başka bir dünya olduğuna yemin · kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle...

48

Upload: others

Post on 22-Sep-2019

12 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate
Page 2: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

Başka bir dünya olduğuna yeminedebileceğiniz o açık denizlerin gecesinden

çıkıp gelen hayalet geminin sisli şehircaddelerinde, köy mezarlıklarının tarlalarlakesiştiği boşluklarda, çocuk parklarında ve

kurgusu boşalmış luna-parklarda, sandalyeleriters çevrilmiş meyhanelerde, okuyucuları

çoktan yokolmuş kütüphanelerin ıssızkoridorlarında gezindiğini mutlaka birilerifısıldamıştır kulağınıza. Hatta geceleyin

birdenbire havlayan köpeklerin nedenürktüklerini o zaman hissetmişsinizdir.

Ya da tüm bunlar uyku ile uyanıklık arasındayaşanan türden bir hayal...

Page 3: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

seyir defteri

Yeni bir yer, başka bir yaşantı, eldeğmemiş bir başlangıç bulmak için yada eskiyi bırakmak, terketmek için yola çıkmak gerekiyor... Yola düşmek

kimi zaman bir kapıyı açıp çıkabilmek kadar kolay, kimi zamansabinlerce engeli aşabilmek kadar zor. Gidildiği zaman kaybedilenler,

çoğunlukla kazanılanlardan daha fazla olmasına rağmen, gitmeninkaçınılmazlığı ile basit kaderlerimizi değiştirme isteği arasına sıkışıp

kalıyor zavallı hayatlarımız... Gitmek, bu sarkacı durdurmak yerine, bizikaranlık bir kuyuya daha da yakınlaştırmıyor mu?

Page 4: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

içindekiler

ezberimdekilerEğer yaşamın kilidiyse hareket, o kilidin anahtarı da

gitmek olsa gerek. Bir kenti terketmenin hüznünüanlatan Behramoğlu, yeni bir şehre gittiğinin

farkındadır ve başka bir hüznü yanında getirir, ikisininarasındaki fark belki çok ince belki de sadece

muhtevada saklıdır.

6İŞTE SİZE SİHİRLİ BİR SÖZCÜK:

GİTMEK

ferhat aktan

GİDENLERE VE GİTMEK İSTEYENLEREDAİR!

murat gülsoy

uçan hollandalıGidildikten sonra tartışılacak bir şey kalmıyor geriye.

Giden gitmiştir, terkettiği yere ilişkin köklerininzayıflığı oranında yeni bir hayat kurmuştur.

Madalyonun diğer yüzü ise bir yer terkedilmiştir,oradaki yaşam bırakılmıştır.

8

SODOM'DAN GİDEBİLMEK

murat erkman

kayıp hazine

12Acaba geçmişi tamamen bırakıp gitmek, yepyeni birhayat kurmak olasılığı var mı; yoksa geçmişimiz biziher gittiğimiz yerde takip mi edecek? Belki de gitmek,

Jules Verne'i denizin 20000 fersah dibine ya da ayayollayan bir hayal oyunudur sadece.

deniz kızlarının şarkısı

BİR MELEK DAHA GEÇTİ

kaan yazıcıoğlu14

"Aslında ben tatile gitmeyi sevmem, gidenlerin desevdiklerini sanmıyorum" dedi. Ona biraz turizmdeçalıştığım gençlik yıllarımdan, insanın biyolojikritmlerinden ve en sonunda başka bir yere giderek

kendisinden arınan ve bunu anlatmayı pek iyi becerebilenyazarlardan bahsettim.

şeytanminaresi

GİTMEK Mİ ZOR KALMAK MI

pınar türen 16Olup olmadığını tam olarak bilemesek de oradaki

hayatımızı garantiye alabilmek için akıl almaz yollarabaşvuracak derecede korkmuşuzdur o dünyadan. Bu

dünyadan gitmek Allah'ın emri ama ya sonra?

-yanlış pusula

KENDİNDEN UZAKLAŞIPGİTMEK...

sedef erkman

18içgüdüler hakkında yapacak bir şey yok elbette ama bazenbu aile olmak güdüsü, yemek, uyumak türünden masum

bir güdü gibi değil de daha ziyade "homo"nun daha"sapiens" olmadığı zamanlardan başlayan ve hâlâ da

tedavi edilemediği anlaşılan öldürme güdüsü kabilindenbir şey gibi görünüyor.

sis düşleri

BİR GEZGİNİN NOT DEFTERİNDEN

ergun kocabıyık20

Montunun altına gözlenmiş bir paraşütün varlığınainanarak atladığına eminim. Buna öyle inanmıştı kidüşerken montunun fermuarını açıp orada bir paraşüt

veya en azından ona benzer birşey bulamayıncahiçbir şaşkınlık belirtisi göstermeden serbest

düşüşüne devam etti.

Page 5: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

hayalperdesi

"GÖZLERİN YEŞİLÇAMIN SONYANGINI"

aydın bulut

22Sonra Türkân Şoray tablosuna bakar. Bir an

kararsızlıktan sonra eline fırçayı alır ve TürkânSaray'ın gözlerini yapmaya başlar. Tablo bittiğinde

yüzü terlemişür. Türkan Saray'ın gözleri bütüncanlılığıyla belirir.

kutupyıldızı

DONUK GÖZLER İÇİN YAZILANOYUNLAR

selçuk akman

24Erenköy'ün kaybolan ağaçları Sızardı boşluğuma

Salacak sözleri verirdik rıhtımda dilenci vapurlarınaşarkısız kalmaktan başka ne yapabilirdim ki

parmaklar undaSonla biten ortasız bir hilaldudaklarım bir avuç duman.

kara göründü!

YAŞAM VE ÖLÜMÜN ANLAMINISORGULAYAN BİR DENEY

terrel miedaner27

Lavabodaki karıncayı musluğu, açarak boğmak bazılarıiçin ne kadar zordur! Bazıları için de evcil

piranhalarım küçük balıklarla beslemek hergün nekadar kolaydır! Çizgiyi nereye çekmeliyiz? Kutsal

olan ve gözden çıkarılabilir olan ne?

ay tutulması

BİR DE MUAZZEZ VARDI...

ferhat aktan33

Artık perde arkasından dinlenen Safiye Aylanın hiç birönemi yok, Kiiçükçifılik Parkında Çeşm-i Siyahın

karanlığındaki Ilamiyet'in de.Sana yetişmek çok acıklı -melodram taamdayız ya-

seni kaybetmek kadar acı.

deja vu

YILDIRIMLI GÖKLERİN AKIL-KIZI

sadık türksavaş 34- Ey Yüce-Baba, Bir gün, yüzü yanıklar

ülkesinden beyin yiyici bir kâhin, usulcasokularak, şöyle fısıldadı kulağıma

"Seylanlar, eskimiş Tanrılardır aslında"

üstü çizilmiş kişiler

NEREYE GİDİYORUZ?

orhan selim 36Ve şimdi oraya doğru doludizgin yolaldığımızı

görüyorsunuz. Tedirgin oluyorsunuz."Biraz açayım görmek isler misini/ Sayın Şenverdi?"

"6 galiba...""6'nm altında yok Sayın Şenverdi!"

deligömleği

BAHA BEY'İN NEW YORKYOLCULUĞU

güliz kııcur38

Ardımdaki polis otosu nihayet bana ulaşmıştı.Duyduklarıma inanamıyordum. En sonunda "insanHakları" dedikleri şey benim de başıma gelmişti.

ad infinitıım

NE KADAR HIZLIYANE KADAR SONSUZA

adnan kurt41

Benim anlatmak islediğim görsel duyumların nasıloluştuğuna ilişkin ipuçları, zamansal ayrıntıları

ölçmenin teknikleri gibi şeyler; yani aklımdan gelipgeçenler.

Page 6: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

ezberimdekiler

İŞTE SİZE SİHİRLİ BİR SÖZCÜK:GİTMEK

ferhat aktan

Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler.Çekildikçe uzarlar, uzadıkça kısalırlar.

Tıpkı masallardaki gibi; dere tepe düz gittim, dönüp baktım ki bir arpa boyu yolgitmişim. İşte böyle bir çelişkiyi barındırırlar bünyelerinde. Zayıf bünyelidirler.

Her an hastalanıp, yatağa düzebilir, veremden ölebilirler.

İşte size sihirli bir sözcük; gitmek, ister uzatın,ister kısaltın. Nereye çekerseniz oraya gidebilir.Bir köpek kadar sadık, bir akrep kadar kalleşolabilir. Gurbetten gitmek, yurda dönmekmiş;varmak için gitmek gerekliymiş ve her günyatağımızdan kalkıp kapıyı açınca bir yerleregidermişiz. Öyle söylerler. Söylenenler doğrumudur?

Eğer yaşamın kilidiyse hareket, o kilidinanahtarı da gitmek olsa gerek. Bir kentiterketmenin hüznünü anlatan Behramoğlu, yenibir şehre gittiğinin farkındadır ve başka birhüznü yanında getirir. İkisinin arasındaki farkbelki çok ince belki de sadece muhtevadasaklıdır. Gitmek ve terketmek iki zıt uç muyoksa aynada birbirlerini çoğaltan görüntülermidir? Sanırım bu, yaşadıkça anlaşılacak bir sır.Her gün çıktığınız evden son çıkışınız olursa yada her gün gittiğiniz yerden farklı bir yeregidiyorsanız, bu gidiş ve terkediş diğerlerindenayrıcalıklıdır... diyebilir miyiz?

İşte size sihirli bir sözcük ve bir sürü soru.Kelimenin sırrına vâkıf olduk mu iş bitecek.Ama sorun bu noktada başlıyor kimi zaman.Kelimede kaybolmak da mümkün, kelime biziezebilir, eritebilir. Onda yeni anlamlar bulurumu m u d u y l a girdiğimiz her sorumlulukayağımızda bağ olabilir.

Söz gelimi ben sürgün hayaliyle süslediğim biryolculuğun gitmek mi, terketmek mi, sevmekmi, kaçmak mı olduğunu nasıl çözerim. Olsa

olsa onu bir hayal değil de gerçeğin ta kendisisaymakla çözülebilir bu düğüm.

Evet sürgünü yaşıyormuş gibi yaşamayıp;yüreğinde hissettim mi iş biter. Daha doğrusu"Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim".Gitmenin ne demek olduğunu işte o zamançözerim. Düşünün, bir düşünün, hepimiziniçinde kangren olmuş bir sürgün var ve onunhediye ettiği gurbetlerle çoğaldığımızı düşünün.A k ş a m eve g e l d i n i z , o t u r m u ş t vseyrediyorsunuz; ya da bir yerden bir yeregidiyorsunuz ve tabii ki ya lnızs ınız (kiyolculuklarda insan hep yalnızdır). Onuhissettiniz mi? Garip bir burukluk... içinizdekiyarım kalmış çığlığı işitebiliyor musunuz? İşte onereye giderseniz gidin, ne yaparsanız yapın venerede k a l ı r s a n ı z k a l ı n , y a n ı n ı z d a nayıramadığınız sürgünlüğünüzdür. Lütfen, biran gurbeti yaşar ve evinizde sıla özlemiçekerseniz, sözlerimi hatırlayın.

Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul birhüzünle birlikte yürürler.

6

Page 7: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

mezartaşları

«- . . . dinleböceğim,

uzun bir seyahate çıkacağım, hareketimdenevvel bazı şeyleri söylemek arzusundayım.Yokluğum fazla uzayabilir, zaman zaman,dediklerimi dinleyerek saptarsın ki: hayattakimse kimseyi anlayamaz, kimse kimsenin yerinitutamaz; aşk dediğimiz, ya vahim bir yanlışanlaşılmadır, ya kötü bir hayal kurma tarzı:iki kişinin ikisi de, öbürünün yerine hayalkurmaya kalkıştığından, sukut-u hayaller eksikolmaz! Sen dediğime kulak ver, kendimizdenbaşkasını sevemiyoruz; sevdiğimiz,şahsiyetimizin dışlaştırılmış, bir başkasınınüzerinde somutlaştırılmış hayali; o başkası dakendisini üçüncü bir şahıs üzerindedışlaştırır, somutlaştırır: arada ahenkkurulamaz, nasıl kurulsun, sevdiğimizlesandığımız farklı! Muvaffak bir çift,yalnızlığa tahammülü yüksek iki insan manasınıtaşır: çift demek, yanyana iki yalnızlıkdemek, beraber bile olamamış, kesişmesi bilezor! Onun için böyle bir hayatı, içine giripkurbanı olmadan yaşayacaksın, yani uzaktan.Uzaktaki, soyut, hemen hemen yok bir şahsısevmekten güzelini tasavvur edemiyorum.Yakında olmayan sevgili tahayyülde yaşatılır,hayalde yaşamak az evvel açıkladığım kaideyeuygun olarak, onu kendine benzetmektir;yanında bulunmayacağından, o buna ne itirazedebilir, ne müdehale: sevdiğini hayalindedeğiştirdikçe, kendine benzettikçe daha çokseversin, böylece denge korunmuş olur. Sevmek!Sevmek esasında alıp başını gitmektir,sevgiliden uzaklaşan mutlak aşka yaklaşır,sevdiğini gönlünde kendi bildiğince yenidenyaratarak. . .»

attîlâ ilhan, fena halde leman

7

Page 8: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

uçan hollandalı

GİDENLERE VE GİTMEKİSTEYENLERE DAİR!

murat gülsoy

Ay'a, Venüs'e ve diğergezegenlere gitme fikri ne

kadar heyecan verici olsa dabu keşfetme dürtüsünün

altında çok önemli verahatsız edici bir

motivasyon var galiba.Yayılmacı Batı'nın dayattığı'her şeye rağmen' yayılmakzorunda olan bir dünya fikri

artık beni tedirgin ediyor.Gelecekte yazılacak olan

tarih, günümüz dünyasındayalayan insanların dörtteüçünden fazlasının açlıktehlikesi ile karsıkarsıya

kaldığını yazacak. Sanırım,uzaya yayılmaya çalışan

CAMEL adamı, gittiği heryere laneti de taşıyacak,

açlığı da...

Turizm davranışı içine girenzengin ulusların, mutlu

evlatları doğal güzelliklerinmahvına sebep olurken -her

nedense fakir kalmış- yerlihalkın da geleneksel

gelişimine zarar vermeyedevam ediyorlar. Ondan

sonra da gelsin cinselsuçlar, ahlaki çöküntü vs...

Beni biraz olsun tanıyanların şaş ı rd ık lar ı ve -benimadıma- üzüldükleri bir özelliğim de y e n i yerlere gitmeyekarşı duyduğum tepkidir. Uzun zamandan beri tanıdığım,gitmeyi alışkanlık haline getirdiğim mekânların dışındakiyerlere karşı duyduğum isteksizlik, önceleri -ben dahil-kimsenin pek farketmediği bir ruh durumuydu. Fakatzaman geçtikçe -yaş ilerledikçe mi demeliyim?- buözelliğim cansıkıcı durumlar yaratmaya başladı. Bazen benbile bu huyumdan rahatsız oluyorum. Hayır yanlışanlamayın, bu sürekli gittiğim yerlerden sıkıldığım ya da omekânları tükettiğim için değil; tam tersine, "neden ben dediğer insanlar gibi yeni yerler görmeyi istemiyorum?","neden bir yerlere gitmek fikri beni diğer insanlar gibiheyecanlandırmıyor?" diye kendimi sorgulamayabaşlıyorum. Tabii, benim de içimde zaman zamankeşfeden, zapteden, elegeçiren, beyaz güçlü CAMEL adamıkımıldanıyor. Fakat yine de aynı çay bahçesine, aynılokantalara, aynı tatil yerlerine, mümkünse aynı sinemayagitmeye devam ediyorum. Belki de bu gidememehastalığını tedavi etmek yerine kendime mazeretlerbuluyorum. Örneğin, bu konuda düşüne düşüne gidipgörme eyleminin anlamsız olduğuna karar verdim...

Yeni bîr yer görmek, bulmak, duyumsamak gerçektensaçmasapan istekler. Herkes bulunduğu yerde kalsın veyeni ülkeler, yeni maceralar peşinde koşmasın. Piyangodanbüyük ikramiye çıktığında dünya turuna çıkarım hayallerikurulmasın lütfen. Düşünün, dünya turu yapmış insanlarne kazanmışlardır gerçekten? Yabancı ülkeleri görmüş,önemli heykellerin, anıtların ve binaların önünde resimçektirmiş insanlar, kendilerine duyduğumuz saygıyıgerçekten hakediyorlar mı? Hiç sanmıyorum. Aynen kendidilini doğru dürüst konuşamayıp iki çift yabancı dil

8

Page 9: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

uçan hollandalı

Onu besleyen tüm tanıdık-sulardan uzakta, kendisinisıkıştıran toplumsal kalıpların geçersiz ve anlamsız bir hale

geldiği bir sıfır noktasından tekrar, yeni bir hayatabağlayabilir yabancı. Kökler yeni bir toprağa salınmaya

bağladığında yeni bir kişilik olarak yeni bir hayata adımlaratılır. Ve yabancı olmak, göçmen olmak yavaş yavaş eski

bir anıya dönüşür. Artık başka bir topraktabaşka bir ağaçtır o.

