cultural studies in turkey

19
Cultural Studies in Turkey: Eğitim ve Uygulama Gönül Pultar ve Ayşe Lahur Kırtunç Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan kültürel araştırmaları uygulayarak yeni metotlar geliştirip sunan akademik çevrelerle bağlantısı olan biz sosyal bilimler akademisyenleri için bile Türkiye’de kültürel çalışmaların tam olarak ne zaman başladığını belirtmek oldukça zordur. 1996 yılında Tamperede düzenlenmiş olan Kültürel Çalışmalarda Dönüm Noktaları konulu konferansta Türkiye’den katılımca sayısı oldukça azdı. Kültürel çalışma alanlarına bakıldığında özellikle Türkiye için hazırlanmış gibidir sanki; çünkü güç dengeleri ve sosyal farklılıklara vurgusu ile toplumun hiyerarşik yapısı ve ataerkil yapısı düşünüldüğünde Türk kültürü üzerine araştırma ve eleştirme imkanları için biçilmiş kaftandır. Hayatın her alanından Türk insanını düşünüldüğünde, her birey benzer durumlardan hayatı boyunca bir kez rahatsızlık duymuştur. Aşırı ilgili ana-baba, eğitmenler, devlet adamları bunlara verilebilecek birkaç örnektir. Michel Faucault’a göre yapılan işin sonucu kişinin deneyiminin aynasıdır. Buna ek olarak, kültürel çalışmalar, globalleşen toplum içinde Türklerin (hem etkin rol oynayan hemde etkilenen olarak) yerini , çok yönlülüğü incelemesi ve disiplinlerarası olması avantajıyla açıklayabilecektir. Gastarbeiter’ın Alman Polizei yada Meister tarafından kötü muamele gören karakterini inceleyen bir sosyal bilimler öğrencisi, kültürel Çalışmalar alanında başka hiçbir

Upload: benarkeoloji

Post on 01-Nov-2014

14 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

Page 1: Cultural Studies In Turkey

Cultural Studies in Turkey:Eğitim ve Uygulama

Gönül Pultar ve Ayşe Lahur Kırtunç

Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan kültürel araştırmaları uygulayarak yeni metotlar

geliştirip sunan akademik çevrelerle bağlantısı olan biz sosyal bilimler akademisyenleri için

bile Türkiye’de kültürel çalışmaların tam olarak ne zaman başladığını belirtmek oldukça

zordur. 1996 yılında Tamperede düzenlenmiş olan Kültürel Çalışmalarda Dönüm Noktaları

konulu konferansta Türkiye’den katılımca sayısı oldukça azdı. Kültürel çalışma alanlarına

bakıldığında özellikle Türkiye için hazırlanmış gibidir sanki; çünkü güç dengeleri ve sosyal

farklılıklara vurgusu ile toplumun hiyerarşik yapısı ve ataerkil yapısı düşünüldüğünde Türk

kültürü üzerine araştırma ve eleştirme imkanları için biçilmiş kaftandır. Hayatın her alanından

Türk insanını düşünüldüğünde, her birey benzer durumlardan hayatı boyunca bir kez

rahatsızlık duymuştur. Aşırı ilgili ana-baba, eğitmenler, devlet adamları bunlara verilebilecek

birkaç örnektir. Michel Faucault’a göre yapılan işin sonucu kişinin deneyiminin aynasıdır.

Buna ek olarak, kültürel çalışmalar, globalleşen toplum içinde Türklerin (hem etkin rol

oynayan hemde etkilenen olarak) yerini , çok yönlülüğü incelemesi ve disiplinlerarası olması

avantajıyla açıklayabilecektir. Gastarbeiter’ın Alman Polizei yada Meister tarafından kötü

muamele gören karakterini inceleyen bir sosyal bilimler öğrencisi, kültürel Çalışmalar

alanında başka hiçbir disiplinde ulaşamayacağı çözümlemelere ulaşabilmektedir. Benzer

şekilde, yeni kabul edilen Renan Demirkan ve Emine Sevgi Özdamar gibi Türk-Alman

yazarları inceleyen bir öğrenci için de kültürel çalışmalar göçün ve etnik kimlik oluşturma

aşamasının muhteşem anlatımını daha da açık hale getirecektir. Yüzyıllardır Oryantalizm

içinde sıkışıp kalmış bir toplum, Edward Said’in muhteşem Exposé’sindeki (1978) bütün

dizelerin doğrudan ve dolaylı anlatımıyla tam bir uyum içindedir. Katı kurallarla bölümlere

ayrılan ve her disiplinin sınırlarının kesin çizgilerle ayrıldığı bir eğitim sistemi içinde kültürel

çalışmalar, bazı üniversitelerde 1900’lü yılların sonlarında itibaren ayrı bir program olarak

kabul edilmeden önce bazı alanların bazı yaklaşımlarının tamamlayıcısı olarak

öğretilmekteydi.

