DÖRDÜNCİ BÖLÜM
GİRİŞİMCİLİK
4.1. İŞLETME VE GİRİŞİMCİLİK İLİŞKİSİ
Bu asır tüm dünyanın insan avucuna sığdığı bir alemdir. Artık dünyadaki bütün
insanlara ulaşmak bir tuşa dokunmak kadar kolay hale geldi. Fakat bu
okyanusta, köpek balıkları ile birlikte yaşamak veya bir bardak suda fırtınaların
koptuğu dünyada var olmak her zamankinden daha zordur. Kah bakmışsın
zirvede kah bakmışsın kuyu dibinde, bu asır anlık med cezirlerin sık sık
yaşandığı bir devirdir. Böyle bir dünyada insan merkezli ve teknoloji destekli
her girişim kendine yer bulabilir. Gerçek dünyadan sanal dünyaya doğru hızlı bir
geçiş yaşandığı şu zamanda gelişmeleri yakından takip eden ve hızlı ayak
uydurabilen işletmeler ayakta kalabilmektedir.
Bu alemde her insanın somut ve soyut ihtiyaçları vardır, hatta soyut ihtiyaçlar
daha fazla ön plana çıkmaktadır. Bu ihtiyaçların tamamının ve tam olarak bu
dünyada karşılanabilmesi mümkün görülmemektedir. Yeryüzünde mevcut
kaynakların veya imkanların bilinçli bir şekilde fark edilerek bu farkındalığı
faydalı hale dönüştürmek için biri veya birilerin istemesi, hayata geçirecek
gücünün olması ve bu gücü kullanma iradesi göstermesi ile girişim faaliyetleri
başlar. Yani fayda kendiliğinden ortaya çıkmaz bir irade, bir kast ve bir çaba
sonucu ortaya çıkar.
Günümüzde teknolojik gelişmelerle işletmecilik (üretim ve tüketim) anlayışında
çok hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Siyah beyaz girişimcilik
anlayışından dijital girişmcilik anlayışına geçilmektedir. Bir köy hükmünü alan
dünyada girişimcilik potansiyeli yüksek olan ülkelerin, uluslararası ticarette ve
ekonomik kalkınmada avantaj sağlaması sonucunu doğurmaktadır. Ekonomik
büyüme ve gelişme açısından taşıdığı önem, girişimcilik kavramının daha
yakından anlaşılmasını zorunlu kılmaktadır. Hatta girişimciliğe dayalı dünya
çapında sosyo-ekonomik sistemin kurulmasını zorunluluk haline getirmiştir.
Hatta hiçbir ülke, hiçbir işletme, hiçbir girşim faaliyetinin bunun dışında kalması
düşünülemez. Girişimcilik potansiyelini en hızlı ve sağlam adımlarla ortaya
çıkaran ülkeler dünya ekonomisinde söz sahibi olur. Dünya ötesini bile hesaba
katan girişim fikirleri maddi ve manevi olarak desteklenmelidir. Artık bilgi
teknolojilerinde hızlı gelişme ve internet sayesinde somut girişim fikirleri yerini
dijital girişim faaliyetlerine bırakmıştır. Dijital girişim faaaliyetlerinde
donanımlı, bilgiye ulaşma yollarını bilen, zeki ve ekip halinde çalışmayı beceren
işgücü (beyingücü), fiziki ve ucuz işgücünden çok daha önemli hale geldiği veya
önemi geometrik olarak artacağı söylenebilir.
Bir ülkenin atıl durumda veya tam verimli bir şekilde kullanılmayan sermaye,
insan gücü ve doğal kaynakların daha rasyonel kullanımına imkan sağlama
faaliyetine bireysel, özel ve etkili bir girişim faaliyeti denebilir. Bu faaliyetleri
yapan kişilere işletmeci veya müteşebbis, yapıldığı yere iş yeri, tesis veya
işletme, yaptıkları işe işletmecilik denir. İşletmeler ülke ekonomisinin içten
yanmalı motorlarıdır. Bu sebeple işletmelerin sayısı, büyüklüğü, ürettikleri
ürünlerin kalitesi, sundukları hizmetler çeşitliliği ne kadar çok ise başta ülke
ekonomisine, işletme sahiplerine, ortaklarına, çalışanlara, müşterilere ve
topluma o derece katkıları büyük olur.
4.1.1. İşletmenin Temel Kavramları
4.1.1.1. İşletme Kavramı
İşletme denince bazıların aklına büyük bir işyeri, bazıların en yakın bakkal veya
büyük bir alışveriş merkezi, bazıların ise işe ilk başladığı yer veya babasının
çalıştığı yer gelir. İşletme girişimciliğin birçok çeşidi için geçerli olan bir
kavramdır. İşletmeler insanlara, istedikleri mal ve hizmeti sunmalarının yanı sıra
onlara istihdam imkanıda sunar. Yani işletmeler, hem ülkedeki insanların
ihtiyaçlarını karşılarlar, hem de oralarda istihdam edilme imkanı sunarlar.
İşletme kelimesinin lugat manası işletme işinin yapıldığı yer, iş yeri, kurum,
kuruluş, tesis yeri demektir. İşletme: İşletmecilik faaliyetlerin yapıldığı fiziki
mekana denir. İşletme, insan ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla mal ve
hizmetlerin üretildiği iktisadi birime denir. Geniş manada bir işletme tanımını
yapacak olursak; bir ekonomik sistem içinde kalarak, kar elde etmek maksadıyla
üretim faktörlerini bir araya getirerek müşteri ihtiyaçlarını gidermeye yönelik
faydalı mal ve hizmet çıktıların elde edildiği ve pazarlandığı yere veya kuruluşa
işletme denir. Az veya çok insan ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik faaliyette
bulunma neticesinde kar elde etmeyi hedefleyen tek veya çok ortaklı her iktisadi
kurum veya kuruluş işletme olarak tanımlanabilir. İşletmelerin en temel üç
gayesi vardır: Kar elde etmek, devamlılığı sağlamak ve topluma faydalı
olmaktır. İşletmenin temel fonksiyonları olarakta yönetim, üretim, pazarlama,
muhasebe, finans, insan kaynakları, arge, halkla ilişkiler sayılabilir. Bu
fonksiyonları arttırmak mümkün ama kısaca bu kavramlar söylemek yeterlidir.
Bazı işlemeler otomobil, buzdolabı, çikolata, takım elbise gibi somut mallar
üretirken bazı işletmeler de sigortacılık, kuaförlük, bankacılık, eğitim, otelcilik
gibi soyut hizmetler üretmektedirler. Bu açıdan işletmelerin ekonomik, hukuki,
teknik ve sosyal sorumlulukları vardır.
İşletmeci: İşletme ile ilgili her türlü faaliyeti yapma yetkisi olan kişilere denir.
İşletmenin sahibidir. İşletmeyi işleten kişidir. İşletmecilik: İşletme ile ilgili
yapılan faaliyetlere işletmecilik denir. İşletmecilik, işin kurulması, işletilmesi
için işletme fonksiyonlarının yerine getirilmesiyle ilgili faaliyetlerin tamamını
ifade eder. Bu faaliyetler çeşitli işletmelerin ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
İşletme bilimi, işletmenin kurulması, üretim araçlarının temini ile üretime
geçmesi, üretilen mal ve hizmetlerin pazarlanması, gerekli olan insan gücü ve
finans kaynakların sağlanması ve yönetilmesi ile ilgilenen bilim dalıdır. Bu
bilim dalı işletme içi ve diğer işletmeler arasındaki süreçleri inceleyen, sebep
sonuç ilişkisi kurmaya çalışan bir bilim dalıdır. Yani işletme bilimi, ne
üretilecek veya ne kadar üretilecek ve kimin için üretilecek, hangi araçlarla ve
nasıl üretilecek üretilen mal ve hizmetlerin müşterilere nasıl sunulacağı, bütün
bunlar için ne kadar kaynağa ihtiyaç olduğunu araştıran bilim dalıdır. Diğer bir
ifade ile eldeki mevcut kaynakların etkin ve verimli kullanılması için yapılması
gerekenleri araştıran bilim dalıdır.
İşletmenin amaçları, kar sağlamak, topluma hizmet etmek ve işletmenin
sürekliliğini sağlamak (işletmeyi geliştirmek) genel amaçları olarak sayılabilir.
Bunun yanında özel amaçları da mevcuttur. Bunlar, müşterilerine yönelik özel
amacı, müşterilerinin istediği fiyattan, istediği zamanda, istediği miktarda ve en
kaliteli mal ve hizmetler sunmak, çalışanlarına yönelik özel amacı, onların
ekonomik ve çalışma şartlarını iyileştirmek, iş yeri ile özdeşleştirerek
istihdamlarında sürekliliği sağlamaktır. Tedarikçilere yönelik amacı,
tedarikçileri ile güvene dayalı uzun vadeli ilişkiler geliştirmektir.
İşletmenin fonksiyonları, işletmenin en üst seviyedeki fonksiyonu yönetimdir.
Yönetimin ise planlama, organizasyon yürütme, koodinasyon, kontrol
fonksiyonları vardır. İşletmenin en temel iki fonksiyonu vardır: Üretim ve
Pazarlamadır. İşletmenin işlerini kolaylaştırıcı fonksiyonları ise finansman ve
insan kaynaklarıdır. Bunun yanında işletmenin faaliyetlerini destekleyen
fonksiyonları olarakta muhasebe, halkla ilişkiler, Ar/Ge, tedarik (satınalma),
lojistik (taşıma) fonksiyonları sayılabilir.
4.1.1.2. İşletme İle İlgili Kavramlar
İşletme ile ilgili o kadar çok kavram vardır ki bunların burada isimlerini bile
saymak mümkün değildir. Bu başlık altında sadece girişimcilik, kobiler ve
işletme ekonomisi ile ilgili öne çıkan temel kavramların bilimsel tanımlarından
ziyade insanlar tarafından ne anlaşıldığı ve nasıl anlaşılması gerektiği
konusunda çok sade ve kısa açıklamalar yapılacaktır.
İhtiyaç: Giderildiği zaman insana haz ve mutluluk veren, giderilmediği zaman
insanda acı ve rahatsızlık meydana getiren duygu veya durumdur. Yani insanın
tatmin edilmesi gereken önemli bir duygusudur. İnsanın fizyolojik ve psikolojik
çok sayıda ihtiyacı vardır. İnsanın en temel ihtiyaçları olarak yeme içme,
barınma ve güvenlik ihtiyaçları karşımıza çıkmaktadır. Bu ihtiyaçların
karşılanamaması durumunda insan acı ve ızdırap duyar. İnsanın temel ihtiyaçları
yanında lüks ihtiyaçları da bulunur. Fakat lüks ihtiyaçları karşılanmadığı zaman
temel ihtiçların karşılanamaması gibi yüksek dozda acı vermez.
