bİlİmsel heyet - sağlık akademisyenleri dergisi · psikogeriatrik yaşlılık dönemi...

73

Upload: lamkhanh

Post on 02-May-2019

222 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 i

www.saglikakademisyenleridergisi.comSağlık Akademisyenleri Dergisi

KÜNYE

Dergi Adı SAĞLIK AKADEMİSYENLERİ DERGİSİ

ISSN 2148-7472

Ana Tema Sağlıkta Kalite, Akreditasyon ve Hasta Güvenliği ile Sağlık Yönetiminde Güncel Yaklaşımlar

Yayım Türü Süreli Yayın, 3 Ayda Bir Yayımlanır

İmtiyaz Sahibi DÜNYA BİLİMSEL ARAŞ. YAY. PROJ. KONG. ORG. SAN. T.C. LTD. ŞTİ.

İrtibatTel : 0312.419 86 50 - 467 14 24 Fax : 0312.419 86 49 www.dunyacongress.com

BaşeditörProf. Dr. Seval AKGÜN

SAD - Sağlık Akademisyenleri Derneği, Başkan - TÜRKİYE

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Müzeyyen BAYDOĞRUL

[email protected] / 0507.291 59 49

Abone ve Reklam Sorumluları

Havva Ç[email protected] / 0545.231 31 00

Baskı ve TasarımAYDEDE MATBAASI,Hüseyin AYDIN ve Serdal DEDEOĞLUKazım Karabekir Cad. N:93/36 -37 İskitler - ANKARA

Açıklama

Sağlık Akademisyenleri Dergisi, 2014 yılında yayın hayatına başlayan çok geniş bir uluslararası bilimsel danışma kurulu ile yayın hayatına devam eden, Hakemli bir dergi olup, sağlık bilimleri alanında yapılan araştırmaları yayımlama ve bilim insanlarının hizmetine sunmayı amaçlamaktadır. Sağlık Akademisyenleri Dergisi yılda dört kez yayımlanmaktadır. İlk sayıdan itibaren yayınlanan tüm makaleler DOI numarası almaktadır. Sağlık Akademisyenleri Dergisi açık erişimli bir dergi olup, “ScopeMed, İndexScholar ve Akademik Dizin” tarafından indekslenmekte olup, diğer ulusal ve uluslarararası kuruluşlarla alan indeks çalışmaları devam etmektedir.Sağlık Akademisyenleri Dergisinde yer alan makale ve yazı metinleri ve makalelerin sorumluluğu yazarların kendisine aittir.Sağlık Akademisyenleri Dergisinin tüm basım ve yayın hakları Dünya Bilimsel Araş. Yay. Proj. Tur. Kongre Org. San. Tic. Ltd. Şti’ ne aittir.

ii Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

www.saglikakademisyenleridergisi.comSağlık Akademisyenleri Dergisi

BİLİMSEL HEYET

BAŞEDİTÖR

PROF. DR. SEVAL AKGÜNSAD - Sağlık Akademisyenleri Derneği Başkanı, Ankara, Türkiye

EDİTÖRLER

FATİH ORHANGATA, Ankara, Türkiye

[email protected]

SELAHATTİN TUNCERGATA, Ankara, Türkiye

[email protected]

ALİ ARSLANOĞLUIstanbul, Türkiye

[email protected]

BİLİMSEL DANIŞMA KURULU

A.F. AL-ASSAF, ABD

ABDALLAH EDDAAL, SUUDİ ARABİSTAN

ADEM SEZEN, TÜRKİYE

AHMED AL-KUWAITI DEAN, SUUDİ ARABİSTAN

ALİ ARSLANOĞLU, TÜRKİYE

ALİ ERDOĞAN, TÜRKİYE

ALİ ÜNAL, TÜRKİYE

ALPER GÜZEL, TÜRKİYE

ALLAN KRASNİK, DANİMARKA

ALLEN C. MEADORS, ABD

ANTONİO CHİARENZA, İTALYA

ARILD AAMBO, NORVEÇ

ATHENA LINOS, YUNANİSTAN

ATİLLA ARAL, TÜRKİYE

ATTİLA DOBOS, MACARİSTAN

AUSTIN LEAHY, BİRLEŞİK KRALLIK

AYSUN YILMAZLAR, TÜRKİYE

BAKR NOUR, ABD

BEATRİZ PADILLA, PORTEKİZ

BİRKAN TAPAN, TÜRKİYE

BÜNYAMİN ÖZGÜLEŞ, TÜRKİYE

CARİN BJÖRNGREN, İSVEÇ

CEM DİKMEN, TÜRKİYE

CHARLES BRUNEI, FRANSA

CHARLES D SHAW, BİRLEŞİK KRALLIK

ÇAĞATAY GÜLER, TÜRKİYE

DATO’ SHEIKH OMAR ABDUL RAHMAN, MALEZYA

DAVID INGLEBY, HOLLANDA

DINA BAROUDI, SUUDİ ARABİSTAN

DİNA BAROUDİ, ALMANYA

EMİNE ORHANER, TÜRKİYE

ERDAL AKALIN, TÜRKİYE

FATİH ORHAN, TÜRKİYE

FIMKA TOZIJA, MAKADONYA

GÜLAY YAZICI, TÜRKİYE

GÜRBÜZ AKÇAY, TÜRKİYE

GÜRKAN ÖZEL, TÜRKİYE

HENRIETTE SINDING, NORVEÇ

HESHAM NEGM, MISIR

İBRAHİM HALİL KAYRAL, TÜRKİYE

İSMAİL ÜSTEL, TÜRKİYE

K .R. NAYAR, HİNDİSTAN

KEZİBAN AVCI, TÜRKİYE

KHALID AL-AIBAN, SUUDİ ARABİSTAN

KHALID ESKANDER, SUUDİ ARABİSTAN

LINAS SUMSKAS, LİTVANYA

MANUEL GARCÍA RAMÍREZ, İSPANYA

MARTİN RUSNAK, AVUSTURYA

MECİT CAN EMRE ŞİMŞEKLER, İNGİLTERE

MEHMET ÇETİN, TÜRKİYE

MEHMET N.KURUTKAN, TÜRKİYE

MENDERES TARCAN, TÜRKİYE

MERVE AKIN, TÜRKİYE

METE EDİZER, TÜRKİYE

MOHAMAD-ALI HAMANDI, LÜBLAN

MONTHER LETAIF, TUNUS

MUSTAFA KEMAL BALCI, TÜRKİYE

NEFİSE BAHÇECİK, TÜRKİYE

NEVZAT KAHVECİ, TÜRKİYE

NIECK KLAZINGA, HOLLANDA

OLIVER RAZUM, ALMANYA

PELİN YILIK, TÜRKİYE

RASHID BIN KHALFAN AL ABRI, UMMAN

RAZVAN CHERECHES, ROMANYA

REHAT FAİKOĞLU, TÜRKİYE

ROBERT BROYLES, ABD

SAKINA ISMAYILOVA, AZERBEYCAN

SEBAHATTİN TEKİNGÜNDÜZ, TÜRKİYE

SELAHATTİN TUNCER, TÜRKİYE

SEMRİN TİMLİOĞLU, TÜRKİYE

SERDAL KEÇELİ, TÜRKİYE

SERDAR SADIR, TÜRKİYE

SÜLEYMAN YILMAZ, TÜRKİYE

ŞEFİK GÖRKEY, TÜRKİYE

ŞEMSETTİN VAROL, TÜRKİYE

ŞUAYİP BİRİNCİ, TÜRKİYE

ŞÜKRİ ARDIÇ, TÜRKİYE

TAWFIK KHOJA, SUUDİ ARABİSTAN

THEDA BORDE, ALMANYA

UĞUR YOZGAT, TÜRKİYE

UMUT BEYLİK, TÜRKİYE

URSULA KARL-TRUMMER, AVUSTURYA

VİERA RUSNAKOVA, SLOVAKYA

WALTER DEVILLÉ, HOLLANDA

YANNIS SKALKIDIS,, YUNANİSTAN

YASİN UZUNTARLA, TÜRKİYE

YAVUZ POYRAZOĞLU, TÜRKİYE

ZAREMA OBRADOVIC, BOSNA HERSEK

Health Care Acad J ● Year 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 119

www.saglikakademisyenleridergisi.com

Sağlık Akademisyenleri Dergisi

ÖZETDepresyon, yaşlı nüfusu etkileyen yaygın psikiyat rik bozukluklardan biridir. Bu çalışmanın amacı, Şanlıurfa il merkezindeki iki mahallede yaşayan yaşlılarda depresyon belirtilerin görülme sıklığı ve depresyon belirtiler ile ilişkili faktörlerin belirlenmesidir. Kesitsel nitelikteki bu araştırma, ocak – haziran 2014 tarihleri arasında Şanlıurfa İl Merkezine bağlı Bağlarbaşı ve Ulubatlı mahallelerinde gerçekleştirilmiştir. İlgili bölgede 50 yaş üzeri olan toplam kişi sayısı 1.385 olarak bulunmuş olup, çalışmamızın evrenini oluşturmaktadır. Çalışmada örneklem seçilmemiş, saha taraması şeklinde tüm evrene ulaşılması hedeflenmiştir. Çalışmada 2 mahallede toplamda 948 kişi üzerinde yürütülmüş olup, evrenin %68,44’üne ulaşılarak tamamlanmıştır. Araştırmamızda veri toplama aracı olarak, yaşlılara ait hastalığı ortaya çıkarmasında rol oynadığı düşünülen bazı sosyo-demografik faktörlerden oluşturulan soru kâğıdı geliştirilmiş, depresyon durumunu saptayabilmek içinse, Hamilton tarafından geliştirilen Geriatrik Depresyon Ölçeği (GDÖ) kullanılmıştır. SPSS 11.5 istatistik paket programı kullanılarak veri tabanı oluşturulmuş ve veri girişi yapılmıştır. Tekli analizlerde Ki-kare testi, tekli analizlerde anlamlı bulunan değişkenlerle regresyon analizi yapılmıştır. Araştırmaya katılan katılımcıların %38,7’sinin depresyon gelişimi açısından düşük risk grubunda olduğu, %61,3’ünün ise yüksek risk grubunda olduğu tespit edilmiştir. Kadın olmak 1,49 kat, eğitimsiz olmak ise 1,73 kat depresyon gelişimi riskini artırmaktadır (p<0,05). Diğer bağımsız değişkenler ile depresyon gelişimi açısından ilişki bulunmamıştır. Yaşlılarda depresyon belirtilerin görülme prevelansı yüksek olduğu için, özellikle birinci basamak sağlık sistemleri olmak üzere, yaşlıların sağlık hizmet talebinde bulunduğu her basamakta erken tanı ve etkin tedavinin sağlanabilmesi için ruh sağlığı taramalarının rutin olarak yapılması gerekmektedir.

ABSTRACTDepression is one of the most common psychiatric disorders affecting the elderly population. The purpose of this study, elderly people living in two neighborhoods in the city of Sanliurfa depression / depressive symptoms, the incidence of depression and / to determine the factors associated with depressive symptoms. The cross-sectional nature of this study, stove - between June 2014 and depending on the Sanliurfa Province Center Bağlarbaşı Ulubatlı were carried out in the neighborhood. the total number of people aged over 50 in the respective region was found to be 1.385, constitute the universe of our study. selected study sample, by working as a field research aimed to reach the entire universe. The study was conducted on a total of 948 people in two neighborhoods has been completed, reaching 68,44% of the universe. As data collection tool in our research, it developed the questionnaire created some socio-demographic factors are thought to play a role in revealing the disease of the elderly, if the house is to determine the depression cases, the Geriatric Depression Scale developed by Hamilton (GDS) was used. SPSS 11.5 statistical database was created using the program and data entry is made. Chi-square test in univariate analysis, the variables with significant regression analysis was performed in a single analysis. 38.7% of the respondents in the survey is the low-risk group for the development of depression, while 61.3% were found to be at high risk. Women have 1.49 times and 1.73 times increase the risk of being uneducated development of depression (p <0.05). Other arguments have no relationship for the development of depression. Because elderly depression / depressive symptoms seen prevalence is high, especially primary health care systems, should be made as routine mental health screening to ensure early diagnosis and effective treatment in all places where the demand for services health of the elderly.

Araştırma / Research Article

GİRİŞ VE AMAÇ

2012 yılında dünya nüfusunun 7,2 milyar kişi olduğu, bu sayının 2025’te 8,1 milyara, 2050’de 9,6 milyara ve 2100’de de 10,9 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Dünya üzerindeki insanların ortalama yaşam süresi ise; 2005–2010 yıllarında 69 yıl iken, 2045–2050 yıllarında 76’ya, 2095–2100 yıllarında 81’e çıkması

beklenmektedir1. Bunun en önemli nedenleri, halk sağlığı hizmetlerinin sunumundaki başarılar ve sosyoekonomik gelişmeler olarak sayılabilir2.

Yaşlılık kavramının birçok tanımı yapılmasına rağmen, genel olarak yaşlılığı şu şekilde tanımlayabiliriz: Morfolojik, fizyolojik ve patolojik değişik liklerin zamanla olumsuz yönde ilerlediği, hastalık riskinin

1Harran Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu. Yenişehir Kampüsü, Haliliye Şanlıurfa2Harran Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi. Osmanbey Kampüsü Şanlıurfa.3Halk Sağlığı Şanlıurfa İl Müdürlüğü, Haliliye Şanlıurfa.

Anahtar Kelimeler: Depresyon, Geriatri, Ruhsal Sorun

Key Words: Depression, Geriatrics, Mental Health Problem

Yazışma Adresi/Address for correspondence:Hüseyin Eriş, Harran Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Yenişehir Kampüsü, Haliliye Şanlı[email protected]

Gönderme Tarihi/Received Date:November 01, 2016

Kabul Tarihi/Accepted Date:November 10, 2016

Yayımlanma Tarihi/Published Online: November 28, 2016

DOI:10.5455/sad.13-1479896134

Şanlıurfa il merkezindeki yaşlılarda depresyon görülme durumu ve etkileyen faktörler

Şanlıurfa province of depression among the elderly status and factors affecting the city center

Hüseyin Eriş1, Feray Kabalcıoğlu2, Burcu Kara3

120 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Eriş vd.: Yaşlılarda depresyon görülme durumu

arttığı, fiziksel ve ruhsal yeteneklerin gerile diği ve nihayetinde ölümün gerçekleştiği bir durumdur. İlerleyen yaşla birlikte birey, yeti yitiminin getirdiği çaresizlik duygusu ve ölümün belirsizliği ile yüz yüze gelmektedir3,4,5,6. Fakat bu değişiklikler tüm insanlarda aynı şekilde görülmemektedir. Bu fiziksel ve zihinsel değişiklikler her zaman doğrusal ve tutarlı değildir ve çoğu zaman da kişinin yaşı ile düşük ilişki göstermektedir3. Biyolojik değişikliklerin yanı sıra, yaşlılığı etkileyen diğer unsurlar olarak; emeklilik, yaşanılan mekanın uygunluğu ve eş veya arkadaşların ölümü gibi durumlarında etkilediği söylenebilir3.

Yaşlılığı temel alan çalışmaların çoğunda yaşlılık tanımı ve sınıflamasında, yaşlılığın fizyolojik boyutu ele alınmaktadır. Kronolojik olarak yaşlanma 65 yaş üstü olarak kabul edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü psikogeriatrik yaşlılık dönemi açısından, 65 yaş ve üstünü yaşlı, 85 yaş ve üzerini çok yaşlı olarak tanımlamıştır. Gerontolojistler ise, yaşlılığı 65-74 yaş arası genç yaşlı, 75-84 yaş arasını orta yaşlı ve 85 yaş üzerini ileri yaşlılık olarak sınıflamışlardır3,7.

Son yıllarda dünya genelinde, yaşlı nüfus sayısında ciddi bir artış olduğu görülmektedir. Bugün 125 milyon insan 80 ve üzeri yaşı grubundadır. Dünya genelinde bugün 900 milyon civarında olan 60 ve üzerindeki nüfusun, 2050 yıllarında 2 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. 2050 yıllarında bu yaşlı nüfusun yaklaşık %80’i düşük veya orta gelir grubundaki ülkelerde yaşıyor olacakları tahmin edilmektedir3.

Depresyon yaşlı nüfusu etkileyen yaygın psikiyat rik bozukluklardan biridir8,6. Yaşlılık döneminde fiziksel hastalıkların yanı sıra en sık görülen ruhsal sorunlar arasında yer almaktadır. İlerleyen yaşla birlikte ortaya çıkan fiziksel yeteneklerde azalma, bilişsel işlevlerde ve günlük aktivitelerde gerileme, sosyal ilişkilerde zayıflama, ekonomik durumda kötüleşme, kişinin yalnız yaşaması, sosyal destek sistemlerinin zayıf olması, cinsel kapasitede kayıp, öz güven eksikliği, nöron ve nörotransmitter kaybı, benlik saygısında azalma, eşin yitimi, antihipertansif kullanımı (özellikle beta blokerler) gibi etkenlerin depresyon görülme sıklığını artırdığı bilinmektedir3,5,9,10,11.

Yaşlılarda depresyon tanısı, hem hastalığın yeterince önemsenmemesinden hem de hastaya, ailesine ve doktorlara bağlı çeşitli nedenlerden dolayı sıklıkla atlanmakta, çoğunlukla fiziksel hastalıklarla bağlantılı olduğu düşünülmektedir10. Yaşlılarda depresyon, yaşam kalitesi üzerine olumsuz etkiye yol açmakta, tıbbi servislerin kullanımını artırmakta ve özellikle erkeklerde intihar için yüksek risk oluşturmaktadır12.

Türkiye’de yaşlılarda depresyon durumunun tespit edilmesi ile ilgili çalışmalara son yıllarda

rastlanmamakla birlikte, 1992 yılında yapılan bir çalışmada, 65 yaş üzerinde majör depresyon prevelansı %6, depresif belirtiler görülme sıklığı %11 olarak saptanmıştır13.

Kaya’nın çalışmasında derlediği bilgilere göre; 65 yaş üstündeki yaşlılarda majör depresyon yaygınlığı çeşitli çalışmalarda %l-3 olarak bildirilirken, distimi %2, klinik olarak anlamlı düzeyde depresyon belirtileri ise %8-15 oranında olduğu bildirilmektedir. Beklendiği gibi tedavi ve rehabilitasyon merkezlerinde depresyon sıklığı toplumda görülme sıklığından daha yüksektir. Çeşitli nedenlerle doktora başvuran hastaların %15’inde, bakımevlerinde kalanların %25’inde depresyon olduğu ileri sürülmektedir14.

Yaşlılık, depresyon açısından riskli gruplardan birini oluşturmakta ve yaşam kalitesini düşürerek hastalık ve erken ölümleri artırmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Şanlıurfa il merkezindeki iki mahallede yaşayan yaşlılarda depresyon/depresif belirtilerin görülme sıklığı ve depresyon/depresif belirtiler ile ilişkili faktörlerin belirlenmesidir.

MATERYAL VE METOT

Kesitsel nitelikteki bu araştırma, ocak – haziran 2014 tarihleri arasında Şanlıurfa İl Merkezine bağlı Bağlarbaşı ve Ulubatlı mahallelerinde gerçekleştirilmiştir. İlgili bölgedeki Aile Sağlığı Merkezlerinden (ASM) sistemden sorgulanarak 50 yaş üzeri kişilerin listesi oluşturulmuştur. İlgili bölgede 50 yaş üzeri olan toplam kişi sayısı 1.385 olarak bulunmuş olup, çalışmamızın evrenini oluşturmaktadır. Çalışmada örneklem seçilmemiş, saha taraması şeklinde çalışılarak tüm evrene ulaşılması hedeflenmiştir. Çalışmada 2 mahallede toplamda 948 kişi üzerinde yürütülmüş olup, evrenin % 68,44’üne ulaşılarak tamamlanmıştır.

Araştırma için Şanlıurfa Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü’nden ve Bağlarbaşı ve Ulubatlı ASM’den yazılı izin alınmış, ankete katılan bireylere de aydınlatılmış onam belgeleri okutularak imzaları alınmıştır.

Araştırmamızda veri toplama aracı olarak, yaşlılara ait hastalığı ortaya çıkarmasında rol oynadığı düşünülen bazı sosyo-demografik faktörlerden oluşturulan soru kâğıdı geliştirilmiş, depresyon durumunu saptayabilmek içinse, Hamilton tarafından geliştirilen Geriatrik Depresyon Ölçeği (GDÖ) kullanılmıştır.

Saha çalışanları, Harran Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu Hemşirelik bölümü ikinci sınıfta okuyan 67 öğrencidir. Bu öğrenciler 2013-2014 eğitim öğretim güz döneminde haftada iki saat teorik olarak okutulan yaşlı sağlığı hemşireliği kapsamında 14 haftalık bir eğitimden

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 121

Eris et al: Province of depression among the elderly

geçmişlerdir. Bu eğitim kapsamında öğrenciler yaşlı sağlığı hizmetleri, yaşlı bakımı, iletişim, sık görülen yaşlı sağlığı sorunları, yaşlanma psikolojisi, yaşlılıkta beslenme, yaşlılıkta kişisel öz bakım, yaşlılarda evde bakım hizmetleri konularında eğitim almışlardır.

Saha çalışanları tarafından, ASM’lerden adresleri ile birlikte alınmış 50 yaş üzerindeki kişilere ev ziyareti yapılarak, geliştirilen soru kâğıtları yüz yüze görüşme yöntemiyle uygulanmıştır.

Araştırmada soru kağıtları ile toplanan veri için, SPSS 11.5 istatistik paket programı kullanılarak veri tabanı oluşturulmuş ve veri girişi yapılmıştır. Öncelikle tanımlayıcı istatistikler (sayı, yüzde) hesaplanmış ve normallik testi uygulandıktan sonra parametrik ya da parametrik olmayan yöntemler kullanılarak yüzdeler arası fark karşılaştırılmıştır. Araştırmanın bağımlı değişkeni Hamilton Depresyon Ölçeği’ne göre depresyon gelişimi açısından risk durumudur. Bağımsız değişkenler ise; cinsiyet, yaş grubu, medeni durum, eğitim durumu, çalışma durumu, gelir durumu, sosyal güvence durumu, yaşadığı aile ortamı durumu, kronik hastalık varlığı, ikamet edilen evin mülk olma durumu olarak belirlenmiştir. Tekli analizlerde Ki-kare testi, tekli analizlerde anlamlı bulunan değişkenlerle regresyon analizi yapılmıştır. Ki-kare testi yapıldığında anlamlı bulunan değişkenlerle regresyon modeli oluşturularak, herbir bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisini ve yönünü belirlemek ve karıştırıcı faktörleri ortadan kaldırmak amaçlanmıştır. Lojistik regresyon modeline cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu, çalışma durumu, yaşadığı aile ortamı durumu, kronik hastalık varlığı, ikamet edilen evin mülk olma durumu alınmıştır. Lojistik regresyon analizinde enter modeli kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyi p<0.05 kabul edilmiştir.

BULGULAR VE TARTIŞMA

Araştırmaya katılan katılımcıların %8,2’si 50-60 yaş, %59,4’ü 61-65 yaş, %26,4’ü 66-70 yaş ve %6’sı 71 ve üzeri yaş grubunda yer almakta olup, %50,1’i erkek, %49,9’u kadındır. Katılımcıların eğitim durumlarına bakıldığında; %49,1’inin okur yazar değil, %20,6’sının okur yazar olduğu, %18,5’inin ilkokul, %5,4’ünün orta okul, %4,1’inin lise ve %2,4’ünün ise üniversite mezunu oldukları belirlenmiştir. Katılımcıların %3,4’ünün bekar, %59,3’ünün evli, %35,2’sinin dul ve %2,1’inin ise boşanmış oldukları; %10,7’sinin halen çalıştığı, %92,4’ünün sosyal güvencesinin olduğubelirlenmiştir. Katılımcıların %10,4’ünün tek başına yaşamakta olduğu, %8,9’unun kronik bir hastalığının olduğu, %25,1’nin kirada oturduğu tespit edilmiş olup, Tablo 1’de ayrıntılı olarak gösterilmektedir.

Tablo 1. Çalışmaya Katılanların Bazı Sosyo-Demografik Özellikleri

Tanımlayıcı Özellikler Sayı (N) Yüzde (%)

Yaş

50-60 yaş 78 8,2

61-65 yaş 563 59,4

66-70 yaş 250 26,4

71-75 yaş 57 6,0

Cinsiyet

Erkek 475 50,1

Kadın 473 49,9

Eğitim Düzeyi

Okuryazar değil 465 49,1

Okur yazar 195 20,6

İlkokul 175 18,5

Ortaokul 51 5,4

Lise 39 4,1

Üniversite 23 2,4

Medeni Durum

Bekar 32 3,4

Evli 562 59,3

Dul 334 35,2

Boşanmış 20 2,1

Çalışma Durumu

Evet 99 10,7

Hayır 824 89,3

Sosyal Güvence

Var 848 92,4

Yok 70 7,6

Aile Tipi

Tek başıma 97 10,4

Eşiyle birlikte 208 22,4

Eşi ve çocukları 325 34,9

Çocuklarının yanında 260 28,0

Akrabasının yanında 8 ,9

Diğer 32 3,4

Kronik Hastalık Durumu

Var 85 8,9

Yok 865 91,1

Evin Mülk Durumu

Kira 237 25,1

Kendine Ait 707 74,9

Toplam 948 100

122 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Eriş vd.: Yaşlılarda depresyon görülme durumu

Hamilton Depresyon Ölçeği’ne göre 13 puan ve altı depresyon riski yok, 14 puan ve üzeri depresyon riski var olarak değerlendirilmiş olup, Tablo 2’de katılımcıların verdikleri cevaplar doğrultusunda depresyon risk durumları verilmiştir. Katılımcıların %38,7’sinin depresyon gelişimi açısından düşük risk grubunda olduğu, %61,3’ünün ise yüksek risk grubunda olduğu tespit edilmiştir.

Tablo 2. Çalışmaya Katılanların Hamilton Depresyon Ölçeği’ne Göre Depresyon Gelişimi Açısından Risk Durumları

Depresyon Riski Sayı (N) Yüzde (%)

Depresyon Riski Yok (13 puan ve altı) 367 38,7

Depresyon Riski Var (14 puan ve üzeri) 581 61,3

Toplam 948 100

Tablo 3. Çalışmaya Katılanların Depresyon Gelişimi Açısından Risk Durumu ile Bazı Sosyo-Demografik Faktörleri Arasındaki İlişki

Değişkenler Depresyon Olasılığı ToplamDüşük Yüksek

CinsiyetErkek Sayı 220 255 475

% 46,3 53,7 100,0Kadın Sayı 147 326 473

% 31,1 68,9 100,0X2: 23,193 ; P=0,000

Yaş Grupları50-60 Yaş Arası Sayı 36 42 78

% 46,2 53,8 100,061-65 Yaş Arası Sayı 222 341 563

% 39,4 60,6 100,066-70 Yaş Arası Sayı 92 158 250

% 36,8 63,2 100,071 Yaş ve Üzeri Sayı 17 40 57

% 29,8 70,2 100,0X2: 4,226 ; P=0,238

Medeni DurumBekar Sayı 8 24 32

% 25,0 75,0 100,0Evli Sayı 256 306 562

% 45,6 54,4 100,0Dul Sayı 95 239 334

% 28,4 71,6 100,0Boşanmış Sayı 8 12 20

% 40,0 60,0 100,0X2: 28,475 ; P=0,000

Eğitim DurumuOkuryazar Değil Sayı 134 331 465

% 28,8 71,2 100,0Okuryazar Sayı 76 119 195

% 39,0 61,0 100,0İlkokul Mezunu Sayı 93 82 175

% 53,1 46,9 100,0Ortaokul Mezunu Sayı 27 24 51

% 52,9 47,1 100,0Lise Mezunu Sayı 23 16 39

% 59,0 41,0 100,0Üniversite Mezunu Sayı 14 9 23

% 60,9 39,1 100,0X2: 50,415 ; P=0,000

Kronik Hastalık VarlığıVar Sayı 20 65 85

% 23,5 76,5 100,0Yok Sayı 347 516 863

% 40,2 59,8 100,0X2: 9,073 ; P=0,003

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 123

Eris et al: Province of depression among the elderly

Altay ve arkadaşlarının 2012 yılında Samsun’da yaptıkları bir çalışmada ise, katılımcıların %45,5’inin depresyon gelişimi açısından yüksek risk taşıdığı saptanmıştır15. Bizim çalışmamızda depresyon gelişimi riskinin daha yüksek olmasının nedeninin bölgesel farklılıklar olduğu, TNSA 2013’te de görüldüğü üzere eğitim ve gelişmişlik düzeyleri arasında olan farklılığın depresyon gelişimine zemin hazırladığı düşünülmektedir16

Tablo 3’te araştırmaya katılan katılımcıların depresyon gelişimi açısından risk durumu ile bazı sosyo-demografik faktörleri arasındaki ilişki incelenmiş olup, kadınlarda, bekar ve dullarda, okur yazar olmayanlarda ve sadece okur yazar olanlarda, kronik hastalığı olanlarda, tek başına yaşayanlarda ve çocuklarının yanında yaşayanlarda depresyon gelişimi riski daha yüksek olarak bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel açıdan anlamlıdır (p<0,05). Yaş grubu ile depresyon gelişimi riski arasından istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (p>0,05).

Çalışmada, araştırmaya katılan katılımcıların depresyon gelişimi açısından risk durumları ile cinsiyet değişkeni arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Kadınlarda (68,9) depresyon olasılığının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Erkeklerde ise bu oran (53,7) daha düşük bulunmuştur. Zunzunegui, Beland, LlacerveLeon 65 yaş üstü yaşlı kadınlarda

depresyon oranını %46, erkeklerde %20 olarak belirlenmiştir17. Yine Beekman da 1999 yılındaki bir çalışmasında, depresyonun yetişkin dönemde olduğu gibi yaşlılık döneminde de kadınlarda erkeklere göre daha fazla görüldüğünü belirtmiştir18. Benzer şekilde, Bingöl ve arkadaşlarının 2010 yılında Amasya’da yaşlılar üzerinde yaptıkları bir çalışmada da kadınlarda depresyon görülme durumunu daha yüksek olarak saptamışlardır1. Kadın olmanın depresyonda temel bir risk etkeni olduğu, kadınların biyolojik yapısı, ruhsal özellikleri, kişilik yapısı, sorunlarla başa çıkma biçimi, toplumsal ve kültürel konumu gibi faktörlerin depresyonda etkili olabileceği bildirilmektedir19,20.

Çalışmada, araştırmaya katılan katılımcıların depresyon gelişimi açısından risk durumları ile eğitim durumu değişkeni arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur. Okur yazar olmayanlar (71,2) ve sadece okur yazar olan (61,0) bireylerde depresyon olasılığının yüksek olduğu görülmektedir. Altay ve arkadaşları da, eğitim düzeyi düştükçe depresyon görülme riskinin arttığı saptanmıştır15. Literatür incelendiğinde, benzer şekilde bir çok çalışmada da depresyonun eğitim düzeyi düşük bireylerde daha sık görüldüğü belirtilmektedir18,21. Bingöl ve arkadaşları ise, eğitim durumu ile depresyon görülme durumu arasında bir ilişki bulmamışlardır6.

Tablo 4. Çalışmaya Katılanların Depresyon Gelişimi Açısından Risk Durumu ile Bazı Ekonomik Belirleyicileri Arasındaki İlişki

Depresyon olasılığı ToplamDeğişkenler Düşük YüksekÇalışma DurumuÇalışan Sayı 61 38 99

% 61,6 38,4 100,0Çalışmayan Sayı 301 523 824

% 36,5 63,5 100,0X2: 23,334 ; P=0,000

Herhangi bir Gelir VarlığıVar Sayı 214 323 537

% 39,9 60,1 100,0Yok Sayı 153 258 411

% 37,2 62,8 100,0X2: 0,676 ; P=0,411

Sosyal Güvence DurumuVar Sayı 329 519 848

% 38,8 61,2 100,0Yok Sayı 24 46 70

% 34,3 65,7 100,0X2: 0,556 ; P=0,456

İkamet Edilen Evin Mülk Olma DurumuKira Sayı 79 158 237

% 33,3 66,7 100,0Kendi Evim Sayı 287 420 707

% 40,6 59,4 100,0X2: 3,942 ; P=0,047

Toplam Sayı 362 561 923% 39,2 60,8 100,0

124 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Eriş vd.: Yaşlılarda depresyon görülme durumu

Tablo 4’te araştırmaya katılan katılımcıların depresyon gelişimi açısından risk durumu ile bazı ekonomik belirleyicileri arasındaki ilişki incelenmiş olup, çalışmayan bireylerde ve evi kira olanlarda depresyon gelişimi riski daha yüksek olarak bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel açıdan anlamlıdır (p<0,05). Gelir durumu, sosyal güvence durumu ile depresyon gelişimi riski arasından istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (p>0,05).

Çalışmaya katılanların depresyon gelişimi açısından risk durumu üzerine etkisi olan faktörlerle ilgili oluşturulan regresyon modeli Tablo 5’te gösterilmiştir. Kadın olmak 1,49 kat, eğitimsiz olmak ise 1,73 kat depresyon gelişimi riskini artırmaktadır (p<0,05). Çalışmada, araştırmaya katılan katılımcıların depresyon gelişimi açısından risk durumları ile yaş grubu, medeni durum, çalışma durumu, gelir durumu, sosyal güvence durumu, yaşadığı aile ortamı durumu, kronik hastalık varlığı, ikamet edilen evin mülk olma durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Benzer şekilde, Bingöl ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada da medeni durum ve yaş ile depresyon arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır6. Yine yapılan birçok çalışmada, sosyal güvence, kronik hastalık varlığı, medeni durum ile depresyon arasında anlamlı bir ilişki bulunmadığı saptanmıştır15,22.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Çalışmamızda yaşlılarda depresyon / depresif belirtilerin görülme durumu ve ilişkili faktörler araştırılmış olup, çalışmaya katılan katılımcıların % 61,3’ünde depresyon riski yüksek olarak saptanmıştır. Yukarıda da detaylı bir şekilde gösterildiği üzere, çalışmaya katılan katılımcıların depresyon gelişimi açısından risk durumları ile yaş grubu, medeni durum, çalışma durumu, gelir durumu, sosyal güvence durumu, yaşadığı aile ortamı durumu, kronik hastalık varlığı, ikamet edilen evin mülk olma durumu arasında

istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Kadın olanlarda ve eğitimsiz olanlarda ise depresyon / depresif belirtilerin görülme riski yüksektir. Buna göre;

Yaşlılarda depresyon / depresif belirtilerin görülme prevelansı yüksek olduğu için, özellikle birinci basamak sağlık sistemleri olmak üzere, yaşlıların sağlık hizmet talebinde bulunduğu her basamakta erken tanı ve etkin tedavinin sağlanabilmesi için ruh sağlığı taramalarının rutin olarak yapılması gerekmektedir.

Cinsiyet değiştirilebilir bir risk faktörü olmadığı için, yaşlılarda depresyonun / depresif belirtilerin görülme durumuna ait geliştirilecek müdahale basamaklarında yer alamamaktadır.

Eğitimsiz olmak ya da düşük eğitim düzeyinde olmak depresyona/depresif belirtilere yönelik yapılacak müdahalelerde ana basamağı oluşturması hedeflenmektedir.

Örgün eğitime ulaşımın sağlanması, kişilerin eğitim düzeylerinin yükseltilmesi ile yaşlılarda depresyonun / depresif belirtilerin prevelansının azaltılabileceği düşünülmektedir.

Ruh sağlığı hizmetlerine başvurunun ve devamının sağlanması açısından yaşlılara yönelik farkındalık eğitimlerinin yaygınlaştırılmasının erken tanıyı sağlamada yararlı olacağı düşünülmektedir.

Tablo 5. Çalışmaya Katılanların Depresyon Gelişimi Durumuna Etkisi Olan Faktörlerin Regresyon Modeli

Değişkenler B P OR %95 CI

Cinsiyet (Kadın olmak) 0,40 0,01 1,49 1,09-2,04

Medeni Durum (Bekar veya dul olmak) 0,23 0,27 1,26 0,84-1,89Eğitim Durumu (Okuryazar olmayanlar veya sadece okuryazar olanlar) 0,55 0,00 1,74 1,26-2,40

Çalışma Durumu (Çalışmayanlar) 0,34 0,15 1,41 0,89-2,24Yaşadığı Aile Ortamı (Tek başına yaşayan veya çocuklarının yanında yaşayanlar) 0,26 0,21 1,30 0,86-1,94

Kronik Hastalık Varlığı (Var) 0,56 0,05 1,74 0,99-3,07

İkamet Edilen Evin Mülk Olma Durumu ( Kira olanlar) 0,33 0,06 1,39 0,98-1,96

Sabit -0,65 0,00

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 125

Eris et al: Province of depression among the elderly

KAYNAKLAR1. Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Beklentileri 2012 Raporu.

Available at: http://esa.un.org/unpd/wpp/Documentation/publications.htm. Accessed: 12.05.2016

2. WHO. Available at: http://www.who.int/topics/ageing/en/Accessed: 05.05.2016.

3. WHO. Avaliable at: http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs404/en/Accessed: 21.01.2016.

4. Gorman M. Development andtherights of olderpeople. In: Randel J, et al.,Eds. The ageing and developmentreport: poverty, independence and the world’s older people. London, Earthscan Publications Ltd.:3-21, 1993.

5. Koptagel-İlal G. Yaşlılıkta Psikosomatik Hastalıklar. Nöropsikiyatri Arşivi, 29(1) :3-14, 1992.

6. Bingöl G, Demir A, Karabek R, Kepenek B, Yıldırım N, Kaytaz EG. Bazı değişkenler açısından 65 yaş üstü bireylerin depresyon düzeylerinin incelenmesi. Göztepe Tıp Dergisi 25(4):169-176, 2010.

7. Beğer T, Yavuzer H. Yaşlılık ve Yaşlılık Epidemiyolojisi, Klinik Gelişim, 25: 1-3, 2012.

8. OsvaldoP. Almeıda, ShırleyA. Almeıda, 1999, ShortVersıons Of The Gerıatrıc Depressıon Scale: A Study Of Theır Valıdıty For The Dıagnosıs Of A Major Depressıve Epısode Accordıngto ıcd-10 anddsm-ıv, Internatıonal Journal Of GerıatrıcPsychıatry, Int. J. Geriat. Psychiatry 14, 858±865, 1999.

9. Özmenler K. Yaşlılık çağı depresyonları. Duygudurum Dizisi, 3:109-15, 2001.

10. Tamam L, Öner S. Yaşlılık Çağı Depresyonları, Demans Dergisi, 1, 50-60, 2001.

11. Yüksel N. Yaşlılık çağı depresyonları. Geriatri,1:19-23, 1998.12. Göktaş K, Özkan. Yaşlılarda Depresyon, Türkiye’de Psikiyatri,

8(1):30-37, 2006.13. Uçku R. Küey L. Yaşlılarda depresyon epidemiyolojisi-

yarıkentsel bir bölgede 65 yaş üzeri yaşlılarda kesitsel bir alan araştırması- Nöropsikiyatri Arşivi, 29:15-20, 1992.

14. Kaya B. Yaşlılık ve Depresyon – 1- TurkishJournal of Geriatrics, Geriatri 2 (2): 76-82, 1999.

15. Altay B, Üstün G. Bir Üniversite Hastanesinde Yatan Yaşlı Hastalarda Depresyon Riski ve Bazı Sosyo-Demografik Özelliklerin Etkisi. Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi. 3(2), 2012.

16. TNSA 2013. http://www.hips.hacettepe.edu.tr/tnsa2013/rapor/TNSA_2013_ana_rapor.pdf Accessed: 16.05.2016.

17. Zunzunegui MV,Beland F, Llacer A, Leon V. Gender difference in depressive symptoms among Spanish elderly. Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol., 33(5): 195-205, 1998.

18. Beekman AT,Copeland JR, Prince MJ. Review of community prevalence of depression in later life. Br J Psychiatry, 174: 307-311, 1999.

19. Güz H, Yaman MA, Dilbaz N. Fiziksel hastalığı olan yaşlılarda depresyon ve diğer psikiyatrik belirtiler. Türkiye’de Psikiyatri, 9(1): 44-49, 2007.

20. Ünal S, Özcan E. Depresyonda hazırlayıcı, ortaya çıkarıcı ve koruyucu etkenler. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 1(1): 41-45, 2000.

21. Keskinoğlu P, Pıçakçıefe M, Giray H, Bilgiç N, Uçku R, Tunca Z. Yaşlılarda depresif belirtiler ve risk etmenleri. Genel Tıp Dergisi, 16(1):21-26,2006.

22. Taycan SE, Kaya FD, Taycan O, 2014. Psikiyatri Polikliniğine Başvuran Bir Grup Yaşlıda Huzurevi ya da Aile ile Kalmanın Depresyon ve Anksiyete Düzeyine Etkisi. Klinik Psikiyatri, 17:73-82, 2014.

126 Sağ Aka Derg ●  Yıl 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

www.saglikakademisyenleridergisi.com

Sağlık Akademisyenleri Dergisi

ÖZETBu çalışma, en az beş senedir aktif olarak çalışma hayatında yer alan kişilerin, ülkemizde henüz aktif olmayan bakım sigortası hakkındaki bilgi düzeyleri ile yaşlılık dönemindeki iyilik beklentilerinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak anket formu kullanılmış olup, elde edilen veriler SPSS paket programı ile analiz edilmiştir. Araştırmanın evreni Türkiye’de büyükşehirlerde ikamet eden, aktif olarak çalışan kişilerden oluşmaktadır. Araştırma kapsamına alınan 17 ilden toplam 656 katılımcıya ulaşılmıştır. Araştırma sonucunda, katılımcıların yaşlılık dönemi iyilik hali beklentilerinin yüksek olduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte, katılımcıların büyük bir çoğunluğu yaşlılık döneminde kendisini güvenceye alacak devlet destekli bir bakım sigortasına katılmayı ve belirli bir prim ödemeyi kabul etmektedir.

ABSTRACTThis study was carried out to determine, the knowledge level of the people, who are working actively at least for five years, regarding the care insurance, that is yet inactive in our country, and their expectations about old-age well-being. A questionnaire survey method was applied to collect data and obtained data were analyzed by SPSS packaged software. The population of this research comprise actively working people who are residing in metropolitan cities in Turkey. In total, 656 participants were reached from 17 provinces, which were included in the scope of the research. As a result of this study, the old-age well-being expectations of participants were revealed to be high. Besides, a large majority of respondents were accepting to participate a state-sponsored care insurance for assurance in old-age and also to pay premiums for this service.

Araştırma / Research Article

GİRİŞ

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bakımı; kendi kişisel bakımını sağlama, yaşam kalitesini sürdürme kapasitesinde olmayan, kişisel tercihlerini kullanmada ve yaşamının devamının sağlanmasında aile, akraba veya tıbbi, sosyal ve diğer uzmanların desteğine gereksinim duyulan etkinlikler olarak tanımlamaktadır. Sebepleri, ortaya çıkış şekli ve tezahürleri farklı da olsa herkes, bakıma muhtaç hâle gelebilmektedir. Bu boyutuyla bakıma muhtaçlık, bireysel anlamda bir sosyal risk türüdür. Bakıma muhtaç kişilerin psiko-sosyal durumları, sadece kendilerini ilgilendiren bir sorun olmaktan çok başta aile fertleri olmak üzere sosyal

çevrelerini de ilgilendiren toplumsal bir sorun olarak gün ışığına çıkmaktadır (Seyyar, 2005 s.3) .

Bakım kavramının tanımında ülkeler arasında farklılıklar olmakla birlikte, genel olarak; bakım, günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmekte zorlanan bireyin desteklenmesini amaçlayan etkinlikleri ifade etmektedir.

Günümüzde birçok ülke, bakım hizmetlerine toplumda daha fazla gereksinimi olan, özellikle yaşlı, özürlü ve kronik hastaların doğurduğu, sağlık hizmetleri ve sosyal güvenlik boyutu itibariyle ortaya çıkan, ailenin ve devletin üstlenmek zorunda kaldığı gerek fiziksel ve psikolojik gerekse finansal yükü hafifletecek çözüm arayışı içerisindedir (Sugetiren, 2012, s.229).

Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, Ankara, Türkiye.

Anahtar Kelimeler: Yaşlılık, Yaşlılık döneminde iyilik, Bakım sigortası, Bakım hizmetleri

Key Words: Old-age, Old-age well-being, Care insurance, Care services

Yazışma Adresi/Address for correspondence:Ece Doğuç, Gazi Üniversitesi/ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/ Sağlık Yönetimi Bölümü, Ankara, Tü[email protected]

Gönderme Tarihi/Received Date:December 12, 2016

Kabul Tarihi/Accepted Date:December 18, 2016

Yayımlanma Tarihi/Published Online: December 30, 2016

DOI:10.5455/sad.13-1483621204

Büyükşehirlerde çalışan nüfusun Türkiye’deki bakım hizmetleri ve bakım sigortası hakkında beklentileri*

Expectations of working population in metropolitans about care services and care insurance in Turkey

Emine Orhaner, Ece Doğuç

*Bu çalışma, 1-3 Aralık 2016 tarihinde 10.Sağlık ve Hastane İdaresi Kongresinde sözlü bildiri olarak sunulmuştur.

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 127

Orhaner & Doguc : Care services and care insurance in Turkey

Bakım sigortasının (bakım güvence sisteminin) amacı, bir sosyal risk türü olan bakıma muhtaçlık riskine karşı bir emniyet ve bu riskten doğan maddî zararların gelir kaybı veya gider artışı yanında bakım ihtiyacının karşılanmasını temin etmek ve bakıcı aile fertlerinin bakım yükünü hafifletmektir.

Bakıma ilişkin ortaya konacak politikaların esasları belirlenirken, politika yapıcıların sosyal koruma sistemlerinde ve sağlık yönetiminde planlama, finansman ve uygulamalarda çeşitli sorumlulukları bulunmaktadır. Ulusal bakım sistemlerin vazgeçilmezleri, bakıma muhtaç bireylerin sosyal destek ve sağlık hizmetlerinden yararlanmalarında yüksek katılım, bakım kalitesinin artırılmasına yönelik tedbirler ve bakımın finansmanında sürdürülebilirliğin sağlanmasıdır (Özgöbek, 2012, s.317).

İnsanlar, yaşamının herhangi bir döneminde kendi iradeleri dışında ileri yaşlılık, engellilik ve ya da kronik hastalık gibi birçok nedenden dolayı geçici veya uzun süreli olarak bakıma muhtaçlık sorunu ile karşı karşıya gelebilmektedir. (Seyyar, 2004, s.8). Hangi nedenden kaynaklanırsa kaynaklansın, yaşamının devamında yapması gereken zorunlu temel işlevlerini kendi kendine yapma gücünü ve yeteneğini kaybetme ve bakıma muhtaç olma; bireyin ve ailesinin ekonomik yükünü artıran bir faktördür ve yalnızca bireyi değil toplumun tüm kesimini ilgilendirmektedir (Oğlak, 2007, s.7).