Bu makalenin amacı, “Kültürel Çalışmalarda Uluslararası Bakış ve Eğitim/ Eğitim

Alanında Kültürel Çalışmalara Uluslararası Bakış” konusundaki tartışmalara Türkiye’nin

bakış açısıyla katkıda bulunmak ve burada kültürel çalışmalar alanında öğretim ve

Page 2: Cultural Studies In Turkey

uygulamada karşılaşılan problemleri belirleyerek sunmaktır. Kültürel çalışmaların Türkiye’de

resmen ilk söz edilişi olan 1995’teki Ege Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Sempozyumu’nun

kısa incelemesiyle makaleye başlanacaktır. Daha sonra, bazı üniversitelerde lisans ve

lisansüstü düzeyinde açılan kültürel çalışmalar bölümleri gözden geçirilecektir. Bunun

akabinde Türkiyede Kültürel Çalışmalar alanında üniversitelerarası grup incelenecektir. Son

olarak, Türkiyede kültürel çalışmaları öğrencileri ve eğitmenleri açısından ortaya çıkan

sorunları tartışıp bu sorunların disiplinlerarası yaklaşımla çalışan bir kurumun kurulmasıyla

mümkün olabileceği savını destekleyeceğiz.

EGE ÜNİVERSİTESİ KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR

Kültürel çalışmalar konusundan, her yıl Mayıs ayında Ege Üniversitesinde düzenlenen

Kültürel Çalışmalar Konferansında ilk olarak resmen söz edildi. Kültürel çalışmalar ilk olarak

batıda başladığından Türkiyede’de ilk olarak batıda (batılı olmayan teoristlerin de

destekleriyle) başlamış olması gayet olağan bir durumdur. Aslında tüm bu çalışmaların

başlangıcı Amerikan Kültür araştırmacısı olan küçük bir grubun Amerikan etnik

çalışmalarının o günkü gidişatıyla ilgili görüş alışverişinde bulunmak üzere düzenledikleri

küçük çapta bir konferans ile başladı. ( her ne kadar kültürel çalışmaların kökeni Birleşmiş

Krallıklara kadar gitse de Türk Aglikanistler son gelişmeler hakkında bilgi almak adına

Amerikan kültüründeki çalışma arkadaşlarına güvenmektedirler). Böylece şimdilerde Ege

Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Sempozyumu olarak bilinen toplantı, Ege Üniversitesi

Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü ve Türk-Amerikan Kültür Derneği işbirliği ile

yapılacak olan aslında 2 günlük bir toplantı olarak başladı. Toplantı, 10 -11 -12 Nisan 1995

tarihlerinde “ Kırmızı, Siyah ve Beyaz” ismiyle yapıldı. Ege Üniversitesi ve Dokuz Eylül

öğrencilerinin ve öğretim kadrosunun katılımıyla gerçekleştirilen sempozyumda beş

konuşmacı filmlerdeki Amerikan yerlileri ve Afrika-Amerikalı unsurlar hakkında sunum

yaptılar.

Bir sonraki yıl, sempozyum daveti daha fazla kişiye ulaştırıldı ve katılımcı sayısı

150’ye kadar çıktı. Daha da önemlisi 5 farklı kurumdan 5 farklı bölümün de katılmasıdır. Ege

Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü de Türk Amerikan Kültür Derneği ve Ege

Üniversitesi, Amerikan Kültürü ve Edebiyatına yardımcı düzenleyici olarak katıldı. Birleşmiş

Devletler Bilgi Servisi ve Ankara’daki İngiliz Kültür Derneği sponsor olmak için ortak

oldular. Son işbirliği çalışmasının önemi ilk olarak, bu iki kurumun ilk defa bir proje üzerinde

ortak çalışmasıydı ve ikinci olarak da sözü edilen iki kurumun, Türkiye’nin İngilizce eğitimi

Page 3: Cultural Studies In Turkey

veren üniversite öğrencilerine ve akademisyenlerine yardımcı olmak adına işbirliği yapmış

olmalarıdır. Sempozyum bu şekilde küçük bir toplantı olma niteliğinden çıkıp büyük bir

konferansa dönüşerek sadece Amerikan değil İngiliz kültürünün de eklenmesinin kaçınılmaz

bir sonucu olarak Türk kültürü de kapsam dahiline alındı. Kısa süre içinde de bu konferansın

Mayıs ayı içinde Ege kıyılarında yapıldığı bütün dünyaya duyuruldu.