Fayda: Mal ve hizmetlerin insanın fiziki ve psikolojik ihtiyaçlarını giderme
özelliğine denir. Bir mal veya hizmetin ihtiyaçları karşılama özelliğine “fayda”
denir. Her malın faydalı olması istenir. Ancak, bu her zaman mümkün
olmayabilir. Bazen fayda yerine zarar veya hem fayda hem de zarar birlikte
olabilir. Sigara vb.
Talep: Bir ihtiyacı karşılamak maksadıyla satınalma gücü ile destekli bir mal
veya hizmete duyulan istektir. Talep belirli bir sürede, belirli bir piyasada, belirli
bir fiyattan kişinin satın alma isteği veya istenen miktar olarak ifade edilebilir.
Belli bir dönemde belli bir fiyat düzeyinde, insanların piyasada satın alabileceği
mal ve hizmet miktarına talep denir. Belirli bir dönemde, belirli bir mal veya
hizmetten, parayla desteklenmiş satın alma arzusuna talep denir. İnsanlar ihtiyaç
duydukları mal ve hizmetleri satın alabilmek için belirli bir gelire sahip olmaları
gerekir. Çünkü yeryüzünde bir çok insan her ihtiyacını tam olarak
karşılayamamaktadır.
Arz: Bir mal ve/veya hizmeti üretenlerin veya elinde bulunduranların satmaya
hazır oldukları miktara denir. Arzın oluşması için, malın pazara sunulması
gerekir.
Mamul diğer bir ifade ile mal veya ürün olarak ele alınabilir. Mamul: İhtiyaçları
karşılayan ve fiziksel özelliğe sahip olan madde, nesne ve temel unsurlara denir.
Diğer bir tanıma göre; insanların ihtiyaçlarını doğrudan veya dolaylı olarak
karşılamaya yarayan somut maddelere mamul denir. Sadece saf mal (otomobil,
ayakkabı, mobilya vb.) durumu söz konusu iken saf mal ve saf hizmet
(kuaförlük, restorant, bankacılık, sağlık, eğitim eğlence mekanları vb.) arasında
belli oranlarda karışımda söz konusudur.
Ekonomik değeri olan mallar ve ekonomik değeri olmayan mallar diye ikiye
ayrılabilir. Ekonomik değeri olan mallarda tüketim ve üretim malı diye ikiye
ayrılır. Tüketim mallarıda dayanıklı ve dayanıksız tüketim malları diye ikiye
ayrılır. Diğer bir sınıflama ise özelliği olan, beğenmeli, kolayda ve aranmayan
mallar olarak dörde ayrılır.
Hizmet: İnsanların soyut ihtiyaçlarını karşılayan ve insana fayda sağlayan
kavrama denir. Hizmetler de mallar gibi üretilebilirler. Ancak hizmetler, mallar
gibi stoklama/depolama özelliğine sahip değildir. Üretildikleri anda tüketilmek
zorundadırlar. Eş zamanlı üretim ve tüketim söz konusudur. Boş odası olan
otelin bir sonraki gece için bu boş odaları ilave ederek kullanması mümkün
değildir. Ulaşım, restorant, finansal, eğlence, eğitim hizmetleri içinde aynı
durumdan bahsedilebilir.
Kar: İşletmenin çabası sonucu elde edilen geliri ile bu gelirin elde edilmesi için
katlanılan gider arasındaki farktır. İşte bu fark insanları girişimde bulunmaya
sevk eder. Bu açıdan işletmelerin temel amaçları arasında yer almıştır. Kar
olmazsa işletmeler uzun dönemli hedef belirleyemez, üretim ve pazarlama
faaliyetinde bulunamaz, rakipleri ile rekabet edemez, topluma ve ülkeye karşı
sorumluluklarını yerine getiremez. Tabiki girişimde bulunmanın işletme
kurmanın karşılığı da kardır. Diğer bir tanıma göre kar, müşterilerine mal ve
hizmet sunmak için risk alarak girişimde bulunan kişi veya kuruma verilen
ödüldür. Çünkü kar riskin büyüklüğü ile doğru orantılıdır. Müşterinin
beklentilerini karşılayamaması sonucunda da riskin büyüklüğü sonucu
müşterinin cezalandırması söz konusudur, o da zarar olarak karşılarına çıkar.
Kar amacı gütmeyen kuruluşların varlığı da söz konusudur. Şu an itibariyle o
bahsimizden hariçtir.
İktisat: Kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların karşılanması olarak tarif
edilmektedir. Fakat bu tanıma eleştirel gözle bakılacak olurda bu kıt kaynakların
hiç bitmemesi veya somut ihtiyaçların bir sınırının olması soyut durumun ise bir
ihtiyaçtan mı yoksa hayal gücünden mi kaynaklandığı net değildir. Yine de
iktisadı iş hayatındaki kişileri ve toplumu incelemek suretiyle maddi refahı
artırma yolları arayan bilim dalı olarak tanımlanması mümkündür.
Üretim kelimesinin önceki kullanımı istihsal günümüzdeki karşılığı meydana
getirmek, oluşturmak, imal etmek olarak ifade edilmektedir. Üretim: Eldeki
mevcut kaynakları kullanarak insan ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çeşitli
işlemlerden geçirilerek yapılan dönüştürme faaliyetleri sonucu elde edilen
faydalı çıktılara (mal/hizmet) denir. Bu faydalı çıktılar şekil ve içerikte fiziki,
kimyevi bir değişim ve dönüşüm yoluyla olabileceği gibi yer, zaman ve
mülkiyet değişikliği yoluyla da olabilir. Üretim kelimesi hem mal (otomobil,
buzdolabı, tv, mobilya vb.) hem de hizmet (bankacılık, taşımacılık, eğitim,
konaklama, eğlence vb.) üretimini birlikte kapsar. Üretimin rakiplerle rekabet
edebilmek, müşteri isteklerini cevap verebilmek için istenen zamanda, istenen
miktarda, istenen kalitede ve en düşük maliyetle yapılması bir zorunluluktur.
Kaliteli bir mamul ve hizmet sunmak için kaliteli girdilerin kullanılması gerekir.
Kaliteli girdiler de tedarikçi şirketlerle güvene dayalı ilişkiler geliştirmekle
mümkündür.
Tüketim: Ekonomik değeri olan mal ve hizmetin kullanılması veya tüketilmesi
işlemine denir. İnsan ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla üretim birimi
tarafından meydana getirilen ve pazara sunulan mal ve hizmetlerin belirli bir
bedel karşılığında satın alınarak tüketiciler tarafından tüketilmesi işlemidir. Eski
dildeki karşılığı istihlak günümüzdeki dil ile ifadesi yok etmek manasına gelir.
Dayanıklı tüketim, dayanıksız tüketim diye ikiye ayrılır.
Müşteri ve Tüketici: her iki kavram birbiri yerine kullanılmaktadır. Fakat
birbirinden farklı olduğunu ifade eden bilim adamları da mevcuttur. Bazı bilim
adamları tüketici kelimesini daha kapsamlı bazıları ise müşteri kelimesini daha
kapsamlı olduğunu ifade etmektedirler. Müşteri mal ve hizmeti isteyen talep
eden, kullanan kişi veya kurum olabilir. Tüketici ise tüketime yönelik dayanıklı
dayanıksız mal ve hizmeti satın alan ve son kullanan kişidir. Tüketici tüketmek
fiilinden türemiştir. Müşteri ise arzu etmek, istemek, talep etmek fiillerinden
gelmektedir. Bu kavramların köklerine inilerek şöyle bir açıklama yapılabilir.
Müşteri hem ara kullanıcıları hem de nihai kullanıcıları ifade eder. Bazı mal ve
hizmetler, başka bir mal ve hizmetin meydana getirilmesinde kullanılması
durumu ara kullanıcıyı ifade eder. Tüketici ise son kullanıcıları ifade eder.
Tatbikî son kullanıcı ifadesi de tam olarak açıklamayabilir. Mesela çikolata,
çiçek vb. mal alan kişi kendisi için değil de bir başkası için o malı alıp onu
hediye ederse yani onu son kullanan başka biri olursa asıl tüketici kim olduğuna
karar vermek zordur. Müşteri işletmeler için olmazsa olmaz demektir.
İşletmelerin başarılı olması müşteri odaklı bir yönetim anlayışının o işletmede
hakim olmasına bağlıdır. Japon anlayışında iç ve dış müşteri diye müşteri ikiye
ayrılmaktadır. Bu anlayışta dış müşterinin mutlu ve memnun edilmesi iç
müşterinin memnun edilmesine bağlıdır fikri hakimdir.
Emek (İşgücü): Çalışanların, bir işte ortaya koydukları fiziki veya fikri
çabalarına denir. Emek temel üretim faktörüdür. Emek olmadan üretim veya
işletme düşünülemez. Sanal işletmelerde bile az sayıda da olsa işgücüne ihtiyaç
vardır. Emeğin karşılığı ücrettir. Bir mal ve hizmetin tasarımı için fikri ve
üretimi için fiziki, satış ve pazarlaması için hem fiziki hem fikri emeğe ihtiyaç
vardır. Bir ülke için emek faktörü o ülkede yaşayan çalışabilir konumdaki insan
sayısı ile ifade edilebilir. Eğitimli genç ve girişimcilik özelliğine sahip insanların
varlığı ülke ekonomisinin motoru görevini görür.
Sermaye önemli işletme girdisidir. Üretimde kullabılabilen para ve parasal bir
değer ifade eden her araç sermaye olarak değerlendirilir. Bir işletmenin
kurulması ve çalıştırılması için kuruluş ve işletme sermayesine ihtiyaç vardır.
Sermaye: para ve paraya çevrilebilen maddi (makine, bina, araç gereçler) ve
manevi (patent, imtiyaz, lisans, marka değeri, hisse senetleri vb.) varlıklara
denir. Halk dilinde sermaye, kişilerin tüm varlıklarını içine alan servet karşılığı
olarak veya çoğu kez para anlamına gelir. Fakat sadece para demek değildir.
Sermaye; doğada serbest biçimde bulunmayan sonradan üretilen üretim araçları
olarak da tanımlanır. Diğer bir tanımı ise biriktirilen emektir. Sermaye, ayni ve
nakdi sermaye diye ikiye ayrılabilir. Bu açıdan bakıldığında sıcak para ve anında
nakde dönüştürülebilen tüm varlıklar (hisse senedi, arsa, teknoloji, bilgi, fiziki
tesisler, makine vb. ) olarak ifade edilebilir. Sermaye mevcut varlıklar artı
alacaklardan borçların çıkarılmasıyla elde edilen değerdir.
Doğal Kaynak: Doğadan elde edilen, direkt veya endirekt şekilde kullanılabilen
maddelere denir. Diğer bir ifade ile doğal kaynak, insani olmayan, yeryüzünün
altında ve üstünde bulunan bütün kaynakları içerir. Tarım arazileri, inşaat
alanları, binalar, nehirler, ormanlar, hayvanlar, okyanuslar ve atmosfer gibi yer
üstü ve petrol ve su kaynakları, madenler ve cevherler, yer altı, ile buralarda
bulunan kendi doğal halleri ile kullanılabilen her türlü kaynak akla gelmektedir.