9

Page 10: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

uçan hollandalı

Gemiler dolusu göçmengeliyor gözümün önüne.

Limanda bekletilen, aylarsüren yolculuklardan bir deri

bir kemik kalmış, sefilyabancılar. Ekmek, ümit ve

gelecek için yeni dünyayaadım atmaya çalışan

yoksullar... Ve Fransa'daözürlü çocukları sınıflamak

için geliştirilen bir testin buzavallı göçmenlere giriş

vizesi vermek içinkullanıldığını

düşünüyorum. Tamameningilizce dil bilgisine ve

matematik gibi eğitimgörmüşlüğe dayanansoruların tek kelime

İngilizce bilmeyen garibaninsanlara asker gözetimindeyaptırılmaya çalışıldığı biryeni dünya... Şimdi insanister istemez, yurtdışında

eğitim görmek içingeçilmesi gerekli sınavları,

vize koşullarını, heraşamasında aşağılanılarak

tamamlanan kurallarsilsilesini hatırlıyor.

Değişen ne peki!

paralamak için kurslara para döken, anadilinde bir roman,bir şiir okumazken ellerinde Longman serisindenSimplified Jane Eyre, D'avid Copperfield gibi kitaplarlagezinen insanlarımızın dramını hatırlatıyor bu gitmemeraklıları bana. Hadi yabancı dil çılgınlığını koşullar(düzen, toplum falan) yarattı, gidip çeşitli binaların önündefotoğraf çektirmek de mi iş ararken lazım oluyor?

Gittiniz ve Pisa kulesinin önünde fotoğraf çektirdiniz.Neden? Döndüğünüzde dostlarınıza, ailenize gösterip;onların hafif iç geçirmeleriyle gıpta dolu laflarıylakendinizden geçmek için mi? Yoksa, gördüğünüz yerlerisevdiklerinizle paylaşmaya mı çalışıyorsunuz? Eğeröyleyse neden kendinizin yer almadığı fotoğraflarçekmiyorsunuz? Hatta, meşhur yerlerde usta fotoğrafçılartarafından çekilmiş hazır slaytlar bile satılıyor. Üstelikinanın daha ucuz. Belki de oraya gitmiş olduğunuzuunutmaktan korkuyorsunuz. Görsel bir belge olsunistiyorsunuz. Arada sırada fotoğraf albümünüzükarıştırırken "Ben buradaydım" demek istiyorsunuz.Bataklık insanları adlı filmdeki anne gibi. En kötü anlarınıfotoğraflamaya çalışıyordu kadın. Tüm seyirciler içingülmece unsuru olan bu özellik ne kadar dehşet verici birmantığa sahip. Düşünsenize en mutsuz gününüze ait birbelge yok elinizde.

Her neyse, insanların -bende olmayan- bir yerlere gitme,görme isteği ancak bir şekilde mantıklı olabilir; o da biryere gitmek ve orada yaşamak. Gidilen yerde yaşandığıoranda gitmenin bir mantığı olabilir. Gidilir, oradayaşanır. Orası herkes için başka bir yerdir şüphesiz. Fakatgidilen yerde toprağından koparılmış bir ağaç gibi yabansıkalmak başlangıçta hemen herkesin kaderidir. Önceleribüyük bir yalnızlık ve ondan sonra müthiş bir özgürlükhissi ile tanışılır. Topraktan koparılmış ağaç ne denliözgürse o denli serbest kalır insan. Onu besleyen tümtanıdık sulardan uzakta, kendisini sıkıştıran toplumsalkalıpların geçersiz ve anlamsız bir hale geldiği bir sıfırnoktasından tekrar, yeni bir hayata başlayabilir yabancı.

10

Page 11: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

uçan hollandalı

Zorunlu gidiş, kovulma,aforoz edilme, toprağındansökülüp zararlı bir ot gibifırlatılıp atılma, bunaltı,yabancılaşma ve korkunç

bir yalnızlık hissi kaplıyoriçimi sürgünü düşlediğim

zaman. Fakat asıl korkuncu,tüm bu duyguları zaman

zaman kendi evimdehissetmek.

"Uzun yola çıkmaya hükümgiydim..." neden insanın

tüylerini diken diken yapar?Kaçan kişinin her nereyegiderse gitsin, kendini de

beraberinde götürmesi midirsinir bozucu olan? Yoksagitme, kaçma eyleminin

zorunlu oluşu mu? Ya daher yeni yerin tanımlayacağı

yeni yabanlık mı?Bilemiyorum.O dizeler beni

yine de ürkütüyor...

Kökler yeni bir toprağa salınmaya başladığında yeni birkişilik olarak yeni bir hayata adımlar atılır. Ve yabancıolmak, göçmen olmak yavaş yavaş eski bir anıya dönüşür.Artık başka bir toprakta başka bir ağaçtır o.

Söylemeye gerek var mı bilmiyorum: bu sürecin hızıgöçmenin bıraktığı, terkettiği yer ile ilişkisinin gücüyleters orantılıdır. Ne kadar sıkı köklerle bağlıysa toprağına odenli güç olacaktır yeni bir toprağa kök salması. KontDracula'nın sandıklar dolusu toprağıyla birlikte yolculuketmesi aslında bulunduğu yeri gittiği yere taşımasındanbaşka bir şey değildir. Ve onun dışında bir örnek dahabulmak mümkün değildir. Başka toprakların öykülerinidinleye dinleye yetişmiş bir kaç dili sular seller gibikonuşan ve Kapalıçarşı'da turistlerle karıştırılmaktan keyifalan dünya vatandaş'larımızm D r a c u l a ' d a n feyizalmalarını ummak çok mu ham bir hayal olur acaba?

Tüm bırakıp gitmeler kişinin kendi isteğine bağlı olmuyortabii. Bir misyonla dönmek üzere gidenler de var. Veya enkötüsü zorla gönderilenler... Sürgünler! Onların acısınıanlayabilmek gerçekten zor.

Gidildikten sonra tartışılacak bir şey kalmıyor geriye.Giden gitmiştir, terkettiği yere ilişkin köklerinin zayıflığıoranında yeni bir hayat kurmuştur. Madalyonun diğeryüzü ise bir yer terkedilmiştir, oradaki yaşambırakılmıştır. Ve işin acı'yanı geri dönüldüğünde artık nedönen kişi aynı kişidir ne de dönülen yer aynı yerdir. Buyüzden Nostalji denen illete tutulur insan. Elindenkaçırdıklarına, kendi katkısı olmaksızın kendi dışındayaşanmış değişmişliğe, kaybettiği o eski yere bir özlembaşlar. Peki, bu özlemin en korkunç parçası, insanınkaybettiği kendisine karşı duyduğu özlem değil midir?

11

Page 12: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

kayıp hazine

SODOM'DAN GİDEBİLMEK

murat erkman

Eski Ahit'in Genesis I I , 14 ve 19. bölümlerinde Sodom ve Gomore kentlerininhikayesinden bahsedilir. Hikâye kabaca, bir sonu ve başlangıcı anlatır. Belki de siz,bunu bir son ve başlangıç yerine, bir süreç olarak nitelendirmek istersiniz. Bu sizin

bakış açınıza göre değişebilir.Hikâyemiz kısaca şöyle anlatılabilir. Peygamber Lut'a gelen insan kıhğındaki iki

melek, Sodom kentinin yoldan çıkmış halkı tarafından yoldan çıkarılmayaçalışılınca melekler, Sodom halkını kör edene dek cezalandırırlar. Ancak bu olay

cezanın sadece başlangıcıdır. Kötülükle dolu Sodom ve Gomore kentleriyaşayanlarıyla beraber yıkılarak yok edilecektir. Peygamber Lut ve ailesi kentten

kaçmaları için uyarılırlar. Ancak kaçarken arkalarına hiç bakmamaları şartkoşulmuştur. Kaçış sırasında Lııt'un karısı nedense geri döner ve kente bakar. Bu

hareketi Tanrı tarafından cezalandırılır ve Lııt'un karısı tuzdan bir sütuna dönüşür.Belki geçmişini, anılarını ya da gizli aşklarını bırakamamıştır. Bu son bakış O'nıı

taşlaştırmış ve kaderini günahkâr kentlcrinki ile birleştirmiştir. Hikaye bu taşlaşmaolayıyla bitmez. Geride Lut ve kızları vardır. Onlar da bir mağaraya sığınırlar. Bumağarada Lııt ve kızlarının girdikleri ensesi ilişkinin sonucunda lanetli Moabit ve

Ammonit uygarlıklarının tohumları atılır.Lut gitmiş, karısı kalmıştır. Burada Lııt'un geçmişi sildiğini, ileriye doğru bir adım

altığını, yeni bir yaşam kurduğunu söyleyebiliriz. Lut'un karısının bir anlıkbocalaması ise O'nıı sonsuza kadar Sodom'a mahkum etmiştir. Kalanın hayatının

sabit bir düzeneğe oturduğu söylenebilir.Lut arkasına bakmadan gitmiştir. Bunun sadece mekân değiştirmek olmadığı

açıktır. Gitmek işlemi ile bir dönemi kapatmış ve yeni bir geleceğe doğru umutlubir adım atmıştır. Yeni umutlar ve hayaller

Gitme eylemi gerçekleşti, ancak Sodom kenti onu kızlarıyla ensest bir ilişkiyegirmeye mahkum etti. Sodom kentinin mantığı Lut'u esir almıştır diyebiliriz. Lııt

giderken kötülüğü yanında taşımıştır. Hayatı bu mantıkla devam eder. Belki degitmek bir son ve başlangıç yerine, bir ara süreç olmuştur.

Belki de Lııt'un karısı için kalmak gitmek demekti; Lut içinse gitme eylemi sadecemekân değiştirmek olarak kaldı.

Acaba geçmişi tamamen bırakıp gitmek, yepyeni bir hayat kurmak olasılığı var mı;yoksa geçmişimiz bizi her gittiğimiz yerde takip mi edecek? Belki de gitmek, JulesVenıe'i denizin 20000 fersah dibine ya da aya yollayan bir hayal oyunudur sadece,

12

Page 13: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

kayıp hazine

Kaçış sırasında Lııt'un karısı nedense geri döner ve kente bakar. Buhareketi Tanrı tarafından cezalandırılır ve Lıtt'un karısı tuzdan bir sütunadönüşür. Belki geçmişini, anılarını ya da gizli aşklarını bir çıkamamıştır.

Bu son bakış O'nu taşlaştırmış ve kaderini günahkâr kentlerinki ilebirleştirmiştir. Hikaye bu taşlaşma olayıyla bitmez. Geride Lııt ve kızlarıvardır. Onlar da bir mağaraya sığınırlar. Bu mağarada Lııt ve kızlarının

girdikleri ensest ilişkinin sonucunda lanetli Moabit ve Ammonituygarlıklarının tohumları atılır.

13

Page 14: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

deniz kızlarının şarkısı

BİR MELEK DAHA GEÇTİ

kaan yazıcıoğlıı

Bindokuzyüzseksendokuz yılından beri tatileçıkmayan bir gazeteci arkadaşıma nedenistanbul'u hiç terketmediğini sorduğumda banatuhaf bir şey söylemişim gibi bakarak "Aslındaben tatile gitmeyi sevmem, gidenlerin desevdiklerini sanmıyorum" dedi. Ona birazturizmde çalıştığım gençlik yıllarımdan, insanınbiyolojik ritmlerinden ve en sonunda başka biryere giderek kendisinden arınan ve bunuanlatmayı pek iyi becerebilen yazarlardanbahsettim. Sözlerimi hiçbir dramatik etkibırakmayan bir eski Yunan meseli iletamamladım. O da bana birkaç Ezop masalıanlattıktan sonra kısa bir sessizlik oldu. Bu sıradabizi dinleyen barmaid kız ortamızda bir yeredoğru gülümseyerek "Bir melek geçti..." dedi.Tam ona birşey sormaya niyetlenmiştim ki,arkadaşım "Bodrum mu, Fethiye mi tamhatırlamıyorum" diyerek son tatilini anlatmayabaşladı. Bazı ayrıntıları unutmuş olabilirim, amao bir gazeteci olarak aylık bir dergiye yazsaydınasıl olurdu; aktarmaktan çok ilgimi çeken bu.Boşlukları doldururken, ışığı yakamadığı içingörme duyusuyla tecrübesini birleştirerek hareketeden bir hırsız gibi, az gören bir insanı taklitedeceğim, benzetmelerden ötürü arkadaşlarımınve okurun hoşgörüsüne sığınıyorum.

Üçünü de üniversiteden tanıyordum. Bundansonra "delikanlı" diye bahsedeceğim arkadaşım,o yıl edebiyat kulübüne girerek kendi söylediğibiçimiyle "insanlara katılmak" için son fırsatlarınıda yitirmişti. Bu arada sadece kendisine uygunolduğunu düşündüğü için bir kıza tutuldu.İlişkileri, benim görebildiğim kadarıyla, o uzunsüren yıpratıcı ilişkilerden biriydi. Birbirlerinitanımadan yaklaşık iki yıl sürdürdüler. Birgünçok şiddetli bir kavga sonrası delikanlı evine gittive dakikalarca baktığı telefon çalınca o ana kadaraslında onu düşünmediğim farketti. Telefondakiarkadaşı grup olarak tatile gittiklerini ve otobüste

sadece iki kişilik yer kaldığını söyledi. Delikanlıne diyeceğini bilemediği için arkadaşının önerisinikabul etti. Hazırlanma süresinin sonunu ayırdığıtelefon konuşmasında kız arkadaşı ile artıkyapılmayan filmleri taklit eden birkaç cümlekonuştular, telefonu kapatmadan evden çıktı.Otobüse bindiğinde onu davet eden arkadaşıbirkaç şaka yaptı, kız arkadaşının nedengelmediğini sordu. Belki bu hikayede ikincil birkarakter olduğu için cevabı beklemeden konuyudeğiştirdi.

Otobüs yolda İzmir'e uğrayıp birkaç kişi dahaaldı, delikanlı uykusuzluğun verdiği yaratıcılıklaarkadaşına İzmir üzerine garip maksimleruydurarak sevgilisine dair anıştırmalardabulundu. Mayıs ayında bile güneşin güneybölgelerini alıştırdığı bir sıcak otobüsün içinikavururken arkadaşı ön koltuklarda oturan nişanlıçifte delikanlının çok üzgün olduğunu

Hugo

E.B.

Tarihsel olarak, uzaktalık söylemini kadıngerçekleştirir: Kadın oturgan, Erkek avcı,yolcudur; Kadın sadıktır (bekler), Erkekhovardadır (gezer, lavlar). Uzaktalığa biçim veren,onun düşlemini gerçekleştiren Kadın'dır, çünkübuna zamanı vardır; örgü örüp şarkı söyler; iplikeğiren kadınların şarkısı hem kımıltısızlığı(çıkrığın mırıltısı), hem uzaklığı söyler (uzakta,yolculuğun uyumları, denizin dalgaları, nalsesleri). Bunun sonucu olarak, ötekininuzaklığından sözeden her erkekte dişilikbcliriverir: bekleyen ve bunun acısını çeken adammucizemsi bir biçimde dişileşmiştir. Bir erkekcins değiştirdiği için değil, aşık olduğu içindişileşir. (Söylen ve ütopya: geçmiş, içlerindedişilik bulunan öznelerindi, gelecek de onlarınolacaktır).Hugo:"Kadın kime ağlıyorsun? -Uzaktakinc"(Uzaktaki, Faurc'nin bestelediği şiir).Evclyne Bachellier: mektup.

14

Page 15: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

deniz kızlarının şarkısı

söylüyordu. Otobüs ikindi vakti tatil kasabasınagirdi.

Hüzünle sıkıntı arasında geçen birkaç kapalı sessizgünden sonra delikanlı otobüse binerken farkettiğisessiz bir kızdan hoşlandı. Geri kalan günlerdearkadaşlarından fazla kopmadan kızla bol bolbalayı kingi oynadılar ve kararsızca birbirlerineyaklaşmaya çabaladılar. Yağan yağmur yüzündendiğerlerinin barda asık suratla bira içtikleri amadaha sonra en çok eğlendikleri gün olduğunusöyleyecekleri son gün, delikanlı ile kız arzudançok yalnızlıktan birbirlerine sarıldılar.

