doÇ. dr. mehmet alİ tabur sÜleyman …...doÇ. dr. mehmet alİ tabur sÜleyman demİrel...
TRANSCRIPT
DOÇ. DR. MEHMET ALİ TABUR
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ BİYOLOJİ BÖLÜMÜ
ISPARTA
1. GİRİŞ Enerji ihtiyacının yıllık %4-5 artarken bunu karşılamak için fosil rezervlerinin azaldığı bilinen bir gerçektir. En iyimser tahminlere göre 2030 yılında petrol rezervlerinin büyük ölçüde tükenecek ve bu ihtiyacı karşılayamayacaktır. Mevcut rezervler yaklaşık 80-100 yıl, doğalgazın ise 60-80 yıllık bir kullanım süresi mevcuttur. Fosil yakıt kullanımının dünya ortalama sıcaklığını son bin yılın en yüksek değerlerine ulaştığı ayrıca yoğun hava kirliliğinin yanı sıra doğal afetlerin gözle görülür biçimde artmasına sebep olmaktadır. Ayrıca CO2 veya CO gazlarının yanında kurşun ve kükürt gibi elementlerin insan sağlığı açısından önemli tehditler oluşturmasından dolayı bakış açısını alternatif enerji kaynaklarına yönelmiştir.
2. TÜRKİYE’NİN RÜZGAR GÜCÜ Türkiye gereksinim duyduğu enerji ihtiyacının ancak %40’ını kendi kaynaklarından karşılamakta birincil enerji kaynaklarından olan petrol ve doğal gazın hemen hemen tamamına yakınını yurt dışından ithal ederek bunun için milyarlarca dolar para harcamaktadır. Türkiye Avrupa’da rüzgâr enerjisi potansiyeli bakımından zengin ülkelerden birisidir. Bu, üç tarafının denizlerle çevrili olması ve kıyı şeridinin yaklaşık 3500 km olmasıdır.
Ülkemizde rüzgâr enerjisi ile çalışmalar ilk kez 1980 yılında Elektrik İşleri Etüt İdaresi tarafından rüzgâr gücünün tespitine yönelik çalışmalarla başlamıştır. İlk rüzgâr santrali 1995 yılında Çeşme’de kurulmuş, daha sonra Alaçatı, Bozcaada ve Hadımköy takip etmiştir. Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği (TÜREB, 2015) verilerine göre ülkemizin rüzgâr enerjisi kurulu gücü 3762,10 MW’dır (Şekil 1). 2023 yılı sonuna kadar bu hedefin 20.000 MW’a ulaşması planlanmaktadır.
Şekil 1. RES’lerin kurulu gücünün bölgelerde yüzdesel dağılımı (TÜREB, 2015).
2020 yılından sonra dünyada ve Türkiye’de RES’ler ve bu santrallerden üretilecek enerji miktarında ciddi artışlar olması beklenmektedir. Çünkü AB Rüzgâr Sanayi 2020 Hedeflerini: ● 180.000,00 MW kurulu güç, ● Avrupa’daki elektriğin %12,1’ini üretme, ● Yıllık 425 TWh elektrik üretimi, ● 2010-2020 yılları arasında %37 toplam yeni üretim kapasitesi, ● 85 milyon konut ve 195 milyon nüfusun ihtiyacına karşılık gelen rüzgâr üretimi üzerine planlamıştır.
3. RÜZGÂR ENERJİ SANTRALLERİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİ Rüzgâr Santrallerinin Olumlu Yönleri ● Temizdir, çevreye zararı yoktur. ● Kurulum sırasında yapılan masraflar dışında harcama gerektirmez, yani bedavadır. ● İklim değişikliği sorununa çözüm olur. ● Herhangi bir salınımı olmaması nedeniyle hava kirliliği sorununu azaltır. ● Enerji güvenliği sağlar ve enerji arzını çeşitlendirir. ● Ömrü dolan türbinler kolay sökülür ve arazi tekrar kullanılabilir. ● Üretimde elektrik dışında enerji kullanmadığından maliyeti düşürür. ● Ulusal kaynaklar için devletlerarası anlaşmazlıkları önler. ● Kırsalda alanlarda düşük maliyetlerle elektrik ağını geliştirir.