1982 tarihli Birleşmiş Milletlerin “Dünya Yaşlılar Asamblesi’nde “bağımsızlık, katılım, bakım, kendini gerçekleştirme ve itibar” diye beş başlıkta sıraladığı yaşlı prensiplerinden “bakım” ilkesinde yaşlı bireyler için şu öneriler getirilmiştir: Aile ve toplum tarafından desteklenmeli, ihtiyacı olanlara uygun bakım hizmetleri verilmelidir. Her toplumun kültürel değerler sistemine uygun bir biçimde korunmalı ve gözetilmelidir. Asgari düzeyde fiziksel, zihinsel ve ruhsal iyiliği kazandıracak ve sürdürecek sağlık bakımına sahip olmalıdır. Yaşamlarını kendi başlarına sürdürebilecekleri, gereksinim duyduklarında korunabilecekleri ve bakılabilecekleri çeşitli sosyal hizmetlere ve yasal düzenlemelere sahip olmalıdır. İnsana yakışır ve güvenli bir ortamda, sosyal ve zihinsel yönden desteklenecekleri, kendilerini geliştirebilecekleri, koruma ve rehabilitasyon hizmeti alabilecekleri, uygun kurumsal bakım modellerinden yararlanmalıdır. Bir huzurevi ya da rehabilitasyon merkezinde yaşamaları durumunda; ihtiyaçlarına, inançlarına, haysiyetlerine, özel yaşamlarına (mahremiyetlerine), bakımları ve yaşam biçimleri hakkında kendi kararlarını vermelerine tam olarak saygı gösterilmelidir. İnsan haklarından ve temel özgürlüklerden tam olarak yararlanmalıdır (Birleşmiş Milletler Yaşlı İlkeleri, 2014).

Türkiye’nin tarihine bakıldığında, sosyal yardımla ilgili inanç ve geleneklerin başından beri var olduğu anlaşılmaktadır. Cumhuriyet’in ilanından sonra 1930 tarihinde yürürlüğe giren 1580 sayılı yasa ile ilk defa kamu kuruluşu olan Belediyelere bakıma muhtaç bireylerin korunması, yaşlı evleri yapma ve yönetme yükümlülüğü getirilmesi üzerine, değişik illerde aceze evleri, güçsüzler yurdu, düşkünler evi ve huzurevi adı altında yatılı yaşlı kuruluşları açılmıştır. Aynı zamanda çeşitli dernekler, azınlıklar ve gerçek kişiler de yaşlılara hizmet vermek amacıyla yatılı yaşlı kuruluşları açmıştır. Ancak Türkiye’nin sosyal güvenlik ağı içerisinde diğer ülkelerde örnekleri bulunan ve nüfusun hepsini kapsayacak bir sosyal bakım sigortası henüz bulunmamaktadır. Yaşlanan bir toplum olan Türkiye’nin çok da ileri olmayan tarihlerde sosyal bakım sigortasını hayata geçirmesinin zorunlu hale geleceği birçok uzman tarafından öngörülmektedir.

BAKIMA MUHTAÇLIK VE BAKIM HİZMETLERİ

Bakıma muhtaçlık riski, ortaya çıkış şekli itibariyle meslekî ve fizyolojik risklerin tahakkuku sonucunda ortaya çıkabilen bir risk türüdür. Yani, bakım ihtiyacı riski, başka sosyal risklere bağlı olarak ve bunların tür ve şiddetine göre ortaya çıkan bir risk türüdür. Bakıma muhtaçlık riskinin doğurduğu zararın niteliği ve boyutu, hem maddî (ekonomik), hem de fizikîdir. Zarar maddîdir, çünkü kişi, bakıma muhtaç olmakla birlikte gelir kaybına uğramaktadır. Ayrıca bakımdan dolayı profesyonel anlamda haricî bakım desteği gibi yeni masraflar ortaya çıkacağı için kişinin giderleri de artmaktadır. Zarar fizikî ve sıhhîdir, çünkü kişi bedenî bir değişim, rahatsızlık, zafiyet veya deformasyon sonucunda bakıma muhtaç hâle gelmektedir. Bakıma muhtaçlık riskinin doğurduğu zararın süresi, uzun dönemli hatta süresizdir. Riskin tahakkuku, geri dönüşümüne imkân tanımadığı için kişi, bir kez bakıma muhtaç duruma gelmesi anından itibaren, sürekli olarak başkalarına bağımlı hâle gelebilmektedir. Böyle önemli bir sosyal risk türünün sosyal güvenlik sistemleri içinde kabul görmemesi durumunda bakıma muhtaç kişiler ve onlara bakan aile fertleri veya yakınları sosyal korumadan bütünüyle mahrum edilmektedir (Seyyar, 2005, s,6).

Bakıma muhtaçlık; bireyin normal yaşamının devamında gereken temel ve zorunlu aktivitelerinin yerine getirilmesinde başkalarının bakım ve desteğine gereksinim duyma durumudur (Oğlak, 2007, s,5). Bir başka deyişle bakıma muhtaçlık fiziksel hareketlerin engellenmesi ya da kısıtlanması sonucunda bireysel hijyen, beslenme ve ev ile ilgili işlerde genellikle başkasının bakımına geçici ya da uzun süreli bağımlı olma hali olarak tanımlanabilir.

128 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Orhaner ve Doğuç : Türkiye’de bakım hizmetleri ve sigortası

Bakıma muhtaçlık derecesi, değişik düzeyde başkalarının fiziksel, tıbbi ve sosyal desteğine gereksinim duyma durumudur (Oğlak, 2007, s.8). Genel olarak, günlük yaşam aktiviteleri olarak ifade edilen günlük rutin hareketlerin farklı derecede kısıtlanmış olması, bireyin bakıma muhtaçlık derecesini ortaya çıkarmaktadır. Günlük yaşam aktiviteleri, uluslararası ölçütlere göre sınıflandırılmıştır. Günlük yaşam aktiviteleri; yemek yemek, banyo yapmak, traş olmak, giyinmek, tuvalete gitmek gibi etkinlikleri içermektedir. Bakım gereksinimlerinin tanımlanmasında; bireyin en az bir ya da daha fazla günlük yaşam aktivitesinin yerine getirilmesinde başkalarının yardımına günlük, haftalık ya da aylık olmak üzere gereksinim duyacağı bakım saati esas alınmaktadır (Oğlak, 2007, s.9).

Bakıma muhtaç durumdaki bireylere; Bakım hizmetleri genel olarak kurumsal bakım ve evde bakım olarak ele alınmaktadır. Kurum bakımı, evde verilecek desteğe rağmen bakılamayacak derecede yardıma gereksinim duyan veya aile yanında bakılması mümkün olmayan bireylerin bireysel, sosyal, psikolojik ihtiyaçlarının giderildiği, boş zamanlarını değerlendirici etkinliklerin yapıldığı, sosyal ilişkilerinin ve aktivitelerinin arttırıldığı bakım türüdür. Dünyada, uzun dönemli kurum bakımının gerek bireyler üzerinde yalnızlaşma, sosyal izolasyon, duygusal çökmüşlük, depresyon, yabancılaşma gibi olumsuz etkilere neden olması, gerekse maliyetinin yüksek olması dolayısıyla evde bakım modeline geçilmektedir.

Sosyal bakım, hayati önem arz eden fiziki, psikolojik ile sosyal aktivitelerin ve fonksiyonların sağlanmasına yardımcı olmayı amaçlayan, karşı l ıklı beşeri münasebetler çerçevesinde ortaya çıkan bir iletişim süreci olarak tanımlanmakta ve bakıma muhtaç kişilere hizmet; resmi ve resmi olmayan bakım hizmetleri olmak üzere iki şekilde verilmektedir (Ağören, 2009, s.8).

Resmi sosyal bakım hizmetleri, devlet ve devletin kontrolü altında bulundan özel sektör tarafından verilen hizmetleri kapsamaktadır. Bakıma muhtaç kişiye, genellikle bakım evleri ve rehabilitasyon merkezleri gibi kurumlarda bakım hizmeti verilmektedir. Resmi bakım hizmetlerinde yapılan harcamalar devletin sosyal bakım harcamalarını doğrudan etkilemektedir (Lundsgaard, 2005, s.9).

Resmi olmayan bakım hizmetlerinde, bakıma muhtaç kişiye kendi eşi, çocukları, anne ve babası, akrabaları, arkadaşları veya komşuları tarafından bakılmaktadır. Genellikle bakıma muhtaç bireye evde bakım hizmeti verilmektedir. Verilen bakım hizmetinde gönüllülük esastır. Bakım sonucu doğan masraflar çoğunlukla devlet tarafından karşılanmamakta, finansman yükü bireye yüklenmektedir. Ancak günümüzde aile yapısının

değişmesiyle resmi olmayan sosyal bakım hizmetlerinde azalma görülmektedir (Lundsgaard, 2005, s.10).

Sosyal bakım talebini artıran pek çok sebep sayabiliriz. Fakat, bu sebeplerden en önemlileri, aile yapısındaki değişimler, gelir dağılımındaki dengesizlik, ülke dışından gelen göçmenlere konulan sınırlamalar ile düşük doğurganlık oranı ve doğuşta yaşam beklentisinin artmasından kaynaklanan ülke nüfusunun yaşlanmasıdır.

BAKIM SİGORTASISanayileşme ve sosyal değişimin artmasıyla zamanla, günlük hayatın gereklerini yerine getirebilmede, başkalarının yardımına muhtaç hasta, sakat ve yaşlıların bakımı olayı bir sorun ve sosyal risk olarak artan bir önem kazanmış ve bu riskin karşılanmaması sosyal güvenlik düzeninde önemli bir boşluk olarak hissedilmeye başlanmıştır (Dilik, 1998, s.2).

İşte bu riskin sosyal güvenlik düzenince karşılanması için, sosyal sigortaların kuruluşunda dünyaya öncülük yapmış bir ülke olarak Almanya’da yine dünyada ilk kez 1995 yılında faaliyetine başlamak üzere yeni bir sosyal sigorta kolu, sosyal bakım sigortası kurulmuştur.

Diğer sosyal risklerde olduğu gibi, günlük hayatın gereklerini yerine getirebilme bakımından başkalarının yardımına muhtaç olma riskinin de sosyal güvenliğinin öteki yöntemleri olan “devletçe bakılma” ve/veya “sosyal yardım” yöntemleri ile karşılanması şüphesiz söz konusu olabilirdi. Ancak, Almanya’da sosyal risklerin karşılanmasında dünyada ve bu ülkede en yaygın biçimde uygulanan modern ve temel bir yöntem olarak “sosyal sigorta” yolu tercih olunmuş ve sözü edilen sigorta kolu kurulmuştur. Uzun dönem bakım sigortası hayat sigortası ürünüdür. (Kaygısızel, 2010, s. 3).

Uzun dönem bakım sigortası, bakıma muhtaç bireyin yardım ve bakım ihtiyacının bakıcı tarafından sunumunu garanti eden, sosyal güvenlik sistemine entegre edilen, çalışan ve gelir sahibi tüm vatandaşların ödedikleri primlerle finanse edilen bir sigorta türüdür. Bu sigorta ile bakıma muhtaçlıktan kaynaklanan özel ihtiyaçlara dayanan masrafların kısmen karşılanması sağlanarak bakıma muhtaç bireyin ve ailesinin yüküne ortak olunmaktadır (Tufan, 2012, s.397).

Tüm OECD ülkelerinde gittikçe önemli bir konuma gelen bakıma muhtaçlık ve özellikle yaşlılık olgusu; ailenin küçülmesi, tek ebeveynlik ve kadının çalışma hayatına katılması vb. mevcut sosyal güvenlik sisteminin yetersiz kalması, bakım sigortasını günümüzde çok daha fazla önemli hale getirmiştir.

BAKIM SİGORTASININ GEREKÇESİGünlük zarurî ihtiyaçlarını uzun süreli bağımsız olarak

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 129

Orhaner & Doguc : Care services and care insurance in Turkey

karşılayamayan, değişik derecelerde de olsa başkalarının yardımına ve bakımına sürekli muhtaç olan bireyler ve bu bireylerin aileleri açısından sosyal dışlanma riski oldukça yüksektir. Ancak ülkemizdeki sosyal hizmetler sistemi, bakıma muhtaç bireylere planlı ve programlı bir bakım hizmet modeli sunamamakta ve engelli kişinin bakım ve korunma ihtiyacını karşılayan ailesinin desteklenmesinde yetersiz kalmaktadır. Bunun yanı sıra, ülke nüfusunun giderek yaşlanmakta olması, yaşlılığa bağlı engellilik sorununu ileride daha da ciddi boyutlara taşıması beklenmektedir (Kocaoğlu, 2012:, s.377).

Yaşlı nüfus (65 ve daha yukarı yaş) 2014 yılında 6 milyon 192 bin 962 kişi olup yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı %8 olmuştur. Yaşlı nüfusun %43,6‘sını erkek, %56,4’ünü kadınlar oluşturmaktadır. Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2023 yılında %10,2, 2050 yılında %20,8, 2075 yılında ise %27,7’ye yükseleceği tahmin edilmektedir (TUİK, 2015). Yaşlı bağımlılık oranı, çalışma çağındaki her 100 kişiye düşen yaşlı sayısıdır. Türkiye’de 2014 yılında 100 çalışanın bakması gereken yaşlı sayısı 12 iken bu sayının 2023 yılında 15 olması beklenmektedir (TUİK,2015).

Özürlü olan nüfusun toplam nüfus içindeki oranı %12.29’dur (TUİK, 2015). Ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlülerin oranı %2.58 iken (yaklaşık 1.8 milyon) süreğen hastalığı olanların oranı ise % 9.70’dir (Yaklaşık 6.6 milyon) . Özürlü olma oranları yaş grubu bazında incelendiğinde her iki grupta da ileri yaşlarda artmaktadır (http://www.engelsiz.hacettepe.edu.tr/belge/ozida.pdf).  

Bakım sigortasının uygulamaya konmasının nedenlerini dört grupta toplamak mümkündür: bakım hizmetlerinde mali kaynak sorunu, bakım hizmetinin yetersizliği, tüm nüfusu kapsayan bir güvence sisteminin olmayışı ve bakım personelinin eksikliği.

Sürdürülebilir Mali Kaynak Sorunu

Bakım hizmeti önemli maliyetler içermesi nedeniyle rasyonel planlaması gereken bir konudur. Özellikle de kurum bakımının planlanması, gelecekte bakıma hizmet duyacakların tespiti ve hangi tür bakım hizmetinden yararlanmaları gerektiğinin ortaya konması bu alanda insan kaynağı, teknoloji ve kurum planlamaları için de önemlidir (EYH, 2011a, s.5).

Temelinde ağır engelli kişinin bireysel, sosyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir sosyal hizmet türü olan evde bakım uygulamasının, mevcut durumda ülkemizde yalnızca engelliye bakan kişiye aylık verilmesi şeklinde bir tür sosyal yardım ödemesi gibi yürütülmektedir (EYH, 2011a, s.6). Ayrıca, engelliler için evde bakım uygulamasının, sosyal güvenlik sisteminin primli kısmına dahil olmayıp,

genel bütçeden karşılıksız olarak aktarılan kaynaklarla yürütülmesi de söz konusu hizmetten yalnızca ekonomik yoksunluk içindeki kişilerin yararlanması sonucunu doğurmaktadır. Evde bakım hizmetinin ağır engelli kişinin yaşam kalitesini yükseltecek şekilde tüm bakım ihtiyaçlarını karşılaması ve sadece ekonomik yoksunluk içindeki ağır engelliler değil, ihtiyaç duyan tüm ağır engelli nüfusu da kapsaması gerekmektedir.

Bunun yanı sıra, mevcut durumda evde bakım hizmeti veren aile bireylerinin ihtiyaç duydukları zamanlarda bakım hizmetini sürekli olarak alacakları bir mekanizmanın bulunmaması bu kişilerin günlük ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamalarında önemli bir engeldir (Kocaoğlu, 2012, s.377).

Evde ve Kurumsal Bakım Hizmetlerinin Yetersizliği

Ülkemizde sosyal hizmetler sisteminin genel olarak kurum bakımı olarak adlandırılan bir örgütlenme içerisinde bulunmasından dolayı evde bakım ve gündüzlü hizmetler yeterince gelişmemiştir. Bu nedenle bakıma muhtaç bireylerin fiziksel, sosyal, kültürel özellikleri, alışkanlıkları, istek ve beklentileri doğrultusunda, ihtiyaca uygun ve işlevselliği bulunan bakım modelleri uygulamaya aktarılamamıştır. Ayrıca, mevcut sistemde evde bakım hizmeti tıbbi bakım, rehabilitasyon ve bakıcı eğitimi hususlarını tam olarak içermemekte ve evde bakım uygulamalarının uluslararası norm ve standartlar da dikkate alınarak yapılandırılması gerekmektedir. Bunun yanı sıra, mevcut durumda evde bakım hizmeti veren aile bireylerinin ihtiyaç duydukları zamanlarda bakım hizmetini süreli olarak alacakları bir mekanizmanın bulunmaması bu kişilerin günlük ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamalarında önemli bir engeldir (EYH, 2011a,s.6).

Tüm Nüfusu Kapsayan Bir Bakım Güvence Sisteminin Bulunmaması

Mevcut durumda bakım hizmetlerinin önemli bir kısmını oluşturan evde bakım hizmetinden sadece ekonomik yoksunluk içindeki ağır özürlüler, karşılıksız olarak yararlanabilmektedir. Ancak, bakıma muhtaçlık durumu ekonomik yoksunluk içinde bulunan ya da bulunmayan her bireyin karşılaşabileceği bir risktir. Söz konusu riske karşı her bireyin güvence altına alınması ve bakıma muhtaçlığın sosyal sigorta sistemi içinde değerlendirilerek, bireylere bakıma muhtaçlık durumunda güvence sağlama karşılığında, prim toplama esasına dayandırılması ihtiyacı bulunmaktadır. Bu şekilde oluşturulacak bir bakım güvence modeli ile tüm nüfusun bakıma muhtaçlık konusunda kapsama alınması sağlanmış olacak ve toplanacak primlerle bakım hizmetlerinin sürdürülebilirliği sağlanacaktır

130 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Orhaner ve Doğuç : Türkiye’de bakım hizmetleri ve sigortası

(Cankurtaran, 2012, s.303). Bu hususlar, bakım hizmetleri konusunda sistematik bir yapılanma oluşturulmasının gerekliliğini işaret etmektedir. Bakım hizmetleri konusunda ihtiyaçların sistematik bir şekilde karşılanmasını sağlayacak bir yeniden yapılanmaya ihtiyaç bulunmaktadır (EYH, 2011b, s.6).

Evde Bakım Hizmeti Verebilecek Profesyonel Bakım Personelinin Eksikliği

Avrupa’da 18. yüzyıldan beri önemsenmekte ve yürütülmekte olan bakım hizmetleri ülkemizde daha yeni bir mesleki uygulama alanı haline gelmiştir. Modern çağın ve küreselleşmenin getirisi olarak bakım hizmetlerinde profesyonel hizmet öne çıkmaktadır (Genç ve Barış, 2015, s.40). Avrupa Birliği’nde sosyal hizmet mesleklerinin eğitimini sağlayan meslek liseleri, meslek yüksekokulları ya da üniversiteler birbirinden çok farklıdır (Seyyar, 2004, s.49).

Her toplumda engellilerin varlığı ve yaşlı nüfusun artması bu alanı gerekli kılmıştır. Devletler önceleri kurumsal bakım hizmetlerini desteklemiş ve bu hizmetler için imkânlar oluşturmuş, hizmetin çıktıları değerlendirildiğinde verilen hizmetin yetersiz olduğu kanaatinden hareketle alternatif hizmet olarak evde bakım hizmetlerine yönelmeye başlamışlardır (Genç ve Barış, 2015, s.40).

Ülkemizde bazı sınırlı sayıda kurumların verdiği sertifika programları dışında bakım hizmetlerini sunan bakım personeline yönelik mesleki eğitim ve psikolojik destek hususları bugüne kadar düzenlenmemiştir. Bu durum bakım hizmetlerinin niteliğini, etkinliğini, verimliliğini ve sürekliliğini engellemektedir (Cankurtaran, 2012, s.302).

BAKIM SİGORTASININ FİNANSMANI

Bir kişi gelecekteki olası uzun dönemli bakım ihtiyaçlarına hazırlanmak ve bunlardan birini seçmek için birçok seçeneğe sahiptir. Bunlardan biri kişisel birikim ve kazançlarından hazırladıkları “kendi kendine sigorta” ve buna ek olarak bu insanlara yapılan bağışlar, aile ve arkadaşlar bakımlarıdır. (CBO, 2004,s.10).

Bakım sigortasının finansmanı, tüm ülkeler içim önemli bir konudur. Devletin katkı düzeyi, özel sigortaların rolü ve sosyal sigorta prim ödemeleri ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir (Bergman and etc. 2002,s.223). Bunun yanında, bakım sigortasının finansmanında, ülkelerin ekonomik yapıları, siyasal tercihleri ve sosyal hedeflerle ilişkileri kadar, sosyo-kültürel değerler ve kurumsal yapılar açısından da birtakım farklılıklar önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle finansman kaynağında da birbirinden farklı bir

yapı ortaya çıkabilmektedir. Aşağıda, finansman kaynağı olarak beş yaklaşımın esas alındığı görülmektedir (Oğlak, 2007a, s.74):

• Vergiye dayalı: Genel vergilerden finanse edilen kamusal sosyal yardımlarla bakım gereksinimi olanlara sunulan sosyal güvence sistemidir.

• Sosyal Sigorta: Sosyal güvenlik sistemi içerisinde primler yoluyla finanse edilen sistemdir. Bakım gereksinimine ve prim oranına göre hizmet ya da bakım parası verilmektedir.

• Özel sigorta: Gönüllülük temelinde bakım sigortası, emeklilik bağlantılı sigorta, özürlülük poliçesi (bakıma muhtaçlık poliçesi) veya hayat sigortası kapsamında özel bakım sigortası temeline dayanan sistemdir.

• Kamu destekli özel sigorta: devletin para yardımı, vergi teşvikleri veya ortaklık düzenlemeleri gibi yardımlarla desteklediği sistemdir. Sistem özel sigortaya çok benzemektedir ancak riskin bir kısmı kamu sektörüne yüklenmektedir.

• Özel tasarruflar (cepten ödemeler): Bakıma muhtaç birey ve ailenin yükleneceği tam risktir.

Uzun dönemli bakımın finansmanı tüm ülkeler için sorundur. Devletin kapsamının seviyesi, özel sigortaların rolü ve direk ve direk olmayan kişisel finansal katkılar ülkeler arasında ve içinde büyük ölçüde değişmektedir. Almanya ve Japonya en kapsamlı kamu kapsama sağlamaktır. Amerika Birleşik Devletlerinde uzun süreli bakım hizmeti sadece fakir yaşlılar ile sınırlıdır (Bergman and etc, 2002, s.224).

Ülkeleri birleştiren asıl mesele, gelişmiş ülkeler harcamalarını kontrol etmeye çalışırken, gelişmekte olan ülkeler kıt kaynaklarını dikkatli bir şekilde tahsis etmeye çalışmasıdır. Şu bir gerçektir ki, finansman mekanizması organizasyona ve kaynakların kullanımına önemli bir etkisi vardır (Bergman and etc, 2002, s.224).

Bakıma muhtaç bireylerin bakımı ve korunmasına yönelik çözüm önerilerinden birisi de, sosyal güvenlik sistemi içerisinde bakıma muhtaç bireylere bakım hizmetlerin sağlanmasıdır (Oğlak, 2007a, s.76).

Bakım sigortasının finansmanın sosyal güvenlik yoluyla sağlanması düşüncesinin temel kaynağı, bakıma muhtaçlığın “normal yaşam riski” olarak değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Öte yandan, süreklilik gerektiren bakım hizmetlerinin yüksek maliyetleri, birey ve ailesi üzerinde ekonomik ve sosyal baskı oluşturacağı ve özel bakım sigortasının zorlukları gibi temel nedenler, sosyal güvenlik yoluyla finansmanı destekleyen görüşlerdir.

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 131

Orhaner & Doguc : Care services and care insurance in Turkey

Sosyal güvenlik sistemi içerisinde bakım sigortası üç ana başlık altında toplanmaktadır:• Sosyal sigorta ve bakım sigortası• Sosyal yardım ve sosyal hizmet niteliğinde bakım

sigortası• Karma sistem olarak bakım sigortası

SOSYAL SİGORTA VE BAKIM SİGORTASI

Sosyal sigorta sistemi, hak sahibi olan çalışanların ve ailelerinin korunmasına yönelik olarak düzenlenmiştir. Bu sistem, zorunlu olarak çalışanın ücretine göre alınan sosyal sigorta primlerine dayanmaktadır. Sosyal sigorta sistemine göre bakıma muhtaçlık riski, doğrudan çalışamaya bağlı oluşan risk olarak kabul edilmemektedir (Oğlak, 2007a, s.77). Geleneksel sağlık sigortası kronik hastalıklara bağlı olarak gelişen uzun dönemli bakımı kapsamamaktadır (Pauly, 1990, s.156). Buna bağlı olarak 1995 senesinde dünyada ilk defa Almanya devleti tarafından sosyal güvenliğin beşinci sütunu olarak adlandırılan Bakım Sigortası hayata geçirilmiştir. Riskin sigortalı tarafından paylaşıldığı bu modelde, kısa ya da uzun süreli bakım hizmetlerinden yararlanma; bakıma muhtaçlık kriterlerine göre olmaktadır. Hak sahibinin bakıma muhtaçlık durumu ve derecesine göre hizmetin şekli ve niteliği değişiklik göstermektedir.

Sosyal sigortanın bir kolu olan bakım sigortası yoluyla bireylere bakım hizmet sağlandığı gibi, bakım parası ya da emeklilik gibi uygulamalarda gerçekleştirilebilmektedir. Uzun süreli bakım genellikle, kronik hastalıklar ve engeller için tıbbi ve rehabilite edici bakımı içeren kurumsal bakım, banyo yaptırmak ya da vücut bakımını, hemşirelik hizmeti ve olası rehabilitasyon, ev temizliği ve çeşitli konularda aileye yardımcı bakıcı hizmetlerini sunan evde bakımı, günlük bakım ya da gece bakımı gibi müşterilerin geçici olarak topluluk halinde yaşadıkları kurumsal bakımı ve tekerlekli sandalye ya da diğer cihazların sağlanmasını ve evin yeniden inşa edilmesini içeren materyal sağlanması olmak üzere dört alana ayrılır (Ikegami, 2002, s.727).

Sosyal güvenlik sistemi içerisinde bakım sigortası Birleşik Krallık ’ta olduğu sağlık (hastalık) sigortası içerisinde yer alabilirken; Almanya ‘da olduğu gibi bağımsız bir sigorta kolu olarak da sistemde yer alabilir.

S O S YA L YA R D I M V E S O S YA L H İ Z M E T NİTELİĞİNDE BAKIM SİGORTASI

Bu model, ulusal düzeyde tüm fertleri bakım güvencesi şemsiyesi altında toplayan kanuni düzenlemelerle gerçekleştirilmektedir (Seyyar, 2005, s.9). Vergiye dayalı sistem, bakım hizmetlerini tüm bireylere ve ülkenin her yerinde, kurallara uygun ve eşitlik anlayışıyla verilebilmesi anlayışına dayanmaktadır. Bu sisteme

göre, bakıma muhtaç olanların bakım giderleri vergiler yoluyla finanse edilmektedir (Oğlak, 2007a, s.82). Vergilerle finanse edilen uzun dönemli bakım sigortası, başlangıçta çoğunlukla fakir insanlara sosyal hizmet ya da yardım sistemi olarak kurulurken aşamalı olarak gelir testinden bağımsız olarak bakıma muhtaç yaşlı insanlara hizmet götürülmesi ihtiyacından dolayı verilen hizmetler genişlemiştir (Ikegami, 2002, s.723).

Vergilerle finanse edilen uzun dönemli bakım sigortası sisteminde haklar genellikle hizmet şeklinde olmaktadır. Bu şekilde finanse edilen bakım sigortası sisteminde bakım sorumluluğunu genellikle yerel yönetimler (belediyeler) üstlenmektedir. Dolayısıyla, yerel yönetimler; prim düzeyi, kaynağın tahsisatı, bakımın kapsamı, hizmetlerin organizasyonu ile ilgili konularda kendileri karar vermektedir (Oğlak, 2007a, s.83).

Ülkenin nüfus yapısı, gelir ve mali durumuna bağlı olarak yapılan uygulamaların genişletilebilmesi, kalite ve kantititnin bireysel ve genel düzeyde çok kolayca izlenmesi, vergiye dayalı sistemin üstünlüğüdür. Bununla beraber hizmetin sunumunda genellikle rekabet olmaması nedeniyle kamu, özel ve gönüllü hizmet sunan kuruluşların, daha iyi hizmet sunma ve çalışanların daha iyi performans göstermesi konusunda çok az girişimde bulunma eğiliminde olması sistemin zayıflığını göstermektedir. (İkegami, 2002, s.723).

Sosyal yardım ve sosyal hizmet niteliğinde bakım sigortası kapsamından yararlanabilmek için bugün birçok ülkede means-tested adı verilen bireyin servet-malvarlığı düzeyini ölçen bir uygulama ortaya koyulmaktadır. Bu uygulamaya göre birey belirlenen gelir düzeyinin üstünde ise sosyal bakım hizmetlerini alırken belirli bir ücret ödemektedir.

KARMA SİSTEM OLARAK BAKIM SİGORTASI

Bakım sigortası finansmanında, sosyal güvenlik sistemi dışında bireyin kendi tasarruflarına dayalı cepten yaptıkları harcamalarla desteklenmesi söz konusu olabilmektedir (Oğlak, 2007a, s.85). Bireylerden bu hizmetler için katkı payı alınmasının asıl amacı zorunlu bir ihtiyaç olmadan bireylerin verilen hizmetleri almasını engellemektir. Karma sistemde, sosyal sigorta primleri, vergi ve katkı payı oranları her ülkenin sosyo-ekonomik gerçeğine göre değişkenlik göstermektedir (Merlis, 2000, s.142). Birçok ülkenin kurumsal hizmetlerin daha yüksek masraflarını paylaşmaları gerekmektedir, bunlar barınma, yiyecek ve diğer kişisel masrafları içermektedir ve toplumdaki diğer bireyler kendi kaynaklarından bunları ödemek zorundadır (Merlis, 2000, s.143).

ÖZEL BAKIM SİGORTASI

Gelişmiş birçok ülkede nüfus yaşlanmakta ve doğurganlık oranı düşmektedir. Bu bağlamda artan yaşlı nüfusun

132 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Orhaner ve Doğuç : Türkiye’de bakım hizmetleri ve sigortası

sağlık harcamalarını karşılayabilmek için sağlık sigorta şirketleri finans kaynaklarının temini ve kullanımı konusunda zor ve önemli bir rol üstlenmektedirler (Yaman, 2014, s.282). Öngörülemeyen sağlık harcamaları ile gelir kaybını önlemeye çalışan özel sağlık sigortaları ülkeden ülkeye değişen özellikler göstermekle birlikte sosyal güvenlik sisteminin dolduramadığı boşlukları tamamlamaya çalışmaktadır. Ek olarak özel hizmet almak isteyenlere cevap veren bir sistemdir (Çelik, 2011, s.186).

Henüz birçok riskin harcaması garantili değildir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletlerinde yalnızca uzun dönemli bakım hizmeti harcamalarının %4’ü özel sigorta tarafından ödenirken yaklaşık üçte biri cepten harcamalarla karşılanmaktadır. Bunun aksine sağlık sektörünün bütününde özel sigorta yapılan sağlık harcamalarının %35’ini karşılarken harcamaların %17’si ise cepten ödenmektedir (Brown ve Finkelstein, 2007, s.1968).

Özel bakım sigortası sosyal bakım sigortasından ayrı olarak sağlık sistemindeki finansal baskıları azaltacak, bireysel tercihleri artıracak ve etkili bakım hizmetleri düzeyini yükseltecek bir politika olarak değerlendirilmektedir. Bakım hizmetlerinin kamu kaynaklarıyla tek başına finanse edilmesinin özellikle nüfusun yaşlanmasıyla adil, uygun, kapsamlı ve bağımsız hizmetin verilmesini zorlayacağı ileri sürülmektedir (Oğlak, 2007a, s.98). Bu sebeple bu konu hakkında konuşulan konuların başında, bu hizmetlerin özel bakım sigortası kapsamında kısmen veya bütünüyle yer alması yönündedir. Başka bir açıdan bakıldığında ise, bakım maliyetlerinin yüksek olması karşısında kamu ve özel sigortalardan oluşan karma bir sigorta sistemine doğru yönelim olduğu görülmektedir (Oğlak, 2007a, s.98).

ARAŞTIRMANIN AMACI VE YÖNTEMİ

Araştırmanın temel amacı Türkiye’nin büyükşehirlerinde yaşayan; aktif olarak beş sene boyunca çalışma hayatında bulunan kişilerin ülkemizde henüz aktif olarak yürürlükte olmayan bakım sigortası ve yaşlılık dönemindeki beklentileri hakkında görüşlerinin ve bilgi düzeylerinin belirlenmesidir.

Araştırmada veri toplama aracı olarak anket formu kullanılmıştır. Anket formu demografik özellikler olarak cinsiyet, eğitim durumu, yaşanılan yer, gelir durumu, çocuk sayısı ile bağlı bulunulan sosyal güvenlik kurumunun yanı sıra katılımcıların bakım sigortası ve yaşlılık ile ilgili görüşleri belirleyen sorulardan oluşmaktadır. Katılımcıların yaşlılık döneminde bekledikleri iyilik durumuyla ilgili dokuz soru likert

ölçek olarak sorulmuştur. Anket sonucu elde edilen veriler SPSS ortamında analiz edilmiştir.

Katılımcıların sorular arasındaki farklılıkların test edilmesinde Ki Kare, Anova ve Tukey testinden yararlanılmıştır. Sonuçlar %95’lik güven aralığında, p<0,05 anlamlılık düzeyinde değerlendirilmiştir.

Araştırma 2016 yılında yapılmıştır. Araştırmanın evreni olarak Türkiye’de tüm büyükşehirlerde (İstanbul, Ankara, İzmir, Samsun, Adana, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Diyarbakır, Hatay, İstanbul, Kayseri, Manisa, Şanlıurfa, Kahramanmaraş ve Gaziantep, Kocaeli, Konya ve Van) yaşayan, beş yıl boyunca aktif olarak çalışan kişiler seçilmiştir. Ancak araştırma için özellikle bir örneklem sayısı belirlenmemiş, çok sayıda kişiye ulaşılmak istenmiştir. Bu amaçla 1500 anket formu illere dağıtılmıştır. Anketlere katılım çoğunlukla Ankara (163), Mersin (95), Antalya (70), Samsun (67), Bursa (57) ve İstanbul (42) katılım sağlanmıştır. Fakat Kocaeli, Konya ve Gaziantep’te çalışan kişilerden cevap alınamamış ve araştırmaya 17 il ile devam edilmiştir. 17 ilden 719 anket araştırmacılara ulaşmış, bu anketlerden 63 tanesi araştırmaya uygun olmadığı için çıkarılmış toplam 656 anket analiz edilmiştir.

ARAŞTIRMA BULGULARI

Örnekleme Ait Temel Karakteristik ve Demografik Bulgular

Katılımcıların sorulara verdikleri cevaplara göre frekans ve yüzde dağılımları Çizelge 1’deki gibidir.

Katılımcıların 252 (%38,4)’ ü kadın, 404 (%61,6)’ı ise erkektir. Çizelgeye göre erkek katılımcıların daha fazla olduğu gözlemlenmektedir. Araştırma grubunu oluşturan katılımcıların %38,6’sı üniversite mezunu, %37,5’i lise mezunu ve %23,9’u ilkokul mezunudur. Katılımcıların 348 (%53)’ ü şehir merkezinde, 263 (%40,1)’ i ilçede ve 45 (%6,9)’ u köyde yaşadığını ifade etmiştir. Buna göre araştırmaya katılan çoğunluğun şehir merkezinde yaşadığı görülmüştür. Araştırma kapsamındaki katılımcıların 38,7’i 0-1500 lira, %44,5’i 1501-3000 lira, 11,4’ü 3001-4500 lira ve 35 %5,3’ü 4501 lira ve üzeri gelire sahiptir. Buna göre 1501-3000 lira gelire sahip kişilerin daha fazla olduğu görülmektedir. Katılımcıların sahip olduğu çocuk sayısı incelendiğinde 1 ila 3 çocuk sahibi olanların 422 (%64,3) kişinin olduğu görülürken 4 ila 6 çocuk sahibi olanların 59 (%9,0) kişi olduğu görülmüştür. Araştırma kapsamındaki katılımcıların %61,0’i SSK’ya, %22,9’ü Emekli Sandığı’na, 106 %16,1’i Bağ-Kur’a bağlıdır. Bu dağılıma göre SSK’ya bağlı olan katılımcıların daha fazla olduğu gözlemlenmiştir.

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 133

Orhaner & Doguc : Care services and care insurance in Turkey

Çizelge 1. Örnekleme Ait Özelliklerin Frekans ve Yüzde Dağılımları

FREKANS YÜZDECinsiyet

Kadın 252 38,4Erkek 404 61,6

Eğitim Durumuİlkokul 157 23,9Lise 246 37,5Üniversite 253 38,6

Yaşadığınız YerŞehir merkezi 348 53,0İlçe 263 40,1Köy 45 6,9

Gelir Durumu0-1500 254 38,71501-3000 292 44,53001-4500 75 11,44501 ve üzeri 35 5,3

Çocuk SayısıYok 175 26,71-3 422 64,34-6 59 9,0

Bağlı Olduğunuz SGKSSK 400 61Emekli Sandığı 150 22,9BAĞ-KUR 106 16.1

Toplam 656 100

Ankette yer alan ve katılımcılara sorulan 12 soruya frekans analizi ile bakılmıştır.

Çizelge 2. Sizce sağlığınız nasıl? Sorusuna Katılımcıların Verdikleri Cevaplar

Frekans Yüzde

Kötü 17 2,6

Orta 255 38,9

İyi 265 40,4

Çok iyi 119 18,1

Toplam 656 100,0

Ankette yer alan “Sizce sağlığınız nasıl?” sorusunun cevabı olarak; katılımcıların çoğunluğu %40,4’ü sağlıklarının iyi düzeyde olduğunu ifade ederken, %39’u ise orta düzeyde olduğunu ifade etmiştir. Buna göre katılımcıların %58,5’i sağlıklarının çok iyi ve iyi düzeyde olduğunu düşünmektedir.

“Devam eden bir hastalığınız var mı? Varsa nedir” açık uçlu sorusuna verilen cevaplara göre; katılımcıların %75’i herhangi bir hastalığının olmadığını belirtmiştir. Ancak herhangi bir hastalığı olduğunu belirten %25’in içinde en yüksek hastalık oranı; %18 ile diyabet ve %20 ile tansiyon hastalığına aittir.

Çizelge 3. Sizce yaşlılık dönemi ne zaman başlar? Sorusuna Katılımcıların Verdikleri Cevaplar

Frekans Yüzde

45-51 yaş arası 111 16,9

52-58 yaş arası 236 36,0

59-65 yaş arası 258 39,3

66-73 yaş arası 27 4,1

74-80 yaş arası 24 3,7

Toplam 656 100,0

“Sizce yaşlılık dönemi ne zaman başlar?” diye sorulan soruya katılımcılardan 258 (%39.3) kişi 59-65 yaş arasında başladığını ifade ederken; 236 (%36) kişi 52-58 yaşından itibaren yaşlılık döneminin başladığını ifade etmektedir. Oysa yaşlı nüfusun 65 ve yukarı yaşları kapsadığı bilinmektedir.

Katılımcılara yöneltilen “Yaşlandığınızda yaşamak istediğiniz yer neresidir?” sorusuna verilen cevaplara göre; araştırmaya katılan büyük çoğunluk 656 kişiden 560’ı (%85,4) yaşlandığında kendi evinde yaşamak istediğine belirtirken ikinci sırada 41 (%6,3) ile huzurevlerinde ve yine 41 (%6,3) ile yakınlarının yanında yaşamak istediklerini belirtmişlerdir. Çizelge 4. “Yaşlılıkta Bakım Hizmete Sunan Kurumların Hangisini Biliyorsunuz?” Sorusuna Katılımcıların Verdikleri Cevaplar

Frekans Yüzde

Huzurevi 618 94,2

Belediyeler 416 63,4

Evde Bakım Hizmeti Sunan Kurumlar 436 66,5

“Katılımcılara yöneltilen bir başka soru olan “Yaşlılıkta bakım hizmeti sunan aşağıdaki kurumlardan kaçını biliyorsunuz” sorusuna verilen cevaplara göre; katılımcıların %94,2’i huzurevini, %63,4’ü belediyeleri, %66,5’i evde bakım hizmetlerini sunan kurumları bildiklerini ifade etmişlerdir. Bununla birlikte büyük bir çoğunluğun %61.7’si gündüz bakım hizmetleri sunan kurumlardan haberdar olmadığı tespit edilmiştir. Bu sonuçlara göre en fazla bilinen huzurevi iken ikinci ve üçüncü sırada evde bakım hizmetleri sunan kurumlar ve belediyelerin verdikleri hizmetlerdir. Ülkemizde yeni yeni faaliyete geçen gündüz bakım evlerinin bilinirliğinin daha uzun vadeli faaliyet gösteren kurumlara göre daha az olduğu tespit edilmiştir.

“Yaşlılık döneminde kurumlar tarafından verilen hizmetler nelerdir?” diye yöneltilen sorunun cevaplarına göre; belediye yardımlarını bilenler 574 (%87,5) kişi,

134 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Orhaner ve Doğuç : Türkiye’de bakım hizmetleri ve sigortası

dernek yardımlarını bilenler 353 (%53,8) kişi iken siyasi partilerin sunduğu yardımları ise sadece 162 kişi (%24,7) bilmektedir ve düşük düzeyde kalmıştır.

Katılımcılara “Sağlık sigortası gibi yaşlılıkta giderlerinizi karşılayacak bir sosyal sigorta olan bakım sigortanız olsun ister misiniz?” diye sorulduğunda 515 (%78,5) kişi bakım sigortası istediğini, 141 (%21,5) kişi ise istemediğini belirtmiştir. Çizelge 5. Giderlerinizi karşılayacak bakım sigortası için ne kadar ödersiniz? Sorusuna Katılımcıların Verdikleri Cevaplar

Frekans Yüzde

Yatırmak istemeyenler 144 22,0

1-100 lira 185 28,2

101-200 lira 100 15,2

201-300 lira 154 23,5

301-400 lira 24 3,7

401 lira ve üzeri 49 7,5

Toplam 656 100,0

Sonuçlara göre aylık 100 liraya kadar prim yatıranlar 185 (%28,2) kişi ile birinci sıradadır. İkinci sırada ise 201-300 lira arası prim yatırmayı planlayan 154 (%23,5) kişi gelmektedir. Genel olarak bakıldığında 439 (%67) kişi ile katılımcıların çoğunluğu aylık

300 liraya kadar prim yatırmayı düşünmektedir. Ancak bakım sigortası isteyen ancak bunun için aylık herhangi bir gider karşılamayı düşünmeyen 144 (%22) kişi bulunmaktadır.

Katılımcılara yaşlılıkta yararlanabilecekleri başka bir seçenek olan “yaşlılıkta bakımınız için kullanabileceğiniz bir mevduat hesabınız olsa aylık kaç lira yatırabilirsiniz?” sorusuna verilen cevaplar Çizelge 6’da yer almaktadır. Çizelge 6. “Mevduat hesabına kaç lira para yatırırsınız?” Sorusuna Katılımcıların Verdikleri Cevaplar

Tutar Frekans Yüzde

Yatırmak istemeyenler 174 26,5

1-100 lira 210 32,0

101-200 lira 89 13,6

201-300 lira 92 14,0

301-400 lira 24 3,7

401 lira ve üzeri 67 10,2

Toplam 656 100,0

Mevduat hesabına 100 liraya kadar para yatırmayı planlayan 210 (%32) kişi en büyük çoğunluğu oluşturmaktadır. İkinci sırada ise 92 (%14) kişi ile 201-300 lira arasında ücret ödemeyi planlayanlar gelmektedir. Yaşlılık döneminde herhangi bir mevduat hesabında para biriktirmek istemeyenler ise 174 (%26,5)

kişidir. Katılımcılara yöneltilen bakım sigortasıyla ilgili sorulardan bir tanesi de “Yaşlılıkta bakımınıza yönelik giderlerinizi karşılayacak bir sigorta yaptırmak isteseniz hangi tür sigortayı tercih edersiniz?” sorusudur. Soruya verilen cevaplar Çizelge 7’de belirtilmiştir.Çizelge 7. “Hangi tür sigorta istersiniz?” Sorusuna Katılımcıların Verdikleri Cevaplar

Sıklık Yüzde

Devlet (Sosyal Sigorta) 433 66,0

Mevduat Hesabı 79 12,0

Özel Sağlık Sigortası 144 22,0

Toplam 656 100,0

Katılımcıların büyük çoğunluğu; 433 (%66) kişi devlete bağlı bir bakım sigortasını tercih ederken, ikinci sırada 144 (%22) kişi ile özel sağlık sigortası gelmektedir. Mevduat hesabı ise 79 (%12) ile en son sırada tercih edilmektedir.Çizelge 8. Bakım Sigortasından Katılımcıların Yararlanma İstekleri

Frekans Yüzde

Bakım Parası 378 57,6Profesyonel Bakıcıya Ödenecek Ücret 173 26,4

Aile Bireylerine Yardım 105 16,0

Toplam 656 100,0

“İlerde yaşlılık ile ilgili bir bakım sigortasına sahip olsanız nasıl yararlanmak istersiniz?” sorusuna verilen cevaplara göre katılımcıların çoğu; 378 (%57,6) kişi bakım sigortasından bakım parası olarak yararlanmak isterken, ikinci sırada 173 (%26,4) kişi bakımını üstlenecek kişiye verilecek ücret olarak yararlanmak isteyenler gelmektedir. Üçüncü ve son sırada ise 105 (%16) kişi aile bireylerine yapılan yardım parası olarak yararlanmak isteyenler gelmektedir.

Anketin bir kısmında Likert ölçeğe göre katılımcıların yaşlılıkta beklenen iyilik durumuyla ilgili beklentileri toplam dokuz tane ifade ile ölçülmüştür. İfadelere verilen cevapların ortalaması Çizelge 9’da verilmiştir. Soruda verilen ifadeler için faktör analizi yapılmış ve tek boyut olduğu tespit edilmiştir (KMO: 0.94). Yapılan güvenilirlik analizinde Cronbach’s Alpha değeri 0.91 bulunmuştur.

