e a. · 2018-05-25 · rayan kişiye ait (el-bakara 2/259) kıssa larda ahiret inancı, cennet ve...
TRANSCRIPT
KISMET
Mirasçılar mahkemeye başvurmaksızın kendi aralarında taksime karar vermiş
lerse bu takdirde bütün mirasçıların yapılan taksime razı olması gerekir. Mirasçılardan biri dahi gaib olsa rıziH taksim
mümkün olmaz. Yine mirasçılar arasında vellsi veya vasisi bulunmayan küçük veya akıl hastası bulunuyarsa hakim tarafın
dan bir vas! tayin edilmedikçe taksim yapılamaz. Bütün mirasçıların muvafakatİ
bulunması şartıyla rıza! taksimi bu işte uzman bir üçüncü şahıs da yapabilir.
Malların taksiminde haksızlığı önlemek, hoşnutsuzluğu en aza indirebilmek için "kısmet-i cem'" ve "kısmet-i tefrik" diye ifade edilen özel bir yöntem uygulanır. Müşterek malların kısırnlara ayrılma
sına ve bölünen malın her ferdinde şayi olan hisselerin birer kısımda toplanmasına kısmet-i cem' adı verilmiştir. Bu usulün uygulanabilmesi için ortak mal mütecanis parçalardan oluşmalıdır. Bu sebeple kısmet-i cem'e konu olacak mallar keyll ve veznl yani ölçülür ve tartılır, biri diğe~
riyle aynı kıymette, aynı cinsten mallar ya da en azından kıymetleri arasında fazla fark bulunmayan aynı cinsten mallar olmalıdır. Hanefiler'e göre taksim ölçülüp tartılmadan göz kararıyla yapılamaz. Diğer üç mezhebe göre ise taksim alışveriş nitelikli olmadığından rızaya dayalı olarak göz kararıyla da yapılabilir. Kısmet-i
cem'e konu olabilecek mallara örnek olarak hububat ve bakiiyat gibi ölçülebilir ; demir. kömür. altın ve gümüş gibi tartılır mallarla ceviz ve yumurta gibi sayılabilir, kumaş gibi uzunluk ölçüsüyle ölçülebilir, koyun ve sığır sürüsü gibi sayılabilir mallar zikredilebilir. Her ne kadar koyundan koyuna. sığırdan sığıra fark varsa da sayı çağalınca sürünün taksiminde önemsenecek bir haksızlık söz konusu olmaz (SahnGn, V, 506) .
Kıymetleri birbirine eşit olmayan taşı
nır ve taşınmaz malların taksimi, malın her cüzüne şayi olan ortaklık hisseleri ma
lın belli kısımlarına taayyün ettirilerek yapılır. Kısmet-i tefrik adı verilen bu tür taksim usulü bölünmesi mümkün olan ve olmayan mallarda farklı şekillerde uygulanır. Müşterek malın t aksiminde ortaklardan hiçbiri zarar görmüyorsa. diğer bir ifade ile ortaklardan her biri kendine isabet eden kısımda taksimden önce o mal
dan elde edilen menfaati elde etmeye devam ediyorsa o mal bölünebilir mal olarak kabul edilir. Bu tür malların ortaklar tarafından taksiminin talep edilmesi ha
linde taksim talep etmeyenlerin itirazı
498
dinlenilmez. Thksim sonucu ortaya çıkacak parça ve birimleri aynı değerde olmayan bir malın, mesela bir arazinin taksimi ise ya eşdeğerde olan kısımların ayrı ayrı taksimi biçiminde veya arazinin metrekare eşitliğiyle değil farklı büyüklükte, fakat eşit değerde bölümlere ayrılması şeklinde yapılır. Arazi ekili ise üzer indeki ekinle birlikte taksim edilmeyip ekin hasat edildikten sonra mahsul ayrıca taksim edilir. Ortaklar arasında bir mutabakat sağlanmadığı sürece aynı cinsten olmayan mallar bir bütün olarak değertendirilip taksim edilemez. Mesela birine dükkan. diğerine tarla verilemez; her bir mal ayrı ayrı taksim edilir.
Taksimi kabil olmayan mallar kural olarak bölünmez. Bir hamam, bir kuyu , küçük bir oda. bir hayvan, bir araba, bir elbise. bir pırlanta veya inci böyledir. Ortakların hepsinin talep etmesi halinde hakimin kabil-i kısmet olmayan malı taksim yetkisinin bulunup bulunmadığı fakihler arasında tartışmalıdır. Bu tür mallar ortaklardan birine terkedildiğinde diğer ortaklar kendi paylarının değerini o mala bütünüyle sahip olandan tahsil ederler. Satıld ığında ise bedeli aralarında hisseleri oranınca paylaştırılır.