Ülkemiz yer üstü ve yer altı doğal kaynaklar açısından kaynakları bol ve
yeterlidir. Tabiki ilgililer tarafından kaynakların varlığının biliniyor ve yer
üstüne çıkarılıp kullanılabiliyor olması gerekir. Doğal kaynağın karşılığı ranttır.
Bu durum ülkedeki mevcut ve yeni kurulacak işletmeleri doğrudan
etkilemektedir.
Marka: bir isim, terim, işaret sembol veya özel tasarım anlamına gelir. İşletme
literatüründe işletmeyi ve mamul/hizmetlerini tanıtan, rakiplerinden ayırd
edilmesini sağlayan sembol bir değerdir. Her müteşebbis bir markadır ve kendi
markasını oluşturma gayreti içindedir.
Verimlilik: Üretim için kullanılan girdilerin çıktılara oranlanmasıdır.
Yukarıdaki kavramların merkezine oturan insandır. Her faaliyet insan için ve
insanın mutlu ve güvenli olarak yaşayabilmesi içindir. Daha sonra diğer canlılar
veya varlıklar akla gelir.
4.1.2. İşletme ve Girişimcilik İlişkisi
İşletme kavramı yerine bazı kaynaklarda firma, bazı kaynaklarda şirket bazı
kaynaklarda girişim, bazı kaynaklarda tesis, işyeri, fabrika, atölye gibi
kavramlar kullanılmaktadır. İşletmecilik, teşebbüs ve girişimcilik ile işletme
sahibi, müteşebbis ve girişimci kavramları birbirinin yerine çok
kullanılmaktadır. Bu başlık altında daha çok işletme ve girişimcilik kavramı
üzerinde durulacaktır. Günümüzde bu iki kavram çok sık kullanılmaktadır.
İkiside aynı manaya gelir mi? Her işletme bir girişim, her girişim bir işletmeyi
doğurur mu? Hangisi daha kapsamlıdır? Gibi sorulara cevaplar bulmak gerekir.
Bu açıdan bakıldığında işletme daha teknik, hukuki, ticari bir kavram olarak
karşımıza çıkmakta, hatta işletme denince fabrika, atölye, mağaza, işyeri akla
gelir, fakat girişim ise daha çok sosyal ve insani bir kavram gibi görülmektedir.
Her başarılı girişimin sonucunda bir işletme meydana gelir. Hatta her girişim bir
işletmeyi doğurur. Tek farkı kar amacı gütmeyen girişimler olabilir fakat kar
amacı gütmeyen ticari işletme olamaz. Girişimcilik daha çok işletmenin
başlangıç yönünü işletme ise devamlılığı konusu ifade etmektedir.
İşletme ve girişim faaliyetinin her ikisi de yatırım için belirli bir sermayeye ve
mal ve hizmet üretmek için üretim faktörlerine ihtiyaç duyar. Her ikisi de bu
faktörleri çeşitli dönüştürme işlemine tabi tutarak faydalı çıktılar elde etme
üzerinde durur. Kar amacı gütme dışında faaliyetlerde bulunan işletme ve
girişimcilik hariç olmak şartıyla normal şartlarda her ikisinin de hedefinde kar
elde etmek vardır. Her ikisinin de kuruluşu başarıya ulaştırmak için strateji,
politika ve hedeflerini net bir şekilde belirlemesi gerekir. Her ikisi de şu soruları
kendine sormak zorundadır. Ne üretilecek, neden üretilecek, nasıl üretilecek ve
ne zaman üretilecek sorularına en doğru ve isabetli cevaplar bulmaya çalışır.
4.2. GİRİŞİMCİLİK
Son zamanlarda ülkemizde ve tüm dünyada üzerinde çokça konuşulan ve önemi
yeni yeni anlaşılan girişimcilik kavramı üzerinde durulacaktır. Ülkemiz ve tüm
dünya için girişimci insan vücudundaki kalp gibidir. Ekonomik hayatın devam
etmesi ve kalbin sürekli çalışması için girişimci özelliği taşıyan kişiler bulunup
ortaya çıkarılmalı ve bu kişilere girişimde bulunma imkanı sağlanmalıdır. Fakat
Bir zamanlar toplumumuzda girişimcilik anlayışı ikinci, üçüncü plandaydı,
birinci planda memuriyet anlayışı vardır. Çünkü memur sayısı az veya kıt
bulunuyordu, toplumdaki itibarı çok yüksek idi. Fakat günümüzde herkes
tarafından aranan girişimcilerdir. Çünkü onların girişimde bulunması sonucu
tüm toplum bu faaliyetten istifade etmektedir.
Müteşebbis kavramı 18. YY’da Fransız iktisatçı Jean Bastiste Say tarafından üç
temel üretim faktörüne dördüncü üretim faktörü olarak ilave edilmiştir. İlave
edilen bu üretim faktörü müteşebbis veya günümüz ifadesi ile girşimci
faktörüdür. Bu faktörün görevi yukarıda ifade edilen üç üretim faktöründen daha
önemli ve etkinliğe daha fazla katkı sağlar. Bu dördüncü faktör, diğer üç
faktörün organize ve idare edilmesini ifade eder.
Üretim faktörlerinin sayı olarak dörde çıkması işletmecilik anlayışında meydana
gelen gelişmenin neticesidir. Önceleri teşebbüste bulunan müteşebbislerin
üretim faaliyetlerine katılmak için yeterli sermayeye sahip olmaları gerekli idi.
Ancak bugünkü modern işletmecilik anlayışında sermaye sahipleri ile
müteşebbisler arasındaki farklar net olarak ortaya çıkmıştır.
Müteşebbis (girişimci) kavramından şirket sahibi ve sahipleri anlaşılır. Şirketin
müdürü müteşebbis sayılmaz, sadece istihdam edilmiş bir yöneticidir.
Müteşebbis, kâr amacı için sermaye koyarak, faaliyetin riskini (kâr ve zararı)
yüklenen kimsedir. Müteşebbis doğrudan kendi sermayesini koyabildiği gibi,
bankalardan ödünç alınan krediyi de sermaye olarak koyabilir.
Teşebbüs (girişim) kavramı, geniş manada kâr amacına yönelik özel kişi ve
kurumları kapsadığı gibi, kamu yararına yönelik faaliyette bulunan kamu
iktisadi teşekküllerini de içine alır.. Özel sektördeki girişim faaliyetindeki riski,
kar veya zararı, şirket sahibi olan kişi veya tüzel kişilik üstlenirken kamudaki
riski devlet üstlenir.
Ülkemizin kalkınması açısından bireylerin; iş hayatının ve toplumun
ihtiyaçlarına göre eğitilmeleri, eğitildikleri mesleklerde istihdam edilmeleri ve
kendi mesleki alanlarında girişimci bir ruha sahip olmaları, bu ruh ve
yeterliliklerle kendi iş alanlarını oluşturmaları ve girişimci olmaları ülke
ekonomisi açısından oldukça kritik ve büyü könem taşımaktadır. Ülke genelinde
girişimciliğin gelişiminde en önemli faktörlerden biri de bu konuda verilen
eğitimlerin yaygınlaştırılması ve kişilerin girişimcilik özelliklerinin
geliştirilmesidir.
Bu düşünceden hareketle üniversitelerde okutulan girişimcilik eğitiminin
dünyadaki ve Türkiye’deki mevcut durumunu ortaya koyma ihtiyacı belirmiş,
üniversite öğrencilerinin mezuniyet sonrasında girişimci olmaları yönünde
verilen eğitimlerin nasıl daha verimli hale getirileceğinin belirlenmesi önem
kazanmaktadır. Yani üniversiteden mezun olan gençlerin, işsizler ordusuna
katılan veya iş arayan değil, iş kuran olması için girişimcilik potansiyellerini
ortaya çıkaracak en uygun zeminlerin oluşturulması, eğitimle geliştirilmesi
gerekir. Bu açıdan yeni mezunların, işsizliği arttırıcı değil istihdamı arttırıcı
etkisi olur. Enerjik ve üretken gençlerin önünü açmak gerekir.
Gelişmekte olan bir ülkede girişimciliğin gelişebilmesi için sosyo-kültürel
değerler büyük önem taşımaktadır. Bir toplumun örf adetleri, o toplumda
yaşayan her fertte var olan girişimcilik potansiyellerinin ortaya çıkarılmasına ya
katkısı olur ya da engellenmesine neden olur. Katkısı olan toplumlarda
girişimcilik anlayışı ile birlikte o toplumda gelişir. Bir toplumda girişimciliğin
gelişmesine dolaylı ve dolaysız etki eden birden fazla neden vardır. Girişimcilik
anlayışının gelişmesinin temel nedenleri, istihdamı arttırması, işsizliği azaltması,
yoksulluğu önlemesi ve gelecekte toplumun var olabilmesi için ortaya
çıkabilecek yeni istek ve ihtiyaçlarına bir karşılık bulması şeklinde ifade
edilebilir.
4.2.1. Girişim, Girişimci ve Girişimcilik Kavramları
4.2.1.1. Girişim ve Girişimci (Teşebbüs ve Müteşebbis)
Girişimci kavramını tanımlamadan önce girişimcinin ne olmadığını görmek
gerekir. Daha sonra girişimci (teşebbüs) kavramını açıklamak daha doğru olur.
Girişimci ne değildir? Sorusunu sorarak işe başlamak gerekir.
• Girişimci, tek başına başarıya ulaşan kişi değildir.
• Girişimci, müşteri kandırarak para kazanan birisi değildir.
• Girişimci, hayalperest birisi demek değildir.
• Girişimci, maceraperest birisi demek değildir.
• Girişimci, kumarbaz birisi demek değildir.
• Girişimci asosyal birisi demek değildir.
• Girişimci, kendi menfaati için herşeyi yapabilen kişi değildir.
• Girişimci, her şartta veya en kısa sürede çok para kazanan birisi değildir.
• Girişimci, doğulur, sonradan olunmaz demek değildir.
• Girişimci, sadece parası çok olan birisi demek değildir.
• Girişimci, sadece iyi okul performansı ve iyi eğitim almış birisi demek
değildir.
• Girişimci, genç ve enerjik olmalı, yaşlılar girişimci olamaz demek
değildir.
• Girişimci, kervanı yolda düzen kişi değildir. Yola çıkmadan kervanın
yoldaki durumunu gören kişidir. Girişimcide strateji ve planlama çok önemlidir.
• Girişimci için sermaye yeni bir iş kurmak için en önemli unsurdur. Gerisi
önemsiz demek değildir.
• Her yeni iş kuran girişimci demek değildir. Girişimcilikte devamlılık
esastır.