En yüksek beklenti (4.31) ortalama ile “Yaşlandığımda giderlerimi karşılayacak bir sosyal güvenliğimin olması.” ifadesine aittir. İkinci sırada (4.24) ortalama “Kimseye muhtaç olmadan kendi hayatımı devam ettirebiliyor olmam.” gelirken üçüncü sırada (4,22) ortalama ile “Genel sağlığımın iyi olması.” ifadesi gelmektedir; “Finansal açıdan kendi başıma yetebilmem.” İfadesi (4.22) ortalama ile dördüncü sırada gelmektedir.

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 135

Orhaner & Doguc : Care services and care insurance in Turkey

Yapılan Ki-Kare testine göre cinsiyetler arasında yaşamak istenen yer anlamında farklılık olduğu saptanmıştır. Buna göre kadınlar erkeklere oranla yakınlarının yanında yaşamaya daha yatkındır. Ancak tüm bunlara rağmen büyük bir çoğunluk kendi evinde yaşamak istemektedir

Yapılan Ki-Kare testine göre eğitim düzeyleri ile hizmet veren kurumlar karşılaştırıldığında huzurevlerinin bilinirliğinde anlamlı bir fark bulunamamıştır. Ancak evde bakım hizmeti sunan kurumlar ile gündüz bakım evlerinin bilinirliği eğitim düzeyi arttıkça artmıştır.

Yapılan testler sonucunda eğitim düzeyi arttıkça yaşlılıkta hizmet veren kurumlar ve bu kurumlar tarafından verilen hizmetlerin farkındalığının arttığı görülmüştür.

Yapılan Anova ve Tukey testi sonucunda gelir düzeyi yüksek olan katılımcıların (4501 lira ve üzeri) yaşlılıktaki

iyilik durumu beklentilerinin orta ve düşük düzeydeki gelir grubuna göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Gelir düzeyi ile yaşlılıkta verilen hizmetler içerisinde 65 yaş parası orta düzey gelir grubunda (1501-3000 lira) en fazla bilinen hizmet olmuştur. Şehir merkezinde yaşayan katılımcıların yaşlılıktan iyilik beklentileri şu konularda ilçede ve köyde yaşayan katılımcılara göre daha yüksektir: “Genel sağlığımın iyi olması”, “Kimseye muhtaç olmadan kendi hayatıma devam ettirebiliyor olmam.”, “finansal açıdan kendi başıma yetebilmem.” ve “sosyal ilişkiler bakımından belli bir gruba dahil olabilmem.”

Sahip olunan çocuk sayısı ile “kimseye muhtaç olmadan kendi hayatımı devam ettiriyor olmam” ve “finansal açıdan kendi başıma yetebilmem” ifadeleri arasında anlamlı farklılık bulunmuştur. Buna göre çocuk sayısı arttıkça geleceğe yönelik finansal ve fiziksel muhtaçlık kaygısı azalmaktadır.

Çizelge 9. Yaşlılıktaki İyilik Durumuyla İlgili Beklentilerin Ortalamaları

Kesi

nlik

le k

atılm

ıyor

um

Katıl

mıy

orum

Kara

rsız

ım

Katıl

ıyor

um

Kesi

nlik

le k

atılı

yoru

m

Orta

lam

a

f % f % f % f % f %

Genel sağlığımın iyi olması. 18 2,7 27 4,1 91 13,9 174 26,5 346 52,7 4,23

Psikolojik olarak kendimi iyi hissetmem. 26 4,0 46 7,0 90 13,7 191 29,1 300 45,7 4,04

Değişik sosyal rollerimi üstlenebilmem. 22 3,4 29 4,4 58 8,8 231 35,2 311 47,4 4,17

Aktivitelere katılabiliyor olmam. 24 3,7 55 8,4 124 18,9 219 33,4 232 35,4 3,88Kimseye muhtaç olmadan kendi hayatımı devam ettirebiliyor olmam. 13 2,0 24 3,7 82 12,5 190 29,0 344 52,4 4,25

Finansal açıdan kendi başıma yetebilmem. 13 2,0 26 4,0 64 9,8 226 34,5 322 49,1 4,23

Sosyal ilişkiler açısından bir gruba dahil olabilmem. 17 2,6 57 8,7 126 19,2 216 32,9 236 36,0 3,90

Çevremde güvenebileceğim komşularımın olması. 29 4,4 23 3,5 93 14,2 241 36,7 267 40,7 4,04Yaşlandığımda giderlerimi karşılayacak bir sosyal güvenliğimin olması. 11 1,7 20 3,0 73 11,1 192 29,3 359 54,7 4,32

Çizelge 10. Cinsiyet ve Yaşamak İstenilen Yer Ki-Kare Testi Sonuçları

CinsiyetYaşamak İstenen Yer Kadın Erkek Toplam

N % N % N %

Huzurevi 17 2,6 24 3,7 41 6,2Kendi evi 219 33,4 341 52 560 85,4

Yakınlarının Yanında 8 1,2 33 5 41 6,2

Diğer 8 1,2 6 0,9 14 2,1Toplam 252 38,4 404 61,6 656 100

136 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Orhaner ve Doğuç : Türkiye’de bakım hizmetleri ve sigortası

SONUÇ VE ÖNERILER

Gelişmekte olan ülke statüsünde bulunan Türkiye nüfusu gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yaşlanmaktadır. İstatistiklerle TÜİK’in hazırladığı rapora göre 1935 yılında toplam nüfus içerisinde yaşlı nüfus oranı %3,9 iken 2015 yılında bu oran %8,2’ye çıkmıştır ve tahminlere göre 2075 yılında ülkemizde yaşlı nüfusun oranı %27.7 ‘lere kadar artacaktır (TÜİK; 2014).

Türkiye’nin tarihine bakıldığında, sosyal yardımla ilgili inanç ve geleneklerin başından beri var olduğu anlaşılmaktadır. Cumhuriyet’in ilanından sonra 1930 tarihinde yürürlüğe giren 1580 sayılı yasa ile ilk defa kamu kuruluşu olan Belediyelere bakıma muhtaç bireylerin korunması, yaşlı evleri yapma ve yönetme yükümlülüğü getirilmesi üzerine, değişik illerde aceze evleri, güçsüzler yurdu, düşkünler evi ve huzurevi adı altında yatılı yaşlı kuruluşları açılmıştır. Aynı zamanda çeşitli dernekler, azınlıklar ve gerçek kişiler de yaşlılara hizmet vermek amacıyla yatılı yaşlı kuruluşları açmıştır. Ancak Türkiye’nin sosyal güvenlik ağı içerisinde diğer ülkelerde örnekleri bulunan ve nüfusun hepsini kapsayacak bir sosyal bakım sigortası henüz bulunmamaktadır. Yaşlanan bir toplum olan Türkiye’nin sosyal bakım sigortasını hayata geçirmesinin zorunlu hale geleceği birçok uzman tarafından öngörülmektedir.

Almanya ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerin birçoğu sağlık sigortasının yanı sıra bakım sigortasın uygulaması Türkiye adına iyi bir yol gösterici olacaktır. Ülkelerin sosyal güvenlik yapısına bağlı olarak bakım sigortası, sağlık sigortasının bir kolu olarak örgütlenirken bazı ülkelerde ise apayrı bir sigorta kolu olarak örgütlenmektedir. Hali hazırda Sosyal Güvenlik Kurumu bakım ihtiyacı adı altında engelli bireylere yönelik bakıma muhtaç olma durumlarında hizmetler vermektedir. Ancak sadece yaşlanmaya has bir yardım yapılmamaktadır. Bu çalışmada toplumun özellikle

çalışan kesiminde yaşlılık döneminde kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak süreci iyi idare etmesi adına oluşturulacak bir bakım sigortasının nasıl karşılanacağı tespit edilmeye çalışılmıştır.

Katılımcıların çoğunluğu erkeklerden oluşmaktadır. Türkiye şartlarında çalışan kesimin daha çok erkeklerden oluştuğu göz önüne alındığında bu durum normal karşılanmıştır. Çalışmaya katılan kesimin eğitim düzeylerinin yüksek olduğu belirlenmiştir (499 kişi lise ve üzeri okullardan mezun olmuştur). Katılımcıların çoğunluğu ilçe merkezi ya da il merkezinde yaşamaktadır ve gelir düzeyleri 0-3000 Türk Lirası arasında değişmektedir. Bu da katılımcıların çoğunluğunun orta düzey gelir düzeyine sahip olduklarını göstermektedir. Katılımcılarının çoğunluğu çocuk sahibidir ve çoğunluğu sağlıklarının iyi düzeyde olduğunu düşünmektedir. Kronik rahatsızlığı olanların sayısı 164 kişi ile sınırlı kalmıştır. Hastalıkların çoğunluğu ise iç hastalıklardan oluşan yaygın hastalıklardır.

Katılımcılara sorulan yaşlılık dönemi ne zaman başlar sorusuna çoğunluk kabul edilen sınır 65 yaştan daha erken başladığını kabul etmektedir. Ülkemizde beklenen yaşam süresi artarken bunun sonuçlarının toplumda halen kabul görmediği belirlenmiştir. Yaşlılık döneminde yaşanmak istenen yer sorusuna cevaplarda ise katılımcılar herhangi bir nedenle kendi evlerinden başka bir yerde yaşamak istememekte ve ömürlerinin sonuna kadar evlerinde ikamet etmek istemektedir.

Yaşlılık döneminde hizmet veren kurumlar sorulduğunda ise; en fazla bilinen huzurevi iken ikinci ve üçüncü sırada evde bakım hizmetleri ve belediyelerin verdikleri hizmetler gelmektedir. Ülkemizde yeni yeni faaliyete geçen gündüz bakım evlerinin bilinirliğinin daha uzun vadeli faaliyet gösteren kurumlara göre daha az olduğu tespit edilmiştir. Ülkemizde yaşlı bakımından yasalar ile sorumlu olan belediyelerin hizmetleri

Çizelge 11. Eğitim Düzeyi ile Evde Bakım Hizmeti Veren Kurumların Bilinirliği Arasındaki Ki-Kare Testi Sonuçları

Evde Bakım Hizmeti Veren Kurumlar İlköğretim Lise ÜniversiteN % N % N %

Bilinirlik 88 13,4 159 24,2 189 28,8Bilinmezlik 69 10,5 87 13,3 64 9,8

df=3; Pearson Chi-Square=8,542; p=,036

Çizelge 12. Eğitim Düzeyi İle Gündüz Bakım Evinin Bilinirliği Arasındaki Ki-Kare Testi Sonuçları

Eğitim

Gündüz Bakım Evi İlköğretim Lise Üniversite

N % N % N %

Bilinirlik 45 6.9 94 14,3 112 17,1

Bilinmezlik 112 17,1 152 23,2 141 21,5

df=2, Pearson Chi-Square=1,163; p=,000

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 137

Orhaner & Doguc : Care services and care insurance in Turkey

toplum bakımından daha fazla bilinmektedir. Yaşlılık döneminde hizmet veren kurumların bilinirliği sorgulandığı zaman ise en fazla bilinirliğin belediyelere ait olduğu belirlenmiştir.

Çalışmanın asıl amacı olan katılımcıların bakım sigortasına olan bakış açıları, istek durumları sorulduğunda 656 kişiden 515 kişi bakım sigortası faaliyete geçerse katılabileceklerini belirtmektedir. Genel olarak bakıldığında 439 kişi ile katılımcıların çoğunluğu aylık 300 liraya kadar prim yatırmayı düşünmektedir. Ancak bakım sigortası isteyen ancak bunun için aylık herhangi bir gider karşılamayı düşünmeyen 144 kişi bulunmaktadır. Bakım sigortasının türü sorulduğunda ise 433 kişi bakım sigortasının devlet sigortası olması gerektiği yönünde karar vermiştir. İlerde herhangi bir bakım sigortasından yararlanma şekli ise 378 kişi ile bakım parası olmuştur. Buna göre katılımcılar en fazla maaş ödemesi ya da kendisine bakım veren kişiye ödeme şeklinde olmasını istemektedir. Mevduat hesabında para biriktirerek yaşlılıkta hizmet almayı düşününler ise en son sırada yer almıştır. Ancak buna rağmen katılımcıların çoğu 482 kişi aylık belli miktarlardaki parayı yatırmayı kabul etmektedir.

Araştırmada oluşturulan dokuz soruluk likert iyilik ölçeğinde ise katılımcıların yaşlılıkla ilgili beklentileri ölçülmüştür ve yaşlılık döneminde beklenen iyilik düzeyinin ortalamalarının yüksek olduğu belirlenmiştir.

Sonuçlara göre yaşlılık dönemindeki iyilik hali ile ilgili beklentiler ölçüldüğünde; beklentisi en yüksek grubun eğitim ve gelir düzeyi yüksek olan ve şehir merkezinde yaşayan katılımcıların olduğu belirlenmiştir. Köyde ve ilçe merkezinde yaşayan katılımcılar şehir merkezinde yaşayanlara göre; geleneksel aile bağları kuvvetli olduğu düşünüldüğünden yaşlılık döneminde daha az muhtaç olacaklarını düşünmektedir. Ayrıca köyde yaşayanların yaşlılık döneminde finansal açıdan kaygı düzeyi daha düşük görülmüştür. Şehir merkezinde yaşayanlar ilçede yaşayanlara göre yaşlılık döneminde bir sosyal gruba dahil olmaya daha fazla önem vermektedir.

Sonuç olarak araştırmaya katılanların büyük bir çoğunluğu yaşlılık döneminde kendisini sosyal güvenlik ağında güvenceye alacak sağlık sigortası dışında bir sigorta olan bakım sigortasının varlığı halinde katılmayı kabul edeceklerini belirtmiştir. Prim ödemeleri için, özellikle orta üst gelir grubuna dahil olanlar belirli bir gider karşılamayı kabul etmektedir.

Bakım sigortası yaşlanan Türkiye için bir gereklilik olmakta eksikliği toplum tarafından da hissedilmektedir. Türkiye’de sigortacılığın yeni bir alanı olan bakım sigortası, sadece yaşlılar için değil, hayatta her türlü riskle karşılaşması muhtemel toplumdaki her birey için bir güvence oluşturacaktır.

KAYNAKÇA1. Bakım Hizmetleri ve Stratejisi ve Eylem Planı (2011-2013)

http://Eyh.Aile.Gov.Tr/Yayin-Ve-Kaynaklar/Yasli-Hizmetleri 2. Bakım Hizmetleri Stratejisi Ve Eylem Planı (2011-2013)

Kapsamında; Sosyal Güvenlik Sisteminde; Bakım Güvence Modeli Ve Bakım Sigortası Oluşturulması Çalışmaları Taslak Raporu Http://Eyh.Aile.Gov.Tr/Yayin-Ve-Kaynaklar/Yasli-Hizmetleri

3. Bergman, H., Béland, F., & Perrault, A. (2002). The Global Challenge Of Understanding And Meeting The Needs Of The Frail Older Population. Aging Clinical and Experimental Research, 14(4), 223-225.

4. Birleşmiş Milletler Yaşlı İlkeleri 2014 http://eyh.aile.gov.tr/uygulamalar/yasli-bakim-hizmetleri/birlesmis-milletler-yasli-ilkeleri

5. Brown, J. R., & Finkelstein, A. (2007). Why is the market for long-term care insurance so small?. Journal of Public Economics, 91(10), 1967-1991.

6. Cankurtaran, M. (2012). Türkiye’nin Bakım Modellerine Olan Gereksinimi ve Geriatri. Nuray Kırdı (Ed.), I. Uluslararası Katılımlı Yaşlı Bakım Modelleri Ve Rehabilitasyon Turizmi Ve III. Geriatrik Fizyoterapi Kongresi Bildiriler Kitabı İçinde (Ss 293-306) İzmir, Türkiye

7. CBO (2004) Financing Long-term care for elderly, a cbo paper https://www.cbo.gov/sites/default/files/cbofiles/ftpdocs/54xx/doc5400/04-26-longtermcare.pdf

8. Çelik, Y. (2011).Sağlık Ekonomisi, Ankara: Siyasal9. Dilik S. (1998). Sosyal Güvenlikte Yeni Bir Sosyal Sigorta

Kolu: Bakım Sigortası, Kamu İş Dergisi, Cilt:4, Sayı:3 10. Genç, Y. ve Barış, İ. (2015) “ Yaşlı Bakım Hizmetlerinde

Çağdaş Yaklaşım: Kurumsal Bakım Yerine Evde Bakım Hizmetlerinin Güçlendirilmesi” The Journal of Academic Social Science, Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s. 36-57

11. Ikegami, N., & Campbell, J. C. (2002). Choices, policy logics and problems in the design of long–term care systems. Social Policy & Administration, 36(7), 719-734.

12. Kaygısızel, S. (2010). Uzun Dönem Bakım Sigortasının Stokastik Modellenmesi (Yüksek Lisans Tezi) Hacettepe Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp

13. Kocaoğlu, Y. (2012). Bakım Güvence Finansmanında Yeni Yaklaşımlar. Nuray Kırdı (Ed.), I. Uluslararası Katılımlı Yaşlı Bakım Modelleri Ve Rehabilitasyon Turizmi Ve III. Geriatrik Fizyoterapi Kongresi Bildiriler Kitabı İçinde (Ss 375-386). İzmir, Türkiye

14. Lundsgaard, J. (2005). Consumer Direction And Choice İn Long-Term Care For Older Persons, İncluding Payments For İnformal Care, Oecd Health Working Papers No: 20

15. Merlis, M. (2000). Caring for the frail elderly: an international review. Health Affairs, 19(3), 141-149.

16. Oğlak, S. (2007a). Evde Bakım Hizmetleri Ve Bakım Sigortası. İskenderun Belediyesi Kültür Yayınları, İskenderun

17. Oğlak, S. (2007b). Uzun Süreli Evde Bakım Hizmetleri Ve Bakım Sigortası. Turkish Journal of Geriatrics, 10(2), 100-108.

18. Özgöbek, H. (2012). Bakım Politikası Analizi Ve Bakım Modellerine Olan Gereksinim. Nuray Kırdı (Ed.), I. Uluslararası Katılımlı Yaşlı Bakım Modelleri Ve Rehabilitasyon Turizmi Ve III. Geriatrik Fizyoterapi Kongresi Bildiriler Kitabı İçinde (Ss 317-327). İzmir, Türkiye

19. Pauly, M. (1990) The Rational Nonpurchase of Long-Term- Care Insurance. Journal of Political Economy, Vol.98, No.1 ss.153-168

20. Seyyar, A. (2004) Teorik Ve Pratik Boyutuyla Sosyal Bakım, Tc Başbakanlık Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Yayın No:44, Ankara, S.8-9

138 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Orhaner ve Doğuç : Türkiye’de bakım hizmetleri ve sigortası

21. Seyyar,T.C. Başbakanlık Aile Ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Ve İsav (İslamî İlimler Araştırma Vakfı); Aile Hayatı: Milletlerarası Tartışmalı İlmî Toplantı (Sempozyum); İstanbul 02.-04.12.2005: Bildiri: “Yaşlılığa Bağlı Bakım Sorunlarına Çözüm Olarak Sosyal Politikalar”.

22. Sugetiren, A. (2012). Yaşlı Bakım Hizmetlerinde Uygulama Modelleri Ve Yeni Yaklaşımlar. Nuray Kırdı (Ed.), I. Uluslararası Katılımlı Yaşlı Bakım Modelleri Ve Rehabilitasyon Turizmi Ve III. Geriatrik Fizyoterapi Kongresi Bildiriler Kitabı İçinde (Ss 229-232). İzmir, Türkiye

23. Tufan, İ. (2012). Sosyal Bakım Sigortası Bakıma Muhtaçlığa Anlamlı, Akıllı ve Adil Çözüm. Nuray Kırdı (Ed.), I. Uluslararası Katılımlı Yaşlı Bakım Modelleri Ve Rehabilitasyon Turizmi Ve III. Geriatrik Fizyoterapi Kongresi Bildiriler Kitabı İçinde (Ss 395-401). İzmir, Türkiye

24. Türkiye Özürlüler Araştırması Temel Göstergeleri http://www.engelsiz.hacettepe.edu.tr/belge/ozida.pdf

25. Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Engelli İstatistikleri http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1017

26. Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yaşlı İstatistikleri http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=21520

27. Yaman, K. (2014). Alman Özel Sağlık Sigorta Şirketlerinin Finansman Prensipleri. Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, Sayı:24, 281-298

28. Yamasaki, M., & Someya, F. (2015). Seasonal changes in activity levels among nursing care insurance service users in areas with different climates.Journal o physical therapy science, 27(3), 929-932.

Health Care Acad J ● Year 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 139

www.saglikakademisyenleridergisi.com

Sağlık Akademisyenleri Dergisi

ÖZETÜlkemizde temel insan hakları ihlali olarak varlığı sürdüren kadına yönelik şiddet kadınların beden ve ruh sağlığını bozan, sosyal, ekonomik, kültürel konumlarını ve bu alanlarda yükselmeleri engelleyen ciddi bir halk sorunudur. Şiddet sonrasında her kadın beden, ruh ve sosyal açıdan son derece olumsuz şekilde etkilenmektedir. Kadınlar şiddetin sürekliliği karşısında şiddeti kabul etmiş, önlenebileceğine dair inancını yitirmiş ve şiddetle yaşamaya alışarak şiddet karşısında sesi çıkarmaktan vazgeçerek çaresiz şekilde hayatını sürdürmeye devam etmektedir. Kendisi buna alıştığı gibi çevresinde şiddet gören kadınlara da şiddetin normal bir davranış olduğu konusunda yorumlar yapmakta ve kendi kız çocuklarını da bu şekilde yetiştirmektedir. Sağlık açısında da kadınlar ciddi problemler yaşamaktadır, bedenen aldıkları darbeler sonucu çeşitli yerlerinden yaralanmak ya da hamile iseler çocuklarını kaybetmektedirler. Ancak, bedenlerinde bu darbelerin hiçbir izi kalmasa da ruhlarında açılmış yaralar kapanmamakta ve hayatlarının her anında karşılarına çıkmaktadır. Şiddete maruz kalan her kadın depresyon, bunalım gibi psikolojik sıkıntılar yaşamaktadır. Bu da kadınların kişisel gelişimlerini etkileyerek kadınların sosyal hayattan kopmasına neden olmaktadır.

ABSTRACTViolance against women, distrupt women’s physical and mental health and effects them in social, economic areas. Because of that fact violence against women is a serious public problem. After violence each women are negatively affected perspective from physical, mental and social areas and they loses their hope about prevention of vıolence. As time progresses they adopte these kind of behavior as normal and raises their children in this thought. Psychologıcal dısorders reveal in every women’s body who exposed to violence and causes breaking to women’s social life.

Derleme / Review Article

GİRİŞ

Güçlünün güçsüze uyguladığı şiddeti insanlık tarihi boyunca her toplum ve her millet farklı yoğunluklarda yaşamış ve bu şiddete insan hakları başta olmak üzere bir takım bilimsel çalışmalar ile çözüm yolları aranmıştır. Ancak ne yazık ki şiddet yirmi birinci yüzyılda bile insanlığın en büyük sorunlarından biri olarak varlığını devam ettirmektedir.

Şiddet olgusu kendini hayatın her alanında gösterirken gerek dünyada gerekse ülkemizde karşımıza en çok ‘’ kadına yönelik şiddet ‘’ çıkmaktadır.

Kadına yönelik şiddet, toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren çok ciddi insan hakları ihlallerine yol açan ve şiddete maruz kalan kadınlarda hem fiziksel hem de psikolojik sağlık sorunları doğuran bir toplumsa sağlık problemidir. Dünya Sağlık Örgütü de (WHO) 1996 yılında kadına yönelik şiddetin halk sağlığı sorunu olduğunu bildirmiştir. Gelişmişlik düzeyine

bakılmaksızın bütün toplumlarda kadın, şiddete ve baskıya uğrayıp küçük düşürülmektedir. Çoğu toplumda kadına yönelik olan şiddet eylemleri normal bir davranış olarak görülmekte ve şiddete uğrayan kadınlar için güvenilir, ciddi destek sistemlerinin ve şiddete yönelik yasal düzenlemelerin yetersiz olması şiddetin artmasına neden olmaktadır.

KADINA YÖNELİK ŞİDDET KAVRAMI VE TANIMI

Birleşmiş Milletler kadına yönelik şiddeti; ister toplumsal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlarda fiziksel, cinsel, psikolojik zarar ve bozukluğa neden olan ya da olabilecek cinsiyet ayrımcılığına dayalı her türlü eylem ya da bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma şeklinde tanımlamaktadır.(1)

Kadına yönelik şiddet; kadınlarda fiziksel, psikolojik ya da cinsel etkilere yol açan ya da yol açmaya yönelik,

Yazarlar Sokak No:17 Esentepe İstanbul, Türkiye

Anahtar Kelimeler: Kadın, Toplum, Sağlık, Şiddet

Key Words: Women, Public, Health, Vıolence

Yazışma Adresi/Address for correspondence:Özlem Öztürk, Yazarlar Sokak No:17 Esentepe İstanbul, Tü[email protected]

Gönderme Tarihi/Received Date:December 2, 2016

Kabul Tarihi/Accepted Date:December 12, 2016

Yayımlanma Tarihi/Published Online: December 30, 2016

DOI:10.5455/sad.13-1480680332

Kadına yönelik şiddetin kadın ve toplum sağlığı üzerine etkileri

The effects of violence aganist women upon women’s and public health

Özlem Öztürk, Özkan Öztürk, Birkan Tapan

140 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Öztürk vd. : Kadına yönelik şiddet

kadınların özel veya kamu yaşamlarında gerçekleşebilen ve sonrasında da uzun bir süre şiddete maruz kalan kadın üzerinde etkileri sürmeye devam eden her türlü davranış, baskı, tehdit içeren hareketlerdir.

Günümüzde artık gerek Dünya’da ve gerekse Türkiye’de coğrafi açıdan sınır tanımayan ekonomik anlamda ise eğitim ya da gelişmiş düzeylerine göre farklılık göstermeksizin hayatın hemen her alanında görülmekte olan kadına yönelik şiddet olgusu bir insan hakları sorunu olduğu gibi bir halk sağlığı sorunu içeriğinde kabul edilmeye başlanmıştır.

Kadına uygulanan şiddet ise hem ev içinde hem de toplumda gerçekleşmektedir. Ancak yapılan araştırmalara göre şiddete kadınlar daha çok aile içinde maruz kalmaktadır. Çünkü aile dışında kadının karşılaştığı şiddetten toplum sorumlu tutulurken aile içerisinde uygulanan şiddet, ailenin özel bir alan olduğu düşüncesiyle gizlenmekte ya da toplumsal müdahale ile karşılaşmamaktadır. (2)

KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN TÜRLERİKadınlar gündelik yaşantılarında fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik olmak üzere farklı şiddet türleriyle karşı karşıyadır. Birçok durumda bu şiddet türlerinin bir arada uygulandığı da görülebilmektedir. Bütün bunlarla birlikte kadına yönelik şiddeti beş başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar; sözel, fiziksel, cinsel, duygusal ve ekonomik şiddettir.

Kadına Yönelik Sözel Şiddet

Kadınlar üzerinde korkutma, cezalandırma ve sindirme aracı olarak söz ve hareketlerin istikrarlı biçimde kullanılmasıdır. Örneğin; kadını küçük düşürmek güvenini sarsmak ve yaralamak amacıyla ona hakaret etmek, ağır sözler söylemek ve olumsuz bir şekilde sık sık eleştirmektir.(3)

Kadınlara yönelik her türlü aşağılama, hakaret, küfür, kadının bedeniyle ya da görüntüsüyle alay etme, bağırma gibi hareketleri içeren ve ev içinde ya da başka kişilerin bulunduğu yerde yapılan sözel şiddet en yoğun görülen şiddet biçimlerinden biri olup kadının öz benliğinin yaralanmasına neden olmaktadır.

Kadına Yönelik Duygusal Şiddet

Kadın üzerinde somut fiziksel etkileri bulunmamasına rağmen ruhsal ve psikolojik açıdan yarattığı etkiler sebebiyle sağlık konusunda tedavisi zor olan rahatsızlıkların başında duygusal şiddet gelmektedir. Duygusal şiddet kadını küçük düşürmek, küçümsemek, kadının kendini kötü hissetmesini sağlamak, kadını söylediği ya da yaptığı şeylerden utandırmak, alay etmek, kadına sevgi ya da şefkat göstermemek ve kadının kendini suçlu hissetmesini sağlamaktır. Ayrıca

kadına bir hizmetçi gibi davranmak, tüm büyük ve önemli kararları verirken kadına danışmamak, evin sahibi gibi davranmak, erkeklerin ve kadınların rollerini belirmek, erkek ayrıcalığını kullanmak, duygusal şiddet uygulamanın diğer yönleridir.

Kadına Yönelik Fiziksel Şiddet

Fiziksel şiddet, kaba kuvvetin korkutma, sindirme aracı olarak kullanılmasıdır. Aile içinde yetişkinlerin birbirlerine uyguladıkları en yaygın yaşanan şiddet türüdür. Fiziksel şiddete genellikle kadınların maruz kaldıkları istatiksel olarak kanıtlanmıştır.

Fiziksel şiddete uğrayan kadınların bedenlerinde çürükler, yaralar, kırıklar gözlenmekle birlikte ölümle sonuçlanan vakıalarda mevcuttur.

Ortaya çıkan bu durum ile birlikte şiddete uğrayanın yani kadının, hem kişiliğine hem de sağlığına karşı yapılmış çok ciddi hak ihlalleri söz konusu olmaktadır.

Kadına Yönelik Ekonomik Şiddet

Ekonomik şiddet; gelir kaynaklarının kadın üzerinde yaptırım amacı olarak kullanılmasıdır. Bazı negatif davranış biçimleri de kadın üzerinde ekonomik şiddetin var olduğunu gösterir. Örneğin; kadının çalışmasına engel olmak, kadının iş yaşantısında ilerlemesine yardımcı olabilecek fırsatları değerlendirmesini engellemek, kadına az miktarda para verip bununla gerçekleşmesi mümkün olmayan şeyleri talep etmek bu istekler gerçekleşmediği zaman problem yaratmak, kadının çalışmasını reddedip onun gelirini harcamak, ortak konutu zaman zaman terk ederek giderlere ilgilenmemek, ailenin ihtiyaçlarını karşılamamak.. vb. gibi davranışlar kadına yönelik bazı ekonomik şiddetlerdendir.

Kadına Yönelik Cinsel Şiddet

Cinsel ilişki de bulunmak isteyen erkeğin kadın tarafından reddedilmesi sonucu; erkek tarafından fiziksel güç kullanılarak ya da sindirilerek isteği dışında ilişkide bulunulmasıdır.

Kişiye cinsel bir eşyaymış gibi davranmak, cinselliği cezalandırma yöntemi olarak kullanmak, duygusal baskı kullanarak cinsel ilişkiye zorlamak şiddetin varlığını gösteren bazı davranışlardır. Bu davranışlar ardından kadın hem duygusal hem de fiziksel açından etkilemektedir.

KADINA YÖNELİK ŞİDETTE TABLO

TBMM Kadın - Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK)   ‘Kadına Yönelik Şiddet ve Dünya Gerçeği’ başlıklı bir rapor hazırladı. Raporda 28 Avrupa

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 141

Ozturk et al : The Effects of violence aganist women

Birliği (AB) üyesi ülkede, kadına yönelik şiddet ele alındı. AB’de 15 yaşından büyük her 3 kadından 1’inin (yaklaşık 62 milyon) ‘partnerleri ya da üçüncü erkeklerin’ fiziksel ya da cinsel şiddetine maruz kaldığı ifade edildi. Bu tabloya göre AB’de kadının en çok şiddet gördüğü ülkeler DANİMARKA, FİNLANDİYA ve İNGİLTERE. Kadına şiddettin en az olduğu ülkeler ise POLONYA, AVUSTURYA ve HIRVATİSTAN. (4)Tablo 1. Ülkelere göre kadına şiddet

Ülke %

AvustiMya 20

Almanya 35

Bulgaristan 28

Belçika 36

ÇekCum. 32

Danimarka 52

Estonya 33

Fransa 44

Hollanda 45

Macaristan 28

İngiltere 44

İtalya 27

Litvanya 31

Polonya 13

Portekiz 24

Slovenya 22

Slovakya 34

Rapora göre, Türkiye genelinde yaşamlarının herhangi bir döneminde şiddete maruz kalmış kadınların bölgelere göre dağılımı ise tablo 2 de gösterildiği gibidir.

Tablo 2. Türkiye’de bölgelere gör kadına şiddet oranları.

Bölgeler %

Marmara 30

Ege 37

Batı Anadolu 42

Orta Anadolu 43

Akdeniz 37

Batı Karadeniz 42

Doğu Karadeniz 27

Kuzeydoğu Anadolu 39

Ortadoğu Anadolu 32

Güneydoğu Anadolu 33

ŞİDDETİN KADIN VE TOPLUM SAĞLIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

İnsanların en temel haklarından biri hiç şüphesiz sağlık hakkıdır. Herhangi bir ırk, cinsiyet, dil, din, siyasal görüş, ekonomik ve toplumsal koşul ayrımı yapılmaksızın erişilebilir en yüksek sağlık standartlarına ulaşmak en temel insan haklarından biridir. Oysa kadınlar toplumca bu haklardan yoksun bırakılmakta ve maruz kaldıkları şiddet sebebiyle ölümcül olmayan ile ölümcül olan sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır.

Şiddetin kadınlarda oluşturduğu ölümcül olmayan sağlık sorunlarının başında fiziksel sağlık sorunları gelmektedir. Fiziksel şiddete maruz kalan kadınların bedenlerinde yaralar, çürükler, diş kırıkları, moraran gözler, kırıklar, beyin hasarları mevcuttur.Bunun yanı sıra yine kadına yönelik şiddet fiziksel bulguların olmadığı ancak depresyon, uyku problemleri, yaşamdan zevk almama, adet düzensizlikleri, sinirlilik vb. gibi psikolojik rahatsızlıkları da neden olmaktadır. (2)

Dünya genelinde yapılan çalışmalarda kadınların gebelik dönemlerinde de gerek fiziksel gerek psikolojik şiddete maruz kaldığı saptanmıştır. Gebelikte şiddet hem anne hem de fetüs sağlığını olumsuz yönde etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunu ve insan hakkı ihlalidir. Bu dönemde gerçekleşen şiddet sonucunda kadınlar çocuklarını düşürebilmekte ya da şiddet sonucu oluşan yüksek düzeyde stres ve anksiyete ile artan stres hormonlarının ve immünolojik değişimlerinin sonucunda hem annede hem de fetüste sağlık problemleri gözlenmektedir. Gebelikte şiddet gören kadınların üreme sağlığını korumada ve geliştirmede yetersiz kaldıkları ve bunun sonucunda fetüste ve yenidoğanda uzun süreli olumsuz etkileri olduğu bildirilmiştir. (5)

Aile içinde kadına yönelik gerçekleştirilen şiddette ailenin diğer bireyleri ve özellikle çocuklar zarar görebilmektedir. Babasının annesine karşı uyguladığı şiddeti önleyebilmek amacıyla araya girmeye çalışan çocuklar yaralanmakta ve bazen hayatlarını dahi kaybedebilmektedir. Bunun yanı sıra şiddet içinde büyüyen çocuk ileri de kendisi de şiddet uygulayabilmektedir.

Şiddete maruz kalan kadınlar toplum içinde bir takım sıkıntılar yaşamakta ve özellikle iş bulmakta zorlanmakta, sık sık iş değiştirmek durumunda kalmaktadır. Maruz kaldığı fiziksel ya da psikolojik şiddet sebebiyle iş verimliliğe büyük ölçüde düşmekte ve bu minvalde toplumdan git gide uzaklaşmaktadır. Şiddete maruz kalan kadınlar toplumdan uzaklaştırılmış olmaları sebebiyle de başta yasal hakları olmak üzere birçok ekonomik ve siyasal haklarından mahrum kalmaktadır.

142 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Öztürk vd. : Kadına yönelik şiddet

ÜLKEMİZDEKİ YASAL DÜZENLEMELER

Ulusal mevzuatta kadın erkek eşitliği ve kadına karşı şiddet ile ilgili düzenlemeler mevcuttur; Anayasa, Medeni Kanun, Ceza Kanunu, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun (6284 sayılı Kanun) bunların başlıcalarıdır.

ANAYASAAnayasa’da temel olarak kadına yönelik şiddetle ilgili düzenleme bulunmamaktadır. Şiddetin temel sebebinin kadın ve erkek eşitsizliği olduğu göz önünde bulundurulduğunda, eşitlik ilkesi ile ilgili anayasal düzenlemeler önem kazanmaktadır.

Anayasa’nın “Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin insan haklarına saygılı, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmektedir. (6) Devletin temel amaç ve görevlerinin düzenlendiği 5. maddede devletin görevleri arasında kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak da yer almaktadır. (6) Söz konusu iki madde birlikte değerlendirildiğinde, bir insan hakları ihlali olan kadına yönelik şiddetin önlemesinin ve ortadan kaldırmasının da devletin görevleri arasında yer aldığı görülmektedir. Anayasa’nın 10. maddesinde cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin kadınlar ile erkeklerin kanun önünde eşit olduğu ve devletin bu eşitliğin yaşama geçirilmesini sağlamakla yükümlü olduğu düzenlenmektedir. (6)

Anayasa’nın temel hak ve özgürlüklere ilişkin 12. maddesinde, herkesin kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu kabul edilmektedir. (6) Ayrıca 17. maddede herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı güvence altına alınmaktadır. (6) Maddeye göre; tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz ve rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz. Kadınların şiddetten uzak bir yaşam sürmesi bu maddeler ile güvence altına alınmaktadır. (6)

Anayasa’nın 41. maddesinde de ailenin eşler arasında eşitliğe dayandığı kabul edilmiştir. Maddeye göre, devlet ailenin huzur ve refahı için gerekli tedbirleri almakla ve çocukları her türlü istismara ve şiddete karşı korumakla yükümlüdür ( 6 )

MEDENİ KANUN

Türk Medeni Kanunu kişilerin aile, miras ve eşya gibi medeni haklarını düzenlemektedir. 22 Kasın 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni

Kanunu değişikliği ile eşlerin ailede eşit hak ve sorumluluk sahibi olduklarına ilişkin hükümler kabul edilmiştir.

Medeni Kanun’un evlilik, evlilik yaşı, zorla evlendirme, dini nikâh, ailenin temsili, aile konutu şerhi vb. düzenlemeleri doğrudan kadına yönelik şiddetle ilgili olmasa da kadın erkek eşitliğine ilişkin olmaları bakımından önemlidir. Türk Medeni Kanun’un 8. Maddesine göre ‘’her insanın hak ehliyeti vardır.’’ (7) Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.

Türk Medeni Kanun’un 124. maddesine göre erkek veya kadın on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemez. Ancak, hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple on altı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir. (7) Medeni Kanun’da belirtilen yaşın altında yapılan evlilikler Ceza Kanunu’nda (TCK) yer alan çocuk istismarı suçunu oluşturur.

Türk Medeni Kanun’un 11. maddesinde de erginlik on sekiz yaşın doldurulmasıyla başlar. (7) denmekte ancak maddenin devamında evlenmenin kişiyi ergin kıldığı düzenlenmektedir. Medeni Kanun’daki evlenme yaşının on sekiz olarak değiştirilmesi, Türkiye’nin üstlendiği uluslararası yükümlülükler bakımından daha yerinde olacaktır.

Türk Medeni Kanun’un 149. maddesine göre ‘’ Evlenme sırasında geçici bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun olan eş, evlenmenin iptalini isteyebilir. (7) Böylece eşlerden biri evlenmeyi hiç istemediği veya evlendiği kişiyle evlenmeyi düşünmediği hâlde yanılarak bu evlenmeye razı olmuşsa veya eşinde bulunmaması onunla birlikte yaşamayı kendisi için çekilmez bir duruma sokacak derecede önemli bir nitelikte yanılarak evlenmişse evlenmenin iptalini dava edebilir.

Türk Medeni Kanun’un 150. Maddesine göre Eşlerden biri eşinin namus ve onuru hakkında doğrudan doğruya onun tarafından veya onun bilgisi altında bir başkası tarafından aldatılarak evlenmeye razı olmuşsa veya sağlığı için ağır tehlike oluşturan bir hastalık kendisinden gizlenmişse evlenmenin iptalini dava edebilir. (7)

Türk Medeni Kanun’un 151. Maddesine göre kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutularak evlenmeye razı edilmiş eş de evlenmenin iptalini dava edebilir. (7)

Türk Medeni Kanun’un 162. Maddesine göre Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 143

Ozturk et al : The Effects of violence aganist women

onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. (7)

Türk Medeni Kanun’un 185. Maddesine göre evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. (7)

Medeni Kanun’daki aile konutuna ilişkin düzenleme şiddete maruz kalan kadınlar açısından büyük önem taşımaktadır. Kanun’un 194. maddesine göre eşlerden biri, diğerinin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Aile konutu olan taşınmaz malın maliki/sahibi olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili aile konutu şerhi konulmasını tapu müdürlüğünden isteyebilir. Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana/ev sahibine yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve diğer eş ile müteselsilen sorumlu olur. (7)

CEZA KANUNU

Ceza Kanunu’nun (TCK) amacı kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Kanun’da, bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir. Kadına yönelik şiddete ilişkin suçlar ve bu suçların cezaları da bu Kanun ile belirlenmiştir.

TCK’ nın 81. Maddesine göre ‘’bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. TCK’nın 82. Maddesine göre ise ‘’kasten öldürme suçunun töre saikiyle işlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.(8)

Ülkemizde faillerin cezadan kurtulmak amacıyla kadınları öldürmek yerine intihara yönlendirdikleri ya da zorladıkları olaylar olduğu bilinmektedir. İntihara yönlendirme Ceza Kanunun 84. Maddesine göre suçtur. Başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının intihar kararını kuvvetlendiren ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cebir veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri intihara mecbur edenler, kasten öldürme suçundan sorumlu tutulur. (8)

TCK ‘ nın 86. Maddesine göre ‘’ kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. TCK’nın 87. Maddesine göre ise kasten yaralama suçunun üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı işlenmesi halinde, şikâyet

aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır. (8)

TCK ‘ nın 287. Maddesine göre ‘’ yetkili hâkim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi yapan fail hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (8) Görüldüğü üzere yetkili hakim ya da savcı kararı olmaksızın genital muayene yapılması yasaklanmıştır.

Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun (6284 sayılı Kanun)

Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun varoluşunu gerekçelendiren birinci madde ile göze çarpan ilk yenilik, “şiddete uğrama tehlikesi bulunan …” ifadesi ile mülga 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda yer almayan, şiddete uğrama tehlikesi altında bulunanları da koruma kapsamına almış olmasıdır. Zira mülga 4320 sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun, 26.4.2007 tarih ve 5636 sayılı Kanunun birinci maddesi ile değişik 1. maddesinde, “şiddete maruz kaldığını” ibaresi kullanılmak suretiyle, kanunun korumasından faydalanmak için “şiddete uğrama” ön koşulunun gerçekleşmesi aranmaktaydı. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, mevcut düzenlemesi ile şiddete uğrama tehlikesinin varlığını, korumaya ilişkin hü kümlerin uygulanması için yeterli görerek ileri ve önleyici bir koruma uygula ması getirmiştir.

Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile ko ruma altına alınan kişiler, kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurları olarak sıralanmıştır.

SONUÇ

Ülkemizde temel insan hakları ihlali olarak varlığı sürdüren kadına yönelik şiddet kadınların beden ve ruh sağlığını bozan, sosyal, ekonomik, kültürel konumlarını ve bu alanlarda yükselmeleri engelleyen ciddi bir toplum sorunudur. Şiddet sonrasında kadın her beden, ruh ve sosyal açıdan son derece olumsuz şekilde etkilenmektedir.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadınlarının haklarını dilediği gibi kullanabilmesi için devlet kurumlarına ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşmektedir. Kadına yönelik şiddet ve kadın

144 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Öztürk vd. : Kadına yönelik şiddet

hakları konusunda uluslararası ve ulusal hukukta gerekli düzenlemeler mevcut olduğu görülmektedir. Ancak, önemli olan bu düzenlemelerin hayata geçirilerek etkin olabilmesini sağlamaktır zira yalnızca kâğıt üzerinde kalan bir hükmün önleyici bir etkisi bulunmamaktadır.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadın haklarının ihlalinin önlenmesi için en başta toplumların bu sorunun varlığını kabul etmesi ve onunla yüzleşmesi gerekmektedir. Bununla beraber bu sorunun çözülmesi amacıyla yapılması gereken en önemli şeylerden biri eğitimdir. Kadına ve erkeğe, toplumsal cinsiyet eşitliği, yerleşik erkek egemenliği inancının yıkılması, kadına verilen değerin artması, kadının hayatın her alanda sorumluluk üstlenecek yetenekte olduğu, kadın hakları, şiddet konusunda bilinçlendirici eğitimlerin aktif olarak verilmesi ve bu eğitimlere katılımın sağlanmasıdır.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda, kadına yönelik şiddete dikkat çekici kampanyaların etkin ve sonuç verecek şekilde sürdürülmesi, kadının şiddet sonrasında kurumlara başvurmasının daha kolay hale getirilmesi ve bu başvurularının etkili olmasını sağlayarak kadını korumak ve şiddet uygulayana caydırıcı önlemleri almaktır.

Ayrıca, şiddet sonrası mağdura yönelik koruma- tedavi- iyileştirme hizmetlerin daha etkili biçimde sunulması ve gerektiği kadar sürekliğinin sağlanması çok büyük önem taşımaktadır. Sonuç itibariyle, kadınların temel insan haklarının ihlali olan şiddet önlenmesi gereken ciddi bir sorun olarak varlığını sürdürmekte de olsa önlenemeyecek nitelikte de değildir. Yasal düzenlemelerin etkin bir biçimde uygulanması ve şiddet konusunda her kurumun ve bireyin üzerine düşen sorumlulukları aktif ve ciddi bir şekilde yerine getirmesi durumunda şiddetin önlenmesi mümkün görülmektedir.

KAYNAKLAR1. Bir Savaş Silahı Olarak Kadına Yönelik Şiddeetin Sağlık

Üzerine Etkileri:Bosna Savaşı Örneği TAF Preventive Medicine Bulletin 2011

2. Türkiye’de Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri Vedat Bilican GÖKKAYA 2009

3. Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet Özlem ÖZTÜRK Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hukuk Anabilim Dalı Kamu Hukuku Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi İstanbul 2011

4. http://www.kadinhikayeleri.org/kadina-yonelik-siddet-ve-dunya-gercegi-raporunun-ilginc-sonuclari/ ERİŞİM TARİHİ: 05.11.2016

5. Aile İçi Şiddetin Kadın Üreme Sağlığına Etkisi Sevda DEMİR, Ümran Yeşiltepe OSKAY 2015

6. T.C ANAYASASI Beta Yayınları 9. Baskı Mart 2013 İstanbul7. TÜRK MEDENİ KANUNU İleri Yayınları Ocak 2013 İzmir8. Anayasa TCK-CMK ve İnfaz Kanunu Seçkin Yayıncılık 45.

