ardıyok Ş türk hukukunda yeni bir yaklaşım hukuk ve ... file1/26 türk hukukunda yeni bir...

39
1/26 Türk Hukukunda yeni bir yaklaşım: Hukuk ve Ekonomi Öğretisi Av. Şahin Ardıyok “Mülkün temelinin adalet olduğu yönündeki yüzlerce yıldır sürüp gelen inanç Milletimizin kalbinde kök salmıştır. Adalet, Devletimizin varlığı ve devamlılığı ısından vazgeçilemez ve ihmal edilemez nitelikte bir değerdir. Toplumun huzur ve barış içinde yaşayabilmesi, sosyal ve kültürel gelişmesini sürdürebilmesi, eksiksiz ve zamanında işleyen, çağın ihtiyaçlarını karşılayarak toplumun yargıya güven duymasını sağlayan bir adalet sistemi ile mümkündür.” – Adalet Bakanlığı 2006 yılı Faaliyet Raporu Hukuk ve ekonomik kalkınma arasındaki ilişkiye yönelik yapılan çalışmalar, yukarıdaki alıntıda bahsedildiği gibi toplumsal refahın artırılmasında o ülkedeki hukuk sisteminin etkinliğinin büyük rol oynadığını göstermektedir 1 . Bu alanda benimsenen hukuk kuralları ve bu kuralların uygulanmasında gösterilen performans o ülkedeki insanların mutluluğu ile doğrudan ilgilidir. Kural ve uygulamaları çevreleyen kurumsal yapının iyiye götürülmesi hem ekonomik kalkınmayı hem de toplumun sosyo/ekonomik gelişimini de tetikleyecektir. Hukuku, köprüler, karayolu ve demiryolları, limanlar, havaalanları, telekomünikasyon ağları, elektrik şebekeleri gibi bir altyapı olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü kurumsal yapı, bireyler arasındaki ilişkinin üzerine oturduğu temeli oluşturur. Toplumun her kesimimin ve Eski Rekabet Kurumu Uzmanı, ACT Danışmanlık A.Ş. ortağı. Beraber oluşturduğumuz Hukuk ve Ekonomi Platformu aracılığıyla bu çalışmanın önünü açan ve aktif katkıları ile beni yönlendiren; Başkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Fuat Oğuz ile İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Cem Sanlı’ya teşekkürlerimi sunarım. 1 Beck, T. & R. Levine, “Legal Institutions and Financial Development”, NBER, Working Paper No: 10126; World Bank, World Development Report 2002, Building Institutions for Markekts, 2002; Mahoney, P. G., “The Common Law and Economic Growth”, 30 J. Legal Studies 503, 2001.

Upload: lamminh

Post on 13-Jun-2019

238 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

1/26

Türk Hukukunda yeni bir yaklaşım:

Hukuk ve Ekonomi Öğretisi

Av. Şahin Ardıyok∗

“Mülkün temelinin adalet olduğu yönündeki yüzlerce yıldır sürüp gelen

inanç Milletimizin kalbinde kök salmıştır. Adalet, Devletimizin varlığı ve

devamlılığı açısından vazgeçilemez ve ihmal edilemez nitelikte bir

değerdir. Toplumun huzur ve barış içinde yaşayabilmesi, sosyal ve

kültürel gelişmesini sürdürebilmesi, eksiksiz ve zamanında işleyen, çağın

ihtiyaçlarını karşılayarak toplumun yargıya güven duymasını sağlayan

bir adalet sistemi ile mümkündür.” – Adalet Bakanlığı 2006 yılı

Faaliyet Raporu

Hukuk ve ekonomik kalkınma arasındaki ilişkiye yönelik yapılan çalışmalar,

yukarıdaki alıntıda bahsedildiği gibi toplumsal refahın artırılmasında o ülkedeki

hukuk sisteminin etkinliğinin büyük rol oynadığını göstermektedir 1 . Bu alanda

benimsenen hukuk kuralları ve bu kuralların uygulanmasında gösterilen performans

o ülkedeki insanların mutluluğu ile doğrudan ilgilidir. Kural ve uygulamaları

çevreleyen kurumsal yapının iyiye götürülmesi hem ekonomik kalkınmayı hem de

toplumun sosyo/ekonomik gelişimini de tetikleyecektir. Hukuku, köprüler, karayolu

ve demiryolları, limanlar, havaalanları, telekomünikasyon ağları, elektrik şebekeleri

gibi bir altyapı olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü kurumsal yapı, bireyler

arasındaki ilişkinin üzerine oturduğu temeli oluşturur. Toplumun her kesimimin ve

∗ Eski Rekabet Kurumu Uzmanı, ACT Danışmanlık A.Ş. ortağı. Beraber oluşturduğumuz Hukuk ve Ekonomi Platformu aracılığıyla bu çalışmanın önünü açan ve aktif katkıları ile beni yönlendiren; Başkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Fuat Oğuz ile İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Cem Sanlı’ya teşekkürlerimi sunarım. 1 Beck, T. & R. Levine, “Legal Institutions and Financial Development”, NBER, Working Paper No: 10126; World Bank, World Development Report 2002, Building Institutions for Markekts, 2002; Mahoney, P. G., “The Common Law and Economic Growth”, 30 J. Legal Studies 503, 2001.

2/26

özellikle devletin bu gerçeği görerek etkin işleyen bir hukuk sistemine sahip olmak

için elinden geleni yapması zorunludur.

Bu çaba içinde ilk adım mevcut hukuk sisteminin değerlendirilmesidir. Bunun

sonucunda tatmin edici düzeyin olmadığı ortaya çıkarsa, sistemin daha iyi hale

getirilmesi için ne yapılması gerektiği üzerinde çalışılmalıdır. Türk hukuk sisteminin

toplumun tatmin edip ekonomik kalkınmayı sürükleyecek bir yapıda olmadığını

söyleyebiliriz. Gerçekten sokağa inildiğinde davaların çok uzun sürdüğü ilk

duyulacak eleştiri noktasıdır. CEPEJ tarafından yapılan çalışma uyarınca; Türkiye

2004 yılı rakamlarına göre hukuk sistemine kişi başına 4€ harcamıştır2. Bu rakam

Bulgaristan’da 9€, Fransa’da 47€, Portekiz’de 50€’dur. Miktarın düşüklüğüne

rağmen Türkiye’de her 100.000 kişiye 3,5 mahkeme düşmektedir. Oysa bu sayı

Bulgaristan’da 1,9 Fransa’da 1,8 Portekiz’de 2,2’dir 3 . Mahkeme sayısının

yüksekliğine rağmen 100.000 kişiye düşen hâkim sayısında da incelemeye konu

Avrupa ülkeleri arasında Türkiye 7,5 ile geride kalmaktadır4.

Bu olumsuzlukları, günümüzde olduğu gibi Avrupa’nın en büyük adalet saraylarını

inşa etmek, hâkim sayısını artırarak vb. yollarla gidermek mümkündür. Ancak hukuk

sisteminin toplumu daha gelişmiş düzeye taşıyabilmesi için asıl önemli olan sistemin

çıktılarının toplumun tüm kesimlerini tatmin etmesinin sağlanmasıdır. Bu konudaki

önemli göstergelerden birisi Türkiye’den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne

yapılan başvuru sayısıdır. Zira 2007 yılı sonu itibariyle bu mahkeme önünde karar

bekleyen Türkiye’den açılmış 9.173 adet dava mevcuttur. Türkiye 20.296 dava ile

birinci sırada yer alan Rusya’dan sonra gelmektedir. Rusya ve Türkiye ile beraber

Romanya 8.275 dava ile 2.000’in üzerinde dava sahibi üç ülkeyi teşkil etmektedirler.

2007 yılında Türkiye ile ilgili karara bağlanan 331 davadan 319’unda Avrupa İnsan

Hakları Mahkemesi en az bir tane ihlal bulmuştur5.

2 CEPEJ, “European Judicial Systems – Edition 2006”, s. 32. 3 CEPEJ, “European Judicial Systems – Edition 2006”, s. 66. 4 CEPEJ, “European Judicial Systems – Edition 2006”, s. 79. 5 European Court of Human Rights, Survey of Activities, 2007.

3/26

Bu rakamlar genel bir bakışla Türk Hukuk Sistemi’nin bazı yapısal sorunları

olduğunu göstermektedir. Bu çalışma ile mevcut yapısal sorunların sistematik ve top

yekün bir şekilde çözümlenmesi için, geleneksel yaklaşımların dışında bir yöntem ile

katkıda bulunmak amaçlanmaktadır. Çünkü artan refah ile beraber insan

ihtiyaçlarının çeşitlenmesi ve küreselleşmeyle insan hayatının çok boyutlu bir şekil

alması geleneksel kalıplar içinde çözümü zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, toplumsal

hayata düzen getirecek ve insanların mutluluğunu sağlayacak hukuk kurallarının

hazırlanmasında ve uygulanmasında diğer bilimlerin araçlarının kullanılması

kaçınılmaz hale gelmiştir. Geçmiş asırlarda olduğu gibi vicdan ve temel hukuk

bilgisine dayalı olarak hukuk kurallarının uygulanması, baskı gruplarının hazırladığı

yasa taslaklarının el yordamı ile kanun haline getirilmesi dönemi kapanmıştır6.

Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin bir üst lige çıkışının yolu doğru hukuk

sistemini benimsemek ve onu gerektiği gibi uygulamaktır. Bir başka ifade ile

• yeterli esnekliğe sahip,

• sosyal ve iktisadi ihtiyaçlara rasyonel çözümler üreten,

• uygulanabilirliği mümkün ve

• uygulama maliyeti düşük hukuk kurallarına sahip olmak ve

• bunları aynı yaklaşımı kullanarak kararlılıkla uygulamak

gerekmektedir7.

Hukuk ve ekonomi (Law and Economics) öğretisi bu gereksinimleri karşılamak

üzere ilk olarak ABD’de kullanılmaya başlanmıştır. Bu ülkede öğreti, hukuk

kurallarının etkinliğini ölçmekte kullanılan bir araç olarak kabul edilmiştir. Öğreti

uyarınca, hukuk kuralları pozitif bilimlerin yöntemlerine benzer şekilde analize tabi 6 Üstün körü çalışmalar sonucu yasalaştırılan kanunlar, ihtiyacı karşılamadıkları anlaşılınca değişikliğe uğramaktadırlar. 7 Bu gelişmelere paralel olarak, belirli bir olgunluğa ulaşan yeni kurumsalcı ekonomi okulu, işleyen bir hukuk sistemine (rule of law) sahip olmayı iktisadi gelişmenin en önemli gereksinimlerinden biri olarak kabul etmektedir. Bu okulun önderlerinden Nobel İktisat ödüllü Douglass C. North’un çabaları Dünya Bankası, BM gibi kuruluşların çalışmalarına etki etmiş ve gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin aşama kaydetmelerine yönelik olarak iyi bir hukuki altyapının oluşturulmasına yönelik birçok program başlatılmıştır.

4/26

tutulur. Bir başka ifade ile neoklasik iktisat teorisi ile beraber yıldızı parlayan

ekonometri hukuk alanında kullanılır. Bu süreç, mikro iktisadi kavramlara aşina

olmuş hukukçular ile fiyat teorisinde uzmanlaşmış iktisatçıların hukuki kavram ve

kuralları analiz etmesi ile gerçekleşir.

Hukuk ve Ekonomi öğretisinin en önemli getirisi, iktisadın hukuk kuralının

analizinde fayda sağlayabilecek bir bilim olduğunun ortaya çıkmasıdır. Bu gelişme,

hukuk kurallarının irdelenmesi ve gerekirse eleştirilmesini sağlayacak sistematik bir

yaklaşımın arandığı hukuki realizm8 dönemine rastlamıştır. Hukuk ve Ekonominin

evliliği iktisatçılık mesleğine farklı bir uygulama alanı daha katmış, kurumsal

faktörlerin daha ön plana çıkmasına yardımcı olmuştur. Bu mesleğin ilgi alanı; pazar

davranışlarının incelendiği mikro iktisadi analizler ile geleneksel makro iktisadi

analizlerin dışına taşmış, toplumdaki diğer kurumların ve pazar dışı davranışların

incelenmesine doğru kaymıştır9.

