmişlerdir.
Yapılan bu tez çalışmasında, Proteus enjekte edilen tavşanların dalak hücrelerinin ince
yapısı elektron mikroskobunda incelendiğinde lenfositlerin çekirdek yapısında bazı
değişikliklerin meydana geldiği tespit edilmiştir. Örneğin, lenfositlerin çekirdek
zarlarında parçalanma, kromatin kaybı ve piknotik çekirdek oluşumu gözlenmiştir.
Makrofajlarda ise mitokondri sayısındaki artış dikkati çekmiştir.
Yang ve arkadaşları (2008), tifüs hastalarından izole ettikleri Orientia tsutsugamushi
bakterisini farelere enjekte etmişler ve bu deney hayvanlarından aldıkları dalak
örneklerini geçirmeli elektron mikroskobunda incelemişlerdir. Bu araştırmalar
sonucunda, enfeksiyonel ajanın farklı olmasına rağmen dalak hücrelerinin ince
yapısında Chai ve arkadaşlarının (1997) ortaya çıkardığı sonuçlar ile benzer gözlemler
elde etmişlerdir. Farelerin dalağındaki makrofajlarda fagozomların arttığını, E.R.
sayısının azaldığını, E.R. sisternalarının genişlediğini ve nukleus membranlarının yer
yer parçalandığını tespit etmişlerdir. Proteus ile muamele edilen tavşanların dalak
örneklerinde bazı makrofajların hücre zarlarının yer yer parçalanması diğer
araştırıcıların bulguları ile benzerlik göstermektedir.
Armstrong ve Sword (1966) Listeria monocytogenes bakterisinin fare dalak hücrelerine
etkilerini incelediklerinde Yang ve arkadaşları (2008) ile benzer sonuçlar elde
etmişlerdir. Araştırıcılar geçirmeli elektron mikroskobu ile yaptıkları incelemeler
sonucu enfekte olmuş dalak hücrelerinde, çekirdek zarlarında parçalanmalara,
sitoplazmalarında mitokondri sayısında artışına ve makrofaj hücrelerinde fagositik
vakuollere rastlamışlardır.
Proteus bakterisindeki virülent faktör olan hemolizin sentezinin Listeria monocytogenes
türlerinde de bulunduğunu ve bu virülent faktörün hücrelerde bazı yapısal değişikliklere
neden olduğu öne sürülmüştür (Armstrong ve Sword 1966, Peerbooms vd. 1985).
Proteus muameleli tavşanlardan aldığımız dalak lenfositlerinin ince yapısında da benzer
32
değişiklikler gözlenmiştir. Bazı hücrelerde hücre zarında kayıp, kırılma veya
bütünlüğün kaybolduğu görülmüştür. Çekirdek zarı parçalanması, sitoplazmik fagositik
vakuoller, mitokondri sayısında artış gibi değişimler dikkat çekmiştir. Bazı hücre
çekirdeklerinde kromatin kaybı ve sitoplazmada kayıp gözlenmiştir.
Donald ve Griensen (1974) yaptığı bir çalışmada dişi farelerin dalak dokusunda
Rauscher Leukaemia Virus (RLV) enfeksiyonunun etkilerini araştırmıştır. Donald ve
Griensen, RLV enfeksiyonundan 6 gün sonra farelerden aldığı dalak örneklerinin
yapısal değişikliklere uğradığını tespit etmiştir. Hücrelerin apoptozisine bağlı olarak
sitoplazmalarında materyal yoğunlaşmaları, vakuol oluşumları ve hücre zarlarında
tomurcuklanmalar meydana geldiği rapor edilmiştir. RLV enfeksiyonundan 17 gün
sonra ise dalak örneklerinde anormal hücre çoğalması ve apoptotik hücrelerin
bulunduğu tespit edilmiştir. Proteus muameleli tavşan dalak örneklerinde, RLV
enfeksiyonu sonucu fare dalak hücrelerinde görülen yapısal değişiklikler ile benzer
sonuçlar tespit edilmiştir. Örneğin, lenfositlerde piknotik çekirdek, makrofajlarda
sitoplazmalarında fagositik vakuoller ve yine makrofajlarda hücre zarında
parçalanmalar gözlenmiştir.
Yapılan bu tez çalışmasının, enfeksiyonel durumlarda dalağın immunolojik yönden
önemini ortaya koymak amacıyla yapılacak olan mikroskobik çalışmalara ve bilime
katkıda bulunabileceği düşünülmektedir.
33
KAYNAKLAR
Armstrong, B. A. and Sword, C. P. 1966. Electron microscopy of Listeria
monocytogenes-infected mouse spleen. Journal of Bacteriology, 91(3),
1346-1355.
Aytekin, Y. ve Solakoğlu, S. 2006. Temel Histoloji, 1. Baskı, Nobel Tıp Kitabevleri,
512 s., İstanbul.
Bartodziejska, B., Radziejewska, J., Lipinska, M., Knirel, A. Y., Kononov, L. O.,
Chernyak, A. Y., Mayer, H. and Rozalski, A. 1996. Structural and
immunochemical studies on the lipopolysaccharide of the ‘T-antijen’-
containing mutant Proteus mirabilis R14/1959. FEMS Immunology and
Medical Microbiology, 13(2), 113-121.
