bankacilarmakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki...

106
TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ BANKACILAR TBB Türkiye Ekonomisi ve Türk Bankacılık Sistemi: “TBB’nin Değerlendirme ve Önerileri” MAKALELER Prof. Dr. Mustafa Çıkrıkcı Abdulkerim Daştan Entelektüel Sermayenin Temel Finansal Tablolar Aracılığıyla Sunulması Yrd. Doç Dr. Tuba Ayan Yakıcı Yrd. Doç. Dr. Fikret Çankaya Türk Bankacılık Sisteminin Ölçek Ekonomileri Açısından Değerlendirilmesi Melek Acar Boyacıoğlu Operasyonel Risk ve Yönetimi Pelin Ataman Erdönmez Ekonomik Kriz Sonrası Kurumsal Yeniden Yapılandırma Süreci Cemal Erdoğdu Elektronik Finans: Ekonomik ve Diğer Faktörler SEMİNER Prof. Dr. Seza Reisoğlu Banka Teminat Mektupları ve Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar ÇEVİRİ Anthony M. Santomero Bankacılık Düzenlemeleri Banka Müşterilerine Nasıl Yansır? MEVZUAT TBB Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler (Ekim-Aralık 2002) Sayı 43 - Aralık 2002

Upload: others

Post on 17-Jan-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ

BANKACILARTBB Türkiye Ekonomisi ve Türk Bankacılık Sistemi:

“TBB’nin Değerlendirme ve Önerileri”

MAKALELER

Prof. Dr. Mustafa ÇıkrıkcıAbdulkerim Daştan

Entelektüel Sermayenin Temel FinansalTablolar Aracılığıyla Sunulması

Yrd. Doç Dr. Tuba Ayan YakıcıYrd. Doç. Dr. Fikret Çankaya

Türk Bankacılık Sisteminin Ölçek EkonomileriAçısından Değerlendirilmesi

Melek Acar Boyacıoğlu Operasyonel Risk ve Yönetimi

Pelin Ataman Erdönmez Ekonomik Kriz Sonrası Kurumsal YenidenYapılandırma Süreci

Cemal Erdoğdu Elektronik Finans: Ekonomik ve DiğerFaktörler

SEMİNER

Prof. Dr. Seza Reisoğlu Banka Teminat Mektupları veUygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar

ÇEVİRİ

Anthony M. Santomero Bankacılık Düzenlemeleri Banka MüşterilerineNasıl Yansır?

MEVZUAT

TBB Bankacılığa İlişkin Mevzuat veYeni Düzenlemeler (Ekim-Aralık 2002)

Sayı 43 - Aralık 2002

Page 2: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

BANKACILARYıl: 13 Sayı: 43Aralık 2002

Türkiye Bankalar Birliği adınaİmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleriMüdürü:

Doç. Dr. Ekrem KESKİN

Genel Yayın Yönetmeni:

Melike ALPARSLAN

Yayın Danışmanları:

Tülin ERSELAli GÜNGÖRProf. Dr. Ahmet KIRMANProf. Dr. Seza REİSOĞLUB. Cahit SABIRAbdullah TAŞÇIOĞLUÖzcan ULUDAĞ

İdare Merkezi:

Nispetiye CaddesiAkmerkez B3 Blok Kat:1380630 Etiler-İSTANBULTel : 212-282 09 73Faks : 212-282 09 46Web sitesi: www.tbb.org.tr

Ankara Büro:

Paris CaddesiNo:12 Kat:4 06540Aşağı Ayrancı-ANKARATel : 312-419 49 10Faks : 312-417 88 51

Baskı-Yapım

Akbasım Matbaacılık Ltd. Şti.Tel: 216-339 87 39 Faks: 216-339 79 96

Bankacılar Dergisi 3 ayda bir yayımlanır.Para ile satılmaz.ISSN 1300-0217

Bankacılar Dergisi

- Bankacılar dergisi, finans ve bankacılıkkonularında yapılan çalışmaları ilgili çevre-lerin bilgisine sunmak amacıyla yayımlan-maktadır.

- Dergide yayımlanacak yazılara karar ve-rilmesinde, Yayın Danışmanları ve Birlikuzmanlarının değerlendirmelerine ve/veyakonunun uzmanı hakemlerin görüşlerinebaşvurulabilir.

- Dergiye gönderilecek yazının daha öncehiçbir yerde yayımlanmamış olması gerek-mektedir.

- Basılması istenilen yazılar derginin arka içkapağında belirtilen biçim kurallarına uygunolarak hazırlanmalı ve değerlendirmeye gir-mek üzere,

Bankacılar DergisiTürkiye Bankalar BirliğiBankacılık ve Araştırma Grubu BaşkanlığıNispetiye Cad. Akmerkez B3 Blok Kat.13Etiler, 80630 - İSTANBUL

adresine gönderilmelidir.

- Dergide yayımlanan yazılar Türkiye Ban-kalar Birliği’nin resmi görüşlerini yansıtmaz,yazar ve görüş sahiplerini bağlar.

- Dergide yer alan çalışmalar kaynak göste-rilmek suretiyle izinsiz yayımlanabilir.

- Yayımlanacak yazılarda yazım kurallarınave biçime ilişkin değişiklikler yapılabilir ve-ya bunların yapılması yazardan istenebilir.

- Dergide yayımlanmayan yazılar geri gön-derilmez.

- Yazılar yayımlanmak üzere kabul edildiğitakdirde Bankacılar dergisi yazılı ve elektro-nik ortamda olmak üzere tüm yayın hakları-na sahiptir.

Page 3: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi, Sayı 43, 2002

1

İçindekiler sayfa no:

TBB Türkiye Ekonomisi ve Türk BankacılıkSistemi: “TBB’nin Değerlendirme veÖnerileri” 3

MAKALELER

Prof. Dr. Mustafa ÇıkrıkcıAbdulkerim Daştan

Entelektüel Sermayenin Temel FinansalTablolar Aracılığıyla Sunulması 18

Yrd. Doç Dr. Tuba Ayan YakıcıYrd. Doç. Dr. Fikret Çankaya

Türk Bankacılık Sisteminin ÖlçekEkonomileri Açısından Değerlendirilmesi 33

Melek Acar Boyacıoğlu Operasyonel Risk ve Yönetimi 51

Pelin Ataman Erdönmez Ekonomik Kriz Sonrası KurumsalYeniden Yapılandırma Süreci 67

Cemal Erdoğdu Elektronik Finans: Ekonomik ve DiğerFaktörler 82

SEMİNER

Prof. Dr. Seza Reisoğlu Banka Teminat Mektupları veUygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar 94

ÇEVİRİ

Anthony M. Santomero Bankacılık Düzenlemeleri Banka Müşterilerine Nasıl Yansır? 101

MEVZUAT

TBB Bankacılığa İlişkin Mevzuat veYeni Düzenlemeler (Ekim-Aralık 2002) 110

Page 4: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ

Para Politikasının Değişen Yüzü:Enflasyon Hedeflemesi

Yrd. Doç. Dr. Erdal Demirhan

2002

Yayın no: 231Fiyatı: 8.000.000 -TL.

İsteme Adresi: Türkiye Bankalar BirliğiNispetiye Caddesi Akmerkez B 3 Blok Kat 13 80630 Etiler – İstanbul

Tel: (212) 282 09 73 Faks: 282 09 46 Web sitesi: www. tbb.org.tr

Page 5: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi, Sayı 43, 2002

3

Türkiye Ekonomisi ve Türk Bankacılık Sistemi*

“TBB’nin Değerlendirme ve Önerileri”

I. Genel değerlendirme

Türkiye Bankalar Birliği, ekonomik sorunların aşılmasında, istikrar içinde sürdürüle-bilir bir büyümenin, düşük enflasyon düzeyinde fiyat istikrarının, uluslararası alanda rekabetedilebilir bir ekonomik ortamın yaratılmasında özellikle ulusal tasarrufların büyütülmesininve ekonomik olarak kullanılmasının hayati bir önem taşıdığı görüşündedir. Tasarruflarınarttırılmasında, serbest piyasa kurallarına ve uluslararası rekabete dayalı, makro dengelerigözeten, özel girişimciliği, üretimi ve tasarrufu özendiren tutarlı, kararlı ve yenilikçi makroekonomik politikaların uygulanması gerekmektedir. Tasarrufların ekonomik olarak kullanıl-masında ise güven ve verimlilik ilkesine dayalı olarak, mali sektörün ve onun en önemlikurumlarından biri olan Türk bankacılık sisteminin, etkin ve sağlıklı bir biçimde çalışmasıbüyük önem arz etmektedir.

II. Bankaların gözetim ve denetiminden sorumlu otorite olan Bankacılık Düzenleme veDenetleme Kurumu, taşıdığı sorumlulukları yerine getirmek ve görevlerini etkin ola-rak sürdürebilmek için faaliyetlerinde bağımsız olmalı, gerekli yasal yetki ve araçlarasahip bulunmalıdır.

III. Mali sektörü ve bankacılık sistemini ilgilendiren konularda Türkiye BankalarBirliği’nin görüş, öneri ve değerlendirmeleri alınmalıdır.

IV. Türk bankacılık sistemi

Türkiye ekonomisinde uluslararası rekabete açık ve düzenlemeler itibariyle AvrupaBirliği’ne uyuma hazır sektörlerin başında bankacılık sistemi gelmektedir. Piyasa ekonomisi-ne geçilen 1980’li yıllarda uygulamaya konulan reform niteliğindeki yapısal değişikliklerbankacılık sektörünün ve mali sektörün gelişmesini ve büyümesini sağlamıştır. Ne var ki,1990’lı yıllardaki gelişmeler bankacılık sisteminin mali bünyesinin önemli ölçüde bozulması-na neden olmuştur; bankalar çok yüksek riskli bir ortamda çalışmışlardır.

V. Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ve bankacılık sistemine yansımaları

VI. Türk bankacılık sisteminin gündemindeki öncelikli konular

1. Banka risklerinin azaltılması ve aktif kalitesinin iyileştirilmesine yönelik düzenle-meler

2. Aracılık maliyeti düşürülmesi3. Haksız rekabete neden olan düzenlemeler4. Banka sistemini doğrudan veya dolaylı ilgilendiren diğer düzenlemeler

* Türkiye Bankalar Birliği tarafından hazırlanmıştır.

Page 6: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

TBB

4

I. Genel değerlendirme

Türkiye ekonomisi 1990’lı yıllarda istikrarsız bir büyüme performansı göstermiş, yur-tiçi tasarruf açığı büyümüş, kamu kesimi dengesi hızla bozulmuş, enflasyon yüksek birdüzeyde seyretmiş ve kronik bir hal almış, reel faiz oranları makul ölçülerin çok üzerindekalmış, işsizlik artmıştır.

Hızla büyüyen iç dengesizlikler dış dengenin de bozulmasına neden olmuştur. Dış ti-caret açığı ve cari işlemler açığı hızla büyümüştür. Buna karşılık Türkiye’nin uluslararasıpiyasalardan borçlanma imkanı kısa vadeli olmuş, uluslararası piyasalarda yaşanan krizlerinde etkisiyle sınırlanmıştır. Yurtiçi tasarrufların yetersiz olması yanında mali sistemin deküçük olmasına bağlı olarak artan kaynak ihtiyacının karşılanmasında ciddi güçlükler ortayaçıkmıştır.

Makro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar üzerindeönemli bir baskı oluşmuştur. 2001 yılında yaşanan krizin de etkisiyle mali piyasaların işleviönemli ölçüde aksamıştır. Bu durum diğer piyasaları da olumsuz etkilemiştir.

Krizden sonra, Uluslararası Para Fonu’nun da desteği ile yenilenen ekonomik programöncelikle piyasaların yeniden çalışmasını sağlamıştır. Program, makro dengesizlikleringiderilmesi, enflasyonun düşürülmesi, mali sistemin güçlendirilmesi ve büyütülmesi,uluslararası kredibilitenin yeniden kazanılması, beklentilerin iyileştirilmesi yoluyla istikrarlıbir büyüme için sağlıklı bir ortamın yaratılması açısından büyük önem taşımaktadır.

Temel makro dengesizliklerin giderilmesi yönünde bir programın kararlılıkla uygu-lanması Türkiye ekonomisinin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle;

1. Enflasyonist olmayan iktisat politikaları kararlılıkla sürdürülmelidir.2. Kamu kesimi açığı ekonomide istikrarsızlıkların başlıca kaynağıdır, mutlaka küçültülme-

lidir; bu amaçla başlatılan reformlar öngörülen sürelerde tamamlanmalıdır.3. Bütçe disiplini mutlaka sağlanmalıdır. Bütçe harcamalarının finansmanında Merkez

Bankası ve kamu bankaları kaynakları kullanılmamalıdır.4. Merkez Bankası’nın temel görevi piyasalarda fiyat istikrarının sağlanması olmalıdır.5. Kayıtdışılığa neden olan düzenlemeler ve uygulamalar gözden geçirilmeli, işlemlerin

kayda alınması sağlanmalıdır.6. Vergi düzenlemeleri, basit, kolay anlaşılır ve uygulanabilir hale getirilmelidir. Düzenle-

meler uluslararası yatırımcıları özendirmeli, Türkiye’nin rekabet gücünün artmasını sağ-lamalıdır.

7. Kaynak kullanma ve kullandırma maliyetini olumsuz yönde etkileyen düzenlemeleryeniden gözden geçirilmelidir. Bu düzenlemelere kamuya gelir sağlanması açısındandeğil, piyasalarda aracılık maliyetinin düşürülmesi, likiditenin arttırılması ve derinliğinsağlanması açısından bakılmalıdır.

8. Mali sistemin büyümesi, güçlenmesi ve sağlıklı olarak işlemesini sağlayacak düzenleme-ler makul geçiş süreleri içinde yapılmalı ve etkinlikle uygulanmalıdır.

9. Mali piyasaların etkin olarak çalışması sağlanmalıdır.10. Haksız rekabete neden olan tüm düzenlemeler kaldırılmalıdır.11. Banka sistemi yanında ekonominin diğer tüm kurumları da reforma tabi olmalıdır.

Page 7: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

5

Türkiye Bankalar Birliği, istikrar içinde sürdürülebilir bir büyüme, düşük enflasyon veuluslararası alanda rekabet edilebilir bir ekonomik ortamın sağlanması ve ekonomik sorunla-rın aşılmasında tasarrufların büyütülmesinin ve ekonomik olarak kullanılmasının hayati birönem taşıdığı görüşündedir. Tasarrufların arttırılmasında, serbest piyasa kurallarına veuluslararası rekabete dayalı, makro dengeleri gözeten, özel girişimciliği, üretimi ve tasarrufuözendiren tutarlı, kararlı ve yenilikçi makro ekonomi politikaların uygulanması gerekmekte-dir. Tasarrufların ekonomik olarak kullanılmasında ise güven ve verimlilik ilkesine dayalıolarak, mali sektörün ve onun en önemli kurumlarından biri olan bankacılık sisteminin, etkinve sağlıklı bir biçimde çalışması büyük önem arz etmektedir.

II. Bankaların gözetim ve denetiminden sorumlu otorite olan Bankacılık Düzenlemeve Denetleme Kurumu, taşıdığı sorumlulukları yerine getirmek ve görevlerinietkin olarak sürdürebilmek için faaliyetlerinde bağımsız olmalı, gerekli yasalyetki ve araçlara sahip bulunmalıdır.

Mali kaynakların toplanması ve kullanıcılara aktarılması gibi çok önemli bir işleviüstlenmiş olan mali sektör, piyasa mekanizmasının beyni durumundadır. Güçlü bir ekonomi-nin varlığı büyüyen ve sağlıklı çalışan bir mali sektör ile mümkündür. Mali tasarruflarınekonomik açıdan en iyi biçimde kullanılmasında mali sektörün etkin ve sağlıklı olarakçalışması büyük önem arz etmektedir. Etkin, sağlıklı çalışan ve büyüyen bir mali sisteminoluşturulması, mali sisteme duyulan güvene ve politik istikrarın desteği ile sağlanmışmakroekonomik istikrara bağlıdır.

Sermaye piyasası henüz gelişme aşamasında olan ülkemizde, geleneksel olarak banka-cılık sistemi mali sektörün temelini oluşturmaktadır. Mali kaynakların çok büyük bir bölümübankalarımız tarafından toplanmakta ve kullandırılmaktadır. Yurtdışı kaynakların da önemlibir bölümü bankalarımız aracılığıyla sağlanmaktadır.

Bankaların etkin gözetimi ve denetimi bankacılık sisteminin de içinde yer aldığı güçlübir ekonomik yapının en önemli unsurlarından birisidir. Bankacılıkta gözetim ve denetimişlevinin temel amacı mali sistemde istikrarı ve güveni temin etmek ve böylece ödünç alan veödünç verenlerin maruz kalacakları riskleri mümkün olan en düşük düzeye indirmektir.Böylece otorite bir yandan sağlıklı bir ekonomik büyümenin en temel kaynağı olan malitasarrufların etkin olarak kullanılmasını bir yandan da bu kaynakların korunmasını sağlamayaçalışır.

Bankacılık sisteminde etkin bir denetimin sağlanamadığı ve kararların etkinlikle alı-namadığı durumlarda ekonomik maliyet çok yüksek olabilmektedir. Bunun temel nedeni malisektörde bir sorunun hızla sistemik bir sorun haline dönüşebilmesi, ekonomiyi durdurabilmesiekonomik olduğu kadar sosyal açıdan da ciddi zararlar verebilmesidir.

Bankacılık doğası gereği hesaplanabilir risk almayı gerektirmektedir. Gözetim ve de-netim otoriteleri bankaların faaliyetlerinden dolayı maruz kaldıkları riskleri izler, bankalarınbu riskler için yeterli risk ölçme, değerleme, yönetme tekniklerine sahip olmalarını ve yeterlisermaye bulundurmalarını ister.

Bankacılıkta etkin gözetim ve denetim, her ülkenin mali sistemindeki istikrarın sağ-lanmasında kritik rol oynayan ve serbest piyasa koşullarında ve/veya etkin makroekonomikpolitikaların uygulanmasıyla kendiliğinden temin edilemeyecek olan bir kamu hizmetidir. Sonderece karmaşık ve teknik konuları içeren bankacılık faaliyetinin düzenlenmesi, izlenmesi,

Page 8: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

TBB

6

denetimi ve denetim sonuçlarının karara bağlanması özel uzmanlık gerektirmektedir. Bunedenle düzenleme ve denetim bilgi birikimi ve tecrübesi olan konusunda uzman bir kuruluştarafından yapılmalıdır.

Denetim otoritesinin görevi herhangi bir kurumu da korumak veya diğerlerine zararvermesini engellemek değildir. Otorite bir bütün halinde mali sistemin sağlığı ve etkinliği vemevduat sahibinin haklarının korunması ile ilgilidir. Denetim kolay bir olay değildir çünkümutlak bir olay değildir. Öte yandan risk ve getiri arasında kaçınılmaz bir geçişkenlik vardır.Denetim otoritesinin görevi risk ve mali sistemin sağlamlığı arasındaki dengeyi bulmaktır.

Özellikle Asya ve Rusya krizlerinden sonra, gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerdebankacılık sisteminin zayıf olması hem o ülkenin mali sistemi için hem de uluslararası malipiyasaların istikrarına karşı önemli bir tehdit oluşturduğundan mali sistemlerin güçlendirilme-si konusundaki ihtiyaç bu alandaki uluslararası ilgiyi arttırmıştır.

Uluslararası işbirliğinde, bankacılık sektöründe gözetim, denetim ve risk taşıyan diğeralanlara ilişkin standartların belirlenmesi, bunların benimsenmesi ve uygulanması yönündekiçalışmalar sürdürülmektedir. Bu çalışmalarda ortaya çıkan önemli hususlar bankacılıkdüzenleme ve denetiminin iki konuya ağırlık vermesi yönündedir: bunlar risklerin iyiyönetilip yönetilmediğinin denetlenmesi ve denetimin etkin olmasıdır. Uluslararası malisistemde artan küreselleşme, ulusal denetim ve düzenlemenin niteliğini ve uluslararasıuyumunu da önemli hale getirmektedir. Bankaların düzenlenmesi ve denetiminden sorumluotoritelerin uluslararası anlamda bağımsız olmadığı durumlarda diğer ülkelerin ve uluslararasıyatırımcıların ülke ekonomisine banka sistemine bakışları ve davranışları olumsuz olmakta-dır.

Gözetim ve denetim otoritesi taşıdığı sorumlulukları yerine getirmek ve görevlerinietkin olarak sürdürebilmek için faaliyetlerinde bağımsız olmalı, bankalardan gerekli bilgilerintemin edilmesi ve aldığı kararların uygulanması konusunda gerekli yasal yetki ve araçlar iledonanmalıdır. Denetim otoritesinin bağımsızlığı ilgili tüm taraflara adil tutarlı, açık, şeffafolması, tarafların hak ve sorumluluklarının eksiksiz olarak karşılandığının izlenmesi, hemulusal hem de uluslararası boyutta yoğun bir rekabetin yaşandığı bankacılık sisteminde eşitrekabet şartlarının sağlanması açısından özel bir önem taşımaktadır. Otoritenin bağımsızlığı,aldığı kararların ve uygulamalarının ilgili tüm taraflar tarafından güven duyulmasını sağlaya-caktır. Bankaların düzenlenmesi ve denetiminden sorumlu bir otoriteye duyulan güven, bankasistemine, ekonomiye ve ulusal paraya olan güvenin artırılmasının temel koşullarından birtanesidir.

III. Mali sektörü ve bankacılık sistemini ilgilendiren konularda Türkiye BankalarBirliği’nin görüş, öneri ve değerlendirmeleri alınmalıdır.

IV. Türk bankacılık sistemi

Türkiye ekonomisinde uluslararası rekabete açık ve düzenlemeler itibariyle AvrupaBirliği’ne uyuma hazır sektörlerin başında bankacılık sistemi gelmektedir. Piyasa ekonomisi-ne geçilen 1980’li yıllarda uygulamaya konulan reform niteliğindeki yapısal değişikliklerbankacılık sektörünün ve mali sektörün gelişmesini ve büyümesini sağlamıştır. Ne var ki,1990’lı yıllardaki gelişmeler bankacılık sisteminin mali bünyesinin önemli ölçüde bozulması-na neden olmuştur; bankalar çok yüksek riskli bir ortamda çalışmışlardır.

Page 9: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

7

1994 yılında yaşanan ekonomik krizde hızla küçülen bankacılık sistemindeözkaynaklar erimiştir. Banka sistemine olan güven sarsılmıştır. Güvenin yeniden tesisedilmesi amacıyla bir çözüm olarak tasarruf mevduatına Devlet güvencesi getirilmiştir.Ancak, banka sisteminin denetiminde yaşanan zaafiyetler nedeniyle sağlıklı bir yapılanmagerçekleştirilememiş, tersine mali bünye sorunları daha da büyümüştür.

Hızla artan kamu kesimi borçlanma gereği ve bütçenin finansmanında kamu bankalarıkaynaklarının kullanılması bu süreci hızlandırmıştır. 2000’li yıllara gelindiğinde bankasistemi çok ciddi bir sistemik riske maruz kalmış, banka sisteminin yeniden yapılandırılması,bankaların mali bünye sorunlarının çözülmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu amaçla BankalarKanunu’nda radikal değişiklikler yapılmış, bankaların faaliyetlerinin düzenlenmesine vedenetimine yeni bir yaklaşım getirilmiştir. Düzenlemelerde ve denetim anlayışında uluslarara-sı kabul görmüş prensiplere önemli ölçüde yaklaşılmıştır.

Sermaye yeterliliğini karşılayamayan bankalar Fon’a alınmıştır. Fon’a alınan bankalarile kamu bankalarının görev zararlarını Hazine üstlenmiştir. Faaliyetini sürdüren bankalaryeni bir anlayışla denetime ve yeniden sermayelendirmeye tabi tutulmuştur. Krediler yenidensınıflandırılmış, sorunlu krediler tanınmış, karşılık yönetmeliğine göre gerekli karşılıklarayrılmıştır. Uzun yıllar yüksek enflasyon ortamında çalışan bankaların bilançoları, enflasyonagöre güncellenmiştir. Tüm bu uygulamalar bankaların mali yapılarının daha gerçekçi birgörünüm almasını sağlamıştır. Mali bünyenin güçlenmesi için zamana, çok hassas biruygulamaya ve yönetime gereksinim vardır.

V. Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ve bankacılık sistemine yansıması

1- Ekonomik faaliyet son derece istikrarsızdır.

2000 yılının son üç aylık döneminde yaşanan sıkıntılar, Kasım likidite ve Şubat dövizkrizine bağlı olarak ekonomik faaliyet 2001 yılında hızla daralmıştır. Gayrisafi milli hasıla TLbazında yüzde 9 oranında, dolar bazında ise yüzde 27 oranında küçülmüştür. Programınrevize edilmesinden sonra Uluslararası Para Fonu’ndan sağlanan ek desteğin etkisiyleküçülme durmuş, 2002 yılında reel bir büyüme sağlanmıştır. Yaşanan krizler ve istikrarsızbüyüme performansı ekonomik birimlerin bekleyişlerini, güvenini ve kararlarını olumsuzyönde etkilemiştir. Enflasyon 2000 yılı sonunda geriledikten sonra 2001 yılında yenidenhızlı bir tırmanış göstermiştir. İç talebin kontrolüne ağırlık veren politikalara bağlı olarakenflasyon 2002 yılında yeniden düşüş göstermiştir. Gelinen nokta enflasyonla mücadeleaçısından son derece önemlidir.

Tablo 1: Büyüme ve enflasyonAralık

1999Aralık

2000Aralık

2001Haziran

2002Aralık*

2002GSMH Büyüme (yıllık TL reel) -6 6 -9,4 -4,1 5,0 Büyüme (dolar) -8 9 -27,4 -4,1 21,7 Milyar dolar 187 201 147 159 179Enflasyon (12 aylık, %)TEFE 63 33 89 47 31TUFE 69 39 70 43 35* Tahmin

Page 10: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

TBB

8

2- Kamunun mevcut kaynaklar üzerindeki talebi önemli ölçüde artmıştır.

Kamu bankalarının mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılmaları vegörev zararlarının karşılanması amacıyla bu bankalara verilen kamu kağıtları yanında Fonbankalarına verilen kağıtlar nedeniyle kamu iç borç stoku önemli ölçüde büyümüştür. Kamuborç stokunun mali sisteme oranı kaynaklar üzerinde önemli bir baskı yaratmıştır. Diğertaraftan, özel sektörün kullandığı kredilerin mali sisteme oranı azalmaya devam etmiştir.

Tablo 2 : Kamunun mali sistemde yarattığı dışlama etkisi% Aralık

1999Aralık

2000Aralık

2001Haziran

2002Eylül2002

Kamu kağıtları/M2RF 79 93 239 215 222Kamu kağıtları/M2YRF 48 57 113 103 106Krediler+TGA/M2RF 69 80 76 69 61Krediler+TGA/M2RYF 42 49 38 34 32

3- Hazine borçlanmasında kur, faiz ve vade riski önemli ölçüde artmıştır.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve kamu bankalarına verilen kağıtlar, banka sistemi-nin yabancı para döviz pozisyonunun düşürülmesi için yapılan takas, bankaların kur riski vefaiz riskini düşürmek amacıyla döviz cinsinden veya dövize endeksli/değişken faizli kağıttalepleri, Uluslararası Para Fonu'ndan sağlanan borçlanmanın da etkisiyle Hazine'nin riskiönemli ölçüde artmıştır.

Tablo 3: Hazine'nin borç yapısı% Aralık

2000Aralık

2001Eylül2002

İç borç stoku (%) 100 100 100 Sabit faizli 56 15 24 Değişken faizli 36 50 44 Döviz/dövize endeksli 8 35 32İç borç stoku (milyar dolar) 54,2 84,3 85,0Dış borç stoku (milyar dolar) 48,8 46,3 54,5

4- TL finansal aktiflerden oluşan mali sistem hızla küçülmektedir; bu nedenle TLcinsinden kullandırılabilir kaynaklar azalmaktadır.

Tablo 4: Mali sistemdeki gelişmelerAralık

1999Aralık

2000Aralık

2001Eylül2002

GSMH'ye oranı (%) M2RF 35,9 31,3 28,4 26,4 M2YRF 58,3 50,7 59,9 55,4Trilyon TL M2RF 28.083 39.329 50.945 63.331 M2YRF 45.607 63.684 107.671 132.857Milyar dolar M2R 52,7 58,6 35,2 38,4 M2YRF 85,6 94,8 74,4 80,6Kaynak: TCMB, DİE

Page 11: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

9

Türk mali sistemi son yıllarda çok ciddi bir daralma göstermiştir. TL mevduat ve re-podan oluşan M2RF’nin GSMH’ye oranı dikkati çeken bir düşüş göstermiştir. Bunda, TL’yeduyulan güvenin azalması, vergi mevzuatındaki değişikliklerin yatırım araçlarının getirilerininhesaplanmasında yarattığı belirsizlikler, faiz oranı ve kurlardaki dalgalanmalar kaynaklarınbir bölümünün mali sistem dışına çıkması, para ikamesindeki artış, vergi avantajı nedeniylekamu kağıtlarının mevduata göre daha cazip hale gelmesi, yurtdışından kaynak girişinindurması önemli rol oynamıştır.

5- Para ikamesi hızlanmıştır.

Kur rejiminin değişmesinin ardından, TL'nin hızla değer yitirmesi nedeniyle TL talebiazalırken yabancı para talebinin artmasının da etkisiyle para ikamesi hızlanmıştır.

Tablo 5: Para ikamesi (yüzde)Aralık

1999Aralık

2000Aralık

2001Eylül2002

DTH (milyar dolar) 32,9 36,3 39,2 42,2DTH/M2RF 62,4 61,9 111,3 109,8DTH/M2YRF 38,4 38,2 52,7 52,3DTH/GSMH 22,4 19,4 31,6 28,9

*Tahmin Kaynak: TCMB, DİE

6- Mali piyasalardaki temel fiyatlar şiddetli dalgalanmalar göstermiştir.

Tablo 6: Faiz oranları ve kurlar (yüzde)Aralık

1999Aralık

2000Aralık

2001Haziran

2002Ekim2002

Faiz oranları* Kamu kağıtları 50 50 83 72 66 O/n 101 626 75 62 58Reel faiz oranı Kamu kağıtları** 50 13 -20 25 33Kurlar (12 aylık, %) TL/dolar 72 24 115 25 9

*Dönem sonu ay ortalaması, **Gerçekleşmiş, TEFE’ye göre Kaynak: TCMB, DİE

7- Toplam mevduat çok kısa vadelidir.

Toplam mevduatın vadesi (kırık vadeler tam sayılsa bile) 3 ayın altındadır. Vade TLmevduat için 2,5 ay yabancı para mevduat için ise 2,6 aydır. Repo da dahil edildiğinde,toplam mevduat ve repodan oluşan kaynaklar çok daha kısa vadelidir.

Tablo 7: Toplam mevduatın vade yapısıAy Aralık

1999Aralık

2000Aralık

2001Haziran

2002Eylül2002

Toplam mevduat 3,5 2,6 2,5 2,6 2,5 TL mevduat 3,6 2,2 2,4 2,5 2,4 YP mevduat 3,5 2,6 2,5 2,5 2,5

Kaynak: TCMB

Page 12: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

TBB

10

8- Bilanço çok kısa vadelidir.

Bankacılık sisteminde, toplam aktiflerin, kümülatif olarak, yüzde 40’ı 3 aydan, yüzde73’ü 1 yıldan daha kısa vadelidir. Toplam kaynakların ise yüzde 70’i 3 aydan, yüzde 80’i ise1 yıldan daha kısa vadelidir. Bu durum banka bilançolarının vade riskine ve fiyat hareketleri-ne son derece duyarlı olduğunu göstermektedir.

Tablo 8: Bilançonun vade yapısı (2001)Vadesiz 1 ay 1-3 ay 3ay-1yıl 1-5 yıl

Toplam aktifler 10 29 40 73 90Toplam pasifler 12 43 70 80 86

9- Son dönemde yurtdışından kaynak girişi durmuş, hatta tersine kaynak çıkışıyaşanmıştır.

Ekonomideki küçülmeye bağlı olarak cari işlemler dengesi son iki yıldır fazla ver-miştir. Geçmiş yıllardan farklı olarak son iki yılda yurtdışından borçlanma durmuş hattatersine sermaye çıkışı başlamıştır; sermaye hareketlerinde ciddi boyutta çıkış olmuştur.Sermaye hareketlerinin finansmanında Uluslararası Para Fonundan sağlanan kaynaklar önemlibir rol oynamıştır.

Tablo 9: Sermaye hareketleri (yıllık)Milyar dolar Aralık 2000 Aralık 2001 Ağustos 2002Cari denge -9,8 3,3 1,8Sermaye hareketleri 9,4 -13,9 -2,0 Kısa vadeli 4,0 -11,0 -3,4IMF kaynağı 3,4 10,2 8,3Rezerv artışı (azalışı) 0,4 -2,7 5,7

Kaynak: TCMB

10- Bankaların yurtdışından kaynak kullanımları sınırlanmıştır.

Tablo 10: Bankaların yurtdışından kullandıkları kredilerMilyar dolar Aralık 1999 Aralık 2000 Aralık 2001Sektör 12,1 16,3 8,4Özel sermayeli bankalar 7,7 10,4 6,3

11- Bankalar döviz pozisyonlarını küçültmüşlerdir.

TL'nin hızlı değer kaybı, net dış borç ödeme, döviz likiditesinin sınırlı hale gelmesi vemevzuatta yapılan değişiklikler nedeniyle bankaların döviz kaynakları üzerinden TL yarat-maları önemli ölçüde sınırlanmıştır. Bu da TL kaynak arzının daralmasına neden olmuştur.

Tablo 11: Bankaların döviz aktif ve pasifleriMilyon dolar Aralık 1999 Aralık 2000 Aralık 2001Toplam aktifler 133.533 154.947 115.020Döviz aktifleri* 50.842 54.669 59.653Döviz pasifleri* 64.060 72.027 66.182Bilanço döviz pozisyonu* -13.218 -17.358 -6.529MB döviz pozisyonu 5.722 3.130 -10.939

* Dövize endeksli kalemler dahil değildir. Kaynak: TBB

Page 13: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

11

12- Krizlerin de etkisiyle daha da büyüyen zarar banka sermayelerinin reel ola-rak erimesine neden olmuştur.

Türk bankacılık sisteminde, Aralık 2000’de 10,7 milyar dolar özkaynaklar 2001'de 8,3milyar dolara gerilemiştir. Özel sermayeli bankaların özkaynakları 10 milyar dolardan 3,6milyar dolara gerilemiştir. TL’nin değer kaybı yanında faiz riskinden oluşan zarar ve krediriski nedeniyle ayrılan karşılıklar bunda önemli rol oynamıştır.

Tablo 12: ÖzkaynaklarMilyon dolar Aralık 2000 Aralık 2001Sermaye 18.011 12.045-Zarar 10.497 7.476 +Kar 3.205 1.523Toplam özkaynaklar 10.719 8.250 Özel sermayeli bankalar 10.102 3.626Toplam aktifler 154.947 115.020T. özkaynaklar/t. aktifler (%) 6,9 7,2

Kaynak: TBB

13- Banka sisteminde serbest sermaye büyütülmelidir.

Bankaların üstlendikleri risklerin gerçekleşmesi durumunda mali bünyenin sağlığınınkorunmasında özkaynaklar çok önemli bir rol oynar; bankalara olan güveni korur. Türk bankasisteminde serbest sermaye sektör bazında negatiftir. Sorunlu krediler, banka-grup ilişkilerinedeniyle iştiraklere yapılan yatırımlar, enflasyondan korunma amacıyla satın alınan sabitkıymetler nedeniyle duran aktifler özkaynakları aşmıştır.

Tablo 13: ÖzkaynaklarMilyon dolar Aralık 2000 Aralık 2001Sektör Özkaynaklar 10.817 8.250 Duran aktifler* 13.288 9.130 Serbest sermaye -2.417 -880Özel sermayeli bankalar Özkaynaklar 10.102 3.626 Duran aktifler* 8.103 6.823 Serbest sermaye -1.999 -3.197* İştirakler+sabit kıymetler+tahsili gecikmiş alacaklarKaynak: TBB

14- Bankacılık sisteminde zaten çok düşük olan karlılık zarara dönüşmüştür.

Türkiye'de banka sistemi sanıldığının ve iddia edildiğinin aksine karlı değildir. Yakındönemde yaşanan gelişmeler bankaların çok riskli bir atmosferde çalıştıklarını ve risklerinönemli bir bölümünün de gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Diğer yandan, geçmiş yıllarda,özellikle kamu bankalarında görev zararları karşılığında Hazine'den olan alacaklar diğer gelirhesaplarında gösterilmiştir. Bankaların karlılıklarının artırılması ve bu yolla sermayeleriningüçlendirilmesi son derece hassas bir konudur.

Diğer gelirler arındırıldığında sektörün zararı çok yüksek düzeylere ulaşmaktadır. Üs-telik, enflasyon muhasebesi uygulanmadığından, uzunca süredir yüksek enflasyon ortamında

Page 14: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

TBB

12

çalışan bankaların karlılık performansının çok iyi olmadığı görülecektir. 2002 yılında özelbankalar için yapılan uygulama bu değerlendirmeyi açıklıkla ortaya koymuştur. Karlılığındüşük olması nedeniyle bankalar sorunlu kredileri için yeterli karşılık ayıramamakta vesermayelerini güçlendirememektedirler.

Tablo 14: Karlılık (yüzde)Aralık

1998Aralık

1999Aralık

2000Aralık

2001Ortalama aktif karlılığı 2,7 -0,6 -3,6 -3,8 Kamusal sermayeli bankalar 0,8 1,5 -0,6 0,0 Özel sermayeli bankalar 5,6 5,6 0,9 -4,7 Yabancı bankalar 7,1 8,2 0,7 7,8Ort. Özkaynak karlılığı 45 -15 -90 -70 Kamusal sermayeli bankalar 20,0 48,2 -21,5 -0,8 Özel sermayeli bankalar 70,8 65,2 9,6 -69,5 Yabancı bankalar 107 124 11 92

15- Tahsili gecikmiş alacaklar

Tahsili gecikmiş alacaklar, ekonomik aktivitenin daralması, yeniden yapılanmasürecine giren kamu bankalarının kredi arzını sınırlandırmaları ve Fon bankalarının aktifleri-nin daha şeffaf hale gelmesi ve kredi arzının yavaşlaması nedeniyle hızla büyümüştür. Fonbankalarının alacaklarının kamu alacağı sayılması ve tahsilatın hızlandırılması yönündekiyaklaşım bankaların kredi politikasını olumsuz etkilemiştir. 2002 yılında uygulanan yenidensermayelendirme yaklaşımı özel sermayeli bankaların sorunlu kredilerinin daha gerçekçitanınmasını sağlamıştır. Eylül 2002 itibariyle banka sisteminin sorunlu kredi oranı yüzde 25tir. Fon'a devredildikten sonra kapatılmasına karar verilen bankaların sorunlu kredileriverilere dahil edildiğinde bu oran çok daha yüksek bir düzeye ulaşmaktadır.

Tablo 15: Tahsili gecikmiş alacaklar (TGA)Aralık 2000 Aralık 2001 Haziran 2002 Eylül2002

TGA (Milyon dolar) 4.646 4.439 5.228 5.845 Kamu 1.464 2.505 2.523 2.862 Özel 0.853 1.050 2.194 2.304

TGA/Krediler (%) 10,5 16,9 21,8 25,5 Kamu 11,7 49,1 50,8 67,0 Özel 3,9 6,9 17,0 18,2

Kaynak: TCMB

16- Kaynaklar, vergi düzenlemeleri ve risk ağırlığı nedeniyle kamu kağıtlarınayönelmektedir.

Diğer yatırım araçları ile karşılaştırıldığında kamu kağıtları önemli vergi avantajlarısağlamaktadır. Bu nedenle bireysel yatırımcıların bu kağıtlara olan ilgisi artmaktadır. Diğeryandan, kredilere göre kamu kağıtları çok daha düşük bir risk ağırlığına sahiptir. Bu nedenlebankalar açısından cazip bir yatırım aracıdır, çünkü daha düşük bir sermaye gerektirmektedir.Bu durum krediler açısından ciddi bir haksız rekabete neden olmaktadır.

Page 15: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

13

Tablo 16: Kamu kağıdı, mevduat-repo-yatırım fonu+kredilerMilyon dolar Aralık 2000 Aralık 2001 Eylül 2002Kamu kağıdı stoku 54.186 84.334 83.154 MB'nda 2.232 22.592 17.779 Mev. bankalarında 23.089 40.636 46.690 Diğer 28.865 21.106 18.685Mev.+repo+yat. fonu 91.989 73.819 72.145Mev. b. kredileri+TGA 42.808 25.936 24.344

Mevduat bankalarındaki kağıtların toplamı iç borç stokunun yüzde 56'sını oluştur-maktadır. Eylül 2002 itibariyle, bankalardaki kağıtların mevduat+repo+yatırım fonlarına oranıyüzde 65'tir. Bu oran 2000 yılında yüzde 25, 2001 yılında ise yüzde 55 olmuştur. Bunakarşılık, kredi ve tahsili gecikmiş alacakların toplamının mevduat+repo+yatırım fonlarınaoranı 2000 yılında yüzde 46 iken Eylül 2002'de yüzde 33'e gerilemiştir.

17- Mevduatın banka grupları arasında dağılımı kredi arzını etkilemektedir.

Haziran 2001 itibariyle, toplam mevduatın yüzde 33’ünün kamu bankalarında, yüzde49’unun ise özel bankalarda olduğu tahmin edilmektedir. Fon bankalarının toplam mevduatiçindeki payı ise yaklaşık olarak yüzde 10’dur. Geleneksel olarak, kamu bankaları TL ağırlıklıbir yapıya sahip iken, özel bankalar yabancı para ağırlıklı bir yapıdadır.

Tablo 17: Mevduat banka gruplarına göre dağılımı% Aralık

2000Aralık

2001Eylül2002

Toplam mevduat 100 100 100Kamu 33 36 37Özel 66 62 61

TL mevduat 100 100 100Kamu 59 54 57Özel 40 45 49

Yabancı para mevduat 100 100 100Kamu 20 21 23Özel 79 78 74

* TahminKaynak: TCMB, TBB

Nitekim, kamu bankalarının TL mevduatının toplam TL mevduatı içindeki payı yakla-şık olarak yüzde 50’dir. Buna karşılık, bu bankaların yabancı para mevduatı içindeki payı isesadece yüzde 17’dir. Son ekonomik gelişmeler dikkate alındığında, özel bankaların bilançoyapısından kaynaklanan bu durum özel bankaların davranışlarını önemli ölçüde etkilemiştir.

18- Teminatların değeri azalmıştır.

Türkiye'de genel olarak kredilerin teminatı gayrimenkul ipoteğidir. Ekonomik faaliye-tin hızla daralması, reel faiz oranlarının yüksek düzeyde seyretmesi, sağlıklı bir gayrimenkulpiyasasının bulunmaması ve enflasyonla mücadelenin daha kararlı yapılmasıgayrimenkullerin piyasa değerinin düşmesine neden olmuştur.

Page 16: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

TBB

14

19- Fon'a alınan bankaların piyasadan çekilmesi, kamu bankalarının yeniden ya-pılandırma yaklaşımı ve risk yönetimi anlayışındaki değişiklikler kredi arzınıetkilemiştir.

Tablo 18: Kredi arzı% Aralık 2000 Aralık 2001 Aralık 2002Kredi stoku 100 100 100 TL 64 53 49 YP 36 47 51Kamu bankaları kredileri 33 24 23 TL 26 17 18 YP 6 6 5Özel banka kredileri 57 71 68 TL 34 36 30 YP 23 35 38Kredi stoku/GSMH (%) 23 21 17

Kaynak: TCMB, DİE

Tablo 18-1: Mevduat banka grupları itibariyle kamu kağıtları ve krediler% Aralık 2000 Aralık 2001 Aralık 2002Kamu kağıtları/T. mevduat 28 58 69 Kamu 14 124 83 Özel 15 35 52Kredi+TGA/T. mevduat 52 37 36 Kamu 52 30 26 Özel 42 37 39

Kaynak: TCMB, DİE

VI. Türk Bankacılık Sisteminin Gündemindeki Öncelikli Konular

A- Genel Olarak

1. Bankaların gözetim ve denetiminden sorumlu otorite olan Bankacılık Düzenleme veDenetleme Kurumu, taşıdığı sorumlulukları yerine getirmek ve görevlerini etkin olaraksürdürebilmek için faaliyetlerinde bağımsız olmalı, gerekli yasal yetki ve araçlara sahipbulunmalıdır.

2. Mali kaynakların toplanması ve kullanıcılara aktarılması gibi çok önemli bir işleviüstlenmiş olan mali sektör, piyasa mekanizmasının beyni durumundadır. Güçlü bir eko-nominin varlığı büyüyen ve sağlıklı çalışan bir mali sektör ile mümkündür. Mali tasarruf-ların ekonomik açıdan en iyi biçimde kullanılmasında mali sektörün etkin ve sağlıklıolarak çalışması büyük önem arz etmektedir. Etkin, sağlıklı çalışan ve büyüyen bir malisistemin oluşturulması, mali sisteme duyulan güvene ve politik istikrarın desteği ile sağ-lanmış makroekonomik istikrara bağlıdır.

3. Sermaye piyasası henüz gelişme aşamasında olan ülkemizde, geleneksel olarak bankacılıksistemi mali sektörün temelini oluşturmaktadır. Mali kaynakların çok büyük bir bölümübankalarımız tarafından toplanmakta ve kullandırılmaktadır. Yurtdışı kaynakların daönemli bir bölümü bankalarımız aracılığıyla sağlanmaktadır. Bu nedenlerle, bankalarımı-zın aracılık işlemlerini daha etkin ve verimli yapabilmelerini sağlayacak düzenlemeleringerçekleştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Her türlü düzenleme TL cinsinden mali

Page 17: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

15

sistemin büyümesini ve derinleşmesini sağlayacak ve özendirecek bir yapının oluşmasınayönelik olmalıdır.

4. Bankacılık sektörünü doğrudan ilgilendiren çok sayıda düzenleme çok kısa bir süredeyapılmıştır ve yapılmaktadır. Geçmişten gelen sorunlar nedeniyle, bu düzenlemelerinuygulanabilirliği ve gelecekte yaratacağı muhtemel sorunlar, uygulayıcıların görüşleri dedikkatle değerlendirilmelidir. Bu düzenlemeler için ara dönem hedefleri belirlenerekmakul bir geçiş süresinin sağlanmasının daha yararlı olacağı düşünülmektedir.

