editörden - admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen...

108
1 1 editör den Bu sayımızda depremin bir sonraki sınavından nasıl başarılı olarak geçebileceğimiz konusunu inceliyoruz. Doğru malzeme, Teknik müşavirlik, Yetkin mühendislik, Teknik altyapısı olan müteahhit ve yeterlilik sınavını geçen işçilik olgularının nasıl daha kaliteli hale getirilebileceği konularında uzmanların incelemelerini sizinle paylaşıyoruz. Ulusal mesleki yeterlilik sisteminin önemi de burada ortaya çıkıyor. Yapıda denetim ve sorumluluk sigortasını inceliyoruz. Geleneksel toplantılarımız ve sektörel sorunlara çözüm önerilerimiz devam ediyor. Sağlıcakla kalın…

Upload: others

Post on 29-Feb-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

1 1

editördenBu sayımızda depremin bir sonraki sınavından nasıl başarılı

olarak geçebileceğimiz konusunu inceliyoruz.

Doğru malzeme,

Teknik müşavirlik,

Yetkin mühendislik,

Teknik altyapısı olan müteahhit

ve yeterlilik sınavını geçen işçilik olgularının nasıl daha kaliteli

hale getirilebileceği konularında uzmanların incelemelerini

sizinle paylaşıyoruz.

Ulusal mesleki yeterlilik sisteminin önemi de burada ortaya

çıkıyor.

Yapıda denetim ve sorumluluk sigortasını inceliyoruz.

Geleneksel toplantılarımız ve sektörel sorunlara çözüm

önerilerimiz devam ediyor.

Sağlıcakla kalın…

Page 2: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

23 Sene Önceki Başyazı

Genelde altyapı ve bina işleri olarak gruplandırılabilecek inşaat sektörü faaliyetlerinin büyüklüğü, yaygınlığı ve dağınıklığı yapı denetimini zorlaştırmaktadır.

Öte yandan inşaat; proje, malzeme, eleman, tesisat, makine, teçhizat ve işçilik unsurlarından oluştuğu için sorumlularının sayısı hayli kabarık olup tüm yönleriyle denetimi ise zor ve pahalıdır. Bu sebeple inşaatların denetimine tek başına ne devlet, ne yerel yönetimler ve ne de özel kurumlar tam olarak yetişebilirler. Ülkemizde üç farklı inşaat türüne göre yürütülen denetim mekanizmaları şöylece hatırlanabilir:

1. Kamu kuruluşlarına ait inşaatlar:

Bu türdeki uygulamalarla ilgili kuruluşun teknik elemanları ile müteahhit firma bünyesinde bulunan teknik elemanların işbirliği ile yürütülen denetimde dikkat, istihkak, iş programı ve bir ölçüde de projeye uygunluk kavramlarına yönelik kalır. Kalite kontrolü ayrıntısına yeterince girilmez.

2. Büyük özel şirketlere ait inşaatlar:

Bu türdeki uygulamada denetim, şirket bünyesindeki teknik elemanlar ile yapılır. İlgili teknik elemanlar hem sorumlu hem de kontrolcü durumda olup kalite endişesini bir ölçüde taşırlar.

3. Yap – Sat veya Sat – Yap türü inşaat:

Bu tür inşaatlarda mimar ve mühendis proje hazırlığına katkıda bulunur. Ancak, şantiye mal sahibi veya kalfa tarafından yönetilir. Kâğıt üstünde belediyeye karşı teknik uygulama sorumlusu bir mimar veya mühendis gösterilmesine rağmen, uygulamada bu bir formaliteden öteye geçemez. Genelde iç veya dış kontrol yoktur.

Sıralanan bu türlerden ilki belki bir ciddiyet havası sergiliyor gibidir. Ancak yeni bitmiş binalarda

rastlanan yapısal hasarlar ve görüntü kalitesizliği kamu binalarında da denetim yetersizliği olduğunu düşündürmektedir. Buna karşılık diğer iki türdeki uygulamada yasal denetim görevi belediyelere ve mücavir alanların dışındaki yörelerde valiliklere ait olup layıkıyla yerine getirildiği hemen hiç görülmemiştir. Yerel yönetim, sadece temel üstü yapım ruhsatı ve sonrasında yapı kullanma izin belgesi verilirken ortada görünüp gerekli harç ve vergileri almakla yetinir.

Bu çalışmada konunun esasını sistemli, etkin, kaliteyi gözeten denetim teşkil etmektedir. Ciddi bir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında da kapsamlı bir kalite kontrolü sağlanabilirse tüketici de korunmuş olacaktır. Başka ülkelerde sigortaya bağlanmış denetim sistemi de bu ihtiyacı doğurmuştur. Konut, ortalama bir ailenin hayatta ancak bir defa yapabileceği pahalı ve kapsamlı bir yatırımdır. Buna karşılık tüketicinin bina performansını gözlemle anlaması da mümkün olmayıp yapıdaki kusur ve hasarlar hizmete girişinden sonra, hatta bazen senelerce sonra, ortaya çıkar. Yargı organlarına başvurma yolu açık olsa bile sorumluların bulunması, gerekli onarımın yapılması veya verilecek tazminatın alınması senelerce sürmektedir. Sonuçta tüketici ekonomik ve sosyopsikolojik bakımdan çöküntüye uğramaktadır.

İleri ülkelerde yapı denetim alanında devletin güdümü ve genel yol göstericiliği altında kalite kontrol ve onay yetkisi tanınmış özel kuruluşlar seferber edilerek merkeziyetçilikten uzaklaşılmıştır. Böylece denetimde ihtisaslaşma da sağlanmıştır.

Son yıllarda Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın da Türk mühendislerinin ve Türk müteahhitliğinin ileri

İnşaat sektöründe denetim kavramı* (1989 Kasım)

*Yapıda Denetim-Sorumluluk ve Sigorta Kitabı Önsözü

Page 3: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

2 - 3

Mehmet Şükrü KOÇOĞLUBaşkan

ülkeler seviyesinde hizmet vermesini sağlamak amacı ile bir gayret içine girmiş bulunması ve bu çerçevede yapı denetim ve sorumluluk konularına da eğilmesi memnuniyet verici bir husustur.

Ülkemizde Bina Yapımında Denetim

İnşaat sektörünün ekonomimizde önemli bir yeri vardır. Yatırımların yüzde 60’ı inşaat sektörünü ilgilendirmekte olup, bu çerçevede bina ve konut yapımı toplam inşaat işlerinin üçte ikisi ve ülke yatırımlarının üçte birine yaklaşan iş hacmi yaratmaktadır. Ancak ülke ekonomisine hele dış pazarlara da açıldıktan sonra daha yoğun katkılar yapıyor oluşuna karşın Türk inşaat sektörü yapı kalitesinden ve bununla ilgili denetimden yoksundur. Hele sıradan iş gözüyle bakılan konut inşaatında denetim durumu endişe vericidir. Beton gibi çok temel ve klasik bir yapı malzemesindeki kalitesizlik öteden beri uzmanların yakınmalarına yol açagelmiş olup, İnşaat Mühendisleri Odasının yakınlarda düzenlediği bilimsel bir sempozyumda konunun vahametine yeniden parmak basılmıştır. Öte yandan televizyonda yayımlanan bir belgesel dizide yapı denetimindeki zafiyetin ülke ekonomisine verdiği zararlar konu edilmiştir.

Kalitesizliğin teknik ve hukuki sorumluluğunu kimin taşıdığı hususu ise tamamen belirsizdir. Bu konu Borçlar Kanunu'ndaki genel hükümlere göre tarif edilmiş olup, ortaya çıkan anlaşmazlıkların çözüm yeri mahkeme gibi gözükmektedir. Ancak yargılama sonucu tazminat, hapis, meslekten alıkoyma gibi sonuçlara ulaşılması hem uzun sürüşü hem de pahalılığı dolayısıyla yıpratıcıdır. Ayrıca giderilmesi gereken kusurlar, onarılması gereken hasarlar aylarca ve senelerce olduğu gibi bekler.

Sonuç olarak çok yönlü ve değişik ölçekli olan inşaat sektöründe denetim mekanizmasını düzenli ve verimli işletebilmek için çeşitli kurumların, araç ve gereçlerin işbirliği gereklidir. Denetimin devlet

veya yerel yönetim ağırlıklı yürütülmesi halinde resmi kurumlara kaldıramayacakları kadar yük getirilmektedir. Öte yandan, denetimi sertleştirecek ve daha da merkezileştirecek olan yapı polisi kavramlı çözümler de gerçekçi değildir. Tüketicinin fiziksel ve ekonomik afetlerden korunması, sağlık ve güvenliğinin garanti edilmesi, kaliteli inşaat yapılabilmesi için yeni organizasyonlara, daha etkin ve çabuk hareket ederek kesin sonuçlar alacak kurumlaşmalara ihtiyaç vardır. Kısacası, bir reform gerekmektedir. Yapılan denetimin bu fonksiyonlara uyum ve kalite yönlerinden bir hukuki garantiye bağlanması sağlanmalıdır. Bu amaçla, dünyanın çeşitli ülkelerinde başarıyla uygulanan yapı sigortasının oluşturulması öngörülmelidir.

Yapıda Sorumluluk ve Sigorta Uygulamasında Yabancı Ülkelerin Durumu

Avrupa Topluluğu ülkeleri, ABD, Japonya gibi ileri ülkelerde yapıda denetim – sorumluluk ve sigorta alanlarında akılcı ve pratik uygulamalara rastlanmaktadır.

Yapıda denetim ve sigorta uygulamasında çok başarılı bir örnek oluşturulan Fransa’da proje, malzeme, eleman, ekipman, makine ve teçhizat üretimi ile inşaat işlerinin birçoğunda devletin ve yerel yönetimlerin denetimi gittikçe azalmıştır. Bunların yerini kanun gereğince ve adı geçen otoritelerin onayı ile kurulan, yapı kontrolünde uzman kişiler, kuruluşlar ve sistemler almıştır. Buna denetimin merkeziyetçilikten çıkarılması, bir bakıma uzmanlaşması denebilir. Denetim aracı olan teknik mevzuat ise insan ihtiyaçlarına yönelik performans esası üzerine düzenlenmiştir.

Fransa’daki yapıda denetim, sorumluluk ve sigorta oluşturma sisteminin benzeri Belçika, İtalya, İngiltere gibi Avrupa ülkelerinin yanı sıra Kuzey Afrika ülkelerinde de uygulanmaktadır. Bu sistem temel dayanağını özel bir yasadan (SPINETTA

Kanunu’ndan) almakta olup, Avrupa Topluluğunun

diğer ülkelerinde de benimsenmektedir. Birkaç

yıl içinde topluluğun bütün üyelerinin bu tür bir

sistemde birleşmeleri beklenmektedir.

Sonuç

Çeşitli ileri ülkelerdeki gibi zorunlu sorumluluk,

zorunlu hasar ve kalite sigortası oluşumlarıyla

entegre bir yapı sisteminin geliştirilmesi

yolunda yurdumuzdaki ortam oldukça uygun

gözükmektedir. Özel mülk sahipleri sadece baş

sokacak bir yer edinmenin ötesinde mekân konforu

ve kalitesi aramaya yönelmektedirler. Öte yandan

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı kendi ihale ettiği

binaların denetiminde de yenilikçi kavramlar

arayışındadır. Devlet Planlama Teşkilatı, TÜBİTAK

– Yapı Araştırma Enstitüsü ve yapı sektöründeki

çeşitli kurumlar konu ile yakından ilgilenir

olmuşlardır.

Yapıda denetim, sorumluluk ve sigorta konusu

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, DPT, TÜBİTAK

–Yapı Araştırma Enstitüsünün ilgileri ve telkinleri

çerçevesinde Sendikamız tarafından ciddi bir

araştırma – geliştirme boyutunda ele alınmıştır.

Bu çalışmalara şimdilik çok sınırlı katkıda bulunan

sigorta şirketlerinin de yakın gelecekte daha yoğun

biçimde katılmaları beklenmektedir.

1989’da İNTES olarak yaptığımız bu araştırma

çok net bir biçimde konunun önemini gözler

önüne seriyor. Şimdi sormak gerekiyor. Bu

uyarımızın üzerinden 23 yıl geçti, peki ne

değişti?

Page 4: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

İNTES İşveren Sendikası Adına Sahibi M. Şükrü KOÇOĞLU Sorumlu Müdür H. Necati ERSOY Yayına Hazırlayanlar Ercan DEVADemet SOMUNOĞLU Yönetim Yeri 4. Cadde 719. Sokak No: 3Yıldız / Çankaya-Ankara Tel: 0312 441 43 50 (pbx)Faks: 0312 441 36 43 e-mail: [email protected] www.intes.org.tr "İnşaat Sanayii Dergisi ® 556 Sayılı KHK Uyarınca Türk Patent Enstitüsü Tarafından Tescile Bağlanmıştır" İNTES Kuruluş Tarihi 5 Şubat 1964 Sendikamız Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu üyesidir. İnşaat Sanayii Dergisi Ocak-Şubat 2004 tarihinden itibaren hakemli dergidir.

İNTES İnşaat Sanayii Dergisi'nin adı da dâhil olmak üzere tamamı üzerindeki telif hakları İNTES'e aittir. Dergide yayınlanan yazılar yazarlarının kişisel görüşü olup hiçbir şekilde İNTES tüzel kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilemez. Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklı olup, İNTES'ten yazılı izin alınarak ve kaynak gösterilmek suretiyle kullanılabilir.

ISSN: 1303 - 8028

Yayın Türü Yerel Süreli Yayın Ücretsizdir İki ayda bir yayımlanır, abonelerine ücretsiz olarak gönderilir. Yapım Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. ŞtiTuran Güneş Bulvarı 4.Cad. 712. Sok. No: 1/3 Yıldız / Çankaya - Ankara Tel: 0312 440 87 07Faks: 0312 440 12 92 e-mail: [email protected] Basım TŞOF Trafik Matbaacılık San. Tic. A.Ş. Organize San. Böl. Orhan Işık Cad. No: 3 Sincan-AnkaraTel: 0312 267 08 97 - 98Faks: 0312 267 06 [email protected] Basım Tarihi ve Yeri10 Ocak 2012 / ANKARA

içindekiler6 Dosya Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Bir yapıyı meydana getiren aktörler ve sorumlulukları Ercan TIRAŞ Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı

Avrupa’da inşaat mühendisleri için yenilikler: Eurocodes Atila ERENLER Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdür Vekili

Ulusal deprem stratejisi ve eylem planı (UDSEP-2023) Dr. Murat NURLU Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Deprem Dairesi

Öğretmenlere afet konusunda eğitim veriliyor Ömer BALIBEY Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü

Türk Yapı Denetim sistemi, baştan sona ıslah edilmeli Fatma ÇÖLAŞAN Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Depremlerin sorumlusu kalitesiz betonlar Ayhan GÜLERYÜZ Türkiye Hazır Beton Birliği Yönetim Kurulu Başkanı

Yapı denetiminde devrim niteliğinde değişiklikler yapılmalı Hüseyin BİLMAÇ İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Zorunlu deprem sigortası, yapı denetimi, mesleki sorumluluk sigortaları, sigorta bilinci Mustafa SU Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Başkanı

Afetleri yok sayan kanunlar ile afetler yönetilemez Prof. Dr. Mikdat KADIOĞLU İstanbul Teknik Üniversitesi Afet Yönetimi Araştırma ve Uygulama Merkezi Afetlere hazırlık ile geleceğe güvenle bakabileceğiz Olcayto SATI AHDER Yönetim Kurulu Üyesi

14-17

8-13

18-21

22-25

26-27

28-31

40-43

32-35

44-47

36-39

48-51

Deprem yönetimleri

66 Hukuk

52 Toplantı

58-65

52-57 159’uncu Geleneksel Toplantı

HES Projelerinde Problemler ve Çözüm Önerileri Toplantısı

Yapı denetimi kuruluşları ve bu kuruluşların faaliyetlerinin denetlenmesi

Prof. Dr. Şebnem AKİPEK, Levent ÖCAL

Page 5: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

78 Şifre Gittikçe kötüleşen küresel ısınma ve Güney Afrika’da tertiplenen BM iklim konferansı sonuçları Yaşar ÖZKAN

70 AB Proje

İnşaat Sektöründe Mesleki Yeterlilik; Sınav ve Belgelendirme Projesi (Mysb) Kapsamına Dâhil Edilen Mesleklere Yönelik Meslek Standardı ve Ulusal Yeterlilik Çalışmaları Devam Ediyor

Türkiye’de Mesleki Yeterlilik Kurumunun ve Ulusal Yeterlilik Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi (UYEP) 2. yönlendirme Komitesi Çalıştayı Gerçekleşti

98 Yeni Yayınlar

100 Summary

88 Haberler

108 Fotoroman

86 İGY'den

72 Eğitim YoluMeslek Standardı ve Ulusal Yeterlilik Çalışmaları

Page 6: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Tarih Zaman Yer Kayıp Büyüklük

Mayıs 526 Antakya 250,000 VIII

1268 Kilikya, Anadolu 60,000 ~7

10 Eylül 1509 İstanbul 10,000 7.2

17 Ağustos 1668 Anadolu 8,000 8

29 Nisan 1903 01:46 Malazgirt, Muş 600 6.7

9 Ağustos 1912 03:29 Mürefte Tekirdağ 216 7.3

04 Ekim 1914 00:07 Burdur 300 6.9

13 Eylül 1924 16:34 Horasan, Erzurum 60 6.8

31 Mart 1928 02:29 İzmir 50 6.5

18 Mayıs 1929 08:37 Suşehri, Sivas 64 6.1

04 Ocak 1935 16:41 Erdek, Balıkesir 5 6.4

19 Nisan 1938 12:59 Kırşehir 160 6.6

22 Eylül 1939 02:36 Dikili, İzmir 60 6.6

26 Aralık 1939 23:57 Erzincan 32,700 7.8

15 Kasım 1942 19:01 Bigadiç, Balıkesir 16 6.1

20 Aralık 1942 14:03 Erbaa, Tokat Kuzey Anadolu Fay Hattı 3000 7.0

20 Haziran 1943 17:32 Hendek, Adapazarı 336 6.6

26 Kasım 1943 22:24 Ladik, Samsun Kuzey Anadolu Fay Hattı 4000 7.4

01 Şubat 1944 03:25 Gerede, Bolu Kuzey Anadolu Fay Hattı 3959 7.5

06 Ekim 1944 04:34 Ayvalık, Balıkesir 30 6.8

17 Ağustos 1949 Karlıova, Bingöl Kuzey Anadolu Fay Hattı 450 6.8

TÜRKiYE

’DEKiİ DEPREMLER

Türkiye, eşsiz doğal güzelliklerin ve kaynakların

barındığı bir coğrafyadadır. Ancak bu eşsiz

coğrafyanın neredeyse tamamı doğal afetlere

maruz kalmaktadır. Doğal afetler ile yaşamak

dünyada var olmanın kaçınılmaz bir gerçeği.

Ancak doğal afetlerle mücadele edebilmek de

yine insanların elinde.

Ülkemiz coğrafyasında yaşayan halkımız

yüz yıllar öncesinde büyük depremlere şahit

olmuştu. Bugün yine büyük depremler ile

birlikte yaşıyoruz. Yarın da kara parçamızda

deprem gibi afetler ile yaşamaya devam

edeceğiz. Bu döngüde değişebilecek tek

unsur, ciddi bir eğitim ve bilgi seferberliği ile

depremlerin can ve mal kayıplarına neden olmasını engellemektir.

Ülkemizde yüzyıllar öncesinde de deprem ile yaşama gerçeği değişmez iken, can kayıplarında da değişim olmamış. Yaşanan büyük deprem ve verdiğimiz kayıpları gösteren üzücü tablo bu durumu gözler önüne seriyor.

İnşaat Sanayi okurları için gelişmiş ülkelerin deprem ve doğal afetlere karşı nasıl bir politika izledikleri ve ülkemizde sistemin nasıl işlediğine ilişkin yapılan çalışmaları aktararak kamuoyunu bilgilendirmeyi görev bildik.

Page 7: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

7 7

13 Ağustos 1951 18:36 Kurşunlu, Çankırı Kuzey Anadolu Fay Hattı 50 6.9

18 Mart 1953 21:06 Yenice, Çanakkale 265 7.2

16 Temmuz 1955 09:07 Söke, Aydın 23 6.8

25 Nisan 1957 04:25 Fethiye, Muğla 67 7.1

26 Mayıs 1957 6:36 Abant, Bolu Kuzey Anadolu Fay Hattı 52 7.1

06 Ekim 1964 16:31 Manyas, Balıkesir 23 7.0

19 Ağustos 1966 12:23 Varto, Muş 2396 6.7

22 Temmuz 1967 16:56 Mudurnu, Adapazarı Kuzey Anadolu Fay Hattı 89 7.2

03 Eylül 1968 10:19 Bartın 29 6.5

28 Mart 1969 03:48 Alaşehir, Manisa 53 6.5

28 Mart 1970 23:02 Gediz, Kütahya 1086 7.2

22 Mayıs 1971 16:44 Bingöl, Kuzey Anadolu Fay Hattı 1000+ 6.9

06 Eylül 1975 12:20 Lice, Diyarbakır 2385 6.6

24 Kasım 1976 14:22 Muradiye, Van 3840 7.5

30 Ekim 1983 07:12 Erzurum 1155 6.9

13 Mart 1992 17.18 Erzincan, Kuzey Anadolu Fay Hattı 498 6.8

11 Ekim 1995 17:57 Dinar, Afyon 90 6.1

27 Haziran 1998 16:55 Ceyhan, Adana 146 6.2

17 Ağustos 1999 00:01 İzmit 17118 7.4

12 Kasım 1999 18:57 Düzce 894 7.2

03 Şubat 2002 07:11 Afyon 44 6.5

27 Ocak 2003 05:26 Pülümür, Tunceli 1 6.1

11 Mayıs 2003 00:27 Bingöl 177 6.4

8 Mart 2010 04:32:31 Karakoçan, Elazığ 51 6,1

19 Mayıs 2011 23:15 Simav, Kütahya 2 5.8

23 Ekim 2011 13:41:21 Tabanlı, Van 601 7,2 Mw

9 Kasım 2011 21:23:33 Edremit, Van 5 5,6 Mw

Page 8: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Deprem yönetimleri

Yaşadığımız her büyük ‘deprem’ sonrasında hafızlarımızda tutmak istemediğimiz deprem gerçeği karşımıza çıkıyor.

Sonrasında tartışmalar yeniden devreye giriyor. Hep aynı sorun gündeme geliyor. Dünyada yaşanan doğal afetlerde can ve mal kayıpları neredeyse hiç yokken, ülkemizde neden doğal afetler felakete dönüşüyor.

Artık tüm milletçe koro halinde tekrarlayabiliriz: Deprem öldürmez yapılar öldürür. Ama hâlâ 1999 depreminden sonra inşa edilen yapıların bile yıkıldığını görüyoruz. Yapmamız ve yapmamamız gerekenleri doğru tartışamıyoruz.

Günümüzde yapı güvenliğini tehlikeye sokacak büyük hataların önlemesini sağlayacak bilimsel araçlar geliştirilmiştir. Bir taraftan afet yönetimi diğer taraftan afete hazırlık kapsamında yapı mevzuatındaki gelişmeler önemlidir.

Afetlerde koordinasyon ve depremle ilgili düzenleyici işlemler konusunda dünyanın gelişmiş ülkelerinden ve Avrupa’daki uygulamalardan okuyucularımız için örnekler sunuyoruz.

Bu konuda Sayıştay’ın Performans Denetim Grubu Denetçisi Emre Akdağ ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Eski Müsteşarı Mahmut Küçük tarafından yapılan çalışmalardan faydalanılmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri1

ABD’de kısa adı FEMA olan Federal Acil Durum Yönetimi İdaresi (Federal Emergency Management Administration) 1979 yılında kuruldu. Merkezi Washington’da bulunan FEMA, ABD Federal Hükümeti’nden bağımsız, doğrudan Devlet Başkanlığı’na bağlı bir kuruluş. Kurum bünyesinde 2600 personel çalışıyor. FEMA Başkanı, ABD Başkanı tarafından atanıyor ve atama Senato tarafından onaylanıyor.

FEMA Başkanı, ABD Başkanı adına 28 Federal Ajans ve Bakanlığın, Amerikan Kızılhaç Örgütü ve gönüllü kuruluşların felaket yardım faaliyetlerini koordine etmekle görevlidir.

Görevleri afetlere müdahale planlama, afetlerden kurtulma ve zararlarını azaltmayı kapsamayan FEMA, yaşanabilecek bir felaketten önce yardım sağlamak için teşkilatlar kurarak programlar hazırlıyor. FEMA, tüm

1- Sayıştay’ın Performans Denetim Grubu Denetçisi S. Emre Akdağ, Sayıştay/İnceleme/Çeviri Dizisi olan Mali Yapı ve Denetim Boyutuyla Afet Yönetimi konulu kapsamlı bir araştırma yapmıştır. Bu araştırmadan derlenen bilgiler okuyucularımıza aktarılmıştır.

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Page 9: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

8 - 9

yerel yönetimlerle işbirliği içinde çalışıyor. Her belediye, olası felaket durumuna göre ekipler oluşturuyor.

İdarenin tüm ülkeye yayılmış bölgesel ve yerel büroları bulunuyor. Acil Yardım Yönetim Merkezi ile Eğitim Merkezi olmak üzere iki alan bürosu olan FEMA, afet sonrasında yardım etmek üzere yaklaşık 5 bin geçici personel çalıştırabiliyor.

FEMA, “Zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirmeyi içeren kapsamlı ve risk - temelli bir acil yönetim programı yoluyla can ve mal kayıplarını en aza indirme ve tüm ülkenin altyapısını her türlü tehlike ve afetten koruma” olan bir misyon üstlenmiş.

FEMA’nın başlıca faaliyet alanları arasında, “Yapı standartları ve su baskınına uğrayan bölgelerin iyileştirilmesi konusunda danışmanlık hizmeti vermek, halka felaketle nasıl başa çıkacağını öğretmek, yerel yönetimler ve merkezin acil durum hazırlığına yardım etmek, afete federal düzeyde müdahaleyi koordine etmek, devlet, topluluklar, iş çevreleri ve kişilere afet yardımları yaptırmak, acil durum yöneticilerini eğitmek, ulusal itfaiye servisini desteklemek ve ulusal su baskını sigorta programını idare etmek” bulunuyor. Eyaletlerin itfaiye hizmetlerini destekleyen Ulusal İtfaiye

İdaresi ile mal sahiplerini sele karşı sigortalayan Federal Sigorta İdaresi de FEMA bünyesinde yer alıyor.

Çok kollu bir ahtapotu andıran yapısı ile bakanlıklardan, genelkurmaya, özel sektörden Kızılhaç’a, profesyonel yardım görevlilerinden, mahallelerdeki gönüllü birimlere kadar herkesin, afet halinde, nerede, nasıl, hangi işlevi yerine getireceğini belirliyor.

Amerika’da, afet halinde ilk iş, Başkan’ın “ulusal afet” ilan etmesi oluyor. Bu ilan, otomatik olarak FEMA’yı devreye sokuyor. Akabinde 28 bakanlık ile federal kuruluşun temsilcilerinden oluşan koordinasyon kurulunu topluyor. Ayrıca, yurt çapındaki 5 bin federal yardım görevlisinden bir grubu, afet bölgesinde yardım çalışmasının koordinasyonu ile görevlendiriyor.

Hayat kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmaları, öncelikle belediyelerin bünyesindeki “Kentsel Arama Kurtarma Ekipleri” ve “Eyalet Valiliklerine'' bağlı “Ulusal Muhafız Gücü” tarafından yürütülüyor.

Konutları tahrip olmuş veya hasar görmüş kişiler için yerel kaynaklar kullanılarak 18 aya kadar konut sağlanabiliyor. Bu program hasarlı evler için acil onarım fonlarını da kapsıyor. Mobil ya da geçici konutlar ancak

yerel birimlerin otel veya daireleri yeterli olmadığı zaman kullanılıyor. Amerika Küçük İşletmeler İdaresinden sigortalı olmayan kayıplar için düşük faizli borç veriliyor. Borcunu ödeyemeyecek durumdaki afetzedelere ortalama 2.500 dolar bağış yapılıyor. Hasarlı yapıların onarımı için de kaynak FEMA aracılığı ile sağlanıyor.

Japonya

Japonya’da doğal afetler konusundaki örgütlenme ve koordinasyon mekanizmasından sorumlu makam National Land Agency (NLA) içindeki (Disaster Prevention Bureau) Afetleri Önleme Bürosudur.

NLA, Başbakanlığa bağlı bir kurumdur, başkanı ise Devlet Bakanı’dır. NLA içinde Genel Yönetim Dairesi, Afetleri Önleme Koordinasyon Dairesi, Yeniden İnşa ve İyileştirme Dairesi, Deprem Felaketine Karşı Tedbirler Dairesi ve Afetlere Karşı Tedbirleri Uygulama Dairesi bulunuyor.

Japonya’da biri daimi, diğeri ise afet durumlarında olmak üzere iki ayrı örgütlenme bulunuyor. Daimi örgütlenme, ulusal, eyaletler ve belediyeler olmak üzere üç ayrı düzeydedir.

Ulusal düzeydeki örgütlenmede Başbakana bağlı olarak tüm Bakanlar ile Japonya Merkez

Page 10: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Bankası, Devlet Radyo Televizyon Kurumu (NHK), Devlet Telefon ve Haberleşme Kurumu (NTT) ve Kızılhaç Başkanlarından oluşan bir Merkezi Afet Önleme Konseyi bulunuyor.

Temel plan, herhangi bir afet durumunda ilk dakikadan itibaren hangi kurumun ne yapacağını, kurumlar arası koordinasyonun nasıl sağlanacağını ve afetlere karşı önceden, afet sırasında ve sonrasında alınacak önlemler ile yapılacak işleri belirleyen bir doküman niteliği taşıyor.

Konsey, yılda bir kez toplanarak uygulamaların getirdiği tecrübe ışığında temel planı gözden geçirerek iyileştirmeler yapıyor.

