avc±n±n k±l±§lar± serisi - 2 - yaln±z drow - r. a. salvatore

543

Upload: others

Post on 11-Sep-2021

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore
Page 2: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

R. A. Salvatore (Avcının Kılıçları) Cilt2

Yalnız Drow

ÖNSÖZ

“Üç sis, Obould Bol-Ok,” diye haykırdı Tsinka Shrinrillgözleri tamamen açık, gözbebekleri delicesinedönerken. Ork kralı ile diğerlerine hitap ettiğinde, gerçekdünya ve tanrıların diyarı arasında bir yerdekaybolmuştu ve böylece konuşmaya başladı: “Üç sis;buharlarını sabah rüzgarına karıştıran Surbrin Nehri’ninuzun hattı, çağrınıza kulak veren Trollmoors’unkokuşmuş dumanı ve uzun zaman önce Fell Pass’taölmüş olan atalarınızın ruhlarının rahatsız ediciziyaretleri Dünyanın Omurgası’nın aşağısındakikrallığınızı tanımlıyor… Şimdi sıra sizde Kral ObouldBol-Ok ve bunların hepsi sizin topraklarınız olacak!”

Ork şamanı hitabını kollarını havaya kaldırıp iki yanaaçarak ve inleyerek tamamladı. Ork Tanrısı GruumshTek-Göz’ün adını haykıran diğerleri; onu, aynı şekildeçığlık atıp kollarını kaldırarak ve Ork kralıyla sevgili

Page 3: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

tanrılarına ait tahta heykelin etrafında geniş bir çemberoluşturarak izlediler.

Harap olmuş kutsal heykel, Gruumsh’un imgesinehakaret etmek için düşman tarafından kullanılmıştı.

Tanrılarını kirletmişlerdi.Obould’un oğlu ve tahtın varisi Urlgen Üçyumruk,

hayret, endişe ve şükran dolu bir ifadeyle baktı.Bol-Ok kabilesindeki renkli samanların en

küçüklerinden biri olan Tsinka’dan hiçbir zamanhoşlanmamıştı ve aslında

Obould’un hazırladığı konuşmayı yüksekten atarakyapıyor olduğunu biliyordu. Gözleriyle bölgeyi taradı;hırla-yamaya benzer sesler çıkaran, kızgın ve hayalkırıklığına uğramış bir ork deniziyle karşı karşıyaolduğunu fark etti. Hepsi geniş ağızlı, keskin, kırık sarı-yeşil dişliydi. Korku ve heyecan içinde kendisini izleyenkan çanağına dönmüş ve düşmanca bakan gözlerebaktı. Durmak bilmeyen itişmeleri izledi ve genellikleaynı şekilde cevaplandırılan, hiddetle savrulan ağırhakaretleri dinledi. Kızgın ve acımasız olan savaşçılar -Dünyanın Omurgası’nda yaşayan tüm orklar böyleydi-diğer ırklar kendilerine ait şehir ve toplumların tadınıçıkarırken nemli mağaralarda yaşıyordu. Hepsi Urlgenkadar kaygılıydı; endişe içinde tırtıklı dilleriyle yarıkdudaklarım yalıyorlardı. Obould, Kuzey Orkları’nınkaderini ve sefil varlıklarım yeniden şe-killendirebilecekmiydi? Urlgen, Shallows olarak bilinen insan kasabasınadüzenlenen saldırının öncülüğünü yapmış ve oradanbüyük bir zaferle dönmüştü. Orklara büyük bir bela olan

Page 4: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

güçlü büyücünün kulesi devrilmiş; kudretli büyücü,kasaba halkının pek çoğu ve bir yığın cüceyle beraberöldürülmüştü. Ayrıca herkes Mithril Salonu’nunyöneticisi olan Kral Bruenor Battlehammer’m daöldüğüne inanmıştı.

Fakat pek çok kişi o kafir heykeli kullanarak Urlgen’insaldırısından kaçmıştı. Önlerinde o ulu heykelinbelirdiğini gören Urlgen’in ork kuvvetlerinin çoğu,acımasız tanrılarının imgesine saygılarını gösterereksecde etmeye başlamıştı.

Oysa hepsi bir hileydi; heykel açılmış ve içinden saforkların bir kısmını kılıçtan geçiren ve geri kalanlarınuçarcasına dağlara kaçmasını sağlayan küçük bir cüceordusu çıkmıştı. Ölmek üzere olan kasabanınsavunucularından kaçanlar olmuştu ve -sayılarıtahminen dört beş civarında olan-kaçak mültecilerbaşka bir cüce birliğince karşılanmıştı. Bu birleşikkuvvetler Urlgen’in ordusunu kovmuştu.

Ork komutanı fazlasıyla adam kaybetmişti.Bu yüzden, Obould ortaya çıktığında, Urlgen

başarısızlığı yüzünden azarlanmayı ve hatta dövülmeyibekliyordu; zaten zalim babasının alelacele verdiğitepkiler hazırlanan konuşmanın satırları arasında yeralıyordu.

Fakat daha sonra, şaşırtıcı bir şekilde, bir takviyebirliğinin geliyor olduğu haberi yayıldı. Diğer pek çokkabile yavaş yavaş Dünyanın Omurgası’nm dışınadoğru ilerlemeye başlamıştı. O ürkütücü an göz önündebulundurulunca Urlgen babasının hazır ce-vaplılığına

Page 5: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

hâlâ hayranlık duyuyordu. Obould savaş alanınınmühürlenmesini, bölgenin güney yürüyüşünün bütünizlerinden arındırılmasını emretmişti. Amaç hiç kimseninShallows’tan kaçmadığını göstermekti; Obould yenigelenlere verilecek bilginin ne denli önemli olduğunubiliyordu. Bu yüzden Urlgen’i savaşçılarına talimatvermek üzere görevlendirmişti; kaçabilen tek birdüşman olmamıştı, kimse bunun aksi bir şeyeinanmayacaktı.

Böylece Dünyanın Omurgası’nın derin kovuklarındakiork kabileleri koşarak Obould’un yanına gelmişti.

Ork kabilelerinin reisleri, Obould’un ayaklarınındibine değerli hediyeler sermiş ve bağlılıklarını kabuletmesi için yalvarmışlardı. ‘Kutsal yolculuğuna şamanlaröncülük etti’ herkes tarafından söylenen buydu. Cücelerberbat hileleriyle Gruumsh’u kızdırmış, bu sayedeGruumsh’un yandaşları, saygın kabilelerini onlarıintikama götürecek yola önderlik edecek olan Obould’agöndermişlerdi.

Kral Bruenor Battlehammer’ı vahşice katledenObould, cücelerin kutsal varlıklarına gösterdiğisaygısızlığı onlara pahalıya ödetecekti.

Urlgen için, tabii ki, bu büyük bir rahatlama olmuştu.O babasından daha uzundu ama ork liderine meydanokuyabilecek kadar güçlü değildi. Obould’un eşsizgücüne ve yeteneğine ek olarak harikulade bir şekildeişlenmiş, dikenli siyah bir savaş zırhı ve sadece tek birdüşünceyle bile alevler saçan muhteşem bir kılıcı vardı.Hiç kimse, aşırı kibirli olan Urlgen bile, kabile kontrolünü

Page 6: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

ele geçirmek için ona meydan okumaya cüretedemezdi.

Gerçi Urlgen bunu dert etmese de olurdu. Topaç gibidönen rahibelerin öncülük ettiği şamanlar, Obould’ahayallerinin ve arzularının pek çoğunu gerçekleştirmevaadi veriyor ve Shallows’ta -şerefli oğlu tarafındankazanılan-böylesi bir eşsiz bir galibiyet elde ettiği içinonu göklere çıkarıyorlardı. Obould tören boyuncaUrlgen’e pek çok kez baktı; gülümsemesi dişlerini ortayaçıkaracak kadar büyüktü. Bu, birine işkence ederkenaldığı zevki yansıtan o korkunç gülümseme değildi.Obould, Urlgen’den memnundu; her şeydenmemnundu.

Sonuç olarak Kral Bruenor Battlehammer ölmüştü vecüceler kaçıyordu. Orklar, Shallows’ta yaklaşık binsavaşçısını kaybetmiş olsa da sayıları katlanarakartmıştı. Üstelik daha fazlası da geliyordu; güneş ışığınadoğru tırmanıyor (pek çoğu muhtemelen hayatlarında ilkkez), parlaklığın yakıcılığına göz kırpıyor ve dağlardankuzeye; samanların, Gruumsh’un, Kral Obould Bol-Ok’un çağrısına doğru ilerliyorlardı.

“Krallığımı alacağım,” diye açıkladı Obould, şamanlardanslarını ve eğlencesini bitirdiğinde.

“Dağlardaki topraklarla ve üç sisle işim bittiği zamanbize direnen saldıracağız. Felbarr Kalesi’ni elegeçireceğim” diye bağırdı ve binlerce ork büyük birkeyifle onu alkışladı.

“Cücelerin Adbar’a kaçmasını sağlayacak ve onları opis deliklerine tıkacağım!” Obould ona tezahürat eden

Page 7: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

bin orkun önünde kıvrak hareketlerle koşuşturarakkonuşmasına devam etti.

“Mirabar topraklarını batıya taşıyacağım!” diyekükredi ve alkışlar yükseldi. “Gümüşay’ın adımıduyduğu an korkudan titremesini sağlayacağım!”

Bu kalabalığı en coşturan söz olmuştu. Tsinka yüceorku sıkıca kavrayıp öptü; ona kendini ve Gruumsh’untakdislerini sunuyordu.

Obould güçlü koluyla onu kendine doğru çekti;kalabalığın coşkusu daha da arttı.

Urlgen tezahürat etmiyordu ama Obould’un rahibeyiGruumsh’un kirletilmiş heykelinin durduğu rampayataşımasını izlerken kesinlikle gülümsüyordu. Mirasınınulaşacağı büyüklüğü düşünüyordu.

Ne de olsa Obould sonsuza kadar yaşamayacaktı.Yaşayacak gibi görünürse de Urlgen bu yanlışı

düzeltecek bir yol bulacağından emindi.Her şeyi doğru yaptım.

Menzoberranzan ‘ın dışına yaptığım yolculuğun heranında, doğru ve yanlışı gösteren harita ve bencilliktenuzak bir toplum bilinci bana rehberlik etti. Başarısızlığauğradığım anlarda bile, ki herkes başarısız olabilir,yanlış adımlarım, bilincimi önemsememekten değilyargılardan ya da basit zaaflardan kaynaklanıyordu.Orada, bizleri seçilmiş tanrılarımıza, cennet ve umuttanımlarımıza yaklaştıran en üstün prensip ve ilkelerinyer aldığım biliyorum.

Page 8: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bilincimi terk etmedim ama korkarım o beni aldattı.Ben her şeyi doğru yaptım.

Yine de Ellifain öldü ve onu kurtarmak içinharcadığım tüm çaba benimle alay edilircesine boşagitti. Ben her şeyi doğru yaptım.

Bruneor ‘un düşüşünü izledim ve sanırım sevdiğimher şey onunla birlikte düştü.

Dışarılarda bir yerlerde benim aptallıklarıma gülenkutsal bir varlık var mı? Herhangi bir yerde, herhangi birkutsal varlık var mı?

Yoksa hepsi bir yalan, ya da daha beteri, bir kendinikandırmaca mıydı?

Her zaman toplumu düşünmüş; bütün iyi olduğundabireyin de iyi olacağına inanmıştım. Bu, varlığımın esasilkesi ve Menzoberranzan ‘ı terk etmem gerektiğinianlamamı sağlayan şeydi. Şimdi, bu acı dönemde,inancımın aslında kişisel olduğunu anlıyor ya damuhtemelen bunu kabul etmeye kendimi zorluyorum.Toplum üzerine verdiğim bütün demeçlerin, aslındakendimden daha büyük bir varlığa ait olmaya çaresizceihtiyaç duyduğumdan kaynaklanması ne kadar daironik…

İnançlarımı ve onların doğruluğunu açıklarkenaslında vaiz kürsüsünün önünde bir koyun sürüsü gibitoplananlardan hiçbir farkım yoktu. Aradığım rahatlık verehberlikti. Pek çoğu bunu dışarıda ararken, ben onlarınaksine, kendi içimde bulmak istiyordum.

Page 9: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bu anlayışa göre her şeyi doğru yaptım. Fakat nebüyüyen far-kındalığı, ne artan endişeyi, ne de yükselenkorkuyu yok sayabilirim; bu yüzden, demek ki,yanılmışım. Ellifain öldüyse veya o kısacık hayatınıböyle bir karmaşa içinde geçirdiyse gerisinin ne anlamıkalıyor ki?

Onların, yıkılan kulenin altında kalıp ölmeleriniizledikten sonra benim ve arkadaşlarımın kalbimizidinleyip kılıçlarımıza inanmasının ne önemi var ki?

Eğer başından beri haklıysam adalet bununneresinde? Güzel tanrımızın merhameti nerede?

Bu soruyu sorarken bile bana bulaşan kibirinfarkındayım. Bu soruyu sorarken bile ruhumdakientrikaların açığa çıktığını biliyorum. ‘Düşmanlarımdanfarklı mıyım? ‘sorusunu sormaktan kendimialıkoyamıyorum. Teknik olarak kesinlikle farklıyım, pekiya uygulamada? Demeçler verip kendimi toplumaadarken Menzoberranzan ‘da bıraktığım rahibelerletamamen aynı şeyi aramıyor muydum? Tıpkı onlar gibi,amacım sonsuz hayatı bulmak ve benzerleriminarasında yükselmek değil miydi?

Withegroo ‘nun kulesi sallanıp devrildiğinde attığımadımlar boyunca bana rehberlik eden hayallerim deonunla beraber yıkıldı.

Savaşçı olmak için eğitilmiştim. Pala kullanmadakiuzmanlığım olmasaydı, beni çevreleyen dünyada çokdaha basit, daha az saygı ve kabul gören bir oyuncuolurdum, idman ve yetenek şimdi bana kalan tek şey;Drizzt Do‘Urden ‘in hayatı olan bu tuhaf ve dolambaçlı

Page 10: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

yolda inşa etmeye niyetlendiğim kısmın temelini deonlar oluşturuyor. O kadar sevgi duyduğum bu perişanyaratıkların böylesi darmadağın oluşu üzerine öfkemiserbest bırakacağım. Bu kaybettiklerimin ifadesi:Ellifain, Bruenor, Wulfgar, Regis, Catti-brie ve aslındaDrizzt Do ‘Urden…

Buzölüm ve Parıltı olarak adlandırılan bu palalarşimdi benim kendimi tanımlama şeklim oldular veGuenhwyvar yine benim tek yoldaşım. Yalnızca onlaragüveniyor; başka hiçbir şeye güvenmiyorum.

- Drizzt Do ‘Urden

ÖFKE ANIMSATICI

Drizzt onun bir tapınak olduğunu düşünmektenhoşlanmıyordu. Çatal uçlu bir sopaya dayanmış olanBruenor Battlehammer’ın tek boynuzlu miğferi, karaelfın evi olarak kabul ettiği küçük oyuğa egemenoluyordu. Miğfer, oyuğun arka duvarı görevini gören vedoğal sığınıkta güneş ışığı alan tek yer olan uçurumunhemen önünde duruyordu.

Böyle durmasını Drizzt istemişti. Miğferi görmekistemişti. Varlığını hiçbir zaman unutmamayı diliyordu.

Page 11: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Üstelik hatırlamaya kararlı olduğu tek şey ne Bruenor nede diğer arkadaşlarıydı.

Drizzt en çok kendine ve dünyasına bu korkunçkötülüğü yapan kişiyi hatırlamak istiyordu.

Oyuğa girebilmek için iki iri kaya parçasınınarasından yüzüstü emekleyerek geçmesi gerekmişti;üstelik buna rağmen zar zor ve oldukça yavaşilerliyordu. Bu Drizzt’in umurunda değildi; hatta böyleolmasını tercih etmişti. Rahatlıktan tamamen yoksunolmak ve varlığının hayvansı doğasını tatmak ona iyigeliyor, ruhunu temizliyordu. Ayrıca ona kim olduğunuve hayatta kalmak istiyorsa kim olmak zorundaolduğunu hatırlatıyordu. Buzyeli Vadisi’nin DrizztDo’Urden’i, Bruenor ve Catti-brie’nin arkadaşı değildiartık. Montolio de Brouchee’nin Mielikki ruhu vedoğasıyla eğittiği korucu da değildi. YineMenzoberranzan’ın dışında gezinen o du. Bir kez daha,kara elf şehrinden ayrılan, onu yanıltan ve babasınıöldüren rahibeleri terk eden mülteciydi. O Avcı’ydı,Karanhkaltı’nın merhametsiz yöntemlerini bozgunauğratan, içgüdülerine göre hareket eden ve orksürüsüne sevgili arkadaşının ölümünün bedeliniödetecek olan yaratıktı.

O, hayatta kalmak dışında hiçbir şeyi umursamayanve Ellifain’in ölümünün yarattığı acıyı bir kenara koyanAvcı’ydı. Bir öğleden sonra, yana yatık duran miğferinüzerine yansıyan güneş ışığının genişlemesini izleyenDrizzt kutsal totemin önünde diz çöktü. Bruenor yıllarönce, Drizzt daha onun hayatına bile girmemişken,miğferin üzerindeki boynuzlardan birini kaybetmişti ve

Page 12: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Drizzt hiçbir zaman yerine yenisini koydurtamamıştı;Drizzt’e, bu sa-yede, başını her zaman aşağıda tutmasıgerektiğini hatırladığını söylemişti.

Narin parmaklar yukarı doğru hareket edip kırıkboynuzun tırtıklı kenarını hissetti. Drizzt, Bruenor sankibu karanlık oyukta yanı başında çömeliyormuş gibi,miğferin deri kuşağında hâlâ onun kokusunuduyabiliyordu.

Sanki bir başka zalim savaştan dönmüş, ter içindekalmış, ağır ağır soluk alıp veriyor ve yüksek seslegülüyorlardı.

Drow gözlerini kapadı ve Bruenor’un o çaresiz,ölmek üzere olan imgesini yeniden gördü.

Withegroo’nun beyaz kulesini, onu kenarlarındansaran alevleri, tek başına kalan bir cücenin tepesindekoşuşturup durduğunu ve acı sonun farkına vararakburuk bir tavırla emirler verişini izledi. Kulenin yanayatıp devrildiğini ve cücenin yıkılan taşlar arasındakaybolduğunu gördü.

Gözyaşlarına engel olmak için gözlerini daha da sıkıkapadı. Onları yenmeli, uzaklara, çok uzaklaragöndermeliydi. Şu an olduğu savaşçıda böyle duygularayer yoktu. Drizzt gözlerini açıp miğfere bir kez dahabaktı. Öfkesinden güç alıyordu. Bakışları, yeresaplanmış başlığın arkasındaki girintiye kadar uzanangüneş ışığını izledi ve yere atılmış botlarını gördü.

Zayıf ve güçsüz bırakan keder duygusu gibi, onlarada artık ihtiyacı yoktu. Drizzt kendini yere yüzüstübırakıp kayalar arasındaki bir açıklıktan, öğleden sonra

Page 13: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

güneşine doğru kaydı. Sonra zıplayarak doğruldu veburnunu rüzgara dikti.

Çevreye göz attı; keskin gözleri güneş ışığınınyarattığı her gölgeyi ve yansımayı tarıyor, çıplakayakları altındaki yerin soğukluğunu hissediyordu. Dörtbir yana gelişigüzel bir bakış attıktan sonra, Avcı, enyüksek tepeye doğru hızla koşmaya başladı. Güneş batıufkunda yok olduğunda dağ kenarına ulaştı ve gölgeleruzayıp alacakaranlık çökmeye başladığında bölgeyiizleyerek orada bekledi.

Sonunda, uzaklarda bir yerde kamp ateşi parıldadı.

Drizzt’in elleri, içgüdüsel bir hareketle belindebulunan kesedeki oniks figürüne gitti. Yine de onu dışarıçıkartıp

Guenhwyvar’ı çağırmadı. Bu gece değil.

Gece üzerine çöktükçe görüşü daha da keskinleştive Drizzt, gölge kadar sessiz, rüzgarlı bir sonbahargünündeki tüy gibi uçarcasına koştu. Dağlardakipatikalarda kendini sıkışmış hissetmedi; devrilmişkayalar ve çatlaklarla dolu zeminde yavaşlamayacakkadar çevikti. Ağaçların yanından hızla zik zak çiziyor vebunu öyle sinsice yapıyordu ki; hayvanların çoğu, hattasürekli tetikte olan geyikler bile, onu ne duyuyor, ne deyaklaştığını fark ediyorlardı; rüzgarın esintisi onlarakokusunu taşımadığı sürece geçip gittiğini bileanlamıyorlardı.

Bir süre sonra küçük bir nehre geldi fakat bir ıslaktaştan diğerine öyle kusursuz bir dengeyle geçti kitaşların en kaygan kısımları bile onu düşüremedi.

Page 14: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Dağdan indiği ilk andan itibaren ateşi neredeysegöremez olmuştu fakat rotasını daha oradayken çizmiştive nereye gideceğini biliyordu. Sanki içindeki öfke, uzunve emin adımlarına tek başına rehberlik ediyordu.

Küçük bir vadinin karşısında, kaim ağaçlarla dolu birkorunun çevresinde kamp ateşini bir kez daha gördü;üstelik bu kez ateşin çevresindeki siluetleri seçebilecekkadar yakındaydı. Boylarından, geniş omuzlarından,kamburu çıkık duruş ve hareketlerinden onların orkolduğunu hemen anlamıştı.

Bir çift, kendi aralarında tartışıyordu -çok da şaşırtıcıbir şey değildi-ve Drizzt gırtlaksı aksanlarındantartışmanın kimin nöbet tutacağı üzerine olduğunuanlamıştı. Kimsenin görevi istemediği ve herkesin bunubir angarya olarak gördüğü aşikardı.

Drow onlara çok da uzak olmayan bir çalılığınarkasına çömel-di ve yüzüne şeytani bir gülümsemeyayıldı. Tuttukları nöbetin bir önemi yoktu; ister tetikteolsunlar ister olmasınlar onu fark etmeyeceklerdi.

Avcı’yı göremezlerdi.

Hayvani nöbetçi mızrağını büyük bir kayanınarkasına düşürdü; parmakları kilitlenmiş, elleriarkasında birleştirilmişti. Eklemlerinden çıkan ses,kırılan dallardan çıkan çatırtıdan da fazlaydı.

Kamp ateşine ve onun etrafında oluşmuş, dinlenen,kokuşmuş yemek artıklarına saldıran şekillere bakıp“Hep Bellig,” diye yakındı. “Bellig nöbet tutsun. Sen uyu.Sen yemek ye. Her zaman Bellig nöbet tutsun.”

Page 15: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Homurdanmaya, şikayet etmeye ve uzun bir süredaha kamp yerine bakmaya devam etti.

Sonunda geri döndü ve kapkara bir yüz, karmançorman beyaz saçlar ve bir çift gözle karşılaştı. Ogözler! Mor gözler! Alev alev yanan gözler!

Bellig içgüdüsel olarak mızrağına uzandı; ya dasağında ve solunda parıldayan bir bıçak görünceyekadar uzanmak üzereydi. Sonra kollarını birleştiripbıçağa engel olmak istedi ama kara elfin palasınıyakalamak için fazla yavaştı. Çığlık atmaya çalıştı amao anda kavisli bıçaklar nefes borusunu ayıran iki derinkesik açmıştı.

Bellig ölümcül yaralarını sıkıca kapadı ama kılıçlararka arakaya hamleler savurmaya devam etti.

Ölmek üzere olan ork, arkadaşlarının yanına koşmakistermişçesine döndü ama bacaklarına, kas vetendonlarını kolayca ayıran, yeni bir pala darbesi geldi.

Bellig düşerken kendisini kavrayan ve yavaşçaaşağıya, zemine doğru çeken bir el hissetti. Solukalması neredeyse imkansız olmasına rağmen hâlâhayattaydı. Kanı çevresinde koyu kırmızı bir göloluştursa da hâlâ hayattaydı.

Katili sessizce uzaklaştı.

“Arsh, sessizce buraya gel, aptal Bellig,” Oonta,kamp yerine çok da uzak olmayan, geniş bir bölgeyikaplayan karaağacın büyük dallarının birinin ardındanseslendi: “Bunu Figgle ile birlikte söylüyorum.”

Page 16: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Onun büyük bir ağzı var.” diye onayladı ÇirkinFiggle.

Burunsuz, dudaklarından biri yırtılmış, gri-yeşil dişleriuzun ve eğri büğrü olan Figgle, ork standartları için bileoldukça gösterişliydi. Gençliğinde iğrenç bir worgafazlasıyla yaklaşmış ve bedelini ödemişti.

“Yakında onu öldüreceğim.” diye açıkladı Oonta,nöbet arkadaşına çarpık bir gülümsemeyle bakarken.

Bir mızrak süzülerek geldi ve ikisinin arasındakiağaca hızla saplandı.

“Bellig!” diye bağırdı Oonta, Figgle’la beraber yanadoğru tökezlerken. “Seni çok yakında öldüreceğim!”Oonta, Figgle onu başıyla onaylarken, homurdanarak,sallanan mızrağı aldı.

“Bırak onu,” diye bir ses duyuldu. Ork dilindekonuşuyordu ama tonlaması bir orkun ağzındançıkamayacak kadar melodikti.

İki nöbetçi de oldukları yerde donup kaldı vemızrağın geldiği yöne doğru döndü. Orada narin ve zarifbir figür dikiliyordu; siyah elleri kalçasındaydı ve siyahpelerini arkasından esen gece rüzgarında salınıyordu.

“Ona ihtiyacınız olmayacak.” diye açıkladı kara elf.“Ha?” dedi iki ork aynı anda.

“Neye bakıyorsunuz?” diye sordu Oonta’nın kuzeniBroos olan üçüncü bir nöbetçi. Kenardan, Oonta veFiggle’in soluna, kara elfin sağma doğru ilerledi. İki orkabaktı ve onların donmuş bakışlarını izleyerek drowu

Page 17: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

gördü; o da olduğu yerde donup kalmıştı. “Bu kiminnesi?”

“Bir arkadaş,” dedi kara elf.

“Oonta’nın arkadaşı mı?” diye sordu Oonta kendigöğsünü işaret ederek.

“Kasabada kuleyi yıktığınız zaman öldürdüklerinizinbir arkadaşı,” diye açıkladı drow ve orklar bu sözlerin neanlama geldiğini kavrayamadan kara elfin palası elindebelirdi.

Orklar onu takip bile edemediğinden çok çabuk vekıvrak hareketlerle saldırmış olmalıydı. Üçü de silahlarınoracıkta, birdenbire bitiverdiğini düşünmüştü.

Broos, kendisini aydınlatmalarını istercesine Oontave Figgle’a bakıp “Ha?” diye sordu. Ve karanlık bir şekilyanından aceleyle geçti.

Ölmüştü.

Kara elf, ork ikilisine doğru ağır ağır ilerledi. Figglebiri çatallı düello tarzı, diğeri eğri bir çift bıçak çıkarırkenOonta mızrağı ağaçtan aldı.

Oonta mızrağı elinde ustaca çevirdi; ucu bir yukarıbir aşağı geliyor ve drowun hareketini kısıtlıyordu.

Fakat drow onu iki orkun arasına savurarak mızrağınaltından kaydı. Figgle iki silahını da aşağı doğrututarken Oonta mızrağı boşuna hareket ettirmeyeçalışıyordu.

Oysa drow orada değildi. Yukarı doğru zıplamış,orkların arasından havaya yükselmişti. İki yetenekli

Page 18: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

savaşçı ork, büyük bir başarıyla silahlarını değiştirmiş,çevik yaratığı iki yanından zorluyordu.

Palalar oradaydı, çift taraflı uygulanan hızlı birsavuşturmayla, biri mızrağı durduruyor, diğeri Figgle’inhamlelerini zarifçe önlüyordu. Kara elfin kılıçlan, biryandan kendisine yapılan hamleleri engellerken diğertaraftan da ayaklan ileri geri salmıyor, orklarmsuratlarının ortasına sersemletici tekmeler savuruyordu.

Figgle yere düşmüş, yönünü şaşırmış ve kafasıkarışmışken kendisine yönelen hamleleri önlemek içinbıçaklarını öne arkaya sallayıp duruyordu. Oonta dayana doğru çekilmiş, mızrağını havaya savuruyordu.Bilinçleri yerine geldiğinde kendilerini birbirlerinebakarken buldular.

Drow ortalıkta gözükmediğinden “Ha?” diye sorduOonta.

Figgle birden sarsıldı; eğri palanın ucu göğsünü delipgeçmişti. Pala aniden ortadan yok olmuş, kara elf, orkunyanından dolaşırken diğer palasını yaratığın boğazınıkesmek için kullanmıştı.

Böyle bir düşmanla uğraşmak istemeyen Oontamızrağı atmış, arkasını dönmüş ve korku içindebağırarak kamp yerine doğru koşarak kaçmıştı. Korkuiçinde Oonta’nın etrafında toplanan orklar genellikle çiğve bozuk etten oluşan iğrenç yemeklerini dört bir yanasaçarken silahlarını kuşanıyordu.

“Ne yapıyorsun?” diye bağırdı bir tanesi. “Kimöldürüyor?, diye haykırdı diğeri.

Page 19: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Drow elf! Drow elf!, diye inledi Oonta. “Drow elföldürmek Figgle ve Broos’u! Drow elf öldürmek Bellig’i.”

Drizzt, orkun, kaçarak ışıklar saçan kamp yerinedönmesine izin vermiş, zalim yaratığın telaşındanyararlanıp kampın sağ tarafındaki büyük bir ağacıngölgesine saklanmıştı. Palalarını kaldırırken etrafaçabucak bir göz atmış ve bir düzineden fazla yaratıkolduğunu fark etmişti.

Ağaca tırmanmış, Oonta’nın katledilen üç orkudiğerlerine anlatışını dinlemişti.

“Drow elf mi?” diye yankılanıyordu birden fazlakişiden çıkan ses. İçlerinden biri, Drizzt’in daha önceduyduğu bir isim olan Donnia’dan bahsediyordu.

Drizzt bir daim ucuna doğru hareket etti; yerden onbeş ayak yükseklikteydi ve orklara neredeyse tamtepelerinden bakıyordu. Orklarm gözleri dışarıya;ağaçları çevreleyen gölgelere, Oonta’nın hikâyesininonları bakmaya mecbur kıldığı yerlere bakıyordu.Ağaçların altından görülmeyen Drizzt kendi içine, irsidrow güçlerine, ırkının doğal büyüsüne doğru uzandı veork grubunun ortasına, kamp yerinin merkezi olan ateşintam üzerine zifiri karanlık bir küre savurdu. Drow, daldandala sıçrayarak aşağı indi; çıplak ayakları her dokunuşuhissediyor, onu kusursuz bir denge içinde tutuyor,tılsımlı, hız arttırıcı halhalları onun çabuk adımlaratmasını sağlıyordu.

Zemine, -karanlık küreye ve siyah derili bir figürünkendilerine doğru geldiğini fark edip bağıran sonra da

Page 20: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

onun olduğu tarafa bir mızrak fırlatan-küreninçevresindeki orklara doğru koşarak indi.

Drizzt, kendisine fırlatılan, istese hiç zarar görmedenyakalayabileceğini düşündüğü, hantal nesneninyanından koşarak geçti. Karşısına çıkan ilk orku başkabir kalıtsal büyüyle karşılamış; mavi mor alevlerle onunçevresini sarmış, kürenin dışında sendelemesine sebepolmuştu. Alevler deriyi yakmamıştı fakat aslındayardıma bile ihtiyacı olmayan, becerikli drow için hedefibelirginleştirmişti.

Alevler orkun da dikkatini dağıtmıştı; aptal yaratıktutuşan uzuvlarına bakıp korkuyla bağırmıştı.

Sonra bakışlarını Drizzt’in olduğu tarafa çevirmiş vesadece parlayan palayı görebilmişti.

Öbürünün hemen sağında başka bir ork belirmişti.Drow hiç yavaşlamadan orkun, kendini savunmakistercesine, hızla hareket eden sopasının altma kaymış,palasını yaratığın bacaklarına ustaca vurmuş vedizlerinin arkasından onları ikiye ayırmıştı. İnleyen orkyere düştüğünde Avcı Drow çoktan karanlık küreniniçine girmişti.

Kasları ve devinimleri çevresindeki seslere vedokunuşlarına tepki vermiş; tamamen içgüdüsel olarakhareket etmişti. Avcı, onu görmese bile, çıplakayaklarının altındaki zeminin sıcaklığından, ateşin tamolarak nerede olduğunu biliyordu. Ayrıca ne zaman birorkun kendisine beceriksizce dokunduğunu hissetsepalaları hızlı ve öfkeli bir şekilde hareket edip,

Page 21: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

yaratıkların yanından hızla geçerken bile, onlaradarbeler savuruyordu.

Bir süre sonra tek bir orkun bile varlığını hissetmez,sesini duymaz oldu ama koku alma duyusu arkasındabirinin olduğunu söylüyordu. Parıltı’nın kısa ve kesici birhamlesiyle bir çığlık koptu ve ork yere düşerken birçarpma sesi yükseldi.

Avcı Drizzt, karanlık kürenin öbür tarafına ne zamangeçmesi gerektiğini yine içgüdüsel olarak biliyordu. Hernasılsa, içinde bir yerlerde, bütün adımlarını ölçüpbiçmişti.

Kusursuz bir denge içinde, hızla karanlıktan çıktı;bakışları, hemen, kendisine doğru düşüncesizce hamleyapan orklara odaklandı ve aklından, savaşçıiçgüdüleriyle fark etmeden uygulamaya başladığıhamleleri geçirdi.

Öne doğru ilerledi ve altında bir mızrağın baskısınıhissederek ikili bir hamleyle darbeyi savuşturdu.Drizzt’in sivri palalarından yalnızca bir tanesi bile buüstünkörü yapılmış mızrağı koparıp atmaya yeterdi amailk hamleyi yeterince bastıramamış ve ikincisinde bıçağıyatay bir şekilde indirmişti. Mızrak sağlam kalsa daolurdu; göğsünde soldan sağa hareket eden ve silahıyere düşüren ikinci pala darbesinden sonra bunun birönemi yoktu.

Drizzt’in ayakları ani bir bulanıklıkla hareket edip onudengesini kaybetmiş orkun yanma taşımış ve Parıltı,yaratığı boğazından yakalamıştı.

Page 22: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Drizzt hareketlerine hızını kesmeden devam etti; heradım onu biraz daha sola götürürdü, böylece ikinci orkayaklaştı ve tam bir dönüş yaptı; Parıltı yine yanlamasınabir darbeye öncülük etmiş, orkun kılıç tutan kolunuyakalayıp bileğinden koparmış ve silahın havayasavrulmasına neden olmuştu. O kuvvetli darbeyi -drowdönüşünü tamamladıktan sonra-ikinci pala; Buzölümizledi. Hızlı ve sert bir hamleyle yaratığın kaburgalarınıayırdı.

Avcı çoktan yola koyulmuştu.

Sallanan bir topuzun altından geçti ve saldırgan birmızrağın üzerinden zıpladı; yere inerken ayaklarınıgövdesine dayayarak silahı altına aldı. Parıltı’yla önedoğru bir hamle yaptı ama ork çömel-mişti. Drizzt, hızınıneredeyse hiç azaltmadan, palayı başparmağıy-lahavaya savurup döndürdü ve Parıltı hazırlıksızyakalanan topuzlu orkun göğsünü delip geçti.

Tüm bunlar olurken drowun diğer eli ondan bağımsızçalışıyor ve mızraklı orkun yukarı kaldırdığı eline öncebirinci, sonra ikinci ve üçüncü darbeyi indiriyordu.Parıltı’yı özenle çıkaran Drizzt yana kaydı, ölmek üzereolan ork ona doğru yalpaladı ve ayağı, parçalanankoluna sımsıkı yapışmış olan diğer orka takıldı.

Avcı oradan hızla ayrılmış ve gözüne kestirdiği bir çiftorka doğru hızla ilerlemeye başlamıştı.

Drizzt, dizlerinin üzerinde yana doğru kaydı; orklarmızrak ve kılıçlarını aşağı indirerek karşılık verdiler.Dizleri zemine değdiği anda Drow, kollarını kıvırıpayaklarını çekerek, kendini ileri doğru yuvarladı. Bütün

Page 23: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

gücüyle kendini itip dönmeye devam etti. Hareketinfarkına bile varamayan şaşkın çifti devirip geçti.

Drizzt, kusursuz dengesini koruyarak, yumuşak birhamleyle yere, dönüp duran orkların daha dasendelemesini sağlayan Parıltı’nın soluna indi. Drizzt’insilah taşıyan elleri iki yana açıktı; Buzölüm ile Parıltı’nınyerini değiştirdi. Böylece silahlar, drowun erişebileceğien uzak noktaya ulaşıp orkların tam ortasına nişanalmıştı. Kolunu çevirip silahları üste aldı, sonra tekrarters tarafa döndürdü ve elinin tersiyle onları fırlattı.

Orkların hiçbiri, hamleye karşılık vermek bir yana,kendi silahlarına bile uzanamadı. Her iki bıçak daorklara isabet etmiş, onları devirmişti.

Avcı oradan hızla ayrıldı. Orklar, kara düşmanlarınadireneme-yeceklerini anlamış, itişip kakışmayabaşlamıştı. Hiçbiri, orkların başını çılgınca yarıp karanlıkkürenin içinden geçip geldiği yere geri dönen Drizzt’ekarşı koymaya çalışmamıştı. O, bu sırada, en azındanbir canavarın yere yatıp saklandığını duymuştu. Bir kezdaha, diğer duyuların egemen olduğu dünyanıniçindeydi; ısıyı hissediyordu, varolan her sesiduyuyordu. Silahları önünde beliren bir orka nişan aldı.O sırada bir başka hareketin ve yana çömelen birininvarlığını hissetti.

Çabucak atılan bir adımla ateşin yanına geldi. Yemekkabı üç ayaklı bir sehpanın üzerinde duruyordu. Onutekmeleyip uzaklara gönderdi ve aceleyle yola koyuldu.

Sihirli küresinin karanlığında, önünde dikilmiş duranbir ork, bir diğeri kaynayan yemeğin üzerine

Page 24: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

dökülmesiyle inleyip can çekişirken, onungülümsemesini göremiyordu.

Önünde duran ork ona vahşice saldırıp yardımçığlıkları attı. Orkun öfkeli salımşındaki rüzgarıhissedebilen, salınıştaki akımı hesaplayan Avcı onunarkasına geçmekte hiç zorlanmamıştı.

Bir kez daha kürenin dışına çıktı ve orku ölümcül biryarayla döne döne yere düşerken bıraktı.

Kürenin çevresinde attığı çabuk bir turla kamptasadece iki ork kaldığını anladı. Biri, tüm kanı akıpgiderken yerde kıvranıyor, diğeri kaynar yemeğinyarattığı yanıkları yatıştırmak için yerde yuvarlanıyordu.

Palaların kusursuzca hesaplanan darbesi ikisininhareketine de son verdi. Böylece Avcı başladığı işibitirmek için karanlık geceye doğru ilerledi.

Zavallı Oonta bir ağacın kenarına düşmüş güçlüklesoluk alıp veriyordu. Arkadaşı ona koşmaya devametmesi için yalvarmış ve onu geride bırakarakuzaklaşmıştı. Kamptan bir mil uzaklıktaydılar.

“Gitmeliyiz!”

“Sen gitmelisin!” diye karşılık verdi Oonta nefesnefese.

Oonta, kabile samanının emriyle, Kral Obould’unzaferine katılmak ve oradan çok da uzak olmayan birnoktada, Gruumsh’un imgesine zarar verenlere karşısavaşmak için Dünyanın Omurgası’ndan ayrılmıştı.

Page 25: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Oonta cücelere karşı savaşmak için dışarı çıkmıştı;drowlara karşı savaşmak için değil!

Arkadaşı onu yeniden kavrayıp kaldırmaya çalıştıama Oonta birdenbire elini geri çekti. Başını öne eğdi vegüçlükle nefes alıp vermeye devam etti.

Arkalarından “İstediğin kadar kal,” diye bir sesyükseldi. Bozuk bir ork aksanı ve hiçbir orkun taklit bileedemeyeceği melodik bir tonla konuşuyordu.

Yüzünü sesin geldiği yere çevirirken “Gitmeliyiz!”diye itiraz etti Oonta’nın arkadaşı.

Bu sözlerin sahibinin kim olduğunu çok iyi bilen veartık ölü olduğuna inanan Oonta başını kaldırıp bakmadıbile. Arkadaşının “Konuşabiliriz,” diyerek kara elfeyalvardığını ve silahının yere düşerken çıkardığı sesiduydu.

“Ben konuşabilirim,” diye cevapladı kara elf ve elmasuçlu, şeytani bir pala çıkarıp orkun boğazını ustacakesti. “Senin ses çıkarabileceğinden şüpheliyim.”

Orktan gelen cevap boğuk bir böğürtüydü. Ve düştü.

Oonta ayağa kalktı ama hâlâ yüzünü düşmanınadönmemişti. Bir ağaca doğru ilerledi, ellerinisavunmasızca önüne düşürerek öldürücü darbenin biran önce gelmesini umut etti. Drowun sıcak nefesini vebıçaklardan birinin ucunu ensesinde, diğerini sırtındahissetti.

“Bu ordunun liderini bul,” dedi drow, “Onu aramayageleceğimi söyle, hem de çok yakında… Onuöldüreceğimi söyle.” Palanın hızlı darbesi Oonta’nın sağ

Page 26: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kulağını kesti. Ork yüzünü ekşitip hırladı, yine dearkasını dönüp kaçmayacak kadar akıllı ve disiplinliydi.

“Söyle ona,” diye kulağına fısıldadı, “Hepsine söyle.”Oonta ölüm saçan saldırgana denileni aynenyapacağını garantilemek için cevap vermeye yeltendi.Ama Avcı çoktan gitmişti.

AZİM VE CESARET

Bir düzine kirli ve yol yorgunu cüce hızla yürüyüpgürlüyor, tüm hava şartlarının dövdüğü taşlı yollardayarıkların üzerinden atlıyor, kayaların çıkıntılarından veantik iri taş parçalarından çevik hareketlerlekurtuluyordu. Açıkça hissedilen korkularına rağmenbirlikte çalışıyor, tökezleyen biri olursa ona yardımetmeye ve yol göstermeye hazır birileri oluyordu.

Arkalarından ork sürüsü geliyordu; baykuş gibi ötüpinleyen iki yüzden fazla salyalı yaratık vardı.

Silahlarını tıngırdatıp havaya kaldırdıklarıyumruklarını sallıyorlardı. Ara sıra, içlerinden birikaçışan cücelere, bir türlü hedefi bulamayan, bir mızrakfırlatıyordu. Orklar ne toprak kazanıyordu, ne dekaybediyordu ama cüce yakalamaya duydukları açlık,

Page 27: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

korkmuş implerin fark edilir bir çaresizlikle kaçmayaduydukları arzudan daha az değildi. Gerçi cücelerinaksine, orklardan biri tökezlediğinde arkadaşları onayardım etmek için hazırda beklemiyordu. Üsteliktökezleyen bir ork, diğerlerinin ilerlemesine engelolduğundan yuvarlanma, tekmelenme hatta sün-gülenme riskini almış oluyordu. O yüzden, ork hattıgenişlemişti ama öncülerle en arkadaki cüce arasındayalnızca bir düzine ork kalmıştı.

Cüceler oldukça serbest bir arazide yokuş yukarıtırmanmaya başladılar. Sağlarında; batıda, büyük birsıra dağ uzanıyor ama sollarında yine bir serbest araziyer alıyordu. Korkudan da fazlasını hissederek çığlıkatmaya ve koşmaya devam ettiler. Orklar onlarıyakalayıp öldürmekle ilgilenmeyip yola odaklansaydıcücelerin, önlerinde pek çok seçenek olmasına rağmen,tek bir amaç ve yönde ilerlediğini fark ederlerdi.

Cüceler, tam bir birlik içinde, sıra dağların gölgesinigeride bırakmış geniş boşlukları olan bir çift iri kayanınarasına sapmıştı. Onları takip eden orklar bu kayalarınne anlama geldiğini bilmiyordu; o iki iri kaya, aslındataşlı bir zemin boyunca uzanan ve üç orkun yan yanageçebileceği genişlikte olan bir nehir yatağınınbaşlangıcıydı. Bu korkunç yaratıklara göre nehir yatağı,sadece cücelerin dağılıp gözden kaybolamayacağıanlamına geliyordu. Üstelik orklar öylesineodaklanmışlardı ki nehir yatağının her iki kenarındabulunan, taşlarla kurnazca gizlenmiş, içlerindekicücelerin dışarıyı izlediği odacıkların varlığını farketmemişlerdi.

Page 28: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

İlk cüce grubu, kazmalar, çekiçler, baltalar vekılıçlarla etrafı tarayarak kenarlardaki duvarlardan ileriatıldığında öncü orklar kanalın-içinde kuyrukoluşturmuş, ork kuvvetinin yarısından fazlası giriştekitaşları aşmıştı. Bazıları, özellikle de ThibbledorfPwent’in rehberlik ettiği Karındeşen Brigade gibi tipler,başlarındaki iri çivili miğferler, sırtlarmdaki zırhlar veçivili eldivenler dışında silah taşımıyordu. Neşe içindeork sürüsüne doğru hücum ettiler; kendilerine en yakınyerde bulunan düşmanın üzerine atlayıp onu vahşicedövüyorlardı. Bu orkların bazıları, bundan sadece ongün önce, yerle bir edilen Shallows köyünde, yine aynıcüce grubu tarafından aynen bu şekilde hazırlıksızyakalanmıştı. Ama o zamanın aksine, orklar, dayak yiyipkaçmamış, savaşa girmişlerdi.

Yine de, cüceler, bu kayalık kanalın dar alanlarındasavaşmak için daha donanımlıydı.

Stratejilerini önceden belirleyip zemini kendilerinegöre şekillendirmişler ve kısa sürede galibiyet eldeetmişlerdi. Ön tarafın sonundakiler; kanalın girişine enyakın olanlar, çabucak bir savunma düzenlemişlerdi.Kaçış için kullanacakları kayalar, kanalı arkalarındankapamak ve böylece içeride kalan orkların işlerinibitirmek ve barikatın öte yakasına kaymak için onlaragereken zamanı kazandırmak amacıyla özenlekesilmişti.

Onları tuzağa düşüren on iki cüce, tabii ki anında birbirlik oluşturmuş ve ork öncülerinin saldırısınıengellemişti. Ayrıca arbedenin ortasında kalan cüceleruyum içinde çalışmış, her biri diğerine arka çıkmıştı.

Page 29: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Böylece, ork saldırısına maruz kalanlar bile yerdekıvranırken boğazlanmaktan kurtuluyordu.

Bunun tersine, yere düşen orklar tek başlarınakalıyor ve tek başlarına ölüyordu.

“Senin çocuklar iyi iş çıkardı Torgar,” dedi uzunboylu, geniş vücutlu, turuncu saçlı ve kuşağınatıkıştırılmış olmasaydı ayaklarını gıdıklayabilecek kadaruzun sakallı bir cüce. Gözlerinden biri mat griydi; MithrilSalonu’nun drow istilasına karşı savunulduğu sıradayaralanmıştı. Diğer gözüyse keskin ve canlı bir maviyleparlıyordu. “Gerçi birkaçını kaybetmiş olabilirsin.”

“Kendi neslini korumak için savaşırken ölmektendaha iyi bir ölüm şekli yoktur,” diye cevapladı, MarkiElastul’un Kral

Bruenor Battlehammer’a uyguladığı baştan savmatedaviyle çileden çıkıp (bu şehirden geçen uzakakrabalarına selam verme cesaretinde bulunan tümMirabarran cücelerine bulaşan bir hastalık tedavisiydi)Mirabar’dan yeni göç etmiş olan dört yüzden fazlacücenin güçlü lideri Torgar Hammerstriker.

Torgar, uzaktaki savaşı izlerken uzun, siyah sakalınıokşadı. O fazlasıyla garip yaratık; PikelBouldershoulder, kanalın girişindeki taşları hareketettirmek ve geri kalanları mühürlemek için kullandığıtuhaf rahip büyüsüyle kavgaya karışmıştı.

Yine de bunun geçici bir mola olacağı açıkçagörülüyordu; aptal olmayan orklar ve takviye birlikleronları arbedenin yanına çıkaracak olan geri dönüşyolunun izini sürmeye çoktan başlamıştı.

Page 30: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Mithril Salonu senin bugün, burada yaptığın yardımıunutmayacak”, diye Torgar’a garanti verdi yaşlı, uzuncüce. Torgar Hammerstriker, bu övgüye başını sessizcesallayarak karşılık verdi; Battlehammer Klanı’nm savaşlideri -Banak Brawnanvil-ne kadar duygulandığınıgörmesin diye yüzünü konuşmacıya çevir-memişti bile.Torgar bu anı hayatının sonuna kadar unutmayacağınıanladı; birkaç yüzyıl daha yaşasa bile budeğişmeyecekti. Atalarının evi Mirabar’dan uzaklaşırkenduyduğu korku, yalnızca, sevgili arkadaşı ShinglesMcRuff tarafından öncülük edilen, kendi soyundanyüzlerce kişinin, Marki Elastul’u kendisini serbestbırakmaya zorlayıp onu Mirabar dışına kadar, bir kezbile arkalarına bakmadan, izlediğinde artmıştı. Torgarkendisi için doğru olanı yaptığını biliyordu, peki ama yadiğerleri için?

Bunu da o zaman anlamıştı ve sonsuz birmemnuniyet tüm kaygılarını dağıtmıştı. O ve soyu, KralBruenor’un bunalmış ordusundan arta kalanları gafilavlamış, onların Shallows’un öldürücü topraklarındankaçmalarını sağlamıştı. Torgar ve arkadaşları, BekçiVadisi’nin ve Mithril Salonu’nun girişinin kuzeyindekidağların kuzeyde kalan yamaçlarında, arka korumaçerçevesini, savunulabilecek son noktaya kadartutmuştu. Bruenor’un hatlarına geri kaçışları sırasındacüceler, onları takip eden orklarla pek çok çatışmayagirmek zorunda kalmıştı. Hatta bu çatışmalardanbazılarında orkların tuhaf müttefikleri olan buz devleriylebile karşılaşmışlardı. Yönlerinden sapmadan ve şikayetetmeden savaştıkları için,

Page 31: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Mithril Salonu cüceleri, Bruenor’un evlat edindiği ikiinsan çocuk; Wulfgar ve Catti-brie ve buçuklukarkadaşları Regis, tabii ki, onlara teşekkürlerinisunmuştu. Bruenor o zamanlar, tıpkı şimdi olduğu gibi,tek bir laf bile edemeyecek kadar yaralıydı.

Fakat Torgar, tüm o yaşananların sadece birbaşlangıç olduğunu şimdi anlıyordu. General Dagnabbitölmüş, Bruenor güçsüz ve neredeyse ölmek üzereyken,Mithril Salonu cüceleri en eski ve en deneyimligazilerinin yönetimi ele almasını istemişti.

Banak Brawnanvil bu çağrıya kulak vermişti. Sonrada Torgar’dan yaklaşmakta olan ork sürülerine tuzakkurmasını oldukça etkili bir şekilde istemişti. Torgarhemen o anda Mirabar cücelerini Mithril Salonu’nagötürmekle iyi bir iş yaptığını anlamıştı. Kendisinin vetüm Delzoun cücesi soyunun bundan böyleBattlehammer Klanı’na dahil olduğunu hemen o andafark etmişti.

“Onlara koşmalarını işaret et”, dedi Banak dönüprahip Rockbottom’a. Cüce, Bruenor’u, Shallows’ta,yardım gelmeden çok önce harap olan büyücü kulesininyer altı odalarında canlı tutabileceğine inanmıştı.

Rockbottom boğumlu parmaklarını salladı veMoradin’e bir dua mırıldandı. Rengarenk bir ışıkyağmuru yağdırdı; bunlar yangın çıkarmayan amakanalın yanındaki cücelerin dikkatini üzerlerine çekmeyibaşaran belli belirsiz kıvılcımlardı.

Neredeyse bunun hemen ardından, Torgar’ın ekibi,Pwent’in Karındeşen Taburu, diğer savaşçılar ve

Page 32: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bouldershoulder kardeşler, öngörülmüş rotalarındailerlerken, arkalarında, çok ağır, hatta ölümcül birşekilde yaralı olsa da, tek bir cüce bile bırakmadankanalın kenarlarından itişip kakışarak geldiler.

Pikel başka bir değişiklik daha yapmıştı; rahibin taşşekillendirme büyüsüyle kusursuzca yuvarlattığı iri birkaya, gizlendiği yer olan sıra dağların yanındaki bir taşyığınından, gümbürdeyerek hareket etmişti. Öne doğrukıvrılmış güçlü bir cüce üçlüsü, onu çevirip ağır sırıklarkullanarak kayanın zorlu zeminde ilerlemesini sağlıyor,hatta bir de onu çok dik olmayan bir yokuş yukarısürüyorlardı. Diğer cüceler saklandıkları yerlerdençıkmış onlara yardım ediyordu. Böylece iri kaya, işikolaylaştırmak amacıyla, uçurumda yaratılan bir eğimlekanalın sonuna düşürülmüştü.

Gümbürdeyerek yuvarlanan kaya, tüm zeminisarsmış ve kanaldaki orkların geri çekilmeye çalışırkenhep bir ağızdan çığlık atmalarına ve birbirlerininüzerlerine düşmelerine neden olmuştu. Bazıları yeredüşmüş, kaya yuvarlanırken onun altında kalıp dümdüzolmuştu. Diğerleri ise, vücutlarının, yuvarlanan taşınhızını azaltacağı umuduyla, soydaşları tarafındankayanın önüne fırlatılmıştı.

Sonunda iri kaya, kanalın ucundaki barikatlaraçarptığında, birkaç orku öldürmüştü. Yamacın tepesindeduran Banak, Torgar ve diğerleri, düşmanabeklediklerinden daha büyük bir zarar verdiklerinianlayarak memnuniyetle başlarını sallamışlardı.

Page 33: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Mücadelenin ilk şartı düşmanı bozguna uğratmaktır,canlarım,” diye sessizce bildirdi Banak; şimdiye kadarçevirdikleri küçük oyun işe yaramıştı.

Banak, Torgar ve Rockbottom’a işe yaramaz gözüylegöz kırpmış sonra da Mirabar göçmeninin omzunahafifçe vurmuştu.

“Arkadaşın Shingle’in yer altında dövüştüğünüduydum,” dedi Banak, “Tıpkı senin gibi.”

“Mirabar, taşın hem altında hem de üzerinde yer alanbir şehir,” diye yanıtladı Torgar.

“Aslında ben ve soydaşlarım yukarıda savaşmayapek alışık değiliz”, diye cevap verdi Banak. “Orada, sizeve Ivan

Bouldershoulder’a ihtiyacım olacak; tavsiyelerinizgerekecek.” Torgar, öneriyi, başını mutlulukla sallayarakkabul etmişti.

Wulfgar ve Catti-brie, Banak ve diğer liderlerekatılmak için koşarak geldiğinde, cüceler, kanalıngüneyindeki yüksek zeminlerde yer alan savunmahatlarını yeniden kurmaya başlamıştı.

“Doğudaydık,” diye nefes nefese açıkladı Catti-brie.En uzun cüceden yarım ayak daha uzun fakat onunkadar güçlü olmayan bu genç insanın varlığı cücelerinarasında sırıtmıyordu. Yüzü geniş olmasına rağmennarindi. Gür, kaim telli kumral saçları omuzlarınadökülüyordu. Mavi gözleri insan standartları için bilebüyüktü. Dolayısıyla, her zaman şaşı ve kalın bol kıllıkaşların altından bakan cücelerle kıyaslandığında çok

Page 34: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

büyük duruyorlardı. Kadınsı güzelliğine rağmen,Bruenor Battlehammer tarafından yetiştirilmiş olmaktankaynaklanan bir sertliği ve en iyi savaşçı cücelerinarasındayken bile öne çıkmasını sağlayan faydacı biryaklaşımı ve gücü vardı.

“O halde eğlencenin en iyi kısmını kaçırdın demektir,”diye coşkuyla cevapladı Rockbottom.

Açıklaması diğerleri tarafından alkışlar ve şerefekaldırılan köpüklü bira dolu bardaklarla karşılanmıştı.

“Oooo!” diye onayladı Pikel Bouldershoulder; yeşilsakal ve bıyığının arasından beyaz dişleri parlıyordu.

“Onları, tam planladığımız gibi, kanalda kıstırdık,”diye açıkladı Banak Brawnanvil. Sesi diğerlerinden çokdaha ciddi ve sert çıkıyordu. “Birkaçını öldürdük veöldürdüklerimizden çok daha fazlasının da kaçıpgitmesini sağladık…”

Catti-brie’nin yüzünde beliren etkili ifadeye takılmış,sesi gitgide azalmıştı.

“Onların tuzağına düşmemek için kendi hilelerinizebaşvurdunuz,” diye açıkladı kadın ve kolunu doğuyauzattı. “Karşımızda büyük bir ordu var. Bizi kuşatmakiçin güneye gidiyor.”

“Kuzeyimizde büyük bir ordu vardı,” diye karşı çıktıBanak. “Onu gördük. Kaç kokuşmuş orktan oluşuyorki?” “Cücelerin savaşamayacağı kadar çok; bizimsayımızın binlerce katı,” diye açıkladı devasa Wulfgar;ses tonu sert, kristal mavi gözleri kısıktı. İnsanarkadaşlarından bir ayak daha uzun olan, Beornegar’ın

Page 35: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

oğlu Wulfgar, cücelere tepeden bakıyordu. Beli ince,kaslı ve kıvraktı fakat gövdesi geniş cüceler için bilekalındı. Kolları, güçlü bir cüce bacağı ölçüsündeydi;kare şeklindeki çenesi sıkıydı. Bu özellikler ona, tabii kisert, sakallı ahbaplarının saygısını kazandırıyordu amaaslında en çok saygı uyandıran, Wulfgar’ın savaşçıberraklığına sahip gözlerindeki ışıktı. Bu yüzden, okonuşmaya devam ettiğinde, bütün cüceler dikkatledinledi. “Onlara yandan saldırırsanız, burada kaldığınızsürece öyle olacağına hiç şüphem yok, sizi ezipgeçerler.”

Rockbottom, “Pöh!” diye öfkeyle homurdandı. “Bircüce o kokuşmuşların beşine bedeldir!” Wulfgar bukendinden emin rahibi görmek için döndü ama onabakmadı.

“O kadar çok mu?” diye sordu Banak. “Daha da çok”diye yanıtladı Catti-brie.

Banak, Torgar’a “Onları kaldırıp harekete geçirin,”diye emir verdi. “Doğruca güneye, bulabileceğimiz enyüksek yere gidiyoruz.”

“Bu bizi Bekçi Vadisi’ne bakan uçurumun ucunataşır,” diye karşı çıktı Rockbottom.

“Savunma bölgesi,” diyerek onayladı Banak; cüceninendişelerine aldırış etmiyordu.

“Ama kaçacak hiçbir yer yok,” diyen Rockbottomkendini haklı çıkarmaya çalışıyordu. “Hiç şüphesiz,kendimizi yaman bir uçuruma atıyor olacağız.”

Page 36: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Ve taarruz kuvvetleri bize saldıracak kadar güneyegelemeyecek,” diye ekledi Banak.

“Ama toprak kaybedersek kaçacak hiçbir yerimizolmayacak,” diye tekrarladı Rockbottom. “Sırtımızıduvara dayıyorsun”

Torgar Hammerstriker “Duvara değil, uçuruma”diyerek araya girdi. “Ben ve ekibim bunda hem fikiriz,hepimizi en kısa zamanda vadi zeminine indirecekkadar ipimiz olacak.” “Vadi üç yüüüzzzz ayak uzaklıkta,”diye karşı çıktı Rockbottom.

Torgar, onun sözlerinin hiçbir önemi yokmuşçasına,omuz silkti.

“Her ne yapacaksanız, bir an önce yapsanız iyi olur,”diye araya girdi Catti-brie.

“Sen ne yapmamız gerektiğini düşünüyorsun?” diyesordu Banak. “Ork kuvvetlerini gördün. Onlaradirenebileceğimizi düşünmüyor musun?”

“Korkarım, Bekçi Vadisi’ne ve onun da ilerisinegidecek kadar akıllı olmalıyız,” dedi Wulfgar ve onunlahemfikir olan Catti-brie başıyla onayladı. “MithrilSalonu’na geri gitmeliyiz.”

“O kadar çok ork mu var?” diye sordu Pikel’in ondandaha sert ve sıradan olan, sarı sakallı kardeşi IvanBouldershoulder. O da Mithril Salonu’nun savaşa maruzkalan ziyaretçilerinden biriydi. Cüce, liderlerine dahayakın olabilmek için arkadaşlarının arasından sıyrılıpileri çıkmıştı.

Page 37: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“O kadar çok,” diye temin etti Catti-brie. “Fakat MithrilSalonu’na kadar gidemeyiz. Henüz değil.

Bruenor artık yalnızca Mithril Salonu’nun kralı değil.Görevi öyle gerektirdiği için Shallows’a gitti. Bizimgörevimizde deliğimize geri kaçmak değil.”

“Bunu yaparsak çoğumuz ölür,” diye onayladı Banak.“O zaman, en yükseğe gidiyoruz; bırakın köpeklergelsin.

Onların koşa koşa kaçmalarını sağlarız, hiç şüphenizolmasın!” ” Oooo!” diye neşeyle bağırdı Pikel.

Diğer tüm cüceler, bu garip küçük Pikel’ e baktı.Neredeyse kalçasına uzanan sakalını kulaklarınınarkasına atıp saçıyla birlikte ören yeşil saçlı, yeşil sakallıbir yaratıktı. Güçlü ağabeyinden daha yuvarlak hatlarıve narin bir görünüşü vardı. Ivan, diğer tüm cüceler gibi,sert ve kabarık deri ve metal zırh karışımı giysilergiyerken, Pikel, açık yeşil, basit bir cübbe giyiyordu.Diğer cücelerin ayaklarında demircilerin kıvılcım veközlerden korunmalarını sağlayan, orkları ezerkenfaydalı olan ağır botlar varken Pikel, ucu açıksandaletlerle dolaşıyordu. Bunlara rağmen, ne kadaryararlı olduğunu diğerlerine kanıtlayan uysal Pikel’detuhaf bir şeyler vardı. Onları putun içine yerleştiripShallows yakınlarına götürmek onun fikriydi. Projeyikendi elleriyle şekillendirmiş ve savaş boyu,düşmanlarını zora sokup müttefiklerini rahatlatanbüyüler yapmıştı.

Bütün cüceler, gösterdiği çabanın karşılığında onasırayla gülümsemişti.

Page 38: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Wulfgar ve Catti-brie’nin getirdikleri doğunun karahaberleriyle coşkuları azalmıştı.

Cücelere kampı toplama emri verilmiş fakatkuzeydeki ork kuvvetleri saldırıya geçip doğudakitakviye birlik üzerlerine akın ettiğinde sıradağlara doğruyayıldıklarından bu iş pek de kısa sürmemişti.

Neredeyse binden fazla cüce, yorulmak bilmeden,onları dağ eğimine götürecek olan bacaklarını sürüyesürüye, taşların arasında dolanmıştı. Önce üç, sonradört bin ayak yüksekliğe çıkmış, yine de güçlerinikaybetmeden dimdik ilerlemeyi bilmişlerdi. Şimdidoğuda daha yüksek dağlar uzanıyor, arkalarındaki orkbirliği onları takip etmeye devam etse de, kendilerinesaldırmaları ihtimalini azaltıyordu. Cüceler, attıkları heradımda nefes nefese kalmış, bir milden fazla yol katetmiş, yine de yavaşlamamışlardı.

Sonunda, Banak’m öncü kuvvetleri, Bekçi Vadisi’netepeden bakan -sanki taş daha yeni parçalara ayrılmışgibi birdenbire dikle-şen-uçurumun kenarında belirdi.Onların altında, Rockbottom’ın tarif ettiği o üç yüzayağın aşağısında, Mithril Salonu’nun batı ucunu kesengeniş bir vadi; Bekçi Vadisi uzanıyordu. O sabahgökyüzünü kaplayan sis, çorak zeminden yükselen taşsütunları sarıyordu.

Güçlü cücelerin tipik özelliği olan bir disiplinle,savaşçılar, yollarını belirlemek ve savunma alanları inşaetmek için çalışmaya gitti; bir kısmı gevşek taşlarlasiperler örerken, diğerleri düşmanın üzerineyuvarlanabilecek iri kayalar arıyor, geriye kalanlarsa en

Page 39: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

üstün oldukları noktaları, savunma pozisyonlarını vebunları en iyi şekilde kullanmalarını sağlayacak yollarıbelirliyordu.

Torgar, bu sırada, en iyi ustalarını işe koşmuş -Mirabar cüceleri arasında bir yığın gerçek ustalar vardı-ve onlara varolan sorunlarını anlatmıştı; geri çekilmekzorunda kalırlarsa tüm cüce kuvvetleri bir an önce BekçiVadisi’ne ulaştırılmalıydı.

Mirabar cücelerinin en iyi ustalarının yüzden fazlasıuçurumun baktığı yerin uzunluğunu hesaplamaya,taşlann sağlamlığını kontrol etmeye, en kolay yollanaramaya ve cücelerin yere inerken durup ipdeğiştireceği düz çıkıntıları incelemeye başladı. İlk iplerhemen hazırlandı ve Torgar’ın mühendisleri bir sonrakidüzenekleri kurabilecekleri düzgün bir yer aramak üzereaşağı kaydı. En alçak yerlerde dört, en yüksek yerlerdeise beş farklı ip kullanmak gerekiyordu. Bu korkutucualan pek çoğunu çaresizlik içinde bırakabilirdi.

Ama cüceleri değil… Sonunda değerli hiçbir şeybulamayacak olsalar da yıllarını tünel kazmakla geçirenbu inatçı halkı değil… Çıkan kıvılcımlardan birinin zehirligazların yayıldığı bir patlamaya sebep olupolmayacağını bile bilmeden, en derin deliklerinkeşfedilmemiş bölgelerinde baltalarını etrafa saplayarakilerleyen bu cesur ve güçlü halkı değil… Soylarının iyiliğiiçin birbirlerini bile deviren bu toplumcu halkı değil…Kral Bruenor’un kuzey savunma hattını oluşturan, MithrilSalonu ve Mirabar cüceleri için kullandıkları Delzounsoyadı ailevi bir bağdan öteydi; onur ve görev demekti.

Page 40: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Aşağı inen mühendis cücelerden birisi ağır bir taşatakıldı ve kendini kurtarmaya çalışırken ipten kayıpuçurumdan aşağı; iki yüz ayak uzaklıktaki ölüme doğrudüştü. Diğerleri durup Moradin’e hızlı bir dua okudu veyapmaları gereken işe devam etti.

Tred McKnuckles sarı sakalını kemerine sıkıştırdı,ağzına kadar dolu çantasını omuzladı ve MithrilSalonu’nun batı çıkışına uzanan tünele doğru döndü.

“Geliyor musun?” diye sordu, Felban Kalesi’ninsevgili mültecilerinden biri olan arkadaşına.

Nikwillig düşünceli bir tavır takınıp karanlık tüneleboş gözlerle baktı.

“Hayır, sanmıyorum,” diye şaşırtıcı bir cevap verdi.

“Beni çıldırtacak mısın?” diye sordu Tred. “Biryerlerde, bir şekilde, tüm bu yaşananlarda Obould Bol-Ok’un kirli parmakları olduğunu sen de benim kadar iyibiliyorsun. O köpek hâlâ havlıyor ve hâlâ ısırıyor. Ayrıcaeğer bu işte Obould’un pannağı varsa gözlerini Felbarr’adiktiğini yine benim kadar iyi biliyorsun. Onun asılistediğinin bu olduğundan hiç şüphen olmasın!”

“Bunların hiçbiriyle ilgili en ufak bir şüphem yok,” diyecevap verdi Nikwillig, “Kral Emerus hikâyeleri dinlemekzorunda.”

“O zaman geliyorsun.”

“Hayır gelmiyorum. Şimdi değil. Battlehammer’larsenin kıllı kıçını kurtardı; tabii benimkini de.

Page 41: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Çarpışılacak orkların olduğu yer burası, dolayısıylaben de burada kalıp onlarla çarpışacağım.

Battlehammer’ların yanında yer alacağım.” Tred,Nüovillig’in sözleri kadar takındığı tavrı da düşündü.Nikwillig, cücelere oranla, her zaman düşünen biriolmuştu ve düşünceleri pek de geleneksel değildi. FakatFelbarr Kalesi’ne geri dönüş fikrine karşı çıkarken önesürdüğü sebepler, Nikwillig’in her zamanki tuhaflıklarınıbile aşıp Tred’i şaşkınlığa uğratmıştı.

Sanki arkadaşının aklından geçenleri okuyabiliyorgibi “Kendini düşün Tred,” diye belirtti Nikwillig.“Felbarr’a giden herkes öyle yapacak; bunu sen debiliyorsun.”

“Peki, oraya giden herkesin, yardıma ihtiyacımızolduğu takdirde, Kral Emerus’u Felbarr Kalesi’nin dışınaçıkaracağını mı düşünüyorsun? Üstelik içlerindenherhangi birinin Kral Emerus’u Abdar Kalesi’ylekonuşmaya ve Kral Harbromm’u Demir Bekçi’yiharekete geçirmeye ikna edeceğini mi sanıyorsun?”

Nikwillig omuz silkip “Orklar kuzeye hücum ediyor veBattlehammer’lar onlarla sıkı bir mücadele içinde…Ayrıca Felbarr’ın iki cücesi, Tred ve Nikwillig, Bruenorçocuklarının yanında dimdik yer alıyor. Bunların hepsiKral Emerus’u getirmek için yapılıyor ve bu, senin vebenim bu savaşın savaşmaya değer olduğunu bildiğimizanlamına geliyor.

Ayrıca, burada kalıp Bruenor’un hattına dahil olursak,Kral Emerus Warcrown’a daha büyük ve kuvvetli birçağrıda bulunabiliriz” dedi.

Page 42: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Tred, diğer cüceye uzun ve sert bir bakış attı;Nikwillig’in şaşırtıcı cümlelerini anlamaya çalışıyordu.Aslında Mithril Salonu’ndan ayrılmayı hiç istemiyordu.Bruenor, kafasının dikine giden bu iki cüceye yardımetmek, içlerinde Tred’in küçük kardeşi de olan ölenhalklarının intikamını almaya çalışan Tred ve Nikwillig’edestek olabilmek için, hiç düşünmeden tehlikeyeatılmıştı.

Sarı sakallı cüce, başını arkaya çevirip batıyauzanan Karanlıkaltı tünelinin yukarısındaki karanlığabakarken derin bir iç çekti.

“O zaman belki de gidip bücür Regis’i bulmalıyız,”diye önerdi. “Belki de o, Kral Emerus’a bütün haberleriulaştırabilecek birini bulur.”

“Böylece yeniden Bruenor’un insan çocukları veTorgar’ın oğ-lanlarıyla beraberiz,” dedi Nikwillig; sabırsıztavrında en ufak bir değişiklik bile yoktu.

Tred’in Nikwillig’e kuşkuyla bakan tavrı değişti ve onuhayranlıkla izlemeye başladı. Bu tuhaf cüceninsavaşmaya bu kadar hevesli olduğunu hiç bilmiyordu.

Nikwillig’in kalbindeki belirgin değişikliğinzamanlaması kusursuzdu; Tred’in düşüncelerinisağlamlaştırmıştı. Sarı sakallı cücenin uysal bakışlarıyerini kocaman bir gülümsemeye bıraktı ve omzundaasılı duran ağır çantasını yere indirdi.

“Sana ne düşündüğünü sorabilirdim ama bunaihtiyaç duymuyorum,” diye belirtti Wulfgar, Catti-brie’yedoğru yürürken.

Page 43: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kadın, itişip kakışan cücelerin yanında durmuş,uçurumdan aşağı bakıyordu. Wu)fgar, onun ork kitlesinedeğil de aşağılarındaki vahşi topraklara baktığını farketti. Catti-brie, uzun, gür saçlarını arkaya doğru tarayıpadama doğru döndü; Wulfgar’ın kristalimsi gözlerindendaha koyu ve farklı tonlarda olan mavi gözleri, dikkatleonu inceliyordu. “Onun nerede olduğunu ben de merakediyorum,” diye açıkladı vahşi adam. “Ölmedi… Enazından bundan eminim.” “Nasıl emin olabilirsin ki?”

“Çünkü Drizzt’i tanıyorum,” diye cevapladı Wulfgar vekadının hatırına zorla gülümsedi. “Pwent ortaya çıkmışolmasaydı hepimiz ölmüş olacaktık,” diye hatırlattı Catti-brie.

“Tuzağa düşürülmüştük ve çevremiz kuşatılmıştı,”diye karşılık verdi Wulfgar. “Drizzt’in başına böyle birşeygelmedi ve kolay kolay da gelmez. O hâlâ hayatta, bunuhissedebiliyorum.”

Catti-brie bu kocaman adamın gülüşüne karşılıkverdi ve elini tuttu.

“Ben de öyle,” dedi. “Ölmüş olsaydı kalbimde onunacısını hissederdim, bu yüzden ölmediğine eminim.” “Enaz benim kadar hissederdin,” diye fısıldadı Wulfgar.

“Ama yakın bir zamanda yanımıza dönmeyecek,”diye devam etti Catti-brie. “Dönmesini istediğimizi dedüşünmüyorum. Burada, sahip olduğumuz bir düzinesavaşçıdan biri olur -en iyisi, hiç kuşkusuz-amaorada…” “Orada düşmanlarımıza korkunç bir kedersalacak,” diye onayladı Wulfgar. “Yine de, yalnızolduğunu bilmek canımı yakıyor.”

Page 44: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Kedisi var. Yalnız değil.”

Arkadaşına rahatlatıcı bir gülümseme sunma sırasıCatti-brie’dey-di. Wulfgar kadının elini sıktı ve onubaşıyla onayladı.

“İkinizin sağ tarafı tutmanızı istiyorum,” diyen boğukbir ses duyuldu. Çift dönüp baktığında BanakBrawnanvil, rahip Rockbottom ve bir çift başka cüceninkendilerine doğru ilerlediğini gördü.

“Orklar geliyor,” diye bildirdi cüce kumandanı. “Bir anönce, biz siper kazamadan, saldırmayı planlıyorlar;onlara engel olmalıyız.”

İki insan da vahşice onayladı.

Banak diğer cücelerden birine dönüp “Sen git veTorgar’ın ustalarından biriyle konuş. Kulaklarını savaşakapayıp işlerini yapmalarını söyle. Vadiye inecek ipleriolduğu anda da hepsini aşağı götür,” diye emretti.

Cüce, “A…am…a…” diye kekeleyerek itiraz etti.

Sanki Banak onu ölüme mahkum etmiş gibi başını veellerini salladı. Banak onun yanına gidip, elini cüceninağzına kapayarak onu susturdu.

“Senin görevin içlerinde en zor ve en önemli olanı,”diye açıkladı kumandan. “Biz burada orkları pataklıyorolacağız, hangi cüce bunu istemez ki? Sense Regis’ibulup ona bin -hatta olabilirse iki bin-cüceye dahaihtiyacımız olduğunu söyleyeceksin.”

“Gücümüzü arttırmak için bin cücenin yukarıtırmanmasını mı istiyorsun?” diye şüpheyle sordu Catti-

Page 45: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

brie; oldukları yere varolanlardan başka hiç kimsesığmazmış gibi duruyordu.

Wulfgar, kızın aksanının, Banak’ın grubunungelişiyle, Cüce Dili’ne kaydığını fark ederek, ona yangözle baktı.

Banak, “Aman neyse, şimdilik burada yeteri kadaradam var,” diye açıkladı. Banak, ağzını sıkıca kapadığıve bu yüzden koyu mavi bir renk almaya başlasa dasabırla bekleyen diğer cücenin gitmesine izin verdi.“Direnmeliyiz ve bu yüzden direneceğiz. Amasavaştığımız bu orklar akıllı. Hem de çok akıllı.”

“Düşmanımızın sıradağların çevresinden batıya birbirlik göndereceğini düşünüyorsun, öyle değil mi?” diyesordu

Wulfgar ve Banak başını sallayarak onayladı.

“Kokuşmuş orkların çoğu Bekçi Vadisi’ne bizdenönce varacak,” diye cevapladı cüce lideri. “O zamanpeşimizden gelmeleri bile gerekmeyecek. Bizi, açlıktanölüp gidinceye kadar, burada tutabilirler”.

Banak, bunu sert bir bakış atarak söyledi vekonuşmaya devam etti; “Git ve Regis’e, ya da içerideişleri her kim yürütüyorsa ona, fazla adamların hepsinigöndermesini ve buraya gönderdiklerinden dahafazlasını da vadiye, batıda bir kuvvet oluştunnayayollamasını söyle. Oradan içeri hiç kimse girmemeli,beni duyuyor musun?”

Mesajı iletecek olan cüce, birden, ayrılmaya dahaistekli gözüktü. Dimdik durup, güçlü göğsünü şişirdi ve

Page 46: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

hepsine görevini yapacağına dair garanti verdi.

O uçuruma doğru hızla koşmaya başladığında cücehattından bir çığlık yükseldi ve ork hücumununbaşladığını haykırdı.

Banak, Rockbottom’a “Torgar’ın ustalarının yanınageri dön” diye emretti, “Savaş boyunca çalışmayadevam etmelerini sağla ve orklar, hepimizi öldürüp,onlara saldırmaya gidinceye kadar durmalarına izinverme!”

Kararlı bir ifadeyle başını sallayan Rockbottomkoşarak uzaklaştı. “Ve siz ikiniz, hepimizin hayatı için,burayı koruyun,” dedi Banak.

Catti-brie, omzunda asılı duran öldürücü yayı, YürekAvcısı Taulmaril’i çıkardı. Ok kılıfından bir ok alıp yayayerleştirdi. Onun yanında duran Wulfgar muazzamsavaş baltası Aegis-fang’ı avucunun içine aldı.

Banak ve diğer cüceler savunma hattındatoplandığında iki insan birbirine bakıp, destek ifadesiolarak başlarını salladı ve kayalık dağ yamacından hızlaonlara doğru gelen karanlık sürüye doğru döndü.

KEMİKLER VE TAŞLAR

Page 47: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kral Obould Bol-Ok dağlardan doğuya uzanankonumlarının son raporlarındaki tehlikeyi anında sezdi.

Perişan goblin habercisinin başını ezme isteğinedirenen büyük ork kralı, bir elinin parmaklarınıesnettikten sonra sıkı bir yumruk yaptı ve her zamankiduruşunu aldı; derin düşünce ve öfkeyle dolup taşmaarası bir ifade takınıp, o yumruğu uzun dişli ağzınadayadı.

Aslında o iki duygu ork liderinin şu an içinde yaşadığıduygusal çatışmayı oluşturuyordu.

Pis cücelerin kutsal Gruumsh Tek-Göz heykelinesaklanıp savaş alanına sızması sonucu Shallows’taki,felaketle sonuçlanan kuşatmaya rağmen muharebegüzelce gelişiyordu. Kral Bruenor’un ölüm haberidüzinelerce kabilenin saklandıkları deliklerdenkaçarsına koşup Obould’a sığınmasına neden olmuş,belalı Gerti Orelsdottr’ı ve onun üstün zekalı ayazdevlerini sakinleştirmişti.

Sonra bazı düşman kuvvetlerinin orada; Obould’unhatlarının arkasında olduğu raporu gelmişti. Bir orkkampı dağıtılmış, orkla-rın çoğu katledilmiş, kalanlarıysadağdaki deliklerine kaçıp gözden kaybolmuştu. Obould,ırkının davranışlarını çok iyi tanıyor ve bu kritik anlarda -ve genellikle tüm mücadele boyunca-yüksek moralinherşey olduğunu biliyordu. Orklar kuzeydekidüşmanlarından sayıca fazlaydı. İnsanlar ve cüceler,hatta elflerle bile bire bir mücadeleye girebilirdi. Obould,akınlarının bu son bozgununda ork kuvvetleri arasındabir koordinasyon eksikliği olduğunu ve orkların rakip

Page 48: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kabilelere, hatta bazen kendi kabilelerine bile,güvenmediğini biliyordu. Zafer, bu tarz davranışlarınyarattığı dezavantajı dengeleyebilirdi ama bir grubunkatliamını anlatan raporlar onları dağların altındakitünellere gönderip, kendilerini güvence altına almalarınısağlardı.

Kötü bir zamanlamaydı. Obould, başka büyükkabilelere ait şaman topluluklarının geliyor olduğunuduymuş, henüz tam anlamıyla başlamamış olanistilasına son vermelerinden korkmuştu. En azındanolumsuz düşüncelere sahip iki düzine şaman, orkkralının birliklerini kesinlikle yok ederdi.

Obould önce kendini azarladı sonra da habercigoblinin sözlerini yeniden, büyük bir dikkatle düşündü.Ne olup bittiğini çabucak anlamalıydı. Neyse ki kamptaona gerçekten yardımı dokunabilecek birisi vardı.

Obould, goblini ve diğer görevlileri yanından kovarakbüyük kampın güney ucuna, uzun zamandır bekleyenyalnız bir figüre doğru ilerledi.

“Selam sana Donnia Soldou,” dedi dişi drowa.

Kadın onu selamlamak için döndü -gelişini okonuşmaya başlamadan çok önce hissetmişti ve Obouldbunu biliyordu-büyülü piwafwi ‘sinin aşağı çekilmişkapüşonu altından onu süzüyor; kırmızı gözleri gergindudakları gibi kocaman ve korkunç bir gülümsemeylebakıyordu.

“Büyük bir ödül istediğinizi duydum,” diye bildirdikadın ve yerini değiştirdi; beyaz saçının bir tutamıgözünün önüne düşüyordu.

Page 49: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Her zamanki gibi gizemli ve çekiciydi.

“Gelecek olanlardan sadece bir tanesi,” diye ısrar ettiObould. “Urlgen deliklerine geri kaçan cücelerikovalıyor. Peki, bu durumda bölge köylerini kimsavunacak?”

“Tek bir zafer mi?” diye sordu Donnia, “Daha hırslıolduğunuzu sanıyordum.”

“Mithril Salonu’ na, katledilmeye gidemeyiz” diyeaçıkladı Obould. “Senin halkın böyle bir taktikdenememiş miydi?”

Bunu yapanlar ‘onun’ halkı olmadığından Donniabilinçli yapılan bu hakarete sadece yüksek sesli birkahkaha atarak karşılık verdi. Menzoberranzan drowlarıMithril Salonu’na saldırmış ve bu saldırı felaketlesonuçlanmıştı. Fakat bu Örümcekler Şehri’ndenolmayan ve orayı da pek sevmeyen Donnia Soldou’yuneredeyse hiç ilgilendirmiyordu.

“Bol Diş Kabilesi’nin kampındaki katliamı duydunmu?” diye sordu Obould.

“Karşılarında çetin bir rakip -ya da pek çok rakip-varmış, evet,” diye cevapladı Donnia, “Üstelik henüzhiçbiri bölgedeki işine başlamamış.”

“Beni oraya götür”, diye bildirdi Obould; sözleriDonnia’yı kesinlikle şaşırtmıştı. “Buna kendi gözlerimletanıklık edeceğim.”

“Çok fazla savaşçı getirirsen katliam haberinin etrafayayılmasına neden olabilirsin,” diye açıkladı Donnia.“İstediğin bu mu?”

Page 50: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“İkimiz gideceğiz,” dedi Obould. “Başka kimsegelmeyecek.”

“Peki ya Bol Diş Kabilesi’ni katleden düşmanlarorada kol geziyorsa? Fazla risk alıyorsun.”

“Düşmanlar orada kol geziyorsa ve Obould’asaldırırsa, onlar fazla risk alıyor demektir,” diye hırladıObould ve Donnia’nın, karanlık teniyle tezat oluşturaninci beyazı dişlerini göstererek gülümsemesine nedenoldu. “Anlaştık o zaman,” dedi kadın. “Gidip bu gizemlidüşmanımız hakkında neler öğreneceğimize birbakalım.”

Katliamın olduğu yer pek de uzak değildi. Donnia veObould olay yerine vardığında yalnızca Ad’non Kareeseile değil, aynı zamanda Donnia’nın iki drow arkadaşıKaer’lic Suun Wett ve Tos’un Armgo ile de karşılaşmıştı.

“Bir avuç saldırgan, başka birşey değil,” diye açıkladıAd’non yeni gelenlere. “Bölgede pegasus süren elflerolduğunu duyduk ve bu katliamı yapanların da onlarolduğuna inanıyoruz.”

Ad’non konuşurken elleri drowların gizli koduylahareket etti ve yalnızca Donnia’nın anlayabileceğibirşeyler söyledi;

– Bu bir drow işiydi.

O ve arkadaşları Mithril Salonu’nun Kralı Bruenor’un,Örümcek Kraliçesi ve kendi karanlık soyunun tümöğretilerini terk eden, sıradışı kara elfle arkadaşlıkettiğini bildiğinden, Donnia’nın başka bir şey duymayaihtiyacı yoktu. Demek ki, Gerti’nin ayaz devlerinin

Page 51: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

anlattığı hikâyelerden sonra şüphelendikleri gibi DrizztDo’Urden, Shallows’tan kaçmış ve görünüşe bakılırsaMithril Salo-nu’na geri dönmemişti.

“Elfler,” diyen Kral Obould’un hoşnutsuz sesiyankılandı ve bu sözcük bir hırıltıya dönüştü; güçlü ork,sıkı yumruğunu yine yüzüne götürmüştü.

Donnia Soldou, “Kanatlı atlarla uçuyorlarsa onlarıbulmak çok da zor olmayacak,” diye garanti verdi.

Ork kralı kısık ama dolu dolu bir hırıltı çıkarmayadevam etti; kırmızı damarlı gözleri pegasussürücülerinin birdenbire üzerlerine inmesini bekler gibiufuk çizgisini tarıyordu.

“Diğer liderlere bunun tek başına yapılmış bir saldırıolduğunu söyle,” diye önerdi Ad’non. “Donnia ve ben,Gerti’nin endişelenmemesini sağlamaya garantiveriyoruz.”

“Korkuyu cesarete dönüştür,” diye ekledi Donnia.“Bunu yapanların başını getirmeleri için büyük birikramiye koy. Bu bile diğer kabilelerin senin kuvvetlerinekatılmasını sağlamaya yetecektir.”

“Hepsinden önemlisi, onların tuzaklar kuraraksaldıran küçük bir grup olması; ki kesinlikle öyleduruyor, diğerleri için oluşturabileceği tehlikeyiazaltıyor,” diye devam etti Ad’non, “Bu orklar tetiktedeğildi; dolayısıyla da öldürüldüler. Bu her zaman böyleolmuştur, öyle değil mi?”

Obould’un hırıltısı kademe kademe azaldı vekendisine tavsiyelerde bulunan drowları başıyla

Page 52: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

onayladı. Sonra, kamp alanını ve ölü orkları incelemekamacıyla hareket etti. Drowlar da ona katılıp aynı şeyiyaptılar.

Bu kanatlı elf işine benzemiyor, Ad’non’un parmaklarıdiğer üç drowa açıklama yapıyordu; gerçi Kaer’lic SuunWett onu dinlemiyordu, gruptan ayrılmış kamp alanınındışına doğru ilerliyordu.

Yaralar geniş ve uzun; bir elf bıçağının işi değil.Ayrıca hiçbiri okla öldürülmemiş; Shallows ‘un kuzeyinegidip devlerle savaşan yüzey elflerinin hepsi yüksektenoklar atarak savaşıyordu. Tos’un Armgo cesetlerinetrafında dolandı; önlerinde eğiliyor ve onları büyük birdikkatle inceliyordu.

“Drizzt Do’Urden,” diye fısıldadı diğer üçüne; Obouldkendilerine doğru geliyor olduğundan elleriyle devametti: Drizzt palayı tercih ediyor.

Kaer’lic, Obould’dan hemen sonra döndü; dolgunrahibenin parmakları şakıyordu: Dışarıda kedi izleri var.Drizzt Do ‘Urden, diye bir kez daha işaret etti Tos’un.

Urlgen Üçyumruk, kuzeydoğudaki bir dağın sırtındankaranlık ork kitlesinin yokuşu silip süpürerek çıkışınıizliyordu. Cüceleri uçuruma iğnelemişti ve onlarıunutulmuşluğa mahkum etmekten başka hiçbir şeyistemiyordu. Urlgen, cücelerin sertliğine ve çalışmaahlakına, orada kalmalarına izin verdiği sürece,savunma güçlerinin artacağını bilecek kadar saygıduyuyordu. Gerçi kendi ordusu böyle bir saldırıya hazırdeğildi; devlerin takviye birliklerinin hiçbiri henüz orksürüsüne katılmamıştı ve savaş alanında bulunanların

Page 53: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

çoğu tecrübesizdi. Ayrıca savaş emri ve liderlikkonusunda kafalarının hâlâ karışık olma ihtimali devardı.

Urlgen’in ordusu, yakında, sayı, silah ve taktikselolarak güçlenirdi ama cüce savunması da onlarla birlikteartardı. Bunların hepsini düşünen ve Shallows’takibeklenmedik firarın hâlâ acısını çeken ork lideriordusunu ileri çıkarmıştı. En azından, saldırılarıncücelerin daha da derinlere inmesini önleyeceğinidüşünmüştü.

Yuvarlanan halkı yokuşun ucuna geldiğinde, orkliderinin yüzü buruşuktu; cüceler büyük bir öfkeyle dışarıfırlamış ve orkların üzerine yukarıdan saldırmıştı.Urlgen’in ordusunu Shallows’ta bozguna uğratan harapedici, hızlı oklarla birlikte atılan taşlar ve yuvarlanan irikayalar onlara öncülük etmişti. Urlgen düzinelerce orkunöldüğünü biliyordu. İlk yaylım ateşinden kurtulmayıbaşaranlar arasında korkunç bir panik baş göstermiş,yönlerini şaşırmaları ve korkulan cücelerin saldırısınıdaha da güçlendirmiş, bu sakallı korkunç halka insansıyaratık hattını ikiye ayırma olanağı vermişti.

Geri çekilmeye başlayan orklar takviye birliklerinsavaşa katılmasına engel olmuş ve bu karmaşasaldırgan cücelere daha çok imkan sağlamıştı.

Üstelik oklar hedeflerine ulaşmaya devam ediyor veokçulara ek olarak cücelerin doğusunda yükselen birfigür orkları hareketsiz kılıyordu.

Bir deri bir kemik bir ork “Ne yapacağız?” diye sorduUrlgen’e. Yaratık çılgınca koşuşturuyor, hoplayıp

Page 54: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

zıplıyordu. “Ne yapacağız?”

Başka bir çete lideri koşarak geldi. “Ne yapacağız?”diye onu taklit etti. Ve sonra, “Ne yapacağız?” diyebağıran bir üçüncüsü geldi.

Urlgen, kayalık yamaçta durup aşağıda olan vahşisavaşı izlemeye devam etti. Cüceler düşüyordu amahemen hemen hepsi orkların tepesine iniyordu. Yakındövüş iyice kızışmıştı ve cüceler iki savunma grubunuöncü taarruz birliklerine dönüştürürken Urlgen’in orklarıdağınıklığını koruyordu. Öncü birlik ileri atılınca ortayacücelerden oluşan kareler çıkmış ve hepsi kendiekseninde kusursuzca dönmüştü. Her karenin bir sırasıöncülere katılmak için ayrılmış ve onlar daha dakuvvetlenirken geriye kalanları savunma birliklerinedönüştürmüştü.

Urlgen onların bu hareketlerini güzel bulmuştu; o vebabası ork sürülerine aynı disiplini verebilmek için çokuğramıştı ama görülen o ki askerlerinin daha çok yolkatetmesi gerekiyordu.

Urlgen cücelerin gösteriyi andıran manevralarıylaöylesine büyülenmişti ki yanında dans edip “Neyapacağız?” diye bağıran ork kumandanlarını farketmemişti bile.

Savaş, cücelerin kesin galibiyetine dönüşmeyebaşladığında soruyu tekrar haykırmışlardı.

“Geri çekilin!” diye emretti Urlgen. “Hepsini gerigetirin! Gerti’nin devleri buraya gelinceye kadar hepsinigeri getirin.” Verdiği emrin uygulanışını izleyen Urlgen

Page 55: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

askerlerinin geri çekilmede savaşmaktan çok dahabaşarılı olduğunu düşünmüştü.

Kanla kayganlaşan taşlardan aşağı kaçarken pekçoğu ölmüştü. Üstelik cüceler yanlarına gidip kafalarınaindirdikleri darbelerle onları sonsuza kadarsusturuncaya dek inleyen, çığlık atan ve ölmek üzereolan bir yığın ork vardı.

Fakat kırmızılaşan taşların arasında ölü cüceler devardı ve orklar, doğal olarak, kendi kayıplanyla pekilgilenmiyordu. Urlgen onaylarcasına başını sallıyordu.Ordusu büyüyecekti ve ordusunu son cüce de bitkindüşüp ölünceye kadar onların üzerine göndermeyedevam edecekti; cüceleri orklar öldüremiyorsayorgunluk öldürürdü. Ork lideri cücelerin arkasındakibayırda ne olduğunu biliyordu.

Onları köşeye sıkıştırdığını biliyordu. Ya cücelerMithril Salonu’nun dışına sel gibi akacak ve bu grubukurtarmak için doğudan veya batıdan dolaşarak dönüpgelecek ya da savunmayı bırakıp kaçmaya çalışacaktı.Her iki durumda da

Urlgen’in kuvvetleri Obould’un öngördüğünden çokdaha başarılı olabilirdi. Her iki durumda da yükselen orkçetesi içindeki Urlgen’in itibarı artardı.

Son gelişmeleri değerlendirmek için rahat birmağaraya çekildiklerinde “Bunu yapanın DrizztDo’Urden olduğunu biliyoruz ama Obould’a yüzey elfleriolduğunu söylüyoruz,” dedi Tos’un Armgo üçarkadaşına.

Page 56: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Böylece Obould’un yüzey elflerinden daha çoknefret etmesini sağlıyoruz,” diye cevapladı Donnia; birucu, heykeli andıran siyah yüzünü çapraz kesen, kat katdökülen beyaz saçlarına değen dudaklarında nefis birgülümseme vardı. “Bunun için çok da uğraşmamızgerekmiyor,” diye bildirdi Kaer’lic.

“Hepsinden önemlisi Obould’un kendisine karşı olankara elf-ler olduğunu düşünmesini engelliyoruz,” dediAd’non Kareese.

“Drizzt’in varlığından zaten haberdar, tabii bir yerekadar,” diye açıkladı Kaer’lic.

“Evet ama Obould’un öfkesi sonunda bize dönmedenbu sorunun etkilerini azaltabiliriz,” dedi Ad’non.

“Olaylara bireysel değil ırksal olarak bakıyor.”

“Gerti gibi,” dedi Kaer’lic, “Hepimiz gibi.”

“Drizzt ve arkadaşları dışındaki herkes gibi,” dediTos’un; bu basit ve aşikar ifade hepsini şaşkınlık içindebırakmıştı. Dört drow bir an için arkalarına yaslanıpbirbirlerine baktı. Grubun üzerinde oluşacak herhangi birfelsefi tezahür vardıysa da günün ihtiyaçları ve faydacıyaklaşımın ağırlığı altında yok olup gitmişti.

“Drizzt Do’Urden tehlikesini ortadan kaldırmak için birşey yapmamız gerektiğini düşünüyor musun?” diyesordu

Kaer’lic Ad’non’a, “Sence bizim için bir sorun teşkilediyor mu?”

Page 57: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“İleride edebileceğini düşünüyorum” diye düzelttiAd’non. “Onu ortadan kaldırmanın pek çok yararıolabilir.” “Menzoberranzan da böyle düşünmüştü,” diyehatırlattı Tos’un Armgo, “Şehrin o aptallığınsonuçlarından tamamen sıyrılabildiğin-den şüpheliyim.”

“Menzoberranzan sadece Drizzt Do’Urden ilesavaşmadı,” diye belirtti Donnia, “Leydi Lolth onunölmesini istemez miydi?”

Donnia bu soruyu sorduktan sonra grubun rahibesiolan Kaer’lic’e dönmüş, Ad’non ve Tos’un da onuizlemişti. Kaer’lic bu meraklı bakışlara başını sallayarakkarşılık veriyordu.

“Drizzt Do’Urden bizim sorunumuz değil,” dediKaer’lic, “ve onun palalarından ne kadar uzak durursako kadar iyi olur. Muhakeme gücü Leydi Lolth’un bizdentalep ettiği en önemli şey ve Obould’u Mithril Salonu’nagötürmek istediğim kadar Drizzt Do’Urden ile savaşagirmekten kaçınmak istiyorum.

Tüm bunları bu yüzden kurgulamadık mı?Arzularımızı ve planlarımızı hatırlıyorsunuz, öyle değilmi?

Mutluluğum Drizzt Do’Urden’in palalarından birininucunda sona ermeyecek.”

“Peki ya o bizim peşimize düşerse?” diye sorduDonnia.

“Bizim hakkımızda hiçbir şey bilmediği sürecedüşmez,” diye cevapladı Kaer’lic. “En iyi yol bu. Ensevdiğim savaş, uzaktan izlediğim savaştır.”

Page 58: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Ne yüzünü Ad’non’a dönen Donnia’nın keyifsizifadesini ne de Ad’non’un hayal kırıklığını fark etmekzordu.

Ama Kaer’lic’in ifadesi hepsinden daha çok gözebatıyordu.

“Katılıyorum,” dedi Tos’un. Mezoberranzan’dakigünlerinden beri Drizzt Do’Urden kendisine karşısavaşanlar için ciddi, hatta ölümcül bir sorun oldu.Mithril Salonu felaketinden sonra Karanlıkaltı’nm üstkesimlerinde gezinirken Menzoberranzan’la ilgili çeşitlihikâyeler dinledim.

Görülen o ki, benim şehrim Mithril Salonu’nasaldırdıktan sonra, Drizzt, Menzonerranzan’a geridönmüş, Baenre Evi tarafından yakalanıp zindanaatılmış.”

Baenre Evi, Karanlıkaltı’da bulunan drowlarca iyitanındığından bu nefis açıklama şaşkınlıklakarşılanmıştı.

“Yine de, uyanışıyla bir felakete neden olarakarkadaşlarına dönmüş,” diye devam etti Tos’un. “O,Leydi Lolth’un zalim bir şakası gibi… Korkarım o hainsavaşta bir kaos perdesi vardı.

Menzoberranzan’daki çoğu kişi Drizzt Do’Urden’inKaos Leydi’si tarafından, tamamen istediği gibiyönetildiğine inanıyor.”

“Başka tanrıçalara hizmet ediyor olsaydık sözlerinkafirlik olarak algılanırdı,” diye cevapladı Kaer’lic,cümlenin içinde barınan ironiye kıkırdadı.

Page 59: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Donnia, “Buna inanamazsın…” diye tartışacak oldu.

“İnanmak zorunda değilim,” diye araya girdi Tos’un,“Drizzt Do’Urden ya bizim anlayabileceğimizden dahaürkütücü ve şanslı ya da tanrı tarafından korunuyor. Herkoşulda, onu avlamaya niyetim yok.”

“Kabul edilmiştir” dedi Kaer’lic.

Donnia ve Ad’non bir kez daha birbirlerine baktı amabu sefer sadece omuz silkmekle yetindiler.

Banak Brawnanvil, ordularına talimat verirkenyanında duran Rockbottom’a “Bu iyi bir oyun,” dedi,“Birçok kişinin ölecek olması dışında.”

“Cüceden çok ork ölecek”, diye belirtti Rockbottom.

“Birinden yeterince yok ama diğerinden çok fazla var.Şunlara bak. Öfkeyle savaşıyor, hiç şikayet etmedendayak yiyor ve tanrılar öyle istiyorsa ölmeye canatıyorlar.”

“Onlar savaşçı,” diye hatırlattı Rockbottom, “Savaşçıcüceler; bu çok şey ifade ediyor.” “Evet, tabii ki,” diyeona katıldı Banak, “Çok şey ifade ediyor.”

“Planın onları alt etti,” diye açıkladı Rockbottom.

“Benim planım değildi,” dedi cüce lideri,“Bouldershoulder’ın kardeşinin fikriydi -sağlıklı olanındemek istedim-, tabii

Mirabar’dan olan Torgar’ın yardımı da vardı. Sanırımkendimize iyi arkadaşlar bulduk.”

Rockbottom başıyla onayladı ve iyi planlanmış takımçalışmasını izlemeye devam etti; birbirine kenetlenen üç

Page 60: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

oluşum uçurumdan aşağı yuvarlanıp karşılarına çıkanorkları katlediyordu.

Kısa bir süre sonra, “Herhangi bir soyun çocuğuönümüzdeki birkaç yüz yıl içinde buraya gelecek”, diyebelirtti Banak. Artık savaşı izlemiyor, sadece taşlarayayılan ölü bedenlere bakıyordu. “Bu topraklar içinsavaşmış olanların beyaz kemiklerini görecek. Okemikler kayalarla karıştınlabilir ama sonunda biri çıkıponların gerçekte ne olduğunu anlayacaktır ve tabii busayede de buranın harika bir savaş alanı olmuşolduğunu fark edecektir. O insanlar bizim burada neleryaptığımızı anlayabilecek mi dersin? Ya da nedenyaptığımızı? Bizim nedenlerimizi bilebilecekler mi? Yada bizimkilerle o istilacı orklarınkiler arasındaki farkıgörebilecekler mi?”

Rockbottom, Banak Brawnanvil’e uzun uzun vesertçe baktı. Bu uzun boylu, güçlü cüce, kendini herzaman zaferden yana tutup Bruenor, Dagna ya dabaşka bir komutan baskı yapmadıkça savaş taktiklerivermese de, Battlehammer Klanı’ndaki cüceler içingörkemli bir figür olmuştu. Aslında onu diğer cücelerdenayıran özelliğini, pek bilinmeyen yönleri oluşturuyordu.Dünyaya farklı bakıyordu; gündelik olayları gelecektealgılanabilecek halleriyle bir bütün olarakdeğerlendiriyordu.

Sağdan yükselen bir çığlık ikisinin de o tarafabakmasını sağladı; yan taarruz yapan Wulfgar ve Catti-brie’nin muhteşem ahenk ve uyumunu gördüler. Orklargelişigüzel hareket ediyor ve çoğu, kadının ölüm saçanyayı ve tükenmek bilmeyen oklarıyla can veriyordu. O

Page 61: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

ani saldırıdan kurtulmayı başaran orklar, barbarWulfgar’ın Bruenor Battlehammer tarafından yapılanmuhteşem baltası Aegis-fang ile dövülmeyebaşladıklarından daha önce atılan oklarla ölmüş olmayıdiliyorlardı. Banak ve Rockbottom onlara bakarken bileWulfgar bir orkun kafasına öyle sert vurmuştu kiyaratığın kafatası çatlamış, barbar Wulfgar’ı ve diğerorkları kan ve beyin banyosu yapmaya mecbur kılmıştı.İkinci bir orku öldürmek üzere hareket eden bir okWulfgar’m yanından hızla geçti; Aegis-fang’ınmuhteşem darbesi geriye kalan iki sendenleyen orkaisabet ederek birini yere serdi, ötekiniyse uzaklarafırlattı.

Catti-brie ikinciye yönelmişti; Aegis-fang’ın birhamlesi yerde-kinin işini bitirmişti.

“Bu ikisi yüzyıllar boyu anlatılacak olan hikâyeleryazıyor,” diye belirtti Rockbottom. “Bir noktaya kadar,”dedi Banak, “sonra solup giderler.”

Rockbottom meraklı gözlerle ona baktı; somurtkantavrı karşısında şaşkınlığa düşmüştü. “Kral Bruenorevine giderken,” diye açıklamaya başladı Banak, “FellPass’tan geçti.” Rockbottom başıyla onayladı; okervandakilerden biri de oydu.

“Orada hiç kemik buldun mu?” diye sordu Banak.“Sayabileceğinden de fazla,” diye cevapladı rahip.

“Uzun yıllar önce Fell Pass’taki savaşta mücadeleedenlerin cesaret ve kudret bakımından diğerlerininüzerinde olduğunu düşünüyor musun?”

Page 62: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Rockbottom, başını sallayıp omuz silkmeden önce,bir an için düşündü.

“Adlarını biliyor musun?” diye sordu Banak. “Kimolduklarını ve neyin peşine düştüklerini biliyor musun?O savaşta kaç ork ve kaç yaratık öldürdüklerini biliyormusun? Kaç tanesinin kucağındaki yaralı arkadaşınınölümünü izlediğini biliyor musun?

Varmak istediği nokta Rockbottom’u fazlasıylasarsmıştı. Cücelerin orkları kontrol altında tutup geripüskürttüğü savaş alanına baktı.

“Yamacın aşağısında kovalamaca olmayacak!” diyeemretti Banak. “Onları akılsız korkaklara dönüştürdük”dedi Rockbottom sessizce.

“Zaten akılsızlar,” dedi savaş lideri cüce. “Sadeceyaptığımız hazırlıklara zarar vermek için geldiler.Dağların arasında bu ayak takımını kovalarkenhazırlıklara ara verilmemeli. Bütün adamlarımızı geriçağırıp yeniden işe dönmelerini sağlamalıyız. Busadece bir çatışmaydı. Büyük savaş daha başlamadı.”

Banak, omzunun üzerinden, sarp kayalıklara baktı vemühendislerin Bekçi Vadisi’ne inmelerini sağlayacak ipmerdivenlerin yapımını aksatmadığını umdu.

Kavga küçülmüştü; cücelerin çoğu eskipozisyonlarını alırken “Sadece bir çatışma,” diyetekrarladı.

Kana bulanmış kayalardaki cesetlere ve yaralılarabaktı.

Page 63: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Yakında tıpkı birer kaya gibi sert ve sessiz bir şekildezemini kaplayacak olan kemikleri düşündü.

SEÇİM SÜRECİ

İzlediği yol onu her zaman o noktaya geri götürüyorgibiydi. Shallows’taki taş yığını Drizzt Do’Urden için birilham kaynağı, Avcı’nın ruhundaki avlanma arzusunudoyuran bir katalizör olmuştu.

Devrilmiş kule ve yıkılmış duvarların arasındadolaşıyor ama köyün güneyine pek gitmiyordu. İğrençork tanrısının harap olmuş putunun etrafına bakmak içincesaretini toplaması birkaç gününü almıştı.

Korktuğu başına gelmiş; hayatta kalıp kaçmış tek birkişinin bile izine rastlamamıştı.

Bir süre sonra Drizzt bu bölgeyi farklı sebeplerdendolayı ziyaret etmeye başladı. Oraya her gidişinde,etrafa saçılmış ölülerin arasında, ganimet arayışıyladolanan orklar bulmayı umuyordu.

Drizzt, Shallows’ta gerçekleşen yıkımın gölgesindeork katletmesinin uygun olacağını düşünüyordu.

Page 64: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

O akşamüstü aradığı fırsatı bulduğunu düşündü.Guenhwyvar, canavarların oralarda bir yerlerdeolduğunun kanıtı olarak yanında düpedüz uzanıyordu;üstelik Drizzt, köyün kuzeyindeki dar ve derin vadinin -burası devlerin, bir ork saldırısının başlangıcıniteliğinde, Shallows’a kaya yağdırdıkları yerdi-yüksekyerlerinde dolanırken, yıkıntıların arasında hareket edenyaratıkların varlığını hissetmişti.

Gerçi, Drizzt yıkıntıları açık bir şekilde gördüktensonra o gün orada savaşmayacağını anlamıştı.

Aslında Shallows’ta orklar vardı, hem de binlerceork… Onlar köyün yıkılmış güney duvarının yakınındabulunan tahta heykelin paramparça olmuş kalıntılarıarasında kamp kurmuş zavallı yaratıklardı.

Yanındaki Guenhwyvar kulaklarını indirip uzun vecansız bir şekilde hırladı.

Bu, kara elfin yüzüne bir gülümse yaydı. Uzun biraradan sonra ilk defa gülümsemişti. “Biliyorum Guen,”dedi ve uzanıp kedinin kulağını okşadı. “Sabırlı ol. Elbetvakti gelecek.”

Guenhwyvar ona bakıp hafifçe göz kırptı, sonra daboynundaki en sevdiği yeri okşayabilmesi için başınıyana eğdi. Hırlaması durmuştu.

Drizzt ise gülümsemeye devam ediyordu. Hem kediyiokşamaya, hem de vadiye; Slıallows harabelerine veork sürülerine bakmaya devam ediyordu. Her şeyihafızasında tekrar canlandırıyor; daha dün olmuşcasınagözünün önüne getirerek, kendine hiçbir şeyi unutmaolanağı tanımıyordu.

Page 65: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bruenor’un kule yıkıntıları arasında aşağı yuvarlanangörüntüsü… Vadinin karşısından arkadaşlarına irikayalar fırlatan devlerin görüntüsü… Kasabayı istilaeden ork sürülerinin görüntüsü… Hiçbiri bunuyaşamamalıydı; hiçbiri bunu hak etmemişti.

Hepsinin hesabı sorulacaktı; Drizzt bunu biliyordu.Gerçekten…

“Kral Obould’un bu rezillikten haberi var mı?” diyesordu büyük, vahşi gözlü, ismini kendi soyadı olaraktaşıdığı ork kabilesinin şefi Arganth Snarrl.

Rengarenk tüylerden oluşan başlığı ve beline kadaruzanan dişten (bunun için çeşitli yaratıklardanfaydalanılmıştı) yapılma kolyesiyle Arganth, harapolmuş Gruumsh heykeli etrafında toplanan en dikkatçekici ve renkli tiplerden biriydi; üstelik neredeyse kuşuandıran sesiyle attığı çığlıklarla içlerinde en gürültü olanda oydu.

“Anlıyor mu? Anlıyor mu? Anlıyor mu?” diye sorduşaman, bir arkadaşından öbürünün yanına hızlazıplarken. “Anladığını sanmıyorum! Hayır, hayırsanmıyorum. Anlıyor olsaydı bunu… Bunu… Bunu…Tanrımıza edilen küfürü…

Bu heykeli böyle bırakmazdı! Bu tüm fetihlerdendaha önemli!”

“Tabii fetihler Gruumsh adına yapılmıyorsa,” diyebelirtti Achtel Gnarlfıngers, o araya girince Arganthzıplamayı bırakmıştı.

Page 66: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Achtel’in giysileri Arganth’ınkiler kadar dikkat çekiciolmasa da onunkiler kadar renkliydi; üstelik bir dekapüşonlu kırmızı bir pelerin ve omzundan kalçasınauzanıp beline dolanan parlak sarı bir kuşaklazenginleştirilmişti. Kadın, ucunda kuru kafa olan veArganth’ın bildiği kadarıyla korkunç bir silah olarakkullanılabilecek büyülerle donatılmış bir kral asasıtaşıyordu. Üstelik bunun yanısıra, kahverengi kabarıksaçlı rahibe, en kalabalık kabileyi simgelediğindenmuazzam bir ağırlık taşıyordu. Bölgede kamp kuranaltıyüzden fazla savaşçı onun egemenliği altındaydı.

Renkli rahip, bakışlarını üzerinden hiç ayırmamışolan, iri gözlü Achtel’e baktı. “Obould’un yaptığı…” diyeısrar etti Arganth.

“Gruumsh’un şanı için hareket ediyoruz,” dedigruptakilerden biri. “Tek-Göz’e zafer borçluyuz!”

Bu sözler büyük bir alkış yükselmesine nedenolmuştu. Achtel’e bakmayı sürdüren Arganth dışındaherkes tezahürat ediyordu. Yavaş yavaş bütün gözlertüylü başlığı olan bu titreyen figüre döndü.

“Yeterli değil,” diye ısrar etti Achtel, “Kral Obould Bol-Ok, Kral Obould Bol-Ok’un şanı için hareket ediyor.”Homurtular yükseldi.

Achtel’in sert bakışlarını ve aralarında oluşan fikirayrılığının tehlikesini fark eden Arganth, “Bu bizimyolumuz,” diye aceleyle ekledi. “Bizim yöntemimiz hepbu oldu, üstelik iyi bir yöntemdir.

Fakat şimdi bu heykele yapılan saygısızlıkla ikisini;Obould ve Gruumsh’u birleştirmeliyiz!

Page 67: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

İkisinin zaferi bir olmalı!”

Diğer on bir şaman ne tezahürat etmiş ne deyuhalamıştı, sadece orada öylece dikilip tez canlı Snarrlsamanını izlemişti. “Tüm kabileler mi?” diye başınısallayarak tereddütle sordu biri.

Ork kabileleri, özellikle de uzun zamandır küfürettikleri biri olan Kral Bruenor Battlehammer’ındüştüğünü duyduktan sonra, Obould’un çağrısına kulakverip bir araya toplanmıştı ama ordular, hâlâ ve herzaman, bireyselliğini koruyordu. Arganth Snarrl,konuşan adamın önüne zıpladı; san gölgeli gözleri sankiyuvalarından fırlayacakmış gibi açılmıştı. “Yeter!” diyebağırdı ve her birinin etrafında, yüzlerine bakarak,zıplamaya başladı. “Artık değil! Artık kabileler ikinciplanda! Öncelik Gruumsh’ta!”

İçlerinden bir kaç tanesi “Gruumsh!” diye hep birliktebağırdı.

“Peki, Gruumsh Obould mu?” diye sakince sorduAchtel. Diğer katılımcılara oranla her sözünü dikkatleseçiyor ve her hareketini tartıyor gibi bir hali vardı.

“Gruumsh Obould’dur,” diye açıkladı Arganth. “Çokyakında öyle olacak, evet!”