5. Uzun dönemde özkaynakları besleyen en temel kaynak olan karların oluşması vesürekliliği açısından bankacılık sisteminin kar edeceği sağlıklı bir ekonomik ortam yara-tılmalıdır. Ekonomide risklerin arttığı bir ortamda bankalardan sermaye artırmalarınıbeklemek gerçekçi değildir, bankalar risklerini sınırlandırmayı tercih edebilirler. Bankala-rın karlılık performansını olumsuz etkileyen faktörler kamusal yükler, bilançonun çok kısavadeli olması, ekonomideki belirsizliklerden kaynaklanan yüksek risklerdir.

6. Türkiye ekonomisinde yapılmakta olan reformların, kamu-özel, mali sektör-reel sektör,tüm kesimleri eş anlı olarak kapsayacak biçimde ve senkronize olarak yapılması önemli-dir. Kredi kullanan kuruluşların raporlama sistemi ve muhasebe standartlarının iyileştiril-mesine ve bankacılık sistemi standartlarına getirilmesine yönelik çalışmaların tamamlan-ması talep edilmektedir.

7. Mali sistemde yer alan banka dışı kurumların rekabet içinde, benzer düzenleme vedenetime tabi olmaları sağlanmalıdır.

8. Bankacılık sistemini ilgilendiren konularda Türkiye Bankalar Birliği’nin görüş, öneri vedeğerlendirmelerinin alınması talep edilmektedir.

B- Düzenlemelere İlişkin Olarak

1- Banka risklerinin azaltılması ve aktif kalitesinin iyileştirilmesine yönelik öneriler

1.1. Alacakların takibi ile ilgili mevzuatta (takip hukuku) gerekli değişiklikler yapılmalıdır.

Bankalar sorunlu alacaklarının tümü için 1 yıl içinde karşılık ayırmak durumunday-ken, alacaklarının tahsili için yıllarca beklemek zorundadırlar. Bu nedenle takip ve sonuçlan-dırma ile ilgili yasal sürecin iyileştirilmesi beklenmektedir. Etkin çalışan bir alacak takiphukuku piyasa ekonomisinin temel koşulu olan piyasaya girişin ve çıkışın da düzgünişlemesinin teminatıdır. Bu alanda yapılacak düzenlemeler sadece bankalar açısından değil,ekonomideki tüm alacaklılar açısından önemlidir.

1.2. Gümrüklere hitaben ve devlet ihalelerine verilen teminat mektuplarına vade ve zamansınırı getirilmelidir.

1.3. Genel kredi karşılıklarının “Kurumlar vergisi matrahı”nda dikkate alınması sağlanma-lıdır.

1.4. Aktif kalitesinin iyileştirilmesi, sermayenin korunması ve güçlendirilmesi, mali sistem-den toplanan kaynakların verimli ve karlı olarak kullanılması temel prensiplerinden ha-reketle, mevduat kabul etmeyen bankaların da “Karşılık Yönetmeliğine” göre ayırdık-ları özel karşılıkların kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınmasınıteminen, Bankalar Kanunu’nun 20’nci maddesinin 2’nci fıkrasında, Türkiye İhracatKredi Bankası dışındaki mevduat kabul etmeyen bankaların tabi olmayacağı maddelerarasından 11’inci maddenin 12 numaralı fıkrası çıkarılmalıdır.

Page 18: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

TBB

16

2- Aracılık maliyetinin düşürülmesine yönelik öneriler

2.1. Banka sisteminin aracılık faaliyetini pahalı hale getiren, sistemin rekabet gücünüolumsuz etkileyen ve sistemin büyümesini, derinleşmesini sınırlayan yükler hafifle-tilmeli, bazıları da kaldırılmalıdır.

Bu çerçevede, zorunlu karşılıklar düşürülmeli veya zorunlu karşılıklara bankalararasıpiyasada oluşan düzeyde faiz ödenmelidir. Kambiyo Gider Vergisi, Banka ve SigortaMuamele Vergisi, Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu kaldırılmalıdır.

2.2. Tasarruf mevduatı sigorta primi oranları düşürülmeli, mevduat sigorta primi tümtasarruf mevduatları üzerinden değil, sadece sigortaya tabi tasarruf mevduatı miktarıolan 50 milyar TL üzerinden yapılmalıdır.

Bankacılık sektöründeki son gelişmeler ve özellikle sorunlu bankaların Fon’a devre-dilmeleri sonucunda tasarruf sahiplerinin karşı karşıya bulundukları riskler de önemli ölçüdeazalmıştır; ancak prim oranlarında bir düşüş gerçekleşmemiştir. Mevcut uygulamada primoranı hem TL mevduat hem de yabancı para mevduat üzerinden yıllık yüzde 1’dir. TL veyabancı para mevduatlara uygulanan faiz oranlarındaki farklılıklar dikkate alındığında sözkonusu primin mevduat maliyetlerine oransal etkisi her iki grup mevduat için farklı olmakta-dır. Örneğin yıllık yüzde 50 dolayında faizin uygulandığı TL mevduatın maliyeti yüzde 2oranında bir artışla yüzde 51’e yükselirken, yıllık yüzde 3 dolayında faizin uygulandığıyabancı para mevduatın maliyeti yüzde 33 oranında bir artışla yüzde 4’e yükselmektedir. Budurumda yabancı para mevduatın maliyetine önemli bir yük gelmektedir. Bu nedenle, ilgilimevzuatta gerek prim oranlarının düşürülmesi ve gerekse sadece sigorta kapsamındakimevduatlar üzerinden hesaplanması yönünde değişiklikler yapılmalıdır. Uygulama 2002yılının başından itibaren geçerli olmalıdır.

2.3. TL tasarruflar üzerindeki vergi yükü hafifletilmelidir.

Halen TL mevduat üzerinden alınan stopaj kesintileri oranı çok yüksektir. Söz konusukesintilerin nominal (enflasyona göre düzeltilmemiş) karlar üzerinden hesaplanması müşteri-ler üzerindeki yükü daha da artırmaktadır. Yatırım araçlarının vergilendirilmesi nötr halegetirilmeli, vergileme enflasyondan arındırılmış gelir üzerinden yapılmalıdır.

2.4. Borsada işlem ve tescil ücretleri çok yüksek olup, düşürülmelidir.

2.5. Bankalar tarafından Katma Değer Vergisi ödemeleri kaldırılmalıdır.

Bankaların bir kısım mal ve hizmet alımları için ödedikleri Katma Değer Vergileribunların herhangi bir vergi ile mahsup edilmelerinin mümkün olmaması nedeniyle kaynakmaliyetlerini yükseltmektedir. Bu nedenle bankalar tarafından katma değer vergisi ödemeleri-nin kaldırılması yönünde değişiklik yapılmalıdır.

2.6. Hazine bonoları ve devlet tahvilleri üzerindeki “Piyasa Değeri artış/azalışları”nın vergimatrahına dahil edilmemesi yönünde bir değişiklik yapılmalıdır.

Yürürlükteki vergi mevzuatı uyarınca hazine bonoları ve devlet tahvillerinin piyasadeğerlerinde ortaya çıkan artış ve azalışlar “Kurumlar vergisi matrahı”na dahil edilmektedir.Bu uygulama sonucunda söz konusu karlarla ilgili vergi ödemeleri bunların gerçekte tahsil

Page 19: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

17

edilmelerinden çok daha önce gerçekleşmektedir. Böyle bir uygulama adil değildir; dolayı-sıyla birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi yürürlükteki mevzuatta hazine bonoları ve devlettahvilleri üzerindeki “Piyasa değeri artışları”nın “Kurumlar vergisi matrahı”na dahil edilme-mesi yönünde değişiklik yapılmalıdır.

3- Haksız rekabete ve uygulamaya neden olan düzenlemelere ilişin öneriler

3.1. Bilançolarını enflasyon muhasebesine göre hazırlamak zorunda olan bankaların ver-gilendirilmesi de enflasyon muhasebesi üzerinden yapılmalıdır. Uygulama 2001 yılın-dan itibaren başlatılmalıdır.

Yeni vergi reformu paketinin önerilen metnine göre 1 Ocak 2003 tarihinden itibarenşirketlerin beyan edecekleri kurumlar vergisi enflasyona göre düzeltilmiş karlar esas alınarakhesaplanacaktır. Son derece önemli olan bu düzenleme yapılırken, bankaların 2001 ve 2002yıllarına ve; 2002 yılı ara dönemlerine ilişkin mali tablolarını Bankacılık Düzenleme veDenetleme Kurumu’nun (BDDK) belirlediği esaslar uyarınca enflasyonun etkilerini deyansıtacak şekilde düzenlendikleri hususu da dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla, yukarıdabelirtilen düzenlemeye ek bir “Geçici madde”nin konularak bankalar için enflasyona göredüzeltilmiş karların kurumlar vergisi matrahının hesaplanması açısından geriye yönelik olarak2001 ve 2002 yılları için de dikkate alınması sağlanmalıdır. Bu şekilde değişik iki kamuorganı olan BDDK ve Maliye Bakanlığı’nın koydukları esaslar arasında bir çelişki yaşanma-yacaktır. Diğer taraftan mevcut uygulamanın yarattığı haksız ve adil olmayan sonuçlar daortadan kaldırılacaktır.

3.2. Yurtdışından kullandırılan krediler ile yurtiçinden kullandırılan krediler arasındadamga vergisi uygulamasının neden olduğu haksız rekabet giderilmelidir.

Bu amaçla, kredi sözleşmelerinin damga vergisine tabi tutulmamaları yönünde bir dü-zenleme yapılmalıdır.

3.3. Genel bütçeden kaynak aktarılan kuruluşların dışındaki kamu kuruluşlarının paraları-nın sadece kamu bankalarına yatırılması zorunluluğu bankalar arasında haksız reka-bete neden olmaktadır.

Kamu kuruluşlarının paralarının kamu bankaları dışındaki bankalara da yatırılabilme-sine imkan veren bir düzenleme yapılmalıdır.

3.4. Vakıf mevduatlarının tüm bankalara yatırılmasına imkan verilmelidir.

4- Banka sistemini doğrudan veya dolaylı ilgilendiren diğer düzenlemelere ilişkin öneriler

4.1. Tüketici yasasında bankalara getirilen yükümlülükler sınırlandırılmalıdır.4.2. Çek yasasında vadeli çek uygulaması yeniden düzenlenmeli, bankaların yükümlülük-

leri sınırlandırılmalıdır.4.3. Banka sisteminde işini kaybeden çok sayıda iyi yetişmiş insanlar dikkate alınarak eski

hükümlü çalıştırılması yükümlülüğünde bankalar için istisna getirilmelidir.4.4. Banka şubelerinde güvenlik personeli çalıştırılması sınırlandırılmalıdır.4.5. Banka sisteminde birleşmeler yanında ayrışmaları da teşvik edecek düzenlemeler

yapılmalıdır.4.6. İş Kanunu tasarısı yasalaşmalıdır.

Page 20: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi, Sayı 43, 2002

18

Entelektüel SermayeninTemel Finansal Tablolar Aracılığıyla Sunulması

Prof. Dr. Mustafa ÇIKRIKCI*

Arş. Grv. Abdulkerim DAŞTAN

Giriş

Bilişim çağı, işletmeleri fiziksel varlıklardan ziyade bilgi ürünü maddi olmayan var-lıklara sahip olmaya yöneltmektedir. Bu yönelim, müşteri hizmet talebinin toplam talep içeri-sindeki ağırlığının artması ve üretim faktörleri içerisinde bilginin önemli hale gelmesi gibihususların yaşanması neticesinde ortaya çıkmıştır. Global dünyanın ortaya koyduğu hızlı de-ğişim, kaçınılmaz olarak geleceğe yönelik stratejiler geliştiren işletme yönetimine, yaşanandeğişimi takip ederek gerekli kararları yerinde ve zamanında alma zorunluluğu getirmektedir.Yönetimin, kararlarında ihtiyaç duyduğu bilgilerin muhasebe tarafından üretilmesi, muhasebesistem ve bilgilerinin de bu gelişime paralel şekilde kendisini yenilemesi gereğini doğurmak-tadır.

İşletme hakkında gerekli stratejileri geliştirecek yönetimin bilgi gereksiniminin, tarihimaliyet esasına dayalı ve daha çok maddi varlıklara ağırlık veren bir muhasebe sistem ve busistemce hazırlanan finansal tablolarla karşılanması mümkün değildir. Çünkü mevcut muha-sebenin tarihi maliyet temeline dayalı sunduğu bilgilerle ortaya konulan işletme değeri ilepiyasanın işletmeye biçtiği değer arasında büyük farklar oluşabilmektedir. İşletme değerinidoğru bir biçimde ortaya koyamayan bilgilerle geleceğe yönelik alınacak kararların sorunlaryaratma olasılığı yüksek olacaktır1. Dahası sözkonusu bilgiler, sadece yöneticilerin geleceğeyönelik kararlarıyla sınırlı kalmayıp, yatırımcılar, kredi kuruluşları, ortaklar gibi bütün çıkargruplarının kararlarını da yakından ilgilendirmekte ve etkilemektedir. İşletme ilgili karar alı-cıların doğru hareket etmeleri açısından, işletmelerin kendi bünyelerinde zamanla üretip sahipoldukları, temelini bilgi, enformasyon ve deneyimin oluşturduğu, know-how, patent, telifhakkı, örgüt kültürü ve marka gibi entelektüel değerlerin finansal tablolarda gösterilmesi ge-rekir.

Bu bağlamda ele alınan bu çalışmanın amacı, bilişim çağını yaşayan işletmelerin sahipoldukları entelektüel değerlerin; ne anlama geldikleri, hangi unsurlardan oluştukları, nasılölçülebildikleri ve sözkonusu değerlerin finansal tablolara nasıl aktarılabileceği konusunuincelemektir. Bunun için çalışmada ilk önce entelektüel sermaye kavramı üzerinde durulmuş,daha sonra entelektüel sermaye unsurları belirtilerek işletmelerde entelektüel değerlerin buunsurlar bazında ölçülmesi konusuna değinilmiştir. Çalışmanın sonunda ise özellikle Türki-ye’de Tek Düzen Muhasebe Sistemi ile uyumlu bir şekilde, varolan entelektüel değerlerintemel finansal tablolara nasıl aktarılabileceği konusu değerlendirilmiştir.

* Karadeniz Teknik Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü.

Page 21: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

19

1. Entelektüel Sermaye Kavramının Tanımı ve Açıklaması

Entelektüel sermaye kavramını tanımlamadan önce “entelektüel” ve “sermaye” kav-ramlarının tanımlarını ayrı ayrı ortaya koymak konunun incelenmesi açısından yararlı olacak-tır. Entelektüel kelimesi, kaynağı batı dillerine dayanan ve bilim, sanat ve kültür alanlarındayüksek derecede eğitim görmüş kimse, ya da aydın kesimini ifade etmede kullanılan bir kav-ramdır (Seyidoğlu, 1992, s.230).

Sermaye kelimesi ise, bakış açısına göre farklılık arzetmektedir. Örneğin muhasebe a-çısından “işletmenin sahip olduğu her türlü iktisadi kıymetlerin kaynağı”(Sürmen, 2000,s.24), iktisat bilimi açısından, “mal ya da hizmet üretiminde kullanılan üretilmiş üretim araç-ları”(Yazıcı, M., 1990, s.18), işletme bilimi açısından, “işletmenin amaçlarına ve üretim ça-balarına uygun olarak sahip olduğu tüm maddi ve maddi olmayan varlıkların toplamı”(Yazıcı,K., 2001, s.176) gündelik yaşamda ise, “geçmiş tasarrufların sonucu biriken para stoku” nuifade etmede kullanılmaktadır.

Hızlı bir şekilde değişime ve gelişime tanıklık eden 20. yüzyılın işletmeciliği kaçınıl-maz olarak bu iki kavramı bir araya getirmiştir. Bu değişim toplumsal yapı ve aynı zamandaekonomik yapı ile paralel seyir izlemiştir. Sanayi toplumunun ve ekonomisinin genel özelliğiolan somut -maddi- varlıklara –bina, makine, teçhizat, vb.- yönelik verilen önem, bilgi toplu-muna ve bu bağlamda bilgi ekonomisine geçişle yerini ağırlıklı olarak bilgi, beceri ve iletişimgibi soyut varlıklara bırakmıştır.

Geçmişin entelektüel birikimi olan bilginin çağın işletmecilik anlayışında sahip olunansermayenin önemli bir unsuru haline gelmesi, işletmelerde entelektüel olarak ifade edilenmaddi olmayan varlıklara sahip olma, onları kullanma ve yönetme gibi hususları gündemegetirmiştir. İşletmelerin, gerek yerel gerekse global piyasalarda ayakta kalma, mevcut vemuhtemel rakiplerle rekabet etme gibi hususları doğrudan etkileyen unsurlar olmaları müna-sebetiyle, gerçekleşen bu değişim ve gelişmelere duyarsız kalmaları mümkün değildir.

Entelektüel sermaye konusunun kavram olarak ortaya çıkışı 1960’lı yıllara kadar git-mekle birlikte uygulama alanında ilk örneklerin ortaya çıkışı 1990’lı yılların ikinci yarısınarastlamaktadır. Sözkonusu gecikmenin, zamanın iş ortamının çalışan-işyeri-müşteri ilişkileri-nin bugüne oranla daha katı kurallara bağlanmış olması ve bu katılığın yeni fikir ve buluşlaradayalı yeni iş alanlarının gelişmesini sınırlamasından kaynaklandığı ifade edilmektedir(Tekin,1999, www.strata.com.tr.19.04.2002).

Entelektüel sermaye kavramına ilişkin konuyla ilgilenenler tarafından farklı bakış a-çılarının doğal sonucu olarak çeşitli tanımlar yapılmıştır. Sözkonusu tanımların bazılarınaaşağıda değinilmiştir.

En basit şekliyle entelektüel sermaye, “bir organizasyonun bilgi değeri” (Akpınar,2000, s.52), veya duyumsanmayan ve görünmeyen varlıklar olarak bir işletmenin sahip oldu-ğu kayıtlı bilgiler ve işletmedeki çalışanların bilgi, beceri ve deneyimleri” (Büyüközkan,2002, s.35) şeklinde tanımlanmaktadır.

Konuyla yakından ilgilenen Thomas A. Stewart kaleme aldığı “Entelektüel Sermaye-Örgütlerin Yeni Zenginliği” adlı kitabında entelektüel sermayeyi “zenginlik yaratmak üzerekullanıma sokulabilen entelektüel malzemedir, yani bilgi, enformasyon, entelektüel mülkiyetve deneyim” (Stewart, 1997, s.XII, Çev : N. Elhüseyni) şeklinde tanımlamaktadır.

Page 22: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Mustafa Çıkrıkcı - Addülkerim Daştan

20

Hugh McDonald entelektüel sermayeyi “bir kuruluşun içinde bulunulan ve ilave a-vantaj yaratmada kullanılabilen bilgi, bir başka deyişle bir şirket içindeki insanlar tarafındanbilinen ve şirkete bir rekabet üstünlüğü kazandıran şeylerin toplamı” (Stewart, 1997, s.72)şeklinde tanımlarken, Klein ve Prusak ise, “daha yüksek değerli bir varlık üretmek üzereformalleştirilmiş, elde edilmiş ve harekete geçirilmiş entelektüel malzeme” (Büyüközkan,2002, s.36) olarak değerlendirmişlerdir.

Konuyu işletme değeri veya muhasebe açısından inceleyenler ise entelektüel sermaye-yi, “bir işletmenin defter değeri ile, bu değere ödenilmeye hazır olunan değer arasındaki fark”(Brooking, 1997, s.364) şeklinde tanımlamaktadırlar. Bu tanım daha çok geleneksel muhase-bede yer alan ve yabancı literatürde “good will” olarak ifade edilen şerefiye tanımını yansıt-maktadır. Entelektüel sermayenin, oluşum, yönetimi ile işletme başarısındaki önemi ve bile-şenleri açısından değerlendirilmesi durumunda geleneksel şerefiye tanımından daha genişyapıya sahip olduğu görülmektedir.

Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alınarak entelektüel sermaye; mayasını bilgi, be-ceri, deneyim ve enformasyonun oluşturduğu, işletmenin mevcut ve gelecekteki başarısınıdoğrudan etkileyen ve rakip firmalarla kıyaslamada konumunu ortaya koyan sahip olduğubilgi, bilgi sistemleri, patent, telif hakları ve lisans anlaşmaları gibi maddi olmayan –soyut-varlıkların bütünü şeklinde tanımlanabilir.

Bu noktada, literatürde sıkça kullanılan beşeri sermaye kavramıyla entelektüel serma-ye kavramı arasındaki ilişkiye değinmekte yarar vardır. Beşeri sermaye; “insanlara bilgi, be-ceri ve hüner kazandırmak için yapılan eğitim harcamaları” şeklinde tanımlanmaktadır(Seyidoğlu, 1992, s.77). Tanımdan da anlaşılacağı üzere beşeri sermaye kavramı ile kastedi-len, üretim sürecinde yer alan insanların bilgi ve deneyimlerinin geliştirilmesine yönelik ya-pılan yatırımları ifade etmektedir. Bu ise, entelektüel sermaye unsurlarından insan sermayesi-nin bir bileşenini oluşturmaktadır. Entelektüel sermaye unsurlarının açıklandığı kısımda dagörüleceği üzere entelektüel sermaye, insan sermayesinin yanı sıra, yönetim felsefesi ve örgütkültürü gibi yapısal sermaye ile müşteri sadakati ve dağıtım kanalları gibi müşteri sermayesigibi unsurlardan meydana gelmektedir. Bu yönüyle entelektüel sermaye kavramı, beşeri ser-mayeyi de içine alacak şekilde fakat ondan daha geniş bir kavram olarak ele alınmaktadır.

Bilişim çağında üretimin belirleyicisi toprak ve sermayeye nazaran bilgidir. Bilgi, üre-tilen, satılan ve satın alınan bütün mal ve hizmetlerin asıl bileşeni halini almıştır. Bu nedenlebilgiyi bulup geliştirmek, saklamak, yönetmek bireylerin, işletmelerin ve ulusların en önemliekonomik görevi haline gelmiştir (Yurtseven, 2000, s.413). Bu ise entelektüel sermayeninönemini ortaya koymaktadır. İşletmelerin yatırımlarını artan bir biçimde makine, bina, eğitil-memiş insan gücü ve benzerlerinden ziyade, akılsal ürünlere (eğitim, patent, telif hakkı,know-how, ticari sır, bilgi, bilgi işleme vb) ve yaratıcılığa yönelik yapmaları bu hususu des-tekler niteliktedir.

2. Entelektüel Sermayenin Unsurları

İşletmelerde entelektüel sermayeyi oluşturan unsurlara, konuyla ilgilenenler tarafındantemelde aynı temayı işlemekle birlikte değişik adlar kullanılmakta ve bu unsurlar entelektüelsermaye modelleri veya bileşenleri olarak da ifade edilmektedir.

Dünyada ilk kez entelektüel sermaye raporu yayımlayan İsviçre şirketi Skandia’ya gö-re entelektüel sermayenin “insan” ve “yapısal” olmak üzere iki bileşenden meydana geldiğibelirtilmektedir (Edvinsson, 1997, s.366). Rapora göre, yapısal sermaye müşteri ve

Page 23: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

21

organizasyonel sermaye olmak üzere iki alt bölüme ayrılırken, organizasyonel sermaye dekendi altında yenilik ve süreç sermayelerine ayrılmaktadır (Büyükozkan, 2002, s.37).

Bir başka görüşe göre ise, entelektüel sermaye unsurlarının insan sermayesi, yapısalsermaye ile müşteri ve ilişkisel sermayenin karşılıklı etkileşiminden meydana geldiği belirtil-mektedir (Roos –Roos, 1997, s.416).

Diğer bir yaklaşım ise Sveiby tarafından yapılmış olup, entelektüel sermaye unsurları-nın; içsel yapı -organizasyon seviyesindeki duyumsanmayan varlıklar olup şirket kültürü, bil-gi sistemleri ve çalışma şekli-, dışsal yapı -çevreyle ilişki sonucu oluşan sermaye- ve çalışan-ların yeteneklerinden oluştuğu şeklindedir (Bukh ve diğ., 2001, s.91).

Dzinkovski (2000) tarafında yapılan yaklaşımda ise, entelektüel sermaye unsurları ça-lışanlar, işletme ve müşteriler olarak sınıflandırılmaktadır (Guthrie, 2001, s.30).

Yukarıda belirtilen unsurlara yenileme ve gelişme sermayesi gibi unsurlar ekleyenlerde bulunmaktadır. Aşağıda entelektüel sermaye unsurları, genel kabul gördüğü üzere, insansermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi olarak üç başlık halinde incelenecektir.

2.1. İnsan Sermayesi

İnsan sermayesi, işletme bünyesinde bulunan insanların bilgi, beceri, yetenek, tecrübe,sezgi ve tutumları gibi beşeri unsurların toplamını ifade eder.

Stewart, insan sermayesini, bütün merdivenlerin başladığı yer, buluşçuluğun kaynağıve kavrayışın pınarı olarak kabul etmekte, Edvinson ise, entelektüel sermayeyi bir ağaca ben-zeterek insanları bunun yetişmesini sağlayan bitki özleri olarak betimlemektedir (Stewart,1997, s.94).

İşletmelerin amacı, karlı kullanabilecekleri ölçüde insan sermayesine sahip olmaktır.İnsan sermayesinin özünü buluşçuluk oluşturmaktadır. Bu nedenle bir işletmede çalışan in-sanlar zamanlarını ve yeteneklerini büyük ölçüde yenilik getirici faaliyetlere yönelttiğinde,insan sermayesi yaratılmış ve kullanılmış olur (Stewart, 1997, s.95). Bu sermayeyi geliştir-mek, çalışanların fikirlerine önem vermeye ve iş geliştirmeye yönelik önerilerini dinlemeyebağlıdır.

İçinde bulunduğumuz bilgi çağında işletmelerin temel hedefi insan sermayesini ve-rimli bir şekilde kullanmaktır. İşletmelerin içinde bulunduğu kızgın rekabet ortamı onlarınsahip oldukları insan sermayesini verimsiz kullanma lüksünü ortadan kaldırmaktadır. Bu ne-denle işletmeler, bünyelerinde bulunan insanların tümünü işin içine katmakta ve onların sahipoldukları fikirlerden maksimum düzeyde yararlanma yoluna gitmektedirler. Bünyesinde bulu-nan insanların sahip oldukları bilgilerden en iyi biçimde yararlanmada işletmenin kollektifyeteneği olarak da belirtilen insan sermayesinin bileşenlerini aşağıdaki gibi sıralamak müm-kündür (Guthrie, 2001, s.35);

- Teknik bilgi (know –how),- Eğitim,- Mesleki yeterlilik,- Bilgi üretimine yönelik çalışmalar,- Yetenek/beceri oluşturmaya yönelik çalışmalar,- Girişimcilik coşkusu, mucitlik, kabullenici ve reddedici yetenekler, değişimcilik.

Page 24: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Mustafa Çıkrıkcı - Addülkerim Daştan

22

2.2. Yapısal SermayeYapısal sermaye, bir örgüt olarak işletmenin sahip olduğu yöntem ve politikalar biçi-

minde kurumsallaştırılmış bilgi teknolojilerden - veritabanları, kayıtlar ve çeşitli biçimlerdekibelgelemeye, yönetim felsefesinden - örgüt kültürüne, finansal ilişkilerden - patentlere kadarbütün unsurların karışımını ifade eder.

Buluşçuluğun temeli bilgiye dayanır. Bilginin ise örgüt içerisindeki insanlar tarafındanüretildiği ve insan sermayenin bir bileşeni olduğu daha önce ifade edilmişti. İşletmelerde in-san sermayesini oluşturan bilginin önemi küçümsenemez. Fakat insan sermayesini işletmebaşarısı için performansa dönüştürecek kurum ise işletme yönetimidir. İşletme yönetimi isediğer bileşenleri ile birlikte yapısal sermayeyi meydana getirmektedir. Bu nedenle yapısalsermaye insan sermayesinden daha önemli olmaktadır.

İşletmeden işletmeye farklılık arz etmekle birlikte örgüt içerisinde yapısal sermayeyioluşturan unsurları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür (Önce, 1999, s.29);

Entelektüel Mülkiyete İlişkin; Altyapı Varlıkları;- Patentler, - Yönetim felsefesi,

- Telif hakları, - Örgüt kültürü,

- Dizayn hakları, - Yönetim süreçleri,

- Ticari sırlar, - Bilgi sistemleri,

- Ticari amblemler, - Ağ sistemleri,

- Hizmetle ilgili amblemler. - Finansal ilişkiler.

2.3. Müşteri SermayesiMüşteri sermayesi, organizasyonun müşteri, tedarikçi ve toplumun geri kalan kesi-

miyle ilişkisinin değerini ortaya koyar (Chwalowski, 1997, s.89) ve sözkonusu kişilerin orga-nizasyona bağımlılıklarını ifade eder (Aşıkoğlu – Aşıkoğlu, 1998, s.587).

Konuyla ile ilgili olarak Stewart şu ifadelere yer vermektedir. “müşterileri olan herşirketin müşteri sermayesi vardır. Hubert Saint-Onge bu sermayeyi şirketin unvan değeri, sa-tış yaptığı kişi ve kuruluşlarla süregiden ilişkileri olarak tanımlıyor. Entelektüel varlıkların üçgenel kategorisi – insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi -içinde değeri enbelirgin olan müşterilerdir. Faturaları ödeyen onlardır. Bu nedenle finansal raporlarda bırak-tıkları ayak izleri, çalışanların, sistemlerin ya da kapasitelerin vurduğu damgalara oranla dahakolay gözlenebilir. ... müşteri sermayesini yansıtan piyasa payı, müşteri tutma ve kaçırmaoranları, müşteri başına karlılık gibi göstergeleri takip etmek görece kolaydır.” (Stewart,1997, s. 158- 159).

Günümüzde işletmelerin temel amacı olan kârı elde edebilmelerinin gerekli araçların-dan birisi müşteri memnuniyetini sağlamaktır. Tarihi süreç içerisinde bir zamanların üretici-nin egemenliğine dayanan geleneksel pazarlama anlayışında “ne üretirsem alılar!” felsefesiyerini müşteri memnuniyeti ve toplumun uzun vadeli çıkarlarını gözetmeye dayalı “neyi, nasılüretir ve ne şekilde sunarsam alırlar?” anlayışına bırakmıştır. Doğal olarak bu anlayış, anidenoluşmayıp toplumsal ve ekonomik gelişmeyle paralel bir seyir izlemiştir.

Page 25: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

23

Kültürümüzde yer alan “müşteri velinimetimizdir” özdeyişi, müşteri sermayesinin eskiversiyonu olarak bugünkü manada değerini ortaya koyuyor olmalı. İnsanların müşterilere kar-şı doğal ve samimi davranıştan uzak müşteri memnuniyetine yönelik rol yapıyor olmaları iş-letmelerin sahip oldukları müşteri sermayesinden yeterince istifade edememelerinin bir nede-ni olarak görülebilir. Geçmişin “müşteri velinimetimizdir” felsefesi ile günümüzün müşterimemnuniyetine dayalı modern pazarlama anlayışı arasındaki farklılık da burada doğuyor olsagerek.

Müşteri sermayesinin unsurlarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür (Guthrie, 2001,s.35);

- Markalar - İşle ilgili işbirliği- Müşteriler - Lisans anlaşmaları- Müşteri sadakati - İstenen nitelikteki sözleşmeler- İşletme adı - Franchising anlaşmalar- Dağıtım kanalları

3. İşletmelerde Entelektüel Sermayenin Ölçülmesi Sorunu

İşletmelerin sahip oldukları maddi varlıkların değerlerini tarihi maliyet, yenileme -ikame- maliyeti gibi maliyet ölçüleriyle –küçük farklılıklarla olmakla birlikte- belirlemelerimümkündür. Neticede elle tutulur, gözle görülür varlıklar oldukları için ve gerek edinimindekatlanılan bir maliyetin olması gerekse değerleme anında piyasada alım satımı yapılması ha-linde belirli bir fiyatının oluşması nedeniyle eskime paylarını da dikkate alarak işletmelerinsözkonusu varlıklara değer biçilmeleri mümkündür.

Entelektüel sermayenin ölçülmesinde ise durum biraz farklıdır. Bilindiği üzere ente-lektüel sermayenin özünü bilgi ve bileşenleri teşkil etmektedir. Soyut varlıklar olması ve iş-letmeden işletmeye farklılıklar arzetmesi münasebetiyle bilgi ve bileşenlerini ölçmek maddivarlıklara nazaran daha zor ve kompleks bir hal almaktadır.

Buna rağmen işletmelerin sahip oldukları entelektüel sermaye değerlerinin ölçülmesi-ne yönelik mutlak doğruluk taşıdıklarına dair endişeler dile getirilmekle birlikte çeşitli yakla-şımlar ve teknikler sunulmaktadır. Bu yaklaşımlardan bir kısmı entelektüel sermayenin bile-şenlerine göre ölçülmesine, bir kısmı ise, entelektüel sermayenin işletme düzeyinde ölçülme-sine yöneliktir.

Entelektüel sermayenin bileşenlerine göre ölçülmesi yaklaşımında, entelektüel serma-yeyi oluşturan unsurlardan – insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi-herbirinin alt bileşenleri ile birlikte teker teker finansal açıdan ölçülmesi ifade edilmektedir.Örneğin Stewart, “insan sermayesinin çıktısı buluşçuluk, yapısal sermayenin çıktısı ise ve-rimliliktir” şeklinde ifadeye yer vererek insan sermayesinin ölçümlemesinde, buluşçuluğun,görev süresinin, personel devrinin ve tecrübenin; yapısal sermayenin ölçülmesinde, bilgistoklarına biçilen değerin, bürokratik direncin ve müşteri sermayesinin ölçülmesinde ise,müşteri tatminin ve sadık bir müşterinin değerinin belirlenmesine yönelik yaklaşımlarla ente-lektüel sermayenin tespit edilebileceğini belirtmektedir (Stewart, 1997, s.257-,277). NickBontis tarafından geliştirilen yaklaşımda ise, 63 faktör yardımıyla işletmenin entelektüel ser-maye performansı belirlenmektedir. Bu ve benzeri yaklaşımlar, işletmelerin sahip olduklarıentelektüel sermaye düzeyinin belirlenmesi yanında daha çok entelektüel sermaye perfor-mansını belirlemeye ve belirlenen işletme entelektüel sermaye performansını benzer firma-

Page 26: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Mustafa Çıkrıkcı - Addülkerim Daştan

24

larla kıyaslamaya elverişlidir2. Entelektüel sermayenin işletme düzeyinde ölçülmesi yaklaşı-mında ise, aşağıda alt başlıklar halinde incelenecek olan;

- Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı,- Tobin’in Q Oranı,- Maddi Olmayan Varlıkların Değerlerinin Hesaplanması,

şeklinde önerilen yöntemler bulunmaktadır. Bu yöntemler işletme bütününe yöneliktir. Yön-temlerin özü, sahip olunan entelektüel sermaye değerini, piyasada hisse senetleri aracılığıylaişletmeye biçilen değerin işletmenin denetlenmiş finansal tablolarındaki değeri ile kıyaslamaksuretiyle belirlemektir.

3.1. Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı

Piyasa Değeri/ Defter Değeri Oranı, işletmenin dolaşımdaki hisse senetlerinin belli birtarihteki işlem gördüğü piyasa fiyatının, aynı tarihteki hisse senedi başına düşen özsermayepayına bölünmesi suretiyle bulunmaktadır.

İşletmenin piyasa değeri, dolaşımda bulunan hisse senetlerinin belli bir tarihteki yatı-rımcılar tarafından ödenmeye razı olunan tutarıdır. Defter değeri ise, işletmenin bilançosundayer alan varlıklardan borçların düşülmesi sonucu elde edilen değeridir.

Bu yöntemde işletmenin entelektüel sermayesi, piyasa değerinden defter değeri düşül-dükten sonra kalan tutar olarak belirtilmektedir. Örneğin X A.Ş’nin piyasada işlem gören his-selerinin toplam değeri 100 milyar TL ve defter değeri 60 milyar TL ise, X A.Ş.’nin sahipolduğu entelektüel sermaye tutarı 100 milyar – 60 milyar = 40 milyar TL’dir. Aynı zamandaişletmenin entelektüel sermaye performansı 100 milyar / 60 milyar = 1.67’ dir. Bu ise işlet-menin, varlıklarının yüzde 67’ i oranında entelektüel sermayeye sahip olduğunu gösterir.

Yöntem sadece borsada hisse senetleri işlem gören işletmeler için uygulanabilmekte-dir. Çünkü borsada hisse senetleri işlem görmeyen bir firmanın (tasfiye değerini bulma vekülliyen satın alınması durumları hariç) herhangi bir tarihte piyasa değerini belirlemek kolaydeğildir. Hesaplanmasında kullanılacak verilerin kolay elde edilmesi, karşılaştırılması ve ba-sitliği yöntemin avantajını oluşturmaktadır. Buna karşılık, işletmenin piyasa değerinin işletmefaaliyetlerinden bağımsız, sık ve bazen büyük boyutlarda sermaye piyasalarında spekülatifdalgalanmalarda olduğu gibi dış faktörler tarafından etkilenmesi ve özellikle defter değerininçoğu zaman -amortisman ayırma ve kaydetme yöntemlerindeki farklılıklar gibi nedenlerle–olduğundan düşük gözükmesi gibi hususları dikkate almaması yöntemin sakıncalarını oluş-turmaktadır.

3. 2. Tobin’in Q Oranı

Tobin’in Q oranı; Nobel ödüllü iktisatçı James Tobin tarafından geliştirildiği için buismi almıştır. Yatırım kararlarının tahmin edilmesi için geliştirilmiş olan bu yöntem, işletme-nin yatırım kararlarını tahmin etmek için, faiz oranlarından bağımsız olarak, işletme varlıkla-rının yerine koyma maliyetlerini kullanmaktadır (Önce, 1999, s.38).

Her ne kadar yatırım kararlarının tahmin edilmesinde kullanılmak amacıyla geliştiril-miş olmakla birlikte Tobin’in Q oranı yaklaşımı işletmenin sahip olduğu entelektüel sermaye-nin hesaplanmasında da kullanılmaktadır. Tobin’in Q’su işletmenin sahip olduğu fakat diğerişletmelerin sahip olmadığı maddi olmayan varlıklar, diğer bir ifadeyle entelektüel varlıklar

Page 27: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

25

nedeniyle yüksek karlar sağlama üstünlüğünü ifade etmektedir (Önce, 1999, s.39). Nitekimelde edilen oranın işletmelerde teknolojiye ve insan sermayesine yapılan yatırımların değeriniyansıttığı ifade edilmektedir (Stewart, 1997, s.253).

Yöntem, piyasa değeri / defter değeri yaklaşımına benzemekle birlikte, ondan farkıvarlıkların defter değeri yerine “yerine koyma değerini” kullanmasıdır. Diğer bir ifadeyle“Q”, işletmenin piyasa değerinin, mevcut varlıkların yerine koyma maliyetine oranıdır.

Örneğin, X A.Ş.’nin piyasa değerinin 200 milyar TL olduğunu, varlıklarının tarihimaliyet değerlerinin 70 milyar, yerine koyma değerlerinin ise 100 milyar olduğu kabul edilir-se, Q değeri şu şekilde hesaplanacaktır.

Q = İşletmenin Piyasa Değeri / İşletme Varlıkların Yerine Koyma Değeri

= 200 milyar / 100 milyar

= 2

Q değeri 1’ e eşit, 1‘den küçük veya örnekte olduğu gibi 1’den yüksek çıkabilir. Ora-nın 1’den yüksek çıkması, işletmenin yüksek değerde entelektüel varlıklara sahip olduğunu vebu varlıklardan yüksek getiriler elde ettiği anlamına gelmektedir. Q değerinin 1’den küçükçıkması durumunda ise, işletmenin varlık bazında entelektüel sermayeye sahip olmadığını vevarlıkların getiri düzeylerinin yerine koyma değerini karşılayamadığı sonucunu ortaya koy-maktadır.

Gerek Tobin’in Q oranı yöntemi gerekse bir önceki adımda incelen piyasa değeri /defter değeri oranı yöntemi, aynı sektörde faaliyette bulunan, aynı piyasalara hizmet veren vebenzer türde maddi varlıklara sahip olan işletmelerin maddi olmayan varlıklarının karşılaştı-rılması ve işletmenin entelektüel sermayesinin değerinde yıllar itibariyle gerçekleşen değişik-liklerin karşılaştırılması için uygun görünmektedir. Bununla birlikte yukarıda piyasa değeri/defter değeri oranı yönteminde de belirtildiği gibi işletmenin borsada oluşan değerinin spe-külatif ataklar gibi dış faktörlerden etkilenmesi yöntemin doğru sonuçlar vermesini olumsuzmanada etkileyebilmektedir.

3.3. Maddi Olmayan Varlıkların Değerlerinin Hesaplanması

İşletmelerin bankalardan kredi taleplerine, bankaların kredi limitlerinin ve şartlarınınbelirlenmesinde teminat olarak sahip olunan maddi varlıklara göre hareket etmeleri, bilgi yo-ğun işletmelerin maddi varlıklar yönünden istenen düzeyde olmamaları nedeniyle istediklerikrediyi almalarına engel oluyordu. Bu nedenle NCI3 araştırma merkezince, bilgi yoğun işlet-melerin maddi olmayan varlıklarının değerlerinin ortaya konması durumunda, kredi konusun-da bu işletmelere daha ılımlı davranılacağı varsayımı ile bu yöntem geliştirilmiştir (Stewart,1997, s.254).

Yöntemde maddi olmayan varlıkların değeri, maddi varlıkların getirisi hesaplanarakbu getiriden maddi varlıklara isabet eden kısmın düşülmesi sonucu elde edilmektedir. Buyöntemde sahip olunan maddi olmayan varlıkların değeri 7 adım yardımı ile hesaplanmakta-dır. Sözkonusu adımlar hayali bir işletme örneği ile birlikte aşağıda tablo halinde sunulmuş-tur.

Page 28: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Mustafa Çıkrıkcı - Addülkerim Daştan

26

Tablo 1 : Maddi Olmayan Varlıkların Değerlerinin Hesaplanması

Adımlar Yapılacak İşlem X A.Ş. Örneği

1. Adım Üç yıl için ortalama vergi öncesi kar hesaplanır. 100 milyar TL

2. Adım Dönemsonu bilançosunda ortalama maddi varlık değerlerialınır ve üç yılın ortalaması hesaplanır.

400 milyar TL

3. Adım Kâr ortalaması, maddi varlıkların ortalama değerine bölünerekmaddi varlıkların getirisi hesaplanır.

% 25

100 milyar / 400 milyar

4. Adım Sözkonusu üç yıl için sektörün maddi varlıklarının getiri oranıbulunur. Eğer işletmenin getiri oranı sektör ortalamasınınaltında ise bu yöntem uygulanamayacaktır. Hesaplamanınbırakılması gerekir.

Sektör ortalamasının %15 olduğu varsayılmış-

tır.

5. Adım Getiri fazlası hesaplanır. Sektörün maddi varlık getiri oranıortalaması ile işletmenin ortalama maddi varlıkları çarpılır. Bubüyüklük, sektördeki ortalama bir işletmenin maddi duranvarlıklardan kazanabileceği tutarı göstermektedir. Daha sonrabu büyüklük, işletmenin birinci adımdaki vergi öncesi karın-dan çıkartılır. Bu değer işletmenin ortalama bir işletmeden nekadar fazla kâr elde ettiğini gösterir.

40 milyar TL

400 x % 15 = 60

100 – 60 = 40

6. Adım Üç yıl için ortalama vergi oranı hesaplanır ve bu fazla kısımlaçarpılır. Vergi sonrası büyüklüğe ulaşmak için getiri tutarın-dan düşülür. Bu, maddi olmayan varlıklara ait primdir.

26.8 milyar TL

40 x % 33 =13.2

40 – 13.2 = 26.8

7. Adım Primin net bugünkü değeri hesaplanır. Bunun için işletmeninsermaye maliyeti esas alınarak bu orana bölünebilir. Bu, oişletmenin maddi olmayan varlıklarının hesaplanmış değeridir.

268 milyar TL

X. A.Ş.’nin sermayemaliyetinin % 10 oldu-

ğu varsayılmıştır.

Kaynak : Stewart, 1997, s.254-255 - Önce, 1999, s.40-41 - Çelik-Perçin, 2000, s.116.

Bilgilerin finansal tablolar yardımıyla kolay elde edilmesi ve gerek sektör içinde ge-rekse sektörler arasında diğer iki yönteme göre daha gerçekçi ve karşılaştırılabilir sonuçlarvermesi yöntemin olumlu yönlerini oluşturmaktadır. Yöntemin dezavantajı ise, diğerlerinenazaran karmaşık oluşu ve daha çok zaman alıcı olmasıdır.

Yöntem, getiri fazlalığının ölçülmesinde kullanılan sektör ortalamasının uç değerler-den alınması nedeniyle oldukça yüksek veya düşük değerlerin hesaplanmasına neden olabile-ceği ve maddi olmayan varlıkların net bugünkü değerinin sermaye maliyetince belirlenmesi-nin gerçeği yansıtmayacağı bunun yerine yine uç değerler sakıncasını taşımakla birlikte sektörortalamasının alınmasının daha doğru olacağı belirtilerek, eleştirilmektedir (Önce, 1999,s.41).

4. Entelektüel Sermayenin Temel Finansal Tablolar Aracılığıyla Sunulması

Finansal tablolar, bir kurumun varlık ve kaynak yapısı, faaliyet sonuçları, dönem karı-nın oluşumu ve kullanımı gibi konularda bilgiler ihtiva edecek şekilde muhasebe ilkelerineuygun olarak düzenlenen tablolardır. Finansal tabloların düzenlenme amacı, sözkonusufinansal durum, faaliyet sonucu ve diğer hususların işletme ile ilgili çıkar gruplarının istifade-sine sunulması ve ilgililerin işletme hakkına kanat sahibi olmalarının sağlanmasıdır. Bilindiği

Page 29: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

27

üzere temel finansal tablolar bilanço ve gelir tablosundan meydana gelmektedir. İşletme değe-rinin bir bütün olarak görülebilmesi için entelektüel değerlerin bilançolara aktarılması gerekir.Aşağıda entelektüel değerlerin bilançoda gösterilmesi ile maddi olmayan varlıklardan eldeedilen karların gelir tablosuna yansımasının nasıl olabileceği üzerinde durulmuştur4.

İşletme ile ilgili karar alacak çıkar gruplarında doğru bir kanaatin hasılı ve alınacakkararların yerindeliği şüphesiz finansal tabloların doğru bilgiler ihtiva edecek şekilde düzen-lenmesine bağlıdır. Bugünkü biçimini 1868 yılında alan bilançonun bilişim çağında işletme-nin gerçek durumunu ortaya koyduğuna şüphe ile bakılmakta ve eleştirel sesler yükseltil-mektedir. Bilişim çağında işletmelerde sabit varlıklardan daha çok bilginin değer ifade etmesi,doğal olarak maddi varlıklara dayalı oluşturulan bilançoların, bilginin değerini ortaya koyma-da yetersiz kaldığı görüşünü ortaya çıkarmaktadır (Stewart, 1997, s.64).

