T.CSAĞLIK BAKANLIĞI
OKMEYDANI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİFİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON KLİNİĞİ
Şef: Dr. M. Hayri ÖZGÜZEL
POSTÜR ANALİZİNDE SYMMETRİGRAF İLE
ORTHORÖNTGENOGRAM SONUÇLARININ
DEĞERLENDİRİLMESİ
(Uzmanlık Tezi)
Dr. Öznur ECERKALE
İstanbul–2006
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
6
1. GİRİŞ VE AMAÇ 7
2. GENEL BİLGİLER 8
2.1. OMURGA VE POSTÜR 8
2.1.1. Omurganın Anatomisi 8
2.1.2. Omurganın Biyomekaniği 16
2.1.3. Omurga Ve Postür İlişkisi 19
2.2. POSTÜR 23
21.2.. Postürün Tanımı 23
22.2.. İyi Postür (Standart Postür) 24
23.2.. İdeal Ayakta Duruş Postürü 25
24.2.. İdeal Oturma Postürü 26
25.2.. Omurganın Postür Bozuklukları 29
2.2.6. Postür Analizi 36
2.2.7. Postürün Yaş Ve Cinsiyetle İlişkisi 43
3. GEREÇ VE YÖNTEM 45
4. BULGULAR 50
5. TARTIŞMA
63
6. ÖZET 67
KAYNAKLAR
68
2
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil–1: Kolumna vertebralisin bölümleri 8
Şekil–2: Kolumna vertebralisin yandan görünümü 9
Şekil–3: (A) Kolumna vertebralisin lateralden görünüşü, (B) Çeşitli vertebraların genel özellikleri 10
Şekil–4: İntervertebral diskin yapısı 11
Şekil–5: Kolumna vertebralisin eklemleri ve ligamentleri 13
Şekil–6: İdeal postür yan görünüş 26
Şekil–7: İdeal postür 27
Şekil–8: Kifoz açısı ölçümü 29
Şekil–9: Skolyoz 30
Şekil–10: Skolyotik eğriliğin Cobb yöntemiyle ölçülmesi 33
Şekil–11: Lomber lordoz açısının ölçümü 34
Şekil–12: Symmetrigraf 42
Şekil–13: Symmetrigraf ile değerlendirmede lateral görünüş 46
Şekil–14: Symmetrigraf ile değerlendirmede arkadan görünüş 46
Şekil–15: Lomber lordoz açısı ile hastanın yaşı arasındaki ilişki (scatterplot) grafiği 59
Şekil–16: Kifoz açısı ile hastanın yaşı arasındaki ilişki (scatterplot) grafiği 59
3
TABLOLAR DİZİNİ
Tablo–1: Lokalizasyona göre skolyoz sınıflaması 33
Tablo–2: Bragg postür tablosu 47
Tablo–3: Hastaların yaş analizi 50
Tablo–4: Hastaların cinsiyet analizi 51
Tablo–5: Hastaların eğitim seviyesi analizi 51
Tablo–6: Hastaların şikayet analizi 52
Tablo–7: Fizik muayenede kısalık analizi 52
Tablo–8: Hastaların gibbosite analizi 53
Tablo–9: Orthoröntgenogram ile açı değerlendirmesi sonuçları 53
Tablo–10: Orthoröntgenogram ile tespit edilen kifoz açısı ile Symmetrigraf sırt bulgularının karşılaştırılması
54
Tablo–11: Orthoröntgenogram ile tespit edilen lomber lordoz açısı ile Symmetrigraf bel bulgularının karşılaştırılması
55
Tablo–12: Orthoröntgenogram ile tespit edilen skolyoz açısı ile Symmetrigraf omurga bulgularının karşılaştırılması
56
Tablo–13: Skolyoz mevcudiyeti ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (Crosstabulation)
56
Tablo–14: Hastanın yaşı ile tepe noktası çapraz tablosu (Crosstabulation) 57
Tablo–15: Kifoz açısı ile Symmetrigraf sırt değerlendirmesinin korelasyonu 57
Tablo–16: Lomber lordoz açısı ile Symmetrigraf bel değerlendirmesinin korelasyonu 58
Tablo–17: Skolyoz açısı ile Symmetrigraf omurga değerlendirmesinin korelasyonu 58
Tablo–18: Symmetrigraf baş değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (Crosstabulation)
60
Tablo–19: Symmetrigraf omuz değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (Crosstabulation)
60
Tablo–20: Symmetrigraf posterior görünüm omurga değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (Crosstabulation)
60
Tablo–21: Symmetrigraf kalça değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (Crosstabulation)
61
4
Tablo–22: Symmetrigraf boyun değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (Crosstabulation)
61
Tablo–23: Symmetrigraf sırt değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (Crosstabulation)
61
Tablo–24: Symmetrigraf bel değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (Crosstabulation)
62
Tablo–25: Symmetrigraf karın değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (Crosstabulation)
62
Tablo–26: Symmetrigraf diz değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (Crosstabulation)
62
5
ÖNSÖZ
Uzmanlık eğitimim süresince hastanemizin her türlü imkanlarından faydalanma olanağı
sağlayan, bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım, her konuda yakın ilgi ve desteğini
gördüğüm başhekimimiz ve değerli hocam Sayın Dr. M. Hayri ÖZGÜZEL’ e,
Bu tez konusunun belirlenip oluşturulmasında yardımcı olan ve eleştirileri ile çalışmaya
yön veren, her konuda yakın ilgi ve desteğini gördüğüm tez danışmanım Kliniğimiz
Başasistanı Dr. Canan BERKER’ e,
Rotasyonlarım süresince yanlarında bilgi ve deneyimlerimi arttırdığım hastanemiz Nöroloji
Klinik Şefi Prof. Dr. Osman TANIK, Ortopedi ve Travmatoloji Klinik Şefi Doç. Dr. Okan
YALAMAN ve 4. Dahiliye Klinik Şefi Doç. Dr. Laika KARABULUT’ a,
Uzmanlık eğitimim süresince her konuda yakın ilgi ve desteklerini gördüğüm Kliniğimiz
Uzmanları Dr. Gülçin GÜREL, Dr. Cemal KOCABAŞOĞLU, Dr. Nilnur KONURALP ve
Kliniğimiz Başasistanları Dr. Aliye YILDIRIM GÜZELANT ve Dr. Berrin SENDİNÇ’ e
Tezimin her aşamasında sağladıkları destek ve katkılarından dolayı asistan arkadaşlarım
Dr. Sevgi ATAR ve Dr. Sezgin HACIOĞLU’ na,
Birlikte çalıştığım asistan arkadaşlarım Dr. Ali Rıza AYDOĞAN, Dr. İlyas TUTAR, Dr. F.
Devrim MEYDAN OCAK, Dr. Leyla KILIÇ ATAKANLI, Dr. Börteçine ARSLAN, Dr.
Dilek ÜN, Dr. Meral AKMAN ve Kliniğimiz fizyoterapistlerine,
Eğitimim süresince saygı ve sevgilerini esirgemeyen diğer tüm klinik çalışanlarına,
eğitimimin ve tezimin her aşamasında hiçbir zaman desteğini esirgemeyen eşim Kubilay
ECERKALE’ ye ve burada ismini sayamadığım diğer insanlara teşekkür ederim.
Dr. Öznur ECERKALE
6
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Postür analizi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon alanında yapılan klinik değerlendirmeler için
son derece önemlidir. Bu konuda yapılmış kapsamlı araştırmalar, konunun önemine oranla
kısıtlıdır. Özellikle toplumumuzda görülen postüral bozuklukların incelenmesi ve tedavi
yöntemlerinin etkinliği açısından yapılmış çalışmaların sınırlı oluşu, konuya verilmesi
gereken önemin yeterli seviyede olmadığını göstermektedir.
Amerikan Ortopedi Akademisi Postür Komitesinin 1947 yılındaki tanımına göre postür,
iskelet öğelerinin, vücudun destek yapılarını zedelenme ve ilerleyici deformasyondan
koruyacak şekilde düzgün ve dengeli dizilişidir (1). Cailliet , “statik spinal konfigürasyon
dik duruşta belirli bir zaman diliminde yorgunluğa, ağrıya yol açmıyor ve estetik yönden
kabul edilebilir ölçülerde ise uygun postürden söz edilebilir”, demiştir. Kendall ise ideal
postürü “vücudun minimal stress ve yüklenme ile denge halinde olmasıdır”, diye ifade
etmiştir.
Postür, kişinin fiziksel ve ruhsal durumunu yaşantısı boyunca etkileyen önemli etkenlerden
biridir. İnsanlarda postür çeşitli faktörlerin etkisi altındadır. Bunlardan ailesel faktörler,
yapısal bozukluklar ve alışkanlıklar postür üzerinde belirleyici olmaktadır.
Bu çalışmada, postür analizinde kullanılan metodlardan Symmetrigraf ve
orthoröntgenogramdan elde edilen veriler değerlendirilmiştir. Her iki yöntemin de postür
analizinde kullanılabileceği değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Ayrıca bu çalışmanın bir amacı da Türk toplumunda postür bilincinin oluşmasına katkı
sağlamaktır. Bu konuda yapılacak akademik çalışmalar için de postür analizi konusunda
bir uygulama örneği olması açısından önemli bir çalışma olacağı kanısındayım.
7
2. GENEL BİLGİLER
2.1 OMURGA VE POSTÜR
2.1.1. OMURGANIN ANATOMİSİ
Kolumna vertebralis, gövdenin merkezi kemik sütunudur. Kafatasını pektoral kavşağı, üst
extremiteleri ve göğüs kafesini taşır ve pelvik kavşak aracılığı ile vücut ağırlığını alt
extremitelere iletir. Kolumna vertebralis kavitesi içinde (kanalis vertebralis), medulla
spinalis, spinal sinirlerin kökleri ve onları örten meniksler bulunur.
Şekil-1’de gösterildiği gibi, vertebral kolon 7 servikal, 12 torakal, 5 lomber, 5 sakral ve 4
koksigeal olmak üzere 33 vertebradan oluşur. Yetişkinde 5 sakral omur os sakrum 4
koksigeal omur os koksigis olarak birleşmiştir.
Şekil–1. Kolumna vertebralisin bölümleri
Doğumda omurga, fleksiyonda C şeklinde bir yaydan ibarettir. Kafa kontrolünün
sağlanmasından sonra sagital düzlemde ilk olarak, servikal lordoz oluşur. Ayakta durmaya
başlamasının ardından lomber lordoz gelişir. Böylece sagital düzlemde servikal ve lomber
8
lordoz, torakal ve sakral kifoz olmak üzere dört yay oluşur (Şekil–2) (1). Genel olarak
lordozdaki segmentler, kifozdaki segmentlere göre daha hareketlidir. Vücut, esnekliğini bu
dört yayın, şok absorbe etme kapasitesine borçludur (2).
Şekil–2: Kolumna vertebralisin yandan görünümü
Kolumna vertebralise önden veya arkadan bakıldığı zaman düz bir hat olarak görülür.
Yandan bakıldığında ise kolumna vertebralis dört kurveden oluşmaktadır (Şekil–2).
Bunlar:
1. Sakral kurve- konveks2. Lomber kurve- konkav3. Torasik kurve- konveks4. Servikal kurve-konkav
9
2. 1. 1. Vertebraların Genel Özellikleri
Tipik bir vertebra önde yuvarlakça bir gövde ve arkada arkus vertebralisten oluşur. Bu
arkuslar, içinden medulla spinalis ve kılıflarının geçtiği foramen vertebrale denen aralığı
kuşatırlar. Vertebral arkus yan kısımlarını oluşturan bir çift silindir pedikülden ve arkusu
arkadan tamamlayan bir çift yassı laminadan oluşur. Vertebral arkusdan bir spinöz, 2
transvers ve 4 artiküler olmak üzere 7 çıkıntı uzanır (Şekil–3)(3).
10
Şekil–3: (A) Kolumna vertebralisin lateralden görünüşü, (B) çeşitli vertebraların
genel özellikleri
Prosessus spinozus, iki laminanın birleşme yerinden arkaya doğru uzanır. Prosessus
transversuslar lamina ve pediküllerin birleşme yerinden laterale doğru uzanırlar. Transvers
ve spinoz her iki çıkıntı, kas ve ligamentlere tutunma yeri oluştururken bir kaldıraç gibi
fonksiyon görürler.
Prosessus artikularisler iki tanesi üstte diğer iki tanesi altta olmak üzere vertikal olarak
yerleşmiş olup, eklem yüzeyleri hiyalin kıkırdakla kaplıdır. Bu vertebraların iki prosessus
articularis superioru üstteki vertebranın iki prosessus articularis inferioru ile eklemleşerek
sinoviyal eklemleri oluştururlar (3).
Vertebra gövdeleri kolumna vertebralisin ön bölümünü oluşturur. Komşu iki omur
gövdesinin oluşturduğu bu bölümdeki kısımlar yuvarlakça, alt ve üst yüzeyleri yassıdır.
Doğumda ve gelişme sürecinde omurların alt ve üst yüzeyleri hafif konvekstir ve kıkırdak
plakasıyla örtülüdür. Bu kıkırdak plaklar 15–20 yaş arası kemikleşir ve omur gövdeleriyle
kaynaşır. Epifizer büyüme simetrik ilerlediği için, omurga gelişimini belli bir düzen içinde
sürdürür (1).
Omur gövdeleri arasında diskler bulunur. Nukleus pulpozus ve onu çevreleyen anulus
fibrozusdan oluşan disk, vertebral korpusa anterior destek sağlamakla beraber omurgaya üç
düzlemde de hareket esnekliği verir (Şekil–4). İlk iki servikal vertebra arasında, sakrum ve
koksikste disk bulunmaz. Geçici kompresyona izin veren, mekanik şok emici bir sıvı
sistemidir. Disk yük altında su kaybeder (%10), basınç azaldıktan sonra su hızla geri
emilir, disk eski yükseklik ve volümünü kazanır. Bu pompalama mekanizması
intervertebral diskin beslenmesini ve biyomekanik fonksiyonunu sağlar (2, 4).
11
Şekil–4: İntervertebral diskin yapısı.
İnsanoğlunun büyümesinin erken dönemlerinde, diskin beslenmesi, epifiz plağını delerek
diske giren damarlar tarafından sağlanır. Epifiz plaklarının kapanmasıyla 2. dekattan sonra
disk avasküler hale gelir, son plakların santral kısmı ve anulustan difüzyon yolu ile beslenir
(1, 4).
2. 1. 2. Kolumna Vertebralisin Eklemleri
Vertebralar, gövdeleriyle kartilajinöz, eklem çıkıntılarıyla sinoviyal eklemler aracılığı ile
birbirleriyle eklemleşirler.
2.1.2.1. İki Vertebra Gövdesi Arasındaki Eklemler
Komşu vertebra gövdelerinin üst ve alt yüzeyleri ince bir hiyalin kıkırdak plağı ile
kaplanmıştır. Arada, hiyalin kıkırdak tabakalarının arasında sandviç tarzında
fibrokartilajinöz bir intervertebral disk bulunur (Şekil–5). Diskin kuvvetli kollajen lifleri
iki vertebra korpusunu birleştirir (3).
Diskus intervertebralisler kolumna vertebralis uzunluğunun ¼’ ü kadarını oluştururlar.
Diskin kalınlığı lomber bölgede 9 mm., torakal bölgede 5 mm., servikal bölgede 3mm.dir.
Ancak önemli olan disk kalınlığının vertebral gövdeye oranıdır. Çünkü en yüksek olan
oran o bölgedeki segmente en fazla mobilite sağlar. Disk/ gövde oranı: Servikalde:2/5 >
lomberde:1/3 > torakalde:1/5’ tir. Bu sebeple servikal bölge en mobil olan bölgedir (2).
Her bir diskin anulus fibrozus denilen periferik parçası ve nukleus pulpozus denilen santral
parçası vardır. Anulus fibrozus, fibrokartilajinöz bir yapıya sahiptir. Anulus fibrozusun
kollajen lifleri konsantrik lameller veya kılıf şeklinde dizilmiştir. Kollajen bantlar komşu
vertebraların gövdeleri arasında oblik olarak uzanırlar. Komşu lamellerde liflerin eğimi
birbirine zıttır. En dıştaki çoğu lifler kolumna vertebralisin ön ve arka longitudinal
ligamentlerine sıkıca tutunurlar. Nukleus pulpozus, adolesan ve çocukta büyük miktarda
su, az sayıda kollajen lif, birkaç kıkırdak hücresi içeren ovoid jelatinöz bir kitledir. Diskin
arka kenarına hafifçe yakın yerleşmiştir. Nukleus pulpozusun yarı akıcı yapısı kolumna
vertebralisin fleksiyon veya ekstansiyonunda vertebraların öne veya arkaya
bükülebilmesine olanak verir (3).
12
Ligamentler:
Ligamentum longitudinale anterior ve posterior kafatasından sakruma kadar kolumna
vertebralisin ön ve arka yüzeyleri boyunca, devamlı bir bant şeklinde uzanırlar (Şekil–5).
Ön ligament geniştir ve vertebral korpusların ön yüzeyleri ve yan kenarlarına sıkıca
tutunur. Arka ligament zayıf ve dardır (3).
