ødø - komunar.netfelsefenin çÕnÕúÕnda spinoza, sosyolojide marks, psikolojide freud, fizik...

114

Upload: others

Post on 02-Feb-2020

16 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ
Page 2: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

NDEK LER...

PKKÖnderlik gerçekli inde

ahlaki tutum ideolojik, politikve örgütsel çizgi

temelinde olu an yenitoplumsall a kanun ve

kurallardan da ötetutkuyla ba lanmay

ifade eder.

Hakikatin Özgürlük Aç .................3

2009 Y n Kazan mlar 2010’daÖzgürlükle Bulu acakt r.....................15

PKK ve Önderli i SistemdGerçek Anlamda Ba arm r..............27

Ahlak z Toplumsall zd r...........33

Yanl Tarihle Do ru Ya anmaz.........48

Büyük Çarp tma:Düz-Çizgisel lerlemecilik..................59

Toplumun En Demokratik EylemiEkonomidir..........................................68

Kürt Özgürlük Yürüyü ünüBitirme Hamlesi:Kültür K m Sald lar .....................80

Münaf k Yo unla ma:Kendine Görelik..................................88

Topraktan gelip Topra a GidecekOlanlar n Hikayesi:Zapatistalar.......................................102

Page 3: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

KOMÜNARDAN...

Merhaba

Komünar olarak 44. say da yine okuyucular zla birlikteyiz. 2009 y n buson say nedeniyle tüm okuyucular z ahs nda ba ta Önderli imiz olmak üze-re, yurtsever Kürt halk n ve demokratik insanl n yeni y kutluyoruz. Yinesiz okuyucular z ahs nda yeni y lda aram zda olamayan ama bizi hep özgür

llara ta ma ruhumuz olan ehitlerimizi an yoruz. Bu temelde tüm okuyucular -n yeni y kutlarken 2010 y nda Özgürle en Önderli imizle Özgürle en

Ülkede birlikte olaca z inanc ile ele tiri ve önerilerinizi bekliyoruz.2009 y özgürlük mücadelemiz aç ndan oldukça s cak geçti. 29 Mart yerel

seçimlerde darbe yiyen TC, 14 Nisan'da ba latt KCK operasyonu ile yasal saha- PKK'siz b rakma plan devreye koydu. Arkas ndan bu plan n tamamlay

olma anlam nda ad na 'milli birlik ve karde lik projesi' dedi i tasfiye sürecini ba -latt . Önderli imizin içinde bulundu u ko ullar düzeltme ad alt nda mral 'da birölüm çukuru açarak Önderli imizi bu çukur içinde ölüm sürecine ald . 'Milli Bir-lik Aç ' devam etti. DTP bu aç mda kapat ld . ki milletvekiline siyaset yasa-

getirildi. Belediye ba kanlar tutukland . KCK operasyonlar ad alt nda PKK-siz bir Kürt siyaset ortam özlemi ile TC 2010 y na girdi.

Elbette Kürt halk , Önderli imiz ve partimiz sürece her alanda müdahale ede-rek PKK'siz ve Önderliksiz hiçbir geli menin olamayaca ortaya koydu. BarGruplar ile kimin aç mc kimin rantç oldu u ortaya konulmu oldu.

Ald uluslaras deste e ra men 2009 y nda PKK'yi tasfiye edemeyen AKPhükümetinin kendisi yeni y la girerken tasfiye ile kar kar ya kald . Kürt hal-

n y n ba ndan beri artarak devam eden serh ldanl PKK ve Önderlik üze-rinde oynanmak istenen oyunlar önemli oranda bozdu.

te 2010 y na böylesi geli meler ile giriyoruz. Bu geli melerin ihtiyac na ya-t olmay hedefleyen ideolojik-teorik yaz lar za bu dergimizde yer vermeye

çal k. Hiyerar ik devletçi sisteme alternatif bir sistem kurmay amaçlayanlar nher eyden önce kendilerini sistem d na ç karmalar gerekti i perspektifindenhareketle bu say zda daha çok 'gerçek insan', 'gerçek ya am' gibi konularaodaklanan yaz lara yer verdik. Bundan sonra da okuyucular zla bulu maya de-vam edece iz.

Tüm okuyucular n yeni y kutlar z.Yolda ça Sayg ve Selamlar

Page 4: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

HAK KAT N ÖZGÜRLÜK AÇINIMI

Özgürlük adeta evrenin amac r diyesimgeliyor. Evren gerçekten özgürlük pe inde mi-dir diye kendime s kça sormu umdur. Özgür-lü ü sadece insan toplumunda derin bir arayolarak söylemle tirmek bana hep eksik gel-mi ; mutlaka evrenle ilgili bir yönü vard r di-ye dü ünmü ümdür. Evrenin temel ta lar ola-rak parçac k-enerji ikilemini dü ündü ümüz-de, enerjinin özgürlük demek oldu unu çekin-meden vurgular m. Maddi parçac n ise,mahkûm haldeki enerji paketçi i oldu unainan m. I k bir enerji halidir. I n ne kadarözgür bir ak kanl a sahip oldu u inkâr edi-lebilir mi? Enerjinin en küçük parçac k haliolarak tan mlanan kuantalar n, günümüzdeneredeyse tüm çe itlili i izah eden etken ola-rak anlamland lmas na da kat lmak duru-munday z. Evet, kuantumsal hareket tüm çe-itlili in yarat gücüdür. Acaba hep aranan

tanr bu mudur demekten kendimi al koyam -yorum. Evren-üstünün t pk bir kuantum ka-rakterinde oldu u söylenirken de yine heye-canlan r ve olabilir derim. Yine acaba d tantanr yarat buna m denir demekten ken-dimi al koyam yorum.

Özgürlük konusunda bencil olmamak, in-san indirgemecili ine dü memek bence önem-lidir. Kafesteki hayvan n büyük özgürlük ç r-

yads nabilir mi? Bülbülün ak mas ende me senfoniyi geride b rak rken, bu gerçek-li i özgürlük d nda hangi kavramla izah ede-biliriz? Daha da ileri gidersek, evrenin tümsesleri, renkleri özgürlü ü dü ündürmüyor

mu? nsan toplumunun en derin ilk ve son kö-leleri olarak kad n tüm ç rp lar özgürlükaray ndan ba ka hangi kavramla izah edi-lebilir? En derinlikli filozoflar n, örne in Spi-noza'n n, özgürlü ü cehaletten ç , anlamgücü olarak yorumlamas ayn kap ya ç km -yor mu?

Sorunu sonsuz içeri i içinde bo mak iste-miyorum. Ayr ca anadan do ma 'mahkûmiyet'halim olarak da söylemle tirmek istemiyo-rum. spat ; Prometheus'un an na birkaçcümle d nda, bir nevi özgürlük aray daolan iir yazmay hiç denemedim. Onun daimgesellik d nda bir anlam olmad bilin-mektedir. Fakat özgürlük anlam n korkunçtakipçisi oldu um göz ard edilebilir mi?

KOMÜNARKOMÜNAR

33

Say 44 2010

HAK KAT N ÖZGÜRLÜK AÇINIMIHAK KAT N ÖZGÜRLÜK AÇINIMI

Abdullah ÖCALANAbdullah ÖCALAN

Page 5: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

Toplumsal özgürlü ü sorunsalla rken,bu k sa giri imiz konunun derinli i konusundauyar k lmak içindir. Toplumun zekâ yo un-lu u en geli kin do a olarak tan , özgürlükçözümlemesi konusunda da ayd nlat r. Ze-kân n yo un alanlar özgürlü e hassas alanlar-

r. Herhangi bir toplum zekâ, kültür, ak l gü-cü olarak kendini ne kadar yo unla rm sa, odenli özgürlü e yatk n k lm r demek ye-rinde bir söylemdir. Yine bir toplum kendinibu zekâ, ak l ve kültür de erlerinden ne kadaryoksun k lm sa veya yoksun b rakt lm sa,o denli köleli i ya amaktad r deyimlemesi dedo ru bir söylemdir.

brani kabilesi konusunda yo unla rken,akl ma hep iki temel özellikleri tak r. Birin-cisi, para konusundaki maharetleridir. Paran nhükümranl hep ellerinde bulundururlar.Bununla dünyay kendilerine ba layabilecek-lerini, hatta hükümleri alt na alabileceklerini,hem teorik hem pratik olarak yetkince bilmek-tedirler. Buna maddi dünya hükümranl dadiyebiliriz. Bence daha önemli olan ikincisini,yani manevi hükümranl k sanat daha iyi be-cermeleridir. Önce Yahudi peygamberleri,sonra yazarlar , kapitalist modernitede ise hertür filozof, bilgin ve sanat adamlar ve kad n-lar yla neredeyse tarihle ya t bir manevi kül-türel hükümranl k kurmu lard r. Dolay ylabrani kabilesi kadar zengin ve özgür ba ka

bir kabile yoktur demek son derece do ru birtespittir. Ça za ili kin birkaç örnek vermekbu gerçe i fazlas yla do rulay olacakt r.Küresel ekonomiye hükmeden finans-kapita-lin gerçek hükümdarlar n ezici ço unluk gü-cü brani kökenlidir, yani Yahudi'dir. Ça dafelsefenin ç nda Spinoza, sosyolojideMarks, psikolojide Freud, fizik bilimindeEinstein ad ndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramc da bunlaraeklemek, Yahudi entelektüel gücü hakk ndayeterince fikir verebilir. Yahudilerin entelek-tüel âlemdeki hükümranl klar inkâr edilebilirmi?

Fakat madalyonun di er yüzünde dünya-n öbürleri, ötekileri vard r. Bir taraf n maddi

ve manevi zenginli i, gücü ve hükümranl ,ötekilerin yoksullu u, güçsüzlü ü ve sürülü üpahas na gerçekle ir. Dolay yla Marks' nproletarya için söyledi i me hur söz, yani"Proletarya kendini özgürle tirmek (ba ka de-yi le kurtarmak) istiyorsa, tüm toplumu öz-gürle tirmekten ba ka çaresi yoktur" deyi iYahudiler için de geçerlidir. Marks bu sözüsanki Yahudileri dü ünerek söylemi gibidir.

er Yahudiler özgürlüklerinden, yani zengin-lik, zekâ ve anlam güçlerinden emin olmak is-tiyorlarsa, dünya toplumunu benzer biçimdezenginle tirmekten ve manevi olarak güçlen-dirmekten ba ka yollar yoktur. Yoksa ba lar -na her an yeni Hitler'ler peydahlanabilir. Buanlamda Yahudi'nin kurtulu u, yani özgürlü-ü, ancak dünya toplumunun kurtulu u ve öz-

gürlü üyle iç içe dü ünüldü ünde mümkün-dür. nsanl k için çok ey ba arm Yahudileriçin en onurlu görevin bu oldu undan da ku -ku duyulmasa gerekir. O halde ötekilerin yok-sullu u ve cehaleti üzerine kurulu zenginlikve manevi itibarlar n gerçek bir özgürlük de-eri ta mad korkunç Yahudi soyk n-

dan da anlamak mümkündür. Özgürlü ün ger-çek anlam , biz-öteki ayr a an ve herkes-çe payla labilen karakterde olmas r.

Merkezi uygarl k sistemini özgürlük so-runu temelinde de erlendirdi imizde, giderekkatmerle en bir kölelikle yüklendi ini göz-lemleriz. Kölelik üç boyutta da güçlü ya at r:lkin ideolojik kölelik in a edilir. Mitolojiler-

den korkutucu ve hükümran tanr lar in a edil-mesi, özellikle Sümer toplumunda çok çarpve anla rd r. Ziggurat n üst kat zihinlerehükmeden tanr mekân olarak dü ünülür. Or-ta katlar rahiplerin politik yönetim karargâhla-

r. En alt kat ise, her tür üretime ko turulanzanaatç ve tar mc çal anlar n kat olarak ha-

rlanm r. Bu model günümüze kadar özdede memi , sadece muazzam bir aç lma-sa-

lma konumuna eri mi tir. Merkezi uygarl k

KOMÜNARKOMÜNAR

44

Page 6: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

sisteminin be bin y ll k bu öyküsü gerçe e enyak n tarih kurgusudur. Daha do rusu, am-pirik olarak gözlemlenen bir gerçekliktir. Zig-gurat çözümlemek, merkezi uygarl k sistemi-ni çözümlemektir; dolay yla günümüzün ka-pitalist dünya sistemini gerçek temeline otur-tarak çözümlemektir. Sermaye ve iktidar n kü-mülâtif olarak sürekli geli imi madalyonun biryüzü iken, di er yüzünde korkunç kölelik, aç-

k, yoksulluk ve sürüle me vard r.Özgürlük sorununun nas l derinle ti ini

daha iyi anl yoruz. Merkezi uygarl n siste-mati i, toplumun giderek özgürlükten yok-sunla lmas ve sürü toplum düzeyine dü-ürülmesini sa lamadan kendini sürdüremez,

varl koruyamaz. Sistemin mant ndakiçözüm, daha fazla sermaye ve iktidar ayg tlarolu turmakt r. Bu ise, daha fazla yoksulla mave sürüle me demektir. Özgürlük sorunununbu denli çok büyümesi ve her ça n temel so-runu haline gelmesi, sistemin do as ndaki iki-leminden ötürüdür. Yahudi kabilesinin örnekkonumunu bo una sunmad k. Son derece ö -reticidir. Özgürlü ü de, köleli i de Yahudiliküzerinden okumak, bu nedenle ça lar boyuncaöneminden hiçbir ey yitirmemi tir.

Paran n m , bilincin mi daha çok özgürlüksa lad na ili kin geleneksel tart may da buanlat m nda daha iyi kavrayabiliriz. Parabir sermaye birikim arac olarak, yani art k-ürün ve de er gasp olarak rol oynad kça, hepköleli in arac olacakt r. Sahibine bile hepkatliamlar davet etmesi, paran n özgürlük içingüvenilir bir araç olamayaca gayet iyiaç klamaktad r. Para, enerjinin z dd olanmadde parçac rolündedir. Bilincin her za-man özgürlü e daha yak n oldu u söylene-bilir. Gerçeklik üzerine bilinç, her zaman öz-gürlü e ufuk açar. Bilincin hep enerji ak kan-

olarak tarifi de bu nedenledir.

Toplumsal ada Özgürlü ün RolüÖzgürlü ü evrendeki ço ulla ma, çe itlen-

me, farkl la ma olarak tan mlamak toplumsal

ahlak aç klamas nda da kolayl k sa lar. Ço-ulla ma, çe itlenme ve farkl la ma, z mnen

de olsa, ba nda hep zeki bir varl n seçimyapma kabiliyetini dü ündürür. Bitkileri çe-itlili e yönelten bir zekân n mevcudiyetini

bilimsel ara rmalar da do rulamaktad r. Bircanl hücresindeki olu umlar imdiye dekhiçbir insan elinden ç kma fabrika eli sa laya-mam r. Belki Hegel kadar evrensel zekâdan(Geist) bahsedemeyiz. Ama yine de evrendezekâya benzer bir varl ktan bahsetmek tü-müyle saçmal k olarak yarg lanamaz. Farkl -la may zekâ varl d nda ba ka bir anlat m-la dile getiremeyiz. Ço ulla ma ve çe itlen-menin hep özgürlü ü ça rmas , temelle-rindeki zekâ k lc mlar ndan ötürü olsa ge-rekir. nsan bilinebildi i kadar yla evrenin enzeki varl olarak tan mlamak mümkündür.Peki, insan bu zekâs nas l edinmi tir? Bi-limsel olarak (fiziki, biyolojik, psikolojik vesosyolojik) insan evrensel tarihin özeti olarakda tan mlam m. Bu tarifte insan, evrenselzekân n birikimi olarak tan mlanmaktad r.Birçok felsefi ekolde insan n evrenin bir ma-keti olarak sunulmas da bu nedenledir.

nsan toplumundaki zekâ düzeyi ve esnek-li i, toplumsal in an n gerçek temelini te kiletmektedir. Özgürlü ü bu anlamda toplumsalin a gücü olarak da tan mlamak yerindedir.Buna ilk insan topluluklar ndan itibaren ahla-ki tutum denildi ini biliyoruz. O halde top-lumsal ahlak ancak özgürlükle mümkündür.Daha do rusu, özgürlük ahlak n kayna r.Ahlaka özgürlü ün kat la hali, gelene iveya kural da diyebiliriz. E er ahlaki seçimözgürlük kaynakl ysa, özgürlü ün zekâyla, bi-linç ve ak lla ba göz önüne getirildi inde,ahlaka toplumun kolektif bilinci (vicdan ) de-mek de daha anla r oluyor. Teorik ahlakaetik denilmesi de ancak bu çerçevede anlamifade edebilir. Toplumun ahlaki temelleri d -

nda bir etikten bahsedemeyiz. üphesiz ah-lakî deneyimlerden daha yetkin bir ahlak fel-sefesi, yani eti i ç kar labilir. Ama yapay etik

KOMÜNARKOMÜNAR

55

Say 44 2010

Page 7: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

olamaz. E. Kant' n bu konuda da çok çaba har-cad bilinmektedir. Kant' n pratik akla etikdemesi anla rd r. Ayn zamanda ahlak birözgürlük seçimi, imkân olarak yorumlamasgünümüz için de geçerlili ini koruyan bir gö-rü tür.

Toplumsal politikayla özgürlük ba lantda görünür bir durumdur. Politik alan uzgörenak llar n en çok çarp p yo unla klar ve so-nuç almaya çal klar aland r. Bir anlamdakat lan öznelerin kendilerini politik sanat ara-

yla özgürle tirdikleri alan olarak tan m-lamak da mümkündür. Toplumsal politika ge-li tirmeyen her toplumun, bunun kar nözgürlükten yoksunluk olarak kendisine dö-nece ini, bedelinin kendisine fatura edilece i-ni bilmesi gerekir. Politik sanat n yüceli i buanlamda kar za ç kar. Politikas geli tire-meyen her toplum (klan, kabile, kavim, ulus,

f, hatta devlet ve iktidar ayg tlar ) kaybet-meye mahkûmdur. Zaten politika geli tireme-mek demek, kendi vicdan , hayati ç karlarve öz kimli ini tan mamak demektir. Herhan-gi bir toplum için bundan daha a r bir dü ,kaybedi söz konusu olamaz. Özgürlük talebibu tür toplumlar için ancak öz ç kar, kimlik vekolektif vicdanlar için aya a kalkt klar nda,di er bir deyi le politik mücadeleye at ld kla-

nda söz konusu olabilir. Politikas z özgürlükistemleri vahim bir yan lg r.

Politikayla özgürlük aras ndaki ili kininçarp lmamas aç ndan, iktidar ve devlet po-litikalar (Asl nda politikas zl k demek dahado rudur) ile aralar ndaki fark n özenle çizil-mesi gerekir. ktidar ve devlet ayg tlar n i -leri için strateji ve taktikleri olabilir, ama ger-çek anlamda politikalar olmaz. Zaten iktidarve devletin kendileri toplumsal politikan n in-kâr n sa land a amada vücut bulurlar. Po-litikan n bitti i yerde iktidar ve devlet yap lar

ba nda olur. ktidar ve devlet politik sözün,dolay yla özgürlü ün bitti i yerdir. Oradasadece idare etme, söz dinleme, buyruk almave verme söz konusudur; kanun, tüzük vard r.

Donmu bir ak ld r her iktidar ve devlet. Güç-lerini de güçsüzlüklerini de bu özelliklerindenal rlar. O halde devlet ve iktidar alanlar öz-gürlüklerin arand , sa land alanlar ola-maz. Hegel'in devleti özgürlü ün sa landgerçek alan olarak sunmas , modernitenin tümtahakkümcü görü ve yap lanmalar n teme-lini olu turur. Öyle ki, Hitler fa izmi bu görü-ün nelere yol açabilece ini aç klayan örnek-

lerin ba nda gelmektedir. Hatta Marks ve En-gels'in öncülük ettikleri bilimsel sosyalizmanlay nda devlet ve iktidar n temel sosyalistin a araçlar olarak öngörülmeleri, fark ndaolmayarak özgürlü e, dolay yla e itli e in-dirilmi en vahim darbe olmu tur. 'Ne kadardevlet, o kadar az özgürlük' söylemini liberal-ler daha iyi fark etmi lerdir. Ba ar lar da buöngörülerine borçludurlar.

Tahakküm araçlar olarak devlet ve iktidar-lar, özleri gere i, zorla el konulmu art k-ürünve de erlerin, yani toplam sermayenin de ikbir türünden ba ka bir anlam ifade etmezler.Sermaye devletle tirir, devlet sermayele tirir.Ayn husus her tür iktidar ayg tlar için de ge-çerlidir. Toplumsal politik alan ne kadar öz-gürlük do urucuysa, iktidar ve devlet alanlarda o denli özgürlük yitirim alanlar r. Belkiiktidar ve devlet yap lar birçok ki i, grup veulusu daha çok zenginle tirip özgürle tirebilir.Ama Yahudi örne inde gördük ki, bu ancaköteki toplumlar n yoksullu u ve köleli i pa-has na mümkündür; bunun sonu da soyk m-dan sava lara kadar her tür y md r. Kapita-list dünya sisteminde politika en büyük kayb -

ya am r. Tarih boyunca merkezi uygarl ksisteminin zirve yapt bu a amada, politi-kan n gerçek ölümünden bahsetmek mümkün-dür. Dolay yla hiçbir ça la k yaslanamaya-cak ölçülerde günümüz ça nda politik tüke-ni ya anmaktad r. Nas l bir özgürlük alanolarak ahlaki tükeni günümüzün bir feno-meni ise, ondan daha fazla olarak politika ala-

n tükeni i söz konusudur. Dolay yla öz-gürlük istiyorsak, en ba ta toplumun kolektif

KOMÜNARKOMÜNAR

66

Page 8: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

vicdan olan ahlak ve ortak ak l olarak politi-kay tüm yönleriyle ve entelektüel gücümüzleyeniden aya a kald p i levsel k lmaktan ba -ka çaremiz yok gibidir.

Özgürlük ve demokrasi aras ndaki ili kilerdaha da karma kt r. Hangisinin hangisindenkaynakland sürekli tart mal r. Fakat heriki ili ki yo unlu unun da birbirini besledi i-ni rahatl kla belirtebiliriz. Toplumsal politika-

özgürlükle ba lant dü ündü ümüz kadar,demokrasiyle de ba lant land rabiliriz. Top-lumsal politikan n en somut hali demokratiksiyasettir. Dolay yla demokratik siyaset öz-gürle menin gerçek sanat olarak da tan mla-nabilir. Demokratik siyaset yürütmeden, ge-nelde toplumun, özelde de her halk n ve toplu-lu un ne politikle mesi ne de politik yoldanözgürle mesi mümkündür. Demokratik si-yaset özgürlü ün ö renildi i, ya and ger-çek okullar r. Politikan n i leri ne kadar de-mokratik özneler yarat rsa, demokratik siyasetde toplumu o denli politikle tirir, dolay ylaözgürle tirir. Politikle meyi özgürle meninana biçimi olarak kabul edersek, her toplumupolitikle tirdikçe özgürle tirebilece imizi,tersi olarak da toplumu özgürle tirdikçe dahafazla politikle tirdi imizi bilmek durumunda-

z. üphesiz özgürlük ve politikay besleyen,ba ta ideolojik kaynaklar olmak üzere, birçoktoplumsal alan mevcuttur. Ama esasta birbiri-ni do urup besleyen temel iki kaynak, top-lumsal politika ve özgürlüktür.

itlikle özgürlük ili kisi çoklukla kar -r. Hâlbuki en az demokrasiyle ili kiler ka-

dar, ikisi aras ndaki ili kiler de karma k veproblemlidir. Tam e itli in bazen özgürlü ünbedel vermesi kar nda sa land gö-rürüz. kisinin birlikte olamayaca , birindentaviz vermenin gere i s kça vurgulan r. Öz-gürlü ün de bazen bedel olarak e itlikten tavizvermeyi gerekli k ld belirtilir.

ki kavram n, dolay yla fenomenin do a- aras ndaki fark aç klamak, sorunu do ru

belirtmek için gereklidir. E itlik daha çok bir

hukuk terimidir. Fert ve topluluklar aras ndafark gözetmeksizin, ayn hak payla ön-görür. Oysa farkl k, evrenin oldu u kadartoplumun da esasl bir özelli idir. Farkl k ay-

türden hak payla na kapal bir kavram-r. E itlik ancak farkl klar esas ald nda

anlaml olabilir. Sosyalist e itlik anlay ntutunamamas n en önemli nedeni, farklhesaba katmamas r. Bu da sonunu getirme-nin en önemli nedenlerinden biridir. Gerçekadalet ancak farkl klar temel alan bir e itlikanlay içinde gerçekle ebilir.

Özgürlü ün farkl la ma kavram na çok ba-ml oldu unu belirledi imizde, ancak e it-

li in farkl la maya ba lanmas halinde özgür-lükle anlaml bir ba kurulabilir. Özgürlükle

itli i ba da rmak, toplumsal politikan ntemel hedeflerindendir.

Bireysel ve kolektif özgürlük kavramlararas ndaki tart maya de inmeden geçemeyiz.Negatif ve pozitif özgürlük olarak da tan m-lanmak istenen bu iki kategori aras ndaki ili -kiyi aç klamak halen önemini korumaktad r.Bireysel özgürlü ü (negatif özgürlük) ah-land ran kapitalist modernite, üphesiz bunutoplum kolektivitesinin büyük tahribat paha-

na gerçekle tirdi. Bireysel özgürlü ün günü-müzde toplumsal politikay en az iktidar olgu-su kadar tüketti ini belirlemek büyük önemta r. Bireycili in toplum y ndaki, özel-likle de ahlak n ve politikan n inkâr ndaki ro-lünü ayd nlatmak, özgürlük tart malar ncan al sorunudur. Bireycilikle atomize edi-len toplumun hiçbir sermaye ve iktidar ayg -na kar direnme takatinin kalmad söyle-di imizde, toplumsal problemin kanserle meriskini daha iyi anlayabiliriz. Liberal bireycili-in toplumsal politika ve özgürlü ü tüketen

temel kaynak olarak belirlenmesi, anlaml bira zemin sunabilir. üphesiz burada birey-

selli i söz konusu etmiyoruz, bireyselli in ge-rekli oldu unu tart yoruz. Tart lan, idea-lize edilerek toplumsal politika ve özgürlü ütüketen ideolojik bireyciliktir, liberalizmdir.

KOMÜNARKOMÜNAR

77

Say 44 2010

Page 9: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

Kolektif özgürlü ü zaten tart bulu-nuyoruz. As l özgürlü ün bireysellik kadarher tür toplulu un (kabile, kavim, ulus, s f,meslek vb.) kimli ini belirlemek, ç karlarsa lamak ve güvenli ini savunmaktan geçti i-ni, bu temellerde anlam bulabilece ini önem-le belirtmeliyiz. Bu temellerde ancak bireyselve kolektif özgürlükler uyumlula nda ba-ar optimal bir özgür toplum düzeninden

bahsedebiliriz. Liberalizmin bireycilik anla-nda ahland rd özgürlükle reel sosyaliz-

min kolektivizm ad na ahland rd özgürlükaras nda, ne kadar z t kutuplar olarak tan m-lansalar da, s bir benzerlik bulundu u, 20.yüzy l deneyiminden ötürü aç a ç km du-rumdad r. kisi de liberalizmin seçenekleridir.Devletçilik ve özelle tirme oyunlar n nas layn el taraf ndan uyguland gözlemle-di imizde, söylenmek istenen hususlar dahaiyi anla lacakt r.

Demokratik toplumun bireysel özgürlük-lerle kolektif özgürlükleri uyumlula rmadaen elveri li zemin oldu u, 20. yüzy n büyük

m getiren bireyci (vah i liberalizm) ve ko-lektivist (firavun sosyalizmi) modellerinin de-nenmesinden sonra iyice aç a ç km bulun-maktad r. Demokratik toplumun bireysel vekolektif özgürlükleri dengelemek kadar, fark-

klar esas alan e itlik anlay gerçekle -tirmede de en uygun toplumsal politik rejimoldu unu belirtmek mümkündür.

Ya am Özünde ÖzgürcedirSosyal bilimin temel görevi ya am tan m-

lamakt r. Sümer ve M r rahiplerinden Avru-pa'n n pozitivist sosyal bilimcilerine kadar ya-am n toplumsal anlam tan mlanmad gibi,

bu en temel görev yerine en sapt ve bilinçkarart mitolojik ifadeler geli tirilmi tir.Hâlbuki ya am sosyal ba lam nda tan mlan-mad kça, sosyal bilimden bahsedilemez. Ta-

yap lmayan bir eyin bilimi geli tirile-mez. üphesiz bu, hakikatin uygarl k sistem-lerindeki çarp k in as yla ilgilidir. Uygarl k

sistemlerinde ba lang ç anlar ndan günümüzekadar sosyal ya am n hakikati aç klanmadgibi, mitolojik, dincilik, felsefecilik ve bilim-cilik kategorileriyle muazzam bir çarp k veyanl in a biçimlerine büründürülmü ve an-lat lanm r. Sanatlarla bu anlat lar ayr ca ci-lalanm r. Uygarl n maddi kültürü manevikültürüyle diyalektik ili kiye sokularak, bili-nen veya bilinmesine müsaade edilen tarih an-lat yla ç plak ve maskeli tanr lar n ç karlar ,inanç ve arzular do rultusundaki bir ya amtarz kullara belletilmi tir. Hegemonik ya a-

n bu in a ve belletilme tarz say z bilge-likler, hareketler ve topluluklar taraf ndan iti-raza ve direni e yol açm sa da varl sür-dürebilmi tir.

Bana göre kapitalizmin en büyük tahribatya am n tan yok etmesidir. Daha do -rusu, ya am n toplum ve çevresiyle olan ili -kisine en büyük ihaneti gerçekle tirmi olma-

r. Tabii bunda arkas ndaki uygarl k sistemide kendisi kadar sorumludur. Bilim ve ile-ti imin en güçlü ça nda ya ad z söylenir.Fakat bu bilimin bu ola anüstü geli mesinera men, halen ya am ve toplumsal ba lamtan mlamamas oldukça tuhaf gelmektedir. Ozaman sormak gerekir: Neyin bilimi ve kimleriçin bilim? Bu sorular n yan verildikçe, ne-den en temel soruya, yani "Ya am nedir?" ve"Toplumla ba nas ld r?" sorular na yan t ver-medikleri anla lacakt r. Belki çok basit ge-lebilir bu sorular. Ama insan denilen varl k,ya am kadar anlaml r. Bunu da anlamad k-tan sonra ne de eri olabilir! Bu durumda belkide bir hayvan n, hatta bitkinin ya ant ndandaha de ersiz bir mahlûk olmas ndan bilebahsedebiliriz. Anlam , hakikatini bilmeyeninsanl k ya olamaz, ya en alçakças , en barbar-cas olur.

Ya an rken Anla lamayan ey: Ya amYa am belki de tan mlanamayabilir. Daha

do rusu izafi (görece) olarak hissedilebilir,smen anla labilir. Evrim gerçek olsa bile,

KOMÜNARKOMÜNAR

88

Page 10: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

Darwinist yorum, ya am n ve türlerin geli i-mini izah hakikati aç klamaktan uzakt r. Üçmilyar y l önce okyanus içlerinde daha hücreolamam bir canl dan günümüz insan na ka-dar zincirleme biçiminde bir ya am izlemeninde ya am n anlam na katk s rl r. Bilimimdi ya am n s rlar atom-alt parçac klar n

olu umlar nda aramaktad r. Aç k ki bu yön-temle de s rl bir izahtan öteye gidilemez.Ya am n mutlaka bu anlat larla ili kisi vard r.Ama sorunu tam çözmüyorlar. Ya am ölümle

yaslamak da anlam için yeterli de ildir. Ya-ni "Ya am ölümden öncesidir" demek pek tat-minkâr bir aç klama tarz de ildir. Daha do ruolan, ya am n ancak ölümle mümkün olabil-

mesidir. Ölümsüz ya am n olamayaca bi-liyorum. Fakat ölümün anlam da bilmektenuza z. En az ya am kadar ölüm de tan mlana-maz. Bu belki de ya am n izafi bir sonu-cudur. Belki de ya am n bir imkân , bir ger-çekle me tarz r. Ölüm korkusu, daha sonrakapsaml tan mlayaca m gibi, bir sosyal ili -kidir. Ölüm belki de bu korkudan ibaret birey gibidir.

dealizm-materyalizm ikilemini tutarl veaç klay bulmuyorum. Uygarl ksal bir iki-lem olup ya am izah de eri yoktur. Geli tir-mek istedi im yorum için bu ikilemin hakikat-le ili kisinin s rl oldu unu belirtiyorum.Benzer biçimde canl -cans z kavram da aç k-

lay olmaktan uzakt r. Toplumsal do alar es-nek zihinsel yan geli kin do alard r. Anlamyüklüdürler. Genelde canl lardaki anlam yükücans zlardan fazlad r. En basit atom parçac -

ndan en karma k bile imlerine do ru anlamart söz konusudur. Anlam art n özgür-lükle ili ki-si vard r. Enerji-madde ikilemin-deki kat la -m maddi parçac k denilen yanhep anlam engellemekle yükümlüdür. T pkduvar gibi. Duvar bir yandan içindekileri ko-rur, ama ayn zamanda hapseder. Evrende buikilem her olguda vard r. Duvar bazen tam birsavunma arac olurken, bazen de hapishanearac olur. Madde k sm n bu yönlü bir özel-li i hep var-d r. Toplumsal do ada (evrende,maddede) çok geli kin bir anlam birikimi var-

r. Toplumsal örgüler, organlar, yap lar, sis-temler özünde anlamca belirlenirler. Anlamen iyi dile, söze, yap lanmaya kavu turan top-lumlar en geli mi lik tan na kavu urlar. Öz-gürle me düzeyi geli kin toplumlard r. Özgürtoplumlar kendini anlamland ran, dillendiren,konu turan, ihtiyaca göre çok yönlü yap lan-

ran toplumlard r. Tersine, özgürlükten yok-sun toplumlar dilini geli tirememi , aç kçakonu turamam , kendini çok yönlü yap lan-

rama-m toplumlard r.Bu tan m çerçevesinde ça lar boyunca top-

lumsal anlam, hakikat geli imini de erlen-dirmek sosyal bilimin özüdür. Hakikat, esastaça lar boyunca geli en toplumsal anlaml ninsan bilincine ç km halidir. Kendini mitolo-jik, dinsel, felsefi, sanatsal ve bilimsel yollar-la ifadeye kavu turma i ine hakikati ara r-ma, dile getirme i i diyebiliriz. Toplumlar sa-dece hakikat örgüsü de ildirler. Ayn zamandaaç klama gücüdürler. Hakikatini aç klayama-mak en a r kölelik, asimilasyon ve soyk mdurumunu ifade eder ki, bir nevi varolu tankopma, gerçeklik olmaktan ç kma durumunadü mek demektir. Hakikatsiz toplum, hatta bi-rey anlams z k nm , ba ka öznenin hakikatiiçinde erimi ve kimli ini yitirmi varl k an-lam na, daha do rusu anlams zla varl k

KOMÜNARKOMÜNAR

99

Say 44 2010

Hakikatsiz toplum,hatta birey

anlams z k nm , ba kaöznenin hakikati içinde

erimi vekimli ini yitirmivarl k anlam na,

daha do rusuanlams zla varl k

haline u ramdemektir.

Page 11: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

haline u ram demektir. Bu durumda anlam-la hakikat aras nda s bir ili ki vard r. Anlambir nevi hakikatin potansiyelidir. Bu potansi-yel dile geldikçe, özgürce konu ulup yap lan-

ld kça hakikat haline eri mi olacakt r.Hakikat 1: Ya am kavramak isteyen in-

san d nda, her canl -cans z varl k sadecekendi anlar ya ayabilir. Bir kuzuyu kapankurtla bir galaksiyi yutan kara delik belki deayn evrensel kaderi payla maktad r. Bu bileya am kavramak için bir s r de erindedir sa-dece.

Hakikat 2: Yavrusu için kendini paralayancanl yla atom-alt parçac klar n inan lmaz h z-da diyalektik olu umlar da ayn evrensel ku-ral n gere i olarak i lemektedirler.

Hakikat 3: nsan toplumunda bu evrenselkural kendini sorgulama durumuna eri mi tir:Ben kimim? Bu soru evrensel kural n ilk defakendini dillendirmeye çal mas sorusudur.

Hakikat 4: "Ben kimim?" sorusuna yan t,evrenin nihai amac olabilir.

Hakikat 5: Canl -cans z tüm evrensel ya-am belki de "Ben kimim?" sorusuna eri im

sa lamak içindir.Hakikat 6: "Ben benim, ben evrenim, ön-

cesi-sonras , yak -uza olmayan zaman vemekân m!" cevab nihai amaç olabilir.

Hakikat 7: Fenafillâh, Nirvana, Enel-Hakmutlak bilgelikleri insan-toplumsal ya am ntemel amac aç klam olabilir veya ilgisiniortaya koyabilir.

Bu yedi hakikatle ya am tan mlam ol-muyorum. lgi alan ara yorum, ara r-mak istiyorum. Ya am ya an rken anla lmaz.Anlamla ya am aras nda bu yönlü bir çeli kivard r. Bir â k ma ûkla iken, ayn zamandaanlam n bitti i yerdedir. Mutlak anlayabilmekmutlak yaln zl kla, yani ma ûksuz olmaklamümkündür. Ya yardan ya serden olmak deyi-i, fiziki anlamda de il de metafizik anlamda

bu gerçe i ifade etmek ister. Mutlak yaln zl adayanabilmek, mutlak' anlamaya yatk n ol-makla mümkündür. Mutlak yaln zl k ancak

sadece anlam gücü haline gelindi inde, maddigüç ili kisi olmaktan ç ld nda gerçekle e-bilir. Varl k-yokluk ikilemi anlam-madde iki-lemine benzer. Her iki ikilem de bir soyutlamaolup gerçekte ya anmaz. Ya am büyük ihti-malle bu ikilemin sonsuz düzenlenme kabili-yetidir. Düzenlenme aral klar kaos anlar ola-rak ölüm gibi gelse de, ya am n gerçekle -me-si için zorunlu gibi görünmektedir.

Bu k sa çözümlemede ya am n neden tamtan mlanamayaca s rl da olsa anlatmayaçal m: Ya am n mutlak tan mutlak yal-

zl , hiçli i, maddesizli i gerektirir ki, buda sadece bir soyutlama düzeyinde kaldiçin, gerek ya am gerek onun anlam na eri imancak ikilemli ve izafi olarak gerçekle ebilir.

Toplumsal Ya am ve KarakteristikÖzellikleri

Çok basit bir kavram olmas na kar n, tümbilimlerin temel kavram olarak aç klanmasgereken bir kavramd r toplumsal ya am. Sa-

ld n aksine, çok kullan lan bir kavramolmas na ra men, anlam na eri ilmemi birkavramd r. Sosyal ya am n ne oldu unu bil-miyoruz. Bilseydik, hegemonik sistemler al-

nda lime lime edilen sosyal ya am namans z savunucular olurduk. Sosyal ya am-da bilgelik de il cehalet egemendir. Zaten he-gemonik ya am n kar kutbunda cahilce ya-am geçerlidir. Hegemonik sistemler toplum-

sal ya amlar n üstündeki cehalet perdeleri ge-rilmeden sürdürülemez.

Ya am n izafi karakterini göz önüne geti-rerek sosyal ya am tan mlamaya çal aca m.Öncelikle tekdüze, s rs z, her yerde benzersosyal ya amlar yoktur. zafi ya am demek bi-ricik, tekil ya am demektir. Tekillik bilindi i,bilinmesi gerekti i gibi evrenselli i reddet-mez. Ne salt tekillik vard r, ne de salt evren-sellik. Tekillik-evrensellik, anlam-madde ka-dar geçerli bir ikilemdir. Evrensellik tekil ol-madan gerçekle mez. Her tekil de evrensel ol-madan ya ayamaz. Daha anla r olmas için

KOMÜNARKOMÜNAR

1010

Page 12: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

bir örnek sunarsam, yüzlerce farkl gül birertekildir. Fakat tüm bu güllerin gül olarak ad-land lmalar gerektiren ortak bir yanlarvard r. Bu ortak yan evrenseli ifade eder. Tümevren çe itlemesinde bu kural i ler.

Savunmam n ilgili bölümlerinde sosyalya am , tarihselli i ve çe itlili i içinde sun-maya çal m için tekrarlamayaca m; ha-

rlatmakla yetinece im. Afrika'n n do usundaya and varsay lan ve yakla k iki yüz bin

l öncesine kadar dayanan, ondan sonra biranadan do du u varsay lan ve elli bin y l ön-cesinde simgesel dile kavu tu u san lan, yirmibin y l öncesinde Toros-Zagros eteklerindeson buzul döneminin sona ermesiyle birliktetar m öncesi toplumdan yakla k on be bin y löncesinden itibaren kabilesel tar m ve topla-

k-avc kla iç içe bir sosyal ya am düze-nine geçildi i genel kabul gören Homo Sa-piens (dü ünen insan) öykülemesi önemli ger-çeklik pay ta maktad r. Tar m-köy toplumuolarak geli en bu ya am tarz n üzerine, bebin y ll k bir dönemle merkezî uygarl k eklen-di. Tar m-köy toplumu ile ehir-ticaret-zanaatve sanayi toplumu diyebilece imiz bir ikilem-le günümüze kadar etkili olan hegemonik birya am kültürünün geli imini kal n çizgilerveya dönem-döngüler halinde anlatmaya ça-

m. Bu hegemonik kültürün son be yüzll k Avrupa a amas da bundan önceki bö-

lümde sundum. Aç k ki olu umu ve olgunla -mas , hatta yap sal bunal mlar yla bu kültür,esas olarak Ortado u toplumunun damgasta maktad r. Ortado u toplumuna bu kültürdamgas vurmaktad r. Anlam sunmayaçal m kültür, toplum budur. Tekillikleriçok olsa da, en önemli bir tekilini Avrupa mo-dernitesi te kil etse de, tekiller tekili anlam n-da bir soyutlama, kategorile tirme dönem vemekân itibariyle her zaman mümkündür.

Bir tekil olarak toplum hali, insan türününya am belirler. Afrika'daki insanla Ortado-u'daki insan ya am aras ndaki fark , tekilli i

bu toplum hali belirler. Irk veya di er fiziksel

özellikler belirleyici de ildir. Toplumsuz in-san bireyi h zla ölmezse, yaln z bilge insanade il, i aret dili ile konu an hayvanlara yak nbir tür olabilir. Toplumsuz insan anti-insand r.Bir insan toplumun d na atmak, toplumsuzkalan insan olmak u ran lacak en büyük ce-zad r. nsan tüm gücünü toplumdan al r. Engeli kin bilimler, bilgeler düzeyi toplumlaba lant r. Toplumsal ya am basit fizikselnicelikler ve görüngüler olarak de erlen-dirmek pozitivizmin insana en büyük ihaneti-dir. nsan toplumu düzeyine gelebilmek ancakevrensel bir hamle olarak anlam bulabilir.

Evrensel hamle olarak toplumsal ya am ntemel karakteristik özelliklerini s ralayal m.

1- Tarih olarak toplum. nsan topluluklar -n milyonlarca y l süren, zorlu mekânlarda

çok ac geçen ve büyük mücadele isteyen ça-balar sonucunda daha geli kin tekil topluluk-lar olu turulmu tur. Baz mekânlar ve dönem-ler toplumsal s çramalarda belirleyici olmu -tur.

2- Tarih olarak toplum zekâ düzeyini ge-rektirir. nsan türünün zekâ düzeyi toplumsal-

belirlemi tir. Toplumsall k da bu zekâdüzeyini zihniyet halinde çal maya, geli me-ye zorlam r. Toplumsal do a, zihniyet dü-zeyi geli kin esnek yap lard r.

3- Dil, toplumsal zihniyetin sadece aracde il, yap land bir unsurudur. Dil bir top-lumu var eden temel özelliklerdendir. Kolektifzekâ arac olarak toplumsal do an n esnekli i-ni çok h zl geli tirir.

4- Tar m, toplumun maddi ve manevi kül-türünde tarihin en köklü devrimidir. nsan top-lumu esas olarak tar n etraf nda ekillen-mi tir. Tar ms z toplum dü ünülemez. Tar msadece beslenme sorununun çözümünü de il,zekâ, dil, nüfus, yönetim, savunma, yerle me,din, teknik, giyim, etnik yap ba ta olmak üze-re, temel maddi ve manevi kültür araçlar ndaköklü dönü üm ve geli meler sa lar.

5- Kad n, toplumsal süreklili i sa lamadaen çok çaban n sahibi oldu undan ötürü, erke-

KOMÜNARKOMÜNAR

1111

Say 44 2010

Page 13: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

e nazaran toplumsall kta daha ba at rol oy-nar. Do um, çocuklar n büyütülmesi ve savu-nulmas toplumsall n anac l do rultuda ge-li mesini sa lar. Toplum a rl kl olarak ana-kad n kimli ini ta r. Dil ve dinin kökenindedi il ö enin varl bu gerçekli i do rular. Ta-

m-köy toplumunda kad n kimli i ve sesigücünü korumaya devam eder.

6- Toplumsal do a özde ahlâkî ve politik-tir. Ahlâk toplumun kural düzenini belirlerken,politika yönetimini belirler. Ahlâk toplumundüzen ve kal sa larken, politika yara-

geli imini sa lar. Ahlâks z ve politikas ztoplum dü ünülemez. Ahlâkî ve politik düzey-deki a nma her türlü kölelik ve e itsizli ingeli imi ile iç içe ya an r.

Ya am n Kendisi Olarak Kad nüphesiz her cinsiyet türünün oldu u gibi

kad n da bir do as vard r. Toplumsall ktanöte biyolojik cins olarak kad n daha merkezi

e oldu unu, biyoloji bilimi her geçen günartan kan tlarla desteklemektedir. Özcesi ka-

n fizi i erke i kapsamakla birlikte, erkek fi-zi i kad kapsayamamaktad r. Kutsal kitap-lar n tersine, kad n erkekten de il, erke inkad ndan türedi i anla lmaktad r. Kad nkromozomlar erkekten fazlad r. Kad n içindezavantaj olarak dü ünülen ayl k kanamalarbile kad n do ayla daha nazik ba n gös-tergesi olarak anla lmal r. Rahim kanamasbitmemi , devam eden do al bir ya am ak n-

olarak görülmelidir. Ya am n kök damarbitmemi tir, devam etmesi iradesinin bir gös-tergesi olarak anla lmal r. Kad n hastal kla-

denilen hususlar asl nda ya am olgular r.Kad n ya am merkezini temsil etmesindenkaynaklanmaktad r. Ya am n karma k sorun-lar kad n rahminde, karn nda cereyan et-mektedir. Kendinden do an çocuk ve göbekba ya am zincirinin son halkas gibidir. Bugerçeklik kar nda erkek sanki kad n bireki, bir uzant gibi görünmektedir. Bu olgu-yu do rulayan bir husus da erkekteki a ve

anlams z k skançl k duygusudur. Kad n do-as kendine kar daha güvenli dururken, er-

kek adeta yerinde duramaz. Kad n etraf ndadönen bir bela gibidir. Tüm bu gözlemler ka-

n fizi inin zaaf yüklü de il, daha merkezioldu unu kan tl yor. Bu nedenle kad n önce-likle erkek egemen kültürün dayatt 'eksikli,hastal kl ' tan derhal reddetmelidir. Ter-sinin do ru olabilece ini erke e hissettirebil-melidir. Kad n fizi ine ili kin kendine güven-meli derken bu önemli gerçe i kast ediyoruz.

Bu fiziksel olu umun do al sonucu kad n-daki duygusal zekân n daha güçlü olmas r.Duygusal zekâ ya amdan kopmayan zekâd r.Empati ve sempatiyi güçlü ta yan zekâd r.Kad nda analitik zekâ geli ti inde bile güçlüduygusal zekâs ndan dolay daha dengeli, ya-amla ba lant ve tahripkâr olmaktan uzak

durmaya daha yeteneklidir. Erkek kad n kadarya am n ne oldu unu anlamaz. Ya am n ken-disi olan (Aryen dil grubundan olan Kürtçe'deJîn, ya am demektir. Ayn zamanda kad n an-

KOMÜNARKOMÜNAR

1212

Page 14: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

lam na gelir) kad n, ya am n bütün yönleriniriyakârl ktan uzak, saf ve yal n haliyle görmeyetene idir. Bu yetene i güçlüdür. Bunu ahsiya am zda da çok iyi bilmekteyiz.

Entrikac , yozla , fahi e vs. s fatl ka-n gerçe inin ac mas z sorumlusu erkektir.

Hiçbir kad n kendi halinde kald kça entrika-k, fahi elik yapma gere i duymaz. Fizi i,

biyolojik varl buna uygun da de ildir. Ent-rikac n ve fahi eli in gerçek yarat er-kektir. Bilinen ilk genelevi Sümer ba kentiNippur'da M.Ö 2.500'lerde 'musakkatin' ad y-la açan n erkek iktidar oldu unu biliyoruz.Buna ra men utanmadan sanki fahi elik kad nyarat ym gibi bir yakla sürekli canltutar. Kendi eserini, do urdu u suçlulu u ka-

na mal ederek, sahte bir namus anlay ge-li tirerek olmad k lanetlenme ve daya , kat-liam kad ndan eksik etmez. Bu ilave tan mla-madan ç karabilece imiz sonuç, erke in önce-likle ideolojik sald na kar yetkin durma-

r. Erkek egemen ideolojiye kar kad n öz-gürlük ideolojisiyle, feminizmi ve kaynak-land kapitalizmi a arak silahlan p mücadeleedilmelidir. Erkek egemen iktidarc zihniyetekar kad n özgürlükçü do asal zihniyetiniyetkin k p öncelikle ideolojik alanda kazan-may iyi bilmek, tam sa lamak gerekir. Unut-mamak gerekir ki, geleneksel kad ns tesli-miyet fiziki de il toplumsald r. çerilmi köle-likten gelir. O halde öncelikle ideolojik alandateslimiyet dü ünce ve duygular yenmek ge-rekir.

Kad n özgürlü ü politik alana yönelirken,sava n en çetin yan yla kar kar ya ol-du unu bilmelidir. Politik alanda kazanmaybilmeden, hiçbir kazan m kal olamaz. Po-litik alanda kazanmak demek, kad n devlet-le mesi hareketi de ildir. Tersine, devletçi vehiyerar ik yap larla mücadele, devlet odaklolmayan, demokratik, cins özgürlü ünü veekolojik toplumu hedef alan siyasal olu umla-

yaratmak demektir. Hiyerar i ve devletçiliken çok kad n do as yla uyu mazd r. Dola-

yla anti-hiyerar ik ve devlet d siyasalolu umlar u runa kad n özgürlük hareketi ön-cü rol oynamak durumundad r. Köleli ininpolitik alanda y lmas özünde bu alanda ka-zanmay bilmesiyle mümkündür. Bu alan mü-cadelesi kapsaml demokratik kad n örgütlen-mesini ve mücadelesini gerektirir. Her tür siviltoplum, insan haklar , yerel yönetimler de-mokratik mücadelenin örgütlenip geli tirilece-i alanlard r. T pk sosyalizmde oldu u gibi,

kad n özgürlü ü ve e itli ine giden yol enkapsaml ve ba ar demokratik mücadeledengeçer. Demokrasiyi kazanmayan kad n hare-keti özgürlü ü ve e itli i kazanamaz.

Sosyal alanda özgürlük aç ndan enönemli sorun aile ve evlilik gerçe idir. Bunlardipsiz bir kuyu gibi durum arz ederler. Kad niçin kurtulu gibi gelen bu kurumlar, mevcuttoplum zihniyetiyle bir kafesten di erine geç-mekten ba ka anlam içermez. Üstelik dirigençli ini de bir kasap zihniyetine terk etmekzorunda kalarak. Aileyi üst toplumun -iktidartoplumu- halk içindeki yans mas , ajan kuru-mu olarak görmek gerekir. Erkek toplumdakiiktidar n aile içindeki temsilcisi, yo unlaifadesidir. Kad n evlenirken asl nda kölele i-yor. Evlilik kadar kölele tiren ba ka kurum ta-savvur etmek zordur. Gerçek anlamda en kap-saml kölelikler bu kurumla kurulur ve ailedekökle erek sürer. Genel anlamda e olarak be-raberliklerden, ortak ya amdan bahsetmiyo-ruz. Bu herkesin özgür ve e itlik anlay nagöre anlam kazanabilecek bir husustur. Yer-le mi klasik anlam yla evlilik ve aileden bah-sediyoruz. Kad n aleyhine kesin mülkle me,tüm siyasal, zihni, sosyal, ekonomik alandançekilme, bir daha kolay kolay kendine gele-meme anlam ta r. Radikal bir sorgulama-dan geçirilerek demokratik, özgür, cins e it-li ini hedefleyen ortak ya ama esaslar sa -lanmadan bireysel, güdüsel s nt lardan vegeleneksel aile anlay ndan kaynaklanan ev-lilikler, ili kiler özgür ya am yolunda en teh-likeli sapmalar olarak rol oynayabilir. htiyaç

KOMÜNARKOMÜNAR

1313

Say 44 2010

Page 15: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

bu tür birliklerde de il, zihniyet, demokratikve politik alan çözerek cinsiyet özgürlü ünütam sa lamak ve buna uygun ortak ya am ira-delerini gerçekle tirmektir.

Günümüz dünyas n en çok a zlarda sa-z edilen a k konusu tarihin en rezil, içeriksiz

dönemini ya amaktad r. Tarihin hiçbir döne-minde a k bu denli aya a dü medi. Anl k a k-lardan tutal m, aç k cinayet yakla mlar na ka-dar en yavan ve tehlikeli ili ki tarzlar na bile

k deniliyor. Kapitalist sistemin ya am anla- bundan daha iyi sergileyecek ili ki dü-

ünülemez. Dönemimizin a klar hakim siste-min insan ve topluma dayatt zihniyetin enkutsal alanda bile ne hallere dü tü ünün aç kbir itiraf r. A canland rmak en zor dev-rimci görevlerden biridir. Büyük emek, zihni-yet ayd nl , insanl k sevgisi ister. A n enönemli artlar ndan biri, ça n bilgeli i s r-lar nda seyretmeyi gerektirir. kincisi, siste-min ç lg nl klar na kar büyük duru u dayat r.Üçüncüsü, kurtulu suz, özgürlüksüz birbirle-rinin yüzüne bile bak lamayaca bir ahlakitutum olarak benimsemeyi gerektirir. Dördün-cüsü, cinsel güdüyü üç hususun gereklerinetutsak etmeyi gerektirir. Yani cinsel güdü bil-geli e, özgürlük ahlak na ve politik-askerimücadele gerçekli ine ba lanmadan, at lacakher ad n a n inkâr oldu unu bilmeyi ge-rektirir. Bir ku kadar bile özgür yuva kurmaolana olamayanlar n a ktan, ili kiden, evli-liklerden bahsetmeleri, asl nda sosyal düzenköleli ine teslimiyeti ve özgürlük mücadele-sinin soylula de erini bilmediklerinigösterir.

Ya am tekrarlama niteli inde sürdürmegarantisi veren cinsel eylemdeki hazz 'a k'olarak de erlendirmek büyük hatad r. Tersine,cinsel eyleme dayal haz a n inkâr r. Ka-pitalist modernite cinsiyetçili i kanser gibi ço-

altarak, a k ad alt nda toplumu öldürmektedir.Toplumsal varl n olu umundaki komü-

nal nitelik, biçime de il öze ili kin bir husus-tur. Toplumun ancak komünal tarzda varl

sürdürebilece ini kan tlar. Komünal niteli inyitirilmesi toplum olmaktan ç kmakla öz-de tir. Komünal de erlerin aleyhindeki hergeli me toplumdan bir tak m de erlerin kaybanlam na da gelir. O halde komün halindekiya am temel ya am biçimi olarak de erlen-dirmek gerçekçidir. nsan türü varl busöylemine göre toplumu ya atan, yücelten hi-yerar i ve iktidar de erlidir. Gerisi güdülmesigereken sürüdür. Denebilir ki, bu anlay eneski oldu u kadar zihinleri en çok i gal edenilk büyük ve sistematik yaland r. Toplum buideaya inand ld kça, aleyhine olan süreci deme rula rm olmaktad r. Bu öylesine güçlübir idead r ki, günümüzde de buna kanmayanneredeyse yok gibidir. Komünal düzenin top-lumun varolu tarz olmas na ra men, ya atanve yücelten de erin hiyerar ik ve iktidar gü-cüne mal edilmesi, çözülmesi gereken çeli ki-lerin ba nda gelmektedir. Toplumsal tarihinçarp lmas sa layan bu söylem tarih, ede-biyat ve politika ba ta olmak üzere tüm üst-yap n da temel anlay normu oluyor. So-nunda toplumun gerçek varolu tarz dilsiz,söylemsiz bir nesneye dönü üyor

Çöl, da ve ormanlarda sald lara kar di-reni halindeki her tür etnisite, oligar iye da-yanmayan dinsel, felsefi gruplar, esas olarakbu toplumsal ya am tarz temsil ederler. Et-nisitenin fiziki yan a r basan duygusal zekâldireni çi ya am yla dinsel ve felsefi gruplar nanalitik zekâ a rl kl direni çi ya amlar , top-lumsal özgürlük ve e itlik mücadelesinin esasgücüdür. Tarihin özgürlüksel ak , bu dire-ni çi ya am tarz n sonucudur. Toplumda ya-rat dü ünce, onur, adalet, hümanizm, ahla-kilik, güzellik, sevgi gibi önemli kavram veolgular daha çok bu ya am tarz yla ba lant -

r.

YANLI TAR HLE DO RU YA AN-MAZ. KEND ÖZGÜRLÜK TAR HLER -

DO RU YAZAMAYANLAR ÖZGÜR YA-AYAMAZLAR...

KOMÜNARKOMÜNAR

1414

Page 16: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

Önceki y llarda elde etti imiz kazan mlarve geli melerle 2009 y na girdik. 2008 y n-da Türkiye, ran ve ABD'nin ortak konseptlerido rultusunda hareketimize kar sald largeli ti. Bu güçler hareketimize darbe vuraraksonuç almak istiyorlard . 2008'in sonlar nado ru yap lan planlamalar gere ince hareketi-mize darbe vurmalar gerekiyordu. 2009'a bubiçimiyle giri yapmak istiyorlard . Hareketi-miz bu plana kar direni le cevap verdi. Tümsald lar bo a ç kard . Bu nedenle ad m atanve ba ar elde eden, hareketimiz oldu. 2009'abu kazan mlarla girmi olduk.

15 ubat'la komploya kar eylemsellik sü-reci, 8 Mart'la Kürt kad n aya a kalk vekomploya kar direni leri 2009'daki eylem-selli in güçlü bir ba lang oldu. Newroz veÖnderli in do um günü kutlamalar yla devam

eden eylemsel süreç, y l boyunca ilerleyerektamamland . Kürt halk 15 ubat'tan 4 Nisan'akadar, yakla k iki ay boyunca hiç durmad .Özgürlük yürüyü üyle direndi. 2008 ve 2009-daki halk serhildanlar seçimleri de etkiledi.

Zap'ta bize darbe vurmak istemi ler amakendileri darbe yemi ti. Zap operasyonundansonuç alamay nca, bu sefer de Önderli e yö-neldiler, i kenceyle Önderli i hedef ald lar.Bir taraftan Önderli e i kence ederken, di ertaraftan halk üzerindeki bask daha da iddet-lendirildi. Bu biçimiyle seçimlerde de sonuçalmay dü ünüyorlard . Zap operasyonundaelde edemediklerini seçimlerle telafi etmek is-tiyorlard . E er seçimler konusundaki planlaristedikleri biçimde yürümü olsayd , hareketedarbe vuracaklard . Plan buydu. Fakat yerelseçimlerde darbe yiyen, yenilen kendileri ol-du. Özgürlük Hareketi nas l ki Zap operasyo-nunda ba ar kazand ysa, seçimlerde de sonu-cu kendi lehine çevirdi. Dolay yla tüm plan-lar bo a ç kt . Böylelikle 1924'ten bu yanasürdürmü olduklar inkar ve imha politikalarbüyük bir darbe yemi ti. Var olan siyasetin if-las etti i, eskisi gibi yürüyemeyece i aç a

km . Devlet Kürtler için yeni bir siyasetbelirlemek durumundayd . Bunun gerçekle e-ce i de anla lm . Hareketimiz tüm imha veinkar politikalar bo a ç kard ktan sonra ye-ni bir ad m att . Sorunun demokratik siyasi ze-minde çözülmesi için ate kes ilan edildi. Bubir hamleydi. PKK 2009 y direni iyle buhamleyi ba latt . 2010'a giri böyle oldu.

Türk Devleti'nin Kürtlere uygulam ol-du u inkar ve imha politikas n iflas etti iniilk anlayan ABD oldu. Obama belediye se-çimlerinden hemen sonra Türkiye'ye gelerek

KOMÜNARKOMÜNAR

1515

Say 44 2010

2009 YILININ KAZANIMLARI2009 YILININ KAZANIMLARI2010’DA ÖZGÜRLÜKLE BULU ACAKTIR2010’DA ÖZGÜRLÜKLE BULU ACAKTIR

Cemil BAYIKCemil BAYIK

Page 17: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

çe itli partilerle görü me yapt . Ayn zamandamecliste Ahmet Türk ile görü tü. Obama,"Türkiye'de ilk defa bir Kürt liderle görü ü-yorum", dedi. Bu görü meyi de mecliste yapt .Obama'n n yapm oldu u bu konu ma, yenibir politikan n belirlenmi oldu unu ve bununTürkiye taraf ndan da kabul edilmesi gerekti-ini gösteriyordu. ABD bu görü me öncesine

kadar Türkiye'nin inkar ve imha politikasoldu u gibi destekliyordu. Fakat ABD özellik-le yerel seçim sonuçlar sonras , yürütülen bupolitikan n art k iflas etti ini anlad . ABD, if-las eden bu politikan n desteklenmesinin art kanlams z oldu unu gördü. ABD PKK'yi bitir-mek amac yla önceki politikalar destekliyor-du. Fakat yap lan her türlü yard ma ve verilendesteklere ra men PKK'nin bitmedi i, aksinedaha da güçlendi i görülmü tü. BöylelikleABD, var olan siyasetle PKK'nin tasfiye edi-lebilmesinin mümkün olmad görmü ol-du. Dolay yla PKK'yi farkl bir politikayla güç-süzle tirmek ve tasfiye etmek gerekiyordu.