1. Hukuk ve Ekonomi Nedir?

Hukukun İktisadi Analizi veya Hukuk ve Ekonomi 10 , hukuk kuralları ve hukuki

kurumların oluşumu, yapısı, işleyişi ve etkisinin incelenmesinde iktisadi teori ve

ekonometrik metotlardan yararlanılması olarak tanımlanabilir11. Bu öğreti hukuki

kurumları, iktisadi sistemin dışında bir parametre olarak değil, bu sistemin içinde bir

değişken olarak görür. Bu alanda Türkiye’de ilk doktora çalışmasını12 gerçekleştiren

Kerem Cem Sanlı hukuk ve ekonomiyi, “iki bilim arasındaki ilişkiyi ele alan

8 Hukuki realizmin en temel özelliği, yargıçlar dâhil sosyal sistemi etkileyen tüm politika yapıcıların içinde iktisadın da yer aldığı sosyal bilimlerin dikkate alınmasıdır. 9 Posner, Richard A., Parisi, F., “Law and Economics: An Introduction”, Law and Economics, Theoretical and Methodological Foundations, The International Library of Critical Writings in Economics, 1997, s.10. 10 İngilizce terimler ile “economic analysis of law” veya “law and economics”. 11 Rowley, C. K., “Public Choice and the Economic Analysis of Law”, in Nicholas Mercuro (ed.), Law and Economics, Boston, Kluwer Academic Publisher, 1989, s. 125. 12 Bu noktada, ülkemizde rekabet hukukunun yaygınlaşmasında büyük emeği olan Doç. Dr. Nurkut İnan’ın ABD’de yaptığı “İnan, N., Başlıca Çek Rizikolarından Doğan Sorumluluk, Yayınlanmamış Doçentlik Tezi, Ankara Hukuk Fakültesi, Ankara, 1978” adlı çalışmanın “'Olması gereken hukuk açısından çek rizikolarından doğan sorumluluk” başlıklı üçüncü bölümünün haksız fiilin iktisadi analizine genel bir giriş niteliğinde olduğunu belirtmeliyiz.

5/26

disiplinler arası bir öğreti” olarak tanımlamaktadır13. Öğretinin anlaşılabilmesi için

öncelikle hukuk kavramının tanımlanması gerekmektedir.

Hukuk;

• toplumu oluşturan bireylerin haklarını ve ödevlerini gösteren,

• devletçe belirlenen,

• sosyal dayanışmayı korumayı ve uyuşmazlıkları çözmeyi amaçlayan,

• kişilerle devlet ve kişilerle kişiler ve devlet organları arasındaki ilişkileri

düzenleyen,

• uyulması devlet tarafından sağlanan ve güvence altına alınan

• hiyerarşik bir sistem oluşturan,

esaslardır.14.

Hukuk kurallarını din, ahlak, örf ve adet gibi kurallardan ayıran en önemli unsur

devlet tarafından yaptırıma bağlanmış olmalarıdır. Normatif açıdan bakıldığında

kanun koyucu, “yaptırımın insan davranışını nasıl etkileyeceği?” sorusunu sorarak

kuralın toplumsal düzende istenen etkiyi yaratıp yaratmayacağını değerlendirir.

Öğretinin ortaya çıkışından önce 1950’li yıllarda hukukçular tarafından bu soruya

verilen cevap ondan 2000 yıl önce de aynıdır. Fakat hukuki yaptırımların insan

davranışlarına etkisini tahminde kullanılacak araçları iktisat bilimi sağlamaktadır15.

Öğreti, bireylerin faydalarını rasyonel bir şekilde maksimize etmek için davranışta

bulunacaklarını varsayar. Yaptırımlar, hukuka aykırı gerçekleştirilen davranışların

fiyatı olarak kabul edilir. İnsanlar fiyatı yükselen maldan daha az talep ettikleri gibi,

yaptırımı yüksek olan davranışları gerçekleştirmemek için daha fazla çaba sarf

ederler. Böylece, hukukun analizi için bir paradigma olarak fayda maksimizasyonu,

hukuk kuralları tarafından sınırlandırılır veya artırılır. Fayda maksimizasyonu, hukuk

kuralları yoluyla desteklenerek veya kısıtlanarak hukukun iktisadi analizinde bir 13 Sanlı, Kerem Cem, Haksız Fiil Hukukunun Ekonomik Analizi: Hukuk ve Ekonomi Öğretisi, Arıkan Yayınevi, 2007, s. 9. 14 Güriz, Adnan, Hukuk Başlangıcı, Ankara, 1992, s.24-25. 15 Cooter, R. & T. Ulen, Law & Economics, 4. Baskı, s. 3.

6/26

ölçüt olarak kullanılır. Bu nedenle hukuk ve ekonomi, hukuk kuralları ile kişi

davranışları arasındaki ilişkiyi iktisadi bakış açısı ile ele alır.

İki bilim arasındaki bağlantının daha iyi anlaşılabilmesi için Sanlı’dan alınan örnek

aşağıda verilmektedir16:

“… Ekonomik açıdan bakıldığı zaman, kişinin sözleşmeden doğan

borcunu ifa edip etmeyeceğine ilişkin kararı, ifa etmemenin hukuka

aykırı olmasından veya ahde vefa ilkesinden ya da borcun ifa edilmesinin

gayri ahlaki olmasından ziyade, borcunu ifa etmesi halinde elde edeceği

menfaat ile başkasının ifa konusu edim için daha iyi bir teklifte

bulunması halinde elde edeceği menfaat ile temerrüdün neden olacağı

maliyete bağlıdır. Mesela, ifa öncesinde, bir başkasının ifa konusu edim

için daha iyi bir teklifte bulunması halinde, borçlu bu teklifin sağlayacağı

fayda ile ifa etmemenin maliyetini mukayese eder. Ekonomik teoriye

göre, ilki diğerinden fazla ise borçlu borca aykırı davranır. Bu nedenle,

‘ex-ante’ perspektiften bakıldığı zaman, temerrüt halinde ödenmesi

muhtemel tazminat miktarı ve bunu düzenleyen hukuk kuralları, kişinin

ifa kararını doğrudan etkiler. Mesela, sözleşmede ‘cezai şart’ın ya da

sorumsuzluk anlaşmasının varlığı hallerinde, yukarıdaki senaryo

farklılaşır. Cezai şart kişiyi ifa etmeye teşvik ederken, sorumsuzluk

anlaşması ise, tam tersi yönde davranmaya sevk eder.”

Kuralın bireyler üzerindeki etkisi iktisadi olarak genelleştirildiğinde, kuralın

ekonomik açıdan etkin olup olmadığı ortaya çıkar. Kurallar sözleşme yapılmasını ve

bu sözleşmeye uyulmasını kolaylaştırıyorsa, toplam refahı da artırırlar 17 . Çünkü

iktisadi açıdan mülkiyet hakkı ve sözleşmeler kaynakların etkin bir şekilde tahsisinin

yani iktisadi etkinliğin, önemli bir bileşenini teminat altına alırlar.

16 Sanlı, s. 11. 17 Sanlı, s. 12.

7/26

İktisat bilimi, fiyatların davranış üzerindeki etkilerinin analizinde kullanılabilecek

kabul edilmiş teorilere (fiyat teorisi ve oyun teorisi gibi) ve ampirik olarak sağlam

metotlara (istatistik ve ekonometri) sahiptir. Dolayısıyla hukuk kurallarının iktisadi

olarak formüle edilmesi halinde bu olanaklar kullanılabilir.

Öğretinin öncülerinden Becker’in 1992 Nobel İktisat Ödülünü alırken suç ve ceza

(crime and punishment) ile ilgili verdiği örnek, ilişkinin analizi bakımından

aydınlatıcıdır18:

“Suç ile ilgili kafa yormaya, 1960’larda Columbia Üniversitesi’ne iktisat

teorisi alanında doktora yapan bir öğrencinin jürisi için yaptığım

seyahatten sonra başladım. O gün geç kalmıştım ve park yapmanın yasak

olduğu bir sokağa park etmem halinde trafik cezası alma riski konusunda

karar vermek durumundaydım. Zihnimden trafik cezası kesilme riskini,

cezanın olası düzeyini ve uygun park yeri bulmak için gerekli ilave

zamanı değerlendirdim. Sonucunda riski göze alarak sokağa park ettim.

Jüri toplantısının yapılacağı odaya doğru yürürken, trafik cezaları ile

ilgili kamu kuruluşlarının da benim analizime benzer bir düşünceye

dayalı olarak konuyu düzenlemiş olacaklarını düşündüm. Park eden

araçların denetiminin sıklığı ve ihlali gerçekleştirenlere uygulanacak

cezanın miktarı, benim gibi park yeri ihlali gerçekleştirebilecek

potansiyel suçluların yapacakları basit hesaplamaya dayalı olmalıydı.

Doğal olarak doktora adayına ilk sorum kural koyucu ve muhatapların

optimum davranış şeklinin ne olması gerektiğiydi.”

Hukuk kuralları diğer taraftan önemli sosyal hedeflerin gerçekleştirilmesi için

devreye alınır. Kuralların söz konusu hedefler üzerindeki etkisinin anlaşılabilmesi

18 Becker, Gary S., “Nobel Lecture: The Economic Way of Looking at Behavior”, Journal of Political Economy, 1993, Vol. 101, No. 3, s. 389-90.

8/26

için, hâkimlerin veya kanun koyucunun bu analizi gerçekleştirmede kullanabileceği

metotlar hukuk ve ekonomi öğretisi içinde yer almaktadır19.

2. Hukuk ve Ekonomi Öğretisinin Tarihsel Gelişimi

Öğretinin başlangıcının, iktisadın Adam Smith’in “Ulusların Zenginliği” adlı

çalışması ile bilim olarak ortaya çıkışıyla beraber gerçekleştiği kabul edilebilir.

Klasik dönem olarak adlandırılan ve iktisadın felsefe ile beraber anıldığı bu

dönemde, Macchiavelli, Hume, Rousseau ve Bentham gibi bilim adamları insan

davranışları ve toplumsal dinamiklere, yani hukukun düzenlediği alana yönelik

teoriler geliştirmişlerdir. Fakat bunların hiçbirisi hukukun iktisadi araçlar

kullanılarak sistematik bir yaklaşımla analiz edilmesini öngörmemiştir20.

Bu dönemi, “öncüller” olarak adlandıran Mackaay21, modern hukuk ve ekonomi

öğretisinin gelişimini birinci ve ikinci dalga olarak ikiye ayırmaktadır. Birinci

dalgaya önderlik eden bilim adamlarının çoğunluğu Avrupa kökenli olup düşünceleri

(eski) kurumsalcı okul 22 ile ABD’ye taşınmıştır. Üzerinde yoğunlaşılan temel

araştırma konusu; mülkiyet ve diğer hakların çeşitli toplumlarda tarihi ve işlevsel

olarak nasıl belirlendiğidir. Çoğunluğunu Almanların oluşturduğu ve bu nedenle

“Alman Tarihçi Okul” olarak da adlandırılan bu akademisyenlerin temel argümanı,

söz konusu hakların tahsisinin iktisadi ve sosyal koşullara bağlı olduğudur23.

İlerleyen yıllarda bilimdeki gelişmeler ile beraber iktisatçılar çalışmalarını doğrudan

piyasa ile ilgili konulara yönlendirmişlerdir. Bu nedenle, söz konusu çalışmalar

birinci dalga teori olmadan bir teoriyi veya onu ateşleyecek bir kıvılcımı bekleyen

19 Cooter, R. & T. Ulen, s. 6. 20 Bu genellemenin birkaç istisnasına rastlamak mümkündür. Örneğin, Henry Carter Adams’ın “The Relation of the State to Industrial Action (1887)” adlı çalışması, insanoğlunun bireysel çıkarını maksimize etmek için rasyonel davranıp davranmadığı ile başlamakta ve bu bireysel çıkar elde etme güdüsünün toplumun çıkarları ile tutarlı bir şekilde uzlaşıp uzlaşmadığını sorgulamaktadır. 21 Mackaay, E., “History of Law and Economics”, Encyclopedia of Law and Economics. 22 “Institutional Economics” teriminin Türkçesi “Kurumsalcı İktisat” olarak alınmıştır. 23 Mackaay, E., s. 69.

9/26

tanımlayıcı bilgiler kümesi olmaktan öteye geçememiş ve hukukçuları iknada

yetersiz kalmışlardır.24.

Öğretinin gerçek anlamda doğuşu ile sonuçlanan çalışmalar25, Aaron Director’ın

önderliğinde Hukuk ve Ekonomi öğretisinin ilk merkezi olarak kabul edilen Chicago

Üniversitesi’nde 1940’lardan itibaren başlamıştır26.