Çıkar gruplarının söz konusu bilgi ihtiyacının doğru bir şekilde karşılanabilmesi için,işletmenin bir bütün olarak değerlendirilerek gerek maddi varlıkların gerekse maddi olmayan(entelektüel) varlıkların bilançolarda gerçek değerleri ile sunulması gerekir. Bunun için işlet-menin sahip olduğu entelektüel varlıkların değerlerinin ölçülerek (gerek entelektüel sermayeunsurları bazında gerekse işletmenin bir bütün olarak değerlendirilmesi bazında) bilançolardasunulması, hem işletme gerçek değerinin tespiti hem de işletme hakkında karar alıcıların ka-rarlarının doğruluğu açısından kaçınılmazdır.

Daha önce de ifade edildiği üzere işletmelerin sahip oldukları entelektüel sermaye un-surları, insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi olarak üçe ayrılmaktaydı.Sözkonusu entelektüel sermaye unsurlarının işletmelerde maddi olmayan varlıklar olarak bi-çimlenmiş halini, patentler, know-how, markalar, şerefiye ve lisans anlaşmaları gibi değerleroluşturmaktadır.

Varolan muhasebe sistemi ile işletmelerin sahip oldukları maddi olmayan varlıklarınbir kısmı ölçülüp aktifleştirilmekte, bir kısmı direkt gider olarak kaydedilmekte bir kısmı iseölçülememekte ve finansal tablolara yansıtılamamaktadır.

Bilindiği üzere Türkiye’de 1994 yılında Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğiile yürürlüğe giren Tekdüzen Hesap Planı’nda maddi olmayan varlıklar 26 numaralı MaddiOlmayan Duran Varlıklar hesap sınıfında 260 Haklar Hesabı, 261 Şerefiye Hesabı, 262 Ku-ruluş ve Örgütlenme Giderleri Hesabı, 263 Araştırma ve Geliştirme Hesabı, 264 Özel Mali-yetler Hesabı şeklinde yer almaktadır.

Yukarıda da görüldüğü gibi belirlenen hesaplar işletmelerin entelektüel varlıklarınıntamamını bilançoda gösterilmesine imkan tanımamakta, varolan unsurlar ise işletmenin kendibünyesinde bilgi ve tecrübe gibi değerlere dayanarak oluşturduğu değerlerden ziyade birbedel karşılığında dışarıdan satın aldıkları kıymetlerin izlenmesine imkan vermektedir. Temelmantığı vergicilik açısından ilgili varlık için ödenen bedelin birden fazla yıllarda gidere dö-nüştürülmesine dayanan sistemin, sahip olunan entelektüel varlıkların izlenmesine cevapvermede yetersiz kaldığı görülmektedir.

Yine yukarıda yer alan Şerefiye Hesabına değinmekte yarar vardır. Çünkü çoğu insanşerefiyeyi işletmenin sahip olduğu entelektüel sermaye olarak algılamaktadır. Bu algılamatamamen yanlış olmamakla birlikte doğruyu da yansıtmamaktadır. Belirtilen Tebliğde Şerefi-ye Hesabı için “bir işletme devralınırken katlanılan maliyet ile sözkonusu işletmenin rayiçbedelle hesaplanan net varlıklarının (öz varlık) değeri arasındaki olumlu farkların izlenme-

Page 30: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Mustafa Çıkrıkcı - Addülkerim Daştan

28

sinde kullanılır. Şerefiye hesaplanırken rayiç bedelin tespit edilmemesi halinde, net defterdeğeri esas alınır” şeklinde bir açıklamaya yer verilmiştir.

Genel manada entelektüel sermaye, şerefiye olarak –yani bir işletmenin piyasa değeriile defter değeri arasındaki fark- olarak algılansa dahi bu değer faaliyetine devam eden işlet-menin değerini değil satın alınan bir işletmenin şerefiyesini ortaya koymaktadır. Satın alındığıtarihte hesaplanan şerefiye değeri işletmenin entelektüel varlık değerini –yaklaşık veya uzakolarak – ortaya koymuş olsa dahi, faaliyetlerle birlikte işletme tarafından üretilen bilgiyi, ge-liştirilen süreci, yönetici başarısını ve maddi olmayan varlıklar cinsinden yaratılan diğer kat-ma değerleri göstermekten uzak kalmaktadır. Bu ve benzeri nedenlerle şerefiye hesabınınişletmenin sahip olduğu entelektüel varlıkları tam anlamıyla yansıtmadığı ortaya çıkmaktadır.

Diğer taraftan yine maddi olmayan duran varlıklar hesap sınıfında yer alan 263 Araş-tırma ve Geliştirme Giderleri Hesabı için “ işletmede yeni ürün ve teknolojiler oluşturulmasımevcutların geliştirilmesi ve benzeri amaçlarla yapılan her türlü harcamalardan, aktifleştiri-len kısmının izlendiği hesaptır” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir. Oysa gelinen noktadaişletmelerin personeli için yapmış oldukları eğitim harcamalarının gelecek dönemlerde işlet-meler için fayda yaratacağı ifade edilerek sözkonusu harcamaların direkt gider yazılmayıpaktifleştirilmesi gerektiği yönünde fikirler beyan edilmektedir (Önce, 1999, s.71).

Yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bugün işletmeler için hazırlanan bilan-çolar işletmenin gerek gerçek değerini ortaya koymada gerekse işletmelerin sahip olduklarıentelektüel varlıkların (bir bütün olarak maddi olmayan varlıkların) değerlerini göstermedeyetersiz kaldığı görülmektedir. Bu sorunun en azından bugün giderilebilmesi için Tek DüzenHesap Planında boş bırakılan hesapların da kullanımı ile aşağıda yapılacak açıklamalar doğ-rultusunda giderilmesi sözkonusu olabilir.

265 Entelektüel Varlıklar Hesabı X

502 Entelektüel Sermaye Hesabı X

Yukarıda yapılan kayıt sonrası sözkonusu değerler bilançoya aşağıdaki gibi aktarılabilir.

Aktif .......... A.Ş.’nin 31.12.... Tarihli Bilançosu Pasif

I. Dönen Varlıklar III. Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar

II. Duran Varlıklar IV. Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar

E – Maddi Olmayan Duran Varlıklar V. Özkaynaklar ..... A –Ödenmiş Sermaye

6 – Entelektüel Varlıklar 1 – Sermaye

2 – Ödenmemiş Sermaye (-)

3 – Entelektüel Sermaye

31.12..

Page 31: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

29

Örneğin işletmeler dönem sonlarında piyasa değerlerini Piyasa Değeri – Defter Değeriyönteminde olduğu gibi hesaplayarak, ortaya çıkan farkın ne kadarının bilançoda yer almasıgereken maddi olmayan varlık olarak belirledikten sonra hesap planında boş bırakılan 265 ve266 numaralı hesapları kullanarak izleyebilirler. İşletmelerde, sahip olunan entelektüel varlıkdeğerleri unsurlar bazında ölçülebiliyorsa her unsurun ayrı ayrı takibi mümkün olabilir5. Eğerunsurlar bazında ölçülemiyorsa işletme bütününü dikkate alan bir hesaplamayla tek bir hesapismi altında “entelektüel varlıklar” olarak tablodaki gibi kayıt yapılabilir.

Bilançonun bu şekilde düzenlenmesinden sonra sahip olunan entelektüel varlıklar bi-lançonun altında unsurlar şeklinde dipnotlarda açıklanabilir. Şu anda otuz adet bilanço dip-notu bulunmaktadır. Otuz birinci dipnot olarak sözkonusu değerlerin açıklanmasının, muha-sebe düzeni açısından sakınca yaratmayacağı söylenebilir.

Entelektüel varlıklarla ilgili hesaplamaların, konsolide finansal tablo hazırlamamantelitesinde olduğu gibi, bilanço tarihinde veya ihtiyaç duyulduğu anda yapılarak kayıtlaraalınması ve bilançoda gösterilmesi mümkündür. Olayın bu şekilde takip edilmesi, dönemleritibariyle entelektüel varlık değerlerindeki değişikliği de takibe imkan verecektir. Yıllar itiba-riyle artışlar ilgili hesaplara gösterildiği biçimde (265 Entelektüel Varlıklar Hesabı borçlu,502 Entelektüel Sermaye Hesabı alacaklı), azalışlar ise ters çevrilmek suretiyle (502 Entelek-tüel Sermaye Hesabı borçlu, 265 Entelektüel Varlıklar Hesabı alacaklı) muhasebeleştirilebilir.

Bilançonun bu şekilde düzenlenmesinde faaliyet dönemine ilişkin finansal kârın he-saplanmasında sorun ortaya çıkabilir. Çünkü bilanço esasına göre vergilendirilecek kazanç,dönemsonu özsermayesi ile dönem başı özsermayesi arasındaki olumlu farka dönem içindeçekilen değerlerin eklenmesi, eklenen değerlerin ise düşülmesi sonucu bulunur. Bu sorungerekli düzenlemeler yardımıyla giderilebilir. Örneğin entelektüel değerlerin bilançoya akta-rıldığı ilk yılda özsermaye, entelektüel değerler dikkate alınmadan hesaplanabilir.

Diğer taraftan işletmeler gelir tablolarında yer alan kazançlarının üzerinde vergi öde-dikleri için doğal olarak entelektüel varlıkların vergisini de ödemiş olmaktadırlar. Çünküsözkonusu karın bir kısmı maddi varlıklara isabet ederken bir kısmı ise entelektüel varlıklaraisabet etmektedir. Maddi olmayan varlıkların hesaplanması yönteminde hayali bir işletme içinverilen örneğe bakıldığında bu olgu rahatlıkla görülebilir. Tablo 1’de işletmenin ortalama karı100 milyar olmakta ve bu kardan işletmenin sahip olduğu entelektüel değerlere isabet edenkısmı 26,8 milyar olarak ortaya çıkmaktadır.

Bu nedenle işletmelerin düzenledikleri gelir tablolarında da sözkonusu hesaplamalaryardımıyla elde edilen karın ne kadarının maddi varlıklardan ne kadarının entelektüel varlık-lardan elde edildiği hesaplanarak gelir tablosunda aşağıdaki gibi gösterilebilir.

Dönen Karı veya Zararı xx

Vergi Karşılığı (xx)

Net Kar xx

Maddi Varlıklardan x

Entelektüel varlıklardan x

Page 32: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Mustafa Çıkrıkcı - Addülkerim Daştan

30

Sonuç

İşletmelerde faaliyet süreçleri boyunca üretilen, temelini bilgi ve deneyimin oluştur-duğu işletmenin rakipleriyle farkını ortaya koyan ve bazen işletmeyi diğer işletmelerden biradım önde kılan, entelektüel sermaye olarak nitelendirilen maddi olmayan –soyut- varlıklar20.yüzyıl işletmeciliğinin dikkat çeken yönünü oluşturmaktadır. Günümüzde işletmeler maddivarlıklardan ziyade bilgiye, bilgi sistemlerine, bilgi teknolojilerine yönelik yatırımlara yönel-mektedirler. Gelinen noktada maldan ziyade hizmete yönelik müşteri talebi bu hususu gereklikılmaktadır6.

İşletmelerde varolan entelektüel değerler, işletme çalışanları tarafından üretim süreçle-ri boyunca, gerek bireysel bazda insan boyutunda gerekse, örgüt kültürü ve yönetim süreçlerigibi kurumsal düzeyde zamanla ve çeşitli gelişmeler neticesinde ortaya çıkmaktadır. Entelek-tüel sermayenin somut şeklini işletmelerde elde edilen know-how, patent, lisans anlaşmaları,sahip olunan markalar, işletme adı ve müşteri sadakati gibi değerler ortaya koymaktadır.

Belirtilen entelektüel değerlerin işletme düzeyinde ölçülmesi soyut varlıklar olmalarınedeniyle kolay değildir. Bununla birlikte gerek unsurlar bazında gerekse işletme düzeyindeölçülmesine yönelik geliştirilmiş çeşitli yöntemlerin bulunduğunu belirtmek mümkündür. Buyöntemlerden entelektüel sermayeyi işletme düzeyinde ele alan Piyasa Değeri/ Defter Değeri,Tobin’in Q oranı ve Maddi Olmayan Varlıkların Değerlerinin Hesaplanması yöntemleri bu-lunmaktadır. Gerek Piyasa Değeri / Defter Değeri yönteminde gerekse Tobin’in Q oranı yön-teminde işletmenin sahip olduğu entelektüel sermaye düzeyinin ölçülmesindeki esas, işletme-nin piyasada oluşmuş cari değeri ile defter değeri arasındaki farkın ortaya konmasıdır.Tobin’s Q oranını bu manada farklı kılan hesaplamada defter değerini değil de varlıklarınyerine koyma değerlerini kullanmasıdır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, yöntem-lerde ele alınan verilerin sermaye piyasalarında oluşan işletme değerleri olması ve Türkiyegibi gelişmekte olan ülke sermaye piyasalarında bazen spekülatif ataklar gibi dış faktörlernedeniyle işletme değerinin olması gerekenden farklı düzeylerde gerçekleşmesidir.

Belirtildiği gibi söz konusu yöntemlerin bir takım sakıncalar taşımalarına rağmen yi-nede mevcut verilerle işletmenin sahip olduğu entelektüel değerlerin ölçülmesi ve temelfinansal tablolar aracılığıyla sunulması gerekir. Bilindiği üzere, finansal tabloların düzenlen-me amacı işletme ile ilgili çıkar gruplarının bilgi gereksinmelerinin tam ve doğru bir biçimdekarşılanmasını sağlamaktır. Bu amacı gerçekleştirmek için işletmenin sahip olduğu maddivarlıklar gibi entelektüel değerler diye nitelendirilen maddi olmayan varlıkların da gerçeğeyakın değerleriyle en azından temel finansal tablolar (bilanço- gelir tablosu) aracılığıyla su-nulması gerekir. Türk Tekdüzen Muhasebe Sistemi içerisinde, finansal tablo dipnotlarındanda faydalanmak yoluna gidilerek entelektüel değerlerin temel finansal tablolarda yer almasısağlanmalıdır. Çünkü çağın gereklerine uygun muhasebe anlayışının; işletmelerin sahip ol-dukları fiziksel varlıkların yanı sıra entelektüel değerlerin de yönetilmesi ve izlenmesine,standart ölçülerde ölçülüp raporlanmasına, denetlenmesine, hem yönetime hem de müşteriler,ortaklar ve yatırımcılar gibi diğer çıkar gruplarına alacakları kararlarda önerilerde bulunmala-rına imkan sağlayacak biçimde değişmesi gerekmektedir.

Page 33: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

31

Dipnotlar1 İşletmelerde, sahip veya yöneticilerce işletmenin gerçek değerini ortaya koymaktan uzak, tarihi maliyet esasınadayalı bilgilere dayanılarak karar alınması, işletmelerin gelecekte bir takım sorunlarla karşılaşmalarına nedenolabilmektedir. Bu sorunlar işletmelerde, alternatif yatırımlar arasında rasyonel karar alamama, finansal ve yö-netim açısından başarısızlığa uğrama, hedefleri doğru seçememe, istenilen hedefe ulaşamama vb. şeklinde ortayaçıkabilir. Diğer yandan yatırımcılar, ortaklar ve kredi kuruluşları gibi çıkar gruplarının da gerçeği yansıtmayanbilgilerle işletme hakkında karar almaları doğru olmayan neticeler doğurabilmektedir.

2 Ayrıca bkz. Büyüközkan, 2002, ss.39-42. ve Liebowitz, Jay ve Suen, Ching Y, 2000, ss.55-62.

3 Illinois eyaletinin Evanston kentinde bulunan Kuzeybatı Üniversitesi’ndeki Kellog İş İdaresi Okuluna bağlıaraştırma merkezi.

4 İşletmelerin sahip oldukları entelektüel değerlerin ilgililere sunulmasında, bilançolar aracılığıyla mı sunulacağıveya ayrı bir rapor halinde mi sunulacağı tartışma konusudur. Bu noktada konuyla ilgilenenlerin bir kısmı ayrıbir rapor halinde sunulması gerektiğini belirtmektedirler. Bu görüşün esası, entelektüel değerlerin finansal tab-lolarda gösterilebilmesi için mevcut muhasebe düzeninin kökten değişmesi gerektiği kanaatine dayanmakta veentelektüel varlıkların bilançolardan ayrı olarak “Entelektüel Sermaye Tablosu” halinde sunulması gerektiğiyönündedir (Önce, 1999, s.82). Diğer taraftan, mevcut muhasebe düzeninin sözkonusu değerleri yansıtmayaelverişli olmasa dahi, eksikliklerin giderilmesi suretiyle işletmenin bir bütün olarak değerlendirilmesi için bilan-ço dipnotlarının da yardımı ile bilançoda gösterilmesi gerektiği şeklinde de fikirler ileri sürülmektedir.

5 Entelektüel sermayenin unsurlar bazında ölçülmesi için bkz. : Önce, 1999, s.89-92. / Stewart, 1997, s.257-277./Liebowitz - Suen, 2000, s.54-67./ Büyüközkan, 2002, s.40-43.

6 Bkz.: SEETHARAMAN, A., - SOORİA, H.Bin Zaini- SARAVANAN A.S., 2002, s.145.

Kaynakça

· AKDEMİR, Ali (1998), “Entellektüel Sermaye Konseptinin İşletmecilik Anlayışındaki Dönüşümleri”, Sü-leyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, s.3 (Güz), ss.63-72.

· AKPINAR, Ali Talip (2000), “Entellektüel Sermaye Kavramı”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-titüsü Dergisi, Sayı:1, s.51-59.

· AŞIKOĞLU, Rıza - AŞIKOĞLU, Meral (1998), “Bilgi Toplumuna Geçiş Sürecinde Entellektüel Sermaye-nin İşletmenin Piyasa Değerine Etkisi”, Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergi-si, Cilt: XIV, Sayı:1-2, s.567-595,

· BROOKING, Annie (1997), “The Management of Intellectual Capital”, Long Range Planning, Cilt:30,Sayı:3, s.364-365.

· BUKH, P.N ve. Diğ. (2001), “Constructing Intellectual Capital Statements”, Scandinavian Journal ofManagement, Cilt:17, s.87-108.

· BÜYÜKÖZKAN, Gülçin (2002), “Entellektüel Sermaye Yönetimi”, KalDer Forum, Nisan-Mayıs-Haziran,s.35-.44.

· CHWALOWSKI, M. (1997), “Intellectual Capital Matters!”, The Electricity Journal, Cilt:10, Sayı:10,s.88-93.

· ÇELİK, Arzum Erken - PERÇİN, Selçuk (2000), “Entellektüel Sermayenin İşletme Bazında Ölçülmesi veDeğerlendirilmesi”, Muhasebe ve Denetime Bakış, Yıl:1, Sayı:2, s.111-.118.

· EDVINSSON, Leif (1997), “Developing Intellectual Capital at Skandia”, Long Range Planning, Cilt:30,Sayı: 3, s.366-373.

· GUTHRIE, James (2001), “The Management, Measurement and the Reporting of Intellectual Capital”,Journal of Intellectual Capital, Cilt.2, Sayı:1, s.24-41.

· JOIA, Luiz Antonio (2000), “Measuring Intangible Corparate Assets –Linking Business Strategy WithIntellectual Capital” Journal of Intellectual Capital, Cilt:1, Sayı:1, s.68-84.

· LIEBOWITZ, Jay - SUEN, Ching Y. (2000), “Developing Knowledge Management Metrics for MeasuringIntellectual Capital”, Journal of Intellectual Capital, Cilt:1, Sayı:1, s.54-67.

· ÖNCE, Saime (1999), Muhasebe Bakış Açısı İle Entellektüel Sermaye, T.C. Anadolu Üniversitesi Ya-yınları No: 1100, Eskişehir.

Page 34: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Mustafa Çıkrıkcı - Addülkerim Daştan

32

· ROOS, Göran - ROOS, Johan (1997), “Measuring Your Company’s Intellectual Performance”, Long RangePlanning, Cilt:30, Sayı: 3, s.413-426.

· SEETHARAMAN, A., - SOORİA, H.Bin Zaini- SARAVANAN A.S., (2002), “Intellectual CapitalAccounting and Reporting in the Knowledge Economy”, Journal of Intellectual Capital, Cilt 3, Sayı:2,s.128-148.

· SEYİDOĞLU, Hail (1992), Ekonomik Terimler Ansiklopedik Sözlük, Güzem Yayınları, No: 4, Ankara.· STEWART, Thomas, A. (1997), Entellektüel Sermaye Kuruluşların Yeni Zenginliği, MESS Yayın No:

258, İstanbul. (Çev.Nurettn ELHÜSEYNİ)· SÜRMEN, Yusuf (2000), Muhasebe – I, Akademi Ltd. Şti. Yayınları, No: 15, Trabzon.· TEKİN, Cem (2002), “Küresel Rekabete Ne Kadar Hazırız?”, http://www.strata.com.tr (19.04.2002).· YAZICI, Kamil (2001), İşletme Bilimine Giriş, Trabzon.· YAZICI, Mehmet (1990), Muhasebe Tümlemleri ve Örgütlenmesi, Mü. İİBF-Nihad Sayar- Yayın ve

Yardım Vakfı Yayını, No:439/672, İstanbul.· YURTSEVEN, Rıdvan (2000), “Entellektüel Sermaye Yetenekleri Tekstil ve Konferksiyon – Gıda –İlaç ve

Kimya – Otomotiv – Metal Sektörlerinde Karşılaştırılmalı Bir Araştırma”, M.Ü. İktisadi ve İdari BilimlerFakültesi Dergisi, Cilt:XVI, Sayı:1, ss.413-427.

· (1993), Muhasebenin Temel Kavramları ve Tekdüzen Hesap Planı, TÜRMOB Yayınları, No: 6, Ankara.

Page 35: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi, Sayı 43, 2002

33

Türk Bankacılık SistemininÖlçek Ekonomileri Açısından Değerlendirilmesi

Yrd. Doç. Dr. Tuba Ayan Yakıcı*

Yrd. Doç. Dr. Fikret Çankaya*

Giriş

Gelişmiş ve gelişmekte olan bütün ekonomik sistemlerde, özellikleri itibari ile önemlive farklı konuma sahip olan bankacılık sektörü en sık müdahale edilen ve denetime tabitutulan sektör konumundadır. Bunda topladığı kaynakları yatırımlara kanalize eden bir aracıgörevi üstlenmiş olmasının etkisi büyüktür. Bu önemli konumu nedeni ile bir bankanınbatmasının etkileri diğer mali kurumlara ve sektörlere zincirleme yayılacağı ve ekonomikanlamda ülke için büyük maliyetlere yol açacağı söylenebilir.

Türkiye'de bankacılıkla ilgili yazının bir çoğunda Türk bankacılık sisteminin piyasayapısına ilişkin olarak "oligopol" tanımlamasının getirildiği görülmektedir ki, mikro-ekonomik teoriye göre oligopol piyasalar "en az iki firmanın üretimde bulunduğu ve firmalar-dan en az birisinin endüstrinin toplam çıktısının önemli bir bölümünün üretiminde bulundu-ğu" piyasalardır. Oligopolcü piyasa içerisinde firmalar çok sayıda küçük alıcılara satışgerçekleştirmektedir. Öte yandan, oligopol piyasalarda üretilen ürün homojen ve farklılaştı-rılmış olabilmekte, bu piyasanın niteliğine göre farklılık gösterebilmektedir (Çankaya-Öz;2001,s.23). Büyük bankalarla küçük bankalar arasında personel, varlık, mevduat, şube sayısıgibi konularda büyük farklar vardır. Bu ortamda faaliyet gösteren küçük bankalar bankacılıksisteminin yönlendirilmesinde doğrudan etki yapacak güçte olmadıkları için büyük bankalarınpolitikalarını takip ettikleri söylenebilir. Bütün bu farkların yanında siyasetten etkilenen kamubankalarının olması bankaların etkinliğini ve performanslarını ve dolayısıyla sektörünekonomiye katkısını olumsuz yönde etkilediğini söylemek yanlış olmaz.

Dünya ile entegrasyon sürecinde yabancı bankalar ile rekabet edebilmek veya rekabetgücünü artırabilmek için Türk bankalarının maliyetlerini minimize etmesi, diğer bir ifade ileoptimum ölçekle veya optimum ölçeğe yakın çalışmaları gerekmektedir. Bilindiği üzere, Türkbankacılık sisteminde yer alan bankaların sayıca fazla ve küçük ölçekli olması dolayısıylasektörde yer alan bankaların ölçek ekonomilerinden yararlanarak maliyet tasarruflarısağlayamadıkları, diğer bir ifadeyle yüksek maliyetle çalıştıkları yaygın bir kanıdır. Ne var ki,bu tür iddialar yeterli bilimsel çalışma bulgularıyla desteklenmelidir. Bu bakımdan, konu ileilgili çalışmalar önemli bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır.

Bu amaçla çalışmada, Türk bankacılık sistemi ölçek ve kapsam ekonomileri açısındanincelenmekte, elde edilen bulgular da “küçük ölçek”liliği ortadan kaldırmaya yönelik bankabirleşmelerinin yararlı olup olmayacağı tartışılmaktadır.

* * Karedeniz Teknik Üniversitesi-İİBF, İşletme Bölümü Öğretim Üyesi.

Page 36: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Tuba Ayan Yakıcı-Fikret Çankaya

34

1. Araştırmanın Amacı ve Kapsamı

Araştırmanın amacı Türk bankacılığını değerlendirip maliyet yapısını inceleyerekbankacılık sektöründe ölçek ekonomilerinden yararlanılıp yararlanılmadığını ortaya koymak-tır.

Çalışma 2000 yılı itibarı ile Türkiye’de faaliyet göstermekte olan özel ve kamu ticaretbankalarını içermektedir. Tasarruf mevduatı sigorta fonuna devredilmiş olan bankalar da dahiledilerek toplam 47 banka incelemeye alınmıştır.

2. Araştırmanın Yöntemi

Araştırmada ele alınan bankalar seti mevduat, personel sayısı ve şube sayısı açısındanbüyük farklılıklar göstermektedir. Çalışmanın odak noktası banka büyüklüğü olduğu içinöncelikle bankalarımız büyüklüklerine göre sınıflandırılmaktadır. Sınıflandırmada kullanılanbüyüklük kriteri bankaların vadeli mevduat miktarlarıdır. Türkiye Bankalar Birliğinin her yılyayınlamakta olduğu banka bilançoları, gelir-gider tabloları ve nazım hesapları içerenyayından 2000 yılına ait veriler TL olarak alınarak 47 adet bankadan oluşan örneğimiz Tablo1 de gösterildiği gibi 6 ana gruba bölünmüştür. Söz konusu bankalar ve veri seti EK 1’deverilmektedir.

Sınıflandırma aşamasında öncelikle bilinen sınıflandırma formülleri kullanılmıştır. Buformüller, n örnek büyüklüğünü göstermek üzere,

Sınıf sayısı = 1+3,3logn veya Sınıf sayısı = n1/2 veSınıf aralığı = Değişim aralığı ( R )/Sınıf sayısı = (xmax – xmin)/Sınıf sayısı (1)

şeklindedir. Ancak her iki formüle göre yapılan sınıflandırmada da bazı sınıfların sınıfortalamalarına dayanarak sınıf özelliklerini ortaya koyma açısından çok az sayıda elemaniçerdikleri görüldüğü için daha sübjektif bir yol seçilerek sınıflar, eleman sayılarının mümkünolduğunca birbirlerine yakın olmasını sağlayacak en küçük aralıklar elde edilecek şekildeseçilmişlerdir.

Tablo 1 : Bankaların Mevduatlarına Göre Büyüklük Dağılımı ( 109 TL )Büyüklük sınıfı * Sınıf aralığı Banka sayısı1 ≥2250000 92 850000-2250000 63 500000-850000 94 300000-500000 65 100000-300000 86 ≤100000 9

Toplam 47 * Bu sıralama aktif büyüklüğüne göre yapılmıştır.

Kaynak : TBB Bankalarımız 2000’den derlenmiştir.

Tablo 1 de gösterilmemekle birlikte bütün kamu bankaları 2.250.000 milyar TL. ninüzerinde vadeli mevduata sahip olup 1. grupta yer almaktadırlar. 5 yabancı bankadan 3 tanesi6. grupta yer almaktadır. Örneğimizin büyük çoğunluğunu özel sermayeli yerli bankalaroluşturduğu ve bunlar da 2., 3., 4. ve 5. gruplara dağılmış oldukları için banka büyüklüğü ilesahiplik türü arasında ilişki olup olmadığı hakkında kesin bir şey söylenememekle birlikte bugörünüm kabaca bir fikir verme açısından anlamlı görünmektedirler.

Page 37: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

35

Tablo 2, 2000 yılı verilerine göre büyüklük sınıflarının , personel gideri başına toplammevduat oranı, toplam mevduatlar içinde vadeli mevduatların payı, toplam gelir içindeyatırım gelirlerinin payı, toplam gelir içinde kredi gelirlerinin payı, toplam harcama içindefaiz harcamalarının payı ve aktif karlılık oranı açısından bazı özet istatistikler sunmaktadır.

Tablo 2 nin A sütununa bakıldığında aşağıya doğru açık bir azalma eğilimi görülmek-tedir. 1. gruptaki büyük bankalar için personel gideri başına mevduat miktarı 6. gruptakiküçük özel bankalarınkinin yaklaşık 2,5 katı kadardır. Yani büyük bankalarda personeleyapılan harcamalara karşılık elde edilen mevduat, küçük bankalara oranla daha fazladır. Özelsektör bankaları, kamu bankalarına göre daha az personel çalıştırmalarına rağmen kamubankalarında personel başına düşen mevduatın yüksek olması, kamu bankalarının sektördekitoplam mevduatın büyük bir bölümünü yönlendirdiğini göstermektedir. Bunun nedenleriiçinde en önemlileri olarak kamu mevduatları ve devlet güvencesinin olması verilebilir.

İkinci olarak, B sütunundaki vadeli mevduatın toplam mevduata oranları birbirlerineçok yakın olmakla birlikte bu oran 6. gruptaki küçük özel bankalar için en düşük düzeydedir.Bunu küçük bankaların gerek riske dayalı psikolojik nedenlerle ve gerekse şube ağlarınındaha az olması nedeni ile halktan mevduat toplama olanaklarının daha düşük olmasınabağlamak mümkündür1. C sütununa bakıldığında rakamların düzenli şekilde yukarıdanaşağıya doğru azaldıkları görülmektedir. Bu eğilim, banka büyüklüğü ile yatırımlardan eldeedilen gelir oranı arasında pozitif yönde tam bir ilişki bulunduğunu düşündürmektedir. Birbaşka deyişle büyük bankalar küçüklere oranla gelirlerinin çok daha büyük bir kısmınıyatırımlardan elde etmektedirler2.

Tablo 2 : Büyüklük Sınıflarına Göre Özet İstatistiklerA B % C % D % E % F

Sınıf 1 41,316 0,8069 0,0755 0,3285 0,7002 0,0197Sınıf 2 40,163 0,8538 0,0730 0,1793 0,6027 -0,4094Sınıf 3 36,970 0,8741 0,0364 0,1979 0,6300 -0,1516Sınıf 4 32,537 0,8828 0,0388 0,1983 0,6187 -0,1660Sınıf 5 24,573 0,8792 0,0239 0,2569 0,5887 -0,4870Sınıf 6 17,264 0,7451 0,0140 0,1481 0,6038 0,0070

Not : A = Personel gideri/ toplam mevduat oranı; B = Vadeli mevduat/Toplam mevduat; C = Yatırım geli-ri/Toplam gelir; D = Kredi faiz geliri/Toplam gelir; E = Faiz gideri/Toplam gider; F = Aktif karlılık oranı

D sütunu kredi faiz gelirlerinin toplam gelirler içindeki göreceli payını sergilemekte-dir. Burada da durum C sütunundakine oldukça benzer bir yapıdadır. C deki kadar belirginolmamakla birlikte gene aşağıya doğru bir azalma eğilimi göze çarpmaktadır. Yani büyükbankaların gelirleri içinde kredi gelirlerinin payı küçük bankalarınkinin yaklaşık 2,5 katıdır.Bunun nedeni, kamu bankalarının tamamının yer aldığı 1. grupta öncelikli sektörlere krediverme yönündeki yasal düzenlemeler, daha düşük maliyetli de olması ile açıklanabilir. Küçükbankaların ise gerek daha yüksek sermaye maliyeti ve gerekse şube ağlarının yetersizliğinedeni ile daha az sayıda müşteriye ulaşabilmeleri toplam gelirleri içindeki kredi geliripaylarını düşürmektedir.

E sütunu faiz giderlerinin toplam giderler içindeki payını göstermektedir. Bu açıdanbakıldığında banka grupları arasında çok belirgin farklılıklar olmamakla birlikte bu oran yine

Page 38: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Tuba Ayan Yakıcı-Fikret Çankaya

36

büyük bankalar için daha yüksektir. Benzer bir çalışmada Hindistan örneği için bu değerlergene birbirlerinden çok farklı olmamakla birlikte büyük bankalarda daha düşük çıkmış ve busonucun her durumda pozitif eğimli getiri eğrisi için beklenen bir sonuç olduğu ifadeedilmiştir (Srivastava,1999,s.3). Bizim çalışmamızda bunun aksi bir durumun ortaya çıkmışolması, büyük bankalarda küçük bankalara oranla personel ücretlerinin ve kira giderlerininyani toplam olarak faiz dışı giderlerin çok daha düşük olması ile açıklanabilir.

Tablo 2 nin son sütununda yer alan aktif karlılık oranlarına bakıldığında 1. grupta yeralan bankalar için bu oranın kendisine en yakın olan değerden ( 6. grubun değeri ) yaklaşık2,8 kat daha yüksek olduğu görülmektedir. Diğer gruplar için aktif karlılık oranları negatifiken 6. grupta bu oranın pozitif değer alması bu gruptaki yabancı bankaların karlılıklarınınnispeten yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Genel olarak rakamlara bakıldığında süreklibir artış veya azalış eğilimi görülmemektedir. Bu durumda aktif karlılık oranları ile büyük-lükler arasında belirgin bir ilişki bulunduğunu söylemek mümkün değildir. 1. grubun aktifkarlılık oranının diğerlerinden çok daha yüksek olması direkt olarak bu grubun maliyetoranının daha düşük olduğu anlamına gelmemektedir. Ayrıca 6. grubun diğer gruplardan(1.grup hariç) daha yüksek aktif karlılığına sahip olması da direkt bu anlamı vermemektedir.Şekil 1 bu konuyu aydınlatmak üzere toplam faiz ve faaliyet giderlerinin toplam aktiflereoranı (TGTA)’nı incelemektedir. Şekil 1 de bankaların TGTA oranlarının kendi gruportalamalarının altında veya üstünde bulunmasına dayanılarak yüksek maliyetli (OYM) vedüşük maliyetli (ODM) bankalara bölünmektedir. Bütün örnek için 1 TL’lik aktif başınaortalama TGTA oranı (OTGTA) 0,2265 iken yüksek maliyetli bankalar için bu oran 0,4044 vedüşük maliyetli bankalar içinse 0,1528’dir. Aynı oranlar Hindistan örneği için sırası ile0,0875, 0,10 ve 0,076 dır. Bu değerler, bizim örneğimizdeki bankaların Hindistan bankala-rından çok daha yüksek maliyetlerle çalıştıklarını ortaya koymaktadır. Bu durum Hindistan’da1991 yılından beri uygulanmakta olan bankacılıkla ilgili politik reformların olumlu sonuçlarıile açıklanabilir (Srivastava,1999,s.3).

Şekil 1 incelendiğinde, ortalama TGTA ile banka büyüklüğü arasında doğrusal bir i-lişki bulunduğuna dair çok net bir kanıt görünmemektedir. Ancak özellikle 4. ve 5. gruptakibankalar arasında ortalama TGTA açısından çok büyük grup içi varyasyonlar bulunmaktadır.Bu gruplarda bulunan yüksek maliyetli bankalar çok büyük ortalama TGTA değerlerisergilemektedirler. 6. (en küçük ) grubun TGTA oranları açısından 1. (en büyük ) gruba olanbenzerliği, daha önce de belirtilmiş olduğu gibi tamamı bu grupta bulunan yabancı bankalar-dan kaynaklanmaktadır. Şekil 1’de de görüldüğü gibi yüksek ve düşük maliyetli bankaların

Şekil 1: Ortalama TGTA

0

0,1

0,2

0,3

0,4

0,5

0,6

0,7

0,8

1 2 3 4 5 6

Banka

Maliyet OM

OYM

ODM

Page 39: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

37

TGTA oranları arasındaki göreceli farklılıklar , gruplar arasındaki farklılıklardan çok dahafazladır.

Büyük grup içi varyasyonlar iki nedenle önemlidir. Birincisi, benzer ölçekli diğer ban-kalardan önemli ölçüde yüksek maliyetlere sahip olan bankaların yarattığı bu farklılıklarönemli maliyet etkinsizliklerinin göstergesidirler. İkincisi, bu maliyet farklılıkları bankalarınfinansal yeterlilikleri üzerinde önemli etkilere sahip olabilirler. Çünkü maliyet/aktif oranında-ki çok küçük bir değişme bile özsermayenin karlılığını çok büyük oranda etkilemektedir. Buetkiyi bir örnek yardımı ile açıklamak mümkündür.

Özsermaye/aktif = a, Kar/aktif = b, Maliyet/Aktif = c olsun. Bu durumda kar/öz ser-maye = b/a olur. Diğer şeyler aynı kalmak koşulu ile maliyet/aktif oranının iki katına çıktığıvarsayılırsa kar/aktif = b-2c ve bunun sonucu olarak kar/öz sermaye = (b-2c)/a olacak yanikar/öz sermaye oranı 2c/a kadar küçülecektir. Öz sermaye/aktif oranı her durumda 1 denküçük olduğu için bu küçülme 2c den büyük olmaktadır. Ancak küçülmenin derecesiaktiflerin öz sermayeden karşılanan kısmı ile ters orantılı olarak değişmektedir. Bizimörneğimizde öz sermaye/aktif oranı ortalama 0,30 civarındadır. Bu durumda maliyet/aktiforanındaki yüzde 10’luk bir artışın öz sermaye karlılığında yaklaşık yüzde 66’lık bir azalmayaneden olacağı açıktır.

2.1. Model Değişkenlerinin Seçimi

Amaç bir maliyet modeli belirlemek olduğuna göre modeldeki bağımsız değişkenler,bankalar için gider oluşturan kalemler olacaktır. Fonksiyonun belirlenmesinde kabul edilenmali aracılık yaklaşımında bankaların giderlerini; faiz giderleri ve işletme giderleri olarak ikiana grupta toplamak mümkündür3. Herhangi bir bankanın gelir-gider tablosuna bakıldığındafaiz giderleri başlığı altında mevduata verilen faiz, alınan kredilere verilen faiz ve döviztevdiat hesabına verilen faiz göze çarpmaktadır. O halde bilançonun pasif tarafında yer alanvadeli mevduatların, kredilerin ve döviz tevdiat hesaplarının her birinin fiyatının faiz olduğusöylenebilir. Ancak doğaldır ki bu üç ayrı kalemin üç ayrı fiyatı olmalıdır. Bu mantıktanhareketle ilk olarak aşağıdaki model değişkenleri belirlenmektedir:

Y1 : vadeli mevduat miktarı Y2 : alınan kredi miktarı Y3 : döviz tevdiat hesabıP1 : vadeli mevduatın fiyatı P2 : alınan kredilerin fiyatı P3 : döviz tevdiat fiyatı

Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, P1, P2 ve P3 ün yıllık faiz o-ranları ile karıştırılmaması gerekliliğidir. Çünkü bilançoda görünen Y1, Y2 ve Y3 kalemlerihenüz vadeleri dolmamış yani bedelleri ödenmemiş gider kalemleridir. Bu nedenle bilanço vegelir-gider tablosundan yararlanarak hesaplanan fiyatlar normal yıllık faiz oranlarındanönemli ölçüde daha düşük çıkmaktadırlar.

Maliyeti oluşturan bir diğer gider grubu ise daha önce de belirtilmiş olduğu gibi işlet-me giderleridir. Bu grup esas olarak personel giderlerini ve fiziki sermaye giderleriniiçermektedir. Kıdem tazminatı karşılıklarını da içeren personel giderleri karşımıza ikideğişken çıkartmaktadır: Y4 : personel sayısı, P4 : emeğin fiyatı.

Fiziki sermaye, bankaların kullanımında bulunan sabit varlıkları ifade etmektedir vegelir-gider tablosunda kira ve amortisman gideri adı altında gösterilen bir maliyet unsuruyaratmaktadır. Son olarak şube sayısı, yukarıda belirlenmiş olan bütün değişkenlerle etkileşim

Page 40: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Tuba Ayan Yakıcı-Fikret Çankaya

38

halinde olduğu düşünülen bir ilave değişkendir:Y5 : sabit kıymetler, P5 : fiziki sermayeninfiyatı,Y6 : şube sayısı.

2.2. Model Formunun Belirlenmesi

Maliyet fonksiyonu olarak bir model formunun belirlenmesi, bu çalışmanın en önemliaşamasıdır. Üretim ve maliyet fonksiyonu tahmin araştırmalarının büyük bir çoğunluğundaampirik çalışmalara uygunlukları ve esnek yapıları nedeni ile Cobb-Douglas ve onungenelleştirilmiş bir formu olan translog fonksiyonlar kullanılmaktadır. Ancak belirlenenparametrik modelin uygun olmaması halinde istatistiksel analizler yanlış sonuçlar vermekte-dir. Kanishi ve Nisiyama Japon imalat sanayiinde bir zaman serisi üzerinde üretim fonksiyonubelirlemeye yönelik çalışmalarında translog formun uygun olup olmadığının nonparametrikbir testini sunmuşlar ve sözkonusu formun verilerin ancak bir bölümü üzerinde uygunsonuçlar verdiğini saptamışlardır ( Knishi-Nisiyama, 2002,s.601). Çalışmada da öncelikledaha önce ABD örneği için yapılmış olan “ Scale and scope economies at large banks:Including off-balance sheet products and regulatory effects (1984-1991)” konulu ve Hindistanörneği için yapılmış olan “ Size, Efficiency and Financial Reforms in Indian Banking” konuluçalışmalarda da kullanılmış olan translog fonksiyonel formun kullanılması düşünülmüş, ancakzaman serisi verileri üzerinde bir dönemden sonra uygunluğunu yitiren bu form konusundaısrarlı olunmaması gerektiği düşüncesi ile bir test uygulanması kararına varılmıştır.Sözkonusu test uygulanmadan önce stepwise analizi ile anlamlı değişkenlerin belirlenmesigerekmektedir. Çünkü temel model değişkenlerinin seçimi translog ve doğrusal formların((2) ve (3)) her ikisinde de 65 er adet değişkenin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Oysaörneğimizde 47 adet banka bulunmakta ve bunun sonucu olarak serbestlik derecesinin negatifolması anlamlılık testlerinin geçerliliklerini yitirmelerine yol açmaktadır. Anlamlı değişkenle-rin belirlenmesi ve değişken sayısının azaltılması amacı ile yapılan stepwise analizin sonuçlarıTablo 3a ve 3b de sunulmaktadır.

LnC = a0 + ∑i ai lnYi + ∑j bj lnPj + ½ ∑i ∑m cim lnYi lnYm + ½ ∑j ∑n djn lnPj lnPn +∑i ∑j eij lnYi lnPj // + f0 lnY6 + ∑i fi lnYi lnY6 + ∑j gj lnPj lnY6 + h/2 / ( lnY6 )2 ; (i = 1,...,6; j = 1,...,5; m = 1,...,6; n = 1,...,5) (2)

C = a0 + ∑i aiYi + ∑j bjPj + ½ ∑i ∑m cimYiYm + ½ ∑j ∑n djnPjPn + ∑i ∑j eijYiPj

// + f0Y6 + ∑i fiYiY6 + ∑j gjPjY6 + h/2 / ( Y6 )2 ; (i = 1,...,6; j = 1,...,5; m = 1,...,6; n = 1,...,5) (3)

Eşitlik ( 2 ve 3 ) de bulunan // işareti, modelin şube değişkenini dahil ederek ve etme-yerek iki ayrı formda çözüleceğini ifade etmek için kullanılmıştır.

Tablo 3a ve 3b deki sonuçlara göre modelde bulunması gereken anlamlı değişkenlereuygun fonksiyonel formun belirlenmesi amacı ile MWD testi uygulanmakta Ek 2 de sunul-maktadır.

Maliyet fonksiyonlarının homojenlik ve simetri koşullarını sağlaması gerekmektedir.Bu çalışmada maliyet fonksiyonundaki katsayıların simetrisi (cij = cji , dij = dji), modelin ifadeedilmesi aşamasında değişkenler girilirken önsel olarak dahil edilmiştir. Homojenlik koşuluise özellikle logaritmik formda önem kazanmakla birlikte doğrusal formda herhangi bir katkısağlamamaktadır. Çünkü Si = ∂lnC/∂lnPj = ( ∂C/∂Pj )( Pj/C ) olduğu ve bu ifade de toplammaliyet içinde j faktörünün payını gösterdiğine göre Si toplamları 1 e eşittir. Oysa doğrusal

Page 41: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

39

formda Σ∂C/∂Pi 1 e eşit olmadığı için lineer homojenlik özelliğinden yararlanarak katsayılarüzerine kısıtlar koymak mümkün değildir.

Bankacılıkta ölçek ve kapsam ekonomileri için, yukarıda tanımlanan doğrusal model-den tahmin edilen maliyet fonksiyonundan yararlanılarak üç ayrı ölçü hesaplanmaktadır. Buaşamada Y1, Y2 ve Y3 bankanın çıktı bileşenleri olarak kabul edilebilir. Çünkü banka birüretim işletmesi gibi düşünüldüğünde genel üretim giderlerine konu olan kalemler, faiz gideriyaratan vadeli mevduat, alınan krediler ve döviz tevdiat hesaplarıdır. Bu benzetmedenhareketle tanımlanan birinci ölçü, çıktıya göre maliyet elastikiyeti ( ÇÖE ) dir.

ÇÖE = ∑i ( ∂C / ∂Yi ) (Yi / C ) ( i = 1,2,3 ) (4)

ÇÖE, bütün gider kalemi düzeylerinin aynı oranda artması durumunda, gider kalemle-rindeki artışın neden olduğu nisbi maliyet değişmesidir. ÇÖE < 1 değeri, gider kalemleribüyüdüğünde maliyetlerin daha düşük bir oranda arttığını gösterdiği için pozitif ölçekekonomilerini ifade etmektedir (Jagtiani-Khanthavıt, 1995,s.4 ; Srivastava, 1999,s.6). Budurumda belirli bir çıktı bileşiminin ayrı ayrı birden fazla küçük banka yerine büyük birbankada üretilmesi daha ekonomik olacaktır. Aksine ÇÖE > 1 değeri ise negatif ölçekekonomilerinin göstergesidir. ÇÖE hesaplanırken şube sayısının hariç tutulması (sabittutulması ), şube düzeyindeki ölçek ekonomileri hakkında bilgi vermekle birlikte aşağıda şubedeğişkeninin de dahil edilmesi durumunda hesaplanan firma düzeyindeki ÇÖE ler deverilmektedir.