Baskı Haziran 2015 İstanbul

Health Care Acad J ● Year 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 145

www.saglikakademisyenleridergisi.com

Sağlık Akademisyenleri Dergisi

ÖZETİnsan kaynakları yönetimi, personel yönetimini de kapsayan bir yönetim anlayışıdır. İnsan kaynakları yönetimi, personel yönetiminin işlevlerini kapsamasının yanı sıra çalışanların motivasyonunu yükseltecek ve performansını artıracak ortamların oluşturulması, geliştirilmesi ve sürekliliğinin sağlanması için gerekli çalışmaları da kapsamaktadır. Bu araştırmada, son derece karmaşık bir yapı olan ve birçok uzmanlık dalının bir arada çalıştığı hastanelerde çalışanların insan kaynakları yönetimi algısı incelenmiştir. Bu araştırma İstanbul ilinde Anadolu Yakasında özel bir hastanede, yöneticiler ve hasta kabul çalışanları ile derinlemesine görüşme yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Toplam 8 sağlık yöneticisi ve 8 hasta kabul çalışanı ile derinlemesine görüşme yapılmıştır. Araştırma bulguları, üst kademe ile alt kademe çalışanları arasındaki iletişim kopukluğunun olması insan kaynakları yönetimi anlayışının tam olarak oluşmadığını, çalışanların insan kaynakları yönetiminin nasıl olması gerektiğini bilmediğini ve personel yönetiminden insan kaynakları yönetimine geçişin tam olarak gerçekleşmediğini göstermektedir.

ABSTRACTHuman resources management involves the management of personnel management. It is an approch that aims at the improvement of the motivation, performance of the personnel by developing and sustaining the environment they work at as well as the improvement of their management skills. In this research, the human resources perception or concept of the hospital personnel has been examined. This research has been administered with eight hospital managers and eight hospital admission staff in total using in depth interviewing method in a private hospital on the Asian side of İstanbul. The findings have shown that there is an observed gap of communication between the higher level health care management and lower level staff stems from the reason the human resources concept has not been established completely, the staff do not knoww the job profile of human resources and that the field of human resources practised in this institution has not yet been transformed from its personnel management aspect to its all-aspect practise.

Araştırma / Research Article

GİRİŞ

İşletme girdileri arasında yer alan malzeme, makine, teçhizat, enerji gibi unsurlar ancak insan kaynağının becerisiyle değer kazanır ve işlerin akışında önemli bir konuma gelir. Personel yönetimi, iş odaklı iken, insan kaynakları yönetimi, örgütteki tüm insan kaynakları gereksinimleriyle ve işin verimli yapılmasıyla ilgilenir.

Personel yönetiminden daha geniş bir içeriğe sahip olan insan kaynakları yönetimi, personel yönetiminin eksik ve aksayan yönlerini ortadan kaldırmak ve geliştirmek amacıyla gündeme gelmiştir.

İnsan kaynakları yönetiminin amacı, örgüt hedeflerine en iyi şekilde ulaşmaya çalışırken aynı zamanda personelin de iş tatmini sağlamak ve ona sadece insan olduğu için önem vermektir. Bu bağlamda; “İK birimi tam olarak ne iş yapıyor? Hastane iş odaklı mı, kariyer odaklı mı? Kariyer planlaması yapılıyor mu? Performans yönetimi uygulanıyor mu? Eğitim veriliyor mu? İK birimi çalışanlara yardımcı oluyor mu? İK birimi nasıl olmalı?” gibi çalışanların, İnsan Kaynakları birimini nasıl algıladıklarını anlamaya yönelik soruların cevapları bu çalışmada araştırılmıştır.

1Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü , İstanbul, Türkiye 2Sağlık Yöneticisi, İstanbul, Türkiye 3Acıbadem Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, İstanbul, Türkiye

Anahtar Kelimeler: Personel yönetimi, İnsan kaynakları yönetimi, Hastane, Sağlık yöneticisi, Hasta kabul çalışanı

Key Words: Personnel management, Human resources management, Hospital, Healthcare Manager, Hospital admission staff

Yazışma Adresi/Address for correspondence:Doç. Dr. Gülfer Bektaş, Acıbadem Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, İstanbul, Türkiye [email protected]

Gönderme Tarihi/Received Date:December 3, 2016

Kabul Tarihi/Accepted Date:December 13, 2016

Yayımlanma Tarihi/Published Online: December 30, 2016

DOI:10.5455/sad.13-1481607197

Hastanelerde çalışan personelin insan kaynakları yönetimi algısı üzerine nitel bir araştırma

A qualitative research on the human resources perception of the hospital staff

Hatice Nilay Gemlik1, Özlem Soylu2, Gülfer Bektaş3, Sema Daniç2

146 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Gemlik vd.

PERSONEL YÖNETİMİ VE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İnsan kaynakları yönetimi, personel yönetimini de kapsayan fakat bunlarla sınırlı kalmayan bir perspektife sahiptir. Personel yönetimi, çalışan ile örgüt, örgüt ile devlet arasındaki ve daha çok çalışanlar ile ilgili mali ve hukuki işleri içeren bir bölüm niteliğindedir ve yönetiminin bir alt çalışma alanını oluşturmaktadır (Şimşek ve Öge, 2009: 23). Personel yönetimi ile insan kaynakları yönetimi arasında birtakım benzerlikler olmakla birlikte ̧ önemli farklılıklar da bulunmaktadır.

Çeşitli uzmanlar tarafından yapılmış personel yönetimi tanımları şöyledir:

“Bir örgütte mal ve hizmet üretiminde görev almış personelin, kendi amaçlarına başkalarının çabaları sonucu ulaşmalarını sağlamak için, alınması gerekli bütün kararların, politikaların, önlemlerin ve yöntemlerin tümü personel yönetimi olarak tanımlanır.” (Artan, 1989: 6)

“Personel yönetimi, örgütün işlevlerini ve gayelerini yerine getirecek ve en fazla etkinliği sağlayacak bir tarzda üstün bir işgücünü kazanma, geliştirme ve koruma sanatıdır.” (Bingöl, 1997: 16)

“Personel yönetimi; işe alma, işten çıkarma ve arşiv tutma, ücret bordrolarını hazırlama gibi idari işler bütünüdür.” (www.abigem.org, Erişim Tarihi: 29.10.15)

Personel yönetimi, örgütsel amaçlara ulaşmak için, örgütün ihtiyaçları doğrultusunda personeli yeterli ve etkin bir hale getirerek, çalışmaya yönlendiren bir birimdir.

Örgütsel gelişmelere paralel olarak gelinen aşamada, insan kaynakları yönetimi konusunun daha geniş bir şekilde analiz edilmesini ve örgütlerde çalışan insan kaynağına daha fazla yatırım yapılmasını gerekli kılan politikaların benimsenmesini desteklemektedir. Bu noktada insan kaynakları yönetimi kavramına ilişkin birçok tanıma rastlanmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır: (Dessler, 1997)

“İnsan kaynakları yönetimi, örgütte rekabetçi üstünlükler sağlamak amacıyla gerekli insan kaynağının sağlanması, istihdamı ve geliştirilmesi ile ilgili politika oluşturma, planlama, örgütleme, yönlendirme ve denetleme faaliyetlerini içeren bir disiplindir.” (Saldamlı, 2008: 240)

“İKY, örgüt içinde yüksek performanslı iş gücünün kazanılması, geliştirilmesi, motivasyonun sağlanması ve elde tutulması için yerine getirilen tüm etkinliklerin yönetimidir.” (Barutçugil, 2004: 32)

“İnsan kaynakları yönetimi, organizasyon ve çalışanlar arasındaki ilişkileri etkileyen tüm yönetim karar ve hareketleridir.” (Armstrong, 1992: 175)

“İnsan kaynakları yönetimi, örgütlerin belirlenen stratejik amaçlara ve hedeflere ulaşmaları noktasında, çalışanların memnuniyeti, motivasyonu, gelişimi ve yüksek performansının sürekliliğinin sağlanması için üstlenilmiş etkinliklerin yönetimidir.” (Dolgun, 2007: 2)

İKY, “Organizasyonun hedefi doğrultusunda çalışanların en verimli şekilde kullanılması, ihtiyaçlarının karşılanması ve mesleki bakımdan gelişmelerinin sağlanmasıdır.” (Palmer, Winters, 1993: 25)

İnsan kaynakları yönetimi; örgütte insan kaynakları ihtiyaçlarının değerlendirildiği, giderildiği, örgüt amaçlarının gerçekleşmesi için gerekli çalışma ortamının sağlandığı ve verimliliğin artmasına katkıda bulunan bir örgüt fonksiyonudur.

Hastane ve Hastane Çalışanları

Köken itibariyle Farsça bir kelime olan “Hastahane”nin, Türkçeleşmiş ve sadeleşmiş bir hali olan “Hastane” kelimesi; “Hasta bakım evi” anlamındadır. Tarihi seyri içerisinde değişik şekiller almış hastanelerin tanımı da değişik şekiller de yapılmıştır (Yılmaz, 1996: 4). Bu tanımlardan bazıları şöyledir:

“Sağlık hizmetleri, farklı özelliklere sahip işletmeler tarafından sunulan hizmetlerdir. Bu işletmeler arasında ise, hastaneler; bünyelerinde taşıdıkları özellikleri nedeniyle odak noktası olan işletmelerdir. Yataklı Tedavi Kurumları işletme yönetmeliğine göre hastane; hasta ve yaralıların, hastalıktan şüphe edenlerin ve yatarak müşahede, muayene, teşhis, tedavi ve rehabilite edildikleri, aynı zamanda doğum yapılan kurumlardır.” (Bulut, 2010: 1)

“Dünya Sağlık Örgütü (WHO) hastaneleri, “Müşahede, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon olmak üzere gruplandırılabilecek sağlık hizmetlerini veren hastaların uzun veya kısa süreli tedavi gördükleri yataklı kuruluşlar.” şeklinde tanımlamıştır. En basit tanımıyla hastane, bireylerin sağlığını istenilen düzeyde tutmak amacıyla sağlık hizmetlerinin yirmi dört saat kesintisiz verildiği sosyo-ekonomik işletmeler olarak tanımlanabilir.” (Akköse, 2015: 18-19)

“Tedavi ve tıbbi bakım fonksiyonlarının yanı sıra, doktorların ve yardımcı sağlık personelinin eğitimi, tıbbı araştırma ve toplum sağlığı gibi hizmetleri de yerine getiren hastaneler aynı zamanda tıbbi bir kuruluş, ekonomik bir işletme, doktor ve diğer personeline eğitim veren bir eğitim kurumu, bir araştırma ünitesi, birçok meslek gruplarından kişilerin çalıştığı sosyal bir işletmedir.” (Kayral, 2012: 53)

Hastaneler, hasta ve yaralıların tanı, teşhis ve tedavilerinin yapıldığı bunun yanında rehabilite edici hizmetlerin de verilebildiği sağlık kuruluşlarıdır.

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 147

Gemlik et al

Bu çalışmada sadece sağlık yöneticileri ve hasta kabul yetkilisi incelendiği için bu iki meslek grubunun tanımına yer verilmiştir.

Sağlık yöneticisi, sağlık kuruluşlarının idari birimlerinde insan kaynakları, muhasebe, kalite ve satın alma ile ilgili alanlarda yönetim işlevlerini yerine getiren kişidir (www.sbn.gov.tr, Erişim Tarihi: 03.12.16). Hasta kabul çalışanı ise, sağlık kuruluşuna gelen hastaların karşılanmasından randevu verilmesine, kayıt ve ödeme işlemlerinden yatış işlemlerine, telefon ile yönlendirilmesinden kurum ile ilgili bilgi almasına kadar olan tüm süreçlerde hasta/hasta yakınlarına hizmet veren kişilerdir.

Personel Yönetiminin Amaç ve İşlevleri

Personel yönetiminin amacı, örgütün ana amacına erişmesini sağlayacak yetenekte bir işgücü meydana getirmek ve bu örgütü oluşturan erkek ve kadınları bireysel refaha ve iş gruplarına önem veren etkili bir örgütte bir araya getirip geliştirmek ve onları örgütün başarısına en iyi şekilde katkıda bulanacakları bir duruma getirmektir (Bingöl, 1997: 16; Canman, 1995: 5). Personel yönetiminin amacı, örgütün amacını gerçekleştirmek ve bu amaç doğrultusunda ilerleyebilmek için insan gücünden azami dereceden yararlanmaktır.

Personel yönetiminin dört temel işlevi üzerinde durulabilir. Bunlar; danışmanlık, çözümleme ve belirleme, özlük hizmetleri ve denetimdir. Danışmanlık işlevi, kısaca, personel konularında eylemci birimlerin başındakilere danışmanlık hizmeti sağlamaktır. Çözümleme ve belirleme işlevi, hekimlikteki “Çevre Sağlığı”nın karşılığıdır. Personel yönetimi, her şeyden önce örgütsel sağlığı izlemek ve tanılamakla yükümlüdür. Özlük işleri denilince; iş analizleri, iş tanımları, sınıflandırma, işe alma, sınavlar, sicil, değerlendirme ve yükselme, eğitim, ücret yönetimi, sosyal programlar gibi başlıca personel işlemleri akla gelir. Gözetim ve denetim işlevinin amacı bilgi toplamak, sonucunu eylemci birimlerle tartışmak ve bu birimleri doğru kararlar almaya yöneltmektir (Tutum, 1979: 3).

İnsan Kaynakları Yönetiminin Amaç ve İşlevleri

İnsan kaynakları yönetiminin amacı, örgütlerde çalışan insanların mutluluğunu artırarak ve onu geliştirerek, örgütün amacı ile çalışanların amaçları arasındaki farkı azaltarak, hatta aynılaştırarak örgütün etkinliğini ve verimliliğini en üst düzeye çıkarmaktır. Ancak burada örgütün etkinlik ve verimliliği ikincil amaçtır. Hatta kendiliğinden oluşan tabii bir sonuçtur. Esas olan insanın ki bu çalışan, yöneten, hatta tüketici olabilir,

mutluluğu ve psikolojik doyumudur (Uğur, 2003: 28).

İnsan kaynakları yönetimi, yalnızca birinci amaca ulaşmak için çaba gösterirse, örgütte görev yapan insanların bir üretim aracından farkı olmayacaktır. Oysa ikinci amaç, çalışanları üretim amacı olmaktan uzak tutar ve örgütlerin insanlar için var olduğu gerçeğini ortaya çıkarır (Erdem, 2003). Başka bir deyişle, birinci amacın gerçekleşmesi, ikinci amacın gerçekleşmesine bağlıdır. Çağdaş insan kaynakları yönetimi bu bilinci ön plana çıkarma çabasındadır (iky-fatihduman.tr.gg, Erişim Tarihi: 29.10.15).

İnsan kaynakları işlevlerini dört ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar, çalışanların bulunmasından örgüte alınmasına ve örgüte uyumuna kadar olan süreci kapsayan işe alma ve yerleştirme işlevi; çalışanların eğitim gereksinimini belirleme ve karşılama sürecini kapsayan geliştirme işlevi; ücret değerleme çalışmaları yaparak işletmede bir ücret sistemine işlerlik kazandırma, iş analizleri ve piyasa ücret araştırmaları yapma ve çalışanların dönem içindeki performanslarına göre transferlerini, pozisyon değişimlerini ve işten çıkarılmaları sürecini kapsayan güdüleme işlevi; son olarak da iş sağlığına olumsuz etkileri kaldırma ve iş güvenliği sağlama sürecini kapsayan çalışma ilişkileri ve güvenlik işlevidir (Okur, 2002: 38).

İnsan kaynakları yönetimini, çalışanların memnuniyetini ön planda tutarak örgütün verimliliğini en üst düzeye çıkarmaya çalışır.

Personel Yönetiminden İnsan Kaynakları Yönetimine Geçişin Nedenleri

Tarihsel gelişim süreci incelenen insan kaynakları yönetimi, yönetsel anlamda bir gelişmenin sonucudur. Ancak bu faktöre ek olarak insan kaynakları yönetimi yaklaşımına geçişi hızlandıran çok sayıda faktör bulunmaktadır. Bu faktörler arasında küreselleşme ve rekabet, işgücünün yapısal değişimi, yönetim ve üretim modellerindeki değişmeler, eğitim düzeyindeki gelişmeler sayılabilir (Keser, 2002).

Günümüzde küreselleşmenin artması, çalışanların niteliklerinin ve beklentilerinin değişmesi, verimlilik, kalite ve müşteri memnuniyetinin rekabetçi üstünlük için kritik önem kazanması, yönetimin güncel olaylardan çok, gelecek stratejilerine odaklanması, insan kaynakları yönetiminin örgütlerde proaktif ve stratejik bir rol üstlenmesini kaçınılmaz kılmaktadır (Barutçugil, 2004: 42).

Teknolojik gelişmelere bağlı olarak 1970’li yıllardan itibaren işgücünün yapısında da değişimin ve gelişimin yaşandığını söylemek mümkündür. Özellikle “Mavi

148 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Gemlik vd.

yakalı” işgücü olarak nitelendirdiğimiz beden gücüne dayalı çalışma kompozisyonuna sahip işgücünden; daha çok zihni çalışma potansiyelini kullanan “Beyaz yakalı” bilgi işçisine doğru bir dönüşüm yaşanmıştır. Mevcut yönetim modelleri değişen yapıda etkili olamamış ve insan odaklı yeni bir yönetim modellerinin gelişmesini sağlamıştır (Deringöl, 2010: 17)

Üretim ve yönetim alanındaki değişimler yepyeni modellerin gelişmesine yol açmıştır. Bu gelişmeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde pek çok faktörün etkileşim içerisinde olduğu ve her birisinin önemli düzeyde “İnsan Kaynakları Yönetiminin” gelişimine katkılarının olduğunu görmek mümkün olacaktır (Deringöl, 2010: 17).

20. yy. sosyal yönden büyük dönüşümlerin yaşandığı bir zaman dilimidir. Toplumun yapısı hızla değişmekte, bu değişiklik insanların değer yargılarını, beklentilerini ve inançlarını da etkilemektedir. Sınıflar arası geçiş her zamankinden daha olanaklı bir hale gelmiştir. Bu dönüşüm iş dünyasında da kendini göstermektedir. Çalışan nüfus içerisinde eskinin itaatkâr, otoriteyi sorgusuz kabul eden, az ile yetinen çalışanların yerini daha bilgili, azla yetinmeyen, gerektiğin de sorgulayan, kendine zaman ayırmayı önemli sayan bir işgücü almaktadır (Deringöl, 2010: 15).

ARAŞTIRMA GEREÇ VE YÖNTEMİ

Çalışmanın bu bölümünde, ilk bölümde ele alınan konular ışığında görüşme sonuçları değerlendirilecektir. Araştırma, İstanbul ilinde Anadolu yakasında bulunan 129 yataklı özel bir hastanede gerçekleştirilmiştir.

Hastanede 8 sağlık yöneticisi ve 8 hasta kabul çalışanı olmak üzere 2 grup incelenmiş ve bu kişilerle derinlemesine görüşme yapılmıştır.

Araştırmanın Konusu

Araştırmanın konusu, bir özel hastane yöneticilerinin ve hasta kabul çalışanlarının İnsan Kaynakları birimine ilişkin düşünce, tutum ve davranışlarını saptamak, sağlık yöneticilerinin ve hasta kabul çalışanlarının insan kaynakları yönetimi algısını incelemektir.

Araştırmanın Amacı

Araştırmanın amacı, hastane çalışanlarının insan kaynakları yönetimi algısını tespit etmektir.

Araştırmanın Yaklaşımı ve Yöntemi

Araştırmada, yorumlayıcı sosyal bilim yaklaşımıyla, personel yönetiminden insan kaynakları yönetimine geçiş ve yöneticilerin insan kaynakları yönetimi algısı değerlendirilecektir. Nedensellik ve ilişkisellik

bağlamında konular ele alınacak ve çerçevesinde sorgulanacaktır.

Niteliksel araştırma yöntemlerinden biri olan derinlemesine görüşme tekniğinden yararlanılmıştır. Derinlemesine görüşme yöntemiyle, yarı yapılandırılmış görüşme kılavuzu ve görüşme notları ile veriler toplanmıştır. İçerik analizi ile değerlendirilmiştir.

Örneklem Seçilmesi

Hastane çalışanları örneklemi olasılıklı olmayan, kotalı ve gelişigüzel örnekleme yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Örnekleme seçiminde kotalı örneklemin seçimi hastane çalışanları ve meslek grup kategorilerinin baz alınmasından kaynaklanmaktadır. Gelişigüzel örnekleme yöntemi seçiminden kasıt; çalışmanın yapıldığı özel hastanenin araştırmacılar tarafından seçilmiş olması ve bu hastanede görüşmeyi kabul eden bireylerin örnekleme dâhil edilmiş olmasıdır. Katılımcılar, kolayda örnekleme yöntemiyle hastaneden seçilmiştir.

Derinlemesine Görüşme Kılavuzu Hakkında Bilgi Formu

Görüşme soruları, 6 sorudan oluşmaktadır. Kılavuzda çalışanların doğum yılı, cinsiyeti, yaşı, meslekleri, unvanları, eğitim durumu, çalışma süresi, medeni durumu ve çalışanların insan kaynakları yönetimi algısını anlamaya yönelik sorular sorulmuştur. Görüşme soruları şunlardır:

“Sizce insan kaynakları bölümü tam olarak ne iş yapıyor?”

“Sizce bu hastane iş odaklı mı, kariyer odaklı mı? Hastanenizde kariyer planlaması var mı?”

“Çalışanlara eğitim veriliyor mu? Ne tip eğitimler veriliyor? Ön test-son test yapılıyor mu?”

“Hastanenizde performans yönetimi uygulanıyor mu?”

“İnsan kaynakları birimi problemlerinizi çözüyor mu? Başınız sıkıştığı zaman İK biriminden destek alabiliyor musunuz? Destek olmuyorsa hangi birimle görüşüyorsunuz?”

“Sizce bir İnsan Kaynakları birimi nasıl olmalı? Bu hastanenin İnsan Kaynakları birimine kaç puan verirsiniz?”

Derin lemes ine Görüşme Kı lavuzu ’nun Oluşturulması

Derinlemesine görüşme yöntemi için bir adet yarı yapılandırılmış görüşme kılavuzu hazırlanmıştır.

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 149

Gemlik et al

Görüşme Kılavuzu oluşturulurken, hastane çalışanlarının insan kaynakları yönetimi algısını anlamaya yönelik yapılan araştırma için 2 akademisyen ve istatistik uzmanının görüşlerine başvurulmuştur.

VERİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Bu bölümde yöneticilerin ve hasta kabul çalışanlarının cevapları incelenmiştir.

Yönetici Grubu

Soru 1: Sizce İnsan Kaynakları birimi tam olarak ne iş yapıyor?

1. Kişi: “Mülakatlar, eğitimler, denetim süreçleri, personel yönetimi (maaş, bordro, SGK, işe alım-çıkış süreci), yazışmalar, doktor hak edişleri, stajyer yönetimi, etkinlikler (tekne turu, koro, yemek...).” dedi.

2. Kişi: “Personel alımı-çıkışı, personel ile ilgili konuları görüşerek eğitim veriyorlar. Ara ara çalışan memnuniyetiyle ilgili politikalar uygulanıyor ama memnuniyete ne kadar önem veriliyor bilmiyorum.” dedi.

3. Kişi: “Personel giriş-çıkışının düzenlenmesi, hangi birimde ihtiyaç varsa ona göre özellikli personel bulma, ruhsatlandırma, doktor ve sağlık çalışanlarının giriş-çıkış işlemleri (çalışma belgesi düzenleme), memnuniyet anketi ve sonuçlarının yönetimi gözden geçirme toplantılarında sunulması.” dedi.

4. Kişi: “Personel işe alım-çıkış, maaşlar, SGK bordro işlemleri, doktor hak edişlerinin hesaplanması, performans değerlendirme, yönetime raporlama.” dedi.

5. Kişi: “Personel alımı, işe giriş-çıkışlar, personelin takip edilmesi, doktor hak edişlerinin hesaplanması... Birçok iş yapıyor.” dedi.

6. Kişi: “İşe giriş-çıkışlar, ruhsatlandırma, zamlar, uygulamalar, çalışanların memnuniyeti ve bununla ilgili araştırmalar, çalışan sıkıntılarına çözüm bulma.” dedi.

7. Kişi: “Personelle ilgili bütün işleri yapıyor.” dedi.

8. Kişi: “Özlük işleri, ruhsatlandırma, doktor hak edişleri, iş görüşmeleri.” dedi.

İnsan kaynakları biriminin görevleri işgücü planlaması ile başlar, kadrolama, ücretlendirme, yetiştirme ve geliştirme, ödüllendirme, endüstriyel/sendikal ilişkiler, kurumsal performans yönetimi, kariyer yönetimi ve eğitim, çalışanların memnuniyetinin ölçümlenmesi, çalışan bağlılığı, sosyal ve idari hizmetlerin tahsisi gibi çalışanları ilgilendiren tüm konuları kapsar. Yönetici grubunun cevaplarına bakıldığında İnsan Kaynakları biriminin personel giriş-çıkış, iş görüşmeleri,

personelin takibi, ruhsatlandırma, bordro, maaşların ayarlanması, doktor hak edişlerinin hesaplanması gibi işlerin yapıldığı ifade edilmiştir. Bunun yanında personele yönelik etkinlik düzenlenmesi, eğitim verilmesi, performans değerlemesi, memnuniyet anketi yapılması ve anket sonuçlarının yönetimi gözden geçirme toplantılarında görüşülmesi gibi işlerin yapıldığı belirtilmiştir. 2. Kişi memnuniyete yönelik birtakım politikalar uygulandığını fakat personel memnuniyetine önem verilmediğini söylemiştir.

Soru 2: Sizce bu hastane iş odaklı mı, kariyer odaklı mı? Hastanenizde kariyer planlaması var mı?

1. Kişi: “İş odaklı. Yükselebilecek alanlarda yani alt kadrolarda kariyer planlaması yapılıyor. Ancak üst kademelerde yapılmıyor.” dedi.

2. Kişi: “İş odaklı. Kariyer planlaması yapıldığını görmedim.” dedi.

3. Kişi: “İkisi de. Yani yönetim açısından iş odaklı, çalışan açısından kariyer odaklı. Kurumsal bir hastane olmadığı için personel açığı olduğunda ilk olarak içerideki personeller değerlendiriliyor.” dedi.

4. Kişi, 6. Kişi, 7. Kişi: “İş odaklı. Kariyer planlaması yapılıyor ama çok düşük oranda.” dediler.

5. Kişi: “İş odaklı. Bu hastanede kariyer planlaması yapılmaz.” dedi.

8. Kişi: “Yönetim açısından iş odaklı, çalışan açısından kariyer odaklı. Çalışanların iş yapması, emek harcaması sonunda kariyer planlaması yapılır ve sağlam iş çıkaranlar sorumlu yapılır.” dedi.

Hastanenin yöneticiler açısından iş odaklı, alt kademe çalışanlar için de kariyer odaklı olduğu ifade edilmiştir. Kariyer planlamasının daha çok alt kademedeki çalışanlara yapıldığı belirtilirken, 2. Kişi kariyer planlaması yapılmadığını, 5. Kişi ise yapılamayacağını belirtmiştir.

Soru 3: Çalışanlara eğitim veriliyor mu? Ne tip eğitimler veriliyor? Ön test-son test yapılıyor mu?

1. Kişi: “Evet. Kurumsal oryantasyon, bölüme uyum eğitimler ve zorunlu eğitimler (CPR) veriliyor. Ön test-son test yapılıyor. Eğitimler yeterli. Herkes için planlanan eğitimler var. Yeterli olmazsa tekrarlanıyor. Uyum olmazsa çıkışı yapılıyor.” dedi.

2. Kişi: “Birimimize özel eğitim verilmedi. Hastane geneli için İlk Yardım Eğitimi, İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi, Yangın Güvenliği Eğitimi verildi. Testler yapıldı.” dedi.

3. Kişi: “Belirli aralıklarla oryantasyon eğitimi veriliyor. Hastane tanıtımı, İK işleyişi, çalışan-

150 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Gemlik vd.

hasta hakları, enfeksiyon eğitimi... Testler yapılıyor.” dedi.

4. Kişi: “Evet. Birimimize yönelik tanıtıcı, öğretici eğitimler veriliyor. Testler önceden yapılmıyordu ama şimdi yapılıyor. İlk eğitimde başarılı olmayanlara daha çok eğitim verilmeye çalışılıyor. Onda da olmuyorsa işten çıkarmaya kadar gidebiliyor.” dedi.

5. Kişi: “Evet. Hastane otomasyon eğitimi veriliyor. Test uygulanmıyor. Eğitim sonunda başarılı olup olmadığını personel çalışırken gözleniyor. Yeterli değilse tekrar eğitim veriliyor. Bunun sonunda da başarılı olmazsa işten çıkartılıyor.” dedi.

6. Kişi: “Evet veriliyor. Birimimizin aldığı eğitimlere yönelik test yapılmıyor.” dedi.

7. Kişi: “Eğitim veriliyor ama yetersiz. Oryantasyon eğitimi veriliyor. Testler yapılıyor.” dedi.

8. Kişi: “Kurum oryantasyonu verildikten sonra departmanlara yönelik tüm eğitimler ilgili birimlere veriliyor. Testler yapılıyor. Kalite ve İK birimlerinde eğitim planı tablosu, kişilerin kaçar saat eğitim aldığı mevcut.” dedi.

Genel olarak hastaneyi ve birimleri tanıtıcı oryantasyon eğitiminden bahsedilirken, 1. Kişi ve 2. Kişi oryantasyon eğitiminin yanında farklı eğitimler de verildiğini ifade etmiştir. Yönetici grubunun geneli eğitim öncesinde ve sonrasında testlerin yapıldığı belirtilmiştir. Ancak testlerin yapılmadığını belirten yöneticiler de bulunmaktadır. Ön test ve son testlere gereken önem verilmediğinden eğitimlerin ne kadar verimli olduğu belirlenememektedir.

Soru 4: Hastanenizde performans yönetimi uygulanıyor mu?

1. Kişi, 4. Kişi: “Uygulanıyor. İnsan kaynakları birimi anket dağıtıyor. Daha sonra analizini yapıyor ve sonuçlara göre ihtiyaçlar belirleniyor.” dediler.

2. Kişi: “Yılda iki kez uygulanıyor. Anket dağıtılıyor. Ankette birim müdürü yerine Genel Koordinatörlük yazıyor, ama değerlendirmeyi ben yapıyorum. Sonuç odaklı değil, yaptık demek için yapılıyor.” dedi.

3. Kişi: “Altı ayda bir uygulanıyor ama adil değil.” dedi.

5. Kişi, 6. Kişi: “Altı ayda bir uygulanıyor.” dediler.

7. Kişi: “Uygulanmıyor, uygulanmasını beklerdim.” dedi.

8. Kişi: “Kesinlikle uygulanıyor. Performans değer tablosuna göre ücretleme politikası ve kariyer planlaması yapılıyor.” dedi.

Yönetici grubunun büyük çoğunluğu, 7. Kişi hariç, performans yönetiminin altı ayda bir uygulandığını

belirtmiştir. Ancak 3. Kişi bu uygulamanın adil olmadığını, 2. Kişi ise sadece yapmış olmak için yapıldığını ifade etmiştir.

Soru 5: İnsan Kaynakları birimi problemlerinizi çözüyor mu? Başınız sıkıştığı zaman İK biriminden destek alabiliyor musunuz? Destek olmuyorsa hangi birimle görüşüyorsunuz?

1. Kişi, 2. Kişi, 4. Kişi, 6. Kişi, 8. Kişi: “Rahatlıkla gidilebiliyor. Problemleri çözüyor, çözemezse üst yönetime gönderiyor.” dediler.

3. Kişi: “Çözüyor ama çok fazla iş yükü olduğu için personele fazla odaklanamıyor.” dedi.

5. Kişi: “Çözmez, yönetime gönderir.” dedi.

7. Kişi: “Duruma göre, kendi çıkarlarına göre çözüyor. Rahatlıkla gidemiyoruz. Genelde sorumluluğu üstünden atıyor, üst yönetime gönderiyor.” dedi.

Yönetici grubunun çoğu İnsan Kaynakları birimine rahatlıkla gidilebileceğini ifade ederken, bunun yanında bir kısmı da birimin fazla iş yükü olduğu için personelle fazla ilgilenemediğini, yardımcı olmadığını ve birime rahatlıkla gidilemeyeceğini belirtmiştir. İnsan Kaynakları biriminin ilgilenmediği veya çözüm bulamadığı durumlarda üst yönetime gidildiği ifade edilmiştir. Hastane içerisindeki yöneticiler arası gruplaşmalar, oluşabilecek problemlerin çözümünü de olumsuz yönde etkilemektedir.

Soru 6: Sizce bir İnsan Kaynakları birimi nasıl olmalı? Bu hastanenin İnsan Kaynakları birimine kaç puan verirsiniz?

1. Kişi: “İnsan kaynakları birimi farklı işlerle de yükümlü. Aslında asgari işlerini yapıyor ama daha ayrıntıya inilebilir.” dedi. 7 puan verdi.

2. Kişi: “Maaş düzenlemesi çok önemli. Eski çalışanlarla yeni çalışanlar aynı maaşı alıyor, kıdem farkı dikkate alınmalı. Personel alırken kişilik testine tabi tutulmalı. Geçici değil uzun vadeli personel alınmalı.” dedi. 6 puan verdi.

3. Kişi: “Ek işler alınmalı. Daha çok personel odaklı işlere yönelmeli.” dedi. 8 puan verdi.

4. Kişi: “İnsan kaynaklarını ilgilendiren işleri gerektiği gibi yapabilmesi için kendi işinden başka iş almamalı.” dedi. 5 puan verdi.

5. Kişi: “Çalışanların performansını arttırmaya yönelik çalışmalar yapabilmeli.” dedi. 2 puan verdi.

6. Kişi: “Anlayışlı, destekleyici, eğitim odaklı ve personelin yanında olmalı. Personelin gelişmesine sürekli destek olmalı.” dedi. 7 puan verdi.

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 151

Gemlik et al

7. Kişi: “Herkese eşit uzaklıkta olmalı, her soruna çözüm bulmaya çalışmalı ve çalışanlarla ilgilenmeli.” dedi. 5 puan verdi.

8. Kişi: “Personel haklarını savunmalı, performans kriterlerini iyi uygulamalı, personel çalışma saatlerini dengeleme konusunda desteklemeli.” dedi. 7 puan verdi.

Genel itibariyle İnsan Kaynakları biriminin ek işlerle yükümlü olduğu belirtilmiştir. Bu ek işlerin İnsan Kaynakları biriminden alınması gerektiği ve daha çok personele yönelik işlerle ilgilenmesi gerektiği vurgulanmıştır. İnsan Kaynakları yöneticisinin adil, tarafsız, eğitim ve çözüm odaklı, personele karşı ilgili, personel haklarını savunucu, personel memnuniyetini ve performansını artırmaya yönelik çalışmalar yapan kişiler olması gerektiği ifade edilmiştir. Bu hastanenin İnsan Kaynakları birimine yönetici grubu tarafından ortalama 6 puan verilmiştir.

Yönetici Grubu – Değerlendirme

Unvan: Yönetici

Katılım Sayısı: 8

Cinsiyet: Kadın-4 / Erkek-4

Doğum Yılı: 1964-1986 arası

Eğitim Düzeyi: Lise (2), Ön Lisans (1), Lisans (3), Yüksek Lisans (2)

Deneyim Süresi: Ortalama 15 yıl

Yönetici grubunun cevapları incelendiğinde; yönetici grubundaki kişiler, insan kaynakları biriminin personel giriş-çıkış, iş görüşmeleri, personelin takibi, ruhsatlandırma, bordro, maaşların ayarlanması, doktor hak edişlerinin hesaplanması gibi işleri yaptığını ifade etmişlerdir. Bunun yanında personele yönelik etkinlik düzenlenmesi, eğitim verilmesi, performans değerlemesi, memnuniyet anketi yapılması ve anket sonuçlarının yönetimi gözden geçirme toplantılarında görüşülmesi gibi işlerin yapıldığını belirtmişlerdir.

Hastanenin genel anlamda iş odaklı, alt kademe personel için kariyer odaklı olduğu belirtilmiş ve çoğunluk kariyer planlamasının uygulandığını ifade etmişlerdir. Bunun yanında kariyer planlamasının yapılmadığını ifade edenler de olmuştur.

Genel olarak hastaneyi ve birimleri tanıtıcı eğitimlerden bahsedilirken, farklı eğitimler verildiğini de ifade edenler de olmuştur. Eğitim öncesinde ve sonrasında test yapıldığı belirtilmiştir. Bu eğitimlerin yeterli olmadığı ifade edilmiştir.

Performans yönetiminin altı ayda bir uygulandığı belirtilmiş ancak önem verilmediği ve adil olmadığı ifade edilmiştir.

Yönetici grubunun geneli insan kaynakları birimine rahatlıkla gidilebileceğini ifade etmiştir. Ancak birimin fazla iş yükü olduğu için personele yönelik işlerle gerektiği gibi ilgilenemediği ifade edilmiştir.

Genel itibariyle insan kaynakları biriminin ek işlerle yükümlü olduğu belirtilmiştir. Bu ek işlerinin insan kaynakları biriminden alınması gerektiği ve daha çok personele yönelik işlerle ilgilenmesi gerektiği vurgulanmıştır. İnsan kaynakları yöneticisinin adil, tarafsız, eğitim ve çözüm odaklı, personele karşı ilgili, personel haklarını savunucu, personel memnuniyetini ve performansını artırmaya yönelik çalışmalar yapan kişiler olması gerektiği ifade edilmiştir. Bu hastanenin İnsan kaynakları birimine ortalama 6 puan verilmiştir.

Cevaplar incelendiğinde, personel yönetimi ve insan kaynakları yönetimi arasındaki farkın tam olarak bilinmediği görülmüştür. Çalışanlar tarafından insan kaynakları yönetimi olarak bilinse de personel yönetimi fonksiyonlarının pek fazla ötesine gidilmediği saptanmıştır.

Hasta Kabul Çalışanları Grubu

Soru 1: Sizce İnsan Kaynakları birimi tam olarak ne iş yapıyor?

1. Kişi: “Personel ihtiyacını karşılıyor. Eğitimleri veriyor.” dedi.

2. Kişi: “İş görüşmelerini yapıyor. Kişisel görüşmeler yapıyor. Sorunlarla ilgileniyor. Fazla bir şey yapmıyor.” dedi.

3. Kişi: “Çalışanların giriş ve çıkışlarından, yönetiminden; doktorların giriş ve çıkışlarından ve duyuru yapmaktan sorumludur.” dedi.

4. Kişi: “İşe alım, iş sözleşmesi, iş takibi yapıyor. İşverenin menfaatini düşünüyor ve ona karşı işlemler yapıyor.” dedi.

5. Kişi: “Personel alımı ve personel çıkarılması ile ilgileniyor.” dedi.

6. Kişi: “Bordro veriyor. Şikâyetleri çözüyor. Personeller arası iletişimle ilgileniyor. Maaşlarla ilgileniyor.” dedi.

7. Kişi: “İşe giriş-çıkış işlemlerini yapıyor. Faaliyetler, anketler yapıyor. İkaz ve işten çıkışta yanına gidiyoruz. Aslına bakarsanız bilmiyorum.” dedi.

8. Kişi: “İşe alımla ilgileniyor. İzinlerle ilgili görüşüyoruz.” dedi.

Genel olarak bakıldığında hasta kabul çalışanları İnsan Kaynakları biriminin işe girişleri ve işten çıkışları takip ettiğini ve bu gibi işlemlerle ilgilendiğini belirtmiştir. Çalışanların bir kısmı İnsan Kaynakları biriminin ne

152 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Gemlik vd.

yaptığını bilmediğini diğer bir kısmı da, üst yönetimin menfaati için çalıştığını ifade etmiştir.

Soru 2: Sizce bu hastane iş odaklı mı, kariyer odaklı mı? Hastanenizde kariyer planlaması var mı?

1. Kişi, 2. Kişi, 3. Kişi, 8. Kişi: “İş odaklı. Kariyer planlaması yok.” dediler.

4. Kişi: “İş odaklı. Kariyer planlaması aslında kişiden kişiye değişiyor.” dedi.

5. Kişi: “Kariyer odaklı. Hastaların fikirlerine, düşüncelerine çok önem veren bir kurumdur. Kariyer planlaması var.” dedi.

6. Kişi: “İş odaklı. Kariyer planlaması yok diyemem. Hastane bizim için referans olabilir. Para kazanmak için çalışıyorum. Önümü bu konuda açıyor.” dedi.

7. Kişi: “İş odaklı da kariyer odaklı da diyebilirim. Başka bölümlerde olabilir ama bizim önümüz daha açılmadı.” dedi.

Çalışanların bir kısmı bu hastanede kariyer planlamasına önem vermediğini, bir kısmı da kariyer planlamasının belli bir gruba yapıldığını belirtmiştir. 5. Kişi, kariyer planlamasını hastalarla kurumun ilişkisine bağlamıştır.

Soru 3: Çalışanlara eğitim veriliyor mu? Ne tip eğitimler veriliyor? Eğitim öncesi ve sonrası ön test son test yapılıyor mu?

1. Kişi, 4. Kişi: “Ara sıra veriliyor. Özel sigorta eğitimleri, hasta ilişkileri ile ilgili eğitimler. Eğitim öncesi sonrası testler yapılıyor fakat sonrasına bakılmıyor. Eğitimler yeterli değil.”dediler.

2. Kişi, 7. Kişi: “Evet veriliyor. Kasa işlemleri ile ilgili eğitimler, özel sigorta eğitimleri, yangın, deprem, diksiyon eğitimleri veriliyor. Eğitim öncesi sonrası testler yapılmıyor. Eğitimler yeterli değil.” dediler.

3. Kişi, 6. Kişi: “Evet veriliyor. Hastalarla iletişim, oryantasyon eğitimleri, meslek amaçlı eğitimler veriliyor. Eğitim öncesinde test yok. Eğitim sonrası test yapılıyor.”dediler.

5. Kişi, 8. Kişi: “Evet sık sık veriliyor. Güvenlik eğitimi, kalite ile ilgili eğitimler, her türlü eğitimler veriliyor. Öncesi sonrası mutlaka test yapılıyor.” dediler.

Çalışanların tümü eğitim verildiğini belirtmiştir. Genel olarak birime yönelik tanıtıcı ve öğretici eğitimler verildiği ifade edilirken; bunun yanında çalışanların bir kısmı da farklı konularda eğitim aldıklarını ifade etmiştir. Fakat eğitim öncesi ve eğitim sonrası testlerin yapılmadığını yapılsa bile test sonuçlarının önemsenmediğini söylemişlerdir. 5. Kişi ve 8. Kişi ise eğitimlerin ve testlerin mutlaka yapıldığını belirtmiştir.

Soru 4: Hastanenizde performans yönetimi uygulanıyor mu?

1. Kişi, 2. Kişi, 3. Kişi: “Uygulanmıyor.” dediler.

4. Kişi, 5. Kişi, 6. Kişi, 7. Kişi: “Uygulanıyor.” dediler.

8. Kişi: “Uygulanıyor fakat sonrası farklı olmuyor. Görünürde uygulanıyor.” dedi.

Hasta kabul çalışanlarının çoğu performans yönetiminin uygulandığını ifade etmişlerdir.

Soru 5: İK birimi problemlerinizi çözüyor mu? Başınız sıkıştığı zaman İK biriminden destek alabiliyor musunuz? İK birimi destek olmuyorsa hangi birimle görüşüyorsunuz?

1. Kişi, 5. Kişi, 7. Kişi, 8. Kişi: “İK birimine gitmeden önce kendi birim sorumluma gidiyorum. İK birimine gitsem destek alırım.” dediler.

2. Kişi: “Hayır çözmüyor. Destek alamıyorum. Kendisi çözmeye çalışıyor fakat somut bir adım yok.” dedi.

3. Kişi: “Evet çözüyor. Çözülmüyorsa başhekime gidiyoruz. Kendi bölüm sorumlumuza danışıyoruz.” dedi.

4. Kişi, 6. Kişi: “Evet çözüyor. Evet destek alıyorum. Başka birimle görüşmeme gerek kalmıyor.” dediler.

Genel itibariyle, çalışanlar bir sorunları olduğunda ilk önce birim sorumlusuna gittiklerini belirtmişler; İnsan Kaynakları birimiyle görüştüklerinde de destek alabileceklerini ifade etmişlerdir. 2. Kişi ise destek alamadığını ve somut bir adım atılmadığını belirtmiştir.

Soru 6: Sizce bir İK nasıl olmalı? Bu hastanenin İnsan Kaynakları Yönetimine kaç puan verirsiniz?

1. Kişi: “Mesai saatlerinde iyileştirme yapılmalı. Alt-üst ilişkisi yok. Disiplin olmalı. Kurumsallaşma olmalı.” dedi.5 puan verdi.

2. Kişi: “Sorunu araştırıp kendi bulmalı ve çözmeli.” dedi.5puan verdi.

3. Kişi: “Çalışan odaklı olmalı. Samimi bir ortam olmalı. Memnuniyet sağlanmalı. Bir hafta sonu olur gece olur aktivite yapılmalı. İK biriminde baskı olmamalı.” dedi. 7 puan verdi.

4. Kişi: “Çalışanlardan daha çok bilgi toplanmalı. Eğitimler arttırılmalı. Sosyal faaliyetlere ağırlık verilmeli.” dedi. 4puan verdi.

5. Kişi: “Çalışanlarına karşı anlayışlı, güler yüzlü, samimi olmalı ve bize kendimizi rahat hissettirilmeli.” dedi. 9 puan verdi.

6. Kişi: “İK birimindeki kişiler sabırlı, adil olmalı ve çalışanların sorunlarıyla ilgilenmeli.” dedi. 7 puan

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 153

Gemlik et al

verdi.

7. Kişi: “Tüm çalışanlarına karşı eşit mesafede davranmalı, ayrım gözetmemeli, adil olmalıdır.” dedi. 8 puan verdi.

8. Kişi: “Kişilerin performansına göre maaşlar değerlendirilmeli. Eski çalışanlarla yeni çalışan bir tutulmamalı ve ona göre değerlendirilme yapılmalı. Adil davranılmalı.” dedi. 5 puan verdi.

İnsan Kaynakları yöneticisinin disiplinli, adil, tarafsız, eğitim ve çözüm odaklı, personele karşı ilgili, personel haklarını savunucu, personel memnuniyetini ve performansını artırmaya yönelik çalışmalar yapan kişiler olması gerektiği ifade edilmiştir. Bu hastanenin İnsan Kaynakları birimine hasta kabul çalışanları tarafından ortalama 6 puan verilmiştir.

