d.ini dani·~manlii( .ve· din 0 hizmetl .eriisamveri.org/pdfdrg/d205976/2012/2012_koylum4.pdf ·...
TRANSCRIPT
• • D.INI DANI·~MANLII(
.vE · 0 • •
DIN HIZMETL.ERI
Editorler:
Prof. Dr. Nurullah 1\LTA~ Prof. Dr. Mustafa KOYLU
•• •• GUNDUZ EGiTiM ve YAYINCILIK
ISBN: 978-605-5584-41-2
©Tum haklan GONDOZ EGITiM ve YAYINCILIK, TURIZM SANAYI TICARET LTD. ~tne aittir. Bu kitabm tamamr ya da bir krsmr 5846 sayrh yasanrn hukumlerine gore, GONDOZ EGITIM ve YAYINCILIK, TURIZM SANAYI TICARET LTD. ~l:nin izni olmaksrzm elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayrt sistemi ile ~ogaltrlamaz, yazrh, sozJG, gorsel-i~itsel kitfe ileti~im ara~lan yoluyla yayrnlanamaz, depolanamaz.
Baskt HaZJrltk: Turker $enaltun
Ilk Baskr: 2012
Baskt: HERMES TANITIM OFSET Buyuk Sanayi 1. Cad. No: 1 0.? lskjtler- ANKARA Tel: 0312 384 34 32
GUNDUZ EGiTiM ve YAYINCILIK TURiZM SANAYi TiCARET LTD. :?Ti. Gevizlidere Mahallesi 1218. Gad. 6/8 Balgat- ANKARA Tel: 0312.472 66 62 • Faks: 0312.472 66 08 www.gunduzyayincilik.com [email protected]
DiNiN RUH ve BED EN SAGLIGI UZERiNDEKi ETI<iSi
Mustafa Koylii
Her ne kadar son iki asmhr, dinle psikoloji bilirni arasmda c;:ok sagl.Ikh bir
ili~ki kurulamadtysa da, ozellilde son 25-30 ylidrr, bu alanda yapuan ara~trr
malar, dinle ruh ve beden sagltgt arasmda onemli ili~kilerin oldugunu orta
ya koymaktadrr. Bu gorii~ii, sadece ilahiyat alanmda c;:alt~an bilim adamlar1
degil, tip alanmda c;:alt~an bilim adarnlarx da desteldemektedir. Teoril< yalda
~Imlarm otesinde, bu konuda yapuan ampirik <;:~malar da, dindarltk di.ize
yi (sarnirni bir inane;:, ibadete devam, dua etme, kutsal metinleri okuma, vs.)
yiiksek olan l<i~ilerin, dindarltk diizeyi dii~iik olan ki~ilere oranla psil<olojik
ac;:tdan daha iyi durumda olduldartru, hayattan daha c;:ok mutmain oldulda
nru, daha iyimser bir anla}'l~a sahip olduldarrm, buna kar~Wk daha az stres,
depresyon ve kaygtya maruz kaldlldarrm, stresle daha iyi bir ~ekilde ba~a
c;:J.ktJ.klarmt ve daha az intihara te~ebbiis ettilderini gostermektedir. Aynca
samirni dini inane;: ve tiygulamalarm, sadece ruh sagltg1 ac;:tsmdan degil, ayru
zamanda beden sagltgt ac;:xsmdan da onemli oldugu goriilmektedir. Zira bu
konuda yapuan ara~trrmalar, dindarltk seviyesi yiiksek olan ki~ilerin fonk
siyonel ac;:tdan daha iyi durumda olduldartru, dii~iik kan basmcma, 4aha az
kalp ve damar rahatstzltklarma ve bu rahats1zltklar sonucu oliime daha az
maruz kaldlldanru, genelde daha uzun bir ya~arn siirdiiklerirti ve sagltk hiz
metlerini daha az kullandtklarmt ortaya koymaktadrr.
'Dini 'Dan~Imanilk ve v;,. Hizmetleri 1113
Elbette bu alanda yapllan c;:alt~malarm tiimii, dindarhkl.a ruh ve beden sagh
gt arasmda olurnlu bir ili~kinin oldugunu gostermemektedir. Kimi c;:alt~ma
lar dindarhkla ruh ve beden saghg1 arasmda her hangi bir ili~kinin olmadt
giDI ortaya koyarken, kirni c;:alt~malar olumsliz; kirni c;:ah~malar da (biiyill<
c;:ogunlukl.a) olurnlu bir ~kinin oldugunu ortaya koymaktadtrlar. Bu alanm
en onernli uzmanlarmdan biri olan Koenig, 2000 ytlmdan once bu alanda
yaptlan 700 c;:alt~madan SOO'iiniin (% 71) dirlle ruh ve beden sagllgt arasm
da olurnlu bir ili~ki oldugunu ortaya koydugunu belirtmektedir. Bu analize
gore; 93 c;:alt~manm 60'mda, dindarhl< seviyesi yill<sek olan ki~ilerin daha az
depresyona girdilderi, depresyonu olan ki~ilerin de daha luzll iyile~tikleri;
68 c;:alt~marun 57'sinde intihar olaylarmm daha az gorilldiigu; 69 c;:alt~manm
35'inde daha az kaygllarmm oldugu; 120 c;:alt~manm 98'inde daha az uyu~
turucu madde kullandtklart; 114 c;:alt~marun 94'iinde psikolojik ac;:tdan daha
iyi durumda, daha iimitli ve iyimser olduklan; 16 c;:alt~marun 15'inde hayatta
daha fazla amac;: ve anlam buldukl.an; 38 c;:alt~manm 35'inde evlililderinde
daha mutlu olduldan ve e~leriyle iyi gec;:indilderi; 20 c;:alt~marun 19'unda
daha fazla sosyal destek aldtklart goriilmii~tiir (Koenig, 2004: 1195). Yme
2000 yilindan once, dindarhkla fiziki sagllk arasmdal<i ~kiyi inceleyen
ara~trrma sonuc;:lariDI ozetleyen Koenig ~u bilgiled vermektedir: 5 c;:alt~ma
dan S'i de dini inane;: ve uygulamalann bagt~tkltk sistemini giic;:lendirdigini;
7 c;:alt~madan S'i kanser hastahgma ili~kin oliim oranlartru dii~iirdiigiinii; 11
c;:alt~madan 7'si daha az kalp hastallldar1 ve daha iyi kardiyolojil< sonuc;:larm
oldugunu; 23 c;:alt~madan 14'ii daha dii~iik kan basmc1 oldugunu; 3 c;:alt~ma
dan 3'ii daha dii~iik kolesterolii oldugunu; 25 c;:alt~madan 23'ii daha az sigara
is;tiklerini; 5 c;:alt~madan 3'ii daha fazla egzersiz yaptlldartru; 2 c;:alt~madan
.2'si de daha iyi uyku diizenine sahip olduldariDI ortaya koymu~tur. Aynca
' dindarhkla ya~am siiresi arasmdal<i ili~kiyi ara~tlran 52 c;:ah~madan 39'unda
{% 75), dindarhl< seviyesi daha yill<sek olan ki~ilerin, digerlerine oranla daha
uzun siire ya~adlldart bulunmu~tur (Koenig, 2004: 1195; diger c;:alt~malar
ic;:in bkz: Koenig, 1994; Ellison, Boardman,. Williams, Jakson, 2001: 216).
Fizil<i ve ruhi ac;:tdan problernli l<i~ilere sadece kendilerinin dini inane;: ve
uygulamalan de gil, onlara bakan ki~ilerin dini dururnlart da etki etmektedir.
Chang ve arkada~larmm bu alanda yaprm~ oldukl.art bir ara~tlrma da bu tezi
dogrulamaktadtr. Ara~trrmacllar, 127 baktcmm bu konudal<i etkisini ince
ledilderinde, dolaylt da olsa, dini ve manevi yonii giic;:lii olan, ya da dini ve
manevi motifleri kullanan baktctlarm, ya~lt hastalarla daha kaliteli ili~ki kur-
114 I 'Dini 'DallljmatJlrk ~e 'Din Humetleri
duklanru, bu kurulan olumlu ili~kinin de hastalarda depresyonu azaltt:Igl.lli
ve hastalarm psikolojik a<;:1dan daha sagllkll kalmalarma kat:lo sagladlgl.lli
tes~it etmi~lerdir (Chang, Noonan, Tennstedt, 1998: 467).
Sonu<;:ta bir btitiin olarak, <linin ruh ve beden saghgt tizerine. olan olumlu
etkilerinin olumsuz etkilerinden daha fazla oldugunu soyleyebiliriz. i~te bu
makalede teorik bilgilerden ziyade, bu alanda yapuan <;:ah~malar dogrultu
sunda dinin ruh ve bede3 sagbgt tizerindeki e~erini incelemeye <;ah~aca
gtz. Makale temelde tic; boltimd~n olu~acaktrr.' Birinci boli.imde, ruh saghgt
ve dirt i.izerine yapuan ara~tirmalar; ikinci bofi.imde beden s·aghgt ve din ' )
tizerine yapuan ara~tirmalar ele almacak, tic;:i.inci.f boli.imde ise, dirt ve ruh )
saghgma etki eden faktorlerin bir analizi yapumaya <;:ah~uacalctrr. 1
A. Ruh Saghg1 ve Din
Dinin inanan ki~ilere sagladJgt en onemli faydalardan birisi hie; ~tiphesiz on
larm ruh di.inyasma olan olumlu katkllartdlr. Samirni bir inanca sahip olan
ki~iler genelde psikolojik a<;:tdan daha iyi durumda olup, kaygt, stres, dep
resyon ve intihara te~ebbtis gibi olumsuz durumlardan kendilerini daha iyi
koruyabilmeictefuler. i~te bu konuda, ozellikle ABD'de yapuan ara~tirma / .
sonuc;:larmdan'i>azt ornekler:
1. Depresyon ve Din
Bilindigi gibi <;:aguruz insanlarl.lli tehdit eden en onemli ruhsal hastaltklarm
ba~mda depresyon gelmektedir. Bugiin di.inyamtzda yakla~tk olarak 100 milyon insanm depresyondan etkilendigi bilinmektedir. Depresyon, ozellikle
ya~War arasmda en yaygm olan hastaltklardan birisidir. Her ne k~dar genel
ni.ifus ic;:erisindeki oraru du~i.ik olsa da (ornegin bu oran ABD ic;:in % 1-3 ci
varmdadlr), hastanede yatan y~ll hastalar a<;:tsmdan baklldlgmda bu oran, %
35'e kadar c;:tkmaktadlr. Bilhassa belli bir kurumda ikamet etmeyen ya~Warda
bu depresyonel semptomlar daha yiiksek oranda kendisini gostermektedir
(Cohen, Koenig, 2003: 220). Tedavi edilmedigi takdirde de depresyon, hem
ya~War, hem de bulunduklar1 toplum i<;:in bir takrm olumsuz sonuc;:lar do
gtifabilmektedir. Zira depresyonel hastaltklarm c;:ogt!, muayyen bir tedaviyle
sona ermemekte, uzun si.ire devam eden tedaviden sonra da tekrar ortaya
c;:tkabilmektedir. Depresyonlu hastalarm, tedavi gortip <;:tkt:tktan sonra da ti<;:te
ikisinin, en azmdan tic; ay sonra tekrar depresyon gec;:irdikleri gori.ilm~ti.ir. Bu
durum hem ekonomik a<;:tdan olumsuz etki yapmakta, hem de ya~am kalite
sini d~i.irerek, oli.im oranlarllli yiikseltmektedir (Koenig, George, Pe~erson,
1998: 536; Cummings, Neff, Hussaini, 2003: 23; Westgate, 1996:26).