Ölçek ekonomileri için yukarıda tanımlanan ilk ölçüde bütün gider kalemlerinin aynıoranda artması varsayımı yapılmıştır. Ancak bu her zaman olması muhtemel olan bir durumdeğildir. Hatta nadiren gerçekleşen bir durumdur. Bu nedenle Berger ve Diğerleri ( 1987 )tarafından önerilmiş olan ikinci bir ölçü, burada FÇÖE ile gösterilmekte ve aynı çıktıvektörüne sahip olmayan iki ayrı bankanın maliyetlerini karşılaştırmaktadır. M bankası vemevduat sıralamasında bir sonraki büyük banka N için FÇÖE aşağıdaki gibi tanımlanmakta-dır.

FÇÖE ( YN, YM ) = [ ( C ( YN ) – C ( YM ) ) / ( C ( YN ) ] * [ YN / ( YN – YM ) ] (5)

YM ve YN , Y1, Y2 ve Y3 elemanlarına sahip vektörler olmak üzere FÇÖE, YN ile YM

arasındaki farklılığa karşılık maliyetlerdeki değişimi ölçmektedir. FÇÖE < 1 değerleri içinbüyük banka ( N ) küçük bankaya ( M ) göre maliyet avantajına sahiptir. FÇÖE > 1 olması isebüyük bankanın böyle bir avantaja sahip olmadığını dolayısı ile pozitif ölçek ekonomilerininbulunmadığını ifade etmektedir ve bu ölçü de ilk ölçü gibi hem şube hem de firma düzeyindehesaplanabilmektedir.

Bankacılıkta maliyet yapısının üçüncü bir göstergesi kapsam ekonomileri ölçüsüdür.Kapsam ekonomileri, mevcut bir firmayı birden fazla özel firmaya bölmenin maliyetleri neyönde ve ne ölçüde değiştireceğinin bir göstergesidirler. Burada firmanın bölünmesi ileamaçlanan şey, farklı tür ürünlerin ayrı ayrı küçük firmalarda üretilmesini sağlamaktır. Bergeret al ( 1987 ) tarafından önerilen kapsam ekonomileri ölçüsü burada KEÖ ile gösterilmekte veM bankası, M den bir büyük olan N bankası ve M ile N bankasının çıktı vektörleri farkınıüreten hipotetik bir D bankası için aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır.

KEÖ ( YN, YM ) = [ C ( YM ) + C ( YD ) – C ( YN ) ] / C ( YN ) (6)

Page 42: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Tuba Ayan Yakıcı-Fikret Çankaya

40

KEÖ, N bankasının çıktısını M ile D bankalarına paylaştırarak üretmesinden doğannisbi maliyet değişimini göstermekte ve hem ölçek hem de kapsam ekonomilerini içermekte-dir. KEÖ > 0 değerleri pozitif kapsam ekonomilerinin varlığını yani tek bir büyük bankadaüretim yapmanın daha avantajlı olduğunu ifade etmektedir.

2.3. Veri

Bu çalışmada kullanılan veriler, Türkiye Bankalar Birliği’nin Bankalarımız 2000 ya-yınından elde edilmişlerdir. Söz konusu yayında ticari bankalar, kamu, özel, yabancı ve fonadevredilenler olmak üzere dört ayrı grupta sunulmakla birlikte model çözümü aşamasında buayrımın bir anlamı bulunmamaktadır. Burada önemli olan herhangi bir bankanın mevduatsıralamasındaki yeridir.

Model katsayılarının tahmini sırasında Türkiye İmar Bankası ve Adabank hariç tutul-muşlardır. Çünkü bu iki bankanın kayıtlarında alınan krediler hücresi sıfır olduğu için kredifiyatını ( P2 ) belirlemek mümkün değildir. Ancak bu bankalar çalışmanın bütün diğeraşamalarına dahil edilmişlerdir.

Y1, Y2 ve Y3 değişkenlerinin değerleri bankaların bilanço ve gelir-gider tablolarındanokunmuştur. Vadeli mevduat fiyatı (P1), alınan kredilerin fiyatı (P2) ve döviz tevdiat fiyatı(P3) bu kalemlere ait faiz harcamalarının sözkonusu gider kalemlerinin toplam miktarlarınabölünmeleri ile elde edilmişlerdir. Emeğin fiyatı ( P4 ) toplam personel giderinin personelsayısına, fiziki sermayenin fiyatı ise kira ve amortisman giderinin sabit varlıklara oranlanmasıile bulunmuşlardır.

Şekil 2a, 2b, 2c, 2d, 2e faktör fiyatlarının banka büyüklüğü ile ilişkisini göstermekte-dirler. Şekil 2a ye bakıldığında vadeli mevduat fiyatının banka büyüklüğü ile neredeyse hiçilişkisinin bulunmadığı görülmektedir. Küçük özel bankaların mevduata bir miktar dahayüksek faiz oranları uygulamakta oldukları günlük yaşamdan bilinmektedir. Ancak buoranlar, değişik büyüklükteki bankalar arasında mevduat fiyatı açısından kayda değer ölçüdebir farklılık sergilemeye yetmemektedir.

Şekil 2b ye göre kredi fiyatları büyük bankalarda biraz daha düşüktür ki bu da bekle-nen bir sonuçtur. Çünkü büyük bankalar, büyüklük avantajlarından dolayı daha düşük faizleborçlanabilme olanağına sahiptirler.

Döviz tevdiat fiyatı açısından da durumun kredi fiyatına çok benzer yapıda olduğuŞekil 2c de açıkça görülmektedir. Ancak burada banka büyüklüklerine göre değişim birazdaha hafiftir. Hem kredi hem de döviz tevdiat fiyatında ortaya çıkan bu eğilim büyük ve köklü

Şekil 2a : Vadeli Mevduat Fiyatı

0

0,1

0,2

0,3

0,4

0,5

0,6

1 3 5 7 9 11 13 15 17 19 21 23 25 27 29 31 33 35 37 39 41 43 45

Banka no.

P1

Page 43: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

41

bankaların yüksek güvenilirliklerinden kaynaklanmaktadır. Bu durum bir anlamda riskpriminin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Şekil 2d’ye göre emeğin fiyatı banka büyüklüğü ile ters yönde bir eğilim sergilemek-tedir. Diğer bir deyişle banka büyüklüğü azaldıkça emeğin fiyatı artmaktadır ki bu görünümzaten beklenen bir durumdur. Çünkü küçük özel bankaların genel olarak daha yüksekücretlerle eleman çalıştırdıkları bilinen bir gerçektir.

Şekil 2e fiziki sermayenin banka büyüklüğü ile ters yönde bir ilişkisi olduğunu ortayakoymaktadır. Bu da şaşırtıcı bir görünüm değildir. Çünkü kamu bankaları ve büyük özelbankaların kira ve amortisman giderleri küçük özel ve yabancı bankalarınkinden genellikledaha düşüktür.

Büyük bankalar çok daha geniş olanaklara sahip olmalarından ve çok daha kurumsal-laşmış olmalarından dolayı genellikle kendi mülkiyetlerinde olan binalarda çalışmakta vezorunlu hallerde de daha düşük bedellerle bina kiralayabilmektedirler. Amortisman giderleri-

Şekil 2d : Emeğin Fiyatı

05

1015202530354045

1 3 5 7 9 11 13 15 17 19 21 23 25 27 29 31 33 35 37 39 41 43 45

Banka no.

P4

Şekil 2b : Kredi Fiyatı

00,5

11,5

22,5

33,5

4

1 3 5 7 9 11 13 15 17 19 21 23 25 27 29 31 33 35 37 39 41 43 45

Banka no.

P2

Şekil 2c : Döviz Tevdiat Fiyatı

05

10152025303540

1 3 5 7 9 11 13 15 17 19 21 23 25 27 29 31 33 35 37 39 41 43 45

Banka no.

P3

Page 44: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Tuba Ayan Yakıcı-Fikret Çankaya

42

nin bilançoya yansıması daha çok kullanılan amortisman ayırma yöntemi ile ilgilidir. Dahauzun geçmişleri olan büyük bankalar amortismanlarının önemli bir kısmını ilk yıllarındaayırmış oldukları için burada da görünüm büyük bankalar lehine olmaktadır.

3. Modelin EKK İle Çözülmesi ve Ampirik Sonuçlar

3.1. EKK Çözümü

Eşitlik 2 ve 3 de sunulan modeller, şube değişkeni hariç tutularak ve dahil edilerek ikiayrı formda çözülmektedir. Model şube değişkensiz olarak 65 adet değişken içermektedir.Şube değişkeninin dahil edilmesi halinde bu sayı 77 ye çıkmaktadır. EKK uygulanmadanönce Rats 4.0 da uygulanan Stepwise analizin sonuçları Tablo 3a ve 3b de sunulmaktadır.Sonuçlar birinci durum için 23, ikinci durum için 17 değişkenin anlamlı olduğunu ortayakoymuştur.

Tablo 3a: Şube Değişkensiz Stepwise Analiz SonuçlarıVariable Ceff Std Error T-Stat Signif************** ************** ************** ************** **************1. Y1 -0.0160 4.9339e-03 -3.23768 0.003635652. Y4 4.4262 1.8276 2.42186 0.023729853. Y5 0.1477 0.0286 5.15787 0.000031564. P3 6130.3520 1487.8517 4.12027 0.000417155. Y1K2 -2.4405e-08 5.0818e-09 -4.80249 0.000076186. Y4K2 -2.9115e-03 4.6397e-04 -6.27520 0.000002117. Y1Y4 8.0302e-06 1.4328e-06 5.60446 0.000010558. Y2Y5 4.9113e-08 1.8709e-08 2.62506 0.015134869. P1P3 11661.8594 1612.1533 7.23372 0.0000002310. P1P4 936.5532 225.5187 4.15289 0.0003846211. P1P5 -37702.7518 8974.5557 -4.20107 0.0003411212. P3P4 -461.0069 75.2636 -6.12523 0.0000030113. P3P5 4157.6132 241.4907 17.21645 0.0000000014. Y1P1 1.0692 5.3073e-03 201.46272 0.0000000015. Y1P3 -3.6088 5.7522e-04 -6.27384 0.0000021116. Y1P4 1.0918e-03 1.7318e-04 6.30435 0.0000019717. Y2P2 0.9713 0.0174 55.96356 0.0000000018. Y2P5 -0.0175 5.3289e-03 -3.28478 0.0032469619. Y3P3 0.9487 0.0303 31.34517 0.0000000020. Y3P4 5.9114e-04 1.7961e-04 3.29122 0.0031970321. Y4P4 0.9362 0.0708 13.22420 0.0000000022. Y5P1 -1.8167 0.0893 -20.33242 0.0000000023. Y5P5 0.9352 0.0946 9.88023 0.00000000

Şekil 2e : Fiziki Sermayenin Fiyatı

00,20,40,60,8

11,21,41,61,8

2

1 3 5 7 9 11 13 15 17 19 21 23 25 27 29 31 33 35 37 39 41 43 45

Banka no.

P5

Page 45: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

43

Tablo 3b : Şube Değişkenli Stepwise Analiz SonuçlarıVariable Coeff Std Error T-Stat Signif.************** ************** ************** ************** **************1. Y5 0.2448 0.0238 10.29732 0.000000002. P3 11249.1880 1613.4537 6.97212 0.000000123. P1P3 10619.9063 2099.1277 5.05920 0.000021524. P3P4 -705.7407 83.3059 -8.47168 0.000000005. P3P5 4410.0084 310.1127 14.22066 0.000000006. Y1P1 1.0585 2.4038e-03 440.32948 0.000000007. Y1P3 -5.8053e-03 6.5765e-04 -8.82728 0.000000008. Y1P4 7.1659e-04 9.5526e-05 7.50152 0.000000039. Y2P2 0.9786 0.0232 42.13369 0.0000000010. Y2P5 -0.0180 6.8781e-03 -2.61821 0.0139050111. Y3P3 0.8240 0.0240 34.39797 0.0000000012. Y3P4 1.1728e-03 2.1578e-04 5.43533 0.0000075713. Y4P4 1.0562 0.0300 35.22366 0.0000000014. Y5P1 -2.0457 0.0894 -22.89169 0.0000000015. Y5P5 0.9744 0.1011 9.63582 0.0000000016. Y2Y6 -6.6237e-06 3.5751e-06 -1.85271 0.0741261817. Y4Y6 -3.7118e-03 1.5872e-04 -23.38643 0.00000000

Tablo 4a : Şube Değişkensiz Maliyet Fonksiyonu EKK TahminleriVariable Coeff Std Error T-Stat Signif.************** ************** ************** ************** **************1. Constant -389.8746 841.9257 -0.46307 0.647858912. Y1 -0.0166 5.2269e-03 -3.18507 0.004279943. Y4 4.7263 1.9694 2.39994 0.025299134. Y5 0.1449 0.0298 4.86586 0.000072945. P3 6053.7260 1522.9466 3.97501 0.000641026. Y1K2 -2.4525e-08 5.1773e-09 -4.73699 0.000099797. Y4K2 -2.9322e-03 4.7422e-04 -6.18326 0.000003188. Y1Y4 8.0740e-06 1.4610e-06 5.52635 0.000014889. Y2Y5 4.9324e-08 1.9043e-08 2.59020 0.0167041810. P1P3 11749.7955 1651.3654 7.11520 0.0000003911. P1P4 959.5112 234.7660 4.08710 0.0004877112. P1P5 -36837.6912 9320.9750 -3.95213 0.0006777613. P3P4 -456.5547 77.1839 -5.91515 0.0000059414. P3P5 4154.4102 245.8208 16.90015 0.0000000015. Y1P1 1.0694 5.4091e-03 197.69819 0.0000000016. Y1P3 -3.6101e-03 5.8531e-04 -6.16787 0.0000033017. Y1P4 1.1163e-03 1.8397e-04 6.06766 0.0000041618. Y2P2 0.9736 0.0183 53.13134 0.0000000019. Y2P5 -0.0176 5.4275e-03 -3.24535 0.0037127120. Y3P3 0.9532 0.0323 29.49899 0.0000000021. Y3P4 5.8104e-04 1.8406e-04 3.15677 0.0045743322. Y4P4 0.9270 0.0747 12.40185 0.0000000023. Y5P1 -1.8129 0.0913 -19.85834 0.0000000024. Y5P5 0.9360 0.0963 9.71736 0.00000000

Tablo 4a ve 4b, yukarıda bulunan anlamlı değişkenlerle Rats 4.0 da koşturulan EKKregresyon analizi sonuçlarını sunmaktadır. Tablo 4a da regresyon sabiti dışında tahmin edilenparametrelerin tamamı yüzde 99 düzeyinde anlamlıdır. Düzeltilmiş R-kare yüksektir ( 0,99 )ve F testini başarıyla geçmektedir. Y1P1, Y2P2, Y3P3, Y4P4 ve Y5P5 in hepsinin işaretleripozitiftir. Bazı değişkenlerin işaretlerinin negatif olması okuyucuyu yanıltmamalıdır. ÖrneğinY1 in işaretinin tek başına negatif olması direkt olarak Y1 deki artışın maliyeti azaltacağıanlamını vermemektedir. Y1 deki artış ya da azalışın maliyeti ne yönde etkileyeceğinin asıl

Page 46: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Tuba Ayan Yakıcı-Fikret Çankaya

44

göstergesi ∂C/∂Y1 in işaretinin ne olduğuna bağlıdır. Anlamlı değişkenlerin belirlenmesindensonra uygun model formunun logaritmik mi yoksa doğrusal mı olduğunu belirlemek amacı ileyapılan MWD testi doğrusal formun uygunluğunu ortaya koymaktadır ( bkz. Ek 2 ). Doğrusalform ve anlamlı değişkenlerle belirlenen EKK tahminleri ise aşağıda Tablo 4a ve 4b desunulmaktadır.

Tablo 4b, şube değişkeninin dahil edilmesi durumunda EKK regresyon analizi sonuç-larını sergilemektedir. Burada da regresyon sabiti dışındaki bütün parametreler yüzde 99düzeyinde anlamlıdır. Düzeltilmiş R-kare yüksektir (0,99) ve F testini geçmektedir. Y1P1,Y2P2, Y3P3, Y4P4 ve Y5P5 pozitif işaretlere sahiptir. Görüldüğü gibi şube değişkeninin dahiledilmesi sadece değişken sayısını azaltmıştır. Daha açık bir ifade ,ile Y1, Y4, Y1Y4, Y2Y5,P1P4 ve P1P5 değişkenleri modelden çıkmakta Y2Y6 ve Y4Y6 değişkenleri modele girmektedir.Bunun anlamı şube düzeyinde anlamlı olan bazı değişkenlerin firma düzeyinde anlamlıolmadıkları şeklinde özetlenebilir.

Tablo 4b : Şube Değişkenli Maliyet Fonksiyonu EKK TahminleriVariable Coeff Std Error T-Stat Signif.************** ************** ************** ************** **************1. Constant -145.2064 787.7485 -0.18433 0.855082422. Y5 0.2440 0.0246 9.93898 0.000000003. P3 11220.5474 1648.3565 6.80711 0.000000214. P1P3 10705.6098 2185.0280 4.89953 0.000036505. P3P4 -704.0943 85.1985 -8.26416 0.000000016. P3P5 4410.6214 315.4281 13.98297 0.000000007. Y1P1 1.0585 2.4451e-03 432.90303 0.000000008. Y1P3 -5.8163e-03 6.7155e-04 -8.66104 0.000000009. Y1P4 7.1416e-04 9.8051e-05 7.28357 0.0000000610. Y2P2 0.9795 0.0241 40.72108 0.0000000011. Y2P5 -0.0178 7.0582e-03 -2.52691 0.0174369112. Y3P3 0.8256 0.0258 31.93892 0.0000000013. Y3P4 1.1769e-03 2.2056e-04 5.33586 0.0000110814. Y4P4 1.0577 0.0316 33.50933 0.0000000015. Y5P1 -2.0430 0.0921 -22.18961 0.0000000016. Y5P5 0.9749 0.1029 9.47570 0.0000000017. Y2Y6 -6.7790e-06 3.7326e-06 -1.81618 0.0800655218. Y4Y6 -3.7173e-03 1.6422e-04 -22.63689 0.00000000

3.2. Ölçek ve Kapsam Ekonomileri İle İlgili Sonuçlar

Yukarıda tahmin edilen maliyet fonksiyonları, eşitlik (4), (5) ve (6) ile birlikte çeşitliölçek ve kapsam ekonomilerini belirlemek için bir temel sağlamaktadır. Tablo 5, bu çalışma-daki örnek için şube ve firma düzeyindeki çıktıya göre maliyet elastikiyeti ( ÇÖE ) tahminsonuçlarını özetlemektedir.

Tablo 5 : Şube ve Firma Düzeyinde Ölçek EkonomileriŞube düzeyi Firma düzeyi

Büyüklük ÇÖEş ÇÖEf1 0,73 (0,05) 0,86 (0,04)2 0,72 (0,04) 0,76 (0,04)3 0,67 (0,03) 0,68 (0,04)4 0,52 (0,09) 0,51 (0,14)5 0,63 (0,03) 0,62 (0,09)6 0,47 (0,07) 0,48 (0,07)

Not : parantezler içindeki rakamlar standart hatalardır.

Page 47: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

45

Eşitlik (4) den hesaplanan ÇÖE her bir büyüklük sınıfı için sağ taraf değişkenlerininsınıf geometrik ortalamalarından hesaplanmaktadır. Tablo 5 in birinci sütununa bakıldığındaşube düzeyinde pozitif ölçek ekonomilerinin bulunmadığı görülmektedir. Tam aksine negatifölçek ekonomilerinin varlığı çok nettir. Bu durum şöyle açıklanabilir; küçük bankaların şubedüzeyinde ölçek ekonomisi büyük bankalara göre 1’den daha küçük, yani büyük bankalaragöre ölçek ekonomilerinden daha çok yararlanmaktadır. Sektör açısından bakıldığında bunegatif ölçek ekonomisini ifade eder. Standart hatalardan yararlanarak yapılacak testler bütünbüyüklük sınıfları için ÇÖE değerlerinin 1 den önemli ölçüde farklı olduklarını ortayakoyacaktır. Çünkü standart hatalar oldukça büyük çıkmışlardır.

Tablo 5 den görüldüğü gibi bulunan sonuçlar ölçek ekonomilerinin küçük bankalar i-çin nisbeten daha büyük olduklarını ortaya koymaktadır. Bu durum, örneğimizdeki bankalariçin artan bir maliyet eğrisini ifade etmektedir ancak büyük bankaların hem emek hem desermaye açısından daha düşük fiyatlarla yüz yüze oldukları gerçeği ile çelişmektedir. Şekil 2dve 2e de gösterildiği gibi örnekteki banka hacmi büyüdükçe çıktılar yükselirken bir yandan dafaktör fiyatları çok keskin olmamakla birlikte düşmektedir. O halde ÇÖE’lerdeki bu azalmaeğilimi üzerinde faktör fiyatlarındaki ters yöndeki eğilimin herhangi bir etkisinin bulunmadığıaçıktır. Bu sonuç analizimizin tarafsızlığını desteklemektedir.

Strivastava (1999) da buradakinin tam aksi bir görünüm ortaya çıkmış yani ÇÖEdeğerleri banka hacmi büyüdükçe artmıştır. Bunun faktör fiyatlarındaki aynı yöndekieğilimden kaynaklanıp kaynaklanmadığının anlaşılması için o çalışmada fiyatların sabittutulması yolu ile yeni ÇÖE değerlerinin hesaplanması yoluna gidilmiştir. Ancak bu çalışma-da eğilimler ters yönde oldukları için böyle bir şeye gerek yoktur.

Tablo 5 in ikinci sütununda firma düzeyinde ölçek ekonomileri sunulmaktadır. Bununiçin şube değişkeni her sınıfın kendi geometrik ortalaması ile analize dahil edilmektedir.Sonuçlara bakıldığında ÇÖE’lerin gene büyüklük sınıfı küçüldükçe azaldığı yani ölçekekonomilerinin büyük bankalarda daha düşük olduğu görülmektedir. Buradan firma düzeyin-de de ölçek ekonomilerinin bulunmadığı açıktır. Firma düzeyinde tahmin edilen bütün ÇÖEler 1 den önemli ölçüde küçüktür. Özetle gerek firma ve gerekse şube düzeyinde küçükbankalar maliyet açısından daha avantajlı durumdadırlar.

Tablo 6 çıktı karışımını değiştirme imkanı veren farklı çıktı ölçek ekonomileri( FÇÖE)değerlerini sunmaktadır.

Tablo 6 : Şube ve Firma Düzeyinde Farklı Çıktı Ölçek EkonomileriŞube düzeyi Firma düzeyi

Büyüklük FÇÖEş FÇÖEf1 - -2 0,84 (0,49) 1,37 (0,49)3 0,80 (0,28) 0,81 (0,28)4 0,98 (0,73) 0,96 (0,75)5 1,05 (0,50) 1,08 (0,51)6 0,75 (0,65) 0,72 (0,65)

Şube düzeyinde FÇÖE değerleri 2 ve 6 no’lu büyüklük sınıfları için 1 den önemli öl-çüde düşük iken diğer büyüklük sınıfları için 1 den farklı değildir. Ayrıca FÇÖE değerleri netbir azalma ya da artma eğilimi sergilemedikleri için şube düzeyinde pozitif ölçek ekonomile-rinin bulunduğu söylenemeyecektir. Firma düzeyindeki FÇÖE değerleri ne bakıldığında 4, 5ve 6 no. lu büyüklük sınıfları için FÇÖE’lerin 1 den önemli derecede farklı olmadıkları

Page 48: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Tuba Ayan Yakıcı-Fikret Çankaya

46

görülmektedir. Ancak 2 ve 3 no’lu büyüklük sınıfları için durum farklıdır. Sınıf 2 de FÇÖE 1den önemli ölçüde büyük, sınıf 3 de ise 1 den önemli ölçüde küçüktür. Bu durumda da pozitifölçek ekonomilerinin var olduğu söylenemez. Bu yargı, örnekteki bankaların ürün karışımla-rını değiştirerek maliyet etkinliklerini iyileştiremeyeceklerini ortaya koymaktadır.

Daha önce açıklanmış olduğu gibi KEÖ, k büyüklük sınıfının ortalamasında yer alanbir bankanın çıktısını, biri k-1 sınıfının ortalamasında yer alan diğeri ise iki bankanın çıktıfarkını üreten iki ayrı bankaya bölme durumundaki maliyet değişimini ölçmektedir. KEÖ > 0değerleri tek bir banka içinde toplanmanın avantajlarını, KEÖ < 0 değerleri ise dezavantajla-rını göstermektedir. Tablo 7 de hem şube hem de firma düzeyindeki sonuçlar standart hatalarıile birlikte değerlendirildiğinde, sınıf 2 de bütünleşmenin dezavantajı sınıf 6 da ise avantajıortaya çıkmaktadır. Bir başka deyişle, sınıf 6 için büyük çıktıların büyük hacimli bankalardatoplanmaları, sınıf 2 için ise bölünme maliyet avantajı sağlamaktadır.

Ara sınıflarda bulunan sonuçlar 0 dan önemli ölçüde farklı olmadıkları için bu sınıfla-rın en azından optimale yakın büyüklükte olduklarını söylemek mümkündür.

Tablo 7 : Şube ve Firma Düzeyinde Kapsam EkonomileriŞube düzeyi Firma düzeyi

Büyüklük KEÖş KEÖf1 - -2 -0,416 -0,1853 0,006 0,0624 0,003 0,0455 -0,036 -0,0306 1,359 0,371

Özet olarak yukarıda sunulan Türk Bankacılığında maliyet yapısının analizinden ortayaçıkan ampirik kanıtlar aşağıdaki yargıları ortaya koymaktadır.

· Türk bankalarında şube ve firma düzeyinde pozitif ölçek ekonomileri mevcut değildir.Çıktılardaki eşit oranlı artışlar ortalama maliyetleri düşürmemekte tam aksine daha yüksekortalama maliyetlere yol açmaktadır.

· Bununla birlikte bankaların ürettiği ürünü ve hizmeti çeşitlendirmeleri durumundaişlemlerin ölçeğinin genişlemesi de herhangi bir maliyet etkinliği sağlamamaktadır. Şubegenişlemesi halinde de sonuç aynıdır.

· Bu sonuçlar banka büyüklüğü arttıkça çıktı çeşidinin artması ile maliyet avantajlarınınolmayacağını ortaya koyan kapsam ekonomileri ölçüsü ( KEÖ ) ile de desteklenmektedir.

· ÇÖE, FÇÖE ve KEÖ için bulunan sonuçların hiç birinde bankaların şube ağlarınıgenişletmelerinin maliyet avantajlarına yol açabileceği yönünde bir kanıt yoktur. Bu ne-denle bankaların şube ağlarını genişletmeleri ekonomik nedenlere dayanılarak haklı görü-lemeyecektir. Bu yöndeki genişlemenin tek gerekçesi farklı bölgelerdeki farklı müşterilereulaşarak prestij kazanma isteği olabilir.

· Bu sonuçlar ile ortaya konulan maliyet eğrisi, Türkiye’deki bankaların sadece enbüyüklerinin minimum maliyetli büyüklüğün oldukça üzerinde ve sadece en küçüklerininde minimum maliyetli büyüklüğün oldukça altında bir büyüklüklere sahip olduklarınıortaya koymaktadır. Bu nedenle direkt olarak Türkiye’de tüm bankaların birleşerek bü-

Page 49: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

47

yümelerinin veya şube sayılarını azaltarak ve ürün yelpazelerini daraltarak küçülmelerininmaliyet avantajı sağlayacağını söylemenin yanlış olabileceği ileri sürülebilir. Devletin bukonuda yapması gereken şey, çok büyük ve çok küçük bankaların optimal büyüklüğeçekilme çabalarını desteklemek olmalıdır. Bu yargı bu çalışmada varılan en çarpıcı so-nuçtur. Bu noktada optimal banka büyüklüğünün ne olduğu sorusu ortaya çıkmaktadır kibu sorunun cevabı bir başka çalışmanın konusu olacaktır.

· Son olarak kapsam ekonomileri ile ilgili olarak burada ortaya konulan sonuçlar, Türkfinansal sektöründe bütün kamu bankalarını da kapsayan büyük bankaların belli konulardauzmanlaşmalarının yani ihtisas bankacılığının desteklenmesi gerektiğini ortaya koymakta-dır.

4. Sonuç Yerine

Sunulan araştırma, ölçek ekonomileri ve maliyet etkinliği konularına odaklanarakTürk Bankacılığındaki maliyet yapısını analiz etmiştir. Bu hem global olarak hem de Türkiyeiçin ilgiye değer bir araştırma alanıdır. Başka ülkelerin bankacılık sektörleri için yapılmış olanbir çok araştırma bankalar arası birleşme gerekliliğini ortaya koyarken burada durum tamolarak böyle değildir. Daha açık bir deyişle, örneğimizdeki bazı bankalar için birleşerekbüyümekten doğacak avantajlar bulunmakla birlikte, bunu Türkiye’deki bankaların tamamınagenellemek uygun olmayacaktır. Türk bankacılığında büyüklükle ilgili sorunun çözümü, birbütün olarak büyüme veya küçülme değil, optimal büyüklüğe çekilme olarak özetlenebilir.Tabi ki Türkiye’deki bankaları dış dünya ile rekabete dayanabilecek şekilde güçlendirmek,optimal büyüklüğün yakalanmasının yanısıra finansal sektörde pek çok politik reformların dayapılmasını gerektirmektedir. Burada sunulan sonuçlar, açıkça Türkiye’deki bankalarınçoğunun optimal büyüklüğün oldukça altında veya üstünde ölçeklerde işletilmekte olduklarınısergilemektedir. Bu nedenle yukarıda da ifade edilmiş olduğu gibi sorun tek olmadığına göreçözüm de tek değildir. Ulaşılan bir başka açık sonuç da şube ağlarının yaygınlaştırılmasınınmaliyet kazanımları sağlamayacağı şeklindedir ki bu da yukarıda ifade edilen bulguyudesteklemektedir. Bütün bunların sonucu olarak Türkiye’de bankacılığın asıl sorunununbüyüklükten değil yapısal nedenlerden kaynaklandığını ve bu durumun Devletin yasaldüzenlemeler ile sektöre müdahalesini gerektirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Son olarak burada sunulan araştırma, 2000-2001 mali yılı içerisinde Türk bankacılığı-nın sadece yatay kesit analiz sonuçlarını özetlemektedir. Çalışma oldukça yararlı bulgularsunmakla birlikte sınırlı sayıda banka için mevcut verilerin 2 yıldan daha fazlasına genişletil-mesi halinde hem istatistiksel açıdan çok daha anlamlı hem de çok daha kapsamlı bilgi eldeedilebilecektir.

Page 50: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Tuba Ayan Yakıcı-Fikret Çankaya

48

EK 1 : VERİLER

Y1 Y2 Y3 Y4 Y5 Y6 P1 P2 P3 P4 P510378725 3767 689077 36576 147716 1303 0,321232 0,844439 0,135531 7,39124 0,09569

6491940 355039 421603 15025 128577 807 0,474474 0,06096 0,136439 7,066423 0,0434993669589 790727 369075 10326 355390 425 0,080868 0,140968 0,433958 13,55481 0,082813665027 1526610 579422 8244 137644 597 0,069333 0,050731 0,21979 10,10832 0,1657323654912 887189 456245 16133 401667 851 0,102256 0,053479 0,306066 15,15267 0,0435192837825 410446 133502 5784 99211 197 0,167567 0,051749 1,028052 12,36221 0,1668672818671 1767793 163406 4728 313628 266 0,147765 0,071682 0,671726 23,0459 0,1225942697393 390390 289160 10000 448536 405 0,256685 0,269308 0,090815 7,7746 0,0172432490156 463237 422809 8590 210863 319 0,18287 0,068896 0,158322 18,45308 0,0745841619165 428287 718484 4225 93955 199 0,228282 0,060833 0,093665 13,41041 0,2467031084188 553220 30033 1686 86793 68 0,107989 0,091282 1,258349 26,25563 0,1537571074957 225059 3210 1339 9000 62 0,149545 0,094442 9,561059 16,79985 1,1076671001077 626759 160763 2460 29586 88 0,055549 0,05164 0,366303 17,02033 0,522037856101 63198 300966 1320 13283 41 0,208665 0,156176 0,302187 13,625 0,508244852124 9558 13446 2035 38288 151 0,15862 1,741159 4,519113 12,08747 0,248616850402 14531 220798 1990 31757 79 0,169252 0,062281 0,396743 17,44221 0,958529804592 4923 651542 1626 16010 84 0,132287 0,126955 0,107918 11,59963 0,432292703275 816869 84376 2324 37121 109 0,069196 0,16633 0,4118 15,68115 0,478759702586 1325 657089 1898 51061 91 0,239156 0,604528 0,119807 16,6491 0,212413585586 299564 169167 408 7650 10 0,181483 0,072706 0,137107 42,00245 0,641569579611 55186 44854 3029 42911 182 0,107624 0,215544 0,457128 9,889733 0,129407561101 102863 3190 2505 68430 166 0,177136 0,238823 12,13448 13,90739 0,19262544941 110990 155663 1766 40646 93 0,073536 0,083602 0,271998 12,87316 0,239901461035 378 282150 3664 40409 258 0,145336 0,111111 0,08123 16,40802 0,083793453976 3304 122860 1407 38999 84 0,037376 0,228511 0,454184 12,70078 0,187005425106 251349 64213 1586 41942 101 0,069291 0,430843 0,388099 23,29887 0,353059380518 31386 41702 742 11854 46 0,035192 0,119512 0,517553 11,71833 0,312468377534 406657 718 1358 8779 54 0,051177 0,061863 37,03621 17,79161 0,68436358528 14275 1537 1004 26630 48 0,149628 0,13366 18,42615 16,9502 0,295081314098 630 235242 563 8483 28 0,546269 0,152381 0,070642 12,38544 0,433219298436 113619 820 1033 27364 28 0,050523 0,113872 27,59878 18,20136 0,222117257444 202287 80685 738 19651 27 0,042499 0,081963 0,357786 21,6897 0,294387252026 14125 51880 629 5491 26 0,160091 0,090761 0,332035 18,00318 0,653251245601 168245 22363 956 17655 47 0,013978 0,059283 1,345303 13,61402 0,268876211522 5789 53261 538 8747 32 0,166597 0,24892 0,535213 22,16729 0,423688201805 85228 46167 251 3696 7 0,243314 0,616933 0,188316 20,49402 0,540855188267 12441 21178 486 16228 27 0,029485 1,337111 0,763339 18,6893 0,176547103533 2222 19618 647 9876 44 0,217612 0,170567 0,243348 13,14374 0,13669591325 532082 184749 110 2185 7 0,184506 0,074537 0,020265 35,02727 0,65903968773 1493 4051 320 2353 16 0,200602 0,150703 0,827697 17,99375 0,82830459804 48529 2860 386 5292 12 0,099207 0,119866 1,394755 21,02073 0,68990948227 171201 5495 109 1149 2 0,510834 0,077774 0,088262 30,42202 0,56919135319 479 8850 200 1789 14 0,125853 30,75574 0,271186 17,16 0,34879827334 11153 8931 332 3219 21 0,068998 0,074061 0,312059 17,66566 1,84777916868 151722 14720 197 4939 3 0,20032 0,044647 0,044361 27,98985 0,12958113272 2134 2500 89 1523 2 0,282474 0,184161 0,116 25,74157 0,844386

Y1 : vadeli mevduat miktarı Y2 : alınan kredi miktarı Y3 : döviz tevdiat hesabı

P1 : vadeli mevduatın fiyatı P2 : alınan kredilerin fiyatı P3 : döviz tevdiat fiyatıY4 : personel sayısı Y5 : sabit kıymetler Y6 : şube sayısıP4 : emeğin fiyatı P5 : fiziki sermayenin fiyatı

Page 51: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

49

EK 2 :MWD Testi*

all 46

open data a:\veriler2.xls

data(org=obs,for=xls)

linreg c

#constant y1 y4 y5 p3 y1k y4k y1y4 y2y5 p1p3 p1p4 p1p5 p3p4 p3p5 y1p1 y1p3 $

y1p4 y2p2 y2p5 y3p3 y3p4 y4p4 y5p1 y5p5 dob

Dependent Variable C - Estimation by Least Squares

Usable Observations 46 Degrees of Freedom 21

Centered R**2 0.999997 R Bar **2 0.999993

Uncentered R**2 0.999997 T x R**2 46.000

Mean of Dependent Variable 385114.04348

Std Error of Dependent Variable 723115.81335

Standard Error of Estimate 1944.73167

Sum of Squared Residuals 79421606.721

Regression F(24,21) 259236.5005

Significance Level of F 0.00000000

Durbin-Watson Statistic 1.867589

Variable Coeff Std Error T-Stat Signif*******************************************************************************1. Constant -413.3776 836.4963 -0.49418 0.626310572. Y1 -0.0158 5.2466e-03 -3.00843 0.006691563. Y4 4.2596 1.9984 2.13145 0.045028264. Y5 0.1483 0.0297 4.99011 0.000061355. P3 6555.8305 1575.4619 4.16121 0.000441926. Y1K -2.3179e-08 5.2761e-09 -4.39317 0.000253787. Y4K -2.7763e-03 4.9047e-04 -5.66052 0.000012838. Y1Y4 7.6297e-06 1.5025e-06 5.07790 0.000049889. Y2Y5 4.5560e-08 1.9200e-08 2.37293 0.0272724110. P1P3 12563.1792 1788.6340 7.02390 0.0000006211. P1P4 1046.0429 245.2204 4.26573 0.0003441812. P1P5 -41433.7243 10097.5119 -4.10336 0.0005074913. P3P4 -485.1513 80.6612 -6.01468 0.0000057214. P3P5 4375.5687 311.8287 14.03196 0.0000000015. Y1P1 1.0690 5.3815e-03 198.64535 0.0000000016. Y1P3 -4.0415e-03 6.9363e-04 -5.82660 0.0000087717. Y1P4 1.0982e-03 1.8341e-04 5.98766 0.0000060818. Y2P2 0.9784 0.0187 52.35815 0.0000000019. Y2P5 -0.0180 5.4015e-03 -3.33243 0.0031609420. Y3P3 0.9529 0.0321 29.68856 0.0000000021. Y3P4 5.7799e-04 1.8284e-04 3.16121 0.0047082322. Y4P4 0.9370 0.0748 12.53362 0.0000000023. Y5P1 -1.8173 0.0908 -20.02382 0.0000000024. Y5P5 0.9493 0.0964 9.84948 0.0000000025. DOB -2965.5708 2600.9230 -1.14020 0.26704113*

* DOB =

∧∧

YY lnln* DOB un katsayısı anlamlı değil ise doğrusal model uygundur.

Page 52: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Tuba Ayan Yakıcı-Fikret Çankaya

50

Dipnotlar1 “Büyük banka” nitelemesi müşteri açısından bir güvenilirlik ölçüsü gibi algılanmaktadır.2 Bankaların yatırımları, iştirak ve kuruluşları ile devlet iç borçlanma senetlerinden oluşmaktadır.3 Mali aracılık yaklaşımında mevduat ve fon sağlama araçları banka girdisi, krediler ve menkul değerler isebanka çıktısı olarak kabul edilmektedir.

Kaynakça

· BERGER, N. Allen - HUNTER C. William - TIMME G. Stephen, (1993), “The efficiency of financialinstitutions : A review and preview of research past, present and future”, Journal of Banking and Finance,Cilt.17, Sayı 2-3, Nisan 1993, s.221-249.

· ÇANKAYA, Fikret – ÖZ, Mehmet, (2001), Türkiye’de Kamu Bankalarının Özelleştirilmesi-Kamu veÖzel Sermayeli Ticaret Bankalarında Etkinlik ve Verimlilik Analizi,TBB Yayını No.221, İstanbul 2001.

· JAGTİANİ, Julapa - KHANTHAVIT, Anya (1996), “Scale and scope economies at large banks: Includingoff-balance sheet products and regulatory effects(1984-1991), Journal of Banking and Finance,20 (1996), s.1271-1287.

· KANISHI,Y. – NISHIYAMAK, K. , (2002), “Nonparametrik test for translog specification of productionfunction in Japanese manufacturing industry”, www.iemss.org/iemss2002/proceedings/vol2 html, s.597-602.

· SRİVASTAVA, Pradeep, (1999), “Size, Efficiency and Financial Reforms in Indian Banking”,www.icrier.res.in/public/pradeep, 8 Haziran, 1999.

· TBB; (2001), Bankalarımız 2000, Türkiye Bankalar Birliği Yayınları, İstanbul.

Page 53: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi, Sayı 43, 2002

51

Operasyonel Risk ve Yönetimi

Melek Acar Boyacıoğlu*

1. Giriş

Operasyonel risk bankaların karşılaştıkları en eski risk türüdür. Yeni kurulan bir bankakredi işlemleri veya piyasa pozisyonuyla ilgili karar vermeden önce operasyonel riskleremaruz kalır (Geiger, 2000: 1). Son yıllarda bankalar açısından operasyonel riskin önemininartması, özellikle uluslararası finansal piyasalarda kullanılmakta olan ürünler, yöntemler veteknolojinin oldukça karmaşık bir düzeye ulaşmasından kaynaklanmaktadır. Son 20 yıldakiteknolojik atılımlar, finansal piyasaların ve finans mühendisliğinin gelişiminde önemli bir roloynamıştır. Bu durum özellikle türev ürünleri ve diğer finansal yeniliklerin oluşumunumümkün kılmıştır. Böylece bankaların risk profilini değerlendirme ve aktif olarak yönetme(örneğin hedging-finansal risklere karşı korunma- ve aktif-pasif yönetimi) konusundakiyetenekleri gelişmiş ve bu da risk yönetim sürecini (riskleri tanımlama, ölçme, izleme vekontrol etme) çok yönlü ve karmaşık hale getirmiştir. İşlemlerin karmaşıklığıyla berabertamamlanma hızı ve verilere olan ihtiyaç artmıştır. Bu gelişmelere paralel olarak finansalkurumların teknolojik sistemlere ve kilit personele bağımlılığı daha da belirginleşmiştir(Keck, Jovic, 1999: 964).

Bu gelişmeler doğrultusunda denetim otoritelerinin operasyonel riske yönelik ilgileriartmış ve operasyonel risk yönetimi kredi ve piyasa riski dışında ayrı bir disiplin olarakgörülmeye başlanmıştır (Geiger, 2000: 2). Bu gelişmenin önemli bir diğer nedeni de, sonyıllarda çok sayıda bankanın operasyonel riskin neden olduğu büyük boyutlu zararlara maruzkalmalarıdır. Örnek olarak: Credit Suisse Chiasso (1977), Barings (1995), Daiwa (1995),Deutsche Morgan Grenfell (1996), Sumitomo (1996) olayları sayılabilir (Geiger, 2000: 14).

Bu çalışmada, operasyonel riskin tanımlanması, ölçümü, izlenmesi ve kontrolü aşa-malarından oluşan yönetim süreci, bu risk türünün yönetimindeki en iyi uygulama (bestpractice) önerileri, operasyonel riskle ilgili Basel Komitesi’nin düzenlemeleri, İkinci İstişarePaketi ile ilgili Kantitatif Etki Çalışması (Quantitative Impact Study) çerçevesinde bankalarıngetirdikleri eleştiriler ve öneriler değerlendirilmektedir.

2. Operasyonel Riskin Tanımı ve Türleri

2.1. Tanım

Operasyonel riskin tanımı üzerinde kesin bir birlik olmamakla birlikte, son yıllardagenel kabul görmüş dolaylı ve doğrudan tanımlama türlerinden söz etmek mümkündür.Dolaylı tanıma göre operasyonel risk; “Kredi veya piyasa riskleri altında sınıflandırılamayandiğer tüm risklerdir” (Geiger, 2000: 4). Sade bir şekilde formüle edilen bu tanım, başlangıçtageniş çapta kabul görmüş ve denetim otoriteleri tarafından da kullanılmıştır. Fakat son

* Selçuk Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, Araştırma Görevlisi.

Page 54: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Melek Acar Boyacıoğlu

52

yıllarda bu tanımın pratik ve teorik düzeyde tatmin edici olmadığı ortaya çıkmıştır. Dahasonra geliştirilen tanıma göre ise operasyonel risk: “Yetersiz ve başarısız içsel süreçlerden,personel ve sistemlerden ya da dışsal olaylardan kaynaklanan, doğrudan veya dolaylı zararriskidir” (Basel Komitesi, 2001a: 2).

Bu tanım, operasyonel riskin nedenleri üzerinde yoğunlaşmakta ve bu şekliyle BaselKomitesi tarafından risk yönetimi için uygun olduğu kabul edilmektedir. Komite her bankanınkendi tanımını seçebilmesine de imkan tanımaktadır (Basel Komitesi, 2001d: 2).

Ülkemizde de BDDK’nın 8 Şubat 2001 tarih 24312 Sayılı Resmi Gazete’de yayımla-nan “Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Hakkında Yönetmelik”te operasyonel risk;“Banka içi kontrollerdeki aksamalar sonucu hata ve usulsüzlüklerin gözden kaçmasından,banka yönetimi ve personeli tarafından zaman ve koşullara uygun hareket edilmemesinden,banka yönetimindeki hatalardan, bilgi teknolojisi sistemlerindeki hata ve aksamalar iledeprem, yangın, sel gibi felaketlerden kaynaklanabilecek kayıplara ya da zarara uğramaihtimali”1 olarak tanımlanmaktadır.

2.2. Operasyonel Risk Türleri

Operasyonel riskler; personel riski, teknolojik riskler, organizasyon riski, yasal risklerve dış risklerden oluşmaktadır.

2.2.1. Personel Riski

Banka yönetiminin ve personelin yetersizliğinden, ihmalinden, görevlerini unutmala-rından ya da kötüye kullanmalarından veya kasıtlı olarak suç sayılan eylemleri gerçekleştir-melerinden kaynaklanan risklerdir. Örneğin banka yönetiminin limitleri aşarak ve yeterligüvence almadan kredi açması, gerekli incelemeleri yapmadan başka teşebbüslere iştiraketmesi, teknolojik yenilikleri bankaya adapte edememesi, değişime ayak uyduramaması, ürünve hizmet tanıtımındaki yetersizlik ve belirsizliğin (Campbell vd., 1988: 27) yanı sırapersonelin yolsuzluk, hırsızlık ve sahtekarlık yapması, emirleri dikkate almaması veyakurallara aykırı olarak yerine getirmesi, bilerek işi engellemesi, kötü niyetli davranması gibihususlar personel riski kapsamında değerlendirilebilir. Bu riske neden olan faktörler içerisindeise personelin bilgi ve tecrübe yetersizliği, motivasyon eksikliği, aşırı iş yükü, personelindüzensiz yer değişimi, iş yerinin elverişsizliği ya da düzeninin iyi kurulmamış olması (Betge,1996: 277) gibi konular sayılabilir.