Hasta Kabul Çalışanları – Değerlendirme

Unvan: Hasta Kabul Çalışanları

Katılım Sayısı: 8

Cinsiyet: Kadın-6 / Erkek-2

Doğum Yılı: 1982-1993 arası

Eğitim Düzeyi: Lise (2), Ön lisans (3), Lisans (3)

Deneyim Süresi: Ortalama 5 yıl

Hastane personellerinden, hasta kabul çalışanlarının cevapları incelendiğinde; genel olarak insan kaynakları birimi hakkında pek bir bilgiye sahip olunmadığı ve insan kaynakları biriminin genel olarak görevinin, çalışanların işe giriş-çıkış takibi olduğu ifade edilmiştir. Kariyer planlaması adına belli bir çalışma yapılmadığı fakat eğitimler konusunda çalışanlara gereken eğitimin verildiği belirtilmiştir. Bu eğitimlerin çalışanların görevlerini daha iyi yapabilmesi ve kendilerini hastane ortamındaki tehlikelerden koruyabilmesi için gerekli olduğu düşünülüyor. Bazı çalışanlar bu eğitimlerin yetersiz olduğunu ve eğitimler sonrasında değerlendirilme yapılmadığını ifade ediyor. Hastanede performans yönetiminin uygulandığı görülmüştür. Genel itibariyle, çalışanların bir sorunu olduğunda ilk önce birim sorumlusuna gittikleri ve birim sorumlusundan yardım aldıkları belirtilmiştir. İnsan Kaynakları birimiyle görüşüldüğünde de destek alındığı ifade edilmiştir. İnsan kaynakları birimi yöneticisiyle özdeşleştiği görülüyor. İnsan kaynakları yöneticisinin adil, güler yüzlü, sabırlı olması gerektiği düşünülüyor. İnsan Kaynakları biriminin çalışan memnuniyetini arttırmaya yönelik çalışmaların yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Bu hastanenin İnsan Kaynakları birimine hasta kabul çalışanları tarafından ortalama 6 puan verilmiştir.

SONUÇ VE TARTIŞMA

İnsan kaynakları yönetimi, personel yönetiminin işlevlerini kapsamasının yanı sıra çalışanların motivasyonunu yükseltecek ve performansını artıracak ortamların oluşturulması, geliştirilmesi ve sürekliliğinin sağlanması için gerekli çalışmaları da kapsamaktadır.

Bu araştırmada özel bir hastanenin İnsan Kaynakları biriminin ne iş yaptığı, bunun yönetici grubu ve hasta kabul çalışanları tarafından nasıl algılandığı ve İnsan Kaynakları biriminin nasıl olması gerektiğine ilişkin görüşleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırma bulgularına göre özel hastanede insan kaynakları algısına ilişkin şu sonuçlara ulaşılmıştır.

Yönetici grubunun cevapları incelendiğinde; genel olarak İnsan Kaynakları biriminin personel giriş-çıkış, iş görüşmeleri, personelin takibi, ruhsatlandırma, bordro, maaşların ayarlanması, doktor hak edişlerinin hesaplanması gibi idari işleri yaptığını ifade etmişlerdir. Bir kısmı ise personelin tatminine yönelik birtakım çalışmalar yapıldığını ifade etmiştir. Bunun yanında memnuniyete önem verilmediğini düşünenler de bulunmaktadır. Ancak yönetici grubunun çoğunluğu tarafından İnsan Kaynakları biriminin ne iş yaptığı tam olarak ifade edilememiştir. Hasta kabul çalışanlarının cevapları incelendiğinde ise; personel yönetiminin tanımının yapıldığını ve personel yönetiminin görevlerini saydıklarını ifade edebiliriz.

Genel anlamda, hastanenin üst kademeler için iş odaklı olduğu alt kademeler için ise kariyer odaklı olduğu ve kariyer planlamasının yapıldığı ifade edilmiştir. Hasta kabul çalışanları tarafından kariyer planlamasının uygulanmadığı ifade edilmiştir. Kariyer planlamasının olmaması hastanenin vezne devir hızını arttırdığını söyleyebiliriz.

Çalışanlara eğitimler verildiği ve eğitim öncesi-sonrası testlerin yapıldığı konusunda bütün yöneticiler ve hasta kabul çalışanları hem fikirdir. Ancak bu eğitimlerin daha çok hastaneyi ve birimleri tanıtıcı eğitimler olduğu gözlenmiştir. Sadece iki yöneticinin farklı eğitimler de verildiğini ifade etmesi bütün çalışanlara eğitim verilmediğini ve bu konuda yetersiz olunduğunu göstermektedir. Hasta kabul çalışanlarının da bazıları bu eğitimlerden çok memnun olduğunu ifade ederken bazıları yetersiz olduğunu ifade etmiştir.

Yönetici grubunun ve hasta kabul çalışanlarının geneli performans yönetiminin altı ayda bir uygulandığını ve sonuçlara göre gerekli düzenlemelerin yapıldığını ifade etmiştir. Ancak bu uygulamanın adil olmadığı ve sadece yapmış olmak için yapıldığı da ifade edilmiştir.

154 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Gemlik vd.

Yönetici grubunun geneli İnsan Kaynakları birimine rahatlıkla gidilebileceğini ifade etmiştir. Çalışanlar arası kayırmalar olduğu ifade edilmiştir. Birimin fazla iş yükü olduğu için personele yönelik işlerle gerektiği gibi ilgilenemediği gözlenmiştir. Hasta kabul çalışanları ise bir sorunu olduğunda ilk önce birim sorumlusuna gittiklerini ve birim sorumlusundan yardım aldıklarını belirtmişlerdir. İnsan Kaynakları birimiyle görüşüldüğünde de destek alabileceklerini ifade etmişlerdir. Yönetici grubu ve hasta kabul çalışanları bu hastanenin İnsan Kaynakları Birimine ortalama 6 puan vermişlerdir.

Personel yönetiminden insan kaynakları yönetimine geçiş ve çalışanların insan kaynakları yönetimi algısının incelendiği bu araştırmada özel hastanede insan kaynakları yönetiminin anlamının tam olarak bilinmediği, İnsan Kaynakları biriminin iş yükünün fazla olduğu bu yüzden personele yönelik işlerle gerektiği gibi ilgilenemediği, kariyer planlamasının yapıldığı ama memnuniyete yeteri kadar önem verilmediği, eğitimlerin yeterli olmadığı, performans yönetiminin uygulamalarının düzenlenmesi gerektiği ve kurumsal bir örgüt olmadığı için işlerin doğru yapılmadığında bile üstünün kapatıldığı, kayırmaların olduğu sonucuna varılmıştır. Katılımcıların personel yönetimi ve insan kaynakları yönetimi kavramlarını, aralarındaki farkları ve İnsan Kaynakları biriminin aslında nasıl olması gerektiğini tam olarak bilmediği görülmüştür. Bu hastanede insan kaynakları yönetimi uygulanmaya çalışıldığı fakat “İnsan Kaynakları Yönetimi ve Uygulamalarının” personel yönetimi faaliyetlerinin ötesine geçemediğini söyleyebiliriz.

İnsan kaynakları yönetiminin tam olarak benimsenebilmesi için; ek işlerin yoğunluğundan kurtulup daha çok personele yönelik işlerle ilgilenilmesi, personelin beklentilerinin doğru bir şekilde tespit edilmesi ve daha çok verim elde edebilmek için personel memnuniyetine yönelik faaliyetlerde bulunulması gereklidir. Personel eğitimine önem verilmeli ve yetersiz olduğu durumlarda tekrar edilmelidir. Birlik duygusunun, kuruma aidiyetliğin ve iletişimin artırılması için gerekli faaliyetler düzenlenmelidir. İnsan kaynakları yöneticisinin anlayışlı, disiplinli, adil, tarafsız, eğitim ve çözüm odaklı, personele karşı ilgili, personel haklarını savunucu, personel memnuniyetini ve performansını artırmaya yönelik çalışmalar yapan kişiler olması gerektiği beklenmektedir.

KAYNAKLAR1. Akköse, N. (2015), “Sağlık Kurumlarında Tıbbi Atık

Yönetimi”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,18-19.

2. Armstrong, M. (1992), Human Resources Management; Strategy and Action, Kogan Page Ltd., London, 175.

3. Artan, Sinan (1989), Personel Yönetimi, Ankara: Gül Basım ve Yayın, 6.

4. Barutçugil, İsmet (2004), Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi, İstanbul: Kariyer Yayıncılık, 32-42.

5. Bingöl, Dursun (1997), Personel Yönetim, İstanbul: Beta Basım Yayım, 16.

6. Bulut, N.(2010), “Hastane İşletmelerinde Çalışma Koşullarının İş Görenler Üzerindeki Yabancılaşmaya Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1.

7. Canman, Doğan (1995), Çağdaş Personel Yönetimi, Ankara: TODAIE (Türkiye Ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü) Yayınları, 5-56.

8. Deringöl, Halil (2010), “Tarihsel Gelişimi İçinde İnsan Kaynakları Yönetimi Anlayışı, Amaçları Ve Fonksiyonları Üzerine Çukurova Bölgesinde Faaliyet Gösteren İşletmelerde Bir Araştırma”, Yüksek Lisans Tezi, Adana: Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı,15-18.

9. Dessler, G. (1997), Human Resources Management, Prentice Hall.

10. Dolgun, Uğur (2007), İnsan Kaynakları Yönetimi, Bursa: Ekin Kitabevi, 2.

11. Erdem, Barış (2003), “Otel İşletmeciliğinde İnsan Kaynakları Yönetiminin Yeri ve Önemi”, İş-Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, 5(2), 2.

12. Kayral, İ. H. (2012), “Sağlık İşletmelerinde Algılanan Hizmet Kalitesi”, Doktora Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 53.

13. Keser, Aşkın (2002), “Değişen Yönleriyle Personel Yönetimi”, İş-Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, 4 (1),7.

14. Okur, Mehmet Emin (2002), İKY’nin Endüstri İlişkileri Sisteminin Gelişimi İçinde Artan Önemi ve Bir Uygulama, İstanbul, 38.

15. Palmer, M ve K. T. Winters (1993), “İnsan Kaynakları”, D. Şahiner (çev.), İstanbul Rota Yayınları, 25.

16. Saldamlı, Asım (2008), “İnsan Kaynakları Yönetiminde Bilişim Teknolojisinin Kullanımına Yönelik Bir Araştırma: Tekirdağ Örneği”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl:7 S.13, 240.

17. Şimşek, M. Şerif ve Öge, H. Serdar (2009), “İnsan Kaynakları Yönetimi”, Nobel Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 23.

18. Tutum, Cahit (1979), “Personel Yönetimi”, Ankara: TODAIE Yayınları, 3.

19. Uğur, Adem (2003), “İnsan Kaynakları Yönetimi”, Sakarya Yayıncılık, 28.

20. Yılmaz, Mehmet (1996), “Hastanelerde Yönetim ve Organizasyon Sorunları”, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Edirne, 4.

21. iky-fatihduman.tr.gg, “İnsan Kaynakları Yönetimi”, Erişim Tarihi: 29.10.15.

22. www.abigem.org, “İnsan Kaynakları Yönetimi”, Erişim Tarihi: 29.10.15.

23. www.sbn.gov.tr, “Hastane Yönetimi ve Organizasyon

Meslek Elemanı”, Erişim Tarihi: 03.12.16.

Health Care Acad J ● Year 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 155

www.saglikakademisyenleridergisi.com

Sağlık Akademisyenleri Dergisi

ÖZETBilgi, bilgi yönetimi, bilgi güvenliği ve bilgi sızıntısı gibi konular özellikle son yıllarda sağlık kurumlarında sıkça tartışılmaya başlanmıştır. Tüm bu konular temelde insan faktörü ile ilgilidir. Kurumun yıllar içerisinde kazandığı olumlu imaj atmosferi, yalnızca bir bilgi güvenliği ihmali ile anında yok olabilmektedir. Çünkü konu etik ihlalin ötesinde, temel hukuk ve sağlık hukuku kriterleri açısından çok önemli sonuçlar doğurabilir. Bu açıdan sağlık kurumlarını da kapsayan ve 2016 yılında yürürlüğe giren Kişisel Verilerin Korunması Kanunu çerçevesinde bilgi ve belge yönetimine dayanan iş ve işlemlerin belirlenmesi bir zorunluluktur. Özellikle de teknolojik gelişmeler ve yenileşim çabaları ile beraber bilgi sızıntılarının arttığı söylenebilir. Bu bağlamda bu araştırma ile bilgi güvenliği açısından sağlık bilişim sistemleri incelenmiştir. Özellikle son yıllarda ortaya çıkan inovatif biyometrik sistemler ve entegrasyonu konusu tartışılmıştır. İlgili alan yazın incelendiğinde konunun yeterince tartışılmadığı görülmüştür. Bu çalışmanın bilgi güvenliği ve sağlıkta bilişim sistemleri açısından önemli bir farkındalık oluşturabileceği değerlendirilmektedir.

ABSTRACTTopics such as information, information management, information security and information leakage have been frequently discussed in health institutions especially in recent years. All these topics are mainly related to the human factor. The atmosphere of the positive image that the institution earns over the years can be destroyed instantaneously with only one information security omission. Because, beyond ethical violation, the matter can have very important consequences in terms of basic law and health law criteria. In this respect, it is important to determine the work and procedures based on information and document management within the framework of the Law on the Protection of Personal Data, including the health institutions, which entered into force in 2016. Especially with the technological developments and innovation efforts, it can be said that the information leakage increases. In this context, this research examines the health informatics systems in terms of information security. In particular, the topic of innovative biometric systems and integration that emerged in recent years has been discussed. When the relevant literature is examined, it has been seen that the topic has not been discussed sufficiently. It is evaluated that this study may be an important awareness in terms of information security and health information systems.

Derleme / Review Article

GİRİŞ

Sağlık kurumları emek yoğun olduğu kadar teknolojik gelişmeler ve yeniliklerden de en fazla etkilenen bütünleşik hizmetlerden oluşmaktadır. Bu bütünleşik hizmetler ve alt sistemlerin kurgulanması esnasında, hizmetin insana dair olmasından dolayı sıfır hata hedeflenmesi gerekir. Ayrıca oluşabilecek her bir hata etik ilkeler açısından değerlendirilebileceği gibi, tıp hukuku çerçevesinde de sonuçları itibariyle incelenmesi gerekir. Özellikle de son yıllarda sağlık kurum ve kuruluşlarının pazarlama stratejileri ve imaj oluşturma çabalarının sistematik bir şekilde ele alındığı düşünüldüğünde “sıfır hata” yaklaşımının ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Sağlık kurumları geneli ve hastaneler özelinde, kalite, akreditasyon ve hasta güvenliği çabalarının da temel amacı hastalara kaliteli, etkili, etkin, verimli, kabul edilebilir ve optimum hizmeti sunma çabasıdır. Bu bağlamda Sağlıkta Akreditasyon Standartları (SAS) ve Sağlıkta Kalite Standartları (SKS) incelendiğinde, bilgi ve belge güvenliği gibi konuların rekabet avantajı yakalayabilmek için önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir. Çünkü “hastaya ait bilgilerin sır olarak saklanması” ve “mahremiyet” etik ilkeleri gibi konular sağlık kuruluşları için en temel ve önemli alanlardandır. Bu açıdan bu araştırmada kısaca bilgi, bilgi güvenliği, bilgi sızıntısı konularına değinilerek, sağlık bilişim sistemleri ve entegrasyonu konusu ile bazı inovatif biyometrik yaklaşımlara değinilmiştir.

1SBÜ Gülhane Sağlık Meslek Yüksek Okulu, Ankara, Türkiye.2Dışkapı Yıldırım Beyazıt E.A.H. Mevki Binası, Ankara, Türkiye.

Anahtar Kelimeler: Bilgi yönetimi, bilgi güvenliği, sağlık bilişimi, biyometrik sistemler

Key Words: Information management, information security, health informatics, biometric systems

Yazışma Adresi/Address for correspondence:Selahattin Tuncer, SBÜ Gülhane Sağlık Meslek Yüksek Okulu, Ankara, Türkiye. [email protected]

Gönderme Tarihi/Received Date:December 8, 2016

Kabul Tarihi/Accepted Date:December 18, 2016

Yayımlanma Tarihi/Published Online: December 30, 2016

DOI:10.5455/sad.13-1479989416

Sağlık kurumlarında bilgi güvenliği bağlamında biyometrik sistemler

Biometric systems in the context of information security in health institutions

Şemsettin Varol1, Fatih Orhan1, Selahattin Tuncer1, Selahattin Akyüz2

156 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Varol vd. : Sağlık kurumlarında bilgi güvenliği

B İ L G İ G Ü V E N L İ Ğ İ İ L E İ L G İ L İ T E M E L YAKLAŞIMLAR

Bilgi güvenliği konusu global açıdan incelendiğinde ilk akla gelen kuruluşların başında InfoWatch Analytical Center gelmektedir. Bu merkez kurum ve şirketlerde veri kaybı önleme/koruma, entelektüel sermayenin korunması ve risk yönetimi gibi konularda öncü ve yenilikçi bir teknoloji şirket grubu olarak görev yapmaktadır. InfoWatch tarafından 2014 yılının başında, 2013 Dünya Bilgi Sızıntı Raporu yayınlanmıştır. 2013 yılında, InfoWatch Analytical Center 1143 gizli belge ve bilginin kurum dışına sızma vakasını tespit etmiştir. Bu sayının 2012 yılındaki rakamlarla kıyaslandığında %22 oranında bir yükselme gösterdiği görülmüştür. 2013 yılında sızan belgeler personel şahsi bilgileri ve finansal bilgileri dâhil olmak üzere toplam 561 milyon belgeden oluşmaktadır. Küresel bir karşılaştırma yapılacak olursa 679 bilgi sızıntı vakası ile Amerika ilk sırada yer alırken (%59,41), Rusya 134 bilgi sızıntı vakası ile ikinci sırada yer almaktadır. Bunun yanında Kanada 33, Almanya 48 ve İngiltere 80. sırada yer almaktadır(InfoWatch Analytical Labs, 2014; Yıldız, 2014).

Yakın tarihlerde Amerika Birleşik Devletlerinde yaşanan ve tüm dünyaya mal olan Julian Assange  önderliğindeki  WikiLeaks  organizasyonu ve Edward Joseph Snowden’in Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi’ne (NSA) ait gizli belgeleri ifşa ederek ABD tarihindeki en önemli sızıntıya imza atması gibi olaylar bilgi güvenliği konusunun ulusal değil uluslararası düzeyde önem arz eden bir konu olduğunu da bir kez daha ispatlamıştır.

Konu mikro planda incelendiğinde ise daha çok bu konunun güvenlik departmanları ve finans şirketleri esaslı olarak incelendiği görülmektedir. Ancak yapılan araştırmalar kamu kurum ve kuruluşları ile beraber kamu hastanelerinin de kişisel veri sızıntı vakalarının olduğu yerlerin başında gelmekte olduğunu ve bilgi sızıntılarının büyük çoğunluğunun %85 ile kişisel verilerden kaynaklandığını ortaya koymaktadır (Yıldız, 2014).

Bu bağlamda yapılacak tüm teknolojik altyapı ve sağlık bilişimi sistemi entegrasyonu çok önemlidir. Son yıllarda tüm sektörlerde olduğu gibi sağlık kurumlarında da bilgi güvenliği konusu, değerlerin ve deneyimlerin, amaca yönelik enformasyonun ve uzmanlık görüşünün, yeni deneyimlerin ve enformasyonun bir araya getirilip değerlendirilmesi için bir çerçeve oluşturan esnek bir bileşimidir. İşletmelerde genellikle rutin çalışmalarda, süreçlerde, uygulamalarda ve normlarda kendini gösterir (Davenport ve Prusak, 2001: 27). Bu açıdan bilgiyi sistematik bir şekilde yönetebilmek tüm kuruluşları

başarıya götürebilecek en temel ve kestirme yol olarak karşımıza çıkmaktadır. Zaten bilgi yönetiminin nihai amacı, entelektüel sermayeden yararlanmak, spesifik olarak bilgi transferini teşvik etmek ve bilgi paylaşımını sağlamaktır (Duffy, 2001: 59).

Alavi’ye göre (1997) bilgi yönetimi süreci, bilginin yaratılmasından bilginin kullanılmasına kadar birbirini takip eden bilginin yaratılması/elde edilmesi, bilginin saklanması/organize edilmesi, bilginin yayılması/dağıtılması ve bilginin kullanılması/uygulanması gibi aşamalardan oluşmaktadır. Bilgiyi yönetirken karşımıza çıkabilecek en önemli sorun alanı ise bu bilginin güvenliğinin sağlanamamasıdır. Bu durumda kurumu finansal ve hukuki açıdan zora sokabilecek birçok durumla karşılaşılabilmektedir.

Canbek ve Sağıroğlu’na göre (2006) ise bilgi güvenliği, bilginin oluşabilecek ihmallerden korunması, doğru teknolojinin, doğru amaçla ve doğru şekilde kullanılarak bilginin her türlü ortamda, istenmeyen kişiler tarafından elde edilmesini önlemek olarak tanımlanır. Özellikle sağlık kurumları gibi teknoloji yoğun ve bilgisayar teknolojilerinde güvenliğin amacı ise, kişi ve kurumların bu teknolojilerini kullanırken karşılaşabilecekleri tehdit ve tehlikelerin analizlerinin yapılarak gerekli önlemlerin önceden alınması ve hastaya ait bilgilerin korunması şeklindedir.

Isaca’ya göre (2009) ise bilgi güvenliği, yetkisiz erişimlerden bilgiyi koruyarak gizliliğini sağlamak, bilginin bozulmadan bütünlük ve doğruluğunu sağlamak ve istenildiği zaman erişilebilirliğini garanti etmektir. Bilgi güvenliği denilince gizlilik, bütünlük ve erişilebilirlik kavramları ön plana çıkmaktadır. Bilginin gizliliği kavramı ile kastedilen, bilgiye sadece o bilgiye erişmesi gereken kişi ya da kişilerin erişimine izin verilmesidir. Bilginin bütünlüğü kavramı ile kastedilen, bilginin tahrif edilmeden, orijinal yapısı bozulmadan olduğu gibi korunmasının sağlanmasıdır. Bilginin erişilebilirliği kavramı ile kastedilen ise, bilgiye istenilen ve makul olan bir zamanda erişilmesi ve bilginin kullanılmasıdır (Baykara ve diğ, 2013). Özellikle son yıllarda tıbbi hatalı uygulama (malpraktis) vakaları ve hastaya ait bilgilerin ifşa edilmesi gibi sebeplerle hastane ve sağlık personeli aleyhine açılan birçok dava bulunmaktadır. Örneğin gazete sayfaları karıştırıldığında, hasta bilgilerin karıştırılması sonucu yaşanan birçok olumsuz olay, çocuk kaçırılma hadiseleri (pembe kod), kimliklendirme hataları, yanlış ilaç uygulamaları ve yanlış taraf cerrahisi gibi hasta güvenliği ihlalleri görülebilmektedir.

Günümüzde bilişimde yaşanan müthiş gelişim hızı ile beraber kişiler ve kurumlar; yazılımlar ve bilgisayarların kullanılmasıyla yapılan sahtekârlıklar, bilgi hırsızlığı,

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 157

Varol et al.: Information security in health institutions

bilgisayar korsanları, elektronik saldırılar, bilgi sızdırma ve ilgili kuruluşların kendi çalışanlarınca oluşturulabilecek potansiyel iç saldırılar (Rost ve Glass, 2011), sağlık kurum ve kuruluşları açısından da büyük bir tehlike ve tehdit unsuru olabilmektedir.

Sektör bazında kişisel verilerin sızdığı sektörler ve sızan belge miktarı Grafik 1’de gösterilmiştir. 246,79 milyon belge ile devlet kuruluşları, savunma ve yasa uygulayıcı kurumların ilk sırada olduğu gözükmektedir. Bilişim ve telekomünikasyon sektörü 157,85 milyon belge ile ikinci sırada yer alırken, tıp sektörü ise 54,14 milyon belge ile dördüncü sırada yer almaktadır(Yıldız, 2014). Bu durum bize sağlık sektörü açısından önemli bazı önlemlerin alınması gerektiği ve bu konunun iyileştirilmeye açık bir alan olduğu gerçeğini bize göstermektedir.

SAĞLIK BİLGİ SİSTEMİ

Son yıllarda ülkemizdeki hastane işletmeciliğindeki gelişmelere paralel olarak, çağdaş işletmeciliğin bilgisayar yardımı olmadan yapılamayacağı hemen herkes tarafından kabul edilmektedir. Bilgisayarların etkin bir şekilde kullanıldığı gelişmiş ülkelerde de diğer sektörlere göre daha yavaş gelişen sağlık sektöründe bilgisayar kullanımı, ülkemizde de aynı çizgiyi göstermektedir. Hastanelerde bilgi işlem, öncelikle “teşhis ve tedavi” de yardımcı olacak bir çalışma alanı olarak düşünülmekte ve bu öncelikle olaya bakılarak alınan kararlarla içinden çıkılamaz yanlışlara

varılmaktadır. Elbette ki bilgisayar, bir hastanede teşhis ve tedavi için çok önemli ve hâlihazırda hemen hemen tüm tıbbi aletlerde kullanılan bir araçtır ama konuya tüm hastanenin bilgi işlem otomasyonu olarak bakıldığında önceliğin bir işletmenin kurulu alt sistemlerinin iyi yürütülmesinde yardımcı olmak olduğu ve buna bağlı olarak, iyi kurulmuş bir işletme zinciriyle birlikte, tıbbi kararlara destek verecek halkalar olabileceği görülmektedir.

Bilgi işlem, en basit anlatımı ile bilginin optimum koşullarda saklanması ve işlenmesidir. Bu depolama ve işleme, işletmenin türü ve yapısına göre kurulmuş donanım (üzerinde çalışılacak bilgisayar parkı - hardware-) ve onun üzerinde çalışacak yazılım (kullanılacak uygulama programları- software-) olarak çok farklılıklar gösterebilecektir. Özellikle hastane gibi işletmelerde tüm tıbbi cihazların artık bilgisayar desteği ile çalıştığını düşünürsek, bilgi işlem, işletmeyi yönlendiren bilgisayarla tıbbi aletlerin entegre (otomatik bilgi alış verişi) edilebileceği bir otomasyona dönüşecektir. Hastanelerde kullanılan yazılım paketlerinde baz alınan program grubu Hastane Bilgi Sistemi adı altında yürütülerek, hastanın tıbbi ve finansal kayıtlarının ana hatları ile tutulması işlemidir. Bu ana sisteme bağlı olarak (entegre çalışan) diğer departmanın işletimine özgü çalışma kurallarını içeren diğer programlar dizisi bu çalışmaları bir bütün haline getirir (Binbaşıoğlu, 1988).

Bir hastane, birbirinin müşterisi olan çok sayıda fonksiyonel alt sistemlerden oluşan ve üst düzeyde profesyonel standartlar gerektiren, karmaşık bir hizmet kuruluşudur. Bu nedenle hastane fonksiyonel alt sistemleri hem iç hem de dış müşterilere hizmet verme durumundadır. Modern bir hastane, her biri son derece profesyonel süreçler ile yüksek kalitede hizmet üreten 30 ile 100 arasında alt sistem (object) den oluşmaktadır. Hastane otomasyonu projesi minimum 30 alt sistemi entegre olarak birbirine bağlayacak ve kaliteli hizmet vermelerine olanak sağlayacak, bilgisayar ve haberleşme teknolojilerinin etkin bir şekilde sentezinden oluşan bir yüksek teknoloji uygulamasıdır (Güleş ve Özata, 2005).

Hastane bilgi sistemi, bir hastanedeki tüm tıbbi ve idari işlemlerin bilgisayar ortamında yapılması, her türlü verinin birbirine entegre (bütünleşik) olarak çalışan çeşitli modüller yardımıyla, farklı kullanıcılar vasıtasıyla ana bir veri tabanına girilmesi ve gerekli olan tüm çıktıların/verilerin bu veri tabanından tekrar anlamlı bir şekilde geri alınmasını sağlayan, hastanelere zaman, işgücü kazancı, maddi kazanç ve en önemlisi düzgün ve güvenilir istatistiki veri/bilgi sağlayan bir yazılımlar bütünü olarak tanımlanabilir (Suntay, 2010).

Grafik 1. Sektör Bazında Kişisel Verilerin Sızdığı Sektörler ve Sızan Belge MiktarıKaynak: Yıldız, 2014 (InfoWatch Analyti-cal Center, Global Data Leakage Report 2013, https://infowatch.com/analytics/reports/3641

158 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Varol vd. : Sağlık kurumlarında bilgi güvenliği

HASTANE BİLGİ SİSTEMLERİNDE DONANIM, YAZILIM VE KULLANIM

Bütün Otomasyon Projeleri temel olarak Donanım (Hardware), Yazılım (Software ) ve Kullanım (Orgware) olarak bilinen üç temel bileşenin seçimi ve uygulanması ile oluşturulan bir On-Line Transaction Platformudur (Merih, 2001). Yeni teknoloji ile birlikte özellikle wireless sistemler de sisteme entegre edilmişlerdir. Dijital hastane uygulamaları ve fijital inovasyon çalışmaları çerçevesinde aşağıda çok temel bileşenleri verilen donanımsal ve yazılımsal birçok bileşenin değişmesine yol açmaktadır. DaVinci robotları, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik uygulamaları da bilişim sistemine adapte edilmesi gereken geleceğin konularıdır. Ama çok temel olarak bu üç alt bileşen aşağıdaki bölümlerden oluşmaktadır:

I - Donanım (Hardware)

• Kablolama

• Server(ler)

• Terminaller

• Yazıcılar

II- Yazılım ( Software )

• İşletim sistemi (Unix,Netware,Windows NT.)

• Veritabanı (Oracle,Clipper vs.)

• Uygulama Modülleri

• Network yönetim sistemi

III-Kullanım (Orgware)

• İşleyişler (Prosedürler)

• Veri

• Raporlama

• Faturalama

• Defter tutma

Bir otomasyon projesinin başarıya ulaşabilmesi için bu temel bileşenler stratejik bir perspektif içinde birbirleri ile uyumlu olarak seçilmeli ve hastanelerde hızla artan işlem (transaction) yoğunluğunu uzun bir dönemde kaldıracak esneklikte ve 7 gün 24 saat çalışacak bir güvenirlilik düzeyinde bakım yapılabilmelidir.

Bir Otomasyon projesinin Donanım (Hardware), Yazılım (Software) ve Kullanım (Orgware) bileşenlerinde aşağıdaki kurallara özellikle uyum gösterilmelidir (Merih, 2000).

1- Hastaneler çok sayıda otonom çalışan profesyonel alt sistemlerden oluşmaktadır. Otomasyon açısından

bakıldığında bütün hastaneler Klinik, Poliklinik, Acil Hizmetler ve İdari/Mali İşlemler olmak üzere dört temel alt sistemin bileşimidir.

2- Bu alt sistemlerin enformatik özellikleri birbirinden farklıdır ve özgün olarak tasarlanmalıdır.

3- Hastane otomasyonu kesinlikle birbirinden ayrı ve bağımsız olarak tasarımlanan, gerektiğinde entegre edilebilen dört ayrı klinik (yatan hasta), poliklinik (ayaktan hasta), acil hizmetler ve idari ve mali işlemler otomasyon projesi olarak tasarlanmalı ve her biri için bağımsız serverlere bağlı bir network kullanılmalıdır.

4- Hastane otomasyonunu oluşturan dört ayrı otomasyon projesi, kendilerine özgü veri bankaları kullanmalı ve bunlar sisteme entegre yedek serverler ile yedeklenmelidir. Yedek serverler sistemde On-Line olarak bulunmalı ve arıza durumlarında On-Line olarak devreye girebilmelidir.

5- Hastane otomasyonu projelerinin stratejik önceliğini “Network Kablolaması” teknolojisi uygulaması taşımaktadır. Bu uygulama, otomasyon projesinde maliyetin %10’u, başarının ise %80-90 ağırlığını taşır.

6- Bir otomasyon sisteminin kalbini serverler (ana bilgisayarlar) oluşturur. Dağıtılmış Bilgi İşlem tasarımı kullanıldığında bunların çok güçlü, çok hızlı ve çok pahalı olmaları gerekmez. Disklerin yüksek kaliteli ve hızlı seçilmesi öncelik taşır.

7- Sistemi çalıştıracak olan İşletim Sistemi (Operating System) stratejik bir önem taşımaktadır. Bu nedenle seçilen işletim sisteminin otomasyon projelerinde uzun yıllar denenmiş ve güvenilirliğini kanıtlamış teknolojiler olması stratejik bir önem taşımaktadır.

8- Hastane otomasyonu “Bilgi İşlem” ağırlıklı bir uygulamadır ve stratejik öncelik “Sistem Güvenilirliği” (Reliability) üzerinedir. Bu nedenle henüz güvenilirliğini kanıtlamamış olan uygulamalardan ve teknolojilerinden uzak durulmalıdır.

9- Otomasyon sistemlerinde önemli bir stratejik tercih verileri üreten, kaydeden, depolayan ve raporlayan “Databankası Yönetim Sistemi” (Database Management System) nin seçimidir. Hastane otomasyonunda databankaların On-Line olarak yedeklenmesi ve yedeklerin On-Line olarak devreye girmesi stratejik bir önem taşır. Bu nedenle databankalarının yedeklenmesi de On-Line olarak çalışan yedek serverler tarafından yapılmalıdır.

10- Hastane otomasyonu modüllerinin bir takım hevesli amatörler tarafından değil, network sistemleri üzerinde kilitlenmeyen modüller yazmakta beceri ve deneyim kazanmış programcı ustalar tarafından geliştirilmesi gerekmektedir.

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 159

Varol et al.: Information security in health institutions

11- Hastane otomasyonu sisteminin arkasında, gerekli bakımı verebilecek, deneyimli ve profesyonel bir uzman kadronun olması gerekmektedir.

12- Bir hastane otomasyonu projesinde en stratejik bileşen Kullanım (Orgware) olarak görülmektedir. Bu hastaneye özel prosedürleri etkin ve kapsamlı bir şekilde bilgi sistemlerine aktarmak, düzenli çalışmasını sağlamak, sistemin hastane çalışmalarını aksatmaması için bakımını sağlamak, otomasyonda maksimum yararı sağlayacak kullanıcıları temin etmek ve eğitmek önemlidir (Bars, 2002).

4. Hastane Bilgi Sistemi Yazılım Seçiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Hastane bilgi sisteminde yazılım alınırken bazı temel hususlara dikkat etmek gerekmektedir ki bu hususlar zaman, teknolojik gelişim, yasal mevzuat ve fayda-maliyet açısından değişebilmektedir (Güçbilmez, 2000; Dikmetaş, 2000; T C. Sağlık Bakanlığı, 1997; Merih, 2000):

• Hastane bilgi sistemini üreten firmalarla görüşülmelidir,

• Firmaların teknolojik altyapısı, uzmanlığı, bilgi birikimi, problem çözme becerisi, desteği dikkate alınmalıdır,

• Ürünün gelişime açık olması, değişken tüm bilgilerin yetkili kullanıcılar tarafından güncellenebiliyor olması, internet üstünden veri alışverişi yapılabiliyor olması, dinamik raporlama, sorgulama ve istatistik becerisi göz önünde bulundurulmalıdır,

• Demo sırasında yazılımın belirlenen ihtiyaçları karşılama ölçüsüne bakılmalı, bu konuda firmanın çözüm önerileri değerlendirilmelidir,

• Firmalar ile görüşülürken eğitim, destek hizmetleri, yerinde uygulama hakkındaki yaklaşımları sorulmalıdır,

• Yazılımı kullanan siteler ziyaret edilmeli, kullanıcılarla görüşülmelidir,

• Donanım, bilgi sistemleri seçildikten sonra alınmalıdır,

• Ağ altyapısı firma kontrolünde kurulmalıdır,

• Hastane otomasyon sisteminin arkasında, gereken bakımı verebilecek, profesyonel ve uzman kadro bulunmalıdır,

• Hastane alt sistemleri (klinik, poliklinik, acil hizmetler, idari / mali işlemler), enformatik özelliklerinin farklı olmasından dolayı özgün olarak tasarlanmalıdır ve her bir alt sistem için bağımsız

anabilgisayarlara bağlı ağ kullanılmalıdır,

• Hastane otomasyonu sistem güvenirliliği dikkate alınmalıdır,

• Hastane bilgi sistemi yazılımında veri girişleri uygun kodlarla yapılmalıdır,

• Geçerli hastalık, malzeme vb. kodlama sistemlerini içermelidir,

• Sistem genelinde, kullanıcı, işlem ve bilgi düzeylerinde bilgilerin gizliliğini ve güvenliğini sağlamalıdır,

• Yeni modüllerin sistemle bütünleştirilmesine olanak sağlamalıdır,

• Uyarlanabilir olmalıdır. Hastanede açılabilecek yeni bir birim, sunulabilecek yeni bir hizmet kullanıcılar tarafından yetkileri çerçevesinde kolaylıkla sisteme dâhil olabilmelidir.

• Tüm sıralamalar ve karşılaştırmalar ulusal dile uygun olmalıdır,

• Yazılımın donanım ve işletim sisteminden bağımsız olması, değişik platformlarda çalışabilmesi tercih edilmelidir,

• Yazılımın etkin kullanımını sağlamak için kullanıcı kılavuzları ve eğitim el kitapları bulunmalıdır

• Tıbbi uygulamalara adapte edilmiş olmalıdır,

• Tüm birimler arasında daha kolay haberleşme sağlamalıdır.

G Ü V E N L İ K D U V A R I V E B İ Y O M E T R İ K SİSTEMLER

Sağlık kuruluşları açısından yukarıda anlatılan temel bilgi güvenliği uygulamaları açısından en önemli konulardan birisi de proaktif ve reaktif risk yönetimi uygulamalarının kurumsal açıdan kullanılmasıdır. Hata türü ve etkileri analizi (FMEA) Olay Ağacı Analizi, Hata Ağacı Analizi ve Papyon (BowTie) Modeli gibi uygulamalarla bilgi güvenliği ihlalleri oluşturulabilecek güvenlik bariyerleriyle engellenebilir ya da minimize edilebilir (Aksay ve Orhan, 2013). Kurumsal güvenlik ve hacker saldırılarından korunmak için de bazı teknolojik bariyerler zorunlu hale gelmiştir. Örneğin güvenlik duvarı dışarıdan gelebilecek tehditlere karşı koruma sağlayarak yetkisiz kişilerin bilgisayarlara erişmesini engellemektedir. Güvenlik duvarı, kurulduğu konumda gelen ve giden ağ trafiğini kontrol bilgisayar ya da bilgisayar ağlarına yetkisiz veya istenmeyen kişilerin çeşitli yollardan erişim sağlamasını engellemeye yarayan yazılım veya donanımdır. Güvenlik duvarları ev ve küçük ofislerde

160 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Varol vd. : Sağlık kurumlarında bilgi güvenliği

Çizelge 1. Sağlık Bilgi Sistemleri Güvenliği

S.No Güvenlik Uygulaması Resim Açıklama

1Güvenlik Duvarı (Firewall)

Güvenlik duvarı dışarıdan gelebilecek tehditlere karşı koruma sağlayarak yetkisiz kişilerin bilgisayarınıza erişmesini engeller. Firewall internet ağından yerel ağı korumanın çeşitli yollarından birisidir.

2 Biyometrik Sistemler

Biyometrik insan tanımlamadır. Uygulamalarda alınan sonuçlar güvenilirliğin %100’e yakın olduğunu göstermektedir.

3 Parmak İzi ile Kimlik Tespiti

Parmak izi tanıma sistemleri günümüzde en yaygın kullanılan biyometrik tanıma sistemidir. Parmak izi taranırken iki tipte tarayıcı kullanılır. İlki normal optik tarayıcılardır. Bu tarayıcılar parmakta bulunan çukurlar ve çıkıntıları görüntüler. Diğer tip tarayıcılar ise yalnızca parmaktaki izleri taramakla kalmaz aynı zamanda parmaktaki statik etkileri ölçerek taranan parmağın canlı bir parmak olup olmadığını tarar.

4Göz Retinası ile Kimlik Tespiti

Tarayıcı cihaz tarama sırasında yaklaşık altı tur döner ve her turda yaklaşık 700 kadar noktayı kaydeder. Daha sonra bu bilgiler dijitalleştirilerek kaydedilir. Retina oldukça güvenilir bir biyometri olmasına karşın tarama sırasında gözün tarayıcıya fiziksel teması, gözde oluşabilecek ve retina yapısına zarar verebilecek travmaların olması, tarama işleminin oldukça zahmetli olması gibi olumsuz yönleri de bulunmaktadır.

5 İris Tarama ile Kimlik Tespiti

İris tarama biyometrik taramalar içerisinde en basit olanlarından biridir. Sıradan bir CCD kamera kullanılarak yaklaşık 15–20 cm uzaklıktan tarama yapılır. Kullanıcı ile tarayıcı arasında fiziksel temas olmasına gerek yoktur. Gözlükle bile kullanılabilmesi, sistemlere kolay entegre olabilmesi ve iris deseninin en güvenilir desenlerden biri olması iris tarama sistemlerini daha çok tercih edilir hâle getirmiştir.

6Yüz Taraması ile Kimlik Tespiti

Yüz tanıma sistemleri yüzde bulunan yaklaşık 50 kadar noktayı analiz eder. Yüz karakteristiği tanımlanırken göz çukurlarının saptanması, elmacık kemiğini çevreleyen bölgelerin taranması, ağız kenarlarının belirlenmesi, kulak memesinin analizi gibi çeşitli metotlar kullanılır. Birçok yüz tanıma sisteminde saç stili, saçın uzunluğu veya kısalığı gibi belirleyicilere dikkat edilmez. Diğer biyometrik sistemler de olduğu gibi yüz tanıma sisteminde de işlem 4 aşamada gerçekleşir. Bunlar, örnek imaj oluşturma, karakteristiklerin saptanması, dijital ortama aktarım ve karşılaştırmadır.

7El Geometrisi ile Kimlik Tespiti

El geometrisi aynı zamanda el taraması (damar tanıma) olarak da bilinir. Bu sistemde el üç boyutlu olarak taranarak elin ve parmakların fiziksel karakteristikleri analiz edilir. Tarama sırasında parmakların uzunluğu, birleşme noktaları arasındaki uzaklıklar, parmaklardaki oynak yerlerinin geometrisi gibi noktalara dikkat edilir.

8Ses Taraması ile Kimlik Tespiti

Ses tanıma biyometrik sistemlerde oldukça sık kullanılan bir tanıma şeklidir. Diğer biyometrik sistemlere göre daha kolay uygulanır. Sistem kişilerin seslerine ait akustik seslerin kaydedilip dijital ortama dönüştürür. Kullanıcı önce sistemin önceden belirlediği birkaç sözcükten oluşan metni okuyarak sesini sisteme tanıtır. Kaydedilen ses spektral analizler kullanılarak dijitalleştirilir. Kullanıcı daha sonra aynı metni kullanarak sisteme girer. Ses tanıma sistemleri telefon üzerinden bir sisteme ulaşım için daha uygun bir yapıdadır.

Kaynak: http://www.guvenlikdanismanlik.com/biyometrik-tanima-sistemleri.htmhttp://www.firewallmerkezi.com/fortigate-fortinetfirewallnedir.phphttp://bilgimikoruyorum.org.tr/?b414_guvenlik-duvari-nasil-yapilandirilir

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 161

Varol et al.: Information security in health institutions

internet güvenliğini sağlamak amacı ile kullanılırken, kurumsal olarak da bilgisayar ağına erişim kontrolü amacı ile kullanılmaktadır(http://bilgimikoruyorum.org.tr/).

Firewall internet ağından yerel ağı korumanın çeşitli yollarından birisidir. Genel olarak iki türlü firewall yapısından bahsedebiliriz; veri trafiğini engelleyen türler ve veri trafiğine izin veren türler. Bazı firewall tiplerinde veri akışının engellenmesi esas iken bazılarında da veri trafiğini düzenlemek ve sınırlamak önem kazanır. Genellikle firewalllar dışarıdan ağa yetkisiz erişimleri engellemek için düzenlenir. Ağdan dışarıya erişim serbest iken dışarıdan ağa erişim kısıtlanır.

Firewallun esas amacı ağa zarar vermek ya da sızmak isteyenleri engellemektir. Genel olarak şirketler ve veri merkezleri için firewall sıkça kullanılan bir güvenlik metodudur. Firewalllar güvenlik ve denetim için bir tür geçit noktası oluşturur (http://www.firewallmerkezi.com).

Günümüzde güvenliğin her geçen gün daha ön plan çıkması, kişinin çok daha fazla şifreyi aklında tutmak zorunda kalması ve daha fazla kartın yanında bulundurulması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu yaklaşımların giderek pratiklikten ve güvenilirlikten uzaklaşması biyometrik sistemlere ait tekniklere olan ilgiyi de artırmıştır.

Biyometrik kısaca insan tanımlamadır. Kişinin sadece kendisinin sahip olduğu, kendisi olduğunu kanıtlamaya yarayan, değiştiremediği ve diğerlerinden ayırt edici olan fizyolojik özelliklerin tanınması prensipleri ile çalışır. Parmak izi, el, yüz, iris, retina, ses tanıma gibi biyometrik teknikler üzerine çok kapsamlı çalışmalar yapılmış, çeşitli sistemler geliştirilmiş ve bu sistemler denenerek bazı sonuçlar elde edilmiştir.

Bu uygulamalarda alınan sonuçlar güvenilirliğin %100’e yakın olduğunu göstermektedir. Şirketlerin kaynaklarını ve değerli bilgilerini tehdit eden güvenlik açıkları ulusal güvenliği tehdit eden terörist saldırıları, giriş için kullanılan şifre ve kart gibi tanıtıcıların unutulması, kaybolması ve çalınması risklerinin olması özellikle havaalanı ve şirket binalarının girişlerinde biyometrik sistemlerin kullanımına olan talebi artırmıştır.

Biyometrik sistemler kullanıcının fizik ve davranış özelliklerini tanıyarak bilgisayar kontrollü kimlik saptamak üzere geliştirilmiş otomatik sistemler için kullanılan genel bir terimdir. Şifreler veya pin numaraları, ağ korsanları tarafından yardımcı programlar kullanılarak kırılabileceği için ya da kullanıcılar tarafından sık sık unutulabildiklerinden

dolayı yerlerini akıllı kartlar ve biyometrik cihazlar gibi yeni teknolojilere bırakmaktadırlar. Mesela, ses, parmak izi, yüz, iris, kızıl ötesi yüz ve el damar termogramı, retinal tarama, el ve parmak geometrisi gibi fiziksel karakteristikler çok çeşitli sistemlerden bazıları olup, bu sistemler Çizelge 1’de kısaca açıklanmıştır.