'Dini 'Danijmanlrk ~e 'Din Hizmet/eri 1115
Acaba din ile depresyon arasmda ne ti.ir bir ili~ki vardtr? Diger bir ifadeyle
dinin, depresyonlu hastalar iizerinde olurnlu her hangi bir katlas1 var rrudtr?
Bu konuda say1stz ara~t:1Imalar1 olan Koenig, dini kallhm derecesiyle dep
resyon arasmdaki ili~kiyi ara~tlran toplam 93 alan ara~tlimasmdan 59'unda
dini ibadetlere daha fazla katJ.lan l<i~ilerde depresyonel diizensizliklerin
daha dii:;;iik oldugunu ve bu ki~ilerin daha az depresyonel semptomplar gos
terdikleri tespit edilmi:;;tir. Geriye kalan 33 «;ah~madan; 13'ii her hangi bir
ili~ki bulunmad1gml, dordii daha dindar ki~ilerin daha depresif davraru~lar
sergiledigini ve 16 «;ah:;;ma kar1~lk sonuc;larm bulundugunu ortaya koymu~
tur (Koenig, 2001 I 2002: 100). Bu konudaki en kapsarnh c;ah~malardan biri
ni de yine Koenig ve Larson {2001) yaprru~tli. Dindarllkla sagllk arasmdaki
farldl boyutlar1 inceleyen bu ki~iler, bu alanda yapuan 850 c;:ah:;;mayt deger
lendirmi~ler ve sonuc; olarak, dindarllkla hayattan mutmain olma arasmda,
c;:ah~malarm % 80'inde pozitif bir ili~kinin bulundugunu, depresyon ve kayg1
ile dindarhk ili~l<isini ele alan «;ah~malarm ii«;te ikisinde, dindarhk seviyesi
yiiksek olan ki~ilerin, dindarhk seviyesi dii:;;iik olan ki~ilere oranla daha az
depresyon ge«;irdikleri ve kayg1 duyduklar1 tespit edilmi~tir {Aktaran, Hack
ney, Sanders, ~003:44).
Bu. alanda yapuan diger bireysel c;:ah~mala,rm sonuc;:lar1 da ~oyledir: Koenig ve
arkada~lar1 111 depresif ya~h hasta iizerine, yalda~Lk bir yil siiren ara~tJrma
larl sonunda, l<iliseye devam etmeyle Kitab1 Mukaddes okuma gibi dini y~a
yt~larm 6tesinde intrinsic (asli) dini inancm ve ya~amm, depresyon hastalar1
iizerinde onemli bir etkisi oldugunu, ya~Warm yar1smm bu Zaman zarfmda
her hangi bir nbbi tedavi almadan iyile~tiklerini bulmu~lardir. Ara~tlimacuar,
her ne kadar bu mekanizmanm tam olarak nasu i~ledigini ortaya koyamasalar
da, dini inancm bu hastalara daha iyi bir diinya go~ii kazandirdigrm, acmm
, ve oliimiin daha iyi anla~ilmasuu ve kabullenmesini sagladiguu ileri siirmek-
tedirler. Aynca dini in~cm, ya~Wara daha gii«;lii bir benlik tasaruru kazan
dirdigrm, bunun da saghgm bozuldugu y~hhk doneminde oldukc;:a giic;:lii bir
destek oldugunu ifade etmektedirler. Yme din, insanlara ic;:inde bulunduklar1
durum ne olursa olsun, ya da ne ti.ir sorunlar ya~arsa ya~smlar, bunlarm iyi
le~ecegine dair bir umut ve duygusal iyile~meyi saglayacak motivasyon sagla
maktadi.r (Ko'enig, George, Peterson, 1998: 538-541).
Cummings ve arkada~lar1, 568 ya~~ iizerinde yapt1l<lar1 ara~tJrmada sosyal
destek ve dindarllkla depresif semptomlar ve fonksiyonel rahatsiZhklar ara
smda bir ~ki oldugunu, sosyal destek seviyesi y,iiksek olanlarla dini faali-
116 I 'Dini 'Danijmanl1k ~e 'Din Hizmetleri
yetlere kat:Jlma oraru yiiksek olan ya~Warda, depresyon orarurun daha dii
~iik oldugunu, bunun da diger fiziksel yetersizliklere olumlu yonde katk1
sagladtgtru bulmu~lardtr. Ayru ara~tlrmacuar, ne egitimin, ne cinsiyetin, ne
de evlilik durumunun, depresyon konusunda dindarhl< kadar etkili bir fak-. . tor oldugunu belir~lerdir (Cummings, Neff, Hussaini, 2003: 25-29).
Depresyon-dindarhl< ~kisini inceleyen ara~tlrmalardan birisi de Garry J.
Kennedy ve arkada~larma aittir. Kennedy ve arkada~lan ABD'nin Kuzey ! / •
Bronx bolgesinde 1,855 ya~h (65 ya~ v~r-ui<artst)l Katolik, Yahudi ve diger
din mensuplarma ili~kin yaprm~ oldtiklart ara~t'lrmalarmda, ya~Warm %
50'sinin ibadet yerlerine haftahk~ttiklerini tespit etmi~lerdir. ibadet yer
lerine gitmekle ruh saghgt y.~daki ili~kiye gelince, Katoliklerin % 10'un
dan az1n1n onemli derecede bir depresyon semptomuna sahip olduklart
ru, bu orarun Yahudilerde % 20'den fazla, dini tercih belirtmeyen ki~ilerde
ise % 12 oldugunu bulmu~lardtr. Bir b~ olar~aklldtgmda, ya~Warm
% 16.9'unun depresyon i<;inde olduklar1 ortaya~iknu~tlr. Tiim dini grup
larda dini ibadetlerini yerine getirmeyen ki~ilerdeki depresyon oraru, dini
ibadetlerini yerine getirenlere oranla iki kattlr (Kennedy ve Arkada~lar1,
1996: 304). Ara~t1rmacuar bunun da nedenini, dini ,yerlere devam etmenin
ibadet, dua ya da meditasyon sayesinde, cemaat iiyeleri arasmda bir birlik
olu~turmasma baglamaktadtrlar. Bu birlik de sonuc;ta cemaat iiyelerine bir
gii<; olarak geri donmektedir. Ayru zamanda bu cemaat iiyeleri birbirlerine
sadece manevi a<;tdan degil, ayru zamanda maddi a<;tdan da destek sagla
dlldarmdan yalruzhk hissi, giic;siizliik, umutsuzlul<, gayesizlik gibi olumsuz
duygu ve dii~iinceler azalmalcta ve bireylerde meydana gelebilecek olan bir
taktrn psikolojik sorunlarm ortadan kalkmasmda da yardtmc1 olmaktadtr.
Ozellikle depresyonun nedenlerinden biri olan yalruzhl<, toplumdan ve in
sanlardan uzakla~ma, bagunW.I.k hissinin azalmas1 veya kaybolmas1 olarak
dii~iiniiliirse, tiim bunlarm. toplu ibadetler yoluyla ortadan kalkacagt soyle
nebilir (Kenne~y ve Arkada~lan, 1996: 306; Westgate, 1996: 31).
ibadetin slldlgt ile depresyon arasmdaki ili~kiyi ara~tlrmak iizere Kanada'da
37 bin ki~i iizerine yapuan bir ara~ttrmada, ibadete devam sikla~hk<;a daha
dii~iik seviyede depresyon, cinnet, psikiyatrik diizensizlikler ve sosyal fobiye
· rastlandtgt bulunmu~tur. Yme bu ara~ttrmada, ya~ama bir anlam bulmada,
giinliik ya~amm zorluklar1yla ba~a c;uanada ve ya~arrun slkmtl ve zorlukla
rma katlanmada dindarhgm onemli bir yerinin oldugu bulunmu~tur (Baetz,
Bowen, Jones, Koru-Sengul, 2006: 654-657).
'Dini Van~Imanlrk ~e 'Din Hizmelleri 1117
William Mirola, ya~lan 18 ile 55 arasrnda degi~en erkekve kadrn top lam 354
ki~i iizerinde din-depresyon ili~kisini inceledigi ara~trrmasrnda, hem dini
katJ.l1m hem de depresyona yatkrnW.< a<;:1srndan, kadrnlarm daha onde oldu
gunu bulmu~tur. Yrne ayru ~ekilde, erkeklerin dini katJlunlariyla depresyon
lan arasmda her hangi bir ili~ki bulamazken, kadrnlarm dini katillmla.nyla
depresyonlan arasrnda ters bir ili~ki (yani daha az depresyona girdilclerini
veya daha hafif atlattiklar1n1) bulmu~tur. Depresyonu onlemede dinin en
<;:ok kullarulan boyutu da dua yoluyla ba~a <;:lkma ~eklinde kendisini goster- ·
mi~tir (Mirola, 1999: 428-432).
Her ne kadar depresyonla din aras~daki ili~ki kesin olrnasa da, dinin en
azmdan depresyona kar~1 koruyucu bir faktor oldugu ve depresyondan
kurtulrnada yardrmc1 bir unsur olabileceg~ kabul edilmektedir. Hollanda'da
2,800 ya~h iizerinde yapJ.lan bir ara~trrmad·a, .dinle depresyon arasmda ters
bir ili~ki bulunmu~tur. Yani dini ya~anhsi yi.L'<sek olan ve dini pratiklere de
vam eden ya~Warin diger ki~ilere oranla daha az depresyona maruz kald!k
larl goriilrnii~, diger bir <;:ah~mada ise, en azmdari tedavi konusunda yard!m
Cl oldugu ortaya <;:lkm1~tlr (Cohen, Koenig, 2003: 221).
Din ve depresyon ili~kisi a<;:Ismdan olaya bir biitiin olaral< bal<Ild!gmda, din
her toplumda, her kiiltiirde ya da herkeste ayru derecede ya da dogrudan
etl<ili olrnasa bile, en azmdan dinin koruyucu bir faktor oldugunu soyleye
biliriz.
2. intihar ve Dini inan~
Durkheim'in yalda~J.k bir asrr once konuyla ilgili yapt1g1 ara~trrmayx giinii
~iizdeki ara~trrmalar da dogrulamaktadrr. Bilindigi gibi Durkheim (1897-
1951)'in temel tezi, dini organizasyonlarm kendi iiyeleri i<;:in intihara kar~I
onernli bir koruyucu faktor oldugu yoniindeydi. 0 tezini dogrulamak i<;:in
Katolikler ile Protestanlar1 kar~J.la~trrm1~ ve sonu<;:ta, Katolik mezhebine
bagli topluluklardaki intihar olaylarmm diger mezheplere bagli (Protestan
lar) gruplardaki ki~ilerden daha az oldugurm bulmu~tu. Ona gore bunun
en onernli nedeni, dinlerin (ya da mezheplerin) ger<;:ekle~tirdigi sosy~ en
tegrasyon ve sosyal diizenlemelerdi. Ayi).l dine mensup ki~iler sadece inan<;: . .
a<;:Ismdan degil, diger ahlaki konularda, ailevi ve toplumsal i~lerde de ayru
degerleri payla~acaldarmdan, bu homojen yap1 onlarm ruh sagligma da
olumlu yonde etl<i edecektir. Dini homojenlikle intihar olaylar1 arasmdal<i
ili~kiyi ara~trran Ellison ve arkada~lar1, 296 metropolde yapt1g1 ara~trrma
118 I 'Dini 'Danljmanlrk ie 'Din Himretleri
sonucunda, dini homojenlikle intihar olaylarr arasmda ters bir ili~kinin ol
dugunu bulmu~lardJ.r. Yani ayru dine ya da mezhebe bagl.t toplwnlardaki
intihar olaylarmm farkh dini inan«;: ya da mezheplere bagl.t toplwnlara oran
la daha dii~iik seviyede oldugunu tespit etrni~lerdir (Ellison, Burr,.McCall,
1997: 287).