• Girişimcinin iş yeri, çok gösterişli ve görkemli olan bir yer demek
değildir.
• Herkes girişimci olabilir ile girişimci mükemmel olmalıdır fikri yanlıştır.
Herkes girişimci olamaz ve hiç kimse mükemmel değildir.
• Girişimcinin ne olmadığını veya ne ifade etmediğini yukarıdaki
maddelerde söyledikten sonra girişimcinin tanımlarını yapmakta fayda vardır.
Günümüz akademik çevrelerinde girişim ve girişimci ile ilgili çok sayıda tanım
yapılmaktadır. Girişimci kelimesi bir işi, bir fikri uygulamaya başlayan kişi
manasına gelmekte ve girişmek fiilinden türetilmiştir. Daha çok askeri
literatürde öncü, önde giden, lider manasında kullanılmaktadır. Girişimcilik
kavramı ilk olarak Fransada yaşayan İrlandalı iktisatçı Richard Cantillon
tarafından kullanılmıştır. Dinamik girişimcilik olarak ilk kullanan kişi ise J.Von
Schumpeterdir.
Köken olarak Latince’de intare kökünden gelen girişimci kavramı, Fransızca
entrepreneur kelimesinden o da entreprendre fiilinden gelmekte olup girişmek,
el atmak, üstlenmek, kalkışmak, atılmak, harekete geçmek, bir şey yapmaya
başlamak anlamlarından kullanılmaktadır. Girişimci kavramı ilk olarak
Fransızcada görülmüştür. Anlam olarak araştırmacı, maceracı, hükümet alt yapı
bağlantılarını kuran kişi, mimar ve tarım ile uğraşan insanlar için kullanılmıştır.
Daha sonra endüstri alanında, risk alan veya riski hesaba katabilen
sermayedarlar için kullanılmış ve böylece anlamı genişlemiştir (Shimazaki,
1992, Aktaran: Çetinkaya, 2011). İngilizcede ise entre giriş ve pre ilk
kelimelerinin birleşiminden meydana gelen ilk giriş, veya girişim, entrepreneur
sözcüğü girişimci, entrepreneurship te girişimcilik manasında kullanılmaktadır.
Daha önceleri ülkemizde girişim manasında Arapça kökenli teşebbüs, girişimci
manasında ise müteşebbis kelimeleri kullanılmakta; müteşebbis teşebbüste
bulunan kişiye verilen bir isimdir.
Girişimciyi, “kaynaklar konusunda öngörüde bulunarak işi planlayan, insan
kaynaklarını örgütleyerek girdilerin işlenmesini sağlayan ve elde edilen çıktıyı
da kârlılık oluşturacak şekilde müşterilerin kullanımına sunma becerisini
gösteren kişi” seklinde tanımlamak da mümkündür. Buna göre girişimci emek,
teknoloji, sermaye ve doğal kaynaklar olarak sayılan üretim faktörlerini en
güncel teknik yöntem ve bilgilerle analiz edip bir araya getirerek mal imal eden,
hizmet sunan, ticaret yapan şahıs olarak ön plana çıkmaktadır. Bygrave ve
Hofers ise girişimciyi, "fırsatları algılayarak, fırsatlar doğrultusunda işletmesini
şekillendiren kişi" olarak tanımlamıştır (Mueller ve Thomas, 2001, Aktaran,
Çetinkaya, 2011). Girişimci, bir ülkenin gelişme hızını belirleyen etkili sosyal
aktörlerden biridir (Wennekers, 2005; Friss vd., 2004, Aktaran, Çetinkaya,
2011).
Girişimci, bir iş kurmak ve işletmek için risk alma arzusu yüksek olan kişidir.
Girişimci, kazancı bol olabilecek bir fırsatı keşfedip, riski üzerine alarak fırsatı
paraya çevirmek için harekete geçen kişidir. Girişimci (müteşebbis), kar
sağlamak amacıyla işletmeyi kuran, harekete geçiren ve çalıştıran kişidir.
Girişimci, başkalarının ihtiyaçlarını karşılayacak mal ve hizmetlerin ortaya
konulması için üretim faktörlerinin tedarikini ve bu faktörlerin üretim sürecine
dahil edilerek dönüştürme işini gerçekleştiren kişidir. Diğer bir ifade ile
girişimci, toplumun ihtiyaç duyduğu mal ve hizmeti üreterek veya ticaretini
yaparak maddi ve manevi kazanımlar elde etmeyi hedefleyen kişidir. Daha geniş
bir açıklaması ise kendi işini kurmayı düşünen ve harekete geçen, bulduğu iş
fikirlerinin uygulanabilirliğini araştıran planlayan ve çalışmaları yapan ve risk
alabilen kişiler ancak bu hedefe ulaşabilir. Aynı zamanda girişimcilik fikirlerini,
kabiliyetlerini ve bilgilerini bir araya getirerek kendi işini kuran kişi de girişimci
olarak tanımlanabilir.
Genel bir ifadeyle girişimcilerin ticari mali ve sınai faaliyetlerini
gerçekleştirmek için kurdukları ekonomik kurum ve işletmelere girişim adı
verilir. Başka bir tanıma göre girişim “belli bir adı, unvanı, bir çalışma birimi,
belirli bir sermayesi ve belirli bir organizasyon sistemi olan ekonomik birimdir”
(Parıltı ve Aydıntan, 2008, Aktaran: Çetinkaya Bozkurt, 2011). Çoğu zaman
aynı anlamda kullanılsa da girişim ile işletmenin aynı olmadığının da bilinmesi
gerekir. Girişim, “belirli bir yasal, finansal, örgütsel ve ekonomik özelliğe sahip
kuruluştur” (Sabuncuoğlu ve Tokol, 2001, Aktaran: Çetinkaya Bozkurt, 2011).
İşletme ise, daha çok fabrika ya da satış mağazası gibi mal veya hizmet üreten
ya da pazarlayan teknik birimler olarak belirlenmektedir (Çetinkaya Bozkurt,
2011). Başka bir deyişle girişim bir veya birden fazla işletmeye sahip olabilen
bir kuruluşlar olarak belirtilirken, Örneğin Pektim Petrokimya Anonim Şirketi
birçok işletmesi olan bir girişim; buna bağlı plastik işleme fabrikası ise bir
işletmedir. Girişim kavramı; kâr veya başka biçimlerde fayda sağlamak
amacıyla, ücret karşılığında satmak için mal veya hizmet üretmek, ya da fonlar
sağlamak üzere kurulan, hukuki ve finansal kişiliğe sahip, devamlı nitelikte bir
yapı olarak tanımlanır (Tutar ve Küçük 2003, Aktaran: Çetinkaya, 2011). Bu
tanımların biri birinden farklı yönleri olmasına rağmen, yinede bütün tanımların
genel olarak bazı ortak noktaları olduğu söylenebilir. Bu noktalar, fırsatları
yakalama, risk alma, yenilikçi olma, yeni bir iş kurma ve yeni ürün üretme vb.
yönler olarak sayılabilir. Son olarak genel ve kapsamlı bir girişimci tanımı
yapacak olursak: (Tekin, 2009)
Girişimci, pazardaki fırsat ve gelişmeleri görüp toplumun ihtiyaç duyduğu
ürünleri üreterek, hizmetleri sunarak veya ticaretini yaparak, maddi-manevi
kazanç sağlamayı hedefleyen, bu amaçla kendi işini kurmak için harekete geçen
ve iş fikrini gerçekleştirmek için araştırma, planlama, organizasyon ve
koordinasyon çalışmalarını yapan, sonuçta girişimci; gerekli bilgi-beceri, işyeri,
eleman, makine-ekipman v.b. işletme girdileri ile finansman kaynaklarını bir
araya getirerek, kendi işini kuran kişidir.
Bu tanımlardan hareketle Grişimin özelliklerini aşağıdaki gibi belirtmek
mümkündür:
• Girişimin amacı, kazanç ve kâr elde etmektir.
• Girişim, ücret karşılığında satmak üzere mal veya hizmet üretir veya
fonlar sağlar. Bu özellik, girişim olmanın olmazsa olmazıdır.
• Girişimin dört temel işlevi; üretim, pazarlama, satış ve bu üç işlevin
yerine getirilmesi için gerekli olan finansmandır.
• Girişim, hukuki bir birimdir. Tüzel kişiliğe sahip bulunan girişim,
sahiplerinden ayrı bir kişiliğe sahiptir. Çalışmalarını bu kişilik altında
yürütebilecek, hak ve yükümlülükleri üstlenir.
• Girişim, finansal bir birimdir. Girişim kendisine ait olan varlıkları ve
bunların karşılandığı öz ve yabancı kaynaklara sahiptir.
Girişimci olmayı düşünen veya ben girişimci olabilirim diyen kişilerin ilk
yapacakları iş kendilerini analiz etmekle başlar. Çünkü kişiyi en iyi bilen onu
yapan ve kendisidir. Bu sebeple kendisi için bir SWOP analizi yapmaktır.
Girişimde bulunmayı düşünen kişi, önce girişimciden olması gereken
özelliklerin hangilerinin kendisinde var olduğunu veya olmadığını tespitle işe
başlamalıdır. Ters açıdan bir girişimcide olmaması gereken özelliklerin
kendisinde var olup olmadığı araştırması gerekir. Daha sonra girişimci
kendisinde tespit ettiği eksiklikleri gidermek için gerekli girişimcilik ve
işletmecilik eğitimleri almalı takviye olarak başarılı girişimcilik hikayeleri
okuyarak gerekli dersleri çıkarmak gerekir. En sonunda iş fikrine uygun bir iş
tecrübesi yaşamak için kısa süreli dahi olsa bir işe girmelidir. İş dünyasına giriş
yollarının başında teşebbüs faaliyetleri gelir. Günümüzde büyük işletme olarak
bilinen bütün işletmeler başlangıçta küçük bir teşebbüsle işe başlamışlarıdır.
Girişimci ile ilgili dört temel unsur vardır: Fikir süreci, hayata geçirmek için
harcaması gereken çaba, çaba sonucu ortaya çıkacak riski üstlenme ve bu riskin
getirisi veya götürüsüne yönelik beklentidir. Girişimcinin taşıması gereken
özellikler kitabın ilerleyen bölümlerinde daha da ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
4.2.1.2. Girişimcilik Kavramı
Literatür taraması yaparken girişimcilik kavramına ait tek bir tanımın olmadığı
görülmektedir. Bu da girişimciliğin bir çok yönü ve sürekli değişen bir kavram
olduğunu göstermektedir. Girişimcilikle ilgili farklı yazarların tanımlamalarına
bakıldığında girişimcilik ile ilgili tanımlarda en çok kullanılan kelimeler; (AÖF
yayını) başlatma, bulma, fikir üretme, yeni işletme, yenilik, yeni ürün fikirleri,
yeni pazarlar, fırsatların peşinde koşma, risk alma ve riski yönetme,
belirsizlikleri belirli hale getirme, para kazanma fikri, kişisel tatmin, üretim
kaynaklarının yönetimi, katma değer sağlama, büyüme arzusu, sahiplik,
sorumluluk, yetki ve strateji oluşturmadır. Girişimcilik, “değer oluşturmak ve
katkı yapmak için, kâr amacı güden yeni bir işletme kurma veya büyütme ve
yeni bir mal veya hizmet ortaya koyma sürecidir” (Bird, 1989). Bir başka tanıma
göre girişimcilik “bir fırsat algılama ve o fırsatı ele geçirmek için bir
organizasyon ortaya koyma faaliyetidir” (Mueller ve Thomas, 2001, Aktaran,
Çetinkaya, 2011,5). Girişimcilikle ilgili bu tanımlara göre, girişimcilik kavramı
yenilik içeren, risk üstlenilmesi gereken bir olgu şeklinde tanımlanmaktadır.