Japonya’da halkın doğal afetler konusunda eğitim işi belediyelere verilmiş bulunuyor. Belediyeler, deprem, sel, toprak kayması tayfun vs. gibi afetleri dikkate alarak halkı eğitici broşürler hazırlayıp dağıtıyorlar. İlkyardım kursları düzenliyorlar. Yardım ekipleri oluşturuyorlar. Her yıl ilgili tüm kuruluşların ve tüm şehir halkının katılımlarıyla tatbikatlar da yapıyorlar.

Bu daimi örgütlenmenin yanı sıra, Japonya’da bir afet durumunda kanun gereği derhal oluşturulması öngörülen bir Acil Durum Merkezi var. Bu kriz merkezine, çok büyük felaketlerde (yüzden fazla can kaybı) Başbakan, daha küçük afetlerde NLA’nın Başkanı Devlet Bakanı başkanlık ediyor.

NLA, normal dönemlerde sürekli olarak köylere kadar her bir bölgenin ve yerleşim yerinin haritalarını, yerleşim planlarını, binaların yapısını ve konumunu, her bir evde yaşayan insanlar hakkındaki ayrıntılı bilgileri bilgisayara işleyerek bilgi bankası oluşturuyor.

Japonya’da ayrıca afet önleme ve deprem anında faaliyet gösteren bir ulusal araştırma enstitüsü de bulunuyor. Genel afet önleme çalışmaları içerisinde 29 kamu kuruluşuna ek olarak Japon Kızılhaçı ve Telekom şirketi gibi afete müdahil 37 özel kuruluş da var.

Fransa

Fransa’da afet yönetimi oldukça karmaşık bir yapıya sahip. İller, bölgeler, yerel yönetimler ve merkezi hükümet değişen ağırlıklarda konuyla ilişkili. Ülke çapında ise İçişleri Bakanlığı

tüm afet yönetimi örgütlenmesinin başında bulunuyor. Merkezi Güvenlik Genel Müdürlüğü (La Direction d’Administration Centrale) her tür doğal riskin önlenmesi için diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla ortak çalışmayı sağlıyor. Bu kuruluşları harekete geçirmek, can ve mal güvenliği için gerekli olan arama ve kurtarma çalışmalarını başlatmak ve koordine etmek, itfaiye hizmetleriyle ilgili mevzuatın gözden geçirilmesini, yenilenmesini ve düzeltilmesini sağlamak bu genel müdürlüğün görevleri arasında yer alıyor.

İllerde ve ilçe - kasaba benzeri küçük belediyelerde daimi kadrolu devlet memurlarının dışında gönüllülük esasına dayanan sözleşmeli personel bulunuyor.

Günümüzde Fransa’daki afet yönetim organizasyonunda yaklaşık 1,5 milyon görevli çalışıyor. Yöneticilerin birçoğu Ulusal Sivil Güvenlik Okulu’nda eğitim almış durumda.

Kriz yönetiminde başarının gönüllülerin aktif katılımıyla artacağı fikri, afet yönetiminin temelini oluşturuyor. Fransa’da özellikle gazetecilere ve medya çalışanlarına yönelik seminerler düzenleniyor, devletin ve yerel yönetimlerin hangi konular üzerinde çalıştıkları anlatılıyor ve zaman zaman tatbikatlara katılmaları sağlanıyor. Ayrıca, televizyon ve radyo kanallarının her ay en az 2 saat, ilkyardım, sivil savunma ve örgütlenme ve benzeri konularda yayın yapma zorunluluğu bulunuyor. Çeşitli üniversitelerde konunun uzmanlarını yetiştirmek üzere yüksek lisans programları da hazırlanmış durumda.

Kanada

Kanada’da tüm doğal afetlere karşı hazırlıklı olunmasını sağlamakla Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde bulunan EPC (Emergency Preparedness Canada) adlı Federal Hükümet kuruluşu görevlidir. Bu kuruluştan Milli Savunma Bakanı sorumludur.

Kanada’da Sivil Savunma Yasası, Federal Bakanlıklar arasında kendi yetki alanlarına giren konularda görev dağılımının çerçevesini çiziyor. Sivil savunmadan sorumlu tek bakanlık Milli Savunma Bakanlığı değil. Bu konuda tüm bakanlıkların kendi sorumlulukları bulunuyor.

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Page 11: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

10 - 11

EPC, Federal Sivil Savunma Planlamasını yapıyor. Federal hükümet ile Eyalet hükümeti ve belediyeler bünyesindeki sivil savunma personelleri arasında koordinatörlük görevini yerine getiriyor. EPC, Federal Hükümet adına afete ait yardım düzenlemelerini yönetiyor. EPC, uluslararası yardım faaliyetlerinin koordinasyonundan da sorumlu bulunuyor.

EPC, Ontario Eyaleti’nin Amprior kentinde bulunan Kanada Sivil Savunma Kolejinde her yıl 1600 kişiye eğitim veriyor. EPC, sivil savunma alanında araştırmalar yapıyor. EPC, mevcut, potansiyel ve yakın gelecekte olası felaketlerin gözetimini de yapıyor. Bu görevini, Devlet Acil Durum Harekât merkezi aracılığıyla yürütüyor. EPC, Kanadalıların muhtemel bir acil durum konusunda bilinçlendirilmesini de sağlıyor.

EPC’nin yan kuruluşu olan Safe Guard, sivil savunma planlaması, karşılık verilmesi ve kurtarma konularında yer alan hükümet, özel ve gönüllü kuruluşların bir araya getirilmesi konularıyla ilgileniyor.

Kanada’da sivil savunmanın temel ilkesine göre, her birey acil durumda ne yapılacağının bilinmesinden sorumlu. Kanada’da acil durumların yüzde 90’ı belediyeler ve yerel düzeyde ele alınıyor. İlk müdahalenin yerel makamlarca yapılması, bu yeterli olmazsa eyalet ve bölge makamlarının ve Federal Hükümetin müdahalede bulunması öngörülüyor.

Kanada Sivil Savunma Yasası, Federal Hükümete afetten etkilenen eyalet ve bölgelere mali yardım dağıtma yetkisi veriyor. Bu yardım, afetten kaynaklanan maliyet, eyalet veya bölgenin ekonomisine aşırı yük getirmesi durumunda sağlanıyor.

Ülkemizde Afet Yönetim Sistemi

Türkiye tipik bir afet ülkesidir.

Günümüzde büyük afetlerin;

- Ülke genelinde ekonomiyi ve büyüme hedeflerini sekteye uğratarak,

- Ödemeler dengesinde açıklara neden olarak,

- Bütçe gelir - gider dengesini bozarak,

- Gelir dağılımında olumsuz etkiler yaratarak ve fakirliği daha da arttırarak,

- Planlanan yatırımların durdurulması ve yatırıma ayrılan kaynakların kesilmesine yol açarak,

- Üretim ve stok kaybı, pazar kaybı, mal darlığı ve fiyat artışlarına neden olarak,

- Yeni vergilerin gündeme gelmesi, işsizlik, sosyal dengelerin bozulması, ani ve kontrolsüz iç ve dış nüfus hareketlerine yol açarak, ülkelerin siyasal ve sosyal bütünlüklerinin bozulmasına dahi neden olabildikleri bilinmektedir.

Uluslararası platformlarda 1990’lı yıllardan bu yana yoğun olarak tartışılan ve bu konuda yerel yönetimlerin önemli görev ve sorumluluklar üstlenmesinin gereğini gündeme getiren bu çalışmaların sonuncusu, 18 - 22 Ocak 2005 tarihleri arasında Japonya’nın Kobe kentinde yapılan “Afetlerin Azaltılması Dünya Konferansı” sırasında geniş şekilde tartışılmış ve “Kobe Deklarasyonu” olarak adlandırılan sonuç bildirgesinde tüm ülkelere çağrıda bulunularak;

- Ulusal ve yerel düzeylerde, afet risklerinin azaltılması konusunun öncelikli bir konu olarak ele alınması ve etkin uygulama programlarının hazırlanabilmesi için merkezi ve yerel düzeylerde güçlü kurumsal yapıların oluşturulması,

- Afet tehlikesi ve riskinin belirlenmesi, izlenmesi ve erken uyarı sistemlerinin kurulması ve geliştirilmesi çalışmalarının yetkililerce sürekli bir görev olarak benimsenmesi,

- Afetten etkilenebilecek toplulukların baş edebilme kapasitelerinin geliştirilmesi ve toplumda bir zarar azaltma kültürü oluşturulabilmesi için, sistematik, sürekli ve sürdürülebilir halk eğitimi programlarının oluşturulması ve etkin olarak uygulanması,

- Zarar görebilirliğin temelinde yatan, yoksulluk, eğitimsizlik, işsizlik gibi ana nedenlerin ortadan kaldırılması,

- Afetlere zamanında, hızlı ve etkili olarak müdahale edebilmek için hazırlık faaliyetlerinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi istenmiştir.

Yasal ve Kurumsal Çerçeve; Görev ve Sorumluluklar

Türkiye’de uygulanmakta olan afet yönetim

sistemi yakın zamanlara kadar, 1959 yılında çıkarılan ve 4623 sayılı Kanun’u yürürlükten kaldıran, 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun” ile belirlenmiştir. Bu Kanun’un 4. maddesi gereğince Bakanlar Kurulunun 01.04.1988 gün ve 88/12777 sayılı kararı ile gerek merkezde gerekse il ve ilçelerde nasıl örgütlenileceği ve afet müdahale sistemi içerisinde yer alan kuruluşların görev, yetki ve sorumlulukları ile planlama ve hazırlık esasları belirlenmiştir.

Afetler Merkez Koordinasyon Kurulu

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı müsteşarının başkanlığında;

- Milli Savunma Bakanlığı,

- Dışişleri Bakanlığı,

- İçişleri Bakanlığı,

- Maliye Bakanlığı,

- Milli Eğitim Bakanlığı,

- Sağlık Bakanlığı,

- Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı,

- Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,

- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,

- Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,

- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,

- Orman ve Su İşleri Bakanlığı.

- Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanı veya Genel Müdürünün iştirakiyle oluşmaktadır.

Genelkurmay başkanlığının görev ve sorumlulukları ile ilgili konularda bu kurula Genelkurmay Başkanlığı temsilcisi de katılır.

1996 yılında Bakanlar Kurulunun, 30.09.1996 tarih ve 96/8716 sayılı kararı ile yürürlüğe konulan “Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği” ise merkezdeki örgütlenme şeklini tamamen değiştirmiş, il ve ilçelerdeki örgütlenmenin esasları aynı kalmak üzere yalnızca isimleri değiştirilmiş, il ve ilçelerdeki “İl Kurtarma ve Yardım Komiteleri” Kriz Yönetim Merkezleri adını almıştır.

Page 12: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Şu anda ülkemizde afet planlaması ve afete müdahale açısından hem 7269 sayılı Afetler Kanunu hem de Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği yürürlüktedir ve bir afet anında Başbakanlıkça kriz yönetimine geçilmesi kararı alınmamışsa, afet olaylarına 7269 sayılı Yasa’nın öngördüğü örgütlenme ile müdahale edilmektedir.

Son olarak 17.06.2009 tarih ve 27261 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5902 sayılı “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” ise yukarıdaki kurumsal yapılanmaları yürürlükten kaldırmadan merkezi ve yerel düzeylerde aşağıda özetlenen yeni bir örgütlenme esası getirmiştir.

Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu

Başbakan veya görevlendireceği Başbakan yardımcısı başkanlığında;

Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri, Maliye, Milli Eğitim, Çevre ve Şehircilik, Sağlık, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Orman ve Su işleri bakanlarından oluşmaktadır.

Ana görevi:

Kurumca hazırlanan plan, program ve raporları onaylamaktır.

Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu

Başbakanlık Müsteşarının başkanlığında;

Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri, Maliye, Milli Eğitim, Bayındırlık ve İskan, Sağlık, Ulaştırma, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı müsteşarları ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanı ve Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanından oluşmaktadır.

Ana görevi:

Afet halinde bilgileri değerlendirmek, alınacak önlemleri belirlemek, uygulanmasını sağlamak ve denetlemek, kurum ve kuruluşlarla sivil toplum kuruluşları arasında koordinasyonu sağlamak olarak belirlenmiştir.

Deprem Danışma Kurulu

Kurum başkanının başkanlığında;

7 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı temsilcisi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü, MTA Genel Müdürü, TÜBİTAK Başkanı, Türkiye Kızılay Derneği Başkanı, YÖK tarafından bildirilecek en az on öğretim üyesi arasından Başkan tarafından seçilecek beş üye ile akredite olmuş sivil toplum kuruluşları arasından Başkan tarafından belirlenecek üç üyeden oluşmaktadır.

Ana görevi:

Depremden korunmak, deprem zararlarını azaltmak, deprem sonrası yapılacak faaliyetler hakkında öneriler sunmak, depremle ilgili araştırmalar için politikaları ve öncelikleri belirlemektir.

İllerde ise; sivil savunma müdürlükleri ile bayındırlık ve iskân müdürlüklerinin imar ve afet şube müdürlükleri bir araya getirilerek “İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri” kurulmaktadır. Kanun’un 18’inci maddesi aşağıda aynen verilmiştir.

Madde 18.1. İllerde il özel idaresi bünyesinde, valiye bağlı il afet ve acil durum müdürlükleri kurulur. Müdürlüğün sevk ve idaresinden vali sorumludur.

1999 yılında meydana gelen İzmit Körfezi Depremi’nden sonra afetlerin önlenmesi ve risklerinin azaltılması amacıyla birçok yeni yasal düzenleme yapılmıştır. Bunlar arasında:

* 583 ve 600 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Değişiklik yapan KHK’ler (Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün kurulması),

* 587 sayılı Zorunlu Deprem Sigortası hakkında KHK,

* 595 sayılı Yapı Denetimi Hakkında KHK ve 601 sayılı KHK. Daha sonra halen 19 ilde yürürlükte olan 4708 sayılı Yapı Denetimi Kanunu,

* 596 sayılı Sivil Savunma Kanunu’nda Değişiklik yapılmasına dair KHK,

* 586 Sayılı Sivil Savunma Birliklerinin kurulması hakkında KHK sayılabilir.

Bu gelişmelere paralel olarak, büyükşehir belediyesi, il özel idareleri ve belediyelerle ilgili yasalarda yeni düzenlemeler yapılmış

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Page 13: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

12 - 13

ve büyükşehir belediyesi, il özel idaresi ve belediye yönetimlerine, afet yönetim sisteminin risk azaltma ve hazırlık aşamalarında aşağıda özetlendiği şekilde daha büyük yetki ve sorumluluklar verilmiştir.

5393 Sayılı Belediye Kanunu

Madde 53. Belediye, yangın, sanayi kazaları, deprem ve diğer doğal afetlerden korunmak veya bunların zararlarını azaltmak amacıyla bölgenin özelliklerini de dikkate alarak gerekli afet ve acil yardım planlarını yapar, ekip ve donanımları hazırlar. Acil durum planlarının hazırlanmasında varsa il ölçeğinde diğer acil durum planlarıyla da koordinasyon sağlanır ve ilgili bakanlık, kamu kuruluşları, meslek teşekkülleriyle üniversitelerin ve diğer mahalli idarelerin görüşleri alınır. Planlar doğrultusunda halkın eğitimi için gerekli önlemler alınarak ikinci fıkrada sayılan idareler, kurumlar ve örgütlerle ortak programlar yapılabilir. Belediye, belediye sınırları dışında yangın ve doğal afetler meydana gelmesi durumunda bu bölgelere gerekli yardımı ve desteği sağlayabilir.

5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu

Madde 59. İl Özel İdaresi, yangın, sanayi kazaları, deprem ve diğer doğal afetlerden korunmak veya bunların zararlarını azaltmak amacıyla, ilin özelliklerini de dikkate alarak gerekli afet ve acil durum planlarını yapar, ekip ve donanımı hazırlar.

Acil durum planlarının hazırlanmasında varsa il ölçeğindeki diğer acil durum planlarıyla da koordinasyon sağlanır ve ilgili bakanlık, kamu kuruluşları, meslek teşekkülleriyle üniversitelerin ve diğer mahalli idarelerin görüşleri alınır.

Planlar doğrultusunda halkın eğitimi için gerekli önlemler alınarak ikinci fıkrada sayılan idareler, kurumlar ve örgütlerle ortak programlar yapılabilir.

İl Özel İdaresi, il dışında yangın, doğal afetler meydana gelmesi durumunda, bu bölgelere gerekli yardımı ve desteği sağlayabilir.

5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu

Madde 7. Görev, Yetki ve Sorumluluklar.

İl düzeyinde yapılan planlara uygun olarak doğal afetlerle ilgili planlamaları ve diğer hazırlıkları

büyük şehir ölçeğinde yapmak; gerektiğinde diğer afet bölgelerine araç, gereç ve malzeme desteği vermek; itfaiye ve acil yardım hizmetlerini yürütmek; patlayıcı ve yanıcı madde üretim ve depolama yerlerini tespit etmek, konut, işyeri, eğlence yeri, fabrika ve sanayi kuruluşları ile kamu kuruluşlarını yangına ve diğer afetlere karşı alınacak önlemler yönünden denetlemek, bu konuda mevzuatın gerektirdiği izin ve ruhsatları vermek.

Afet riski taşıyan veya can ve mal güvenliği açısından tehlike oluşturan binaları insandan tahliye etmek ve yıkmak.

Madde 75. Kentsel Gelişim ve Dönüşüm Alanı

Belediye, kentin gelişimine uygun olarak eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, konut alanları, sanayi ve ticaret alanları, teknoloji parkları ve sosyal donatılar oluşturmak, deprem riskine karşı tedbirler almak veya kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.

İl özel idareleri ve belediyelere verilen görevlerin aynı olmasının uygulamada ikilem ve çelişkilere yol açmaması için uygulamanın şu şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. İl özel idareleri, il ölçeğinde afet tehlikesi ve riskini belirleyecek, il için afet senaryoları oluşturacak ve imkân ve kaynakları doğrultusunda il için “risk azaltma stratejik planı” ile eylem planları hazırlayacaktır. İl özel idareleri ayrıca, afetler olduğunda olaya zamanında, hızlı ve etkili müdahale edebilmek için, 88/12777 sayılı kararname uyarınca, il acil yardım planı da hazırlayacaklardır. İl özel idareleri ayrıca il çevre düzeni planı ve il gelişme planları hazırlarken hazırlamış oldukları afet senaryolarına göre tehlike ve riskleri önleyecek veya azaltacak planlama yaklaşımlarını da dikkate alacaklardır.

Belediyeler ise ilin hazırlamış olduğu risk azaltma strateji planında öngörülen amaç ve hedefler doğrultusunda tehlike ve riskleri kendi planlama ölçeklerine uygun olarak, örneğin nazım plan veya uygulama imar planı ölçeklerinde detaylandıracak ve buna göre kurumsal strateji planı, belediye risk azaltma strateji planı ve belediye acil durum planı hazırlayacaklardır.

Page 14: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Bir yapıyı meydana getiren aktörler ve sorumlulukları

Yapı sertifikaları ile ilgili yürütülen uygulamalar

4708 sayılı Kanun’a tabi olarak inşa edilen yapılar için; ilgili idarelerce tamamlanan yapıya, yapı kullanma izninin verilmesini müteakiben yapı denetim kuruluşunca hazırlanan ve ilgili idarece onaylanan bir yapı sertifikası on beş gün içinde tanzim edilerek yapının kolayca görünen bir yerine asılması, ayrıca sertifikanın onaylanmış bir kopyasının ruhsat dosyasında saklanması gerekmektedir. Düzenlenen bu sertifikada, yapı ruhsat tarihi, numarası, yapı kullanma izin belgesi tarihi, numarası, yapının sınıfı ve inşaat alanı, yapı denetim kuruluşunun unvanı, yapının adresi ile yapının 4708 sayılı Kanun hükümlerine göre denetlendiği hususlarına ilişkin bilgiler bulunmaktadır.

Geçmişe yönelik yapı denetimi çalışmaları ile hali hazırda uygulanan yapı denetimi çalışmaları

Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun yürürlüğe girmeden önce ülkemizde özel yapıların denetim işleri idare denetiminin yanı sıra İmar Kanunu uyarınca mimar ve mühendis unvanlı fenni mesuller tarafından her proje için ayrı ayrı yürütülmekteydi. Bu fenni mesuller denetimini

yaptıkları yapının ayrıca proje müellifliğini de

üstlenebilmekteydi. Yapı projelerinin idare

denetimi dışında ayrıca denetimi söz konusu

değildi. Denetim görevini yerine getirmeyen

sorumlular hakkında da ruhsatı veren ilgili

idarelerce sorumlularına para cezası verilmekte

ve imar kirliliğine sebep olmaktan haklarında

suç duyurusunda bulunulmaktaydı. Ayrıca

6235 sayılı Kanun kapsamında işlem tesis

edilmek üzere ilgili meslek odalarına bildirimde

bulunulmaktaydı.

17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan Gölcük

ve Düzce depremlerinde yaşanan can ve mal

kayıpları, yapıların denetimi hususunun önemini

bir kez daha gözler önüne sermiştir.

İlgili idarelerin bünyesinde donanımlı teknik

eleman eksikliğinden ötürü gerekli denetimi

yapamaması nedeniyle, gereklerine uygun

malzeme kullanılarak, yeterli düzeyde

işçilikle yapı inşa edilememesine ve istenen

niteliğe sahip olmayan mevcut yapı stokunun

oluşmasına sebep olmuştur. Bu hususlar da

göz önünde bulundurularak Bakanlığımız

tarafından yeni bir çalışma başlatılmış, 2000

yılı Nisan ayında 595 sayılı Yapı Denetimi

Hakkında Kanun Hükmünde Kararname

Page 15: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

14 - 15

Ercan TIRAŞÇevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı

yürürlüğe konmuş, ancak 2001 yılı Mayıs

ayında Anayasa Mahkemesi tarafından bu

düzenlemenin yürürlüğü durdurulmuştur. Bunun

üzerine 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında

Kanun 13.08.2001 tarihinden itibaren yürürlüğe

konularak 19 pilot ilde uygulamaya başlanmış

ve 01.01.2011 tarihinden itibaren de uygulama

81 ile yayılmıştır.

Bu sistemle yapı denetim hizmetlerinin,

Bakanlığımızdan izin almış yapı denetim

kuruluşları eliyle yürütülmesi sağlanmış

olup, bu kuruluşların ve denetçilerin yapı

denetimi dışında başka bir görevle uğraşmaları

yasaklanmıştır. Başlangıçta her bir yapı denetim

kuruluşuna 720.000 m2 alan denetleme sınırı

getirilmiş, 2008 yılında yapılan düzenlemeyle

bu sınır 360.000 m2’ye düşürülmüştür.

Kuruluşların ortaklarına mimar ve mühendis

olma şartı getirilmiştir. Ayrıca bu kuruluşlara

bünyelerinde en az birer proje ve uygulama

denetçisi inşaat mühendisi, uygulama denetçisi

inşaat mühendisi, proje ve uygulama denetçisi

makine mühendisi, proje ve uygulama denetçisi

elektrik mühendisi ve proje ve uygulama

denetçisi mimar bulundurmaları koşul olarak

getirilmiştir.

Yapı denetim kuruluşlarına denetimini

üstlendikleri yapının zemin etüt raporunu,

projelerini ve hesaplarını inceleyerek uygunluk

görüşü verme, yapının ruhsat eki projelerine

ve yürürlükteki mevzuata uygun olarak

yapılmasını sağlama, aykırılık olması halinde

durumu 6 iş günü içinde ilgili idareye bildirme,

yapıda kullanılan malzemelerin standartlara ve

teknik şartnamelere uygunluğunu denetleme,

sonuçlarını belgelendirme, iş yerinde iş

güvenliğini sağlama ve yapının projelerine

uygun olarak yapıldığına dair ilgili idareye rapor

verme görevleri verilmiştir.

Ayrıca yapı denetim kuruluşuna denetçilerin

veya kendilerinin yapıyla ilişiğinin kesilmesi

halinde durumu 6 iş günü içinde Bakanlığımıza

ve ilgili idaresine bildirme zorunluluğu

getirilerek yapının denetimsiz olarak devam

etmesinin önüne geçilmiştir.

Kendilerine verilen bu görevleri yerine

getirmeyen kuruluşlar ve denetçiler hakkında

Bakanlığımızca geçici faaliyet durdurma cezası

verilmekte olup, üç kere geçici faaliyet cezası

alan kuruluşların belgeleri iptal edilmektedir.

Ayrıca görevlerini kanunda öngörülen şekilde

yerine getirmeyen kuruluş ortakları ve

denetçileri, yapı müteahhitleri, proje müellifleri

ve laboratuvar görevlileri hakkında suç

duyurusunda bulunulmaktadır.

Kanunda 18 Ağustos 2011 tarihinde

yapılan değişiklikle sorunların yerinden

ve hızlı bir şekilde çözümü için sadece

Bakanlık merkezinde kurulan yapı denetim

komisyonunun yanı sıra il yapı denetim

komisyonları oluşturulmuştur. Asgari yapı

denetim hizmet bedeli oranı % 3’ten % 1,5’e

düşürülmüştür.

Bu kuruluşların faaliyetlerinin daha sıkı bir

şekilde denetlenebilmesi için her bir kuruluşun

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerimiz tarafından

yılda en az 6 kez şantiye, 2 kez de büro olmak

üzere en az 8 kez denetlenmesi sağlanmıştır.

Yapı ruhsatına tabi inşaat yapan inşaat ve

tesisat müteahhitleri kayıt altına alınacak

Yapı müteahhitliği yapı denetimi hakkında

Kanun’da yapım işini, yapı sahibine karşı

taahhüt eden veya ticari amaçla ya da kendisi

için şahsi finans kaynaklarını kullanarak

üstlenen, ilgili meslek odasına kayıtlı, gerçek ve

tüzel kişi olarak tanımlanmıştır.

Page 16: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Ülkemizde yapı müteahhitliği hizmeti

verebilmek için gereken asgari şartlar “İmar

Kanunu ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığının

Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun

Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına

Dair 5940 sayılı Kanun” ile bu Kanun'a

dayanılarak hazırlanan ve 16.12.2010 tarihinde

yayımlanarak 01.01.2012 tarihinden itibaren

yürürlüğe girecek olan Yapı Müteahhitlerinin

Kayıtları ile Şantiye Şefleri ve Yetki Belgeli

Ustalar Hakkında Yönetmelik ile belirlenmiştir.

Yönetmelik uyarınca her müteahhidin bir yapı

müteahhidi yetki belgesi numarası alması, bu

numaranın yapı ruhsatında, yapı kullanma izin

belgesinde ve yapım işleri sözleşmelerinde

kullanılması hususu düzenlenmiştir. Aynı

yönetmelik gereği yapı müteahhidi, yapım

işinin ruhsata ve ruhsat eki etüt ve projelere

uygun olarak gerçekleştirilebilmesi için gerekli

olan inşaat ve iş organizasyonunu sağlamak,

mevzuatın öngördüğü her türlü tedbir ile

4857 sayılı İş Kanunu’nda öngörülen iş sağlığı

ve güvenliği ile ilgili her türlü önlemi almak,

araç ve gereçleri noksansız bulundurmaktan

sorumlu olup, ayrıca inşaat ve tesisat işlerinde

yetki belgeli usta çalıştırmak ve belgelerinin

bir örneğini şantiye dosyasında bulundurmak

ve yapı ruhsatı ile yapı kullanma izin belgesini

imzalamak ile yükümlüdür.

Anılan Yönetmelik kapsamında Yapı

Müteahhitliği Bilişim Sistemi (YAMBİS)

oluşturulmuş olup, yapı ruhsatına tabi inşaat

yapan inşaat ve tesisat müteahhitleri bu

sistemle kayıt altına alınacaktır. Sistem

sayesinde yapı müteahhitlerinin mevzuata

aykırı uygulamaları da kayıt altına alınacak,

ülke çapında uygulamaları izlenerek, faaliyetleri

durdurulabilecektir. Bu düzenlemeler ile yapı

müteahhitliğinin, yeterliliği haiz kuruluşların

yapabileceği bir sektör hâline getirilmesi

hedeflenmektedir.

Yapı müteahhitliği konusunda uluslararası

uygulamalar da dikkate alınarak yeni

standartlar oluşturulmasına ve yeni

sorumluluklar tanımlanmasına yönelik

çalışmalar yürütülmektedir. Bu çalışmaların

sektör temsilcilerinin aktif katılımı ile

sürdürülmesi Bakanlığımızca ilke olarak

benimsenmiştir.

Bir yapıyı meydana getiren aktörler ve

sorumlulukları

Bir yapının meydana getirilmesi aşamasında

görev alan başlıca aktörler, yapı sahibi, etüt ve

proje müellifi, yapı müteahhidi, yapı denetim

kuruluşu ve denetçileri ile kontrol ve yardımcı

kontrol elemanları, laboratuvar kuruluşları ile

görevlileri, şantiye şefi, ustalar ve ilgili idaredir.

Yapı sahibi yapı denetimi hizmet sözleşmesini

bizzat veya hukuken temsile yetkili vekili

aracılığı ile imzalamak, yapı müteahhidini hiçbir

şekilde vekil tayin etmemek, yapı denetimi

hizmet bedeli taksitlerini zamanında ödemek,

projede, mahal listesinde, metrajda ve yapı

yaklaşık maliyetinde bulunmayan herhangi bir

imalatı, ruhsata bağlanmadığı müddetçe yapı

müteahhidinden ve yapı denetim kuruluşundan

istememekle ve yapı kullanma izni olmaksızın

yapıyı kullanıma açmamak ile yükümlüdür.

Ayrıca yapı kullanma izni almış yapılarda

gerçekleştirilecek değişikliklerden sorumludur.

Yapı müteahhidi yapıyı plana, mevzuata,

fen, sanat ve sağlık kurallarına, ruhsata ve

eki projelere uygun olarak yapmak, yapım

esnasında mimar veya mühendis şantiye şefi

bulundurmak, herhangi bir imalata başlamadan

en az bir gün önce yapılacak imalatı, yapı

denetim kuruluşuna bildirmek ile yükümlüdür.

Ayrıca yapı müteahhidi, yapım işlerinde

oluşacak kusurlardan sorumludur.