Yıllar içinde sempozyum daha da genişletilerek uluslar arası oldu. Bu sempozyum

deneyimli hocalarımızın yanı sıra genç akademisyenlerimizin de çalışmalarını sunabileceği

bir ortamdır. Daha ilk günden beri sempozyumun amacı Türkiye’deki kültürel çalışmaların

temelini oluşturmaya destek olmaktı. Türkiye’de beşeri ve sosyal bilimler bölümünde kültürel

çalışmalar alanına aşina olan ve edebiyat, tarih ve iletişim bilimleri ile sosyoloji gibi çok

disiplinli yada disiplinlerarası yaklaşımlarla ilgili kürsü almış akademisyenlerimiz için önemli

bir adım olmuştur. O zamandan bu yana profesyonelleri, akademisyenleri, sanatçıları,

yazarları ve öğrencilerin görüşlerini paylaşabileceği bir ortam haline dönüşmüştür. Bütün

kültürel çalışma alanlarına açık olması Türkiyedeki yabancı eğitimcilerin Türkiyede yapılan

kültürel çalışmalarla ilgili, Türk eğitimcilerin de bu alandaki yeni gelişmelerden haberdar

olmasını sağlayan bir platform olmuştur. Eğitim ve pedagoji konulu sunumlar yapıldığında

müfredat, metodoloji ve ideoloji ile ilgili ateşli tartışmalar yapılmıştır.

Bu tartışmaların bazıları sunumları da aşmış, konferans salonunu sözde gelenekçi ve

gelişimcilerin ideolojilerinin savaştığı görünmez bir savaş alanına dönüştürmüştür.

Gelenekselci taraf tek disiplinin müfredatı muhtemelen aldıkları eğitiminde bu şekilde olması

sebebiyle akademik dünyadaki pozisyonlarından feragat etmek bir yana mevcut düzene

herhangi bir yenilik getirmeye bile tamamen karşı durmaktadırlar. Gelişimci taraf ise

yeniliklerin uygulanması konusunda “saygısız” olma pahasına fazla sabırsız olmakla beraber

gelenekselcilerin kara listesinde yer alarak terfi haklarını bu sebeple kaybettikleri görüşüne

sahipler. Türkiyedeki ilk kültür savaşının akademik dünya içinde çıktığı söylenebilir. Bütün

bunları Türkiyedeki kültür araştırmalarına yansımalarını incelemek yine kültür

araştırmalarının yapması gereken bir iştir. Sempozyumlarda sunulan tüm çalışmalar İngiliz

kültür ve Türk Amerikan Kültür Derneği tarafından daha önceki yıllarda basılmıştır.

Şimdilerde de Ege Üniversitesi tarafından basılmaktadır. Sempozyum ve hakkındaki yayınlar

Türk Üniversitelerindeki akademik takvim içinde kültürel çalışmaların yer alması adına çok

değerli bir adımdır.

Dikkat çekici olan diğer bir unsur ise sempozyum işbirliği açısından da önemli bir

örnektir: her adımda daha iyiye gidilebilmesi için organizasyon yapılması ve yapılmaması

gereken bazı işlerin listesini hazırlamıştır. Tüm bunların yanı sıra sempozyum, konserler, dans

Page 4: Cultural Studies In Turkey

gösterileri, film ve tiyatro sunumları ile disiplinlerarası görüşü benimseyip bunları eserlerinde

uygulayan uluslar arası sanatçıların fotoğraf ve sanat galerileri ziyaret edilmiştir.

Ege Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Sempozyumunun en önemli etkisi Ege

Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümüne olmuştur. İki konuda etkisi olmuştur:

sempozyumlarda konuşulan konular bölümde okutulan derslerin içeriğini yıllar içinde

değiştirmiş ve geleneksel edebiyat temelli eğitim sistemi yerine medya, tarih, sanat, ekonomi

ve uluslar arası ilişkiler bilim dallarından faydalanmaya da başlamıştır. Edebiyat dersleri bile

kültür derslerinin etkisiyle alışılmış tematik derslerin çok ötesine geçen yöntemleri

kullanmıştır. İkinci kazanç ise öğrencilerin tepkisi ile belirlendi: bu yeni yöntem sayesinde

okuduklarını diğer edebi eserlere transfer edebilme yeteneğiydi.

Noktalama işaretleri ve film çalışmaları yaparken kullandıkları becerileri kendi

müfredatlarının bir parçası olmayan metinleri incelerken de kullandıklarını fark ettiler. Bu da

öğrencilerin eleştirel bakış açısında önemli ölçüde değişiklik yaratıldığını göstermektedir.

KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR PROGRAMLARI

Şu ana kadar Türkiyede 4 üniversite kültürel çalışma programını kurumlarına

eklediler. Yukarıda da sözü edildiği gibi kültürel çalışma programları içine giren dersler başka

üniversitelerde başka başlıklar altında da okutulmaktadır. Sabancı Üniversitesinde bir lisans

programı, Bilgi, Boğaziçi ve Ortadoğu Teknik Üniversitelerinde lisansüstü düzeyindedir:

Sabancı Üniversitesi lisans Programı: Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesinin

bünyesinde 1999’da kurulan bölümün kurumsal yapısı vardır, geleneksel sistem değildir ve

tüm fakültelerin eğitim amacıyla birbiriyle iletişim içinde olmaları gerektiğine inanır.