Günümüzün modern işletmecilik anlayışına göre hareket eden işletme
yöneticileri girişimcilik kavramını, yenilik, esneklik, dinamiklik, risk alma,
yenilikçilik ve gelişim odaklı olma gibi kavramlarla açıklamaktadır (Kutanis ve
Hancı, 2004, Aktaran: Çetinkaya, 2011,5).
Geçmişte daha çok kâr amacı ile kendi işini kurma ve büyütme olarak
tanımlanan girişimcilik günümüzde daha çok risk alma, yenilikleri yakalama,
fırsatları değerlendirme ve bunları hayata geçirme süreci olarak
tanımlanmaktadır. Girişimcilik kavramı değişik dönemlerde farklı açılardan
inceleme konusu olmuştur.
Fransız iktisatçı Jean Baptiste Say’dan itibaren girişimcilik dördüncü üretim
faktörü olarak genel kabul görmüştür. Böylece klasik üretim faktörleri olan
emek, sermaye, doğa faktörlerine girişimcilik de eklenmiştir. Girişimcilik
konusu sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş ile birlikte, gerek ulusal
gerekse de uluslararası boyutta gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler düzeyinde
daha dikkat çekici bir hale gelmiştir (Börü, 2006, Aktaran: Çetinkaya, 2011,7).
Girişimcilik, yaşanılan ortamda bulunan fırsatları değerlendirmek, ilgili projeler
oluşturmak, oluşan projeleri uygulama alanına taşıyarak üretimde bulunmak ve
insan hayatını kolaylaştırma becerisine sahip olmaktır.
Girişimcilikle ilgili çevremizde veya basın yayın araçlarında çok sayıda
girişmcilik hikayelerinden bahsedilmektedir. Bunlardan bir kaçı gezgin
kütüphaneci, tarlada balık yetiştiren adam, yemek sepetim com vb. sayılabilir.
Yeni işletme kuran veya yeni girişimde bulunan kişiler piyasadaki işletme
sayılarını arttırmakta, rekabeti kızıştırmakta ve bu durum müşterilerin işine
gelmektedir. Aynı zamanda müşterinin istediği anda ve istediği fiyattan daha
kaliteli mal ve hizmetlerin sunulmasına neden olmaktadırlar.
4.2.1.3. Girişimci ve Girişimcilikle İlgili/Benzer Kavramlar
Genellikle sermayedar, işadamı, işveren, tüccar, esnaf yönetici, lider, koç,
teknisyen, teknokrat ve girişimci kavramları birbirlerinin yerine kullanılmakta,
açık ve kesin tanımlarının yeterince bilinmemesinden dolayı kavramlar
karıştırılmaktadır. Bu kavramların çok yakın ilişki içinde olması ve benzerlikler
göstermesi birini diğerinden ayırmayı zorlaştırmaktadır. Ancak tüm zorluğa
rağmen söz konusu kavramları birbirinden ayırmak ve açıklığı kavuşturmak
gerekmektedir.
• Sermayedar Girişimci Ayırımı
Sermayedar, girişim için gerekli olan iktisadi ihtiyaçları para koyarak karşılayan
kişidir. Koyduğu paranın karşılığı olarak faiz alır. Girişimcilik ile para
sahipliğinin birbirinden kesinlikle ayrılması gerekmektedir. Çünkü girişim
kavramı, paranın varlığından çok yeni ürün ve üretim tekniklerini, geniş bir
öngörüsü yada değişen şartlara uyum yeteneğini ifade eder. Bu nedenle,
girişimcilik yeteneklerine sahip olan fakat yeteri kadar sermayesi olmayan
kişiler potansiyel birer girişimci olarak tanımlanmaktadır (Çetinkaya Bozkurt,
2011,7). Girişimcinin payı ise kardır.
Uygulamada sermayedar fiilen yatırıma giriştiği ve işletmesinin kurucusu
olduğundan girişimci ile karıştırılmaktadır. Oysa girişimcilik, risk alabilme,
dinamizm, mucit vb. özellikler gerektirmektedir. Her sermaye sahibinde bu
özeliklerin bulunması beklenemez. İstikrarlı bir gelişme sağlayan kazanç
sermayedar için yenilikler meydana getirmekten, riske girmekten, yeni başarılar
peşinde koşmaktan daha çekici olabilmektedir (Müftüoğlu ve Durukan, 2004).
• Yönetici Girişimci Ayırımı
Yönetici işletmeyi profesyonel olarak yöneten kişidir. Profesyonel yöneticinin
yönetim branşı, alanı, mesleğidir. İşletme sahibi işletmenin yöneticisi
olabileceği gibi kendinin dışında işletmenin yönetilmesi için bir başka kişiyi
işletmeyi profesyonel olarak yönetilmesine yönelik atama yapabilir. Günümüzde
işletmelerin profesyonel yöneticiler tarafından yönetilmesi bir zorunluluk halini
almıştır. Fakat bu tarz yöneticiler işletmeyi profesyonel olarak planlarken,
organize ederken, yönetirken risk altına girmezler, kar veya zarara ortak
olmazlar. Yani yönetici belirli bir ücret karşılığında yönetim fonksiyonunu
(planlama, organizasyon, koordinasyon, yürütme ve kontrol) işletmenin sahibi
adına işletmeyi yönetirler. Yönetici eldeki mevcut makine ve insan gücü
kaynağını en etkin şekilde organize ederek işletmenin amaçlarına ulaşması için
yönetim görevini yerine getiren ve yürüten kişidir. Girişimci ise bir iş fikri olan
o fikir çerçevesinde işletmeyi kuran çalıştıran, verdiği kararlar neticesinde kar
veya zarara katlanan, riski göze alan, işletmenin sahibi veya ortağı olan kişidir.
Her girişimci aynı zamanda kurduğu işin yöneticidir. Bazı yöneticilerde de
girişimcilik özelliği bulunabilir. Bu girişimci özelliği olan yöneticiler işletmesini
belirsizlik ve risk altında başarıya ulaştırabilir. Eldeki kaynakları hedefleri
doğrultusunda hareket ettirebilen kişiye girişimci, yönetici ise işletme sahibi
adına hareket etmeye çalışan kişisidir. Girişimciler, normal yöneticilik
standartlarının dışında artı kişisel özelliklere sahiptirler. Yani girişimci
gelecekte, yönetici ise geçmişte yaşar.
• Lider Girişimci Ayırımı
Liderlik belirli bir hedefe yönelik olarak organize olan bir grubu etkileme
sürecidir. Liderlik ise kendi dışındaki kişileri belirli bir amaç doğrultusunda
motive ederek çalıştırabilme gücüdür. Resmi bir gücü (makamı/yetkisi) olmadan
da bir grup insanı peşinden sürükleyebilen kişiye lider denir. Liderliğe insanları
etkileme sanatı da denebilir. Liderlik, bulunduğu her pozisyon için
çevresindekilerini etkileye bilme becerisidir. Girişimcilik ile liderlik bir birine
yakın kavramlardır. Bir çok açıdan birbirine benzemektedirler. Girişimcide
fikirlerini hayata geçirme ve yenilik konusunda etrafındakilere veya sermaye
sahiplerine liderlik edebilmektedir. En ideal durum lider girişimcilik özelliğidir.
Bu iki özellik birlikte bir kişide bulunursa o kişinin yapacağı girişim faaliyetinin
başarıya ulaşma şansı yüksektir.
• İşveren/Patron Girişimci Ayırımı
Girişimcilikle karıştırılan kavramlardan biri, hukuki bir kavram olan “işverendir.
Yine benzer kavramlardan biri de “patron” dur. Patron, girişimci olabileceği gibi
sermaye sahipliği, işveren ya da yöneticilik kavramlarının yerine de
kullanılabilir. Bir diğer kavram olan “sermayedar”, aslında para sahipliği
anlamına gelmez. Mal ve hizmet üretimi için kullanılan üretim araçlarını ifade
etmede kullanılan bir kavramdır. Girişimcilik ise, tüm bunlardan farklı olarak
“devamlı risk almak suretiyle diğerlerinin göremediği ya da cesaret edemediği iş
fırsatlarını değerlendiren kişidir” (Müftüoğlu ve Durukan, 2004).
• Yatırımcı Girişimci Ayırımı
Yatırımcı sadece kendi karını ekonomik faydasını düşünür ona odaklanır. Fakat
Girişimci tüm paydaşların (müşteriler, çalışanlar, tedarikçiler, ortaklar, toplum
ve ülke vb.) iktisadi ve toplum menfaatlerini dengede tutmaya çalışır. Bu açıdan
girişimci yatırımcıdan daha fazla risk alan kişidir. Yatırımcının hedefinde daha
çok para kazanmak var iken girişimcinin hedefinde hem para hem de toplum
menfaatleri ön plandadır.
• Tüccar Girişimci Ayrımı
Ticari bir işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten ve ticaret siciline kayıt
yaptıran kişiye tüccar veya tacir denir. Tacir olabilmek için kurulan işletmeyi
ilgili makamlara bildirmek, kayıt ettirmek gerekir. Daha sonra da kanunen
tutmak zorunda olduğu defterleri tutarak ticaret yaparlar. Girişimci tacirden daha
geniş kapsamlıdır.
• Esnaf Girişimci Ayrımı
Küçük sermaye ile iş kuran ve esnaf odalarına kayıt yaptırarak kendi emeği ile
kendi hesabına bağımsız çalışan kişilere esnaf denir. Sermayeyi az, emeği çok
katan yerel çapta iş yapan kişilere esnaf adı verilir. Bunlar genellikle küçük boy
girişimde bulunurlar. Fakat girişimciler daha geniş bir bakış açısıyla olayalara
yaklaşarak belki başlangıçta yereldirler, fakat zamanla global hale gelebilirler.
• Koç Girişimci Ayrımı
Koçlar daha çok işi uygulamalı olarak başkalarına öğreten ve iş süreçlerini
yöneten idareci tipidir. Yani koç, işin tam ortasında yer alan, örnek olan ve
göstererek işi yönetmeye çalışan kişidir. Koçlukta risk yok yöneticilik var,
girişimcilikte ise hem risk alma hemde çalışanları motive ederek hedefe
yöneltme vardır.