Şekil–5: Kolumna vertebralisin eklemleri ve ligamentleri
13
2.1.2.2. İki Arkus Vertebranın Eklemleşmesi
Bir vertebranın üst artiküler çıkıntısı ile üstteki vertebranın alt artiküler çıkıntısı arasındaki
ekleme faset eklem denir. Fasetlerin eklem yüzeyleri başlangıçta koronal bir oryantasyon
gösterirken, büyüme çağı boyunca giderek biplanar özellik kazanır. Vertebranın
posteriorunda, diartrodial eklem yapan fasetlerin düzlemleri anatomik seviyeye göre
değişir. Alt servikalde, üst faset yüzeyi superior-posterior ve hafif mediale bakar. Torakal
bölgede posterior-superior ve laterale bakar. Lomber bölgede ise posterior ve mediale
bakar (5).
Ligamentler:
1. Ligamentum supraspinale, komşu spinöz proseslerin uçları arasında uzanır (Şekil–5).
2. Ligamentum interspinale, komşu spinöz prosesleri bağlar (Şekil–5).
3. Ligamentum intertransversarium, komşu transvers prosesler arasında uzanır.
4. Ligamentum flavum, komşu vertebraların laminalarını bağlar (Şekil–5).
Servikal bölgede ligamentum supraspinale ve ligamentum interspinaleler oldukça
kalınlaşarak ligamentum nuchaeyi oluştururlar. Ligamentum nuchae, kafatasındaki
protuberensia oksipitalis eksterna ile yedinci servikal vertebranın prosessus spinozusu
arasında uzanır. Bu ligamentin ön kenarı, aradaki spinöz çıkıntılara kuvvetlice tutunmuştur
(3) .
2.1.3. Kaslar
Ayakta dururken ağırlık çizgisi, aksisin densinden, kalça eklemi merkezinin arkasından,
diz ve ayak bileği eklemlerinin önünden geçer. Bu pozisyonda, vücut ağırlığının büyük
kısmı kolumna vertebralisin önünde yer alır. Bu nedenle insanda sırt kaslarının iyi gelişmiş
olması şaşırtıcı değildir. Kolumna vertebralisin normal eğriliklerinin sürdürülmesinden
sorumlu olan esas etken bu kasların postüral tonusudur (6).
14
Sırt Kasları:
1. Yüzeyel kaslar: M. Trapezius, M. Lattisimus dorsi, M. Levator skapula, M.
Rhomboideus major ve minor
2. Ara kat kaslar: M. Serratus posterior superior ve posterior inferior, M. Levator kostarum
3. Derin sırt kasları:
a. Yüzeyel ve vertikal uzanan kaslar(M.Erector spinae): M. İliokostalis, M.
Longissimus, M. Spinalis.
b. Orta kat oblik seyirli kaslar (M.Transversospinales): M. Semispinalis, M. Multifidi,
M. Rotatores.
c. Derin kaslar: Mm. İnterspinales, Mm. İntertransversarii.
Erektör spinal kaslar, son iki torakal vertebra, lomber vertebralara, sakruma ve iliak
kanadın iç yüzeyine tutunurlar. Kas, on ikinci kaburganın altında üç bölüme ayrılır:
iliokostal kas lateral bandı, longissimus kası intermedial bandı, spinalis kası medial bandı
oluşturur. İliokostal kas, C4 ve C6 transvers proseslere kadar uzanır. Kafatasına kadar
uzanan tek erektör spinal kas m. longissimustur. M. spinalis ise genellikle yukarıda m.
semispinalis kapitis ile birleşmiştir.
Erektör spinal kaslar miyofasyal bir kılıf içindedirler. Hareket sistemi fonksiyonunda
mekanik bir rol oynayan fasyalar, hem nosiseptif hem de proprioseptif uyarılara kaynaklık
ederler. Torakolomber fasyanın lomber parçası, krista iliaka ve 12. kosta arasındaki
boşlukta yerleşmiştir. Yüzeyel, orta ve derin olmak üzere üç katmandan oluşmuştur.
Kuadratus lumborum kasını örten derin katman, transvers proseslere bantlar biçiminde
yapışır. Orta katman transvers proseslerin uçlarından başlar, erektör spinaların önünde,
kuadratus lumborumun arkasında yer alır. Yüzeyel fasya derin sırt kaslarını örter ve spinöz
15
proseslere tutunur. Torakolomber fasyanın önemi, lateralde karın kaslarına yapışması ve
öne eğilmiş gövdenin doğrulmasında oynadığı rolden kaynaklanmaktadır.
M. semispinalis, transversospinal olarak, 4–6 spinal prosesi atlayarak yukarı doğru uzanır.
Lomber vertebralarda bulunmazlar. Mm. multifidi sakrumun sırt bölümünde kalın bir kitle
olmak üzere, tüm bel, sırt ve alt boyun omurlarının transvers proseslerinden başlar ve
aksise kadar tüm bel, sırt ve boyun omurlarının spinal proseslerine tutunur. Mm. rototares
bir omurun transvers prosesinden, bir veya iki üstteki omurun spinöz prosesine uzanır.
Mm.intertransversarii komşu iki transvers proses arasında, Mm.interspinales komşu iki
spinöz proses arasında uzanır. Vücut öne eğilmeye başladığı zaman fleksiyonun
kontrolünü sırt kasları sağlar. Bu kaslar, erektör spinal kasları, servikal kasları ve üst trapez
adaleleri içerir (1, 3, 7).
2.2.OMURGANIN BİYOMEKANİĞİ
Biyomekanik, temel mekanik kurallarının biyolojik sistemlere uygulanarak, sabit duruş ve
hareket sırasında organizmaya etkiyen kuvvetleri ve bu kuvvetlerin etkisi altında
organizmanın davranışlarını inceleyen bilim dalıdır (4).
Spinal hareket segmenti, iki komşu vertebra, intervertebral disk, ligamentler ve faset
eklemlerden oluşan kompleks mekanik bir sistemdir (2). Bu segment üzerine binen yükü,
anterior ve posterior yapılar iki sütun halinde paylaşır.
Kapandji’ye göre kolumna vertebraliste taşıyıcı üç kolon vardır: Major kolon, üst üste
yerleşen vertebraların korpuslarından oluşur, diğer iki kolon minör kolondur. Bu minör
kolonları üst üste yerleşen vertebraların posteriorundaki artiküler prosesler (faset eklemler)
oluşturur. Öndeki sütun ana destekleyici yapıdır. Anterior sütun statik, posterior sütunlar
ise dinamik rol oynar (2).
Omurga ve gövde kasları, hareketi ve hareketin kontrolünü sağlar. Omurga stabilitesinde
kasların rolü deneysel olarak gösterilmiştir. Sadece ligamanlarla desteklenmiş olan
kolumna vertebralis ancak 2 kg.lık bir yük taşıyabilmektedir. Bu nedenle omurganın
hareketinde ve stabilitesinde kasların belirgin olarak katkısı vardır.16
Dengeli bir postür ile gövde ve omurga kasları vücudun üst yarısını minmal bir kas kuvveti
ile destekleyebilmektedirler. Postür bozukluğu sebebiyle ağırlık merkezi öne kaydığında
ise sırt kasları daha fazla efor harcayarak postürü düzeltmeye ve dengeli bir pozisyon
sağlamaya çalışırlar. Lomber fleksiyon karın kaslarınca başlatılır ve vücudun üst yarısının
ağırlığı ile devamı sağlanır. Sırtta yer alan erektör spina kasları yerçekimine direnerek
hiperfleksiyonu önler. Fleksiyon arttıkça erektör spina kaslarındaki myoelektrik aktivite
artar. Vücudun dik durumdaki pozisyonunda ise myoelektrik aktivite bu kaslarda
minimaldir. Çünkü bu durumda dengeyi ve direnci ligamentler sağlar (8).
Gövdenin fleksiyon, ekstansiyon ve lateral fleksiyonlarında spesifik bir kas grubu hareketi
başlatır, antagonist kaslar kontrolü sağlar, yerçekimi hareketi devam ettirir ve ligamentler
de hareketin limitini belirler.
Omurgaya Binen Yükler
Omurgaya binen yükler, başta vücut ağırlığı olmak üzere, kas aktivitesi, ligamentlerin pasif
gerginliği ve yerçekimini de içeren dış kuvvetlerdir. Normal anatomik postürde hareket
segmentinin maruz kaldığı yükün iki kaynağı vardır. Bunlardan biri hareket segmentinin
üzerinde kalan vücut kısımlarının ağırlığına bağlı direkt kompresif yüktür. İkincisi
desteklenen bu kütlenin ağırlık merkezinin omurganın önünde olmasına bağlı olarak
hareket segmentinde meydana gelen büyük bir fleksiyon momentidir. Bu moment
ligamentlerin ve sırt kaslarının kuvvetleri ile dengelenir (9).
Lomber disk içi basınç ölçümü, omurgaya binen yükün indirekt bir göstergesi olarak
kullanılmıştır. Gevşek ayakta dik durma pozisyonunda in vivo disk içi basınç, ölçüm
seviyesinin üzerindeki gövde ağırlığı, hareket segmentine etkiyen kas aktiviteleri ve diskin
intrensek basıncının sonucudur. 70 kg ağırlığında birisi için disk basıncına göre hesaplanan
3. lomber disk yükü 70 kg’dır. Ölçüm seviyesinin üzerindeki vücut ağırlığı total ağırlığın
yaklaşık %60 ı olduğuna göre, diske binen yük gövde ağırlığının yaklaşık iki katıdır.
Üçüncü lomber diskle yapılan çalışmalarda, disk üzerindeki yükün oturmakla arttığı,
ayaktayken azaldığı ve supin pozisyonda en az olduğu sonucuna varılmıştır. Oturan bir
kişide bu yük 100–175 kg arasındayken, ayakta duran bir kişide 90–120 kg arasındadır (10,
11, 12).
17
Omurgaya binen yükler, rölatif izometrik gövde dirençleri kullanılarak ölçülmeye
çalışılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda omurgaya binen kompresif yükün gövdenin
ekstansiyonu sırasında en yüksek (225 kg) olduğu görülmüştür. Sağlıklı insanlarla sırt
ağrılı insanların gövde direnci karşılaştırıldığında, sırt ağrılı insanlarda gövde direncinin
sağlıklı insanların % 60 ı kadar olduğu bulunmuştur (6).
Omurganın Kinematiği
Omurga kinematiği, hareket genişliği (ROM) ve hareket kalıplarını incelemekle birlikte,
patolojik ve fizyolojik durumlarda spinal segmentlerin hareketlerini karşılaştırmaktadır.
Hareketin genişliği (ROM): Belirli bir statik düzen içinde dik duran omurga, kurallara
bağlı olarak bir düzen içinde hareket eder. Omurganın hareketi, tüm omurganın hareket
birimlerinin ortaklaşa katılımıyla gerçekleştirilir.
Hareketler, kasların kinetik aktivitesi ve yer çekimi güçlerinin kaslar üzerine etkisiyle
oluşur. Tüm hareketler, proprioseptif sistemin biofeed-back mekanizmasıyla koordine ve
kontrol edilir.
Her fonksiyonel ünitenin hareketi, intervertebral disk, vertebranın yük taşıyan ön bölümü
ve arka bölümdeki nöral ark ve fasetlerin katılımıyla meydana gelir. Hareket, tendonlar,
fasyalar ve eklem kapsülünce kısıtlanır (2).
Omurganın bölgelere göre kinematiği incelenecek olursa:
1. Servikal omurga: Servikal omurganın hareketi iki ayrı şekilde incelenebilir:
a. Kafanın boyuna göre hareketi
b. Kafanın gövdeye göre hareketi
Kafanın boyuna göre hareketi üst seviyedeki atlantooksipital ve atlantoaksiyal eklemlerle
yapılır. Total servikal ekstansiyonda ise başın gövdeye göre hareketi vardır.
Servikal aksiyal rotasyon, atlantooksipital eklemdeki anatomik yapı ile sınırlandırılır.
Servikal omurganın aksiyal rotasyonlarının % 50 si atlantoaksiyal eklemde oluşur. Alt
servikal omurgada, fleksiyon-ekstansiyon için hareket genişliği en fazla C5-C6 arası
eklemdedir.
18
Ekstansiyon kapasitesi fleksiyon kapasitesinin yaklaşık dört katıdır. Lateral fleksiyon ve
aksiyal rotasyon kapasitesi aşağı inildikçe azalır. En mobil segment C3-C5 arasıdır. Alt
servikal kolumna vertebralisin, fleksiyon ve ekstansiyon genişliği 100–110 derece
arasındadır. Başın servikal omurlar üzerindeki hareket genişliği 20–30 derecedir. Total
olarak ortalama 130 derecelik hareket genişliği vardır. Ölçmesi zor olmakla birlikte
servikal rotasyon 80–90 derece arasındadır. Lateral fleksiyon 45 derece olarak ölçülmüştür
(2).
2. Torakal omurga: Fleksiyon–ekstansiyon kapasitesi lomber bölgeye doğru indikçe
artarken, aksiyal rotasyon azalır. Ortalama olarak fleksiyon ve ekstansiyon üst torakal
bölge için 4, orta torakal bölge için 6, en alt iki torakal segmentte ise 12 derecedir.
Rotasyon en çok üst torakal segmentlerde izlenir ve ortalama 9 derecedir. Bu hareket
genişliği alt bölgelere inildikçe progresif olarak azalır. Lateral fleksiyon ise en geniş olarak
alt torakal bölgede izlenir ve yaklaşık 9 dereceye ulaşır (4).
3. Lomber omurga: Omurganın lomber bölgesinin hareket kapasitesi oldukça
gelişmiştir. Lomber fleksiyon-ekstansiyon kapasitesi torakalden sakral bölgeye
gidildikçe artış gösterirken, aksiyal rotasyon ve lateral fleksiyon kapasiteleri
vertebral seviyeden bağımsızdır. Lomber bölgede eklem en çok fleksiyon ve
ekstansiyonda hareketlidir. Lomber eklemlerin lateral fleksiyon kapasitesi, aksiyal
rotasyonun kapasitesinin 3–4 katı kadardır.
Lomber bölgede her ünitenin fleksiyon derecesi yaşa bağlı olarak değişiklik gösterir. 2–13
yaşlarında fleksiyon kapasitesi maksimum iken, artan yaşla beraber azalmaktadır. Toplam
fleksiyon ve ekstansiyon kapasitesi L4-L5 aralığında en fazlayken, üst segmentlere
çıkıldıkça bu oran azalır. Lomber fleksiyonun ise %60–75 i L5-S1 aralığında
gerçekleşirken, %20–25 i L4-L5 aralığında, geri kalan %5-10’u da diğer segmentlerde
oluşmaktadır (2).
2.3.OMURGA VE POSTÜR İLİŞKİSİ
Omurga; ligamentler, kapsüller ve kaslar gibi yumuşak dokulardan oluşan destek düzeniyle
dik durur. Kasların düzgün postürün korunmasında rolü azdır ve müsküler aktivite için
gerekli enerji de minimaldir. Ligament desteği de enerjisiz gerçekleşir. Ligamentler 19
fizyolojik sınırları üzerinde zorlandıklarında, kaslar devreye girerek ligamentlerin daha
fazla zorlanmalarını önler. Doğru postür için ligament ve kasların dengede olması gerekir.
Bozuk postürdeki denge bozukluğu yorgunluğa, iskelette asimetriye ve nosiseptif
uyarılarla ağrıya yol açar. Anormal postürü korumak için kaslar aşırı gerilirler. Zamanla
spazm ve ağrı ortaya çıkar. Doğru postürle her vücut bölümüne ağırlık dağılır, şok absorbe
edilir, hareket açıklığı korunup, stabilite ve mobilite için gerekli hareketler bağımsız
kontrol edilir (13, 14).
Erekt postür, lomber kurveyi koruyan veya artıran postürdür. Apofizyal eklemler omurgayı
sabit tutarak postürün muhafazısına katkıda bulunurlar. Diskleri aşırı fleksiyondan ve
aksiyel rotasyondan korurlar. Postür değişmelerine rağmen koparıcı ve baskılayıcı güce
dirençte major rol de oynarlar. Kompresif gücün %16 sına direnç gösterirler. Disk
alışılmamış derecede dar ve dejenere ise fasetler yakın pozisyona gelebilirler ve omurga
üzerine gelen kompresif gücün %70 den fazlasına direnç gösterebilirler. Bu gibi vakalarda
faset eklemler büyük osteoartrozik değişiklikler gösterirler (15).
Fleksiyon postüründe faset eklemler koparıcı güce dirençlidir. Fakat bu kez intervertebral
kompresif güce karşı koymada hiçbir rol oynamazlar. Eklem yüzeyleri arasındaki stres
erekt postürdekinden azdır ve eklemin orta ve üst parçasında yoğunlaşır.
İntervertebral diskler ve vertebra gövdeleri, lomber omurganın ana ağırlık taşıyan
bölümünü oluştururlar. Postür değişikliğiyle omurgaya uygulanan yükler, bu sütunun
direncini etkiler.
Omurgaya aksiyel kompresyonel kuvvet uygulandığı zaman disk yassılaşır ve diskin
internal basıncı artar. Vertikal kuvvet anulus liflerine yatay kuvvet haline çevrilerek iletilir.
Nükleus pulpozus hidrolik şok absorban rol, anulus fibrozus elastik şok absorban rol oynar
(15, 16).
Ekstansiyonda intervertebral aralık arkada daralırken, nükleus öne doğru hareket eder.
Anulusun ön liflerine basınç yaparak onları gerer ve üst vertebrayı normal duruma gelmeye
zorlar. Fleksiyonda ise bunun aksi olur. Nükleus ve anulusun bu uyumlu işlevi ile omurga
kendi kendini stabilize eder.