Ruh sagligr ve din iizerine yapuan ara~trrmalar, dine daha c;:ok bagh olan
ki~ilerin digerlerine oranla intihara daha az yoneldiklerini ve daha az intihar
eylemi ger«;:ekle~tirdiklerini ortaya koymal<tadJ.r (Jonhson, Larson, 1998:
106). Her ya~ doneminde intihar te~ebbiisleri goriilse de, bu durum ya~War
ic;:in daha onemli bir sorun te~kil etmektedir. Ornegin Amerikalt uzmanlar
kendi toplwnlarmda, ya~Warm % 10'u ile % 30'unun duygusal sorunlarr ol-
. dugunu ileri siirmektedir (Weaver, Koenig, 1996: 496). Yme onlar, eger bu
ya~Wara tedavi uygulanmazsa, ya~hllk donemindeki intihar olaylarmm % 50
artacagmr ileri siirmektedirler. (Weaver, Koenig, 1996: 497).
Ban toplwnlarmda intihar sadece ya~War i«;:in degil, gen«;:ler i«;:in de en
onemli tehdit unsurlarmdan birisidir. intiharla ili~kili davraru~larm oraru
gen«;:ler arasmda% 4 ile% 60 arasmda degi~mektedir (Greening, Stoppelbe
in, 2002: 404). Aradaki bu biiyiik istatistiksel farkl.ili.klarm nedeni, intihar
la ili~kili davraru~larm tarurrundaki farkl.ili.klardJ.r. Zira bu dururn intiharr
dii~iinmekten ger«;:ekle~tirmeye kadar uzun bir siireci kapsamal<tadrr. inti
hara te~ebbiisiin pek c;:ok nedeni vardJ.r. Bunlara literatiirde risk faktorleri
denmel<tedir. Bu risk fal<torlerinin ba~mda aile psikopatolojisi, depresyon,
uyu~turucu madde kullarurru, saldJ.rgarll11< ve aile gec;:rni~inden birilerinin
intihar etmesi vs. gelmekteclir. Bunun otesinde bireylerin genetik yapuarr,
fiziki anormallikler, saldJ.rganhl< ve fevrilik, zayi.f problem «;:ozme kabiliye
ti ve iirnitsizlik de intihara neden olan hususlardJ.r. Depresyon erkeklerden
«;:ok kadmlar i«;:in 'risk faktorii te~kil etmektedir (Greening, Stoppelbein,
2002: 404-405).
intiharla dindarhl< arasrdaki ili~kiyi inceleyen 68 «;:alt~madan 57'si, daha din
dar olan ki~iler arasmda d!aha az intihar olayrrun ya~andtg1n1 veya intihara
daha olumsuz balcldtg1n1 ortaya koyarken, geri kalan 11 «;:alt~madan dokuzu
her hangi bir ili~ki olmadtg1n1, ikisi de karr~tk ili~kiler oldugunu ortaya koy
mu~tur (Koenig, 2001 I 2002: 100). Bu alanda yapuan diger c;:alt~malar da,
dinin depresyona da neden olan farkh stres kaynaklarryla b~a «;:tkmada en
onemli faktor oldugunu gostermektedir. Dini inan«;:lar1n1 yerine getiren ya~-
'Dini 'DatiiJmanhk ~e 'Din Hizmelleri 1119
hlarm depresyon, alkolizm ve i.imitsizlik gibi intihara neden olan risk fak
torleri konusunda daha dii~iik oranlara sahip olduklart bulunmu~tur. Diger
taraftan bu alanda yapilan bir ara~tlrma, kiliseye devam etmeyen ki~ilerdeki
intihar olaymm diizenli olaral< kiliseye devam eden ki~ilerden dort kat daha
fazla oldugunu ortaya koymu~tur. 25 iilkede yapilan ar~ttrma da dindarhl<
la intihar etme arasmda ters bir ili~ki oldugunu ortaya koymu~tur (Weaver
and Koenig, 1996: 502; Commerford, Reznikoff, 1996: 43).
Greening ve Stoppelbein, devlet okulunda (444 ki~i) ve dini okulda ·oku
yan (697) toplam 1.,098 ogrencinin intihar dii~iinceleri ile dini tutum ve
davraru~lart arasmdaki ili~kiyi inceleyen ara~tlrmalarmda, ogrencilerin az
bir ktsnn (% 3.6) kesinlilde intihar sonucu oleceklerini (intihar etmeyi dii
~iindiiklerini) belirtirken, % 79'unun her hangi bir intihar riski ta~tmadJ.k
lariDI bulmu~lardrr. Yiiksek intihar riski ta~tyan ogrencilerin, daha depresif
semptomlara sahip olduklart ve daha iimitsiz olduklart gozlenmi~tir. Mese
leye dini inant; at;Ismdan bal<Ildigmda, en az (oldiikten sonraki bir hayata
inarunayr ic;:eren) Ortodoks inancma sahip olan ogrencilerin intihar riskine
sahip oldugu ya da bu inancm en koruyucu faktor oldugu ortaya c;:lknn~
tl!. Asli dindarltgm (dini inanc;:lariDI ic;:selle~tirme ~eklinde olan) daha etkili
olacagt kabul edilmekle birlil<te, intihar1 onleme ac;:1smdan giic;:lii bir faktor
olmadig1 ortaya t;lknn~trr (Greening, Stoppelbein, 2002: 410~413).
Dinin sosyal destek saglamak suretiyle diger ruhsal hastahl<larda oldugu
gibi, intihai: olaylarmm azalmasmda ya da onlenmesinde de onemli bir yeri
vardl!. Dini ibadetlere devam eden ki~iler, ayru dinden olan l<i~ilerle arka
da~ltklart sayesinde, ozellikle nihsal sorunlariDI ha!ifletebilmektedirler. Bu
da intihar riskini azaltmaktadrr. Aynca din, alternatif derecelendirme ve st
ruf sisterni ortaya koymak suretiyle intihar1 engelleyebi.lql.ektedir. Ornegin
dinler (ozellikle Dogu dinleri ve Hlristiyanlil<) fakirlik durumunu yiicelt
mek suretiyle, insanlar1 maddi menfaatlerj.n c;:lkmazlarmdan koruyabilir. Bu
inant; ~ekli de insanlarm ruh sagltgiDI korumada onemli kat:lo saglayabilir
(Stack, 1998: 393).
3. Kaygt ve Din
Dinle kayg1 arasmdaki ili~kiyi inceleyen toplam 76 c;:alt~marun (bunlardan
69'u alan c;:alt~mas1, 7'si de klinik c;:alt~ma) 35'inde dindarhk derecesi yiiksek
olan ki~ilerde daha az kaygt ve korku unsuru bulunurken, 17'sinde her hangi
bir ili~kinin olmadig1, 7'sinde kar~Ik ve kompleks ~kiler oldugu, 10'unda ise,
120 I 'Dini 'Danr.smanlrk Ve 'Din Hizmetleri
dindarhk seviyesi ytiksek olan ki~ilerdeki kaygt ve korku derecesinin, dindar
hk seviyesi dii~iik olan ki~ilere oranla daha yiiksek oldugu o.rtaya ~1.krm~trr.
Bu ara~trrmarun en onemli yanlarmdan birisi de, dindarWda kaygt ili~kisini
ara~trran toplam yedi ~ «yalt~madan alnsmda, kaygtdan kurtulmada dinin
~ok onemli bir yerinin oldugunun tespit edilmesidir. Ozet olaral< ~alt~malarm
biiytik bir klsnu, dindarhk seviyesi ytiksek olan ki~ilerde daha az kaygt ve kor
kunun oldugunu ortaya koymaktadlr (Koenig, 2001 I 2002: 100).
Bilindigi gibi insanlardaki en onemli l<aygJ..lardan birisi de oli.im kaygtstdlr.
Biiyiik 6l~iide ki~isel kontroliin otesinde .olan oliim ger~egi, ~ogu insanda
biiyiik bir ilgi ve kaygt yaratlr. Bununla birlilcte, bu oli.im kaygtsi ki~iden ki
~iye farkliliklar gosterir. Oliim kaygisJ..ru artt::Iran ya da eksilten pek ~ok fak
tor vardlr. Bunlarm ba~mda ya~, .dindarhk seviyesi, ahiret hayatrna inan~ ve
maneviyat durumu gelmektedir. Bu alanda ya~lar1 18 ile 80 arasmda degi~en
132 kadm ve 64 erkek iizerinde yapJ..lan bir ara~tJ.rmada, oli.im kaygtsmda en
belirleyici falctoriin psil<ososyal olgunluk oldugu, bunu ise ya~m tal<ip ettigi
bulunmu~tur. Yani bu ara~tJ.rma sonu~larma gore, psil<Ososyal olgunluk ve
ya~ seviyesi arttik~a, oli.imden korkma ya da kaygtya dii~me durumu da 0
oranda azalmalctad.Ir (Rasmussen, Brems, 1996: 143).
4. iyimserlik ve Din
Dini inan~ ve uygulamalarla limit ve iyimserlik arasmdaki ili~kiyi ar~trran 15
~~madan 12'si, onemli derec~de olumlu bir ~kinin oldugunu ortaya koyar
ken, iki ~alt~ma her hangi bir ili~kinin olmadigw ortaya koymu~tur. Bu alanda
yapJ..lan hi~bir ~~rna, dindar ~ilerin dindar olmayan ~ilerden daha az iimit
var ya da iyimser oldugunu ortaya koym~trr. (Koenig, 2001 I 2002: 99).
Dinin ruh saghgma sagiadigt en onemli katkJ..lardan birisi ·de iyimserlik
duygusudur. Peterson, Seligman ve Vaillant 100 Harvard mezunu iizerine
yapt1g1 ~alt~masmda, gen~lik yillarmda kotiimser olanlarm, iyirnser gori.i~li.i
olanlara oranla,. 20-30 sene sonra saghk a~1smdan daha sorunlu olduklarJ..ru
bulmu~tur. Yme olumlu _ki~ilik algtsma sahip olanlarla, olumsuz ki~ilik algt
sma sahip olan ki~iler arasmda, ya~am siiresi a~tsmdan 7 ile 7,5 yi.l arasmda
bir farkm oldugu bulunm~tur. Diger bir ifadeyle, olumlu ~ilik algtsma
sahip olan bireylerin digerlerine oranla 7 veya 7,5 yi.l daha fazla ya~adiklar1
t~spit edilmi~tir. A.ra~trrmacliar bu durumu bireylerin ya~ama arzusunun
giicii ve ya~llligm olumlu yonlerini on plana ~J..l<arma ile a~Iklamaktad.Irlar
(Aktaran, Cohen, Koenig, 2003: 228).