Adam konuşmasını bir el hareketiyle tamamlayıpcücelerin, Obould’un kuvvetlerinin ortasına dalabilmekiçin dalavere çevirerek kullandıkları, harap olmuşTanrı’sının heykelinin etrafında zıplayıp dans etti. Berbatcücelerin bu aşağılık hileyle, Shallows’u istila ederek,yakın zamanda kazandıkları zafer tam bir katliamadönü-şemeden kaçanlar olmuştu. Ork tanrısının

Page 68: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

figürüne böyle hıyanet etmek üçyüzden fazla orkunsaygıdeğer kabilelerine liderlik eden dindar samanlarınterbiye sınırlarının çok ötesindeydi.

Arganth dans ederken “Gruumsh Obould’dur!” diyeşarkı söylüyordu ve bu sıradışı giysili yaratığa katılanherkes ona eşlik ediyordu.

Achtel hariç… Düşüncelere dalmış, sabit duran ork,herkesi içine çeken bu dansa katılmayıp, bir adım geriçekilmiş ve sevgili samanların hareketlerini izlemişti.Orkları seyrettikçe içinde şüphe uyanmıştı.

Onun bu konu hakkındaki düşüncelerini ve güvenlievlerinden ayrılıp cücelere karşı yapılan savaşakatılmalarını emreden kabile şefine boyun eğmektetereddüt ettiğini herkes biliyordu. O zamana kadar hiçkimse onun kararlarını sorgulamaya cüret etmemişti.

“İyileşmelisin,” diye fısıldadı Catti-brie babasınınkulağına.

Hiçbir tepki vermemiş ve günlerdir hiç hareketetmemiş olsa da Bruenor’un kendisini duyduğunainanıyordu. “Orklar seni öldürdüklerini sanıyor, bunukarşılıksız bırakamayız!” diye devam etti kadın; komadaolan cüce kralını harekete geçirebilmek için sonsuz birenerji harcıyordu.

Catti-brie konuşurken Bruenor’un elini sıkıyordu vebir an için onun da kendi elini sıktığını sanmıştı. Ya dabunu hayal etmişti.

Sonra derin bir iç geçirip ve mum ışığıyla aydınlatılanodanın duvarına dayalı yayına baktı.

Page 69: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Uçurumdaki savaş tekrar başlayacağından yakındayeniden yollara düşüceğini biliyordu.

“Bence seni duyuyor,” dedi Catti-brie’nin arkasındakibir ses. Kadın, arkadaşı Regis’e dönerken gülümsemeyibaşardı. Buçukluk savaştan dolayı yıpranmıştı; bir kolugöğsüne asılı ve sargılıydı. Bu kol, onu dişlerininarasına alan korkunç bir worgun ağzından kurtulmayıbaşarmıştı ama bedelini de ödemişti.

Catti-brie buçukluğa sıkıca sarılabilmek içinbabasının yanından kalktı.

“Rahipler kolunu hâlâ iyileştiremedi mi?” diye sordukadın buçukluğun koluna bakarken.

“Aslında biraz iyileştirdiler,” diye canlı bir ses tonuylacevapladı Regis ve iyimserliğini göstermek için mavimsibir renk almış olan parmaklarını oynattı. “İşlerini çoktanbitirebilirlerdi ama iyileştirici büyülerine ve merhemlerinebenden daha çok ihtiyacı olanlar vardı. Benimki o kadarda kötü değil.”

“Sen hepimizi kurtardın Gümbürgöbek,” dedi Catti-brie tombul buçukluğun göbek adını kullanarak.

“Gidip yardım çağırma görevini üstlendin; Pwent veoğlanlarını alıp gelmeseydin hepimizi çoktan ölmüşolurduk.”

Regis sadece omuz silkti ve hatta biraz kızardı.“Dağdaki durum nedir?” diye sordu.

“İyi,” diye cevapladı Catti-brie, “Orklar bizi uca kadarkovaladı fakat çoğunu tuzağa düşürdük ve hep beraberüzerimize geldiklerinde onları geri püskürttük. Banak

Page 70: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Brawnanvil’in, Ivan Bouldershoulder’ın ve Mirabar’lıTorgar

Hammerstriker’ın neler yaptığını görmeliydin.

Cücelerin kareler oluşturup orklann kafalannmkarışmasını sağladılar ve sonunda hepsi kaçıp gitti.”

Regis’in yüzüne büyük bir gülümseme yayıldı, gözüCatti-brie’nin arkasında uzanan Bruenor’a takılmasaydıneredeyse kıkır kıkır gülecekti.

“Bugün nasıl?”

Catti-brie babasına baktı ve sadece omuz silkebildi.

“Rahipler kurtulabileceğine inanmıyor,” dedi Regiskadına. O da bunu bildiğini belirtmek amacıyla başınısalladı. “Ama ben kurtulacağına inanıyorum,” diyedevam etti Regis, “uzun süre kıpırtısız kalacak bileolsa…”

“Bize geri dönecek”, diye garanti verdi Catti-brieküçük arkadaşına.

“Ona ihtiyacımız var”, dedi Regis, sesi neredeyse birfısıltı halinde çıkmıştı, “Tüm Mithril Salonu’nun KralBruenor’a ihtiyacı var.”

Koridordan, “Yine de, bu zor zamanlarda takınmamızgereken tavır bu değil,” diyen bir ses duyuldu ve ikisi dedönüp içeri giren, üstü başı darmadağınık, yaşlı cüceyebaktılar.

Cücenin Shallows’ta ölen Dagnabbit’in babası veBruenor’un en güvendiği kumandanlarından biri olanGeneral Dagna olduğunu hemen anladılar. İki arkadaş

Page 71: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

ürkmüş bir şekilde birbirlerine baktıktan sonra cesuroğlunu kaybetmiş olan cüceyi sevgi dolu gözlerlesüzdüler.

“İyi bir ölümdü,” dedi Dagna; belli ki diğerlerininaklından geçenleri anlamıştı. “Hiçbir cüce bundan dahaiyi bir şekilde ölemez.”

“Muhteşem bir şekilde öldü,” diye ona katıldı Catti-brie, “Orklara ve devlere yumruğunu sallıyordu.

Kimbilir kaç tanesi onun öfkesinin gazabınauğramıştı…”

Dagna başıyla onayladı; ciddi bir ifadesi vardı.

Ani bir enerjiyle hem ses tonunu hem de bu acıkonuyu değiştirerek “Banak orduyu dağa çıkardı mı?”diye sordu. “Herşey kontrolü altında,” diye cevapladıCatti-brie, “Üstelik Kartanesi Dağları’ndaki YükselenRuh Katedrali’nden gelen Bouldershoulder kardeşlerdenve Mirabar cücelerinden de iyi bir yardım aldı.”

Dagna başını sallayarak “İyi, iyi,” diye mırıldandı.“Orada iyi işler başaracağız,” dedi Catti-Brie.

“Evet, en iyisini,” dedi Dagna, “Tünellerin güvenliğinisağlamaya çalıştığım için üstesinden gelebileceğimdençok daha fazla işim var. Yukarıda dikkatimizidağıtırlarken düşmanlarımızın Karanlıkaltı’na girmesineizin vermemeliyiz.”

Catti-brie bir adım geriledi ve destek alma umuduylaRegis’e baktı. Banak’ın habercileri Bekçi Vadisi’nin batıucunu desteklemek amacıyla Mithril Salonu’ndan ekkuvvet istemeye geldiklerinde, pek de sıcak

Page 72: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

karşılanmadıklarından, böyle bir şey olabileceğinibiliyordu. Mithril Salonu’na geri dönüp kaleyi tutmak yada yüzeye çıkıp ork sürüsüne direnmek arasında birseçim savaşı yapıldığı ortadaydı.

“Banak hepsini dışarı çıkarabilsin diye iplerle vadiyemi iniyorlar?” diye sordu Dagna.

“Vadi zeminine bir yığın ip merdiveni kuruldu bile,”diye cevapladı Catti-brie, “Ve Savaş Lordu Banak dahafazlasını çoktan sipariş etti. Torgar’ın ustaları hiçdurmadan çalışıp merdivenleri oluşturuyor. Ama Banakyakın zamanda aşağı inmeyi düşünmüyor. Eğer BekçiVadisi’nin güvende olduğunu garanti edebilirsek orklaronu aşağı atacak bir yol buluncaya kadar dağlardakalacaktır.”

Dagna anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı, Catti-brie veRegis onun ne dediğini anlamamış olsa bile, huysuzyaşlı savaşçının bu durum karşısındaheyecanlanmadığı belliydi.

“Orduları yönetenlerin üçü de kesinlikle bu iş içinbiçilmiş kaftan,” diye garanti verdi Catti-brie.

“Doğru söylüyorsun,” diye katıldı Dagna, “BanakBrawnanvil’i oraya ben gönderdim ve tüm BattlehammerKlanı’nda ondan daha iyisi olmadığını biliyordum.”

“O zaman ona ihtiyacı olan desteği ver.”

Dagna, Catti-brie’ye uzun ve sert bir bakış atıp başınısalladı. “Seçimi yapacak olan kişi ben değilim,” diyecevapladı. “Rahipler benden tünellerin savunmasınıyönetmemi istedi, ben de öyle yapıyorum. Benden

Page 73: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bruenor’un hükümdarlığına vekilharçlık yapmamıistemediler.”

Konuşmasını bitirince Regis’e baktı; Catti-brie onun,birden utanmış gibi duran, küçük arkadaşına yönelenbakışlarını izliyordu.

Kadın, buçukluğa “Ne biliyorsun?” diye sessizcesordu.

“Sen olman gerekti-ğini söy…söy-le-dim,” diyekekeledi Regis, “Sen olamayacaksan da Wulfgar.”

Catti-brie şaşkın bakışlarını önce Dagna’ya sonrayine buçukluğa çevirdi.

“Sen mi?” diye sordu Regis’e, “Mithril Salonu’nunvekilharcı olarak hizmet etmek için seni seçtiklerini misöylüyorsun?”

“O seçildi,” diye cevapladı Dagna, “Onu bu göreveatayan kişi de bendim. Sana ve üvey kardeşine saygımsonsuz, iyi leydim; ama hiçbirimiz Bruenor’undüşüncelerini Regis’ten daha iyi bilen biri olduğunudüşünmüyoruz.”

Yüzünü Regis’e dönen Catti-brie’nin ifadesikızgından öte eğleniyor gibiydi. Buçukluğun, her zamantaktığı yakut kolyenin arkasında kalan gömlek yakasınıgörebilmek için hafifçe başını kaldırdı.

Sorgulayan bakışlarında saklı olan anlam, sankiCatti-brie buçukluğa, Bruenor’un yokluğunda kimin vekilolacağı karan verilirken o yakut kolyeyi diğerlerini ‘iknaetmek’ amacıyla kullanıp kullanmadığını yüksek seslesonnuş gibi açık ve ortadaydı.

Page 74: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Regis’in ani yutkunuşu ondan da netti.

“O zaman sözün bir kralınki kadar değer taşıyor?”diye sordu Catti-brie.

“Öncelik hakkı onda,” diye düzeltti Dagna. “Kral’ınorada uzanıyor olduğunu unutma.” Huysuz yaşlı cücebaşıyla Bruenor’u işaret etti.

“Orada yatıyor ve yakında yeniden aramızakatılacak,” dedi Catti-brie. “O zamana kadar Regis onunvekili olacak.” Koridorun aşağılarından birisi Dagna’yaseslendi ve yaşlı cüce homurdanarak izin istedi. Bu, tamda küçük buçuklukla yalnız konuşmak isteyen Catti-brie’nin ihtiyacı olan şeydi.

Catti-brie ile yalnız kalır kalmaz “B…ben yanlışbirşey yap-ma-dım,” diye kekeledi Regis. Yüzününaldığı sekile bakılacak olursa kadının aklından geçenherşeyi hissettiği anlaşılıyordu.

“Kimse yaptın demedi.”

“Bruenor’a hizmet etmemi istediler,” diye huzursuzcadevam etti Regis, “Buna nasıl hayır diyebilirdim ki? Senve Wulfgar dışarıdasınız ve Drizzt ne zaman dönerkimbilir?”

“Cüceler zaten üçümüzden birini dinlemezdi,” diyeona katıldı Catti-brie. “Ama bir buçukluğu dinlerler.Ayrıca Bruenor’un Buzyeli Vadisi zamanından beriRegis’e güvendiğini herkes biliyor. Bu iyi bir seçimdiyebilirim Vekil Regis. Mithril Salonu için en iyisi ne iseonu yapacağından eminim.

Zaten amaç da bu değil mi?..”

Page 75: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Regis biraz daha sakinleşmiş gibiydi hattagülümsemeyi bile başarmıştı.

“Ve Vekil Regis’e göre şu an Mithril Salonu için eniyisi Bekçi Vadisi’nin batı ucunu korumak için bin cüceyidaha göreve çağırmak,” dedi Catti-brie, “ve bir diğer ikiyüzünün Mithril Salonu’ndan Bekçi Vadisi’ne ve SavaşLordu Banak’a dağlan güçlendirmesi için kaynaktaşımasını sağlamak.”

“O kadar çok yedek adamımız yok!”, diye itiraz ettiRegis. “Madenlerin dışında zaten iki grup tutuyoruz veorklar

Bekçi Vadisi’ne girip çevremizi sararsa Banak bütünordusunu kaybeder.” “Orklar Surbrin’e inerse…” diyeuyarmaya devam etti Regis.

“O zaman iyi konuşlandırılmış bir gözcü onları görür,”diye cevapladı Catti-brie, “Ayrıca bizim müttefiklerimizinateş hattına da girmiş olurlar.”

Regis bir an için kadının söylediklerini tarttı, sonra daonaylarcasına başını salladı.

“Çoğunu içeri sokacağım,” dedi buçukluk, “vekuvvetlerimizi Bekçi Vadisi’nden dışarı göndereceğim.

Batıda gerçekten bin cüceye ihtiyacımız var mı? Okadar fazla mı?”

“Banak’ın söylediğine göre en azından beş yüz,” diyeaçıkladı Catti-brie, “Tabii bir süre yalnız kalabilir. Ayrıcadoğru ve sağlam bir savunma yapabilirlerse sayıyı birazazaltabiliriz.”

Page 76: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Regis onayladı.

“Ama madenlerin savunmasından ödünvermeyeceğim,” dedi, “Orklar yer altına iner veçarpışmaya başlarsa orada da sorun yaşayabiliriz.Bruenor halkına karşı sorumluluk taşıyor, bunakatılıyorum ama öncelikli olan Mithril Salonu.”

Catti-brie’nin bakışları Regis’i geçip kıpırtısız yatansevgili üvey babasına ulaştı. “Anlaştık,” diye fısıldarkendalgınca gülümsedi.

Siyah ayaklar yavaşça aşağı indi, başparmakları kirlive taşlı toprağa değiyor, ağırlığını kademe kademeaşağı veriyordu; bunu öyle yavaş yapıyordu ki kusursuzdengesini ve bütün sessizliğini koruyordu. Diğer ayağınıkaydırarak ötekinin önüne geçirdi; dengeli adımlarısürdürüyordu.

Sadece bir drow savaşçısının -üstelik en iyi drowsavaşçısmın-becerebileceği bir ustalıkla şafakvaktindeki gölgelerin arasından kayarak Shallowsçayırlarının etrafındaki düzinelerce kampı dolaştı.

Bir çadırın yanına kayıp, sonra da sessizce içine giriphorlayan bir çift orkun yanından geçti.

Kara elf, sivri uçlu bir pala kullanarak çadırın birucunu kesip hafif bir rüzgar kadar sessiz bir şekildeoradan ayrıldı.

Normalde uyuyan iki orku katletmek için dururdu amaDrizzt Do’Urden’in aklında başka bir şey vardı; küçükganimetlerle vakit kaybetmek istemiyordu.

Page 77: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Uzakta daha büyük ve daha süslü bir çadır vardı;geyik derisinden yapılmış bayraklarının üzerindekimühür ve freskler ork tanrısını simgeliyordu. Ağırsilahlar kuşanmış olan üçlü bir ork grubu çadırıngirişinde nöbet tutuyordu. ‘Orada kabile reisi yatıyor,’diye düşündü Drizzt. Bu kabile bir araya toplanmışolanların en büyüğüydü.

Avcı hafif ve hızlı adımlarla ilerledi; dengesini herzaman koruyor, daima tetikte duruyordu; üzerindekipalalar uzun adımlar atan, yuvarlanan, geriye çekilen veaniden öne yürüyen bedeniyle uyum içinde hareketediyordu. Ayak bileklerine takılı sihirli bağlardan dolayısilahlarını öylece yanında tutamayacağını biliyordu;adımlarını hızlandırmış; pek çok odayı ve kör noktayıçabucak geçmişti; drow anında saldırabilmek için herzaman tetikte olmalıydı. Böylece bacakları onu kampınilerisine, o büyük, süslü çadıra karşı konulamaz birşekilde taşırken eğri bıçaklan onun yanında dansediyordu.

Önünde üç orkun beklediği çadırın ağzının önündeeğilip içeri dalmadan önce Drizzt bıçaklarını kaydırdı.Hızlı olmalı ve hareket anını iyi seçmeliydi. Bir başkaork grubunun uzaklaşmasını beklerken etrafa bakındı.

Yalnız kalmaktan memnun, hiç hesapsız, ellerinibelindeki silahlarının sapında dinlendirdi ve pek dedüşmanca olmayan bir duruş ve gülümsemeyle yürüdü.

Yine de nöbetçi orklar gerilmişti; biri silahına sıkıcasarılmıştı, diğeriyse Drizzt’e durmasını emrediyordu.

Page 78: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Drow olduğu yerde kaldı ve onların görüntüsünühafızasına kaydedip, tam olarak nerede durduklarınıtespit etti ve onları alt etmek için kaç darbe gerekeceğinihesapladı.

Ortadaki ork konuşmaya, emirler yağdırmaya, onusorgulamaya devam ediyor; Drizzt sadecegülümseyerek pozisyonunu koruyordu.

Orklardan biri görkemli çadıra girecekmiş gibihareket ettiğinde, kendi soyuna ait özel güçlere ulaşaraküç orkun ortasına karanlık bir küre bıraktı. Drizzt onuçağırırken bile haraket ediyor; elleri ve ayaklarıoynuyordu. İki uzun adım atmadan önce palalarını elinealdı ve orklar dünyanın birden karardığını fark etmedenönce karanlığa daldı. Drizzt, bir yandan hiçbir şeyinhareket etmiyor olduğundan emin olan ve kıpırtısızduran o üç orkun görüntüsünü aklında tutmaya devamederken bir yandan da sola saptı.

Parıltı birinin boynuna dayandı ve onu yardımçığlıkları içinde bıraktı.

Bir dönüşle bıçaklar ikinci muhafızı kesmiş ve ileridoğru yapılan ani bir hamleyle drow üçüncü muhafızageçmişti; bıçaklar yine hedefine ulaşmıştı. Üçüncüorkun üzerinden top gibi yuvarlandı; yaratık çadırınbayrağının üzerine düştü ve Drizzt karanlık bölgedençıkarak çadırın içine girdi.

Aralarında kırmızı pelerinli kadın şamanın da olduğupek çok korkmuş surat ona döndü. Ne yazık ki, kadınodanın karşısındaydı.

Page 79: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Drizzt hızını hiç kesmeden en yakınında bulunanorka doğru ilerledi, kendisine engel olma amacıylahavaya kaldırdığı kolunu kesti ve diğer palayı karnınasaplayarak oradan çabucak uzaklaştı.

Çadırın sağında bulunan diğer orkla Drizzt arasındabir masa kuruluydu. Ork, drowun hızını kesmek içinmasayı kullanmış -ya da en azından böyle olacağınıdüşünmüş ve masanın arkasına atlamıştı-ama drowmasa sanki orada değilmiş gibi onun üzerindengeçmişti.

Ork, kendisini derinden yaralayan bıçakların üzerinedüştüğünde, Avcı, bıçaklarını birbirinin üzerine getirerekçevrede döndü. Birinci, uçan bir mızrağa dönüşürken,ikincisi beceriksizce atılmış bir bıçağı kenara devirdi.

Fakat diğer orklar organize oluyor ve savunmayahazırlanıyor, ayrıca şaman büyü yapıyordu.

Drizzt doğuştan gelen büyü yeteneğini yenidençağırdı. Anlamsız sesler çıkarıyormuşcasına “olackaacka eento” dedi. Hatta bıçaklarından birini havayafırlatıp rolünü iyi oynayabilmek için parmaklarını oynattı.Şaman yemi yuttu; odada kopan kargaşa bir andansona erdi ve her şey derin bir sessizliğe gömüldü.

Oda büyülü bir sessizlik içindeydi; şaman, tahminen,büyüyü önlemek için kendi alanındaki en etkili sihirikullanmıştı. Yine de o sihir, Drizzt’in kalıtsal büyüsüneengel olamadı ve şaman kendisini kolay bir hedefedönüştüren morumsu alevlerle aydınlandı.

Drizzt buna rağmen durmadı ve kendisinesaldırmaya çalışan savaşçı orkların önüne başka bir

Page 80: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

karanlık gönderdi.

İkinci küreyi gönderirken özenli davranmış ve bugeniş çadırın karanlık ve karmaşayla dolmasınısağlayarak, Avcı kimliğine iyice bürünmüştü.

Hiçbir şey duyamaz ve göremez oldu, sadecedokunarak ve içgüdülerine uyarak hareket etmeyebaşladı.

Bıçakları onu koruyarak sallanıp dururken o, dönerekadeta dans etti. Ya her seferinde bıçaklarından birinigüçlü bir şekilde ileri savurmayı başarıyor ya da anikesici hamleler yapıyordu.

Ayrıca -kokusundan, sıcak nefesinden ya dakendisine hafifçe dokunmasından-ne zaman bir orkunvarlığını hissetse bıçaklarını hızlı ve sertçe savuruyordu.Drizzt, ister savunma ister saldırma pozisyonunda olandüşmanını çok iyi tanıdığından, palalar her zamansaplanacakları ve öldürücü yaralar açacakları birer delikbuluyordu.

Odanın içinde dümdüz ilerledikten sonra bunu birsabit nokta olarak belirleyerek merkez çadıra geridöndü. Karşılık verebileceği bir noktada olmasa yarattığıkaranlığı bü-yüsel bir ışıkla aydınlatan bir sihiryapıldığında şaşırabilirdi.

Çevresini orklar sarmıştı; vücudu drowun büyüsüyleaydınlanan, gözleri alev alev yanan ama yine deparmaklarından başka bir büyü savuran ve çadırınduvarına yaslanmış duran şaman dışında hepsişaşkınlık içindeydi.

Page 81: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Drizzt’in sağ tarafında yer alan bu şaşırmış orklarçabuk ve sert bir şekilde düştü ve drow diğerlerinikarşılamak üzere sola döndü; silahları öfkeyle dönüpduruyordu; düşmanın kollarına ve ellerine saplanıyor,onları korunmasız bırakıyor ve savaşçıların geriçekilmesini sağlıyordu.

Kolları kurşundan yapılmış ya da bir büyü sahipolduğu bütün enerjiyi alıp götürmüş gibi birdenyavaşladı. Bu büyüyü hemen tanımıştı; felç ediyordu veo an, içgüdüleri ve temel öfkesi bir kalkan oluşturup,Avcı kimliğine bürünmese, hayatı çabucak sona ererdi.

Büyüden sonra drowun savunması ağırlaştı; hatta okadar azaldı ki bir sopa yükselip kaburgalarına güçlü birdarbe savurdu.

Bu çok güçlü bir darbeydi ama Avcı hiç acıhissetmemişti.

Karanlık bir küre onu yeniden yuttu ve o kendisineyönelen ikinci bir darbeye boyun eğerek saldırganadoğru ilerledi. Bu darbeye üçlü, hızlı bıçak hamleleri veşiddetli vuruşlarla karşılık vererek dördüncü bir darbeyleorku yere indirdi. Sihirli sessizliğin süresi dolmuş ya daortadan kaldırılmıştı; Avcı’nın kulakları keskinleşmiş,çevresindeki orkların hareketlerini ve baş belasışamanın büyüsünü duymaya başlamıştı. Palalarınıçapraz bir şekilde önünde birleştirip yuvarlamaya devamedebilmek için bir çember oluşturdu ve bunu orklarınarasından geçmek için kullandı. Drow, aşağı doğruyaptığı bir yuvarlamayla öne süzülürken kendi bedeninin

Page 82: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

hızından faydalanıp tam bir takla atıp karanlığın içindeiki ayağının üzerine indi.

Yanından, sanki havanın kendisi patlamış gibi, keskinbir ses yükseldi; drow neredeyse yere düşereksendeledi. Bu büyü onun üzerinde bu kadar etkiliolduysa arkasındaki orklara neler yaptığını tahminedebiliyordu.

Yeniden kendi ekseni etrafında dönüp karanlığıniçine daldı; bıçakları vahşice salınıyordu. Tam daumduğu gibi hiçbir şeye çarp-mamıştı. Orklaraşağısındaydı ama gerçekten hiçbir şeye çarpmakistememişti. Bir an için durdu. Soluna doğru bir açıalarak tekrar karanlığın içinden çıktı ve bir kez dahaparmaklarını sallayan şamanın tam önüne geldi. Parıltıbu parmaklan alıp götürdü.

Buzölüm kafasını aldı.

Diğer taraftan yükselen bir gürültü duyan Avcı,çadırın duvarına doğru düşen şamanı öylece bırakıpsese koştu. Bıçaklarını aşağı indirip çadırın arasındansüzülüp geçti.

Arkasında kalan çadırdan gelen çığlıklara rağmenorklar onu haklayabilmek için itişip kakışırken, o, kampalanı boyunca koştu. İzleyeceği yolu özenle seçiyor, birgölgeden öbürüne hareket ediyordu.

Sonunda temiz bir alanda koşuyordu; ayakbileğindeki büyülü bağlar, köyün doğusuna ve kuzeyinedoğru uzanan zorlu yolda onu hızlandırıyordu.

Page 83: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Sadece bir avuç ork öldürmüştü ama Drizzt, o gündüşmanlarını sıkıntıya soktuğundan emindi.

UZAK DÜNYA

Shoudra Stargleam kamp ateşinin ışığına geridöndü. Mirabar’ın Asa Taşıyıcısı ve oldukça becerikli birbüyücü olan kadın, yeni araştırıyor olduğu bir büyüdekullanmak üzere kök ve mantar toplamaya çıkmıştı. FellPass’m güneyindeki yeşil topraklarda, aradığı şeyifazlasıyla bulmuştu; bohça yapılmış giysisi ve kollarıbitkilerle doluydu.

Onu gördüğü zaman seyahat arkadaşına seslenip birçuval istemek üzereydi ama dudaklanndan çıkan tekses bir kıkırdama olmuştu. Küçük gnom, ateşin önündekıvrılmış oturuyor, ellerini ovuşturuyordu.

Pelerini onu sıkıca sarıyordu. Kapüşonunu takmış,öne doğru çekmişti.

Fakat bu, Nanfoodle’ın en dikkat çekici özelliğiniuzun ve çarpık burnunu saklamaya yeterli değildi.

“Ateşe biraz daha yaklaşırsan burnundaki kıllarıyakacaksın,” dedi yanmakta olan kütüklere doğru

Page 84: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

yürüyen Shoudra. “Bu gece serin bir rüzgar var,” dedignom.

“Mevsimsiz bir rüzgar,” diye ona katıldı Shoudra; kışhızla yaklaşıyor olsa da hâlâ yaz mevsimindeydiler.

“Tabii ki sadece açık yola daha fazla sefalet katıyor,”diye mırıldandı Nanfoodle. Shoudra tekrar kıkırdadı veonun karşısına oturdu. Tıka basa doldurulmuş elbisesiniçözmeye başladı fakat gnomun düzgün bacaklarınabaktığını fark edince durdu.

Bunu son derece gülünç buldu; Shoudra heykel gibibir kadındı ve bacağı bile küçük Nanfoodle’dan dahauzundu. Yine de duruşunu bozmadı, hatta Nanfoodle’ındaha iyi görebilmesi için bacağını ona doğru döndürdüve gnomun ağzının açık kalışını izledi.

Sonunda gnom bakışlarını yukarı doğru kaldırdı veShoudra’nın güzel yüzüne yayılan bir tebessümlekendisine bakıyor olduğunu fark etti.

Nanfoodle birkaç kez göz kırpıp boğazını temizledive sanki yanlış yerde duruyormuş gibi ayaklarını yeresürtmeye başladı. Onun her hareketini izleyen Shoudraeteğini çözerek kökleri ve mantarları yavaşça yerebıraktı.

Birkaç dakika sonra, topladıklarını boylarına vetürlerine göre ayırırken, “Bu yolu gerçekten o kadar kötümü buluyorsun?” diye sordu, “Onu canlandırıcıbulmuyor musun?”

Nanfoodle kollarını önünde birleştirip ateşe iyicesokuldu. “Canlandırıcı mı?” diye şüpheyle sordu.

Page 85: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“O zaman sen de hiç macera duygusu yok, sevgiliNanfoodle, öyle mi?” diye sordu Shoudra. “Yıllar boyudeney tüpleri ve solüsyonların önünde durarakuysallaştın ve ateş topuyla bir goblini yakmanın nasıl birduygu olduğunu unuttun mu?”

Nanfoodle meraklı bakışlarını kadına dikti.

“Yıllar önce Baldur Geçidi’nde tanıştığım Nanfoodlesadece bir ya da iki büyü yapabiliyordu, tabii yanlışhatırlamıyorsam,” diye belirtti Shoudra.

“Hiçbir şey ateş topu kadar ilkel değildir!” diye elinisallayarak itiraz etti gnom. “Ateş topuymuş! Sonra da birışık huzmesi yaratır ve bu başarını anlatırsın. Hayır,Shoudra, hayır. Ben aklın büyüsünü maddeleri yakıppatlatmaya tercih ederim.”

“Doğru,” diye cevapladı Shoudra, “Sihir ve simyaarasındaki bağlantıyı kurmam gerekirdi.”

Nanfoodle’ın gözleri nasıl da büyümüştü!Shoudra’nın amiri olan Mirabarlı Marki Elastultarafından, Mithril Salonu’yla yaptıkları ticaret savaşındaadi madenler üzerinde simya yeteneğini kullanması içinişe alınmıştı. O dönemlerde, simya, muğlâk bir bilimolduğundan ve deneme-yanılma yöntemiyleuygulandığından, hazırladığı raporları Marki’yesunacağı zamanlarda, Shoudra Stargleam’ın keskinzekasının gazabına uğramıştı. Ne yazık ki Nanfoodle’ınMirabar’daki çabaları yalnızca bir hatalar silsilesiolmuştu.

Bu, Shoudra’nın kendisine sık sık hatırlattığı birşeydi. “Ne demek istiyorsun?” diye sordu gnom.

Page 86: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Shoudra güldü ve mantarları ayırmaya devam etti.“Simyaya hiç inanmıyorsun, öyle değil mi?” “Bunu hiçsakladım mı?”

“Yine de Marki Elastul’a adımı veren kişi sen değilmiydin?” diye sordu Nanfoodle. “Ünümü başka birShoudra Stargleam’den öğrendiğini düşünmeyebaşlayacağım.”

“Simyayla işim olmaz,” diye belirtti Shoudra, “Hiçbirzaman bunun aksini söylemedim NanfoodleBuswilligan.” Birkaç dakika süren bir sessizliğin içindekadın Nanfoodle’ın kendisine bakıp bakmadığınıanlamak için gözlerini ona çevirdi.

“Marki Elastul, aptalların altını için parasını çarçuretmek istiyorsa, bir kısmım da neden Nanfoodle içinharcamasın ki?” diye çarpık bir gülümsemeyle açıkladıShoudra.

Simyacı sözlerini başıyla onayladı fakat kadın,gnomun yüzündeki şaşkın ifadeden onun kendisineminnet duyması mı yoksa onu azarlaması mı gerektiğinibilemiyor olduğunu fark etti.

Bu hoşuna gitmişti.

“Yemek yiyoruz ve yükümüz artıyor,” diye belirttignom; Shoudra’nın önünde duran ve git gide büyüyenmalzemelere keyifsizce bakıyordu.

“Yükümüz mü?” diye alaycı bir cevap geldi. “Tek birmantar bile zavallı küçük Nanfoodle için bir yük oluyor.”Konuşmasını beyaz bir mantarı neşeyle ateşe atarakbitirdi. Nanfoodle elini uzatıp mantarı tutmak istemişti

Page 87: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

ama mantar eline çarpmış, başparmağından hız alarakuzun burnuna isabet etmiş ve bu Shoudra’yıkahkahalara boğmuştu.

Sert bakışlar savurup homurdanan Nanfoodle eğilipkendisine fırlatılan şeyi yerden aldı ve onu geri atmadanönce, homurdanmaya devam ederek, mantara dikkatlebaktı.

Shoudra siper aldı; elleriyle önünü kapatıyordu.Derken, o mantarın tıpatıp aynısı olan yarım düzinemantar kadına doğru uçtu.

Gerçek mantar abına çarpıp yanıltıcı olanlaryanından geçip gittiğinde “Bravo!” diye tebrik etti kadınve daha da yüksek sesle güldü.

“Nanfoodle’ı kızdırmamak gerekiyor,” diye böbürlendignom ve göğsünü şişirdi; küçük pelerini onu daha dasıkı sarmıştı.

Kadın “Bende birkaç tane var; onları yemeğimizizenginleştirmek için kullanabiliriz,” diye belirttikten sonraellerini mantar ve köklerle doldurdu. “Yeterince yersen -ki senin hiçbir zaman böyle bir derdin olmadı- yükümüzhafifler.” Nanfoodle cevap vermek üzereydi ama toynaksesleri onu susturdu. Hem o, hem de Shoudrakamplarının güneyindeki yola doğru döndü.

“Sürücü ateşimizi gördü!” diye panik içinde haykırdıgnom.

Pelerininin altına iyice sokularak gölgelere yanaştı vebirden ilahiler okuyarak parmaklarını hareket ettirmeyebaşladı. Shoudra, gnomu keyifle izledikten sonra yola

Page 88: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

odaklandı. Deneyimli bir maceraperest olduğundan,silah ve büyü yardımıyla kendi mekanınıkoruyabileceğinden pek korktuğu söylenemezdi.

Fakat birden, sanki bir büyü bütün kamp alanınıyutmuş gibi, her şey bulanıklaştı ve Shoudra keskin birçığlık atıp yana doğru kaydı.

Yana-doğru uzanmak üzereyken büyüyü düşmanındeğil de Nanfoodle’ın yaptığını fark etti.

Bakışlarını, kapüşonunun altından kendisine bakıpağzı kulaklarına varırcasına sırıtan gnoma çevirdi,(iııom, bir parmağını dudaklarına götürerek kadındansessiz olmasını istedi.

Uzun boylu, havanın lime lime ettiği gri pelerinli biradam taşıyan kaslı ve büyük bir erkek aygır şaha kalktı.Adam atın yularını çekip büyük bir ustalık ve rahatlıklaattan indi. Atın önüne yürüyüp pelerinindeki tozusilkeledikten sonra nazikçe -Nanfoodle’ın yanındaki birağaca doğru-eğildi.

Sürücü orta yaşlı birine benziyordu; muhtemelenkırklı yaşların-< laydı ama sağlam bir fiziği vardı, sadeceyanları kırlaşmış olan saçlarının neredeyse tamamısiyahtı. Sol kalçasında bir pala, sağında ise bir hançerasılıydı ve yürürken sağ eli o küçük silahın üzerindeduruyordu; acemi bir göz bunun konforlu bir hareketolduğunu düşünürdü. Fakat Shoudra gibi deneyimli birmaceraperest, adamın bu duruşunun tetikte olmaktankaynaklandığını bilirdi. Kolunun açısından silahı istediğian eline alıp ileri savurabileceğini ve akıcı bir hareketlebir mızrak gibi fırlatabileceğini anlıyordu.

Page 89: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Merhaba iyi gnom,” dedi uzun boylu adam ağacadönüp ve Shoudra gülmemek için kendini zor tuttu.

Kadın, sırıtan ve kendisini susturmak için açması birçaba harcayan Nanfoodle’a baktı. Gnom yenidenparmaklarını oynatmaya başladı.

“Ben Nesme’li Galen Firth’üm,” diye kendini tanıttıadam.

“Ben de Mirabar Markisi’nin baş simyacısıNanfoodle’ım,” diye cevap verdi ağaç, gnomun yaptığıbüyüyle. “Bize buralarda ne işiniz olduğunu söylemelütfunda bulunun iyi bayım. Evden çok uzaktasınız.”

“Sizin gibi,” diye cevapladı Galen.

“Aslında öyle ama darmadağın edilip tecavüzeuğrayan bizim köyümüzdü,” diye cevapladı Nanfoodle’ınseçilmiş ağacı. Galen tekrar eğildi.

“Nesme’den acı haberler getirdim,” diye belirtti.“Batağa saplandık ve trolller üzerimize yürüyor.

Durumumuz vahim… Biz bunları konuşurken bilehalkımın hayatta kalabileceğinden emin değilim.”

“Çabucak Mirabar’a gidebiliriz!,” diyen Shoudra’nınsesi duyuldu ve kadın adama doğru ilerledi.

Nanfoodle parmaklarını oynattı ve Galen Firth’üsürekli gözlerini kırpıp şaşkınlıktan kurtulmayaçalışırken bırakarak, büyük büyüyü bozdu.

“Ben Mirabar’ın Asa Taşıyıcısı’yım,” diye açıkladıShoudra, sonunda Galen’in bakışları ona

Page 90: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

odaklanabildiğinde, “Hemen Mirabar’a dönelim; MarkiElastul’u size yardım etmeye ikna edebilirim.”

“Sürücüler sizin Marki’nizle konuşmak için çoktanyola koyuldu,” diye açıkladı Galen ve gözlerinikırpıştararak etrafa bakmaya devam etti. “Benimistikametim Mithril Salonu ve Kral BruenorBattlehammer’ın sarayı.”

Adam sonunda gerçek Nanfoodle’i görmüştü; sankine olduğunu ve neden ağaçla konuşup onuselamladığını anlamaya çalışırca-sına bir gnoma bir deyanılsamaya düştüğü bölgeye bakıyordu.

Nanfoodle’in kampın arkasından “Mithril Salonubizim de istikametimiz,” diyen sesi duyuldu ve gnom,Galen’in şaşkın bakışlarına maruz kalarak onunkarşısına geçti. “Seni karşılayan yanlış yönlendirilmişillüzyonun kusuruna bakma, Nesme’nin sevgilisürücüsü. Ne de olsa kimse çok dikkatli olamıyor.”

“Özellikle de,” dedi Galen, “illüzyonistler sözkonusuysa…” Nanfoodle sırıttı ve eğilerek onuselamladı.

“Atın terden parlıyor,” diye belirtti Shoudra, “Bu gecefazla ko-şamaz. Gel bizimle akşam yemeğimizi paylaşve Nesme hakkındaki hikâyeni tüm detaylarıyla anlat.Kral Bruenor’u çabucak bulmana yardım edeceğiz vesenin işinin ne kadar acil olduğunu anlatmak içinelimden geleni yapacağım.”

“Ne kadar iyisiniz Asa Taşıyıcısı,” diye cevapladıGalen.

Page 91: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Yana kayıp atını bağladı.

Ateşin başında yalnız kaldıklarında, Nanfoodle,Shoudra’ya “Bu iyi olmadı,” diye fısıldadı.

“Sadece Marki’nin, Nesme’nin acınası durumukarşısında son zamanlarda yabancılara gösterdiğindendaha çok merhamet göstermesini umuyorum,” diyecevapladı Shoudra.

“Kral Bruenor yardım gönderecektir,” dedi Nanfoodleve o sıra-ılii kampa doğru yürüyen Galen bunu duydu.

“Sadece Kral Bruneor’un iyi bir hafızası olmadığınıumabili-ı mı,” dedi Galen ikisi de ona meraklı gözlerlebakarken. “Birkaç yıl önce Nesme’ye gelmişti,” dedi yenigelen, kendisine l’.osterilen ateşin yanındaki ağaçkütüğünün üzerine otururken. “Korkarım muhafızlarımona pek iyi davranmadı.”

İç geçirip gözlenin aşağı indirdi ve hemen ardındanekledi: “Kuşku ve korku uyan-ılnan aslında Kral Bruenordeğil, ona eşlik eden drow elfti.”

“Drizzt Do’Urden,” dedi Shoudra, “Evet, haklısın,Bruenor’un yanında dolaştırdığı arkadaşı pek çok insanırahatsız ediyor.”

“Cücenin geçmişteki düşüncesizliğimizi hesabakatmayacağını umuyorum,” dedi Galen “ve Nesme’yi buzor zamanında desteklemesinin onun yararınaolacağına fark edeceğini diliyorum.”

“Kral Bruenor’u tanıdığımız kadarıyla biz de bunuumuyoruz,” diye ekledi Nanfoodle ve Shoudra başınısallayarak onu onayladı.

Page 92: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Galen Firth de başını salladı ama yüzündeki acıifadesi duruyordu.

Gece etrafı kaplamıştı ve Galen’in Nesme hakkındasöyledikleriyle karanlık çok daha korkutucu bir halalmıştı.

Banak Brawnanvil, vadi boyunca doğudan batıyailerleyen büyük bir cüce ordusunu görmek amacıyla,Bekçi Vadisi’ne uzanan iplerle kaplanmış uçurumabakarken “Arkadaşın Gümbürgöbek’i gerçekten tebrikederim,” dedi Catti-brie’ye. “O güvenebileceğimiz tekkişi,” diye belirtti Catti-brie.

“Oooo,” diye destekledi Pikel Bouldershoulder.

“Doğrusunu söylemek gerekirse, vadinin güvendeolduğunu bilmek daha iyi hissetmemi sağlıyor,” diyearaya girdi Ivan

Bouldershoulder, “Fakat hâlâ batıya uzanan dağsırtının bize sorun yaratacağını düşünüyorum.”

Ivan’ın sözleriyle, bölgedeki ulaşılabilir tek yükseklikolan o uzun sıradağa bakmak için, bütün gözler kuzeyeve batıya döndü.

“Orklar devlerin yanında avlanıyor,” diye ekledi Ivan,“Birkaçını buraya yerleştirmeyi düşünüyor olabilirler.”“Burada devler bize ulaşamaz,” diye yanıtladı Banak;daha önce strateji tartışmaları yaparken de yine bucevabı vermişti. “Çok uzun bir yol.”

“Yine de onlar için iyi bir yer,” diye karşı çıktı Ivan,“Buraya sadece birkaç gözcü bile yerleştirseler tümsavaşı rahatlıkla izleyebilirler.”

Page 93: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Burası iyi bir yer,” diye onayladı TorgarHammerstriker. “Senin keşif kolun hâlâ dağ sırtındandönmedi mi?” diye sordu Banak.

“Gerçekten çok uzak,” diye bildirdi Torgar,“Adamlarım bana bölgenin tünellerle dolu olduğunusöyledi. Anladıkları kadarıyla tam bir ağ örülüymüş.Hatta bir kısmının yukarıya çıkıyor olabileceğini biledüşünüyorlar.”

“Muhtemelen öyledir,” dedi Ivan.

“Yüüüzz adam almama izin ver,” diye önerdi Torgar,“Gidip o tünelleri tutacağım.”

“Peki, seni orada yakalarlarsa?” diye sordu Banak,“O orklar tüm güçleriyle sana saldırabilir. Yüz adamımıkaybedemem!”

“Kaybetmeyeceksin,” diye garanti verdi Torgar,“Bekçi Vadisi uçurumunun yanında, buranın batısında,tünellere uzanan bir giriş var. Oraya çabucak girer vegerekirse daha da çabuk bir şekilde dışarı çıkarız.”

Banak bir cevap alabilmek umuduyla önce Ivan’a,sonra da Catti-brie ve Wulfgar’a baktı. “Catti-brie ve bentünel girişine gider ve orada bağlantı sağlarız,” diyeönerdi Wulfgar.

Banak savunmacılarına doğru baktı. Her ne kadarikinci saldırı, birincinin yanından bile geçmese de orklaniki kez geri püskürtmüşlerdi. Banak’a göre, ork liderisadece cücelerin işlerini aksatabilmek amacıylaordusuyla birlikte geri gelmiş ve alışık olmadığıtaktiklerden etkilenmişti.

Page 94: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Gerçi ikinci saldırı, aralıksız devam eden taş kesimive kümelenen kayalarla birlikte, kolayca geripüskürtülmüş, cücelerin hazırlıklarına engel olamamıştı.Savaş alanı neredeyse istedikleri şekli tamamen almıştı;kümelenen kayalarla duvarlar örülmüş orklarm dargeçitten içeri girmesine olanak tanınmamıştı. Bu durumve mühendislerin uçurumda iplerle olan çalışmalarınıbitirdikleri göz önünde bulundurulursa, Banak, kendikonumundan fedakarlık etmeden, yüz, hatta iki yüzcüceyi gönderebileceğini biliyordu.

Eğer orklar gelirse bir yığın cüce sadece savaşanhalklarının arkasında durup bütün eğlenceyi kaçırmakzorunda kalacaktı.

Banak, “Kendininkilerin yarısını al ve tünelleri iyicetara,” diye talimat verdi Torgar’a “Ve onları kayalarıntepesine çıkardığında kuzeyde neler olup bittiğine iyicebir bak, olur mu?”

“Sana resmini bile yaparım,” dedi Torgargülümsemeyle.

“Hee hee heee!” diye güldü Pikel.

Banak “Ve size çok kalabalık bir şekilde saldırırlarsa,kendini ve o çocukları oradan çıkar,” diye onubilgilendirdi, “Kral Bruenor’a, yeni üyelerini dahaSalon’nun koridorlarına bile giremeden kaybettiğinisöylemek istemem!”

“Bir avuç kokuşmuş ork yüzünden Torgar ve Mirabarçocuklarını kaybetmezsin!” diye direndi Torgar.

Page 95: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Yanlarında yüz dev getirseler bile!” diye onudestekledi, Torgar’ın yanında duran yaşlı, kır saçlı bircüce olan Shingles McRuff.

Shingles, Banak’a göz kırpıp Torgar’ın omzunadostça bir tavırla elini koydu. Herkes Torgar’ınbakışlarından o ikisinin eski iki iyi arkadaş olduğunuanlayabiliyordu. Aslında, bundan yüzyıllar önce, Torgardaha Mirabar’daki ilk gün ışığını bile görmemişken,Shingles onun ailesinin arkadaşıydı.

Marki, Torgar’ı, Mirabar’a geldiklerinde Bruenor veekibine iyi davranmakla suçlayıp, ona haksızlık edince,Shingles, hem Torgar’ın yanında yer alan ilk kişi olmuşhem de Mirabar’ın en iyi dört yüz cücesinden fazlasınışehirden çıkarıp Mithril Salonu yoluna düşüren göçüplanlamıştı.

Ve şimdi burada, eski evlerinden çok uzakta, BekçiVadisi’nin karşısındaki yeni evlerindeydiler.

Henüz Mithril Salonu’nun yakınlarına bileyaklaşamadan Shallows felaketinin içinde gözdenkaybolan kervanda yaralı Kral Bruenor ile bir yaşammücadelesi vermişlerdi. Torgar, Shingles ve Mirabarcüceleri bunun için mücadele etmiş ve harika bir işçıkarmışlardı.

Tüm o savaşa ve üzerlerine yüklenen ork sürüsünerağmen Mirabar cücelerinin bir tanesi bile batıdaki eskişehirlerine geri dönmek için en ufak bir arzuduymamıştı.

Bir tanesi bile…

Page 96: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Torgar’ın Banak’la buluşmasından kısa bir süresonra, kendilerine olabilecek en tehlikeli görevverilmişken, içlerinden bir tanesi bile dağ sırtındaki butünellere girip diğerlerine öncülük etmektenvazgeçmemişti.

Torgar ona eşlik edecek cüceleri seçme işiniShingles’a bıraktı.

Üç misafirin surat ifadesi, Mithril Salonu tahtındaoturan kişinin bekledikleri kişi olmadığını gösteriyordu.Ama Regis bu belirgin şüpheden çekinmedi.

“Ben Mithril Salonu’nun temsilcisiyim,” diye açıkladı,“Kralın adına ve çıkarına hizmet edeceğim.”

Galen Firth, “Peki kralın nerede?” diye ters vesabırsız bir şekilde sordu.

“Ağır yaralarından iyileşmekle meşgul,” dedi Regis;bu açıklamanın doğru olmasını nasıl da yürektenistiyordu! “Bekçi

Vadisi’ne gelirken haberini aldığın savaşta o en öndeçarpışıyordu.”

Galen cevap vermek üzereydi ama Regis öne çıktıve meleksi yüzünün el verdiği en sert ifadeyi takındı.

“Siz üçünüzün kim olduğu hakkında bir takımdedikodular duydum,” dedi buçukluk, “Bu zorzamanlarda kim buraya davetsiz gelir ki? Tabii yine dehoş gelir ama makul sorularınıza cevap vermeden önce,sizden kim olduğunuz ve buraya neden geldiğinizhakkındaki gerçeği öğrenmek istiyorum.”

Page 97: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Ben Nesme’nin atlısı Galen Firth’üm,” dedi Galen;atlı sözcüğü buçukluğun kaşlarını çatmasına sebepolmuştu. “Kral Bruenor’a kuşatma altındaki köyümeyardım göndermesini rica etmek içim geldim.

Troller bataklıklarından dışarı çıktı. Fena haldesıkışmış durumdayız!”

Regis, çenesini ovalamak için elini yüzüne götürdüve kenarda duran Battlehammer cücelerine bir bakışattı. Nesme’den oldukça uzaktaydılar; böylesi büyük birrisk alarak Bruenor’un Klanı’nın bir kısmını bu denliuzağa gönderebilir miydi? O an için yapabileceği başkahiçbir şey olmadığından Galen’e dönüp başını salladı.

“Ve sen de Mirabar’ın Asa Taşıyıcısı’sısın,” diyebelirtti Regis, bakışlarını Galen’den ayırıp Shoudra’yaçevirerek. “Bana böyle söylendi, üstelik yakın zamandaköyüne yaptığım ziyaretten dolayı seni zatenhatırlardım.”

“Sizin süsleriniz Mirabar’da moda olmaya başladı,değerli Vekil Regis,” dedi Shoudra kibarca ve hafifçeeğilerek onu selamladı. “Shoudra Stargleam, MithrilSalonu’nun hizmetindedir; bu da benim asistanımNanfoodle Buswilligan.”

“Mithril Salonu’nun hizmetinde mi?” diye tekrarladıRegis, “Yoksa sağı solu belli olmayan cücelerinizikontrole mi geldiniz?”

Shoudra’nın yanındaki gnom öfkelenmişti ama osadece daha fazla gülümsemişti.

Page 98: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Torgar’ın işlerin üstesinden başarıyla gelmesinidiliyorum,” diye yanıtladı kadın; Torgar ve cücesürüsünün göçünden rahatsız olduysa bile ne ses tonune de surat ifadesi bunu ele veriyordu.

“Ama buraya ona katılmak için gelmediniz,” dediRegis.

Shoudra bu saçma düşünceye sessizce güldü ve “NeTorgar’ın seçimine ne de Mirabar’dan uzaklaşırken onaeşlik edenlere katılıyorum ama istedikleri bu olduğu için,Marki Elastul’u cücelerin gitmesine ikna eden debendim. Torgar ve halkının Mirabar’ı terk ettiği günüzücü bir gündü.”

“Mithril Salonu’na geldikleri zaman,” diye hatırlattıRegis, “Ayrıca Mithril Salonu onları birer kardeş gibibağrına bastı; dağlardaki ve buradaki kuzey vadilerindeTorgar’ı ilk gördüğümüz andan itibaren aramızda bir bağoluştu. Şu anda Battlehammer Klan’ına dahiller. Bunubiliyor muydunuz?”

“Biliyorum ve beni derinden yaralasa da bunu kabulediyorum,” diyen Shoudra sözlerini bir başka reveranslabitirdi. “O zaman niye geldiniz?”

Galen Firth “Affınıza sığınırım Vekil Regis,” diyearaya girdi, “ama buraya cücelerin bile bile saptırılmışdüzeni üzerine bir tartışma yapmaya gelmedim. Köyümkuşatıldı; işim acil.” Odanın öbür ucundaki cücelerin birkısmı homurdanmaya ve Galen’in sakin sesinin öfkeyleartmasıyla kıpırdanmaya başladı. “Asa TaşıyıcısıShoudra ile yaptığınız tartışmaya daha sonra devamedemez misiniz?”

Page 99: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Regis sustu ve karşısında dikilen uzun boylu adamauzun uzun baktı.

“Ricanızı duydum,” dedi buçukluk, “ve Nesme’nindurumuna gerçekten çok üzüldüm. Mithril Salonu’nuarayıp buraya yerleşmeye çalışırken Trollmoor’un iğrençyaratıklarıyla ilgili deneyimlerim oldu.”

Galen’e, uzun yıllar önce, Nesme Atlılan’nın Bruenorve Saray Yoldaşları’na yaptığı aşağılık davranışıoldukça net hatırladığını belirten gözlerle baktı.

“Ama benden Mithril Salonu’nun kapılarını sonunakadar açıp savaşçılarımı kuzey diyarlarından gelen orkve dev sürüsüyle baş başa bırakmamı isteyemezsin,”diye konuşmasına devam etti Regis ve bakışlarınıcücelere çevirdi; onların onaylayan tavrı rahatlamasınısağlamıştı. “Durumun ve rican, ilk fırsatta, uzun uzuntartışılacak fakat ben bu toplantıya son vermeden önceMithril Salonu misafirlerinin tümünün uygunluğuna kararverebilmek ve komisyona seçenek sunabilmek içinbütün kartların açık olmasını istiyorum.”

“Bizim ihtiyacımız olan şey kararlı bir eylem!” diyeitiraz etti Galen.

Regis “Ve ben sana istediğini verebilecek güce sahipdeğilim!” diyerek onun haykırışına karşılık verdi. Tahttaninip, uzun boylu adamın gözlerinin içine bakmasınısağlayan kürsünün önünde durdu.

“Ben Kral Bruenor değilim. Ben hiçbir şeyin kralıdeğilim. Ben bir temsilci, bir danışmanım.

Page 100: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Durumunuzu, özellikle biz de zor günler geçiriyorken,Nesme’nin bu zor zamanında Mithril Salonu’nun neyapabilceğini bilen cücelerle tartışacağım.”

“O zaman benim bu toplantıdaki işim bitti mi?” diyesordu Galen; gözleri Regis’inkilerle kesişmiş amabakışlarını kaçırmamıştı.

“Evet öyle.”

“O zaman buradan ayrılıyorum”, dedi Galen, “MithrilSalonu’nun en azından bana yatacak bir yer vereceğinidüşünebilir miyim?”

O ‘en azından’ sözcüğü Regis’in kahverengi gözlerinikısmasına neden olmuştu. Sözcükler ağzından zorlaçıkmış olsa da “Tabii ki,” dedi.

Cüce yana dönüp başını salladı. Bir grup cüceGalen’in yanına ilerledi. Adam kibardan öte, kaba birreverans verip ağır botlarını zemine sürüyerek oradanayrıldı.

Galen gittikten sonra Shoudra, “Sadece köyününgeleceği için endişeleniyor, hepsi bu,” dedi.

“Bu doğru,” diye onayladı Regis, “Üstelik korkusunuve sabırsızlığını da anlıyorum. Ama BattlehammerKlanı, Nesme’yi dostları olarak görmüyor; ne yazık kiNesme, Mithril Salonu’na pek de dostça davranmadı.Yıllar önce Salon’u ararken Trollmoor’un hemenilerisinde Nesme’nin Atlıları’ndan oluşan bir grubarastladık. Bataklık adamlarının saldırısına uğramışlardıve zor günler geçiriyorlardı. Bruenor onları kurtarmayagitmek için bir an bile tereddüt etmedi -Wulfgar ve Drizzt

Page 101: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

de öyle-. Onların hayatını kurtardığımıza inanıyorumama karşılığında sadece geri püskürtürdük.” “Drow elfyüzünden,” dedi Shoudra.

“Doğru,” diye iç geçirdi Regis. Tahtına yerleşirkenhafifçe omuz silkti. “Bu kendi içinde çok da büyük birsorun değildi; daha önce de oldu, bundan sonra daolacak.”

Yaptığı açık gönderme kervanda olanlara yönelikti;Buzyeli Vadisi’nin dışında, Mirabar’ın kapısınageldiklerinde Drizzt

Do’Urden içeri alınmamış; kadın ve gnom utançiçinde birbirlerine bakakalmıştı.

“Mithril Salonu geri alındıktan sonra Settlestoneyeniden inşa edilmişti,” diye devam etti buçukluk, “Fakatonu kuranlar cüceler değil, Uthgardt savaşçılarıydı.”

“Cesur Berkthgar ve adamlarım hatırlıyorum,” dediShoudra.

“Toplum çok şey vaat ediyordu,” dedi Regis,“Hepimiz Buzyeli Vadisi vahşilerinin burada gelişipbüyüyeceğini umuyorduk; fakat Mithril Salonu ile sıkıilişkilerini korusalar da onların temel malları -kürkler-yeraltında yaşayan cücelerin pek de işine yaramıyordu;orada sıcaklık neredeyle hep aynıdır. Berkthgarinsanlarının en yakın komşusu Nemse, ticarette onlarayardım etseydi Settlestone bugün refah içinde olurdu.Oysa şimdi dağ girişindeki terk edilmiş yıkıntıdan başkabir şey değil.”

Page 102: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Nesme halkının zor bir hayatı var,” diye belirttiShoudra, “Neredeyse sürekli devam eden bir savaşıniçinde, tehlikeli bataklıklardan dolayı acı çekiyorlar. Ençok hatta sadece, kendilerine güvenmeleri gerektiğiniçok acı bir tecrübeyle öğrendiler. Bir şey kaybetmenintrajedisini tatmayan tek bir NesmeTi aile bile yok. Çoğu,sevdiklerinin en azından bir tanesinin korkunç trollertarafından alıp götürüldüğünü gördü.”

“Bunların hepsi doğru,” diye onayladı Regis, “Vehepsini anlıyorum. Ama Galen’e yardım sözü veremem.Şimdi olmaz. Bruenor ölüm döşeğinde yatarken veorklar kapılarımıza yüklenirken olmaz.”

“O zaman ona bir sığınak ver,” diye önerdi Shoudra,“Ona, kuşatılan halkının, dostluk, huzur ve barlnakbulacağı Mithril Salonu’na geri dönmesini söyle.”

Regis, kadın daha sözlerini tamamlamadan başınıonaylarcasına sallamaya başlamıştı; söylediği şeyleronun düşündükleriyle birebir uyuşuyordu.

“Belki de onunla birlikte Nesme’ye gidecek yedeksavaşçılar bulmalıyız”, dedi buçukluk. Bir an içinsustuktan sonra homurdandı. “Burada oturmuş birziyaretçiden akıl alıyorum. Ne harika bir vekilim!”

Shoudra cevap vermeye yeltendi ama Nanfoodlearaya girip onun sözünü kesti; “En iyi liderler çokkonuşanlar değil, diğerlerini dinleyenlerdir.”

Bu hem Shoudra’yı hem de Regis’i gülünısetmiş amacüce yine de “Bu bilgelik mi yoksa korku göstergesi mi?”diye sormaktan kendini alamamıştı.

Page 103: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Davranışları diğerlerini etkileyecek olanlar için ikiside aynı şey,” diye üzerine basa basa söyledi Nanfoodle.Regis bunu uzun uzun düşündü ve bir parça rahatlamışhissetti. Yine de Regis, tanıdığı en iyi liderin BruenorBattlehammer’dan başkası olmadığını ve onun, eminolmadığı bir karar alsa bile, bunu asla göstermediğinibiliyordu.

GÖZÜ KARA

İki kıvrak ve küçük adam düz bir çıkıntını üzerineyatmış, Drizzt Do’Urden’in dönüşünü izlerken, Tarathiel,Innovindil’e “Kesinlikle kendini öldürtecek,” diyefısıldadı. Drow topallıyor ve sağ kalçasını tutuyordu.

“Bu azim onu aptallaştırıyor,” diye cevapladıInnovindil. Kadın, dönüp arkadaşına baktı. Gözlerihemen hemen aynı renkti -parlak mavi-ama kendilerinehas yüzlerinde kesinlikle çok farklı duruyorlardı;Innovindil’in altın sarısı, Tarathiel’in ise bir kuzgunkanadı kadar siyah saçları vardı. “Hiç bu kadar… Kızgınbirini görmedim.”

Bu iki elf, Shallows’un yağmalandığı günden beriDrizzt’i izliyordu. O savaşta, Drizzt, vadi boyunca

Page 104: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

devlerin dikkatini dağıtırken Tarathiel ve Innovindil onunyardımına koşmuştu. Kanatlı atları, Gündoğumu veGünbatımı’nın üzerinde ona doğru uçarken, her nekadar Drizzt sonradan onları bulmaya çalışmadıysa da,kendilerini gördüğünü düşünmüşlerdi. Elfler için aynışey söz konusu değildi. İkisi de usta izcilerdi veTarathiel, o kader savaşından sonra, çoğunlukla drowunarkasında bıraktığı ork cesetlerini takip ederek, Drizzt’ibulmuştu. Shallows’un düşüşünden sonraki yirmi güniçerisinde, Drizzt, neredeyse her gün, ork kamplarına vemuhafızlarına saldırmıştı. Son saldırısını Shallows’ayeni gelen büyük bir kabileye yapmış ve günden günedaha cesur -ve tehlikeli-olduğunu göstermişti.

Hâlâ kazanıyordu ve Tarathiel ile Innovindil bunuhayranlık uyandırıcı buluyordu.

“Shallows’ta arkadaşlarını kaybetti,” diye hatırlattıTarathiel, “Orklar, Bruenor Battlehammer’ın oradadüştüğünü iddia ediyor.”

Innovindil savaşçı drowa baktı. Soyunmuş, üst üsteyığılmış kayalardan oluşan uyduruk sığmağınınyanındaki bir derede son yaralarından birinitemizliyordu.

“Düşmanım olmasını istemezdim,” diye fısıldadıkadın.

Tarathiel, kadının sözlerini ve içinde saklı anlamıdüşünürken dönüp ona baktı. Bruenor Battlehammer’ınMithril Salonu’na, yanında DrizztTe beraber dönüyorolduğunu duyduklarında, ikisi de Drizzt ile tanışma şansıelde etmek istemişlerdi. Kendi halklarından bir kişi;

Page 105: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

zavallı kayıp Ellifain, kendisi daha çocukken olan birkara elf baskınının intikamını almak için drowun peşinedüşmüştü. Akıncılardan birinin Drizzt olduğu bu korkunçbaskında, Ellifain’in bütün ailesi katledilmişti.

Ama Drizzt katliamı yapanlardan biri değildi; elflerbunu biliyordu. Hatta Ellifain’i annesinin kanma bulayıponun cesedinin altına saklayarak kurtaran da o olmuştu.Tarathiel, Innovindil ve diğer tüm Aykorusu elflerine göreDrizzt bir barbar değil kahramandı ama zavallı Ellifainacısını asla yenememiş, bu soylu akıncı drowuyalandan öte bir şey olarak görememişti.

Ellifain, kendisini eğitmek ve sakinleştirmek içinharcadıkları tüm çabalara rağmen, intikam almak üzereAykorusu’ndan birkaç yıl önce ayrılmıştı. Tarathiel veInnovindil, onu durdurmaya kararlı bir şekilde, kadınınpeşine düşmüş ama Gümüşay’da izini kaybetmişlerdi.

Drizzt yeniden bu topraklardaydı ve öncekinden çokdaha canlı duruyordu. Bu Ellifain için ne anlama gelirdiki?

Innovindil, aşağı inip DrizztTe, özellikle de onunyerini ilk saptadıklarında olanlarla ilgili, konuşmayıdüşündü ama Tarathiel, drowu kısa bir süregözlemledikten sonra, bu fikre karşı çıktı.

Taratheil, Drizzt Do’Urden’in tamamen meçhul birvarlık, vahşi ve kapalı bir kutu, sadece öfke ve hayattakalma dürtüsüyle yaşayan bir yaratık olduğunudüşünüyordu.

Her gün, asla affetmeyen taşlı zeminde yürürken bilebot giymiyordu. Ayrıca Tarathiel, iki kez onu savaşırken

Page 106: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

görmüş ve drowun bilinçli ve dikkatli bir savaşçıdan çokdaha öte birşey olduğunu düşünmüştü. Tarathiel,Drizzt’in, hiç sakınmadan aldığı darbeleri vedüşmanlarının kafasını en ufak bir şüphe ya dapişmanlık duymadan kesişini görmüştü. Drow, pek çokyönüyle ona yakın zamanda kaybettiği Aykorusu’ndanolan arkadaşını hatırlatıyordu; bu genç kız o kadaröfkeliydi ki, gözleri dünyadaki her şeye kapalıydı.

“Vahşice katledilmeden önce onunla konuşmalıyız,”dedi Tarathiel aniden.

Gerçeklere dayanarak söylenmiş olan katı sözleriInnovindil’in şaşkınca ona bakmasını sağladı.

Tarathiel’in ses tonundan, Drizzt’in kesinlikleöldürüleceğini düşündüğü anlaşılıyordu. Tarathielkadının bakışındaki yoğunluğu hissetmiş ama onunkaygısına omuz silkmek dışında birşey yapmamıştı.

“Onun bu arayışı bir cinayet mi yoksa intihar mı?”diye sordu Tarathiel, “Belki de her ikisi…” “O halde, belkide, onu bu işten vazgeçirmeliyiz.”

Tarathiel güldü ve o zamana kadar yıkanıp esnek vedengeli hareketler, yavaş ve emin adımlarla, yarasınaodaklanmış bir şekilde ilerleyip uzaklaşan Drizzt’e baktı;yaralı bacağını alabildiğine uzatıyordu.

Innovindil, “Ellifain hakkında bir şey biliyor olabilir,”diyerek konuşmasını sürdürdü. “Peki, Ellifain’lekarşılaşıp onu yendiyse, ona yaklaştığımızda bize neleryapar?”

Page 107: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Drizzt Do’Urden’i tanımıyor sayılmazsın,” diye karşıçıktı Innovindil. “Yıllar önce Aykorusu’na geldiğinde nekadar iyi biri olduğunu sana kanıtlayamadı mı? TanrıçaMielikki senin gözünün önünde boynuzlu atına binip onuziyarete gitmedi mi?”

Bunların hepsi doğruydu ama yine de önündeegzersiz yapan bu öfkeli yaratığa bakarken Tarathielbunun bir zamanlar tanışmış olduğu Drizzt Do’Urdenolduğuna inanamıyordu.

Sol ayağının üzerinde dengesini kusursuzcasağlıyor; tek bir kası bile titremiyor, hiçbir şekildekaymıyordu. Drizzt, yavaşça, yatay uzatılmış sağbacağını tam olarak hareket ettirmeye başladı; öndenarkaya, arkadan öne… Diz arkasındaki kirişleriesneterek bacağını dümdüz yukarı kaldırdı ve busıkılaştırma hareketi sırasında bütün kasları da esnemişoldu.

O son savaşta bu kadar büyük bir darbe almışolması onu gerçekten şaşırtmıştı; üstelik bir kemiğinikırmış olmaktan korkuyordu.

Bedenini hareket ettirip esnettikçe korkuları yavaşyavaş azaldı; acıdan başka hareketini engelleyen hiçbirşey yoktu, üstelik bu çok keskin bir acı da değildi.

Drizzt, neyse ki, başka bir çatışmadan daha sağlamçıkmayı başarmıştı. O büyük kamp alanına geri dönmedüşüncesi aklına geldiği an, orayı nasıl bıraktığınıgözünün önüne getirmiş ve bütün düşünceleri dağılıpgitmişti. Orklara kolay unutamayacakları bir felaketyaşatmıştı.

Page 108: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Yine de bu yeterli değildi; Avcı bunu biliyordu.Yapmak istediklerinin yakınından bile geçmiyordu.

Drizzt öğleni karşılamak üzere olan gökyüzüne baktıve Guenhwyvar’ı yanına ne zaman geri çağırabileceğinihesapladı. Panter, Astral Boyut’ta dinlenmek zorundakalmıştı ama Drizzt onun yakında yenidenavlanabileceğini biliyordu ve bu kara derili yüzüne zalimbir gülümseme yaymıştı.

Orklar onu bulmaya çalışıyor olabilirdi ve eğeröyleyse o ve Guenhwyvar katledecekleri yeni inatçıyaratıklar bulacak demekti.

Drizzt, bu huzurlu düşünceden çabucak sıyrılmış vekayanın üzerinden kendisini izleyen iki elfın varlığınaodaklanmıştı.

Evet, Avcı varlıklarından haberdardı; Drizzt iyicegizlenmiş bu iki figürü bile gözden kaçıramayacak kadarçevresiyle uyum içindeydi. Kim olduklarını bilmiyordufakat bir yüzey elfıyle son karşılaşmasında yaşadığıtrajediden sonra onları görmek hoşuna gitmemişti.

“Drowdu,” diye itiraz etti ork, cesaret edebildiği enyüksek sesle “Ben gördüm drowu!”

Arganth Snarrl ısrarcı orkun önüne atlamıştı;şamanın büyük, dişten yapılma kolyesi vahşicesallanıyor, hatta yüzüne çarpıyordu.

“Drowu gördün?” diye sordu şaman.

“Az önce söyledim ya!” diye karşı çıktı ork.

Page 109: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Arganth onun bu cevabını duymamazlıktan geldi veAchtel’in cesedinin etrafında toplanan diğer samanlarıselamlamak için döndü.

“Bunu Ad’non Kareese mi yaptı?” diye sordusamanlardan biri; zalim yüzü öfke doluydu.

Arganth, bu cinayetin yarattığı dramı azaltmakistemediğinden bir cevap arayışındaydı ve bu durumşamanın kendi çıkarı için kullanmak istediği bir gizemdi.Ne de olsa Achtel, Arganth, ‘Kral Obould ile Gruumshbir görülmelidir’ dediğinde ona karşı çıkan tek samandı.Güçlü kabilesinin bağımsızlığından vazgeçmekistemeyen Achtel, Arganth’ın bu birleştirme arzusukarşısında diğer samanların ne düşündüğünü gizliceöğrenmeye çalışmıştı.

Achtel yalnızca ölmekle kalmamış aynı zamanda dadışlanmıştı. Arganth için her şey ortadaydı; Achtel’inküstahlığı Gruumsh Tek Göz’ü kızdırmıştı ve tanrılarınınintikamı çabuk ve sert olmuştu.

Arganth, diğer samanların, Obould’un drowarkadaşlarının Achtel’in cinayetiyle bir bağlantısıolduğunu anlarlarsa hain bir organizasyondan -şiddetyoluyla ikna edilmeye çalışıldıklarından-şüpheleneceklerini bilecek kadar zekiydi; ne de olsaorklar işlerini böyle hallederdi. “Ad’non değil,” diye arayagirme cüretinde bulundu ork, “O’ydu…”

Sesinin boğuk tonundan diğerleri onun kimdenbahsediyor olduğunu hemen anlamıştı. Ölü KralBruenor’un müttefıği yalnız bir drowun, arkalarındanölümcül işler çevirdiğini anlatan cümle, dağlarındaki

Page 110: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

deliklerinden çıkmış olan ork ve dev sürülerinin arasındayankılanıyordu.

“Drizzitt?” dedi Arganth boğuk ve tehditkar bir tonla,“Gruumsh düşmanımıza karşı düşmanımızı kullandı.”

“Achtel düşmanımız mıydı?”

“Achtel ruhunu Kral Obould’un bedeniyle birleştirmeyikabul etmedi” diye açıkladı Arganth, “Bu gayet açık.Bunu inkar edemeyiz.”

Politik amaçlarını ört bas etmek için soruşturmayıgenişlettiğinde çevresinde homurtular yükseldi; fakat buhomurdanan orkların çoğu aynı zamanda da onuonayladıklarını bildirircesine başlarını sallıyordu.

“Obould Gruumsh’tur!” diye açıklama cesaretinigösterdi Arganth. Ona karşı çıkan tek bir kişi bileolmadı.

Drizzt Do’Urden’i sığmağına bakan dağların olduğuçalılığın arka tarafında gören Innovindil, “Pek vakitkaybetmiyor,” dedi Tarathiel’e.

“Yoksa yola çıktı mı?” diye sordu Tarathiel vegökyüzüne baktı, gün batışına hâlâ birkaç saat vardı.“Kalçasmdaki yara yüzünden dinlenmeye ihtiyacıolduğunu sanıyordum.”

“Panteri çağırdı” diye açıkladı Innovindil.

Tarathiel onu başını sallayarak onayladı ve tekrargökyüzüne baktı; mavi gözleri ışıkta parlıyordu.

“Korkarım yanlış yapıyor” dedi elf, “Kalçasızannettiğinden çok daha kötü durumda; eğer yara

Page 111: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

dengesini bozmaya başlarsa…”

Innovindil ince bıçağını çıkardı ve omuz silkti; onlarıkara elf’e götürecek olan patikaya yöneldi.

“Belki de yalnız gitmeliyim,” diye önerdi Tarathiel,“Gündoğumu’na binmeli ve avcı kediyi tepedenizlemeliyim.” Innovindil sert gözlerle ona baktı.

“Günbatımı henüz seni taşıyacak durumda değil,”diye açıkladı Tarathiel, “Yakında düzelir ama henüzdeğil.” Innovindil’in böyle bir durum karşısındasöyleyecek bir şeyi yoktu. Shallows’un kuzeyinde,devlerle savaşırken atı kanatlarından yaralanmış,hayvanın üzerinde ciddi bir çürük ve kesik oluşmuştu.Pegasuslar güçlü ve çabuk iyileşen yaratıklarolduğundan, Günbatımı iyi gözüküyordu amaTarathiel’in söylediğinin doğru olduğunu biliyordu;özellikle de kendisi fazladan bir yük oluştururken atınsırtına binip gökyüzüne tırmanmayı bekleyemezdi. Yinede dışlanmaya niyeti yoktu.

“Gökyüzü akşamüzerine bürünmüşken ne kadar daharika bir hedef olursun,” dedi, “Ya da gün ağardığında,güneş senin savaş atını körleştirirken sıradağlarınüzerinde süzülürsün.”

“Sadece Drizzt’in yanında dolaşan panterlekarşılaşmaktan korkuyorum,” diye açıkladı Tarathiel, “Oyaratıkla savaşmayı gerçekten istemiyorum!”

“Dikkatli olursak olaylar bu noktaya gelmez,” diyeısrar etti Innovindil.

Page 112: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Patikaya doğru yöneldi. Tarathiel bir dakika içindeyanına gelmiş ve ikisi de hızla ilerlemeye başlamıştı;adımları sessiz, hisleri tetikteydi. Kısa bir süre sonraDrizzt ve Guenhwyvar’ın izini bulmuşlardı.

Orklar bu bölgeye fazlasıyla hakim olduğundanDrizzt ve Guenhwyvar, güneş batıda parıldarken, birçeteye rastlamışlardı.

“Gerti diyor ki,” diye yakındı yaratıklardan biri, birkovayı hızla akan dağ kaynağına daldırırken.

“Gerti öyle diyor!” “Gerti’nin ne dediğini neredenbiliyoruz? Gerti’nin ne dediğini söyleyen devlerindoğruyu söylediğini nereden biliyoruz?” diye kızdı birisive o da kovasını suya daldırdı.

“Gerti çok konuşuyor,” diye araya girdi bir üçüncüsü.Guenhwyvar’a “Gerti,” diye fısıldadı Drizzt, “bir dev mi?”

Her lafı anlıyor gibi gözüken zeki panter kendisinesöylenilenleri duymak için kulaklarını indirdi.

Grubun gücünü anlamanın akıllıca olduğunudüşünen Drizzt, Guenhwyvar’ın sağa doğru kaymasınısağladıktan sonra oradan ayrıldı. Drow, bir kaç dakikaiçinde, yüzünü öğleden sonra güneşine dönmüş, nehirtaşlarının üzerinde kıvrılmış yatan, bir buz deviylekarşılaştı. Ağır botlarından biri yukarı bakarken diğeriyana yatık, nehir kenarında duruyor; iri bedeni de oradadinleniyordu.

Dünyadan kendini tamamen soyutlamış; çıplakayaklarını buz gibi soğuk suya sokuyordu.

Page 113: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Drizzt nehrin karşısından Guenhwyvar’ı görmüş veonun, rahat bir halde uzanmış dişi deve yönelmesinisağlamıştı.

Avcı hâlâ çalışan bir avuç orku görebilmek içinkayalara geri döndü; geniş ve sığ bir çukurudolduruyorlardı. Çevresine kayalar yığılı bir ateşyanmaktaydı. Arada sırada bir ork o ısınmış taşlardanbirini tekmeleyerek suya atıyordu.

“Banyo kovası mı?” diye fısıldadı Drizzt, nefesininarasından.

Drow bu önemsiz fikri kafasından atıp önündeki işeodaklandı. Çevreyi inceleyip, kendisinden çok orklarınyararlanabileceği olası kaçış noktalarını belirlerken veyakınlarda başka bir ork çetesinin olup olamayacağınıaraştırırken, bilinçsizce, kalçasındaki yarayı ovaladı.

Bir hırıltı ve onu takip eden şaşkınlıktan atılmış birçığlık bu araştırmasını sonlandınnasına neden oldu veAvcı’nın taşların üzerinden hızlı adımlarla sıçrayarakorklara doğru yönelmesini sağladı. Domuz suratlıyaratıklardan biri kovaları yana atarken inliyordu.

İçlerinden biri, nehir boyunca, sağa doğru tümgücüyle koşmaya başladı ama Drizzt, ayakbileklerindeki büyülü halhallarla daha da hızlanarak onuçabucak yakaladı ve parçalara ayırdı.

Hızla döndü -ve kalçasına saplanan keskin bir acıylaneredeyse tökezledive asıl gruba doğru yöneldi.

En yakınındaki çift, mızraklarını kaldırmış onudurdurmaya çalışıyordu ama Drizzt, dizlerinin üzerinde

Page 114: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kayarak önlerinden geçti ve onlar silahlarının açısınıayarlamaya çalışırken çabucak ayağa kalktı. İki hızlıadım Drizzt’i sola taşıdı ve ona doğru gelen birkaçmızraktan kurtulmasını sağladı.

Avcı hemen sağa kayıp anında eğildi; böylece, orklarhareketlerini kontrol etmeye çalışırken, iki mızrak dayere düşmüştü.

Drizzt, sağa ve sola tekmeler savururken ileri doğruzıpladı; orklardan birini yüzünden, diğerini de mızrağınıbırakmış gardım almaya çalışırken kolundan vurmuştu.Avcı tek ayağının üzerinde yavaşça yere indi ve tekrarkalçasında bir sızı duydu. Palalarını etrafa savururkenhızlıca döndü.

İki ork da, üzerlerinde parlak kırmızı çizgileroluşurken, yere düştü. Avcı hızla diğer ork grubunadoğru koştu. Bir kıvrılıp bükülme, bir dönme, vuracakgibi yapıp vurmama… Birkaç saniye sonra ork, drowyanından hızla geçip giderken onu yakalamak içindidinip duruyordu. Bileğini çevirip kolunun tersiylesapladığı bıçak şaşkına dönmüş olan orku yakalamıştı.Drizzt, arkasından korkunç bir kükreme yükselip etrafasular sıçratarak koşan devler peşine düştüğünde, hızınıhiç azaltmadan oradan ayrıldı.

Kadın, büyük ve kaygan taşlan aşıp, tesadüfen, nehirkıvrımına geldi; elleri yüz hizasındaydı, inatçı panterikımıldatmaya çalışıyordu.

Avcı, iki süngü darbesiyle önce yaratığın arkayadoğru sıçramasına sebep olmuş, sonra da kaçınılmazbir şekilde dengesini kaybedip öne doğru sendelemesini

Page 115: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

sağlamış ve böylece bir orku daha öldürmüştü. Drow,birbiri ardına gelen, bir çift derin yarık açarak işinedevam etmiş; yaratığın boynunu ve yüzünü kesmişti.Ölen ork daha yere bile düşmeden, Avcı dönmüş vedeve odaklanmıştı.

Drizzt, devin yaratığın parçalanmış yüzündensonunda Guenhwyvar’ın iyi olduğunu anlamış, sonrasendeleyen dişi devin başının üzerinden sıçrayıp uçarakuzaklaşışını görmüştü. Hüzün dolu, yaralı kükremeyiduymuş ve bir an için panterin acısını hissetmişti.

O artık Drizzt değil Avcı’ydı; bu yüzden, yaralı kediyihuzur bulması için Astral Boyut’a göndermek üzerehemen hareket etmemişti. Onun yerine palalarınıhavaya kaldırıp, korkunç bir şekilde yaralanmış vetamamen körleşmiş olan dişi devin yanına gitti; karnınave sırtına kuvvetli darbelerle bıçaklarını sapladı ve onunbaşını döndürmek için etrafında dolanıp durdu. Devinher zaman bir adım ilerisinde duran Avcı, palalarınıtekrar tekrar ona batırdı ve sonunda inatçı dişi devnehrin içinde dizlerinin üzerine çöktü. O zaman Avcıdaha da şiddetli bir şekilde saldırdı; her hamlesi kadınınboğazına isabet ediyordu.

Etraf kan gölüne dönmüştü ama bu Avcı’yı sadecedaha da öfkelendirmişti. Dişi dev yüzüstü suyadüştüğünde bile onu kesip biçmeye coşkuyla devametti. Çevre hiç umurunda değildi. Palanın ucundaEllfain’in düşüşünü, Bruenor’un yanan kuleyle yereyuvarlanışını görmüştü. Tüm kalbi ve ruhuyla buimgelerle savaşmıştı; dişi devin kalın kafatasma birbiriardına sapladığı bıçaklarla onlardan kurtulmaya

Page 116: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

çalışıyordu. Kadın öfkenin odak merkezi olmuştu; büyükbir yoğunluk içinde geçen o birkaç dakika boyuncaDrizzt Do’Urden içindeki karmaşadan kurtulmuştu.Yaralı Guenhwyvar’ın feryadı onu bu çılgınlık halindençıkarmış ve derin bir pişmanlık kalbine bir bıçak gibisaplanmıştı. Panter, nehrin uzak kıyısında yatıyor;güçsüz arka ayaklan suyun kuvvetiyle bükülüyor vesürüklenmeyi önlemek için ön patilerini sallıyordu; dişidev leğen kemiğini paramparça etmişti.

Arkasından, mızraklarını kaldırmış ilerleyen, birbaşka ork grubu geldi. Hatta bazıları mızraklarınıpantere fırlatmaya başlamıştı.

Kemerindeki oniks figürüne uzanan Drizzt “Eve git,Guen,” dedi uysalca. Onun Astral Boyut’ta iyileşeceğini,Guenhwyvar’ın aldığı hiçbir yaranın ona gerçekten zararveremeyeceğini biliyordu.

Yine de acı çekiyordu; kederli feryadı Drizzt’inkalbine işliyordu. Fırlatılan bir mızrak ona doğruilerliyordu; iyi bir atıştı.

Fakat panter, arkasında gri bir sis dalgası bırakıportadan yok olduğundan mızrak ona isabet etmemişti.

Orklar yön değiştirmiş, nehrin ortasında duran drowadoğru hızla ilerliyordu. Hâlâ Guenhwyvar’ın çığlıklarınıduyduğundan ve onun acısının ağırlığını hissettiğinden,başta onlann farkına varamamıştı.

Kendisine yaklaşan orklara baktı ve acısını öfkeyedönüştürmeye; içindeki Avcı’yı serbest bırakmayaçalıştı. Orkların kalabalıklaş-tığının farkındaydı.

Page 117: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Çevreye göz atarken palalarını kaldırdı ve orklarınsayıca üstün olduğunu anladı; çok fazla ork vardı. Avcısadece gülümsedi…

…Ve palalarını çekerek üzerine yağmur gibi yağanmızrakların içine daldı. Yana sıçrayıp döndü; duyuları okadar açıktı ki mızrakların geldiği yöne bile bakmadanvarlıklarını hissedebiliyordu; kusursuz bir dengeyledönerek arkasından gelen ve ona isabet etmek üzereolan bir mızraktan bile kurtulmuştu.

Beş kaygan taşa basarak nehirden çıktı; çıplakayakları, attığı sağlam adımlar sayesinde hiçkaymamıştı. Taşlı ve kumlu bir kıvrıma geldi, birdenyuvarlanıp kendini yana attı sonra doğrulup bir kez dahakıyıya doğru koşmaya başladı.

Ork grubu boyunca, palalarıyla yolunu açarak ilerledi.Baş parmakları öne kıvrılıyor, dönüyor, her adımı hızlıve kendinden emin atıyor, çıplak ayaklarının üzerindekibedeni hiçbir çaba harcamadan hareket ediyor; ayaklarıileri ve yana kaydıkça elleri bir sis dalgası içindekımıldanıyordu.

Sonunda hızı azalmaya başladığında uzun, çok uzunbir süre daha aynı şekilde hareket etmeye devam etti.Fakat ne zaman arkasını dönse orklar oradaydı; onusıkıştırıyor, sopalarını ve kılıçlarını üzerine savuruyor,mızraklar batınyordu. Parıltı ve Buzölüm, tahta vemetale çarparak sürekli çınlıyor, karşılarındaki bıçaklarıaşağı indirip yukarı kaldırıyor ya da Drizzt’ingeçebileceği bir alan yaratmak için onları uzaklaraitiyordu.

Page 118: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Ama bu orklar ne aptal ne de korkak yaratıklardı.Dövüşün zararlarına katlanıyor ama düzenlerini dekoruyorlardı; drowun bütün olası kaçış yollarınıkapamak için hep birlikte çalışıyorlardı.

Yorgun düşmüş olan drow, sonunda kendini küçük birvadinin kumsalında; nehirden yirmi adım uzaklıktakikumluğun üzerinde buldu. Çevresi orklar tarafındansarılmıştı ama hiçbiri çok yakınında değildi. Savunmapozisyonunu aldı; palaları kendisine gelebilecek hertürlü saldırıya engel olmaya hazırdı.

Orklardan biri ona bir emir savurdu; bunun “Teslimol!” anlamına gelen bir kelime olduğunu düşündü.

Avcı ilk önce onu öldürmeye karar verdi. Duruşunudeğiştirdi. Orklar ona saldıracak ya da üzerine bir şeyfırlatacak gibi yaptılar ama bir arada durmaya devamettiler.

Avcı, kendisine bir açılış sunulmasını; ilk hareketionların yapmasını istiyordu. Yapmayacaklardı.

Avcı hızla yana, ork hattına doğru koştu; silahlarkıvılcımlar saçarak çarpışıyordu. Yine de orklar olduklarıyerde duruyordu; savunmaları sağlam ve düzenliydi.

Bir kez daha onlara doğru ilerledi ve geripüskürtüldü.

Kendilerine güveni artıyordu; bunu ağızlankulaklanna varıncaya kadar gülmelerinden anlamıştı;üstelik bu güvenin sağlam bir temele dayandığını dabiliyordu. Çok fazla ork vardı. Öfkesi onu başedemeyeceği bir yere taşımıştı.

Page 119: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bu halkayı bir kırabilse!

Yan tarafta oluşan bir kargaşa onu döndürmüş;silahlar yolunu kesmeye başlamıştı. Gerçi orklar onuntarafına gelmiyordu; hatta pek çoğu artık onun olduğuyöne bile bakmıyordu. Arka sıralardaki orklar devrilipdüşmeye başlayınca o da olanları en az onlar kadarşaşkınlıkla izliyordu; birbirlerini çılgınca itiyorlardı.

Bu dalgalanma, kalabalığı yarmış ve vadide iki narinyaratık belirmişti. Beyaz tunik ve taba rengi pantolongiymişlerdi; ağaç yeşili pelerinleri arkalarındauçuşuyordu. İkisi adeta birleşmişti; bir kılıç dansıhortumunda ilerlerken kol kola girmiş birbirlerindendestek alarak denge sağlıyorlardı.

Siyah ve sarı, uzun ve gür saçları adım attıkçadalgalanıyordu; minimum irtibatı koruyor, ikisi debirbirinden bağımsız olarak hamlelerinin açısınıdeğiştiriyor, yine de birbirlerinin hareket seçimlerindekusursuz bir denge sağlıyorlardı.

Bir tanesi çevreyi dolaşıp aşağı doğru ilerledi; ona enyakın yerde bulunan orklar da aynı şekilde karşılık verdi.Ama öncü elf, -Drizzt onların yüzey elfleri olduğunu farketmişti-partneri uçarak savunma hattının üzerinegelirken, onların yanından geçip gitmişti. Orklar çığlıkatıp yere düşüyordu; daha fazlası ise onları sıkıştırmayaçalışıyordu. Onlar da düştü.

Avcı, kendini bu harika gösteriden, daha önce tanıkolduğu herhangi bir şeyden daha zarif olan bu danstansoyutlamaya zorladı. Dikkatinin dağılmasınıistemediğinden, dönen çifte özellikle arkasını döndü ve

Page 120: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

birden, anlaşılır bir şekilde kaçma arzusuyla dolan enyakındaki orklara doğru saldırıya geçti.

Bir kaçını yakalayıp kılıçtan geçirdi; geriye kalanlarıhavadan gelen saldırıyla inliyordu. Tehlike geçmiş,savaş kazanılmıştı. Drow, yüzünü tanımadığımüttefiklerine döndü ve palalarından biriyle onlarıselamladı.

İçlerinden erkek olanı sürekli nefes alıp veriyor amasakince gü-lümsüyordu; o da selama, kanlı kılıcıyla,aynı şekilde karşılık vermişti.

Ve basit bir lafla neredeyse drowun yerekapaklanmasını sağlamıştı: “Yeniden merhaba DrizztDo’Urden.”

ZAMANIN SINIRLARININ ÖTESİNDE

“Kalenizden bahsedildiğini duymuştum,” dediNanfoodle, Nikwillig’e.

Cüce, Battlehammer kalesini ziyarete gelip BekçiVadisi’nde bir taşın üzerinde oturan, sevgili dostuylakarşılaştığında

Mithril Salonu’nun batı kapısının dışında dolanıyordu.

Page 121: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Benim arkadaşım Tred şu anda orada,” diye belirttiNikwillig. “Onun için endişeleniyorsun,” diye açıkladıcüce.

Kahkahalar arasında “Tred için mi?” diye bir cevapgeldi, “Yok canım, alakası yok, ben Nikwillig, küçükadam, sen kimsin?”

“Nanfoodle Busvvilligan sizin hizmetinizdedir sevgilicüce,” diye cevapladı gnom nazik bir selamlamayla,“Tıpkı senin gibi bir Mithril Salonu ziyaretçisiyim.”

“Gümüşay’dan mı geliyorsun?”

“Mirabar’dan,” diye yanıtladı Nanfoodle, “MarkiElastul’un baş simyacısıyım.”

“Simyacı mı?” diye tekrarladı Nikwillig; ses tonundanbu sanata pek de değer vermediği anlaşılıyordu, “Peki,bu uzak diyarlarda bir simyacının ne işi var?”

Bu soru Nanfoodle’ın kafasında tehlike çanları çaldıve belki de bu kadar açık sözlü davranmaması, asılmesleğini açıklamaması gerektiğini düşündü. Torgar veMirabar Tı diğer cüceler onun konumunu biliyordu amabu bilgiyi herkese vermesi gerekir miydi?

“Marki’niz bir savaş danışmanı gönderse daha iyiolurdu diye düşünüyorum,” diye ekledi cüce.

“Evet ama Mithril Salonu’nun savaşta olduğunubilmiyorduk,” diye cevapladı Nanfoodle ve tesadüfen,tam da o anda, başka bir cücenin heyecan vericitezahüratlarının eşlik ettiği borular ötmeye başladı.“Buraya, Mirabar cücelerinin göçünü takip ederek, AsaTaşıyıcısı ile birlikte geldim.”

Page 122: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Bunu duydum,” dedi Nikwillig. Arkasındaki uçurumadönüp başını salladı, “Bildiğim kadarıyla Torgar vearkadaşları orada; yukarıda.”

“Artık Mirabar’a ait olmasalar da Mirabar’ınkendileriyle gurur duymasını sağlıyorlar.” “Onları geridönmeye ikna etmek için geldin, öyle değil mi?”Nanfoodle başını salladı.

“Onları kontrol etmeye,” diye cevapladı cüce,“Yolculuklarının iyi geçtiğini ve doğru düzgünağırlandıklarını görmeye geldim. Yeniden kurulmasıgereken köprüler var; bu düşmanlığın ne Mirabar’a nede Mithril Salonu’na faydası dokunur.”

Nanfoodle ağzından çıkan bu sözlere inanmayı nekadar da çok isterdi!

“Öyle mi?” diye mırıldandı Nikwillig, “O zamanendişelenecek hiçbir şey yok. Dünyada Kral Bruneor vehalkından daha iyi bir ev sahibi yoktur; tabii FelbarrKalesi’ne ve Kral Emerus Warcrown’un sarayınagidilmediği sürece…” “Sana ve arkadaşına iyidavrandılar mı?”

“Kral Bruenor’un nasıl yaralandığını sanıyorsunaptal?” diye sordu Nikwillig. “Bana ve Tred’e saldıranork ve dev çetesiyle savaşıyordu. Onlara bunu ödettik;gerçekten… Gerçi sonradan ork sayısı çok arttı. Hey,Bruenor Battlehammer’dan daha iyi bir arkadaş yoktur.”

“Kralınız bu saldırıya nasıl bir karşılık verecek?” diyesordu Nanfoodle; onun cevabını gerçekten merakediyordu. Cüce, kendi ırkının arasındaki bağın herzaman bilincinde olmuştu, üstelik Marki Elastul ve

Page 123: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

danışmanlarını Torgar Hammerstriker’a yanlışdavranabiliyor oldukları konusunda da uyaran yineoydu. Bu Felbarr Kalesi cücesinin, kendilerine rakipolduğu aşikar olan, Mithral Salonu kalesinin enyakınındaki bu yaratığın Kral Bruenor ve halkı hakkındaböylesi övgü dolu konuşması Nanfoodle’ı etkilemişti.

Cüce, Tred’in orada savaşıyor ve kendine ait bileolmayan bir krallık için hayatını tehlikeye atıyorolduğunu düşünerek, gözlerini uçuruma dikti. Torgar veShingles McRuff da oradaydı; sahip olabilecekleri tümöfkeyle Mirabar’ı savunmak için savaşıyorlardı.

Nanfoodle başka bir soru sormaya yeltendi ama cücebirden neşelenmiş, onun varlığını bile unutmuştu.Nikwillig aşağı atlamış ve uzun bir elbise giyen bircüceyi durdurmak için harekete geçmişti.

“Kral Bruenor’dan ne haber?” diye sordu Nikwillig,“Onun ya-nındaydm öyle değil mi?”

Yaşça genç ama bitkin ve tükenmiş gözüken cüceomuzlarını dikleştirdi, giysisini düzeltti ve kahverengisakalını beline soktu.

“Yeniden merhaba Felbarr Kalesi’nden Nikwillig,”dedi.

Gnomu ileri iterek “Bu yeni arkadaş Nanfoodle,” diyeonları tanıştırdı Nikwillig.

“Mirabar’dan, evet,” diye cevapladı cüce veNanfoodle’ın küçük elini tüm gücüyle kavrayıp sıktı;“Cordio Muffinhead hizmetinizdedir.”

Page 124: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Moradin rahibi,” diye açıkladı gnom ve Cordio içtenbir selam verdi.

“Ve evet; Kral Bruenor’un yanından geliyorum. Başkapek çok cüceyle birlikte büyülü enerjimizi ona harcadık.”“Kazanmak için mi?” diye sordu Nikwillig.

“Öyle sanıyorduk,” diye açıkladı umutsuz rahip, “KralBruenor bugün bazı sözcükler mırıldanmıştı veyardımımızla bize geri döneceğini umuyorduk. Fakat o,babasını ve babasının babasını çağırıyor; onlarıgölgeye karşı uyarıyordu.” “Gölge mi?” diye sorduNanfoodle.

“Gölge ejderhası, sanırım,” diye ekledi Cordio.

“Kral Bruenor onu eskiden görürdü,” diye açıkladıNikwillig, “Çok eskiden; Battlehammer Klanı, MithrilSalonu’ndan kovulup Buzyeli Vadisi’ne yerleşmeden…”

“Benim doğduğum yer,” dedi Cordio, “Kral Bruenor,Mithril Sa-lonu’nu geri alıncaya kadar onun varlığındanbile haberdar değildim. Ne savaştı ama! Savaş boyuoradaydım; tüm klandaki en iyi genç savaşçı olanDagnabbit’in tam yanında yer alıyordum.”

“Dagnabbit, Shallows’ta düştü,” diye açıkladıNikwillig, Nanfoodle’a ve gnom Cordio’yu saygıylaselamladı.

“O acı günde iyi bir arkadaşı kaybettim,” diye itiraf ettiCordio, “Ama orklarla savaşırken öldü; hiçbir cüce dahaiyi bir ölme şekli hayal edemez.”

Cordio dönüp üzerinde bulundukları düz taştanayrıldı.

Page 125: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bölgede, hem ip merdivenlerin tepesindeki BanakBrawnanvil ve ekibine hem de Bekçi Vadisi’ni savunmakiçin kazılar yapan batıdaki bir birliğe, malzeme sağlayanbaşka pek çok cüce vardı.

“Bu toprakların uzun ve kanlı bir tarihi var,” diyebelirtti Cordio; “Çok fazla cüce öldü.”

“Onlardan daha çok ork öldü,” diye hatırlattıNanfoodle, “ve de goblin…”

Bu bitkin rahibin gülümsemesine neden olmuş veNikwillig tüm içtenliğiyle Cordio’nun omzunusıvazlamıştı. “Mithril Salonu en çok cüceyi tam da seninoturduğun yerde kaybetti,” diye açıkladı Cordio,Nanfoodle’a. “Drowa karşı yapılan savaşta mı?” diyesordu Nikwillig.

“Yok canım,” diye cevapladı rahip, “Ondan çok dahaönce; benim babamın babasının babasının yaşadığıdönemden de önce; Gandalug henüz küçük birçocukken…”

Bu sözler Cordio’nun her iki dinleyicisinin degözlerinin fal taşı gibi açılmasına neden olmuştu.

Gandalug Battlehammer, Mirabar, Felbarr Kalesi vekuzeydeki tüm topraklarda bir efsane olmuştu.

Bundan yüzyıllar önce Mithril Salonu’nun gururlu vesaygıdeğer Kralı o idi ama Mezoberranzan’ın BaşMatronu Baenre’nin yaptığı büyüyle yaralanıp hapseatılmıştı. On yıl önce, drow, Mithril Sa-lonu’na karşıgeldiğinde, Bruenor, Baenre’yi öldürmüş ve

Page 126: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Gandalug’u serbest bırakmıştı. Sonra da, MithrilSalonu’nu geri dönen atalarına bırakarak, yüzyıllardıryaşadığı yer olan

Buzyeli Vadisi’ne geri dönmüştü.

“Gandalug bana o zamanlardan o kadar çok bahsettiki,” diye devam etti Cordio Muffmhead; gri gözleri uzayınve zamanın ötesine bakıyor gibiydi. “Benimle burada;Bekçi Vadisi’nde yürürdü.

Burası onun çocukluğunda bir vadi değildi; bütünbölge…” Sustu ve kısa kollarıyla vadideki kayalarıgösterdi: “Burası Mithril Salonu’nun ana girişiydi; ozamanlar bir tiyatroyu andırırdı!

Harika kuleleri vardı…” Güldü ve Bekçi Vadisi’ndekidikili taşları işaret etti. “Her biri oymalarla süslenmişti;bilirsiniz ya! Muhteşem oymalar… Eski zamanlarınMithril Salonu’na bile uzanan savaşları… Artık onlarıgöremezsiniz; rüzgarlar onları alıp götürdü ve zamanında ötesine dağıttı.

“Ölüler gibi, biliyor musun? Biz onları artıkhatırlamaya başlamadığımızda dağılıp yok oluyorlar,”

Cordio elinde olmadan kıkırdadı ve “Gandalug ya daDagnabbit’in de başına aynı şeyin gelmesine izinveremem.”

Nanfoodle sessizce oturdu; sözlerinin Nikwilligüzerinde yarattığı etkiyi düşünerek dünyanın en sıra dışıcücesine bakıyordu. Aralarındaki bağ cüceyi derindenetkilemişti. Bir cücenin el sıkışı kadar kuvvetli ya dacücelerin kutsal saydığı bal likörü kadar değerliydi.

Page 127: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Nikwillig, Bekçi Vadisi kadar büyük bir yerin nasıltamamen yı-kılabilmiş olduğunu araştırıyordu ve etrafabakarken

Nanfoodle’in en çok dikkatini çeken moloz ve taşlarıneksikliği olmuştu.

“Uçan ejderhalar mı?” diye sordu Nikwillig veNanfoodle, Cordio daha ağzını bile açamadan “Hayır,”diye cevapladı. “Buranın aşağısında tünelleri var,” diyeaçıkladı Nanfoodle, “Madenleri… Üstelik sıcak havayamaruz kalıyorlar.” Yıllardır tünellerde çalışan cücelere‘sıcak hava’ ve sıkışan gazın yaratacağı tehlikeleri veyaolası felaketleri açıklaması gerekmiyordu. Her cücetünellerde veya Karanlıkaltı’nm derinliklerindeoluşabilecek tehlikeler; goblinler, canavarlar, drowlar vegölge ejderhaları hakkında saatlerce konuşabilirdi. Gerçiçekiç veya baltayla alt edemeyecekleri bir katilolduğundan, pek azı ‘sıcak ha-va’dan bahsederdi.

Nanfoodle, Bekçi Vadisi’nde olan felaketin boyutunusadece hayal edebilirdi. O kadar kısa bir zamandaoraya ulaşabildiğine ve ancak iş işten geçtikten sonravarlığının farkına varılabildiğine göre oldukça kuvvetli birsıcak hava dalgası olmalıydı. Cüce o son anlardayaşanan çılgınlığı gözünün önüne getirebiliyordu. Belkide cüceler görünmez düşmanın varlığını son anda tespitetmişti. Ani bir esinti şeklinde turuncu bir ateş gibi olanpatlama, taşları paramparça etmişti; Bekçi Vadisi’nintüm çevresi kaya döküntüleriyle doluydu. Onların nasıloluştuğu konusunda Nanfoodle’ın daha iyi bir fikri vardı.

Page 128: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Şu anda Bekçi Vadisi’nin aşağısında tek bir madenbile yok,” diye belirtti Cordio Muffınhead, “Yüzyıllar önceonları kapattık. Güzelce mühürledik!”

Nanfoodle başını sallayarak onayladı. Orayagitmeden önce Mithril Salonun’daki, demir ocaklarıyladolu olan ve maden ocaklarından çıkarılan cevherleritaşıyan arabalar için yüzlerce girişi bulunan Altşehrinetrafında dolaşmıştı. Aşağısı eski ve yeni dehlizlerledoluydu ve Nanfoodle onları gözünün önüne getirirkenMithril Salonu’nun, batı kapısının hem aşağının hemyukarının en batıda bulunan noktası olduğunu fark etti.

Kuzeydeki uçurumdan yükselen yeni çığlıklar vesavaş sesleriyle düşünceleri dağılmıştı. CordioMuffınhead oraya bakıp derin bir iç geçirmişti.

“Gidip dinlenmeliyim,” diye belirtti, “Korkarım yakındagüçlerime ihtiyacımız olacak.” “Lanet olası orklar!” diyemırıldandı Nikwillig.

Nanfoodle, Felbarr cücesini bir süre süzdükten sonrakapıya doğru yönelip Mithril Salonu’na girdi.

Akşehir’e ve dehlizlere doğru ilerliyor, Cordio’nunanlattığı hikâyelerin ışığında onları tekrar görmekistiyordu.

Regis, Torgar Hammerstriker’ın kendisini bekliyorolduğunu görünce şaşırmıştı. “Merhaba Vekil,” dediMirabar’h cüce ve hafifçe eğilerek onu selamladı.

“Savaş iyi gidiyor mu?”

Torgar omuz silkip cevapladı; “Orklar pek deyolumuza çıkmıyor. Daha çok savunmalarımızı devirip,

Page 129: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

daha derinleri kazmamızı engellemek istiyorlar; yani benböyle düşünüyorum.”

“Bir yandan da müttefiklerini getiriyorlar,” diye eklediRegis ve Torgar başıyla onayladı. “Dev gruplarının butarafa ilerlediği gözlemlendi.”

“Böyle bir durumda aşağı inmiş olmana şaşırdım.”

“Sadece bir süreliğine,” dedi Torgar; “Sadece seninleyalnız konuşabilmek için. Karanlık çöktüğünde benimMirabar cücelerini Banak’ın sol taarruzuna götüreceğim.Sıradağın altındaki tünelleri koruyacağız.”

“Arka tarafı, Bekçi Vadisi’nin batı ucunu, elimizdengeldiğince koruduk,” diye açıkladı Regis.

“Mithril Salonu’ndaki işçiler dışındaki bütün cücelersınırlarda duruyor ama hepsini dışarıya göndere-bilmemmümkün değil. Nesme’de sorun olduğunu öğrendik;güney batımıza pek de uzak değil, üstelik orada bumadenlerle birleşen tüneller var.”

“Ne pahasına olursa olsun Salon’u koru,” dediTorgar, “Gerekirse dışarıda olanlar da yeniden içerigirecektir.” Regis, onun bu sözlerine içten birgülümsemeyle karşılık verdi; kararlarının onaylanmasıonu gerçekten memnun etmişti. Bruenor’un yokluğundaMithril Salonu’nun gerçek liderlerinin gözü karaBattlehammer cüceleri olduğunu ve onlarınonaylamadığı hiçbir şeyi yapamayacağını bilse de buvekillik işi onun üzerinde baskı oluşturmuştu.

“Ve senin Salon’unun nasıl korunacağı hakkındakonuşmak üzere buraya; senin yanma geldim,” diyerek

Page 130: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

sözlerine devam etti Torgar, “Bana, Mirabar’dan gelenbaşka ziyaretçilerin olduğu söylendi.”

“Asa Taşıyıcısı ve yoldaşı bir gnom,” diye doğruladıRegis.

“O halkın çoğu iyidir,” dedi Torgar, “Fakat Mirabar’ınçok zor durumda olduğunu ve benimle beraber halkımınçoğunun orayı terk ettiğini aklından çıkarma. Nanfoodleakıllıdır ve Shoudra’nın güçlü büyüleri vardır.”

“Onların burayı kontrol etmek amacıyla mıgönderildiğini söylüyorsun?”

“Bilmiyorum,” diye itiraf etti Torgar. “Ama Catti-brie’den buraya geldiklerini öğrendiğim zaman, ilkaklıma gelen ikisinin de izlenmesi gerektiği oldu.”

“Uzaktan,” diye onayladı Regis ve Torgar bir kezdaha başını salladı.

“Her ne düşünüyorsan en iyisi odur Vekil Regis,” dedive buçukluk kendisine yönelen bu sıfat karşısındaürperdi. “Doğrudan sana gelmenin ve düşündüklerimianlatmanın en iyisi olduğunu düşündüm.”

Regis, “Bunu takdir ediyorum Torgar,” diye çabucakyanıtladı. “Tahmininden de çok. Sen ve Mirabar Tıekibin kendinizi zaten Salon’a kanıtladınız veBruenor’un, uyandığı zaman, size söyleyecek çok şeyiolduğunu düşünüyorum. Ne de olsa klanının yeniüyeleriyle birebir tanışmak isteyecektir.”

Regis, Torgar’ın kıllı yüzündeki gülümsemeyigördüğü zaman güzel bir konuşma yapmış olduğunuanlamıştı. Cüce başını- salladı ve eğilip onu

Page 131: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

selamladıktan sonra, Regis’i ona yaptığı uyarıyıdüşünürken bırakıp oradan ayrıldı. Shoudra veNanfoodle konusunda ne yapılmalıydı? Regis onlarlayaptığı toplantı sırasında içtenlik ve sevgiylekarşılanmıştı ve kesinlikle makul tiplere benziyorlardı.Fakat Mithril Salonu Vekili onlardan bir zarargelebileceği ihtimalini yok sayamazdı; özellikle de buzarar Battlehammer Klam’nın sonu olabilecekken…

Shoudra Stargleam, Altşehrin odalarında ilerleyenNanfoodle’a yetiştiğinde “Buraya tek başına gelmediğiniunutmamalısın,” dedi.

Çekiç sesleri çevrelerinde yankılanıyor vedayanılmayacak kadar sıcak olan hava etrafıkaplıyordu; bütün ocaklar yanıyor; bütün örslerkullanılıyordu. Yanlarındaki bileği taşlan durmaksızındönüyor; silahlar birbiri ardına yapılıyor ve orklarlasavaşan birliklere gönderilebilmek için uçları iyicebileniyordu.

“Tamamen kendi hallerindeler,” dedi gnom; tünelboyunca attığı her adımı takip eden iki cücedenbahsediyordu. Nanfoodle yüzündeki teri sildi veüzerindeki kırmızı cüppeyi çıkarıp koluna dolamayabaşladı. Elbisesindeki is lekesini fark eden gnomyüzünü buruşturdu; giysiyi temizledi ve onu ters yüzedip kahverengi tarafını çevirdi. “Başka ne bekliyordukki?”

“Haklısın,” dedi Shoudra, “Kesinlikle bize olandavranışlarından şikayetçi değilim. Vekil Regis iyi bir ev

Page 132: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

sahibi. Fakat planlarımız doğrultusunda ilerleyeceksekbiraz büyüye ihtiyacımız olabilir.

Oldukça kolay olacak.”

Nanfoodle’in asık suratını gören Asa Taşıyıcısıgözlerini kıstı.

Omuz silken cüce yoluna devam etti; Shoudra daonun arkasından ilerliyordu.

“Neden burası?” diye sordu kadın, “Ayrılmışcevherlerin teslimatı için kullanılan aşağıdaki transferodaları işimize daha çok yaramaz mıydı?”

Nanfoodle’in yüzü hâlâ asıktı ve adımlarınıhızlandırmıştı.

“Belki de buraya; Mithril Salonu’na neden geldiğimiziunuttun?” diye apaçık sordu Shoudra. “Hiçbir şeyiunutmadım,” diye lafı yapıştırdı Nanfoodle.

“O halde her şeyi yeniden düşünüyorsun?”

“Mithril Salonu halkının Torgar ve diğerlerine nasıldavrandığını gördün mü?”

“Regis’in savaşçılara ihtiyacı var,” diye cevapladıShoudra, “Torgar bu iş için uygun birisi.”

Nanfoodle durup kadına sert bir bakış attı.

Asa Taşıyıcısı çaresizce gülümsedi. Gnomun haklıolduğunu elbette biliyordu. Torgar ve diğer Mirabarcüceleri davayı haklı çıkarıyordu; son derece hayati roloynuyorlardı ve bu hayati rol Nanfoodle’in sözlerinindoğruluğunu kanıtlıyordu. Bruenor Klanı, Mirabar’lıcüceleri sorgusuz sualsiz kendi aralarına almıştı.

Page 133: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Özellikle de böylesi tehlikeli zamanlarda bu hiç deazımsanacak bir şey değildi.

Nanfoodle yeniden yürümeye başladığında “MithrilSalonu’na yaptığın ziyaret sırasında bir arkadaşedindiğini duydum,” diye belirtti kadın.

“Felbarr Kalesi ‘nden Nikwillig. Orası, hiç şüphesiz,Mithril Salonu’na olduğu kadar Mirabar’a da düşmanolan bir yer,” diye açıkladı gnom, “Onun hikâyesinidinledin mi?”

“Bruenor onların intikamını alırken düştü diyeceksin,öyle değil mi?” diye tahminde bulundu Shoudra; aslındahikâyeyi biliyordu.

Önünde içi parşömen kağıtlarıyla dolu bir güvercinevinin olduğu taş ve tahtadan yapılmış büyük masanınyanma gelmişlerdi. Nanfoodle eğildi, talimatları okuduve bir harita çıkarıp eğimli masanın üzerine yaydı.Haritayı çabucak inceledi, hayal kırıklığına uğramış birşekilde iç geçirdi ve eğilip başka bir harita aldı.

“Hiç kimse onlardan daha iyi balta yapamaz ama bucüceler haritaları tasnif etmekten aciz!” diye şikayet etti.Shoudra elini onun omzuna koydu ve kendisiyleilgilenmesini sağladı.

“Gözlendiğimizin farkındasın değil mi?” dedi kadın.“Tabii ki.” “O halde ne yaptığını sanıyorsun?”

Nanfoodle ikinci haritayı birincinin üzerine yaydı.

“Battlehammer Klanı’yla ilgili sorunumuzda nasıl biryardımım dokunabileceğini anlamaya çalışıyorum,” dedi

Page 134: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

gnom. Shoudra elini onun omzundan çekip haritanıntam ortasına koydu.

“Bruenor, Felbarr cüceleri için savaştı” diye cevapladıgnom, “Bruenor’un ta kendisi! İntikam için savaşıyordu.Marki Elastul böyle bir şeyi düşünebilir mi?” “Bizimgörevimiz yargılamak mı?” “Değil mi?”

Shoudra küçük arkadaşına baktı ya da bakmayaçalıştı; işin aslı, görevlerini savunmak zordu.

Nanfoodle’in simya iksirlerini kullanarakBattlehammer Klanı’nın kullandığı Mithril Salonucevherlerinin büyük bir kısmını yok etmeye gelmişlerdi.Mithril Salonu’nun kuzeyli tüccarlar üzerindekisaygınlığını azaltacak ve böylece Mirabar ticaretsavaşında öne geçmiş olacaktı.

“İkimiz ne kadar aşağılık insanlarız Shoudra?” diyesordu Nanfoodle, “Marki bana iyi para ödüyor, bu doğru;fakat hissettiklerimi nasıl görmezlikten gelebilirim ki? Bucüceler, en başından beri, adil davranıyor. Torgar’ı vehep kafasının dikine giden Felbarr Tıları tümiçtenlikleriyle bağırlarına bastılar.” “Cüceye karşı cüce,”diye şüpheli bir ses tonuyla cevapladı.

“Ve cüceye karşı gnom ve Asa Taşıyıcısı,” diye karşıçıktı Nanfoodle. “Elastul’un Kral Bruenor’u nasılkarşıladığını düşün ve bizimkiyle karşılaştır.”