• Teknisyen Girişimci Ayrımı
Teknisyen, iş yapan, sorun çözen, bugünü yaşayan, işin kolayına kaçan,
mevcutla iktifa eden kişidir. Teknisyene göre işlerin hayal edilmesi değil
yapılması gereken durumdur. Girişimci ise vizyon sahibi yarını yaşayan,
değişime açık, muhtemel fırsatları yakalayan kişidir.
• Fabrika Müdürü Girişimci Ayrımı
Fabrika müdürü fabrikası ile ilgilenir. Fabrikadaki sorunları çözmeye çalışır.
Fabrikanın tasarımı, düzenlenmesi, kapasitesi, otomasyonu, çalışanlar, üretim ve
mamul ile ilgili kararlar verir. Girişimci ise hem fabrika, hemde fabrikanın
dışındakilerle ilgilenir ve önemli kararlar alır.
• Mentör Girişimci Ayrımı
Mentör danışılan, danışan kişiye yol gösteren fakat işin yapılmasına karışmayan
kişidir. İşle ilgili kurmay pozisyonda bulunan kişidir. Girişimci hem kurmay
hem komuta pozisyonundadır. Futbolcu için teknik adam ne ise işi yapan içinde
odur. Sahaya çıkıp futbol oynamaz fakat oyunla ilgili taktikler verir. Girişimci
gerekirse sahanın içinde de dışında da görev alır, kararlar verir.
4.2.2. Girişimcilerin Özellikleri
Girişimcilerin taşıdıkları kişilik özellikleri ile ilgili birçok farklı görüş
bulunmaktadır. Girişimci için gerekli en önemli 3 ayak vardır: Kabiliyet, Cesaret
ve Bilgidir. Bu üç faktör birlikte bir kişide toplanırsa o kişinin girişimci olması
kaçınılmazdır. Yani Akıl (mantıksal zeka), gerekli bilgi ve geleceğe yönelik
doğru planlamayı rasyonel olarak yapmayı gerektirir. Kalp (duygusal zeka) ise
girişime duyguları, hisleri, heyecanı katabilmeyi gerektirirken Aksiyon ise akıl
ve kalbin birleşiminden meydana gelen sinerjiyi açığa çıkarma faaliyetidir.
Girişimci aksiyon adamıdır, eski ile yeniyi harmanlayıp herkesin bakmadığı
yönden olaylara bakıp bambaşka yenilikler ortaya çıkarır. Girişimci kişi geçmiş
ile geleceği şimdide birleştiren kişidir. Bu üçünden biri bir girişimcide eksik
olması demek girişimin noksan olmasına neden olur.
Değişik araştırmacılar tarafından girişimcilerin temel özellikleri olarak kendini
bilen, meraklı, inatçı, sabırlı, lider, yenilikçi, buluşçu, vizyoner, risk alan,
değişim odaklı, fırsatlara odaklanmış, mantıksal ve sosyal zekaya sahip
oldukları belirtilmiştir. Bunların yanında girişimcilerin sahip olduğu özelliklerle
ilgili olarak, gelişmiş iletişim becerisi, proaktiflik , yüksek başarı güdüsü ve
kararlarında ısrarcı olma da yer almaktadır. (Hisrich vd., 2005; Hitt vd., 2005;
Küçük, 2005, Daft, 2005).
İş kurmayı düşünen insanların girişimcilikle ilgili olarak olumlu ve olumsuz
yönleri veya özellikleri bulunur. İyi bir girişimcide bulunması gereken ve
gerekmeyen bu özellikler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. (Özcan-Taş,
2010:585)
Tablo 1: Girişimcide Bulunması Gereken ve Gerekmeyen Özellikler
Olumlu özellikleri Olumsuz özellikleri
Cesur, girişken, atılgan, öne çıkan ve sempatik Korkak, çekingen, yanlış
yapmaktan korkan, itici
Proaktif, tedbirli, önleyici, temkinli davranan Reaktif, sonradan müdahale
eden,
Gerçekçi, verilerle hareket eden, danışan- Hayalperest, maceracı, burnunun
dikine giden
Esnek, durumsal yaklaşım sergileyen -Katı, klasik, otoriter yaklaşım segileyen
Amaç, sürece odaklanabilen - Sonuç odaklı, sadece paraya endeksli
Babacan, öncü, lider, vizyon sahibi, idealist -Taklitçi, takipçi, gündelikçi,
Esnaf, ticari zekaya sahip olan - Memur zihniyetine sahip olan
Paraya hükmeden, hesabını bilen - Paranın esiri, hesapsız hareket eden
Öğrenme ve kendini geliştirme arzusu olan -Mevcutla iktifa eden, gelişmeye
kapalı
Güvenilir, Doğru sözlü, dürüst ve sözünün eri olan- Güven duyulmayan,
verdiği sözü tutamayan, unutan biri olan
Özverili, düzenli, sistemli planlı çalışan- Düzensiz, plansız, dağınık bir yapısı
olan
Özgüvenli, iyimser, müspet düşünen - Kötümser olumsuz düşünen, pısırık
Riski seven, sorumluluk duygusu olan - Riskten, sorumluluktan kaçınan,
sağlamcı
Sorun çözen, çözümün parçası olan- Sorun çözmeyi sevmeyen,
Kendi işinin patronu olmak isteyen Limitsiz yaşama arzusu olan
Azimli, sabırlı, mücadeleci, çalışkan Hırslı, Aceleci, sabırsız, uçlarda gezinen
Hızlı düşünen, hislerine güvenen Yavaş düşünen, hislerine güvenmeyen
Doğru işi yapan, yaptığı işe fark katan İşi doğru yapan, söylendiği gibi
yapan
Hareketli, enerjik, dinamik, aktif Hareketsiz, pasif
İnsan ilişkileri, iletişim becerileri yüksek İletişim kuramayan ve geçimsiz
olan
Yenilik ve değişime açık Statükocu, değişime kapalı
İnsiyatif alabilen İnsiyatif kullanamayan
Az konuşan çok düşünen Çok konuşan az düşünen
Dirayetli, zorluklara katlanabilen, ısrarcı Dayanıklılığı zayıf, çabuk vazgeçen
Bugünün işini yarına bırakmayan İşleri hep erteleyen
Bir işi bitirmeden diğerine başlamayan Birden çok işe el atan ve
bitiremeyen
Analitik, çok yönlü düşünebilen, ayrıntılara dikkat eden Tek odak noktasına
göre veya yüzeysel düşünen
Kararlı, belirsizlikler altında hızlı karar verebilen Kararsız,belirsizlikdurumunda
karar vermede zorlanan
Dışa dönük sosyal yönü kuvvetli İçe dönük asosyal olan
Kendine hakim, sakin, olayların önünde giden Öfkeli, telaşlı, olayları
geriden takip eden
Yukarıdaki tabloya bakarak girişimde bulunacak kişiler, bir girişimcide
olmaması gereken bir veya birden fazla özellik varsa girişimden vaz geçmek
yerine o olumsuz yanlarını olumluya çevirmek için çalışmalıdırlar.
Girişimciler mucit ve yenilikçidirler, değişimlere direnç göstermezler ve hatta
değişimin şartlarını kendileri hazırlarlar, hayalgüçleri kuvvetlidir fakat
maceraperestler gibi karanlığa gözü kapalı girmezler, kurumsal büyümeye önem
verirler, vizyon sahibidirler, stratejisttirler, planların hayata geçirilmesi
konusunda başarılıdırlar. Herkesin bakmadığı yönden bakarak fırsatları görüp en
iyi şekilde değerlendiren kişilerdir. Bireysel sorumluluk duygusunun yanında
diğergamlık duygusu da taşırlar. Risk almaktan korkmazlar, bağımsız karar
alabilme özellikleri vardır, misyon ve vizyon sahibidirler. Başarısızlıklarından
ders çıkararak tecrübelerini geliştirirler ve liderlik potansiyellerini ortaya
çıkararak yol alırlar.
Girişimciler, mevcut durumdan tatmin olmazlar, hangi işe girseler mutsuz
olurlar, idealisttirler, ideallerine ulaşmak için hedefleri vardır. Çevre ve aile
ortamı onları girişimci olmaya iter. Başarılı olmuş girişimcilerin ortak özellikleri
vardır. Bu kişilerin çok meraklı, araştırıcı, tutkulu, içten yanmalı (kendi kendini
motive edebilen), dürüst, çalışkan, cesur, atılgan ve olaylara durumsal
yaklaşabilen özellikler gösterdiği söylenebilir. Literatürde yer alan girişimcilikle
ilgili her kadın ve erkek girişimcide bulunması gereken temel özellikleri
maddeler halinde yazacak olursak;
• Vizyon sahibi olması
• Başarma ihtiyacı hissetmesi
• Oto kontrol gücü olması
• Risk alma eğiliminde olması
• Bitmeyen bir çalışma arzusu taşıması
• Özgüven sahibi olması
• Hataları kabullenebilmesi
• Mucit, kaşif ve yenilikçi olması
• Bütün İhtimalleri hesaba katabilmesi
• Aile ve çevresine karşı duyarlı olması
Bunları sıra ile açıklayacak olursak;
1.Vizyon: İş fikrini hayata geçirme faaliyetine bir sistem yaklaşımı ile bakarlar
ve uzun vadeli planlar yaparlar. Vizyoner girişimci, sürekli bir tutku ile
belirlemiş olduğu vizyonu doğrultusunda hareket eder. Bazı icatlar ihtiyacın
şiddetinden bazıların da kazaen ortaya çıkmışlardır. Her halükarda bu icatları
büyük fırsatlara çeviren vizyoner girişimciler vardır.
2.Başarma İhtiyacı: Başarma motivasyonu zorluklarla mücadele etme,
yetenekler yönünde kendine güven, kişisel gelişim sağlama, rekabetçilik,
kaynakları yönetme, yüksek standartlara ulaşma olarak düşünülebilir (Raab’ vd.,
2005).
Mc Clelland'a göre, yüksek başarı ihtiyacı, bireylerin girişimci davranışlarda
bulunmasına neden olur. Bazı çalışmalar başarı ihtiyacı ve girişimcilik arasında
ilişki olduğunu gösterirken bazıları bunun aksini ortaya çıkarmaktadır (Hisrich
ve Peters, 1985).
Girişimciler yüksek iş başarısı güdüsü etkisindedirler. Bu nedenle kendilerini
başarı ile özdeşleştirme ve başarı ihtiyaçlarını tatmin etme eğilimindedirler.