2.2.2. Teknolojik Riskler

Bilgisayar ve iletişim sistemlerindeki teknik sorunlar ve aksamalar (Hugentobler,1995: 65), virüs problemleri, yetersiz ya da eskimiş sistemlerden kaynaklanan risklerdir(Keck, Jovic, 1999: 965).

2.2.3. Organizasyon Riski

Banka örgüt yapısı ve işleyişiyle ilgili sorunlardan doğan risklerdir. Örneğin, örgüt i-çerisindeki kademeler arasındaki bilgi akışının yetersizliği, yetki sınırlarının kesin olmaması,yapı-işleyiş değişikliklerinden doğan belirsizlikler bu gruba girmektedir (Betge, 1996: 278).

Page 55: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

53

2.2.4. Yasal Riskler

Bankalar özellikle yeni tip işlemlere girerken veya uluslararası bankacılık faaliyetle-rinde yasal risklerle karşılaşırlar. Bunun nedeni söz konusu faaliyetlerin yabancı unsurtaşımaları, buna bağlı olarak da birden fazla hukuk düzenini ilgilendirmeleridir. Dolayısıylauluslararası bankacılık işlemlerinde ve sözleşmelerde yabancı hukuk sistemine uygunlukdenetimi şarttır. Örneğin, karşı taraf taahhüdünü yerine getirmeyi reddediyorsa veya belirlisözleşme tipleri yabancı hukuk sisteminde geçersiz ise, bankanın taleplerini elde edebilmesihususu önemli bir risk taşır (Betge, 1996: 278-279). Ayrıca mevcut yasal düzenlemeler debankanın dahil olduğu hukuki sorunları çözmede yetersiz kalabilir (Basel Komitesi, 1997:22).

2.2.5. Dış Riskler

Banka dışında üçüncü kişilerle ilgili sahtekarlık olayları, risk doğurması muhtemelkonulara ilişkin hukuki düzenlemelerdeki değişiklik ve boşluklar (Keck, Jovic, 1999: 965),deprem, yangın, sel gibi felaketlerden kaynaklanan riskler, terörist faaliyetler, sosyalkargaşanın yol açacağı zararlar, para aklama, web sitelerinin dış müdahalelerle kötüyekullanılması, enerji iletiminde oluşan aksamalar, (Van den Brink, 2002: 12) bu grubagirmektedir.

3. Operasyonel Riske Etki Eden Faktörler

Şekil 1: Operasyonel Riske Etki Eden FaktörlerKaynak: Keck, Jovic, 1999: 965.

Page 56: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Melek Acar Boyacıoğlu

54

Operasyonel riske etki eden faktörler; müşteri ilişkileri, iş sistemleri, personel, giderdalgalanması, faaliyet değişikliği, güvenlik ve çekirdek faaliyet kapasitesi başlıkları altındaŞekil 1’de gösterilmiştir.

4. Operasyonel Riskin Ölçümü ve Gerekli Sermayenin Hesaplanması

Operasyonel riskin tanımlanmasından sonra yönetim sürecinin ikinci aşaması bu risktürünün ölçülmesidir. Operasyonel riskin ölçümü her zaman için zor bir uğraş olmuştur. Birçok farklı riskin mevcudiyeti, oluşturdukları etkilerin ve zaman çevrelerinin farklılığı,nedensel faktörlerin belirlenmesindeki zorluk, imaj zedelenmesi ve en önemlisi operasyonelzararlarla ilgili verilerin kısıtlılığı buna neden olmaktadır (Aksel, 2001: 1).

Risklerin ölçülmesinde, gerekli ekonomik ve düzenleyici sermaye tahsisinin hesap-lanmasında en önemli şart, risklerin sayısallaştırılabilir olmasıdır. Risklerin sayısallaştırılmasıise zarar potansiyelinin tahminine ve zarar olayının gerçekleşme olasılığının belirlenmesinebağlıdır. Ancak bu şartlar operasyonel riskin sadece belirli bir bölümü için geçerlidir. Bunedenle teknik olarak operasyonel riskin tamamının sayısallaştırılabilmesi mümkün değildir(Geiger, 2000: 9).

Sayısallaştırma çerçevesinde operasyonel riskten kaynaklanan zararın büyüklüğü vesıklığına ilişkin bilgiler ile yeterli miktar ve kalitede bir veri bankası2 oluşturmak da oldukçazordur. Bununla birlikte yüksek kalitede yeterli bilgi varsa, zarar dağılımını tahmin ederekoperasyonel riskin sayısallaştırılması mümkün olabilir (Jovic, Piaz, 2001: 924).

Ayrıca Basel Komitesi 1998 tarihinde farklı ülkelerden 30’a yakın banka üzerindeyaptığı bir araştırmada sonucunda, operasyonel riski kapsayan karmaşık bir sistemingeliştirilmesinin ve yürütülmesinin maliyetinin oldukça yüksek olacağını belirtmiştir (BaselKomitesi, 1998a: 4).

4.1. Operasyonel Risk Sermayesinin Ölçümünde Kullanılan Yaklaşımlar

Bankalar tarafından operasyonel risk sermayesinin ölçümünde uygulanan yaklaşımlariki grupta toplanmaktadır; “Kantitatif–Kalitatif Yaklaşımlar” ve “Aşağı Yönlü - YukarıYönlü- (Top Down- Bottom Up) Yaklaşımlar”. Finansal hizmet sektöründe her iki gruptanteknikler de kullanılmaktadır. Tablo 1’de bu yaklaşımlar tasnif edilmiştir.

Yaklaşımlar Kantitatif Kalitatif

Aşağı yönlüMaliyet/Kar Odaklı YaklaşımEkonomik Fiyatlama ModelleriTesadüfi DağılımlarUç Değer Teorisi

Anahtar Performans GöstergesiAnahtar Kontrol GöstergesiAnahtar Risk GöstergesiFayda Değer Analizi

Yukarı yönlüGüvenirlik Teorisi YaklaşımıSimülasyon ModeliSenaryo Analizi

Karar Ağacı AnaliziSenaryo Analizi (Subjektif Yaklaşım)Süreç Riski AnaliziUzmana Danışma/Görüşme

Page 57: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi, Sayı 43, 2002

67

Ekonomik Kriz SonrasıKurumsal Yeniden Yapılandırma Süreci

Pelin Ataman Erdönmez*

Giriş

Mali kriz yaşayan ülkelerde1 sanayi, hizmetler ve mali sektörde yer alan kurumlar cid-di zararlar görmüştür. Kaldıraç oranı yüksek2 firmaların sorunları, aktif fiyatlarında meydanagelen ani düşüşler neticesinde iyice artmış, döviz kurları ve faiz oranlarındaki artışlar,pasiflerde ciddi artışlara ve toplam talebin düşmesine neden olmuştur. Bunun sonucunda birçok firmanın kredibilitesi azalırken, bir çoğu da ödeme güçlüğüne düşmüştür. Öte yandan,bankalar da durumu hızla kötüleşen firmalar nedeniyle zor duruma düşmüştür. Nitekim,bankaların krediler için ayırmak zorunda oldukları yüksek karşılıklar, gelirlerinin düşmesineneden olmuş, mali durumu kötüleşen bankalar, böyle bir ortamda daha fazla risk almakistemeyerek varlığını sürdürebilecek durumda olan firmalara bile kredi açmaktan kaçınmıştır.

Mali sektör dışındaki firmalar (bundan böyle firmalar diye anılacaktır) ve mali sek-törlerdeki kurumların üzerinde krizin etkilerinin azaltılması ve ekonomide kaybolan güvenintekrar kazanılması için hem firmaların hem de mali sektördeki kurumların zaman kaybetme-den yeniden yapılandırılmaları büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada esas olarak kurumsalyeniden yapılandırma süreci ele alınmakta olup, mali sektörün yeniden yapılandırılması busüreçteki rolü itibariyle incelenmektedir.

Kurumsal yeniden yapılandırma ile;

Varlığını sürdürebilecek durumda olan firmaların yeniden yapılandırılması, buna karşılıkvarlığını sürdüremeyecek durumda olanların tasfiye edilmesi,

Mali sektörün güçlendirilmesi, Uzun dönemli ekonomik büyüme için gerekli koşulların sağlanması hedeflenmektedir.

Kurumsal yeniden yapılandırmanın başarılı olabilmesi için devletin makroekonomikpolitikaları ve yasal altyapıyı çok iyi oluşturması yanında, bankaların da bu süreçte yer almasıve kredi akışının yeniden başlayabilmesi için yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Busüreçte devlete;

· Bankalar ve borçlu firmalar ile bankaların kendi aralarında aracılık görevi yapmak,· Taraflara gerekli teşvikleri sunmak,· Bankaları yeniden sermayelendirerek, kurumsal sektöre kredi verilmesi sorununu ortadan

kaldırmak,· Aktif yönetim şirketi kurmak,· Yeniden yapılandırma sürecini yönetmek üzere bir koordinatör kurum atamak,

* Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılık ve Araştırma Grubu Uzmanı.

Page 58: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Pelin Ataman Erdönmez

68

gibi görevler düşmektedir. Ancak devletin yeniden yapılandırma sürecinin tamamlanmasınıtakiben sorumluluklarının azaltılması önem taşımaktadır.

Bu çalışmanın ilk bölümünde ekonomik kriz sonrası yeniden yapılandırma süreci elealınmaktadır. Bu süreç, yeniden yapılandırma için gerekli altyapının oluşturulması, malisektörün yeniden yapılandırılmasını takiben kurumsal yeniden yapılandırmaya geçilmesi vesürecin sonunda devletin sorumluluklarının azaltılması başlıkları altında incelenmektedir.İkinci bölümde ise Türkiye'deki kurumsal yeniden yapılandırma uygulamaları anlatılarak,sonuç bölümünde çalışmanın kısa bir değerlendirilmesi yapılmaktadır.

Tablo 1. Ekonomik Kriz Sonrası Yeniden Yapılandırma Süreci

1. Altyapının Oluşturulması

2. Mali Yeniden Yapılandırma

3. Kurumsal Yeniden Yapılandırma

I

4. Devletin Sorumluluğunun Azaltılması

Sürdürülebilirmakro-ekonomikistikrarınsağlanması

Kurumsalsorunlarınbüyüklüğününve yapısınınbelirlenmesi

Tüm sektörlerikapsayacak birstratejibelirlenmesi

Yasal,düzenleyiciçerçeve vemuhasebeyeilişkindüzenlemelerinyapılması

Kurumsalyönetimingeliştirilmesi

Krizin veyenidenyapılandır-manın sosyalmaliyetininkarşılanması

Varlığını sürdürebilirdurumda olan bankalarile varlığınısürdüremeyecekdurumda olanlarınayrımının yapılması

Varlığını sürdüremeye-cek durumda olanbankalarınkapatılması

Varlığını sürdürebilecekdurumda olanbankaların yenidensermayelendirilmesi

Kötü bankanınaktiflerinin aktifyönetim şirketlerineaktarılması

Varlığını sürdürebilirdurumda olan firmalar ilevarlığını sürdüremeyecekdurumda olanların ayrımınınyapılması

Varlığını sürdüremeyecekkurumlar için yeni tasfiyemekanizmalarının kurulması

Varlığını sürdürecek durumda olankurumların bilançolarının yenidenyapılandırılması

Tasfiye edilen firmalarınaktiflerinin elden çıkarılması

Kamusal sermayeli malikurumların aktiflerininyeniden özelleştirilmesi

Yeniden yapılandırmadansorumlu kurumlarınkapatılması

Page 59: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

69

I. Ekonomik Krizler Sonrası Yeniden Yapılandırma Süreci

I.1. Altyapının Oluşturulması

1. Kurumsal yeniden yapılandırmada ekonomik istikrarın sağlanması, güven ortamınınoluşması açısından büyük önem taşımaktadır. Gerek borçluların gerekse alacaklılarınistikrarlı fiyat ve faiz oranının mevcut olduğu ve döviz kurlarında belirsizliğin olmadı-ğı bir ortamda faaliyet göstermeleri, işlemlerin sağlıklı şekilde gerçekleştirilebilmesiiçin önemlidir3.

2. Hem bankalar hem de firmalardan kaynaklanan sorunların sistemik sonuç doğuracakdüzeyde olup olmadığı ve krizin atlatılması sürecinde devletin lider rolünü üstlenipüstlenmeyeceği hususları en kısa zamanda açıklığa kavuşturmalıdır. Söz konusu so-runlar değerlendirilirken, konsolide bazda firmaların borç-ana para ödemelerini yapmakapasiteleri ve bunların banka kredilerine olan talepleri, takipteki kredilerdeki artış o-ranı ve iflas eden firma sayısı esas alınmalıdır.

3. Krizin, sistemik bir kriz olarak nitelendirilmesinden sonra hem firmalar hem de malisektördeki kurumlar için yeniden yapılandırma stratejisi belirlenmelidir. Bu stratejininoluşturulmasında bütün tarafların yer alması, stratejiyle hedeflenenlerin ve bu süreçteuygulanacak yöntemlerin şeffaf şekilde ortaya konması stratejinin kredibilitesini ar-tırmaktadır4.

4. Başarılı bir kurumsal yeniden yapılandırma için yasal altyapı, düzenleyici çerçeve ilemuhasebe kurallarının yeniden yapılandırmayı destekleyici şekilde oluşturulması ge-rekmektedir. Bu çerçevede İcra-İflas Kanunlarında tahsilatı hızlandırıcı önlemlerin a-lınması, birleşme ve devralmanın önündeki yasal engellerin kaldırılması, yabancı ser-maye yatırımlarının artması için kuralların esnekleştirilmesi, borcun hisseye dönüşü-mü ve aktif satışları ile ilgili düzenlemelerde değişiklikler yapılması gerekmektedir.Aynı zamanda mali bilgilendirme standartlarının uluslararası seviyelere yükseltilmesive yeniden yapılandırmanın şeffaf şekilde gerçekleştirilmesi özendirilmelidir5.

5. Kurumsal yönetim, varlığını sürdürebilecek durumdaki firmaların bilançolarını yeni-den yapılandırmaları için gerekli teşviklerin sağlanmasını teminen uluslararası stan-dartlara yükseltilmelidir. Yönetimin iyileştirilmesi, yöneticileri mevcut borç stokunuyeniden yapılandırmaya ve karlı şekilde faaliyet göstermeye özen göstererek, gele-cekteki karları artırmaya teşvik etmektedir.

6. Yabancı yatırımların serbestleştirilmesi, birleşme ve devralmalar ile aktif satışlarınınönündeki yasal düzenlemelerden ve vergiden kaynaklanan engellerin kaldırılması,muhasebe standartlarının uluslararası standartlarla uyumlulaştırılması kurumsal yöne-timin gelişmesini sağlamaktadır

I. 2. Mali Sektörün Yeniden Yapılandırılması

Kurumsal yeniden yapılandırma için sadece altyapının oluşturulması yeterli olmayıp,aynı zamanda mali sektörün de yeniden yapılandırılması şarttır. Kriz yaşayan ekonomilerdebankacılık sektörünün sermayesinin önemli ölçüde azalması, kurumsal sektöre verilenkredilerin azalmasına neden olmaktadır. Bankaların kurumsal yeniden yapılandırma sürecinde

Page 60: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Pelin Ataman Erdönmez

70

yer alabilmeleri için yeterli oranda sermayeye ve gerekli teşviklere sahip olmaları gerekmek-tedir.

Mali sektör yeniden yapılandırılması kapsamında ilk atılması gereken adım, varlığınısürdürebilecek durumda olan bankalarla varlığını sürdüremeyecek durumda olan bankalarınayrımının yapılmasıdır. Sonraki aşamada varlığını sürdürebilecek durumda olan bankalaryeniden sermayelendirilmeli, varlığını sürdüremeyecek durumda olan bankalar tasfiyeedilmeli, bunların aktifleri satılmalı ya da kurulacak bir aktif yönetim şirketine devredilmeli-dir. Bankalar ya doğrudan operasyonlarla yeniden sermayelendirilmeli ya da kendileri,rekabetçi baskıların bulunmadığı ortamda faiz oranları marjlarını yükselterek yenidensermayelendirmeyi dolaylı yoldan gerçekleştirmelidir. Aynı zamanda devlet, istikrarlı birbankacılık sektörü için banka düzenlemelerini gerçekleştirerek, denetim ve gözetimi güçlen-dirmelidir (Stone, 2000, s.8).

I. 3. Kurumsal Yeniden Yapılandırma

Kurumsal yeniden yapılandırma, en erken bankaların, aktif yönetim şirketlerinin vepiyasa oyuncularının bu süreçte yer almak istemeleriyle başlayabilir. Bu çerçevede ilk olarakkurumlar,

· operasyonel olarak varlıklarını sürdürebilir ve mali açıdan güçlük içinde olmayanlar,· operasyonel olarak varlıklarını sürdürebilir, ancak mali güçlük içinde olanlar,· hem mali hem de operasyonel açıdan varlığını sürdüremeyecekler

şeklinde sınıflandırılmalıdır. Varlığını sürdüremeyecek durumda olan firmaların kapatılma-sındaki amaç takipteki kredilerin ve banka zararlarının daha da artmasını önlemektedir.Ancak, kriz sırasında ve sonrasında varlığını sürdüremeyecek olan firmanın tanımlanması çokkolay değildir. Bu sınıflandırma kar simülasyonları ve bilanço projeksiyonları aracılığıylayapılmaktadır.

Varlığını sürdüremeyecek kurumların tasfiyesi, yasal iflas prosedürlerinden farklı yenitasfiye mekanizmalarının kurulmasını gerektirmektedir. Amerikan İflas Kanunu devletintasfiye sürecinde asgari düzeyde yer aldığı kanunlara örnek gösterilebilir. Ancak, bu kanundatasfiye hükümleri fazlaca yer almıştır. Nitekim, davaların yüzde 90'ı tasfiye ile sonuçlanmış,firmaların rehabilitasyon süreci uzun sürmüştür. Sistemik krizlerde tasfiyelerden ve rehabili-tasyon sürecinin uzun sürmesinden kaynaklanan refah kaybı ciddi boyutlarda olmuştur. Bazıülkelerde mahkemelerin çok fazla sayıdaki tasfiye işlemini iyi idare edememesi, zamanzaman da belli grupların etkisinde kalması, tasfiye işleminin özel mahkemeler aracılığıyla yada yeni iflas kanunları çıkartılmak suretiyle gerçekleştirilmesine yol açmıştır6.

Kurumsal yeniden yapılandırma sürecinin hızlı bir şekilde yürümesi için etkin iflasprosedürleri oluşturmak gerekmektedir. Nitekim, 1990'ların ortalarında ve sonlarında iflasreformlarının gerçekleştirilmesindeki uzun süreli gecikmeler bazı ülkelerdeki büyük ölçeklikurumsal yeniden yapılandırma çalışmalarını yavaşlatmıştır7.

Doğu Asya'da da etkin işlemeyen iflas kanunları, varlığını sürdüremeyecek durumdaolan firmaların varlıklarını sürdürmelerine imkan tanımış, böylelikle bankaların teminatlarınıalmalarını engellediği gibi varlığını sürdürebilecek durumda olan firmaların borçlarınıödemelerinde de caydırıcı etki yaratmış ve kurumsal yeniden yapılandırma sürecini zorasokmuştur. Bu durum bankaların mali durumlarının daha da bozulmasına yol açmıştır.

Page 61: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

71

Devlet, tasfiye edilen kurumların aktiflerinin satılmasına karar verebilmektedir.Aktiflerin satışındaki gecikme ekonomik kaynak kıtlığından, ekonomik iyileşmenin yavaşolmasından ve kurumsal yeniden yapılandırmanın gecikmesinden kaynaklanmaktadır.Aktiflerin satış yöntemi yeniden yapılandırma stratejisi ile bütünlük göstermelidir. Bankalar,kurumsal yeniden yapılandırma sürecinde yer alıyorlarsa aktiflerin satışında lider rolüoynayabilir. Krizin etkilerinin sınırlı olduğu durumlarda ise satış piyasalara bırakılabilir.Ayrıca, son yıllarda yaygın olduğu şekilde, devlet tarafından düzenlenen özel aktif yönetimşirketleri aracılığıyla da aktiflerin satışı gerçekleştirilebilmektedir.

Varlığını sürdürebilecek durumda olan firmaların bilançolarının yeniden yapılandı-rılması gerekmektedir. Yeniden yapılandırmada, özel yerli ve yabancı alacaklılar, kamualacaklıları, aktif yönetim şirketleri ve birlikler alacaklı konumunda bulunabilmektedir.Bilanço yeniden yapılandırması genellikle borç veya borcun özkaynağa oranının azaltılmasıyoluyla yapılmaktadır. Çoğu zaman azınlıktaki alacaklılar, borçluları, büyük alacaklılarınonları tasfiyeye zorlayacakları gerekçesiyle tehdit ederek borç yeniden yapılandırma süreciniyavaşlatmaktadır. Bu sorun etkin iflas prosedürlerinin kurularak veya alacaklıların kendiaralarında anlaşmaya varmasını sağlayacak kurallar konularak çözümlenebilmektedir.

Yeniden yapılandırma, makroekonomik istikrarın sağlanamaması ve firmalara ilişkinsağlıklı bilgi edinilememesinden dolayı gecikmektedir. Örneğin, Endonezya'da yabancıalacaklılar rupi istikrar kazanıncaya kadar yeniden yapılandırma anlaşmalarına girmekteisteksiz davranmışlardır. Bunun gibi kurumsal sektörün bilanço bilgilerine olan güvensizlik,çoğu ülkede yeniden yapılandırma sürecini yavaşlatmıştır.

Japonya’da kurumsal yeniden yapılandırmada geç kalan ülkelerden biridir. 1990'larınbaşından itibaren ekonomik durumu iyi olmayan Japonya, bu durumdan ancak kapsamlı biryeniden yapılandırma sürecine girerek çıkılabileceğinin farkına varmıştır. Otoriteler 2002yılında kurumsal yeniden yapılandırma sürecini hızlandırmak için çeşitli önlemler almıştır.Banka ve firmalara yeniden yapılandırma sürecine katılmaları için çeşitli teşvikler sağlanmış-tır. Firma iflasları için Sivil Rehabilitasyon Kanunu çıkartılmış, kurumsal yeniden yapılan-dırmanın çerçevesini güçlendirmek için yeni kılavuzlar yayınlanmış, banka bilançolarınınyeniden yapılandırılmasını kolaylaştırmak için Alacakları Tahsil Etme Kurumu'nun(Resolution and Collection Corporation) sorumlulukları artırılmıştır.

Kurumsal Yeniden Yapılandırma Yöntemleri

Kurumsal yeniden yapılandırma programlarının başarıya ulaşması için devletin, krizinekonomik ve sosyal maliyetinin hafifletilmesinde, piyasada meydana gelen aksaklıklarındüzeltilmesinde ve farklı çıkar grupları arasındaki çatışmaların giderilmesinde lider konumdaolması gerekmektedir. Kurumsal yeniden yapılandırma sürecinde devletin konumu, yapılan-dırmanın boyutuna ve sosyal sonuçlarına bağlı olarak her ülkede farklılık gösterebilmektedir.Burada beş temel kurumsal yeniden yapılandırma yöntemi ele alınmaktadır.

1. Devletin Borçlu Firma ve Bankalar ile Bankaların Kendi Aralarında Aracılık Yapması

Devlet, alacaklıların kurumsal yeniden yapılandırmayı yönetmelerini engelleyenfaktörlerin olması durumunda, firmalar ve bankalar veya bankaların kendi arasında aracılıkgörevini üstlenmektedir. Bu duruma yol açan faktörler arasında banka sermayesinin olmama-sı, borçlularla alacaklılar arasında müzakere gücünün bulunmaması veya bankaların firmala-

Page 62: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Pelin Ataman Erdönmez

72

rın zayıf denetim ve kötü yönetimden dolayı borcu yeniden yapılandırmak için gerekliteşviklerin olmaması sayılabilir. Bu faktörler ciddi maliyetler getirmekte ve borçlularıngereksiz yere tasfiye edilmelerine neden olarak yeniden yapılandırmayı uzatabilmektedir.Bunu engellemek için devlet, resmi olmayan veya daha sistemli oluşturulmuş bir çerçevedearacılık görevini üstlenebilir.

Devletin aracılık yaptığı yeniden yapılandırma modellerinden en çok bileneni“Londra Yaklaşımı”dır. İlk kez İngiltere'de uygulanan Londra Yaklaşımı bankalara ve diğeralacaklı kuruluşlara mali güçlüklerle karşılaşan firmaların bu sorunlara nasıl yaklaşmalarıgerektiği konusunda yol göstermektedir. Ancak, bu konudaki tavsiyeler kanunla belirlenme-miş olup, Merkez Bankasının hiçbir yaptırım gücü yoktur. Bankalar ve diğer taraflar buradakendi çıkarları doğrultusunda hareket etmektedir. Londra Yaklaşımı'nda, bankaların ve diğeralacaklı kuruluşların gereksiz zararlara uğramasını önlemek ve sorunlara çözüm bulmakamaçlanmakta, fakat mali güçlük içinde olan bir şirketin varlığını sürdürmesi garantilenme-mektedir. Düzenleyici otoriteler sürece herhangi bir müdahalede bulunmamaktadır. LondraYaklaşımının temel prensipleri şunlardır:

· Sürece geniş katılım vardır ve gönüllülük esasına dayanır· Zor durumda olan firmalar için bankalar kredi kolaylıkları sağlar ve onların iflası için

baskı yapmaz.· Bankalar uzlaşı süreci içinde birlikte hareket eder.· Borçlu firmanın geleceği hakkındaki kararlar, firma hakkında edinilen kapsamlı bilgi esas

alınarak bütün bankalar tarafından verilir.

İngiltere Merkez Bankası’nın katılımıyla uygulanan Londra Yaklaşımı sayesinde1989-1997 yılları arasında 160'ın üzerinde firma yeniden yapılandırılmıştır.

Londra Yaklaşımı ilk olarak Meksika’da UCABE (Şirket Borçlarının YenidenYapılandırılması Kurumu) adıyla uygulanmıştır. Daha sonra Doğu Asya ülkeleri olan Kore,Tayland, Malezya ve Endonezya’da uygulanmıştır. Londra Yaklaşımı normal bir sözleşmeveya Ticaret Kanunu’yla düzenlenen mahkeme-dışı anlaşma içermektedir. Bu Anlaşmaylaalacaklıların büyük çoğunluğu normal yasal prosedürlere başvurmadan kendi aralarındaanlaşmakta diğer alacaklıları da anlaşmaya zorlamaktadır. Ayrıca Anlaşma, çıkabilecekanlaşmazlıkların normal yasal prosedürlere başvurmadan çözülebilmesi için Hakem Kuruluoluşturulmasını ve bir takım özel yaptırımları içerebilmektedir. Söz konusu yaptırımlarınderecesi ülkeden ülkeye değişebilmektedir.

Londra Yaklaşımı’nın Doğu Asya ülkelerinde uygulanması sırasında devlet, kurumsalsorunlar sistemik sonuçlar yarattığından ve İngiltere’de olduğu gibi güçlü bir ekonomik altyapı olmadığından süreçte önemli rol oynamıştır.

2. Devlet Tarafından Finanse Edilen Teşvik Modelleri

Kurumsal sorunların sistemik olduğu durumlarda, devlet tarafından sağlanan teşvikler,sorunların giderilmesinde etkili olabilmektedir. Söz konusu teşvikler alacaklılara vadenin veödemesiz dönemlerin uzatımı için tazmin imkanının sağlanmasını, faiz oranı ile kur garantisi-ni ve özsermaye aktarımını içermektedir. Devlet tarafından sağlanan teşvik modellerine,Meksika’da 1980’lerin başında uygulanan FICORCA (Şirket Borçlarının Yeniden Yapılandı-rılması Kurumu) ile 1990’ların ortalarında uygulanan UCABE, Endonezya’da tatbik edilenINDRA (Endonezya Borç Düzenleme Örgütü ) ve Şili’deki uygulamalar gösterilebilir.

Page 63: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

73

3. Bankaların Yeniden Sermayelendirilmesi

Bankaların yeniden sermayelendirilmesi, firmalardan kaynaklanan borç sorunlarınınbankacılık sisteminin mali durumunu kötüye düşürecek kadar yaygın olması ve bankalarınfirmaları kendileri yapılandırmak istemeleri halinde gündeme gelmektedir. Firmalarınkredilerini geri ödemekte zorlanmaları bankaların sermayelerinin azalmasına ve büyük ölçüdeiyice erimesine neden olmakta ve makroekonomik istikrarsızlığa yol açabilmektedir. Bankalarfirmaların borçlarının yeniden yapılandırması için yeni sermayeye ve kendi faaliyetleri içinçalışma sermayesine ihtiyaç duyduklarında, bunu kendi kaynaklarından sağlayamadıklarıtakdirde devlet desteğine ihtiyaç duyabilmektedir.

Kriz yaşayan çoğu ülkede yeniden sermayelendirme sürecinden beklenen başarınınsağlanması için banka yeniden yapılandırma kurumu kurulmuştur. Söz konusu kurum bankayeniden sermayelendirmesi için gereken fayda-maliyet analizini yaparak, bankaların sorunluaktiflerinin yönetimi konusunda karar verilmesinde (bankanın sorunlu aktiflerini kendisininyönetmesi, aktif yönetim şirketi veya başka bir kuruma aktarması) çok önemli rol oynamakta-dır. Bankaların yeniden sermayelendirilmesi için şu yöntem ve araçlar kullanılmaktadır:

Bankaların yeniden sermayelendirilmesinde tahvil aktarımı diğer araçlarla (örneğintakipteki kredilerin yerine tahvil verilmesi) birlikte en yaygın kullanılan yöntemlerdenbirisidir. Tahvil aktarımı, devlet desteği gerektirdiğinden bazı ülkeler8 tahvil yerine koşullarıaçıkça belirlenmiş düşük faizli krediler kullanmışlardır. Bu yöntem de banka bilançolarındabenzer etki yaratmakta, ancak bankaya daha önceden likidite aktarılmasını sağlamaktadır.

Devlet aynı zamanda devlet fonlarının zayıf bankalara verilmesi suretiyle mevduataktarımı yapabilir. Bu yöntemin etkisi mevduatın kaynağına bağlıdır. Mali durumu güçlübankalardan çekilen fonların mali durumu zayıf olan bankalara aktarılması, mevduatınçekildiği bankalarda yeni sorunlara neden olabilmektedir. Benzer şekilde devlet ikincil borç(subordinated debt (banka tahvilleri)) alabilir. İkincil borç tahvil transferine göre daha zayıfbir enstrümandır. Bununla birlikte, ikincil borçlar makroekonomik açıdan bankaların krediverebilmeleri için ilave fon yaratması ve bunun sistemdeki kredi genişlemesini sağlamasındandolayı tercih edilmektedir

Tablo 2: Banka Yeniden Sermayelendirmesinin Maliyeti: (GSYİH’in yüzdesi)Ülke Dönem Maliyet

Şili 1981-1983 41.2Macaristan 1991-1995 12,2Endonezya 1997-2000 56,3Kore 1997-2000 26,5Malezya 1997-2000 16,4Meksika 1981-1982 2,0Meksika 1995-1999 20,0Polonya 1993 5,7Tayland 1997-2000 32,8Türkiye 2000-2001 31,9

Kaynak: IMF ,"Large -Scale Post-Crisis Corporate Sector Restructuring, Mark Stone, 2000, BDDK (2002), Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı: Gelişme Raporu, www.die.gov.tr

Ayrıca devlet hisse senedi almak suretiyle mülkiyet hakkı elde ederek bankaya nakittransfer edebilmektedir.

Page 64: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Pelin Ataman Erdönmez

74

Banka yeniden sermayelendirme maliyetleri yüksek olup, normal bir bankacılık kri-zinde Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)'in yüzde 7-17 oranı civarında gerçekleşmektedir. Buoran Endonezya”da yüzde 50'den fazla, Şili'de ise yüzde 41 civarında gerçekleşmiştir.

4. Aktif Yönetim Şirketi

Kamusal veya özel sermayeli bir aktif yönetim şirketi, sorunlu firmaların çok olmasıve mikroekonomik faktörlerin yeniden yapılandırmayı zorunlu kılması durumunda devreyegirmektedir. Aktif yönetim şirketi kötü kredileri satın alabilmekte, banka ve firmalaraözsermaye sağlayabilmekte ve yeniden yapılandırmada mali ve operasyonel bir rol oynaya-bilmektedir. Mahkemelerin etkin olmadığı durumlarda aktif yönetim şirketi mahkeme dışıiflas mekanizması gibi çalışabilmektedir. Aktif yönetim şirketi tarafından alınan kredilerhisselere dönüştürülerek kamuya veya piyasaya satılabilmektedir. Aktif yönetim şirketikurumsal borç yeniden yapılandırmada ikincil kredi piyasaları oluşturabilmektedir. Aktifyönetim şirketleri ile bankalar daha fazla sermayeye sahip olduklarında firmalar borçlarınındaha hızlı şekilde yeniden yapılandırılacağı beklentisine girebilmektedir.

Aktif yönetim şirketleri Macaristan, Endonezya, Kore ve Malezya'da uygulanan yeni-den yapılandırma sürecinde önemli rol oynamıştır. Aktif yönetim şirketleri Doğu Asya'daGSYİH'in yüzde 10'nu ve yüzde 35'ine karşılık gelen kredilerin büyük bir kısmını devralmış-lardır. Ancak, aktiflerin yönetilmesi ve düzenlenmesi süreci çok yavaş işlemiştir.

Aktif yönetim şirketlerinden beklenen başarının elde edilebilmesi için önceden belir-lenen hedeflerin açıkça ortaya konulması, kredi iyileştirmesinin azami miktarda amaçlanmasıve aktif yönetim şirketlerinin yeterli fonlamaya sahip olması gerekmektedir. Devlet, 1995-97yılları arasında Şili ve Meksika’da yaşandığı gibi, aktif yönetim şirketleri aracılığıyla kötükredilere piyasanın üzerinde faiz vererek bankaları yeniden sermayelendirmekten kaçınmalı-dır. Aktif yönetim şirketleri varlığını sürdüremeyecek kurumlar için iyi bir yöntem olmaklabirlikte, yeniden yapılandırma süreci için diğer yöntemlerin uygulanması daha uygungözükmektedir. (Stone, 2000, s. 17-18)

5. Yeniden Yapılandırma Sürecini Yönetmek Üzere Koordinatör KurumAtanması

Kurumsal ve mali yeniden yapılandırma sürecinin karmaşık olması ve krizin sektörlerüzerindeki etkisinin kısa sürede giderilmesi için sürecin hızlandırılması gerekliliği, krizyaşayan çoğu ülkede yeniden yapılandırma sürecini yönetmek üzere koordinatör bir kurumbelirlenmesini zorunlu kılmıştır. Bu kurumun, yeniden yapılandırma sürecinin hedeflerinibelirlemek, alacaklıların ve borçluların yüksek kaldıraç oranı sorununu çözmek, devlettarafından sağlanacak mali desteğin öncelikle hangi sektörlere verileceğine karar vermek gibigörevleri bulunmaktadır.

Yeniden yapılandırma sürecini yöneten koordinatör kurumun bu süreçte yer almasıgöreli olarak yeni bir gelişme sayılabilir. 1980'lerde ve 1990'ların başında meydana gelenkrizlerde bu tür kurumlar yoktur. Kore'de mali yeniden yapılandırma 1998 yılının başındanberi Mali Denetim Komitesi tarafından yönetilmektedir. Mali Denetim Komitesinin başkanıaynı zamanda kabine üyesi olup, Cumhurbaşkanına rapor vermektedir. Yeniden yapılandırmasürecinin yavaş yürüdüğü Endonezya’da, Ocak 2000’de Mali Sektör Politikaları Komitesikurularak yeniden yapılandırma çalışmalarına yön kazandırılmaya çalışılmıştır. 1990’larınortasında İsveç mali krizinde Banka Destekleme Otoritesi kurularak yeniden yapılandırma

Page 65: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

75

sürecinin desteklenmesi için politik bir görüş birliği oluşturulmaya çalışılmıştır. 1980’lerinbaşında Meksika’da, 1990’larda Tayland ve Malezya’da merkez bankası yeniden yapılandır-ma direktörü olarak yeniden yapılandırma sürecinde yer almıştır.

I.4. Kurumsal Yeniden Yapılandırma Sonrası Devletin Sorumluluklarının Azaltılması

Yeniden yapılandırma sürecinin tamamlanmasını takiben devletin sorumluluklarınınazaltılması beklenmektedir. Devlet yeniden yapılandırma sürecinde borçların hisseleredönüşümü nedeniyle doğrudan veya kamusal sermayeli aktif yönetim şirketleri aracılığıylaveya bankaların kamu kaynakları ile yeniden sermayelendirmesi suretiyle dolaylı yoldankurumsal sektörde mülkiyet hakkına sahip olabilir. Yeniden yapılandırma sürecinin tamam-lanmasını takiben devletin özel sektördeki ağırlığı, mülkiyetindeki tasfiye edilen firmalara aitaktiflerin satılması ve kamusal sermayeli mali kurumların aktiflerinin yeniden özelleştirilmesigibi yollarla azaltılmalıdır. Bunun yanında yeniden yapılandırma sürecinin yasal altyapısınıoluşturmak üzere geçici olarak kurulan kurumlar sürecin tamamlanmasını takiben kapatılma-lıdır.

Tablo 3: Mali Kriz Yaşayan Ülkelerde Devletin Sahip Olduğu Aktifler, 1999 Ortası

Endonezya Kore Malezya TaylandToplam mali sistemaktiflerinin yüzdesi

78 58 18 45

GSYİH'in yüzdesi 79 124 62 127 Kaynak: IMF ,"Large -Scale Post-Crisis Corporate Sector Restructuring, Mark Stone, 2000.

II. Türkiye’de Kurumsal Yeniden Yapılandırma

Türkiye'de Şubat 2001’de yaşanan mali krizin, kamu sektöründen başlayarak malisektöre yayılan ve neticede reel sektör üzerinde büyük sıkıntı yaratan etkileri olmuştur. Bunedenle, ekonomide büyümeyi ve firmaların tekrar karlı şekilde faaliyetlerini sürdürmelerineolanak sağlamak üzere kapsamlı bir kurumsal yeniden yapılandırma programının uygulanmasıgerekmiştir. Bunun yanında krizin mali sistem üzerindeki etkisini ve kurumsal sektörün malisektörde yarattığı sorunları gidermek amacıyla mali sektörde de çeşitli düzenlemeleryapılması gerekmiştir.

II.1. Kurumsal Yeniden Yapılandırma Amacıyla Gerçekleştirilen Yasal Düzenlemeler

4743 Sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanun-larda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (Kanun) 31 Ocak 2002 tarih ve 24657 sayılıResmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun'la getirilen belli başlı düzenlemelerşunlardır:

· 4389 sayılı Bankalar Kanununa eklenen Geçici 4 üncü madde hükmü uyarınca, üç aşamalıdenetimden geçecek olan tüm özel sermayeli ticari bankalara, bir defaya mahsus olmaküzere ve belirli şartlar çerçevesinde sermayenin güçlendirilmesi amacıyla ana sermayeyekatılım veya sermaye benzeri kredi temini (katkı sermaye) şeklinde destek sağlanabilmesiöngörülmüştür.

· Mali kriz sonucunda ödeme gücünü büyük ölçüde yitiren ve ekonomiye katma değeryarattığına inanılan reel sektör firmalarının faaliyetlerini sürdürmeye devam etmeleri veödeme güçlerini yeniden kazandırmalarına yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Bu çerçeve-

Page 66: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Pelin Ataman Erdönmez

76

de Türkiye Bankalar Birliği tarafından "Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaş-malarının” hazırlanması öngörülmüş ve bu anlaşmaların Bankacılık Düzenleme ve De-netleme Kurumu (BDDK) tarafından onaylandığı tarihten itibaren üç yıl içinde bankaalacaklarının "Finansal Yeniden Yapılandırma Sözleşmeleri”ne bağlanarak, gerektiğindeborçluya ek finansman desteği de sağlamak suretiyle yeniden yapılandırılması veya yeniitfa planına bağlaması mümkün hale getirilmiştir.

· Bankalar, özel finans kurumları ve diğer mali kurumların alacakları ile diğer varlıklarınsatın alınması ve yeniden yapılandırılarak satılması amacıyla, kuruluş ve faaliyet esaslarıBDDK tarafından belirlenecek varlık yönetimi şirketlerinin kurulması öngörülmüştür."Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik" BDDKtarafından onaylanarak 1 Ekim 2002 tarih ve 24893 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarakyürürlüğe girmiştir.

II. 2. Kurumsal Yeniden Yapılandırma

1. Bankaların Sermayelerinin Güçlendirilmesi Programı

Kriz sonrasında bankacılık sektörünün sorunlarına kalıcı çözümler getirmek ve ban-kaların daha sağlıklı bir ortamda büyümelerinin sağlanması amacıyla BDDK tarafından"Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı" 15 Mayıs 2001 tarihinde uygulamayakonulmuştur. 4743 sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve BazıKanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun çerçevesinde, Program ilave araçlarlagüçlendirilmiş ve özel sermayeli bankalara kamu tarafından sermaye desteği sağlanmasınınyasal çerçevesi oluşturulmuştur.

Bankaların gerçek mali durumlarının ortaya çıkartılabilmesi için üç aşamalı bir dene-tim sistemi uygulanmıştır. Bu denetimler sırasıyla; bağımsız denetim kuruluşlarının ilkdenetimi, bağımsız denetçilerin uygunluk açısından yaptıkları ikinci denetim ve BankalarYeminli Murakıplarının yerinde denetimidir.

Denetim sonrası değerlendirme aşamasında Program kapsamındaki 25 bankanın ser-maye ihtiyacı 1.326 trilyon lira olarak tespit edilmiştir. Bunun üzerine alınan önlemler ve2002 yılındaki olumlu gelişmeler sonucunda, sermaye ihtiyacında 1.102 trilyon liralık azalmameydana gelmiştir. Söz konusu önlemlerin başında; 162 trilyon liralık nakit sermaye girişi iledaha önce sorunlu kredi olarak gösterilip karşılık ayrılan alacaklardan yapılan 738 trilyonliralık tahsilat gelmektedir (bu tutarın 468 trilyon liralık kısmı bankaların hakim hissedarları-na ait sorunlu kredilerin tahsilatından kaynaklanmaktadır). Ayrıca, Aralık 2001-Mayıs 2002döneminde bankaların bilanço içi açık pozisyonlarını kapatmaları neticesinde kur riskine esasvarlık ve yükümlülüklerinin yaklaşık yüzde 14 oranında azalması; piyasa riski için bulundu-rulması gereken sermaye ihtiyacını 72 trilyon lira düşürmüştür. Bu tedbirlerin yanı sıra,faizlerdeki genel düşüşlerin, menkul kıymetler cüzdanındaki kağıtların değerlemesini 130trilyon lira tutarında olumlu yönde etkilemesi, sermaye ihtiyacını azaltan bir başka önemligelişmedir. Program kapsamına alınan 25 banka için yüzde 14,2 olan sermaye yeterlilikrasyosu yüzde 14,8'e yükselmiştir (BDDK, 2002).

2. 4743 sayılı Kanun ile Taraflara Sağlanan Vergi Teşvikleri ve Diğer Avantajlar

Page 67: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

77

Kanun, Çerçeve Anlaşması'nı imzalayanlara ve yeniden yapılandırılan firmalara vergiavantajları ve teşvikleri getirmektedir. Bu çerçevede uygulama kapsamında düzenlenecek tümkağıtlar, kıymetli evrak, sözleşmeler, alınan teminatlara ilişkin işlemlerin vergi, resim harç vefonlardan istisna tutulmuştur.

Yeniden yapılandırma programına alınan firmaların kullandıkları kredilerden kaynak-lanan ihracat taahhüt açıkları bulunması halinde uygulanacak müeyyideler protokol sonunakadar ertelenebilmektedir.

3. Finansal Yeniden Yapılandırma Programı9 (İstanbul Yaklaşımı)

Türkiye'de firmaların yeniden yapılandırmalarına yönelik olarak kamuoyunda İstanbulYaklaşımı olarak bilinen ve Londra Yaklaşımı esas alınarak Türkiye Bankalar Birliğitarafından hazırlanan “Finansal Yeniden Yapılandırma Programı”(FYYP) bir süreç içerisindeoluşturulmuştur. FYYP kapsamında BDDK tarafından Kanun'un 2'inci maddesine dayanarakFinansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarının Onaylanması, Kabulü ve Uygulan-masına İlişkin Genel Şartlar Hakkında Yönetmelik hazırlanmış ve Resmi Gazete’nin 11 Nisan2002 tarih ve 24723 sayılı nüshasında yayımlanmıştır. Yönetmelikte öngörüldüğü üzere,Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması (Çerçeve Anlaşması) Türkiye BankalarBirliği (TBB) tarafından hazırlanarak alacaklı kuruluşlarca imzalanmasını takiben BDDKonayına sunulmuş ve 4 Haziran 2002 tarihinde onaylanarak yürürlüğe girmiştir.

Çerçeve Anlaşması ile ekonomiye katma değer yarattığına inanılan ve finansaldarboğaz yaşayan üretici firmaların, fon yaratma kabiliyetleri de dikkate alınarak alacaklıkuruluşlarca uygun görülecek makul bir süreç içerisinde ve makul koşullarla, katma değeryaratmaya devam etmeleri ve öngörülen süre içerisinde mali kesime olan geri ödemeyükümlülüklerini yerine getirebilmelerine olanak sağlanarak hem reel sektörün hem de malisektörün bilançolarına düzen, sağlık ve şeffaflık kazandırılması amaçlanmıştır.

Çerçeve Anlaşması'nda FYYP uygulanacak firma kriterleri, KoordinasyonSekreteryası (KS), Hakem Kurulu (HK), Alacaklı Bankalar Konsorsiyumu (ABK) ve LiderBanka'dan oluşan bir organizasyon yapısı, genel prensipler, uygulama süreci prensipleri,durumun korunması süreci prensipleri gibi hususlar yer almaktadır. Çerçeve Anlaşmasınınsüresi BDDK'nın onayından itibaren 3 yıl olarak belirlenmiştir. Çerçeve Anlaşması'nda firmabazında gündeme gelen finansal yeniden yapılandırma programları, yine her bir firma bazındaoluşturulacak ABK'nın uygun bulması halinde,

· mevcut riskin yeniden ve firma bazında belirlenecek koşullarla vadeye bağlanması,· ilave finansman sağlanması, (işletme sermayesi amaçlı ve/veya gerek duyulduğunda

yarım kalmış yatırımın veya yeni yatırımın finansmanı amacıyla),· firmanın ana faaliyeti ile doğrudan ilgili olmayan faaliyetlerinin tasfiyesi,· sermaye artırımı,· yönetim değişikliği,· halka açılma,· iştirak ve gayrimenkul satışı,· ortaklık yapısının değiştirilmesi,· şirket hisse senetleri üzerinde ABK lehine intifa hakkı tesis edilmesi

Page 68: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Pelin Ataman Erdönmez

78

dahil, burada yer alanların dışında ancak ilgili firmanın ekonomiye kazandırılmasını teminengerekli görülen düzenlemeler (tek başına veya bir kısmı ya da tamamı bir arada olmak üzere)yapılabilmesi öngörülmüştür.