PKK'nin tasfiyesiyle ABD, kendi strateji-sini Ortado u'da hakim k lmak istiyor.PKK'nin geli imi, güçlenmesi, ABD'nin Orta-do u için öngörmü oldu u stratejilerin önün-de engeldir. ABD'nin stratejisi ABD-Türkiye-Irak ittifak üzerine kuruludur. Bu ittifak niçerisinde Güney Kürtleri de vard r. FakatPKK'nin geli imi ve direni i, kurulmak iste-nen bu ittifak n önünde engeldir. ABD bu itti-fak ile Güney Kürdistan ve Türkiye'yi de ya-

nla rmak istemektedir. Ayn zamanda tümKürtleri ve Türkleri kendi stratejisine hizmetetmeleri için kullanmak istemektedir.

PKK Türkiye'nin ve Kürtlerin ABD'ninhizmetine girmesine izin vermiyor. O nedenlede ABD Kürt politikas nda yeni bir siyaset yü-rütmek istedi. nkar ve imha politikas Bi-rinci Dünya Sava 'ndan sonra Ortado u'daki

karlar do rultusunda geli tiren ngiltere veFransa'yd . Birinci Dünya Sava 'ndan sonraOrtado u aç ndan belirlenen siyaset günü-müz kapitalist sisteme cevap veremiyordu. Bu

nedenle sistem Ortado u'yu kendi menfaatle-rine göre yeniden ekillendirmek zorundayd .Ortado u'nun yeniden ekillenmesi, ayn za-manda Kürtler için öngörülen siyasetin yeni-den ele al nmas ve yeni bir politikayla uy-gulamaya konulmas gerekli k yordu.ABD'nin Ortado u'ya müdahalesiyle yeni dü-zenin ad mlar at lm , bu ayn zamanda Or-tado u'da Kürtler için uygulanan inkar ve im-ha politikas n de tirildi inin pratiktekiuygulamas oluyordu. Belediye seçimleriylebirlikte ABD Güney Kürdistan'dan sonra Ku-zey Kürdistan'da da yeni politikas prati egeçirmi ti.

PKK 1924'ten bu yana uygulanan siyasetibo a ç kararak esas nda Türkiye'yi siyasetsiz

rakm . Bu da Türkiye aç ndan oldukçatehlikeliydi. ABD bunu görüyordu. Bu yüzdenOrtado u'yu yeniden dizayn ile yeni siyasetlerüzerinde duruldu. Bunlardan biri de Kürtlereuygulanan siyaset olacakt . PKK ate kes ilanetti. Böylelikle var olan sorunun siyasi zemin-de çözülmesi gerekti ini ilan etmi oluyordu.PKK bu ilanla ayn zamanda kendisini de si-yasi bir hareket olarak ciddi bir aktör olarakortaya koyuyordu. E er Türkiye Kürt sorunukonusunda eski siyasetinde srarc olsayd ,PKK'nin, Kürtlerin siyasi ad mlar kar ndacevaps z kalacakt . Hatta PKK'nin siyaseti so-nuç alacakt . Bu nedenle ABD Türkiye'ninönüne yeni bir politika koydu. Ortado u'yamüdahale ile Kürtler için yeni bir politika ön-görülmü tü. Bu Türkiye'nin önüne de konul-mu tu. 1924'ten bu yana uygulanan politika-lar n bir anda de mesi kolay olmayacakt .Dolay yla Türkiye zaman kazanmak istedi.PKK ise ad m üstüne ad m atm . Hareketi-miz att bu ad mlarla TC'yi ciddi bir ekildezorlam . TC de hareketimizin daha fazlaad m atmas engellemek ve yeni siyasetleri-ni uygulamaya koyabilmek için hareketimizinataca ad mlar n önüne geçmeye çal . Bunedenle hareketimizin 13 Nisan'da ate kesilan etmesiyle birlikte, onlar da 14 Nisan'da

KOMÜNARKOMÜNAR

1616

Page 18: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

operasyon ba latt lar. Demokratik siyasi ze-minde birçok yakalanma ya and . BununlaPKK, DTP ve Önder APO üzerinde bask kur-mak istediler. Bask larla Özgürlük Hareketi-nin yeni ad mlar atmas n önüne geçmek is-tediler.

Türkiye, zihniyetinde herhangi bir de imya amam . De im oyundan ibaretti.Amaçlar zaman kazanarak imha siyasetinidevam ettirmekti. Daha önceleri "Kürt yoktur"deniliyordu, sonralar "Kürt vard r, Kürt soru-nunu çözmek istiyoruz, fakat PKK ve ÖnderAPO'yu muhatap alm yoruz, bizim muhatab -

z halkt r, sorunu halkla çözece iz" denildi.Süreç içerisinde a z de tirerek "demokrasisorunu var, demokrasiyi geli tirece iz" denil-di. En sonunda da "bar ve karde lik projesi-ni geli tirece iz" denildi. Tüm bunlar zamankazanmak için ortaya at lan laflard r. AmaçlarPKK'yi tasfiye etmektir. PKK'nin tasfiyesiyleKürtleri tasfiye etmek, bunun üzerinden deKürdistan'daki egemenliklerini tekrardan güç-lendirmek istiyorlar. Bu amaç do rultusunda"Kürtleri nas l kand z" aray yla i e ko-yuldular. Demokratlar , sosyalistleri, tüm dün-yay kand rmak istediler. Çünkü herkesin yar-

almak istiyorlar. Böylece hedeflerinigerçekle tirecekler.

PKK ate kes ilan etti, onlar ise hem askerihem de siyasi alanda operasyonlarla ate kesekar k verdiler. Birçok arkada ehitdü ürdüler. Yakalanmalar oldu. Önder APObuna ra men çözüm için yol haritas ortayakoydu. Önderlik, "e er sizin çözüm için çaba-lar z varsa çözüm böyle olur, biz de çözümiçin yol haritam ortaya koyuyoruz, gerçek-ten çözmek istiyorsan z buyurun" dedi. Fakatdevlet yol haritas vermedi, el koydu. Bura-dan da anla laca gibi Türk Devleti'nin,AKP'nin sorunu çözme gibi bir sorunu yoktur.Sorunu çözüyorum ad alt nda büyük bir oyunoynan yor, amaç tümüyle tasfiye etmektir.Aç a ç kan bu olmu tu. Fakat halen de sos-yalistler, demokrat çevreler ve Kürtler, AKP-

nin Kürt sorununda ad m ataca dü ünüyor.Yol haritas n verilmemesiyle Kürt sorunu-nun çözülmek istenmedi i, hatta amac n tasfi-ye etmek oldu u hareketimiz taraf ndan anla-

lm . Ama sadece bizim taraf zdan budurumun anla lmas yetmez. Kürt ve Türkhalklar n da AKP'nin sorunu çözme gibi birderdinin olmad , hatta amaçlar n tasfiyeetmek oldu unu anlamalar gerekirdi.

Önderlik, buna ra men yeni bir karar aldve "bar gruplar gelsin" dedi. Önderlik bu-nunla AKP'nin, devletin gerçek yüzünü birkez daha gün yüzüne ç karmak istedi; ki ama-

n ne oldu u herkes taraf ndan anla ls n.Yap lanlar n oyun oldu u, Kürt sorununu çöz-me gibi bir durumun ya anmad , böyle birplan n olmad Önder APO taraf ndan bir kezdaha aç a ç kar lmak istendi. Önder APO yü-rütülen siyasetin demokrasi, bar ve karde likad alt nda Kürtlerin tasfiyesiyle sonuçland -

lmak istendi ini herkese kavratmak istedi.Bar gruplar n Türkiye'ye gitmesiyle dev-letin, AKP hükümetinin siyasi gerçekli i aç a

km oldu. Birçok ki i, Türk Devleti'nin veAKP hükümetinin herhangi bir haz rl n ol-mad gördü. Hatta baz lar bunu aç kça di-le getirdi, baz yazarlar yaz lar nda buna de-indiler. AKP hükümetinin çözüm projesi

yoktur, dediler.AKP burada panikledi. Gerçek yüzleri aç -

a ç yordu. Herkes bunu görecekti. Bu yüz-den paniklediler. Gerçek yüzlerinin anla lma-mas için yeniden umut yaratmak istediler.Oyunlar devam ettirmeleri için bu sefer de,"sorunu meclise ta yaca z" dediler. Dolay -

yla herkesin gözü kula Türkiye Meclisi'neçevrildi. Meclisten de bir ey ç kmad . Birçokki i "beklentilerimizin hiçbiri gerçekle medi,Türk Devleti'nin çözüm için projesi yoktur"dedi. Mecliste Türk Devleti'nin, AKP'nin ger-çek yüzü bir kez daha aç a ç km oluyordu.Hedeflerinde Kürt sorununun çözümüne dairherhangi bir eyin olmad anla lm . Buyüzden Önder APO, "yap lanlar ovdu ve ov

KOMÜNARKOMÜNAR

1717

Say 44 2010

Page 19: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

bitti" dedi. AKP'ye verilen görev sorunu çöz-mek de ildir, tam tersine tasfiye etmektir.AKP'nin, sorunu çözme yerine tasfiyeyle gö-revlendirildi inin anla lmas ve Önder APO-nun bunun üzerine giderek durumun daha danetle mesi için gösterdi i çabalar, Türk Dev-leti'nin yeni bir karar almas na neden oldu.Böylece Önder APO, PKK ve demokratik si-yaset zeminine yöneldiler. O zamana kadarherkesi kand rabileceklerini dü ünüyorlard .Hatta Önder APO, DTP ve PKK'yi bile kendiprojelerine çekeceklerini san yorlard . Yürüt-tükleri siyaset bu temeldeydi. Önder APO,PKK ve DTP'nin bu oyunu görmesi ve bunahizmet etmemesi, devlete Önder APO, PKKve DTP'ye kar bask kurma karar ald rtt .Al nan kararla birlikte Önder APO'yu tehditederek ölüm çukuruna att lar. "E er bizimprojelerime kar durursan, tasfiyenin önünegeçersen seni ya atmay z" dediler. Ya amakistiyorsan tasfiye plan zda yer almal nmesaj verildi. DTP tasfiye plan nda yer al-mad için üzerine gittiler ve DTP'yi kapatt -lar. Birçok belediye ba kan , siyasi çal anyakalad lar. Büyük bir bask olu turdular."Madem siz bizim siyasetimize, tasfiye siya-setimize destek vermiyorsunuz, bu yüzden bizde size siyaset yapma imkân vermiyoruz"dediler. Ancak bizim istedi imiz biçimde si-yaset yapabilirsiniz mesaj verildi.

PKK ve gerilla konusunda toplant üstünetoplant yapt lar. ABD ve Hewlêr'de toplant -lar yaparak PKK ve gerilla üzerindeki baskart rmak istediler. Böylece PKK'yi güçsüzle -tirmek ve tasfiye etmek istediler. Bunda iste-nilen sonucun al nmamas durumunda, askerioperasyonlarla hareketin üzerine gelmeyiplanl yorlard . Önder APO'yu ölüm çukurunaatt lar, DTP'yi kapatt lar, birçok belediye ba -kan ve siyasi çal an yakalad lar, imdi deaskeri operasyon haz rl klar var. Gerillaya vesiyasi alana darbe vurarak tasfiyenin önünde-ki engelleri ortadan kald rmak istiyorlar. Ha-reketimiz sorunun çözümü için seçimlerden

bu yana ad m üstüne ad m att , fakat TürkDevleti herhangi bir ad m atmad , tersine at-

oldu umuz ad mlar n önüne geçmek içinellerinden geleni yapt lar. Tasfiye planlargerçekle tirebilmeleri için, atm oldu umuzad mlar bo a ç karmak için ne gerekiyorsaonu yapt lar. Türk Devleti'nin, AKP'nin "Kürtsorunu vard r, sorunu çözmemiz gerekir" söz-lerinin alt nda yatan gerçeklik budur. OrtadaKürt sorununu çözüm geli tirecek bir projeleriyoktur. Hepsi de yaland r, kand rmad r, oyun-dur. Tüm çal malar tasfiye siyasetine hizmetetme amaçl r. lk önceleri birçok ki i AKP-nin Kürt sorununda bir projelerinin oldu unudü ünüyordu. Fakat uan birçok ki i bunainanm yor. Böyle bir plan n olmad gör-düler. AKP'nin gerçek yüzü ortaya ç nca busefer de aç kça "biz PKK'yi tasfiye etmek is-tiyoruz" denildi. Gelinen süreçte bu durumugizleyemiyorlar.

2009 y zorlu geçti. ktidarc -egemengüçler Özgür Kürt'e darbe vurmak istedi. Öz-gür Kürt, Önder APO'yu ve PKK'yi temsil edi-yor. Bütün parçalarda harekete darbe vurmakistediler. ktidarc -egemen güçler, PKK'yedarbe vurmak için kendi aralar nda ittifakagirdiler. Bu ittifak sonucunda her sahada bir-likte çal ma yürüttüler. Siyasi, ekonomik, as-keri vb. birçok alanda, birlikte çal ma yürüt-tüler. Böylece özgür Kürt'e, iradeli Kürt'e dar-be vurmak istediler. Darbeyle de özgür ve ira-deli Kürt'ten kurtulmak istediler. Kendi rahat-

klar Kürt'ün tasfiyesinde gördüler. Men-faatleri de buradad r.

Gençlerin gerillaya kat lmamas için el-lerinden geleni yapt lar. Türkiye, ran ve Su-riye devletleri bu konuda çal malar yürüttü.Eroin, fuhu , çetecilik vb. kötü olan, yozla -ran ne varsa gençler içerisinde yaymak istedi-ler. Amaçlar gençli i da tmak, yurtsever-de-mokratik duygular öldürmektir. Bunun ya-

nda Kürt halk aras nda bir birlikteli in sa -lanmamas için s rlarda kimi tedbirler ald -lar. Kürtlerin s rdan geli gidi lerini kesmek

KOMÜNARKOMÜNAR

1818

Page 20: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

için önlemler ald lar. Hatta s rlar bo alt-mak, tüm ili kileri keserek ad m atmak istedi-ler. Hem Türkiye- ran hem de Türkiye-Suriye

nda bunu yapmak istediler. Ekonomikolarak Kürtleri aç b rakmak istediler, hatta aç

rakarak bulunduklar yeri terk etmeleri, e erterk etmezlerse de kendilerine hizmet etmeleriplanland . Böylece aç kalan halk z kirli birpolitikayla ajanla lacak, çetele tirilecekti.Halen de bunu yap yorlar. Böyle bir ortak si-yaset yürüttüler. Ekonomik, siyasi, kültürel veaskeri konularda ortak siyaset güdüldü. Pratikolarak da söyledi im eyler gerçekle tirildi.Bununla harekete darbe vurmak istediler.

ABD birçok konuda Irak, Suriye, ran, Pa-kistan, Afganistan, Filistin hatta Kafkasya gibikonularda Türkiye'ye muhtaç oldu. Türkiyebundan faydalanmak istedi. Amerika'ya yar-

m kar nda PKK'nin tasfiyesi için onayve yard m istiyor. Türkiye bu konuda çal ma-lar da yürüttü. Merkezi Irak Hükümeti üze-rinden Güney'i devreye koyarak PKK'yi

rmak böylece gittikçe tasfiye etmek iste-diler. Böylece PKK tasfiye olduktan sonra daGüney Kürdistan tasfiye edilecekti. Böyle birsiyaset geli tirdiler.

2009 siyasetiyle Türkiye-Amerika, Türki-ye- ran-Irak ve hatta k smen Güney KürdistanHükümeti PKK'ye kar ittifak yapt lar. Ame-rika-Türkiye- ran PKK'yi bitirmek için ortakoperasyon yapt . Hareketin iradesini k rarak,darbe vurarak tasfiye etmek istediler. Hareketbu ortak konsepte kar büyük bir direni gös-terdi. Planlar , hücumlar bo a ç kard . Be-del de verdi. Hem halk hem de gerilla bedellerverdi. Gerilla ve halk ortak bir ekilde hücumakar durdu. Planlar n ba ar kazanmas naizin vermedi. Yap lan planlar verdikleri be-dellerle, emekleriyle sonuçsuz b rakt lar.

Burada ba ar kazanan Kürt halk oldu. Buyüzden 2009 y oldukça zorlu geçti. Hem ik-tidarc -egemen güçler aç ndan, hem de Kürthalk aç ndan oldukça zorlu geçti. Kürt halkonurunu korumak, demokrasi, e itlik, özgür-

lük ve bar anlay nda srarc oldu unu birkez daha dile getirmek için direni gösterdi.Bu yüzden 2009 y zorlu geçti. 2009 yPKK ve Kürt halk için ba ar kazan lm bir

l oldu. Her ne kadar i kence, hakaret veölüm ya anm sa da gösterilen direni le y laç ndan ba ar kazan mlar elde edildi. Kay-beden ABD, iktidarc -egemen güçler oldu. Za-ten bundan kaynakl olarak 1924'ten bu yanauygulanan inkar ve imha siyasetinden vazgeç-tiler ve yeni bir siyaset devreye koydular. E erba ar olsalard Kürtlere ili kin siyasetlerin-den vazgeçmezlerdi. PKK'nin siyaseti ba arkazanmasayd kendi siyasetlerinden, yani in-kar ve imha siyasetinden vazgeçmezlerdi. Bu-na mecbur kald lar. PKK'yi etkisizle tirmekve tasfiye etmek için bu sefer de yeni bir siya-set prati e konuldu. Yeni siyasetle Kürtleri ye-niden kendi egemenliklerine alacaklar. Kürt-leri kendi egemenliklerine almalar Kürt'ün birdaha aya a kalkmamas anlam na geliyor.Çünkü PKK'nin tasfiyesi bu anlama geliyor.

er PKK tasfiye olursa iktidarc -egemengüçlere kar ç kacak ba ka bir güç kalmaya-cak. Kürtler büyük kaybedecektir. Kürt halk -

n bir daha aya a kalkmas zor olacak. Ulus-lararas güçler bunu iyi biliyor. PKK'nin tasfi-yesi özgür Kürt'ün tasfiyesidir, Kürtlerin yeni-den onlara köle ve hizmetçi olmas r. 2009

nda bu konuda sonuç almak istediler. Fakather ne kadar sonuç almak isteseler de sonuç-suz kald lar. Sonuç alan PKK ve özgür Kürthalk oldu.

2008 y nda demokrasi ve özgürlük at -mlar zla mücadele ettik. Bu mücadelede

ba ar lar kazand k. De erler olu turduk. Bukazan m ve ba ar larla 2009 y na girdik. Do-lay yla 2009 y nda da ba ar kazand k.2010 y na da 2009 y n kazan mlar ve ba-ar yla giriyoruz. 2010 y na güçsüz girmi-

yoruz, güçlüyüz. Belki de her zamankindendaha güçlü bir ekilde 2010 y na giriyoruz.2010 y daha da zorlu geçecek. E er dikkatedersek 2009 y , 2008 y na göre daha çetin

KOMÜNARKOMÜNAR

1919

Say 44 2010

Page 21: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

geçmi ti. Çünkü Kürt Hareketi tüm tasfiyeplanlar bo a ç kararak ad m üstüne ad m at-

. Hareket de erlerini, iradesi, güvenini, gü-cünü büyüttü. Sistemin siyasetini iflasa götür-dü. Bu yüzden zorlu geçti. 2010 y 2009 ytemeli üzerinden geli ece i için daha da zorluolacakt r.

Kürt sorunu öyle bir noktaya gelmi ki, so-runun çözülmesinden ba ka alternatif kalma-

r. Ya büyük bir katliam ile sorun çözüle-cek ya da demokratik, siyasi ve bar l yön-temlerle soruna çözüm bulunacak. Bu durumhem Kürtler hem Türkler hem de sistem içingereklidir. Hiç kimse eskisi gibi devam ede-mez. Herkes sorunun çözülmesini istiyor.Tüm çevrelerin ç kar bunu istiyor. Eskisi gibidevam etmesi herkes aç ndan zarard r. Kürtsorunu bu a amaya gelmi tir. Onlar da bununfark ndad r. Sistem taraf nda da PKK'nin as-keri operasyonlarla bitirilemeyece i anla l-

r. Yirmi alt , yirmi yedi y ld r bizi askerioperasyonlarla tasfiye etmek istiyorlar, amaba aram yorlar. Bu biçimiyle ne PKK tasfiyeoluyor, ne de Kürt sorunu çözüme kavu uyor.Bu durum net bir ekilde anla lm r. Hertasfiye çabas , PKK'yi daha da güçlendiriyor.Ayn zamanda Türkiye'ye kaybettiriyor. Bunugörüyorlar. Bu yüzden herkes bir gün öncesin-den bu sorunun çözülmesini istiyor.

Sistemin ve Türk Devleti'nin Kürt sorunukonusunda siyasetlerini de tirmelerinin birnedeni de budur. Bu siyaset de imine mec-bur kald lar. Bugüne kadar yürütmü olduklarsiyaset sonuç vermedi. Zarar gördüler. Eski si-yaset ile PKK'yi, Kürt hareketini tasfiye ede-bileceklerini, Kürtleri tekrardan köleleri yapa-bileceklerini dü ünüyorlard . Bunda srar et-menin, kendilerini kand rmadan öte bir anlamifade etmeyece ini çok iyi biliyorlar. Bu yüz-den, "bir çare bulman z gerekir" diyorlar.AKP'de bunu kullanarak "Kürt sorununu çö-zece im" diyor. Sadece bu konu ma, bununpropagandas bile etki yarat yor. Çünkü her-kes çözümü bekliyor. Kürt sorunu bu noktaya

ula . AKP bunu tespit etti i için çözümpropagandas yap yor. Ancak yapt sadecepropagandad r. Bu propaganda bile kendi ba-

na etki yarat yor. AKP'nin, "çözüm" kelime-sini sürekli a nda tutmas n nedenlerindenbiri de budur.

Kapitalist sistemin menfaati Kürdistan sa-has nda sava n olmamas nda yatar. Kürdis-tan'daki sava n devam siteme hizmet etmi-yor. Sisteme zarar veriyor. Özellikle sistemintemsilcisi olan ABD Kürdistan'da sava n ol-mas istemiyor. Kürdistan'da ve Irak'ta ola-cak istikrarla Amerika-Türkiye-Irak ittifakgerçekle tirecek. Bunun olabilmesi için deKürdistan'da sava n olmamas gerekir. Kura-ca bu ittifakla da Ortado u'daki stratejisinigerçekle tirmek isteyecek. Yine bu ittifak üze-rinden Afganistan ve Pakistan'da sonuç almakistemektedir. Bundan kaynakl olarak da Kür-distan'da sava n olmas istemez. Irak'ta so-nuç almak, ran üzerindeki bask art rarakde ime zorlamak, Suriye'yi kendi yan naçekmek, Filistin sahas nda sonuç almak el-bette bu durumla ba lant r.

uan Afganistan'da ABD aç ndan büyükbir tehlike ya an yor. Sonuç al nmamas ABD,NATO ve kapitalist sistemin büyük bir darbeyiyece i anlam na gelir. Bu yüzden Afganis-tan'da sonuç almak istiyor. Sonuç alabilmesiiçin de tüm gücüyle Afganistan ve Pakistan' nüzerine gitmesi gerekiyor. Tüm gücüyle bura-lara yönelebilmesi için de ran, Irak, Filistinve Kürdistan sahas nda sava n olmamas ge-rekir. E er buralarda sava olursa tüm gücüy-le Afganistan ve Pakistan'a yönelemez. Buyüzden ABD, Kürdistan sahas nda bir gün ön-cesinden ortam n yumu at lmas istiyor.Menfaatler bunu gerektiriyor. Bu nedenleABD Türkiye'den Kürt sorununun çözümünüistiyor. Çözüm konusunda ne gerekiyorsa yar-

mda da bulunacakt r. ABD Türkiye'ye"Kürtleri kabul edeceksin, kabul etmeyleKürtler PKK'den kopabilir, e er koparsa bas-

larla PKK teslim al nabilir, teslim al namaz-

KOMÜNARKOMÜNAR

2020

Page 22: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

sa zaten uluslararas siyasette tecrit edilmi tir,askeri bir darbeyle üzerine gider ve PKK'yi bi-tiririz" diyor. Türkiye'nin esas ald da budur.

ABD hem Türkleri hem Kürtleri stratejisido rultusunda kullanmak istiyor. FakatPKK'nin vermi oldu u mücadele bununönünde engeldir. Bu yüzden ABD, PKK soru-nunun çözülmesi gerekiyor, diyor. Amerika davar olan sorunun PKK ile çözülmesini istemi-yor, PKK'nin d nda bir çözüm istiyor. ÇünküPKK'nin çizgisi onlar n hizmetine girmedi igibi Kürtleri de onlar n hizmetine koymuyor.Amaçlar PKK'nin d ndaki Kürtleri esas ala-rak çözümü geli tirmektir. Ancak böyle olursaKürtler sitemin hizmetine girebilir. YoksaPKK çizgisindeki Kürtler sistemin hizmetinegirmeyecektir. Bu nedenle sistemin menfaati,

PKK sorununun bir gün öncesinden çözülme-sini gerektiriyor. PKK'nin direnememesi içinzay f dü mesi gerekiyor. Böylece rahat bir e-kilde sonuç al nabilir.

ABD'nin yürütmek istedi i siyaset budur.Türkiye'nin de bu siyaset üzerinden ad m at-mas gerekti ini belirtiyor. Fakat Türkiye dahafarkl dü ünüyor. Türkiye ABD'nin kendisinemuhtaç oldu unu bildi i için o da kar k ola-rak PKK'nin tasfiyesini Amerika'dan istiyor.Türkiye'nin dü üncesi budur. "E er Amerika,Avrupa bana yard m ederse PKK'yle çözümegirmeme gerek yok, kand rma siyasetle PKKve Kürtleri tasfiye ederim" anlay yla hareketediyor. Bu yüzden 2010 y zorlu bir y l ola-cak. Hem sistem hem de Türkiye 2010 y ndasonuç almak istiyor. stikrar n olmas isti-yorlar. ABD'nin stratejisini uygulayabilmesi

ve Türkiye'nin bu stratejide kendisini güç hali-ne getirmesi için bunlar sitem aç ndan kaç -

lmazd r. PKK kendi onurunu koruyarak,2009 y nda elde etmi oldu u kazan mlardaha da güçlendirerek mücadelesini büyütmekiçin, bunlar kar nda güçlü bir direni le du-racakt r. Bu yüzden 2010 y zorlu geçecek.Bugüne kadar ki tasfiye etme çabalar nas lki bo a ç karm sak, 2010 y nda da bunu bo-a ç karma mücadelemizi yükselterek demok-

rasi ve özgürlük konusundaki srar ba a-ya ula raca z.

2010 y na tüm y llardan daha güçlü, ka-zan mlar ve ba ar temeli daha fazla olan birduru la giriyoruz. Bu yüzden 2010 y nda da-ha büyük kazançlar elde edebiliriz. Bu konudahaz rl klar z da var. Halk z ve bütün kad-rolar z bunu iyi bilmelidir. uan Türk Dev-leti, özellikle de AKP büyük bir ç kmaza gir-mi durumda, zorluklar ya yorlar ve panik-lemi ler. Daha fazla zarar görmemenin ve da-ha fazla tehlike ya amamak için kendilerini budurumdan nas l ç karacaklar n pani ini ya-

yorlar.AKP, 2010 y nda PKK'yi tasfiye edemez-

se iktidarda kalamayaca biliyor. Kaybede-cekler. Hatta birçoklar mahkemeye verilerekzindana girecektir. Çünkü AKP'ye verilen gö-rev PKK'yi tasfiye etmektir. E er PKK konu-sunda sonuç al rsa iktidarda kal r. Tersi du-rumda iktidarda kalamayaca gibi kendisin-den hesap da sorulacakt r. Bu yüzden AKPtüm gücüyle PKK'yi tasfiye etmek istiyor.

er biz Kürt sorununu demokratik siyasizeminde çözmek istiyorsak, hem de bedelödemeden bunu yapmak istiyorsak, yapaca -

z ey AKP'yi Kürdistan'da bitirmek olacak-r. AKP'yi di er partiler gibi yapmam z gere-

kir. E er AKP'yi böyle bir konuma getirirsek,yani Kürdistan'da bitirirsek devletin PKK'yitasfiye etmek için elinde kullanabilece i hiç-bir siyasi gücü kalmayacakt r. AKP onlar nson umududur. AKP'yi kapatmamalar n ne-deni de budur. AKP üzerinden PKK'yi tasfiye

KOMÜNARKOMÜNAR

2121

Say 44 2010

Bugüne kadar ki tasfiye etmeçabalar nas l ki bo a ç karm sak,2010 y nda da bunu bo a ç karma

mücadelemizi yükselterek demokrasive özgürlük konusundaki srar

ba ar ya ula raca z.

Page 23: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

etmeyi dü ünüyorlar. AKP'ye verilen görevbudur. Çünkü AKP'ye muhtaçt rlar. Ellerindeba ka da bir güç yok. Ellerinde ba ka bir gü-cün kalmamas devleti çözüme mahkum ede-cektir. AKP bunun son a amas olarak ele al n-abilir. AKP'den umutlar oldu u müddetçe so-runun çözümü için ad m atmayacaklard r.Kürt sorununda çözüm ad mlar n at lmama-

n nedeni de budur. Son kozlar olan AKPile belki sonuç al z dü üncesindeler. AKPumudu da elden giderse devlet, PKK ile otu-rup sorunu çözmek zorunda kalacakt r. Bu du-rumu çok iyi anlayarak çal ma yürütmemizgerekiyor. AKP'yi Kürdistan'da bitirirsek, di-er partiler gibi yaparsak sonuca gidebiliriz.

2010 y bu aç dan oldukça önemlidir.Kürtler için ön görülen yeni siyasetin de

bo a ç kmas durumda art k tasfiye konusundayap labilecek bir eyin kalmad ve çözü-mün geli tirilmesinin mecburiyet oldu unuanlayacaklar. Bu yüzden çözüm konusundaad m atacaklar.

ktidarc -egemen güçler kar nda güçlüörgütlenilmesi, harekete ve halka kar olu tu-rulan planlar n zaman nda fark edilmesi vetedbirlerinin geli tirilmesi buna kar güçlü birdireni in sergilenmesi hareketimiz aç ndansonuç al olaca gibi kar tarafa da kaybet-tirecektir. Geçen y llardan ç karaca z so-nuç budur. Onlar ne kadar güçlü olursa olsun,ne kadar imkanlar olursa olsun e er biz öz-gürlük duygusuyla, dü üncesiyle ve ruhuylakendimizi örgütler ve derinle tirirsek, direni-imizi güçlendirir ve onurumuzu korursak,

bunun üzerinden gelece imizi hesaba katarsakçok iyi sonuçlar elde ederiz. Do ru olan bu-dur. Ç karaca z sonuç da budur.

Ne zaman iktidarc -egemen güçlerin iraderma, tasfiye etme planlar kar nda dur-

mu sak, onlar n bu konuda ad m atmas na izinvermemi sek sonuç alm zd r. Direni imizkar nda daima geri ad m atm lard r. Ön-derlik ve hareket üzerindeki hücumlar yumu-atm lard r. Taviz vermi lerdir. Geri ad m at-

lard r. Bununla da Kürtleri kand rmak iste-mi lerdir. Bu durum birçok kez pratikte aç a

km r. Dolay yla Kürt halk birlikteli inidaha da güçlendirmelidir. Öz savunmas da-ha güçlendirmelidir. Kendisini bu biçimiylesald lara, hücumlara, yakalanmalara karkorumal r.

Kürt halk me ru savunmas güçlendir-di i ve direndi i oranda kendisini savunabilirve sonuç alabilir. Bu yüzden Kürt gençleri vekad nlar halka öncülük etme konusundakimisyonlar daha da güçlendirmelidir. Halkher konuda bilinçlendirmeli, uyand rmal , ör-gütlemeli ve savunmal r. Halk n eyleminigüçlendirmelidirler. Gençlerin gerillaya kat l-mas gerekir. Gerillay da güçlendirmeleri ge-rekir. Gerillay güçlendirmek me ru savunma-

güçlendirmek anlam na gelir. Kad n vegençlik dü man n irade k rma, tasfiye etmeplanlar kar nda halk daima örgütlemeli,bilinçlendirmeli ve onlara öncülük etmelidir.Kad n ve gençli in bu tür uygulamalara kar-

ç kmas durumunda halk n geri ad m atmashiçbir zaman mümkün olmayacakt r. Hattahalk n direni i daha da güçlenecektir. Bu yüz-den Kürt kad rolünü oynamal r. Kürt gen-ci rolünü oynamal r. Bunlar n yap lmas ,Kürtler için uygulanmaya konulmak istenenyeni siyasetin bo a ç kmas anlam na gelecek-tir. Bu siyasetin bo a ç kmas sorunu çözümyoluna koyacakt r.

Kürt halk özgür ya amak için karar al-r. Ya özgür ya ayacakt r ya da ya amaya-

cakt r. Bunun karar vermi tir. Yerinde birkarard r. Yine kendine, özgürlü üne ve onuru-na sahip ç kma karar alm r. Gelece ini ka-zanma ve bunun için me ru savunmay güç-lendirme karar alm r. Bunlar yerinde olankararlard r. Fakat bunlar kendi ba na yeterlide ildir. Bu kararlar n örgütlendirilmesi gere-kir. Halk n her alanda kendisini örgütlemesigerekir. nsan z nerede olursa kendini ör-gütlemeli, ayn zamanda birbirini örgütlemeli-dir. Böyle olursa büyük bir güç olunur ve tüm

KOMÜNARKOMÜNAR

2222

Page 24: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

katliamlar kar nda durulur. Onur böylekorunur. Halk z Önderliksiz ve PKK'siz ya-am n olamayaca da anlam r. Kürt halk

tarihte Önderli ini, örgütünü ve toplumunukaybetmi ti. Bu önderlikle, bu partiyle her e-yini tekrardan kazanm r. Zaten bu yüzden"Önderliksiz, PKK'siz ya am olmaz, ya ambize haramd r" demektedir. unu iyi biliyorki; e er bu önderli i ve partiyi kaybederse bü-yük kaybedi i ya ar. te bu yüzden, kendi ka-deriyle Önderli in ve PKK'nin kaderini birolarak görmektedir. Bundan dolay da i galcikapitalist güçlerin, onlar n bölge güçlerinin veKürtler içerisindeki ayaklar olan i birlikçihainlerin, Kürt sorununu Önder APO ve PKK-den ayr rma çabalar bo a ç kmaktad r.

Önderli i, PKK'yi ve halk birbirindenuzakla rmaya çal maktad rlar. Böylece hemÖnderli in hem PKK'nin hem de halk n ölü-münü gerçekle tirmeyi hedeflemektedirler;çünkü hedeflenen ölüm ancak böyle gerçekle-ebilir. E er Önder APO, PKK ve Kürt halk

bir ise hiçbir zaman ölümü gerçekle tiremez-ler. Bu mümkün de ildir. Bu yüzden bütün i -leri, bunlar birbirinden uzakla rmak, birbiri-ne kar ç kartmak ve güvensizle tirmektir.Bunda sonuç almak için çal maktad rlar. Ön-der APO, PKK ve Kürt halk bunu anlam r.

Onlar n buna dönük att her ad mda Ön-derlik, PKK ve Kürt halk birli ini daha dagüçlendirmektedir. Bu birlik ne kadar güçlen-dirilirse sistem güçleri ad m atamaz durumageleceklerdir. O zaman Önder APO, PKK veözgür Kürt'ü kabul etmek zorunda kalacaklarve çözüm geli ecektir. Bundan dolay Kürthalk ve özgürlük sava lar n, 2010 y ndaörgütlülüklerini ve eylemliliklerini daha dagüçlendirmeleri gerekmektedir. Ancak böyleolursa irade sava nda, i galci kapitalist güçle-rin ve i birlikçi hain Kürtlerin iradeleri k la-bilir ve kendi irademizi bunlara kabul ettirebi-liriz. Bu da Kürt sorununu demokratik çözü-me kavu turmakt r. rade sava nda kimse buharekete kar mücadele edemez. Çünkü 12

Eylül'ün askeri fa ist ortam nda, Diyarbak rZindan 'nda bu hareket, irade sava nda büyükkazand . Bu zindan ko ullar nda irade savakazan lm sa bugün daha fazla kazanma ola-naklar vard r. Kimse irade sava nda bu ha-reketi yenemez; çünkü bu hareket daha ba -lang çta irade sava geli tirmi ve do u-nu böyle gerçekle tirmi tir. Bu hareket bir ira-de hareketidir. Bunun üzerine kurulmu tur.Bundan dolay bu harekette geli en irade, çokgüçlü bir iradedir ve imdiye kadar irade sava-

nda kazanm r. imdi de yürütülen savairade sava r.

Yürütülen bütün siyasi, diplomatik, askeri,ekonomik, kültürel ve psikolojik sava larlairadeyle oynamak istemektedirler. Duygu, dü-ünce ve ruhla oynamak istemektedirler ki ira-

deyi zay f dü ürsünler, iradeyi k rs nlar. Esa-sen sava burada geli tiriyorlar. Di er hedef-ler, bunu tamamlamaya dönük hedeflerdir.Bundan dolay her Kürt insan , her özgürlüksava ve kadro 2010 y nda irade savadaha fazla güçlendirmelidir ki, sonuç alabil-sin. Bu iradeyi k ramad klar gördükleri za-man bu iradeyi kabul edecekler, bu iradeyleoturup sorunu çözecekler.

2009 prati inden ç kan sonuçlardan bir ta-nesi de hareket olarak irade sava verdik vehiçbir taviz vermedik. Bu kendisiyle beraberneyi getirdi? Önder APO'yu ve PKK'yi yaryar ya me rula rd . Yani önceden ÖnderAPO ve PKK'yi kabul etmeyenler, "ÖnderAPO'suz ve PKK'siz bu sorunu çözemeyece-iz, herhangi bir ekilde bunlarla ili kiye geç-

meliyiz ve bu sorunu çözmeliyiz" demeyeba lad lar. Bunun d nda bu sorunu çözmekmümkün de ildir, biz kendimizi kand yoruz,demektedirler.

Demek ki 2009 y nda irademizi yar ya-ya kabul ettirmi iz. 2010'da bunu tamamla-

mam z gerekmektedir. Bu da bizim elimiz-dedir. E er biz bilinç, örgütlenme ve eylemaç ndan daha derinlikli ad mlar atarsak bu-nu tamamlayabiliriz. 2010 y nda, geli tirdik-

KOMÜNARKOMÜNAR

2323

Say 44 2010

Page 25: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

leri yeni inkar ve imha siyasetinin -ki onunlatasfiyeyi amaçlamaktad rlar- sonunu getirme-liyiz ve 2010 y Önder APO'nun ve Kürt-lerin özgürlük y yapmal z. Bunun içinmücadeleyi yükseltmeli, me ru savunmayhem gerilla hem de serh ldanlar cephesindebüyütmeliyiz.

er bu esas üzerinde çal rsak ve müca-deleyi daha da büyütürsek bu sonucu alabili-riz. Çünkü hem Türk devleti hem de AKP hü-kümeti son nefesini ya amaktad r. Bu savauzun süre yürütebilecek güçte de ildir. Bunlarbütün imkanlar kullanarak en k sa zamandasonuç almak istemektedirler. Biliyorlar ki busüre içerisinde sonuç almazlarsa bir daha so-nuç alamazlar. Hatta sonuç almak urada kal-

n, süreç onlara kar geli ecektir. Tehlikelibir süreç ya ayacaklard r. Ve PKK her aç danba ar ad mlar atacakt r. Süreç PKK lehinegeli ecektir. PKK çizgisi hem Kürdistan'dahem de Ortado u'da geli ecektir. Bunu görüy-orlar; bu yüzden son bir hamle yapmak isti-yorlar.

DTP'nin kapat lmas , belediye ba kanla-n tutuklanmas ve halk üzerinde uygulanan

bask askeri bir hamle ile tamamlamak isti-yorlar. Böylece sonuç almak istemektedirler.Bunu bilmemiz gerekiyor ve askeri bir saldkar nda haz rl kl olmal z. Nas l ki ZAP'ele geçirerek, gerillay güçten dü ürüp teslimalarak imha etmek istediklerinde, geli en di-reni le tersi bir sonuç ortaya ç kt ysa imdi deayn ya atmam z gerekmektedir. Bu dire-ni sonucunda seçimleri kaybederek on y llar-ca sürdürdükleri imha siyasetini sonland rmakzorunda kald lar. E er imdi de haz rl kl olur-sak böyle bir sald n geli tirilmesi duru-munda, süreci ba ar ya dönü türebiliriz. Öz-gürlük sava lar özellikle de gerilla, haz r-

klar çok h zl bir biçimde geli tirmelidir.Dü mana çok a r darbeler indirebilmelidir ki;PKK ile sava lamayaca anlas nlar. YaniPKK'nin iradesini k ramayacaklar anlas n-lar. Böylece Kürt iradesini kabul etme te-

melinde Kürtlerle oturup bu sorunu çözecekkonuma gelsinler.

Kapitalist sistem, özellikle de ABD ve Av-rupa bilmelidir ki; PKK'nin ve Kürt halk niradesini k rmak öyle kolay de ildir. ÖnderAPO'yu, PKK'yi ve özgür Kürt'ü tasfiye et-mekten vazgeçmelidirler. E er istikrar sa la-mak istiyorlarsa istikrar, PKK'nin tasfiye edil-mesiyle sa lanamaz. stikrar, PKK'yi dikkatealarak sorunu çözmekle sa lan r. imdiye ka-dar, imha ve inkar geli tirebilmeleri için, i -galcilere yard m ettiler. Bu hiçbir sonuç ver-medi. imdi, PKK'yi tasfiye etmek amac yla

galcilerin önüne yeni bir siyaset koydular vebunun için yard m etmektedirler. Bu da sonuç-suzdur. Bunu bilmeleri gerekir. PKK ve özgürKürtler, sonuç almadan mücadeleden vazgeç-meyeceklerdir. Bundan dolay istedikleri gibiPKK'nin tasfiyesiyle istikrar geli mez; çünkü,PKK'nin tasfiye edilmesi mümkün de ildir.Bunun gerçekle tirilemeyece i ispat edil-mi tir. Bundan dolay Kürt halk n iradesinikabul etmeleri ve sayg duymalar gerekmek-tedir.

Demokrasi, adalet, hukuk ve insan haklarüzerine çok konu uyorlar. Bu konular da ko-nu mamalar gerekmektedir. Madem bunlarkonu uyorlar; o zaman bunlara göre Kürt hal-

na da yakla m göstermeleri gerekmektedir.Hem bunlardan dem vuracaklar hem de tasfi-yeden bahsedecekler: bu ikiyüzlülüktür. Kürthalk art k bu ikiyüzlülü ü anlam r. Kürthalk öyle istedikleri gibi kand ramazlar.

Yeni stratejiyle Kürt halk Önder APO-dan ve PKK'den uzakla rmak istiyorlar.Böylece PKK'yi güçten dü ürerek, marjinal-le tirerek, teslim alarak tasfiye edeceklerinidü ünüyorlar. Bu mümkün de ildir. Kürt hal-

, Önder APO ve PKK birdir. Bu siyaseti hergeli tirdiklerinde bu, birlik daha da geli mek-tedir. Bu yüzden Kürt halk , Önder APO vePKK'yi birbirinden uzakla lamaz. Kendile-rine ba olan Kürtleri, özgür Kürtlü ün yeri-ne ikame edemezler. Bu siyasetin sonuç ala-

KOMÜNARKOMÜNAR

2424

Page 26: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

mayaca ortaya ç km r. Bu siyasetin terkedilmesi gerekmektedir. E er bugün Kürt so-runu çözülemiyorsa bunun temel nedeni bu si-yasettir. E er bu güçler yard m etmezlerse, i -galcilerin Kürtlere kar sava acak güçleriyoktur.

Yine, i galci devletlerin y llarca yürüttük-leri imha ve inkar siyaseti, nas l ki sonuçalmad ysa ve iflas ettiyse kapitalist güçlerinyard yla yürüttükleri yeni siyaset de böylesonuçsuz kalacak ve iflas edecektir. galcidevletlerin bunu da bilmeleri gerekmektedir.Kapitalistler bunu kendi menfaatleri için yü-rütmektedirler. Bu devletler ve halklar için yü-rütmemektedirler. E er dikkat edilirse kapita-list sistemin i galci devletlerin önüne koydu usiyaset yine sava esas almaktad r. Yine buhalklar n ve ülkelerin tahrip edilmesini esasalmaktad r. Daha fazla y pranmak ve zay fdü mek istemiyorlarsa, kapitalist sisteminelinde oyuncak olmak istemiyorlarsa önlerinekonulan siyaseti devre d b rakmalar gerek-mektedirler. Kürtlerle demokratik, e it ve öz-gür temellere dayal bir birlik nas l geli tirilir,bunun üzerinde dü ünmeleri gerekmektedir.

karlar buradad r.er ABD'nin önlerine koyduklar siyaseti

esas al rlarsa bu sava sebebi olur. Kürtler bu-nu kabul etmez. Kürtler kimliklerine kavu -mad kça, ana dilde e itim haklar na ula ma-

kça, kültürlerini özgürce geli tirmedikçe,kendi bölgelerinde demokratik örgütlülükleri-ni geli tirmedikçe, kendilerini yönetmedikçeve kendilerini özgürce ifade etmedikçe müca-deleden vazgeçmeyeceklerdir. Kürtler art kkand lacak eski Kürtler de ildir. Basit ey-lerle ba lar ndan savabilecekleri insanlar de-iller. Bunun bilinmesi gerekmektedir. Bunun

esas al nmas gerekmektedir. O zaman kaybet-mekten kurtulabilirler.

galciler ve kapitalist sistemle i birlikçilikyapanlar, halk yla tersle enler, ihanet edenler,PKK'nin tasfiyesinde yer almak isteyenler,kendilerine de büyük bir zarar verdiklerini bil-

melidirler. Kendilerini de tasfiye ediyorlar."PKK'nin tasfiyesi bana yarar sa lar, Kürdis-tan bana kal r, ben Kürdistan'da hakim olu-rum" diyorlarsa kendilerini kand yorlar. -galciler, kapitalist sistem Kürdistan' hiçbir za-man onlara teslim etmez. Onlar kendi ç karla-

do rultusunda kullanacaklar. E er bugün bubirlikçilerin eline biraz imkan geçmi se bu

PKK sayesindedir. E er kendilerini ya atabi-liyorlarsa, PKK var oldu u için onlara göz yu-mulmakta ve imkan sa lanmaktad r. E erPKK olmazsa ellerindeki imkanlar n hepsi al -nacakt r. Bunun bilinmesi gerekmektedir. Buyüzden PKK'nin ve özgür Kürt'ün tasfiyesindeyer al nmamal r. Özgür Kürt ve PKK ne ka-dar sonuç al rsa bu, onlara da ya am imkanyarat r. Ellerindeki imkanlar o oranda koru-yabilirler. Bunun unutulmamas gerekmekte-dir. Bu yüzden yanl yap lmamas gerekmek-tedir. Özellikle de güneyde iktidar olan KDPve YNK, PKK'nin tasfiye planlar na ortak ol-mamal rlar.

er bugün ya yorlarsa PKK üzerindenya yorlar. E er i galciler Erbil'e kadar gelipbunlarla görü üyorsa, bunlara kimi imkanlarveriyorsa PKK kar nda kullanmak istedik-leri içindir. Bu gerçekle irse di er gün de on-lar tasfiye ederler. Bunu iyi bildiklerini tah-min ediyorum. imdiye kadar ne kazand larsaPKK'nin mücadelesi sayesinde kazand lar.Bundan böyle de ya amalar PKK'nin varl -na ba r. Bunun unutulmamas gerekir.

Bütün parçalardaki erefli Kürtlerin dePKK'nin tasfiye edilmesine kar , mücadeleetmesi gerekir; çünkü PKK'nin tasfiyesi onla-

n da tasfiyesidir. E er onurlar yla özgürceya amak istiyorlarsa bu, PKK'den geçmekte-dir. PKK'nin ba ar yla olur. Bu aç dan her-kes her yerde Önderli e, PKK'ye ve mücade-leye sahip ç kmal r. Bu hareketin yarattde erlere sahip ç kmal r. Bu de erleri dahada büyütmelidir. Herkesin KCK sistemindeyer almas , KCK sistemini örgütleyip büyüt-mesi gerekmektedir. Onur sahibi hiçbir Kürt-

KOMÜNARKOMÜNAR

2525

Say 44 2010

Page 27: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

'ün kendini bu sistemin d nda tutmamas ge-rekir. Bütün Kürtlerin sistemlerini, birlikleri-ni, örgütlülüklerini ve direni lerini güçlendir-meleri gerekmektedir. Kapitalist sisteme, i -galcilere ve i birlikçi hain Kürtlere umut ve-rilmemelidir.

Kürtler duru lar yla bilinçli, kararl , örgüt-lü ve eylem içerisinde olarak tasfiye kar n-da durmal r. Demokratik özgür iradelerindesrarc olmal r. Kürt sorunu PKK dikkate

al narak çözülmezse direni in devam edece i-ni herkese kavratmal r. Çözüm; komplolar ,oyunlar , bask , katliamlar , tutuklamalar

rakmaktan geçer. Halk z bunu herkesekavratmal r. Bunu kavrad klar nda mecbu-ren Önder APO ile oturup çözümü geli tire-ceklerdir. Dü man 2010'da bütün imkanlarkullanacakt r, kullanmaktad r. Ya anan bas-

lar göz önündedir. Kimsenin kendi-leri kar nda mücadele etme-yece i, direnmeyece i birortam yaratmak istemekte-dirler. Bundan sonra sonuçalmak için, son bir darbe ola-rak da gerillay darbelemek iste-mektedirler. Halk z ve bütün erefli insan-lar bunu görmektedir.

Bunun her insan zda büyük bir kin venefret yaratmas gerekmektedir. Bunu da bi-linç, örgüt ve direni e dönü türebilmelidir. E-er bu ba ar rsa, tasfiyeye kar durulursa,

irade k rmaya, da tmaya, teslim almaya kardurulursa görülecektir ki, imdiye kadar nas lkazan ld ysa bundan sonra daha büyük kaza-

lacakt r. Harcanan emek, ya anan ac lar he-defe ula acakt r. Böyle bir a amaya ula k.Özgürlü e her zamandan daha yak z. Art közgürlük amac za ula mam z gerekir. Herinsan z bunu esas alarak mücadele yürüt-melidir.

Türkiye, Suriye, ran ve Irak'taki bütün sol,sosyalist, demokrat ve liberal kesimlerin,PKK ve Kürt halk ile ili kilerini geli tirmele-ri gerekmektedir. Bu onlar da güç haline geti-

recektir. Bu, söz konusu ülkelerde demokrasihareketini güçlendirecek, geli tirecektir. Buülkeleri demokratik birer ülke haline getire-cektir. Buradan bütün halklar kazanacakt r. Bubütün halklar ba ar ya götürecektir, zalimlerizay flatacakt r. Bu aç dan bunlar n 2010 y n-da Kürtlere yakla bu esas üzerinden olma-

r.Kürt halk da kom u halklarla özellikle de

sol sosyalist güçlerle ili kilerini güçlendirme-lidir. Bu ülkelerde demokrasi hareketinin ge-li tirilmesi gerekmektedir. Bu ne kadar geli-irse Kürt sorununun çözümünde o denli so-

nuç al nabilir.Ulusal bir konferans için Kürtlerin çal ma

yürütmeleri gerekir. Kürt sorununun çözümyoluna girmesi için, Kürtlerin büyük kazan-mas için bu zorunludur. Çünkü bunun imkan-

lar fazlas yla aç a ç km r. Nas l ki;Kürtlerin dü manlar birlikte

hareket ederek Kürtleri dar-belemek istiyorlarsa, Kürt-ler de birlik halinde hareket

ederek dü man sald larbo a ç karmal r. E er konferans

temelinde birlik geli tirilirse Kürtler büyükkazanacakt r. Bu, bütün Kürdistan parçalar n-da Kürt sorununu çözüm yoluna sokacakt r.Bunun için de kuzeydeki hareket esas bir roloynamaktad r.

er kuzeyde hareket geli irse ba arolursa Kürt birli i daha da güçlenecek ve Kürtsorunu çözülecektir. Dü üm Kuzey'de kilit-lenmi tir. Burada aç rsa bütün parçalardaaç r. Bütün Kürtlerin bunu bilmeleri gerekir.Di er parçalar n hepsinin Kuzey'deki özgür-lük hareketine destek sunmas , güç vermesigerekmektedir. Kuzey'de hareket ba ar ya ula-

rsa di er parçalarda da sorun çözüm yolunagirecektir. Bütün Kürtlerin bu temel üzerindenmücadele yürütmesi gerekmektedir. Buradaas l görev PKK'ye dü mektedir. PKK, bu gö-revi imdiye kadar nas l yerine getirdiyse bun-dan sonra da yerine getirmelidir. PKK ve

KOMÜNARKOMÜNAR

2626

Kürtlerduru lar yla bilinçli,

kararl , örgütlü ve eylemiçerisinde olarak tasfiyekar nda durmal r.

Page 28: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

PKK'nin s f, kent ve devlet temellerineoturan merkezi uygarl n kar t kutbunda yerald aç kt r. 31. y nda PKK'nin geçmi tençok daha güçlü ve bu kar tl k misyonunungereklerini yerine getirmede çok daha iddialoldu unu rahatl kla söyleyebiliriz. Sistem kar-

tl "ben sisteme kar m" demekle ger-çekle miyor. Sistem kar tl mücadele etme-yi gerektirir. Mücadele etmek yetmez, yürü-tülen mücadelenin ba ar ya götürülmesini ge-rektirir. Hatta ba ar n da amaca uygun olupolmad na bak larak de erlendirilmesini ge-rektirir. Sistem kar tl hem mücadele yön-temlerinde hem ya amda hem de alternatif ya-ratmada bir kar tl gerektirir. Peki, bu ne-den gerekli?

Bu sorunun cevab bize tarihteki geli -meler veriyor. Tarih, merkezi uygarl n kar tkutbunda yer alan pek çok direni in, toplum-sal mücadelenin merkezi uygarl n içine çe-kilerek eritildi ini, kar na benze ti ini, hat-ta kar na hizmet etmekten kendini kurtara-mad göstermektedir.

Toplumsal do an n komünal olan ve daya-maya dayanan özünden sapma sonucu ger-

çekle en hiyerar ik devletçi sistemin, tüm top-lumsal sorunlar n kayna oldu u aç kt r. Top-lumun ekosistemini bozan, dolay yla da in-san türünün var olu art yla oynayan bu sis-tem, bir kölele tirme ideolojisi olarak karoldu u ahlaki ve politik (do al) toplumu bas-

rd ve geriletti i oranda varl k bulmu turve bulmaktad r. Ortaya ç kmas ndan sonra ta-rihin karakteri ahlaki ve politik toplum ile hi-yerar ik devletçi sistem eklinde ikili bir ka-rakter niteli inde olmu tur. Toplum ve onuniktidar d kesimleri, egemenlikçi sistemekar demokratik komünal de erlerin savunu-

culu unu yaparken, devletçi sistem hep birsald halinde olmu , toplumu sürüle tirmeyitemel toplum yakla haline getirmi tir. Ba-ar toplumu güçsüzle tirmeye, iradesiz-

le tirmeye, ahlaktan koparmaya ve politika d - b rakmaya endekslemi tir. Bu nedenle de

çok sistematik bir ekilde yürüttü ü toplumkar faaliyetlerini bir an için bile olsa elden

rakmam r. Bu çabas nda çok büyük mesa-feler de kattetmi tir.

Hiyerar ik devletçi sistem, esas nda bir de-erler sistemi, devletle meye kapal bir ya am

tarz olan kad n gerçekli ini önemli ölçüdekendi s rlar içine çekmeyi ba arm r.'Güçlü kurnaz adam'a dayanan ve erkek ege-menlikli bir sistem yaratan merkezi uygarl k,toplumu kad n ahs nda dü ürebilmi tir. Kar-

ndaki ilk direni çi olan kad ndan köleli inkayna olarak 'ilk ev kölesi' olan kad yara-tabilmi tir. lk direni çi olan kad tap nak fa-hi esi haline getirerek esas nda do al topluminsan olan Enkidu'yu sisteme çekmenin en et-kili arac haline getirmeyi ba arm r. Bir ka-

n olan Athena'y , kad n kar tl üzerine ku-rulu olan egemenlikli sistemin temel tanrZeus'un kafas ndan yaratabilmi ve onun eliy-le ana kad n e itlikçi ve özgürlükçü sistemi-nin sonunu getiren karar ald rabilmi tir. Hav-va ahs nda ilk kad erke in egemenli initanr sal bir buyrukla kabule ve teslim olmayaraz etmi tir. Bu yönüyle de köleli i adeta içir-meyi becermi tir. Mevcut sistem, kendisiyleyap sal olarak çeli ik olan kad 'metalar nkraliçesi' haline getirerek, hem en büyük ka-zanc buradan elde etmekte hem de insanlardaha çok da kaynaktan vurarak dü ürmekte-dir.

Hiyerar ik devletçi sistem, tarihte demok-ratik komünal de erlerin en büyük temsilcile-

KOMÜNARKOMÜNAR

2727

Say 44 2010

PKK ve Önderli iPKK ve Önderli iSistemd Gerçek Anlamda Ba arm rSistemd Gerçek Anlamda Ba arm r

KOMÜNARKOMÜNAR

Page 29: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

rinden olan etnisite hareketlerini önemli ölçü-de içine çekerek kendine benzetmeyi ba ar-

r. Bencillik üzerine kurulu olan devletçisistemin kuruldu u andan itibaren hep d ar -ya do ru yay lmak isteyece i, bu sapk n kuru-mun yap gere idir. Devletin emperyalistamaçl yay lma kalk malar nda ilk kar la -

gücün etnisite hareketleri oldu u bilinmek-tedir. Etnisitenin hiyerar ik a amay geçme-yen komünal ve belli ölçüde özgürlükçü-e it-likçi ya amlar koruman n yan s ra devletinköleli i yayg nla rmas engellediklerinisöylemek mümkündür. Etnisitenin bu özgür-lükçü mücadelesinin tarihte, ilk merkezi uy-garl k olan Akad' , ilk imparatorluk olan Ba-bil'i, zulümde s r tan maz bir karakterdeolan Asur'u ve en genel anlamda da klasik kö-lecili in zirvesi olan Roma'y y kt bilin-mektedir. Etnisitenin bu büyük anlam ta yandireni ine ra men devletçi sistemin yer yer et-nisitenin önde gelenlerini içine çekerek ikti-darlar na ortak etmek suretiyle etnisiteyi dar-beledi i, devletin ihtiyaç duydu u taze kanonlardan sa lad da s kça görülmektedir. Buyönüyle devletçi gelenek, kar tlar önemliölçüde kendi içinde eritmenin yan nda onlar-dan beslenmeyi de ba arm r. Onlar sistem-içile tirmi tir.

Hiyerar ik devletçi sistemin, s fsal ka-rakterli olan ve sistemin merkezlerinde birkar t duru anlam na gelen peygamberlik ge-lene ini de önemli ölçüde kendi sisteminingüçlendirilmesinde kulland bilinmektedir.Esas nda demokratik komünal de erlerin tem-sili olma ve kölelik kar tl temeline oturtu-labilecek peygamberlik gelene inden yararla-narak, insanl a köleli in olgunla dönemiya at lacakt r. Temiz ahlakl , e itlikçi, adil birtoplumsal düzen dü üyle mücadele yürüten vebu u urda çok büyük ac lar çeken peygamber-lik gelene i, amaçlar demokratik komünalolan ama araçlar bunlar getirecek denli temizolmayan bir gelenek olarak, bir taraftan halk ntemel istemlerinin sesi olurken, di er yandan

egemen s flar n kulland klar araçlar kul-lanmaktan kendilerini al koyamam lard r.ktidarla arak özgürle mek, iktidarla arakitlik ve adalet getirmek temel perspektifleri

olmu tur. Zihniyette hiyerar ik devletçi siste-min çeperlerini a amad klar ndan, o sistemiçinde erimekten kurtulamam lard r. Hiyerar-ik devletçi gelenek, kar nda amans zca

mücadele yürüttü ü, öncülerini-peygamberle-rini öldürdü ü bu kutsal gelene i de kendi içi-ne çekerek, özünden uzakla rarak kendi ikti-dar temelinde kullanmay ba arm r.

Hiyerar ik devletçi sistem yaratt top-lumsal sorunlar n çözümünü amaçlayan veesas nda yeni bir toplum-birey aray olanRönesans'tan da beslenmesini bilmi bir sis-temdir. Rönesans' n bireye, topluma ve do a-ya olan dogmatik bak k rmas , kendisiaç ndan kullanarak adeta zincirlerinden bo-alm bir bencillik yaratmay becerebilmi tir.

Rönesans' n komünal ve toplumsal olan amaç-lar na uygun bir politik organ olu turamaysonucu, ortaya ç kan tüm toplumsal de erlerkapitalizmin ve pozitivist bilimin s çrama tah-tas haline getirilmi tir. Güçlenen, devletçi ge-lene in yeni versiyonu olan ve Önderli imizin'genelle mi ve derinle mi kölelik' olarak ta-

mlad kapitalizm olacakt r.Hiyerar ik devletçi sistem, kendisine kar

büyük bir mücadele yürütmü olan Marksistgelene i de kendi içinde neredeyse tamameneritmeyi, hatta ondan beslenerek ömrünü uzat-may bilmi tir. Merkezi uygarl k, liberalizminyumu atan ama kendisine de benzeten yete-ne iyle Marksist gelenekten kendisi için üzmezhep yaratabilmi tir. Bir 'sol kapitalizm'olan reel sosyalizm, bir 'sa kapitalizm' olanulusal kurtulu çuluk, bir 'orta s f kapita-lizm'i olan sosyal demokratl kla hakim sistem,toplumda olu an iç dinamikleri kendi içindeözümlemeyi ba arm r. Büyük bir mücadeleverilse de büyük bedeller ödense de hatta reelsosyalizmde oldu u gibi dünyan n üçte birinehakim olacak denli büyük bir sistem haline

KOMÜNARKOMÜNAR

2828

Page 30: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

gelinse de sistemiçile mekten kurtulu ger-çekle miyor. Sistem tüm bu ç lar , müca-deleleri kendi içine çekerek bir yandan top-lumsal dinamikleri yok ediyor, di er yandanda kendine ortak üretiyor. Yani kendisi gibile-rin say artt yor. Bugün ba ta Çin olmaküzere bir dönemler kapitalizme kar müca-dele yürütmü ve hatta ba ar da elde etmipek çok devletin haline bak ld nda, sisteminbu fetihçi ve ba kala ma u ratan karakteriçok daha net bir ekilde anla r. 'Sistemle an-tagonist (uzla maz) çeli kisi vard r', denilenve öngörülen teori gere i gelecek yeni top-lumun yarat olan proleteryan n bugünkühaline bak ld nda, emperyalist devletleri yö-netenlerin, sistemi ayakta tutanlar n önemlibir k sm n bu gelenekten geldi i dikkateal nd nda, kapitalizmin eritici özelli i dahanet olarak görülebilir. Devrim yapacak ya dadevrim yapmas öngörülen güçler dü manlar -na çal r hale gelmi lerdir. Sistem bugün, tümya am kapitalist sistemin yerine geçecekolan sosyalist sistemi in a etmek için müca-dele veren Marks' n mezar ndan bile para ka-zan r haldedir. Hem de en fazla para tahlili ya-pan, para dü man olan Marks' n mezar ndan.