İktisadın hukukun analizinde bir araç olarak kullanılmasının bu tarihlerde gündeme

gelmesi bir rastlantı değildir. Aynı dönemde iktisat bilimi de “neoklasik” sentez ile

kabuk değiştirmeye başlamıştır. Aaron Director, Henry Simons’ın ardından bir

hukuk fakültesi kadrosuna atanan ikinci iktisatçı akademisyen olarak göreve

başlamıştır27. Dönemin çok önemli iktisatçıları Frank Knight, Milton Friedman ve

George Stigler, Director’ın entelektüel açıdan tartışma arkadaşlarıdır. Bu grubun

önderlik ettiği Chicago Okulu, 1929 yılında yaşanan ekonomik buhranın serbest

piyasa ekonomisine olan inancı sarstığı ve bu nedenle New Deal adı altında

gerçekleştirilen devlet müdahalelerine dayalı tedbirlerin geçerli olduğu bir dönemde

ortaya çıkmıştır. Gerçekten Avrupa ülkelerinde piyasalara yapılan devlet

müdahalelerinden totaliter rejimlere doğru yaşanan kaymanın ABD’de geçerli hale

gelmemesinin önemli bir nedeni, Amerikan bireyciliği ve hukuki realizminden

beslenen Chicago ekolünün etkisidir.28

24 Neoklasik iktisadın metodolojisi ile beslenmiş yeni kurumsalcı okul ise, iktisadi faaliyetler üzerinde onları çevreleyen kurumsal yapının ne denli önemli olduğunu ortaya koyarak 1992 (Ronald Coase) ve 1994 (Douglass North) yıllarında Nobel iktisat ödüllerine layık görülmüştür. 25 Bu çalışmalar dışında Ronald Coase’nin İngiltere’deki hocalarından Arnold Plant’ın fikri mülkiyet hakkının iktisadi analizine yönelik çalışmaları ve yine Coase’nin “Firmanın Doğası” adlı çalışması kayda değerdir. 26 Mackaay, E., s. 71. 27 Coase, R. H., “Law and Economics at Chicago”, Journal of Law and Economics, Vol. 36, No.1, Part 2, 1993, s. 238-254. 28 Bu ekolün oluşmasında Friedrich von Hayek ve onun totaliter rejimlere dayalı devlet yapısını eleştirdiği The Road to Serfdom (Kölelik yolu) adlı kitabı basma cesaretini gösteren Chicago Üniversitesi’nin ünlü simalarının oluşturduğu Mont Pelerin Topluluğu’nun büyük önemi vardır. 2. Dünya Savaşı’nın ardından 1947 yılında, yani batı medeniyetinin tam bir sarsıntı geçirdiği dönemde, Hayek çoğunluğu iktisatçılardan oluşup aralarında birkaç tarihçi ve felsefecinin bulunduğu 36 akademisyeni İsviçre’nin Montreux şehri yakınlarındaki Mont Pelerin’de bir toplantı yapmaya devam eder. Toplantının konusu, klasik anlamda liberalizmin içinde bulunduğu durumun ve geleceğinin tartışılmasıdır. Topluluğun amacı herhangi bir doktrin, düşünce bütünü veya teori oluşturmak değildir. Amaç birbirine benzer düşünce sahibi akademisyenlerin bu sarsıntılı dönemde temel özgürlüklerin

10/26

Bu dönemde, Dekan Edward H. Levi29 ile beraber Chicago Üniversitesi’nde rekabet

hukuku dersleri vermeye başlayan Aaron Director, ağır devlet müdahalelerinin söz

konusu olduğu New Deal önlemlerini ampirik örnekler ile sorgulamıştır. Örneğin,

endüstrilerde etkin rekabetin sağlanması için sıkı denetim ve hatta regülasyonun şart

olduğu şeklindeki anlayışın, çoğu durumda tüketici refahının aleyhine olduğunu

göstermiştir. Stigler, bu aşamayı profesyonel iktisadi analizin hukukçuların

uyguladığı amatör iktisadi yaklaşımların yerini alması olarak tanımlamış 30 ve

hukukçuların bundan pek hoşlanmadıklarını belirtmiştir.

Director’un hukuk kurallarının analizinde iktisadı kullanmaya başlaması önemli bir

kapı açmıştır. Bunun ardından, iktisadın çok yakından bağlantılı olduğu şirketler

hukuku, icra iflas, sermaye piyasası hukuku, iş hukuku, vergi hukuku ve iktisadi

regülasyonlar konusunda 1940 ile 1950 yılları arasında çeşitli çalışmalar

yapılmıştır31.

Richard A. Posner bu döneme, eski hukuk ve ekonomi dönemi adını vermektedir.

Yeni dönem ise iktisadın doğrudan kullanılmasının ilk anda akla gelmeyeceği borçlar

hukuku, eşya hukuku, haksız fiiller, ceza hukuku gibi alanlara yönelik çalışmaların

başladığı 1960’lı yıllardır. Zaten hukuk en azından ABD’de, geleneksel olarak

iktisadın doğrudan girdi olduğu (explicit) ve olmadığı (implicit) konular şeklinde

ayrıma tabi tutulmuştur32.

korunması ve güçlendirilmesi için neler yapılabileceğini tartışmak, bu amacın bir parçası olarak gördükleri serbest piyasa ekonomisine yönelik tehditler konusunda görüş alışverişinde bulunmaktır. İçinde çeşitli ülkelerden hükümet görevlileri, Nobel ödülü almış bilim adamları, gazeteciler, finans sektörü uzmanları ve hukukçuların yer aldığı topluluk daha sonra da periyodik olarak toplanmaya devam etmiştir. 29 Daha sonra ABD Adalet Bakanlığı yapmıştır. 30 Stigler, George J., “Law or Economics”, Journal of Law & Economics, Vol. XXXV, October, 1992, s. 455. 31 Mackaay, E., s. 72. 32 Hovenkamp, Herbert, “The First Great Law & Economics Movement”, 42 Stanford Law Review 993, 1989-1990, s. 993.

11/26

Bu döneme geçişte belki de en önemli katkıyı, çeşitli hukuki kurumların iktisadi

analizini gerçekleştiren Gary Becker yapmıştır33. Aynı dönemde hukuk ve ekonomi

öğretisinin alt dallarını oluşturacak olan çeşitli akımlar gün yüzüne çıkmaya

başlamıştır. Örneğin, İngiltere’deki seçimler üzerine yaptığı çalışma ile Duncan

Black, Kamu Tercihleri (Public Choice) okulunu gündeme getirmiştir34.

Yeni döneme geçişin somut adımı, Aaron Director’ın editörlüğünü yaptığı Journal of

Law & Economics’in 1958’de yayın hayatına başlamasıdır. Daha sonra Chicago Law

School’a gelen diğer önemli iktisatçı Ronald Coase editörlük görevini üstlenmiştir.

Coase, modern hukuk ve ekonomi öğretisinin Guido Calebresi’nin haksız fiil ile ilgili

makalesi35 ile beraber başlangıcı sayılan “Problem of Social Cost” adlı makalesini

1960 yılında bu dergide yayınlamıştır36.

Coase’nin çığır açan makalesi 37 aslında, dışsallıkların devlet müdahalesini

gerektirmediğini, olsa olsa mülkiyet hakkının yeterli bir şekilde tanımlanmamasının

bir sonucu olabileceklerini belirtmektedir. Mülkiyet hakkı etkin bir şekilde tahsis

edilip korunmuşsa, taraflar karşılıklı görüşmeler yoluyla dışsallıkları giderebilir ve

etkin çıktı miktarına ulaşılabilir. Bu koşullar altında mülkiyetin hangi tarafa tahsis

edildiğinin ortaya çıkacak iktisadi sonuçlara bir etkisi yoktur. Coase, tarafların

karşılıklı görüşmelerini zorlaştıran işlem maliyetlerine de dikkat çekmektedir. Bu

nedenle devletin vazifesi dışsallıkları gidermek için taraflara müdahale etmek

değildir. Devlet, taraflar arasında uygun çözümü bulmak için yapılacak girişimleri

engelleyen işlem maliyetlerini azaltarak dışsallıkları etkin şekilde minimize etmelidir

33 Halen University of Chicago’da hem iktisat hem de hukuk öğrencilerine Fiyat Teorisi dersi veren Becker, insan davranışı ve ilişkilerinin iktisadi analizi üzerine yaptığı bilimsel katkılardan dolayı 1992 yılında Nobel İktisat Ödülü’ne layık görülmüştür. 34 Black, D., The Theory of Committees and Elections, Cambridge University Pres, 1958. 35 Calabresi, G., “Some Thoughts on Risk Distribution and the Law of Torts”, 70 Yale L. J. 499 (1961). 36 Coase, Ronald, “Problem of Social Cost”, Journal of Law & Economics, 1960. 37 Stigler bu makaleden önceki dönemi milattan önce, sonraki dönemi ise milattan sonra şeklinde tasvir eder.

12/26

Coase’nin ardından öğretinin temellerinin oluşmasına yardımcı olan Armen Alchian,

mülkiyet hakkına ilişkin makalesinde, özel mülkiyet ve kamu mülkiyetinin arasıdaki

farkların etkisini incelemiştir38. Calabresi ise başka bir temel hukuk alanı olan haksız

fiillerin ekonomik analizini gerçekleştirmiştir39.

Bu dönemde Calabresi dışında öğretiye önemli katkılar yapan hukukçu

bulunmamaktadır. Fakat hukukçuların katkılarının öğretinin gelişimi açısından

önemi haizdir. Çünkü birinci dalganın etkili olamamasının sebebi, temel olarak

hukukçuların o dönemde bu alana pek ilgi göstermemeleridir. Fakat 2. dönemde

hukukçuların da ilgisi çekilerek öğreti yaygınlaşmaya başlamıştır. 1970’li yıllarda

ortaya çıkan şu üç gelişme öğretinin akademik çevrelerde kabulü ile

sonuçlanmıştır40:

1. Journal of Legal Studies adlı derginin 1972 yılında kurulması.

2. Richard Posner’in Hukukun İktisadi Analizi adlı kitabını yayınlaması.

3. Henry Manne’in önderliğinde yargıçlara yönelik iktisat seminerleri

düzenlenmeye başlanması.

2007 yılında 7. baskısı yapılan “Hukukun İktisadi Analizi” kitabı, bir hukukçu

tarafından hukukçular için sade ve anlaşılır bir dille yazılması bakımından önem

taşır. Bu alandaki ilk ders kitabı özelliğine sahip eseri Richard Eptstein, “sen hukuk

dalının adını söyle ben birkaç temel fiyat teorisi prensibinin o dalın gerçek hukuki

yapısını nasıl şekillendirdiğini açıklayayım” biçiminde tasvir etmektedir41.

Henry Manne, şirketler hukuku ve sermaye hukuku alanında uzman bir bilim

adamıdır. Manne, 1976 yılında yargıçlara yönelik olarak iki haftalık yoğun bir

mikroiktisat eğitimi düzenlemeye başlamıştır. 1983 yılında görevde olan federal

38 Alchian, A. A., “Some Economics of Property Rights”, 30 II Politico, 1965, s. 816-829. 39 Calabresi, G., “Some Thoughts on Risk-Distribution and the Law of Torts”, 70 Yale Law Journal, 1961, s. 499-553. 40 Mackaay, E., s. 76. 41 Epstein, Richard A., “Law and Economics: Its Glorious Past and Cloudy Future”, 64 University of Chicago Law Review, 1997, s. 1168.

13/26

yargıçların yaklaşık üçte birinin, 1990 yılında ise %40’ının bu eğitimi almış olduğu

tespit edilmiştir42.

Neoklasik iktisadın zirvede olduğu 1980’li yıllarda, özellikle Reagan döneminde,

öğretinin önderleri Robert Bork, Stephen Breyer, Calabresi, Frank Easterbrook,

Posner ve Antonin Scalia yargıç olarak önemli federal mahkemelere atanmışlardır.

Öğreti, hukuk eğitimi ve uygulamasında da birçok temel değişikliklere neden

olmuştur. 1990’lı yıllardan itibaren özellikle Kuzey Amerika ve Batı Avrupa hukuk

fakültelerinde en az bir iktisatçı öğretim üyesi bulundurulmaya başlanmıştır. Bu

alanda öncü okullarda öğretiyle ilgili ortak programlar devreye girmiş, öğretiye özgü

akademik dergiler yayına başlamıştır. Ayrıca hukuk ve ekonomi öğretisinin

kullanıldığı makaleler diğer dergilerde de yer almaya başlamıştır43.

Posner; Ronald Coase, Gary Becker, Guido Calabresi ve diğer bazı bilim adamları

birinci kuşak hukuk ve ekonomiciler olarak adlandırmaktadır. İkinci kuşak ise,

bunların öğrencileri Posner, William Landes ve Isaac Erlich vb. lerinden müteşekkil

olup, birinci kuşağın teorik yaklaşımlarını esas alarak hukuk ve ekonominin çok

farklı alanlarda uygulanmasına önderlik etmişlerdir. Bu kuşak hukuk doktrinine, usul

kurallarına ve kurumsal yapıya vurgu yapan hukuk profesörlerinin eserleri ile

şekillenmiştir. Üçüncü kuşak ise tam tersine, ekonometri yetenekleri yüksek Oliver

Hart, A. Mitchell Polinsky, Alan Skyes, Louis Kaplow ve Steven Shavell gibi

ekonomistlerden oluşur. Bunlar daha önce incelemeye konu olmuş borçlar hukuku ve

ceza hukuku gibi daha geleneksel hukuk dallarını, matematiksel modellemeler ile

tekrar ele almışlardır. Halen süregelmekte olan dördüncü kuşak ise kurumsalcı okul

ile beraber hukukun iktisadi analizinde uluslararası mukayeseler ve tarihsel

analizlerin önemini artırmıştır. Üçüncü kuşak bazı temel varsayımlarda bulunarak

modeller kurarken, dördüncü kuşağın en önemli niteliği hukukun ekonomik

analizinin gelişmekte olan ülkelerin ihtiyacı olan uygulanabilir, somut hukuk 42 Butler, H. N., “The Manne Program in Economics for Federal Judges”, Case W. Res. L. Rev., Vol. 50, 1999, s. 351. 43 Cooter, R. & T. Ulen, s. 2.