Ortaklar payların taksiminde ve hangi payın kime ait olacağında anlaşabilmişlerse anlaşma gereği her mirasçı kendine ayrılan kısmın sahibi olur. Eğer aralarında anlaşma yoksa payları tahsis ve temlik edebilmenin yolu ortaklar arasında payları kura ile tahsis ve temlik etmektir. Miras ortaklığının taksimle sona erdirilmesi kural olsa da bazı durumlarda t aksim mirasçılar için tercih edilmeyip ortaklığın devam ettirilerek ortak malın menfaatinin paylaşılması usulüne de gidilebilir. ist ihsanen cevaz verilen ve "muhayee" adı
n ı alan bu usulde malın mülkiyeti yine mirasçılar arasında ortak olarak kalır. Buna karşılık mirasç ılar muhfıyee konusu malın kullanma hakkını veya gelirini bölüşmeyi tercih etmiş olurlar. Bir evin oturma hakkını , bir dükkanın kira ve bir
hamariun işletme gelirini paylaşmak böyledir. Bu ise daha çok menfaatlerin taksimi genellikle kısmet- i tefrikle paylaştı
rıld ığ ı takdirde ortakların kendi payiarına düşen kısımdan faydalanamayacakları
mallarda söz konusu olur (b k. MUHAYEE ).
ister anlaşmayla ister kaza! kararla olsun sonuçları itibariyle taksim bağlayıcıdır. Fevkalade bir sebep olmadıkça taksimin iptali talep edilemez. Ancak taraflar taksimin başlangıcında mu hayyerlik şartı
ileri sürmüşlerse, kabul edilemez ölçüde bir aldanma söz konusu ise, verilen malın taksirnde belirlenen mal olmadığı iddia ediliyorsa. terekenin ödenmemiş borcu zuhur etmişse, taksime katılmamış bir mirasçı ortaya çıkmışsa , tahsis edilen mal üzerinde başkasının hakkının bulunduğu anlaşılmışsa, yerine getirilmemiş bir vasiyet bulunduğu ort aya çıkmışsa taksimin iptali istenebilir ve iddianın ispatı
halinde taksim iptal edilebilir.
BİBLİYOGRAFYA :
Sahnün, ei-Müdevvene, V, 464-506; Serahsi, el-Mebsut, XV, 2-69; İbn Rüşd, Bidayeta 'l-mfıc· tehid, ll, 236-242; Burhiıneddin ei-Merginani, ei-Hidaye, Kahire 1936, IV, 31 -40; İbn Kudame, ei-Mugni, Xl, 488-507; Abdullah b. Mahmüd ei-Mevsıli, ei-İ/].tiyar li-ta'lili'I-Mul].tar, Beyrut 1395/ 1975, ıı, · 72-80; İbn Kayyim ei-Cevziyye, i 'lamü '1-muvakkı ' in, Kahire 1389/1968, IV, 2; Bilmen. Kamus2, VII , 137 -172; M. Abdürrahim Kişki. ei-M1raşü 'l-mukaren, Kahire 1380/1961, s. 141 -142; M. Cevad Mağniyye . Fıkhü'I-İmam Ca'{er eş-Şadık, Beyrut 1404/1984, IV, 115-120; M. Ebü Zehre, A/:ıkamü 't-terikat ve'l-mevariş, Kahire, ts. (Darü "l-fikri" I-Arabi) . s. 273-282; Vehbe ez-Zühayli, Na,?ariyyeta 'çl-çlaman, Dımaşk 1402/ 1982, s. 152; Ahmed Ferrac Hüseyin, /fısmetü '1-emlaki 'l-müştereke fi'l-fıkhi'l
İslam1, Beyrut 1989; Hamza Aktan, Mukayeseli İslam Miras Hukuku, İstanbul 1991 , s. 249-275. Iii HAMZA AKTAN
ı -, KISSA
L (bk. HiKAYE).
_j
ı KISSA
-,
(~1)
Kur'an-ı Kerim'de tarihi kişilerle
olaylara dair yer alan haberler ve bunlardan bahseden ilim.
L _j
Sözlükte "bir kimsenin izini sürmek, ardınca gitmek; bir kimseye bir haber veya
sözü bildirmek" gibi manalara gelen kıssa kelimesi bir kimse yahut bir şeye ait hadiselerin adım adım , nokta nokta takip edilerek anlatılması 1 hikaye edilmesi ve bu niteliği taşıyan hikayeyi ifade eder. Kelimenin bu etimotojik anlamı. kıssa türü hikayede olayın adım adım izlenecek nitelikte önemli ve ilginç olmasıyla doğru ve gerçekçi olması niteliklerini ön plana çıka
rır. Kıssanın hikayeden farkı da bu nitelik- · leri dolayısıyladır. Çünkü asıl anlamı "nakil" olan hikaye gerçekçi-hayali, önemliönemsiz başkalarına aktantıp anlatılabilecek her tür olayı kapsar. Kur'an'da yer alan kıssalar için hikaye kelimesinin kullanılmaması da bu ayınma dayanır. Zira
Kur'an kıssaları ibret alınacak olan, tarihi doğruluk ve gerçeklik niteliği taşıyan olaylardır. Bunların dışında kıssa kelimesi "söz (hadis). haber, mevzu. mesele. hal (şan. emr)" anlamlarına geldiği gibi muahhar Arapça'da "hikaye" (daha çok dini ve ahlaki). "tarih" (daha çok Endülüs Arap~ çası'nda) ve "dilekçe 1 hak talebi yazısı "
manalarını da ifade eder. Arap edebiyatında hikaye yerine kıssa kullanılır. Son devir Arap edebiyatında ise kıssa hikaye ve romanı da kapsayan bir türdür. Bugünkü Arap edebiyatında hikaye karşılığı olarak kıssadan başka "kıssa kasira, uksüsa" kelimeleri de yer almaktadır (bk. HiKAYE).