20
Vücudun yerçekimi merkezi lomber omurganın önünde yer alır. Bu nedenle dengenin
sürdürülebilmesi için dorsolomber ekstansör kaslarda minimal kontraksiyon olur. Gövde
kaslarının aktivitesi omurgayı stabilize etmekte ve onu fleksiyondan korumakta önemli
role sahiptir. Aşikar olarak stabilite için kaslara olan ihtiyaç, omurga vertikal iken en az,
horizontal iken en fazladır. Bu sandalye arkalıklarının daha dik yapıldığı zaman sırt
kaslarının aktivitesinin neden azaldığını açıklar (16, 17, 18).
Omurganın birbiriyle ilişkili dört major fonksiyonu vardır:
1.Destek
2.Mobilite
3.Koruma
4.Kontrol (17).
Omurga, iç organlara, üst ve alt extremitelere ve başa yapışarak bir destek yapısı olarak
fonksiyon görür. Mobil özelliğiyle birçok günlük yaşam aktivitesinde fiziki görev alır,
fakat bu durum omurganın yapısını zorlar. Omurga rijid bir yapıda değildir; intervertebral
diskler ile fleksibl bir yapı kazanmaktadır. Lomber omurganın en geniş hareketi fleksiyon
ve ekstansiyondur. Diğer hareketleri lateral fleksiyon ve rotasyonlardır.
Her bir segmentin hareketi aktif olarak kaslar tarafından, pasif olarak ligamentler
tarafından kontrol edilir. Bu yumuşak doku kontrol elemanları direkt olarak vertebra
korpusuna, laminaya, kemik çıkıntılara ve pelvise yapışır. Bu elemanlar omurgayı bir
kablo kılıfı gibi desteklerler.
Omurganın dik şeklinin korunması ve düzgün postür için omurganın sakrum üzerinde belli
bir açıyla desteklenmesi gerekir. Lumbosakral açı, pelvisin rotasyonuna bağlıdır ve
omurganın üzerine oturduğu temeli korur. Lomber lordoz anterior longitudinal ligamentin
gerilmesi ve faset eklemler üzerine hafifce yük binmesi ile sağlanmaktadır. Lomber bölge,
kalça ve dizlerdeki ligamentler bu bölgenin desteklenmesini üstlenirken; ligamentlerde
yetmezlik durumunda bunlardan beyine gelen feedback, postüral desteğin ligamentlerden
kaslara kaymasına yol açar. Bu nedenle lomber lordozda azalma ile diz ve kalçada
fleksiyon görülür. Böyle bir durumda, aslında ligamentöz olan postürün enerji sarfı artar
(17, 18, 19).
21
Omurga ile alt extremite arasında pozisyonel bir ilişki vardır. Toraksın öne fleksiyonu ile
kalçada geriye kayma olmaktadır. Sağlıklı ve yaşlı kimselerde spinal kurve ile ilgili yapılan
çalışmalarda dizlerde fleksiyon kontraktürü olmamasına rağmen, dizlerin bükülerek ayakta
durulduğu görülmüştür (20, 21).
Salınan sakrum üzerinde dik duran omurga, yalnız sagital düzeyde rotasyon yapabilir.
Pelvisin rotasyonuna, omurganın fizyolojik eğrilikleri de katılır. Doğrudan doğruya
omurganın üzerine oturan baş, tüm omurga tarafından desteklenir. Baş normal omurgada,
boyun ve baş kaslarınca minimal enerji harcanmasıyla taşınır.
Vücudun vertikal aksı; eksternal meatus, odontoid proses, kalça eklemi merkezinin biraz
arkası, diz merkezinin biraz önü ve lateral malleollerin çok az önünden geçer. Bu durumda
vücut ağırlığı kalça eklemine ekstansiyon, diz eklemine ekstansiyon ve ayak bileği
eklemine dorsifleksiyon yaptırma eğilimindedir. Vücut bölümleri vertikal akstan ya hiç
sapmamalı ya da minimal sapma göstermelidir. Bu şekilde başın gövde ve pelvis üzerinde
dik tutulması minimal kas kasılması ile mümkün olabilir (19, 22, 23, 24, 25).
Üst üste duran fonksiyonel ünitelerden oluşan omurga, günlük kinetik aktivitenin temel
ögesidir ve dik bir pozisyonda durmalıdır. Bu dik duruş ağrısızdır. Ayrıca yapılan
çalışmalar, düzgün postürde erektör kasların aktif olmadığını göstermiştir. Baş ağırlık
merkezinin önüne kaydığında, bel erektör kaslarında aktivite çok azdır. EMG verilerinde
de müsküler aktivite görülmez. Bu bulgular, omurganın eforsuz dik durduğunu gösteriyor.
Vücut ağırlık merkezinden sağa, sola kaydığında, nöromüsküler aktivitede ani yükselmeler
olur. Bunun nedeni düzeltme refleksleridir (10, 1). Eforsuz normal postürü sağlayan
ögeler:
1. Komşu omur gövdelerini birbirinden ayıran disk içi basınç
2. Derin ve yüzeyel anüler liflerdeki gerginlik
3. Ön ve arka uzun ligamentlerin gerginliği
4. Pelvis: Pelvis kalçaların iliopektineal ve dizlerin popliteal Ligamentler
yanısıra, gastroknemius ve soleus kaslarının sürekli kasılmasıyla desteklenir
(1).
22
2.2. POSTÜR
2.2.1. Postürün Tanımı
Postür, vücudun her kısmının, kendisine bitişik segmente ve bütün vücuda oranla en uygun
pozisyonda yerleştirilmesidir. Bir başka deyişle, vücudun her hareketinde eklemlerin aldığı
pozisyonların birleşimi de postür olarak tanımlanmaktadır. Vücut, kas aktivitesi sırasında
Ligamentlern desteği ile stabilite sağlamak veya bir harekete temel teşkil etmek için,
birçok kasın uyumlu çalışması sonucunda düzgün bir duruş elde eder (26).
Postür, basit anlamda vücut kısımlarının pozisyonu veya dizilimi (27), sözlük anlamı
olarak da farklı vücut kısımlarının göreceli düzenidir. Postür statik veya dinamiktir (4).
Statik postür, hareketsiz bir postürdür. Kasların, eklemleri stabilize etmeleri için statik
(izometrik) olarak kasılmalarını ve yerçekimine karşı koymalarını gerektirir. Dinamik
postür herhangi bir harekete temel teşkil etmek için gereklidir. Yapılan hareketin sonucu
olarak devamlı değişen çevre şartlarına göre, uyum sağlamaya çalışan aktif bir postürdür
(26). Özetle statik postür oturma, ayakta durma, yatma sırasındaki postürdür. Dinamik
postür hareketler sırasındaki vücut pozisyonlarıdır (4).
Anatomik yapı ile beraber, oturma, çömelme, diz çökme, ayakta durma, bağdaş kurma gibi
kültürel farklılıklar da postür üzerinde belirleyici olabilir. Dolayısıyle giyinme, ev döşeme
tarzı, meslek edinme kişilere göre farklı özellikler gösterdiği gibi, postürel farklılıklar da
doğal olarak görülebilir. Tüm dünyada standart kabul edilen duruş; ellerin yanlarda
sallandığı önde veya arkada birleştirildiği ayakta durma postürüdür. İnsanların dörtte biri iş
veya istirahat halinde oturmaktadır. Bu şekilde gövde ağırlığı ayak, bacak ve sırt
kaslarından kalkmış olmaktadır.
Mısır ve Mezopotamya’ da 5000 yıl önce sandalye, tabure vb. kullanılıyordu. Çinliler 2000
yıl önce sandalyeye oturmaya başladılar. Orta Doğu, Kuzey Afrika ve İslam kültürleri yere
oturmayı tercih etmektedir. Yere çömelme durumunda iş yapma veya istirahat postürü
Asya, Afrika ve Güney Amerikada milyonlarca insan tarafından benimsenmiştir. “Türk ya
da terzi oturuşu” denen bağdaş kurma Orta Doğu, Hindistan ve Asyada yaygındır. Bacak
bacak üstüne atarak oturma ya da bacakları arkaya kıvırarak oturma şekilleri günümüzde
yaygınlaşmıştır (1, 25).
23
Postür, psişik durumdan da etkilenir. Hatta postür psişik durumun somatizasyonu olarak
düşünülebilir. Hissettiğimiz biçimde ayakta durur ya da hareket ederiz. Postürümüz ya da
davranışlarımız, o anki içdünyamızı yansıtır. Başka bir yorumla postür tüm yönleriyle
vücudun dilidir.
Postüral incelemede ayakta durma, oturma, çalışma ve yürüme dikkate alınmalıdır. Bu
durumlar ekstremitelerin fonksiyonlarını etkiler ve duygu durumunu yansıtır. Öğrenilmiş
nöromüsküler mekanizmalar duygulardan olumlu ya da olumsuz etkilendiklerinden bu
değişiklikler postürde kendini gösterir (1, 25).
2.2.2. İyi Postür (Standart Postür)
Fizyolojik ve biyomekanik yönden iyi postür, minimum çaba ile vücutta maksimum
yeterliliği sağlayan duruştur. Ayrıca vücudun görünüşü güzel, duruş ve dengesi iyi,
eklemler üzerindeki zorlanması az, organların yeterli ve düzgün çalışabilmelerini sağlayan,
kişinin kendisini yormadan gevşek olarak aldığı postür olarak da tanımlanabilir.
Postür, kişinin vücut tipine, ırk, milliyet, zamanın modası, cinsiyet, meslek ve uğraşıya
göre değişiklik gösterir. Postürün elde edilmesi, ayarlanması ve devam ettirilmesi için
gerekli mekanizmalar sağlam olduğu sürece, standart postür sağlanabilir.
Kişinin psikolojik durumunun iyi olması, iyi hijyen şartları, normal uyku, iyi beslenme,
mümkün olduğunca açık ve temiz havada egzersizler yapma, kasların ve postüral
reflekslerin gelişimine etki eden temel faktörlerdir. Emosyonel durumun bütün sinir
sistemine etkisi vardır. Bu durum, kişinin postüründe de kendini gösterir. Sevinç, mutluluk,
kendinden emin olma gibi duygular stimulan olup, aktif canlı bir postür yaratırlar ve
ekstansiyon pozisyonu hakim olur. Keder, sıkıntı gibi durumlarda ise, fleksiyon pozisyonu
hakim olmakla birlikte, mental yaşantı ile fiziksel durum arasındaki ilgi kesin olarak
bilinmemektedir.
İdeal standart postürden, vücudun maksimum yeterlilikte kullanımı, stres ve incinmelerin
mümkün olduğunca minimum düzeyde tutulması anlaşılmaktadır. Standart postürde,
vertebralar, kostalar normal eğriliklerinde ve açılarında, alt ekstremite kemikleri ise, ağırlık
taşımada ideal bir duruş ve düzgünlükte olmalıdır. Pelvisin nötral pozisyonu;
ekstremitelerin, gövdenin, abdomenin iyi duruşu ve düzgünlüğüne yardım eder. Ayrıca, 24
göğüs kafesi ve üst sırtın pozisyonu, solunum organlarının optimal fonksiyonda
çalışmasında önemli rol oynar. Başın dik pozisyonu da boyun kaslarına binen streslerin
minimum düzeyde kalmasını sağlar (26).
Erişkin postürü uzayda minimal aktivite ile vücut pozisyonunu koruyabilecek şekilde
planlanmıştır ve vücut dokularına yüklenen antigravite streslerini minimuma
indirgeyebilmektedir. Vücuda dışarıdan uygulanan güçler vücudun gravite eksenini
etkileyerek postüral deviasyona yol açabilirler. Nötral postürün gravite ekseninden
sapmasının habitüel olması durumunda ise bel ağrısı oluşma riski artmaktadır. Özellikle
vücudun posterioruna yüklenen ağırlıklar vücudun ağırlık merkezini değiştirerek postürü
bozabilmektedir. Yetişkinlerde kas-iskelet sisteminin yüke verdiği cevap bilinmektedir,
ancak yapılan birçok çalışmaya rağmen adölesan çağda yüklenme-postür ve bel ağrısı
ilişkisi tam olarak gösterilememiştir. Bu nedenle adölesan ve erişkinlerin omurganın
posterioruna yüklenen yüklere verilen cevaplarında farklılıklar olması muhtemeldir (28).
2.2.3. İdeal Ayakta Duruş Postürü
İdeal erekt postür anterior, posterior ve lateral planda vücut kısımlarının bir çekül hattı
veya hayali çizgi etrafında karşılaştırılması ile saptanır. Bu çizgi üzerinde vücut kütlesi
dengede kabul edilir.
İdeal bir ayakta duruş postüründe; lateralden bakıldığında standart referans çizgi lateral
malleolün, diz eklemi orta çizgisinin ve sakroiliak eklemin hemen önünden, büyük
trokanterden, lomber vertebra cisimlerinden, omuz ekleminden, servikal vertebra
cisimlerinden ve kulak memesinden geçmektedir (4).
Gevşek (rahat) ayakta duruş pozisyonunda kalça ve diz eklemleri, vücudun diğer
kısımlarını destekledikleri için, tam ekstansiyondadırlar. Ayrıca diz ekleminde ekstansiyon
hareketinin son birkaç derecesinde rotasyonda harekete eklenerek eklem sıkıca kilitlenir.
Ayak bileğinde stabiliteyi sağlayan esas kas m. gastroknemiustur. Bu kas iki eklemi
katettiği için, yüksek topuklu ayakkabı giyildiğinde, stabilizasyon etkisi azalır, çünkü bir
miktar gevşemiş olur (26).
25
Baş dik ve ileri-geri eğiklik yapmaksızın boyun üzerinde dengededir. Omurganın
fizyolojik eğriliklerinin yerçekimi çizgisini keserek birbirlerini dengeledikleri görülmelidir.
Göğüs gergin ve fazla şişkin olmaksızın dik durmalı, abdomen belirgin çöküklük veya
şişlik olmaksızın düz ve rahat olmalıdır. Normalde spina iliaka anterior superior ile
simfizis pubis aynı vertikal düzlemdedir. Spina iliaka posterior superior ile simfizis pubis
ön kısmı birleştirildiğinde bu doğrunun horizontal planda yaptığı pelvik inklinasyon açısı
erkeklerde 50–60 derece kadınlarda biraz daha geniştir. Lateralden bakıldığında bu açının
artması veya spina iliaka anterior superiorun simfizis pubise göre yer değiştirmesi anterior
pelvik eğikliği ifade eder.
Anterior bakışta ayak topukları birbirinden yaklaşık olarak 8 cm uzaklıkta durmalıdır,
hayali çizgi her iki topuk arası mesafenin tam ortasından yukarı doğru yere dik çizilen
çizgidir. Pelvis, omurga, sternum ve kafatası orta çizgilerinden geçerek vücudu eşit iki
yarıma böler. Vücut ağırlığı iki yarı arasında dağılır. Simfizis pubis, spina iliaka anterior
superiorlar ve omuzlar horizontal planda aynı seviyededir.
Posterior bakışta dizler, kalça gluteal kıvrımlar, krista iliakalar, sakroiliak eklem üzeri
gamzeler, skapulanın inferior köşeleri, akromial çıkıntılar, kulaklar, protuberensia
oksipitalis eksterna horizontal planda aynı seviyededirler.
Şekil–6: İdeal postür yan görünüş
26
Şekil–7: İdeal postür
2.2.4. İdeal Oturma Postürü
Oturma postürü ayakta durma postürüne göre daha gevşek bir postürdür. Bu pozisyonda
destek yüzeyi oldukça geniş olduğundan alt ekstremite kaslarının gevşemesine izin verir.
Oturma postürü doğru olduğunda yerçekimi merkezi, iskial tuberositas ve 11. torakal
vertebranın hemen önünde uzanmalıdır.
Ön oturmada yerçekimi merkezi iskionların önündedir. Lomber lordoz azalmıştır ve vücut
ağırlığının % 25 ten fazlası ayaklardan yere aktarılır.
Orta oturmada vücut ağırlığının % 25 i ayaklardan yere aktarılır. Lomber bölge düz veya
hafifçe kifotiktir.
Arka oturmada lomber lordoz kesin olarak ters dönmüştür. Vücut ağırlığının % 25’ ten azı
ayaklardan yere aktarılır (25).
27
Oturma postürü ile intradiskal basınç ve erektör spinalardaki kas aktivitesi arasındaki
ilişkilerin incelenmesi ilginç sonuçlar vermiştir. Bütün oturma şekillerinde intradiskal
basınç ayakta durmaya oranla daha fazladır. Oturma sırasında kolların üst bacaklara
dayanması ile intradiskal basınç azaldığı gibi, aynı şekilde dik oturmakla lordozun
azaltılması da mümkündür (29).
Sırtın oturma sırasında desteklenmesi ile intradiskal basınç ve kas aktivitesi azalır.
Sandalye arkalığının eğimi ile enerji sarfının ilişkisi vardır. Arkalığın 100 dereceden 90
dereceye inmesi ile kas aktivitesi azalır fakat 100 derecenin üzerindeki eğimlerde belirli
fark ortaya çıkmaz.
Lomber kifozda artan intradiskal basınç, lordoza doğru kayma ile azalır. Lomber
hiperekstansiyonun etkisi ise bilinmemektedir (25).