'Dini 'Danl[manlrk ie 'Din Hizmetleri j 121
i~te bu noktada dinin ruh saghgma en onemli katlwar:mdan birisi de opti
mizm yani iyimserliktir. Plante ve arkada~laruun farkh yerle~im yerlerin
den, farkh dini gruplara bagh ve farkh ogretim kurumlarma devam eden
242 iiniversite ogrencisi iiz~rine yapt:Iklart -ara~tlrmada, giic;:lii dini inanca
sahip olan ogrencilerin, hayattan bir anlam bulma, optimizm, digerlerine
yardim etme ve ya~arru olumlu bir meydan okuma olarak gorme oranlart
daha yiiksek iken, daha az kaygt ve strese maruz kaldlklaruu bulmu~lardlr ·
(Plante, Yancey, Sherman, Guertin, 2000: 406-411).
5. Psikolojil< iyi Halve Din
Bilindigi gibi ozellikle ya~la birlikte psikolojik ac;:tdan iyi olma durumu (psyc
hological well-being) ya duraganla~makta ya da daha kotiiye dogru gitmekte
dir. Bu durum erkeklere oranla kadlnlarda daha fazla goriiliirken, ki~iden l<i~i
ye gore de far killik gosterebilmektedir. Zira kimileri ya~lillkla birlikte ya~anan
kronik hastalJklara, zayrlh19ara, bagunhhga daha iyi bir ~ekilde u~ gostere
bilirken, kimileri de bundan olumsuz yonde etkilenebilmektedir. i~te bu nok
tada ara~trrmacliar dini ve manevi hayatm toplam psikolojik iyi olmada (c;:ev
resel hakimiyet, environmetal mastery, bireysel geli~im, digerleriyle olumlu
ili~ki, ya~amda bir anlam bulma, kendini kabul ve otonomi) onemli katklsmm
olabilecegini ileri siirmektedirler (Kirby, Coleman, Daley, 2004: 123).
Yapuan ara~tLrmalar, dini inane;: ve uygulamalarm tutarh bir ~ekilde ve biiyiik
olc;:iide haya~an tatmin olma, mutluluk ve moral ac;:tdan iyi olmanm diger
gostergeleriyle ili~kili oldugunu ortaya koymaktadlr. Bu ili~kiyi inceleyen
100 ara~trrmanm yakla~Ik % SO'i (79 ara~tlrma) bu yaptct unsurlar arasmda
' pozitif bir ili~kinin bulundugunu ortaya koymu~tur. Bu ara~tlrmalarm 10'u
dini inane;: ve uygulamalarla psikolojik iyilik arasmda muhtemel bir ili~kinin
' olabilecegini, diger 9'u da ara~tLrma yapuan ki~iler iizerinde dinin gelecekte
daha biiyiik bir psikolojik iyilige neden olabilecegini rapor etmi~lerdir (Ko
enig, 2001/2002: 99).
Kirby, Coleman ve Daley, ya~lart 65 ile 95 arasmda degi~en, top lam 233 ya~
lt iizerine yapt:Iklart ara~tlrmada, ya~Wtgm ve y~Wtgm getirdigi birtaklrn
olumsuzluklarm toplam psikolojik iyi olmada onemli derecede negatif bir
etl<iye sahip oldugunu, ancak dindarhl< ve manevi inanc;:larm bu olumsuz
luldart gidermede ve psikolojik iyi olma halinin devarrunda dogrudan etkili
ya da en azmdan aract bir kaynak oldugunu bulmu~lardlr. Dini ve manevi
inancm c;:evresel hakimiyet, bireysel geli~im ve digerleriyle olumlu ili~kide
122 I Vini Vanljmanlrk ve Vin Hizmetleri
gtic;:lii bir etkisinin oldugu gorilliirken, kendini kabul, ya~amdan bir anlam
bulma ve otonomi konusunda da daha az etkisinin oldugu ortaya konmu~
tur. Aslmda bu sonuc;:, bu alanda yapilan diger pek c;:ok ara~trrma sonuc;:larllli
da dogrulamaktad!r (Kirby, Coleman, Daley, 2004: 127).
Yine J. S. Levin, I<. S. Markides veL. A. Ray, gene;:, orta ve ileri yeti~kirilerden
375'er l<i~iden toplam 1,125 ki~i lizerinde, dini iqadetlere devanun psikolo
jik etl<ileri konusunda yaptildar1 ve 11 yil siiren ara~trrmalarmda iki onemli
sonuca ula~m1~lardrr: Dini ibadetlere katilrrn ile ya~amdan tatmin olma ve
depresyonu onleme arasmda onemli ili~kiler vardrr. Orta ve ileri ya~larda
dini ibadetlere devarnla hayattan mernnun olma arasmda bir ili~l<i bulu
riurken, depresyonu etl<ileme ac;:1smdan da gene;: nesiller lizerinde ibadetin
olurnlu etl<ilerinin oldugu gorillmti~tiir. Ara~trrmacilar her ne kadar, dini
ibadetlere devarrun hayattan tatmin olma konusunqa dogrudan etl<ili olma
sa da, zamanla ruhsal dengeyi korumada bir kaynal< olabilecegini, ozellilde
de ya~la birlikte dini katllimm, ya~hlarm hayatmda esasll bir anlam olu~tur
dugunu belirtmektedirler. Bu durum ozellilde emeklililcte, sagllk dururnla
rmm kotcle~mesi ve diger nedenlerden otiirti resmi kurumsal i~lerden ve
rollerden el c;:ekildigi anlarda daha onemli hale gelmektedir. bzellilde ya~ll
llk doneminde din ve dini ibadetlere katilrrn, ya~hlarm hem dini kururnlarm
kendilerine saglarru~ olduldar1 c;:e~itli sosyal servislerden faydalanmalarma,
hem de "ki~isel ho~nutluklara" neden olmalctad!r. Aynca dindarllk ve dini
ibadetlere devam, bireylerde kronil< ve ciddi stres kaynaldarrm azalttlgm
dan, toplam psil<olojil< iyi alma konusunda da onemli bir kaynak olu~tur
maktadlr. (Levin, Markides, Ray, 1996: 457-461).
B. Beden Sagh~ ve Din
Dini ya~am tarz1 insanlarm sadece sosyal ve psil<olojik ac;:1dan degil, fizik
sel ac;:1dan da sagllkll kalmalarma neden olabilmelctedir. Ornegin gtic;:lti bir
inane;: ve baglanma, insanlarm hayata daha iyi bir ~ekilde adapte olmalarma
katla saglamaktadrr. Gerc;:elcten de soo bir davraru~ kallb1 izleyen baz1 dini
gruplarm (ornegin Mormonlar, Ami~ler, Ortodoks Yahudiler) genel olarak
diger gruplardan daha saghkll olduklar1 bilirrrnektedir-(Seybold, Hill, 2001:
23; Cohen, Koenig, 2003: 221). Her ne kadar bu konudal<i sonuc;:lar bir de
receye kadar ara~trrmadan ara~trrmaya, ara~trrmada kullarillan yontemden
yonteme degi~ildik arz etse de, bir btittin olarak b~d!gmda, din ile be den
saghg1 arasmda olumlu bir ili~kinin oldugu gorillmektedir (Chang, Noonan,
'Dini 'Dan~Jmanlrk ~e 'Din Hiznretleri 1123
Tennstedt, 1998: 463). Jeffrey Levin ve Preston Schiller, her hangi bir dine
baglilikla soz konusu dini ya~ayan ki~ilerin hastalik ve oliim oranlanru ele
alan 200'den fazla yaymlanrru~ eseri incelediklerinde, biiyiik oranda ldinilc
a<;:tdan dindarltlda saglJ.kl..th ya~am arasmda pozitifbir ili~kinin oldugunu, bu
dururnda ya~, cinsiyet, trk, millet, din ve etnik gr_up at;tsmdan da her hangi
bir farkm olmadtguu ortaya koymu~lardtr (Jonhson, Larson, 1998: 106; Kra
use, Ellison, Marcum, 2002: 21; Seybold, Hill, 2001: 22).
$imdi ornek olarak, once genel anlamda, daha sonra da ayrmtili bir ~ekilde
saghk-din ili~kisini incelemeye <;:alt~altrn.
Idler ve Kasl, 1982-94 ytllan arasmda, boylamsal bir metotla 2812 oziirlii
ya~lt ki~i iizerine yapttklart ara~ttrmada, dinin oziirlii ya~ltlar iizerinde ol
dukt;a olumlu etkileri oldugunu bulmu~i{U"dtr. Dini ibadetlere devam rnik
tart artttk<;:a, ya~ltlarm daha fazla fi.ziki aktivite yapttklart, daha az obesite
sorunu ya~adtklart, baglt bulundugu mezhebin ogretilerine uygun olarak,
alkol veya sigarayt daha az kullandtklart ya da hi<; kullanmadtklart, sonu<;:ta
ise tiim bunlarm, onlarm dini pratiklere devam etmeyenlere oranla daha
sagltklt kalmalaruu sagladtgtru tespit etmi~lerdir (Idler, Kasl, 1997: 302-304).
Dinle genel sagW< arasmdaki ili~kiyi ara~ttran bilim adamlarmdan birisi de
Koenig'dir. Ortalama ya~lart 70 olan 542 hasta iizerine yapttgt ara~ttrma
smda Koenig, dini pratiklere kattlan ki~ilerin daha sagltklt olduklartru, daha
az depresyon ge<;:irdilderi, depresyona maruz kalsalar bile, daha az dindar
olan ki~ilere l<1yasla daha htzlt iyile~tilderini bulmu~tur. Aynca bu <;:alt~ma
da, asli dindarltgm (intrinsic religion) dini ba~a <;:tkma a<;:tsmdan <;:ok daha
onemli oldugu ortaya <;:tkmt~ttr. Ayrtca bu ara~ttrmaya kattlan hastalarm %
90't, dinin hayatlarmda aldtklart tiim onemli kararlarda temel belirleyici bir
faktor oldugunu ve Tanrt'nm yardtmma ba~vurduklaruu, % 40'mdan fazla
St dinin psil<Olojik ve fizyolojik sorunlarla b~a <;:tkmada en onemli faktor
oldugunu belirtmi~tir (Koenig, 1998: 221). Bir ara~ttrma sonucuna gore,
269 doktorun % 99'u, manevi inanct olan hastalarm manevi inanct olmayan
hastalara ktyasla hastaltklarla daha iyi ba~ edebildiklerini ifade etmi~lerdir.
Yme Illinois'te yaptlan bir ara~ttrmada (1988), 160 aile doktorunun % 80'i,
hastalar tarafmdan a<;:tk bir ~ekilde istensin ya da istenmesin dini konulara
yer vermelerinin; % 77'si de, doktorlarm, hastalarmm dini inan<;:laruu des
teklemeleri ve te~vik etmelerinin uygun olduguna inandtklaruu belirtmi~
lerdir (Koenig, 1998: 222).
124 I Vini Vanljmanlrk 'leVin Hizmetleri
Jeffrey Levin ve H. Vanderpool da yiiksek tansiyon ile dindarhl< arasmdaki
ili~kiyi ara~tJ.ran c;:ah~malar1 incelemi~ler ve sonuc;:ta, c;:ah~malarm % 90'mm
daha dindar olan ki~ilerin daha dii~iik kan basmcma sahip olduklarm1 or
taya koydugunu tespit etriti~lerdir (Aktaran, Jonhson,.Larson, 1998: 107).