14/26

reformların önünü açmasıdır. Türkiye’nin de arasında yer aldığı bu ülkelerin yaşadığı

ekonomik sorunların büyük kısmı hukuk sistemlerinin etkin olmamasıdır44.

Bir araştırmaya göre öğretinin konu edildiği makalelere yapılan atıflar diğer hukuk

alanında konulara yapılan toplam atıfların üzerindedir 45 . Dahası bu öğretinin

önderleri sayılan Ronald Coase ve Gary Becker 1991 ve 1992 yıllarında arka arkaya

Nobel İktisat Ödülü’ne layık görülmüştür. Ackerman, hukukun iktisadi analizini

“hukuk alanında 20. yüzyılda gerçekleşen en önemli gelişme” olarak

betimlemektedir46.

3. Modern Hukuk ve Ekonominin Yeni Gelişmeler ile Şekillenmesi

Hukuk ve ekonomi öğretisi, kendisini sadece yerleşik neoklasik iktisadi yaklaşımlar

ile sınırlayan veya ona özdeş bir öğreti değildir. Öğretinin hukuk alanına sağladığı

araçlar iktisat alanındaki çağdaş gelişmeler ile sürekli yenilenmektedir47.

1985 yılında Yale Üniversite’sinde Journal of Law, Economics, and Organization

adlı dergi kurulmuştur. Derginin editörleri, öğretinin artık hukuk kuralları ve

işlemlerin gerçekleştiği kurumsal yapıları da dikkate alacak şekilde genişlediğini

belirtmişlerdir. Modern hukuk ve ekonomiyi tam olarak kavrayabilmek için yeni

ortaya çıkan bu gelişmelerin kısaca özetlenmesi ve özellikle yeni kurumsalcı okul

üzerinde durulmasını uygun görüyoruz.

Hukuk ve ekonomi ile bağlantılı gelişmeler içinde belki de en önemlisini yeni

kurumsalcı okul oluşturur. Bu okula göre, iktisadi sistemlerin ve süreçlerin temelini

bireyler değil, kurumlar oluşturur. Bireyler bu kurumların etkisinden bağımsız olarak

44 Posner, Richard A., “A Review of Steven Shavell’s Foundations of Economic Analyisis of Law”, Journal of Economic Literature, Vol. XLIV, Haziran 2006, s. 405-414. 45 Landes, William & Richard A. Posner, “The Influence of Economics on Law: A Quantitative Study”, 36 J. L. & Econ. 385, 1993. 46 Cooter, R. & T. Ulen, s. 2. 47 Mackaay, E., s. 80.

15/26

ele alınamaz 48 . Bu kapsamda, rasyonel iktisadi aktörler üzerine kurulu klasik

yaklaşım tamamen terk edilerek, yerine iktisadi davranışının kültürel bağlam içinde

meydana geldiğini varsayan yeni bir yaklaşım konmalıdır49.

Kurumsalcı okul, eski dönemlerde yerleşik iktisada (hakim teoriye) yöneltilen bütün

eleştirel yaklaşımlara ortak bir şemsiye oluşturacak anlamda kullanılmıştır 50 .

Thorstein Veblen ve John R. Commons odaklı bu yaklaşım, zaman içinde değişime

uğrayarak kurumsalcılığın ayrı bir dalına dönüşmüştür. Böylece, neoklasik iktisadın

özüne dokunmadan koruyucu kuşaktaki değişikliklerle kurumsal yapıların

incelenmesinin de içerildiği bir yaklaşım ortaya çıkmıştır. Çağdaş kurumsalcı iktisat

literatüründe bu yaklaşıma taraf olanlara yeni kurumsalcı51 adı verilir. Karşı olanlar

ise neokurumsalcı olarak anılır52. Bir başka ifade ile, yeni kurumsalcı iktisatçılar

kendi çalışmalarını, neoklasik iktisadın eksiklerinin tamamlayıcı olarak

değerlendirmektedir. Onlara göre kurumlar; iktisadi organizasyon, denetim ve

başarıyı yöneten değişkenler kümesi olarak ele alınmalıdır53. Bir kültür ürünü olarak

insan, eski veya neokurumsalcılığın; rasyonel seçici olan insan ise, yeni

kurumsalcılığın odağında yer almaktadır54. Bununla birlikte yeni kurumsalcı okul,

neoklasik iktisadın tam bilgi ve maliyetsiz değişim varsayımlarını yumuşatmakta,

bunun doğal sonucu olarak da pozitif işlem maliyetlerini incelemektedir. Ayrıca

bireylerin kendi durumlarına uygun davrandıkları varsayımına dayalı durumsal

çözümleme de ön plana çıkarılmaktadır. Buna göre bireyler rasyonel davranırlar.

48 Demir, Ömer, Kurumcu İktisat, Vadi Yayınları, 1996, s. 64. 49 Demir, s. 68. 50 Commons, J. R., “New Institutional Economics”, American Economic Review”, Vol. 21, 1931, s. 648. 51 Yeni kurumsalcı iktisat nitelemesi, Oliver E. Williamson’ın 1975 yılında yazdığı Markets and Hierarchies: Analysis and Antitrust Implications adlı eserinden sonra popülarite kazanmıştır (Langlois, “The New Institutional Economics: An Introductory Essay”, İçinde R. N. Langlois (ed.) Economics As A Process: Essays in the New Institutional Economics, New York, Cambridge University Press, 1987, s.2). 52 Demir, s. 203. 53 Demir, s. 87. 54 Rutherford, M., “The Old and the New Institutionalism: Can Bridge Be Built?”, Journal of Economic Issues,Vol. 29. No.2, 1995, s. 443.

16/26

Ancak bu rasyonellik özsel değil sınırlı rasyonellik olup, bireylerin durumlarının

belirlenmesinde sosyal kurumların önemini ön plana çıkarmaktadır55.

Hukuk ve ekonominin modern şeklini almasına büyük katkı sağlayan Coase, yeni

kurumsalcı okulun da en önemli simasıdır. Coase, hukuk kuralları ve uygulanma

şeklinden oluşan kurumsal yapının önemini, Doğu Avrupa’nın serbest piyasa

modeline geçişinde yaşadığı sorunlardan hareketle şu sözlerle açıklamaktadır56:

“İktisatçıların ticaretin gerçekleştiği kurumsal yapıyı göz önünde

bulundurmadan pazar aktivitelerini tartışmaları yararsızdır. Çünkü,

kurumsal yapı üretim motivasyonunu ve işlemlerin maliyetlerini büyük

ölçüde belirler. Bunun önemi artık Doğu Avrupa’da olup bitenler ile

beraber net bir şekilde anlaşılmaya başlanmıştır”

Yeni kurumsalcı okulu anlayabilmek için, ilk olarak neoklasik iktisat ile

karşılaştırılması yapılmalıdır. Neoklasik teoriye göre, piyasa aktörleri potansiyel

pazar işlemleri konusunda bilgi sahibidir. Her iki tarafı da memnun edecek

anlaşmalar kolayca kurulup sorun olmadan icra edilebilir. Bunlar modelin

yönetilebilmesi için yapılan basitleştirici varsayımlardır. Bu modelde kurumların

sağlayacağı öngörülebilirliğe ihtiyaç yoktur57. Oysa Yeni Kurumsalcı Okula göre,

gerçek hayatta piyasa aktörlerinin kendileri için en optimal işlemi yapmalarının

önünde birçok karmaşık yapı söz konusudur. Neoklasik okulun aksine, mülkiyet

hakları ve işlem maliyetleri üzerine kurulu olan yeni kurumsalcı okul, geleneksel

kavramları farklı şekilde yorumlamaktadır58. Ömer Demir’e göre59;

55 Demir, s. 208. 56 Coase, Ronald, Essays on Economics and Economists, The University of Chicago Press, 1994, s. 12. 57 Mackaay, E., s. 82. 58 Oğuz, Fuat, “Örgüt İktisadı: Ekonomi, Hukuk ve Örgüt İlişkileri”, Sargut, S. A. & Ş. Özen (der.), Örgüt Kuramları, İmge Kitabevi, Haziran 2007 içinde, s. 7. 59 Demir, s. 65.

17/26

“… yerleşik [neoklasik] iktisadın yaptığı gibi, iktisadi hayata yön verdiği

düşünülen bireysel isteklerin, tercihlerin ve seçimlerin veri olarak

alınması yanıltıcıdır. Zira bütün bunlar, bireysel düzlemde kararlar

üzerinde nihai belirleyici faktörler olarak görünmekle birlikte, aslında bu

faktörlerin kendileri de, kurumsal yapılar tarafından belirlenmektedir.”

Douglas North’a60 göre, kurumlar beşeri olarak tasarlanmış ve ekonomik, siyasi ve

sosyal münasebetleri şekillendiren formel ve informel sınırlardır. Gündelik hayatta

bireylerin karşılaştıkları belirsizliği azaltan kurumlar, bir anlamda, oyunun kuralları

olarak görülebilir61.

İşlem yapmanın maliyetli olduğu durumlarda kurumsal yapı önem kazanır.

Kurumlar, insanlar arası ilişkileri organize etmek üzere tasarlanmış veya

kendiliğinden ortaya çıkmış kural ve organizasyonlardır. Bunlar Anayasa, Kanun ve

ikincil düzenlemeler gibi resmi kısıtlamalar olabileceği gibi, davranış normları,

konvansiyonlar, etik kuralları gibi gayri resmi kısıtlamalar da olabilirler. İki gruba

söz konusu kuralların uygulanış biçimi de eklenmelidir 62 . Kurumlar ekonomik

aktörlerin karar problemini, her bireyin davranışları üzerine bazı sınırlamalar getirip

bu davranışları tahmin edilebilir kılarak kolaylaştırırlar63.

Yeni kurumsalcı okul, iktisadi etkinlik tabanlı klasik hukuk ve ekonomi analizini

zenginleştirmiştir. Bu okulun etkisiyle, etkinlik aracılığıyla optimizasyon

arayışlarında, konuyu çevreleyen kurumsal yapı da dikkate alınmaya başlanmıştır64.

60 Douglass C. North, 1993 yılında yeni iktisat tarihi alanındaki bilimsel çalışmaları göz önünde bulundurularak Nobel İktisat Ödülü’nü almıştır. 61 Oğuz, s. 3. 62 North, Douglass C., “Economic Performance Through Time”, in Alston, L. J. et al (ed) Emprical Studies in Institutional Change, Cambridge University Pres, 1996, s. 344. 63 Mackaay, E., s. 82. 64 Yeni kurumsalcı okulun rekabet hukuku analizi üzerine etkisini ampirik çalışmaya dayalı olarak izah eden örnek bir çalışma için bkz.: Ardıyok, Şahin, “Rekabet Hukukunda Satış Sonrası Pazar Teorileri ve Yeni Motorlu Taşıtlar Tebliği’nin Ampirik Analizi”, Rekabet Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu - V, Kayseri, 2007.

18/26

Yeni kurumsalcı okul ister istemez iktisat alanında tarihsel araştırmaları artırmıştır.

Çünkü mevcut kurumsal yapının sağlayacağı öngörülebilirlik kısa vadeli olup zaman

içinde değişim gösterebilir. Bir başka ifade ile kurumsal yapı zaman içinde üzerinde

analiz yapabileceğimiz bazı izler bırakarak evrim geçirir. Kurumsal yapıdaki

değişiklik noktaları, pazarda gerçekleşen işlemler için söz konusu olan işlem

maliyetlerinin de değişmesi anlamına gelir. Örneğin, rekabet otoritesinin iznine bağlı

bir birleşme gerçekleştirecek iki firmanın, bu işlemin izin alıp almayacağına ilişkin

değerlendirmesinde ilgili otoritenin mevcut kurumsal yapısının yanı sıra, geçmiş

döneminin de dikkate alınarak analiz edilmesi gerekir65.