Şantiye şefi yapıyı ilgili mevzuat hükümlerine,

ruhsata ve eki projelere uygun olarak inşa

ettirmek, yapı denetimi sırasında bizzat hazır

bulunarak, denetimin uygun şartlar altında

yapılmasını sağlamakla yükümlüdür.

İlgili idare, yapı denetim kuruluşunun

uygun görüş verdiği etüt, proje ve belgeleri

inceleyerek, eksiklik veya yanlışlık bulunmuyor

ise yapı ruhsatını düzenlemek, yapıda tespit

edilen eksiklikler veya o yapıdan sorumlu

bulunan denetçi mimar ve mühendis, kontrol

veya yardımcı kontrol elemanlarının görevinden

ayrılması halinde inşaatı durdurmak, inşaatın

Page 17: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

16 - 17

tamamlanmasını müteakiben tanzim edilen iş

bitirme tutanağını inceleyerek, on beş iş günü

içinde onaylamak veya var ise eksikliklerinin

neler olduğunu belirterek, giderilmesini

istemekle yükümlüdür. Yapı ruhsatı ve yapı

kullanma izni belgesini düzenleyen ilgili

idare görevlileri, kamuya karşı doğrudan

sorumludurlar.

Proje müellifi, yapı ruhsatına esas olan

uygulama projelerini ve zemin etüdü raporları

da dâhil olmak üzere her türlü etüde dayalı

çalışmayı mevzuatına uygun olarak yapmak

ve incelenmek üzere yapı denetim kuruluşuna

vermek ile görevlidir. Ruhsat eki projelerin

uyumsuzluğundan öncelikle mimari proje

müellifi sorumludur.

Yapı denetim kuruluşunun görevleri, yapının

zemin ve temel raporları ile uygulama projelerini

ilgili mevzuata göre inceleyerek ilgili idareye

uygunluk görüşünü bildirmek, yapının, ruhsat

ve eki etüt ve projeler ile plan ve mevzuata

uygun olarak yapılmasını denetlemek, ruhsat

ve eklerine aykırı uygulama yapılması halinde

durumu ilgili idareye bildirmek, yapım işlerinde

kullanılan malzemeler ile imalatın proje, teknik

şartname ve standartlara uygunluğunu kontrol

etmek ve sonuçlarını belgelendirmek, yapılan

tüm denetim hizmetlerine ilişkin belgelerin

bir nüshasını ilgili idareye vermek, iş yerinde,

iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda gerekli

tedbirlerin alınması için yapı müteahhidini yazılı

olarak uyarmak, yapının ruhsat eki projelerine

uygun olarak kısmen veya tamamen bitirildiğine

dair ilgili idareye rapor vermek şeklindedir.

Denetçi, kontrol elemanı ve yardımcı kontrol

elemanlarının görevleri, proje müelliflerince

hazırlanan projelerin mevzuata uygunluğunu

incelemek, işyeri teslim tutanağını imzalamak,

inşa sırasında süreci kontrol etmek ve

denetlemektir.

Laboratuvar kuruluşları ve denetçilerinin

görevleri deneyi yapılacak numuneleri,

standartlara uygun olarak almak ve usulünce

teste tabi tutmak ve sonuçlarını yapı denetim

kuruluşuna vermektir.

Yapının inşasında görev alan ustalar, yapının

inşasında önemli aktörlerden biri olup yaptıkları

işlerden sorumludur. 01.01.2012 tarihinden

itibaren inşaat işyerlerinde yetki belgesi

olmayan usta çalıştırılamayacaktır.

Ayrıca 4708 sayılı Kanun gereği yapı denetim

kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler,

proje müellifleri, laboratuvar görevlileri ve

yapı müteahhidi ile birlikte yapının ruhsat

ve eklerine, fen, sanat ve sağlık kurallarına

aykırı, eksik, hatalı ve kusurlu yapılmış olması nedeniyle ortaya çıkan yapı hasarından dolayı yapı sahibi ve ilgili idareye karşı, kusurları oranında sorumlu olup, bu sorumluluğun süresi; yapı kullanma izninin alındığı tarihten itibaren, yapının taşıyıcı sisteminden dolayı on beş yıl, taşıyıcı olmayan diğer kısımlarda ise iki yıldır.

Kamu yapılarının denetiminin yapı denetim kuruluşlarından hizmet satın alınmaya yönelik çalışmalarımız sürmektedir

Kamu yapılarının denetimine ilişkin hususlar 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 26’ıncı maddesinde açıklanmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılacak ve yaptırılacak yapıların denetimi 4708 sayılı Kanun kapsamı dışında tutulmuştur. Bu yapıların denetimi ilgili kurumların kontrol teşkilatınca yürütülmektedir. Bugün için kamu kurum ve kuruluşlarının, fenni mesuliyet kendi uzmanlarınca üstlenilmek koşuluyla, teknik müşavirlik kuruluşlarından hizmet satın alması mümkündür.

Bakanlığımızca, kurumun bünyesinde denetimi yürütecek yeterli teknik elemanın bulunmaması durumunda zorunlu olarak veya o kurumun talebi halinde kamu yapılarının denetiminin yapı denetim kuruluşlarından hizmet satın alınmak suretiyle yürütülmesine yönelik mevzuat çalışmaları sürdürülmektedir.

Page 18: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Yaklaşık 30 yıllık ortak bir çabanın sonucu olarak yapısal tasarım alanında 10 adet Avrupa standardı, bilinen adıyla Eurocodes (EC) hayata geçirilmiştir. Her biri ayrı set halinde hazırlanan standartlar bütünü 58 farklı bölümden oluşmaktadır.

EC’ler Avrupa Standartlar Komitesine (Comité Européen de Normalisation-CEN) üye 19 ülkenin muazzam bilgi birikimi, tecrübesi ve araştırmalarının ürünü olarak rakipsiz, bütünleşik bir yapısal tasarım mevzuatı olarak sunulmaktadır.

EC’lerin 27 Birlik üyesi ülke ile birlikte üç EEA/EFTA ülkesinde kullanılmaya başlandığı ve yapısal tasarımda ortak bir temel dil ve kültür yaratacağı ifade edilmektedir.

Avrupa dışında da bazı ülkelerin (Güney Afrika, Çin, Rusya gibi) EC’lerle ilgilendiği bilinmektedir. Avrupa komisyonu desteği ile bu ülkelerde çalıştaylar düzenlenmekte, EC’lerin tanıtımı sağlanarak bu ülkelerde de EC’lerin esas tasarım standardı olabileceği dile getirilmektedir.

Tarihsel Gelişim

EC’lerin hazırlanma fikri ilk olarak 1975 yılında Avrupa Topluluğu Komisyonunun Roma

Anlaşması’ndaki “Ticaretin önündeki teknik engellerin kaldırılması ve teknik kuralların harmonize edilmesi” kararından sonra ortaya çıkmıştır.

1989’da üye ülkeler ve Avrupa Komisyonu EC’lerin referans dokümanlar şeklinde tanımlanmasını ve tüm üyeler tarafından tanınmasını kararlaştırmıştır.

EC’ler 89/106/EEC olarak bilinen “Yapı Malzemeleri Yönetmeliği”nde belirtilen temel gereklerden mekanik dayanım ve yangın dayanımının yapı tasarımında dikkate alınabilmesi için oldukça geniş bir perspektifte imkânlar sunmaktadır. Aynı zamanda “93/37/EEC Yapım İşleri Direktifi” ile kamu alımlarını düzenleyen “92/50/EEC Hizmet Alımı Direktifi” kapsamında, öncelikle kamu yapılarının mühendislik hesaplarında kullanımı söz konusudur.

EC’lerin mal sahibi kişiler, kullanıcılar, tasarımcılar, yükleniciler ve malzeme üreticileri arasında bir lisan birliği sağlaması beklenmektedir. Yapısal tasarım ve yangın güvenliği ile birlikte dayanıklılık ve yapım ekonomisi alanında ortak tasarım kriterleri getirilmektedir.

Avrupa’da inşaat mühendisleri için yenilikler: Eurocodes

Page 19: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

18 - 19

Atila ERENLERÇevre ve Şehircilik BakanlığıYapı İşleri Genel Müdür Vekili

Özellikle yenilikçi ürünlerin yanında prefabrik

yapı elemanları gibi ön üretimli malzemelerin

pazarlanmasını kolaylaştırması bir başka

beklentidir. EC’ler sayesinde yapısal tasarım

yazılımlarında birliktelik sağlanması;

Avrupa’daki tasarım bürolarının ve müşavirlik

sektörünün rekabet gücünün artması

hedeflenmektedir.

Bütüncül Tasarım

EN 1990 yapı güvenliği ve kullanılabilirlik

açısından prensipleri ve gerekli koşulları

içermektedir. Aynı zamanda bina, köprü, silo

gibi yapıların yapısal tasarım ve hesaplarına

yönelik geoteknik konular da dâhil olmak

üzere temel ve genel prensipler verilmekte,

dayanıklılık ve yapı güvenliğine ilişkin yol

gösterici kurallar getirilmektedir. EN 1990’da

taşıma gücü sınır durumu konsepti kullanılarak

kısmi güvenlik katsayıları verilmektedir.

EN 1991’de yapılara etkiyen “etkiler” (actions); örneğin rüzgâr, kar, trafik yüklerinin yanında oldukça detaylı yük durumları da anlatılmaktadır. EN 1992’den EN 1999’a kadar olan bölümler doğrudan tasarım esaslarına yöneliktir. Mühendis ister bir bina tasarlasın, isterse bir köprü tasarlasın, EN 1990, EN 1991

ve EN 1997’de verilen prensipleri kullanmak zorundadır. EC’lerin bu yapısı çoğu kez mühendislere karmaşık gelmektedir. Öyle ki, diğer yapı malzemeleri ve kural standartları ile birlikte tüm yapı sürecini tarif edebilen bir kurallar bütünü oluşturulduğu düşünüldüğünde, mevzuatın birbirini tamamlayan nasıl bir yapıda

olduğu daha iyi anlaşılacaktır (Şekil-1).

Mühendisler arasında 1990, 1991 şeklindeki

kodlamanın bu standartların yayımlanma yılı

olduğu şeklinde yanlış bir algılama vardır.

Esasen kodlamanın tarihleme ile ilgisi

bulunmamaktadır.

Eurocode - 1991Yükler

TC250/SC1

EN 13369 - xx veya ETAÖn üretimli Yapı Elemanları

TC229

EN 10080Donatı

ISO 6934 veya ETAÖngerme Halatları

EN 206-1Beton

TC104/SC1

EN 13670Beton YapılarınUygulanmasıTC104/SC2

Eurocode - 1992Betonarme Yapıların

TasarımıTC250/SC2

Eurocode - 1990Yapı Tasarımı

EsaslarıTC250

Yapı MalzemeleriYönetmeliği(CPD)

+Milli mevzuat

Şekil-1 Betonarme bir yapıda uygulanması gereken standartlar

Page 20: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Adaptasyon Süreci

Her bir EC, CEN/TC250 bünyesindeki alt komitelerce hazırlanmıştır. 10 bölüm ve 58 alt bölüm için proje takımı olarak adlandırılan ve genelde 6 kişilik uzmandan oluşan çalışma grupları kurulmuştur. CEN üyesi 19 ülke bu komitelerde doğrudan görev almıştır. Tüm finansman CEN tarafından sağlanmaktadır. Komitelerde oylamalar CEN kurallarına göre yapılmıştır.

TSE’nin CEN’de gözlemci statüde tanınması ve yapısal tasarım alanındaki bu 30 yıllık standart hazırlama faaliyetlerine ülkemizden aktif katılım olmaması büyük bir kayıp olmuştur. Bu sebeple gerek üniversitelerimizde gerekse özel sektörde EC’lere yönelik uzmanlaşma halen oldukça sınırlı düzeydedir.

Geçiş Süreci

CEN tarafından taslak olarak hazırlanan EC’ler için beş aşamadan oluşan bir geçiş süreci işletilmiştir:

Görüş alma sürecinde alt komitelerin hazırlamış olduğu taslaklar 6 aylık süreyle kamuoyuna açılmıştır.

CEN’deki işlem sürecinde ise taslaklar oylama öncesi yeniden ele alınmıştır (8 ay).

Geçiş döneminde CEN’in resmi dili olan İngilizce, Almanca ve Fransızca dışındaki lisanlara çeviri imkânı tanınmıştır (1 yıl).

Uyumlaştırma sürecinde, EC’lerde milli parametre (NDP) olarak da tanımlanan ve ülkelerin kendilerine uyarlamalarına izin verilen parametrelerin belirlenmesi amaçlanmıştır (2 yıl).

Son olarak eş varlık döneminde ülkede kullanılmakta olan milli standartlar ile EC’lerin beraber kullanımı söz konusu olmaktadır.

2010 yılından itibaren eş varlık dönemi sonlandırılmıştır.

Ülke parametreleri ve milli ekler

EC’lerde tanımlı bazı tasarım parametreleri ve tasarım yöntemleri ülkelerin seçeneğine bırakılmıştır. Örneğin coğrafya veya iklim farklılıkları rüzgâr ve kar yüklerinde farklılıklar getirmektedir. Aynı şekilde ülkedeki yerleşik yapı güvenliği anlayışı, depremsellik gibi parametreler de ülkeler arasında farklılıklara yol açmaktadır. 1500’e yakın ülke parametresi belirlenmiştir. Bu parametrelerin ülkeler arasındaki farklılıklarını izlemek ve ülkelerin çoğunun benzer değerleri tercih ettiği parametreleri belirlemek üzere İtalya’da yerleşik JRC (Joint Research Centre) tarafından bir çalışma başlatılmıştır. Bu şekilde birçok mühendisin şikâyet ettiği karmaşık ve çok fazla olan parametre sayısının azaltılması hedeflenmektedir. Üye ülkeler değişken tüm parametreleri JRC’de kurgulanan veri tabanına

işlemektedirler (Şekil-2).

Şekil 2- Üye ülkelerin parametre yükleme dağılımı

Page 21: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

20 - 21

JRC’de zaman zaman Türk uzmanlar da görev almaktadır. JRC, EC’lere yönelik deneysel araştırmaların yanında veri tabanlarının tutulması, analizi ile EC’lere yönelik eğitim, tanıtım gibi faaliyetlerde bulunmaktadır. Çalışmaların finansmanı büyük oranda Avrupa Komisyonu tarafından sağlanmaktadır.

Avrupa Komisyonu 1998 yılında, üye ülkelerden, EC’lerle ilgili yürütülmekte olan süreçlere ilişkin görüşlerini, uyarılarını, önerilerini, standartların uyumlaştırılması ve uygulamaya konulması gibi konularda görüşlerini bildirmelerini talep etmiş, konu “Yapı Daimi Komitesi”nde tartışılarak üye ülkeler arasında koordinasyonun sağlanması amacıyla ülkelerden birer kamu temsilcisinin katılımı ile “Eurocode Bağlantı Grubu” kurulmuştur. Grup danışma, görüş alışverişinde bulunma ve koordinasyon fonksiyonunu görmektedir. Grup toplantıları yılda 1 veya 2 kez yapılmaktadır. Grup toplantılarında, üye ülkelerin EC’lerin uyumlaştırılmasına yönelik çabaları, karşılaşılan problemler, izlenilen süreçler, kullanılan yöntemler ve idari-karar mekanizmalarının tetkik edilmesi olanağı elde edilmektedir.

Son gelişmeler

Ekonomik ve toplumsal değeri yüksek yeni gelişmekte olan pazarlarda yenileşme stratejilerini geliştirmek ve yeni politikalar oluşturmak amacıyla Avrupa Parlamentosu Rekabet Konseyi tarafından 2006 senesinde “Öncelikli Pazar Girişimi – Lead Market Initiative” adında bir girişim başlatılmıştır. Bu girişimin çalışma konuları, Avrupa’nın yenileşme stratejisinde belirlenen 6 konuda 2011 senesine kadar eylem planları oluşturmaktır. Bu alanlardan biri de yapım işlerinde tasarımdan malzeme kullanımına kadar geniş bir yelpazede “sürdürülebilirlik” temasıdır. Şu sıralarda CEN/TC250 komitelerinde “sürdürülebilir inşaat” fikrinin tasarım boyutunda EC’lerde ne şekilde karşılık bulabileceği tartışılmaktadır.

EC’ler yapı sektörünü büyük oranda etkileyen tasarım işlerine yeterince karşılık vermekte ise de tasarım alanındaki aktörlerin ihtiyaçları

doğrultusunda EC’lere yeni bölümler eklenmesi planlanmaktadır:

Mevcut yapıların değerlendirilmesi ve •güçlendirilmesi,

Cam (yapısal), FRP ve yüksek •performanslı beton,

Bazı yeni yapı tipleri,•

ISO Standartları ile EC’lerin •harmonizasyonu (yapılarda buzlanma etkileri, kıyı yapılarında dalga etkileri vb.).

Yapı Malzemeleri Yönetmeliği’nin (CPD) yerini almakta olan ve 2013 yılında zorunlu hale gelecek olan CPR (Construction Products Regulation) çerçevesinde EC’lerde bazı düzenlemeler gündemdedir. Daha önce CPD’de tanımlanan temel gerekler CPR’da “Basic Work Requirments” (BWRs) olarak ele alınmaktadır. BWRs yapı malzemelerini ve yapısal tasarımı etkileyecek olan “güvenlik, sağlık, enerji ve sürdürülebilir çevre” temalarını içermektedir. Aynı şekilde EC’ler, Enerji Verimliliği Performans Yönetmeliği ile ilişkili yapı malzemelerine yönelik irdelenmektedir.

Ülkemizdeki durum

Ülkemizde yapı tasarımına yönelik mevzuat dağınık bir yapı arz etmektedir. Örneğin deprem tasarımını doğrudan etkileyen teknik hesap mevzuatının hazırlanmasında bile çok başlı bir uygulama söz konusudur. Bu mevzuatın bazen standartlar, bazen de yönetmelikler şeklinde değişik kurumlar tarafından yayımlandığı görülmektedir. Örneğin, Karayolları Genel Müdürlüğünce 2006 yılında yayımlanan “Karayolu Yolboyu Mühendislik Yapıları İçin Afet Yönetmeliği'', Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğünce 2007 yılında yayımlanan “Kıyı Yapıları, Demiryolları, Hava Meydanları İnşaatları Deprem Teknik Yönetmeliği”, İller Bankası Genel Müdürlüğünce 2007 yılında yayımlanan “Altyapılar İçin Afet Yönetmeliği” bu kapsamda sayılabilir.

Türk Standardları Enstitüsü tarafından yayımlanan TS 648 “Çelik Yapıların Hesap ve Yapım Kuralları” artık güncelliğini yitirmiştir.

Bu alandaki boşluk Bayındırlık ve İskân

Bakanlığı koordinasyonunda yoğun bir

çaba ve emeğin ürünü olarak 2007 yılında

yayımlanan Deprem Bölgelerinde Yapılacak

Binalar Hakkında Yönetmelik’te giderilmeye

çalışılmıştır.

Aynı şekilde prefabrik yapılar ve ahşap

binalarla ilgili de güncel milli bir tasarım

mevzuatı hazırlanamamıştır. Bu ve benzeri

birçok tasarım alanında hesap esasları

bulunmayan yapı türleri için ise uygulamada

genellikle başka ülkelerin yönetmelikleri

kullanılmak zorunda kalınmakta ancak, bu

yönetmeliklerin genel felsefeleri, yaklaşımları

ve yaptıkları varsayımlar büyük oranda ilgili

ülkenin özel koşulları ve yerleşik mühendislik

pratiği ile ilişkili olduğundan, yönetmeliklerin

doğrudan kullanımı yanlış uygulamalara yol

açmakta, daha da önemlisi denetim ve onay

mercilerinde bulunan mühendisler için oldukça

problemli ve çoğu zaman da anlaşılamaz

uygulamalar ortaya çıkmaktadır.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca 2004 yılında

düzenlenen “Deprem Şurası” raporlarında

gündeme gelen, daha sonra da Afet ve Acil

Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığınca bu

yıl açıklanan “Ulusal Deprem Stratejisi ve

Eylem Planı - 2023”te (UDSEP-2023) “Mevcut

deprem yönetmeliği Eurocode da gözetilerek

güncelleştirilecek ve geliştirilecektir.” Stratejik

amacına yönelik olarak “Deprem yönetmeliğini

güncelleştirip geliştirmek üzere kurulacak

komisyonun çalışmalarının sürekli kılınması,

konunun uzmanı olan araştırmacıların yanı

sıra, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının

uzmanlarından oluşan bir komisyonun

kurulması ve bu çalışmaların sürekli kılınması”

eylemi yer almaktadır.

Eurocode örneğinden hareketle esasen

ülkemizdeki tüm yapısal tasarım

standartlarının/yönetmeliklerinin merkezi

bir koordinasyonla bütüncül bir yapıda

hazırlanması gerektiği düşünülmektedir.

Bu amaçla örneğin “Tasarım Standartları

Milli Komitesi” veya benzer bir yapılanma

önerilebilir.

Page 22: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Page 23: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

22 - 23

Dr. Murat NURLUAfet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Deprem Dairesi

Ulusal deprem stratejisi ve eylem planı (UDSEP-2023)

Bilindiği gibi, afet ve acil durumlar ile sivil

savunmaya ilişkin hizmetlerin ülke düzeyinde

etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için gerekli

önlemlerin alınması, olayların meydana

gelmesinden önce hazırlık ve zarar azaltma,

olay sırasında yapılacak müdahale ve olay

sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirme

çalışmalarını yürüten, kurum ve kuruluşlar

arasında;

koordinasyonun sağlanması,•

bu konularda politikalar üretilmesi, •uygulanması

amacıyla; “5902 sayılı Afet ve Acil Durum

Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri

Hakkında Kanun” 17 Haziran 2009 tarih ve

27261 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak

yürürlüğe girmiştir. AFAD Başkanlığı

kurulduktan sonra görev kapsamında verilen

yetki ve sorumluluklardan hareket ederek

günümüze kadar çok değerli ve ulusal /

uluslararası camiada takdir toplayan çalışmaları

gerçekleştirmiştir. Bunlardan biri de ülkemizde

özellikle 1999 depremlerinden sonra deprem

konusunda yapılan değerli çalışmalardan

hareket ederek Ulusal Deprem Stratejisi ve

Eylem Planı (UDSEP–2023)’nı ortaya koymak

olmuştur.

Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı - 2023

(UDSEP-2023)’ün ana amacı, depremlerin

neden olabilecekleri fiziksel, ekonomik, sosyal,

çevresel ve politik zarar ve kayıpları önlemek

veya etkilerini azaltmak ve depreme dirençli,

güvenli, hazırlıklı ve sürdürülebilir yeni yaşam

çevreleri oluşturmaktır. Afet ve Acil Durum

Yönetimi (AFAD) Başkanlığı bünyesinde yer

alan Deprem Danışma Kurulu (DDK) tarafından

depremden korunmak, deprem zararlarını

azaltmak, deprem sonrası yapılacak faaliyetler

hakkında öneriler sunmak ve depremle ilgili

araştırmalar için politikaları ve öncelikleri

belirlemek amacıyla 2010 yılı içerisinde

“Deprem Stratejisi Geliştirme Çalışması” süreci

başlatılmıştır. Bu süreç kapsamında UDSEP-

2023’e temel olacak ana çalışma konuları için

alt komisyonlar oluşturulmuş ve konuyla ilgili

yaklaşık 72 uzman bu alt komisyonlara davet

Page 24: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

edilmişlerdir. 2010 yılı içerisinde çalışmalarını

tamamlayan komisyonlar raporlarını teslim

etmişler ve DDK tarafından belirlenen

redaksiyon grupları UDSEP - 2023’ün ana

metnini oluşturmaya başlamıştır. Bu strateji

ve eylem belgesinin hazırlanmasında aynı

zamanda ülkemizde şu ana kadar yapılan

konuyla ilgili çalışmaların raporları, planları,

şûra kararları ve Kentges gibi ulusal strateji

planlarından da faydalanılmıştır. UDSEP -

2023’ün tanımlanan hedef, strateji ve eylemleri

üç ana eksen etrafında gruplandırılmıştır.

Eksen ve hedefler aşağıda sunulmuş olup,

UDSEP - 2023 kapsamında toplam 3 ana eksen,

7 hedef, 29 strateji ve 87 eylem bulunmaktadır.

UDSEP - 2023 kapsamında tanımlanan

87 eylemden aşağıda listesi verilen 13 kurum

sorumlu kılınmıştır.

Bu eylemlerin 49’u 5902 sayılı Yasa’yla bu

konuda koordinasyon ve sorumluluk verilen

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına aittir.

Geriye kalan 38 eylem diğer kamu kurumlarına

dağıtılmış olup, UDSEP - 2023 belgesinde

Sorumlu Kuruluşlarla bir arada çalışacak ilgili

kuruluşlar da belirlenmiştir.

18 Temmuz 2011 tarihinde düzenlenen,

UDSEP–2023 belgesinde tanımlanan

Sorumlu Kuruluşlar toplantısında taslak,

13 sorumlu kuruluşça ele alınmış ve yapılan

değerlendirmelerle bu dokümana son hali

verilerek Afet ve Acil Durum Yüksek Kuruluna

sunulmuştur. 9 Ağustos 2011 tarihinde

AFAD’dan sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir

Atalay’ın başkanlığında 10 bakandan oluşan

Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulunda, Ulusal

Deprem Stratejisi ve Eylem Planı–2023 başlığı

ile dokümanda küçük bazı değişikliklerle kabul

edilmiş ve uygulamaya geçilmesine karar

verilmiştir. UDSEP 2011 belgesi 18 Ağustos

2011 tarih ve 28029 sayılı Resmi Gazete’de

yayımlanmıştır. Belgeye ve detay bilgilere

aynı zamanda AFAD Başkanlığının

www.afad.gov.tr adresi ve AFAD Deprem

Dairesi Bakanlığının www.deprem.gov.tr

adreslerinden de ulaşılabilmektedir.

UDSEP - 2023’ün uygulama planı olarak

2012-2013 kısa dönem, 2012-2017 orta dönem

ve 2012-2023 uzun dönem olarak seçilmiş olup,

çalışmalar sorumlu kuruluşlarımızca şimdiden

başlatılmıştır. UDSEP - 2023 belgesinde her

eylemin türü için tanımlamalar yapılmıştır.

Eylemlere göre eylem türleri grafiği aşağıda

verilmiş olup, yapılan analizler sonucunda % 41

ile “işbirliği ve koordinasyon”, % 38 ile “kapasite

geliştirme”, % 19 ile “mevzuat düzenlemesi”

ve % 2’lik oranda da “kurumsal yapılanma”

sonuçlarına ulaşılmıştır.

Page 25: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

24 - 25

UDEP-2023 eksen ve hedeflerinde varılmak

istenen sonuçlarımızı özetleyecek olursak:

Bütün dünyada olduğu gibi bu alanda yapılacak

ilk iş depremlerin oluş mekanizmaları konusunda

tüm bilimsel bilgileri bir araya getirmektir. Bu

konu UDSEP-2023 belgesi içinde “Depremleri

Öğrenmek” ekseni altında 2 hedef, 9 strateji ve

32 eylemle çözümlenmektedir.

Bu eksen altındaki hedeflerimiz:

1. Deprem bilgi altyapısını geliştirmek; bu hedef

altında deprem konusunda öncelikli AR-GE

alanları belirlenerek koordinasyon sağlanacak,

deprem bilgi bankası kurulacak, gözlem

istasyonları geliştirilerek tsunami erken uyarı

sistemi kurulacak, bilgi kirliliği önlenecektir.

2. Deprem tehlike analizleri ve tehlike

haritalarının geliştirilmesidir; bu hedef altında

bölgesel ve yerel deprem tehlike haritaları

üretilerek detaylı deprem senaryoları

hazırlanacaktır.

Stratejik Planımızın ikinci ekseni “Deprem

Güvenli Yerleşme ve Yapılaşma”dır. Bu

eksen altında 2 hedef, 8 strateji ve 25 eylem

bulunmaktadır. Bu eksen altındaki hedeflerimiz:

Birinci hedefimiz, deprem güvenli yerleşme ve

depreme dayanıklı yapılaşmanın sağlanmasıdır.

Bu hedef altında, yerleşim planlarında ana

riskleri göz önüne alarak kentsel dönüşüm gibi

gerekli düzenlemeler yaparak ilgili mevzuatı

ödünsüz şekilde uygulamak ile başta okul ve

hastaneler olmak üzere mevcut yerleşim ve

yapıların risklerini belirleyip depreme daha

dayanıklı hale getirmek için gerekli çalışmalar

planlanmıştır.

İkinci hedefimiz ise tarih ve kültür mirasının

depremden korunmasıdır. Bu hedefte tarihi

ve kültürel mirasımızın gelecek nesillere zarar

görmeden aktarılması için her türlü tekniği

devreye sokacağız.

Üçüncü ana eksenimiz “Depremlerin

Etkileriyle Baş Edebilmek”tir. Bu eksen altında

3 hedef, 12 strateji ve 30 eylem bulunmaktadır.

Bu bölümdeki hedeflerimiz:

Depremlerle ve diğer afetlere ilişkin eğitim

ve halkın bilinçlendirilmesi faaliyetlerinin

geliştirilmesi, bu hedefimizde en üst seviye

afet yönetimi ile ilgilenen yöneticilerin ve

karar vericilerin görüş birliğine varması,

toplumda farkındalığın arttırılması ve eğitimin

geliştirilmesini sağlamak temel amacımızdır.

Deprem stratejisinin bütüncül ve etkin bir

hale getirilmesi için mevzuat düzenlemelerinin

gerçekleştirilmesi, bu hedefte yapılacak

çalışmalar ise çok sayıda yasa ve yönetmelik

içine dağılmış olan Deprem ve Afet yönetimi

alanına ilişkin mevzuat hükümlerini bir araya

toplamak ve herkes tarafından kolay anlaşılabilir

ve uygulanabilir bir sistemin oluşturulmasını

sağlamaktır.