1. I<anser ve Din
Dinin en etkili oldugu saghl< alanlarmdan biri kanser hastahklan alarndrr.
Bunun da en onemli nedeni, stresin dogrudan kanser hastahgtyla ilgili olma
Sldrr. Art1k ~u bilinen bir ·gerc;:ektir ki, fizyolojik sorunlarm c;:ogu psil<alojil<
rahats1zhldarla ili~kilidir. Bunlar arasmda da izolasyon, aynhk, bagtmhhl<,
acizlik, stres, depresyon ve c;:aresizlik gelmektedir. Tabii soz konusu kanser
olunca, durum c;:ok daha vahirn bir boyuta ula~mal<tadrr. Elbette kanser has
talarrm strese sokan bir tal<Lm nedenler vardrr. Her ~eyden once kanserde
ciddi bir oliim riski vardrr. Bundan da ote, yalda~an olfuniin stresinden zi
yade, kanser tarusmdan sonra devam eden tedavi siirecindeki belirsizliktir.
Kanserle ili~kili olan bu belirsizlli<, hastanm gelecege yonelli< hedeflerini,
umutlarrm ve beklentilerini degi~tirmesine ve ertelemesine neden olabil
mektedir. Aynca kanser siiresinin belirsizligi neticesinde, normal aktif ba~a
c;:Ikma metotlar1 bile kotii sonuc;:lar verebilmektedir.
Kanser hastalar1 sosyal ya~amlarmda da onemli bir stres kaynagtyla kar~1
kar~tya gelirler. Bunlarm ba~mda gelen sorun, bu hastahga maruz kalan ki
~ilerin i~ c;:evresinde, toplumsal hayatta ve ev ortarrnnda normal ya~am rolle
rini yerine getirememeleridir. Bu yetersizligin bir sonucu olaral< da, kanser . . hastalar1 digerlerinin yarduruna ihtiyac;: duyduklarmdan dolayr bi.i: gerilim
hissedebilirler. Diizenli olarak bir ba~kasmm yardrrrnna muhtac;: olan kan
serli hasta, acizlik ve bagunlillk duygusu geli~tirmeye ba~layabilir. Bu tarz
hisler de, onlarm ki~isel imajlarma etki eder. Bu da onlarm daha fazla iimit
sizlige ve karamsarhga kaptlmalarma neden olur. Bu durum 6zellikle, nor
mal ya~amm a~agt yul<ar1 tiim a~amalarmda digerlerinin yardrrruna muhtac;:
olan ya~War ic;:in daha etkilidir. Ktsacast kanserli hastalar, hastallklarUu.n bir
sonucu olarak ciddi anlamda sosyal streslerle ka_r~1 kar~tya kalabilirler (Mu
sick ve Arkada~lar1, 1998: 218-219).
Musick ve arkada~lar1 1986-89 yillarmd.a toplam 4,162 kanserli ya~hya ili~
kin yaptlklar1 bir ara~hrmada, kanserli ki~ilerin kanserli olmayan ki~ilere
klyasla daha fazla dini ibadetlere katudlldarrm ve bu dini katillmm da kan
serli hastalarda depresif semptomlan azalttlgrm bul.I:nu~lardtr. Aynca ara~-
Vini Vanflmanlrk Ve Vin Hizmetleri 1125
tlrmac.tlar burada, hastalarm kendi dualar1 ve dini ibadetlere kat.tlmu kadar,
kllisede gorev yapan din adamlannm da 6nemli desteklerinin oldugunu
vurgulamaktad!rlar (Musick ve Arkada~lar1, 1998: 224).
Oli.imciil has taW< olan kanser tedavisinde dinin rolii nedir? Son zamanlarda
yap.tlan ata~tlrmalar kanserle ba~a c;:.tl<mada dinin oldukc;:a 6nemli bir yeri
oldugunu ortaya koymal<tadrr. Musick ve arkada~lar1 ~u degedendirme
yi yapmaktadrrlar: Bireyler ba~larma gelen her hangi bir olaya kar~I tic; ti.ir
degerlendirme yapabilir. Ya ba~larma gelen olaym onlar iizerinde bir etkisi
yoktur, ya faydal! yarn vardrr, ya da zararh yonii vardrr. Dini degerlendirme
ac;:rsmdan baktlgtrmzda, din hastal!gm daha az zararh algtlanmasmt saglaya
bilir. Kutsal kitaplardaki birc;:ok ktssa, zorluk ve s!J<mtl zamanlarmda giic;:li.i
bir inancm 6nemini ortaya koymaJ<tadrr. Zor zamanlarda Allah ile beraber
olan, ba~ma gelen musibetlere sabreden' ~~iler, gelecek di.inyada .miil<afat
landrr.tlacagma inanrrlar. Diger taraftan dirilerin oli.imden sonraki ya~ama
biiyiil< onem atfetmelerinden dolayt, 6liimle kar~1 kar~rya gelen bir ki~i, bu
inanct nedeniyle 6li.imii daha rahat kabullenebilir; oli.imi.i bir bilinmezlik ya
da bir yok olu~ olarak gormel<ten ziyade, mevcut dururndan daha iyi olan
ahiret hayatma bakabilir. i~te dinin kanserle olan ili~kisi de boyledir. Dindar
ki~iler, Allah'1 zor ve stlanttl1 zamanlarda kendilerine en iyi yard!mc1 olarak
gorebilirler. Ozellikle bu gibi durumlarda duanm c;:ok onemli bir yerinin ol
dugu bilinmel<tedir ((Musick ve Arkada~lart, 1998: 219).
Bowie ve arkada~larmm ya~larr 40-49 arasmda degi~en 147 Afril<al!-Ame
ril<ali kadmm gogiis · kanseri kaygrsr ile dini inane;: arasmdaki ili~ki iizerine
yapt.tl<larr ara~tlrmala.imda, il<inci ba~a c;:.tl<ma yolu olan "takdire uyma"
$eklinde, ti.im sorunlarm hallini Allah'm takdirine brrakan ki~ilerin gogiis ·
· kanseriyle ilgili daha az kaygtya sahip olduldarr goriilmii~ti.ir. Ylne aym ara~
tlrmada, kilisenin, "Ti.im hastaltldar da ~ifalar da Allah'm arzusu sonucu ger
c;:ekle~ir" ~eklindeki ogretisini kabul eden hastalarm, daha az kayglli olduk
lan ortaya c;:.tl<rm~tlr (Bowie ve Arkada~lan, 2001: 416-420).
2. Ameliyat ve Din
Ai ve arkada~lan, ya~lart 36 ile 86 arasmda degi~en ameliyat yaptlracak
toplam 246 kalp hastas1 iizerinde yapt.tldart ara~trrmada, bu ki~ilerin bii
yiil< c;:ogunlugunun (% 88) dua ve ibadet ettiklerini, hayat-memat ti.iriinden
bir krizle kar~.tla~tlklarmda (burada kalp ameliyati 6ncesi) dua ve ibade
tin olumlu bir etkisinin oldugunu ortaya koymu~lard!r (Ai, Peterson, Bol-
126 I Vini Vamjmanlrk ~e Vin Hizmetleri
ling, Koenig, 2002: 75-79). Bu inancm bir sonucu olarak, Ai ve arkada~la
n, ABD'de bir hasta ameliyat olmadan once, kenctisi dua edebilecegi gibi,
ameliyah yapacak doktorun da kenctisine dua etmesini isteyebilctigini, hatta
ameliyat boyunca ameliy~thanede bir teybin kenctisi ic;:in dua e.debilecegini
belirtmektedirler. Ara~ttrmactlar, doktorlarm hasta ki~ilerin ctini inane;: ve
killtiirlerine bakmaks1zm bu konuya gereken onerni vermeleri gerektigini,
aynca hastanelerde gorev yapan Hlristiyan din adarnlarmm da bu sorunu
c;:ozebilmek ic;:in farkh yol, yo ntem ve yakla~unlar geli~tirdilderini belirtmel(
tedir (Ai, Peterson, Bolling, Koenig, 2002: _78-79).
3. Kalp Hastahklan ve Din
Koenig, kalp hastallklarma maruz kalrru~ ya~lar1 55 ve iisttinde olan 196
hasta iizerinde yapt1g1 ara~trrmasmda, dini tutum ve davraru~larla cidcti fi
ziki hastallklar ve fonksiyonel yetersizlikler arasmda ters yonde bir ili~kinin
oldugunu, bu hastalarm daha az psikiyatril< sorunlarla kar~tla~tlklanru, dep
resyona ve alkole bagh olarak daha az hastanede yatttl<lar1ru ve ara~trrma
yaptlchg1 anda da daha az psikiyatrik ilac;:lar kullandtl<lar1ru bulmu~tur. Dini
faaliyetlerin ozellikle de dini ibadetlere katllunm, biiyiik oranda sosyal des
tekle ili~kili oldugunu, ancak depresyona maruz kalmayla ara~mda zaylf bir
ili~kinin bulundugunu ortaya koymu~tur (Koenig, 2002: 267-273).
4. Fiziki Fonksiyon ve Din
Peter Pressman ve arkada~lar1, 30 ya~h kadm i.i,zerine yaptlklar1 ara~ttrma
da, giic;:lii bir inancm stres ve depresyonu azaltbg1ru, hatta yiiriime zorlugu
c;:eken ihtiyar kachnlarm bile inanc;:lan sayesinde daha fazla ve daha uzak
mesafelere kadar yiiriiyebildiklerini ileri siirmektedirler. Ara~trrmactlar bu
durumu ~u ~ekilde izah etmektedirler: Hastalar ne kadar dindarsa, depres
yonlarl da o kadar hafif olmakta, bu durum da onlarm fiziki terapilerine
daha iyi bir ~ekilde yans1maktadrr (Pressman ve Arkada~lar1, 1990: 759).
5. Sagb.kh Uzun Ya~ama ve Din
Bu alanda yaptlan SO'den fazla c;:ah~mayt inceleyen Koenig, McCullough ve
Larson {2001), bu c;:ah~mal~m 39'unun, dindarhk seviyesi yiiksek olan ~i
lerin dindarhk seviyesi dii~iik alan ki~ilere oranla, daha uzun ya~adtl<larlfil
gosterctigini belirtmektedir. Bu c;:ah~malardan 10'u, ctinle ya~am siiresinin
uzunlugu arasmda her hangi bir ili~kinin olmarugmt ortaya koyarken, sa
dece bir c;:ah~ma, dindai ki~ilerin dindar olmayan ki~ilere klyasla daha klsa
Vini Vanl[monlrk ~e 'Din Hiznretleri 1127
ya~adtklanru ortaya koymu~tur. Yme ayru ~ekilde, Hlristiyan din adamlan
iizerinde yap!lan 13 <;ab.~madan 12'si, din adamlarmm kontrol grub una gore
daha uzun siire ya~acW.dartru ortaya koymu~tur.