● Kurulduğu bölgelerde istihdam ve bölgesel kalkınma sağlar. ● Fosil yakıt fiyat değişkenliğindeki karmaşıklığı önler. ● Modüler sistemlerden oluşmuştur, çabuk kurulur. ● Kurulumda kullanılan cihazlar dışında ithalat bağımlılığı yoktur. ● Yakıt fiyatı riski ve karbon emisyonu yoktur. ● Türbin alanı küçüktür ve aralarındaki alan kullanılabilir. ● Kaynak tükenmesi yoktur. ● Arazi dostudur. ● Uygulama esnekliği vardır (ticari veya ev tipi uygulamalar). ● Ulusal yarar sağlar. Enerji güvenliği açısından yakıt maliyetlerini ve uzun dönemli yakıt fiyatı risklerini eleyen ve ekonomik, politik ve tedarik riskleri açısından diğer ülkelere bağımlılığı ortadan kaldıran yerli ve her zaman kullanılabilir bir kaynaktır.
4. RES- KUŞ ETKİLEŞİMİ Omurgalı sınıfları hareketli olmaları, bulundukların yerlerden çok uzak noktalara olmasa da gidebilmelerini sağlamaktadır. Kuşlar farklı davranış modellerine sahiplerdir. Bu nedenle etki araştırırken tür düzeyinde izlenilmesi gerekir. Bazı göçmen kuşların davranışlarından RES’lerden olumsuz etkilendikleri saptanmıştır. Bu nedenle araştırmacılar, RES’lerin tesis yapılmadan ve tesis yapıldıktan sonra gözlemin en az iki yıl süreyle yapılmasının gerekliliği vurgulanmıştır (Telleria, 2009; Erdoğan ve ark., 2010).
Dünya’da ve Türkiye’de işler durumda bulunan türbinlerin bulundukları alanda yapılan çalışmalar ve elde edilen veriler türbin-kuş etkileşiminin çok ciddi boyutlarda olmadığı yönündedir. Örneğin Drewitt & Langston (2006), İngiltere’de 1234 türbinin bulunduğu 101 işletmede yaptıkları çalışmada, türbinlerin kuşları etkilediğine dair önemli bir bulgu kaydetmemişlerdir. Ancak alandaki teknolojik yapılaşmaya, topoğrafyaya ve tür kompozisyona göre tehditler değişeceğinden, bu kadar farklı değişkenlerin etki boyutlarının bilinebilmesi için her birinin ayrı ayrı incelenmesi gerektiğini vurgulamışlardır.
Kuşların genellikle çarpmalardan korundukları ve rüzgâr türbinlerine doğru uçmadıkları bilinen bir gerçektir. Rüzgâr türbinlerine çarpma oranı 1/1000-10000 iken oldukça yüksek rakımlı Belçika’nın Zeebrugge Bölgesi’nde çarpma kayıtları bulunmaktadır. Utgrunden (İsveç)’de türbinlerin bulunduğu alanda 500.000’ini aşkın bir toplulukta oldukça düşük oranda kayıp olduğu Petterson & Stalin (2003) tarafından saptanmıştır.
Türkiye’de bu tehdit daha düşük boyutlardadır. Bu RES’lerden 48 tanesi önemli kuş göç yollarının olduğu alanlarda bulunmaktadır. Bu tesislerden bazıları 2006 yılında faaliyete başlamış, geçen 9 yıllık süreçte önemli kuş göç yollarının olduğu bu bölgelerde kuş ölümlerine ilişkin bir veriye rastlanmamıştır. Bu bölgelerde araştırma yapan araştırıcılar türbinlerin kuşlara olan olumsuz etkilerinin çok çok düşük olduğunu vurgulamışlardır (Tuncalı, 2010; Erdoğan ve ark., 2010; Özbahar & Gül, 2011; Kiziroğlu, 2011).
Araştırıcılar ve kurumlar tarafından hazırlanmış Türkiye üzerinden geçen kuş göç yollarını gösteren haritaları içermektedir (Şekil 2)
Şekil 2. Türkiye’den geçen kuş rotaları haritası (www.kusgribi.gov.tr) .
Çevre ve Orman Bakanlığı Sulak Alanlar Şubesi tarafından çizilen Şekil 3’de Avrupa’dan göçeden kuşların “Ana ve Tali Kuş Göç Yolu” görülmektedir.
Şekil 3. Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanmış kuş göç yolları
Kiziroğlu (2011) ise Türkiye üzerinde seyreden göçmen kuş türlerinin kullandığı göç yollarını Şekil 4’de göstermiştir.