Hukuk ve ekonomi alanından yeni kurumsalcı okulun ortaya çıkışına etki eden bir

başka gelişme, bu alanda mukayeseli hukukun önem kazanmasıdır. Bu çalışmalar

özellikle, ABD’de uygulanan ortak hukuk (common law) yerine Türkiye gibi Kara

Avrupa geleneğinin hâkim olduğu ülkeler için önemlidir. Çünkü hukuk ve ekonomi

alanında ABD’de ortaya çıkan çalışmaları, bu ülkede uygulanan ortak hukukun

farklılıklarını dikkate almadan kabul etmek uygun değildir. Anglo-Saxon Ortak

Hukuk Sistemi, hâkimlere hukuk yaratmada çok daha fazla serbesti tanımaktadır.

Oysa Kara Avrupası Hukuk Sistemi hâkimleri, kuralları önüne gelen dava özelinde

yorumlayan sıradan uygulayıcılar olarak kabul etmektedir 66 . Kara Avrupası’nda

uygulanan katı kuvvetler ayrılığı prensibinin, yargı organlarını sadece mevcut hukuk

kurallarını dar bir çerçevede yorumlamakla yükümlü kıldığı iddia edilebilir. Fakat bu

iddia, gitgide karmaşıklaşan sosyal ve ticari hayatla ilgili uyuşmazlıkların

çözümünde, yargı organlarının iktisadi araçları etkin olarak kullanabileceği gerçeğini

değiştirmemektedir. Ayrıca her halükarda kanunları çıkaran yasama ve ikincil

düzenlemeleri hazırlayan idarenin normatif hukuk ve ekonomiye olan ihtiyacı da

devam etmektedir. Anglo-Saxon hukuk geleneğinin doğduğu İngiltere’de bu

65 AB perspektifinden Türkiye’deki birleşme devralma mevzuatı ve uygulamasını bu gözle inceleyen örnek bir çalışma için bkz.: Toksoy, Fevzi, “Competition Law Aspects of Mergers and Acquisitions in the EU and Turkish Law”, Ph.D. Thesis, Marmara University European Community Institute Department of EU Law, 2007. 66 Mattei, U. & R. Pardolesi, “Law and Economics in Civil Law Countries: A Comparative Approach”, International Review of Law & Economics, Vol. 11, 1991, s. 277-8.

19/26

öğretinin Kara Avrupası’ndan daha fazla gelişmemiş olması da, öğretinin gelişmesi

için Anglo-Saxon geleneğin varlığının yeterli olmadığını göstermektedir.

Bu iki hukuk sistemi birbirinden farklı olmakla beraber, mukayeseli hukuk sayesinde

bugün her iki sistemde de diğerinden alınmış birçok kavram ve yaklaşım

bulunmaktadır. Kara Avrupa Hukuk Sistemi’ni benimseyen ülkelerde öğretinin

normatif yönü ister istemez önem kazanacaktır. Bu alanda, International Review of

Law and Economics adlı bilimsel derginin katkıları önemlidir.

Günümüzde öğretiye şekil veren bir diğer gelişme, stratejik davranış olgusunun

analizlerde daha fazla dikkate alınmasıdır. Gerçekten, bir hukuki kurumun

analizinde, ilgili aktörlerin davranışlarına şekil veren ve oyun teorisi ile kuram haline

getirilen stratejik davranışlar önem kazanmıştır. Klasik iktisadi yaklaşım, insanların

kararlarını diğer insanların tepkilerini dikkate almadan verdiklerini varsayar. Örneğin

bir ürünün fiyatı düşerse, tüketicilerin o üründen daha fazla satın alacakları

varsayılır. Bu analizde yapılan satın almaların fiyatları tekrar artıracağı üzerinde

durulmaz. Çünkü her bir tüketici kararının etkisinin, ihmal edilebilir düzeyde düşük

olduğu, yani tüketicilerin fiyat belirleyicisi değil fiyat alıcısı olduğu düşünülür. Bu

yapı içinde tüketici sayısının çokluğu, onların bir araya gelip organize hareket

etmeleri için katlanacakları maliyetleri de yükseltir.

Bazı durumlarda ise, nasıl davranması gerektiğini düşünen rasyonel bir kişi, kararına

etki edebilecek diğer kişilerin davranışlarını da dikkate alarak stratejik biçimde

hareket eder. Bu ve benzer senaryolar, hukuk ve ekonomi öğretisi dâhil iktisadın

birçok alanında kullanılan oyun teorisinin konusunu oluşturur67.

Stratejik davranışlar gibi neoklasik iktisadın üzerinde pek durmadığı bir başka konu

ise piyasa oyuncularının genellikle varsayılanın aksine sınırlı bir rasyonellik içinde

olduklarıdır. Bazı psikologların araştırmalarına göre, insanların düşünce yapıları

67 Oyun teorisinin hukukta uygulanmasına ilişkin geniş bilgi için bkz.: Baird, Dougless G. ve diğerleri, Game Theory and the Law, Harvard University Press, 2003.

20/26

çoğunlukla rasyonel tercih yaptıkları yönündeki kabule pek uymamaktadır68 . Bu

bulgular, insan davranışlarının iktisadi analizi (Behavioral Economics) konusundaki

araştırmaları artırmakla beraber, öğretide kullanılabilecek daha uygun bir yaklaşım

henüz ortaya çıkamamıştır69. Dahası, analizin bu şekilde yapılması ve sonuçların

rasyonel davranan kişilere göre ele alınması, toplumsal olarak rasyonel davranışları

motive eden bir dışsallık da yaratmaktadır. Kaldı ki, Becker ve ardıllarının

çalışmaları, rasyonel davranışa dayalı yöntemi; daha fazla davranış modeli, tercihler

ve hesaplamalar ile zenginleştirmektedir.

Ortaya çıkan bir başka öğreti Kamu Tercihi (public choice) ise, rasyonel tercih

modelinin siyaset bilimi ve kamu hukukunda uygulanmasıdır. Bir başka ifade ile

kamu hukukunun iktisadi analizi kamu tercihi öğretisinin sağladığı araçlar ile

gerçekleştirilir. Anthony Ogus, kamu tercihini, özel çıkarların kamu alanına nasıl etki

ettiğine yönelik genel teori olarak tanımlamaktadır70.

Neoklasik modele göre, iktisadi hayatta devletin görevi piyasa aksaklıklarını

gidermektir. Bu anlamda devlet, kamu yani toplumun yararını gözeterek sosyal

ilişkilerde tam bir tarafsızlık içinde, piyasaların işleyişinde veya toplumsal düzende

ortaya çıkan aksaklıklara müdahale eder. Oysa kamu tercihi, kurumsal yapıyı dikkate

alarak politikacılar açısından bir amaç sapmasının söz konusu olacağına işaret

etmektedir71. Toplumsal düzeni sağlamak üzere yola çıkan ve kamusal üstün yetkiler

kullanan politikacılar, seçmenlerden aldıkları oyların ve/veya çıkar gruplarının

desteklerinin etkisinde kalabilirler. Piyasa aksaklıklarının giderilmesi ve toplumsal

düzenin sağlanmasında, toplumun ihtiyaçlarından çok organize çıkar gruplarının

veya toplumun sınırlı bir kesiminin ihtiyaçları ön plana çıkabilir.

68 Mackaay, E., s. 86. 69 Becker, Gary S., “Nobel Lecture: The Economic Way of Looking at Behavior”, Journal of Political Economy, 1993, Vol. 101, No. 3, s. 402. 70 Ogus, A., Regulation - Legal Form and Economic Theory, Clarendon Press, 1994, s. 58. 71 Mackaay, E., s. 88.

21/26

4. Öğreti ile İlgili Eleştiriler ve Değerlendirmeler

Bu hızlı yükseliş ile beraber hukuk ve ekonomi öğretisinin sorgulanması da

başlamıştır. Öğretinin incelenmesinde düşülebilecek en büyük hata, hukukçuların bu

öğretide kullanılan matematiksel ve ekonometrik metodolojilerden çekinerek72 bunun

üzerine gitmek yerine öğretiyi eleştirmesidir.

Bazıları iktisadi analizin;

• günlük hayata uygulama kabiliyeti sınırlı ütopik modeller kullandığını,

• sosyal bilimlerin genel olarak kesin sonuçlar üretemeyeceğini

• bu nedenle hukuk kurallarının ekonomik sonuçları konusundaki argümanların

spekülasyonlardan uzak olmayacağını

söylerler. Bu tür eleştirilerin, iktisat biliminde modellerin rolü ve para dışı değerlerin

anlamı gibi konularda yeterince bilgi sahibi olmayan hukukçu akademisyenler

tarafından ortaya atıldığı görülmektedir73.

Chicago Üniversitesi’nde kendisi ile çalışma fırsatını bulduğum Yargıç Richard A.

Posner, hukuk ve ekonomide yaygın olarak kullanılan mikroiktisadi yöntemi,

aşağıdaki sözlerle açıklamaktadır:

“Gerçek dünyadaki insan davranışlarının tasviri yapıldığında iktisat

teorisinin varsayımları tek boyutlu ve soluk kalmaktadır. Fakat bu 72 Türkiye’de hukuk fakültelerine girişte (ÖSYM sınav değerlendirmesinde) matematik bilgisi belirleyicidir. Bir başka ifade ile eğitime başlayan öğrencilerin yetkin iktisat bilgisi edinmek için gerekli altyapılarının olduğu söylenebilir. Ancak müfredatta iktisada ve bilhassa mikroiktisat ve fiyat teorisine yeterince yer verilmediğini iddia edilebilir. Buna karşın hukuk ve ekonominin doğduğu ABD’de hukuk eğitimine başlayabilmek için önceden bir başka alanda lisan düzeyinde eğitim almış olma koşulu aranmakta ve genellikle öğrenciler diğer bir bilim dalında eğitilmiş olmanın yanında, yeterince iktisat bilgisi edinerek hukuk eğitimine başlamaktadırlar. 73 Grechenig, K. & M. Gelter, “The Transatlantic Divergence in Legal Thought: American Law and Economics vs. German Doctrinalism”, University of St.Gallen Law School Law and Economics Research Paper Series, Working Paper No. 2007-25, 2007, s. 5.

22/26

basitleştirme veya soyutlama bilimsel araştırmanın temeli olup, iktisat

bilimi de bilimsel olmayı amaçlar… Varsayımlarında ampirik dünyanın

karmaşık yapısını eksiksiz bir şekilde ortaya koymaya çalışan bir teori

(veya bilimsel bulgu) değil, olsa olsa bir tanımlamadır”.

Stigler’e göre insan davranışları çarpım tablosu gibi kesin bir belirlilik taşımaz. Bazı

insanlar zenginlik ile ilgilenmez iken, bazıları rasyonel olarak düşünemez. Çok

büyük bir kısmımız ise doğru karar almak için gerekli bilgiden yoksunuzdur. Bu tür

insanlar doğal olarak örneğin en rasyonel sözleşmeyi imzalayamaz. Bu durum

özellikle, yeni ve aşina olunmayan koşullar ile karşılaşıldığında söz konusu olur.

Fakat piyasaları veya toplumun genelini bu insanlar değil, varlık sahibi olmayı arzu

eden, rasyonel düşünen ve ihtiyaç duyduğu bilgiyi gerekirse bedelini ödeyerek satın

alan insanlar yönlendirir74.

Uygulamalı iktisat biliminin veya mikro iktisadi analizin temelini oluşturan bu

metodolojiler, ampirik çalışmalar neticesinde temel teorilerin oluşturulması ve test

edilmesinde kullanılmaktadır. Becker’in Nobel ödülünü alırken konuşmasında yer

verdiği ve neoklasik iktisadın temel metodolojilerinin ne işe yaradığı konusundaki

ifadeleri şu şekildedir75:

“Marksist analizin tersine, çalışmalarım sırasında başvurduğum

ekonomik yaklaşım bireylerin sadece kendi çıkarları ve maddi

kazanımlarına motive olduklarını farz etmez. Bu belirli motivasyonlar ile

ilgili bir varsayım olmayıp bir analiz metodudur.”

Becker’e göre insan davranışlarının değerlendirilmesine yönelik iktisadi yaklaşım,

bireysel tercihlere dayanmakla beraber, bu konunun tamamen bireysel boyutta ele

alındığını göstermez. Söz konusu analiz, mikro düzeyde bu teorinin güçlü bir araç

74 Stigler, George J., “Law or Economics”, Journal of Law & Economics, Vol. XXXV, October, 1992, s. 457-8. 75 Becker, s. 385.

23/26

olarak kullanılması ve böylece grup veya makro düzeyde sonuçlar elde edilmesinde

kullanılır76.

Önemli olan bu araçların nitelikleri değil, hukuki kurumlara uygulanması halinde

ortaya çıkardıkları faydadır. Bu faydalar incelenmeksizin aracın eleştirilmesi, akla

kurumsalcı (neokurumsalcı ile yeni kurumsalcı) iktisatçıların kendi aralarındaki

tartışmaları, öğreti aracılığıyla hukuk alanına taşımak istemelerini getirmektedir.