Dindarltkla uzun ya~am arasmdaki i.ij.~kiyi inceleyen daha kapsarnlt bir t;ab.~
ma McCullough ve arkada~lar1 tarafmdan yap~llr (2000). McCulluogh ve
arkada~lart126,000 denekli 42 bagunstz meta-analizde, dindarltkla oliime ne
den olan tiim riskier arasmda negatifbir ili~ki.ni.n oldugunu, diger bir ifadeyle,
dindarhl< seviyesi yiiksek olan l<i~ileri.n daha az oliim riski ta~tdtklartru, oran
sal olarak da dindar ~ilerin % 29'unun daha az dindar ~ilere layasla daha
uzun ya~adtklartru ortaya koymu~tur (Aktaran, Cohen, Koenig, 2003: 222).
Hatta baz1 ara~tlrmalar kiliseye daha stk giden ~ilerin daha az giden ki~ilere
oranla daha sagltklt ve uzun ya~ad!ldartru ileri siirmektedir (Krause, Ellison ve
Marcum, 2002: 26). Krause, Ellison ve Marcum, 1,022 ya~h iizeri.ne yapt!ldar1,
1996'dan 1999 y!lmda kadar ii<; yilltk boylamsal ara~llrmada, kiliseye daha stk
devam eden ki~ileri.n daha az devam eden ~ilere oranla saghk durumlarlllli':
daha iyi oldugunu ortaya koymu~Iardtr {Krause, Ellison, Marcum, 2002: 37).
C. Uyu~turucu Ma.dde Kullarunu, All<:ol ve.Din
Di.ndarhkla alkol kullm arasmdaki ili~kiyi i.nceleyen 86 t;ab.~madan 76'st
{% 88) dindarhk seviyesi yiiksek olan ki~ileri.n daha az dindar ki~ilere OJ;anla
daha az alkol kullancW.dartru ortaya koymaktadtr. Geri kalan 10 t;ab.~madan
6's1, dindarhkla alkol kullarurm arasmda her hangi bir ili~kinin olmadlgtru
ortaya koyarken, 2'si kart~tk sonut;larm, 2'si de pozitif bir ili~kinin oldugunu
ortaya koymu~tur (Koenig, 2001/2002: 102).
Uyu~turucu kullm ile dindarhk arasmdaki ili~kiyi belirlemek amactyla
' yap!lan 52 t;ab.~madan 48'i, daha dindar alan ki~ileri.n daha az uyu~turucu
kullandtklanru, iki t;ab.~ma her hangi bir ili~ki olmadlgtru, bir t;ab.~ma ka
n~tk sonut;lar it;erdigini, bir t;ab.~ma ise uyu~turucu kullm ile di.ndarhk
arasmda pozitif bir ili~ki oldugunu ortay~ koymu~tur. Ergenler ve iiniversite
ogrencileri iizeri.ne yap!lan bu 48 t;ab.~madan 42'sinde, dindarhk ile uyu~tu
rucu kullm arasmda negatif bir ~kinin oldugu ortaya <;tkrm~llr.
. Sigara kullm ile dindarhk arasmdaki ili~kiye gelince, bu konuda da 25
<;ab.~ma yaptlrm~, bu t;ab.~malarm 24'iinde dindarhkla sigara i<;:me arasmda
ters bir ~ki oldugu bulunurken, biri.nde her hangi bir ili~ki bulunamarm~
tir (Koenig, 2001/2002: 103).
128 I 'Dini 'Don!4mOnllk ve 'Din Hizmetleri
Dindarltkla uyu~turucu madde, alkol ve esrar kullarurru arasmdaki ili~ki
yi ara~tlrmak amactyla 475 ergen iizerinde yapttklar1 ara~tlrmada Hodge
ve arkada~lart (2001), maneviyatc;ilik (spirituality) ile alkol kullarurru ara
smda her hangi bir ili~lqnin bulunmad.Igtru, dine katJ.lunla alkol kullanmu
arasmda ters bir ili~kinin oldugunu, yani dine kat.I.lrm orant artbkc;a, alkol
kullarummm da o derece azaldJgm1, hatta alkoliin hie; kullaritlmadlgmt or
taya koymu~lardtr. Esrar kullantrru ac;tsmdan baktldlgmda, dini kat1hmla
esrar kullarum1 arasmda her hangi bir ili~l<i bulunmazken, maneviyatc;ilik
seviyesiyle esrar kullantrru arasmda n~atif anlamda onernli bir ili~ki bulun
mu~tur. Yani maneviyat ac;tsmdan yiiksek seviyede olan genc;lerin, hie; esrar
kullanmadlklart, maneviyat seviyesi dii~tiikc;e de esrar kullanma orantrun
yiikseldigi gori.ilmii~tii.r (Hodge, Cardenas, Montoya, 2001: 157).
Hodge ve arkada~lart bu sonucu ~u ~ekilde izah etmektedirler: Din sosyal
bir ortamda ya~arurken ve tecriibe edilirken, maneviyatc;illk Tann'yla daha
ic;sel bir ili~l<i ~eklinde goriilmektedir. DolaylSlyla, etl~ ac;tsmdan ic;sel ma
neviyatc;ilik d1~sal dindarbktan daha tesirlidir. Ancak sonuc;ta, hem manevi
yatc;illgm hem de dini kat.I.lrmm uyu~turucu madde kullantrrunda onemli bir
koruyucu oldugu soylenebilir (Hodge, Cardenas, Montoya, 2~01: 158-160).
Din ile ruh sagltg1 arasmdaki ili~ki bir dereceye kadar anla~tlabilmektedir.
Anc'ak, beden saghgtyla d.ii:I; I inane; ili~kisini nastl ac;tklamak gerekir~ Nastl
olur da dini inane; ve uygulamalar, ki~ilerin bedensel saghgma ~lumlu yonde
etki eder? Bu durumu ~u ~ekilde izah edebiliriz:
Her ~eyden once din, inanan ki~ilerin kronil< ve - ~iddetli streslere maruz
kalmalartru engellemek suretiyle, daha iyi bir ruh saghgma kavu~malarma
yard.unct olabilmektedir. Zira din, inanan ki~iler ic;in onemli bir psikolojik
kaynakttr. Allah'm insant kendi imajmda ve en giizel bir ~ekilde yaratmas1,
daima onlan gozetleyip kollamas1, onlarm nzkmi vermesi ve onlara ebedi
bir hayat vaat etmesi, ihanartlarm kendisine kar~1 bir oz-saygt geli~tirmesine
ve giivenmesine neden olarak ruh saghgtru olumlu yonde etl<iler. iyi bir ruh·
saghgt da beden saghgtru etkilemektedir. Aynca din, bireyin davrant~larmi
ve ya~am tarztru c;e~itli nedenlerden dolaf1 etl<ileyebilir. Bunlar; dini norm
ve ahlaki mesajlart ic;selle~mek suretiyle ilahi cezaya maruz kalma korku
su, dinda~lar tarafmdan dJ~lanma tehdidi, ya~antlan toplumda kabul gorme
arz~su ve ahlili olmayan davrant~lara maruz kalmanm doguracagt sonuc;
lar gibi hususlardtr. Yine inarulan dine bagh olmakla beraber, dini inane; ve
'Dini 'Dam~man!Jk ~e 'Din Hizmetleri J129
tutumlann, bireylerin saghgm1 olumsuz yoride etkileyecek davraru~lardan
da (ornegin alkol, sigara, uyu~turucu hap kullarurru, gayri me~ru cinsel ili~
kiler) alikoymak suretiyle sagl.tkli bir ya~ama katk1Sl olabilir. Dini inane;: ve
tutumlar bireyleri tiim davraru~larda ilimli bir yone iterek, onlarm daha
dengeli bir ya~am siirmelerine katkl saglayabilir. Aynca din, c;:ali~ma ve eko
nomik davraru~ kahplanyla, k.i~iler aras1 ili~kilerde strese neden olabilecek
bir takim olaylar1 da diizenleyebilir. Bir biitiin olarak ele alrugtmizda, dini
inane;: ve tutumlarm str.ese neden olan olaylar1 azaltrrken, psikolojik iyiligin
(mutluluk, hayattan tatmin olma ve moral) artmasma neden olabilecegini
ve bunlarm da sonuc;:ta beden sagbgm1 olumlu yonde etkiledigini soyleye
biliriz (Ellison, Boardman,. Williams, Jakson, 2001: 218; Cummings, Neff,
Hussaini, 2003: 24).
inancm. ruh saghgma yonelik yul<artda siralanan olumlu etkilerinin yam
sua, son zamanlarda bu konuda en c;:ok tarb~lian hususlardan birisi de din! . ba~a c;:ll<ma (religious coping), daha dogrusu din yoluyla birtalum psikolojik
ve fizyolojik rahatstzl.tklarla miicadele etmedir. Din yoluyla b~a c;:ll<maya
ili~kin bir hayti deneysel c;:alt~ma vardrr (Pearce, 2005: 81-118). Dini ba~a
c;:ll<ma; ya~amsal sorunlarda, Allah'm bu sorunlara yard!m ettigi hissi sag
layarak, "anlam bulma''d11 giic;:lii bir kaynak olabilir. Yine dini inane;: saye
sinde insanlar, duygusal bir rahatbk ve sakinlik, sosyal destek, oliim kaygt
Slill onemsememe ve gec;:irdikleri hastallldarda bir hikmet arama yollartyla
onemli dereeede rahatlayabilir (Cohen, Koenig, 2003: 226; Tarakeshwar,
2006: 646-657). Ancak ~u da bir gerc;:ektir ki dini ba~a c;:li<ma her zaman sag
hga olumlu katkl saglamaz, hazen olumsuz etl<i de edebilir. Zira bazt ki~iler,
ba~lanna olumsuz her hangi bir ~ey geldigin~e, bunu Allah'm kendilerini
, terk ettigi ya da yaptigt hatalarm bir kar~iligt ~eklinde algliayabilir. Boyle bir
inane;: da insanlarm ruh ve beden saghglill olumsuz yonde etkiler (Parga
ment ve Arkada~lart, 2001: 1881-1885).
Tabii burada dini ba~a c;:li<ma yollarlill da goz online almak gerekir. Son za-:
manlarda ara~trrmacliar, tic;: tiir dini ba~a c;:ll<ma modelinden bahsetinek
tedirler. Bunlardan birincisi, kendini yonetme (self-directing) ~eklidir. Bu
tiir dini ba~a c;:ll<mada, bireyler Allah'm kendilerine, kendi sorunlar1yla ba~a
c;:ll<ma yetenegini verdigine· inarurlar. ikinci ba~a c;:ll<ma yolu olan, "takdire
uyma"; i~i tamamen Allah'm takdirine brrak~al<, bireyin pasif bir ~ekilde
sorunlarmm sonuc;:lariru beklemesi ~eklindedir. Uc;:iincii ba~a c;:ll<ma yolu
ise, "i~birligi" yoluyla ba~a c;:ll<ma yontemidir. Bu yonteme gore Allah, hire-
130 I 'Dini 'Dan!fmanlrk 11t 'Din Hizmet/eri
yin sorunla.nru c;:ozmede bir dost ve yardunc1 olarak gortiliir. Ancak burada
bireyin kendisi de sorunlan c;:ozmede sorumludur (Bowie ve Arkada~lart,
2001: 412; Kolchakian, Sears, 1999: 115-125). Elbette bu iic;: tiir cllni ba~a
c;:Lkma yonteminin kendisine has ozellilderi olup, etkileri de biieyden bireye,
kiiltiirden kiiltiire ve dinden dine farklllik gosterebilir.