Kur'an'da kıssa kelimesi geçmez. Ancak isim olarak "hikaye", masdar olarak da "hikaye etmek" anlamında kasas ile (Al-i im ran 3/62; ei-A'raf 7/176; Yusuf 12/3; el-Kasas 28/25) aynı kökten türeyen fiiller kullanılır. Kassa fiili iki yerde (el-Kehf 18/64; el-Kasas 28/ll) "bir kimsenin izini sürüp ardınca gitmek", diğer birçok yerde ise "peygamberlerin hikayelerini anlatmak, haber nakletmek, hakkı, ayeti, rüyayı açıklamak. anlatmak" gibi anlamlarda kullanılmıştır (en-N isa 4/1 64; elEn'am6/57, l 30;el-A'raf7/7 , 35 , !Ol;Hüd lll! 00, 120; Yusuf 12/35; en-Nahl 16/118; el-Kehf 18/13; Taha 20/99; en-Nemi 27/ 76; el-Mü' min 40/78). Aynı kökten gelen kısas kelimesinin asıl anlamı iki kişiden her birinin diğerinin izini takip etmesidir. Bir fiil ve cezanın iki taraf için de geçerli (izlenmiş) olması sebebiyle bir terim anlamı kazanmış olup Kur'an'da dört yerde geçmektedir (el-Bakara 2/178, 179, 194; el-Maide 5/45)
Kasas kelimesi ve türevleri dışında Kur'an'da bu anlamdanebe', enba', hadiskelimeleri de geçmektedir. Sözlükte "önemli, yararlı ve büyük haber" manasma gelen nebe' ve çağulu enba' ile bu kökten türeyen birçok fiil Kur'an'da yer almaktadır. Hz. Adem'in iki oğlu , Nüh, İbrahim, Musa ve Firavun. Ad, Semüd kıssalarıyla kıyamet ve gayb (ahiret) haberleri için nebe' ve enba' kelimeleri kullanılmıştır (bk M. F. Abdülbaki, ei-Mu'cem, "nb'e" md.). "Yeni söz, hadise" anlamına gelen hadis de bazı ayetlerde "kıssa, hadise, haber" manasında geçmektedir. Hz. İbrahim'in konukları ( ez-Zariyat 51/24). Musa (Ta ha 20/9; en-Naziat 79/15). Cünüd, Firavun, Semüd (el-Burüc 85/17). kıyamet (el-Gaşiye 88/l) kıssa ve haberleri için hadis kelimesi kullanılmıştır. Ayrıca mesel de "kıssa, hikaye, destan" anlamında olmakla
birlikte darbımesellerde geçen kıssalar. bir hususu örnekleyerek çarpıcı ve etkili bir biçimde dile getirmek amacıyla genelde temsili ve farazi nitelikte bulunur; tarihi gerçeklik ifade eden birer hadise ve hikaye olmaları şart değildir. Kur'an'daki kıssalarla emsali birbirinden ayıran en önemli nokta budur. Kur'an meselleri içinde her iki kategoriye giren örnekler vardır. Adem ve Isa'nın yaratılışının temsili, Ashabü'l-karye ve İbn Meryem'in meselleriyle Nuh. Lüt ve Firavun'un eşlerinin temsilleri (Al-i im ran 3/59; el-En'am 6/l O, ı ı ; Yasin 36/13) tarihi gerçeklik ifade ederken çölde ateş yakan adam, sağanağa tutulmuş kimse. su sanılan aldatıcı serap, sivrisinek, örümcek, karasinek, şiddetli rüzgarın savurduğu kül, aciz köle, efendilerin çekiştiği köle vb. temsiller (bk M. F. Abdülbaki, ei-Mu'cem, "mşl" md.) sembolik ve farazi niteliktedir.
Mahiyetleri itibariyle Kur'an kıssaları üçe ayrılır. 1. Tarihi kıssalar. Ade m ve iki oğlu, Nüh, Hüd. Salih, Lut. İbrahim. İsmail, İshak, Ya'küb, Yusuf. Şuayb, Musa, Davüd. Süleyman, Eyyüb, Yunus, Zekeriyya. Yahya ve Isa gibi peygamberlerin kıssalarıdır. Bunlardan özellikle Yusuf. Adem, Musa ve Isa'ya ait olanlar geniş yer tutar. Bazı şahsiyetlerle hadiselere dair kıssalar da bu kategoriye girer. Üzeyr, Lokman . Zülkarneyn, Firavun. Nemrüd, Karün, Ashab-ı Kehf, Ashabü'l-karye, Ashabü'l-fil. Ashabü'l-uhdüd gibi. 2. Kur'an'ın nüzülü sırasında meydana gelen olaylar. Kur'an'da bu olaylar da kıssa formunda anlatılmıştır: İsra. mi'rac, hicret, Ahzab, Bedir. Uhud. Hendek, Huneyn, Hamraü'l-esed, Tebük savaşları ve seferleri. Bey'atürrıdvan ve Hudeybiye Antiaşması gibi. 3. Gaybi kıssalar. Bunlar yedi ayrı sürede anlatılan Adem'in yaratılışı kıssasıyla kıyamet sahneleri, ahiret, cennet, cehennem, buralara girecek olanların durumu ve haberleri olup ibret için kıssa formunda anlatılmıştır.