Fakat Vural Savaş gibi iktisat biliminde kendisini kanıtlamış bilim adamlarının ise

öğretinin bakış açısına itirazları şüphesiz başka bir düzeyde yer almaktadır. Savaş, bu

öğretiyi eleştiren çalışmasında, öğretinin neoklasik iktisadın hâlihazırdaki dünyayı

şekillendiren fiyat teorisine dayalı araçları küçümsemekte ve bunları “basit

gözlemlere dayalı ve sadece çok kısa zaman için geçerli olan kurallar” olarak tasvir

etmektedir77. Bireyin tek başına, toplumdan soyutlanmış halde ele alınıp rasyonel

adam niteliği altında kişisel çıkarlarının peşinde koşan bir özne olarak kabul edilmesi

yararlı değildir. Çünkü hukuk toplumsal düzeni sağlamak ve bunun için sadece kişiyi

değil, bu kişilerin birbirleriyle ilişkilerini de incelemek durumundadır. Bu

hukukçular konuyu şu şekilde vurgulamaktadır78:

“İyi bir hukukçu, insanları kendi başlarına yaşayan ve tek boyutlu fayda

maksimizasyoncusu olarak düşünemez. Aksine, insanların birbirlerine

ayrılmaz biçimde bağlı olduklarını ve bağlılığın tek boyutlu bir fayda

fonksiyonu ile açıklanmasının ve tahmin edilmesinin mümkün

olmayacağını bilmesi gerekir.”

Neokurumsalcı olarak nitelendirebileceğimiz bu yaklaşım, öğretide yer alan araçların

kendini kanıtlamış niteliğini göz ardı etmektedir. Buna karşın yeni kurumsalcı iktisat

76 Becker, s. 402. 77 Savaş, Vural F., “Hukuk ve İktisat”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:1, Sayı:2, 2004, s. 6. 78 Hsiung, B., “The Success of Law and Economics: A Methodological Interpretation”, (http:www.nzbr.org).

24/26

okulu ise, öğretinin dayandığı neoklasik iktisadın gelişmesine ve dolayısıyla

öğretinin de gelişmesine neden olmuştur. Bu bağlamda hukuki kuramlardan farklı

olarak öğretinin çağdaş iktisadi gelişmelere paralel olarak kendisini yenilediği

bilinmelidir. Chicago Okulu’nun sürüklediği neoklasik iktisadın popülerliğinin

zirvesinde olduğu dönemde ortaya çıkan öğreti, artık yeni kurumsalcı okulun

etkisiyle rekabet hukukunda olduğu gibi Post-Chicago dönemini yaşamaktadır.

Klasikleşen eleştiriler içinde ayrıca, bireylerin fayda maliyet karşılaştırmasına dayalı

rasyonel davranış modellerinin (ve dolayısıyla servet maksimizasyonu hedefinin)

hukukta egemen olan adaletin sağlanması kavramı ile örtüştürülememesi de yer

almaktadır.

Bazı yazarlar öğretiyi, hukukun toplumsal açıdan üstlendiği düzeni sağlama görevini

daha iyi yerine getirmesinde bir araç olmaktan öte, iktisadın bizzat hukukun yerini

alma iddiası olarak ele almaktadır. Savaş, en aşırı iddiaya göre hukuku iktisada

indirgemenin mümkün olacağından bahsetmektedir. Bu anlamda adalet, hak, görev

ve kusur gibi geleneksel hukuk kavramlarının yerine iktisadın kavramlarını ikame

etmek yeterli olacaktır79.

Ronald Dworkin80 ve Robin P. Malloy81 özetle etkinliğin adaletten daha önemli

olmadığını söylemektedirler. Öğreti içindeki etkinlik anlayışına şüphe duyan bu

bilim adamları, “etkinliğin” mal ve hizmetler ile gelirin mevcut dağılımını göz ardı

ederek hâlihazırdaki eşitsizliklerin devamına yol açabileceğine işaret etmektedir.

Fakat bu eleştiri dikkate alınarak, öğretinin normatif veya pozitif hukuk

uygulamasına yapabileceği katkıların apriori reddedilmesi uygun değildir. Hukuk

sisteminin zenginliğin yeniden dağıtıldığı sosyal adaletin sağlandığı bir platform

olması beklenemez. Sistemin taraflar arasındaki dengesizlikleri gözetmesi gereklidir.

79 Savaş, s. 5. 80 Dworkin, R., A Matter of Principle, Harvard University Press içinde özellikle “12. Is Wealth a Value” ve “13. Why Efficiency” adlı bölümler. 81 Malloy, R. P., Law and Market Economy, Cambridge University Press, 2000.

25/26

Fakat bu dengesizliklerin giderilmesini üstlenmesi onu toplumsal ilişkileri

düzenleme fonksiyonundan uzaklaştıracaktır. Eleştiriler bakımından asıl

vurgulanması gereken, etkinliğin bir amaç değil hukukun üstlendiği misyonu daha iyi

yerine getirmesinde kullanılabilecek bir araç olduğudur.

Hukuk iktisattan yararlanabilir, ancak önemli olan bu yararlanmanın sınırlarının

bilinmesidir. Örneğin iktisadın amacı “etkinlik”, hukukun amacı ise “adalet”tir82.

Etkinlik ve adalet birbirin tamamlayıcısıdır ve topluma birlikte yol göstermelidir.

Calabresi, servetteki artışın fayda veya eşitlik gibi diğer amaçlara hizmet etmedikçe

toplumsal refahta bir artışı beraberinde getirmeyeceğini, etkinliğin sağlanması ile

adaletin de zarar görmeyeceğini belirtmiştir. Ona göre etkinlik ve gelirin yeniden

dağıtımı, adaletin bileşenlerindendir. Bu yüzden öğreti, doğrudan adaletin değil onun

belli bileşenlerinin incelenmesinde kullanılan çok değerli bir araçtır83.

Bu aracın sıklıkla başvurduğu (i) tam rekabet ve rasyonel insan varsayımlarının, (ii)

matematiksel formülasyona dayalı maksimizasyon kavramının gerçek dünya ile

ilişkisinin olmadığı değerlendirmesi ve öğretinin liberal ideolojinin84 bir uzantısı

olarak kabul edilmesi çok iddialı yargılardır85. Kaldı ki bu eleştirilerin, Posner’in

sınıflandırması içinde hâlihazırda geçerli olan ve iktisatta hâkim teori olan yeni

kurumsalcı yaklaşıma paralel gelişen dördüncü kuşak hukuk ve ekonomi bakımından

bir değeri de bulunmamaktadır. Çünkü öğreti iktisat alanındaki yeni gelişmeler ile

kendisini sürekli yenilemektedir. Örneğin, öğretiye katkıda bulunan birçok bilim

adamı toplumsal refahın maksimizasyonuna dayalı analizlere artık ağırlık

vermektedir. Kaplow ve Shavell, refah ekonomisine ilişkin modellerinde gelir

dağılımından yararlanmakta ve bunu servetin azalan marjinal faydasının gelirin

zenginden fakire doğru yeniden dağıtımında bir argüman olarak kullanmaktadırlar86.

82 Savaş, V. F., s. 12. 83 Calabresi, G., “About Law and Economics: A Letter to Ronald Dworkin”, Hofstra Law Review, Vol. 8, 1980, s. 553-62. 84 Reagan döneminde hukukun uygulanmasıyla ilgili önemli noktalara hukuk ve ekonomi öğretisinin önemli simalarının atanmış olmasından hareketle. 85 Savaş, s. 12. 86 Kaplow, L. & S. Shavell, Fairness vs. Welfare, 2002, s. 29.

26/26

Robert Cooter ve Thomas Ulen ise, öğretinin uygulanmasında “etkinlik” kavramının,

bilhassa özel hukuk bakımından gelirin yeniden paylaşımının çok daha önünde

olduğunu şu ifadelerle dile getirmektedir87:

“İktisatçılar iki politik parametre konusunda uzmandırlar: Etkinlik ve

paylaşım. Davalının uğranılan zararın karşılığı olarak tazminat ödemesi

veya belirli bir işlemi yapmaktan men edilmesi gibi çoğu hukuki

uyuşmazlığın çözümünde, parasal değerler söz konusudur. Bu parasal

değerler uyuşmazlıktaki payları oluşturur. Hukuki uyuşmazlığın

çözümünde söz konusu payların taraflara ne şekilde tahsis edileceğine

karar verilir. Bu tahsisin ne şekilde yapıldığı, taraflar bakımından

gelecekteki davranışların şekillendirilmesi bakımından bir model

oluşturur. Bu model sadece taraflar için değil benzer uyuşmazlığı

yaşayacak üçüncü taraflar için de geçerli olur…

Bir hukuki uyuşmazlıkta payların nasıl paylaştırıldığı benzer konumdaki

kişileri de etkiler. Örneğin, davacı olarak belirli bir ürünün tüketicisi,

belirli bir hisse senedine yatırım yapan bir yatırımcı veya bir otomobil

kullanıcısının davasını kazanması halinde; o ürünü kullanan diğer

tüketicilerin, o senede yatırım yapan diğer yatırımcıların ve otomobili

kullanan diğer sürücülerde bu karardan avantaj sağlarlar. Hukuku

servetin yeniden dağıtılmasının bir aracı olarak görenlerin muhakemesi

ise daha farklıdır. Onlar, payların tüketicilere, yatırımcılara veya

sürücülere aynı şekilde tahsisi yerine, fakirler, kadınlar veya azınlıklar

gibi sosyal grupları dikkate alarak gelirin veya servetin yeniden

dağıtımına önem verirler…Bu felsefeye göre hukukçular, sosyal adaleti

temin etmek için kanunları, serveti ihtiyacı olan kişi gruplarına tekrar

dağıtacak şekilde yorumlamalı veya yapmalıdır…

87 Cooter & Ulen, s. 8-9.

27/26

Bu kitap özel hukuka servetin yeniden dağıtımı mekanizması olarak

bakılmasını reddeder. Yeniden dağıtım amacının özel hukuk aracılığıyla

takip edilmesi ancak istisnai durumlarda ve sınırlı bir şekilde kabul

edilebilir…

Bu ve benzer nedenlerle, servetin yeniden dağıtılmasına taraf olan ve

olmayan iktisatçılar özel hukuka dayalı haklar yoluyla zenginliğin

dağıtımının yanlış bir yöntem olduğu konusunda görüş birliğine

varabilmektedirler. Maalesef, bu gerçekler yeterince iktisat eğitimi

almamış hukukçular tarafından genellikle göz ardı edilmektedir.”

Bilim dalları içinde uzlaşabilme konusunda en büyük sıkıntıyı iktisatçıların çektiği

bir gerçektir. Öğretiyi eleştirenler aslında eski kurumsalcı okulun argümanları ile

neoklasik iktisadı eleştirmektedirler. Hâlbuki öğreti, belirli bir iktisat okulunun

bulguları ve araçları ile sınırlandırılamayacak bir öğretidir. Dahası öğretinin bugünkü

hali neoklasik iktisattan çok yeni kurumsalcı okulun etkisi altındadır. Öğretinin,

neoklasik iktisadın bazı araçlarını kullandığı gerekçesi ile eleştirilmesi öğretinin

yeterince anlaşılmamış olduğunu gösteren bir yanılgıdır.

Bu öğretiye getirilen eleştiriler, öğretiyi sarsmak yerine onu yeniden yapılandırarak

güçlendirmektedir. Kısaca öğreti, hukuk alanında iktisadın güncel ve kendisini

kanıtlamış teorilerinin kullanılmasına dayanmaktadır. Buradaki tartışmanın aslı,

sosyal hayatı düzenleme iddiasında olan hukuk biliminin, sosyoloji, psikoloji ve ele

aldığımız öğreti bakımından iktisat gibi diğer bilim alanlarından ne ölçüde

yararlanacağı olmalıdır. Hukukun kendi içine kapanması ve hukuki realizmden

uzaklaşarak hukuk dışı faydalı araçların kullanımının reddedilmesi, en başta

uygulayıcı niteliğindeki avukatları ve hâkimleri karamsarlığa itecektir. Ardından da

toplumun hukuk kuralları ve uygulamasına olan güvenini sarsacaktır.

Girişte bahsettiğimiz gibi ülkemizde toplumun mevcut hukuk sisteminin

performansından memnun olmadığı gözlenmektedir. Bu durumu düzeltme yönünde

28/26

atılan adımları destekleyecek araçları barındırdığı iddiasında olduğumuz öğretinin,

yanılgı ve önyargılar bir kenara bırakılarak denenmesi gerektiğine inanıyoruz88.