Üniversitenin web sitesinde bölümün amacı aşağıdaki gibi açıklanmıştır:

Kültürel Çalışma Programı beşeri ve sosyal bilimleri, Antropoloji, Edebi Çalışmalar ve Görsel Çalışmalar

gibi disiplinlerin yöntem ve teorilerini kullanarak kendi yöntemleriyle birleştiren çok disiplinli bir çalışma alanıdır.

Amaç öğrencilerin kültürel analiz yapmalarını sağlayacak gerekli akademik donanıma sahip olmasını sağlamaktır.

Bu amacı gerçekleştirme de eleştiriyi kültür, güç, tarih ve kimlikler ile üretimin incelenmesi, kültürel ürünlerin

kullanılması gibi konulara yönelmeyi gerektirir. Kültürel çalışmalar konusunun Türkiye konusunu işlemesi de

programın önemini ayrıca arttırmaktadır. (erişim tarihi: 19 Haziran 2003)

“Kültür Politikası, Kültürel ve Edebi Teori, Popüler Kültür, Cinsiyet ve Yer/Zaman”

gibi tematik konuların üzerinde duran program, teorik ve metodik dersleri de kapsamaktadır.

“Batı-Doğu Karşılaştırması” ismiyle “Metnin, okuma parçasının, resimlerin ve akademik

tartışmaların eleştirel değerlendirmesi” nin yapıldığı gibi dersler de vardır. “Türkiyede

Page 5: Cultural Studies In Turkey

cinsiyet ve Seks” dersinde mesela “1900’lü yıllardan bu yana feminist hareketin gelişimi,

erkeklik ile ilgili yazılar ve deneyimler, kadınlara karşı şiddet, bekaret tartışmaları, cinsiyet ve

milliyetçilik…” gibi konular değerlendirmeye alınmaktadır.

Lisansüstü Programlar: Bilgi Üniversitesinde YÜKSEK LİSANS programı

1999 yılında törenle açılan bölümde genel konulu kültürel teorilerin yanı sıra tarih, edebiyat

ve sosyoloji gibi daha özel konularla bağlantılı derslerin modern birleşimini oluşturur. Daha

da yakın incelemeye alındığında program kültürel çalışmaların talebinin sunar: bir tür

odaklanmaya götüren yol haritası çizmek.

Bilgi Üniversitesinin web sitesinde, http://www.bilgi.edu.tr/graduate/M.Aindex.htm#10

(18/Haziran/2003 te erişildi) Yüksek Lisans programı aşağıdaki şekilde anlatılmıştır:

İletişim çalışmalarını, film ve televizyon, tarih, edebi teoriler, felsefe, politika ve sosyoloji gibi konuları

birleştiren çok disiplinli dersleri içeren bir program. Çağdaş dünyanın anlamını çok disiplinli yaklaşım ile

karşılaştırmalı olarak analiz edilebilmesini sağlamaktadır. Yüksek lisans programı, birçok Türk ve uluslar arası uzman

tarafından öğretilmesinden dolayı bu anlam haritalarını oluşturan ve anlam haritaları tarafından oluşturulan çeşitli

sosyal grupların sistemli bir şekilde analiz edilmesini sağlamaktadır. Geniş kapsamlı birçok ders sunan program

sadece eğitim üzerine yoğunlaşmaz aynı zamanda öğrenci ve öğretim elemanlarının oluşturduğu araştırma topluluğu

oluşturmayı da amaçlamaktadır.

Bu program aynı zamanda Türkiyede gerçekleşen birçok duruma da atıfta bulunur.

Bunların yanı sıra, “Çağdaş Türkiyede Kültürel Çalışmalar” gibi dersleri de içermektedir.

“Orta noktadan Doğu ve Batıyı yeniden Düzenlemek” başlıklı derste ise “Türkiye üzerinde

odaklanarak birinin diğeri hakkında düşüncesi ve Türkiyenin kendisini batının modern

dünyası ile doğunun zengin kültürü arasında hangi noktaya yerleştirmesi gerektiği ile ilgili”

konuları inceleyip tartışır. “Geçmişe anlam vermek: Osmanlı-Türk Tarihinin

Yapılandırılması” dersinde de “ 1900 lü yılların sonlarında 2000 li yılların başlangıcında

Osmanlı-Türk tarihçilerinin geliştirdiği yeni tarihsel tartışmalar özellikle Osmanlı-Türk

modernleşmesi üzerine yoğunlaşarak” analiz edilmektedir. “Batılılaşma mı Modernleşme

mi?” konusu da yine bu program konuları arasında yer almaktadır. Son olarak da “Kültürel

Sapma” dersinde de “Türkiyenin demografik yapısının topolojisi tarihi, sosyolojik ve kültürel

açıdan ele alınması” olarak açıklanmaktadır.