Bu tatil hikayesi şöyle bitiyor: O günün akşamıdelikanlı turistik mağazaları gezerken küçük birgümüş yüzük görür. Hediye götürme adetininparodisine sığınarak yüzüğü satın alır. Uzunca birsohbetin sonunda tezgahtan bırakıp çıkacaktır kigözüne kapıya asılmış deriden elişi bir kemer ilişir.Tokası kopacakmış gibi duran ve koyu derisiözensiz dikilmiş kemerlerden biridir bu ve sankişıklık düşünülmezse hem erkek hem de kadınlariçindir. Arkadaşım deri kemeri hiç pazarlıksız saünalır.O kemeri otel odasında kızın beline takarken kızdurumun ağırlığını acele espriler ve iki yanakaldırdığı kolları ile geçiştirmiş olabilir. Ama okısacık anda delikanlı ilk defa iki kız arasında

\Vcrlher

Bazı bazı, uzaklığa katlanabildiğim olur. O zaman"normal"imdir: "Herkes"in "sevilen kişi"ningidişine katlanma biçime uyarım; çok erkenalıştırıldığım şeye, annemden ayrı kalmayakatlanma eğitimine boyun eğerim; bu da,kaynağında, (çıldırtıcı demeyelim) acılı olmaktançıkmaz. Sütten kesilmiş özne gibi davranırım;beklerken, ana memesinden başka şeylerle debeslenmesini bilirim.Katlanılan bu uzaktalık unutuştan başka birşeydeğildir. Arada bir, sadık değilimdir. Canlı kalmanınkoşuludur bu; öyle ya, unutmasaydım, ölürdüm.Arada bir unutmayan kişi ölçüsüzlük, yorgunluk vebellek geriliminden ölür (Wcrther gibi).(Çocukken, unutmazdım: Anne'nin uzakta çalıştığı,sonu gelmez bırakümışlık günleri; akşamSevres-Babylone otobüs durağında onu beklemeyegiderdim; art arda geçerdi otobüsler, hiçbirindeolmazdı.)

Rusbrock

ŞölenDiderot

Yunanca

Bu unutuştan çabucak uyanırım. Çabuk çabuk,belleği, kargaşayı yeniden kurarım. Bedenden(alışılmış) bir sözcük gelir, uzaktalığınçoşumunu söyler: iççekmek. "bedensel varlığınarkasından iççekmek": erdişinin iki yarısıbirbirinin ardından iççeker, sanki her solukeksikmiş de ötekiyle karışmak istiyormuş gibi:iki imgeyi tek bir imgede eritmesi bakımındankucaklaşma imgesi: sevgilinin yokluğunda, acıbir biçimde, kuruyan sararan, bükülen bir kopukresim'im. (Nasıl, nesne burada olsa da, olmasada, istek her zaman aynı değil midir? Nesne herzaman uzakla değil midir? Kendinden geçme birdeğildir; iki sözcük vardır: Polhos, buradaolmayan varlığa duyulan istek, bir de Himeros,buradaki varlığa duyulan istek, daha yakıcısı.)Diderot: Getir dudaklarını da / Ağ/ımdan çıkınca/ Ruhum sana geçsin" (Romansımsı Şarkı).

15

gerçekten de elle tutulur bir fark olduğunu kavrar,diz çökmüş bir halde, kızın belinin geride bıraktığısevgilisininkinden daha kalın olmasına hayreteder.

Bana, oteli terkediş, yolculuk ve İstanbul'adönüşünün her kısa macera gibi uzatmasız vezorunlu olarak dürüst bittiğini söyledi. Evinevardıktan bir gün sonra kız arkadaşının onu arayıpbir buluşma istediği telefon konuşmasının kesinbir ayrılıkla sona erdiğini daha öncedenbiliyordum. Bu üçlüden hiçbiri bir daha herhangibir ötekini aramamış olabilir, o iki kızı yanyanagördüğümü hatırlamıyorum. Aynı şekilde, buhikayeyi daha önce öğrenmemiş olmam artıkkızların birinden dinleme imkanımı azaltıyor.Onlardan birinin, örneğin İstanbul'daki kızınolayları sıralamasını karşılaştırmak isterdim.Şimdi kimbilir nerededir.

Arkadaşım sözü bitince dışarı baktı, birşeysöyleyecek gibi oldu, sustu. Barmaid kız "birmelek daha geçti" dedi.

Post-Scriptum:Metiniçi parçalar Rolancl Barthcs'in "Frag-mcnts d'un Discours Amorureux" kitabının Metis Yayınları ta-rafından Tahsin Yüce] çevirisiyle yayınlanan "Bir AşkSöyleminden Parçalar ' ın ın " U / a k t a k i " b ö l ü m ü n d e nalınmıştır.

Page 16: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

şeytanminaresi

GİTMEK Mİ ZOR KALMAK MI

pınar türen

Ben ölüm korkusunu, ölüm sonrasınıdüşünenlere bırakmış olanlardanım.

F.R. Atay

Yıldızların gerçekten de birer inci gibi parladığıo siyah gecelerde hep başka dünyaların varlığınıdüşleriz. Bir de kafamızın içinde bir yerlerdesinsice saklanmış öbür dünya fikri vardır:beynimize çivilerle kazınmış, ne kadar evrimgeçirirsek geçirelim "kollektif bilincimizden" birtürlü atamadığımız bir acayip dünya. Olupolmadığını tam olarak bilemesek de oradakihayatımızı garantiye alabilmek için akıl almazyollara başvuracak derecede korkmuşuzdur odünyadan. Bu dünyadan gitmek Allah'ın emriama ya sonra? Sonrası biraz karışık. İşte buyifeden insanoğlu gitmek mi zor kalmak mıhenüz çözebilmiş değil.

Materyalistler bizim bedenimiz olduğunu değil,bizlerin beden olduğunu söylerler ve işiniçinden çıkarlar. Beden gidince herşey biter.Din adamları ise yüzyıllardır, filozofların, bilimadamlarının, aşırı ^düşünenlerle ve sıradandüşünürlerin düşünüp düşünüp de bulamadığıcevaba kolayca ulaşmışlar ve beden ile ruhuk e s i n l i k l e b i rb i r inden ayırabiPmeyibaşarmışlardır. Bir din adamı "Bugünkü hayatınanlamı gelecekteki sonsuz yaşamın zaferi içinbir hazırlık devresi olabilmesidir" diyor.Yüzyıllarca insanların kendilerini, varlığışüpheli bir nimetler dünyasının hülyasınakaptırıp, hükmedenin boyunduruğu altınagirmesine razı olamayanlar, "Bırakın öbürdünyaya gitmeyi, bu dünyada kalınkalabildiğiniz kadar ve ölümsüzlüğü budünyada yaratın" demeyi uygun görürler.Düşünün, yaratın ve varlığınızı kendinize ispatedin. Ölümsüzlük belki de gerçekleşemeyecekyegane şey olduğu için çekici bir fikir gibigörünse de, şu dünyada kaç kişi ölümsüz

olmayı isteyecek kadar sabırlı ve ateşlidirbilemem. Belki de ölümü cazip kılan şeybilinmeyen bir yere gidecek olmanın uyandırdığımeraktır. Ölümü korkunç kılan ise gidip dedönme ihtimalinin olmaması ve herşeyingerçekten de son bulması fikri. Ölüm bu kadarkorkunçsa ölümsüzlük neden materyalistXX.yy. insanı için bâtıl XIV. yy. insanı içinolduğu kadar önemli değil? Fosdick 1916'dabunu bugünkü hayatın çok canlı ve ilginçolmasına bağlıyor ve şöyle diyor: "Eskiyalıtılmışlığın üstesinden gelinmiştir ve artık tümdünya kosmopolit olmayı seçen bir aklıntaşrasıdır; ve iletişimin hızı dünyadaki herşeyidaha önceki zamanların hiçbirinde olamadığıkadar bir araya getirmiştir." (Bugün yaşasaydıartık ne derdi düşünemiyorum). XX.yy'ınmaterya l i s t insanı pozit i f bi l imlerleispatlanamayacak kuramlarla ilgilenmektensebeyninin sınırlarını bu dünyada yapabilecekleriiçin zorlamayı tercih ediyor. Belki de bu yüzdenbugün dünyada sadece bir günde binlercebilimsel buluş yapılıyor.

Luther ise şöyle diyor: "Eğer gelecek hayatainanmıyorsanız sizin tanrınız beş para etmez. Ozaman ne isterseniz yapın! Eğer tanrı yoksa necehennem ne de şeytan var; ağaçtan düşmüşgibi, öldüğünüzde herşey biter. O zamanbirşeyler yapın, cinayet işleyin, ihanet edin!".Herşey bu kadar kolay olabilir mi? İnsan pek iyiolmamakla birlikte bu kadar da kötü olabilir mi?Adam öldürmeyi, çalmayı, ırza geçmeyiengelleyen Tanrı korkusuysa, insan bu kadar mıerdemsiz ve aciz! Böylesine büyük bir haksızlığakatlanabilecek kadar kendinde kayıp mı insan?Attığımız her adımı ölüm sonrası yatırım planlarıiçinde yapıyorsak erdem bunun neresinde? Oysaerdem kendi kendinin ödülü değil midir? Amabu dünyanın erdemlerinin sınırları insanı rahatsızeder ve gitmeye zorlar. Yine de bilemiyorumgitmek mi zor kalmak mı?

16

Page 17: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

şeytanminaresi

Bir de kafamızın içinde bir yerlerde sinsice saklanmışöbür dünya fikri vardır...

17

Page 18: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

yanlış pusula

KENDİNDEN UZAKLAŞIP GİTMEK...sedef erkman

İnsanların hayatlannı neden bir aile yapısı içindesürdürmeye bu denli eğilimli hatta meraklıolduğunu hiç düşündünüz mu? Bu eğilim elbetteki günümüze veya yüzyılımıza özgü değil,içerdiği anlamlar zaman içinde farklılıklargösterse de aile tutkusu, sanki insanın yemek,içmek, uyumak cinsinden bir içgüdüsüymüş gibiher zaman her yerde karşınıza çıkıyor. İçgüdülerhakkında yapacak birşey yok elbette ama bazenbu aile olmak güdüsü, yemek, uyumak türündenmasum bir güdü gibi değil de daha ziyade"homo"nun daha "sapiens" olmadığızamanlardan başlayan ve hâlâ da tedaviedilemediği anlaşılan öldürme güdüsü kabilindenbir şey gibi görünüyor. Temel özelliklerimizinhayvanlarınkiyle benzerlik gösterdiği zamanlarşimdi gerilerde kaldı. Medeniyet dediğimizgelişme süreci bizi hayvanlardan gitgideuzaklaştırırken, onlarda pek rastlanmayan ailekurma güdüsünü de insan güdüleri arasına soktu.Yani bu, güdü tanımına tam olarak uyabilecekdenli eski bir durum değil. O halde ne?

Aile olmak yolundaki bitmek tükenmek bilmezçabalarımızın nedenini insan benliğininderinliklerinde aramak lazım belki de. İnsanınkendini tanımlamak için bazı sosyal yapılaraihtiyaç duyduğu gerçeğini gözardı etmiyoruz amaaile yapısının özel bir durumu var. İçe dönüklüğüve dış dünyayla olan iletişiminin gereğinde en azaindirilebilirliği nedeniyle aile bazı açılardansosyal bir yapı değil. Özel bir yapı olarakalgılandığında ise iş yine insanın kendisindebitiyor. İnsanlar kendi benliklerinden başka özelbir yapıya neden gereksinim duyuyorlar? Belkide kendimizden uzaklaşmanın, benliğimizi başkabir biçime sokmanın bir yolu aile olmak.Gerektirdiği bazı temel kurallara uyarak, kimizaman tamamen sosyal birer gereklilik, basitbirer formalite biçiminde karşımıza çıkan bukuralların aslında benliğimize, birey oluşumuza

yönelik tehditler içerdiğini farketmeksizinyaşamak. Belki de bu tehditleri farketmek amayine de yaşamak. Çünkü asıl sorunumuzkendimiz olmaktan kaçmak, onun için kuralcı,düzenli, huzurlu ailemize sığınmak. Sonuçtagiderek değişmek, kendimizden uzaklaşmak,başka biri olmak... Bir beyaz buluta gömülür gibiailemizin sıcaklığına gömülmek ama artıkhiçbirşey görememek.

Ama iş bununla bitmiyor. Aile olmanın en önemliaşaması çocuk sahibi olmak. Çocuk sahibiolmadan aile olunamıyor zira. Bir çocuğun aileyekatılması, vudu törenlerindeki vecd anına benzer.Bir tür doruk noktası, Heyecan, yaşlı gözler, yenianne-babalar, nene-dede olmaya hak kazanan eskianne-babalar. Çocuğun doğması, ailenintemellerinin sağlamlaşması, herkesin yerinin iyicebelirginleşmesi anlamına gelir. Artık açık kapıkalmamıştır. Aile, ana rahminde alıştığı ortamıçocuğa sağlamak için kapandıkça kapanır. Şefkatve sevgiden göz gözü görmez olur. Ve artıksözkonusu olan yeni bir insandır, onun bakımı,yetiştirilmesidir. Dolayısıyla zaten geri planaitilmiş benliklerin artık hiç şansı kalmamıştır.Herkes kendini, bir birey olmayı çoktan unutmuş,karşılarındaki bireyin büyümesine dikmiştirgözünü, ta ki o çocuk yıllar sonra aynı akibetlekarşılaşıncaya dek...

Amacımız aile kurumunu kötü anlamda eleştirmekdeğil. Çünkü herkes bir aileye aittir zaten ve neyebenzediğini aşağı yukarı bilir. Üstelik insan kendiolduğu oranda bu dünyanın sadece ve sadeceyalnızlıkla dolu olduğunu ve ne kadar kendisiolursa yalnızlığının o denli farkına varıp acıçektiğini anlar. O halde kendimizden uzaklaşıpbaşka benlikleri tadarak ya da kendimiz değilmişizgibi yaparak sonu hiç gelmeyecek olan yalnızlıkhissinden kurtulduğumuzu sanmakta ne sakıncavar?

18

Page 19: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

yanlış pusula

Belki de kendimizden uzaklaşmanın, benliğimizi başka bir biçime sokmanınbir yolu aile olmak. Gerektirdiği bazı temel kurallara uyarak, kimi zamantamamen sosyal birer gereklilik, basit birer formalite biçiminde karşımızaçıkan bu kuralların aslında benliğimize, birey oluşumuza yönelik tehditleriçerdiğini farketmeksizin yaşamak. Belki de bu tehditleri farketmek ama

yine de yaşamak. Çünkü asıl sorunumuz kendimiz olmaktan kaçmak, onuniçin kuralcı, düzenli, huzurlu ailemize sığınmak. Sonuçta giderek değişmek,

kendimizden uzaklaşmak, başka biri olmak...