Kıssalar uzun ve kısa olarak da iki gruba ayrılır. Uzun kıssalar Kur'an'da geniş yer tutar. Bir süreyi baştan sona kaplayan Yusuf kıssasıyla Nuh, Hud. İbrahim, Musa ve Isa kıssaları gibi. Kısa olanlar ya başka yerde uzunca anlatıldığı için kısa tutulmuştur -Musa kıssasının TaM. Kasas ve A'raf sürelerinde uzun, Naziat'ta kısa olarak geçmesi gibi- veya Kur'an'ın indirilişi sırasında meydana gelmesi sebebiyle mal üm olduğundan bir ibret hatırlatması kabilinden kısaca zikredilmiştir. fil ve uhdüd kıssaları gibi. İbret için ardarda zik-
KI SSA
redilen kıssalar da kısa formdadır. Fecr süresinde Ad. Semüd ve Firavun, Kamer süresinde Nuh ve kavmi, Ad. Semüd, Lüt ve Firavun kıssaları böyledir.
Kur'an kıssalarında gözetilen amaçlar Kur'an'ın indiriliş amaçlarıyla örtüşür. Bu bakımdan A'raf. Hüd. Enbiya ve Şuara gibi sürelerde anlatılan peygamber kıssaları Allah'ın birliği. O'na itaat ve kulluk ana fikrinde odaklanmıştır. Ashabü'l-karye, Ashab-ı Kehf, harap olmuş kasabaya uğrayan kişiye ait (el -Bakara 2/259) kıssa
larda ahiret inancı, cennet ve cehennem hayatı işlenmiştir. Bütün peygamberlerin İslam dinini tebliğ ettiğini , bu sebeple hepsinin de Allah 'ın birliği ve ahiret inancı ile iyiliği emir. kötülükten nehiy gibi temel hedeflerde birleştiğini göstermek de kıssaların ana gayelerinden dir. A'rat, Hüd, Enbiya sürelerinde peygamber kıssaları
nın ardarda sıralanışında bu amacın gözetildiği görülür. Hz. Muhammed'in peygamber, Kur'an'ın vahiy mahsulü olduğunu ispat etmek de bu hedefler arasındadır. Çünkü Hz. Muhammed ümmi olduğu halde getirdiği kitapta hiç kimsenin -en azından Kur'an'ın ilk muhatapları olan Mekkeliler'in- bilmediği haber ve kıssaların (enbaü'l-gayb: Hud ll/49; Yusuf 12/ ı 02; ei-Kasas 28/44-46) yer alması bu gerçeği kanıtlar.
Bazı kıssaların sonunda bildirildiği üzere ibret ve ders alınmasını sağlamak da kıssaların temel hedeflerindendiL Bu bakımdan eski kavimlerin başına gelen felaketler anlatılarak onlar gibi davrananların da aynı akıbete uğrayacakları vurgusu Kur'an kıssalarında geniş yer tutar. Bu bağlamda kıssalarda iyi ve kötünün modelleri ortaya kanarak erdemiere ve ahlaki olgunluğateşvikle kötülüklerden sakınctırma amacı güdülmüştür. Bu teşvik ve caydırmalar teşbih, temsil, mecaz. istiare gibi edebi sanatlar ve tasvirlerle somutlaştırılmış resim tabloları halinde gözler önüne serilerek tesirintonu edebiyat ve sanat boyutuyla da desteklenmiştir. Yine peygamber kıssalarında yer alan bazı mücizelerde ilmi gelişmeyi teşvik işaretleri bulmak da kıssalardan çıkarılabilecek dersler arasındadır. Hz. Süleyman'ın rüzgarla bir günde iki aylıkyol alması havanın gücünü ve aerodinamik kanunlarını hatırlatmakta, yine Davüd için demirin yumuşatılması, Süleyman için bakırın eritiHp akışkan kıvama getirilmesi madenierin bulunup çıkarılması ve işletilmesi konusunda, Hz. Isa'nın hastaları iyileştirmesi ve ölüleri diriltmesi tıbbi gelişmeler h u-
499
KISSA
susunda, Se be melikesinin tahtının göz açıp kapama süresi içinde getirilmesi cisimlerin nakil hızı konusunda önemli işaret ve teşvikler içermektedir.