Page 6: Cultural Studies In Turkey

Boğaziçi Üniversitesi Eleştirel ve Kültürel Çalışmalar Yüksek Lisans Programı

Boğaziçi Üniversitesinin de Eleştirel ve Kültürel Çalışmalar programı bulunmaktadır.

2002 güz döneminde açılmıştır. Geleneksel araştırma ve metodoloji derslerin yanı sıra,

programda çok disiplinli ve kültürel incelemelere de yer verilen dersler de vardır.

Bu programın amacı:

Bu programda öğrencilerin kültürü eleştirel gözle okuyabilmeleri amacıyla onlara teorik ve

kültürel donanım sunar. Çağdaş kültürel ve eleştirel teoriler ışığında öğrenciler, eleştirel gözle bakmak adına bir çok

makale okutulur. Disiplinler arası ve kültürler arası çerçeve, öğrenciye ilgi duyduğu alanı seçme imkanı

sağlamaktadır.

Robert College tarafından kurulan üniversite, 1970 lerin başlarında devlet üniversitesi

olarak yeniden düzenlenmiştir. Ancak öğretim dili olarak İngilizce kalmıştır. Bu iki

üniversiteden farklı olarak Boğaziçi Üniversitesi oldukça eskidir. Yüksek standartları ve tarihi

öğretim becerileri ile övünmektedir. Sonuç olarak öğrencilerine özellikle batı kaynaklı bilgiyi

burada sayılamayacak kadar yoğun bir program içinde öğretmektedir. Yol haritası çizme

görevi öğrenciye bırakılmıştır. Bölümdeki seçkin öğretim kadrosu öğrencinin adına ne tür

seçim yapması gerektiği ile ilgili yönlendirme yapmamaktadır.

Kültürel Çalışmalar ve Medya (ODTÜ Lisans Üstü)

2002 güz döneminde açılmıştır bölüm. Üniversitenin web sitesindeki bilgilere

bakıldığında:

Çağdaş toplumların karmaşık ve değişken yapısı konu edilerek medya ve kültür ilişkileri disiplinlerarası

çerçevede incelenmektedir. Birçok lisans üstü programda da olduğu gibi odak nokta entelektüel bilgi hakimiyetinin

kurulmasıdır.

Medya ve Kültürel Çalışmalar Lisansüstü programı, çağdaş teori ve eleştiriyi ilişkilendirerek kültür,

popüler kültür, görsel kültür, kültürün değişimi, küreselleşme, kültürel kimlik, cinsiyet ve alt kültür, medya

ekonomisi, medyanın gücü, etki ve etkileme, yeni iletişim teknolojileri, medyada yasal ve etik konulardır.

Programda tezli-tezsiz seçenekler mevcuttur. Temel bilgi kaynaklarını yine kendi

bünyesindeki tarih, siyasal bilimler ve halkla ilişkiler ile sosyoloji ve felsefeden

almaktadır. ODTÜ 1950li yıllarda öğretim dili İngilizce olarak bütün orta doğu

bölgesinden öğrenci alma amacıyla kurulmuştur. Dünyaca ünlü eğitimcileri bünyesinde

ağırlıyor olması ODTÜ’nün kısa süre içinde dünyanın sayılı üniversitelerinden biri

olmasını sağladı. O zamandan bu yana öğrenciler mükemmeliyetçi olmak için

Page 7: Cultural Studies In Turkey

yetiştirilmeye başlandı. Programın tanımı yapılırken de MCS derslerinin yanında

seçmeli ortak öğretim dersleri yazmaktadır.

Medya gereçlerine odaklandığından, programın içinde “gazeteciliğin

sosyolojisi” yada “iletişim felsefesi” gibi birçok temel dersler ile iletişim üzerine özel

vurgu yapan dersler ve teorik ve metodolojik dersler konulmuştur.

Makalenin Haziran, 2003 tarihinde yazıldığı düşünüldüğünde her 4 program da

birçok mezun verdi. Şüphesiz daha çok yeniler ve henüz deneme-yanılma yöntemiyle

öğrenmeye devam etmektedirler. Ancak Türkiyenin geleceği için önemli yazarla

olacaklar. Her dört üniversitenin program içerikleri birbirinden farklı olsa da hepsinde

amaç aynıdır: Kültürel Çalışmalarla ilgili akademik düzeyde öğrenci yetiştirmek. Her ne

kadar Türkiye ve Türk Kültürü üzerine dersler olsa da batı merkezli derslerin de aynı

düzeyde verilmesi gerekir ki uluslar arası öğrenciler kadar konuya hakim olabilsinler.

TÜRKİYEDEKİ KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR GRUBU

Aralarında yazarların da bulunduğu farklı ünversitelerden bir grup

akademisyen 16 Ekim 1999 tarihinde Ankarada Türkiye Kültür Araştırmaları Grubunu

oluşturdular. Çünkü Kültür Çalışmalarının Türkiyede köklenmesi için öncelikle Türkçe

olarak uygulanmalı ve bir Türkçe odağı olmalıydı. Bazıları Ege Üniversitesinin

sempozyumlarına katılmış ve derslerinde kültürel çalışmaların öngördüğü yöntemleri

benimsemiş ve sözü edilen grup tarafından kabul görmesini umarak farklı disiplinlerden

gelmiş topluluktur.