Depremlere ve diğer afetlere zamanında,

hızlı ve etkili olarak müdahale edilebilmesinin

sağlanmasıdır. Bu hedefte acil durum

haberleşme altyapısının güçlendirilmesi,

ulaşım ve tahliye koridorları, toplanma

ve geçici barınma alanları, afet destek

merkezleri ve acil durum tesisleri gibi

tesislerin gerçekleştirilmesinin sağlanması

amaçlanmaktadır.

UDSEP - 2023’ün hedeflerine ulaşması için

belgede aynı zamanda izleme ve değerlendirme

mekanizması da tanımlanmış olup, kaynak

ihtiyacı için ilgili kuruluşlar da (Kalkınma

Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, DASK gibi) gerekli

tedbirleri almışlardır.

Sonuç olarak UDSEP - 2023 planı bir bütün

olarak deprem öncesi, deprem sırası ve

depremden sonra yapılacak tüm çalışmaları

kapsamakta ve özellikle deprem öncesi

yapılacak zarar azaltma veya risk azaltma

çabalarına öncelik vermektedir.

İşbirliği ve Koordinasyon % 41

Kapasite Geliştirme % 38

Kurumsal Yapılanma % 2

Mevzuat Düzenlemesi % 19

Page 26: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Öğretmenlere afet konusunda eğitim veriliyor

Ülkemizin çok büyük bir bölümü başta deprem

olmak üzere çeşitli türde afet riski altında

bulunmaktadır.

Gerek doğal gerekse insan ve teknoloji

kaynaklı afet ve acil durumlara toplumunun

tüm kesimlerinin hazırlıklı olması; bu

afet ve tehlikelerinin maddi ve manevi

kayıplarının en aza indirilmesi amacıyla halkın

bilinçlendirilmesi; yapısal tedbirlerin ötesinde

afet ve acil durumlar ‘öncesi, sırası, sonrası’

ile ilgili doğru bilgi ve tutum / davranış

edinmelerine yönelik olarak Bakanlığımız okul

ve kurumlarında görevli yönetici, öğretmen

ve öğrenciler ile velilerin verimli eğitilmeleri

amacıyla başta üniversiteler olmak üzere

resmi ve özel kurum, kuruluş ve sivil toplum

kuruluşları ile özellikle 1999 Marmara

depreminden sonra çeşitli nitelikte çalışma ve

projeler gerçekleştirilmiştir.

Bunlardan bazıları;

1- Bakanlığımız, 1999’da yaşanan Marmara

depremi sonrasında “Psikososyal Okul

Projesi”ni başlatmış olup, toplumda meydana

gelen doğal afetler, ihmal, istismar, şiddet,

taciz, kazalar ve intihar gibi kritik ve zorlu

yaşam olayları öncesinde koruma ve önleme,

sonrasında ise psikososyal destek sağlamak

üzere çalışmalar gerçekleştirmektedir.

Bu hizmetler, öğrenci, öğretmen, yönetici ve

ailelere yönelik olarak halen devam etmektedir.

Söz konusu uygulamaların hem kişisel hem

kurumsal olarak elde edilen tecrübeleri ile bu

çalışma özelikle RAM’lar vasıtasıyla geliştirilip,

afete maruz tüm bölgelerde hayata geçirilmekte

olup, bu kapsamda hizmet verilen insan sayısı

7,5 milyonu bulmuştur.

Aynı şekilde Van’da meydana gelen deprem

felaketi sonrasında da yaşanan travmatik

olayların çocuklarımız, ebeveynler ve

öğretmenlerimiz üzerinde yaratacağı stres

tepkilerini normalleştirmek ve psikososyal

destek sağlamak üzere, deprem bölgesinde

yapılacak çalışmalarda koordinasyon

ve işbirliğini oluşturacak planlamalar

tamamlanmıştır ve şu an öğretmenlere afetle

ilgili eğitim verilmektedir.

2- 2004-2005 döneminde; Bakanlığımız

ve Boğaziçi Üniversitesi işbirliğinde

gerçekleştirilen “ABCD” Temel Afet Bilinci

Page 27: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

26 - 27

Ömer BALIBEYÖğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü

Eğitimi Projesi kapsamında 4 dönem halinde

düzenlenen kurslarda 120 Formatör Öğretmen

yetiştirilmiş ve bu öğretmenler yoluyla da

Marmara Bölgesi'nde bulunan illerde yönetici,

öğretmen, öğrenci ve velilere afet bilinci

eğitimleri verilmiştir.

3- Ülkemiz gibi afetleri çok sık yaşayan bu

konuda büyük tecrübe sahibi olan Japonya

Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ile

Bakanlığımız arasında 18 Ekim 2010’da Okul

Temelli Afet Eğitimi Projesi ile ;

10 il / 80 okulda 260 Formatör Öğretmen •yetiştirilerek okul yöneticisi, öğretmen,

öğrenci ve veli eğitimleri düzenlenerek

dolayısıyla toplumun bilinçlendirilmesi,

Türk ve Japon afet eğitimi sistemiyle ilgili •derslerinin müfredatları karşılaştırılarak

ülkemizdeki program ve buna paralel ders

materyallerinin geliştirilmesi,

Öğretmenlerin derslerde afet ve acil •durumlar ile ilgili konuları işlemeleri

sırasında kullanılan teknik, yöntem ve

materyalin geliştirilmesi ve bu suretle

daha etkili ders işlemelerinin sağlanması.

Öncelikle okullarımızın afet öncesi, sırası •ve sonrası yapılacaklar anlamında bilinçli ve etkili bir planlama yaparak afet ve acil durumlara hazırlıklı olma ve bunların zararlarını en aza indirme amacıyla “Okul Afet ve Acil Durum” Model Planı geliştirmesi,

Üç yıl süreli olan proje çıktılarının •değerlendirilmesi ve uygun görülmesi halinde öngörülen tedbir ve uygulamaların yurt genelinde yaygınlaştırılması hedeflenmiştir.

Proje, Bakanlığımız ve JICA’nın yanı •sıra ODTÜ, Kocaeli Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, AFAD Başkanlığı, Kızılay, UMKE ve çeşitli STK’ların işbirliğinde yerli ve Japon akademisyen ve uzmanların katılımı ve katkıları ile Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü koordinesinde yürütülmektedir.

4- Bakanlığımız Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınca ders programları ve kazanımlarının yeniden değerlendirilip geliştirildiği “öğretim programları bağlamında afet eğitimi çalışması” 2010 yılı içerisinde gerçekleştirilmiştir.

Yine öğretmen ve öğrencilerin afet •

konularında bilinçlendirmelerine

yönelik olarak 2010-2011 döneminde

Bakanlığımız (İlköğretim Genel

Müdürlüğü) ve Kızılay; Bakanlığımız

ve (Projeler Koordinasyon Merkezi

Başkanlığı) ve Boğaziçi Üniversitesi

işbirliğinde; ayrıca başta İstanbul olmak

üzere afet yaşayan Marmara Bölgesi

İl Milli Eğitim Müdürlüklerince benzer

projeler yürütülmüştür.

Söz konusu çalışmaların Bakanlığımızın •

bilgi, kontrol ve koordinasyonunda resmi

ve özel diğer kurum, kuruluş ve STK’ların

sosyal sorumluluk kapsamında gündeme

alınarak başta öğretmen ve öğrenciler

olmak üzere, toplumun tüm kesimlerine

yönelik eğitim, çalışma faaliyetlerinin

etkili ve sürekli bir şekilde planlanıp

gerçekleştirmesi, takip edilmesi ve başta

TRT olmak üzere yazılı ve görsel medya

vasıtasıyla kamuoyu ile paylaşılması

büyük önem taşımaktadır.

Page 28: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Page 29: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

28 - 29

Fatma ÇÖLAŞAN Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar BirliğiYönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Türk Yapı Denetim sistemi, baştan sona ıslah edilmeli

Yapıyı meydana getiren aktörlerin sorumlulukları

Bir yatırımın aktörleri, dolayısıyla da sorumluları mal sahibi / işveren, teknik müşavir ve yapım yüklenicisi, yani müteahhittir. Ayrıca, mevcut mevzuata göre özel yapılarda teknik müşavirin yerine veya teknik müşavirin yanı sıra görev alan bir yapı denetim şirketi varsa, sorumluluk ilave olarak yapı denetim şirketi tarafından da paylaşılmalıdır.

Yapı elde etme modelleri çok çeşitlidir ve söz konusu aktörlerin -özellikle teknik müşavirlerin sorumlulukları da bu modellere göre farklılıklar göstermektedir. Örneğin geleneksel modelde tasarımı ‘işveren’ adına hazırlayan bir ‘teknik müşavir’, inşaat ihalesi sonrasında inşaatı üstlenen bir ‘müteahhit’ ve inşaatı denetleyen bir ‘teknik müşavir’ bulunur.

Bu modelde tasarımı yapan müşavirle denetleme görevi üstlenen müşavir aynı kuruluş olabilir, hatta olması tercih edilir. Tasarla - Yap (Design-Build) modelinde ise işverenin tasarım ve yapım hizmetlerinin tümünü üst düzeyde kontrol eden bir teknik müşaviri bulunur; tasarımı ise müteahhitle birlikte aynı ekip içinde yer alan farklı bir teknik müşavir üstlenir. Proje yönetimi, inşaat yönetimi gibi modellerde teknik

müşavirlerin değişik rolleri ve sorumlulukları vardır.

Dolayısıyla mal sahibinin veya işverenin sorumluluğu, ilgili ihale evrakında yatırımın amacını ve hizmetin ayrıntılarını (TOR-Terms of Reference) doğru ve eksiksiz olarak tanımlamak; elde edilecek yapının ve istenilen nitelikte verilecek hizmetlerin süreleri ve bedelleri hakkında doğru fikir sahibi olmak; hizmetlerin ifasında kullanılması gereken yapı kodları ve standartlarını bilmek ve sözleşmelerde / anlaşmalarda bunları eksiksiz tanımlamak; kendi dışındaki sorumluların her birinin vereceği hizmetlerin ayrıntılarını bilmek; sorumluların sadece verecekleri hizmetlerden sorumlu tutulmalarının, yani sorumlulukların sınırlandırılması gerektiğinin bilincinde olmak; kendi de dâhil tarafların tümü için yetki ve karşılıklı sorumlulukları açıklayan adil sözleşmeler / anlaşmalar hazırlamak; ödemeleri zamanında yapmak; sözleşme / anlaşma dışındaki olası hizmetleri karşılıksız istememek; yatırımın gerçekleşmesi için atılacak tüm adımları önceden planlamak ve gerçekleşme aşamasında sorumluların aktivitelerini üst düzeyde denetlemek olmalıdır.

Teknik müşavirlik hizmetleri; yatırım planlama çalışmaları, fizibilite etütleri,

ÇED raporları, sondaj ve zemin etütleri, mimarlık / mühendislik tasarım hizmetleri, tasarım denetimi teknik ve idari şartname hazırlanması, inşaat ihale dosyası hazırlanması, teklif değerlendirme, müteahhit seçiminde işverene danışmanlık, mesleki denetim, inşaat denetimi, proje yönetimi, inşaat yönetimi, işletmeye alma danışmanlığı, tesislerin doğru kullanımı için teknik eğitim, değerlendirme hizmetleri ve benzerleri ‘yapılmış veya doğal çevre üzerinde verilen, teknolojiye dayalı fikir hizmetleri’dir. Teknik müşavirin sorumluluğu, işverenle yapacağı ‘anlaşma’nın koşullarına uygun ve bu anlaşma ile sınırlı olarak, verilecek hizmetin öncelikle toplum çıkarlarına, bilim kurallarına, meslek etiğine, işverenin yararına olmasını; hizmetin bilgi, deneyim, beceri ve özenle verilmesini sağlamaktır. Teknik müşavirin özellikle proje yönetimi, inşaat yönetimi veya inşaat denetimi sırasında bir başka görevi ve sorumluluğu da işverenle müteahhit arasındaki olası anlaşmazlıkları, iki tarafın da hak ve yükümlülüklerini göz önünde bulundurarak tahkim veya mahkeme yoluna gidilmeden önce çözmeye çalışmaktır.

Teknik müşavir, bu sorumlulukların sahibi olarak kararlarında ve finansmanında mutlaka tam bağımsız olmalı, hizmeti yetki alarak ve gerçek sorumluluk altında vermelidir.

Page 30: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Bu nedenle de teknik müşavirin her anlaşma öncesinde bir anlamda ‘kalite belgesi’ olarak da kullanılan Mesleki Sorumluluk Sigortası yaptırması zorunlu hale getirilmelidir.

Müteahhidin sorumluluğu ise, geleneksel modelde kendisine işveren tarafından işin başında verilen idari ve teknik şartnamelere ve tasarım evrakına, sözleşme koşullarına uygun olarak istenen kalitede üretim yapmak, hizmetlerinin toplum ve işverenin çıkarlarına aykırı olmamasını temin etmek ve öngörülen zamanda işi teslim etmektir. Diğer bazı modellerde müteahhit tasarımdan, tasarımı yapan teknik müşavir ile birlikte sorumludur. Yalnız bu birlikte sorumluluk genellikle yanlış anlaşılmaktadır. Örneğin Tasarla - Yap modelinde müteahhit ve tasarımcı teknik müşavirin yükümlülük ve sorumlulukları, aynen bir konsorsiyum içinde olduğu gibi tarafların vereceği hizmetlerle sınırlı olmalıdır.

Müteahhitliğin kalitesi her iş konusu için ayrı ayrı değerlendirilmelidir

Müteahhit terimi, herhangi bir işi veya hizmeti üstlenen - yüklenen kuruluş anlamına geldiği halde, ülkemizde genel olarak ‘inşaat müteahhidi’ olarak anlaşılmaktadır. Müteahhit; işverenle imzaladığı ‘sözleşme’ kapsamındaki idari ve teknik şartnamelere, tasarımlara, ilgili mevcut tüm verilere ve bilgilere uygun olarak yapım işini gerçekleştiren bünyedir.

Müteahhidin standardı, kendisinden beklenen inşaat işine uygun bir seviyede olmalı; söz konusu seviye, ihale aşamasında işin cinsi-özelliği ile beklenen yapı ölçeği ve niteliğine uygunluk araştırılarak saptanmalıdır. Genel olarak müteahhidin kalitesi; daha önce yaptığı işlerin cinsi ve niteliği, başarısı, kendisinin mali durumu, söz konusu işte çalıştıracağı personelin nitelikleri ve işe uygunluğu, şirketin o zamanda iş üstlenmeye uygun olup olmadığı gibi her iş konusu için ayrı ayrı değerlendirilerek ölçülmelidir. Burada, alışmış olduğumuz için ‘kalite’ sözcüğünü kullanmakta olduğumuz halde, asıl amaç ‘kalifikasyon’, yani spesifik bir işe uygunluktur. Dolayısıyla müteahhitlerin standartlarının, belli kurumlar tarafından verilecek ve sürekliliği olan, örneğin geçmişteki müteahhitlik karnesi benzeri belgelerle saptanması yanlıştır ve dünya uygulamaları da böyle değildir. Müteahhitin standardı

veya işe uygunluğu, her iş için ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

Teknik müşavirlik, kamu ve özel sektör yatırımcılarına iyi anlatılmalı

Öncelikle teknik müşavirin ve teknik müşavirlik hizmetlerinin ilgili mevzuatta doğru terminolojiyle tanımlanması gerekmektedir. Örneğin ‘mühendislik’, ‘teknik müşavirlik’, ‘proje’, ‘tasarım’, ‘denetim’ gibi hizmetler birbirinden farklı algılanmamalıdır. Bu konuda ülkemizde büyük bir karışıklık yaşanmakta, bu durum teknik müşavirlik hizmetlerinin doğru anlaşılmasını ve verilmesini de önemli ölçüde engellemektedir.

İkinci olarak, teknik müşavirlik hizmetlerinin inşaat sektörüne ve dolayısıyla ülkeye kazandıracağı değerlerin topluma, kamu ve özel sektör yatırımcılarına çok iyi anlatılması gerekmektedir. Bu hizmetlerin sadece mesleki hizmetler olmayıp teknik müşavirlik faaliyetinin ticari bir faaliyet olduğunun, kâr etmeyen kuruluşların yok olmaya mahkûm olduklarının, inşaat sektörünün ve ülkemizin bu yok oluştan çok büyük zarar göreceğinin işverenler, teknik müşavirler, müteahhitler ve toplum tarafından özümsenmesi mutlaka sağlanmalıdır. ABD Federal Müktesebat Yönetmeliği FAR’ın (United States Federal Acquisition Regulation) söylediği ve Dünya Bankasının da onayladığı gibi:

“Ülkelerin gelişimi ancak onların mühendislik kuruluşlarının gelişiminden sonra gerçekleşmiş; dünyada bunun tersi ise hiç görülmemiştir.” (“No country in the world has become developed in advance of its engineering expertise.”)

Teknik müşavirin vereceği hizmetler kapsamında tam olarak yetki alması ve karşılığında gerçek sorumlulukla çalışması sağlanmalıdır. Sorumluluklar kâğıt üzerinde kalmaya devam ettiği müddetçe, teknik müşavirlik şirketlerinin kalitelerinin yükselmesi, bu şirketlerin büyümesi ve uluslararası standartlara erişmeleri mümkün olamayacaktır. Bu nedenle, yetkiler ve sorumluluklar teknik müşavirin işvereni ile imzalayacağı ‘anlaşma’da açık ve ayrıntılı biçimde yer almalı; sorumluluk karşısında uygulanacak yaptırımlar iyi tanımlanmalıdır.

Teknik müşavirlik hizmetlerinin ülke ekonomisine yapacağı katkıların işveren

Page 31: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

30 - 31

eğitimleri vasıtasıyla tanıtılması, anlaşmaların tek taraflı olmaktan çıkarılması hizmetlerin gelişimi için yararlı olacaktır. Bu hizmetlerin alımı planlanırken, gelişmiş ülkelerin benzer mevzuatı ve uygulamaları mutlaka örnek alınmalı, Amerika’yı her defasında baştan keşfetme alışkanlığımız artık terk edilmelidir.

Az sayıda gelişmiş ülkede teknik müşavirlik hizmetlerine ilave olarak yapı denetimi hizmetleri alınmaktadır.

Türkiye’de yapı denetimi, özel sektör yatırımlarında verilen tasarım denetimi ve inşaat denetimi hizmetlerinin birleşimi anlamına gelmektedir ve mevcut uygulamaya göre bu hizmetler aslında teknik müşavirlik hizmetleridir.

Türkiye’de 2001 yılından itibaren devlet eliyle yapı denetim şirketleri kurdurulmuş ve bunlar teknik müşavirlik hizmetlerinin sadece bir kısmını, üstelik de yanlış içerik ve uygulamalarla üstlendirilmişlerdir. Gelişmiş ülkelerin pek azında (Avrupa’da sadece İngiltere ve Fransa) teknik müşavirlik hizmetleri yerine veya ilave olarak yapı denetimi adı altında hizmetler alınmaktadır. Örneğin İngiltere’de benzer şirketler mevcuttur fakat bunlar teknik müşavirlik şirketlerine ilave olarak yerel yönetimlere hizmet vermektedirler ve sadece yapıların sağlık ve güvenlik (yangın, sağlamlık, depreme dayanıklılık, özürlü girişleri vs.) koşullarını denetlemekte, çevrenin korunması açısından yapıları değerlendirmektedirler. Söz konusu şirketler, mühendis olma zorunluluğu olmayan elemanlar (tekniker vb.) tarafından her yapı için ilgili konularda birer check-list doldurarak hizmet vermektedirler. İngiltere’de, Mesleki Sorumluluk Sigortası da yaptırmak

zorunda olan bu şirketlere yeminli müfettiş veya tescilli müfettiş denilmektedir ve bunlar her özel yapı için teknik müşavirlik şirketleri hizmetlerine ilave olarak hizmet vermektedirler.

Fransız sisteminde ise yapı denetim şirketleri genellikle sigortacıların veya teknik müşavirlik hizmetleri ile çıkar çatışması olan tarafların kurdukları şirketlerdir ve sistem, kâğıt üzerinde iyi olarak görünmekle birlikte, çok karışık, pahalı, yavaş işleyen ve genellikle inşaatta kalite düşüklüğüne sebep olan bir uygulama söz konusudur. Sigortacılar denetim görevini de üstlendikleri için, anlaşmazlık halinde açılan davalar yirmi yıla yakın sürebilmekte, yapı denetim sisteminin yanlış kurgulanması nedeniyle önemli başka sorunlar da yaşanmaktadır. Sistem aynı zamanda ülkede büyük bir tekelleşme yaratmıştır. Fransız hükümetleri 90’lı yıllardan bu yana bu sistemi düzeltmeye çalışmaktadırlar; korkarız ki bizim yapı denetim sistemimiz de aynı kaderi paylaşmaya mahkûm olabilecektir.

Özet olarak, bir şekilde hayata geçirilmiş bulunan Türk yapı denetim sistemi, baştan sona ıslah edilmeli, bu şirketlerin aslında teknik müşavirlik şirketleri olduğu kabul edilmeli ve çalışma koşulları teknik müşavirlik şirketleri gibi olmalı, aradaki farklar kaldırılmalıdır veya yapı denetim şirketleri ayrı bünyeler olarak hizmet vermeye devam edeceklerse, İngiltere örnek alınarak bunların uğraşı alanları ve yükümlülükleri tekrar düzenlenmelidir. Yapı denetim şirketleri dâhil tüm teknik müşavirlik şirketleri “Mesleki Sorumluluk Sigortası” altında hizmet vermeli; bunların, kontrol ettikleri kuruluşlarla her türlü bağları kesilmeli ve tam bağımsız olmaları sağlanmalıdır.

Page 32: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Page 33: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

32 - 33

Kaliteli beton üretim kıstasları

Hazır beton üretimi; bilgi, uzmanlık ve teknik

donanım gerektiren çok ciddi bir iştir. Üyemiz

olmayan hazır beton tesislerinin bir kısmında

çok önemli eksiklikler görmekteyiz. Bunların

başında teknik eleman ve bilgi eksikliği

gelmektedir. THBB’nin kendi üyeleri için istediği

kriterlerin, devlet tarafından da istenmesi çok

doğru olacaktır.

THBB, 1991 yılından beri Avrupa Hazır Beton

Birliği’nin (ERMCO) üyesi. Birliğimiz üyesi

tüm hazır beton tesislerinde, TS EN 206

Beton Standardı’na uygun üretim yapılıyor.

Üyelerimizin, KGS - Kalite Güvence Sistemi

Kalite Belgesi ve uygun laboratuvarı bulunuyor.

Tüm tesisler teknik, çevre, iş sağlığı - iş

güvenliği, yasal ve etik kriterleri eksiksiz

yerine getiriyor. THBB üyesi tesisler uzun

yıllardır Avrupa standartlarında üretim yapıyor.

Hatta tesis, ekipman vb. birçok noktada

birçok ülkeden daha ilerideyiz. Ancak, THBB

üyesi olmayan birçok üretici için aynı şeyleri

söylemek mümkün değil.

THBB kurulduğu günden bu yana, Türkiye’de

kaliteli beton üretiminin özendirilmesi için ilk

kez gerçekleştirilen birçok etkinliğe imza attı.

THBB kurulduğunda ülkemizde henüz bir hazır

beton standardı dahi bulunmuyordu. THBB

ve TSE’nin işbirliğiyle TS 11222 Beton - Hazır

Beton Standardı 1994 yılında hazırlandı ve

2000 yılında EN 206 Avrupa Beton Standardı

paralelinde gözden geçirilerek yayınlandı.

TS 500 Betonarme Yapıların Tasarım ve Yapım

Kuralları Standardı 2000 yılında THBB’nin

katılımıyla revize edilerek yayınlandı. THBB,

2004 yılında yayınlanan EN 206–1 Avrupa

Beton Standardı’na katkı sağladı, 2007 yılında

ise “G” Tebliğine esas EN 206–1 standart eki

taslağını hazırladı.

Depremlerden sonra binaları denetimsizliğin

yıktığını gördük

1999 depreminden sonra kentlerimizde

yaşadığımız felaketin en önemli sorumlusunun

kalitesiz betonlar ile üretilmiş yapılar olduğunu

biliyoruz. Bunu önlemek için devletimiz

faaliyetlerde bulunuyordu. Ülkemizde üretilen

Depremlerin sorumlusu kalitesiz betonlar

Ayhan GÜLERYÜZTürkiye Hazır Beton Birliği Yönetim Kurulu Başkanı

Page 34: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

hazır betonların önemli kısmı hâlâ standart dışı

ve kalitesizdir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (eski Bayındırlık

ve İskân Bakanlığı), Avrupa Birliği uyum

çalışmaları kapsamında özellikle yapı

malzemeleri üretiminin “CE” koşullarında

yapılması ve belgelendirilmesi zorunluluğu

getirecekti. Örneğin çimento ve agreganın

“CE” belgesiz üretilememesi gerekiyor ancak

agregada böyle bir denetim henüz yok.

Hâlbuki “CE” belgeli üretim olsa beton kalitesi

artacak. Deprem Şartnamesi’nin değişimi ile

biz THBB olarak C30 (santimetrede 300 kilo

taşıyan beton sınıfı) mukavemetinde beton

kullanılmasını tavsiye ediyoruz. Fakat C30’lara

İstanbul’da ulaşsak bile diğer illerimizde hâlâ

bunu gerçekleştiremedik. Ayrıca elle beton

dökümünün taviz verilmez şekilde engellenmesi

gerekmektedir.

Van Depremi’nden sonra da Başbakan’ın

açıklaması ile tüm eski ve kalitesiz binaların

yıkılarak yerine yenilerinin inşa edileceği

sözünün verilmesi ise yine olumlu bir gelişme.

Afet Yönetmeliği, deprem riski olan bölgelerde

en az C20 mukavemetinde beton kullanılmasını

tavsiye ederken, THBB olarak biz C30 dayanım

sınıfındaki betonların kullanılmasını uygun

görüyoruz. Her yeni binanın bir can simidi

olacağını savunan THBB, yeni yapılacak

binalarda da müteahhitlerimizi kaliteli beton

kullanarak yenilenen Afet Yönetmeliği’ne uygun

binalar inşa etmeye davet ediyor. Marmara ve

Van depreminde gördük ki binaları doğal afet

olan deprem değil, denetimsizlik yıktı.

Kalite Güvence Sistemi, betonda kalite

denetimi için çalışmalarını her geçen gün

geliştiriyor

Ülkemizde hazır betondaki en büyük

sorun denetimsizlik ve haliyle kalitesizlik.

Denetlenmeyen hazır betonun insanların

hayatlarına mal olduğunu ülkemiz yaşadığı

acılar ve maddi kayıplarla anladı.

Türkiye Hazır Beton Birliği olarak kurduğumuz

Kalite Güvence Sistemi ile betonda kalite

denetimi için çalışmalarımızı her geçen gün

geliştirerek çoğaltıyoruz. KGS belgesinin

Türkiye’de yaygınlaşması için hazır beton

üreten tüm firmaları THBB çatısı altında

görmek istiyoruz. Böylece merdiven altı olarak

tabir ettiğimiz kalitesiz beton üreten firmalar

sektörden ayıklanacak ve sektör denetimden

geçen kaliteli üreticiler tarafından daha da

ileriye taşınacaktır.

Kalite Güvence Sistemi’nin yaygınlaşması

için müteahhitlerin KGS belgeli beton üreten

firmaları tercih etmesi gerekiyor. KGS,

ülkemizin birçok ilinde kaliteli betonun önemini

ve neden gerekli olduğunu anlatan birçok

seminer düzenledi. Ayrıca birçok resmi kuruma

kurulduğu 1994 yılından itibaren kaliteli

betonun önemi ve betonda kalite standartları

başta olmak üzere birçok konuda yazılar

gönderildi. KGS hedef kitlesine ulaşmak için

bilgilendirme yazı ve seminerlerinin dışında

reklamları ile de kaliteli betonun önemini dile

getirmektedir.

Türkiye’de sektörel özdenetimin ilk

örneklerinden biri: KGS

Birliğimiz tarafından 1995 yılında Türkiye’de

sektörel özdenetimin ilk örneklerinden biri

olan Kalite Güvence Sistemi (KGS) kuruldu. İlk

yıllarda dokuz üniversite ile yapılan protokoller

çerçevesinde denetim ve belgelendirme yapan

KGS, 2004 yılında Avrupa Birliği entegrasyonu

sürecinde değişen standartlar ve mevzuata

göre yeniden yapılandırıldı. Böylece “Kalite

Güvence Sistemi İktisadi İşletmesi” adı altında

bağımsız bir işletme haline geldi.

KGS, Avrupa Birliği Komisyonu tarafından

betonla ilgili yapı malzemelerinde CE

işaretlemesi için onaylanmış bir belgelendirme

kuruluşu olarak atanmıştır. KGS, hazır beton,

agrega ve kimyasal ve mineral katkı üreticileri

için doğru ve tarafsız bir şekilde denetim ve

belgelendirme çalışmalarını yürütüyor. Deprem

kuşağı üzerinde bulunan ülkemizde kaliteli yapı

malzemesi üretiminin sağlanmasını hedefleyen

KGS, güvenilirlik, tarafsızlık, gizlilik, bağımsızlık

ve profesyonel çalışma prensiplerini kendisine

ilke edinmiştir.

KGS; tesisleri her yıl sistem denetimi ve

ayrıca yılda en az 3 kez habersiz olarak ürün

Page 35: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

34 - 35

denetimiyle, titizlikle denetimden geçiriyor. Bu

denetimler ürünlerin standartlara uygunluğunu

ve ürün - hizmet kalitesinin devamlılığını temin

eden bir kalite yönetimi anlayışının yerleşmesini

de sağlıyor. KGS, 2010 yılında Çevre ve

Şehircilik Bakanlığı tarafından hazır betonda

“G Belgesi” için onaylanmış kuruluş olarak

atandı.