Bloom, W. and Fawcett, D. W. 1975. A Textbook of Histology, 1. Ed., Saunders, 858
p., Philadelphia, USA.
Blum K. S. and Pabst, R. 2007. Lymphocyte numbers and subsets in the human blood:
Do they mirror the situation in all organs? Immunology Letters, 180(1), 45-
51.
Brooks, J. B., Basta, M.T. and Kholy, A.M. 1988. Studies of metabolites in diarrheal
stool specimens positive for Klebsiella, Serratia and Proteus spp. by
frequency-pulsed electron-capture gas chromatography. Journal of
Chromatography B: Biomedical Sciences and Applications, 430(1), 209-
221.
Burn, S. F., Boot, M. J., Angelis, C., Doohan, R., Arques, C. G., Torres, M. and Hill, R.
E. 2008. The Dynamics of spleen morphogenesis. Developmental Biology,
318(2), 303-311.
Chadburn, A. 2000. The spleen: Anatomy and anatomical function. Seminars in
Hematology, 37(1), 13-21.
34
Chai, J. Y., Kook, J. and Guk, S. M. 1997. Experimental infection of murine splenic
lymphocytes and granulocytes with Toxoplasma gondii RH tachyzoites. The
Korean Journal of Parasitology, 35(2), 79-85.
Chen–Kiang, S. 2005. Biology of plasma cells. Best Practise & Research Clinical
Haematology, 18(4), 493-507.
Clegg, S. and Gerlach, G. F. 1987. Enterobacterial fimbriae. Journal of Bacteriology.
169(1), 934–938.
Cook, S. W., Mody, N., Valle, J. and Hull, R. 1995. Moleculer cloning of Proteus
mirabilis uroepithelial cell adherence (uca) genes. Infection and Immunity,
63(5), 2082-2086.
Deceunynck, C. P. and Bataille, R. 2004. Normal and malignant human plasma cells:
proliferation, differentiation and expansions in relations to CD45
expression. Blood Cells, Molecules and Diseases, 32(2), 293-301.
Donald, K. J. and Griensen, L. J. L. D. 1974. Models of cell death in Rauscher
Leukaemia virüs infection. Pathology, 6(2), 315-322.
Ellis, H. 2010. Anatomy of splenectomy for ruptured spleen. Surgery (Oxford), 28(5),
226-228.
Gautreaux, M. D., Deitch, E. A. and Berg, R. D. 1994. T lymphocytes in host defense
against bacterial translocation from the gastrointestinal tract. Infection and
Immunity, 62(7), 2874-2884.
Glauert, A. M. and Glauert, R. H. 1958. Araldite as an embedding medium for electron
microscopy. J. Biophys. Biochem. Cytol., 4(1), 191-194.
Goel, V., Chang, C., Slama, J. V., Barton, R., Bauer, R., Gahler, R. and Basu, T. K.
2002. Echinacea stimulates macrophage function in the lung and spleen of
normal rats. The Journal of Nutritional Biochemistry, 13(8), 487-492.
Gordon, S., Fraser, I., Nath, D., Hughes, D. and Clarke, S. 1992. Macrophages in tissues
and in vitro. Current Opinion in Immunology, 4(1), 25-32.
35
Hayat, M. A. 1981. Principle and Techniques of Electron Microscopy. Biological
applications. 2nd Ed. Vol.1 Edward Arnold Publish, 313 p., USA.
Hickman, F. W., Steigerwalt, A. G., Farmer, J. J. and Brenner, D. J. 1982. Identification
of Proteus penneri sp. nov., formerly known as Proteus vulgaris indole
negative or as Proteus vulgaris biogroup 1. Journal of Clinical
Microbiology, 15(1), 1097–1102.
James, S. L. and Nacy, C. 1993. Effector functions of activated macrophages against
parasites. Current Opinion in Immunology, 5(4), 518-523.
Junqueria, L. C., Carneiro, J. and Kelley, R. O. 1998. Basic Histology, 9. Ed.,
McGraw-Hill Publishing Co., 495 p., Stamford.
Kılıçturgay, K. 2003. İmmunoloji, 3. baskı, Nobel ve Güneş Yayınevi, 210 s., Bursa.
Kuby, J. 1997. Immunology, 3. Ed., W. H. Freeman and Company, 664 p., New York.
Manz, R. A., Arce, S., Cassese, G., Hauser, A. E., Hiepe, F. and Radbruch, A. 2002.
Humoral immunity and long-lived plasma cells. Current opinion in
Immunology, 14(4), 517-521.
Mebius, R. E. and Kraal, G. 2005. Structure and function of spleen. Nature Reviews
Immunology, 5(8), 606-616.
Moran, J. C., Shah, U. and Singer, J. A. 2003. Spontaneous rupture of a wandering
spleen: case report and literature review. Current Surgery, 60(3), 310-312.
