damatrys sarayı
TRANSCRIPT
Sancaktepe
Sancaktepe, ilk çağlardan itibaren mesire alanı ve
yazlık sarayları ile ön planda olmuştur. Bölgede
bulunan en eski yapı bir Bizans Sarayı olan II.
Tiberius Konstantinos (578-582) ve Mavrikos (582-
602) dönemlerinde inşa edilen Damatris Yazlık
Sarayı’dır. Damatris Sarayı adını Demeter ‘Tarım
Tanrıçası’ adından almıştır. Bugün kalıntıları
Samandıra sınırları içindedir.
Bizans İmparatorları II. Maurikios and Tiberius (578-602) tarafından Samandıra’da
inşa edilen Damatris Sarayı, boyutları ve nitelikleri göz önüne alındığında Bizans’tan
günümüze ulaşan en önemli yapılardan biri olarak görülüyor. Sarayın adı
Samandıra’nın tarihteki ilk ismi olan Demeter’den gelir. Yunan mitolojisinde
Demeter “ Tarım ve Bereket Tanrıçası” anlamına gelir ve insanlara ekip biçmeyi
öğreten tanrıça olarak bilinir.
Saray yapıldığı dönem içinde İstanbul dışında inşa edilmiş en büyük ve en önemli
eser olma özelliğine sahip olmuştur. 14. yüzyılın yorgunluğuna rağmen saray hala
tarihe meydan okumaktadır.
Yunan Mitolojisindeki bereket tanrıçası Demeter’i temsil eden çizimler.
Rivayetlere göre, Samandıra yabani hayvan çeşitliliği ile avlanma için
de büyülü bir yer ve Bizans İmparatorlarının dinlenmek için
kullandıkları en gözde mekanlardan biri imiş. Damatris sarayı, o
zamanlar dinlenme alanlarına düşkünlükleri ve avlanmaya olan
meraklarıyla tanınan Bizans İmparatorları II. Tiberus and Maurikios
tarafından yaptırılmıştır. Günümüze dek ulaşan ve literatüre “Damatris
Sarayı” olarak geçen saray avlanma ve dinlenme amaçlı inşa
edilmesine rağmen İstanbul’un Anadolu’ya açılan kapısı olmuştur.
Anadolu’ya yapılacak seferlerin yol güzergahında inşa edilmesi sebebiyle, saray
Bizans Ordusu’nun toplanma ve konaklama yeri olmuştur. Anadolu’dan
dönüşlerinde İmparatorlar başkente girmeden önce son gecelerini bu sarayda
geçirirlerdi. İmparatorlar sefer dönüşü geceyi burada geçirirken haberciler bir
gün önceden başkente ulaşır ve imparatoru karşılamak için gerekli hazırlıkları
yaparlardı. Ancak, saray 12. ve 13. yüzyıllarda kullanılmaz hale gelir. Bugün,
sarayın kalıntıları arasında haç biçiminde olan sarnıcı, sütun ve tonozları teşhis
edilebilmektedir ve sarayın şu anki görülebilen kısmından çok daha büyük bir
alanı kapladığı tahmin edilmektedir.
Yapı malzemesi taş ve tuğla olan kompleks kalıntısında
örtüde özellikle tuğla kullanımı görülmektedir. Taşıyıcı
birimler, kemerler, masif duvarlar; kesme taş, kesme taş ve
tuğlanın sıralı kullanıldığı almaşık teknik uygulaması
gözlenmiştir. Yerleştiği alan, boyutları ve diğer özellikleri
dikkate alındığında, Bizans'tan günümüze ulaşan en önemli
yapılardan birisi olarak değerlendirilebilir.
Sancaktepe ilçesinin imar planı esnasında sarayın bulunduğu bölge
arkeolojik alan olarak ilan edilmiş ve Anıtlar Kurulu’da bu alanı
genişleterek bu alanda yapı inşasına izin vermemektedir.
Sancaktepe Belediyesi yapılacak arkeolojik kazılarla birlikte saray
hakkında daha fazla bilgi edinilebileceğini ve alanın restorasyonu
neticesinde güzel bir açık hava müzesine dönüştürülebileceğini
öngörmektedir. Ayrıca alanın genişletilerek bir meydan haline
gelebileceği ve böylece hem Sancaktepe’ye bir yaşam merkezi
kurulabileceği hem de İstanbul’un kültürel mirasına değerli bir
varlığın kazandırılabileceği düşünülmektedir.
Kaynak: http://www.sancaktepe.bel.tr/tr/icerik/127/249/sancaktepe-tarihi.aspx