Tüm bu gerçekler merkezi uygarl n gü-cünü vermenin yan s ra ona kar mücadeleyürütenlerin nerede yanl yapt klar , nedenamaçlar na ula amad klar , alternatif olama-

klar ve bu nedenle de sistem içinde eri-mekten kurtulamad klar verir bize. Ortaknokta olarak u özetlenebilir: Tüm sistem kar-

ç lar, devletçi sistemin hakim paradig-mas ndan kurtulamad klar ndan, özlem veamaçlar demokratik ve komünal olsa da araç-lar , yol ve yöntemleri bunu sa layacak denliözgürlükçü olmad ndan ve ya amda kendi-leri yeterince sistem d olamad klar ndan,sistem d bir sistem olu turamam lard r.Özcesi sistem içi bir ki ilik ekillenmesiylesistem d na ç kman n mümkün olamayaca-

pratikleriyle ortaya koymu lard r. spatla-nan ey udur: sistemin dü ünü üyle, zihni ya-

lanmas ve paradigmas yla sistemin nedenoldu u ve çözüm bekleyen sorunlar çözüle-mez. Yani sorun üreten bir kafa yap n aynsorunlara çözüm üretmesi mümkün olmuyor.nsan ve toplumsal gerçekliklerin de in a edil-

mi gerçeklikler oldu u gerçe inden hareketetti imizde, insanlar n ya am tarzlar n on-lar n zihniyetlerinden ve dü ünü tarzlar ndankaynakland görürüz. Bu da zihniyetinönemini ortaya koyuyor. Bu durumda zihniyetile ya am aras nda bir uyumun olmas n zo-runlulu u yan s ra, bu ikilinin sistem d ol-mas da gerçekleri örten egemenlikçi sistemintuzaklar na dü memek ve hakikate ula makad na bir zorunluluk oluyor. Önderli imiz buçeli ik gerçekli i 'dü üncesi komünal, kendisiözel' eklinde tan mlad . Demek ki komünaldü üncelere sahip olmak, demokrasi, e itlikve özgürlük gibi komünal de erleri istemekyetmiyor. Hatta bunlar için mücadele etmekde yetmiyor. Önemli olan, bunlar ki ili indesomutla rman n yan nda komünal demokra-tik sistemi kurmak oluyor ki bunun da mevcuthiyerar ik devletçi sistemin her yönüyle d na

kmak anlam na geldi i aç kt r. Bu aç dansistem d na ç kabilmek oldukça önemlidir.Zira ne ad na olursa olsun sistem içinde ka-larak yürütülen her türden mücadelenin enin-de sonunda sistemin yede i haline gelmektenkurtulamad s kl kla görülmü tür.

te tam da böylesi bir noktada 31. y nagiren PKK, hiyerar inin ç ndan ve sonra-

nda geli en merkezi uygarl n kar t kutbu-nu temsil eden demokratik uygarl n devlet

sistemini, her aç dan olu turan bir hareketolma özelli i ta yor. PKK'nin bugün hemdünya insanl aç ndan hem de devletçi sis-tem aç ndan önemi buradan kaynaklan yor.Bir hareket olmas na kar n dünyan n günde-mini bu kadar me gul etmesinin, birbirinedü man olan devletlerin bile PKK konusundabirle melerinin alt ndaki temel neden, bu ol-maktad r. Hiyerar ik devletçi güçler, kime venas l bir güce kar mücadele yürüttüklerinin

KOMÜNARKOMÜNAR

2929

Say 44 2010

Page 31: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

gayet fark ndad rlar. O nedenle de parçal dev-letler olarak de il bir sistem halinde yakla msergiliyorlar. Bunu bu güçlerin PKK'ye karher davran nda görmek mümkün oluyor.PKK'nin daha olu um sürecinde NATO tara-

ndan özel incelemeye al nd , bu amaçla birmasan n olu turuldu u, ABD'nin Tahran Bü-yükelçili i'nin ran slam Devrimi sürecinde

gal edilmesiyle aç a ç kan belgelerden an-la lm . Gittikçe geli en PKK'ye kar 12Eylül askeri fa ist cuntan n ABD deste i veyönlendirmesi sonucu gerçekle ti i ve cunta-

n ard ndan en büyük bask lar n PKK üzerineyöneltildi i, özellikle de PKK'nin zindanlardateslim al nmak ve mücadele edemez hale ge-tirilmek istendi i bilinmektedir. Yine Alman-ya'n n özel olarak PKK kar tl örgütle-mek üzere kapitalist sistem taraf ndan görev-lendirildi i de bilinmektedir. 1990'lardan son-ra PKK'nin tasfiyesi için d güçlerin bir dedi-ini iki etmeyen i birlikçi ve devletçi Kürt

egemenlerinin PKK'ye kar çok yo unca kul-lan ld , hareketin onlar üzerinden d kamu-oyuna terörist olarak lanse edildi i bilinmek-tedir. Bununla da yetinilmeyerek hareketinüzerine imha amaçl TC i birli inde çok yo-un ve kapsaml operasyonlara giri ildi i de

haf zalarda hala canl r. Son olarak da srail,ngiltere ve ABD'nin bir planlamas eklinde

geli en ve otuzun üzerinde devleti kapsam naalan 15 ubat Komplosu'yla hareketin tümdenetkisiz k narak tasfiye edilmek istendi i,güncel politikalar n da ayn amac gerçekle -tirmeye dönük olmas ndan dolay hala s cakl -

korumaktad r. Bu amac gerçekle tirmekiçin de Önderli imizin ' mral Sistemi' denilenbir uluslar aras sistemde tutularak teslim al n-maya çal ld , ya anan her anda gözlemlen-mektedir. Bu yönüyle mral 'da yürütülen sis-temik mücadele, bir an için bile olsa bo luk ta-

mayan cinsten olman n yan s ra amans zd r.Ancak tüm bunlara kar büyük güç dengesiz-li ine ra men insanl k aç ndan çok önemlibir mesafe kattedildi i görülmektedir. Peki, bu

kadar görkemli ve büyük direni , ö reti ve ge-lene in sistem içine çekilmesine kar n acabaPKK neden sistem içine çekilemiyor? PKK bukadar güç dengesizli inin üstesinden nas l ge-liyor? Peki, PKK'nin bu dinamizmi, gücü veiradesi nereden geliyor?

Sorular daha da artt rmak mümkün, ancakkonumuz aç ndan yeterlidir. Aç k ki sorulanve sorulacak benzeri sorular n en temel cevabhareketin kendini dayand rd soy de erle-rinde ve ya am felsefesinde gizlidir. Yani özüolu turan ve temsil eden de erler kar ndakiduru tur önemli olan. PKK de her e itlik veözgürlük, demokrasi talebinde bulunan top-lumsal duru lar gibi ahlaki ve politik toplu-mun de erlerine, yani devlet d kalm top-lumsal gelene e dayan r. Ancak PKK'yi ben-zerlerinden ay ran en temel özellik ise bir Ön-derliksel hareket olu u ve -tüm önderlerin s -radan insanlardan farkl olduklar gerçe inera men- Önderli inin özgünlü üdür. Bu ne-denle de 'PKK'nin bir Önderlik hareketi oldu-u' tespiti daha da anlam kazan yor.

PKK temel karakteristik özelliklerini ken-disini yaratandan alm r. PKK, Önderli in-deki tüm de im ve dönü ümleri takip ederekmücadelesini sürdürmü ve sistem kar tl n-da çok önemli bir yere gelmi bulunmaktad r.Bu aç dan PKK Önderli indeki her de imiele alma, ayn zamanda PKK'deki de imi deele alma anlam na gelecektir.

Önderli imiz geçirdi i de im ve dönü-ümleri kendi ya am üç temel do eklin-

de ele alarak de erlendirdi. Bunlardan ilki do-al olan do la ba layan ve toplumsal ger-

çeklikle çeli menin ba lad zaman diliminikapsar. Bu zaman zarf n en temel özelli iverili ya am oldu u gibi kabul etmemektir.Bunun da verili uygarl kabul etmemek an-lam na geldi i aç kt r. Çünkü verili ihanete

ram ya am n gerçek yarat merkeziuygarl kt r. Bu nedenle de çeli ki ve çat maesas nda uygarl klad r. Kabul edilmeyen odur.Bu yönüyle Hz. brahim'in put k nda

KOMÜNARKOMÜNAR

3030

Page 32: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

sembolize edilen Nemrut tanr -krall k sistemi-ne kar eyleminin benzerini yine ayn diyar-dan gerçekle tirmesi benzerdir. Her iki du-rumda da gerçekle en hakim sistemin kabuledilmemesidir. Kendisine dayat lana ku ku ileyakla abilmek ve kendi alternatif toplumsall -

kurmaya çal makt r. Bu nedenle de mev-cut toplumsal gerçeklikle çok yo un bir müca-dele içine girildi i görülmektedir.

kinci Do dönemi, Kürt toplumsal ger-çekli inin temel noktalarda tespitinin yap ld -

ve bu gerçekli in nas l özgürle tirilece inedair aray lar n PKK örgütünü do urdu u sü-reçtir. Bu u anlama gelmektedir: "Kendineihanet ettirilmemi tek bir Kürt yoktur" temeltespitinden sonra, kendisiyle beraber kendiKürt'ünü yaratma u ra içine giriyor. Bu u -ra , somutta PKK adl örgütün ortaya ç kma-

yla sonuçlan yor. Bu dönemde çok yo un birekilde dü mana kar mücadele yürütülüyor.

Dü man n 'bitirdim' dedi i bir halk gerçekli-inden, direnen ve varl kabul ettiren bir

halk gerçekli ini ortaya ç karmay ba ar yor.Kendini, halk yaratarak var ediyor. Promet-heus'un tanr lardan ate i (bilgeli i, bilinçlen-meyi, ayd nlanmay bu nedenle de kendi ol-may ) çal p insanlara getirmesi gibi, O da li-me lime edilerek ba kas n k nm halk ger-çekli ini kendisi olmas yönünde ayd nlat yor.Halk ba kalar n olmaktan ç kar p kendisihaline getiriyor. Ona kimlik, ki ilik ve iradekazand yor. Asl nda gerçek insan olmaylabulu turuyor. Onlara evrenin en yetkin bir var-

, dolay yla da mikro kozmos olduklar bi-lincini vererek, onlar güç haline getiriyor. A -laman n, s zlanman n, güçsüzlü ün devletçisistemin kar la rma politikalar n bir ürünüoldu unu kavratarak özgür iradeli ve kendinegüvenen bir toplum olman n azmini yarat yor.Hitap etti i halk , insanl k için çok önemlieyler yapt , devlet öncesi dönemle yani

özüyle bulu turuyor. Bunlara dayanarak da in-sanl k içinde yeniden evrensel çapta etkidebulunacak, umut olacak bir duru olu turmaya

çal yor. Tüm bu çabalara ra men istedi i veamaçlad özgürlük ve e itli e ula am yor.Çünkü kendi sistemini kuramam r henüz.Aray lar kendisini benzerlerinin dü tü ü ha-talara dü mekten al koyacak bir düzeye ge-tirecek ve merkezi uygarl kla bu uygarl n engüçlü oldu unu her an hissettirdi i bir mekan-da -tek ki ilik bir zindanda- tarihi bir hesap-la maya giri ecektir.

Tarihsel mirasta oldu u gibi mücadelearaçlar , amaçlar na denk olmay nca bu birgerginli e neden oluyor. Demokratik de erler-le, devletçi etkilerin bir'de olamayaca temeltespitinden hareketle ba ta kendisi olmak üze-re önderi oldu u hareket ve halk her türdenhiyerar ik devletçi etkilerden kurtarman n ara-

içine giriyor. Bu dönem, tamamen kendikendinin yaratan olunan dönemdir. Toplum-sal do an n temel özellikleri çerçevesinde in-san n kendi do uran haline geldi i dönemoluyor, bu dönem. "Genelde devlet odakl ,özelde kapitalist modern ya amdan kopu "olarak tan mlanan bu dönem, 3. Do döne-mi olarak adland yor ve yepyeni bir dö-nemdir. Bu dönemin önceki dönemlerden te-mel karakteristik fark , hiyerar ik devletçi sis-temden her yönüyle bir kopu un sergilenmiolmas r. Sisteme kar mücadele yürütmeninkendi halkç alternatif sistemini kurmayla taç-land ld dönemdir. Merkezi uygarl ndevlet formülasyonuna kar demokratik kon-federalizmin ilan n gerçekle tirildi i dö-nemdir. Bu da u demektir: halklar devlet d -

r. Zaten 'halk' n tan , 'devlet d toplum-sall k' eklinde yap r. Madem halk devlet d -

temsil ediyor, peki halklar n politik or-ganlar , sistemleri var m r, varsa da devlet

m r?Halklar kolektif ya ar, toplumsald r, daya-may esas al r. Devlet bu toplumsalla maya

kar tl k temelinde ortaya ç kar ve toplumsal- hep zay flatmak ister. Bunu sa lamak için

de toplumda çok sistematik bir ekilde parça-lama faaliyeti yürütür. Çünkü toplumsalla -

KOMÜNARKOMÜNAR

3131

Say 44 2010

Page 33: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

man n güç demek oldu unu bilir, parçalayarakesas nda toplumu güçsüzle tirdi inin çok iyibilincindedir. Devletler bu nedenle hiçbir za-man örgütlü toplum istemezler. Kendilerinitoplumun çoban olarak gördüklerinden top-lumdan sürülük beklerler. Toplumu parçalamave da tma faaliyetinde gelinen a ama, kapita-list sistemdeki hiçbir toplumsal de er yargtan mayan, ama kendini de en özgür sanansapk n bireyciliktir. Mademki devlet toplum

r, toplum kar tl onun mayas olu -turur, o halde toplum da devlet d na uy-gun bir sistem yaratmak zorundad r. O neden-le de halklar n çözümü devlet d olmal r.Yoksa dü man na benze me, ona hizmet etmekaç lmaz olur. T pk kendinden öncekilerdeol-du u gibi.

te Üçüncü Do döneminde sistem ka-zanan, halklar n devlet d toplumsal örgüt-lenmesi olarak demokratik konfederalizminönemi buradan kaynaklan yor. PKK bu sis-temle kendisi gibi mücadele yürütüp de nihaianlamda ba ar ya ula amam toplumsal kal-

malar n özlemlerini gerçekle tirecek birsistemi dünya insanl na sunuyor. nsanl atoplumsal sorunlar n çözüm yolunu gösteri-yor. Bugün kayna merkezi uygarl ktanalan pek çok toplumsal sorun ya anmaktad r.Devletli sistem bir gerçeklik oldu una göresorun her yerde var demektir. O nedenle deözgürlük, demokrasi, e itlik ve kurtulu ihtiy-ac herkese ve her yere laz md r. Bu da sorunüreten sistemin d nda olmak anlam na gelendemokratik konfederalizmi evrensel bir ihti-yaç haline getiriyor. 31. y nda PKK ve Ön-derli i merkezi uygarl n kar t kutbunuolu turan demokratik uygarl bir sistem vesosyal bilim ekolü halinde örgütleyerek hakimsistemle çok büyük bir hesapla may sürdür-menin iradesini göstermeye devam ediyorlar.

Bu sistem d örgütlemenin arkas nda çokderin bir tarihi bilincin oldu u aç kt r. nsando an n en yetkin bir gerçekle mesi olarakkabul etmeye dayanan, do an n tüm bile enle-ri kar nda insan sorumlu k lan derin birhissiyata dayan r. Do ay canl bir organizmagörmenin yan s ra onun tüm bile enlerini de

özne olarak gören derin bir ekolojik anlay adayan r. Dayan may , birbirini tamamlamaydo an n özünde bulan, toplumun da buna göreolmas n var olu için gerekli oldu unu temelbir evrensel ilke olarak belirler. Toplumsalla -may bu nedenle insan türünün var olu ko u-lu olarak de erlendirir. Do an n insan da dahiltüm bile enleriyle birlikte merkezi uygarl ksürecinden beri ya ad temel toplumsal so-runlar çözmenin anahtar haline getirdi i de-mokratik konfederalizmi bir tercihten ziyadetoplumsal do an n çoklu ve çe itli yap na enuygun sistem olarak benimser. Toplumunçoklu, çe itli ve zengin yap na en uygun po-litik örgütlenmenin demokratik konfederalizmoldu unu, ya am n ö retti i en temel ders ola-rak benimser. Bu sistemi herkesin kendini po-litik ve ahlaki olmak kayd yla, çünkü bunlartoplumun var olu ko ullar r, özgürce ifadeetti i bir sistem halinde ele al r. Böylelikle deherkesin özne yani canl olmas n bir gere iolarak ya ama en aktif bir halde kat nönünü açar. Ya am n bu zenginli inin ve can-

n kar t ucunda yer alan devletçi siste-min de ne kadar gerçek d oldu unu ortayakoyar. Devletçi sistemin toplumun çoklu yap -

na hiç uymayan, tekle tiren sistem oldu unutemel bir hakikat olarak de erlendirir. Hangimaskeyi takarsa taks n tüm devletleri totaliterolarak ele al r. Devletten uzak durmay halklaraç ndan bu nedenle önemli ve gerekli görür.Devletçi sistemin do an n özüne uymayan öz-nele tiren-nesnele tiren zihni yap lanmasbir sapk nl k ve gerçekten kopma olarak de-erlendirir.

Daha da uzat labilecek ve özü itibariyleya am n ne oldu una ve nas l olmas gerekti-ine dair sergilenen aray lar sonucunda, bu-

gün demokratik uygarl k sistemi içinde yeralan tüm devlet d toplumsal kesimlerin ge-lecek aray lar n daha da sistemli hale gel-di ini, do an n PKK ve Önderli i ahs nda engüçlü bir gerçekle meyi ya ad rahatl klasöyleyebiliriz. Bu yönüyle de gelece in dahafazla halklar n k nd söylemek mümkünhale gelmi tir. Halklar n devlet d çözümünügerçek anlamda ortaya koyan PKK'nin 31. ytüm insanl a kutlu olsun.

KOMÜNARKOMÜNAR

3232

Page 34: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

nsanl z kendini var eden iki temel ol-gunun dayanma s rlar zorlayan sald lar-la kar kar yad r. Kendisiyle birlikte tümcanl hayat n sürdürülüp sürdürülemeyece igelece i için direni temelinde yeni kararlaral p alamayaca yla, bu kararlar n do rulu uve uygulanabilirli iyle do rudan ba lant birduruma gelmi tir.

Çe itli bilim insanlar , felsefeciler, sosyo-loglar ve siyaset bilimcilerince içinde bulun-du umuz süreç k yametin öngünleri olarakadland lmaktad r ve bu hiç de abart bir ta-

mlama de ildir. Do am z; havas , suyu, top-ra ile alarm sinyalleri vermektedir. kincido a olarak tan mlad z toplumsall zise daha a r sorunlarla kar kar yad r. Do aya ad zorlanmay afetler, iklim de iklik-leri, küresel nma, akarsu kaynaklar n ku-rumas ve çölle me gibi biçimlerde d a vu-rurken toplumsall z çözülmeyle, çat mave karga ayla, açl k ve yoksullukla, e itsizlikve adaletsizlikle, artan nüfus sorunlar , i siz-likle d a vurmakta; kapitalist uygarl n sal-

lar alt nda adeta intihar çizgisinde seyret-mektedir.

yametin kap ndaBe bin y ll k devletçi uygarl k tarihinin

hiçbir döneminde toplumsall z ve do a-z böylesine büyük sorunlarla kar kar ya

gelmemi tir. Toplumsall n ve do am -n kapitalist modernite döneminde kar kar-ya getirildi i sorunlar ve bunlar n yol açt

sonuçlar, devletçi uygarl n ortaya ç ndanbu yana geçen be bin y n toplam ndan dahabüyük ve derin y mlara yol açm r ve bukatlanarak devam etmekdir.

nsanl n geçmi süreçlerde ya ad krizli vekaoslu süreçlerden farkl olarak bugün gerekdo am zda gerek toplumsall zda ortaya

kan sorunlar ülkesel ve bölgesel olmaktandaha fazla küresel bir nitelik ta maktad r.Toplumlar n bünyelerinde ortaya ç kan hiçbirekonomik, siyasal, sosyal krizin kendiyle s -

rl olmad hem küresel krizden kaynaald hem de küresel krizi derinle tirerek tüminsanl ilgilendirir hale geldi i her geçengün daha fazla anla lmaktad r.

Sorunu tan mlamak yar yar yaçözmektir

Günümüz insanl bugün yüz yüze geldi isorunlar b rakal m a may , bu sorunlar ta-

mlama ve nedenlerini ortaya koyma gücünübile gösterememektedir. Bu temelde yürütülençabalar bir hayli yo un olmakla beraber, öyle-sine büyük bir zihinsel ke meke le, bilgi kir-lili iyle, yöntem karma as yla kar kar yad rki içinden ç p her eyi yerli yerine oturtmakhiç de kolay de ildir. Bu anlamda ya ananekonomik, sosyal, siyasal, kültürel vb. sorun-lardan daha fazla zihinsel sorunlar çözüm bek-lemektedir.

nsanl z tarihin çe itli süreçlerinde ol-du u gibi kendi gelece iyle ilgili olarak kapi-talist sistemle, dayand tarihsel arka planlabir kez daha yeniden hesapla mak ve kaybet-ti i yerden kazanmay ba armak durumunda-

r.Çözmek zorunda oldu umuz sorun top-

lumsall n ve do am n kendini devamettirip ettiremeyece iyle ilgilidir. Çap ve de-rinli i tüm insanl ve do am kapsa-maktad r. Dolay yla sorgulama düzeyimizbu denli kapsay ve kucaklay olmak, ülke-

KOMÜNARKOMÜNAR

3333

Say 44 2010

AHLAKIMIZ TOPLUMSALLI IMIZDIRAHLAKIMIZ TOPLUMSALLI IMIZDIR

iyar KOÇGiyar KOÇG

Page 35: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

sel ve bölgesel bazdan daha öteye küresel birperspektife imdiki zamandan tüm zamanlaraula mak zorundad r.

Aray z sorunumuz kadar büyükolmal r

Do a, olu umu ve i leyi i itibariyle insaniradesi d nda, insan yarat olmayan birgerçekliktir. Sa lad olanaklar ve sundu uko ullar ile toplumsall üzerinde var et-ti imiz, geli tirdi imiz do ay yeniden in aetme, 'bu eskidi yerine yenisini yapal m" gibibir ans z ve lüksümüz yoktur. Ancak kapi-talist uygarl n dayatt y engelleye-cek, do am n kendi kendisini yenilemesinedestek olacak bir uygarl k sistemini aç a ç -kararak katk sa layabiliriz. Bu ya anando a sorunlar n a lmas için yeterli olacak-

r. Tüm çabalara ve hâkim olma u ra lar nara men do an n kendi iç yasalar yla yürüdü-ü, insan n da tabi oldu u bu yasalar de tir-

menin mümkün olmad , kendisiyle uyumlubir ya am kurgulanmad ve var olan kapita-list uygarl k yakla mlar sürdürüldü ünde do-an n buna dayanamayaca net bir biçimde

aç a ç km r.Aç a ç kan bir ba ka gerçek insan top-

lumsall nda ya anan bozulman n derinle e-rek do ay da bozar bir hale geldi idir. Art kkabul edilmektedir ki ekolojik y m toplum-sal yap da ortaya ç kan bozulman n ve sapma-

n tarihsel süreç içinde derinle mesiyle vekapitalist sistemde bunun zirveye ta nmas y-la ilgilidir. Kendi içinde e itlikçi, dayan ma-

, özgürlükçü özelliklerini yitiren, egemenlik,fla ma, ayr cal k, bask , sömürü, yalan,

iddet ve zor sarmal na dolanarak önce zay fdü en sonra hastalanan ve günümüzde ölüm-cül bir duruma ula an sorunlu toplumsall -

z kar kar ya bulundu umuz ekolojik y -n da nedenidir.

Do adaki y ma da neden olan toplumsalbozulman n önüne geçmek mümkündür. Ziratoplumsall insan n kendisi yaratm ve ge-

li tirmi tir. Yine bozulmas ve tahrip edilmeside insan n eseri olarak geli mi tir. Bilebildi i-miz kadar yla evren içinde canl k özellikleri-ni en üst düzeyde temsil eden, evrimin zinci-rindeki en son halkay olu turan insan türü, sa-dece kendi varl yla de il, tüm canl hayat nsürdürülmesini sa lama zorunlulu u ve so-rumlulu uyla da kar kar yad r. Kendi d n-daki tüm evrene kar sorumluluklar yerinegetirmesinin ön ko ulu ise içinde bulundu uve y ma u rat lan toplumsall yenidenkurmas ndan geçmektedir.

Yeniden toplumsalla ma, yeni birtoplumsalla ma

Toplumsalla ma bir insan yarat olaraktarih içinde say z kere de ikli e u rat l-

, bu de iklikler de ik felsefeler, dinlerve sosyal bilimlerce farkl adland rmalara ko-nu olmu tur. lkça , ortaça , yeniça , ya daanaerkil dönem, kölecilik, feodalizm, kapita-lizm gibi adland rmalarla ifade edilen bu sü-reçlerde insan toplumsall farkl kurallar,farkl öncelikler ve sorunlar temelinde yürü-tülmeye çal lm r. Ancak günümüz kapita-list uygarl na kadar toplumsall koru-yan yap lar bir biçimiyle varl klar , dolay -

yla da insan toplumsall korumay ba a-rabilmi ler, zaman içinde artsa da toplumsalsorunlar n tüm insanl ve do ay tehdit ede-cek bir boyuta ula mas na izin vermemi ler-dir. Bu nedenle yeniden ve yeni bir toplumsal-la ma insani varl sürdürmenin olmazsaolmaz haline gelmi tir.

Toplumun vicdanToplumsall koruyan temel yap ta -

lar n ba nda AHLAK gelmektedir. Toplum-sal sorunlar n ortaya ç kmas ve derinle me-siyle ahlak n zay flat lmas aras nda derin birba vard r. Toplumsall en kutsal de erolarak alg layan insan akl n bunu korumakve geli tirmek için tespit etti i kurallar toplu-mun ahlak yasalar olarak belirmi tir. lk ah-

KOMÜNARKOMÜNAR

3434

Page 36: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

lak yasalar n en temel vurgusu toplumsall -n korunmas r. Bunun için gerekli olan top-

lum yarar gözetme, e itlikçilik, adalet, pay-la m, dayan ma, do ruluk, emek gibi olgularahlak n içeri ini olu turmu tur. Bu içeri iyleahlak "toplumun vicdan " gibidir.

nsanl k günümüzde sermaye ve iktidar te-kellerinin dayatmas alt nda, bireycili in k s-kac nda, en fazla toplumun bu ahlak yasalartahrip etmektedir. Dizginsiz geli tirilen birey-cilik, toplumsuz da insan n ya ayabilece i ya-lan na herkesi inand rmaya çal maktad r. Ya-banc la man n inan lmaz boyutlara ulagünümüzde sanal bir toplum yarat lmakta tü-ketici, bireyci, toplumdan, tarihten ve gele-cekten kopar lm , bu biçimde de ya anabile-ce ine inanan bir insan tipi ve bunlardan olu-an içi bo , insani niteliklerinden uzakla an,

iradesiz, tehlikeli, kendi var olu unu kemirenbir y n ekillendirilmektedir.

"Mah erin dört atl "Kapitalist uygarl n zihinsel formasyonu-

nu olu turan bilimcilik, dincilik, milliyetçilikve cinsiyetçilik insanl n ba ta zihniyet yap -

olmak üzere, ahlak , ekonomisini, ekoloji-sini ve politikas dumura u rat yor. Bilinç-leri karart yor, ahlaks zla rarak toplumsalba lar parçal yor, politikan n d na itiyor,ekolojisini ve ekonomisini da yor.

Bu anlam yla insanl z kendi toplum-sall n nas l ortaya ç kt ve ekillendi ini

Bunun kendisine neler kazand rd ,Toplumsall n nas l sakatland , han-

gi a amalardan geçti ini, nelere mal oldu unu,Kendini büyük güç yapan toplumsall n

sakatlanmas na ve sapt lmas na hangi ko-ullar alt nda ve neden izin verdi ini,

Bunu sa lamak için tarih içinde kimlerinhangi araçlar ve yöntemleri kulland

Günümüzde bunun nas l bir düzeye geldi-ini ve nelere yol açt

Hepsinden önemlisi, insanl tüm kaza-mlar ve do as yla tehdit eder duruma gelen

toplumk n önüne nas l geçilece ini derin-likli-bütünlüklü izah etmekte inan lmaz birkarma a ya amaktad r.

te bu ba lamda toplumu yeniden tan m-lamak, nas l olu tu unu, hangi temel ilkelerüzerinde yükseldi ini görmek ve bunlar n ara-

nda ahlak gerçek tan na ula rmak hayatiönem ta yor.

"Ahlak toplumun tutkal r"Ahlak n toplumsal ya amdaki rolü her

dönem belirleyici bir olgu olarak ele al nmve üzerinde büyük yo unla malar ya anmbu konuda ciddi bir birikim ortaya

kar lm r. nsanl k tarihinin çe itli dönem-lerinde kar la bunal mlar n ahlak n zay f

dü ürülmesiyle, sapt lmas yla, özünden uzak-la lmas yla ili kisini kurmu ve bu durumuen tehlikeli, en lanetli durum olarak tan mla-

r. Karma kla an ve kapsam kazanan top-lumsal ya am n sürdürülebilmesindeki öneminedeniyle ahlak büyük yo unla malara, ö -retilere ve ç lara konu olmu tur. Bu ahlak ntoplumsal ya amdaki rolü ve i leviyle ilgiliolup tüm zamanlar için geçerli bir realitedir.

Ahlak toplumun olu turulmas ve sürdü-rülmesi için gerekli olan kurallar olarak ta-

mlayabiliriz. Bu en ba ndan günümüze tümtoplumsal yap lar için vazgeçilmezdir. Hiçbirtoplumsal yap ahlak kurallar olmaks n bir

KOMÜNARKOMÜNAR

3535

Say 44 2010

Ahlaki kurallar vebunlara ba

yitiren bir toplum, toplumolmaktan ç km demektir kibu hale gelmi bir topluluk

her türlü tehlikeye aç kve yine her türlü

tehlikenin kaynadurumuna gelmi

demektir.

Page 37: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

araya gelemeyece i gibi bu kurallar ko-ruyup geli tirmeden varl sürdüremez. teahlak n rolü böylesine hayati ve vazgeçilmez-dir. Ahlaki kurallar ve bunlara bayitiren bir toplum, toplum olmaktan ç kmdemektir ki bu hale gelmi bir topluluk hertürlü tehlikeye aç k ve yine her türlü tehlike-nin kayna durumuna gelmi demektir.

"Toplumsal yasalar n temelini olu turanyasa, toplumun ahlaki bir örgüden olu uyorolmas gerçe idir. Ahlak, insan n bir arada ol-mas na neden olan ihtiyaçlar n insanda yarat-

edimlerin d avurumudur. Ahlak ayn za-manda bir insan n gönüllü birliktelikten do-an ya am gerçe inde kendi görev ve sorum-

luluklar insani bir görev olarak bilmesi veyerine getirmesidir. Birlik olmay bilmek, pay-la mc olmak, e itlikçi ve adaletli olmak, buve benzeri de er yarg lar n pratik ya ayanolarak etkinliklerde bulunmak ahlakiliktir"

Ahlak böyle ele ald zda ya ad zsorunlar n çözümünün büyük bir mücadeleyigerektirdi i kendili inden ortaya ç kmaktad r.Çünkü ahlak ve ahlakilik ruhta, duyguda, dü-üncede toplumsall yaralayan, görmez-

den gelen, reddeden tüm uygarl k kal plar n,kodlar n, ifrelerinin ruhta, duyguda, dü-üncede ve davran ta a lmas demektir. Bu

sa lanmadan, uygarl kla bar içinde, onun ni-metlerinden sonuna kadar yararlanarak, onunkurgulad ya ama kar güçlü bir ret içinegirmeden bu mücadeleden ba ar yla ç kmakmümkün de ildir.

"Ahlak asl nda toplumsal özgürlü ün ge-lenekselle mi biçimidir. Son tahlilde bilinçtir.Ahlak kalmam toplumun özgürlü ü de bit-mi demektir. Ahlaks z toplum bitmi toplum-dur. O halde toplumu dönü türme çabalar ndaahlak esas almak, ahlaks z olmamak vazge-çilmez bir ilkedir. Ahlaka yer vermeyen sosyalak mlar n kal olmalar beklenemez. Toplu-mu dönü türme kararl olanlar n özgürlükahlak yla ba lar asla yitirmemeleri gere-kir"

nsan toplumsuz, toplum daahlaks z olamaz"

nsan di er canl türlerinden ay ran özel-liklerin, insan türünün ortaya ç kt andan iti-baren var olmad , ilkin daha çok da biyo-lojik farkl la m olarak bir kopu un gerçekle -ti ini ; mitolojik-dini-felsefi anlat lar n veizahlar n aksine insan türünün kendini di ercanl lardan ay ran ve onu tüm canl türlerininve hatta tüm evrenin özeti haline getiren özel-liklerinin zaman n bir noktas nda ba lad ,bu ayr m noktas n ise insan n toplumsall aad m att süreç oldu unu biliyoruz.

Var olu un insanda tezahür edi i di er can- türlerinin aksine daha yüksek bir formda ve

içerikte gerçekle mi tir. Zaten onu tüm canl -lardan daha üstün niteliklere ta yan da bu ger-çekli idir. Bir tür olarak kendi varl sürdü-rebilmesi için ba vurdu u aray lar insan birsürü olman n ötesine geçmeye, derinlik ka-zanmaya ve di er canl türlerinin ya ad sü-rü halinden daha ileri bir birliktelik yaratmayazorlam r. Milyonlarca y bulan bir sürecinsonunda insan n di er canl türlerinden farkbelirginle tirecek ve onu tüm canl hayat n ennitelikli canl yapacak özelli i onun toplum-salla mas olmu tur.

Klan, toplumsalla man n kök hücresidir.imdi yeryüzüne geri dön

Akl n kar ve kalbin karars zsaYolu aç kça görece in yere en ba a geri

dönmelisin" -Buda-Toplumsall korudu u oranda bir tür

olarak varl devam ettirebilece inin bilin-cine ula an insan bunu en temel hakikat olarakkavram r. Toplumsal formun ilk biçimi ola-rak klan ya am toplumsall n en kutsal ger-çek olarak kabul edildi i bir süreci ifade et-mektedir. Klan ya am bu nedenle toplumsal-la man n kök hücresidir. Sonraki bin y llariçinde zay flayan ve bugün y n e inegelen toplumsal ya am n tedavisinde bu kökhücrenin tan nmas büyük önem arz etmekte-

KOMÜNARKOMÜNAR

3636

Page 38: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

dir. nsan n varolu gerçe i toplumsald r. n-san, gücünü, yeteneklerini, di er canl ya a-

n tüm özelliklerini içeren ve onlar a an ni-teli ini toplumsalla ma süreci içinde kazan-

r. Üreme, beslenme ve korunma ihtiyaç-lar kar layabilmek, bir tür olarak devaml -

sa layabilmek için buldu u yol toplum-salla ma olmu ve bunu en büyük kutsall kolarak kabul etmi tir. Dolay yla KLAN ya-am na yön veren tüm de er yarg lar , iyi ve

kötü, fayda ve zarar, anlam ve anlams zl ktoplumsall a hizmet temelinde ele al nm r.

Klan toplumu 'Ahlaki toplum'durAhlak i te bu kutsall n korunmas ve ge-

li tirilmesi temelinde aç a ç kar lan kurallartoplam olarak vücut bulmu tur. nsan kendini

evende tüm varl klardan ay ran, gücünün kay-na olu turan toplumsall k olgusunu bütünölçülerinin temeline koyarak insansal yürüyü-ünü devam ettirebilmi tir. Tarihin tüm dö-

nemlerinde insanl k kafas kar nda, i leriçinden ç lmaz hale geldi inde, bir eyin iyiveya kötü olup olmad noktas nda tereddüdedü tü ünde toplumsall bir ölçü olarak kul-lanm r. Kar la çözümsüzlükleri top-lumsall na vurarak, toplumsall kar ndasorgulayarak a may esas alm r. Toplumsal-

a hizmet eden, toplumsal birli i, güveni,esenli i esas alan iyi, güzel, yararl ; tersi du-rumlar zararl ve kötü kabul edilmi tir. Bir

in, bir eylemin, bir söylemin, bir fikrin veduygunun iyi-kötü, güzel-çirkin, yararl -zarar-

olu u bu ölçüye göre belirlendi inde ortakkabul gören yakla mlar ortaya ç km r. tetüm topluluk üyelerinin gönüllü kabulüne da-yanan, bir arada olman n ve bunu sürdürme-nin güvencesi say lan kurallar toplam ahlak-

r.Buradan hareketle ahlakla ma ve insanla -

ma ayn ve bir anlama gelmektedir diyebiliriz.Zira insan n ahlaka ula mas ayn zamandatoplumsal bir varl k olmas yla, hayvanlar ale-minden s yr lmas yla ayn anlama gelmekte-dir. Ahlak insan di er canl türlerinden ay rantoplumsall a uygun yakla m, davran ve tu-tumlar n, dü ünü , söylem ve duygular n tümtopluluk üyelerince kabul edilmi kurallarolarak kendini ilkin klan toplumunda aç a ç -karm r. Bu nedenle klan toplumunu 'Ahlakitoplum' olarak adland yoruz.

"Ahlak bir toplumun çimentosu gibidir. Ah-lak olmayan hiçbir toplum yoktur. Ahlak in-san toplumunun ilk örgütlenme ilkesidir. Esas

levi, analitik zekâ ile duygusal zekân n top-lumun iyili i için nas l düzenlenece i, nas l il-ke ve tutumlar haline getirilece i ile ilgilidir.Tüm topluma e it düzeyde ama farkl klar nrolünü, hakk da gözeterek davran r. Ba lan-

çta toplumun kolektif vicdan temsil eder.

Toplum, ahlaki ilkeler üzerinde in aedilen ili kiler toplam r.

nsan n temel gücünü ve kudretini olu tu-ran nas l ki toplumsall ise güçsüzlü ününnedeni de toplumsall n çe itli nedenlerlezay flat lmas ve çözülmeye zorlanmas r.Bunu öyle de anlayabiliriz, toplumsallolu turan, koruyan, geli tiren ahlak n zay fla-

lmas insan da güçsüzle tirmi tir. Zira ahlakyukar daki tan mlardan da hareketle toplumutoplum yapan, bir arada tutan, geli tiren varl -

güvence alt na alan güç kayna r. Top-lum ahlaki ilkeler üzerinde in a edildi indeinsan sürü olmaktan kurtulmu , güç kazanm

KOMÜNARKOMÜNAR

3737

Say 44 2010

nsan n temel gücünüve kudretini

olu turannas l ki toplumsall ise

güçsüzlü ününnedeni de

toplumsall n çe itlinedenlerle zay flat lmas

ve çözülmeyezorlanmas r.

Page 39: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

ve kendini anlaml k labilmi tir. Ahlaki ilke-lerin yönlendirdi i ya am bütünlü ü insan ya-rat n ve geli iminin zemini olmu tur.Toplumsall a kutsall k derecesinde ba ol-may emreden, içindeki bireyi bu temelde yo-uran, ekillendiren ve toplumsall n yarar -

na i leten en temelde ahlak olmu tur. O yüz-den tüm kutsall klar, inançlar ve metinlerözünde ahlak temelli olarak düzenlenmi lerdirve tümünün kayg toplumsall n devam r.

Ahlak konusunda tarihsel bir arka plan vegenel bir tan mlama olarak bunlar belirtebili-riz. Ancak ahlak ili kili oldu u olgular, kav-ramlar, konular kapsam dikkate al nacakolursa daha derinlikli yakla may zorunlu k l-maktad r. Çünkü toplumsalla ma ahlak n se-rüveni ile bir ve ya tt r. Ahlaktaki bozulmatoplumsal bozulma ve sorunlar , toplumsalbozulma ahlaktaki bozulma ve yozla may ge-tirmi tir. Her iki olgu böylesine iç içe bir özel-lik sergilemektedir. Bu nedenle ahlak olgusu-nu toplumsall n temeline oturtmal , günü-müz insanl n ya ad toplumsal sorunlarda bu temelde tan mlamal , ya anan bozulmave y ma da bu eksende çözümler aramal z.

Ahlaktaki yozla ma uygarl kolgusunun do uyla ba lant r

Toplumsalla man n gücünü gören ve bu te-melde kendi anlam yaratan insan, toplum-sall ndan ald güçle sadece di er canl lar-dan fark aç a ç karmam , bugünümüzedek uzanan maddi-manevi büyük de erler ya-ratm r.

MÖ. 12.000'lere kadar Mezopotamya'daana-kad n öncülü ünde geli imini sürdürenklan topluluklar n bu tarihten itibaren büyükbir devrimsel patlama ya ad , bu devriminortaya ç kard klar yla ancak Rönesans ve Sa-nayi Devrimi'yle k yaslanabilece i günümüz-de birçok bilim insan n ve tarihçinin ortakkabulüdür.

Ana-kad n do al otoritesi ve bu temelde-ki öncülü ü alt ndaki klan toplumu, M.Ö.

12.000'lerden itibaren iki farkl biçimde de-ime u ram r. Biri tar m devrimi biçimin-

de Yukar Mezopotamya'da di eri kent devri-mi biçiminde A Mezopotamya'da gerçek-le en bu devrimler daha sonraki süreçler üze-rinde belirleyici bir etkide bulunmu tur. Yu-kar Mezopotamya'da Tel Xalaf Kültürü ola-rak adland lan geli me tar m devrimi teme-linde, do al toplum de erleri üzerinde ve ka-

n eksenli geli irken; A Mezopotamya'daortaya ç kan El Ubeyd Kültürü ise kent devri-mi temelinde ve ataerkil bir özellikte geli -mi tir.

Verimli topraklar üzerinde ve sulak alan-larda geli me gösteren El Ubeyd Kültürü bü-yük bir tar msal üretkenlik ve art ürün ortaya

karm , h zl bir nüfus patlamas ya anmbu da köy tipi yerle imden kentle meye geçi igetirmi tir. Kentle me ise daha fazla ürünügerektirdi i için daha kapsaml bir toplumsal

bölümünü ve örgütlenmeyi gerektirmi tir.Bu, geli kin sulama kanallar n ortaya ç k-mas , geli kin bir i bölümü ve örgütlenme de-mektir. Rahiplerin öncülü ünde ya anan bugeli meler art k ürün gasp n, buna uygunzihniyet yap lar n, toplumsal farkl la man ntemellerini atarak, bir anlamda uygarl k denendevletçi ve iktidarc sistemini yol açt top-lumsal sorunlar ba latm r.

Asl nda ilk ba larda kentte belirgin bir sö-mürü ve s fla ma yoktur. Hatta ilk kent olanUruk'un kurucusu Tanr ça nanna'd r. Tanr çakültürü ve bunun esas ald do al toplumunkomünal özellikleri hâkimdir. Ancak yukar dasayd z geli melere paralel tanr ça kültürüve inan n alt rahipler taraf ndan kurnaz-

kla oyulmu tur.

nanna, ataerkil sisteme karideolojik bir kar duru tur.

Ana-kad n ya da tanr ça kültürünün temsiletti i komünal toplum de erleri, yakla k ikibin y l kadar rahiplerin temsil etti i iktidarcve devletçi kültüre kar bir direni sergile-

KOMÜNARKOMÜNAR

3838

Page 40: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

mi tir. Tanr ça nanna ve Enki daha ilerleyensüreçlerde Marduk ve Tiamat ahs nda ortaya

kan çat malar, özünde yeni geli en kent te-melli, ataerkil özellikte ve rahiplerin baçekti i iktidarc -devletçi uygarl kla ana tanr -çan n temsil etti i komünal, ahlaki toplumaras ndaki çat man n ki ile tirilmi ve des-tans bir anlat ma kavu turulmu halidir.

Yukar Mezopotamya'da ana tanr ça kültü-rünün ve komünal özelliklerin güçlü olmasnedeniyle geli emeyen art -ürün gasp , talan,

fla ma A Mezopotamya'da ortaya ç -kabilmi tir. Nüfus birikmesi, üretimde ya a-nan h zl art , bunun için kullan lan üretimteknikleri ve örgütlenmeleri kentin yenidendüzenlenmesini gerektirmi , bilgi tekelinielinde bulunduran rahiplerin öncülü ündegerçekle tirilen bu düzenleni uygarl k dedi-imiz sürece yol açm r.

Zigguratlarda kurumla an rahiplik toplu-mu buradan yönetmeye ba lam , toplumusokmak istedi i yeni kal n ideolojisini ad mad m zigguratlarda geli tirmi tir. Uygarl nortaya ç süreci de diyebilece imiz bu sü-reçte dü üncede büyük bir geli me ya anm -

r. Do al toplumda hâkim olan somut dü ün-ce yani olay ve olgular ancak birebir ya ad -

nda alg layabilen ve yorumlayabilen dü ün-ce yerini soyut dü ünceye b rakm r. Ziggu-ratlarda geli tirilen ideolojik yakla m dü ün-cede ya anan bu geli meye de yaslanarak ken-dini topluma hâkim k labilmi tir. Do a temel-li inan lar n yerini soyut göksel düzen alm ,mitolojide kurgulanan "yeni" düzen gidereksomutla lm r.

Ahlaka ilk darbeKentlerde, rahiplerin öncülü ünde ekille-

nen bu sistemde yönetim giderek daha çok er-kek karakter kazanm ve ataerkil, s fl , sö-mürücü uygarl n temelleri at lm r. Henüzdevlet özelli i kazanmasa da Sümer kentle-rinde ortaya ç kan bu yeni sistem , devletin to-humu olarak kabul edilmektedir. Bu ilk tohum

zamanla büyüyecek, geli me göstermek içinideolojik hakimiyetini derinle tirecek bununyan nda zor ve iddet ayg tlar yla donanacakve kent içinde geli tirdi i egemenli i, devlet-le tirecek ve çevreye hâkim k larak varldevam ettirme yoluna gidecektir. Bu en ba tatoplumsall n yeni bir zihniyet temelinde eleal nmas , toplumun e itlikçi, özgür, komünalahlak örgüsünün de tirilmesi demektir.

Zor ayg tlar , talan ve gasp n kurumla l-mas , s fla man n topluma kabul ettirilmesiyani devlet, öncelikle zigguratlarda rahiplertaraf ndan geli tirilen mitolojik ideolojinintopluma benimsetilmesiyle mümkün olabil-mi tir. Bu her eyden önce toplumun ahlaki il-kelerinin kendine ba n, toplumsallkutsayan özelli inin, en yüce amaç olan top-luma hizmet, topluma ba k, topluma sada-kat, dayan ma, payla m, ortakla mac kduygular n tanr ya ve onun yeryüzündekitemsilcisi olarak tanr krala çevrilmesidir.

nsanlar yeni ortaya ç kan devletçi, sömü-rücü ve s fl uygarl n hizmetine ko tura-bilmek için toplumsal birli in harc olan ahla-

n sapt lmas yoluna gidilmi tir. Bu zorun-ludur. Sadece iddetle insanlar n köleli e razedilmesi mümkün de ildir. "Yeni" bir ahlakanlay hâkim k nmadan toplumun e itlikçi,özgürlükçü yap ndan kopar lmas gerçekle -tirilemez. Komünal toplum da dedi imiz ahla-ki toplum böylelikle ilk darbeyi alm ve top-lumsal sorunlar da ba lam r. Ana tanr çadatemsilini bulan e itlikçi, özgürlükçü komünalde erlerin yerini hiyerar ik dönemden ba la-mak üzere göksel tanr larda temsilini bulande erlerin almas , ahlaktaki bölünme ve bo-zulman n temel nedenidir ve ahlaki sorunlar nba lang temsil eder.

Kad n kölele tirilmesi ahlak n vetoplumun y r

Kad n öncülü ündeki komünal toplumuahlaki toplum olarak adland rm k. Ahlakitoplumun tasfiyesi ve yerine iktidarc , devlet-

KOMÜNARKOMÜNAR

3939

Say 44 2010

Page 41: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

çi, ataerkil sistemin geçirilmesi bizzat kad nhedeflenmesi sonucu gerçekle en bir durum-dur. Do aya inan ve ahlakilik temelindekiilk toplumsalla mada kad n öncü-ba at birrol oynamas , kad n hem do aya yak n olu-uyla hem de toplumsalla maya aç kl yla il-

gilidir. Dolay yla ahlaki toplum bir anlamdakad nla bütünle mi , kad nda temsilini bulanözelliklerle donanm toplumdur. Do aya ya-

nl k, payla ma, dayan ma, e itlik, yarat -k, sevecenlik, adillik, hakkaniyet, kapsay -

k dikkat edilirse günümüzde bile kad nsözellikler olarak ele al nmaktad r. Bunlar

ahlaki toplumu birarada tutan ve kutsanan te-mel özelliklerdir. Kad n ahlaki toplumun sim-gesi ve kutsal r. ktidarc ve devletçi uygar-

k bu nedenle kad n dü manl temelinde ge-li im göstermi tir. Kad n ahs nda komünalahlaki düzen hedeflenmi tir. Bunun yol açtmücadele binlerce y l devam etmi tir. Günü-müzde de iktidarc devletçi uygarl k ile de-mokratik uygarl k aras ndaki mücadeleesas nda bunun devam r. Direni lerin ahlakitoplum özelliklerini koruma ve güncelle tirmeçabas nda bu gerçe i görmek, bu anlamda ka-

na ve kad nda varl koruyan ahlaki top-lum özelliklerine dayanmak durumundad rlar.Egemenler bu gerçe in tamamen fark nda ola-

rak en büyük sald lar kad n üzerinden ge-li tirmeye çal maktad rlar. Kad n dü ürül-dü ü durum tarihin en büyük ahlaks zl ola-rak alg lanmak durumundad r. Zira kad nlabirlikte insan toplumsall da dü e geç-mi tir. Kad n ne kadar egemenlik ve kölelikalt na al nm sa toplum o kadar egemenlik vekölelik alt na girmi tir. Her iki olgu aras ndaböylesine kopmaz bir ba vard r. Bu ba ngözden kaç lmas günümüze kadar giri ilenözgürlük aray lar n ba ar zl k nedenleri-nin en ba ta gelen nedenidir. O nedenle günü-müzde kad n özgürlü ü toplumsal özgürlü ünparametresi olarak al nmak ve kad n üze-rinden geli tirilen egemenlik, ahlaki y m vekölelik yine kad n ve temsil etti i de erleredayanarak tersine çevrilmek durumundad r.

Ahlak m hukuk mu?Toplumu yeni olu an egemen s fa ve

onun ç karlar na hizmet etmeye yönlendirenahlak anlay n ortaya ç kard toplumsalbozulma, köleci kent devletlerinin daha ilk sü-reçlerinde ciddi bir sorun olarak belirmi tir.Ahlaktaki bölünme ve sapman n yol açttoplumsal sorunlar n çözümünde egemenlerinkendileri aç ndan bulabildikleri di er bir ça-re HUKUK olmu tur.

"Hiyerar i ve siyasi erkin devlet olarak ku-rumla mas , ahlaki topluma ilk darbeyi indi-rir. S f bölünmesi ahlaki bölünmenin de te-melini haz rlar. Ahlaki problem böyle ba lar.Siyasi elit bu problemi hukukla çözmeye çal -

rken, rahipler dinselle tirerek yan t bulmayaçal rlar. Hem hukuk hem din bu aç dan ah-lak kaynak olarak al r. Nas l ki siyasetin, si-yasi gücün kal kurall ve kurumlu mekaniz-malar hukuku te kil ediyorsa, din in ac larda ayn i levi ahlak kaynakl kal kurall vekurumlu ba ka bir in ayla, yani dinle ahlakikrizi çözmek isterler. Aralar ndaki fark huku-kun yapt m gücünün olmas , dinin ise bu ni-teli i olmay p vicdan ve tanr korkusunu esasalmas r."

KOMÜNARKOMÜNAR

4040

Kad n dü ürüldü üdurum tarihin

en büyükahlaks zl olarak

alg lanmak durumundad r.Zira kad nla birlikte

insan toplumsall dadü e geçmi tir.

Kad n ne kadar egemenlik vekölelik alt na al nm sa

toplum o kadaregemenlik ve kölelik

alt na girmi tir.

Page 42: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

M.Ö. 3000'lerde Sümer'de ortaya ç kan kö-leci kent devletle mesi "kartopu-nartopu" gibibüyüyerek k sa sürede tüm Mezopotamya veçevresinde kendini hâkim k larken bunu ko-münal toplum ahlak parçalayarak gerçek-le tirmi tir. Zor ve iddet temelli yay ka-dar ideolojik temelli yay yla bunu sa la-yabilmi tir. Hakimiyet alt na ald alanlardakomünal kültürü y kt kça varl sürdürebil-mi , gönüllü, birbirine sadakatle ba e it veözgür birimlerden olu an toplumsal yap s -

flara, farkl ç kar guruplar na ay rarak top-lumsal çeli ki, çat ma ve uyumsuzlu a sü-rüklemi tir.

Tutucu ve gerici 'ahlak'Ahlakta tutuculuk ve gericilik, devletçi

toplumun ortaya ç kmas yla ba lar. Toplumunvicdan olarak ahlak ya da do al toplum ah-lak n dejenere edilmesi devletin ve hiyerar-inin hem nedeni hem amac olmu tur. Ege-

menlere endeksli çarp k ahlak kurallar (mito-lojik dinler) herkesin gönüllü esas ald ko-münal ahlak kurallar n yerini hiçbir zamantutamam , gerici ve egemenlere hizmet edensahte ahlak kurallar k sa zamanda toplum ta-raf ndan reddedilerek d lanm r. Hukukunortaya ç bu toplumsal ret ile ilgilidir. Top-lumun ahlaki ilkelerine ters dü en egemenlik-li ve devletçi sistemler hukukla bu bo lu udoldurmak istemi ler, ahlak yasalar ndan esin-lenerek hukuk yasalar olu turmaya gitmi -lerdir.

Ayn durum din için de geçerlidir. Toplu-mun egemenlik ve sömürü ile bozulan denge-sini bir yandan hukuk ile sa lamaya çal aniktidar sahipleri di er yandan esas nda kölecisistemi yumu atmak için ortaya ç km olandinleri suistimal ederek kendi ç karlar teme-linde kullanm lard r. Daha çok da ya amdakiahlaki çözülmeyi gidermeyi amaçlayan, buyönüyle de ayn zamanda ahlaki ç lar olandinler paradigmasal olarak devletçi sistemi

amad ndan, ahlaki kurallar insanlar ikti-

darc -devletçi sisteme yönlendirmeye yara-r. Egemenler bununla ihtiyaç duyduklar

me ruiyeti elde etmi lerdir. Ahlak e er toplu-mun ruhuysa hukuk ve dile getirilen boyutuy-la din de egemenlerin ruhu olarak insan top-lumsall bask , sömürü, tahakküm alt naalma araçlar olmu lard r. Ancak bunlardantoplumsal ya amda hangisinin belirleyici ol-du una bak rsa, tart mas z ahlak n tarihintüm dönemlerinde hukuktan daha etkili oldu-u görülecektir. Bir avuç devletçi ve iktidarc

elitin d ndaki tüm toplumsal kesimler ya-amlar binlerce y l ahlak temelinde düzen-

lemi , ahlaktan ald klar güçle direnmi , ahla-ka dayanarak varl klar sürdürmü lerdir.

Ahlak n yerine hukukun ikame edilmesidevletçi uygarl n do undan günümüze entemel çabalar ndan birini olu turur. Ancak ka-pitalist uygarl k sürecine kadar bunun ba aroldu u söylenemez. Tutucu ve gerici ahlak di-yebilece imiz biçimiyle bile olsa ahlak, herzaman hukuka bask n gelmi tir. Krallar, im-paratorlar, ahlar, sultanlar ve her türden ege-men güç, iktidar ve me ruiyetini tutucu vegerici de olsa din temelli ahlaka dayand raraksürdürebilmi tir. Dejenere edilmi ve egemen-lerin hizmetine sokulmu haliyle bile ahlak(bunlar dini ö retiler oluyor) toplumsal yap -

n s rs z tahribini önlemeye yetmi , bu s - zorlayan iktidar ve devlet uygulamalar top-

lumun ahlak temelli ya am na çarp p durmu tur.

Toplumu olu turan ahlak, ahlakta yan insan n toplumsall r

Toplumun harc , mayas , varolu hali ola-rak ortaya ç kan ahlak, tarih içinde geçirdi itüm de imlere, tüm sapt rma ve çarp tmaçabalar na kar n toplumsal do an n s rs ztahribat na ve y na yol açacak eylemlere,fikirlere ve duygulara ve tabi bu temelde güçolmaya çal an kesimlere geçit vermemi tir.Ortaya ç kan böylesi toplum kar , ahlak kar-

yakla mlar ve kesimler de ahlak kar -lar nda bulmu bu nedenle de hiçbir zaman

KOMÜNARKOMÜNAR

4141

Say 44 2010

Page 43: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

toplumsal kabul görmemi ve uzun ömürlüolamam lard r. En zay flat lm ve çarp lmhaliyle dinlerde temsilini bulan ahlak bile te-mel i levi olan toplumsal devaml a karolamaz. Olmam r. Toplumu olu turan ahlak,ahlak ta yan insan n toplumsall r. Bun-lar n ikisinin kar kar ya gelmesi, getirilme-si hiçbir zaman mümkün de ildir. Ahlak n ge-riletilmesi oran nda geli en uygarl k , ahlakkar ndaki üstünlü üne ancak kapitalizmleula abilmi tir.

Ahlaki kriz en büyük krizdirDevlet ve iktidar n art k ürün gasp ve sö-

mürüsü temelinde geli mesi kabilelerin ve et-nisitelerin yo un direni leriyle kar lanm r.Firavunlar ve Nemrutlar n -tanr krallar- bü-yük bir zor e li inde ve ideolojik körle tirmetemelinde sürdürdükleri iktidarlar kabi-lelerin ve etnisitelerin ahlaktan ald klar güçlereddetmeleri uygarl n bir dönemini kapat-

r. Buna köleci dönemin sonu da diyebili-riz. Kölecilik kendinden sonraki tüm uygarl k-sal a amalarda oldu u gibi toplumsal do ayda lmaya zorlad andan itibaren, toplumunahlak temelli direni leriyle kar la r. Budireni lerde etnisitelerin, kabile ve a iret ya-

lanmalar n rolü büyüktür. Zira kentlerdedo an ve buradan yay lan devletçi uygarl kkar nda bu yap lanmalar do al toplum de-erlerinin korundu u, komünal ahlak n hü-

küm sürdü ü odaklar olmu lard r. Buradan ç -kan ya da beslenen ç lar büyük direni leriba latm ve köleci devlet sisteminin krizineyol açm r.

Köleci gerçeklik kar nda direnen insan-n bu gerçeklik içinde kazand yeni zihni-

yet kal plar ve ölçüleri onun ahlakili ini debelirlemi tir. Tek tanr dinler soyut dü ünc-ede yakalanan düzeyin göstergesi oldu u ka-dar kölecili e kar ahlak temelli direnmelerinde ideolojik temellerini olu turmu lard r. Kö-leci uygarl a kar brahimi ç , Mazdekçi-lik, Zerdü tizm, Budizm, Konfüçyanizm, daha

sonra Sokrates'in ba çekti i felsefi kar ç -lar, öncelikle ahlaki bir ba kald olarak

geli mi tir. Mitolojik yarat mlar n gücü, ege-menlerin bununla sa lad klar zihinsel hege-monya, buna dayand rarak geli tirdikleri geri-ci ahlak anlay böyle y lm r. Devrimdençok reform niteli inde geli en bu ç lar kö-leci sistemin toplum üzerinde yaratt büyük

rl hafifletmeyi ba ararak yeni bir dö-neme kap aralam lard r. Dayanaklar n do-al toplum ahlak olmas , h zla yay lmalar na,

toplumsalla arak köleci ahlak ve zihniyet ka-plar y kmalar na yol açm r.

Uygarl n köleci biçimi determinist tarihanlat lar n iddia etti i gibi üretim araçla-

nda ve üretim ili kilerinde ya anan kriz ne-deniyle de il, esas nda toplumun ya ad ah-laki kriz sonucunda ömrünü tamamlam r.Uygarl k en nihayetinde iktidar n ço alt lmasdemektir ve bu toplumsal yap tahrip edilme-den, toplumun ahlaki örgüsü bozulmadanmümkün de ildir. Toplumun ahlaki örgüsübozuldu unda, toplumu toplum yapan ilke veesaslar tahrip edildi inde teknik, bilim, hukukne kadar geli tirilirse geli tirilsin, toplumsalkrizin önüne geçilemez. Tarihte say z örnekbunu kan tlamaktad r. Çünkü ahlaki örgüsüzay flayan bir toplumun üretken, yarat , hu-zurlu, mutlu olmas dü ünülemez. Çal ma is-temi, üretkenli i, yarat ayakland la-

KOMÜNARKOMÜNAR

4242

Uygarl ken nihayetinde

iktidar n ço alt lmasdemektir ve bu

toplumsal yap tahripedilmeden, toplumun

ahlaki örgüsübozulmadan

mümkünde ildir.