Kur'an kıssalarında gözetilen amaçlar arasında Hz. Peygamber'in ve mürninterin felaket ve sıkıntılara karşı dayanma gücünü arttırmak (Hud ı 1/1 02). onları teselli etmek, dua, sabır ve tevekküle teş
vik, Allah'ın peygamberlerine ve seçkin kullarına ihsan ettiği nimetleri hatırlatmak (Ade m- iblls kıssasında olduğu gibi). Ademoğulları' nı şeytandan sakındırmak gibi hususlar görülür. Ayrıca kıssalarda din olgusunun Hz. Adem'den beri süregelen değişmez tarihi gerçekliği de özet olarak ortaya konmuştur. Kur'an kıssa
larında parlak bir edebi üs!Gp ve estetik ifade ile anlatılmış tarihi gerçeklerin içerisine bu nevi dini mesajlar mükemmel bir uyumla yerleştirilmiştir.
Kıssaların anlatımında yöntem bakımından da bazı özellikler görülür. Kıssa
larda temel amaç tarihi olayları ayrıntılarıyla ortaya koymak değil ibret ve derslerle dini mesaj vermek olduğundan olayın bizzat kendisine önem atfedilmiş, bu sebeple ibret gayesine hizmet etmeyen, irşad hedefini gölgede bırakacak olayın şahısları, kahramanları. zaman ve mekanı, olayların kronolojik sıralaması gibi hususlar önemsenmemiştir. Bundan dolayı Kur'an kıssalarının anlatım yönteminde üç temel özellik göze çarpar: Tekrar, olayların sadece maksada (dini mesaj 1 ibret) yetecek kadarının anlatılması, kıssaların arasında ibret alınacak husus ve noktaların ne olduğunun belirtilmesi.
Adem. Nuh, Musa kıssalarında görüldüğü gibi Kur'an kıssalarının birçoğu, her defasında bağlama göre değişen ayrıntıtarla ve farklı üsluplarla, dini amacın, tebliğ ve mesajın gerektirdiği ilave ve yeniliklerle tekrarlanmıştır. Bu durum anlamsız tekrar değil Kur'an'ın i'cazının gereklerinden, onun meydan okumasının sırlarından biridir. Kıssanın bütünüyle tekrarı nadirdir. Mesela en çok tekrar edilmiş olan Musa kıssasında farklı nüanslar taşıyan tekrarlar birleştirilirse kıssanın tamamı ortaya çıkar. Bu bakımdan meseleye yüzeysel bakan bazı kimselerle şarkiyatçıların çoğunun kıssa tekrarlarını bir kusur olarak görmesi doğru değildir.
Genellikle kıssaların tebliğ, ibret ve irşad maksadına yetecek kadarı zikredildiğinden kronolojik sıralama ve ayrıntı maksattı olarak terkedilmiştir. Bunun izlenen yöntem gereği olduğu ve olayların
500
ayrıntılarıyla bilinmemesinden kaynaklanmadığı bizzat Hz. Peygamber'in yaşadığı isra, mi'rac, Bedir, Uhud gibi kıssalarda da aynı yöntemin takip edilmiş olmasından. ayrıca ayrıntılarıyla ve kronolojik sıraya göre anlatılan bir kıssanın (Yusuf kıssas ı ) Kur'an'da yer almasından anlaşıl
maktadır. Aynı şekilde bazı kı ssalarda
önemsiz gibi görülebilecek ayrıntılara girilmesi de bu yöntemin gereğidir. Mesela İsrailoğulları'nın kesmesi gereken bakaranın özellikleri konusunda ayrıntıya girilmesi, ziraata dayalı bir çağda bakaraya tapma sapıklığını -dikkatleri onda yoğunlaştırmak suretiyle- yıkma amacına
yöneliktir.
Kur'an kıssalarının temel edebi özellikleri arasında değişik üsluplara sahip çarpıcı girizgahtarla temsil ve tasvir anlatımları görülür. Kıssaların çoğu ondaki en çarpıcı tablo sahnelenerek başlar. Bu suretle muhatabın dikkati celbedildikten sonra kıssanın ayrıntılarına geçilir; Musa kıssasında olduğu gibi. Bazan kıssanın en ibret verici yerleri bir özet halinde girişte anlatılır, ardından kıssa yeniden ele alınır; Ashab-ı Kehf kıssasında olduğu gibi. Bazan da kıssaya onda bildirilecek olayların hikmet ve sebebi açıklanarak başlanır; Kasas suresinde olduğu gibi. Ayrıca Kur'an kıssalarında önemli görülen sahneler temsili bir anlatırola ortaya konur; gerisi ve bağlantılar muhatabın muhayyilesine bırakılır. Kıssalarda görülen edebi özelliklerden biri de hadiselerin kuru ve yavan tarihi anlatım yöntemiyle değil edebi bir üsh1pla, somut suret, portre ve tablolar halinde canlı ve etkin bir anlatımla haber verilmesidir.