19

Page 20: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

sis düşleri

BİR GEZGİNİN NOT DEFTERİNDEN

ergun kocabıyık

PARAŞÜTSÜZ ATLAYIŞParaşütsüz atlamayı hiç denedinizmi? Hem zor bir iştir hem detehlikeli. Eğer üzerinizde bir paraşütolduğuna inanarak atlamazsanız aslabaşaramazsınız.Güzel bir gündü. Yine uçaktaydık.Bir C-130. îçi tamamen boştu;uçaktan çok karanlık bir mağarayıandırıyordu. Açık kapının ağzında,hafifçe dışarı uzanmış aşağıdakiyemyeşil ormanı izliyorduk. Uçakbir kartal hızıyla süzülüyordu. O,kapıdan bir bacağını boşluğasarkıtmış, bedenim rüzgâra vermiş,ormanın ortasında mücevher gibiparlayan duru krater gölünühayranlıkla izliyordu. Ona fazlasarkmamasını söyledim ama beniduyduğunu sanmıyorum. Uçağıng ü r ü l t ü s ü n d e n değil; sankibüyülenmiş gibi bakıyordu göle. Veaniden kendini aşağıya bıraktı.Montunun altına gözlenmiş birparaşütün varlığına inanarakatladığına eminim. Buna öyleinanmıştı ki düşerken montununfermuarını açıp orada bir paraşütveya en azından ona benzer birşeybulamayınca hiçbir şaşkınlıkbelirt is i göstermeden serbestdüşüşüne devam etti. Giderekküçülen bedeni uçaktan düşürülmüşbir eşarp gibi gölün üzerinden geçipormanın derinliklerinde kayboldu.YOLCULUKYaşlı adam dönüp karısınabaktığında yıllar sonra bu yolculuğayeniden çıkmanın doğru olupo l m a d ı ğ ı n ı d ü ş ü n ü y o r d u .Kendisinden sadece bir kaç yaş küçük

olan karısı ise ona doğrugülümseyen bu yüzde ama ona doğrubakmayan gözlerde her zamanki dilegetiremediği sır vcrmezliği hissetti.Adam başım yola doğru çevirirkenfarkında olmadan yüzünde çıkmış bugülümseme de yavaşça kayboldu. Buyavaşça kayboluşta gizliydi ipucu.Bilinmeyen bir rüzgârla sürüklendilero sessiz sahil kasabasına aynı markaaynı renk otomobilleriyle. Yıllarönce karı-koca biriktirdikleri birmiktar parayla satın almışlardı.Şimdi onlara çıkardığı ağırmasraflara karşın ailenin tekçocuğuna gösterilen bir özenleüstüne titriyorlardı. Sanki daha çok oi s t e m i ş t i b u n u v e b ü t ü nsorumluluğu üstlenmişti. Beklenenarızalara göğüs gererek sürdürüyorduyolculuğu.Yine başından kovamadığı sorularüşüştü, durmadan kanını emenyarasalar. Düşündükçe kafatasınıçatırdatan, bedenini alıp okyanusunortasında dalgalarla boğuşan birgemiye fırlatan sorular. O gemiyebinmek istemiyordu. Karısına baktı;kırk yıl önceki hali gözünün önünegeliyordu. Tam kırk y ı l öncekipürüzsüz cildi, kokusundaki diril ik,etinin yumuşaklığı, o boş oteldegeçirdikleri yılbaşı gecesi, şampanyaköpüğü ve anason kokusu.Otomobili yine aynı otoparkabıraktılar. Elele tutuşup yanlarınaaldıkları küçük bir bavulla otelegirdiler. Sabaha kadar kimse birşeyanlamamıştı. Ne uzaktaki köpekseslerinin ne de odalar arasındakoşuşturup duran çıplak ve sarhoş

kadınların çıkardığı seslerin hangi acıçığlıkların hangi yardım isteyeniniltilerin üstünü örttüğünü duyanolmamıştı.RÖPORTAJ YAPAN KADINBir gün bir kadına rastladım. Birsinema önüydü. Gişede alkollü yaşlıbir adam. Bıçkın kör teşrifatçılar vegazoz şişeleri. Kapıda org çalanbaygın .bir bilctçi.Uzun bir röportaj yaptı benimlekadın. Bol bol fotoğrafımı çekti.Beyin tomografimi ve akciğerkanserimi. Sonra herkes içeri girdi.Aynı gün sinemaya yakın bir yerdeyine karşılaştık. Gülümsedikbirbirimize. Sonra biz birkaç kezdaha karşılaştık peş peşe. Ben aslenKütahyalıyımdır.Ertesi gün devam edincekarşılaşmalarımız, kabardı heryaram. Her yaradan bir patlak gözfırladı. Dedim bütün bunlar rastlantıdeğil. Ya ne peki diye sordutitreterek kirpiklerini. Ben parmakuçlarını okşamakla yetindim. Arabeni dedi. Aradım. Karşılaşalımdedim. Sonrası soğuk telefonbekleyişleri. Eski bir sivilcekaşıntısı akşamüstü.Polis tarafından aranıyormuş. Sorgusual vesaire.Uzun /aman geçti aradan. Onugördüm bir başka yerde birisiyle.Yine röportaj yapıyordu.Boğaz kenarıydı. Boğulmuş birçocuk cesedi çıkarıyordu balıkçılar.Saçı biraz kısalmış benim saçımbira/ uzamış.Bak ben O'yum sen O'sun genekarşılaştık diyemedim.

20

karşılaştık diyemedim.

Page 21: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

anneniz soap-opera izliyor mu?., ansiklopedisavaşları., glenda'ya öyle tutkunuz ki., tanrı ile

özgür irade üzerine tartışma., çılgın raptiyeninintikamı.. 10.. devrimsiz devrimciler..

yeşilçam'da evvelzaman ya da muhsin beyüzerine bir. deneme., bilimde metaforlar., eco..

sunnyside mektubu.. requiem.. doctoroıu.. yüzlerve ötesi., bir başka yazı., bilgisayarda değişen

suretler., tufan., kördüğüm., sonra, sırasıyla..biz adama gölgemizi bile çiğnetmeyiz., yedi tül

dansı., bir şeyin destanı., tanrılar çıldırmışolmalı., manifesto..

buruk acı., hayal içre..batı standartları

enstitüsü'nceonaylanmıştır., zaman

ah., bir kahvaltılıkyazı., camdan saat..

kâbusname.. su vezaman., zıplayan fare

ve kutsal dağlar..brütüs 'ün tenis

ayakkabısı., gizli birörgütü halka açarken..

zaman ve an..korkmuştum,

işkenceydi zaman., inhoc signo vinces.. aksi

gibi bugün de çokdoluydum.. 1,2,3 demek

kadar kolay., yıldıztarihi 1992.. barcelonave peribacaları.. izlerbüyüktü-saraybosna..

eis ten polin-kentedoğru., g-5-6 ya da

hafızanın esrarlıtarihi., karanlıktan

korkuyoruz., zil, şal vegül. altın yüzük..

adından da anlaşıldığı. gibi bu bir veda

türküsü., deneysel ontoloji- laboratuvarda birevren yaratmak., biz, orada., enuma eliş..

tanrım affet beni., üçüncü dünya savaşı..yeraltında dünya var., renksiz., kaybolan

yıllar., vittorio pena'nın kısa yaşam öyküsü.,dışarda -şimdi ancak devam edebilirim-., o yok

olup gidecek., ölümsüz matematik., eskimeyeyüz tutmuş bir masal., gök dağı'nın yılan

tanrıçası., madonna açmazı., neysekaybettiğim., sana taptık ulan., anayurt

labirenti., yalan kurgulanır, ya isyan..berberler: tarih kadar eski bir asiler örgütü..

Metinlerinsiyah-beyaz

okyanusundasürüklenen

hayalet gemi'debir kamaram

olsun istiyorum.

Oniki aylık yolculuk bedeli olan150 000 TL yi 151-207 babur akyol

t.c. ziraat bankası çemenzarşubesine yatırdım, makbuz

ilişiktedir,ad-soyad:adres:

bıçak darbeleri., ah bu şarkıların gözü körolsun., çok özel bir makinenin aklı., hafızanınsıfır noktası., evet, isyan., mim için.,ılakirema'ların bedensel törenleri., kayıphayvanlar antolojisi., klişelerimizle biz., aklınyolu labirent., çalıntı bir isyan., yabanıl oğul'unisyan alayı., acısız bir kuşağın dayanılmazağırlığı., biz, güzel ülke, bahara dair., gelenekmi., ah, sevgili jan piyer.. özel dedektifolacağım., bir felsefe makinasına descartes'ıyüklesek mi., platonik cennet..

t annlann-kr alındankralların-tanrısına.. -yenilmişkahramanlarınözgeçmişi., kişisel biransiklopediden seçilmişmaddeler., salıncak,kaydırak, tahterevallive kum., anne oraya kaçadım var., tosbağalarülkesi., rivayetmuhtelif., hurufilik..korkuyorum lalı.,hayali tanrılaryaratan bir büyü.,gelecek kaygısı.,bilimin geleceği.,şimdiki zamanıyakalayan yolcu.,yaşam tüketmektir,tükenmektir., bir ölümbiçimi olarak an'ıatlamak., hep birbaşkasının adıylaçağrılıyoruz.,yılan-tanrıça'nınyabanıl gelini.,geleceğin mimarlarıolarak kolonizatördervişler., bir fetihproblemi., rüyalarda

bir kuş gibi uçamamak.. işte size sihirli birsözcük: gitmek., gidenler ve gitmek isteyenleredair., sodom'dan gidebilmek., bir melek dahageçti., gitmek mi zor kalmak mı., kendindenuzaklaşıp gitmek., bir gezginin not defterinden.,gözlerin yeşilçamm son yangını., donuk gözleriçin yazılan oyunlar., yaşam ve ölümünanlamını sorgulayan bir deney., bir de muazzezvardı., yıldırımlı göklerin akıl kızı., nereyegidiyoruz?., baha beyin new york yolculuğu., nekadar hızlıya ne kadar sonsuza..

Page 22: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

hayalperdesi

"GÖZLERİN YEŞİLÇAMIN SONYANGINI"*

aydın bulut

SAHNE II. A L E X l N ODASI/İÇ/GÜN (GERİDÖNÜŞ 25 YIL ÖNCE)

Alex gözlerinde delice bir ifadeyle resimyapmaktadır. Yaptığı resmi görmeyiz.

ALEX- Yavaş yavaş beliriyorsunuzhanımefendi. Lâkin bu kez bir başka

bakıyorsunuz... Bir başka... Sizi kendimeyapıyorum Yanlızca kendime. Gözlerinizin

sırrını kendim için çözeceğim. Yalnızca banabakacaksınız.

Kapı aralık kalmıştır.Adem'in yüzü görünür.Alex'i izler.

ALEX- Gözlerinizi yapabilirsemeğer benim olacaksınız hanımefendi.

Gözlerinin sırrını çözdüğünü sanmıştı.BÎr çingene fal bakmış ve anlatmıştı.

On küçük zenci, hepsi bir odadayaşıyordu. Çingene yokuşu ağır ağır

çıkarken (yorgundur) Alex yolunukesti, (ağzı içki kokar). Belindekisilahı gösterdi ve ağzından öptü

çingeneyi. On küçük zenciye anlattı buhikâyeyi on küçük dudak on büyük

kahkahayla açıldı."Gözlerinin sırrını çözdüm ve gördümki saydam değil gözbebekleri, dıştan

sırlı bir ayna ve yansıyan benimsııretimdi." dedi. On küçük zenciningözleri dumanlanır. Sigara elden ele

dolaşır.

Herşey plastikten olmaya başlarken fener afişiyapan ustaların da devri kapanır: Filmdekiartistin gözlerini resmederken parmakları,titreyen elleri, boyamaktan yorgun düşenustaların ve her yüzün manasını vermeye

çabalarken değişim değerinden başka birşeyyaratan ustal ığ ın kimseye bir faydasıkalmamıştır. Işıklı tabelaların devri başlar veköprüaltı aşkları fener afişlerinde saklı kalır.

Bir film hilesiyle, çingene ve Alex köprüaltmdayeniden karşılaşırlar. "Köprüaltı yok, şimdikigençler Köprüüstii Aşıkları 'nı izliyor. Yeniköprü ne zaman yanacak dersin!" dedi. Çingene"Sütlüce İskelesini yakan benim" dedi. Birlikte"Kahramanlara ihtiyacımız yok" diye bağırdılar."Köprüüstü Aşkları'"nın finalini değiştirmekararı aldılar. Ve bir plan yaptılar.

SAHNE 18. ALEX'İN ODASI)İÇ/GÜN (GERİDÖNÜŞ-25 YIL ÖNCE)

Adem Alex'in kapısını yavaşça aralar. Alexsızmıştır. Elinden şişesi düşer. Adem irkilir.Sonra Türkân Şoray tablosuna bakar. Bir ankararsızlıktan sonra eline fırçayı alır ve TürkânŞoray'ın gözlerini yapmaya başlar. Tablobittiğinde yüzü terlemiştir. Türkan Şoray'ıngözleri bütün canlılığıyla belirir. Birden Alex'inyüzünü görürüz. Bir an bir gülümseme belirir.Sonra birden çehresini bir kin sarar. Elindekisopayla Adem'in eline vurur. Adem acı veşaşkınlıkla döner. Alex olduğu yere çöker:Adem hızla odayı terkeder.

"Yaz Yağmuru'nu okumuş muydun?"diye sordu çingene. "O vapura

binrneliydim" diye cevap verdi ve yananbir köprüyü gösterdi...

* Özer Kız.ıtlan, Sami Şekeroğlu Atölyesi 1992-93Dönemi Kısa f i l m Çalışması.

22

Page 23: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

hayalperdesi

Gözlerinin sırrını çözdüğünü sanmıştı.

23

Page 24: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

kutupyıldızı

DONUK GÖZLER İÇİN YAZILANOYUNLAR

selçuk akman

IGeçmiş zaman peşinde ben ve dostum dolunay

geceleri birbirine kattıkkatıksız düşlerimiz izinsiz

Alındı elimizdenyine halimizden memnun susardık

Erenköy'ün kaybolan ağaçları Sızardı boşluğumaSalacak sözleri verirdik rıhtımda dilenci vapurlarına

şarkısız kalmaktan başka ne yapabilirdim kiparmaklarımda

Sonla biten ortasız bir hilaldudaklarım bir avuç duman.

Yaşarken ölümü düşünmek midir doğru olanSaat sekiz akşamlarında denize dönmeksizin Sırılsıklam

Yoksayeniden başlamaktan Söz açan uslu ruhların Sesinden

Kırgın Ayrılıkları mı seçsem:Sararmış yanılgılarımdan,

Boş bakışların kararlı Soru işaretlerine mi yenilsem?

IIUzar dururdu yorgun bacaklarımız alkol komalarında

Ses tellerimiz alışılmış beklemeleri yaşayan kısaltmalardıKısık kahkahalar atardık ki

bilinmesin diyedir gençliğimizSarkık gözkapakları selam dururdu Sigara dumanlarına

kararlımıydık neydik!Oysa ölmeye hazır değildik Sıradan

Suratsız aydedeler yansırdı yeryüzüne;gündüzlerin karanlığından.

24

Page 25: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

kutupyıldızı

Ve bir gün yok oldu tüm yaşananlar bitirilmiş şiirler gibiYakınmak gerekli miydi:

donuk gözler için yazılan oyunlar!

25

Page 26: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

kutupyıldızı

IIIVe bir gün yok oldu tüm yaşananlar bitirilmiş şiirler gibi

Yakınmak gerekli miydi:donuk gözler için yazılan oyunlar!

Sığıntı Sokakları Seçen bir ben miydim bu şehirde!Olumsuz incelikleri arayan kim

açık deniz düşleri kuran...Kalabalıklarla saklambaç oynayan gözlerde

donuk işkencelerde ölen kırçiçekleri ben miydimtembel çay saatlerinde sararan...

IVGeçmiş zaman peşinde ben ve Beşiktaş'ta bir meydan

Gelemedik sonunabiz en öndeydik Sırtımızda anılar

Aklımızda ne kaldı:unutulması gereken

Sarsak bir Sevdave sürülmesi zorunlu anılar...

Erenköy'ün kaybolan ağaçları Sızarsa boşluğunaSen Salacak Sözleri ver:

KalanlardanDilenci Vapurlarına...

26

Page 27: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

kara göründü!

YAŞAM VE ÖLÜMÜN ANLAMINISORGULAYAN BİR DENEY

terrel miedaner

"Anatol'un tavrı yeterince açık" dedi Hunt, "O,biyolojik hayatı makinenin karmaşık bir şekliolarak görüyor".

Omzunu silkti ama kayıtsız değildi. "Adamdanetkilendiğimi itiraf etmeliyim ama bu felsefeyikabul edemem".

kimin ve neyin duygulara sahip olduğunubilmek her zaman için kolay değildir. Yetiştiğimçiftlikte bir batında doğan yavrularını ezereköldürme -sanırım kazayla- gibi talihsiz bireğilimi olan dişi bir domuz vardı. Sonra,yavrularının ölü bedenlerini yerdi. Anaçduygulara sahip olduğunu söyleyebilir misin?"

"Üzerinde düşün" diye öneride bulundu Hunt. "Domuzlar hakkında konuşmuyorum!"

"Biliyorsun yeni-evrimci teoriye göre hayvanbedenleri tamamiyle mekanistik bir işlemtarafından şekillenir. Her hücre daha büyük vekarmaşık bir düzeneğe eklemlenmişmikroskopik bir makinedir".

Dirksen başını iki yana salladı. "Fakat insan vehayvan bedenleri makinelerden fazlabirşeydirler. Üreme eyleminin kendisi onlarıfarklı kılar".

"Neden?", diye sorar Hunt "Bir biyolojikmakinenin bir diğerini doğurması fevkalade birşey mi? Dişi bir memeliye gebe kalması vedoğum yapması için gerekli olan yaratıcıdüşünce, makine parçalarını hareket ettirenotomatik döndürücününkinden hiç de fazladeğil".

Dirksen'in gözlerinde şimşekler çaktı. "Yoksaotomatik döndürücünün doğum sırasındabirşeyler hissettiğini mi düşünüyorsun?" diyeitiraz etti.

"Metali şiddetle zorlanmış, sonuç olarak dadöndürücü yıpranmış oluyor".

"Hissetmekle" kastettiğim şeyin bu olduğunusanmıyorum".

"Ben de öyle " diye onayladı Hunt. "Fakat

"İnsanlar hakkında da aynı şekildekonuşabilirdik. Kaç yeni doğmuş bebeğintuvalette boğulduğunu tahmin etmek istermiydin?"

Dirksen konuşamayacak kadar dehşet içindeydi.