Gerçekten öğretinin dayandığı iktisadi araçlar ve özellikle ampirik çalışmalar

dünyada önemli refah artışlarına neden olmuştur89. Öğretinin ilk uygulandığı alanlar

olan rekabet hukuku ve regülasyonlar da, devletin iktisadi temeli olmayan

müdahalelerinden vazgeçmesi toplumsal iradenin ve bunu yansıtan devlet

otoritesinin sınırlandırılması olarak ele alınamaz. Chicago Üniversitesi’nden değerli

hocam Prof. Sam Peltzman’ın yine ampirik çalışmalar ile kurumsallaştırdığı

regülasyon teorisinin temel bulguları, regülasyon olarak tezahür eden devlet

otoritesinin aslında toplumsal iradeyi değil, çeşitli çıkar gruplarının isteklerini

yansıttığını göstermiştir90. Ölçülebilir ve böylece kolayca denetlenebilir kavramlara

dayanmayan devlet idaresi iktisadi özgürlükleri kısıtlama cesaretini kendinde

görüyorsa, aynı devletin diğer kişisel özgürlükleri de kısıtlaması, adalet dağıtımını

kendi sübjektif yargılarına göre şekillendirmesi pek muhtemeldir.

5. Öğretinin Uygulanmasına Yönelik Örnekler

Düzenlediği konunun iktisadi analize yatkınlık derecesine bağlı olarak hukuki

düzenlemeleri;

• iktisadi düzenlemeler

• idari düzenlemeler

• sosyal düzenlemeler

88 Hukuk ve ekonomi öğretisinin ortaya çıktığı ABD’deki hukuk eğitiminin bir başka niteliği, Savigny’nin önderlik ettiği “Alman Tarihçi Okulu”na dayalı klasik hukuk anlayışının toplumsal ihtiyaçları karşılamada yetersiz kalması üzerine 1920’li yıllarda ortaya çıkan hukuki realizmin etkisi ile, hukuk alanında yeni fikirleri her zaman tartışmaya açık olmasıdır. Hukuk alanında dinamizmi tetikleyen bu anlayışta, hukuk fakültelerinin dergilerini öğrencilerin yönetmesi ve yayınlanacak makaleleri de öğrencilerin seçmesi etkilidir. 89 Bu konuda, havayolu taşımacılığında iktisadi açıdan gereksiz regülasyonların kaldırılması sonucu ABD’de elde edilen etkinlik artışı bir örnek olarak gösterilebilir. 90 Peltzman, Sam, “Towards a More General Theory of Regulation”, Journal of Law and Economics, Vol. 19, No. 2, 1976, s. 211-240.

29/26

biçiminde tasnif etmek mümkündür. İktisadi düzenlemeler öğretinin en kolay

uygulanabildiği düzenlemelerdir. İdari düzenlemeler, işlem maliyeti analizlerinin

kullanıldığı ve diğer iki tür düzenlemelerin uygulanış biçimini ortaya koyan

düzenlemelerdir.

Hukuka bu denli etki eden bir öğretinin uygulamaya katkı sağlaması kaçınılmazdır.

Yukarıdaki tasnifin doğal bir sonucu olarak söz konusu katkılar ilk olarak iktisadi

düzenlemelerde başlamıştır. 1970’lerden itibaren ortaya çıkan deregülasyon hareketi

öğretinin ilk somut sonuçlarından birisidir. Havayolu taşımacılığının rekabete

açılması ve ilgili kurumun lağvedilmesi, demiryolu taşımacılığında aynı sürecin

yaşanması, AT&T’nin parçalanarak telekomünikasyon endüstrisinde piyasaya girişin

kolaylaştırılması, elektrikte üretimin rekabete açılması hep bu dönemde

gerçekleşmiştir. Piyasaya girişin önündeki yasal engellerin kaldırılması anlamına

gelen deregülasyonun altyapısını, bu öğreti teşkil etmektedir. Bu öğreti, 1970 ve

1980’li yıllarda etkinliğe dayalı rekabet hukuku anlayışını hâkim kılmış ve AB’nin

şu anda gerçekleştirmekte olduğu reformların önünü açmıştır91.

Öğreti diğer hukuk dallarında da önemli değişiklikleri tetiklemiştir. Bunun yanında

öğreti yeni kurumsalcı okulun da katkılarıyla, hukuk kurallarının çoğu kez göz ardı

edilen toplumsal etkileri hakkında sağlam bilgiler edinilmesine yardımcı

olmaktadır92.

Aşağıda hukuk ve ekonomi öğretisinin yöntemlerine aşinalık sağlamak üzere basit

örnekler üzerinden yargılama ve ihmal konuları üzerinde durulacaktır.

Bilindiği gibi ülkemizde yargılamanın çok uzun sürdüğü mahkemelerin, iş yükü

altında ezildiği sıklıkla dile getirilmektedir. Mahkeme sayısının yetersizliği, fiziki ve

teknik imkânsızlıklar bu sorunların başlıca nedenleri olarak sayılmaktadır. Buna

karşın, hukuk sistemimizin uyuşmazlıkların mahkeme dışında çözümünü ne denli

91 Cooter & Ulen, s. 3. 92 Sanlı, s. 13.

30/26

teşvik ettiği çoğunlukla gözden kaçmaktadır. Kendisinden aldığım ders ile öğretiye

adım atmama vesile olan William Landes, 1971 yılında yapmış olduğu çalışmada,

mahkeme hizmetlerini düzenleyen kuralların taraflar arasında görüşmeler yoluyla

konuyu çözüme kavuşturmayı ne ölçüde teşvik ettiği üzerinde durmuştur. Landes93,

hukuk sistemini kullananların o dönemde sadece nominal bir ücret ödemeleri

sebebiyle, arzı sınırlı bu hizmetlerin paylaşılması için kuyrukların oluştuğunu

görmüştür. Kuyrukların azaltılması ve dolayısıyla dava sürelerinin kısaltılması için,

mahkemelerde alınan harçların yükseltilmesi94 (daha doğru bir tabirle kaybedenin

maliyetlerinin artırılması) önerilmekte, bunun sağlanması halinde tarafların

uyuşmazlığı mahkemelere başvurmadan önce aralarında çözmelerinin mahkemelerin

daha etkin kullanılmasını sağlayacağı ifade edilmektedir 95 . Bu yaklaşım iktisadi

analize uygun olarak formüllerle de ifade edilebilir.

A= Davacı

B= Davalı

J= Karar sonucu davalının davacıya ödeyeceği miktar

a= Davacının mahkeme öncesi görüşme maliyetleri

b= Davalının mahkeme öncesi görüşme maliyetleri

pa ve pb= Davacı ve davalının, davacının davayı kazanma olasılığına

ilişkin tahminleri

Davacının dava konusunda beklenen değeri : Va = paJ – a

Davalının beklenen yükümlülüğü : Vb = pb + b

Uzlaşma koşulu : a+b ≥ (pa – pb)J

Dava koşulu : a+b < (pa – pb)J

93 Chicago Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde görev yapan bir iktisatçıdır. 94 Bu durum parası olmayanın mahkemeler önünde hak arayamayacağı şeklinde anlaşılmamalıdır. Burada asıl amaç tarafları hem kendileri hem de hukuk sistemi için en maliyetli uyuşmazlık giderme aracı olan yargılama öncesinde diğer yöntemleri de denemeye motive etmektir. Bu şekilde yargılama öncesi subjektif değerlendirmeler yerine objektif kriterlere dayalı olarak analizler yapılmasına yönelik teşvik yaratılır. 95 Landes, William M., “An Economic Analysis of the Courts”, 14 Journal of Law and Economics, 1971, s. 61-107.

31/26

Görüldüğü gibi, eğer Vb ≥ Va ise taraflar mahkemeye gitmeden uzlaşacaklardır.

Mahkeme sisteminin etkin kullanılması için a ve b’nin maliyetlerinin düşürülmesi

çözümlerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hukuk ve ekonomi öğretisinin pratikte uygulanmasına ilişkin ikinci örneği ise haksız

fiil ile ilgili verelim.

A = Mağdur, haksız fiile maruz kalan

B = Fail, haksız fiili gerçekleştiren

p = Zararın ortaya çıkma olasılığı

D = Zararın A’ya olan parasal maliyeti

pD = Zararın beklenen bu günkü değeri

x = Mağdurun (A) haksız fiilin olmasını önlemek için göstereceği özenin

parasal değeri

y = Failin (B) fiilin olmasını önlemek için göstereceği özenin parasal

değeri

p(x,y) = A ve B’nin önleme çabalarına bağlı olarak haksız fiilin olma

olasılığı

I = Gelir

A’nın net geliri = Ia – p(x,y)D – A(x) “Net Gelir = Gelir – beklenen

zarar – önlem maliyeti.”

B’nin net geliri = Ib – B(y)

Her iki tarafın ortaklaşa geliri = W = Ia + Ib – p(x,y)D – A(x) –B(y)

Buradan, toplam geliri maksimize edecek x ve y bulunmaya, yani tarafların özen

yükümlülüğü ortaya konmaya çalışılır.

Min L(x,y) = p(x,y)D + A(x) + B(y)

Yukarıdaki matematiksel ifadeden görüldüğü gibi, eğer tarafların gelirleri verili ise,

W’yi maksimize etmek toplumsal zararı (L) minimize etmekle eşdeğerdir.

32/26

Öğreti ile ilgili ihmal konulu örneğimiz ise, ilk kullanan yargıcın ismi ile alınan

Hand Formülü’dür96. Formül, kişinin ihmal içerisinde olup olmadığına dair analizde,

ekonomik prensiplere uyumlu bir ölçütü içermektedir.

Karara konu olayda, New York Limanı’nda rıhtıma bağlı olan Connors Denizcilik

şirketine ait mavna (Anna C.), römorkörü (Caroll) bazı eylemlerinin etkisiyle serbest

kalmış ve bir tankere çarptıktan sonra yükü ile beraber batmıştır97 . Yük ilgilisi

(Federal Devlet), mavnanın maliki ve kiracısı, mavnanın serbest kalmasına neden

olan Carroll taşımacılık şirketine karşı tazminat davası açmıştır. Mahkeme yaptığı

incelemede davalı şirketi kusurlu bulmakla birlikte, davacının ihmalini de tartışmış,

nitekim formül de bu tartışmada ortaya çıkmıştır.

Davalı, kazanın olduğu gün mavnada hiçbir denizcinin olmadığını, oysa denizci

olmuş olsaydı, mavnanın ve yükün kurtarılabileceğini iddia etmiştir. Mahkeme,

mavnada denizci bulundurulması meselesini, geminin serbest kalarak batması

açısından değil, yükün uğradığı hasar açısından tartışmıştır. Buna göre, Mavna’yı

kurtarmaya gelen ve su boşaltma teçhizatı olan iki romörkör Mavna’nın su aldığını

bilmedikleri için yükü kurtaramamışlardır. Oysa mavnada denizicinin bulunduğu

kurguda, geminin su aldığı bilinecek ve mavna bir süre su üzerinde tutularak yük

boşaltılabilecektir. Bu durumda yük hasarı oluşmayacaktır. Davalılara göre, Conners

şirketi denizci bulundurmadığı için gereken özeni göstermemiştir. Dolayısıyla (en

azından) tazminatın tenkis edilmesi gerekir.

Yargıç Learned Hand, mavnada denizci bulundurulmamasının, doğrudan mavna

sahibinin sorumluluğuna yol açacak bir durum olmadığını, bunun somut olayın

özelliklerine bağlı olduğunu belirtmiştir. Hand’a göre, mavnada rıhtımda bağlı iken

96 Örneğe ilişkin açıklamalar, bu çalışmanın da içinde yer aldığı Prof. Dr. Uğur Alacakaptan’a Armağan’daki SANLI’nın “İhmalin Ekonomik Yorumu: Hand Formülü” adlı makalesinden özetlenerek oluşturulmuştur. 97 US v. Carroll Towing Co. Inc., et al., 159 F.2d. 169, 9.1.1947.

33/26

gemici bulundurma şeklinde bir özen yükümlülüğünün olup olmadığını tespit

ederken üç ayrı değişkene bakılmalıdır:

O = Geminin halatlarını kopararak serbest kalması olasılığı

Z = Bunun yol açtığı zarar

ÖM = Bu sonucu ortadan kaldırmak için alınacak tedbirlerin külfeti

Mavnanın serbest kalarak bu türden bir zarar verme olasılığı ile zararın çarpımı

sonucunda elde edilen değer (risk değeri), bu riski ortadan kaldırmak için alınması

mümkün önleyici tedbirin maliyetinden fazla ise, o zaman kişinin tedbiri almak

yönünde bir özen yükümü vardır. Buna karşılık önleyici tedbirin maliyeti, risk

değerinden fazla ise o zaman kişinin bu tedbiri almaması, özensiz davrandığı

anlamına gelmez. Formül ile belirtmek gerekirse:

Özen maliyeti (ÖM) < Zarar gerçekleşme olasılığı × Zarar (kişi

kusurludur)

Özen maliyeti (ÖM) > Zarar gerçekleşme olasılığı × Zarar (kişi

kusursuzdur)

ÖM < OZ kusur vardır

ÖM > OZ kusur yoktur

Yargıç Hand, formülü bu şekilde ifade ettikten sonra savaş döneminde limanda

yoğun bir trafik olduğunu dikkate alarak, denizcinin makul bir gerekçesi olmaksızın

mavnayı bu kadar uzun bir süre başıboş bırakmasının, ihmal teşkil ettiğine karar

vermiştir. Bu çerçevede limanın yoğun olduğu kısa kış günleri için somut olayın

gerektirdiği özenli davranış, mesai saatlerinde mavnada gemici bulundurulmasıdır.