D.Sonu~
Dinle ruh ve bed en sagllgmdan bahsederken bir takrm hususlan da dikkate
almak gerekir. Her ~eyden once dindarlik alg1s1 ve derecesi diinyarun c;:e~itli
yerlerinde farldl farkll anla~llmakta ve etkisi de ona gore olmaktadrr. Orne
gin, Kuzey Avrupa'mn baz1 kesirnlerinde dine, muhtemelen dini uygulama
lann dii~iik seviyede olmasmdan dolayt, stresle ba~a c;:Lkmada c;:ok nadiren
ba~vurulmaktadrr. Bir c;:alt~maya gore, isvec;:'te dindarlik derecesiyle ilgili
olarak sorulan bir soruya ara~tlrmaya katllanlarm % 80'i "hie;: dindar degi
lim" cevabllli vermi~tir. Oysa bu oran ABD'de sadece % 10'dur. Yme isvec;:'te
148 saghkll l<i~i iizerinde yapllan bir ara~trrmada, deneklerden sadece %
1'inin dini, stresle ba~a c;:lkrna yolu olarak kullandlgt ortaya c;:lknu~trr. Benzer
~ekilde, Norvec;:'te kanser ihastalart iizerine yapllan bir ara~trr~ada (1995),
hastalardan % 45'i Tarm'ya inanmadlldar1ru belirtirken, % 45'i de inanc;:lan
nedeniyle her hangi bir rahatlama hissetmedilderirli belirtmi~lerdir (Cohen,
Koenig, 2003: 230-231).
Yukar1dal<i din, ruh ve beden sagbg1 arasmdaki ili~kiye yonelik c;:alt~mala
n incelerken, dikl<at etmemiz gereken diger onernli bir husus da, bu alan
da yapllan ara~trrmalarm biiyiik c;:ogunlugunun ABD'de yapiliiu~ olmast
du. Dolaytstyla sonuc;:lar genellenirken, i.ilkelerin dini ve manevi yap1sma
da bakmak gerekir. Ornegin Arnerikalllarm % 94'ii bir Tann'run varllgma
inanrrken, bu oran ingiltere'de % 76'drr. Benzer ~ekilde, Arneril<alllar daha
dl~a doniik bir dindarlik sergileyip, kiliseye gitme oranlar1 da diger i.ilkelere
oranla oldukc;:a yiiksek iken, (ornegm) ingilizler daha ki~isel bir dirli inane;:
ve ya~ann tercih etmektedirler. 2004 ytbnda ingiltere'de yapllan bir ara~trr
mada, ara~trrmaya katuan ki~ilerin yar1s1 dinin kendi hayatlarmda onernli
bir yere sahip oldugunu ileri siirerken, % 25'i inanc;:ta ve kiliseye devamda
dii~ii~ler ya~adlklarllli belirtmi~lerdir (Kirby, Coleman, Daley, 2004: 124).
Oysa kiliseye devam ABD'de c;:ok ytil<sek seviyededir.
Bu ara~trrma sonuc;:larllli degerlendirirken goz oniinde bulundurmannz ge
reken diger onernli bir husus da dindarbgm tarurmyla ilgilidir. Bu alanda ·
'Dini Vanl$manlrk ~e 'Din Hizmetleri [131
ara~ttrma yapan ki~ilerin ~ogunlugu tarafmdan kabul edildigi gibi, dindarhl<
~ok boyutlu bir kavram olup, bili~sel, duyu~sal, motivasyonel ve davrant~sal
boyutlart vardtr. Ameril<a'da bulunan Fetzer Institution ve National Insti
tute of Aging (NIA) dinin ve ruh~ulugun (spirituality) on temel boyutunun
.oldugunu ortaya koymu~lardtr. Bunlar strastyla, dini ve _manevi tarih, ait
oldugu din ve mezhep, toplumsal katllim, ozel-~ahsi uygulamalar, ba~a ~tk
ma ~ekilleri, inan~ ve degerler, baglanma (commitment), tecrlibeler, destek
duygusu, ili~kileri dlizenleme ve uzla~trrmak i~in motivasyondur (Seybold,
Hill, 2001: 21). DolaylSlyla din ya da dindarhl< derken, dinin yukartda sayilan
boyutlanru da dilckate almak gerekir. Her ne kadar ara~tlrmactlar da dinin
bu farkh boyutlarmm farkmda olsalar da, tlim boyutlanru inceleme imkaru
na sahip olamadtldarmdan, farkh sonu~Iara varabilmektedirler.
DindarWda ilgili olaral<, dini ya~amm niceligi kadar nitellgi de onernlidir.
Daha a~tl< bir ifadeyle, dindarhl< ~ekli de insanlarm ruhi ve fizil<i sagltklartru
etl<ilemektedir. Ornegin Sethi ve Seligman (1993) yaprm~ olduklart ara~trr
malarmda, kokten dincilerin, llimll bir inanca sahip olan ki~ilerden; ilim
h-orta bir dindarhga sahip olan ki~ilerin de liberal dini inanca sahip olan
ki~ilerden daha iyimser, limitli ve dindar olduklartru ortaya koymu~lardtr.
Boyle bir ya~am tarzmm sonucu olarak da, daha muhafazakar gruplarm bir
blitlin olarak, d iger gruplardan daha iyi sagltk durumuna sahip olduldan
tespit edilmi~tir (Aktaran, Seybold, Hill, 2001: 23).
Dindar.llgm fark.ll boyutlart oldugu gibi psil<Olojik uyumun da farkh boyut
lart vardtr. Bununla birlikte, nastl ki ara~ttrmactlar dindarhl< degi~kenini
incelerken, dindar.llgm sadece bir veya birka~ boyutunu inceleyebiliyorsa,
psil<Olojik uyumun da ancal< baz1 boyutlartru dikkate alabilmektedirler. Bazt
ara~ttrmactlar, psikolojik uyumun olumsuz yonlerine, ornegin, depresyon,
kaygt, su~luluk duygusu, olumsuz ruh haletine agrrhl< verirken, baztlart da
ruh sagligma mutluluk ya da ya~amdan tatmin olma ~eklinde bakmakta
dtrlar. Diger baztlart da ruh sagllgma varolu~~u ve humanistik bir a~tdan,
kendini ger~ekle~tirme veya ya~amdaki ama~ I gaye olarak bakmaktadtrlar
(Hackney, Sanders, 2003: 45). Elbette tlim bu bakt~ a~tl:=trt da, dinle ruh sag
.llgt arasmdaki ili~kiyi incelemede bazen farkh sonu~larm ortaya ~tkmasma
neden olabilmektedir.
Dindarltk seviyesi yiiksek olan ~ilerin, d~lik olanlara ktyasla psikolojik a~tdan
daha iyi olduklart, hayattan dalia ~ok mutmain olduklart, daha limitli ve iyim-
132 I Vini Van!fmanlrk ~e Vin Hizmetleri
ser olduklan, daha anlamh bir ya~ama sahip olduklan, daha yiiksek bir sosyal
destege ve evlilikte daha c;:ok mutluluga ve istikrara sahip olduklar1, buna kar
~ilik dahaaz depresyon ve kayg1y9. maruz kaldlklari, depresyona girdiklerinde
de daha c;:abuk iyile~tikleri, stresle daha iyi bir ~ekilde b~a c;:u<t:J.klari, daha az
intihara te~ebbiis ettikleri ve daha az (ya da hie;:) u~turucu madde veya alkol
kulland!klar1 goriilmektedir. Aynca samimi dini inane;: ve uygulamalarm sadece
ruhsal saghl< ac;:1Smdan degil, ayrn zamanda fiziki saghk ac;:1Smdan da 6nemli ol
dugu ara~trrmalarm ortaya koydugu sonuc;:Iardlr. Zira dindarhk, daha az kalp ve
damar rahatsiZhldarma veya kalp ameliyatlar1 sonrasmda meydana gelen 6liim
oranlarmm dii~mesine, daha uzun y~ama ve saghk hizmetlerinin daha az kul
lanuruna katkl saglC!Jllalctadrr (Koenig, 2004: 1195).
i~te tiim bu geli~melerin sonucu olaral< bah diinyasmda, 6zellikle de ABD'de
arhk, hastalarm dini ve manevi boyutunu dikkate almadan hastahgm teda
visinin miimkiin olmarugr, doktorun mutlaka hastasmm dini inanc1n1 goz
oniinde bulundurmas1 ve ona gore davranmasr gerektigi belirtilmektedir.
Bu yeni anlayr~m aru, "hasta-merkezli tedavi" olup amac;:, bireyi bir biitiin
olarak ele almak ve tedavisini de ona gore yapmakhr (Koenig, 2004: 1199).
Bu yakla~1m1 hem doktorlar hem de hastalar desteklemekt~dir. Ornegin,
Pensilvenya Universitesi Hastanesi'ndeld hastalarla yapuan bir_ ara~trrmada,
(177 ki~i), hastalarm yarrya yaklnl (% 4S), dini inanc;:lar1n1n saghk durumunu
olumlu yonde etl<iledigini belirtirken, % 94'ii doktorlarm hastalarmm dini
ve manevi durumunu dikkate almalarr gerektigini, nasu ki hastalarla ilgili
bir taklm ~eyler soruluyorsa, ayrn ~ekilde dini inancma dair ~eylerin de so
rulmasr gerektigini belirtmi~lerdir. Her ne kadar upc;:uar arasmda, hastarun
gec;:mi~ine ait ne tiir sorularm sorulacagr hususunda bir birlik olmasa da,
son zamanlarda ~u sorularm sorulmas1 gerektigi iizerinde durulmalctadlr:
"Dini inanc1n1z bu hastahgmiZda sizin ic;:in onemli midir? "Din ya da sahip
oldugunuz inane;:, sizin hayahruzm diger zamanlarmda bir 6nem te~kil et
mekte midir?" "Size dini konulardan bahsedilmesini ister misiniz?" Bu ve .
benzeri sorularm, hastarun sosyal tarihc;:esi ahrurken, sorulmasr gerektigi
vurgulanmalctadrr (Koenig, 2002: 275).
Dini inane;: ve maneviyat konular1 sadece hastalarla ilgili bir konu olma
yrp, normal psikolojil< daru~ma ve rehberligin de 6nernli konular1 arasma
girmi~tir. Her ne kadar bu konuda bir anla~ma saglanamasa da, psil<olojil<
dan1~ma ve rehberlik uzmaru olacak ki~ilerin, egitirn ve 6gretirnlerinde ~u
sekiz noktarun dikkate almmas1 tavsiye edilmektedir.