Girişimcilerin başarı güdülerini inceleyen Stormer ve arkadaşları (1999) da
yüksek başarı güdüsünün yöneticiler ve üniversite örgencilerine kıyasla
girişimcilerde daha yüksek olduğunu bu yüzden başarı güdüsünün esasen bir
girişimcilik özelliği olduğunu belirtmektedirler. Girişimci ruhuna sahip kişilerin,
en belirgin özellikleri, başarı arzularının yüksek olmasıdır. Bu tip insanlar, rutin
işlerden pek hoşlanmazlar, yeni fikirler oluşturmayı tercih ederler.
3.Oto Kontrol Hissi: Kontrol hissi bir bireyin hayatındaki ödülleri ve cezaları
algılamalarını ifade etmektedir. Oto kontrol hissine sahip bireyler, kendi
hayatlarının gidişatını kendilerinin kontrol edebilme yeteneğine sahip
olduklarına inanmaktayken, dış kontrol hissine sahip bireyler de hayatın
olaylarının dış faktörlerin (şans, talih, kısmet v.b.) sonuçları olduğuna
inanmaktadırlar (Koh, 1996). Brockhaus ve İçsel kontrol, Rotter (1966)
tarafından karakteristik bir girişimci özelliği olarak, kabul edilmiştir. İçsel
kontrole sahip olduğunu düşünen bireyler diğerlerinin aksine şansa ya da
kısmete inanmak yerine hayatlarında başlarına gelen her şeyden kendilerinin
sorumlu olduğuna inanırlar.
Oto kontrol hissi yüksek olan girişimciler başarısızlık durumunda başkalarını ve
çevresindekileri suçlamazlar herşeyi kendileri üstlernir.
4.Risk Alma Eğilimi: Bir kişinin risk alma eğilimi belirsiz karar verme
şartlarında şans almaya doğru eğilimi olarak tanımlanabilmektedir. Mill (1984)
risk alma eğilimini girişimcileri idarecilerden ayırmada anahtar faktör olarak
ileri sürmüştür. Diğerleri girişimcilik fonksiyonunun öncelikle risk ölçümü ve
risk almayı kapsadığını ifade etmektedir.
Girişimci kişilik özelliklerinden en önemlisi risk alma eğilimi ya da risk almaya
yatkınlıktır. Girişimcilikte de risk almaya yatkın olmak, finansal açıdan zarar
tehlikesini ve sosyal açıdan da başarısızlığı göze almak demektir. Girişimcilik
anlamında insanları risk almaya yönelten veya alıkoyan birçok faktör vardır. Bu
faktörler, kişiden kişiye göre değişir ve bunları genellemek oldukça zordur.
Örneğin, kişinin en yakın çevresinin (Anne-baba ve yakın akrabalarının) etkisi,
yetişme tarzı, eğitimi, kendi iç dinamikleri ve cinsiyeti gibi faktörler risk almaya
yatkınlık özelliğini belirleyen faktörlerden bazılarıdır (Kayalar ve Ömürbek,
2007).
Araştırmacılar risk alma davranışını değişik kategorilerde ele almışlardır.
Örneğin, Mc Clelland (1961) girişimcide risk alma eğiliminin temel nedeninin
başarı motivasyonu olduğunu bulmuştur. Ray (1986) ise, risk alma eğilimi ile
saygınlık kazanma eğilimi ara sında, bir ilişki kurmuştur. Diğer bazı
araştırmalarda da girişimci orta düzeyde risk alma eğiliminde olan biri olarak
kabul edilmiştir göre, yeni bir riske girmek, girişimcinin enerjisinin ve
zamanının çoğunu alır.
5.Bitmeyen Bir Çalışma Arzusu: Girişimciler belirlemiş oldukları hedeflere
ulaşmak için aralıksız, bıkmak ve usanmak nedir bilmeden uzun vadeli çalışma
arzusu taşırlar. Belirli bir çalışma süreleri yoktur. Bazen veya çoğu zaman
sabahlara kadar işyerinde hesap yaptıkları görülür. Onlar için mesai kavramı
yoktur. Hafta içi veya hafta sonu fark etmez sürekli çalışırlar. Bu çalışma arzusu
onları her alanda karar almaya ittiği için birden çok kişi olmaya zorlar. Bir çok
kişinin yapacağı işleri tek başına veya az sayıda kişi ile yapmaya çalışır. Bunun
için gerekli olan enerjinin kendisinde var olması gerekir. Yani her girişimci
başarı için gerekli olan şey yüksek seviyede enerji ihtiyacıdır. Bu kendi içinden
gelmiyorsa takviyelerle gitmesi mümkün değildir.
6.Özgüven Sahibi Olması: Girişimciler başarıya ulaşmak için kendi
yeteneklerine güvenirler. Özgüven sahibi insanlar, zor durumlarda korkusuzca
ve kendilerinden emin bir şekilde karar verirler. Özgüven sahibi kişiler krizleri
fırsata çevirebilirler. İşe başlamadan önce insan bilmediği bir işe kalkısırsa
tereddütler yaşar. Özgüvenli bir girişimci, bu tereddütleri o işi iyi bilmesi ve iyi
planlaması ile fırsata çevirir. Özgüvenli girişimciler, ne yapmak istediklerini iyi
bilirler ve arzuludurlar. Bu sebepten dolayı girişim işinin yüzde ellisini halletmiş
demektir.
7.Hataları Kabullenebilmesi: Hatasız insan olmaz her insan hata yapabilir.
Burada önemli olan hatadan dönebilmek ve hatadan dersler çıkarak daha iyi işler
yapabilmektir. Hatalı sonuçlar çıkınca yılmadan tekrar denemeler yapabilmektir.
Edison’un yaptığı gibi bilmem kaç denemeden sonra hedefine ulaşması
gösteriyor ki hataların onu yolundan döndürememesi başarı için önemli bir
faktördür. Hataların başarıya ulaşma yollarının sayısını azaltığı fikri ile sürekli
yeniden deneyerek başarılı olunacağı düşünülmelidir. İşler yolunda gitmediği
zaman morellerini bozarak şoke girmezler. Morellerini yüksek tutarak yeni
tecrübeler edinmeye çalışırlar.
8.Mucit, Kaşif ve Yenilikçi Olması: Mecburen girişimciler yeni ürünler, yeni
fikirler, yeni alanlar geliştirmek zorunda kalırlar. Çünkü herkesin bakmadığı
yönden olaylara bakabilmek için yenilikçi, keşfedici ve mucit olmaları gerekir.
Bir girişimcide bulunan icat, kesif, yenilik özelliği, başarılı olmuş girişimcilerin
ortak özelliğidir.
9.Bütün İhtimalleri Hesaba Katması: Girişimci iş fırsatını görüp bütün
ihtimali hesaplayarak iş kurar. Buna rağmen hesaplayamadığı durumlarla
karşılaşınca onu çözmek ona zevk verir. Bu belirsizlik ortamında hareket etmek
değil belirsizlikleri belirli hale getirme çabasıdır. Bütün alternatiflerin hesaba
katılmasıdır. Başarısızlık veya risk durumunda yeni çözümler üretebilen
girişimciler başarıyı kovalayabilir.
10.Aile ve Çevresine Karşı Duyarlı Olması: Ebeveynlerin çalışma
durumlarıda çocukların girişimciliğe yatkın olup olmadıklarını ifade eder.
Ebeveylerinden sadece biri kendi işinde çalışıyor, diğeri çalışmıyor; sadece biri
başkasının işinde çalışıyor, diğeri çalışmıyor; her ikisi de kendi işinde çalışıyor;
her ikisi de emekli olduktan sonra kendi işlerini kurdular; her ikisi de başkasının
işinde çalışıyor; sadece biri kendi işinde çalışıyor, diğeri başka işte çalışıyor; her
ikisi de hayatının bir döneminde kendi işinde çalıştı şeklinde çalışma
durumlarından her ikisi de başkasının yanında çalışıyor alternatiflerin dışındaki
durumlar söz konusu ise bu kişilerin çocukları da girişimciliğe ve kendi işini
kurmaya yatkın demektir. Ailenin ve çevresindeki insanların yaşayışları,
kültürleri, örf adetleri girişimcinin kişiliğinin oluşmasına etkisi büyüktür.
4.2.3. Girişimci Olma Sebepleri
İnsanlar çok değişik sebeplerle girişimci olmak isterler. Her girişimci kendine
has bir düşünceden dolayı girişimci olur. Kimisi, patrona kızmak, işten
kovulmak, emeğinin karşılığını alamamak, esnek çalışma arzusu, mevcut işinde
tatmin olmamak, mücbir sebeplerden dolayı, çevresindeki insanlara faydalı olma
düşüncesi, orjinal fikirlerin hayata geçirilme isteği, kariyer alternatifi olarak vb.
çok sayıda sayılabilir. Fakat insanlar genellikle altı temel sebepten dolayı
girişimci olurlar. Bunlar kendi kendinin patronu olmak, yüksek kazanç elde
etmek, iş garantisi sağlamak ve daha iyi bir hayat standardına ulaşmaktır.
1.Sosyal Statü: İşinin patronu veya iş adamı olmak girişimciye, toplum
nezdinde itibarlı bir statü kazandırmaktadır. Kendi kendinizin patronu olma
düşüncesi veya iş adamı olma fikri, iş adamının toplumdaki itibarı gerçekten
insanları kendi işini kurmaya ve girişimde bulunmaya iten önemli bir etkendir.
Düşünün sizden daha üst karar mercii yok. Bütün kararlarınızı serbestçe alıp
uygulama şansınız var. Kendi işinin patronu olma fikri, girişimci olmak ve kendi
işinizi kurmak için çok cazip bir fikirdir. İş adamı olarak tedarikçilerle,
müşterilerle toptancı ve perakendecilerle iletişim kurma işini siz yürüteceğiniz
manasına gelmektedir. Kendi kendinizin patronu olma düşüncesinin avantajları
ve dezavantajları vardır. Avantajları;(Tekin 2009: 45)
• İzlemek yerine liderlik yapmak
• Fikirlerinizi uygulama şansı
• Yeniliğe açık
• Yüksek kazanç beklentisi
• Bağımsız çalışmak
• İş ortamını kontrol altında tutmak
• Emirler verebilmek
Dezavantajları ise;
• Uzun ve düzensiz çalışma saatleri
• Geniş sorumluluklar
• Risk almak
• Gelirin düzensizliği
• Daima finansmanla uğraşma zorunluluğu
• Zaman kısıtı
• Sürekli öğrenme gereği
• İşleri delege edememe
• İdari ve bürokratik işler
• Başarının çalışanlara da bağlı olması
2.Ekonomik Bağımsızlık: Yüksek kazanç elde etmek, sabit bir ücret ile
yetinmemek kişiyi girişimde bulunmaya iter. Bir çok girişimci başlangıçta
zengin olmak veya finansal açıdan çok daha iyi konumda olmak için girişimde
bulunur. Çocuklarının eğitimlerini en iyi okullarda yaptırmak için çok paraya
ihtiyaç olduğunu düşünürler. Yani girişimde başlangıçta çok para kazanmak,
zengin olmak ve ailesini refah içinde yaşatmak düşüncesi yatmaktadır. Bütün bu
söylenenlerin gerçekleşmesi, mevcut iş alanlarında çalışarak istenen yüksek
ücretin alınması mümkün görülmemektedir. Her iş alanının verebileceği
maksimum ücret sınırı vardır. Şu şartlarda bunun üzerine çıkabilmenin tek yolu
var o da kendi işini kurmakla mümkündür.