Conners şirketi ise, bu özen standardına uygun davranmadığı için kusurludur. Yargıç

Hand, davada formülü olaya açık bir şekilde tatbik etmemiştir. Fakat karardaki

ifadelerden, zımnen de olsa formül ile ilişki kurulduğu görülmektedir. Örneğin savaş

döneminde limanın yoğun bir şekilde kullanılması, mavnanın serbest kalarak

başkalarına zarar verme tehlikesini arttıran bir faktör olarak belirtilmektedir.

34/26

Önleyici tedbirin külfetine ilişkin olarak ise, iki faktörden sözedilmektedir. Yargıç

öncelikle tüm gün boyunca daimi olarak mavnada gemici bulundurulmasını, en

azından bu olay açısından maliyetli olduğunu (dolaylı olarak) ifade etmiş ve böyle

bir yükümlülük yüklenemeyeceğini belirtmiştir. Buna karşılık mesai saatlerinin kış

nedeniyle kısa sürdüğü ve dolayısıyla da mesai saatlerinde mavnada gemici

bulundurulmasının külfetli olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca, gemicinin mavnayı

terketmesinin herhangi bir mazerete dayanmaması da, bu olay açısından mavnada

gemici bulundurmanın maliyetinin fazla olmadığının delili olarak görülmüştür. İlişki

kurulan bu iki değişken çerçevesinde, riskin yüksek olduğu; buna karşılık önleyici

tedbirin maliyetinin fazla olmadığı dikkate alınarak, davacının önleyici tedbir

almamasının kusur teşkil ettiğine karar verilmiştir.

Sonuç olarak formül, ihmal analizine dair teorik/analitik bir çerçeve olarak dikkate

alınmış ve kabaca değişkenlerle ilişkisi kurularak bir hükme varılmıştır. Formül,

değişkenlerin değerlenebilir olduğu hallerde, aritmetik bir denklem olarak olaya çok

daha etkin bir şekilde de tatbik edilebilir.

6. Sonuç

Gelişen iletişim teknolojileri ve uluslararası ticaretin serbestleşmesiyle beraber

yaygınlaşan küreselleşme, toplumların devletten beklentilerini de artırmaktadır.

Çağdaş, etkin ve adaleti esas alan bir hukuk sistemi bu beklentiler içinde ilk sıralarda

yer almaktadır. Özetini verdiğimiz veriler Türkiye için de bu beklentinin söz konusu

olduğunu göstermektedir. Kaldı ki, toplumun beklentileri içinde ve doğal olarak son

dönemdeki hükümetlerin programlarının ilk sıralarında yer alan enflasyonu

düşürmek, istikrarlı büyümeyi sağlamak, istihdamı ve milli geliri artırmak gibi

ekonomik kalkınmaya yönelik hedefler ile hukuk sistemi arasında kuvvetli bir ilişki

vardır. Bu ilişkiyi bilimsel olarak ortaya koyan iktisatçılar 1990’lı yıllardan itibaren

Nobel İktisat Ödülü almaya başlamıştır. OECD, BM ve Dünya Bankası gibi etkili

uluslararası örgütler de istikrarlı kalkınma için iyi çalışan bir hukuk sistemini çeşitli

programlar ile teşvik etmektedirler.

35/26

Hukuk sistemlerindeki sorunların tespit edilmesi ve etkin bir şekilde giderilmesi için

hukuk dışındaki bilimlerden de yararlanılması, hukuki realizmin 20. yüzyılın başında

ortaya çıkması ile gündeme gelmiştir. Hukukun analizinde iktisadın araçlarından

sistematik biçimde faydalanması ise 1960’lı yıllarda başlamıştır. Önce bu araçların

doğrudan kullanılabildiği rekabet hukuku ve regülasyonlarda büyük devrim yaşanmış

ve deregülasyonlar toplumsal refaha katkı sağlamıştır. Daha sonra, neoklasik

iktisadın içerdiği gelişmiş ekonometrik modeller ile hukukun geleneksel dallarının

iktisadi analizi ilk etapta ABD’de genel olarak kabul görmüştür. AB’nin siyasi bir

güç haline gelmesi ve ABD ve Japonya ile global rekabete soyunması ile her alanda

etkinlik arayışları başlamıştır. Bu arayışlar içinde hukuk sistemi doğal olarak yerini

almıştır. Bugün İngiltere, Hollanda ve Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa

ülkesinde öğretiyle ilgili çalışmalar yaygınlaşmıştır. Doğu blokunun çöküşünün

ardından Doğu Avrupa ülkelerinde hukuk sisteminin yeniden yapılandırılmasında

öğretinin katkısı önemlidir.

Öğreti yurtdışındaki bu geçmişi ve iktisadi alandaki gelişmelere göre kendisini

yenileme özelliği ile Türkiye için de önemli bir fırsatı oluşturmaktadır. Bu

çalışmanın nihayete erdirildiği tarih itibariyle öğreti birkaç iktisat bölümünde ders

olarak verilmektedir. Ancak önemli olan hukukçuların öğretiyi benimsemesidir. Bu

bakımdan Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi hukuk yüksek lisans programında

öğreti ile ilgili bir derse yer verilmeye başlanması önemlidir. Ancak bu çalışmalar

yeterli değildir. Öğretinin ülkemizde AB ülkeleri düzeyinde yaygınlaşması için daha

fazla gayret gösterilmelidir.

Bahsettiğimiz gayretler içinde; Adalet Akademisi, Barolar ve Hukuk Fakülteleri

büyük önem arz etmektedir. Bu çevrelerden gelebilecek en önemli tehlike, iktisadi

yöntemlere aşina olmayan hukukçuların endişeye kapılarak öğretiyi a priori

reddetmeleri ve bunu yaparken iktisadın hukukun yerini alamayacağını iddia

etmeleridir.

36/26

Son söz olarak tekrarlamak gerekirse, hukuk ve ekonomi öğretisi iktisadın hukukun

yerini alması veya adalet olgusunun ikinci plana itilmesini kesinlikle içermez. Öğreti

hukukçuların normatif veya pozitif sorunları daha etkin çözmek için iktisadın çağdaş

yöntemlerini kullanmalarını içerir. Kaldı ki iktisat biliminde halihazırdaki yeni

kurumsalcı teori, neoklasik teoriye göre bu bilim dalını hukuka daha da

yakınlaştırmıştır.

Kaynakça

Alchian, A. A., “Some Economics of Property Rights”, 30 II Politico, 1965, s. 816-

829.

Ardıyok, Şahin, “Rekabet Hukukunda Satış Sonrası Pazar Teorileri ve Yeni Motorlu

Taşıtlar Tebliği’nin Ampirik Analizi”, Rekabet Hukukunda Güncel Gelişmeler

Sempozyumu - V, Kayseri, 2007.

Beck, T. & R. Levine, “Legal Institutions and Financial Development”, NBER,

Working Paper No: 10126.

Becker, Gary S., “Nobel Lecture: The Economic Way of Looking at Behavior”,

Journal of Political Economy, 1993, Vol. 101, No. 3.

Black, D., The Theory of Committees and Elections, Cambridge University Pres,

1958.

Butler, H. N., “The Manne Program in Economics for Federal Judges”, Case W. Res.

L. Rev., Vol. 50, 1999.

Calabresi, G., “About Law and Economics: A Letter to Ronald Dworkin”, Hofstra

Law Review, Vol. 8, 1980.

Calabresi, G., “Some Thoughts on Risk Distribution and the Law of Torts”, 70 Yale

L. J. 499 (1961).

CEPEJ, “European Judicial Systems – Edition 2006”.

Coase, Ronald H., “Law and Economics at Chicago”, Journal of Law and

Economics, Vol. 36, No.1, Part 2, 1993.

Coase, R., “Problem of Social Cost”, Journal of Law & Economics, 1960.

37/26

Coase, Ronald, Essays on Economics and Economists, The University of Chicago

Press, 1994.

Commons, J. R., “New Institutional Economics”, American Economic Review”, Vol.

21, 1931.

Cooter, R. & T. Ulen, Law & Economics, 4. Baskı.

Demir, Ömer, Kurumcu İktisat, Vadi Yayınları, 1996.

Dworkin, R., A Matter of Principle, Harvard University Press.

Epstein, Richard A., “Law and Economics: Its Glorious Past and Cloudy Future”, 64

University of Chicago Law Review, 1997.

European Court of Human Rights, Survey of Activities, 2007.

Grechenig, K. & M. Gelter, “The Transatlantic Divergence in Legal Thought:

American Law and Economics vs. German Doctrinalism”, University of

St.Gallen Law School Law and Economics Research Paper Series, Working

Paper No. 2007-25, 2007.

Güriz, Adnan, Hukuk Başlangıcı, Ankara, 1992.

Hovenkamp, Herbert, “The First Great Law & Economics Movement”, 42 Stanford

Law Review 993, 1989-1990.

Hsiung, B., “The Success of Law and Economics: A Methodological Interpretation”,

(http:www.nzbr.org).

İnan, Nurkut, Başlıca Çek Rizikolarından Doğan Sorumluluk, Yayınlanmamış

Doçentlik Tezi, Ankara Hukuk Fakültesi, Ankara, 1978.

Kaplow, Louis & S. Shavell, Fairness vs. Welfare, 2002.

Landes, William & Richard A. Posner, “The Influence of Economics on Law: A

Quantitative Study”, 36 J. L. & Econ. 385, 1993.

Landes, William M., “An Economic Analysis of the Courts”, 14 Journal of Law and

Economics, 1971.

Mackaay, E., “History of Law and Economics”, Encyclopedia of Law and

Economics.

Mahoney, P. G., “The Common Law and Economic Growth”, 30 J. Legal Studies

503, 2001.

Malloy, R. P., Law and Market Economy, Cambridge University Press, 2000.

38/26

Mattei, U. & R. Pardolesi, “Law and Economics in Civil Law Countries: A

Comparative Approach”, International Review of Law & Economics, Vol. 11,

1991.

North, Douglass C., “Economic Performance Through Time”, in Alston, L. J. et al

(ed) Emprical Studies in Institutional Change, Cambridge University Pres,

1996.

Ogus, A., Regulation - Legal Form and Economic Theory”, Clarendon Press, 1994.

Oğuz, Fuat, “Örgüt İktisadı: Ekonomi, Hukuk ve Örgüt İlişkileri”, Sargut, S. A. & Ş.

Özen (der.), Örgüt Kuramları, İmge Kitabevi, Haziran 2007 içinde.

Peltzman, Sam, “Towards a More General Theory of Regulation”, Journal of Law

and Economics, Vol. 19, No. 2, 1976.

Posner, Richard A. ve F. Parisi, “Law and Economics: An Introduction”, Law and

Economics, Theoretical and Methodological Foundations, The International

Library of Critical Writings in Economics, 1997.

Posner, Richard A., “A Review of Steven Shavell’s Foundations of Economic

Analyisis of Law”, Journal of Economic Literature, Vol. XLIV, Haziran 2006,

s. 405-414.

Rowley, C. K., “Public Choice and the Economic Analysis of Law”, in Nicholas

Mercuro (ed.), Law and Economics, Boston, Kluwer Academic Publisher,

1989,

Rutherford, M., “The Old and the New Institutionalism: Can Bridge Be Built?”,

Journal of Economic Issues,Vol. 29. No.2, 1995.

Sanlı, Kerem Cem, “İhmalin Ekonomik Yorumu: Hand Formülü”, Prof. Dr. Uğur

Alacakaptan’a Armağan, Bilgi Yayınları, İstanbul 2008.

Sanlı, Kerem Cem, Haksız Fiil Hukukunun Ekonomik Analizi: Hukuk ve Ekonomi

Öğretisi”, Arıkan Yayınevi, 2007.

Savaş, Vural F., “Hukuk ve İktisat”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,

Cilt:1, Sayı:2, 2004.

Stigler, George J., “Law or Economics”, Journal of Law & Economics, Vol. XXXV,

October, 1992.

39/26

Toksoy, Fevzi, “Competition Law Aspects of Mergers and Acquisitions in the EU

and Turkish Law”, Ph.D. Thesis, Marmara University European Community

Institute Department of EU Law, 2007.

World Bank, World Development Report 2002, Building Institutions for Markekts,

2002.