Kaliteli beton yeterliliği olmayan ustalar ile

uygun olmayan ürün elde edilebilir

THBB olarak, eğitimin gelişmişlik ve kalite

açısından önemini biliyoruz. İşte bu nedenle

1994 yılından bu yana sektörde çalışan

pompa ve trans mikser operatörleri, santral

operatörleri ve laboratuvar teknisyenleri

sertifikalı eğitimlerden geçiriliyor ve sektörün

kalifiye eleman ihtiyacı karşılanıyor. Bu meslek

içi eğitimlere bugüne kadar 13 binden fazla

kişi katıldı. İlk olarak 1994 yılında “Depreme

Dayanıklı Yapı ve Yapı Üretimi Sempozyumu”

düzenledik. Bu tarihten bu yana beton

kullanıcılarına ve kamuoyuna yönelik 100’ün

üzerinde sempozyum gerçekleştirdik.

Üretilen bilgi ve deneyimi çeşitli kanallarla

hazır beton sektörüne, inşaat sektörüne ve

halka aktarmaya çalışıyoruz. THBB yayın

organı olarak 1993 yılından bu yana iki ayda

bir yayınlanmakta olan “Hazır Beton” dergisi,

Türkiye’de doğrudan hazır beton sektörüne

yönelik olarak çıkan tek süreli yayındır. Bunun

dışında, hazır betonun üretim, taşıma ve

kullanımına ilişkin teknik yayınlar; yapılarda

kaliteli beton kullanımının önemine ilişkin

bilgi ve uyarı amaçlı afiş ve broşürler; deprem

haritası, Afet Yönetmeliği işbirliğiyle bastırılan

dokümanlar, THBB’nin sektöre ve topluma

yönelik yayın çalışmaları arasındadır.

Siz istediğiniz kadar kaliteli beton üretin o

beton şantiyede herhangi bir yeterliliği olmayan

ustalar tarafından yanlış yöntemlere maruz

kalırsa, uygun olmayan bir ürün elde edilebilir.

Binalar, yollar, camiler, tüneller, köprüler… vb.

bunların hepsi biz insanların yaşam alanını

oluşturuyor. Yaşam alanlarımızı sağlam

kurmak için, kaliteli ürünleri bilinçli mühendis,

müteahhit ve ustaların ellerinde şekillendirmek

için eğitimli, kalifiye elemanları her zaman

destekleyeceğiz.

Müteahhitliğin tanımı ve standartları

Müteahhitler, yapıların inşa edilmesinde

en büyük sorumluluğu alan kişilerdir.

Müteahhitlerin inşa edilecek yapıların malzeme

seçiminden, seçilen malzemenin ustalar

tarafından projeye uygun olarak kullanılıp

kullanılmadığını denetlemeye kadar birçok

sorumluluğu vardır.

Müteahhitler; yüklendikleri işi başından sonuna

kadar takip etmeli, kaliteli ürünleri, eğitimli

personelle inşa etmelidir. Son yaşanan Van

Depremi’nde yıkılan binalar arasında sadece

eski olanların değil, 6 aylık yeni binaların bile

bulunduğu ve yıkılan binaların etrafındaki diğer

yapıların sapasağlam ayakta kaldığını gördük.

Bir yapının; depreme ve dış etkilere karşı

dayanıklı olması için, mühendislik hizmeti

alınarak, doğru projelendirilmiş, standartlara

uygun yapı malzemesi kullanılmış ve iyi bir

müteahhitlik hizmeti ile standartlara uygun

yapılmış olması gerekir. Bir yapıyı oluşturan bu

hizmetler bütünü bir zincirin halkaları gibidir

ve bir halkada meydana gelecek denetimsizlik

bu zincirin kopmasıyla sonuçlanır. Deprem

Yönetmelikleri’ne uygun yapılmış bir bina

bu büyüklükteki bir depreme çok rahatlıkla

dayanır.

Page 36: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Page 37: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

36 - 37

Hüseyin BİLMAÇİnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Yapı denetiminde devrim niteliğinde değişiklikler yapılmalı

Türk inşaat sektörü ülkemiz için stratejik bir

sektördür ve Türk inşaat malzemeleri sanayisi

birçok kategoride dünya lideri konumundadır.

İMSAD olarak, inşaat malzemesi sanayisini her

platformda temsil ederek, çalışmalarımızı bu

sektörün gerek yurt içinde gerekse yurt dışında

sürdürülebilir gelişimi yönünde planlıyoruz.

Bu plan içinde sektörümüzün hedefleri ve bu

hedeflere yönelik geleceğe dönük çalışmalar da

İMSAD için büyük önem taşıyor. İMSAD olarak

temel amacımız sektörümüze ve sonucunda

da ülkemize katkıda bulunmak. Ülkemizde

son dönemde oluşan genel ekonomik tabloya

baktığımızda Türk ekonomisinin 2011’in ilk

yarısı sonunda büyüme lideri Çin’le rekabetini

izliyor ve Avrupa’daki liderliğini dünya liderliğine

taşıdığını görüyoruz. Türk inşaat malzemeleri

sanayisi inşaat demiri, demir çelik radyatör ve

demir çelik profil gibi birçok kategoride dünya

lideridir. İhracat rakamlarına göre sektör, 2011

yılı ilk 9 ayı sonunda ihracatta 12 milyar doları

aşan bir performans yakaladı. 2011’in ilk yarısı

sonunda genel ekonomik tabloya baktığımızda

ise Türkiye ekonomisinin Avrupa’daki liderliğini

dünya liderliğine taşıdığını görüyoruz. TÜİK

verilerine göre Türk inşaat sektörü, 2011 yılı

ikinci çeyreğini % 13,2 oranında büyüme ile

tamamladı. 2007 yılından bu yana ilk kez bu

yıl ikinci çeyrekte sektörün GSYH’ya katkısı

% 6’ya yükseldi. Ekonomi ise geçtiğimiz yıla

göre % 8,8 gelişim gösterdi. Sektörümüz, 4,5

milyonu aşkın doğrudan ve dolaylı istihdamıyla

Türkiye’de toplam istihdamın yaklaşık % 20’sini

karşılıyor.

Son 5 yılda yıllık ortalama Türk inşaat

malzemesi sanayisinde ihracat artış hızı % 15

olurken, ülkemiz inşaat malzemeleri ihracatı

yapan ülkeler arasında 7’nci sıraya yerleşti.

Üretimde ise Türkiye, % 11,5 büyüme oranıyla

inşaat malzemeleri sanayisinde dünyada ilk 5

ülke arasına girdi.

Sektörümüzde 2011 - 2015 yıllarında ortalama

% 14,5 oranında büyüme yaşanacağını

öngörüyoruz. 2015 yılında inşaat malzemeleri

ihracatımızın % 17,5 oranında bir büyüme

kaydetmesini hedefliyor, yine aynı yıl inşaat

malzemeleri ihracat hacmimizin yaklaşık

Page 38: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

40 milyar dolar seviyesine ulaşacağını

düşünüyoruz.

2023 yılında ülkemizin hedefi dünyanın en

büyük ilk 10 ekonomisi arasına girmek.

İMSAD olarak bizim 2023 hedeflerimiz ise

100 milyar US$ ihracat, 100 milyar US$ yurt

içi pazar büyüklüğü ve 100 milyar US$ yurt

dışı müteahhitlik faaliyetine ulaşmak. Bu

hedeflere ulaşırken inovasyon ve AR-GE’nin

önemine inanıyoruz ve Türkiye’nin halen % 1

mertebesinde olan GSYH’daki AR-GE payının

2023’te gelişmiş ülkelerin % 2 olan seviyesinin

de üstünde % 3 olarak hedeflenmesini çok

önemsiyoruz. İlk 10 ekonomiye giden yolda

rolümüz büyük olacak.

İnşaat malzemesi sanayisi demir çelikten,

ısıtma – soğutma sistemlerine, boyadan

bağlantı elemanlarına, asansörden aydınlatma

ekipmanlarına, çimentodan boruya kadar

30’a yakın alanı kapsıyor. Bugün İMSAD

böylesine geniş bir endüstriyi büyük sanayi

gruplarıyla, sektörün her bir alanını temsil

eden derneklerle tek çatı altında buluşturmayı

başardı. İMSAD seçkin sanayici üyeleri, 28

sektör derneği üyesi ile her yıl düzenlediği

uluslararası organizasyonlar, yürüttüğü AB

projeleri, yayınladığı raporlar ve araştırmalarla

çalışmalarını sürdürüyor.

Kaliteli Ürün & Uluslararası İnşaatta Kalite

Zirvesi

Sektör ve sanayiciler olarak markalaşmada

teknoloji geliştirmede, nitelikli, kaliteli,

dünyanın her yerine satılabilir, rekabet gücü

yüksek ürünleri üretmede büyük hedeflerimiz

var. Sektörümüzün kaliteli ürün konusunda

herhangi bir eksikliği yok hatta fazlası var.

Bugün dünyanın her yerine ürün satabilen

ihracat lideri bir sektörüz. Biz daha büyük

hedefler, daha fazla ihracat rakamları ve

daha güçlü bir sektör için çalışıyoruz. Bu

hedefleri gerçekleştirmek ve sektörümüzün

sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla birçok

faaliyet gerçekleştiriyoruz. Bunlardan biri

geleneksel hale getirdiğimiz ve artık marka

olan etkinliğimiz Uluslararası İnşaatta Kalite

Zirvesi'nin bu yıl üçüncüsünü 23 Kasım

tarihinde düzenledik. Zirve, inşaat sanayisinin

tek ve en büyük buluşmasıdır. Sektör ve

sanayiciler olarak kaliteli ve rekabet gücü

yüksek ürünleri üretmeyi sürdürerek, küresel

arenada sektörümüzü daha fazla ülkede

temsil etmeyi hedefliyoruz. Bu hedeflerimiz

doğrultusunda sektörümüzün sürdürülebilir

gelişimini sağlamak amacıyla düzenlediğimiz

ve geleneksel hale getirdiğimiz Uluslararası

İnşaatta Kalite Zirvesini de geliştirerek

sürdürmek arzusundayız.

Yapı Stoku - Van Depremi

Türkiye, son 20 yılda büyük can ve mal kaybına

yol açan birçok orta ve büyük ölçekte deprem

yaşamıştır. Ortaya çıkan can kayıpları ve ağır

hasarlı veya yıkılan binaların sayısı ülkemiz

yapılarının, özellikle de orta yükseklikteki

betonarme binaların yetersiz sismik

performansını gündeme getirmiştir. Görülüyor

ki ülkemizdeki mevcut yapı stokunun önemli bir

kısmı risk altındadır.

Türkiye’de kaliteli, dünya çapında rekabetçi

bir inşaat malzemesi sanayisi, yine dünya

sıralamasında olan bir müteahhitlik ve gelişen

bir müşavirlik becerisi olmasına karşın

depremlerde yapılar nedeniyle can kaybı

yaşanmasından büyük üzüntü duyuyoruz.

23 Ekim Pazar günü Van’da meydana gelen

7.2 büyüklüğündeki depremde hayatını

kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı,

yaralananlara acil şifalar diliyoruz. Depremin

ardından bölgeye İMSAD heyeti giderek bir

durum tespiti yaptı ve bölgeye yönelik çalışma

planı oluşturuldu.

Bu konuda kamuoyuna yaptığımız basın

açıklamasında da değindiğimiz noktaları sizin

kanalınızla tekrar vurgulamak isterim.

Bölgedeki ağır hasarlı yapıların yıkılmasından

sonra orta ve az hasarlı binaların incelenerek

güçlendirilmesi gerekiyor. Güçlendirmenin,

konunun uzmanlarınca afet yönetmeliğinde

yer alan esaslara göre yapılması önemli

çünkü hiçbir şey insan hayatından daha

kıymetli olamaz. Türk inşaat sanayisi olarak

Page 39: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

38 - 39

güçlendirme ve depreme dayanıklı binalar

üretmekte hiçbir eksiğimiz yok hatta fazlamız

var. Mevcut yapılarda bir plan dâhilinde, yeni

yapılarda ise doğru malzeme seçimi, nitelikli

projelendirme, kaliteli imalat ve işçilik ile

yerinde denetimle birlikte standartların eksiksiz

ve tam uygulanması oldukça önemli.

Bu konuda İMSAD Yapı Güvenliği ve Deprem

Komitemiz ve Yönetim Kurulumuz bir dizi

çalışma yürütüyor. Bu çalışmalarda başta

Başbakanlık Afet ve Acil Yönetim Başkanlığı

Deprem Daire Başkanlığı olmak üzere, Türk

Deprem Vakfı, Yapı Denetim Kuruluşları Birliği

ile işbirliği içindeyiz. Kısacası artık Türkiye’de

olası doğal afetlere karşı hazırlıklı olmak için

gerekli önlemlerin alınması yönünde adımlar

atılarak, mevcut yapıların bir plan dâhilinde

elden geçmesi gerekiyor.

Yapıda Denetim Sorumluluk ve Deprem

Sigortası

Son zamanlarda ülkemizde yaşanan deprem

felaketleri, yapı denetimi sistemimizin

eksikliklerini tekrar tekrar gündemimize taşıyor.

Ülkemizde yapı denetimi ve oraya kadar olan

süreçteki yetersizlikler maalesef bizi doğal

afetler karşısında çaresiz duruma getiriyor.

Tüm aksaklıkların giderilebilmesi için

bugüne kadar geçerli olan ilgili yasa, tüzük

ve yönetmeliklerin bir an önce yeniden

kaleme alınması ve uluslararası uygulamalar

doğrultusunda, devrim niteliğinde değişiklikler

yapılması gerekmektedir.

Bu kapsamda, teknik müşavirler gerçek rollerini

artık üstlenmeli; ‘beyin takımı’ olarak, tam

yetki ve sorumlulukla yurt genelinde özel ve

resmi tüm yapım işlerinde yerlerini almalıdırlar.

Müşavirlik müessesesinin kullanılmaya

başlanmasıyla birlikte kalitenin yükseleceği,

can ve mal emniyetinin artacağı, yatırım ve

işletme giderlerinin büyük ölçüde azalacağı ve

ülkemizin daha hızlı kalkınacağı çok açıktır.

Deprem sigortası konusunda ise bir bilinç

eksikliği göze çarpıyor. Ülkemizde % 25

oranında olan sigortalılık oranı gelişmiş

ülkelerde % 30 civarında. DASK Doğal Afet

Sigortaları Kurumunun zorunlu deprem

sigortası uygulamasını genişletmek için

tapu tescili ve konut kredileri yanında su ve

elektrik aboneliklerinde de DASK’ın aranır hale

getirilmesi gibi çalışmaları var. Bu çalışmalara

da hız verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Page 40: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Page 41: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

40 - 41

Mustafa SUTürkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Başkanı

Zorunlu deprem sigortası, yapı denetimi, mesleki sorumluluk sigortaları, sigorta bilinci

Çeşitli kaynaklara göre ülkemiz topraklarının

% 96’sı, ülke nüfusunun ise % 98’i farklı

derecelerde deprem riskiyle karşı karşıyadır.

Bu gerçekle 1999 yılında meydana gelen

iki büyük deprem felaketi ile daha net yüz

yüze gelinmiş ve 587 sayılı KHK ile Zorunlu

Deprem Sigortası Sistemi kurulmuştur.

Ancak geçen 11 yıllık süreye rağmen

ülkemizde halen Afet Sigortaları Kanunu

yasalaşamamış, yükümlüleri sigorta yapmaya

teşvik için tapu işlemleri dışında gerekli

denetim mekanizmaları oluşturulamamıştır.

Diğer taraftan devletin afet konutu yapma

geleneğini devam ettirmesi, risklere karşı

sigorta yapma alışkanlığının özellikle bazı

bölgelerde ve alt gelir grubunda düşük

olması, sigorta bilincinin arttırılması

yönündeki çabaların yetersiz kalması, zorunlu

deprem sigortası poliçe sayısında ulaşılan

sigortalılık oranının ne yazık ki arzu edilen

düzeye çıkmamasına neden olmuştur.

Van’daki sigortalılık oranı % 8,7’ler seviyesinde

23 Ekim’de merkez üssü Van’ın merkez ilçeye bağlı Tabanlı Köyü olarak açıklanan ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin büyük bölümünde hissedilen 7,2 şiddetindeki deprem sonrasında Doğal Afet Sigortaları Kurumundan (DASK) alınan veriler değerlendirildiğinde en çok etkilenen ilimiz olan Van’da 84.345 adet konut bulunduğu ancak bunlardan sadece 7318 adet konutun zorunlu deprem sigortası poliçesine sahip olduğu görülmüştür. Dolayısıyla Van ilimizde sigortalılık oranı ne yazık ki % 8,7’ler seviyesindedir.

Son yaşanan depremden etkilenen Van, Muş, Siirt, Şırnak, Batman, Hakkâri, Bitlis, Bingöl, Ağrı ve Erzurum illerimizin tamamı değerlendirildiğinde 479.350 konuttan 51.422 tanesinin zorunlu deprem sigortasına sahip olduğu görülmüş olup, bu illerdeki

Page 42: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

sigortalanma oranının da % 10,7 olarak gerçekleştiği tespit edilmiştir.

Yukarıdaki verilerden de anlaşılacağı üzere Van’da yaşanan deprem felaketi, zorunlu deprem sigortasına ilişkin düzenlemeleri de içeren Afet Sigortaları Kanun Tasarısı’nın bir an önce yasalaşması gerektiği gerçeğini gözler önüne sermiştir. Söz konusu Tasarı’ya ilişkin görüşlerimiz, ilgili mercilere iletilmiş ve özellikle zorunlu deprem sigortasının yaptırılmaması ve bu husustaki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda uygulanacak yaptırımların büyük önem arz ettiği vurgulanmıştır.

Özellikle deprem sigortalarına ilişkin olarak, yaşanan büyük afetler sonrasında zorunlu deprem sigortası ve yangın sigortasına ek olarak verilen ihtiyari deprem sigortasına talepte artış görülmekte fakat felaketlerin zamanla unutulmaya başlaması ile bu artışların devamlılığı sağlanamamakta, yapılan poliçeler sonraki yıllarda yenilenmemektedir.

Toplumsal düzeyde deprem konusundaki bilincimiz istenen seviyede değildir

DASK, gerek özellikle deprem riskinin yüksek olduğu illerde yürüttüğü bilinçlendirme

kampanyaları ile gerekse ulusal düzeyde yürüttüğü reklam kampanyaları ile deprem riski ve zorunlu deprem sigortası konusundaki bilinci artırmaya çalışmaktadır. Toplumsal düzeyde deprem konusundaki bilincimizin istenen seviyede olmadığı ve alınması gereken önlemlerin birçoğunun henüz hayata geçirilemediği bir gerçektir. Bu nedenle gerek ülkemizdeki sigorta bilincinin arttırılmasına yönelik çalışmalar gerekse zorunlu deprem sigortasına yönelik DASK tarafından yürütülen bilinçlendirmeye yönelik kampanyaların son derece önemli olduğu düşünülmektedir. Ayrıca Van’da meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki deprem can ve mal kaybına neden oldu.

Süresi sona eren poliçelerin yenilenmesinin sağlanması hususunda acentelerin daha aktif olması, en azından var olan sigortalı portföyünün devamlılığının sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır.

Diğer taraftan, 1999 yılında yaşanan deprem sonrasında, ülkemizdeki yapı denetimi sistemini ve yapım aşamasında görev alan fenni mesullerin sorumluluklarını düzenlemek amacıyla çıkarılmış olan 595 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin bazı maddeleri Anayasa’nın

Page 43: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

42 - 43

127’nci ve 128’inci maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’nce 24.05.2001 tarihinde iptal edilmiş; mevzuatta meydana gelen boşluğun doldurulması amacıyla hazırlanan 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun 13.07.2001 tarih ve 24461 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak kanunlaşmış, adı geçen Kanun hükmünce, iptal edilen 595 sayılı KHK’ya göre yaptırılması zorunlu olan Yapı Denetim Kuruluşları Mali Sorumluluk Sigortası kaldırılmıştır.

Sonrasında hazırlanan ve sigortayı da içeren taslak hakkında görüşlerimiz yapı denetiminin sigortacılık açısından taşıdığı önem göz önüne alınarak yetkililere iletilmiştir. Görüşümüz, yapı denetiminde sigortanın, Yapı Denetim Kanunu’nun hedeflerine paralel olarak, yapıda bir kusur ve / veya doğal afetler nedeniyle hasar oluştuğunda yapı sahibinin hasarını tazmin edebilmesi ve sonrasında sigortacının rücu yolu ile kusurlu olan proje müellifi, denetim şirketi ve / veya laboratuvarların mesleki sorumluluk sigortasından zararını karşılayabilmesi şeklinde kurulması çerçevesindedir. Sistem ek olarak inşaat sigortaları, üçüncü şahıslara karşı mali mesuliyet sigortası ve mesleki sorumluluk sigortaları ile desteklenmelidir.

Mesleki sorumluluk sigortasına ilgi

artmaktadır

Bu çerçevede, genel olarak mesleki

sorumluluk sigortalarına baktığımızda ise

ülkemizde bir mesleğe yönelik ve zorunlu

olarak ihdas edilmiş ilk sigorta olan Özel

Güvenlik Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası

Genel Şartları’nın yayınlanmış olduğunu

görmekteyiz. Sonrasında 16.03.2006

tarihinde Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel

Şartları yürürlüğe girmiş ve bu genel şartlarda

ek klozlar ile teminat sağlanan hekimler,

avukatlar ve mali müşavirler başta olmak

üzere tüm meslekler için mesleki sorumluluk

sigortası yaptırılabilmesinin önü açılmıştır.

30.07.2010 yılında hekimlere yönelik olarak

sigorta teminatı sağlanması amacıyla

Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali

Sorumluluk Sigortası Genel Şartları yürürlüğe

girmiş ve hekimler için sigorta yaptırma

zorunlu hale getirilmiştir. Yukarıda verilen

bilgiler doğrultusunda ülkemizde mesleki

sorumluluk sigortası hukuki altyapısının ve

gelişmiş ülkelerdeki kadar ürün çeşitliliği

olmasa bile sigorta uygulamalarının mevcut

olduğunu, geçtiğimiz yıllardaki gelişmelere

paralel olarak söz konusu branşın özellikle

Avrupa Birliği uyum çalışmaları süreci

dolayısıyla ilgi odağı olmaya devam edeceğini

ve sigortalıların artan sorumluluk bilinci ile

mahkemelerin verdiği tazminat kararlarının

da bu yükseliş trendini desteklediğini

görmekteyiz.

Ülkemizde yaşanan depremlerin sigorta

maliyetlerine getirdiği yük, şirketten şirkete

değişmekle birlikte, büyük depremler

neticesinde reasürans maliyetlerinin artması

hem sigorta şirketlerini hem de sigortalıları

etkilemektedir. Fakat ülkemizin karşı karşıya

olduğu doğal afetlerle mücadelede en önemli

araçlardan birinin sigorta sistemi olduğu

gerçeğinden hareketle Birliğimiz de topluma

sigorta sisteminin yararları hakkında zaman

zaman mesaj verilmesi ile sigorta sisteminin

ülkeye orta ve uzun vadeli fon yaratma

konusunda önemli bir işlevi olduğunun

vurgulanması ve sigortalı yaşamın artması

adına uzun vadeli hedeflere yönelik olarak

çalışmalarına devam etmektedir.

Page 44: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Afetleri yok sayan kanunlar ile afetler yönetilemez

Öncelikle dünyada yaşanan ve / veya Türkiye’de yaşadığımız afetlerden şimdiye kadar neden ders alamadığımızı anlamamız gerekiyor. Çünkü şimdiye kadar ülke olarak geçmişten gerekli dersleri çıkartabilmemiz bir yana her geçen gün,

Sel, deprem, heyelan, sanayi kazaları, vb.

tehlikelere maruz bölgelerde hızla artan plansız yerleşim yerleri ve yoğun nüfus artışı dağılımı,

Yetersiz ve zayıf mekânsal planlama

anlayışı, sağlıksız ve denetimsiz bina stoku, eksik ve yetersiz afet ve acil durum hazırlıkları,

Kanun ve yönetmeliklerin çağın çok

gerisindeki bir anlayışla hazırlanması,

Kanun ve yönetmeliklerin uygulanması ve

denetimindeki zafiyetler,

İlgililerin ve genelde de halkın yetersiz

afet bilinci ve afet yönetimi eğitimi konusundaki eksik eğitim,

Yerel yönetimlerin çok kısıtlı olan parasal,

personel ve teknik imkânları,

Hızla artan çevre tahribatı ve küresel iklim

değişimi,

Gıdada ‘genetiği değiştirilmiş

organizmalar’ ve ‘genetiği değiştirilmiş doğal afetler’ gibi

nedenlerle ülkemizi daha tehlikeli bir yer haline getiriyoruz.

Bu duruma Türkiye’de dur diyebilecek köklü bir anlayış, gelişme ve gidişat olabilmesi için mutlaka afetlerden ders almalı ve aldığımız derslere göre sistemimizi revize etmeliyiz. Böylece, afetlerden ders almaya ciddi bir şekilde niyet ettikten sonra problemi çözebilmek için onu doğru teşhis etmeye çalışmalıyız. Bu nedenle herkes boş övünmelerden vazgeçip öncelikle afet yönetiminde büyük problemlerimizin olduğunu kabul etmeli: Yani son yaşanan afetlerde de görüldüğü üzere şu an Türkiye’de bilimsel ve işler bir afet yönetim sistemi yok. Çünkü örneğin;

1959 yılında çıkan 7269 sayılı Kanun 1. sadece deprem, sel, kaya düşmesi, çığ, heyelan gibi 5 doğal afet ve yangından bahseder. Bu yüzden kuraklık, sanayi tesislerindeki patlamalar vb. hiçbir istatistikte yer almaz. Bakan, müdür ve bilim insanlarımız da Türkiye’de sadece 5 afet olurmuş gibi konuşur, 5 afeti toplayıp afetlerimizi yüzde 100’e tamamlar! Yani

Page 45: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

44 - 45

Prof. Dr. Mikdat KADIOĞLUİstanbul Teknik ÜniversitesiAfet Yönetimi Araştırma ve Uygulama Merkezi

afetleri yok sayan kanunlar ile afetler yönetilemez.

Türkiye’de afet yönetimi bir kalkınma 2. problemi değil, bir müdahale problemi olarak görülmektedir. Bu nedenle de çalışmaların büyük bir kısmı müdahaleye yani “İnsanları enkaz altından nasıl kurtarırız?” sorusuna yönelik olmaktadır. Sonuç olarak mevcut kaynaklarımızı emniyetli ve güvenli gelişmeye değil, acil yardım ve onarıma (müdahale – iyileştirmeye ya da yıkım – yara sarmaya) harcamaktayız.

1950’lerde afet yönetimi dünyada sivil 3. savunma olarak başlamış ve günümüzde kapsamı geliştirilerek afet yönetimine dönüşmüştür. Buna rağmen ülkemizde yeni kurulan İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri hâlâ 1950’lerdeki sivil savunma mantığı ile yürütülmekte ve teknik elemanlara dahi arama kurtarma eğitimleri verilmektedir. Hâlbuki yıllar önce sivil savunma uzmanlarını afet yönetimi uzmanına dönüştürerek afet öncesine önem vermiş olmalıydık.

Türkiye’de stratejik, taktiksel ve 4. operasyonel çalışmalar birbirine girmiştir. Eşgüdümü sağlaması ve strateji belirlemesi gereken AFAD Başkanlığı gibi

kurumlar gündelik işlerin yükü altında eziliyor ve afetlere hazırlık konusunda görevlerini yerine getiremiyor.

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi 5. Başkanlığının görev ve teşkilatlanmasını öngören ve 2009 yılında çıkarılan 5902 sayılı Kanun, Deprem Danışma Kurulu, Deprem Dairesi vb. birçok tuhaflık taşımaktadır. Dünyanın hiçbir yerinde bir afet için danışma kurulu ve daire kurulduğu görülmemiştir. Bu Kanun acilen bilimsel esaslara uygun bir şekilde yeniden yazılmalı.

5902 sayılı Kanun, afet yönetiminde çok 6. önemli olan lojistik konusuna yeterince değinmemektedir. Lojistik olmayan bir yerde afet yönetilemez!

Afet anında eski adıyla kriz, yeni adıyla afet 7. yönetim merkezindeki bir masa etrafında toplanan onlarca kişinin vali gibi bir kişi tarafından yönetilebileceği düşünülüyor. Dünyada afet sırasında 1 kişinin sadece 5 kişiyi yönetebileceği kabul edilerek, U şeklindeki masa uygulaması terk edilmiş ve tümüyle olay komuta sistemine geçilmiştir.

Türkiye’de sivil savunma sirenleri, kanun 8. gereği sadece savaşta ve 10 Kasım’da

kullanılabilmektedir. Herhangi bir sel, vb. durumda sivil savunma sirenlerini kullanmak mümkün değil. Kazayla siren çalınsa bu konuda eğitimsiz olan insanlarımız 10 Kasım sanıp, saygı duruşuna geçebilir (Çünkü insanlar afetlerde daha önce yaptıklarını yaparlar!).

Bazı kanunlar, ifadeler değişse bile bu 9. konuda çalışanların eğitimi, alışkanlıkları, bilgi ve görgüsü değişmiyor. Afet yönetimi bir bilim dalı ve uzmanlık alanı olarak görülmediği için de ülkemizde herkes afet yönetim uzmanıymış gibi görevlendirilip çalıştırılabiliyor.

Ülkemizde afet çalışmaları toplum tabanlı 10. değildir, kurumlar bu konuda tek söz sahibidir. Halk bu çalışmalarda paydaş olarak görülmüyor, insanlarımız bu süreçte daha çok ‘afetzede’ olarak yer almıyor.

Türkiye’de afetlere iyi bir şekilde 11. hazırlanmış bir il veya ilçe örneği yok. Bütün tecrübeler sadece ve sadece afet sonrası yıkım ve yara sarma üzerine.

Para ve emekler daha çok şatafatlı arama 12. kurtarma ekiplerine, uzay üssü şeklindeki gösterişli ve atıl afet yönetim merkezlerine harcanıyor. Halka daha çok bilgi yükleniyor, beceri geliştirme ve davranış

Page 46: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

değişikliğine gidilemiyor. Daha da kötüsü afet ve acil durum yönetimi ile ilgilenenler halka anlattığı ve öğrettiklerini kendisi bile evinde ve kurumunda yapmıyor.