“Torgar Hammerstriker gibi konuşmaya başladın,”dedi uzun boylu, güzel kadın. “TorgarTa aranda bir fikirayrılığı yoktu.”

Page 135: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Kral Bruenor’u karşılama şekliyle ilgili hiçbirsorunum yoktu, doğru,” diye onayladı Shoudra, “Ama yaMirabar’ı terk edişi? İşte o konuda uyuşmuyoruzNanfoodle. Bizi ağırlama şekillerinden çok memnunum,buna şüphen olmasın ve

Bruenor’a ya da klanına kötü niyet beslemiyorumama ben her şeyden önce Mirabar’ın Asa Taşıyıcısı’yımve ona sadık kalmalıyım.”

“Benden onların metallerini zehirlememi isteme,” diyeyalvardı Nanfoodle, “Şimdi olmaz… Sanayalvarıyorum…” Shoudra ona birkaç dakika bakıp eliniharitadan çekerek arkasını döndü.

“Hayır, tabii ki hayır,” diye onayladı kadın veNanfoodle rahatlayarak derin bir iç çekti. “Bizimyapacaklarımız onlara ticari alanda zarar vermekten ötebir şey olmayacak ama o iğrenç orklarla dövüşüyor olanpek çoğunun hayatına mal olabilir. Şüphesiz Elastulgörevi iptal etme kararımızı onaylayacaktır, en azındanşimdilik…”

Nanfoodle başını sallayıp gülümsedi ama Shoudra,yüzündeki ifadeden onun da, kendisi gibi bu sonsöylenenlere inanmıyor olduğunu anlamıştı. Shoudra,Marki Elastul’un madenlere saldırma konusunda ısrarcıdavranacağını; özellikle de bunun Mithril Salonu içindaha büyük bir felaket yaratabileceğini düşünürse bunudaha da çok isteyeceğini biliyor ve bunu bilmek canınıyakıyordu.

“O halde bana ne aradığını ve planının ne olduğunusöyle,” dedi gnoma ve omzunun üzerinden haritaya

Page 136: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

doğru baktı; bir bakışla onun Mithril Salonu’nun batıkesimini; Bekçi Vadisi’nin kapısını ve tünellerigösterdiğini anlamıştı.

“Henüz bilmiyorum,” diye itiraf etti Nanfoodle, “Fakatne yapabileceksem yapacağım ve uzmanlığımı buuğurda kullanmamı sağlayacak bir yol bulmayaçalışacağım.”

“Kral Bruenor’dan daha iyi bir teklif mi bekliyorsun?”diye sordu Shoudra çarpık bir gülümsemeyle.

Nanfoodle onun surat ifadesini fark edinceye kadaritiraz etmeye yeltenmişti.

“Sadece birkaç gündür buradayım ve şimdiden,benim evim Mirabar değil de Mithril Salonu’ymuş gibihissediyorum,” diye itiraf etti.

Shoudra karşı çıkmamıştı. Gerçi kadın buraya okadar da vurulmamıştı; bütün topraklar yer altındaydıama gnomun hislerini kesinlikle anlıyordu.

“Bu işte bana yardımcı olmalısın,” dedi Nanfoodle,yeniden haritaya bakarken. “Büyüyle birleşecek olanyeteneklerinin, bu karanlık zamanlarında, BattlehammerKlanı’na çok faydası dokunabilir.”

Shoudra, kendine rağmen, yine karşı gelmemişti.

Tükenmiş ve bedeninde ilgilenilmesi gereken yeniyaralar oluşmuş olan Catti-brie, o gece, babasınınyanına koşturan rahiplerin gürültüsünü duyduğundaMithril Salonu’na daha yeni dönmüştü. Kadın, pelerinini,yayını ve hatta kılıcının takılı olduğu kemeri koridorunortasına bırakıp babasının, etrafı rahipler ve Pikel

Page 137: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bouldershoulder tarafından kuşatılmış, yatağınakoşmuştu. Hepsi anlaşılmaz bir şeyler söylüyor veellerini sırayla Bruenor’un göğsüne koyup iyileştiricibüyüler yapıyordu.

Tüm bunlar olurken Bruenor az da olsa kıpırdanmış,hatta ök-sürmüş ama çabucak komadaki haline geridönmüştü. En yüksek kademedeki iki rahip, CordioMuffınhead ve Stumpet Rakingclaw, Bruenor’uincelemiş sonra etraflarına bakıp gururla başlarınısallamıştı. Başka bir olası felaketi engellemiş, Bruenor’ubir kez daha ölümün kıyısından döndürmüşlerdi.

Catti-brie yataktaki babasından çok onunçevresindeki rahiplere bakıyordu. Tükenmişlikleriyüzlerinden açıkça okunan rahiplerin bir kısmıBruenor’un yatağının ucuna eğilmişti; başka bir büyüdaha yapmış olmalarına rağmen hiçbiri, daima mutlugözüken Pikel bile, memnun gözükmüyordu. Sonrahepsi dışarı çıkmaya başladı; çoğu Catti-brie’ninyanından geçerken kadının omzunu okşuyordu.

Catti-brie ile odada yalnız kaldıklarında “Her gün onugörmeye geliyoruz,” diye belirtti Cordio Muffinhead.

Catti-brie babasının yanına gidip yatağın yanında dizçöktü. Elini sıkıca tutup göğsüne bastırdı.

Ne kadar da soğuktu; sanki bütün enerjisi ve yaşamıhiçliğe dönüşmüş gibiydi. Bir yığın mumla ve insanıniçini ısıtan mobilyalarla dolu odaya gelişigüzel bir bakışattı ve buranın Shallows’taki yıkık VVithergoo kulesininkalıntıları altındaki dar, karanlık ve nemli tünellerden nekadar farklı olduğunu kendine hatırlatmaya çalıştı. Daha

Page 138: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

rahat ve havadar olduğu, daha iyi aydınlatıldığı kesindiama Catti-brie’ye ikisi arasında çok bir fark varmış gibigelmiyordu. Genç kadın ne mobilyayla ne de ışıklailgileniyordu; aklı hep odanın ortasında kımıltısız yatanfigürdeydi.

Ona bakarken Catti-brie ölüm döşeğinde yatanbaşka bir arkadaşını anımsamıştı. Batıda; KılıçSahili’nde, içlerinde kendisinin de olduğu bir grup,Drizzt’i, aynen bu şekilde, odanın bir ucunda, yatarkenbulmuştu; LeTorinel -elflerin en trajik olanı Ellifain-ileölümcül yaralar almış, birbirlerinin üstündeuzanmışlardı. Drizzt ona kendisi yerine Ellifain’ikurtarması için yalvarmıştı; ellerindeki tek büyülü iksirikendi yaralarım değil elfınkileri iyileştirmek içinkullanmalıydılar.

Bu karara karşı çıkan Bruenor olmuştu ve böyleceDrizzt kurtulmuştu. Yine de, Catti-brie ve diğerleri kararaşamasında zorlanmış, kişisel ihtiyaçlarını ve en hayırlıolanı düşünerek hareket etmişlerdi. Neyse ki ikisi dedoğru kararı vermişti. Peki, ama şimdi ne olacaktı?Kişisel, hatta bencil kararları ve arzuları herkes için eniyi olanı yapmalarını engellerse ne olacaktı?

Rahiplerin kahramanca davranışları Bruenor’unyaşamasını sağlıyordu; tabii buna yaşamakdenilebilirse… Her gün, en az bir kez, onu ölümünkıyısından döndürebilmek için odasına dalıp en iyitedavi büyülerini yapmaları gerekiyordu. “Gitmene izinmi vermeliyiz?” diye sordu kadın Bruenor’a sessizce.

Page 139: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Sen ne dedin?” diye sordu Cordio, telaşla kadınınyanına gelirken.

Catti-brie cüceye bakıp endişeli ifadesini inceledi;güldü ve “Hiçbir şey Cordio. Sadece babamasesleniyordum,” dedi. Babasının grileşmiş yüzüne tekrarbakıp “Ama o beni duymuyor,” diye ekledi.

“Senin burada olduğunu biliyor,” diye fısıldadı cüceve ellerini kadının omzuna koydu; gücünü onasunuyordu. “Duyuyor mu? Ben öyle düşünmüyorum,”diye cevapladı Catti-brie. “Belki de sorun buradadır.Tüm inancını ve umudunu kayıp mı ettin?” diye sorduBruenor’a, “Benim, Wulfgar’ın, Regis’in ve Drizzt’inöldüğünü; hepimizin öldüğünü mü düşünüyorsun?Orkların Shallows’ta zafer kazandığını sanıyorsun, öyledeğil mi?”

Bir süre daha Bruenor’a baktıktan sonra bakışlarınıCordio’ya çevirdi; adam ihtiyacı olan bütün güveni onasunuyordu. “O iyi mi?” diye bir ses yükseldi kapıdan.İkisi de başını çevirdi; Regis odaya giriyor, “Wulfgararkasından kapıyı kapatıyordu.

Cordio onlara Bruenor’un iyi olduğunu söyledi, sonrada odadan ayrılmak üzere harekete geçti ama önceeğilip Catti-brie’yi selamlamış ve kadının yanağına biröpücük kondurmuştu.

“Onunla konuşmaya devam et,” diye fısıldadı cüce.

Catti-brie, Bruenor’un elini bütün gücüyle sıktı vetamamen adamın eline odaklandı; adamın karşılıkvermesini, kendisinin varlığını hissettiğini gösteren enufak bir işaret sunmasını istiyordu.

Page 140: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Hiçbir hareket yoktu. Sadece soğuk, ruhsuz birbeden…

Kadın derin bir nefes aldı, adamın elini tekrar sıktı vekendini ayağa kalkmaya zorlayıp arkadaşlarınıselamlamak üzere döndü.

“Yapmamız gereken bazı seçimler var,” dedi kadın;sesinin kararlı ve kendinden emin çıkması için çabaharcıyordu. Wulfgar meraklı gözlerle ona bakarken,Salon’da olup bitenlerden haberdar olan Regis sadeceiç çekti.

“Rahipler gitgide daha da umutsuzluğa kapılıyor,”dedi adam.

Kendi sözleri canını yaksa da “Üstelik onlara başkayerlerde de, en az buradaki kadar ihtiyaç duyuluyor,”diye itiraf etti

Catti-brie. Zavallı Bruenor’a bir bakış daha attı; okadar nadiren nefes alıyordu ki adamın göğsünün şişipindiğini bile göremiyordu. “İyileştirebilecek yaralılarımızvar.”

“Krallarını bırakacaklarını mı sanıyorsun?” diye sorduWulfgar; sesi bir parça öfke barındırıyordu.

“Bruenor, Mithril Salonu demek. Klanını burayagetirdi ve onların hayatta kalmasını sağladı. Ona sahipoldukları bütün kuvveti ve çok daha fazlasını borçlular.”

Catti-brie ağzını bile açamadan “Sence Bruenorbunu ister miydi?” diye sordu Regis. “Bütün rahipler,içinde bir damla can kalmışken onu hayatta tutmaya

Page 141: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

çalıştığından diğerlerinin acı çektiğini, hatta ölmek üzereolduğunu bilseydi bu onu pek de memnun etmezdi.”

“Bunları nasıl söylersin?” diye bağırdı Wulfgar.“Bruenor’un yaptığı onca şey…”

“Hiçbirimiz onu senden daha az seviyor değiliz,” diyearaya girdi Catti-brie. Wulfgar’ın yanına gidip onlarısuçlarcasına üzerlerine yöneltilmiş olan parmaklarım ittive kollarını ona dolayıp adamı kendisine çekmedenönce bir süre mücadele etti. “Ne ben, ne deGümbürgöbek.”

Konuşmasını Wulfgar’a daha da sıkı sarılaraktamamladı; adam ona karşı koymamıştı.

“Hiçbirimiz onun yerini tutamayız,” diye belirtti Regis.“Ben Mithril Salonu’nun vekiliyim ama bunun tek sebebi

Bruenor adına konuşuyor olmamdır. Bruenorolmadan konuşamam… en azından BattlehammerKlanı’yla…”

“Bunu ne ben yapabilirim, ne de “Wulfgar ve Drizztyapabilir,” diye onayladı Catti-brie; sonunda kollarınınarasındaki vahşiyi bırakıp geri çekilmişti. “MithrilSalonu’nun kralı olarak yalnızca bir cüce hizmet edebilir;fakat Bruenor’un ailesi ve arkadaşları olan biz üçümüzonun halefinin kim olacağını söyleyebiliriz. İyi bir seçimyapmalıyız; bunu Bruenor’a borçluyuz.”

“Dagnabbit olabilirdi,” dedi Regis.

“Ya babası?” diye sordu Catti-brie; ne kadar bunu obaşlatmış olsa da böyle korkunç bir tartışma yapıyorolduklarına inanamıyordu.

Page 142: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Regis başını salayıp cevapladı; “Dagna bu göreviüstlenmez; ne de olsa vekilharçlığını reddetmişti.

Onunla konuşabiliriz tabii ama pek ilgileneceğinisanmıyorum.”

“Kim o zaman?” diye sordu Wulfgar.

“Cordio Muffınhead Salon’daki cüceler için inanılmazbir lider oldu,” diye belirtti Regis.

“Yalnızca aşağıdaki tünelleri kusursuzca savunmaklakalmadı aynı zamanda rahipleri de yaralılarla veBruenor’la ilgilenmeleri için bir düzene soktu.”

“Ama Cordio bir Battlehammer değil,” diye hatırlattıCatti-brie, “ve şimdiye kadar Mithril Salonu’na hiçbirrahip öncülük etmedi.”

“Brawnanviller en yakın kuzenleri,” dedi Wulfgar,“Üstelik hiç kimse Salon’un dışındaki savaşta Banakkadar başarılı değildi.”

Diğerleri bir süre düşünüp başlarını onaylarcasınasalladı.

“O halde Banak,” dedi Regis, “Eğer orklarla yaptığısavaştan sağ çıkmayı başarırsa…”

“Ve eğer…” diye ekleyecek oldu Catti-brie fakatsözcükler boğazında düğümlenmişti; dönüp tekrarBruenor’a baktı. Banak’ı Mithril Salonu’nun yeni kralıolarak önermişlerdi ama bu sadece babası; onu evlatedinip asalet ve umutla yetiştiren bu sevgili yaşlı cüce,etten ve kemikten oluşan dünyayı terk edersegerçekleşecekti.

Page 143: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Yanlış yapacağımı biliyordum ve yaptım. Öfkemdenarınıp mantıklı olabildiğim zamanlarda hareketlerimindikkatsizlik ve umarsızlıktan başka bir şey içermediğinive hayatımın bu dağ yamaçlarında son bulacağınınbilincine varabiliyordum.

Shallows ‘un düşüşünden bu yana istediğim bumuydu yoksa? Bir mızrağın ucunda acımın sonaermesini mi diliyordum?

O iki inatçı ve yaralı Felbarr cücesiylekarşılaştığımızda bu ork saldırısının ardında bizimsandığımızdan çok daha fazla şey saklı olduğunuanlamıştık. Orklar birlik ve beraberlik içindeydi; enazından sivri kılıçlarını ortak bir düşmanadoğrultmuşlardı. Tüm kuzey toprakları, özellikle deMithril Salonu tehlike altındaydı ve cücelerin kendileriniçoktan karanlık dehlizlerine atıp kapılarını sayıca onlarıaşan ork sürüsüne kapadığını öğrenmek benişaşırtmazdı.

Beni onlara karşı direnmeye zorlayan belki de busürülerin uzun zamandır evim olarak adlandırdığım biryere saldırıyor olması fikriydi. Belki de davranışlarımistilacıları huzursuz edip cücelere destek sağlıyordu.

Yoksa sadece kendimi haklı çıkarabilmek için miböyle düşünüyorum? Bunu hiç değilse kendime itirafedebilir miyim?

Çünkü Shallows ‘un düşüşünden sonra, orklar kendideliklerine geri çekilse bile Mithril Salonu ‘nadönmeyeceğimi biliyordum. Yanıma Guenhwyvar’ı alıppalalarımı hazır ve nazır tutarak, nereye giderlerse

Page 144: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

gitsinler, orkları izleyeceğimi biliyordum. Tıpkı şimdiyaptığım gibi, onlarla sıkı bir mücadeleye girecek,hayatımdan bana kalan tek zevk olan ork kamdökmenin sıcaklığını tadacaktım.

Onlardan nasıl da nefret ediyorum… Yoksa bununonlarla alakası bile yok mu?

Hepsi kafamı çok karıştırıyor. Canım çıkana kadardövüşüyorum ve yanan kulenin tepesinden ölümüneyuvarlanan Bruenor ‘u görüyorum.

Canım çıkana kadar dövüşüyorum ve Ellifain ‘inyaralı bir şekilde odanın ortasına düşüp ölüme doğrukaydığını görüyorum.

Canım çıkana kadar dövüşüyorum ve şanlıysam -anın bulanıklığı dışında-hiçbir şey görmüyorum.

İçgüdülerim mantığımla buluştuğunda huzurbuluyorum.

Üstelik orkların kaçışı ve ölümüyle bu acil ihtiyaçlarortadan kaldırıldığında hiç niyet etmediğim veistemediğim sonuçlarla karşılaşıyorum.

Son zamanlarda Guenhwyvar’a ne kadar da çok acıçektirdim! Panter onu çağırdığım zaman hemen yanımagelip benim talimatlarım ve kendi içgüdüleridoğrultusunda dövüşmeye başlıyor. Onu korkunçdüşmanlara gönderiyorum ve tek bir şikayette bilebulunmuyor. Bir devin dişlerinin arasında yaralı birşekilde yattığını ve ağladığını duyuyorum ama oferyatların içinden bana tek bir suçlama bile yöneltmiyor.Ve Astral Boyut’ta dinlendikten sonra, onu yeniden

Page 145: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

çağırıyorum; yine yanıma geliyor; yargılamadan, şikayetetmeden…

Tıpkı Menzoberranzan‘dan ayrılıp Karanlıkaltı‘nagittiğim günlerde olduğu gibi, içimdeki insanlığıkoruyabildiğim tek yer o panter; kalbime ve ruhumaaçılan tek pencere… Bu çetin sınavdan geçebileceğimedair en ufak bir umudum bile olmadığından onu özgürbırakmam ve kendimden daha değerli birine teslimetmem gerektiğini biliyorum. Guenhwyvar ‘a emirvermek ve onun astral ruhunu bir orkun pençeleriylebirleştimek nasıl da canımı yakıyor…

Yine de Mithril Salonu ‘na gidip panteri cücelereteslim edemeyeceğimi biliyorum. Bu dönüşü olmayanyolda onsuz ilerleyemeye-ceğimi biliyorum.

Belki de zayıf biriyim ya da aptalın tekiyim. Tine debaşladığım bu savaşı bitirmeye hazır değilim; henüzetrafa yayılan ork kanının sıcaklığını duyumsamaktanvazgeçemem. Bu acıyı bana o canavarlar yaşattı vepalalarım zayıf pençelerimden düşüp bir taşın üzerindeölünceye kadar mücadele edecek, onlara bununbinlerce katını ödeteceğim. Sadece Guenhwyvar ‘ın,sihirli heykelciğin baskısından kurtulup özgür iradesiylehareket edebileceğini umuyorum. Öyle olacağına dainanıyorum; eğer bir ork ölü bedenimdeki heykelciğibulur ve bir şekilde onu kullanmayı başarırsa ölümüyanına çağırmış olacaktır.

En azından ben böyle olacağını umuyorum.

Belki de bu da başka bir yalan, kendimi haklıçıkarmanın başka bir yoludur. Belki de farkına bile

Page 146: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

varamayacağım kadar çokyalandan oluşan bir ağıniçinde kayboldum.

Sadece hafızanın yarattığı acının ve avlanmanıngetirdiği zevkin bilincine varabiliyorum. Bu zevki sonunakadar yaşayacağım.

- Drizzt Do ‘Urden

VAZİYET

Drizzt biraz önce adını söylemiş olan elfe sert birbakış attı. Onu tanıdığına dair ufacık bir belirti vardı amaelle tutulabilir, somut ya da işe yarar bir şey değildi.

“Yaralarına iyi gelebilecek merhemlerimiz var,” dedielf.

O ileri doğru bir adım atarken Drizzt aynı şekilde geriçekildi. Elf yaklaşmaktan vazgeçip onun ellerini tuttu.

“Aradan yıllar geçti,” dedi elf, “İyi olduğunu görmekbeni memnun etti.”

Drizzt onun bu sözlerindeki ironiden duyduğuhuzursuzluğu tamamen bastırabilmiş değildi; ne de olsaşu anki durumu için ‘iyi’ hariç her türlü tanım

Page 147: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

yapılabilirdi. Gerçi elfı daha önce görmüş olduğudüşüncesi bunu bastırmıştı; onu hatırlamayaçalışıyordu. Karanlıkaltı günlerinde birkaç yüzey elfiyletanışmıştı. On-Kasaba’da çok fazla yüzey elfı yoktu;gerçi Drizzt onlarla pek de yakın sayılmazdı; zamanınınçoğunu, tundrada, cücelerle birlikte geçirmeyi tercihediyordu.

Yine de dünyanın ve kendi hayatının sonuna kadaronu izlemiş olan zavallı elf Ellifain’i düşündüğü zamanbağlantı kurabilmişti.

Page 148: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Aykorusu’ndansın,” dedi.

Elf yanındaki kadına baktı, eğilip drowu selamladı ve“Tarathiel hizmetinizdedir,” dedi.

Bunun üzerine Drizzt her şeyi hatırladı. Yıllar önce,Karanlıkaltı’na yaptığı yolculuk sırasında Aykorusu’ndangeçmiş ve Ellifain’in klamy-la tanışmıştı. Bu elf; Tarathielona yol göstermiş hatta elf klanının güzel atlarındanbirine binmesine izin bile vermişti. Birlikte çok vakitgeçilememişler ama karşılıklı bir saygı ve bir parçagüven duymuşlardı. “Zayıf hafızamın kusurunabakmayın,” diye yanıtladı Drizzt.

Tarathiel’e geçmişte gösterdiği cömertlik ve şimdikisavaşta yardımına geldikleri için teşekkürlerini sunmakistemişti ama birden durdu. Drizzt sadece böyle birkonuşma başlatmak istemediğinin farkına varmıştı. Buiki elf Ellifain’in kendisini izleyip üzerine saldırdığınıbiliyor muydu? Onlara Ellifain’in kaderini; Drizzt’in ozaman bile yanında tutuyor olduğu palaların ucundaöldüğünü söyleyebilir miydi?

“Yeniden merhaba Tarathiel,” dedi Drizzt kısaca.

“Ve Innovindil,” diye belirtti Tarathiel, güzeller güzeli,ölümcül partnerini göstererek. Drizzt onu soğuk birşekilde selamladı.

“Orklar hızla dönüyor,” diye belirtti Innovindil; onlarkonuşurken etrafı izlemiş, onları görmüştü, “Geçmiştenve bu bölgeyi saran bugünkü tehlikelerdenkonuşabileceğimiz bir yere gidelim.”

Page 149: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

İki elf harekete geçip Drizzt’e acele etmesinisöylediler ama drow kımıldamadı. “Düşmanlarımıza tekbir hedef sunamayız,” dedi Drizzt, “Belki bir günyollarımız yine kesişir.”

Yeniden eğilip onları selamladı, palalarını yerleştirdive onların tam tersi yönüne doğru aceleyle yolakoyuldu.

Tarathiel, Drizzt’in arkasından gidip ona seslenmeyebaşladı ama Innovindil kolundan tutup onu durdurdu.“Bırak gitsin,” diye fısıldadı, “Henüz bizimle konuşmayahazır değil.”

“Ellifain’in başına gelenleri bilmek istiyorum,” diyekarşı çıktı Tarathiel. “Artık bizden haberi var,” diyeaçıkladı Innovindil, “Hazır olduğunda bizi bulacaktır.”

“Hiç değilse Ellifain hakkında onu uyarmalıyız.”Innovindil bunun bir önemi yokmuşçasına omuz silkti.

“Buralarda bir yerlerde mi?” diye sordu kadın.“Öyleyse bile onun Drizzt Do’Urden’i takibi her şeyigeçersiz mi kılacak? Bölge daha mühim düşmanlarladolu.”

Tarathiel onlardan ayrılan drowun arkasındanbakmaya ve o yöne doğru gitmeye devam etti amakendini Innovindil’in kolundan kurtarmaya çalışmadı.

“Yakında bizi bulacaktır,” diye söz verdi Innovindil.“Onu tanıyor gibi konuşuyorsun,” dedi Tarathiel.

Arkadaşına döndü ve kadının da ayrılan drowu izliyorolduğunu fark etti. Innovindil hafifçe başını salladı.

Page 150: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Belki de…” diye cevapladı.

Urglen Üçyurnruk, baskın birliklerinin sondalgalanışım izledi; çoğu goblinlerden oluşan bölük,eğimli kayalara yükleniyor, kendilerini cücesavunmasının üzerlerine bırakıyordu. Ork lideri savaşçığlıklarının acı dolu feryatlara dönüşmesiniumursamadı ve bütün dikkatini bu topraklarınkoruyucularına yöneltti.

Cüceler son derece dikkatli davranıyordu ama orklideri, bacakları güçsüzleştiği için savunma hattınıngevşediğine inanıyordu. Urglen’in dudakları kıvrıldı veuzun dişli ağzına korkunç bir gülümseme yayıldı.Dinlenmelerine izin vermeyeceği için önünde sonundayorulacaklardı. Gündüzleri onlara orklarla saldıracak,gece olunca goblinderden oluşan baskın birlikleriniharekete geçirecekti. O geri çekilme ve yenidenyapılanma anlarında bile savunma hatları yerli yerindeolmayan cüceler dinlenemeyecekti.

Cüce hattının sağından, Urglen’in solundan gelenkıvılcımlar uzun ork liderinin dikkatini çekmişti.

Cüceler, neredeyse bir dev kadar büyük olan biradam ve sihirli yayıyla Urlgen’in sol kanattaki bütünbirliklerini harap eden okçu bir kadından oluşan savaşçıbir çiftle, savunma hatlarını yeniden sağlamlaştırmıştı.Urglen onların Shallows kazazedeleri olduğunubiliyordu; o gümüş ölüm çubuklarını -parlayan sihirliokları- ve o lanetli köyde kendi ordusuna terör saçan buvahşiyi hatırlıyordu. Bu büyük savaşçı Shallowsduvarının ortasında durup tüm saldırganları dağıtmıştı.

Page 151: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Yumrukları demir silahlar kadar ağır ve kuvvetliydi;elindeki çekiçle tek seferde iki ya da üç orkukatlediyordu.

Urglen, goblinlerinin pek azmin o yöne gitmekistediğini fark etti; birlikleri mekanın ortasında vesağında sıkışıp kalmıştı.

Yine de o sihirli yay durmaksızın ok fırlatıyordu ve ovahşi savaşçının katledecek yeni birilerini bulacağındanUrglen’in hiç şüphesi yoktu.

Kısa bir süre içinde saldırı hızını kaybetmiş, birliklerinbütünlüğü bozulmuş ve sayıca fazla goblinler kayalıkyamaca doğru koşarak geri dönmüştü. Belki de gitgideartan yorgunluklarının bir belirtisi olarak, cücelerönceden olduğu gibi onların peşine düşememiş-ti;Urglen bu kez onları alt edebilmeyi umuyordu.

Bu fikir uzun boylu ork liderinin dönüp geniş kuzeytopraklarına bakmasına neden olmuştu. Orkkabilelerinin bir araya toplanıp büyük bir birlikoluşturduğu haberi gelmişti. Babasının ordusu bü-yüyordu. Peki ama neredeydiler?

Urglen bu soruyla dağılmıştı. Bir taraftan cüceleriyerlerinden etmeye yetecek kadar askeri olmadığınıbiliyor, bu yüzden de ork sürülerinin gelip bu çirkinyaratıkları uçurumdan aşağı yuvarlamaya ve MithrilSalonu’ndaki iğrenç deliklerine tıkmaya yardım etmesiniistiyordu ama öbür taraftan ukala babası tarafındankurtarılma fikri hoşuna gitmiyordu. Gerti Orelsdottr’undev ordusunun büyük kısmıyla gelip cüceleri gözününönünde katletmesi fıkriyse onu hiç memnun etmiyordu.

Page 152: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Belki de her şeyin olduğu gibi devam etmesi daha iyiolurdu; ne de olsa her geçen gün Urlgen’in ordusunadaha çok kişi katılıyordu. Dağ yamacında ölen orklarave goblinlere rağmen Urlgen’in ordusu cücelerle ilkkarşılaştığı andan daha kalabalıktı.

Doğruca cücelerin üstüne gitmeyi göze alamazdı.Ama zayiat onun lehineydi.

Kadın yayını kurmaya başlamıştı ama yaratık çokyakınındaydı. Her zaman anında hareket etmeyehazırlıklı olan Catti-brie tek bir hareketle silahı eline alıpdoğrulttu ve burnunun dibinde duran sinir bozucu goblinivurdu.

Goblin geriye sendelemişti ama yere düşmemişti.Sonunda savunmalarında açık bir nokta bulan o veonun arkadaşları haykırarak kadına doğru saldırıyageçmişti.

Fakat Catti-brie yayını indirmiş ve Khazid’hea’yıçağırmış, onu duyan keskin uçlu, hassas bıçaksabırsızlıkla kadının avucunun içine düşmüştü. Goblinsaldırısına şiddetli bir kesikle karşılık vermiş, sonra dabıçağı ileri geri savurup hamlelerine devam etmişti.Takma adı Kesici olan Khazid’hea adına yaraşır birşekilde, goblinlerin karşısına çıkardığı her şeyi;mızrakları, zayıf tahta kalkanları ve kolları, keserekilerliyordu.

Goblin saldırısı devam etmiş, savaşçıyı yere sermearzulan artmış ama Catti-brie geri çekilmemişti.

Saldırgan silah daha da yakın-laşamadan birhamleyle mızrağın ucunu ikiye ayırdı; bir dönüşle

Page 153: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

sendeleyen yaratığın gerilemesini sağlamış ama ani birtersine döndürüş hareketiyle Khazid’hea havayadoğrulmuş ve goblinin yüzünü ortadan ikiye kesmişti.

‘Bravo’ dedi kılıç telepatik olarak.

“Hizmetinizde olmaktan memnunluk duyuyorum,”diye mırıldandı Catti-brie.

Kılıcı karşıya uzatmış sonra kendisine yaklaşanbirinin varlığını hissederek yana kaydırmıştı.

Wulfgar kusursuz bir zamanlamayla kadına yetişiponun yanından geçmiş ve en önde yer alan goblinlerepaldır küldür dalmıştı. Hızını hiç azaltmadan ilk iki sırayıtekmeleyerek ezip geçmiş ve önünde tuttuğu kudretliAegis-fang ile bir başka grubu silip süpürmüştü. Durmasırası ondaydı; o da öyle yapmış, Catti-brie’nin Kesici’yidüşmanlarına saplayarak kollarının arasındangeçebilmesi için çekicini havaya kaldırmıştı.

Birkaç dakika içinde goblinler içinde oldukları lanetianlamış ve bu güçlü çifte en yakın olanlar kaçışmayaçalışırken birbirlerinin ve arkalarındakilerin üzerlerinedüşmüştü.

Ondan sonra bütün goblinler cüce hattının birucundan öbürüne doğru koşup kaçmaya başlamıştı.

Wulfgar onları izliyordu; bir canavarı ensesindentutarak yakalamıştı. Barbar adam inleyerek yaratığıhavaya kaldırmış, yaratık direnip adama sopasıylavurmaya çalışmış, Wulfgar onu tüm gücüyle sarsmışyaratığın dudakları titremiş, vücudu vahşice silkelenmişve sopası uçup gitmişti.

Page 154: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Sonra Wulfgar goblini havaya fırlatmış ve yaratıkcüce hattının arkasındaki dar ve derin vadiye uçupgitmişti.

Vahşi adam, Taulmaril’i düzene sokmaya çalışanCatti-brie’ye dönmüş ve üzerine gelmeye devam edengoblinlere saldırmaya başlamış olan kadına yardımetmek üzere ona doğru yürümüştü.

“Lanet kılıcım yakınıyor,” dedi Catti-brie ona,“Dışarıda olmak, savaşmak ve öldürmek istiyor.”

Kıkırdamıştı. “Düşmanları ve onlara benzer ne varsaöldürmek; Kesici’nin umursadığı tek şey bu!”

“Korkarım istediğinden de fazlasını elde edecek,”diye cevapladı Wulfgar.

“Onları kesip biçiyor olmamız alçak heriflerinumurunda bile değil,” dedi Catti-brie, “Buraya sadecebizi yormak için geliyorlar ve biz onları birbiri ardınaöldürüyoruz.”

“Ve sonunda bu dağ sırtını ele geçirecekler,” diyebelirtti Wulfgar.

Kendi gözlerini kadınınkilerle birleştirirken bir elinionun omzuna koydu.

Cüceler yaralıların yaralarını sarmaya, onları ipmerdivenlere bağlı sedyelere yerleştirmeye vepalangalar yardımıyla uçurumun aşağısına göndermeyeçoktan başlamışlardı. Tabii ki, sadece ağır yaralıcüceleri gönderiyorlardı, ne de olsa güçlü savaşçılarıdışarı göndermek gibi bir şey söz konusu bile olamazdı

Page 155: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

ama yine de birkaç cüce uçurumdan inip BekçiVadisi’nin kollarına koşmuştu.

Savaş alanını terk edecek olan diğer cüceler birkenarda toplanmışlardı ama rahipler onlara yardımediyor olduğundan gönderilmeleri için acele etmeyegerek yoktu.

“Tılsımlı oklarımla Yürekavcısı’nı gece gündüzkullanabilirim,” diye açıkladı Catti-brie. “Banak’ın çokzayıf olan hattının aksine benim oklarım tükenmez.Aşağıdakiler dehlizleri, tünelleri, batı kapısını ve BekçiVadisi’ni korumaya çalışıyor olduğundan onlardanyardım alamayacağız.”

“Seninki gibi bir ok kılıfına sahip olsaydı iyi olurdu,”dedi Wulfgar, “ama sihirli ok değil savaşçı cüce üretenbirine…” Catti-brie bu espriye zor zar güldü ve Wulfgar’abakarken onun zaten şaka yapmaya çalışmadığını farketti.

İnatçı cüceler işlerine dönmüş, savunma stratejilerioluşturmaya ve duvarlar örmeye başlamıştı ama Catti-brie’ye çekiçler daha ağır hareket ediyor gibi gelmişti.

Orklar ve goblinler onları yıpratıyordu. Ölmekcanavarların umurlarında bile değildi.

Çıplak ayak, dengeli ve hafif adımlarla, sessizcebüyük bir kayanın ucuna geldi. Aşağıyı gözetleyebilmekiçin yüzüstü yattı ve önünde bir mağara ağzı belirdi.

Orada yatmış etrafı izlerken kanatlı atla birlikteilerleyen dişi elfi gördü. Görkemli küheylanın bir kanadısargılar içinde bedenine tutturulmuştu ama Drizzt

Page 156: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

topallayan bu kanatlı atı yürütmek için hiçbir çabayagerek olmadığını biliyordu; askı yeterliydi. Yine deyaratık pek rahatsızlık çekiyor gibi durmuyordu.

Drizzt, onları izlemeye devam ederken güneş,arkasındaki ufuk çizgisine doğru kaydı; dişi elf atınparlak beyaz kanatlarını fırçalamaya ve hafif bir şarkımırıldanmaya başladı; tatlı sesi Drizzt’in kulaklarınadoluyordu.

Her şey çok normal gözüküyordu; içten ve sessiz…

Sonra diğer kanatlı at da Drizzt’in görüş alanına girdive Drizzt, Tarathiel atı, partnerinin yanında aşağı doğruuçururken biraz gerileyip hafifçe çömeldi. Atın ayaklarıyere değince Tarathiel zarif bir hareketle, ayaklarını tamönündeki semerin üzerinden geçirip geriye doğru taklaatarak attan indi. Dengesini sağlarken hiç zorlukçekmedi ve atını fırçalayabilmesi için kendisine bir fırçafırlatan arkadaşına eşlik etmek üzere harekete geçti.

Drizzt acı ve umut kanşımı duygularla bir süre dahaçifti izledi. Onlarda Ellifain’in verdiği sözü, kadınınolabileceği ve olmuş olması gerektiği kişiyi görüyordu.Yaşanan adaletsizlik drowun yumruğunu ve dişlerinisıkmasına, buradan hızla uzaklaşıp öldürecek başkadüşmanlar bulmak istemesine sebep oluyordu. Güneşbatmış, alacakaranlık etrafa yayılmıştı. Yan yanayürüyen iki elf, kanatlı atlarını mağaraya doğrusürmüştü. Drizzt gecenin ilk yıldızlarının parıldayışınatanıklık ederek sırtının üzerinde yuvarlandı. Elleriniyüzüne götürdü; tekrar Ellifain’i ve Bruenor’udüşünmüştü.

Page 157: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bir kez daha bütün bunların ardında yatanın neolduğunu, yapılan bunca fedakarlığa değip değmediğini,ahlaka bağlığının bir değeri olup olmadığını merak etti.Doğruca Mithril Salonu’na gidip, Shallows’ta yaşananork zaferinin ardından arkadaşlarının hangilerininhayatta kaldığını öğrenmesi gerektiğini biliyordu.

Ama bunu yapamazdı. En azından şimdilik…

Üzerinde olduğu kayadan ayrılıp o iki elfle; Ellifain’inhalkıyla konuşmaya gitmesi, onlara kadının başınagelenleri ve kendi üzüntüsü anlatması gerektiğinibiliyordu.

Ama Tarathiel’e böylesi acı birşeyi anlatacak olmafikri olduğu yerde donup kalmasına sebep oldu.

Yeniden düşen kuleyi ve sevgili arkadaşının ölümünügördü.

Drizzt’in hayatının en kötü günü elindeki tüm kozlarıoynamış ve onu umutsuzluğun karanlığına sürüklemişti.Kayanın üzerinde doğruldu ve karanlığın içine doğruaceleyle yola koyuldu; yaklaşık bir mil koştuktan sonrasığınağı olan küçük mağaraya geldi ve harabelerinarasından çıkardığı tek boynuzlu miğferi elinde tutarakuzun bir süre öylece oturdu.

Elindeki miğferi hareket ettirdikçe hüznü artıyordu.Çevresinde yükselen ve onu sıkıca saran karanlığıhissetti; onun kendisini yiyip bitireceğini biliyordu.

Drizzt bu umutsuzluk karşısında sahip olduğu teksilahı kullandı. Guenhwyvar’ı çağırmak istedi ama

Page 158: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

panter, devin üzerinde açtığı yaralardan sonra yeterincedinlenemediğinden Drizzt bunu da yapamadı.

Böylece, Avcı, düşman öldürmek amacıyla geceninkaranlığına doğru tek başına yola çıktı.

GRUUMSH’UN GÖZLERİ ÜZERLERİNDE

Kral Obould geniş kamp alanından Shallowsyıkıntılarına doğru ilerlerken çevresine güçlükorumalardan oluşan bir duvar örmüştü. Achtel’incinayeti güncelliğini koruduğundan yüce ork lideri o günkararsızdı; Obould, her şeyin geri tepip kabilelerikendisine karşı kışkırtıp kışkırtmayacağını merakediyordu. En azından çevreyi koruyan orklarındavranışları umut vaat ediyordu; bir kısmı Obould’unönünde diz çöküp sürünüyordu, ki bu her zaman istenenbir şeydi, diğerleriyse yerlere kadar eğilip onu selamlıyorve muhteşem ork kralının sorularına cevap verirkengözlerini yere dikiyordu. Nöbetçiler birlik olmuş veObould’u Arganth Snarrl’ı aramaya göndermişti.

Görkemli şamanı bulmak zor değildi. Vahşi giysisi,tüylü başlığı, ölü Achtel’den aldığı pelerinle ve etraftasürekli dönüp durma-sıyla bütün dikkatleri üzerine

Page 159: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

çekiyordu. Obould’un Arganth hakkında duyduğu tümendişeler karizmatik şamanı görünce dağılmıştı. Şaman,Obould’u görür görmez sanki dev bir kayanın altındaezilmişcesine yere eğilmişti. “Obould Bol-Ok!” diyehaykırdı Arganth; adamın mutluluktan ağlıyor olduğuaçıktı; “Obould! Obould! Obould!” Arganth’ınçevresindeki diğer orklar da Obould’un ayaklarınakapanıp onun haykırışlarına katılmıştı.

Obould meraklı bakışlarını yanındaki korumalarınaçevirmiş, onların umursamazca omuz silkmesinekendini beğenmiş bir bakış ve üstünlük taslayan birtavırla karşılık vermişti. Evet, bundan zevk alıyordu!Belki de çevresindekilerden daha çok taleptebulunmalıydı…

“Sen Snarrl mısın? Arganth Snarrl?” diye sordu kral,hâlâ baş aşağı duran şamanın yanındaki kaleye doğruilerlerken. “Obould benimle konuşuyor!” diye haykırdıArganth. “Gruumsh beni kutsuyor!”

“Ayağa kalk!” diye emretti Kral Obould.

Arganth tereddüt edince eğildi, şamanı ensesindenyakalayıp yukarı çekti. “Gelişinizi bekledik, yüce efendi,”dedi Arganth ve gözlerini ondan kaçırdı.

Obould bu kadar abartılı bir sadakatin suikastdışında başka hiçbir şeye yol açamayacağını farkederek sendeledi, şamanı çenesinden tutup kendisinebakmaya zorladı.

“Konuşmamız gerek,” diye açıkladı.

Page 160: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bu sözcükleri duyan Arganth sonunda sakinleşti.Kırmızı damarlı gözleri eğilmiş duran diğer orklarabaktıktan sonra

Obould’un görkemli gözleriyle buluştu.

“Benim çadırımda olur mu yüce efendim?” diyeumutla sordu.

Obould onu bırakıp kendisine yolu göstermesiniişaret etti. Aynı zamanda korumalarına da tetikteolmalarını bildirmişti.

Diğer orkların yanından ayrıldıktan sonra Arganthtamamen başka bir yaratığa dönüşmüştü.

“Gelmen iyi oldu Obould Bol-Ok,” dedi şaman, hâlâsaygılı bir ses tonuyla konuşuyordu ama dışarıdakineoranla sesi çok daha güvenli ve güçlü çıkıyordu.“Kabileler kaygılı ve öldürmeye hazır durumda.”

“Bir sorunun vardı…” diye belirtti Obould.

“Achtel inanmamıştı ve dolayısıyla öldürüldü” diyecesurca açıkladı Arganth.

Bu cümle kralın yeniden ayaklarının üzerine sağlambasmasını sağlamıştı. Koyu renkli gözlerini kısıp kalınkaşlarını çattı.

“Bunun doğru olduğunu gördüm,” diye açıkladıArganth, “Kral Obould muhteşem, Kral Obould herzaman muhteşemdi. Kral Obould şimdi daha damuhteşem olacak çünkü Tek-Göz artık onun yanında.”

Obould kuşkularından arınabilmiş değildi.

Page 161: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Cüceler kutsal varlığımıza nasıl da büyük birsaygısızlık etti!” diye haykırdı Arganth, “O putukullanmak…” Obould onu anlamaya başlamıştı,onaylarcasına başını salladı.

“Gruumsh’u kirletip ona hakaret ettiler ve Tek-Gözbundan memnun olmadı!” diye iddia etti Arganth; sesiyükseliyor ve tizleşmeye başlıyordu. “Tek-Göz onlardanbütün bunların intikamını alacak!

Onları ayağının altına alıp ezecek! Muhteşemkılıcıyla ortadan ikiye ayıracak! Boğazlarını kemirip sonnefeslerini almak üzere onları pisliğin içine fırlatıpatacak!”

Obould ona bakmaya devam ediyordu; hatta gitgidecoşan şamanı sakinleştirmek üzere elini kaldırmıştı.Obould’un ayaklarını göstererek “Çizmeleri” diyeaçıkladı Arganth, “Muhteşem kılıcı” diyerek devam ettişaman; Obould’un sırtına bağlı ağır silahını işaretediyordu. “Obould Gruumsh’un aracı. ObouldGruumsh’un, Gruumsh Obould’un ta kendisi! Ben bunugördüm!”

Obould’un büyük ve çirkin başı şamana dikkatlebakarken yana doğru eğildi; Arganth’ın kendisiyle alayediyor olduğuna dair en ufak bir ipucu arıyordu.

“Achtel bu gerçeği kabul etmedi” diye devam ettiArganth, “Gruumsh o kızgın drow geldiğinde onukorumadı. Geriye kalan herkes kabul etmişti; hepsiObould’un Gruumsh olduğunu biliyordu; bunu sizin içinyaptım kralım, Tanrım…” Yüce ork kralının kuşku dolubakışları yerini kocaman ve hain bir sırıtışa bıraktı.

Page 162: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Peki, Arganth bu hizmetinin karşılığı olarak neistiyor?”

Hiç tereddüt etmeden “Cüce kafaları!” diye bağırdışaman, “Ölmeliler! Hepsi ölmeli! Bunu Kral Obouldyapacak!” “Evet,” dedi derin düşüncelere dalan Obould,“Evet.”

“Arganth’ın ve diğer samanların ellerinden sanaulaşacak olan Gruumsh’un kutsamasını kabul edecekmisin?” diye sordu ork rahibi; Obould’a soru sormacüretinde bulunduğu için ufalmış gibi görünüyordu vegözlerini yere dikmişti. “Ne kutsaması?” Obould’un sestonunda açık bir suçlama belirtisi olmasa da “Senmuhteşemsin Obould!” diye dehşet içinde haykırdıArganth.

“Evet, Obould harikadır,” diye cevapladı Obould, “Nekutsaması?”

Arganth’m kan çanağına dönmüş gözleri “Obould’abir boğanın gücünü ve bir kedinin hızım vereceğiz.

Obould’a muhteşem bir kuvvet vereceğiz. Gruumshbunu onaylayacaktır. Ben hepsini gördüm,” derkenpanldadı.

“Bunlar alışılmadık büyüler değil,” diye sertçecevapladı Obould, “Daha azını talep edemem…”

Arganth “Büyü değil!” diyerek onun sözünü kesti vebunu yaptığını fark ettiği zaman neredeyse bayılıyordu.Yüce orkun kendisini ezmeyeceğini umarak uzun birsüre sessiz kaldı. Obould’un çirkin yüzü asılmayabaşladığında “Bir büyü evet ama sonsuza kadar

Page 163: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

sürecek. Obould Gruumsh’dur. Obould güçlü olacak;çok daha güçlü!” diye çabucak ve coşkuyla ekledi. TanrıGruumsh’un lütfü nadir bulunan, güzel bir hediyedir,”diye açıkladı Arganth; “Yaklaşık yüz yıldırbahşedilmiyordu ama bu durum senin için değişecekyüce Obould. Ben bunu gördüm. Kabul edecek vetörende bize eşlik edecek misiniz?”

Obould şamana uzun ve sert bir bakış attı; nedenbahsettiğine dair en ufak bir fikri bile yoktu.

Daha önce “Tanrı Gruumsh’un lütfü” gibi bir sözduymamıştı. Ama Arganth’ın korktuğundan vesaygısının içten olduğundan emindi. Rahip, Obould’aher zaman yardımcı olmuştu. Kendini zorunlu olarakTek-Göz’e adayıp bunca fetih yaptıktan sonra kendisineyardım etmelerine neden izin vermeyecekti ki?

“Obould kabul edecek,” dedi Arganth’a ve şamanheyecandan neredeyse yere çakılacaktı.

Obould, onu boynundan tutup yerden kaldırarakçabucak kendine gelmesini sağladıktan sonra kendisinedoğru çekti; adam kralın nefesinin sıcaklığınıhissedebiliyordu.

“Beni hayal kırıklığına uğratırsan Arganth, seniduvara kazıkla çakar ve parmaklarından başlayıpkoluna doğru ilerleyerek seni yerim.”

Arganth tekrar korkudan bayılacak gibi oldu;Obould’un bunları başka orklara yaptığı söylenirdi.

“Beni hayal kırıklığına uğratma.”

Page 164: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Şamanın cevabı ‘evet’ ya da ‘hayır’ olabilirdi amaadamın dudaklarının arasından çıkan tek ses basit veacınası bir ciyaklama olduğundan bu cevabın bir önemiyoktu; ork kralı bilmesi gerekeni öğrenmişti.

“Onları şereflendiriyor muyum?” diye sordu Drizzt,Guenhwyvar’a.

Yeni evinin yarısını oluşturan iri kayanın üzerineoturmuş, narin parmaklarıyla Bruenor’un tek boynuzlumiğferini yuvarlıyordu.

Guenhwyvar onun yanında yatıyor, dağlık alanlarabakıyordu. Rüzgar sertçe yüzlerine esmiş ürpermelerinisağlamıştı. “Savaşta olduğumuzda acılarımdansıyrıldığımı biliyorum,” diyerek konuşmasını sürdürdüdrow.

Bakışları miğferden ayrılıp uzaktaki dağlarayönelmişti. Sanki kedi, bilinciyle arasında oluşan birköprü görevi görüyormuş gibi hayvanla değil daha çokkendi kendine konuşan bir hali vardı.

Aslında bu hep böyleydi; kedi gerçekten de ikisiarasında bir aracıydı.

“Elimdeki işe odaklandığımda kaybı unutuyorum; birözgürlük anı oluyor. Buradaki işimizin Mithril Salonucüceleri için önemli olduğunu biliyorum. Orkları deviripdağdaki deliklerinden çıkmaya korkmalarını sağlarsakarkadaşlarımız üzerindeki baskı azalacaktır.”

Tabii ki hepsi doğru ve mantıklıydı ama Drizzt yine desözlerinin sığ olduğunu düşünmüş ve bahane bulmayaçalışmaktan başka bir şey yapmadığı kanısındaydı. Ne

Page 165: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

de olsa, burada kalmaması ve Shallows’tan doğrucaMithril Salonu’na gitmiş olması gerektiğini yüreğininderinliklerinde hissediyordu. Kendi duyarlılığını takipetmeli ve bu katliamdan sağ çıkan sevgili bir arkadaşıolup olmadığını öğrenmeye gitmeliydi. BunuBattlehammer Klanı’mn sağ kalan cücelerinin hatırıadına yapmalıydı; krallarının düşüşüne tanıklık etmeli vekendi hareketlerini onların savunma birlikleriyle birleştir-meliydi.

Drow derin bir iç çekerek hissettiği suçlulukduygusunu kovaladı. Tıpkı demir ve taşlarla kendilerinimuhteşem kapılarının ardına kapatan cüceler gibiydi.Hiç şüphesiz orklar kuzeyde, özellikle bölgede bulunansayısız küçük köyde, büyük bir karışıklık yaratacaktı;ama Drizzt bu yaratıkların, Kral Bruenor’un yokluğundabile, Mithril Salonu için gerçek bir tehlike oluşturacağınapek inanmıyordu. Ne de olsa daha çok kaynağa veKaranlıkaltı’nın tünellerine daha fazla erişime sahip olanMenzoberranzan’ın kara elfleri böyle bir savaşakalkışmış ve perişan olmuşlardı. Bruenor’un birliklerisağlam ve düzenliydi.

“Onları özlüyorum Guenhwyvar,” diye fısıldadı drow;panter onun konuşmasına kaldığı yerden devametmesiyle canlanmış, büyük ve şefkatli gözleriniarkadaşına çevirmişti. “Elbette bunun böyle olacağınıbiliyordum; hepimiz biliyorduk. Hatta bunu bekliyordumda. Çok fazla dar geçit ve çatlak vardı. Sona ermeliydi;böyle bir düşüşle son bulmalıydı. Ama hep son değil, ilkdüşenin ben olacağımı ve onların benim ölümümetanıklık edeceğini sanıyordum; benim onlarınkine değil.

Page 166: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Gözlerini kapadı ve Bruenor’un düşüşünü yenidengördü; o korkunç görüntü hiç silinmiyordu. Ve Ellifain’indüşüşünü yeniden gördü; artık geçmişte kalan o savaşonu çok daha derinden yaralamıştı.

Bruenor’un düşüşü özellikle canını yakıyor, Drizzt’inhayatı boyunca ona eşlik eden prensiplerle birleşiyoronu fazlasıyla etkiliyordu. Bir arkadaş ya da toplumuğruna ölmenin çok da kötü bir şey olmadığınıdüşünüyordu; Shallows’ta yaşanan felaket kalbinidağlıyordu ama Kılıç Sahili’nde; Sheila Kree’nin inindeolanlar onu çok daha fazla yaralıyor; inançlarınıntemelini zedeliyordu.

Ellifain düşüşüne ait her hatıra onu gençliğindeki okorkunç güne; yüzeye çıkıp bir grup masum yüzeyelfıne saldıran ve onlan katleden bir saldırı birliğinekatılmaya cüret ettiği ana götürüyordu. O ilk gerçekdeneyimiydi; Drizzt Do’Urden’in yüzleştiği ilk yaşam veölüm denemesiydi.

Bundan yıllar önce yaşanan o kaçınılmaz gece,yıldızlar altındaki ilk gecesi, Drizzt’in algılarını geridönüşü olmayan bir şekilde değiştirmişti. O karşıkoyulmaz gece aslında Menzoberranzan’da varlığınınsona ermesinin başlangıcıydı; Drizzt, halkının içindekiıslah edilmez, tahammül edilmez ve onun uğrunasavaşmayı umduğu herşeyin ötesinde bir kötülükolduğunu görmüştü.

Drizzt’in kimseyi öldürmediğini ve hatta elfçocuğunun yaşamasına izin vererek yoldaşlarını ve

Page 167: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Örümcek Kraliçe’yi aldattığını öğrenen Zaknafein akınsonrasında onu neredeyse öldürüyordu.

Yıllar önce Ellifain ve halkına ne olduğunu öğrenmekiçin Aykorusu’na gittiğinde büyüyen elf çocuğununöfkeyle aklını kaçırdığını ve tamamen raydan çıktığınıgörmek Drizzt’i nasıl da üzmüştü…

Ve Kılıç Sahili’ndeki savaşta kazayla onu öldürmek!

Ellifain’in ölümü Drizzt’in uğruna yaşadığı herşeylealay etmiş, hayatının belki bir yalan değil ama tamamenamaçsız olduğunu görmesini sağlamıştı.

Drow yüzünü ovaladıktan sonra ellerinden birini,başını bacağının üzerine koymuş yatan ve ağır ağır,düzenli nefes alıp veren Guenhwyvar’ın sırtına dayadı.Drizzt, Guenhwyvar ile yaşadığı bu anlardan, savaşmakzorunda olmayıp dinlenmekten, sadece manzaranın vedağ havasının tadını çıkarmaktan zevk alıyordu. Avcınıniçgüdüleri ona kediyi göndermesi, Astral evdedinlenmesine izin vermesi gerektiğini söylüyordu. Ne deolsa orklar ve devler geldiğinde ona çok daha fazlaihtiyacı olacaktı.

Fakat bu denli acı çeken ve iç dünyasında kendisiylesavaşan Drizzt şu an Avcı değildi ve bu ukala kişiliğinidinleyemezdi.

Gözlerini kapadı ve düşüşlerini değil arkadaşlarınıdüşündü. Maer Dualdon’un kıyısında oltasını önündekikaranlık suya atmış balık tutan sakin Regis’i düşündü.Oltaya yem takmadığını ve bunun rahatlamabahanesinden başka bir şey olmadığını biliyordu.

Page 168: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kelvin’s Cair’in çevresindeki mağaraların etrafındahomurdanarak, emirler yağdırarak ve yumruğunusıkarak dolanan; ama bir yandan da bu hırçınlığınsadece bir rol olduğunu göstermek için Drizzt’e gözkırpan Bruenor’u gördü. Drizzt’in ve Bruenor’unkoruması altında büyüyen genç çocuk Wulfgar’ı gördü.

Onunla beraber güçlü düşmanlara saldırdıklarıVerbeeg İni’ndeki savaşı hatırladı. Buz mağarasındakiBuzölüm’le birlikte yaptıkları savaşı, akıllı ve şanslıWulfgar’ın ejderhayı yenmek için buzdan oluşan çatıyıindirişini hatırladı. Kendisini ilk defa Kelvin Anıtı’nınyamaçlarında selamlayan genç kız Catti-brie’yi gördü.Ona uzak güney çöllerinde hayatın gerçeğini öğreten,tüm şüphe ve korkuları, tüm hata ve zaferleri boyuncayanında olan genç kadın yeniden gözlerinin önündeydi.Arkadaşlarını geçmişin engellerinden kurtarmaumuduyla aptalca bir şekilde Menzorberranzan’a geridöndüğünde Catti-brie, drowu Karanlıkaltı’ndan vekendisinden kurtarmak için cesaretlendirmişti. Herzaman onun bilinci olmuş ve yanlış yaptığını düşündüğüher an onu uyarmıştı ama bunun da ötesinde onunarkadaşıydı ve kendisini hiç yargılamamıştı. Nazik birdokunuşla tüm korku ve şüphelerini dağıtabilirdi. Obüyüleyici mavi gözleriyle ruhunun içine bakıp, yüzünetaktığı herhangi bir maskeyi dağıtarak, gerçekduygularını görebilirdi.

Yanağına kondurduğu bir öpücükle arkadaşlarının,daima ve sonsuza kadar, yanında olduğunu ve oarkadaşların ışığında hiçbir şeyin onuyaralayamayacağını hatırlatırdı.

Page 169: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

O arkadaşların ışığında…

Bu düşünceyle Drizzt’in başı ellerinin arasınadüşmüş, nefesi kesikleşmiş ve boğuklaşmış, omuzlarıhıçkırıklarla sarsılmaya başlamıştı. Şimdiye kadaryaşadığı tüm acılardan daha derin bir kederesürüklendiğini hissetti; hiç kimseden yardımalamayacağı karanlık ve boş bir çukura düştüğünüduyumsadı.

Daima ve sonsuza kadar? Ellifain? Bunlar DrizztDo’Urden’in hayatının yalanlan mıydı? Zaknafein’inaside düştüğünü gördü. Toza ve ateşe dönüşen heybetliWithegroo Kulesi’ni gördü. Daha da derinlere düştü vebu boşluktan çıkmak için bildiği tek bir yol vardı.

“Gel Guenhwyvar,” dedi Avcı ve panteri çağırdı.

Güçlü bacaklarının üzerinde doğruldu ve güçlüellerini kullanarak palalarını çıkardı. Avcı’nm gözleri,parıldayan yıldızların aşağısında dolanarak karanlığıtaradı; kamp ateşinin kıvılcımları kendi içindeki acıylabirleşti ve bir savaş sözü verdi.

İntikam sözü; Orklara karşı… Yalanlara karşı… Acıyakarşı…

Karanlık bir gecede binlerce ork Gruumsh’un yıkıkheykeli etrafında toplanmış, saygıdeğer ruh liderlerinintalimatlarını dinliyordu. Aralarında fısıldaşıp tanıklıkedebilecekleri mucizevi olay için yer kavgası yaptılar. Buitiş kakışlar mümkün olan ilk fırsatta sona erdi çünküşamanlar dikkatlerini dağıtanların Gruumsh’a kurbanedileceğini söylemişlerdi. Bu tehditlerinin boş laftanibaret olmadığını kanıtlamak isteyen şamanlar, savaş

Page 170: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

alanında işledikleri suçları bahane ederek bir düzinedenfazla talihsiz orku öldürmek üzere hazır bulunduruyordu.

O gece, yüzden fazla ayaz deviyle beraber, GertiOrelsdottr da oradaydı. Orkları böylesi bir çılgınlığasürükleyen mucizeyi görmek istiyor ama varlığınıgöstererek bu mucizeye gereğinden fazla inandığınındüşünülmesini istemiyordu; bu yüzden mıntıkasınıheykelden uzakta tutuyordu.

Kadın, “Tarafsız eğlence,” diye açıkladı halkına;“Meraklı ve tarafsız bir şekilde izleyin.”

Bu olaya tanıklık eden iki çift göz daha vardı. Kaer’licSuun Wett ve Tos’un Armgo önce Gerti’nin grubununyakınlarında durmuş -hatta ayaz deviyle akşamın erkensaatlerinde karşılaşmış- ama özellikle de rahip drow herşeyi daha iyi görebilmek istediğinden, sonra kalabalığayaklaşmışlardı.

Heykelin yanındaki şamanlar herkesi sessizliğedavet etmiş ve bu emre itaat etmeyen orklar, Obould’unkalabalığın içine dağılan askerleri tarafından birmızrağın ucuyla; acı veren bir dürtmeyle çabucakuyarılmıştı.

Çok şaman var, dedi Tos’un Kaer’lic’e elhareketlerinden oluşan sessiz drow dilini kullanarak.

Harika bir toplu büyü, diye açıkladı Kaer’lic, Drow’lararasında pek de yaygın bir şey değil ama daha altırkların nadiren böyle taktikler uyguladığını duymuştum.Belki de bu seremoni orkların söylediği kadar önemlidir.

Page 171: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

O kadar da güçlü değiller! diye karşı çıktı Tos’un; buaçıklamanın sonunda baş parmağını sıkıca kavramıştı.

Tek başlarına değiller, haklısın, dedi Kaer’lic, amabirleşen samanların gücünü hafife alma. Ork Tanrısı‘nınkini de öyle. Belki de Gruumsh çağrılarını duydu.

Kaer’lic elleri kalçasındaki kılıfta duran silahlarınakayan Tos’un’un huzursuzca kıpırdandığını görüncegüldü. Kaer’lic o kadar endişeli ve meraklı değildi.Obuld’un amacını biliyordu ve bu amacınkendininkilerden, arkadaşlannınkilerden ya daGerti’ninkilerden çok da farklı olmadığını düşünüyordu.Bu ork-ları müttefiklerine karşı kışkırtacak bir seremoniolmayacaktı; bundan emindi.

Harap olmuş ork tanrısının heykelinin yanında birfigür belirince düşünceleri yarıda kesildi. Ölü Achtel’inkırmızı elbisesini ve seremoni başlığını giyen ArganthSnarrl, kırık heykelin en yüksek noktasına çıkmış, her ikielinde yanan meşaleler, gece rüzgarında dans edenalevler tutan kollarını havaya kaldırmıştı. Yüzü kırmızıve beyaza boyanmıştı ve iki kolunda da düzinelerce dişbileziği sallanıyordu.

Ani, tiz bir çığlık atmış ve kollarını daha dakaldırmıştı; heykelin etrafındaki bir çemberde iki düzinemeşale daha yanmıştı.

Kaer’lic gözlerini bu meşaleleri tutanlara çevirmişti;hepsi orklara göre fazla süslü ve boyalı olansamanlardı. Drow daha önce bu kadar çok ork samanınıbir arada görmemişti ve bu zalim ırkın aptallığı göz

Page 172: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

önünde bulundurulacak olursa böyle bir sorumluluküstlenecek kadar akıllı ork oluşuna şaşırmıştı.

Arganth heykelin üstünde yavaşça dönmeye başladı.Bunun karşılığında yerdeki şamanlar da heykelinçevresinde; her biri dışarıdaki büyük daireyle uyumluküçük daireler oluşturarak, yavaşça hareket etmeyebaşladı. Arganth yavaş yavaş adımlarının hızınıarttırmış ve aşağıdakiler de aynısını yapıp hem kendidairelerini hem de dış çemberi hızlandırmıştı. Buyürüyüş atılan her adımla daha da canlanmış daha çokbir dansı andırır olmuştu. Meşaleler kımıldamış ve hafifhafif sallanmıştı.

Bu dakikalarca devam etmişti ama şamanlar hiçyorulmuşa benzemiyordu; bu bile Kaer’lic’in ortada birbüyü olduğunu düşünmesine yetmişti. Drow rahibesigözlerini kısıp daha da dikkatli bakmaya başladı.

Sonunda Arganth birden durmuş, aşağıdakiler deonunla tam olarak aynı anda oldukları yerde donupkalmıştı. Kaer’lic nefesini tutmuştu; sadece üst sınıf birtopluluk böylesine uyumlu hareket edebilirdi. Uzman birdans ekibinin senkronizas-yonuyla -ki onlar ne bir dansekibiydi ne de aynı kabiledendi, hatta çoğu birbirinisadece birkaç gündür tanıyordu-grup sallandı, yöndeğiştirdi ve sonunda dümdüz durdu; meşalelerin alevide aynı şekilde yükselip düzleşmişti.

Ve Obould belirdi. İçine Kaer’lic, drow arkadaşı, Gertive yüzlerce devin de dahil olduğu kalabalık hep birliktenefeslerini tuttu.

Page 173: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Ork kralı çıplaktı; kaslı vücudu parlak renklerle;kırmızı, beyaz ve sarıyla boyanmıştı. Gözlerine beyazçizgiler çekilmiş böylece onların iyice ortaya çıkması veObould’a bakan herkesin onun kendisini inceliyorolduğunu düşünmesi sağlanmıştı; kalabalık, refleksolarak, ürküp geri çekilmişti.

Aklını başını topladığında Kaer’lic bu seremonininaslında ne kadar da sıra dışı ve muhteşem olduğunuanlamıştı; Obould büyüleyici zırhını giymiyordu. Orkkralı, hiç de aciz gözükmemesine rağmen kendiniyaralanabilir kılmıştı. Gövdesi her adımla dalgalanıyoruzuvları sanki sıkılaştırılmış kaslar gibi görünüyor;adaleleri gergin ve dümdüz duruyordu. Güçlü ork sankibütün silahlarını ve zırhını kuşanmış gibi görünüyordu.Ağzını genişçe açıp tehditkar bir homurtusavurduğunda, yoğunluğu son raddeye ulaşmış ve buölümlü dünya onunla baş edememiş gibi yüzükıvrılmıştı.

Yukarıda duran Arganth bir meşaleyi ufka doğrubıraktıktan sonra onu kendi önüne çekti. İlk orkmahkumu korumalar tarafından Obould’un önünesürüklenip dizlerinin üzerine çökmeye zorlandı.

Yaratık sızlanıp merhamet dilendi ama tanrılarınınadını haykıran samanların sesi onun yakarışlarınıbastırdı. Bu övgü dolu bağırışlar ön sıralardan arkataraflara uzanarak etrafa yayıldı ve sonunda binlerceork sesi Gruumsh’u çağırmaya başladı. Bu o kadarhipnotize ediciydi ki Kaer’lic kendini orklarla aynı şekildebağırırken buldu. Drow, Tos’un’un yaptığı şeyi görmemişolmasını umarak endişeyle etrafa bakındı; sonra onun

Page 174: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

da aynı şekilde ork tanrısının adını fısıldıyor olduğunugörünce gülümsedi. Adama kim olduğunu hatırlatmakiçin sağlam bir dirsek attı.

Arganth bağırıp iki meşaleyi de önünde çaprazbirleştirirken Kaer’lic yeniden gösteriyi izlemeye başladı;kalabalık birden sessizliğe gömülmüştü. BakışlarınıObould’a çeviren Kaer’lic onun bir yerlerden büyük birpala çıkardığını görmüştü. Palayı yavaşça başınınüzerine kaldırdı ve bir çığlık atarak dizlerinin üzerindeçömel-miş duran orkun başını kesti.

Kalabalık gürlemeye başladı.

İkinci ork mahkumu da içeri sürüklendi ve birincinincesedinin yanma diz çöktürüldü.

Ve bağırış çağırışların eşlik ettiği bu işlem onmahkum boyunca devam etti; her idam Gruumsh’unzaferi için daha büyük bir çığlık kopmasına neden oldu.

Ve her ölüm Obould’un daha uzun ve güçlügözükmesini, sıkı cildinin ardındaki güçlü göğsünündaha da şişmesini sağladı.

Öldürme işi sona erdiğinde şamanlar daireseldanslarına yeniden başladı ve herkes yüce Tek-Göz içinşarkı söyledi. Sonra başka bir yaratık; bacakları kalıntellerle bağlı olduğu için topallayan bir boğa getirildi. Orkaskerleri mızraklarıyla dürttükleri yaratığın etrafınısarmış onu yüce krallarına götürüyorlardı.

Obould bir süre boğaya baktı; ikisi sanki karşılıklı birtrans halinde gibiydi. Ork kralı boğayı boynuzlarından

Page 175: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

yakaladı ve ikisi sadece birbirlerine bakarak hareketsizdurdular.

Arganth aşağı indi; bütün şamanlar onun etrafındahareket edip boğanın çevresini sardılar. Hepsi birdenbüyü yapmaya başladı; her cümlede Gruumsh’un adınıanıyor, tanrılarının nimetlerini arıyorlardı.

Kaer’lic, sözcükleri büyünün ne olduğunu anlayacakkadar tanımıştı; bu, alıcının gücünü geçici olarakarttırmak için yapılan bir duaydı. Gerçi drow bunda birfark olduğunu anlamıştı; o kadar yoğundu ki kadın omesafeden bile büyünün varlığını hissedebiliyordu.

Tuhaf, rengarenk, yeşil, sarı ve pembe ışıklarObould’un ve boğanın etrafında süzülmeye başladı.

Boğadan sürekli ışıklar yükselmeye devam ediyordu.Bu ışıklar bir girdap oluşturarak ilerliyor ve ork kralıniçine doluyorlardı. Her biri hayvanın gücünün birparçasını daha alıp Obould’a veriyor gibiydi; sonundahayvan titreyen bacaklarının üzerinde kalakalmıştı,Obould ise dimdik duruyordu.

Sonunda bitmişti ve o zaman Kaer’lic bu işlemsırasında hayvanın zincirlerinin koptuğunu ve onu tutantek şeyin

Obould’un boğanın boynuzlarını kavrayan elleriolduğunu fark etmişti.

Her yer sessizliğe gömülmüş, umut dolu bir bekleyişkalabalığı susturmuştu.

Dakikalar aktıkça Obould ve yaratık birbirlerinebakmıştı. Ani bir güç ve hızla ork kralı boğanın başını

Page 176: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

aşağı doğru bükmeye başlamıştı. Sıkıca kavradığı başıdöndürmeye devam eden ork kralı turu tamamlamış vezavallı hayvanın başını üç yüz altmış derece çevirmişti.

Obould gözlerini boğadan ayırmadan bir süre böyledurmuştu. Sonunda onu bırakmış hayvan da yeredüşmüştü. Obould kollarını gökyüzüne doğru kaldırdı ve“Gruumsh!” diye bağırdı.

Sersemlemiş ve sessizleşmiş kalabalığa bir enerjidalgası yayıldı.

Bir dakika sonra Kaer’lic dizlerinin üzerine çökmüşolduğunu ve çevresindeki herkesin aynı şeyi yaptığınıfark etti. Arkasını dönüp ayaz devlerine baktı; hepsi aynışekilde dizlerinin üzerindeydi ve hiç biri, özellikle deGerti, bu durumdan memnun durmuyordu.

Şamanlar yıkık heykelin etrafındaki danslarınayeniden başladı ama hiç biri doğrulmaya cesaretedemedi; yine de hep beraber şarkı söylüyorlardı.

Yine aniden durdular.

Başka bir yaratık getirildi; bu, boynunun etrafındakisopaların ucuna sabitleştirilmiş iplerle zapt edilen büyükbir dağ kedisiydi. Yaratık Obould’a yaklaşınca hırladıama ork ondan korkmadı hatta öne doğru ilerledi veemekler vaziyette durup kedinin gözlerinin içine baktı.

Onu getirenler hayvanın ilmiklerini gevşetipsopalarını çıkarttı ve canavarı serbest bıraktı.

Meraklı ve umut dolu sessizlikle birlikte bakışma dadevam etti. Kedi pençelerini çıkarıp, dişlerini gösteripkükreyerek ileri atıldı ve Obould onu elleriyle yakaladı.

Page 177: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Görkemli kedinin pençeleri Obould’un derisinebatmadı. Görkemli kedinin dişleri saplanacak bir yerbulamadı.

Obould dimdik ayağa kalktı ve kıvranıp dövünenkediyi hiç zorlanmadan başının üzerine doğru kaldırdı.

Ork kralı uzun bir süre bu şekilde durdu, sonra tekrarGruumsh’a seslendi ve hareket etmeye başladı; attığıher adımla ayaklarının hızı artıyor; her hamleyledengesi kusursuzlaşıyordu. Bu çılgınca hareketleriyaparken birden durdu; ani ve muhteşem bir şekildedöndü. Kedi çığlık attı sonra da sessizleşip öylece kaldı.Obould hayvanın cansız bedenini yerde yatan ölüboğanın yanma fırlattı.

Kalabalık bağırmaya, şamanlar dans edip şarkısöylemeye başladı; oluşturdukları daireyi Ork kralına,ölü mahkum ve hayvanlara doğru taşıyorlardı.

Arganth halkanın içine girdi ve sonra dansın zirveyeulaşmasını emretti. Öncü şaman ritmik hareketlerlesallanmaya ve

Kaer’lic’in duyamadığı sihirli sözler mınldanmayahaşladı.

Başı kesilen on ork ayağa kalkıp Obould’unarkasında iki sıra oluşturmak üzere sessizce yürüdü.

Arganth büyüye devam etti ve birden hem boğa hemde dağ kedisi, öncekinden çok daha canlı bir şekildedoğruldu. Öncekinden çok daha canlı bir şekilde!

Kafaları karışan ve korkan yaratıklar gecenin içinedoğru koştular. Orklar tezahürat edip alkışladı ve

Page 178: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Obould sakinliğini koruyarak olduğu yerde durdu.

Kaer’lic güçlükle nefes aldı. Cesetlerin yenidencanlanışı o kadar da korkunç ve muhteşem bir şeydeğildi -aslında bir ork samanından bu kadarınıbeklemezdi ama öyle çok da harika bir büyü değildi-amahayvanların yeniden doğuşu! Bir ork bunu nasılyapabilirdi ki?

Kaer’lic cevabı biliyor ve her şeyi anlıyordu. Gruumshseremoniye katılmıştı; en azından ruhu oradaydı.Orkların tanrılarına yakarışı cevapsız kalmamış ve Tek-Göz’ün kutsallığı Obould’a geçmişti.

Kaer’lic bunu sakin orku dikkatle incelerkengörmüştü. Onun kuvvetini uzaktan bile hissedebiliyor,ona eklenen doğaüstü gücün ve hızın farkınavarabiliyordu.

Kadm, cücelerin fena halde yanıldığını biliyordu.Gruumsh’un imgesini kullanarak onun kölelerini aldatmakurnazlıkları, Kral Obould Bol-Ok’a bürünen, orktanrısının öfkesinin üzerlerine yönelmesine sebepolmuştu. Birden Kaer’lic Sun Wett çok korktu. Birdencücelerle yapılacak olan savaştaki dengenin değiştiğinianladı. Ve bu değişim onların lehine değildi.

AKIL HOCASI ADIMINI ATIYOR

Page 179: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Etkileyiciydi,” diye endişeli bir şekilde kabul ettiKaer’lic Sun Wett.

Yanındaki Tos’un onunla alay etti ama karşısındakiDonnia ve Ad’non ağızları hayretten açık, oldukçaüzgün duruyorlardı.

“Sadece orklar,” dedi Barrison DePArmgo’nunEvi’nden kovulan. “Hepsi sadece bir yanılsama, sadeceduygu.” Yüzü gergin, kasları sıkı duran Kaer’lic, bir aniçin Tos’un’a uzanıp ona vuracakmış gibi göründü.

“Tabii ki,” diye onayladı Donnia zorla gülümseyerek.“Ruh hali, kalabalık; seremoni yoğunluklagenişlemişti…” “Susun!” diye emretti Kaer’lic; bunu öylesert bir şekilde söylemişti ki hem Donnia’nın hem deAd’non’un elleri silahlarına yönelmişti. “Obould’u şimdiküçümsersek bu felaketle sonuçlanabilir. Bu şaman;Snarrl kabilesinden

Arganth oldukça ilhamlıydı… İlahi bir ilham…”

“Bu oldukça ciddi bir iddia,” diye sessizce belirttiAd’non.

“Bu daha önce de tanık olduğum bir şey; pek çokYochloPun belirdiği bir seremonide hepsini görmüştüm,”diye açıkladı Kaer’lic. “Bu yüzden ne olduğunubiliyorum; İlahi bir ilham,” Tos’un’a döndü; “Normalde okadar mı kandırılıyorsun da şimdi gördüğün bir şeyigörmediğine kendini ikna edebiliyorsun?”

“Ruh halinin yarattığı hileyi anlıyorum,” diye tereddütederek cevapladı Tos’un.

Page 180: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Boğanın kafası döndürülmüştü,” diye onu azarladıKaer’lic ve diğerlerinden destek aldı. “Yaratık ölüydü,sonra canlandı ve bu tarz bir yeniden diriltme orksamanlarının gücünün ötesindedir.”

“Normalde evet,” dedi Ad’non. “Belki de asılküçümsememe-miz gereken Arganth’tır.”

Onun her sözüyle başını sallayan Kaer’lic “Arganthkendi so-yuyla karşılaştırıldığında değerli biri.

Kendini Gruumsh’a tamamen adadı ve Achtel’intesadüfi ölümünün üstesinden oldukça zeki bir şekildegeldi. Ama iki ölü hayvanı diriltecek kadar rahip gücünesahipse Achtel’in ve onun şüphelerinin üstesinden,kadının zamansız ölümünden çok önce gelmiştir. Obunu yapmadı… yapmaya kalkışmadı bile,” dedi.

“Achtel’in ölümünün talihli bir rastlantı olduğunu mudüşünüyorsun?” diye sordu Donnia.

“Drizzt Do’Urden tarafından öldürüldü,” diyecevapladı Kaer’lic. “Buna hiç şüphe yok. Onu palalarınakadar tarif eden görgü tanıkları var. Onu öldürüp kampıniçine daldı ve sonra da geceye karıştı.

Gruumsh’un bir oyuncağı olmasından şüphe duyarımama Arganth hem kendi itibarı hem de başarısı içinaptal orklara bunu böyle gösterdi.”

“Ve şimdi Drizzt’in yüzey elfleriyle müttefik olduğunubiliyoruz,” diye belirtti Tos’un. Nehirdeki savaşa rağmenpek de ikna olmayan Donnia “Ne dereceye kadar?” diyesordu.

Page 181: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Bu ikinci sırada yer alıyor,” diye hatırlattı Kaer’lic,“Drizzt Do’Urden bizim sorunumuz değil!”

“Bunu söyleyip duruyorsun,” diye araya girdi Ad’non.

“Çünkü bir türlü anlamıyorsun,” diye cevapladırahibe. “Drizzt bizim sorunumuz değil, biz de onunsorunu değiliz; tabii varlığımızı öğrenirse durum değişir.O Obould’un sorunu, Gerti’nin sorunu ve onların busorunlarını çözmelerine izin verirsek çok iyi olur.Özellikle de şimdi; Obould, Gruumsh tarafındanödüllendirildikten sonra.”

Bu sözlere Kaer’lic’in karşısında duran ve hâlâ şüpheduyan ikilinin çıkardığı birkaç homurtu eşlik etmişti.

Bu dudak bükmelere “İstediğiniz gibi küçümseyin;günahı boynunuza,” diye cevap verdi Kaer’lic. “O artıkdaha güçlü - en azından öyle gözüküyor-ve çok dahahızlı. Kandırıldığını düşünen Tos’un bile bunları inkaredemez. Obould’u yenmek artık çok daha zor.”

Tos’un isteksizce onayladı.

“Obould’u yenmek hep zordu,” diye cevapladıAd’non. “Bu seremoniden önce bile onunla birebirsavaşa girmek istemezdim. Ayrıca eminim hiçbirimizGerti Orelsdottr ile savaşmak da istemez. Ama buşamanlar ork kralını daha iyi ve daha akıllı mı yaptı?Ben pek de öyle olduğunu düşünmüyorum!”

“Fakat hepsini bir kenara bıraksak bile, ona halkınıyönetmesi için bir güven verdiler; tanrısının onunlaolduğunu hissetmesini sağladılar,” diye belirtti Kaer’lic.“Bu ikisinin ne demek olduğunu unutmayın. Obould artık

Page 182: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

güvensiz değil ve kendi yararımıza kulla-nacabileceğimiz içsel şüpheleri artık yok. Güven, güç veşüphesiz-likle ilerliyor. İçgüdüleriyle uyuşmayan hercümlemizi ve daha önceden verdiği kararlarlaörtüşmeyen her önerimizi artık çok daha dikkatli birşekilde izleyecek.

Artık çok daha güçlü ve hızlı; amacımız uğruna onucaydırmak şimdi çok daha zor olacak.”

Şüpheyle budalaca gülümseyen suratların yerinidargın bakışlar aldı.

“Ama nehrin akışını değiştirdiğimize inanıyorum,”diye devam etti Kaer’lic, “İstediğimiz savaşıgerçekleştirmeye kararlı olduğundan artık Obould’ukontrol etmeye çalışmamız gerekmiyor; üstelik artıkgerçekten de savaşabilecek durumda.”

“İzlemekten kendini alamayan, memnun seyircileremi dönüştük?” diye sordu Tos’un. Kaer’lic omuz silkip“Bu o kadar da kötü birşey değil” diye cevap verdi.

Karşılarında duran Donnia ve Ad’non birbirlerineşüpheyle baktı; Ad’non başını salladı.

“Gerti bir sorun teşkil etmeye devam ediyor” diyeaçıkladı, “Üstelik Obould’un bu seremonisi dişi devindaha da ihtiyatlı olmasını sağlayacak. Obould’unbüyümesini görmek ork kabilelerini birleştirebilir amaGerti’nin içine ciddi bir şüphe düşürdü. Ork kralınınkazandığını düşündüğün bu güce rağmen cücelerideliklerine kapamak ve bölgeyi yağmalamak içinGerti’nin devlerine ihtiyacı olacak.”

Page 183: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“O zaman Gerti’nin Obould’u izlemeye devametmesini sağlamalıyız,” dedi Tos’un.

Diğer üçü asık suratlarla birbirlerine baktı;anlayışsızlığı için onu sessizce azarlıyorlardı. O buifadeleri alçakgönüllülükle karşıladı. Ne de olsa gruptakien genç ve bu gibi konularda içlerinde en deneyimsizolan oydu. “Hayır, izlemek değil,” diye düzeltti Donnia,“Onun yanında yer almaya devam etmesini veObould’un da aynısını hissetmesini, Gerti’ye liderlikettiğini değil onunla beraber çalıştığını düşünmesinisağlamalıyız.”

Diğerleri, onaylayarak, başlarını salladı; arada küçükama çok önemli bir fark vardı.

Güneş doğar doğmaz Ad’non ve Donnia yollarınadevam etti; Shallows harabelerinin doğusundan çok dauzakta bulunmayan, geçici barınakları olan, derinmağaradan çıkmışlardı. İki kara elf yüzeye çıktığındatepelerinde parıldayan ayın ışığı onları rahatsızettiğinden sürekli gözlerini kırpmışlardı.

Donnia yıldızların yaydığı ışık huzmelerinin hızlaakan dansında Surbrin’in kuzeye doğru ilerleyişinigörebilmek için doğuya; dik yamaçların ve uçurumlarınilerisine bakmıştı. Donnia onların ilerisinde içinde başkaelfler yaşayan

Aykorusu’nun karanlığı olduğunu biliyordu. Bu dörtdrowun bildiği kadarıyla Obould’a sadece bir çift katılmışve ork kralı henüz üyelik yarışında Surbrin’igeçememişti.

Page 184: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Belki de orman evlerinden çıkıp gelirler”, dediAd’non Donnia’ya; onun aklından geçenleri okuyordu.Erkek drow haince sırıttı ve hafif bir kahkaha attı.

Donnia ikisinin de elf birliklerinin ileri çıkmasınıumduğunu biliyordu. Obould küçük bir klanın üstesindenrahatlıkla gelebilirdi; ork ayaklarının dibinde ölü yatanperiler görmek ne kadar da güzel olurdu! Hatta -bunuumnıaya cüret edebilir miydi?- mahkûm edilen perilerolması ve onların Donnia ve ekibine sunulması çokdaha iyi olurdu.

“Kaer’lic’in Drizzt’ten hâlâ korkuyor olması rahatsızedici”, diye belirtti Ad’non. “Tos’un bunun aşılması zorbir şey olduğunu söylüyor.”

“Doğru. Aslında Menzoberranzanlı arkadaşımızdanşüphe etmiyorum,” dedi Ad’non, “Yine de…”

“Kaer’lic son zamanlarda her şeyden korkar oldu,”diye ona katıldı Donnia, “Obould’dan bahsederkengerçekten titriyordu. O yalnızca bir ork!”

“Belki de insanlarımızdan çok uzak kaldı. Tos’un içerigirişimizi kolaylaştırabilirse belki de Karanlıkaltı’nıyeniden ziyaret etmeli; Ched Nasad’a, hattaMenzoberranzan’a gitmeli.”

“Orası bir yönetici ana ya da başka biri köle sadakatikarşılığında bize bir barınak vermediği sürece evsizyaratıklar olacağımız bir yer,” dedi Donnia acıyla veAd’non bu ihtimal karşısında omuz silkmekten başka birşey yapamadı. “Kaer’lic niyetimizi bilseydi memnunolmazdı,” diye belirtti Donnia bir dakika sonra.

Page 185: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Ad’non bir kez daha omuz silkti ve “Ben Kaer’licSuun Wett’e hizmet etmiyorum,” dedi. “Öne sürdüğüsebepler geçerli olsa bile mi?”

Ad’non durup uzun bir süre bu sözleri düşündü.

“Ama biz zaten Drizzt Do’Urden’i aramıyoruz,” dedisonunda.

Sadece teknik olarak da olsa bu doğruydu. Çift,Obould’un artçı askerlerinin son zamanlarda yaşadığısorunları araştırmaya gelmişti. Bu sorunların merkezininDrizzt Do’Urden olduğunu elbette biliyorlardı ama bu ikidrowu karanlık deliklerinden çıkaran o değildi; bununsebebi hem Kaer’lic’in açıklamaları hem de Tos’unuyarılarıydı; ayrıca Donnia ve Ad’non’un bildiği kadarıylaortada daha iyi bir av vardı.

Gerti’nin devleri kanatlı atlar süren bir çift yüzey elfigörmüştü; bu harika bir av olmaz mıydı?

Bir saat içinde çift, dağların arasındaki küçük nehrinyanına; son saldin mekânına gelmişti. Kimse onlarıgömmeye zahmet etmediğinden yerde hâlâ ork cesetlerivardı.

Katliamın oluşturduğu izleri takip eden ikili çokgeçmeden Drizzt’in rotasını bulmuş ve yüzey elflerininona ne zaman katıldığını gösteren bir yığın orkcesediyle karşılaşmıştı.

Donnia, sessizliğini korumaya çalışarak, Yalnızca üçbıçak kullanılmasına rağmen yirmiden çok ölü var, diyeel işaretleriyle açıkladı.

Page 186: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Şüphesiz çoğu, diğer iki elf daha ona katılmadan,Drizzt tarafından öldürülmüş, diye cevapladı Ad’non.

Yaralara ve ölüm şekillerine bakarak dövüşmeyöntemleri ve savaş hakkında mümkün olduğu kadarçok şey öğrenmek istediklerinden orada uzun bir süreoyalandılar. Donnia kılıç kullanımına olan hayranlığınıAd’non’a işaretler yardımıyla defalarca anlattı; Ad’nonda aynı şekilde, onaylayarak karşılık verdi. Geceçökmek üzereyken çift çevreyi araştırmaya ve izleraramaya devam ederek savaş alanını terk etti.

Şaşırtıcı ve mutluluk verici bir şekilde üç düşmanınen az ikisine ait ayak izlerine rastladılar.

Yüzey elfleri, diye işaret etti Ad’non, İzlerini yoketmelerini beklerdim.

Tabii bu izi orklar için yapmıyorlarsa, diye açıkladıDonnia, Bu güç algılanan izleri sadece birkaç orkuntakip edebileceğini düşünüyorum; yalnızca bizim ustagözlerimize bu kadar açık görünüyorlar.

Bizim eğitimli gözlerimize ve belki de Drizzt Do‘Urden‘inkilere? diye parmaklarıyla sordu Ad’non.

Donnia sınttı ve bir çalılığı incelemek üzere eğildi.Her şey ona son derece anlamlı geliyordu. Bu izleruzman gözler ve eğitimli kara elfler için oldukça aşikardıama orklann bulup takip edebileceği gibi de değildi.Yüzey elfleriyle olan deneyimlerini göz önündebulunduran Donnia bunun beceriksiz ve acemiceyapılan bir geçiş izlenimi yaratmak için bırakıldığınıanladı. İze baktıkça ve Ad’non’un söylediklerinidüşündükçe onun Drizzt için yapıldığından emin oldu.

Page 187: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Elfler düşmanlann orklar, goblinler ve devler olduğunudüşünüyor ve bir kara elfın müttefikleri arasında yeraldığına inanıyordu. Katliama tanık olan orklar yüzeyelfleriyle kara elfin savaş bitiminden hemen sonraayrıldığını fark etmişti; belki de yüzey elfleri DrizztDo’Urden’in ihtiyacı olduğunda kendilerini bulabilmesiniistemişti.

Gidip mutluluğumuzu yakalayalım mı? diyekıpırdandı Ad’non’un parmakları.

Donnia, bir vurgu ve ünlem işareti ifadesi olarakellerini önüne getirdi ve başparmaklarının dışını birbirinevurdu: Çok iyi olur!

Kaer’lic ve Tos’un, Obould’un görkemli çadırınagirdiğinde gergin bir ortam vardı. Bir çift sırıtangardiyanın arasında bacak bacak üstüne atmış oturan(yine de başı tavana değiyordu) dişi dev Gerti’ye birbakış atmalarıyla iki drow toplantının pek de iyigitmediğini anlamışlardı.

Yeni gelenler Obould’un yanında, onun karşısındaolan yerlerini aldığında “Nesme güneyden istila edildi,”diye özetledi

Gerti. “Proffıt ve sefil trolleri kısa bir sürede bizdençok daha fazla gelişme gösterdi.”

“Düşmanları bizimkiler kadar güçlü değil,” diye belirttiObould, “Biz derin deliklerindeki cüceleri yerlerindenetmeye çalışırken onlar açık arazide insanlarlasavaştılar.”

Page 188: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Derin delikler mi?” diye kükredi Gerti, “Henüz MithrilSalonu’na yaklaşmadık bile. Sen ve senin değersizekibinin karşılaştığı tek şey küçük bir yerleşim alanı vebir avuç cüceydi! Üstelik Urlgen bu kadar küçük birbirliği bile uçuruma ve sonra da Mithril Salonu’nagöndermeyi başaramadı. Bu bir zafer değil,duraklamadır; üstelik bu sırada aşağılık Proffıt,Trollmoors’dan uzaklaşıyor!”

Proffıt? diye işaret etti Tos’un, Kaer’lic’e; yabancısıolduğu bu ismi fonetik olarak telaffuz etmişti.

Troll’ların lideri, diye cevapladı Kaer’lic; gerçektegüney topraklarında neler olup bittiğine dair pek bir fikriolmadığından bu sadece bir varsayımdı tabii.

Dişi dev konuşmaya başladığında Kaer’lic bütünilgisini ona ve ork liderine yöneltmişti; Obould’unyüzündeki ifadeden tehlike çanlarının çaldığınıhissedebiliyordu.

“Kral Obould’un ekibi Bruenor Battlehammer’ınbaşını zafer ganimeti olarak istiyor” dedi dişi drowbirdenbire; konuyu dağıtmaya çalışıyordu.

Kaer’lic, ork kralındaki değişimin derinliğini yenianlamaya başlıyordu; bu yeni güveni ve yiğitliğiyleObould’un

Gerti’ye meydan okuyabileceğini ve askerlerini onunve ekibinin üzerine gönderebileceğini düşündü.

“Ben ortada Battlehammer kafası falan görmedim,”diye ters bir şekilde cevapladı Gerti.

Page 189: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Düşüşüne pek çok kişi tanık oldu,” diye bastırdıKaer’lic; “Kule yıkıldığı zaman…” “Devlerimin buyıkımda payı azımsanamaz.”

“Doğru,” diye Obould patlayıp ters bir şey yapmadan-ki kesinlikle yapacak gibi duruyordu- önce cevapladıKaer’lic. “O zaman zaferlerimiz bu trollunkilere eşit…Proffit miydi?

“Proffıt,” diye onayladı Obould. “Trolleri toplayıpbataklıkları hükmü altına alan o. Şimdiye kadar hiçolmadığı kadarına Trollmoors’dan beri öncülük eden o.”

“Mithril Salonu’nu güneyden mi sıkıştıracak?” diyesordu Kaer’lic. Obould öne eğildi, elini çenesine koyupuzun uzun düşündü.

“Tünellerden daha iyi olur,” dedi Tos’un ve diğer üçliderin bakışları ona yöneldi.

“Bırakalım da Proffıt cücelere baskı uygulasın,” diyedevam etti drow. “Biz onları Mithril Salonu’nahapsettikten sonra bırakalım o ve adamları cücelerletünellerde savaşsın. Bölgeyi temelinden sarsar,sınırlarımızı belirler ve kuşatma altındaki cücelerleilgilenmeye başlarız.”

Kaer’lic’in yüz ifadesi değişmedi ama Tos’un’a buzekice çıkışı için minnet duyduğunu belirten bir işaretyaptı. “Nesme’nin düşüşü ve trollerin varlığı GümüşayTkışkırtıp harekete geçirir,” diye ekledi Kaer’lic, “Bununolmasını istemeyiz. Barrison Del’Armgo’nun oğlununönerdiği gibi bırakalım yeraltına inip Mithril Salonu ilesavaşsınlar. Belki o zaman düşmanlarımız Proffıt’in ve

Page 190: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

aşağılık yaratıklarının, Leydi Alustriel’in bile gitmekistemeyeceği, Trollmoors’a geri çekildiğini düşünürler.”

Obould onaylarcasına başını sallıyordu amaKaer’lic’in asıl dikkatini çeken Gerti’nin asılan yüzü veKral Obould’un üzerinden hiç ayrılmayan mavi gözleriolmuştu. Kaer’lic bunun Mithril Salonu’na ilerlemeyekarar vermekten olmadığını, altta yatan çok derinsebepler bulunduğunu biliyordu. Her şeyden önceObould’un değişimi Gerti’yi çıldırtıyordu. Kıskançlıkmıydı? Yoksa korku mu?

Bu fikir, bir an için, Kaer’lic’in korkmasını sağladı. Bukadar kritik bir anda devler ve orklar arasındayaşanacak bir anlaşmazlık cücelerin yenidenbirleşmesini ve her şeyi silip süpürmesini sağlayabilirdi.

Ama bu uçucu bir düşünceydi; Kaer’lic’in aklınadevlerin ve orkların birbiriyle savaşmasını izlemenin enaz birlikte cücelere karşı savaşmasını izlemek kadarzevkli olabileceği gelmişti.

“Bu fikir merakımı uyandırıyor,” dedi Obould,Tos’un’a. “Bu konu hakkında konuşmaya devamedeceğiz.

Proffıt’e doğuya, Surbrin’e ve oradan da cücelerideliklerine sokup buluşacağımız yer olan kuzeye, MithrilSalonu’na doğu kapısına gelmesini söylemek için biradam gönderdim.”

“Doğruca güneye gitmeli ve senin aptal oğlununelinden kontrolü almalıyız,” diye talep etti Gerti.

Page 191: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Urlgen’in kuvvetleri katlediliyor, ork ve goblinlerinlime lime edildiğini görmek beni rahatsız etmese de,korkarım zarar büyük.”

Obould’un yüzüne bir küçümseme ifadesi yayıldı veork kralı, Gerti’nin üzerine atılırken Tos’unTa beraberkaçabilmek için Kaer’lic anında bir ört bas etme büyüsüyapmaya hazırlandı.

Ama Obould deve sert bakışlar atarak arkasınayaslanmıştı.

“Shallows’un düşüşünden bu yana ordularımın sayısıüç katına çıktı,” diye hatırlattı ork kralı.

“Cüceler oğlunun ordularını katlediyor,” diyecevapladı Gerti.

“Ve cüceler bu süreçte pek çok kayıp veriyor,” dediork kralı, “Ayrıca yorgun düşüyorlar ve onların yerinialacak pek adamları yok ama Urlgen’in birliklerine hergün yenileri katılıyor. Savaşa daha çok dev katılırsacücelerin kaybı da artar.”

“Savaşçılarımı bu uğurda kurban etmeyeceğim.”

Obould kendi kendine hafifçe güldü ve “Bu askeriseferde devler ölecek Bayan Orelsdottr,” dedi.

Sesindeki güç onun her hareketini görebilmek içinKaer’lic’in başını hafif öne eğmesine neden oldu.

Seremoninin Obould’u etkilediği ortadaydı; rahip,drowun hiç ummadığı bir şekilde ona Gerti’yle mücadeleetme gücü ve özgüven vermişti.

Page 192: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Seçim senin,” diye devam etti Obould,“Kaybetmekten korku-yorsan Dünyânın Omurgası’na veParlak Beyaz’ın güvenli yerlerine geri dön. Ödülistiyorsan bastır. Battlehammerlar deliklerine gerisokulacak ve Omurga bizim olacak. Bunu bir kezsağladıktan sonra cüceleri deliklerinden de atacağız veMithril Salonu, Bol-Ok Kalesi olarak bilinecek.” Buhaberler ork olmayanların şaşırmasına neden olmuştu.Kaer’lic, ObouldTa tanıştığı günden beri onun tek biristeği olduğunu biliyordu; Felbarr Kalesi’ni geri almak.Ama bütün bunlardan Mithril Salonu’nun en yakınındabulunan cüce yerleşimi hatırına vaz mı geçmişti?

“Peki, Kral Emerus Warcrown buna nasıl bir tepkiverecek?” diye sordu Gerti şeytanca; aynı noktayaparmak basmış ve

Obould’a diğer amaçlarını pek de nazik olmayan birşekilde hatırlatmıştı.

“Surbrin’i geçemeyiz,” dedi Obould hiç tereddütsüz.“Kuzeyin en büyük kuvvetlerinin bize karşıbirleşmelerine izin veremem; şimdi olmaz. Tabii kiFelbarr Kalesi, Battlehammer Klanı’na yardım ve askergönderecek ama Mithril Salonu’nu kaybettikleri zaman,Kral Bruenor’da ölmüşken, doğudaki cüceler MithrilSalonu’ndan gelen mültecileri kendi derin deliklerinekabul etmeye can atacaklardır. İşte o zaman, tünellerinde güvenliği sağlandığında zaferimiz kesinleşecek veTrollmoors’un güneyindeki dağlardan Surbrin’e kadaruzanan bütün topraklar bizim olacak.”

Page 193: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Daha küçük bir lokma, diye işaret etti Tos’un,Kaer’lic’e.

Daha akıllıca bir yol, diye karşılık verdi Kaer’lic.Obould artık intikam ve savaştan çok daha fazlasını;zafer istiyor. Hassas parmaklarıyla Tos’un’a bunusöylerken bu fikir karşısında şaşkınlığa uğramıştı. Kendikabilesinde değerli de olsa Obould, Kaer’lic’e hiç bukadar zarif gelmemişti. Onunla tanıştığı ilk günden beriork kralı sürekli Felbarr Kalesi’ni geri almaktanbahsetmişti; Mithril Salonu’nun konumundan dolayı vecüce gruplarının üç lideri; Mithril Salonu, Felbarr Kalesive Adbar Kalesi mutabakatını sağlamlaştırdığından buneredeyse imkansız gözüküyordu. Bu mutabakatı veseferberliği desteklerken bile entrikacı dört kara elfObould’un bu amacına erişeceğini ve felaketyaratacağını düşünmüştü. Kaer’lic ve ortaklan hiçgerçek ve uzun süreli bir zafer ihtimali üzerindedurmamıştı; sadece onların eğlenip kâr sağlayacağı birkargaşa olacağını düşünmüşlerdi.

Arganth’ın seremonisi ork kralına daha iyi birkavrama gücü mü vermişti? Cücelerin Gruumshheykeline yaptığı saygısızlık Obould’a ve yardakçılarınagerçek ve uzun süreli bir zafer olanağı mı sunmuştu?

Kaer’lic bu düşüncelerin kontrolden çıkmasına izinvermemeye gayret etti ve kendisine onların, sayıları kaçolursa olsun, sadece basit birer ork olduğunu hatırlattı.Obould’un planlarının her an bozulup paramparçaolabileceğini anlaması için tek yapması gereken Gerti’yebakıp gözlerindeki gitgide büyüyen nefreti görmekti.

Page 194: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Kış başlangıcında bölgeyi kapatıp kendi hükmümüzaltına alacağız,” diye açıkladı Obould, “Cücelerideliklerine tıkıp dağ yamacından başlayarak bütünbölgenin güvenliğini sağlayın. Kış boyunca MithrilSalonu tünellerine saldıracağız.”

“Cüceler yeraltındaki dehlizlerinde daha güçlüolacaktır,” dedi Kaer’lic.

“Orada ne kadar savaşabilirler ki?” diye sorduObould, “Kral Bruenor öldü; kaçmaya çalışmadıklansürece hiçbir şey yapamazlar.”

Kaer’lic onun söylediklerinin çok mantıklı olduğunukabul etmek zorundaydı, üstelik bu fikir hem olumlu hemde korkutucuydu. Belki de Obould fazla mantıklıdavranıyordu. Drow rahibesi kuşku beslemediği tüm buaçıklamalarda hem sonsuz bir yükselme hem de sonsuzbir düşüş ihtimali olduğunu düşünüyordu.

En kötü kısmı ise Kral Obould’un kara elflerinamaçlan doğrultusunda artık pek de kolay kandınlamayacak oluşuydu. Bu onu tehlikeli biri halinegetirebilirdi.

Kaer’lic, Gerti’ye baktı ve dişi devin de hemen hemenaynı şeyleri düşünüyor olduğunu fark etti.

ZİNCİRLERİ KIRMAK

Page 195: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Nadir bulunan dinlenme anlarından birindeyorgunluktan tükenmiş olan Wulfgar iri bir kayayayaslandı ve Bekçi

Vadisi’ne baktı; gözleri Mithril Salonu’un batı kapısınakayıyordu. “Bruenor’u düşünüyorsun,” diye belirtti Catti-brie ona katılırken.

“Evet,” diye fısıldadı iri adam. Kadına baktı veneredeyse kahkaha attı; manzarayı komik bulmuş vekendisine karşı koyamayarak kıkırdamıştı. Catti-brie kaniçindeydi; san saçları keçe gibi olmuş, elbisesilekelenmiş ve botları pislik içinde kalmıştı. “Korkarımkılıcın fazla derin yaralar açıyor,” dedi.

Catti-brie elini yapış yapış olan saçına götürdü veçaresizce iç çekti.

“Ork ve goblin öldürmekten bıkacağımı hiçdüşünmemiştim,” dedi. “Üstelik ne kadar öldürürseköldürelim onların yerini alan düzinelerce yeni yaratıkçıkıyor.”

Wulfgar onu sadece başıyla onayladı ve bakışlarınıyeniden vadiye çevirdi.

“Regis bütün rahiplere artık Bruenor ileilgilenmemelerini emretti,” diye hatırlattı Catti-brie.

“Öldüğü zaman orada olmalı mıyız?” diye sorduWulfgar; başka tek bir kelime bile daha etse sesititreyecekti. Kadının kendisine yaklaştığını hissetti amagözlerine bakarsa hıçkırıklara boğulacağınıdüşündüğünden yüzünü ona dönmedi. Bunuyapamazdı; hiçbiri bunu kaldıramazdı. “Hayır,” dedi

Page 196: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Catti-brie ve WulfgarTn geniş omzuna rahatlatıcı vesıcak elini koydu.

Sonra da başını göğsüne bastırabilmek için ona iyiceyaklaştı. “Onu çoktan kaybettik,” diye fısıldadı kadın.“Shallows’taki düşüşüne tanık olduk. BizimBruenor’umuz, bedeni son nefesini verirken değil, ozaman öldü. Rahipler, Bruenor’un hatırına değil, bizimhatırımıza onun nefes almasını sağlıyordu. Bruenorgideli çok oluyor; Gandalug ve Dagnabbit ile birmasanın etrafına oturmuş bizden ve ağlaşıpdurmamızdan yakınıyor.”

Wulfgar kocaman elini Catti-brie’ninkinin üzerinekoydu ve ona döndü; rahatlatıcı sözcükleri için sessizceteşekkür ediyordu. Hâlâ emin değildi; öbür dünyayagiderken yanında olmadığı için Bruenor’a ihanet ediyorgibi hissediyordu. Onu güçlendirmek için ikisi deellerinden geleni yaparken Banak ve diğerleri, Catti-brieve kendisinden nasıl ayrılabilirdi ki?

Üstelik Bruenor böyle bir şeyden haberdar olsa onunkafasına vurmaz mıydı? “Ona elveda diyemem,” diyeitiraf etti Wulfgar.

“Yochlol seni aldığında; öldüğünü sandığımızdaBruenor yaklaşık yirmi gün boyunca kaygı ve üzüntüduydu,” diye açıkladı Catti-brie. “Kalbi daha önce hiçolmadığı bir şekilde göğsünden sökülüp alınmıştı.”Döndü, ellerini WulfgarTn yüzüne koydu ve uzun uzunona baktı. “Ama devam etti; hayatta kaldı. İlk günlerde,kara elf cinayetleri hâlâ can yakarken, öfkesinin onaliderlik etmesine izin verdi. Kimsenin onu

Page 197: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

duyamayacağını düşündüğü anlarda ‘Yas tutacak vakityok’ diye mırıldanıp durdu.”

“Biz de o kadar güçlü olmalıyız,” diye onayladıWulfgar.

Aynı sözcükleri aynı kararlılıkla söyleyerek tümbunları daha önce defalarca yaşamışlardı. Wulfgarkendisinin ve Catti-brie’nin bu konuşmaları yinelemeihtiyacının derinlerde saklı korku ve şüphelerden, birdenkontrolü kaybedebilecekleri bir durumda olmaktankaynaklandığını biliyordu.

“Bruenor Battlehammer, Mithril Salonu’nun güvendeolduğunu, ailesi ve arkadaşlarının onun adına, onun içinsavaştığını bilirse,” diye devam etti, “atalarının yanındahuzur içinde yatar.”

Catti-brie onu alnından öptü ve ona sımsıkı sarıldı;Wulfgar derin bir nefes aldı ve -bir süreliğine de olsa-acısından sıyrıldı. Onun için tüm dünya değişmişti veKral Bruenor’u atalarının yanına gömdüklerinde tekrardeğişecekti; ama bu iyi bir değişim olmayacaktı. Catti-brie’nin söyledikleri mantıklıydı ve Wulfgar, Bruenor’un,bir cücenin ölmesi gerektiği gibi, ölmeyi seçeceği gibi,Shallows’taki savaşta görkemli ve onurlu bir şekildeöldüğünü anlamıştı.

Bunu anlamak durumu biraz daha kolaylaştırmıştı.Sadece biraz…

“Peki ya sen?” diye sordu Wulfgar kadına,“Başkalarının ne hissedebiliyor olacağıyla o kadarilgileniyorsun ki… Yine de mavi gözlerinde derin bir acıgörüyorum dostum.”

Page 198: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Beni kendi çocuğu gibi yetiştiren bir cüceyikaybetmek canımı acıtmazsa ne tür bir yaratık olabilirimsöyler misin?” diye cevapladı Catti-brie.

Wulfgar uzanıp kadının kolunu sıkıca tuttu.“Drizzt’ten bahsediyorum,” dedi sessizce.

“Öldüğünü düşünmüyorum,” diye kesin bir cevapverdi. Wulfgar başını salladı; ona tüm kalbiylekatılıyordu.

“Orklar ve devler?” diye sordu adam, “Hayır, Drizzthâlâ hayatta ve iyi. Ayrıca bizim bütün ordumuzunburada öldürdüğü kadar çok düşman öldürüyor.”

Catti-brie’nin başını sallarken takındığı ifadegülümsemeden çok dişlerini gıcırdatmaya benziyordu.

“Ama kast ettiğim bu değildi,” diye devam ettiWulfgar. “İçinde olduğun ikilemi biliyorum; seni tanıyanve seven herkes biliyor.”

“Saçmalıyorsun,” diye cevapladı Catti-brie ve kendinigeri çekmeye çalıştı. Wulfgar onu sımsıkı tutuyordu.

“Onu seviyor musun?” diye sordu.

“Wulfgar için de aynısını sorup aynı cevabı alırım,eminim.”

“Ne demek istediğimi biliyorsun,” diye ısrar ettiWulfgar. “Drizzt’i tabii ki bir arkadaşın olarak seviyorsun;benim gibi, Regis ve Bruenor gibi. Siz dördünüzedöndüğüm zaman içki ve acının dışında yolumubulacağımı biliyordum dostlarım. Siz benim gerçek

Page 199: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

dostlarım ve ailem-siniz. Ama sen neden bahsettiğimibiliyorsun. Onu seviyor musun?”

Catti-brie’nin uzaklaşmasına izin verdi ve kız geriçekildi; yine de gözlerini adamın kristal mavisibakışlarından kaçırmamış hatta göz bile kırpmamıştı.

“Sen gittiğin zaman…” diye konuşmaya başladı.

Wulfgar onun kendi duygularını incitmemek içinharcadığı çabaya güldü.

“Bunun benimle hiçbir ilgisi yok!” diye ısrar etti. “Tabiisenin arkadaşın olmam, sana gerçekten değer vermemdışında… Lütfen, kendin için, bundan kaçma. Onuseviyor musun?”

Catti-brie derin bir iç çekti ve başını öne eğdi.

“Drizzt,” dedi, “benim için diğer grup elemanlarınınolmadığı kadar özel.” “Peki sevgili misiniz?”

Bu pervasız ve özel soru kadının yeniden vahşiadama bakmasını sağlamıştı. Gözlerinde merhamettenbaşka bir şey yoktu bu yüzden Catti-brie ona saldırmayaya da kabalık etmeye kalkmadı.

“Yıllarımızı birlikte geçirdik,” dedi sessizce, “Sendüştüğün ve kaybolduğun zaman, Deudermont’unüzerinde yolculuk ederken DrizztTe yıllarımızı paylaştık.”

Wulfgar gülümsedi ve kadının elini tuttu; cevabınıaldığını nazik bir şekilde anlatıyordu; kadının ne demekistediğini biliyordu.

“Sana o yollar ve yıllar boyunca rehberlik edenarkadaşlık mıydı, aşk mı?” diye sordu Wulfgar.

Page 200: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Catti-brie uzaklara bakarak bir süre düşündü.

“Arkadaşlık hep vardı,” dedi, “bunun bozulmasınaasla izin vermedik. O yollarda Drizzt ve beni besleyen,her şeyden öte arkadaşlık ve yoldaşlıktı.”

“Ve şimdi aslında senin için arkadaşlıktan öteolduğunu anlıyor ve acı çekiyorsun,” dedi Wulfgar.

“Ve o orkların arasında öldüğünü düşündüğün zamancanın çok daha fazla yandı çünkü kaybedecek çok şeyinvardı.”

Catti-brie cevap vermeden sadece ona baktı.

“Söyle bana dostum, o yola teslim olmaya hazırmısın?” diye sordu Wulfgar. “Maceradan vazgeçmeyehazır mısın?”

“Bruenor’dan daha çok hazır değilim!” diye hiçtereddütsüz cevap verdi Catti-brie.

WulfgarTn yüzüne büyük bir gülümseme yayıldı; herşey aydınlanmaya başlamıştı ve kadının ona ihtiyacıolursa arkadaşına yardım edebileceğini biliyordu.

“Çocuk sahibi olmak istiyor musun?” diye sordu.Catti-brie ona şüpheyle baktı.

“Nasıl bir soru bu böyle?”

“Bir arkadaşın soracağı türden bir soru,” dedi Wulfgarve soruyu tekrarladı.

Catti-brie’nin sert bakışları dağıldı; Wulfgar kadınınaynı soruyu kendine belki de ilk kez soruyor olduğunu,cevabı kendi içinde aradığını anlamıştı.

Page 201: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Bilmiyorum,” diye itiraf etti Catti-brie, “Hep bununkolay bir seçim olacağına inanmıştım ve elbetteçocuğum olsun isterim. Ama kendimden emin değilimve karar vermek için vaktimin azaldığını biliyorum.”

“Drizzt’in çocuklarını mı doğurmak istiyorsun?”

Kadının yüzünü telaşlı bir ifade kapladı; gözlerikorkuyla açılmış ama çabucak yumuşamıştı.

İncinmişti; Wulfgar bunu görebiliyor ve böyleolacağını biliyordu. İlişkilerindeki en önemli, en kritiknokta buydu. Drizzt bir drowdu ve Catti-brie gerçektende bu yola girebilir miydi? Gerçekten de yarı drowçocuklar doğurabilir miydi? Bu sorunun kesinlikle ikiyönlü bir cevabı vardı; kalbi evet, mantığı hayır diyordu;her ikisinde de ciddiydi.

Wulfgar sırıtmaya başladı.

“Benimle dalga geçiyorsun,” dedi Catti-brie. Wulfgarkadının rahatsız olduğunu anlamıştı; daha çok bir cücegibi davranıyordu.

“Hayır, hayır,” diye teminat verdi Wulfgar ve kendinikorumak için ellerini kaldırdı. “Yalnızca hepsinin içindekiironiyi düşünüyordum ve senin benim tavsiyelerimidinlemen beni eğlendiriyor. Ben en olmayacak yerdenbir kadını karım olarak aldım ve ne bana ne de karımabenzeyen birini çocuğum olarak yetiştiriyorum.”

Bu sözlerle birlikte Catti-brie’nin yüzüne de kocamanbir gülümseme yayıldı.

“Üstelik bizler de cüce bir babanın kendi çocuğu gibiyetiştirdiği iki insanız,” diye cevapladı kadın. “Drizzt

Page 202: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Do’UrdenTe ilgili ironi listeme başlayayım mı?” diyesordu Wulfgar.

Catti-brie’nin vücudu attığı kahkaha ile sallanıyordu.

“O halde Regis’in içimizdeki en normal tip olduğunusöyleyebilir miyiz?” dedi kadın.

“İşte bundan korkulur!” diye cevapladı Wulfgar veCatti-brie daha da coşkulu bir kahkaha attı.

“Belki de sürekli girdiğimiz bu yola bizi sokan buironilerdir.”