Çizelge 1’de belirtilen güvenlik bariyerleri ve biyometrik sistemler, öncelikle kişinin doğrulanması ve tespiti şeklinde kendini göstermektedir. Ancak bu sistemler geri ödeme sistemleri ve sağlık sigortacılığı yaklaşımıyla ele alındığında, sağlık ekonomisi açısından da incelenmesi gereken bir husustur. Bu bağlamda bu sistemlerin sağlık sistemi açısından entegrasyonu konusu birçok farklı alanı ilgilendiren ve multidisipliner şekilde değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bu açıdan teknolojik yeniliklerin hastane bilgi güvenlik sistemi açısından da takip ve kontrolü ilgililer ve yöneticiler açısından kaçınılmazdır. Ayrıca kurumsal ve kişisel bilgi güvenliği uygulamalarının kurumsal bir kültür haline getirilebildiği ve teknolojik alt yapının oluşturulabildiği hastane sistemlerinin rekabet avantajı yakalayabileceği gerçeği de göz ardı edilmemelidir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Sağlık kurumları açısından bilgi ve belge güvenliği konusu çok büyük bir öneme sahiptir. Devletler bazında yöneticileri koltuğundan edebilecek sonuçları olan bilgi güvenliği ve bilgi sızıntısı konusu hastaneler özelinde hastaya ait bilgilerin ifşa edilmesi, kimliklendirme hataları, ilaç güvenliği ihlalleri vs. şeklinde kendini gösterebilmektedir. Bu durum hastane için hem büyük bir imaj kaybı, hem de etik ve hukuki yaptırımları olan bir sürecin başlangıcı olmaktadır. Bu açıdan gerek kalite ve akreditasyon uygulamaları, gerekse hasta güvenliği kriterleri yönüyle sağlık bilişimi sistemlerinin entegrasyonu kurumlar için hayati öneme sahiptir. Teknolojiyi takip edebilen ve inovatif uygulamaları risk yönetimi kriterleri çerçevesinde kurum kültürü ile özdeşleştirebilen işletmeler diğerlerine göre rekabet üstünlüğü yakalayabileceklerdir. Bu açıdan güvenlik duvarı uygulamaları ve biyometrik sistemler sağlık kurumları içinde vazgeçilmez olacağı fikrini ön plana çıkarmıştır. Sosyal güvenlik sistemi anlaşmaları ile hasta muayenelerinde avuç içi okuma ve hasta doğrulama bu örneklerden sadece bir tanesidir. Konunun politik, ekonomik, demografik ve teknolojik çevre açısından başka araştırmalarla desteklenmesi önemlidir. Çünkü konu ile ilgili alan yazında yapılmış çok az sayıda araştırma mevcuttur. Bu bağlamda çalışmanın alan yazına katkı sağlayacağı ve sektörel açıdan paydaş farkındalığını artıracağı değerlendirilmektedir.

162 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Varol vd. : Sağlık kurumlarında bilgi güvenliği

KAYNAKÇA1. Alavi, M. (1997). “Knowledge Management and Knowledge

Management Systems”, December, http://www.rhsmith.umd.edu/is/malavi/icis–97KMS/sld018.htm, 12.05.2011.

2. Aksay, K. ve Orhan, F.. “Hastanelerde İnovasyon Sürecinin Risk Yönetimi Bağlamında Değerlendirilmesi: Bir Model Önerisi”, Diyarbakır:Dicle Üniversitesi İİBF Dergisi, 2(3), 2013.

3. Baykara M., DAŞ R. ve KARADOĞAN İ. “Bilgi Güvenliği Sistemlerinde Kullanılan Araçların İncelenmesi”, 1st International Symposium on Digital Forensics and Security 20-21 May 2013

4. Bars, M., Hastane Bilgi Sistemleri Ve Dicle Üniversitesi Araştırma Hastanesi İle İlgili Bir Uygulama, Dicle Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Biyoistatistik Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Diyarbakır, 2002.

5. Binbaşıoğlu, C., Eğitim Yöneticiliği, Binbaşıoğlu Yayınevi, 4. Baskı, Ankara, 1988.

6. Canbek G. ve Ş. Sağıroğlu Ş. “Bilgi, Bilgi Güvenliği ve Süreçleri Üzerine Bir İnceleme”, Politeknik Dergisi, 9(3):69-72. S.165-174, 2006

7. Dikmetaş, E., Hacettepe Üniversitesi Hastanelerinde Mevcut Bilgi Sisteminin Değerlendirilmesi, Geçilmesi Düşünülen Elektronik Hastane Bilgi Sisteminde Mevcut Ve Oluşabilecek Sorunların Tespiti Ve Çözüm Önerileri, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2000.

8. Davenport, Thomas H. ve Prusak L. İş Dünyasında Bilgi Yönetimi: Kuruluşlar Ellerindeki Bilgiyi Nasıl Yönetirler. (Çev. Günhan Günay). İstanbul: Rota Yayınları, 2001

9. Duffy, J. “Knowledge Management And its Influence on the Records and Information, Manager’, Information Management Journal, Praide Village, July, 2001

10. Güleş K. H., Özata M., Sağlık Bilişim Sistemleri, Nobel, Yayın Dağıtım, Eylül 2005

11. Güçbilmez, B., Hastane Bilgi Sistemi Temel Özellikleri Seçim Kriterleri ve Adaptasyon Süreci, Modern Hastane Yönetim Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, 2000.

12. http://www.guvenlikdanismanlik.com/biyometrik-tanima-sistemleri.htm (Erişim Tarihi: 01.08.2016)

13. h t t p : / / w w w . f i r e w a l l m e r k e z i . c o m / f o r t i g a t e -fortinetfirewallnedir.php (Erişim Tarihi: 07.09.2016

14. http://bilgimikoruyorum.org.tr/?b414_guvenlik-duvari-nasil-yapilandirilir (Erişim Tarihi: 23.11.2016)

15. InfoWatch Analytical Center, Global Data Leakage Report, 2013, https://infowatch.com/analytics/reports/3641)

16. Merih, K., Hastanelerde On-Line Otomasyon Stratejileri, www.merih.com, 22/10/2001.

17. Merih, K, Hastane Otomasyonu Projelerinde Yanılsama ve Gerçek, Modern Hastane Yönetimi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, 2000.

18. Isaca, Cisa Review Manual, Isaca Press, Rolling Meadows, 2009

19. Rost, J., Glass, R. L., The Dark Side of Software Engineering, Evil on Computing Projects. IEEE Computer Society, John Wiley & Sons, Inc.,Hoboken, New Jersey, USA. 2011.

20. Suntay, Y., Hastane Bilgi Sistemleri’nde Entegrasyon Sorunları Ve Çözüm Önerileri, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli – 2010.

21. T. C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü, Hastane Bilgi Sistemleri Alımı Çerçeve İlkeleri, 1997.

22. Yıldız, Müslüm, “Bowtie tekniği ile bilgi yönetiminde sızıntıların önlenmesine yönelik bir model önerisi” Dicle Üniversitesi SBE Yüksek Lisans Tezi, Diyarbakır, 2014

Health Care Acad J ● Year 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 163

www.saglikakademisyenleridergisi.com

Sağlık Akademisyenleri Dergisi

ÖZETEvde bakım hizmetleri sağlık sistemi kapsamında yerini almakta ve giderek yaygınlaşmaktadır. Toplumda yaşlı nüfusun artmasıyla birlikte, sağlık sisteminde yaşam kalitesini geliştirme ve iyileştirmeye yönelik ihtiyaçlar ortaya çıkmıştır. Bu çalışmanın amacı, günümüzde aktif olarak çalışan bireylerin yaşlılık dönemiyle ilgili evde bakım hizmetlerine yönelik bilgi düzeylerinin belirlenmesidir. Araştırmanın evreni Türkiye’de büyükşehirlerde ikamet eden, aktif olarak çalışan kişilerden oluşturmaktadır. Araştırma kapsamına alınan 17 ilden toplam 656 katılımcıya ulaşılmıştır. Veriler anket yöntemiyle, yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak toplanmış ve SPSS paket programı ile analiz tamamlanmıştır. Araştırma sonucuna göre, Türkiye’de yaşlılıkta bakım hizmetlerinden en çok bilinenleri, evde bakım hizmetleri, huzurevleri, belediye hizmetleri olup, gündüz bakım evi hizmetlerinin bilinirliği daha azdır.

ABSTRACTHome care services take part within the scope of health care system and are becomingin creasingly widespread. The growth of the elderly population in society brings out the need for development and improvement of the quality of life in the health system. Aim of this study is determining the knowledge levels of individuals actively working today about home care services of old age. The population of this research comprise actively working people who are residing in metropolitan cities in Turkey. In total, 656 participants were reached from 17 provinces, which were included in the scope of the research. Data were collected using face-to face survey (using a paper-and-pencil questionnaire) method and analyzed by using SPSS packaged software. According to the results, most known forms of elderly care services are nursing at home, sheltered homes and municipal services, while awareness of day-care services is relatively low.

Araştırma / Research Article

GİRİŞ

Günümüzde, hem gelişmiş ülkelerin, hem de gelişmekte olan ülkelerin sağlık politikaları, yaşlıların bağımsız biçimde yaşamalarına ve topluma entegre olmalarına öncelik vermektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) raporuna göre, 2000 yılında 600 milyon olan 60 yaş ve üstü kişi sayısı, 2025’te 1,2 milyona, 2050’de ise 2 milyona çıkacaktır (Eser vd., 2010: 38). Bu yüzden yaşlılıkla ilgili problemlerin ve bu problemlerin nasıl yönetileceği tartışma konusu olmaktadır.

İnsanlar yaş ilerledikçe hayatın anlamı, özellikleri ve biçimleri de değişmektedir. Yaşlanmanın içerdiği fiziksel, psikolojik ve toplumsal değişimler, bir yandan

da onlarla başa çıkabilmek için bir takım stratejilerin geliştirilmesini, uygulanmasını, değiştirilmesini gerektirmektedir. Bir toplumun yaşlanması hayat döngüsünün değişmesiyle birlikte gerçekleşir. Yaşlanma biyolojik, psikolojik ve sosyolojik olarak 3 farklı boyutta incelenmektedir (Genç ve Dalkılıç, 2013: 465).Biyolojik yaşlanma, zamana bağlı olarak kişinin anatomi ve fizyolojisindeki değişimlerdir. Psikolojik yaşlanma ise kişinin davranışsal uyum yeteneğindeki yaşa bağlı değişimlerdir. Biyolojik yaşlanma, kişinin sosyal çevresinden yavaş yavaş kopmasını ve buna bağlı olarak sosyolojik yaşlanmasını hızlandırır. Bu durum yaşlının sosyal uyum sorunu yaşamasına sebep olur (Genç ve Dalkılıç, 2013: 466). Statü ve rol kayıplarıyla

Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, Ankara, Türkiye

Anahtar Kelimeler: Evde bakım hizmeti, Yaşlılıkta bakım hizmeti, Yaşam kalitesi, Yasal düzenleme

Key Words: Home care service, Elderly care services, Quality of life, Legislation

Yazışma Adresi/Address for correspondence:Gamze Arıkan, Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, Ankara, Türkiye. [email protected]

Gönderme Tarihi/Received Date:December 8, 2016

Kabul Tarihi/Accepted Date:December 18, 2016

Yayımlanma Tarihi/Published Online: December 30, 2016

DOI:10.5455/sad.13-1483815498

Çalışanların yaşlılık dönemi ile ilgili evde bakım hizmetlerine ilişkin bilgi düzeyleri*

Knowledge levels of active employees regarding old age home care services

Emine Orhaner, Gamze Arıkan

*Bu çalışma, 1-3 Aralık 2016 tarihinde 10.Sağlık ve Hastane İdaresi Kongresinde sözlü bildiri olarak sunulmuştur.

164 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Orhaner ve Arıkan : Evde Bakım Hizmetleri

yaşamdan kademeli olarak geri çekilme, çevrenin kişiyi yaşlı olarak değerlendirdiğinin algılanmasıyla sosyal yaşlanma anlam kazanmaktadır (Aközer vd., 2011: 104).

Nüfusun yaşlanması, özürlülük ve kronik hastalıklardaki artış sağlık hizmetlerine olan talebin artmasına, hastanelerde yığılmalar oluşmasıyla evde bakım hizmetlerine olan gereksinimi arttırmaktadır ( Taşdelen ve Ateş, 2012: 23).

Çalışanların evde bakım hizmetleri hakkında bilgi düzeyleri üzerine yapılan bu çalışmada, ülkemizde evde bakım hizmetlerinin bilinirlik düzeyi, yaşlılıkta beklenilen iyilik hali ile ilgili beklentiler tespit edilmeye çalışılmıştır.

TÜRKİYE’DE YAŞLI NÜFUS

Yaşlı nüfus (65 ve daha yukarı yaş) 2014 yılında 6 milyon 192 bin 962 kişi olup yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı %8 olmuştur. Yaşlı nüfusun %43,6‘sını erkek nüfus, %56,4’ünü kadın nüfus oluşturmuştur. Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2023 yılında %10,2, 2050 yılında %20,8, 2075 yılında ise %27,7’ye yükseleceği tahmin edilmiştir.

Dünya nüfusunun 2014 yılında %8,3’ünü yaşlı nüfus oluşturmuştur. En yüksek yaşlı nüfus oranınasahip ilk üç ülke sırasıyla %29,5 ile Monako, %25,8 ile Japonya ve %21,1 ile Almanya olmuştur. Türkiye’de bu sıralamada 228 ülke arasında 94. sırada yer almıştır. Yaşlı nüfusumuzun büyüklüğü Avrupa ülkelerinin toplam nüfusu ile karşılaştırıldığında, ülkemiz yaşlı nüfusunun, Danimarka (5 569 077 kişi), Slovakya (5 492 677 kişi), Finlandiya (5 268 799 kişi), Norveç (5 147 792 kişi), İrlanda (4 832 765 kişi) ve Bosna Hersek (3 871 643 kişi) ülke nüfuslarından daha fazla olduğu görülmektedir.

En yaşlı nüfus olarak tanımlanan 80 ve daha yukarı yaştaki nüfusun, toplam yaşlı nüfus içindeki payı 2014 yılında %21,2’dir.Yaşlı nüfusun %0,1’ni oluşturan 100 yaş ve üzerindeki yaşlı kişi sayısı 2014 yılında 5283’tür. Nüfusa bağlı olarak 100 yaşın üzerinde en fazla yaşlıya sahip ilk üç il sırasıyla İstanbul (651 kişi), İzmir (222 kişi) ve Şanlıurfa (218 kişi) iken en az yaşlıya sahip ilk üç il ise sırasıyla Ardahan (2 kişi), Bayburt (5 kişi) ve

Bilecik (7 kişi)’tir (TÜİK,2015).

Aşağıdaki tablolarda Türkiye’de yaşlı nüfus ve yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı, Yaş grubu ve cinsiyete göre kişisel bakım faaliyetlerini gerçekleştirirken zorluk çeken yaşlıların oranı ile Evde bakım hizmetlerinden yararlanan kişi sayısı ile harcama tutarı oranı verilmiştir. Ulusal Adres Veri Tabanına göre yerleşim yerlerine yönelik olarak yapılan idari bağlılık, tüzel kişilik ve isim değişiklikleri dikkate alınarak yaşlı nüfus ve yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı verilmiştir.2014 yılında toplam 65 ve üzeri yaşlı nüfus 8,0 iken 2050 yılına gelindiğinde bu oran 20,8 olmaktadır. Elde edilen verilere göre yaşlı nüfusun giderek arttığı görülmektedir.

EVDE BAKIM HİZMETLERİ

Evde bakım kavramı; koruyucu, tedavi ve rehabilite edici sağlık bakımı devamlılığını etkili biçimde sürdürülmesini amaçlayan, birey ve aileye yaşadığı ortamda sunulan sağlık bakım hizmetleri yaklaşımıdır (Özer ve Şantaş, 2012: 97).Evde bakımın amacı, bireylerin bağımsızlığa ulaşmaları ve yaşam kalitelerini geliştirmeleri veya devam ettirmeleri amacıyla hizmeti alanlar için en iyi alternatif olduğu görüşüne dayanmaktadır. Bu hizmetlerin hedefinde; yaşam kalitesini artırmak, hizmeti alanların iyi olma durumunu en üst düzeyde korumak ve devam ettirmek vardır. Evde bakım, hastane bakımı ile karşılaştırıldığında, en etkili bakım türü olarak kabul edilmekte birlikte, evde kalmak, kendi içinde olumlu bir amaç olarak düşünülmektedir ( Çavuş, 2013: 40).

İnsanın bulunduğu her ortamda ve her zaman sağlıklı koşulların oluşturulması felsefesinden doğan sürekli sağlık anlayışı beraberinde “Evde Bakım Hizmetleri” kavramını getirmiştir( Kahraman, 2013: 140). Bu hizmetler hem sağlık hem de sosyal hizmetleri içinde barındıran geniş yelpazede bireyin ihtiyaçlarını yaşam kalitesini ve toplumsal saygınlığını korumayı amaçlamaktadır. Bu anlamda evde bakım hizmetleri genel olarak, kurum bakımının yerini alan, kurumlarda uzun süre kalış gereksinimini indirgeyen hizmetler olarak ifade edilmektedir. Evde bakım hizmetleri, ev ziyaretleri ve aile bireylerine dayalı bir hizmet sunum şeklidir (Karabulut, 2015: 13). Ülkelerin çoğunda evde

Tablo.1. Yaş Grubuna Göre Yaşlı Nüfusun Toplam Nüfus İçindeki Oranı

Toplam 65-69 70-74 75-79 80-84 85+

2014 8,0 2,9 2,0 1,4 1,1 0,6

2023 10,2 3,8 2,8 1,8 1,1 0,8

2050 20,8 6,1 5,4 4,2 2,6 2,6

Kaynak: TÜİK, İstatistiklerle Yaşlı Nüfus,2014

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 165

Orhaner & Arikan : Home Care Services

uzun süreli bakım hizmetleri yasalarla en az altı ay süre ile ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tasarlanmıştır. Birçok ülkede, uzun süreli evde bakım, sağlık ve sosyal hizmetlerin bir bölümü veya farklı bir program olarak sunulabilmektedir. Hemen her ülkede, bireyin bakıma muhtaç olup olmadığına ve bakım hizmeti alma gereksiniminde, bakım derecelendirme sistemi uygulanmaktadır. Buna göre, bireyin başkalarının yardımına günlük, haftalık ya da aylık olmak üzere hangi sıklıkta gereksinim duyacağı (bakım saati) saptanmaktadır. Bireyin gereksinim duyacağı olası bakımın saat sayısı, bakıma muhtaçlık derecesini belirlemektedir (Kahraman, 2013: 146).

Türkiye’de Evde Bakım Hizmeti

Türkiye’ de evde bakım hizmetleri 2005 yılında Resmi Gazete‘ de yayınlanan “Evde Bakım Hizmetlerinin Sunumu Yönetmeliği” ile tanımlanmıştır. Sağlık Bakanlığı resmi gazetesinde evde bakım hizmetleri sunumu hakkında yönetmeliğin amacı,“fertleriyle toplumun sağlığını korumak maksadıyla, evde bakım hizmeti veren sağlık kuruluşlarının açılması, çalışması ve denetlenmesi ile bunları işleten kurum ve kuruluşların, özel hukuk tüzel kişilerinin ve gerçek kişilerin uyması gereken usul ve esasları düzenlemektir”( Sağlık Bakanlığı, 2005).

Türkiye’de aile bireyleri asındaki bağın halen güçlü olması, özellikle gelişmiş ülkeler ile karşılaştırıldığında yaşlıların yaşam alanlarını belirlemedeki tercihlerinde farklılıklar bulunduğu göstermektedir. Araştırma sonuçları, her on yaşlıdan yedisinin çocukları ile ya aynı evde ya da çocukları ile aynı binada, sokakta veya mahallede oturduklarını göstermektedir. Cinsiyetler arasında çok belirgin bir farklılık görülmemekle birlikte genel tercihin çocuklarla veya çocuklara çok yakın oturmak olduğu anlaşılmaktadır. Böylesi bir tercihin, gerek yaşlı gerekse de yaşlının çocukları açısından sosyal ve ekonomik olarak oldukça avantajlı olabileceği düşünülebilmektedir (Devlet Planlama Teşkilatı, 2007: 11).

Gelecekte toplam nüfusun önemli bir bölümünü yaşlı nüfus oluşturacağı için, ülke açısından yaşlıların geçim, konut gibi günlük yaşama ve fiziksel çevreyle ilgili pek çok sorununu gündeme getirmektedir. Yaşlıların günlük yaşam ve fiziksel çevreyle ilişkin sorunları şu nedenlerle ortaya çıkmaktadır;

• Aile yapısının çekirdek aileye dönüşmesi,

• Köyden kente göç, koşulların zorlaşması,

• Kentlerin plansız ve sağlıksız genişlemesi,

• Yaşam süresinin uzaması vb.

Gelişmiş ülkelerde yaşlılık önemli sosyal sorunlardan biri olarak ele alınırken, ülkemizde halen bir sorun olarak algılanmamaktadır. Bu durumun önemli nedenleri arasında;

• Türk kültürünün yakın aile ilişkileri üzerine kurulmuş olması,

• Ailelerin çocuklarına destek olmaları,

• Çocukların da kendilerini yaşlandıklarında ana-babalarına bakmakla yükümlü hissetmeleri sayılabilir (DPT, 2007: 83-84).

Günümüzde yaşlılar daha çok devlet desteğine ve profesyonel hizmetlere gereksinim duymaktadır.

Evde Bakım Hizmetlerine İlişkin Mevzuat

2005 yılında Resmi Gazete‘ de “Evde Bakım Hizmetlerinin Sunumu Yönetmeliği” yayınlanmıştır. Sağlık Bakanlığı resmi gazetesinde evde bakım hizmetleri sunumu hakkında yönetmeliğin amacı, “fertleriyle toplumun sağlığını korumak maksadıyla, evde bakım hizmeti veren sağlık kuruluşlarının açılması, çalışması ve denetlenmesi ile bunları işleten kurum ve kuruluşların, özel hukuk tüzel kişilerinin ve gerçek kişilerin uyması gereken usul ve esasları düzenlemektir”(Sağlık Bakanlığı, 2005).

Evde Bakım Hizmetlerinin Sunumu Yönetmeliğine göre evde bakım hizmetlerinde devamlılık esastır. Bu devamlılık,  hastanın talebi ve hizmetin gereklerine göre gece ve gündüz, hafta sonu ve tatil günleri dâhil olmak üzere gerektiğinde 24 saat kesintisiz hizmet verilebilecek şekilde olmalıdır. İhtiyaç durumunda belirli saatlerde evde bakım hizmeti verilebilir. Evde bakım hizmeti almak isteyen kişi, sağlık kuruluşuna bizzat veya telefon ile müracaat edebilir. Çağrı merkezi görevlisi personel hizmet talep eden kişi ile görüşme yapar, gerekli bilgileri verir. İlk görüşmeyi takiben hekim veya hemşire tarafından görüşme yapılır. Hizmet alacak kişinin durumu ve sunulacak hizmet belirlenir. Bakım hizmeti alacak kişi hekim ve hemşire tarafından evde ziyaret edilir, kişinin bakım ihtiyaçları, ev şartları belirlenir. Hekim tarafından evde bakım hizmeti alacak kişinin varsa tanısını koyup ve tedavisini planlayan diğer hekimler ile bağlantı kurulur, tedavi planı alınır ve son olarak da evde bakım planı ve tedavi planı oluşturulur. Hastanın tanısını koyup ve tedavisini planlayan diğer hekimler bulunmuyor veya bağlantı kurulamıyorsa hizmet alacak kişinin sağlık durumuna göre sağlık kuruluşunun hekimi tarafından muayene edilerek, tanı ve tedavi  planı  hazırlanır. Hemşire tarafından da bakım planı hazırlanarak hekimin onayına sunulur varsa gerekli değişiklikler yapılarak uygulanacak bakım planı hazırlanır. Gerektiği durumlarda ilgili uzmanlık alanlarındaki uzman hekimlerle hasta konsültasyonu sağlanır ( Sağlık Bakanlığı, 2005).

166 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Orhaner ve Arıkan : Evde Bakım Hizmetleri

Sağlık Bakanlığı tarafından Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü evde sağlık hizmeti verilmesi amacıyla çıkartılan “Sağlık Bakanlığınca Sunulan Evde Sağlık Hizmetlerinin Uygulama Usul Ve Esasları Hakkında Yönerge” 01.02.2010 tarihinde 3895 sayılı Bakan onayı ile yürürlüğe girmiştir. Yönergenin yürürlük tarihi itibariyle 81 ilde, Sağlık Müdürlükleri bünyesinde kurulan 34 adet mobil ekip ve hastaneler bünyesinde kurulan 407 evde sağlık birimi olmak üzere toplam 441 adet Evde Sağlık Hizmet biriminin Bakanlıkça tescili yapılmıştır. Evde sağlık hizmeti 3 şekilde uygulanmaktadır.

•Aile Hekimleri tarafından, aile hekimliği mevzuat doğrultusunda verilen Evde Sağlık hizmetleri,

•Hastaneler bünyesinde kurulan Evde Sağlık Hizmet Birimleri tarafından verilen Evde Sağlık Hizmetleri,

•Periferdeki vatandaşlara, sağlık müdürlükleri tarafından oluşturulan, mobil ekipler vasıtasıyla verilen Evde Sağlık Hizmetleri.

“Evde sağlık hizmetine başvuru hasta, hasta yakını, diğer kişi veya kurumlar tarafından 444 3 833 numaralı telefon hattı aranarak ya da “Evde Sağlık Hizmeti Başvuru Formu” doldurularak veya Toplum Sağlığı Merkezleri ya da Aile Hekimleri aracılığıyla il koordinasyon merkezine yapılmaktadır”.

Hastaneden taburcu aşamasında olup evde sağlık hizmet ihtiyacı olduğu değerlendirilen hastalar, müdavi hekim tarafından koordinasyon merkezine bildirilmektedir.

Evde Sağlık Hizmeti kapsamında ilk aşamada yatağa bağımlı hastalara hizmet verilmektedir. Dal hastanelerinde, faaliyet gösterdiği branşların gerektirdiği (KOAH, spastik çocuklar, onkolojide palyatif bakım, kas sistemi hastalıkları vb.) hizmet götürülmektedir.

“Evde Sağlık Hizmeti kapsamındaki hastalık ve uygulamalar şunlardır;

•KOAH vb. solunum sistemi hastalıkları,

•Yatağa bağımlı hastalar,

•Terminal dönem palyatif bakım hastaları,

• İleri derecedeki kas hastaları,

•Yenidoğanlara (0-1 aylık) fototerapi uygulamaları,

•Evde sağlık hizmeti kapsamına alınan hastaların ihtiyaç duyduğu ağız ve diş sağlığı hizmetleri” (Sağlık Bakanlığı,2010).

Evde Bakım Hizmeti Veren Kurumlar

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü; özellikle dezavantajlı gruplar içerisinde yer alan çocuk, genç, kadın, yaşlı ve özürlü kişilere yönelik koruyucu, önleyici, eğitici, tedavi ve rehabilite edici hizmetleri sunmaktadır. Kurum yaşlı vatandaşlara huzurevleri, yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezleri ile yatılı bakım hizmeti, Yaşlı Hizmet Merkezleri ile de gündüzlü hizmet sunmaktadır ( Çohaz, 2010: 122).

“Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından 9 Şubat 2013 tarihinde resmi gazetede yayımlanan Sosyal Hizmet Merkezleri Yönetmeliği hizmet birimleri ve görevleri içerisinde madde 13 evde bakım hizmeti ile ilgili;

•Evde bakım hizmeti, aile yanında destek, sosyal ve ekonomik destek gibi hizmetleri almasına karar verilen birey ve ailelere ilişkin işlemleri başlatmak.

•Evinde yaşlı ve engelli bulunan aileler ile evde bakım hizmeti alan ailelere ihtiyaç duydukları alanlarda rehberlik hizmeti sunmak.

ifadeleri yer almaktadır” (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2013).

“Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından 7 Ağustos 2008 tarihinde resmi gazetede Yaşlı Hizmet Merkezlerinde Sunulacak Gündüzlü Bakım İle Evde Bakım Hizmetleri Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır. Bu Yönetmeliğe göre;

•Bakım/hizmet planı: Yaşlı hizmet merkezinde hizmet planlama servisince her yaşlı için, yaşlının özellikleri ve ihtiyaçları göz önüne alınarak ayrı  ayrı  hazırlanan ve merkezin sorumlu müdürü tarafından onaylanan yaşlıya verilecek hizmet içeriğini ve sıklığını detaylı anlatan yazılı planı,

•Birim: Gündüzlü verilecek hizmetler ile evde verilecek hizmetler birimini,

•Evde bakım hizmeti birimi: Akıl ve ruh sağlığı yerinde olan, tıbbi bakıma ihtiyacı olmayan ve herhangi bir özrü bulunmayan yaşlının bakımı ile ilgili olarak hane halkının tek başına veya komşu akraba gibi diğer destek unsurlarına rağmen yetersiz kaldığı durumlarda yaşlılara evde yaşamlarını devam ettirebilmeleri için yaşam ortamlarının iyileştirilmesi, günlük yaşam faaliyetlerine yardımcı olunması amacıyla sunulan sosyal, fiziksel, psikolojik destek hizmetlerini yürüten birimi,

•Genel müdürlük: Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünü,

•Gündüzlü bakım hizmeti birimi: Yaşamını evde ailesi, akrabalarıyla veya yalnız sürdüren sağlıklı yaşlılar

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 167

Orhaner & Arikan : Home Care Services

ile  demans, alzheimer  gibi hastalığı olan yaşlıların yaşam ortamlarını iyileştirmek, boş zamanlarını değerlendirmek, sosyal, psikolojik ve sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasında yardımcı olmak, rehberlik ve mesleki danışmanlık yapmak, kendi  imkânlarıyla karşılamakta güçlük çektikleri konular ile günlük yaşam faaliyetlerinde destek hizmetleri vermek, ilgilerine göre faaliyet grupları kurarak sosyal faaliyetler düzenlemek suretiyle sosyal ilişkilerini zenginleştirmek, aktivitelerini artırmak ve gerekli olduğu zamanlarda aileleri ile dayanışma ve paylaşma sağlanarak yaşlının yaşam kalitesinin artırılması amacıyla sunulan hizmetleri yürüten birimi, 

• İl müdürlüğü: İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünü,

• İlçe müdürlüğü: İlçe Sosyal Hizmetler Müdürlüğünü,

a) Kamu kurum ve kuruluşları: Yaşlı hizmet merkezi açabilecek olan genel ve özel bütçeli kurumlar, belediyeler ve bu kurumların kurdukları döner sermayeli kuruluşlar, kamu iktisadi ve teşebbüsleri, özel kanunlarla kurulan diğer kamu kurumlarını,

b) Merkez: Yaşlı bireylerin yaşam kalitesinin artırılması amacıyla gündüzlü bakım ve evde bakım hizmeti sunmak üzere açılan ve faaliyet gösteren yaşlı hizmet merkezini,

c) Meslek elemanı: Sosyal çalışmacı, psikolog, doktor, hemşire, fizyoterapist, diyetisyen ve uğraş terapistini,

d) Özel hukuk tüzel kişileri: Özel hukuk hükümlerine göre kurulan, dernekler, vakıflar ve şirketleri,

e) Yaşlı: Sosyal, fiziksel ve psikolojik desteğe ihtiyaç duyan akıl ve ruh sağlığı yerinde olan altmış yaş ve üzerinde olup, bulaşıcı hastalığı ile herhangi bir özrü bulunmayan kişiyi,

f) Yaşlı bakım elemanı: Yaşlı bakımı konusunda ortaöğrenim/yükseköğrenimin ilgili bölümlerinden mezun veya yaşlı bakımı konusunda Milli Eğitim Bakanlığınca sertifika yetkisi verilen kuruluşlar ile Üniversitelerin ilgili bölümlerince açılmış olan sertifika programlarına katılıp sertifika almış olan en az ilköğrenim mezunu olan kişiyi”

ifade etmektedir. Merkez hizmetlerinden yararlanacak olan yaşlılardan sosyal faaliyetler, gezi, koro çalışmaları gibi gündüzlü hizmetlerden yararlanacaklar, Alzheimer-demans  hastalığı olup gündüzlü bakım hizmetlerinden yararlanacaklar ve evde bakım hizmetlerinden yararlanacaklar şeklinde gruplandırılıp günlük, aylık ve yıllık ücretler alınmaktadır.  Kamu kurum ve kuruluşları, özel hukuk tüzel kişileri bu hizmetlerden yararlanmak isteyen ve her hangi bir geliri olmayan, bakacak kimsesi bulunmayan yaşlılara kapasitesinin yüzde beş oranında ücretsiz hizmet verir. Ücretsiz hizmet verilecek yaşlılar İl/İlçe Müdürlüğünce

belirlenir (Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, 2008).

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü kurumuna bağlı hizmet veren Yaşlı Hizmet Merkezlerinden yararlanacak olan yaşlılardan alınacak ücretler “2010 Yılı Yaşlı Hizmet Merkezleri Ücret Uygulama Esasları” çerçevesinde belirlenmiştir. “Yaşlı Hizmet Merkezleri 2010 Yılı Ücret Uygulama Esasları kapsamında;

•1/2 Aylık bakım ücreti 90 saate, 1 aylık bakım ücreti 180 saate eş değerdir.

• Teknik Hizmet Ücreti, malzemesi yaşlı tarafından karşılanmak üzere belirlenmiştir.

•Temizlik Hizmeti Ücreti, malzemesi yaşlı tarafından karşılanmak üzere belirlenmiştir.

•Yaşlı bakım elemanı, temizlik elemanı ve teknik hizmet elemanının çalışma saatleri; Günde 8 saat, haftada 45 saat, ayda 180 saat üzerinden değerlendirilmeye alınmıştır.

•Üyelik aidatı yıllık alınır.

•Yaşlı Hizmet Merkezinden yararlanmak için üye olmak esastır.

•Bir bakıcı-temizlik-teknik personelin haftalık toplam çalışma süresi, yıllık fazla çalışma süresi dâhilinde yaptırılacak fazla çalışmalar hariç, 4857 sayılı İş Kanununun 63 üncü maddesinde belirtilen çalışma süresini geçemez.

•Hizmetlerin haftanın 6(altı) günü (Cumartesi günü yarım gün olmak üzere), dini ve milli bayramlar hariç olmak üzere verilmesi esastır”(Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2014).

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kapsamında Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğünde Evde Bakım Hizmetleri ile ilgili;

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Evde Sağlık ve Sosyal Hizmetler Derneği arasında yapılan Protokol gereği Türkiye genelinde illerde sempozyum düzenlenmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Evde Sağlık ve Sosyal Hizmetler Derneği tarafından 6 Ağustos 2015 tarihinde Elazığ ilinde Evde Sağlık ve Sosyal Hizmetler Sempozyumu gerçekleştirilmiştir. 11 Aralık 2013 tarihinde Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Mesleki Yeterlilik Kurumu arasında ‘‘Engelli ve Yaşlı Bakım Elemanı ve Gerontolog” mesleklerine ilişkin standardın hazırlanması amacıyla işbirliği protokolü imzalanmıştır. Protokol kapsamında nihai olarak öncelikle bakım hizmeti alan bireylerin memnuniyetinin artırılması hedeflenmektedir. Yapılan

168 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Orhaner ve Arıkan : Evde Bakım Hizmetleri

çalışmalar ile bakım alanında çalışan meslekler, eğitim seviyesine göre tasniflenerek mesleki standartlarının oluşturulması planlanmıştır (ASP, 2015).

Evde Bakım Hizmetlerinin Değerlendirilmesi

Türkiye’de yaş ve cinsiyete göre kişisel bakım faaliyetlerini gerçekleştirirken zorluk çeken yaşlılarla ilgili Tablo 2’de görüleceği gibi 65 yaş üzeri erkeklerin sırasıyla banyo yapmada, yatağa girme/kalkma ve sandalyeye oturma kalkmada giyinmede zorluk çektiği görülmektedir.

Yine 65-74 yaş arasında banyo yapma duş alma faaliyetinde en çok zorluk çekildiği görülmektedir. Yatağa girme, yataktan kalkma veya sandalyeye oturma,

sandalyeden kalkmak ikinci sırada yaşanılan sıkıntıdır. Erkeklere göre kadınlar daha fazla zorluk çekmektedir.

75 yaş üzerinde yaşlılarda65-74 yaşlılara oranla kişisel ihtiyaçlarını gideme de daha çok sıkıntı yaşanmaktadır. İlk sırada banyo yapma duş alma da zorluk çekilmektedir, bu faaliyeti takiben tuvalet kullanımı ve giyinme ve elbiselerini çıkarma yer almaktadır. Kadınlar erkeklere göre daha çok zorluk çekmektedir.

Evde bakım hizmetlerinden yararlanan kişi sayısı ve harcama tutarı Tablo 3’de verilmiştir.

Tablo 3’den görüleceği gibi 2007 yılından 2014 yılına kadar evde bakım hizmetinden yararlanan kişiler sayısında ve harcama tutarından artış görülmektedir.

Tablo.2 Yaş grubu ve cinsiyete göre kişisel bakım faaliyetlerini gerçekleştirirken zorluk çeken yaşlıların oranı, 2008, 2010, 2012

Yıl Yaş grubu Cinsiyet

Kendi kendine

beslenme

Yatağa girme/kalkma veya sandalyeye

oturma/kalkma

Giyinme ve elbiselerini

çıkarma

Tuvalet kullanımı

Banyo yapma/duş

alma

2008

15+ToplamErkekKadın

1,71,51,9

3,62,54,6

3,02,33,6

3,02,23,7

3,22,44,0

65+ToplamErkekKadın

10,38,511,7

18,815,221,7

16,813,719,1

15,512,417,8

19,514,923,1

65-74ToplamErkekKadın

7,15,48,6

14,510,517,9

12,08,7

14,7

11,18,2

13,4

13,59,7

16,7

75+ToplamErkekKadın

15,313,916,2

25,523,227,0

24,122,425,3

22,219,524,1

28,823,832,2

2010

15+ToplamErkekKadın

1,10,91,3

2,11,52,6

2,01,52,4

2,01,52,5

2,41,63,1

65+ToplamErkekKadın

9,88,011,2

16,713,119,5

16,513,318,9

16,513,418,8

20,214,524,7

65-74ToplamErkekKadın

6,05,26,6

12,59,0

15,2

11,18,0

13,4

10,78,5

12,4

12,78,1

16,2

75+ToplamErkekKadın

16,312,519,4

23,619,627,0

25,421,528,7

26,121,130,2

32,924,639,7

2012

15+ToplamErkekKadın

1,20,81,5

2,11,32,8

2,01,32,6

1,91,12,7

2,31,33,2

65+ToplamErkekKadın

9,87,711,4

16,411,320,3

15,711,319,1

15,610,119,8

18,812,024,0

65-74ToplamErkekKadın

5,75,06,4

11,08,0

13,5

10,17,911,9

10,37,0

13,0

11,17,1

14,3

75+ToplamErkekKadın

16,512,818,9

25,217,530,4

24,917,629,9

24,315,830,0

31,420,838,5

Kaynak: TÜİK, İstatistiklerle Yaşlı Nüfus,2014

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 169

Orhaner & Arikan : Home Care Services

ARAŞTIRMANIN AMACI VE YÖNTEM

Araştırmanın temel amacı Türkiye’nin büyükşehirlerinde yaşayan; aktif olarak beş sene boyunca çalışma hayatında bulunan kişilerin ülkemizde yaşlılık dönemi ile ilgili evde bakım hizmetlerine ilişkin görüşlerinin ve bilgi düzeylerinin belirlenmesidir.

Yukarıda belirtilmiş olunan amaçtan yola çıkılarak yürütülen alan araştırmasında veri toplama aracı olarak anket formu kullanılmıştır. Anket formu araştırmacılar tarafından geliştirilmiş; tanımlayıcı demografik özellikler olarak cinsiyet, eğitim durumu, yaşanılan yer, gelir durumu, çocuk sayısı ve bağlı bulunulan sosyal güvenlik kurumunun yanı sıra katılımcıların bakım sigortası ve yaşlılık ile ilgili görüşlerinin belirlenmesi amacıyla sorulardan oluşmaktadır. Katılımcıların yaşlılık döneminde bekledikleri iyilik durumuyla ilgili dokuz soru likert ölçek olarak sorulmuştur. Anket sonucu elde edilen veriler SPSS ortamında analiz edilmiştir.

Katılımcıların sorular arasındaki farklılıkların test edilmesinde Ki Kare testinden yararlanılmıştır. Sonuçlar %95’lik güven aralığında, p<0,05 anlamlılık düzeyinde değerlendirilmiştir.

Araştırma 2016 yılında yapılmıştır. Araştırmanın evreni olarak Türkiye’de tüm büyükşehirlerde (İstanbul, Ankara, İzmir, Samsun, Adana, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Diyarbakır, Hatay, İstanbul, Kayseri, Manisa, Şanlıurfa, Kahramanmaraş ve Gaziantep, Kocaeli, Konya ve Van) yaşayan, beş yıl boyunca aktif olarak çalışan kişiler seçilmiştir. Ancak araştırma için özellikle bir örneklem sayısı belirlenmemiş, ulaşabilecek en yüksek sayıda kişiye ulaşılmak amaçlanmıştır. Bu amaçla 1500 anket formu illere dağıtılmıştır. Anketlere katılım çoğunlukla Ankara (163),Mersin (95), Antalya (70), Samsun (67), Bursa (57) ve İstanbul (42) katılım sağlanmıştır. Fakat Kocaeli, Konya ve Gaziantep’te çalışan kişilerden cevap alınamamış ve araştırmaya 17 il ile devam edilmiştir. 17 ilden 719 anket araştırmacılara ulaşmış, bu anketlerden 63 tanesi araştırmaya uygun

olmadığı için çıkarılmış toplam 656 anket ile araştırma yapılmıştır.

BULGULAR

Örnekleme Ait Temel Karakteristik ve Demografik Bulgular

Katılımcıların sorulara verdikleri cevaplara göre frekans ve yüzde dağılımları Çizelge 1’deki gibidir.Çizelge.1. Örnekleme Ait Özelliklerin Frekans Analizi

Frekans Yüzde

Cinsiyet Kadın Erkek

252404

38,461,6

Eğitim DurumuİlkokulLiseÜniversite

157246253

23,937,538,6

Yaşadığınız YerŞehir merkeziİlçeKöy

34826345

53,040,16,9

Gelir Durumu

0-15001501-30003001-45004501 ve üzeri

2542927535

38,744,511,45,3

Çocuk SayısıYok1-34-6

17542259

26,764,39,0

Bağlı Olduğunuz SGK

SSKEmekli SandığıBAĞ-KURTotal

400 150106656

61,022,916,1

100,0

Çizelge.1 katılımcıların cinsiyetlerine göre dağılımları verilmektedir. Buna göre; katılımcıların 252 (%38,4)’ ü kadın, 404 (%61,6)’ı ise erkektir. Çizelgeye göre erkek katılımcıların daha fazla olduğu gözlemlenmektedir.

Araştırma grubunu oluşturan katılımcıların eğitim durumlarında birinci sırada üniversite mezunu 253 ( % 38,6), ikinci sırada lise mezunu 246 (% 37,5) üçüncü sırada ilkokul mezunu 157 (%23,9) kişi yer almaktadır.

Tablo.3 Evde Bakım Hizmetinden yararlanan kişi sayısı ve harcama tutarı, 2007-2014

Yıl Kişi Sayısı Biröncekiyılagöre artış (%) Harcama Tutarı Bir önceki yıla

göre artış (%)

20072008200920102011201220132014

28583113000210320284595352859398335427434450031

-%295%46%26%23%12%7%5

35387417603869362

15808032214804294411534491153982549

-%1080%108%170%40%32%17%15

Kaynak: TÜİK, İstatistiklerle Yaşlı Nüfus,2014

170 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Orhaner ve Arıkan : Evde Bakım Hizmetleri

Katılımcıların 348 (%53)’ ü şehir merkezinde, 263 (%40,1)’ i ilçede ve 45 (%6,9)’ u köyde yaşadığını ifade etmiştir. Buna göre araştırmaya katılan çoğunluğun şehir merkezinde yaşadığı görülmüştür.

Araştırma kapsamındaki katılımcıların 254 (38,7)’i 0-1500 lira, 292 (%44,5)’i 1501-3000 lira, 75 (11,4)’ü 3001-4500 lira ve 35 (%5,3)’ü 4501 ve üzeri gelire sahiptir. Buna göre 1501-3000 lira gelire sahip kişilerin daha fazla olduğu görülmektedir.

Katılımcıların sahip olduğu çocuk sayısı incelendiğinde en fazla 1 ila 3 çocuk sahibi 422 (%64,3) kişinin olduğu görülürken en düşük 4 ila 6 çocuk sahibi 59 (%9,0) kişinin olduğu görülmüştür.

Araştırma kapsamındaki katılımcıların 400 (%61,0)’i SSK’ya, 150 (%22,9)’ü Emekli Sandığı’na, 106 (%16,1)’i Bağ-Kur’a bağlıdır. Bu dağılıma göre SSK’ya bağlı olan katılımcıların daha fazla olduğu gözlemlenmiştir.

Ankette yer alan 12 soru Frekans analiziyle incelenmiştir.Çizelge.2. “Sizce sağlığınız nasıl?” Sorusu Frekans Analizi

Frekans Yüzde

KötüOrtaİyiÇok iyi

17255265119

2,638,940,418,1

Toplam 656 100,0

Katılımcılara sorulan “Sizce sağlığınız nasıl?” sorusuna verilen cevaplarda katılımcıların çoğunluğu 265 (%40.4) kişi sağlıklarının iyi düzeyde olduğunu ifade ederken, 255 (%39) kişi ise orta düzeyde olduğunu ifade etmiştir. Buna göre katılımcıların çoğunluğu sağlıklarının iyi düzeyde olduğunu düşünmektedir.

Ankette yer alan “Devam eden hastalığınız var mı? Varsa nedir?” sorusunda Katılımcıların %75’i (492) herhangi bir hastalığının olmadığını belirtmiştir. Ancak herhangi bir hastalığı olduğunu belirten %25’in (164) içinde en yüksek hastalık oranı; %18 (31) ile diyabet hastalığına, %20 (33) ile tansiyon hastalığına sahip olduğunu belirlenmiştir. Çizelge.3. “Sizce yaşlılık dönemi hangi yaşta başlar?” Sorusu Frekans Analizi

FREKANS YÜZDE

45-5152-5859-6566-7374-80

1112362582724

16,936,039,34,13,7

Toplam 656 100,0

Sizce yaşlılık dönemi ne zaman başlar diye sorulan soruya katılımcılardan 258 (%39.3) kişi 59-65 yaş arasında başladığını ifade ederken; 236 (%36) kişi 52-58 yaşından itibaren yaşlılık döneminin başladığını ifade etmektedir.

“Yaşlandığınızda yaşamak istediğiniz yer?” sorusuna araştırmaya katılan 656 kişiden 560’ı (%85.4) yaşlandığında kendi evinde yaşamak istediğine belirtirken ikinci sırada 41 (%6.3) ile huzurevlerinde ve aynı sayı ile yakınlarının yanında yaşamak istediklerini belirtmişlerdir.

“Yaşlılıkta bakım hizmeti sunan aşağıdaki kurumlardan kaçını biliyorsunuz?” sorusuna katılımcıların 618’i (%94.2) huzurevini, 416 (%63.4)’ü belediyeleri, 436’sı (%66.5)i evde bakım hizmetlerini sunan kurumları bildiklerini ifade etmişlerdir. Bununla birlikte büyük bir çoğunluğu 405 (%61.7)si gündüz bakım hizmetleri sunan kurumlardan haberdar olmadığı tespit edilmiştir. Bu sonuçlara göre en fazla bilinen huzurevi iken ikinci ve üçüncü sırada evde bakım hizmetleri ve belediyelerin verdikleri hizmetler gelmektedir.