Şekil 4. Türkiye’den Geçen Kuş Göç Yolları (Kiziroğlu, 2011).
Özbahar & Gül (2011)’ün Türkiye’den süzülerek uçan kuşların ana göç yolları ve darboğazlarını Şekil 5’de vermiştir.
Şekil 5: Türkiye’den Süzülen Kuşların Göç Yolları ve Darboğazlar (Özbahar & Gül, 2011).
Türkiye önemli kuş göç yolu üzerindedir. Çünkü sonbaharda kuzeyden güneye göç etmekte olan kuşlar Türkiye’ye İstanbul Boğazı ve Borçka üzerinden giriş yaparlar ve sonra Anadolu’ya yayılırlar. Sonra Belen Geçidi ile Hatay üzerinde birleşirler, Akdeniz kıyılarını takip ederek Suriye ve İsrail üzerinden Afrika’ya giderler. İlkbaharda ise bunun tersi gerçekleşir. Özellikle leylekler ve arı kuşları bu göç yollarını kullanır.
Shamoun-Baranes ve ark. (2003) İsrail’de yaptıkları araştırmada Beyaz Pelikan için bu yüksekliğin 200-1490 metre, Beyaz Leylek için 240-1680 metre arasında olduğunu bulmuşlardır. Bununla birlikte uçuş yüksekliğinin yerel koşullara bağlı olduğu ve tahmin edilmesinin de güç olduğu belirtmişlerdir. Yurt dışında yapılan gözlem ve araştırma sonuçları, kurulmuş olan türbinlerin özellikle bölgede yaşayan veya bölgeyi göç yolu olarak kullanan kuşlara zarar vermediği yönündedir. Örneğin; Almanya’da yapılan bir çalışmada türbin başına telef olan kuş sayısının 0,5 olduğu saptanmıştır (Winden et. al., 1999).
Amerika’da yapılan bir araştırmada ise pervanelere çarpma sonucu oluşan kuş ölümlerinin sayısının, insan faktöründen kaynaklanan ölümlerin çok altında olduğu, özellikle yerleşim bölgelerinde kuşların bina camlarına, yüksek gerilim ve iletişim hatlarına, trafikte seyreden araçlara çarpması sonucunda meydana gelen teleflerin daha fazla olduğu saptanmıştır (Dooling et. al., 2001; Arup, 2002). Pedersen & Poulsen (1991) radarla yaptığı ölçümlerde kuşların, türbin kanatlarına 100-200 m kala yönlerini değiştirdiklerini ve böylece zarar görmediklerini saptamıştır. Benzer sonuçlar Almanya’da Bergen (2001) tarafından yapılan bir araştırmada da elde edilmiştir. Aynı durumun RES’lerinin kurulduğu bölgelerden geçen kuş türlerinin zamanla tehlikesiz bir rota belirleyebileceklerini aklımıza getirebilir.
Hull ve ark (2013), Avustralya’da bulunan iki rüzgâr çiftliğinde gözlenen kuş türlerinin türbinlere çarpışma riskinin oldukça düşük olduğunu belirlemişlerdir. 10 yıl süren çalışmaları boyunca 12980 arazi gözleminde toplam 245 kuş cesedi bulmuşlardır.
Plonczkier ve Simms, (2012) iki kıyı rüzgâr çiftliğinde yapım ve işleyiş aşamasındayken göçmekte olan küçük tarla tazı (Anser brachyrhynchus) sürülerinin uçuş rotalarındaki ve davranışlarındaki değişimi 4 yıl boyunca radarla gözlemişlerdir. Çalışma alanından 979 kaz sürüsü geçmiştir. Kazların rotalarını ve türbinlere çarpmamak için uçuş yüksekliklerini değiştirdikleri gözlenmiştir. Janoska (2012), iki rüzgâr çiftliği etrafındaki kuşların; uçuş yüksekliğini, hareket rotalarını ve beslenme davranışlarını incelemiştir. Populasyonları etkileyen faktörlerin sadece rüzgâr çiftliklerinden değil türlerin mevsimsel ve diurnal davranışları, türbinlerin lokasyonu, alternatif habitatlar ve türbinlerin mekanik özelliklerinden etkilendiklerini vurgulamışlardır.