Bu sözün üzerine Catti-brie ciddileşmiş, gülmeyibırakmış, yüzüne yeniden sert bir ifade yayılmıştı.Wulfgar, başladıkları yere geri döndüklerini; BruenorBattlehammer’ın durumundan bahsettikleri ana yenidengeçiş yaptıklarını anladı.

“Belki de,” diye onayladı kadın. “En azından şimdiyekadar, Bruenor’un ve Drizzt’in yokluğunda böyleydi.”“Hayır!” diye ısrar etti Wulfgar ve kayadan inip kadınıntam önüne dikildi. “Hâlâ öyle!”

Catti-brie iç geçirdi ve cevap yermeye yeltendi amaWulfgar onun sözünü kesti.

“Mithril Salonu’ndaki karımı ve çocuğumudüşünüyorum,” dedi savaşçı. “O yola ne zaman çıksamDelly ve Colson’u bir daha göre-meyebileceğimidüşünüyorum. Yine de gidiyorum çünkü yol beniçağırıyor.

Tıpkı senin de az önce itiraf ettiğin gibi; seni çağırdığıgibi… Bruenor öldü, bunu kabullenmeliyiz ve Drizzt…

Page 203: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Onun şimdi nerede olduğunu kim bilebilir ki? Kalbinesaplanan bir ork mızrağının onu sonsuza kadarsusturmadığını kim bilebilir ki? İyi olması ve çabucakaramıza katılması için dua etsek de bunu ne benbilebilirim ne de sen bilebilirsin. Ama dönmese ve Regiskalıcı bir vekil ya da temsilci olsa, hatta BanakBrawnanvil kral seçilse bile ben bu yoldanvazgeçmeyeceğim. Yüzüme vuran rüzgarın vegökyüzündeki yıldızların eşlik ettiği bu yol benimhayatım. Halkımın iyi insanlarını tehdit eden tümherkesle; orklarla ve devlerle savaşmak benim kaderim.Bu kaderi kucaklıyor ve onun peşine düşüyorum vedağlarda iz süremeyecek kadar yaşlanıncaya ya da birdüşman bıçağı beni yere serinceye kadar da bu böyleolacak. Delly bunu biliyor. Karım Mithril Salonu’nda,onun yanında az vakit geçirmemi kabulleniyor.” Vahşiadam söylediklerine karşı çıkarcasına kendi kendinegülümsedi ve “Ona gerçekten karım ve Colson’a oğlumdiyebilir miyim?” diye sordu. “İyi bir koca ve iyi birbabasın.”

Wulfgar kadına bu sözleri için teşekkür edercesinebaşını salladı.

“Ama yine de yoldan vazgeçmeyeceğim,” dedi, “veDelly Curtie de beni yoldan vazgeçilmeyecek. Onun ensevdiğim yanı bu. Bu yüzden yokluğumda, eğerölürsem, Colson’u en iyi şekilde yetiştireceğini ve olmasıgerektiği kişi olmasını sağlayacağını biliyorum.”

“Bu onun doğasında mı var?”

Page 204: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Esas olan bağımsızlık,” diye açıkladı Wulfgar, “vebaşkalarının bize oluşturduklarındansa içimizdekiengellerden kurtulup bağımsız olmak çok daha zor birşey.”

Bu basit sözler Catti-brie’yi neredeyse yereseriyordu. “Ben de bir zamanlar ortak bir arkadaşımızaaynısını söylemiştim,” dedi.

“Drizzt mi?” Kadın onayladı.

“O zaman kendi sözlerine kulak ver,” diye tavsiyedebulundu Wulfgar. “Onu da yolu da seviyorsun.

Başka ne isteyebilirsin ki?”

“Kendi çocuklarım olmasını istersem…”

“Bunu anlarsın ve yolunu ona göre çizersin,” dediWulfgar. “Ya da onca çabaya rağmen araya kader girerve istediğinden emin bile olmadığın bir şeye sahipolursun.”

Catti-brie nefesini tuttu.

“Peki, bu o kadar kötü mü olur?” diye sordu Wulfgar.“Drizzt Do’Urden’in çocuğuna sahip olmak?

Bebek onun yeteneklerinin yarısına ve kalbinin onkatına sahip olursa kuzey topraklarındaki en harikayaratıklardan biri olur.” Catti-brie yeniden iç çekti vegözlerini silmek için elini yüzüne götürdü.

“Bruenor bizler kadar haylaz yumurcaklardan böyleinsanlar yetiştirebildiyse…” diye budalaca birgülümsemeyle ekledi

Wulfgar ve kadının bunu düşünmesini sağladı.

Page 205: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Catti-brie kahkaha attı ve adama minnet duyarakiçtenlikle gülümsedi.

“Bulduğun aşkın ve mutluluğun tadını çıkar,” diyeönerdi Wulfgar. “Gelecek için çok fazla endişelenmeyoksa bugünü kaçırırsın. Drizzt’in yanında mutlusun.Bundan başka bir şey bilmen gerekiyor mu?”

“Tıpkı onun gibi konuşuyorsun,” diye cevapladı Catti-brie. “Ama o bana değil kendine tavsiyede bulunurkenböyle konuşurdu. Drizzt’in olduğu yere gitmemi aynızevki tatmamı ve gerisini umursamamamı söylüyorsun.”

“Drizzt orayı bulduğu zaman şüphe etmeyebaşladın,” dedi Wulfgar çekingen bir gülümsemeyle.“Tüm engellerin ortadan kaldırıldığı, huzurlu olduğu vekabul gördüğü bir yer bulduğu zaman, her şeyi dengedetutmak için, oraya kendi korkularını yerleştirmeyebaşladın.”

Catti-brie başını sallıyordu ama Wulfgar onunkendisiyle hem fikir olmadığını anlayabiliyordu.

“Kalbini izle,” dedi iri adam sessizce. “Dakika dakika,gün ve gün. Hiç farkına bile varmayacağın korkularlakendini bağlayacağına bırak nehir olağan akışınıizlesin.”

Catti-brie ona baktı; onu onaylamaya başlamıştı.Arkadaşını rahatlatacak tavsiyelerde bulunduğunasevinen Wulfgar eğilip kadını alnından öptü.

Bu hareketi Catti-brie’nin yüzüne kocaman ve içtenbir gülümseme yayılmasını sağlamıştı ve uzunzamandır ilk defa kadın huzurlu gözüküyordu.

Page 206: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Duygularını gün ışığına çıkarmasını sağladığını ve onukorkularından arındırdığını biliyordu. Bazı belirsizgelecek dilekleri yüzünden -bu vahşi yoldan,arkadaşlarının yoldaşlığından, Drizzt’in aşkından-gündelik mutluluklarından neden vazgeçmeliydi ki?

Kadının rahatlamasını, gülümsemesinin git gide dahasamimi ve devamlı bir hal alışını izledi.

Duygusal engellerin ortadan kalktığını görebiliyordu.

“Ne zaman bu kadar zeki oldun?” diye sordu kadın.

“Cehennemin içinde ve dışındayken,” diye cevapladıWulfgar. “Errtu’nun ve WulfgarTn oluşturduğu bircehennemde.”

Catti-brie başını yana eğip gözlerini ona dikti.

“Peki özgür müsün?” diye sordu, “Gerçekten özgürmüsün?”

WulfgarTn gülümsemesi kadınınkiyle eşleşti; hattaöylesi sıcak, içten, ve evet, özgür erkeksi bir sırıtışlaonunkini bile geçti.

“Gidip biraz ork öldürelim,” dedi adam; sözcükleriCatti-brie’nin kulağına bir şarkı gibi geliyordu.

HİLE

Page 207: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Shallows ve Bekçi Vadisi’nin kuzeyindeki dağlarınarasında sanki bir toprak hortumu, karanlık birfırtınaymışcasına hızla ilerliyordu. Gruumsh olanObould’un öncülük ettiği, yüzyıllardır görülen en büyükayaz devi sürüsüyle beraber ilerleyen ork kalabalığıçalıları ezip geçiyor, içlerinde bulunan büyük küçükbütün hayvanların kaçmasına neden oluyordu.

Kral Obould Bol-Ok, cücelerin siper kazdığı savaşalanının kuzeyindeki korunaklı vadide, on gün sonra ilkdefa oğlu

Urlgen’le buluşmuştu.

Urlgen toplantıya öfke dolu, cüceleri uçurumdanaşağı gönderip deliklerine tıkabilmek için daha çokasker istemeye hazır bir şekilde gelmişti. Obould veGerti’nin kesin bir zafer kazanamadığı için kendisinisuçlayacağından korkan Urlgen kendini savunmayahazırdı; cüceleri yerlerinden etmesini sağlayacak kadaraskere sahip olmadığı için babasını suçlayacaktı.

Ama genç orkun kabadayılığı babasının çadırınagirdiği an yerini şaşkınlığa bıraktı. Ona tek bir bakışatmasıyla karşısında oturan zalim liderin bunca yıldırtanıdığı babası değil, onun çok daha fazlası olduğunuanlamıştı. Çok daha yüce birisiydi.

Obould’un yanında tüylü başlık takan ve kırmızıcübbe giyen, Urlgen’in tanımadığı bir şaman oturuyordu.Kenarda, çadırın sol köşesinde Gerti Orelsdottr yeralıyordu; genç ork onun pek de memnun gözükmediğinidüşündü.

Page 208: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Urglen, Obould’a odaklanmıştı; yüzsüz genç orkgözlerini babasından alamıyor, orkun güçlü kollarındandışarı fışkıran kaslara ve Obould’un her an patlamayahazırmış gibi duran sert yüzüne bakıyordu. Gerçi buObould için çok da sıra dışı bir şey değildi ama Urglen,bir şekilde, onun öncekinden daha tehlikeli olduğunubiliyordu.

“Onları Mithril Salonu’na geri püskürtmedin,” diyebelirtti Obould.

Urlgen bunun ezbere söylenen bir laf mı yoksaliderliğindeki iddiayı kanıtlayan bir bildiri mi olduğunuanlayamamıştı. “Zorlu bir düşman,” diye kabul ettiUrlgen. “Biz onları yakala-yamadan yükseğe çıktılar vehemen savunmaya geçtiler.”

“Ve o savunma birlikleri bölgeye iyice yerleşti, öyledeğil mi?”

“Hayır!” dedi Urlgen kendinden emin bir şekilde.“Onlara sık sık saldırıyoruz. Çalışmaya devam ediyorlarama savaşmaktan da yorgun düşüyorlar.”

“O zaman onlara tekrar tekrar saldır,” diye emretti anive güçlü bir şekilde ileri çıkan Obould, “Bir orkmızrağının ucunda ölmüyorlarsa o zaman yorgunluktanölmelerini sağla. O kadar yorgun düşsünler ki o karanlıkdeliklerine geri çekilsinler!”

“Daha çok savaşçıya ihtiyacım var.”

“Hiçbir şeye ihtiyacın yok!” diye bağırdı Obould veoturduğu yerden kalkarak oğlunun karşısına dikildi.“Onlarla savaş ve onları öldür! Onları paramparça et!”

Page 209: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Urglen gözlerini babasının bakışlarındankaçırmamak için çok çaba harcadı ama bir faydasıolmadı; genç orkun üzerinde hissettiği öfkeden öte birşeydi. Obould öncekinin on katı bir güç ve yanında birdev sürüsüyle gelmişti. Onun düzenleyeceği tek birsaldın cücelerin tamamının geri çekilip Mithril Salonu’nadönmesini sağlardı.

“Doğu’ya gideceğim,” diye açıkladı Obould. “CüceleriSurbrin kapısında yakalayacak ve yeraltına tıkacağım.Sonra orada, Nesme’yi kuşatan trol ProffitTebuluşacağım, düşmanlarımızın üzerine baskıuygulamasını sağlayacağım.”

“Önce batı kapısını kapamamıza izin ver,” diyeönerdi Urlgen ama babası hırlayıp o daha sözünü biletamamlayamadan “Hayır!” diye bağırdı.

“Hayır,” diye tekrarladı Obould. “Bu kokuşmuşcücelerin Mithril Salonu’na geri dönmesini sağlamakyeterli olmayacak. Artık değil. Bize karşı gelmeyiseçtiler. Onları tutup hırpalamalısın. Oldukları yerdekalmalarını ama yorgun düşmelerini sağla. Yakındadöneceğim ve o zaman onlara bir son vereceğiz.”

“Yüzlerce adam kaybettim,” diye karşı çıktı Urlgen.

“Ve yüz tanesini daha kaybedeceksin,” diye sakinceyanıtladı Obould.

“Savaşçılarım rütbelerini bırakıp kaçar,” diye ısrar ettiUrlgen. “Üzerlerine kendi kanları sıçrıyor ve cücelereerişebilmek için ork bedenlerini çiğniyorlar.”

Page 210: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Obould uzun uzun homurdandı. Uzanıp Urlgen’ingiysisine yapıştı. Urlgen, Obould’un ellerini sıkıca tuttuve kendini kurtarmaya çalıştı ama bileğinin birhamlesiyle Obould şaşkına dönmüş oğlunu odanın öbürucuna, çadırın bayrağının altına fırlattı.

“Kaçmaya cesaret edemeyecekler,” diye ısrar ettiObould. Konuşurken kırmızı elbiseli şamana dönmüştü.“Obould’un zaferine tanık olacaklar.”

“Obould Gruumsh’tur,” diye ısrar etti Arganth Snarrl.

Urlgen hayretler içinde babasını izliyordu; Obould’ungücü ve san gözlerindeki alevlerle sersemlemişti.Gerti’ye bir bakış atmasıyla kadının da kendisi kadarkorktuğunu ve hayal kırıklığına uğradığını anlamıştı.Hepsinden çok hayal kırıklığı tanıdık gelmişti ve ancak ozaman Gerti’nin tek bir laf bile etmediğinin farkınavarmıştı.

Orklar arasında her zaman en çok söz sahibi olan,muhteşem Jarl Greyhand’in kızı Gerti Oresldottr tek birlaf bile etmemişti.

Kral Obould’un ork grubu akıp giden görkemli birdere gibi doğuya doğru hareket etmeye başlamıştı.

Korkan ve canı yanan Urlgen Üçyumruk,kuvvetlerinin arkasındaki yüksek bir yamaçtan onlarınilerleyişini izliyordu. Babası ona bir takviye birliğisağlamıştı ama yeterli değildi.

Direnebilirlerdi, cüceleri baskı altında tutabilirlerdiama onları yerlerinden edemezlerdi.

Page 211: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Çünkü birden Kral Obould onları yerlerinden etmekistemez olmuştu. Yaptığı açıklama mantıklıydı -cücelerisavaş halinde ve birbirinden ayrı tutup MithrilSalonu’nun batı kapıları kapanmadan öldürebileceklerikadarını öldüreceklerdi-ama Urlgen bu ertelemetaktiğinin zaferi kendi elinden alıp Obould’a taşıdığınıdüşünmekten kendini alıkoyamıyordu. Arkasından veaşağıdan gelen bir ses Urlgen’in bu düşüncelerinidağıttı.

“Gelmeyeceğinden korkmuştum,” dedi ork yanınatırmanan Gerti’ye; boyları birbirine eşitti; yüz yüzegelmişlerdi. “Bu sefer seni buraya çağıran ben değilmiydim?” diye yanıtladı dişi dev.

Urlgen nefret ettiği Gerti’yi konuşmaya değerbulmadığından sert bir karşılık verdi. “Babamıkorkutmaya geldin,” dedi ork.

“Sen farklı bir durumda mısın?” diye sordu Gerti.“Büyümüş,” diye itiraf etti Urlgen.

“Obould hükmetmek istiyor.”

“Kral Obould,” diye düzeltti Urlgen, “Devlerin, orklarınyükselişini önlemesine yardım etmemi mi isteyeceksin?”“Orkların değil,” diye açıkladı Gerti. “Senden, benimdeğil kendi hatırın için, Kral Obould’un yükselişinikontrol etmeni isteyeceğim. Urlgen, Obould’un hızlabüründüğü bu tanrı görünümünün neresinde yeralacak?”

Bu sorunun ağırlığı altında Urlgen, Gerti’ninbabasına hitabın-daki kusuru umursamadı.

Page 212: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Urlgen bundan kâr ya da kazanç sağlayabilecekmi?” diye sordu Gerti, “Yoksa ilk felaket belirtisindegünah keçisi mi olacak?”

Urlgen’in dudakları büküldü, Gerti’yi tepelemekistiyordu -tabii ki böyle bir şey yapmaya cesaretedemezdi-ama öfkesi kadının kendisine hakaretetmesinden değil Gerti’nin sözlerinin doğruluğundankaynaklanıyordu. Obould onun büyük bir zaferkazanmasını engelliyordu ama en ufak bir yenilgideUrlgen karşısında babasının katı yargısını bulacağındanhiç kuşku duymuyordu. “Benden ne istiyorsun?” diyesoran Gerti onu şaşırtmıştı.

Urlgen önce ilerleyen binlerce askere sonra tekrarGerti’ye baktı; onu dikkatle süzüyor, kelimelerininardında yatan gerçeği anlamaya çalışıyordu.

“Cüceleri katledeceğiniz zaman orkların Urlgen’iövmesini sağla,” dedi Gerti, “Bunu yapman için sanayardım edeceğim.”

Urlgen gözlerini kısıp kadına baktı; içindekikötümserliğe rağmen onaylarcasına başını sallıyordu.

“Ve Gerti’yi,” diye belirtti adam.

“Obould’un zaferini paylaşırsak bütün suçu bizimüzerimize yıkmalarını engellemiş oluruz.”

Elbette tüm bunlar çok mantıklıydı ama hepsiUrlgen’e gerçek üstü geliyordu. Gerti’ye hiçbir zamanyakın olmamıştı. Üstelik devleri müttefik olarakbelirleyen babasıyla sık sık tartışırdı. Ayrıca Gerti’ninObould ve diğer orklardan nefret ettiğinden çok daha

Page 213: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

fazla bir şekilde kendisini hor gördüğünü biliyordu.Urlgen, Gerti için acınası bir yaratıktan başka bir şeydeğildi.

Yine de orada durmuş, Obould’un arkasından kuyukazıyorlardı.

Urlgen, Gerti’nin güneye; dik bir şekilde yükselentoprağa ve uzaktaki cüce kampına yönelen bakışlarınaöncülük etti. “Devlere ihtiyacım var,” dedi. “Hattımıgüçlendirmek ve büyük kayalar yuvarlayabilmek için!”

“Bu yüksek zemin cücelere mıntaka üstünlüğüsağlıyor,” diye cevapladı Gerti, “Benim ırkımla kaplananork cesetleri görmek istemiyorum.”

“Peki önerin nedir?” diye sordu Urlgen; git gide dahada hayal kırıklığına uğruyordu. Hem Gerti hem deUrlgen bölgeye bir göz attı.

“Orada,” dedi dev, batıya uzak olan yüksek bir dağsilsilesini gösteriyordu. “Orada halkım, cücemıntıkasından uzakta ve düşmanlarımız kadar yüksekbir zeminde olacaktır. Halkım sana kuşatma ve havadansaldırı birliği olarak hizmet edecektir.”

“Bir dev için bile uzun bir atış mesafesi.” “Devasa birkatapult için değil.”

“Dağın altında tüneller var,” diye açıkladı Urlgen.“Cüceler onları ele geçirip güvenliğini sağladı. Zorolacaktır…” “Baban sana başarısız olduğunu söylerkenona bunu sebeplerini açıklamak kadar zor mu?”

Bu Urglen’i kendine getirmiş, düşüncelerinitoparlamasını sağlamıştı.

Page 214: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Dağı al, güvenliği sağlaman için gerekli savaşçılarıvereceğim; ikimizin zaferi için cücelerle savaş,” dediGerti. “Kolay bir iş değil.”

Gerti, Urlgen’in gözlerinin kendininkileri takipetmesini sağlayarak, bakışlarını yamaca, sabahgüneşinde çürüyen küme küme ork cesedine yöneltti;onun olası sonuçları görmesini istiyordu.

Yaşlı cüce Shingles McRuff “Pöh! Yenidensavaşıyorlar ve biz burada sıkışıp kalmış onlarıizliyoruz!” diye homurdandı Torgar Hammerstriker’ a.

Torgar dağın doğu kapısına açılan ve günlerdir savaşalanı olarak kullanılan dağ yamacına bakan ağzınadoğru ilerledi.

Mücadelenin bütün şiddetiyle yeniden başladığıdoğruydu; orklar ve goblinler attıkları her adımda bağırıpçağırıyor ve dik yükseltiye koşuyordu. Cüce, güneye birbakış atmasıyla, halkının bu saldırıya hazır olduğunuanlamıştı; şimdiden pozisyonlarını almışlardı ve Catti-brie’nin yıkıcı yayı üzerlerine gelen sürüye dizi diziyanan oklar gönderiyordu. Ara sıra orkların önsaflarından bir patlama yükseliyordu ve Torgar, IvanBouldershoulderTn arbalet kullandığını anlayarakgülümsüyordu.

Torgar, Banak ve diğerlerinin bu saldırıyıçökerteceğine inansa da kendisinin ve Mirabarcücelerinin yarısının onların yanında yer alamıyoroluşunun yarattığı hayal kırıklığıyla üst dudaklarınıemmeye başlamıştı.

Page 215: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Burada bize ihtiyaçları vardı,” diye hatırlattıShingles, Torgar’a ve elini Torgar’ın güçlü omzunasertçe koydu, “Kral

Bruenor’a oldukça iyi hizmet ediyoruz.”

“Saldırıya uğramayan tünellerde,” diye homurdandıTorgar.

Onun ve Shingles’in arkasında, kuzeyde yer alandaha derin tünellerden yükselen çığlıklaryankılandığında sözcükler ağzından daha yeni çıkmıştı.

“Orklar!” diye haykırıyordu ses, “Orklar tünelde!”

Shingles ve Torgar fal taşı gibi açılmış gözlerlebirbirlerine bakıp anında öfkeli savaşçılara dönüşmüştü.“Orklar,” diye mırıldandı ikisi birden.

Yakınındaki ve özellikle de uzaktaki güney girişindekibütün cücelerin sesini duyabilmesi için “Orklar!” diyehaykırdı

Shingles. “Baltalarınızı kuşanın çocuklar.Öldürülmesi gereken orklar var!”

Enerji, coşku ve hatta sevinçle Mirabar cücelerikuzeydekileri desteklemek üzere önceden belirlenmişyerlerini aldılar ve çelik sesleri, öfke ve acı doluhaykırışlarla savaşın çoktan başlamış olduğunuanladılar.

Torgar attığı her adımda diğerlerine emirleryağdırıyor ama her seferinde disiplinli askerlerinin bunaihtiyacı olmadığını anlıyordu. Mirabar cüceleri günlerdirtünelde olduklarından bölgeyi iyi tanıyor, her koridordaki

Page 216: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

geçidi ve her dehlizde savunma birliklerinin dahaönceden nereye kurulduğunu ve şimdi nereyekurulacağını bi-liyorlardu. Yine de Torgar onlara her şeyihaykırarak hatırlatıyor ve Bruenor Battlehammer, MithrilSalonu, yeni kralları ve yeni evlerinin şanı içinsavaşmalarını haykırıyordu.

Torgar savunmayı özellikle böyle kurmuş, kendisininve Shingles’in savaş dışında kalmamasına özengöstermişti. Çift bir koridordan aşağı koşmuş ve ovalşeklindeki bir odaya bakan bir kayanın yanına gelmişti;altlarında bir düzineden fazla Mirabar cücesiyle çatışanilk orklarını bulmuşlardı.

Torgar, hızını neredeyse hiç kesmeden, kayadanaşağı sarkmış ve ork sürüsünün üzerine, bir kısmınıyere devirerek, atlamıştı. Hemen doğrulmuş baltasını -kontrollü bir şekilde-ileri geri savurmaya başlamıştı. Osırada Shingles, kendilerini izleyen birkaç orkla beraberhavadaydı.

Ön sıradaki cüceler takviye birliklerin gelmesiylebaskılarını arttırmış Torgar ve diğerlerine katılmayaçalışırken yolda karşılarına çıkan orkları yarıpgeçiyorlardı. Savaş, neredeyse anında cücelerin lehinedönmüştü. Orklar düşüp kaçmaya çalışmış amatünelden çıkıp kavgaya karışmaya çabalayan inatçısoydaşları onlara engel olmuştu.

“Yeterince ork öldürürseniz kaçacaklardır!” diyekükredi Torgar; tabii ki bu orklarla yapılan savaşlardaher zaman umdukları bir şeydi.

Page 217: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Aradan dakikalar geçmiş, zemin ork kanıylakaplanmış, cüceler istilacıları geri püskürtüp tünelağzına ulaşmıştı. Cüceler, onlara yaklaşacak olanorkları çabucak ve her yönden vurabilmek içinortalarında yer alan TorgarTa dar ağzın etrafında bir yayoluşturmuşlardı. Şaşırtıcı bir şekilde orklar birbiri ardınagelmeye devam ediyor, hızla devrilen soydaşlarınınbedenlerini ezip geçiyorlardı. Hiç durmadan geliyorlardı;bir cüceye beş ork düşüyor, onlar da orkları yaralayıpgeri dönmeye zorluyordu.

“Lanet olası inatçı yaratıklar!” diye haykırdı Torgar’ınyanındaki Shingles.

Bu haykırışını baltasını savurarak güçlendirmiş, busırada da başka bir vahşiyi yere sermişti. “Çok inatçılar,”diye cevapladı Torgar dişlerinin arasından sessizce.

Diğerlerinin bunu duymasını istememişti. Torgarorkların hâlâ tünele girmeye çalıştığına inanamıyordu.Odanın içindeki orklar bir adım bile atamadankatlediliyor ama yine de yerlerine yenileri gelmeyedevam ediyordu. Yanlarından yükselen çığlıklar Torgar’aekibinin zor durumda kaldığını anlatıyordu ama busadece bu savaşa özel bir durum değildi.

Dakikalar geçmeye devam etmiş; odaya daha çokork dolmuş ve öldürülmüştü. Torgar bir cücenin üzerindebekliyor olduğu yamaca doğru baktı.

“Pozisyon iki!” diye bağırmış ve genç asker onunsözlerini tekrarlayarak koşmuştu. “Onu duydunuz!” diyehaykırdı Shingles odadaki diğer cücelere; “Onudaraltın!”

Page 218: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Shingles lafını tamamladıktan sonra tünel ağzınayerleştirilmiş olan büyük bir kayanın etrafında döndü vesırtını taşa yasladı.

“Nöbet yerindeyim!” diye bağırdı Shingles.

Torgar en yakınındaki orka saldırdı ve tüneldençıkmaya çalışan diğer yaratığa müdahale edebilmek içinçabucak yerini değiştirdi. Arkasındaki ekibi, kendindengeçmiş, odadakilerin işini bitiriyordu.

Kapının, bir süreliğine bile olsa, iyice kapandığındanemin olduktan sonra Torgar “Şimdi!” diye bağırdı.Shingles’in onu tüm gücüyle fırlatmasıyla kaya kapınınönüne düştü ve Torgar’ın ezilmemek için aceleylekaçması gerekti.

“Yürü! Yürü, yürü!” diye haykırdı Shingles.

Cüceler yaralı ve ölülerini bir araya toplayıp odanınöbür ucuna; güneye doğru hızlıca harekete geçtiler.

Onlar diğer kapıya ulaşmadan önce orklar çoktancücelerin geçici olarak kurduğu barikatı aşıp saldırıyageçmiş ve attıkları mızraklardan biri zavallı Shingles’aisabet etmişti.

Sağ kalçasından çıkan mızrak sapını kavrayarak “Ahbenim popo!” diye bağırdı.

Torgar, omzuna yaslanmış başka bir baygın cüceolmasına rağmen sevgili arkadaşını kolunun altına alıponu odadan, gerekli bir durumda takibi yavaşlatmakamacıyla taş dikitlerin kurulu olduğu güney tünellerinedoğru taşımıştı. Dağın batı sırtının altındaki tünellerboyunca cüceler geri çekilmeye mecbur bırakılmıştı

Page 219: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

ama uygun bir savunma hazırlayacak kadar da bölgedekalmışlardı.

Torgar kısa bir süre içinde savaşa geri dönmüştü;hatta topallayan Shingles da onun yanındaki yerinialmış coşkuyla baltasını sallıyordu. Onlar ve bir avuçbaşka cüce arkalarındaki güney yamacıyla birleşendikitlerle dolu odada savaşa göğüs germişlerdi. Bugeniş odaya adım atan her orka bunun bedeliniödetmenin yollarını arayan cüceler gözü dönmüş birşekilde savaşmış, yeniden ork kanı akmaya ve yerdeork bedenleri birikmeye başlamıştı.

Yine de inatçı yaratıklar gelmeye devam ediyordu.“Lanet olası aptallar!” diye yeniden haykırdı Shingles.

Torgar arkadaşının bu, üstü kapalı ya da belirgin,mesajına karşılık verme zahmetine girmemişti.

Orkların ne pahasına olursa olsun tünelleri elegeçirmek istediklerini anlamaya başlamışlardı. Bu cansıkıcı düşünce, sadece birkaç dakika sonra, bazıcücelerin hiç ummadıkları bir şekilde batı koridorundangelen yaratıklar tarafından ezilmesiyle daha bir geçerlilikkazanmıştı. Torgar, daha ağzını açıp neden odayı hepberaber geçmelerini sağlayacak önceden belirlenmişpozisyonlarını terk ettiklerini sora-madan “Devler!” diyehaykırmışlardı; “Devler tünelde!”

Shingles’in “Devler mi?” diye soran sesi yankılandı;“Burası devler için fazla alçak!”

Cüceler karşıya hücum edip çarpışmanın içineatılmış, kendileri ve Torgar’ın ekibi arasında yer alanorkları öldürmeye başlamıştı.

Page 220: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Devler!” diye üstüne basa basa söylemişti liderinkarşısına gelen bir cüce.

Torgar, onun arkasındaki devin, daha doğrusu bir dişidevin çö-melip, hatta emekleyip, batı koridorununağzına gelmeye çalıştığını görmüş, sözlerinindoğruluğunu anlamış ve bu yüzden cüceye bir şeysormamıştı.

Bu büyük ikramiyede hak talep etmeye can atanTorgar “Yakalayın onu!” diye emretti.

Ekibi onun ve tünele yeni girmiş olanların yanındanhızla geçmiş, arkadaşlarının uyarılarına kulakasmayarak silahlarına sarılmıştı.

Düzinelerce çekiç havada uçuşuyordu ve silahlarsolgun, mavimsi derili yaratıklara yaklaştıklarında birdenyön değiştirinceye kadar tüm atışlar isabetligörünüyordu.

“Büyü mü?” diye sordu Torgar.

Dişi dev sanki onu duymuş da onunla alay ediyormuşgibi şeytanca gülümsemiş ve parmaklarını oynatmıştı.Torgar’ın ekibi hücuma geçmişti.

Sonra birden tökezlemeye, kaymaya ve ani bir sulusepken odaya boşanınca körleşip yere yapışmayabaşlamışlardı. “Mesafeyi azaltın!” diye bağırdı Torgarbüyülü fırtınanın arasından.

Birden odanın tavanından aşağı kadar uzanan veTorgar’ın emrini yerine getirmeye çalışan üç cüceyiöldüren parlak bir ateş belirdi. “Kaçın!” diye bağırdıShingles.

Page 221: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Hayır” diye mırıldandı Torgar; gözleri neredeyse dişidevin büyülü ateşi kadar güçlü bir öfkeyle parlayanMirabar mültecisi; sulu sepkenin içinden geçerekdizlerinin üstünde duran iri yaratığa doğru ilerledi.

Kadın öfke saçan gözleriyle ona bakıp yeni bir büyüyapmaya başladı.

Torgar adımlarını hızlandırdı, baltasını kaldırıpkoşmaya başladı. Kükreyen sesi fırtınayı, korkusunu vetüm büyüleri inkar ederek kasırganın gürültüsünü bileaştı.

İki adım daha atıp kendisini öne fırlattı.

Havadayken ani ve açıklanamaz büyüyle kalbinesaplanan sonsuz bir acıyla sarsıldı. Kollarını öne uzatıpbaltasını kullanmak istedi ama vücudu ona tepkivermiyordu. Şiddetli acıdan kendini kurta-ramıyordu.

Torgar dişi deve çarptı; kadın bir inç bilekımıldamamış o ise geri sekmişti. Bir an için dengededurmayı denedi ama bacakları da kolları kadar işeyaramazdı. Torgar birkaç kez tökezledi. Merak vekuşkuyla deve baktı.

Ve yere düştü.

Arkasında odaya yığılmış olan cüceler liderlerininadını haykırıyor, sulu sepkenin altında eğilip büzülüyorve en güçlü büyülerini yapıp onları zekice geri püskürtenGerti -çatışmaya giren kişi Gerti’ydi-bir ork sürüsünüsavaşın ortasına atarak oradan ayrılmayahazırlanıyordu.

Page 222: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kalçasındaki acıyı, bacağının arkasından akan kanıve yeni yaralarını umursamayan Shingles, Torgar’ınyanına ilerledi. Onu sertçe tokatlayıp uyanmasınısağlamak için bağırdı.

Nefesi kesilen Torgar gözlerini aralayıp arkadaşınagüçlükle baktı. “Acıyor,” diye fısıldadı.

“Moradin aşkına, kadın kalbimi ezdi!”

“Pöh! Senin kalbin taştandır,” diye homurdandıShingles. “Bu yüzden bırak sızlanmayı!”

Sonra Shingles, TorgarT omzundan tutup yukarıkaldırdı ve buzlu yamaçta sevgili arkadaşıyla tam tersyöne doğru, bir ayağını öbürünün önüne dikkatle vekararlılıkla koyarak ilerledi.

O odadan ve onun gibi pek çoğundan çıktılar.Çatışma tüm şiddetiyle devam ederken Mirabar cüceleribu toprakların her karışı için canla başla savaştılar.

Ama orklar gerçekten inatçı ve düşmanlarıkarşısında ona bir kaybetmeye hevesliydi. Sadece sayıüstünlükleriyle her koridorda ve her odada siperkazandılar.

Tünelin güney ucunun yakınlarında Shingles son veen etkili dikitleri kullanmalarım gönülsüzce emretti.

Tüm ekibine, hatta yaralılara bile “Kazın ve MithrilSalonu’nun şerefi için ölmeye hazır olun. Bizi kardeşlerigibi gördüler ve Battlehammer’ları şimdi ortadabırakamayız,” dedi.

Page 223: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Etrafında bir tezahürat yükseldi ama o bu çığlıklarınyüzeyselliğinden başka bir şey duymuyordu.

Dört yüz kişilik ekiplerinin neredeyse üç yüzü alaşağıedilmişti, üstelik bunlara kalpleri ve ruhları olan Torgarda dahildi.

Yine de cüceler hiç şikâyet etmeden Shingles’inemrini yerine getirdiler. Tünellerin sonuncusu, ilkgirdikleri yer, en iyi hazırlanmış bölgeydi ve orklar onlarıBekçi Vadisi’ne bakan uçuruma doğru püskürtürse yüzkişiyi daha kaybedeceklerdi.

Cüceler siper kazdı ve beklemeye başladı.

Yaralanmış bacaklarım bu çukurlara dayayıp onlarısağlamlaştırdılar, daha hafif silahlar aldılar vebeklemeye başladılar.

Ağır yaralarını hiç sızlanmadan sardılar. Hattabazıları kırık ellerine silah bağladı ve beklemeyebaşladılar. Birbirleriyle vedalaştılar ve beklemeyebaşladılar.

Ama dağ sırtının dörtte birini fetheden orklar gelmedi.

Sonunda orklar ve goblinler dönüp yamacınaşağısına çekilince “Şimdiye kadar hiç böylesine inatetmemişlerdi,” dedi Banak. Bir saatten uzun zamandırilerliyor ve kendilerini çatışmaya atıyorlardı; sonsavaşta, kanla kayganlaşan yamaca önceki savaşlarıntoplamından daha çok ork ve goblin cesedi yığılmıştı.Üstelik tüm çatışma boyunca cüceler pozisyonlarınıkorumuş ve orklar hiçbir zaman zafere yaklaşmış gibigözükmemişti.

Page 224: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Yine de gelmeye devam etmişlerdi. “İnatçı mı yoksaaptal mı?” diye sordu Tred McKnuckles. “Aptal,” diyekarar verdi

Ivan Bouldershoulder. Kardeşi ekled; “Hee hee h…”

Tam o anda Torgar’ın ekibinin batıdaki durumunu,ölüleri taşıyan yaralı cücelerin tünellerden sel gibiaktığını gördüklerinden Pikel’in kahkahası yarıda kesildive Banak onu cevaplayamadı.

“Moradin aşkına!” diye soluk soluğa mırıldandıBanak; geniş yamaçlardaki savaşın Torgar’ın ordusunatakviye birlik gelmemesi için çevrilen bir dalaveredenbaşka bir şey olmadığını anlamıştı.

Banak topallayan yaralıların ve taşınan ölüleringüney girişine akıp gidişlerine yüzünü buruşturupgözlerini kısarak baktı. Bu cüceler Mithril Salonu’na yenikatılmıştı, üstelik çoğu, daha onların Mirabar’dakigüvenli evlerinden çıkmasına sebep olan bölgeyi bilegörmemişti.

“Geri çekilme oldukça düzenli yapılıyor”, diye açıkladıIvan Bouldershoulder, “Bozguna uğratmadılar, sadecegeri püskürttüler, sanırım…”

“Git Torgar T bul,” diye talimat verdi Banak, “Ya dagörevde kim varsa onu. Yardımımıza ihtiyacı olupolmadığını öğren.”

Pikel “Oooo,” derken BouldershoulderTar hızlaoradan ayrıldı. Tred, Banak’ı başıyla selamlayıp onunarkasından koştu.

Page 225: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Tam o anda cüce liderinin yanına iki kişi daha geldi;yüzlerinde sert bir ifade vardı ve ork kanıylakaplanmışlardı.

“Ne anlamı var ki?” diye sordu askerleri izleyen Catti-brie, “Tünelleri almak için bir yığın adam öldü ama butünellerin onlara ne faydası var ki? Hiçbirinin MithrilSalonu’yla bir bağlantısı yok; hatta yakınından bilegeçmiyorlar.”

“Ama onlar bunu bilmiyor,” dedi Banak.

Catti-brie bunu kabul etmedi. Ortada dönen başka birşey olduğuna inanıyordu ve Wulfgar’a baktığı zamanonun da aynı kendisi gibi düşündüğünü görebiliyordu.

“Gidelim,” diye önerdi Wulfgar.

“BouldershoulderTan ve Tred’i Torgar’ın yanınagönderdim,” dedi Banak.

Wulfgar başını salladı. “Torgar’a gitmiyorlar,” diyedüzeltti, “O tünellerde düşmanlarımızın istediği hiçbirşey yok,” diye ekledi dağ yamacındaki katliamıgöstermek için kolunu kaldırarak.

Banak başını sallayarak onu onayladı ama asılkorkusunu dile getirmedi. O ve diğerleri orkların nedentünellere böylesine saldırdığını anlamaya başlıyordu.

Devler…

“Wulfgar ve Catti-brie hızla ilerliyordu; TorgarTbulmak üzere hareket eden üç cüceyi yakalamış,geçmek üzereydiler. “Yukarı gidiyoruz,” diye açıklamıştıCatti-brie.

Page 226: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“O zaman beni de alın kardeşlerim,” diye seslendiIvan, “Kapı dışında içeride olduğundan çok daha fazlayardımım dokunur.”

“Ben kardeeeş!” diye bağırdı Pikel ve yanındaki ikicüceyi geçip onlara doğru yöneldi.

Cücelerin “yaaap buunu” sözcüklerini hafifealmamayı ve ona minnet duymayı çok önce öğrenmişolan Catti-brie ve Wulfgar, hiç şikayet etmeden yollarınadevam etti. Dağ sırtının güney ucuna gelmişler,yaraların olduğu tünel girişinin yanından yukarı doğrutırmanmaya başlamışlardı.

“Dayanıyoruz!” diye gururla bağırmıştı ağır yaralıolan ama yine de yürümekten vazgeçmeyen bir cüce.“Bundan hiç şüphemiz olmamıştı” diye geri bağırdıCatti-brie, sesinin cüce aksanıyla yükselip alçalmasınaizin vermişti. Buna cevap olarak cüce, yumruğunu sıkıphavaya kaldırdı. Göstermemeye çalışsa da bu hareketacıyla yüzünü buruşturmasına neden olmuştu.

Wulfgar kayalık yokuşa çıkarlarken diğerlerineöncülük ediyor, güçlü ve uzun bacaklarıyla yıkık duvarakolayca tırmanıyordu. Her zorlu noktada durupdiğerlerine bakıyor, Catti-brie’yi tutup yukarı; yanınaçekiyordu. Kısa Pikel için bu iş çok daha zordu veWulfgar taşın üzerine yüzükoyun yatsa bile o kadaralçağa uzanamıyordu.

Pikel sadece gülümseyip ona el sallamış, daireselhareketler yapıp bir şeyler söylemiş sonra durmuş ve biryandan kıkırdarken, gözlerini taşa dikmişti. Yeşil sakallıcüce öne uzanmış, birden yumuşayan taşa tutunmuştu.

Page 227: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Attığı her küçük adımda onu yeniden şekillendiriyordu.Kıkırdamaya devam eden cüce iki insanın yanınakolaylıkla yürüyüp onlara yola devam etmelerinisöylemişti.

Dağ sırtının tepesi kayalık ve engebeliydi amasoldan sağa, üçlünün üzerine doğru esen rüzgararağmen kesinlikle harekete elverişliydi. Batı yamacınadoğru rüzgar yönünde harekete geçmişler ve düşmanıdaha görmeden onun kokusunu almışlardı.

Yüksek bir çıkıntının arkasına geçip ilk ayaz devininyukarı tırmanışını izlediler.

Catti-brie, Taulmarü’i havaya kaldırdı ve öldürmeküzere nişan aldı ama Pikel yayı kavrayıp, kıllı başınısalladı ve boşta kalan elinin parmaklarını oynatıp kuzeyigösterdi.

Oradan daha çok dev geliyordu.

“Tek bir atış,” diye fısıldadı Wulfgar ve Aegis-fangTsıkıca kavradı. “Silahlarımız uçarken koşun.”

“Hazırım,” dedi Catti-brie ve Pikel’e yayını bırakmasıiçin işaret verdi.

Domuz gibi bir ses çıkaran Pikel saklandıkları yerdençıkıp güneye doğru hızla koşmaya başladı. Ona enyakın yerde olan dev uludu ve onu kovalamaya başladı.

Ama hızla ilerleyen bir ok iri yaratığı göğsündenvurup onun geriye doğru sendelemesine neden oldu,derken havada döne döne onun üzerine ilerleyen birsavaş baltası devi neredeyse aynı yerden vurdu.

Page 228: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Dev bir kez daha sendeledi ve yamacın batı ucundanyuvarlandı.

Wulfgar ve Catti-brie kükreyişini duymuş ama tümgüçleriyle koşmaya başladıklarından onu görmemişlerdi.Yokuşun güney ucunda Pikel’e yetişmişlerdi; Wulfgartek kelime etmeden cüceyi kucaklayıp taştan taşaatlayarak hızla aşağı doğru ilerlemeye başladı. Yereindiklerinden kısa bir süre sonra etraflarına iri kayalaryuvarlanmaya başladı ve üçlü grup hâlâ orada olancücelerin tünele sığınmasını sağlamak için çok çabaharcadı

Aradan çok geçmeden Ivan’a, Tred’e, ShinglesMcRuff ve ağır yaralı Torgar Hammerstriker’a yetiştiler.“Büyücüler,” diye açıkladı Shingles, “Cadı dev geliparkadaşımın kalbini ezdi!”

Konuşmasını bitirince nazikçe Torgar’ın omzunusıvazladı. “Acıyor,” diye belirtti Torgar, sesi zorçıkıyordu, “Çok acıyor.”

“Pöh! Sen basit bir cadı numarasıyla yıkılamayacakkadar güçlüsün,” diye moral verdi Shingles ve yenidenTorgar’ın omzuna vurmak için bir hamle yaptı amaTorgar elini kaldırıp onu durdurdu.

“Yukarıda devler var,” diye açıkladı Wulfgar cücelere,“buraya gelme ihtimallerine karşı daha derineilerlemeliyiz.” “Güneye gitmezler,” diye açıkladı Catti-brie, “yüksek zemini istiyorlardı ve onu aldılar.”

“Artık orklar da gelmiyor,” diye belirtti Shingles.“Çatıyı üstlerine yıktık ama yine de isteselerdi çoktanbizi yakalarlardı.”

Page 229: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“İstediklerini elde ettiler,” diye cevapladı Catti-brie.

Güney çıkışına baktı; sakin görünüyordu; taşyağmuru sona ermişti. Yine de, Wulfgar ve diğerleritünelden çıkmak için biraz daha beklemeyi tercih ettiler.Onları, bölgeyi kaplayan rahatsız edici bir sessizliklebirlikte alacakaranlığın uzun gölgeleri karşıladı.

Catti-brie doğudaki esas cüce birliğine doğru baktı.

“Devler için fazla uzak,” dedi ve bakışlarını yenidendağa çevirdi.

Wulfgar hemen harekete geçti ve kadın da onu izledi.Dağın tepesinde, gitgide koyulaşan karanlığa rağmen,nasıl bir saldırı içinde olduklarını anlamışlardı.Kuzeydeki devler batıya iri kütükler taşıyor ve diğerleribunları dev savaş aletlerine dönüştürüyordu. Catti-briehuzursuzca cüce birliklerine doğru baktı. Aslındadevlerin erişemeyeceği kadar uzaktaydılar. Peki amadev bir mancınığın erişemeyeceği kadar da uzaktamıydılar?

Tam o anda kadın aslında ne kadar da büyük birtehlike içinde olduklarını anladı. Sadece basit bir avantajsağlamak için hem orklar hem de kendileri yüzlerceadamının katledilmesine göz yumuyordu; bu, aşağılık,domuz suratlı yaratıkların şimdiye kadar hiçgöstermediği bir bağlılık ve kurnazlık örneğiydi.

“Bruenor, orkların ve goblinlerin şimdiye kadar kuzeyiele geçirmemesinin tek sebebinin birliktesavaşamayacak kadar aptal olmaları olduğunusöylerdi,” diye fısıldadı kadın, Wulfgar’a.

Page 230: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Bruenor öldü ya da yakında ölecek,” diye cevapladıWulfgar.

Sert ses tonundan Catti-brie, onun da, kendisi gibi,durumu fark etmiş olduğunu anlamıştı. Başlarıbeladaydı.

SINIRI BELİRLEMEK

“Tanrı aşkına yaşlı VVilliam, gece uykunahazırlanmak için bütün günü uyuyarak geçirebilir misin?”dedi Banak’ın, Mithril Salonu’nun öbür yakasında,batıdaki dağlarda inanılmaz bir ün kazanan savaş lideri,kuzeni Brusco Brawnanvil.

“Evet,” diye cevapladı yaşlı William -arkadaşları onaBili derdi-HuskenNugget ve cüce kalesinin batıgirişindeki küçük kulenin taş duvarına yeniden başınıdayayıp dinlenmeye devam etti. Surbrin akşam ışığındaparlayarak yanlarından hızla geçti.

Mithril Salonu’na canavarların dağ sırtındanilerleyerek kuzeye doğru harekete geçtiği haberiningelmesinden kısa bir süre sonra, şu anki yerlerininkuzeyine sağlam bir kamp daha kurulmuştu. AmaShallows’taki umutsuz geri çekiliş ve batıda patlak veren

Page 231: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

savaşla kamp, geride sadece birkaç gözcü bırakılaraktamamen terk edilmişti. Cücelerin boşa harcayacakadamı yoktu ve orklar Bekçi Vadisi’nin kuzeyindekidağlarda onlara yüklenmeye devam ediyordu.Nesme’den gelen haberler Battlehammer Klanı’nın biryeraltı saldırısı olmasından korkup tünellerdekisavunmalarını da arttırmasına neden olmuştu.

Doğuda uzun sıkıcı saatlerden ve Surbrin’indansından başka bir şey yoktu ve bu, halklarının batıdasavaşıp ölüyor olduğunu bilen kıdemli cüceler içindurumu daha da zorlaştırıyordu.

Böylece, Brusco, Bili ve diğerleri doğuda gözlerinikapamış, başlarını yaslamış savaş bitmedenöldürebilecekleri orklar olmasını umarak dinlenirken,Banak, Pwent -ve Mirabar cüceleriyle birlikteoluşturdukları kuvvetleri-onları izleyen sürülerkarşısında kahramanca bir direniş gösteriyordu.

“Filbedo’yu birkaç gündür görmüyorum,” diye belirttiBrusco.

Bili uykulu gözlerini araladı ve “Duyduğum kadarıylabatıya, Bekçi Vadisi’nin dışına gitti,” dedi.

“Evet, öyle yaptı,” dedi kulenin tepesindeki yukarıaçılan kapağın yanında, sırtını beli yükselikliğindekiduvara dayamış oturan Kingred Doughbeard. “On beşya da daha fazla fark etmez; her iki durumda da pekrahat sayılmayız. Dehlizlerin bu tarafında sadece yirmibeş kişi kaldık, bu yüzden bazılarımız iki kez nöbettutuyor olacak.”

Page 232: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Pöh!” diye homurdandı Brusco, “Keşke isteseler.Batıya giderdim!”

“Hepimiz öyle,” diye cevapladı Kingred ve o dahomurdandı. “Bili hariç; onu burada bırakırdık. Bilisadece uyumak istiyor.”

“Evet,” diye onayladı Bili, “Ayrıca iki kez nöbettutarım, hatta isterseniz üç. Dokuz cehennem, bütüngün ve bütün gece burada dururum.”

“Bir yandan da horlarsın,” dedi Kingred. “Evet,” dediBili.

“Madem uyuyacaksın o zaman Kingred’le nöbetdeğiştir,” diye talep etti Brusco. “En azından bana kemiksallayabileceğim birilerini bırak.”

“Tamam,” dedi Bili.

Esnedi, yana kıvrılıp her nasıl olduysa doğruldu vecanından bezmiş bir şekilde yukarı tırmanmaya başladı.Altından gelen Kingred’in, Brusco’nun ve kumarakatılmaları için yalvar yakar tatlı sözlerle kandırıptünelden çağırdıkları bir çiftin sesi daima yorgun olancüceyi pek de engellemedi; kısa bir süre sonra mutlumutlu horluyordu.

Kulenin dış duvarının çevresindeki yolun ortasında,kule ağzının dağla birleştiği yerdeki karanlık bir gediğesaklanmış olan Tos’un Armgo bütün konuşmalarıduymuştu. Drow uygun bir yerde durmuş bekliyor veDonnia ile Ad’non’a geciktikleri için sessizce lanetokuyordu; üstelik bu ilk defa da olmuyordu! Ne de olsaTos’un basit bir savaşçıyken onlar grubun sinsileriydi.

Page 233: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

En azından Donnia ve Ad’non kendisine böylesöylüyordu.

Kaer’lic, Obould’un keşif kolu olduğu için Tos’un’abirkaç büyü yapıp ona yardım etmişti ama yine de o budenli korunmasız olmaktan ve cücelerin yuvasında tekbaşına kalmaktan pek de memnun değildi.

‘Obould uzakta değil,’ dedi kendi kendine. ‘Ayrıca ove yardakçıları kuzeydeki bu kampın zayıf korumalarınıanında ezip geçebilir.’

Bu düşünceler drowun derin bir nefes almasını vearkasına dönüp silahlarını almasını sağladı.

Neyse ki gökyüzündeki lanetli ateş topu dağlarınarkasına ilerlemiş ve doğu yamacını gölgelendirmişti.Yine de, Tos’un’a göre bölge rahatsız edici bir şekildeaydınlıktı.

Ama gitgide kararıyordu. Drowun zamanı geliyordu.

Brusco kapattığı avuçlarını üfledi ve onları kuvvetlibir şekilde sallayıp sert parmakları ve nasırlıavuçlarındaki bardağın içindeki kemikleri yuvarladı.Sonra tekrar üfledi ve dağın altındaki sırlar tanrısıDumathoin’e çabuk ve kısa bir dua mırıldandı.

Kumar mekanının çevresindeki cüceler yakınıp, birtanesi onun kafasına vuruncaya kadar bütün buişlemleri tekrarladı. “Şu lanet şeyleri atacak mısın artık?”

Cücenin yakınmasında hemen hemen bütüngümüşlerin Brusco’nun önünde yığılı olmasının payıtabii ki büyüktü; gün doğumundan birkaç saatöncesinden bu yana kazanıyordu.

Page 234: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Yaşlı eski dostum Dum’un neyin ne olduğunusöylemesi için beklemek zorundayım,” diye cevapladıBrusco. “At şu lanet şeyleri!” diye aynı anda bağırdıbirkaç kişi.

“Pöh!” diye homurdandı Brusco ve kemikleriyuvarlamak üzere bir hareket yaptı.

Bir boru ısrarla ve yüksek sesle öttü; cüceler donupkalmıştı. “Güney mi?” diye sordu içlerinden biri. Borutekrar öttü. Sese kulak vermişler ve güneyden geldiğinianlamışlardı.

“Ne görüyorsun Bili?” diye sordu Kingred.

Diğerleri kuleye tırmanmaya başlamış; güneydekimerkezlerinden gelen bir uyarı ateşi olup olmadığınıgörebilmek için yüksek yerlere çıkıyorlardı.

“Bili?” diye yeniden seslendi Kingred, “Uyanmankafa! Bili!” Cevap yoktu.

Ayrıca Kingred bir horlama sesi de gelmediğini farketmişti; uzun zamandır gelmiyordu. “Bili?” diye tekrarsordu; bu kez daha sessiz ve daha endişeli.

“Ne oldu?” diye sordu içeri koşturan Brusco.

Kingred gözlerini yukarı doğrulttu; bakışları yeterinceşey açıklıyordu. “Bili?” diye bağırdı Brusco.

Merdivene koşup hızla yukarı tırmanmaya başladı.“Güneyde troller var!” diye bir çığlık yükseldi uzaktan,“Güneyde troller var!”

Brusco merdivende durdu ve ‘Troller mi? Lanet olasıTrollerin burada ne işi var?’ diye düşündü. Bu kez

Page 235: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kuzeyden gelen başka bir boru öttü.

“Sığınaklara geçin!” diye bağırdı Brusco aşağıdakiKingred’e. “Hepsini sığınaklara götür ve sıkıca kapanın!”

Kingred çabucak hareket etti ve Brusco merdiveninyukarısına doğru baktı. Bill’in açık kapaktan sarkanayaklarından birini görebiliyordu.

“Bili?” diye yeniden seslendi. Ayak hiç hareketetmedi.

Brusco’yu mide bulandırıcı bir düşünce kapladı vekendini yavaş yavaş yukarı tırmanmaya zorladı.

Kapağın ağzının altında durup yukarı uzandı veBill’in ayağını tutup kuvvetlice çekti.

“Bili?”

Ne bir hareket, ne bir cevap ne de horlama sesivardı.

Birden Brusco körleşmişti; her yer zifiri karanlıktı.İçgüdüsel olarak kıvrıldı ve kendini bıraktı; taş zeminedüşüp yuvarlandı. Karanlığın dışına çıktığında kıdemlicüce kılıcını eline almıştı ve kör olmadığına seviniyordu;büyü çevresini karartmış ama gözlerine zararvermemişti.

“Buraya gelin!” dedi arkadaşlarına, “Büyü! Ve Bill’ebir şey olmuş!” Kingred’in öncülük ettiği diğer cücelerkuleye girdiler.

“Yakalama battaniyesi kurun!” diye emretti Brusco.

Merdivene doğru koşup bu kez çok daha hızlıhareket ederek tırmanmaya başladı. Diğer cüceler

Page 236: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

ellerine birkaç battaniye almış onları ikiye katlıyorlardı.Her biri bir köşeye geçerek battaniyeyi kapağın altmadoğru açtılar. Yukarıdan gelen bir gürültü, Brusco’nunBill’e seslenişini ve sonra da bir hırıltı duydular.

Bir cüce düşmüş battaniyenin kenarlarına çarpıpbüyük bir gürültüyle sert zemine yuvarlanmıştı.

Dördü birden battaniyeyi bırakıp boğazından parlakkan akan yoldaşlarına doğru koşarak “Bili!” diyebağırıyorlardı. “Onu rahibe götürün,” diye haykırdıiçlerinden biri ve Bill’i sürüklemeye başladı.

Cüceler kapıya doğru koşuşturdu ve sonra başka birgürültü duyup oldukları yerde durup Brusco’yaseslendiler.

Brusco karanlıktan aşağı; sert zemine düşmüştü.Ayakta durmaya çalışmış, yana doğru sendelemişti veKingred koşup onu tutma-saydı düşecekti.

“Lanet olası şey beni soktu!” dedi soluk soluğa.

Arkaya doğru uzandı ve kanlanan elini öne getirdi. Oanda bütün gücünü yitirdi ve Kingred onu ayaktatutabilmek için çok çaba harcamak zorunda kaldı.

“Yardım edin!” diye bağırdı ve bir cüce yaralıBrusco’ya doğru koştu.

“Sığınaklara,” diye hatırlatmayı başardı Brusco; herkelimesinin arasında ağzından kan geliyordu.

İkisi Bill’i taşıyıp, diğer ikisi de Brusco’ya destekolurken küçük kuleden çıktıkları zaman güneydeki

Page 237: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

yoldaşlarını gördüler ve kuzey-dekilerin çığlıklarınıduydular.

Güneyden “Troller!” diye bağırıyorlardı. Kuzeyden“Orklar!” çığlıkları yükseliyordu.

Kingred, Brusco’yu diğer cüceye teslim etti ve ileridoğru hareket etti; Mithril Salonu’nun büyük demirkapısına yaklaştığında belindeki çekici çıkardı. Çekicinikaldırıp doğruca içeri daldı.

Çekicini bir kez savurdu, iki kez savurdu, durdu veüçüncü kez savurdu. Birkaç dakika bekledi ve parolayıtekrar tekrar yineledi; kapının arkasındaki sürgününkaldırılıyor olduğunu düşündüğü zaman aynı hareketidaha güçlü bir şekilde yapmaya devam etti.

İstediği tek şey bu dayanıklı kapıların açılmasıydı!

Ana girişten bir gıcırtı sesi geldi ve karanlık dar birtünele açılan küçük bir kaya yana kaydı.

Kingred tünelin başında dunnuş onlara aceleetmelerini söylerken cüceler sırayla içeri girdi.

Kuzeyden ve güneyden cüceler geliyor, her birikendilerini takip eden -güneyde troll, kuzeyde ork-kuvvetleri güç bela geride bırakabiliyordu. Kingredgerçeğin farkına varmıştı; ikinci bir sığınak açılsa bilebütün cücelerin canavarlardan önce içeri girmesimümkün değildi. Neredeyse arkadaşlarına seslenip anakapıyı açmalarını isteyecekti ama korkusunu dizginleyipbunu yapmayı ertelemişti. O ve başka birkaç kişidışarıda kalmalı ve saldırganlara acı bir sonyaşatmalıydı.

Page 238: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kingred kılıcını ve kalkanını kuşanıp diğerlerine biran önce sığınağa girmelerini emretti.

“Yürü! Yürü! Yürü!” diye seslendi diğerlerine.“Kıçınızı yere yapıştırıp oynatmaya başlayın!”

İlk gelen canavarlar trollerdi; onları karşılamayahazırlanan Kingred’in burnuna iğrenç kokuları geliyordu.Güçlü kollan yorulmak bilmeden hareket ediyor,canavarları kesip onları geri püskürtüyordu. Bir pençeomzunu kavrayıp derin bir yarık açtı ama cüce ondankurtulmayı başarıp saldırgana döndü. Kingred sıraylahepsini geri gönderiyordu. Çılgıncasına, sahip olduğuher şeyi yitirdiğini bilen bir cüce gibi savaşan Kingredgürledi ve bastırdı.

Kingred’in şimdiye kadar gördüğü bütünyaratıklardan daha çirkin, varolabilecek bütünkabuslardan daha korkunç iki başlı bir trol diğerleriniyolundan çekip onun önüne dikildi. Korkusunu bastıranKingred kükreyip canavara doğru hücuma geçti amakocaman dikenli bir sopa onun önünü kesip cüceyiuzaklara savurdu.

Tam o sırada kuzeyden sel gibi akan, bağırıp çağıranve taşlar fırlatıp öfkeyle hücum eden orklar belirdi.

“Dışarıda bir düzine adamımız kaldı!” diye bağırdı içkapı muhafızlarından biri olan Bayie Rockhunter, “Açınşu lanet kapılan!”

Birden cüce ağır, sivri bir kazma alıp kapıya yüklendive diğerleri de onun arkasına geçti. “Bu yapılmamalı!”diye bağırdı yaralı Brusco, “Yerinizi biliyorsunuz!”

Page 239: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bu hatırlatıcı sözler büyük kapılara yapılan baskıyıyavaşlattı; bu kapılar batıdaki klan liderlerinin izniolmadan kesinlikle açılamazdı. Doğu kapısındakicüceler bir ordu değil sadece dehlizi ne pahasına olursaolsun koruyan gözcü ve nöbetçilerdi. Bu kapıları açmakgüçlü bir ordunun dehlize girmesine sebep olmakanlamına gelirdi.

Fakat açmamak halklarının dışarıda ölürken çıkardığısesleri dinlemek demekti.

“Onları bırakamayız!” diye bağırdı Bayie.

“O zaman ölmelerinin hiçbir anlamı kalmaz; onlardanbu değeri çalmış olursun,” diye sessizce cevapladıBrusco. Bu ses tonu ve sözler genç cücenin bütünöfkesini alıp götürmüştü.

“Tünellerin ağzını tutabildiğiniz kadar açık tutun,”diye belirtti başka bir cüce.

O akşam, düzinelercesi Kingred’le beraber tünellerinve büyük, süngülü kapıların önünde dururken iki cüceMithril Salonu’nun güvenli dehlizine girdi. Sonundaiçeridekiler halkını ve kaderlerini dışarıya mühürleyentünellerin ağzına taşların kaymasını sağlayan ağırlıklandüşüren kaldıraçların kollarını çekmeyi kendi rızalarıylakabul etmişlerdi. Brusco ve diğerleri, Kingred veyamndakilerin asla unutulmayacağı, uğurlarına şarkılaryazılıp bütün tavernalarda söyleneceği sözünü vererek,büyük bir üzüntüyle tünellerin ağzını kapamıştı.

Kral Obould, Gerti Orelsdottr ve trol Proffıt kalenin vekapıların önünde durmuş, devlerin, trollerin ve orklarınMithril Salonu’nun doğu girişinin ağzına taşlar yığmasını

Page 240: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

izliyordu. İçeriden gelen sesler cücelerin de aynısınıyapıyor olduğunu gösteriyordu ama Obould riske girmekistemiyordu. Amacı doğu kapısını mühürlemekti ve o daaynen öyle yapıyordu.

Sevgili liderlerine “Surbrin’e kadar olan bütün bölgebizimdir,” diye haykırdı ork. Karanlığın içine saklananKaer’lic ve Tos’un onu dikkatle dinledi.

Oğlunun cüceleri henüz içeri kapamadığını unutuyor,dedi Kaer’lic el işaretleriyle.

Tos’un onun alayını takdir etmiş ama Obould’unyaptıkları onu daha çok etkilemişti. Urlgen’in,Battlehammer Klanı’na batıdan uyguladığı baskıdüşünülecek olursa zafer çok kolay kazanılmışabenziyordu. Birkaç ork, birkaç cüce ölmüş ve ObouldSurbrin’in batı yakasını; Dünyanın Omurgası’ndanMithril Salonu’nun güneyindeki dağların sonuna kadarolan bölgeyi kontrolü altına almıştı. Şu an bulunduklarıyerin kuzeyindeki nehir boyunca kurulmuş olansavunma mevzileri göz önünde bulundurulunca bu hiçde azımsanacak bir şey değildi.

“Cüceler başka bir çıkış yolu bulacaktır,” diye belirttiGerti ve Tos’un, tıpkı Kaer’lic gibi, onun da muhteşemork kralının havasını biraz da olsa söndürmek istediğinianlamıştı.

Obould, dişi deve sert bir bakış attı ama sonra ilgisiniiki başlı trol Proffıt’e yöneltti. “İyi bir iş çıkardın,” diyerekonu tebrik etti. “Yürüyüşün etkileyiciydi.”

“Trol yok…” dedi soldaki baş. “…Yorulmak,” diyeekledi sağ baş.

Page 241: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Buradaki işimiz bittiğinde doğruca güneyegideceksin,” dedi Obould ve her iki baş da onu onayladı.

“Hatlımızı Surbrin’e kadar uzatacağız,” diye açıkladıObould, Gerti’ye. “Kazançlarımızı onları inkar edecekolanlara karşı kullan. Ayrıca ana kuvvetimiz batıya vekuzeye geri dönecek.”

“Ve Proffıt, Trollmoors’a geri mi dönüyor?” diye sorduGerti. Leş gibi kokan trolla olan nefreti açıktı.

“Güneydeki tünellere,” diye cevapladı Obould. “MithrilSalonu’na bağlı olan tünellere. Proffıt ve adamlarıiçerideki cüce kalesi için savaşacak. Cüceleri yenecekve yeni krallığımızı ilan edeceğiz.”

Öngörüsü yüksek, diye işaret etti Kaer’lic.

Arkadaşının Obould’dan git gide daha da tedirginolduğunu fark eden Tos’un gizlice gülümsedi.

Onları dolduruşa getirenler bu dört akıllı drowdu amahiçbiri Obould’un bu kadar kesin ve kazanılabilir bir şeyyönetebileceğine inanmamıştı. Tos’un, ork kralı,Trollmoors ve Dünyanın Omurgası arasındakiSurbrin’den Fell Pass’a kadar uzanan kuzeyi elegeçirmeyi başarırsa ne olacağını merak etti (vearkadaşlarının da aynı merak içinde olduğunu biliyordu.)Obould böylesi bir krallık elde edip sonunda cüceleriMithril Salonu’nda bozguna uğratırsa ne olacaktı?Gümüşay o zaman ne yapardı? Ya da Mirabar? VeyaAdbar Kalesi ya da Felbarr Kalesi?

Ne yaparlardı? Söylenenlere göre dağlardan akınakın orklar geliyordu. Tos’un ve arkadaşları yanlışlıkla

Page 242: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Obould’u kontrol edemeyecek kadar yükseltmiş miydi?

Pek çok insan, cüce ve elf kalesinin içinde orklarbarınıyordu. Diğer kabileler Obould’un zaferine katılmakiçin toplanır mıydı? Obould antlaşma ya da diğerşehirlerle ticaret yapmaya çalışır mıydı?

Bunların hepsi Tos’un’a saçma hatta gülünç gelmişti.Gerti’nin, ork kralıyla hemfıkirmiş gibi dursa da, korkunçolan yüz ifadesi kara elfe pek çok gizli tehlike olduğunuhatırlattı.

Tos’un, Kaer’lic’in üç lidere doğru ilerlediğini veObould’un kendisine de sesleniyor olduğunu ancak ozaman fark etmişti. Lolth’un rahibesinin yanından geçipöne çıktı.

“Sen Proffıt’le git,” diye talimat verdi Obould, BarrisonDerArmgo’nun savaşçısına.

“Ben mi?” diye inanmazca sordu Tos’un; bu düşünceiştahını kabartmaktan çok midesini bulandırmıştı.

“Proffıt cücelerle savaşmak üzere Karanlıkaltı’nınyukarısına doğru hareket edecek,” diye açıkladı Obould,“Senin şehrinin yaptığından fazlası.”

Tos’un şaşkınlık içinde Kaer’lic’e baktı; ork kralınınbu bilgiyi nasıl elde ettiğini merak ediyordu.

En iyisi için, diye gizlice işaret etti Kaer’lic; bilgininkaynağı konusundaki şüphelerini yatıştırıyordu. “MithrilSalonu’na giden tünelleri biliyorsun,” diye açıkladıObould, Tos’un’a; “Daha önce orada bulundun.” “Azbiliyorum,” diye karşı çıktı drow.

Page 243: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Diğerlerinden çok daha fazla,” dedi Obould, “Yüzeygüvenlik altına alınınca çok geçmeden dehliz içindekisaldırıya başlamalıyız. Bu av sırasında Proffit’e öncülükedeceksin.”

Obould’un ses tonu tartışma şansı bırakmıyordu amaTos’un yine de itiraz etmeye yeltendiğinde Kaer’licısrarla Böylesi daha iyi diye işaret etti.

“Ben de onunla gideceğim,” diye açıkladı Kaer’lic.“Bazı tünelleri biliyorum ve kuvvetlerine iki kara elfinöncülük etmesi Proffıt için daha iyi olur.”

Obould başını sallayıp onayladı ve başkameselelerle, özellikle de görkemli kapılarınmühürlenmesiyle ilgilenmeye başladı.

Çift diğerlerinden uzaklaşınca Bunu neden yaptın?diye sordu Tos’un’un parmakları Kaerlic’e. Uzaktaolmalıyız cevabı geldi.

Peki ya Ad’non ve Donnia?

Kaer’lic omuz silkip cevapladı: Kendilerini korurlar.Bunu hep yapıyorlar. Şimdilik en iyisi güneye gitmemiz.Neden? Çünkü Drizzt Do ‘Urden kuzeyde.

Tos’un şaşırtıcı arkadaşına meraklı gözlerle baktı.Kaer’lic, Drizzt yüzünden çok endişelendiğini belirtmiştiama kaçak drow bölgede olduğundan oradan uzaklaşıpuzağa gidecek kadar mı korkuyordu? Bu çokanlamsızdı.

Gerçi Kaer’lic’in şüphelerini bilemezdi. Tos’unkaçaklara katıldığından beri Menzoberranzan’ın MithrilSalonu felaketiyle ilgili hikâyeler anlatmış ve Kaer’lic

Page 244: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Suun Wett, Drizzt Do’Urden’in Menzoberranzanh birdrowdan çok daha fazlası olduğundan korkmuştu.

Dövüşme yeteneğinin yanı sıra o kaçak drowla ilgiliözel bir şey vardı; tanrı vergisi bir özellik… Kaer’lic herzaman akıllı biri olmuştu ama drow rahibesi kendinişüphelerinin içine mahkum eden kurnazlığındanneredeyse nefret ediyordu. Aydınlamanın bedeli buolamaz mıydı?

Arkadaşlarının aksine Lolth rahibesi sinir bozucu vekorkunç bir şeye inanıyordu; Drizzt Do’Urden’deLolth’un lütfü vardı…

ELF SİNEKLERİ

Silahlar uçuşuyor, ayaklar çırpınıyordu; iki orkun,kanatlı atının üstündeki ölümcül elf savaşçısıyladövüşmeye devam etmeye hiç niyeti yoktu; şimdidenkendi ırklarından üç kişinin öldüğünü görmek korkakyürekleri için gereğinden de ağır olmuştu, bu yüzdensilahlarını atıp kayalık patika boyunca koşmaya veyardım çığlıkları atmaya başlamışlardı. Elf, güzel beyazatının üzerinde onları havadan takip ediyor, atıngörkemli kanatları üzerlerinde salınıyordu. Orklar ne

Page 245: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kaçabilir ne de saklanabilirlerdi, tabii yerin altınagirerlerse o başka…

Bunu yapmayacaklarını elf biliyordu.

Gündoğumu’nu sola doğru sürdü; iki ork dar, anapatikada ilerliyordu.

Pegasus ve elf dışında hiçbir şeyi umursamayanorklar yön değiştirmiş ve tüm güçleriyle koşmayabaşlamışlardı. Biri önden diğeri arkada ilerlerken birdönemece gelip başka bir iri kayayı çevreleyen yokuşuçıkmaya başlamışlardı.

En azından kayanın etrafını dolaşmaya çalışmışlardı.

İkinci elf belirmişti; ölümcül olduğu kadar güzeldi.Soldan; kayanın arkasından dönerek gelmişti.

Öndeki ork bir çığlık attı ve olduğu yerde kalakaldı;kollarını öne uzatıp kendini korumaya çalıştı ama elfona çarpmadı. Onun etrafında dolanıp orku koşanpartnerinin karşısında bir engel olarak kullandı. Diğerork arkadaşının beklenmedik bir şekilde olduğu yerdekaldığını fark edip çabucak durdu; iş işten geçinceyekadar arkadaşının sağından kendisine doğru gelenesnek yaratığı fark etmemişti bile. Bir kılıç, orkugöğsünden şişledi.

İlk ork tekrar gözlerini açtı; saldırıdan kurtulduğunu,dişi elfın bir şekilde yanından geçip gittiğini sandı.Olduğu yerde durup ne kadar şanslı olduğunudüşünmenin bir anlamı olmadığından yeniden koşmayabaşladı.

Page 246: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Böbreğine bir kılıç saplandığında neredeyse bir adımilerlemek üzereydi. İkinci bir bıçak sapladığında ise biradım daha atmaya yeltenmişti. Ensesinin arkasındanöldürücü bir darbe aldığında üçüncü adıma geçmeküzereydi.

“Drizzt Do’Urden’in bunu neden sevdiğini anlamayabaşlıyorum,” diye belirtti Innovindil’in yanma atını sürenTarathiel.

“Sevdiğini sanmıyorum,” diye cevapladı Innovindil.Kayalara bakıp ıslık çaldı. Dört nala gelen Günbatımıbelirdi. “O, öfkeyle hareket ediyor ve bu eğlenceninötesinde bir şeydir. Bunu ona yardıma gittiğimiz zamangördük. Cömertliğimizi bile kabul edecek durumdadeğildi.”

Tarathiel kanlı kılıcını yerdeki orklardan birinin rüküşceketiyle temizledi. Partnerinin haklı olduğunu biliyordu.Nehirde DrizztTe karşılaştıkları zaman kara elfle bir ilişkikurmayı ummuştu.

Tarathiel onunla Ellifain hakkında konuşmayı, ona neolduğunu öğrenmeyi ya da kadının mantık dışı hareketettiğini ve onun peşine düştüğünü söyleyerek Drizzt’iuyarmayı ummuştu.

Ama o günkü konuşmaları bunların yanına bileyaklaşmamıştı ve bunun nedeni tam da Innnovindil’inaçıkladığı şeydi. “İçinde bir yerlerde bu iğrenç yaratıklarıöldürmekten zevk alıyor olmalı,” diye cevapladıTarathiel. “Bu davranışının dünyanın iyiliği içinolduğunun farkına varmalı.”

Page 247: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Öyle umalım,” dedi Innovindil; ses tonu hiç deinandırıcı değildi. Konuşurken sanki Drizzt’i arıyormuşgibi etrafa bakındı.

İkili, öldürdükleri beş orkun çığlıklarını duyan diğerorkların bölgeye geliyor olduğunu bildiğinden çabucakharekete geçti. Çoğunlukla atlarını yerde dört nalasürerek ilerlediler ama takip edilmemek için vadileri vekayaları aşarken kanatları kullandılar. Orkların onlarıyakalayamayacaklarından oldukça emindiler.

Yine de o gece elfler doğrudan mağaralarınadönmedi; avlanma umuduyla bölgeyi iyice taramayıtercih ettiler.

Drizzt öfkeyle hareket ediyor olabilirdi ama Tarathielve Innovindil için bu bir başarı hatta zevk sayılırdı. Veavlanacak ork sayısı hiç de az değildi.

Şeytani gülüşü her şeyi özetlediğinden, Donnia,sıcaklığın parıltısı onları gübre yığınına taşıdığındaAd’non’a memnuniyetini belirtecek bir şey söylemekzorunda bile değildi.

Ad’non’un ifadesi onun da aynı şekilde memnunolduğunu gösteriyordu. Drow ısının azaldığım fark etmişve böylece gübrenin oraya ne zaman bırakıldığınıanlayabileceklerini düşünmüştü. Kara elflere gübredekiısı kaybı tespiti küçük yaşlarda öğretilmişti ve buradakigübre yığını yapı ve boyut olarak onların yeraltışehirlerindeki rothe sığınnınkiyle aynıydı.

Çift birbiriyle işaretlerle konuşmuş ve dağyamacındaki dolambaçlı patikaya doğru yolakoyulmuştu.

Page 248: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kayadan kayaya, taştan taşa, ağaçtan ağacailerleyen çift etrafı inceliyordu. Başka bir gübre yığınısırıtmalarını sağlamıştı.

Sonra, yassı bir taşın altında daha fazlasınıgörmüşlerdi.

Mağara, dedi Ad’non parmaklarıyla; Donnia’nınsağında yüzükoyun taşa uzanmıştı.

İki elf bunu bilmese de Drizzt’in Tarathiel veInnovindil’in mağarasını izlediği taşın üzerindeydi.

Donnia, Ad’non’a bir işaret serisiyle karşılık verdisonra o da aynı şekilde yüzüstü taşa uzandı.

Önce etrafa sonra da arbaletini hazırda tuttuğundanemin olmak için Ad’non’a bakıp, kenarlara sıkıcatutanarak taşın sağına kıvrıldı ve on ayak aşağılarındakimağara ağzına uzanan zemine atladı. Karanlık girişinönünde kılıcını çekip arbaletini hazırladı. Taşınüstündeki Ad’non da aynı hareketleri yapıp çabukhareketlerle Donnia’nın olduğu girişin karşısındaki diğerağza indi.

İçeride sıcak küller var, dedi Donnia parmaklarıyla;bu mağaranın bir kamp alanı olarak kullanıldığının kesinbir işaretiydi.

Ad’non eğilip uzun uzun etrafa baktı.

Boş, dedi arkadaşına sessizce. Ama terk edilmişdeğil.

Bir tuzak kurmaları gerektiğini birbirlerine söylemekzorunda değillerdi.

Page 249: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Pusuya yatmak için uygun bir yer arayan drowlarmağaranın dışında dolandı. Tehlikeli düşmanlarınasaygı göstererek ne içeri girdiler ne de mağara ağzınınçok yakınında durdular. Kısa bir süre sonra Donniadaha çok umut vaat eden ikinci bir mağara buldu.

Bu daha derin, dedi işaret diliyle.

Ad’non küçük tünelin ağzına geldi. Mağaranınalçaklığını ve koridorların açısını inceledi ve ikisi birdenyüzey

elflerinin bir üs olarak kullandığı mağaraylaarasındaki mesafeyi ölçtü. Donnia’ya geri çekilmesinisöyleyip yüzükoyun yattı ve dikkatle mağaranın içinekayarken başını çevirdi; hassas ve işinin ehli parmaklarıhain bir tuzak arayışıyla kenarlarda dolanıyordu.Ad’non’un kolu, her karışı hissederek, yavaş yavaşdaha da derine ilerledi.

Donnia’ya bir bakış atan erkek drow küçük deliğiniçine kaydı ve gözden kayboldu.

Donnia mağaranın ağzına gitti ve Ad’non’un ayağınınkoridorda kıvrılışını gördü. Etrafa bir göz attıktan sonrakulağını taşa dayadı. Önceden belirledikleri şifreyidinlemek onu harekete geçirdi ve yüzükoyun yatıp içerikaydı. İçerisi dardı ve ilk kıvrıma geldiğinde daha dadarlaşıyordu.

Sonunda sadece körlemesine önce başını sokarakilerleyebileceği bir deliğe geldi. Böylesi bir engeli aklıolan az yaratık aşardı ama peteğimsi Karanlıkaltı’nınbenzer koridorlarında yıllarını geçirmiş olan kara elfleriçin burası o kadar da korkutucu değildi.

Page 250: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Deliğin altındaki koridor biraz daha genişti ama tavanemekleyen Donnia’nın ayakta duramayacağı kadaralçaktı. İçerisi daha da genişliyor ve bir odayaaçılıyordu; kadın orada bir taşın üzerinde oturanarkadaşını bulmuştu.

Daha aşağı inmeliyiz, diye açıkladı Ad’non işaretdiliyle ve önlerindeki seçenekleri anlattı: Odanın dışınaaçılan bir çift koridor, yığılı taşlardan oluşan bir duvarauzanan dik bir yokuşun tepesinde daha geniş bir bölgeve aşağı inen yıkık duvarlı, kayalık bir delik vardı.

Donnia, izci drowun bu tarz tünellerde yön bulmayeteneğini bildiğinden Ad’non Ta tartışmayı gereksizbulmuştu. Bu tarz işlerde keskin bir içgüdüsü vardı;sanki en karmaşık mağaraların bile yapısınıhissedebiliyor, en küçük bölgelerde bile istediği her angeri çekilip bütün bölgeyi tarayabiliyor gibiydi. Belki havaakımından veya ısı derecesinden ya da ışıktandı; yinede her nasıl yapıyorsa, Ad’non bu tünel labirentinde herzaman en iyi yolu izliyor gibiydi.

Kayalık kuyuya sıkışıp sarkık taşların altında sürünüpbaşka bir dolambaçlı tüneli de geçtikten sonra karaelfler küçük bir odaya geldiler. Uzaktaki duvarın oradanhafif bir rüzgar esti. Öyle büyük bir rüzgar değildi amadrowların keskin kulakları için oldukça etkiliydi.

Çıkmaz sokak mı? diye işaret diliyle sordu Donnia.

Ad’non ona sabırlı olmasını işaret ettikten sonrauzaktaki duvara doğru ilerleyip taşların arasında yönünübelirledi. Arkasını dönüp zalimce gülümsedi ve Donniaaceleyle onun yanma gittiğinde durumu anladı.

Page 251: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Yüzey elflerinin kamp yeri olarak kullandığımağaranın bitişiğindeki odadaydılar ve ikisi arasında birgeçiş olmasa da kara elfler taşlarla oynayıp diğer odayıgörebilecekleri bir delik açmayı başarmışlardı.

Taşlan dikkatlice yerleştinniş ve geceyekarışmışlardı.

Drizzt tek dizinin üzerine çöküp gün doğumundakimanzarayı izledi. Dağların arasından bir sis yayılıyor,tepelerin ve kayalann sertliğini yumuşatıyor, sabahışığına gerçek üstü bir hava veriyor, turuncu sarı ince birduman yayıyordu. Sis sesleri de donuklaştır-mıştı.Kuşların sesini, gevşek taşların gümbürdemesini, akansuyun çağlamasını…

Orkların çığlıklarını…

Drizzt bu çığlıkları vadi ve karşısındaki bir dağ sırtıboyunca takip etti ve kanatlanan bir pegasusun havadasüzülüşünü; sürücüsü uzun yayıyla oklar fırlatırkendalışa geçişini gördü.

‘Bu Tarathiel olmalı’ diye düşündü Drizzt; orklarıInnovindil’in tuzaklarına düşüren genelde o olurdu.

Drizzt başını salladı ve okların yarattığı etkiyegülümsedi; çift bir önceki gün doğumundan beriavlanıyordu ve şafağın ilk ışıklarıyla yeniden dışarıçıkmıştı. Bir süre daha kovalamacayı izledi, sonrayakındaki, önceden bildiği, tenha bir yere doğru ilerledi.Oraya vardıktan sonra çimenliği fark edilmedenizleyebileceği sessiz bir yer bulup bekledi. Yalnızcayarım saat sonra çayırda bir çift pegasus görüldü; iki elfyanlarında yürüyor ve sakince konuşuyordu. Atların

Page 252: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

dinlenmeye, yemek yemeye ve temizlenmeye ihtiyacıvardı; beyaz postları terle parlıyordu.

Drizzt onların geleceğini bildiğinden elf çiftinibeklemişti. Onların yanma gitme fikri bir kez daha içinikemirmeye başladı. Onlara Ellifain’i ve batıda yaşanantrajediyi anlatmak kendi görevi değil miydi?

Ve yine, aradan dakikalar geçince, Tarathiel veInnovindil atlarının yüklerini boşaltırken, drow yerindenoynamadı. Yakınlardaki bir ırmakta muhteşem atlarınıuysalca yıkarlarken onların hareketlerini izledi.Tarathiel’in atların önüne sırayla kova koyusunu ve onlarsu içerken nazikçe başlarını okşayışını izledi.Innovindil’in bir kök getirişini izledi. Kökü ağzına alıp atınönünde duruşunu ve pegasusun uzanıp, sanki kadınıöpüyormuşcasına, onu ağzından alışını gördü. Sonraaygır şaha kalktı -ama korkutucu bir şekilde değil-Innovindil buna sadece gülüp muhteşem at öntoynaklarını havada sallarken yerinden kıpırdamadı bile.

Bu samimi ilişkiyi gören Drizzt’in eli belindeki keseyeve oniks figürüne gitti; Tarathiel ve Innovindil’in atlarıylaolan ilişkisi efendi köle ilişkisinden çok daha derindi;aralarında bir arkadaşlık vardı. Drizzt bu ilişkiyianlayabiliyordu. Drow bir kez daha onların yanına gitme,onlarla konuşma ve gerçeği anlatma arzusu duydu.Durdu ve aşağı baktı, sonra gözlerini kapadı veEllifain’in de karıştığı o vahim savaşı yeniden yaşadı.

Dakikalar boyunca sessizce orada oturupmücadeleyi ve EllifainTe Aykorusu’nda, Tarathiel’inyanında, ilk karşılaşmasını düşündü. Ellifain’in kaderini

Page 253: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

öğrendiğinde Tarathiel’in hissedebileceği acıyı tahminedebiliyordu; onun dişi elfe gösterdiği şefkati görmüştü.Onlara bu acıyı vermek istemiyordu.

Ama bilmeye haklan vardı ve o da bu sorumluluğuüstlenmeliydi. Evet, onlara anlatmalıydı.

Ama gözlerini kaldırıp baktığında elfler çoktangitmişti. Drizzt saklandığı yer olan diğer ağaçlarınarasından uzanan alçak, kıvrık dalın üzerinden ayrıldı.

Bölgeyi tarayarak çayırın ucuna gitti ve pegasusugökyüzünün öbür ucunda havada gördü.

Drizzt onların avlanmaya gitmediğini biliyordu. Hemelfler hem de atlar fazla yorgundu. Onların hareketleriniizleyip rotalarını tahmin etti.

Mağaraya geri dönüyorlardı.

Drizzt onların yanına gidip gerçeği anlatacak gücüolup olmadığını merak etti.

“Aykorusu’na dönüp klanı toplamalıyız,” dediTarathiel arkadaşına; iki elf sığındıkları mağaranınküçük odasının önüne atı yerleştirdi.

“Ellifain’e ne olduğunu öğrenmeden DrizztDo’Urden’den ayrılmaya hazır mısın?” diye sorduInnovindil. “Yakında,” diye cevapladı Tarathiel.

Kanlanmış giysisini çıkarmaya başladı ve dürülüyatağının yanındaki doğal bir kancaya kılıçlı kemerinidikkatlice astıktan sonra gömleğini çıkardı. Omzunda biryara olduğunu fark edip yeniden kemerine ve bir

Page 254: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kavanoz merhem hazırlamak için kemere bağlı birkeseye uzandı.

Onun karşısındaki Innovindil de aynı şekildesoyunuyor ve kirli giysilerini dikkatlice yere seriyordu.“Biri seni vurdu,” diye belirtti kadın; Tarathiel’inomzundan koluna uzanan uzun sıyrığı görmüştü.

“Bir dal, sanırım,” diye düzeltti Tarathiel ve arındırıcımerhemi yaraya sürerken yüzünü buruşturdu.“Gündoğumu’nun dalışı sırasında oldu.”

Merhem kavanozunun kapağını kapatıp onu dürülüyatağının altına yerleştirdi. Sonra pantolonunu çıkartıpbattaniyeleri sermek için çömeldi.

“Çok derin değil mi?” diye sordu Innovindil.

“Hiç de değil,” diye teminat verdi Tarathiel amakonuşması birdenbire kesildi ve Innovindil onadöndüğünde adamın yatağın üzerine kıvrılmış olduğunugördü.

“O kadar çok mu yorgunsun?” diye kadın sordu nazikve sevecen bir tavırla; aklına kötü bir şey gelmemişti.Aradan birkaç saniye geçti.

“Tarathiel?” diye sordu; cevap gelmemiş elf kıpırtısızyatmaya devam etmişti. Innovindil onun yanına gidipeğildi; “Tarathiel?”

Duyduğu hafif bir ses başını arka duvara çevirmesineneden oldu; taşların arasında bir delik ve orayayerleştirilmiş küçük bir alet; bir arbalet gördü.

Page 255: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Yayın serbest kalmasıyla çıkan bir tıkırtı kadını sorusormaktan alıkoydu ve küçük okun atış mesafesiniizledi. Yana kaçmaya çalıştı ama çok yakındı. Onaengel olmak için içgüdüsel olarak elini kaldırdı ama okçoktan ilerlemişti; havada sallanan elini çoktan geçipgitmiş ve kadının köprücük kemiğinin tam üstüne,boynuna saplanmıştı.

Innovindil geriye doğru sendeledi, eli hâlâ önündeydi.Ona baktığı zaman elinin şiddetli bir şekilde titrediğinifark etti. O andan sonra drow zehri damarlarına karıştı,el ve ayaklarını hissizleştirdi ve düşüncelerini köreltti.Hiç niyeti olmadığı halde oturuyor olduğunu fark etti.

Sonra sırtüstü uzanıyor, mağaranın tavanınabakıyordu. Bağırmaya çalıştı ama dudaklarına sözgeçiremiyordu. Başını arkadaşına doğru çevirmek istediama yapamadı.

Duvarın arkasında, Ad’non ve Donnia sırıtıp çabucakharekete geçti. Birkaç dakika içinde arkadaki tüneldençıkıp mağaranın girişindeki tepeye doğru ilerlediler.

İkisi de içlerindeki büyüye uzanıp girişin etrafındadönüp duran kanatlı atların üzerine karanlık birer küreçağırdılar. At kişneyip büyüye engel olmak istercesinetoprağı tepeledi; kara elfler onların yanından çabucakgeçti.

Ad’non felç olmuş iki yüzey elfıne doğru ilerledi.Innovindil önünde sırtüstü yatıyor, Tarathiel onunarkasında cenin pozisyonunda kıvrılmış duruyordu.

Dişi elfe şehvetle bakarken “Güzel, çıplak vekorunmasız,” dedi Ad’non.

Page 256: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kocaman sırıtıp Donnia’ya çabuk bir bakış attıktansonra drow eğilip elf’in çıplak omzunu okşamayabaşladı. Innovindil ürperdi, aniden, düzensizce saldırdı;kıvrılıp bu dokunuşu engellemeye çalıştığı belliydi.

Bu Ad’non’un ve gösteriden hoşnut onları izleyenDonnia’nın kıkırdamasını sağladı.

“Güzel, çıplak ve korunmasız,” diye yineledi Ad’nonve yeniden arkadaşı drowa baktı. “Tam da perileriminolmasını istediğim gibi.”

BÖLÜM 3

CESARET VE KORKAKLIK

O gün nehirde o iki elfın yardımıma gelişine tanıkolmak benim için ne kadar da değişik bir duyguydu. Nekadar da huzursuz ve rahatsız hissettim. Avcı çiftinbölgede olduğunu tabii ki biliyordum ama onlarla bu

Page 257: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

şartlar altında karşılaşmak beni gitmeye cesaretetmediğim yerlere götürdü.

Kanlı bıçağımın ucunda arkadaşları Ellifain ‘in ölüyattığı batıdaki mağaraya götürdü. O onaylanma anındaher şey nasıl da kolaydı; ne de olsa bizi takip etmeleriniönlemek için yollarımızı ayırmamız gerektiğini söylerkenbunda bir doğruluk payı vardı. Geçerli sebeplerim vardı.

Ama bu kalbimdeki gerçeği saklayamıyor. Başka birpatikaya saptım çünkü korkuyordum; çünkü savaştakicesaretle kişisel ve duygusal meselelerdeki cesaretfarklı özelliklerdir ve bir tanesinin varlığı diğerinin devarolacağı anlamına gelmez.

Düşmanlarımdan pek korkmam. Arkadaşlarımdandaha çok korkarım. Hayatımın çelişkisi budur.

Palalarımı çeker ve bir dev, şeytan ya da ejderhaylacoşkuyla yüzleşirim; ama Catti-brie’ye olan duygularımıkabul etmek, korkularımdan arınıp ilişkimizin hayatımınen olumlu yanı olduğunu fark etmek yıllarımı almıştır.

Şimdi bile bıçaklarımı çıkarıp dudaklarımda bir savaşezgisiyle, hiç düşünmeden, kendimi bir ork çetesininönüne atabilirim ama Tarathiel ve Innovindil banakendilerini tanıttıkları zaman tamamen çıplak ve çaresizhissettim. Yeniden annesinden ve kötü kalpli kızkardeşlerinden saklanan Menzoberranzanlı o çocuğadönüştüm. O ikisinin bana zarar vermek istediğinidüşünmedim; bana beni öldürme zevkini kendileritatmak istedikleri için yardım etmediler. Kim olduğumubilerek, tüm açıklıklarıyla geldiler.

Page 258: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Ama zavallı Ellifain 7e olan karşılaşmamıbilmediklerinden kesinlikle eminim.

Onlara söylemeliydim. Hepsini itiraf etmeliydim.Acımı ve pişmanlığımı açıklamalı, keder ve alçakgönüllükle önlerinde eğilmeli ve zavallı Ellifain ‘inruhunun huzuru için onlarla birlikte dua etmeliydim.

Onlara güvenmeliydim. Tarathiel beni tanıyor ve birgün bana Aykorusu’nun en değerli atını verecek kadarda güveniyordu.

Tarathiel gerçeği görmüştü ve uzun zaman önceakıncı drowlar Ellifain ‘in klanını katletmek üzereKaranlıkaltı ‘ndan yola çıktığında benim mertçedavrandığımı düşünmüştü. Ellifain ‘le olan karşılaşmamıanlardı. Elimden bir şey gelmediğini, kalbimi ve ruhumukaplayan acının dürüstlüğünü görürdü.

Eski dostunun kaderini bilmeli. Ne olursa olsun o veInnovindil, Ellifain ‘in ölümünü ve nasıl düştüğünübilmeyi hak ediyorlar. Hatta belki o zaman nedendüştüğünü beraber anlardık. Ama onlara söy-leyemedim. Orada olmazdı. O zaman olmazdı. Üzerimeyayılan panik dalgası tahmin bile edemeyeceğim kadarçoktu. Tek düşünebildiğim oradan nasıl ayrılacağım, oiki müttefikten; ölü Ellifain ‘in iki arkadaşından nasıluzaklaşacağımdı.

Ve böylece kaçtım.Palalarımla hiçbir savaştan kaçmayan Cesur

Drizzt’im. Wulfgar ve Guenhwyvar ‘la Verbeeg İni‘negiren Drizzt‘in; nitelik ve nicelik olarak bizden üstünolduklarını biliyor ama hiç korkmu-yorduk! Varlığıma ışık

Page 259: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

tuttuğunu düşündüğüm prensiplerle uzlaş-maktansakaderimi ve kaçınılmaz ölümümü kabul ederek (enazından öyle sanıyordum) Karanlıkaltı ‘nda on yılboyunca tek başına hayatta kalmayı başarmış olanDrizzt ‘im.

Ama aynı zamanda Korkak Drizzt’im; hiçbir fizikselsavaştan korkmasam da Catti-brie ‘nin kollarına atılıpduygusal bir ilişki yaşamaktan acizim.

İtiraf edemediğim için Tarathiel’den kaçan KorkakDrizzt’im. Shallows ‘un düşüşünden sonra Mithril Salonu‘na dönmeyen Drizzt’im çünkü doğru olduğunu bildiğimşeyin; arkadaşlarımın ölümünün onaylandığınıgörmeden bu katliamdan en azından bazılarınınkaçabildiği umudunu taşıyorum. Yakut kolyesini kullanıporkların onu Battlehammer‘in kollarına taşımasınısağlayan Regis belki… Hassasiyetin ötesinde bir öfkesiolan, Abbys’deki günlerine dönen ve kontroledemeyeceği bir acı ve kızgınlıkla orkları, geri kalanlarondan kaçıp, takip etmekten vazgeçinceye kadar,dağıtan Wulfgar belki…

Ve belki de onunla birlikte olan Catti-brie… Tümbunların delilik olduğunu biliyorum.

Orkları duydum. Gerçeği biliyorum.

Bıçaklarımın ardına ne kadar çok şey sakladığımaşaşıyorum. Düşmanımın elinde ölmekten ne kadar azve Tarathiel‘e Ellifain ‘le ilgili gerçeği anlatmaktan nekadar çok korktuğuma şaşıyorum.

Yine de bunun benim sorumluluğum olduğunu veyapılması gerektiğini biliyorum. Bunu biliyorum.

Page 260: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kalple ilgili konularda kendime gerçeği söyleyinceyeve bunu kabul edinceye kadar cesaretin korkaklığıyenemeyeceğini biliyorum.

O gün nehir kenarında o iki elften kaçmak için haklısebeplerim vardı ve bu onların merakını başka yereçekmeye yaradı. Ama bu sebepler aynı zamanda bireryalandı çünkü birine yeniden değer vermeye henüzcüret edemem. Bunu biliyorum.

- Drizzt Do ‘Urden

TAKTİKSEL DEZAVANTAJ

Catti-brie, arkasından gelen ve yere çarpıp BekçiVadisi’ni düşürmek üzere geri fırlayan kayadan kaçaraksırtını yassı bir taşa dayadı. Ona saldıran üçlüdengeriye kalan bir çift ork zaten üzerine yükleniyorolduğundan bu saldırıyı izlemeye dayanamazdı.

Taulmaril’le birini devirmiş ama sonra batıyamacındaki devlerden bir baraj ateşi salvosu gelmeyebaşlamıştı. İri kayalarla cücelere erişemiyorlar buyüzden killi kayağantaşı kullanıyorlar; ince keskinkayalar kıvılcımlar saçarak ilerliyor ve askerleriyakalıyordu. Çoğu kayağantaşı çılgınca dönerek

Page 261: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

uzaklara gidiyor, bir uca ya da öbürüne savruluyor amabir kısmı görmezden gelinemeyecek kadar yakınadüşüyordu.

Yayın ucundan bir ok daha fırladı ve öncü orksopasını kaldırıp dişlerini gıcırdatarak taşın yanınageldiğinde Catti-brie geri çekildi.

Okunu göğsüne saplayıp onu yerden kaldırıp taşınonlarca ayak arkasına göndererek yaratığı geripüskürttü.

Kadın içgüdüsel olarak yayım indirdi ve ikinci orkunsaldırısını önlemek üzere onu bir bıçak gibi kullandı.Yayın eğimi orkun çenesinin altına gelmiş ve Catti-briedönerken yayının baskısını azaltmamış, tutuş şeklinideğiştirip bastırmaya devam etmişti. Böylece orkuparmak ucuna kaldırmış ve yaratık yayı sıkıca kavrayıpbir kenara itmişti.

Ama Catti-brie çabuk hareket edip dönmüş veyaydan kurtulup sırtını taşa sıkıca dayamıştı. Dönüpgeri sıçramış ve böylece ork geri çekilmek zorundakalmıştı.

Ne yazık ki ork Bekçi Vadisi’nin ucunda duruyordu.Düşmeye başladığında Catti-brie’ye bıraktırdığı yayıyakalamayı başarmıştı. Taulmaril’in uçurumdan aşağıgittiğini gören kadın yüzünü buruşturdu.

Kaybın üzerinde durmamış, onun yerine çabucakKhazid’hea’yı çekip tehlikeye karşı koymak üzerefırlamıştı.

Page 262: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Onu taşa doğru eğilmiş pis pis gülümseyen çirkin birork yüzü karşıladı. Yaratık sağa kaydı ve kadın kılıcınıona doğru uzattı. Ork çabucak sola geçti ve Catti-briede aynı şekilde onu izledi.

Ork hızla ortaya doğru hareket edip taşatırrnanacakmış gibi yaptı.

Ama Catti-brie oyundan sıkılıp öne doğru bir hamleyaptı; muhteşem kılıcı taşı ve orkun göğsünü deldi.

Yaratığın kan çanağına dönmüş gözleri parçalanmıştaşın üzerinden kadına kuşkuyla baktı. “Neredeyse benikandırıyordun,” dedi Catti-brie göz kırparak.

Uzaktan sessizce ve aniden gelen başka bir orkkadına doğru sıçradı.

Sallanan yaratık vadiden aşağı doğru süzülüncekadın onun sıçramadığını fark etti. Catti-brie elindeçekiçle WulfgarT görünce her şeyi anladı.

“Yayını hazırla,” diye tavsiyede bulundu Wulfgar, “birkez daha saldırıyoruz!”

Catti-brie çaresizce elini kaldırıp uçurumu gösterdiama çoktan savaşa dönmüş olan “WulfgarTn kendisiniizlemediğini fark edip omuz silkti. Öne doğru sıçrayıptaşa tırmandı ve vahşi arkadaşını izlemek üzere hızlahareket etti.

Yan yana gidip en yakındaki ork grubuna doğruilerlediler; Aegis-fang öne arkaya hareket ediyor vedüşmanları dağıtıyordu.

Page 263: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Catti-brie kendisini kalkanla korumaya alan bir orkadoğru atıldı. Khazid’hea için zayıf bir savunmaydı. Bıçaktahtayı ve ona bağlı kolu kesip orkun göğsüne saplandı.

Catti-brie kendisine yönelen ikinci yaratığın önünükesti ve adını hak eden bıçak Kesici ilk kurbanındankurtulmak için kemiği, etini ve tahtayı kesti. Onu aşağıindirerek Catti-brie ikinci orkun mızrağının ucunuyakalayıp onu yere düşürdü. İki çabuk hamleyle orkungöğsünde iki kusursuz delik açtı. Yaratık geriyesendeleyip toparlanmaya çalıştı ama kuvvetli bir darbesavuran Aegis-fang onu arkadan yakalayıp yenidenCatti-brie’ye doğru gönderdi. Kesici’yi tekrar yaratığasapladı. Bu akşam ne kadar da iyi bir yemek yiyeceğim,diye düşündü.

Kelimeler ağzından çıkmadı ama kana susamışlıkhissi kesinlikle varlığını hissettirdi. Kadın daha talimatbile vermeden, henüz hiçbir şeyin farkına bile varmadansezgili kılıç uyanıp kadının bilincine yerleşmiş veböylece kadın WulfgarT geçip öfkeyle ork kalabalığınadoğru atılmıştı.

Gaddarlık ustalığın yerine geçti ve Kesici önünegeçen her şeyi zalimce kesip biçti. Kadının göğsündengüç alıp dışarıdan sola doğru bir hamle yaptı ve birkalkanla kola saplandı. Çabuk bir geri çekilmeyle bıçakkadının önünü yardı ve orada duran iki orkuntökezlemesine sebep olup, sağındaki bir üçüncüsününmızrağının ucunu aldı. Catti-brie ayaklarını döndürdü,kalçasını salladı sonra aniden sağa atıldı ve kıvrılıphaykıran orkun üzerinde delik üstüne delik açtı.

Page 264: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Korunmasızlığım fark eden kadın kalan iki orklayüzleşmek üzere döndü ve bir şey uçup giderken yanadoğru pike yaptı.

İki orktan birinin kaybolduğunu görünce bunun Aegis-fang olduğunu anladı.

Yemeğimize ortak oluyor! diye itiraz etti Khazid’heave kadını kalan orka saldırmaya zorladı.

Korkan yaratık kılıcını kadına atıp arkasını döndü vekaçtı; orkun attığı silah kadına çarpsa da onun hızınıkesemedi. Arkadaşlarına katılan orku yakaladı veyavaşlamadan, öfkeyle ilerleyerek, kesip biçti. Bir darbealdı ama her vuruşa karşılık verme; ork silahına karşımuhteşem Khazid’hea’yı kullanma arzusuyla acıyıumursamadı.

Üçünü devirdi ve Catti-brie devam etti. “Bekle!” diyebir çığlık yükseldi arkasından.

Bağıran Wulfgar’dı ama sesi uzaktan geliyordu vepek de ısrarlı değildi. Düşüncelerindeki açlık kadarısrarlı değildi. Damarlarındaki ateş kadar ısrarlı değildi.

Bir başka ork daha önüne devrildi. Onun arkasındakiyaratığı bıçaklamayı düşünerek başka birini daha vurdu.Ama darbesi fazla güçlüydü ve keskin bıçak orkunkolunun üst bölümünü kesip uzuvlarını ikiye ayırmış vesonra yaratığın yanına derince saplanıp gövdesiniyarıya kadar kesmişti. Bıçak orada durup sıkışmışkesme hareketi fazla hevesli olan Catti-brie tarafındanengellenmiş, kadının ağırlığı hamlenin önüne geçmişti.Ölmek üzere olan ork çırpınınca kadın neredeysebıçağın hakimiyetini kaybetmişti. Kadın döndü ve

Page 265: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

şiddetli bir şekilde bıçağı geri çekti; bir sonraki yaratığınbir adım uzağında olduğunu görmüştü ve bıçağı oradankurtarması gerektiğini biliyordu.

“Pöh! Bütün eğlenceyi mahvediyorsun!” diye seslendiona yaratık.

Catti-brie ancak o zaman sıkışmış kılıçla uğraşmayıbıraktı. Cüce hattının sonuna geldiğini ancak o zamananladı. Cüceye mahcup bir şekilde gülümsedi; bıçağıyanlışlıkla orka takılı kalmış olmasaydı o cücenin deKhazid’hea’nın açlığına yenileneceği düşüncesinikendine sakladı.

Bu düşünceyle sarsılan kadın kendini duyan kılıcasessizce küfür etti. Bir ayağını ölü orkun üzerinekoyarak

Khazid’hea’yı yeniden çıkarmayı denedi amaomzunu kavrayan büyük bir el tarafından durduruldu.

“Sakin,” dedi Wulfgar kadına, “birlikte; yan yanasavaşıyoruz.” Catti-brie bıçağı bırakıp geri çekildi, sonrada uzun, düzenli bir derin nefes aldı.

“Kılıç aç,” diye açıkladı.

Wulfgar gülümsedi, başını salladı ve “Bu açlığısağduyuyla yatıştır,” dedi.

Catti-brie kendi yarattığı katliama, kesilmiş veparçalanmış orklara ve baştan aşağı ork kanıylakaplanan bedenine baktı.

Hayır, hepsi ork kanı değildi; bunu o an fark etmiş vederin acı duymuştu. Fırlatılan kılıç sol kolunda derin bir

Page 266: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

yara açmıştı, sağ kalçasında başka bir yara ve birmızrak ucu saplanan sağ ayağında da bir başkası vardı.

“Bir rahibe ihtiyacın var,” dedi Wulfgar.

Acıdan çenesini sıkan Catti-brie ayak direyerek öneçıktı ve Khazid’hea’nın sapını kavradı. Onu sertçe çekipkurtardı ve bir kez daha ork kanıyla yıkandı.

“Ve bir banyoya,” diye belirtti Wulfgar biraz hüzünlübiraz neşeli.

Banak Brawnanvil iki kalın parmağını ağzına götürüpkulak tırmalayıcı bir ıslık çaldı. Orklar yeniden geriçekiliyor ve cüceler pozisyonlarını hiç bozmadan onlarıtakip ediyordu. Ama uçurum kenarından onları izleyenBanak orkların yön değiştirdiğini fark etti. Yokuş aşağıkoşarlarken batıya yanaşıyorlardı.

Banak tekrar tekrar ıslık çalıp yakındaki komutanlaracüceleri döndürmelerini söyledi.

Bu emir henüz orkları izleyen cücelere ulaşmadantüm komutanlar ve takipçi cüceler onun ne demekistediğini ve durumun aciliye-tini kavramıştı. Kanasusamış ilerleyen cüceler kuzeyden ve batıdan çokuzaklaşmış; yüksek dağa ve kendilerini bekleyendevlere çok yaklaşmıştı. Hepsi birden durup devlerüzerlerine yağmur gibi yağmaya başladığında diğeryöne dönmüştü.

Bu dönüş tam bir geri çekilme olmuş ve orklar daonlarla birlikte dönüp; avcıyı av yapmışlardı.

“Lanet olası akıllı domuzlar,” diye homurdandıBanak.

Page 267: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Dağ sırtında bekleyen devlerle taktik üstünlüklerivar,” diye onayladı Banak’ın yanında duran Torgar.

Bu üstünlük korkunç bir felakete öncülük ediyordu.Onları takip eden ve mancınıkçı devlerin desteğinesahip olan orklar cüce hattını delip geçmek üzereydi.

İki cüce komutanı, maceraperest halklarının devlerinetkili birliklerinden kurtulup orklara karşı kendilerinisavunabilmeleri için dua ederek, nefeslerini tuttu. Banakve Torgar destek gruplarına emirler verip kalan bütüncüceleri kaçan halklarına yetişmek ve destek olmak içinyönlendirerek zemini dikkatlice inceledi.

Gerçi kaçan cücelerden bir grubun ana birliktenayrılıp tüm öfkeleriyle orklara dönmesiyle planlarıaniden değişmişti.

“Bu Pwent olmalı,” diye mırıldandı Banak. Torgar,cesur Karındeşen Taburu’na duyduğu hayranlıkla kaskı-nı yana yatırdı.

Pwent ve adamları ork hattına coşkuyla saldırdı ve ohat neredeyse anında dağıldı.

Devler ilgilerini o bölgeye yöneltti. Birlikler sel gibiaktı ama cüceden çok ork vardı -bir cüceye beş orkdüşüyordu-ve bu oran atılan devasa taşlarlabağlantılıydı.

Takip sonra erdi ve asıl cüce birliği savunmapozisyonlarını aldı. Tüm gözler yeniden savaş alanınadöndü; bir grup Karındeşen, şimdi cesurca dönüpsaldıranların yarısı kadarlardı, güçlükle ilerliyor,zigzaglar çizip taşlı yokuşa ilerliyordu.

Page 268: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Banak’ın kuvvetleri onlara tezahürat ediyor, onlarıcesaretlendiriyor ve “Koş!” “Eğil!” “Devam et!” diyebağırıyordu.

Ama kayalar bu zigzaglar çizen grubu eziyor ve nezaman Pwent’in ekibinden biri devrilse tezahürat edencüceler hep beraber inliyordu.

İzleyenlerin dikkatini özellikle çeken biri vardı. OPwent’in ta kendisiydi; omuzlarında bir değil, bir çiftyaralı cüceyle beraber yamaca doğru koşuyordu.

Tezahürat arttı; “Pwent, Pwent, Pwent!”

Geride kaldı ve böylece devlerin de odak merkezioldu. Tüm çevresine taşlar fırlatıldı. Yine de, her adımdakükreyerek, yaralı adamlarını oraya ulaştırmaya kararlıbir şekilde yoluna devam etti.

Bir kaya tam arkasına düştü ve onun sırtına şiddetlibir şekilde çarpıp cüceyi ileri uçurarak öne doğru sekti.Yaralı cüceler iki yana savruldu ve üçü de sertçe zemineçarptı.

Yukarıdaki haykırışlar şaşkın bir sessizliğe dönüştü.Pwent ayağa kalkmaya çabaladı.

Bir başka kaya hızla ona çarptı ve onu yüzüstü yereyatırdı.

Cüce birliklerinden iki kişi fırlayıp, uzun adımlarla vetüm güçleriyle, yokuş aşağı, düşen üçlüye doğru koştu.Şaşırtıcı bir şekilde Pwent doğrulmak için kendinizorladı ve yüzünü devlere döndü.

Page 269: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bir kolunu sallayıp diğer eliyle dirseğini avuç-ladı veböylece havayı yumrukladı; yapabileceği en kabahareket buydu.

Başka bir iri kaya onun önündeki taşı vurdu sonracücenin üzerinden zıpladı ve onun arkasına düştü.

Pwent olduğu yerde duruyor ve devlere hareketçekiyordu.

Catti-brie yayının yanında olmasını diledi. Belki ozaman bu intiharla eş anlamlı saldırıyı ört bas edebilirdi.Wulfgar onu geride bırakmıştı; Aegis-fang’ı cücelerebıraktığından elleri boştu.

“Pwent’e git!” diye haykırdı vahşi adam ve iki ağıryaralı savaşçıdan birine doğru yöneldi.

Catti-brie öfkeden kuduran inatçı savaşçıya uzandıve onu hâlâ hareket çeken kolundan yakaladı.

“Haydi ama seni budala!” diye bağırdı, “Seni ezipgeçecekler!”

“Pöh! Uzun oldukları kadar aptallar!” diye haykırdıPwent.

Kolunu Catti-brie’den kurtardı birer parmağını kıvırıpağzının kenarlarına götürdü, dudağını aşağı doğru çekipuzaktaki dev yaratıklara dil çıkardı.

Birden kendine geldi ama bunun sebebi Catti-brie’ninyalvarmaları değil omzunda baygın bir cüce taşıyanWulfgar’ın önünden geçen görüntüsüydü. Pwent,WulfgarTn diğer Karındeşen’e ilerleyişini iri elleriylecüceyi ensesinden tutup nazikçe yukarı kaldırışını izledi.

Page 270: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Catti-brie onu tekrar çekiştirdiğinde Pwent ona karşıkoymadı ve kadın onu yamaca doğru götürdü.

Kaya yağmuru tüm gücüyle yeniden başladı amaşans üçlüden ve baygın yüklerinden yanaydı ve Wulfgartaşıdığı iki yaralı cüceyle bile hızını kesmiyordu. Aradançok geçmeden kaya yağmurundan kurtuldular. Hayalkırıklığına uğrayan devler yeniden killi yaprak taşlarınadöndüler ve havayı keskin uçlu taşlarla kapladılar.

Beş kişilik grup onlara yaklaştığında cüceler neşeylehaykırdı. Hepsi bir olmuş ve yüzlercesi hareket çekipvızıldayan taşlara meydan okurcasına oldukları yerdedurmuştu.

“Sargıları hazırla!” diye bağırdı Banak yanındaheyecanla zıplayıp duran Pikel Bouldershoulder’a.

“Oooo!” diye geri bağırdı cüce ve dönüp kolunukaldırarak Banak’ı selamladı.

Kayağantaşı Pikel’in havaya kaldırdığı kolunudirseğinden kopararak uçtu. Yeşil sakallı cüce şaşkın birifadeyle sendeledi ve sonra ne olduğunuanlamamışcasına omuz silkti.

İkiye ayrılan uzvunu görünce gözleri fal taşı gibiaçıldı; -onun ikiye ayrılmış uzvu!- yanında yatıyordu.

Kardeşi Ivan hızla onun yanına gidip kanlar fışkırankesik koluna bir pelerin sardı, yakınlarındaki diğercüceler de bağırıp yardıma koştu.