Bazı şarkiyatçılar Kur'an kıssalarının Tevrat ve İncil'den alındığını iddia ederler. Halbuki ResGl-i Ekrem üm ml olduğu gibi Tevrat VIII. yüzyılda, İncil ise en erken IX. yüzyılda Arapça'ya çevrilmiştir. Gerçekte vahiy menşeli olmaları sebebiyle bu üç kitapta genellikle aynı kıssalar yer almakla birlikte temel vurgu, muhteva ve üs!Gp bakımından Kur'an kıssaları onlardan çok farklıdır. Çünkü Tevrat kıssalarında ana tema yahudilerin Tanrı'nın seçilmiş kavmi olduğu düşüncesidir. Onda tarihi olaylar ayrıntılarıyla ve yavan bir üslupla dile getirilmiştir. Bu kıssalarda Allah'ın Nuh tufanını yaratmasından ve Talut'u kral yapmasından dolayı pişman olduğu iddiası (Tekv!n, 8/20-22; 9/11-17; Samuel. 15/10-11). peygamberlere zina yapma, puta tapma isnadı gibi İslam'ın Allah ve peygamber anlayışıyla bağdaş-
mayan hususlar ve tutarsızlıklarta mitolojik unsurlar yer almaktadır. Hz. lsa 'nın hayat hikayesini anlatan İ ncil'de vurgulanan üçlü tanrı inancı (teslls). lsa'nın Allah'ın oğlu olduğu, onun çarmıha gerildiği gibi hususlar da Kur'an'la çelişmektedir. Kur'an kıssalarında tarihi bilgiler ön planda değildir; şahıslar, zaman ve mekan gibi ayrıntılara girilmez; kıssanın mesaj ve ibret yönü önemsenmiş olup canlı bir tasvir- temsil üslubu hakimdir. Bununla birlikte Tevrat ve İncil'de Kur'an verileriyle örtüşen. tahrife uğramamış bilgiler de mevcuttur.
Kur'an'da çok geniş bir yer tutan kıssalar, çağımızda edebiyat araştırmalarının
gelişmesine paralel olarak eskiden görülmemiş bir ilgiye mazhar olmuş, muhtelif makale ve eserlerde çeşitli yönlerden incelenmiştir. Kıssaları geniş ve ayrıntılı biçimde anlatan eserlerin birçoğuna İsrailiyat karıştırılmıştır. Taberl. İbn Keslr, Hazin ve Sa'lebl tefsirleri , Taberi tarihiyle İbnü'l-Eslr'in el-Kamil'i gibi kitaptarla Sa'lebl'nin 'Ara'isü'l-mecalis'i ve İbn Keslr'in Kaşaşü'l-enbiya 'ı. çağdaş alimlerden Ni'metullah el-Cezairl'nin en-Nurü'lmübin'i gibi eserler bu türdendir. Kıssalardan ders çıkarmakamacıyla yazılan eserlerin bir kısmı kıssaların tamamını ele almaktadır. M. Ahmed Cadelmevla ve arkadaşlarının Kaşaşü '1-Kur ' an, Abdülvehhab en- Neccar'ın Kaşaşü'l-enbiya', Muhammed el -MeczGb'un Kaşaş ve 'iber, M. Tayyib en- Neccar'ın Taril]u'lenbiya', M. Fethi Hafız KOre'nin el-Kur'an ve enbQ'ü'l-enbiya' , Afif Abdülfettah Tabbare'nin Ma'a'l-enbiya' ti'l-Kur'ani'l-Kerim, N. Mehmet Solmaz- İsmail L. Çakan'ın Kur'an -ı Kerim 'e Göre Peygamberler ve Tevhid Mücadelesi, M. Dikmen - B ünyamin Ateş'in Peygamberler Tarihi, M. Faruk Gürtunca'nın Peygamberler Tarihi bu gruba girer. Sadece bir kıssayı anlatan veya birkaç kıssayı ele alan eserler arasında İbrahim Ali Ebü'IHaşeb'in Yusuf, Ahmed el-Ciball'nin f5.ış şatü Musa, Mahmud Zehra'nın Kaşaş mine'l-Kur'an, Behl el-HGII'nin Adem, A. Abdülfettah Tabbare'nin el-Yehud fi'l -Kur'an (tre. M. Aydın , Kur'an'da Yahudiler), Atıyye A. Zahide'nin AşJ:ı{ıbü'lKehf, M. Hayr Ramazan Yusuf'un Zül~arneyn, Sırrı Paşa'nınAhsenü'l-kasas,
Osman Cilacı'nın Kur'an Işığında Üç Peygamber, Necati Kara'nın Kur' an' a Göre Hz. Musa, Fir'avn ve Yahudiler · adlı eserleri anılabilir. Belli bir konuyu ele alan eserlerden de Rebl el-Medhall'nin