2005 yılında çıkan 5393 sayılı Belediye 13. Kanunu’nun 53. maddesi ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun 69’uncu maddesi belediye ve il özel idarelerine afet ve acil planlarını yapmak, afet zararlarını azaltmak, halkı eğitmek, gerekli donanımı hazırlamak gibi görevler vermesine rağmen ülkemizde bunları yerine getiren il özel idaresi ve belediye sayısı yok denecek kadar az.

Afetlerde halkın sığınacağı, park, bahçe, 14. okul ve kamu binalarında bu konu ile ilgili herhangi bir hazırlık bulunmuyor.

Ülkemizde tatbikatlar hep haberli 15. yapılmakta, böylece ambulans bile önceden gelip 2 sokak ötede yapılacak tatbikatı bekleyebiliyor. Evinde, iş yerinde, kurumunda yangın, deprem tatbikatı yapan ne yazık ki yok.

Afet yönetimi bir bütün ve teknik / bilimsel bir konu olarak ele alınmalıdır

Günümüzde doğa ya da insan kaynaklı tehlikeler sonucunda ortaya çıkabilecek zararların, insan hayatı, mal – mülk, sosyal yapı ve çevre açısından çok büyük boyutlarda olabileceği açık. Ayrıca afet yönetimi asla ve tek başına bir ‘afetlere müdahale’ çalışması değil, önemli bir sosyoekonomik kalkınma ve gelişme problemi.

Artık Afet Yönetim biliminin tarihsel gelişiminden de görülebileceği gibi bugün gelişmiş ülkelerde “Kapsamlı Afet Yönetimi” uygulanıyor. Kapsamlı afet yönetiminin başlıca hedefi, mümkünse ve öncelikle afetleri önlemek, can ve mal kayıplarını azaltmak ve toplumun her türlü tehlike ve risklerden korunmayı öğrenmesi ve hazırlanmasını sağlamaktır.

Sonuç olarak günümüzde ortaya çıkan “Kapsamlı Afet Yönetimi” kavramı her türlü tehlikeye karşı hazırlıklı olma, zarar azaltma, müdahale etme ve iyileştirme amacıyla mevcut kaynakları organize eden analiz, planlama, karar alma ve değerlendirme süreçlerinin

tümünü kapsar. Diğer bir deyişle, günümüzde afet yönetimi, her türlü tehlikeye karşı hazırlıklı olmayı, zarar azaltma, müdahale etme ve iyileştirme amacıyla mevcut kaynakları organize eden, analiz, planlama, karar alma ve değerlendirme süreçlerinin tümüdür.

Bu nedenle, afet yönetimi çalışmaları Türkiye’de de bir bütün ve teknik / bilimsel bir konu olarak ele alınmalıdır. Bunun için ilk iş olarak 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) geniş katılımlı ve gerçek uzmanlarının bulunduğu bir çalışma ile yeniden yazılmalıdır.

Halkın katılımı olmadan afetlere karşı hazırlıklı olmak mümkün değildir

Son yıllarda yaşadığımız deprem, sel, vb. afetlerden dolayı büyük zararlara uğrayıp telafi edilemez kayıplar verdik. Böylece afetler bireysel güvenliğimizi ve şimdiye kadar yanlış ve doğru olduğuna inandığımız davranışlarımızı sorgulamamıza neden oldu. Büyük yıkımlara neden olan afetler, artık Türkiye’de bir bütün olarak toplumun afetler ve afet yönetimi konularında eğitim ve öğretime ihtiyacı olduğunu açıkça ortaya koydu.

Halkın katılımı olmadan afetlere karşı hazırlıklı olmanın mümkün olamayacağı bir gerçektir. Bunun için birçok STK, özel ve kamu kurum ve kuruluşları tarafından verilen afetlere hazırlık eğitimleri daha çok katılımcılığa ve beceriye yönelik olmalı; topluma doğruluğu şüphe getirmeyen ortak mesajlar verilmelidir. Bu nedenle de ‘yanlış kadercilik anlayışı’ dâhil olmak üzere artık toplumumuzu afetler ve acil durum yönetimi konularındaki yanlış önyargılardan ve duygusal saplantılardan arındıracak, tutum ve davranışlarında iyi yönde köklü değişikliklere yol açabilecek kapsamlı eğitim ve öğretim çalışmalarına ihtiyaç vardır.

Böylece, ülkemizde artık “İnsanlarımızı enkaz altından nasıl kurtarırız?” düşüncesiyle yapılan çalışmaların yerini, “İnsanlarımız enkaz altında kalmasın!” düşüncesiyle yapılacak olan çalışmalar almalı, yanlış inanç ve anlayışların düzeltilmesine öncelik verilmelidir. Bunun için aşağıdaki web sitelerinde bulunan ücretsiz ama güvenilir kaynakları okumalı ve herkese okutmalıyız:

Page 47: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

46 - 47

İlköğretim 4. sınıf ve üzeri için KIZILAY İle Güvenli Yaşamı Öğreniyorum Öğrenci ve Öğretmen Kitapları:

http://www.kizilay.org.tr/dosyalar/1252668846_KZLY_gyo_ogrenci_kitabi.pdf

http://www.kizilay.org.tr/dosyalar/1252668893_ogretmen_son.pdf

İSMEP Kapsamında hazırlanan Depremin İlk 72 Saati, Okul, İşyeri, Hastanelerde Afet Acil Yardım Planlaması:

http://www.guvenliyasam.org/yayinlar

http://www.guvenliyasam.org/tehlike-avi

Japonya Kobe’deki Depremden Alınan Dersler:

http://www.ibb.gov.tr/sites/akom/Documents/hanshinkitabi.pdf

Afet Yönetimi: Beklenilmeyeni Beklemek, En Kötüsünü Yönetmek kitabı:

http://turkafet.org/upload/dosyalar/Afet_Yonetimi._KADIOGLU_M..pdf

Yerel yönetimlerin afetler konusunda yürütmesi gerekli çalışmalar

03.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 53. maddesi belediyelere, diğer bir deyişle seçimle göreve gelmiş yerel yönetimlere, afetler konusunda yapmaları gerekenleri zikretmektedir. Benim önerim, Kanun’un bu maddesinde sayılan aşağıdaki konuları belediyelerin öncelikle ele almasıdır. Bu yasal yükümlülüğe göre:

Belediyeler; yangın, sanayi kazaları, deprem 1. ve diğer doğal afetlerden korunmak veya bunların zararlarını azaltmak için çalışmalar yapmalıdır.

Beldenin özelliklerini dikkate alarak 2. gerekli afet ve acil durum planlarının hazırlanmasında varsa il ölçeğindeki diğer acil durum planlarıyla da koordinasyon sağlamalı ve ilgili bakanlık, kamu kuruluşları, meslek teşekkülleriyle üniversitelerin ve diğer mahalli idarelerin görüşlerini almalıdır.

Yine belediyeler bu planlar doğrultusunda 3. halkın eğitimi için gerekli önlemleri alarak ilgili idareler, kurumlar ve örgütler ile ortak programlar yapmalıdır.

Ayrıca belediyeler, belediye sınırları dışında 4. yangın ve benzeri afetler meydana gelmesi

durumunda, bu bölgelere gerekli yardım ve destek sağlayabilecek şekilde hazırlıklarını yapmalıdır.

Bütün bunlar için de her belde sınırları dâhilinde:

Tehlike ve risk kaynaklarının tespiti ile 1. birlikte her tür ve ölçekteki planlama faaliyetlerine girdi oluşturacak nitelikteki veriler elde edilmelidir.

Kentsel tehlikeler ve riskler tek tek 2. tanımlanmalı, belgelenmeli, analiz edilmeli ve ilgililere duyurulmalıdır.

Kentsel risk sektörleri ve ilgili taraflar 3. tek tek belirlenmeli; her sektörde kayıp düzeylerini ve öncelikleri belirlemeye yönelik risk azaltma çalışmaları kurumlaştırılmalıdır.

Risk Azaltma ve Müdahale Planlarına temel 4. oluşturmak ve riskleri azaltmak amacıyla ‘Sakınım Planları’nın (Risk Azaltma Stratejik Planları) hazırlanma esasları, planlama sistemi ve diğer mevzuatlar ile bütünleştirme süreçleri düzenlenmelidir.

Acil durum ve kriz yönetimine temel 5. oluşturmak amacıyla ‘Acil Durumlara Müdahale Planları’nın hazırlanma esaslarının uygulama ve mevzuat ile bütünleştirme süreçleri eksiksiz yerine getirilmelidir.

Vatandaşlar da afetlere hazırlık çalışmalarını öğrenmeli

Vatandaşlarımız da her şeyi devletten • beklememeli. Afetlerin ilk 72 saatine yönelik kendisinin yapması gerekenleri öğrenip mutlaka uygulamalıdır.

Bundan sonra da 5393 Belediye ve 5302 İl • Özel İdaresi Kanunları gereğince belediyesi ve il özel idaresinin yaptığı afete hazırlık çalışmalarını öğrenmek için bilgi edinmeye yönelik yerel yönetimlere dilekçeler vermelidir.

Yerel yönetimlerin ilgili kanunlar gereği • görevlerini yerine getirmediği durumlarda da her bir vatandaş Cumhuriyet Savcılığına dilekçe ile başvurarak yerel yönetimlerin yasal görevini ihmal ettiği konusunda suç duyurusunda bulunmalıdır.

Özetle hayatta kalmak, ülkenin refahı ve mutluluğu için, bu işi artık çok ama çok sıkı tutmalıyız.

Page 48: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

Page 49: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

48 - 49

Olcayto SATIAHDER Yönetim Kurulu Üyesi

Afetlere hazırlık ile geleceğe güvenle bakabileceğiz

Ülke çapında, afetlere karşı tüm mücadele ve

girişimleri birleştirmek, ülkemizde afet bilinci

ve eğitimini arttırmaya ve güçlendirmeye

yönelik her türlü üretim ve birikime doğrudan

destek olmak ve bizzat kendi bünyesinde

afete hazırlık, afet bilincinin yükseltilmesi,

risk azaltma çalışmalarının planlama ve

uygulamalarının eğitimlerini vermek de

AHDER’in amaç ve hedefleri arasındadır.

AHDER (Afete Hazırlık ve Deprem Eğitim

Derneği), 2003 yılında Prof. Dr. Ahmet Mete

Işıkara başkanlığında, Oğuz Haksever, Pınar

Türenç, Nazan Satı gibi konuda hasiyet

gösteren fikir liderlerinin katılımlarıyla

kuruldu.

Niye deprem eğitimi derneği?

AHDER kuruluş amacı olarak, deprem başta

olmak üzere olası afetlere hazırlığı ön plana

almıştır. Bölgesel afetlerin ardından yaşanan

tecrübe ve çalışmalar göstermektedir ki;

afetle karşı karşıya kalan bölgeye yardım,

ilk 72 saatten önce ulaşamamaktadır.

Ancak bu ilk 72 saatin insan yaşamının

kurtarılmasındaki önemi çok büyüktür. Burada

karşımıza çıkan ters orantı bir gerçeğin farkına

varmamıza neden olmaktadır. İlk 72 saat insan

yaşamı için önemli ve ilk 72 saat yapayalnız

kalıyorsak bu demektir ki, ilk 72 saat ancak

kendi kendimize ve yakın çevremize yardım

edebiliriz. İşte burada ‘hazırlık’ ve ‘bilinç’

kavramlarının önemi devreye giriyor.

Eğer afetler (başta deprem olmak üzere)

hakkında önceden bilgi sahibi olup bilgi

açısından hazır olduğumuzu düşünürsek;

afetlerden sonra yaşadığımız şok daha hafif

olur.

İşte burada projelerimizin ana damarlarını

oluşturan eğitimler devreye giriyor. Okul

öncesi, ilköğretim, lise çağı çocuklarına ve

yetişkinlere yönelik afete hazırlık eğitimleri,

acil durumlar için ilkyardım eğitimleri,

toplumun hassas ve dezavantajlı gruplarına

yönelik olarak hazırlanmış olan afet bilinci

eğitimleriyle başladık.

Zaman içinde danışmanlarımızın katkılarıyla;

işyerleri, hastaneler, eğitim kurumları,

Page 50: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Dosya | Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta

belediyeler, valilikler için Afet ve Acil Durum Planlama, Hizmet / İş sürekliliği Eğitimleri devreye girdi.

Eğitimler aracılığı ile ulaşmayı planladığımız hedef, afete hazırlık konusunda toplum bilinci oluşturmak ve afetlere karşı bireysel anlamda hazırlıkların yapılmasını sağlayarak “kendimizin ve sevdiklerimizin yaşamlarını güvence altına almaktır”. İnanıyoruz ki, afetlere hazır olursak gelecekte yaşayacağımız her dakikaya korku duymadan güvenle bakabileceğiz.

1999 yılında peş peşe yaşanan Kocaeli ve Düzce depremlerinin Türkiye’ye maddi ve manevi maliyeti çok büyük oldu. Türkiye bir deprem ülkesi ve 1999 yılından önce de birçok defa büyük depremlere maruz kaldı. Ancak 1999 yılında yaşanan depremlerin etkilerinin hem alan olarak çok büyük olması hem de Türkiye’nin büyük sanayi kentlerinden biri olan Kocaeli ve çevresinde olması deprem gerçeğinin farkına varılmasına neden oldu. Bugün, depremden 12 yıl sonra hâlâ depremden kalan maddi ve manevi yaralar sarılmaya çalışılıyor.

Derneğin, resmi anlamda kuruluşu 2003 yılında oldu; ancak derneğin kurulmasında aktif rol alan bir grup dernek üyesi, “afet bilinci” oluşturulması yönündeki çalışmalarına 1999 yılındaki depremlerin hemen ardından başladı.

AHDER 2004 yılında “Depreme Hazır Bir Milyon Çocuk Bir Milyon Aile” projesine başlamıştır. Tüm Türkiye’yi kapsayan bu proje halen devam etmektedir. Türkiye genelinde sponsorlarımızın desteği ile birçok okulda eğitimler verilmiştir. Eğitimler sırasında çocuklara derneğimizin eğitim materyalleri dağıtılarak, eğitimlerin çocuklar aracılığı ile yetişkinlere ulaşması hedeflenmiştir.

Projeler çerçevesinde Türkiye’de önde gelen birçok şirketin projelerimize verdiği desteklerle stratejik ortaklıklar kurduk: Gürpınar Belediyesi, Çerkezköy Belediyesi, Lüleburgaz Belediyesi, Eskişehir Belediyesi, Konak Belediyesi, Urla Kaymakamlığı, Kahramanmaraş Belediyesi, Gemlik Mimarlar Odası, İskenderun Mimarlar Odası, Çorlu Personel Yöneticileri

Derneği, Koç Vakfı, Aydın Doğan Vakfı, Ağaoğlu İnşaat, Toyota, HP, Başarı, Kale Oto, Remax, Ekinciler Holding, Varol Beton, Standart Profil sponsorlarımızdan bazılarıdır.

Belediyeler ile ortak çalışmalar yapıldı

Deprem eğitimlerini sosyal sorumluluk haline getiren AHDER, Gölcük Belediyesi’yle yapılan ortak projeyle başlayan deprem eğitim çalışmalarını Eskişehir, Kadıköy, Değirmendere, Ümraniye, Göcek, Kayseri, Lüleburgaz, Konak, Bursa Büyükşehir, Bandırma, Bodrum, Tuzla, Marmaris, Antalya, Şişli, İhsaniye, İznik, Koca Sinan Belediyesi gibi pek çok belediye ile sürdürdü. Belediyeler ile ortak yürütülen çalışmalarda ilköğretim düzeyinde öğrenim gören birçok çocuğa ulaşıldı. Verilen eğitimlerin yanı sıra öğrenmenin sürekliliğini sağlamak amacıyla eğitimler sonunda eğitim alan çocuklara kitaplar dağıtıldı.

Lüleburgaz Belediyesi ile AHDER ortaklaşa gerçekleştirdiği çalışmalarda 4 haftalık süre içerisinde ilköğretim düzeyinde eğitim veren 19 ilköğretim okulundaki 6 bin çocuğa Çevre, Deprem ve İlkyardım eğitimleri verildi. Eğitim alan çocuklara eğitimle ilgili çevre, deprem ve ilkyardım kitapları dağıtıldı.

Konak Belediyesi ile birlikte yürütülen sosyal sorumluluk projesinde ilköğretim düzeyindeki çocuklara toplam 10 bin adet Afacan Dünya Binaların Sırrı adlı kitap dağıtıldı.

Şişli Belediyesi ile gerçekleştirilen sosyal sorumluluk projesi kapsamında Engelliler ve Şişli adlı bir kitap hazırlandı. Engelli çocukları için hazırlan bu kitap ile 5 bin engelli çocuğa ulaşıldı.

Tüm bu projelere ek olarak kardeş STK’lar ile kurduğumuz işbirlikleri ile çeşitli projeler yaptık. Son dönemde kent konseyleri yapılan çalışmaların öncüleri haline geldiler, yoğunlukla onlarla çalışıyoruz. Aralık ayında Kahramanmaraş Kent Konseyinin destekleri ile ilde Deprem Dedemiz halka eğitim verdi, çocuklara bilgi kitapları dağıtıldı.

2006 yılında Düzce ve Adapazarı illerinde engelliler ve ailelerinin afet bilinci kazanmaları için “Engellilerle Depreme Hazırlık” projesini yürüttük. Bu proje çerçevesinde düzenlenen

Page 51: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

50 - 51

eğitimlerin ardından katılımcılara eğitim materyallerimizden dağıttık.

2011 yılında yapılan protokolle inşaat sektörü için Usta-Kalfa Geliştirme Eğitim Programı’nı Şişli Belediyesinin destekleri ile İSOV Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinde eğitimlerine katkıda bulunuldu.

Projelerimizdeki öncelikli hedef kitlemiz çocuklar

Bugüne kadar yapmış olduğumuz tüm projelerimizde öncelikli hedef kitlemizi “çocuklar” olarak belirledik. Toplumun hassas grupları (çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve engelliler) arasında yer alan çocuklarımız aynı zamanda yaşam alışkanlıklarının değiştirilmesi için ulaşılması en kolay hedef kitledir. Bugünün çocuklarının geleceğimizin yetişkinleri olacağı gerçeğinden yola çıkarak mevcut altyapının yeniden düzenlenmesi konusunda çocuklarımıza güvendik. İnanıyoruz ki çocuklarımıza vermiş olduğumuz eğitimler onların etkin iradeleri sayesinde anne ve babalarına ulaşacaktır.

Şimdi afet hazırlık ve eğitim çalışmaları açısından yeni bir döneme giriyoruz

Artık bu çalışmaları yurt dışı kaynak ve

desteklerle değil, kendi kaynaklarımızla ve

çabalarımızla sürdürmeliyiz.

Ülkemiz insanını ve değerlerini afetlerden

ve tehlikelerinden korumanın yollarını, yine

ülkemizde geçerli ve doğru olarak bulmalı,

geliştirmeliyiz.

Ülkemizde afetlere ve depreme karşı hazırlık

çalışmalarının çeşitli yönleriyle ilgili faaliyette

bulunan özel veya kamu kuruluşları ve

STK’lar arasında işbirliği ve ortak eşgüdümlü

çalışmaların geliştirilmesi için çaba sarf

etmeliyiz.

AHDER’le halk eğitimlerini yaygınlaştırmak

isteyen belediyeler, derneğe www.ahder.org

adresindeki iletişim bilgilerinden ulaşabilir.

“AHDER olarak; Ülkemizde deprem başta olmak

üzere tüm afetlerin neden olduğu kayıpların

azaltılmasını amaçlıyoruz. Hedefimiz; insan

hayatını ve mal varlığını etkileyen uzun vadeli

risklerin en aza indirgenmesine yönelik, bugüne

kadar yapılmış olan eğitim çalışmalarının çok

daha geniş kitlelere ulaşması.

Gelin bu hedefe ulaşmakta hepimiz el ele

çalışalım.”

Page 52: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Toplantı

159’uncu Geleneksel ToplantıKoçoğlu, Van depremindeki en kötü görüntünün “ibret abidesi” gibi, bir müze haline getirilmesini önerdi.

Bakan Bayraktar, “Türkiye, yurt dışında oyun kurucu olmak zorundadır” dedi, bunun için mühendis-müşavirlik sistemini geliştirmek zorunda olduklarını belirtti.

Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikasının “Bayındırlık ve İskândan Çevre ve Şehirciliğe” konulu Geleneksel Toplantısı 1 Kasım 2011 Salı akşamı Sheraton Hotel ve Kongre Merkezi’nde yapıldı. Toplantının onur konuğu Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar oldu.

Toplantı Güriş İnşaat ve Mühendislik AŞ ev sahipliğinde gerçekleşti.

İNTES Başkanı Koçoğlu: “Ucuz işte kalite olmaz, hırsızlık olur. İki taraflı olur. Bunu engelleyebilirsiniz.”

İNTES Başkanı M. Şükrü Koçoğlu, toplantının açılışındaki konuşmasına Van’da yaşanan depremde yitirilen vatandaşlara Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifa dileklerini ileterek başladı. Depremin ardından yapılması ve yapılmaması gerekenler hakkında kamuoyuna mesajları olduğunu ifade eden Koçoğlu şöyle konuştu:

“Van’ın, Erçiş’in Veli Göçer’lerini ilan etmemeliyiz. Zira Adapazarı’nda olduğu gibi tek bir müteahhit suçlu değildir. O da suçludur, ama herkes kadar. Sorumluluğu bir kişiye mal edip

olayın esasını kaçırmamalıyız. Güncel çözümler üretmemeliyiz. Ne yazık ki böyle zamanlarda o anı, o günü, o olayı kotaran çözümler ile yetiniyor, geleceği planlamıyoruz. Resim yapmamalıyız, fotoğraf çekmeliyiz. Bizler her felakette bir başarısızlık abidesi oluşturuyor, tüm faili meçhulü ona yazıyor, onu hapse atıyor ve gerçeği unutuyoruz.”

İkinci el araba alırken bile 40 yere gösteren halkın ev alırken aynı duyarlılığı göstermediğine dikkat çeken Koçoğlu, “Zemin etüdüne, müteahhidine, projelerine, denetim firmalarına, tedarikçilerine kadar sorgulayarak yuva kurmalıyız. Bunları yapmazsak etrafta suçlu aramamalıyız. Suçluyu aynada aramalıyız.” dedi. Müteahhitlik kayıtlarının tutulması,

Page 53: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

52 - 53

denetlenmesi ve vatandaşla paylaşması konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile çalışmalar yürütüldüğünü ifade eden Koçoğlu, bir an önce bu sistemin kurulması gerektiğini vurguladı.

Müteahhit olmanın kriterleri

İNTES Başkanı Koçoğlu, müteahhitlik konusunda uyulması gereken kriterler olması gerektiğine dikkat çekerek “Ucuz işte kalite olmaz, hırsızlık olur. İki taraflı olur. Bunu engelleyebilirsiniz. Tüm sektör çalışanlarını eğitmeli ve sertifikalandırmalıyız. Meslek standartları belirlemeli, mesleki ulusal yeterlilikleri kurmalı, işçileri ölçmeli, sınava tabi tutmalı ve belgelendirmeliyiz.” diye konuştu. Malzeme tedarikçilerinin de sorumluluk zincirine sokulması gerektiğini ifade eden Koçoğlu, hiç kimsenin sorumluluk dışında tutulmaması gerektiğinin önemini vurguladı.

Yapı denetiminin hayalden gerçeğe dönüşmesi için sorumluluk sigortasının hayata geçirilmesi gerektiğini belirten Koçoğlu, mühendislik sisteminin gözden geçirilmesi gerektiğini ifade ederek “Hepsi kamu görevi yapmaktadırlar.

Ortak paydaları insandır. İnsana saygısı olmayanın kendine saygısı yoktur. İnsanı sevmeyen kendisini sevmez. Vicdanı olmayan kutsal meslek olan mühendisliği yapamaz.” diye konuştu.

Koçoğlu; konut, üstyapı, ihale, fiyat, kalite ve mühendislik konusunda Bayraktar’a güvenini ifade ederek, çözüm konusunda her türlü katkıyı vermeye hazır olduklarını bildirdi. Cehalet canavarına yeni kurbanlar vermemek gerektiğine dikkat çeken Koçoğlu, Van depreminde en kötü görüntünün bir ‘ibret abidesi’ gibi, müze haline getirilmesini önerdi.

Bayraktar: “Biz bu ülkede, aşırı kâra odaklanmamayı, aşırı kazançtan kurtulmayı eğer kendimize şiar edebilirsek Türkiye’nin kalkınmasında çok daha ileri bir mesafe alırız.”

Bayraktar, İNTES’in geleneksel toplantısında yaptığı konuşmada, dünya nüfusunun 7 milyarı aştığını belirterek, varlıklı, rahat ve mutluluk içinde yaşayan insanların, yoksulların dertlerine ortak olmadığı sürece dünyanın huzur bulamayacağını söyledi.

Page 54: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Toplantı

Page 55: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

54 - 55

Gelişen ve değişen dünyada artık ticari, sosyal

ve ekonomik ilişkilerin oldukça hızlı bir noktaya

ulaştığını vurgulayan Bayraktar, gelinen nokta

itibarıyla Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler

seviyesinde bir adım öne geçtiğini ve gelişen

ülkelere yaklaştığını, bununla birlikte de

hem daha çok çalışması hem de daha fazla

sorumluluk alması gerektiğini ifade etti.

Bayraktar, gelişmişliğin bir olgu ve vaka

olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

“Japonya bundan 30 yıl önce bizim geçtiğimiz

bu yoldan geçti. ABD, Almanya ve İspanya

da geçti. Kore, kişi başına gelir seviyesini 15

bin dolar üzerine çıkardıktan sonra kentsel

dönüşüm problemlerini çözebildi. İspanya,

Avrupa Birliği’ne girdikten 5 sene sonra, kişi

başına geliri 17 bin doların üzerine çıkardıktan

sonra kentsel dönüşümlerini çözebildi.

Türkiye’de son 9 senede 4 milyon 800 bin

konut yapıldı. Bunu hükümetin başarısı olarak,

Sayın Recep Tayyip Erdoğan hükümetlerinin

başarısı olarak görmüyorum. Bunu Türkiye’nin

gelişmişliği olarak görüyorum.”

“Lüks bizim işimiz değil”

Türkiye’de 1999’daki Marmara depreminden sonra üstyapı ve konut yapısı kalitesinin ciddi bir şekilde arttığını belirten Bayraktar, Marmara depreminin Türkiye’nin inşaat sektöründeki bir miladı olduğunu söyledi.

Bayraktar, Van depreminin çok büyük bir ders olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

“Van depremi bizim nasırımıza basmıştır. Başbakan çıkıp ‘Benim iktidarıma da mal olsa bu düzeni değiştireceğim. Salaş, kaçak ve depreme dayanıksız yapıları Türkiye’den söküp atacağım’ demiştir. Bu, çok zor bir iştir. Bunun için ilk etapta 100 milyar dolara ihtiyaç var. Brezilya 400 milyar dolar para ayırdı kentsel dönüşüme. Niye? Gecekondulaşma, çarpık yapılaşma, projesine aykırı yapılaşma beraberinde terörü, esrar, eroin kaçakçılığını barındırıyor ve illegal olguları yeşertiyor. Bunlardan kurtulmamız lazım. Bu, zor bir iş. Mazeret göstermeye kesinlikle hakkımız yok. Çalışmak, çalışmak, çok çalışmak boynumuzun borcudur. Bu işlerde usulsüzlük, yolsuzluk çok olur. Çok kolay olurdu. Biz bu ülkede, aşırı kâra

Page 56: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Toplantı

Page 57: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

56 - 57

odaklanmamayı aşırı kazançtan kurtulmayı eğer kendimize şiar edebilirsek Türkiye’nin kalkınmasında çok daha ileri bir mesafe alırız. Tabii ki kaliteyi, ergonomikliği, ekonomikliği ve fonksiyonelliği arayacağız. Bunları yaparken de pratik ve basit yapacağız. Lüks bizim işimiz değil. Lüks eski şarkın yaptığıdır. Lüksten kaçan ama kaliteyi yakalayan bir konuma gelmemiz lazım.”

Türkiye’nin 9 yılda dünyaya gıpta edilen bir fotoğraf verdiğini dile getiren Bayraktar, “Müteahhitlerimiz mutlaka kazanacak. Kazanmak en doğal haklarıdır. Ama optimum kazanacak. Özellikli, çarpıcı ve riski çok olan işlerde para kazanabilirsiniz. Birlik, beraberlik ve bütünlük içerisinde olmamız lazım. Allah’tan sonra vatan eksenini öne çıkarmamız lazım.” dedi.

Türk müteahhitlerinin başarısı

Bakan Bayraktar, bugün Türk müteahhitlerinin dünyada çok büyük işler aldığına dikkati çekerek, söz konusu işlerde kârın arta kalanıyla yetinildiğini, bunun önüne geçilmesi için Türkiye’de mühendis, müşavirlik sisteminin geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.

Bayraktar, Türkiye’nin gerçekten inançlı bir millet olduğunu, bunu Van’da gördüğünü dile getirerek, şunları kaydetti:

“Van’da insanlarımızın ne kadar metanetli, kanaatkâr ve mütevekkil olduğunu gördük. Sadece Vanlıların değil, Türkiye’nin gördüm. Çünkü oraya 80 vilayetten insan aktı, 80 vilayetten yardım aktı. Bu ülkeyi bölmek isteyenlerin de avucunu yalayacağı zamanın çok yakın olduğunu orada gördüm. Çok yakında görecekler. Bu ülkeden nihai niyetleri yonga koparmak isteyenlerin avuçlarını yalayacakları, kendi kanlarına boğulacakları günler de çok yakındır. Biz orada Van’da depremin ardından kalan ve daha sonra kurtulan o metanetli insanların gösterdiği kararlılığı, dirayeti gösteriyoruz, göstermek durumundayız. Birbirimize daha çok sarılmak durumundayız. Türkiye’de 19,5 milyon konutun içindeki salaş ve kaçak yapıları, deprem aksı üzerindeki şehirlerimizdeki depreme dayanıksız yapıları ülkeden söküp atmak için elimizden geleni yapacağız. Birinci eksenimiz vatandaşın menfaatidir. İkinci eksenimiz de açık gözlere, provokatörlere fırsat vermemektir.”