İdeal oturma postüründe;
• İskial tuberositaslar en büyük destek yüzeyini oluşturmalıdırlar,
• Uylukların üst kısmı diz eklemi arkasına aşırı basınç oluşturmayacak şekilde
oturma yüzeyine yerleştirilmelidir,
• Lomber omurga mid-fleksiyonda olmalı fizyolojik eğrilikler sürdürülmelidir,
• Tüm omurga hafifçe arkaya doğru eğimli bir arkalıkla desteklenmelidir,
• Bacakların ağırlığı ayaklar ile destek yüzeyine aktarılmalıdır,
• Yerde otururken ellere ve kollara veya duvara dayanarak gövde desteklenmelidir
(28).
Ne yazık ki modern oturma araçlarında bu pozisyonun korunması imkansız gibidir. Çünkü
sıklıkla çok yumuşak ve derin, kısa veya uzun, geriye doğru fazlaca eğimli oturma araçları
kullanılmaktadır.
Pelvisi öne doğru kaydırarak oturma bireyler arasında çok yaygındır. Bu oturuş; ağırlık
merkezinin iskial tüberositasların arkasına düşmesine, lomber omurgada konveks bir
eğriliğe (lomber lordozun kaybına) ve torakal omurgada konkav bir eğriliğe sebep olur
(4).
28
2.2.5. Omurganın Postür Bozuklukları
2.2.5.1. Torasik kifoz
Omurganın normal sınırlar dışında sagital planda posterior sapması olarak tanımlanır.
Torasik kifoz kardiyak ve pulmoner organların uyumunu sağlar. Servikal lordoz, torakal
kifoz, lomber lordoz omurgaya postüral bir esneklik vermekle ona hareket, koşma ve diğer
fiziksel aktiviteleri kazandırır. Aşırı sagital eğrilik ya fonksiyoneldir ya yapısaldır.
Fonksiyonel eğrilikler; anterior ve posterior spinal ligament ve kas yapıların zayıflığı
sonucu ortaya çıkar. Spinal ekstansör kasların zayıflığı konveksite üzerindeki gerginliğin
azalması ile kifoza yol açar. Fonksiyonel postüral eğrilikler germe egzersizleri ile
düzeltilebilmektedir.
Torasik kifoz artışı göğüs kafesi genişlemesini azalttığı gibi, omuz kavşağındaki hareketi
de azaltır. Bu durum akromiyonun öne ve aşağı çekilmesine, kolun internal rotasyonuna
yol açarak glenohumeral eklem mekanizmasını bozar. Bu postür bozukluğu rotator manşon
tendonlarının sıkışması ve bozulması ile sonuçlanır (1, 23,
30). Skolyoz Araştırma Grubunun önerisine göre kifoz
açısı ölçümü için “Cobb metodu” önerilmektedir. Bu
ölçüme göre dorsal lateral grafilerde en üst dorsal
vertebranın üst kenarından en alt dorsal vertebranın alt
kenarından çizilen paralel çizgileri dik kesen doğruların
arasındaki açı, dorsal kifoz açısını vermektedir.
Omurganın dorsal bölgedeki normal eğimi 20–40 derece
kifoz şeklindedir (31).
Şekil–8: Kifoz açısı ölçümü (Cobb metodu)
2.2.5.2. Skolyoz
Omurganın frontal planda yani sağ ve sol yanlara doğru olan eğriliği ve eğrilikle birlikte
rotasyonunu ifade eder. Normal bir vertebral kolonda, vertebralar koronal ve transvers
düzlemlerde nötral pozisyonda yer alırlar. Bu dizilimin herhangi bir nedenle koronal
29
planda bozulması sonucu ortaya çıkan eğriliğe skolyoz adı verilir (Şekil–9). Skolyoz,
bükülme veya eğri anlamına gelmektedir (32).
Skolyoz Sınıflandırılması
Skolyozun sınıflandırılmasında şimdiye kadar pek çok yöntem denenmiştir. Amerika’daki
Skolyoz Araştırma Cemiyeti standardizasyonu sağlamak ve karışıklığı önlemek amacıyla
etiyolojiye dayalı bir sınıflandırma önermiş ve bir skolyoz terimleri sözlüğü yayınlamıştır.
Buna göre skolyoz ikiye ayrılır;
1. Yapısal skolyoz
2. Yapısal olmayan skolyoz (4).
30
Şekil–9: Skolyoz
YAPISAL SKOLYOZI- İdiyopatik B- Segmentasyon yetersizliği A- İnfantil (0–3 yaş) 1- Unilateral
1- Gerileyen tip 2- Bilateral 2- İlerleyici tip C- Mikst B- Juvenil (3–10 yaş) IV- Nörofibromatozis C- Adolesan (10 yaş-Olgunluk) V- Mezenkimal bozukluklar D- Adult (Olgunluk-yaşlılık) A- Marfan sendromuII- Nöromüsküler B- Ehler-Danlos sendromu A- Nöropatik C- Diğerleri 1- Üst motor nöron lezyonu VI- Romatizmal hastalıklar a- Serebral palsi VII- Travma b- Spinoserebellar dejenerasyon A- Kırık 1. Friedreich hastalığı B- Cerrahi 2. Charcot-Marie-Tooth hastalığı 1- Laminektomi sonrası 3. Rossy- Levy hastalığı 2- Torokoplasti sonrası c- Siringomiyeli C- İrradyasyon d- Spinal kord tümörü VIII- Ekstraspinal kontraktürler e- Spinal kord travması A- Ampiyem sonrası f- Diğerleri B- Yanık sonrası 2- Alt motor nöron lezyonu IX- Osteokondrodistrofiler a- Poliomiyelit A- Diyastrofik dwarfizm b- Diğer viral myelitler B- Mukopolisakkaridozlar c- Travmatik C- Spondiloepifizyal displazi d- Spinal müsküler atrofi D- Multipl epifizyal displazi 1- Werdnig-Hoffman E- Diğerleri 2- Kugelberg-Welander X- Kemik infeksiyonu e- Miyelomeningosel(Paralitik) A- Akut 3- Disotonomi(Riley-Day) B- Kronik 4- Diğerleri XI- Metabolik bozukluklar B- Myopatik A- Raşitizm 1- Artrogripozis B- Osteogenezis imperfekta 2- Müsküler distrofi C- Homosistinüri a- Duchenne(psödohipertrofik) D- Diğerleri b- Ekstremite kuşak tip XII- Lumbosakral bölgeyle ilişkili olanlar c- Fasiyoskapulahumeral A- Spondilolizis ve spondilolistezis 3- Lif tipi oransızlığı B- Konjenital anomaliler 4- Konjenital hipotoni XIII- Tümörler 5- Miyotonik distrofi A- Vertebral kolon 6- Diğerleri 1- Osteoid osteomaIII- Konjenital 2- Histiyositozis X A- Formasyon yetersizliği 3- Diğerleri 1- Kama vertebra B- Spinal kord 2- Hemivertebra
YAPISAL OLMAYAN SKOLYOZI- Postüral skolyozII- Histerik skolyozIII- Sinir kökü irritasyonu A- Nükleus pulpozus herniasyonu B- TümörlerIV- İnflamasyona bağlıV- Bacak boyu eşitsizliğine bağlıVI- Kalça kontraktürlerine bağlı
Omurgadaki eğrilik S ve C şeklinde olabilir. Skolyoza eşlik eden vertebral rotasyon
nedeniyle göğüs kafesinde asimetri farkedilir. Belin öne fleksiyonu ile simetri bozukluğu
belirgin hale gelir. Skolyoz strüktürel veya fonksiyoneldir. Strüktürel skolyoz sabit
31
deformitedir. Aktif ya da pasif tam düzeltilmesi mümkün değildir. İlerleyici niteliktedir.
Fonksiyonel skolyozda deformite mobil niteliktedir, yatma sırasında ortadan kalkar ya da
hastalar ayakta duruş pozisyonunda konveksiteye doğru lateral fleksiyon yaparsa skolyoz
ortadan kalkar. Postüral skolyozda lomber lordoz, dorsal kifoz artar. Postüral skolyoz
ilerlemez ve strüktürel olmaz. Klinik önemi azdır ve genellikle tedavisi gerekmez.
Adölesan dönemde skolyoz, kızlarda 4–8 kat fazla olup, ilerleme riski de daha fazladır.
Erken dönemde ayakta dik dururken skolyoz görülmeyebilir. Muayene edilecek kişi,
kalçalardan 90 derecelik açı yapacak şekilde öne doğru eğilir dizler ekstansiyonda, kollar
birbirine paralel ve avuç içleri birbirine bakacak pozisyonda sarkıtılır. Bu şekilde arkadan,
yandan gözlemek suretiyle skolyoz erken dönemde tespit edilebilir. Postüral skolyoz için
genel postüral egzersizler düzenlenebilir. Skolyoz pelvis eğikliği, bacaklarda uzunluk farkı,
disk lezyonu gibi nedenlere bağlı olabilir. Pelvik eğrilik varsa esnek olup olmadığı
saptanmalıdır. Fleksiyon kontraktürünün olması skolyoza eşlik eden lordotik postüre yol
açabilir. Skolyozlu kişilerde nörolojik muayene yapılmalıdır. Kas gücü tayini tanı ve
tedavinin planlanması yönünden önemlidir (24, 33, 34).
Hiçbir nedene bağlı olmayan skoloza idiyopatik skolyoz denir. İdiyopatik skolyoz, skolyoz
tipleri arasında %80 ile en sık görülen grubu oluşturur. İdiyopatik skolyozun etiyolojisi
konusunda çok sayıda teori olmasına rağmen, yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlar
tatmin edici değildir. Çeşitli çalışmalar yetersiz propriosepsiyon gibi posterior kolon
anormalliklerinin ve diğer merkezi sinir sistemi patolojilerinin skolyozla ilişkili
olabileceğini akla getirse de henüz bu görüşler kanıtlanmış değildir.
Skolyoz, eğriliğin yer aldığı anatomik bölgeye ve konveksitenin bulunduğu yöne göre
adlandırılır. Eğrilikte en çok rotasyona uğrayan vertebraya apikal vertebra denilir. Buna
göre apeksi C1-C6 arasında olan eğriliklere servikal, C7-T1 arasında olanlara
servikotorasik, T2-T11 arasında olanlara torakal, T12-L1 arasında olanlara torakolomber,
L2-L4 arasında olanlara lomber, L5 ve aşağıda olanlara lumbosakral eğrilik adı verilir (4).
KLASİFİKASYON APEKS VERTEBRAServikal C1-C6Servikotorasik C7-T1Torakal T2-T11Torakolomber T12-L1
32
Lomber L2-L4Lumbosakral L5-S1
Tablo–1: Lokalizasyona göre skolyoz sınıflaması
Skolyoz tanısı konurken en fazla kabul gören ölçüm
metodu Cobb açısı ölçümüdür (Şekil–10). Bu açının
ölçüm yöntemi şöyledir. Eğriliğin üst ucundaki
vertebranın üst kenarına horizontal bir çizgi, alt uçtaki
vertebranın alt ucuna ikinci bir horizontal çizgi çekilir.
Horizontal çizgilerin her birinden çıkan dik çizgilerin
kesişmesiyle oluşan açı ölçülür (35).
Şekil–10: Skolyotik eğriliğin Cobb yöntemiyle ölçülmesi
Eğriliğin derecesinin ölçümünde kullanılan diğer yöntem Risser-Ferguson metodudur. Bu
ölçümde, üst ve alttaki son vertebraların merkezinden apeks vertebranın merkezine çekilen
iki çizginin kesişmesiyle oluşan açı ölçülür (32).
2.2.5.3. Çukur bel (artmış lordoz)
Normal konveks lomber eğriliğin artması durumudur. Fizyolojik öne eğrilik pelvis
eğikliğinden etkilenir. Kalça eklemleri üzerindeki pelvik balans bir tahtaravalli gibidir. Bu
balans abdominal, spinal, kalça kasları ve ligamentler tarfından sağlanır. Pelvisi posterior
eğik pozisyona getirerek lomber lordozu azaltmak için abdominal, gluteal ve hamstring
kasları birlikte çalışır. Aynı anda kalça fleksörleri ve spinal ekstansörler pelvisi öne iterek
lomber eğriyi artırırlar. Bu kaslar arasında dengesizlik ve/ veya artmış karın hacmi
abdominal ve gluteal kaslarda uzama ve zayıflığa, iliopsoas ve spinal extansör kaslarda
gerginliğe, sonuçta karın bölgesinin öne çıkmasına sebep olur (4).
Lomber Lordoz Açısının Ölçümü:
33
Lateral lomber grafide birinci lomber vertebranın üst
kenarından paralel bir çizgi, birinci sakral vertebranın
üst kenarından paralel bir çizgi çizilir. Paralel
çizgilerin her birinden çıkan dik çizgilerin
kesişmesiyle oluşan açı ölçülür. (Şekil–11)
Ortalama lomber lordoz açısı 50 ila 60 derece
arasındadır. Bazı araştırmacılar beşinci lomber
vertebranın altkenarını kullanarak sakral pozisyonun
etkilerini elimine etmeyi tercih etmektedirler (32).
Şekil–11: Lomber lordoz açısının ölçümü
2.2.5.4. Kifolordotik postür
Bu postürde, baş öne doğru çıkık, servikal vertebralar
hiperextansiyonda, skapula abduksiyonda, dorsal kifoz ve lomber lordoz artmış, pelvis
anterior pelvik tiltte, kalça eklemi fleksiyonda, diz eklemi hafifce hiperekstansiyonda, ayak
bileği hafifce plantar fleksiyondadır.
Boyun ekstansörleri, kalça fleksörleri ve lomber ekstansör kaslar kısalmış ve
kuvvetlenmişlerdir. Boyun fleksör, üst torasik ekstansör ve ekstansör oblik kaslar ise
zayıflamış ve uzamışlardır. Hamstringler hafifçe uzamışlardır, fakat zayıf olmayabilirler.
2.2.5.5. Düz sırt postürü
Baş öne doğru çıkık, servikal vertebralar hafifçe ekstansiyonda, üst torakal vertebraların
fleksiyonu artmış, alt torakal vertebralar ise düzleşmiştir, lomber lordoz düzleşmiş, pelvis
posterior pelvik tiltte, kalça ve diz eklemi ekstansiyonda, ayak bileği hafifce plantar
fleksiyondadır.
Kalça fleksör kasları zayıflamış ve uzamışlardır. Sırt ekstansörleri ise hafifce uzamıştır.
Hamstring grubu kaslar kısalmış ve kuvvetlenmiş, abdominal kaslar ise sadece
kuvvetlenmişlerdir.
2.2.5.6. Yuvarlak sırt postürü
34
Baş öne doğru çıkık, servikal vertebralar hafifce ekstansiyonda torakal vertebraların
fleksiyonu artmış, lomber lordoz düzleşmiş, pelvis posterior tiltte, kalça eklemi pelvisin
anteriora yer değiştirmesi ile hiperekstansiyonda, diz hiperekstansiyonda ayak bileği nötral
pozisyondadır.
Kalça fleksör, ekstansör oblik, torasik ekstansör ve boyun fleksör kasları zayıflamış ve
uzamışlardır. Hamstring ve internal oblik kasların üst lifleri kısalmış ve kuvvetlenmişlerdir
(26).
2.2.6. Postür Analizi
Postür analizinin amacı; hastada mevcut postural deviasyonların saptanarak buna uygun
tedavi programlarının verilebilmesi, ayrıca gelecekte olabilecek değişikliklerin
değerlendirilebilmesidir.
Analizde; çekül, postür tahtaları, Symmetrigraf, özel cetveller, değişik yükseklikte tahta
bloklar, mezura, deri bölgelerini işaretlemek için özel kalemler kullanılmaktadır. Analiz
hastanın çıplak ayakla ve uygun giysilerle kendini rahat hissettiği pozisyonda durmasıyla
yapılır.
Erişkin postürünü etkileyen birçok faktör olmakla birlikte bunlardan üçü sıklık bakımından
önem kazanmıştır.
1. Ailesel ve kalıtımsal belirgin dorsal kifoz ve aşırı lomber lordoz,
2. Doğuştan ya da sonradan olma yapısal bozukluklar; sinir, kas, kemik ve bağ
dokusunda duraklamış ya da ilerleyici anomaliler,
3. Gelişme döneminde alışkanlıklar ya da yanlış eğitimle edinilmiş bozuk postürler.
Postürde ailesel, kalıtımsal ya da hastalıklardan kaynaklanan sapmalar, dikkatli anamnez,
klinik muayene ve laboratuar desteğiyle ortaya konulabilir.
35
İdeal postür, stres ve gerilmenin minimum olduğu ve vücudun muhtemelen maksimal
verimde çalıştığı durumdur (36, 37).
Basmajiyan insanın memeliler arasında antigravite için en az efor sarf eden varlık
olduğunu ifade etmiştir (38). Kasta enerji harcanmasının en kötü olduğu durumda bile en
ekonomiktir. Standart postürde omurga normal eğime sahiptir ve alt ekstremite kemikleri
ağırlık taşımaya ideal diziliştedir.
Pelvisin nötral pozisyonunda, karın ve alt ekstremitenin iyi dizilimde olması gerekir.
Göğüs ve sırtın pozisyonu, solunum organlarının optimal fonksiyonunu kolaylaştıracak
şekildedir. Dengeli bir pozisyonda baş diktir, yani boyun kaslarına minimal stresin bindiği
dengeli bir durumdur (37).
Standart postürde ayağın zeminle temasta olduğu düzlem referans noktası olmalıdır. Baş
sabit olmadığı için, ideal duruşta kulak lobu referans alınmamalıdır. Dış maleolun hafifçe
önü referans noktadır ve vücudun midkoronal düzleminin taban noktasını oluşturur.