4. Varlık Yönetim Şirketi Kurulması

4743 sayılı Kanun ile bankalar, özel finans kurumları ve diğer mali kurumların ala-cakları ile diğer varlıklarını devralarak yönetmek üzere kurulması öngörülen varlık yönetimşirketlerinin, kuruluş ve faaliyet esasları BDDK tarafından “Varlık Yönetim ŞirketlerininKuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik” (Yönetmelik) ile belirlenmiştir.

Yönetmelikle, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu dışındaki kişilerin insiyatifinde varlıkyönetimi şirketleri kurulması için gerekli yasal zemin oluşturulmuş olup, ayrıca, uygun koşulve önerilerin geliştirilmesi durumunda, bu kişilerce kurulacak şirketlere TMSF’nin de 4743Sayılı Kanun çerçevesinde yüzde 20’ye ulaşan hisseye tekabül edecek şekilde katılmasıöngörülmüştür.

Yönetmelik’te, Türkiye’deki finansal piyasalara özgü koşullar da göz önüne alınaraksorunlu duruma gelen varlıkların çözümlenmesinde faaliyet gösterecek olan varlık yönetimşirketlerinin anonim şirket şeklinde kurulması, ödenmiş sermayesinin on trilyon liradan azolmaması, hisse senetlerinin tamamının nama yazılı ve nakit karşılığı çıkarılması kabuledilmiştir. Varlık yönetim şirketinin kurucularında, müflis veya konkordato ilan etmişolmaması, tasfiyeye tabi tutulan bankerler, bankalar, sigorta şirketleri ve para ve sermayepiyasalarında faaliyet gösteren kurumlarda ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilenbankalarda doğrudan veya dolaylı olarak yüzde on ve daha fazla bir oranda pay sahibiolmaması, taksirli suçlar hariç olmak üzere affa uğramış olsalar bile ağır hapis veya beş yıldanfazla hapis cezasıyla cezalandırılmamış olması veya 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile 2499sayılı Sermaye Piyasası Kanunu hükümlerine muhalefet yahut basit ve nitelikli zimmet,irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibiyüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları, resmiihale ve alım satımlara fesat karıştırma, kara para aklama veya Devlet sırlarını açığa vurma,vergi kaçakçılığı veya vergi kaçakçılığına teşebbüs ya da iştirak suçlarından dolayı hükümgiymiş bulunmaması ve şirketin kuruluşunda taahhüt ettikleri sermaye miktarını karşılayabilirdüzeyde mali gücünün olması gerekmektedir. Yönetmelik’te ayrıca varlık yönetim şirketleri-nin kuruluş işlemlerine, ana sözleşme değişikliği ve hisse devrine, organizasyon yapısı,faaliyet alanına, iştirak edecekleri ortaklıklar için asgari iştirak oranına, bağımsız denetimdengeçmeye, BDDK’ya yapacakları bildirimlere ve faaliyetlerinin durdurulmasına ilişkinhükümler yer almaktadır.

III. Sonuç ve Değerlendirmeler

Mali kriz yaşayan Latin Amerika, İskandinav ve Bazı Doğu Asya ülkelerindekiuygulamalarda da görüleceği üzere, kurumsal yeniden yapılandırmanın başarılı olması birçokfaktöre bağlıdır. Yeniden yapılandırma süreci kamu kaynaklarının yeterli olmasını, kurumlar-da köklü değişiklik yapılmasını, yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesini, ekonomideistikrarın sağlanmasını, krizin yarattığı sorunların boyutunun belirlenerek kapsamlı biryeniden yapılandırma stratejisinin uygulamaya geçirilmesini gerektirmektedir. Kurumsalyeniden yapılandırma sürecini, mali yeniden yapılandırma sürecinden ayrı düşünmekimkansızdır. Kurumların yeniden yapılandırılması ancak, sağlıklı ve etkin işleyen bir malisistemin varlığıyla mümkündür. Bu bağlamda, ilk olarak mali durumu zayıf ve ödeme

Page 69: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

79

güçlüğü içinde olan banka ve kurumların akım ve stok sorunlarının çözümlenmesi gerekmek-tedir. Bankaların bilançolarındaki sorunlu aktiflerin aktif yönetim şirketi gibi kurumlaraaktarılması bankaların stok probleminin çözülmesinde etkin bir yöntem olabilmektedir. Ancakbelirtmek gerekir ki aktif yönetim şirketlerinin kendisi de bazı riskler içermektedir. Devlet de,varlığını sürdürebilir bankaların mali durumunu güçlendirmek için sermaye aktarabilmektedir.Ancak, bu durum özel sektörün özsermaye koyması için motivasyon eksikliği yaratmamalıdır.

Kurumsal yeniden yapılandırma programlarının başarıya ulaşması için, mali sistemingüçlendirilmesinin yanında devletin, krizin ekonomik ve sosyal maliyetinin hafifletilmesinde,piyasada meydana gelen aksaklıkların düzeltilmesinde ve farklı çıkar grupları arasındakiçatışmaların giderilmesinde lider konumda olması gerekmektedir. Ayrıca,

· Yeniden yapılandırmayı destekleyen makroekonomik ve yasal çerçevenin oluşturulması,· Kurumsal yönetimin iyileştirilmesi,· Muhasebe ve bilgilendirme standartlarının uluslararası standartlarla uyumlaştırılması,· Krizin ve yeniden yapılandırmanın sosyal maliyetini ortadan kaldıran önlemlerin kısa

sürede alınması,· Yeniden yapılandırmanın, kurumsal ve mali sektörü kapsayan şeffaf bir strateji üzerine

oluşturulması,· Etkin iflas prosedürlerinin kurulması ve· Yeniden yapılandırma hedeflerine ulaşıldıktan sonra devletin sorumluluğunun azaltılma-

sı,

gerekmektedir.

Türkiye’de kriz sonrasında gerçekleştirilen düzenlemeler daha çok mali sektörünyeniden yapılandırılmasına yöneliktir. Kurumsal yeniden yapılandırmasına yönelik olarakdaha bir çok düzenlemenin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Haziran ayında uygulamayakonulan Finansal Yeniden Yapılandırma Programı kurumsal yeniden yapılandırma için çokönemli bir adımdır. Kasım 2002 itibariyle 132'si (18 grup) büyük ölçekli firma, 44'ü de küçükölçekli firma olmak üzere toplam 176 firma Finansal Yeniden Yapılandırma Programıkapsamına alınmıştır. Bunlardan büyük ölçekli 16 firma (2 grup) ve küçük ölçekli 13 firmaolmak üzere toplam 29 firma ile Finansal Yeniden Yapılandırma Sözleşmesi bağıtlanmıştır.Yeniden yapılandırılan borç tutarı 407 milyon dolardır. FYYP kapsamına alınmak üzerebaşvuran firmaların bir çoğunun inceleme süreci devam etmektedir.

Bununla birlikte FYYP'den beklenen sonucun alınabilmesi için FYYP'nin oluşturul-ması sırasında kritik başarı faktörü olarak görülen düzenlemelerin bir an önce gerçekleştiril-mesi gerekmektedir. Bu çerçevede;

· Karşılık Yönetmeliğinde, hem sürecin hızlanmasını hem de henüz sorunlu hale gelmemişfirmaların durumunun kötüleşmesini önleyecek kararların alınmasını sağlayacak değişik-liklerin yapılması gerekmektedir.

· Alacakların tahsilatını hızlandırmaya ve firmaların iflasının ertelenmesine yönelik İcraİflas Kanununda değişiklik yapılması, bu konuda halihazırda Adalet Bakanlığı nezdindesüren çalışmaların hızlandırılması büyük önem taşımaktadır.

· Vergi resim ve harç istisnaları arasına KDV de dahil edilmelidir.

Page 70: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Pelin Ataman Erdönmez

80

· Kamu alacakları (vergi, sosyal sigorta prim borçları) diğer alacaklar ile birlikte elealınmalıdır.

· Alacaklı kuruluşların yeniden yapılandırmadan dolayı üstlendikleri risklerin ve/veya ekfinansman taleplerinin karşılanması amacıyla fonlama imkanı sağlanmalıdır. Dünya Ban-kası tarafından FYYP kapsamında sağlanması öngörülen kredi imkanına ilişkin görüşme-ler halihazırda devam etmektedir.

Bunun yanında kurumsal yeniden yapılandırmaya yönelik olarak diğer düzenlemelerinhızla gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Bu çerçevede öncelikle mevzuattan kaynaklanan tüm engellerin kapsamlı bir çalışmayapılarak belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması sağlanmalıdır.

Halihazırda kurumsal yeniden yapılandırmanın önünde engel teşkil eden bazı vergi,yasal ve düzenleyici mevzuatta iyileştirmeler sağlanmıştır. Bu kapsamda yeniden yapılandır-ma kapsamına alınan firmalara ve şirket birleşmeleri için bazı vergi muafiyetleri tanınmıştır.Ancak yeniden yapılandırmanın önündeki tüm olası engellerin belirlenebilmesi için dahakapsamlı çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.

Ayrıca reel sektör firmalarının mali sektör gibi Uluslararası Muhasebe Standartlarınıuygulamalarının zorunlu hale getirilmesi gerekmektedir. Bu husus, güvenilir bilgi edinilmesi,sağlıklı kredi politikalarının oluşturulması ve FYYP’nin başarılı bir şekilde uygulanmasıaçısından büyük önem taşımaktadır. Muhasebe alanında daha sistematik reformlar yapılmasıiçin Dünya Bankası da çeşitli kamu kurumlarıyla çalışmalar yapmakla birlikte, bu çalışmala-rın uygulamaya geçirilmesi zaman alabilecektir.

Kurumsal yeniden yapılandırmanın başarılı bir şekilde yürütülmesi için en önemli et-kenlerden birisi de kurumsal yönetimin iyileştirilmesidir. Bu çerçevede bilgilerin şeffaflık vebilgi paylaşımı ilkeleri kapsamında zamanında ve doğru olarak sunulmasını zorunlu kılacakve azınlık hisselerine sahip kişilerin haklarını koruma altına alacak düzenlemeler getirilmeli-dir. Kurumsal yönetimin iyileştirilmesi doğrudan yabancı sermayenin gelmesi için de önemlibir etkendir.

Dipnotlar1 1990'larda İskandinav ülkelerinde, 1994-95'de Meksika'da 1997'den sonra Doğu Asya ülkelerinde ve 1990'lardabazı geçiş ekonomilerinde meydana gelen krizler sistemik krizlerin son örnekleridir.2 Kaldıraç oranı: Borçların aktif toplamına olan oranıdır. Bu oranın yüksek olması işletmenin faiz ve borçlarınıödeyememe nedeniyle mali yönden zor duruma düşme olasılığının yüksek olduğunu göstermektedir.3 Makroekonomik istikrarın sağlanmasının gecikmesi Şili ve Endonezya'da görüldüğü gibi krizden çıkış süreciniyavaşlatmıştır (Stone, 2000).4 İsveç’te, 1990'ların başında, Kore’de ise krizin akabinde belirlenen kapsamlı yeniden yapılandırma programlarıekonominin istikrara kavuşmasında çok etkili olmuştur (Stone, 2000).5 Kore’de, mali bilgilendirmelerin zamanında yapılmasını sağlamak, kalitesini artırmak ve muhasebe standartla-rını güçlendirmek için Anonim Şirketlerin Dış Denetimi Hakkında Kanun’da değişiklik yapılmıştır. Ayrıcavarlığını sürdüremeyecek firmaların sistemden çıkmalarını hızlandırmak ve mahkeme denetimi altında yenidenyapılandırmayı kolaylaştırmak için İflas Kanunları güçlendirilmiştir. Devlet, borçlular ve alacaklıların haklarıarasında daha iyi bir denge oluşturmak ve mahkemelerin etkinliğini artırarak davaların çabuk sonuçlandırılması-nı sağlamak için iflas kanunlarında değişiklik yapmıştır. Ayrıca devlet, alacaklıların haklarını alabilmesi içinalacaklılar komitesi oluşturulmasını zorunlu kılmış, borçlu şirketin yönetimini etkileyen temel konularda, bukomiteye karar sürecinde yardımcı olmak üzere danışman da atamıştır. Bu arada yeniden yapılandırma sürecinihızlandırmak için zaman sınırları konulmuştur. Bunun yanında Kore'de sermaye piyasalarını ve yabancı yatırımıserbestleştirmek için;

Page 71: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

81

· Hisse senedi, tahvil ve para piyasalarında yabancı yatırımcılar için üst limit kaldırılmıştır.· Yurtdışından kurumsal borçlanmaya konulan sınırlamalar kaldırılmıştır.· Çok sayıda endüstri ve mali hizmet alanına yabancıların girmesi serbest bırakılmıştır.· Yabancı yatırımcıların yatırım projeleri için arsa almalarındaki kısıtlamalar kaldırılmıştır. (Chopra, Kenneth,

Karasulu, Liang, Ma, Richards, 2001).6 Macaristan, 1991 yılında yeni bir İflas Kanunu çıkartarak firmaların alacaklılara sunmak üzere yenidenyapılandırmaya ilişkin planlar sunmalarını şart koşmuştur. Müzakereler esnasında firmalara bankalarayapacakları ödemeler için bekleme süresi tanındıktan ve firmalar varlığını sürdürebilir olarak nitelendirildiktensonra faaliyetlerine devam etmelerine imkan tanımaktadır.7 Örneğin, Meksika’da 1995 krizinden beri bankalar firmalardan alacaklarını tahsil etmede büyük güçlükleryaşadıkları halde 2000 yılına gelindiğinde hala İflas Kanunu reformunun tamamlanamadığı gözlemlenmiştir(Stone 2000).8 Japonya ve Kore bu yöntemi kullanmıştır. 1996-1997 yılları arasında Japonya'da sorunlu bankalara yapılanyardımlar Mevduat Sigorta Kurumu aracılığıyla verilmiştir (Stone 2000).9 Konu detaylı şekilde "Finansal Yeniden Yapılandırma Programı" başlığıyla Bankacılar Dergisinin 41.sayısında ele alınmıştır.

Kaynakça

· BDDK (2002), Banka Sermayelerinin Güçlendirilmesi Programı: Gelişme Raporu, www.bddk.org.tr.

· BDDK (2002), Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı: Gelişme Raporu, www.bddk.org.tr.

· BDDK, 18 Eylül 2002 tarih ve 14 Mart 2002 tarihli basın açıklamaları, www.bddk.org.tr.

· CHOPRA, A- KENNETH, K.- KARASULU, M.-LIANG, H- MA, H.- RICHARDS, A. (2001), “FromCrisis to Recovery in Korea: Strategy, Achievements and Lessons, IMF Working Paper, WP/01/154.

· CLAESSENS, S. (1998), "Systemic Bank and Corporate Restructuring, Experiences and Lessons for EastAsia, www.worldbank.org.

· CLAESSENS, S. - KLINGEBIEL D. - LAEVEN, L. (2001), "Financial Restructuring in Banking andCorporate Sector Crisis: Which Policies To Pursue?, World Bank Discussion Paper, No.428.

· Dünya Bankası (2002) “Corporate Sector Impact Assessment”,www.worldbank.org.

· DZİOBEK, C, (1998), "Market-Based Policy Instruments for Systemic Bank Restructuring, IMF WorkingPaper. WP/98/113.

· ENOCH, C. – GARCIA, G. – SUNDARARAJAN, V. (1999)," Recapitalizing Banks with Public Funds:Selected Issues, IMF Working Paper, WP/99/139.

· LAU-CHAN A.J, (2001) "Corporate Restructuring in Japan: An Event-Study Analysis", IMF WorkingPaper, WP/01/202.

· MAKO, P.W. (2001), "Corporate Restructuing in East Asia:Promoting Best Practices", www.imf.org.

· STONE, R. M, (2002), "Corporate Sector Restructuing" The Role of Government in Times of Crisis,www.imf.org.

· ....................... (2000), "Large-Scale Post-Crisis Corporate Sector Restructuring, IMF Working Paper,PDP/00/7.

· TBB, (2002) “Finansal Yeniden Yapılandırma Programı”, Bankacılar Dergisi, Sayı 41.

Page 72: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi, Sayı 43, 2002

82

Elektronik Finans: Ekonomik ve Diğer Faktörler

Cemal Erdoğdu*

1. Giriş

Bilgi ve iletişim teknolojilerinde son yıllarda yaşanan hızlı gelişim ve değişimler diğersektörlerde olduğu gibi finansal sektörde de farklı iş modelleri ve kavramların ortayaçıkmasını sağlamıştır. İnternet, geleneksel dağıtım kanallarının yanında veya tek başınakullanılan bir dağıtım kanalı olarak 1990’ların ortalarından beri elektronik finans (e-finans)alanında işten-işe (Business to Business - B2B) ve işten-müşteriye (Business to Customer-B2C) işlemlerde etkin bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Başta bankacılık olmak üzerefinans alanında faaliyette bulunan kuruluşlar e-finansa önemli yatırımlar yapmakta ve yenimüşteri edinme ve mevcut müşteriyi elde tutmak için elektronik dağıtım kanallarını etkinolarak kullanmaktadır. Özellikle,

- ticari bankacılık ve bağlı hizmetler (Checking accounts; debit and credit card; paymentservices),

- aracılık (brokerage) ve bağlı güvenlik hizmetleri,- fon (aktif) yönetimi,- ipotek finansı ve- sigortacılık

alanlarında e-finans önemli bir gelişme göstermektedir.

Ödeme sistemleri, elektronik ticaret platformları ve finansal bilgi ve uzman danışman-lık hizmetleri gibi bazı önemli B2B işlemler ile elektronik para (e-money) gibi B2C işlemlerde e-finans uygulamaları arasında yerini almıştır. Birçok ülkede kullanılan ve kullanım hacmiönemli bir düzeye ulaşan akıllı kartlar (smart cards) ve diğer değer taşıyan cihazlar (stored-value devices)1 ile yapılan işlemler ise e-finansın birer bileşeni olarak elektronik para vetransfer aracı olarak kullanılmaktadır.

E-finansı nelerin oluşturduğu konusunda genel kabul görmüş tanımlar bulunmamaklabirlikte bir finansal kuruluşun dahil olduğu ve internet aracılığıyla yapılan herhangi bir işleme-finans olarak kabul edilmektedir. Bu çerçevede;

“Bireylerin veya finans-dışı kuruluşların internet veya benzer bir iletişim ağı kullana-rak gerçekleştirdikleri finansal işlemler elektronik finans işlemi olarak tanımlanmaktadır.

E- finans işleminin bir ticari değer taşıması için ise sunulan hizmetlerle ilgiliişlemlerde bir ödemenin gerçekleşmesi gerekmektedir.” 2

* Türkiye Bankalar Birliği, Bilgi İşlem, İstatistik ve Teknoloji Grubu, Birim Yöneticisi.

Page 73: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

83

2. E-Finans Gelişimi

Finansal sektörde internet kullanımının kısa sayılabilecek bir geçmişi olmasına rağ-men, online kanallar kısa sürede önemli bir dağıtım kanalı olarak kabul görmüştür. Açıkbilgisayar ağının (network) yaygın olarak kullanılmaya başlanması ve e-finans altyapısınınana çatısını oluşturan bu mimari üzerinde e-finans uygulamalarının düşük maliyetlerle vekolayca kurulabilmesi olanakları küçük şirketlerin de B2B pazarına girmesinin yolunuaçmıştır. E-finans uygulamaları ile şirketler banka hesaplarının yönetimi, fatura ödemeleri,fon (aktif ) yönetimi ve sigorta ürünleri gibi farklı ve geniş alanlarda bütün finansal ihtiyaçla-rına uygun internet tabanlı sistemleri kullanmaya başlamıştır. İnternet kullanımının ileridüzeyde kullanıldığı OECD’ye bağlı gelişmiş ekonomilerde yapılan incelemeler küçük veorta ölçekli kurumların en az yarısının finansal hizmetleri online olarak aldıklarını göster-mektedir.

B2C pazarında da benzer şekilde e-finans büyük bir gelişme göstermektedir. Onlineolarak perakende finansal işlem yapan müşteri sayısı 1990’ların ortalarından itibaren her yılikiye katlanmakta olup, bu sayı OECD alanında toplam 40-50 milyon düzeyindedir. Bugelişmelere rağmen, bu oran OECD ülkelerindeki toplam nüfusun yüzde beşinden daha az birorana tekabül etmekte ve online kanallar üzerinden gerçekleştirilen işlemlerin toplam finansalişlemlerdeki payı sınırlı kalmaktadır. Bu aşamada, finansal kuruluşların müşterileriyle olanilişkilerinin internet yoluyla köklü olarak değiştiğini söylemek erken bir sonuca varmaktır.Fakat, özellikle internet temelinde ilerlemiş finansal piyasalar ile internet kullanımına erkenbaşlayan bazı piyasalarda önemli değişiklikler olmuştur.

E-finansın gelişimi/yükselişi ülkelere göre farklılıklar göstermektedir. Bazı OECD ül-kelerinde, online finansın piyasalardaki benimsenmesi beklenen düzeyi yansıtmamakta vefarklı piyasa alanlarında kullanım oranı (toplam nüfusa oranı) sıfır (0) ile yüzde 2,5 arasındadeğişmektedir. Bu durum Kıta Avrupası’nın bazı büyük ekonomilerinde dahi görülmektedir.

Grafik 1. Ülkelerin nüfusa göre internet kullanım oranlarının dağılımı (yüzde)

0 10 20 30 40 50 60

Portekiz

Slovakya

Fransa

Almanya

Japonya

Britanya

Avusturya

Finlandiya

Danimarka

ABD

Kaynak : OECD (2000 Yılı Tahminleri)

Page 74: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Cemal Erdoğdu

84

Algılamanın yüksek olduğu ülkeler arasında konuşma dili İngilizce olan ülkeler, İs-kandinav ülkeleri ve Kore göze çarpmaktadır. Kullanıcı oranlarındaki değişimler genişanlamda ülkelere göre internete girişin kullanılabilirliğine (Grafik 1) bağlı olmakla birliktebazı ek sektörel faktörler de bu gelişmede etkili olmaktadır.

a) Sektörel farklılıklar

Perakende e-bankacılık alanında İskandinav ülkeleri bir arada kendi başına bir sınıfoluşturmaktadır. Norveç ve İsveç’te kullanım oranı yüzde 25’i geçerken, Finlandiya’da isenüfusun 1/3’den fazlası elektronik bankacılığı bir şekilde kullanmaktadır (Grafik 2). Büyükekonomilerden sadece İngiltere uluslararası düzeyde yüksek kullanım oranına sahiptir.Avrupa’da e-bankacılık müşterilerinin yarısından fazlası İskandinav ülkeleri ve İngiltere’debulunmaktadır. Bu ülkelerde PC kullanıcı sayısı ve internet kullanım oranı oldukça yüksektir.İnternet kullanım oranı yüzde 30 ile yüzde 50 arasında olan ülkelerin e-bankacılık alanındaönemli bir ilerleme kaydetmiş oldukları sonucu çıkarılabilir. Dünya Bankası tarafından sondönemde yapılan bir çalışmada, e-finans kullanım oranının yüksekliğinin hızlı gelişmeyisağladığı ve internet bağlantı düzeyi ile iş çevresinin kalitesinin de e-bankacılık alanındaönemli bir etken olduğu belirtilmektedir.

İnternet ve e-bankacılık oranlarının ülkeler bazında farklı oluşu “iş çevresinin kalitesi”ile açıklanmaktadır. Örneğin, İspanya ve Portekiz’de nüfusa göre internet kullanıcı oranıdüşük olmasına rağmen internet kullanıcıları arasında e-bankacılık işlemleri oldukçayüksektir. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ise yüksek internet kullanım oranınarağmen internet faaliyetleri içinde e-bankacılık işlemleri çok az bir oranı temsil etmektedir.Birinci durumda, bu ülkelerdeki e-bankacılık faaliyetlerinin yüksekliği bankaların proaktifinternet stratejileri uygulamalarından kaynaklanmaktadır. ABD’de ise e-bankacılık oranınındüşüklüğü, bankaların yeni teknolojiyi ile göreceli olarak geç tanışmaları, OECD ülkelerinegöre perakende bankacılığın bireysel finans yönetimi açısından daha az önemli olması ve birçok Avrupa ülkesinin aksine otomasyona dayalı para transferi sistemlerinin internet bankacı-lığından çok önce kullanılmaya başlanması ile açıklanmaktadır.

Grafik 2. Nüfusa göre e-bankacılık kullanım oranları (yüzde)*

0 5 10 15 20 25 30 35 40

Polonya

Belçika

Avusturya

Almanya

Portekiz

Hollanda

Kore

Danimarka

İsveç

Kaynak : Fox-Pitt Kelton (FBK) - JP Morgan * 2000 yılı rakamları ya da 2001 tahminleri kullanılmıştır.

Page 75: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

85

Online aracılık (e-brokerage):

Uluslararası arenada e-finans alanında gerçekleştirilen en başarılı iş modeli olarak de-ğerlendirilmektedir. Grafik 3’de görüldüğü üzere e-brokerage hizmeti alanların nüfusa oranı(2000 yılına ait veriler) çok yüksek görünmemekte, OECD ülkelerinde nüfusun çok az birkısmı menkul kıymet ticareti yapmaktadır. Buna rağmen, internet aracıları diğer ticarikanallardan iş çekme yönünde büyük başarı göstermektedir. Son veriler, bireysel hisse senedialım-satım işlemlerinin yüzde 25-30’nun e-brokerage aracılığı ile gerçekleştirildiğinigöstermektedir. Bu oran gelişmiş piyasalarda yüzde 50’ye (Kore’de bu oran yüzde 70 ilerekor düzeydedir) kadar ulaşmaktadır. International Organization of Securities Commissions(IOSCO) tarafından yapılan çalışmada, ABD’de e-brokerage hesap sahibi sayısı 19 milyon,Avrupa’da ise 4 milyon olarak açıklanmaktadır (3). OECD ülkeleri dışında Asya ülkelerindebrokerage hesaplarının mutlak sayısı yüksek seviyede olup piyasa analistleri önümüzdekiyıllarda bu sayının hızla artacağını tahmin etmektedir.

Grafik 3. Ülkelere göre e-brokerage kullanım oranları (yüzde)

0 1 2 3 4 5 6 7 8

İtalyaBelçika

İspanyaBritanyaFransa

Japonyaİsviçre

HollandaAlmanya

İsveçABDKore

Kanada

Kaynak : JP Morgan.

E-brokerage kullanımında ülkelere göre görülen bu farklılıkların temel nedeni bireyle-rin hisse senedi edinme düzeyi veya menkul kıymet edinme kültürünün gelişmişliği ileaçıklanmaktadır. Grafik 3’de görüldüğü üzere perakende hisse senedi yatırımları konusundaköklü geleneğe sahip ülkelerde e-brokerage kullanım oranı diğer ülkelere göre yüksektir.Uluslararası ölçeklere göre İngiltere’de internet kullanımının nüfusa oranı ve bireylerinmenkul kıymet sahipliği yüksek olmasına rağmen Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığındae-brokerage kullanımı düşüktür.

Bankacılık ve brokerage dışında e-finans daha çok B2B işlemlerle sınırlanmıştır. Bü-yük kuruluşlarda, portföy yöneticileri kıdem tazminatı ve diğer fonların yönetiminin onlineyapılmasını sağlayan yeni sistemler üzerinde çalışmaktadır. Perakende kısımda, onlineticareti yapılan kolektif yatırım ürünleri oranı oldukça sınırlıdır. ABD’de 2000 yılındainternet üzerinden yeni satışı yapılan menkul kıymet yatırım fonu oranı yüzde 5 olarakhesaplanmıştır (Tablo 1). Bu oran herhangi bir ülkede bugüne kadar gerçekleşmiş en büyükoranı temsil etmektedir.

Page 76: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Cemal Erdoğdu

86

Tablo 1. Farklı alanlarda nüfusa göre e-finans kullanım oranları (yüzde, 2000)

TasarrufMevduatı

KrediKartları

BireyselKrediler

YatırımFonu

İpotekKarşılığı

Kredilere aitHizmetler

OtomobilSigortası

Fransa 5 - - 1 - -Almanya 10 1 - 2 - 1İtalya 3 - - 1 - 1Hollanda 5 1 - 2 - 1İspanya 10 - - 1 - 1İsveç 25 1 3 12 1 1İsviçre 3 1 - 1 - 1Britanya 25 5 - 2 - 3ABD (Veri yok) 3 - 5 1 -

Kaynak: JP Morgan

OECD ülkelerinde, ipotek karşılığı kredilerle ilgili online piyasalar yeterli ekonomikönemi henüz kazanmamıştır. Çok az kuruluş kredi başvurularını online olarak almaktadır. Buşekilde kredi veren kuruluşlar daha çok ABD ve Kuzey Avrupa ülkelerinde bulunmaktadır.ABD’de internet kullanıcılarının yüzde 5’i online kredi için başvuruda bulunmuş veyabaşvuru yapmayı planlamaktadır. Ulusal farklılıkların bir diğer nedeni ise farklı piyasayapılarından kaynaklanmaktadır. ABD ipotek piyasası daha aracı-yönelimlidir. Sektördekiaracılar diğer ülkelerdekine göre değer zincirlerini e-finans ürün ve hizmetlerinin sonkullanıcıya kadar sunumu sürecindeki işlem ve işlevlerini internet tabanlı platformlarataşımaya daha isteklidir.

Online sigortacılık:

Yapılan hesaplara göre, ABD sigorta pazarındaki 1999 yılında yapılan toplam piriminsadece yüzde 0,2’si internet aracılığıyla yaratılmıştır. Bu oran Avrupa ve Japonya’da yüzde0,1’i bile bulmamaktadır. Yasal kısıtlamalar nedeniyle sigorta sözleşmelerinin elektronikolarak yapılamaması, bu işlemlerin gerçek anlamda e-finans kapsamında değerlendirilmesinitartışmalı kılmaktadır. Bununla birlikte, sınırlı sayıda sigorta şirketi ve aracı kuruluş onlinekullanıcılarına prim hesaplamaları yapan algoritmalara ait ara yüzler ve bağlayıcı tekliflersunmaktadır. Bu sektörde de, diğer finansal sektörlerde olduğu gibi online medya araçlarınaait fiyatlar perakende sigortacılıktaki rekabeti etkilemektedir.

b) İş modelleri

E-finansın ilk dönemlerinde, online dağıtım maliyetlerinin düşük olması dolayısıylapiyasaya yeni katılımcıların gireceği ve piyasada söz sahibi şirketleri zorlayacağı yönündeyapılan tahminler beklenen oranda gerçekleşmemiştir. Aksine, piyasada hakim oyuncularuzun süredir piyasada olan finansal kuruluşlar veya bunların yan kuruluşları olmuştur. Budurum, hangi tip piyasa oyuncuları ve iş modellerinin başarılı (burada “başarı” müşterilereerişebilme ve tanıtabilme anlamında kullanılmaktadır) olduğu sorusunu gündeme getirmekte-dir. Bir taraftan uzun zamandır piyasada var olan kuruluşlar ile piyasaya yeni giren farklı tip

Page 77: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

87

finansal kuruluşlar arasında bir rekabet yaşanırken, diğer taraftan dağıtım ve pazarlamamodelleri alanında bir rekabet oluşmuştur.

Bugüne kadar ortaya çıkan duruma bakıldığında, piyasada yer edinmiş köklü finansalkuruluşların ticari olarak en başarılı finansal işlemleri gerçekleştirdiği görülmektedir. Budurum, bu kuruluşların e-finans faaliyetlerini tanınmış ve bilinen bir marka ile yapmasınabağlanmaktadır. E-bankacılık alanında ise, internet dağıtım kanallarını mevcut fizikseldağıtım kanalları (şube ve ATM’ler ) ile destekleyen geleneksel bankalar (Bank of America,Citigroup ve Wells Fargo gibi) büyük operatörler olarak piyasada yerlerini almışlardır.E-brokerage alanında ise, perakende ticaret açısından güçlü geleneklere sahip piyasalarda,büyük kuruluşlar yan kuruluşları aracılığıyla iyi bir pozisyon yakalasalar da, yeni gelişenpiyasalarda, Almanya’da olduğu gibi, ticari bankaların başarısı görülmektedir.

Daha az gelişmiş e-finans alanlarında ise kuruluşlar öteden beri verdikleri hizmetlerletanınmış olma avantajlarını kullanmışlardır. Bu konuda, ABD’de yatırım fonu yönetimi(Charles Schwap and Fidelity yatırım fonu online pazarında yüzde 90 oranında paya sahiptir),Orta Avrupa’da sigortacılık ve İngiltere’de konut kredisi sağlayan kuruluşlar yeni dağıtımkanalları kullanarak geleneksel ürünlerini sunmada belli bir başarı yakalamışlardır.

Bütününe bakıldığında, yeni katılımcılar ve sadece internet operatörlüğü yapan kuruluşlarbugüne kadar çok sınırlı bir başarı elde edebilmişlerdir. En hızlı büyüyen e-finans alanlarındabile sınırlı sayıda firma çok az karla piyasada tutunabilmektedir. Ancak, son dönemlerdeyapılan araştırmalarda, bu alanlarda kar marjlarının yükselmekte olduğunu göstermektedir.

Piyasalarda varlığını sürdüren finansal kuruluşlar köklü kuruluşlar olup bu kuruluşlarçoklu kanal iş modelleri uygulamaları ile interneti yeni veya eski ürünlerini pazarlamak vedağıtımlarını gerçekleştirmek için kullanmaktadır. Finansal uzmanlık ve bilgi hizmetleri gibionline hizmetlerin küçük bir kısmı ise tek başına ürünler olarak pazarlanmaktadır. E-finansişletmecileri dağıtım kanallarında rekabet etmek için kısa sürede yok olacak alanlara dayatırım yapmakta ve bunlara ait maliyetlere katlanmak durumunda kalmaktadır. Sadecegelişmiş piyasalarda işlem yapan kuruluşlar geleneksel dağıtım kanalları maliyetlerinidüşürerek e-finans maliyetlerini karşılama yolunu tercih etmektedirler.

Finansal kuruluşların web siteleri, online müşteri kazanmada önemli bir yer tutmakta-dır. İyi tasarlanmış sitelerle, müşterilere daha fazla olanak sunulmakta ve siteleri birer çekimmerkezi haline getirecek ara yüzler geliştirilmektedir. E-finans müşterileri açısından, onlineara yüzleri beş kategoriye ayrılabilir:

1. Firmaya özgü web siteleri2. Adres rehberleri ve bilgi portalları3. Düşey bütünleştiriciler (finansal ürünler için standart web siteleri)4. Satış noktası siteleri (içerik tabanlı web siteleri aracılığıyla yapılan ürün pazarlama)5. Katma değer portalları (web siteleri listeleme ve bağlantı sağlamanın ötesinde sunulan

hizmetler)6. Birleşik portallar (portallar arası fiyat ve kalite karşılaştırmasına imkan veren

portallar)

Firma web siteleri e-finans mimarisinin “duvar taşları” olarak tanımlanmakta olupmüşteri çekmek üzere yapılan çalışmaların temelini oluşturmaktadır. Firmaların kendilerine

Page 78: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Cemal Erdoğdu

88

ait web siteleri ile müşterileriyle karşı karşıya gelmeleri ve müşteri ile olan ilişkilerinde birüçüncü kuruluşun bulunmaması müşterilerin güvenini kazanmak açısından önemlidir.

E-finans satış noktaları finansal hizmetlerin daha çok diğer ürünlerle bağlantılı olaraksunulduğu ve daha çok müşterilere yönelik ürünlerin satıldığı web siteleridir.

Katma değeri olan portallar online müşterilerine dağıtım kanalı olarak hizmet verme-nin ötesinde başka hizmetler de sunmaktadır. Bu tür siteler daha çok teknoloji şirketleri vefinansal olmayan kuruluşlar tarafından işletilmekte ve birleşik portallar olarak adlandırılmak-tadır. Birleşik portallar, Avrupa’da e-sigortacılık ve ABD’de e-morgage alanında olduğu gibigenellikle aracılık işlemlerinin yoğun olarak görüldüğü alanlarda görülmektedir.

Son dönemlerde, finansal kuruluşlar ile teknoloji şirketleri arasında yapılan işbirliğisonucu e-bankacılık ve e-brokering alanlarında hizmet veren portalların sayısında bir artışgöze çarpmaktadır. Bu portallar B2B ve B2C alanında hizmet vermektedir. Bankalarınteknoloji şirketleri ile birlikte oluşturdukları portallar aracılığıyla verdikleri B2C hizmetlerin-de kalite artmakla birlikte banka ile müşteri ilişkilerinin banka dışı bir kuruluş tarafındanyürütülmesi/yönetilmesi güvenlik ve hizmetlerin yeterliliği konularında bazı endişelerdoğurmaktadır.

c) Sınır ötesi e-finans

E-finans uluslararası sınırları kolaylıkla aşabilecek bir dağıtım kanalı olarak düşünül-mektedir. Finans kuruluşları diğer ülkelere yönelik hizmetlerini yan kuruluşlar, üye kuruluşlar(muhabir bankacılık gibi) veya yasal olarak kurulmuş ticari kuruluşlar aracılığıyla yürütmek-tedir. Bu kuruluşların bir kısmı e-finanstan önce de söz konusu ülkelerde çeşitli şekillerdefaaliyetlerde bulunan kuruluşlardır. Sadece e-finans faaliyetlerini geliştirmek üzere diğerülkelere açılan çok az sayıda kuruluş bulunmaktadır.

E-finansın sınır ötesi işlemler açısından çok başarılı olduğu söylenemez. Finans piya-salarını ulusal düzeyde etkileyen güvenlik unsuru uluslararası piyasalar için de geçerli birengel olarak görülmektedir. Bir diğer önemli engel ise, vergilendirme ve düzenleyici sistemlerve bunlara yönelik yaklaşımlardan kaynaklanmaktadır. Tasarruf araçları ve diğer finansalürünlerin hedef seçilen müşteri gruplarının vergi durumlarına göre ayarlanması ürünlerinsınır ötesi sunumunu zorlaştırmaktadır. Bir çok ülkede karşılaşılan e-hükümet çalışmalarınıne-finansa göre çok gerilerde bir seyir izlemesi ve finansal düzenlemeler ile yasal eksiklikler desınır ötesi e-finansın önünde önemli engeller olarak durmaktadır.

3. E-finansın Geleceğini Belirleyen Faktörler

a) Talep faktörü

E-finans müşterilerini etkileyen üç değişik talep faktörü bulunmaktadır. Bunlar, iş-lemlerin güvenliği ve müşteri bilgilerinin verildiği satıcıya duyulan güven, e-finans hizmetle-rine ait fiyatlar ve müşterilerin online dağıtım kanallarına yönelimlerini sağlayacak olan“uygunluğun algılanması”dır.

İşlemlerin güvenliği diğer etkenlerden ayrı olarak müşteri çekinceleri arasında en ö-nemlisini oluşturmaktadır. Olası müşterilerin diğer talep faktörlerini değerlendirmeden öncegüven ve güvenlikle ilgili endişelerinin giderilmesi gerekmektedir. Bu endişeler giderildikten

Page 79: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

89

sonra, tüketiciler hizmet kalitesi ve fiyat ile ilgili değerlendirmelerini yapmaktadır. Ancak,perakende müşteriler fiyatlandırma konusunda hassas davranmaktadırlar. Örneğin, bankamüşterileri yeni ve ek hizmetleri ücretsiz veya düşük ücretler karşılığı almayı tercih etmekte-dirler.

Güven ve güvenlik konusunda olası e-finans müşterilerinin ifade ettikleri temel endi-şeler dört ana kategoride incelenebilir. Bunlar; karşı tarafın (hizmet veren tarafın) kimliği,online işlemlerin güvenliği, servislere kesintisiz erişim ve iletilen bilgilerin bütünselliğininkorunmasıdır. Müşteri endişeleri bir bütün olarak aşağıda belirtildiği şekilde sınıflandırılabi-lir.

- E-finans servis sağlayıcılarının yetkilendirilmesi; Servis sağlayıcı olmadıklarıhalde servis sağlayıcı olarak davranabilecek kuruluşlara ve sahtekarlıklara kar-şı müşterilerin koruması ve gerçek servis sağlayıcılara karşı duyulan güvensiz-liğin giderilmesi.

- İnkar edememe; Müşterilerin istem dışı gerçekleştirdikleri işlemlere karşı ko-runma garantisi ve gerçek işlemlerin gecikmeden ve başkası tarafından değişti-rilmeden yerine getirilmesi.

- Yeterli müşteri desteği; Müşteri şikayetlerinin ele alındığı bir sistemin varlığıve ortaya çıkan yeni ürün ve gelişmelerle ilgili müşterilerin yeterli oranda bil-gilendirilmesi ve desteğin sağlanması .

- İş devamlılığı garantisi; Büyük hacimli işlem yapan müşterilerin iletişim bağ-lantısının kesilmesi dolayısıyla karşılaşabilecekleri olası kayıplara karşı güven-sizliğin giderilmesi.

- Veri bütünlüğü ve gizlilik; Müşteri verilerinin istenmeyen değişikliklere karşıkorunması ve yetkisiz kişiler tarafından kullanımının engellemesi. Son dö-nemlerde finansal kuruluşlara yönelik olarak yapılan “hacker” atakları bu endi-şeleri daha da artırmaktadır.

Kısaca, müşteri güvensizliği, büyük işlemlerin taşıdığı riskten, iş ilişkilerinin sürekli-liğinden ve online hizmetlerin karmaşıklığından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, müşteriler uzunvadeli bir ilişkiye neden olabilecek işlemlerden kaçınmaktadır. E-finans satıcıları ve otoritelerbu durumun yeterli ve gerekli bilgilerin müşterilere verilmesi ve eğitim ile aşılacağı inancın-dadır.

Fiyatlar açısından müşterilerin e-finans ürünlerini kullanmaları iki farklı kapsamdadeğerlendirilebilir. 1) Tamamıyla yeni veya eklenmiş ürünlere ait fiyatlar ve 2) Dağıtımkanallarına göre mevcut hizmetlere ilişkin uygulanan farklı fiyatlar. Bu iki kategori ile sınırlıolarak uygulanan fiyatların müşteri duyarlılığını çok fazla etkilediği söylenemez. Bununönemli bir nedeni, online dağıtımın ilk evrelerinden beri piyasa sahibi finansal kuruluşlarınfarklı fiyat uygulamak istememeleridir. Satıcıların sanal ortamdaki taşıma maliyetlerini düşüktutmaları ve tüketicilerin farklı-rakip ürünlere ait bilgilere kolayca erişebilmeleri müşterileriolumlu yönde etkilemiştir. Fiyatlardaki bu esneklik bir çok ülkede e-brokerage alanındabaşarının nedeni olarak değerlendirilmektedir. İlk defa e-finans hizmeti alan müşterilerfiyatlar konusunda daha duyarlı davranmaktadır.

Göstergeler, finansal kuruluşların e-finans hizmetlerini standart fiyatlarla sunmaya e-ğilimli olduklarını ve bunun online dağıtım kanalının temel satış kanalı olmasına yardımcıolduğunu doğrulamaktadır. Pazar alanlarına ve ulusal önceliklere göre kalite parametrelerideğişmekle birlikte e-finansı cazip kılan nedenler aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

Page 80: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Cemal Erdoğdu

90

- Zamandan tasarruf. Müşteriler hizmetleri mekandan bağımsız olarak hızlı vegerçek zamanlı erişerek alabilmektedir.

- Gelişmiş erişim. Daha çok finansal hizmet daha çok insan tarafından alınmaktave perakende hizmet çeşitliliği artmaktadır.

- Fiyat ve hizmetlerin kolayca karşılaştırılması. Birleşik ve finans portallarınortaya çıkışı ile birlikte müşterilerin ürün ve fiyat karşılaştırması yapması ko-laylaşmıştır.

Son olarak müşterilerin dağıtım kanalları (online satıcılar) arasında bir tercih yapmala-rı, anlaşmazlıkların giderilmesi için gerekli mekanizmaların varlığı ve telafilerin yasal olarakgiderilmesine dayanmaktadır. Anlaşmazlıkların giderilmesi için yapılması gereken en basitmekanizma müşterinin yanında fiziksel olarak var olmaktır ancak bu şekilde sorunlar yüzyüze görüşülerek giderilebilir. Bütün OECD ülkelerinde, finansal kuruluşların müşterilerinsorunlarını meşru temellerde ele aldığını denetleyen mekanizmalar bulunmaktadır. Fakat,online dağıtım kanallarının yeni olması dolayısıyla, özellikle sınır ötesi işlemlerde müşterisorunlarının çözümü önemli bir eksikliktir.

b) Tedarik faktörü

Finansal kuruluşların hizmetleri internet aracılığıyla sunma yönündeki yaklaşımlarıdiğer ürün ve dağıtım kanallarına olan yaklaşımlarından fazla bir farklılık göstermemektedir.Esas olarak, online hizmetlerle yeniş müşteri kazanmak ve mevcut müşterileri korumak,müşteri başına düşen maliyetleri indirmek, kanallar arası çatışmayı engellemek ve geleceğeyönelik şirketlerin iyi bir pozisyon almasını sağlamak, tedarik fonksiyonunda öne çıkmakta-dır.

Yeni müşteri kazanma ve mevcut müşterileri koruma: Piyasaya erken giren birçok kuruluş iyi dizayn edilmiş web siteleri aracılığıyla büyük oranda müşteri çekerkenpiyasaya geç giren kuruluşlar müşteri tabanlarını korumada zorlanmaktadır. Müşteri sadakatie-finansın başarısında önemli bir etken olmakla birlikte bu sektörlere göre değişmektedir.Yapılan çalışmalarda, bankacılık sektöründe müşteri sadakatinin diğer sektörlere göre dahayüksek olduğu anlaşılmaktadır.

Fiyat ve maliyetler: İnternet ile birlikte kuruluşlar daha az yatırım yaparak rakip ku-ruluşların iş alanlarına girebilmekte ve iş hacmi ve hizmet kalitesi bakımından aynı düzeyiyakalayabilmektedir. Bunun için mevcut dağıtım kanalları yerine internet tabanlı dağıtımkanallarını kendi bünyelerinde kurmakta veya dış kaynak kullanarak aynı hizmetleri vermek-tedirler. E-finans piyasasına giren kuruluşlar arasında dış kaynak kullanımı yaygın olmaklabirlikte bankacılık sektöründe özellikle yabancı bankalar piyasaya doğrudan girmeyi tercihetmektedir.