Biraz sessizlikten sonra Hunt devam etti."Klane'de makinelerle ilgili olarak gördüğünyalnızca farklı bir perspektif. Makineler, onuniçin, bir başka yaşam şekli; plastik vemetallerden kendi kendine yaratabileceği birşekil. Ve kendisini bir makine olarak görecekkadar da dürüst".

"Makineler doğuran bir makine" diye alaya aldıDirksen. "Az sonra Klane'nin bir anne olduğunusöyleyeceksin".

"Hayır" dedi Hunt. "O bir mühendis. Her nekadar inşa edilmiş makineler insan bedeniylekarşılaştırıldığında kaba ve basit olsalar da,düşünsel bir işlemin sonucu olmaları açısından,basit biyolojik üretimden daha üstün bir işitemsil ederler."

"Fakat makinelere bir yakınl ık hissetmiyorum!"dedi Dirksen. " D u y g u s a l konuşursak,h a y v a n l a r a d a v r a n ı ş ı m ı z l a makineleredavranışımız arasında mantıksal açıklamayakarşı koyan bir fark var. Demek istiyorum ki

27

Page 28: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

50 Yılın Tecrübesi

BAYKARA,

başta Lassa ürünleri olmak üzere

lastik, jant, akü ve aksesuar

satış ve servisinde

yarım yüzyıldır sürücülere ve

araç sahiplerine hizmet veriyor.

Şirketlere sunduğu

özel imkanlarla birlikte.

B A Y K A R AMOTORLU ARAÇLAR LASTİK VE PARÇA TİCARET A.Ş.

AKDENİZ CAD. 113/B 34260 FATİH - İSTANBUL (Vatan Cad. Lunapark Karşısı)

TEL: 521 45 69-523 84 13-521 93 59 FAKS: 525 82 62

Page 29: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

kara göründü!

ben bir makineyi kırabilir ve hiç deüzülmeyebilirim, ama bir hayvanı öldüremem."

"Hiç denedin mi?"

"Bir şekilde" diye hatırladı Dirksen. "Okulyurdundaki odamız farelerin istilasına uğramıştı;ben de bir kapan kurdum. Fakat, nihayet birtanesini yakaladığımda kapanı boşaltamadım;zavallı ölü şey öyle incinmiş ve zararsızgörünüyordu ki! Ben de kapanla birlikte hepsiniarka bahçeye gömdüm ve farelerle birlikteyaşamanın onları öldürmekten çok daha hoşolduğunda karar kıldım."

"Hâlâ et yiyorsun ama" diye dikkatini çektiHunt. "Öyleyse nefret ettiğin öldürmeninkendisi değil, bunu senin yapman."

"Bak" dedi, rahatsızca. "Bu tartışma hayatakarşı temel saygı konusunu esgeçiyor.Hayvanlarla ortak bir tarafımız var bunugörüyorsun değil mi?"

"Klane'in ilginç bulabileceğin bir kuramı var"diye ısrarla devam etti Hunt. "O gerçek ya damuhayyel biyolojik akrabalığın senin hayatakarşı duyduğun 'temel saygı'yla hiçbir ilgisiolmadığını söylerdi. Aslında öldürmeyi yalnızcahayvan ölüme karşı koyduğu için sevmezsin.Bağırır, çırpımr ya da mahzun mahzun bakar,onu yoketmemen için sana yalvarır. Ve bu aradahayvanını savunmasını hisseden seninzihnindir, biyolojik bedenin değil."Ona ikna olmamış bir ifadeyle baktı. Huntmasaya bir miktar para bıraktı, sandalyesini geriçekti. "Benimle gel."

Yarım saat sonra Dirksen kendini, vekiliylebirlikte Klane'in evine girerken buldu. Onubodrum katına kadar izledi. Hunt buradadüzinelerce dolaptan birini açtı ve küçük, renklilambaları, pürüzsüz yüzeyinde mekanikçıkıntıları olan alüminyumdan büyük bir böceğebenzer birşey getirdi. Dirksen'e alt yüzündekiüç lastik tekerleği gösterdi. Düz metal tabakanınüzerinde şablonla YARATIK MARK IIIkelimeleri yazılıydı.

Hunt cihazı mermer zemin üzerine bıraktı ve altkısmındaki küçük bir düğmeyi çevirdi.Oyuncak, sessiz bir vızıltıyla birşey arar gibizeminde ileri geri hareket etmeye başladı. Bir aniçin durdu, sonra büyükçe bir şasenin altkısmına yakın bir yerdeki elektrik çıkışınadoğru gitti. Prizin önünde durdu. Metalikgövdesindeki bir delikten çıkardığı bir çiftçıkıntıyı enerji kaynağına soktu. Bedenindekibazı lambalar yeşil ışıklar saçmaya başladı veiçinden kedi mırıltısına benzer bir ses geldi.Dirksen buluşu ilgiyle karşıladı. "Mekanik birhayvan. Akıllı... Fakat tüm bunlar ne demekoluyor?"

Hunt yakındaki bir tezgahta bulunan çekiceuzandı ve onu Dirksen'e uzattı: "Onu öldürmeniistiyorum."

"Neden bahsediyorsun sen?" dedi Dirksenhafifçe telaşlanarak. "Neden öldürecek...kıracakmışım o makineyi?" Silahı almayıreddederek geriye çekildi.

"Yalnızca bir deney olarak" diye yanıtladı Hunt.

"Birkaç yıl önce Klane'in isteğiyle bunu bizzatkendim denedim ve öğretici buldum."

"Ne öğrendin?"

"Yaşam ve ölümün anlamı hakkında birşey."Dirksen Hunt'a şüpheyle bakmaya devam etti.

"Yaratığın seni üzebilecek hiçbir savunmasıyok" diye onu temin etti. "Yalnızca, onukovalarken başka bir yere vurma." Çekici elineverdi.

Dirksen tereddüt içinde ileri doğru bir adım attı,silahı aldı ve yan tarafta elektriği emdikçemırıltılar çıkaran tuhaf makineye baktı. Onadoğru yürüdü, durdu ve çekici kaldırdı. "Fakat.... yiyor" dedi Hunt'a dönerek.

Hunt güldü. Kızarak çekici iki eliyle birdenkavradı, kaldırdı ve hızla yere indirdi.

Fakat, korku çığlığına benzeyen keskin bir sesle

29

Page 30: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

kara göründü!

yaratık çenesini prizden çekti ve aniden geriyedoğru hareket etti. Çekiç sertçe zemine, zeminindaha önce makinenin gövdesiyle kaplıbölümüne vurdu. Mermer zemindeçentikler açılmıştı.

Dirksen başını kaldırıp baktı. Hunt gülüyordu.Makine iki metre öteye gidip durdu, onabakıyordu. Hayır, diye karar verdi, onabakmıyordu. Dirksen, kendine kızarak silahınıkavradı ve avını dikkatle izledi. Önündeki birçift kırmızı ışık insan beyninin ortalamaalfadalgası frekansında yanıp sönerken, makinegeri geri gidiyordu. Dirksen bir hamle yaptı,çekici salladı ve ıskaladı...

On dakika sonra, kıpkırmızı bir halde nefes •nefese Hunt'a döndü. Makineyi kovalarkenvücudunu birkaç yere ve başını da iş tezgahınaçarpmıştı; her tarafı sızlıyor, başı ağrıyordu."Bu büyük bir fareyi kovalamak gibi birşey!Herneyse aptal pilleri ne zaman bitecek acaba?"Hunt saatine baktı. "Sanırım seni oyalayacak biryarım saat daha kazandı" Tezgahın altında başkabir priz bulmuş olan yaratığı gösterdi. "Fakat,onu yakalamanın daha kolay bir yolu var".

"Seni dinliyorum."

"Çekici yere bırak ve onu yerden al"

"Yalnızca yerden almak?"

"Evet. O yalnızca kendi türünden tehlikeleritanır; yani çekicin çelik başını tehlike olarakalgılıyor. Silahsız protoplazmalara güvenmeyeprogramlanımıştır."

Dirksen çekici tezgaha bıraktı, yavaşçamakineye doğru yürüdü. O kıpırdamadı. Mırıltıkesilmişti, soluk sarı ışıkları tatlı tatlıyanıyordu. Dirksen yavaşça uzandı ye ihtiyatladokundu. Hafif bir titreme hissetti. Öfkeyle onuiki eliyle birden kavradı. Işıkları açık yeşiledönüştü, metal cildinin hoş ılıklığında• motorlarının pürüzsüz mırıltısını duyabiliyordu.

"Eee. ş i m d i bu aptal şeyi n'apacağım?" diyekızgınlıkla sordu Dirksen.

"Oh, onu tezgahın üzerine sırtüstü yatır. Opozisyonda tamamiyle aciz olacaktır ve istediğinzaman ona vurabilirsin."

"Bu işi antropomorfizm olmadan da yapabilirim"diye homurdandı Dirksen ve bu şeyin içinigörmeye karar verdi.

Makineyi ters çevirip yatırdığında ışıkları tekrarkırmızı olmuştu. Tekerlekleri kısa bir süredöndükten sonra durdu. Dirksen çekici tekrareline aldı, havaya kaldırdı ve düzgün bir kavisçizerek yere indirdi, savunmasız makineye...Tekerleklerden biri zedelendi. Sonra aynı yeretekrar, bir darbe daha... Zedelenmiş tekerlektenmetalik bir gıcırtı sesi geliyordu. Yaratıkdüzensiz aral ıklarla dönmeye başladı.Altkısmından bir kopma sesi geldi, makinedurdu, ışıkları mahzun, parlıyordu.

Dirksen dudaklarını sıkıca birbirine kenetledi veçekici son bir darbe için kaldırdı. Fakat çekicikaldırdığı gibi, yaratığın içinden bir ses geldi;bebek ağlamasına benzer ince bir ses. Dirksençekici düşürdü ve geriledi; gözleri masanınüzerinde, yaratığın altında oluşmuş kırmızı,kaygan sıvıdan göldeydi. Dehşetle Hunt'a baktı."Bu bu...."

"Yalnızca bir makine" dedi Hunt bu kezciddiyetle. "Bunlar gibi, evrimsel öncüllerigibi." Elleriyle atölyede etraflarında duran sessizve tehditkar izleyicileri gösterdi. "Fakat onlardanfarklı olarak, o akıbetini hisseder ve imdatçağırır."

"Ters çevir" dedi Dirksen sertçe. Hunt masayadoğru yürüdü, küçük enerji düğmesinioynatmaya çalıştı. "Korkarım onu halletmişsin"Çekici düştüğü yerden aldı. "Öldürücü darbeyivurmak ister miydin?"

Hunt çekici kaldırdığında Dirksen başını iki yanasallayarak geri çekildi. "Halledemez misin?"Kısa, metalik bir gıcırtı oldu. Dirksen ürktü vebaşını çevirdi. Ağlama kesildi. Sessizlik içindeyukarı döndüler.

30

Page 31: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

kara göründü!

• •

Metin Üzerine Düşünceler

Douglas R. Hofsdater

John Hunt uyarır, "Fakat kim ya da neyin duygulara sahip olduğunu bilmekher zaman için kolay değildir." Metnin düğüm noktası burası. Lee Dirksenbaşla, yaşamın özü olarak kendi üreme gücüne tutunur. Hunt, ona hemen,cansız cihazların kendilerini oluşturabileceklerini hatırlatır. Ve de içlerindekendilerini yeniden üretebilecek talimatları taşıyan mikroplan, virüsleri...Ruhları var mı? Şüpheli!

Dirksen, daha sonra, kilit nokta olarak duygu fikrine başvurur. Ve bunoktayı açıklığa kavuşturmak için yazar, mekanik, metalik duygularınolabilirliğine sizi ikna etmeye çalışır. "Alüminyum böcek", "korku çığlığınabenzeyen keskin bir ses", "ona bakıyordu", "hafif titreme", "metal cildininhoş ılıklığı", "aciz makine", "düzensiz aralıklarla dönmek", "ışıklarımahzun, parlamak" türünden ifadeler kullanır. Tüm bunlar oldukça çarpıcıgörünüyor, ancak bir sonraki imgesi hepsinden daha etkileyici: "masanınüzerinde, yaratığın altında oluşmuş kırmızı, kaygan sıvıdan göl", "içindenbir ses geldi; bebek ağlamasına benzer ince bir ses".

İmgeler o denli kışkırtıcı ki insan etkileniyor. İnsan yönlendirildiğiduygusuna kapılabilir, hatta başedemediği güdüsel acıma hisleri içinkızgınlık duyabilir. Lavabodaki karıncayı musluğu açarak boğmak bazılarıiçin ne kadar zordur! Bazıları için de evcil piranhalarını küçük balıklarlabeslemek hergün ne kadar kolaydır! Çizgiyi nereye çekmeliyiz? Kutsal olanve gözden çıkarılabilir olan ne?

Çok azımız vejeteryandır ya da yaşamında başka seçenekleri ciddiyetlegözönünde bulundurur. İnek, domuz ve diğerlerini öldürme fikriyle çok dabarışık olduğumuz için mi? Güç. Bir biftek ikram edildiğinde tabağımızdaduranın ölü bir hayvanın iri bir parçası olduğunun hatırlatılmasmıçoğumuz istemeyiz. Çoğu kez dilin bize sunduğu olanaklardan yararlanır,çifte standart kullanmak pahasına kendimizi koruruz. Yemek yemeningerçek doğasından aynı cinsellik ve dışkılamada olduğu gibi ancak örtükolarak sözedilir: "dana pirzola", "aşk yapmak", "tuvalete gitmek" vs.Mezbahada süregiden bir cankıyım olduğunu bilir de her nasılsa damağımızbunun hatırlatılmasından pek hoşlanmaz.

Hangisini daha kolay tahrip edebilirsiniz: sizinle iyi satranç oynayan vehamlesini düşünürken kırmızı ışıkları parıldayan bir Satranç SavaşçısıVII'yi mi yoksa çocukken sevdiğiniz küçük şirin ayınız Teddy'ji mi? Neden

31

Page 32: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

kara göründü!

bu fikir insana dokunuyor? Küçüklüğü, masumiyeti ve savunmasızlığı birşekilde ima ettiği için mi acaba?Duygusal göndermelere oldukça duyarlı ancak ruh nitelemelerinde oldukçaseçiciyiz. Naziler nasıl oldu da onca Yahudi'yi öldürmenin makul olduğunakendilerini ikna ettiler? Amerikalılar, Vietnam'da onca "Çinli israfınanasıl oldu da o kadar istekli olabildiler? Öyle görünüyor ki duygulardan biri-vatanseverlik- bir sübap gibi iş görebiliyor ve böylelikle kurbanımızı kendiyansımamız olarak görmemizi, tanımlamamızı sağlayan diğer duygularıkontrol edebiliyor.

Bir dereceye kadar hepimiz animistiz yani ruhçuyuz. Kimilerimizarabalarına kişilik yükler, kimilerimiz de daktilolarına ya da oyuncaklarınabir ruha sahipmiş gibi canlı muamelesi yapar. Birşeyleri yakmak hep güçtürçünkü yanan hep bizden bir parçadır. Açıkçası, eşyalara yansıttığımız bu ruhyalnızca zihinlerimizdeki bir imgedir. Böyle olmakla birlikte nedenarkadaşlarımıza ve ailelerimize yansıttığımız ruh bunlardan farklıdır?

Hepimizin haleti ruhiyesine ve çevreden aldığı uyaranlara göre değişen veortaya çıkarması kimi güç kimi kolay olan bir empati (gönüldeşlik,başkalarının hislerini anlama ç.n) dağarcığı vardır. Bazen sadece birkaçsözcük ya da anlık bir yüz ifadesi bizi kalbimizden vurur, yumuşarız. Bazende kaskatı, buz gibi kalakalırız, hiç kıpırtısız.

Bu metinde küçük yaratığın ölüme karşı savaşı Lee Dirksen'in ve bizimyüreklerimizi sızlatır. Küçük yaratığın yaşam savaşı verişini izleriz ya daDylan Thomas'ın sözcükleriyle "ışığın ölümüne karşı" savaşını, "o güzelgeceye tatlı tatlı girmeyi" reddetmesini Muhtemel akıbetini kabullenişiise belki de tüm olan bitenlerin en inandırıcı olanı. Bu bize kesilmek üzererastgele seçilmeyi beklerken yaklaşan kaçınılmaz akıbetleri karşısındatitreşen bahtsız hayvanların durumunu hatırlatıyor.

Bir bebek ne zaman bir ruh sahibi olur? Bu, son derece duygusal metinde,ruhun açıkça tanımlanmış hiçbir içsel durumun işlevi olarak ortayaçıkmadığını ancak bizim yansıtma yeteneğimizin bir işlevi olduğunugördük. Bu, yeterince tuhaf olmakla birlikte tüm yaklaşımların endavranışçı olanı! İçsel mekanizmalar hakkında hiçbir soru sormuyoruz,onun yerine herşeyi davranışlara dayandırıyoruz.