Konuşmalardan sonra İNTES Başkanı Koçoğlu, Bakan Bayraktar’a adına yüz adet fidan dikildiğine ilişkin sertifika sundu. Bakan Bayraktar da yemeğin ev sahipliğini yapan Güriş İnşaat ve Mühendislik AŞ Yönetim Kurulu Başkanı İdris Yamantürk’e işlemeli bir tabak armağan etti.

Page 58: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Toplantı

HES Projelerinde Problemler ve Çözüm Önerileri ToplantısıTürkiye İnşaat Sanayicileri ve İşveren

Sendikasının Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

ile birlikte düzenlediği HES Projelerinde

Problemler ve Çözüm Önerileri Toplantısı 27

Ekim 2011 Perşembe günü DSİ Konferans

Salonu'nda yapıldı. Toplantının onur konukları

Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel

Eroğlu ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner

Yıldız oldu.

DSİ Genel Müdürü Özkaldı: “Özel sektör kamuoyunun bilgilendirilmesinde aktif rol almalı.”

Toplantının açılışında ilk konuşmayı DSİ Genel

Müdürü Akif Özkaldı yaptı. Özkaldı, Türkiye’nin

hidrolik potansiyelinin yıllık teknik olarak 216

milyar kilovatsaat olduğuna işaret ederken,

2023 yılına kadar bu potansiyelin tamamının

değerlendirilmesinin hedeflendiğini söyledi.

Dünya hidrolik potansiyelinin yüzde 1’inin,

Avrupa’nın hidrolik potansiyelinin ise yüzde

15’inin Türkiye’de bulunduğunu belirten

Özkaldı, bu potansiyelin değerlendirilmesinde

gelişmiş ülkelere göre Türkiye’nin biraz daha

geri durumda bulunduğunu kaydetti.

Enerji kurulu gücünün yaklaşık yüzde 74’ünün

doğal gaz, kömür ve akaryakıttan, yüzde 25’inin

ise hidrolikten oluştuğunu anlatan Özkaldı,

tüketilen petrolün yüzde 92’sinin, doğal gazın

ise yüzde 99’unun ithal edildiğine, bunun

parasal karşılığının 2010 yılı itibarıyla 30 milyar

dolar, 2011 yılı tahminin ise 35 milyar dolar

düzeyinde olduğuna dikkat çekti.

Halen hidrolikte 17 bin 40 megavat (MW)

düzeyinde kurulu güç bulunduğunu, 29 bin

460 MW gücün ise proje ve inşaat aşamasında

bulunduğunu belirten Özkaldı, “Enerjiyi çevre

ile birlikte düşündüğümüzde büyük anlamı

var. Bugüne kadar 17 bin MW kurulu güç ile

yaklaşık 25 milyon ton karbondioksit salınımı

engellenmiştir. Bu da 1,5 milyon ağacın sağladığı

temiz havaya karşılık gelmektedir.” dedi.

Page 59: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

58 - 59

Özkaldı, belediyelerin içme, kullanma sularında ve atık isale hatlarında HES kurulmasına yönelik çalışmaların da son aşamasına geldiğini bildirdi.

HES projelerinde ÇED raporlarının önemine değinen Özkaldı, özel sektörün ÇED raporlarını daha ciddiye almaları, daha yakinen takip etmeleri ve bu raporları hazırlayanlara da sorumluluk verilmesini beklediklerini bildirdi. Özkaldı, özel sektörün kamuoyu bilgilendirilmesinde aktif rol almaları, mansap su haklarına riayet edilmesi ve HES’lerin inşaat faaliyetlerinde çevreye zarar vermeden yürütülmesinin büyük önem arz ettiğini sözlerine ekledi.

Koçoğlu: “HES’lerin faydalı yönleri iyi anlatılmalı.”

İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Koçoğlu, HES’lerin faydalı yönlerinin kamuoyunda iyi anlatılması gerektiğini ifade ederek, yatırımcılarının dertlerini halka anlatamadığını belirtti.

Koçoğlu, 8 / 10 yıl öncesinde tarım projelerinin

30 / 35 yılda, enerji projelerinin ise 15 / 20

yılda tamamlanabildiğini, şimdi ise devlet

yatırım bütçelerinde yer alan ödeneklerin

bitirilemediğini, bu başarının yönetim başarısı,

bütçe disiplini, kaynakların verimli kullanılması

ile sağlandığını vurguladı.

Koçoğlu, Bakan Eroğlu ve Yıldız’ın ve tüm

bürokratlarımızın kendilerine iletilen konularda

ellerinden gelenin en iyisini yaparak sektöre

destek verdiklerini, ancak buna rağmen

sektörün sıkıntılar ile karşılaşabildiğini

projelerin planlamasının yapılması,

projelendirilmesi, yatırımın gerçekleştirilmesi ve

nihayet işletilmesi için çaba sarf eden camianın

artık gerçekten zor durumda olduğunu belirtti.

Koçoğlu; bürokrasinin uzun zamanlara mal

olması ve motivasyon kaybı, tesis inşaatlarında

ve tesis makine ekipmanında kalite sorunu, özel

sektör kaynaklarının bitirilemeyen projelerde

Page 60: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Toplantı

heba olması, ekonomiye kazandırılamaması,

kontrol ve kabul hizmetlerinin DSİ tarafından

yapılmaması, doğal gaz, petrol ve benzeri

kaynaklardan elde edilen enerji lobileri ve çıkar

çevrelerinin çalışmaları, kamuoyunda yaşanan

bilgi kirliliği, sektörde sivil toplum kuruluş

enflasyonu yaşanması, platform olgusu, ortak

hareket etme bilinci, yeni aktif ve güçlü bir yapı

oluşturulması, bakanlıklar ve platform ortak

çalışmaları, kamuoyu oluşturmanın proje olarak

sunumu gibi sorunlar üzerinde durdu.

HES yatırımlarını denetleyecek firmaların

da çok iyi seçilmesi gerektiğine işaret eden

Koçoğlu, her firmanın aynı nitelikte olmadığını

ve her denetim firmasının da denetim

yapmadığını savundu. Koçoğlu, “Bu iş yapı

denetim firmalarına dönmesin. Su yapıları

denetim firmalarının da çok iyi denetlenmesi

gerekiyor.” diye konuştu.

Koçoğlu, su kullanım hakkı için yapılan

ödemelerin bir kısmının da HES’in yapıldığı

yerleşim yerlerine gitmesi gerektiğini söyledi.

Türkiye’de HES’ler konusunda çok dağınık

bir yapı bulunduğunu, EPDK’nın, DSİ’nin,

bakanlıkların ayrı ayrı yasa, yönetmelik, tebliğ

çıkarttığını anlatan İNTES Başkanı, bunların

sadeleştirilmesi ve tek elde toplanmasında

fayda gördüklerini kaydetti. Koçoğlu, HES

yatırımcılarının bir çatı altında toplanması

gerektiğini sözlerine ekledi.

Kadıoğlu: “HES’ler enerjide dışa

bağımlılığımızın azaltılması için ülkemize

kazandırılmalıdır.”

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar

Yardımcısı Sedat Kadıoğlu ise toplantıda yaptığı

konuşmada, HES’lerin kalkınmadaki önemine

işaret etti ve çevrenin, sürdürülebilir kalkınma

ilkeleri çerçevesinde kullanılması gerektiğini

belirtti.

Kadıoğlu; çevre dostu olan hidroelektrik

santrallerin, Türkiye’nin enerjide dışa

bağımlılığını azaltmak açısından çok önemli

olduğunu vurgulayarak İklim Değişikliği Çerçeve

Sözleşmesi kapsamında tesislerin Türkiye’de

yapılarak enerjiye kazandırılmasının oldukça

önemli olduğunu ifade etti.

Hidroelektriklerin tam anlamı ile

kullanılabilmesi için havza bazında çalışılması

gerektiğini ifade eden Kadıoğlu, bir havzanın

alabileceği yükün hesaplanması ve kapasitenin

belirlenmesi gerektiğini aktardı.

Page 61: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

60 - 61

Kadıoğlu ÇED’lerle ilgili sıkıntılar olduğunu belirterek şunları ifade etti: “Maksadımız ÇED’lerin kısa bir sürede yapılması ama çevreye duyarlı bir ÇED’in hazırlanması. Bu konu Bakanlık olarak hem bize hem ÇED’i yaptırana hem de ÇED’i yapan kişiye düşüyor. Yani burada üç temel ayak var, bu ayaklardan biri eğer dört dörtlük çalışmazsa, burada bir sıkıntı oluşuyor. Bu nedenle bir bütünlük içerisinde ele almamız gerekiyor.” dedi.

Kadıoğlu, ekolojik akış suyunun, halk tabiriyle can suyunun gerçekten sıkıntı yaratmaması gerektiğini, sorunun yönetmelikte iyi anlatılamamasından kaynaklandığını ve yönetmelikte yapılan değişiklikle bu sıkıntının giderildiğini açıkladı.

Çevresel bilinçlendirme konusunun altını çizen Kadıoğlu konuya ilişkin şunları aktardı: “Bilinçlendirme, olmazsa olmaz. Bu sadece çevrecilikte değil, bütün alanlarda geçerli. Özellikle sanayicilerimizin büyük bir kısmı uluslararası kuruluşlardan kredi aldıklarında hep karşılarına projenin çevresel etkilerinin neler olacağı çıkıyor. Bu mutlaka isteniyor. Bu manada bilinçlendirme çok önemlidir, bunu hep birlikte yapmalıyız. Bakanlık, diğer kurumlarımız ve özel sektör olarak güçlerimizi birleştirip,

bilinçlendirmeye yönelik çabalarımızı arttırmamız gerekiyor. Büyük projelerin en azından toplam ücretinin yaklaşık yüzde 20’si bilinçlendirme konusuna ayrılıyor. Çünkü bilinçlendirdiğimiz zaman oradaki vatandaşı ikna etme şansımız oluyor.” dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız: “Biz EİEİ ile alakalı 310 personeli ile beraber hidrolik, jeolojik ve HES’le ilgili çalışmalarında bulunan yapıyı bir ay içerisinde Orman ve Su İşleri Bakanlığına devrini gerçekleştireceğiz.”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ise 2002 yılında enerji üretiminde özel sektörün payının yüzde 34 olduğunu, 2014’ün sonuna kadar ise bu payın yüzde 75’e çıkmasının hedeflendiğini ifade etti.

Hidrolik enerji yatırımında lisans aldığı halde yatırım yapmayanlar, lisans almadığı halde önümüzdeki yıl yatırıma başlayacak durumda olanlar bulunduğunu belirten Yıldız, sistemin bunu ayıklaması gerektiğini söyledi.

Madencilikte iyi niyetlerle hazırlanmış arama müracaatlarıyla ilgili taleplerin her birinin arama yapılması anlamına gelmediğini gördüğünü anlatan Yıldız, “Genel müdürün önüne günlük

Page 62: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

210 tane imza geldi, 4’te 3’ünün hiçbir anlamı yok. Tamamen sanal alem üretmekle ilgili işlemler. Nasıl arama ruhsatlarının alınmış olması aramaların yapıldığı anlamına gelmiyorsa, gerçek yatırımcı olmayanların hem özel sektöre hem de kamuya ayak bağı olduğunu söyleyebilirim. Gerçek yatırımcı olmayanların taleplerini şu veya bu şekilde çekmesi hemen yanı başında bulunan özel sektörü rahatlatacak.” dedi. Hidrolikle ilgili çalışmaların tek elde toplanmasının önemine işaret eden Yıldız, EİEİ Genel Müdürlüğünde 310 personeli ile beraber hidrolik, jeolojik ve HES ile ilgili çalışmalarda bulunan yapıyı Enerji Bakanlığından çıkarıp, Orman ve Su İşleri Bakanlığında yeni kurulan yapı içerisine katacaklarını bildirdi. Yıldız, “Ortak dili, ortak kurumla yakalama işidir bu. Genelde kurumlar, imtiyazlarından ve personelinden ödün vermek istemezler ama biz tam tersini yapıyoruz. Bu doğru bir iş, yatırımcıların da İNTES’in de istediği bir iş. Bir ay içinde bunun personeli ve bütün yapısıyla beraber Orman ve Su işleri Bakanlığımıza devrini gerçekleştireceğiz.” dedi.

Herkesin yenilenebilir enerji potansiyelinin daha iyi değerlendirilmesi konusunda hemfikir olduğunu belirten Yıldız, şöyle konuştu:

‘‘Geçtiğimiz hafta Uluslararası Enerji Ajansının toplantısındaydım. 28 ülkenin bakanı ve sektörün aktörleriyle yaptığımız toplantıda, yenilenebilir enerji kaynaklarının hayata geçirilmesini herkesin istediğini gördük. Fakat elektronik ortamda gizli oylama ile yapılan ‘Yenilenebilir enerjiyle ilgili çalışmaların yapılabileceğine inanıyor musunuz?’ sorusuna katılımcıların yüzde 42’si ‘İnanıyorum’, yüzde 58’i ‘İnanmıyorum’ yanıtını veriyor. Asıl problem işte burada. Bir işe inanmakla yapmak arasındaki makas bazen çok açılabilir, bazen de kapanabilir. İyi niyetli olarak eline tencere tava alanların bir kısmının da spekülatif ve manipülatif davranışlar altında kaldığına inanıyorum. ‘Anadolumu kaptırtmam’ biçiminde bir pankart. Kimi kime kaptırıyorsun? Böyle bir anlayışı kamu ya da özel sektör hiç kimse kabul edemez.”

Sudan güneşe, rüzgârdan çöpe kadar yerli ve yenilenebilir tüm kaynakların kullanılması gerektiğini belirten Yıldız, bir ülkenin tabiatı, kültürü kadar yerli enerji kaynaklarının kullanılmasının da önemli olduğunu vurguladı.

Bakan Yıldız, hidrolik projelerde oluşan katkı payından bir kısmının yerel yönetimlere aktarılması konusunda İNTES’in tavsiyesini kendi adına doğru bulduğunu da belirterek, ‘‘Biz bunu enerji sektörümüzde jeotermal kaynaklarımızda uyguladık, uygulamaya da devam

Toplantı

Page 63: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

62 - 63

ediyoruz. İhalelerden 416 milyon dolar gelir elde ettik. Bunun yarısını hangi ilde çıkartılıyorsa o ilin il özel idaresine devrettik.” dedi.

Eroğlu: “HES’ler Türkiye’de elektriğin sigortasıdır.”

Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu ise toplantıda yaptığı konuşmada, hidroelektrik santraller ile barajların ülke için son derece elzem ve geç kalınmış yatırımlar olduğunu söyledi. Eroğlu, “Enerjiye ihtiyacımız var. Türkiye kalkınıyor ve büyüme hızında dünyada birinci, ikinci sıraları muhafaza ediyoruz. Enerji talebinde yılda yüzde 7-8’lik bir artış var. Bunu nasıl karşılayacağız? Ekonomik olarak hidroelektrikte değerlendirilebilir potansiyel, asgari 180 ile 190 milyar kilovatsaat. Ekonomik gözükmeyen pek çok hidroelektrik santral ekonomik hale geldi, onu özellikle vurgulamak istiyorum.” dedi.

Suyun gücünden yararlanmak gerektiğini, kamuoyunda hidroelektrik santrallerin suyu tükettiği, suyu bitirdiği, dereyi kuruttuğu yönünde tamamen yanlış bir kanaat olduğunu kaydeden Bakan Eroğlu şöyle konuştu:

“Türkiye’de barajlara karşı da birtakım çevreler tarafından tepki var, bu da fevkalade yanlıştır.

Barajlara karşı çıkmak cinnettir. Bakın, bunun altını çizerek, bu işi bilen bir kişi olarak söylüyorum. Çünkü Türkiye’nin coğrafi durumu, iklim şartları itibarıyla sürekli yağan bir yağmur yok. Su ihtiyacının çok fazla olduğu yaz aylarında –ki, kış aylarında sulama yok- insanlar daha çok su sarf ediyor. Yaz aylarında genellikle derelerdeki su azalıyor. Dolayısıyla yağan yağmuru biriktirip yaz aylarında kullanmamız gerekir. Bu da baraj ve göletlerin yapımının Türkiye’de bir zaruret olduğunun açık seçik bir göstergesidir.

Hidroelektrik santraller Türkiye’deki elektriğin sigortasıdır, bunu net söylüyorum. Neden? Çünkü Türkiye enerjide dışa bağımlıdır. Toplam enerjimizin yüzde 73’ünü dışarıdan temin ediyoruz ve büyük paralar ödüyoruz; enerji için 40 milyar dolar para ödüyoruz. Su boşa akarken bunu ödemek caiz mi? Devletin yapması gereken hidroelektrik santralleri özel sektör yüklendi. Bu bakımdan, Türkiye’deki özel sektöre teşekkür ediyorum. Sizler bizim yükümüzü taşıyorsunuz. Aslında devlet sizlere şükran borçlu, bunu özellikle belirteyim. Yani sizler devletten para istemiyorsunuz, her şeyi yapıyorsunuz, bütün yükümlülükleri yerine getiriyorsunuz, riske giriyorsunuz ve bu enerjiyi de piyasaya satacaksınız. Alım garantisi de yok netice

Page 64: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

itibarıyla. Ben teşekkür ediyorum, şu ana kadar

yaklaşık 1.500 küçüklü büyüklü hidroelektrik

santral yapımı için müracaat var. Bunların toplam

kurulu gücü 30 bin megavat ve üretimi de 110

milyar kilovatsaat olacaktır.”

Hidroelektrik santrallerin temiz ve yenilenebilir

enerji kaynağı olduğunu anlatan, HES’lerin

havayı ve suyu kirletmediğini vurgulayan Bakan

Eroğlu şunları söyledi:

“Bilakis HES’ler daha temiz su verir, suyu tüketmez. Avrupa Birliği şu anda 2020 yılına kadar yenilenebilir enerji oranını toplam enerji talebinde yüzde 20’ye yükseltmek için büyük gayretler sarf ediyor, teşvikler veriyor. E, biz ne yapmışız? Allah’a şükür, şu anda yüzde 24–25, bu da yenilenebilirdeki en büyük pay da sudur, onu özelikle belirteyim. Şimdi, yenilenebilir bu kaynaklar olmasa bu enerjiyi başka şekilde üreteceğiz, havaya karbondioksit ve diğer gazları vereceğiz. Küresel iklim değişikliğine ilave

Toplantı

Page 65: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

64 - 65

bir payımız olacak. Ama şimdi bu HES’lerden dolayı, sadece şu ana kadar olanlardan yılda 25 milyon ton karbondioksiti tutmuş oluyoruz. Dolayısıyla bütün dünyada HES’ler teşvik ediliyor. Hatta bütün ülkeler, Avrupa’ya, Amerika’ya bakın, Norveç’e bakın, Japonya’ya bakın, su potansiyelinin, hidroelektrik potansiyelinin neredeyse yüzde 80-90’ını kullanmıştır. Ama biz hâlâ yüzde 20’lerden yüzde 40’a çıkarabildik. Dolayısıyla hidroelektrik santrallere karşı çıkmak doğru değildir. Vatandaşların bilgilendirilmesi gerekir, bazı kişiler tarafından maksatlı veya bilmeden yönlendirilmesi de fevkâlade yanlıştır. Özel sektörün yapacağı yatırımlar tamamlandığında yatırım tutarı 60 milyar dolara ulaşacaktır.”

Geçmiş hükümetler zamanında, “Hükümetler Arası İkili İşbirliği Anlaşması” adıyla pek çok hidroelektrik santralin çeşitli konsorsiyumlara verildiğini, bunlarla ilgili çıkardıkları kanunla belli sürede müracaat edilmesi halinde Hazinenin borçlanması suretiyle değil, tamamen su kullanım hakkı anlaşması çerçevesinde yatırımların yapılmasına imkân sağladıklarını anlatan Eroğlu, “Bu sayede en az 25 milyar dolar devletin borçlanma yükünü de ortadan kaldırdık. Bunları gerçekler, bunları tarih yazacak. Bu bakımdan sizlere teşekkür ediyorum.” dedi.

Türkiye’de 1500 HES uygulaması olduğunu, bunların 700’ünün inşa halinde bulunduğunu, kötü bir uygulamanın televizyonda gösterildiğini, iyi örneklerin dikkate alınmadığını belirten Eroğlu, “Şimdi, buna karşılık biz de tedbir aldık. Bir kere, burada bizim de hatamız oldu, bunu kabul ediyorum. Biz faydalı, temiz, yenilenebilir enerji, ülkemizin yerli kaynağı, ucuz elektriğin sigortası olduğu için bunu anlatmaya gerek olmadığını düşündük. Ama itiraf edeyim, biz bu konuda yanıldığımızı fark ettik. Çünkü neticede enerjide büyük bir pasta var. Bu pastadan payın azalmaması için, Türkiye’nin dışarıya olan bu enerjideki ithalatın azalmaması için gayret edenler var; bunlardan yerli ve yabancı menşeli olanlar var. Bunu biliyoruz.” dedi.

HES yatırımcılarına teşekkür etti

Eroğlu, HES’lerin çevreyi tahrip etmediğini vurguladı, yatırımcıların inşaat bitmeden gerekli düzenlemeleri yapmasını, bazı malzeme atıklarının dere yatakları ile yamaçlara bırakılmamasını isteyerek şöyle konuştu: “HES’ler, neticede devlete ait mallardır, onlar belli süre su kullanımını yapıyor, bize teslim edecek. Bizim adımıza yapıyor. Dolayısıyla, dereler satılmıyor; dereler milletindir, onu bir söyleyelim. Sular satılmıyor; sular milletindir. HES’ler 1 gram su kullanmıyor, onu da belirteyim. Bu sivil toplum

kuruluşlarından kasıtlı olanlar öyle şey yapıyor

ki ‘Efendim, HES’ten çıkan su zehirlidir, sizin

tarlanızı kurutur, ağacınızı kurutur…’ deniliyor. Ya

böyle bir şey yok, su türbinden geçiyor. Üstelik

türbine zarar vermemesi için HES firmaları

birtakım maddeleri ayıklamak durumunda. HES’in

aldığı su ile HES’ten çıkıştaki suyun kalitesine

bakarsanız HES’ten çıkan suyun daha kaliteli

olduğunu, oksijenle doygun hale geldiğini ve

partikül madde bile olmadığını göreceksiniz.

Lütfen… Bu daha temiz bir su veriyor. Bu

bakımdan, teşekkür borçluyuz.”

Panelin açış konuşmalarının ardından

gerçekleşen oturum bölümünün başkanlığını

Devlet Su İşleri Genel Müdürü Akif Özkaldı

yaptı. Oturumda İNTES Yönetim Kurulu

Başkanı M. Şükrü Koçoğlu, Enerji ve Tabii

Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Zafer

Benli, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar

Yardımcısı Mustafa Erdemir, Çevresel Etki

Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdür

Vekili Mustafa Satılmış konukların sorularını

cevaplandırdı.

Konuklardan büyük ilgi gören panelin, Bakan

Eroğlu’nun talimatları ile 2012 yılında ikincisinin

gerçekleştirilmesine karar verildi.

Page 66: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Hukuk

Yapı denetimi kuruluşları ve bu kuruluşların faaliyetlerinin denetlenmesi

1. Giriş

Başta deprem olmak üzere bir ülkede doğal afetlerden korunmak maksadıyla öncelikle afet yönetim sistemi geliştirilmeli, hem afet öncesi hem de afet sonrası alınacak tedbirler tam anlamıyla açıklığa kavuşturulmalıdır. Bu kapsamda öngörülen risklerin öncelikle tespit edilmesi, en aza indirgenmesi ve alınacak tedbirlerin kalıcı politikalar ile desteklenmesi büyük önem taşımaktadır. Belirtilen hususlar kapsamında yapı denetiminin gerçekleştirilmesinin önemi de ortadadır. Bu doğrultuda yapı denetim kuruluşları da yapıların olası doğal afetler karşısında dayanıklı, can ve mal güvenliğini koruyan, planlara, projelere, fen, sanat ve sağlık kural ve standartlarına uygun olarak yapılmasını temin etmeleri bakımından büyük görevler üstlenmektedir.

Mevzuatımızda 1985 yılında yayımlanan 3194 sayılı İmar Kanunu’nda yapı denetimine ilişkin hususlar ‘fenni mesuliyet’ kavramı içinde, yapının inşaat ve tesisat işleri ile kullanılan

malzemenin kamu adına denetimi şeklinde yer almaktadır1. Fenni mesul mimar ve mühendisler, kendi uzmanlık alanlarına göre, inşaatın tesisat ve malzemeleri ile birlikte, İmar Kanunu’na, ilgili diğer mevzuata, uygulama imar planına, ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere, standartlara ve teknik şartnamelere uygun olarak inşa edilmesini denetlemekle görevlendirilmişlerdir2. Kanun kapsamında fenni mesuller hem yapı sahibine hem de idareye karşı sorumlu tutulmuşlardır.

İmar Kanunu ile getirilmeye çalışılan yapı denetim faaliyetlerinin yeterli olmaması, teknik ve uzman personel yetersizliği, planlama ve altyapı eksikliği ile sistemin işleyişindeki yanlışlıkların çarpık kentleşmenin nedenleri arasında yer alması3, 17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan deprem sonrasındaki kayıpları daha da arttırmıştır. Bu konuda tespit edilen eksiklikleri gidermek ve yapı denetimi faaliyetlerini düzenlemek maksadıyla 595 sayılı Kanun Hükmünde Kararname yayımlanmıştır4. Ancak

1- Akipek, Şebnem / Küçükgüngör, Erkan; “Yapı Denetimi ve Yapı Denetim Kuruluşları”, Hukuk Dergisi, Türkiye Noterler Birliği Yayını, Sayı: 108, 15 Kasım 2001, s. 6.

2- Sucuoğlu, Haluk; “İmar Kanunu Değişmeli”, Milliyet 26.08.1999; Yılmaz, Halil; “Türkiye’de 1980’den sonra kent planlaması hizmetlerinin özel kesime gördürülmesi eğilimleri: Yapı Denetim Kuruluşları Örneği”, Ankara 2006, s. 191.

3- Eke, Feral; “3194 Sayılı İmar Yasasına Eleştirisel Bir Bakış”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt: 9, Sayı: 3, Temmuz 2000, s. 63.

4- Gülkan, Polat; “595 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin İptali ve ardından gelen 4708 sayılı Yapı Denetimi Kanunu Hakkında Bir Deneme”, Türkiye Mühendislik Haberleri, Sayı: 412, 2001, s. 8.

Page 67: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

66 - 67

Prof. Dr. Şebnem AKİPEKAnkara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Levent ÖCALAnkara Üniversitesi Taşınmaz Geliştirme Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi

Anayasa Mahkemesi, kamu hizmeti sayılan bir kısım devlet görevlerinin özel hukuk tüzel kişiliğine haiz kuruluşlarca yerine getirilmesinin mümkün olamayacağı5, mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamaların ancak kanun yoluyla düzenlenmesi gerektiği hususlarından hareketle 595 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yi iptal etmiştir6.

Müteakiben, yapı denetimi faaliyetlerinin düzenlenmesi hususunda ortaya çıkan yasal boşluğu gidermek maksadıyla 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun 2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanun, can ve mal güvenliğini temin etmek amacıyla, imar planına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun, kaliteli yapı inşa edilmesi için proje ve yapı denetimi sağlamak, bu alana ilişkin usul ve esasları düzenlemek üzere kaleme alınmıştır. Başta deprem olmak üzere, ülkemizin üstesinden gelmek zorunda olduğu tüm doğal, teknoloji ve insan kaynaklı afetler karşısında

özellikle yapıların daha güvenli bir hale getirilmesi, olası kayıpların en aza indirilmesinin ancak etkin bir yapı denetim sisteminin hayata geçirilmesi ile sağlanabileceği çok açıktır7.

4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun'un 11’nci maddesinin birinci fıkrasında yapı denetim kuruluşlarının 19 ilde pilot olarak uygulanmaya başlayacağı belirtilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise bu illerin genişletilmesi ve daraltılmasına Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu vurgulanmıştır. Bahse konu bu hüküm gereğince, Bakanlığın teklifi ile 19 ilde pilot olarak uygulanan yapı denetim faaliyetlerinin bütün illerde uygulanmasına 01.01.2011 tarihinde karar verilmiştir8.

4708 sayılı Kanun, son olarak 08.08.2011 tarihli ve 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bazı maddelerinde değişikliklere uğramış, 12’nci madde ile değişen ikinci fıkrası gereğince; Kanun kapsamında yer alan bütün

görev, sorumluluk, çalışma usul ve esaslarına ilişkin Bakanlıkça Yönetmelik hazırlanması gerektiği, hüküm altına alınmıştır9.

2. Yapı denetim kuruluşları

Yapı denetim kuruluşları, 4708 sayılı Kanun kapsamına giren her türlü yapıyı Bakanlıktan aldığı izin belgesi ile münhasıran denetlemekle görevli, ortaklarının tamamı mimar ve mühendislerden oluşan tüzel kişiliğe haiz bağımsız, tarafsız ve özel kuruluşlardır.

Yapı denetim hizmeti, yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi veya vekili arasında akdedilen hizmet sözleşmesi ile hayata geçmektedir. Kanun açıkça yapı sahibinin, yapım işi için anlaşma yaptığı yapı müteahhidini vekil olarak tayin edemeyeceğini düzenlemektedir.

Kanun, yapı denetim hizmetlerinin tamamen özel sektör eliyle denetlenmesine imkân tanımamış, bir bakıma kamu ile özel sektör

5- Geray, Cevat; “Kent Kooperatifleri Açısından Yapı Denetimi”, Kent Kooperatifçiliği, Türkiye Kent Kooperatifleri Merkez Birliği Yayını, Sayı: 118–120, Ankara 2000, s. 4.

6- Yapı denetim kuruluşlarına ilişkin düzenlemeler Anayasa Mahkemesi tarafından, Anayasa’nın 91’nci maddesi gereğince Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenmesi olanaklı bulunmayan

mülkiyet hakkı ile ilgili olduğu kanaatinden hareketle esasa girilmeksizin usul yönünden iptal edilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Yılmaz, s. 240.