Kardeşi, Pikel’i oturtmuştu. “Oooo,” dedi.

Page 271: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

AVCIYI BENİMSEMEK

Ad’non Kareese’nin ince uzun, narin parmaklarıInnovindil’in yumuşak çenesinden aşağı; ay ellinin kuşgibi ensesine ve boğazına doğru kaydı.

“Beni hissedebiliyor musun?” diye alay etti drow, tabiiki felç olmuş yüzey elfınin kendi dilini anlamadığınıdüşünüyordu.

“Yaratıkla ne yapacaksan yap ve kadınla işini bitir,”dedi arkasında duran Donnia.

Ad’non gülümsedi; onun açıkça seçilenşaşkınlığından aldığı hazzı anlamaması için başınıarkadaşına çevirmiyordu. Kadın, onun niyetinin gerçekbir duygusallık değil de elfin değerini düşürmekolduğunu anlıyor ve o da bir drow olduğundan felçlioyuncaklarıy-la eğlenmeyi planlıyordu ama yine desesinde belli bir endişe vardı.

Bu gülünçtü.

“Seni yumuşak ve sıcak bulursam belki bir süre dahacanlı kalmana izin veririm,” dedi Ad’non, Innovindil’e.

Konuşurken yüzey elfınin gözlerini izliyor ve onlarınsesine tepki verdiğini ve dokunuşunu hissettiğinigörebiliyordu. Hayır, vücudunu hareket ettiremezdi -drow zehri işini iyi yapmıştı ama ne olduğunu anlayabilir,

Page 272: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

adamın kendine ne yapmak üzere olduğunu ve bundankurtulamayacağını bilebilirdi.

Bu her şeyi daha da güzelleştiriyordu.

Ad’non elini aşağı; dişinin küçük göğüslerine vekarnına doğru kaydırdı. Sonra doğrulup geri çekildi.Sonra kollarını göğsünde birleştirmiş duran Donnia’yabaktı.

“Onları başka bir mağaraya sürüklemeliyiz,” dedikadına. “Onları mahkumlarımız olarak tutalım.”

“Kadını belki,” diye cevapladı Donnia, Innovindil’iişaret ederek, “Diğeri için sadece ölüm olacak.” BuAd’non için yeterliydi, yeniden dişi elfe bakıp sırıttı.

Ama onu göremedi; siyah bir küre onu ve arkadaşınıkaplamıştı.

Hiçbir zaman tamamen hazırlıksız yakalanmayan ikikara elf etrafta dolandı; Ad’non kılıcını kınındançıkarıyor, Donnia bıçağını ve arbaletini çekiyordu.Arkalarındaki, mağara ağzındaki figür kolay seçiliyordu.Sakince duran ve palalanyla hazırda bekleyen birdrowdu.

“Hain!” diye hırladı Donnia ve arbaletini kaldırıp ateşetti.

Drizzt mağaraya girip iki elfın öylece yattığını ve ikidrowun onların başında dikildiğini gördüğünde öfkeyletitremişti. Daha içeri girmeden önce bir sorun olduğunubiliyordu; dışarıdaki pegasusun sesi ve toynaklarını yerevuruşu onu alarma geçirmişti. Korucu drow tekrardüşünmeden koşup üzerine yatıp bölgeyi izlediği yassı

Page 273: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kayadan aşağı sıçramış ve karanlık küreler dağılırkenkanatlı atların arasından ileri atılmıştı.

Drizzt o denli paniğe kapılmıştı ki Guenhwyvar’ıçağırmak için bile durmamıştı. Ve böylece iki drowlakarşı karşıya geldi.

Hareketi görmedi ama o farklı klik sesini duymuş veonun ne olduğunu hatırlamıştı. Korucu pelerinini üzerineçekerek döndü.

Çabuk müdafaasıyla ok pelerine saplanmıştı amaorada takılı kalmışken ikinci bir klik sesi duydu.

Drizzt tekrar döndü ama ikinci ok uçuşan pelerinigeçip kalçasına saplandı.

Drizzt, neredeyse anında, drow zehrinin uyuşturucuserinliğini hissetti.

Çıkışa doğru sendeledi ve GuenhwyvarT çağınnayıdüşündü. Belindeki keseye uzanamadı; silahlarınıtutabilmek için yapabileceği tek şey buydu.

“Bize katılman ne kadar da güzel Drizzt Do’Urden,”dedi onu vuran dişi drow.

Kadının sözcükleri ana dilindeydi ve onu yıllaröncesine, Menzoberranzan’a, ailesine; Do’Urden Evi’neve Zaknafein’e, ısıyla parlayan Narbondel’e, drowsaraylarının muhteşem yapılarına, büyük balkonlar veperi ateşinin renkleriyle süslü sarkıt ve dikit saraylaragötürdü.

Hepsini -kız kardeşlerinin yanındaki anları ve drowsavaşçılarının okulu Melee Magthere’de eğtimenleriyle

Page 274: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

çalıştığı zamanları-oldukça net gördü.

Taştan gelen metal tıngırtısı onu kendine getirdi veduvara dayandığını, bıçaklarından birini düşürdüğünüancak o zaman fark etti.

“Ah, Drizzt Do’Urden, bundan daha iyi savaşacağınıumuyordum,” dedi erkek drow. Sesinden düşmanınınadım adım yaklaşıyor olduğunu fark etti. “Seninkahramanlığın üzerine o kadar çok şey duydum ki!”

Drizzt gözlerini açamıyordu. Her yerinin hissizleştiğiniduyum-suyor bu yüzden ayağının altındaki toprağı bilehissedemiyordu. Düşüncelerinin yarattığı sis dalgasıiçinde hâlâ ayakta olabilmesinin tek sebebinin duvaraolan açısı olduğunu anladı.

Zehir içeri süzülüyordu; kılıçlı drow da öyle…

Drizzt hissizlikle savaşmayı denedi, yönünü bulmakve kendini bu bulanıklıktan çıkarabilmek için çokçabaladı. Yapamadı.

“Belki de şimdi gerçek bir oyuncak bulduk Ad’non,”dediğini duydu dişi elfın uzaktan, çok uzaktan biryerden. “Bu fazla tehlikeli bir oyuncak sevgili Donnia’m,”diye karşı çıktı erkek, “Çabuk ölür.”

“Nasıl istersen…”

Kadının sesi geriden geliyordu; Drizzt çok uzaklara,kaçışı olmayan karanlık bir çukura düştüğünü hissetti.Wulfgar taşta yatıyor, aşağı bakıp TaulmariPin tehlikelibir şekilde dengede durduğu çıkıntıya yaklaşmak için eniyi açıyı bulmaya çalışıyordu. Arkasında duran Catti-briebeline bir ip bağlamış ve sicimin uzunluğunu ölçmüştü.

Page 275: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Wulfgar yüzünü ona dönüp oturduğunda “Şeytanikılıç beni neredeyse büyülemişti,” diye itiraf etti kadın.“Aylardır bu kadar ısrarlı çağırmamıştı.”

“Çünkü yoruldun,” diye cevapladı Wulfgar, “hepimizyorulduk. Düşmanlarımız bize kaç kez saldırdı?

On iki? Dinlenmemize izin vermediler.”

“Sadece şu lanet şeyi bir taşla ezin, yere yuvarlayınve gidip onu alın,” dedi Shingles McRuff’la beraberonlara doğru ilerleyen Torgar.

İkisi de topallıyordu ve Shingles bir kolunu, onukorurcasına, bedenine yapışık tutuyordu.

“Denedik,” diye cevapladı Wulfgar.

“Pikel nasıl?” diye sordu Catti-brie. “Ya Pwent?”“Pwent çılgına döndü,” diye cevapladı Shingles.

“Bu yeni bir şey değil,” diye belirtti kadın.

“Ve Pikel kolunu kaybettiğinden beri ‘ooo’dan başkatek laf etmedi,” diye ekledi Shingles, “alışmasının birazzaman alacağını düşünüyorum. Banak ona daha iyibakılması için onu Mithril Salonu’na gönderdi.”

“Yine de yaşayacak ve bu hiç de azımsanacak birşey değil,” diye ekledi Torgar.

“Yayını almak için elini çabuk tut,” dedi Shingles,“yakında hepimiz dehlize girebiliriz.” Uzaktaki dağsırtına ve devlere baktı. “Düşüncesiz davranıp lanetorkları vahşi hayvanlar gibi kovalayacak kadar aptalolmadığımız sürece dayanabiliriz ama iri kütükler

Page 276: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

getiriyor ve devasa mancınıklar yapıyorlar. Saldırıyabaşladıklarında buradan çabucak uzaklaşsak iyi olur.”

Wulfgar ve Catti-brie birbirlerine endişeyle baktı;ikisinin de verilecek bir cevabı yoktu.

“Banak geri çekilmeyi çoktan başlattı,” dedi Torgar,“ama şimdi Bekçi Vadisi’nin batısında duran bir kuvvetvar ve o topraktan feragat ederse, dehlizlere geriçekilmek için devlerin ateş hattının altından geçmelerigerekiyor. Bu da şeytanı kapılara getirmek anlamınageliyor.”

İnsanlar birbirlerine bir kez daha endişeyle baktı.Düşmanları, cüceleri bölgeden atıp Mithril Salonu’nageri gönderebilecek kadar büyük bir avantaj eldeetmişti; bu kesindi.

Bu yakındaki diğer köyler için ne anlama geliyordu?

Bu ticaret yapma şansı olmayan ve bölgeyi gerialmak için yeterli sayıda adama sahip olmayan MithrilSalonu için ne anlama geliyordu?

Wulfgar ve Catti-brie için bir sorun daha vardı.Yeraltına geri dönmeye zorlanırlarsa bu Drizzt Do’Urdeniçin ne anlama gelecekti? Bir daha onlara ulaşabilecekmiydi?

Zaknafein’in asit çukuruna düşüşünü gördü. Ellifain’indüşüp duvara çarpışını gördü. Bruenor’un kuledenaşağı yuvarlanışını gördü.

Her kaybın keskin acısını hissetti; öfkeden vehüzünden kurtulmaya çalışmadı. Aksine Drizzt onları

Page 277: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kabul etti, kucakladı, varlıklarının tadını çıkardı ve onlarıçoğalttı.

Regis’in orklar tarafından katledilen görüntüsünücanlandırdı.

Wulfgar’ın düşman mızraklarından oluşan bir deniziniçinde yarıya kadar kaybolduğunu hayal etti.

Catti-brie’yi üzerindeki yüzlerce yara kanarkendüşman tarafından sarılmış, çaresiz bir halde düşledi.

Hayal kurdu ve aklında canlanan bu imgeler hayatıboyunca tattığı tüm gerçek ve acı dolu imgelerle, hüzünve umutsuzluk anlarıy-la, onu duygusal karanlığa itensahnelerle iç içe geçti.

İçinde yükselen Avcı’yı hissetti. Bütün görüntülerbirbirine karıştı; derin bir acı, hüsran, keder, pişmanlıkve hepsinden çok saf bir öfke…

Drizzt’in sol tarafına bir kılıç darbesi geldi amametalin metale değerken çıkardığı ses kendisinesaldıran iki kişiye zehirleriyle Avcı’yı yenemeyeceklerinianlatan bir uyarı gibiydi. Ters vuruşla savurduğu pala,şaşkın drowun gözlerinde parıldayarak kendisineyönelen kılıcı yakalamak ve etkisiz kılmak için hızlahareket ediyordu.

Onu ikinci bir kılıç darbesi izledi; diğerinden dahaaşağı savru-luyordu ama üzerine gelen darbenin açısınıönceden tahmin etse de savunmacının birinci palasınıaşağı çekecek ya da yerde duran ikinci palayı alacakşansı yoktu.

Page 278: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Ama o Avcı’ydı. İlk palası kendisine yönelen kılıcakarşılık verip onu etkisizleştirip sağa savurmaklakalmamış aynı zamanda Avcı bu savunma hareketiyleçömelmiş ve yerdeki Parıltı’ya doğru uzanmıştı. Hızladoğrulurken bıçaklar kusursuz bir uyum içinde hareketediyor, tekrar ele geçirdiği pala kılıca karşılık veriyor veonu atlatıyordu.

İlk pala tersine çevrildi, yukarı kaldırıldı ve kendisinesaldıran ilk kılıca hızla vurdu.

Böylece saldırgan, Ad’non, kılıçları iki yana düşmüş,palalar içine girmiş bir şekilde çaresiz kalakaldı.

Ani ve zalim bir sondu, en azından arkadaşı Avcı’nınarkasından gelmeseydi Ad’non için böyle olacaktı.Şiddetli ve ani bir silkinme hareketi Ad’non’unbıçaklarını biraz daha ittirdi ve adam kendinisavunabilmek için geri adım atmak zorunda kaldı. Amao sırada Avcı, soldan sağa dönüp bıçaklarını savurupkendini koruyarak ondan uzaklaştığı için aslında kendinisavunmaya ihtiyacı yoktu.

Donnia kılıcının şaşırtıcı bir şekildesavuşturulmasıyla çığlık atmıştı ama becerekli dişisavaşçı palaları izlemiş ve hançerini kullanabilmek içinçabucak geriye çekilmişti.

Avcı’nın kalçası onu ulaşılmaz kılarak salınıyordu.

Böylece Drizzt tekrar döndü ve palalarını yukarıkaldırıp çapraz kullanarak Ad’non’un ikili vuruşunu altetti; palalar hızla, defalarca kılıca saldırıyor, fıldır fıldırdönen bıçaklar kamayı geri çekilmeye zorluyor ve sonrayeniden Donnia’nm kılıcına yöneliyordu.

Page 279: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Avcı dönmeye devam etti, bıçakları bir o yana bir buyana darbeler savuruyor ve sanki kendisine yapılacakhamleleri önceden kestiriyor, daha başlamadangörüyormuş gibi hepsini kusursuzca savuşturuyordu.Ama kendisine saldıranlar acemi birer çaylak değildi;daha önce pek çok kez beraber dövüşmüşlerdi.Birbirlerine zıt yönlerde duruyor ve düzenli bir şekildesaldırıyorlardı; ayrıca kendini savunan ve dönüp durandrowdan çok daha az enerji harcıyorlardı.

Yine de her vuruşları; yukarıdan, aşağıdan, sağdan,soldan gelen her darbe kusursuzca yerleştirilmiş birpalayla karşılanıyordu.

Sonra birden bu dönme işine bir son verdiler vesaldırıya geçtiler ama Avcı öbür tarafa hareket etmişti.Yeniden metal metale değdi; iki pala kendisine yönelenüç kılıca sertçe karşılık veriyordu.

Bu dönüş hareketi de neredeyse anında sona erdi veAvcı iki yanında duran saldırganlarla kaldı.

Yukarı doğru yaptığı ikili bir hamleyle önce Ad’nonsaldırdı.

Avcı eğildi ve erkek drowun dizini hedef aldı, sonra,Ad’non geri çekilirken, dümdüz yukarı sıçrayıpDonnia’nm kılıcının üzerinden atladı. Drizzt, palalarınıAd’non’un yatay duran bıçaklarının arasına çaprazlamauzatarak, Ad’non’a doğru hızlı bir hamle yaptı; sonrakılıç kabzası bıçağı yakalayıncaya kadar onları yukarıkaldırdı, tekrar ileri savurdu ve neredeyse kılıçları onlarısıkıca kavrayan Ad’non’un ellerinden söküp aldı.

Page 280: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Ad’non kendini geriye attı ama Drizzt de aynısınıyaptı ve Donnia’nm kendisine yönelen kılıcınınüzerinden geriye doğru bir takla attı. Geri adımlaratmaya devam ederek yere yumuşak bir iniş yaptı.

Kadının hamlesini savuşurup karşıya geçerkenbecerikli Donnia kamasını çevirdi ve onun göğsünesavurdu.

Ama kendini savunan drow sağ elindeki palasınıonun hamlesini bloke etmek için yukarı kaldırdı veçevrilmiş duran kama, sekmeden, sola doğru bir hamleyapmadan, bir an önce bıçağa bastırarak sol elindekipalayla onu kilitledi ve hızlı bir hareketle onu düşmanınadoğru çevirdi. Ad’non çaresizce geri çekilmeye çalıştıama yere yuvarlanırken yanağından yaralandı.

Donnia kemerinden bir kamçı çıkarırken kılıcını önedoğru savurarak saldırıya devam etti.

Avcı sağa dönüp kendisine uzanan sol eldeki kılıcıyukarı kaldırıp tekrar savuşturup bir kez daha yukarıittiğinden bu kılıç hamlesi etkili olmadı. Sağ elindeki palada bu savuşturmaya katılmış ve onu daha da yukarıkaldırmıştı.

Donnia savuşturulan hamlelerinin ardından kaçmayaçalışmamış diğer eliyle kusursuzca dövüşmeye devametmiş, kamçıyı öne doğru kaydırıp aniden Avcı’nınyüzünü kırbaçlamıştı.

Bir pala kamçıyı yakalamış ama büyülü ipi kesmeyibaşaramamıştı. Üstelik aynı büyü Donnia’nm çağrısınakulak vermiş ve canlı kamçı bıçağı da sarmalamıştı.

Page 281: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kadın palayı hızla çekip alırken gözleri zaferleparlıyordu. Palayı güçlü drowdan bu kadar kolayalabilmesine şaşırmıştı; dönüp pelerinini boynunasararken palayı bırakanın Drizzt olduğunu ancak ozaman anlamıştı.

Ad’non yandan hızla ona doğru ilerledi ama Avcıçabuk adımlarla ileri; onun tam ters yönüne atılmış veDonnia’yı siper olarak kullanarak kadının etrafındadönmeye başlamıştı. Hareket ederken pelerini yüzüneçekmiş ve dolayısıyla Donnia kırbacını kullandığındapelerinin altında kalmıştı.

Kadın, adamın omzuna sertçe inen kırbacı hissetmişve uçuşan pelerin altındaki başını sardığını anlamıştı;bu umduğundan iyi bir hamleydi.

Boynunda keskin bir acı hissedinceye kadar küçükokunun pelerinde asılı olduğunu ve sinsi savaşçınınokun zehirli ucunu kadına gelecek şekilde ayarladığınıfark etmemişti.

Kadın bir çığlık atarak arkaya düşmüş ve giysiyi yanaatmıştı.

İki kılıca karşı bir palayla mücadele eden Avcıdarbelere kusursuzca karşılık vermeyi sürdürüyor,Ad’non’un amacına ulaşmasına asla izin vermiyordu.Darbeleri savuştururken geri çekildi ve kaybettiğipalasına doğru mükemmel bir dengeyle ilerledi.

Bu hareketi izleyen Ad’non baskıyı arttırdı, hatta anive öfkeli bir atağa geçti.

Page 282: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Avcı yana, Ad’non’un soluna sıçradı; yetenekli katilanında sol elindeki bıçağa yöneldi ve yana itildiğindesağ bıçağıyla hamlesini devam ettirdi.

Bu da geri püskürtülmüştü; Avcı sırtını Ad’non’adönerek ikisini de geri çevirmişti. Kolunu ileri geri hızlahareket ettirip palasını öne ve arkaya doğru iki kezsavurmuş ve kılıcını Ad’non’un yüzüne iki kez sertçevurmuştu.

Sendeleyen drow geriye doğru yalpalamış bıçaklarınıöfkeyle savurup çaresizce kendini savunmayaçalışmıştı. Bu bıçak darbeleri havada asılı kaldı vedrowun yüzünde umutsuz bir korku ifadesi belirdi.

Ama Avcı onu izlemedi. Arkasını döndü ve yerdekipalasına doğru hızla koştu.

Bıçağa ulaştığında onu karanlık bir küre kapladı; oda kadının durduğunu düşündüğü yere doğru kendikürelerinden birini yollayarak karşılık verdi.

Palasını sıkıca kavrayıp öfkeyle harekete geçti;yuvarlandı ve doğruca kendi karanlık küresine doğruyöneldi, bıçaklarını savuruyor sürünerek ilerliyordu.

Dişi drowun, yüzünden sıcak kan akan erkeğe doğrukoştuğunu gördü. Avcı korkusuzca onlara doğrusüzüldü.

“Beraber kenarlara doğru hareket edeceğiz,” diyenerkek sesini duydu ve Ad’non sola doğru hareket etti.Kadın, yüzünde bir panik ifadesiyle yana düştü.

Avcı onu zararsız peri ateşinin parlak mavi alevleriylekapladı; kadını belirginleştirip kolay bir hedef haline

Page 283: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

getirdi. Ad’non saldırıya geçtiğinde kadın döndü vekoştu.

Page 284: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bıçaklarını o kadar çabuk çıkarıp savurmuşlardı kitek ve uzun bir ses çıkmıştı. Ad’non iki kılıcını birdenkullanıyor; sağa ve sola hamleler yapıyor ama herhareketleri Avcı’nın iki palasıyla geri püskürtülüyordu.

Avcı eğilince bir bıçak havayı kesti. Ustaca dönüncebu hamle öylece salınıp gitti ve o bıçak Ad’non’unelinden kurtulup geriye savruldu.

“Donnia!” diye haykırdı.

Hırladı ve bıçaklarını muhteşem bir çapraz serihalinde kullandı; her iki palaya da karşılık veriyorkendisini yaralamasına engel oluyordu. Ama palalar çokhızlıydı ve Ad’non’a başka olası bir karşılık şansıbırakmadan onu geri çekilmeye zorluyorlardı.

Ama bıçak darbeleri yavaş yavaş azaldı ve onakaçabileceği bir alan bıraktı.

Ad’non oradan sıvıştı ve aşağıdan yıkıcı bir ikilidarbe savurdu.

Şaşırtıcı bir şekilde palalar tek olası savunma yolunubulmuş ve onları berabere bırakmıştı; en azındanAd’non böyle düşünmüştü. Ad’non Kareese,Menzoberranzan’dan değildi ve düşmanı DrizztDo’Urden’in bu rutin sona bir çözüm bulduğunubilmiyordu.

İnanılmaz bir el çabukluğu ve dengeyle Avcı’nınayağı birbirine çapraz duran palaların tam ortasındangeçip Ad’non’un yüzünü tekmelemiş ve bir kez dahasendeleyerek geriye gitmesine sebep olmuştu.

Page 285: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kendini savunmaya çalışmış ama palalar kılıcınıyana iterek onu izlemişti; böylece adam sertçe duvaraçarpmış ve kendisine gelen eğri bıçağıengelleyememişti.

Bıçak göğsüne isabet etti ve adam çığlık attı.

Avcı bunun savaşın sonu olduğunu düşünerekhırladı.

Ama pala adamın göğsüne ginnemişti! Ayrıca diğerpala da Ad’non’un bedeninde ölümcül bir yaraaçamamıştı. Evet, her iki pala da savaşçı drowun canınıyakmıştı ama ikisi de ölüme sebep olmamıştı.

Ve Avcı birden hazırlıksız yakalandı.

Karşıdan palalarını deviren bir kılıç geldi ve Avcısağdan sola doğru döndü. Ama Ad’non onun sağınageçmiş, baskıyı arttırmış onu kaçmaya ya daşişlenmeye zorluyordu.

Ama orada bir duvar vardı ve Ad’non bunu biliyorduasi drowun kaçabilecek bir yeri olmadığının farkındavarıp gülümsedi. Ad’non saldırıya geçti; her iki bıçağı dayalnızca öldürmek üzere hareket ediyordu.

Ama Avcı orada değildi.

Ad’non’un bıçakları taşa çarptı ve adam, gözlerifaltaşı gibi açılmış bir şekilde, aniden durdu.

Drizzt’in duvara doğru koşup kendi üzerinden geritakla atıp onun arkasına geçtiğini fark edince “KurnazDrizzt,” dedi. Pala, Ad’non’un omuz hizasından gelipdoğrudan başını kesti.

Page 286: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Drizzt felç olmuş iki elfe bakıp onlara doğru bir adımattı. Ama sonra, bir türlü doymak bilmeyen öfkesiylemağaradan dışarı, gecenin içine doğru koştu. Durdu veetrafa bakıp batıdaki bir yamaçta kendi parlak mavi periateşini gördü. Avcı, gözleri kararlı bir şekilde taşayönelmişken oniks figürünü çıkartıp Guenhwyvar’ıçağırdı.

Görkemli panter yanına geldiğinde bile mavi ateşparıldamaya devam ediyordu ve Drizzt onu işaret etti.“Yakala onu Guen,” diye talimat verdi. “Onu yakala vebenim için bir kenarda tut.”

Panter hırlayıp, kuvvetli sıçrayışlarla ilerleyerekgeceye karıştı.

VEKİLHARÇLIK VE CASUSLUK

Regis, Bruenor’un kolunu sıkıp, bunun cüce kralınıson canlı görüşü olup olmayacağını merak ederek,arkadaşına baktı. Ona Bruenor git gide daha az solukalıp veriyormuş gibi geliyordu; ayrıca yüzü, taştanyapılmış gibi, grileşmişti. Stumpet ve Cordio, Regis’eonun çok dayanamayacağını söylemişti ve o da bunuaçıkça görüyordu.

Page 287: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Bunu sana borçluyum,” diye fısıldadı cüce; boğazıdüğümlenmiş sesi güçlükle çıkmıştı. “Hepimiz öyleyiz,yokluğunda Mithril Salonu’nun dimdik duracağını bilerekuyu. Buranın düşmesine izin vermeyeceğim.”

Cüce onun elini bir kez daha nazikçe sıktıktan sonrakralın elini göğsünün üzerine bırakmıştı. Bir an içinBruneor’un göğsünde hiçbir hareket görmedi ve onunkendisini duyup dayanmaktan vazgeçip vazgeçmediğinimerak etti.

Ama sonra Bruenor nefes aldı. Henüzvazgeçmemişti.

Regis, cücenin eline hafifçe vurup canlı adımlarlaodadan ayrıldı; duygusal olarak sarsılmıştı vetoparlanmak için çok çaba harcıyordu. NesmeTi GalenFirth ile olan toplantısına geç kaldığını bildiğindentünellerden çabucak geçti. Bu kızgın savaşçınınmeselesini nasıl çözeceğini hâlâ bilmiyordu. MithrilSalonu bu denli zor bir durumdayken ona nasıl biryardım sunabilirdi ki? Batı kapısı mühürlenmiş; hattacüceler hiçbir düşman kendilerini izleyemesin diye otünelleri bile kapamıştı; onlara ulaşmaya çalışacak olanherhangi biri yirmi ayak uzunluğunda bir taş yığınıylakarşılaşacaktı.

Kuzeyden gelen haberler pek de umut vaad edicideğildi; Banak Brawnanvil ne kadar dayanabileceğinibilmediğini söylemişti. Devler batı dağlarında katapultlarkurmuştu ve Banak yakında ordusunun korkunç birbaskı altında kalacağından korkuyordu.

Page 288: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Regis’ten Bekçi Vadisi’nin batı ucundaki ordusunu,dağı batıdan dolaşabilmek için, kuzeye hareketettirmesini istemişti ama bu rica bir uyarıyla birlikteyapılmıştı: Sadece mümkünse gerçekleştirilecekti.Gitgide daha çok umutsuzluğa kapılan Banak bile böylebir rotanın ne kadar tehlikeli olacağını biliyordu. Buyüzeyde kalan iki ordusundan birini olası bir yıkımasürüklemekle kalmayacak, onları Bekçi Vadisi’ndekisavunma pozisyonlarından çıkarmakla Regis, aynızamanda Mithril Salonu’nun batı kapısına uzanan bir yolaçmış olacaktı.

Ve Nesme korkunç bir baskı altındaydı -hatta istilaedilmişti-dolayısıyla cüce batı kapısını güneydengelecek olan düşmanlara karşı korumak zorundaydı.

Vekilharçlığı yapan buçukluğun aklını kurcalayan pekçok sorun vardı. Yüzleşilecek pek çok mesele vardı.Çoğunlukla nerede olduğunu bile bilmiyor ve işin aslıcanı sadece bir iki iyi yemek yiyip, sıcak yatağına giriptek derdinin kahvaltıda ne yiyeceğine karar vermekolmasını istiyordu.

Regis küçük omuzlarına binen bunca yükle yolakoyuldu. Ama durdu; Kral Bruenor’un yattığı mumışığıyla aydınlatılmış odaya baktı ve ölmek üzere olanarkadaşına söylediği sözleri hatırladı.

Regis anında omuzlarını dikleştirdi ve görevduygusuyla cesaretlendi. O sözü laf olsun diyevermemişti ve Bruenor’a en azından bu kadarını, hattabundan çok daha fazlasını, borçluydu.

Page 289: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Herşey sırayla,” diye karar verdi Regis ve GalenFirthTe olan toplantısına yetişmek için daha hızlı vekararlı bir şekilde ilerlemeye başladı. Adamı, öncedenkararlaştırdıkları yerde; büyük odaya oranla daha küçükve daha samimi bir havası olan resmi görüşmeodasında buldu. Üzerinde Battlehammer Klanı’nmamblemi olan köpüklü bardak desenli, kalın bir yünhalının çevresine yerleştirilen rahat iskemlelerledöşenmişti; geniş sırtları, pamukla doldurulmuşyastıkları ve kolçakları vardı. Kare şeklindeki bu oturmamekanını içinde küçük ve insanın içini ısıtan bir ateşinyandığı taştan bir kalp tamamlıyordu. Galen Firth burahat iskemlelere aldırış etmeden elleri arkasında,parmakları sürekli hareket elinde, gözleri yerde, hızlıadımlarla odayı arşınlıyordu. Regis bu adamın hep budenli huzursuz ve telaşlı olup olmadığını merak etti.

“Yeniden merhaba Nesme’li Galen Firth,” dedi odayagiren cüce vekili. “Gecikmemi bağışla; ilgilenmemgereken çok fazla sorun var.”

“Sizin bugünkü gecikmeniz Mithril Salonu’nunNesme’nin çaresiz yardım isteğine cevap vermeyigeciktirmesinden çok daha kabul edilebilir bir şey,” diyecevapladı huysuz adam sertçe.

Regis iç çekip Galen’in yanından yürüdü ve kendiniiskemlelerden birine bıraktı. Savaşçı ona katılmak içinhiçbir hamlede bulunmayınca, buçukluk, ateşin sağında,adamın solunda kalan önündeki iskemleyi işaret etti.

Gözlerini Regis’ten bir saniyeliğine bile ayırmayanNesme sürücüsü iskemleye doğru ilerledi. “Ne yapmamı

Page 290: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

istiyorsun?” diye sordu Regis en sonunda oturmuş olanGalen’e.

“Nesme’nin yardımına bir cüce ordusu gönder,böylece trolleri tuzlu sularına geri gönderip köyümükurtarabiliriz.” “Peki bu ordu güneye doğru hareketegeçince onlardan daha büyük bir ork ve dev ordusupeşlerine düştüğünde ne yapmamızı istiyorsun?” diyesordu Regis ve Galen gözlerini kısıp ona baktı. “Çünküaynen böyle olacak. Orklar kuzeyden saldırıyorlar veMithral Salonu’nun doğu kapısını mühürlediler… bu sonsavaşı duydun, öyle değil mi? Bekçi Vadisi’nin kuzeyyamacında her gün orklarla savaşan bir ordum var amadoğudaki saldırının şiddetini anlatan haberler doğruyayakınsa savaşçılarım çok daha korkunç bir baskı altındakalıp bölgeyi bırakmak zorunda kalacaktır. Nasıl birşeyin içinde olduğumuzu bir türlü anlamıyorsun, öyledeğil mi?” diye sordu cüce.

Galen Firth yüzünü buruşturmuş, onu izliyordu.

“Nesme’nin tam şu anda saldırıya uğramış olması birtesadüf değil,” diye açıkladı Regis, “bu düşmankuvvetleri, kuzeydeki ve güneydeki hareketleriniönceden belirledi.”

“Bu doğru olamaz!”

“Mithril Salonu’nun doğu kapısının düşüşüyle ilgilihiçbir ayrıntıyı bilmiyor musun?” “Biraz biliyorum amapek de umrumda değil…”

“Oradaki ordular kuzeyden devler ve orklar,güneyden ise trol sürüleri tarafından kuşatıldı,” diyerek

Page 291: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

araya girdi Regis ve Galen’in kabadayılığı sona erdi;ağzı açık kalmıştı.

“Ortak düşmanlarımız Surbrin’den Nesme’ye,Trollmoors’dan Dünyanın Omurgası’na kadar olan bütünbölgeyi silip süpürüyor gibi gözüküyor,” diye devam ettiRegis. “Geriye sadece bir avuç yerleşim yeri kalıyor;komşu köylerden yardım alamazsak onları durdurmakiçin sadece Mithril Salonu ve Nesine harekete geçebilir.”

“O zaman güçlerimizi birleştirmemiz gerektiğini kabulediyorsun,” dedi Galen, “O halde Nesme’ye bir an öncebir ordu göndermen gerektiğinin de farkındasın.”

“Evet,” dedi Regis, “ve hayır. Birlik olmalıyız veolacağız ama Nesme’yi tutma isteğini doğrubulmuyorum. Mithril

Salonu korunacaktır ama kapılarımızın dışında kalanher şey kaybedildi; ya da çok yakında kaybedilecek.”“Bu nasıl bir aptallıktır?” diye karşı çıktı iskemlesindenfırlayan, gözleri öfkeyle parlayan Galen Firth.

“Toprağımızın her karışı için savaşıyoruz,” diyedevam etti Regis; sesinde en ufak bir tereddüt yoktu, iriyarı adamın söyledikleri onu ne germiş ne deürkütmüştü. “Ve dayanamadığımız zaman MithrilSalonu’nun tünellerine çekileceğiz. Oradan FelbarrKale-si’ne açılan hatlar kuracağız; onlar bizim dışdünyaya açılan gözlerimiz, kulaklarımız ve ağzımızolacak. Oradan güçlerini harekete geçirmeleri içinGümüşay’a ve Sundabar’a yalvarmaya devamedeceğiz. Gümüşay’ın Leydi Alustriel’ini ve SundabarTnliderlerini bulmaları için tünellere çoktan casuslar

Page 292: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

gönderdim bile. Oradan kalan tek büyük kaleyi canavardüşmanlarımızın şiddetli saldırısına karşı koruyacağız.”“Benim halkım ölürken mi?” diye ağız dalaşına girdiGalen Firth.

“Hayır,” dedi Regis, “biz onlara yardım edebilirsekhayır. Sen geldiğinden beri güneybatıyı izleyen veyeraltından Nesme’ye ulaşılacak bir yol bulmaya çalışangözcü cücelerim var. Oldukça gelişme kaydettiler vehalkına katılmak üzere köyünün yakınlarında bir yereçıkan bir yol bulacaklarını umuyorum.”

“O zaman bir ordu gönder ve trolleri gerigöndermemize izin ver!”

“Gönderebildiğini kadarını göndereceğim amayedekteki asker sayısının senin söylediğin görev içinyeterli olacağını sanmıyorum,” dedi Regis.

“Peki, o zaman ne olacak?” savaşçının sesi anidenyumuşamıştı, hatta adam iskemleye geri oturmuştu.

Başını çevirip elini çenesine koydu ve alevleri izledi.

“Bırak halkını bulalım ve onlara elimizden geldiğinceyardım edelim,” diye açıkladı Regis. “Eğer mümkünseonların yanında savaşacağız. Ve mümkün değilse ya damümkün olmamaya başladığında senin halkım daaramıza alarak Karanlıkaltı’na ve Mithril Salonu’na geriçekileceğiz. Cücelerim düşmanları yer üstündeyenemeyecek bile olsa onları takip eden canavarlarakarşı tünellerini savunamayacaklarını sanmıyorum.”

Galen Firth hiçbir şey söylemedi; sadece ateşe baktı.

Page 293: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Keşke daha fazlasını önerebilseydim,” diye devametti Regis. “Mithril Salonu’nu boşaltıp trolleri ezmeküzere güneye gidebilmek isterdim. Ama bunuyapamam, beni anlamak zorundasın.”

Galen uzun bir süre sessizce oturduktan sonraRegis’e döndü; yüz ifadesi yumuşamıştı. “Gerçektenorkların ve devlerin, Trollmoors trolleriyle beraberçalıştığını mı düşünüyorsun?” “Doğu kapısının düşüşüböyle olduğunu gösteriyor,” diye cevapladı cüce.

“Ayrıca benim halkımın da başının gerçekten beladaolduğunu gösteriyor,” dedi Galen. “Troller uzak doğuyave kuzeydeki Surbrin kapılarınıza bir ordugönderebilecek kadar güçlüyse…”

“O zaman daha fazla oyalanma,” dedi Regis.Yeleğinin içinde dürülü bir parşömen çıkarıp adamauzattı. “Bunu Altşehre ve Taskman BellovvsTara götür.Keşif heyeti şimdi bile gerekli donanıma sahip ve bugünyola çıkabilecek durumda.”

Galen Firth yine durdu, önce parşömene sonra daRegis’e baktı ve bir kez daha yavaşça iskemledenkalktı. Başka tek bir laf bile etmedi ama başınısallayışından Regis, onun kendi söylediklerinekatılmasa bile sebeplerini anladığını fark etmişti.

Adam hafifçe eğilip onu selamladı ve odadan ayrıldı;cüce vekili, uğraşması gereken sorunlardan birinin dahaortadan kalktığını düşünerek rahatlayıp derin bir iç çekti.

Regis ateşe dönüp geriye doğru yaslandı ama orahatlamaya bile başlayamadan biri kapıya vurmuş vecücenin bakışları yeniden o yöne çevrilmişti.

Page 294: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Girin lütfen,” dedi; kapıyı çalanın Galen Firtholduğunu düşünüyordu.

Kapı açıldı ve içeriye is içinde bir cüce, MithrilSalonu’nun en iyi demircilerinden biri olan MiccarlDemirdöven girdi. Cüce o kadar kirliydi ki kırmızı olduğusöylenen geniş kısa sakalının rengi bile anlaşılmıyordu.Kalın deri bir önlük takıyor ve sol kolunu tamamenkapayan, ucuna ısıya dayanaklı bir eldiven dikili tekkollu siyah bir gömlek giyiyordu.

İsle kaplı çıplak sağ kolu sol kolunun neredeyse ikikatıydı; yıllardır ağır çekiçler kaldırmaktan dolayıfazlasıyla kaslanmıştı.

“Yine mi gnom?” diye sordu Regis.

Miccarl son on gündür günde iki kez onun yanmagelip MirabarTı küçük ziyaretçilerinin Akşehir’de üstünevazife olmayan her işe burnunu sokarak etrafıincelediğini bildiriyordu.

“Küçük adam yine haritaların oradaydı,” diye açıkladıMiccarl. “Aynı haritalar mı?”

“Batı tünelleri… çoğunlukla kullanılmayanlar.” “Şimdinerede?” “En son gördüğümde aynı tünellerin içindedolanıp duruyordu,” diye açıkladı Miccarl. “Orada bir şeybulduğunu düşündüğünü düşünüyorum.” “Peki, oradane olabilir ki?”

“Benim ya da bir başkasının bildiği kadarıyla hiçbirşey. Onun tüneller birkaç yüüüz yıldır mühürlü, tabiiejderhayla birlikte dehlizi alan duergar onlarıaçmadıysa; ve döndüğümüzden beri oraya inen hiç

Page 295: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kimse hiçbir şey bulamadı.” “O halde? Bir çıkış yolu…Mirabar’dan gelen bir orduyu içeri sokabilecek bir yolmu?” diye sordu Regis, “Mirabar demirhanesi içinçalınabilecek bir maden?”

“Orada hiçbir şey -iyi bir maden bile-yok,” diyecevapladı Miccarl. “Orada killi yaprak taşından vedemirhanelerde kullanılacak kömürden başka bir şeyyok. Eğer küçük adam bunun için geldiyse o zamantahmin ettiğinden bile aptal demektir, çünkü oradakayda değer bir şey yok ve Mirabar zaten ihtiyaçduyduğundan da fazlasına sahip.”

“Mirabar’a çıkan tüneller?”

Miccarl burnundan soludu ve “Yeterince şey biliyoruz.Bir gün içinde uzak batıya gidip yüzeye çıkabilir vedüşmanlarımızdan sıyrılıp Mirabar’a doğru yolakoyulabiliriz. Küçük adam bunu biliyor olmalı.”

“O halde?” diye tekrar sordu Regis; ama bu kez dahaçok kendi kendine soruyormuş gibi sessizcekonuşmuştu. Nanfoodle ne yapıyor olabilirdi?Olasılıkları düşünürken cücenin eli istemsiz bir şekildeboynundaki zincire gitti. “Nanfoodle T bul ve banakatılmasını sağla,” diye talimat verdi Regis.

“Tamam.” diye onayladı Miccarl. “Benden onu bulupburaya sürüklememi ya da onu bayıltıp sana getirmemiistiyorsun?”

“Onu buna mecbur bırakmanı istiyorum,” diyecevapladı Regis, “Mirabar Ta ilgili haberlerim olduğunuve onun tavsiyesine ihtiyaç duyduğumu söyle.”

Page 296: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Bu o kadar da eğlenceli değil,” diye mırıldandıMiccarl ve oradan ayrıldı. Demirci oradan ayrıldıktansonra doğudan, batıdan, dışarıdaki savaş ve tünelleringüvenliği hakkında bilgiler taşıyan birkaç ulak geldi.Regis hepsini içeri aldı; tümünü dikkatle dinlemiş, bütünola-sıkları tartmış ve danışman cüceler için bir dizi soruhazırlamıştı. Cüceler onun hükümlerine güvenmeyebaşladıkça verdiği kararların daha da değer taşıdığınıfark etseler de karar vermekten çok bilgi sentezleyicisibir yapısı olduğunu anlamışlardı.

Bu onu hem korkutmuş hem de memnun etmişti.

Yemeği de ona aynı odada sunuldu; içeri başka birhaberci daha gelmiş ve ona elli cücelik bir keşifheyetinin Galen

Firth’le birlikte güneye doğru yola çıktığını söylemişti.

Regis cüceyi kendisine katılmaya davet etti, ya da enazından bunu yapmak üzereydi ama kapıda MiccarlDemirdöven belirdi.

“Daha çok iş,” diye açıkladı Regis ilk haberciye.

Cüce özür dilercesine omzunu silkti ve iskemlelerarasındaki küçük masadaki yemek dolu tabaklan işaretetti. “Tamam,” diye cevapladı cüce, bir adım atıp birtabağa et yığdı ve en büyük sürahilerden birini ballikörüyle ağzına kadar doldurdu.

Regis’i başıyla selamladı; bu sırada sürahininağzından biraz likör döküldü ve odadan ayrıldı.

İçeri Miccarl ve Nanfoodle girdi.

Page 297: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Yapacak işlerim var,” dedi üstü başı is içinde olandemirci ve aynı şekilde et ve likörle donanıp Altşehreyapacağı uzun ve zorlu yolculuğa çıkmak üzere odadanayrıldı.

“Otur, ye ve iç,” diye önerdi Regis gnoma.

“Çok bir şey bırakmadılar,” dedi Nanfoodle sırıtarak;ama o bu sözleri söylerken bile, içeri bir çift cüce girmiştabak ve bardaklarını yeniden doldurmuştu.

Hem buçukluk hem de gnom, başka hiçbir cüceninkendilerine engel olmasına izin vermeyerek, uzun vesağlam bir yemek yemeğe başladılar.

“Bana Mirabar’la ilgili ya da Mirabar için, haberlerinolduğu söylendi,” dedi Nanfoodle altın renkli sıvıyıyudumlarken. “Efendi Demirdöven ne olduğunuaçıklamadı.”

“Mirabar’dan bir ricam var,” diye açıkladı Regisyemeğini dişlerken, “Şu anki durumumuzun yarattığıağırlığı anladığını umuyorum.”

“Çok fazla canavar var evet,” diye cevapladıNanfoodle ve etinden bir ısırık daha alıp bir yudum liköriçti. “Tahmininden de çok,” diye karşılık verdi Regis,“Bütün bölgeye baskı uyguluyorlar. Hiç şüphesiz Marki’nkuşatılmış hatta belki de istila edilmiş Nesme’denhaberdardır. Yüzeyde ne kadar dayanabileceğimizibilmiyorum bu yüzden Mirabar kuvvetlerini hareketegeçirmeli.”

“Mithril Salonu’nun iyiliği için mi?” diye sordu gnom.

Page 298: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

O kadar şaşırmıştı ki konuşurken ağzındaki liköretrafa saçılmıştı. Peçetesiyle ağzını çabucak sildiktensonra bir büyük yudum daha aldı.

“Mirabar’ın iyiliği için,” diye düzeltti Regis, “Bucanavarların duracağını varsayabilir miyiz?”

Ona gnom daha bir endişeleniyormuş gibi geldi ve bukaygı anında Nanfoodle daha az yemek yiyor daha çokiçiyordu. Regis bunun iyi olduğunu düşünmüştü;böylece konuşmayı bir süre daha uzatmış, doğukapısının düşüşünü tüm detaylarıyla anlatmış, güneytrollerinin kuzeydeki orklara ve devlere katılmışolabileceğinden ya da zaten birlikte çalıştıklarındanduyduğu endişeyi dile getirmişti.

Hiçbir ayrıntıyı atlamamış, konuşmayı mümkünolduğu kadar uzatmış ve Nanfoodle’in daha çok liköriçmesini sağlamıştı.

Bir süre sonra içeri daha çok yemek ve içki servisiyapıldı. Regis adamlardan birini çağırıp kulağına “İçkininkalanını Karındeşen’le sulandır,” diye fısıldadı. Cücegnoma bakıp durumu anlamaya çalıştı. “Yirmiye birlikör,” diye açıkladı hizmetliye; zavallı gnomu içkiylesermemletip bayıltmak istemiyordu.

Bir saat sonra Regis hâlâ konuşuyor ve Nanfoodlehâlâ içiyordu.

“Fakat sen ve Asa Taşıyıcın buraya TorgarT kontroletmeye ve kasabalarımız arasındaki bağlarıgüçlendirmeye geldiğinizi söylediniz,” dedi Regisaniden; sesini yükseltmişti. Bir süredir konuşmayı oyöne çekiyor; canavarlardan, savaştan ve Mirabar-

Page 299: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Mithril Salonu arasındaki ilişkilerden uzaklaştırıyordu.“Bu doğru, öyle değil mi?”

Nanfoodle gözlerini faltaşı gibi -ya da en azındansarhoş bir gnomun açabildiği kadar açtı.

“Şeeey… evet,” diye kekeledi Nanfoodle, “burayatam da bu yüzden geldik.”

“Öyle mi?” dedi Regis.

Öne doğru hareket etti ve Nanfoodle’a doğruyaklaştı. Yeleğinin altında kalan kolyesini öne çıkardı veyakut kolyeyle oynayıp onu döndürmeye başladı.

“Tabii ki hepimiz bunu istiyoruz,” dedi buçukluk;Nanfoodle’in bakışlarını bir kolyeye bir tavana çevirdiğinifark etmişti. “Daha iyi ilişkiler demek istiyorum.”

“Evet, evet, tabii ki,” dedi gnom; bakışları büyülüyakut kolyenin dönüşüne odaklanmıştı.

Regis normal şartlar altında onu gnom üzerindehiçbir zaman kullanmazdı. Nanfoodle iyi bir simyacıydı;Torgar ve Shingles McRuff böyle söylemişti, üstelikamatörce de olsa büyüyle uğraştığı da biliniyordu. Buzekaya ek olarak gnomun bu yakutun saçabileceğitarzadan büyülere olan direnci göz önünde bulundurulsakolye hiçbir şekilde etkili olamazdı.

Ama Nanfoodle sarhoştu.

Gözlerini bir daha kolyeden ayırmamıştı; parlaklığı vesürekli dönüşüyle büyülendiği belliydi.

“Peki bu ilişkileri Mithril Salonu’nun batı tünellerindemi arıyorsun?” diye üstünkörü sordu Regis.

Page 300: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Ha?” diye sordu Nanfoodle.

“Oradaydın, öyle değil mi?” diye üsteledi Regis; amaşüphelerinin büyüyü bozmasını istemediğinden çok dasert çıkmıyordu. “Batı tünellerinde demek istiyorum.Duyduğum kadarıyla oraya çok sık gidiyorsun. Cüceler,orada hiçbir şey olmadığından, bunu tuhaf, hatta gülünçbuluyor. Yoksa yanılıyorlar mı?”

“Mühürlü tüneller; savaş sonrası kapatılmış…” diyedalgınca cevapladı Nanfoodle.

“O zaman buraya geliş sebebinde ne gibi roloynuyorlar?” diye sordu cüce. “Ne de olsa sen Torgar’abakmaya geldin, öyle değil mi? Bir de Mirabar ve MithrilSalonu arasındaki ilişkileri düzeltmeye…”

Nanfoodle burnundan soludu ve başını salladı.“Keşke öyle olsaydı,” dedi gnom.

Regis olduğu yerde donakaldı; iskemledendüşmemek için çaba harcıyordu. Kolyesini bir kez dahaçevirdi.

“Gerçekten, keşke öyle olsaydı!” diye coşkuylaonayladı, “O zaman söyle bana sevgili gnom, burayaneden geldin?” Bir cüce gelip arkadaşının VekilharçRegisTe oturduğunu söylediğinde Shoudra Stargleam’mensesindeki tüyler ürperdi; üstelik iki saatten uzunzamandır beraberlerdi. Asa Taşıyıcısı koridorlardadolanıyordu; önce koşuyor sonra bir şeyleriçözümlemeye çalışırken yavaşlıyordu. Nanfoodlegüvenilir bir arkadaşsa neden bu kadar rahatsız vehuzursuz olmuştu ki?

Page 301: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

İçeride üç cücenin ellerinde vahşi mızraklarla sakincedurduğu bir bekleme odasına geldi.

“Hoş geldiniz,” dedi içlerinden biri Shoudra’ya ve onaziyaretçi odasının kapısına kadar eşlik etti.

Kapının yanında duran bir başka cüce kapıyı açtı veShoudra içeriden gelen kahkahaları duyup huzur verenateşin ışığını gördü. Yine de rahatlamadı; içinde onuhuzursuz eden bir his vardı. İçeri girip yastıklı iskemledeoturan ve aptal aptal gülen Nanfoodle’a ve yaralı kolusargılar içinde onun karşısında yer alan sarhoş Regis’ebaktı.

“Bize katılman ne büyük bir incelik Asa TaşıyıcısıShoudra,” dedi cüce ve kadına boş iskemleyeoturmasını işaret etti. Shoudra ona doğru bir adım attıve kapının ardından kapanmasıyla sıçrayıp olduğuyerde kaldı.

“Nanfoodle ve ben saygıdeğer toplumlarımızınilişkilerini tartışıyorduk,” diye açıkladı Regis ve hareketetmeyen kadına yeniden iskemleye oturmasını işaretetti.

Shoudra tüm dikkatini odaya yöneltmiş olduğundanonun sözlerini duymamıştı. Sadece şöminenin üzerindedeğil bütün duvarlarda kaim örme kumaşlar asılıydı vebu ağır kumaşlar bütünüyle duvara yapışık değildi.Shoudra’nm bakışları aşağı kaydı ve saçakların altındabirden çok bot olduğunu fark etti.

Asa Taşıyıcısı gözlerini yavaş yavaş Regis’e çevirdi.

Page 302: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Bu ilginç bir ilişki, sen de öyle düşünmüyor musun?”diye sordu cüce; ses tonundaki ani değişimi farketmemek olanaksızdı.

“Güçlendirmeyi umduğumuz bir ilişki,” diye cevapladıbakışları sarhoş Nanfoodle’a kayan Shoudra.

“Gerçekten mi?” diye sordu Regis.

Shoudra gözlerini yeniden ona çevirdi.

“Mithril Salonu’nun madenlerini zayıflatarak mıgüçlendireceksin?” diye sordu cüce ve arkasındakiiskemlenin üzerinde duran büyük bir keseyi kadınınayaklarının dibine fırlattı.

Shoudra yavaşça eğilip keseyi aldı ama içinde neolduğunu bilmesi için onu açması gerekmiyordu:Nanfoodle’un güçsüzleştirici solüsyonu vardı.

Asa Taşıyıcısı şaşkın bakışlarını kahkahalaraboğulan ve gülerken neredeyse iskemleden düşengnoma çevirdi. “Arkadaşım Nanfoodle bana her şeyianlattı” diye bildirdi Regis.

Parmaklarını şıklattı; duvardaki kalın örtüler yanaçekildi ve ortaya sert bakışlı üç cüce çıktı.

Shoudra’nın arkasındaki kapı da açılmıştı; kadınorada mızraklıların beklediğini biliyordu.

“Bana sizin buraya Marki’nin emriyle madenlerimizisabote etmeye geldiğinizi söyledi,” diye devam ettiRegis, “Mirabar Tn Mithril Salonu’na ticaret savaşıaçmak, şanımıza leke sürüp müşterilerimizi çalmakistediğini açıkladı.”

Page 303: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Shoudra başını sallamaya başladı.

“Bunu anlamalısın…” diyerek söze başladı.

“Anlamak mı?” diye araya girdi Regis. “Orksürüleriyle savaşırken elimizde işe yaramaz bir madenkalacak, öyle mi? Canavarları dehlizlerimizden uzaktutmak için inşa ettiğimiz barikatlarda işe yaramaz birmaden kullanılacak, öyle mi? Bunun nesini anlayacağımAsa Taşıyıcısı?”

“Savaşta olduğunuzu bilmiyorduk,” diye ağzındankaçırdı Shoudra.

“O halde casuslarınız pek de işe yaramıyormuş!”diye alaycı bir şekilde cevapladı cüce.

“Hayır, Marki Elastul’un ruh halini anlamalısın,” diyeaçıklamaya çalıştı Shoudra. Nanfoodle’in yanına gidipkolunu onun omzuna koydu. “Bu onun yöntemi… MarkiElastul, Mithril Salonu’ndan korkuyor, bu yüzden beni veNanfoodle T buraya gönderip Torgar’ın Mirabar sırlarınıifşa edip etmediğini öğrenmek istedi. Dört yüz Mirabarcücesinin topraklarımızı terk edip sizin şehrinizegelmesiyle Mithril Salonu’nun ticaret savaşında büyükbir avantaj kazandığını kabul etmelisin.”

“Evet kapımıza dayanan ork sürüsüyle gerçektenmuazzam bir avantaj elde ettik.”

“Bilmiyorduk,” dedi Shoudra ve derin bir nefes alıpkonuşmaya devam etti; “ayrıca, savaş olmasaydı bilebizden istenen bu kötülüğü ne Nanfoodle ne de benyapabilirdik. Hiçbirimiz ne Marki’nin yöntemlerini ne de

Page 304: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kral Bruenor ve Mithril Salonu’yla ilgili emirlerinionaylıyoruz. Biz ikimiz daha iyi bir yol arıyoruz.”

“Şimdi tabii ki böyle söyleyeceksin,” diyen Regisonun lafını kesti. Shoudra gözlerini kapatıp derin bir iççekti, sonra mırıldanmaya başladı. “Onları götürün veayrı ayrı yerlere kapatın,” diye talimat verdi Regis. Altıcüce çifte doğru yürümeye başladı ama onlar gözdenkaybolmuştu.

“Kapı!” diye haykırdı Regis ve çıkışa en yakın olancüce koşup kapıyı kapadı.

Shoudra ve şaşkına dönmüş Nanfoodle birdenodanın öbür ucunda belirdi; cüceler bağırarak onlarınüzerine ilerledi. Tekrar ortadan kayboldular ve birkaçdakika sonra şöminenin önünde belirdiler.

“Yeniden büyü yapıyor! Durdurun onu!” diye bağırdıShoudra’nın büyüyü yenilemek üzere olduğunu farkeden Regis. “Ateş toplarına dikkat edin!” diye haykırdıkapının yanındaki cüce.

Kapıyı açmaya yeltendiği an Shoudra ve Nanfoodleorada belirdi. Cüce bir çığlık atarak yere düştü.

Nanfoodle aptal aptal kıkırdadı, Shoudra onu odadandışarı itekledi ve önce bekleme odasına, ardındankoridora koştu; attığı her adım bağırıp çağıran cücelertarafından takip ediliyordu.

“Seni aptal gnom!”, diyerek onu azarladı Shoudraama Nanfoodle bunun üzerine daha da kıkırdadı.

Cüceler onlara yetişiyor Nanfoodle geri kalıyordu;sabrı taşan Shoudra inledi ve NanfoodleT kendine

Page 305: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

doğru çekti. Shoudra’nın arkalarından kapayıpsürgülediği bir kapıdan geçtiler ve koridora doğruilerlediler. Dört bir yanı kaplayan alarm çığ-lıklarıyla batıkapısına doğru koştular.

Aradan çok geçmeden cüceler yerlerini bir kez dahasaptadılar; geçtikleri her koridordan düzinelerce çığlıkyükseliyordu. Sonunda çift, Mithril Salonu krallarınınheykelleriyle süslü geniş bir alana çıkan upuzun anakoridora saptı. Bu meydanın aşağısındaki merdivenlerdaha küçük bir odaya açılıyor, görkemli malikaneninaçık batı kapılarından günün son ışıkları süzülüyordu.

Shoudra kapıların uzun süre açık kalınacağını farketmişti; cüceler kapı tamponlarını kaldırıyor, geriyekalanlarıysa kapı ağzında bir savunma birliğioluşturuyordu.

“Bizi yakaladılar,” dedi Nanfoodle kıkırdayarak.“İşkence zamanı!” “Kapa çeneni seni aptal,” diye onuazarladı Shoudra.

Çevreye göz attı ve son anda Nanfoodle’ı kendilerineen yakın heykelin gölgesine doğru itekledi.

Bir süre sonra onlar gözden kay-boluncaya kadarüzerlerine gelen cüceler “Kapıyı kapatın!”

“Sür-güleyin!” diye bağırmaya başladı. Nanfoodleağlamaya başladı ama Shoudra elini onun ağzınagötürüp sıkıca bastırdı. Derin bir nefes alıp cesaretinitopladıktan sonra çevreyi ve dış kapıyı gözetlemeyebaşladı. Sarhoş cüceyi sakinleştirdikten sonra başka birbüyü yapmaya başladı.

Page 306: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bir şeyler mırıldandı ve işaret parmaklarının ucundaparlak mavi bir ışık belirdi. Böylece Sceptrana kapınınsiluetini çizdi.

“Orada!” diye bağıran Regis’in sesi duyuldu. Shoudradönüp baktığında Regis’in ve bir grup cücenin üzerinedoğru geliyor olduğunu gördü.

Shoudra, hiç tereddüt etmeden NanfoodleT bir kezdaha yukarı kaldırdı ve Mithril Salonu’nun görkemli batıkapıları kapanırken onu kendi çizdiği kapıya götürdü.

Üç boyutlu kapı arkalarından kapandı ve Shoudraarkadaşıyla birlikte kapalı kapıların ardına geçip BekçiVadisi’nde durduğunu fark edince rahatlayıp derin bir iççekti.

“Ne kadar çok numaran var,” diye cırladı Nanfoodleve tekrar güldü.

Shoudra’nın aptal simyacıya bakan gözleri alevlersaçıyordu. “Tahmininden de çok!” dedi kadın. Onu dahada yukarı çekerek kapının yanından gölgelerle kararmışolan çukur bir bölgeye götürdü.

Shoudra, NanfoodleT da aynısını yapmayazorladıktan sonra, orada oturdu. Adam ayağa kalkmayaçalıştı ama Shoudra bacaklarını onun üzerine koydu vesürekli hareket etmeye çalışan gnoma engel oldu.

İtiraz etmeye çalıştı ama Shoudra parmağını onunuzun, sivri burnunun altına götürdü. “Hey!” diye bağırdıNanfoodle.

“Şşşş!” diye ısrar etti Shoudra parmağını dudağınagötürerek. Kısık ve tehditkar bir sesle “Ya susarsın ya

Page 307: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

da seni susturum. Hâlâ bir iki numara yapabilirim,” diyeekledi.

Bu sözcükler sarhoş Nanfoodle biraz kendine getirirgibi oldu. Yüksek sesle yutkundu ve tek bir laf bileetmedi. Akşamüzeri alacakaranlığa, alacakaranlıkgeceye dönüşünceye kadar orada oturdular.

Shoudra’nın ne yapacaklarına dair hiçbir fikri yoktu.

ARKADAŞLIK GÖREVİ

Drizzt kendini karanlık taşa doğru çekti ve beceriklibir şekilde ayağını taşın üzerine koydu.

Sıçrayıp nereye inebileceğini araştırmaya başladıama Guenhwyvar’ın durumu kontrol altına aldığını farkedince rahatlayıp durdu. Dişi drow elinde silahlarıylaorada duruyor, kediyle konuşuyor, Guenhwyvar’a geriçekilmesini ve kendini öldürmemesini söylüyordu.

“Silahlarını yere atarsan belki de Guenhwyvar bukadar aç gözükmez,” diye seslendi Drizzt; az kullandığıdrow dilinde bu denli rahat konuşabilmesine şaşırmıştı.

“Bunu yaptığım zaman panterine beni vahşiceöldürmesini emredeceksin,” diye cevapladı.

Page 308: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Bunu şimdi de yapabilirim,” diye karşı çıktı Drizzt,“ve çok çabuk gerçekleşeceğini sana temin ederim.Seçeneklerin az. Teslim ol ya da savaş ve öl.”

Dişi drow ona baktı; Drizzt aralarındaki mesafeyerağmen onun yüzündeki küçümseme ifadesinigörebiliyordu. Kadın bakışlarını Guenhwyvar’a çevirdive hançeriyle kılıcını büyük bir kızgınlıkla yere attı.

Guenhwyvar onun etrafında dönmeye devam ettiama saldırmadı. “Adın ne?” diye sordu Drizzt; kayalık birpatikadan ilerleyerek; taştan aşağı, kedinin kadınısıkıştırdığı küçük kayalardan oluşan çukurluk bölgeyedoğru gidiyordu.

“Soldou ailesindenim,” diye cevapladı kadınkararsızca. “Bu isim sana bir şey çağırıştırıyor mu?”

“Hayır,” dedi Drizzt; çukurun etrafında çabucakilerlemiş, kadın farkına bile varamadan onun yanındabelirmişti. Onun böyle aniden gelmiş olması kadınıkorkutmuştu. “Doğruyu söylemek gerekirse soyadınumurumda değil. Burada olma sebebinin yanındasoyadın hiç önemli değil.”

Dişi drow yavaş yavaş ona döndü. Drizzt kadınınoldukça güzel olduğunu fark etti; ortadan ikiye ayrılmışsaçının uzun telleri yüzünün yarısını ve orklarınki gibikanlı değil de doğal kırmızı tonları barındıran gözleriniörtüyordu.

“Tıpkı senin gibi Karanlıkaltı’ndan kaçtım DrizztDo’Urden,” diye cevapladı. Rotasını herkesten gizleyenDrizzt kadının gerçeği bilmesine şaşırmıştı. “Soldouailesini tamsaydın Örümcek Kraliçe ile yollarımızı kendi

Page 309: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

seçimimizle ayırdığımızı anlardın. Hep beraber okorkunç şeytan kraliçeyi terk ettik ve böylece neredeysehepimiz katledildik.” “Ama sen kurtuldun?”

“İşte karşındayım.”

“Öylesin, üstelik Lolth’un yolundan giden birarkadaşla beraber,” diye belirti Drizzt ve Parıltı’yı çıkarıpbıçağın ucunu kadının boğazına dayadı.

Kadın geri çekilmedi.

“Kurturabilmek için…” diye açıklamaya başladı,“oradan ayrıldım ama hâlâ gökyüzündeki bu ateş saçanküreye alışamadım.” “Zaman alır.”

“Diğer drowu buldum; adı Ad’non.” “Ad’non’du,” diyedüzeltti Drizzt ve omuz silkti. Kadın geri çekilmedi.

“Zaten ben de yakında onu öldürürdüm,” diye devametti kadın. “Alçaklığına daha fazla dayanamıyordum.Felçli elfden faydalanmak üzere harekete geçtiğindeonu ezip geçmek istedim.”

Drizzt başını sallayarak onayladı ama tabii kisöylenenlerin tek bir kelimesine bile inanmıyordu.Ayrıca, kadının, drow doğasına aykırı bir şekilde,kendisine bir iki küçük ok saplamak için can atan bir halivardı.

“Bana hâlâ adını söylemedin.”

“Donnia,” diye cevapladı kadın ve Drizzt en azındanbu konuda yalan söylememiş oluşundan dolayırahatladı. Adamın kadına bu isimle seslendiğini

Page 310: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

duymuştu. “Eilistraee’nin kutsallığını arayan DonniaSoldou’yum.”

Bu ifade Drizzt’in dengesini açıkça bozmuştu.“Dans’m Leydisi hakkında bir şey biliyor musun?”

“Dedikodular,” dedi Drizzt.

Tabii ki kadının yalan söylediğini düşünüyordu amayine de me-raklanmıştı; ne de olsa tanrıça Eilistraee veonun - kendisi gibi drowlar olan-takipçileri hakkında çokşey duymuştu.

“Elflerin mağarasında sana saldırdığım için özürdilerim,” diye devam etti Donnia ve bakışlarını yereçevirdi. “Arkadaşım güçlü bir savaşçıydı ve ben sadeceonun sayesinde hayatta kaldım. Benim bir hainolduğumdan şüphelenseydi beni çoktan öldürürdü.”

“Ve bunca zaman ondan kurtulmanın bir yolunubulamadın mı?”

Donnia bakışlarını ona çevirdi.

“Yoksa bulduğun tek arkadaş o değil mi?”

“Sadece Ad’non,” dedi Donnia. “Yani Ad’non vearkadaşları; devler ve orklar. Uzun zamandırburalardaydı, niyeti çok farklı olsa da bu konudabenzeşiyordunuz. Karanlıkaltı’nın üstündeki veDünyanın Omurgası’ndaki tünellerde avlanıp mutluluğunerede bulursa oraya gidiyor.”

“Peki o zaman neden ondan kurtulup kendi yolunagitmedin?” diye sordu Drizzt. Donnia başını sallayıpyüzünü ovaladı.

Page 311: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“O zaman yalnız kalırdım,” diye fısıldadı. “Butanımadığım bölgede yapayalnız olurdum. ZayıftımDrizzt Do’Urden. Anlamıyor musun?”

“Aslında anlıyorum,” diye itiraf etti Drizzt. Buzölümükınına koydu ve Parıltı’yı Donnia’nm boğazından çekti.Boşta kalan eliyle kadının üzerini aradı. Kemerindebulduğu hançeri, arbaleti ve oklarla dolu keseyi aldı. Buküçük oklardan birini sessiz ve çabuk hareketlerle alıpkemerine yerleştirdi. Drizzt daha aşağı; kadınınbacaklarına yöneldi ve yumuşak botlarından birininüstünde bir şişkinlik fark etti. Bu kabarıklığı görmezdengelip elini kadının ayak bileklerine kaydırdı. Orada tabiiki bir bıçak vardı ve araştırması sırasında onu gözdenkaçırmış gibi davrandı.

“Silahların drowlar tarafından yapılmış,” diye belirttihançerle arbaleti, kılıç ve diğer hançerin yanınafırlatırken. “Eğer burada, güneş ışığında kalmayıplanlıyorsan onların sana pek de faydası dokunmaz.”Parıltı’yı kınına yerleştirdi. “Gel,” dedi ve yere fırlatılmışsilahların yanından geçerek yola koyuldu.

Donnia’ya baktı ve kendisini önemsemediğini farkedince ayağını yaya geçirip havaya fırlattı sonra da onuyakalayıp beline astı.

“Haydi,” diye yeniden talimat verdi ve yürümeyebaşladı.

Donnia’nm silahların yanından geçerken nefesinituttuğunu fark etti; kadının aklından geçenleri biliyordu.Kadın, Drizzt’in kendisini denediğini, yerdeki silahlardan

Page 312: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

birine uzanmaya kalkarsa onun da bıçaklarınıçıkaracağını düşünüyordu.

Silahlar hâlâ oldukları yerdeydi; Drizzt, Donnia’nmtesti geçtiğine inandığını biliyordu. Kadın bunun birhileden başka bir şey olduğunu anlamamıştı.

“Guenhwyvar,” diye seslendi korucu. Oltaya yem atıpolayı daha da eğlenceli bir hale getiriyordu.

“Burada çok oyalandın. Evine gitmeni istiyorum!”

Drizzt göz ucuyla Donnia’ya baktı; kadının dairelerçizen panterin bulanıklaşıp, gri bir sis yayarak kedişeklini alışını ve sonra da ortadan tamamen yokoluşunu izlediğini gördü.

“Guenhwyvar’ın buradaki zamanı sınırlı,” diyeaçıkladı Drizzt. “Çabuk yoruluyor ve yeniden canlanmakiçin Astral evine dönmesi gerekiyor.”

“Muhteşem bir yoldaş,” diye belirtti Donnia.

“Üçünden biri,” diye cevapladı Drizzt, “ya dapegasusu da sayarsak beşinden biri… onların dasayılması gerektiğini garanti ederim.”

“O halde yüzey elfleri senin müttefiklerin?” diye sorduDonnia ve Drizzt cevap vermeden “Bu iyi bir şey…Örümcek Kraliçe’yi terk eden soydaşlarımız için iyiarkadaş olurlar,” diye ekledi.

“Sağlam arkadaşlar,” diye onayladı Drizzt, “Dişi olanıelf tanrısı Corellon LarethianTn yüksek rahibesidir.Sözlerinin doğru olup olmadığına karar vermek için hiçşüphesiz seninle konuşmak isteyecektir.”

Page 313: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Yanında yürüyen Donnia’nm adımlarındaki tereddütüfark etti.

“Sana yapabileceği büyüler var,” diye üsteledi Drizzt.“Ama korkmana gerek yok çünkü sadece yalan söyleyipsöylemediğini kontrol edecek. Donnia Soldouhakkındaki gerçeği gördükten sonra…”

Sözlerini soldan sağa doğru yaptığı ani bir dönüşlebirden kesti ve dönerken Buzölüm’ü sağ kalçasındakikınından çıkardı. Tıpkı tahmin ettiği gibi paniğe kapılmışolan Donnia botundaki hançeri çıkarmış ona doğruyürüyordu.

Drizzt’in sağ eli Donnia’nm bileğini kavradı, kadınınbıçağını havaya kaldırdı ve palasını kaburgalarınadayayarak derin bir kesik açtı. Donnia döndü veçabucak uzaklaşmaya çalıştı ama Drizzt kadının hançertutan koluna, bıçağını düşürmesini sağlayacak kadarsert vurdu. Sağ kolunu sıkıca kavrayıp onu yarasınadoğru sertçe bastırınca Donnia sendeledi.

Drizzt onun yanından koştu.

“Hepsi yalandı! Zaten bir drowdan başka nebekleyebilirdim ki?” dedi ve Donnia dönerken yanadoğru hızla hereket etti.

“Ya bana şimdi doğruyu söylersin ya da kafanıkeserim!” dedi Drizzt. “Neden buradasın vesoyumuzdan kaç kişi senin çetende yer alıyor?”

“Yüzlerce!” diye bağırdı Donnia; itişip kakışıyor, birkurtuluş yolu arıyordu. “Binlerce, Drizzt Do’Urden! Hepsi

Page 314: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

de senin başını Örümcek Kraliçe’ye teslim etmek içincan atıyor!”

Drizzt onun yolunu kesmek üzere harekete geçti veDonnia onun çevresine karanlık bir küre gönderdi.

Drizzt’in nereye gideceğini tahmin ederek o dakürenin içine daldı. Kürenin içinden çıkıp derin birçukurun ağzına geldi. Drow, kendi ırkına ait büyüyü birkez daha kullanarak, hiç tereddüt etmeden sıçradı. İkiyüz adım aşağı düşmeden önce yavaşça süzülüyordu.

Tepede duran Drizzt’in “Beni hayal kırıklığınauğrattın,” dediğini duydu; sesindeki dürüstlüğü farketmişti, belki de gerçekten hikâyesine inanmak istemişti.

Aslında Drizzt ona gerçekten inanmak istemişti. Birdrow arkadaşı olmasını nasıl da isterdi!

Maceralarını paylaşacak, kalbindeki yalnızlığıgerçekten anlayacak kendisi gibi biri olmuş olurdu.

Donnia arbaletinden çıkan sesi duyup omzunda anibir acı hissettiğinde henüz gülümsemişti. Kendiniyükseltip yer çekimine direnerek havadaki konumunukorudu. Sonra küçük oka baktı ve zehrin omzunayayılışını hissetti. Hareketsiz ve aciz bir şekilde oradaöylece asılı kaldı.

Drizzt aşağıdaki kadına bakıp derin bir iç geçirdi.Silah yığınının arasından aldığı Donnia’nm arbaletiniaşağı bıraktı ve kadının yanından geçip iki yüz adımaşağıdaki taşların üzerine düşüp paramparça olmasınıizledi.

Page 315: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Drizzt yere çömeldi ve elini başına dayadı. Bu olayatanık olmaya kararlıydı; bakışlarını kaçırmadı.

Kadının havada asılı kalışı kısa bir süre sonra sonaerdi ve felçli Donnia düştü. Güçlü zehirin etkisiyle sestelleri de çalışmadığından düşerken çığlık bile atamadı.

Drizzt onun yere çarpışını görmek istemediğindenson saniyede gözlerini kaçırdı. Fakat sonra yenidenbaktı ve kadının taşların üzerinde, etrafına yayılan sıcakkan gölünde yattığını gördü.

Bu şekilde sonlanmasma şaşırmasa da tekrar iççekti. O an Drizzt Do’Urden’in içinde olan tek duyguöfkeydi; sadece öfke, tüm yararsızlığıyla…

Birkaç dakika sonra, Tarathiel ve Innovindil’inmağaralarının içinde hâlâ çaresizce yatıyor olduğunuanımsayarak kendini toparladı ve hızla koşmayabaşladı. Onları güvende ve sağlam buldu, hatta birazkıpırdanmaya bile başlamışlardı.

Drizzt içeri girdiğinde Innovindil giysilerineuzanıyordu; böylece o giysileri alıp onlara verdi vemağaranın ağzına gidip Ad’non’dan kalan pisliğitemizlemeye başladı.

“Yeniden merhaba Dirzzt Do’Urden,” dedi Tarathiel.“Üstelik bu kez karşılaştığımız için çok şanslıyız; enazından biz öyleyiz.”

“Diğer drowun da icabına baktın mı?” diye sorduInnovindil.

“Kadın öldü,” diye açıkladı Drizzt; sesi kasvetliydi.“Uçurumdan aşağı düştü.”

Page 316: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Onları öldürmek seni üzdü mü?” diye sorduInnovindil. Drizzt başını ona çevirdi; kısık gözlerlebakıyordu. “Üzdü mü?” diye tekrar sordu Innovindil; geriçekilmeye hiç niyeti yoktu.

Drizzt’in bakışları yumuşadı. “Her zaman üzer,” diyeitiraf etti.

“O zaman ruhun bozulmamış demektir,” diye belirttiTarathiel, “Birini öldürmek seni etkilemediği zamankorkmalısın.” Bu basit yargı Drizzt’e, gerçek kimliği veAvcı arasında bir yerlerde sıkışıp kalan yaratığa, nekadar da derin gelmişti… Avcı olduğu zaman kesinlikledaha ruhsuz hissediyordu. Öylesi zamanlarda ölüm onurahatsız etmiyordu. Ad’non’un kafasını kestiği zamanzaferin verdiği tatminden başka bir şey hissetmemiştiama Donnia’nm ölümü onu oldukça üzmüştü. Bir ortayol olması gerekiyordu; Avcı olarak savaşabileceği amaaynı zamanda da ruhuna sarılabileceği bir yer olmalıydı.Geçmiş yılları gözünün önüne getirdi ve bu yeri dahaönceden bulmuş olduğunu düşündü. Şimdi sadece onuyeniden bulacağını umabilirdi.

Drizzt, kara elfın kim olduğuna ve orada ne aradığınadair bir ipucu bulmak amacıyla Ad’non’un ceplerinikarıştırdı. Bozuk paradan başka pek bir şey bulamadı.Yine de gözüne takılan bir şey vardı; Ad’non’unpelerininin altına giydiği açık gri ipek gömlek. Bu gömlekDrizzt’in palalarını durdurmuştu; keskin bıçaklarınınaçtığı çentikleri görebiliyordu. Üstelik cesedin etrafındakan gölü oluşmasına rağmen Ad’non’un gömleğinde birdamla kan bile yoktu.

Page 317: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Güçlü büyü,” diye belirtti Innovindil ve Drizztbakışlarını ona çevirdiğinde kadın gömleği alıpkullanmasını işaret etti. “Kazanana…” dedi.

Drizzt gömleği çıkarmaya başladı. Bruenortarafından hazırlanan kendi zincir zırhının tamire ihtiyacıvardı; pek çok halkası kırıktı ve onu rahatsız ediyordu.

“Minnettarız,” diye belirtti Tarathiel, “Bunu biliyorsun,öyle değil mi?”

“Size zarar vermelerine izin veremezdim ne de olsayardımıma geldiğinize inanıyorum… yani aslında ne deolsa yardımıma gelmiştiniz,” diye cevapladı Drizzt.

“Bizler senin düşmanın değiliz,” dedi Tarathiel, sestonu Drizzt’i durdurup bu sözleri düşünmeye zorladı.“Tanıdığım hiçbir yüzey elfınin düşmanlığını kazanmakistemedim,” diye cevapladı Drizzt; hem sesinde hem desözlerinde bir ima vardı.

Innovindil ve Tarathiel’in birbirine endişeyle bakışıgözünden kaçmadı.

“Onlardan birinin düşmanın olduğunu söylemekzorundayız,” diye itiraf etti Innovindil. “Bu senin hatandeğildi.” “Ellifain’i hatırlarsın,” diye ekledi Tarathiel.

“Oldukça,” diye teminat verdi Drizzt ve iç geçiripbakışlarını yere indirdi. “Gerçi onu son gördüğümdeLeTorinel olarak biliniyor ve erkek kılığında dolaşıyordu.”

İki elf yine birbirine baktı ve Tarathiel başıylaonayladı. “Gümüşay’da bizden aynen böyle kaçtı,” dediadam.

Page 318: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Senin peşine düştü,” diye açıkladı Innovindil, “Onunizlediği rotanın bu olduğunu biliyorduk ama seninnerede olabileceğine dair en ufak bir fikrimiz bile yoktu.Onu durdurmaya çalıştık; Ellifain’in kendi kendine vetamamen mantık dışı hareket ettiğine, halkımızdankimsenin ona katılmadığına inanmalısın.”

“Mantık dışı hareket ediyordu,” diye onayladı Drizzt.

“Onunla karşılaşıp savaştın mı?” diye sessizce sorduTarathiel; sesi endişeliydi.

“Böyle bir niyetim yoktu… Bilseydim, ben…” diyekekeledi. Derin bir nefes aldı ve doğrudan elf çiftinebaktı. “Onunla, arkadaşlarımla birlikte peşine düştüğümbir hırsız grubunda karşılaştım.

Savaşa girdiğimizde kim olduğuna dair en ufak birfikrim bile yoktu; hatta kadın olduğunu bile bilmiyordum.Ta ki…”

“Ona ölümcül darbeyi vuruncaya kadar,” dediTarathiel; Innovindil bakışlarını çevirdi. Drizzt’in cevapolarak sunduğu sessizlik çok şey anlatıyordu.

“Böyle olmasından korkuyordum,” dedi Tarathiel,Drizzt’e.

“Ellifain’i kendisinden kurtarmaya çalıştık… şüphesizsen de öyle ya da en azından, buseydin öyle yapardın.”

“Ama akıl ve mantığın üstüne çıkan bir öfkeyledoluydu,” diye ekledi Innovindil. “Senin halkların iyiliğiadına yaptığın savaşların hikâyelerini dinledikçe dahada öfkeleniyor, hepsinin birer yalan olduğunu

Page 319: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

düşünüyordu. Drizzt Do’Urden’in bir yalan olduğunaikna olmuştu.”

Drizzt “Belki de öyleyim,” dedi hiç düşünmeden.

“Böyle mi düşünüyorsun?” diye sordu Innovindil veDrizzt sadece omuz silkti. “Kendini Ellifain’e karşısavunduğun için seni yargılamıyoruz,” dedi Tarathiel.“Yargılasaydınız da bir şey değişmezdi,” dedi Drizzt; busözler elf çifti sarsmış gibiydi.

Tarathiel “Ortak amaçlarımız için berabersavaşabiliriz,” diyerek konuşmasına devam etti, “yanyana…”

Drizzt bir an için ona baktı, sonra bakışlarınıInnovindil’e çevirdi. Baştan çıkarıcı bir teklifti amaDrizzt’in kabul etmeye hazır olmadığı bir bağlılığıiçeriyordu. Tekrar Tarathiel’e bakıp başını salladı.

“Ben yalnız avlanırım,” diye açıkladı. “Ama sizidesteklemek için ihtiyacınız olduğu her an,yapabiliyorsam, yanınızda olacağım.”

Olağanüstü ipek gömleği alıp gitmeye yeltendi.

“Senin yardımına her zaman ihtiyacımız olacak,” diyeseslendi Tarathiel onun arkasından, “Hem sen de dahagüçlü…” Drizzt, Innovindil’in “Bırak gitsin,” dediğiniduydu, “henüz hazır değil.”

Ertesi sabah Drizzt Do’Urden elflerin mağarasınabakan dik bir kayalığa oturmuş Tarathiel’in yaptığıcömert teklifi düşünüyordu. Soydaş ve arkadaşlarınıöldürdüğünü itiraf etmiş ama hiç kimse onuyargılamamıştı.

Page 320: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bu, Drizzt için talihsiz Ellifain olayına yeni bir ışıktutmuştu ama henüz o ışığın nasıl parıldayacağınıbilmiyordu. Yeni arkadaşlar ve yeni müttefikler edinmeolasılığı doğmuştu; bu fikir ona çok çekici geliyor amabir yandan da korkutuyordu.

Bir zamanlar hiç kimsenin sahip olmayı hayal bileedemeyeceği kadar iyi arkadaşları ve müttefikleri vardı.Bir zamanlar…

Böylece, içerilerde bir yerde acı çekerek, neolabileceğini ve ne olması gerektiğini düşünerek oradaoturup etrafı izledi. Hep o harap olmuş kuleninBruenorTa birlikte devrilişini gördü.

Bunun üzerine Drizzt kendi mağarasına gidip tekboynuzlu miğfere dokunma, Bruenor’un kokusunuduyma ve kaybettiği arkadaşlarını hatırlama arzusuyladoldu. Yola koyuldu.

Ama gün sona ermeden yeniden o dik kayalığadönmüş, Innovindil ve Tarathiel’in gizli barınağınıntaşlarına bakıyordu. Yanından geçen ve Tarathiel’imağara ağzına bırakan pegasusu dikkatle izledi.

Beklediğinin aksine attan inen elf mağarayagirmemiş, onun olduğu yöne gelip kendisineseslenmişti.

“Drizzt Do’Urden!” diye bağırdı Tarathiel. “Gel!Hepimizi ilgilendiren haberlerim var!”

Şüphelerine ve bütün hücrelerine yayılan acıyarağmen, Drizzt kendini elf çiftine katılmak üzere yolakoyulurken buldu.

Page 321: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Başka bir kabile daha karanlık deliğinden çıkıyor,”dedi Innovindil mağaraya giren Drizzt’e.

“Tarathiel onları Dünya’nın Omurgası’mn dağeteklerinde görmüş.”

“Beni bölgede ork gördüğünüzü söylemek için miçağırdınız?” diye sordu Drizzt kuşkuyla, “Bu yeni bir şeydeğil ki…” “Bunlar sıradan orklar değil; yeni bir kabile”,diyerek onun lafını kesti Tarathiel. “Sürüler halindeilerlediklerini görmüştük; bir kabilenin arkasından diğerigeliyordu.

Şimdiyse henüz onlara katılmamış bir grup bulduk.”

“Onlara sert bir saldırı düzenlersek deliklerine geridönebilirler,” diye açıkladı Innovindil. “Bu bizim içinbüyük bir zafer olur.” Drizzt’in tepki vermediğini görünce“Mithril Salonu’nu savunan o cüceler için harika bir zaferolur”, diye ekledi.

“Kaç kişi?” diye sordu Drizzt fark etmeden.

“Küçük bir kabile; belki elli,” diye cevapladı Tarathiel.“Üçümüz elli orku mu öldüreceğiz?” diye sordu Drizzt.

“On tanesini öldürüp kırkını geri göndermekten iyidir,”diye yanıtladı Tarathiel.

“Bırak mağaralarında ork liderine haber vermeyegidecek olanı kesin bir ölümün beklediğinimırıldansınlar,” diye ekledi Innovindil.

“Orklar ve devler büyük bir ordu topladı,” diyeaçıkladı Tarathiel. “Binlerce ork ve yüzlerce dev… Vedoğrusunu söylemek gerekirse, ne yazık ki böyle büyük

Page 322: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

bir ordu karşısında çok küçük bir etkimiz olacaktır.Bölgedekiler; Mithril Salonu cüceleri, Aykorusu elfleri veSilverymoon insanları için kara bulutlar dolanıyor;Dünyanın Omurgası’ndan sayısız takviye birliğidökülüyor.”

“Ordularına katılma çağrısı yapanlara on binlerce orkve goblin daha katılacaktır,” diye ekledi Innovindil.

“Ama belki de bu haşaratları durdurabiliriz,” dediTarathiel, “Bırak da orkları geri püskürtelim, bırakarkadaşlarını dağlardan ayrılmamaları için uyarsınlar.Canavarlar onlara katılmamaya karar verirse öldürmesayımız katlanır.” Durdu ve Drizzt’e sert bir bakış attı.

“Bu belki de bu savaşta gerçek bir fark yaratmak içintek şansımız. Sadece üçümüz.” Drizzt, Tarathiel’inplanının geçerliliğini yadsıyamazdı.

“O halde çabuk,” dedi Tarathiel, Drizzt’in karşıgelmeyeceğini anladığında. “Onlara mağaralardanuzaklaşmadan ve gece çökmeden önce saldırmalıyız.”

Drizzt, ork kuvvetlerine yaklaştıklarında, iki elfın,yükselen güneşle kendilerini aynı hizaya getirerek,dağlara doğru ne denli kusursuzca alçaldığına hayretetti.

Drow’un yanındaki Guenhwyvar kaygıyla hırladı amaDrizzt onu geri çekti.

İki elf kanatlı atlarıyla birlikte geldi ve oklarıvızıldamaya başladı. Orklar bağırıp çağırmaya vegökyüzünü işaret etmeye başladılar. “Şimdi Guen,” diyefısıldadı Drizzt ve panteri serbest bıraktı.

Page 323: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Guenhwyvar orkların kuzeyine doğru sıçrarken Drizztonun tam tersi yönüne hareket edip kabileyi güneydenkuşattı. Kısa bir süre sonra, Guenhwyvar’ın olduğuyerdeki orklar korku çığlıkları atarken, ilk savaşına girdi.Drizzt iri bir kayanın üzerine sıçrayıp elflerin serioklarından saklanan bir çift orka baktı. Onların üzerineatlamadan önce yukarı bakıp kendisini görmelerinibekledi.

Parıltı’yı öldürücü bir darbeyle sola savururkenBuzölüm’ün yassı yüzüyle sağındaki orka sertçe vurduve yaratığın sendeleyip uzağa gitmesine sebep oldu.

Pegasus sol arkasına indi ve elfler yeniden ok atışınabaşladı. Drizzt, Tarathiel’in “Aykorusu için!” diyebağırdığını duydu.

Durumun ciddiyetine rağmen iri kayanın ardındançıkan Drizzt Do’Urden sırıtıyordu; sonra kendisine enyakın yerde bulunan ork sürüsüne doğru yok edici birdönüşe başladı.

Yanındaki Tarathiel ve Innovindil kol kola girmiş,öldürücü danslarına başlamıştı.

Orklar geri çekildi. Bir tanesi yeniden birleşmeleri içinemir vermeye çalıştı ama Drizzt yaratığı karanlık birküre içine aldı.

Başka biri bir emir verdi; üzerine atlayanGuenhwyvar onu öldürmeden hemen önce.

Birkaç dakika içinde orklar geldikleri yere geridönmeye başladı; günün son ışıkları parıldarken hâlâkoşuyorlardı ve Guenhwyvar soldan, Drizzt sağdan,

Page 324: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Tarathiel, Innovindil ve güçlü atları önden onlarasaldırmaya devam ediyordu. Aradan çok geçmedenDrizzt son çiftin karanlık, geniş bir mağaraya girdiğinigördü. Tehditler yağdırarak onlara hücum etti. İçlerindenbiri yavaşlayıp arkaya baktığında hızla ilerledi veyaratığı yere serdi.

Arkadaşı arkasını dönmedi. Kabilenin diğer üyeleride öyle.

Drizzt mağaranın ağzında durdu, ellerini kalçalarınakoydu ve derin tünele doğru baktı.

Guenhwyvar sessizce onun yanına yürüdü ve aradançok geçmeden pegasusların nal sesleri duyuldu.

“Tam da umduğum gibi,” dedi atından inip Drizzt’inyanına giden Tarathiel.

Drow’un omzunu sıvazladı, Drizzt başta biraz geriçekilir gibi yapsa da kımıldamadı. “Tekniğimiz pratikyaptıkça daha da gelişecek,” dedi Drizzt’in öbür yanınailerleyen Innovindil.

Drow onun gözlerinin içine baktı ve bir kez dahakendisine meydan okuduğunu, bir kez daha kendisinidavet ettiğini anladı.

Ne onu açıkça reddetti ne de kadın ona yanaştığındageri çekildi.

ORK KRALININ GÖLGESİNE TÜNEMEK

Page 325: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Ork ve devlerin Mithril Salonu’nun kapalı kapısıetrafındaki güney dağlarının tüm olası geçitlerindesavunma birlikleri oluşturma-sıyla Surbrin’in batıyakasındaki çalışmalar olağanüstü bir hız kazandı. KralObould özellikle bir geçidin; nehrin genişleyip sığlaştı-ğıve koca bir ordunun çabucak ilerleyebileceği bölgenintehlikeli olacağını düşünüyordu. Dolayısıyla orklarmınçoğunu işe koşmuş; onlara tonlarca taş taşıtıp aralarınıkumla doldurtmuş, nehri koruyan, akımı kuevvetlendirenbir birlik oluşturmuştu.

Yenilmek ve işi şansa bırakmak istemeyen GertiOrelsdottr devlerine cücelere ait kapının hiçbir koşuldaaçılmayacağını garanti etmeleri gerektiğini söylemiş,hatta bunu önlemek için dağlarda bir toprak kaymasınaneden olmuştu. Battlehammer Klanı’nın arkadankaçmasına izin vermeyecekti!

Çalışmalar gece gündüz devam etti ve böylece, kısabir süre içinde, her geçite yüksek duvarlar örüldü.Devler her emniyet müfrezesine, saldırıda kullanılmaküzere, iri kayalar yığdı; tüm saldırılar oldukça sağlam birdirenişle karşılanacaktı. Orklar da aynı şekilde çalışıyor,her odayı aceleyle yapılmış mızraklarla dolduruyordu.Takviye birlikleri Subrin’i geçmek isterse Gerti ve Obouldbunu onlara fazlasıyla ödetecekti.

İki lider, hızla Obould’un baş danışmanı olmayabaşlayan Arganth’ı da aralarına alarak, her gecebuluştu. Tartışmalar genelde medeniydi; amaçlarına eniyi ve en çabuk şekilde ulaşma yollarını konuşuyorlardıama Obould’un her şeye öncülük edişi, planlarında-kizeka ve ön görülerindeki keskinlik Gerti’nin gözünden

Page 326: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kaçmamıştı. Bu yüzden dişi dev gece toplantılarındanayrılırken genelde keyifsiz oluyor ve bir sonrakitoplantıya dişlerini gıcırdatarak gidiyordu.

Mithril Salonu’nun doğu kapısının düşüşününüzerinden on gün geçtikten sonraki gece “Batıya geridönmeliyiz,” diye söze başladı Gerti; her toplantıyı busözlerle açardı. “Oğlun cücelerle berabere kaldı vecüceleri oradan atmasını sağlayacak devlere sahipdeğil.”

“Onları Mithril Salonu’na tıkmak için acelen mi var?”diye öylesine sordu Obould. “Bunu yaptığımız zaman birsorunumuzu daha ortadan kaldırmış olacağız.”

“Yıpranmaları çok daha iyi,” dedi ork kralı, “Proffit veonun leş kokulu trollerin de kullanacakları kaynaklarıbitirin.” Ork kralının başka bir ırka ‘leş kokulu’ demesiGerti’ye gülünç geldi ama eğlence havasında değildi.

“Trollerin, Battlehammer Klam’nı evlerine kadarizleyeceğini mi düşünüyorsun?” diye alay etti.

“Proffıt tabii ki başarılı olamayacak,” diye itiraf ettiObould. “Ama başarılı olmasına ihtiyacımız var. Onlarıyumuşatacak ve boğazlarına geçirdiğimiz ilmiği sıkacak.Tünellerde onları ne kadar sı-kıştırırsak o kadar iyisonuç elde ederiz.”

“Onları kuzeyden atacak mıyız?” diye sordu Gerti.Kafası karışıktı; Obould önceden asıl isteği buymuş gibiyapsa da artık bu konudan hiç söz etmiyordu.

“Bu harika olurdu,” diye belirtti ork kralı. “Tabiiyapabilirsek. Eğer yapamazsak dış kapıları mühürlenen

Page 327: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

ve tünellerde baskı altında kalan Battlehammer Klanıbizimle anlaşmaya çalışır.”

“Fetheden orklar ve cüceler arasında bir anlaşmamı?” diye şüpheyle sordu Gerti.

“Başka ne seçenekleri var ki?” diye sordu Obould.“Ticaretlerine Gümüşay’dan Felbarr’a uzanan tünellerdemi devam edecekler?”

“Edebilirler.”

“Peki, en sonunda onların yerini belirleyip o tünelleride düşürdüğümüzde ne olacak?” diye sordu Obould;kendine çok güveniyordu. “Cüceler o sefil Do’Urdenyaratığının yolundan gidip Karanlıkaltı drowuyla mıticaret yapmaya başlayacak?”

“Belki de böyle bir işe kalkışmazlar bile,” diye karşıçıktı Gerti. “Mithril Salonu kendi kendine yeten vekendini geçindirebilen bir yer. Şayet mecbur kalırlarsa,Battlehammer Klanı deliklerinde yüz yıl kalmaktanmemnun bile olabilir.” Birini diğerinin üzerine attığıbacaklarına doğru eğildi.

“Senin türün hiçbir zaman uzun vadeli çözümlerüreten bir halk olarak tanınmadı Obould. Ork fetihlerigenellikle kısa sürelidir ve kazanılanlar sonunda başkaorklarla savaşırken kaybedilir.”

Bu özellikle ve Obould’u incitmek üzere söylenmiş bircümleydi. Ne de olsa ork kralı kısa bir süre öncemuhteşem bir fetih yapmış, cüceleri Felbarr Kalesi’ndenatıp orayı Bol-Ok Kalesi olarak yeniden adlandırmıştı.Fakat sonra kaçınılmaz arbede başlamış, orklar orklara

Page 328: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

karşı savaşmış ve Kral Emerus Warcrown hükümdar-lığındaki cüceler Obould’un aklı karışmış istilacılarınıgeri göndermek için hiç vakit kaybetmemişti. Gerti bufelaketi pek de zarif olmayan bir şekilde hatırlatıpmeslektaşının yükselen egosunu söndürmek istemişti.Obould’un müteşekkil olduğunu görünce oldukça hayalkırıklığına uğramış ve bir o kadar da şaşırmıştı.

Üstelik ork kralı “Doğru,” diyerek bir de onuonaylamıştı. “Belki de hatalarımızdan ders almışızdır.”Gerti bu tuhaf yaratığa gerçekte kim olduğunu ve osümüklü aptal Obould’a ne yaptığını sormak istedi.

“Bölge güvenlik altına alındığında ve sayıca üstünlükelde ettiğimizde ork şehirleri inşa edeceğiz,” diyeaçıkladı Obould; o an sanki bu söylediklerinicanlandırıyormuş gibi uzaklara bakıyordu. “Kendi ticaretilişkilerimizi kuracak ve komşu köylerin bize katılmalarınısağlayacağız.”

“Leydi Alustriel’e ve Emerus Warcrown’a ticaretanlaşması yapmak için elçi mi göndereceksin?” diyebirdenbire sordu Gerti.

“Önce Alustriel’e,” diye sakince cevapladı Obould.“Ne de olsa Gümüşay daha hoşgörülü olarak bilinir. KralWarcrown’u ikna etmenin daha zor olacağınıdüşünüyorum.”

Gerti’ye baktı ve zalimce sırıttı; uzun sivri dişleri üstdudaklarını kaplıyordu. “Değiş tokuş yapacağız, öyledeğil mi?” diye sordu Obould.

“Başka bir yerden elde edemeyecekleri neüretebilirsin ki?”

Page 329: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Battlehammer Klanı ‘nın özgürlüğüne gidenanahtara sahip olacağız,” diye açıkladı Obould. “Belkide Mithril Salonu’nun doğu kapısının yenidenaçılmasına izin veririz. Hatta belki de Surbrin’in obölgesine muhteşem bir köprü inşa ederiz. MithrilSalonu’nun yüzeyde ve açık ticaret yapmasına yenidenizin veririz. Tabii hepsinin bir bedeli olacaktır.”

“Delirmişsin,” diye haykırdı Gerti. “Cüceler orkbıçaklarının önüne düşüyor! Kral Bruenor senin oğlununordusu tarafından öldürüldü! Bunları unutacaklarınagerçekten inanıyor musun?”

“Kim bilir?” dedi ork kralı ve omuz silkti; pek deumurunda değil gibiydi. “Bunlar sadece başarılarımızsayesinde mümkün olabilecek seçenekler. Tüm bubölge ork mevkisi haline gelirse bölge halkı birleşip bizekarşı savaşır mı? Kaç bin adamlarını feda ederler?Halkları ölürken karar vermek için ne kadarbekleyebilirler? Hem de yüzlerce, binlerce kişitarafından öldürürken…

Üstelik tüm bunların yanında onlara dürüstçesunacağımız bir banş önerisi olacak.”

“Dürüstçe?”

“Dürüstçe,” diye cevapladı Obould. “Benim ve senintüm halkın birleşse ve Trollmoor’un tüm trolleri bizekatılsa da ne Gümüşay’da ne de SundabarT alabiliriz.Bunu sen de benim kadar iyi biliyorsun.”

Bu itiraf karşısında duyduğu kuşku Gerti’ninneredeyse nefesini kesiyordu. O bunu en başından

Page 330: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

zaten biliyordu ama Obould’un sınırlarını kabuledeceğini hiç düşünmemişti.

“Peeki Felbarr Kalesi için ne… ne diyeceksin?” diyekekeleyerek sormayı başardı; ork kralının gardımyeniden düşürmeyi umuyordu.

“Zaferlerimizin bizi nereye götüreceğini göreceğiz,”diye cevapladı Obould, “Belki Mithril Salonu’nu elegeçiririz; bu Felbarr’dan daha önemsiz bir ödül olmaz.Belki barış sağlayıncaya kadar Aykorusu da bizimelimize geçer. Aptal elfler gibi ağaç dansı yapmamakiçin tabii ki keresteye ihtiyacımız olacak.”

Bakışlarım yana çevirdi; uzaklara bakıyor gibiydi veboğuk bir ses çıkararak kıkırdadı.

“Kendimizi aşıyoruz,” diye belirtti ork kralı, “buyüzden bırak da sahip olduklarımızı koruyalım.

Mithril Salonu’nu destekleyenlerin Surbrin’egirmesine izin verme. Proffit’in güney tünellerinde birfelaket yaratmasına izin ver. Bırak Urlgen cücelerideliklerine tıkayıp batı kapısını kapasın.

Ancak o zaman bir sonraki adımımıza kararverebiliriz.” Gerti taş odanın duvarına yaslandı;meslektaşına ve onun yanında oturan kendini beğenmişşamana baktı. Kalkıp Arganth’ın canını almamak içinkendini zor tuttu; adam o kadar alçak ve çirkin birzavallıydı ki sadece onu öldürmek istiyordu.

İleri atılıp önce Obould’u öldürmesi gerekipgerekmediğini düşündü. Karşısında oturan yaratıkkendisini sürekli şaşırtıyor ve dengesini bozuyordu. Bir

Page 331: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

zamanlar kendisine cüce başlan hediye eden o sümüklüork değildi artık. Eğlenilecek bir müttefik olarak gördüğüo sömürgeci, kaybetmeye mahkum savaş lideri değildi.Obould uzun vadeli bir zafer elde etme uğruna küçükkazançlardan fedakarlık ediyor ve batıyı ele geçirmekiçin uygun zamanı bekliyordu. Bunu hangi ork yapardıki?

Gerti, Obould’un gerçekten de her şeyi planladığınıdüşündü ve bundan da şaşırtıcı olanı başarı elde etmekiçin gerçek bir şansa sahip olmasaydı. Ama asıl meraketmesi gereken ork kralının kendisi için ne gibi planlarasahip olduğuydu. “Pis kokulu sudaki rothe gübresi gibikokuyorlar,” diye şikayet etti Tos’un.

Her zamanki aksiliğine rağmen KaerTis Suun Wettona karşı çıkmadı; burnu buna izin vermiyordu. “VeProffıt içlerinde en pis kokanı,” diye devam etti Tos’un.

Kaer’lic ona bir trol ordusunun arasında kalan ikidrow olduklarını hatırlatan bir bakış attı; bu zalimlerinliderine hakaret etmek pek de hoş sonuçlardoğurmayabilirdi.

“Belki de bu kadar yükselmesinin sebebi budur,” diyeekledi Tos’un. Kaer’lic ortada gülünç bir şey olmadığınıdüşündüğünden ve özellikle de kendi kararsızlığını gözönünde bulundurduğundan onun kendi kendineeğleniyor olduğuna karar verdi.

Tos’un homurdanmaya ve etrafı dolaşmaya devametti. Birden durdu ve Kaer’lic’in sığınağı olarak kullandığıküçük mağaraya yakından baktı. Etrafa oymalar,

Page 332: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kabartmalar ve Germen alfabesinden harfler kazınmıştıve rahibenin tören giysileri hazırlanmıştı.

Tos’un kadına daha dikkatli bir şekilde bakmak üzeredöndüğünde kadın, o geldiğinde giysilerini değiştirmeküzere olduğu gerçeğini saklamadı.

“Bu bir tören günü değil, öyle değil mi?” diye sorduadam. “Hayır,” diye cevapladı rahibe.

“O zaman bunu kayıp yoldaşlarımızı bulmak içinyapıyorsun?” “Hayır.” “Troller konusunda bize yardımcıolacak büyülere sahip olmak için?” “Hayır.”

“Bütün olasıkları teker teker sayıp tahmindebulunmaya mı çalışacağım? Yoksa ne olursa olsunbana gerçeği söylemeyecek misin?”

“Hayır.”

Tos’un durup ona dikkatle baktı; son cevabın nedemek olduğunu anlamadığı belliydi.

“Affınıza sığınırım yüce rahibe,” dedi açık bir alaylave hayal kırıklığı içinde eğilip onu selamladı. “Kimolduğumu unuttum.”

“Kes sesini,” diye cevapladı Kaer’lic ve resmigiysilerine doğru ilerleyip soyunmaya başladı. “Benimde senin kadar kafam karışık,” diye itiraf etti.

Sözleri onu güldürdü… sahip olduğu tek drowarkadaşı olduğuna göre neden Tos’un’a gerçeğisöylememeliydi ki? “Ad’non ve Donnia’nm kaçmasınaşaşırmıyorum,” dedi Tos’un.

Page 333: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Ben de şaşılmıyorum,” diye cevapladı Kaer’lic,“Benim şaşkınlığımın onlarla hiçbir ilgisi yok.” “O haldene? Obould mu?”

“O da bir parçası, evet,” dedi rahibe, “o zalimtanrısının karıştığı herhangi bir şey de öyle.” “Etkileyicibir törendi.”

Kaer’lic, beline kadar soyunmuş olduğunuumursamayarak, birden ona döndü. “Ne yazık ki Lolth’ukızdırdım,” diye itiraf etti kadın.

Tos’un başta ne demek istediğini anlamadı ve cevapvermeye yeltendi. Fakat sonra, kadının gözleriüzerindeyken, sözlerinin ağırlığı neredeyse onu yereseriyordu. Gölgelerin arasından bir Abyss yaratığınınçıkıp onu avlamasını bekliyormuşcasma etrafa bakındı.

“Bu da ne demek?” diye sordu; sesi titriyordu.

“Bilmiyorum,” diye cevapladı Kaer’lic. “Bu yargımındoğru olup olmadığını bile bilmiyorum.” “Tek-GözGruumsh’un katılımının…”

“Hayır, törenden önceydi,” dedi Kaer’lic. “O halde?”

“Korkarım senin tavsiyen yüzünden oldu,” diyedürüstçe cevapladı Kaer’lic.

“Benim mi?” diye itiraz etti adam. “Örümcek Kraliçe’yietkileyecek ne yapmış olabilirim ki? Ben hiçbir şey…”“Drizzt Do’Urden’den uzak durarak daha iyi hizmetgöreceğimizi söyledin, öyle değil mi?”

Tos’un tuzağa düşürülmüş bir hayvan gibitopuklarının üzerinde durup etrafa baktı.

Page 334: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Korkarım kendi şüphelerimden örülü bir ağın içinesıkıştım,” dedi Kaer’lic, “Tıpkı senin önerdiğin gibi,hainle çarpışma isteksizliğim, beni Lolth’un lütfundanetti; ama işin aslı, Drizzt Do’Urden karşı gelmek ve onuöldürmek ne yazık ki Örümcek Kraliçe’yi daha da çokkızdıracaktır!”

Tos’un hafif bir rüzgar onu ezip geçmiş gibibakıyordu. “Senin birliğini red mi ediyor?”

“Bunu denemeye bile korkuyorum,” diye itiraf ettirahibe, “korkularım bana karşı çalışıyor olabilir.”“Drizzt’e olan korkun mu?” diye sordu başını sallayarak;tamamen kaybolduğu belliydi.

“Uzun yıllar önce Do’Urden Evi kaçağı hakkında bazısonuçlara varmıştım,” diye açıkladı Kaer’lic. “O zamanMatron Baenre’nin Mithril Salonu’na karşı başlattığıakını bilmiyordum bile. Sen bizim küçük çetemizekatılmadan çok önce bile Drizzt adına yabancı değildik.Böylece, ne yazık ki pek çok rahibe onun hakkındahatalı tahminlerde bulundu… Böyle olduğunudüşünüyorum… Onu Örümcek Kraliçesi’nin düşmanıolarak görüyorlar.”

“Tabii ki,” dedi Tos’un. “Başka ne olabilir ki?”

“O bir karmaşa ustası!” diyerek onun sözünü kestiKaer’lic, “Kendi muhteşem tarzıyla Drizzt Do’Urdensenin kasabanda kendinden önceki pek çok kişidendaha çok karmaşa yarattı. Lolth’un istediği de bu değilmiydi?” Tos’un gözlen yuvalarından fırlayacakmış gibiaçıldı.

Page 335: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Drizzt Do’Urden’in seçtiği yolda Lolth’danesinlendiğine mi inanıyorsun?” diye sordu.

“Evet,” dedi Kaer’lic ve arkasını döndü, “akıllıKaer’lic! Asinin ironisini görüyor. Lolth’un tasarısınıngüzelliğini hayal ediyor.”

“Aslında mantıklı,” diye itiraf etti drow.

“Her iki şekilde de, tahminim doğru olsun olmasın,kendi zekamın tutsağıyım,” dedi Kaer’lic. Tos’un meraklıgözlerle ona bakabilmek için yer değiştirdi.

“Yanılıyorsam,” diye açıkladı rahibe, “asiyle tümgücümüzle çarpışmalıyız; Ad’non ve Donnia’nm dabunu yaptığını düşünüyorum. Yanılmıyorsam, o zamançok üstün bir tasarıyı ortaya çıkardım demektir…”

Sesi azalarak fısıltıya dönüştü.

“Yanılmıyorsan Drizzt’in gizini çözmüş olman LeydiLolth’un planlarını zayıflatacaktır,” diye açıkladı adam.“Ve bunu bilemeyiz.” Tos’un başını sallayıp titremeyebaşladı. “Ve bunu bana anlattın,” dedi. “Sen sordun.”

“Ama…” diye kekeledi adam. “Ama…”

“Hiçbir şey bilmiyoruz,” diye hatırlattı Kaer’lic; butitreyen aptalı sakinleştirmek için elini uzattı. “Hepsi birtahmin.” “O zaman bu aşağılık trollerden ayrılıp Drizzt’iarayalım; böylece gerçeği öğrenebiliriz,” diye önerdiTos’un. “Keşfimi tamamen açığa çıkarmak için mi?”

Tos’un onun ne demek istediğini hemen anladı; azönceki ani ve belirgin isteği kırılmıştı. “O halde?” diyesordu.

Page 336: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Proffit’le beraber seyehat ederken cevaplanarayacağım,” diye açıkladı Kaer’lic. “Leydi Lolth’unçevirdiği entrikalardan ve onun planlarına burnunusokanları bekleyen kaderden korksam da cariyelerinçağrısı için önce yüreğimdekileri keşfetmeliyim.”

“Istırap Günleri Menzobenanzan’daki en büyükkarmaşayı yarattı,” dedi adam. “Diğerlerinin büyüsü işeyaramazken

Obladra Evi beyin gücüyle yapılan büyüylegüçlendiğinde İlk Ev görevini üstlenmek istedi ve bununereydeyse başardı. Sonra tabii ki Leydi Lolth, MatronBaenre’ye misillime yaptı… OblodranTarın başına hiçböylesi korkunç bir felaketin geldiğini görmemiştim!”

Kaer’lic başıyla onayladı; adam kendisine vearkadaşlarına daha önce bu hikâyeyi tüm şiddet doludetaylarıyla anlatmıştı.

“Karışık zamanlar,” dedi kadın yeniden. “Lolth’unDrizzt Do’Urden’le ilgili amacına duyduğum korku yeterlideğilse o zaman gerçek ve nadir bir ork samanınıngücüne tanık oluyoruz demektir.”

“Obould’dan korkuyorsun,” diye bildirdi Tos’un; sorusormuyordu.

“O konuda temkinli olsak iyi olur,” diye karşıçıkmadan cevapladı Kaer’lic. “Ve bu sadece birdenfiziksel olarak daha güçlü ve daha hızlı oluşundankaynaklanmıyor. Hayır, Obould’a dikkat etmek zorundaoluşumuzun nedeni aniden onun haklı olması!”

Page 337: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Belki de Gruumsh’un ona verdiği yeteneklerkonusunda yanılı-yorduk. Belki de şamanlar ona kastanve çeviklikten çok daha fazlasını verdi,” diye belirttiTos’un. “Törenin ona anlama yeteneği vermiş olmaihtimali var mı?”

“En azından önceliklerini iyi biliyor,” dedi Kaer’lic.“Öfkesi ve açlığı domuz suratlı bir yaratıktanbeklemediğim kadar mantıklı ilerliyor. Kendimizi içindebulduğumuz bu görevi düşün, Obould’un Proffıt’i veonun trollerini ne kadar kolay kullandığını düşün.Obould bölgenin güvenliğini sağlayabilir ve dağdakiorklarla goblinleri sağlam tutup bir yandan da ProffitTeolan müttefikliğini koruyabilirse işte o zaman kuzeyde birork ulusu yaratmaması için hiçbir sebep kalmaz.Obould’un halkını Gümüşay ve SundabarTadenkleştirmesi ve böylece anlaşmaları güçlendirmesi vehatta ticari anlaşmalar yapması mümkün mü?” “Onlarork!” diye karşı çıktı Tos’un.

“Artık orklar için fazla akıllılar,” diye yakındı Kaer’lic,“Bu gelişmeleri dikkatle izler ve şimdilik Obould’a karşıgelmezsek iyi olur.”

Kaer’lic ve Tos’un kendilerini bir kez dahatopuklarının üzerinde etrafı izlerken buldu. Her ikisi debunu defalarca konuşmuşlardı ama her seferinde aynıkaçınılmaz sonuca ulaşıyor ve buna şaşıyorlardı.

“Ad’non ve Donnia’nm kaçmamış olmasını dilerdim,”diye yakındı Tos’un, “hep beraber olsaydık çok daha iyiolurdu.” “Geri çekilmek için mi?”

Page 338: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Gerekirse onun için de,” diye itiraf etti BarrisonDel’armgo Evi’nin savaşçısı. “Obould’un krallığınınneresine, nasıl ait olabiliriz ki?”

“Uzaktan,” diye cevapladı Kaer’lic, “ama korkma,eğlencemizi bulacağız. Obould’un öngörülerigerçekleşse ve kendi krallığını ilan etse bile bu krallık nekadar dayanabilir ki? Obould, Felbarr Kalesi’ni ne kadarelinde tuttu ki? Yakında dağılacaklardır, bundan şüphenolmasın ve işte o zaman çok eğleneceğiz, tabii kurnazve akıllı olduğumuz sürece…”

Konuşması boyunca kendi içinde oluşan güvensizlikrahibeyi derinden etkiledi. Asi Do’Urden’in arkasındakisonsuz gücü bildiği için mi bu kadar huzursuzdu? Yoksaork töreni mi onu bu kadar tedirgin etmişti? Kaer’lic,içindeki güvensizliğin haklı sebepleri olup olmadığını veObould’un yapabileceklerine olan inancıyla ters düşüpdüşmediğini merak etti.

“Peki şimdiki eğlencemiz?” diye alay edercesinesordu.

“Evet troller korkunç kokuyor,” diye cevapladıKaer’lic. “Ama bırak da bizden istendiği gibi onlaraMithril Salonu’na giden tüneller boyunca öncülükedelim. Sen ve ben aradan ve bu kavgadan çekileceğiz;ve böylece trollerle cüceler birbirlerini öfkeylekatledecekler. Kazananın kim olduğundan bize ne?”

Tos’un bu sözleri birkaç dakika düşündü, sonrabaşını sallayarak onayladı. Aceleyle dekore edilmişodaya baktı. “Lolth’un lütfunu bir kez daha bulacağınıdüşünüyor musun?” diye sordu.