“Yaşlılık döneminde kurumlar tarafından verilen hizmetler nelerdir?” sorusunda belediye yardımlarını bilenler 574 (%87.5), dernek yardımlarını bilenler 353 (%53.8) kişi iken siyasi partilerin sunduğu yardımları ise sadece 162 kişi (%24.7) bilmektedir ve düşük düzeyde kalmıştır.

“Yaşlılık döneminde katılmak istediğiniz sosyal aktiviteler var mı?” sorusuna verilen cevaplarda katılımcıların 500 (% 76,2)’si gezi aktivitesini, 259 (%39,5)’i spor aktivitelerini, 220 (%33,5)’i çeşitli beceri geliştirici kurslarını, 215 (%32,8)’i el sanatları faaliyetlerini, 211 (32,2)’i eğlencelere katılmak istediğini ifade etmiştir.

“Sizin önermek istediğiniz aktiviteler var mı?” sorusuna ise katılımcıların 574 (% 87,5)’i herhangi bir öneride bulunmadıklarını belirtmiştir. Katılımcıların 82 (%12,5)’i doğa yürüyüşü, balık tutmak, hat sanatı, kuran kursu, tiyatro sinema gibi önerilerde bulunmuştur.

“Yaşlılıkta alacağınız hizmeti hangi kurum ya da kurumlardan almak istersiniz?” sorusuna; katılımcılar ilk sırada 275 kişi (%42) ile aile fertlerine, 219 kişi (%33.4) ile hastanelerden almak istediğini belirtmiştir. Bunu 190 kişi (%29) belediyeler ve 185 kişi (%28.2) ile özel kuruluşlar takip etmektedir.

“Yaşlılıkta güven duyacağınız kişi veya kurum?” sorusuna; 504 kişi (%77)’si aileye güven duyduğunu ifade ederken, 135 kişi (%20.6) sı sağlık personeline güven duyacağını belirtmiştir. Profesyonel Bakıcıya 109 kişi (%16.6) ve devlet görevlisine 73 kişi (%11.1)

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 171

Orhaner & Arikan : Home Care Services

güven duyacağını belirtmiştir ve bu oranlara göre güven düzeyi oldukça düşüktür. Bu sonuçlara göre katılımcıların geleneksel aile yapısına olan güveninin yüksek oranda devam ettiği tespit edilmiştir.

“Yaşlılıkta devlet ya da kurumlar tarafından verilen hizmetler nelerdir?” sorusuna verilen cevaplara göre bilinirliği en yüksek olan hizmet 554 kişi (%84.5) ile huzurevi iken onu 541 kişi (%82.5) ile 65 yaş parası izlemektedir. Katılımcılardan 464 kişi (%70.4) evde bakım hizmetini bildiğini belirtmiştir. Katılımcıların 284 (%44)’ü Darülaceze’yi bilmektedir. Bu sonuçlara göre katılımcıların büyük bir çoğunluğu verilen hizmetlerden haberdardır.

“Yaşlılık döneminde beklediğiniz iyilik hali ile ilgili beklentilerinize yönelik aşağıda yer alan ifadelere katılma derecenizi belirtiniz.” Sorusuna verilen ifadeler için faktör analizi yapıldı ve tek boyut olduğu tespit edildi (KMO: 0.94). Yapılan güvenilirlik analizinde Cronbach’s Alpha değeri 0.91 bulunmuştur.

En yüksek beklenti (4.31) ortalama ile “Yaşlandığımda giderlerimi karşılayacak bir sosyal güvenliğimin olması.” ifadesine aittir. Sonra (4.24) ortalama “Kimseye

muhtaç olmadan kendi hayatımı devam ettirebiliyor olmam.” gelirken “Genel sağlığımın iyi olması” ifadesi ve “Finansal açıdan kendi başıma yetebilmem.” ifadesi (4.22) ortalama ile üçüncü sırada yer almaktadır.Çizelge 8. Cinsiyet ve Yaşamak İstenen Yer Ki-Kare Testi Sonuçları

Yaşamak İstenen Yer Cinsiyet

Kadın Erkek Toplam

HuzureviKendi eviYakınlarının YanındaDiğer

17219

88

24341336

415604114

Toplam 252 404 656

df=3; PearsonChi-Square=8,542; p=,036

Yapılan Ki-Kare testine göre cinsiyetler arasında yaşamak istenen yer anlamında farklılık olduğu saptanmıştır. Buna göre kadınlar erkeklere oranla yakınlarının yanında yaşamaya daha yatkındır. Ancak tüm bunlara rağmen büyük bir çoğunluk kendi evinde yaşamak istemektedir.

Cinsiyetler arasında yaşlılıkta güvenebilecekleri kişi ya da kurumlar arasında anlamlı bir farklılık

Çizelge.4.“Yaşlılık döneminde beklediğiniz iyilik hali ile ilgili beklentilerinize yönelik aşağıda yer alan ifadelere katılma derecenizi belirtiniz.” Sorusu Faktör Analizi

Kesi

nlik

le

katıl

mıy

orum

Katıl

mıy

orum

Kara

rsız

ım

Katıl

ıyor

um

Kesi

nlik

le

katıl

ıyor

um

Orta

lam

a

Std

sapm

a

f % f % f % f % f %

Genel sağlığımın iyi olması. 18 2,7 27 4,1 91 13,9 174 26,5 346 52,7 4,2241 1,01444Psikolojik olarak kendimi iyi hissetmem. 26 4,0 46 7,0 90 13,7 191 29,1 300 45,7 4,0427 1,14239

Değişik sosyal rollerimi üstlenebilmem (örneğin, baba, anne, eş, arkadaş).

22 3,4 29 4,4 58 8,8 231 35,2 311 47,4 4,1662 1,06641

Aktivitelere (gezi, kurs vb.) katılabiliyor olmam. 24 3,7 55 8,4 124 18,9 219 33,4 232 35,4 3,8750 1,11461

Kimseye muhtaç olmadan kendi hayatımı devam ettirebiliyor olmam.

13 2,0 24 3,7 82 12,5 190 29,0 344 52,4 4,2485 ,99349

Finansal açıdan kendi başıma yetebilmem. 13 2,0 26 4,0 64 9,8 226 34,5 322 49,1 4,2241 ,99928

Sosyal ilişkiler açısından bir gruba dahil olabilmem. 17 2,6 57 8,7 126 19,2 216 32,9 236 36,0 3,8918 1,10469

Çevremde güvenebileceğim komşularımın olması. 29 4,4 23 3,5 93 14,2 241 36,7 267 40,7 4,0442 1,07697

Yaşlandığımda giderlerimi karşılayacak bir sosyal güvenliğimin olması.

11 1,7 20 3,0 73 11,1 192 29,3 359 54,7 4,3186 ,92498

172 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Orhaner ve Arıkan : Evde Bakım Hizmetleri

bulunamamıştır. Aile bireylerine, sağlık personeline ve profesyonel bakıcıya güven duymada her hangi bir anlamlılık yoktur. Devlet görevlisine güvenirim diyenlerin %71’i erkek, %28’i kadındır. Bütün katılımcıların içinde; kadınların %8’i erkeklerin ise %13’ü güvenmektedir.Çizelge 9. Eğitim Düzeyi ile Evde Bakım Hizmeti Veren Kurumların Bilinirliği Arasındaki Ki-Kare Testi Sonuçları

Evde Bakım Hizmeti Veren Kurumlar

Eğitim

İlköğretim Lise Üniversite

N % N % N %

Bilinirlik 88 13,4 159 24,2 189 28,8

Bilinmezlik 69 10,5 87 13,3 64 9,8

df=2, PearsonChi-Square=1,163; p=,000

Yapılan Ki-Kare testine göre eğitim düzeyleri ile hizmet veren kurumlar karşılaştırıldığında huzurevlerinin bilinirliğinde anlamlı bir fark bulunamamıştır. Ancak evde bakım hizmeti sunan kurumlar ile gündüz bakım evlerinin bilinirliği eğitim düzeyi arttıkça artmıştır.Çizelge 10. Eğitim Düzeyi İle Gündüz Bakım Evinin Bilinirliği Arasındaki Ki-Kare Testi Sonuçları

Gündüz Bakım Evi

Eğitim

İlköğretim Lise Üniversite

N % N % N %Bilinirlik 45 6.9 94 14,3 112 17,1

Bilinmezlik 112 17,1 152 23,2 141 21,5

df=2, Pearsonchi-square=9,989, p=,007

Yapılan testler sonucunda eğitim düzeyi arttıkça yaşlılıkta hizmet veren kurumlar ve bu kurumlar tarafından verilen hizmetlerin farkındalığının arttığı görülmüştür. Yapılan Anova ve Tukey testi sonucunda gelir düzeyi yüksek olan katılımcıların (4501 ve üzeri) yaşlılıktaki iyilik durumu beklentilerinin orta ve düşük düzeydeki gelir grubuna göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Gelir düzeyi ile yaşlılıkta verilen hizmetler içerisinde 65 yaş parası orta düzey gelir grubunda (1501-3000) en fazla bilinen hizmet olmuştur. Şehir merkezinde yaşayan katılımcıların yaşlılıktan iyilik beklentileri şu konularda ilçede ve köyde yaşayan katılımcılara göre daha yüksektir: “Genel sağlığımın iyi olması”, “Kimseye muhtaç olmadan kendi hayatıma devam ettirebiliyor olmam.”, “finansal açıdan kendi başıma yetebilmem.” Ve “sosyal ilişkiler bakımından belli bir gruba dâhil olabilmem.”

Sahip olunan çocuk sayısı ile “kimseye muhtaç olmadan kendi hayatımı devam ettiriyor olmam” ve “finansal açıdan kendi başıma yetebilmem” ifadeleri arasında

anlamlı farklılık bulunmuştur. Buna göre çocuk sayısı arttıkça geleceğe yönelik finansal ve fiziksel muhtaçlık kaygısı azalıyor.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Kişilerin yaşadığı yılları kaliteli yaşayabilmesi, hayatına etki eden olaylarla mücadele edebilmesi, geleceğe yönelik güvenle bakabilmesine bağlıdır (Akış, 2013: 86). Yaşlı nüfus dağılımının giderek arttığı düşünüldüğünde, yaşlı bireylerin hem sağlık hem de sosyal yönden üzerinde durulması gereken bir çalışma olacaktır. Yaşlı bireylerin hayatta kalmasının güvenliğini sağlığını korumakla birlikte sosyal ve psikolojik bakımdan da önemi vurgulanmıştır.

Kurumlarda barınmak yerine bulundukları ortamlarda, çevrelerinden kopmadan daha uzun süre yaşayabilmelerine yönelik hizmetler geliştirilmelidir ( Çavuş, 2013: 185).Araştırma sonuçlarına göre; katılımcılar sağlıklarının iyi olduğunu ifade etmişlerdir. Araştırmaya katılan çoğunluğun (%75) devam eden bir hastalıklarının olmamasını belirtirken geriye kalan katılımcılar da en çok diyabet ve tansiyon hastalıkları olduğu görülmüştür. Toplumda diyabet ve tansiyon hastalıklarının yaygın olduğu söylenebilir. Yaşlılar için yaşlı sağlığı eğitimleri verilip eğitim kitapçıkları hazırlanabilir. Katılımcılar yaşlılık dönemini 59-65 yaş aralığında başladığını belirtmişlerdir. Araştırmalarda elde edilen sonuçlarda; yaşlıların sağlık personelleri ve profesyoneller tarafından bakılmayı tercih ettikleri gözlemlense de yaşlıların kendi evlerinde, aile bireyleri tarafından bakılmayı istedikleri görülmüştür. Yaşlılıkta genel yönelim aile tarafından bakım ve destek alma olduğu için ilerde sorunlar yaşanabilir. Aile tarafından yaşlının uzun süreli bakılması hem maddi hem manevi zorluklar yaşatabilir, bu yüzden yaşlının hem yalnız yaşayabilmesi hem de hayattan kopmaması sağlanabilmelidir. Katılımcılar yaşlılıkta bakım hizmetleri sunan kurumlardan huzurevlerini, belediye hizmetlerini ve evde bakım hizmetlerini bildiklerini ifade etmişlerdir. Gündüz bakım evleri hizmetlerinden haberdar olmadıkları ortaya çıkmıştır. Burada sosyal sorumluluk bağlamında sosyal belediyecilik hizmetleri ile gündüz bakım evlerinin bilgisi topluma verilebilir. Katılımcılar yaşlılık döneminde gezi aktiviteleri, spor aktiviteleri, çeşitli beceri geliştirici kurslar, el sanatları faaliyetleri ve eğlencelere katılmak istediklerini belirtmişlerdir.Aynı zamanda doğa yürüyüşü, balık tutmak, hat sanatı, kuran kursu, tiyatro sinema gibi önerilerde bulunmuştur. Bu tür sosyal etkinlikler arttırılabilir. Katılımcılar yaşlılıkta ilk sırada aile fertlerine daha sonra sağlık personelleri ve profesyonel bakıcılara güven duyacağını dile getirmişlerdir. Yaşlılıkta devlet ya da kurumlar tarafından verilen

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 173

Orhaner & Arikan : Home Care Services

hizmetlerin bilinirliği en çok (%84,5) huzurevleri, onu takiben 65 yaş parası izlemektedir. Katılımcıların evde bakım hizmetleri ve Darülaceze hizmetlerinden haberdar olduğu belirlenmiştir. Devlet tarafından verilen desteklerin daha çok yaygınlaşması için tanıtıcı ve bilgilendirici kampanyaların düzenlenmesi gerekir. Katılımcıların yaşlılık dönemi ile ilgili beklenilen iyilik hali sorusuna verilen cevaplarda en yüksek beklenti; yaşlanıldığında giderleri karşılayacak bir sosyal güvenliğin olmasıdır. Yaşlıların büyük çoğunluğunun endişesi maddi güvencesidir ve bu yüzdendir ki kapsamlı kamu politikalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Sonuçlara göre yaşlılık dönemindeki iyilik hali ile ilgili beklentiler ölçüldüğünde; beklentisi en yüksek grubun eğitim ve gelir düzeyi yüksek olan ve şehir merkezinde yaşayan katılımcıların olduğu belirlenmiştir. Köyde ve ilçe merkezinde yaşayan katılımcılar şehir merkezinde yaşayanlara göre; geleneksel aile bağları kuvvetli olduğu düşünüldüğünden yaşlılık döneminde daha az muhtaç olacaklarını düşünmektedir. Ayrıca köyde yaşayanların yaşlılık döneminde finansal açıdan kaygı düzeyi daha düşük görülmüştür. Şehir merkezinde yaşayanlar ilçede yaşayanlara göre yaşlılık döneminde bir sosyal gruba dahil olmaya daha fazla önem vermektedir.

Yaşlıların farklılıklarını dikkate alan ve kolay ulaşılabilecek sosyal faaliyetlerin arttırılması gerekmektedir. Yalnızlık duygularını azaltacak hem akranlarıyla hem de diğer yaş gruplarından kişilerle bir araya gelmelerini ve birlikte vakit geçirmelerini sağlayacak mekânların düzenlenmesi gerekmektedir. Kuşaklararası dayanışmanın önemi vurgulanarak toplum bilinçlendirilmelidir (Buz, Beydili, 2015: 570). Yaşlı/hasta bireylerin bakımından yakinen sorumlu olan bireyin ve tüm aile bireylerin yaşam kalitesinin yükseltilmesi, aileye yardım ve destek sağlayacak evde bakım hizmetlerinin kurumsallaşması ve yaygınlaştırılması ile mümkündür (Öztop vd., 2008: 47).

KAYNAKLAR1. Akış, A.G. (2013). Evde Bakım Parasının Evde Yaşlı Bakım

Sürecine Etkisinin Bourdieu’cü Bir Yaklaşımla İncelenmesi: Antalya Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Antalya, 86.

2. Aközer, M.,Nuhrat, C. ve Say, Ş. (2011). Türkiye’de Yaşlılık Dönemine İlişkin BeklentilerAraştırması, Aile ve Toplum Eğitim-Kültür ve Araştırma Dergisi, 7(27),104.

3. Buz, S. ve Beydili, E. (2015). Ankara Örneğinde Yalnız Yaşayan Yaşlı Kadınların Gereksinimleri, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 8(37), 570.

4. Çatak, B.,Kılınç, A.S., Badıllıoğlu, O., Sütlü, S., Sofuoğlu, A. ve Aslan, D. (2012). Burdur’daEvde Sağlık Hizmeti Alan Yaşlı Hastaların Profili ve Evde Verilen Sağlık Hizmetleri, Türkiye Halk Sağlığı Dergisi, 10(1),14.

5. Çavuş, Ö.F. (2013). Yaşlılara Yönelik Evde Bakım Hizmetlerinin Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 40-185.

6. Çohaz, A. (2010). Türkiye’de Yaşlı ve Yaşlılara Sunulan Bakım Hizmetleri. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Yaşlı Bakım Hizmetleri Daire Başkanlığı, Akademik Geriatri,122.

7. Eser, S.,Saatlı, G., Eser, E., Baydur, H. ve Fidaner, C. (2010). Yaşlılar İçin Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Modülü WHOQOL-OLD: Türkiye Alan Çalışması Türkçe Sürüm Geçerlilik ve Güvenilirlik Sonuçları, Türk Psikiyatri Dergisi, 27(1),38.

8. Genç, Y. ve Dalkılıç, P. (2013). Yaşlıların Sosyal Dışlanma Sendromu ve Toplumsal Beklentileri, TheJournal of AcademicSocialScienceStudies, 6(4),465-466.

9. Özer, Ö. ve Şantaş, F. (2012). Kamunun Sunduğu Evde Bakım Hizmetleri ve Finansmanı, Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 3(2), 97.

10. Öztop, H., Şener, A. ve Güven, S. (2008). Evde Bakımın Yaşlı ve Aile Açısından Olumlu ve Olumsuz Yönleri, Yaşlı Sorunları Araştırma Dergisi, 1(1),47.

11. Kahraman Kelleci, E. (2013). Türk Sağlık Sisteminde Evde Bakım Hizmetlerinin Yeri Ve İstanbul İli Beşiktaş İlçesindeki Alzheimer Hastalarına Evde Bakım Hizmetlerine Yönelik Bir Araştırma, Yüksek Lisans Tezi,Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 140-146.

12. Karabulut, S. (2015). Evde Bakım Hizmeti Sunulan Hastalarda Stresin Ölçülmesi, Yüksek Lisans Tezi, Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 13.

13. Taşdelen, P. ve Ateş, M. (2012). Evde Bakım Gerektiren Hastaların Bakım Gereksinimleri ile Bakım Verenlerin Yükünün Değerlendirilmesi, Hemşirelikte Eğitim ve Araştırma Dergisi, 9(3), 23.

14. T.C. Sağlık Bakanlığı, Evde Bakım Hizmetleri Sunumu Hakkında Yönetmelik. Resmi gazete, tarihi 10.03.2005,sayı25751.E r i ş i m ; ( h t t p : / / w w w . m e v z u a t . g o v . t r / M e t i n . d=7.5.7542&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch=evde%20bak%C4%B1m) (Erişim tarihi; 15.02.2016).

15. T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı. (2007). Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı, Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü, ISBN 978 – 975 – 19- 4115 - 5 (basılı nüsha), Yayın No:2741, 11-84.

16. T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı. (2013). Sosyal Hizmet Merkezleri Yönetmeliği, Resmi Gazete, tarihi 9 Şubat 2013,Sayı 28554.

17. T.C. Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü. (2008). Yaşl ı Hizmet Merkezlerinde Sunulacak Gündüzlü Bakım İle Evde Bakım Hizmetleri Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete, tarihi 7 Ağustos 2008, Sayı 26960. Erişim;

18. (http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2008/08/20080807-5.htm) (Erişim tarihi; 22.02.2016).

19. T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü. (2014). Yaşlı Hizmet Merkezlerinde Uygulanacak Ücretler. Erişim;

20. (http://eyh.aile.gov.tr/uygulamalar/yasli-bakim-hizmetleri/yasli-hizmet-merkezlerinde-uygulanacak-ucretler) (Erişim tarihi; 22.02.2016).

21. T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü.(2015). Erişim;

22. (http://eyh.aile.gov.tr/duyurular/engelli-ve-yasli-bakim-elemani-ile-gerontolog-meslek-standartlarina-dair-gorusler-alinmaktadir) (Erişim Tarihi; 23.02.2016).

23. T.C. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü (2010). Evde Sağlık Hizmetleri Uygulaması, Sayı B10.0.THG.0.10.00.01-251.09.

24. T.C. Sağlık Bakanlığı (2015). Sağlık Bakanlığı Ve Bağlı Kuruluşları TarafındanEvde Sağlık Hizmetlerinin SunulmasınaDair Yönetmelik. Resmi Gazete, tarihi 27 Şubat 2015, Sayı 29280.

25. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK). (2015). İstatistiklerle Yaşlılar 2014. Ankara: Haber Bülteni. Sayı:18620 Erişim; (http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18620) (Erişim tarihi; 13.02.2016).

26. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK). (2015). İstatistiklerle Yaşlılar 2014. ISBN 978-975-19-6315-4.

174 Sağ Aka Derg ●  Yıl 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

www.saglikakademisyenleridergisi.com

Sağlık Akademisyenleri Dergisi

ÖZETEtik insanlık tarihi kadar eski ve evrenseldir. İnsanın var olduğu her yerde güven mekanizmasının temelini etik davranışlar teşkil etmektedir. Türk Tabipler Birliği raporuna göre Ocak 2016 tarihi ile ülkemizde kayıtlı mülteci sayısı 2.500.000 olmakla birlikte gayri resmi rakamlarla bu sayı 3.000.000’u bulmaktadır. Yaşam haklarının korunmasından sonra mültecilere sunulacak hizmetlerin başında ilk sırayı sağlık hizmetleri almakta ve bu hizmetlerin sunulması sırasında da mülteci olmaları hasebi ile iletişim ve etik problemlerle karşılaşılmaktadır. Çalışmada etik hem kavramsal boyutta hem de fonksiyonel boyutta incelenmiş ve hasta hakları ile toplum sağlığı kapsamında nasıl işlerlik kazanabileceği açıklanmıştır. İnsanlığın var olduğu düşünülen yüzyıllardan bu yana; toplumların, sosyal, kültürel, ekonomik ve daha birçok yönüne etki etmiş, batıdan doğuya tüm insanlar tarafından kabul görmüş ve rehber kabul edilmiş, dünyada sahip oldukları otoriter yapının yadsınamaz olduğu dört büyük kitap etik açıdan analiz edilmiştir. Tevrat, Zebur, İncil ve Kuran kronolojik sıralama ile incelenmiş ve insan doğasında olması gereken etik davranışlar ile bu etik davranışların insanlara nasıl kazandırıldığı, insanlara etik konusunda nasıl rehberlik edildiği ile ilgili açıklamalar ortaya konulmuştur. Özellikle son yıllarda ülkemizdeki mülteci popülâsyonu ile sığınmacılara sunulan hizmetlerin başında sağlık hizmetleri gelmektedir. Bu bağlamda sağlık hizmeti ulaştırılan farklı etnik kökende hasta portföylerinin ortaya çıkması ile sunulan hizmetler sağlık hizmetlerinin ötesine geçmiş ve bir insanlık hizmeti şeklini almıştır. Profesyonel sağlık personellerinin sınır içerisinde ve sınır ötesinde medikal anlamda mesleki bilgi ve becerileri ile yeterli kalitede çalışmalarının yanı sıra etik ilkelere riayet etmeleri de son derece önemlidir. İnsan yalnızca insan olduğu için insana yaraşır şekilde muamele görmelidir. Mültecilerin hizmet aldıkları sağlık üniteleri ile ilgili yapılan araştırmalarda ücretsiz verilen sağlık hizmetleriyle yaşam kalitelerinde bir iyileşmenin söz konusu olduğu fakat nonetik davranışlar hususunda belli başlı sorunların olduğu ortaya konulmuştur. Bu bağlamda sunulan hizmetlerde etik kriterlere uygun davranışların önemi ortaya çıkmaktadır.

ABSTRACTEthics is as old and universal as human history. Everywhere people exist, ethical behavior is the foundation of the trust mechanism. According to the report of the Turkish Union of Nations, the number of refugees registered in our country by January 2016 is 2,500,000, with 3,000,000 with informal figures. At the beginning of the services to be offered to the refugees after the protection of their life rights, the first order is receiving health services and communication and ethical problems are encountered with the refugees who are in the process of providing these services. In study, ethics is examined both at the conceptual dimension and at the functional dimension, and it is explained how patient rights and how to operate within the context of community health. Since centuries thought to be mankind; The four major books that have influenced societies, social, cultural, economic and many aspects, accepted by all people from west to east and accepted as guides, and whose authoritarian structure they have in the world can not be denied are analyzed in terms of ethics. The Torah, the Psalms, the Bible, and the Qur’an were examined in chronological order and explanations were given about the ethical behaviors that should be in human nature and how these ethical behaviors are gained to people and how to guide people to ethics. Especially in recent years, health services have been the leading services of refugee populations and asylum seekers in our country. In this context, with the emergence of different ethnocentric patient portfolios delivered to the health service, the services offered have gone beyond health services and become a human service. It is also vital that professional health personnel comply with ethical principles in addition to working within the borders and across borders with sufficient professional knowledge and skills in the medical sense. Man should be treated like a human being only because he is human. In the researches related to the health units where the refugees are served, it is revealed that there is a problem in the improvement of quality of life with the health services provided free of charge but there are certain problems in nonethical behaviors. In this context, the provision of behaviors in accordance with the ethical criteria emerges in the services offered.

Derleme / Review Article

Kazım Özalp Mah. Karaca Sok. No: 15 GOP. Çankaya Ankara

Anahtar Kelimeler: Mülteci Hastalar, Dört Kutsal Kitaba Göre Etik, Etik, Din- Etik

Key Words: Refugee Patients, Ethics, Ethical according to the four holy boks,Religion-Ethics

Yazışma Adresi/Address for correspondence:Müveddet Konuşkan Bayraktar, Kazım Özalp Mah. Karaca Sok. No: 15 GOP. Çankaya [email protected]

Gönderme Tarihi/Received Date:November 24, 2016

Kabul Tarihi/Accepted Date:December 18, 2016

Yayımlanma Tarihi/Published Online: December 30, 2016

DOI:10.5455/sad.13-1479989416

Dört kutsal kitaba göre etik kriterler çerçevesinde hasta hakları ve mülteci hastalara yaklaşım sorunsalının analizi

Analysis of patient rights and appeal problems in the framework of ethical criteria according to the four russian book

Müveddet Konuşkan Bayraktar

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 175

Konuskan Bayraktar : Religion-ethical analysis from approach to patient

DİN- ETİK ANALİZİ

Neden Din ve Etik

Din yüzyıllar boyunca insanların sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve daha birçok yaşantısına rehberlik etmiş etkisi yadsınamaz büyük bir güçtür. Dünya tarihinde büyük olayların temelinde genelde yine inanç sistemi yatmaktadır.

ABD’deki Pew Araştırma Merkezi’nin 2010 yılı raporuna göre 6.9 Milyarlık dünya nüfusunun % 84 ü bir dini gurup içinde yer alıyor.

Dünya nüfusunun ; %32 si Hıristiyan(2.2 milyar) %23 ü Müslüman (1.6 milyar) % 15 i Hindu( 1 Milyar) % 7 si Budist( 500 Milyon), %6 sı Geleneksel Dinler ( 400 Milyon) %1 i Jainizm, Sihizm, Şintoizm vb. dinler( 58 Milyon) %0,2 si Yahudi (14 Milyon) oluşturmaktadır (http://www.yenisafak.com/aktuel/iste-69-milyarlik-dunyanin-din-nufusu-436757)

Dünyada her 10 kişiden biri bir dini gruba mensup olduğunu ifade etmektedir. Kutsal Kitaplar yüzyıllar boyunca insanlara iyi , güzel, doğru, yanlış ile ilgili rehberlik yapmıştır.

Dünya üzerinde bu kadar inanan ile yine dünyanın her yerinde göreceli olarak değişen bu kadar etik dışı davranış birbiri ile örtüşmemektedir.

Zira dört kutsal kitabın tamamı etik ve erdem ile ilgili emirler ve yasaklarla insanlara kaynaklık etmişlerdir.

Dünya nüfusunun %84 ünün itibar ettiği din kabul edilmelidir ki büyük bir otoritedir.

Dört Kutsal Kitab’a Göre Etik Davranışlar

Dört kutsal kitabın hepsi; etik, erdem ve ahlaklı olmak ile ilgili tavsiyelerde bulunmuş, topluma yön verecek kurallar belirlemiş ve bu kurallara uyulmaması durumunda bu dünyada ve ölümden sonraki hayatta yaşanacak olumsuzlukları ortaya koyarak, kurallara uyulması konusunda tutarlı bir rehberlik görevi üstlenmiştir.

Tevrat’ta ki Etik Davranışlar İle İlgili Açıklamalar

Tevrat eski antlaşma olarak İbranice ve Aramice yazılmıştır. Üç bölümden oluşur. Bu bölümler yasa kitapları( Musa’nın 5 Kitabı ), peygamberlikler ve Mezmurlar olarak bilinen Zebur’dur. Tevrat’ta geçen on emir genel anlamda etik davranışlarla doğrudan alakalıdır. İlk dört emir genel olarak inanç ilkeleri ile bağlantılı olsa da son altı emir etik davranışlarla örtüşmektedir. Tevrat’ta geçen on emir şu şekildedir(Tevrat, 2011: 77).

Benden başka tanrın olmayacakKendine gökyüzünde, yeryüzünde ve yerin

altındaki sularda yaşayan canlılara benzeyen putlar yapmayacaksın

Rabbinin ismini boş yere ağzına almayacaksınAnne babana hürmet edeceksinAdam öldürmeyeceksinZina etmeyeceksinÇalmayacaksın Yalan yere tanıklık etmeyeceksinKomşunun evine, karısına, erkek ve kadın kölesine,

öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksinBatı ülkelerindeki meslek etiği doğrudan Yahudi ve Protestanlık ahlakı ile ilişkilendirilmektedir. Özellikle öldürmeme, çalmama ve yalandan arındırılmış bir iş ahlakı Tevrat’ta şiddetle vurgulanmaktadır. Erdem ile alakalı birçok insani değeri kapsayan on emir Musevilerce rehber edinilmiştir.

Tevrat da genel ilkelerden 25 tane etik ilke tespit edilmiştir.

1. Doğruluk2. Dürüstlük3. Tarafsızlık(Bağımsız Davranma)4. Mesleki yeterlilik ve Özen5. Gizlilik(Sır Saklama)6. Adalet7. Bağlılık(sadakat)8. Sevgi9. Saygı10. Hoşgörü11. Haksız Kazanç12. Tevazu13. Öfke Kontrolü14. Dedikodu Yapmamak15. Yardımseverlik16. Yol Göstericilik17. İyilik-İyi Niyet18. Eğitimli Olmak19. Emeğin Karşılığını Vermek20. Diğerkâmlık21. Hakka Hukuka Riayet22. Hileden Uzak Durmak23. Hatada Israrcı Olmamak24. Adam Öldürmemek25. Çalmamak

Zebur’a Göre Etik Davranışlar Ve Örnekleri

Zebur; Allah tarafından Hz. Davut (a.s)’a gönderilen Mezmurlar yada Mezamir adı ile de anılan mukaddes kitaptır. Hz. Davut’un Allah’a yakarışlarını içeren toplam 150 Mezmurdan oluşmaktadır. İsrailliler Zebur’da geçen

176 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Konuşkan Bayraktar : Hastalara yaklaşım açısından din-etik analizi

bu dua ve ilahileri kendi tapınmalarında kullanmakta idiler(Zebur, 2013: 3).

Mezmurlar genel olarak dua ve ilahilerden oluşsa da kendi içinde uyulması gereken kuralları, güzel veya çirkin olan davranışları açıkça ifade etmekte ve yol gösterici bir üslup benimsemektedir.1. Doğruluk2. Dürüstlük3. Tarafsızlık(Bağımsız Davranma)4. Mesleki yeterlilik ve Özen5. Adalet6. Bağlılık(sadakat)7. Sevgi8. Saygı9. Haksız Kazanç10. Tevazu11. Öfke Kontrolü12. Dedikodu Yapmamak13. Yardımseverlik14. Yol Göstericilik15. İyilik-İyi Niyet16. Eğitimli Olmak17. Emeğin Karşılığını Vermek18. Diğerkâmlık19. Hakka Hukuka Riayet20. Hileden Uzak Durmak21. Hatada Israrcı Olmamak22. İki Yüzlü Olmamak23. Adam Öldürmemek24. Çalmamak

İncil’e Göre Etik Davranışlar Ve Örnekleri

İncil de ki emir ve yasaklar genel olarak on emir ile temellendirilmektedir. İncil in birçok bölümünde erdem, iyilik, ahlak ve etik ile ilgili davranışlar önerilmekte gayri ahlaki davranışlar ise yasaklanmıştır.

Genel Etik Kurallardan ise aşağıdaki 26 etik ilke tespit edilmiştir1. Doğruluk2. Dürüstlük3. Tarafsızlık(Bağımsız Davranma)4. Mesleki yeterlilik ve Özen5. Adalet6. Bağlılık(sadakat)7. Sevgi8. Saygı9. Hoşgörü10. Haksız Kazanç11. Tevazu12. Öfke Kontrolü13. Dedikodu Yapmamak

14. Yardımseverlik15. Yol Göstericilik16. İyilik-İyi Niyet17. Eğitimli Olmak18. Emeğin Karşılığını Vermek19. Diğerkâmlık20. Hakka Hukuka Riayet21. Hileden Uzak Durmak22. Hatada Israrcı Olmamak23. İki Yüzlü Olmamak24. Adam Öldürmemek25. Çalmamak26. Özdenetim (Otokontrol)

Kuran-ı Kerim’deki Etik Konulardan Örnekler

Kuran-ı Kerim inmeye başladığı ilk günden tamamlanıncaya kadar toplumsal hayata dair düzenlemeleri açıkça ifade etmiş, kişiyi kişinin kendisinden bile koruyacak emir ve yasaklar getirmiştir. Nüzul sırasına göre bakıldığında Kuran-ı Kerim’in ilk suresinin “ Yaratan Rabbinin adıyla oku, öyle bir rab ki kalemle öğretmiştir, insana bilmediğini belletmiştir”(Kuran-ı Kerim, 2014: 566, Alak Suresi96/1-5) şeklinde başlayıp ikinci suresinde,” Nün, kaleme ve satır satır yazdıklarına and olsun”, “Kesinlikle sen çok yüce bir ahlak üzeresin”(Kuran-Kerim,2014: 524, Kalem Suresi,68/1-4) şeklinde devam etmesi önce bireyin sonra toplumun genelinin okuma, yazma ve ilimle gelişip değişeceği yönüne dikkat çekmektedir. Tüm bu ayetler; bizimde bu çalışmada vurgulamak istediğimiz etik eğitimini desteklemekte ve her gelişimin temelini bilginin oluşturduğunu vurgulamaktadır. Ahlaklı olmak için bile ahlak konusunda eğitilmek gerekmektedir.

Kuran-ı Kerim başından sonuna kadar zaten toplumun etik kuralları ile örtüşen, erdem, iyilik, güzellik, dürüstlük, adalet vb. ahlaki konulara değinse de biz bu çalışma da yalnızca birkaç örnek vermekle yetinilecektir.1. Doğruluk2. Dürüstlük3. Tarafsızlık(Bağımsız Davranma)4. Mesleki yeterlilik ve Özen5. Gizlilik(Sır Saklama)6. Adalet7. Bağlılık(sadakat)8. Hukukun Üstünlüğü9. Sevgi10. Saygı11. Hoşgörü12. Haksız Kazanç13. Tevazu14. Öfke Kontrolü

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 177

Konuskan Bayraktar : Religion-ethical analysis from approach to patient

15. Dedikodu Yapmamak16. Yardımseverlik17. Yol Göstericilik18. İyilik-İyi Niyet19. Eğitimli Olmak20. Emeğin Karşılığını Vermek21. Diğerkâmlık22. Hakka Hukuka Riayet23. Hileden Uzak Durmak24. Hatada Israrcı Olmamak

25. İki Yüzlü Olmamak26. Adam Öldürmemek27. Çalmamak28. Özdenetim (Otokontrol)

Zebur, Tevrat, İncil, Kuran-I Kerim, Fütüvvet Teşkilatı, Ahilik Teşkilatı ve IFAC Kriterleri İçerisindeki Etik Kuralların Tablo İle Gösterimi

Tablo 1. Tevrat, Zebur, İncil, Kuran-ı Kerim, belirtilen etik davranışların karşılaştırması.

Etik İlkeler Tevrat Zebur İncil Kuran

Doğruluk √ √ √ √

Dürüstlük √ √ √ √

Tarafsızlık(Bağımsız Davranma √ √ √ √

Mesleki Yeterlilik ve Özen √ √ √ √

Gizlilik √ √

Adalet √ √ √ √

Bağlılık(Sadakat) √ √ √ √

Hukukun Üstünlüğü √

Sevgi √ √ √ √

Saygı √ √ √ √

Hoşgörü √ √ √

Haksız Kazanç √ √ √ √

Tevazu √ √ √ √

Öfke Kontrolü √ √ √ √

Dedikodu Yapmamak √ √ √ √

Yardımseverlik √ √ √ √

Yol Göstericilik √ √ √ √

İyilik(İyi Niyet) √ √ √ √

Eğitimli Olmak √ √ √ √

Emeğin Karşılığını Vermek √ √ √ √

Diğerkâmlık √ √ √ √

Hakka Hukuka Riayet √ √ √ √

Hileden Uzak Durmak √ √ √ √

Hatada Israrcı Olmamak √ √ √ √

İkiyüzlü Olmamak √ √ √

Adam Öldürmemek √ √ √ √

Çalmamak √ √ √ √

Özdenetim(Otokontrol) √ √

178 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Konuşkan Bayraktar : Hastalara yaklaşım açısından din-etik analizi

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Dünyanın özellikle içinde bulunduğumuz son yüzyılda küçük bir köy halini aldığı ve bilginin ulaşılabilirliğinin arttığı, fakat bireye ulaşmanın zorlaştığı günümüzde; insan da artık yalnızca bir üretim faktörü olmaktan çıkmıştır. Toplumların ve kurumların insanı; düşünen, hisseden, üreten, keşfeden, maddi ve manevi yönü olan sosyal bir varlık olarak ele alması; sağlık hizmeti sunulurken de erdemli kabul edilen ve etik sayılan tutumların yaygınlaştırılması toplumsal yaşam kalitesinin yükseltilmesi açısından son derece önemlidir.

Etik insan ile var olmuştur. İnsanın var olduğu her yerde güven mekanizmasının temelini etik davranışlar teşkil etmektedir.

İnsana ulaşıldığında ve insan; insani değerler ile eğitildiğinde tarihin her döneminde etik değerlerde de ilerleme ve iyileşme görülmüştür.

Etik değerler insanlık tarihi boyunca başta din olmak üzere; aristokratlar, devlet ve diğer tüm sosyal kurumlarca desteklenmiştir.

Etik değerlere bağlılık; bireyin keyfiyetine bırakılamayacak kadar hassastır. Nitekim toplumun her bir ferdinin etik ilkelere bağlılığı etik iklimin oluşması açısından son derece önemlidir.

Etik iklimin oluşması, oluşturulan bu etik iklimin eğitim ile sürekli dinamik tutulması ve etik değerlerin tüm bireyler tarafından bir denetime gereklilik duymadan otokontrol ile sağlanmasının yaygınlaştırılması gerekmektedir.

İnsanlık tarihinde; her dönem etik ilkelere bağlı kalınmamasından dolayı sıkıntılar yaşanmıştır.

Mevcut odalar ve birlikler de etik ilkelere uymayı yaygın ve zorunlu hale getirmeli, etik ilkelerin göz ardı edilmesi durumunda cezai yaptırım mekanizmaları oluşturmalılardır.

Ayrıca mesleki yeterlilik, motivasyon ve rehberlik açısından tüm meslek mensuplarına rütbelendirme oluşturulmalı; işe yeni başlayan bir meslek mensubu ile, üç yıldır çalışan veya on yıldır bu işi icra eden, yahut bu işe yıllarını vermiş meslek mensubu aynı unvana sahip olmamalıdır.

Özellikle acil sağlık çalışanlarının ve toplum sağlığı profesyonellerinin evrensel etik bir dil benimsemesi ve ortak bir etik anlayışa sahip olması; gerek evrensel hasta haklarının korunması gerekse sahada şiddet ortamının ortadan kaldırılması ve hizmet kalitesinin arttırılması açısından büyük önem arz etmektedir. Tüm dünya insanları tarafından kabul görmüş kutsal

kitaplardaki etik değerler insana yalnızca insan olduğu için erdemle ve iyilikle yaklaşmak gerektiğine dair rehberlik yapmakta ve etik ilkeleri benimsemektedir. İnsan dili dini ırkı ve mezhebi ne olursa olsun yalnızca yardım gördüğü için zillete mahkûm bırakılmamalı, insan onuruna yakışır şekilde muamele görmelidir. Bu noktada iş hayatında olan her mesleğe olması gerektiği gibi sağlık çalışanlarının eğitim hayatları içerisinde etik eğitimin yer alması veya bu konuda etik enstitülerinin açılması son derece önemlidir.

KAYNAKÇA1. http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/10/151008_

multeciler_saglik) Erişim Tarihi: 10.11. 20162. İncil (2012), Kitab-ı Mukaddes Yayınları: İstanbul3. Kuran-ı Kerim(2014), Haz. Elmalı, H. , Dumlu, Ö. Ensar

Yayınevi, İstanbul4. Tevrat(2011), “Eski Antlaşma”, Kitabı Mukaddes Yayınları,

İstanbul5. Zebur (2013), “Mezmurlar”, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, İstanbul

Health Care Acad J ● Year 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 179

www.saglikakademisyenleridergisi.com

Sağlık Akademisyenleri Dergisi

ÖZETBu çalışma büyümekte olan sağlık turizmi pazarında yaşlı turizmine dikkat çekmek ve mobil sağlık hizmetlerinin yaşlı turizminde nasıl uygulanabileceğini tartışmak üzere hazırlanmıştır. Dünyada yaşlı nüfusu hızla artmaktadır. Nüfusun yaşlanması ve doğumda beklenen yaşam süresinin uzamasıyla birlikte artan hasta sayısı hastanelerin kapasitesinin üzerinde hizmet talebi ile karşı karşıya kalmasına ve tedavi için uzun bekleme sıralarının oluşmasına sebep olmaktadır. Sağlık hizmeti tüketicilerinin daha ucuz ve kısa sürede sağlık hizmeti alma isteği sağlık turizminin giderek önem kazanan bir pazar olmasını sağlamıştır. Teknolojideki ilerlemelere paralel olarak gelişen mobil sağlık hizmetleri daha hızlı, sağlığın korunmasını artırıcı ve daha düşük maliyetli sağlık hizmeti sunmaktadır. Bu bağlamda büyümekte olan mobil sağlık hizmet sektörü, ileri yaş sağlık turizminin geliştirilmesinde alternatif ve tamamlayıcı bir unsur olarak fırsata çevrilmelidir.

ABSTRACTThis study was generated in order to spot the importance of old age tourism within growing health tourism market and discuss how mobile health services can be used on old age tourism. The aged population in the world is increasing rapidly. Aging of the population and the increase in life expectancy at birth has led to high number of patients with service demands that are above hospitals capacities. Thus, reasons such as the high cost of treatment and long waiting queues for treatment has created and accelerated the growth of the sector. Developments in science and technology have also led to changes in the current health care system. In this context, the growing mobile health services can be seen as an alternative and a complementary service to decrease increasing health spending.

Derleme / Review Article

GİRİŞ

Gelişmiş ülkelerdeki sağlık şartlarının iyileşmesiyle insanların ömürleri uzamış, bunun neticesinde 65 ve üzeri yaştaki kişilerin toplum içindeki oranı artmıştır. Yaşlanmayla artan kronik rahatsızlıklar, sağlık harcamalarında ciddi bir artışa sebep olmuştur. Nüfusun yaşlanması ve doğumda beklenen yaşam süresinin artmasıyla birlikte hasta sayısındaki çoğalma, hastanelerin kapasitesinin üzerinde hizmet talep edilmesine sebep olmaktadır. Tedavi için uzun bekleme sıraları ve tedavi maliyetlerinin yüksek olması gibi sebepler sağlık turizminin oluşmasını ve sektörün büyümesini hızlandırmıştır. İnsanların kaliteli sağlık hizmetlerine daha uygun fiyatlarla, kısa sürede erişimini sağlayan sağlık turizmi, ülke ekonomisine büyük katkılar

sağlamaktadır. Ekonomik, sosyo-kültürel ve siyasi açıdan stratejik önemi bulunan sağlık turizmi sektörü, son yıllarda hizmet ticaretinin önde gelen sektörleri arasındaki yerini almıştır. Dünyada yıllık %20 ile %30’luk bir artış hızı ile büyüyen sağlık turizmi pazarı olacağı tahmin edilmektedir (1).

Dünyada sağlık turizmi çeşitlerine bakıldığında “geriatri turizmi” veya “üçüncü yaş turizmi” olarak da isimlendirilen yaşlı turizminin, sağlık turizmi sektöründe emekleme döneminde olduğu görülmektedir. İleri yaş turizmi, müşterilere sağlık turizminin yanı sıra, hizmeti çekici kılmak için tedavi olacakları ülkeyi gezme imkânı da sunularak turizm endüstrisi için gittikçe artan bir müşteri potansiyeli oluşturmaktadır. Yaşlıların yaşam biçimlerine uyan ve gereksinimlerine yanıt veren etkin,

1Acıbadem Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, İstanbul, Türkiye.2Acıbadem Mobil ALİFE Yaşam Boyu Sağlık ve Bakım Merkezi, Istanbul, Türkiye.

Anahtar Kelimeler: Mobil sağlık, Sağlık turizmi, Teletıp, İleri yaş turizmi, Yaşlanma

Key Words: Mobile health, Health tourism, Telemedicine, old age/senior/elderly tourism, Aging

Yazışma Adresi/Address for correspondence:Gülfer Bektaş, Acıbadem Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, İstanbul, Tü[email protected]

Gönderme Tarihi/Received Date:December 8, 2016

Kabul Tarihi/Accepted Date:December 18, 2016

Yayımlanma Tarihi/Published Online: December 30, 2016

DOI:10.5455/sad.13-1483621208

İleri yaş sağlık turizminde mobil sağlık hizmetlerinin önemi

Importance of mobile health services on old age tourism

Gülfer Bektaş1, Ferhat Şimşek2

180 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Bektaş ve Şimşek

insanı geliştirici, yaşamı renklendirici bir turizm türü ortaya çıkmıştır. Klinik oteller, rekreasyon (eğlen-dinlen) alanları, tatil köyleri ve bakım evleri, gezi turları, meşguliyet terapileri bu duruma örnektir (2,3,4,5).