Menhecü'l-enbiya' fi'd-da've, Abdülvehhab ed-Deylemi'nin Me'alimü'd-da've ii ]faşaşi'l-K.ur'an'ı sayılabilir. Kur'an kıssalarının çocuklar için basit bir üslupla kaleme alındığı eserler içinde Seyyid Kutu b - Abdülhamld Cevdet es-Sahhfır'ın Silsile mine'l-]faşaşi'l-K.ur'ani, M. Ahmed Beranik'in Mecmu'atü ]faşaşi'l-enbiya', Nedvi'nin K.aşaşü'n-nebi li'l-ettôl' i anılabilir. Bu türden Türkçe eserler de mevcuttur. Kur'an kıssalarının ilmi bir yaklaşımla incelendiği eserler arasında şunlar zikredilebilir: Seyyid Abdülhafiz Abdürabbih, BuJ:ıu§ ii ]faşaşi'l-K.ur'an; Abdülkerlm el-Hatlb, el-K.aşaşü'l-K.ur'ani ii mantu]fıhi ve meihumih; Muhammed Şerkavl, el-Enbiya' ii'l-K.ur'an; Ebü'l-Hasan en-Nedvl, en-Nübüvve ve'lenbiya' ii çlav'i'l-K.ur'ô.n; Raşid el-Beravl, el-K.aşaşü 'l-K.ur'ô.ni; Tfıhfı A. Mukallid, el-K.aşaşü'l-K.ur'ô.ni; Kasabi Mahmud Zelat. K.azô.ya't-tekrô.r ii'l-]faşaşi'l-K.ur'ô.ni; Muhammed Şedld, Menhecü'l-]fışşa ii'l-K.ur'an; Abdülazlz Kamil, el-K.ur'ô.n ve't-tô.ri]J.; Muhammed Beyyum! Mehran. Dirô.sat tô.ri]J.iyye mine'lK.ur'ô.ni'l-Kerim; 1iham1 Nakra, Sikolojiyyetü'l-]fışşa ii'l-K.ur'ô.n; İdris Şengül. Kur'an'ın Temel Prensipleri Işığında Kıssaların Tahlil ve Değerlendirilmesi (doktora tezi). Kur'an Kıssalarının Anlam ve Değeri (Ankara 1998, IV. Kur'an Haftası Kur'an Sempozyumu Bildirileri). Seyyid Kutub'un et-Taşvirü '1-fenni ii'lK.ur'an'ı, Muhammed el-Gazall'nin Na~arô.t fi'l-Kur'ô.n'ı, Muhammed Kutub'un Dirô.sô.t fi'l-K.ur'ô.n'ının konuyla ilgili bölümleri de bu yönteme göre hazırlanmıştır. Suat Yıldırım'ın "Kur'an-ı Kerlm'de Kıssalar" başlıklı makalesi de bu türdendir (bk. bibl.) .
Kur'an kıssalarının edebi yönünü inceleyen eserler de bu gruba girer. Muhammed Ahmed Halefullah'ın el-Fennü'l-]faşaşi ii 'l-K.ur'ô.n (Kahire 1947) adlı doktora tezinden sonra bu nevi çalışmalar yoğunluk kazanmıştır. Kur'an kıssalarında mükemmel bir edebi kurgu ile psiko -sosyal boyutun ön planda olduğu, bu sebep
. le kıssaların tarihi gerçekliğinin bu bağ-lamda önemi olmadığı, doğru veya yanlış olması. hatta halk arasında yaygın şekliyle zikredilmiş bulunmasının mümkün olduğu hususunun vurgulandığı tez üniversitede reddedildiği gibi parlamentoya da aksetmesi yüzünden tezi yöneten hoca (Emin el-HGII) ve hazırlayan kişi üniversiteden uzaklaştırılmıştır. Halefullah iddialarını kısmen yumuşattıktan sonra eserini Cemal Abdünnasır zamanında bastı-
rabilmiştir. Kur'an kıssalarının edebi yönünü inceleyen diğer eserler arasında Servet Abaza'nın es-Serdü '1-]faşaşi ii'lK.ur'ô.n, Muhammed Kamil Hasan eiMuhaml'nin el-K.ur'ô.n ve'l-]fışşatü'l-J:ıadi§e, M. S. Hasan Mustafa'nın Rava'i'u 'li'cô.z ii'l-]faşaşi'l-K.ur'ô.ni ile el-İ'cô.zü'llugavi fi'l-]fışşati'l-K.ur'aniyye, Abdülcevad Muhsin'in el-K.ışşa ii'l-K.ur'ô.ni'lKerim beyne J:ıa]fa'i]fi'l-i'cô.z ve ebô.tili'l-]J.uşum (doktora tezi) adlı eserleri sayılabilir.
Dini ve ahlaki erdemiere ve ci h ada teşvik gayesiyle camilerde halka kıssa anlatan kimselerekass (çoğul u kussas) denilmiştir. İslam 'ın ilk zamanlarından itibaren ortaya çıkan ve iki asır kadar devam eden bu hikayeciler, malzeme olarak Kur'an ve peygamber kıssaları yanında hurafi ve hayall hikayelerle İsrailiyat'ı da kullanıyorlardı. Özellikle Hz. Ömer devrinden sonra Hz. Osman- Hz. Ali ihtilafı ve fitnesi zamanında çoğalan bu hikayecileri Hz. Ali mescidlerden uzaklaştırmıştır. Bu kıssacılar hakkında olumlu veya olumsuz hükümler içeren birçok hadis bulunmaktadır (bk. Wensinck, el-Mu'cem, "l5şş" md.; ayrıca bk. KUSSAS).