Page 44: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

maz. Toplumun kendisi hakk nda karar alma -ki buna politika diyoruz- toplumsall sür-dürme, iç dayan mas ve birli ini korumagücü -ki buna da ahlak diyoruz- zorland ndakriz ba lam demektir. Bu en büyük krizdir,tüm di er krizlerin kayna budur. nsanl k entemelde bu nedene dayal olarak tarihsel ara-

lara ve direni lere yönelmi , yine en büyüklar da bu temelde gerçekle tirmi tir.

nsan ve toplumu, zihniyet ve inançtemellidir"

Paradigma de imimizle birlikte bütüntoplumsal, kültürel de im ve dönü üm a a-malar iki temelde ele al yoruz: Birincisi, in-san var eden Komünal Toplum Dönemi;ikincisi de sorunlar n kayna olan Devletçive ktidarc Uygarl k Dönemi. Köle-cilik, devletçi ve iktidarc uy-garl n ilk a amas olarakSümer kaynakl do upgeli mi tir. Esas nda zih-niyet ve inanç üretenzigguratlarda do up ge-li en kölecilik, yine zihni-yet ve inanç üzerinden geli-en direni lerle son bulmu tur.

Do al toplum özelliklerini ve ahlak esasalan, bunlar üzerinden kendini ortaya koyantek tanr dinler gerçe i büyük bir tarihsel de-

ime neden olmu lard r. Toplumun ya adahlaki krize çözüm temelinde ortaya ç km -lard r ve ahlaki tutarl klar temelinde kabulgörebilmi lerdir.

Köleli e direni özünde s fla maya, te-kelle meye, bask , sömürü ve e itsizli e dire-ni tir. Yalana, hileye, gaspa, ayr cal a kardireni tir. Ne kadar ahlaki k flara saklan rsasaklans n, ne kadar kutsalla rsa kutsalla -

ls n bu olgular toplumsal ahlak n hiç unu-tulmayan e itlik, özgürlük, payla mc k gibiilkelerine çarp p da lm r. nsanl k devletçiuygarl a kar ilk ç ahlaki ilkelerinigüncelleyerek ve yeniden sistemle tirerek ger-

çekle tirmi tir. ktidar ve devlet dini olan mi-tolojik dinlere kar ç özünde temsil ettik-leri, yayd klar , me rula rd klar , toplumakabul ettirmeye çal klar köleci devlet düze-nine ve bunun ahlakilikten uzak ya am na kar-

ç r. Ö ütledikleri inançl ya am ahlakiya amd r. Toplumsall a ba ya amd r. Top-lumsall koruyan ve geli tiren eyler iyi ola-rak tan mlan rken, kölecili in dayatt top-lumsall bozan ve zay flatan eyler kötü ola-rak tan mlanmaktad r.

Cennet, komünal toplumun ahlakiya am r

Ahlaka vurgu tüm tek tanr dinlerin temelvurgusudur. Özellikle ilk toplumsall n olu -tu u co rafyam zda günümüze kadar süren

ahlaki ya am, inançl ya am hala daen büyük kutsall k olarak ka-

bul görmektedir.Üç büyük tek tanr

din gibi Uzakdo u din-leri de temellerini ko-münal ahlaktan alarak

lar gerçekle tir-mi lerdir. Köleci hegemonya

ve sömürüyü hafifletme temelindetoplumsal varl n sürdürülmesini esas alan bu

lar tarihin en büyük reform hareketleri ol-mu lard r. Önder Apo bu dini ç lar gü-nümüzün sosyal demokrat hareketlerine ben-zetmekte ve kayna komünal ahlaktan alanbüyük reform hareketleri olarak tan mlamak-tad r.

Yahudilik, H stiyanl k ve slamiyet çamalar nda kesinlikle toplumsal yap ko-

rumay ve sürdürmeyi esas alan, bunu amaçedinen ç lard r. Ancak bu özelliklerini za-man içinde kaybederek egemenlerin iktidararaçlar konumuna dü ürülmü ler, ç ge-rekçelerine ters bir biçimde iktidar n ve dev-letin hizmetine ko turulmu lard r. Dolay ylaahlak ad na gerçekle en bu ç lar iktidar vedevletin ahlak s rlama, geriletme ve zay f-

KOMÜNARKOMÜNAR

4343

Say 44 2010

Toplumunkendisi hakk nda karar

alma -ki buna politika diyoruz-toplumsall sürdürme, iç

dayan mas ve birli ini korumagücü -ki buna da ahlak diyoruz-

zorland nda kriz ba lamdemektir.

Page 45: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

latma çabalar na en büyük katk sunmu -lar-r. 16.yüzy la kadar devletçi uygarl n ge-li-

imi bu kar na dönü türülmü , yede e al n- dinler üzerinden gerçekle mi tir.Toplum bu dinlerin ç gerekçelerine ve

özlerine ba k temelinde direnirken ve var- korumaya çal rken egemenler yede e

al nm ve özünden bo alt lm hallerini kendiiktidar ve me ruiyet arac olarak kullanm -lard r. Bu beraberinde mezhepsel ayr klar,çeli ki ve çat malar do urmu , iktidar vedevletle toplum aras nda yüz y llarca sürenmücadele a rl kl olarak mezhepsel çat mabiçiminde gerçekle mi tir. Bu dinler taraf n-dan vaat edilen "Cennet" insanl n belle inde

tazeli ini yitirmeyen do al komünal toplumya am r. Ahlaki ya amd r. Tanr -Allah diyekavramla rd klar , s fatland rd klar esas ndainsan n toplumsal varl r. Toplumsall ninsanl a kazand rd güç, tüm dinlerde enbüyük kutsaliyet kabul edilmi ve s fatlar n engüzeliyle, en güçlüsüyle ifadelendirilmi tir.Tanr ya da Allah s fatlar n en güzeli ve engüçlüsüyle an yorsa kayna burada ara-mak gerekir. Sosyolojik olarak çözümlendik-lerinde dinlerin en temel vurgular n, en kut-salla rd klar olgunun toplumsall k oldu uçok aç kt r. Tanr -Allah toplumun en kutsalkimli idir. Bu anlam yla tanr ya ula mak yanitoplumsall n gücünü görmek, insansal var-

olu un kayna na inmektir ki "Hakikate er-mek" "Nirvana'ya ula mak" tabirleriyle kaste-dilen tam da budur.

Kapitalizm en eski ahlak dü manl rktidar ve devlet sahipleri Tanr ya da Al-

lah kavramlar nda ifadelenen gerçe i, kendidayanaklar yapmak, temsil hakk n kendile-rinde oldu unu kan tlamak için topluma karbüyük sava lar yürütürken toplum, sezgilerive hisleriyle bunun do ru olmad na, tanr nkolektif vicdanlar ve bilinçlerini ifade et-ti ine inanm , tanr ya ba toplumsall -

na ba k olarak büyük bir minnet ve saygduygusuyla ya am r. Gerici inanç ve mez-heplere kar bu temelde direnmi tir. Toplumkar tl na, toplum bozuculu una, toplum k -

na yol açacak eyleri bu temelde gö-üslemi tir. ktidarc ve devletçi uygarl n

neredeyse ba ndan beri var olan kapitalistle-rin iktidara gelmesine, büyük güç kazanmas -na bu temelde direnmi tir. Arac k, tefecilik,fiyatlarla oynama, yalan ve hile üzerindenkendini ya atan kapitalist unsurlar16.yüzy lakadar hep a lanan, ahlak bozan, bu neden-le aman verilmemesi gereken kesimler olarakgörülmü lerdir.

Tüccar, tefeci, simsar biçiminde toplumunyar klar nda gizlenen ve toplumu kemirerekgeli en kapitalist unsurlar 16.yüzy ldan iti-baren ata a geçmi ler toplumun Rönesans veReform hareketleriyle üzerinde örtülmek iste-nen ölü topra y kma mücadelesini, kendiiktidarlar için kullanmay ba arm lard r.Toplumun maddi-manevi yarat mlar kendiiktidarlar ve egemenlikleri için her yol veyöntemle ele geçirme, tarihin en ahlak kariktidar ve devlet biçimini ortaya ç karm r.Do undan itibaren toplumun d nda kalan,toplumsal ya am n özüne nüfuz edemeyen ik-tidar ve devlet olgusu kapitalizmin ahlaka in-dirdi i darbeler temelinde içsel bir olgu ol-maya, toplumun özüne daha derinli ine nüfuzetmeye ba lam r. En eski ahlak dü manl

KOMÜNARKOMÜNAR

4444

Tanr -Allahtoplumun

en kutsal kimli idir.Bu anlam yla tanr ya ula mak

yani toplumsall n gücünügörmek, insansal varolu un

kayna nainmektir ki

"Hakikate ermek""Nirvana'ya ula mak"tabirleriyle kastedilen

tam da budur.

Page 46: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

olarak kapitalizm gücü ve iktidar ele geçir-mi , toplumsal y n en h zl ya and sü-reç böylece ba lam r.

ktidarc -devletçi sistemler içindekapitalizmin ahlakilik konusunda ayrtutulmas gerekir

Kapitalist sistemi iktidarc devletçi uygar-n son a amas olarak ele al yoruz. Kapita-

listik kesimler bin y llar öncesinde daha Sü-mer'de ortaya ç kan bir olgu iken iktidar olma-

ve bir sistem haline gelmesi yak n bir zama-na tekabül etmektedir.

Fiyatlarla ve pazarla oynayarak, faizleborç vererek, tefecilikle vurgun yaparak ya a-yanlar n sistemi olan kapitalizm, öncelikle ah-lak n dü tü ü yerde boy veren bir olgu olarakortaya ç km r. Ortaya ç kadar, varlkorumas ve geli imini sürdürmesi de ancaktoplumun ahlaki örgüsünün zay flat lmas naparalel mümkün olabilmi tir. Kapitalizm ikti-darc ve devletçi sistemlerin bin y llar içindezay f dü ürdükleri toplumun ahlaki örgüsüüzerinden iktidar kurumsalla rabilmi tir.Bunda öncelikli olarak Protestan ahlak n ro-lüne vurgu yapmak gerekir. H ristiyanl nKatolik mezhebi de dâhil hiçbir mezhebindesoygunculuk, rantç k, tefecilik ve maddi ha-yata tap nma ho kar lanan olgular de ildir.Toplumculuk en kat ve tutucu haliyle ya an-maktad r ve birey neredeyse s rlanm du-rumdad r. Do a kaç lacak bir mekân iken, ka-

n ba tan ç kar ve günaha sevk edici bir ol-gu olarak ele al nmaktad r. Egemenler aç n-dan maddi hayat en büyük zevk ve sefan nkayna olarak ya an rken, topluma maddi ya-am ve maddiyat dü manl körüklenmekte,

toplumun bireylerden olu tu u gerçe i göz ar- edilerek birey iradesi s rlanmakta ve dün-

ya adeta cehenneme çevrilmektedir. Ortaçakaranl , skolastik dönem, feodalite gibiisimlerle adland lan bu süreçten insanl k Rö-nesans ve Reform hareketlerinin e li inde ç k-maya yöneldi inde ve bu konuda büyük ge-

li meler ortaya ç kard nda kapitalistik un-surlar bunlar sahiplenerek kendi iktidarlariçin kullanmaya yönelmi lerdir. Bu noktadatüm geri yanlar na kar n kapitalistik büyü-meyi engelleyen toplumculu uyla H ristiyandininin koydu u çitleri, Protestan mezhebininsayesinde a lard r. Birey özgürlü ü ad natoplumsall n her biçimini, tutucu skolastikahlak n a lmas ad na toplumsall n harcolan ahlak , dinsel gericili i a ma ad na hertürlü kutsaliyeti paramparça ederek sistemleri-ni yaratm lard r.

Kapitalizmin olumlad ve temsiletti i her eyi hedeflemek en ahlakiyakla md r

Toplumsall n en gerici sistemler alt ndabile kendini var eden koruyan ve her f rsattaözgürlü e ko an yap , kapitalist sistemde enbüyük darbeyi alm r. Zira ahlak n k nt dü-zeyinde bile var oldu u bir yerde kapitalizmingeli mesi mümkün de ildir. Bu nedenle ilkba larda gizli kapakl yürütülen ahlak ve top-lum dü manl , kapitalizmin kurumla mas nave güçlenmesine paralel aç k ve aleni bir halalm r. Bu nedenle kapitalizmin olumladve temsil etti i her eyi hedeflemek en ahlakiyakla ifade etmektedir. Dikkat edilirse ah-lak n iyi ve kötü ayr nda temsilini bulantüm kötülükler kapitalizmde zirve yapm r.Toplumun binlerce y ld r kapitalizmi lanet-lemesi ve bask alt nda tutmas onun özüyle il-gilidir. Kapitalizmin özünde toplum dü manl -

vard r. Daha da somutla rsak toplumsal- yaratan ve koruyan ahlakt r. Ahlak n top-

lumsal yarar ba a alan, h rs zl , sahte-karl , yalan , gasp , tecavüzün her türü-nü, iddeti ve ayr mc reddeden yap ,daha en ba ndan kapitalizmin ahlak dü -man bellemesine neden olmu tur. Zira kapi-talistik geli me bunlar n geli mesi demektir.Toplumun lanetledi i bu özelliklerin hükümsürmesi demektir. Emekten ve dolay yla kut-sall ktan beslenmeyen kapitalizmin bu karak-

KOMÜNARKOMÜNAR

4545

Say 44 2010

Page 47: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

teri en çok da günümüzde aç a ç km bulun-maktad r. Bu nedenle toplumsall z en za-

f ve krizli halini ya amaktad r. Kad n tas-fiyesinin sistemin hizmetine ko turulan kad ngerçe i biçiminde derinle tirilmesi, dinlerdetemsilini bulan kutsall klar n y , köy-ta-

m toplumunun tasfiye edilmesi, toplumun s -flara ve katmanlara ayr larak parçalan-

mas ve iç birli inin yok edilmesi, ço ulcutoplum gerçe inin inkâr ve do ayla toplumba n kopar larak do a dü manl n ge-li tirilmesi kapitalizmin varl k gerekçeleridir.

Kapitalist sistem insan olmagerçe inin reddidir

Tarih boyunca tüm egemen s flar içindeen fazla köleli i derinle tiren ve genelle tiren

f burjuvazi olmu tur. Di er egemen s f-lar toplum d ya ad klar ndan, adeta onlar ndünyas farkl oldu undan, toplum kendi de-mokratik ve komünal ya am tarz a nmalarya asa da sürdürebilmi tir. Bu yönüyle devlet

ya ayabilmi tir. Ancak burjuvazi bir ortaf ç , hem alt topluma hem de üst 'top-

lum'a ayn mesafede oldu undan onun iktidar-la mas , devlet gücünü ele geçirmesi esas nda,bir köle sistemi olan devletçili i güçlendirdi igibi, köleli i hem derinle tirmi hem de ge-nelle tirmi tir. Yine kapitalizm öncesi tümegemenlikçi sistemlerde bozulmu hali de olsahakim zihniyet yap lanmas dini oldu undanahlaktan bahsedilebilir. Bu durum kapitalizmiçin geçerli de ildir. Dahas ahlak , geli imiönündeki en büyük engel olarak de erlendir-mektedir. Kapitalizmin ba ta ahlak olmaküzere toplumsall sa layan ve koruyan hereye sald rmas bu nedenledir.

Para, tüm kutsall klar n yerini alm r. Karelde etme ad na her eyi yapmak mubaht r. Pa-ra ve kar getirmeyen hiçbir u ra n de eriyoktur. Bu insan olma gerçe inin reddidir.Onun maddi oldu u kadar manevi ya am npara ve kara indirgenmesidir ki günümüzdeya anan tüm krizlerin temelinde bu vard r.

lericili i, devrimcili i ve yenilikçili i top-lumun kökleri üzerinde daha geli kin, dahagüçlü kurulmas olarak tan mlamak, i te bura-da anlam kazanmaktad r ve kapitalizme hereyiyle kar ç kmay gerektirir. Bunu ideolo-

jimizin özüne oturtmay , en büyük ahlaks z-la rmaya kar büyük ahlakile tirmeyi esasalmay olmazsa olmaz kabilinden ele alma-

kça, kapitalizm kar çabalar n sonuç-suz kalaca görmek durumunday z. deolo-ji ve ahlak ili kisi özünde budur. Ahlakile meen büyük ideolojikle me, ahlaki toplumu ya-ratma en temel ideolojik mücadeledir.

Önder Apo politikay toplum yarar içinolan i leri tespit etme, bunlar bulma, ge-li tirme olarak tan ml yor. Bu anlam yla enahlaki u ra olarak de erlendiriyor ve toplu-mun özünün politik ve ahlaki karakterli oldu-unu belirtiyor. Buradan hareketle kapitaliz-

me kar mücadelenin en temelde ahlaki ka-rakterli olmas gerekti ini belirtebiliriz. Top-lumsal ahlakla uyumlu olmayan yakla m vedavran lar n mahkûm edilerek, onun yerinetoplumsal ahlaka en uygun olan dü ünü vedavran biçimlerini aç a ç karma kapitaliz-me kar mücadelenin eksenine oturtulmal r.

Ahlak n toplumsal ya amdaki yerinisilikle tirmek ideolojik bir yakla md r

nsansal varolu un yasas olarak ahlakkavram olarak bile büyük bir sald alt ndad r.Basitle tiren, onu toplumsall n temel harcolmaktan ziyade "huy, t ynet, karakter" olaraktan mlayan yakla mlar ideolojik yakla mlar-

r ve kapitalizmin yarat mlar r. Günümüz-de toplumsall parçalanan ve bireycili indi lileri aras nda un ufak olan milyonlarca in-san ne köleli inin ne de ezildi inin fark nda-

r. Bunda toplumsuzlu u, temel ahlak ilkele-rinden yoksunlu u büyük rol oynamaktad r.Do aya, topluma, kad na yönelik kapitalistsald rganl k toplumsal ahlak n parçalanmas -na, toplumsall n da lmas na paralel geli -mektedir. Toplumsal ahlak n zay f da olsa ko-

KOMÜNARKOMÜNAR

4646

Page 48: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

rundu u alanlara dikkat edilecek olursa bura-lar kapitalizmin geli me gösteremedi i alan-lard r. Bunu öyle de ifade edebiliriz ahlak vevicdan n korundu u alanlard r. Bu alanlar nba nda Ortado u gelmektedir.

Ortado u toplumsall n ilk geli ti i alanolmas yan nda, ahlakili in de en güçlü ya-and aland r. Bugün içine sürüklendi i kriz-

li ve kaoslu yap na ra men, zay f dü ürül-mü ve darbelenmi gerçe ine kar n kapita-lizme kar direnen tek alan durumundad r. BuOrtado u'nun oldu u kadar insanl n da güçve güçsüzlü ünün nedenlerini anlamak aç n-dan çok önemlidir. Çok derin çeli ki ve sorun-lar na kar n bölgemize kapitalizmin sald -lar kar nda direnme gücü veren ta ve

korudu u ahlak r. Buna dayanarak sürdür-dü ü toplumsall r. Ne kadar bozulmu , nekadar gerici olursa olsun ahlak n rol oynadbir yerde kapitalizmin ba ar kazanmas müm-kün de ildir. Belki sorunlar na çözüm olamaz,ancak kapitalizme direnme gücü verdi i ke-sindir.

nsanla mak özgürlü ün kendisidir.Toplumsal sorunlar n nedeni nas l ki top-

lumu birarada tutan, dengeye ve bütünlü e ka-vu turan ahlak n y ise, çözüm de bu te-melde geli tirilmek durumundad r. nsanl -

toplumsalla arak kazand k. Bu art k tümdünyada kabul gören bir görü tür. Toplumsal-

ktan kopar ld zda insanl ktan kopar ld -z ise kapitalizmin ortaya ç kard en ac

gerçeklerden biridir. Dolay yla çözümü veçareyi buradan aramak durumunday z. nsan-la may yaratmak, de tirmek, payla mak,

sorumluluk duymak ve di er insanlar n ac -lar ve mutluluklar hissetmek yani ba -kalar na kar duyarl k olarak tan mlayabili-riz. Bu en aç k biçimde toplumcu olmak de-mektir, ileri düzeyde toplumsalla mak demek-tir. Kapitalist bireycili e kar refleks sahibiolmak demektir. Yani ahlakilik demektir.

Özgür ki ilik ahlaki ki iliktirAhlak ve ahlaki ki ili i tan mlamak do-

an n ve toplumun kurtulu u sorunuyla ilgiliherkes için önceliklidir. Tüm bu anlatt klar -

zdan böyle bir kestirmeye gitmek yerinde-dir. nsansal tüm sorunlarla s ba lar bulu-nan ahlak olgusunu daha da derinlikli i lemek,yeniden yeniden yorumlamak bilince ç kar-mak ve özümüze yerle tirmek ilk geli tirme-miz gereken ahlaki bir tutum olmaktad r. As-

nda tüm direni hareketlerinde oldu u gibigünümüzdeki direni hareketlerinde de ahlaken büyük güç kayna olmaya devam etmekte-dir.

Özü-sözü bir olma, söyledi ini yapma,kendine yap lmas istemedi ini ba kas nayapmama, bencil olmama, ba kalar da enaz kendin kadar dü ünme, haks zl a ve zulmeboyun e meme, sessiz kalmama, sözünün eriolma, emekten kopuk ya amama, hakk ndanfazlas na el atmama, hak etmedi ini isteme-me, eline-beline-diline sahip olma, yalan söy-lememe, açgözlü, haris ve f rsatç ktan uzakdurma, yard mseverlik, payla mc k ve bura-da sayamayaca z birçok ilke bizi insan ya-pan, üzerinde ya ad z topraklar n ve için-de var oldu umuz toplumumuzun bize aktar-

ahlak yasalar r. Özgürlük yürüyü ümüzbu yasalar temelinde oldu u gibi özgürlükçüduru umuzda bu yasalar temelinde ortaya ç -kar lm r. Ve zaten ahlakilik denilen ey debudur. Kurmak istedi imiz özgür toplumsall -

z ise bunlar esas alan bireylerin olu tur-du u birliktir.

O zaman rahatl kla diyebiliriz ki, Ahlakiliken çok imdi gereklidir, gerçek insan olmak için.

KOMÜNARKOMÜNAR

4747

Say 44 2010

Toplumsall ktankopar ld zda insanl ktan

kopar ld z ise kapitalizminortaya ç kard en ac gerçek-

lerden biridir.

Page 49: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

kinci do a', 'mikro-kozmos' olarak tan m-lanan insan türü bugün çözülmeyi bekleyen

nca sorunla kar kar yad r. Temel top-lumsal sorunlar dedi imiz pek çok soruna tari-hin hiyerar ik devletçi dönemi boyunca hepçözüm aranm r. (Ahlaki-politik toplumdakisorunlar kayna toplumdan almad ndan,toplumsal sorun olarak ele al nmazlar, dahaçok do a-insan ili kileri ba lam nda ortaya ç -kan normal sorunlard r.) Egemenler yaratt k-lar sorunlar üzerinden toplumuyönetmeyi temel var olu tarzla-

olarak bellerken, bu toplum-sal sorunlar n so-nuçlar na kat-lanan devlet d toplumsall kda bu sorunlar n çözümü için

ra r.Hiyerar ik devletçi sistem-

le yap sal sorun ya ayan kad n-dan tutal m, etnisiteye, pey-gamberlik gelene inden tuta-

m, her türden ezilen s f kal-malar na, ulusal kurtulu çuluk-

tan tutal m, reel sosyalist sistemlere kadar tümlar n tek amac , insanl n maruz kald

egemenli i ortadan kald rmak ve toplumsalsorunlar çözmek oldu u halde, bu ç lar,bunlar çözemedikleri gibi bu sorunlar n dahada derinle mesinde önemli rol sahibidirler. Buba ar zl n, dahas bu benze menin temelnedeninin 'sorun' da dahil olmak üzere 'olu 'unyeterince anla lmamas ndan kaynaklandbelirtilebilir. Zira bir eye çözüm üretmek oeyin do ru tan nmas gerektirir. Olan ey,

tarihsel ak n bir devam mahiyetinde oldu-undan, o eyin tan nmas , o eyin parças ol-

du u evrensel tarihi de bilmeyi gerektirir.

Geçmi i bilinmeyen eyin bugünü çözüm-lenemez. Çünkü her ey önemli ölçüde geç-mi in ürünüdür. Her ey belki de günümüzdendaha çok geçmi indir. Önderli imiz o nedenle'geçmi daha gerçektir' de erlendirmesiniyapt . O aç dan önce'nin yani tarihin 'hakikat'eula mada yeri doldurulamazd r. Daha do rusutarihin ürünü olmayan hiçbir ey yoktur. Bunedenledir ki tarihe yakla m ayn zamanda'gerçek'e yakla md r. Tarihe olan yakla m,çözüm gücü olmayla direkt ba lant r.

Dikkat edilirse, Önderli imizin deen temel bir özelli i tarihe olanhakimiyeti ve tarihi tüm siste-mati i içinde kavr yor olu u-dur. Bu, sorunlar n çözümünüarayan bir insan olarak önce-likle kendini tan may getiri-yor, ard ndan da ayn diyalek-tiksel yakla mla tarihin günü-müze devretti i sorunlar anla-

nda ' imdi'nin sorunlar naçözüm gücü olmas sa yor.

Bu yönüyle tarihe ne kadar ilgi du-yulsa yeridir. Önderli imiz tarih ile günümüzaras ndaki do rudan ili kiyi 'burada çözümle-nen an de il tarih, birey de il toplumdur' sö-züyle daha 3. Kongre döneminde belirtmi tir.Ancak herkesin, her ideolojinin tarih alg la-mas böyle de ildir.

Yanl Yakla anlardan ntikam Alan TarihTarihi, 'anda ya ayan kendi'yi ve 'mevcut

ya am' do ru bilmenin bilimi olarak anla-maktan çok, bir olaylar dizisi biçiminde al-

lamak en revaçta olan yakla md r. Tarih de-nildi inde, neredeyse herkesin akl na yak n-uzak geçmi te olmu , bitmi , günümüzde art k

KOMÜNARKOMÜNAR

4848

YANLI TAR HLE DO RU YA ANMAZYANLI TAR HLE DO RU YA ANMAZ

skan ANDOKskan ANDOK

Geçmi ibilinmeyen eyin

bugünü çözümlenemez.Çünkü

her ey önemliölçüde geçmi in

ürünüdür.Her ey belki de

günümüzden daha çokgeçmi indir.

Page 50: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

ya amayan eyler gelir. Buna göre insanlar nbir dönem ya ad klar eylerdir tarih. O ka-panm sayfalar y r. Bu nedenle de esa-

nda cans zd r, geçmi zamanda kalm r, öl-mü tür. Sadece insanlar n bir dönem ne yap-

klar merak edenlerin bakt , günümüzaç ndan ölü bir tablodur… Bu çok yayg n birkan r, bu nedenle de pek önemsenmez tarih.

Halbuki tarih günümüzün temel yaratgücüdür. nsanlar n bugün çözümünü aradtüm sorunlar n, esas nda ç kt klar dönemdeçözülemeyen toplumsal sorunlar n günümüzeertelenmesi oldu u görüldü ünde, tarihin nekadar an'da en canl bir yarat güç olarak ya-ad kendili inden ortaya ç kar. Bu yönüyle

tarih ölü, cans z de ildir, en canl bir ekildeya ayand r. Önderli imiz tarihin canl olu unadikkat çekmek için "yanl yakla anlardan in-tikam alacak kadar canl r" der. Ünlü tarihçiE.H.Carr da bu gerçe i u sözlerle dile getir-mektedir: "Tarihçinin üzerinde çal geç-mi , ölü bir geçmi de ildir, belli bir anlamdabugün hala ya ayan bir geçmi tir. …Geçmibizim için bugünün nda anla labilir vebugünü tümüyle geçmi in nda anlayabili-riz. nsan n geçmi toplumu anlamas ve bu-günün toplumuna daha çok egemen olmassa lamak tarihin çifte i levidir."

Tarihi Kendilerinden Ba latanlarGünümüze sorunlar devreden ve onlar

çözecek güçleri de yine var eden tarihi do ruanlamak bu aç dan oldukça önemlidir. Ancakbu konuda da bütünlükten uzak, çok parçal ,her eyi kendinden ba latan bir ele al n ol-du u görülmektedir. Günümüzde adeta kendi-lerini bilimin tekeli ve evrensel bilginin sahibihaline getirmi olan Avrupal lar tarihi kendile-rinden ba latmada ustala lard r. Aristo'danba layan, Montesquie ile devam eden süreç,bugün Avrupal lar adeta 'her ey', geriye ka-lanlar da 'hiçbir ey' k lm r. Bu 'her eylik-hiçbir eylik' diyalekti inin tarihi, hiyerar inin

kt dönemin zihni yap lanmas na kadar

gitse de bunu aç kça Aristo'da görmekteyiz.Ona göre "So uk ülke insanlar , Avrupal lar,cesur ama zekaca geridirler. Bu nedenle özgürya arlar, ama iyi, sürekli yönetim kuramazlar.

cak ülkenin insanlar , Asyal lar, zeki ve bu-lucudurlar, ama cesaretleri k t oldu undan herzaman buyruk alt nda kölece ya am lard r.Bu iki halk n oturduklar ülkelerin aras ndaki

man ülkelerde oturan Helenler, hem cesurhem zeki olduklar ndan hem özgür ya ayanhem de en iyi yönetimleri kuran efendi halk-

r." Montesquie'ya göre de "… büyük iklimfarkl klar olmayan, üstelik topraklar da -larla ve rmaklarla bölünmü Avrupa'da birbir-lerinden ba ms z küçük siyasal birimler or-taya ç kar. Da lar ve rmaklar büyük devletle-rin kurulmas engelledi i için bu küçük si-yasal birimler, ba ms zl klar sürdürürlerve özgürlüklerine dü kün olurlar." Özgür ol-may kendi tekeline alm olan Montesquie'yagöre Rusya, ran ve Anadolu gibi daha güney-de olan yerler, iklimin daha yumu ak olmas n-dan ve yüzey ekillerinin farkl ndan ötürüimparatorluklar kurmaya ve kölele meye e i-limlidir.

Olaylar n Tarihçisi HeredotTarihi ta Heredot'tan beri bir olaylar dizisi

biçiminde ele almak yayg nd r. 'Tarihin ba-bas ' olarak adland lan Heredot, gerçekle enolaylar bütünü olarak ele al r, tarihi. Krono-lojiktir. Böyle ele alarak toplum ya am gözard etmi olur. Yine daha çok bireylerin tari-hidir, tarih anlay . Hanedanl -devletli dö-nemler tarihin kendisi olur, böylesi durumda.Anlat lan tarih egemenlerin tarihi olmaktanöteye geçmez. Toplumsal geli meler, ya anan-lar olaylarla izah edilmeye çal r. Örne inHarpagos'un Astiyages'e yapt ihanetleMedlerin ba na gelenleri aç klamaya çal r.Bu perspektiften hareket edildi inde, örne ingüncelde Irak'ta ABD müdahalesine kar ge-li tirilen direni El Kaide'ye, Baasç lara veyayerel güçlere ba lan r. Halbuki esas nda dire-

KOMÜNARKOMÜNAR

4949

Say 44 2010

Page 51: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

nen Ortado u kimli idir. Direnen Ortado u-nun devlet d toplumsall k tarihidir. Bütün-lüklü bak lmad ndan güncelde direnen bugüçlerin tasfiyesiyle Ortado u'nun Bat 'ya tes-lim olaca , Bat 'n n formüllerinin ya am bu-laca sonucuna ula yor. Bu da ya anan so-runlar n oldu u gibi devam etmesini, çözüle-memesini ve hatta daha da derinle mesini be-raberinde getiriyor.

Yine Kürtlerin yap sal olarak devletçi sis-temle ya ad çeli kiler görülmeyerek, gün-celde Kürtler ahs nda ya anan direni , PKK-nin tasfiyesiyle a lmak istenmektedir. Halbu-ki Kürtlerin tarihine bak ld nda, Kürtlerindevletçi sisteme kar en fazla direnen bir top-lum oldu u anla r. Devletin yay lmac nakar etnik kimlikli ilk görkemli direni lerinKürtler ahs nda gerçekle ti i tarihten anla l-maktad r. Devletle meye yap sal olarak karolan, tarihinde de pek devletle memi bir halkolarak Kürtler, çevresindeki tüm devletlerekar direni içinde olmu tur. lk merkezi kral-

k olan Akadlar n y sa layan Gutiler-dir, ilk imparatorluk olan Babilleri y kan, Mi-tannilerle yine Aryenik gelenekten olan Hititittifak r. Tarihte en vah i imparatorluklardanolan, kellelerden burçlar yapmakla övünen,halklara kar sistematik olarak yer de tirmefaaliyeti yürüten büyük tüccar imparatorlu uAsurlulara kar en görkemli direni i yapanUrartular olurken, sonunda Asurlular n ege-menli ine son veren de Medlerdir. Tarihinsonraki a amalar nda da daha çok özerk böl-geler halinde, demokratik komünal de erlerinönemli ölçüde mekan olan köylerde, da ba -lar nda etnisiteli toplumsal kimlikleriyle ya-ayan da Kürtlerdir. PKK ahs nda dile gele-

nin bu tarihi gelenek oldu u bilinmezse ve ki-mi sald larla sonuç al naca dü ünülürse,hiçbir sonuç al namayaca gibi ya anan so-run daha da derinle ir. Özcesi bu anlat mlar-dan ç kacak sonuç, tarihin parçalara, olaylaraya da k sa dönemlere indirgenerek anla lama-yaca r.

Tarih Sümer'de mi Ba lar?Tarihi uygarl kla ba latan yakla mlar da

yine parçal r ve büyük sapt rmalar içermek-tedir. Her egemenli in özünde bencillik yatt -

ndan her egemenlikli ç , olan eyi hattatarihi kendisiyle ba lat r. Her eyi kendine maletti inden evrensel ve insansal akl n bir ürünüolan tarihi bile kendilerine mal ederler. Tarihiuygarl kla ba latmak, tarihi devletle ba lat-mak anlam na gelir. Zira uygarl k kent, devletve s f eksenli bir olu umdur. Devletsiz uy-garl k dü ünülemez. Her uygarl k devlet ge-rektirir. (Demokratik uygarl k da devletli dö-nemde devletin kar t kutbunu olu turanlar nsistemati idir. Demokratik uygarl k bile ismi-ni devletli uygarl a kar tl ktan al r ve kerhenkullan lan bir adland rmad r.) Tarihi uygarl k-

la, dolay yla devletle ba latman n formülas-yonu da "Tarih Sümer'de Ba lar" olmaktad r.Bu adla bir kitab da olan Samuel Noah Kra-mer belki Avrupa-merkezcili e dü memekiçin ve iyi niyetlice söylemi tir bu sözü. An-cak bunun egemenler taraf ndan temel bir algolarak kabul edildi i bir gerçektir.

Tarihi devletle ba latmak, öncesini tarih saymay gerektirir. Öncesiz hiçbir ey ol-

mad na göre, peki Sümerler nereden geldi,dahas Sümerleri yaratan insan nereden geldi?Tarihin Sümerlerden ba lat lmas , insan n öm-rünü yakla k olarak be bin y l olarak ele al-maya götürecektir. Sümerlerden habersiz deolsa 1650'de rlanda Ba piskoposu James Us-sher, Kutsal Kitap'ta ilk peygamber olanAdem'den ba layarak sa'ya kadar gelen tümpeygamberlerin kaç y l ya ad klar n belli ol-

KOMÜNARKOMÜNAR

5050

Tarihi uygarl kla ba latmak,tarihi

devletle ba latmakanlam na gelir.

Zirauygarl k kent,devlet ve s f

eksenli bir olu umdur.

Page 52: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

mas ndan hareketle, titiz bir hesaplamayla ev-renin MÖ. 4004 y nda yarat ld belirtir.Semitik tarih anlay n hakimiyetinde butespit, 19. yüzy la kadar temel bir gerçek ola-rak kabul da edilir.

Halbuki do an n bir gerçekle mesi olaninsana -bilinebildi i kadar yla- yakla k ola-rak yedi milyon y ld r rastlanmaktad r. Yaniinsan toplumsalla mas n ömrü yedimilyon y bulmaktad r. Peki,Sümer öncesi ya anan bumilyonlarca y , bu süredegerçekle enleri, olu antoplumsall bu tarihanlay görmezden ge-lerek, nas l hakikateyani 'gerçek'e ula a-cakt r. Tarihi bu yö-nüyle devletle yani uy-garl kla ba latmak birkendini bilmezlik, karacehalet hali de il midir?

Kald ki Sümerlerle ba la-yan tarih, esas nda sapk nl n tari-hidir. nsan n kendi özüne ya-banc la ld , toplumdakiuyumun, birbirini tamamla-man n ortadan kalkt vegünümüzde de çözüm için

ra verilen tüm toplumsalsorunlar n ortaya ç kt ta-rihtir. Özünde in-san n in-san olma çabas nda özgür-lük hanesine yaz lma-yacakbir tarihtir. Zaten Önderli-imiz, uygarl 'özgürlük-

ten geriye kalan posa' ola-rak tan mlad .

Egemenlerin TarihiSümerlerle veya devletle ba lat lan tarih

anlay n yanl bir yana, devletli dö-nemde de devletin d ndaki toplumsal kesim-lerin ya am , de erleri, duru lar esas al nmaz.

Denilebilir ki herhangi bir egemenin -örne inbir skender'in- at n ad , ona kar mücadeleyürüten bir halk n veya skender'in kendi hal-

n isminden daha fazla tarihe geçer. Tarihdiye anlat lan da tamamen krallar n, sultanla-

n tarihi olur. Tarihin esas yap lar olan dev-let d toplumsall k (kad n, etnisite, muhalifdini ç lar, tarikatlar, ezilenler, özcesi halk-

lar) tarih sayfalar nda yer almaz. Vebu sapk nl k devletin kadro ye-

ti tirme mekanlar olanokullar nda, 'bilim' ve 'ha-

kikat' diye okutulur, be-nimsetilmeye çal r.Böylelikle de insanla-

n ak llar na, ya am ngüncelde ya andgibi, her zaman dev-

letli oldu u, devletleya aman n olmazsa ol-

maz oldu u yan lsamasyarat r. nsanlar devletli

ya ama böyle al r. Devletistedi i zihni yap lanmay , insanla-

n ortak haf zas nda yarattbu tahribatlarla böyle olu -turur. nsanlar böyle dev-letin büyük gücü kar n-da el-pençe divan bir duru-a al narak kar la r. n-

sanlar böyle özgürlük içinyaratmak ve böylelikle deözgürle mek anlam na ge-len politika d na itilereksürüle tirilir, yani evrimselak ta geriye sar r… Öz-cesi insanlardan gerçekler

böyle gizlenir. Bununla da in-sandan özü saklan r, insana kendi gücü göste-rilmez. Gerçeklerden kopart lm insan,kendi gerçekli inden uzakla lan insan-

r. Çünkü insan bir gerçek'ler toplam r.Bu da tam olarak egemenlerin istedi i bir 'in-san' olmak anlam na gelir.

KOMÜNARKOMÜNAR

5151

Say 44 2010

Herhangi biregemenin

-örne in bir skender'in-at n ad ,

ona kar mücadeleyürüten bir halk n veya

skender'inkendi halk n

isminden daha fazlatarihe geçer.

Page 53: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

Ba lang ve Sonu Belli Olan TarihMe hur Hegel tarihi Greklerle ba lat r ve

ulus devletin sembolü pozisyonundaki Napol-yon ile de bitirmek ister. Hegel'e göre tarih,"karma k ve kaos içinde ya ayan insanlar nbilinçlenip yasalar olu turmalar ve devletkurmalar yla ba lam r." Devleti düzenli ol-man n, sistem kurman n, kaostan kurtulman nyegane yolu olarak ele al r. Adeta devleti so-runsuzlu un anahtar olarak görür. Ortal nulus-devletlerden geçilmedi i halde tarihin enbüyük krizli-kaoslu dönemini ya ayan uygar-

n günümüzdeki halini Hegel görseydi, her-halde büyük hayal k kl na u rard . Hegeltoplumun normal yani do al halini, uyumunoldu u bir hal olarak alg lamam r. Toplumu

düzenden yoksun, ba bo , kaos alan olarakgörür. Kendi döneminin sorunlar ndan, mer-kezi devlet isteminden hareketle olacak ki,kendi dönemini merkeze koyarak, tüm tarihigünün 'ihtiyaç'lar temelinde ele alm r.

Tarihi devletle ba latarak sadece insan tü-rünün ortaya ç tarihi olan milyonlarca ybile görmemi tir. Bu durumda ona göre dev-letin ortaya ç kmas na kadarki insanlar, onla-

n yap p ettikleri, yaratt klar , insanla ma mü-cadeleleri yoktur. Özünde geçmi i tarih dsaym r.

Yine Hegel, "tarihte yaln zca devlet kuranhalklar n dikkatimize de di ini" söyler. Busöylem, devletin henüz ortaya ç kmad dö-

nemi tümden görmezden gelmenin yan s ra,devletli dönemde de tarihi sadece 'devletlerintarihi' olarak alg lamak demektir. Halbuki hiç-bir toplum, devletli dönemde bile tümden dev-letten olu maz. Ya da hiçbir devlet toplumunde ildir. O toplumun üzerine çöreklenen biri-lerinindir. Her zaman devlet, toplumun geneliüzerindeki iktidarlar n koalisyonudur. ktidar-da ç kar olanlar n ortak iktidar kurumudurdevlet. Özü itibariyle de toplumun çoklu ya-

na uymayan, bu nedenle de sapk n bir top-lum kar örgütlenmedir.

Hegel yapt bu tespitle ayn zamanda'dikkate de er' olman n kriterini de devletli ol-maya ba lar. Bu durumda herkesçe 'tarihin enbüyük devrimi' olarak tan mlanan ve insanl -

n hala onun yarat mlar yla kendini sürdür-dü ü neolitik dönem ya da do al toplum, her-hangi bir k ymet-i harbiyesi olmayan bir eyedönü ür. Dikkate de er bir konumda bile tu-tulmaz. Bu, egemenlerin tüm ileri'likleri ken-dilerine mal etmeleri anlam na gelir. De erkazanmak için devlet olmak gerekir. Bu yak-la m, daha sonralar özellikle 20. yüzy ladamgas vuracak olan Uluslar n Kendi Ka-derlerini Tayin Hakk 'n 'devlet kurma' eklin-de ele almaya etkide bulunarak -Marksizm'inbile ik etkisiyle- tüm halklar devlet kurma-

n pe ine takacakt r. Ve gerçekten de 20. yüz-lda gerçekle en bu olacakt r. Ulus olabilmek

için devlet olma zorunlulu u, adeta olmazsaolmaz olacakt r.

Hegel'de amaç devlet oldu undan, tarihiulus-devletin kurucusunda -Napolyon'da- bi-tirmeye kalkar. Çünkü amaç olana ula lm r.Tarihin tümü bu perspektifle ele al nd nda,tarih, devletle s rlanm bir siyasal tarih ol-man n ötesine geçemez.

f Mücadeleleri TarihiMarksizm de tarihi 's f mücadeleleri tari-

hi' olarak ele al r. Tarihi s fla ba latmak, s -fs zla may da tarihin bitimi olarak adland r-

mak olur ki, bunun varaca nokta Fukuya-

KOMÜNARKOMÜNAR

5252

Ya da hiçbir devlettoplumun de ildir.

O toplumun üzerine çöreklenenbirilerinindir.

Her zaman devlet,toplumun geneli üzerindekiiktidarlar n koalisyonudur.

ktidarda ç karolanlar n ortak iktidar

kurumudur

Page 54: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

ma'n n 'tarihin sonu' tezi olacakt r. Zaten Fu-kuyama'n n 'tarihin sonu' de erlendirmesi,Marksizm'in tarih anlay na atfen yap lmbir de erlendirmedir. Fukuyama reel sosyaliz-min y ndan sonra kazanan n liberalizmoldu unu belirterek, 's fs zl getirecek s -

f' olan proleteryan n kurdu u sistemin sonaermesiyle 'tarihin sonu'na gelindi ini ileri sü-recektir. Yani 'tarihin sonu'na gelinmi tir art k.Dikkat edilirse, Hegel'de tarih devletle ba -lat r ve ulus-devletle nihai amac na kavu a-rak döngüselli ini tamamlar. Marksizm'de isetarih s fla ba yor ve s fs zl a ula n-da, o da çevrimini tamamlayarak sonuna ula-

yor. Formel mant kla bile bak ld nda bu-nun pek de yüzeysel oldu u kendili indenanla r.

Ku kusuz ki s f mücadeleleri tarihi var-r ve önemlidir. Ancak tüm tarihin bundan

ibaret olarak ele al nmas , s flar n olmadve milyonlarca y l süren toplumsal ya amgörmezden gelmek anlam na gelir. Bu yakla-

n ezilenler ad na daha tehlikeli sonuçlarvard r. nsan toplumunun tarihini 'kutsanan' s -

f olgusunun bir faaliyeti olarak de erlendir-mek, özü itibariyle tüm tarihi 'insanl ktan dü -mü 'lerin tarihi olarak ele almak anlam na ge-lir. Zira s f öyle kutsanacak, yeni toplumlargetirecek denli devrimci olan bir yap da de-ildir. Tam tersine, s f, devletçi sistemin bir

ürünü olup, esas nda toplumda e itli in da -lmas n ard ndan olu an bir dü me halidir.

f bir kere eksik insand r, ya kölecidir -ki bu gerçek insan n bir özelli i de ildir- yada köledir- ki bu da gerçek insan n bir özel-li i de ildir. Köleci-köle denklemi, tüm s -

flar n (bey-serf, burjuva-proleter) özünüolu turdu undan s fla ma e ittir, insan-

ktan uzakla mad r. Bu nedenle de s fla -may kutsayarak ona devrimci roller atfetmek,herhangi bir s fa dahil olmaya, onun özellik-lerini edinmeye çal mak yerine, s fs zlgerçekle tirmek, her türden s fla maya kardurmak gerekir. Bu yönüyle s f bir an önce

lmay gerektiren bir durumdur. Kald ki hi-yerar ik devletçi dönemde de iktidar odaklar -na kar mücadele yürütenler, s ftan dahaçok özgürlükçü bir duru u temsil eden top-lumun di er kesimleridir. Tarihin as l yap -lar devlet d toplumsall kt r.

Konumuz Marksizm'in tarih anlay olma-ndan daha detayl ele almayaca z. Ancak

önemli olmas aç ndan Marksizm'in tarih an-lay n 'ilerlemeci' yönüne de vurgu yapmakgerekir. Marksizm'de tarih adeta raylar na yer-le mi bir tren gibidir. O trenin bir ba lang çnoktas (s flar n ç ), ara istasyonlar (kö-leci, feodal, kapitalist, sosyalist toplum) veson dura (komünizm yani s fs zl k) vard r.Tren son dura a ara istasyonlardan geçerekvaracakt r. Ara istasyonlara var ncaya kadaryer yer ar zalar, sorunlar ç ksa da nihayetindebu tren son dura a varacakt r. Her yeni istasy-onun bir öncekinden daha iyi, daha donan mlve ileri oldu unu da eklememiz gerekmekte-dir. Son derece mekanikçi olan bu yakla ntarihi oldu u gibi ele alabilmesi ve buna daya-

olarak sorunlar çözmesi mümkün de ildir.Yanl teorinin do ru ya atmas mümkün ola-maz.

Çizgisel Olmayan Tarih AnlayOlarak Annales Okulu

Özellikle modernist paradigman n ve ar-ndaki Newtoncu mekani in egemenlikli sis-

temi me rula ran ve onu hep ilerici olarakgösteren düz-çizgisel ilerlemeci tarih anlay ,önemli ele tirilere de maruz kalm r. Hemhiyerar ik devletçi sistemin zirvesini olu tu-ran kapitalizm ve ard ndaki modernite anlayhem de ona kar t olarak ortaya ç kmas na kar-

n onun s rlar nda seyreden ve bu nedenlede onun bir parças olmaktan kurtulamayanMarksizm ve versiyonlar , insanl a tarihinhiç de ileriye do ru gitmedi ini gösterdi. n-sanl k en çok da en 'ilerici' denilen dönemdetarihinin en vah i dönemini ya ad . Sadece ikidünya sava nda tüm insanl k tarihi boyunca

KOMÜNARKOMÜNAR

5353

Say 44 2010

Page 55: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

ölen insanlardan daha fazlas verdi insanl k.Atom bombas denilen canavar tek bir defada160 bin insan n can na mal oldu. Do a hiç ol-mad kadar kirlendi, do al düzen yerle biroldu. Dinozorla ma insanlar için art k tar-

lan bir olas k olmaya ba lad . Ve insanlar-da mevcut sorunlar a mak ad na önemli çaba-lar geli meye ba lad .

De ik yakla mlar olsa da denilebilir kien derli toplu ve 'gerçek'e yak n yakla mlar nba nda Annelas Okulu'nun yakla mlar gelir.Önderli imizin ad ndan s kl kla bahsetti iBraudel'in de dahil oldu u bu tarih okulu, 'to-tal tarih' anlay yla do ru tarih anlayoturtmada önemli bir kilometre ta r. Fran-sa'n n Strasburg Üniversitesi'nde profesörlükyapan Marc Bloch ve Lucien Febvre öncülü-ünde 1920'lerde geli en ve esas 'çizgisel ol-

mayan tarih' anlay na oturan bak , ad ç -kard klar dergi olan 'Annales d'historie eco-nomique et sociale'den almaktad r.

Geleneksel tarih anlay na önemli ele tiri-ler getiren, tarihin sadece siyasal tarih olarakele al namayaca ortaya koyan ve tarihebütünlüklü yakla lmas gerekti ini isteyen buekolün en tan nm üyesi Fernand Braudel'dir.Yan s ra günümüzde de I. Wallerstein'i buekolden saymak mümkündür. Her eyin olu a-bilmesi için bir zaman ve mekana ihtiyaç duy-du unu ileri süren bu ak ma göre, gerçek'iniçinde olu tu u zaman, bütünlüklüdür. Bütün-lüklü olan bir eyin parçalara ayr lmas ve par-çan n esasl bir eymi gibi anlat lmas 'ger-çek'i vermez bize. Bu nedenle de 'süre'ler kav-ram tarihsel topluma uyarlayarak, tarihtegerçekle enlerin tarihsel ak içindeki sürele-rini tespit etmeye çal r.

Total tarih anlay na oturtaca z bu an-lay n temel yakla mlar özlüce vermek,bizim de tarih felsefesi hususundaki yakla-

n do ru anla lmas kolayla ra-cakt r.

- Tarih bir olaylar bilimi (vakainame) ola-rak görülmez, insanlar n ya am n bilimi ola-

rak görülür. Egemenlerin, krallar n ve kahra-manlar n ba ndan geçenlerin tarih diye anla-

lmas kabul etmez. Bunu reddeder.- Siyasal tarihin ve Hegel'dekinin aksine

'devletli olma'n n ayr cal na kar r. nsa-n milyonlarca y bulan toplumsalla ma ta-

rihinin tümünü de il de daha çok bu tarihinsapk n döneminin ifadesi olan ve yüzde bir-ikisini ancak olu turacak olan bir zamanesas almay kabul etmez. Siyasal tarih yerine,daha geni , daha insani ve insan n sadece dev-letle ilgili de il, tüm etkinliklerini içeren birtarih anlay oturtmay amaçlar.

- Siyasal tarihi ele ald klar nda da olay an-lat ndan ziyade özellikle Önderli imizin deyap sal sosyolojisinin konusu olarak ele ald'yap 'lar ele alarak çözümlemeyi, geli tirmeyitercih ederler.

- Uygarl k sürecinin kültürel birikimler sa-yesinde ilerleyip geli ti ini ortaya koyarlar.Kültürel birikimleri insanl n ortak tarihininbir ürünü olarak ele alman n yan nda tarihinde as l konusunu te kil etmesi gerekti ini be-lirtirler. Siyasal tarih yerine, toplumsal ve kül-türel tarih a rl kl bir yakla mla tarihe bak l-mas esas al rlar.

- Ezilenlerin yaz lmayan tarihini yazmayaçal rlar. Uygar güçlerin geri görerek 'barbar'ilan ettiklerinin tarihini yazmaya çal rlar."Ezilenlerin tarihinin bir tarafa at lmas na izinvermemeliyiz; bu alternatifler tarihin çöp se-petine at lmak bir yana, gün hiçbir za-man görmemi yarat dü üncelerin yan s ra,gözle görülebilir kurumlar ve deneyimlerdenolu an bir hazine -gelecek için co kuyla hay-atta tutmaya çal mam z gereken bir hazine-olarak görülmelidir."

- Genelde Avrupa merkezci tarih bak aç -na kar olduklar gibi, tarih yaz nda da

Avrupa merkezcili e ele tirel yakla maktad r-lar. Her eyi Avrupa uygarl n ya bir ön ha-

rl ya da bir versiyonu gibi gören tarih an-lay ve buna dayanan tarih yaz redde-derler.

KOMÜNARKOMÜNAR

5454

Page 56: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

- Yine insan merkezli tarih anlay ndan gi-derek s yr lmaya çal arak biyolojik insan nötesine götürülen bir tarih anlay esas al-

klar görülmektedir.

Evrensel Tarihin Kendisi Olarak: NSANTarihi bilmek kendini bilmektir. Kendini

bilmeye çal anlar n yapaca en öncelikli ey,neyin ürünü olduklar bilmeye çal ma-lar r. Tüm bir evrensel tarih esas nda insan nkendi tarihidir. Zira evrensel ak , evrenselolu kendini dü ünen ikinci do a olarak insan-da en mükemmel halini alm r. Bu durum in-sansal olu u, tüm canl türleri içinde farkl -la r. Bir hayvan veya bir bitkide evrenseltarihin her a amas göremeyiz, ama insansalvar olu ta evrensel tarihin tümünü görmekmümkündür. Zaten o nedenledir ki insana'mikro kozmos' denilmektedir. nsan ana kar-

nda geçirdi i dokuz ayl k sürede, ortalamayirmi milyar olarak hesaplanan evrenin olu u-munun tüm evrelerini ya ar. Anne karn ndakigeçen her süre, evrenin milyarl k zaman için-de çok uzun zamanlara tekabül eder. Özcesiinsan evrenin çocu udur. Annenin rolü evre-nin milyarlarca y l olu turdu unu dokuz ayl ksürede ya ar hale getirmektir. Olu umdaki bumuhte emli i insan d ndaki di er canl lardagöremeyiz. Zira insanda hayvandan kalan, bit-kiden kalan, atom alt dünyadan kalan eylervard r, ama di erlerinde insana ait bir ey yok-tur. Yani insanda hayvanl k vard r, ancak hay-vanda insanl k yoktur. Bu nedenledir ki ev-renin kendini var etmesinin tarihi anlam ndaevrensel tarih, özü itibariyle insan n tarihidir.

Tüm Bilimlerin Tanr ças :Toplumsal Bilimnsan evrensel tarihin bütününü ifade eder.

Di er canl lar ya da evrenin di er bile enlerievrensel tarihin bir parças ifade ederler. Ev-renin kendilerinde dile geldi i, olu tu u dö-neme kadarki evrensel tarihi ifade ederler. Ev-rensel ak devam ederek insanla maya do ru

evrildi inden, onlar evrensel tarihin kendile-rinden sonraki dönemlerini ifade etmezler. Ye-ni'de ya arlar, ama o 'yeni' onlar n ayn de-ildir, 'yeni' yani do al evrimsel ak ta kendi-

lerinden sonras , onlardan daha donan ml ola-rak devam eder. te bu nedenledir ki Önder-li imiz "Toplumsal bilimi… tüm bilimlerinana kraliçesi veya tanr ças mesafesinde de-erlendiriyorum. Toplumsal bilime dayanma-

yan tüm bilimlerden üphe etti imi yineönemli bir tespit olarak belirtmeliyim. Di ertüm bilimlere do ru giden yol toplumsal bili-mi gerçekle tirmemizden geçecektir. Madde-nin atom-alt parçac klar ndan tutal m halengeni ledi i idea edilen kozmik evrenin bilgisi-ne ancak toplumsal bilimin geli imi ölçüsündevarabiliriz." demektedir. Evrenin bütünü an-

lam na gelen insan bilmek, bu yönüyle 'ger-çek'i bilmektir. 'Kendini bil!' en çok da buradadevreye girer.

nsan ahs nda dile gelen 'kendi' sadece birinsan de ildir, insan n tüm öncesidir, yani ev-renin evrensel tarihidir. Ba lant bir di erönemli husus da tüm bilmelerin yarat ninsan olmas r. Kendini dü ünen do a olma,var olu unun fark na varma, fark ndal k ev-rende sadece insana has bir özelliktir. Bu dakendi ahs ndaki evreni tan may olanakl k -lar. Di er canl larda bu durumu gözlemekmümkün de ildir. O nedenle de insan kendinitan maya çal nca, esas nda evreni tan mayaçal yor demektir. Kendini bilen evreni de bi-liyor demektir. Evreni bilmenin düzeyi kendi-ni bildi in kadard r. Kendini bilmeyen çevre-

KOMÜNARKOMÜNAR

5555

Say 44 2010

Kendini bilmeyençevresini,

var olu sal gerçekli i debilmiyor demektir.te bu nedenlerledir ki

sosyal bilim tümbilimlerin

esas almas gerekenbilimdir.

Page 57: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

sini, var olu sal gerçekli i de bilmiyor demek-tir. te bu nedenlerledir ki sosyal bilim tümbilimlerin esas almas gereken bilimdir.

Ça n hakim yakla belirleyen mo-dernist paradigmada durum böyle de ildir.Sosyal bilimin tanr çal k yerini, fizik bilimi-nin tanr alm r. Daha çok fizikteki geli -meler temel belirleyici bilim olmu tur. Çünküfizik 'do ay bilmenin bilimi' olarak 'görün-gü'nün bilimidir. nsan ve onun ya am tarz ol-ma anlam nda toplumsall k da ayn zamandabir 'görüngü' olarak ele al nd ndan, fizi inmaddeye ili kin ula sonuçlardan yararlan-mak, toplumu ve insan anlamak için gerekligörülmü tür. Newtoncu fizik bu konuda ol-dukça iddial r. Do ay tümüyle anla r k l-

ndan ve gelece i de bildi inden emindir.Onun bu eminli i ve ortaya koydu u her yer-de 'geçen' 'evrensel' yasalar ol-du u gibi topluma uyarlan-

r. Bu da büyük yan-klar n, kendini al-

datmalar n ortaya ç k-mas na neden olmu tur.Yani esas nda evrimselak ta geride olan n i leyiesaslar (insan öncesi do a), dahageli kin olana (insan ve topluma) uyarlanma-ya çal lm r ki, bunun yanl sonuçlar ver-mesi kaç lmazd r. Halbuki esas olan insan nba ka hiçbir eye indirgenemeyece i, benze -tirilemeyece idir. Toplumsal bilimin tüm bi-limlerin anas olmas , insan n tüm evrenin birözeti olmas gerçekli inden kaynaklan r. Öze-ti bilindi inde kendisi de bilinmi olacakt r.Bu nedenle evreni bilmek, onun tüm bile en-lerini ve geçirdi i a amalar tek tek ele almaygerektirmez. Zaten buna ne ömür yeter ne deo haliyle bu mümkündür. Bu durumda tüm ev-reni insanda bilmeye çal mak, insan n dona-

ndan dolay mümkündür. Bu haliyle insanhem bilginin öznesi hem de tüm bilmelerinkayna olmaktad r. Önderli imiz zaten insan"… büyük patlamadan bu yana tüm evrene ya-

lm gerçekli in toplam " olarak tan mlad .nsan evrensel tarihin kendisi olarak ele al-

mak, tüm tarihi insanda ve toplumda gözlem-leyebilmek, olu 'un geçmi i anlam na gelmeküzere tarihi ve insan-toplumu bilmenin bilimiolarak da sosyolojiyi iç içe k lar. Merkezinesosyal bilimi alan bir u ra , tarihi tüm siste-mati i içinde de erlendirebilecektir. Braudel-'n 'Tarih sosyolojikle meli, sosyoloji tarihsel-le meli' sözü burada anlam na kavu maktad r.

Evrensel Tarihte SürelerEvrensel tarihin daha farkl özellikleri de

vard r. "Evrensel tarih deyince anla lmas ge-reken ikinci tür anlat m, kinci Do a olarak daadland lan toplumsal do an n maddi ve ma-nevi kültürel geli imidir. Bu tarihi bir nevitoplumun kök hücresi olan klanlardan al p gü-

nümüze kadar toplumlar n ananehir ak lar biçiminde de-

erlendirmek de müm-kündür. Bu tarih anlat -

nda ana nehir kavra- önemlidir… Evren-

sel tarihten anla lmasgereken tüm toplumlar n dü-

ündükleri ve pratikle tirdikleri ben-zer özne-nesne halkalar r. Ba ta ulus tarih-leri olmak üzere, tüm mikro tarih anlat mlar

er evrensel tarih içine oturtulmazlarsa, an-cak öykü de erinde anlam ifade ederler."

Önderli imiz toplumsal tarihteki evrensel-lik ve tikellik ayr mlar do ru yapabilmekiçin Braudel'in de kulland süre'leri kendineözgü bir ekilde kullanmaktad r.

- En uzun süre: Bu kavramla rma ile klantoplumundan ba lamak üzere tüm toplumsaltarih boyunca geçerli olan kastedilmektedir.Temel Kültür Sosyolojisi olarak da adland -lan bu dönemde, gerçekle enlerin tüm zaman-larda geçerli olmas temel k stast r. Yine insaniçin olmazsa olmaz olmas , esas belirleyiciyöndür. En uzun süre'de gerçekle enler e erinsanl k yeniden ayn eylere ba lang ç yap-

KOMÜNARKOMÜNAR

5656

Toplumsalbilimin tüm bilimlerin

anas olmas , insan n tüm evreninbir özeti olmas gerçekli inden kay-

naklan r. Özeti bilindi inde ken-disi de bilinmi olacakt r.

Page 58: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

mak zorunda kalmazsa, örne in bir do al afetolmazsa, toplum ortadan kalkmazsa, toplum-sal ak ta hep belirleyici olan faktörleri kap-sar. nsan için dilin geli imi, etnisiteli toplum-sal formlar, temel kültürel etkiler … vb bukapsamdad r. Verimli Hilal'de gerçekle enneolitik toplum, özcesi Aryenik kültür insan-

k için böylesi bir önem ta maktad r.- Uzun süre: Yap sal süre olarak da tan m-

lanan bu süre'de daha çok yap lar n olu um,geli im ve y m süreleri ele al r. Bundakitemel k stas insan toplumunda her zaman ol-mayan ama uzun bir sürede de olan temel top-lumsal kurumla malard r. Marksist tarih anla-

nda görülen neolitik, köleci, feodal, kapi-talist, sosyalist kurumla malar buna girer.Devletin tüm tarihi boyunca gerçekle tirdi ikurumla malar yap sal süre kapsam nda de-erlendirilebilir. Böylelikle devletin tüm in-

sanl k tarihi boyunca olmayan, tarihin belli birkesitinden sonra ortaya ç kan bir ey oldu uanla lm olur. Tabi burada yap sal süre kap-sam nda sadece devletli dönemin kurumla -malar ndan bahsedilmemektedir, neolitik top-lumun kendisi de bir dönemin yap olarakele al nabilece i gibi, onun içinde de ik diniyap lar, dü ünsel yap lar, maddi yap lar damevcuttur. En uzun süre'den fark , en uzun sü-re'nin hala ya yor olu u ve ya ayacak olma-

r. Önderli imiz bu yap sal süre'yi ara ra-cak sosyolojinin dal olarak da Yap sal Sosyo-loji ismini kulland .