Arkadan görünüşte referans nokta, ideal vücut duruşunda topuklar arası orta noktadır ve
midsagital düzlemin taban noktasını oluşturur. Şakül hattı topuklar arası orta noktadan
başlayarak bacakların arasından yukarı doğru pelvis, omurga, sternum ve baş orta
noktasından uzayarak yükselir.
Postür analizinde Cureton ve Clark metodunda aşağıdaki değerlendirmeler yapılmaktadır:
Vücut tipi,
Vücut dengesi,
Vücut kısımlarının düzeni,
Kas kısalığı testleri,
Bacak uzunluğu ölçümü (4).
Vücut tipi
Üç çeşit vücut tipi mevcuttur. Ektomorfik (uzun ve ince), endomorfik (kısa ve şişman) ve
mezomorfik (atletik ve kaslı).
Vücut dengesi36
a. Antero posterior balans: Vücut ağırlığının anormal şekilde ayağın ön kısmına veya
arkaya topuklara verilmesine göre anterior veya posterior dengeden bahsedilir.
Lateralden sarkıtılan çekül hattına göre; referans noktalarının çekül hattının
arkasında kalması dengenin posteriora kaydığını ifade eder.
b. Lateral balans: Vücut ağırlığının sağ veya sol ayak üzerine daha fazla verilmesi
anormal olarak değerlendirilir. Posteriordan sarkıtılan çekül hattına göre; referans
noktalarının çekül hattının sol tarafında kalması sola lateral denge olarak
değerlendirilir (4).
Vücut kısımlarının düzeni
Vücudun; sağ ve sol lateralinden, anterior ve posteriorundan postür analizi yapılır.
Lateral Postür Analizi:
a. Baş: lateral bakışla omuz eklemi tepe noktası kulak kepçesi ilişkisine göre öne veya
geriye eğim değerlendirilir. Ayakta yan duruşta, yerçekimi çizgisi kulak
memesinden geçer. Boyunda normal bir anterior konvekslik vardır.
b. Omuzlar: Omuzların yuvarlaklaşarak öne gelmesine protraksiyon, omuzların aşırı
miktarda geriye çekilmesine omuz retraksiyonu denir. Omuzların protraksiyonu ve
retraksiyonu analiz edilmelidir. Gerekiyorsa pektorallere kısalık testi yapılarak,
görülen postür hatası kesinleştirilmelidir. Lateral duruşta yerçekimi çizgisi omuz
ekleminin ortasından geçer. Omuz ve kolların pozisyonu, skapulaların pozisyonuna
bağlıdır.
c. Kolumna vertebralis: Kifoz, lordoz, kifolordoz, yuvarlak sırt, düz sırt
değerlendirilir. İdeal dizilişte torasik omurga hafifçe posteriora doğru eğimlidir.
Torasik omurganın pozisyonu baş ve boyun pozisyonunu etkilemektedir. Pelvis ve
lomber omurga ideal dizilişte ise, torasik omurganın da ideal pozisyonda olduğu
farzedilebilir. Lordoz artışı mevcutsa sırt bölgesinin posterior eğimi azalma 37
eğilimindedir, başka bir deyişle alışkanlıklar, tekrarlayan aktiviteler sonucu kifoz
ve lordozda artma olmaktadır.
d. Pelvis: Pelvis, kalça eklemi Ligamentler ile desteklenir. Bir ahenk içinde çalışan
kalça eklemleri, kapsülün ön bölümünün kalınlaşmasıyla oluşan iliopektineal
ligamanın (Bigelow’un Y bandı) engellemesiyle nötralden daha fazla ekstansiyon
yapamaz. Dizler, arka popliteal ligamanlar ve kapsül üzerinde ekstansiyonda
kilitlenir. Bu aşamada, bacağın ve gövdenin erekt pozisyonunun korunmasında,
kuadrisepsin rolü yoktur. Desteği yalnız bağlar sağlar. Pelvis, tensor fasiya lata
tarafından da desteklenir, bu fasia krista iliakadan aşağı arkaya doğru giderek dizde
iliotibial banda yapışır. Hem kalçaya destek verir hem de dizin
hiperekstansiyonunu önler. Lateral analizde anterior pelvik tilt, posterior pelvik tilt
değerlendirilir. Pelvik inklinasyon açısının artması anterior, azalması posterior
pelvik tilt olarak değerlendirilir.
e. Dizler: Dizlerde fleksiyon ve hiperekstansiyon(genu rekurvatum) değerlendirilir.
Ayakta dik duruşta, yandan bakıldığında normalde uyluk ve bacak eksenleri
arasında, önde bir açı gelişmesine ve dizin hiperekstansiyonda durmasına genu
rekurvatum denir. Hafif genu rekurvatum yani 10 dereceye kadar dizde
hiperekstansiyon normaldir. Özellikle kadınlarda bağ gevşekliği nedeniyle bu
durum görülebilir. Anterior krusiyat ligament rüptürlerinden sonra ve büyüme
dönemindeki kızlarda üst tibia epifizinde oluşan gelişme geriliğinde, baleyle
uğraşanlarda ya da erken adolesan dönemde yüksek topuklu ayakkabı giyenlerde
diz hiperekstansiyonu görülür (16, 39, 40).
f. Ayaklar: Ayağın arklarını, intrensek ve ekstrensek kasların ligamanları ile kısmen
de tibialis anterior ve posteriorun ligamanları ile desteklenen kemiklerin mekanik
olarak yerleşmesi oluşturur. Her ayak 2 longitüdinal ve 2 transvers arka sahiptir.
Postür yönünden longitudinal ark çok önemlidir. Arkın azalması pes planus,
artması pes kavus olarak adlandırılır. Pes planus longitudinal arkın hafif
düşüklüğünden tam kollapsına kadar dört değişik derecede görülebilir. Anatomik
olarak naviküler ve küneiform kemiklerde alçalma, talusta kalkaneusa göre aşağı
mediale doğru bir rotasyon görülür. Ayak düzleşir, topuk pronasyona giderken ön
kısım abduksiyona gelir. Ayakta metatars çizgisi hizasında bir genişleme olur. Pes
planus deformitesi varsa, önce ayakta dururken, sonra ayak havada iken 38
inspeksiyon tekrarlanır. Her iki durumda pes planus deformitesi aynı ise kemiksel
bozukluklar sonucu gelişmiş sert pes planus vardır. Yük verildiği zaman deformite
meydana geliyor yük verilmediği zaman ayak normal görünüyorsa, o zaman
yumuşak doku laksitesi sonucu gelişmiş esnek pes planus söz konusudur. Pes
kavusta ise medial longitudinal arkın yüksekliği normalden fazladır. Metatars
başlarına düşen yük artar metatarslar düşer ve metatarsalji görülür. Ayak
supinasyona gider. Genellikle pes kavusla birlikte parmaklarda pençeleşme vardır.
Pes kavus genellikle nörolojik bozukluklar sonucunda ortaya çıkar (34, 35, 39, 40,
41).
Anterior Postür Analizi:
a. Baş: Anterior bakışla çene ile suprasternal çukur arası ilişkiye göre sağa veya sola
eğiklik değerlendirilir. Başın sağa eğikliğinde başın üst kısmı sağa doğru, çene sola
doğru dönmüştür.
b. Omuzlar: Her iki omuzun yükseklik farkı değerlendirilir. Omuzlardan birinin daha
düşük veya yüksek olduğunu söyleyebilmek için farkın açık olarak göze çarpması
gerekir. Kas gerilimi eşit değilse, bir tarafta uzun süreli ağır yük taşındığı zaman ve
skolyozda, bir omuz daha yüksek olmaktadır.
c. Göğüs kafesi: Göğüs bölgesinde olabilecek postüral deviasyonlar;
Çökük göğüs: Anterior torasik duvarın konkavlığı veya düzleşmesidir.
Fıçı göğüs: Toraksta yuvarlaklaşma ve genişleme olarak tanımlanır. Tam
inspirasyon anındaki gibi, kostalar ve sternum yükselmiştir.
Pektus ekskavatum: Anterior toraksın belirgin depresyonudur. Sternum ve birleşik
kostalar içe doğru çökmüştür.
Pektus karinatum: Toraksın ön arka çapının arttığı, sternumun öne doğru yer
değiştirdiği bir deformite olarak tanımlanır.
Harrison oluğu: Toraksın alt bölgesinde görülen boylu boyunca bir transvers
çöküntüdür.
d. Abdominal bölge: Abdominal yağ dağılımı, yaş, cinsiyet gibi faktörler dikkate
alınarak, karın kaslarının genel gücü değerlendirilerek protrüzyon veya abdominal
39
çöküklük üç dereceli olarak değerlendirilir. Protrüzyon; habitüel relaksasyon veya
abdominal kas güçsüzlüğünden kaynaklanır. Abdominal çöküklük; üst abdominal
duvarda normalde bir miktar çöküklük vardır. Fakat göğüs kafesinin hemen altındaki
derin ve belirgin çöküklük not edilmelidir (4).
e. Pelvis: Sağ ve sol tarafta yükseklik farkı (alt ekstremite kısalığı) değerlendirilir. Sağ
veya sol kalça daha yukarda olabilir. Spina iliaka anterior superiorlar palpe edilir ve
buradan yere veya medial malleollere olan uzunluk farkı ölçülür.
f. Dizler:
Tibial torsion: Normalde tibianın sagital düzlemi ile vücudun horizontal düzlemi
arasında 0–40 derecelik bir açı vardır. Eğer tibia alt ucu, üst tibia ucuna göre, dışa
bundan fazla dönerse torsion anomalisi olarak tanımlanır. Ayaklar birbirinden
hafifçe ayrı ve paralel olarak ayakta durulduğu zaman, patellalar içe dönük
görünümdeyse, tibial torsion vardır.
Genu varum: Diz ekleminin dışa doğru açılanmasıdır. Femur ve tibianın uzun
eksenleri içe doğru deviasyon yapar.
Genu valgum: Dizin içe doğru açılanması ve tibia ile femur hattının dışa
deviasyonu olarak tanımlanır. En çok ayağın pronasyonu ve pes planus ile birlikte
görülür (42).
g. Ayaklar: İnversiyon veya eversiyon değerlendirilir. Ayak parmaklarında hallux
valgus veya çekiç parmak deformitesi bulunabilir. Hallux valgus, ayak başparmağının
ayak orta hattına doğru, metatarsofalangial eklemden itibaren deviasyondur. Çekiç
parmaklar, ayak parmaklarının metatarsofalangeal eklemden hiperekstansiyon,
interfalangeal eklemlerden fleksiyonu ile kıvrık bir görünüm almalarıdır.
Posterior Postür Analizi
a. Kolumna Vertebralis: Posterior değerlendirmede skolyoz aranır. Kolumna vertebralisteki
lateral eğriliklere skolyoz adı verilir. Genellikle rotasyonla birlikte görülür.
40
b. Kalçalar ve dizler: Gluteal çizginin seviyesi, gluteal kitlenin alt çizgisi her iki tarafta
aynı seviyede olmalıdır. Eğer fark varsa tek bacakta kısalık, skolyoz, lateral pelvik tilt
düşünülmelidir. Diz arkası çizgilerinin seviyesi sağ ve sol tarafta eşit olup olmadığına
bakılır (26).
c. Ayaklar: Kalkaneusun normal şekil ve pozisyonda olup olmadığına bakılır. Kalkaneusun
normal pozisyonu nötral ya da hafif valgustur. Varusta durması patolojik bir durumu akla
getirmelidir (4).
SYMMETRİGRAF
Postür değerlendirmesi, karelere bölünmüş şeffaf bir postür tablosunun (Symmetrigraf)
arkasında ayakta duran insanlara yapılmaktadır. Ayaklar belirli bir noktada sabitlenerek
değerlendirme yapılmaktadır.
Postürün değerlendirilmesi üçlü ölçek üzerinden yapılmaktadır (‘iyi’, ‘orta’, ‘zayıf’). Bu
çalışmada ölçek adlandırması ‘normal’, ‘1. derecede bozukluk’ ve ‘2. derecede bozukluk’
olarak yapılmıştır. Bu üçlü ölçek, kulak, omuz, büyük trokanter ve lateral malleol
işaretlenmesiyle elde edilen düşey bir hat üzerinden saptanmaktadır (Şekil–12) (43).
Şekil–12: Symmetrigraf
41
2.2.7. Postürün Yaş Ve Cinsiyetle İlişkisi
İnsan yaşamının doğal bir parçası olan yaşlanma sürecinde, tüm sistemlerde süreğen ve
progresif fizyolojik değişiklikler ile biyolojik kapasitelerde azalmalar görülür. Bunun
yanında akut ve kronik hastalıkların prevalansı da artmıştır. Bu süreçte bireyin postür,
denge ve yürümesinde de önemli değişiklikler izlenir (4).
Doğumda tüm vertebral kolon öne doğru konkav ya da fleksiyondadır, torakal ve sakral
eğriler mevcuttur (primer eğriler). Çocuk büyüdükçe öne doğru konveks olan sekonder
eğriler oluşur; Üçüncü ayda başını dik tutmaya başlayan çocukta servikal lordoz, 6–8. ayda
oturmaya veya yürümeye başlayınca da lomber lordoz gelişir. İlerleyen yaş ve yaşlanma ile
disk dejenerasyonu, ligament kalsifikasyonu, osteoporoz ve vertebral kamalaşmadan dolayı
vertebral kolon fleksiyon pozisyonuna döndükçe sekonder eğriler kaybolmaya başlar (44).
Postürü etkileyen çeşitli faktörler vardır. Bunlar;
1- Kemikler (örneğin hemivertebra),
2- Ligament laksitesi,
3- Fasia veya kas-tendon gerginliği (örneğin tensor fasia lata, pektoraller, kalça
fleksörleri),
4- Kas tonusu (Örneğin gluteus maksimus, abdominal kaslar, erektor spina),
5- Pelvik açı,
6- Eklem pozisyonu ve mobilite,
yaşlanma sürecinde bunların hemen hepsinde değişiklikler olmaktadır (44).
Genel olarak yaşlılık postürü fleksiyon postürüdür; Boy kısalmış, baş öne eğik, omuzlar
düşük, dorsal kifoz artmış, üst ve alt ekstremiteler ile gövde hafif fleksiyondadır. Baş
progresif olarak öne doğru yerleşir ve servikal bölgede bir miktar ekstansiyon vardır.
Torakal kifoz belirginleşmiş, lomber lordoz düzleşmiştir. Kollarda ekstansiyon artmıştır,
skapulada protraksiyon izlenir. El bileklerinde ulnar deviasyon, parmaklarda artmış
fleksiyon görülür. Ayrıca kalça ve diz fleksiyonu artmış, ayak dorsifleksiyonu azalmıştır.
Yaşlanma ile ilave değişiklikler arasında kemik pelvisin genişlemesi de vardır. Femur
boynunun femur şaftına olan açısı artar, bu kalçaların valgus deformitesi ile sonuçlanır.
Dejeneratif osteoartroza bağlı değişiklikler yanında geçirilmiş kırık ve çıkıklar, tendon
rüptürleri, artritler, Paget hastalığı gibi kemik hastalıklarına bağlı gelişmiş spontan kırıklar,
42
bursitler, kalloziteler ve nöropatik eklemler postür bozukluklarından sorumlu olabilir (44,
45).
Geriatrik popülasyonda postürü etkileyen bir diğer önemli faktör de kas kısalığı, kontraktür
ve atrofidir. Bunlar artrit, sinir sistemi hastalıkları ve psikojenik faktörlere bağlı olarak
gelişebilmektedir. Kuadriseps femoris kası atrofiye eğilimlidir. Fleksor grup kas gücü
ekstansörlerden fazla olduğunda, özellikle immobil hastalarda fleksör yönde kontraktürler
gelişir. Yine kişinin yatar veya otururken alt ekstremitelerini fleksiyonda tutmayı
yeğlemesi gibi habitüel faktörlerin yanında, periartiküler fibrozis ve kas spazmları da
kontraktürlere yol açabilir. Ayrıca Parkinson hastalığı, yaşama bağlılığın zayıflığı, uzun
süreli yatak istirahati, demans gibi durumlar da kontraktür gelişimine neden olabilir.
Postür ayrıca solunum ve kardiyovasküler sistem bozukluklarından veya iç organ
patolojilerinden de etkilenebilir. Yaşlanma fizyolojisi yanında sistemik sorunların artması
ile de giderek daha çok sayıda yaşlıda ayak sorunlarına rastlanmaktadır. 65 yaş üstü grupta
en sık rastlanan ayak deformiteleri şunlardır: Pes planus, pes cavus, halluks valgus ve diğer
parmak deformiteleri. Pes planusun geriatrik popülasyonda en sık nedeni posterior tibial
tendonun dejenerasyonu veya rüptürüdür. Bu tendon ark yüksekliğinin idamesinde önemli
olup ayağa inversiyon ve plantar fleksiyon kuvveti sağlar. Halluks valgus ailesel olmaya
eğilimli ve sıklıkla bayanlarda gözlenen bir deformitedir. Sivri uçlu ve yüksek topuklu
ayakkabılar da etyolojide suçlanmaktadır (44).
Kadınlar yapı olarak daha ufak tefek ve daha hafiftirler. Buna bağlı olarak yerçekimi
merkezi daha aşağıdadır. Kadınlarda erkeklere göre lordoz artışı olduğu iddia edilmektedir.