Nielubowicz, G. R., Smith, S. N. and Mobley, H. L. T. 2008. Outer membrane antigens
of the uropathogen Proteus mirabilis recognized by the humoral response
during experimental murine urinary tract infection. Infect. Immun., 76(9),
4222-4231.
Parham, P. 2000. The Immune System, 2. Ed., Garland Publishing/Elsevier Science
Ltd., 371 p., Washington.
Paulnock, D. M. 1992. Macrophage activation by T cells. Current Opinion in
Immunology, 4(3), 344-349.
36
Peerbooms, P. M., Marian, A., Verweij, J. J. and Maclaren, D. M. 1982. Urinary
Virulence of Proteus mirabilis in two experimental mouse models. Infection
and Immunity, 36(3), 1246-1248.
Peerbooms, P. M., Verweij, J. J. and Maclaren, D. M. 1985. Uropathogenic properties
of Proteus mirabilis and Proteus vulgaris. J. Med. Microbiol., 19(1), 55-60.
Pellegrino, R., Galvalisi, U., Scavone, P., Sosa, V. and Zunino, P. 2003. Evaluation of
Proteus mirabilis structural fimbrial proteins as antigens against urinary
tract infections. FEMS Immunology and Medical Microbiology, 36(1-2),
103-110.
Perepelov, A. V., Torzewska, A., Shashkov, A. S., Ziolkowski, A., Senchenkova, S. N.,
Rozalski, A. and Knirel, A. Y. 2002. Structure of the O-specific
polysaccharide of Proteus vulgaris O15 containing a novel regioisomer of
N-acetylmuramic acid, 2-acetamido-4-O-[(R)-1-carboxyethyl]-2-deoxy-D-
glucose. Carbohydrate Research, 337(24), 2463-2468.
Perepelov, A. V., Zablotni, A., Shashkov, A. S., Knirel, A. Y. and Sidorczyk, Z. 2005.
Structure of the O-polysaccharide and serological studies of the
lipopolysaccharide of Proteus mirabilis 2002. Carbohydrate Research,
30(14), 2305-2310.
Rozalski, A., Sidorczyk, Z. and Kotelko, K. 1997. Potential virulence factors of
Proteus bacilli. Microbiology and Moleculer Biology Reviews, 61(1), 65-
89.
Sareneva, T., Holthöfer, H. and Korhonen, T. K. 1990. Tissue-binding affinity of
Proteus mirabilis fimbriae in the human urinary tract. Infection and
Immunity, 58(10), 3330-3336.
Senior, B. W., Bradford, N. C. and Simpson, D. S. 1980. The ureases of Proteus strains
in relation to virulence for the urinary tract. J. Med. Microbiol., 13(4), 507-
512.
37
Stankowska, D., Kwinkowski, M. and Kaca, W. 2008. Quantification of Proteus
mirabilis virulence factors and modulation by acylated homoserine lactones.
J. Microbiol. Immunol. Infect., 41(1), 243-253.
Stringel, G., Soucy, P. and Mercer, S. 1982. Torsion of the wandering spleen:
Splenectomy or splenopexy. Journal of Pediatric Surgery, 17(4), 373-375.
Torzewska, A., Staczek, P. and Rozalski, A. 2003. Crystallization of urine mineral
components may depend on the chemical nature of polysaccharides. J. Med.
Microbiol., 52(6), 471-477.
Varin, A. and Gordon, S. 2009. Alternative activation of macrophages: Immune
function and cellular biology. Immunobiology, 214(7), 630-641.
Witmer, M. D. and Steinman, R. M. 2005. The anatomy of peripheral lymphoid organs
with emphasis on accessory cells: Light-microscopic immunocytochemical
studies of mouse spleen, lymph node and peyer’s patch. American Journal
of Anatomy, 170(3), 465-481.
Yang, L., Zhao, Z., Li, B., Liu, Y. and Feng, Y. 2008. Electron-microscopic observation
of mouse spleen tissue infected with Orientia tsutsugamushi isolated from
Shandong, China. Journal of Electron Microscopy 57(5), 169-174.
Zagzag, D., Brem, S. and Robert, F. 1988. neovasculation and tumor growth in the
rabbit brain. A model for experimental studies of angiogenesis and the
blood-brain barrier. Am. J. Pathol., 131(2), 361-372.
Zych, K., Perepelov, A. V., Baranowska, A., Zablotni, A. S., Shashkov, A.S., Knirel, Y.
A. and Sidorczyk, Z. 2005. Structure of the O-polysaccharide and
serological studies of the lipopolysaccharide of Proteus penneri 60
classified into a new Proteus serogroup O70. FEMS Immunology and
Medical Microbiology, 43(3), 351-356.
38
ÖZGEÇMİŞ
Adı Soyadı : İlknur KELEŞOĞLU
Doğum Yeri : Ankara
Doğum Tarihi : 10.12.1984
Medeni Hali : Bekar
Yabancı Dili : İngilizce
Eğitim Durumu (Kurum ve Yıl)
Lise : Mamak Anadolu Lisesi (2003)
Lisans : Ankara Üniversitesi Fen Fak. Biyoloji Bölümü (2007)
Yüksek Lisans : Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı (Eylül 2007 – Haziran 2010)