32

Page 33: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

ay tutulması

BİR DE MUAZZEZ VARDI.

ferhat aktan

dinlerdim telaşlı kanunlardan sarışın türkçeyinasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi

Sen, yaz akşamları dinlenirsin, üzerine evvelbahar yaprakları yağarken, eskişarkıları söylersin pas tutmuş kulaklarımıza. Kaybettiğimiz o günleri buluruzsarışınlığında. Olsa olsa böyle yaşardım diyebilmek içindir tüm çabalarımız.

Kırık dökük bir pikapta dinlemiştim şarkılarını. Hangi seneydi bilmiyorum amahatırladığım tek anı eskimiş bir yüzden dökülen kırık bir incesazdı. Boğazda sandaladayanmış denizkızı Eftelya'nın sesinden kurulan hayaller ve Müthiş Bir Tren'de eskizaman elbiseleriyle seyahat eden, Sabahattin Ali'nin Hanende Meleği geliyor aklıma.

Artık perde arkasından dinlenen Safiye Ayla'nın hiç bir önemi yok, KüçükçiftlikParkı'nda Çeşm-i Siyahın karanlığmdaki Hamiyet'in de. Sana yetişmek çok acıklı

-melodram tadmdayız ya- seni kaybetmek kadar acı. Sesine kıymet biçiyorlar.Yeniyetmeleri yetiştiriyorlar. Aynı onun gibi sesi diyorlar. Sen dışarı çıkıp, aradabir gittiğin sazlarda, sahte alkışlarınla imitasyon hanendelere "Suç sende değil, seni

buraya çıkaranlarda" diyorsun. Benimse gözlerim yaşlı. Çünkü o mahur besteçalıyor Müjgan'la ben ağlaşıyoruz. Müjgan seni seviyor, ben de onu. Ve biz seninleeski ahşap evlerin serin odalarında unutulmuş ruhları bekliyoruz, umutsuz aşkları.

Neyin uzak fısıltısını hatırlamaya çalışıyoruz.

Uzaklardan bir Blues dinlemiştim sesinden. Sesin yine o sesti, eski bir New Orleansağıtına eşlik ediyordu. Nobody knows the troııble J've seen ... Belki bir tercüme

hatası ama ağlamakla inlemekle ömür geçip gidiyor... Diyebiliyor muyduk? Yok,artık biliyorum ki giden sevgililer geri dönmüyor. Ve her biri memnun yerinden.

Ben sessiz bir hayalet gemiye binmiş seni dinliyorum. Gidişine üzüleceğim amaelimden gelen bu. Seninle bir devir kapanacak. Küçük sevinçler ve acele yaşamlar

bizi bekliyor. Tumturaklı, ama asla acıklı olmayan acıların, keyifli anlarınıkaybedeceğiz.

çoktan unuturdum ben seni çoktanah! bu şarkıların gözü kör olsun

33

Page 34: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

deja vu

YILDIRIMLI GÖKLERİN AKIL-KIZI

sadık türksavaş

Gök oğullarının ve yer kızlarının uzlaşmaz işbirliğinden doğan genç Tanrılar ve Tanrıçalar;...yıldırımlı bulutların kılavuzluğunda, toprağınkaranlık ve tehlikeli dibinden uzaklaştırılıp,Yüce-Dağ'ın aydınlık ve görkemli zirvesineçıkarılmakta,.... insan ruhunun karmaşık vekaranlık dehlizlerini keşfe çıkan mermerinkıvrımı, kendiliğindenliğin belirsiz gücünü,yılanın berrak dünyasına, giderek daha fazlahakim kılmaktadır.

İşte bir gün,... Yeryüzü'nün ilk su çiftiOkeanas ve Tethys'ten doğan, TitanlarınAkıl-Tanrıçası bin yüzlü Metis de;..Tanrıların-Kralı'nın tuzağına düşerek O'nunarzusuna teslim olacak, daha sonra yine O'nuntarafından gövdesine çekilerek içindesaklanacak,., ne var ki, gök gözlü Akıl-Kızınıda... yine O'nun beyninde doğuracaktır.Yüce-Babası'nın beyninden, elinde kargısı,başında miğferi olduğu halde savaş çığlıklarıatarak fırlayan Akıl-Kız;... kalkanınaMedusa'nun kesik başını takarak kahramanlarıkoruyacak, akıl kâşifi bir ölümlüye yolgösterecek, bütün Tanrılar'ın tanıklığındaDeniz-Tanrı ile yarışarak O'nu yenecek ve diğergenç Tanrılar'a güzelliğin kahramanlığınıgösterecektir.

Yeraltmın boyun eğdirilmiş lanetli gebeliğinekarşı, Akıl-Kızı'na, kendi beyninde gebe kalanTanrıların-Kralı, kutsal analığın, kutsal babalıktarafından ele geçirilişini temsil edecek,... Ay'ınkara büyülü Tanrıçası'nın karşısına,...Güneş'in cesaret Tanrıçası'nı çıkaracak,... vebir gündoğumunda,.... hâlâ savaş çığlıklarınıneteklerine ulaştığı Yüce-Dağın'daki AltınSarayı'ndan; yeryüzünün kan kızıllığının,gökyüzünün tan kızıllığı ile birleştiği ufkabakarak, göğsünden yara almış olanAkıl-Kızı'na şöyle seslenecektir.

- Ey göklerimin kızı,... Kendini zorla kabulettiren kaderim, şunu söyletti bana her şeyinsonunda,... Yıkılmaz olma arzusudur, arzularınen yücesi,... Y ık ı lmaz olma arzusu daİNANÇTIR as l ında . . . . O o lmadan,Olamamaktır,.... ruhumun en büyük korkusu.

Akıl-Kız, parmağını göğsündeki kanayanyarasının üzerine bastırarak bakışlarınıgökyüzüne çevirir ve ayağa kalkarak hüzünlekonuşur.

- Bana zorla kabul ettirilen kaderim, şunufısıldadı ruhuma her şeyin sonunda,Yüce-Baba.... "Zalim olmaya başladığınıhissettiğin an, ...kendine karşı zalim olmayabaşlarsın" ve ben de İNANDIM O'na.

Gök gözlü Tanrıça, bakışlarını Yüce-Babası'naçevirerek devam eder.

- Bir gün,... bir ölümlü kral ise, şöyle bağırdıkulağıma kutsal bir cenk anında...."Keçilerin-Tanrısı geri dönecek, O,muhteşem bir alayla geri gelecek, akıl ile ruharasına çözümsüz bir zıtlık koyacak ve tekrargidecek".... Fakat,... bense inanmadım O'na.

Tanrılarm-Kralı, kollarını gökyüzüne doğruaçarak hiddetle cevap verirken, yeryüzünün kankızılı, gökyüzünün tan kızılından ayrılmayabaşlamıştır.

- Ey gök kızım,... Bir gün, kara ormandan inenbir kâhine,.... sonumun ne olacağını sordur....O da,... aynada bana kendi yüzümü gösterdi....Ben ise, o an o aynayı yıldırımlarımla vurdum.Kısa süren bir sessizlikten sonra, yeryüzünügöstererek, hızla kararan gökyüzüne doğru şöylehaykırır.

34

Page 35: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

de j a vu

- Ey karanlığın kahramanları, şunu bilinki, ölüm bir acı değil, bir kutsamadır.

Akıl-Kız kargısını eline alır ve Yüce-Babası'nadoğru ilerleyerek gök gözlerini O'nadiker ve, şöyle konuşur.

- Ey Yüce-Baba, Bir gün, yüzü yanıklarülkesinden beyin yiyici bir kâhin, usulcasokularak, şöyle fısıldadı kulağıma"Şeytanlar, eskimiş Tanrılardır aslında"

Gökyüzünü artık tamamen kaplayan karabulut la r ın aras ında ış ıkl ı bir b u l u t bel ir i r .Akıl-Kız kargısını o b u l u t a doğru kaldırarakhareketsiz kesilir ve kargısında topladığıgökyüzünün yıldırımlarını korkunç gürültülerleyeryüzüne boşaltarak uzaklaşırken babasınaşöyle seslenir.

O'na da bir y ı l a nYüce-Baba.

söylemiş, Ey

Page 36: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

üstü çizilmiş kişiler

NEREYE GİDİYORUZ?

orhan selim

"Çok heyecanlıyım... sonunda şansım döndügaliba..."

"Sakin olun Sayın Şenverdi. Şimdi sorunuzusoracağım ve doğru cevabı verdiğiniz takdirde

Altın Top yarılmasına katılmaya hakkazanacaksınız..."

"Klasikler" sorunu zaman zaman gündemegelen klasik bir sorundur. Gün olur değerleriyeniden keşfedilir, gün olur bir sinema klasiğiüzerine bir yazı yazılır, an gelir o yıllanmışsorular tekrar tekrar sorulur: "Biz kimiz","Nerden geliyoruz, nereye gidiyoruz"...

Felsefe bahçelerinde her dönem kendine özgügübrelerle beslenen bu klasik sorulan hepimizhayatınızın bir yerinde boş bulunaraksorarsınız. Sonra da unutup gidersiniz.Unutmayıp da ne yapacaksınız. Yanıtlanamayansorularla ömür tüketmek için özel bazı özelduygu durumlarının içinde sürüklenmekgerekiyor sanırım. Ve bunu, yani insanınhayatını türlü felaketlere sürükleyebilecek busağlıksız düşünme ve duygulanma tarzınıkimseden beklemek doğru olmasa gerek.

Fakat bu sorular eğlenceli ve gösterişli bir halegetirildiğinde pek de hoş birkaç saatgeçirebiliyor insan. "Güldürürken düşündüren"eğlence programlan gibi. Ya da daha ciddisi,bilimkurgu filmleri, romanları... Nereyegittiğimiz sorusunu heyecan, renk ve sesgösterisi içersinde gözler önüne sererken sizi dekoltuğunuza mıhlayabiliyor.

"Evet, doğru cevap Sayın Şenverdi!"II II

"Evet, şimdi kızlarım geliyor ve siz iki yıldızıbulduğunuz zaman yüz milyon lira sizin oluyor.

Evet hangi toplayın Şenverdi?""Çok heyecanlıyım Sayın Ümit... İlk defa..."

Bazen de çok farklı çok ilgisiz çok sıradan birolay sordurtabiliyor bu yüce soruları. "NereyeGidiyoruz? Bundan sonra ne olacak?" Evet,yarını t a s a r l a m a k g ü c ü n ü elindebulunduramayan yığınların elinde kalantedirginlik, keder ve şüphe... Öyle garip birdurum ki herkesin içinde bulunduğu gemininnereye g i t t iğ in i kest irmek neredeysehayat-memat meselesi haline geliyor. Gündelikhayatta çok da aniden farkedilemeyendeğişikliklere uyum sağlama, daha iyi bir dişliolma çabası yalnızca sistemin ya da düzeneğindaha iyi çalışması için duyulan kaygıdankaynaklanan bir güdü değil ama iyi bir çarkdişlisi olunmadığı zaman daha dişli birine yerinikaptırma korkusu galiba. Çünkü hayat zor. Birbankada kuyruğa girme fişini kullanmayıbi lmiyorsanız, otobüs ler in değişengüzergâhlarını öğrenemiyorsanız, köprütrafiğinde "sağa yanaşmak" gerektiğinibilmiyorsanız, üniversite tercih sıralamanızınbaşına Hukuk yerine Bilgisayar yazmanızgerektiğini farkedemenıişseniz, sağ üst cepteotlakçılar için Maltepe iç ceple Marlborataşımayı alışkanlık haline getirememişseniz ....durumunuz vahim demektir.

"/ mi 3 mü Sayın Şenverdi?""Bilemiyorum, biraz yardımcı olsanız..."

"Bakın daha 3 hakkınız var Sayın Şenverdi.""Nolur biraz yardımcı olsanız. Borçlarımı

ödeyeceğim, Sayın Ümit! Lütfen."

Hatta bu ayrıntılı hesaplama süreci bazenöylesine yoğunlaş ı r ki başka hiçbirşeydüşünemez oluruz. İşte öyle gecelerden birindeyarışmaya gözünüz takılıyor. Belki gözünüzünönüne eski, çok eski, ağırlıklı bilgi yarışmalarıgeliyor. Halit Kıvanç'm sunduğu, soruları ekranbaş ında yanı t lamanın babaların lisedekioğullarına kendilerini göstermelerinin önemli bir

36

Page 37: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

üstü çizilmiş kişiler

Kadın kocasının dikkatini başka tarafaçekmek için telaşla gevezeliğe bağladı.

Adam dönmüş yine Bedava-V'yiizliyordu. Ara sona ermiş ve yarışma

yeniden başlamıştı. Tabii bu o çokzengin programlardan biri değildi.

Gündüzleri gösterilen 'Paraya ÇıkanMerdiven' adlı ucuz bir yarışmaydı.Yarışmacı olarak sadece kronik kalp,

karaciğer ya da akciğer hastalarını kabulediyorlardı. Bazen izleyicilerin birazgülmeleri için araya sakat birini de

sıkıştırıveriyorlardı. Yarışmacı dönermerdivende basamaklardan çıkmayıbaşardığı her dakika için on dolar

alıyordu. O arada sunucuyla durmadankonuşması gerekliydi. Sunucu iki

dakikada bir yarışmacıya onun seçtiğikategoride bir 'Ek Ödül Sorusu

soruyordu. Elli dolar değerindeydi busoru. Ba§ı dönen, soluğu kesilen, kalbigöğsünün içinde acayip taklalar atan

yarışmacı, soruyu yanıtlayamazsa ellidolar kazandığı paralardan düşülüyor ve

döner merdiven de hızlandırılıyordu.

Stepken King, Azrail Koşuyor

rolü olduğu nezih programlar...

Oysa şimdi, heyecanlanıyorsunuz. Telefondakikadın ağlaşıyor, sunucudan ona bir şansvermesini istiyor. Sinirleniyorsunuz belki, bugidişin sonu nereye diye düşünüyorsunuz.Hepimiz çığından mı çıktık diyedüşünüyorsunuz. Üstelik bir gece öncekikatılımcı ne kadar serinkanlı bir şanslıydı. İşyemeğinizde Tuğrul Anıldı anlatmıştı ya:"Kadın geceleyin rüyasında görmüş 3 ve 5'inaltında yıldız olduğunu ve ilk kez aramış...."

Oysa şimdiki talihli, ağlıyor, sızlanıyor,yalvarıyor....

Ne çabuk diye geçiriyorsunuz içinizden.Ştephan King'in kurgusal korku öyküleri neçabuk gerçek oldu..

Ve şimdi oraya doğru doludizgin yolaldığımızıgörüyorsunuz. Tedirgin oluyorsunuz.

"Biraz açayım görmek ister misiniz SayınŞenverdi?""6 galiba..."

"6'nın altında yok Sayın Şenverdi!"Ağlamaklı: "20 yıldır çalışıyorum Sayın Ümit.Üç çocuğum var. Bu parayla ev alacağım. Bu

hayatımın tek fırsatı...""l mi 5 mi Sayın Şenverdi?"

"5""l mi 5 mi Sayın Şenverdi?"

"l olsun. Hayır hayır 5""Açıyorum, Açıyorum "

Evet, sonunda kadına 100 milyon veriliyor. Sizde rahatlıyorsunuz. Klasik soruyu bir tarafaatıyorsunuz; nasılsa birazdan Rüstem BatumShow'da Gönül Yazar var... Gerisi kaç yazar?

Hayalet Gemi'ninyakında uğrayacağı

limanlar:iktidar, akıl, korku,

inanç..Yazışma adresi:

Hayalet Gemi Yerelması İletişimEvi Bahariye cad. Hacı Şükrü Sok.Sağlık ap. Kat 3, Daire 7 Kadıköy

İSTANBULTel: 41 42 45 7 ve 41 42 45 8

37

Page 38: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

deligömleği

BAHA BEY'İN NEW YORKYOLCULUĞU

güliz kucur

Fenerbahçe adası ile yeni açılmış olan lüks lokantaların arasına sıkışıp kalmış salaşbir balıkçı meyhanesine gitmeye bizi Ergun ikna etti. Bu, şimdiye kadar hiç farkına

varmadığımız küçük meyhanede bu kadar güzel bir gece geçireceğimizi tahminedemezdik. Tabii ki Baha Bey'in varlığı gecenin asıl rengini oluşturmuştu.

Üzerinden hiç çıkarmadığı siyah takım elbisesi ve fötr şapkasıyla o döküntü fakatsıcak yere girer girmez dikkatimizi çekmişti. Ona yakın masalardan birine

oturmaya özen gösterdik. Ergun sürekli gülümsüyordu. Hiç birimiz buraya dahaönce gelmediğimizden birazdan Baha Bey'in elinde bir duble rakısıyla masamızayanaşıp başından geçen maceraları anlatacağını bilmiyorduk. Ergun biliyordu.