Ancak lumbosakral açıda kadın ve erkek arasında belirgin bir fark yoktur. Genç
kadavralarda yapılan incelemelerde her iki cinste lordoz eğiminin birbirine yakın olduğu
ispatlanmıştır. Asetabulum ve symfizis pubis arasındaki mesafe daha fazla olduğundan iki
kalça birbirinden daha uzak durur. Bu nedenle genu valgum ve X bacak görünümü vardır.
Pelvisin geniş olmasının etkisiyle patella laterale doğru çekilir. Total kas kitlesi kadınlarda
daha az, kas tonusu ve kas kuvveti daha zayıftır. Kadınlarda erkeğe göre yağ dokusu iki kat
fazladır. Yağsız vücut kitlesi ile kuvvet ve dayanıklılık arasında net bir ilişki vardır (34,
36).
43
3. GEREÇ VE YÖNTEM
Bu çalışmada, Ocak 2005-Ekim 2005 tarihleri arasında S.B. Okmeydanı Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon polikliniğinde inspeksiyonla skolyotik
görünüm tespit edilen, daha önce skolyoz tanısı almamış 18-60yaş arası 100 hasta,
Symmetrigraf ve spinal orthoröntgenogram vasıtasıyla incelemeye tabi tutuldu. Çalışmaya
alınan hastalarda, demografik özellikler (yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi), polikliniğe müracaat
şikayeti ile bacak boyu kısalığı kaydedildi.
İlk aşamada hastaların lökomotor sistemle birlikte tüm sistem muayeneleri yapıldı.
Hastalara ayakta iki yönlü torakal ve lomber grafi çektirildi.
Konjenital anomalisi (spina bifida, hemivertebra vb.) olanlar, omurgaya yönelik cerrahi
girişim yapılmış olanlar, spondilolizis ve spondilolistesis mevcut olanlar, romatizmal
hastalığı olanlar, ileri derecede dejeneratif değişimi olanlar çalışmaya alınmadı. Çalışma
kapsamına alınan hastalardan spinal orthoröntgenogram istendi.
Daha sonraki aşamada çalışma kapsamındaki Symmetrigrafın arkasında ayakta duran
hastalara posterior ve lateral postür analizi yapıldı ve bu analizler için Bragg postür tablosu
kullanıldı (Tablo–2). Postür analizi yaparken, 6 cm. lik karelere bölünmüş şeffaf bir postür
tablosu (Symmetrigraf) kullanıldı. Posterior analizde topuklar arası orta nokta, lateral
analizde lateral malleolün hafifçe önü sabitlenerek değerlendirme yapıldı (Şekil–13).
Postürün değerlendirmesi üçlü ölçek üzerinden yapıldı. Çalışmada ölçek adlandırması
‘normal’, ‘1. derecede bozukluk’ ve ‘2. derecede bozukluk’ olarak yapılmıştır. Referans
noktalarına göre 3 cm. ye kadar olan sapmalar 1. derece bozukluk, 3 cm. den büyük
sapmalar 2. derece bozukluk olarak değerlendirildi.
Lateral görünüşte referans noktaları:
Lateral malleolün hafifçe önü,
Kalça ekleminin hafifçe arkası,
Omuz orta noktası,
Kulak tragusu.
44
Şekil–13: Symmetrigraf ile değerlendirmede lateral görünüş
Arkadan görünüşte referans noktaları:
Topuklar arası orta nokta,
Vertebra spinöz çıkıntıları,
Olarak belirlendi (Şekil–14).
45
Şekil–14: Symmetrigraf ile değerlendirmede arkadan görünüş
Tablo–2: Bragg Postür Tablosu
Spinal orthoröntgenogram’ da kifoz, skolyoz ve lomber lordoz açıları hesaplandı. Kifoz
açısı Cobb yöntemiyle hesaplandı. Buna göre T3 vertebranın üst kenarından T12
vertebranın alt kenarına çizilen paralel çizgilerin her birinden çıkan dik çizgilerin kesiştiği
noktadaki açı, dorsal kifoz açısı olarak hesaplandı.
Skolyoz açısı hesaplanırken de Cobb yönteminden yararlanılmıştır. Eğriliğin üst ucundaki
vertebranın üst kenarına horizontal bir çizgi, alt uçtaki vertebranın alt ucuna ikinci bir
horizontal çizgi çekildi. Horizontal çizgilerin her birinden çıkan dik çizgilerin kesişmesiyle
oluşan açı ölçüldü.
Lomber lordoz açısının hesaplanmasında birinci lomber vertebranın üst kenarından paralel
bir çizgi, beşinci lomber vertebranın alt kenarından paralel bir çizgi çizildi. Paralel
çizgilerin her birinden çıkan dik çizgilerin kesişmesiyle oluşan açı ölçüldü.
46
Sonuç olarak; bu çalışmada katılan 100 (%100) hastada, Symmetrigraf ile elde edilen
veriler ve spinal orthoröntgenogram değerleri karşılaştırıldı.
İSTATİKSEL ANALİZ
Bu çalışmada istatistiksel analizler SPSS 13.0 paket programı ile yapılmıştır. Verilerin
değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel metotların (ortalama, standart sapma) yanı
sıra çeşitli analizlerden yararlanılmıştır. İki değişken arasındaki ilişkinin büyüklüğünü,
yönünü ve önemliliğini araştırmak için Pearson Korelasyon testi kullanılmıştır. Çapraz
Tablolar ile İlişki (Scatterplot) Grafikleri kullanılarak veriler değerlendirilmiştir. Sonuçlar,
anlamlılık p<0,05 düzeyinde test edilmiştir.
GÜVENİLİRLİK ANALİZİ
Verilerin rastlantısallığını ölçen bu analiz iki amaçla yapılır. Yapılan değerlendirmede elde
edilen sonuçlar raslantısal dağılım gösteriyor ise Symmetrigraf sonuçlarının güvenilir
olduğuna karar verilir. Diğer taraftan örnek hacmi arttıkça raslantısallık artacağından örnek
hacminin yeterli olup olmadığına karar verilir. Parametrik olan ve parametrik olmayan
testlerin tek ortak varsayımı raslatısallık ilkesidir. Bu varsayım güvenilirlik analizi ile test
edilir. Bu analizi yapabilmek için değişkenlerin aynı ölçekte ve aynı türde olması
gerekmektedir. Ayrıca demografik değişkenler hiçbir zaman güvenilirlik analizine
alınmamaktadır.
Güvenilirlik analizi, seçilen örneğin güvenilirliğini, tesadüfîliğini ve tutarlılığını test
etmekte kullanılır. Bunun yanı sıra, tüm mümkün sonuçların eşit oranda gözlemlenip
gözlemlenmediğini ortaya koyar (raslantısallık).
GÜVENİLİRLİK ANALİZİ - S C A L E (A L P H A)
Güvenilirlik Katsayıları
Durum Sayısı (N) = 100 Maddelerin Sayısı= 10
Alpha (α) = ,5087
47
Söz konusu araştırma için; Symmetrigraf ile değerlendirilen değişkenler üzerinde yapılan
güvenilirlik analizinde tesadüfîliği kontrol eden α katsayısı 0,5087 olarak bulunmuştur. Bu
değer α>0 olduğu için, elimizdeki verilerin yeterli güvenilir seviyede olduğuna karar
verilmiştir. Örnek hacmi analizimiz için uygundur. Yani örnek raslantısal dağılmıştır.
48
4. BULGULAR
Çalışmaya yaşları 18 ile 60 arasında, yaş ortalaması 35,95±11,447 olan 100 hasta alındı.
Hastaların % 34 ü 18–30 yaş arası, % 39 u 31–45 yaş arası ve % 27 side 46–60 yaş
arasındaydı (Tablo–3).2 7 %3 9 %3 4 %4 6 - 6 0 y a ş3 1 - 4 5 y a ş1 8 - 3 0 y a ş
Hasta Sayısı Minimum Maksimum Ortalama Std. SapmasıYAŞ ORTALAMASI 100 18 59 35,95 11,447
Tablo–3: Hastaların yaş analizi
Çalışmaya alınan hastaların %87 si (87 hasta) kadın, %13 ü (13 hasta) erkektir (Tablo–4).
49
1 3 %8 7 %E R K E KK A D I N
Hasta Sayısı Yüzde (%) Kümülatif Yüzde
KADIN 87 87,0 87,0ERKEK 13 13,0 100,0
Toplam 100 100,0 100,0
Tablo–4: Hastaların cinsiyet analizi
Eğitim seviyelerine göre hastaların %22 si (22 hasta) lise, %53 ü (53 hasta) ilkokul, %5 i
(5 hasta) üniversite, %15 i (15 hasta) ortaokul mezunuydu, %5 i ise (5 hasta) okuma yazma
bilmiyordu (Tablo–5).
50
5 %2 2 %1 5 %5 3 %5 %Y ü k s e k o k u lL i s eO r t a o k u lİ l k o k u lO k u r - Y a z a rd e ğ i lH a s t a n ı n e ğ i t i ms e v i y e s i
Hasta Sayısı Yüzde (%) Kümülatif YüzdeOkur-Yazar değil 5 5,0 5,0
İlkokul 53 53,0 58,0 Ortaokul 15 15,0 73,0 Lise 22 22,0 95,0 Yüksekokul 5 5,0 100,0 Total 100 100,0 100,0
Tablo–5: Hastaların eğitim seviyesi analizi
Polikliniğe müracaat şikayeti bakımından hasta dağılımı şöyleydi: Bel ağrısı şikayeti ile
gelen hasta sayısı 65 (%65), sırt ve bel ağrısı şikayeti ile gelen hasta sayısı 13 (%13), sırt
ağrısı şikayeti ile gelen hasta sayısı 12 (%12), boyun ve sırt ağrısı şikayeti ile gelen hasta
sayısı 7 (%7), sırt ve omuz ağrısı şikayeti ile gelen hasta sayısı 3 (%3) olarak tespit
edilmişti (Tablo–6).
51
3 %7 %1 2 %1 3 %6 5 %S ı r t v e o m u za ğ r ı s ıB o y u n v e s ı r ta ğ r ı s ıS ı r t a ğ r ı s ıS ı r t v e b e la ğ r ı s ıB e l a ğ r ı s ıH a s t a n ı n ş i k a y e t i
Hasta Sayısı Yüzde (%) Kümülatif YüzdeBel ağrısı 65 65,0 65,0
Sırt ve bel ağrısı 13 13,0 78,0 Sırt ağrısı 12 12,0 90,0 Boyun ve sırt ağrısı 7 7,0 97,0 Sırt ve omuz ağrısı 3 3,0 100,0 Toplam 100 100,0 100,0
Tablo–6: Hastaların şikayet analizi
Bacak boyu kısalığı açısından hastaların % 93 ünde (93 hasta) kısalık tespit edilmemişti,
%7 sinde (7 hasta) kısalık mevcuttu (Tablo–7).
Hasta Sayısı Yüzde (%) Kümülatif YüzdeKısalık mevcut 7 7,0 7,0
Kısalık yok 93 93,0 100,0 Total 100 100,0 100,0
Tablo–7: Fizik muayenede kısalık analizi
52
Gibbosite mevcudiyetine bakılmış ve %59 unda (59 hasta) gibbosite bulunmadığı
görülmüştü. Gibbosite mevcut olan % 41 lik (41 hasta) kesiminin gibbositesi sağda
olanlarının toplam hasta sayısına oranı %28 (28 hasta) ve solda olanların oranı ise %13 (13
hasta) olarak tespit edilmişti (Tablo–8).5 9 %1 3 %2 8 %G i b b o s i t e y o kG i b b o s i t es o l d aG i b b o s i t es a ğ d ag i b b o s i t em e v c u d i y e t i v ey ö n ü
Hasta Sayısı Yüzde (%) Kümülatif YüzdeGibbosite sağda 28 28,0 28,0
Gibbosite solda 13 13,0 41,0 Gibbosite yok 59 59,0 100,0 Toplam 100 100,0 100,0
Tablo–8: Hastaların gibbosite analizi
Çalışma kapsamında değerlendirilen 100 hastanın kifoz açısı, lomber lordoz açısı ve
skolyoz açıları incelenmiş olup; kifoz açısının minimum 22˚ ve maksimum 65˚
değerlerinde olduğu, ortalamasının 41,66˚ ve standart sapmasının 8,86 olduğu tespit edildi.
Lordoz açısının ise minimum 20˚ ve maksimum 72˚ değerlerinde olduğu, ortalamasının
48,12˚ ve standart sapmasının 9,36 olduğu görüldü. Son olarak skolyoz açıları incelenmiş
olup, minimum 0˚ ve maksimum 32˚ değerlerinde olduğu, ortalamasının 11,94˚ ve standart
sapmasının 7,54 olduğu saptandı (Tablo–9).
Hasta Sayısı Minimum Maksimum Ortalama
Standart Sapma
kifoz açısı 100 22 65 41,66 8,863lordoz açısı 100 20 72 48,12 9,367skolyoz açısı 100 0 32 11,94 7,548
53
Tablo–9: Orthoröntgenogram ile açı değerlendirmesi sonuçları
Symmetrigraf sırt bulguları yaş gruplarına göre kifoz açıları bakımından karşılaştırılmış
olup Tablo-10 daki değerlere ulaşıldı. Kifoz açısı ölçümlerinin sonucu 20˚ ile 40˚ arası
olan 45 hastanın % 68,88’ inin (31 hasta) Symmetrigraf bulguları normal olarak tespit
edildi. Kifoz açısı 41˚ ile 50˚ arasında olan 42 hastanın % 73,58 inin (33 hasta)
Symmetrigraf bulgularında hafif derecede bozukluk tespit edildi. 51˚ ile 60˚ arasında olan
11 hastanın %54,54 ünün hafif derece bozukluk, 60˚ den yüksek olan açılara sahip
hastaların Symmetrigraf bulguları ise tamamında (2 hasta) ileri derecede bozukluk olarak
değerlendirildi.
Orthoröntgenogram Kifoz açısı 20–40 41–50 51–60 61–70 Toplam Toplam %18–30 yaş arası 14 15 3 2 34 100%
Normal 11 2 0 0 13 38,25%
Symmetrigraf Hafif derecede bozukluk 3 13 2 0 18 52,94%
İleri derecede bozukluk 0 0 1 2 3 8,81%
31–45 yaş arası 18 17 4 0 39 100%
Normal 12 5 0 0 17 43,58%
Symmetrigraf Hafif derecede bozukluk 6 11 3 0 20 51,28%
İleri derecede bozukluk 0 1 1 0 2 5,14%
46–60 yaş arası 13 10 4 0 27 100%
Normal 8 1 0 0 9 33,33%
Symmetrigraf Hafif derecede bozukluk 5 9 1 0 15 55,55%
İleri derecede bozukluk 0 0 3 0 3 11,12% Toplam
(Symmetrigraf)Normal 31 8 0 0 39 39%
Hafif derecede bozukluk
14 33 6 0 53 53%
İleri derecede bozukluk 0 1 5 2 8 8%
Genel Toplam
45 42 11 2 100 100%
Tablo–10: Orthoröntgenogram ile tespit edilen kifoz açısı ile Symmetrigraf sırt bulgularının karşılaştırılması
Symmetrigraf bel bulguları yaş gruplarına göre lomber lordoz açıları bakımından
karşılaştırılmış olup Tablo–11 deki değerlere ulaşıldı. Lomber lordoz açısı ölçümlerinin
sonucu 20˚ ile 40˚ arası olan toplam 17 hastanın % 76,5 inin (13 hasta) Symmetrigraf
bulguları normal olarak tespit edildi. Lomber lordoz açısı 41˚ ile 50˚ arasında olan 48
hastanın % 64,58 inin (31 hasta) Symmetrigraf bulguları hafif derecede bozukluk, 51˚ ile
54
60˚ arası olan açılara sahip 25 hastanın % 72 sinin (18 hasta) Symmetrigraf bulguları hafif
derecede bozukluk ve lomber lordoz açısı 61˚ ile 72˚ arası olan 10 hastanın %70 i (7 hasta)
hasta ileri derecede bozukluk olarak değerlendirildi.
Orthoröntgenogram Lomber lordoz açısı 20–40 41–50 51–60 61–72 Toplam Toplam %18–30 yaş arası 8 18 7 1 34 100%
Normal 7 9 3 0 19 55,88%
Symmetrigraf Hafif derecede bozukluk 1 9 3 0 13 38,23%
İleri derecede bozukluk 0 0 1 1 2 5,89%
31–45 yaş arası 6 16 11 6 39 100%
Normal 3 4 2 0 9 23,07%
Symmetrigraf Hafif derecede bozukluk 3 12 9 2 26 66,66%
İleri derecede bozukluk 0 0 0 4 4 10,27%
46–60 yaş arası 3 14 7 3 27 100%
Normal 3 4 1 0 8 29,63%
Symmetrigraf Hafif derecede bozukluk 0 10 6 1 17 62,96%
İleri derecede bozukluk 0 0 0 2 2 7,41% Toplam
(Symmetrigraf) Normal 13 17 6 0 36 36%
Hafif derecede bozukluk
4 31 18 3 56 56%
İleri derecede bozukluk 0 0 1 7 8 8%
Genel Toplam 17 48 25 10 100 100%
Tablo–11: Orthoröntgenogram ile tespit edilen lomber lordoz açısı ile symmetrigraf bel bulgularının karşılaştırılması
Symmetrigraf omurga bulguları yaş gruplarına göre skolyoz açıları bakımından
karşılaştırılmış olup Tablo–12 deki değerlere ulaşıldı. Skolyoz açısı ölçümlerinin sonucu 0˚
ile 9˚ arası olan toplam 20 hastanın % 60 ının (12 hasta) Symmetrigraf bulguları normal
olarak tespit edildi. Skolyoz açısı 10˚ ile 20˚ arasında olan 67 hastanın % 92,53 ünün (62
hasta) Symmetrigraf bulguları hafif derecede bozukluk, 21˚ ile 32˚ arası olan açılara sahip
13 hastanın tamamı hafif derecede bozukluk olarak değerlendirildi.