Page 339: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Lolth’un ne istediğini kim bilebilir?” dedi Kaer’lic; sesiyılgın- , dı. “Asi Do’Urden bilmecesi beni gerçektenrahatsız ediyor. Bu karmaşa zamanlarında yüceGruumsh Tek-Göz için Lolth Leydisi’nin baştemsilcisiyim. Zekam ya da budalalığımla kendimi bu işeadıyorsam bu tatlı fetih de Lolth Leydisi’ni hak ettiği yeretaşıyacağım.”

“Belki de kişisel bir çözüm vardır?” diye belirtti Tos’unaptal bir sırıtışla.

“Henüz bu fikirlerle yüzleşip Dirzzt Do’Urden’inpeşine düşmeye hazır değilim,” diye cevapladı Kaer’lic,“Lolth onun niyetlerine duyduğum endişe yüzündenbana kızgınsa o zaman onun rehberliğine vekutsallığıyla donatılmaya ihtiyacım olacak.”

Tos’un başını salladı ve bir kez daha etrafa baktı.

“Sana araştırmanda başarılar dilerim,” dedi veoradan ayrılırken “her ikimizin iyiliği için,” diye ekledi.

Kaer’lic bu son söze minnet duymuş ve zayıflığınısavaşçıya açma kararından memnun kalmıştı.

Normalde, bir kara elf başka bir kara elfe asla kozvermek istemez; sırtından bıçaklanmaktan korkardı.Tos’un kendisini öldürerek Lolth’un sevgisini kazanabilirmiydi? Rahibe küçük çetelerinin drowun pek de alışıkolmadığı bir şey olmadığını kendine hatırlatarak butedirgin edici fikri bir kenara itti. Dördü de birbirlerinesavunma, kâr ve hatta arkadaşlık konusunda fazlasıylagüveniyordu. Tos’un yanında olmasaydı bu yolculuk nekadar da korkunç olurdu. Üstelik Tos’un’un da aynı şeyihissettiğini biliyordu; bu yüzden ona gerçeği

Page 340: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

söylemesinin doğru olacağını anlatan içgüdülerinidinlemişti.

Çünkü bu kişisel bir meseleyse; Lolth ona DrizztDo’Urden’den kaçtığı için öfke duyuyorsa işte o zamanTos’un’un yardımına ihtiyacı olacaktı. Asi’nin namı sözkonusuysa tabii Ad’non ve Donnia’nm yardımına daöyle…

Evet, Kaer’lic de tıpkı Tos’un gibi düşünüyor; diğerikisinin kaçmamış olmasını umuyordu.

“Sorun nedir?” diye sordu Obould’un kışlalarınıkurduğu nehrin yanındaki geniş mağaraya giren Gerti.Ork kralı bir taşa oturmuş, ellerini başına dayamış zalimyüzüne yayılan endişeli bir ifadeyle oturuyordu; Gerti obaş belası törenden beri onu hiç böyle görmemişti.

“Kuzeyden gelen haberler,” diye cevapladı Obould,“Kızıl Darbe bize katılmak üzere DünyanınOmurgası’ndan ayrıldı.”

Kullandığı sözcükler Gerti’ye onun ara sıra kendimağarasına gelen o sümüklü ork kralıyla aynı adamolmadığını hatırlattı.

Obould kadına baktı ve “Geri çevrildiler,” dedi.

“Geri mi çevrildiler?” diye sordu Gerti küçümser birifadeyle. “Adamların şimdiden kendi kendilerine zararvermeye başladı mı yani? Daha zafer kazanılmadankarşı saldırı mı planlıyorlar?”

“Elfler tarafından geri gönderildiler,” dedi Obouldüzgünce ve dişi deve baktı; gözleri Gerti’nin şimdiyekadar gördüğü en büyük tehdidi yansıtıyordu.

Page 341: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Elfler Surbrin’i geçti mi?” diye sordu Gerti; çok daendişelenmemişti.

“Bir çift elf ve bir drow tarafından geri gönderildiler”diye açıkladı Obould. “Bu sana bir şey çağırıştınyormu?” “Bu Kızıl Darbe orkları küçük bir kabile mi?”

“Ne fark eder ki?” diye sordu Obould, “Şimdimağaralara gidip bize katılmayı düşünen herkesiuyaracaklar.” “Ama Arganth, Obould’un görkeminihaykırıyor,” dedi Gerti, “ve Obould Gruumsh, öyle değilmi?”

Obould gözlerini kısıp bakınca Gerti onunsözlerindeki gizli alayı fark ettiğini anladı ve bundanmemnun kaldı. Ona açıkça karşı gelemeyebilirdi amavarlığından pek de etkilenmediğini göstermeye canatıyordu.

“Arganth’ın ve samanlarının bize sağladıklarınıküçümseme” diye uyardı Obould. “Bize mi, Obould’amı?”

“İkisine de,” dedi ork kendinden emin. “Haykırışlarıtünellerde yayılıyor. Belki de on beş bin ork ve binlercegoblinim var ama bunun on katı kadar dakandırabilceğimiz adam var. Bu çelimsiz düşmanlarınonları vazgeçilip taktik üstünlüğü elde etmesine izinveremeyiz.”

Gerti karşı çıkmak istedi -Obould’un söylediği herşeye itiraz etmek istiyordu-ama bu mantıklı açıklamadahiçbir kusur bulamadı. Kendini “Ne yapacaksın?” diyesorarken buldu.

Page 342: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Buradaki hazırlıklar oldukça yolunda gidiyor,dolayısıyla kuvvetlerimizin hemen hemen hepsini alıpbatıya ve kuzeye ilerleyeceğiz,” diye açıkladı Obould.“Urlgen’e takviye birlik göndereceğiz, böylece cücelerkalıp savaşacak kadar aptal olduğu sürece kuzeydekisavaşı sürdürebilecek. Ne kaybederse kaybetsin yerineçok daha fazlasını koyabilir, üstelik bunu cücelereoranla çok daha hızlı yapabiliriz.”

“Hiç vakit kaybetmeden batıya gitmeyi planladım,”diye devam etti Obould, “ve cücelerin Bekçi Vadisiolarak adlandırdığı yerde baskıyı arttırıp onları MithrilSalonu’na geri tıkacağım. Ama önce Arganth ve başkabirkaç kişiyle kuzeye gidecek ve tüm bu sorunlarıdeğerlendireceğim.”

Gerti korkularını saklamaya çalışmadan onaşüpheyle baktı.

Onun bu bakışına “Yolculuğum için kendi halkındanbir grubu bana vereceğini umuyorum,” diyerek karşılıkverdi Obould. “İster gelirsin, ister gelmezsin; bu sanakalmış ama her iki durumda da arabama iki elf ve birdrow başı asacağım.”

“Senin araban yok ki,” diye belirtti dev.

“O zaman bir tane yaparım,” diye karşılık verdiObould hiç endişelenmeden.

Gerti cevap vermek yerine arkasını döndü ve çıkıpgitti; bu eylem bile kadına Obould’la olan ilişkisinin nekadar değiştiğini anlatıyordu. Eskiden ork kralı, ParlakBeyaz’a; kadının buzlu dağ evine onunla konuşmaya

Page 343: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

gelirdi ama son zamanlarda Obould’u gitgide büyüyenkrallığında ziyaret eden kişi o olmaya başlamıştı.

Benliğine yayılan bu rahatsız edici düşünceyle günışığına doğru ilerlerken ork kralının ‘ister gelirsin, istergelmezsin; bu senin bileceğin iş’ diyen sesiniduyuyordu.

Gerti kendisine Obould’un onu sınırdan çokuzaklaştırmasına izin veremeyeceğini hatırlattı. Orkkralının güveni böyle münasebetsizce artmaya devamederse onu öldürmek zorunda kalabileceği düşüncesiiyice belirginleşti. Dişi dev zamanlamanın çok önemliolduğunu fark etti. Obould’un kartlarını istediği gibioynamasına, cüceleri tünellerine kadar kovalamasına,Battlehammer Klanı’nı gerçekten püskürtmesine ve işlerbu noktaya varırsa, onun Kuzeyde büyük birliklerleberaber savaşın tam ortasında durmasına izin vermesigerekiyordu.

Eğer biri düşecekse Gerti onun Obould olmasınıisterdi. Sadece tek bir zafer olacaksa o zamanObould’un düşmesine izin vermeli ve boşalan yeregeçmeliydi.

Dişi dev bu çirkin ve küstah orkun hayatını almayı nekadar da çok isterdi.

Kendisine sürekli bunu hatırlatması gerekiyordu.

KAÇINILMAZI ERTELEMEK

Page 344: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Tamam o zaman? Artık gidebilir miyiz?” diye sorduNanfoodle, Shoudra’ya.

Küçük gnom karşı koyan bir tavır takındı; kollarınıgöğsünde birleştirip ayağını sabırsızca yere vurdu vekırmızı cübbesinin altından gözükmeyen ayakparmaklarını salladı.

“Sen Vekil Regis’e her şeyi açıkladıktan sonra öylecegeri mi döneceğiz?” dedi Asa Taşıyıcısı ve Nanfoodle’inarkasındaki Mithril Salonu’nun kapalı kapısını işaret etti.“İzin verirsen Marki ElastulTa tek başıma konuşmak veBattlehammer Klanı’nm kafamı koparıp onagöndermesini engellemek istiyorum.”

İhanet edenin kendisi olduğunun hatırlatılmasıNanfoodle’in öfkesini biraz yatıştırmış ve gnom ayağınısallamayı bırakmıştı.

“Ger…çek-ti… Söylediklerim gerçekti,” diye kekeledi.“Ve bütün gerçeği öğrendikleri zaman anlayacaklardır;zaten Marki Elastul’un aptal planını uygulamayı hiçdüşünmemiştim.”

“O halde git ve bunu Regis’e söyle,” diye önerdiShoudra, “Eminim sana inanacaktır.” Nanfoodle kendikendine mırıldandı ve yeniden önceki pozisyonunu aldı.

“Tabii ki oraya geri dönemeyiz!” dedi gnom, “henüzdeğil. Kendimizi cücelere kanıtlamalıyız; hem zatenbunu neden yapmayalım ki? Buraya binbir oyun ve kötüamaçlarla geldik. Bu yüzden bırak da onlara Nanfoodleve Shoudra’nın gerçeğini ve bu gerçeğin MarkiElastul’unkinden ne kadar farklı olduğunu gösterelim.”

Page 345: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“İyi dedin,” diye belirtti Shoudra; hâlâ alaycıkonuşuyordu. “Gidip ork sürülerini de dağıtalım mı?

Belki de salona akşam birası ve kurabiyesinden önceyetişebiliriz…”

Kadın Nanfoodle’in faltaşı gibi açılmış gözlerinigörünce durdu ve kendisine şaşkın şaşkın baktığınıdüşündü. Ama sonra arkasından yükselen bir feryatduydu ve dönüp baktığında kuzeyden onlara doğruyaklaşan üç cüce gördü. İki yeşil sakallı cüce aralarınaaldıkları bir başka cüceyle ilerliyordu; PikelBouldershoulderTn sağ tarafındaki cüce onu omzundantutuyor, solunda yer alan kardeşi Ivan ise cücenin solkolundan geriye kalan parçaya kanlar içinde kalmış birörtü bastırıyordu.

“Oooo…” diye sızlandı Pikel.

“Benim kardeşe verdiler çok zarar,” diye böğürdüIvan. “O dağ sıçanı devler kayağantaşıyla kolunu aldılar.Lanet olası taş!”

“Şimdi yüksek zemine sahipler ve savaş araçlarını birkez hazırladılar mı çok daha fazlası da gelecek,” dediPikel’i tutan diğer cüce. “Bu yara yakındagöreceklerimizin yanında çok önemsiz kalacak.”

Üçlü kapıya doğru hızla koşuşturmaya başladı;Shoudra ve Nanfoodle yollarından çekilmişti. “Bu zorzamanda onları terk edemeyiz,” diye ısrar ettiNanfoodle.

Shoudra görkemli kapılar açılıp cüceler içeri girerkeniri bir kayanın ardından gizlice onları gözetledi. Ama

Page 346: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

birkaç cüce muhafızı gelip çevreyi incelemeyebaşlayınca Asa Taşıyıcısı çabucak saklandı.

“Bize ne yaptıracaksın simyacı Nanfoodle?” diyesordu kadın ve bu zor zamanlarda bir destek ararcasınasırtını taşa yasladı. “Belki orklara katılabiliriz vekarışımınla onların silahlarına zarar verebilirsin.”

Tabii ki bunu şaka olarak söylemişti ama Shoudra’yabakan Nanfoodle’in gözleri parlamıştı. Kısa ve kalınparmaklarını şıklattı.

“Gerçekten de bunu yapmalıyız!” diye açıkladı.

Yıkık dökük duvara yakın durarak kuzeye doğruilerlemeye başladı.

“Sen neden bahsediyorsun?” diye sordu Shoudrahızlı adımlarla onu takip ederek.

“Orada bize ihtiyaçları var, o yüzden bırak da neyapabileceğimize bir bakalım,” diye cevapladı gnom.Shoudra onu kolundan yakaladı ve durdurdu.

Kuzey uçurumunun ucunu gösterek “Yukarı mı?” diyebağırdı. “Savaşın tüm gücüyle devam ettiği yere mi?”Nanfoodle yine kollarını göğsünde birleştirip ayağınıyere vurmaya başladı.

“Yukarı,” diye cevapladı. Shoudra dudak büktü.

“Haklı olduğumu biliyorsun,” diye itiraz etti gnom,“Battlehammer Klanı’na bunu borçlu olduğumuzubiliyors…”

“Battlehammer Klanı’na borçlu muyuz?” diye sordukadın.

Page 347: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Evet, tabii ki” dedi Nanfoodle; iğneliyici söz söylemesırası ondaydı. “Onlara hiçbir şey borçlu değiliz. Budevasa ordulara karşı ortak hedeflerimize rağmen. Buork, dev sürüleri ve Mirabar arasında duran tek şeyolmalarına rağmen. Torgar Hammerstriker ve onuntakipçilerine kardeşlik sunmalarına rağmen. Bize evleriniaçıp hiçbir sebep yokken bize güvenmelerine vehatta…”

“Yeter Nanfoodle!” dedi Shoudra ve ellerini teslimolurcasına salladı. “Yeter.”

Dönüp uçuruma ve bir uçtan öbür uca uzanan ipmerdivenlere bakan uzun boylu, güzel kadın derin bir iççekti.

“Yukarı,” dedi kadın; soru sormaktan çok emir veriyorgibiydi.

“Belki de bizi onların yanına taşıyacak bir büyünvardır,” dedi gnom ümitle. Shoudra ona bakıp başınısalladı.

Bakışları üzgündü ama küçük simyacı Nanfoodleuçuruma ve en yakın ip merdivene doğru kararlılıklailerlerken bu ifadesi değişmişti. Dönüp Shoudra’ya baktıve tırmanmaya başladı.

Durabilecekleri her çıkıntıda dinlenen çiftin yukarıtırmanması bir saatten uzun sürdü. Sonunda tepeyeulaştıklarında onları karşılayanlar beklediklerinin aksinecüceler değildi.

“Sizi Regis mi gönderdi?” diye sordu ikiliye bakanCatti-brie.

Page 348: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Wulfgar yanına uzanıp güçlü kolunu Shoudra’yauzatırken o da elini Nanfoodle’a doğru uzattı.

“Kendi kendimize geldik,” dedi yukan tırmananShoudra. “Eve; Mirabar’a geri dönmeye hazırlanıyordukama önce size bir bakıp yardımcı olacağımız herhangibir şey olup olmadığını görmek istedik.”

“Her türlü yardıma açığız,” diye cevapladı Wulfgar.Dönüp yana çekildi, böylece yeni gelen çifti devasa orkve goblin ordusunun toplandığı kuzey topraklarınınmanzarasıyla bıraktı. “Günde birkaç kez düzenli olaraksaldırıyorlar.” Bakışlarını cücelerle orkların olduğu yereçeviren Shoudra, barbar’ın sözlerinin doğru olduğunugörebiliyordu; her yer ork ve goblin kaynıyordu. Savaşalanı o kadar kanlıydı ki gri taşlar kırmızılaş-mıştı.

“Onları yirmiye karşı bir öldürüyoruz,” diye belirttiCatti-brie, “Ama yine geliyorlar.”

Shoudra ümitsizce başını sallayan Nanfoodle’a baktı.

Kral Bruenor’un insan çocuklarına, “Elimizden gelenyardımı yapacağız,” diye teminat verdi kadın.

“Devleri dışarı çıkarmanın bir yolunu bulursanız çokdaha fazla yardımcı olmuş olursunuz,” diyen bir cüceninsesi duyuldu; Banak Brawnanvil yeni gelenlerikarşılamak üzere onlara doğru ilerliyordu.

Yaklaşınca döndü ve batıdaki dağ sırtını, kuzeydengüneye uzanan dağ kolunu gösterdi. “Taşlan bizeulaşamaz,” dedi Catti-brie, “ama her şeye çözümbuluyorlar, düz…”

Page 349: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Shoudra “Kayağantaşı fırlatıyorlar,” diyerek onunsözünü tamamladı. “Bekçi Vadisi’nde talihsizBouldershoulder Ta karşılaştık.”

“Zavallı Pikel,” dedi Catti-brie.

“Yakında devler çok da büyük bir sorun olmayabaşlayacak,” diye ekledi Banak.

Daha fazla açıklama yapmamıştı ama yapması dagerekmiyordu; bakışlarını kuzeybatıdaki devlere çevirenShoudra dağ sırtına taşınan ve bir kısmı monteedilmeye başlanmış olan kütükleri görmüştü.

Savaşa yabancı olmayan Shoudra Stargleam ne inşaettiklerini tahmin edebiliyordu.

“Kayağantaşı güven kırıcı ve başbelası bir şey,” diyeaçıkladı Wulfgar. “Ama doğrusunu söylemek gerekirse,Pikel’in talihsizliği hariç, onları yakınımızafırlatamıyorlar. Fakat o mancınıkları yapıp görüşaçılarını ayarladıklarında seri atışlardan korunmaktazorluk çekeceğiz.”

“Bir çift hazırladıklarını ve yarın ateşebaşlayacaklarını düşünüyorum,” diye ekledi Banak.

“Sağladıkları bu üstünlük sizi uçurumdangönderecek,” dedi Nanfoodle; hiç kimse karşı çıkmadı.

“Sizi aramızda görmekten dolayı memnunuz,” dediBanak aniden coşkuyla; kasvetli ruh haliniaydınlatıyordu. Wulfgar ve Catti-brie’ye döndü. “Sizikiniz onlara çevreyi gösterin, böylece ne yapacaklarınıbilebilirler.”

Page 350: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Shoudra ve Nanfoodle, cücelerin, düşman akınınarağmen iyi bir savunma yaptıklarını anladı.

Duvarları ne yüksek ne de kalındı; fakat fırlatılankayağantaşlanndan korunmalarını ve sakallısavaşçıların siperler arası istedikleri gibi hareketetmesini sağlayacak bir açısı vardı. Hepsinden önemlisicücelerin uçurumun yanında yarattıkları boğulmanoktalarıydı; üstün olan ork sayısı alan yetersizliğindenazalacaktı. Shoudra cüceleri uçuruma göndermeyeçalışacak olan son ork kuvvetinin bunun bedelinifazlasıyla ödeyeceğini görebiliyordu.

Ayrıca cüceler geri çekilme ihtimalleri için dehazırlanıyordu. Yüzlerce metrelik bir yol gidileceğindenShoudra, ip merdivenler-deki iniş sırasında pekçoğunun öleceğini düşündü; atılan taşlarla vurulacak yada ipler kesildiğinde aşağı yuvarlanacaklardı. Shoudracücelerin çoğunu tanımıştı; tüm güçleriyle çalışanMirabar ustalarıydı. Uçurumun aşağısına paralel olan vetaşların arasından kıvrılarak dar bir kanala çıkan birtünel, daha doğrusu bir kaydırak, kazıyorlardı.

“Sen oraya sığabilecek misin?” diye sordu Shoudrairi Wulfgar’a.

“İpler de yerleştirdiler,” diye açıkladı Wulfgar,“kaydırak sona kalan cüceler için.”

Deliğin içinden “Kaçışı hızlandırmak için yapabilceğinbir iki büyü var mı?” diyen tanıdık bir ses duyuldu.Nanfoodle yere uzandı ve karanlığın içinden yukarıdoğru gelen Shingles McRuffT gördü.

Page 351: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“İyi olduğunu gördüğüme sevindim,” dedi Shoudracüce delikten çıktığında.

“Yeterince iyiyim, sanırım…” diye cevapladı Shingles.“Ama o lanet orklar batıdaki tünelleri aldığında çokadam kaybettik.” “Tünelleri mi?”

“Dağ sırtının altı,” diye açıkladı Catti-brie, “Torgar,Shingles, ve Mirabarlılarla onları tutmaya çalıştık amasaldın çok kuvvetliydi.” Kadın üstü başı pislik içindekicüceye baktı. “Ama cücelerden çok daha fazla orkunöldüğüne eminim,” diye ekledi ve Shingles zorlagülümsedi.

“Dağ sırtının altındaki tüneller mi?” diye sorduNanfoodle.

“İyi bir ağ,” diye açıkladı Shingles, “Ne çok geniş nede çok fazla ama bir uçtan öbürüne uzanıyor.” BuNanfoodle’in ilgisini çekmişti; Shoudra’ya baktı.

“Dağ sırtına geçiş kolay değil,” diye açıkladı Catti-brie, “Oraya gidip devlerle savaşmamız gerektiğinidüşünüyorsanız…”

Nanfoodle sadece başıyla onayladı ve parmaklarıylaçenesine hafifçe vurdu. Bir süre dolandı ve BekçiVadisi’ndeki uçuruma doğru baktı.

“Ne düşünüyor?” diye sordu Shingles.

“Söz konusu o olunca bunu kim bilebilir?” diyecevapladı Shoudra ve omuz silkti. “Lütfen söyle banaeski dostum, Torgar nasıl?” “İyi,” dedi Shingles.

Page 352: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kuzeydoğuya; alçak bir duvarın arkasında, orkkuvvetlerine karşılık vermeye hazır, bekleyen cücelerebaktı. Grubu inceleyen Shoudra, Mirabar’daki eylemlerietkili sonuçlar doğuran Efendi Hammerstriker’ın tanıdıksiluetini gördü. “Olabildiği kadar iyi,” diye eklediShingles. “Tünelleri kaybetmekten pek de memnundeğil.”

“Çok fazla ork var,” dedi Catti-brie, “Ayrıca çok fazladev ve kara büyü… Mirabar cüceleri ellerinden geleniyaptı.” “Evet evet,” diye umursamazca cevapladıShingles.

“Belki de geri alma şansını elde edersiniz,” dediyeniden gruba katılan Nanfoodle.

“Olabilir ama bize bir yararı olacağını sanmıyorum,”diye cevapladı Shingles, “devlerden kurtulmamızkonusunda bize faydası olmayacak ve devler şu andabüyük bir sorun. Onları nasıl durduracağımızıbilmiyorum.”

Nanfoodle derin bir iç çekip kuzeybatıya doğru bir ikiadım atan ve ellerini kaşına dayayıp gözlerini yüksekdağ sırtına diken Shoudra’ya baktı.

“Çözümler genelde karmaşıktır,” dedi Nanfoodle;gnom ağzı kulaklarına vararak sırıtıyordu. “Ama onlarımantıklı bir şekilde izlersen aslında küçük adımlardır.”

“Ne düşünüyorsun?” diye sordu Catti-brie.

“Bana bir sorun sunulduğunu düşünüyorum. Kısazamanda çözülmesi gereken bir sorun” hâlâ sırıtangnom bakışlarını Shoudra’ya çevirdi; kadının sırtına

Page 353: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

demek daha doğru olurdu; çünkü o dağa bakmayadevam ediyordu. “Ne düşünüyorsun Shoudra?” diyesordu.

“Metale ne yapabileceğini bildiğimi düşünüyorumarkadaşım,” diye cevapladı kadın. “Tahtaya da benzerbir şey yapabilir misin?”

Nanfoodle, Catti-brie, Wulfgar ve Shingles’in şaşkınyüzlerine baktı.

Yeniden ağzı kulaklarına varıncaya kadar sırıttı.

Uçmak Wulfgar için farklı bir histi. Shoudra’nın onayaptığı büyü sonucu geceleri bir elf kadar iyi görebilmekkadar garipti. İçlerinde uçma gücü verilen tek kişiydi -diğerleri sadece havada asılı kalıyordu-bu yüzden deliderdi; dağ sırtının yıkık dökük toprakları üzerindenaşırıyordu.

Sürekli dönüp onlara baktı ama görünmezolduklarından ne onları ne de ipleri görebiliyordu. Dörtfarklı ipteki varlıklarını hissettiğinden orada olduklarınıbiliyordu. Dördü de oradaydı; Catti-brie, Torgar, Shoudrave Nanfoodle. Shoudra sihirli uçuşun öncedenkestirilemediğini söyleyerek onu uyarmıştı bu yüzdenWulfgar devlere ve savaş aletlerine kolaylıklaaşılabilecek bir mesafe kaldığını düşündüğü analçalmaya başladı. Havadaki dörtlünün öylecekalacağını fark ettiğinden tüm gücüyle, kararlı bir şekildealçaldı. Birer birer hepsini yakaladı ve farklı uzunluktakiiplerini çekti; seslerini çıkarmamak için ellerinden geleniyapsalar da Nanfoodle’dan, hepsinin nefesini tutmasınısağlayan bir homurtu yükseldi.

Page 354: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Devler fark etmemiş gibiydi.

Sadece Shoudra ve Nanfoodle’da görme büyüsüolduğu için beşlinin iplerini çözüp birbirlerindenayrılması biraz zaman aldı. Sonunda hepsi küçük birçıkıntının arkasına yerleşti.

“Oldukça akıllı davrandık,” diye fısıldadı Shoudra,“Devlerin mancınıkları tamamlanmak üzere.” “Beşdakikaya ihtiyacım olacak,” diye fısıldadı Nanfoodle.

“Uzun bir süre değil,” dedi Shoudra.

“Çevredeki devleri düşünecek olursak seninsandığından daha uzun bir süre,” diye fısıldadı Catti-brie.

Bunun üzerine Nanfoodle oradan ayrıldı ve Shoudraüç görünmez arkadaşını devlerin doğusuna, uygun birsavunma noktasına doğru götürdü.

“Ne zaman harekete geçeceğimizi söyle,” dedi Catti-brie.

“Saldırıya geçtiğiniz an görünmezlik büyüsünün etkisigeçecektir,” diye hatırlatı Shoudra.

Cevap olarak Catti-brie, Taulmaril’i kaldırıp yayını enyakın dev grubuna doğru çevirdi. Fakat o an okunu dahigöremediği için görünmez silahıyla düzgün nişanalamayacağını fark etti.

“Siz ikiniz buraya,” dedi Shoudra. “Çok geçmeden ilksesleri duyacaksınız.” Kadın Torgar’ın elini tutup onudoğuya; dev kampının kuzeyine doğru götürdü.

Page 355: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Senin yanımda olduğunu görebilseydim daha rahatederdim,” diye fısıldadı Catti-brie Wulfgar’a.

“Tam yanındayım,” dedi Wulfgar.

Yanlarından dişi bir dev geçtiği için ikisi de sustu.

Sadece yıkık taşların arasında vızıldayan rüzgarınbozduğu bu gergin sessizlik dakikalarca devam etti. Ogece rüzgar bile sessizdi; sanki bütün dünya onlarlabirlikte susmuştu.

Ve başladı. Catti-brie ve Wulfgar aniden, büyük birşamata kopartarak, kuzeye doğru harekete geçti. Odenli gürültü çıkarmışlardı ki sanki bütün cüce ordususaldırıyordu. Devler anında tepki verdi; sıçradılar vesesin geldiği tarafa döndüler.

Catti-brie yakınlarındaki devlerin bir iki adımatmasına izin verdi sonra mavi kıvılcımlar saçan bir okladevi sırtının tam ortasından vurdu. Dev inledi ve Aegis-fang omzuna inip onu yere serdiğinde yüzünü onlaradönmek üzereydi. “Moradin için!” diye bir kükremeduyuldu; Catti-brie bunun Torgar’ın büyüyle yükselen veşiddetlenen sesi olduğunu fark etti.

Sonra karanlığı yarıp bir avuç devi yere yuvarlayanbir yıldırım koptu.

Catti-brie deve bir ok daha fırlattı ve sihirli savaşbaltasını yeniden eline alan Wulfgar onu, düşenarkadaşına bakmak üzere harekete geçen diğer devesavurdu.

Kuzeyden cüce tanrısına bir yakarış daha yükseldive geceyi bir yıldırım daha aydınlattı, sonra ani bir fırtına

Page 356: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

koptu; Catti-brie ve WulfgarTn yanındaki taşlann üzerinesicim gibi bir yağmur yağdı.

Kadın hızını hiç kesmedi ve birbiri ardına oklargönderdi; pek çok dev dönüp ona yöneldi.

Ve pek çok dev kaygan taşlara basıp kaydı. Birtanesi neredeyse onların olduğu yere gelmeyibaşarmıştı ama Aegis-fang onu göğsünden vurdu. Devbu ağır darbeye dayanmış gibi gözükse de kendiağırlığını taşıyamayarak sendeledi ve ayağı kaydı.

Catti-brie ıslak ve parlak taşların üzerinde oturandevi yüzünden vurdu.

Birden önünde kocaman bir el belirdi; debelenen dişidev onların bulunduğu çıkıntının öbür ucunaemeklemişti. Kükreyerek kendini yukarı çekti; Catti-briebirden düşmeye başladı.

Ama kadın bunun devin yaptığı bir şeydenkaynaklanmadığını fark etti. Devin başını gören Wulfgarkadını yana itip onun yerini almıştı. Barbar savaştanrısının adını haykırdı ve Aegis-fang’ı havaya kaldırdı.

Catti-brie deve verilen sert karşılığa baktı; iki taşınbirbirine çarpmasını andıran bir ses duyuldu ve devgözden kayboldu.

Fakat o kaygan yüzeyde mümkün olabildiği kadarçabuk ilerleyen yenileri geliyordu. Bir kısmıysa başka biryol bulmuştu; çifte taşlar fırlatıyorlardı. Koruma sırası bukez Catti-brie’deydi; çıkıntının arkasına geçti veWulfgar’ı gür sarı saçlarından tutup kendi yanına doğruçekti. Aradan çok geçmeden; barbar, kadının yanında

Page 357: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

yere yeni uzanmışken, iri bir kaya çıkıntının ucunaçarptı ve geri sekti.

İkili toparlanmaya çalışırken, karanlığın içinde, altıayak yükseklikte mavi bir çizgi belirince şaşkınlık içindebağırdı. Çizgi genişleyip esnedi ve içinde Shoudra’ylaTorgar’ın belirdiği bir kapı şeklini aldı.

“Sadece koşun!” diye bağırdı Shoudra ve güneyedoğru hareket eden Catti-brie’yi kendine doğru çekti.“Nanfoodle?” diye haykırdı Catti-brie. “Sadece koş!” diyeısrar etti Shoudra.

Başka bir seçenek de yok gibiydi; devleryaklaşıyordu, üstelik yakında kaygan zemini deaşacaklardı ve üzerlerine daha çok kaya yağmayabaşlamıştı.

Sendelediler… Yuvarlandılar… Ne zaman içlerindenbiri düşse diğeri onu kaldırıyordu. Geniş ve dipsiz biryarığın üzerine geldiklerinde Wulfgar, Catti-brie’yikavrayıp onu karşıya geçirdi.

İtiraz eden Torgar’a ve sonra Shoudra’ya da aynısınıyaptı. Devlerin fırlattığı kayalar çevresindeki taşlaraçarparken Wulfgar karşıya kendi kendine geçti.Koşarlarken arkalarına bakmaya bile korkuyorlardı.Kaya saldırısı yavaş yavaş azaldı ve arkalarındanyükselen öfke çığlıkları yerini sessizliğe bıraktı.

Dörtlü üfleye püfleye taştan bir duvarın arkasınageçti.

“Nanfoodle?” diye yeniden sordu Catti-brie.

Page 358: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Şansımız yaver giderse devler onun orada olduğunubile anlamayacak,” diye açıkladı Shoudra, “kolaycakaçmasını sağlayacak iksirleri var.”

“Peki şansımız yaver gitmezse?” diye sordu Wulfgar.

Shoudra’nın sert ifadesi ona istediği cevabı vennişti.“Wulfgar yeterince dev ve özellikle de ayaz devigörmüştü; NanfoodleT yakalarlarsa başınagelebilecekleri biliyordu.

“Bilmiyorum… Hiç birini öldürdük mü… Ama oradaolduğumuza pişman olan bir dişi dev vardı…” dedi Catti-brie soluk soluğa.

“Benim yıldırımlarımın birkaç tanesini vurduğunaeminim,” dedi Shoudra, “ama ciddi bir zarar veripvermediğinden o kadar da emin değilim.”

“Ama amacımız bu değildi, öyle değil mi?” diyehatırlattı Torgar, “Haydi, bir sonraki ork saldırısındanönce bu kayalardan kurtulalım. Lanet devlere baltamıindiremedim ama yanımda birkaç ork başı götürmekistiyorum.” Paldır küldür yürümeye başladı; diğerleri deonu izledi. Gece kaçışlarından sonra hepsinde birkaçkesik ve morluk oluşmuştu ve hepsi gnom arkadaşlarınıgörme umuduyla dönüp dönüp arkaya bakıyordu.

Arkaya bakmak yerine önlerine bakmalıydılar; anakamp yerine geldiklerinde NanfoodleT yüzünde büyükbir gülümseme ve ağzında dev bir boruyla bir taşayaslanmış otururken buldular. “İlginç bir sabah olmalı,”dedi gnom ağzı kulaklarına vararak.

Page 359: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Ertesi günün şafak vaktinden kısa bir süre sonra ilkdev mancınık saldırısı -neredeyse-başladı.

Bütün cüceler bir çift dev mancınığın kurulmasını vetaşlarla doldurulmasını izliyordu.

Aşağıdaki orklar uludular ve bu peşpeşe salvolarlacüceleri kolaylıkla yakalayacaklarını düşünerek saldırıyageçtiler. Kirişler ve direkler çatırdadı.

Devler mermileri çıkarmayı denedi ama mancınıklarparçalara ayrıldı.

Bütün gözler ıslık çalan ve belindeki keseden ufak birşişe çıkarıp içindeki yeşilimsi sıvıyı sallayan Nanfoodle’adöndü. “Basit bir asit, gerçekten,” diye açıkladı.

Banak Brawnanvil “Bize zaman kazandırdınız,”diyerek beşliyi tebrik etti ve uçurumun aşağısındakiinatla saldıran orklara baktı. “En azından devlerkonusunda…”

Sonra cüce emirler yağdırıp, adamlarına yerlerinigeçmelerini söyleyerek koşmaya başladı.

“Mancınıklarını yeniden yapmak istiyorlarsa bir yığınkütüğe ihtiyaçları olacak,” diye teminat verdi Nanfoodle.Gözcüler kuzeybatıya yeni kütüklerin getirildiği raporunuverdiğinde tabii ki hiçbiri şaşırmadı.

“İnatçı takım,” dedi küçük gnom.

İKİ MİĞFER

Page 360: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bakışları elmas uca takılıyor parlak görüntüsüdüşüncelerini berraklaştırıyordu.

Drizzt, Buzölüm’ü önüne koymuş, Bruneor’unmiğferini de yanındaki bir sopaya takmıştı. Dışarıda açıkve parlak bir sabah vardı; sert bir rüzgar esiyor, küçükbeyaz bulut kümeleri mavi gökyüzünde salınıyordu.

O rüzgarda bir canlılık; bir yaşam belirtisi vardı.

Bu Drizzt Do’Urden’i hem utandırıyor hem dekızdırıyordu. Ne de olsa oraya saklanmaya, karanlığınkuytularına çekilmeye ve inkar ettiği duygularını birduvarın arkasına koymaya gitmişti.

Tarathiel ve Innovindil o duvara saldırmıştı.Bağışlayıcılıkları, özürleri, dövüş danslarının güzelliği,onun yanındaki davranışlarının etkisi… Bunların hepsiDrizzt’e, hem saldıran orklar karşısındaki ortak amaçlarıhem de kendi hatırı için onların davetini kabul etmesigerektiğini gösteriyordu. Ellifain’in yarattığı karanlıktansadece onlarla beraber çıkabileceğini biliyordu.

Yağmalamadaki o korkunç ana sadece onlarla sonverebilirdi.

Fakat bu cevapları ve o sonu aramak Avcı’yıoluşturan o fethe-dilemez duvarın arkasından çıkmakdemekti. Drizzt bakışlarını Buzölüm’ün elmas ucundantek boynuzlu miğfere çevirdi.

Anında başka tarafa bakmak istedi ama aslındamiğfere bakıyor olmadığından çok da fark etmezdi.

Kulenin yıkılışını izliyordu. Ellifain’in düşüşünüizliyordu. Clacker’in devrilişini izliyordu.

Page 361: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Zaknafein’in düşüşünü izliyordu.

Yıllardır içinde birikmiş acılar küçük mağarada tekbaşına oturan Drizzt Do’Urden’in tüm varlığını kuşattı.Yanağının ıslanmasıyla yıllardır ne kadar az gözyaşıdöktüğünü fark etti ve bu ıslaklık düşünceleriniberraklaştırdığında içindeki acının gerçek derinliğinianladı.

Acı, varlığını kapladığında hep onu Avcı’yadönüştüğü anlardaki öfke perdesinin ardına saklamıştı.

Üstelik -daha gizli ama daha az yıkıcı olmayan birşekilde-her şeyi izlediği yol uğruna fedakarlıkyapılabileceği anlayışının; umut peçesinin de ardınasaklamıştı.

İyi bir şekilde ölmek…

Drizzt her zaman iyi bir şekilde; düşmanla savaşırkenya da bir arkadaşını kurtarırken öleceğini ummuştu. Buonurlu bir şeydi ve bildiği en gerçek mirastı.Zaknafein’den daha onurlu bir şekilde ölen biri varmıydı?

Ama bu arkada kalanlar için hissettiği acıyıazaltmıyordu. Orada oturmuş öfke ve umutla inşa ettiğiduvarı bilinçli bir şekilde yıkarken Drizzt Do’Urden neZaknafein ne de diğerleri için hiç ağlamadığım fark etti.

Ve bu farkmdalığın ağırlığı altında kendini bir korkakgibi hissetti.

Önemsiz hareketlerle, drowun narin omuzlarınıntitremesiyle başladı. Başlangıçta derin bir nefes alma,basit bir kıkırdama sesini andırdı.

Page 362: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

İlk defa Drizzt Do’Urden bununla sınırlı kalmasınısağlamadı. İlk defa Avcı’nın kalbinin etrafına taştan birduvar örmesine, prensip ve hedeflerin acının keskinliğiniyumuşatmasına izin vermedi.

İlk defa boşluk ve çaresizlikten utanç duymadı; onlarıkucaklamadı ama kaçmadı da.

Zaknafein ve Clacker için ağladı. En trajik kayıp olanEllifain için ağladı. Hayatının gidişatını düşündü; amabunu ağlayıp sızlayarak, arkadaşlannı dağlardakiyollarından çevirip aceleyle Mithril Salonu’nagötürmeyişine duyduğu pişmanlığı inatla bir kenarafırlatarak yapmadı. Hepsi tehlikelerin farkına varıp,umulmayanı bekleyerek, büyük bir dikkatleyürümüşlerdi. Koşullar ve kötü talih Drizzt’e, düşenkuleye ve kayıp arkadaşının miğferine yaptığı yolculuktarehberlik etmişti. Bu yolculuk onu hayatının en acıgününe ve yaşayabileceği en büyük kayıba götürmüştü.Bir an içinde neredeyse sevdiği her şeyi kaybetmişti;Bruenor, Wulfgar, Catti-brie ve Regis… Amaağlamamıştı. Acıdan kaçmıştı. Avcı’nın duvarını örmüşve bu duvarı savaşa devam edip arkadaşlarınınintikamını alacağını bilerek yükseltmişti.

Bu yolda bir gerçeklik vardı. Amaç ve inkaredilemeyecek bir etki vardı.

Fakat bir de bedel vardı; Drizzt bunu duvarın yıkılışıve akan gözyaşlarıyla anlamıştı. Bu kalbinin bedeliydi.Öfkenin taştan duvarı arkasına saklanmak aynızamanda hayatın zevklerini inkar etmek anlamınageliyordu. Bütün bunlar onu öldürdüğü orklardan

Page 363: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

ayırıyordu. Hepsi girdiği savaşların gerçek sebebini,iyilik ve kötülük, doğru ve yanlış arasındaki farklarıoluşturuyordu.

Bunların hepsi Ellifain’in düşüşüyle bulânıklaşmıştı.Bunların hepsi Avcı’nın maskesi .ardında karışmıştı.

O zaman Drizzt, Artemis Entreri’yi düşündü. Güçlürakibi… Diğer kişiliği? Entreri gerçekte Drizzt’in içindeki,çektiği sonsuz acı ve ıstırapla kendi kalbini inkar edenAvcı’mıydı? Bu kayıtsızlık yolunda ilerlemek Drizzt’inkaderi miydi? Drizzt gözyaşlarının düşmesine izin verdi.

Herkes için, kendisi için, kalbindeki neşeyi yok edenderin kaybı için ağladı. Ne zaman öfkesi ortaya çıksaonu geri gönderiyordu. Orkların başmı kesenbıçaklarına her bakışında Catti-brie’nin gülümseyenyüzünü, Bruenor’un ona göz kirpisini, dağlarda ilerleyenWulfgar’ın Tempus’a şarkı söyleyişini ya da Regis’inMaer Dualdon’un kıyısında, ayağına bağlı oltasıyla sırtüstü uzanışını görmeye çabalıyordu. Drizzt, acıyarağmen, hatıraların öne çıkmasını sağlamayaçalışıyordu.

Gecenin gölgelerinin pek de farkına varmadan, uykuve hatıralar arası bir yerde, bütün gece boyunca öyleceuzandı. Sabah olduğunda Drizzt en azındankamplarından ayrılan elfleri izlemek için yola koyulacakgücü bulmuştu. Ortak amaçlan uğruna onların yaptığıteklifi kabul edip onlara katılacaktı.

Palalarını kaldırıp pelerinini aldı ve sonra durupetrafa baktı.

Page 364: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Drizzt, yüzünde acı bir gülümsemeyle uzanıpBruenor’un miğferini takılı olduğu sopadan aldı. Onuellerinde dolaştırdı ve Bruenor’un kokusunu yenidenduyabilmek için yüzüne yaklaştırdı. Sonra çantasınakoydu ve yola koyuldu.

Sadece birkaç adım attıktan sonra durdu ve nasırlıayaklarına bakınca neredeyse bir kahkaha attı.

Bir dakika sonra botlarını elinde tutuyordu. Onlarıgiymeyi düşündü ama sonra bağcıklarından birbirinebağlayıp omzuna attı.

Belki de bulunabilecek bir orta yol vardı.

Drizzt, Bruenor’un miğferini elinde yuvarladığı sıradaoradan çok uzakta olmayan başka biri de başka birmiğferi inceliyordu. Bu miğfer bir kemik kadar beyazdı;kafatasına benziyordu ama göz çukurları acayip birşekilde uzatılmıştı. Miğferin “çenesi” Obould’unçenesine iyi oturuyor, boğazını koruyordu. Uzatılmış gözçukurları bu tasarımın en eşsiz yeriydi; açık değillerdi.Cam gibi bir maddeyle doldurulmuştu ve kusursuz biryansaydamlığı vardı.

“Çelik cam,” diye açıkladı Arganth yüce orka. “Hiçbirmızrak onu delip geçemez. Cücelerin arbaleti bile birzarar veremez.”

Obould miğferi elinde çevirirken hayranlıkla inledi.Onu yavaşça kaldırıp başına geçirdi. Miğfer, köprücükkemiğine kadar oturdu.

Arganth metal şeritleri olan bir eşarp uzattı.

Page 365: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Bunu boynuna sarıp miğferi üzerine geçir,” dedişaman. “O zaman hiçbir yerin açıkta kalmayacak.”

Obould çelik camın ardındaki gözlerini kısıp baktı.“Yeteneğimden şüphen mi var?”

“Hiçbir yerin açıkta kalamaz,” diye cevapladı Arganthcesurca, “Obould, Gruumsh’un umudu! Obould seçilmişkişi.” “Ve Gruumsh Obould başarısız olursa Arganth’ıcezalandıracak mı?” diye sordu ork kralı.

“Obould başarısız olmayacak,” diye sorudan kaçarakcevapladı şaman. Obould bunun üzerinde durmadı vedeğerli hediyelerini düşündü. Yumruğunu her sıkışındakoluna eklenmiş gücü hissedebiliyordu; çatlaklarla doluzemine her adım atışında bedenine eklenen hızı vedengeyi duyumsayabiliyordu.

Madeni zırhının altında ince bir gömlek vesamanların söylediğine göre onu ateş ve buzdankoruyacak olan büyülü bir pantolon vardı.

Şamanlar onu ele geçirilmez kılıyor, güvenli bir zırhlakuşatıyordu.

Fakat bu fikrin düşüncelerine yayılmasına izinveremezdi, aksi takdirde Obould gardım düşüreceğinibiliyordu. “Bu seni memnun ediyor mu?” diye sorduArganth; heyecanlı sesi tiz bir çığlık gibi çıkmıştı.

Hâlâ inleyen Obould miğferi çıkardı ve metal şeritlieşarbı şamandan aldı. “Obould memnun,” dedi.

“O zaman Gruumsh da memnun,” diye açıkladıArganth.

Page 366: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bekleyen ve heyecanla konuşan samanların yanınadoğru dans edercesine gitti. Obould tanrı kralları içinyeni düşünceler geliştiriyor olduklarını fark etti. Ork kralıkulak tırmalıyıcı bir şekilde kıkırdadı. Daha öncebeklediği sadakati korku ve güç gösterisiyle elde ederdiama şimdi büyüyen fanatizm tamamen farklıydı.

Hangi kral daha fazlasını isteyebilirdi ki?

Yine de Obould böyle bir fanatizmin beklentilerdoğurduğunu biliyordu, kara dağlara doğru baktı.

Gece gündüz kuzeye ordu göndermek zorundakalmışlardı çünkü muhteşem planını tehdit eden bir şeyolmuştu.

Obould bu tehditi ortadan kaldıracaktı.

Batı tarafına bir bakış atan Tarathiel şansınızorladığını anladı; güneş neredeyse ufuk çizgisindeydive InnnovindilTe kamp kurdukları yer çok uzaktaydı.Güneş battığı zaman, elflerin keskin görüşüne rağmen,gece karanlığında uçmak pek de kolay bir işolmadığından, Gündoğumu’nu yere indirmek zorundakalacaktı.

Elf hâlâ avın yarattığı korkuyla adrenalin salgılıyordu.Aşağısındaki dağlarda koşan düzinelerce ork vardı;hatta Drizzt Do’Urden’in ne yapacağını bildiğinden çokdaha heyecanlıydı. Güçlerini birleştirip ork kabilesiniDünyanın Omurgası’na gönderdikten sonra drow yineonlardan ayrılmış, Tarathiel ve Innovindil birkaç gündüronu görmemişti. Sonra yalnız avlanan Tarathiel, Drizzt’inInnovindilTe beraber üs olarak kullandıkları mağarayadoğru ilerlediğini görmüştü. Drizzt ona el sallamıştı; bu

Page 367: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

pek de ikna edici bir şey sayılmazdı ama Tarathiel umutdolu birkaç işaret sezmişti. Drizzt kaybettiği arkadaşınınmiğferini ve -Tarathiel drow’un sırtındaki çantadan çıkantek boynuzu görmüştü- botlarını taşıyordu.

Elflerin teklifine olan direnişi kırılmaya mı başlamıştı?

Tarathiel, öncekinden küçük de olsa, Innovindil’in -veDrizzt’kıyanına başka zafer haberleriyle dönmekistemişti. O gün eve dönmeden önce kemerine en azdört düşmanın kafasını asmak istemişti.

Şimdiden iki tanesini elde etmişti ve altında itişipkakışan düzinelerce hedefle amacına ulaşması pek dezor sayılmazdı.

Elf, eyerine iyice yerleşmiş ve saldırmak üzere yayınıhazırlamıştı ama orklar dar bir taş yola sapmış vegözden kaybolmuşlardı. Tarathiel, Gündoğumu’nuyarığın etrafında dolaştırmış ve yaratıkların hâlâkoşuyor olduğunu görmüştü. Atını çevirmiş, yayınıkullanabileceği bir nokta arayarak yolu izlemişti.

Yayı boşaldı ama hem yol hem de orklar sağakıvrıldığından isabetli bir atış olmadı. Grubun üzerindengeçip gitmemek için elf bir kez daha dönmek zorundakaldı.

Kısa süre sonra orklar yeniden onun görüşalanındaydı ve fırlattığı ok üçüncü yaratığı da öldürdü.

Atına tekrar geniş bir daire çizdirmek zorunda kaldı.Tarathiel batıya, batan güneşe baktı ve çok vaktikalmadığını anladı.

Page 368: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Yeniden kaçan orklara doğru yöneldi. Yol dağkenarına doğru iniyor ve açık bir meydana çıkan iki kayaparçası arasında birden kesiliyordu. Tarathiel gediktençıktıkları an onları yakalayacağını düşündü ve içlerindenhangisinin mağarasına giden yola saptığına baktı.

Dördüncü orku da öldürmeye can atarak, yüzüneyayılan bir gülümsemeyle Tarathiel, Gündoğumu’nugediğin üzerine doğru hızla yükseltti.

O bunu yaptığı an önünde çapraz bir şekilde biruçtan öbür uca uzanan iki uzun sopa belirdi.

Gündoğumu onu sağ tarafından yarıp geçinceyekadar elf, sopaların arasında bir ağ olduğunuanlamamıştı.

Kanatlı at şaşkınlıkla kişnedi ve baskıyla kıvrılankanatlarıyla ikisi birden yuvarlandı. Biraz ilerlediktensonra sopalar bu kez arkalarında belirdi, onları ağıniçine aldı ve tuzak doğruca yere indi.

Yere düştükleri an Tarathiel, Gündoğumu’nun altınakıvrıldı; kılıcını çıkarmak için atın altındaki boşluktanyararlanıp ağı kesmeye başladı. Birkaç hamleden sonraelf dışarı çıktı. Düşmanların hızla ona yaklaşıyorolduğunu düşünerek çevresine baktı. Sopları tutanlarınorklar değil de bir çift ayaz devi olduğunu görüncenefesini tuttu.

Gerçi kendisine yaklaşmıyorlardı bu yüzden Tarathieldöndü ve Gündoğumu’nu serbest bırakmak için hızlaağın üzerinde çalışmaya başladı.

Page 369: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Çevresinde meşaleler yanınca durdu. Durdu vedüşürüldüğü tuzağın ciddiyetinin farkına vardı.

Elf yavaşça tepinen attan uzaklaştı ve meşaleleritutan bir grup çirkin orku görünce Gündoğumu’nunönünde durup kılıcını çıkardı. Onu oyuna getirmişlerdi.Gündoğumu’nu ve kendisini oradan nasıl çıkaracağınadair en ufak bir fikri bile yoktu. Kendini kurtarmak içinçabalayıp duran atma baktı; kesinlikle yeterince hızlıdeğildi. Elf onun yanına gidip ağın daha büyük birkısmını kesmesi gerektiğini biliyordu ve ona doğrudöndü.

Ya da dönmek üzereydi.

Önünde, ork hattının ortasında öyle güçlü ve öylegörkemli bir yaratık belirdi ki Tarathiel dönemedi.Güzelce işlenmiş, iri çivilerle kaplı madeni bir zırh giyenve kuru kafa şeklinde ince uzun göz delikleri ve parlakdişleri olan miğfer takan gösterişli ork bir adım öne çıktı.

Tarathiel, zalimin sağ omzunun arkasından çıkankocaman bir kılıcın oymalarla süslü kabzasını gördü.

“Obould!” diye haykırmaya başladı diğerleri. “Obould!Obould! Obould!”

Bu, tıpkı Silver Marches’taki diğer tüm yaratıklar gibiTarathiel’in de bildiği bir isimdi; güçlü bir cüce kalesiniyıkan bir ork kralının adıydı.

Tarathiel ağa ve Gündoğumu’na dönmek istedi. Bunuyapması gerektiğini biliyordu ama yapamadı.

Gözlerini Kral Obould Bol-Ok’un görüntüsündenalamadı.

Page 370: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

İri yarı ork kalın sağ kolunu oymalı kılıç kabzasınauzatıp Tarathiel’e doğru bir adım attı. Ork yavaşçakolunu arkaya götürdü ve muhteşem kılıcını çekti.Silahını kınından çekip yatay bir şekilde tutarak başınınüzerine kaldırdı. Bir yandan hızını kesmeden yürümeyedevam ediyor ve -Tarathiel’in miğferdeki geniş gözboşluklarından görebildiği kadarıyla-ifadesini hiçdeğiştirmiyordu; kararlı yaratık silahını yanına indirdi.

Bıçak hayat buldu.

Tarathiel boşta kalan sol elini sırtına; hançerininkabzasına doğru götürdü. İzleyenleri şaşkına çevirmekve Gündoğumu’na dönmesini sağlayacak zamanıkazanabilmek için orku çabucak avlaması gerektiğinibiliyordu. Korkularını bir kenara bırakıp yaklaşan orkadikkatle baktı; açıkta kalan bir alan arıyordu; açıktakalan herhangi bir alan…

Sadece kan çanağı gözleri açıktaydı kolay bir hedefdeğildi ama Tarathiel’in başka şansı yoktu.

Kemerindeki hançeri çıkardı ve kolunu yana götürdü;ucu koluna değen bıçağı eliyle saklıyordu.

Obould o an sadece on beş ayak uzağmdaydı;yavaşlamıyor, konuşmuyordu.

Tarathiel’in kolu öne doğru salındı; küçük hançerdöne döne ilerliyordu.

Obould yana kaçmak ya da hançere engel olmak içinbir hamle yapmadı ama aniden kasıldı ve gözünü bilekırpmadan ona bakmaya başladı.

Page 371: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Tarathiel, atışının zalimi devireceğinden emin, hemenGündoğumu’na doğru ilerlemeye başladı ama daha biradım attığı anda çarpmanın etkisini hissetti. Hançerinucu çelik camdan yapılma yarı saydam kalkana çarpmışve zararsızca yana sekmişti.

O korkunç miğferin kafatasının ardındaki Kral Obouldsırıtıp büyük bir şevkle hırladı.

Tarathiel adım atmayı bırakıp orkun ani hücumuylayüzleşmek üzere döndü. Orkun muhteşem kılıcınıbeklenmedik bir şekilde sa-vurunca eğildi ve önündengeçen alevlerinin sıcaklığını hissetti. Elf kendi kılıcınıObould’un karnına savurarak öne doğru çıktı.

Ama ork geri çekilmedi, zırhına güveniyordu, hattakendi kılıcını iki eliyle kavrayarak öne doğru geldi vekılıcını çapraz tutarak öbür tarafa savurdu.

Tarathiel’in kılıcı orka isabet etmedi ama metal zırhtasaldırabileceği yeni bir boşluk aramaya başlamadanönce kendini yana doğru kayarken buldu; dönerekhareket ederken bedenindeki tüm kaslar orkun zalimkılıcından kaçmaya çalışıyordu.

Dönüşünü tamamlayamadan sırtını Obould’adöndüğünde elf öne doğru hızlı bir adım attı. İzlendiğinibiliyor, düşmanının açlığını hissediyordu ve kendisinedoğru ilerleyen Obould’u gördüğü an birden çömelipdönüşünü tamamladı. Elf tekrar döndü ve kılıcınıObould’un sırtının aşağısına doğru savurdu. Ork onuyakalamak için dönerken inledi; muhteşem kılıcı alevlersaçarak büyük bir vahşetle havayı kesti.

Page 372: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Tarathiel, kolları iki yana açık kendini geriye doğruatarken ayağını kaldıramadı; yerinden bile oynatamadı.Aşağı doğru yuvarlandı ve yere düşerken ölüm saçanalevli kılıç göğsünü ve yüzünü sıyırdı. İnanılmaz birçeviklik ve bacak gücüyle elf tekrar doğruldu ve kılıcınıbir kez daha savurdu.

Keskin elf bıçağı ork kralının siyah bıçağına çarpıncakıvılcımlar çıktı; bu hamlelerden herhangi biri Obould’azarar verdiyse de ork bunu belli etmiyordu.

Muhteşem kılıç bir kez daha yükseldi ve Tarathiel birkez daha arkaya düştü ve bu zorlu hamleden akıllıcaatılan bir geri adımla kurtuldu. Obould bir kez dahadönmedi ve sadece kılıcıyla inatla onu takip etti.

Ama Tarathiel’in bir üstünlüğü vardı; daha hızlıydı vehata yapmazsa bu korkunç kılıçtan uzak durabileceğinibiliyordu. Zamanı çok iyi kullanmalı, bulabildiği herfırsatı değerlendirmeli ve yüce orku alt etmeyiummalıydı. Kendini savunarak savaşmalı, o ağır kılıçObould’un güçlü kollarını yorup aşağı indirmeyezorlayıncaya kadar düşmanından hep bir adım ilerideolmalıydı, böylece zırhın zayıf noktasını ve orkunüzerinde ölümcül bir yara açabileceği bir yer bulabilirdi.

Tarathiel tüm bunları anında kavramıştı ama ağınaltında debelenen Gündoğumu’na bakmak ona zamanınkarşılayamayacağı bir lüks olduğunu hatırlattı.

Obould tekrar harekete geçti. Elf aniden yana kaydıve savrulup duran o muhteşem kılıcın etrafında döndü.Güçlü kılıcın onu takip ediyor olduğunu anlayınca elf

Page 373: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

yüzüstü yere uzandı ve onu yere devirebileceğimdüşünürek orkun kalın bacaklarına doğru kıvrıldı.

Birkaç sağlıklı meşeyi aynı anda devirmeye çalışsada yine böyle olurdu; Obould bir adım bilekımıldamamış ve orkun bacaklarına yaptığı hamleyleelfın kollan uyuşmuştu.

Tarathiel şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışır veorkun bacakları etrafında dolanmaya devam ederkenkendisini takip eden kılıca yakalanmamakta oldukçabaşarılıydı. Tekrar doğruldu ve Obould karşısınadikildiğinde kendini savundu. Ani bir kükremeyle orkyeniden saldırdı; Tarathiel onun etrafında sıçrayarakdans ediyor ve ona saldırabileceği bir alan, Obould’unyorulduğuna dair en ufak bir işaret arıyordu.

Ama şaşırtıcı bir şekilde ork sadece devinimkazanıyor gibi gözüküyordu.

Innovindil, Tarathiel’in çoktan geri dönmüş olmasıgerektiğini bilerek, batan güneşe üzüntüyle baktı.Düşmanlarla karşılaşabileceğini düşündüğü yere gidipona yardım etmek üzere yola çıkmıştı.

Ama ondan hiçbir iz yoktu.

Ve güneş batıyordu; bu, pegasusu yere indirecekti.“Neredesin aşkım?” diye fısıldadı dişi gece rüzgarına.

Kuzeyinde karanlık bir siluetin hareket ettiğini gördüve gülümsedi; Drizzt Do’Urden’in yanında olduğunubilmek onu bir şekilde rahatlatıyordu.

Kendi kendine Tarathiel’in yakınlarda olmasıgerektiğini mırıldandı ve cesur arkadaşının daha önce

Page 374: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

pek çok gece orkların peşine düştüğünü hatırlattı.Tarathiel orkları öldürmeyi nasıl da seviyordu! Innovindilöfke ve çaresizlikle iç geçirdi; kendisini bu kadar üzdüğüiçin ona kızacağına sessizce söz verdi.

Kuzeybatıyı daha iyi görebileceği bir dağ sırtınadoğru ilerledi.

Bir şimşeğin sesini andıran haykırışı duydu. Hepsi birağızdan “Obould! Obould! Obould!” diye çatlaksesleriyle haykırıyordu; başta neden bahsettiklerinianlamasa da etrafta ork, hem de çok fazla ork olduğunufark etmişti. Normalde bu düşünce elfı yavaşlatmazdı.Normalde Tarathiel’in yakınlarda bir yerde saklandığını,en yakın kuvvetlere saldırabilece-ği bir an kolladığını,hatta ikisinin beraber alt edebileceği bir zayıf noktaaradığını düşünürdü. Fakat bir şekilde Innovindil birşeylerin ters gittiğini, Tarathiel’in bir kayanın ardınageçmiş güven içinde oturuyor olmadığını hissediyordu.

Belki de ısrarla “Obould! Obould!” diye bağıran; aç vecoşkulu bir tonu olan ses yüzündendi. Belki de sadecekaranlık gecenin uzayan gölgelerinden kaynaklanıyordu.Sebebi ne olursa olsun Innovindil kendini kayalıkyamaca doğru bütün gücüyle koşarken ve ister istemezsürekli yinelenen o haykırışlara yaklaşırken buldu.

Sonunda dik kayalıkları aşıp kuzeydeki dağ sırtınageldiğinde elfin kalbi duracak gibi oldu. Önünde uzanankayalık vadide geniş bir daire oluşturan ve süreklibağıran sayısız orkun meşalesi yanıyordu.

Innovindil ismi tanıdı ve neler olup bittiğini anladı.Gözleri ork hattını ve oluşturdukları daireyi taradı; kalbi

Page 375: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

durmak üzereydi. Yana sıçrayıp yere eğilen vekıvılcımlar saçan kılıçtan sadece yarım adım öndeduran Tarathiel’i gördü. Onun arkasındaki gölgelerde deiçine sıkıştığı ağda debelenip duran Gündoğumu vardı.

Güçlükle nefes alan Innovindil savaşçıların dansı veonları izleyenlerin görüntüsüyle büyülenmişcesine taşauzandı. Aşkı, arkadaşı eğiliyor, yuvarlanıyor, güzelcedönüyor, sertçe saldırıyor, kılıcından kıvılcımlarçıkıyordu.

Sonra tekrar eğiliyordu ve muhteşem kılıç onun tamüzerinden geçiyordu.

Innovindil orkların oluşturduğu daireye baktı; içinegirebileceği, bir şekilde Tarathiel’in yanına gidebileceğibir yol arıyordu.

Günbatımı’nı yeni mağaralarında bıraktığı içinkendine sessizce küfür etti ve uçan atını almak için hızlageri dönmeyi düşündü.

Ama Tarathiel o kadar uzun süre dayanabilir miydi?

Innovindil güneye doğru ilerlemeye başladı sonradurdu ve yeniden kuzeye döndü. Başka bir şansıolmadığını fark etti ve böylece dönüp arkasına bakıp, elftanrılarına Tarathiel’i korumaları için dua ederek, tekrargüneye; mağarasına doğru ilerledi.

Aniden durdu; kavganın yoğunluğu, dans, onu birkez daha büyülemişti. Tarathiel, Obould’un yanınagitmiş ve ona sertçe vurmuştu; muhteşem kılıç arkasıdönük elfın önüne inmişti. Ateş kılıcı birden parlayınca

Page 376: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Innovindil gözünü kırpmış; Tarathiel’in de aynısınıyaptığını anlamıştı.

Tarathiel’in bir an için gözlerinin karardığını ve sonkıvılcımın bıçağın hâlâ aşağıda durduğunu düşünmesinisağladığını fark eden Innovindil’in gözleri yerindenfırladı ve kadın sessiz bir çığlık attı.

Oysa bıçak aşağıda değildi. Havada ve öbürtaraftaydı.

“Obould! Obould! Obould!” diye haykırdı orklar güçlüve kurnaz liderleri için.

İri yarı ork öne çıktı ve muhteşem bir çapraz hamleyaparak kılıcını aşağı indirdi.

Tarathiel geri çekilmişti, uçamayacağına göreInnovindil onun bir şekilde menzilde kaldığına anlamıştı.Bunun imkansız olduğunu biliyordu ama işte hâlâ orada;ork kralının önünde duruyordu.

Bu hamle nasıl ıskalamış olabilirdi ki?Iskalamamıştı… Iskalamış olamazdı.

Nefes almayan, hareket etmeyen Innovindil,Tarathiel’e baktı; orada öylece duruyordu ama buncamesafeden bile kadın onun allak bullak bir ifadeye sahipolduğunu görebiliyordu.

Kılıç ıskalamamıştı; güçlü darbe Tarathiel’in köprücükkemiğinden aşağı doğru inmiş, soldan sağa doğrukaburgalarının altına uzanmıştı. Hâlâ orka bakmayadevam ederken gövdesi sola doğru ayrılmış, bacaklarıbedeninin altında bükülmüş ve yere düşmüştü.

Page 377: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Orkların “Obould! Obould! Obould!” diye haykırışlarıyükseldi.

Innovindil de çığlık attı. İnce kılıcını çekip kayalıkyamaçtan aşağı inmek üzere harekete geçti.

Birden biri onu sıkıca kavradı ve yere çarpmadan,şaşkınlıkla haykırmadan önce ince ama güçlü bir elağzını kapadı. Kulağına fısıldayan sesi fark etmedenönce boşuna debelenip durdu.

Drizzt Do’Urden yerde sıkıca üstüne kapanmıştı; onututuyor, sonunda kadının bütün kasları rahatlayıncayakadar, her şeyin yoluna gireceğini söylüyordu.

“Yapacak hiçbir şey yok,” dedi drow defalarca.“Yapabileceğimiz hiçbir şey yok.”

InnovindiPi yukarı çekip yanına oturttu ve ikisi birlikteork kralının, Tarathiel’in ikiye ayrılmış bedenini bir kezdaha avladığı, Gündoğumu’nun üzerine, atı iyice yereseren, daha çok ağın atıldığı, bir yığın ork ve devinmeşalelerin ışığında neşeyle dans ettiği kayalık vadiyebaktı.

Çift, olanlara inanamaz bir halde, orada uzun, çokuzun bir süre oturdu. Drizzt kadını elinden geldiği kadarsıkı tutsa da

Innovindil’in omuzları keder ve ümitsizlikhıçkırıklarıyla sallanıyordu.

Bakışları önündeki korkunç sahneye mıhlandığındanbunu göremiyordu ama arkasındaki Drizzt de onunlabirlikte ağlıyordu.

Page 378: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Obould’un kılıcının inişini gördüm.Savunmasız kalbimle, arkadaşlarımı bir kez daha

tehlikeye atarak, bunu izledim ve kalbim bir kez dahaikiye ayrıldı. Her şey yeniden en korunmasız ve enhassas yerlerime saplanan acılarla, düşenarkadaşlarımın yanıp sönen görüntüleriyle noktalananbir karışıklık girdabına dönüştü. Onları durdurmak içinöfkeden bir taş duvar örebilirim, biliyorum. Gözlerimi vekalbimi saklamak için bunu yapabilirim; ama burahatlama ödenen bedele değer mi, ondan emindeğilim. Benim ikilemim bu.

Tarathiel’in ölümü Tarathiel’le ilgiliydi. Bu çok açık,bunu biliyorum ama çoğunlukla kendime bu gerçeğihatırlatmam gerekiyor. Dünya benim oyun bahçemdeğil; zevklerimin ve acılarımın gösterisi ya da Drizzt Do‘Urden ‘in aklındaki soyut bir düşünce de değil.

Bruenor ‘un düşüşü Bruenor için benim içinolduğundan çok daha acıydı. Zaknafein ‘inki vediğerlerininki de öyle. Bu gerçeğin yanı sıra benim kendihassaslığım, olayları algılayış şeklim, acılarım vekarmaşıklığım var. Dünyayı sadece kendi gözlerimizdengörebileceğimizi düşünüyorum.

Empati ve sempati vardır; bir arkadaşın ve hatta birdüşmanın güçlü olduğunu görmek için genelde bilinçlibir çaba harcanır; bu, kendi istek ve ihtiyaçlarımızınötesinde yer alan gerçeklik ve adalet kavramları içinönemli bir unsurdur ama sonunda ve en temeldehepimiz bireyselliğe döneriz; tanık olduğumuz her şey,

Page 379: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

bir başkası için çok kritik bir an bile olsa, bizediğerlerininkilerden çok daha önemli gelir.

Bu farkındalığın içinde reddedilemeyecek bir bencillikvar ama bu gerçekten kaçmıyorum çünkü bu gerçekkarşısında ne ben ne de bir başkası herhangi bir şeyyapabilir. Sevdiğimiz birini kaybettiğimiz zaman ıstırapbize de aittir. Kızının ya da oğlunun acı çektiğini görenbir ailenin yaşadığı keder, eminim ki, çocuğunkindençok daha fazladır.

Böylece, bu bencilliği kucaklayarak kendime Tarathiel‘in düşüşünün bir uyarı mı yoksa bir test mi olduğunusoruyorum. Kalbimi açma cesaretini gösterdim veparamparça oldu. Daha önceki o varlığa; bu kadar acıçekmemek için ruhunu taşla saran o kişiliğe yeniden mikayıyorum? Yoksa bu ani ve beklenmedik kayıp, kaderinzalimliğini kabul edip ona yüklenebileceğimi; bugörüntülerin acısı karşısında inançlarıma, prensiplerimeve umutlarıma sımsıkı sarı-labileceğimi ruhumagösterebilmek için yapılan bir test mi?

Farklı derecelerde de olsa bu seçimi hepimizinsürekli yaptığını düşünüyorum. Her gün, on günde bir,bir sıkıntıyla karşılaştığımız zaman ikiye ayrılan bir yolagiriyoruz. Ya önceden seçtiğimiz -daha iyi ve dahaumutlu zamanlar için kararlılıkla ilerlediğimiz prensiplereve inanca dayanan-rotaya devam ediyor ya da görecelibir şekilde daha kolay ve uygun olan hem ruhsal hemde fiziksel bir savunmaya geçiyoruz. İnsanlar ve hattatoplumlar bazen acıya ve korkuya kendilerini kapayarak,özgürlüklerini feda ederek ve prensiplerinin yerineişlevselliği koyarak tepki verir.

Page 380: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bruenor ‘un düşüşünden beri yaptığım bu muydu?Dönüştüğüm bu avcı yaratığı acının önüne geçebilmekiçin uyguladığım basit bir taktik mi?

Yıllar önce Gümüşay ‘doyken bölgenin tarihiniaraştırma, yüzyıllar boyunca yaşanan savaşlara omuhteşem halkın verdiği tepkileri görme şansımolmuştu. O dönemde tehlike altında olan Gümüşaykapanıp aydınlık prensiplerini - özellikle de bireylerindavranışlarının bireylerinin namından daha önemliolduğu düşüncesini-bir yana koyduğunda tarihçilermerhametli davranmadı ve mirasları parıldamadı.

Bence, varlığımın farkına varanlar, Drizzt Do ‘Urdeniçin de aynısını söyleyecektir.

Daha önceden Tarathiel ve Innovindil ‘in konakladığımağarada şimdi acı çeken Innovindil’le birliktekalıyorum. Orada küçük bir havuz var ve o havuzdakiyansımama her bakışımda tuhaf bir şekilde ArtemisEntreri ‘yi hatırlıyorum. Avlanan, tepki veren, kendinisavunan, taş kalpli yaratık olduğumda ona dahayakınım. Bir toplumu ya da kendimi savunmak için,doğru yanlış, iyi kötü ayrımı yapma derdinde olmadan,sadece öfkeyle düşmanlara saldırdığımda ilk kez MithrilSalonu ‘nun duergar tarafından kontrol edilentünellerinde karşılaştığım bu mahrem ve hissiz yaratığaçok daha yakın oluyorum. O anlarda bıçaklarıma nebilinç rehberlik ediyor ne de güçlerini adaletten alıyorlar.Hayır, acı onlara rehberlik ediyor; güçlerini öfkedenalıyorlar. Kendimi kaybediyorum.

Page 381: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Yolun karşısındaki sevgili Tarathiel’inin kaybı içinhâlâ ağlayan Innovindil ‘i görüyorum. Kederden veyaşadığı kayıptan kaçmıyor. Onu kucaklıyor ve varlığınayerleştiriyor ve o kendisine değil de kendisi ona sahipolabilsin diye onu bir parçası haline getiriyor.

Aynısını yapacak güce sahip miyim?

Olabilmek için dua ediyorum; çünkü sadece acıdangeçerek kurtulabileceğimi artık biliyorum.

- Drizzt Do ‘Urden

UMUTSUZ ZAMANLARIN ÇAĞRISI

“Uh, oh,” diye fısıldadı Nanfoodle, Shoudra’ya.

Kadın ona baktığında küçük gnom çenesiyleuçurumun kenarında toplanmış konuşan bir grup cüceyigösterdi. Torgar, Shingles, Catti-brie, Wulfgar, Banak veFelbarr Kalesi’nden olan Tred de oradaydı. Tred, hiçşüphesiz Pikel’in ve Mirabar’h ikilinin sözüyle MithrilSalonu’ndan yeni dönmüştü.

Onlarla hemen hemen aynı anda Banak ve diğerleride gnom ve Shoudra’ya dönüp onları selamladı; yüzifadeleri her şeyi açklıyordu.

Page 382: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Gitme zamanımız geldi,” diye fısıldadı Shoudra veNanfoodle’in kolunu kavradı. “Hayır,” diye karşı çıktıgnom kendini geri çekerek. “Hayır, kaçmayacağız.”“Hafife alıyorsun…”

“Onlara buradaki sorunlarında yardım ettik. Cücelerbunu takdir edecektir,” dedi Nanfoodle ve gruba doğruyürümeye başladı.

“Başından beri biliyordum,” dedi TorgarHammerstriker, Nanfoodle ve arkasında tedbirli birşekilde yürüyen Shoudra onlara yaklaştığında. “Hâlâ olanet Marki hakkındaki gerçeği göremiyorsunuz.”

“Kaçmadık, öyle değil mi?” diye yanıtladı Nanfoodle.“Ağzını kapalı tutsan iyi edersin küçük adam,” dediShingles; ses tonu tehditkar olduğu kadar dürüst vehatta sempatikti. “Sırası gelmişken… Başınız belada.Bu halk size adil davranacaktır ve sizi evinize mümkünolduğu kadar çabuk gönderecektir.”

“İstediğimiz şey eve gitmek olsaydı bunu çoktanyapardık,” dedi inatla Nanfoodle. “Ama yapmadık.”

“Çünkü budalasınız?” dedi Torgar.

“Çünkü burada yardımımız dokunabileceğineinandık,” diye karşı çıktı Nanfoodle.

“Bize mi, orklara mı?” diye araya girdi BanakBrawnanvil, “Buraya metalimizi mahvetmeye geldiniz;bunu Vekil Regis’e kendin söyledin.”

“Bu ork kuvvetlerinden haberimiz olmadan önceydi,”diye açıkladı Nanfoodle.

Page 383: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kendisine gerçeğe inanmasını söyleyerekodaklanmaya, sakinleşmeye ve nefesini düzenlemeyeçalıştı.

“Bu bir şey değiştirir mi?” diye sordu Banak.

“Buraya tam olarak sizin dediğiniz şeyi yapmak üzerealdığımız emirler doğrultusunda geldik,” diye itiraf ettiShoudra Stargleam. Öne çıkıp Nanfoodle’in yanmageçti ve kendini Banak’ın etkili bakışlarından sonundaküçük arkadaşına rahatlatıcı bir karşılık verebilecekkadar uzun süre kurtarmayı başardı. “GidişinizMirabar’da büyük bir korku ve endişe yarattı,” diyedevam etti; doğrudan TorgarTa konuşuyordu. “Veşehrimizi fazlasıyla zayıf düşürdü.”

“Bu benim sorunum değil,” diye cevapladı inatçıcüce.

“Hayır, değil,” diye itiraf etti Shoudra, “Halkınıkorumak Marki’nin görevi.”

“Arkadaş ve düşman arasındaki bir ayrım yapabilirseçok daha iyi korur,” diye kısa ve kalın parmağınıShoudra’ya doğrultarak cevapladı Torgar.

Kadın onu sakinleştirmek için kollarını kaldırdı vehafifçe havaya vurdu.

“Şimdi yeniden tartışmanın sırası değil,” dedi.“Gördüğüm kadarıyla her şeyin sırası olabilir,” dediTorgar. “Buraya sabote etmeye gelmedik…” diyekonuşmaya başladı kadın.

“Küçük olan bunu itiraf etti,” dedi Tred; haberleriuçurumdakilere getiren oydu.

Page 384: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“…Araştırmaya geldik,” diye devam etti Shoudra.“Mirabar için herhangi bir tehlike olup olmadığınıöğrenmeliydik; eminim bunu anlayabilirsiniz. Belki degöç eden cüceler bize gücenmişti ve arkalarında biryığın Battlehammer Ta şehrimize geri dönebilirlerdi.”

“Saçmalıyorsun,” dedi Torgar.

Shoudra cevap vermeye yeltendi; sonra iç geçirdi vebaşıyla onayladı.

“Mirabar’ın güvenliğinden sorumlu olan MarkiElastul’un bakış açısıyla konuşuyorum,” diye açıkladıkadın. “Dediğim gibi,” diye kuru bir cevap verdi Torgar.

“Mirabar’ın var olan tehlikesi dışında herhangi birtehditle karşılaşmadığımız sürece o formülü aslakullanmazdık; zaten ne Nanfoodle ne de ben böyle birşeyle karşılaşmayı bekliyorduk. Ayrıca Nanfoodledevlerin mancınığına zarar vermek için yine bu formülükullandı. Yardımımızı bu kadar çabuk mu unuttunuz?”

“Tabii ki hayır,” dedi Banak. “Ve bu her şeyi daha daacı bir hale getiriyor. Burada bir savaştayız; yadüşmanımız ya da arkadaşımız olabilirsiniz. Kandökülürken orta bir yol söz konusu olamaz.”

“Arkadaşınız,” dedi Nanfoodle hiç tereddüt etmeden.“Eve gidebilirdik ama gitmedik. Bekçi Vadisi’ndeözgürdük ve Mithril Salonu’na hiçbir haber ulaşmadanönce batıya gitmiş olabilirdik ama ortak düşmanımızlasavaştığınızı bilirken bunu nasıl yapabilirdik ki? Sizegerçekten yardımımız dokunacağını bilirken bunu nasılyapabilirdik? Regis’e sarhoşken söylediğim sözleriyargılamayın; Mithril Salonu’nun metallarini zehirlemeyi

Page 385: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

hiçbir zaman istemedim. Mirabar’dan çıktığım andanitibaren direndiğim ve sadece amacını saptırmak üzerehareket ettiğim bir görevdi. Bunların hepsi TorgarHammerstriker ve Shingles McRuff’un arkadaşı olanShoudra Stargleam için de geçerlidir.”

Banak, Tred, Catti-brie ve Wulfgar her beraberMirabar cücelerine döndü; çift Nanfoodle’in açıklamasınıdoğrulayarak başlarını salladı.

“O zaman ne yapmamı istiyorsun küçük adam?” diyesordu Banak, “Mirabar’a özgürce gitmene izin mivereyim?”

Nanfoodle, Shoudra’ya baktı ve sonra gülümseyerekyeniden cüceye döndü.

“Hayır,” dedi ısrarla. “Beni Regis’e götürün vegerekirse bunu ellerimi zincirleyerek yapın.”

Ellerini cüceye uzattı ama o sadece onları geri itti.

“Burada bize yardım ettiniz. Bize ihtiyacımız olanzamanı kazandırdınız,” dedi Banak, “Kaçmakistiyorsanız tam zamanı. Siz yeterince uzaklaşıpmesafeyi açmcaya kadar başka tarafa bakarız.”

Nanfoodle cüceyle göz göze gelmeden önce bir kezdaha Shoudra’ya baktı.

“Size yardımımız dokunmayacağından emin olsaydıkbu cömert teklifinizi kabul ederdik iyi kalpli cüce,” dediNanfoodle ve yeni kütüklerin getirildiği dağ sırtına bakıpekledi: “Bu devlerin üstesinden gelmek zorundasınız vesize bu konuda yardım edebileceğimi düşünüyorum.

Page 386: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Dolayısıyla hayır, kaçmayacağım ve Vekil Regis’invereceği hükmü kabul edeceğim.”

“Küçük adamın bir planı varmış gibi duruyor,” dediCatti-brie. Nanfoodle daha da gülümsedi.

Regis rahat iskemlesinde arkasına yaslanıp elineçenesine koydu ve Nanfoodle’in yere serdiği harita veşemalara baktı. “Anlamıyorum,” diye itiraf etti veShoudra’ya baktı.

Kadın da aynı şekilde aklı karışmış gözüküyordu vecüceye cevap olarak sadece omuz silkebildi. “Hep böyleanlaşılmaz biri midir?” diye sordu cüce.

“Her zaman,” diye itiraf etti Shoudra.

Regis’in yanında oturan Ivan Bouldershoulder,Nanfoodle’in kendisine verdiği şemaları dikkatleinceliyordu ve diğer üçünün kendisine bakıyor olduğunuanlaması biraz zaman aldı.

“Oldukça kolay,” dedi cüce onlara; özellikle deRegis’e. “En azından kutu öyle. Kullanımı kolay bir alet.”“Ucu açık metal silindirler ondan daha karmaşık değil,”dedi Nanfoodle.

“İstediğin rakam hariç anlaştık,” dedi Ivan ve Regis’ebaktı. “Bunu zamanında tamamlayabilmek için Mithril

Salonu’ndaki bütün ocakları gece gündüz çalıştırmangerekiyor.” Regis başını salladı; itiraz etmekten çok aklıkarışmış gibiydi. “Haklıysam…” diye söze başladıNanfoodle.

Page 387: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Bu tünellerin açık olup olmadığını bile bilmiyorsun,”diye cevapladı Regis. “Ayrıca orada ne bulacağın dabelli değil.”

“O zaman en azından gidip bakmama izin ver,” dedignom.

“Emin oluncaya kadar demircilerimi işe koşamam,”diye cevapladı vekil.

İtiraza ya da daha doğrusu itiraz etmek için kullanılansözcüklere rağmen Nanfoodle’in gülümsemesi bütünyüzüne yayıldı.

“Tamam, git,” diyerek yumuşadı Regis. Harita veşemalara bakıp başını aşikar bir alay ve inançsızlıklasalladı. “Aptalca bir ayak işine benziyor ama yapacakdaha iyi bir işimiz yok.”

Nanfoodle mutluluk ve coşkuyla sallanıyormuşcasınadefalarca eğilip selam verdi; aslında güç sahibi biriçılgın tekliflerini değerlendirme fırsatı verdiğinde hepböyle olurdu. Sonunda bir usta olarak ünü MithrilSalonu’na yayılan Ivan’a bakmayı başardı.

“Kutuyu inşa edecek misin?” diye sordu.

“İhtiyacım olan her şeye sahibim,” dedi cüce, “sualevi iksiri dışında.”

“Zamanı geldiğinde o sorunu çözeceğim,” diyeteminat verdi Nanfoodle. “Kardeşini nerede bulabilirim?”diye sorarken gnomun yüzündeki parlaklık söndü.

“Karanlıkta,” diye cevapladı Ivan, “onu tünele berabergitmeye ikna etmende başarılar dilerim. Şu an pek bir

Page 388: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

şey yapacak hali yok.”

“Göreceğiz,” dedi Nanfoodle.

“İzninizle, Efendi Brawnanvil’in yanına dönmeliyim,”diyerek araya girdi Shoudra.

“Bana itiraf ettiği şeyden sonra size hâlâ güvendiğimiçin kendimi aptal gibi hissediyorum,” dedi Regis kadına.“İkinizi de zincire vurmalı ve Marki Elastul’ungüvenliğiniz için yüksek bir fidye ödemesinisağlamalıydım.”

Shoudra ona gülümsedi ve “Ama bunuyapmayacaksın,” dedi.

“Banak’ın yanına git,” dedi Regis küçük elinisallayarak.

Shoudra pdadan çıkmak üzereyken zarif vekil“Teşekkürler,” dediğinde dönüp ona baktı.

Odadan çıkan kadın kendi kendine, Mirabar’adöndüğünde Marki Elastul’un bu komşu vemüttefiklerine karşı olan her adımına engel olacağınasöz verdi.

Kapıya doğru ilerleyen Nanfoodle hafif bir “Oooo,”sesi duydu ve zavallı cüceye duyduğu şefkatle bir adımgeri çekildi. Gnom kapıyı çalmak üzere küçükyumruğunu kaldırdı ama sonra elini ejderha şeklindekikapı koluna koyup sessizce mandalı çevirdi. Kusursuzbir şekle sahip, iyi yağlanmış kapı açılırken hiç sesçıkartmadı.

Page 389: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Pikel, odanın ortasında başını öne eğmiş oturuyor,kalan eliyle odanın taş zeminine soyut şekiller çiziyordu.Yeşil sakallı cüce o kadar dalgındı ki kendisine yaklaşanNanfoodleT fark etmedi bile.

Cüce arada sırada ağlamaklı bir “Ooo!” sesiçıkarıyordu.

“Hâlâ acıyor mu?” diye sessizce sordu Nanfoodle.Pikel başını kaldırıp ona baktı.

“Uh, uh,” dedi ve kopan kolundan kalan parçayıNanfoodle’a doğru salladı.

“O halde üzgünsün,” dedi Nanfoodle ve Pikel onabunun yeterince açık olduğunu beliten bir ifadeyle baktı.“Artık Battlehammer Klanı için yapabileceğin hiçbir şeyinolmadığını mı düşünüyorsun?” “Eh?” diye cevapladıyeşil sakallı cüce.

Elini kaldırıp parmaklarını oynattı. “Hâlâ büyüyapabiliyorsun demek?” “Evet, evet,” dedi Pikel.

“Burada; yerde oturmuş ne yapıyorsun?” diye sordugnom.

Öne doğru ilerleyip yerde oturmaya devam edenPikel’in üzerine eğildi ve cücenin sadece elini taşınüzerinde dolandırmadığını, taşı da hareket ettirdiğinifark etti. Pikel için düşündüğü şeylerden biri de tamolarak bu olduğundan Nanfoodle’in yüzüne birgülümseme yayıldı.

Nanfoodle cücenin etrafında dolandı ve onungözlerinin içine bakabilmek için çömeldi.

Page 390: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Kardeşin benim için çalışıyor,” dedi. “Eee?”

“Bir ustaya; bir mühendise ihtiyacım var,” diyeaçıkladı Nanfoodle. “Bana IvanTn en iyilerinden biriolduğu söylendi.” “Evet. Hee hee, benim kardeeşş.”

“Ve Regis, Ivan’ın bana yardımcı olması gerektiğinetamamen katılıyor çünkü planımın uçurumuntepesindeki savaşın seyrini değiştireceğine inanıyor,”durdu ve Pikel’in ilgisini çektiğinden emin olmak içincücenin yüzüne baktı. “Onlara yardım etmek istiyorsun,öyle değil mi?”

Pikel’in yüzü karmaşıktı. “Evet evet.”

“Şu anda pek çok şeye ihtiyacım var,” diyeaçıklamaya çalıştı Nanfoodle. “Önemli şeyler yapılacakama çoğu görev cücelerin normalde alışık olduğundanbiraz daha farklı. Vekil Regis’in bu görevlerde banayardımcı olması için önerdiği bir iki isim oldu ama her işiçin sürekli tekrarlanan tek bir isim vardı.”

“Pikel?” diye sordu cüce hızla sertleşen taşlakaplanan parmağıyla kendini işaret ederek.

“Pikel,” diye onayladı Nanfoodle. Yerdeki şekillerigösterdi. “Bunun için ve de hayvanlara duyduğumihtiyaçtan dolayı; zarar görmeyeceklerini garanti ederim.Biz hızlı ve akıllı olduğumuz sürece hiçbir terslikolmayacak.” “Hee hee hee.”

Nanfoodle umutsuz cüceyi gülümsetebildiğinememnun olmuştu. Pikel’in çok ince bir ruhu olduğunudüşünüyordu; hakkında böyle hissettiği birinin bu denliacı çekiyor olduğunu düşünmek bile NanfoodleT

Page 391: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kahrediyordu. Fakat bununla beraber Pikel’in acısınınfizikselden çok duygusal olduğunu da biliyordu; onunkigibi durumlarda en büyük yarayı kişinin onuru alırdı.

Elini uzatıp Pikel’i ayağa kaldırırken “Haydi bakalım,”dedi cüceye neşeyle. “Yapacak çok işimiz var.”

“Benim sakalı çekiyorsun” dedi Brusco’nun kardeşive Mithril Salonu’nun kahraman savaş komutanınıngururlu kuzeni olan Wocco Brawnanvil.

“Çekmiyorum ayrıca çekseydim eğiliyor olurdun,buna şüphen olmasın,” diye cevapladı IvanBouldershoulder.

“Bu küçük gnom baş belasının biri,” dedi Wocco. “Buarki-buss* dediği şeyi onlar için yapmıyor, öyle değil mi?O lanet şeylerin düşmanlarından çok sana zarar veriyorolduğunu duydum.” “Hiç de değil,” dedi Ivan.

Wocco ve çevresindeki diğer demirciler rahat birnefes aldılar. Ivan sağduyulu bir şekilde davranıyordu.Eğer bu maden işçisi cüceler Nanfoodle’in aklındangeçenleri bilseydi hiçbiri memnun olmazdı.

“Yani sadece metal bir tüp istiyorsun, öyle mi?” diyesordu bir başka cüce. “Evet ama hepsi aynı kalınlıktaolmalı,” diye cevapladı Ivan. “Peki uzunluk?” “Ne kadaruzun yapabilirseniz o kadar…”

Tüm demirciler birbirine baktı.

“Ve Regis bunu yapmamızı mı istiyor?” diye sorduiçlerinden bir tanesi.

Page 392: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Üzerinde onun mührü var, öyle değil mi?” diye sorduIvan, elindeki şema, talimatlar ve Mithril Salonu’nunvekilinin imzasıyla dolu parşömeni göstererek.

“Tüm demir ocakları mı çalışacak?” diye sordu biri.

“Yukarıda savaş yüzünden tamir edilmesi gerekençok fazla silahımız var,” diye açıkladı Wocco.

“Regis’in güney tünellerine gönderdiği ekiple zatenoldukça geride kaldık.”

“Öncelikli olan bu,” dedi Ivan, “Pöh, yeterince hızlıçalışır ve düzgün bir kalıp çıkarırsanız büyük bir farkyaratırsınız!” Demirciler bir kez daha birbirine baktı amahiç değilse şimdi içlerinden bir iki tanesi konuşulanlarıbaşıyla onaylıyordu. “Kaç tane gerekiyor?” diye sorduWocco.

“Siz yeter ki yapın,” dedi Ivan.

Sırıttı ve dürülü bir parşömen daha çıkartıp diğercücelere göstermek üzere onu açtı. Üzerinde basitmetal çubuklardan çok daha karmaşık bir şekil vardı.“Petrol üzerine çalışıyorum,” dedi Ivan kıs kıs gülerek.

İri saçmalar atan eski tip barutlu bir tüfek. İng.arguebus (ç.n.)

“Bom?” diye sordu Wocco.

“Çekicimle bir hata yapmayacağımı umuyorum,” dediIvan gülerek ve diğerleri de ona katıldı. “Bom!” dedibirkaç tanesi hep bir ağızdan.

Wocco onları selamlamak üzere parşömenlerihavaya kaldırdı ve arkadaşlarını kendisine demir

Page 393: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

ocaklarına kadar eşlik etmeleri için hareketlendirdi.

Çok daha hassas bir iş yapacak olan Ivan döndü vediğer yöne; Regis’in misafir odalarının yanındaoluşturduğu küçük çalışma grubuna doğru ilerledi.

Altşehrin kuzeybatısına; az kullanılan tünellerikapatan kapılara bakacak kadar uzun süre durdu veyüzündeki gülümseme birden silindi; Pikel, NanfoodleTa beraber oradaydı.

Ivan sadece kardeşinin iyi olacağını, kalbini vekahkahasını yeniden bulacağını umabilirdi.

Pikel kısalmış kolunu havaya kaldırdı ve üzerindeoturan küçük kuş ürküp yana kaydı. Rahip cüce küçükhassas yaratığı yanına çekti ve ona güven verici sözlerfısıldadıktan sonra kolunu indirdi ve hafif, kırmızımsı birışıkla aydınlatılan geçite doğru yola koyuldu.

“Bundan emin misin?” diye sordu Nanfoodle cüceye.“Silahlanmadan pek anlamam ve büyülerimin buyaratıkları etkileyeceğinden emin bile değilim.”

Pikel cevap vermek yerine Nanfoodle’a baktı, yüzünüburuşturdu ve gnomun tünellerde tehlike yaratabileceğiiçin ateş kullanmamalarında ısrar ettiğini hatırlayarakgözlerini kapadı.

“Evet ama…” diye itiraz etmeye kalkıştı Nanfoodle.Pikel sadece “Hee hee hee,” dedi ve yola koyuldu.

Nanfoodle dönüp kendilerine eşlik edecek olan beşcüceye baktı ve onların kaygılıdan çok eğleniyorgözüktüğünü fark ederek sadece omuz silkti.

Page 394: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Sadece böcekler, küçük adam,” diye açıkladıgruptakilerden biri. “Büyükler ama yine de yalnızcaböcekler.” Gnoma teminat vermek isteyen grup,içlerinde sahip oldukları bütün ışığı sağlayan iki büyülü,parlak kılıç olan silahlarını gösterdi.

Gerçi Pikel onları ortada bir savaş olmadığına iknaettiğinden ve yedisi de yürümek yerine parlak kırmızısalgı bezleri olan iri böceklerin üzerine bindiklerinden busilahlara ihtiyaçları yoktu.

Bunlara ateş böcekleri deniyordu; genellikleKaranlıkaltı’nın maceraperest kişileri tarafından tercihediliyorlardı çünkü böcek öldükten sonra bile salgıbezleri parlaklığını günlerce koruyordu.

Tabii ki Pikel’in yöntemi çok daha pratikti; canlıböcekler aralıksız ışık saçıyordu. Tünellerde ilerlediklerisüre boyunca yeşik sakallı cüce yeni “arkadaşlarıyla”çıkardığı klik ve pat sesleriyle iletişim kurdu ve bu devböceklerden yararlı bilgiler edinmeyi bile başardı; enazından böyle söyledi.

Bu iddia doğru olsun ya da olmasın cüce arkasındakigrubu kuzeye uzanan ve leş gibi bir koku yayan oldukçatuhaf bir mağaraya götürdü. Kırmızı ışığın altındagerçek renklerini ayırt etmek zor da olsa karanlıkduvarlara renkli çizgiler yayılıyordu.

“Sarı,” dedi Nanfoodle; gnom sülfür kokusunutanıyordu. “Kuşuna dikkat et Pikel. Onun yere düşüpölmesini istemezsin.”

Pikel itiraz ederek gıcırtıyı andıran bir ses çıkardı veküçük cesur kuşunu yüzüne yaklaştırdı. Kuş neredeyse

Page 395: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

anında paniğe kapılmıştı; Pikel kulağına bir şeylerfısıldamış ve onu temiz havaya uçması için göndermişti.

Yanındaki Nanfoodle bütün işaretleri göz önündebulundurdu ve leş gibi kokan buğuya doğru ilerledi.

Tünel, yaklaştıkça sıklaşan ve sarkıtlarla birleştikçetekrar açılan dikitlerle dolu geniş bir odaya çıkıyordu.İnce bir duman odayı doldurdu ve dayanaklı cüceler bilePikel’in hazırladığı giysilerle yüzlerini kapamak zorundakaldı. “Kahvaltımı çıkaracağım,” dedi içlerinden biri vediğerleri de onayladı.

Ama Nanfoodle bütün bunları düşünemeyecekkadara heyecanlıydı. Böceğini ileri doğru sürdü, sonraçabucak onun üzerinden indi ve bir yeraltı havuzunagelinceye kadar kaya yığınları arasında ilerledi.

Sonunda sülfür sisinin kaynağını görmek amacıylahavuzdan çıkan dumana bakmayı başardığında yüzünebir gülümseme yayıldı; su köpüklüydü ve bu kesinliklebir gaz kaçağı olduğu anlamına geliyordu.

“Bir fener yakarsınız hepimizi yanıp kül oluruz,” dedignom sıkıntılı bir tavırla.

“Kahvaltının çok da baharatlı olmadığını umuyorum,”dedi bir tanesi kıkırdayarak dizlerinin üzerine çömelmişöğürüp duran diğer cüceye bakarak.

Diğerleri gösteriyi görebilmek amacıyla Nanfoodle’inyanına ilerledi. “Bizim ihtiyacımız olan gaz görünmez vekokusuz,” diye açıkladı gnom. “Beni aptal yerine mikoyuyorsun,” dedi bir cüce.

Page 396: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Hayır, hayır,” diye açıkladı gnom, “alçak basınçtadiğer gazlarla karışıyor. Ama nasıl kaçtığını görmüyormusunuz?” diye sordu sudaki kabarcıkları işaret ederek.“Evet, evet hepsi orada.”

“Neden bahsettiğine dair en ufak bir fikrim bile yokgnom,” dedi bir cüce, “ama onu buldun ve artıkgidebiliriz, öyle değil mi?”

“Birkaç dakika içinde,” diye cevapladı Nanfoodle,“taşın dokusunu öğrenmeliyiz. Döndüğümüz zamanhazırlıklı olmalıyız; çünkü bu pek de kolay bir işolmayacak.”

Çoktan gözlerini kapamış, kollarını sallayarakkendiyle birlikte düşmeye başlamış olan Pikel’e baktı.Cüceler işlerini bitirip kıkırdadı ve yere uzandı, sonragözden kaybolarak taşın içine karıştı.

“Bu doğru değil,” diye mırıldandı tamamen sarsılmışbir cüce.

“Çeneni kapa ve böceğine bin,” diye alaycı birşekilde cevapladı bir diğeri. “Yaap bunu…” dedi birüçüncüsü.

Nanfoodle tüm bunlara sadece gülümsedi.

Kısa bir süre sonra, sanki onlara yardım etmek üzereyere kazın-mışcasına taş Pikel’in şeklini aldı. Öne geldi,zıpladı ve kendini taştan çıkardı.

“Oh!” dedi.

“Ne kalınlıkta?” diye heyecanla sordu Nanfoodle.Pikel başına üç kez vurdu. “On beş ayak,” diye

Page 397: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

mırıldandı Nanfoodle. “Bunu nasıl bilebilir?” diye sorduiçlerinden biri diğerine. “Üç Pikel derinliğinde,” diyecevapladı bir başkası. “Beni korkutuyorsun gnom,” diyebelirtti bir üçüncüsü.

Diğerlerini umursamayarak “Bu kadarına ulaşabilirmiyiz?” ye sordu Nanfoodle Pikel’e.

“Hee hee hee,” dedi yeşil sakallı cüce.

ELF DERİN DÜŞÜNCELERE DALIYOR,DEV KORKUYOR

Drizzt doğu yamacındaki yüksek bir kayanınüzerinde oturuyor ve şafak öncesi pembe ve morrenklerin derin maviye yayılıp gökyüzünü canlandırışınıizliyordu. Innovindil’in yumuşak adımlarını duyduğunasevdindi; Tarathiel’in ölümünden beri, iki gündür ilk defamağara dışına çıkıyordu.

Onun yanına yürüyüp taşa doğru eğildi. “Güzel birşafak olacak,” dedi.

“Bütün şafaklar güzeldir,” diye cevapladı Drizzt.“Karanlıkaltı günlerinden sonra bulutların ufuk çizgisine

Page 398: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

yayılıp güneş ışınlarının arasından süzüldüğü anlaryorgun gözlerimin en sevdiği görüntülerden biri.”

“Bunca yıl sonra bile mi?”

Drizzt, Innovindil’e; elfin yumuşak hatlarına baktı-şafak öncesi ışığında daha da tatlı görünüyordu-vemavi gözlerinin derinliğine baktı. Şafağın onungüzelliğine uygun bir an olduğunu düşündü. Yumuşaklıkve dinginlik… Savaşta tanık olduğu savaşçının tamtersiydi. İşte tam o anda, Drizzt’in onun derinliğinegerçekten hayranlık duydu.

“Kaç yaşındasın?” diye sordu; sorununuygunsuzluğunu düşünememişti bile.

“Şu an içinde bulunduğumuz zaman üçüncüyüzyılımın sonuna geldiğimi belirtiyor,” diye cevapladıkadın. “Tarathiel benden onlarca yıl daha yaşlıydı.”

“Elf soyunu düşününce bu önemsiz bir şey,” dedi.

Drizzt konuşurken kendi durumunu düşünmüş vegözlerini kapamıştı. Hayatının ikinci yüzyılında onuneyin beklediğini merak etti. Kısa hayatlara sahipırkların varlığı bir öncekilerin tekrarı, basit bir devamımıydı?

Gün doğumuna baktı ve ‘belki de böyle değildir’ diyedüşündü hatta öyle olmadığını umdu. Belki de bir insanya da cüce hayatının süresine sahip her ‘varlık’ dahaönceden edinilen bilgilerin üzerine yenileriniekleyebilirdi. Onun gözlerinin derinliğinde bir ipucubulma umuduyla Innovindil’e baktı ama tek bulduğu

Page 399: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

küçümsemeyi andıran bir bakış ve onun gülen yüzüoldu.

“Elf olmanın nasıl bir şey olduğunu anlamıyorsun,öyle değil mi?” diye sordu kadın.

Drizzt sadece ona baktı. Ne kast ettiğini anlıyor vehatta sözlerinde doğruluk payı olduğuna inanıyordu.“Karanlıkaltı’dan ayrıldığında sadece bir çocuktun” diyedevam etti Innovindil.

“O kadar da küçük değildim.”

“Ama hiçbir zaman elf kültürüyle yetiştirilmedin” dediInnovindil.

Drizzt omuz silkti ama Menzoberranzan’da olduğuzamanlarda savaşma ve öldürme eğitimi aldığındankadının sözlerini kabul etmek zorundaydı.

“Ve burada,” diye devam etti kadın, “hep kısahayatlar yaşayan ırklarla birlikte oldun.” “Bruenor, tıpkısenin gibi, yaşını yüzyıllarla söylüyor,” diye hatırlattıDrizzt.

“Cüceler elflerin bakış açısına sahip değildir.” “Busomut bir şeymiş gibi konuşuyorsun.”

Gökyüzünün doğusu parlak pembe ve morlarlaaydınlandığında hem Drizzt hem de Innovindil sustu.

Sabah ışıklarını yakalayıp onları sayısız gölge vedokuyla yansıtacak farklı küme ve çizgilerde ilerleyenbulutların varlığı ile muhteşem bir şafak vaktiydi.

“Bu gün doğumunun güzelliği somut bir şey miydi?”diye sordu Innovindil. Drizzt gülümsedi ve iç çekerek

Page 400: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

teslim oldu.

“Yüzyıllar boyu yaşamanın nasıl bir şey olduğunuveya olacağını anlamalısın Drizzt Do’Urden,” dedikadın. “Düşmanlarından kurtulmalı ve kendi hatırın içino yılları yaşamalısın. Arkadaşlarını kısa ırklardan seçtinve bu seçimlerin ne anlama geldiğini anlamalısın.”

“Kısa…” diye soracak oldu Drizzt ama Innovindil“Kısa ömürlü ırklar,” diye onun sözünü kesti.

Drizzt bir kez daha cevap vermeye yeltendi amasessizliğe gömüldü ve bakışları doğuya kaydı. Gündoğumunun güzelliğine odaklandı; onun arkasınasaklanmaya ve kalbine saplanan acıyı göstermemeyeçalışıyordu.

“Sorun nedir?” diye yüklendi Innovindil.

Sessizliğini korudu. Innovindil’in yumuşak elininomzuna dokunuşunu hissetti ve bu sıcak dokunuşunkalbinin etrafına yeniden örülen öfke duvarını yıkıyorolduğunu inkar edemedi.

“Drizzt?” diye sessizce sordu kadın. “İyi arkadaşlar,”dedi; sesi titriyordu.

Sonunda adam kendisine bakıncaya kadar Innovindilelini onun omzunda tutmaya devam etti.

“Arkadaştan da öte?” diye sordu kadın. Drizztdudaklarını sıktı.

“Bruenor’un kızı,” dedi Innovindil, “BruenorBattlehammer’ın Catti-brie isimli insan kızını

Page 401: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

seviyorsun.” Drizzt güçlükle yutkundu. “Seviyordum,”diye düzeltti.

“Shallows’ta Bruenor, Wulfgar ve Regis’le beraberdüştü,” dedi Drizzt binbir güçlükle.

“Arkadaşlarımı seçtim ve onlardan daha iyilerinibulamazdım ama…”

Sesi çatladı ve yüzünü hızla yeniden şafağa çevirdi;kendini renklerin gösterisine kilitledi ve hatta sankihassas gözleri yanarsa daha derindeki acıyıbastırabilirmiş gibi bakışlarını yükselen güneşe dikti.

Innovindil sertçe omzunu sıktı ve “Seçiminisorguluyor musun?” diye sordu.

“Hayır,” diye cevapladı Drizzt hiç tereddüt etmeden.“Peki bir insanı sevme seçimini?”

“Bunun için hatalı mıyım?” diye sordu Drizzt; birdendirenmeyi bırakmıştı. Bu kez daha sessiz, sanki dürüstbir cevap ararmış gibi, tekrar sordu; “Bunun için hatalımıyım?”

Drizzt susmak ve derin bir nefes almak zorundakaldı. Sonra tekrar derin bir nefes alıp yükselen güneşedöndü; gözlerindeki ıslaklık sadece parlak ışıktankaynaklanmıyordu.

“Yedi ya da sekiz yüzyıl daha yaşayabilecek bir elfınbir yüzyıl bile yaşayamayacak bir insanı sevmesininakıllıca olmadığını mı düşünüyorsun?” diye sorduInnovindil. “Bir insandan çocuklarının olması, onlarınsenden önce yaşlanıp ölmesi sana korkunç mu geliyor?”

Page 402: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Drizzt her iki soruyu da derin derin düşündü.

“Bilmiyorum,” diye itiraf etti; sesi bir fısıltı halindeçıkmıştı.

“Çünkü bir elf olmanın nasıl bir şey olduğunubilmiyorsun,” dedi Innovindil kendinen emin. Drizztkadına bakıp “Hatalı olduğumu söyleyebilir misin?” diyesordu.

Ama Innovindil’in gülümsemesi öfkesini ortadankaldırdı.

“Bizim lanetimiz tanıdığımız ve sevdiğimiz pekçoğundan daha çok yaşamak,” dedi kadın. “İki insansevgilim oldu.” Drizzt ne diyeceğini bilmeyerek onabaktı.

“İlk aşık olduğum adam bir insandı; üstelik genç dedeğildi,” diye devam etti Innovindil, şimdi doğan güneşebakma sırası ondaydı. “İyi bir adamdı; çok yetenekli,pek de hırslı olmayan bir büyücüydü.” Hasretlegülümsedi. “Onu nasıl da severdim; şimdiye kadarsevdiğim herkes kadar çok!

Elf yaşamını göz önünde bulunduracak olursak onugömdüğümde hâlâ küçük bir çocuktum. Senin şimdiolduğundan bile daha gençtim. Nasıl da canımıyakmıştı… Başka bir insanı sevmeye cüret etmem içinaradan neredeyse bir yüzyıl geçti,” diye devam etti elf,gözünü bile kırpmadan doğuya bakmaya devamediyordu.

“Ve o da öldü,” dedi Drizzt.

Page 403: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Birlikte muhteşem bir otuz yıl geçirmeden öncedeğil,” diye cevapladı Innovindil iyice gülümseyerek.Uzun bir süre sustu ve sonra dönüp tekrar Drizzt’ebaktı.

“Elf olmanın nasıl bir şey olduğunu gerçektenanlamıyorsun Drizzt Do’Urden; çünkü kimse sana bunuöğretmemiş.”

Ses tonu Drizzt’e bunun aslında bir teklif olduğunusöylüyordu.

Ama onun teklifini kabul etmeye cesaret edebilirmiydi? Büyük olasılıkla bir kez daha canının yanacağınıbilerek yeniden kalbini açmaya cesaret edebilir miydi?

“Yapmamız gereken işler var,” dedi drow; sesi güçlüve kararlıydı. “Tarathiel’in ölümü karşılıksızkalmayacak.” “Onu kesen orku öldürecek misin?”

“Söz veriyorum,” diye açıkladı Drizzt dişlerini sıkarak.

Innovindil’in kendine bakıyor olduğunu anlamasıuzun sürdü. Ona döndü ve kadının fal taşı gibi açılmışöfkeli gözlerini görünce kararlılığı azaldı.

“O zaman amacımız bu?” diye sordu Innovindil.“Tarathiel’in intikamını almak?” “Öyle değil mi?”

“Değil!” diye kükredi elf; daha uzun ve korkunçgörünüyor, yükselmiş ve Drizzt’e tepeden bakıyor gibiduruyordu. “Bizim amacımız -benim amacım-nefret veintikam yolculuğu yapmak değil.”

Drizzt geri çekildi.

Page 404: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Gündoğumu o denli zalim ve merhametsizyaratıkların elinde esir olarak tutulurken değil,” diyeaçıkladı Innovindil. Geri çekilip kendine şöyle bir baktı.“Öfkemin amacımın önüne geçmesine izinvermeyeceğim Drizzt Do’Urden. Kızgınlığımıngörüşümü bulanık-laştırmasma ve ilerlemem gerekenyoldan sapmama neden olmasına izin vermeyeceğim.Gündoğumu benim sorumluluğumda ve öfkemidoyurmak uğruna onu hayal kırıklığınauğratmayacağım.”

Drizzt’e bir süre daha baktı; onu kayanın üzerindegünün ilk ışıklarıyla yalnız bırakarak Gerti’ye “Elfiortadan ikiye kesti,” dedi hanımlarını görmeye gelen ikidevden biri. “O kılıcı Tierlanan Gau’mın gücüylekaldırıyor,” diye ekledi; bu devin ismini kendi halkınaaçıklayıcı olması amacıyla kullanmıştı.

Gerti Orelsdottr dişlerini sıktı. Obould bir kez dahakazanmış, zaten onun tanrı olduğunu düşünenyaratıkların önünde etkileyici bir gösteri dahagerçekleştirmişti.

“Drow ve öbür elften ne haber?”

“Sanırım Drizzt Do’Urden hakkında hiçbir şeybilmiyoruz…” diye cevapladı dev ve dönüp kendisi gibikuzeydeki olaylara tanık olan arkadaşına baktı.

“Sanırım mı?”

“Bir ceset bulundu,” diye açıkladı dev. “Drow cesedi,”dedi diğeri. “Drizzt?” “Donnia Soldou,” diye cevapladı ilkdev; Gerti’nin gözleri falta-şı gibi açıldı.

Page 405: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Kayaların arasında ölü yatıyordu,” diye ekledi diğerdev. “Keskin bıçaklar tarafından öldürülmüş.”

Gerti bu sözler üzerine biraz düşündü. Donnia,DrizztTe karşılaşmış mıydı? Ya da belki de yüzeyelfleriyle… Gerti, Donnia’nm belki de kendi üçarkadaşını sinirlendirdiğini düşününce ister istemezgülümsedi. Drowlarm olayı buydu, öyle değil mi?Birbirlerini öldürmekle o kadar meşgullerdi ki hiçbirzaman gerçek bir başarı elde edemiyorlardı. “Onuözleyeceğim,” diye itiraf etti Gerti.

“Eğlenceli biriydi…”

Diğer iki dev Gerti’nin Donnia’nm ölümünden kötüetkilenmediğini görüp rahatlamıştı. “Obould bölgeyeterör saçan elflerden birini öldürdü,” diye bildirdi dişi dev.

“Ve kanatlı atını yakaladı,” diye açıkladı keşif kolu.Gerti’nin gözleri bir kez daha fal taşı gibi açıldı.“Pegasus mu? Obould bir pegasusa mı sahip?”

“Onu öldürmeyi tercih ederdik,” dedi keşif kolu, “o elfve atı bize Shallows’ta saldıran çifttendi.”

“At eti lezzetli olurdu,” dedi diğeri.

Gerti bir an için düşündü ve “Yaratığı öldürmenizgerekirdi. Obould elfie savaşırken onun yanma gidipkafasını ezmeniz gerekirdi,” dedi.

İkili ona şaşkınca bakıyordu ama Gerti ısrar etti;“Güzelliğin yaratıklarıdır, evet; ve ben de bir tanesinesahip olmak isterdim ama Kral Obould Bol-Ok’un savaşalanlarının üzerinde uçarak birliklerine emirler

Page 406: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

yağdırdığını görmek istemiyorum. Onu tanrı gibiyükseklerde dolanırken görmek istemiyorum.”

“Biz bilmi…yor…duk,” diye kekeledi biri.

“Zaten kanatlı yaratığı hiçbir koşulda öldüremezdik,”dedi diğeri. “Düzinelerce orkla birlikte savaşmaktanyorgun düşmüştük.”

Gerti bir el hareketiyle ikisini de dışarı gönderdi vearkasını döndü; bu yeni gelen şaşırtıcı haberlerle aklıkarışmıştı. Obould bir kez daha kahraman olmuştu vebu daha çok ork, goblin kabilesini kendisine katmasınısağlayacaktı. Zaferi onları birleştirmişti.

Ama bu zafer onun için ne anlama geliyordu? Orkkanatlı atıyla onun üzerinde mi dolanacaktı?

Bir borozan sesi onu düşüncelerinden uzaklaştırdı vedönüp baktığında önlerinde yürüyen Kral Obould Taberaber kuzeyden dönen ork sürüsünü gördü.

“Yürüyor,” diye fısıldadı; bunun iyi bir şey olduğunudüşünüyordu.

Yanlarındaki pegasusa baktı; kısa iplerle ayaklarıbağlanmış, seke seke ilerliyordu. Görkemli ve parlakbeyaz yelesiyle aslında güzel bir yaratıktı. Gerti özelliklede orklar için fazla güzel olduğunu düşünüyordu. Bununüzerine pegasusu kendi için istemeye karar verdi; evet,hiçbir zaman ona binemezdi ama böylesi harika biryaratık Parlak Beyaz’a çok şey katabilirdi!