- Orta ve k sa süre: Bununla da toplumsaltarihteki say sal olarak görülen olay ve olgu-lar de erlendirir. K sa ve orta sürelerde top-lumdaki temel kültürel ve yap sal de imleriinceleme konusu yapar. Bunlardan orta dö-nem, görece biraz daha uzun süre'de olanlarkapsarken, k sa süre, k sa süreli olay ve olgu-lar konu edinir. Örne in bir Frans z htilali vesonras nda ya ananlar orta süre kapsam na gi-rerken, bireyin her türden toplumsalla ma faa-liyetleri, k sa zaman kapsam ndad r. Yap salkurumdaki tüm günlük olaylar da k sa süreye

dahildir. Böylece yukar da ele tiri konusu ya-lan tarihin bireylerle, kahramanlarla, ço un-

lukla da krallarla, sultanlarla izah edilmesi ta-rihsel toplumda yerli yerine oturmu olacakt r.Ba ba na bir tarih olmak yerine, toplumsaltarihte a rl kadar yer alm olur. Önderli-imiz k sa ve orta süre konular ara ran

sosyolojinin dal na da ele tirilerini sakl tut-mak kayd yla, Pozitif Sosyoloji yani AugusteComte Sosyolojisi dedi.

- En k sa süre: Yarat an da diyebilece-imiz bu anlar, tüm evrensel olu umlar n ge-

reksinim duyduklar kaotik ortam veya kuan-tumik an ifade eder. Tüm uzun, orta ve k sasüreli olu umlar n en k sa süre'de gerçekle-ene ihtiyaç duydu u yarg ndan yola ç kar.

En k sa zamanda olu may ilgi noktas olarakbelirlemi olan bu sosyoloji dal na Önderli i-miz 'Özgürlü ün Sosyolojisi', 'Yarat Sos-yolojisi', 'Zihniyet Sosyolojisi' adlar ver-mektedir. nsan zihninin sahip oldu u esnek-lik ve yetenek nedeniyle 'k salar n k sas 'ndayarat özellik gösterdi inden ve toplumsal-

kla insan n kendini in a süreci hep sürdü ün-den, Özgürlük Sosyolojisi en çok da insan top-lumu için gerekli bir sosyoloji olmaktad r. Bu-nunla insan n fark ortaya konularak temel ya-rat özelliklerini aç a ç karmas amaçlan r.Önderli imiz bu gerçe i de "bilme an nda olu-uyorsun" sözüyle özlü olarak de erlendirdi.nsan n kendi do as olan ahlaki ve politik kri-

terler temelinde yapt her türden etkinlik,özgürlük sosyolojisi kapsam na girer. Herhan-gi bir canl kendi toplulu unun d nda b ra-

ld nda da o türünün tüm özelliklerini kod-lanm oldu undan türüne uygun ya ayabilir.çinde ya ad eko-sistemdeki de imlere

ayak uydurarak, gerekti inde kendisinde dede iklikler yaratarak varl sürdürür. An-cak insan türü toplumdan kopart larak büyü-tüldü ünde, insan toplumunun özelliklerinigösteremez. Örne in tek ba na simgesel diligeli tiremez, ahlak kurallar koyamaz… Biyo-lojik olarak insand r, ama henüz insanla mada

KOMÜNARKOMÜNAR

5757

Say 44 2010

Page 59: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

yeterince mesafe almam biridir o. Dolay -yla insanla ma temelinde - ahlaki ve politi-

ka- yap lan her tür insan edimi bir özgürlükedimidir. nsan ve toplumu yarat lm gerçek-likler oldu undan her an kendilerine dönükyap m-yarat m i lerinin sürmesi gerekmekte-dir. te bu durum insan için an'da olu maygerekli k lar. nsandaki esnek zeka yap , ya-rat n gücü ve insan n evrenin bir özetiolacak denli potansiyelli olu u, insanda kuan-tum an 'nda olu may mümkün k lmaktad r.Di er canl lardaki kendini yap m zaman hayliuzun zaman al r. Hatta bir neslin ömrü isteni-len türden de imleri yapmaya yetmez.

- Astronomik süre: Daha çok evrendekibüyük göksel olu umlar n karak-terlerini konu edinen ve henüziçeri i yeterince doldurul-mam süre'dir. Evrenin ge-ni lemesi, gök cisimlerininolu umu, kar kl etkile-imleri konular aras ndad r.

Bununla da insan n biyolojisi-nin ötesine geçilerek onun evrenselolu umlarla ba lant n aç a ç kar lmasamaçlan r.

Bu süre ayr mlar yla amaçlanan tüm top-lumsal tarih boyunca geçerli olan ile olmayanbirbirinden ay rmak ve yine tüm zamanlardatoplum için gerekli olan ile olmayan ayr r-makt r. Böylelikle de her tikel anlat , par-çal olan evrensel tarihin içinde yerli yerineoturtarak, özellikle egemenlikli bak lar nkendilerini esas haline getirmelerinin önünegeçmektir. Yan s ra tarihin d na itilmi lerintarihini yazmay mümkün hale getirmektir.Özcesi hakikati aç a ç karmakt r.

Do ru ya am do ru bir teoriyi gerektirir.Adorno'nun 'yanl hayat do ru ya anmaz' be-lirlemesi bu aç dan oldukça önemlidir. nsan-lar n do al toplumdaki her eylemi özgürle ti-rici oldu u halde, özellikle hiyerar inin ç -

ndan sonra insanlar n her faaliyeti toplumuözgürle tirme temelinde olmam r. Hiyerar i

sonras dönem toplumun parçalara bölündü ü,toplumun içinden iktidar odaklar n ç ktdönemdir. Bu iktidarlar n hem korunmas hemde daha da büyütülmesi için toplumla önemliölçüde oynanm r. nsan n yarat gücü top-lumu geli tirme için de il de iktidar daha dabüyütmek için kullan lm r. Bu do ru ya amiçin gerekli olan teoriyi bulan kla rm , yol-dan ç karm , sapt rm r. nsanlar n zihniye-tiyle oynand ndan da sisteme kar olanlarbile bu iktidar odaklar n etkilerinden tüm-den kurtulamam r.

Jerontokrasi ile daha hiyerar i dönemindenberi kendilerini bilgi tekeli haline getiren ege-

menler, tüm gerçeklere hükmetmek içinher eyi kendi ç karlar temelinde

ele alm lard r. Özellikle Sü-merlerle ba layan devletlitarih boyunca tüm gerçek-leri tersyüz etmi lerdir.Egemenler tanr ahs nda

kendilerini do an n, maddizenginliklerin ve ya am n ya-

rat k lm lard r. Bunu da insan-lar n zihnine adeta nak etmi lerdir. Onlar ol-mad nda ya da k zd ld klar nda insanlariçin felaketlerin olaca insanlara yedir-mi lerdir. Kendilerini olmazsa olmaz k lan buegemenlikçi kesimler sonras nda da her eyikendilerine mal etmi ve kendilerinden ba lat-

lard r.Halklar ad na herhangi bir eyin yaz lma-

mas na özen göstermi lerdir. Tarihte kad n, et-nisite, devlet d toplumsall k tamamen unut-turulmu tur. Bu yönüyle mevcut tarih, erildir,devletçidir, egemenlikçi ve toplum kar r."Olan tarihin, tamamen uygarl k sistemlerininideolojik süzgecinden geçirilmi resmi tariholdu u çok iyi bilinmeden, tarih okumalarzihni, dolay yla ya am , anlaml toplumsalya am sadece zorlamaz, olanaks z hale ge-tirir. YANLI TAR HLE DO RU YA ANMAZ.KEND ÖZGÜRLÜK TAR HLER DO RU YA-ZAMAYANLAR ÖZGÜR YA AYAMAZLAR."

KOMÜNARKOMÜNAR

5858

Tarihtekad n, etnisite,

devlet d toplumsall ktamamen unutturulmu tur.Bu yönüyle mevcut tarih,

erildir, devletçidir, egemen-likçi ve toplum

kar r.

Page 60: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

nsanl n çe itli dönemlerinde ortaya ç -kan farkl kavray ve ideolojiler olmu tur. lktoplum olan ahlaki ve politik toplumda her eybir bütünlük ve dayan ma içinde ele al -

rken, sonraki hiyerar ik-devletçi paradigma-da her ey özne-nesne ayr na tabi tutularakparçal bir ekilde ele al nm r. Bu farkl ikiele al , ayn zamanda insanl k tarihindeki entemel iki paradigmay de bize vermektedir.Mitoloji, din ve günümüz biliminin alg laybiçimleri bu ikinci paradigmaya örnek gösteri-lebilir. Mitolojide her eyin bir tanr vard .Dinde ilk hareket ve bu hareketi gerçekle -tiren tanr inanc , a r basan kavray oluyor-du. Günümüz pozitif bilimlerinin izah tarz isekaba materyalizm biçiminde kar za ç k-maktad r.

Bilimcili in temel yakla olan kabamateryalizmde de geli en zaman ve mekânfark etmeksizin her ko ulda yap lan tespitlerindo ru oldu u yakla r. Önceki mitolojikve dini dü ünü ün dogmatik miras devra-lan pozitivist bilim anlay , kaba ve dogmatikalg lay tarz bu defa bilim ad na ortayakoymu tur. Önderli imiz zaten bilimsellikad na ortaya ç ksa da pozitivizmin evrenselcive kaderci-dini anlay la olan do rudan ve pa-radigmatik ortakl ortaya koymak için'ça da Levh-i Mahfuzculuk' tan geli tir-di. Burada kast edilen esas nda devletçi siste-min zihni yap lanmas n bir ürünü olan par-çal dü ünü tarz na, her üç temel yakla nda bir paradigma temelinde ortakl k olu tur-du udur.

Toplumlara indirgenen kaba materyalistanlay , elbette do ru olmayan sonuçlar do-urmu tur. Belirleyici olan n maddi süreçler

oldu u, zihniyetin ise maddenin yans mas

olarak ikincil planda oldu u yakla do aleyi ine, yani gerçe in diyalekti ine terstir.

Hâlbuki toplumsal süreçlerde maddi olan ilezihni olan n birbirinden beslendi i, birbirinibelirledi i tüm tarihsel-toplumsal süreçlerdegözlenebilmektedir. Di er yandan zihniyetinfiziksel süreçler üzerinde, küçümsenmeyecekbir i leve sahip oldu u insan n beyinsel evri-minden de anla lmaktad r. Bu nedenle ma-teryalizmin kaba yorumu bizi kaba ve cans zbir madde anlay na götürür.

Materyalist felsefenin temel özelli i duy-gu, ruh ve dü ünce gibi süreçleri fiziksel sü-reçlere indirgeyerek aç klamas r. Kaba ma-teryalist bak aç na göre bilinç, 'kat k bil-diren madde'dir. Yani maddenin bir tür var ol-ma biçimidir. Materyalizme göre, kendine öz-gü bir alan olan ruhsall k ya yoktur ya aç kla-namaz ya da olsa dahi maddenin yans mas r.Bu nedenle kaba materyalizm, felsefenin te-mel sorunlar na fiziksel olan bilimlerle izahgetirebilece ine inan r. nsan toplumsall nbir ürünü olarak var olma özelli inde olan zih-niyet gibi süreçlerin, do a bilimlerinin katyasall içinde aç klanabilece ini ileri sürer.Dü ünce, ruh, moral ve heyecan gibi maddeolmayan gerçekliklerin fizyolojik olgular ilebirebir ayn la larak aç klanmas , idealizmgörü ünden daha az yanl de ildir. Çünküidealizm ne kadar yanl bir yap da ise, kabamateryalizm de ayn oranda yanl bir yap da-

r. Birisi için her ey madde iken, di eri içindü ünce as l gerçeklik oluyor. Bundan ötürügörünü te idealizm ile kaba materyalizm ara-

nda mutlak bir z tl k vard r. Gerçekte isebirbirine z t gibi görünen bu iki felsefi görüayn sonuçta birle mektedir. Çünkü her ikiside birini öznele tirirken di erini de nesnele -tirir. Özü itibariyle de devletçili i do uran

KOMÜNARKOMÜNAR

5959

Say 44 2010

Büyük Çarp tma: Düz-Çizgisel lerlemecilikBüyük Çarp tma: Düz-Çizgisel lerlemecilik

KOMÜNAR

Page 61: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

parçac dü ünü ün bir d avurumudur. Oysanas l ki madde ile enerji birbirinden kopar la-maz ve ayn la lamazsa, dü ünce ile maddede ayn ekilde birbirinden kopar lamaz ve ay-

la lamaz.Amac z klasik felsefecilerin esas nda

olu 'u eksik tan malar ndan kayna alanidealizm mi yoksa materyaliz mi tart mas nagirmek de ildir. Zaten günümüze kadar gelenbu k r tart man n, gerçekli i perdemeleninve yan ltman n d nda herhangi bir sonuç ver-medi ini de gördük. Daha çok kaba materya-list felsefenin do a-evren tan na getirmioldu u evrenselci, düz çizgisel ilerlemeci al-

lay tarz ve bunun indirgemeci bir yakla-

mla toplumsal alanda yaratm oldu u etki-ler üzerinde durmaya çal aca z. Evrenselci,düz-çizgisel ilerlemeci anlay ta, evrenselciyön, her zaman ve her yerde geçerli olan ev-rensel yasalara vurgu yaparken; düz-çizgiselilerlemeci yön ise hareketin dolay yla da ta-rihin ve toplumun ak n hep ileriye do ruoldu una vurgu yapar. Evrenselci düz çizgiselilerlemeci alg lay biçiminin daha iyi anla -labilmesi için öncelikle kayna na de inmekgerekir. Bu nedenle günümüz pozitivist bili-min yöntemini olu turan, ayn zamanda mo-dernist paradigman n öncüleri olan Galileo,Bacon, Descartes gibi bilim insanlar n gö-rü lerine ve bunlar sistem haline getirenNewton'a konumuz kapsam nda de inece iz.

Galileo, pozitivist bilim öncesi ortaya ç k- pozitivist görü çülerdendir. 21. yüzy la

damgas vuran zihni yap lanman n öncüle-rinden biri olarak kabul edilir. En temel özel-li i deneyci olmas r. Do ru bilgiye ula ma-

n deneyle mümkün oldu unu savunur. Bunedenle alg ve olgu kapsam nda olmayan tümgerçeklikleri bilim d görmü ve bilimin d -

na itmi tir. Dü ünsel, ruhsal k sacas zihni-yet ürünü olan gerçekliklerden uzak durmu -tur. nsan insan yapan ikili karakterin (maddiolan ile maddi olmayan) birini yani zihni a a-may önemsememi tir. Sonralar Descartes'tagörülece i gibi matematiksel bir yöntemledo ru bilgiye ula man n mutlak ve kaç lmazanlay üzerinde yo unla r.

Temel amac matematiksel kesinlikte olanyetkin bilgiye ula arak her eyin bilgisineula makt r. Her eyin bilgisine ula ma istemi,dönem bilimsel dü ünü ün en temel yaklaolacakt r. O güne kadar nas l ki dini dü ünütarz tanr sal oldu undan her eyi biliyordu,imdi de bilim, bilimsel yöntemle her eyi bil-

meliydi. Adeta 'tanr n ayetleri'nin yerine 'bi-limin ayetleri' geçiriliyordu. Bilimsellilk ad nagerçekle tirilen bu yakla m ve gösterilen ça-balar, evrensel çapta aç klay olan ve her e-yin kap açacak bir yetkin bilgiyi bulmayamaçl yordu.

Galileo'ya göre tüm olu umlar, içinde mut-lakl klar bar nd ran olgulard r. Bu görü ündendolay Galileo alg -olgu ve bunun d nda olangörünmeyen, duyumsanamayan eyleri ayr -

rm , fenomen (görünen ve bilinen dünya) venumen (görünmeyen ve bilinmeyen alem) ay-

ndan fenomen felsefesini esas alm r. El-le tutulur ve gözle görülür olan öznele tirir-ken, görünmeyen eyleri önemsiz ve türemeolarak de erlendirerek nesnele tirmi tir.

Galileo ile görü leri aç ndan benzer olandi er felsefeci ve bilim adam F. Bacon'd r.Bacon, dönemi itibariyle egemen olan skolas-tik felsefeyi y kmak için mücadele etmi tir.11. yüzy ldan 15. yüzy la kadar egemen olan

KOMÜNARKOMÜNAR

6060

Evrenselci yönher zaman ve her yerde

geçerli olan evrenselyasalara vurgu yaparken;

düz-çizgisel ilerlemeciyön ise hareketin

dolay yla datarihin ve toplumun

ak n hep ileriye do ruoldu una

vurgu yapar.

Page 62: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

bu felsefeye göre 'gerçek' zaten bulunmu ,ncil'de ve kilise toplant lar kararlar nda bü-

tün aç kl yla yaz lm . Skolastik dü ünce-nin görevi bu dinsel inançlar kabul etmekleberaber, mant k yoluyla bunlar akla uygun birbiçime dönü türmek ve onlara bilimsel bir ni-telik kazand rmakt . Yani dinsel dü ünceyi tü-müyle mant a uygun bir duruma getirmekti.

Bacon' n temel görü ü akla-mant a dayalbilimselli in geli tirilmesidir. Bacon'la tümtan mlamalar mant k diyalekti inde ele al n-

r. Gözle görülür ve elle tutulur olan bili-

min konusu olabilirken, bunun d nda du-yumsayamad z eyler kesinlikle biliminkonusu olamaz. Bacon da Galileo gibi deney-cidir. Deneyle s nanmayan bilgi do ru kabuledilmez. Do ru bilgiye ula mada kullanmoldu u yöntem ise tümevar md r. Tümevar myöntemi en küçük parçadan hareket ederekbütüne ili kin veri sunmay esas al r.

Bacon do ay tüm bilimlerin ve bilgilerinkayna olarak tan mlar. nsan tüm bilgilerikendisinde toparlayan do a kar nda çare-sizdir. Do an n insan kar ndaki üstünlü üayn zamanda ne kadar tahakkümcü ve vah i

oldu unu ortaya koyar. Do an n tahakkümcükarekteri kar nda insan n öncelikle boyun

mesi, bu biçimiyle do an n zay fl klar ta-mas ve ard ndan da do ayla yer de tire-

rek tahakküm eden konuma geçmesi gerekti-ini belirtir. Do a ac mas z ve vah i oldu u

için gerekirse, ona i kence bile edilebilir. E erdo aya hükmedilmezse insan n güç olmasmümkün olamaz. Güç olmak için de bilgili ol-mak gerekir. Bu nedenle de Bacon, iktidarcsistemin bilime olan temel yakla "bilimgüçtür" deyi iyle özetler.

Descartesç felsefe, Galileo ve Bacon' daiçine alan mekanikçi felsefenin sistem halinegelmi biçimi olarak kar za ç kar. Descar-tes görü lerini ve bi-limsel felsefesini meka-nik yasalarla izah et-mi tir. Bilimsel felsefesidiyoruz, çünkü bilimini belirleyen felsefeside il, tam tersine fel-sefesini belirleyen bili-midir. Descartes her e-yin makineden ibaretoldu u tezini savunmu tur. Dolay yla do acanl k, sezgisellik, ruhsall k gibi soyut ger-çekliklerden ayr ele al narak makinele tiril-mi tir. Hatta Descartes ile do a, t r t r i le-yen saat düzene ine benzetilmi tir. Descar-

KOMÜNARKOMÜNAR

6161

Say 44 2010

Page 63: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

tes'a göre tüm olu umlar mekanik yasalar do -rultusunda i ler. Çünkü var olan nedenler bili-nen sonuçlar do uracakt r.

Descartes modern paradigmaya damgasvuran en önemli ki ilerden biridir. Günümüzpozitivist bilimcili in do a-evren tan mlama-

nda ortaya konmu olan özne-nesne ayr -ndaki rolü belirleyicidir. Keskin bir ekilde

madde ve ruh ayr na giderek, madde ve ru-hun kesinlikle birbirine indirgenemez iki ayrolgu oldu unu belirterek, ak ldan yana yön-tem geli tirmi tir. Bu durum sadece madde veruh için geçerli de ildir, ayn zamanda beden-ruh, madde-enerji, do a-insan, toplum-birey,erkek-kad n vb. gibi ikililiklerle ço alt labilir.Descartesç düalizm do a olaylar nda gözlem-lenen ve birbirini yok etme temelinde olma-yan, aksine birbirini besleyen ve sentezleyenolmaktan uzakt r. Bu nedenle madde, do a ta-mamen cans z görülürken; insan ve toplum isemekanikçi yakla mlar nedeniyle özü itibariy-le cans z, ruhsall olmayan bir y na indir-genmi tir. Evren, mekanik bak aç yla nes-nele tirilirken, insan da öznele tirilmi tir. Me-kanik bak ta dolay yla da nesnele tirmede okadar ileriye gider ki insan d nda hiçbir var-

n ruh ve madde ikilisini birarada ya aya-mad söyler. Yani insan d ndaki di ercanl larda hiçbir ruhsal, manevi, hissi, zihniyön bulmaz. Aristo'nun 'köle konu an alettir'belirlemesinin bilimsel ve felsefik 'ispat 'nyapm olur, böylelikle.

Bilgi görü ünde ak lc olan Descartes, in-san akl n iki temel yetisi ya da gücü oldu-unu söyler. Bunlardan birincisi sezgi, di eri

tümdengelimdir. Sezgi insan zihninde hiçbirku kuya yer b rakmayan ve son derece aç kolan bir kavray faaliyetidir. Do ru bilgiyeula mada sezgiyle beslenen ku kuculuk yön-tem olarak ele al nm r. Descartes' n ünlü öz-deyi i "Dü ünüyorum, öyleyse var m" ku -kunun vard ld en son a amay ifade eder.Sezgi, Descartes'e göre, özel bir duygudur veak l yürütmelerimizde bize yol gösterir, yan l-

ya da do ru bir sonuca ulabildirir. Akl n ikinci gücü olan tümdengelimise, tam bir kesinlikle bilinen do rulardan ya-

lan zorunlu ç kar md r. Yöntem olarak eleald tümdengelimle olgular genel bilgidenözel bilgiye do ru aç klama yoluna gitmi tir.Do ru ve bilimsel izahlar getirebilme ad nakar na ç kan bütün olgular parçalam r.Bu yöntemiyle ayn zamanda analitik geo-metriyi de geli tirmi tir.

Newton'da mekanistik felsefe ve pozitivistbilimcilik mutlak ve evrensel yasalar na ka-vu acakt r. Newton bilim ad na büyük geli -meler sa layacakt r. Dönemi itibariyle ke -fetmedi i hemen hemen hiçbir ey kalmamgibidir. Hatta kendisi de bir fizikçi olan Lap-lace: "Newton evrensel yasalar yla tüm evrenido rularcas na bulu larda bulunmu , dolay -

yla ya ad z evrende ke fedebilece imizhiçbir ey b rakmam r, ke ke farkl evrenle-rimiz olsayd da bize de ke fedilecek eylerkalsayd ." anlam na gelen aç klamalarda bu-lunur. Yani dönem insan , t pk tanr sal yasalargibi evrenin her eyini aç klayan yasalara ka-vu tuklar ndan emindirler. Bu kendine gü-venin alt nda dönemin bu yasalara dayanarakpek çok tekniki bulu u sa lamas da rol oynar.Bu yasalar pratikte i yapmaktad r. Bu, New-ton' n etkisini uzun y llara yayacak ve halende makro kozmos alan nda önemli ölçüde ge-çerlili ini korumas sa layacakt r.

Kendi döneminin bilimsel düzeyini temsileden ve bu nedenle de toplumsal bilimler ba -ta olmak üzere tüm di er bilimleri de etkileye-cek olan fizikteki bu geli meleri, toplumbi-limlerdeki yans malar do ru anlayabilmekiçin biraz ayr nt ele almak yararl olacakt r.

Newton' n 'ayet' düzeyindeki evrensel ya-salar unlard r:

1- Evren en, boy ve derinlik olmak üzereüç boyutludur.

2- Evrendeki tüm hareketler uzay bo lu-undaki eter denilen maddenin içinde gerçek-

le mektedir.

KOMÜNARKOMÜNAR

6262

Page 64: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

3- Kütlesel Çekim Yasas ; her maddeninbir çekim kuvveti vard r ve bunu di er madde-lere kar uygular. Buna göre a r cisimler ha-fif cisimlere göre daha fazla bir çekim kuvve-tine sahiptir. Ayr ca mesafe artt kça çekimingücü azal rken, mesafenin k salmas halindeise çekim gücü artar.

4- Serbest ve e zamanl dü me yasas ; çe-kim yasas n bir sonucu olarak gerçekle endü me eyleminde, belli bir yükseklikten b -rak lan hacimleri ayn ama a rl klar farklolan cisimler ayn anda b rak lmalar halindeayn anda da dü er.

5- Kütlenin Korunumu Yasas ; iki farklmaddenin reaksiyona girmesi ve yeni bir mad-deye dönü mesi halinde ortaya ç kan yeni

rl k ilk haldeki toplam a rl a e ittir.6- Madde do ada belli bir kütlesi ve hacmi

olan eylerdir. Maddeler tek tek atomlar n üstüste binmesi sonucu olu ur.

7- Eylemsizlik Prensibi; dura an tüm mad-deler hareketsizdir. Hareket etmeleri için d -ar dan bir etkinin, müdahalenin olmas ge-

rekmektedir. Hareket d sald r, yani mekanik-tir.

8- Düzgün do rusal hareket; Dura an birmaddenin itilmesi halinde yer çekimi, sür-tünme veya ba ka bir müdahaleyle kar la l-mad takdirde, bu hareket düz ve ileri do rusonsuza dek sürer.

Newton bunlar n yan s ra daha ba ka ka-nun hükmünde eyler de söyler. Uzay ve za-man olgular sistem ve kütlelerden ba ms zolarak ele alarak onlar n mutlak ve de mezolduklar belirtir. Bu yönüyle de daha sonra-lar a lacak 'mutlak uzay' ve 'mutlak zaman'kavramlar ortaya koyar.

Yine Newton'da en çarp olan husus on-daki yasalar n kesinli idir. Yapt bilimseltespitlerin zaman ve mekana bak lmaks ngeçerli oldu unu belirtir. Bu yönüyle de ne-denselcidir. Yani her zaman ayn nedenlerinayn sonuçlar do uraca inanc ndad r. Bu-nun da temel nedeni, sahip oldu u mekanikçi

evren anlay r. Bu anlay a göre evrenin ya-rat tanr sald r ve tanr onu içine hareket ya-salar yerle tirerek, mükemmel i leyen birmakine biçiminde yaratm r. Yani her eyinnas l hareket edece i, o eyin kendisine tanr -sal bir yasall kta içerilmi tir ve o ey o yasa-lar n d na ç kamaz. Bu yönüyle evren anla-

lar canl de ildir. Canl olmad ndan dakendi yasalar yapma öznelli ini gösterecekyetenekten yoksundur. Evrenleri kendi ya-salar yapamad ndan nesne özelli indedir.Zaten Descartes, do an n tek canl olarak in-san ortaya koymu tur. Bu evren anlay nes-nele tiren bir anlay r. Nesnelerin kendi ya-amlar hakk nda herhangi bir öznelli i ol-

mad ndan, yani makine gibi olduklar ndanonlar n sonuçlar de tirmesi mümkün ola-maz. O nedenle de her zaman özneler yanigözlemci de se dahi sonuç ayn kal r. Çünkügözlemci ve gözlenen aras nda herhangi biretkile im yoktur.

Fizik görüngüyü inceleyen ve onu tan ma-ya çal an ana bilim oldu undan ve toplum dabir görüngü biçiminde ele al nd ndan fizikbilimindeki geli imler, toplumu aç klamayaçal an toplum bilimlerine de güçlü bir ekildeetkide bulunmu tur. Newton' n mutlak karak-terli evrensel yasalar , kendi döneminin bilim-sel düzeyini temsil etti inden, bilimsellik ad -na toplum tan mlamalar da bu bak aç te-melinde gerçekle tirilmi tir. Newton, fizik bi-liminde adeta her eyi aç klarken, Marks veEngels de bu 'bilimsel' ve evrensel yasalaraparalel bir ekilde, toplumu da her yönüyleaç klaman n mümkün olabilece ine inanm -lar ve bunu ba armaya soyunmu lard r. Ancakdayand klar bilimin gerçekli i aç klamadakiyetersizli i ve bu bilimin sonradan özelliklede Kuantumla önemli ölçüde a lacak olmas ,onlar n bu çabalar n da sorunlu olmas na ne-den olacakt r. Önderli imiz, Marksizm eksen-li toplumsal hareketlerin sistemiçili ini belirt-mek için reel sosyalizmi 'sol kapitalizm', ulu-sal kurtulu çulu u 'sa kapitalizm', sosyal de-

KOMÜNARKOMÜNAR

6363

Say 44 2010

Page 65: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

mokraisiyi de 'orta s f kapitalizmi' olarak ta-mlad . Paradigmadan, zihinsel örgüden ve

sistemden kopmayan ya amdan kaynakl so-runlu hal, ezilenler ad na sergilenen bu büyükçabalar n amaçlad özgürlük ve e itli e ula-amamalar n da temel nedeni olacakt r.

Marksizm'deki tarihin hareketinin hep ile-riye do ru oldu u tespiti, Newton' n evrenselyasalar ndan 'düzgün do rusal hareket' yasas -na dayan r. Bu yasa gere ince madde hareket-sizdir, hareket etmesi için d ar dan kendisinebir müdahalenin yap lmas gereklidir. Müda-hale yap ld ktan sonra, e er yerçekimi, sürtün-me veya ba ka bir engel yoksa, o ey hep düzbir çizgide ve ileriye do ru hareket eder. Ha-reket halindeki bu eyin geçmi i ve hareketi-nin bir an bilinebilirse, o eyin gelece i de bi-linebilir. Newton'cu evren anlay nda evreninak n yasalar maz bir ekilde be-lirleyen ve her eyin içine o eyin hareket ya-salar koyan tanr oldu undan - yani yeniyasalara gerek yoktur, onlar zaten vard r,önemli olan onlar bilebilmektedir- ilk hare-ketten sonra bir an yeterince bilinirse, sonrasda bilinebilir, yani gelecek bilinebilir. Peki buneden böyledir? Makineler kendi yasalaryapamaz da ondan. Cans z bir ey kendi ka-nunlar yapamaz da ondan. Cans z eylerinbir ey yapma kabiliyetleri olmad ndan on-lar hep ayn r, de mezdir. Newtoncu evrenanlay bu yönüyle yarat ktan yoksundur,de mezdir, olas klara yer vermeyen bu ne-denle de bilinebilir bir evrendir.

Marksizm'in toplumsal ak bilme yakla-n özü esas nda bu mekanikçi anlay a

dayan r. 'Bilimlerin bilimi' olma iddias ndakiMarksizm'de toplumun gelece i bilinebilirdir.Çünkü toplumsal ak n, hareketin bir an do -ru tespit edilmi tir.

Dolay yla o eyin yani toplumun hareke-tinin nas l olaca da bilir. Bu nedenle deMarksizm'de insan ve toplum yeterince öznede ildir, belirlenmi yasalar içinde devinir.

te Marksizm'in kaderci ve zorunlulukçu bir

ekilde s ralad tarihsel-toplumsal süreçlerinalt nda yatan gerçeklik budur.

Marksizm'e göre toplumsal geli imlerin te-melinde üretim tarz vard r. Bu tarz olu turan

eler vard r: bunlar üretim aletleri, üretimgüçleri ve üretim ili kileridir. Üretim aletleri,üretimde kullan lan araçlard r. Üretim güçleri,üretimi yapanlard r. Tabi bu noktada üretimtoplumun tüm bile enlerinden ziyade ezilen

fa mal edilir. Yani üretimi yapan ezilen s -ft r. Bir de üretim ili kileri vard r ki bu da

üretim güçlerinin ürettiklerinden ne kadar ya-rarlanabildi ini gösterir. Zira bir yandan ege-men s f yani patron vard r bir yandan da üre-timi yapan köle, serf ve proleterya svard r. Patron üreticiye bir ey vermek iste-mez, üretici yani ezilen s f da daha iyi birya ama, yan s ra üretim aletlerine sahip ol-mak ister. Bu ili ki diyalekti i bir döneme ka-dar dengede gider. Bu denge dönemi ayn za-manda o toplumsal sistemin ilerici oldu u dö-nemi kapsar. Ne zamanki art k üretim güçleriile üretim ili kileri aras ndaki denge de ti,

te o zamanlar devrim dönemleri olur. Yanidönem, 'yönetilenlerin eskisi gibi yönetilmekistemedi i, yönetenlerin de eskisi gibi yöne-temedi i' dönemlerdir. Bu çeli ki yeni toplu-ma gebedir ve kaç lmaz bir ekilde -çünkümevcut sistem gericile mi tir- yeni sistemgerçekle ecektir. Yeni toplumun geli mesindedevrimci rol de her zaman için ezilen s ftaoldu undan yeni sistem ezilen s n ç karlarve beklentilerine uygun bir ekilde gerçekle-ecektir. Ezilen s n ya da egemen s n

performans na bak lmaks n bu gerçekle e-cektir, çünkü bu önüne geçilemez bir yasad r.Ezilen s n etkili mücadele performans , ye-ni toplumu en iyi halde biraz erkene alabilir,tersi durumda yani egemen s n etkili per-formans da biraz geciktirebilir. Hepsi o ka-dard r. O nedenle de toplumsal geli im yasala-

da önüne geçilemez yasalard r. nsan müda-halesinin d nda gerçekle en yasalard r. Buperspektiften hareketle de Marksizm, temel

KOMÜNARKOMÜNAR

6464

Page 66: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

toplumsal süreçleri s ralar: ilkel komünal top-lum, köleci toplum, feodal toplum, kapitalisttoplum, sosyalist toplum ve komünist toplum.Bu toplumsal sistemler gerçekle ecektir. Çün-kü toplumsal de imin nas l gerçekle ti ininifresi k lm r bir kere. Toplumlar n üretim

tarz na ba olarak de ti i 'bilimsel' olaraktespit edilmi itir. O nedenle de toplumlar nnas l de im gösterece i bilinir. Bu toplumsalhareketin düzgün do rusal olarak i lemesidir.

Yeni toplumun her zaman için üretim tar-ndaki geli meler temelinde ezilen s n ç -

karlar ve beklentilerine uygun gerçekle ecekolmas , bir yandan kadercili e, bir yandanat ll a yol açarken, bir yandan da her yeni'niniçinde 'gelece in ilerisi'nin de gizli oldu u ya-

lg na götürür. Ezilen s f toplumsal geli i-min temel devrimci gücü olunca ve her uygar-

ksal sistemde de ezilen s f bir gerçeklikolunca, ezilen s f mevcut toplumsal sistem-de gelecek yeni ve ileri toplumun tohumu ol-mu oluyor. O nedenle de Marksizm'e göreher yeni'de sonraki yeni'nin izleri vard r, amaeski'si yoktur. Çünkü toplumsal sistemlerdeher yeni, kendinden öncekini yemi tir, öylegeli mi tir.

Çok büyük yanl lar içerdi i kolayl kla an-la lan bu tespitlerin böyle yap lmas n temelnedeni, gelece in -tanr sal dü ünü ten kalmabir yakla mla- bilinebilir oldu u yan lg r.Marksizm gelece i ezilen s f olan köle, serfve i çiye devrimci rolü yükleyerek, onlar ye-

ni toplumun yarat k larak bilmek ister ve-ya bildi ine inan r. Halbuki mevcut olan, geç-mi i içinde ta r, gelece e de olas klar teme-linde gebedir. Gelecekte neyin olaca da ni-teliksel dönü ümlerin gerçekle mesini müm-kün k lan kaos dönemlerinin toplumsal güçle-rinin ahlaki, politik ve ideolojik örgütlülük vemücadele düzeyleri belirleyecektir.

Daha da kötüsü bu hareketin hep ileriyedo ru oldu unun benimsenmesidir. Ne oldu ubelirsiz olan bir engelle kar la mayana kadarbu hareket hep ileriye do ru olacakt r. Yani ta-rih hep ileriye do ru akmaktad r. Hareket hepileriye do rudur. Bu perspektiften bak ld n-da köleci toplum ilkel komünal toplumdan,feodal toplum köleci toplumdan, kapitalisttoplum feodal toplumdan, sosyalist toplum dakapitalist toplumdan daha ilerici olmaktad r.Tümü birlikte de ilkel komünal toplumdan da-ha ileridir. (adland rmalar Marksizm esas al -narak yap lm r, yoksa hiyerar ik devletçisistemin hiçbir dönemi bir toplum biçimi de-

ildir. Toplum kar tl temsil eden iktidarve sermaye sistemleridir.) Bilimsellik ad nayap lan tespitler, hatal olunca ortaya da böy-lesi onar lmaz olumsuzluklar ç kar. Kaynahareketin hep ileriye do ru oldu u yönlü yü-zeysel ve yanl bilgiye dayanan bu ele altarz çok büyük zararlar vermi tir. Egemen-likçi sistemi ilerici göstermi tir. 'Eski' olmay'geri' olmayla, 'yeni' olmay da 'ileri' olmaylaözde le tirmi tir. Halbuki ne hareketin yasas

KOMÜNARKOMÜNAR

6565

Say 44 2010

Marksizm gelece i ezilenf olan köle, serf ve i çiye

devrimci rolü yükleyerek,onlar yeni toplumun

yarat k larak bilmek isterveya bildi ine inan r.Halbuki mevcut olan,

geçmi i içinde ta r, gelece e deolas klar temelinde gebedir.

'Eski' olmay 'geri'olmayla, 'yeni' olmay da 'ileri'

olmayla özde le tirmi tir.Halbuki ne hareketin

yasas öyle söylendi i gibisadece ileriye do rudur ne de

tarihin ak hep ileriyedo ru olmu tur.

Page 67: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

öyle söylendi i gibi sadece ileriye do rudurne de tarihin ak hep ileriye do ru olmu tur.

Kuantum fizi i atomalt parçac klar n göz-lemlenmesi sonucu hareketin hangi yöne do -ru olaca kestirmenin mümkün olmadgöstermi tir. Parçac klar hem ileriye hem ge-riye hem sa a hem sola ayn zamanda her yö-ne do ru hareket eder. Bu hareketin yönünütekdüzelikten ve yüzeysellikten kurtarm r.Gerçek anlamda tarihe bak ld nda, tarihinak n da bu yönlü oldu u görülür. Dolay -

yla ba ta Marksizm olmak üzere tarihin ile-riye do ru geli imini esas alan tüm yakla m-lar yan lm r.

Tarihin hep ileriye do ru akt görü ününtam tersi gerçekle mi tir. unu rahatl kla be-lirtebiliriz ki tarih tersinden geriye do ru ak-

r. nsan türü de dahil tüm canl lar bir eko-sistem içinde ya arlar. Her canl n var oluko ullar vard r. Bu var olu ko ullar yla oy-nananamaz. Bu var olu ko ullar yla oynama,ona göre davranmama o türün ortadan kalk-mas anlam na gelir. Bu yönüyle her canl nkendisinin d nda tabiî ki uymas , uyumlu ol-mas gereken 'yasalar' vard r. Ama her canletraf ndaki olup bitenlere kar duyarl r. De-

en ko ullara göre kendinde de im-dönü-üm gerçekle tirmesi gerekir ki varl sür-

dürebilsin. Bu da o canl lar n özne olma hali-ni ortaya koyar. Di er canl lar için bile buböyleyken, insan için bu çok daha böyledir.Zira onun di er canl lardan farkl olarak anali-tik zekas vard r. Çok esnek bir yap dad r veçok k sa bir anda pek çok eyi tasarlayabilir,ya am n kurallar kendisi koyabilir. Bun-lar yaparken yine de insan ekosisteminin,özünün gereklerini yerine getirmek zorunda-

r. Yoksa varl k ko ullar yla oynam olur veyok olur. nsan n var olu ko ulu bu perspek-tiften bak ld nda toplumsalla ma olmakta-

r. Bu yönüyle toplumsall k insan için bir ter-cih de il ya amak için bir zorunluluktur. Bu

sa parantezi insan toplumunun ve gerçekli-inin belirlenemez oldu unu vurgulamak ve

geli en toplumsal süreçlerin de öyle zan-nedildi i gibi insan d nda ve hep ileriye do -ru olmad ortaya koyabilmek için belirti-yoruz.

Toplumsal gerçeklikler insan taraf ndan in-a edilmi ve edilen gerçekliklerdir. Topluma

biçim vermek isteyenlerin zihniyet yap lan-mas , olu an sistemin de karakterini belirler.nsanl k tarihinin en genel anlamda iki temel

toplumsal süreci ya ad belirtilebilir. lkikök toplum olan, insan olman n özünü olu tu-ran ahlaki ve politik toplum gerçekli i iken,ikincisi bundan bir sapma biçiminde geli enhiyerar ik devletçi sistemdir. Bir kölelik dü-zeni olan ikincisinin tarihi hiç de ileriye do rugötürmedi i yol açt toplumsal sorunlar nçoklu undan ve çözümsüzlü ünden anla l-maktad r. lk toplumda herhangi bir toplumsalsorun ya anmazken, sapk n sistemde top-lumun ekolojik, cinsiyet, ekonomik, kültürel,zihni, ahlaki, politik vb pek çok alanda çö-zümlenemez sorunlar do mu tur. E itlik, öz-gürlük yerini iktidarc a, adaletsizli e, s f-sall a, egemenli e… b rakm r. Daha da de-tayland rma ihtiyac duymad z butoplumsal sorunlar n ortaya ç bile top-lumun Marksizm'de belirtildi i gibi ileriyedo ru de il; tersine insanl ktan ç kmaya, ya-banc la maya ve özden kopmaya do ru birak içinde oldu unu göstermektedir. NitekimÖnderli imiz, ilk, kök toplum olan ahlaki-po-litik (do al) toplumdan sonraki toplumsal sü-reçleri 'kölelik' süreçleri olarak tan mlad . Ah-laki ve politik toplumun komünal olan özün-den bir sapma sonucu gerçekle en ve 'güçlü-kurnaz adam' n bir yarat olan hiyerar i için'köle toplumun do u', merkezi uygarl nba lang olarak adland rd z devletin ç -

için 'köle toplumun olu umu', feodal dö-nem için 'olgunla kölelik', kapitalist dö-nem için de 'genelle mi ve derinle mi köle-lik' dönemi tan mlamas yapt .

Dikkat edilirse, tüm bu süreçler kölelik sü-reçleri oluyor ve ne yaz k ki bu kölelik sistem-

KOMÜNARKOMÜNAR

6666

Page 68: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

lerine ezilenler ad na hareket edenler 'ilerici'yaftas vurmu tur. Bunun da egemenli i, ik-tidar me rula rma anlam na geldi i aç kt r.Bu yakla m her olan olmas gereken olarakde erlendirerek, zorunlulukçulu a götürür.Bu da devleti, s , uygarl … özcesi hertürden sapk nl bir gereklilik haline getirir.Ezilenler ad na ortaya konan bu yakla m ençok da egemene yarar. Çünkü egemenin enfazla önemsedi i ve ihtiyaç duydu u ey, zi-hinlerde me ruiyetini olu turabilmektir.

Nedensellik ve zorunluluk sistemle bakurularak ele al nmal r. Bunlar, belirlenmiolandan kaynakl olarak birbirlerini do uranili kili kavramlard r. Klasik fizikte ayn ne-denlerin her zaman ayn sonuçlar do urmas

yarg , ancak ve ancak de mez bir do an nde meyen nedenlerinden kaynakl olarakmümkün olabilir. 'Kaç lmaz son', 'kader' ve-ya 'zorunluluk' gibi kavramlar böylesi de -mez, dolay yla belirlenmi olan bir do an nvar olmas yla anlam kazanabilir. Ba ka türlümümkün de ildir. Bu nedenle her eyin düzçizgide ilerleme zorunlulu u, egemenlerinsürekli köle yeti tirmesinin teorisinden tü-retilmi tir. Zorunlulu u ilke biçiminde ele al-mak ve kabullenmek kölele tiren ve sapt ranbir saptamad r. Do ada, özellikle de insan do-as nda i leyen zorunluluk de il, özgürlük ya-

sas r. Do adaki canl k, esneklik ve kuan-

tum dünyas ndaki parçac klarda gözlemlenenözgür tercihler, özgürlük yasas ba lam ndaçok çarp örnekler sunar. Zorunlulu u yasabiçiminde ele almak ve oldu u gibi alg lamak,özneli i yitirip nesne olmaya do ru gitmeninyolunu ard na kadar açmaktad r. Egemenlikve mutlakl klar kar nda olas k ve özgürlükkavramlar na yer vermek kuantum felsefesi-nin olmazsa olmaz r. Zorunluluk egemenli-in temel kavramlar ndand r. Zorunlulu un

bilincine varmak yaln z ba na özgür olmakde ildir. Bu köleci ahlaktan kaynaklanan biryorumdur. Bunun yerine zorunlulu un bilinci-ne varma ve onu a ma iradesini göstermekleözgür ahlaka ula labilir.

Özellikle toplumsal sistemde ili ki veözellikler temelinde esas al nmas gereken vetemel bir ilke olarak i leyen özgürlük yasa-

r. Önderli imiz, bunu 'zorunlulu un bi-lincine varmak ve onu a mak' biçiminde dilegetirdi. Yani onu a ma bir ön ko ul olarak be-lirlendi inde zorunlulu un a lmas söz ko-nusudur. Dolay yla zorunlulu un kadermigibi ya am felsefesine dönü türülmesi yanl -

r.Düz-çizgisel, ilerlemeci anlay n do ada-

ki özne olma halini ve canl görmemesi bo-yutuyla da önemli yan lg lar mevcuttur. Do-a, ilerlemecili e neden olan mekanikçi felse-

fenin belirtti i gibi cans z de il, tamamen birözneler bütünlü üdür. Bu özne ve canl olmahali, do adaki her bile ende oldu undan bubile enlerin tümüyle belirlenmesi, dolay ylane yapacaklar n bilinebilir olu u da müm-kün olmamaktad r. Küçücük bir atom parça-

n bile ne yapaca n bilinememesi yada ne yapmas gerekti inin kendisine dayat la-mamas gerçe i ortadayken, bir mikro kozmosolan ve son derece esnek bir zeka düzeyine sa-hip olan insan ve onun toplumunun ne yapaca-

n bilinebilir oldu unu ileri sürmek ne ka-dar gerçekçidir? Aç k ki böylesi yakla mlar ntemelinde cans z evren anlay yatar.

KOMÜNARKOMÜNAR

6767

Say 44 2010

Zorunlulu uyasa biçiminde

ele almakve oldu u gibi alg lamak,

özneli i yitiripnesne olmaya do ru

gitmenin yolunuard na kadaraçmaktad r.

Page 69: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

Günümüz dünyas n en çok üzerinde ko-nu tu u, tart p dü ünce üreterek çe itli pro-jeler çerçevesinde çözüm arad temel konu-lar n ba nda ekonomi gelmektedir. Açl kla,

sizlikle, çevresel sorunlarla, insan sa yada insan ya am ile ilgili neredeyse tüm konu-larla ba lant kurularak yerel ya da küreseldüzeyde ele al nmaktad r. Bunun için çe itlimodeller-projeler geli tirilmektedir. Liberalekonomi, sosyalist ekonomi, karma ekonomi,kapal ya da aç k ekonomi, serbest pazar eko-nomisi, makro ya da mikro ekonomi vb gibidaha da sayabilece imiz tan mlamalar yap l-maktad r. Yine bu tan mlamalar ya da kavram-larla ba lant olarak da birçok kavram dilegetirilmektedir. Üretim, tüketim, kar, pazar,borsa, banka, tahvil, borç, milli gelir, kriz, ka-os, para, piyasa, tar m, köylü, i çi-i siz, tarla,

yeri, kara para, emek, sermaye, döner serma-ye, açl k, bolluk, vb sözcükler ya am nher an nda adeta uçu maktad r.

Elbette biz burada bu sözcüklerin pe inetak lmayaca z. Mutlaka konumuz ba lam n-da yeri geldikçe ele al nmas gereken konularade inece iz. Bu yaz da esas olarak konfederalörgütlenme içerisinde demokratik uygarl kesaslar üzerinde nas l bir zihniyet ve ona ba -

ekonomik faaliyet öngörüldü üne de inile-cektir. Özellikle yayg n bir yerel yönetim a -

n ortaya ç kt Kuzey Kürdistan'da, toplu-mun ekonomik ihtiyac nas l kar lanacakt reklindeki sorunun arkas na dü erek buna ya-t olmaya çal lacakt r. Önder APO son sa-

vunmalar yla birlikte bu konuya da kapsaml -ca de inmesine ra men somut ad mlar n birtürlü at lamamas n sak ncalar da konuçerçevesinde ele alaca z. Konuya ekonominedir, ahlak-politika ve demokrasinin ekono-

miyle ba lant ile kad n ve ekonomi araba klar alt nda Önderlikten yap lacak al n-

lar derlemesi ile giri yap lacakt r.

Ekonomi nedir?"Ekonomi veya maddi hayat nesnelerinin

elde edilmesi, canl n en temel sorunudur.Ekonomi evrimin gerçekle me malzemesidir.Canl sistemi, metabolizma ile d ortamdanedindi i kendi sindirim sistemine uygun ihti-yaç nesneleriyle devaml sa lar. Evren-sel bir kurald r; farkl la mayla evrim ya am nsüreklili ini sa lar. ……

Toplumsal do ada ekonomi her zamantopluluklar halinde yürütülmü tür. Tek bireyveya devletin ekonomiyle tekelcilik d ndaili kisi yoktur. Birey ve devletin söz sahibi ol-du u ekonomiler zorunlu olarak ya kâra geç-mek ya da iflas etmek durumundad r. Ekonomidaima gruplar n i idir. Ahlaki ve politik top-lumun gerçek bir demokratik alan r. Eko-nomi demokrasidir. Demokrasi en çok ekono-mi için gereklidir. Bu anlamda ekonomi ne alt-yap ne üstyap olarak yorumlanabilir. Toplu-mun en temel demokratik eylemi olarak yo-rumlanmas daha gerçekçidir.

Topluluklar zihinsellikleri içinde maddi ih-tiyaç nesnelerini hep aram ve geli tirmekistemi ler; yemek, bar nmak, ço almak ve ko-runmak temel kayg lar olmu tur. Önce bul-duklar yla yetinmek, ma aralarda bar nmak,göl ve orman kenarlar nda daha iyi korun-mak, do urgan anaya öncelik tan mak bu te-mel ihtiyaçlar nedeniyledir. Avc k da giderekdevreye girer. Hem korunmak hem de etle bes-lenmek bu kültürü geli tirir. Fakat toplumsal-

n ba ndan itibaren kad n toplay ylaerkek a rl kl avc k aras nda bir gerginli-

KOMÜNARKOMÜNAR

6868

Toplumun En Demokratik Eylemi EkonomidirToplumun En Demokratik Eylemi Ekonomidir

Sinan AH N

Page 70: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

in, farkl kültürel evrimlerin geli ti ini gözle-mek mümkündür. ki tarafta da tek yanl ge-li me, birinde 'aslan erkek', di erinde 's rkad n' kültürüne ad m ad m birikim sa lar. lkfarkl ekonomik anlay lar böyle temellenir.

Kad n etraf nda ilk yerle ik tar msal aile-lerin do mas ve çok az da olsa ba ta daya-

kl g dalar olmak üzere saklama, ambarla-ma imkân ile birlikte ekonomi do maktad r.Fakat bu tüccar ve pazar için bir birikim de-il, aile için bir birikimdir. nsani olan gerçek

ekonomi de bu olsa gerek. Birikim çok yayg nbir arma an kültürüyle göz koyulacak bir teh-like ö esi olmaktan ç kar lmaktad r. Arma ankültürü önemli bir ekonomik biçimdir. nsan ngeli me ritmiyle de son derece uyumludur. Enaz devletle tirilmi , özelle tirilmi toplumsalgerçekliktir.

Ekonomi, kavram olarak olmasa bile, özolarak belki de ilk defa bu tarz birikime da-yand labilir. Bilindi i gibi, eko-nomos keli-mesi Yunanca aile, hane yasas demektir. Aile-nin maddi geçim kurallar , çevresini, malze-me ve di er materyallerini ifade etmektedir.Uygar toplumda kavram daha da genel-le ti-rirsek, küçük topluluklar n 'geçim kurallar 'olarak ifade edilmesi mümkündür. Toplum ko-lektivizminin en temel dokusudur. Özelle tiril-mesi, devletle tirilmesi dü ünülemez. Ekono-miyi özelle tirmek, devletle tirmek, temel top-lumsal dokuyu tahrip etmek ve toplumu en ha-yati ya am kurallar ndan yoksun b rakmakt r."

Ahlak-politika ve demokrasininekonomi ile ba lant

"Her toplumsal konuda oldu u gibi, ahla-ka ili kin olarak da tarihe ba vurmak daha

retici olacakt r. Toplumsal ça lar n yüzde98 gibi uzun bir döneminde hukukun de il, ah-lak kurallar n geçerli oldu unu biliyoruz.Bu nedenle de ahlaki toplum diyoruz. Dolay -

yla bu uzun dönem ahlak n neyi kar lad - çok iyi bilmeden ahlak yorumlamak eksik

kalacakt r. Toplumsal do ay esnek zekâyla en

yüklü do a olarak tan mlamam z konuya ktutabilir. Esnek zekâdan kas t, daha çok dü-ünmeyle i yapmakt r. Dü ünme ile i aras n-

daki ili ki zorunlu olarak kural içerecektir.Çünkü i in nas l yap lmas gerekti i zaten ku-ral demektir. e ili kin bu ilk eylemi ilk ahlakkural olarak da belirleyebiliriz. derken ise,her türden toplumsal etkinli i kastediyoruz.Yemekten uyumaya, yürümekten yiyecek bul-maya, hayvanlarla dost olmaya veya çat ma-ya, bitkilerle ilgilenmekten bal k avlamaya ka-dar her eylem i tir. Bu i ise, kural olmadanba ar lamaz. Ba ar zl k ise toplumun ölümüdemektir.

Bu noktada toplumu ekonomik temel ve ah-laki üstyap gibi bölme kavramlar saçma gel-mektedir. Ahlak ekonominin, daha do rusuya am n temel ihtiyaçlar n elde edilmesininen iyi yolu olarak tan mlanabilir. Töre ve usulolarak ahlak, ekonominin veya temel ihtiyaç-lar n elde edili tarz r. Dolay yla altyap -üstyap ayr mlar aç klay kavramlar olmak-tan uzakt rlar. Ahlak, ba ta ekonomik çabalarolmak üzere, tüm toplumsal eylemliliklerin iyitarz nda gerçekle tirilmesini ifade eder.Dolay yla toplumsal olan her ey ahlakidir.Ahlaki olan her ey de toplumsald r. Örne inekonomi ahlaksal oldu u gibi, din de ahlak-sald r. Do rudan demokrasi olarak siyasetahlak n kendisidir.

O halde i in ilk kural yani ahlak , ilk ba -lardan itibaren toplum için hayati bir konudur.En iyi i nas l yap yorsa, o nas ll k en iyi ah-lak kural olarak zihinlere yerle ir. Bu, süreçiçinde daha da yetkinle erek, sa lam bir gele-nek olarak toplumsal haf zaya mal olur. Ahlakart k olu mu demektir. Töre, gelenek denilenolay budur. Burada çözümlenmesi gereken enönemli husus, ahlak n zihni bir eylem oldu ukadar toplumsal i le ilgili olmas r. Hem zih-nin çabas , hem toplumun eylemlili ini ge-rektirir. ahsen bu duruma demokrasinin ilkorijinal hali demeyi tercih ederim. Bu durum-da orijinal demokrasi ve ahlak özde lik ka-

KOMÜNARKOMÜNAR

6969

Say 44 2010

Page 71: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

zan yor. Toplum daha çok hayati i ler pe indeko turup durdu una göre, i üzerinde çok dü-ünülüp tart lmas kaç lmazd r. Bununla

da yetinmez; en iyi i in nas l ba ar laca , ya-ni yönetilece i üzerinde de çok durmas ya-am n vazgeçilmez gere idir. Her iki durumda

da, yani hem dü ünüp tart man n, karar ver-menin, hem de karar yönetip i in ba ar nadönü türmenin demokrasinin en dolays z biçi-mi (kat mc , do rudan demokrasi denileney) oldu u aç kt r. Bu ise ayn zamanda top-

lumun ahlaki yönetili i, ahlaki ya am demek-tir. Demek ki ahlak ve demokrasinin kaynaayn r. O da toplumsal prati in kolektif zihinve i yapma yetene idir. Toplum ya am nyaln zca yüzde 98'lik bölümü ahlaki ve oriji-nal demokrasi ile geçmi olmuyor; günümüzekadar çok parçalanm , kendi haline b rak l-

toplum birimlerinde de hala ezici olarakuygulanan hukuk de il ahlakt r. Çok bozulmuda olsa, aileden etnisiteye kadar, hatta hu-kukun en ince detay na dek düzenledi i birçokkurumsal alandaki i yap na kadar ahlakolmadan ya am n yürüyemeyece ini çok iyibilmek gerekir. Hukuk bir örtüdür. Esasen i iyürüten güç eminim ki hala ahlakt r.

Ahlak n temel rolü, toplumun sürdürülme,ayakta kalma kurallar na sahip olma ve uygu-lama gücüdür. Varl k kurallar ve uygulamagücünü yitiren toplum hayvan toplulu una dö-nü mü demektir ki, bu halde istenildi i kadarkullan p sömürülebilir.

Politikan n rolü ise, özünde topluma ge-rekli ahlaki kurallar sa lamak ve bununlabirlikte temel maddi ve zihni ihtiyaçlar gider-menin yol ve yöntemlerini sürekli tart arakkararla rmakt r. Toplumsal politika, bu ge-rekçeler temelinde sürekli tart ma ve karargücünü geli tirerek toplumu zinde ve aç k gö-rü lü k lar; kendini yönetebilme ve i leriniçözme yetene ine kavu turarak onun en temelvarl k alan olu turur. Politikas z toplum,ba kopmu tavuk gibi, daha can vermedensa a sola savrulan toplumdur. Bir toplumu i -

levsiz ve güçsüz b rakman n en etkili yolu,kendi öz varl , temel maddi ve manevi ih-tiyaçlar için zorunlu tart ma ve karar organolarak POL KAs z (siyasetsiz, slami de-yimle eriats z) b rakmakt r. Hiçbir yol budenli sak ncal olamaz.

Ahlak kolektif dü ünce gelene ini temsilederken, politikan n i levi biraz daha farkl r.Daha çok güncel kolektif i ler üzerinde tart -mak ve kararla mak için dü ünce gücünü ge-rektirir. Güncel yarat dü ünce politika içinartt r. Yine de kaynak olarak, dü ünce biriki-

mi olarak ahlaka dayanmadan ne politik dü-üncenin, ne de politikan n kendisinin yap la-

mayaca toplum çok iyi bilmektedir. Poli-tika günlük kolektif (toplumun ortak ç kar ) i -ler için kaç lmaz bir eylem alan r. ler ko-nusunda farkl , hatta ayk dü ünceler olsabile, tart ma ve karar almalar için artt r.Politikas z toplum ya ba kalar n kurallarsürü misali takip eden, ya da ba kopar lantavuk misali z playan hayvandan farks zd r.Toplumun öz dü ünce gücü bir üstyap kurumude ildir; toplumun beynidir. Organlar ahlakve politikad r.

Politika ile demokrasi özde kavramlard r.er özgürlük politikan n kendini ifade etti i

iklimsel alansa, demokrasi de bu alanda poli-tikan n icra tarz r. Özgürlük, politika ve de-mokrasi üçlüsü, ahlaki temelden yoksun ola-mazlar. Ahlaka özgürlük, politika ve demokra-sinin kurumsalla geleneksel hali de diye-biliriz.

Toplumun hayati ç karlar , ya amsall ,güvenli i, beslenmesi, iktidar ve devletin en-gelledi i özgürlükler, e itlikler ve demokrasi-dir. Görüldü ü gibi politik i lerle devlet i leriayn de ildir, hatta oldukça çeli kilidir. Bu du-rumda devlet ne kadar geni ler ve yo unla r-sa, politika o denli daral r ve gev er. Devletkural demektir, politika ise yarat kt r. Dev-let haz yönetir, politika ise olu turarak yö-netir. Devlet zanaattir, politika sanatt r. Top-lumsal do a ya am n yüzde 98'ine yak n

KOMÜNARKOMÜNAR

7070

Page 72: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

klan toplumu dedi imiz 25-30 ki ilik birimlerhalinde süregeldi ini bilmekteyiz. Klan top-lumun kök hücresi olarak tan mlayabiliriz.Klan toplumu süreç içinde olu an aile, kabile,

iret, kavim ve ulus toplumunun tümündehücre farkl la mas na benzer biçimde ya a-

halen sürdürmektedir. Klan ister i aretdili, ister simgesel dil halinde bulunsun, temeltoplumsal do a tan za göre ahlaki ve po-litik bir toplumdur. Elbette klanda çok basitbir ahlak ve politika vard r. Önemli olan varolmas r. Basitlik önemi ortadan kald rmaz.Tersine önemini kan tlar. Hatta denilebilir ki,ahlak en güçlü ifadesini klan toplumunda ya-ar. Adeta içgüdüselin ifadesi rolündedir. Ona

(ahlaka) göre ya amak varolu un olmazsa ol-maz ko uludur. Ahlak yitiren klan da lm ,da lm veya yok edilmi kland r. Basit ku-rallarla ifadesi ancak ya amsall na yorum-lanabilir. K yaslamak aç ndan denilebilir ki,günümüzde hukuk kurallar s kça çi nendi ihalde topluma bir ey olmaz. Belki de hukukuntutuculu u nedeniyle bu çi neme daha olumlubir rol bile oynayabilir. Klanda ise, kural bo-zulmas toplulu un sonudur.