Grup son 3-4 yıldır toplanmakta Türkiyedeki Kültürel Çalışmaların durumunu

tartışıp değerlendirmektedirler. Bu değerlendirmeler yazılı olarak grubun kendi web

sitesinde elektronik ortamda sunulmaktadır. Grup da sanal dünyadaki tartışma grubu

olarak bulunmaktaydı. Daha sonra grup çeşitli makaleleri, kitapları…vs. tartışmak için

halka açık şekilde bir araya geldiler. Bazı konuşmalar Kültürel Çalışmaların tamamını

anlatmaya yetecek kadar bilgi içeriyordu. Konuşmacılar arasında Talat Hamlan, İlber

Ortaylı, Şerafettin Turan gibi çok önemli figürler de vardı.

Grup daha detaylı bir semineri ODTU’de hazırladı. “Kültürel Çalışmalara Giriş

ve Uygulaması” başlığıyla yapılan bu seminer 2000 yılında yapıldı: “Göç ve Kültür” ve

yine 2001 yılında “Kültür ve Modernlik” başlıklı konferanslar yapıldı. Konferans

metinleri 2003 yılında basıldı. Küçük çapta bir konferans olsa da altmış katılımcısıyla

ilk ulusal Türk metinlerinin Türkçe incelenmesi sağlandı. Şimdiye kadar Türkiyede yada

yurtdışında sunum yapsalar dahi, inceledikleri konu Türk yada Türkçe olsa dahi sunum

Page 8: Cultural Studies In Turkey

yapanlar her zaman yönlerini batıya dönmüş olmalarından kaynaklı yabancı dilde sunum

yapmayı tercik etmişlerdir. Sunum yapanlardan bazılarının da okumuş olmak bir tarafa

Anglo-merkezli konularla ilgili hayatlarında bir şey duymamışlardı. Bu durum da

üstesinden gelmesi oldukça uzun zaman gerektiren bir paradigmaydı. Tabi bu durumda

katılımcıların az da olsa Türkçe bilgileri olması bir zorunluluktu.

Üniversiteler-arası grup, Türkiyedeki bütün kültürler için uyarlanabilecek bir

teori oluşturabilmek adına çalışmalarını başlatmıştır. Sonraki adım ise bu teorileri ve

yöntemleri bir şekilde yaygınlaştırmaktır.

Türkiyede kültürel çalışmalar yapmak öncelikle Türkiyedeki bütün kültürleri

tanııyp öğrenmekle başlar. Geçen uzun yıllar boyunca kültürlerin kaynaştığı ve karıştığı

düşünüldüğünde maddi ya da toplu kültür kavramı önem kazanmaktadır çünkü bir kapta

eritilmiş toplumun yeniden ayrılması oldukça zor olacaktır. Artık kültürler kan yoluyla

da birleştiklerinden dolayı yüzde yüz Türk, Kürt, Ermeni, Yunan…vs demek mümkün

değildir.

Grup yine Ankarada, 2003 yılında bir seminer düzenledi ve konuşmacı olarak

roman kültürüyle yetişmiş emekli devlet memuru Mustafa Aksu davetliydi. Türk

düşüncesini benimseme hikayesini anlatan Aksu, kültürünü aldığı topluluğun asıl ismi

olan “çingene” olarak adlandırılması gerektiği konusunda ısrarcı oldu ancak herhabgibir

politik anlam yüklenmemesi gerektiğini de sözlerine ekledi. Aksu şimdilerde bütün

emekli maaşını ve zamanını T.C Milli Eğitim Bakanlığı gibi ve daha birkaç önemli

kurumun okul kitaplarında çingeneler hakkında yazılmış olan asılsız ve yanlış bilgileri

çıkarmaları için çalışmaktadır.

Türkiyede kültürel çalışmalar araştırması yapmak kelimenin tam anlamıyla

Türk Kültürlerinin de öğrenilmesi ve araştırılması anlamına gelmektedir. Avrupalı-Türk

diasporası ve sorunları, göç sorunlarını ve kültürel bozulmaları, beraberinde getirdiği

kimlik kaybı gibi daha birçok sorunu da beraberinde getirir. Aslında tüm bunlar teker

teker araştırma konularıdır. Öte yandan, Yugoslavya’nın çözülmesi David Fromkin’in

tabiriyle Orta Doğuda son bulan barış ve barış ümitleri ulusal ve etnik kimlik

oluşumunun yeniden gözden geçirilmesi gereğini ortaya koydu. Sovyetler Birliğinin

dağılmasıyla birlikte de Türk asıllı insanlarla Türkiye Türkleri arasındaki kültürel ve

etnik bağlar yeniden kuvvetlenerek kimliğin yeniden kazanılmasını ve ulus olma

düşüncelerinin yeniden ortaya atılmasını sağladı. Şimdilerde desovyetler Birliği

dağılmadan önce ve her biri birer devlet olmadan önce hayal edemeyecekleri kadar

büyük sorunları aşmaya çalışmaktalar. Kendisi de Azeri olan Seriye Genceliyeva

Page 9: Cultural Studies In Turkey

parçalanmış ulusların halklarının kimlik ve kültürlerini kaybetme riski altında olduğunu

anlattı.