BİBLİYOGRAFYA :
Wensinck. el-Mu'cem, "15şş" md.; M. F. Abdülbaki. el-Mu'cem, "nb'e", "mşl" md.leri; MeJi:ay1sü'l-luga, I, 415; D. Sidersky. Les orig ines des legendes musulmanes dans le Coran et dans tes vies des prophetes, Paris 1933, s. 1-154; Abdülkerim el-Hatib. el-~aşaşü'l-~ur'an1
fi man(ü/i:ıh1 ve mefhümih, Kahire 1964, s. 3-77; M. Kamil Hasan el-Muhami. el-~ur'an ve'lJi:ışşatü'l-f:ıad1şe, Beyrut 1970, s. 5-11; Seyyid Abdülhafız Abdürabbih. Buf:ıüş {i Ji:aşaşi'l-~ur' an, Beyrut 1972; Tihami Nakra, S1kolojiyyetü '1-/i:ışşa fi'l-~ur'an, Tunus 1974, s. 5-84 vd.; M. Beyyümi Mehran. Dirasat taritıiyye mine'l~ur'ani'l-Kerim fi biladi'l-'Arab, Riyad 1400/ 1980, s. 38-88; Seyyid Kutub. et-Taşv1rü'l-fenni fi'l-~ur'an, Kah i re 1983, s. 143-215; Muhammed Şedid. Menhecü'l-/i:ışşa fi'l-~ur'an, Suudi Arab istan 1984, s. 34-48; Fazi Hasan Abbas. el~aşaşü 'l-~ur'ani, Ürdün 1985, s. 7-27; Me'mün Feriz Cerrar. fjaşa'işü'l-Ji:ışşati'l-İslamiyye, Cidde 1408/1988, s. 35-110; Muhammed el-Fıki. ~ışaşü '/-enbiya', Kah i re 1989, s. 3-14; İd ri s Şengül, Kur'an'ın Temel Prensipleri lşığında Kıssaların Tahlil ve Değerlendirilmesi (doktora tezi. I 990). AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; M. Ferid Vecdi. "el-~ışaş fi'l -Kur'an". ME, XIX ( ı 367/ 1947). s. 8-12; Abdülgani er-Racihi. "Kı
şaşü ' l -~uı:"an", a.e., XXI ( 1369/1949). s. 367-371; Abdülaziz Abdülmec1d. "A Survey of the Terms U sed in Ara b i c For Narrative and 'Story"', IQ, ı ( 1954). s. 195-204; Münir el-Kadi. "el-Kış
şa fi'l-~uı:"ani'l-Kerlm", MMİ/r., IX ( ı962). s. 3-26; Suat Yıldırım. "Kur' an-ı Kerim'de Kıssalar", İİFD, sy. 3 ( 1979). s. 37-63; D. B. Macdonald. "Kışşa", EJ2 (ing). VI, 185-187.
Iii İDRİS ŞENGÜL
L
L
KISSAHAN
KISSA-i YÜSUF (._.;..,~a..;:,.s)
XII-XIII. yüzyıllarda yaşadığı tahmin edilen Ali'nin
Türk edebiyatında Hz. Yusuf kıssasını
ilk defa işleyen manzum eseri (bk. ALİ).
KISSAHAN
Eskiden halk arasında, konaklarda ve saraylarda kıssa, hikaye
ve masal anlatan halk sanatkarlarına verilen ad.
_j
Arapça kıssa ile Farsça han (okuyan 1 anlatan) kelimelerinden oluşan kıssahan yanında bazan kıssa -gü (kıssa söyleyen). kıssa - perdaz (k ıssa düzenleyen), kıssa - gü
zar (kıssa ortaya koyan) gibi tabirler de kullanılmıştır. Kıssa ile aynı kökten türeyen kass kelimesi ise "kıssa ve destan anlatan" demektir. Şark- İslam edebiyatlarında kussas, kıssahan, nakkal. rüzehan. perdedari, meddah, şahnamehan kelimeleri de aynı veya yakın manayı karşılamaktadır.
Cahiliye devri Arap sosyal hayatında "kasas" adı verilen kıssaların çokça anlatıldığı, her Arap kabilesinin şairi, hatibi veya kahininin aynı zamanda birer kass olduğu bilinmektedir. Bu dönemdeki kıssaların konusunu daha çok "eyyamü'lArab" olarak adlandırılan kabileler arası savaşlar teşkil etmekteydi. Bu savaşlarda gösterilen kahramanlıklarla yiğitlik ve cesaret örneklerinin anlatıldığı olaylar yanında şiir veya başka konularda nakledilen rivayetlerin bütününe "ahbar'.' da denilirdi. İslam öncesi Arap toplumunda iyi ahlak ve iyi davranışları telkin eden, kötülüklerden korunmayı öğreten veya hoş vakit geçirmeyi sağlayan ah bar ve kıssaların anlatılması özel bir meslekti. Bu kıssaların içinde Ehl-i kitaba ait unsurlar da yer almıştır.
Hz. Peygamber çok önem verdiği irşad hizmetinde vaaz ve nasihate ayrı bir yer vermiş, konuşmaları esnasında zaman zaman ibretli ve temsili mahiyette kıssalar anlatmıştır. Ancak vaazlarda kıssa aniatma geleneği Hz. Osman'ın şehid edilmesinden sonra yaygınlık kazanmıştır. Bu olayla parçalanan İslam toplumunda çok geçmeden siyasi mezhepler ortaya çıkmış, bunların temsilcileri taraftar toplamak için uydurma hadisler, kıssalar ve hikayeler nakletmeye başlamış . böylece siyasi vaazlar artmıştır. İslam alimleri ve
501