5. TÜRKİYE KUŞLARI Ülkemizde Birdlife International (2017) verilerine göre 19 takım 65 familyaya ait 359 tür listelenmiştir (Tablo 1). Ancak bu rakamın gözlenen tür sayısından daha az olduğu aşikardır. Yaklaşık 500 civarında kuşun varlığı yapılan araştırmalarda beyan edilmiştir.
Tablo 1. Ülkemizde görülen türlerin takım ve familyaları
Ordo Familya
1.Gaviiformes 1. Gaviidaae
2.Podicipediformes 2. Podicipedidae
3.Procellariiformes 3. Procellaaridae
4. Hydrobatidae
4.Pelecaniformes 5. Pelecanidae6.
Phalacrocoracidae
5.Ciconiiformes 7. Ardeidae
8. Ciconiidae
9. Threskiornithidae
6.Phoenicopteriformes 10.Phoenicopteridae
7.Anseriformes 11. Anatidae
8. Falconiiformes 12.Accipitridae
13. Falconidae
9. Galliformes 14. Phasianidae
10.Gruiformes 15. Rallidae
16. Gruidae
17. Otidae
11.Charadriiformes 18. Haematopodidae
19. Resurvirostridae
20. Charadriidae
21. Scolopacidae
22. Burhinidae
23. Glareolidae
24. Laridae
12. Columbiformes 25. Pteroclidae
26. Columbidae
13.Cuculiformes 27. Cuculidae
14. Strigiformes 28. Strigidae
29. Tytonidae
15. Caprimulgiformes 30. Caprimulgidae
16. Apodiformes 31. Apodidae
17. Coraciiformes 32. Alcedinidae
33. Meropidae
34. Coraciidae
35. Upupidae
18. Piciformes 36. Picidae
19. Passeriformes 37. Alaudidae
38. Hirundinidae
39. Motacillidae
40. Pycnonotidae
41. Cinclidae
42. Troglodytidae
43. Prunellidae
44. Turdidae
45. Cisticolidae
46. Scotocercidae
47. Locustellidae
48. Sylvidae
49. Acrocephalidae
50. Phylloscopidae
51. Reguliidae
52. Muscicapidae
53. Timaliidae
54. Aegithalidae
55. Paridae
56. Sittidae
57. Certhiidae
58. Remizidae
59. Oriolidae
60. Laniidae
61. Corvidae
62. Sturnidae
63. Passeridae
64. Fringillidae
65. Emberizidae
0
50
100
150
200
250
300
350
LCNT
VUCR
LC; 323
NT; 20
VU; 11
CR; 1
SAYI
Bu türlerin IUCN kategorileri: LC: 323, NT: 20, VU: 11, EN: 4, CR: 1 şeklindedir.
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
100
A.1.2 A.2 A.3 A.3.1 A.4 A.5 A.6 A.7 B.2 B.3 B.5
Sayı
Sayı
Türlerin yerel statüleri A.1.2: 62 A.2: 92 A.3: 92 A.3.1: 27 A.4: 22 A.5: 25 A.6: 2 A.7: 2 B.2: 8 B.3: 14 B.4: 5 B.5: 3 şeklindedir.
Tehlike Statüsü= LC (Least concern)= Önceliği düşük; NT (Near Threatened)= Tehlike altına girmeye yakın; VU (Vulnerable)= Hassas A. 1.2 ve B.1.2 = 1-10 çift = 1-20 birey: Vahşi yaşamda soyu tükenme tehlikesi had safhada (extreme) olan türler. A.2 ve B.2 = 11-25 çift = 22-50 birey: Yaşamda soyu tükenme tehlikesi çok büyük olan türler. A.3 ve B.3 = 26-250 çift = 52-500 birey: Yaşamda soyu tükenme tehlikesi büyük olan türler. A.3.1 ve B.3.1 = 502-1000 birey: Bu türlerin populasyonlarında, gözlendikleri bölgelerde azalma vardır. Bu türlerin nüfusu da 251-500 çift arasında değişir. A.4 ve B.4 = 501-5000 çift = 1002-10 000 birey: Şu anda tehlikede olmayan fakat yakın gelecekte VU, EN veya CR kategorisine girmeye aday olan türler. A.5 ve B.5 = >5 001 çift: (En düşük derecede tehdit altında) Yaygın bulunan türler.