55
Orthoröntgenogram Skolyoz açısı 0–9 10–20 21–32 Toplam Toplam %
18–30 yaş arası 4 24 6 34 100%
Symmetrigraf Normal 3 2 0 5 14,7%
Hafif derecede bozukluk 1 22 6 29 85,3%
31–45 yaş arası 8 29 2 39 100%
Symmetrigraf Normal 6 2 0 8 20,51%
Hafif derecede bozukluk 2 27 2 31 79,49%
46–60 yaş arası 8 14 5 27 100%
Symmetrigraf Normal 3 1 0 4 14,81%
Hafif derecede bozukluk 5 13 5 23 85,19% Toplam
(Symmetrigraf) Normal12 5 0 17 17%
Hafif derecede bozukluk
8 62 13 83 83%
Genel Toplam 20 67 13 100 100%
Tablo–12: Orthoröntgenogram ile tespit edilen skolyoz açısı ile symmetrigraf omurga bulgularının karşılaştırılması
Çalışmaya alınan hastaların orthoröntgenogram ölçümlerine göre %80 inde (80 hasta)
skolyoz tespit edildi. % 20 sinde (20 hasta) skolyoz mevcut değildi (Tablo–13).
Hastanın yaşı
18–30 yaş 31–45 yaş 46–60 yaşToplam
skolyoz durumu
skolyoz var 30 31 19 80skolyoz yok 4 8 8 20
Toplam 34 39 27 100
Tablo–13: Skolyoz mevcudiyeti ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (Crosstabulation)
Araştırma grubundaki hastaların tepe noktasına göre skolyoz sınıflandırılması yapıldı ve
hasta yaşı ile arasındaki ilişki Tablo–14’ te gösterildi. Buna göre hastaların %22 sinde
torakal, %8’ inde torakolomber, %32 sinde lomber, %18 inde S skolyoz tespit edildi ve
%20 sinde ise skolyoz olmadığı görüldü.
56
Tepe noktasıToplam
(%) T TL L S YOK
18–30 10 0 11 9 4 34Hastanın yaşı 31–45 8 5 12 6 8 39
46–60 4 3 9 3 8 27Toplam (%) 22 8 32 18 20 100
Tablo–14: Hastanın yaşı ile tepe noktası çapraz tablosu (Crosstabulation)
Pearson Korelasyon Analizi
Kifoz açısı ile Symmetrigraf sırt değerlendirmesi arasında bir ilişki olabileceği düşünülerek
aralarındaki ilişki değerlendirildi. Tablo–15 te korelasyon katsayısı 0,732>0,05 ve 1 e
yakın olduğu için kifoz açısı ile Symmetrigraf sırt değerlendirmesi arasında bir ilişki
olduğu söylenebilir. Sig (2-tailed) (Anlamlılık düzeyi) 0,000<0,05 olduğu için ilişkinin
pozitif yani doğrusal olduğu söylenebilir. Yani kifoz açısı arttıkça Symmetrigraf sırt
değerlendirmesindeki bozukluk seviyesinin de artacağı söylenebilir.
kifoz açısı Symmetrigraf sırtkifoz açısı
Pearson Correlation 1 ,732(**)Sig. (2-tailed) . ,000N 100 100
Symmetrigraf sırt
Pearson Correlation ,732(**) 1Sig. (2-tailed) ,000 .N 100 100
** Korelasyon 0,01 seviyesinde anlamlıdır (2-tailed).
Tablo–15: Kifoz açısı ile symmetrigraf sırt değerlendirmesinin korelasyonu
Lomber lordoz açısı ile Symmetrigraf bel değerlendirmesi arasında bir ilişki olabileceği
düşünülerek aralarındaki ilişki test edildi. Tablo–16 da korelasyon katsayısı 0,619>0,05 ve
1 e yakın olduğu için lomber lordoz açısı ile Symmetrigraf bel değerlendirmesi arasında bir
ilişki olduğu söylenebilir. Sig (2-tailed) (Anlamlılık düzeyi) 0,000<0,05 olduğu için
ilişkinin pozitif yani doğrusal olduğu söylenebilir. Yani lomber lordoz açısı arttıkça
Symmetrigraf bel değerlendirmesindeki bozukluk seviyesinin de artacağı söylenebilir.
57
lordoz açısı Symmetrigraf bellordoz açısı
Pearson Correlation 1 ,619(**)Sig. (2-tailed) . ,000N 100 100
Symmetrigraf bel
Pearson Correlation ,619(**) 1Sig. (2-tailed) ,000 .N 100 100
** Korelasyon 0,01 seviyesinde anlamlıdır (2-tailed).
Tablo–16:Lomber lordoz açısı ile symmetrigraf bel değerlendirmesinin korelasyonu
Skolyoz açısı ile Symmetrigraf omurga değerlendirmesi arasında bir ilişki olabileceği
düşünülerek aralarındaki ilişki test edildi. Tablo–17 de korelasyon katsayısı 0,482>0,05 ve
1 e yakın olduğu için skolyoz açısı ile Symmetrigraf omurga değerlendirmesi arasında bir
ilişki olduğu söylenebilir. Sig (2-tailed) (Anlamlılık düzeyi) 0,000<0,05 olduğu için
ilişkinin pozitif yani doğrusal olduğu kabul edilebilir. Yani skolyoz açısı arttıkça
Symmetrigraf omurga değerlendirmesindeki bozukluk seviyesinin de artacağı söylenebilir.
skolyoz açısıSymmetrigraf
omurgaskolyoz açısı
Pearson Correlation 1 ,482(**)Sig. (2-tailed) . ,000N 100 100
Symmetrigraf omurga
Pearson Correlation ,482(**) 1Sig. (2-tailed) ,000 .N 100 100
** Korelasyon 0,01 seviyesinde anlamlıdır (2-tailed).
Tablo–17: Skolyoz açısı ile symmetrigraf omurga değerlendirmesinin korelasyonu
İlişki (Scatterplot) Grafikleri
İlişki (Scatterplot) grafikleri kullanılarak veriler değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme
sayesinde görsel açıdan kifoz ve lomber lordoz açılarının hastaların yaşı ile cinsiyeti
açısından dağılımını göstermek mümkün olmuş ve yığılma bölgelerinin tespiti
kolaylaşmıştır. Şekil–15 te lomber lordoz açısı ile hastaların yaş dağılımı grafik olarak
gösterilmiş ve lejand yardımıyla cinsiyetlerini görmek mümkün olmuştur. Genelde çalışma
kapsamındaki hastaların lomber lordoz açılarının ilk bakışta 42˚ ile 57˚ arasında
yoğunlaştığı söylenebilir.
58
Şekil–16 da kifoz açısı ile hastaların yaş dağılımı grafik olarak gösterilmiştir. Çalışma
kapsamındaki hastaların çoğunun kifoz açılarının 35˚ ile 50˚ arasında olduğunu söylemek
mümkündür.6 05 65 24 84 44 03 63 22 82 42 01 61 28h a s t a n ı n y a ş ı8 07 67 26 86 46 05 65 24 84 44 03 63 22 82 42 0l o r d o z a ç ı s ıE R K E KK A D I NH a s t a n ı n c i n s i y e t i
Şekil–15: Lomber lordoz açısı ile hastanın yaşı ilişki (scatterplot) grafiği6 05 65 24 84 44 03 63 22 82 42 01 61 28h a s t a n ı n y a ş ı7 26 86 46 05 65 24 84 44 03 63 22 82 42 0k i f o z a ç ı s ıE R K E KK A D I NH a s t a n ı n c i n s i y e t i
Şekil–16: Kifoz açısı ile hastanın yaşı ilişki (scatterplot) grafiği
59
Symmetrigraf ile baş değerlendirmesinde:
Hastaların %13 ünde boyunda 1. derece bozukluk (lateral fleksiyon) mevcuttu (Tablo–18).
Hastanın yaşı
18–30 yaş 31–45 yaş 46–60 yaşTotal
Symmetrigraf baş
Normal 29 34 24 871. derecede bozukluk 5 5 3 13
Total 34 39 27 100
Tablo–18: Symmetrigraf baş değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (crosstabulation)
Symmetrigraf ile omuz değerlendirmesinde:
Hastaların %88 inde 1. derece bozuluk (omuz asimetrisi) mevcuttu (Tablo–19).
Hastanın yaşı18–30 yaş 31–45 yaş 46–60 yaş
Total
Symmetrigraf omuzlar
Normal 3 4 5 121. derecede bozukluk 31 35 22 88
Total 34 39 27 100 Tablo–19: Symmetrigraf omuz değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi
(crosstabulation)
Symmetrigraf ile omurga değerlendirmesinde:
Hastaların %83 ünün omurgasında 1. derece bozukluk (skolyoz) mevcuttu (Tablo–20).
Hastanın yaşı
18–30 yaş 31–45 yaş 46–60 yaşTotal
Symmetrigraf omurga
Normal 5 8 4 171. derecede bozukluk 29 31 23 83
Total 34 39 27 100
Tablo–20: Symmetrigraf posterior görünüm omurga değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (crosstabulation)
60
Symmetrigraf ile kalça değerlendirmesinde:Hastaların %14 ünde 1. derece bozukluk (kalça asimetrisi) mevcuttu (Tablo–21).
Hastanın yaşı
18–30 yaş 31–45 yaş 46–60 yaşTotal
Symmetrigraf kalça
Normal 29 35 22 861. derecede bozukluk 5 4 5 14
Total 34 39 27 100
Tablo–21: Symmetrigraf kalça değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (crosstabulation)
Symmetrigraf ile boyun değerlendirmesinde:
Hastaların % 94 ünde 1. derece bozukluk (boyun antefleksiyonu), % 4 ünde 2. derece
bozukluk (boyun antefleksiyonu) mevcuttu (Tablo–22).
Hastanın yaşı 18–30 yaş 31–45 yaş 46–60 yaş
Normal 0 2 0 21. derecede bozukluk 33 34 27 94
2. derecede bozukluk 1 3 0 4
Total 34 39 27 100
Tablo–22: Symmetrigraf boyun değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (crosstabulation)
Symmetrigraf ile sırt değerlendirmesinde:
Hastaların % 53 ünde 1. derece bozukluk (kifoz artışı), % 8 inde 2. derece bozukluk (kifoz
artışı) tespit edildi (Tablo–23).
Hastanın yaşı 18–30 yaş 31–45 yaş 46–60 yaş
Normal 13 17 9 391. derecede bozukluk 18 20 15 53
2. derecede bozukluk 3 2 3 8
Total 34 39 27 100
Tablo–23: Symmetrigraf sırt değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (crosstabulation)
61
Symmetrigraf ile bel değerlendirmesinde:
Hastaların % 56 sında 1. derece bozukluk (lomber lordoz artışı), % 8 inde 2. derece
bozukluk (lomber lordoz artışı) tespit edildi (Tablo–24).
Hastanın yaşı18–30 yaş 31–45 yaş 46–60 yaş
Total
Symmetrigraf bel
Normal 19 9 8 361. derecede bozukluk 13 26 17 562. derecede bozukluk 2 4 2 8
Total 34 39 27 100
Tablo–24: Symmetrigraf bel değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (crosstabulation)
Symmetrigraf ile karın değerlendirmesinde:
Hastaların %40 ında 1. derece bozukluk (karın sarkıklığı) % 27sinde 2. derece bozukluk
(karın sarkıklığı) mevcuttu (Tablo–25).
Hastanın yaşı
18–30 yaş 31–45 yaş 46–60 yaşTotal
Symmetrigraf karın
Normal 23 7 3 331. derecede bozukluk 9 22 9 40
2. derecede bozukluk 2 10 15 27
Total 34 39 27 100
Tablo–25: Symmetrigraf karın değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (crosstabulation)
Symmetrigraf ile diz değerlendirmesinde:
Hastaların % 73 ünde 1. derece bozukluk tespit edildi (50 hastada genuvarus, 23 hastada
genuvalgus deformitesi) ve % 1 inde ise 2. derece bozukluk (genuvarus) tespit edildi
(Tablo–26).
Hastanın yaşı18–30 yaş 31–45 yaş 46–60 yaş
Toplam
Symmetrigraf diz
Normal 14 5 7 261. derecede bozukluk 20 34 19 732. derecede bozukluk 0 0 1 1
Toplam 34 39 27 100
Tablo–26: Symmetrigraf diz değerlendirmesi ile hasta yaşının çapraz tablo ile gösterimi (crosstabulation)
62
5. TARTIŞMA
Bu çalışmaya 18 ile 60 yaş arasında 100 hasta alındı. Hastalar 18–30, 31–45 ve 46–60
olmak üzere üç gruba ayrılarak incelendi. En fazla 31–45 yaş arası hasta olmasına rağmen
sayı olarak gruplar arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Çalışmaya alınan hastaların % 87
si kadın, % 13 ü ise erkekti. Adolesan skolyozun birçok kaynakta kadınlarda erkeklere
oranla daha fazla görüldüğü belirtilmektedir. Bu durum major skolyoz için geçerli olup,
minör skolyozda böyle bir oransal farklılık olmadığı çeşitli araştırmacılar tarafından
vurgulanmıştır. Minör eğriliklerde kadın erkek oranı eşit olup tedavi gerektiren ileri
derecelerdeki eğriliklerde kadın erkek oranı 1/8 lere kadar çıkar (46). Bizim çalışmamızda
kadın hasta oranının yüksekliği polikliniğe müracaat eden hasta popülasyonunun ortalama
% 80,7 nin kadın olmasıyla izah edilebilir.
Hastalar eğitim seviyeleri bakımından incelendiğinde % 53 gibi bir oranının ilkokul
mezunu olması dikkat çekicidir. Eğitim seviyesinin düşük olmasının sebebinin
hastanemizin hizmet verdiği hasta gurubunun sosyo kültürel profili ile ilişkili olduğunu
düşünmekteyiz. Hastaların % 65 inde bel ağrısı, % 13 ünde ise sırt ve bel ağrısı şikayetine
rastlanılmıştır. Toplamda % 78 inde bel ağrısı şikayeti vardır. Çalışmamız tarama şeklinde
olmayıp polikliniğimize şikayeti olup müracaat eden hasta grubunu içerdiğinden hastalarda
ağrı şikayetine sıklıkla rastlanıldı.
Kifoz açısının orthoröntgenogram üzerinden yapılan ölçüme göre değerlendirilmesinde
açılar minimum 22˚ ile maksimum 65˚ arasında bulundu. Ortalaması 41,66˚ ve standart
sapması 8,86 olarak bulundu. 20˚-40˚ arası normal kifoz açısı olarak kabul edildi. Toros’
un tezinde de belirttiği gibi kifoz açısı normal değeri 20˚-40˚ aralığında kabul edilmektedir
(31).Ayrıca başka bir makalede de kifoz açısının normal değeri 20˚ ile 40˚ arasında olduğu
ifade edilmiştir (47).
Lundberg ve Gerdle, ev işlerinde çalışan yaş ortalaması 40,5 olan 21 ile 64 yaş arası 607
kadın üzerinde yapılan çalışmalarında, Debrunner Kifometresi ile ölçülen kifoz açıları
ortalaması 34˚ ve standart sapması 7,6 olarak bulmuşlardır. Değerler 10˚ ile 64˚ arası
değişmektedir (48).
63
Vialle ve arkadaşlarının yapmış olduğu çalışmada, 110 u kadın ve 190 ı erkek olmak üzere
yaşları 20 ile 70 arasında değişen toplam 300 hastanın radyografi üzerinden yaptıkları
ölçümlerinde kifoz açısının ortalamasını 40,6˚ ve standart sapmasını 10 olarak
bulmuşlardır (49).Her iki çalışmanın değerleri bizim sonuçlarımızla uyumludur.
Çalışmamızda orthoröntgenogram üzerinden yapılan ölçüme göre lomber lordoz açıları 20˚
ile 72˚ arasında tespit edilmiş olup ortalaması 48,12˚ ve standart sapması 9,3 olarak
bulundu. Hastaların % 65 i 40˚ ile 55˚ arasında yoğunlaştığı tespit edildi. Rowe ve
Yochum’ un “Essential Skeletal Radiology” kitabında lomber lordoz açısı 50˚-60˚ arası
normal kabul edilmektedir (32).
Okçu ve arkadaşlarının yapmış olduğu çalışmaya göre, askerlik görevini yapmakta olan
yaş ortalaması 21,1 olan 120 genç erişkin hastanın L1 vertebra cismi üst plağı ile L5
vertebra cismi alt plağı arasında yapılan ölçümler sonucunda lomber lordoz değerleri
ortalama 47,74˚ ve standart sapma 13,2 olarak saptanmıştır. Çalışmada lomber lordoz
açısının normal sınırları oldukça geniş olarak bulunmuştur. Normal sınırların geniş
olmasından dolayı, yapılan ölçümlerde sonuçların ortalama değerlere göre değil normal
dağılım genişliği dikkate alınarak yorumlanmasının yerinde olduğu belirtilmiştir (50). Bu
değerlerin bizim çalışma grubumuzla da uyumlu olduğu gözlendi.