Online dağıtım kanalları, bayii ilişkilerinin online sistemler üzerinden yürütülmesi ar-ka ofis (back-office) ve teknik yardım hizmetlerinin dış kaynak kullanılarak yerine getirilmesimaliyetlerin düşmesine olumlu etki yapmıştır.

Ürün ve işlemler: Bir birinden farklı belirli online ürünlerin pazarlamasında güvenli-ğin sağlanması önemli bir sorun olarak görünmektedir. Satıcılar online hizmetleri gelenekselürünlerle rekabet etmek için değil bu ürünleri destekleyen veya tamamlayan bir hizmet olaraksunmaktadır.

Page 81: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

91

Piyasa katılımcıları, kendi iç prosedürlerini online dağıtım platformları ile entegre e-debilen stratejiler izleyen kuruluşları başarılı olarak değerlendirmektedir.

Dağıtım kanalları rekabeti: Dağıtım kanalları arasındaki rekabet müşterilerin ürünle-re ve hizmetlere erişim olanaklarının artırılması alanında olmaktadır. Finansal kuruluşlar,dağıtım kanalları arasındaki rekabeti kabul etmekte ancak pazarlama ve dağıtım sürecinde yeralan bağımsız kuruluşlar tarafından gerçekleştirilen işlemlerden dolayı çıkabilecek sorunlar-dan endişe duymaktadır.

Geleceğe yönelik stratejiler: Finans sektöründe faaliyette bulunan bütün kuruluşlarkendi e-finans birimlerini kurarak veya yan şirketleri aracılığıyla pazarda geleceğe yönelikpozisyonlarını almaktadır. İş planları, yeni finansal ürünler ve geleceğe yönelik dağıtımsistemlerinin oluşturulmasına dayanmaktadır. İleriki aşamalarda, finansal pazarın büyüklüğükuruluşların başarılı olması için gerekli potansiyeli oluşturmakta ve az yatırımla daha fazlakazanç sağlama olanakları sunmaktadır. Online müşteri potansiyeli istenilen düzeyde olmayanve sınırlı sayıda müşteriye sahip e-sigorta ve menkul kıymet piyasasında çok sayıda operatö-rün varlığı gelecekle ilgili beklentilerin yüksek olmasından kaynaklanmaktadır.

4. Yakın Gelecekteki Gelişmeler

Uzmanlar, orta dönemde e-finansın çehresinin önemli oranda değişeceğini ve bütün işalanlarına doğru yayılacağını belirmektedirler. Finansal kuruluşlar ve temel iş modelleriningöreceli olarak daha az değiştiği varsayılırsa, ileriye yönelik gelişmeleri etkileyecek olasıetkenler: 1) müşteri davranışında bir gelişme/değişime (talebin artması), 2) yeni teknolojilerve 3) piyasaya giriş olarak sıralanmaktadır.

a) İş modellerinin değişimi

Müşterilerin online kanallara olan güven ve güvenlikle ilgili endişelerinin azaltılma-sı/giderilmesi orta vadede gelişmeyi sağlayacak en önemli talep faktörü olacaktır. Geçmişteyaşanan tecrübeler tüketicilerin e-finans alanına çekilmesinde karşılaşılan en önemli engelinteknoloji ile birlikte ortaya çıkan bazı risklerin olduğunu göstermektedir. Yeni teknolojilerinkullanılması ve buna bağlı gelişmeler tüketicilerin daha güvenli medya araçları kullanmalarınıolanaklı kılacaktır. Önümüzdeki yıllarda talep faktörüne etki edecek sektörel gelişmelerbeklenebilir. Müşteri sadakati azalabilir, piyasayı elinde tutan büyüklerin rekabet avantajı yokolabilir ve finansal sektör içinde “uygun” olarak değerlendirilen alanlarda e-finans kullanımıdaha da artabilir. Bu gelişmeler finansal kuruluşların bugüne kadar takip ettikleri iş modellerive stratejilerini değiştirmeleri gerektiğini göstermektedir.

b) Yeni teknolojiler - Alternatif elektronik dağıtım kanalları

Teknoloji şirketleri ve e-finans operatörleri aralarında yaptıkları ittifakla elektronikdağıtım kanallarına yönelik yeni stratejiler belirlemektedir. Yeni kanallara ilişkin gelişmelerkablolu ve mobil iletişim alanında olmak üzere iki alanda gerçekleşmektedir.

Kablolu iletişim

Kablolu internet bağlantıları teknolojik olarak en iyisi olmamakla birlikte bireylerinkullanımına hazır bir alt yapı üzerinden yapılması dolayısıyla e-finans satıcıları arasındayaygın olarak kullanılmaktadır. Özellikle bir çok banka ve telefon şirketi güçlerini birleştire-

Page 82: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Cemal Erdoğdu

92

rek interaktif televizyon (İTV) üzerinden dağıtım kanalları geliştirmektedirler. İTV’nin birçok ülkede kendini kanıtlamış bir kanal veya medya aracı olması dolayısıyla e-finans satıcılarıaçısından tercih edilen bir kanal durumuna gelmiştir.

Bir çok analist İTV’nin bir dağıtım kanalı olarak taşıdığı potansiyeli önemsememekte-dir. Diğer taraftan, İTV daha fazla müşteriye ulaşmak için kullanılabilir bir platformsağlayabilir. Mobil telefon kadar olmazsa da İTV’nin ilerde daha fazla kullanılması beklene-bilir. En iyimser tahminle İTV ek bir dağıtım kanalı olarak kullanılıp müşteri potansiyeliartırılabilir.

Mobil cihazlar

Mevcut durumda, e-finans alanında elde taşınabilir cihazlar (digital asistanlar, WAP)sınırlı sayıda kullanılmasına rağmen, piyasa katılımcıları mobil telefonların bu alanda önemlibir gelişme göstereceği görüşündedir. Tedarik tarafında olduğu gibi talep tarafında da aynıbeklentiler hakimdir. OECD ülkelerinde bir süre sonra hemen herkesin bir mobil telefonasahip olacağı yönünde yapılan tahminler sağlayıcıların bu alana olan ilgisini artırmaktadır. Budurum, elektronik dağıtım kanallarına en geniş oranda katılımcıların erişimini olanaklıkılacaktır. Talep tarafında ise, bireylerin mobil cihazlarla internet tabanlı bankacılık vebrokerage işlemlerini daha esnek bir yapıda ve gerçek zamanlı olarak yapmaları mümkünolacaktır. skandinav ülkelerinde e-bankacılık işlemlerinin mobil telefonlarla yapılmasıoldukça yaygındır. Mobil telefonlarının aynı oranda yaygınlaştığı diğer ülkelerde de e-bankacılık işlemlerinin gelişme göstermesi beklenmektedir.

Mobil telefonlar üzerinde kullanılan WAP teknolojileri internetten gezinmeyi teknikolarak mümkün kılmakla birlikte mobil telefona dayalı finansal işlemlerin yaygınlaşması içindaha sofistike WAP ara yüzlerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, bir çok OECDülkesinde piyasaya çıkması beklenen üçüncü nesil UMTS lisanslarının dağıtım kanallarınıngelişmesinde anahtar rol oynayacağı tahmin edilmektedir. Servis sağlayıcıları şimdiden 2.5Golarak adlandırılan bir geçici teknoloji kullanarak kablosuz internet hizmetleri sunmayabaşlamıştır. İleride kurulacak üçüncü nesil ağlarla finansal hizmetler mobil telefonlararacılığıyla verilebilecektir. İlk aşamada bu cihazlarla verilecek finansal hizmetlerin çok azbir oranı temsil edeceği varsayılmaktadır. Müşteriler, işlemlerin daha güvenli yapıldığı vekullanımın basit olduğu bir mobil telefonla gerçek zamanlı olarak işlem yapmayı tercihedecektir. M-finansın en önemli kullanım alanı olarak menkul kıymet alışverişi, faturaödemeleri ve para transferi gösterilmektedir.

c) Piyasaya yeni katılımcılar

E-finans perakende finans ürünleri için global bir pazar yaratma potansiyeline sahipolmakla birlikte bireylerin (tüketicilerin) güvenlikle ilgili endişeleri bu gelişmeye önemli birengel oluşturmaktadır. Fiziksel satış noktalarının tamamen yok olması ve yerini onlinedağıtım kanallarına bırakması tamamen yasal düzenlemelerin yapılmasına bağlanmaktadır.

Bir çok ülkede sınır ötesi faaliyetlerle ilgili yasal engeller bulunmaktadır. Bazı ülkeler,sadece diğer ülkelere ait pazarlarda iş yapmak üzere gerçekleştirilen bankacılık işlemlerineyasal olarak izin vermektedir. Sınır ötesi işlemlere izin verilen ülkelerin bir çoğunda ise lisansve yetkilendirme ile ilgili koşulların yerine getirilmesi ve karşı tarafın kurallarına uyulmasıişlemleri sınırlamaktadır.

Page 83: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

93

Dipnotlar1 Elektronik para olarak kullanılan ve üzerinde manyetik şeritlerin veya elektronik yongaların bulunduğu cihazlardır.Önceden ödeme yapılarak veya belli bir hesaptan doldurulabilmektedir. Elektronik paranın bir biçimi olarakkullanılan bu cihazlar kredi kartları veya farklı şekillerde olabilmektedir.2 Electronic Finans: Economics and Institutional factors – OECD Raporu.

Kaynakça

· CLAESSENS S. – GLAESSNER, T. – KLINGEBIEL, D. (2001), “E-Finance in Emerging Markets: IsLeapfrogging Possible?”, Financial Sector Discussion Paper, No. 7, World Bank.

· FURST, K. - LANG, W.W. – NOLLE, D.E. (2000), "Internet Banking: Developments and Prospects", Asurvey by the US Office of the Comptroller of the Currency, Economic and Policy Analysis WorkingPaper, 2000-9.

· IOSCO (2001), Report on Securities Activity on the Internet II.

· R. de YOUNG (2001 ), "Learning-by-Doing, Scale Efficiencies, and Financial Performance at Internet-OnlyBanks", Paper presented at the Central Banks' Workshop on E-Finance, www.bis.org.

· BIS, (2001), Risk Management Principles for Electronic Banking, Basel Committee on Banking Supervi-sion, www.bis.org.

· BIS, (2001), Seminar Notes on Electronic Finance, 2-3 June 2001, www.bis.org.

Page 84: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi, Sayı 43, 2002

94

Banka Teminat Mektuplarıve

Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar

Prof. Dr. Seza Reisoğlu*

Türkiye Bankalar Birliği tarafından 22 Ekim 2002 tarihinde İstanbul’da düzenlenen “Teminat Mektup-ları Uygulaması ve Karşılaşılan Sorunlar” konulu seminerde Sayın Prof. Dr. Seza Reisoğlu tarafından yapılansunumun özeti aşağıda yer almaktadır.

Teminat mektupları ile ilgili olarak önce genel nitelikte açıklamalar yapılacak, dahasonra özellik arzeden bazı konular üzerinde durulacaktır.

Teminat mektupları uygulamasının ilk yasal dayanağını Bakanlar Kurulu’nun 1928yılında kabul ettiği ve Devlet ihalelerinde kullanılan teminat mektupları metinleri oluştur-muştur. Bu mektuplarda yer alan ve bankanın muhatabın ilk yazılı talebinde “protesto keşideetmesine; hüküm istihsaline ve borçlunun rızasını almaya gerek olmaksızın” derhal ödemetaahhüdü, bugüne kadar tüm teminat mektuplarında yer almış ve bu ibareler teminat mektup-larının niteliğini belirlemiştir. Resmi teminat mektupları metinleri, daha sonra çoğunluklaaynı şekilde özel kişilere hitaben verilen teminat mektuplarında da kullanılmaya başlamıştır.

Yukarıdaki ibareleri içermeyen teminat mektubu uygulamasına rastlanmadığından,Türkiye’deki tüm teminat mektuplarının ilk talepte ödeme garantisini -first demandguarantee- içerdiğini söylemek mümkündür.

Teminat mektuplarındaki bu ibareler nedeniyle 1967 ve 1969 yılında verilen iki İçti-hadı Birleştirme Kararında banka teminat mektuplarının başkasının fiilini taahhüt niteliğitaşıdığı, garanti sözleşmesi oluşturduğu ve kefalet sayılmayacağı sonucuna varılmıştır. Bu türbir taahhüdün, kefaleti aşan bir yükümlülük içerdiği; asıl borca bağlı fer’i nitelik taşıyamaya-cağı ve bağımsız olduğu kabul edilmiştir.

Mahkemeler de 1969 yılından itibaren ilk talepte tazmin garantisi taşıyan teminatmektuplarını garanti sözleşmesi, BK. 110. maddedeki başkasının fiilini taahhüt saymışlardır.

Garanti sözleşmesi, kefaletten farklı olarak, yasalarda düzenlenmemiş; unsurları, ni-telikleri ve hukuki sonuçları Öğreti ve Yargıtay Kararları ile belirlenmiştir.

Teminat mektuplarında kullanılan farklı terimler de zaman içinde istikrar kazanmış-tır. Türk uygulamasında, garantiyi veren banka dışında; kendisine hitaben teminat mektubuverilen kişiye muhatap; bankanın lehine gayri nakdi kredi açtığı, teminat mektubu verdiğiborçluya da lehtar denilmiştir.

Teminat mektubu genelde bankalar tarafından düzenlendiği halde; banka dışındakikişilerin de geçerli olarak teminat mektubu verebileceklerini Yargıtay çeşitli kararlarında

* Türkiye Bankalar Birliği, Hukuk Başdanışmanı.

Page 85: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

95

kabul etmiştir. Bu garantilerde de “protesto keşidesine hüküm istihsaline, borçlunun rızasınıalmaya gerek olmaksızın” ödeme taahhüdü yer aldığından bunların kefalet sayılması mümkünolmamasına rağmen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında (HGK 04.07.2001 19-534/583 Ankara Baro Der. 2001/3 Sh.240), garanti beyanının kredi kartı sözleşmesinin hemenaltına alınmış olması; kredi sözleşmesine atıf yapılması, garanti veren kişinin bir menfaatininolmaması, dostane ilişkilerle garantinin imzalanması gibi gerekçelerle burada bir kefaletinbulunduğunu kabul etmiştir. Belirtmek gerekir ki, bu kıstasların hiçbiri garanti sözleşmesinikefaletten ayırmaya imkân vermemektedir. Kaldı ki, Hukuk Genel Kurul Kararı, İçtihadıBirleştirme Kararına aykırı olduğu gibi; kişilerin isteseler de kefalet dışında başkasının fiilinitaahhütlerinin geçersiz olacağı gibi Anayasanın himayesi altındaki sözleşme serbestisini dezedelemektedir.

Bir garanti sözleşmesi olan teminat mektuplarındaki temel unsur belli bir riskin ga-ranti edilmesidir. Belirli olmayan riskler -lehtarı tüm ticari ilişkilerinden doğan riskleringarantisi gibi- garanti edilemeyeceği gibi; risk kavramı dışında olan ve riskin doğumunuengellemeyen borçluya (lehtara) ait def’iler de -borcun geçersizliği, imkânsızlık, mücbirsebep, sözleşmenin yapılmamış olması, ehliyetsizlik- garanti veren banka tarafından ilerisürülemeyecektir. Lehtarın def’ilerine örnek vermek gerekirse, teminat mektubu ile;

- Kefilin borcunu ödeyeceği garanti edilmiştir. Ancak kefalet geçersizdir.

- Haricen taşınmaz satışı yapılmış; alıcının satış bedelini ödeyeceği garanti edilmiştir.Ancak Tapu’da yapılmayan satış geçersizdir.

- Kiracının taşınmazı tahliye edeceği garanti edilmiştir. Ancak 6570 sayılı Yasaya göretahliye istemek mümkün değildir.

Tüm bu örneklerde fiili garanti edilen kefil borcunu yerine getirmez ise; alıcı taşın-mazın bedelini ödemezse; kiracı evi tahliye etmez ise garanti edilen risk doğmuş olacak;ancak lehtarın, muhataba karşı borcu ödememe şeklinde bir def’i ortaya çıkacaktır. Borçluyaait bu def’ileri bağımsız bir yükümlülük altına giren banka ileri süremeyecek; tazmin talebiniyerine getirecek ve aralarındaki kontrgarantiye dayanarak lehtara rücu edecektir.

Buna karşılık; teminat mektubu banka ile muhatap arasında bir garanti sözleşmesioluşturduğundan, Borçlar Hukukunun tüm diğer sözleşmeleri gibi, sözleşme tarafı banka,kendisine ait def’ileri -mektubun sahteliği, bankayı borç altına sokan kişilerin yetkiliolmadığı, riskin sona erdiği veya gerçekleşmediği, teminat mektubunun ahlaka, adaba, kamudüzenine aykırılığı- ileri sürebilecektir.

Keza garanti veren banka risk doğmuş olsa dahi, Medeni Kanunun 2. maddesindedüzenlenen “Hakkın kötüye kullanılmasını Kanun himaye etmez” kuralına da dayanabilecek-tir. Örnek vermek gerekir ise,

- Avans teminat mektubu verilmiş, ancak muhatap avansı lehtara ödememiştir.

- Lehtarın kredi borcunu iade edeceği garanti edilmiş, ancak kredi verilmemiştir.

- Müteahhidin yükümlülüğü garanti edilmiş, ancak iş sahibi kendi yükümlülüğü olan arsayıtahsis edememiş veya inşaat ruhsatını almamıştır.

Page 86: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Seza Reisoğlu

96

- İhracatçının malı göndereceği garanti edilmiş, ancak ithalatçı FOB satışı nedeniyle kendiyükümlülüğünde olan gemiyi sağlayamamıştır.

Tüm bu örneklerde lehtarın garanti edilen edimini yerine getirememesi halinde -avans miktarının veya kredinin iade edilmemesi, inşaatın yapılmaması, malların gönderilme-mesi- garanti edilen risk doğduğundan lehtarın bu örneklerdeki def’ilerine banka dayanama-yacaktır. Buna karşılık; muhatabın riskin doğduğunu ileri sürerek tazmin talebinde bulunmasıhalinde banka bir hakkın kötüye kullanıldığını -avansın verilmemesine veya kredininkullandırılmamasına rağmen iade edilmediğine, arsanın temin edilmemesine rağmen inşaatınyapılmadığına, geminin sağlanmamasına rağmen malların gönderilmediğine dayanan tazmintalepleri- ileri sürebilir.

Ancak belirtmek gerekir ki, teminat mektuplarının niteliği gereği bankalar, usulüneuygun bir yazılı tazmin talebinin gelmesi halinde, Yargıtay’ın yerleşmiş kararlarındabelirtildiği gibi, derhal ve hiç bir araştırma yapmadan ödemeye ve lehtara rücu etmeyeyetkilidir. Bankanın itibarı da, usulüne uygun bir teminat mektubunun derhal tazmininigerektirir.

Bir banka ancak likit, kesin bir delil varsa muhataba ödeme yapamaz, öderse zararakendisi katlanır. Likit, kesin deliller riskin sona emesi -örneğin garanti edilen borcun ödenmişolduğunun veya garanti edilen verginin yatırıldığının belgelenmesi- veya risk doğsa da tazmintalebinin hakkın kötüye kullanılması ile ilgili olabilir.

Bir bankanın, tazmin talebi halinde ödeme yetkisi bulunmasına karşı mutlaka ödemeyükümlülüğü yoktur. Diğer bir deyişle, bankanın ilk talepte ödeme garantisinin sonucu; önceöde, sonra dava et şeklinde yorumlanamaz. Böyle bir sonuç belli bir riskin garantisinigerektiren teminat mektubunun niteliğine ve dava ekonomisine aykırı olur. Buna karşılık, ilktalepte ödeme garantisinin sonucu; ispat külfeti yer değiştirir. Bankayı dava eden muhatapdeğil, fakat mektubu veren davalı banka riskin doğmadığını, sona erdiğini, risk doğmuş olsabile hakkın kötüye kullanıldığını ispat zorunda kalır.

Mektubu tazmin talebini reddeden banka için önemli diğer bir risk muhatabın davaaçma yerine, bankaya ödeme emri göndermesidir. Banka ödeme emrine ancak borcunolmadığını ileri sürerek itiraz edebilir. Ancak lehtar ile muhatap arasındaki hukuki ilişkinintamamen dışında olan bankanın riskin doğmadığını, sona erdiğini veya hakkın kötüyekullanıldığını ispat etmesi çok zor olup; bu konuda lehtarın gerekli tüm belgeleri sağlamasıgerekir. Bankanın itirazı halinde, itirazın iptali davası açılırsa ve banka davayı kaybederse,ayrıca yüzde 40 olan icra inkar tazminatını ödeyip ödemeyeceği tartışmalıdır. Yargıtay’ın bukonuda çelişkili kararları vardır. Yargıtay yerleşik içtihatlarında icra inkar tazminatına kararverilmesi için mutlaka likit, kesin bir borcun varlığını haklı olarak aramaktadır. Ancakmektuptaki meblağ, bankanın azami sorumluluğunu belirlemekte; ihtilaf halinde riskin doğupdoğmadığı ve ne miktar için doğduğu mahkeme kararı ile saptanmakta; Yargıtay kararlarındaise teminat mektubunun bir kıymetli evrak olmadığı, borç ikrarı oluşturmadığı kabuledilmekte olduğundan burada likit, kesin bir borçtan söz edilmeyecek ve banka davayıkaybetse dahi yüzde 40 icra inkar tazminatına hükmetme kanuna aykırılık oluşturacaktır.

Teminat mektuplarının garanti sözleşmesi sayılması sonucu; banka asli ve bağımsızbir yükümlülük altına girmekte, kefaletten farklı olarak ödediği meblağları kanuni halefiyetnedeniyle borçluya rücu edememektedir. Bu durumda bankanın lehtara -borçluya- rücu

Page 87: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

97

edebilmesi için uygulamada konrtgaranti denilen bir sözleşme banka ile lehtar arasındaimzalanmakta veya kredi sözleşmesine rücu imkânı veren hükümlere yer verilmektedir.

Banka teminat mektupları vadeli veya vadesiz olabilmekte, vadeli teminat mektupla-rında bankaların sorumluluğu ya vade sonunda sona ermekte veya muhatabın riskin vadeiçinde doğduğunu ispat etmesi koşulu ile on yıl devam etmektedir. Banka, yükümlülüğününvade sonunda sona ermesini sağlamak için mutlaka BK. 110 uncu maddeye eklenen fıkra veYargıtay kararları uyarınca teminat mektubunda “Bu teminat mektubu vade sonuna kadaryazılı tazmin talebinde bulunulmadığı takdirde hükümsüz olacaktır” şeklinde veya benzeri biribareye yer vermelidir. “Bu teminat mektubu ......... tarihine kadar vadelidir” ibaresi ileyetinilmesi halinde ise muhatap, riskin vade içinde doğduğunu ispat koşulu ile on yıl içindebankadan mektubun tazminini isteme hakkına sahip olmaktadır.

Uygulamada teminat mektuplarının ne zaman zamanaşımına uğradığı da sorun ya-ratmaktadır. Vadesiz teminat mektuplarında, on yıllık zamanaşımının başlangıç tarihi,mektubun tazmin edildiği tarih değildir. Borçlar Kanununa göre bir borç muaccel olduğutarihten itibaren zamanaşımı işlemeye başladığından; teminat mektuplarında da on yıllıkzamanaşımı, garanti edilen riskin muaccel olduğu tarihten itibaren başlayacaktır. Oysa taraflararasındaki ilişkinin dışında olan bankanın muacceliyeti belirlemesi çok zordur. Böylece 15-20sene evvel verilmiş olan bir teminat mektubunun dahi zamanaşımına uğrayıp uğramadığınıtespit sorun yaratabilmektedir.

BK. 110/2 maddede öngörülen şartı içeren vadeli bir teminat mektubunun tazminivade içinde istenmez ise, vade sonunda bankanın yükümlülüğü son bulacağından zamanaşımısöz konusu olmayacaktır. Sadece vade tarihini belirleyen teminat mektubu ise en geçdüzenleme tarihinden itibaren on yıl sonunda zamanaşımına uğrayacaktır.

Teminat mektupları ile banka asli ve bağımsız bir yükümlülük altına girdiğinden,fer’i nitelikteki kefaletten farklı olarak muhatabın, lehtardan olan alacağının temliki ilebirlikte teminat mektubu da yeni alacaklıya geçmemektedir. Teminat mektubu muhatabınındeğişmesi ancak bankanın sözleşme tarafı değişikliğine -muhatabın değişikliğine- muvafakatetmesi ile mümkün bulunmaktadır. Teminat mektubu metninde “transferable” “devredilebilir”gibi ibarelerin yer alması halinde, banka devre başlangıçta muvafakat ettiğinden, bankanınyeni bir iznine gerek olmaksızın muhatap değişikliği mümkündür. Buna karşılık, teminatmektubu nedeniyle doğmuş veya doğacak bir alacak, diğer alacaklar gibi temlik edilebilecek,ancak bankanın yeni alacaklıya ödeme yükümlülüğü, alacağını temlik etmiş bulunanmuhatabın usulüne uygun tazmin talebine bağlı olacaktır.

Teminat mektupları kıymetli evrak olmadığından; mektubun haczi mümkün olmaya-cak; ancak teminat mektubundan doğan alacak haczedilebilecektir.

Teminat mektuplarının tazmin talebi yazılı şekilde olmalıdır. Teminat mektubu birgaranti sözleşmesi olduğundan, diğer bir deyişle belli bir risk garanti edildiğinden sadece“tazmin ediniz” şeklindeki bir tazmin talebi usulüne uygun olmayacak, mutlaka lehtarın“taahüdünü yerine getirmediği” bildirilecektir. Aksi takdirde, lehtara rücu sorun yaratabile-cektir.

Bu genel nitelikli açıklamalardan sonra aşağıda uygulamada öncelik arzeden bazıkonulara değinilecektir.

Page 88: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Seza Reisoğlu

98

Gümrüklere verilen teminat mektupları

Yeniden düzenlenen Gümrük Yönetmeliği (RG 31.05.2002)’ne kadar gümrüklere ve-rilen teminat mektupları bankalar için büyük risk oluşturuyordu. Mektuplarda yer alan“mektubun düzenleme tarihi ile tazmin talebi arasındaki süre için kanuni faiz” “ertelenenvergiye tahakkuk tarihinden itibaren tecilli faizin yüzde 50 fazlası” gibi ibareler, mektupmetinlerindeki meblağlara bağlı olmaksızın bankaları sınırsız risk altına sokmakta; Gümrükİdarelerinin tazmin talepleri ise genelde zamanaşımı süresinin bitimine yakın zamandayapıldığından örneğin 1 milyar meblağlı bir teminat mektubu için banka 6-7 milyar ödemezorunda kalmaktaydı.

Yeni Gümrük Yönetmeliğinde (RG 31.05.2002) Gümrük Mevzuatı uyarınca, Güm-rük İdarelerinin gümrük vergilerinin ödenmesini sağlamak üzere teminat (Md.65) alacağıbelirtildikten sonra değişik Ek 59’da (RG 14.08.2002) teminat mektubu metni verilmektedir.Yeni düzenlemeye göre bankanın tazmin yükümlülüğü, mektup metnindeki azami meblağ ilesınırlı olmakta, ayıca bankaya tazmin talebinden itibaren mektup meblağını 7 gün içindeödeme imkânı sağlamaktadır. Böylece bankanın temerrüdü 7. günü takiben -8. günde- ortayaçıkmaktadır. Yeni teminat mektupları eskilerinden farklı olarak vadeli verilmektedir. AncakBK. 110/2’de ve Yargıtay kararlarında öngörüldüğü şekilde bir ibare mektup metininde yeralmadığından, bankanın sorumluluğu on yıllık zamanaşımı süresi sonuna kadar devametmektedir.

Kamu İhale Kanunu’na göre verilen teminat mektupları

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu01.01.2003 tarihinde yürürlüğe girmektedir. Ancak bu Kanunlar 2886 sayılı Devlet İhaleKanununu yürürlükten kaldırmamaktadır. Sadece Kamu İhale Kanunu kapsamına girenişlerde Devlet İhale Kanunu uygulanmayacaktır. Kamu İhale Kanununun gerekçesindedevletin harcamalarını gerektiren ihalelerle, devlete gelir getiren ihalelerin farklı nitelikteolduğuna değinilmekte ve bu iki tür ihalenin ayrı Kanunlarda düzenlenmesi gerektiğivurgulanmaktadır.

Kamu harcamalarını gerektiren mal ve hizmet alımı ve yapım işleri Kamu İhale Ka-nunu kapsamı içindedir. Buna karşılık; gelir getirecek mal ve hizmet satımı, ayni hakverilmesi ile ilgili ihalelere Devlet İhale Kanunu uygulanacaktır.

Kamu İhale Kanununa tabi kuruluşlar da çok genişletilmiş, Devlet İhale Kanunundasayılan kuruluşlara ilave olarak tüm Kamu İktisadi Teşebbüsleri, Sosyal Güvenlik Kuruluşla-rı, bu Kanuna tabi kuruluşların birlikte veya ayrı ayrı yüzde 50’den fazla sermayesine sahipoldukları kuruluşlar tarafından yapılacak ihaleler de Kamu İhale Kanunu kapsamına alınmış-tır.

Bundan böyle bankaların teminat mektuplarını çok büyük ölçüde Kamu İhale Kanu-nuna tabi olarak verecekleri; Devlet İhale Kanununun önemini yitirdiği söylenebilir.

Kamu İhale Kanununa göre, teminat mektuplarını Türkiye’de kurulu bankalar ile ya-bancı bankaların Türkiye’deki şubeleri verebilirler. Yabancı bankalar ise, Türk bankalarınakonrtgaranti vererek teminat mektubu düzenlenmesini isteyebileceklerdir.

Page 89: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

99

Kamu İhale Kanunu Tasarısının 35. maddesinde, teminat mektubu verecek bankala-rın Resmi Gazetede ilanı, bankalara limit belirleme, limit içi teminat mektubu verme, idarenintazmin talebini her ne sebeple olursa olsun yerine getirmeyen bankaların mektuplarının bir yılsüre ile kabul edilmemesi gibi hususlar yer almakta iken bu madde bu şekilde yasalaşmamış-tır.

Kamu İhale Yasasına göre, tüm bankalar teminat mektubu verebileceklerdir; Devletİhale Kanunundan farklı olarak herhangi bir limit veya limit içi teminat mektubu söz konusuolmayacak, mektubu tazmin etmeyen bankaların belli bir süre mektuplarının kabul edilmeme-si şeklinde bir yaptırım uygulanamayacaktır.

Herhangi bir değişikliğe uğramamış olan Devlet İhale Kanunundan farklı olarakKamu İhale Kanununa tabi gerek geçici teminat mektupları, gerekse kesin teminat mektuplarısüreli olacaktır.

Buna karşılık, Devlet İhale Kanunundaki gibi Kamu İhale Kanununa göre de teminatmektupları haczedilemeyecek veya üzerlerine ihtiyati tedbir konulamayacak; bankaların -sosyal sigorta primlerinden ve ücretlerden vergi stopajından- yasal sorumlulukları bulunacak-tır.

Euroya dönüşen ulusal paralar üzerinden verilmiş teminat mektupları

12 Avrupa Birliği üyesi devlet, ulusal paralarını 31 Aralık 1998 tarihinde çapraz sabitkur üzerinden Euroye eşitlemiştir -örneğin 1 EU=1.955583 DM-. Ulusal paraların tümü de engeç 30.06.2002’de yürürlükten kaldırılmıştır.

4538 sayılı Euronun Hukuki Araçlara Etkisi Hakkında Kanun (RG 07.02.2000), ulu-sal para üzerinden düzenlenen sözleşmelerin hukuki sonuçlarını düzenlemiştir. Örneğin;

- Alman Markı üzerinden düzenlenmiş teminat mektubunda/kontrgarantide bankanınyükümlülüğü, teminat mektubundaki Alman Markının 31 Aralık 1998 tarihinde belirlen-miş çapraz serbest kur üzerinden hesaplanacak Euro’dur. Ulusal paranın yerini Euro’nunalması sözleşme taraflarına sözleşmeyi sona erdirme hakkı tanımamaktadır.

- Talep üzerine ödeme yapılmazsa; gecikme faizinin hesaplanmasında Euro faizi gözönündetutulacaktır.

- Daha önce ulusal paralar üzerinden açılmış davalardaki müddeabih kendiliğinden Euro’yadönüşecektir.

- Teminat mektubunu yeniden Euro olarak düzenlemeye gerek yoksa da; mektup değişti-rilmek istenirse bu değişiklik damga vergisine tabi değildir.

Türk bankalarının Türk muhataplara yabancı dilde teminat mektubu vermeleri

Bugün de geçerliliğini koruyan 1926 tarihli ve 805 sayılı “İktisadi MüesseselerdeMecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun”un 1 inci maddesine göre “Türk tabiiyetinde-ki her nevi şirket ve müesseseler, Türkiye dahilindeki muamele, mukavele, muhabere, hesapve defterlerini Türkçe tutmaya mecburdurlar”. Türk tabiiyetindeki şirket tanımına Türkiye’de

Page 90: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Seza Reisoğlu

100

kurulu bankalar girmekte, şubelerin ayrı tüzel kişilikleri bulunmadığından, yabancı bankalarınTürkiye’deki şubeleri 805 sayılı Kanunun kapsamı dışında kalmaktadır.

4. maddeye göre ise birinci fıkraya aykırı olarak düzenlenmiş evrak ve vesaik; bunla-rı düzenleyen şirket ve müesseseler lehine nazarı itibare alınmaz.

Yargıtay 1979 yılında verdiği bir kararda teminat mektubunda İngilizce yer alan“teminat mektubu 15.3.1978 gününü geçmemek üzere yükleme tarihinden bir ay sonuna kadargeçerlidir” ibaresini, 805 sayılı Kanuna göre geçersiz saymış, ancak beynelmilal terim vetabirlerin işin niteliği ve özelliği gereği ise yabancı dilde yazılabileceğini kabul etmiştir.Böylece banka süresiz bir teminat mektubu verir duruma gelmiştir.

Yüksek Mahkeme 1980 yılında verdiği diğer bir kararda ise, Fransızca belgelendirmeile ilgili kayıtlardan, 805 sayılı Yasanın 4. maddesi gereği davalının yararlanamayacağınıkararlaştırmıştır.

Teminat mektupları sözleşme niteliğinde olmalarına rağmen bankalar tarafından dü-zenlendiğinden ve sadece bankalar yükümlülük altına girdiğinden, özel şartlar dışındatümüyle muhataplar lehine hükümler ihtiva ettiklerinden özellikle 4. madde ve ilgili Yargıtaykararları gözönünde tutulduğunda yabancı dildeki teminat mektuplarının Türk tabiiyetindekimuhatap açısından geçerli olacağı; buna karşılık Türk bankasının yükümlülüğünü sınırlayanvade gibi; teminat mektubunun geçerliliği için akreditif açılması; mektupta sayılan belgelerinibrazı gibi özel şartların yabancı dilde yazılması halinde mektubu düzenleyen bankanın buşartlardan yararlanamayacağı, diğer bir deyişle bunları ileri süremeyeceği sonucuna varılabi-lecektir.

Bu durumda özellikle Türk tabiiyetindeki muhatapların yabancı dilde teminat mektu-bu verilmesinde ısrar etmeleri halinde, teminat mektubu düzenleyen Türk bankasının,mektubu yabancı dilde düzenlemeye yetkili olduğu, yabancı dildeki mektubun veya mektup-taki şartların geçersiz sayılması halinde dahi; mektubun tazmini halinde rücu hakkınınbulunduğu şeklindeki hususların kontrgarantide yer alması uygun olacaktır.

Page 91: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi, Sayı 43, 2002

101

Bankacılık DüzenlemeleriBanka Müşterilerine Nasıl Yansır?*

Anthony M. Santomero

Filedelfiya Federal Rezerv Bankası Başkanı Anthony M. Santomero tarafından 26 Ekim 2001 tarihin-de Bethesda’da gerçekleştirilen Hizmetler Konferansı’nda yapılan sunumdan derlenen metin aşağıda yeralmaktadır.

Başkan Santomero’ya göre bankacılık düzenlemeleri banka müşterilerine yardımcı olur mu?sorusunun yanıtı evet, hayır ya da belki olabilir. Yanıt evet ise hükümet sistemin istikrarını sürdürmekamacıyla bankacılık sisteminde taşınan risklerin bir bölümünü üstlenmelidir. Yanıt hayır ise hembankacıların hem de müşterilerin kişisel çıkarlarına bağlı reaksiyonlarını göz ardı eden düzenlemelerbanka müşterilerine iyi hizmet etmeyecektir. Yanıtın belki olması ise bankacılık düzenlemelerinin,rekabeti ya da bilgi akışını artırıyor olması durumunda, temel olarak müşterilerin hizmetindeolduğunu ifade etmektedir. Ancak, uygulamada bilgi kalitesini iyileştirmek üzere getirilmiş düzenle-meler karma bir başarı sağlamıştır. Başkan Santomero hem finansal verilerin anlaşılması hem dekamuoyu bilgilendirmelerinin iyileştirilmesi konuları üzerinde çalışılmasının daha verimli olacağınıileri sürmektedir.

“Merkez Bankacısı olmam dolayısıyla “Bankacılık düzenlemeleri banka müşterilerineyardımcı olur mu?” sorusuyla ilgilenmekteyim. Eski bir ekonomist olarak bu soruya yanıtımduruma bağlı olarak bazen evet bazen ise hayır olmaktadır.”

Bankalar düzenlemeler olmaksızın müşterilerine iyi hizmet sunamazlar

Banka düzenlemeleri ve buna bağlı denetimsel izleme işlevi bankacılık sisteminde is-tikrarı korumak suretiyle banka müşterilerine hizmet etmektedir. En temel anlamda istikrar;“bankaların mevduat toplamak için güvenli bir yer olması ve ihtiyaç duyulduğunda mevduatagüvenli erişim sağlanması ve mevduatın geri çekilmesi durumuna hazırlıklı olunması” şekildetanımlanabilir.

Bankaların ihtiyatlı şekilde portföylerindeki riskleri yönetebilmelerini ve öngörüleme-yen risklerin gerçekleşmesine karşı yeterli sermayeyi bulundurmalarını sağlamak amacıylagetirilen banka düzenlemeleri finansal sistemde istikrarı sağlamak üzere oluşturulmuş idarialtyapının bir parçasıdır. ABD bankacılık sektörü için söz konusu idari altyapı son yüzyıldageliştirilmiştir. ABD’deki idari altyapıyı, mevduat sigorta sistemi (Federal Deposit InsuranceCompany-FDIC), Federal Rezerv Sistemi’ndeki (Fed) iskonto penceresi, bankalararasıödemeler sistemi (Fedwire) ile birlikte bankacılıktaki ihtiyati düzenlemeler oluşturmaktadır.

Bir bankanın en temel işlevi mevduat toplamak ve kredi vermektedir. Teorik olarak,mevduat sahipleri bankaların bilançolarına bakabilmeli, kredi ve portföy risklerini değerlendi-rebilmeli ve bankanın bir bütün olarak risklerini belirleyebilmelidir. Bankanın risk düzeyininmevduat sahibi açısından yüksek olması durumunda, mevduat sahibi mevduatını istediğibaşka bir bankaya götürebilmelidir.

* Business Review -Q2 2001 sayısında yayımlanan metin TBB tarafından Dergi’nin izni alınarak Türkçe’ye çevrilmiştir.

Page 92: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Anthony M. Santomero

102

Gerçek elbette oldukça farklıdır. Mevduat sahipleri bankaların kredi portföylerinde ta-şıdıkları riskleri kolaylıkla değerlendiremezler. Çünkü bankalar özel bir kredi imkanınıntaşıdığı risk özelliklerinin ayrıntılı olarak anlaşılmasını sağlamak için zaman ve kaynakayırmak durumundadır. Bankaların bilançolarında gösterdikleri aktifler onların durumbazındaki kararlarını yansıtmaktadır. Dolayısıyla mevduat sahipleri bankanın risk profiliniaçık olarak göremez ve mevduatlarının maruz kalabileceği riskleri doğru olarak değerlendi-remezler. Bu belirsizlik bankacılık sisteminde muhtemel bir istikrarsızlığın kaynağı olabil-mektedir.

Bankacılık paniği söz konusu istikrarsızlığın ortaya çıkmasının klasik şeklidir. Gerçekya da hayal ürünü olsun bazı olaylar mevduat sahiplerinin çalıştıkları bankanın yükümlülükle-rini karşılayamayacağına inanmalarına yol açabilir. Bu durumda banka batmadan öncemevduatlarını kurtarmak düşüncesiyle mevduat sahipleri bankadaki mevduatlarını çekmekisterler. Diğer bankaların mevduat sahipleri de benzer şekilde mevduatlarına yönelik risklerkonusunda şüphe duyarlar. Bir başka bankadaki mevduat sahibi problemli bir bankanınfaaliyetlerini gözlemlerken, bu durum kendi bankasına yönelik şüphelerini artırır. Böylecemevduat sahiplerinin bir bankadan mevduatlarını çekmeleriyle başlayan sorun diğer bankalar-daki mevduat sahiplerinin de bankalarına olan güvenlerini kolayca sarsabilecektir. Mevduatçekilişlerinin yayılması gerçek bir bankacılık paniğinin çıkmasına neden olacaktır.

Bankacılık paniklerinin geçmişte kalan bir olgu olduğunu düşünebiliriz. ABD’de ya-şanan bankacılık paniği deneyimini öğrenmek için Büyük Buhran (Great Depression) yıllarınagözatmak gerekir. O döneme ait önemli bir unsur federal hükümet tarafından, mevduat sigortaprogramının (FDIC) uygulamaya geçirilmesidir. Mevduat sigortası, bankaların akıbetinidikkate almaksızın ortalama mevduat sahiplerini zarar etmekten korumak amacıyla getiril-miştir.

Mevduat sigortası uygulaması, sadece ABD bankacılık sisteminde uygulanmaya baş-landıktan sonraki deneyimi ile değil aynı zamanda birçok gelişmiş ülkenin mevduat sigortasistemi kurma girişimleriyle de başarısını ispat etmiş durumdadır. Bugün, Avrupa Birliği’neüye olacak tüm ülkelerde açık mevduat sigorta1 sisteminin bulunması gerekmektedir.

Bireysel mevduatların devlet güvencesi ile korunması bankacılık sisteminde istikra-sızlığa yol açabilecek muhtemel sebeplerden birisini önlemekte, ancak istikrarsızlığa yolaçacak bir başka sebep doğurmaktadır. Çünkü, mevduat sigortası bankaları portföylerindeyoğun olarak riskli aktif taşımaya teşvik edebilmektedir. Mevduat sigortası uygulanıyorsamevduat sahipleri bankanın aldığı riskleri taşımadığını düşünür, dolayısıyla mevduat içinödenen faiz oranı üzerinden risk primi talep etmezler. Diğer yandan hisse sahipleri sınırlısorumluluk aldıklarından bankanın yüksek riskli aktifler üzerinden yüksek kazançlar eldeetme şansını kullanması durumunda maruz kalınacak zarar riskini dikkate almazlar.

Olağan piyasa mekanizmasının işlememesi durumunda hükümet bankaların riskleriniuygun şekilde sınırlandırmalarını temin etmek üzere gerekli düzenlemeleri yapmalı ve bankadenetimini sağlamalıdır. Kısaca, mevduat sahiplerinin kaçınılmaz olarak kendi bankalarınınrisk profili hakkında net olmayan görüşlerine rağmen, mevduat sigortası ve bankacılıkdüzenlemelerinin bir arada uygulanması yoluyla hükümetler bankacılık sistemlerine dahafazla istikrar sağlamış olurlar.

Bankacılığın önemli işlevlerinden ikincisi ise bankaların ödeme sistemlerindeki rolü-dür. Bankaların ödeme sistemlerindeki rolü aynı zamanda sistemde muhtemel bir istikrarsızlı-

Page 93: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

103

ğın nedeni de olabilmektedir. Bankalar rutin olarak mevduat sahibi müşterilerine ödemeyaparlar. Çoğu tüketicinin esasen bir banka hesabı bulunmakta ve bu hesap üzerinden çekyazabilmekte, elektronik ödeme hizmetinden yararlanabilmekte ve harcamaları için nakitçekebilmektedirler.

Ne var ki bankaların üstlendikleri bu rol aynı zamanda kendi aralarında güçlü bir bağ-lılığı da beraberinde getirmektedir. Bankaların birbirleriyle olan bu bağlılığı nedeniyleherhangi bir bankadaki sorun çok hızlı bir şekilde tüm sistemi tehdit eder hale gelebilmekte-dir. Bu ilişkiye açıklık getirmek üzere basit bir örnek verilecek olursa; A Bankası müşterisi-nin yazdığı bir çek B Bankası tarafından A Bankasına getirilebilir. Normal olarak A Bankasıçek karşılığı olarak gerekli fonu ödemeler sistemi aracılığıyla (ABD’de Fed’in bankalararasıödeme sistemi ağı-Fedwire- üzerinden) kendi hesabından B Bankası hesabına aktarır.

Ancak, A Bankasının kendi hesabında yeterli fonun bulunmadığını varsayalım; öyle kibu durum gün içindeki fon giriş-çıkısındaki uyumsuzluktan operasyonel faaliyetlerle ilgili(11 Eylül’de New York’daki bazı bankalarda yaşandığı gibi) problemlere kadar çok çeşitlinedenlere bağlı olarak gerçekleşebilir. A Bankası B Bankasına gerekli ödemeyi yapamazsa BBankası da C Bankasına olan yükümlülüğünü yerine getiremeyecek ve bu zincirleme olarakdevam edecektir. Dolayısıyla bir bankadaki problem yayılma özelliği göstererek tümbankacılık sisteminin temel ödemeler hizmetini verememesine yol açabilecektir. Daha kötüsü,ödemelerin büyük miktarda olması durumunda tüm finansal sistemin likidite ya da ödemegücü problemi yaşaması söz konusu olabilecektir.

Fed bankaların ödemeler sistemindeki rolüne bağlı sistemik risklerin önlenmesi için i-ki önemli araç kullanmaktadır. Birincisi; Fed Fedwire sistemindeki tüm ödemelerin sonuçlan-dırılacağını garanti etmektedir. Bunun anlamı, Fed A bankası hesabından B Bankası hesabınagün içinde fon aktarımı yapacak ve gün sonunda A Bankası borcunu ödeyemez durumda olsabile söz konusu ödemeyi iptal etmeyecektir. İkincisi, Fed yetersiz fonu olan ve gün sonundaödünç aldığı fonu geri ödemeyen, ancak başka bakımlardan sağlıklı durumda olan bankalariçin iskonto penceresinden kredi imkanı sunmaktadır. Bu durum varsayıma dayandırdığımızA Bankasının günü ödeme güçlüğüne düşmeden kapatmasını temin etmektedir.