Politika için de ayn özellik belirtilebilir.Klan n toplay k ve avc k gibi çok basit iki

i vard r. üphesiz tüm klan üyeleri kendileriiçin hayati olan toplay k ve avc k üze-rinde belki de bin kez tart arak, dan arak,deney al veri i yaparak, baz üyelerini gö-revlendirerek en iyi, verimli biçimde toplay -

k ve avc k politikalar olu turup uygu-lamaya çal lard r. Aksi halde yine ya ammümkün olamazd . Neyin nas l toplan p yeni-lece i en temel politikayd , yani ortak i ti (Po-litika ortak i olarak tan mlan r). O halde klantoplumu çok basit, ama hayati bir politik top-luluktu. Bir gün politika yapmazsa ölürdü. Po-litika bu nedenle çok hayati bir doku i levsel-li ine sahiptir. Belki de di er tüm özellikleriöteki primatlarla (insana yak n hayvanlar)benzerdi. Yegâne önemli farklar , basit ahlakive politik dokuyu geli tirmi olmalar r.

Araçlar bile ancak politika oldu unda devre-ye girer. Dilin geli imi bile ancak ahlaki vepolitik temelde mümkündür. Konu ma ihtiya-

h zland ran unsurun i in yap lmas na ili -kin tart ma ve karar oldu unu hiç unutma-mal z. Burada beslenme ihtiyac , ahlak vepolitikan n temelinde yatar demek bana an-lams z gelmektedir. üphesiz tek hücreli amip-lerin de beslenme ihtiyac vard r. Ama amiple-rin ahlak ve politikas ndan bahsedemeyiz. n-san n amipten fark , beslenme ihtiyac farklahlaki ve politik yakla mlarla sürekli ge-li tirme özelli idir. Bu anlamda Marksist ö -retideki 'Ekonomi her eyi belirler' ifadesi pekaç klay de ildir. Önemli olan, ekonomininnas l belirlendi idir. nsan türünde bu durumahlaki ve politik dokuyu, toplumsal alan ge-rektirir.

f ve ekonomiyi temel birim olarak se-çen Marksist yakla m, devlet birimine karkendisini alternatif model olarak formüle et-mek istedi. çi s ve kapitalist ekonominintemel toplumsal inceleme modeli olarak seçil-mesi, tarih ve toplumu ekonomik ve s fsalyap ve önemi aç ndan izah etmeye katk dabulunsa da, çok önemli kusurlar beraberindeta r. Bu yakla n devlet ve di er üst-yap kurumlar altyap n ürünü saymas vebasit yans malar olarak de erlendirmesi, eko-nomizm denilen indirgemecili e kaymas nayol açt . Ekonomik indirgemecilik de t pk dev-let indirgemecili i gibi çok karma k ili kilerbütünlü üne sahip tarihsel-toplum gerçekli i-ni perdeleme kusurundan kurtulamad . Özel-likle iktidar ve devlet analizinin yetersizli i,ad na hareket etti ini iddia etti i ezilen emek-çi s f ve halklar n yeterince ideolojik ve poli-tik donan ma eri memesine yol açt . Dar eko-nomik mücadeleyle f rsatç devlet komplocu-lu u biçimindeki iktidar ve devleti y kma vein a etme anlay , kapitalizme en az has ideo-lojisi olan liberalizm kadar hizmet etti. Çin veRus gerçe i bu hususu çok iyi ayd nlatmakta-

r."

KOMÜNARKOMÜNAR

7171

Say 44 2010

Page 73: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

Kad n-Aile ve Ekonomi"Ekonomi biliminin de kad n biliminin bir

parças olarak geli tirilmesi daha do ru ola-cakt r. Ekonomi ba tan beri kad n asal roloynad bir toplumsal faaliyet biçimidir. Ço-cuklar n beslenme sorunu kad n s rt nda ol-du u için, ekonomi kad n için hayati anlamifade eder. Kald ki, ekonominin kelime anlam'Ev yasas , evi geçindirme kurallar ' demektir.Bunun da kad n temel i i oldu u aç kt r.Ekonominin kad n elinden al p tefeci, tüc-car, para, sermayedar ve iktidar-devlet, bir

a gibi yetkililerin eline verilmesi, ekonomikya ama en büyük darbe olmu tur. Ekonomi-kar güçlerin eline verilen ekonomi, h zlaiktidar ve militarizmin temel hedefi haline ge-tirilerek, tüm uygarl k ve modernite tarihi bo-yunca s rs z sava , çat ma, bunal m ve kav-galar n ba etkenine dönü türülmü tür. Günü-müzde ekonomi, ekonomiyle ilgisi olmayanla-

n, kâ t parçalar yla oynayarak kumardanbeter yöntemlerle s rs z toplumsal de ergasp ettikleri bir oyun alan haline getirilmi -tir. Kad n kutsal mesle i, tamamen kendisi-nin d land , sava makinelerini, çevreyi ya-anmaz hale getiren trafik araçlar ve temel

insan ihtiyaçlar yla pek fazla alakas olmayankâr getiren fuzuli ürünleri üreten imalathane-lere, borsalara, fiyat ve faiz oyunlar na çev-rilmi tir.

Uygarl k öncesi toplum ça lar nda 'güçlüadam' n ilk zor örgütlenmesi sadece hayvanla-

tuza a dü ürmedi. Kad n duygusal eme-inin (göz nurunun) ürünü olan aile-klan bi-

rikimine de göz koyan yine ayn örgütlenmey-di. Bu ilk ciddi zor örgütlenmesidir. El konu-lan, kad n kendisi, çocuklar ve di er kan h -

mlar yd ; hepsinin maddi ve manevi kültürbirikimleriydi; ilk ev ekonomisinin talan yd .Bu temelde proto-rahip aman, tecrübe sahibieyh ve güçlü adam n zor örgütünün el ele ve-

rip, tarihin ilk ve en uzun süreli ataerkil hiye-rar ik (kutsal yönetim) gücünü olu turdu unutüm benzer a amadaki toplumlarda gözlemle-

mekteyiz. S fla ma, kentle me ve devletle -me a amas na kadar toplumsal ve ekonomikya amda bu hiyerar inin belirleyici rol oyna-

aç kt r.f-kent-devlet olu umuyla ba layan uy-

garl k sürecindeki ekonomik biçimlenmeye,rahip-kral-komutan olarak ki iselle tirebile-ce imiz güç oda na devlet denilmektedir. Ku-rum olarak din-siyaset-askerlik iç içe geçmibiçimde iktidar olu turmaktad r. Bu güç siste-minin en temel özelli i, kendi ekonomisinidevlet komünizmi biçiminde örgütlemesidir

Ekonomik sorun esas olarak kad n eko-nomiden d lanmas yla ba lar. Ekonomininkendisi ise beslenme konusu olan her eydir.Ekonomi-politi e (K. Marks' n Kapital'i da-hil) göre ise, piyasalara göre üretim üzerindensa lanan kâr, rant, faiz ve ücretler ekonominintemel konusunu te kil etmektedir. Bilim de il,tamamen burjuvazinin kâr üzerine kurulu ya-am na göre bir disiplin söz konusudur. Kâr

esas al narak düzenlenen ekonomik ya amtoplumun en dibindeki sorundur. nsan ya a-

kâra göre düzenlemek en vah i iktidaranlam na gelir. Biyo-iktidar kavram biraz dabu gerçe i ifade eder.

Kad n ekonominin merkezinde rol oyna-mas anla r bir husustur. Çünkü çocuk yap-makta ve beslemektedir. Ekonomiden kad nanlamayacak da kim anlayacakt r! Geneldeuygarl k tarihinde, özelde kapitalist moderni-tede kad n d lan nca, erkeklerin üzerinde ençok oynad klar ekonomi bu nedenle kocamansorunlar yuma na dönü tü. Ekonomiyle or-ganik ilgisi olmayan, sadece a kâr ve güç

rs yla ba ta kad n olmak üzere tüm ekono-mik güçleri denetimleri alt na almak için giri-ilen bu oyun, sonuçta her tür hiyerar inin, ik-

tidar ve devlet güçlerinin toplum üzerinde birur gibi büyümesine yol açarak sürdürülemezve oynanamaz bir a amaya dayanm r.

Kad ndan sonra gerçek ekonomiyle ilgile-nen ba ta çiftçiler, çobanlar, zanaatkâr ve kü-çük tüccarlar da iktidar ve sermaye tekel ay-

KOMÜNARKOMÜNAR

7272

Page 74: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

tlar taraf ndan ad m ad m ekonomiden d -lanarak tam bir ganimet ortam yarat lm r.En çok ayd nlat lmas gereken bir konuylakar kar yay z. Bir anlamda ekonomik ya-am alanlar n ve nesnelerinin talan olan

uygarl k süreçleri nas l oldu da me rula -p günümüze kadar ta nd ? Ekonomiyi tasfi-

ye eden güçler temel ekonomik faktörler ola-rak sunuldu. Sümer toplumunda tanr lar in aedilirken bundan daha gerçekçiydiler dersekyan lm olmay z. Tüm bu ele tirilere ra men,K. Marks kapitalist ekonomi ad alt nda su-nulan deh etin, felaketin fark ndayd . Fakatkapitalist modernitenin alabildi ine hege-monyas in a etti i bir dönemde çözümlemeve devrimci eylemi ancak bu kadar olabildidersek daha do ru olur…"

Önderlikten yap lan bu derlemeler ile ge-nel bir bak aç olu turulmaya çal ld . Bubak aç çerçevesinde, ekonomik faaliyetle-rin ne anlama geldi i ve tan mlama düzeyindeneyi ifade etti i ortaya konuldu. Elbette sade-ce bununla da kal nmay p ekonomiyi belirle-yen faktörlerin ahlak-politika ile ili kisi ortayakonularak ekonomi için 'toplumsal ya am ntüm alanlar belirleyen bir alt yap r' belir-lemesinin ne kadar yan lt oldu u izah edil-meye çal ld . Zihniyet alan nda kurgulanma-dan, tart lmadan, karara ba lanmadan de ilekonomi, hiçbir toplumsal faaliyetin yürütüle-meyece i ortaya konuldu. Toplumsall kla veonun temel yap ta lar olan ahlak-politika ilebu denli kopmaz ba olan ekonominin tan -

ndan da yola ç larak tarihin ilk ve temelekonomik gücünün yani kad n ekonomidekirolü ortaya konularak tarih içinde nas l ekono-mi d b rak ld yine bu derlemelerde yer al-

. Hiyerar ik dönemden ba layarak kent-dev-let ve s f merkezli rahip-idareci ve asker-(din-siyasetçi-komutan) üçleminde k skacaal p ekonomi d b rak lan kad nla birlikte,onun gibi gerçek ekonomik güç olan s f-grup ya da çevrelerin nas l devre d b rak l-

na de inildi.

te yaz bu temelde konfederal sistemiçinde olmas gereken ekonomik yap lanmayade inecektir.

Ekonomi deyince elbette onun çevre ileolan ili kisi ve endüstri ile ba lant da d ta-lanamaz. Ekonomi ayn zamanda ekoloji ileba lant olarak ele al nmak durumundad r.Özellikle endüstriyalizmin ula boyut veyaratm oldu u çevresel y m dü ünüldü-ünde bu birlikteli in kaç lmaz oldu u gün

gibi ortaya ç kmaktad r.Endüstriyalizme ba olarak a büyüyen

dev kentler (megapoller) bir yandan tar mc - öldürüp ekolojik dengeyi bozarken, di er

yandan do al olan toplumsall da param-parça eden bir kanser gibi ölümcül hastal ksaçmaktad r. Bütün bu geli melerin temelinde,konunun ba nda da belirtildi i gibi ana kad netraf nda örgütlenen ahlaki-politik toplum ör-gülerini da tmak isteyen ba ta hiyerar i ol-mak üzere kent-s f-devlet ba lam nda orta-ya ç kan zora dayal hiyerar ik tekelci uygar-

k yer almaktad r.Bugün genel hastal k ve sapk nl klar ile

birlikte tüm dünyada oldu u gibi Ortado u veKürdistan'da da yaratt devasa tahribatlar nara men kapitalist modernite, ciddi bir kriziçinde bulunmakta ve kendisine kar geli ensistem d hareketleri durduramamaktad r.Durdurulamayan bu hareketler farkl ülkeler-de ve farkl talepler do rultusunda ba ta ideo-lojik-politik, yerel-kültürel, feminal, çevreselve ekonomik olmak üzere kapsaml demokra-tik mücadeleler yürütmektedir.

Yürütülen bu mücadeleler içinde eko-en-düstri esaslar üzerinde de çe itli düzeylerdeprojeler geli tirilmekte, planlamalar yap l-makta ve uygulamalar devreye konulmaktad r.Organik tar m giri imlerinden kooperatiflereve anti-tekel yerel ekonomik birimlere kadargeli tirilen uygulamalarla hem çevresel fela-ketler ile insan sa tehdit eden endüstriürünlerine kar bir duyarl n oldu u göste-rilmekte ve hem de ciddi bir problem haline

KOMÜNARKOMÜNAR

7373

Say 44 2010

Page 75: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

gelen i sizlik-açl k gibi temel sorunlar a lma-ya çal lmaktad r. Esas olarak insanlar n yada topluluklar n ihtiyaçlar kar lama vesa kl ya am ko ullar yaratma anlam ndageli tirilen bu eko i letmecilik yoluyla kâramaçl olmayan, kullan m de erini esas alanve temelinde topluluklar n kolektif çal masolan böylesi giri imlerle, asl nda do al toplumgüncelle tirilmekte ve bu güncelle me ile bir-likte ahlaki-politik toplumun asla ölmedi i,ortadan kald lamad ilan edilmektedir.

Kapitalist modernite ko ullar ndaahlaki-politik toplum ekonomisi gerçek-le tirilebilir mi?

Bu soru belki on y l önce sorulmu olsa idiyan olumsuz olurdu. Sosyalizmin kendisinidevlet ve iktidar olmayla ifade etti i ve bunuifade edi biçimi olarak proleter devrimler yada ulusal kurtulu çulu u esas ald kaba ma-teryalist (pozitivist) yakla ile elbette soru-nun yan da olumsuz olmal r.

Marksist ö retiye göre toplumsal ya am nba ta ekonomik olmak üzere her alanda örgüt-lenmesi esas olarak iktidar n ele geçirilmesiile ba lant r. Marksizm kendisini böyleformüle etmi tir. Yani toplumsal ya da ulusalkurtulu , bir devrimle veya halk sava yla ger-çekle tikten (eski devlet y p burjuva ikti-dar ala edildikten) ve proleter veya halkiktidar (diktatörlük) kurulduktan sonra sos-yalist ekonominin in as na geçilebilir. Bundanönce toplum esas olarak 'politik' örgütsel saha-da örgütlendirilmelidir. Bu örgütlenmeler si-yasi, askeri, ekonomik, demokratik ve akade-mik vb sahalarda gerçekle tirilir. Her sahan nkendisine has örgütlenme biçimleri vard r veproleter partinin öncülü ünde faaliyetleriniyürütür. Bunun d nda da toplumun ihtiyaçla-

kar lamaktan çok örgütlenme zemini ya-ratmak için kooperatifler gibi üretim ya da tü-ketimle ilgili örgütlemelere gidilebilir. Ya daesas olarak propaganda amaçl toprak ya dafabrika i galleri gerçekle tirilebilir. Geriye le-

gal, yar legal ya da illegal örgütlenmelerinzla hayata geçirilmesi kal r. Bu genelleme

tüm dünyadaki reel sosyalist ya da ulusal kur-tulu çu hareketler için geçerlidir.

Yani toplumun maddi-manevi ihtiyaçlarkar layan tüm ya amsal alanlar devrimdensonraya ele al nmak için ertelenmi tir. Toplu-mun ya am sosyalist temelde sürdürme ça-

malar ancak yeni bir devletin kurulu u ilemümkün olacakt r. Bu devlette de toplum ad -na i çi s , i çi s ad na da proletaryapartisinin diktatörlü ü (iktidar ) kurulmal r.Yani bir diktatörlükten di erine geçi le birlik-te demokrasi, e itlik, özgürlük sa lanacakt r.Ancak bu ekilde bask z, sömürüsüz bir dü-zene geçilecektir. Bugünden ve yeni paradig-ma nda bak ld nda, bunun bir ironi ol-du u aç kça görülür. Ama 'sosyalist' ekonomiancak böyle ya amsalla acakt r. Yani ana-ev-cil ekonominin ba ta hiyerar ik olmak üzeredevletçi güçlerin zor ayg t ve örgütlenmele-riyle da lmas veya zorla el konulmas nabenzeyen bir yöntemle çözüm ele al nmakta-

r. Bunun d nda toplumun ekonomik sorun-lar n çözülmesi mümkün de ildir. Dünyada-ki ya anan sosyalist devrim ve ulusal kurtulugerçekleri bunun böyle oldu unu göstermek-tedir. Yani zor, devletçi uygarl a geçi teki ro-lünü 'sosyalist topluma geçi te' de oynayacak-

r. Geçilen bu 'sosyalist toplum'da da mülki-yet toplum ya da emekçiler ad na devlete aitolacakt r. Böylece güya kapitalizmdeki mül-kiyet ili kisine kar bir alternatif geli tirilmiolmaktad r. Bu yakla m asl nda ekonomiyimülkiyet içinde k r bir döngüye hapsetmekve köleci sistemin o 'Firavun Sosyalizmi'nigüncelle tirmekten ba ka bir ey olmamakta-

r. Egemen s flar n ya da devletlerin de ta-rihte ya da günümüzde uygulad da tasta-mam bu olmaktad r. Yani Önderli in de belirt-ti i gibi " Birey ve devletin söz sahibi oldu uekonomiler zorunlu olarak ya kâra geçmek yada iflas etmek durumundad r. Ekonomi daimagruplar n i idir." Yani bireysel ya da devlet

KOMÜNARKOMÜNAR

7474

Page 76: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

mülkiyetine dayanan ekonomiler toplum ya datopluluklar n ihtiyaçlar için de il kar amaçlüretim yapmaktad r. Burada da ya kar olacak-

r ya da iflas gerçekle ecektir. Ama ahlaki-politik toplumun topluluklara dayal ekonomi-sinde üretimin-i in durmas söz konusu ola-maz. E er olursa topluluk yok olmu demek-tir. in durdurulmas ya da üretimin yap lma-mas da ancak toplulu un karar ile gerçekle-ir. Çünkü ekonomi topluluklar n ortak i i

olurken, çal ma araç ve sahalar da topluluk-lara aittir. Zaten orada ne hiyerar i ve ne dedevlet vard r.

Di er yandan zorla ele geçirilen iktidarayg ve kurulan devletle ancak toplum mü-hendisli i yap labilir ki, bunu da ilk yapan Sü-mer rahipleri olmu tur. Do al topluma karrahipler öncülü ünde zigguratlarda ilmik il-mik devletçi toplum yarat larak örgütlenmi -tir. Yani yeni bir toplum in a edilmi tir. Bu in-a halen de devam etmektedir. Çünkü el koy-

ma, bask ve sömürüye dayal devletçi toplu-mun kendisini ya atmas , ancak demokratikkomünal toplumun tümüyle da lmas ilemümkündür. Bugüne kadar komünal de erle-rin da lmas tümüyle gerçekle medi i içinde tarihin tüm a amalar nda oldu u gibi kapi-talist modernite a amas nda da devletçi güçlersürekli kendini yenileme ya da egemenli inikal k lmak için sorunlar çözme arayiçinde olmu tur. Yani devlet ve iktidar, köleci,feodal, kapitalist veya sosyalist devlet ad al-

nda belli dönemlere has olarak varl sür-dürmemi aksine kendisini sürekli biriktirmive tekelle tirerek bugüne gelmi tir. Bunun ne-den böyle oldu u tarihin yeniden yorumu için-de görülmektedir. Yani tarihe düz-çizgiselbakmayan ve tarihi salt s f mücadelesine in-dirgeyerek yorumlamayan ve yine tarihi, kar-

tlar n birbirini yok etti i bir arena gibi gör-meyen bir bak aç yla bakmak gerekmekte-dir. Tarihte ve günümüzde de sürekli ya an-

gibi, özgürlük aray lar n egemenlikçisistemlerin yede i durumuna dü mesinin önü-

ne geçmek için yeni bak aç ya da paradig-ma art olmaktad r.

Böylesi bir kaç lmazl ktan yola ç karsak,ba ta ekonomi olmak üzere toplumsall ifa-de eden tüm konulara do ru bak aç vedo ru bir yöntemle yakla abiliriz.

Konu, kapsaml olarak ekonominin teorikizah üzerinde durmak olmad için hem Ön-derli in ekonomi üzerine yapt teorik belir-lemeleri s rl tutuldu ve hem de yaz n içe-ri i esas olarak Kürdistan'da devrim düzeyin-de ele al nmas gereken geli melere ba ola-rak ortaya ç kan imkanlar , konfederal siste-min zemini haline getirmede at lmas gerekenad mlarla s rland ld . Elbette bu yönteminbirçok nedeni var.

Bu nedenlerin ba nda Demokratik Özerk-lik ya da Demoratik Ulus tan mlamas ya dahedefi gelmektedir. Bu tan m ya da hedef içe-risinde ekonomik ya am n olmazsa olmaz ka-bilinden kaç lmaz bir yeri vard r. Hedef,esas olarak demokratikle me çerçevesinde eleal yorsa ve ekonomi-demokrasi-toplumsal-

k ili kisi kopmaz ba larla birbirine ba ise,o zaman yar na ertelenemeyecek bir görevlekar kar yay z demektir. Yani, geçmi te ol-du u gibi 'devrimden' ya da 'ba ms zl ktan'sonra ele al nacak konudur denilemez. Çünküo zaman tarihin derinliklerinde kalm , bugünya amayan komünal örgütlenmenin ad na sos-yalist denilen toplumun in as gerçekle tir-mek için yola ç lm . Bunun için zorla sö-mürgecili i ülkeden kovmak ve yeni bir baskzor ayg olan proleterya devletini kurmak ge-rekiyordu. Ama imdi öyle mi?

Tarih geçmi te san ld gibi sadece s fmücadelelerinin yaz ile izah edilecek gibide il. Ve yine tarih, çeli ki ve çat malarlakar tlar n yok edildi i, mezara gömüldü übir arena hiç de il. Temel demokrasi güçleri-nin politik arenadan giderek uzakla ldtarihi geçmi i alt yap -üst yap ayr rmasiçinde ele almak büyük bir sapt rma olarakkar zda durmaktad r. Bugün siyaset akade-

KOMÜNARKOMÜNAR

7575

Say 44 2010

Page 77: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

milerinin, yerel meclislerden tutal m genelmeclislere, oradan mahalle, köy komünlerineve ocaklara kadar topluluk örgütlenmeleriningerçekle tirilemeyi i i te kökenini bu tarihisapt rmadan almaktad r.

Ekonomi direkt demokrasi ile ba lantolarak ele al nacaksa ve ba ta kad n olmaküzere gerçek ekonomik güçler demokrasininolmazsa olmaz ko ulu olan politika yapma ko-nusunda aktifle ecekse; ad na ahlaki-politiktoplum dedi imiz demokratik uygarl k ölçüle-rini kavramak zorunday z. Bugün küresel ser-mayenin egemenli inin alttan yerel-kültüreltopluluklar taraf ndan, üstten ise kendi kaotikyap taraf ndan zorland ko ullarda toplu-luklar n ekonomik faaliyetlerinin esas al nma-

zorunlu olmaktad r. Yani demokrasi güçleriaç ndan tarihi ve günceli pozitivist bak aç -

yla yorumlama ça geçmi bulunmaktad r.Dünyaya biraz da at gözlükleri ile bakman nyöntemi olan bilimcili in günümüz ko ulla-

nda sermaye ile tarihte olmad k kadar içli- olmas gerçe i, bizleri ekonomi ile de-

mokrasi, ekonomi ile politika ve ahlak konu-sunda daha da yo unla rmaktad r. Bu yo-unla ma imdiye kadar bizlere ekonomik

güçler diye anlat lan güçleri yeniden ele alma- gerektirmektedir. Önderlik onun için

devlet-tekel ve giderek ulus-devlet at na bine-rek ahlanan kapitalist moderniteyi ekonomive pazar d olarak yorumlamaktad r. Helehele kapitalist toplum yaftas n hiç kabul edi-lemezli ini ortaya koymaktad r. Kapitalizmne pazar ne de toplumla ili kisi olan, aksinetoplum ve pazar kar bir sistem olarak ta-

mlanmaktad r.Durum böyle olunca toplum ve pazar kar-

tl temelinde bu tekelci sisteme kar ol-mak demokratik uygarl n olmazsa olmazkurallar ndan biri olmaktad r. Tekelle en güç-ler, yerel güçlerin tasfiyesi, da lmas ya da

birlikçi hale getirilmesi üzerine varl in-a eder. O zaman anti-tekelci olmak yerel top-

luluklar n kendisini ya atmas n birinci ko u-

lu olmaktad r. Tekel kar tl ayn zamandapazar kar tl anlam na gelmemektedir. Pa-zarlar n olu umu kapitalizm ya da devletçi uy-garl n hiçbir a amas na ait de ildir. Esastoplumsal olan ve toplumsall yürütmüoldu u ekonomik faaliyet içinde demokratikduru u ile gösteren ba ta kad n olmak üzeretüm ekonomik güçler, do al ya da neolitiktoplum a amas nda da kullan m de erine baolarak takas n gerçekle ti i alanlara ihtiyaçduymu lard r ve bu ihtiyaç bugünkü pazardo urmu tur. Yine bu pazarlar daha çok toplu-luklar n tanr lar figür eden kutsal sembolle-rin oldu u alanlarda kurulmu tur. O sembolayn zamanda toplumsal ahlak n da koruyucu-su, gözetleyicisidir. Ahlaksal de erlerin göze-timi alt nda kurulan pazarlar n kar ili kisi üze-rine kurulmas dü ünülemez. Bugünkü pazarise devletçi sistem taraf ndan ekonomi-dgüçlere devredilmi oland r. Tüccarl k-tefeci-lik biraz da bu ekilde güç bulmaya ba lam -

r. O zaman toplumsall n reddi olan bu de-imi ve toplum ihtiyac na de il de kâra da-

yanan bu pazar ili kisini reddetmek temel ko-ullardan biri olmaktad r.

Di er yandan ekonomi, topluluklar n ya-amsal ihtiyaçlar kar lama faaliyeti ise ve

bu faaliyet, tüm toplulu un kat ile belirle-niyor ise yani demokrasinin ilk gerçekle metemel faaliyet alan ekonomi ise; yürütülecektüm ekonomik çal malar n bu temel ihtiyaç-lar temelinde geli tirilmesi gerekir. Ve ihti-yaçlar n belirlenmesine de toplulu un kendi-sinin karar vermesi gerekmektedir. Bu aynzamanda dev kapitalist tekellerin yaratmak is-tedi i tüketim toplum anlay na kar da birmücadele anlam na gelir. Ve di er yandan dapolitika d b rak lm olan topluluk, demok-rasinin olmazsa olmaz ko ulu olan politika sa-has na girmi olur.

u ana kadar son 5000 y ll k tarihin politi-ka üzerinde oynad ve politikay da ayn pa-zar gibi kendisine göre yorumlayarak bugünegetirdi i art k bilinmektedir. Onun için politi-

KOMÜNARKOMÜNAR

7676

Page 78: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

ka hep egemen güçlerin bir etkinlik ve u rasahas gibi görülmü tür. Genel halkta ya datoplumlarda da bu kan hakimdir. Yani politi-ka elinde güç olanlar n i idir. A laf yapan-lar n veya kurnaz insanlar n i idir, eklinde biranlay vard r. Ve gerçek politik olmas gere-ken güçler, ayn gerçek ekonomik güçler gibipolitika d nda kalm r. Halbuki demokra-sinin olmazsa olmaz kurallar ndan birisi detoplumun hayati konular nda tart ma-kararalma ve bu karar n nas l-kimler taraf ndan uy-gulanaca belirlemedir. Bu da do rudantoplulu a ait bir hak ve görevdir. Bu durumdemokrasinin orijinal hali ya da do rudan de-mokrasinin bir gere i olmaktad r. Aksi du-rumda kurnaz ve güçlü adam n avc k ge-lene i ve istismar topluma egemen olur ki; buda ancak siyaset akademileri ve mahalle-köymeclislerinin i levselle mesi ile a r. BugünKürdistan'da toplumsal duyarl k alabildi ineartmas na ve devrim düzeyinde bir geli me or-taya ç kmas na ra men halen bu konularda birad m at lamamas , i te o bilinen güçlü-kurnazadam gelene inde srar etmenin bir göstergesiolmaktad r.

Eko- ekonomide kent-k r ya da tar m-sa-nayi ili kisi önemli bir yere sahiptir. Bu önemsadece toplumun temel ihtiyaçlar n kar lan-mas de il, ayn zamanda bozulan ekolojikdengenin yeniden sa lanmas ndan kaynaal r. Neolitik devrim ayn zamanda bir köy-ta-

m devrimidir. Onun için köyler ahlaki-poli-tik toplumun temel ya am alanlar r. Ana ka-

n ahlaki-politik toplumu gözetti i, ya amaolanaklar sa lad temel alanlar köylerdir.Kapitalist modernite ve onun temel ideolojisiliberalizm veya versiyonlar köyü ilkel, ola-naklar dar, geri alanlar olarak göstererek ken-di modernitesini topluma zihniyet düzeyindede kabul ettirmeye çal r. ehirde s flar var-

r. ehirlerin e itim-sa k-ula m olanaklarköylere göre daha fazlad r. Köyler cehalet vedar sosyal ili kiler merkezidir. Onun için köy-ler de il ehir tercih edilmelidir. Bu anlay

maddi olarak da te vik edilmektedir. Bu du-rum, ehirlerin (egemenlik merkezleri) k raleyhine büyümesine neden olmu tur. Onuniçin de devrimlerin merkezleri olarak hep e-hirler görülmü tür. Yani bu bak aç 'sosya-listleri' de ko ulland rm r. S fla may vesanayile meyi ileri gören bu anlay , gericili-e kar mücadele ad alt nda asl nda kendi

bindi i dal kesmi tir. Bu durum bugün netolarak ortaya ç km r.

Fakat halen ahlaki-politik toplum özellik-lerini ya atan köyler, nedense bu özellikleriüzerinden birer ekonomik merkezler olarakdü ünülmemektedir. Siyaset akademilerini aç-mayan, meclisleri i letmeyen zihniyet, de-mokratik toplumculu un halen izlerini ta yanbu merkezleri ele almaktan srarla kaç nmak-tad r. Asl nda köy bir politik-ahlaki merkez ol-du u gibi ayn zamanda organik tar m ve koo-peratifçili in temel geli tirilme alan olabilir.Bunun zemini haz rd r. Bu temelde geli tirile-cek bir çal ma köye dönü leri özendirece igibi, demokratik ulus mücadelesinde de belir-leyici bir rol oynar. Di er yandan çevresel fe-laketlerin önüne geçme ve i sizlik gibi sorun-lar çözme noktas nda da köyler sonuç al birrol oynayabilir. E er bir hareket, insanlar n i -sizli i ve açl üzerinden egemenlik kuran biranlay ya da sisteme kar ciddi olarak mü-cadele etmek istiyorsa, bu konuda ciddi ad m-lar atmak zorundad r. Kald ki megakentleriçinde yutulmak istenen insanl n kurtulu uda kent-köy dengesinin yeniden kurulmas ylageli ecektir. Bu dü üncenin gerçekle tirilmesimücadelesinde ekonomik çal malar temel yertutmaktad r.

Kapitalist modernitenin ya da esas olarakliberalizmin etkisi alt nda yürütüldü ü söyle-nen demokrasi mücadelelerinin hepsi, kentle-re gözünü dikmi tir. Kurtulu u, özgürlü ü heporada görmü tür. Di er yandan da kapitalizmiçok iddetli ele tirdi ini ve onu reddetti iniiddia etmi tir. Ama ortaya ç kan sonuç, s f-lar n ve devletin ortaya ç kt ve giderek in-

KOMÜNARKOMÜNAR

7777

Say 44 2010

Page 79: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

san toplumsall ndan uzakla ran, dünyayya anmaz hale getiren bu kentle me anlaybeslemekten geri durmam r. Ad na modern-le me denilen kentçilikle dünyan n ya an l-maz hale gelinmesine hizmet edilmi tir.Onuniçin de kanserojen üreten ve neredeyse k tü-keterek dünyay yutma noktas na gelen günü-müz kentleri, yap lanmalar , nüfusu, tüketici-li i ve toplumsal-eko çevreyi y kmaya hizmeteden haliyle birçok sosyologun oldu u gibiÖnderli in de im eklerini üzerine çekmi tir.Bunun için Önderlik kentle me konusuna ba -ta ekonomik olmak üzere do ru yakla m ge-tirme noktas nda bir yo unla maya gitmi tir.O temelde de kent-mahalle meclisleri üze-rinde dururken, yerel yönetimler ile ekonomikya am aras nda ba lant kuran önermeleri de-mokratik toplum çal malar n önüne getir-mi tir. Bütün bunlar ahlaki-politik toplumunolmazsa olmaz gerekleri olmaktad r. Ve bu ge-rekler yeniden bir toplum in a etme çal masde ildir. Sadece zor araçlar n (me ru savun-ma anlam nda bile olsa) ön aç na dayalve ko ullar olu ursa gerçekle tirilecek olan er-telenemez çal malar olmaktad r.

Devletçi uygarl n ya da egemen sisteminveya insanl k dü manlar n -ad na ne dersekdiyelim- k sacas sömürgecili in binlerce y l-

r ba aramad asl nda biz ba armak iddi-as nda gibi oluyoruz. Geriliklerin boy verdi ive her türden anti-toplumculu un merkeziolarak kullan lan kentleri tercih etmemiz vegeri yanlar da olsa ahlaki yap , gelenekselözellikleri ve topluluk içi ili kileriyle daha de-mokratik bir zemine sahip olan köyleri esasalmamam z, ciddi sak ncalar da beraberindegetirmektedir. Bu bir zihniyeti de ortaya koy-maktad r. Bu zihniyet, hiçbir zaman nedenköyler de il de kentler büyümektedir? Nedenköyler bask ya da farkl yönlendirmeler alt n-da ehirlere bo almaktad r? yok, ekmekyok, bar nak yok oralarda, ama yine de nedenkentlere yöneltiliyor bu insanlar? Devletçigüçler, acaba köylüler rahat etsin diye mi bu-

nu yapmaktad r? Yani egemenlere biz haks z-k m etmi oluyoruz? Yoksa k r ve tar m, top-

lumculu u ayakta tutan bir zemin mi? Bu ze-min kapitalist modernitenin ya da devletçi ge-lene in toplumu parçalama noktas ndaki sal-

lar na direnç mi gösteriyor? Bunu do ruanlamak gerekir. ehirde birey ve hukuk ili -kisi hakimken, k rda gelenek ve topluluk ili -kisi hakimdir. Acaba onun için mi devlet kbo alt p açl a, susuzlu a, i sizli e, evsizli e,yolsuzlu a, hastanesizli e ra men ehirlerinbir anda iki-üç kat büyümesine göz yumuyor?lçelerin ehir yap lmas , köylerin tek merkez-

lerde toplanmas projesi, binleri ya atamaya-cak merkezlerin on binlere bar nak haline ge-tirilmesi, sadece gerilla sava na kar bir ted-bir mi olmaktad r? Yoksa k rda yani köyde di-renen toplumsall n yani ahlaki-politik gele-ne in tümüyle da lmas için mi bu uygula-malar yap lmaktad r? Bunlar sorular ve pratik-te yan t verilmesi gereken yanlar oluyor.

Pratikte yan t ise çok basit. Klan toplumla-ndan bugüne demokratik uygarl ya atan

kök hücreleri güncelle tirmek. Toplumun de-mokratik örgütlenmesini sadece sloganlar yada gösteriler veya birtak m eylemler düzeyineindirgememek. Politikan n elit bir grubun de-il tüm toplumun i i oldu unun bilinciyle ha-

reket ederek toplumun demokratikle mesininönünü açmak. Bunun için de ba ta ekonomik,kültürel-ulusal konular olmak üzere tüm top-luluklar n hayati konularda karar vermesi sü-recini örgütlemek. Bunun gerekleri anlam ndameclisler, komünler ve ocak örgütlenmelerineen küçük yerle im birimlerinden ba layarakgitmek ve yerel yönetimler ile bunlar n ba -lant kurmak önemli olmaktad r.

Ekonomik alanda iki nehrin yan yana ak-mas esprisinden yola ç karak, demokratik uy-garl k kapsam nda orta boy sanayici, tüccarve tar mc do ru de erlendirmek gerekir.Bunlar önemli oranda gerçek ekonomik ih-tiyaçlar kar lamak için çal klar ndan, ser-maye taraf ndan çok yönlü k skaca al nm -

KOMÜNARKOMÜNAR

7878

Page 80: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

lard r. Fakat buna ra men üretim yapmaya ça-maktad rlar. Bunlar n da anti tekelci top-

lumsal kesimler oldu unun bilinciyle hareketederek, bu kesimleri demokratik toplum çal -malar nda do ru konumland rmak ve bu çal -malara te vik etmek önemli olmaktad r. Ayr -ca di er yandan her ne kadar kar amaçl gibigörünse de pazardaki küçük meta al veri inive bu metalar küçük i letmelerinde gerçek-le tirenleri de kapitalist saymamak ve bunlarda konfederal sistem içinde ele almak önemliolmaktad r. Bunlar n d nda çe itli meslek sa-hiplerini de bu çal malar içinde de erlendir-mek önemli olmaktad r. Yine aristokratla ma-yan yani Önderli in de dedi i gibi tavizci ke-sim d ndaki tüm i çiler, köylüler, ö renciler,memurlar, zanaatkârlar, çocuklar, kad nlar de-mokratik toplumun unsurlar olmaktad r.

Di er yandan, geni bir co rafya üzerindetar m ve hayvanc k yap lan ülke olarak Kür-distan ve geleneksel-topluluk ili kilerini halensürdüren Kürt halk n ve çevre halklar n kon-federal örgütlenmesi söz konusu olunca, de-mokratik-komünal örgütlenmelerin ne kadarönemli oldu u ortaya ç kar. Kürdistan, tama-

yla kapitalist egemenli e aç lm bir ülkede il. Endüstriyalizm canavar bu ülkeyi tü-müyle i gal edememi tir. K r-kent dengesininbozulmas nda rol oynayan kin kentle me,

r toplumunun tüm özelliklerini halen sindi-rememi tir. Onun için kentler, önemli orandagerek ya am olarak ve gerekse sosyal yapolarak büyütülmü köyler özelli ini ta mak-tad r. Ve her an nüfus olarak, alan olarak kü-çülmeye aç k e reti bir duru a sahiptir. K rdanehre göçen topluluklar her an eski yerlerine

dönme beklentisi içindedir. Yani ehirle uyumiçinde de ildir. Uyum içinde olmas n alt ya-

da yoktur. Bar nma, i , sa k, e itim vebeslenme sorunu çözülmemi tir. Sömürgecidevlet her ne kadar 'sorun ekonomiktir' diyor-sa da ekonomik hiçbir ad m atacak durumdada de ildir. Aksine bu durumu, kendi egemen-li i için kullanmak istemektedir. te seçimler-de aç insanlara makarna da lmas ya da Fe-tullahç lar gibi birtak m finansör dinci örgüt-

lerin kendisini egemen k lmak için açl kul-lanmas na hizmet etmektedir bu durum. Ö-nemli olan mevcut olan bu durumu göre-rekKürdistan'daki tüm topluluklar n ahlaki-poli-tik toplum esaslar üzerinde örgütlendiril-me-sidir. Ve ko ullar da buna her zamankindendaha fazla uygundur. Önderlik paradigmasbunun zihniyetini ortaya koyarken, pratikad mlar konusunda da oldukça aç ml olmak-tad r. Bu temelde yayg n üretim ve tüketimkooperatifçili i ile kâra dayal pazar ili kileri-ne önemli oranda s rlama getirilebilir. Koo-peratifçilik ile ba lant olarak tar m ve hay-vanc kta önemli bir geli me yarat rken, i -sizlik ve açl k sorunlar na da yan t olunabilir.Ekonomiyi devletin ya da bireylerin de il grup-lar n ya da topluluklar n i i olarak dü ünür-sek, ekonomik faaliyetler ayn zamanda bi-rerpolitik tutum alanlar olarak meclis çal ma-lar nda temel rol oynayabilir. Konfederal sis-tem de ancak böyle ekillenir.

Önderli in u belirlemesi önemli olmakta-r: "Ekonomik sorunlar denince kar ncalar

akl ma gelir. Kar nca kadar ufak bir hayvan nbile ekonomik (ne de olsa her varl k için eko-nomi beslenme-dir) sorunlar olmuyor. nsangibi geli kin ak l ve tecrübe sahibi bir varl nyaman ekonomik sorunlar , hatta i sizlik gibiyüz k zartan durumlar nas l ya an yor? Do-ada insan zekâs n üzerinde çal p i haline

getiremeyece i ne olabilir? Sorun kesinliklene do al i leyi tedir, ne de çevreyle ilgilidir.nsan n zalim kurdu kendi içindedir. Her eko-

nomik sorun, ba ta i sizlik, toplumun serma-yele tirilmesiyle ba -lant r."

Al nt dan da anla laca gibi ekonomikfaaliyetlerin demokratik toplum çerçevesindegeli mesi, toplumun bir bütün olarak birileri-nin sermayesi olmaktan ç kar lmas ile müm-kün olacakt r. Yani toplum birilerine kâr geti-ren bir meta olmaktan ç kar lmal r. Ya am-sal ihtiyaçlar, kimsenin istismar konusu olma-mal r. Bu bir zihniyet i i olmaktad r. Do ave toplumun organik birlikteli i topluma buimkan sunmaktad r. Önemli olan bu canl bir-likteli i ya am n her an nda hissetmektir.

KOMÜNARKOMÜNAR

7979

Say 44 2010

Page 81: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

Toplumsal geli menin düzeyi ve biçimi ay- zamanda insanl n maddi ve manevi kül-

türünün ve tarihsel tecrübelerinin bir yans ma-r. nsanl n edindi i tecrübelerin kal -

la mas için toplumsal ya am art iken top-lumsal ya am n da do ada fark ortaya ko-yabilmesi için kültürel yarat mda bulunmas naihtiyac vard r. Kültürel de erler olarak tan m-lanan insan emeklerinin yarat ürünleri, in-sana ait özelliklerin toplam n bir sonucudur.Kültürel yarat mlar toplumun ve insan n birdi er yüzüdür. ' nsan kültürel bir varl kt r' ta-

mlamas ndan da anla ld gibi insan-kültürili kisi, insan-ya am ili kisidir. nsan toplum-sal bir varl kt r. nsan toplumsall do adakidi er canl lardan yarat fark ndal ortayakoyarken, bunu yaratt kültür ürünleriylegösterir. Bu anlam yla insanla ma öyküsü biranlam yla da maddi ve manevi alandaki yara-

mlar yla kültürle me tarihi de olmaktad r.Özcesi insan n kendisine has maddi ve maneviyarat mlar n ve tecrübelerinin birikip ya a-ma dönü mesi, ku aktan ku a aktar lmasiçin toplumsal ya am artt r.

nsan toplumsal geli im tarihi ve kültürüüzerinde yap lan ara rmalar göstermi tir kitoplumsal ya am uygun co rafi ko ullar ol-madan gerçekle memi tir. Dolays yla toplum-sall n birikimleri ile devaml için uygunco rafi ko ullara ve uygun iklim artlar na ih-tiyaç duyulmaktad r. Tarihsel olarak incelen-di inde görüldü ü gibi ilk insanlar Do u Afri-ka'da ortaya ç kmaya ba lam r. lk insanlarmilyonlarca y l süren klan ya amlar ndan son-ra ba ta Mezopotamya olmak üzere dünyaco rafyas n belli ba alanlar na da lmayaba lam lar. Ayr ca tarihsel ara rmalar Afrika

tas ndan gelip Mezopotamya topraklar nda

biriken insan topluluklar n toplumsal ya a-n geli tirilmesinde niteliksel bir s çramay

sa lad klar belirtir. Bu durum toplumsall k-kültür ve co rafya ili kisinin bir sonucudur.Bu gerçekten hareketle belirtmek gerekir kitoplum-kültür-co rafya aras nda kopmaz ba -lar vard r. Uygun co rafi ko ullar kültürelzenginli e ve yarat a yol açarken, böylebir kültürün de geli kin toplum biçimlerineyol açt tespitlidir. Geli kin kültür geli kintoplumsall kt r.

Mezopotamya topraklar nda ba lay p de-vam eden ya am n, insanl k ailesine aral ks zolarak on be bin y l öncülük etmesinin temelnedeni de uygun co rafi ko ullard r. ÖzellikleKürdistan olarak bilinen co rafyan n yeryüzüekilleri, dört mevsimli elveri li iklimi, zengin

bitki örtüsü ve hayvan türlerinin çoklu ununbelirtilen ya am n geli mesinde önemli rol oy-nam r. Kürdistan co rafyas n da lara ya-

n düz ve geni ovalar , derin vadilerin ku-zey-güney hatt nda uzanm olmas , dört mev-simin tüm canl yla ya anmas gibi dahabirçok özgün fiziki ko ullar , bu topraklardazengin ve dönemine göre çok geli kin toplum-sal ya am n geli mesine uygun sebeplerdir.Bu nedenler ilk kültürel devrimin bu co raf-yada gerçekle mesine olanak tan r. Gü-nümüzde Aryenik kültür olarak bilinen veözünde Kürdistan merkezli ya anm kültürdevriminin oldu u toplumsal ya am, insanl ktarihinin tan ilk ama önemi her zaman de-vam edecek bir geli medir. Önderlik bu reali-teye Kürdistan co rafyas n ve Kürt kültü-rünün Aryen kültürü aç ndan 'merkez bölge've 'çekirdek kültür'e vurgu yaparak tan m ge-tirmektedir. Bu anlamda Kürdistan co rafyasve bugün Kürt kültürü olarak tan mlad z

KOMÜNARKOMÜNAR

8080

KÜRT ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜ ÜNÜ B RME HAMLES :KÜRT ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜ ÜNÜ B RME HAMLES :KÜLTÜR KIRIM SALDIRILARIKÜLTÜR KIRIM SALDIRILARI

Cihan EREN

Page 82: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

de erler, insanl k tarihinin son on be bin y l-k kültürel geli iminin temeline oturtulabilir.

Önderli in kültürel yarat m anlam nda'uzun süre' kavram yla tan mlad a amadagerçekle en toplumsall n kurum ve kurulu -lar n tümü, Verimli Hilal co rafyas nda vü-cut bulmu tur. Din, felsefe, bilim, ekonomi,sanat vb. de erler, insanl k var oldukça varl -

koruyacak olan "uzun süre" yarat mlar -r. nsanl k, kültür dünyas olarak tan mlad -

z bu yarat m alanlar n gücünü kullana-rak olu an yeni ihtiyaçlar na cevap vermekte-dir. Bu a amaya toplumsall var eden temelya am alanlar n, kendilerine has özellikle-riyle, yarat ld dönem de denilebilinir. Ya a-

n do ru, iyi ve güzel üçlüsünün en harika

sente-zi ile yarat ld a ama bu dönemdir.itlik, özgürlük, karde lik, payla m, adalet

gibi komünal kültürün kimlik de erleri bualanda ve zamanda (MÖ.12-10 binlerden iti-baren) yarat lm lard r. Bütün bu kültürel ya-rat m alanlar ndan hareketle denilebilir ki;toplum, milyonlarca y lda olu turdu u zihni-yet kal plar yla dönemin ihtiyaçlar na cevapolacak yeni dü ünceler ile maddi yarat mlarortaya ç karmaya ba lam r.

Önderlik kültürü, dar anlamda: toplumunzihniyet kal plar , dü ünce biçimi ve dili ola-rak tan mlamaktad r. Kürdistan co rafyas ndaon be bin y l önce olu maya ba layan yenilikbu tan mlamaya göre tam bir kültürle medir.Geni manada kültürü tan mlarken vurgulan-

mas gereken tüm üretim araçlar n yarat l-mas da bu a amada ortaya ç kt ndan, ya a-nan bütünüyle bir kültür devrimidir. Tar m veköy devrimi gerçekle iyor. Bu anlamda Kürtkültür de erlerini tarihin ilk kültür devrimininde erleri olarak tan mlamak yerinde olur.Kürt kültürünün kendine özgü bir böylesi yanvard r. Kürt kültüründe toplumsall n, kültürve co rafya ili kisinin güçlü kuruldu unu be-lirtmek gerekir. Kürt kültürünün bu özelli ionun sürekli kendini yaratan bir mecrada ak-mas na vesiledir. Kürt toplumundaki dayan -ma ruhunun güçlü olmas , s fl toplumla ge-li en devlet merkezli ehirlere kar kapal ,tar m ve hayvanc a ba , komünal ya-am özellikleri ve kendi kendine yetebilen bir

toplumsal düzene e sahip olmas gibi günü-müze kadar gelmi birçok de erin varl yladirekt ba lant r. Yüzlerce y ld r devameden d bask ve sömürgeci egemenli e vebunlarla beraber yürüyen Kürt egemen s f-lar n iç ihanetine ra men, Kürt toplumununhalen birçok toplum ve guruptan dil, yemek,giysi, destan, masal, govend ve a iret kültürüitibariyle zengin olmas n nedeni kültür de-erlerimizin tarihsel kökenin gücüdür.

Bir toplumun kültürel zenginli i, bu zen-ginli i di er halklarla payla mas yla da ölçü-lür. Bu özellik de ayr bir kültürel zenginliktir.Kültürel zenginlikte di er bir ölçü de Önderli-imizin "uzun süre" kavram yla dile getirdi i

temel kültürel yap lar n sürekli yenilenmesi,artan ve de en toplumsal yap ya cevap ola-cak dönü ümü sa lamas r. Yani kültürelzenginlik toplumsal do an n çoklu yap nauygun olarak sürekli bir yenilenmeyi art k -lar. Çünkü her kültür de eri belli bir zaman vemekanda gerçekle ir. Ve içinde yap ld za-man mekan n ihtiyaçlar na cevap verir. Top-lumsal ya amda zaman , toplumun alg lamadüzeyi ve ihtiyac olarak, mekan ise toplum-sal nicelik ve co rafya olarak ele al rsak, kül-tür de zaman ve mekan n diyalekti ine göresürekli yenilenmelidir. Kültürel de im ve

KOMÜNARKOMÜNAR

8181

Say 44 2010

Kültürel zenginliktedi er bir ölçü de

Önderli imizin "uzun süre"kavram yla dile getirdi itemel kültürel yap lar n

sürekli yenilenmesi,artan ve de en

toplumsal yap ya cevapolacak dönü ümü

sa lamas r.

Page 83: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

dönü ümden kast etti imiz husus, geli igüzeleyler yaratmak yeni biçimler modeller ortaya

koymak de ildir. Kültürel de im, toplumunya am na hakim olmu ve gelenek olarak ta-

mlanan geçmi in birikimleri üzerine yenile-rini eklemek ve zaman ve mekana cevap ola-mayan de erleri de tirip dönü türmektir.Kültürel yenilenme ayn zamanda ya ama an-lam katma çabas r. Bu çaban n ürünleridir.Pazar için sat lacak ürün yapmak, bu ürünlerisatmak için insanlar n zihniyetini denetime al-mak kesinlikle kültürel de im ve zenginlikde ildir. Bu, ya am tüketmektir. Toplum vede er sarf etmektir.

Kültürel yenilenme, Önderli in kültür ta-mlamas yaparken vurgulad "zihniyet ka-plar dü ünce biçimi, dil ve üretim araçlar "

alanlar nda ya anan toplumsal ya ama ve top-lum-do a ili kisine ters dü meyecek tarzdaele al nmal r. Kültürel de imin bu özelli-inden hareketle denebilir ki kültürel de im

için toplumun zihniyeti ve dü ünsel de im-ler olmazsa olmazd r. Dolay yla kültürelzenginli in devaml , kendi içerisinde za-mana ve mekana göre de im gücünü göste-rebilecek zihniyet kal plar ve dü ünce bi-çimlerini bar nd rmay ister. Bu tan mlamaüzerinden Kürt kültür ve toplumsal yap nabakt zda, Kürt kültürünün tarihsel ve top-lumsal alt yap n çok güçlü dö enmi ol-du unu, kendisini sürekli üretebilecek bir ka-raktere sahip oldu unu ancak bu zenginli inidevaml k lacak, zaman ve mekana cevap ola-bilecek zihniyet ve dü ünce bak ndan birzorlanmay ya ad belirtebiliriz. ÖnderlikKürt toplumsal yap ve kültürünün bu duru-munu "neolitikte çak p kalma" biçiminde ta-

mlad . Güncelde de Kürt kültürü için gerek-li olan temel husus, vurgusu yap lan zenginli-ini zaman ve mekana göre de tirip dönü -

türme kabiliyetinde ya ad zorlanmalar a -makt r. Kültür de erlerimizin biçimlendirilipgeli tirilmesi, bunlara yenilerinin eklenmesiya am n temel amac r. Özü itibariyle

özgürlük mücadelesiyle yapmaya çal zey de budur. Kültür de tirip dönü türmek

iken, ona yeni biçimler kazand rmak da kül-türle mek demektir. Toplumsal de im ve dö-nü üm süreçlerinde kültürlerin de de ip dö-nü tü ü bilinmektedir. Toplumsal ve kültürelde imler, yenilikler -bu bazen olumsuz daolabilir- toplum ya am nda do an yeni ihti-yaçlara cevap olmak için gerçekle tirilir. Top-lumsal ihtiyaca yeni bir kültür de eri yara-tarak ya da de ime u rat lm eski bir de erile cevap olmak ilkin zihniyette kurgusu ya-

larak gerçekle ir. Bu daha sonra pratikle irve maddi de ere dönü ür. Toplumsal ihtiyaç-lar söz konusu oldu unda önce zihniyet-dü-ünce devreye girmek durumundad r. Çünkü

toplumsal in alar dü üncelerin eseridir. aedilmi toplumsal yap lar n maddile mesi için"el ve ayaklar" daha sonra devreye girer. Ku -kusuz insan prati inde dü ünce ile pratik bir-birinden kopar lamaz. Ama yine de ilk kuru-lu lar n önce dü üncede olu maya ba ladbelirtmek gerekir. Dü üncede kendisine cevapolu turulmam hiçbir toplumsal ihtiyaç gide-rilemez. Bu anlam yla da toplum-kültür ili ki-sinde toplumsal ak l ile yarat m birbirinin içe-risinde gerçekle ir. Biri di erinde yans r. n-san dü ündü ünü pratikle tirmek isteyen birvarl kt r. Dü ünce, manevi kültürü ortaya ç -kar rken, bunun sonucunda ortaya ç kan ürün-ler de insanl n maddi kültürünü olu turur. Veher iki kültür sahas da somut olarak toplum-sal ya am var eder.

Toplumsal ya am n bu özelli ine köklü ce-vaplar vermek, tarihin her döneminde kolaygerçekle ebilecek bir durum de ildir. Toplu-mun ihtiyaçlar na cevap olacak dü üncelerüretmek di er bir deyi le toplumsal akl n tem-silcili ini yapmak, ola anüstü olmay gerekti-rir. Maddi kültür kolektif eme in bir sonucuolarak ortaya ç kar. Manevi ya da dü üncekültürü ise toplumsal kolektivizmin bireylerdeyans mas ile ifade bulur ve bu yolla toplum-salla r. Kimi ki i veya ki ilerin tarihin belli

KOMÜNARKOMÜNAR

8282

Page 84: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

dönemlerinde toplumsal ya am n geli me sey-rine damgalar vurmalar n nedeni budur.Tarihin ilk dönemlerinde komünal toplumaöncülük eden ana kad nlar, daha sonraki uygartoplum a amas nda da amanlar, rahipler, pey-gamberler, filozoflar, bilim ve sanat-edebiyatinsanlar bu toplumsal özelli in bir ifadesidir.Toplumun geli im diyalekti i böyle ç laraihtiyaç duymakta ve kendi dinamikleri devre-ye girmektedir. Bu temel özellik toplumsal ya-am içerisinde öncü, öncülük, lider önderlik

kavramlar yla tan mlanm r. Bu kavramlarile kendisini topluma kabullendirmi ki i yada ki iler, kültürel de im ve dönü ümdeolumlu-olumsuz rol oynarlar. Olumsuz rol oy-nayanlar ya am için bir sorun olan s fl dev-letçi toplum kültürünü ortaya ç kar rken, top-lumsal do aya uygun geli -melere vesile olanlar iseya am n diline ve varoluilkesine -komünalli e- göreolmaya çal r. Toplumlar nkültürel zenginli inin sü-reklili i, toplumun geli meilkesi olan komünal sistem-lerinin geli me düzeyi ile incelendi inde or-taya ç kacak tablo, o toplumun kendi içindenliderlik yapabilecek ki i ya da ki iler ortaya

kar p ç karmad ele verir. Ayn durumuygar toplum biçiminin geli ip yay lmas içinde belirtilebilir.

Kürt kültür de erlerinin tarihsel alt yap -n çok güçlü ve zengin olmas na kar n, za-

man ve mekana göre kendisini de tirip dö-nü türmedi ine yukar da vurgu yapm k. Busorun, Kürt toplumunun kendi içinde öncülükyapabilecek ki i ya da ki ileri ç karmamas ylabirebir ili kilidir. Kürt toplumu kendi sorunla-

köklü çözecek tarza sahip, kendisine ön-cülük edebilecek önderler ç karmam sa bu,Kürt toplumunun buna gücünün yetmedi i,böyle bir özellik gösteremeyece i, enerjisininbuna yetmedi i anlam na gelmez. Kürt kül-türünün özü kendisini sürekli yenileyen, üre-

ten, ba ka bir tabirle, do urucu yan güçlü di-il karakter gösteren bir kültürdür. Buna Kürt

kültürünün temel karakteristik özelli i demek,yerinde bir de erlendirme olur. Kürt kültürü-nün bu temel karakteristik özelli ine ra menbelirtilen önderlik noksanl n yüzlerce y ldevam etmi olmas , d bask lar ve iç ihanet-ten kaynaklanm r. Çünkü bir toplumun yada halk n kendi içinden bu özeliklerdeki ki iya da ki ileri ç karmamas , o topluma d ar -dan yap lan müdahalelerle de ba vard r. Dbask ve sömürgecilik, yine Kürt egemen s -

flar n iç ihaneti, Kürt kültürünün geli me-mesinin temel nedenlerindendir.

Kürt toplumu ve kültür de erleri s fltoplum uygarl ile birlikte, sürekli bir k m-la yüz yüze kalm r. Kürt toplumu fiziki kat-

liamlardan çok kültür k -ma maruz kalm bir top-lumdur. Bir toplum aç n-dan kültürel k m demek,o toplumun kültürününbask alt na al nmas , ba -kalar nca asimile edilip

kendisine mal edilmesi, okültürün otantik ö elerinin yozla lmas de-mektir. Bir toplumun kültürel de erleri aç n-dan bu üç muameleye bir anda tabi tutulabile-cek alanlar n ba nda, o toplumun zihniyeti vedü ünce biçimi gelir. Bir toplumun zihniyet vedü ünce dünyas , o toplumun ideolojik alanla-

n ye erdi i mekanlard r. Bir toplumun yada halk n ideolojisini bask alt na al p teslimalmak, onu köklerinden kopart p asimile et-mekle gerçekle ebilir. Tümüyle teslim al pasimile gerçekle mese de sonuna kadar yoz-la may dayatmak denenir. Bu aç dan kültürelde erlerimizin zaman ve mekana uyarlanma-ma sorununu, Kürt toplumunun ideolojik ala-

geli tirmemesi yani Önderlik sorununuuzun y llar çözememesi olarak ele almak ye-rindedir. Kürt toplumu üzerinde incelemedebulunan herkesin tespit edebilece i bir ger-çeklik de Kürtlerde temel bir sorun olarak,

KOMÜNARKOMÜNAR

8383

Say 44 2010

Kürt kültürünün özükendisini sürekli yenileyen,

üreten, ba ka bir tabirle, do u-rucu yan güçlü di il karakter

gösteren bir kültürdür

Page 85: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

PKK'ye kadar olan tarihsel-toplumsal ya am-da ciddi bir ideolojik ç n, yani önderliksel

n ya anmam olmas gerçe idir.Önderli in PKK'yi bir kültür hareketi ola-

rak tan mlamas n alt nda, PKK gerçe inin,Kürtlerin binlerce y l ya ad önderlik soru-nuna cevap olmas yatar. Bu anlam yla PKKkendisini de tirip dönü türme olana bula-mam binlerce y k kültür de erlerimizin bu-günkü dilidir. Tarihsel kültür de erlerimizin,içinde bulundu umuz zaman ve mekana göreyeniden ya ama kavu mas r. PKK, toplumu-muzun yabanc lar n bask , i gal ve istilalar n-dan dolay f rsat bulup gerçekle tiremedi i,ekmek ve sudan daha önemli olan ihtiyaçlaran be an giderme mekan r. Bir önderlik ha-reketi olarak PKK, önderlikten ald özellik-leriyle, Kürt toplumuna kazand rd yeni birak l ve dü ünce düzeyi vard r. Dolay ilePKK, Kürtler için yeni bir ya am anlamlan-

rma zaman r. PKK kültür yaratan bir ha-reket olarak, Kürt toplumunun ortak akl r.

PKK esasta Kürt toplumunun manevi kül-türünü geli tirerek duygu ve dü ünce dünyas -na cevap olmaktad r. Toplumumuzun kültürelanlamda ya ad temel sorun, iç içe geçmizihniyet kal plar n yol açt buhran ve bubuhrandan ç yapt rabilecek dü ünce yap -lar n olmamas yd . PKK Önderliksel bir ha-reket olarak Kürt toplumuna bu alanda cevapolmu tur ve olmaya devam etmektedir. Dahada art labilecek özellikleri ve yaratt de er-leri ile PKK, Kürt toplumunu tarihi de erle-riyle bulu turmu ve bunlara yeni de erler ek-lemi tir.

Önder APO kültürü, "zihniyet kal plar ,dü ünce biçimi ve dil" olarak tan mlad . PKKKürt halk için tam da bu alanlarda yenilikleryaratt . Yani PKK, bir toplumun kültürle mesiiçin gerekli olan ya am alanlar na cevap ol-may ifade etmektedir. Bundan hareketle ra-hatl kla belirtilebilinir ki Kürtler PKK, PKKKürt olmu tur. Zaten her gün on binler alan-larda, "PKK halkt r halk burada" demektedir.