Masaya eğilerek "Baha Bey, uluslararası sularda yol alan ticaret gemilerinde yirmiyıl boyunca aşçılık yapmış ve başından da inanılmaz olaylar geçmiş çok hoş sohbet

bir adamdır" dedi. Nitekim Baha Bey çok geçmeden masamıza teşrif etti ve sizeaktarmak istediğim meşhur New York yolculuğunu anlatmaya başladı.

New York'a yaptığımız yolculuklardan birindeCOCO RICO adlı bir gece klübünde nefis birsarışınla tanıştım. Gecenin sonunda klüptenbirlikte çıktık ve onun evine gittik. Sabahakadar onun kollarında hiç bir limandatatmadığım kadar heyecanlı saatler geçirdiktensonra odadaki elbise dolabından tuhaf gıcırtılargelmeye başladı. Ve kapısı gürültüyle açıldı,içinde siyah takım elbiseli, fötr şapkalı, karagözlüklü elinde bir tamirci çantası olan bir adamgöründü. Sevgilim yataktan fırlayarak,komidinin üzerindeki bir bardak suyu birnefeste içti ve bana dönüp:

«- Tanıştırayım "Dönmedolap TamirMafyası"ndan dostum Clark.» dedi.Ardından Clark'ın kollarına atılıp:«- Sevgilim, bu gece kaç dolapdöndürdün?» diye sordu.Clark o nefis şansını elinin tersiyle itip:«- Yeterince değil ama korkarımsonuncusundan biraz erken döndüm.» diyerektamir çantasından çıkardığı çekici kafamaindirdi.

Şansıma dua ediyorum ki dolap tam o sıradatekrar döndü ve Clark ortadan kayboldu.Canım sarışınım başımdan akan kanıdurdurmaya çalışırken:«- Hemen burdan gitmem gerekiyor, Clarkbirazdan döner.» dedi.

Don gömlek ortadaydım, giyinmeye bile vaktimyoktu. Sevgilim o sırada yatak çarşaflarındanözenerek kesip hazırladığı koşucuların sırtlarınaasılan numaralı bezlerden birini boynumageçirdi.

Panik içinde otelden ayrılıp, sırtımda 69 numara,limana doğru koşmaya başladım. 33. caddedengeçerken halimi şüpheli bulan bir polis otosupeşime takıldı. Hâlâ arkamdalar mı diye dönüpbaktığım bir sırada, çift rakamlı sayılarcehenneminden kovulmuş 88 adamın peşimdenkoştuğunu gördüm. Bu sırada caddenin ikitarafına sıralanmış kalabalığın arasında bir Türkgrubunun "Türkiye... Türkiye..." diye tezahüratyaptıklarını duydum. Ellerindeki pankartınüzerinde "Manhattan-Beverly Hills Hattı Dolmuş

38

Page 39: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

deligömleği

Çığırtkanlan" yazılıydı. Onlardan aldığım güçleson bir atağa geçtim. Artık limandaki gemimeulaşmama hiç bir şey engel olamaz diyedüşünürken, birdenbire önüme gerilen bir ipetakılıp düştüm. Kaybettiğim kan nedeniyletekrar ayağa kalkacak gücüm yoktu. Çevremdebir kalabalık toplandı. Bir tv ekibi,kameramanlarıyla yanıma yaklaştı. MuhabirNew York'ta düzenlenen uluslararası maratondaDominik Cumhuriyeti adına yarışmaya katılanTürk asıllı Ziveldo Keleş'in Maratonubirincilikle tamamladığım ve T. C. vatandaşıolmak için Türk Büyükelçiliği'ne sığındığıhaberini verdi. Bir kırkbeş santim boylarındabir Dominikli'nin dolmuş çığırtkanlarıtarafından omuzlarda taşındığını gördüm.Maraton düzenleme komitesinden biri yanımayaklaşıp tek rakamlı bir sırt numarası taşıdığımiçin daha yansın başından diskalifiye edildiğimive finale kadar zahmet edip koştuğumusöyleyerek pis pis güldü.

Ardımdaki polis otosu nihayet bana ulaşmıştı.Duyduklarıma inanamıyordum. En sonunda"İnsan Hakları" dedikleri şey benim de başımagelmişti.

Sevinç içinde, sonradan adının Jimmysolduğunu öğrendiğim izbandutun boynuna

sarıldım. Beni kucağına aldı ve arabaya soktu.Polis merkezine kadar olan yolu onun göğsündeağlayarak geçirdim.

Merkezde Clark'ın başıma açtığı derdi onlaraanlattım. Mafya kayıtlarından Clark'ın sabıkadosyasını çıkardılar. O güne kadar vuku bulan148 dolap döndürme vakasının sanığı olduğunuöğrendim. Hatta son olarak Walt Disney'dekidönme dolabın onun yüzünden normal hızınınüç katı hızla dönmesi sebebiyle yaşlı bir karıkocanın kalp krizinden öldüğünü söylediler.

Artık Amerikan polisinin gözünde suçludeğildim, ama hâlâ don gömlek ortadaydım.Bana verilmiş haklardan aldığım cesaretle birTürk vatandaşı olarak Amerikan Mafyasıtarafından taciz edildiğimi kamuoyunabildirmememin karşılığı olarak bir adet takımelbise talebinde bulundum.

Tabii ki kabul ettiler ve bana en yakındaki CalvinKlein mağazasından bir takım elbise satınaldılar.

Şu üzerimde görmüş olduğunuz giysiler o NewYork yolcuğundan yanıma kâr kaldı.

39

Page 40: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

İ L E T İ Ş İ M ' D E E D E B İ Y A T

ÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI Washington Meydanı Henry James •

Amerikan Hikâyeleri Antolojisi • Latin Amerika Hikâyeleri Antolojisi •

Dikenli Tel Manuel Scorza • Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği / Yaşam

Başka Yerde Milan Kundera • Dublinliler / Sanatçının Bir Genç Adam

Olarak Portresi James Joyce • G l Bir Zamanlar EUROPA'da / Domuz

Toprak John Berger • Lolita Vladimir Nabokov • Kum Kitabı / Brodie

Raporu / Gölgeye Övgü Jorge Luis Borges • Sessiz Bir Ölüm Simone de

Beauvcrr • Lol V. Stein'ın Kendinden Geçişi Marguerite Duras • Mrs.

Dalloway Virginia Woolf • Evlenmeyen Adamın Hikâyesi Doris Lessing

• Döşeğimde Ölürken / Ayı / Ağustos Işığı William Faulkner • Polonyalı

Olmak Tadeusz Konwicki • Yurtsuzların Ülkesi Dugmore Boetie • Aba-

noz Kule John Fowles • Küskün Kahvenin Türküsü Garson McCullers

• Tatar Çölü Dino Buzzati • Kefenin Cebi Yok Horace McCoy • Taşkın

Yevgeni Zamyatin • Ayrılmak Dan Franck • Kurbağa Güncesi Günter

Grass DÜNYA KLASİKLERİ Tom Jones Henry Fielding • Arefe İvan

S.Turgenyev • Bârtleby Herman Melville • Adsız Sansız Bir Jude Thomas

Hardy ÇAĞDAŞ TÜRK YAZARLARI Tutunamayanlar / Tehlikeli Oyunlar

/ Oyunlarla Yaşayanlar / Korkuyu Beklerken / Bir Bilim Adamının Romanı

/ Günlük ve Eylembilim (Bütün Eserleri) Oğuz Atay • Gece Bilge Karasu

• Ten ve Gölge Hulki Aktunc • Aylak Adam /Anayurt Oteli Yusuf Atılgan

• Yusuf Atılgan'a Armağan Kitabı • Geceyi Tanıdım-Erostratus Nazlı Eray

• Ruh Üşümesi / Sessizliğin İlk Sesi / Çok Uzak-Fazla Yakın / Hayır Adalet

Ağaoğlu • Aşkım Bana Resimaltı / 'Bekle' Dedim Gölgeye / Erkek Hikâyeleri

/ Macbeth. Muhitimize Uyarlama Denemesi / Gaib Romans Ümit Kıvanç

• Merdivenaltı Yeşim Dorman Müderrisoğlu • Tek Kişilik Ölüm Nuray

Tekin • Symphonia Kakophomca İCriton Dinçmen • Yüzyetmişaltı Yıl

Mehmet Fehmi İmre • Jönler Bekir Fahri • Zaniyeler Salâhaddin Enis

iLETiŞiM YA YINLARI• İSTANBUL Klodfarer Caddesi iletişim Han No. 7 34400 Cağa/oğlu Tel. 51622 60-61-62 / Fax: 516 12 58' ANKARA: Konur Sokak No.24/4 06640 Kızılay Tel. 425 36 00 - 425 20 711 Fax: 425 18 15• İZM/R: 857 Sokak Izmiroğlu işhanı No. 306 35250 Konak Tel. 84 90 42 / rax: 84 46 65

A y l ı k b ü l t e n i m i z i k i t a p ç ı l a r d a n i s t e y i n . ( B e d e l s i z d i r )

Page 41: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

ad infinitum

NE KADAR HIZLIYANE KADAR SONSUZA

adnan kurt

Zaman Avcısı'naZamanı durdurmak, en küçük zamansalayrıntıları irdelemek, uzağa, sonsuza gitmek,hızlı gitmek sanatsal uğraşların, işlevseltemellerini oluşturan eylemlerdendir. Yani bueylemlerle yapılmak istenilen, insanın duysalolarak algılayamadığı şeyleri / anları / ayrıntıları/ şeytanları betimlemek, göstermek ve sanatsaluyarlamalarla 'insan'a ulaştırmaktır.

Benim anlatmak istediğim görsel duyumlarınnasıl oluştuğuna ilişkin ipuçları, zamansalayrıntıları ölçmenin teknikleri gibi şeyler; yaniaklımdan gelip geçenler.

Fizik, bizim dört boyutlu bir evrendeyaşadığımızı ve ölçümlerimizin bu dört boyutluuzay zamandaki değişkenlere denk geldiğiniöngörüyor. Eğer bu ölçümler zamandanbağımsızsa, değişmediği varsayılannice l ik lerden ve b u n l a r ı n uzaysa ldağılımlarından oluşabilir: Yani kütle, ikiboyutlu görüntüler, üç boyutlu cisimlerinuzunluk değerleri; üç boyutlu cisimlerin değişikbakış noktalarından iki boyutlu izdüşümleri(belki fotoğrafları), bunların mikroskopikayrıntıları ve alışılagelmiş çok sayıdayöntemlerle değişik ölçümleri.

Galile ile birlikte devinim ve ayrıntılarına ilişkinanalitik fikirler düşünsel yaşamımıza girmeyebaşladı. Gündelik yaşamımızda zamansalayrıntılar, ve zamansal ilişkilerin ölçülmesi,değerlendirilmesi yirminci yüzyı ldabelirginleşti. Artık ilgi alanları durağan yapısalilişkiler dışında devingen ilişkilere de taşıyor.Niceliklerin zamana göre değişmesi bilimselanlam içerirken, sanatsal olarak da bunungetirdiği yeni anlamlar/yorumlar dünyası var.

Uzaysal boyutlarda uzunluk ölçümleri yapmak

için metre çubukları kullanabiliriz. Eğer istersekbir mikroskopla, mikronlar uzunluğunda bileölçümler yapabiliriz.

Uzaysal ölçümleri bu şekilde geçiştirmemikabullenirseniz, zamansal ölçümlere geçebiliriz.Zamanın tanımı üzerine pek tutarlı ya da çokgenel ve geçerli bir varsayım bulmak olası değil.Ama psikolojik algılamalar cinsinden, bir ölçümsonucunun, değişiklikleri, bizlere 'zaman'diyebileceğimiz süreci anımsatır. Yani birçiçeğin boyunun değişmesi, saçlarımızınuzaması, yazdığımız şeylerin kapladığı alanınçoğalması gibi. O halde, sabit hızda değişen birnicelik olduğunu kabullenip, bunu eşit aralıklarabölersek ona 'zaman' çizelgesi / saat / takvimdiyebil ir iz. Ölçebileceğimiz ya daalgılayabileceğimiz en küçük zaman aralığına da'an' demek yaygın bir anlayış olsa gerek.Şimdi, görecelik, bizim ölçüt olarak aldığımızbirşeyi yargılamamızı, temel bir nicelik olaraknitelendirmemizi engelliyor. Belki daha değişikaygıtlara, matematiklere ve felsefeleregereksinim duyuyoruz.

Tanım ve varsayımlarımız üzerine analitikkurgulamamızı yaptığımız bu evrende şimdizamansal çözümleme yöntemlerimizi 'çokyüzeysel' olarak irdeleyelim.

Bir değişkenin (örneğin duvara doğru giden birarabanın hızı) zamana göre değişimini incelemekistersek seçeceğimiz ölçüm cetveli birkronometre olabilir. Yani saniyenin kesirleriniölçebilirsek, bu kadar çözünürlükle hız ölçümüyapabiliriz. 1.2nci saniyede 60km/sa, l.3ncüsaniyede 59km/sa, 1.4ncü saniyede 55km/sa.gibi. Arabanın duvara vurduğu andaki hızınıölçeceğiz ve durduğunu gözlemleyeceğiz. Oysaaraba arada ezilecek, boyu değişecek ve hızı,yani şu anda ilgimizi çeken değişken, dramatik

41

Page 42: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

ad infinitum

Bir de iki boyutlu değişkenlerindeğişimlerinden söz edilebilir. En kolay

kavranacak olanları, üç boyutlucisimlerin iki boyutlu izdüşümleridir.

Yani fotoğraflar.

değerler alacak; ve tüm bunlar küçücük'anlarda gerçekleşecek(l).

îşte böyle bir deneyim ya da sorun, bize şuarayışı getiriyor: Bir cismin hızını (genelanlamda zamana bağlı herhangi bir değişkeni)ölçerken, zamansal ayrıntılara nasıl girebiliriz?Yani bir zaman mikroskopu yapabilir miyiz?Teknolojik gelişmeler bu soruya olumlu yanıtgetirebiliyor. Böylece bir değişkenin zamaniçinde aldığı değerleri çok daha ayrıntıylaölçmemiz olasıdır: Zaman yükselticileri /mikroskopları diyebiliriz bunlara. Bunlardan birtürü, hızla (yani elimizdeki aygıtlarınduyarlığına göre) değişen değerleri kaydedip,yavaşça tekrar vererek ayrıntıları ölçmemizisağlıyor. Bir diğeri ise her teknisyenin, her fenbilimcinin sürekli kullandığı 'osiloskop' denilenaygıttır. Aslında buna tam anlamıyla bir 'zamanmikroskop'u diyebiliriz. Bununla, elektrikselölçümlere dönüştürülen değişkenler, zamanınküçük bir kesri çok ama çok genişletilerekincelenebilir. Yani saniyenin iki-üç milyardabirindeki değişken değerlerini bile bu'mikroskop'larla ölçebiliriz.

Bir de iki boyutlu değişkenlerin değişimlerindensöz edilebilir. En kolay kavranacak olanları, üçboyutlu cisimlerin iki boyutlu izdüşümleridir.Yani fotoğraflar. Üç boyutlu cisimlerinzamansal değişimlerini ölçmenin /gözlemlemenin / saklamanın kolay ve gelişmişyöntemleri vardır: Belli açılardan veuzaklıklardan (küresel koordinat sisteminde,cismin iki boyutlu izdüşümünü bir görüntüleyicimercekle, fotokimyasal tepkimeler oluşturulanbir plakaya/katod ışınlarıyla taranan bir fosfortabakasına / binlerce ışığa duyarlı diyottanoluşan örgüye vb. düşürerek.

İki boyutlu izdüşümlerin zamansal değişimleri

42

Page 43: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

ad infinitum

Güzellikler, görsel incelikler, heyecan veren uyumlar, devinimleryalnızca üç boyutlu doğal cisimlerin retinadaki izdüşümü ile doğmaz.

Beyinsel süreçler, gözde bilgi işleme ve ayrıştırma tüm görselduyarlıklarımızın kaynağıdır. Görsel sanatlar iki boyutlu çeşitlemeler vesıradan iki boyutlu izdüşümlerle bize bu duyumları sağlayamaz. Görsel

sanat, iki boyutlu yapıtlarında insan algılaması ve bilgi değerlendirmesineyakın uyarılar içerdiği ölçüde başarılı sayılabilir. Kabaca; bir bahar günümavi gökyüzünde süzülen beyaz bir martının iki boyutlu izdüşümü (isterNikon'la, ister benim kalemimle çizilsin); deniz kıyısında onu izlemekle

aynı duygulan asla veremez.