3.İş Garantisi: Çok kabiliyetli çalışanlara pek çok işletme yüksek ücret ödese
de yine de bir gün işsiz kalabilme düşüncesi onlarda sürekli vardır. Kriz
dönemlerinde işletmeler kalifiye elemanı hemen çıkartmasa da krizin şiddetine
göre belirli bir zaman sonra çıkartmak zorunda kalabilirler. Bu sebeple işten
çıkma işsiz kalma fikri kalifiye elemanı kendi işini kurarak sürekli bir iş
güvencesi elde etme ihtiyacı hissederler. İşten kovulma diye bir durumun söz
konusu olmadığı hiç kimseden emir almadan bağımsız olarak bir işte çalışmak
herkes ister. Japonların geliştirdiği ömür boyu istihdam japonya dışında ancak
kendi işinde mümkündür.
4.Kariyer Alternatifi Olarak: Kariyer planlaması yapan gençler, öğrenciler,
issizler, çalışanlar, yaşlılar, emekliler, ev kadınları, engelliler vb bir çok kesim
kariyer alternatifi olarak girişimciliği görmektedir. Bu kesimler kariyer
alternatifi olarak girişimciliği değerlendirmek istemektedir.
5.Yüksek Hayat Standardı: Hayat standartlarını arttırma ihtiyacı hisseden
insanlar için girişimcilik çok cazip bir iştir. Girişimciye esnek çalışma ve
hayatının kalitesini arttırma imkanı sunmasından dolayı bu yola başvurulur. İşi
belirli bir seviyeye getirdikten sonra yaşanabilir bir hayat için daha fazla zaman
ayırmak ve sosyal, spor ve kültürel faaliyetlere ağırlık vermek isteyenler
girişimci olmak isteyebilir.
6.Bende Varım Demek: Kendini ispatlamak insanın genlerinde vardır. Normal
bir insan kendisi dışındakilere kendini ispat etmek, varlığını ihsas etmek ister.
Bu insanın tabiatında vardır. Hatta kendini aşmak ister. Diğer bir ifade ile
kendini topluma kabul ettirmek ister. Her insan, önce kendini yakın çevresine
kabul ettirmek için bir şeyler yapma ve başarı elde etme ihtiyacı hisseder. O
başarıyı elde ettikten sonra toplumda kabul görür, saygınlığı artar. Herkes
birşeyler yaparak kendini göstermek ister. Kimisi iyi eğitim alarak büyük
makamlara gelir, kendisini öyle kabul ettirir, kimisi de girişimde bulunarak, bir
şeyle icat ederek yakın çevresine faydalı olarak kendini kabul ettirebilir. Eski
Türklerde yeni doğan çocuğa bir kahramanlık göstermeden bir başarı elde
etmeden ad konulmazmış.
7.Topluma Hizmet Etmek: Tüm işletmelerin üç temel amacından biri
çevresindeki topluma hizmet etmek vardır. Her girişimci aynı zamanda bir
işletme sahibi olduğu için onlarında kuruluş gayeleri arasında çevresindeki
insanlara faydalı olma düşüncesi yatar. Girişimciler girişimlerini sadece yüksek
kazanç elde etmek için yapmazlar, bunun yanında insanlara hizmet etmek onlara
faydalı olmakta vardır. Çevresinde veya dünyadaki yardıma muhtaç insan
sayısının çokluğu ve onda da var olan diğergamlık (Empati) düşüncesiyle
girişimci yeni bir işletme kurabilir. Bu şekilde kurulan işletme sayısıda az
değildir. Çevresindeki insanların yardımına koşmak ve onlara iş imkanı
sunabilmek gerçekten insani bir duygudur. Girişimcilerde de bu duygunun
varlığı inkar edilemez.
8.Ülke Ekonomisine ve İstihdama Katkı Sağlamak: İnsanları girişime
yönelten en önemli sebeplerin başında issizlere iş imkanı sunmak gelmektedir.
Onların bakmak zorunda oldukları ailelerine maddi ve manevi destek olma
düşüncesi girişimciyi motive eden önemli faktörlerden biridir. Bir girişimcinin
büyüklüğü, istihdam imkanı sunduğu kişilerin ve ailelerin sayısı ile doğru
orantılıdır. İstihdama çok büyük katkı sağlamasının yanında devlete vergiler
vererek, toplumsal, bölgesel sorunlara çözümler üreterek te katkı sağlamaktadır.
9. Mecbur Kalmak: İşten atılması, başka yapacak bir işin olmaması veya
mevcut işlerin onu tatmin etmemesi kişiyi girişimci olmaya iten önemli bir
sebeptir. Kadın girişimciler için bu mecbur kalış sebebi, eşinin vefat etmesi
aileye bakmak zorunda kalması olarak ortaya çıkar. Bazen de sermayesi olanlar
bu sermayeyi rasyonel değerlendirmek için bir başkasına vermek yerine o
sermaye ile yeni bir iş yeri kurmak zorunda kalması tarzında ortaya çıkar.
4.2.4. Girişimci Olma Şekilleri
1. Yeni Bir İş Kurmak: Yeni bir buluş veya fikri pazara sunma arzusuyla kendi iş fikrine
uygun sıfırdan yeni bir iş kurmak demektir. İş fikrinin hayata geçirilmesi için gerekli
araştırmayı yaparak kendi işletmesini kurmaktır. Bu en çok karşılaşılan veya olması gereken
durumdur. Yeni bir iş kurmak demek yeni mal ve hizmet süreçlerinin teşekkül ettirilmesidir.
Bu iş fikri ve süreçlerle ilgili yeni mamul veya hizmetlerin koruma altına alınması gerekir.
Marka ve patenet tescilleri unutulmamalıdır. İş fikrinin hayata geçirilmesi, işletmenin
kurulması ve devam ettirilmesi tamamen müşterinin beğenisine bağlıdır. Onun için yeni bir iş
kurarken müşteri araştırmasını çok titizlikle yapılması gerekir. Yeni bir iş kuracak olan
girişimci kendisine şu soruyu sorarak işe başlamalıdır. Müşteri benin ürettiğim mal ve hizmeti
neden alsın? Tabiki diğer iki şekilde piyasada uygulanmaktadır.
Günümüz piyasasında çok sayıda örnek mevcuttur. Fakat en iyi örnek olarak
yemeksepetim.com uygulaması verilebilir. Türkiye’nin ilk online yemek sipariş sitesi olup
Türkiyenin bir çok yerinde, KKTC, BAE, ve Rusyada hizmet vermektedir.
2. Mevcut bir işi satın almak veya ortak olmak; çeşitli sebeplerden dolayı var olan bir
işletmeyi satmak zorunda kalan işletme sahibinden işletmenin satın alınmasıdır. Bu işletmede
yapılacak yenilik ve değişikliklerle işletmeyi ileri götürmek hedeflenir. Fakat mevcut bir
işletmenin satın alınması girişimcinin fikirlerini hayata geçirmek için bazı sınırlamalar getirir.
Önce satın alınacak işletmenin durumu çok titiz bir şekilde araştırılmalıdır. Beklenmedik
durumlarla karşılaşılabilir. Buna rağmen sıfırdan bir işletme kurmaktan daha az risklidir. Yeni
bir iş kurmanın riski büyüktür. Mevcut bir işletmeyi satın almak daha avantajlıdır. Çünkü
mevcut işletmenin piyasada müşteriler tarafından bilinirliliği, mal veya hizmetin üretim ve
satışı için gerekli izin ve ruhsatların alınmış olması ve belirli sayıda çalışanın varlığı yeni bir
işletmeye göre çok daha fazla avantajlar sağlar. Aynı zamanda belirli tedarikçileri vardır.
Onlarla çalışmaya devam etmek daha kolaydır. Yapılan iş ile ilgili gerekli kredi temini yeni
işletmeye göre çok daha kolay bulunabilmektedir.
Ülker şirketler grubunun lüks çikolata pazarında lider konumda olan belçika kökenli Godiva
şirketin 2007 yılında satın alınması güzel bir örnek teşkil etmektedir.
3. Franchise (İmtiyaz hakkı elde etmek) satın almak; başarılı olmuş mevcut bir iş fikrinin,
markanın, patentin, işletmenin, mal veya hizmetin dağıtımı, kullanımı veya işletim hakkının
belirli bir süre, şart ve sınırlamalarla yasal ve finansal açıdan tamamen bağımsız olarak ana
şirketten alınması durumudur. Bu yolla piyasaya girmek girişimcinin başarı şansını artırır.
Fakat çok yüksek kazanç elde etmesi durumu söz konusu değildir. Tecrübe edilmiş ve başka
yol ile buna ulaşılması zor olan bir durum söz konusu olduğu için başarısızlık riski çok
düşüktür. Yani mevcut bir işi satın almaktan çok daha az risklidir. Fakat girişimcinin hareket
kabiliyeti sınırlıdır. Ayrıca satın alınabilecek çok sayıda franchise alanı vardır. Hangi
alanlardaki franchise daha karlı veya başarı şansı yüksektir? Bunların belirlenmesi gerekir. Bu
işlemde ana şirkete franchisor, franchise satın alan tarafa ise franchisee denir. İki taraf
arasında bir sözleşme imzalanarak bu işlem tamamlanır.
Klasik metotlarla üretilen dondurmacılığa dayanan MADO, yurt içinde ve yurt dışında çok
sayıda franchise anlaşması yoluyla çok sayıda girişimciye franchise vermiştir. Franchise
vediği yurt içinde 200 den fazla girişim faaliyeti ve yurt dışında da Dubai, Kıbrıs, Hong
Kong, Güney Kore, Bulgaristan, Suudi Arabistan, Avustralya gibi ülkelerde franchise
anlaşması yaptığı çok sayıda şirket vardır.
4. Aileden devralmak: işletmeyi aile reisinin vefat etmesi veya varislerine bırakması sonucu
devralan kişinin işini geliştirmesi şeklinde ortaya çıkar. Miras yoluyla varislerine kalan
işletmeler ya daha ilerilere taşınmaktadır. Ya da işletmenin faaliyetlerini devam ettirememe
gibi durum ortaya çıkar. Devralınan işletmelerin geliştirilmesi ve daha ilerilere taşınabilmesi
durumu devralan kişinin girişimcilik kabiliyetleri ile doğru orantılı olarak cerayan eder.
Devralan şahısta var olan girişimcilik kabiliyetleri işletme sahipliğini devralmasıyla birlikte
ortaya çıkabilir ve ilgili şahıs yeni girişimlerde bulunabilir.