Öte yandan kültürel kimlik sorunları bakımından daha da acil durumda olan

Rusyanın hegemonyası altında olan Türk toplulukları var; Volga-Ural bölgesindeki

Türkler kendi iradeleri ile kendilerini Tacikistan, Tataristan ve Başkirya cumhuriyetleri

olarak ilan ettiler. Putin rejimi 2002 güz döneminden itibaren Latin alfabelerini de

yasakladı. Eğer kültürel çalışmalar politik güçlerin rol oynaması anlamına geliyorsa

Volga-Ural bölgesindeki Türkler kesinlikle bu çalışma alanı içine dahil edilmelidir.

Grup böylece kültürel çalışmalar alanında yeni sorun ve soruların ortaya

atılmasını sağlamıştır. Yeni teoristler de kültürel düşünce yapısı içinde yerlerini aldılar.

1999 yılında yapılan konferansta başkan seçilen Gönül Pultar iç-dış göç konulu bir

sunum yapmıştır yine 2000 yılında ODTÜ’de gerçekleştirilen konferansta Bozkurt

Güvenç, Suat Sinanoğlu, Hilmi Ziya Ülken gibi yazarların izinden gittiğini ifade etti.

Görüldüğü gibi, konuların ortaya çıkarılması ve çözüm yolu aranmasıyla ilgili

olarak grup dışında başka bir aktivite yapılmamıştır. Ankara merkezli Türk kültürünü

araştırma Enstitüsü şimdilerde sadece isim olarak bulunduğu yeri korumaktan başka

soğuk savaş döneminden itibaren hiçbir eylem içinde olmamıştır. Çok fazla günışığına

çıkarılmayan ve bilinmeyen bir eylem içinde olan Türkler ve Türkiye Türklerini grup

mümkün olursa bağlantı kurarak koordine etme amacındadır.

Turkiyedeki kültürel çalışmaların gerektiği gibi oluşturulması için halihazırda

birçok ilginç kaynak bulunmaktadır. Ancak tabiî ki temel amaç gerekli teorileri

üretmekle sınırlı kalmalıdır ve kimlik karmaşası yaşayanlar için gerekli denge unsurları

üzerinde yoğunlaşılmalıdır. Alman gazeteci oldukça ileri giderek Türkler için “aşağılık

nesneler tabiriyle Türkiye içinse değişime mahkum köy ifadesiyle bahsederken şu

gerçeği unutuyor; daha çok değil yüz yıl öncesine kadar Turkler, bin yılın yarısı kadar

bir süre dünyaya hakim olan güçtü. Türkler değişimin kurbanı oldular ve batı kaynaklı

hiçbir teori bu çelişkiyi açıklayamaz. Bu sebepten bu durum Türkiyedeki kültürel

çalışmalar için inanılmaz derecede ve çok büyük bir sorundur.

ELE ALINACAK KONULAR:

Daha önce beşeri ve sosyal bilimlerde kemikleşmiş akademisyen kadrosundan

söz etmiştik. Bu durum doğal olarak genç uzun süredir kadro almayı bekleyen ve bunu

her şeyden çok isteyen kişiler olarak tepkilerini çekmektedir. Bu durumda da sistem

tekrar tekrar kendisini üretmeye devam eder ve kültür çalışmalarının gelişimini ve

Page 10: Cultural Studies In Turkey

büyümesini engeller. Toplamda 81 üniversite içinden şimdilik ikisi devlet ikisi özel

olmak üzere sadece 4 üniversitede bulunan bu program daha da geliştirilmelidir.