Sağlık turizmi pazarına büyük oranda turist gönderen ülkeler ve turist gönderme nedenlerine bakıldığında yaşlı nüfusu yoğun olduğu ülkelerde, personel yetersizliği ve bakım maliyetlerinin yüksek olması esas nedendir (6,7).

İleri yaş nüfusun artışıyla artan kronik rahatsızlıklar, bakım hizmetlerine duyulan ihtiyacı da beraberinde arttırmıştır. Bu durum dünyanın birçok ülkesi gibi Türkiye içinde bir sorun teşkil etmektedir. İleri yaştaki nüfus ve sağlık harcamalarındaki artış, bakım hizmeti verecek personel ve kıt kaynaklar birçok ülkeyi alternatifler üretmek zorunda bırakmıştır. Hasta bakımlarının başka bir ülkede yapılması, yaşlı bakımıyla turizmi bir anlamda birleştirir (8,9).

Günümüzde yaygınlaşan internet, medya ve iletişim araçlarının kullanımının artması sayesinde kişiler rahatsızlıklarının tedavisinin kendi ülkeleri dışında başka ülkelerde nasıl yapıldığına dair tüm bilgilere ulaşabilmektedir. Sağlık turizminin ivme kazanmasını sağlayan bu etmenler, sağlık sektöründe yeni fırsatların çıkmasını sağlamıştır.

Dünya çapında sağlık hizmeti sağlayıcıları, hızlı büyüyen, yaşlanan nüfusların ihtiyacını sağlarken maliyetleri kontrol altında tutmaya, verimliliği attırmaya ve tedavi sürelerindeki gecikmeyi düşürmeye yönelik yöntemler aramaktadır (10). Mobil sağlık, daha hızlı ve iyi bir tedaviyi olanaklı kılmak ve sağlığın korunmasını artırmak amacıyla mobil cihazların daha etkin bir şekilde sağlık verisi toplamasını ve sağlık durumunu takip etmesini sağlar (11).

YAŞLANMA

60 yaş ve üzeri nüfus 2015 yılında dünya nüfusunun %12.3 ile 901 milyon iken 2030 yılında %16.5 ile 1.4 milyar, 2050 yılında ise 2.1 milyar olması bekleniyor. 80 yaş üstü nüfusun ise 2015 yılında 125 milyondan 2050 yılında 434 milyon olması beklenmektedir (12).

Yetişkin ve ileri yaş döneminin başlıca sağlık sorunları arasında kronik hastalıklar (iskemik kalp hastalıkları, serebrovasküler hastalıklar, hipertansiyon, kanserler, diyabet, Obezite, ruh sağlığı sorunları) önemli yer tutmaktadır (8,13,14).

Tüm yaşlıların yaklaşık % 80’inin en az bir, %50’sinin ise en az iki kronik bir rahatsızlığa sahip olduğu ve benzer şekilde 1997 yılında yapılan bir araştırmada Finlandiya’da ileri yaş kişilerde kronik hastalıkların 65-74 yaş grubunda % 76.51, 75 yaş ve üzeri grupta ise %78 oranında tespit edildiği, ABD’de 60 yaş ve üzeri

bireylerin % 49’unda 2 ya da daha fazla, % 24’ünde 4 ya da daha fazla kronik hastalığın olduğu belirtilmiştir (8, (15).

Kronik hastalıklara neden olan risk faktörleri azaltıldığında hastalıklar önlenebilir ya da geciktirilebilir (14,16). Bu bağlamda mevcut sistemde yaşlılara sunulan sağlık hizmetlerinin planlanmasında gerekli olan verilerin güncel ve doğru olması sistemin en önemli gereksinimdir (16).

Nüfusun ileriye yönelik niceliksel ve niteliksel özelliklerinin ve eğilimlerinin bilinmesi, mevcut sağlık profili ile de bütünleştirildiğinde, sağlık ile ilgili pek çok konuda, değişen yaş örüntüsüne göre olası sağlık sorunları ve buna uygun hizmet programlarının geliştirilmesi ve bütün planlananların uygulamaya konulması amacıyla ayrılması gereken kaynak miktarının hesaplanması için de sağlık sektörü, nüfusbilim verilerini kullanmalıdır. Bu bağlamda ileri yaş grubunun sağlık sorunlarının artış eğiliminde olacağı öngörülerek; yaşlı bireylere yönelik koruyucu, erken tanı, tedavi ve rehabilite edici sağlık ve sosyal destek hizmetlerinin planlanması, kaynak yönetiminin etkin ve verimli şekilde kullanımının yönetilmesi gerekmektedir(13).

Küresel yaşlanma beraberinde toplumların ekonomik ve sosyal yapısını değiştirdiği için yaşlanma ile mücadelede birçok güçlük ortaya çıkmaktadır. Japonya’nın 2040 yılında nüfusun %1’inin 100 yaşın üzerinde olacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle Japonya’da yaşlı bakımında robot kullanma fikri ve uygulaması yaygınlaşmaktadır (8,17).

MOBIL SAĞLIK HIZMETLERI

Mobil sağlık, daha hızlı ve iyi bir tedaviyi olanaklı kılmak ve sağlığın korunmasını artırmak amacıyla mobil cihazların daha etkin bir şekilde sağlık verisi toplamasını ve sağlık durumunu takip etmesini sağlar. Hastane dışında verilen tüm sağlık hizmetlerine mobil sağlık hizmeti denilebilir. Mobil sağlık hizmetlerinin sunduğu fırsatlar Tablo 1’de gösterilmiştir.

Mobil sağlık hizmetleri, genellikle mobil sağlık uygulamaları olarak isimlendirilse de tüm mobil sağlık hizmetlerini içeren herhangi bir sınıflandırmaya rastlanmamıştır. Bu nedenle mobil sağlık uygulamaları dışında bulunan ambulans (Acil sağlık), mobil sağlık ünitesi, evde bakım, OSGB hizmetleri gibi tüm mobil sağlık hizmetleri Tablo 2’teki gibi sınıflandırılma kapsamına dahil edilmiştir.

Bu çalışmada ileri yaş turizmine yönelik olarak mobil sağlık hizmetleri bünyesinde bulunan bakım hizmetleri ve mobil sağlık uygulamaları üzerinde durulmuştur. 2017 yılında mobil sağlık pazar büyüklüğünün 26 milyar ABD doları olacağı tahmin edilmektedir (11).

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 181

Bektas & Simsek

Evde bakım hizmetlerinin dünyadaki durumuna bakıldığında 2015 yılında 227.5 milyar dolar olan pazarın 2020 yılında 349.9 milyar dolar olması bekleniyor (19). Dünyadaki yaşlılık oranının artması göz önüne alındığında sağlık hizmet sektöründe bakım hizmeti pazarının önem kazanacağı tahmin edilen bir durumdur.

Teknolojideki gelişmelerle paralellik gösteren mobil sağlık dünyada sağlık sisteminin yükünü azaltan en

önemli alternatif sistemlerdendir. Mobil sağlık üzerine Dünya Sağlık Örgütü’nün 2011 yılında yayınladığı raporda 112 üye ülkeden % 83’ünün en az bir mobil sağlık girişimi/ projesi gerçekleştirdiği ve 19 ülkede ise herhangi bir mobil sağlık projesinin olmadığı belirtilmiştir. mSağlık 2003 yılında gündeme gelmiş ve günümüze dek giderek çeşitliliği artmıştır.

Teknolojinin gelişimiyle kullanımı artan akıllı telefonlar ve yüklenebilen aplikasyonlar sonucunda sağlık ve fitness

Tablo 1. Mobil Sağlık Uygulamaları ve Sunduğu Fırsatlar

Mobil Sağlık Uygulamaları Örnek Uygulamalar Fırsatlar

Kronik hastalıkların yönetimi Tıbbi algılayıcılar aracılığıyla gözlem Hızlı müdahalenin yapılması

İlaç tedavileri

Metin, e-posta ve akıllı telefon uygulaması aracılığıyla ilaç tedavisinde hatırlatma ve koruyucu uyarılar

Hasta memnuniyetini artırma

Uzaktan hasta takibi Koruyucu izleme sistemleri Maliyeti azaltma

Kişisel sağlık bilgilerine erişme Kişisel sağlık kayıtları Evde sağlık hizmeti ve özel kliniklere yönelme

Hekimler, hastalar ve diğer tıbbi görevliler arasında iletişim kurma

Web tabanlı sosyal ağlar Özyönetimi artırma

Kişisel sağlık Beslenme, fiziksel etkinlik ve sağlıklı yaşam için izleme sistemleri

Formda ve zinde kalmayı destekleme, Yaşam kalitesini artırma,Sağlık görevlilerin yükünü azaltma,Hekimler, hastalar ve sağlık görevlileri arasında iletişimin artırılması

Kaynak: Güler, E., 2015.

Tablo 2. Mobil Sağlık Hizmetleri

Acil Sağlık Hizmetleri Bakım Hizmetleri Mobil Sağlık

UygulamalarıMobil Sağlık Ünitesi Hizmetleri OSGB

- Acil Tıbbi Hizmetler - Evde bakım hizmetleri - Teletıp - Aşı uygulaması - İş yeri hekimi- Ev ve İş yerinde muayene

- Uzun dönem bakım hizmetleri - Tele-Rehabilitasyon - Laboratuvar

hizmetleri - İş güvenliği uzmanı

- Medikal eskort - Anne-bebek sağlığı - Tele-Konsültasyon - Portör taraması - Sağlık profesyonelleri

- Organizasyon hizmeti - Check up - Tele-Radyoloji - USG - Revir kurulumu ve

işletmesi

- Genetik Check-up - Hastalık yönetimi - Röntgen - Acil durum yönetimi

- Evde doktor, fizyoterapist, diyetisyen ve psikolog ziyaretleri

- Wellnes/ fitness - Mamografi - Laboratuvar hizmetleri

- Tıbbi cihaz temini - Tıbbi danışmanlık - Diş taraması

- Laboratuvar hizmetleri - Göz muayenesi

- Evde bakım eğitimi - Odiometri

182 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Bektaş ve Şimşek

uygulamaları pazarı yaklaşık $4 milyar büyüklüğüne ulaşmıştır. 100.000’nin üstünde sağlık ve fitness ile ilgili uygulamanın bulunduğu pazarın % 70’nin wellness ve fitness üzerine % 30’nun ise sağlık çalışanlarına yönelik medikal uygulamalar oluşturmaktadır (11). 2017 yılında 3,4 milyar insanın bir akıllı telefona sahip olacağı ve en az yarısının sağlık uygulaması kullanacağı tahmin edilmektedir. Küresel olarak 6 milyarı aşkın cep telefonu ve 2 milyarı aşkın akıllı telefon kullanıcısı olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu durumun mobil sağlığın ilerki projeksiyonlarda sağlık dünyasında öneminin artacağı belirtilmektedir(20). Mobil sağlık sektörü pazarının, Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika tarafından eşit oranlarda paylaşılacağı öngörülmektedir. Mobil uygulamaların kullanımı üzerine yapılan araştırmalar gösteriyor ki Türkiye’de kullanımın son bir yılda % 60 oranında artmasına rağmen Türkiye’nin pazardaki payının ancak %1-2 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Mobil internet kullanım oranının yüksek olmasına rağmen Türkiye’nin hala pazardaki yeri istenilen seviyede değildir (21).

2015 Global Health Care Outlook raporunda teknolojinin gelişimiyle artan dijital yenilikler, yeni tanı ve tedavi seçeneklerin oluşmasını sağladığı, sürecin verimliliğini arttırdığını ve maliyetleri düşürdüğü belirtilmiş. Aynı raporda sağlık teknolojilerinin hızla geliştiğini ve bu durumun dünyanın bazı bölgelerinde var olan mevcut sağlık bakım modellerini değişime zorladığını bakım süreçlerini iyileştirdiği vurgulanmıştır. Raporda sağlık teknolojilerindeki dikkat çeken ve üzerinde durulması gereken dijital yenilikler şöyledir (21);

• Mobil sağlık (mHealth)

• Teletıp (Telemedicine)

• Aditif Üretim (Additive Manufacturing)

• Yapay Zeka (Artificial İntelligence)

• Tanı Cihazları (Diagnostic Devices)

• Giyilebilir Teknolojiler (Weareble Technologies)

• Big Data ve Analitik

2012 yılında 14.2 milyar dolar olan global teletıp pazarının Yıllık Bileşik Büyüme Oranı Hesaplamalarına göre 2012-2018 yılları arsında %18 büyüme göstereceği beklenmektedir. Teletıp yüksek internet hızı ve telekominikasyon yardımıyla düşük maliyetli konsültasyon ve teşhis olanakları bakımından kırsal bölge ve şehir arasında bir köprü rolü görmektedir. Teletıp Hindistan’da en hızlı büyüyen sektör konumundadır. Bir çok büyük hastane teletıp servislerini sağlık sistemine entegre etmiş ve kamu- özel sektör (PPP) işbirliği içine girmiştir. Hindistan’daki teletıp pazarının 2012’de 7.5 milyon dolar olduğu ve 2017’de 18.7 milyon dolar olması

beklenmektedir (21).

Amerika’da diyabet, KOAH, astım, kalp rahatsızlıkları, kronik nöroloji gibi kronik rahatsızlıklar ve düzenli ilaç kullanımına yönelik yapılan mobil sağlık uygulamaları incelendiğinde, uygulamaların temel mantığı, kronik süreçleri erkenden kontrol altına almaya çalışmaktır.

Sağlık sektöründe hizmet vermeyen firmaların bu alana yönelmesiyle rekabette artış ve yeni davranış modellerine gidiş gözlemlenmektedir. Apple saat ve Health kit yazılımının ürettiği nabız ölçer gibi yeni tüketicilere yönelik teknolojiler, kullanıcıların aktivite ve sağlık verilerini toparlayarak insanları daha aktif ve sağlıklı olmaya motive etmektedir. Giyilebilir teknolojiler, insanların diyabet, depresyon gibi kronik sağlık sorunlarına yaklaşım şeklini değiştireceği belirtilmektedir (11).

ARAŞTIRMANIN AMACI VE YÖNTEMİ

Bu çalışma, sağlık turizmi kapsamında yaşlı turizmini ve mobil sağlık hizmetlerinin sunduğu alternatif yöntemlerin yaşlı turizminde uygulanabilirliğini literatür taramasıyla elde edilen istatiksel veriler ışığında değerlendirip, sisteme entegre edilmesi durumunda sağlanacak kazanımların önemi vurgulamak ve mevcut sistemdeki eksikler ve yapılabilecekler üzerine öneriler sunmak amacıyla yapılmıştır.

TARTIŞMA

Bu araştırmada, son yıllarda giderek büyüyen ve önemli bir sektör halini alan sağlık turizmi çok yönlü incelenmiştir. İnceleme sonucunda; medikal ve termal turizm, sağlık turizmi pazarında geniş yer tutarken ileri yaş sağlık turizminin bu açıdan geri planda kaldığı gözlemlenmiştir. Henüz gerekli yatırımlar ile çalışmaların yoğunlaşmadığı ileri yaş turizmi, sağlık turizmi sektöründe üzerinde durulması gereken ve gelecek vadeden bir alandır; çünkü dünya genelinde yaşlı nüfusu hızla artmaktadır. Türkiye henüz gelişmiş ülkelerdeki yaşlılık oranına sahip olmasa da gelecek projeksiyonda benzer sorunlarla karşılaşacağı öngörülen bir durumdur. Bu bağlamda mevcut personel örgütlenme ve insan kaynakları planlaması buna göre yapılıp önlem alınmalıdır.

Teknolojideki gelişimler beraberinde bilim ve iletişim teknolojisi, medikal cihazların küçülüp taşınabilir hale gelmesi, wireless/bluetooth teknolojisi gibi günlük hayatımıza etki eden teknolojilerin gelişimini sağlamıştır. Giyilebilir teknolojideki ilerleme sayesinde yaşlı bireylerin kronik rahatsızlıklarının yönetiminde önemli ilerlemeler sağlanabilir. Vücudunuza enjekte edilen, yutulabilen ve saat, gözlük gibi taşınabilir cihazlar yardımıyla bir çok vital bulgu takibi yapılabilir,

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 183

Bektas & Simsek

ciddi durumlarda bu cihazların sensörleri aracılığıyla iletilen bilgiler değerlendirilip gerekli acil müdahale yapılabilir. Sağlık turizminde giyilebilir teknolojilerin kullanımının arttırılması, gelecek yaşlı bireylerin kronik hastalıklarının kontrolde tutulup izlenebildiği ve bu sağlık bilgilerinin ülkesindeki veya ülkemizdeki doktorlara yönlendirilebileceği düşünüldüğünde, yaşlı turistlerin seyahetleri süresince kendilerinin daha güvende hissetmeleri ve bir sonraki seyahatlerinde de ülkemizi tercih etmeleri sağlanabilir.

2000’li yılların başlarından günümüze hızla gelişmekte olan mobil sağlık pazarının büyümesini engelleyen faktörlere bakıldığında; piyasaya sürülen yeterli sayıda ve kapsamda proje çalışmalarının olmaması, anlamlı etki/fayda ve verimliliğini belirleyen analizlerin olmayışı, sağlık çalışanları ve hastaların sistemi benimsemedeki sorunları, mobil sağlık uygulama alanlarının azlığı, kalite ve standartlardaki eksiklikler, finansal boyutu, hasta veri gizliliği ve güvenliği sorunlarının olduğu görülmektedir (11,22). Türkiye’de mobil sağlık hizmetlerinin pazar büyüklüğü henüz istenilen seviyede değildir. Diğer mobil sağlık hizmetlerinden bakım hizmetlerinin, genellikle huzurevi konsepti gibi bakım merkezlerinde yapıldığı, evde bakım hizmetlerinin ise geri ödeme kapsamında olmayışı nedeniyle genellikle özel sektör bünyesinde sunulduğu söylenebilir. Fakat bazı yerel yönetimler tarafından evde bakım hizmetleri ücretsiz olarak sunulmaktadır.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Mobil sağlık hizmetleri ve ileri yaş sağlık turizmi henüz emekleme döneminde olsalar da gelecek projeksiyonda önemliliği giderek artacak ve üzerine çalışmaların yapılması gerektiği iki önemli pazardır.

Dünyada mobil sağlık ve ileri yaş sağlık turizminin mevcut durumu göz önüne alındığında Türkiye’nin bu konularda atması gereken adımları vardır. Bu bağlamda Türkiye’de mobil sağlık hizmetlerinin ileri yaş turizmine yönelik iş modellerinin uygulanabilirliğinin artması için fırsatların değerlendirilebilmesi için yapılabilecekler şu şekilde özetlenebilir;

Devlet desteğiyle yaşlı turizmine yönelik hedeflerin konularak stratejik planlar doğrultusunda sürecin haritası belirlenip uygulamaya geçilmelidir. Yaşlı turizmi için planlanacak olan projelerin hasta odaklı, hastalıklarının kontrol altında tutulması ve sağlıklı yaşama şekillerinin ön planda olduğu hizmetleri kapsamalıdır.

Yaşlı sağlığına yönelik sunulan turizm ve sağlık hizmetlerinin yurt dışında daha etkin pazarlama çalışmalarıyla ülkenin tanıtımına önem verilmeli ve

bu bağlamda aracı kurumların güçlendirilmesi önem verilmelidir.

Bakanlık ve özel sektör kuruluşları tarafından yaşlılara yönelik başlanan pilot uygulamalara hız verilmeli, daha kısa sürede sonuçlar analiz edilerek eksik yönleri belirlenip uygulamaya geçilmelidir.

Yaşlı Dostu” ülke imajı oluşturup hasta bakımının yüksek maliyetli olduğu ülkelerden, palyatif bakım veya sağlıklı yaşam alanları olarak düzenlenebilecek, yaşlılara hizmet sunan merkezler kurulabilir. Kurulacak merkezlerde, mobil sağlık hizmetlerinin (bakım hizmetleri, dijital destekler, acil sağlık hizmetleri ve laboratuvar hizmetleri) önemli kazanç kaynağı olacağı dikkate alınmalıdır. Ayrıca bu merkezlerde zihin aktiviteleri, psikomotor aktiviteler, egzersiz ve spor aktiviteleri, müzik aktiviteleri, yaşlılara uygun mimari düzenlemeler, hobi aktiviteleri, oyun aktiviteleri, dış mekan aktiviteleri, manevi bakım aktiviteleri, paylaşım saati aktiviteleri, solunum rehabilitasyon gibi aktiviteler hizmet çeşitliliğini arttırmakla beraber yaşlı bireylerin ilgi alanı ve ihtiyaçlarına göre alternatif oluşturacağı düşünülmektedir.

Bakım hizmetlerinin geri ödeme kapsamına alınması sistemi güçlendirecek bir adımdır. Bakım hizmetlerinin sınıflandırılıp (düşük, orta ve yüksek derecede bağımlılık), düşük derecede bağımlılık giderleri devlet tarafından geri ödeme kapsamına alınması ve orta ve yüksek derecede ise özel sigorta tarafından geri ödeme kapsamına alınması alternatif bir çözüm olarak önerilebilir. Bu durum yüksek bakım masraflarının devlet, özel sağlık sigortaları ve hasta tarafından paylaşımını sağlayacak, tek taraflı ekonomik yüklenmeyi azaltacaktır.

mSağlık uygulaması ve diğer bir çok mobil sağlık hizmetinin SGK ve özel sağlık sigortası şirketleri tarafından finanse edilmesi ve özel sağlık sigorta firmalarının ilgisinin mSağlık alanına çekilmesi önemlidir.

mSağlıkta kullanılacak taşınabilir ve giyilebilir tıbbi teknolojilerle ilgili teşvikler konulmalı, ArGe projeleri desteklenmeli, akıllı telefon uygulamalarının kullanılması özendirilmelidir. Yapılacak olan ArGe çalışmalarında giyilebilir, yutulabilir hatta vücuda implante edilebilir teknoloji üzerine yoğunlaşılmalıdır. Yapılacak olan çalışmalar neticesinde kronik hastalığa sahip kişilerin ülkemizde geçirecekleri seyahatler süresince sağlık bilgilerinin kendi ülkesindeki doktoru ve yakınlarıyla paylaşımına olanak sağlayarak güvenli bir seyahat geçirmeleri sağlanabilir. Bu durumun uzun dönemde ülkemize gelecek olan yaşlı turist oranını artıracağı tahmin edilmektedir.

184 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Bektaş ve Şimşek

Mobil sağlık hizmetleri hakkında hem kamuoyuna hem de sağlık çalışanlarına yönelik tanıtım, farkındalık yaratma ve bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır.

Mobil sağlık pazarının sağlıklı gelişebilmesi ve mobil sağlık uygulamalarının yaygınlaşıp sağlık sistemlerine entegrasyonunun sağlanabilmesi için hukuki çerçevenin belirlenip önceliklerin tanımlanması gerekmektedir. Bu öncelikler; uygulama üreticilerinin ve kullanıcılarının hukuksal gereksinimleri öğrenmesi, sağlık sistemleri ve ürünlerin entegrasyonunun sağlanıp artırılması, toplanan verilerin güvenliği ve mahremiyetinin sağlanması, sağlık uygulamalarının güvenilirliğinin optimizasyonu önemli önceliklerdir (11).

Yaşlı turizmi pazarında büyüme sağlayabilmek için kamu ve özel sektör işbirliğiyle, mevcut olan veya daha önceki Teletıp projelerinden faklı olarak gelişmiş ülkelerde başarı sağlamış kamu ve özel sektör modellerini örnek alan ve modern-teknolojik cihazlarla desteklenen projeler üretilmelidir. Bu projeler, gelecek olan yaşlı turistlerin tamamen farklı bir ülkedeki sağlık sistemine güven problemini azaltarak yaşlı turistlerin ülkemizi tercih etmesi sağlanacaktır.

Yaşlı bakımında gelişmiş ülkelerde güven sağlamış ve alanında lider olan kuruluşlarla işbirliğine gidilmeli ve bu sistemlerin Türkiye’ye entegrasyonu sağlanmalıdır. Bu bağlamda kamu-özel işbirliği yapılmalı, özel sektör bu alana teşvik edilmelidir. Bu tür girişimler sonucunda kalite, tanıtım, ve pazarlama süreçleri hız kazanacak ve yabancı turist geliş kanalları güçleneceği düşünülmektedir.

Yaşlı sağlığı ve mobil sağlık hizmetlerine yönelik, üniversitelerin öğrenci değişim programları kapsamında gelişmiş ülkelerdeki üniversitelerle işbirliği içinde olunması, dünyadaki gelişmelerin yakından takibini sağlayacak ve yeni iş modellerinin üretilmesine önayak olacaktır. Buna göre sağlık personelinin yabancı dil eğitimlerine ağırlık verilmeli; değişim programları veya burs olanakları ile yurtdışında eğitim almaları sağlanmalıdır. Bunun sonucunda hem yaşlı turistlere sunulacak hizmetlerde kalifiye personel ihtiyacı karşılanacak hem de farklı kültürleri tanıyan personelin sunduğu hizmet kalitesi artacaktır.

Yaşlı lara yönelik mobil sağlık uygulamaları geliştirilmelidir. Bu alana yönelik TUBİTAK, teknokentler ve üniversitelerin mühendislik fakültelerinde çalışmalar desteklenmelidir. Teknolojik gelişmelere paralel üretilen mobil sağlık uygulamaları, kronik hastalıkların yönetiminde inovatif bakış açısının gelişmesini sağlayacak ve geliştirilecek teknolojiyle uzun dönemde Türkiye’nin bu alanda cazibe merkezi olması yönünde önemli gelişmeler sağlanmış olacaktır. Geliştirilecek olan bu ürünler, gelen yaşlı turistlerin sağlıklarının

korunmasında ve takibinde önemli bir yer tutacaktır.

Yaşlı turizminin geliştirilmesine yönelik sosyal medyada da tanıtım ve pazarlama projeleri geliştirilmelidir. Günümüzde akıllı telefon kullanımındaki artış ve sosyal medya ile ulaşılabilecek kişi sayısının daha fazla olacağı göz önüne alındığında bu durumun yaşlı turizminin pazarlama ve tanıtımına büyük bir katkı sağlayacağı kuşkusuzdur.

Acil çağrı merkezlerindeki haberleşme teknolojilerinin geliştirilmesi ve yabancı dil bilen personelin istihdamının arttırılması acil olayların daha organize ve kısa sürede çözüme ulaşmasını sağlayacaktır. Bu sayede ülkemize sağlık turisti kapsamında gelmeyen, sadece tatil amaçlı gelen turistlerin de acil durumlarda hızlı, güvenli ve kaliteli mobil sağlık hizmeti almaları sağlanacaktır.

KAYNAKLAR1. Medical Tourism Statistics & Facts. (2016) www.

pat ientsbeyondborders .com: ht tp: / /www.patientsbeyondborders.com/medical-tourism-statistics-facts (09.09.2016)

2. Bülbül, F. (2015). Yüksek Lisans Tezi, Sağlık Turizmin Türkiye’deki Gelişmiş, BÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Danışman; Dr. M Sarıtaş, İstanbul

3. Karataş, A., Öncü, M., Ağraş, S. (2007). Sürdürülebilir Rekabet Avantajı Elde Etmede Turizm Sektörü. M. Bulu, & E. İ H, Turizm İşletmelerinin Finansmanı (s. 174). İstanbul: Uluslararası Rekabet Raştırmaları Derneği.

4. Topuz, N. (2012). Uzmanlık Tezi, Türkiye’de Sağlık (Medikal) Turizmi Stratejisi 2023. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü, Danışman; Dr. A Aslan, Ankara

5. Gülmez, Z. (2012). Yüksek Lisans Tezi, Türkiye’de ve Dünya’da Sağlık Turizmi Çeşitleri; Sağlık Turizminin Ülkemizdeki Mevcut Durumu ve Bazı Ülkelerle Kıyaslanması. İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Danışman; Prof. Dr. K A Köse, İstanbul

6. Yalçın, B. (2013). Doktora Tezi, Antalya İli Sağlık Turizmi Araştırması. AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, , Danışman: Prof. Dr. M Gülmez, Antalya

7. Barca, M., Akdeve, E., Gedik İ. (2013). Türkiye Sağlık Turizm Sektörünün Analizi Ve Strateji Önerileri. İşletme Araştırmaları Dergisi , 3 (5), 64-92.

8. T.C. Kalkınma Bakanlığı Onuncu Kalkınma Planı 2014-2018, Yaşlanma Özel İhtisas KomisyonRaporu-2014. http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/12/Onuncu%20Kalkınma%20Planı.pdf Erişim: (28.04.2016)

9. Sözen, F. (2014). Yüksek Lisans Tezi, Yaşlılarda Yaşam Kalitesi ve Yaşlılık Algısı: Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Örneği. BÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Danışman; Prof. Dr. K Ersoy, Ankara

10. Özsarı, H. Sağlık Turizmi Açısından Türkiye’nin Durumu, J Kartal TR 2013; 24(2): 136-144

11. Tezcan, C. (2016). Sağlığa Yenilikçi Bir Bakış Açısı: Mobil Sağlık, Yayın No: TÜSİAD-T/2016-03/575, 2016.

12. Türkiye İstatistik Kurumu http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1072 Erişim: (06.06.2016)

13. Akın, A., Ersoy, K. 2050’ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim: Sağlık Sistemine Bakış, TUSİAD- T/2012-11/533.

14. Yaşlı ve Hasta Bakım Hizmetleri, Anadolu Üniversitesi Yayınları ( e-Kitap ) (1 /6486) No:2491, 2014 http://www.nevoku.com/yasli-ve-hasta-bakim-hizmetleri--e-kitap--yasli-ve-hastabakim-hizmetleri/viewdeck/47fcc6de-d9f8-49c9-b088-41038b6c1a9c Erişim: (22.03.2016).

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 185

Bektas & Simsek

15. Güler, G., Güler, N. Yaşlıların Sağlık Bakım Gereksinimleri, Cumhuriyet Tıp Dergisi; 31:367-373,2009.

16. Arslan, Ş., Atalak, A., Kutsal, Y. Yaşlılarda İlaç Tüketimi, Turkish Journal of Geriatrics, Geriatri 3 (2) 2000: 56-60.

17. http://www.wvi.org/sites/default/files/mHealth%20Global%20Report-FINAL-revised-25%20Nov%202015.pdf Erişim: (02.09.2016).

18. Güler, E. (2015). Mobil Sağlık Hizmetlerinde Oyunlaştırma, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi, Cilt 1 Sayı:2, 2015: s:82-101.

19. Home Health Care http://www.marketsandmarkets.com/PressReleases/home-healthcare.asp Erişim: (18.09.2016).

20. http://www.ekonomist.com.tr/dosya/buyuyen-pazarda-yeni-firsatlar-doguyor.html Erişim: (13.06.2016).

21. 2015 Global healthcare outlook common goals, competing priorities, https://www2.deloitte.com/content/dam/Deloitte/global/Documents/Life-Sciences-HealthCare/gx-lshc-2015-health-care-outlook-global.pdf (15.09.2016).

22. Mobile technology’s promise for healthcare http://www.gsma.com/newsroom/wp

23. c o n t e n t / u p l o a d s / 2 0 1 2 / 0 4 /mobiletechnologyspromiseforhealthcare.pdf Erişim Tarihi: (26.08.2016).

Health Care Acad J ● Year 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 185

www.saglikakademisyenleridergisi.com

Sağlık Akademisyenleri Dergisi

ÖZETGiriş Hemodiyaliz merkezleri/üniteleri acil böbrek yetmezliği son dönem kronik böbrek yetmezliği tanısı konulmuş hastalara yaşamlarını idame ettirebilmeleri için kurgulanmış özel prosedürleri, farklı geri ödeme planları olan, diyalize özel eğitim almış hekim ve hekim dışı personelden oluşan özel bir birimlerdir. Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) anlaşması olan hastanelerde Hizmet Kalite Standartları (HKS) kullanımı hizmet sözleşmelerinden dolayı zorunludur. Ancak diyaliz merkezleri için zorunlu olarak uygulanacak Hizmet kalite sistemi yoktur. Amaç: Türkiye’de hizmet veren diyaliz merkezleri/ünitelerinin uyguladığı Kalite yönetim sistemlerini belirleyip, lokal diyaliz merkezlerinin kalite yönetim sistemi ihtiyaçlarını belirlemek. Bulgular: Türkiye’de 850 tane diyaliz merkezi/ünitesi vardır. Hastane içinde bulunan diyaliz ünitelerinin sayısı tek başına merkezlerden fazladır. Ancak tedavi ve takip edilen hasta sayısına bakıldığında toplam diyaliz merkezi sayısının %41 oluşturan lokal diyaliz merkezleri toplam hastaların %63’nü tedavi ettiği görülmektedir. Hastane içinde bulunan diyaliz merkezleri/ünitelerinin Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun istekleri doğrultusunda en az bir kalite sistemine dahil olduğu tespit edilmiştir. Sonuç: Lokal diyaliz merkezleri için ise hem Sağlık Bakanlığı hem de Sosyal Güvenlik Kurumu’nun zorunlu kıldığı bir kalite sistemi yoktur. Hasta güvenliği ve çalışan güvenliği açısından lokal diyaliz merkezleri için Kalite yönetim sistemi oluşturulmalıdır.

ABSTRACTIntroduction Hemodialysis centers/units are specific units which have fictionalized particular procedures and different repayment schedules for patients diagnosed with acute kidney failure and end-stage chronic kidney failure so that they can live on, and which consist of physicians and non-physician stuff who have received special training in dialysis. Use of Service Quality Standards (SQS) in the hospitals having agreement with Social Security Institution (SGK) is imperative by virtue of service contracts. However there is not a service quality system to be necessarily applied for dialysis centers. Purpose: To Determine the Quality Management Systems applied by dialysis centers/units which provide services in Turkey and to specify the Quality Management Systems needs of local dialysis centers. Findings: There are 850 dialysis centers / units in Turkey. The number of dialysis units inside the hospital is higher than the centers. However when it comes to examine the number of patients treated and followed up, it’s observed that the local dialysis centers which constitute 41% of total number of dialysis centers have been treating 63% of total patients. It has been determined that the dialysis centers / units are included in at least one quality system in accordance with the requests of the Ministry of Health and the Social Security Institution. Conclusion: For local dialysis centers, there is not a quality system obliged by both the Ministry of Health and the Social Security Institution. With regard to patient safety and employee safety, Quality management system should be constituted for local dialysis centers.

Kısa Derleme / Mini Review

GİRİŞ

Kaliteli sağlık hizmeti öncelikle en güncel ve en yeni bilgiler ışığında sunulmalıdır.Çünkü sağlık hizmetleri tanı ve tedavi yöntemlerinin sürekli değiştiği ve geliştiği ayrıca teknolojinin çok yoğun kullanıldığı bir sektördür. Dolayısıyla kaliteli bir sağlık hizmetinden bahsedecek olursak ilk aşamada mutlaka hizmetin en son profesyonel bilginin ışığında sunulması gerektiğini ifade etmeliyiz. Kaliteli bir sağlık hizmetinin hastada arzu edilen sağlık sonuçlarını ortaya çıkarabilecek yani

hastayı iyi edecek bir sağlık hizmeti olarak anlaşılması gerektiği vurgulanmıştır. Sağlık hizmetinin müşterisi hasta olduğuna göre hastaların sağlık hizmetlerinden öncelikli olarak beklemesi gereken sunulan hizmetin kendisini iyileştirebilmesi olmalıdır. Ancak hizmet sektöründe kalite daha ziyade algılanabilen bir kavramdır. Sağlık hizmetinin çıktısı çoğu zaman elle tutulamaz, gözle görülemez. Dolayısıyla hastalar hizmetin kalitesini sadece sunulan hizmetlerin güncel olmasından ya da sunulan hizmetin kendisini iyileştirmiş

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi, Kıbrıs

Anahtar Kelimeler: Diyaliz merkezi, kalite, kalite yönetim

Key Words: Dialysis center, quality, quality management

Yazışma Adresi/Address for correspondence:Ahmet Cenk Dikmen, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi, Kıbrı[email protected]

Gönderme Tarihi/Received Date:November 14, 2016

Kabul Tarihi/Accepted Date:November 24, 2016

Yayımlanma Tarihi/Published Online: December 30, 2016

DOI:10.5455/sad.13-1479119368

Türkiye’de hemodiyaliz merkezlerinin kalite yönetim sistemleri ve standartları açısından değerlendirilmesi

Evaluation of hemodialysis centers in Turkey in terms of quality management systems and standards

Ahmet Cenk Dikmen

186 Sağ Aka Derg ● 2016 ● Cilt 3 ●  Sayı 4

Dikmen: Hemodiyaliz merkezleri

olmasından algılayamayabilir. Bunlarla birlikte sağlık hizmetlerini diğer hizmetlerden ayıran ve kaliteyi daha da önemli hale getiren yönü, sunulurken bir taraftarı da tüketiliyor olması ve yüksek riskli süreçlerden oluşmasıdır. Bu durum sağlık hizmetinin sunulmadan önce çok iyi tasarlanmasını, planlanmasını ve olası risklerin yönetilmesini gündeme getirmektedir. Sağlık hizmetlerinde kalite, bakımın içeriği, hizmetin sunumu ve yönetimi ile ilgilidir. Kalite bir sağlık hizmetinden söz edebilmek için birçok parametrenin bir araya gelmesi gerekmektedir. Bu parametrelerden ilki, hastaların sağlık hizmetlerine ihtiyaçları doğrultusunda kolay ulaşabilmesidir. Hizmete ulaşımın ardından hastanın ihtiyacı olan sağlık hizmetini alabilmesi için etkili bir hasta değerlendirme sürecinden geçirilmesi gereklidir. Hasta ile ilgili bilgilerin doğru ve zamanında toplanması, analiz edilmesi ve değerlendirilmesi gereklidir. Etkili bir hasta değerlendirmesi, o hastanın doğru tanı, doğru ve zamanında tedavi alması ile sonuçlanmalıdır. Hasta ihtiyacı olan sağlık hizmetini alabilmesi için etkili bir değerlendirme sürecinden geçirilmesi gereklidir. Hasta ile ilgili bilgilerin doğru ve zamanında toplanması, analiz edilmesi ve değerlendirilmesi gereklidir. Etkili bir hasta değerlendirilmesi, o hastanın doğru tanı, doğru ve zamanında tedavi alması ile sonuçlanır. Hastanın doğru bir şekilde değerlendirilmesi ve teşhisinin konulabilmesinde laboratuvar ve görüntüleme hizmetlerinin sistematik bir yapıda verilmesi de oldukça önemlidir.

TÜRKİYEDEKİ SAĞLIK KURUMLARINDA KALİTE YÖNETİM SİSTEMLERİNİN DURUMU

Türkiyede Sağlık Kuruluşlarında Kalite Standartları denildiği zaman genellikle hastaneler akla gelmektedir.Sağlık kuruluşu olarak hastaneler komlike yapıya sahip, hastaların teşhis,tedavi ve rehabilitasyonunun tamamının yada bir kısmının yapıldığı, çok farklı branşlardan insan gücü barındıran karmaşık sistemlerdir.Bu komlike tesislerin hasta güvenliği,hizmetin içeriği,hizmet sunumu,yasal mevzuata ve hastanın ihtiyaçlarına göre değerlendirme süreçlerine tabi tutulması için ;.ISO 9001 Kalite standartları,JCI standartları ve indikatörleri,T.C Sağlık Bakanlığı Hizmet Kalite Standartları’ndan biri yada bir kaçı birlikte uygulanmaktadır.Kamu hastanelerinde T.C Sağlık Bakanlığı Hizmet Kalite Standartları (HKS) uygulaması zorunludur.Ancak Hizmet Kalite Standartları uygulamaya geçinceye kadar kamu hastaneleri ISO 9001 Kalite standartlarını kullandıkları için pratikte hem ISO 9001 Kalite standartları hemde Hizmet Kalite Standartları fiili olarak kullanılmaktadır. Özel hastanelerde ise ISO 9001 Kalite standartları ve JCI standartları ve indikatörleri birlikte yada tek tek kullanılmaktadır.Ama Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) anlaşması olan hastanelerde

Hizmet Kalite Standartları (HKS) kullanımı hizmet sözleşmelerinden dolayı zorunludur.Ancak diyaliz merkezleri için zorunlu olarak uygulanacak Hizmet kalite sistemi yoktur.Hastane içinde bulunan diyaliz üniteleri ise; hastanenin kullanmak zorunda olduğu Kalite kriterlerine dahil olmaktadır.

Hizmet Kalite Standartları, ISO 9001 Kalite standartları ve JCI standartlarının hepsinde hastane içinde bulunan hizmet birimleri ve üniteler ayrı ayrı tanımlanmış ve hasta ile ilgili bilgilerin doğru ve zamanında toplanması, analiz edilmesi, değerlendirilmesi ,hastanın tanı alarak tedavisinin en güvenli ve etkin şekilde yapılmasını sağlamak üzerine kurgulanmış sistemetik bir yapıdan oluşmaktadır.

TÜRKİYEDEKİ HEMODİYALİZ MERKEZLERİNİN GÜNCEL DURUMU

Hemodiyaliz merkezleri/üniteleri acil böbrek yetmezlikli hastalara ve Son dönem Kronik böbrek yetmezliğ tanısı konulmuş hastalara yaşamlarını idame ettirebilmeleri için kurgulanmış özel prosedürleri,farklı geri ödeme planları olan, diyalize özel eğitim almış hekim ve hekim dışı personelden oluşan özel bir birimdir.Türkiyede hemodiyaliz merkezleri her ilde ve belirli nufüsun üzerindeki ilçe ve diğer yerleşim yerlerinde bulunan yaygın bir sağlık hizmetidir.Bu hizmet kamu hastanalerinde,özel hastanelerde ve lokal diyaliz merkezlerinde sunulmaktadır.(Tablo1).Tablo1. Türkiyede merkez sayıları ve merkeze düşen hasta sayıları

Kurum Adı Hemodiyaliz Merkez Sayısı % Hemodiyaliz

Hasta Sayısı %

Sağlık Bakanlığı 440* %51,8 15888 %28,4

Üniversite 61* %7,1 4721 %8,4

Özel Sektör 349** %41,1 35281 %63,2

Toplam 850 %100 55890 %100

*Diyaliz ünitesi, **Diyaliz merkezi

Diyaliz merkezleri ile ilgili Sağlık bakanlığının düzenlediği ve ihtiyaçlara görede sık sık revizyon yaptığı ‘’Diyaliz Merkezleri Hakkındaki Yönetmelik’’ ile bir diyaliz merkezinin/ünitesinin fiziki alt yapısından,bulundurulması zorunlu cihaz ve techizata, personelin işe giriş çıkış işlemlerinden,merkezin açılma kriterlerine, ruhsata esas personelden, personelin sertifikasyon işlemlerine,merkezin denetlenmesine kadar ayrıntılı bir biçimde oluşturulmuştur.Türkiyede diyaliz hizmetlerinin finansmanı Sağlık Güvenlik Kurumu(SGK) tarafından yapılmaktadır.Diyaliz hizmetleri hastadan fark alınamayacak tedaviler

Health Care Acad J ● 2016 ● Vol 3 ● Issue 4 187

Dikmen: Hemodialysis centers

sınıfındanır.Sağlık Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde(SUT) bunu açıkça belitmiştir.Ayrıca tedaviye ek yapılacak tetkik ve tedavileri uygulama prosedürlerini paket halinde tedavi fiyatının içine atmıştır.

Diyaliz hizmeti veren kurumların değişkenliği yanında Ülkedeki hasta artış hızı ulusal ve uluslararası yatırımcıların dikkatini çekmiş ve ülke genelinde diyaliz hasta ve buna paralel gelişen diyaliz merkez sayısında artış ortaya çıkarmıştır.(tablo1-şekil 1) Hizmet sunan kurumların çokluğu ve hizmetin yurt sathında aynı kriterler sağlanarak sunulma isteği hastane içinde bulunan diyaliz ünitelerinde daha kolay sağlanırken lokal diyaliz merkezlerinde daha güç olmaktadır.Lokal diyaliz merkezleri büyüklüklerine göre 12-45 personel ile çalışan; personelin büyük çoğunlu özel eğitim görmüş sağlık personeli olan,Labaratuvar, görüntüleme, taşıma,teknik servis ve çamaşırhane hizmetlerini dışarıdan alan sağlık birimleridir.Kalite ve verimlilik açısından diyaliz merkezleri tek başlarına bir kuruluş oldukları için sağlık kuruluşları mevzuatına ek olarak Sağlık Geri Ödeme kurumu (SGK) kurallarına göre denetlenir.Ayrı bir kalite denetim ekibi oluşturmak zorundadır. Diyaliz üniteleri hastane içinde oldukları için hastane mevzuatına ek olarak diyaliz yönetmenliğine ve Sağlık Geri Ödeme kurumu (SGK) kurallarına göre hastane kalite ekibi tarafından değerlendirilir.

SONUÇ

Türkiyede 850 tane diyaliz merkezi/ünitesi vardır.Hastane içinde bulunan diyaliz ünitelerinin sayısı tek başına merkezlerden fazladır.Ancak tedavi ve takip edilen hasta sayısına bakıldığında toplam diyaliz merkezi sayısının %41,1 oluşturan lokal diyaliz merkezleri toplam hastanın %63,2’ni tedavi ettiği görülmektedir. Hastane içinde bulunan diyaliz merkezleri/ünitelerinin Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun istekleri doğrultusunda en az bir kalite sistemine dahildir. Lokal diyaliz merkezleri için ise hem Sağlık Bakanlığı hem de Sosyal Güvenlik Kurumununun zorunlu kıldığı bir

kalite sistemi yoktur.Hasta güvenliğ ve çalışan güvenliği açısından lokal diyaliz merkezleri için Kalite yönetim sistemi oluşturulmalıdır.

KAYNAKLAR1. Registry of the Nephrology, Dıalysıs and Transplantatıon

Turkey-20102. Registry of the Nephrology, Dıalysıs and Transplantatıon

Turkey-20113. Registry of the Nephrology, Dıalysıs and Transplantatıon

Turkey-20124. Registry of the Nephrology, Dıalysıs and Transplantatıon

Turkey-20135. Registry of the Nephrology, Dıalysıs and Transplantatıon

Turkey-20146. T.C Sağlık Bakanlığı Diyaliz Yönetmeliği7. ISO 9001 Kalite standartları8. JCI Diyaliz standartları ve indikatörleri9. T.C Sağlık Bakanlığı Hizmet Kalite Standartları (HKS)10. T.C Sağlık Güvenlik Kurumu (SUT)Sağlık Uygulama Tebliği11. Sur, H., Palteki T., Hastane Yönetimi, Nobel Tıp Kitabevleri,

2013, İstanbul S:509 12. Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü. 10. Baskı. Ankara:4. Akşam

Sanat Okulu Matbaası ISBN979871600707, 2005.s.817

Şekil 1. Yıllara göre Hemodiyaliz hasta sayıları