Birlik, kadına yaklaşınca Obould askerlerine devametmesini işaret etti ve Gerti’ye doğru ilerledi; zavallıArganth ona yetişmek için koşuyordu.

Page 407: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Sadece birini bulduk,” dedi kadına. “Ama bu orklarıtünelden çıkarmak için yeterli olacaktır.”

“Bunu nasıl bilebilirsin ki?” diye sordu Gerti. Orkkralına değil de onun sağına götürülen pegasusabakıyordu. “Evet kral için bir at,” diye belirtti Obould,“kırbaçlamaya başladık. Yaratığı Gümüşay’lı Alustrielorospusu yürüyüşümüze devam etmememiz içinyalvarmaya geldiğinde süreceğim.”

Gerti yanından geçen pegasusa baktı; zalim orklarınhayvanın üzerinde bıraktığı izleri rahatlıklagörebiliyordu. Pegasus’un beyaz kürkünde kamçı izlerivardı. At, kafasını ne zaman gururla kaldırmaya çalışsaork onu tüm gücüyle çekiştirip aşağı itmiş ve at başınıeğmişti. Gerti güçlü atı oturtmak için orkun yaptığıkötülükleri sadece hayal edebilirdi.

“Donnia’nın ölümünden haberim var,” dedi Gertiyeniden ork kralına dönüp. “Öldü ve dağlarda çürüyor,”dedi Obould.

“O zaman, hiç şüphesiz, Drizzt Do’Urden ve diğerelfler hâlâ ortalıkta.” Obould başıyla onayladı ve sankibunun bir önemi yokmuşçasına omuz silkti.

“Bir süre daha bölgede kalacağız,” diye açıkladı.“Böylece bize katılmayı seçen kabileleri daha çoketkileyeceğiz. Arganth zaferimi yaymak ve orklara umutvermek için kuzey tünellerine dönecek olan bir grubaöncülük edecek. Belki de Drizzt Do’Urden’i ve diğer elfi -ya da elfleri-bulur, onları da öldürürüm. Akılları varsaSurbrin’e ve Aykorusu’na kaçarlar, gerçi oralarda da

Page 408: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

güvende ola-mayabilirler…” Obould’un arkasındakiArganth kıs kıs güldü.

Gerti, orku dikkatle inceledi. Budalalığı yeniden miortaya çıkıyordu? Diğerlerinin onun omuzlarına yüklediğiövgülere inanmaya başlayabilir ve hayalini kurduğukrallığın sınırlarını güven altına alma düşüncesindenvazgeçebilir miydi? Gerti, Surbrin’i geçmenin büyük veölümcül bir hata olacağını biliyordu.

Yine de Obould’un bunu yapmasını umdu.

“Kralım,” diye seslendi Arganth Snarrl. “Ben sizingüneye; oğlunuzun yanına gitmeniz ve cüce meselesinihalletmeniz gerektiğini düşünmekteyim.”

“Beni sorguluyor musun?”

“Hayır, kralım, hayır!” dedi Arganth ve defalarcaeğilip onu selamladı. “Korkarım… Drizzt Do’Urden ve elfarkadaşı hâlâ…”

Obould, Gerti’ye baktı ve sonra tekrar Arganth’adöndü; kafası karışmış görünüyordu. Birden büyük birkahkaha attı. “Güvenliğim için endişe mi duyuyorsun?”

“Obould Gruumsh’dur!” dedi Arganth ve yerekapandı. “Obould Gruumsh’dur!” “Ayağa kalk!”

Arganth ayağa fırladı ama diz çökmeye devam etti.“Ben elfle savaşırken korktun mu?” diye sordu Obould.“Hayır kralım! Sizin karşınızda o bir hiçti!” “Ama DrizztDo’Urden…”

“Hiçbir şey değil kralım!” diye çığlık attı Arganth. “Adilbir savaşta hiçbir tehlike oluşturamaz.

Page 409: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Ama o bir drow. Hile yapacaktır. Siz uyurkengelecektir, ben böyle düşünmekteyim. Korkarım…”“Sessizlik!” diye gürledi Obould.

Arganth inledi; bayılacak gibi görünüyordu.

Obould yeniden Gerti’ye döndü; yüzü öfke doluydu.

Gerti memnuniyetini saklayamadı; hatta saklamayaçalışmadı bile. Obould’un arkasına geçen Arganth“Bağışlayın beni kralım,” diye fısıldadı. Elinin tersiyleyapılan bir vuruş aptalı savurdu.

“Ne bu drowdan ne de elfin arkadaşlarındankorkuyorum,” dedi ork, Gerti’ye. “Ölünün intikamınıalmaya bütün

Aykorusu gelse bile zevkle savaşırım.”

Gerti ‘Ve korkunç bir şekilde ölürsün’ diye düşünüpgerçekten böyle olmasını umdu.

“Şu anda bile cüceleri deliklerine tıkıp Surbrin’isavunacak kadar kaynağımız var,” diye belirtti dev.

“Henüz değil,” diye cevapladı Obould, “Urlgen’edirenmeye kalkıştıkları için kan gölü içinde yüzmeleriniistiyorum. Bırakalım da Mithril Salonu’nun dışındakisavaş bir süre daha devam etsin.

Proffıt’in güney baskını için zamana ihtiyacı olacak.”

“Burada Drizzt ya da ortalıkta dolanan birkaç elfdışında avlayacak hiç kimseyi bulamazsın.

İnsanların hepsi ya öldü ya da akıllarını kullanıpkaçtı.”

Page 410: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Obould bir an için ona baktı ve sonra “Bundansonraki adımlarımızı düşüneceğim,” diye mırıldanıpuzaklaştı.

Gerti, kendisini ve devlerini de düşüncelerine kattığıiçin yanından geçen orka neredeyse vuracaktı. Kararlarıkendisini de etkileye-cekmiş gibi davranmaya nasıl cüretederdi? Ne hakla?..

Gerti öfkesinin yatışmasına izin verdi; böyleceyeterince akıllı davranabilirse ObouldTa oynama şansıolabilirdi. Ona düşman olursa adamın kendiegemenliğine kattığı kabile sayısı kendi devlerini deetkileyebilirdi.

Dev, çevresindeki yüzlerce orka ve bir avuç devebaktı. O zaman kuvvetlerini aptalca bir şekildedağıttığını fark etti;

bir kısmı Surbrin’de, diğerleriyse UrlgenTeydi.

Neyse ki bu aptal ork, devlerini gerektiği gibikullanmış ve cüceleri Mithril Salonu’na geri tıkmıştı.Gerti, zaferin, Obould’un geniş omuzlarınayükselmesindense paylaşılmasını istiyordu.

Çok kısa bir süre sonra Obould’un güneye veUrlgen’in savaş alanına dönmeye karar verdiğiniöğrendi.

GEÇİCİ UMUTLAR

Page 411: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Regis parşömen yığınını -gözcü raporlarını-buruşturup bir kenara itti. Uçurumun tepesindeki Banaktüm gücüyle direniyordu. Ama nasıl? Daha doğrusuneden? Mithril Salonu’nun doğu kapısını kapayan ork vedev kuvvetleri -ki henüz trollerden bahsedilmiyordu-sayıca çok fazlaydı. Surbrin Irmağı’nın çevresine takviyebirlikler kurulmuştu ama canavar birlikleri çoktanharekete geçmişti. Üstelik troller güneye gidiyor, ana orkbirlikleriyse kuzeye dönüyordu. Bu ana birlik Banak’asaldıran orklarla birleşirse cesur cüce ve ekibi BekçiVadisi uçurumuna ve Mithril Salonu’na geri gönderilirdi.Buna hiç şüphe yoktu.

Regis’in aklında dönüp duran bir soru vardı; orklarbunu neden yapmamıştı?

Cüce, karşısında oturan Catti-brie’ye bıraktı. Bir şeysöylemeye yeltendi ama kadının yüz ifadesi onukelimesiz bırakmıştı. En azından fiziksel olarakrahatlamış gözüküyordu; yumuşak iskemlede bacakbacak üstüne atmış oturuyor, başını yana çevirmiş sankibir boşluğa bakıyor ve bir parmağı çenesiyle,dudaklarında dolanıyordu. Yüzünde yorgun ama kararlıbir ifade vardı.

Regis daha dikkatli baktı; elindeki morlukları,parmağındaki kesikleri, kadının güçlü yayıyla oluşançizikleri fark etti. Kumral saç-larındaki kurumuş kanıgördü. Ama en önemlisi kadının mavi gözlerindeki,sanki bütün çabalarına rağmen, başarılı olamadıklarınısöyleyen karanlıkla gölgelenen kararlı sessizliği fark etti.

Page 412: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Surbrin’in batı kıyısını güçlendiriyorlar,” diye bildirdicüce. Catti-brie yavaşça başını ona çevirdi. “Tümgeçitleri ve tüm sığ yerleri…”

“Elfleri Aykorusu’nda ve Alustriel’i Gümüşay’datutmak için,” diye cevapladı Catti-brie.

“Felbarr’ın katılmasını engellemek için…”

“Felbarr’ın askerleri tünellerden gelecek,” diyedüzeltti Regis.

“Evet ama savaşmak istediklerinde BattlehammerKlanı’nın yanına süzülecekler. Hepimiz aynı deliktençıkarsak orklara karşı koyamayız.”

“O zaman bu iş insanlara kalır,” dedi Regis,“AlustriePe, Gümüşay’a ve yetişebilirse Sundabarhalkına… Onlara ihtiyacımız var.”

Surbrin’i geçmenin müttefik olmayı umdukları buhalklara korkunç bir bedele mal olacağını fark etmesiylekendi sesinde oluşan acıyı hissetti.

Sanki cücenin aklından geçenleri okumuş gibi “Orklaronları koyda tutmak için Surbrin savunmalarınayaşatacakları acıya güveniyor,” dedi Catti-brie.

“Bazı danışmanlar doğudaki çıkışı yeniden açmamıve Surbrin’dekilere arkadan saldırmamı öneriyor.

Birkaç yüz cüceyi dışarı gönderebiliriz ve bu adamlaronlara nehrin karşısındaki on binlerce kişilik bir ordudandaha çok zarar verebilir.” Catti-brie şüpheye düşmüştü.

“Tabii ki bunu müttefiklerin geliş zamanına göreayarlayamalı-yız,” diye açıkladı cüce. “Aksi takdirde

Page 413: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

canavarlar bizim peşimize düşer ve savunmalarınıgüçlendirir.”

Catti-brie başını sallamaya başladı. “Bana katılmıyormusun?”

Page 414: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Banak’ın yanından binden fazla adamın var. Üstelikbir o kadarı da Bekçi Vadisi’nin batı ucunda…” diyeaçıkladı kadın. “Güney tünellerinde trollerin sesleriniduyuyoruz ve Nesme’de hayatta kalanlar olupolmadığına bakmak için güneye giden cüceler var.”

“Şimdi bu iş için beş yüz kişiyi ayıramayız,” diyecevapladı Regis.

“Ayırabilecek olsaydık bile…” dedi Catti-brie; sesikesiliyor ve hâlâ başını sallıyordu.

“Ne biliyorsun?”

“Ters geliyor…” diye söze başladı kadın ve derin biriç çekip sustu. “Bizi deliğimize tıkabilirler ama bunuyapmıyorlar.” Regis kadının söylediklerini duymuş vedüşünceleri arasında yankılanmasına izin vermişti. Bu,hepsinin gözden kaçırdığı oldukça basit bir gerçekti.Aslında orklar Banak’ı uçurumdan kovalayıp hepsiniMithril Salonu’na geri gönderebilirdi. Kendilerindensayıca üstündüler. Üstelik cüceler orada kendilerinisavunmaya devam etmekle kalmayıp, batıya da birsavunma birliği kurmuş ve bir üçüncüyü de doğuyakurmayı düşünüyordu.

“Kapana kısılıyoruz,” dedi Regis fark etmeden;ağzından çıkan sözlere inanamıyordu. Sandalyesindeöne doğru kaydı ve farkına vardığı bu gerçekle gözlerifal taşı gibi açıldı. “Bizi kendi işlerine gelecek şekildesavaşmaya zorluyorlar.”

“Kuzey yamaçlarında ölen yüzlerce ork ve goblinseninle aynı fikirde değildir,” diye cevapladı Catti-brie.

Page 415: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Banak hepsini gebertiyor.”

“Daha büyük bir kazanç uğruna kaybı göze alıyorlar,”diye açıkladı adam. “Bin, iki bin, on bin kişiyi öldürürüzyine de yerine yenilerini koyarlar. Ama bizimkaybedilenlerin yerini doldurmamız git gide daha dazorlaşıyor. Üstelik bizi yüzeyde savaşmaya zorladıklarıiçin onlara komşulardan destek geliyor.”

Hepsi Regis’e çok mantıklı geldi. Orklar işi acı sonagötürüyordu. Mihtril Salonu’nun batı kapısını mühürleyipkuzeye dönen büyük ordu aslında Banak’a yönelipcüceleri deliklerine tıkabilirdi. Gerçi o zamana kadarGümüşay ve Sundabar kartlarını açıp yardıma gelipgelmeyeceklerini söylemiş olacaktı. Her şey orkların vedevlerin lehineydi. Regis tombul parmaklarınıkahverengi, kıvırcık saçlarında dolaştırarak arkasınayaslandı.

“Orklar burada kalmamızı istiyor,” dedi.

“îçeri girmemiz gerektiğini mi düşünüyorsun?”

Regis bir an Catti-brie’nin sözlerini düşündüktensonra kafası karışık bir şekilde kadına baktı.

“Banak’ın verdiği zararı görmezden gelemeyiz.Ayrıca batıya ve savaş alanının kuzeyine gidenmülteciler olduğu raporları geliyor.” Bir an için durdu vebu göçü anlatan raporu bulma amacıyla bir yığınparşömen kâğıdının sayfalarını aceleyle çevirdi.“Savaşmaktan vazgeçersek geriye kalanların umuduolmayacak; orklar bütün ilgilerini onlara çevirecektir.”

Page 416: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Onlara Drizzt de dahil,” diye belirtti Catti-brie ve budüşünce konuşmaya çalışan Regis’in kekelemesineneden oldu.

“Somurtma,” dedi Catti-brie. “Seçimi tek başınayapmayacaksın. Banak, devlerin mancınıklarını ongünden az bir süre içinde getireceklerini düşünüyor;üstelik bu sefer onlara engel olamayacak. Bu savaşmakinalan saldırıya başladığı zaman ya geri çekilmekya da haritadan silinmek zorunda kalacağız.”

“Ve Bekçi Vadisi’nin üst bölgesini ele geçirirlerse içerigirmekten başka şansımız olmayacak,” dedi Regis.“Arkamızdan gelmeye kalkarlarsa da onları aşağıindiririz,” diye acımasızca ekledi Catti-brie.

Herşey -zamanlama ve savaş- düşmanlarınınkontrolünde olduğundan Regis bunun düşük bir ihtimalolduğunu düşünüyordu.

Catti-brie ayağa kalktı.

“Banak’ın yanına gidiyorum,” diye belirtti.

İskemlenin yanındaki Taulmaril’i alıp kararlı ve hattakızgın bir ifadeyle omzuna astı. Fakat Regis bukararlılığın arkasındaki yorgunluğu görebiliyordu.

Daha kadın dışarı çıkamadan kapı çaldı ve içeri ikiMirabar elçisi girdi; gnomun kolları parşömenkağıtlarıyla doluydu. “Yapabiliriz,” diye açıkladıNanfoodle henüz kimseye kendini selamlama şansıvermeden. “Yapabiliriz!”

“Yapabiliriz?” diye sordu Catti-brie, Regis’e dönerek.

Page 417: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Regis kadının sorularına son vermek amacıyla elinikaldırdı. “Şüphelendiğin gibi mi?” diye sordu cüce,gnoma.

“Tabii ki,” dedi Nanfoodle. “Ve şans bizden yana…Çökelti, Bekçi Vadisi’nin kuzey ucunun altında, açıktünellere oldukça yakın bir yerde bulunuyor. Böyleceçok kazmamız gerekmeyecek.”

“Bu küçük adam neden bahsediyor?” diye sessizcesordu Catti-brie.

Hoplayıp zıplayan Nanfoodle’in yanındakiShoudra’nın ifadesi oldukça ciddiydi. “PikelBouldershoulder Tn yardımıyla metal tüpleri oldukçakısa bir sürede hazırlayabiliriz,” diye açıkladı Nanfoodle,“bize yardım edebilecek cüceleriniz varsa sadece birgün içinde…” “Tüpler?” diye sordu Catti-brie vebakışlarını Nanfoodle’dan sadece omuz silkenShoudra’ya çevirdi, sonra Regis’e döndü.

“Ne biliyorsun?” diye sordu Regis, Shoudra’ya.

“Nanfoodle’in gelişmeler karşısında heyecanlandığınıbiliyorum,” diye cevapladı Shoudra. Küçük gnomhoplayıp zıpladığından kadın sadece herkesin zatenbildiği bir gerçeği dile getirmiş oldu.

“Yapabiliriz Vekil Regis,” diye diretti Nanfoodle.“Sadece emrini ver ve ben de işçileri ayarlayayım. Pikel,Ivan ve benimle birlikte yinni cüce işi tamamlamak içinyeterli olacaktır.

Bundan fazlası sadece diğerlerinin işine engel olur!Ha ha!”

Page 418: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Regis?” diye bu kez ısrarlı sordu Catti-brie.

Cüce avuçlarıyla gözlerini kapatarak derin bir iç çekti.Gnom’un gazlan bulmadaki başarısına şaşırmıştı ve buşaşkınlık olumlu olmayabilirdi. Nanfoodle’in neşesinerağmen bu yeni gelişme zaten başı belada olan Regisiçin işleri daha da zorlaştırıyordu. Evet, gno-mun ihtiyacıolan ‘tüpleri’ sağlamak için ordusunu görevlendirmiştiama bu pek de riskli bir eylem sayılmazdı. Oysagnomun planını devam ettirmek için cücelerini, özelliklede Banak ve kuzeydeki adamlarını, çok daha riskli vetehlikeli bir savaşa sokması gerekecekti.

Peki Nanfoodle haklı çıkar ve planını gerçekleştirirsene olurdu? Regis iliklerine kadar ürperdiğini hissetti veCatti-brie’ye döndü. “Dağ sırtının altındaki tünelleritekrar alabilir miyiz?” “Devlerin aşağısındaki mi?” “Evetorası.”

Kadın bir kez daha merakla gnoma baktı, arkasınayaslandı ve düşündü. Orkların o tünelleri tutmak için nekadar azimli olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu; üsteliktepelerinde de devler vardı.

Labirentin stratejik değeri önemsiz olduğundandireniş zayıflatılabilirdi. “Yapabileceğimizi umuyorum,”diye cevapladı.

Nanfoodle ciyaklamaya benzer bir ses çıkarıpyumruğunu havaya kaldırdı. Küçük adamın neşesinibiraz azaltmak isteyen kadın “Yine de pek kolay birsavaş olmayacak,” diye ekledi.

Regis bakışlarını Nanfoodle’dan Shoudra’ya çevirdi,sonra tekrar Nanfoodle’a ve ardından Shoudra’ya baktı.

Page 419: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Gözleriyle kadından yardım dileniyor, ona gnomun buçılgın planına güvenip güvenmeyeceğini soruyordu.Onu anlayan kadın hafifçe başını salladı.

Catti-brie’ye “Mancınıkları ne zaman tamamlanır?”diye sordu cüce. “On gün içinde,” diye cevapladı kadın.“Üç gün içinde de olabilir.”

“O zaman Banak’ın yanına git ve bir birlik oluştur.Yarından sonraki sabah tünelleri geri almış olun,” diyetalimat verdi vekil. “Nanfoodle öğleden sonra sizeyardım gönderecek.”

“Ivan Bouldershoulder seni yukarıda bekliyor olacak,”diye araya girdi gnom. “Neler olup bittiğini banasöylemeyi düşünüyor musunuz?” diye sordu Catti-brie.

Regis diğer ikisine baktı, burnundan soludu ve omuzsilkti.

“Bunu yapmaya korkuyorum,” diye itiraf etti. “Banainanmazdın ve inansaydın beni olduğum yerdeöldürürdün.”

O zaman bütün gözler bunun mimarı olanNanfoodle’a çevrildi. “Yapabiliriz,” diye teminat verdiküçük gnom.

Banak’ın batı sırtındaki tünelleri geri almak içingönüllü aradığını duyan Tred McKnuckles, TorgarHammerstriker ve Ivan BouldershoulderTn yanına gitti.Tred kendilerine yaklaştığında dalgın olan ikili onunfarkına varmadı. Dikkatlerini Torgar’ın elinde tuttuğu, biryanı ayna gibi parlak, geriye kalan yerleri pürüzsüz birtahtadan oluşan küçük bir kutuya yöneltmişlerdi.

Page 420: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Felbarr Kalesi’nden olan cüce diğerlerini “Merhaba,”diyerek selamladı. “Sana da merhaba,” dedi Ivan.

Torgar başını sallayıp gülümsedi ve kutuyuincelemeye devam etti.

“Siz tüneller için yapılacak savaşa gidiyor musunuz?”diye sordu Tred, Torgar’a. “Size katılabilir miyim?”

“Evet, evet,” diye cevapladı Torgar. “O leş kokuluorkları defetmek üzere sabah yola çıkacağız. Ben veadamlarım bize eşlik etmenden memnuniyet duyarız.”

“Bunu neden yaptığımızı bilen var mı?” diye sorduTred. “O kokuşmuş orklara arkalarındaki delikten desaldırabileceğimizi düşünüyorum.”

Torgar ve Ivan karşılıklı sırıttı. Sonra Torgar kutuyugösterdi. “Nedeni bu,” diye açıkladı.

Tred kutuya uzandı ama Torgar onu geri çekti.“Dikkatli tut,” diye uyardı cüce.

“Benim küçük okların yağıyla dolu,” diye açıkladı Ivanve elini arbaletinin patlayıcı oklarının durduğu yeregötürdü. “Ve küçük gnomun yaptığı bir karışım; havayakarıştığı an patlayan bir şişe ateş suyu.”

Tred yüzünü buruşturup elini geri çekti.

“O halde içeri bombalarla giriyoruz?” diye sordu Tred.

“Yok, o lanet orklardan kurtulmak için çekiçlerimizi vebaltalarımızı kullanacağız,” dedi Torgar, “bombalarsonrası için.”

Tred meraklı gözlerle onlara baktı ama ikisi desadece omuz silkinişti.

Page 421: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Hepsi bizim dışımızda gelişiyor,” diye itiraf ettiTorgar. “Ama Banak o tünelleri almamızı istiyor,dolayısıyla biz de alacağız. Gnomun büyüsünün neolduğunu sonradan göreceğiz.”

“Daha kötüsü de olabilirdi,” diyerek araya girdi Ivan.“Hiç değilse biraz ork ezeceğiz.” “Bu hep güzeldir,” diyeonayladı Torgar ve Tred başını salladı.

Nanfoodle şemaları onun önüne yaydığında “Yüüüzonbir ayak daha!” diye haykırdı Wocco Brawnanvil.

“Yüz onbir artı otuz,” diye düzeltti Nanfoodle.

“Demir ocaklarının on gün daha kapalı kalmasınaneden olacaksın seni aptal gnom!”

“On gün daha mı?” diye sordu gnom. “Hayır, olmaz,benim buna yarın ihtiyacım var. Asistanlarım onlarıoluklardan parça parça çekiyor olacak.”

Wocco birkaç dakika boyunca küfürler savurdu;kuşkusu konuşmasına engel oluyordu. “Yedi ayakuzunluğunda,” dedi en sonunda. “Yüüüz elli parça!”

“Yüz altmış iki,” diye düzeltti Nanfoodle. “Kalan birtanenin yarısıyla birlikte…” “Bunu yapamayız!”

“Yapmalısınız,” dedi gnom. “Bu ticari bir istek olsaydıo ocakları körükler ve işi yaptırırdın.”

“Tüccarlar bize para ödüyor,” dedi Wocco ruhsuzca.“Ben de öyle,” diye ısrar etti Nanfoodle. “Peki neödüyorsun küçük adam?”

Kendisini izleyen demircileri görünce gösterişli birhareket yaparak “Bir yığın dev,” diye cevapladı

Page 422: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Nanfoodle. “Bir yığın dev ve Mithril Salonu’yla BanakBrawnanvil için bir zafer. Size bundan daha azınıönermiyorum sevgili Brawnanvil Efendi.”

“Bunun için silahlarımızı yapıyoruz,” diye itiraz ettidemirci.

“Bu da bir silah,” diye teminat verdi Nanfoodle. “Sizinyaptığınız herhangi bir silah kadar da muhteşem. Yüzaltmış iki. Bunu yapabilirsin.”

Wocco diğer demircilere baktı.

“Oldukça fazla bir metal,” diye belirtti demircilerdenbiri. “Demirhanelerimizin yansından çoğunu kapatır,”dedi bir başkası. “Daha da fazlasını,” diye belirtti birüçüncü.

Nanfoodle yeniden “Bunu yapabilirsin,” dediWocco’ya. “Bunu yapmalısın. Banak ve kuvvetleri içinzaman daralıyor. Onları hayal kırıklığına uğratıpuçurumdan aşağı mı iteceksin?”

Gnom bu sözlerin etkili olduğunu anlamıştı; Woccogöğsünden nefes almış, dişlerini sıkmış sonra daöfkeyle somurtmuştu.

Nanfoodle bir an için cücenin kendisine yumrukatacağını düşündü ama geri çekilmedi ve “Bu Banak’ınsürülere karşı direnmek için son şansı. Sizin üstünçabanız olmadan felaketle sonuçlanacak bir geriçekilme yaşayacak,” diye ekledi. Wocco öncekiduruşunu korudu ama gnomu boğazlamaya kalkmadı vesonunda cücenin öfkesi yatışmış göründü. Diğerdemircilere baktı.

Page 423: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Onu duydunuz. Yapçak işlerimiz var.” Wocco,Nanfoodle’a döndü ve “Senin ölcmün hatalıysa diye iyibi ölçü alındıktan sonra istediğin yüüz altmış ikiyialacaksın,” dedi.

Demirci şefi birliğine doğru hızla harekete geçinceNanfoodle masasına yerleşti. Bir yığın şekil toplamayabaşlamıştı ama sonra durdu ve aniden gelen birbunalma hissiyle elleriyle gözlerini kapadı. Bunugerçekten yaptığına ve cücelerin kendisine böylesi birriske girecek kadar güveniyor olduğuna inanamıyordu.

Güvenlerini boşa çıkarmamayı umdu; sağduyuyukaybettiğini biliyordu. Üstelik planlarını Regis’e,Shoudra’ya, Wocco Brawnanvil ve diğerlerine böylesisavunmuş olsa da sözcüklerinin düşüncelerinden dahagüçlü ve sağlam olduğunu kabul etmek zorundaydı.

Nanfoodle, Mithril Salonu’nun tamamını yıkıyorolmamayı yürekten umdu.

TEZAHÜRATI SUSTURMAK

Arganth Snarrl, dağın doğusundaki tünelden çıkanork kabilesine “Obould Gruumsh’dur!” diye bağırdı.

Page 424: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Elf şeytanını öldürdü; hepimiz bu muheteşem zaferetanıklık ettik! O seçilmiş olandır! O bizi zafere taşıyacakkişidir!”

Şamanın arkasındaki düzinelerce yoldaşı buhaykırışa katıldı ve dağ evlerinden çıkıp etrafa bakmandiğer orklar da yavaş yavaş onlara eşlik etti.

“Tehlikeli olanlan o,” diye bildirdi Innovindil, Drizzt’e;ikili alçak bir taş duvarın ardına eğilmişti. Bir süredirArganth’ı dinliyorlardı ve ork samanının Obould’a olanyoğun övgüsüyle sarsılmışlardı.

“Obould’un değersiz tanrısının bir yansımasıolduğuna gerçekten inanıyor,” diye cevapladı Drizzt.

“O zaman değersiz tanrısının ölümünü izleyecek.”

Innovindil bu öfkeli sözleri söylerken Drizzt’ebakmamıştı ama o kadının gözlerindeki ve kalbindekiyoğunluğu hissedebiliyordu. Kadına, aynı öfkeli tavrıyüzünden onun kendisini azarladığını ve intikam açlığınıbir kenara bırakması gerektiğini söylediğini hatırlatmakistedi. Ama elfın yanına kıvrılıp onun zarif yüzünebakınca Drizzt oradaki kederin farkına vardı. Tabii ki acıçekiyordu ve kendisine söylediği akılcı sözlere rağmenbu acı onun gardım düşürüp pek de alışık olmadığızayıflığını ortaya çıkarıyordu. Yakın zamanda çoksevdiği bir arkadaşını kaybeden Drizzt bunu oldukça iyianlayabiliyordu. “Ork kralı birliklerini toplayıp güneyegitti ama bu burada,” diye belirtti Drizzt. “Dağdakideliklerinden çıkan sürüleri harekete geçirmek için,” dediInnovindil.

Page 425: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Bunun önemini yadsıyamayız,” dedi Drizzt. “Ve onunObould’a yakın olduğunu biliyoruz. Belki bazı bilgilerverebilir.”

Innovindil dönüp drowa baktı. Yüzündeki ifadedenDrizzt’in ne demek istediğini anladığı belli oluyordu.“Büyük ihtimalle tünellerin içinde kamp kuracaklar,” dedikadın.

Drizzt doğuya baktı ve başıyla onayladı; şafağın açıkmavi tonları ufukta belirmeye başlamıştı.

Ayrıca tünelden çıkan yeni ork birlikleri uzağagitmemişti.

“Geceye kadar harekete geçmeme ihtimalleriyüksek,” dedi Innovindil.

Drizzt bölgeye bir göz atıp Innovindil’in omzunahafifçe vurdu ve kendisini izlemesini işaret etti.

“Yeraltından gidip yolumuzu öğrenelim,” diyeaçıkladı. “Şamanı uyurken yakalayacağız. Ondanöğrenmek istediğim çok şey var.”

İki drow karanlığın içindeki her yarığı, her çatlağı veher çıkıntıyı keskin gözleriyle tarayarak, tünellerin içindedikkatle ilerliyordu. Proffıt’in hantal trolleri yüzündenKaer’lic ve Tos’un pek çok kez durmuş ve etrafıdinlemişti; ama trollerin çıkardığı arbede gözcülükyapmalarına fazlasıyla engel olmuştu.

Yuvarlanıp duruyorlar, diye işaret etti Kaer’lic’inparmakları; yüzünde bir tiksinme ifadesi vardı.

Page 426: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Cüce kanına susamışlar, diye cevapladı Tos’un.Proffıt, cücelerin ateşiyle karşılaşmaya gerçekten de bukadar can atıyor mu? Ne de olsa sakallı halk trollerlenasıl savaşmaları gerektiğini iyi biliyor!

Kaer’lic onu onaylamaya yeltendi ama taşlardangelen bir fısıltı duydu. Parmakları birden durdu vearkadaşına sessiz olmasını işaret ettikten sonra kulağınıtaşa dayadı. Cücelerin başka hiçbir şeylekarıştırılamayacak ayak sesleri işte oradaydı. Tos’unonun yanına geçti. Tine arkadaşlarımız mı? diye sorduparmakları. Kaer’lic başıyla onayladı.

“Oldukça büyük bir ordu,” diye fısıldadı. “Kırk ya dadaha fazla, sanırım.” Ne kadar uzakta? diye sorduTos’un’un parmakları.

Kaer’lic bir an durup dinledi, sonra başını salladı.Uzak değil… işaretini yapmaya başlamıştı.

Ama paralel, diye işaret ederek onun lafını kestiTos’un. Ve bu tünellerin nerede kesişeceğini kimbilebilir? Kesin olan tek bir şey var, diye cevapladıKaer’lic, düşmanlarımız güneye ilerliyor.

Trollmoors ‘a gidiyorlar. Nesme için takviye birliği mi?diye sordu Tos’un.

Kaer’lic taş duvara yeniden baktı; kuşkulu bir ifadesivardı.

“Eğer öyleyse süs niyetine olacak,” diye fısıldadıkadın. “Belki de Mithril Salonu’nun komşularına olandesteğini göstermek amacıyla yaptığı bir jesttir.”

Page 427: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Troller yaklaştıkça arkalarındaki koridorda sesleryankılandı. İki drow birbirine baktı; ikisi de içlerindenaynı soruyu soruyordu.

“Proffıt, cüceleri kovalamayı diliyor ve bu Obould’unonların üzerinde kurmak istediği, belki de günlercesürecek, baskıyı yaratacaktır,” diye bildirdi Tos’un.

Yüz ifadesine bakılacak olursa bu olasılık Kaer’lic’ipek de rahatsız etmemişti.

“Cüce ekibi kalabalık değilse belki de eğlenebiliriz,”diye devam etti Tos’un; yüzüne bir gülümsemeyayılmıştı. “Bütün hızınla git ve düşmanımız tarafındankullanılan tünelleri geçebileceğimiz bir yer bul,” diyetalimat verdi Kaer’lic. “Geri dönüp o lanetli bölgede tünelçıkışını bulmayı ummaktansa onları güneye kadarizlemek daha iyidir.” Tos’un başını saygıyla salladı veayrılmak üzere harekete geçti.

“Kendine dikkat et!” diye bağırdı Kaer’lic.

Drow rahibesi kendi sözlerine şaşırmıştı. Bunlar birarkadaşın söyleyeceği şeyler değil miydi?

Peki Kaer’lic Suun Wett ne zamandan beri biriniarkadaşı olarak görüyordu? Donnia ve Ad’non yıllardıronun yoldaşıydı ama hiçbirini kendilerine dikkat etmeleriiçin böylesi dramatik bir şekilde uyarmamıştı. Pek çokkez içlerinden bir ya da ikisinin öldüğüne inanmış amahiçbir zaman ağlamamıştı; hatta kendi ihtiyaçlarındanbaşka hiçbir şeyi de umursamaınıştı. O zaman Tos’unkonusunda neden bu kadar ısrarcı davranıyordu?

Page 428: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Çünkü korkuyordu, çünkü zarar görebileceğinidüşünüyor ve bundan endişe duyuyordu. Ayrıca Donniave Ad’non’un yokluğunda -kimbilir neredeydiler-Tos’unonun tek gerçek yoldaşıydı.

Proffıt ve ordusu yaklaştıkça kadının etrafına trollerinpis kokusu yayıldı ve bu sadece rahibenin arkadaşınaverdiği değeri arttırdı. Tos’un olmadan hayatıdayanılmaz buluyordu.

Uzun, çok uzun bir süre Kaer’lic, Tos’un’un içindekaybolduğu karanlık tünele baktı ve bu gerçeğidüşündü. Yüzey yaratığı olmaya çalışmasına rağmenDrizzt Do’Urden kasvetli tünellerin derinliğine ayakbastığı an Karanlıkaltı’nda ne kadar uzun süre yaşamışolduğunu anımsadı. Onun yanındaki Innovindil elfzarafetiyle hareket ediyor ama tünellerde kara elf kadarkolay ve rahat adımlar atamıyordu. Drizzt,Karanlıkaltı’nda onun gün ışığında olduğu kadarbaşarılıydı.

Yıkık dökük taşlar arasında ana koridordan ayrılandoğal bir bacaya doğru ilerlediler. Innovindil’e bakanDrizzt onun şüphelerini görebiliyordu. Nasılkaygılanmayacaktı ki? Drizzt onları ana koridorun tamortasına getirmişti; orklar gelecek olursa oradangeçecek hatta büyük olasılıkla tam da onların olduğuyere kamp kuracaktı.

Yine de Drizzt sadece tünele bakıp gizlice gülümsedi.Innovindil bir drowun bu tarz yerlerde yapabileceğişeylerin pek farkında değildi. Orklar bacanın yanma

Page 429: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kamp kursa bile drowun onların arasından kolaycasüzülebileceğini de bilmiyordu.

Innovindil’e tekrar baktı, ona güven verircesinebaşını salladı. Sonra ikisi de sessizce oturup dakikalarıngeçip gitmesini bekledi.

Drizzt’in hassas gözleri karanlığın biraz dağıldığınıfark edebiliyordu; dışarıda gün doğuyordu, bunubiliyordu. Kısa bir süre sonra orkların ayak sesleriduyuldu. Drizzt yaklaşık iki düzine orkun içeri girdiğinidüşünüyordu. Onlar harekete geçtiğinde Innovindil’eolduğu yerde kalmasını, sonra da, tıpkı bir örümcek gibi,önce başını uzatarak bacaya doğru kıvrılmasını işaretetti. Sesleri dinlemek için bir an durdu, başını koridoradoğru uzattı ve etrafa baktı. Orklar derinlere inmiş amaçok ilerlememişti. Ortada dolandıklarını, muhtemelenkamp kuruyor olduklarını hissedebiliyordu. Geri döndü.

“İki saat,” diye fısıldadı Drizzt, Innovindil’in kulağına.

Sabırlı elf başını salladı. İkisi de rahatça oturdu veInnovindil, Drizzt’i şaşırtarak başını göğsünedayayabilmesi için onu kendine doğru çekti. Adamrahatladığı zaman kadın onun uzun, gür beyaz saçlarınıokşadı ve hatta onu alnından öptü. Rahat bir yer vesıcak bir paylaşımdı; Drizzt uzun zamandır hiç olmadığıkadar rahat hissetti.

İki saat çabucak geçip gitti. Fakat sonra o huzurluyerden kalkıp içindeki avcıyı uyandırmayı başardı. Birkez daha arkadaşına olduğu yerde kalmasını söyleyip,önce başını sokarak bacadan içeri girdi.

Page 430: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Koridor temizdi. Drizzt güçlü parmaklarını bacayasoktu ve kendini içeri çekip sessizce tünele indi.Bıçaklarını çekti, sürünerek derinlere doğru ilerlemeyebaşladı ve aradan çok geçmeden, koridorda bir çiftküçük odanın yanına kurulmuş olan ork kampını buldu.

Dolambaçlı ve engebeli koridor düşmanlarınıgözlemesi için fazlasıyla olanak sunuyordu. Uyanık olanbirkaç tanesi küçük bir ateşin etrafında dolanıyordu.Başka bir grup ise duvarın dibinde yemek yiyip sohbetediyordu. Onların ilerisinde içinde orkların uyuduğuyüksek bir odaya açılan bir boşluk vardı. Karşılarındayine uyuyan orklarla dolu başka bir oda vardı. Drizztşaman giyisili bir ork gördü ama o şaman, KralObould’un onca değer verdiği Arganth yaratığı değildi.

Drow palalarını kınına sokup daha yakına ilerledi. Birfırsat kol-luyordu. Aradan dakikalar geçti; sonundabütün orklar sırtüstü yatıp gözlerini kapadı. Drizzt hiçtereddüt etmedi. Pelerinini etrafına sarıp sürünmeyebaşladı; sadece köze dönüşmüş küçük ateşinkarşısındaki duvarın gölgelerinde ilerliyordu. Anabölgeyi geçtikten hemen sonra durdu, hâlâ konuşanorkların dikkatlerinin dağılmasını bekledi ve usulcayanlarından kayıp yolun karşısındaki küçük odaya doğruilerledi.

Derin bir uyku çeken Arganth’ı gördü.

Aynı hareketleri bu kez ters yöne doğru yapıp bacayageri döndü ve Innovindil’i kendisini beklerken buldu.Planı tekrar gözden geçirdi ve sonra onu kadınafısıldadı; arada susuyor, yakınlardaki düşmanları

Page 431: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

uyandırmadığından emin olmaya çalışıyordu. Bununüzerine Innovindil’e drow işaretlerini öğretmesigerektiğini düşündü ve bu düşünce neredeyse yükseksesle gülmesine neden oldu.

Bu dili bir zamanlar Regis’e öğretmeyi denemiş amacücenin kalın parmakları, tüm becerisine rağmen,harfleri oluşturmayı başaramamıştı. Drizzt bütünhareketleri açıklamıştı ama Regis onları telaffuzedememişti! İşaretleri Catti-brie’ye de öğretmeyidenemişti, üstelik az da olsa başarılı olmuştu ama Catti-brie kadar akıllı bir insan bile doğru koordinasyonasahip değildi. Oysa Innovindil’in bu kıvraklığa sahipolduğundan emindi. Belki de daha çok vakitleri olduğubir an ona işaretleri gösterebilirdi.

Drizzt planını anlattığında “Sonra dışarı çıkmaktazorlanabilirsin,” diye cevapladı elf.

Kadının tek kaygısının onun güvenliği olduğunu farkeden Drizzt duygulanmıştı; üstelik her şey yolundagiderse orkların peşine düşeceği kişi de elf olacaktı.

Bunun üzerine, dağlardan gelen orkların çok yakınakamp kurmadığından emin olmak amacıyla yenidengeceye karıştılar.

Sonra yeniden tünele, ork kampına en yakındönemece döndüler. Birbirlerinin omuzlarına vurupbaşlarını salladıktan sonra Drizzt, önceden yaptığıhareketleri tekrarlayarak, ileri süzüldü. Karşı odadaoturan grup itişip kakıştığından

Arganth’ın ve diğerlerinin olduğu odaya girmesi dahaçok vakit aldı ama sinsi drow sonunda bunu başardı.

Page 432: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Teker teker hepsinin boğazını kesti ve sadeceşamanı canlı bıraktı.

Arganth, ağzını kapatan bir el ve sırtına değen birpala ucuyla kabaca uyandırılmıştı.

“Tek bir ses çıkarırsan kalbini deşerim,” dedi Drizzt;sesi korkmuş şamanın kulağına bir vızıltı gibi geliyordu.

İçeri giren olursa diye ArganthT kalkan olarakkullanıp duvara doğru çekti ve yere yatırdı. Kirli birbattaniye bulup üzerlerine örtmeyi bile başardı.

Drizzt bekledi. Innovindil’e şamanı yakalamak içinkendisine zaman vermesini söylemişti. Duyduğu birçığlık elfın işe koyulduğunu gösteriyordu.

Küçük odanın dışındaki orklar itişip kakışmayabaşlamıştı; bazıları Drizzt’in yanından geçip tünelegidiyordu ama çoğu ya tam zıt yöne ilerliyor ya daortalıkta öylece dolanıyordu. Bir tanesi odanın girişinegelip yardım istedi ama tabii ki odanın içindeki hiç kimsene hareket etti ne de ona cevap verdi. Drizzt, ArganthTdaha da sıkı tutup battaniyeyi üzerine iyice bastırdı.

Duyduğu başka bir çığlık Innovindil’in yayının ikincikurbanını da öldürdüğünü anlamasını sağladı.

Birkaç dakika sonra Drizzt bacaklarını altına aldı veArganthT hızla kaldırıp kapıya doğru sürükledi. Drizztuygun anın geldiğini anlayıp dışarı süzüldü ve sola;tünelin derinliklerine doğru ilerledi. Karşısına çıkan ilkdehlize dalıp ArganthT içeri çekti.

Koridordaki sesler azalınca bir süre bekledi. Sonratutsağını yeniden dışarı çıkardı ve içinde tek bir canlı

Page 433: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

olmayan ork kampını geçti. Drizzt koridorda Innovindil’invurduğu üç ölü ork gördü.

Drow ve tutsağı geceye doğru ilerledi ve Drizztşamanı ancak o zaman serbest bıraktı.

“Bağırırsan boğazını keserim,” dedi ve Arganth’ınyüz ifadesinden akıllı şamanın söylediklerini gerçektenanladığını fark etti.

“Obould seni öl…” diye söze başladı şaman amapalanın sivri ucu boğazına değdiği an sustu.

“Evet… Obould,” diye cevapladı Drizzt. “Obouldhakkında uzun uzun konuşacağız, söz veriyorum.”

“Sana hiçbir şey anlatamayacağım!”

“Aynı fikirde değilim.” Pala boğazına batıyordu.“Ölmek isteyeceğini sanmıyorum.” O anda Arganthtuhaf bir şekilde gülümsedi ve boğazını bıçağa doğrubastırdı.

“Gruumsh benimle!” dedi ve birden kendini önedoğru attı.

Ama Drizzt ondan daha hızlıydı. Diğer bıçağınıkınından çıkarıp palanın ucuyla ona vurdu. Bu darbeArganth’ın kafatasına isabet etti ve adam yereyuvarlandı. Hareket etmeye ve bağırmaya kalktı amaDrizzt adam kıpırtısız kalıncaya kadar ona tekrar tekrarvurdu.

Lanet okuyan Drizzt bıçaklarını kınına sokup şamanıomzuna aldı ve hızla gecenin içine karıştı.

Page 434: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Innovindil’i, anlaştıkları gibi, mağarada buluncarahatladı. Drow baygın şamanı onun ayaklarının dibinebıraktığında kadının ifadesi hiç değişmedi.

“Mağarada üçünü öldürdün,” dedi kadına.

“Ve dışarıda daha fazlasını,” diye cevapladı kadın veona zalimce baktı. “Beni izlemeye devam etselerdihepsini öldürürdüm.”

Drizzt karşılık vermedi; bu kez Innovindil’in öfkesiniarttırmak istemiyordu. “Bize Tarathiel’in intikamınıalmamızı sağlayacak bilgiyi verecek,” dedi Drizzt. Ölüelften bahsetmesi Innovindil’in acıyla yüzünüburuşturmasına neden oldu.

“Ve bu ork belasını alt etmemize yardım edecek,”diye güçlükle cevap verdi kadın; sesi titriyordu.

“Tabii ki,” dedi Drizzt ve gülümsedi.

Arganth kımıldadı ve Drizzt onun incik kemiğinitekmeledi. Şimdi konuşma zamanıydı.

“Nesme’nin köpekleri dağıldı,” dedi Proffıt’inbaşlarından biri. “Ve kaçıyorlar,” diye cevapladı diğeri.“Ve saklanıyorlar,” dedi ikisi birden.

Kaer’lic sırayla onlara baktı; bu çirkin iki başlıyaratıkla uğraşmanın ne kadar rahatsız edici bir şeyolduğunu belli etmemeye çalışıyordu.

“Belki de cüceler onları arar,” diye cevapladı drow. “Ozaman biz de cüceleri izleriz,” dedi Proffıt’in başı.

“Ve onları öldürürüz,” diye ekledi ikincisi. “Ve onlarıezeriz,” diye ekledi birincisi. “Ve onları yeriz,” dedi ikisi

Page 435: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

birden. “Cüceleri yemek ve Nesme köpekleriyleuğraşmak için sadece küçük bir trol grubu kalmalı,” diyeaçıkladı ilk baş. “Gerisi Mithril Salonu’ndaki savaşıbaşlatmak üzere harekete geçecek.”

Kaer’lic ekşi suratını göstermemeye çalıştı.

“Ama herhalde düzinelerce cüce vardır,” diyecevapladı kadın. “Çetin bir birlik. Onları hafife almakaptallık olur.” “Hmmm,” diye düşündü trolün başları.

“Güneye giden cüceleri hep beraber izlersek daha iyiolur,” dedi Kaer’lic. “İyi bir yemek yiyelim ve sonra MithrilSalonu’na dönelim.” “Ama Obould…”

“Burada değil,” diye lafını kesti Kaer’lic. “AyrıcaMithril Salonu’na gerçek bir baskıya da başlamadı. Bucücelerin ve

Nesme köpeklerinin işini bitirecek ve sonra MithrilSalonu’na dönüp savaş başlatacak kadar zamanımızvar.”

Drow bir an için Proffit’e Obould’un kendisinikullanıyor olduğunu, gerçek bir plana bile sahipolmadan, yaşayacakları kaybın boyutunu bilmesinerağmen trollerini Battlehammer Klanı’nın çok iyi bildiğitünellerdeki arbedenin içine atıyor olduğunu açıklamayıdüşündü. Ama kızgın bir iki başlı trolün karşısındaki herşeye -yalnız bir drow rahibesine bile-saldırabileceğinidüşünerek bu isteğini bastırdı. Ayrıca Kaer’lic, Obould’akarşı tedbrili davranmaya başlamış olsa daBattlehammer Klanı’na baskı uygulamanın kötü bir şeyolmayacağını düşünüyordu. Ayrıca bu süreç içerisindebirkaç düzine trol ölse kayıp bunun neresinde olurdu ki?

Page 436: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Proffıt cevap vermeye yeltendi -kadın kendisinionaylayacağını biliyordu-ama aceleyle geçite ilerleyenkişiyi görünce sustu.

“Onları cücelerin kullandığı ve buradan çok uzaktaolmayan tünele yönlendirebiliriz,” diye açıkladı Tos’un.“Birleşmeyi sağlayan koridor arkadaşlarımız tarafındantutulacak ama içeri girmeyi başaracaklardır.”

Bunu söylerken devasa Proffit’e baktı; pek de hoşnutgörünmüyordu.

Tabii ki aptal trol bu ince bakışın farkına varmamıştı.

“Gidelim o halde,” diye belirtti Kaer’lic. “Onları… veumarım, Nesme mültecilerini izleyeceğiz ve…” durupTos’un’a baktı, “…iyi bir ziyafet çekeceğiz.”

Drow arkadaşı tiksintiyle yüzünü buruşturdu amaProffît’in iki yüzü de gülüyor, dişli ağızları sulanıyordu.

Ne kadar da iğrenç bir yaratık, diye işaret ettiKaer’lic, Tos’un’a, Ama Obould’u kızdırmak konusundaoldukça işe yarar.

Tos’un hızlı bir hareketle cevapladı; O zaman bunadeğer.

LANETLİ GNOM

Page 437: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Regis derin bir iç çekti ve keşif kolunun getirdiğiparşömeni fırlattı. Çalışma masasının üzerine düşüp,orada her an savrulacakmış gibi durmadan öncehavada sağa sola süzülüşünü izledi. ‘Endişe yığınınaeklenecek bir belalı kağıt daha,’ diye düşündü buçukluk.Güneyden gelen keşif kolu, trollerin, Galen Firth’in veRegis’in Nesme’ye yardım için gönderdiği ekibin peşinedüştüğünü söylemişti.

Cücenin içgüdüleri bir ordu toplayıp elli cüceyikurtarmaya gitmesi gerektiğini söylüyordu.

Ama bunu nasıl yapabilirdi ki? Bin tanesi hâlâBanak’ıa birlikte savaşıyor ve daha büyük bir grup BekçiVadisi’nin batısında konuşlanmış Banak’ı ve MithrilSalonu’nun batı kapılarını koruyordu.

Mithril Salonu’nun içinde yer alan sınırlı sayıdakicüceyse yeterince meşguldü; tünelleri geziyor, malzemesağlıyor, Banak’ın yanındaki yaralıları taşıyıp ölenlerinyerlerini dolduruyor ve demirhanelere koşupNanfoodle’in ihtiyaçlarını sağlıyordu.

Demirhaneleri hatırlayan Regis’in yüzü buruştu vehatta bir an için Nanfoodle’in bu çılgın planına sonvermeyi düşündü. En azından bazı cüceler boş kalır oda onları güneye gönderebilirdi.

Cüce fark etmeden bir kez daha iç geçirdi ve elleriyleyüzünü kapadı. Kapıda bir tıkırtı duyunca yüzünüovaladı ve misafirine içeri girmesini söyledi.

İçeri savaş giysilerine bürünmüş bir cüce girdi; fakatbaşında miğfer yerine sargı bezi vardı.

Page 438: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Devlerin olduğu dağ sırtının altındaki tünelde savaşbaşladı,” diye bildirdi cüce. “Banak sana haber vermemisöyledi.” “Yaralarını sardırmaya gideceğin zamanyapmanı söyledi, değil mi?” dedi Regis.

“Pöh! Sadece bir sıyrık,” dedi cüce. “Buraya yenisavunma birlikleri oluşturabilmek için uzun mızraklaralmaya geldim.”

Başını salladı ve odadan çıkmak üzere hareketegeçti.

“Tünellerdeki savaş ne durumda?” diye sordu Regiscücenin açıklamalarını aklından geçirdikten sonra.

Cüce göründüğünden de kötü durumdaydı.Başındaki sargının bir tarafı kan içindeydi ve zırhı delikdeşikti. Cüce arkasını döndü.

“Hiç tünelden bir düşman çıkarmaya çalıştın mı?”diye sordu. “İçeri iyice gömülmüş ve seni hazır bekleyenbir düşman?”

Regis başını sallarken yüzünü ekşitmemeye çalıştı.Cüce zalimce karşılık verdi ve odadan çıktı.

Bu Regis’in bir kez daha iç geçirmesine neden olduama cüce kapıdan çıkıncaya kadar beklemişti; ne deolsa zayıflığını ve çaresizliğini göstermek istemiyorduama bu onu gerçekten etkiliyor; duygularını incitiyordu.Cüceler savaşıyor ve ölüyordu; onları orada tutmayakendi karar vennişti.

Vekil olarak, Banak’ı ve ekibini çağırabilir, tümBattlehammer Klanı’m, yeni gelenleri ve kendi savunmabirliklerini Mithril Salonu’na sokabilirdi. Sıkıysa orklar o

Page 439: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

zaman onları çıkarmayı deneseydi! Ayrıca bu savaşıntam da orkların istediği şekilde ilerliyor olduğunu farkettiğine göre belki de birlikleri geri çağırmakyapabileceği en mantıklı hareket olurdu.

Ama böyle bir hareket bütün bölgeyi istilacı orklarabırakmak, Dünyanın Omurgası’nın doğu uzantısınıngölgelerinde yer alan vahşi topraklardaki iyi halkınsavunmacılığını yapan ana krallık olarak bilinen MithrilSalonu’nu terk etmek anlamına gelirdi.

Her şey fazlasıyla karışık ve bunaltıcıydı.

“Ben lider değilim,” diye fısıldadı Regis. “Bana bugörevin verildiği güne lanet ediyorum.” Bu ümitsizlik haliçabuk geçti ve yerini dalgın bir gülümsemeye bıraktı;Regis bu sözleri söylediğini duysaydı Bruenor’unkendisine ne cevap vereceğini tahmin ediyordu. Cüceona Gümbürgöbek derdi ve tabii ki elinin tersiyleensesine bir şaplak atardı.

“Ah, Bruenor,” diye fısıldadı Regis, “Uyanıp bütün busorunlara bir göz atar mısın?”

Gözlerini kapadı ve öylesi kıpırtısız, öylesi solgunyatan Bruenor’u düşündü. Her gece Bruenor’u görmeyegitmiş ve cüce kralının yanındaki iskemlede uyumuştu.Drizzt ortalıkta değildi, Catti-brie ve Wulfgar ise savaşta,Banak’ın yanındaydı. Yine de Regis’in gönlü Bruenor’unyakın dostlarından biri yanında değilken, tek başınaölmesine el vermiyordu.

Buçukluk o an için hem korkuyor hem deumutlanıyordu. Bruenor’un hâlâ neden hayattaolduğunu bile anlayamıyordu; rahipler kendi yardımları

Page 440: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

olmadan cücenin bir gün bile dayanamayacağınısöylemiş ve bunun üzerinden günler geçmişti.

‘İnatçı yaşlı cüce,’ diye düşündü Regis vearkadaşının yanında oturmaya karar vererek ayağakalktı.

Genelde Bruenor’u gündüz ziyaret etmezdi, heleyemeğini yemeden kesinlikle yapmazdı ama bir şekildeonun yanma gitmesi gerektiğini hissediyordu. Belki deBruenor’un arkadaşlığına, kendisinin cüce kralının enyakın arkadaşı olduğunu hatırlamaya ve bu yüzdenBattlehammer Klanı’na Vekilharçlık yapmayı kabuledişinin doğru olduğunu bilmeye ihtiyaç duyuyordu.Belki de sadece Bruenor’un yamndayken eski günlerihatırlıyor ve kendini güçlü hissediyordu. Diğerlerikaçarken sapasağlam duran, başkaları korkuylatitrerken kahkahalara gömülen Bruenor hep ne kadar damuhteşem bir örnek teşkil etmişti!

Kapıdan çıkmak üzereyken Regis’in aklına başka birdüşünce geldi ve Bruenor’a yapacağı ziyaretinkendisine vereceği bütün huzuru alıp götürdü.

Belki de Bruenor’un yanına gitmek isteme nedenionun ruhunun kendisini çağırıyor oluşu ve gerçektenarkadaşı son nefesini verirken onun yanında olmakistiyorsa şimdi oraya gitmesini söyleyişindenkaynaklanıyordu.

“Yo hayır,” diyerek güçlükle nefes aldı vebacaklarının el verdiği bütün güçle koridora koştu.

Hızı ve Bruenor’un odasına her zamankinden erkengidişi Regis’in beklenmedik bir bilgi edinmesini sağladı;

Page 441: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kapıdan geçtiği zaman sadece Bruenor Battlehammer Tyatağında ölü gibi yatarken bulmakla kalmadı, aynızamanda yatağa eğilmiş Moradin’e dualar fısıldayanbaşka bir cüceyle karşılaştı.

Regis bir an için rahibin Bruenor’un öbür dünyayageçişini hızlandırmaya çalıştığını ve arkadaşının sonyolculuğuna tanıklık etmekte geciktiğini düşündü.

Fakat sonra gerçeği fark etti; rahip CordioMuffınhead, Bruenor’a veda etmiyor, iyileştirici büyüleryapıyordu.

Gözleri faltaşı gibi açılan ve Bruenor’un bu iyileştiricibüyülere karşılık verip vermediğini merak eden Regisileri çıktı. Cordio bu ani hareketiyle onun varlığınıhissetmiş ve nefesini tutup arkasını dönmüştü. Onun butedirginliği Regis’e boşa umutlandığını ve ortada dönenbaşka bir şey olduğunu göstennişti.

“Neyin peşindesin?” diye sordu buçukluk.

“Buraya her gün geliyor ve Bruenor’a ölümü için duaediyorum,” diye ters bir şekilde cevapladı cüce; deyimyerindeyse

Regis bunun yarı gerçek olduğunu düşündü.

Cordio “Yani acılarını dindirmek için,” diyerek kendiniaklamaya çalıştı, “Moradin’e ona acısız bir ölümyaşatması için dua ediyorum.”

“Bana Bruenor’un zaten Moradin’in yanındaolduğunu söylemiştin.”

Page 442: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Evet ve ruhu da öyle olabilir… evet o… öyle olmalı,”diye kekeledi Cordio. “Bedeninin öbür tarafa geçişininacılı olmasını istemeyiz, öyle değil mi?”

Regis bu cevabı duymamıştı; orada durmuşBruenor’u düşünüyor, rahiplere onu rahat bırakmalarınısöyledikten sonra cüce kralının ölmüş olması gerektiğiniaklından geçiriyordu.

“Neyin peşindesin Cordio?” diye sormaya yeltendibuçukluk ama odaya başka biri daldığı anda sustu.

Stumpet Rakingclaw, Regis’in zaten odada olduğunufark edinceye kadar “Vekilharç geli…” demeye başladı.

Kadının gözleri faltaşı gibi açıldı; geri çekilirken lanetokuyormuş gibi bir hali vardı.

“Evet, Cordio Muffınhead,” diye belirtti Regis.“Vekilharç geliyor bu yüzden Kral Bruenor’a yaptığıniyileştirici büyülere bir son ver ve bir an önce buradanuzaklaş.”

Bu suçlamayı yaparken Cordio’ya dönmüş ama cücegeri çekilmemişti.

“Evet,” diye cevapladı Cordio, “sen buradaolmasaydın Stumpet de hemen hemen aynısınısöyleyecekti.”

“Onu iyileştiriyorsun,” diye suçladı Regis, ikisini deinatçı bakışlarına hapsediyordu. “Her gün buraya geliyorve onun vücudunu büyüyle doldurup nefes almayadevam etmesini sağlıyorsun. Onun ölmesine izinvermiyorsun.”

Page 443: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Bedeni burada ama ruhu çok önce gitti,” diyecevapladı Cordio. “Bu saygısızlık!” diye haykırdıbuçukluk.

“Evet,” diye onayladı Cordio, “Ama Bruenor’un birgörevi var ve buna tutunduğunu görebiliyorum.

Kral Bruenor’un bedeninin öbür tarafa geçmesine izinveremem.”

“Henüz değil,” dedi Stumpet.

“Ama onu geri getiremeyeceğinizi, ruhun ve bedeninayrıldığını ve büyülerinize karşılık vermeyeceğinisöyleyenler sizlerdiniz,” diye itiraz etti buçukluk.“Bruenor’u huzur içinde bırakma kararını vermemisağlayan sizin kendi sözlerinizdi ve şimdi benim emrimekarşı mı geliyorsunuz?”

“Kral Bruenor savaşı tamamlanmadan atalarınınyanına gidemez,” diye açıkladı Cordio. “Ayrıca bunuBruenor’un hatrı için yapmıyoruz; bunun BruenorTahiçbir ilgisi yok.”

“Kral’la ilgili ama cüceyle değil,” diye ekledi Stumpet.“Orada Kral Bruenor Battlehammer adına Mithril Salonuiçin savaşan herkesle ilgili. Git Banak Brawnanvil’eBruenor’un öldüğünü söyle ve bak bakalım ordusu orkbaskısına ne kadar dayanabilecek…”

“Bu Bruenor için değil,” dedi Cordio. “Bruenor adınasavaşanlar için. Mithril Salonu’nun bir krala ihtiyacıolduğunu herhalde anlıyorsundur.”

Regis karşı çıkmak istedi. Dudakları kıpırdadı amaağzından tek sözcük çıkmadı. Gözleri aşağı,

Page 444: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bruenor’un; arkadaşının, kralın solgun ve kımıltısızyatan bedenine kaydı; güçlü elleri güçlü göğsününüzerinde birleştirilmişti.

“Saygınlık yok…” diye fısıldadı buçukluk ama buitiraz ona bile saçma gelmişti.

Bruenor’un hayatı onur, görev ve hepsinden de çoksadakatle geçmişti. Klanına ve arkadaşlarına sadıktı.Hayatta kalması, klanına ve arkadaşına yardımcıolacaksa, bu Bruenor’a çok acı verecek olsa bile, cücekendisinin bu görevi yapmasına engel olacak herkesinsuratına öfkeli bir yumruk savururdu.

Orada öylece durup çaresiz arkadaşına bakmakRegis’e acı veriyordu. Bu iki rahibin, üvey babalarıhakkında en fazla söze sahip olan Catti-brie veWulfgar’ın isteğine karşı gelmesi Regis’i üzüyordu.

Ama buçukluk Cordio’nun mantığına ve Stumpet’inöne sürdüğü sebeplere karşı çıkamadı. Yaptıklarını neonaylayarak ne de onlara itiraz ederek iki cüceye baktı,başını öne eğdi ve odadan dışarı çıktı; yüklü omuzlarınabir ağırlık daha binmişti.

İki ağır, demir tüp taş zeminde çınlayarak sekti amasonunda Nanfoodle onları sabit tutmayı başardı. Gnomiki uzun demiri demirhanelerden buraya kadar taşıdıktansonra üfleyip püfledi. Oturup dinlenmemiş onun yerinemetal tüplerin duruşlarını ayarlamıştı.

Pikel Bouldershoulder demirlere ve ayaklarınındibindeki çamur yığınına meraklı gözlerle baktı.

Page 445: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Çamurdaki büyünün etkisinin yakında geçeceğini veönceki katı formunu alacağını biliyordu. Yeşil sakallıcüce bir avuç çamur alıp iki borunun üzerine sürdüktensonra borulardan birinin ucunu incelemeye başladı.

Cücelerin boruların her iki tarafına da bir ağızlıkkoyduğunu fark edince, minnet dolu bir şekilde “Heh,”dedi. Nanfoodle’a el salladı. Gnom diğer tüpü alıp ucunudikkatle Pikel’in kaldırdığı tüpe dayadı. Pikel ikisinibirbirine bastırmaya yardım etti ve Nanfoodle birleşmeyerlerini bir kumaş parçasıyla çabucak sardı. Pikelelindeki çamuru boruların birleşme yerine ve kumaşparçasına yaydı.

Çamuru iyice yedirdikten sonra o ve Nanfoodleboruları büyük bir dikkatle yere koydu. Nanfoodleçabucak küçük taşlar topladı ve onları metallerin kıvrımlıyerlerine tampon niyetine yerleştirdi; Pikel’in taşısertleşinceye kadar onları sabit tutuyordu.

Ve Pikel’in taşı sertleşti; iki boruyu tek bir parçayadönüştürdü.

“Ssssss,” dedi Pikel boruların birleşme yerlerinigöstererek ve yüzünü buruşturdu.

“Evet, eğer böyle bırakırsak sızdıracaktır,” diyeonayladı Nanfoodle. “Ama bırakmamalyız.”

Aceleyle uzaklaştı ve birkaç dakika sonra yanındangeniş bir fırçanın ucu sarkan ağır bir kovayla geri döndü.Kovayı yere koyan Nanfoodle ucundan siyah katrandamlayan fırçayı kaldırdı. Gnom yeniden borularınbirleşme yerine doğru eğildi ve onları katranla yıkadı.

Page 446: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Parmaklarını sallayarak “Sssss yok,” dedi Pikel’e.“Hee hee heee,” diye onayladı yeşil sakallı cüce.

Pikel’i neşeli görmek Nanfoodle’ı memnun ediyordu.Kolunu kaybettiğinden beri daha somurtkan veöncekinden de az konuşur olmuştu. Gerçi Nanfoodleonu dikkatle incelemiş ve Pikel’in ümitsizliğinin kendikaybından çok, varolan sıkıntılı durumda diğerlerineyardım edememekten kaynaklandığını fark etmişti.

Yeşil sakallı cüceyi planına böylesi dahil etmekcüceye enerji vermiş ve yeniden gülümsemesinisağlamıştı; aslında Pikel zaten bu iş için en uygunkişiydi. Orada taşa dönen çamuruyla oturan Pikel herzamankinden de çok “Hee hee hee,” diyordu.

“Yukarıda savaşıyorlar,” diye bildirdi Nanfoodle.“Oooo,” diye cevapladı Pikel.

Ayağa kalkıp arkasını döndü; sanki savaş alanınagitmeye niyetlenmiş gibiydi.

Nanfoodle, Pikel’i kolundan tutup gitmesine engelolarak “Devlerin altındaki tüneller,” diye açıkladı.“Şansımız yaver giderse savaş daha biz onlarakatılamadan biter. Ama arkadaşlarımızdan tünelleriuzun süre tutmalarını isteyemeyiz; bu Banak’ınkaynaklarının tükenmesine sebep olur.”

“Oooo.”

“Bunu sadece biz hafifletebiliriz Pikel,” dediNanfoodle. “Sıkı ve hızlı çalışarak bunu sadece sen veben yapabiliriz.” Bakışlarını metal tüpe kaydırdı.

Page 447: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Uh huh,” diye onayladı Pikel ve önceki katı halinedönmeye başlayan çamur dolu kovayı kapıp yeniden işekoyuldu. Nanfoodle başıyla onaylayıp derin bir nefesaldı. Şimdi kararlı olmak gerekiyordu. Yapması gerekenişi düşündü ve çok fazla işçi kullanacağı bir durumyaratmadan önce kendisine yardımcı olabilecekmaksimum cüce sayısını çabucak hesapladı. Gnom,Regis’i ikna etmenin kolay olduğunu biliyordu; ne deolsa zor işe; tünelleri temizlemeye başlamışlardı.

Nanfoodle yukarıdaki savaş sahnelerini gözününönüne getirdi. Kısa bedeninin bütün iliklerinin ürperdiğinihissetti.

“Lanet okçular!” diye haykırdı Tred McKnuckles.

Kendini bir taşın arkasına atarak tünelin yanınadüştü. Cüceler tünelin dış bölgelerini; Bekçi Vadi’siningüney uzantısını kolaylıkla ele geçirmişti ama derinlereilerledikçe daha da sıkı bir direnişle karşılaşmışlardı.

Ivan Bouldershoulder ve Tred’in Felbarr’h arkadaşıNikwillig’in de dahil olduğu Tred’in grubu uzun ve dar birtünelde güçlü bir direnişle karşı karşıya kalmıştı.

Onların biraz uzağında orklar, yığılı taşlardan oluşanbir duvarı kazmış ve hafif mızraklarını fırlatıp, oklarınıatacakları pek çok stratejik nokta elde etmişti.

Koridorun öbür ucuna aynı şekilde sığınan Ivan“Torgar solumuzdan bastırıyor,” diye seslendi Tred’e.“Geniş salonlara doğru ilerleyecek. Desteğimize ihtiyacıolacak!”

Page 448: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Pöh!” diye homurdandı Tred ve kararlı bir şekildetaşın arkasından çıktı; ve anında onu başladığı yeregönderen üçlü bir okla vuruldu.

“Ah, seni aptal!” diye haykırdı Ivan.

Sallanan oklardan birini sapından tutarak “Canımıyaktı,” diye itiraf etti Tred.

“Seni buradan çıkaracağız,” diye söz verdi Ivan.Tred, iyi olduğunu vurgulamak amacıyla kollarınıbirleştirip başını salladı.

“Onları püskürtmek zorundayız,” diye seslendiFelbarr cücesi. “Dokuz Cehennem!” diye homurdandıhayal kırıklığına uğrayan Ivan.

Fişekliğinden bir arbalet oku çıkarıp dikkatlice nişanaldı. Bu okları IvanTn yardımıyla, arkadaşı Cadderlyyapmıştı. İki ucu da som metaldendi, ortadankesilmişlerdi; bu odacıklar küçük şişeler yerleştirmekiçin tasarlanmıştı. Bu şişeler hedefe çarptığı an patlayanbüyülü yağ ile doluydu.

Ivan oku küçük yayma yerleştirdi -o da Cadderly’lebirlikte tasarladıktan bir silahtı- sonra yüzüstü uzandı,kendini rahatlattı ve koridora doğru ateş etti.

Sadece bir arbalet olduğundan çok da hızlıatılamayan ok orklara doğru ilerledi. Barikat olarakkurulan kayalardan birine çarptı ve kayanın bir ucunuyıkarak patladı.

Ivan, “Bırak da duvarlarını budayayım,” diye seslendiTred’e. “Bu domuzların koşarak kaçmasını

Page 449: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

sağlayacağız!” Başka bir ok daha yerleştirip nişan aldıve tünelin içinde küçük bir patlama daha meydana geldi.

Ve tünel sallanmaya başladı.

“Ne yaptın?” diye sordu gözleri faltaşı gibi açılanTred. Ivan’in gözleri de onunkiler gibiydi.

Çevrelerindeki gümbürtü artarken “Lanet olsun, sankiben biliyorum!” diye itiraf etti. Ivan fişekliğine bakıp birok daha aldı. “Sadece küçücük bir şey!” diye haykırdıbaşını sallayarak ve orklara doğru baktı.

Seslerin önden değil arkadan geldiğini ancak ozaman anladı.

“O halde ben yapmadım!” diye homurdandı Ivan vedehşete düşmüş bir şekilde arkasına baktı. “Pöh!Çökerti!” diye haykırdı Tred, “Çıkarın onları! Hepsinidışarı çıkarın!”

Ama onları tüneli boşaltmaya zorlayan gümbürtününyaratıcılarının arkalarındaki köşeye gelmesiyle ikicücenin ve arkadaşlarının bir dakika sonra öğrendiğiüzere bu bir çökerti değildi. “Karındeşenler!” diyehaykırdı bir başkası.

Ivan, “Pwent?” diye sordu Tred’e ve ikisi birdenduvarın arkasına sığındı.

Sorduğu sorunun cevabı uzun, monoton birkükremeyle geldi. Bu saf bir öfke çığlığına karışan metalzırhın ve ağır botlarla atılan adımların sesiydi. Görkemlive ağır bir kalkan tutan Thibbledorf Pwent’in öncülüğünüyaptığı ekip hızla yanlarından geçti. Bu kalkana oklaryağdı ve bir tanesi yanından geçip Pwent’in omzuna

Page 450: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

isabet etti. Bu sadece daha çok bağırmasına ve hızlakoşmasına neden oldu; büyük bir hevesle ilerliyordu.

Ork yayları arka arkaya nişan aldı ve ork mızraklarıdar koridorda süzüldü ama Karındeşenler, cesaretten miaptallıktan mı bilinmez, hiç sendelemedi. Pek çoğusıradan bir cüceyi yere serebilecek ağır yaralar aldı amakabaran ruh halleriyle Karındeşen savaşçıları acıyı bilehissetmiyor gibiydi.

Pwent taştan barikata ölümüne çarptı; onunarkasındaki cüceler de aynısını yapıyor, kayayayüklendikçe bedenlerinin sıkışıp ezile-bileceği bir cücerampası oluşturuyorlardı.

Ve duvar yana devrildi.

Geriye sadece birkaç ork kaldı; bazıları ok fırlatıyor,diğerleri uyduruk silahlarını sağa sola savuruyor,öbürleriyse kılıçlarını çekiyordu.

Karındeşenler canını dişine katarak karşılık veriyor,düşmanına yükleniyor, sivri zırhlarıyla onları zalimceeziyor, miğferlerindeki dikenlerle şişliyor ya da dikenlieldivenleriyle yumrukluyordu.

Ivan, Tred’in yıkılan duvarın ilerisinde yaptığıkatliama yardım etmeye başladığında geride tek bircanlı ork kalmamıştı. “Hızlı davranmalı ve sizi birdefadan fazla vurmalarına izin vermemelisiniz,” dedi leşgibi kokan Thibbledorf Pwent. Güçlü omuzlarındanbirine birkaç okun saplandığından bihaber gözüküyordu.

Ivan ona “Yakalayın o…” demeye başladı amaarkadan yükselen ve başka bir barikat olduğunu belirten

Page 451: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

bir haykırış lafını kesti. “Yakalayın onlan çocuklar!” diyekükredi Pwent. “Yaaaaaaah!”

Kalkanındaki taşlan silkeledi ve onu önüne tuttu.Yanından yükselen bir tezahüratla Pwent bir kez dahaölümüne ileri atıldı.

“Umarım geniş yerlere Torgar’dan çok önceulaşmayız,” diye belirtti Ivan. Tred sadece homurdandıve başını salladı; Ivan onun yürümesine yardım etti.

Savaşın uzağında, Bekçi Vadisi’nin kuzey zemininaltındaki sülfür dolu odada, yüzlerine örttüklerikumaşlarla ağır kokudan kendini koruyan Nanfoodle,Pikel ve bir grup cüce toplandı.

Pikel sarımtrak suyun köşesinde açılan bir çukuraçömeldi. Büyü sözcükleri mırıldanıyor, elini ve kötürümkolunu bir taşın üzerine doğru sallıyordu. Yanındaki iricüsseli bir cüce ucunda mızrak ucu tarzı bir şey olanuzun metal tüpü dikey bir şekilde tutuyordu. Pikelbüyüyü tamamladı başını sallayarak geri çekildi. Cüceuzun tüpü birden işlenebilir bir hale gelen taşa soktu.Güçlü kuvvetli kollar metali çamura bastırdı; sonundacücenin belinden aşağısı görünmez oldu. “Taşa vurdu?”diye açıkladı.

Pikel başıyla onayladı ve rahat bir nefes alanNanfoodle’a bakarken gülümsedi. Gnom bu işin ustalıkgerektirdiğini biliyordu. İlk olarak, Pikel’in yardımıylasıkışmış gazlara beş ayaklık bir mesafede ince bir duvaroluşturarak on ayak taş kazdılar. Hata yapma şanslarıoldukça azdı.

Page 452: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Büyülü çamur taşa dönüşünceye kadar beklediler vegnomun onayıyla tahta çekiçler taşıyan bir çift öne çıkıpborunun üstüne vurmaya başladı.

Bu bilgiyi diğerleriyle paylaşmamış olsa da tek birkıvılcımın mutlak bir felaket yaratacağını bilenNanfoodle nefesini tuttu.

Boruya vuran cücelerden biri “Bitirdik,” deyinceyekadar doğru düzgün nefes almadı.

Diğer cüce, yine gnomun onayıyla, bir bıçak çıkardıve mızrak ucunun borunun altında sıkıca durmasınısağlayan bağı kesti. Böylece uç düştü ve iki cüceborudan gelen pis kokuyla derhal tükürüp elleriniyüzlerine götürdüler.

Pikel bir zevk çığlığı atıp ileri koştu ve borunun ucunuNanfoodle’in hazırladığı yapışkan bir maddeyle kapladı,sonra eğilip boruyu taşa dönüşen çamurla dolu bir yeremühürledi.

“Gördüğüm en tuhaf şey,” diye belirtti yanlarındakicücelerden biri. “Lanetli gnom,” diye cevapladı diğeri.

Nanfoodle peçesinin altından yalnızca gülümsedi.Onların bu yargısına karşı bile çıkamıyordu. Tek birsözüyle cüceler odanın dışındaki pek çok tünel ve BekçiVadisi’nin on ayaklık taş zemini boyunca uzanan birmetal hattı döşemişti. Tek bir sözüyle başka bir cücegrubu bu hattı uçuruma; kuzeye elli, doğuya yüz ayakuzaklığa taşımıştı. Yine onun sözüyle cüceler bu hattıuçurumun kenarına -iki ya da üç yüz ayak yukarıya-taşımaya devam etmiş, Pikel’in daha sonra onları taşa

Page 453: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

dönüşmüş çamurla mühürleyebilmesi için boruları metaliğnelerle uç uca tutturmuştu.

Pikel yanındaki cücelerle yeniden işe koyulmuştu;bazıları kova kova çamur, diğerleri zift taşıyordu. Zifthazırlanırken yeşil sakallı cüce neredeyse bütün yer altıtüplerini bağlamıştı, böylece bir saat içinde oradaki tayfayeniden yüzeye çıkmış ve Bekçi Vadisi’nden uçurumadoğru yola koyulmuştu. Pikel yaptığı işte oldukçauzmanlaşmıştı, hatta boruları kıvırmaları gerektiğiyerlerde bağlantı noktalarının ‘dirsekleme’ tekniğini dekusursuzlaştırmıştı.

Nanfoodle bu metal hat boyunca çalışan bir ekibedaha öncülük etmiş, güvenliği arttırmak amacıyla olasızayıf noktalara daha çok çivi çakılmasını ve metalintaşlarla desteklenmesini sağlamıştı.

Gnom, içlerinde en önemlisi olan ilk tüpün hâlâsapasağlam durduğundan emin olmak amacıyla aradabir sülfürik odaya geri dönüyordu.

Sadece tamamen aklını kaçırmamış olduğundanemin olmak istiyordu.

Pwent’in zaferinden sonra, savaşan cüceler devlerintuttuğu dağ sırtının altındaki tünellerin çoğunu almış vebir saat içinde kalan orkları yapının kuzey ucunagöndererek güvenliği sağlamışlardı.

Bundan daha çok vakit kaybetmek istemeyen Torgarbölgeyi mühürlemelerini emretmiş -bu tabii ki Pwent’ifazlasıyla hayal kırıklığına uğratmıştı- ve böyleceustaları düşmanın önüne taştan bir duvar örmüştü.

Page 454: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Bölgeyi araştıran Torgar orayı kazanılmış olarak ilanetmişti.

Yine de her şey daha yeni başlıyordu. Cücelertünelin güney ucundan aceleyle ilerleyip Bekçi Vadisi’nedoğru gitmiş ve silahlarını bellerine takıp kapkara veyapışkan bir zift dolu kovalar almışlardı. Torgar’ınekibinin bir kısmı ellerindeki kova ve fırçalarla yeraltınagiderken diğerleri Bekçi Vadisi’ne inen bir halatdüzeneği yerleştirmeye başlamışlardı. Kısa bir süreiçinde, boşalan ve yeniden ziftle doldurulan kovalar bumakara sisteminde gidip gelmeye başladı.

İçerideyse cüceler, duvarları ve çatıyı yapışkanmaddeyle sıvayarak buldukları her yarık ve çatlağıkapatmak için çalışıyordu.

Nanfoodle’in önerdiği tasarımları kullanan diğercüceler kendilerini koşum takımlarının uzun ipleriylesımsıkı bağlayıp derin vadinin zemininden yukarıyakadar birbirlerine eşit uzaklıktaki yerlerini alıyorlardı.Delikleri dövmeye başlamışlar, yerden yukarıya kadaruzanan bir üstyapı inşa ediyorlardı.

Yaralarını sarmaya gelenleri inatla kovan Torgar, Ivanve Tred tünellerin merkezinin yanındaki bölgeyiaraştırmaya başlamışlardı; doğuya ve süregelensavaşın yapıldığı yere kadar uzanan yolu kapatantaşların en seyrek olduğu alanı arıyorlardı. Torgar, taşaküçük baltasıyla vurup çıkan sesi dikkatle dinleyerektemkinli bir şekilde ilerliyordu. En uygun noktayıbulduğunu düşünen Torgar kazıcılarını işe koştu. Ekip,

Page 455: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

açık havayı hissedebilmek için, çabucak, doğuya doğruuzanan bir delik açtı.

“Bu genişlik yeterli mi?” diye sordu Torgar.

Ivan, Nanfoodle’in talimatlarıyla yaptığı küçükkutunun aynalı tarafını tutup baktı. “Sığacakmış gibiduruyor,” diye cevapladı.

Yaklaşıp kutuyu sıkıca tuttu. Kazıcılar yeniden işekoyulup daha iyi ve daha sağlam olması amacıyla deliğişekillendirdi. Sonra geri çekildiler ve Ivan elindengeldiğince içeri süzülerek kutuyu, aynalı yüzü dışarıbakacak şekilde, mümkün olan en uzak yere yerleştirdi.

Ekibine “İyice sabitleyin,” diye talimat verdi ve diğeriki liderle birlikte onların zıt yönüne doğru hareketegeçti. “O lanetli gnom neyin peşinde?” diye sordu Tred.

“Sana anlatamam,” diye itiraf etti Torgar, “ama Banakbana lanet tünelleri almamızı söyledi dolayısıyla ben deo lanet tünelleri aldım.”

“Evet yaptın,” dedi Ivan, “evet yaptın.”

“Çok yarar sağlayacak,” dedi Tred başını sallayarak.

“Evet,” diye onayladı Ivan. “Bu Battlehammerlar birsavaşın nasıl kazanılacağını biliyorlar.”

Torgar sırayla arkadaşlarının sırtını sıvazladı ve Ivanbirden Torgar, Tred ve kendisine mağarayı ele geçirmekkadar önemli bir görevin verilişinin ne kadar ironikolduğunu fark etti; ne de olsa içlerinden hiçbiriBruenor’un Klam’ndan değildi.

Page 456: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Savaş botlarından çıkan paldır küldür sesdüşüncelerini dağıtıp konuşmalarını yarıda kesti. Dönüpbaktıklarına

Thibbledorf Pwent’in öncülüğündeki kuvvetleringüneye doğru hızla ilerlediğini gördüler.

“Dışarıda savaş yeniden başlıyor,” diye açıkladıyanlarından geçen Pwent. Ekibine seslendi; “Acele edinsizi ahmaklar! Bütün eğlenceyi kaçırıyoruz!”

Karındeşen taburu coşkuyla ilerledi.

Kıkırdayan iki arkadaşına “Bizimle olduğunuzaseviniyorum,” diye belirtti Tred.

Bir sonraki şafaktan önce doğudaki savaş devamederken ve Tred tedavi için rahiplere gönderilmişken,Torgar ve Ivan tünellerin kuzey ucunda; Bekçi Vadisi’neuzanan uçurumun ağzında durmuştu.

“Bu işi tamamlamak için iyi cücelerin kanını bolcadökeceğiz,” diye belirtti Torgar hayal kırıklığıyla dolu biriç çekişle…

“Gnomun niyetinin dağ sırtını kokutarak devlerikaçırmak olduğunu düşünüyorum,” diye cevapladı Ivan.Uçurumdan tünelin içine uzanan boru hattını tekmeledi.“Koku yayıyor.”

Çiftin önündeki cüceler hızla çalışıyor, uzun metalborunun etrafına kayalar yığıyor; taşlan metale baskıyapmamaları için büyük bir dikkatle yerleştiriyorlardı.

“Devleri dağ sırtından uzaklaştırabilmesi için oldukçakuvvetli bir koku olmalı,” dedi Torgar.

Page 457: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Kardeşim öyle olduğunu söylüyor,” diye açıkladıIvan.

İşçiler aceleyle yana koşuştururken, tünelinyanlarında duran cüce ustalarını başlarıyla selamlayıpuyardılar. Torgar ve Ivan ağır tahta çekiçlerini aldı vebölgeye yerleştirilen tahta destekleri aynı anda yıkmayabaşladı. Kayalık tünel borunun girişini ve orta kısımlarınıgömerek çöktü.

“Onu iyi mühürleyin,” diye açıkladı Ivan işçilerine.“Ziftle yıkayın, pislikle kaplayın ve sonra tekrar yıkayın.Bu kokunun bize de ulaşmasını istemeyiz.”

Cüceler başlarını salladı ve hiç şikayet etmeden işekoyuldular.

Ivan onları aynı şekilde selamladıktan sonrauçuruma; koşum takımlarıyla Vadi’nin aşağısına sarkancücelere baktı. Makaradaki kovalar çamurlu taştaşımaya ve diğerleri metal boruyu uzatmaya devametti.

Çok fazla metal vardı.

“Lanetli gnom!” diye kendi kendine konuştu Ivan.

BİLİNÇLİ KARARLAR

Page 458: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Urlgen’in kamp yerinde oğluna yetişen Obould“Devler sana katılmaya karar verdiği için ne kadar daşanslısın,” dedi. Ork kralı konuşurken Urlgen’in dikkatiniGerti’nin ayaz devlerinin mancınıklarını inşa ettiği batısırtına çekti. “Bu grubun karşına çıkmış olması büyükşans.”

Obould’un yanında duran Urlgen ve Gerti, orkkralının alayını ve onun işine çomak sokmayaçalıştıklarından haberdar olduğunu fark etmişlerdi.

“Değerli bir yardımı reddetmedim,” diye cevapladıUrlgen ve destek bulmak amacıyla pek çok kez Gerti’yebaktı.

Ork kralı, “Obould olmadan bir zafer kazanmak içinmi değerli?” diye dolambaçsız bir şekilde sordu.

Hem Urlgen hem de Gerti öfkelenip tedirgin oldu.“Ayrıca kaç -yirmi mi?- ayaz devinin yardımına rağmencüceler hâlâ orada.”

“Onları uçurumdan göndereceğim!” diye ısrarlacevapladı Urglen. “Sana ne deniyorsa onu yapacaksın!”diye karşı çıktı Obould.

“Bu zaferi elimden mi alıyorsun?”

“Daha büyük bir zafer elde etme şansımız varkenküçüğüyle yetinme fırsatını elinden alıyorum,” diyeaçıkladı Obould. “Cüceleri uçurumdan göndermek içinher şeyi hazırla. Aptal cücelerin farkına varmayacağı biryerde kuvvetlerini ikiye katlayacağım. Ondan sonraGerti ile birlikte güneybatıya gidip vadiye batıdan

Page 459: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

saldıracağız. O zaman cüceleri uçurumdangönderebilirsin. Kaçacak hiçbir yerleri kalmayacak.”

Bakışlarını Urlgen’den kızgın ve batıdaki dağ sırtınıincelediği için şaşkın olan Gerti’ye çevirdi.

“Bu uzun zaman önce bitmeliydi,” diye itiraf etti dev;Obould’dan çok UrlgenTe konuşuyor gibiydi.

“Bu gecikmeyi açıkla.”

“İki gün önce mancınıklar bu işi bitirecekkonumdaydı” diye kükredi Urlgen. “Ama düşmanlarımızgeldi ve senin devlerin, savaş aletlerini korumayıbaşaramadı. Bir daha olmayacak.”

Son savaşın haberi kampta gün boyukonuşulduğundan “Ama cücelerin mancınıklarınaltındaki tünelleri yeniden ele geçirdiğine dair raporlarvar,” diye hatırlattı Gerti.

“Doğru,” diye itiraf etti Urlgen. “Savunulmayadeğmeyecek tünelleri alırken fazlasıyla cüce kaybettiler.Onlar devlere saldırmak için o kalın taşı geçinceyekadar dışarıdaki savaş çoktan bitmiş olacak.”

“Ama niyetleri buymuş gibi durmuyor,” diyerek devametti. “Tünelleri kokuyla kapladılar; bizim karşı saldırıyapamayacağımız ve sizin devlerinizin yakınmasınısağlayacak kadar ağır bir koku…

Onlara dikkatli bakın; kokudan korunmak içinyüzlerine peçe taktıklarını göreceksiniz.”

“Bir koku onların dağ sırtından gitmesini misağlayacak?” diye sordu Obould.

Page 460: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Bu sadece nahoş bir durum, başka bir şey değil,”diye açıkladı Urlgen. “Cüceler onlara tünellerdensaldıramayacağımızı kesinleştirdi. Kanatlarınıkoruduklarını sanıyorlar ama biz öyle herhangi bir saldırıdüzenlemeyeceğiz. Tünellerdeki savaş onlara ne huzurne de zafer getirdi.”

Obould kan çanağına dönmüş gözlerini kısıp dağsırtına baktı. Ne olursa olsun mancınıklar neredeysetamamlanmak üzereydi ve herkes sabit bir hızlaçalışmaya devam ediyordu.

“Vadi’nin batısındaki savaşı başlatmak için on mil yolgitmemiz gerekiyor,” diye açıkladı Obould.

“Güneydoğuda savaş başladığında cücelere saldır.Onları tamamen kuşat. Uçurumdan benim ordumunkollarına gönder; işte o zaman yok olacaklar ve MithrilSalonu şu anki zaferini bir daha asla hatırlamayacaktır.”

Fazlasıyla sarsılmış duran Urlgen bir kez dahaGerti’ye baktı.

“Bütün zafer Obould’un,” dedi genç ork; pek de iknaolmuşa benzemiyordu. “Obould Gruumsh’dur,” diyedüzeltti ork kralı. “Bütün zafer Gruumsh’un!”

Bu sözlerden ve hem oğluna hem de deve uyarıniteliğinde hırladıktan sonra Kral Obould oradanuzaklaştı.

“Ordusu çok güçlendi,” diye açıkladı Gerti, Urlgen’e.“Senin ordunun iki katından da fazla. Ne benimsavaşçılarıma ne de mancınıklara ihtiyacın olacak.”

Page 461: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Cücelerin hileli kokusu onları dağdangöndermeyecek,” diye garanti etti Urlgen. “Bırakalım damancınıklar taşlarını uçuruma ve Obould’un ordusunafırlatsın, ha?”

“Sözlerine dikkat et,” diye uyardı Gerti.

Yine de Kral Obould Bol-Ok’un ‘yanlışlıkla’ devasa birkaya parçası altında ezilecek olması fikrinin yüzüneyaydığı gülümsemeyi saklamadı. Yanlarından ayrılanorka; bütün kampı kontrolü altında tutan o zavallı kibirliyaratığa baktı. Daha da bir gülümsedi.

Yakaladıkları şamanı sadece sorguya çekipneredeyse hiçbir şey öğrenmeyi başaramadıktan sonraInnovindil “Coşkunluğu dindarlığından kaynaklanıyor,”diye açıkladı Drizzt’e. “Bize hiçbir şey söylemeyecek.Ne acıdan ne de ölümden korkuyor; tabii lanetli tanrılarıadına ölecekse o başka.”

Drizzt mağara duvarına yaslanıp Innovindil’insözlerinin doğruluğunu düşündü. Obould’un güneyegittiğini öğrenmişti; ama bunu şamanı yakalamadanönce zaten tahmin etmişti. Obould’un oğlu Urlgen’inShallows’u soyup soğana çevirip şimdi MithrilSalonu’nun kuzeyinde cücelere saldırıyor oluşuArganth’ın itirafındaki gerçekten işe yarar tek bilgiydi.“Güneye gitmeye hazır mısın?” diye sessizce sorduInnovindil. “Mithril Salonu’nun sağ kalan cüceleriyleyüzleşip korkularını doğrulamaya hazır mısın?”

Drizzt yüzünü ovaladı ve Withegroo’nun yıkılankulesinin korkunç görüntüsünü aklından atmaya çalıştı.Mithril Salonu’na gittiği zaman ne duyacağını biliyordu.

Page 462: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“O halde güneye gidiyoruz,” diye cevapladı drow. “BuKral Obould’la görülecek işlerimiz ve hayatı bizimhareketlerimize bağlı sadık bir pegasusumuz var.Niyetim o atı geri alıp Obould’a bunların bedeliniödetmek.” Innovindil gülümseyip başını salladı. Drizztyana; şamanı tuttukları oadaya doğru baktı.

“Onunla ne yapacağız?” diye sordu. “Biziyavaşlatacağı kesin.”

Innovindil tek bir söz söylemeden yayını aldı veodanın girişine doğru ilerledi. “Innovindil?” diye seslendiDrizzt.

Kadın yayına bir ok yerleştirdi. “Innovindil?”

Elf ok ardına ok ve sonunda üçüncü bir ok dahafırlatınca Drizzt şaşkınlıkla sarsıldı.

“Temiz ve çabuk bir şekilde ölmelerini sağlamaklaonların bize göstereceğinden çok daha fazla merhametgöstermiş oluyorum,” diye cevapladı elf; sesi kesinlikleduygusuzdu.

Drizzt’e baktı; ikisi de odadan yükselen bir iniltiduymuştu. Innovindil tek söz söylemeden yayını birkenara bırakıp kılıcını çekti ve odaya yürüdü.

Davranışları Drizzt’i rahatsız etti. İnsan efendisitarafından yanlış anlaşılıp dövülen ve sonra daöldürülen tutsak bir goblini anımsadı.

Ama drow bu görüntüyü aklından attı. Yakaladıklarıyaratık o goblin gibi değildi. Şeytanın fanatik bir takipçisiolan ork şamanı yok etmek, yağmalamak, yakmak,yıkmak ve ele geçirmek için yaşamıştı.

Page 463: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Drizzt, Innovindil’in sözlerinin doğruluğunu biliyor vekadının orklardan çok daha fazla merhamet gösterdiğinidüşünüyordu.

Kamptan ayrılmak üzere eşyaları toplamaya başladı.Güneye gitme zamanı gelmişti. Ya da belki de çoktangelip geçmişti.

Regis karanlıkta oturuyor, arkadaşı Bruenor Tageçirdiği zamanları düşünüyordu. Buzyeli Vadisi’ndeberaber ne çok vakit geçirmişlerdi… Bruenor ona MaerDualdon’da balık tutar -ya da tutar gibi yaparken-nekadar da çok rastlamıştı… Bruenor onu azarlamıştı;Regis o sözleri hâlâ duyabiliyordu.

“Pöh! Gümbürgöbek! Bulabildiğin en uyuşuk işiyapıyorsun ama onu bile kalbinle yapmıyorsun!”

Göl kenarındaki o anlarda Bruenor’un ‘nasıl balıktutulacağını göstermek amacıyla’ genellikle kendisininyanına oturduğunu anımsayan buçukluğun yüzündeburuk bir gülümseme belirdi.

Buzyeli Vadisi’ndeki nadir sıcak günlerdenfaydalanmak için muhteşem bir yoldu.

Bruenor hâlâ hayattaydı. Regis, Cordio ve Stumpet’inbu sessiz gecede onun yanına gidip şifalı büyü yapıyorolduğundan şüpheleniyordu. Onun emirlerinidinlemeyeceklerdi -bunu açıkça belirtmişlerdive Regis’invekilharç olması Mithril Salonu’nun iki temel rahibini pekde etkilememişti.

Regis onların kendi adına karar veriyor olmasınaaslında seviniyordu. Bruenor’un ölmesini yeniden talep

Page 464: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

edecek yüreğe sahip olup olmadığını bilmiyordu.

Ama yine de, buçukluk, Mithril Salonu’nun hatırıadına Bruenor’un hayatta kalması gerektiğini söyleyenbu iki inatçı rahiple hem fikir olamıyordu. BruenorBattlehammer’ın simgelediği değeri öne sürmüşlerdiama Regis o an kimsenin Bruenor’u bir kral olarakgörmediğini düşünüyordu.

Bütün adamlarının korkunç bir savaşta olduğunu vepek çoğunun ya yaralandığını ya da öldüğünü bilenhiçbir kral orada öyle yatmazdı.

Karanlık odada “Bir çözümü olmalı,” diye mırıldandıRegis. Oturdu ve gözlerini karanlığa dikti.

Daha çok seçenek olmalıydı.

Düşünceleri dönüp durmaya ve tüm parçalaryerlerine oturmaya başlayınca Regis birden doğruldu.

Cordio’nun ve Stumpet’in sözlerini düşündü. Eskidostu Bruenor’u ve onunla geçirdiği zamanlan düşündü.Cücenin inatçılığını, gururunu, sadakatini ve cömertliğinianımsadı. Regis, orada; karanlıkta kalbiyle aklınıbirleştiren cevabı buldu.

Uzun zamandır şüphe içinde olan Mithril Salonu’nunvekilharcı Regis bir süredir hissetmediği büyük birkararlılık ve midesine yayılan bir ateşle odasından hızlaçıkıp Cordio MuffınheadT bulmak üzere cücelere aityapının içine daldı.

Page 465: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

NANFOODLE’İN EJDERHASI

“Köşeleri sıkı tutun!” diye bağırdı Banak Brawnanvil -tükenmiş-ordusuna.

Cücelerin savunması yıpranmakla kalmamış,Banak’ın düzinelerce cücesi de oradan ayrılmış veNanfoodleTa çalışmaya gitmişti. Bekçi Vadisi’ninaltındaki tünellerden uçuruma kadar uzanan metalboruları sağlamlaştırıyorlardı. Bu, savaş lordunusavunmaya yönelik bir taktik uygulamak, karşı saldırıyapamadan yeni ve ağır saldırılardan korunmakzorunda bırakmıştı.

Banak’ın cüceleri direniyordu ve orklar onlarlauğraştıkları sürece de direneceklerdi. Ama savaş lorducüce sürekli sola; kuzeybatıdaki dağ sırtına vemancınıkları tamamlamakla meşgul olan devlerebakıyordu. Uzaktaki dağdan arada sırada yükselenbeyaz bir parıltı cücenin dikkatini çekiyordu.

Keşif kollarının verdiği rapora göre Nanfoodle’myaydığı koku taşların arasından yükselip dağın üzerindeleş kokulu san bir bulut yaratarak devleri sarmıştı; amagördüğü kadarıyla, bu rahatsız edici durum devlerindağlardan gitmesini sağlayamamıştı ve bu Banak’ıncesaretini kırıyordu. Büyük yüzlerini örtülerle sarmış veişe devam etmişlerdi; hâlâ da devam ediyorlardı.

Page 466: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Zamanımız tükeniyor Banak,” diyen bir ses duyuldu.Savaş Lordu, Ivan Bouldershoulder’a döndü.

“Onları geri püskürteceğiz,” diye cevapladı Banak.

“Pöh! Orklar dert değil,” dedi gözüpek Ivan. “Amaküçük hile-karın numarası bir işe yaramıyor.

Devlerin hâlâ çalışıyor olduğunu kendi gözlerinlegörüyorsun. Bir dahaki gün doğumuna mancınıklarınıtamamlayıp saldırıya başlamış olacaklar. Durduklarıyerden bizi dümdüz edecekler.”

Banak kızarmış gözlerini ovaladı.

“Vadi’den aşağı inmeyi düşünebiliriz,” diye önerdiIvan.

Banak başını salladı.

“Küçük adam hâlâ çalışıyor,” dedi huysuzca. “Onunlaçalışan yüüüz adamım var.” “Bildiğim kadarıyla hattısağlamlaştırıyor,” diye karşı çıktı Ivan.

Banak’a kendisini izlemesini söyleyip batıya; BekçiVadisi’ne bakan uçurumdan aşağı inen cüce hattınayöneldi. Kısa bir sonra, uçurumun tepesinde durmuştomar tomar parşömen kağıdına ve onların üzerindekişekillere bakan Nanfoodle ve Ivan’ın kardeşinerastladılar. Nanfoodle arada bir eğilip aşağı bağırıyor,cücelere bağlantı noktalarını yeniden ziftlemelerinisöylüyordu.

Ivan’la birlikte ikiliye yaklaştıklarında Banak, “Bukokuyu dayanılmaz kılacak ve devleri kaçıracak mı?”

Page 467: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

diye sordu. Nanfoodle dönüp ona baktı ve üzgün olduğuaçıkça görülen gnomun yüzündeki bütün kan çekildi.

“Sakin ol küçük adam,” dedi Banak. “Bu koku onlarıhiç değilse yavaşlatıyor ve bunun için sana minnettarız.”“Kokuyu almamaları gerekiyordu!” diye bağırdıNanfoodle.

“Ptooey!” diyen Pikel tükürükler saçarak onuonayladı. Ivan kardeşine bakıp başını salladı.

“Amaç dağ sırtını kokutmak değildi,” diye açıklamayaçalıştı Nanfoodle. “Bu, sıcak havanın… Zift tünellerimühürlemeliydi… Bu denli yoğun bir şey inşaetmeliydik…”

Kekeledi ve üzerinde Banak’ın anlayamadığı sayılarve formüller bulunan bir parşömen kağıdını aldı.

“Ne demek istediğini anladın mı?” diye sordu Banak,Ivan’a.

“Devler kokuyu almamalıydı,” diye açıkladı Ivan.

“Ama o zaman mancınıkları rahatlıkla yapıyorolurlardı,” dedi savaş lordu.

“Evet,” diye onayladı Ivan.

“Ama o zaman…” diyerek söze başladı Banak amasusup başını salladı.

Gözünün ucuyla Nanfoodle’a aklının karışıkolduğunu belli eden bir bakış attı, sonra tekrar başınısalladı ve metal boru hattını sağlamlaştırmaya çalışancücelere baktı. O cüceler orklara karşı kurduklarısavunma hattını da güçlendiriyor da olabilirlerdi.

Page 468: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Banak homurdanarak savaş alanına geri döndü.“Hayır, anlamıyor,” dedi Nanfoodle, Ivan’a.

Sarı sakallı cüce yamuk yumuk ellerini kaldırıp küçükadamı sakinleştirmeyi çalıştı. “Ve hiçbir zaman daanlamayacak,” diye cevapladı Ivan.

“Koku sızmamalıydı,” diyen Nanfoodle kendinikaybetmişcesi-ne her şeyi açıklamaya çalışıyordu.

“Biliyorum küçük adam,” dedi Ivan ona güvencevererek.

“Bom!” diye sessizce mırıldandı Pikel.

“Onu hapsedip yoğunlaştırmalıydık…” diye ısrar ettiNanfoodle.

Ivan “Biliyorum küçük adam,” diyerek onun lafınıkesti ama Nanfoodle abuk sabuk konuşmaya devametti. “Bu leş koku onları hiçbir zaman buradanuzaklaştırmayacak; daha yoğun olduğu tünellerdebelki…”

“Küçük adam,” dedi Ivan ve Nanfoodle gezinmeyebaşlayınca heyecanlı gnomun ilgisini çekinceye kadarona seslenmeye devam etti.

“Küçük adam, kutunu yaptım,” diye hatırlattı Ivan.

Nanfoodle’un omzunu sıvazladıktan sonra savaşalanındaki yardım etmek üzere Banak’ın arkasındankoşturdu.

Ivan adım atarken batıya; dağ sırtının ilerisine,güneşin doğduğu ve alacakaranlığın bölgeye yayıldığı

Page 469: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

yere bakıyordu. Sonra bakışlarını dağ sırtına vedelicesine çalışan devlerin karanlık siluetlerine kaydırdı.

Ivan bir sonraki gün doğumunda tüm sorunlarınınüçe katlanacağını biliyordu.

“Cücelerin planı işe yaramıyor patron,” dedi orkkomutanlarından biri Urlgen’e.

Urlgen’in emirlerini dinleyen iki ordunun tamortasında duruyorlardı. Bu emirlerin bir kısmı; cücelerekarşı savaşı sürdürme komutu, kendisine, bir kısmıysahâlâ düşmandan uzakta; kamp yerinde olan babasınaaitti.

Urlgen batıya; dağ sırtına ve devlere bakıyordu.Savaş alanındaki kum saati doluyordu; Obould batıdakisaldırının şafak vaktinde tüm şiddetiyle başlamasınıemretmişti. Bu, Urlgen’in cüceleri uçuruma göndermesigerektiği anlamına geliyordu ve dev mancınıklarolmadan bunu yapmak hiç de kolay bir iş olmayacaktı.

“Hazır olacaklar,” diye belirtti alt komutan. Urlgenyüzünü ona döndü.

“Cüceler ve leş kokuları devleri durdurmadı,” dediork.

Urlgen başıyla onayladı ve gözleri yeniden batıyadöndü. Orklar şafak vaktinden önce mancınıkların hazırolacağını garanti ediyorlardı.

Kuzeydeki savaş, Urlgen’in niyeti bu olmadığından,olabilecek tüm şiddetiyle değil de cücelerin tamamengeri çekilmesini engelleyecek şekilde devam ediyordu.

Page 470: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Babası bütün bölgeyi kuşatıp, onların etrafını sarıncayakadar cüceleri orada tutmalıydı.

Ork lideri hafifçe inledi ve sabırsızlıkla yumruğunusıktı. Şafak ona büyük zaferini taşıyacaktı.

Nikwillig küçük aynayı avuçlarında yuvarlayıp durdu.Önce batıya ve dağ sırtına, sonra da doğuya ve yüksektepelere baktı. Uçurumun kenarındaki ufak bir tepeyeodaklandı; çok yüksek değildi ama oldukça dikti. Güneşışınlarını yakalamak için gitmesi gereken yer orasıydı.Banak kaybederse oradan dönmesi neredeyse imkansızolurdu.

“Neler duyuyorum?” diyen Tred ona seslendi ve buhuzursuz edici düşünceleri dağıldı. Nikwillig hızlıadımlarla kendisine yaklaşan Felbarr Kalesi’nden olanarkadaşına baktı. Nikwillig’in önünde beliren Tred “Nelerduyuyorum?” diye bir kez daha sordu.

“Biri yapmak zorunda.”

Tred ellerini kalçalarına koyup kamp yerindekikoşuşturmaya baktı. Beraberinde bir çift yaralı cücegetirerek savaş alanından yeni dönmüştü ve şimditekrar gitmeye niyet ediyordu.

“Neden bizimle birlikte orada olmadığını merakediyorum,” dedi.

“Yardım etmekten çok sorun yaratırım ve sen debunu biliyorsun,” dedi Nikwillig. “Hiçbir zaman iyi birsavaşçı olmadım.” “Pöh! Gayet iyiydin!”

“Benim yerim orası değil Tred. Bunu sen debiliyorsun.”

Page 471: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“O zaman Kral Emerus’un yanına kaçabilirsin; hemde yeni haberlerle…” diye cevapladı Tred. “Bunuyapmanı istiyorum; ikimizi de burada tutan şey senininatçılığındı!”

“Ve biz buraya aitiz,” diye çabucak cevap verdiNikwillig. “Bruenor ve Mithril Salonu’na en azından bukadarını borçluyuz. Ve emin ol, Tred’in orada;yanlarında savaşıyor olmasından oldukça memnunlar.”

“Ve Nikwillig’in!”

“Pöh! Ben tek bir ork bile öldürmedim ve sen ya dadiğerleri beni oradan çekip çıkarmasaydı pek çok kezceset olmuştum bile.”

“Yani bu yolu seçiyorsun?” diye kuşkulu bir şekildesordu.

“Biri yapmak zorunda,” diye tekrarladı Nikwillig,“Bence harcanabilecek tek adam benim.”

“Peki ya Pikel?” diye sordu Tred. “Ya da lanetli gnomNanfoodle; tüm bu çılgınlık zaten onun fikriydi.”

“Pikel tek koluyla muhtemelen oraya tırmanamazbile. Ve Nanfoodle’a burada ihtiyaç olabilir -bunu sen debiliyorsun. Pikel’e de öyle-ne de olsa şimdiye kadar çokfaydası dokundu. Neyse Tred bırak sızlanmayı. Bubenim için oldukça iyi bir iş ve sen de bunu biliyorsun.Bu işi herkes kadar iyi yapabilirim ve burada en az özle-necek olan kişi de benim.” Tred itiraz etmeye yeltendiama Nikwillig onun karşısına dikildi; haşin ifadesiyaygaracı cücenin konuşmasını engelledi.

Page 472: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Ayrıca bunu yapmak istiyorum,” diye açıkladıNikwillig. “Tüm kalbim ve ruhumla… Battlehammerlaraolan borcumu ödeyeceğim.” “Buraya, hatta herhangi biryere dönmekte oldukça zorlanabilirsin.”

“Eğer bu söylediklerin doğruysa o zaman sen veoradaki herkes de zor anlar yaşayacak demektir,” dediNikwillig. Homurdandı ve birden kahkahalara boğuldu.“Sen kokuşmuş ork denizine hücuma geçeceksin amabenim için korkuyorsun, öyle mi?”

Bu şekilde düşününce Tred de güldü. Uzanıp uzunzamandır tanıdığı arkadaşının omzunu sıvazladı.

“Hayatlarımızın birbirimizden bu kadar uzak yerlerdeson bulabileceği düşüncesi hoşuma gitmiyor,” dedi.Nikwillig onun bakışlarına ve dokunuşuna aynı şekildekarşılık verdi ve “Benim de… Ama elimden geldiği kadaryardımcı olmak istiyorum ve bu iş Nikwillig için biçilmişkaftan!” Tred bir kez daha karşı çıkmaya kalktı -bunuistemsizce yapıyordu-ama Nanfoodle yine onun sözünükesti.

“Ve bunu sen de biliyorsun!” dedi sıkıntılı bir şekilde.

Tred sessizliğe gömüldü ve arkadaşına uzun uzunbaktı. Sonunda yavaş yavaş, tereddüt ederek başınısalladı. “Sen dikkatli ol”

“Unuttun mu?” dedi Nikwillig gözü parıldayarak.“Nasıl kaçmam gerektiğini biliyorum!”

Yamaçtan gelen bir çığlık dikkatlerini o yöne çekti.Orklar cüce savunmasını delmişti; çok ciddi bir şey

Page 473: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

değildi ama birkaç sakallıyı tehlikeye sokmak içinyeterliydi.

“Moradin bana güç ver!” diye inledi Tred ve doğrucayamaca yöneldi.

Nikwillig uzaklaşan arkadaşını izlerken gülümsedi,sonra tekrar doğuya ve görkemli dağlardaki karanlıksiluetlere doğru döndü. Rotasını ve dağın yerinibelirlemek amacıyla bir kez daha dikkatlice baktıktansonra başka tek bir söz söylemeden aynayı çantasınayerleştirdi ve hayatının son yolculuğu olarak gördüğüserüvene atıldı.

Saatler sonra gökyüzü hâlâ karanlık ama doğu,yaklaşan şafağın parıltısını taşırken Banak’a,güneybatıda, Bekçi Vadisi’nin batı ucundaki cüceleredoğru hızla ilerleyen bir ork birliğinin görüldüğü söylendi.Cüce çabucak bütün liderleri ve Nanfoodle, Pikel ve batıbölgelerini sihir kullanarak tek başına dolaşıp kendisinebu haberi getiren Shoudra Stargleam’i bir araya topladı.

“Oldukça büyük bir ordu,” diye uyardı Shoudra.“Büyük ve güçlü bir ordu. Arkadaşlarımız uzun süredayanamayacakları bir saldırıya maruz kalacak.”

Bu iç karartıcı haberler bütün cücelerin birbirinebakmasına neden oldu.

“Şu anda uçurumdan aşağı inip her şeydenvazgeçmemiz gerektiğini mi söylüyorsun?” diye sorduBanak.

Shoudra’nın buna verilecek bir cevabı yoktu. Banak,Nanfoodle’a döndü.

Page 474: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Burada zafer kazanmayı umuyorum,” diye açıkladı.“Ama devler ordularımıza iri kayalar fırlatmaya başlarsabunu yapamayız. O zaman senin planına geçerizgnom.”

Nanfoodle kendine güveniyor gibi durmayaçalışıyordu; ama boşuna…

“Gitmemiz gerekiyorsa gitmemiz gerekiyordur,” dediBanak onlara. “Ama bu ork domuzlarının canınıyakmamız gerektiğini düşünüyorum; hem de fazlasıylayakmalıyız.”

Thibbledorf Pwent hırladı.

“Hızla geliyorlar,” diyerek araya girdi IvanBouldershoulder. “Kuzeyi talan ediyor ve yeni birsaldırıya hazırlanıyorlar.” “Çünkü devlerin yakındasalvoya başlayacağını biliyorlar,” diye açıkladı “Wulfgar.

“Ama o devler fırlatmazsa…” dedi Banak çekinerek.

Tekrar Nanfoodle’a döndü; herkesin gözleri gnomunüzerindeydi. “Ooooo!” diye tezahürat yaptı Pikelkamburu çıkmış küçük simyacıya.

“İşe yarayacak mı?” diye sordu Banak. “Ooooo!” dediPikel yeniden ve yumurğunu havaya kaldırdı.

“Koku duyulmama…” diye cevap vermeye çalıştıNanfoodle fakat sonra sustu ve derin bir nefes aldı.

“Bilmiyorum,” diye itiraf etti. “Sanırım…”

“Sanıyor musun?” diye azarladı Banak. “Buradabinden fazla cüce var küçük adam. Sanıyor musun?

Şimdi savaşalım mı yoksa aşağı mı inelim?”

Page 475: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Zavallı Nanfoodle ne cevap vereceğini bilemiyorduve küçük omuzlarına bu ağır sorumluluğu almakistemiyordu. “Oooo!” diye haykırdı Pikel.

“İşe yarayacak,” diye ekledi Ivan.

“O zaman kalmalı mıyız?” diye sordu Banak.

“Bu kararı siz vereceksiniz,” diye cevapladı Ivan.“Ama devlerin kuyuruğumuzu sıkıştırıp kaçmamızıistediğini düşünüyorum!”

İleri doğru bir adım attı ve Nanfoodle’in omzunusıvazladı. “Oooo!” diye haykırdı Pikel.

“Orklar yeniden geliyor,” dedi diğer cüce rahipRockbottom. “Bu sefer ki büyük bir saldırı.”

“Güzel. Ben de sıkılıyordum!” dedi akşamki savaştansonra üstü başı zaten kan içinde olan ThibbledorfPwent. Kanların bir kısmı ona, çoğunluğu ise talihsizdüşmanlarına aitti.

“Şafağa bir saat var,” diye belirtti Ivan.

“Nikwillig oraya ulaşmayı başarırsa çok daha az”dedi Catti-brie. “O halde dayanmalıyız,” dedi Banak.