Bu, PKK'nin kültürel ya am alanlar yarat-madaki ba ar yla ba lant r. PKK'ninhalkla mas , bildik manada bir partinin halk-la mas de ildir. PKK'nin halkla mas demek,tarihinden kopmu , asimile olmu , de erle-rinden uzak dü ürülmü Kürtlerin, yeniden özde erleriyle bulu mas demektir. Bu anlam y-la da PKK, Kürt halk ile öz de erleri aras n-daki ya am köprüsü olmay ba arm r.

Kültür ayn zamanda bir toplumun ya a- ve davran lar da ifade eder. PKK ya-

am olarak ifade edilen ya am tarz , Kürtlerin"kendileri" olarak ya ayabilmelerini sa laya-cak olan ya am tarz ifade eder. Dolay ylaPKK'nin mekanlar , süreklile en kültürel ya-rat m mekanlar r. Buralarda yarat lan herey, PKK'nin kültürel özeliklerine göre olmak

durumundad r; çünkü yarat lan de erlerin top-lumumuzun öz de erlerine ters dü memesigerekmektedir. Kürdistan'da öz de erlere tersdü mek, kültürel manada d egemenli e ya-

n olmak, onun kontrollüne girmek, asimilas-yonu kabul etmek ve Kürt olarak yabanc sö-mürgeci güçlerle i birlikçilik temelinde ya a-mak demektir.

Kürdistan'da yüzlerce y ld r süre gelen sö-mürgeci egemenlik, esasta kültürel k m üze-rinden kendini var ederek bugüne gelmi tir.Bu kültürel k m, günümüzde uygulama tar-

de tirerek devam etmektedir. PKK orta-ya ç kmadan önce, sömürgecilik Kürdistan'dasab rla, ince ve derin planlamalarla, otantikhalk de erlerimizi asimile ederek kültür k mpolitikalar uygulamaktayd . Bu kültür k mpolitikalar rahat yürütebilmek için de top-lumsal yap her taraftan ve çok yönlü ola-rak a r bir bask cenderesine alm . Bu uy-gulamalar sonucunda toplumsal yap z adetauyu turulmu ve oke edilmi ti. Üretimsizlik,tembellik, k rl k, ülkeden kaç ve kendi de-erlerine yabac n yol açt kendini küçük

görme ve kendinden utanma, hakim kültür ha-line gelmi ti. Bu durum bir trajedi olarak te-mel ya am biçimine dönü türülmü tü. Toplu-

KOMÜNARKOMÜNAR

8484

Page 86: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

mun gözü önünde en kutsal de erleri parçaparça edilirken tepki gösterilmedi i gibi bir-çok aç dan buna ortak olunmaktayd .

PKK'nin ortaya ç ndan sonra, Kürt top-lumuna kar yürütülen kültür k m politika-lar yeni bir boyut kazand . PKK kültürle me-si toplumun temel dinamiklerini ortaya ç ka-ran bir kültürle me oldu u için, günümüz kül-tür k Önderli i ve PKK'yi hedefleyerekgerçekle tirilmektedir. Önderli e ve hareketi-mize kar sadece fiziki sald lar, tutuklama-lar, i kenceler ve askeri operasyonlar biçimin-de sald lar geli tirilmemektedir. En büyüksald lar kültürel alanda geli tirilmektedir.

Kültür k m, esasta kültürel de erler yoz-la larak yap r. Bir de erin dejenerasyonuda denilen bu yozla rma, söz konusu de erile o de eri kabul etmi toplum aras na mesafekoymay hedefleyerek yap r. Kültür k miçin bu noktadan ba lamak esast r. Bir de erile toplum aras nda mesafe açmak demek, top-lum üyelerinin o kültür de erine yabanc la -mas na yol açmak demektir. Zaten burada me-safe açmak ile kast edilen kültürel yabanc la -ma olgusudur. Bir kültür de erine kar ya-banc la may sa layan ise yap lan ideolojiksald lard r.

deolojik çal ma zihniyet çal mas r.Dü ünce üretme, geli tirme ve topluma maletme çal mas r. Bu çal ma ile toplumlarde erleri ile bulu ur, bulu turulur. Bundan do-lay , bireylerin kendi kültür de erleriyle do rubulu malar ve sorunlar asgariye indirerekkimlik de erleriyle ya amalar için, ideolojikdü üncelere gereksinim vard r. Çünkü kültürelyabanc la maya neden olan temel durum, kar-

ideolojik sald lar ve bundan kaynaalan ya am kurgulamalar r.

PKK'nin daha kurulu unun ilk y llar ndanitibaren maruz kald bir sald biçiminin de"APO ayr PKK ayr " ve daha sonra da "PKKayr Kürt halk ayr " tarz nda yap lan karideolojik sald oldu unu biliyoruz. Bu anla-

lmas kolay olmayan sald rganl k ekli, bah-

setti imiz kültür k mla direkt ba olan ve si-yaseten ifade edilmi dilin sald eklidir.

PKK Önderliksel bir harekettir. Önderlik-ten kopart lm PKK, ideolojik do rultusunukaybetmi PKK'dir. deolojik do rultusunukaybetmi PKK ise teslim olmu , asimile ol-mu yozla maya yatm PKK demektir. Buolumsuz realitenin kültür de erlerini yenilemeve de im dönü ümü yaratmayla ba n neoldu u, yukar da vurgulanmaya çal ld . Kürthalk aç nda da bu durum kültür k m alt n-da ya amaya devam etmek demektir. Bugünde Kürt sorununun çözümü gündeme geldi-inde "APO ve PKK muhatap de ildir" denil-

mektedir. Tüm bu vurgular ve sald lar Kürttoplumunun kendi öz de erlerinin dö endi iyoldaki yürüyü ünün yaratt ve yaratacageli melerin önüne geçmek içindir. Bu söy-lemler kültür k n, bütün toplumun anlaya-bilece i dilden siyasal söylemlere dönü türül-mesidir.

Kültür k m, belirtilen bütün siyasal söy-lemleri topluma kabullendirmeye yol açacakmaddi ve manevi zemini haz rlamakt r. Birtoplumu sömürge alt na almak zor ve iddetlegerçekle ece i gibi kültürünü ele geçirerek degerçekle ir. Kültürel ele geçirme en tehlikelisömürgecilik biçimidir. Kültürel sömürgeciliksömürgeciye me ruluk ve yasall k sa lar. Birtoplumu ba kala rmak bu yolla olur. Bu elegeçirili bir toplumu veya halk madden vemanen i gale haz r hale getirmektir. Kültürelsömürgecilik bir halk n haf zas ele geçir-meyi hedefler. Haf zas yabanc bir güç tara-

ndan ele geçirilmi toplumlar ise Önderli inbelirtti i gibi "kolay sömürülmekten, i galedilmekten ve asimile olmaktan kurtulamaz-lar." Bir halk için, o halk n önderli inin, öncü-lerinin ve ideolojik kültürünün ne kadarönemli oldu unu insan bu tespitte bir kez daharahatl kla görebilir. Böylece Önder APO'ya vePKK'ye dönük yap lan sald lar n derin an-lam bir kez daha ortaya ç km olmaktad r.

KOMÜNARKOMÜNAR

8585

Say 44 2010

Page 87: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

Kültür k m sald çok ince ve derindir.Üslubu sanatsald r. Sald rken kar daki in-san n ideolojik donan ve kendi ulusal de-erlerine ba yoksa veya zay f ise ona

son derece güzel de gelebilir. Kültür k m sal- kendini hissettirmez ve aç ktan göster-

mez. Kültür k m sald kendini kabul ettireettire ilerler. Sonuçlar ve yarataca tehlikelerorta ve uzun vadede ortaya ç kar ve tahribatla-

köklü olur. Kültür k m toplumsal tabaka-lar n tümünü, özelliklerine göre hedefleyereksald r. Kültür k m esas ald taktikleriyleözel sava tarz da bar nd rmaktad r. Duy-gulara ve dü üncelere hitap ederek en derin et-kiyi yapar ve asimilasyon ile sonuçlan r.

Bilinç sapt ran bu sald rganl n nas l yü-rütüldü ünü anlamak için, Türkiye devletinindeste i ve onay ile sinema ve dizi filmlerdeyap lanlara bakmak yeterlidir. Ancak sadecebakmak yetmez, ayn zamanda bunlar analizetmek de gerekmektedir. çinde bulundu u-muz dönemde yap lan sald lar, Kürtleri ön-derliksiz ve iradesiz b rakmay amaçlamakta-

r. Bunun için de ik alanlar üzerinden yü-rütülen sald lar n dili ve tarz de ik olsa dahedef birdir. Örne in siyaseten dil itibar ylayine ileri sunulan yöntemler aç ndan CHP veMHP ayr , AKP ayr eyler dile getiriyorlar.Ama her üçünün de hedefledi i Önderli i ve

PKK'yi Kürtlerden kopartmak ve tasfiye et-mektir. Devlet politikalar ve amaçlar gere ibilim, sanat, bas n, spor vb. alanlar da bunahizmet etmek zorundad rlar. Devlet bütünbunlar koordineli bir biçimde yürütmektedir.

Günümüz sald lar Kürtleri, "Kürtlerle veKürtlük silah ile vurma" takti ini esas almak-tad r. Bugünkü Kürtlük, PKK'nin yaratt di-reni kültürü, de erleri ve ölçüleriyle ya an-

için, geli tirilen kültür k m sald lar daözgürlük mücadelemizin yaratt kültür de-

erlerini hedeflemektedir. Dikkat edilirseKürtler üzerindeki yasaklar fiili olarak i le-miyor. nkar edilen Kürtlük imdi kabul gör-meye ba lanm r. Ama i bu Kürtlü ü ortaya

karan ve kültürle tiren Önderlik ve PKK'yegelince s r tan maz dü manl k konu uyor vepratikle iyor. Önderli in ve PKK'nin Kürt hal-

temsil etmedi i iddia ediliyor. Önderli inve PKK'nin Kürtlerden farkl eyler oldu u,Kürtlerden ayr bir ya am de erlerinin oldu udillendirilip duruluyor. PKK'nin Kürt toplu-mundaki kültürel de erlerden çok farkl oldu-u türündeki sald lar, halk z üzerinde yü-

rütülen kültür k m politikalar ifade eder.Önderli e ve PKK'ye yap lan her türlü saldesasta kültür k mla sonuç almak ve 21.yy ko-ullar na göre yeni bir sömürgecilik temelinde

Kürt toplumunu bitirmeyi hedeflemektedir.Daha düne kadar kültür de erlerimizi inkar

edenler imdi de erlerimizi ele geçirip kül-türel k m politikalar ekseninde kullanarak

kar sa lama pe indeler. Kürt kültür de erle-rinin, özellikle de kendi dilinde sanatsal veedebi eserlere dökülmesi Kürtlere yasakl y-ken, sömürgecilere serbesttir. Özgürlük bir in-san veya bir halk için kendi temel de er yarg -lar na göre ya amaya ba lamas yla ba lar. Hertoplum kedisini kendisi yapan de erleri ile varolursa bu varolu un bir anlam olur. Böyle birvarolu a sahip toplumlar, kendi bireylerinedaha özgür bir gelecek kap açar, onlara yolgösterir ve onlar yürütür. Toplumsal de imdemek bir Kürt'ün Türkle mesi, Arapla mas

KOMÜNARKOMÜNAR

8686

Kültür k m sald çokince ve derindir. Üslubu sanatsald r.

Sald rken kar daki insan nideolojik donan ve kendi

ulusal de erlerine ba yoksa veyazay f ise ona son derece güzel de

gelebilir. Kültür k m sald kendinihissettirmez ve aç ktan göstermez.Kültür k m sald kendini kabul

ettire ettire ilerler.

Page 88: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

veya Farsla mas ile ortaya ç kan yeni ya am-sall a mahkum olmas demek de ildir. Buanlam yla Kürtler üzerinde yürüyen kültür k -

m, Kürtlere özgürlü ü yasaklamak, köleli iderinle tirecek tüm kap lar açmaktad r. Kürt-leri eli kolu ba ekilde meydan muharebesi-ne çekmektir. Yine Kürtlerin varl de il,Kürt varl meydana getiren baz kültür

elerini diline dolamak türünden bir yakla-m da görülüyor ki, bu da yap lan sald lar n

daha rahat sonuç almas için geli tirilmi yenibir hiledir. Dolay yla en ince sald hamle-si olarak ele al nmas daha do ru olur..

Günümüzde Kürt toplumu ele al rken veegemenlerce özgürlük mücadelesine kar tu-tum geli tirilirken yap lmak istenen, Kürt iha-netinin ve bu ihanetin yol açt zeminin güç-lenmesidir. Hatta buna ayr bir özen de göste-riliyor. Örne in Kürt sorunu ile ilgili bir konugündem oldu mu TV ekranlar nda kendisineKürt diyen bir sürü hain, i birlikçi ve M T aja-

konu turuluyor. Bunlar n a yla halk -n özgürlük mücadelesinin dibi oyulmak iste-

niyor. Kendi özgürlü ü için bedel ödemeyigöze alanlar n, her gün serh ldanlarda yürü-yenlerin talepleri ise inkar ediliyor. Bu özgürduru a sahip Kürtler hakaret ve sald lara ma-ruz kal yorlar. Hain 'Kürtlük', olmas gerekenKürtlük olarak topluma sunuluyor ki Kürtler

kendilerini özgürle tiren bilinçten uzak dü -sün. En az ndan kafalar bulans n. çinde bu-lundu umuz dönem Kürt i birlikçili inin,egemen devletlerce desteklendi i ve geli tiril-di i bir dönem olmaktad r. Tuzaklarla dolu birKürt sevgisi, Kürt karde li i ve Kürtlere hiz-met sevdas geli mi tir. Bu bir moda gibi or-tal kta dola yor.

Güney Kürdistan'da olup bitenler bu aç -dan izlenmeye ve anlamaya de er geli meler-dir. Mevcut durumda Güney'deki TV'lerinKürt kültürünü yozla rd kadar bir yoz-la rma faaliyeti Türkiye'de dahi yap lm yor.Dolay yla bugün Kürt kültürü iki tarz yokedici sald ile kar kar yad r: i birlikçi vehainlerin otantik kültür de erlerimizi yozla -

rmaya çal mas ve sömürgecilerin kendiemelleri için dirili kültürümüze yönelik sal-

lar . birlikçiler otantik de erlerimizi pi-yasaya sunarak bununla ne kadar Kürt olduk-lar anlatmaya çal rlarken sömürgeciler iseotantik halk de erlerimizin, dirili de erleri-mizle bütünle mesini engellemeye çal mak-tad r. Tabiat yla her iki sald , özgürlük de er-lerimize yap lan sald lar olmalar itibar ylaiç içe geçen sald lard r. Bu iki sald tarz nakar tutum almak için, hem milliyetçiliktenuzak durmak hem de yenilik ad alt nda taklit-çilikten uzak durmak gerekir.

Kültürel kimlik için kendi de erleriyle bu-lu mak, köklü dü ünsel yo unla may gerek-tirir. Kültür k ma kar sa lam duru , dü-üncede yani ideolojide sa lanan netlikle ger-

çekle ir. deolojik netlik toplumlar n ya amla-na zenginlik katmaya yol açar. Kültürel sal-

lar ideolojik sald lar oldu u için, bu sal-lara kar ideolojik tutum almak en do ru-

sudur. Her toplumsal kültür de eri do ru-iyi-güzel olmay içinde bar nd r. Her üç ya am

esini yarat na yans tmak ve toplumunihtiyaç duydu u öncülü e cevap olmak, hari-ka yarat mlar ile topluma hizmet etmeyi sa -lar...

KOMÜNARKOMÜNAR

8787

Say 44 2010

Kürtler

üzerinde yürüyen

kültür k m, Kürtlere

özgürlü ü yasaklamak,

köleli i derinle tirecek

tüm kap lar

açmaktad r.

Page 89: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

PKK, bir Önderlik hareketi olarak do duve do undan günümüze kadar bir Önderlikhareketi olarak geli im gösterdi. Bu, onunhem yap sal hem de fonksiyonel özelli idir.Onun yap sal özelli idir; çünkü PKK ÖnderAPO'nun ideolojik formasyonu, felsefesi, ba-

aç ve ki ilik özellikleri üzerinden örgüt-lendi, i leyi ve biçim kazand . Onun fonksi-yonel özelli idir; çünkü PKK'nin kattetti ibütün a amalar, ya ad bütün geli meler, ya-ratt bütün de erler ve gösterdi i bütün di-reni ler, do rudan Önder APO'nun eme ininbir ürünü olarak gerçekle mi tir. PKK e erKürdistan'da yeni bir toplumun yarat lmas i -levini görmü se bu, Önder APO'nun eme i ileortaya ç km r.

PKK'nin do una kaynakl k eden, ÖnderAPO ahs nda ya anan, yeni ve özgür insangerçekle mesidir. Yani PKK yap sal ve karak-teristik özelliklerini Önderlik gerçe inden al-maktad r.

Özgürlük Hareketi'nin bir militan olarakkendimizi tan mlarken, kendimize rol ve mis-yon biçerken, geri-yetmez yanlar zla müca-dele ederken, ya ad z yetersizlikleri veeksiklikleri anlamland rmaya çal rken, ki i-lik sorunlar çözümlemeye tabi tutarkenve yeni bir ki ilik ve kimlik kazanma çabas n-da olurken, temel ba vuru kayna z her za-man Önderlik gerçe i oldu. Bu anlamda parti-le me ve parti militanl yakalama, Önder-lik gerçe ini ölçü alarak ya ayabilmektir. Bü-tün bunlara geçmeden önce, genel hatlarla daolsa Önderlik gerçe ini ve bununla ba lantolarak PKK'yi yeniden tan mlamak, kendimiziçözümlememize katk sunacakt r. Bu, çözüm-lemeye çal z ki ilik sorunlar n da-ha fazla ayd nlanmas na katk sunacakt r.

PKK'yi anlamak, ona göre gerekli olan de-im ve dönü ümü gerçekle tirmek her mili-

tan n olmazsa olmaz görevidir. Bu da ancakÖnderlik gerçe ini tan makla ve bu gerçeklikiçerisinde kendini eritmekle ya an labilecekbir durumdur. E er biz "Apocu militanla madüzeyini yakalamak istiyorum" diyorsak, bu-nun çabas sergilemek durumunday z. Bu daancak, Kürdistan'da ya anan Önderliksel ger-çekle meyi ve onun ideolojik, felsefi, örgütselve politik çizgisini anlamak ve özümsemeklemümkündür. Bunun d nda hiçbir aray so-nuç getirmeyecektir.

Kürdistan Özgürlük Hareketi'nin kadrolarve militanlar olarak Önderlik gerçe ine gel-meme noktas nda ya ad z sorunlar, çokyönlü ve kompleks bir görünüm arz etmekte-dir. Ku kusuz bu sorunlar n kayna siste-miçile mi ki ilik yap lanmam zd r. Zira budurum Parti 10. Kongresi'nde "kadromuz sis-temiçile mi tir" biçiminde tespit edilmi vebütün kadro yap n bunun kar nda ideo-lojik mücadele yürütmesi gerekti i belirtil-mi tir. Demek ki sorgulamay bu noktada yo-unla rmak gerekmektedir. Yani ki ilik yap -

lanmas n sorgulanmas üzerinden Önderlikgerçe ine ula labilir, partile me ya anabilir.

PKK'nin en temel özelli i hakikat aray -r. Yine özgür insan ve özgür toplum ya-

ratma aray r. Önderlik bu "Özgür n-san" aray kendinde ba latarak ya am ndasomutla rd .

Önder APO'da ifadesini bulan gerçeklik,insan insan yapan bütün özelliklerin topla-

yla bir bütündür. Biz kendini kurumla r- bu bütüne "ÖNDERL K GERÇE " di-

yoruz. Toplumsall k, politik ve ahlaki bilinç,komünalite, tarih bilinci, emek, örgütlülük,

KOMÜNARKOMÜNAR

8888

Münaf k Yo unla ma: KEND NE GÖREL KMünaf k Yo unla ma: KEND NE GÖREL K

Hasan BOTAN

Page 90: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

ilkelilik, süreklilik, ciddiyet, cesaret, manevi-yat, duygu yüklü olma, erdem, sorumluluk,tarz, üslup, yöntem, bilimsellik, de erlereba k, yolda k vb. özelliklerin hepsi bugerçeklikte somutla maktad r. Bu anlamdaÖnderlikte gerçekle en, en temelde insanioland r. Yani "Özgür nsan" n kendini yarat-mas r. Önderlikteki özgürlük duru u sürek-lilik arz eden bir duru tur. Yani çocuklu un-dan bugüne hiçbir kesintiye u ramadan özgürinsan duru u sürekli korunmu tur. Bu, son bebin y ll k devletçi iktidarc sistemin yaratt ,yaratmak istedi i "sapm insan" gerçe inekar sürekli mücadele içinde olmak, ona gel-memektir. Bu ayn zamanda "gerçek insan" yada "hakikati temsil eden insan" olmay ifadeetmektedir. Bu durumda iki gerçeklik ortaya

kmaktad r: birincisi özgür insan gerçekli i,ikincisi ise sapm insan n ya ad gerçeklik.

Sapman n K sa Tarihçesi vensan Gerçe i

De erlendirmeye birkaç soru sorarak ba -lamak konunun anla labilirli i aç ndan da-ha olumludur.

Gerçek insan olmak ya da hakikati temsileden insan olmakla 'sapm insan' olmak ara-

ndaki ayr ma çizgisi nerede ve nas l ortayakmaktad r? Hangi yöntemler kullan larak

böyle bir ayr maya gidilmi tir ya da sapminsan gerçekli i ortaya ç kar lm r? Bununiktidarc devletçi sistemle ba lant nedir? N-as l oldu da insan gerçekli i bu kadar çarp -labildi? Bütün bunlar n konumuzla nas l birba lant vard r?

Önder APO, do al toplumdan devletle -meye do ru giden süreci 'SAPMA' olarak ta-

mlad . Yani toplumsal ana kad n siste-minden, toplumsal gerçekli e ters dü en ve er-kek eliyle olu turulan devletçi iktidarc siste-me do ru bir sapma ya anm r ve bu sapmakendini bugün esas haline getirmi tir. Önderli-

imizin "gerçeklik bütündür" belirlemesindenhareketle unu diyebiliriz ki: "SAPMA" da en

az "HAK KAT" kadar 'bütündür'. Yani sapma,tekil olarak insan n ruh, dü ünce, duygu vezihniyet dünyas ndan tutal m, bu insan n var-olu ko ulu olarak toplumsall n bütün alan-lar na kadar bir bütünsellik olarak ortaya ç k-

ve bugün geldi i düzey itibariyle bütün bualanlarda u ya da bu düzeyde kendini hakim

lm r. Sapma, gerçekli in sadece bir alan -na ili kin ortaya ç kmam r. Sapma salt yö-netim erkinde ortaya ç kan bir durum de ildir.Ya da salt toplumsal dokunun de mesi biçi-minde ortaya ç kmam r. Ya da salt, toplum-daki politika ve ahlak anlay n de imi de-ildir. Ya da salt, insan n ruh ve zihniyetinin

sapmaya u ramas de ildir. Bu tür önermeleruzat labilir, özcesi sapma, bütünün sadece birparças ndan ibaret veya bir parças na ili kinde ildir. Bu durumda sapma olarak tan mla-

z durum nas l oldu da hakikati bast ra-bilmi ve geriye itebilmi tir.

Sapma için çok genel bir tan mlama yapar-sak: avc k kültürüyle donanm erke in, anakad n sistemine kar alternatif bir sistem ge-li tirmek amac yla analitik zekas kullan phile ve zor araçlar na ba vurarak yaratm ol-du u toplumsal sistem ve onun bütün mikroalanlar r. Burada sapmaya kaynakl k edeniki olgu daha fazla ön plana ç kmaktad r. Bi-rincisi, avc k kültürü. kincisi ise analitik ze-kan n kullan m alan ve biçimidir. Her ikisi tekba na bir yere kadar anlaml r ve kesinlikletoplumsall n hizmetindedir. Ancak bunlar nbiraraya gelmesi ve birbirlerini beslemesi git-tikçe sapman n ortaya ç kmas na yol açmakta-

r. Birincisinin yani avc k kültürünün insan-da yaratt "ben" duygusu ve ikincisinin buduygunun hizmetinde kullan lmas , o büyüktarihsel kar devrime yol açm r. Dolay -

yla sapmay , erke in, analitik zekas ile av-k kültüründen do an gayr me ru çocu u

olarak de erlendirebiliriz.Erke in kendi ev düzenini kurmas yla ba -

layan, giderek devletçi iktidarc uygarl a dö-nü en ve bu uygarl n kapitalist modernite

KOMÜNARKOMÜNAR

8989

Say 44 2010

Page 91: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

amas yla toplumun tüm gözeneklerinde yeredinen sapma gerçekli i, günümüze gelindi-

inde insanl ve onu var eden bütün maddi-manevi de erleri, yine do ay ve do adakitüm canl türlerini yok olmayla yüz yüze getir-mi tir.

Ku kusuz bu sapman n yaratt en büyüktehlike insan türünde ya anan çarp kl kt r. Zi-ra di er tehlikelerin hemen hepsi bu çarp kl -

n sonucu olarak ortaya ç kmaktad r. nsanzihninin esnekli i çarp tmaya en uygun

aland r. Önder APO insan zihninin bu özelli i-ni öyle de erlendirmektedir: "Zihnimizinikinci özelli i, zihniyet esnekli imizin genibir do ru alg lamalar kümesi kadar, yanlalg lamalara da aç k bir yap sergilemesidir.Bu özellik temelinde esneklik, bask ve duygu

nda her an sapt labilir. Bu nedenle bas- ve i kence mekanizmalar yla duygular

avlamay esas alan havuç politikalar , aldat-ma ve yanl yapt mlarla birlikte kullan r.Hele binlerce y ld r insan zihni üzerinde bas-

kuran hiyerar ik ve devlet düzenlemelerimuazzam etkiler yaratm lar, adeta kendile-rine göre bir zihniyet yap in a etmi lerdir.Ödüllerle de zihnin çokça avland iyi bili-nen özelliklerindendir."

Sapmada Son S r: Postmodernizmve Kendine Görelik

Sapma gerçekli ini bütün yönleriyle ye-niden de erlendirmeye tabi tutmak u aç danönem ta maktad r. Hareket olarak özgür insa-

ve özgür toplumu yaratman n iddias yla yo-la ç km z, bu da Önderlik gerçe inde ve e-hitlerimizde somut ifadeye kavu maktad r. Bugerçekli e ula mak, hali haz rda "ne" oldu u-muzu bilince ç karmaktan geçmektedir. Çün-kü ne oldu unu bilmeyen insan, ne olmak iste-di ini de bilemez. te tam da bu noktada,devletçi iktidarc sistemin yaratt , yaratmakistedi i, yolundan sapt rd ki ilik gerçe i yada en az ndan onun etkileri kar za ç kmak-tad r.

Yukar da sapman n da bir bütün oldu unubelirtmi tik. Ancak biz konumuz gere i dahaçok devletçi iktidarc sistemin, insan ki ili in-de yaratt etkilerden olan kendine göreliksorunsal na de inece iz. Neredeyse her biri-mizin ahs nda u ya da bu düzeyde kendini

a vuran "kendine görelik" hastal , Ön-derlik gerçe ine girmemizin önünde en büyükengel konumundad r. Ço u zaman zihinleri-mizi buland ran karma k tart malar bu ken-dine göreli in bir sonucu olarak kar za

kmaktad r.'Kendi olmak' ile 'kendine görelik'in ne ka-

dar z t ve kar t olgular oldu unu serimlemeyeçal aca z. Özellikle de moderniteye karçok güçlü denilebilecek ele tiriler yürütenpostmodernist dü üncenin de etkileriyle nas lbir kavram karma as içerisinde bo uldu u-muzu göz önüne getirdi imizde, bunun ne ka-dar elzem oldu u bir kez daha ortaya ç kmak-tad r.

Kendine görelik öncelikle dü ünce düzle-minde kar za ç kmaktad r. Yani bir dü ün-ce tarz olarak insanda kendine görelik biçi-minde tan mlad z dü ünü , bütün edimle-re ve davran lara kaynakl k etmektedir.

'Kendini bilmez'in bir gerçekle mesi ola-rak kendine göreli in y nca d avurumu olsa

KOMÜNARKOMÜNAR

9090

Ne oldu unu

bilmeyen

insan, ne olmak

istedi ini de

bilemez.

Page 92: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

da bir süredir, hem genelde hem de özelde ya-anan , kendisi için teorik bir altyap da olu -

turmu tur. Bu yönüyle güncelde ya anan da-ha çok 'radikalle mi modernite, 'geç kapita-lizmin mant ', 'göreceli in, ya ayan ve gü-nümüzde kar za ç kan bir türü', 'gösteritoplumunun kültürü', 'krize girmi yeni mo-dernizm', ' kapitalizmin de en derisi', Ön-derli imizce de "modernitenin yeni k flaralt nda kendini sürdürmesi…" eklinde ta-

mlanan postmoderniteye dayand rmak dahaisabetli olacakt r. Postmodernitenin moderni-teye yöneltti i ele tirilerden çok kendine gö-reli in kendine dayanak yapt kimi argü-manlar özlü bir ekilde vermek, özellikleiki binli y llardan sonra ortaya ç kan kendinegöreliklerin nedenlerini daha do ru anlama-

za yard mc olacakt r.Yukar da yapt z

ve her biri bir dü ünüreait olan tan mlama-larda görüldü ü gi-bi, postmoderniz-min genel geçer veherkesin üzerinde uz-la bir tan yoktur.Bunun nedeni postmoder-nizmin kendisidir. Zira postmoder-nizm, kuramsal felsefik bütünlüklere, doktri-ner eylere kar ç kar. 'Bütünlük', 'birlik', 'ho-mojenlik', 'sistem', 'evrensellik' kavramlarreddeden bir yap dad r. Bölünmü lük, farkl -

klar n tan nmas ve heterojenlik, tikellik…üzerine kuruludur, postmodernizm.

Postmodernizm, evrenselli i ve bütünselli-i reddeder. Postmodernizmde evrensellik ve

bütünsellik di er dü ünceler üzerinde baskkurmak ve onlar tek'in içinde eritmek anlam -na gelir. Toplumun tekle tirilemeyece i, çoklubir yap da oldu u, farkl klardan ve adac k-lardan olu tu u dü üncesi, evrensellik ve bü-tünlük kar ndaki pozisyonlar belirler.Bütünlü ün yerine parçalar , çok yap vetekili esas al rlar.

Postmodernistler, modernitenin ak lc klaher eyi aç klamaya ve bilinebilir k lmaya ça-

malar ele tirirler. Bu yönüyle özelliklebilimsel yöntem ad alt nda pozitivizmin ula -

iddia etti i kat ve evrensel yasalara kar- ç karlar. 'Akl n yolu birdir' dü üncesini day-

atmac bulurlar. Bütün toplumlar veya kültür-ler için geçerli do rular olmad ndan, evren-sel do rular n olamayaca belirtirler. Onla-ra göre her kültürün veya her bireyin kendido rusu vard r. Kültürlere ve tek tek bireyleregöre sanat, bilim, din, felsefe anlay be-nimserler. Ünlü Sofist Protagoras' n ' nsan hereyin ölçüsüdür' sözünü kendilerine temel

al rlar. Buna göre, herkes ayn anda hakl r…tüm görü ler ve tercihler ho kar lanmal vekabul edilmelidir. Çe itli görü ve tercihlerin

kabul edilmesi özgürlüktür. Hiç-bir görü ve tercih, di e-

rinden daha üstün vede erli de ildir. Hergörü ve tercih e itde erdedir. Görü vetercihlerin e itli i

özgürlü ün temelidir.Görü leri ve tercihleri

ele tirmek bask r, totaliter-liktir... vb.

Kula a ho gelen ve daha çok da kapitalistmodernizmle buna alternatif olma iddias nda-ki reel sosyalizmin insanlara vaat ettikleri öz-gürlük ve e itli in gelmemesinin yaratt ha-yal k kl n ürünü olan bu yakla mlar, çoktemel hususlarda yan lg lar içermektedir. Güç-lü ele tiriler yapan ama ele tirdi inin yerinealternatifini koyamayan, bu yönüyle de siste-me mahkum k lan bu yakla mlar bir kaderci-lik olman n yan nda umutsuzluk a lamakta-

r.Ne kadar aksini iddia etse de postmoder-

nizm her eyi oldu u gibi kabul etmek anlam -na gelir. Çünkü herkes bir renk, bir farkl kolarak alg lan r. Böylesi bir alg lama, görü-nürde insana verilen önemi yans r, ama esa-

KOMÜNARKOMÜNAR

9191

Say 44 2010

Postmodernizmdeevrensellik ve bütünsel-

lik di er dü üncelerüzerinde bask kurmak ve

onlar tek'iniçinde eritmek anlam na

gelir.

Page 93: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

nda hiyerar ik devletçi sistemin insanda vetoplumda yaratt köleli i, kar la may , sü-rüle meyi görmemek anlam na gelir. Mevcutsistemi me rula rmak olur. Özü itibariyle demevcut sistemle birlikte ya amak, mücadeleetmemek, de tirmemek, yaratmamak anla-

na gelir. Zaten bu nedenledir ki moderniz-me kar t oldu unu iddia etti i halde moder-nizmin yeni yüzü olarak tan mlan r.

Kriter koyamamak, güzel-çirkin, do ru-yanl , iyi-kötü aras nda ayr m yapmamak ay-

zamanda reddedememek anlam na da gelir.Çünkü reddetmek, kabul etmemek ba kalar -

n özgür kimlik ve iradelerine müdahale et-mek anlam na gelecektir. Ba kalar üzerindetahakkümcü olmamak için, dayatmac olma-mak için herkes en fazla kendi dü üncesini di-le getirebilir. Dü ünceleri temelinde yap magiri meye çal mak ve herkesi buna çekmekolmamal r, zira bu bir dayatma olacakt r. Za-ten o nedenle de postmodernistler birer iyi ya-

, örgütçü ve öncü de ildirler, birer bireysel'ele tirmen'dirler. Mücadele etmenin, reddet-menin me ru zeminini a bireyci ve göreciolan zihniyetleri nedeniyle kendi elleriyle or-tadan kald rm r. Bu yönüyle asl nda özneyide öldürmü olurlar. Bir taraftan herkesi öznesayarlar, güya onun önünün aç lmas ndan bah-sederler, di er yandan ise mücadelesiz b ra-karak özne olma halini ortadan kald rlar.

Bütünsellikten koptuklar ndan olan n geç-mi ini tam anlam yla çözümleyememektedir-ler. Bu nedenle de gerçe e ula amamaktad r-lar. Geçmi -an ve gelecek denklemini do rukuramamaktad rlar. Bu da onlar tarihsiz k lar.nsan an'a hapsedilir. nsan güncel olana

mahkum ederler. Güncel olandaki tarihselli igöremezler. Bu nedenle de hakikate ula amaz-lar. Zaten hakikati de herkese göre gerçek olananlam na geldi inden, onlar da göreci olduk-lar ndan reddederler. Her eyi belirsizle tiren,her kafadan ç kan sesi o kafan n do rusu ola-rak gören, sadece ele tiren, devletçi sisteminetkilerini görmezden gelerek herkesi mevcut

haliyle özgür sayan, kimsenin kimseye bir eydiyemedi i, müdahale edemedi i, insan n do-al hali olan ahlaki ve politik duru u yads yan

bu gibi de erlendirmeleri uzatmak mümkün.Ancak konumuza k tutmas aç ndan yeter-lidir kan nday z.

Belirtilmesi gereken bir di er husus da buyan lg yakla mlar n kendilerine izafiyetteorisi ile kuantumdaki geli meleri temel al-mak istemeleridir. Bu bilimsel geli meleri dekendilerine göre yorumlamalar , temel yakla-

mlar n bir gere idir. Kuantumun bilimselbir izaha kavu turdu u canl k-özne olmahalini esas al rlarken, her öznenin simbiyotik

ili ki temelinde birbirini bütünlemesini, ev-rensel ba nt k yasas da görmezden ge-lirler. Bu yönüyle de evrensel-tikel, toplum-birey, genel-parça birlikteli ini görmezler.Postmodernizmin esas nda tarihin sapmas bi-çiminde geli en hiyerar ik devletçi sisteminde yarat olan bireycili in, kapitalizminkrizli ko ullar nda kendini teorile tiren, ger-çekte toplumdaki bütün 'birey'lerin 'mutlaktanr k' yaratman n bir aray oldu unubelirtmek gerekir. Kendine göreli in ihtiyaçduydu u teorik bo luk böylelikle doldurulmuolur. Bir dü ünü tarz olmas itibariyle kendi-

KOMÜNARKOMÜNAR

9292

Bir dü ünü tarzolmas itibariyle kendine

göreli i, "bireycili in paradigmas "olarak da tan mlayabiliriz.

Bu yan yla da kendinegörelik bireycili in herhangi

bir özelli i de ildir;bireycinin bütündavran lar na

yön veren en temel özelli idir.

Page 94: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

ne göreli i, "bireycili in paradigmas " olarakda tan mlayabiliriz. Bu yan yla da kendine gö-relik bireycili in herhangi bir özelli i de il-dir; bireycinin bütün davran lar na yön verenen temel özelli idir.

Kapitalist modernitenin bireycili inde top-lumun esamesi bile okunmaz. Burada toplumart k k mdan geçirilmi tir. Oysa insan n, top-lumsal ya am d nda herhangi bir ya am se-çene i yoktur. Bu konuda Önder APO u be-lirlemelerde bulunmaktad r: "Toplumsall kinsan türünün varl k ko uludur. Kendindenönceki primat (insana en yak n familya) tü-ründen kopup insanla mas , toplumsalla ma

düzeyiyle at ba gitti i sosyal bilimin en ya-n bir gerçe idir. Yaln z birey ve toplum ha-

lindeki ya am, birbirinden ne kadar soyutla-rsa soyutlans n, teorik olarak ispatlanamaz

bir olgudur. Yaln z birey yoktur. Toplumu y -lm birey olabilir, ama en az ndan bu birey

bile y lm toplumunun an lar yla birlikteayaktad r. O an larla yeni toplumsalla masda anl kt r. nsan türünün güç kazanmas ta-mamen toplumsal düzeyiyle kurdu u ili kiyeba r."

Önder APO, kapitalist moderniteyi "top-lumsal kanserle me" olarak tan mlad . Kapi-talist modernitenin yaratt en büyük hastal k

bireycilik ve onun dü ünü tarz olan kendinegöreliktir. nsandaki hayvanla ma bu noktadaortaya ç kmaktad r. Önderlik bunu çok çarpbir biçimde ifade etmektedir: "Ça za bi-reysellik damgas vurmu tur. Bu sefer a -

a kaçan ve toplumu kemiren hastal k bi-reysellikten kaynaklanmaktad r. Sa kl top-lum-birey dengesi birey lehine adeta bir z r-val a vard lm r. Toplumsall k kölelik gi-bi alg lanmaktad r. Asl nda bu tür bireycilikbir nevi postmodern hayvanla ma, primatl -a üst boyutlarda ve yeni ko ullarda yeniden

dönü tür."Kapitalist modernitenin bireycili inde bi-

rey her eyin merkezindedir. Birey tanr -la larak ç karlar her eyin üstünde tutul-maktad r. "Birey" kavram olarak tekil insana

aret etse de bunun, sosyal bir varl k olaraktek ba na teorize edilmesi, bir kapitalist mo-dernite safsatas r. Liberalizmin ideologlartaraf ndan, toplumsal gerçekli i k mdan ge-çirmek için bilinçli olarak teorize edilmi tir.Tekil olarak insan n varl ancak ve ancaktoplumsal varolu a ba r. Birey teorisininen temel sonucu; insan yaln z, ayr , ba lant -

z, kopuk ve salt birey olarak ele almas r;evrenden, do adan, bitkiler ve hayvanlar ale-minden ve en önemlisi de toplumdan kopar-mas r. Peki bu mümkün müdür? Ku kusuzmümkün de ildir. Bu konuda Önder APO öy-le bir aç klama getirmektedir:

"Do as gere i her tür, birbirine yak nhatta topluluk olarak ya amak durumun-dad r. A açlar ormans z, bal klar sürüsüz ol-maz. Fakat insan gibi toplumu da nitelikselbir farka sahiptir. Toplumun kendisi belki deüst insand r. Veya üst insan yaratm , yara-tacak olan organizasyondur. nsan toplum-dan orman n içine (do duktan hemen sonraya am da güvenceleyerek) att zda, birprimata dönü mekten kurtulamayacakt r.Yan na birkaç benzer insan verdi imizde deba layacak olan süreç, primatlarda ba layansürece çok benzer olacakt r. Ayn ey hayvan

KOMÜNARKOMÜNAR

9393

Say 44 2010

Birey teorisininen temel sonucu;

insan yaln z, ayr , ba lant z,kopuk ve salt birey

olarak ele almas r; evrenden,do adan, bitkiler ve

hayvanlar aleminden veen önemlisi de

toplumdan koparmas r.

Page 95: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

topluluklar için geçerli de ildir. Bu durumbile insan toplumunun apayr de erini orta-ya koymaktad r. Toplumun insan , insan ntoplumu in adaki rolü de benzersiz olmak-tad r.

üphesiz insan olmadan toplum olmaz.Ama toplumu insanlar n toplam ndan ibaretgörmek önemli bir yan lg r. Toplumsuz in-san, primat olmaktan öteye gidemez. Top-lumlu insan ise müthi bir güç olabilmekte-dir. Büyük bir dü ünce gücüne eri mektedir.Belki de bir insan n karar (nükleer bomba-lar patlatmak gibi) tüm dünyay çöle çevire-bilir. Bu insan uzaya ç kabilmektedir. S r-

z ke if ve icatlar yapabilmektedir. Toplum-sall n gücünü belirtmek için bu örnekleriveriyoruz. Toplumsal kurulu her ne kadar'sosyoloji'nin konusu ise de, çözmeye çal -

z konu bamba kad r. Bilgiye ula ma-n ve hakikat rejimini kurman n yolu top-

lumsuz mümkün görünmemektedir. nsanbireyinde gerçekle en her ey toplumsal ol-mak durumundad r. Burada sadece bitki vehayvan n, hatta fiziki ve kimyasal evrenin birkal tç olarak insandan bahsetmiyoruz.Toplumda gerçekle en insandan bahsediyo-ruz."

Bu izahat ayn zamanda insan ve toplumgerçekli inin ne oldu unu da içinde bar nd r-maktad r. Yani insan, hem fiziki ve kimyasalevrenin hem bitki ve hayvan n kal tç olarakhem de toplumsal bir gerçekle me olarak"kendi olan"d r. Ku kusuz bu kadar zengin birgerçekle menin sonucu olan insan yaln z, ay-

, ba lant z, kopuk ve salt birey olarak eleal namayacak kadar bir zenginli e sahiptir. Bunoktada kendi bilincine ula man n aray ola-rak "kendi olma" anlam kazanmaktad r.

Kendi olmak her eyden önce, insan n ken-di fark na varmas r. Bu ayn zamanda "ken-dini bil" ilkesinin insan n temel aray olarakanlam bulmas r. Önderlik, insan "mikrokozmos" olarak tan mlad . Yine, "Evreninkendini tan mas insanda gerçekle mekte-

dir" diyerek bütün bir evrendeki olu umunson halkas olarak insan gerçe ine vurgu yap-maktad r. Dolay yla kendi olmak her eydenönce "gerçek insan" olarak bütün bir evrenikendi içine s rabilmekten geçmektedir.Kuantumdaki 'dolan kl k ilkesi' bu gerçe inba ka bir ifadesi olmaktad r. (Bu ilkeye göre,bir elektron ve kar t maddesi olan pozitronçarp nda ortaya iki foton ç kar. Bu foton-lardan her biri evrenin farkl yönlerine do ruhareket etseler de bunlardan herhangi birineyap lan bir müdahaleyi di eri farkl bir me-kanda olmas na kar n oldu u gibi hisseder.Her ikisinin kayna n ayn olu u, hislerinin

de ayn olmas na neden olmaktad r). Buna gö-re; evrendeki her ey birbirine ba r ve herey birbiriyle etkile im halindedir. Çünkü hereyin kendisinden geldi i ey, ayn eydir. Ya-

ni her ey, bir eyin çocuklar r. O kaynakey de enerjidir. Evren tüm bile enleriyle bir

kaynaktan ve bir tarihten ç kt klar ndan birbi-rine kar ba ml ve birbiriyle etkile im ha-lindedir. Tek ba na kuantumun bu ilkesi bile"bireycilik" dü üncesinin ne kadar uydurul-mu (uyduruk) bir dü ünce oldu unu göster-mektedir. Bu perspektiften bak ld nda hiçbirey, hiç kimse nev-i ahs na münhas r olamaz.

Her ey, herkes ayn zamanda ba kalar nd r.Her yönüyle sadece kendisine ait olan, kendi-sinin olan hiçbir ey yoktur. Hatta denilebilir

KOMÜNARKOMÜNAR

9494

Kendi olmak hereyden önce, insan n

kendi fark na varmas r.Bu ayn zamanda

"kendini bil"ilkesinin insan n

temel aray olarakanlam bulmas r.

Page 96: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

ki daha çok ba kalar nd r. Tarihindir, toplu-mundur, evrenindir…vb.

Gerçek insan olmak do al toplumun bütünözelliklerini kendinde bar nd rmakt r. En ba -ta da toplumun ahlaki ve politik özelliklerinikendinde birle tirmek ve bunu toplumsal ala-na uygulayabilmektir. Önderlik gerçe indetoplumun hem ahlaki hem de politik özellikle-ri kendi gerçek temsiliyetini bulabilmektedir.Bu anlamda insansal gerçekle menin varolu -sal ko ulu olan toplumsalla ma bugün aç n-dan temsiliyetini en iyi Önder APO'da bulabil-mektedir. Bu, ilk toplumsall k -hatta buna tektoplumsall k demek daha do ru olur- diyebile-ce imiz do al toplumdaki toplumsall kt r.

Kendi olmak, gerçekte en fazla ÖnderAPO ahs nda somut ifadeye kavu maktad r.Genel tan mlamalar düzeyinde de olsa Önder-lik gerçe inde ortaya ç kan temel baz özellik-lere vurgu yapmak, konuya biraz daha aç kl kgetirecektir. Böylece ya ad z kendine gö-reliklerimizi de daha rahat görebilir ve çö-zümleyebiliriz. Bu mücadelenin kadrolar ola-rak ya ad z bütün yetmezliklerin kayna-

nda, sömürgeci güçlerin bizim üzerimizdeyaratt etkilerden bahsederiz sürekli. Vebunlar Önderlik gerçe ine girememenin ade-ta birer gerekçesi haline getiririz. Bu etkilerinvarl bir yere kadar do ru ve anla rd r.Bunlar tan maya, çözümlemeye çal mak do-lay yla a man n aray içerisine girmek deson derece anlaml r. Ancak bütün bunlarara men özellikle de bu noktalarda halen çokciddi yetersizliklerimiz ve kendine görelikleri-miz ortaya ç kmaktad r.

Kendine Göreli in çimizdekiYans malar ve Yaratt Sonuçlar

Yukar da kendine göreli in felsefi ve dü-ünsel arka plan ndaki gerçekli i ve bunun

toplum kar ve hegemonik güçlere yarayanyönlerini çözümlemeye çal k. Kendine gö-reli in içimize yans malar daha çok iki bi-çimde gerçekle mektedir. Her ikisi de hem ç -

kaynaklar hem de do urdu u sonuçlar iti-bariyle ayn r. Birincisi i in teorik, felsefikve dü ünsel boyutunun çok fark nda olmadan,toplumdan getirilen al kanl klar ve özel savasisteminin kitle ileti im araçlar yla yürüttü üpolitikalar n sonucu gerçekle en yans malar.kincisi ise bunlarla birlikte i in teorisyenli i-

ne de soyunarak bunu ya am za sokanlar nya ad kendine görelikler. Her ikisi de aynkap ya varmakta ve sadece dü mana hizmetetmektedir.

Kendine göreli in içimizdeki yans mala- genel özellikleri, anlay sorunlar , duru

ve yakla mlar üzerinden çözümlemek gerek-mektedir. Ku kusuz kendine görelik, di er bü-tün sorunlarda oldu u gibi ideolojik bir sorun-dur.

Ço u zaman Önderli e duygusal badevrimcili in tek referans yaparak mevcuteksikliklerimiz ve ki ilik sorunlar zla dayürüyebilece imizin iddias ta z. OysaÖnder APO kadroyu, "Önderlik gerçe ininuygulama gücü" olarak tan mlad . Bu durum-da Önderlik gerçe iyle uyu mayan bütünözelliklerimiz, ayn zamanda Önderlik kar-

tl ifade etmektedir. Bu da ba k iddia-n sorgulanmas gerekti ini göstermekte-

dir. in bir taraf bu iken, di er taraf ise Ön-derli i kendimize göre yorumlaman n sonucuolarak ortaya ç kan örgüt d klar z ol-maktad r.

Kadrolar olarak "Önderlik Kurumunun"uygulama gücü olma vasf tam olarak ye-rine getirmedi imiz, bir gerçeklik olarak kar-

zda duruyor. Bunun en aç k göstergesi es-kide srar eden duru umuzdur. "Ne yapal m,bu benim gerçekli imdir", "yapamam, ede-mem", "asl nda istiyorum ama gücüm bu ka-dard r…" gibi söylemler prati e önemli ölçü-de yön veriyor. Önderli in en temel eylemi-nin, yeni insan yaratma oldu unu dü ündü ü-müzde, bunun ne kadar kat bir inkarc k ol-du unu görürüz. Bu asl nda tümüyle gerçek

bir durumdur ki duru umuz aç ndan çok

KOMÜNARKOMÜNAR

9595

Say 44 2010

Page 97: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

büyük bir çeli kiyi ifade eder. Bir taraftan in-san n mikro kozmos oldu unu söylüyoruz, in-san n evrenin bir özeti oldu unu belirtiyoruz -ki bunlar tamamen bilimsel ve felsefik haki-katlerdir- di er taraftan da güçsüz oldu umu-zu, verili olan de tiremedi imizi söylüyo-ruz. Bu söylemlerin tamam yla hiyerar ikdevletçi sistem taraf ndan yarat lan köle 'in-san' özellikleriyle direkt ba lant vard r. Ön-derli imiz, a laman n, s zlanman n, sitem et-menin, ba kalar ndan beklemenin, kendini çö-züm gücü haline getirmememin kar k özel-likleri oldu unu belirtti. Dolay yla kendiniyenileme, yaratma eyleminde sergilenen herzay fl k esas nda kölelikte srar anlam na ge-lir. Önderlik felsefesindeki her eyin mümkünoldu u, 'olmaz' n teorisinin yap lmas n ka-bul edilmemesi, temelini bunun hakikatle, in-san ve toplum gerçekli iyle herhangi bir ala-kas n olmamas ndan al r. Bu nedenle PKK-nin iddias n büyük olu u, sadece iradeye

rl k vermekle ya da ajite ile insana bazeyler yapmaya çal mak olarak ele al namaz.

Bu tamamen insandaki potansiyelin bilincindeolman n ortaya ç kard bir sonuçtur. Esas n-da da gerçek insan olmay ba armak aray -

r. Dolay yla zay fl k anlam na gelen eylergenelde insan gerçekli iyle özelde de Önder-lik gerçekli iyle tamamen çeli iktir ve gerçekinsan olma yolunda kesinlikle a lmas gere-ken bir durumdur. Köle olmakta srarla direktba vard r. Bu yönüyle de Önderlik gerçe iy-le tam bir kar tl k halindedir. Burada iyi ni-yetle söylenmi bir sözle bile Önderli in vehareketin gerçekli ine ters dü tü ümüzü göre-bilmekteyiz. Kendine göreli in en bariz yans -malar ndan biri bu olmaktad r.

Bu ne demektir? Bu Önderlik çizgisi çer-çevesinde gerekli olan de im ve dönü ümüya amamak, örgüt çizgisine gelmemektir. Buözü itibariyle Önderli i kendine göre yorum-lamak, dolay yla anlamamakt r. Bu fark ndaolmadan dü man çizgisini örgüt içine ta r-mak, dü man n yaratt ki ilikte srar etmektir.

Bu perspektiften bakt zda, genel hat-lar yla da olsa, Önderlik'te ya am bulan özel-liklerle nas l da ters dü tü ümüzü görebiliriz.

Her eyden önce; Önder APO, en temelözelli inin ilkeli duru oldu unu, ilkelerindenasla taviz vermedi ini sürekli vurgulayarakbunun, bizim için de temel bir özellik olmasgerekti ini belirtmektedir. Oysa kendine göredü ünü ve alg lay , ilkelerden taviz vermeyisorun yapmamakt r. "Bu o kadar da önemlide ildir" "bir ey olmaz" gibi duru , ço u za-man ya am zdaki temel duru olmaktad r.Sadece bu durum bile liberalizmin etki düze-yini göstermektedir. Ço u zaman liberal duru-u adeta demokratl km gibi alg lar, bu bi-

çimde do al olmayan atmak olan ele tiridentaviz vererek sistemin ekme ine ya süreriz.Yine ilkelerden taviz vermek özellikle de son

llarda bizde normalle mi bir yakla m ol-maktad r. Kendine göreli in bu anlamda ba -ka bir özelli i ise ilkeli olma ad alt nda pra-tikte gerekli olan yarat ve esnekli i gös-teremeyen dar, dogmatik, ematik, düz ve ku-ru yakla mlard r. Oysa Önderlik tarz , ideolo-ji ve ilkelerde tavizsiz, pratik politikada yara-

ve esnekli i gerektiren bir tarzd r.Önder APO'da ifadesini bulan en önemli

özelliklerden biri emek olgusudur. Bu anlam-da PKK bir emek hareketidir. unu unutma-mak gerekir ki Önder APO her eyden öncekendi eme inin ürünüdür. Yani öyle d ar dankendisine ilahi bir güç taraf ndan verilmi ,kendisine ba lanm herhangi bir kudretyoktur, Önderlik kendini her gün yeniden ya-ratarak büyük önderliksel do unu gerçek-le tirebilmi tir. Önderlik, "ben günde k rk kezzihniyet devrimi gerçekle tiriyorum" diyereknas l bir emekle kendisini yaratt ifade et-mektedir. Bir zihniyet devrimini gerçekle tir-menin zorluklar göz önüne getirildi inde, bu-nun nas l muazzam ölçekte bir emek gerektir-di ini anlayabiliriz. Bunun kendisi bile tek ba-

na Önderlikteki emek yo unla mas gözlerönüne sermektedir. Ancak biz kendimize gö-

KOMÜNARKOMÜNAR

9696

Page 98: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

reli imizin bir sonucu olarak daha çok Önder-li e ilahi bir anlam yükleyerek onu emek veistem gerçe inden soyutlamaktay z. Bu, belkide Önderli e yap labilecek en büyük haks z-

kt r. Daha da derinden sorgulad zda bu-nun alt nda, kendi emeksizli imizin gerekçe-lerini olu turma aray içerisinde oldu umu-zu görebiliriz. Hemen hepimizin çokça dilegetirdi i ifadelerden biri udur: "Önderlik ila-hi bir varl kt r. Onun yapt klar biz yapama-

z, bizim o gücümüz yoktur." Ku kusuz Ön-derlikle aram zda ciddi farkl klar vard r.Ama bu farkl k en temelde ki ili in kendi-sinde ortaya ç kmaktad r. Yani Önder APO"ÖZGÜR NSAN", "GERÇEK NSAN" ya da"HAK KAT TEMS L EDEN NSAN" ki ili-ine sahipken biz, "KÖLE NSAN", "SAP-

MI NSAN" ki ili inin özelliklerini önemlioranda temsil etmekteyiz. Farkl k burada or-taya ç kmaktad r. Yoksa söylemimizde oldu ugibi ilahi bir güç taraf ndan verilen kudrettendolay de il.

te bu noktada emek olgusu önem kazan-maktad r. nsan her eyden önce kendi eme-inin ürünüdür. Burada söz konusu olan emek

tek ba na kaba pratik emek de ildir. Anlaya-rak ya amaktan bahsediyoruz. Anlam arayen büyük emektir. Önder APO, "anlamak ada-lettir" diyerek, Önderlik gerçe ine neredenula abilece imizin yolunu gösterdi.

Önderli in ki ili inde somutla an Özgürnsan gerçekli i ile bizim ki ili imizde ifade-

sini bulan kölelik özellikleri aras ndaki fark,Önderli in bu sisteme kar verdi i mücadeleile bizim sisteme kar yürüttü ümüz müca-dele aras ndaki farkl da belirler. Farkl ksomut olarak u biçimde ortaya ç kmaktad r.Bizim sisteme kar verdi imiz mücadele, ki-ili imizde yer edinmi hatta derinle mi sis-

tem özelliklerini ve sistemiçile mi ki ili i-mizi a ma mücadelesiyken, Önderlik'te ya a-nan mücadele ise, sistemin tüm kar sald -lar na ra men bu sisteme hiç bula mam öz-gür ki ilikte srar etme ve sisteme gelmeme

mücadelesidir. Bu srar do al toplum insan n-da srard r. Bu srar özgür kalmakta ve sistemegelmemekte srard r. Bu srar tarihteki tüm öz-gürlükçü duru lar kendinde somutla rmaktasrard r. Bu srar "Gerçek nsan" olmakta s-

rard r. Bu yüzden e er dikkat edilirse, sistemya am n her an zehir etmek istercesine Ön-derli e sald rmakta ve varl k gerekçesini bu-nun üzerine kurmu bulunmaktad r. Ayn sis-tem, bizim Önderlik gerçe ine gelmeyen yan-lar z, pratikle meyen duru umuz nedeniylebizi tamamen sistemiçile tirmek hususundaumutludur.

Sistemi Önderlik kar nda bu kadar hoy-ratça sald lara götüren temel neden, Önder-lik tarz r. Bu tarz ayn zamanda PKK tar-

r. PKK'de tarz en genel anlamda örgütlen-medir. Yani, Önderlik tarz dedi imiz durum,örgütlenme olmaktad r. O zaman örgütlenmenedir ve neden bu kadar önem arz etmektedir?Örgütlenme toplumsall n bütün ihtiyaçlar -

, toplumsall n gerektirdi i ölçüler çerçe-vesinde düzenlemedir. Örgütlenme yap lanbütün çal malar yo unla arak belirli bir planve program dahilinde gerçekle tirmedir. Yineya am n her an , her saniyesini, dakikas ,saatini, gününü, ay ve y mücadele ger-çekli i temelinde yo unla arak halk n ve dev-rimin sorunlar na çözüm geli tirebilmedir. Ör-gütlenme, görevlere bu temelde yüklenereksonuç alabilmedir. Bu anlamda Apocu tarz ba-ar ya kilitlenme ve her ba ar yeni ba ar -

lar n temeli haline getirebilmedir. PKK tarzen imkans z ko ullarda imkan yaratmakt r.Bu, önderli imizin deyimiyle "i ne ile kuyukazma" tarz r.

Oysa bizde, tarz konusunda da ciddi ken-dine görelikler ortaya ç kmaktad r. Bu anlam-da ya am z ço u zaman örgütsüz, da k,ba ar içine s rmayan, hatta ba ar zlnormal kar layan bir tarz geli mektedir. San-ki ba ar zl k bir kadermi gibi kendimizeyakla z. Bu, sistemin bize kabul ettirdi i birpsikolojidir. Oysa Önderlik, mücadele tarihini

KOMÜNARKOMÜNAR

9797

Say 44 2010

Page 99: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

ba ar tu lalar yla örmü tür. Her biri çizgidevrimcili inde bir kö e ta olan kahramanehitlerimizin ki ilikleri ve direni leri ba ar

tarz n timsalleridir. Hakiler, Agitler, Mazlum-lar, Kemaller, Beritanlar, Zilanlar, Viyanlar,Nûdalar, Adiller e er ba ar sahibi olmu larsa,bu kesinlikle Önderli i esas ald klar için ol-mu tur.

Önderlik gerçe indeki en önemli özelliklerolan ciddiyet, sorumluluk, süreklilik, de erle-re ba k ve üslup gibi konularda çok ciddiyetersizlikler ya ad z, dolay yla bu an-lamda Önderlik gerçe inden oldukça uzak ol-du umuz bir ba ka gerçeklik olarak kar z-da duruyor. Tabi ki bunlar n kayna nda dakendine göreliklerimiz yatmaktad r. Örne ingörev ve sorumluluklar za Önderlik düze-yine denk bir ciddiyetle yakla mad z a i-kard r. Bundaki temel etken mücadelede bu-lunmam za ra men, mücadeleye olan ilgi dü-zeyimizin zay fl r. Bu yan yla da ço u za-man örgütün ideolojik ve siyasal gündemi d -

nda gündemler bizim ilgi alan z olur. Cid-diyet, ilgi gerektiren bir durumdur. Oysa mü-cadelenin temel konular üzerine sürekli yo-unla an, tart an, ula sonuçlar pratikle -

tiren bir duru u yakalayacak bir ilgi düzeyinikendimizde oturtamama gibi bir sorunumuzbulunmaktad r. Bu hangi ki ilik özelli ininsonucu olarak ortaya ç kmaktad r? Keyfiyetçi-li in. Keyfiyet ise kendine göreli in en temelsonuçlar ndan biridir. Ve e ittir kölelik.