Merkez Bankasının nihai ödünç veren ve ödemeler sistemi garantörü olması bankacı-lık sisteminin istikrarı açısından bir tehdit içermektedir; mevduat sigortası gibi bankaları çokfazla risk almaya teşvik edebilir. Bankalar gün sonunda, herhangi bir bankanın gerekliödemelerini yapacak fonunun bulunmaması durumunda Fed’in önlem alarak gerekli fonutemin edeceğini bilirler. Dolayısıyla bankalar, kendi rezerv pozisyonları ya da ödemebekledikleri bankaların pozisyonları hakkında bilmeleri gerektiği kadar kendileri ile ilgilikaygı duymazlar.

Piyasada gözden kaçan risklerin etkisiz kılınması halinde banka düzenleme ve dene-tim otoriteleri bankaların risk pozisyonlarını gerektiği ölçüde sınırlamalarını sağlayıcıtedbirleri almalıdır. Dolayısıyla, bankaların ödemeler sistemindeki bağımlılıklarına rağmen,söz konusu tedbirler ödemeler sisteminde garantörlük, nihai ödünç vermek ve bankacılıksistemine istikrar getirmek üzere banka düzenlemelerinin yapılması süreçlerini bir arayagetirmelidir.

Öyleyse, evet; bankacılık düzenlemeleri bankacılık sisteminde istikrarın sağlanmasınayardım ederek banka müşterilerine de yardımcı olur.

Page 94: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Anthony M. Santomero

104

İstikrarlı bir bankacılık sistemi güçlü bir ekonominin en önemli unsurlarından birisi-dir, dolayısıyla yararı sadece banka müşterileri ile sınırlı değildir. Bankacılık sistemitasarrufların toplanmasına ve bu fonların verimli yatırımlara aktarılmasına aracılık eder. Yeniteçhizat ve teknolojilere yapılan yatırımlar ekonomik büyüme ve hayat standardının yüksel-tilmesinde lokomotif görevi yapar. Gerçekten de geçtiğimiz yüzyılda görüldüğü üzerebankacılık sistemi altyapısının oluşturulmasında hükümetlerin nihai amacı ekonomikperformansın iyileştirilmesi olmuştur.

Banka müşterileri özel bir korumaya ihtiyaç duyarlar mı?

Bankacılık siteminin devletin sağladığı mevduat sigortası, ödemeler sistemi ve krediimkanları ile desteklendiğini varsayalım. Bunun da ötesinde denetim ve düzenleyici meka-nizmaların söz konusu sistemlerin neden olabileceği risklerin yönetimini de olanaklı kıldığınıdüşünelim. Son olarak böyle bir yapı içerisinde finansal hizmetlerin sunulması, piyasanınfarklı kesimlerine hizmet verilmesi ve bunların fiyatlandırmasının bankalar tarafındanserbestçe yapıldığını varsayalım. Serbest bir piyasa yaklaşımı banka müşterilerinin en iyi faizavantajını elde etmesine yardım eder mi? ya da böyle bir piyasa banka müşterilerininçıkarları ile çelişir mi?

Bunlar basitçe yanıt verilebilir sorular değildir. Bugün birçok kişinin görüşü ilk so-ruyla ortaya konulan yaklaşıma meyillidir. Bunun anlamı; yoğun rekabetin olduğu bir finansalhizmetler piyasasında, bankaların farklı müşteri ihtiyaçlarını etkin biçimde karşılamak üzeregeniş bir hizmet ve ürün yelpazesine sahip olması ve bunları adil fiyatlardan sunmaları içingüçlü teşviklerin bulunmasıdır.

Geçmişe baktığımızda, araştırmacılar, siyasiler ve politika yapıcılarını da içine alankesimler her zaman bu görüşte olmamıştır. Ancak 1930’lu yıllarda yaşanan Büyük Buhrandöneminin ortalarında insanların eğilimi ikinci görüş yönünde olmuştur. Bunun arkasındakidüşünce ise monopol yapının ve istismarın olduğu piyasalardaki spekülatif hareketlerdenbanka müşterilerini korumak amacıyla önemli ölçüde kurallara ve düzenlemelere ihtiyaçduyulmasıdır.

Anlaşılacağı üzere gerçek bu iki görüşün arasında bir yerdedir. Son 75 yıldır bankacı-lıkta yasal altyapının ve düzenlemelerin tarihçesinin gerçekte söz konusu orta yolun bulunma-sının hikayesi olduğu görülmektedir. Tartışmaya açık olmakla birlikte, 1930’lu yıllardaçıkarılan yasalar ABD’de bankacılık sistemini en ağır biçimde düzenlenen bir sektörkonumuna getirmiştir. Yavaş yavaş piyasanın meşru işleyişini tehdit eden gereksiz, yükgetiren ve hatta ters etki yaratan düzenlemeler kaldırılmaktadır. Aynı zamanda piyasalardaistismar ya da sömürüye yol açan gerçek hataları ortadan kaldırmak amacıyla düzenlemelergetirilmektedir.

Etkin olarak çalışmayan düzenlemelerin kaldırılması

Ne var ki söz konusu orta yolun bulunması güçtür, üstelik sürdürülmesi daha da zor-dur. Ancak geçmişteki hata ve başarılarımızdan bazı dersler çıkarmamız mümkündür. Belkide en net şekilde “düzenleyiciler ancak piyasanın gücüne sağduyulu yaklaştıkları takdirdeamaçlarına ulaşabilirler” denilebilir.

Düzenlemecilerin piyasa güçlerinin işlevini, bankacıların kapasitesini ve bazen demüşterileri dikkate almakta ve ilgi alanlarına giren konularda düzenleyici bir çerçeve

Page 95: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

105

geliştirmekte başarısız olmaları nedeniyle banka düzenlemelerinin beklenen amaçlaraulaşamadığına dair birçok örnek bulunmaktadır.

Piyasa fiyatlarını -ya da bankacılık sektörü dikkate alındığında piyasadaki faiz oranla-rını- düzenlemek için atılan adımlar bir çok öğretici örnek sunmaktadır. Q düzenlemesinde(Regulation Q) Fed’e bankaların mevduata ödeyecekleri faiz oranları için üst sınır belirlemeyetkisi verilmiştir. Amaç; bankaların daha düşük maliyetle kaynak sağlaması ve böylecebanka kredilerinin, özellikle gayrimenkul ipoteklerinin faiz oranlarının düşürülmesidir. Ancak1970’lerde diğer tasarruf araçlarının piyasa faiz oranları Q düzenlemesinde öngörüleninüzerinde seyretmiş ve sonuç olarak bankalara daha az fon sağlanmış ve ipotek kredisi alanlargüç duruma düşmüştür. Tasarruf sahipleri daha yüksek getirili aktiflerden alabilmek içinmevduatlarını çekmiştir. Bu arada potansiyel ipotek kredisi borçluları kendilerine sunulanseçeneklerin azaltıldığını ve çalıştıkları bankanın ciddi bir finansal darboğazda olduğunugörmüştür.

Çok kısa bir süre sonra bazı eyaletlerde bankacılık düzenleme otoriteleri bankalar tara-fından çıkarılan kredi kartları ve taksit kartları da dahil olmak üzere tüketici kredilerinde çokdaha yüksek faizlerin ya da maksimum faiz oranlarının kabul edilmesini zorlamıştır. Buuygulamanın amacı yerleşiklere daha düşük faizle kredi sağlanmasını temin etmektir. Ancak,tüketici kredisi sağlayan kuruluşlar düzenlemenin çevresinden dolaşmışlardır. Basitçeaçıklanacak olunursa; söz konusu eyaletlerde tüketici kredisi vermeyi durdurmuşlar vefaizlerde çok yüksek üst sınır uygulanmayan eyaletlere doğru kaymışlardır. Bugün ABD’dekikredi kartlarının neredeyse yarısı Delaware orijinlidir.

Piyasa fiyatlarının düzenlenmesine yönelik bu tür girişimler ve ürün özellikleri, örgüt-sel yapı ya da piyasa coğrafyası üzerindeki kısıtlamalar göstermektedir ki düzenlemelerinsonuçları eğer piyasadaki her iki tarafın- bankalar ve müşterileri- çıkarlarına hizmet edemi-yorsa bu düzenlemeler ile beklenilen sonuçlar alınamayacaktır.

Son yirmi yıldır özellikle rekabetin ve yenileşmenin önünde engel olan düzenlemelerive kuralları kaldırmak için gayretle çalışmaktayız. 1980 tarihli Mevduat KuruluşlarıDeregülasyon ve Parasal Kontrol Yasası (Depository Institutions Deregulation and MonetaryControl Act) ile bankaların fiyatlama ve ürün politikalarına yönelik birçok kısıtlama kaldırıl-mış ve ardından bankaların pazar alanları üzerindeki kısıtlamalar iptal edilmiştir. 1982 tarihliAlman Yasası (Garn-St.Germain Act) ile bir eyalette merkezi olan banka holding kuruluşla-rının diğer eyaletlerde de banka satın almasına izin verilmiştir. 1994 tarihli EyaletlerarasıBankacılık ve Şubeleşmede Verimlilik Yasası (Riegle-Neal Interstate Banking and BranchingEfficiency Act) ile eyalet yasaları izin verdiği takdirde bir bankanın başka eyaletlerde şubeaçmasına izin verilmiştir.

Deregülasyon sürecinin pozitif sonuçları olmuştur; bankalar asındaki rekabet artmış,ürün çeşitliliği çoğalmış, verimlilik artmış, üretim maliyetleri ile fiyatlar uyumlu hale gelmişve bankaların hedef müşterilerine sundukları hizmet kalitesi iyileşmiştir.

Son dönemde, 1999 tarihli Finansal Modernizasyon Yasası (Gramm-Leach-Bliley Actolarak bilinmektedir) kapsamında yan piyasalara ilişkin düzenlemeler geliştirilmiştir. Yasa ileuzun süredir geçerli olan ve bankaların menkulkıymet şirketleri ve sigorta kuruluşları ilebirleşmelerini yasaklayan 1933 tarihli düzenleme (Glass-Stegall Act) yürürlükten kaldırılmış-tır. Finansal Modernizasyon Yasasında bankalar, sigorta kuruluşları ve menkulkıymet

Page 96: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Anthony M. Santomero

106

şirketleri ile diğer finansal kuruluşlarının genel mülkiyet altında birleşmeleri ve müşterilerineçeşitli finansal hizmetlerden oluşan komple bir paket sunmaları mümkün olmuştur.

Söz konusu yasanın nihai etkisi henüz gerçekleşmiştir. Bireyler, bir finansalsüpermarkette ihtiyaç duydukları tüm finansal hizmetleri tek bir noktadan alabilecekler mi?ya da finansal hizmetleri tek bir merkezde görmeyi ama hizmetleri farklı alanlarda uzmanlaş-mış kurumlardan satın almayı mı tercih ederler? Büyük ölçekli kuruluşların ve önemlioyuncuların bir arada olması ile insanlar önemli bir seçeneğe sahip olmuşlardır. Her ikiyaklaşımda da kuruluşlar muhtemelen iyi hizmet sunacaktır, çünkü müşteri beğenisi vetercihleri tek tip değildir. Mevcut yapının özelliği; finansal hizmetler alanındaki hizmetsağlayıcıların ne şekilde bir araya geleceğinin tüketici tercihleriyle belirlenecek olmasıdır.

Piyasa başarısızlıklarına çözüm getirecek düzenlemelerin planlanması

Bunun anlamı; bankacılık piyasasının fonksiyonları mükemmel işlemekte ve bankamüşterilerine yardımcı olacak düzenlemelere ihtiyaç yok demek değildir. Bugün düzenleyici-lerin temel olarak üzerinde durdukları konular ürün ve fiyat kısıtlamalarından müşterileresunulan piyasa bilgilerinin iyileştirilmesi çalışmalarına çevrilmiştir.

Etkin işleyen her piyasada mal ve hizmet satın alanların kendi seçimlerini; neleri alıpneleri almadıklarını açıkça anlamaları gerekmektedir. Finansal hizmet ve ürünler çokkarmaşık özelliklere sahiptir. En son bilgi teknolojileriyle donatılmış yenilikçi finansalkuruluşlar her zaman daha karmaşık ve gelişmiş ürün ve hizmetleri sunmaktadır.

Müşterilerin bilinçli seçim yapmalarına yardımcı olmak amacıyla düzenlemeciler kre-di dokümanları ve kamuoyu bilgilendirmelerinde daha fazla şeffaflık aramaktadır. İlk adımkamuoyu bilgilendirmeleri için standart bir form oluşturulmasıdır. “Truth in Lending” ve“Truhth in Saving” düzenlemeleri bunun için iki klasik örnektir.

“Truth in Lending” düzenlemesi bankaların kredilere ilişkin faiz oranları ve komis-yonları hakkında kamuoyu bilgilendirmeleri yaparken kullanacakları standart formlarıgöstermektedir. Düzenleyicilerin amacı müşterilerin kredi alma sürecinde karşılaştırmayapabilmeleri için gerekli bilgiyi elde etmelerine yardımcı olmaktır. “Truth in Saving”düzenlemesinde ise yatırım ürünleri için karşılaştırma olanağı sağlayacak bilginin sağlanmasıamaçlanmıştır.

Bu düzenlemeler etkin olarak çalışıyor mu? Gerçek şu ki kamuoyuna bilgilendirmeyapma yükümlülükleri piyasadaki her iki tarafça da eleştirilmektedir. Kredi verenler kamuoyubilgilendirme formlarının yapılmasının yüksek maliyetli olduğunu söylerken, tüketiciler isebu bilgilerin tam ve doğru olmadığını, ayrıca anlaşılmalarının zor olduğunu ileri sürmektedir.Yine de bu düzenlemeler doğru yönde atılmış adımlardır ve bunların geliştirilmesi ve anlaşılırhale getirilmesi için düzenleyiciler çalışmalarını sürdürmelidir.

Ancak, bankacılık piyasasının etkin çalışması ve potansiyel tüm müşterilere maksi-mum yararın sağlanması için standart kamuoyu bilgilendirmelerinin iyileştirilmesininötesinde başka adımların da atılması gereklidir. Tüketicinin finansal sistemin nasıl çalıştığınıanlaması ve böylece finansal okur-yazarlığın günümüz finansal piyasalarının karmaşıklığı ileuygun hale getirilmesi sağlanmalıdır.

Page 97: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

107

Her ne kadar iyi niyetli olmayan kredi uygulamalarına yönelik kaygılar çığ gibi art-mışsa da kredi piyasasının yeni gelişen alt piyasasında finansal okur-yazarlığın artırılmasıyönünde önemli bir çaba görülmektedir.

Alt kredi piyasasının gelişmesinde etkili olan düzenleme ve deregülasyonlar

Alt kredi piyasası göreceli olarak yeni olmakla birlikte uzun bir olgunlaşma süreci ge-çirmiştir. Bankacılık piyasasının en ağır biçimde düzenlendiği zamanlarda bankalar tüketicikredilerini daha sınırlı kullandırtmıştır. Sadece öncelikli müşteriler kredi alırken diğerlerialamamıştır. 1970’lerin başlarında yasa yapıcılar ve düzenleyiciler bankaların piyasadaki tümkesimlere (düşük ve orta gelir grupları dahil) eşit koşullarda kredi alma imkanı sunmasınıistemiştir. Yeniden Yatırım Yasası (The Community Reinvestment Act) ve buna bağlıdüzenlemeler bankaları daha önce keşfedilmemiş alt piyasalara girmeye teşvik etmiş veözellikle düşük gelir grubundan tüketicilere kredi imkanları sunulmuştur. Bu piyasada kredihacmi hızla artmış ve bankacılar sağlayabilecekleri farklı kredi imkanlarını tanımıştır.

Başlangıçta, bankalar bu müşterilere daha yüksek faiz oranları uygulamış, ancak sonyıllarda gerek deregülasyonun gerekse de yeniliklerin bankalar ve diğer finansal hizmetsunucuları arasındaki rekabeti artırmasıyla faiz oranları önemli ölçüde düşmüştür.

Bunun anlamı alt kredi piyasasında faiz oranlarının temel kredi faiz oranlarıyla eşitdüzeye getirilmesi değildir. Ne var ki bankaların alt kredi piyasası müşterilerine uygulamakistedikleri faiz oranları ve kredinin miktarında, bu kredilerden doğabilecek muhtemel zarar vemaruz kalınabilecek riskler dikkate alınmıştır. Kısaca, etkin şekilde işleyen bir alt kredipiyasası kurulmuştur. Başlangıçta yasa yapıcılar ve düzenleyicilerin bankaların krediolanaklarını genişletmeleri için getirdiği zorunluluklar dolayısıyla zorluklar yaşanmış amabunlar büyük ölçüde aşılmıştır.

İyi niyetli olmayan kredi uygulamaları (Predatory lending)

Alt kredi piyasasındaki olumlu gelişmelere rağmen aynı piyasada faaliyet gösteren ba-zı kuruluşların iyi niyetli olmayan kredi uygulamalarının belirtileri görülmüştür. Bu uygula-malarda daha çok yaşlı kadınlar ve azınlıklar hedef alınmakta ve genel olarak “predatorylending” olarak adlandırılmaktadır.

Artan rekabet bankaları ve diğer kredi sağlayan kuruluşları alt kredi piyasasını geniş-letmeye ve göreceli olarak finans piyasasına aşina olmayan insanlara kredi imkanları sunmayazorlamıştır. Filedelfiya’daki çeşitli gruplar tarafından -ki birisi de Yeniden Yatırım Fonu’dur(The Reinvestment Fund)- yapılan araştırmalar göstermektedir ki; etik davranmayan bazıkredi sağlayıcı kuruluşlar haksız rekabet yaratmakta ve bunun avantajlarından yararlanmakta-dır. Müşterilerin iyi niyet ve saflıklarından yararlanan bu kuruluşlar, genellikle gerçekçiolmayan vade-faiz oranı uygulayarak ve yüksek komisyon karşılığında müşterilere gizlimaliyetler yüklemekte, gereksiz sigortalar yapmakta, hatta doğrudan hile yoluyla onları ağıripotek borçlanmasına ikna etmektedir.

Söz konusu kredi uygulamalarının temel nedeni elbette ödünç veren ile ödünç alan a-rasındaki bilgi seviyesi farklılıklarıdır. Ekonomistler bu farklılaşmadaki en uç noktayı bilgiasimetrisi olarak adlandırmaktadır. Orta düzeydeki müşteriler için kendilerine sunulan bir çokkarmaşık finansal ürün ve hizmeti anlamak ve aralarından akıllıca bir seçim yapmak oldukça

Page 98: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Anthony M. Santomero

108

zordur, ancak bu kararları vermek eğitimi ya da finansal tecrübesi sınırlı olanlar için ise gözkorkutucudur.

Ayrıca, düşük gelirliler için genellikle uzun vadeli kredi alma imkanları sınırlıdır. So-nuç olarak bu gruptakiler nakit ödemeli ve geri ödeme vadesi uzun olan satış tanıtımlarınaoldukça açıktırlar. Beklenmedik bir harcama olduğunda acil nakit ihtiyaçlarını karşılamak içinkolaylıkla ikna edilebilirler.

Tekrar yinelemek istiyorum; alt kredi piyasasında kredi vermek asla “predatorylending” ile aynı anlamda değildir. Alt piyasa kredileri için temerrüt riski daha fazla olduğun-dan daha yüksek faiz uygulanmaktadır ve bu rekabetçi bir piyasada muhtemel risk ve zararınfiyata yansıtılmasının en anlaşılır örneğidir. Oysa iyi niyetli olmayan kredi uygulamalarındaorantısız olarak yüksek faizler uygulanmakta, makul olmayan ve daha yüksek riskle açıkla-namayacak olan koşullar sunulmaktadır. Söz konusu faiz, vade ve koşullar ödünç alanınfinansal bilgisizliğinden ve piyasaya erişim olanağının ya da ekonomik kaynaklarının sınırlıoluşundan yararlanmak isteyen kuruluşlar tarafından uygulanmaktadır.

Düzenleyiciler için önemli olan bu ayrımı yapabilmektir. Çünkü iyi niyetli olmayankredi uygulamalarının son bulmasını istiyoruz, aksi takdirde alt kredi piyasasının işleyişiengellenmektedir. Peki bu sorunu aşmayı nasıl başarabiliriz?

Daha önceki tecrübelerimizden gördüğümüz gibi çözümün faizler için üst sınır belir-lenmesi ya da kredilere ilişkin belirli koşulların ve vadelerin yasaklanması gibi uygulamalarolduğundan şüpheliyim. Amacımız yanlış kredi uygulamaları nedeniyle mağdur olanlar içindaha iyi kredi koşullarının oluşturulması olacaktır. Bunun yerine alt kredi piyasasındabulunan yüksek riskli ve düşük gelirli tüketicilere sunulacak krediler için mevcut fonlarıazaltabiliriz. Ancak söz konusu kredi mağdurlarının ekonomik ve finansal koşulları değişme-yecek ve durumları daha iyi olmayacaktır.

İyi niyetli olmayan kredi uygulamalarını engellemenin en etkin yolu buna sebep olanbilgi asimetrilerinin engellenmesidir. Temel finans bilgilerini anlayan tüketiciler kendilerineuygun alternatifleri keşfetmeye isteklidir ve sözleşme haklarını nasıl kullanacaklarınıbilenlerin hileyle kandırılma olasılığı daha azdır.

Finansal okur-yazarlık düzeyinin artırılmasına yönelik çabalar çok yoğunlaşmıştır.Örneğin, Filedalfiya’da “Neighborhood Reinvestment Corporation” sunduğu bilgilerindoğruluğu ve hazırladığı eğitici programlar nedeniyle itibar sahibi bir kamu kurumudur.Kurum tarafından konut ipotek kredileri hakkında düşük gelirli bireyleri eğitmek amacıylayeni bir proje başlatılmıştır. Ulusal düzeyde ise Amerika Bankalar Birliği bankacıları vepiyasada söz sahibi olanları iyi niyetli olmayan kredi uygulamaları hakkında eğitmek üzerebir çalışma grubu oluşturmuştur.

Fed ise finansal okur-yazarlığın artırılması için gerekli materyalleri sunmakta ve yereldüzeydeki çabaları desteklemektedir. Fed her gelir seviyesindeki tüketicinin finansaldavranışlarının incelenmesine yönelik araştırmaları sürdürmekte ve böylece finansal sisteminne amaçla ve nasıl kullanıldığının daha iyi anlaşılacağını ileri sürmektedir.

Fed araştırmasından ve başka kaynaklardan edindiğim bilgiye göre daha fazla finansalokur-yazarlık ihtiyacı sadece düşük gelirli kişiler ya da finans piyasasına göreceli olarak yenigirenlerle sınırlı değildir. İnsanlar genellikle finansal piyasalar hakkında oldukça az şey

Page 99: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

109

bilirler. Hatta çeşitli finansal hizmetleri alan tüketiciler dahi seçimlerinin gerçek maliyet veyararlarını gerçekten anlayamazlar.

Sonuç

Başladığım soruya yanıt vererek tamamlamak istiyorum; Banka düzenlemeleri müşte-rilerine yardımcı olur mu? Bazı durumlarda yanıtım açıkça evettir, ancak bu ilk anda aklagelen yanıt olduğu için değildir. Sağlıklı ve istikrarlı bankacılık sistemleri için hükümetlersistemdeki bazı riskleri üstlenmelidirler. ABD’de hükümet mevduat güvencesi verme,ödemeler sisteminde garantör olma ve nihai ödünç verme fonksiyonlarıyla bu göreviüstlenmiştir. Bu risklerin üstlenilmesi için yeni riskler yaratmamalarını temin etmek üzerehükümetin bankaları denetlemesi ve düzenlemesi gerekmektedir. Dolayısıyla banka düzenle-meleri ABD’de müşterilerin arzu ettikleri sağlıklı ve istikrarlı bankacılık sisteminin birparçasıdır.

Diğer durumlarda, yanıtım hayır olacaktır. Bankalar ve banka müşterileri olmak üzerepiyasa katılımcılarının bireysel çıkarları doğrultusundaki reaksiyonlarını dikkate almayandüzenlemeler banka müşterilerine ya da herhangi bir düzenleyici amaca hizmet etmemekte-dir. Bu durumda en iyi olasılık herhangi bir etkisinin olmaması en kötüsü ise istenilmeyen vekötü sonuçlar doğurmasıdır.

Son olarak, bazı durumlarda yanıtım belki olacaktır. Prensip olarak banka düzenle-meleri rekabetin artmasını ve piyasada bilgi akışını sağlıyorsa ve böylece bankaların müşteri-lerin taleplerine daha iyi cevap vermelerini sağlıyorsa o zaman müşterilerin hizmetindedir.Ancak uygulamada düzenlemeler bilginin niteliğinin iyileştirilmesi için tasarlanmaktadır;örneğin “Truth in Lending” ve “Truth in Saving” düzenlemeleri her iki alanda da başarılıuygulamayı birlikte sağlayan iyi bir örnektir.

Alt kredi piyasasındaki son gelişmeler, özellikle “predatory lending” örnekleri, dü-zenleyicilerin dikkatini hak etmektedir. Bu problemin en etkin ve nihai çözümünün düzenle-melerle değil eğitimle ilgili olduğunu düşünüyorum. Kamu kaynaklarının çok daha etkinolarak kullanımının anlamı yeni düzenlemeler yapmak değil, günümüzde hızla gelişen veçeşitlenen finansal piyasalarda müşterilerin finansal okur-yazarlık genel seviyesinin yüksel-tilmesine çalışmaktır.

1 Dipnot: Mevduat sigorta sistemlerindeki (MSS) en önemli farklılık güvencenin kısmen açık (folkerts, explicit)olması ya da tamamen kapalı/gizli (implicit) olmasıdır. Açık MSS’lerinde sistemin işeyişine yönelik kurallar(mevduat sigorta kapsamının başlangıç süresi, hangi mevduatların kapsam içine alındığı, sorumlu kurum,sorunlu bankaların tasfiyesine ilişkin prosedürler gibi) yasal bir çerçevede sunulmaktadır. Dünyadaki uygula-malara bakıldığında MSS’ler daha çok açık mevduat sigortası şeklinde uygulanmaktadır.

Page 100: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi, Sayı 43, 2002

110

Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler(Ekim-Aralık 2002)*

I. Bankalar Kanunu’na İlişkin Düzenlemeler

21 Aralık 2002 tarih ve 24970 sayılı Resmi Gazete’de

4389 sayılı Bankalar Kanununun 18’nci maddesinin (1) numaralı fıkrası ve bu fıkra hükmünedayanılarak çıkarılan Bankaların Birleşme ve Devirleri Hakkında Yönetmelik uyarınca MilliAydın Bankası T.A.Ş. ve Denizbank A.Ş. Genel Kurullarının devre dair kararlarının tesciledilmesine onay verilmesinin uygun görüldüğüne ilişkin “Bankacılık Düzenleme veDenetleme Kurulu’nun 19.12.2002 tarih ve 929 sayılı Karar’ı yayımlanmıştır.

10 Aralık 2002 tarih ve 24959 sayılı Resmi Gazete’de

4389 sayılı Kanunun 3’üncü maddesine göre, Bankacılık Düzenleme ve DenetlemeKurulu'nda istifa nedeniyle boşalan İkinci Başkanlığa, kalan süreyi tamamlamak üzere,İbrahim Halil Çanakcı'nın atanmasına ilişkin 27.11.2002 tarihli ve 2002/4913 sayılıBakanlar Kurulu Karar’ı yayımlanmıştır.

23 Ekim 2002 tarih ve 24915 sayılı Resmi Gazete’de

4389 sayılı Bankalar Kanununun 3’üncü maddesinin (11) numaralı fıkrası ile 13’üncümaddesi hükümleri uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nca bankaların;hesap ve kayıt düzeninde şeffaflık ve tekdüzenin sağlanması, işlemlerinin kayıt dışındakalmasının önlenmesi, faaliyetlerinin gerçek mahiyetlerine uygun olarak sağlıklı ve güvenilirbir biçimde muhasebeleştirilmesi, konsolide ve konsolide olmayan bazda mali durumları, maliperformansları ile yönetimin etkinliği hakkında bilgileri içeren mali tablolarının zamanında vedoğru bir şekilde hazırlanması, raporlanması ve yayımlanmasına ilişkin esas, usul ve ilkelerinbelirlenmesi amacıyla Resmi Gazete’nin 22.6.2002 tarih ve 24793 sayılı nüshasındayayımlanan Muhasebe Uygulama Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına İlişkinYönetmelik yayımlanmıştır.

4389 sayılı Bankalar Kanunun 2’nci maddesi, 3’üncü maddesinin (11) numaralı fıkrası, 7’ncimaddesinin (1), (4) ve (5) numaralı fıkraları, 8’inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) ve(c) bentleri, 9’uncu maddesinin (6) numaralı fıkrası ve (1) numaralı fıkrasının (b) ve (c)bentleri ile (3) numaralı fıkrasının (a) bendi, 10’uncu maddesinin (4) numaralı fıkrası, 11’incimaddesinin (3), (4) (5) ve (11) numaralı fıkraları ile (6) ve (9) numaralı fıkralarının (c)bentleri, 12’nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi ile (2) numaralı fıkrası, 13’üncümaddesinin (5) numaralı fıkrası ile (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ve geçici 2’ncimaddesinin (h) bendi uyarınca, bankaların kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin esas ve usullerindüzenlenmesini teminen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nca Resmi Gazete’nin27.6.2002 tarih ve 24445 sayılı nüshasında yayımlanan Bankaların Kuruluş ve FaaliyetleriHakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik yayımlanmıştır.

* 1 Ekim 2002 ile 30 Aralık 2002 tarihleri arasındaki düzenlemelere yer verilmiştir.

Page 101: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

111

5 Ekim 2002 tarih ve 24897 sayılı Resmi Gazete’de

Türkiye’de faaliyette bulunan bankalardan birinin diğer bir veya birkaç banka ile birleşmesiveya bütün borç, alacak ve mevduatını Türkiye’de faaliyette bulunan diğer bir bankayadevretmesi ile ilgili esas ve usullerin düzenlenmesini teminen Resmi Gazete’nin27.6.2001 tarih ve 24445 sayılı nüshasında yayımlanan Bankaların Birleşme ve DevirleriHakkında Yönetmeliğin 18’inci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelikyayımlanmıştır.

Yönetmelikte yapılan değişiklikle, birleşen veya devredilen ve devralan bankaların tamamınınmevduat kabul etme yetkisi bulunması kaydıyla; (a) Merkez Bankası’nın, Kurulca alınacakkarar üzerine birleşme ve devir işlemleri süresince bankalara mevduat munzam karşılıklarıhesabından iadeler yapılması veya bu yükümlülüklerin ertelenebilmesi (b) birden çokbankanın birleşmesi suretiyle yeni kurulan bankanın veya devralan bankanın tasarrufmevduatı sigorta primi yükümlülüğünün, Kanunun 15’inci maddesinin (6) numaralı fıkrasındabelirtilen yetkiye istinaden, birleşme veya devre izin verildiğine dair Kurul kararının ResmîGazete’de yayımlandığı tarihten başlamak üzere ve 2 yıl süreyle 1.6.2000 tarihli ve 2000/682sayılı Kararname Eki Sigortaya Tabi Tasarruf Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı SigortaFonunca Tahsil Olunacak Primler Hakkında Karar"ın 4’üncü maddesinde belirtilen oranlarınyarısı kadar uygulanması öngörülmüştür.

1 Ekim 2002 tarih ve 24893 sayılı Resmi Gazete’de

4743 sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı KanunlardaDeğişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 3’üncü maddesinin yedinci fıkrası uyarınca, varlıkyönetim şirketlerinin kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin esas ve usullerin düzenlenmesiniteminen, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan Varlık Yönetim ŞirketlerininKuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır.

II. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca Yapılan Düzenlemeler

14 Kasım 2002 tarih ve 24936 sayılı Resmi Gazete’de

Resmi Gazete’nin 3.7.1991 tarihli ve 20918 sayılı nüshasında yayımlanan Türk ParasıKıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar ile Başbakanlık Hazine ve Dış TicaretMüsteşarlığı'nın 91-32/5 sayılı Tebliği'ne ilişkin 1-M Sayılı Türkiye Cumhuriyet MerkezBankası Genelgesi'nin değişik “Döviz Pozisyon Yönetimi ve Bilgi Verme bölümünün DövizPozisyon Yönetimine İlişkin Oranlar başlıklı 7-A maddesinin değiştirilerek, Genelgeye2001/1 sayılı Genelge ile eklenen 1A, 1B, 2A ve 2B sayılı ekleri yürürlükten kaldıran TürkParası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar ile Başbakanlık Hazine ve DışTicaret Müsteşarlığı'nın 91-32/5 Sayılı Tebliği'ne ilişkin 1-M Sayılı Türkiye CumhuriyetMerkez Bankası Genelgesi (Sayı 2002/5 yayımlanmıştır.

13 Kasım 2002 tarih ve 24935 sayılı Resmi Gazete’de

Çek kullanımı hakkındaki esasları, çek hamillerinin korunmasına dair tedbirleri veuygulanacak müeyyideleri düzenlemek amacıyla Resmi Gazete’nin 3.4.1985 tarih ve 18714sayılı nüshasında yayımlanan 3167 sayılı Kanun’un 10’uncu maddesinin 2’nci fıkrasınınTürkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına verdiği yetkiye istinaden, süresinde ibraz edilen

Page 102: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

TBB

112

ancak karşılığı bulunmayan veya yetersiz kalan çekler için 25.9.1997 tarihinde tespit edilenmuhatap bankanın keşidecinin dışındaki hamile ödemek zorunda olduğu 5 milyon liranın,2 Aralık 2002 tarihinden geçerli olmak üzere altmış milyon liraya yükseltilmesine ilişkinÇekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında 3167 SayılıKanun’a İlişkin Tebliğ (Sıra No: 8) yayımlanmıştır.

III. Sermaye Piyasası Kurumu Düzenlemeleri

22 Aralık 2002 tarih ve 24971 sayılı Resmi Gazete’de

2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanununa 4487 sayılı Kanun ile eklenen 10/A maddesinedayanılarak, sermaye piyasası işlemlerinin güvenli, hızlı ve etkin bir şekilde yürütülebilmesiiçin, sermaye piyasası araçları ve bunlara ilişkin hakların Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafındankayden izlenmesine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi amacıyla Kaydileştirilen SermayePiyasası Araçlarına İlişkin Kayıtların Tutulmasının Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ(Seri: IV, No: 28) yayımlanmıştır.

2 Kasım 2002 tarih ve 24924 sayılı Resmi Gazete’de

2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16, 22/d ve 22/e maddeleri uyarınca sermayepiyasasında bağımsız denetime ilişkin standart, ilke ve kuralları belirlemek amacıyla ResmiGazete'nin 4.3.1996 tarih ve 22570 sayılı nüshasında yayımlanan Seri: X, No: 16 sayılıSermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Hakkında Tebliğde Değişiklik YapılmasınaDair Tebliğ (Seri: X, No: 19) yayımlanmıştır.

25 Ekim 2002 tarih ve 24917 sayılı Resmi Gazete’de

2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun değişik 31 ve 34’üncü maddeleri çerçevesinde,aracı kurumların sermayelerine ve sermaye yeterliliğine ilişkin esasları düzenlemek amacıylaResmi Gazete’nin 26.6.1998 tarihli ve 23384 mükerrer sayılı nüshasında yayımlanan Seri: V,No: 34 sayılı Aracı Kurumların Sermayelerine ve Sermaye Yeterliliğine İlişkin EsaslarTebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: V, No: 58) yayımlanmıştır.

25 Ekim 2002 tarih ve 24917 sayılı Resmi Gazete’de

Menkul kıymetlerin geri alma taahhüdü ile satım ve geri alma taahhüdü ile alım işlemleri,2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun değişik 22’nci maddesinin (k) bendinin verdiğiyetkiye dayanılarak Resmi Gazete’nin 31.7.1992 tarihli ve 21301 mükerrer sayılı nüshasındayayımlanan Menkul Kıymetlerin Geri Alma veya Satma Taahhüdü ile Alım SatımHakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: V, No: 57) yayımlanmıştır.

IV. Vergi Kanunlarına İlişkin Düzenlemeler

28 Aralık 2002 tarih ve 24977 sayılı Resmi Gazete’de

- 4751 sayılı Kanunla 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 11, 21 ve 29’ncumaddelerinde yapılan değişikliklerin uygulamasına ilişkin açıklamaların yapıldığı EmlakVergisi Kanunu Genel Tebliğ (Seri No: 35) yayımlanmıştır.

Page 103: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

113

- 213 Sayılı vergi Usul Kanunu’nun 177, 232, 252 ve 313 üncü maddelerinde yer alantutarların artırılmasına ilişkin 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 177, 232, 252 ve 313 üncüMaddeleri ile İlgili Kararın Yürürlüğe Konulması Hakkında 2002/4983 Sayılı Kararyayımlanmıştır.

- 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun mükerrer 30’uncu maddesinin birinci fıkrasıhükmü gereğince, Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yer alan ve 39 Seri No’lu Damga VergisiKanunu Genel Tebliğ (3) ile tespit edilen maktu vergilerin (maktu ve nispi vergilerin asgari veazami miktarlarını belirleyen hadler dahil) yeniden değerleme oranında artırılmasına ilişkinDamga Vergisi Kanunu Genel Tebliğ (Seri No: 40) yayımlanmıştır.

- 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mükerrer 414’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yeralan hükme göre, Vergi Usul Kanununun 104, Mükerrer 115, 343, 352 (Kanuna BağlıCetvel), 353, Mükerrer 355 ve 356’ıncı maddelerinde yer alıp 2002 yılında uygulananmiktarların, 2002 yılı için tespit edilen yeniden değerleme oranında (yüzde 59) artırılmasınailişkin Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ (Sıra No: 311) yayımlanmıştır.

- 210 sayılı Değerli Kağıtlar Kanununun 2343 sayılı Kanunla değişik 1’inci maddesi ileMaliye Bakanlığına tanınan yetkiye istinaden, 210 sayılı Kanuna ekli ve 3239 sayılı Kanunladeğişik Değerli Kağıtlar Tablosunda yer alan değerli kağıtların bedelleri 01.01.2003tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yeniden tespit eden Değerli Kağıtlar Kanunu GenelTebliğ (Seri No: 20) yayımlanmıştır.

- 492 sayılı Kanunun mükerrer 138’nci maddesi hükmü gereğince, Kanuna bağlı tarifelerdeyer alan ve 38 Seri No’lu Harçlar Kanunu Genel Tebliği ile tespit edilen maktu harçların(maktu ve nispi harçların asgari ve azami miktarlarını belirleyen hadleri dahil) yenidendeğerleme oranında artırılmasına ilişkin Harçlar Kanunu Genel Tebliğ (Seri No: 40yayımlanmıştır.

- 2002 takvim yılında elde edilen menkul sermaye iratları ile diğer kazanç ve iratlarınvergilendirilmesine ilişkin açıklamalar hakkında Gelir Vergisi Genel Tebliğ (Seri No: 245)yayımlanmıştır.

- Gelir Vergisi Kanununun 21, Ek 2, 47 ve 48 inci maddelerinde yer alan maktu had vetutarlar ile basit usule tabi mükelleflerin belge düzeni ile ilgili açıklamalar hakkında GelirVergisi Genel Tebliğ (Seri No: 246) yayımlanmıştır.

8 Aralık 2002 tarih ve 24957 sayılı Resmi Gazete’de

Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ (Sıra No: 310) yayımlanmıştır. Tebliğ ile 213 sayılı VergiUsul Kanununun mükerrer 298’inci maddesinin (10) numaralı bendinde belirlenen oranlaruyarınca yeniden değerleme oranı 2002 yılı için yüzde 59 (elli dokuz virgül sıfır) olarak tespitedilmiştir.

26 Ekim 2002 tarih ve 24918 sayılı Resmi Gazete’de

Kurumlar Vergisi Genel Tebliğ (Seri No: 78) yayımlanmıştır. Tebliğ ile gelir ve kurumlarvergisi mükelleflerinin 2002 yılı Temmuz-Eylül geçici vergi dönemi dokuz aylıkkazançlarının tespitinde gider indirimi kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı%83.2 olarak tespit edilmiş olup, tespit edilen orana göre mükelleflerin kullandıkları yabancı

Page 104: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

TBB

114

kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurlarının (%83.2 x %25 =) % 20,8'ini kanunen kabuledilmeyen gider olarak dikkate alacakları hükme bağlanmıştır.

2 Ekim 2002 tarih ve 24894 sayılı Resmi Gazete’de

Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ (Sıra No: 309) yayımlanmıştır. Tebliğ ile 2002 yılınındokuz aylık geçici vergi döneminde uygulanacak yeniden değerleme oranı yüzde 42,47 (kırkiki virgül kırk yedi) olarak tespit edilmiştir.

V. Diğer Düzenlemeler

14 Aralık 2002 tarih ve 24963 sayılı Resmi Gazete’de

Sanayi ve Ticaret Bakanlığından 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun8’inci, 22’nci ve Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Yönetmeliği'nin 5’inciMaddelerinde Yer Alan Parasal Sınırların Artırılmasına İlişkin Tebliğ (TRKGM-2002/7) yayımlanmıştır.

20 Kasım 2002 tarih ve 24942 sayılı Resmi Gazete’de

Kamu İhale Kurumu’ndan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında bulunan idarelerin, buKanuna göre gerçekleştirecekleri a) danışmanlık dışındaki hizmet alımı ihalelerindeuygulayacakları esas ve usullerin düzenlenmesini teminen “Hizmet Alımı İhaleleri UygulamaYönetmeliği”, b) mal alım ihalelerinde uygulayacakları esas ve usullerin düzenlenmesiniteminen “Mal Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği” c) yapım işleri ihalelerindeuygulayacakları esas ve usullerin düzenlenmesini teminen “Yapım İşleri İhaleleri UygulamaYönetmeliği” yayımlanmıştır.

15 Kasım 2002 tarih ve 24937 sayılı Resmi Gazete’de

Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları BirliğindenSerbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerin Kaşe Kullanma Usul veEsasları Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır. 3568 sayılı Kanunun 50’nci maddesihükmüne dayanılarak hazırlanan Yönetmelik ile çalışanlar listesine kayıtlı bulunan meslekmensupları ile çalışanlar listesine kayıtlı olmamakla birlikte çalıştıkları mükelleflerinmuhasebesinin sevk ve idaresinden sorumlu olan ve beyannamelerini imzalayan meslekmensuplarının düzenlemek durumunda bulundukları resmi ve mesleki belgelerde özel kaşekullanmalarıyla ilgili usul ve esasların düzenlenmesi amaçlanmıştır.

10 Kasım 2002 tarih ve 24932 sayılı Resmi Gazete’de

4208 sayılı Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak; kimlik tespiti, bilgi verme, şüpheliişlemler, aklamaya konu menfaat ve değerlerin belirlenmesi ile araştırma ve incelemeyöntemlerine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesini teminen Resmi Gazete’nin 2.7.1997tarih ve 23037 sayılı nüshasında yayımlanan Yönetmelikte 13.1.2000 tarihli ve 2000/65 sayılıBakanlar Kurulu Kararı ile yapılan değişikliklerle ilişkin Mali Suçları Araştırma KuruluGenel Tebliğ (Sıra No: 4) yayımlanmıştır.

Page 105: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Bankacılar Dergisi

115

4 Kasım 2002 tarih ve 24926 sayılı Resmi Gazete’de

Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli MaliMüşavirlik Kanunu Genel Tebliğ (Sıra No: 33) yayımlanmıştır. Tebliğ ile MaliyeBakanlığı'na tanınan yetkilere dayanılarak, solvent türevlerinin 4760 sayılı Özel TüketimVergisi Kanunu'nun 8’inci maddesinin 1’inci fıkrası kapsamında teslimine ilişkin tecil-terkinuygulamasıyla bu uygulama çerçevesinde indirimli teminat imkanından yararlanılması,yeminli mali müşavirler tarafından düzenlenecek "Üretim Tasdik Raporu" ibraz edilmesişartına bağlanmış olup konuya ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

17 Ekim 2002 tarih ve 24909 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de

Bakanlar Kurulundan 2003 Yılı Programı ile 2003 Yılı Programının Uygulanması,Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair 2002/4810 Sayılı Karar yayımlanmıştır.

16 Ekim 2002 tarih ve 24908 sayılı Resmi Gazete’de

Hazine Müsteşarlığı’ndan, 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanununa istinaden faaliyetlerineson verilen, iflas eden yada tasfiye edilmekte olan sigorta şirketlerinin teminatlarının sigortalıalacaklarına tahsis edilmesine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesini teminen SigortaŞirketlerinin Faaliyetine Son Verilmesi ve Tasfiye İşlemlerinin Yürütülmesi SırasındaTeminatların Sigortalı Alacaklarına Tahsis Edilmesine İlişkin Tebliğ (Sıra No: 7)yayımlanmıştır.

Page 106: BANKACILARMakro dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak politikaların uygulanmasındaki ge-cikmeler bekleyişleri olumsuz yönde etkilemiş, fiyatlar, faiz oranları ve kurlar

Yazarlara Duyuru

1. Bankacılar dergisinde yayımlanmak üzere gönderilecek makaleler, sayfanın tek yüzüne,makina ile Türkçe olarak yazılmalı ve iki kopya olarak ön iç kapak sayfamızda belirtilenadrese gönderilmelidir.

2. Yazının kapak sayfasında şu bilgiler yer almalıdır; a) yazının başlığı, b) yazar(lar)ın bağlıbulundukları kuruluşlar ve ünvanları, c) varsa yazar(lar)ın yardımlarını gördüğü kişi ve/veyakurumlara teşekkür, d) iletişim kurulacak yazarın adı, adresi varsa telefon ve faksnumaraları.

3. Dipnotların numaralandırılması ve ayrı bir sayfada “Dipnotlar” başlığı altında toplanmasıgerekmektedir.

4. Tablo ve şekillere başlık ve sıra numarası verilmeli, kaynakları ise alta yazılmalıdır.Denklemlere sıra numarası verilmelidir. (Denklemlerin türetilişi kısa olarak gösteriliyorsa,hakemlere verilmek üzere türetme işlemi tüm basamaklarıyla ek bir sayfada gösterilmelidir).

5. Kaynaklara göndermeler dipnotlarla değil, metin içinde açılacak ayraçlarla yapılmalıdır.Ayraç içindeki sıra; yazar(lar)ın soyadı, kaynağın yılı, sayfa numaraları şeklinde olmalıdır.

6. Metinde gönderme yapılan veya yapılmayan tüm kaynaklar, kaynaklar listesinde yeralmalıdır. Kaynaklar ayrı bir sayfada alfabetik sırayla yazılmalıdır. Kaynakçada aşağıdaörneklenen biçim kuralına uyulmalıdır.

Kitaplar

GIOVANNINI, A. ve MAYER, C. (1990), European Financial Integration, Cambridge,Cambridge University Press.

Dergiler

EKİNCİ, N.K. (1991), “Para Politikası, Faiz ve Döviz Kuru”, Muhasebe, İşletme veFinans, Sayı 58, s.53-57.

Derlemeler

GORAN, M. (1965), “The Roots of Scientific Method”, E.Wayne Courtney (eds), inApplied Research in Education, New Jersey: Littlefield, s.75-80.