Yerel

Yerel kelimesinden kasıt, basit ve temel anlamıyla siyasal sınırları belirlenmiş

etnik gruplardan söz etmekteyiz. Tabiî ki bu varsayım iki yönlü kullanılabilir. Öte

yandan kültürel çalışma konuları her dönemde acımasızca kendi siyasi görüşlerine alet

eden insanlar tarafından sömürülmekte ve sadece akademik amaçlarla

kullanılmamaktadır. Yapılması gereken ve söylenmesi gereken her şey tamamlandıktan

sonra geriye bir tek kültürel çalışmaların en büyük düşmanı gelenekselci yaklaşımı

benimseyen akademisyenlerin ve disiplinlerarası yaklaşımı benimseyen akademisyenler

arasında ortaya çıkan paradigmadır. Gelenekselci grup ne yazıkki kültürel çalışmaları

siyasi etkilerden kurtaramamakta, inandıkları yasaları çiğneyememekte ve bunun

sonucunda gerekli akademik araştırma yapamamaktadırlar. Bu grubun kavgası kendi

içindedir. Bir türlü politik görüşlerini aşıp yapmaları gereken işi

gerçekleştirememektedirler. Yine gelenekselciler arasında yer alan Kemalist gruba

gelince, onlar 1920li yıllarla 21. yüzyılı ayırt edemeyen dinazorlardır. İki görüş de

yıllardır okullarda okutulmakta ve şimdi ise bunun yerini çok kültürlü topluluk

düşüncesiyle Kürt, Ermeni sorunlarının aşılarak Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki

gibi kan bağımızın bizi tekrar birbirimize bağlayarak barış içinde yaşamalıyız.

Kulturel çalışmalarda sözü edilmeyen ikinci konuya geldik. Kültür

kelimesinden insanlarımızın anladığı yüksek kültürdür. Oysa Turkiye ve Türk kültürü

dev mamut oranındadır. Başarılı komutan Atatürk de Yunanistan doğumludur; yada

Rudolf Nureyev orta asyadaki Türk topraklarından gelen bir göçmendir.

Kültürel çalışmaların geleneksel yöntemlerle anlaşılamaya çalışılması çok

önemli bir durumdur. Bu durum da kültürel çalışmaların gelişimine farkında olmadan

gölge düşürmektedir.

Küresel

Küresel kavramı kültürel çalışmalar alanında çalışmış olan akademisyen ve

entelektüeller tarafından ortaya atılmış Türkiye ile Türkleri ve Türkiye ile Türk

Kültürünü birbirinden ayırmak amacıyla ortaya ayılmış kavramdır. Konferans

sunumlarında çalışmalarını İngilizce hazırlayıp İngiliz değerlerine göre değerlendirip

sonrasında da yerel olarak adlandıran sözde Türk kültür çalışmacılarının uygun gördüğü

bir kavramdır. Bun grup aynı zamanda yeni nesil değişim taraftarlarıdır; bunlar da

Page 11: Cultural Studies In Turkey

Türkiye doğumlu yada yurtdışı doğumlular olarak ikiye ayrılırlar. Yapmaya çalıştıkları

şey Türk kültürüne yada kültür çalışmaları ruhuna ters düşmektedir. Tüm Türk ve Türk

kültürlerini farklı şekillerde isimlendirirler.

Şimdiki küresel uygulayıcıları göz önünde bulundurulduğunda karşımıza çıkan

akademisyen grubunun gelenekselciler olmaması dikkati çekmektedir. Ancak şüphesiz

onlar da aralarında farklı şekilde düşünenler vardır.

Batıya ait bazı bilgileri öğretme ve küresel dünyanın temsilcisi kimliğiyle

Turke ait herhangibir şeyi umursamayan akademisyenlerden başkası değildir. Ülkede

ülkeye ait kuralları öğrenmeye yetecek kadar süre bile kalmamış olan, ülkenin

insanlarını umursamayan, bulunduğu ülkenin dilini öğrenme zahmetine bile girmeyen

insanları bulundukları ülkeyi sözümona öğretme amacıyla gelmiş ancak akademik

kariyerlerini ilerletmek için ülkeyi hammadde kaynağı olarak gören kötü amaçlı

insanlardan başkası değiller; yeni bir tür yeni bir tür kolonileşme hareketidir.

SONUÇ

Kültürel çalışmalar her ülkede olduğu gibi Türkiyede de uygulamada ve teoride

ideolojik metodolojik etkenlerden sıyrılamamıştır. Görünen o ki hiçbir akademik,

entelektüel veya kurumsal aslında hiçbir insan kültürel çalışmaların önemini inkar

edemez: kalıcı çözüm üretmek için ise yaratıcılığı yeniliklerle sınırlamak ve analiz

ederken kültürü anlamaya ve empati kurmaya gereksinim vardır.

Türkiyede kültürel çalışmalar canlıdır ve iyi duruma gitmektedir. Eski ve

verimli bir toprak üzerinde köklenmiştir geliştirilmiş ve kurumsallaştırılmıştır. Bir çok

kurum artık kültürel çalışmaları hayatlarının bir parçası haline getirmeye başlamıştır.

Belki de asıl sorun hızlı değişmekte olan yeni ve güçlü dünyaya uyum sağlamaya

çalışmaktan kaynaklanan hassasiyettir. Hiçkimse Cesur Yeni Dünya karşısında durup da

kültürel çalışmaların oynadığı rolü yadsıyamaz. Kısa vadeli çözümlerden uzak durmak

için analiz ettiğiniz kültürle empati kurabilmelisiniz