Kendine göre olan n duygu dünyas ve ref-leksleri de kendine göredir. Önderli in, halk nve yolda lar n duygula ya amaz, ref-leksleri, ortaya ç kan ortak reflekslere uymaz.Sevinçleri, üzüntüleri, kayg lar , tepkileri hepkendine göredir. Bu konularda ço u zamankar kl klar ya ar. Sevinmesi gereken yerdeüzüntü duyar, üzüntü duymas gereken eyesevinir, kayg lanmas gereken geli medenumutlan r, olumlu geli melere tepki gösterir.Böylesi karma k bir bilinç halini ya ar. Es-kiden Apocular için, "nerede olurlarsa olsun-

lar, konu tuklar , davran lar , tepkileri, ref-leksleri birdir" denilirdi. Halk n, "biz eskiApocular istiyoruz" demesinin temel nedenide budur. Ancak maalesef son y llarda buözellik birço umuzda a nm bulunmaktad r.Herkesin farkl duygulara ve reflekslere sahipolmas n kayna nda herkesin kendine göreolmas yatar. Dikkat edilirse, e itim platform-lar zda, tart malar zda, sohbetlerimizdebirço umuzun kulland cümleler, "bence,bana göre, benim dü ünceme göre" kelimele-riyle ba lamaktad r ya da konu malar nsonuna, "ben böyle dü ünüyorum" diye, bir dedü üncelerimizin farkl belirten cümleekleriz. Bu "masum" kelimeler özü itibariylekendine göreliklerimizin birer spat olmakta-

r.Kendine göre olan hesapç r. Hesaps z

do al bir kat gerçekle tirmez. Bütün dav-ran lar kendi ç karlar etraf nda örgütler.Devrimci sorumluluk bilincini geli tirme vebu bilinçle mücadeleye yüklenmesi gerekenyerde kendini yetkiye odaklar. Yetki varsa ça-

r, yetki yoksa çal maz ve sürekli, yetki sa-hibi olmamas n serzeni inde bulunur. Buyan yla da dili ikayet dili, üslubu ikayetçiüslubudur. Kald ki bu duru sahibinin, yetki-ye yakla da oldukça sakatt r. Yetkiyi, dahafazla mücadele edeyim, daha fazla hizmetedeyim, daha fazla kat m sa layay m diye is-temez. Kald ki böyle olursa sorumlulu un ge-re idir ve oldukça anlaml r. Böyle yakla anikayet etmez. Verildi i zaman gerekliliklerini

yerine getirir. Verilmedi inde de hangi i önü-ne konulmu sa, onu en iyi ekilde pratikle ti-rir. Oysa sürekli yetki pe inde ko an, bunu,kendini ya atman n bir arac na dönü türmekiçin ister. Bu yakla n pratikteki sonuçlarise, alta kar ezme ve bast rmac k, üste karyaranmac k ve her iki yöne kar komplocu-luktur.

Yetkiye böyle yakla an, de erlere de erkatman n aray içerisinde de ildir. Aksinede er tüketicisidir. Bu noktadan bakt zda

KOMÜNARKOMÜNAR

9898

Page 100: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

kendine görelili in tüketicilik oldu unu gö-rürüz. De er yaratma, üretme, yeni mücadelemevzileri kazanma kendine göre olan n umu-runda de ildir. Bu yan yla da kendine görelikasalak gibi partinin s rt nda ya amakt r. Bi-reysel ç karlar, maddiyata dayal ili kiler, ah-bap çavu ili kiler; bunlar n hepsi Apocu ger-çekle menin önündeki en büyük engellerdir."Bizde hiçbir bireysel ç kar yoktur, tümüylekendini adama, kendine ait olmaktan ç kma,toplumsall esas alma ve onu kendinde ger-çekle tirme vard r. Bunun için ya amla mü-cadele etme var ve PKK kadrosunun gerçek-le me biçimi bu tarzda oluyor"

Kendine Görelik ve Yo unla maSorunu

Yo unla ma, günlük ya amda, e itimler-de, tart malarda en fazla kulland z keli-melerden biridir. Dü ünce üretimini sa layantemel insan aktivitesidir. Birçok dü ünsel fak-törü biraraya getirme, onlar kar la rma, yo-rumlama, yeni ç karsamalarda bulunma ve in-san n her tür faaliyeti olarak prati in dü ünselzeminini haz rlamad r.

Yo unla arak ya amak insan n en temelözelliklerinden biridir. De im ve dönü ümüsa layan temel itici güçtür. Ancak yo unla -ma, analitik zekan n aktivitesi oldu u durum-larda hem olumlu hem de olumsuz sonuçlardo urabilme potansiyeline sahiptir. Yani yo-

unla ma sonucunda olumlu yönde de im,dönü üm ve geli me ya anabilece i gibiolumsuz yönde de de im, dönü üm ve ge-li me ya anabilir. Bunda belirleyici olan hangiamaçlarla neye ili kin, nas l yo unla z-

r. Bunlar yo unla ma kaynaklar , yo-unla ma konular ve ula mak istedi-imiz sonuçlar belirler. E er Önderli in para-

digmas ndaki veriler, kaynak olarak kullan r,parti ideolojisi, felsefesi ve siyasal gündemi,üzerinde yo unla lan konular olursa ve amaçkat m sa lamaksa, ku kusuz olumlu yöndegeli meler ya an r. Yok, e er modernist para-

digman n verileri kaynak olarak kullan yor-sa, bizimle hiçbir alakas olmayan gündemleryo unla ma konusu oluyorsa ve hedef dahaçok kendini ya atmaksa tabi ki ula lacak so-nuç sistemiçiliktir. Kald ki böyle bir yo un-la man n bizimle hiçbir alakas yoktur.

te tam da bu noktada devreye kendinegörelik girince, ortaya her iki durumdan dahafarkl ama ayn zamanda çok çarp k olan biryo unla ma ç kmaktad r. Burada üç olgu önplana ç kmaktad r: birincisi, modernist para-digma ve postmodernizmin dü ünce verilerinikaynak olarak kullanmak, ikincisi; Önderli inideolojik de erlendirmelerini konu edinmek,üçüncüsü yani sonuç ise, "sapma" olmaktad r.Peki, bu nas l olmaktad r? Yukar da "gerçeklikbütündür" demi tik. Konumuzla ba lant eleald zda bu, u anlama gelmektedir. Hare-ket etti in nokta yani ç kayna n, hareketalan n ve ilerledi in hedef, bunlar özü itiba-riyle bir bütündür. Yani uyumlu olmak zorun-dad r. Bunu bir örnekle aç mlarsak; siz, "aske-ri fetihle" "demokratik bir devlet" kurarak"özgürlük" getirece im, diyemezsiniz. Çünkübu üç olgu birbirine uyumlu olmayan z t olgu-lard r. Bir kere askeri fetihle bir devlet kurabi-lirsiniz; ancak bu devlet hiçbir zaman demok-ratik olamaz ve bununla hiçbir zaman özgür-lükleri sa layamazs z. Dolay yla bu koca-man bir yalan olur. Ancak siz, "toplumun özörgütlülü ü" ile "devlet d demokratik birsistem" yaratarak "toplumsal özgürlü ün" ge-li mesini sa layaca m derseniz, o zamando ru söylemi olursunuz. Çünkü burada hemhareket noktan z hem hareket alan z hem dehareket amac z aras nda bir paralellik veuyum vard r.

Bunun, içimizde kendine göre yo unla an-lar n yo unla malar yla ba öyle kurabili-riz: Böyle yo unla an biri, modernist paradig-man n ve postmodernizmin dü ünü verile-rinden hareket ederek, ama ço u zaman Ön-derli in ideolojik argümanlar kullanarakyo unla makta ve hedef olarak da kendini ya-

KOMÜNARKOMÜNAR

9999

Say 44 2010

Page 101: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

atman n aray içerisindedir. Dolay ylaortaya ç kan sonuç: çizgi d k, örgüt d kve sapma olmaktad r. Ve bununla örgüt kar -

na ç kmakta, ben de biliyorum, benim de yo-unla malar m var, demektedir. Oysa bu yo-unla malara bir tan m getirmek gerekirse

"münaf k yo unla ma" ya da "fesat yo unla -ma" demek en uygun tan mlama olacakt r. Ne-den böyle olmaktad r? Çünkü zihniyeti dev-letçi iktidarc zihniyettir, bu zihniyeti de-

tirmeden Önderlik ideolojisi üzerinde ken-dini söz sahibi görüyor hatta en iyi bileninkendisi oldu unu iddia ediyor, ya amda ise

postmodern kültürün yo un etkilerini ya yor.Bu Önderli in ideolojisiyle yaratt özgür ya-am seçene i aras na nifak tohumlar ekmek-

tir. Bu Apocu ya am ile Apocu dü ünü ara-nda fesatl k yapmakt r.

Burada insan zihninin do ru kullan lma-mas durumunda nelere yol açt görebili-yoruz. "Münaf k Yo unla ma"y ya ayanlar,daha çok, derme çatma bilgileriyle kendinegöreli in teorisyenli ine soyunanlard r. Bun-lar n dü ünceleri son derece da k, eklektikve sistemsizdir. Bununla birlikte bir kat msorunu da ya ad klar belirtebiliriz. Böyle

birinin kat can istedi i kadar ve tercih et-ti i orandad r. Bu kat n PKK kat ol-mad a ikard r. PKK'de kat m okyanustaeriyebilen damlan n okyanusa kat r. Birdamla su okyanusa girdi inde art k o, bütünokyanustad r, ama ayn zamanda bütün okya-nusu kendi içine alm r.

Kendine göre kat m ise bir aya deniziniçinde ötekisi karada ve bir yerlere s msba lanm olarak kat md r. Böyle bir kat -

mla okyanusu kendi içine alabilmek, helehele kendini bütün bir okyanusla birle tirebil-mek mümkün de ildir. Kayna kendine gö-relikten alan bu kat n PKK kat ol-mad kesindir. Böyle de kat r, deniliyor-sa bu büyük bir gaflet halidir.

Bu kat ma sahip olan kadro, kendine gö-reli iyle örgütün kazan mc yakla mlar dasuistimal ederek örgüt kar nda aslan kesi-lirken ya da en az ndan öyle oldu unu dü ü-nürken, sistem gerçekli i kar nda çok derinbir çaresizli i ya ar. Özgür iradeye sahip ol-du unu dü ünür. "Benim de bir rengim var,özgür bir iradem var. rademi ba kalar na tes-lim etmem." diyerek örgüte gelmemenin teo-risini yapar. Ancak özgür irade olarak gördü üey ise sistemin gerçekli i içerisinde sonuna

kadar batm ki ilik yap lanmas r. Ancaktam bir kara cahil oldu u için de bunu göre-meyecek kadar kördür.

Buradaki kendine görelik bir köksüzlükhalidir. Postmodernizmin derin etkilerini ya-ar, dolay yla de ersizlik onun en büyük ve

tek de eridir. Dili modernizmin ve postmoder-nizmin dilidir. Ortado u sadeli inden ve bil-geli inden yoksundur. Dili üslubu karma k-

r, ne söyledi i ço u zaman anla lmazd r.Asl nda bununla kendini farkl göstermeye ça-

r. Hatta ezberledi i üç-be cümleyle kar-ndakini küçümser, böylece kendini tatmin

eder. Bu yan yla çok ey oldu unu zannedenbir zavall r. Çok derin bir yabanc la mayya ad ndan sistemin yaratt biat kültürün-den en çok etkilenendir. Sözde özgür irade ad

KOMÜNARKOMÜNAR

100100

PKK'de kat mokyanusta

eriyebilen damlan nokyanusa kat r.

Bir damla suokyanusa girdi inde

art k o,bütün okyanustad r,ama ayn zamandabütün okyanusu

kendi içine alm r.

Page 102: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

alt nda örgüte gelmez, ama bununla sisteminen derin köleli ini ya ar. Derinle mi ve yay-

nla köleli in etkilerini kendinde çöze-meyecek kadar dü ünce yüzeyselli ini ya ar.

Sonuç Yerine;Sonuç olarak u ortaya ç kmaktad r ki sap-

may ya am insan gerçekli ini de tirme-den devrimci rotaya girmek imkans zd r. Buda ancak bütünlüklü bir yo unla ma ile müm-kündür. u gerçeklik ortaya ç km r ki, bütüngeri özelliklerimiz u ya da bu düzeyde birbi-riyle ba lant ve birbirini besleyen bir tarzdageli mektedir. Bunlar birbirinden ba ms zele alamay z, birbirinden koparamay z, kate-gorize edemeyiz, az veya çok biçiminde dere-celendiremeyiz. Dolay yla ki ilik sava -

z komple bir sava r ve biz bu sava ka-zanmak zorunday z. Yoksa bu gerçek insan ol-ma, insanla ma mücadelesinde ahs zdasisteme kazand z.

Parti tarihimizde bunun örnekleri de çok-tur. Semir provakasyonu tarihimizdeki en bü-yük tasfiyeciliklerden biridir. Hatta son tasfi-yecilik de dahil bütün tasfiyeciliklerin babassay r. Semir provakasyonuna kaynakl k edenolgu "kendine görelik"tir. Bu da kendine göre-li e öyle basit, s radan ve çok normalmi gibiyakla amayaca n kan olmaktad r. Se-mir,"her yi idin bir yo urt yiyi i vard r, benPKK'yi Önderlik gibi anlamak zorunda de i-lim, ben de PKK'yi böyle anl yorum" diyerek,kendince bu i in teorisini de yap yordu. Do-lay yla kendine göreli in babas iyi tan ya-rak ona göre tav r tak nmak asgari örgütçü ol-ma gerekliliklerindendir.

Günlük ya am içerisinde en fazla ele tirikonusu yapt z olgulardan biri oldu u hal-de iki binli y llardan sonra, örgüte en fazla za-rar veren duru kendine görelik olmu tur.

Dikkat edilirse son y llarda içimizde,"zevkler ve renkler tart lmaz", "bananecilik,dünyay sen mi kurtaracaks n?" ve bunlarabenzeyen bireycili in pek çok versiyonu dil-

lendirilir oldu. Çarp kl n ula düzeyigöstermek için birkaç örnek vermekte yararvard r. Mesela; "müzik evrenseldir" denilerek,bizim kültürümüzle hiçbir ilgisi olmayan, ba -ka halklar n kültürel de erleriyle hiçbir ilgisiolmayan, yine felsefi, edebi ve siyasi hiçbiranlam ifade etmeyen ve tamamen güdülere hi-tap eden, onlar harekete geçiren arabesk vepop müzik kültürsüzlü ü iki binli y llardansonra içimizde son derece yayg nla r.Müzi in, ruhun g das oldu u gerçe inden ha-reket etti imizde, bu müzi i dinleyen ruhlar nnas l bir "g da zehirlenmesi" ya ad klar gö-rebiliriz. Örne in; art k renklere dahi libera-lizmin yükledi i anlamlar yükler olduk. te,'mavi' çok güzel bir renkmi , 'özgürlük'ün ren-giymi …! Tam bir bilgi zehirlenmesi yaratan,her eyi parçalayan Bat egemen yakla nbir sonucu oldu u unutularak her ey oldu ugibi kabul görüyor. Halbuki do adaki tümrenkler güzeldir ve tümü de özgürlü ü temsileder. Önderli imiz zaten özgürlük konusundainsan n bencil davranmamas gerekti ini be-lirterek, ku un ötü ünden tutal m, suyun ak -na kadar do adaki her türden gerçekle meninözgürlük olarak ele al nmas gerekti ini belirt-ti.

Bütün bunlar, liberalizmin postmodernizm alt nda geli tirdi i ideolojik sald lar n

birer örne i olmaktad r. Önder APO, "nas lbir ideolojik sald yla kar kar ya oldu-u-nuzun fark nda de ilsiniz, yedi iniz yeme ekadar her ey ideolojiktir" diyerek liberaliz-min geli tirdi i ideolojik sald lar n derinli i-ni göstermektedir. Ku kusuz bu sald lar an-cak ideolojik derinle meyle bo a ç kar labilir.Bu da Önderlik gerçe ini bütün yönleriyleözümsemekten geçmektedir. Bir aya sistem-de bir aya mücadelede Önderlik gerçe ininiçselle tirilemeyece i a ikard r. Bu da ancakkendine göreli in a lmas yla mümkündür.Unutulmamal r ki kendine görelik, henüz'kendi' olamam ki inin ya ad köleli e de-vam edi tir.

KOMÜNARKOMÜNAR

101101

Say 44 2010

Page 103: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

Meksika'n n Güneydo u da lar n, or-manlar n kuytuluklar n herhangi bir yerindeyoksul, aç, yerli ya da göçebe halklardan her-hangi birinin çocu u olarak do dular. Topra aba , topraklar için canlar veren büyükbüyük dedelerinin torunlar olarak do dular.Çocukluklar , gençlikleri t pk dedelerinki,atalar nki gibi geçti. Yoksulluklar topraklar -

n verimsizli inden de ildi. Yoksulluklar nnedeni, bir avuç sömürgecinin topraklar na elkoyup onlar kendi topraklar nda köle gibi ça-

rmas yd . Ancak bunu hiçbir zaman kabuletmediler. Ve bir gün mutlaka t pk isyanc de-deleri gibi topraklar korumaya, halklar nagüzel bir ya am sunmaya yeminliydiler. T pkbir avuç topra , yoksul halk n ekme i, ilaciçin y llarca sistemle çat an dedeleri Zapatagibi bir gün onlar da ba kald p kavgaya du-racaklard . Bu kavga için yeminliydiler. Onla-

n da kavgas dedelerinin verdi i amaçla olacakt .Zira dedeleri bölgesinde ya ayan halklar n

topraklar kazand gibi topraklar n üze-rinde kendi yönetenleri olacak bir öz yönetimde kurmu tu. Çünkü kendilerinde önce dede-leri ba koymu tu bu yola. Onlar da dedeleri-nin izinde yürüyeceklerdi. Yakla k seksen y lgibi bir zaman sonra nihayet ortaya ç kt lar."Ve biz bir isyan ve ç k olduk hep. Öyle dekalaca z. Çünkü bizden öncekiler öyle ya a-

lar" diyerek kavgalar dedelerinin izindenba latt lar.

Dedelerinin amac , hayallerini, özlemle-rini gerçekle tirmek için Meksika'n n güney-do usunun da lar na do ru yola ç kt lar. Za-ten birço u da oran n yabanc de ildi. Çün-kü oralar n çocuklar olarak do up büyümü -lerdi. Ve ikinci yani Ast Komutanlar Mar-

cos'un öncülü ünde ç kt lar da yollar na. Pe-ki dedeleri kimdi, nerede do du, ne yapmakistemi ti, neler yapm ve neler yapama-

? Onlara hangi miras b rakt ? Onlar im-di hangi miras n üzerine yola ç p da lara t r-manm ?

“Diz Çökerek Ya amaktansaAyakta Ölmek Ye dir’’

Zapatistalar n yani kinci Komutan Mar-cos -ki onlarda birinci komutan hep halk vekendilerinden önceki komutan dedeleridir- veyan nda Güneydo u Meksika da lar n or-manl klar nda, cang llar nda gerillac k ya-panlar n dedeleri, Emiliano Zapata, 8 A ustos1879'da Meksika'n n Morelos Eyaleti'ne baAnenecuiclo Köyü'nde do ar. Zapata ailesiningeçmi i, Meksika'n n tarihiyle yak ndan ba -lant bir ekilde geli ir. 16. yüzy lda ilk Av-rupal lar n ülkeye ula mas yla birlikte sömür-geciler ad m ad m yerli halk n topraklarya malamaya ba lar. Sömürgecilik sonucuyo un göç nedeniyle ülkenin etnik yap dade ir. Öyle ki, Emiliano Zapata'n n ailesi deyar yerli, yar Avrupa kökenlidir.

Okuma-yazma oran n % 2 civar nda ol-du u bu dönemde tarlada çal an genç Emi-liano, zaman zaman köy okuluna gidip, oku-ma ve yazmay ö renme ans na sahip olur.Ancak henüz 15 ya ndayken annesini, bir y lsonra da babas kaybedip, üç karde iyle ye-tim kal r. Yetim kalan Emilano karde i Eufe-mio ile birlikte iki k zkarde ine bakmak zo-runda kal r. 1884 y nda, yerli halk toprakla-

ndan eden Diktatör Porfirio Diaz ikinci kezülkenin ba na gelir. Zapata'n n da ya adbölgede 'Hacienta' denilen büyük topraklar n

KOMÜNARKOMÜNAR

102102

Topraktan Gelip Topra a Gidecek Olanlar n Hikayesi:Topraktan Gelip Topra a Gidecek Olanlar n Hikayesi:

ZAPAT STALARZAPAT STALARDerleyen: Ali AH N

Page 104: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

sahipleri, iddetle köylülerin topraklar na elkoyup, köylüleri kendi tarlalar nda çal rma-ya zorlarlar. Köyünün yak nlar ndaki büyüktoprak sahipleri ile s k s k z tla an Zapata'n nDiaz rejimine kar tepkisi de giderek büyür.

Zapata 20. yüzy n ilk y llar nda sorunla-n konu ularak çözülebilece ine inan r ve

köylülerin gönderdi i heyetlerle birlikte ba -kente gidip, halka iddetle sald talimatlarveren Hacienda sahibi Pablo Escandon hak-

nda ikayet ba vurular nda bulunur. Ancakhükümet seslerine kulak vermez; tersine, Mo-relos'taki durumlar daha da a rla r. Eyalet-teki bütün topraklar toplam on sekiz aileninelinde bulunur ve eker üretimi k rk y l içindebe kat artar. Eyalette art k neredeyse sadeceeker üretilir. Oysa yerli halk n temel g das

r ile fasulyedir. Topraklar ellerinden al -nan köylüler, art k kendi ihtiyaçlar çerçeve-sinde üretimde yer alamay p, toprak sahiple-rinin tarlalar nda çal mak zorunda kal rlar.

1909 y , Emiliano Zapata aç ndan belir-leyici bir y l olur. O dönemde neredeyse bütünMeksika halk rejime kar olmas na ra men,örgütlü bir mücadeleden söz edilemez. Diaz' niktidar na kar ciddi bir tehlike olu turan tekmuhalefet, Francisco Madero liderli indeABD'den bask uygulayan sürgündeki Meksi-kal ayd nlar olur. Madero, 1909 y nda ülke-sine dönüp, Antireelectionista Partisi'ni kurarve ba kanl k seçimlerinde partisinin adayolur. Zapata ise bu dönemde yerel düzeyde se-sini duyurur. Henüz otuz ya ndayken Anene-cuilco köy meclisinin ba kanl na seçilir.Çünkü o devlet ve bir avuç elitle iktidar elinegeçirmek isteyenlerin tersine yönetimin halk nelinde olmas na inan r ve bunu uygulamayaçal r. Bu yüzden köy meclis ba kanl na se-çilir. Köy meclis ba kan olarak valiye s k s kba vurup, cemaatinin toprak ve su haklarsavunur. ktidara göre eyalet valisi halka karyeterince mesafeli olmad nedeniyle valilikseçimlerine gidilir, muhalefetin düzenledi iseçim etkinlikleri s ras nda halka kar iddet

uygulan r, çok say da insan tutuklan r. Bu ge-li melere paralel olarak Zapata da daha aktifmücadele edilmesi gerekti i yönünde bir so-nuca ula r. O yüzden 1910 y nda Madero li-derli indeki devrimcilere kat r. Ama devlettaraf ndan susturulmak istenerek askere al r.

sa bir süre orduda kald ktan sonra firar edip,Morelos'e döner. Askerden firar edip ekim za-man nda geldi i Morelos'ta köylere ait tarla-lara da el konuldu unu, köylülerin resmen kö-le gibi çal ld manzaras yla kar la r.Zapata bunun üzerine yakla k 80 ki ilik birsilahl gücü olu turup, büyük toprak a alartaraf ndan el konulan tarlalar i gal eder vehalka devreder. Bu, ayn zamanda Meksika ta-rihindeki ilk toprak i gali olarak bilinir. Yenivali bunun üzerine köy meclislerini yasaklar,bunun yerine kendi adamlar görevlendirirve böylece halkta kalan son parça özerkli i deellerinden al r. Halk ise bu bask lara kar Za-pata'y Anenecuilco, Villa de Ayala ve Moyo-tepec cemaatlerinin savunma meclisi ba kan-

na seçer. Bu meclis, köylerin toprak hakla- savunmak için olu turulan bir komite nite-

li indedir. 1910 ve 1911 y llar nda köylülerdaha geni topraklar i gal ederler ve Zapataköylülerin haklar savunan bir lider konu-muna gelir.

sa bir süre sonra Meksika'n n güneyindeayaklanmalar ba lar, rejim direni i k rmakamac yla iddetle halk n üzerine gider, ancakbask ters teper ve direni giderek daha fazlabüyür. Zapata da bu dönemde Madero taraf n-dan kaleme al nan devrimci manifesto nite-li indeki San Luis Potosi Plan 'n halka oku-tup, harekete kat lmak için halk n onay al r.Birçok köyde yap lan bu toplant lara polis si-lahlarla sald r, halka ate açar. Halk ise Ma-dero'yu destekleme karar verir, ancak polisköyleri ve ehirleri i gal eder. iddetsiz bir çö-zümü tercih eden Zapata, diyalog ça lar nhiçbiri sonuç vermeyince i gal edilmi ehir-leri zaptetme ve polisi kovma karar al r.Emiliano Zapata Morelos'ta köylü halktan bir

KOMÜNARKOMÜNAR

103103

Say 44 2010

Page 105: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

çe it gerilla hareketini olu turur. Silahl köy-lüler büyük toprak a alar kovar, topraköylere ve çiftçilere iade eder ve bir çe it özyönetim sistemini geli tirirler.

Emiliano Zapata, Rus anar ist Piotr Alek-seyeviç Kropotkin'in dü üncelerinden çok et-kilenip, iddet, hiyerar i ve egemenli i a ,kollektifçi bir toplumu yaratmay amaçlar.'Toprak ve Özgürlük' slogan kullanan Zapa-ta bu nedenle sadece topraklar halka iade et-mekle kalmaz. Ayn zamanda komünlerin özyönetimine dayal yeni ve özgürlükçü bir top-lumun olu mas için mücadele etmeye ba lar.

1911 y nda Madero liderli indeki Meksi-ka Devrimi gerçekle ir ve diktatör Diaz istifaedip, ülkeyi terk etmek zorunda b rak r, Ma-dero da ba kan olur. Ancak Zapata aç ndanbüyük öneme sahip toprak reformu sürekliertelenir, çünkü San Luis Potosi Plan 'n n han-gi ekilde gerçekle tirilmesi gerekti ine ili -kin ciddi görü ayr klar ortaya ç kar. Zapataciddi bir bask uygulamaz, Madero'nun yenigörevine adapte olduktan sonra konuyu elealaca dü ünür. Ancak devrimin lideri Ma-dero iktidara geldikten sonra gittikçe halktankopar. Zapata toprak sorununu gündemle tir-mek ve halk üzerinde hala bask uygulayangüvenlik güçleri sorununu çözmek için defa-larca Madero ile biraraya gelmesine ra men,pratikte herhangi bir sonuç elde edemez.

Zapata bunun üzerine en yak n yolda larile birlikte Ayala Plan 'n olu turur. Hareket buprogramda ilk defa ulusal hedefleri formüleedip, yerel bir direni grubu olmaktan ç kar.Plan somut olarak büyük toprak sahibi a ala-

n topraklar n istimlak edilmesini ve topra-n e it bir ekilde köylülere da lmas ön-

görür. Ayr ca bu planda ilk defa devrimdensöz edilir. Bir de demokratik komünalizm vecinsler aras e itlik hedefleri de somutla r.Bütün Zapatistalar n üzerine yemin içti i planaç kland zaman Zapata'n n gerilla hareke-tinde 20 bin sava yer al r. Zapata, planaç klad ktan sonra son bir kez ba kente gidip,

Madero ile sorunun bar l çözümünü konu -may dener. Ancak Madero'nun devrimci ide-allerini kaybetti ini anlayan Zapata, Meksikaba kan n sorunun çözümü için ad m atma-yaca gördükten sonra gerilla örgütlenme-sini geli tirmeye ba lar. Zapatistalar 1912 y -

n Ocak ay nda sadece askeri hedefleri kap-sayan eylemlerine ba larlar.

Francisco Madero 1913 y n ubat ay n-da askeri darbenin ard ndan ba kanl ndan is-tifa etmek zorunda b rak r, yerine GeneralVictoriano Huerta ba kan olur. Bunun üzerineülkenin kuzeyindeki direni büyür, ülkeningüneyinde örgütlenen Zapatistalar da halktangittikçe daha fazla destek al rlar. Temmuz1914'te kuzeydeki direni çiler ba kente gelip,darbe gerçekle tirirler. Fakat ard ndan ortakbir çizgi geli tirilemez ve iç sorunlar nede-niyle fraksiyonlar aras i birli i Zapata aç n-dan imkans z hale gelir. Kendisi Morelos'a dö-ner ve orada Ayala Plan 'n yerel düzeyde uy-gulamaya karar verir. Resmi hükümete alter-natif olarak yeni bir eyalet hükümeti olu turur.Tar msal bir kredi bankas kurulur ve topra nda konusunda köylülere karar yetkisiverilir. Da lmam topraklar ise kamula -

r. Fabrikalara el konulur ve e it bir çal madüzeninin hakim oldu u kamu i hanelerinedönü türülür. Bu atölyelerden elde edilen ge-lirlerle ise hastaneler aç r, ya am yitirmiolan sava lar n ailelerinin geçimleri sa lan r.

Be y l gibi bir süre böyle devam eder. Ar-ndan geçen bu 5 y ll k süre kimi zaman sa-

kin kimi zaman ise çat mal geçer. Ancak Za-pata'n n iktidara kar direni i k lamaz ve1919 y nda ans n kendilerinden yana oldu-unu dü ünür. Çünkü rejimde önemli çeli ki-

ler ba göstermeye ba lar. Rejimde ba göste-ren çeli kilerin ö renen ve bu çeli kilerdenyararlanmay dü ünen Zapata, General Gon-zales ile sorunlar bulunan ve çok önemli birgörevde olan bir subay n kendilerine kat lmasdurumunda Morelos'taki kontrolün yenidenele geçirilebilece ini dü ünür. Bu amaçla söz

KOMÜNARKOMÜNAR

104104

Page 106: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

konusu subaya bir mektup yazar. Ancak mek-tup subay n de il, General Gonzales'in elinegeçer. 10 Nisan 1919 günü subayla görü meküzere verdi i randevu yerine giden Zapata,Gonzales taraf ndan yerle tirilen 600 keskinni anc n açt ate sonucu katledilir. HalkÖnderi Zapata katledilir. Ancak arkas nda hal-

n öz yönetimini içeren komünlerden olu angüçlü bir miras b rak r. Zapata "diz çökerekya amaktansa, ölmek ye dir" diyerek hep di-rendi. Topraklar , halk ve Güneydo uMeksika da lar nda ya ayan yerli ve göçebehalklar savunmayla ya am geçirdi. Sonun-da kalle çe bir komplo katledilse de gelecekku aklara büyük bir miras b rakt .

Bir As r Sonra Torunlar Sahneye Ç ktZapatistalar n atas , dedesi büyük komu-

tanlar Emilano Zapata'n n bir komplo ile vu-rulmas n ard ndan Güneydo u Meksikada lar nda ya ayan halklar uzun süre örgütsüzve mücadelesiz kald . Meksika'da birçok yö-netim el de tirdi. Ama Meksika güneydo u-sunda ya ayan halklar n durumunda hiçbir de-

iklik olmad . Onlar n topraklar na el konul-mu ve kendi topraklar nda köle gibi çal ma-ya mahkum b rak lm lard . Dedelerinin birkomplo ile vurulmas ndan 60 y l sonra yani1983 y nda torunlar Güneydo u Meksika-

n en büyük eyaleti olan Chiapas'ta EZLN(Zapatista Ulusal Kurtulu Ordusu) ad nda birhareket kurarak dedelerinin b rakt yerdenmücadeleye devam etmeye aday oldular. An-cak öngördükleri devrimci hareket hesaplay pplanlad klar gibi ç kmad . ktidar hedefleyenklasik Marksist-Leninist hareket olmaktan ötebir harekete dönü tü. O yüzden, "EZLN'ninilk köklü eylemi, dinlemeyi ve konu may ö -renmektir" diyor Zapatistalar.

Hareketi kurmak için 17 Kas m 1983'te altprofesyonel devrimciden olu an bir grup, birgerilla merkezi ve üssü olu turmak üzereChiapas'a gider. lk i leri, kendi ba lar na can-

lda hayatta kalmay ö renmektir. Bir y l

sonra, sonradan 'Koca Antonio' tan nacak ki ionlar ke fedip cemaatlere takdim eder. Bu ilkdönemde insanlar n kendilerine "Sözcükleri-niz fazla sert," dedi i söylenir. Bu nedenle degerillalar n 'kö eli' fikirleri törpülenecek ve ilkhallerinden önemli ölçüde farkl la acaklard r.lk Zapatistalar, bu ba lang ç kar la mas nda

klasik Marksist-Leninist-Gueveraist yakla-mlar n kendilerine kaybettirdi ini belirtirler.

Ama yine de özgürle me yolundaki aray lartoplumsal özgürlü ü hedefleyen pek çok ha-reketin ç kmas sa lar.

EZLN'yi Di er DevrimciHareketlerden Ay ran Özellikler

EZLN'yi ya da Zapatistalar kendilerindenönceki devrimci hareketlerden ay ran çarpve önemli baz özellikler vard r.

EZLN 100 bine yak n insan n ya ad SanCristobal bir ehri ele geçirdi i gün, tüfekle-rinden ç kan kur un seslerini, global pazar ntüm kö elerine duyurmu oluyorlard . O günedek hiçbir isyan hareketinin ba aramad bireyi ba arm lard . Salvador'da gerillalar en

güçlü olduklar dönemlerde bile, nüfusu bir-kaç bini geçen yerle im birimlerinde denetimsa layamam lard . EZLN'nin ayaklanmasLatin Amerika'da iktidarlar n al k oldu utürden bir isyan de ildi. Bu isyanla yerlileryaln zca kendilerini sömüren zenginleri tasfi-ye edip topraklar geri almaya çal yorlar-

. EZLN'nin ayaklanmas , bir avuç gerilla pe-ine dü mü köylülerden müte ekkil ve da -

lardan inerek ehirleri i gal etmeye çal an ik-tidar heveslisi bir hareket de de ildi. Devletdenetimini ele geçirmeye çal yordu. Sos-yalist bir devlet kurmaya da çal yordu.

EZLN'nin amac , Chiapas'ta ve Meksika-n geri kalan k sm nda ülkeyi temelden dö-

nü türecek geni tabanl bir sivil toplum ha-reketi ba latmakt . Yukar dan, iktidar koltu-undan esen rüzgara, yerden esen rüzgarla

kar koymaya çal yorlard . EZLN'nin ayak-lanma için seçti i tarih ve uygulad sava

KOMÜNARKOMÜNAR

105105

Say 44 2010

Page 107: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

stratejisi, tüm bunlara kan t te kil eder nitelik-tedir. 30 y l önceki yer alt gerilla hareketleriy-le çok fazla ortak noktas olmayan EZLN'ninMeksika Hükümeti'ne ve yeni dünya düzeninekar te kil etti i ölümcül tehdit u olmu tur:EZLN, San Cristobal'da asla ba aramayacave tüm Meksika halk kar na almas na ne-den olacak bir eyi, iktidar ele geçirip bir dev-rimci diktatörlük kurmay hedeflemek yerine,adil seçimlerin düzenlenmesini ve Meksika'dagerçek bir demokratikle me sürecinin ba lat l-mas istemi tir.

EZLN'yi kendinden önceki gerilla hareket-lerinden ay ran unsurlardan biri de mücadele-nin Batista ya da Somoza gibi tipik bir dikta-töre kar de il, ülkede siyasal, iktisadî ve top-lumsal yap denetim alt nda tutan PRI (Ana-yasal Devrimci Parti) iktidar na kar yürütü-lüyor olmas r. EZLN'nin hedefi, bir tirandevirmekten çok, ülkedeki insanlar n devrim-ci dü üncelerini yeniden harekete geçirmektir.Geçmi ulusal kurtulu hareketlerinin, dahaçok merkeziyetçilikle sonuçlanan demokratikmerkeziyetçi tutumlar n ötesine geçmeyeçal an EZLN, merkeziyetçilikten önemli öl-çüde kopmas boyutuyla da ilginç bir yap dad r.

EZLN ayakland nda yay mlad '10Nokta' adl pakette toplanm temel insanîhaklar için mücadele etti ini beyan etmi tir.Yaln zca Meksika'daki yerlilerin de il, tümdünyadaki insanlar n insanca ya amak içinihtiyaç duydu u haklar için mücadele ettikle-rini duyuruyorlard . Bu temel haklar da u e-kilde s ral yorlard : , toprak, g da, konut,sa k, e itim, ba ms zl k, özgürlük, demok-rasi, adalet ve bar ...

Meksika'da 20. yüzy n ba nda iyimserlikve umutla ba layan devrim, yüzy n di-er tüm devrimleri gibi felaket ve kederle so-

nuçland . Ancak Zapatistalar Fukuyama veonun gibilerin söylediklerine pek itibar etmi-yorlard . Herkes "umutsuzlu un ve konfor-mizmin sesine kulak vermiyor"du (Marcos &The Zapatistas, 1994: 12). Tarihin Sonu'nun

ard ndan tarih sürmeye devam etti. Zapatistahareketinin önemi, yaln zca EZLN'nin müca-delesiyle de il, ayn zamanda bu insanlar n iç-lerinde ta klar güç ve umutla kendisini ka-

tl yor. Zapatistalar, Berman' n (1992) söy-ledi i gibi, "Modern dünyada insanlar n kay-bettikleri dünyalardan daha iyi bir dünya kur-mak için gerekli güce sahip olduklar kan t-

yorlar. Daha derin ve radikal yenilikler sa -lamak için mücadele ediyorlar. Modern dün-yada insanlar n, kendilerini de tiren ve nes-nele tiren dünyay de tirmek ve o dünyan nözneleri olmak için mücadele etme gücüne sa-hip oldu unu gösteriyorlar. Zapatistalar, mo-dernizmin yaratt hayal k kl klar na veumutsuzluklara ra men, insanlara umut kay-na ve güç veren bir yap ya sahip oldu unukan tl yorlar. Amaçlar n gerçekle ebilece i-ni biliyorlar. Dünyan n bugüne dek bunca de-

mi oldu u gerçe i, bundan sonra da de i-ebilece ine dair bir kan t te kil ediyor.

Zapatista ayaklanmas , modern dünyadaher eyin mümkün olabilece inin simgesidir.Zapatistalar, ölmek pahas na, cesaret ve umut-la, evrensel nitelikteki isteklerini hayata geçi-rebilmek için, ya ad klar dünyan n özneleriolabilmek için, bir fark yaratabilmek için,dünyay kendilerinin k labilmek için sava -yorlar."

Ve Halk Ad na gal ve gal EdilenYerlerin Halka Devredilmesi

Zapatistalar 1983 y nda hareketlerini kur-duktan sonra yerli halklar n cemaatlar içindekök sald lar. zleyen y llarda, bu cemaatler el-lerindeki her türlü yasal arac , bütün toplum-sal, iktisadi ya da siyasal örgüt biçimini dene-diler. Yürüyü ler, oturma eylemleri vb gibi hereyi denediler. Hatta ça lar na kulak verecek

birilerini bulmak için Chiapas'tan Ba kentMexico City'ye iki bin kilometrelik yolu yürü-düler. Ancak bu yürüyü leri sorunlar n çö-zümü için gerekli ilgiyi bulamad , kendilerinekulak as lmad . Toplumda ve devlet nezdinde

KOMÜNARKOMÜNAR

106106

Page 108: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

gereken etkiyi yaratamad .1994 y na kadardenedikleri eylem türleri ve geli tirdikleri ör-güt modelleri sonuç almay nca, ba ka bir yoludenemek zorunda kald lar.

Yani art k silahl mücadeleye ba layarakya ad klar yerleri denetimlerine almay dü ü-nüyorlard . Tam da o s rada yani 1 Ocak 1994gece yar , Meksika, ABD ve Kanada aras n-da imzalanan NAFTA -Kuzey Amerika Ser-best Ticaret Anla mas - yürürlü e girdi. He-nüz iki saat geçmemi ti ki, keserler, sopalar veaz say da tüfekle silahlanm binlerce yerli,Meksika'n n Guatemala s ndaki ChiapasEyaleti'nin büyük kentlerinden dördünü i galedip Meksika hükümetine sava ilan ettiler. s-yanc lar farkl etnik gruplara mensup, kendile-rine Ejército Zapatista de Liberacin (Nacional(EZLN-Zapatista Ulusal Kurtulu Ordusu)ad veren yerliler olduklar aç klad lar.500 y ll k bask lar n ve 50 y ll k 'kalk nma'n nson bulmas ça nda bulunuyor ve yeni birsiyasal rejimin komünlerini geri almalar na,kendi yönetim ve ya am tarzlar olu turma-lar na olanak sa layaca na olan umutlardile getiriyorlard . Zapatistalar sava a ba la-

klar andan günümüze dek amaçlar bildi-ren yüzlerce, belki de binlerce bildiri yay nla-

lar. Bu bildirilerin hepsinde ne istediklerini,kimler için istediklerini, nas l ya amak iste-diklerini kamuoyuna duyuruyorlard .

kt klar ilk andan itibaren dünyadaki bir-çok ayd n, yazar, siyaset uzman , filozof vedünya ezilen halklar n dikkatlerini üzerleri-ne toplad lar. Birçok filozof onlar yak ndantakip etti, incelemeye çal .

Bunlardan biri dünyaca ünlü sosyal bilim-ci Immanuel Wallerstein EZLN hareketi, Ko-mutanlar Marcos ve genel adlar yla Zapatis-talar için unlar söylüyor: "EZLN ve Marcos,sadece yerli halklar n haklar için de il, tümMeksikal lar n haklar için mücadele ettikleri-ni, kendilerinin Meksikal yerliler olduklarsrarla vurgulad lar. Marcos'un kendisi Meksi-

kal bir yerli de il; çok say da yerli komutan

var ve Marcos i te bu nedenle Komutan Yar-mc . Ahlaki hegemonya etnik grupçulukla

uyumlu de ildir."Wallerstein yazd makalede EZLN hare-

ketinin Lideri Marcos'u Güney Afrika'n n zen-ci lideri Nelson Mandella ve dünyada pasif di-reni iyle Hindistan halk na öncülük eden Ma-hatma Gandi'ye benzetiyor. Geli tirdikleri ey-lem türleri ve elde ettikleri ba ar lar yla dün-yada al lagelmi in d ndaki yöntemlerle ba-ar ya giden üç hareket ve lider diye tan mla-

yan Wallerstein Marcos ve Zapatistalara ili -kin unlar söylüyor: "Her üç hareket de genitoplumsal vizyonlar üzerinde srar ettiler veiçerik zaman içinde geni ledi. Bugün EZLN-den Komutan Esther, yerli kad nlar n müca-deledeki merkezi rolünü vurguluyor; çünküyerli kad nlar n 'yerli, kad n ve yoksul olduk-lar için üç kat sömürüye' maruz kald klarsöylüyor." EZLN'nin bildirisi bize mücadele-lerinin 'yerli onurunun yürüyü ü, toprak ren-gindeki insanlar n yürüyü ü' oldu unu söylü-yor. Marcos bir söyle isinde öyle der:"EZLN'nin silahlar var... fakat terörizm yap-

yor ve hiçbir zaman kanl bir sald gerçek-le tirmedi." Üstelik EZLN'nin devlet iktida-

hedeflemedi ini; çünkü iktidar n merke-zinin art k devletlerde olmad söylüyor.

ktidar ele geçirmek hiçbir ey sa lamaz."EZLN'nin istedi i siyasetin "yurtta la mas "(citizenization). Bu noktaya gelindi indeEZLN'nin, 'Marcos figürü' gibi, ortadan kalka-ca söylüyor.

Uzun yürüyü sürecinde yolda yap lan birtoplant da, yerel bir lider taraf ndan yürüyü üörgütleyenlerin emirlerinin ne oldu u soruldu-unda, Marcos'un verdi i yan t oldukça dikkat

çekicidir: "Mexico City'e sizinle ve ba ka bir-çok insanla beraber gidiyoruz... Yerli halklar nhaklar n anayasal olarak tan nmas elde et-mek amac yla gidiyoruz. Ve bir daha hiçbirzaman hiç kimseden emir almayaca z.""Marcos 'yerli halklar n tarihin bekçileri oldu-unu' srarla söyledi." der Wallerstein.

KOMÜNARKOMÜNAR

107107

Say 44 2010

Page 109: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

Dünyada Olup Bitenlerden Rahats zd rlarZapatistalar, küreselle me, yeni dünya dü-

zeni ve neo-liberalizm politikalar ndan ötürüdünyan n önde gelen sömürgeci güçlerindenrahats z olduklar , mücadelelerinin bunakar oldu unu, mücadelelerinde zorunluluk-tan ötürü Meksika ulus devletinden yana tav rkoyduklar ileri sürüyorlar. Aç klama ve de-erlendirmelerinden ulus devleti pek savun-

mad klar aç a ç yor. Ancak küresel serma-ye ile ulus devlet aras nda s klar da anla-

lmaktad r.Zapatistalar yay nlad klar , bildiri, bildir-

ge, mektup, de erlendirmelerle sürekli dünyakamuoyunun gündeminde olmay ba ard lar.Denilebilir ki ilk defa bir devrimci hareket bukadar kendisini gündemde tutmay ba arabil-mi tir. Bunda izledi i zengin ve yarat yön-temler etkili olmu tur. Örne in yazd bir bil-dirinin herhangi bir gazetede yay nlanabilme-si için de iki sayfaya yak n da o bildirinin han-gi zor ko ullarda yaz ld na, hangi tehlikeliyollardan geçirilerek kitlelere ula ld nadair bir izahat mektubu yaz yor. Bununla et-ki yaratarak bildirilerinin yay nlanmas sa -larlar. Bir di er yöntem ise u ana kadar hiçbirdevrimci hareketin da dan, da lardan ba ara-mad klar telekonferans yöntemiyle amaçlar -

; sistemden, ezen ve sömürenlerden rahat-zl klar duyurmay ba armalar r.

Zapatistalar yay nlad klar çok say dakibildiri, bildirge ve deklarasyonlarla dünya ka-muoyuna kendilerini tan rlarken, öte yandanniçin ve neden sava klar da aç klamayaçal lard r. 2000'li y llarda 'Niçin Sava -yoruz?'ad yla yay nlad klar bildirilerinde kar-

ç kt klar ve sava açt klar konular , sistem-lerden duyduklar rahats zl klar dile getiriyor-lar. Kar ç kt klar ve sava açt klar hususlaru ekilde s ral yorlar: "Zenginli in yo un-

la mas ve yoksullu un da , globalle meve sömürü, göç, ba bo luk ve kabus, maligloballe me ve suçun genelle mesi, yasadbir iktidar n yasal iddeti, mega politik güçler

kar nda halklar n cücele tirilmesi" Zapa-tistler, Meksika'da, ulusal egemenli i savun-man n ve ona yeniden sahip olman n anti-neo-liberal devrimin bir parças oldu unu ileri sü-rüyorlar. Ama paradoksal bir biçimde EZLNülkeyi bölmek istemekle itham ediliyor.

Zapatistalar ise bölünmeyi talep edenlerinkendileri olmad , bunun aksine bölünmeyitalep eden yegane kesimin, petrolce zenginTabasco Eyaleti'nin giri imcileri ve AnayasalDevrimci Parti'ye (PRI) üye Chiapas kökenlifederal milletvekilleri olduklar söyleyerekkendilerini savunuyorlar. Zapatistlar, global-le meye kar ulusal devleti savunman n zo-runlulu unu ve Meksika'y küçük parçalaraay rma giri imlerinin, yöneten kesimden kay-nakland dü ünüyorlar.

EZLN ve yerlilerin ulusal hareketi, K l-derili halklar n Meksika'dan ayr lmas iste-miyor. Onlar, kendi özgünlükleri ile ülke bü-tünlü ünün bir parças olarak tan nmay bekli-yorlar. Demokrasi, adalet ve özgürlükle yöne-tilen bir Meksika'y istiyorlar. EZLN'nin ulu-sal egemenli i savunmas na kar k, MeksikaFederal Ordusu onun maddi temellerini tahripeden ve ülkeyi uyu turucu kaçakç lar na oldu-u gibi yabanc büyük sermayeye de pe ke

çeken bir hükümeti öngörüyor ve kurmaya ça-yor.Zapatistalar Güneydo u Meksika da lar n-

da onlar n d nda birilerini arayanlara "bura-da neo-liberalizme kar direnenlerden ba ka-

yok" diye cevap verirler. Neo-liberalizmekar Meksika'n n öteki bölgelerinde oldu ugibi, Latin Amerika'da, ABD'de, Kanada'da,Maastricht Antla mas Avrupas 'nda, Afrika'dave Asya'da giderek bu direni cephelerinin ço-ald belirtiyorlar.

Zapatistalar kurulan ve her geçen gün sa-lar giderek artan bu direni cephelerinin

hepsinin kendi ayr hikayesi, özgüllükleri,benzerlikleri, kendi talepleri, kendi mücade-leleri ve kendi ba ar lar oldu unu söylüyor-lar. Ancak kendilerinin ba latt direni ceph-

KOMÜNARKOMÜNAR

108108

Page 110: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

esinin ar ndan bu cephelerin artt ve giderekde ço almaya ba lad n bilinmesini de isti-yorlar. Ard ndan, e er insanl k hayatta kalmakve kendini iyile tirmek istiyorsa, onun yeganeumudu, d lananlar n, hesaptan dü ülenlerin,'kald p at labilir' olanlar n meydana getir-di i bu cepheler oldu u ve herkesin bu cephe-ler içerisinde yer almas gerekti i ça ndada bulunuyorlar.

Zapatistalar her f rsatta zenginlik, farkl k,renklilikten yana olduklar belirterek, bu du-rumun yarat lan direni cephelerinde de rahat-

kla görülebildi ini söylüyorlar.

Meksika Ordusunun Yönü Chiapas'aDöndü Ama Kazanan Yine Marcos Oldu

Zapatistalar, Aral k 1995'ten itibaren Za-patista bölgesinde özerk belediyeler yaratma-ya ba lad . Askeri ku atma ve di er d bask -lara kar n, Zapatistalar buralarda her bir bele-diyeyi olu turan her bir cemaatin içinde biryönetim konseyi örgütleyip denetledi i her birbelediyede özerklik uygulad lar.

Zapatista bölgesindeki özerk belediyelerinfaaliyetleri Juntas de Buen Gobierno ( yi Yö-neti im Konseyi ya da Heyetleri) arac ylauyumlula rmaya çal yor. Bu yeni özerkbirimler, "Zapatista topraklar nda yönetenle-rin izlenme suretiyle yönetmesini sa lamakiçin" yarat lm r. "Her bir isyan bölgesinde,bölgenin her bir Özerk (belediye) Konseyin-den gelen bir ya da iki delegenin olu turdu ubir Junta bulunacak". Bu öz denetim, öz yöne-tim, halk n kendi kendisini yönetmesi ve de-netlemesi anlam na geliyor.

Böylelikle özerk cemaat ve belediyelerkendi yap lar içinde i lemeyi sürdürürken,birkaç belediyeyi kapsayan Juntas de BuenGobierno'lar da eklendi yeni yap lar na. Jun-ta'lar, her birinin yürütme bölgesindeki çeli kive zorluklar gözetmekle yükümlüydü. Ce-maat ya da belediyesinde bir haks zl k oldu u-nu ya da i lerin gerekti i gibi, cemaat iradesive itaat yoluyla yönetim ilkesi uyar nca yürü-

medi ini dü ünen herkes, bu yeni birime ba -vurabilecek. Bu juntalar ayn zamanda 'siviltoplum'la ya da gerekti inde hükümet görev-lileriyle ili kileri de üstlenen yap lard r.

Zapatistalar n elde ettikleri bölgelerde, as-keri ku atmaya ve süregiden paramiliter teh-ditlere kar n, yapmak istediklerini, ba ndanberi aç klad klar eyleri yapmaya çal yorlar.Ortak arazilerini geri kazand ktan sonra, kendiyönetim biçimlerini canland yorlar. Özerkolarak i leme ve ya am ko ullar hükümet-ten herhangi bir hizmet ya da fon almaks ndüzeltmeyi ba ard lar. Gerçekte piyasa vedevletin mant n ötesinde, sermayeninmant n ötesinde ya yorlar.

Meksika'n n birçok alan nda etkili olmayaba layan Zapatistalar dünyan n önde gelen si-yasetçileri, ayd nlar , sistem kar tlar , diplo-matlar , ulusal kurtulu ile s fsal hareketle-rin ilgisini çekmeye devam ediyor.

Zapatistalar n bu geli imi baz kesimler ta-raf ndan atalar olan 'Mayalar n dönü ü' ola-rak da adland ld . Ne var ki Zapatistalar n bugeli imi kar nda Meksika hükümeti, ordusuda sessiz kalmad .

Meksika hükümeti ve ordusu Zapatistala-n etkilerinin oldu u alanlarda etkilerini k r-

mak, etkilerinin olmad alanlarda etki yarat-mamalar için operasyonlar ba lat r. Bu ope-rasyonlar ku atmalar biçiminde ba lat r. On

l boyunca, 50-60 000 ki ilik birlikler, yaniMeksika ordusunun üçte biri taraf ndan ku a-

lm olsalar da Zapatistalar, hükümetin ken-dilerine kar yürüttü ü 'dü ük yo unluklu sa-va 'a kar bar l bir direni sergiler.

Meksika hükümeti ve ordusunun operasy-onlar 2000 y na kadar sürmesine ra menZapatistalar n etkisi azalma yerine daha da ar-tar. Bu arada ayn y l i ba na gelen Meksika-

n yeni yönetimi yerli halklar n sorunlar nsava la çözülemeyece ini dillendirmeye ba -layarak Zapatista gerillalar yla çözüm için di-yaloga haz r olduklar aç klar. Yo un sald -

lar ve on y bulan bir ku atma alt nda olma-

KOMÜNARKOMÜNAR

109109

Say 44 2010

Page 111: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

lar na ra men bar l çabalar sürdürmeleri-nin sonuç verdi ini gören Zapatistalar, görü -meye, sorunlar bar l-diyalog yoluyla çöz-meye haz r olduklar kamuoyuna duyurur-lar. Ard ndan Komutan Yard mc Marcos ön-cülü ünde görü me amaçl Meksiko City'eyürüyü e geçmek için haz rl klara ba lar.

Tarihe Yüzleri Maskeli, A zlar ndaPipolar yla ehir MerkezindekiGerillalar Olarak Geçtiler

2001'de, Komutan Yard mc Marcos ve25 Zapatista komutan ve halktan yüzlerce de-lege ile hükümetle görü melerde bulunmakiçin Mexico City'e yürürler. Geçtikleri yerler-de büyük bir co ku ve sevinç gösterileri ilekar lanan Zapatistalar, böylelikle tarihteki birilke de imza atm oldular. Meksiko City'e gir-ince, milyonlar, ilk kez onlar görüp dinleme

rsat bulur. Kalabal klar hiçbir ekilde di-er Zapatistalar n ya da yerel yerli önderlerin

konu mas na izin vermeyerek "Marcos! Mar-cos!" diye inlettirler ortal . Ba kas de il,onu dinlemek istediklerini hayk rlar.

Marcos'un konu maya ba lamas yla Hi-dalgo'daki Tepatepec Meydan 'nda yeni bir ef-sane ba lar. ki y l boyunca bölgeye tek birdamla ya mur dü memi ti. Marcos'un konu -mas na ba lad an ya mur bast r. Bir yakad n; "Bu adam siyasal sistemimizi altüstediyor. Ya mura neden komuta etmesin" diye-rek Asi Yard mc Komutan Marcos'un büyüle-yici gücünü vurgular.

Asi Yard mc Komutan Marcos, meydandatoplanan milyonlara hitap ederek, geldikleribölgede halk n ya ad sorunlar , çekti i ac -lar , özlemlerini, beklentilerini anlat r. Halklabirlikte büyük bir umut yaratt klar , büyükbir mücadele verdiklerini, verdikleri mücadelesonucunda yüzy llar n özlemini ya ayan yerlive az nl k halklarla birarada mutlu olduklarbir sistem olu turduklar , neo-liberalizm vekürselle me kar nda durarak bunu yapt kla-

anlat yor. Bulunduklar bölgede ya ayan

yerli halklar n hepsinin tek tek isimlerini vere-rek mücadelelerinden önce duyduklar özlemidile getirir. Ve o alanda olmas gerekenlerinkendileri de il, yerli halklar ile sürdürdüklerimücadelede ya amlar yitiren arkada lar nolmas gerekti ini söyleyerek, Meksika hükü-metiyle bar içinde ya aman n görü meleriniyapmak, yerli halklar n haklar n baz anla -malarla güvenceye al nmas için geldiklerinibelirtir.

Atlar n s rt nda yüzlerinde maskeleri,zlar nda pipolar yla girdikleri bu Meksika

kentinde halk n büyük sevinç ve mutlulu u al-nda konu mas bitirir.

"Talepler Bizim De il, Onlar nd r"ra mecliste hükümetle görü melere gel-

di inde, ilk önce hükümet taraf ndan yetkili-ler konu malar yaparak taleplerini s ralar. Hü-kümet yetkililerinin sözcüleri konu malarbitirdikten sonra gözler yetkililerin konu ma-lar cevaplamak, yerli halklar n talep ve is-teklerini dile getirmek için Asi Yard mc Ko-mutan Marcos'u arar. Ancak Marcos'u arayangözler, onun yerine kürsüye bir yerel yöneti-min halk konseyinden delege olarak gelen birköylü kad n yürüdü ünü görür. Kad n ko-nu mas bitirdikten sonra kürsüden iner. Bir-kaç gün süren görü melerin sonunda Zapatis-talar atlar na atlayarak üs bölgelerine geri çe-kilmeye ba larlar. Hareket etmeden önce ga-zeteciler meclis görü melerinde neden kendi-sinin de il de halktan bir kad n konu tu unusorunca, "talep ve istemler bizim de il onla-

nd r. O yüzden onlar bizden daha iyi kenditalep ve ihtiyaçlar bilirler. Onlar dile getir-mek de benim de il onlar n görevidir. Benim,bizim görevimiz mücadele ederek onlar n ta-leplerini dil getirecek ortamlar sa lamak. On-lara bar getirmek. El konulan topraklaronlara geri vermek. Ve kendilerini yönetmegörevlerinin yetkisini onlara vermektir" diyekonu ur.

KOMÜNARKOMÜNAR

110110

Page 112: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ

"Her ey Herkes çin, Bizim çin Hiçbir ey"Sürekli olarak kamuoyu dikkatini üzerleri-

ne çekmeyi ba ar rlar. Amaçlar aras nda ikti-dar ele geçirmek yok. imdi ya da gelecekte-ki bir kamu görevine gelmeyi reddediyorlar.Sözcüklerle ve sivil itaatsizlikle ate eden,iddetsiz bir ordu istiyorlar. EZLN, küresel bir

erimle derinlemesine yerel kültüre kök salmbir örgüttür. Bir yandan demokratik ilkelereba , yine de demokrasinin en radikal ele tir-meni olan bir gruptur. Kadim Maya gelenek-lerine derinlemesine kök salm , yan s ra ça -da fikir, sorun ve teknolojilere belenmi birhalk yaratmak pe indedirler.

Zapatistalar köktenci ya da mesihçi bir ha-reket de ildir. Saflar içerisinde ço u gelenek-leri içine kök salm çok farkl inanç ve dinleruyum içinde birlikte var olabilmektedir. nisi-yatiflerinin erimini yerli halklara, bir "az nl -a" ya da kendilerine, kendi iddialar na indir-

gememektedirler: "Her ey herkes için, bizimiçin hiçbir ey" ile sadece bir slogan dile ge-tirmiyorlar. Ayn zamanda siyasal bir tutum vepratik olarak gerçek dü ünce ve felsefeleriniortaya koyuyorlar.

Kendini 'Asi Yard mc Komutan' olarakilan eden Marcos bir yerli de il. Ancak yerli-lerin kavgas na insanl k ad na öncülük etti inive bunu tarihi bir görev olarak kabul etti inibelirtiyor. 1996 y nda Meksika'da bir grupgenç onlardan etkilenerek kat r. Kat lmadanönce öyle bir aç klamada bulunuyorlar: "Marcos'u umutsuzca arama ve putla rmayagerek yok. Hepimizin kendi tarz ve mekân -

zda, kendi yüz ve sayg nl zla, kendimücadelemizde Marcos oldu umuzu biliyor-lar. syanc lar birbirini arar. Birbirine do ruyürür...Kendilerini tan maya... ve yorucu yü-rüyü lerini sürdürmeye ba larlar; u an gerek-ti i gibi, yani mücadele ederek yürümek..."

"Kendini Komutan S r lan Etti"Zapatistalar çok ey ba ard lar. Halk n öz

yönetimi, topraklar n geri al p devredil-

mesi, yerlilerin hepsinin kendi için buldu u,ifade etti i bir sistemi, ihtiyaçlar n tamam -

n kar lanabildi i imkanlar yaratmay ba-ard lar. 2001 y nda milyonlar n kat yla

gerçekle tirdikleri Meksiko City yürüyü ün-den ise sonuç almay ba aramad lar. Aradangeçen y llara ra men hükümet verdi i sözlerinbirço unu yerine getirmedi. T pk dedeleriEmilano Zapata gibi kendileri de kand lmakistendi. Beklentiye sokularak b kt lmak iste-niyorlard . Bunu fark eden Marcos, bu sürezarf nda ya anan bütün olumsuzluklar n, ka-

plar n sorumlulu unun kendisine oldu unu,bu yüzden de kendini 'komutan s r' ilan etti-ini, bunun özele tirisini verdi ini belirterek,

kald klar yerden silahl mücadeleye yenidenba lad klar bir bildiri ile kamuoyuna duyur-du.

'K rm Alarm' ad yla yay nlanan bildiridesadece öz ele tiri ve mücadeleye kal nan yer-den devam edilece i bilgisi yoktu. Bunun yan

ra elde ettikleri tüm yerlerin, kurumlar n, be-lediyelerin, hizmet merkezlerinin sald teh-didi alt nda oldu u, bu yüzden bu kurumlar nbir k sm n savunma amaçl yer alt na çekil-di i, geri kalanlar n ise sald lara kar dire-nerek hizmetlerine devam edeceklerini duyur-du. Bunun yan s ra K rm Alarm ilan edil-dikten sonra yap lacak olanlar n da s ralandbildiride Marcos, kendilerine yönelik geli tiri-len sald lara kar dünya halklar n sessizkalmamalar da isteyerek, dünyan n herhan-gi bir yerindeki ezilen halklar , kültürleri, top-luluklar , cinsleriyle bu süreçte daha fazla ili -ki geli tireceklerine yer vermeyi de ihmal et-mez.

imdi yeniden Lacandona ormanlar ndaomuzlar nda silah, çantalar nda kitap yürekle-rinde sevgi ile silahl mücadelelerine devamediyorlar…

KOMÜNARKOMÜNAR

111111

Say 44 2010

Page 113: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ
Page 114: ødø - Komunar.NETfelsefenin çÕNÕúÕnda Spinoza, sosyolojide Marks, psikolojide Freud, fizik biliminde Einstein adÕndan bahsetmek, yüzlerce sanat-sal, bilimsel ve politik kuramcÕ\Õ