'Dini 'Donlfmanhk ~e 'Din Hizmetleri J733
Psikolojik daru~ma ve rehberlikte dini konularla ilgili dort gorii~ ha.kimdir:
Bunlardan birincisi "reddedici" (rejectionist) ya da diger bir isirnle "ateistik
yakla~tm" olup, kesinlikle dini inancm daru~mada yer almamast gerektigini
savunmaktadtr. Zira bu gorii~ii savunanlara gore din, irrasyonel bir dii~iin
ce, duygusal bir bozulduk ve zihinsel bir fonksiyondur. ikinci yakla~tm, "dt~laytd' (exclusivist) yakla~lffi olup, temel faraziyesi, dini ve manevi boyutu
ontolojik bir gen;:ek olarak kabul edip, insan ya~ammm tiim boyutlarmm
dini inanca gore (burada Kitab1 Mukaddese gore) ~ekillenmesi gerel<tigi
ni, fiziki ve ruhsal hastahldarm temelinin Tann'dan uzalda~mak oldugunu
ileri siirmektedir. Dc;:iincii yalda~Im, yaptct yakla~tm (constructivist) olarak
adlandmlmalctadtr. Bu yakla~trm savunan ki~iler, her ne kadar mutlal< bir
gerc;:egin varhgtru inkar etseler de, bu sayede bireylerin kendi bireysel an
lam ve gerc;:eklerini bulacaldarma inanmalctadtrlar. DolaylSlyla bu yalda~lffi
esas itibariyle ne tamamen dini bir pozisyonu, ne de ateistik bir yalda~t
rm benimser. Bu yakla~trnlarm her il<isi de insanlaim kendi yaptlart olarak
goriiliir. Dordiincii ve son yakla~rm ise, c;:ogulcu (pluralist) yakla~lffidtr. Bu
yalda~tm, yaptct yakla~trmn aksine, dini ve manevi mutlal< gerc;:ekligin varh
gmt tammakla birlikte, ona yonelik olarak farkh (c;:oldu) yollarm ve yorum
lann olmasma irnl<an tamr. Tann'ya ula~maya sadece tek yolun oldugunu
kabul eden dt~laytct yalda~un~ al<sine, c;:ogulcu yakla~lffi birc;:ok farkh yolun
gerc;:eldigini kabul eder. Her ne kadar hem dt~laytct g<:>rii~, hem de c;:ogul
cu bakt~ ac;:tst dini ve manevi gerc;:eldigin varhg101 kabul etseler de, c;:ogulcu
yalda~tm, hal<ikatin farkh killtiirlerde farldt ~el<illerde ve farkh insan toplu-
. luldannda da farklt yollarla ifade edilebilecegini kabul eder. Bu anlayt~a gore
nastll<i insanlar fani ve strurh ise, tek bir dini sistem de tiim dini ve manevi
mutlal< gerc;:elderi ku~atamaz. Her farklt sistem de gerc;:egin ancak stmrh bir
:lGsmtm temsil edebilir. i~te bu yald~~trnlara gore de dam~marun, bu yakla
~tmlardan birine gore davranmast beklenmelctedir (Zinnbauer, Pargament,
2000: 164-168).
<;:ok kiiltiirlii dani~manltlcta egitim, din psikolojisi. ldasilderi ile daru~manltk
tal<i dini ve manevi konular iizerine okumalar, temel ruh sagltgt ve dinle ilgi
li yaytnlanrm~ dergilerdel<i mevcut literatiirii inceleme, din ve ruh sagltgma
ili~kin c;:ah~ma gruplarma kattlma, diinya dinleri hal<lnnda bilgi sahibi olmal<,
terapide stldtkla kar~tla~acagt ki~ilerin dinlerine ili~kin uzmanhk bilgisine sa
hip olmak, farkh dini veya manevi dii~iinceye sahip l<i~ilerle kar~tla~ttgmda, o
alana ili~kin uzmanlara ba~vurmak (Zinnbauer, Pargament, 2000: 169).
134 I Vi11i Vam.[ma11lrk ~c 'Din Hizmetleri
Dinin ruh saghgma olan bu olumlu etkilerinin bir sonucu olarak bugiin
ABD'de T1p Faki.iltesi prograrnlarmm, gen~lik ve yeti~kinlikte biyolojik ve
psikolojik ·geli~irni onemli derecede etkileyen unsurlarm (biyolojik, psiko
lojil<, sosyo-ki.iltiirel, eko~omik, etnil<, cinsiyet, cinsel yonelim ve aile fak
torleri) yan1 srra, dini ve manevi (religious I spiritual) unsurlan da i~ermesi
gerektigi vurgulanmakta ve tiim bunlar akredite i~in temel ~art olarak kabul
edilmektedir. Yme psil<alojide de ogrencilerin din de dahil olmak iizere kiil
tiirel ve bireysel farldJJ.lk konusunda egitim almalan ongoriilmektedir (Co
hen, Koenig, 2003: 232).
'Dini Vanl.itnDilllk ve 'Din Himretleri 1135
Kaynak~a
AI, A. L. C. Peterson, S. F. Bolling & H. Koenig. (2002). Private prayer and
optimism in middle-aged and older patients awaiting cardiac sur
gery. The Gerentologist, 42 (1), 70-81.
BAETZ, M. R. Bowen, G. Jones & T. Koru-Sengul. (2006). How spiritual
values and worship attendance relate to psychiatric disorders in
the Canadian population. Canadian journal of psychiatry, 51 (10),
654-661.
BOWIE, J. & Arkada~lart. (2001). The relationship between religious coping
style and anxiety over breast canser in African American women.
Journal of religion and health, 40 (4), 411-422.
CHANG, B. A. E. Noonan & S. L. Tennstedt. (1998). The role of religion I spirituality in coping with caregiving for disabled elders. The Ge
rentologist, 38 (4), 463-470.
COHEN, A. B. & H. G. Koenig. (2003). Religion, religiosity and spirituality
in the biopsychosocial model of health and ageing. Ageing inter
national, 28 (3), 215-241.
COMMERFORD, M. C. & M. Reznikoff. (1996). Relationship of religion
and perceived social support to self-esteem and depression in
nursing home resident. The Journal of psychology, 130 (1), 35-50.
CUMMINGS, S. M., J. A. Neff & B. A. Hussaini. (2003). Functional impa
irment as a predictor of depressive symtomatology: the role of
race, religiosity, and social support. Health and social work, 28
(1), 23-32.
ELLISON, C. G., J. A. Burr & P. L. McCall. (1997}. Religious homogeneity
and metropolitian suicide rates. Social forces, 76 (1}, 273-299.
ELLISON, C., G. Jason D. Boardman, D. R. Williams & J. S. Jakson. (2001).
Religious involvement, stres, and men~al health: findings from the
1995 Detroit area study. Social forces, 80 (1), 215-249.
GREENING, L. & L. Stoppelbein. (2002). Religiosity, attributional style, and
social support as psychological buffers for African American and
white adolescents' perceived risk for suicide. Suicide and life-th
reatening behavior, 32 (4), 404-417.
136J Vini Vanl$nwnlrk ve Vin Hizmetleri
HACKNEY, C. H. & G. S. Sanders. (2003). Religiosity and mental health: a
meta-analysis of recent studies. Journal for the. scientific studJ of
religion, 42 (1), 43-55.
HODGE, D. R., P. Cardenas & H. Montoya. (2001). Substance use: spiritu
ality and religious participation as protective factors among rural
youths. Social Work Research, 25 (3) 153-161.
IDLER, E. I. & S. V. Kasl. (1997). Religion among disabled and nondisabled
persons 1: cross-sectional patterns in health practices, social ac
.tivities, and well~being. Journal of gerentology, 52b ( 6), 294-305.
JOHNSON, B. R. & D. B. Larson. (19.98). The faith factor. Corrections today,
60 (3), 106-110.
KENNEDY, G. J. & Arkada~lan. (1996). The relation of religious preference
and practice to depressive symptons among 1,855 older adults.
Journal ofgerentology, 51b (6), 301-308.
KIRBY, S. E., P. G. Coleman & D. Daley. (2004). Spirituality and well-being
in frail and nonfrail older adults. Journal of gerontology, 59b (3),
123-129.
KOENIG, H. G. (1994). Aging and God: spiritual pathways to mental health
in midlife and later years. New York: Haworth Pastoral Press.
_____ (1998). Religious attitudes and practices of hospitalized me
dically ill older adults. International journal of geriatric psychiat
ry. 13, 213-224.
_ _ ___ (2001 I 2002. Religion and medicine II: religion, mental he
alth, and related behaviors. International journal of psychiatri in
medicine. 31 (1), 97-109.
_______ (2002). Religion, congestive heart failure, and chronic
pulmonary disease. Journal of religion and health. 41 (3), 263-278.
______ _ (2004). Religion, spirituality, and medicine: research
findings and 11Uplications for clinical practice. Southern medical
journal. 97 (12), 1194-1200.
KOENIG, H. G., L. K. George & B. L. Peterson. (1998). Religiosity andre
mission of depression in medically ill older patients. The ameri
can journal ofpschiatry. 155 (4), S36-542. :'·
'Dini 'Donfimonlrk ~e 'Din Hizmelleri 1137
KOENIG, H. G., M. McCullough, D. B. Larson. (2001). Religion and health:
a century of research reviewed. New york: Oxford University press.
KOLCHAKIAN, M. & S. F. Sears. (1999). Religious coping in college stu
dents.]ournal of religion and health. 38 (2), 115-125.
KRAUSE, N.C., G. Ellison & J.P. Marcum. (2002). The effects of church
based emotional support on health: do they vary by gender? Soci
ology of religion 63 (1), 21-47.
LEVIN, J. S., I<. S. Markides & L.A. Ray. (1996). Religious attendance and
psychological well-being in Mexican Americans: a panel analysis
of three-generations data. The gerentologist. 36 (4), 454-463.
MIROLA, S. A. (1999). A refuge for some: gender differences in the relati
onship between religious involment and depression. Sociology of
religion. 60 (4), 419-437.
MUSICK, M. A. & Arkada~lar1. (1998). Religious activity and depression
among community-dwelling elderly persons with cancer: the mo
derating effect of race. The journal of gerentology. 53b (4), 218-227.
PARGAMENT, I<. I. & Arkada~lar1. (2001). Religious struggel as a predictor
of mortality among medically ill elderly patients: a two-year lon
gitudinal study. Archieves of internal medicine. 161, 1881-1885.
PEARCE, M. J. (2005). A critical review of the forms and values of religious
coping among informal caregivers. Journal of religion and health.
44 (1), 81-118.
PLANTE, T. G., S. Yancey, A. Sherman & M. Guertin. (2000). The associa
tion between strength of religious faith and psychological functi
oning. Pastoral psychology . . 48 (5), 405-412.
PRESSMAN, P. & Arkada~lart. (1990). Religious belief, depression, and am
bulation status in elderly women with broken hips. The american
journal of psychiatry. 147 (6), 758-760.
RASMUSSEN, C. A. & C. Brems. (1996). The relationship of death anxiety
with age and psychosocial maturity. The journal of psychology. 130
(2), 141-144.
SEYBOLD, K. S. & P. C. Hill. (2001). The role of religion and spirituality
in mental and physical health. Current directions in psychological
sc~ence. 10 (1), 21-24.
138 I 'Dilli 'DamjiiiDIIlrk ve 'Dill Hizmelleri
STACK, S. (1998). Heavy metal, religiosity, and suicide acceptability. Suici
de and life-threatening behavior. 28 {4), 388-394.
TARAKESHWAR, N. & Arkada~lan. (2006). Religious coping is associated
with the quality of life of patients with advanced cancer. journal
of palliative medicine. 9 (3), 646-657.
WEAVER, A. J. & H. G. Koenig. (1996). Elderly suicide, mental health pro
fessionals, and the clergy: a need for clinical collobation, training,
and research. Death studies. 20 {5), 495-508.
WESTGATE, C. E. (1996). Spiritual wellness and depression. journal of
counseling and development. 75, 26-35.
ZINNBAUER, B. J. & I<. I. Pargament. (2000). Working with the sacred: four
approaches to religious and spiritual issues in counseling. journal
of counseling and development. 78 (2), 162-171.
http: II www.istanbul.edu.tr I iletim I index.php?tm=5&sahypa=habaroka
&haberno=686& 04.01.2007