43

Page 44: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

ad infinitum

Önceki araba örneğine dönersek;arabanın iki boyutlu görüntülerinisaniyenin onbinde birinde yapılankayıtlarla, saniyede beşbin kere

tekrarlarsak ve çarpışma boyunca bu.kayıtları tutarsak, bu sürecin çok

ayrıntılı bilgilerini saklamış oluruz.Daha sonra bu iki boyutlu görüntülerisaniyede beşbin kere yerine, saniyede

beş kere olmak üzere izlersek, ikiboyutlu bir zaman mikroskobu yapmışoluruz. Zaman bin kez genişlemiştir.

iki şekilde incelenebilir. Bir incis inde,izdüşümün kaydedildiği yerde tutulma zamanınıdenetleyerek. Yani, mekanik / optik / elektrikselbir yolla zamanın bir kesrinde, kaydetmeortamına görüntü aktarılabilir. Böylece, saatlersüren bir aktarımla gökcisimlerinin yörüngeleriçizilebilirken, saniyenin milyarda birindekiaktarımlarla bir ışık paketinin uzunluğu/şekligözlenebilir. İkincisi ise birincisindentüretilebilir. Yani, belli zaman aralığındakigörüntü aktarımları ardışık olarak tekrarlanarak,daha uzun zaman dilimlerindeki değişmelerizlenebilir. Önceki araba örneğine dönersek;arabanın iki boyutlu görüntülerini saniyeninonbinde birinde yapılan kayıtlarla, saniyedebeşbin kere tekrarlarsak ve çarpışma boyuncabu kayıtları tutarsak, bu sürecin çok ayrıntılıbilgilerini saklamış oluruz. Daha sonra bu ikiboyutlu görüntüleri saniyede beşbin kereyerine, saniyede beş kere olmak üzere izlersek,iki boyutlu bir zaman mikroskobu yapmışoluruz. Zaman bin kez genişlemiştir.

Ya zaman teleskobu? Evet, eğer bir bitkiningörüntüsünü saniyenin onbeşte biri süresincekaydedip, altı saatte bir- yedi ay boyunca bunutekrarlar ve daha sonra saniyede yedi görüntüolmak üzere izlersek, zamanı 151000 kezdaraltmış oluruz.

Üç boyutlu zamansal değişimleri irdelemekancak daha çağdaş bilimsel tekniklerle mümkünolmuştur. En ilginç görüneni ise holografi ile üç

boyutlu görüntü kaydı yapıp, iki boyutta olduğugibi bunu ardışık olarak tekrarlamaktır. Amabunun ilginç uygulamalarından birisi çok hızlıkayıtlar yapılabilmesidir. O kadar hızlı ki, bircisme çarpan ışık dalgalarının deformasyonunuizleyecek kadar zamanı genişletebilmektedlr.Yani: ışık hızında hareket eden şeylerin zamansaldeğişimlerini ölçmemiz artık işten bile değildir.Kısaca / atlayarak / yüzeyden zamansalölçümler, değişimlerin nicelendirebilmesitekniklerini gözden geçirdik. Bu tekniklerleyapılan kayıt ve ölçümler ancak bir gözlemciolduğunda anlam kazanacaktır. Gözlemcilerinsıradan olanı 'insan' olduğuna göre, o'nunölçüm / algılama / değerlendirme aygıtları önemtaşıyor. Yine konuyla ilişkili olarak en önemliveri toplama organı 'göz'dür demek doğrudur.Ancak, günümüz teknolojilerinden farklı olarak,bu organ, beyinsel işlevlerle birlikte, tümleşikolarak çok değişik işlemler yapabilir. Anlamyükleyebilir / seçici algılama yapabilir /kestirimler yapabilir / yanılabilir.

Görsel algılamanın hem tam anlamıylabilinemeyen hem de çok geniş temelleriniirdelemek yerine, yalnızca konumuza ilişkinbirkaç özelliğine bakmak kabaca bir bilgisağlayacaktır. Göz, retina adı verilen sinirsel ağtabakaya düşen iki boyutlu görüntüyü işler. Buizdüşüm irisin oluşturduğu açıklıktan gözmerceği ile oluşturulur. Göz merceğininindeğişebilir odak uzaklığı, değişik uzaklıklardakicisimlerin retinada görüntü oluşturabilmesinisağlar. Retinada sinir uçlarının en yoğun olduğubölge 'fovea1 ise, görmede, en büyük keskinliğisağlar ve algılamanın temelini oluşturur. Yani,bir cisme dikkatle baktığımızda, o cismin ikiboyut lu i z d ü ş ü m ü fovea çevresindedirdenilebilir. Çeşitli göz hareketleri ile, saniyeninyüzde biri kadar zamanlarda değişik cisimlere yada noktalara bakmamız mümkün olabilir.Zamansal olarak uyarı lar ın ayrıştırı lması,retinadaki fotokimyasal tepkimelerin sönümzamanlarıyla orantılıdır. Yani retina üzerinedüşürülen bir görüntü yok olduktan RKZ(retinada kalıcılık zamanı) kadar sonra görmebitmektedir. Bu etken RKZ retina düzeyindeoluşmaktadır. O halde, bir takım mekanikişlemlerle beyin daha ince zamansal ayırımları

44

Page 45: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

ad infınitum

cisimler ışık hızına yaklaştıklarında'eşşek' kadar olarak kütleleri artar ve

kuvantum mekaniğinden değil de'görecelik kuramından' yakınırlar.

Örnek olarak, ışık hızının % 80'inde(240 bin km/sn) hızda uçan, 1/10 gram

kütleli uç-uç böceği bir duvaraçarptığında, 4 ton kütleli ve saatte 36km hızla koşan bir filin çarpmasıyla

aynı etkiyi yaratacaktır.

yakalayabilir.

Retinada kalıcılık zamanı ortalama 160 msolarak ölçülebilir. Bu, saniyede 6 ya da daha azkez değişen şeylerin ayrıştırılabileceğinigösterir. Daha hızlı değişimler, bir süreklilikgösterecektir. Örneğin bir el feneri ile çemberçevirecek olursanız, saniyede 6 kereden fazlayaptığınızda kesiksiz bir ışık çemberigörürsünüz. Ama bu, gözünüz hareketsizbakıyorken geçerlidir. Çünkü göz, hızlı açısalhareketleri ile, saniye de yüzlerce kez oluşandeğişimleri bile farkedebilecek duyarlıktadır.

Güzellikler, görsel incelikler, heyecan verenuyumlar, devinimler yalnızca üç boyutlu doğalcisimlerin retinadaki izdüşümü ile doğmaz.Beyinsel süreçler, gözde bilgi işleme veayrıştırma tüm görsel duyarlıklarımızınkaynağıdır. Görsel sanatlar iki boyutluçeşitlemeler ve sıradan iki boyutlu izdüşümlerlebize bu duyumları sağlayamaz. Görsel sanat, ikiboyutlu yapıtlarında insan algılaması ve bilgideğerlendirmesine yakın uyanlar içerdiği ölçüdebaşarılı sayılabilir. Kabaca; bir bahar günü mavigökyüzünde süzülen beyaz bir martının ikiboyutlu izdüşümü (ister Nikon'la, ister benimkalemimle çizilsin); deniz kıyısında onuizlemekle aynı duygulan asla veremez.*

Bu yalnızca duygusal bir itiraz değil.

Gözlemcilerin öznel bilgi değerleri ve algılamaiçin seçtikleri kendi yolları. Yani fiziksel birgerçek.

Bu genel kanının tersine cisimler ışık hızınayaklaştıklarında 'essek' kadar olarak kütleleriartar ve kuvantum mekaniğinden değil de'görecelik kuramından' yakınırlar. Örnek olarak,ışık hızının % 80'inde (240 bin km/sn) hızdauçan, 1/10 gram kütleli uç-uç böceği bir duvaraçarptığında, 4 ton kütleli ve saatte 36 km hızlakoşan bir f i l in çarpmasıyla aynı etkiyiyaratacaktır.

Ve bir kamera olsaydınız ne denli duyarsızolabileceğinizi düşünün bir kerecik: Bir camayapışmış su damlasının, arkadaki perdeye,önündeki dünya parçasının iki boyutluizdüşümünü aktarır gibi yaşayacaktınız. Ta kiduyarlı ve yaratıcı bir kameracı sizi sahiplenenekadar.

*Martıları izlerken algılama sorunlarını açıp dikkatimiçeken arkadaşım Dora Aksoy'u saygıyla anmak isterim.

Kaynakça:

*Göz Küresi Hareketlerine ilişkin Batı DinamikParametreleri EOG Ölçümleri ile AraştırılmasıA.Kurt, S. KaramürselUlusal Fizyoloji Kongresi

*Retina Üzerinde Görüntü Kalıcılığı ve Üst izlemeFrekansının SınanmasıS.Karamürsel A.KurtUlusal Fizyoloji Kongresi, Kasım ' 92

*Recording ofLight WavefrontsNils AbramsonLecturcs of Advanced Study Institute School ofQuantum Electronics, Erice' Mayıs 92

*tzafiyet teorisi, Albert Einstcin

*The Feynman Lectures on Physics, Vol l

45

Page 46: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

HAYALET GEMİAylık Dergi Sayı 9 Haziran 1993

15000 TL KDV Dahil

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleriMüdürü

Yerelması İletişim Eviadına

A.BaburAKYOL

Yazı Kurulu

Selçuk AKMAN Sedef ERKMANMurat GÜLSOY Nazlı ÖKTEN

Pınar TÜREN Halide VELİOĞLU

Katkıda Bulunanlar

Ferhat AKTAN Ferit AYDIN Coşan BORAAydın BULUT Murat ERKMAN

Ergun KOCABIYIK Güliz KUCURAdnan KURT Orhan SELİM

SadıkTÜRKSAVAŞKaan YAZICIOĞLU

Kapak Tasarımı

Yalçın KARACA

Reklam ve Halkla İlişkilerSorumlusu

Kaan YAZICIOĞLU

Dağıtım

YERELMASI İletişimevi

Reklam Koşullan Arka Kapak 4500000 TLKapak içi 3500000 TL (Renkli) 2750000 TL(Siyah-Beyaz) iç Sayfalar 2500000 TL (Renkli)1750000 TL (Siyah-Beyaz)Abone Koşulları 150 000 TL (Yıllık) KDVDahildir.Hesap no. 4151-207 B abur Akyol T.C.Ziraat Bankası Çemenzar Şubesi

Yazışma Adresi Hayalet Gemi

Yerelması iletişim Evi Bahariye cad. Hacı Şükrü

Tel 41 42 45 7 Faks 41 42 45 8

Eğer Hayalet Gemi ileilişki kurmakistiyorsanız...

Herhangi bir evin loşodalarından birindegözlerinizi kapatın.

Ve karanlıkta bir koltuğakendinizi bırakıp,

geçmişi ve geleceğive

en önemlisi bugünüdüşünüp sorular sorun.

Sonrayaklaşmakta olanHayalet Gemi ' yi

düşleyin.

Ya dabize yazın.

Page 47: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate
Page 48: Başka bir dünya olduğuna yemin · Kimi sözcükler büyüsü kendinden menkul bir hüzünle birlikte yürürler. 6. mezartaşları «- . . . dinle böceğim, uzun bir seyahate

Metis'ten Yeni Kitaplar

Marilyn French

KADINLARAKARŞI SAVAŞÇeviren: Beril Eyiiboğlu

Kadınlara Karşı Savaş, dünyanın heryerinde kadınlara uygulanan ekonomik,politik ve fiziksel baskıyı belgeleyenbir kitaptır. Kadınlara duyulan nefretintekil tavırlardan kaynaklanmadığını,sistemli bir ayrımcılığın sonucundaortaya çıktığını göstermeye yöneliktir.Evde, işte, sokakta, hastanelerde,dinsel ve hukuksal kurumlarda süreklikarşımıza çıkan, yüzleşmemiz gerekenbir gerçektir kadınlara karşı savaş.

"Patriarkal kültürün tümünde,kadınlardan nefret geçer akçe sayılıyor;her erkeğin (ve pek çok kadının)cebindeki bozuk para misali, herhangibir davranışın bedelini ödemek —haklıgöstermek— için kolayca harcanıyor.Kadınlar, nasıl olurlarsa olsunlarsuçlandıkları için ayrımcılığıkanıtlamak kolay değil. Bunukanıtlayabilmek için sonuçlarınıincelememiz gerekiyor."- Marilyn French

"Yirmi beş yıllık bir feminizmsürecinden sonra kadınların hâlâ nedenşikâyet ettiklerini soranlara, bu kitabıokumalarını önerin. Kadınların neistediklerini merak ediyorlarsa, cevabıbu kitapta veriliyor."- Carolyn Heilbrun

Etienne BalibarImmanuel WallersteinIRK ULUS SINIFBelirsiz KimliklerÇeviren: Nazlı Ökten

"Günümüz dünyasının çelişkisi şudur:İnsanların doğaları gereği kendilerini'evlerinde', biz bize hissedecekleri birulus-devlet tahayyül etmek, sonra budevleti içinde oturulamaz kılmak...Durmadan düşmanın 'içeride' olduğunukeşfederek, 'dış' düşmanlar karşısındabirleşmiş bir cemaat oluşturmayaçalışmak... Böyle bir toplum siyasalolarak tam anlamıyla yabancılaşmış birtoplumdur." - Etienne Balibar

Bugün, Nazizm'in geripüskürtülmesinden 40 yıl,sömürgelerin kurtuluş mücadelelerininbüyük dalgasından 20 yıl sonra, ırkçılıknasıl oluyor da güçlenen bir olgu olarakhâlâ varlık sürdürebiliyor? Günümüzırkçılığı gücünü nereden alıyor? Sınıfmücadeleleri geri çekilmiş görünürken,milliyetçiliğin bu tırmanışını nasılaçıklayabiliriz?

Irk, Ulus, Sınıfta Fransız filozofEtienne Balibar ve Amerikalı tarihçi vesosyolog Immanuel Wallerstein,verimli bir tartışma içinde bu sorularayanıt arıyorlar. Her ikisi de ırkçılığı,geçmiş toplumlardan bize miras kalanakıldışı bir kalıntı olarak değil, moderntoplumun temel özellikleri olan ulusaldevlet, işbölümü ve dünyaekonomisindeki uluslararası hiyerarşiile yakından ilişkili, son derece çağdaşbir olgu olarak ele alıyorlar. Bir uluslarsistemi olan dünyamızın bugünkü kriziiçinde, modern kapitalizmin ve liberal"evrenselciliğin" nasıl sürekli biçimdemilliyetçiliği, ırkçılığı ve ayrımcılığıyarattığını anlamakta bu kitabın sonderece yerinde ve zamanında yapılmışbir katkı olduğuna inanıyoruz.

Benedict AndersonHAYALİ CEMAATLERMilliyetçiliğin Kökenlerive YayılmasıÇeviren: İskender Savaşır

Bugün içinde yaşadığımız dünya biruluslar sistemidir. Çok değil, yalnızca150 yıl önce, bugün varolan ulusaldevletlerin yansı bile henüz ortadayoktu. Son iki yüzyıldır milyonlarcainsan, kendi uluslarına olan bağlılıklarınedeniyle başkalarına düşmanlık ve kinbesledi, farklı ulustan insanları katletti.Bu bir yana, insanları bile bile ölümegidecek kadar fedakâr kılan bu bağlılığı,bir ulusa ait olma duygusunu nasılanlayabiliriz?

Benedict Anderson, milliyetçi siyasalhareketler üzerine yapılmış çoğuçalışmanın sormadığı bu soruya yanıtanyon Ulusların doğuşunu vegelişimini, dinsel cemaatlerle,hanedanlıklann çöküşüyle, kapitalizmve yayıncılığın gelişmesi, resmi devletdillerinin oluşumu ve "zaman"kavrayışımızın değişmesiyleilişkilendiriyor. Ulusu, kan bağı ve dingibi eski tip cemaatlerin yerini alanhayal edilmiş bir topluluk olarak elealan yazar, milliyetçiliğin, ilk kezAmerikalar'da ortaya çıktıktan sonra,önce Avrupa'daki halk hareketleri,sonra emperyalist güçler ve nihayetÜçüncü Dünya'nın anti-emperyalistmücadelen tarafından kopyalanıpçoğaltılabilir bir model oluşturduğunusavunuyor.

İnsanlığı ve coğrafyayı ulusal sınırlarlabölerek, herbiri kendinin "en eski ve enköklü olduğunu" iddia eden ve sürekli"dış düşmanlara" karşı bir "biz"kimliğiyle kendilerini meşrulaştıranulus-devletlerden kurtulmak mümkünmü? Anderson, ulus ve milliyetçiliküzerine, resmi-tarihten gelenönyargılarımızı ve inançlarımızısarsacak ve yeniden düşünmemizisağlayacak tezleriyle, ilgiyle okunacakbir tarih sunuyor bize...

Metis YayınlarıBaşmusahip Sokak 3/2, Cağaloğlu / İstanbul