Lundberg ve Gerdle yaptıkları çalışmada, ev işlerinde çalışan yaş ortalaması 40,5 olan 21
ile 64 yaş arası 607 kadında lomber lordoz açıları ortalamasını 32,9˚ ve standart sapmasını
6,5 olarak bulmuşlardır. Değerler 10˚ ile 55˚ arası değişmektedir. Bu çalışmada 39˚
üzerindeki değerler hiperlordoz olarak kabul edilmiştir (48).
Vialle ve arkadaşları yapmış oldukları çalışmada 110 u kadın ve 190 ı erkek olmak üzere
yaşları 20 ile 70 arasında değişen toplam 300 hastanın radyografi üzerinden yaptıkları
ölçümlerinde lordoz açısının ortalamasını 43˚ ve standart sapmasını 11,2 olarak
bulmuşlardır (49).
Hastaların % 80 inde orthoröntgenogram üzerinden yapılan ölçüme göre skolyoz tespit
edilmiştir. Cobb açısı 10˚ üzerinde olanlar skolyoz olarak kabul edilmiştir. Yapılan
literatür taramasında da genellikle 10˚ üzeri açılarda skolyoz mevcudiyetinden
bahsedilmiştir (51).
64
Çalışmamızda hastaların % 32 sinde lomber skolyoz, %22 sinde torakal skolyoz ve % 18
inde S skolyoz tespit edildi. Lenke ve arkadaşlarının 315 hasta üzerinde yaptıkları
çalışmada hastaların %40 ında (maksimum) major torasik kurve tespit etmişlerdir (52).
Newton ve arkadaşları 532 genç kız ve 99 erkek adölesan idiyopatik skolyozu olan hastada
yaptıkları çalışmada, Lenke sınıflandırmasına göre hastaların 394’ ü yani % 62 sinde Type
I (major torakal minör non structural lomber kurve) tespit etmişlerdir (53).
Leroux ve arkadaşları yaş ortalaması 13,5 olan 124 kız hastada yaptıkları çalışmada en
fazla S skolyoz ve 2. olarak da torakalomber skolyoz tespit etmişlerdir. Lomber skolyoz
sadece 5 hastada tespit etmişler ve değerlerini 30˚ nin altında bulmuşlardır. Diğer
gruplarda ileri derece skolyoz tespit etmişlerdir (54).
Çalışmamızda hastalarda yapılan postür analizinde % 98 oranında boyun antefleksiyonu
bulundu. İkinci sıklıkla % 88 oranında omuz asimetrisi tespit edildi. Ünlü ve arkadaşları
tarafından yapılan sırt, boyun, omuz ağrısı olan kişilerde postür incelemesinde en sık
postüral bozukluk omuzlarda gözlenmiştir (13). Şendur ve arkadaşları tarafından yapılan
hastane çalışanlarını postüral yönden inceleyen çalışmada %50,5 asimetrik omuz, %46
hiperlordoz, %34,8 dorsal kifoz ve boyun antefleksiyonu tespit edilmiştir (55).
Sonuçlarımız her iki çalışma ile de uyumludur.
Postür analizinde Symmetrigraf ve orthoröntgenogram ile yapılan değerlendirme
sonuçlarının karşılaştırıldığı bir çalışma literatürde tespit edilemedi. Bu nedenle bu
çalışmanın bir ilk olduğu varsaymaktayız. Symmetrigraf, spinograf ile birlikte Benzion
tarafından tezinde kullanılmıştır. Ancak bu tez çocuklar üzerinde bir tarama biçiminde
yapılmıştır (43).
Orthoröntgenogram ölçümlerinde skolyoz tespit edilen 80 hastanın sadece 5 tanesinde
Symmetrigraf ile skolyoz tespit edilemedi. Bu hastaların skolyoz açıları da 10˚ ile 20˚
arasındaydı. 20˚ üzeri açısı olan skolyoz hastalarının tamamı tespit edilmiştir. Kifoz
açısının normali 20˚ - 40˚ olarak değerlendirildi. 20˚ altında hasta olmadığı için dorsal 65
kifozu azalmış hasta yoktu. Kifoz açısı ölçümlerinin sonucu 20˚ ile 40˚ arası olan
hastaların büyük çoğunluğunda Symmetrigraf bulguları normal olarak tespit edildi. Kifoz
açısı 40˚ üstünde olan hastalarda derece arttıkça Symmetrigraf bulgularında da bozukluk
derecesi artmaktadır. Pearson korelasyon analizi sonuçlarına göre de kifoz açısı arttıkça
Symmetrigraf sırt değerlendirmesindeki bozukluk seviyesinin de artacağı söylenebilir.
Bu çalışmada orthoröntgenogramda lomber lordozu 20˚–40˚ arası olan hastaların büyük
çoğunluğunun Symmetrigraf bulguları normal olarak bulunmuştur. 40˚–60˚ arası hafif 60˚
nin üzeri ileri bozukluk tespit edilmiştir. Eğer lomber lordoz açısının normal değeri 50˚–
60˚ olarak kabul edilirse Symmetrigraf lomber lordozu değerlendirmede yetersiz gibi
görünmektedir. Fakat değişik çalışmalarda lomber lordoz açısının normal değerleri farklı
değerlendirilmektedir. Okçu ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada lomber lordoz açısının
normal sınırları oldukça geniş olarak bulunmuştur (50). Normal sınırların geniş olmasından
dolayı, yapılan ölçümlerde sonuçların ortalama değerlere göre değil normal dağılım
genişliği dikkate alınarak yorumlanmasının yerinde olduğu belirtilmiştir. Lundberg ve
Gerdlenin yaptığı çalışmada da lomber lordozu 39˚ üzerindeki ölçümler hiperlordoz olarak
değerlendirilmiştir (48).
Sonuç olarak Symmetrigrafın basit bir ölçüm gereci olması ve kolay uygulanabilirliği
sebebiyle postür taramalarında kullanılabileceğini düşünmekteyiz.
66
6. ÖZET
Bu çalışmada, postür analizinde Symmetrigraf ve orthoröntgenogram sonuçlarını
değerlendirmeyi amaçladık.
Bu çalışmada, Ocak 2005-Ekim 2005 tarihleri arasında S.B. Okmeydanı Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon polikliniğinde inspeksiyonla skolyotik
görünüm tespit edilen, daha önce skolyoz tanısı almamış 18–60 yaş arası 100 hasta,
Symmetrigraf ve spinal orthoröntgenogram vasıtasıyla incelemeye tabi tutulmuştur.
Daha sonraki aşamada çalışma kapsamındaki Symmetrigrafın arkasında ayakta duran
hastalara posterior ve lateral postür analizi yapıldı ve bu analizler için Bragg postür tablosu
kullanıldı. Postürün değerlendirmesi üçlü ölçek üzerinden yapıldı. Spinal
orthoröntgenogramda kifoz, skolyoz ve lomber lordoz açıları hesaplandı.
Sonuç olarak; bu çalışmaya katılan 100 (%100) hastada, Symmetrigraf ile elde edilen
veriler ve spinal orthoröntgenogram değerleri karşılaştırıldı. Özellikle orthoröntgenogram
üzerinde hesaplanan skolyoz ve kifoz açıları ile Symmetrigraf bulguları arasında anlamlı
bir doğrusal ilişki tespit edildi. Symmetrigrafın basit bir ölçüm gereci olması ve kolay
uygulanabilirliği sebebiyle postür taramalarında kullanılabileceğini düşünmekteyiz.
67
KAYNAKLAR
1. Cailliet R. Bel Ağrısı Sendromları. Çev Ed: Tuna N. 4. Baskı, İstanbul, Nobel Tıp
Kitabevi,1994: 1–36–37–56
2. Kapandji I.A. The Physiology of the Joints. Edinburg, Churchill Livingstone, Vol 3,
1974: 10–74.
3. Snell RS. Klinik Anatomi. Çev Ed: Yıldırım M. 5. baskı, Nobel Tıp Kitabevi,
1998:823–824–828–829.
4. Beyazova M, Gökçe KY (ed): Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon, Güneş Kitabevi,
Ankara, 2000: 156–177–178–179–181–182–330–459–477–2493–2494.
5. Sonoda T: Studies on the strength for compression, tension and torsion of the human
vertebral column. Kyoto. Med. Univ. 71,1962:659.
6. Patwardhan A, Vanderby R, Knight G, Gogan W, Levine P: Biomechanic of the spine.
Atlas of orthotics. 2nd ed. Vol 7, 1985: 46.
7. Çimen A. Anatomi. Uludağ Üniversitesi Basımevi, 3.Baskı.1992: 504–543.
8. Andersson GBJ. Ortengren R, Herberts P: Quantitative electromyographic studies of
back muscle activity releted to posture loading. Ortho Clin Nort Am 1977: 8: 85.
9. Lindh M. Biomechanics of the lumbar spine. Nordin M, Frankel VH(ed), Basic
Biomechanics of the Musculoskeletal System. Lea and Sebiger, Philadelphia,
1989:183–209.
10. Nachemson A. Lumbar intradiscal pressure. Acta Orthop Scand 1960 Suppl. 43: 1:
140–147.
11. Farfan HF. Torsion and compression. Farfan HF(ed). Mechanical disorders of the low
back pain. LEA Febiger Philadelphia,1973: 62–69.
12. White AA, Panjabi MM. Physical properties and functional biomechanics of the spine.
White AA, Panjabi MM(ed): Clinical Biomechanics of the Spine, 2nd ed. JB
Lippincott Company, Philadelphia,1990: 1–83.
13. Ünlü Z, Yorgancıoğlu R. Sırt-boyun-omuz bölgesinde ağrı olan kişilerde postür analizi.
Romatoloji Tıbbi Rehabilitasyon Dergisi. 1993: 4: 166–169.
14. Griegel-Morris P, Larson K, Mueller- Klaus K.Incidence of common postural
abnormalities in the servikal, shoulder, and thoracic regions and their association with
pain in two age groups of healthy subjects. Phys Ther 1992: 72: 425–431.
15. Adams MA, Hutton WC. The effects of posture on the lumbar spine. J Bone Joint Sur.
1985: 67: 625–629.
16. Oğuz H. Romatizmal ağrılar. Konya. Atlas Tıp Kitabevi. 1992: 47.
68
17. Pope HM. Biomechanics of the lumbar spine. Annals Medicine 1989: 21: 347–351.
18. Çakırgil GS, Dinçer MD, Turan S, Ocaklılar MG, Barlas HS. Omurganın
biyomekaniği. Acta Orthop. Traum. Turc. 1986: 20: 1–18.
19. Rothman HR, Wisneski JR, Spinuzza JP: Biomechanics. In: Low back pain.
Charlottesville. Virginia. 1989: 51.
20. Frank JS, Earl M. Coordination of posture and movement. Phys Ther 1990: 70: 855–
863.
21. Hoi E. Roentgenographic analysis of posture in spinal osteoporotics. Spine 1991; 16:
750–6.
22. Dere F. Anatomi Ders Kitabı. Adana Okullar Kitabevleri II. Baskı 1990: 279.
23. Tachdjian MO. Pediatric orthopaedics. Philedelphia. WB Saunders Co. 1990: 3: 2187.
24. Jacob J. Medical management of scoliosis. In: Goodgold J. (Edit.). Rehabilitation
Medicine. The CV Mosby Co. 1988: 492–4.
25. Caillet R. Soft tissue pain and disability. Philadelphia. F. A. Dawis Co. 1982: 15.
26. Otman A S, Demirel H, Sade A: Tedavi Hareketlerinde Temel Değerlendirme
Prensipleri, Hacettepe Yayınları, Ankara, 1995: 11–12.
27. Howe T, Oldham J: Posture and Balance. Trew M, Everett T (Ed) : Human Movement.
Churchill Livingstone, New York, 1997:105–108.
28. Grimmer K, Dansie B, Milanese S, Pirunsan U, et al. Adolescent standing postural
response to backpack loads: A randomised controlled experimental study. BMC
Musculoskeletal Disorders 2002; 3(1): 10.
29. Occhipinti E, Colombini D, Frigo C, Pedotti A, Grieco A. Sitting posture analysis of
lumbar stresses with upper limbs supported. Ergonomics 1985: 28: 1333-1346.
30. Keim AH, Hensinger NR Spinal deformities. Clinical Symposia 1989:41:13–15.
31. Toros H. Postmenopozal osteoporozlu kadınlarda dorsal kifoz açısının ve fonksiyonel
durumun değerlendirilmesi. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi FTR ABD. Uzmanlık tezi.
2002: 26–16.
32. Lindsay J. Rowe, Terry R. Yochum. Essential Skeletal Radioloji. Cilt–1, ikinci baskı,
1996: 307–159–156.
33. Caillet R. Spine disorders and deformities. In: Kottke Lehman (Edit.). Krusen’s
handbook of physical medicine and rehabilitation. Philadelphia. WB Saunders Co.
34. Kalyon AT. Spor hekimliği. Ankara GATA Basımevi 1994:132.
35. Oğuz H. Dursun E. Dursun N. Tıbbi Rehabilitasyon. Nobel Tıp Kitabevleri 2004: 867–
922.
36. Kutsal YG. Mekanik bel ağrısı ve bel mobilitesi (Uzmanlık Tezi). Ankara 1985.69
37. Kendal FP, Mc Creary EK, Provancee PG. Muscle testing and function with posture
and pain baltimore. Williams Wilkins 1993: 71.
38. Basmajian JU, De Luca DJ. Muscle alive. Baltimore. Williams Wilkins. 1985: 255.
39. Mc Rae R. Clinical Orthopedic Examination. Edinburgh. Churchill livingstone. 3rd ed.
1989: 182.
40. Çakmak M. Ortopedik Muayene. İstanbul. Nobel tıp kitabevi, 1989: 198.
41. Çetin A. Ayak deformiteleri ve düzeltilmesi. Romatoloji ve Tıbbi Rehabilitasyon
Dergisi. 1994: 5: 207–19.
42. Üremek G. Trabzon ilindeki 7–9 yaş grubu çocuklarda postür analizi. KTÜ, Morfoloji
ABD. Yüksek Lisans tezi. Trabzon, 1988: 14-15.
43. Ben-Zion Adar, Risk Factors Of Prolonged Sitting And Lack Of Physical Activity İn
Relate To Postural Deformities, Muscles Tension And Backache Among İsraeli
Children. Semmelweis University Budapest Doctoral School. Uzmanlık tezi. 2004: 66.
44. Gündüz H. Yaşlılarda Postür ve Yürüme. Turkish Journal of Geriatrics. 2000. 3: 4:
156–157.
45. Randall L.Braddom Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon El Kitabı Çev ed: Arasıl T. Güneş
Kitabevi 2005: 911.
46. Akaya T. Acaroğlu E. Adolesanlarda Sık Görülen Omurga Sorunları. Ergen Sağlığı ve
Gelişimi Kaynak Kitabı. Hacettepe Ünv. Tıp Fakültesi Ortopedi Ve Travmatoloji
A.B.D.: 272.
47. Lunn J. Byrne S. Morris S. Mc Cormack D. The Orthopaedic Management Of
Scheurman’s Kyphosis Irish Journal Of Orthopaedic Surgery And Travma. 2000.
Volüme 5, issue 1: 87–93.
48. Gunnar Lundberg, Bjo¨Rn Gerdle. The Relationships Between Spınal Sagıttal
Confıguratıon, Joınt Mobılıty, General Low Back Mobılıty And Segmental Mobılıty In
Female Homecare Personel. Scand J Rehab Med, 1999. 31: 197–206.
49. Raphaël Vialle, Md, Nıcolas Levassor, Md, Ludovıc Rıllardon, Md, Alexandre
Templıer, Md, Wafa Skallı, Md, And Pıerre Guıguı. Radiographic Analysis of the
Sagittal Alignment and Balance of the Spine in Asymptomatic Subjects. The Journal
Of Bone And Joint Surgery. February 2005.Vol:87, Number 2: 260–267.
50. Okçu G. Yercan H. Yorulmaz İ. Erkan S. Öziç U. Lomber Omurganın Sagittal Planda
Radyolojik Analizi. Journal Of Arthroplasty Arthroscopic Surgery, 2000. vol.11, no 2:
146–150.
51. Aebi M. The Adult Scoliosis. Eur Spine Journal. Dec 2005. Vol.14, Issue 10: 925–948.
70
52. Lawrence G. Lenke, Randal R. Betz, Jürgen Harms, Keıth H. Brıdwell, Davıd H.
Clements, Thomas G. Lowe, Kathy Blanke. Adolescent Idiopathic Scoliosis A New
Classification To Determine Extent Of Spinal Arthrodesis. The Journal Of Bone And
Joint Surgery. August 2001. Vol:83-A, Number 8: 1169–1181.
53. Peter O. Newton, Frances D. Faro, Sohrab Gollogly, Randal R. Betz, Lawrence G.
Lenke, Thomas G. Lowe. Incorporated Results Of Preoperative Pulmonary Function
Testing Of Adolescents With Idiopathic Scoliosis. The Journal Of Bone And Joınt
Surgery, September 2005. Volume 87-A, Number 9: 1937–1946.
54. Michel A. Leroux, Karl Zabjek, Genevieve Simard, Johanne Badeaux, Christine
Coillard, Charles H. Rivard. A Noninvasive Anthropometric Technique for Measuring
Kyphosis and Lordosis. An Application for Idiopathic Scoliosis. Spine. 2000. Volume
25, Number 13: 1689–1694.
55. Şendur F. Demir F. Özerbil Ö.M. Hastane Çalışanlarında Postür Analizi. 1996. Ege
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Dergisi. 2: 4: 267–270.
71