IV 168
III 107
II 37
I 20
V 18
Türlerin Avrupa Kuş Koruma Statüleri I: 20 II: 37 III:107 IV:168 V: 18
0
20
40
60
80
100
120
W R S T I R, W R, S R,W, S
R,W, T
R, T R, S,T
R,W, S,
T
R, I W, S W, S,T
W, T S, T
Sayı
Sayı
Göç Statüleri W: 41 R: 82 S: 98 T: 9 I: 1 R, W: 36 R, S: 14 R, W, S: 34 R, W, T: 5 R, T: 1 R, S, T: 1 R, W, S, T: 1 R, I: 1 W, S: 8 W, S, T: 2 W, T: 8 S, T: 14
6. KAYNAKLAR Arup, O. (2002). Bird Collision with Man-made Structures withReference to theProposed Shenzhen Western Corridor. Agreement No. CE 39/2001Shenzhen Western Corridor - Investigation and Planning Environmental Impact Assessment Report. Ove Arup & Partners Hong Kong Ltd. Bergen, F., 2001. Untersuchungen zum Einfluss der Errichtung und des Betriebs von Windenergieanlagen auf Vögel im Binnenland. Dissertation. Ruhr Universität Bochum, Bochum. Dooling, R. J., Dent, M. L., Leek, M. R. & Gleich, O. (2001). Masking by harmonic complexes in birds: behavioral thresholds and cochlear responses. Hearing Research. 152(1-2), 159-172. Drewitt, A. L., Langston, R. H.W. ( 2006). Assessing the impacts of wind farms on birds. Ibis, 148: 29–42. Erdoğan, A., Aslan, A., Sert, H., Kaçar, S. & Karaardıç, H. (2010). Hatay-Şenköy’de Kurulması Planlanan Rüzgâr Enerji Santralinin Yaz ve Sonbahar Kuş Göç Hareketleri Üzerine Olası Etkilerinin Değerlendirmesi, 60 sayfa. Hull, C. L., Stark, E. M., Peruzzo, S., Simms, C., 2013. Avian collisions at two wind farms in Tasmania, Australia: taxonomic and ecological characteristics of colliders versus non-colliders. New Zealand Journal of Zoology, 40(1): 47-62. Janoska, F., 2012. Investigations of Bird Collisions in 2 Wind Farms. International Scientific Conference on Sustainable Development & Ecological Footprint, 26-27 Mach 2012, Hungary. Kiziroğlu, İ. (2011). Hatay-Samandağ’da İşletmedeki Rüzgâr Enerji Türbinlerine Ek Olarak İnşası Planlanan Yeni Rüzgâr Türbinlerinin Yörede Yaşayan ve Göçen Kuş Türlerine Etkileri İle İlgili Ornitolojik Değerlendirme Raporu. 49 sayfa. Özbahar, İ. ve Gül R. (2011). Hatay-Ziyaret Tepesi Rüzgâr Santralleri Bölgesinin Ornitolojik Değerlendirilmesi. 45 Sayfa. Pedersen, M. B. & Poulsen, E. (1991). Impact of a 90 m/2MW wind turbine on birds. Avian responses to the implementation of the Tjaereborg wind turbine at the Danish Wadden Sea. Danske Vildtunderogelser Haefte 47. Rønde, Denmark.
Pettersson, J. and Stalin, T. (2003). Influence of offshore windmills on migration birds in southeast coast of Sweden. Report to GE Wind Energy. Plonczkier, P., Simms, I. C., 2012. Radar monitoring of migrating pink-footed geese: behavioural responses to offshore wind farm development. Journal of Applied Ecology 49: 1187-1194. Shamoun-Baranes, J., Lehsem, Y., Yom-Tov, Y. & Liechti, O. (2003) Differential Use Of Thermal Convection By Soaring Birds Over Central Israel. The Condor 105:208–218. Tuncalı, T. 2010. Kapıdağ Yarımadası (Balıkesir) Üzerinden Süzülerek Göç Eden Kuşların İlkbahar Göçünün Araştırılması. Uludağ Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi. Telleria, J. L. (2009). Wind power plants and the conservation of birds and bats in Spain: a geographical assessment. Biodiversity and Conservation. 18 (7), 1781-1791. Winden, J., Spaan, A. L. & Dirksen, S. (1999). Nocturnal collision risks of local wintering birds with wind turbines in wetlands. Bremer Beitrage für Naturkunde und Naturschutz. 4, 33-38.