Nanfoodle’a dönüp başını salladı; bu zor zamanlardagnomun fazlasıyla tuhaf planına destek olduğunugöstermek için yapabileceği tek hareket buydu, elindenbaşka bir şey gelmiyordu. Banak çok fazla riskegiriyordu; hem kendisi hem de etrafındaki herkes bununfarkındaydı. Kayalar fırlatan devler ve ork baskısıylacüceler uçuruma ve oradan Bekçi Vadisi’ne gitmek dezorlanacaktı. Shoudra’nın söyledikleri doğruysa Bekçi

Page 476: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Vadisi’ne inmek yaşayacakları sorunların en önemsizive aldıkları kararların en kötüsü olacaktı.

“Onları geri püskürt Thibbledorf Pwent,” diye emirverdi Banak. “O domuzlan bizden uzak tut.”

Pwent cevap olarak bir şarap tulumu çıkarıp Banak’ıselamlar-casma alnına götürdü ve kana susamış amaaynı zamanda da hurdası çıkmış Karındeşen Taburu’nakatılmak üzere koşarak oradan uzaklaştı.

Bütün gözler yine Nanfoodle’a döndü; gnom buendişeli bakışların altında eziliyor gibiydi. Planı işeyaramalıydı ama gelişmeler umut vaat etmiyordu.

Kısa bir süre sonra, Pwent cücelerini karşı atağageçirince, yamaçta yeniden savaş çığlıkları yükseldi.Aradan çok geçmeden Bekçi Vadisi’nin batı bölgesindenbaşka bir savaş sesi duyuldu.

Birkaç dakika sonra ilk dev mancınığı atışa geçti. İribir kaya uçurumun yanındaki cüce hattına doğru uçtu.

Bir araya topladığı Karındeşenlere “Derilerinizialdınız mı?” diye sordu Thibbledorf Pwent.

İçlerinden biri keseler yapmıştı. “Bazılarınızın ihtiyacıolmayacak,” diye ekledi ciddi bir ses tonuyla. “Vebazılarınızın ise onları alamama ihtimali var ama yerinizibiliyorsunuz!”

Karındeşen Taburu hep bir ağızdan bağırdı.

“Gidin ve onların hattını yarın,” diye talimat verdiöfkeli cüce. “Onları geri gönderin ve üzerinde öleceğiniztoprakları alın!”

Page 477: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Birlik aşağı doğru ilerledi. Bu, ork hattına yapılacakolan bir başka öfkeli hücumdu. Pwent ork hattını veonların müttefiklerini paramparça eden birliğiniyamaçtan aşağı, daha önce hiçbir cücenin gitmediğikadar uzağa götürdü. Amaçları hasardan çok karmaşayaratmaktı -bu kana susamış

Karındeşen Taburu için bile çok kolay bir iş değildi-veonlar da bunu yaptı.

Ork saldırısı bozguna uğratıldı ve çoğu geri çekilmekzorunda Thibbledorf Pwent düzeni koruyor;Karındeşenlerin alışılmış kovalamacasma izinvermiyordu. Onları selamlamak için şarap tulumunukaldırdı. Sonra yerde daha sonra kullanabileceğinidüşündüğü bir kırık silah buldu ve onu alırken, niyetinibelli etmek amacıyla, yanındakilere göz kırptı.

Orklar okyanusta oluşan bir med cezir gibi geriçekilip bir sonraki dalga için güç topladılar. Bu kısasüreli sükunet anında devlerin mancınıkları şafaköncesinin renklerini taşıyan gökyüzünü iri kayalarladoldurdu. Kayaların pek azı isabetliydi dolayısıyla ilkyaylım ateşi çok da etkili değildi ama bütün cüceler budurumun çabucak değişebileceğinin farkındaydı.

“Doğuyu tutmalıyız!” diye haykırdı Tred diğerlerine;aslında en çok savaşın başlagıcmdan beri o hattı tutanVVuIfgar’a sesleniyordu.

Wulfgar ona sert bir bakış attı ve bu Felbarr cücesinebaşından beri bildiği bir şeyi hatırlatarak onu susturdu;Nikwillig onların yanına dönmekte çok zorlanacaktı.

Page 478: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Gergin olan Banak uçurumun kenarında hızlıadımlarla dolanıyor; hem kuzeydeki savaşa hem degüneybatıya bakıyordu. ‘Bu kadar,’ diye düşündü.

Hem kendilerinin hem de düşmanlarının güçleri sonnoktaya ulaşmıştı. Orklar kuzeyden ve batıdan yaklaşıparayı kapatıyor, devler Banak’ın arka birliklerinisindiriyordu.

İri bir kaya yakınlarda bir yere düşüp Banak’ın yanmasekti; neredeyse onu uçurumdan aşağı yuvarlıyordu.

Çetin cüce geri çekilmedi, sadece çevreyigözlemlemeye devam etti; gözleri, aydınlanangökyüzünü tarıyordu. “Haydi Felbarrlı Nikwillig,” diyefısıldadı ve bu sözcükler ağzından çıktığı anda doğuyamacının öbür tarafındaki şafağın ilk ışıklarınıyakalayan aynanın parıltısını gördü.

Bunu diğerleri de fark etti; bir kısmı heyecanladoğuyu gösteriyordu. Doğudaki Catti-brie elindekiyayıyla Banak’a doğru koşmaya başladı. Nanfoodle,Shoudra ve Pikel de aynı şekilde batıdan kendisinedoğru ilerliyordu.

Uzaktaki aynaya bakan Shoudra “Göster onu, gösteronu,” diye sessizce yalvardı. Nanfoodle ellerini önündebirleştirdi; neredeyse hiç nefes almıyordu.

“Orada!” dedi Catti-brie; Nikwillig’in seyyar güneşışığının sonunda başka bir aynayı yakaladığı ve gözkamaştırıcı bir parlaklığa büründüğü dağ sırtınıgösteriyordu. Kadın yayını kaldırdı. Banak ve diğerlerinefeslerini tuttu.

Page 479: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Onların aşağısında savaş daha da kızıştı.Öncekinden de fazla ork yamaca akın ediyordu.Ellerinden geleni ardlarına koymayacakları bir saldırıolacağa benziyordu. Bir yandan da cücelere geriçekilmelerini haykırıyor hatta Bekçi Vadisi’nedönmelerini söylüyorlardı.

“Ne yapacağız?” diye sordu Catti-brie; o da diğerlerigibi Nanfoodle’a bakıyordu.

Nanfoodle üfleyip püflemeye başladı ve bir an içinyere yuvar-lanacakmış gibi göründü. Boru hattınınbirleşme yerlerinden birinin yanında oturan Pikel’e baktı.

Nanfoodle bu görüntüden; yeşil sakallı cücenin uçarıgüveninden güç aldı. Gnom derin bir nefes aldı vePikel’i başıyla selamladı.

“Ooooo,” diye haykırdı Pikel Bouldershoulder.

Druid elini tüpleri birleştiren taşa koyup sıkıcabastırdı; onu dümdüz ederek orayı mühürledi.

Nanfoodle derin bir nefes aldı, yutkundu ve kendinisağlam durmaya zorladı.

“Dümdüz ateş edin!” diye haykırdı, hafifçe sızlandı vekendini yana attı.

Catti-brie, Taulmaril’i kaldırıp, IvanTn yaptığı, dağsırtına yerleştirilmiş kutunun kenarındaki parlayanaynaya nişan aldı.

Devler iri kayalar fırlatmaya devam etti; bir yığın cüceüstlerine yağan taşları görünce korkuyla haykırdı. Catti-

Page 480: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

brie geri çekildi ama Nikwillig’in aynası biraz kaymış vedağdaki yansıtıcı birden kararmıştı.

Kadın nefesini tutup hazırda beklemeye devam etti.Aşağıdan “Yarık!” diye bağıran bir cücenin sesi duyuldu.Banak, kadına “Vur onu,” diye yalvardı.

Kadın ne nefes aldı ne de okunu fırlattı. Nikwillig’egüvenip bekliyordu. Onun yansıttığı güneş ışınlarının,hedefini arayarak, dağın karanlık taşlarının arasındakıvrıldığını gördü.

“Haydi,” diye fısıldadı Shoudra. “Göster onu.”

Banak onların yanından koşarak uzaklaştı.

“Geri çekilin!” diye bağırdı savaş alanındakilere.“İkinci bir sıra oluşturun!” diye haykırdı uçurumunyakınındakilere. Onlar itişip kakışıyor, artan saldırılardankurtulmak için bir çare arıyorlardı.

Catti-brie başka hiçbir şey düşünmeden sadece okıvrılıp duran ışığa; yansıyan güneş ışınlarınaodaklandı. Batı karanlığında bir parıltı görüldü.

Taulmaril vızıldadı ve gümüş ok metrelerce yol gitti.Kadın bölgenin geneline nişan alıp ikinci ve üçüncü okuaynı anda ateşledi.

Birinci ok hedefe ulaşıp aynanın camını kırdıktansonra onun arkasındaki tahtaya çarptığından aslındabunu yapmasa da olurdu. Ok tahtayı geriye itmiş, şişeyidevirmiş ve büyülü, patlayıcı yağ hayat bulmuştu.

Kısa bir an için hiçbir şey olmadı ama sonra… BOM!

Page 481: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Sanki dağın arkasından güneş yükselmiş gibi bütünbatı aydınlandı. Dağdaki her yarıktan alevler fışkırıyor,şaşkına dönen devlere ve mancınıklarına doğruyayılıyordu. Alevler ona hayranlıkla bakan izleyecilerinşimdiye kadar hiç görmediği kadar yükseğe çıkıyorlardı.Nanfoodle’in ateşi yerden bin ayak yükseğe ulaştı veberaberinde taşıdığı tozlar, kayalarla geceyi gündüzedönüştürdü.

Alevler sadece kısa bir süre böyle kaldı ve gazlar,soluklarını tutan izleyecilerin ağızlarını açık bırakarak,şiddetli bir patlama yarattı. Catti-brie’nin, Shoudra’nın,Nanfoodle’in, cıyaklayan Pikel’in, gözleri faltaşı gibiaçılan Banak’ın, savaşçıların, cücelerin ve orklarınüzerlerine bir sıcak hava dalgası yayıldı ve hepsini yereyatırdı.

Bu sıcak havayla birlikte bir enkaz oluştu; irili ufaklıtonlarca taş savaş alanına döküldü. Yamaç kuzeye uzakolduğundan bu taş yağmuruna en çok orklar maruzkaldı; tek bir patlamayla yüzlercesi yere serildi.

Batıda, bir zamanlar eşit bir şekilde dağılan dağsırtında parçalara ayrılmış bir hat vardı.

Mancınıklar ve devler -çok azı bir şekilde sağkalmıştı- alev almıştı; makinalar parça parça dökülüyor,devler çılgınca koşuşturuyordu.

Nanfoodle yerden kalktı ve aptal aptal batıyabakmaya başladı.

“Yıllar önce büyücüyü ziyaret ettikten sonra banaanlattığın ateş topunu hatırlıyor musun?”diye sorduherkes kadar sarsılmış olan Shoudra’ya.

Page 482: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Elminster’in infilakı, evet,” diye cevapladı şaşkınadönen kadın. “Şimdiye kadar atılmış en büyük ateştopu.” Nanfoodle parmaklarını şıkırdattı ve “Artık değil,”dedi. “Oooo!” diye cıyakladı Pikel Bouldershoulder.

ŞOK DALGALARI

Cesur Günbatımı sırtındaki iki biniciyle dağlardailerlerken hiç şikayet etmedi. Atı Innovindil sürüyor,Drizzt, kolları kadının beline sarılı, onun arkasındaoturuyordu.

Uçmak Drizzt’in yaşadığı en güzel ve en etkileyicideneyimlerden biriydi. Pelerini ve beyaz saçlarırüzgarda salınırken hava akımının etkisiyle gözüneyaşlar dolmasını engellemek için gözlerini kısmasıgerekiyordu. At üzerinde olmasına ve kendi iradesiylehareket etmemesine rağmen sanki dünyanın sınırlarınıaşıyormuş gibi hissediyor ve bunu bir şekildeölümlülüğün sınırlarını aşmakla eş değer bulup kendinitamamen özgür hissediyordu.

Uçarlarken InnovindiPle konuşmayı denemişti amarüzgar fazla şiddetli olduğundan birbirlerine bağırmakzorunda kalmışlardı.

Page 483: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Dolayısıyla Drizzt sadece bu gezinin, yüzüne çarpanhavanın ve şafak öncesi serinliğinin tadını çıkarmayakarar verdi. Güneye; Kral Obould’un ordusunun oldukçauzağına gidiyorlardı. Varacakları yer Drizzt’in üzerindekorkunç bir ağırlık oluştursa da korkularını erteliyordu;en azından kanatlı atın üzerinde yaptığı yolculuk onamuhteşem zevkler sunuyordu. Mithril Salonu’nayaklaştıklarında ne ile karşılaşacaklarını bilmiyorlardı.Obould cüceleri oraya mühürlemiş olabilirdi veBruenor’un halkıyla iletişim kurma şansı eldeedemeyebilirlerdi. Cüceler istilacılara direniyor olabilirdi;belki de Drizzt ve Innovindil yığınla ork cesedininüzerinden geçecekti. Önlerinde sonsuz olasılık vardıama

Drizzt hepsinden sıyrılmayı başarıp sadece uçmahissinin tadını çıkardı.

Önlerinde ve sağ yanlarında şafak öncesinin yarıkaranlığı vardı ama solda; doğuda gökyüzü, doğmaküzere olan güneşin yarattığı pembeliği taşıyor ve solukmaviye büriinüyordu. Drizzt ufukta beliren kırmızımsıgüneşi ve doğudan yükselen ilk ışınları huşu içindeizledi.

Innovindil’in kendisini duyamayacağını bilse de“Güzel,” diye mırıldandı.

Drizzt’in gözleri doğudan batıya yayılan sabahparlaklığını takip etti. Yok olan geceye son bir kez gözatabilmek için bakışlarını çevirdi.

Gün ışığı birden her yeri kaplamıştı! Drizzt bunungün ışığı olmadığını fark etti; turuncu bir parlaklık,

Page 484: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

gökyüzüne yükselen turuncu bir alevdi ve bu ateş odenli büyüktü ki anında her yeri aydınlatmıştı. Alevler okadar yükseldi ki pegasusun üzerindeki iki elf, zirveyigörebilmek için yukarı bakmak zorunda kaldı.

Günbatımı kişneyip toynaklarını havaya savurdu.Innovindil de aynı şekilde şaşkındı, hakimiyeti ele alıpatı yere indirmeye başladı.

“Bu da nesi?” diye haykırdı kadın.

Drizzt de bağırmak üzereydi ama patlamanınyarattığı sıcak hava dalgası onlara kadar geldi veneredeyse düşmelerini sağlayacak kadar onlarısersemletti. Rüzgar toz ve tortu taşıyordu ve üçü birden;elf, drow ve pegasus, kendilerini korumak için gözlerinikıstı.

Günbatımı yere inmek için çıldırıyordu; hızlaalçaldılar. Innovindil sıkı tutunup ona rehberlik etti amaDrizzt bu anı hızla sönen atşe topunun aydınlattığıçevreyi incelemek için kullandı. O kısacık anda drowuzaktaki savaş alanını gördü, Bekçi Vadisi’ne uzananyamacı tanıdı ve cücelerin canlarını dişlerine kataraksavaştıklarını hemen anladı. Yere indiklerinde “Neleroluyor?” diye çaresizlikle sordu Innovindil. “Bir ejderhayımı uyandırdılar?”

Hayatı boyunca böyle bir patlamaya tanık olmayanDrizzt’in ona verecek cevabı yoktu. Gözünün önünetanıdığı en tuhaf ve tehlikeli büyücü olan HarkleHarpell’in görüntüsü geldi, ayrıca HarkleTn ailesi onunkadar çılgın sihirbazlardan oluşuyordu. Harpelllar yeni

Page 485: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

ve kontrol edilemez büyülerle yine Mithril Salonu’nunyardımına mı gelmişti?

Ama bunların hiçbiri Drizzt’e mantıklı gelmiyordu veInnovindil’in faltaşı gibi açık gözlerindeki çaresiz bakışaverebileceği tek bir karşılık bile yoktu.

“Ne yaptılar?” diye sordu elf.

Drizzt kekeledi, başını salladı ve sonra “Haydi gidipbakalım,” dedi.

Orklar şiddetli bir fırtınaya maruz kalan çimen gibidümdüz oldular. Uçuşan tortudan kurtulacak kadarşanslı olanların ayakları hayal bile edemeyeceklerikadar büyük bir şok dalgasıyla yerden kesilmiş ve onlarda yere yapışmıştı.

Urlgen de taşlara doğru savruldu ama gururlu vegüçlü ork korku içinde haykırmadı, hatta saklanmayabile çalışmadı. Patlamanın son dalgalarına ve ısıyakarşı direnip yeniden ayağa kalktı ve savaş alanına birgöz attı.

Şaşkına dönmüş kıvranan orklar ve cüceler gördü.Uzun boylu ork şüphe ve şaşkınlıkla başını salladı.Patlayan dağ sırtına doğru baktı ve bir devin parlakalevlerle kaplanan kollarını sallayarak ileri geri koşturupdurduğunu gördü.

Savaş alanı ve Urlgen’in etrafındaki orklar yenidenhayat buluyor gibiydi; korku çığlıkları duydu ve bukorkunç patlamanın gerçek tehlikesinin ancak o zamanfarkına vardı. Orklarının bir kısmını kaybetmişti, bunaşüphe yoktu, üstelik devlerden oluşan ordusu da yok

Page 486: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

olmuştu ama asıl tehlike ork komutanının durduğu yerinüzerinde baş gösteriyordu; cüceler çabucak toplanmışve kafası karışıp dağılan ordusuna karşı yıkıcı birhücuma geçmişlerdi. Urlgen başını salladı ve ‘Böyleolmamalıydı!’ diye düşündü.

‘Geri çekilin’ ve ‘kaçın’ çığlıkları etrafında yankılandıve Urlgen bir an için kendini onlara teslim etti;neredeyse savaşçıların ‘kaçın’ emrini verecekti.

Bunu neredeyse yapacaktı ama sonra olayı bir bütünolarak gördü ve babasının güneybatıda elde ediyorolabileceği kazançları düşündü. Urlgen cüceleri bir süredaha sersemletmeyi, devleri ve kendi birliklerinikullanarak onlara savaş alanını terk etme şansıvermemeyi planlamıştı. O zaman babasının kendisineverdiği takviye birliklerini devreye sokup onları altedebilirdi.

Bütün bunlar o korkunç patlama anında değişmişti.

İtişip kakışan orkların arasında defalarca yankılananbir kükremeyle Urlgen ilgilerini kendisine yöneltmeleriniemretti. Savaş alanına paralel bir şekilde koştu; geriçekilen orkların yolunu kesip -kaba kuvvet ve tehditle-onları savaş alanına döndürüyordu.

Bu sırada şimdiye kadar cücelerden sakladığıbirliklere bağırıyor, bütün ordusunu bir araya toplayıpbüyük ve kuvvetli bir başka birlik oluşturuyordu.

“Hepsini öldürün!” diye emretti uzun boylu ork.

Ork sürüsü cücelere karşı koymak üzere yavaşyavaş toparlandığında Urlgen dikenli zırh eldivenleri

Page 487: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

takılı yumruklarını havaya kaldırdı ve ilk defa savaşadaldı. Onun için ‘ya hep ya da hiç’ durumu sözkonusuydu; bunu biliyordu. Ya burada cüceleri hezimeteuğratıp kazanacaktı ya da her şey kaybedilecekti.Hayatının sonuna kadar görkemli babasının gölgesialtında ezilecekti; tabii görkemli babası onun canınakıymazsa…

Banak Bravraanvil ork güruhunun etrafta dönüpdurduğunu görünce nefesini tuttu. Nanfoodle’in yarattığıpatlamaya kendi ekibi orklardan daha iyi dayanmıştı;bütün alçak yamaçlar ork cesetleriy-le doluydu. Amasayıca orklardan azdılar; asıl ork birliğine eklenen buikinci grupla sayıca çok çok azdılar.

Banak inledi. Patlamanın yarattığı etkiyle kaçıporkları Mithril Salonu’ndan dışarı atacakları asıl savaşakatılmak istemişti.

Banak yakınındaki komutanlara “Onlarla ölümünesavaşın ve istikrarı korumak için geri çekilin!” diyeseslendi.

Ama aşağısında yer alan ve bütün gücüyle hücumeden orkları gördüğünde bu saldırıda kesin bir fark,niyet ve yoğunluk olacağını fark etti. Deneyimli cücedüşmanlarının bu kez vur kaç taktiği uygulamayacağınıanında anladı.

Emredildiği gibi ana cüce hattı kırıldı ve geripüskürtüldü; hepsi yamacın tepesindeki savunmapozisyonları almak için koşuşturuyordu. Onlara destekolmak üzere orkların attığı her adımda topuk larına oklarve çekiçler iniyor, yaratıkları yavaşlatıyordu.

Page 488: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Yaşlı cüce dudağını ısırdı, düşmanlarının gücünüdüşündü ve seçeneklerini gözden geçirdi. “Haydi ozaman,” diye mırıldandı.

Güçlü durmaya kararlı, ayaklarının altındaki zeminesımsıkı bastı. Bu kararlılık bir dakika sonra şekildeğiştirdi; batıdaki keşif kolları güneybatıda ve BekçiVadisi’nin batı ucunda bir savaş olduğunu haykırdığındabasit bir azimden çok çaresiz bir ihtiyaca dönüştü.

Banak geniş görüş sağlayan bir nokta buldu vegüneybatıdan yükselen ışığa baktı. Savaşın ve orkkuvvetlerinin büyüklüğünü fark ettiğinde neredeyse yereyuvarlanıyordu.

“Moradin aşkına, onları tutun,” diye fısıldadı yaşlıcüce; sözcükleri ağzından güçlükle çıkarabilmişti.

Tekrar Nanfoodle’in patlamasına ve ork baskısınıncüceleri eski savunma pozisyonlarına iterek kendisinedoğru ilerlediği kuzeye baktı. Sonra bakışlarını yenidengüneybatıya ve yükselen savaş seslerine çevirdi.

Ork planını hemen tahmin etti. Tehlikeyi anındagördü.

Kararlı bir hırıltıyla savaş lordu yeniden batıdakitahribe bakmak için kendini zorladı. Orkların planıoldukça iyiydi; sadece toprak kazanmak için değil aynızamanda cüceleri katletmek için yapılmıştı. Nanfoodle’inpatlaması ona biraz - belki de kaçmaya yetecek kadar-zaman kazandırmıştı.

“Moradin seninle olsun küçük adam,” dedi Banak; busözleri kendisini duyamayacak kadar uzakta olan küçük

Page 489: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

gnoma söylemişti.

Güneybatıdaki savaş sesleri birden ve dramatik birşekilde yükseldi. Banak dönüp baktığında düşmanlarınabir de dev sürüsünün katıldığını gördü.

“Moradin bizimle olsun,” diye mırıldandı cüce.

Yine de cücelerin çoğu yeterince hızlı dönmüyordu.Ork mızrakları ya da Nanfoodle’in önemli patlamasısonucunda oluşan enkaz yağmurunda fazlasıyla cücede ölmüştü. Üstelik bundan çok daha fazlası, yüzdenfazla cüce, kanlar içinde taşların arasında yatıyordu.

Gerçi bunun sebebi yaraları değil, yırtılan şaraptulumlarıydı. Thibbledorf Pwent ve yeni gelen üyeleri deiçeren Karındeşen Taburu patlamayı kendilerini kanlakaplamak ve taşların arasında ‘ölü’ gibi yatmak içinkullanmıştı. Bazıları, tıpkı Pwent gibi, üstlerine kırıksilahlar koyarak yaraları daha da gerçekçi kılmıştı.Şimdi, ork sürüleri yanlarından, hatta bazenüzerlerinden geçerken, orada öylece yatıyorlardı.

Pwent tek gözünü açtı ve gülümsemesini saklamaklaiyi yaptı.

Yukarı sıçrayıp kendisine en yakın yerde duranşaşkın orkun yüzüne dikenli zırh eldiveniyle bir yumrukattı. Bütün gücüyle bağırdı ve Karındeşen Taburuşaşkına dönmüş düşmanlarının ortasında belirdi.

“Onlara zaman kazandırın!” diye haykırdı cesur liderve Karındeşen Taburu da bunu yaptı; çılgınca ilerliyor,orkları öfkeyle yumruklayıp kesiyor, onları yakalayıpüzerlerine çıkıyor ve şiddetle sarsıyor, dikenli zırhları

Page 490: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

düşmanlarında ağır yaralar açıp onları posayadönüştürüyordu.

Thibbledorf Pwent tam ortalarında duruyor,kelimelerden çok onlara örnek olarak savaşıyönetiyordu. Ne de olsa izlenmesi gereken bir planyoktu. Eşgüdümlü ve öngörülebilir davranışlardabulunmak Pwent’in en son istediği şeydi. Kaos.

Basit ve güzel kaos; Karındeşenlerin çağrısı,Kanndeşenlerin neşesiydi.

BRUENOR’UN DURUMU

Karşı saldırıyı -binlerce orkun kana susamış birşekilde akışmı-izleyen Banak Brawnanvil her şeyin sonaerdiğini fark etti. İster kazanılsın ister kaybedilsin, isteröne geçilsin, ister geri çekilinsin, bu topraklardayapılacak olan son savaş buydu. Ork kuvvetininbüyüklüğünü ve onlara eklenen takviye birliklerini farkeden cüce bu manzara karşısında pek deheyecanlanmadı.

Arkasındaki ve önündeki savaş sesleri kısa bir süresonra onun uçurumdaki cücelere katılmak üzerekoşmaya başlamasını sağladı.

Page 491: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Yaşlı cüce orada kıyamet gününden başka bir şeygörmedi.

Bekçi Vadisi’nin batı yakasındaki cüceler şimdidendağıtılmıştı. Zaten nasıl dağıtılmayacaklardı ki? Onlarınkarşısında dizilen ordu devasaydı; Banak’ın şimdiyekadar gördüğü her şeyden daha büyüktü.

“Kaç tane ork var?” diye sordu nefesi kesilerek; budüşman birliği Banak’ın bütün gücünü tüketmişti. “Beşbin? On bin?”

“Kısa bir süre içinde vadiyi silip süpürecekler” diyeuyardı Torgar Hammerstriker. Aynen böyle olacaktı;bunu Banak da biliyordu.

“Onları geri çekin,” diye emretti Banak; bu ürkütücüsözleri sıktığı dişlerinin arasından güçlükle çıkardı.“Hepsini! Vadiye ve salona geri dönüyoruz.”

Geri çekilme emri ne Battlehammer Klanı’nın ne deMirabar cücelerinin duymaya alışık olduğu bir şeydi vebir an için

Banak’ın yanındaki bütün komutanlar ağızları açıkona baktı.

“Devler öldü!” diye karşı çıktı içlerinden biri. “Gnomdağ sırtını havaya uçurdu ve…” Ama gerçekliküzerlerine çöktüğünde; kuzeyden gelen ork baskısınınve vadideki bozgunun farkına vardıklarında karşı çıkantek ses onunki olarak kaldı. Homurdanan cüce dahalafını bile tamamlayamadan Torgar ve Shingles, Ivan veTred ve geriye kalan herkes kendi grubuna dönüp

Page 492: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

uçurumdan tamamen geri çekilmek üzere onlarıorganize etmeye başladı.

Savaş lordu itiraz eden cüceyi önemsemedi ve bütündikkatini Thibbledorf Pwent ve Karındeşen Taburu’nunork baskınını kırıp geçirdiği kuzey yamaçlarına yöneltti.Yaşlı cüce minnetle başını salladı; yaptıkları fedakarlıkonlara kaçmaları için inanılmaz bir zamankazandırıyordu.

“Sıkı dövüş Pwent,” diye mırıldandı; gerçi gereksizbir tezahürattı.

İplere ilerleyen cüceleri “Yürü! Yürü! Yürü!” diyeteşvik etti Banak. “Bekçi Vadisi’nin tabanına ulaşıncayakadar sakın yavaşlamayın!”

Banak, ork hücumunun ilk sırasıyla karşılaşan veyamaca doğru dönmeye başlayan cüceleri izledi.

Aşağıdaki Tred’in sağ taraftakilere doğru “Songülenin kim olduğunu göstermek için ön saflarınıbozguna uğratmalıyız,” diye bağırdığını duydu.

Bu çağrıya cevap olarak iki tanıdık sima belirdi;Wulfgar ve Catti-brie yamaçtan aşağıya hızla ilerliyor,önlerinde yer alan ork hattının sol kanadını dağıtıyordu.

Banak nefesini tuttu. Tred’in emrinin uygulanmayabaşladığını fark etmişti. Orklann hızını kesemezlerse önsafları geri döndüremezlerdi ve bu şekilde bir süre cüceölebilirdi.

Arkasındaki cücelerin tartıştığını ve itiraz ettiğiniduydu; halkları savaşırken kaçmayı reddediyorlardı.

Page 493: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Banak bütün gücünü toplayıp onlara döndü; gözleriöfkeyle parlıyordu.

Tartışmanın gürültüsünü de aşarak “Aşağı inin!” diyebağırdı ve bütün gözler ona döndü.

“Gidin!” diye emretti yaşlı cüce. “Sizi ahmaklar!Hepimiz kaçacağız ve sizin arkanızdakiler siz gitmedenharekete geçemezler!”

Gruplardan bir tanesi diğerini yumrukladı ve sertçeiplere doğru itti.

“Hiçbir zaman arkadaşlarınızı arkada bırakmayın!”diye homurdanmaya devam etti cüce ama bu sırada ipigüçlü ellerinin arasına alıp kendini öne doğru attı.

Şiddetli savaşa ve sonra da Pwent ile ekibininkıstırıldığı yere bakan Banak bu duyguyu çok iyianlıyordu.

Kral Obould, öne çıkmaya zorladığı birliklerine “Ezinonları!” diye bağırdı. Ork kralı bu emri olduğu yerdeöylece durup vermemiş, ön safların yanına koşturupcüceleri ezmeyi denemiş olan ölü ve yaralılarıtekmeleyerek orkları kışkırtmıştı.

Obould şansına lanet okudu; ilk saldırıda buduvarları ve hendekleri rahatlıkla aşacağına inanıyorduama altlarındaki toprak sallanmış ve üzerlerine dolu gibitaş yağmıştı. Ork kralının orada ne olmuş olabileceğinedair hiçbir fikri yoktu ama zaten onu pek deilgilendirmiyordu.

O an sadece tek bir hedefe odaklanmıştı. “Ezinonları!” diye yeniden bağırdı.

Page 494: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Ork kralı öncü birlikleri geçip ilerlemeye devamediyordu. Ön cüce duvarına kadar geldi; kılıçlarını çekipcüce mızraklarını bir kenara devirdi. Ama bir çift onunbu vahşetini bertaraf etti ve cüceler yüce orka saplamaküzere mızraklarını çabucak doğrulttu.

Mithril Salonu’nun bu keskin silahları ork kralınınmuhteşem zırhında ancak bir sıyrık açabildi ve orkaşağı doğru darbeler savurup, kılıcından alevlerçıkararak hızla ilerlemeye devam etti. O sırada birtalihsiz cücenin başı ikiye ayrıldı. Obould’un kılıcı dahada uzağa atıldı ve taş duvara savurduğu darbeyleduvarın oldukça büyük bir kısmını devirdi.

Ork kralı tekrar tekrar vurdu; bütün bölgeyi silipsüpürüyordu. Duvarın dört ayaklık bir kısmını yıkarakileri atıldı.

Ve orada durdu; elini uzatmış belinden çapraz inerekkalçasına bağlı olan, alevler çıkaran kılıcını sımsıkıtutuyordu. Oklar ve arbaletlerin küçük okları üzerinefırlatıldı ve hepsi geri sekti.

Yakınındaki cüceler itişip kakışıyor, silahlarını kaldırıpgörkemli orkun ayaklarına indiriyor, onu devirmeyeçalışıyorlardı.

“Ezin onları!” diye haykırdı Obould ve yerinden biradım bile kıpırdamadı.

Bu gösteriden destek alan orklar duvara doğruharekete geçti ve korkan cüceler duraksadı. Kükreyendevler iri kayalar fırlatarak ve öfkeyle ilerleyerekObould’un yanına doğru geliyordu.

Page 495: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Ork kralı kuru kafa şeklindeki miğferinin altındanzalimce gülümsedi. Bu cesur saldırısının Gerti’yi veonun şüpheye düşen halkını kışkırtacağını biliyordu.

Ön birlikler yeni gelen sürüye yol verdi. Cücelerdağılıp kaçmaya başlamış ve yeterince hızlı olmayanlarkalabalık tarafından yakalanıp ezilmişti.

Obould yumruğunu sıkıp kükreyerek olduğu yerdedurmaya devam ediyor, kılıcı alevler saçıyordu.

Kuzeydoğudaki uçuruma baktı ve bir kez daha ogörkemli patlamayı düşündü. Fakat bu karmaşaya çokda takılmamış, dikkatini ve bakışlarını yeniden kendiordusuna ve batıdaki gitgide büyüyen bozgunayöneltmişti. Urlgen onu kuzeyde hayal kırıklığınauğratsa da Obould, Bekçi Vadisi’nde günü kurtaracağınıbiliyordu.

Ork kralı ‘Kapıyı kapatın,’ diye düşündü ‘ve bırakıncüceler evlerine dönüş yolunu ararken yeraltında sıkışıpkalsın.’ Drizzt ön safta yer alan birlikleri göremiyorduama ortadaki ve arkadaki ork savaşçılarınınengellenmesinden uçurumun yanındaki cücelerin tümgüçleriyle direndiğini biliyordu. Ayrıca sadece yüz metreileride, güneyde, ork sürüsünün tam ortasında birkarmaşa olduğunu görebiliyordu. Bir orkun havadadaireler çizerek döndüğünü ve vücudunun her yerinikaplayan yaralardan kanlar fışkırdığını görünce drow,Thibbledorf Pwent’in bu işe dahil olduğunu anladı.

Drizzt, ork hattına yaklaştığından ve ortalıkta dolananpek çoğunun dikkatini çekmiş olduğundangülümsemesini bile engelledi.

Page 496: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Seni deneyecekler,” dedi kolları arkasındabağlanmış, onun önünde sendeleyen yoldaşına, “banagüvenmelisin.” Innovindil’in ayağı takıldı ve düştü; Drizztiçgüdüsel olarak hareket etme isteğine karşı gelipyüzünü buruşturdu ve onun sertçe yere düşmesine izinverdi. Kadını omzundan tutup sertçe ayağa kaldırdı;kadının yüzündeki izi görünce ürkmemek için çok çabaharcadı.

Böyle olması gerekiyordu.

Drizzt kadını öne itti; elf neredeyse yenidendüşüyordu ama drow bıçaklarından biriyle onu dürttü.

Orklar, fal taşı gibi açılmış sarı gözleri, sıkılı dişleri,ve çekili silahlarıyla çifte yaklaştı.

Orkçanın kabalığına hakim, “Urlgen için birmahkum”, diye kükredi Drizzt. Ork, Innovindil’e doğru biradım atınca “Urlgen için!” dedi tekrar.

Kendisine şüpheyle baktıklarını görünce “Donnia’nmgönderdiği bir mahkum”, diye ekledi drow.

En önde olan bir ork, Innovindil’in arkasında duranbir diğerini kadının ellerini kontrol etmesi içinyönlendirdi. Drizzt kadının düzgünce bağlandığınıgörmesine izin verdikten sonra onu uzaklaştırdı.

“Urlgen için!” diye yeniden bağırdı.

Onları denemek için mi bilinmez, en önde duran orkmızrağını çekip aniden öne fırladı ve mızrağı yüzeyelfınin midesine dayadı.

Page 497: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Drizzt, Innovindil’in etrafında dolandı ve palalarınıçekip üç hızlı hamleyle mızrağı uzaklaştırdı.

Drow palalarını dairesel hareketlerle savururken“Urlgen için!” diye bağırarak yeniden döndü. Orkdefalarca geriye sıçrayıp yere düştü.

Drow palalarını yanda tutarak elfin önünde dikildi.

Ork önce ona sonra da birden çok derin kesiklekanayan bedenine baktı ve yere düştü. “Beni Urlgen’egötürün!” diye emretti Drizzt. “Götürün!”

Drow, Innovindil’i tüm gücüyle öne iterek onunarkasından ilerliyor ve ork sürüsü, hızla ilerleyen birgeminin etrafa sıçrattığı sular gibi onların önlerindengidiyordu.

Çevredekilerin meraklı bakışlarıyla yamacıçıkıyorlardı; neyse ki Drizzt bu orkların neredeysehiçbirinin onların etrafında olmak istemediğini farketmişti.

Aradan çok geçmeden Drizzt’in bakışları emirleryağdıran ve yanına yaklaşan yaratıkları sertçe savuranuzun boylu orka çevrildi.

Liderdi. Kesinlikle lider oydu.

Drizzt kendi içine dönmeye başladı; merkezini,öfkesini, ölümlü bedeninin içindeki ilkel yaratığı;içgüdüleriyle hareket eden Avcı’yı buldu ve safyoğunluğun diyarlarında dolandı. Çevrelerindekikalabalık yüzünden InnovindilTe buradankurtulabileceklerine dair pek umudu yoktu ve durumböyle olunca da drow kalabalığı görmezden gelmeyi

Page 498: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

seçmişti. Mavi gözleri sonsuz bir öfkeyle ork liderine,Tarathiel’i zalimce kendisinden alan canavarın oğlunakilitlenmiş olan Innovindil’e bir bakış attı.

Bu kurnaz oyunu oynamaya başlamadan önceInnovindil, Obould’un oğlu Urlgen’i kendisininöldüreceğine dair Drizzt’e söz verdirtmişti.

Dört bir yanlarında savaş sesleri yankılandı, orkliderinin çığlıkları havaya karıştı ve orklar inatçıcücelerin direndiği yamaca doğru akın etti.

Drizzt Do’Urden tek bir imgeye odaklanarak kendiyoluna devam etti.

Harap olan bir kule yanıp yıkılırken onun üzerindekibir cüce son emirlerini vererek koşuşturuyordu. Avcı,Guenhwyvar’a uzandı.

Dayanmaları gerektiğini biliyorlardı. Uçurumuntepesindeki halklarının hatırına cüceler üzerlerinehücum eden sürüye karşı kendilerini korumalıydı. MithrilSalonu’na geri dönmeye zorlanırlarsa Banak Brawnanvilnereye kaçardı?

Bekçi Vadisi’nin batı kanadı savunucuları bu gerçeğioldukça iyi biliyor ve şüpheye düştükleri her an ondandestek alıyorlardı. Başka seçenekleri yoktu; dayanmakzorundaydılar.

Ama dayanamadılar ve bu kararları birden, geriçekilme ya da oldukları yerde ölmek seçeneklerinedönüştü. Pek çoğu ikincisini seçti ya da pek çoğununbaşına gelen buydu, diğerleriyse geri çekilip bir sonrakisavunma pozisyonlarına geçtiler. Ama ork sürüsü onları

Page 499: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

takip etti; etrafta yuvarlanıyor, bütün duvarları yıkıyor vekarşılarına çıkan her engeli ortadan kaldırıyorlardı.

Cüceler medcezirin sürüklediği ağaç dalları gibi geriçekildi.

Kuzey yamaçlarına gönderdikleri elçiler Banak’atamamen geri çekiliyor olduklarını haykırıyordu ve ipmerdivendeki cüceleri gördüklerinde bunu yapmak içiniyice cesaretlendiler. Üste bulunanlar bölgeyi savunmakiçin anında plan yapmaya başladılar ve iplerdekicücelere acele edip kendilerine katılmalarını işaretettiler.

Diğer cüceler, Mithril Salonu’nun kapısındakibekçilere bağırıp onları saldırıya karşı uyararak hızladoğuya doğru hareket etti.

Kısa bir süre sonra Bekçi Vadisi’nin bütünsavunucuları o muhteşem batı kapılarını görebilecekleriyere gelmişti ve dönüp kendilerini savunmak içinşimdiye kadar gösterdikleri bütün cesur çabalar geripüskürtülmüş hatta onları daha da batıya itmişti.

Tekrar püskürtülürse Banak’ın ekibini hızlı bir sonunbeklediğini bilerek bir kez daha kararlılıkladirendiklerinde neredeyse iplerle aynı hizadaydılar.

Arkaya dönüp duvarı işaret eden cücelerden biri“Salon açılıyor!” diye bağırdı.

Orada bulunan bütün cüceler geriye dönüpbakabilecekleri bir an buldular ve Mithril Salonu’nunkapılarının onların yardım çığlıklarına kulak veripaçıldığını gördüler. Savaş zırhları yerine üzerlerinde

Page 500: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

hâlâ demirci önlükleri ya da gündelik kıyafetleri olantakviye birlikler dışarı çıkıyordu. Görünüşe bakılırsaiçerideki herkes, hatta yatıyor olması gereken yaralılarbile dışarı çıktı.

Hepsi onların yardım çağrısına kulak vermişti; hepsigüvenli tünellerinden çıkıp savaşta onlara yardımcıolmak istemişti.

Kazanmalarını sağlayacak kadar takviye birliğiolmadığı açıktı, hatta ork saldırısını yavaşlatmaya bilegüçleri yetmeyecekti.

Ama yeni gelenlerin içinde görmezdengelinemeyecek ve herhangi bir savaşçı olarakdeğerlendirilemeyecek bir cüce vardı.

Ortasında durduğu takviye birliğinden de uzun birhayatı vardı.

Çünkü bu takviye birliğini Bruenor Battlehammerkurmuştu.

Banak bu sahneyi incelerken dişlerini sıktı; BekçiVadisi’nin savunucularının bu kadar çabuk geripüskürtüldüğüne, yeni gelen ork ordusunun bu denlikalabalık ve vahşi oluşuna inanamıyordu.

Yaşlı cüce birliklerini dağıtıp onları kayanın üzerinegönderdi; hepsi ip merdivenlerin altında karıncalar gibiharıl harıl ilerliyordu. Bu karar göz açıp kapayıncayakadar verilmişti ve verildiği anda da uygulanmıştı amaBanak kendine engel olamıyor; kararını yargılıyordu.

Bekçi Vadisi’nde batıdan doğuya uzanan karanlığıgörebiliyordu. Kaçan cücelerinden herhangi biri karanlık

Page 501: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

çökmeden

Vadi’ye ulaşmayı başarabilecek miydi? Ulaşsalar bilearkalarında biriken ve gitgide kalabalıklaşanlara karşıkendilerini savunabilecekler miydi?

Banak diğer seçeneklerinin korkunç bir felaketolduğunu biliyordu; belki de kendine güvenen tüm bucesur ruhlu cüceler katledilecekti.

Geri çekilen cücelere destek olmak amacıylabağırmaya devam etti. Pwent ve ekibine uçuruma doğrusavaşarak ilerlemelerini haykırdı ve son çare olarakkullanılacak kaçış yerine; Torgar’ın ustalarının inşa ettiğioluğa doğru ilerledi. Wulfgar ve Catti-brie, Torgar, Tredve Shingles’in yanı başında onu bekliyorlardı.

“Siz ikiniz kendi yolunuz gidin,” dedi Banak insanlara;içlerinden biri zaten o dar geçitten geçmek için fazlairiydi. “İplere gidin ve aşağı inin.”

“Pwent döndüğü zaman gideceğiz,” dedi Catti-brie.

Sözlerini vurgulamak için Taulmaril’i kaldırdı ve orkkalabalığına bir ok gönderdi. Ok kalabalığın içindekayboldu ama izleyenlerden hiçbiri onun yaratıklardanbirine ya da diğerine saplanacağından şüphe etmedi.

Bu sırada Wulfgar iki uzun ipi bulundukları yeredoğru çekti ve kopup kesilmelerini imkansız kılmak içindefalarca düğüm attı.

“Aptal olmayın,” diye karşı çıktı Banak. “Sizler KralBruenor’un çocuklarısınız, size Salon’da mutlaka ihtiyaçduyulacaktır.”

Page 502: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Tıpkı şimdi bize burada ihtiyaç duydukları gibi,” dedi“Wulfgar.

“Pwent döndüğü zaman gideceğiz,” diye yinelediCatti-brie. Bir ok daha gönderdi. “Bir dakika bile öncedeğil…” Banak karşı çıkmak üzereydi ama onların basitmantığına itiraz edemeyerek kendini susturdu. Ogünden sonra o da Mithril Salonu için önemli biriolacaktı ve onun da Karındeşen Taburu oluktanatlamadığı sürece hiçbir yere gitmeye niyeti yoktu.

Catti-brie’nin önüne geçti; Torgar ve Shinglessolunda, isteksiz Pikel’in iplerde olduğunu görünceoraya gelen Tred ve

Ivan Bouldershoulder da sağında yer alıyordu.

Banak “Nişan almak için başımı kullan,” dedi Catti-brie’ye.

Kadın aynen öyle yaptı ve onlara doğru ilerleyen orkgrubunu yere serdi.

Kadının zarif ve akıcı hareketleri Urlgen’in ani vedüzensiz kılıç hamleleri, öylesine savurduğuyumruklarla tam bir tezat oluşturuyordu.

Innovindil büyük bir alanı tarayarak kılıcını ilerisavurarak onun etrafında süzüldü.

Hareketlerinin çoğu iri orku ani bir hamleyle yeresermek için düzenlenmişti.

Urlgen onunla birlikte döndü; ağır zırhlar takan kollarıonun her hamlesine karşılık veriyor, elf, sürekli sağa

Page 503: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

doğru daireler çizip onun etrafında döndükçe onunayakları da dengesini koruyarak dönüyordu.

Birden kadın onun önünden çekildi; aynı hareketisola doğru yaptı ve ivme kazanmak için tam bir turatarak dönüp bu yeni elde ettiği ivmeyle orkun kalbinedoğru tek bir hamlede bulundu.

Ama Obould’un oğlu Urlgen hareketi dahabaşlamadan fark etmişti. Elf görüş açısından çıktığı anork, kalçasını çevirmiş ve kollarını aşağı doğrusallamıştı. Hemen hemen her orku yere serebilecek buhamle onun yakınına bile isabet etmemişti.

Innovindil ne şaşkınlığını belli etti ne de saldırmaktanvazgeçip geri çekildi. Bunlara ayıracak vakti olmadığınıbiliyordu; Drizzt yanı başında canla başla çalışıyor,sıçrayıp dönüyor ve ölümcül palalarını onlarayaklaşmaya cüret eden orklara saplıyordu. Onunkarşısında yer alan ve Innovindil’in öbür yanını aynışekilde koruyan güçlü siyah panter ileri atıldı. Çaresizcekaçmaya çalışan bir orkun önüne geçti ve güçlü birpençe darbesiyle yaratığın yüzünü parçalayıp başka birorku yere sermek üzere öbür tarafa atıldı.

Innovindil bu iki cesur arkadaşın kendisine istediğisavaşı verdiğini biliyordu ama zaman onlardan yanadeğildi.

Hızlı adımlarla sağa, sola ve ortaya geçerek dahaöfkeli bir şekilde saldırdı. Kılıcı metal bir kol bağınasertçe indiğinde kıvılcımlar çıktı. Hemen ardındanbıçağının önünde çapraz duran diğer kol bağına da aynı

Page 504: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

şekilde vurdu ve onu Urglen’in sol kalçasına doğrugönderdi.

Ve ork bu hamleye karşılık verdi; ama kendinisavunmak için kollarını kaldırmamış, bunu nam saldığıad olan ÜçyumrukTa yapmıştı. Bloke edilmiş kılıcadoğru eğildi ve alnını öne uzattı. Innovindil başını yanakaydıracak kadar çevikti ama orkun metal miğferininonu sıyırıp geçen darbesi kadının başını döndürmüş vesendelemesini sağlamıştı. Orkun dikenli zırheldivenleriyle savurduğu ağır yumruklar karşısındakılıcını sadece içgüdüsel olarak sallıyordu. Innovindilayaklarını yere sağlam basıp kendini düzgüncesavunmaya ancak bir süre sonra başlayabilmişti. Orkungeri geri adımlar atmasını sağla-yıncaya kadardövüşmüştü.

“Ders alındı,” diye mırıldandı kadın ve başıyla harapedici darbeler savuran bu yaratığı daha yakından takipedeceğine yemin etti.

Bruenor bir taşın üzerinde durdu.

Yere sağlam basan bacakları iki yana açık,çentiklerle dolu baltası havada olan Mithril Salonu’nunkralı halkına, Delzoun cücelerine seslenip sımsıkıdurmalarını söyledi. Battlehammer Klanı’nıcesaretlendiren bu oldu. Şans eseri mi yoksa atalarınınve tanrılarının koruyuculuğuyla mı bilinmez ama o günBruenor’a hiçbir mızrak isabet etmedi.

Banak Brawnanvil’i ortalarına almış omuz omuzailerleyen beş cüce, ork hattının ucuna öfkeyle ulaştı vehep beraber çekiç ve baltalarını çıkarıp ileri atıldılar.

Page 505: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Arkalarındaki Catti-brie kısa savunma pozisyonun içindeileri geri koşan ve savaşan beşliye orklarınyaklaşmasına engel olan WulfgarTa eş güdümlü hareketediyor ve Taulmaril’i ateşliyordu.

Çevrelerinde dalgalanan ork denizinde cüceler içinbir umut ışığı, kararlılığın saf göstergesi olarak yeralıyordu. Onun olduğu yere mızraklar fırlatılıyor, orkelleri güçlü bacaklarını kavrıyor ama hiçbiri KralBruenor’u yerinden oynatamıyordu. Uçan bir sopayüzüne isabet edip tek gözünü kapatan uzun bir yaraaçtı.

Bruenor sadece kükredi.

Savaş baltasını tüm gücüyle savuran bir ork bunucücenin yanına yaklaşabileceği bir fırsat olarak gördü.Bruenor darbeyi aldı ama yerinden kıpırdamadı, sonrada öldürücü bir balta darbesiyle orku savurdu.

Yanında başka bir ork daha belirdi, sonra başka vebir başkası daha… Bir an için cüce kralı olduğu yerdegömülecekmiş gibi oldu.

Ama hepsi, devrilmeyen ve hata yapmayan BruenorBattlehammer’ın güçlü ve kararlı duruşuyla birbiri ardınauçarak savruldu. Bazıları ciddi olan yaralarındanözgürce kan akıyordu. Ama Bruenor’un kükreyişi neacıdan ne de korkudandı. Ölümlülere ait sınırlara karşıinatçı, güçlü ve kararlı bir inkardı.

Kral Battlehammer’ın haykırışını duyan Delzounkalpleri hiç o günkü kadar gururla dolmamıştı!

Page 506: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Önlerinde hiç seçenek yoktu. Bruenor’un yanındangeri çekilmek o anda bile uçurum kenarında sürünenyüzlerce cüceyi terk etmek anlamına geliyordu. Cücemantığına göre halklarını yüz üstü bırakmaktansa ölmekçok daha iyiydi. Bruenor onlara bunu hatırlatmıştı; Ölümdöşeğinden bir şekilde dirilen varlığı onlara kim ve neolduklarım, her şeyden çok neye değer verdiklerinihatırlatmıştı: Soydaşlık ve yardımseverlik…

Böylece geri çekilen cüceler hep beraber topuklarınınüzerinde döndü ve hücum eden kana susamış orklarakarşı cüce kararlılığıyla mızraklara karşı çekiç vebaltalarıyla mücadele ettiler.

Ve orada, Mithril Salonu’nun Kralı’nın durduğukayanın etrafında ork saldırısı kırıldı ve durduruldu.

Banak çaresizce kendisine yetişip oluktan atlamayaçalışan Karındeşen Taburu’na doğru “Acele et Pwent!Bütün ekip aşağıda!” diye bağırdı.

Banak, Pwent’in onların arasında olup olmadığınıbile göremiyordu.

Ivan Bouldershoulder, Catti-brie’ye “Kızım ateşiniburaya getir!” diye bağırdı. Her şeyin kontrolü altındaolduğunu güvence eden Wulfgar, kadına “Git!” dedi.

Aslında her şey gerçekten de onun kontrolü altındaduruyordu; hiçbir ork o korkunç barbar savaşçıyayaklaşmak istemiyordu.

Catti-brie, Ivan’ın tam arkasında yer almak üzerehızla koştu. Çabucak durumu gözden geçirdi; orklar

Page 507: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

kana susamış Karındeşen Taburu’nun geri çekilmesinisağlamak üzere dönüyordu.

Taulmaril, Yürek Avcısı, harekete geçti ve beşcücenin üzerinden birbirleriyle yarışan gümüş oklarfırlatıldı. Catti-brie sağlı sollu çalışıyor, büyülü oklarınınorklarla beraber cücelere de isabet etmesindenkorkarak dümdüz nişan alamıyordu. Sonunda ritminiyakaladı; soldan sağa sekiyor ve her atış yıkıcı sonuçlardoğuruyordu. Ölüm saçan okların menzilinde kalanorklar Karındeşenlere yüklenecek fırsatı bulamadı vebunun farkına varan Karındeşen Taburu durumdanyararlanıp bir araya toplandı ve yamaca doğru döndü.

Banak, Catti-brie ve Wulfgar’a “Şimdi şu uçurumugeçin!” diye emretti. “Bizi aşağı daha çabuk ulaştıracakbir yol var!”

Bunu yapmak istemeyen ama tartışacak durumda daolmayan Catti-brie, WulfgarTn yanına koştu ve ikiliuçuruma doğru harekete geçti. Silahlarını sırtlandılar,iplerini aldılar ve yan yana uçurumdan aşağı kaydılar.

Karındeşenlerin oluğa girdiğini duyup memnunoldular. Banak’ın arkadaşlarını gitmeleri için çılgıncasınateşvik eden sesini dinlediler.

Ve orkların, sayısız orkun seslerini duydular.WulfgarTn ipi birden, tekrar tekrar sarsıldı ve o Catti-brie’ye, Catti-brie de ona uzandı.

Yukarıdan kesilen ipi aşağı düştü.

Dikkatini başka yöne; cüce sayısının hızla azaldığıkuzeydeki direnişe yöneltmiş olan Obould, birliklerinin,

Page 508: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kral

Bruenor’un durduğu taşın önünde sersemlemişolduğunu görmedi.

Cücelerin inatla direndiği doğruydu ama Obould’unsayıca fazlasıyla üstün olan ordusu onları silipsüpürmeliydi. Fakat birden onun hattının ortasında birateş topu patladı. Ve açıklanamaz bir şekilde, başka birhücum grubu yana koşup saldırıya başladı… Ork kralıonların kime saldırdığını anlayamadı; ya birbirleriyle yada taşlarla savaşıyorlardı. Çabucak etrafa göz atanObould işin aslını öğrendi; diğer ikisi bir insan kadın vebir gnom savunma hattına katılmış parmaklarını oynatıpbüyü yapıyorlardı. Vadiden daha çok cüce gelmiş,silahlarını çekip savunma hattına atılmıştı. Orklarıdağılıyordu!

Kalabalığın arasında mavi bir şimşek belirdi vedüzinelerce ork öldü; ölenlerden daha fazlası iseşaşkınlık içinde yere serildi.

Planının en güzel kısmı; cüceleri sadece deliklerinetıkmakla sınırlı kalmayıp hepsini katletme fikri Obould’unöfke dolu gözlerinin önünde dağılıyordu. Bir kükremeylebu kabul edilemez dönüşü reddetti. Bir inleme ve bir taşıbile ezebilecek kadar sıkı yumruğuy-Ia ork kralı, her şeyibir kez daha tersine çevirmeye kararlı bir şekilde, kuzeyduvarına doğru kendi hücumunu başlattı.

Cüceler kurduğu tuzaktan kaçamazdı. Bir kez dahaolmazdı.

Banak, yorgun ve kan içindeki Thibbledorf Pwent’izorla oluktan içeri gönderdikten sonra, önce başını

Page 509: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

sonra da vücudunun geri kalanını sokarak delikten içeridaldı. Dik bir kaydıraktan aşağı kaymayı umuyordu amadeliğin içinde öylece duruyordu.

Yaşlı cüce sırtındaki mızrağın ve onun bir taşatakıldığının ancak o zaman farkına vardı. Orklar deliğinbaşında toplanmış onun ayaklarına vuruyor,mızraklarıyla onu dürtüyorlardı. Fakat birden yakasınabir el uzandı ve leş gibi kokan Pwent karşısında belirdi.

“Haydi, seni ahmak!” diye bağırdı Pwent.

“Mızrak,” diye açıklamaya çalıştı Banak ama Pwentonu dinlemiyor, sadece çekiştiriyordu. Mızrak dönüpfırlayınca zavallı Banak’ın sırtını dağladı ve cüce acıylainledi.

Başka şansı ve seçeneği olmadığını anlayan Pwentonu bütün gücüyle çekti.

Mızrak sapı koptu ve özgür kalan PwentTe Banak,Torgar’ın ustalarının yaptığı dik kaydıraktan aşağıkaymaya başladı. Düz bir bayıra gelip metrelerceyükseklikten, çıkış odasına açılan bir delikten aşağı,saman yığınlarının üzerine düştüler. Tabii ki samanlarınçoğu kendilerinden önce inenler yüzünden etrafasaçılmıştı, dolayısıyla iki cüce yere sertçe inmiş,inliyorlardı.

Haykırışlarına kulak asmayan kaba eller onlarauzandı. Yaralara ayıracak vakitleri yoktu.

“Deliği kapatın!” diye haykırdı Pwent ama onları takipeden küçük bir goblin, muhtemelen yem olmasıamacıyla, zorba orklar tarafından aşağı atıldığından

Page 510: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

artık çok geçti. Yaratık yüzükoyun yerde yatan veyeniden acıyla inleyen Banak’ın tam üzerine düştü.

Pwent dikenli eldivenini şaşkına dönmüş goblininyüzüne yapıştırdı ve deliği kapatmaları için yenidenbağırdı. Torgar Hammerstriker çoktan hareketegeçmişti. Bir manivelayı itip bir plakayı serbestbıraktıktan sonra onu deliğe doğru yerleştirdi. Plakanınüzeri uzun dikenlerle kaplıydı ve neredeyse delikkapandığı anda ilk kurbanını almıştı; bir ork ya da birgoblin kazığın üzerine düşmüştü.

Ama cüceler bu ölümün tadını çıkaramayacak kadarmeşguldü; yere serili olan iki komutana uzanıp Pwent’iayağa kaldırmış, ağır yaralı Banak’ı taşımayabaşlamışlardı. Kaçış odası ip merdivenler yerleştirilmişolan uçurumun biraz uzağındaki düz bir kayayaaçılıyordu. Uçurumun aşağısındaki savaşa katılmak içinhızla ilerleyen Karındeşenlerin çoğu merdivenlerdeydi.

Bunu gören Thibbledorf Pwent üzerindeki sersemliğiattı ya da ona daha da sarıldı -ne de olsa söz konusuolan kişi Pwent olduğunda bu ayrımı yapmak oldukçazordu!- ve önce kayaya sonra da merdivenlere doğruilerledi. “Onu ilk ben aldım,” diye ısrar etti IvanBouldershoulder.

Dikkatlice Banak’ı omzuna aldı ve ip merdivenedoğru ilerledi. Tred ondan önce uçuruma gitmiş, onaaşağıdan yardımcı olmaya çalışıyordu.

Torgar ve Shingles silahlarını çekmiş kaçış odasınınağzında nöbet tutuyordu; oluktaki plaka işe yaramaz daorklar gelirse oradan ayrılacak olan arkadaşlarını

Page 511: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

savunmaya hazır bekliyorlardı. Ivan ve uzaktaki diğerleriikinci ip merdivenelere geçtiği anda Mirabarlı çift döndüve kaçtı.

İçgüdüsel olarak, tıpkı onun kendisini tuttuğu gibi oda kadını kavradı. İkisi de birbirlerini bileklerindentutmuş ve barbar düşerken sallanıp uçurumuntaşlarından geri sekmişlerdi. Adamın ağırlığı kadınınneredeyse ipten düşmesine neden oluyordu ama oinatla tutunuyor, ipi bütün gücüyle, kararlı bir şekildekavrıyordu.

WulfgarTn ipi iri adama çarparak aşağı düştü ve o birkez daha neredeyse Catti-brie’nin avuçlarından aşağıkayıyordu. Ama kadın onun düşmesine izin vermedi.Kolları esnedi, kasları ağrıdı ve omuzlan kopacakmışgibi oldu.

Ama onu bırakmıyordu.

Wulfgar korku dolu gözlerle kadına baktı; Catti-brieadamın kendisi için olduğu kadar onun için dekorktuğunu biliyordu; kadının ipten kurtulmasını veikisinin de ölümüne aşağı düşmelerini sağlamaktanendişeleniyordu.

Ama kadın onu bırakmıyordu. Hayatı ve canıpahasında da olsa Catti-brie arkadaşının düşmesine izinvermeyecekti. Bu sadece birkaç saniye sürse de aradandakikalar geçmiş gibiydi. Sonunda Wulfgar boşta kalaneliyle Catti-brie’nin ipini yakaladı ve kendini sıkıca çekti.

Gücünü yeniden topladığını ve Wulfgar’m ipikesildiyse kendi-ninkin de kesilebileceğini anlayan Catti-brie “Haydi!” diyerek onu cesaretlendirdi.

Page 512: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Wulfgar, yavaş yavaş -aslında ince hat boyuncakoşturarak-ellerinin yardımıyla aşağı indi. Düz birçıkıntıya ulaştı ve onun üzerinde salınıp ayaklarını yerebastı.

Catti-brie de onun arkasından hızla aşağı iniyorduama yeterince hızlı değildi; kendi ipi de boşta kaldı vekadın düştü. Wulfgar onu yakalayıp kendine çekti veikisi birden geri çekildi.

“Daha yolun yarısında bile değiliz,” dedi Wulfgar birdakika sonra.

Diğer ip merdivenlerin kurulu olduğu yeri; küçükçıkıntının öbür tarafını işaret etti.

Drizzt ikili bir hamle savurduktan sonra orkun geriyedoğru sendelemesini sağlayarak öne atıldı, böylecediğerlerinin kendisine yaklaşmasını da engelliyordu.

Drow birden yuvarlanarak geri döndü. Palalarınıgeniş hareketlerle savuruyor ama gelişigüzeldavranmıyordu; her hamlesi tamamen kontrolüaltındaydı, her bıçak Innovindil’in liderle olan savaşınıizleyenlerin onlara katılmasını engellemek üzerekullanılıyordu.

Drow yeniden döndü ve yolun karşısındaki dövüşü;bir orku yere devirip hızla bir başkasına yönelenGuenhwyvar’ı gördü.

Drizzt kendisine hücum eden iki kişiye daha karşılıkvermek üzere döndüğünde ana savaşa baktı veUrlgen’in elf arkadaşına sertçe yüklendiğini, kadının

Page 513: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

geriye sendelediğini fark etti. Onun yanına gitmeliydiama kendisine yönelen çift yüzünden bunu yapamazdı.

“Öfkene sığın!” diye bağırdı Innovindil’e. “Tarathiel’ihatırla! Kaybını hatırla ve acını kucakla!”

Ağzından çıkan her sözcükte bıçaklarını sallamak vekendisine yönelen darbeleri bertaraf etmek,cesaretlenen orkların baskısından kurtulmakzorundaydı.

“Bir denge noktası bul,” diye açıklamaya çalıştıInnovindil’e.

“Öfke ve kararlılık arasında bir denge kur!Odaklanmak için acıyı Kadından Avcı’ya dönüşmesiniistediğini biliyordu. Ondan mantığını bir kenara bırakıpdaha ilkel bir hale, duygulardan ve korkudan oluşan birruh haline bürünmesini istiyordu. Kadın onu bu öfkedenuzaklaştırmaya çalışmıştı ama şimdi de o kadını öfkeyeitmeye çalışıyordu.

Başka bir yol var mıydı?

Drizzt arkadaşı için korkmaktan vazgeçip kendinitamamen Avcı’ya bıraktı. Orklar bastırdı ve drowunpalaları çılgın bir dansa başlayıp onları kesip dağıttı.

Aniden düştüğü bu çaresiz duruma, üzerine yüklenenbu vahşi orka ve gitgide kalabalıklaşan çevredekicanavarların gürültüsüne rağmen Innovindil, Drizzt’insözlerini duydu.

Vahşi ork üzerine yüklenip dikenli zırh eldivenleri deligibi salladıkça kılıcını öfkeyle kaldırıyor, birbiri ardınadarbeler savuruyordu. Ayakları da umutsuzlukla hareket

Page 514: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

ediyor, ork onu yana kaçıp geri çekilmeye mecburbıraktıkça ayaklarını sabit tutup kontrol etmeyeçalışıyordu. Bir ritim tutturmayı deniyordu ama orkundövüşme biçimi kesinlikle kestirilemiyordu; kadının heraçığını yakalayıp yumruklarının açısını çabucak yenidenayarlıyordu.

Innovindil yavaş yavaş mantığını anlayacağından hiçkuşku duymuyordu ama buna ayıracak vakti olmadığımda biliyordu.

Böylece diğerlerini onlardan uzak tutmak içinkusursuzca savaşan Drizzt Do’Urden’in sözlerini dinledi.Düşüncelerinin hafızanın yolunda ilerlemesine izin verdive Taratheil’in ölüm anına gitti.

Öfkesinin yükseldiğini hissedip onu kararlılıklabirleştirdi.

Kılıcını sola doğru savurdu ve sağ elin kopçasınıkestikten sonra kendisine yönelen sol yumruğa engelolmak üzere ileri doğru bir hamle yaptı.

Innovindil bilincini bir kenara koyup kendini dövüşünakışına bıraktı. Kılıcı bir yumrukla birleştiğindekıvılcımlar çıktı ve ork onun hamlesine diğer zırheldiveniyle engel olduğunda metal bir kez daha alevlenirgibi oldu.

Kadın ani bir yoğunlukla hareket ediyor, kontrolüyeniden ele geçiriyordu ve sonunda orkun darbelerinekarşı bir yöntem geliştiriyordu.

Bu ölümcül açığı bekleyen kadın orkun bir kafadarbesine hazırlanıyor olduğunu fark etti.

Page 515: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Innovindil yumrukları savuşturup aynı akıcılıklahareket etmeye devam etti, bir kez daha kendi içinedalıp öfkeye ve saf konsantrasyona tutundu.

Kendisine yönelen hamle karşısında çabucak eğildive neredeyse bütün dengesini kaybetmiş gibi gözüktü.Öyle vahşi bir yan hamle savurdu ki boşta kalan eligeyik derisi çizmesine çarptı. Orkun karşı saldırısıbaşladı; onun canını gerçekten çok acıtacak bir yumruksavurdu ama kadın bu yumruğun hedefinin kendisiolmadığını fark etti. Urlgen kadının kılıcına vuruyor veonu bir kenara fırlatmaya çalışıyordu.

Kendini bu açıkla sunuyordu.

Güçlü sırtını geride tutup, başını öne çıkarıp kendiniileri fırlattı.

Innovindil boşta kalan elini kendini savunmak içinalnına götürdü ve birden eline ve kafatasına gelen anidarbeyi hissetti. Dengesini korumaya çalışarak gerisıçradı ama sendeledi ve oldukça korunmasız birşekilde yere oturdu.

Fakat Urlgen onu izlemiyordu; başını sadece elfınalnındaki eline değil aynı zamanda kadının son derecezeki davranıp çizmesinden çıkardığı küçük bıçağa daçarpmış, başını ona saplamıştı. Ork geri sendeledi,bıçağın kabzası alnında garip bir boynuz gibi duruyordu.Siyah zırh eldivenlerini salladı, sonra başını arkaya atıpdefalarca döndü; kılıç kabzası gökyüzüne uzanıyordu.

Bu dalgınlık anında, çevredeki bütün orklarşaşkınlıkla liderlerini izlerken, Drizzt Do’Urden,Innovindil’e koştu ve onu sertçe çekip ayağa kaldırdı,

Page 516: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

sonra kadını ileri; kuzeye doğru itti ve koşmaya başladı.Drow hâlâ sendeleyen ve başı dönen Innovindil’inönünde ileri geri hareket edip palalarıyla yolu açıyordu.Oldukça kalabalık bir düşman grubuna rastladıklarızaman Guenhwyvar çiftin yanına sıçradıktan sonrabütün gücüyle kalabalığın üzerine atlayıp onları aşağıindirmeye başladı.

Drizzt, bir yandan da Innovindil’i çekerek, hızlahareket ediyordu. İnce bir ip çıkardı ve bir ucunu kadınaverdi. Bu dokunma duygusu bir şekilde kadını kendinigetirmiş ve ona görevlerini hatırlatmıştı. Drizzt’e devametmesini söyledikten sonra boşta kalan elini dudaklarınagötürüp tiz bir ıslık çaldı.

Açılarını yanlarındaki düzlüğe göre ayarlayıpyükselen güneşin aşağısına doğru koşarlarken tekumutlarını gördüler: Bir kanatlı at hızla alçalıyordu.

Günbatımı yere inip karşısına çıkan orklarla tekmelersavurarak bir taşa doğru yöneldi. Drizzt ve Innovindil atıdurdurmak üzere harekete geçti; ellerinde bir iple biri biryandan diğeri öbür yandan ilerliyordu. Günbatımı ipiniçine girerken kendisine yönelen hamleye boyun eğdi vehem elf hem de drow ipin yardımıyla kendilerinipegasusun yanına çekip atın açık kanatlarının altındaçömeldi. Atın üzerine önce Innovindil çıktı, Drizzt deonun tam arkasından hareket etti; bu arada Günbatımıhızını hiç kesmemişti. Geniş kanatla-rı havayı dövdü veyarı koşarak, yarı uçarak, kendilerini takip edebilecekherkesden hızla uzaklaşarak yükseldi.

Page 517: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Drizzt, hâlâ orkları dağıtan, hâlâ şevkle savaşanpantere “Eve git Guenhwyvar!” diye bağırdı.

Hızla kuzeye doğru ilerleyerek iyice yükseldiler.Onlara mızraklar fırlatıldı ama pek azı hedefin yakınınaulaştı ve onlar da drowun palalarıyla yere indirildi.Sonunda menzilden uzaklaşmış, güvendeydiler. Drizztdönüp gitgide küçülen savaş alanına baktı.

Orklar uçurumdaydı; drow, cücelerin Bekçi Vadisi’nepüskürtül-düğünü anladı.

Gökyüzüne sadece bir dakika önce yükselmişolsaydı Taulmarü’in gümüş parıltısını fark edecekti.

Ateş topunun bir avuç dolusu orku içine çekip onlarınalevler içinde koşuşturmasını izleyen ShoudraStargleam’in gözleri kararlılıkla parıldadı.

Büyücü kadın ikinci bir yıkıcı vuruş yapıp orklarınhücum merkezinin tam ortasına yanan bir şimşekgönderdi.

Birkaç cüce ona bakıp takdir edercesine başınısalladı ve bu hareket Asa Taşıyıcısı’nın gururunu vesoyluluğunu daha da arttırdı. O da artık Mithril Salonukendi eviymiş ve çevresindeki cüceler onunsoydaşıymışcasına şevkle savaşan bir Battlehammer’dı.

Yanındaki küçük Nanfoodle kendi hilelerine devamediyor, bir yığın orkun kafasını karıştırıp, basit biryanılsamayla onların uçurumdaki duvara hücumetmesini sağlıyordu.

“Bravo,” diyerek tebrik etti Shoudra.

Page 518: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Onun bu düşünce saldırısını fiziksel bir atakladestekledi ve kafası karışmış grubun üzerine gönderdiğibir şimşekle çoğunu yere serdi. Shoudra, Nanfoodle’agöz kırptıktan sonra gergin bir şekilde cücelerin aşağıinmeye devam ettiği uçuruma baktı. Arkasında, hepsiniMithril Salonu’nun büyük kapılarına götürecek olansavunma planının ilk oluşumunu hissetti.

Ama hepsi aşağı ininceye kadar beklemeliydiler.

Asa Taşıyıcısı arkasını döndü ve göğsüne mızraksaplı bir cüceyi görünce nefesini tuttu. Bu açığıkapatabilecek kaynaklara sahip olmadıklarından AsaTaşıyıcısı bir adım ileri çıktı ve kolunu uzatıp orkları gerigöndermek için onlara büyü fırlattı. Yine de yenilerigelmeye devam etti.

Shoudra iki cücenin yanından geçmesiyle rahat birnefes aldı; biri yaralı halkının yanına gidiyor, diğeri alçaktaş duvarın önünde vurulan cücenin yerine geçiyordu.

Orklar geliyordu.

Patlamalarını gerçekleştirmek için uygun bir yerarayışında etrafa bakan Shoudra’nın dikkatini tek bir orkçekti; devasa ve tamamen zırhlı olan yaratık güçlükollarıyla neredeyse kadının boyunda olan bir kılıçsavuruyordu. Kendi ekibinin arasında güçlükle ilerliyor;orklar onun yolundan çekilmek için itişip kakışıyor,eziliyor ve kararlılıkla duvara sokuluyordu.

Bir arbalet oku ona doğru fırladı ve metal göğsünesertçe çarptı ama ne içeri işlemiş ne de onun hızınıkesmişti. Hatta orkun hızını daha da arttırmış,kükreyerek ileri atılmasını sağlamıştı.

Page 519: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Shoudra büyü yapıp onun başının üzerine bir şimşekgönderdi; bu, orkun ayaklarını yerden kesip onukalabalığın üzerine düşürdü.

Onun öldüğünü varsayan Asa Taşıyıcısı dikkatiniyeniden cücelere hücum eden kalabalığa yöneltti vecüce hattının hemen önüne başka bir ateş topugönderdi; cüceler öylesine yakındı ki çevrelerine yayılanısıyı hissetmişlerdi.

Bir kez daha orklar alev almış ve yanarak yeredüşmüştü ama onların düşüşüyle oluşan boşluktatanıdık bir figür; devasa bir kılıç taşıyan devasa bir orkbelirmişti.

Onu gören Shoudra’nın gözleri fal taşı gibi açıldı;şimdiye kadar hiçbir ork onun şimşeklerindenkurtulamamıştı. Ama bunun şimşeği gönderdiği orklaaynı yaratık olduğunu biliyordu; öfkeyle ilerliyor, yolunaçıkan bütün orkları yarıp geçiyor, hızla duvara ve cücehattına yaklaşıyor, kılıcını savurup cüceleri biçiyordu.Omzunu öne doğru uzatıp çevresindeki herkesi geçti vetaş duvara çarpıp ağır kayaları kolaylıkla yere serdi.

Cüceler ona doğru ilerledi ve kılıcıyla kesilip, boştakalan eliyle yumruklanıp, savurduğu tekmelerle havayauçuştu. Bu sırada Shoudra onun kendisine bakıyorolduğunu fark etti.

Güçlü ork ileri atıldı ve Nanfoodle bir çığlık attı.Shoudra gnomun çabucak büyü yapmaya başladığımfark etti ama bu canavarın ondan etkilenmeyeceğinibiliyordu. Baş parmaklarını birleştirirek ellerini önünegetirdi.

Page 520: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Git küçük şeytan,” dedi ve parmaklarında turuncualevlerden oluşan geniş bir yay belirdi.

Asa Taşıyıcısı döndü; bu karışıklıktan yararlanıporadan uzaklaşmayı düşünüyordu ama bir yumruk yedi;en azından o öyle olduğunu düşündü. Hareket etmeyeçalıştı ama ayakları bir taşa takılmış, garip bir şekildeolduğu yerde duruyordu. Dönüp arkaya baktı ve bununbir yumruk değil kılıç darbesi olduğunu anladı. Shoudrabakışlarını aşağı çevirdi ve kılıcın yarısından çoğunungöğsünü delip geçmiş olduğunu gördü.

Kılıcı sadece tek eliyle tutan ork, ShoudraStargleam’i havaya kaldırdı. Kadın, Nanfoodle’inçığlığını duydu ama ses çok uzaktan geliyor gibiydi.Cücelerin haykırışlarını dinledi ve korku içindeitiştiklerini gördü.

Aniden ortaya çıkan bir gümüşün parlaklığını gördüve devasa ork geriye doğru sendeleyince ani bir sarsıntıhissetti. Bacakları ilmek yapılmış ipe bağlı olan Catti-brie baş aşağı uzanıyor, yayını yeniden geçiyor veShoudra’yı havada tutan devasa canavara bir ok dahagönderiyordu. Birinci ok hedefe ulaşmış, bu tuhaf şeyigöğsünden vurmuş ve orkun geriye doğru bir adımatmasını sağlamıştı.

Ama ok içeri işlememişti.

Catti-brie, Wulfgar’a “Onu uzaklaştırın!” diye bağırdı.

Barbar yere sıçradı ve orku yere sermeye çalıştı.Tempus’a seslendi ve baltasını -ve bütün vücudunu-kullanarak, onu devirmek üzere, kendini orkun üzerineattı.

Page 521: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Devasa orkun kolunun bir hamlesiyle engellenen,durdurulan ve fırlatılan Wulfgar birden geriye uçtu.Barbar, aldığı darbeyle sendeleyip yere kapaklandı.

Ork, kolunu yukarı kaldırıp acıyla inleyen Shoudra’yıhavada tutup kükredi. Kılıç daha da alevlendi veShoudra daha bir yüksek sesle inledi. Güçlü ork, kolunubir o yana bir öbür yana savuruyordu.

Shoudra Stargleam devrildi.

Catti-brie canavarı bir okla daha vurdu ve ardındanüçünücüyü gönderdi ama son atıştan sonra ork artıkoklardan etkilenmez olmuştu; sendelemiyordu bile.Döndü ve Wulfgar’a doğru atıldı.

Dönerek ilerleyen Aegis-fang ona sertçe çarptı. Orkgeriye doğru birkaç adım sendeledi ve neredeyse yeredüştü. Neredeyse…

Canavar öfkeyle Wulfgar’a doğru hücum etti.

Barbar, Aegis-fang’i yeniden eline çağırdı vetanrısına bir kez daha haykırırak bir karşı hamle yapıpgüçlü çekicini savurdu. Kılıca karşı baltayla savaşan ikititan izleyenlerin arasından uzun boylarıy-la sıyrılıyordu.

Aegis-fang aşağı doğru inip orkun omzuna sertçevurdu ve onu yana savurdu. Onun bu hamlesine alevlersaçan kılıç karşılık verdi ve Wulfgar kalçasını öne doğruçekerek darbeden güçlükle kurtuldu.

Ork, kılıcın arkasında kalan Wulfgar’a doğru atıldı veikili kas gücüyle çarpışmaya başladı.

Page 522: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Sert bir yumruk Wulfgar’ı geriye doğru gönderdi;taşların üzerinde sendeliyor, güçlükle ayakta duruyordu.

Ork kılıcını iki eliyle tutarak onu takip etti ve barbarınengelleyemeyeceği öldürücü darbeyi yapmak üzereharekete geçti.

Bir ok orkun yüzüne çarptı ve çelik camdankıvılcımlar çıktı . ama ork, barbara doğru ilerlemeyedevam etti. Nanfoodle başarılı olduktan ve orku hayalibir Wulfgar’a yönlendirip Kral Obould’un yanında durma,öfkesine maruz kalma talihsizliğini gösteren bir başkaorkun ölmesini sağladıktan sonra ork, en azından,ateşin ve gücün işlemediği kişinin barbar olduğunudüşünmüştü.

Catti-brie taşa doğru atıldı ve Wulfgar’ı kolununaltından tutup oradan uzaklaştırdı.

Ork onları yakalamak üzere harekete geçti; ya dageçmeye çalıştı; ayağının altındaki zemin birdençamura dönüşmüş, orku bileklerine kadar hapsetmiş vesonra yeniden taş olmuştu.

“Kötü ork!” diye bağırdı yeşil sakallı cüce veparmaklarını Obould’un olduğu yöne doğru salladı.

Öfkeli ork kükredi ve eğilip taşı yumrukladı. Sonra,inanılmaz bir güçle, bir ayağını taştan kurtardı. “Oooo,”dedi yeşil sakallı cüce.

O sırada Karındeşenler onların yardımına koştu vesavaşa katıldıysa da orkun yanına yanaşan herkes hızlave sertçe yere savrulu-yordu.

Page 523: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Torgar ve Tred, Shingles, Ivan ve yaralı Banakonların yanına geldi ve Catti-brie’yi, Wulfgar’ı, şaşkınadönmüş bir halde çığlık atan NanfoodleT alıp BekçiVadisi’ne; Mithril Salonu’nun kapılarına doğru koştu.

Catti-brie savaşan cücelerin destekleyenin neolduğunu ancak o zaman fark etti; bu, büyük bir taşınüzerinde sapasağlam durup bal-tasıyla orkları savuranve çevresine cüceleri toplayan, asla yılmayan babasınıngücüydü.

Babasının bir kez daha nasıl dirildiğini anlayamadan“Bruenor!” dedi.

Vadi merkezinin dışına doğru Bruenor, Banak’ı, kızınıve oğlunu bu geri çekilişten dolayı tebrik edip onlarınhayatta olduğuna sevindiğini belirtti.

Ordusu sayıca üstün olan düşmana dayanmış ve birşekilde inkar edilemeyecek kadar büyük olan bugelgitten kurtulmayı başarmışlardı.

Cüce kralı hem bunun nelere mal olduğunu hem de-özellikle de orkları destekleyip hızla kendilerine doğruyaklaşan devlerden sonra-ork denizinin varlığınıngörmezden gelinemeyeceğini biliyordu.

Taşın üzerinde durmaya devam eden cüce kralı,halkına geri çekilmelerini ve dönüp kapılara koşmalarınısöyledi. Ve Bruenor, diğerleri hattı kırıp hareketegeçinceye kadar yerinden bir adım bile oynamadı.

Onların arkasından giderken yola baltası öncülükediyordu. Mızrakların ve kılıçların kendisine uzandığını

Page 524: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

hissediyor ama Bruenor Battlehammer onlara kendisiniyakalama şansı tanımıyordu. Döndü ve yana kaçtı.

Kapıya doğru koştu ve aniden durup arkasını döndü.En yakınındaki orku kesip diğerlerini korkutup geriçekilmelerini sağladı.

Hepsi içeri girinceye kadar onları izlemeyireddederek acele etmelerini sağladı. On cüce gücüyleve bin cüce kalbiyle savaştı. Çentiklerle dolu baltasıyıllar öncekinden çok daha fazla iz kazanıyordu.Çevresine ork bedenleri yığdı ve bütün zemini kankırmızısına boyadı.

Artık gitme vakti geldiğini biliyordu, ayrıca kapıyıtutanlar kendisine sesleniyordu. Baltası önündeki orkduvarına savruldu ve Bruenor dönüp uzaklaştı.

Daha doğrusu uzaklaşmaya başlamıştı amaarkasında duran bir ork, mızrağını kendinikoruyamayacağı bir şekilde ona yönlendirmişti. Kötükaderini gören cüce kralı bunu inkar edercesine inledi.

Ork geriye doğru yalpaladı ve göğsünden sivri bir uççıktı.

Bruenor, Thibbledorf Pwent’in kendisine saldıranorkun arkasında durup onu havaya kaldırdığını görüncebunun bir miğfer boynuzu olduğunu anladı.

Bruenor tek bir söz söyleyemeden Pwent onusakalından yakaladı ve sonunda Salon’a çıkmalarınısağlayacak bir şekilde ileri doğru çekiştirdi.

Böylece, büyük kapılar arkasından kapanırken,boynuzuna saplanan ölü orku hâlâ başındaki miğferde

Page 525: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

taşıyan Thibbledorf Pwent o gün cüce kalesinin içinegiren son kişi oldu.

CESETLER ARASINDA

Battlehammer Klanı’nın cücelerinin çoğu, hattauçurumun tepe-sindekiler bile, Mithril Salonu’na güvenlibir şekilde girmeyi başarmıştı ve bu, onun elde etmekistediği zaferin yanından bile geçmiyordu. Üstelik KralObould için daha da kötü olan bir şey vardı; geriçekilmeyi destekleyen cüce liderini görmüştü ve onubaşkasıyla karıştırması mümkün değildi. O, öldüğü veShallows yıkıntıları altına gömüldüğü düşünülen KralBruenor ‘du.

Salon’dan çıktığı zaman Battlehammer cüceleri onunadını haykırmış ve bu kızıl sakallı cücenin ortayaçıkışıyla kendilerini daha da büyük bir inat ve öfkeylesavunmuşlardı. Tüm bunlar Obould’un liderinkimliğinden şüphe etme ihtimalini en aza indirgiyordu.

Ork kralı olayların büründüğü bu tuhaf şekli oğluylakonuşmak istedi.

Bu beklenmedik misafire ve cücelerin uçurumdançekilmedeki başarısına rağmen Obould cücelerin zafer

Page 526: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

iddiasında bulunamayacağından hoşnuttu. Yakınzamanda dışarı çıkma şansı verilmeden salonlarına geritıkılmışlardı; ayrıca Gerti’nin devleri Salonu’nun batıkapısını mühürlemek için fazlasıyla çalışıyordu. OrklarınBekçi Vadisi’nde yaşadığı kayıp oldukça ciddiydi ama okatliamda ölen cücelerin sayısı da azımsanamazdı.

“Bruenor’du!” diye tahmin etti Gerti Orelsdottr;bağırarak konuşuyordu ve ork kralına dönüp kükredi;“Bruenor’un ta kendisi! O Mithril Salonu’nun Kralı! Onunöldüğünü söylemiştin!”

“Oğlum ve senin devlerin bana böyle söylemişti,”diye hatırlattı Obould sakin ve sessizce.

“Bruenor’un ölümü bir toplanma çağrısıydı seniköpek!”

“Sesini alçalt,” dedi Obould. “Biz kazandık. Şimdikorkulan dile getirme zamanı değil.” Gerti gözlerini kısıpalçak sesle inledi.

“Tek bir dev bile kaybetmedin,” diye hatırlattı Obould;bu sözler Gerti’nin öfkesini yatıştırmış gibi duruyordu.“Sayıları azalan Battlehammer cüceleri deliklerine girdive sen tek bir devini bile kaybetmedin.”

Ork kralına bakıp homurdanmaya devam eden Gertiyürüyüp gitti.

Obould bakışlarını uçuruma çevirdi ve savaşınbaşlangıcında meydana gelen patlamayla oluşan enkazyağmurunu düşündü. Gerti’ye söylediklerinin doğruolmasını umdu. Uçurumun tepesindeki savaşın zaferlesonuçlanmış olmasını diledi.

Page 527: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Aksi takdirde Obould oğlunu öldürmeye karar verdi.

Yüzü ter ve gözyaşından, kan ve çamurdansırılsıklam olan Catti-brie babasının önünde diz çöküpona sıkıca sarıldı. Yüzü kan ve yara içinde kalan,sakalının bir parçası kopan, bir gözü şişip kapananBruenor bir kolunu kaldırdı -diğer kolu yanında zayıfçasallanıyordu-ve ona karşılık verdi.

“Bu nasıl olabiliyor?” diye sordu Banak Brawnanvil.

Salonu’nun girişinde diğerleriyle beraber duruyor,ölümden dönen kralına şaşkınlıkla bakıyordu.

“Cevap Vekil Regis’te,” dedi Stumpet Rakingclaw.

“Bize yolu gösteren o oldu,” diye onayladı CordioMuffınhead.

Yürüyüp Regis’in omzuna öyle sert vurdu ki buçukluksendeledi ve neredeyse yere kapaklandı.

Bütün gözler, özellikle de “Wulfgar ve Catti-brie’ninkiler, tüm bu ilgi yüzünden utanıp sıkılan Regis’edöndü.

“Onu Cordio uyandırdı,” dedi mahcup bir şekilde.

“Pöh! Sen yakutunla yaptın,” diye açıkladı Cordio.“Regis, Bruenor’a mücevherle seslendi. Ona ‘Hiçbirgerçek kral halkının kendisi olmadan savaşmasına razıolmaz’ dedi.”

“Günler önce bana da aynısını söylemiştin,” dediRegis.

Ama Cordio sadece güldü ve ona tekrar vurupkonuşmaya devam etti; “Böylece onun vücuduna girdi

Page 528: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

ve kralın içindeki nefes alan tek parçayı; Bruenor’unkıvılcımını buldu. Sonra Regis ona olanları anlattı. Buarada Stumpet’le beraber tedavi büyüsü yapmayadevam ettik ve Bruenor’un ruhu onları kabul etti. Bedenifiziksel tedaviye karşılık verirken ruhu da bizimçağrımıza kulak verdi. Sanırım Moradin’in yanındandöndü!”

Herkes Bruenor’u selamlamak üzere krala döndüama o sadece omuz silkip başını salladı. Cordio birdenciddileşti ve cüce kralının yanına gitti.

“Ve böylece tam ihtiyacımız olduğu anda bize geridöndünüz,” dedi rahip sessizce. “Sizi oradan kendiihtiyaçlarımız için çıkardık ve siz de onlara karşılıkverdiniz. Bu fedakarlığınızı hiçbir cüce inkar edemezkralım ve hiçbir cüce sizden daha fazlasını talepedemez. Artık içerideyiz ve Salon düşmanlarımızakapatıldı. Halkınız ve klanınız adına üzerinize düşenbütün görevi yaptınız.”

Herkes mırıldanmaya ve onları dikkatle izlemeyebaşladı. Hemen hemen hepsi Cordio’nun niyetinianlamış ve nefeslerini tutmuştu.

Rahip, Bruenor’a “Bize döndünüz; Moradin’inSalonu’ndan geri geldiniz,” dedi ve onu kutsarcasınaellerini uzattı. “Sizi kalmaya zorlayamayız. Göreviniziyaptınız ve dinlenmeyi hak ettiniz.”

Çevredeki bütün gözler fal taşı gibi açıldı. Wulfgardüşmek üzere olan Catti-brie’yi tutmak zorunda kaldı.Aslında barbarın da en az kadın kadar bir desteğeihtiyacı vardı.

Page 529: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Cordio’nun sözcükleri Bruenor’u fazlasıyla etkiliyorgibi gözüküyordu. Gözleri yarıya kadar kapanmış,omuzları çökmüş, öne doğru kaymıştı.

“Daha fazla acı duymanıza gerek yok kralım,” diyedevam etti Cordio; sesi titriyordu.

Cüce yere kapaklanacakmış gibi durduğundanuzanıp Bruenor’un omzunu tuttu. “Moradin sanakapılarını açtı. Artık eve gidebilirsin.”

Regis güçlükle soludu ve çevredeki herkeshıçkırıklara boğuldu. Bruenor gözlerini kapadı.

Sonra Bruenor gözlerini yeniden, üstelik fal taşı gibiaçtı! Dimdik ayakta durdu ve rahibe, bir cüceninbakabileceği en kuşkulu şekilde baktı.

“Seni ahmak!” diye böğürdü. “Evim kokuşmuş orklarve devler tarafından çevrilmiş durumda ve sen banayatıp ölmemi mi söylüyorsun?”

“Aaa…a…ma…” diye kekeledi Cordio.

“Pöh!” diye soludu Bruenor. “Daha fazla aptalca sözistemiyorum. Yapılacak işlerimiz var!”

Bir an için çevredeki hiç kimse ne kıpırdadı nekonuştu ne de nefes aldı. Sonra Mithril Salonu’ndan,yıllar önce drowların yenilgisinden beri hiç olmadığıkadar yüksek, bir tezahürat koptu. İçeri tıkıl-mışlardı,evet… ve bir zafer iddiasında bulunmaları oldukça güçtüama Bruenor yeniden onların yanındaydı ve delicesinedövüşüyordu.

Page 530: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Herkes Bruenor’u alkışlasın!” diye bağırdı bir cüceve kalabalık ona destek oldu. “Günün kahramanı!”“Hiçbirinizden daha fazla savaşmadım,” diye bağırdıBruenor, “Sadece evim dediğim yere giden yolubulanlardan biriyim.”

Bakışları diğerlerine öncülük etmiş hepsi buçukluğadönmüştü.

Salon’nun sonundaki cücelerden biri “O zamangünün kahramanı Vekil Regis!” diye bağırdı.

“Pek çok kahramandan biri,” diye çabucak karşılıkverdi Wulfgar, “Gnom Nanfoodle geri çekilmemizikolaylaştırdı.” “Ve Pikel!” diye ekledi IvanBouldershoulder.

“Ve Pwent’le taburu,” dedi Banak. “Pwent olmasaydıKral Bruenor kapının önünde ölmüş olacaktı!”

Söylenen her isimle tezahürat daha da artıyordu.

Bruenor kulaklarını dikip onları dinledi ve devametmelerine izin verdi ama kendisi artık bu tezahüratakatılmıyordu. Kendisine ne olduğundan hâlâ tamanlamıyla emin olamıyordu. Büyük bir mutluluk ve huzurduyduğunu ve hiç ayrılmak istemediği bir yerdebulunmuş olduğunu hatırlıyordu.

Fakat sonra uzaklardan ve tanıdık bir buçukluktangelen bir yardım çağrısı duymuş, karanlık bir patikadailerlemiş ve hayatın gerçekliğine geri dönmüştü.

Savaşa tam zamanında katılmıştı. Savaşın yarattığısisten sıyırı-lıp yenilgi ve başarı ihtimallerini tartmanınbiraz zaman alacağını biliyordu ama kesin olan tek bir

Page 531: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

şey vardı; Battlehammer Klanı, Mithril Salonu’na itilmişti.Kaç ork ya da kaç cüce ölmüş olursa olsun bu bir zaferdeğildi.

Bruenor kendisine ve halkına çok iş düştüğünübiliyordu.

Ana girişin oradaki koridorda Nanfoodle duvarındibine oturup ağladı.

Wulfgar onu orada; pek çok yaralının ve onlarlailgilen cücelerin arasında buldu. “Bugün iyi iş çıkardın,”dedi gnomun yanına çömelip.

Nanfoodle yaşlarla dolu gözlerini ve ıslak yüzünü onaçevirdi. “Shoudra,” diye fısıldadı ve başını salladı.

Wulfgar’ın bu basit cümleye ve onun beraberindegetirdiği korkunç görüntülere verecek bir cevabı yoktu,bu yüzden gnomun başına okşarcasına vurup ayağakalktı. Güçlü orkun kendisine ne kadar zarar verdiğinimerak ederek elini kaburgalarına götürdü.

Ama koridorda kendisine doğru koşan tanıdık birinigörünce bütün acısı dağıldı.

Delly koşup kocasına sımsıkı sarıldı. Bir arayageldikleri anda kadın bütün gücünü yitirmiş, Wulfgar’mgüçlü göğsünde kaybolmuş ve omuzları hıçkırıklarlasarsılmaya başlamıştı.

Wulfgar onu sıkı tuttu.

Koridor girişinde duran Catti-brie bu sahneye tanıklıkedip gülümsedi ve başını salladı.

Page 532: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Obould, Bekçi Vadisi’nde orklarının yaklaşık dörttebirini kaybetmişti ve bu güçlü savunmaya karşı yapılanbir savaş için oldukça makul bir orandı. Kazançları gözönünde bulundurulacak olursa hiç kimse bu zaferisorgulayamazdı.

Ama yukarıda, gerçek bir sayım yapmasa da,Obould, cücelerin Urlgen’in orklarının çok daha fazlasınıkatlettiğini anlamıştı. Belki de bire karşı yirmilik kadaracı bir oran söz konusuydu.

Dağ sırtı kaybedilmiş ve devlerden biri hariç hepsiölmüştü. O da zaten patlamayla onlarca metre fırlamıştıve muhtemelen çok yakında ölü arkadaşlarının arasınakatılacaktı.

Obould bu felakete neden olan oğlunu çağırmaktan,bütün suçu bunu hak eden Urlgen’e yüklemekten ve oaptalı bütün ordunun önünde öldürmekten başka bir şeyistemiyordu.

“Gidin ve oğlumu bulun!” diye emrettiçevresindekilere. Bu sözleri söylerken çarpık dişleribirbirine kenetlendi; “Bana Urlgen’i getirin!”

Neredeyse her adımda karşısına çıkan ölüleritekmeleyip oğlundan bir iz arayarak etrafı dolandı.

Sadece birkaç dakika sonra bir ork koşarak geldi,gergin bir şekilde eğilip onu defalarca selamladı ve yüceork kralına oğlunun ölüler arasında bulunduğunusöyledi. Obould haberciyi boğazından yakaladı vesadece tek eliyle onu havaya kaldırdı.

Page 533: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Bunu nereden biliyorsun?” diye sordu ve orku ilerigeri saldı.

Zavallı yaratık cevap vermeye çalıştı, ellerini kullanıpnefes almasını engelleyen pençeden kurtulmayı denediama

Obould onun boğazını daha da sıktı ve orkunboynunu kırdı. Obould hırlayıp ölü haberciyi kenarafırlattı.

Oğlu ölmüştü. Oğlu başarısızlığa uğramıştı. Ork,çevredekilerin tepkisini görmek üzere etrafa bir göz attı.

Obould’un aklına Urlgen’e ait birkaç görüntü geldi vekötü orkun buz gibi kalbine hafif bir hüzün dalgasıyayıldı ama hepsinin etkisi çabucak geçti. Hepsiihtiyaçların ve anın gerektirdiklerinin ağırlığı altındaezildi.

Urlgen ölmüştü. Bu gerçeğin karşısında Obouldgünün kazançlarına; cücelerin uçurumdan defedilipMithril Salonu’na tıkılışına odaklanması gerektiğinibiliyordu. Bunun birlikleri ve yaptığı fetih için önemli biran olduğunu biliyordu. Krallığı Dünyanın Omurgası’ndanMithril Salonu’na, Surbrin’den Fell Pass’a kadaryayılmıştı. Direnen çok az bölge kalmıştı.

Yine de kaçınılmaz bir şekilde gerçekleşecek olan birkarşı saldırı için birliklerinin coşkusunu korumayadevam etmeliydi. Arganth’ın orada olmasını ve onunGruumsh’a eş değer olduğunu açıklamasını nasıl daisterdi!

Page 534: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Ama kısa bir süre sonra Obould, Arganth’ın daöldüğünü, bir elf ve bir drow tarafından öldürdüğünüöğrendi.

Gece bütün bölgeye yayılırken ve yorgun orduyeniden toparlanmaya çalışırken Gerti, ork kralına “Bukabul edilemez!” diye kük-redi.

“Seninkilerin sadece on dokuzu ama benimkilerinbinlercesi öldü,” dedi ork. “Yirmi,” diye cevapladı Gerti.

“O zaman yirmi,” diye onayladı Obould, hiç ümrandadeğilmişcesine.

Gerti ona sert bir bakış atıp “Nasıl bir silahkullandılar? Dağ yamacını nasıl bir büyü parçaladı?

Oğlun bütün bunlara nasıl izin verdi?” diye sordu.

Obould devin hükmedici bakışları altında ne ezildi nede gözünü kırptı. Arkasını döndü ve oradan uzaklaştı.

Kınından çıkan bir kılıcın başka hiçbir seslekarıştırılamayacak sesini duydu; tamamen içgüdüselolarak kendi kılıcını çekip döndü ve Gerti’nin devasasilahıyla yaptığı hamleye karşılık vermek üzere hareketegeçti.

Dişi dev kükredi ve ork kralını büyüklüğü ve gücüyleyere sermek üzere ileri atıldı. Ama Obould kılıcınıalevlerle canlandırdı ve onu Gerti’nin dizlerine indirdi.Kadın yana dönüp bacağını alevlerin üzerindengeçirerek bu darbeden kurtuldu.

Obould omuzlarını kadının uyluklarına dayayıpdoğaüstü bir güçle öne atıldı.

Page 535: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Gerti’yi ve bütün izleyicileri -orkları, goblinleri vedevleri-hayrete düşürerek ork kralı kas gücüyle Gerti’yiyerden kaldırdı. Tüm gücüyle onu yukarı çekip havayafırlattı ve kadının yüzüstü yere düşmesini sağladı.

Kadın ayağa kalkmak üzereydi ama ensesinde kılıcınateş gibi sıcaklığını hissedince aklını kullanıp olduğuyerde kaldı.

“Burada geriye kalan tek şey cüce tünelleri,” dediObould ona. “Git, Surbrin’i savun ya da ölülerini al veParlak Beyaz’a geri dön.” Obould eğildi ve kendisinisadece Gerti’nin duyacağından emin olarak. “Ama başkoyduğumuz bu yoldan şimdi vazgeçersen MithrilSalonu’nu ele geçirdiğim zaman seni ziyaret edeceğimibil,” diye fısıldadı.

Sonra geri çekildi ve Gerti’nin ayağa kalkmasına izinverdi; kadın olduğu yerde dikildi ve ona nefretle baktı.

“Bu kadar aptallık yeter dev,” dedi Obould kendisinihayranlıkla izleyenlerin onu duyabileceği kadar yüksekbir sesle; “ikimiz de kızgın ve üzgünüz. Oğlum ölülerinarasında yatıyor.”

“Ama bugün harika bir zafer kazandık!” diyerekkalabalığa seslendi. “Korkak cüceler kaçtı ve yakın birzamanda da dönemeyecekler!”

Bu kalabalığı neşelendirdi.

Obould kollarını zafer coşkusuyla açıp etraftadolandı; alevler saçan kılıcı ortak sevinçlerini sembolizeedercesine odak noktası olmuştu. Yine de ork ara sıraGerti’ye bakıyor ve düşmanca bakan, kan çanağına

Page 536: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

dönmüş gözlerindeki nefret ve tehditi görmesine izinveriyordu.

Gerti için sadece şüphe vardı.

Galip gelen orkların kutlamalarını uzaktan izleyen vealevler saçan kılıcın zafer coşkusuyla havayakaldırıldığını gören biri daha vardı. Görevini iyi yapmışolmaktan ve geri çekilen cücelere fayda sağlamaktanmemnuniyet duyan Felbarr Kalesi’nden Nikwillig sırtınısoğuk taşa dayadı ve doğan güneşin belirsiz parlaklığınıdüşündü.

Bulunduğu yerden sadece savaş alanını değil, BekçiVadisi’ni de görüyor ve cücelerin yeraltına sığındığınıbiliyordu. Gidecek hiçbir yeri olmadığını da biliyordu.

Kısa bir süre sonra saklanacak hiçbir yerikalmayacağının da farkındaydı.

‘Napalım öyle olsun’ dedi cüce kendine dürüstçe.Görevini yapmıştı. Soydaşlarına yardım etmişti.

SON SÖZ“Şimdiye kadar oğlunun öldüğünü öğrenmiş olmalı,”

diye belirtti Drizzt.

Günbatımı’nın tüylerini tarıyor, pegasusun orkordusuyla savaşırken aldığı yaralara özel ilgigösteriyordu. “O zaman herhalde bizim peşimize düşer,”diye cevapladı elf, “ve bizi onu bulma zahmetindenkurtarır.”

Drizzt’in Innovindil’in zalim ses tonundan duyduğuendişe kadının gülümsemesini gördüğü anda dağıldı.

Page 537: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Kadının kendisine doğru yürüyüşünü izledi; gözleriniondan alamıyordu. Savaş giysisini çıkarmış ve kadınınher kıvrımını ortaya çıkaran ince uzun mavi bir elbisegiymişti. Kadının arkasında, ufukta, günün son ışıklarıgörülüyor, elfe ilahi bir parlaklık veriyor, güzel saçlarınıaçık san harelerle donatıyordu.

“Öfkemi öne çıkardın,” diye hatırlattı Innovindil.

“Bir… yoğunlaşma noktası buldum,” diye açıklamayaçalıştı Drizzt; kendini elfin görüntüsündenuzaklaştırmaya çalışıyordu. “Daha aydınlık olan birruhsal durum… Evimden ayrıldığım zamanKaranlıkaltı’nın ışıksız yollarında tek başıma yolculukettim. On yıl boyunca, genellikle, tek başıma dolaştım.”Gülümsedi ve oniks figürünü ortaya çıkardı. “TabiiGuenhwyvar hariç…”

“Karanlıkaltı duyduğum gibiyse hayatta kalamamışolman gerekirdi.”

“Kalamazdım, Guen’e rağmen… Avcı’yı bulmamışolsaydım…”

“O yoğunlaşma noktası,” diye açıkladı Drizzt.“Kalbimde ve aklımda öfkenin odak noktası olduğu biryer.” “Çoğunluk öfkenin kör edici olduğunu söyler.”

“Olabilir,” diye onayladı Drizzt, “Kontrol edilmezse…”“Böylece öfke dolu o yaratığa dönüşüyorsun…”

“Bedelinin oldukça ağır olduğunu öğrendim,” diyeekledi Drizzt. “Bedeli neşe ve umut. Bedeli…”

“Bilmiyorum” diye itiraf etti Drizzt. “Belki de içimdeolması gereken her şey için bir yer vardır.”

Page 538: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Hem Drizzt hem de Avcı’ya ait bir yer?” Drowsadece omuz silkti.

“Yapacak çok işimiz var,” dedi Innovindil. “Cüceleringeri çeki-lişiyle bütün kuzey tehlike altında kaldı. Drizztve Innovindil dışında birlikleri Obould’a karşı kimayaklandırabilir ki?”

Drizzt onaylarcasına başını salladı ve tümciddiyetiyle “Dünyayı ona karşı, onu öldürmeden öncemi ayaklandıralım yoksa sonra mı?” diye sordu.

Bu düşünce Innovindil’in yüzüne zalim birgülümseme yayılmasına neden oldu ve drowun eflatungözlerinde hayranlık verici bir çelişki oluşturdu. Aynıanda hem güzel hem de korkunç görünüyordu;arkadaşların en sıcak kanlısı, düşmanların en ölümcülolanıydı.

“Geri dönmeliyiz,” diye homurdandı Dagna. “Trollerinsalona doğru gittiğine hiç şüphe yok!”

“Dönemeyiz,” diye bağırdı Galen Firth. “Şimdi olmaz!Halkım yakınlarda bir yerlerde.”

Durdu ve etrafa; çamurlu bölgeye, çarpuk çurpukağaçlara, Mithril Salonu’na yolculuk yapacağınısöylediği sırada uyarıldığı gibi savaştan ve trolleringeçişinden dolayı harap olan toprağa bakındı; diğerleride aynısını yaptı. Ekip, Nesme atlısının sözlerinin doğruolduğunu anladığı ve çirkin, leş kokulu troller onlarasaldırdığı sırada güney tünellerinin çıkışma yakın biryerde bulunuyordu.

Page 539: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Çabuk düşünmek ve hızlı hareket etmek cücelerikurtarmıştı; ekip yere yatıp iri yan troller için fazla alçakve dar olan bir tünele girmişti. Girişi tamamen taşlarladolu olan ve devamında taş, toprak karışımı bulunan buuzun tünel onlan Trollmoors’un ucuna, Galen Firth’inanladığı kadarıyla, Nesme’nin doğusunda bir yerlereçıkarmıştı.

Asık suratlı Dagna hareketli Galen’e baktı ve adamınne demek istediğini yavaş yavaş anladı. Dagnagörevinin Regis’e dönüp Mithril Salonu’nu uyarmakolduğunu düşünüyordu. Galen Firth ise amacınınbölgeyi arayıp, halkını bulmak ve onların güvenliğinisağlamak olduğuna inanıyordu. Dagna bu ricayıgörmezden gelemezdi. Ne de olsa oraya sadeceNesmeTi adama yardım etmek için gönderilmişti.

“Sana avlanman için üç gün vereceğim,” dedi Dagna.“Ondan sonra ben ve ekibim Mithril Salonu’na geridönmek zorundayız. O troller bizi takip etmedi; evegidiyorlar.”

“Bunu bilemezsin.”

“Hissediyorum,” diye belirtti Dagna. “Halkımınbaşındaki tehlikeyi bu yaşlı kemiklerimin içindehissediyorum. Trollmoors trollerinin tünellerde ne işivar?”

“Belki Nesme halkını yeraltına kadar takip ettiler.”

Dagna başıyla onayladı ve Galen Firth’in sözlerinindoğru olmasını, trollerin Mithril Salonu’na gitmediğini,yalnızca buradaki işlerini tamamladıklarını umdu.

Page 540: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Üç gün,” dedi adama.

Galen Firth başıyla onayladı ve elli cüce çantalarıylasilahlarını topladı. Upuzun bir yol yürüdükten sonrayüzüstü yatıp saatlerce ilerlemişlerdi. Batıdaki güneşhızla batıyor, uzun gölgeler bütün bölgeyi karartmayabaşlıyordu.

Ama dinlenme vakti henüz gelmemişti.

“Elf burada bir yerlerde,” diye defalarca mırıldandıBruenor. Yanında toplanan Regis, Catti-brie, Wulfgar vebirkaç lider sessizce oturuyor bütün bilgiyi öğrenmeyibekliyorlardı. Ona Shallows’taki firardan, Dagnabbit’indüşüşünden, Mirabar mültecilerinin beklenmedikyardımlarından ve bunu izleyen bütün savaşlardanbahsetmişlerdi.

“Her yere; kapılara ve tünellere savunma hattıkurmalıyız,” dedi cüce kralı. “O domuzların bize neredensaldıracağı hiç belli olmaz.”

“Saldırırlarsa,” diye araya girdi Regis ve bütün gözlerona döndü. “Planları ne? Zaferlerini tamamlamakistiyorlar mı? Çok ağır bir bedel ödeyeceklerinibiliyorlar.”

“Başka ne yapabilirler ki?” diye sordu Bruenor.

Regis başını salladı, gözlerini kapadı ve bütündüşüncelerini gözden geçirdi. Onları Salon’a tıkanorkların farklı olduğunu anladı. Hep çok akılıcadavranmışlardı. Goblinler iş birliği yapan zalim birkalabalık gibi değil de daha çok belli bir amacı olan birordu gibi hareket etmişlerdi.

Page 541: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

“Ya devler,” dedi Regis, “ya da bu şöhretli ork ObouldBol-Ok…” Tred McKnuckles “Lanet olsun ona!” dedidişlerinin arasından.

“Sen ve senin Felbarr halkın onu tanıyor,” dediBruenor, Tred’e. “onun bizi ezmeye geleceğinidüşünüyor musun?” Tred burnundan soludu ve omuzsilkti.

“Düşünüyorsa bütün arkadaşları katledilecekdemektir,” diye söz verdi onların yanında oturmayan,odanın kenarına kurulu bir karyolada yatan BanakBrawnanvil.

Cordio ve diğerlerinin onun için yaptığı her şeyerağmen dayanıklı cüce iyileşmekten çok uzaktı; orkmızrağı oldukça derine saplanmıştı. Fiziksel zayıflığınarağmen yaşlı cüce bir türlü pes etmiyordu.

Diğerleri de aynısını düşünüyordu.

“Güneyden haber var mı?” diye sordu Bruenor.

“Dagna’dan yok, hayır,” diye cevapladı buçukluk vemahcup ol-muşcasına etrafa bakındı. Ne de olsacüceleri Galen Firth’in ardından göndermek onunfikriydi. “Ama alt tünellerde bir savaş var.

Troller tüm güçleriyle oraya ilerledi.” “Onlaradireneceğiz,” diye söz verdi Banak. “Pwent ve taburusavaşa katılmak üzere oraya gitti. Pwent onlarınuzuvlarını kestikten sonra bile hareket ettiği için trollerisevdiğini söylüyor!”

Bruenor başını salladı. Mithril Salonu kara elflerinşiddetli saldırısına bile dayanmıştı; hiçbir orkun, trollerin

Page 542: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

ve ayaz devlerinin yardımını alsalar bile, BattlehammerKlanı’nı yerinden edemeyeceğine fazlasıyla inanıyordu.

Savunmalarını güçlendirmek, yaralarını sarmak,birliklerini kurmak için yapmaları gereken çok şey vardıama Bruenor, yokluğunda Mithril Salonu’na çok iyibakıldığından emin olmuştu.

Fakat klanına ve evine olan güveni sağlamlaşırken,başka bir konu, bir arkadaşının kayıp oluşu yaşlıcücenin kalbini dağlıyordu.

“Elf oralarda bir yerde,” diye başını sallayarakyeniden mırıldandı. Catti-brie’ye, Wulfgar’a ve Regis’ebakınca yüzü aydınlandı. “Ama buradan çıkmanın veonu içeri sokmanın bir yolunu biliyorum.”

“Dışarı çıkmayı düşünüyor olamazsın!” diye azarladıCordio Muffınhead ve hızla Bruenor’un yanma gitti.“Aramıza daha yeni döndün; dışarı çıkıpdolanamazsın!..”

Bruenor elinin tersiyle onu duvara ittiğinde cümlesinineredeyse tamamlamıştı.

“Beni dinleyin; oldukça iyi dinleyin,” diye seslendiBruenor herkese. “Öbür tarafı gördüm ve bunun üzerinesöylenebilecek yüzlerce sözle geri döndüm. Bana Kraldiyorsunuz, ben de kralınız olacağım; ama işleri kenditarzımla yapan bir kralım.”

Bruenor üç sevgili arkadaşına baktı ve “Elf hâlâoralarda bir yerde,” diye ekledi. “O zaman belki de gidiponu getirmeliyiz,” diye cevapladı Regis.

Page 543: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 2 - Yaln±z Drow - R. A. Salvatore

Catti-brie ve Wulfgar birbirlerine kararlılıkla baktıktansonra bakışlarını Regis ve Bruenor’a çevirdi. Böyleceanlaşmaya varıldı.

Dağ kenarında rüzgarın etkisiyle oyulmuş yüksek birkayalığın üzerinde kara elf gün batımını izledi. Bugörüntünün; ışığın karanlık bir çizginin altında batışınınkendisi için ne anlama geldiğini düşündü. Gün değişimive belki de Drizzt Do’Urden’in hayatındaki yeni birbölümün başlangıcıydı.

O, Innovindil’in kendisine hatırlattığı gibi bir elfti. Birdüşman bıçağı onu yere sermedikçe pek çok gün batımıgörebilirdi.

Bu gerçekçi ihtimali düşünmek dramın dudaklarınauysal bir gülümseme yaydı. Belki, tıpkı arkadaşlarınınkigibi, tıpkı yıllardır yaşandığı gibi, tıpkı kendi gözleriönünde zavallı Tarathiel’in başına geldiği gibi onun sonuda bu olurdu. O an, yüksek kayalığın üzerinde, batangüneşi izlerken, ‘Çirkin ork Obould Bol-Ok’a bunlarınbedelini ödetmeden önce olmayacak,’ diye sessizceyemin etti.

Her şeyin bedelini ödetecekti.

SON