7- Genç, F.Neval; “Doğal Afetler ve Yerel Yönetimlerde Acil Durum Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması”, Yerel Yönetimler Kongresi Bildiriler Kitabı, Çanakkale, 3–4 Aralık 2004, s. 719.

8- Ayrıntılı bilgi için bkz. 13 Temmuz 2010 tarihli ve 27640 sayılı Resmi Gazete, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun Uygulanacağı İller Hakkında Karar (BKK 2010 / 624).

9- Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması; 6 / 4 / 2011 tarihli ve 6223

sayılı Kanun’un verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulu’nca 8 / 8 / 2011 tarihli ve 648 sayılı KHK ile kararlaştırılmıştır.

Page 68: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

arasında işbirliğine gidilmiştir. Ancak yapılan bu düzenleme ile yapı denetim hizmetlerinin halka en yakın idare olan yerel yönetimler tarafından denetlenmesinin bir anlamda önü kesilmiş, denetleme merkezi idarenin yetkilendirdiği tüzel kuruluşlara bırakılmıştır. Hâlbuki yerel yönetimler, bireylerin günlük gereksinimlerini karşılayacak, ortak yerel hizmetleri bulundukları yörenin özelliklerine göre şekillendirecek, yurttaşların yerel yönetimlerde karar alma süreçlerine katılımlarına ve işbirliği içinde bulunmalarına olanak sağlayacak önemli bir role sahiptirler. Katılım ve işbirliğinin şekli ve oranı ortaya çıkan durumlarla yakından ilgilidir10.

Yapı denetim kuruluşları yalnızca ruhsat ve eklerine aykırı bir uygulama tespit ettikleri takdirde bu durumu ilgili idareye bildirmekle sorumlu tutulmuş, bu kuruluşlara kendiliğinden inşaatı durdurma veya eksikliklerin giderilmesi konusunda müdahalede bulunma yetkisi tanınmamıştır.

4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’a göre teşkil edilen Yapı Denetim Komisyonunun, yapı denetim kuruluşlarının ve laboratuvarlarının kuruluş ve çalışma esasları, 05.02.2008 tarihli ve 26778 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği ile düzenlenmiştir. Bahse konu Yönetmelik’te yapı denetim kuruluşlarının görev ve sorumlulukları, proje denetimi safhası, yapı ruhsatı alınması safhası ve yapım safhası olmak üzere üçe ayrılmıştır. Yapı denetim kuruluşu, Yönetmelik doğrultusunda inşaatın ruhsat ve eklerinde yer alan hususlara aykırı imalatını tespit ettiği anda, yapının o anki durumunu fotoğrafla tespit etmesi, ilgili idareye de dağıtımının yapıldığı bir yazı ile yapı müteahhidini iadeli taahhütlü posta yoluyla yazılı olarak uyarması ve aykırılığın giderilmesi için süre tanıması gerektiği belirtilmektedir. Bu süre içinde tespit edilen eksikliklerin giderilmemesi durumunda süre bitimini takip eden üç iş günü içinde iadeli taahhütlü posta yoluyla ilgili idareye bildirimde bulunması gerekmektedir.

Aynı Yönetmeliğin 19’uncu maddesinde,

Yapı Denetim Komisyonunun çalışma usul

ve esasları düzenlenmiştir. Yapı Denetim

Komisyonu, yapı denetim kuruluşlarının kuruluş

safhasında teknik altyapı ve donanım açısından

yeterliliğini değerlendirmek, yapı denetim

kuruluşlarının ve laboratuvarların faaliyetlerini

denetlemek, mimar ve mühendislere

denetçi belgesi düzenlemek, yapı denetim

kuruluşlarına, şubelerine ve laboratuvarlara

izin belgesi düzenlemek ve denetçi mimar ve

mühendisler ile kontrol elemanlarının sicillerini

tutmakla görevlendirilmiştir.

Yapı Denetim Komisyonunun kimlerden

teşkil edileceğine ilişkin Yönetmeliğin

18’inci maddesi, 4708 sayılı Kanun'un

4’üncü maddesinde, 648 sayılı KHK’nin

26’ncı maddesiyle yapılan düzenleme

sonucu uygulanamaz hale gelmiştir. KHK

ile gerçekleştirilen yeni düzenlemeye göre;

Kanun'un uygulanması ile ilgili Bakanlık

iş ve işlemlerinin yürütülmesini sağlamak

üzere Bakanlık merkezinde Merkezi Yapı

Denetim Komisyonu ve illerde İl Yapı Denetim

Komisyonlarının kurulacağı hüküm altına

alınmıştır. Merkezi Yapı Denetim Komisyonu,

konu ile ilgili Bakanlık personeli arasından,

biri başkan olmak üzere Bakanlıkça

görevlendirilecek toplam yedi üyeden, İl Yapı

Denetim Komisyonu ise Çevre ve Şehircilik İl

Müdürlüğünün teklifi üzerine, biri başkan olmak

üzere Merkez Yapı Denetim Komisyonunca

görevlendirilecek beş üyeden teşkil edilmesi

gerektiği düzenlenmiştir.

4708 sayılı Kanun’da değişiklik öngören

648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile

4’üncü maddede Yapı Denetim Komisyonları

ve Görevleri başlığı altında düzenlenen “İl

Yapı Denetim Komisyonları, yapı denetim

kuruluşlarına izin belgesi verilmesi hariç

Kanun’da belirtilen diğer görevleri yapar.”

ifadesi mutlaka açıklığa kavuşturulmalı, bu

Komisyonların yapı denetim kuruluşları ile

Merkez Yapı Denetim Komisyonu arasındaki

ilişki tam olarak ortaya konmalıdır.

Hukuk

10- Kaplan, Ayşegül; “Kent Planlamasına Katılım-Olanaklar ve Sınırlar”, AÜSBFD, Cilt: 46, Sayı: 3–4; Ayrı Baskı, Ankara 1991, s. 277–279.

Page 69: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

68 - 69

3. Yapı denetim kuruluşlarının faaliyetlerinin

denetlenmesi, durdurulması ve izin

belgelerinin iptal edilmesi

Yapı denetim kuruluşları ve bu kuruluşlarda

görevli mimar ve mühendislerin denetim

faaliyetlerinin durdurulması ve izin belgelerinin

iptali işlemleri, 4708 sayılı Kanun'un 8’inci

maddesi ve Bakanlığın denetim yetkisini

vurgulayan 10’uncu maddesi kapsamında

yürütülmektedir. Kanun'un 8’inci ve 10’uncu

maddelerini düzenlemek, uygulamalara açıklık

getirmek maksadıyla 26.02.2011 tarihli ve

27858 sayılı Resmi Gazete'de “Yapı Denetim

Kuruluşlarının Faaliyetlerinin Denetlenmesi,

Denetim Faaliyetlerinin Durdurulması ve İzin

Belgelerinin İptal Edilmesinin Usul ve Esaslarına

Dair Tebliğ” yayımlanmıştır.

Bu tebliğe göre; 4708 sayılı Kanun ve Yapı

Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nde öngörülen

esaslara göre denetim görevini yerine

getirmeyen veya herhangi bir şekilde Kanun’a

aykırı davrandığı anlaşılan yapı denetim

kuruluşları ve bu kuruluşlarda görevli mimar ve

mühendisler hakkında ihbar ve şikâyet üzerine

veyahut resen inceleme başlatılır.

Valiliklerce, tanzim edilecek inceleme raporları,

tebliğ ekinde yer alan “Teknik İnceleme

Raporu”na uygun olarak hazırlanmalıdır.

Yapıdaki aykırılıklar, yapı denetim kuruluşları ile

mimar ve mühendislerinin Kanun’a aykırı fiilleri

mutlaka objektif delillere dayandırılmalı, bu

delillerin rapora sıralı ek olarak dâhil edilmesi

sağlanmalı ve aykırılıklara sebebiyetten dolayı

sorumlu tutulan mimar ve mühendisler açıkça

belirtilmelidir.

Yapıdaki aykırılıklardan sorumlu tutulan mimar

ve mühendisler ile Kanun ve Yönetmelikte

belirtilen esasları yerine getirmemekle ilgili yapı

denetim kuruluşunu temsile yetkili olanların

yazılı savunmaları alınır, bu savunmalar da

inceleme raporuna ek olarak konulur. Bakanlığa

gönderilen inceleme raporları, Yapı Denetim

Komisyonu tarafından değerlendirilir. Herhangi

bir eksikliğin tespit edilmesi durumunda,

inceleme raporu eksikliklerin giderilmesi

maksadıyla hazırlayan makama iade edilir, 15

gün içinde tespit edilen eksikliklerin giderilerek

tekrar Bakanlığa gönderilmesi gerekmektedir.

Yapı Denetim Komisyonunun aldığı karar

doğrultusunda, Bakanlık makamından alınan

olur ile Kanun ve Yönetmelikte öngörülen

esaslara göre denetim görevini yerine

getirmediği tespit edilen yapı denetim

kuruluşları ve bu kuruluşlarda görev yapan

mimar ve mühendisler hakkında denetim

faaliyetlerinin geçici olarak durdurulması işlemi

tesis edilir.

Denetim faaliyeti geçici olarak durdurulan yapı denetim kuruluşu ile denetim faaliyetinin geçici olarak durdurulmasına esas alınan iş, 4708 sayılı Kanun ile Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği'nin hangi maddelerini ihlal ettiği ayrı ayrı ve açıkça belirtilmek üzere Resmi Gazete’de ilan edilir ve sicillerine işlenir. Denetim faaliyetleri geçici olarak durdurulan yapı denetim kuruluşunun mimar ve mühendisleri, bu süre içinde başka ad altında dahi olsa hiçbir denetim faaliyetinde bulunamaz, bu mimar ve mühendisler Bakanlıkça ilgili meslek odalarına bildirilir, meslek odaları bu kişiler hakkında kendi mevzuatına göre işlem yapar.

Daha önce en az iki kez faaliyetleri geçici olarak durdurulmuş olup da bunlardan sonra geçici olarak faaliyetin durdurulmasını gerektiren fiil ve hallerin tespiti ile bu yönde Komisyon kararı alınan haller üzerine alınacak olan Bakanlık makamı olurunda, işlenen fiil nedeniyle denetim faaliyetlerinin geçici olarak durdurulması cezasının verilmesinin gerektiği, bu ceza ile faaliyetin üçüncü defa durdurulmuş olacağı, bu yüzden bu cezanın Kanun'un 8’inci maddesi gereğince yapı denetim kuruluşunun denetim faaliyetine son verilmesi ve izin belgesinin iptal edilmesi şeklinde uygulanacağı belirtilir.

Tebliğ bu aşamada, söz konusu Bakanlık makamı oluru hazırlanmadan önce yapılan geçici olarak faaliyetin durdurulması işlemlerinin yürütülmesinin durdurulması ve iptal talebiyle yargı yoluna müracaat edilip edilmediğinin, edilmiş ise yürütmenin durdurulması talebi hakkında bir karar verilip verilmediğinin ve davanın nihai karara bağlanıp bağlanmadığının araştırılmasını aramaktadır.

4708 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında ise, izin belgesi iptal edilen yapı denetim kuruluşunun, kusurları mahkeme kararı ile kesinleşen mimar ve mühendisleri başka bir yapı denetim kuruluşunda görev almaları halinde, görev aldıkları bu kuruluşa izin belgesi verilmeyeceği eğer daha önceden verilmiş ise iptal edileceği açıkça hüküm altına alınmıştır.

4. Sonuç

Ülkemiz, toplam yüzölçümünün % 96’sı deprem kuşağında yer alan bir coğrafyada bulunmaktadır. Artan nüfus, köyden kente göçün meydana getirdiği plansız, çarpık yapılaşma, siyasi kaygılar ile gündemden düşmeyen imar afları, kaynak ve uzman personel yetersizliği, denetim mekanizmaları arasında eşgüdüm sorunları ve hepsinden önemlisi derli toplu bir yapı denetim mevzuatının hayata geçirilemeyişi ne yazık ki en son yaşanan Van depreminde bu konunun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha bizlere hatırlatmıştır. Aslında depremin değil, binaların insanları öldürdüğü gerçeğinden yola çıkıldığında, olası bir doğal afet anında ayakta kalan binaların insanların hayatını kurtardığı, ancak kötü, kalitesiz, denetimsiz yapılan yapıların insanlara mezar olduğunu aklımızdan hiç çıkarmamız gerekir.

Kanun koyucunun yaşanan bu son trajediden bir ders çıkararak, yapı denetim faaliyetlerinin kapsamlı olarak ele alındığı, proje aşamasından başlayarak inşaatın yapım ve yapının kullanım safhalarına kadar detaylı bir şekilde bütün paydaşların görev, sorumluluk, çalışma usul ve esaslarını yeniden gözden geçirmesi gerektiği ortadadır.

Üstelik 01.01.2011 tarihinden itibaren 81 il kapsamında uygulanacak yapı denetim faaliyetlerinin, şimdiye kadar 19 ildeki pilot uygulamalarda görülen aksaklıkları giderecek şekilde mutlaka etraflıca düşünülerek ve tüm paydaş unsurlar ile görüşülerek hazırlanacak bir düzenleme ile yürütülmesi gerekmektedir. Ülkemizin neredeyse tamamının büyük bir deprem riski altında olduğu düşünüldüğünde, yapı denetiminin önemi ortaya çıkmakta ve belirtilen düzenlemelerin acilen yapılması gerekmektedir.

Page 70: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

AB Proje

İnşaat Sektöründe Mesleki Yeterlilik; Sınav ve Belgelendirme Projesi (Mysb) Kapsamına Dâhil Edilen Mesleklere Yönelik Meslek Standardı ve Ulusal Yeterlilik Çalışmaları Devam Ediyor

Proje faaliyetlerinin başlaması ile birlikte her meslekte farklı konularda destek sağlayacak uzmanları sürece dâhil etme konusunda çalışmalar da

başlatılmıştır.

Meslek uzman kadroları, meslek standartları ve ulusal yeterlilikler hazırlama, teorik ve pratik soru bankaları geliştirme, sınav ve belgelendirme

pilot uygulamalarına ilişkin süreçlerde bulunmak üzere gruplandırılmışlardır. Uzman havuzu oluşturulurken sektöre hizmet veren farklı kurum ve

kuruluşlar ile irtibata geçilmiştir. Bugün İNTES bünyesinde çok sayıda akademisyen, teknik eğitmen, mühendis ve teknikerden oluşan uzmanlar yarı

zamanlı olarak çalışmaktadır.

Proje kapsamına dâhil edilen mesleklerde meslek standardı ve ulusal yeterlilikler geliştirme konularında meslek uzman kadroları ile sürdürülen

çalışmalar devam etmektedir. Kasım ayı itibari ile çalışmalarda gelinen son nokta şu şeklidedir.

Meslek Adı Meslek Standardı Ulusal Yeterlilikler

1. Endüstriyel Boru Montajcısı (Seviye 3) Ulusal Meslek Standardı yayınlandıUlusal Yeterlilikler onaylandı

2. Tünel Kalıpçı (Seviye 3) Ulusal Meslek Standardı yayınlandıUlusal Yeterlilikler onaylandı

3. İnşaat Boyacısı (Seviye 3) Ulusal Meslek Standardı yayınlandıUlusal Yeterlilikler onaylandı

4. İş Sağlığı ve Güvenliği Elemanı (Seviye 3) Ulusal Meslek Standardı yayınlandı MYK’da kontroldedir

5. Betonarme Demircisi (Seviye 3) Ulusal Meslek Standardı yayınlandıUlusal Yeterlilikler onaylandı

6. Ahşap Kalıpçı (Seviye 3) Ulusal Meslek Standardı yayınlandıUlusal Yeterlilikler onaylandı

7. Panel Kalıpçı (Seviye 3)22 Kasım 2011’de MYK İnşaat Sektör Komitesi’nde görüşülecektir.

Çalışmalar devam etmektedir

8. Seramik Karo Döşemecisi (Seviye 3)22 Kasım 2011’de MYK İnşaat Sektör Komitesi’nde görüşülecektir.

Çalışmalar devam etmektedir

9. Sıvacı (Seviye 3)Ulusal Meslek Standardı yayınlandı Ulusal Yeterlilikler

onaylandı

Page 71: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

70 - 71

Türkiye’de Mesleki Yeterlilik Kurumunun ve Ulusal Yeterlilik Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi (UYEP) 2. Yönlendirme Komitesi Çalıştayı Gerçekleşti

Diğer yandan ulusal yeterlilikler esaslarına uygun olarak işçi adaylarının pilot uygulamalar kapsamında sınavlara alınması konusunda da

organizasyonlar devam etmektedir. İlk uygulamalarda 166 Ahşap Kalıpçı ve Betonarme Demircisi adaylarının mesleki yeterlilikleri tespit edilmiştir.

Sıvacı, Boyacı, Tünel Kalıpçı meslekleri için pilot uygulamalar ise önümüzdeki ay gerçekleştirilecektir.

Ankara’da gerçekleştirilen pilot uygulamalar için Türkiye Eğitim Şantiyesi kullanılmaktadır. Şantiyenin ilgili meslek atölyelerinde düzenlemeler

yapılmış, uygulamaları sınavlarda kullanılacak sarf ve demirbaş malzemeler meslek standartlarında tanımlanan malzeme ve ekipman listeleri dikkate

alınarak yapılmıştır.

Ankara dışında şantiye sahasında gerçekleştirilecek sınavlar için uygun teknik ve idari yapılanma şekillendirilerek sistemin sorunsuz işlemesi için

gerekli tedbirler geliştirilmiştir.

Proje kapsamında geliştirilecek olan sınav ve belgelendirme merkezi bilgi işlem sistemine yönelik teknik alımlara ilişkin süreç tamamlanmıştır.

Page 72: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Eğitim Yolu

‘İş Makineleri Operatör Grubu İçin’MESLEK STANDARDI ve ULUSAL YETERLİLİK ÇALIŞMALARIDSİ - İNTES İŞBİRLİĞİ

Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından yetkilendirilen

Sendikamız, 09.07.2008 tarihinde imzaladığı işbirliği protokolü

kapsamında belirlenen öncelikli mesleklerin standartlarının;

08.12.2009 tarihinde imzaladığı işbirliği protokolü kapsamında ulusal

yeterliliklerin hazırlanması için çalışmalarını sürdürüyor.

15 Eylül 2011 tarihinde, ‘İş Makineleri Operatör Grubu"nda yer

alan mesleklere ait “Meslek Standartları” ve “Ulusal Yeterlilik”

çalışmalarını Sendikamız, Devlet Su İşleri (DSİ) işbirliği ile yürütme

konusunda protokol imzaladı.

10 - 15 Ekim 2011 tarihlerinde düzenlenen gerçekleştirilen meslek

standartları ve ulusal yeterlilik hazırlama çalışmaları DSİ Balıkesir

Tesisleri’nde gerçekleştirildi. Her meslek için alan uzmanı, mühendis,

formen ve uzman eğitmenlerin bir araya getirildiği farklı gruplar ayrı

ayrı teknik çalışmalar yürüttü.

Düzenlenen bu çalışmalar sonunda İNTES ve MYK arasında imzalanan,

Meslek Standartları işbirliği protokolünde yer alan; “Yükleyici

Operatörü (Seviye 3), Mobil Vinç Operatörü, İş Makinası Bakım ve

Onarımcısı (Seviye 3), Topografya Alet Operatörü (Seviye 3)” meslek

standartları çalışmaları tamamlandı.

Page 73: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

72 - 73

“Eğiticilerin Eğitimi” Programı SürdürülüyorBu kez DSİ uzmanlarının katılımı ile gerçekleştirildi

2008 yılından bu yana uzman kadrosuna her gün yeni bir ismi ekleyen, bu uzmanların inşaat sektöründe meslek haritalarının hazırlanmasından,

standart ve yeterlilikleri oluşturmaya, sınav materyallerinin geliştirilmesinden, soru bankalarının hazırlanmasına kadar birçok konuda eğitilmesini

sağlayan İNTES, “Eğiticilerin Eğitimi” faaliyetine bir yenisini daha ekledi.

15 Eylül 2011 tarihinde Devlet Su İşleri ile İNTES arasında imzalanan inşaat sektöründe meslek standartları ve ulusal yeterlilikler hazırlama

konulu işbirliği protokolüne istinaden başlatılan çalışmalar çerçevesinde Eğiticilerin Eğitimi programı ve hemen akabinde meslek standartları

ve yeterlilikler geliştirme çalıştayı düzenlendi. 10 - 15 Ekim 2011 tarihlerinde Akçay’da gerçekleşen Eğiticilerin Eğitimi programına DSİ Genel

Page 74: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Müdürlüğü Personel ve Eğitim Dairesi personelinin tamamı katıldı. Gazi Üniversitesi Teknoloji

Fakültesi Yapı Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Metin Arslan katılımcıları meslek standartları,

ulusal yeterlilikler geliştirme konularında bilgilendirirken, Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim

Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Mahiroğlu ölçme-değerlendirme

teknikleri ve soru hazırlama metotları konularında eğitim verdi.

Eğitimler sonunda İNTES MYK Meslek standartları hazırlama ve ulusal yeterlilikler hazırlama

işbirliği protokolü ekinde yer alan operatör grubu mesleklerine ilişkin çalışmalar, ilgili teknik

ekiplerle tamamlandı.

İNTES ve DSİ işbirliği yakın dönemde inşaat sektörü operatör grubu mesleklerinde soru

bankaları oluşturma ve pilot uygulamaların gerçekleşmesi üzerine devam edecek.

Eğitim Yolu

Page 75: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

74 - 75

Dört Mesleğin Daha Meslek Standartları MYK İnşaat Sektör Komitesinde Değerlendirildi

İNTES tarafından hazırlanan;

Duvarcı (Seviye 3)

İskele Kurulum Elemanı (Seviye 3)

Alçı Sıva Uygulayıcısı (Seviye 3)

Asfalt Üretim Tesisi Operatörü (Seviye 4),

meslek standartları MYK İnşaat Sektör Komitesi

üyeleri tarafından 13 Eylül 2011 tarihinde

incelendi. Komite üyeleri, Alçı Sıva Uygulayıcısı

(Seviye 3) meslek standardı içinde yer alan

“Kartonpiyer Uygulaması” görevinin piyasa

uygulamaları göz önüne alındığında ayrı bir

meslek olarak tanımlanması gerektiği önerisini

getirdi.

Komite üyelerinin ortak görüş ve önerileri standartlara yansıtıldı. Meslek Standartları, Komitenin onayladığı haliyle MYK Yönetim Kurulunun onayına sunulacak. Mesleklerin Resmi Gazete’de yayınlanması bekleniyor.

Yine aynı toplantıda görev süresi sona eren komite başkanlığı için seçim yapıldı. Başkanlık görevini Mustafa Demir’in sürdürmesine karar verildi.

İNTES, Meslek Standartları Hazırlama İşbirliği protokolünde yer alan “Betoncu (Seviye 3)”, “İş Makineleri Bakım ve Onarımcısı (Seviye 3)” ve “Doğal Taş Döşemecisi (Seviye 3)” mesleklerine ait meslek standartları 05.10.2011 tarihi itibari ile sektör görüşüne sundu.

İNTES web sayfasındaki görüş formlarına

http:www.intes.org.tr adresinden ulaşılabilir.

Ayrıca söz konusu taslak çalışmaların tamamı

250 adet kurum ve kuruluş adreslerine posta

yolu ile gönderildi. Gelen görüşlerin tamamı

İNTES tarafından görüş değerlendirme

formlarına aktarılıyor ve bu formlar MYK’ya

sunuluyor.

Diğer meslekler için çalışmalar sürdürülüyor.

Kasım ayı içerisinde Panel Kalıpçı (Seviye 3),

Seramik Karo Kaplamacısı (Seviye 3) ve Mobil

Vinç Operatörü (Seviye 3) mesleklerinin MYK

İnşaat Sektör Komitesi’nde değerlendirilmesi

tamamlandı.

Page 76: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Eğitim Yolu

Ulusal Yeterlilikler MYK İnşaat Sektör Komitesinde Değerlendirildi

İNTES tarafından hazırlanan; “İnşaat Boyacısı (Seviye 3)”, “Sıvacı (Seviye 3)”, “Tünel Kalıpçı (Seviye 3)” ulusal yeterlilikleri 29 Eylül 2011 tarihinde

MYK İnşaat Sektör Komitesi üyeleri tarafından değerlendirmeye alındı. Sektörde ilgili tüm paydaşların katkıları ile hazırlanan yeterlilikler Komite

üyeleri tarafından aynı gün onaylandı. Yeterliliklerin MYK Yönetim Kurulu onayına sunulması bekleniyor.

“İş Makineleri Operatörleri” Grubu'nda yer alan “Dozer Operatörü (Seviye 3)”, “Ekskavatör Operatörü (Seviye 3)”, “Greyder Operatörü (Seviye 3)”,

“Silindir Operatörü (Seviye 3)” mesleklerine ait ulusal yeterlilikler ise 30 Eylül 2011 tarihinde komite üyelerince değerlendirildi. Komite üyelerinin

önerilerinin yansıtıldığı yeterlilikler MYK Yönetim Kurulu üyelerine sunulacak.

Sendikamız, imzalamış olduğu protokol ekinde bulunan ve ‘İş Makineleri Operatörü’ grubu altında yer alan 17 mesleğe ait “Meslek Standartları”

ve “Ulusal Yeterlilik” çalışmalarını sektörden aldığı destekle sürdürüyor.

Page 77: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

76 - 77

İNTES, Meslek Standartları Hazırlama İşbirliği protokolünde yer alan “Betoncu (Seviye 3)”, “İş Makineleri Bakım ve Onarımcısı (Seviye 3)” ve “Doğal Taş Döşemecisi (Seviye 3)” mesleklerine ait meslek standartları 05.10.2011 tarihi itibari ile sektör görüşüne sundu.

İNTES web sayfasındaki görüş formlarına http:www.intes.org.tr adresinden ulaşılabilir. Ayrıca söz konusu taslak çalışmaların tamamı 250 adet kurum ve kuruluş adreslerine posta yolu ile gönderildi. Gelen görüşlerin tamamı İNTES tarafından görüş değerlendirme

formlarına aktarılıyor ve bu formlar MYK’ya sunuluyor.

Diğer meslekler için çalışmalar sürdürülüyor. Kasım ayı içerisinde Panel Kalıpçı (Seviye 3), Seramik Karo Kaplamacısı (Seviye 3) ve Mobil Vinç Operatörü (Seviye 3) mesleklerinin MYK İnşaat Sektör Komitesi’nde değerlendirildi.

“İş Makineleri Operatörü” grubu altında yer alan, standardı ve yeterlilikleri hazırlanan meslekleri uygulama alanlarında tanımak amacıyla Komite üyeleri teknik geziler düzenlemek konusunda karar aldı. İlk teknik ziyaret, MYK İnşaat Sektör Komite Toplantısı

öncesi 30 Eylül 2011 tarihinde İNTES

üyelerinden ONUR Taahhüt ve Ticaret Ltd.

Şti.’nin Gölbaşı’ndaki Makine Parkı’na yapıldı.

Parkur’da bulunan ve inşaat sektöründe çok

çeşitli faaliyetlerde kullanılan hemen hemen

tüm makinaların (greyder, dozer, ekskavatör,

silindir, kazıcı - yükleyici, kırma elememe,

mobil vinç, yükleyici, asfalt kazıma) tanıtımı

yapıldı. Ayrıca laboratuvarlar, makine bakım

ve onarım bölümleri ve ambar ziyaret edildi.

Tanıtımı bizzat ONUR Taahhüt Yönetim Kurulu

Başkan Yardımcısı İhsan Çetinceviz yaptı.

MYK İnşaat Sektör Komitesi Üyeleri ve İNTES EkibiOnur Taahhüt AŞ’ye Ait Makine Parkı’na Teknik Gezi Gerçekleştirdi

Page 78: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Şifre

Gittikçe kötüleşen küresel ısınma ve Güney Afrika’da tertiplenen bM iklim konferansı sonuçları

Bilindiği üzere 28 Kasım – 9 Aralık 2011

tarihleri arasında Güney Afrika’nın Durban

şehrinde 194 ülkenin katılımı ile çok kapsamlı

ve çok tartışmalı, BM iklim konferansı yapıldı.

Bütün Dünyanın gözü bu konferansa çevrilmişti.

Zira herkes bu konferansta, insanlık ve Dünya

yaşamı için çok tehlikeli olmaya başlayan

küresel ısınmaya mutlaka kalıcı bir çözüm

bulunacağı beklentisi içine girmişti. Her ne

kadar bu konuya Türkiye kamuoyu, medyası ve

Türkiye’yi yönetenler fazla duyarlı olmasa da,

bütün Dünya büyük bir ilgiyle bu konferanstan

çıkacak sonuca kilitlenmişti. Ancak bu

konferanstan da bundan önceki konferanslarda

olduğu gibi herkesi tatmin eden bir sonuç

çıkmadı.

Bazı kesimler alınan kararları önceki

konferanslara göre daha başarılı buldularsa da,

özellikle iklimciler alınan kararları çok karamsar

bir şekilde yorumladılar ve hiçte tatmin

olmadılar.

Neydi alınan kararın özeti? 2015 yılına kadar

ülkeler arasında müzakereler devam edecek,

2020’den itibaren de bazı yaptırımlar dâhil

ülkelerin, atmosferi kirleten ve küresel ısınmaya

neden olan karbondioksit (CO2) emisyonunu

(salınımını) kontrol edecek tedbirler yürürlüğe

girecek ve böylece küresel ısınma iki derece

(2 Cº) civarında sabit tutulmaya çalışılacaktır.

Ancak iklimcilerin beyanına göre, alınan

kararlar hem çok cılız, hem de inandırıcı

değildir. Zaten 2020 yılına gelindiğinde küresel

ısınma trendi o kadar artacak ki artık alınacak

kararlar çok gecikmiş ve uygulanamaz hale

gelecektir. Yani iş işten geçmiş olacaktır.

Şimdi bu konuyu yeniden gözden geçirip,

küresel ısınma konusunu bir özetleyelim.

Dünya’nın nasıl bir tehlike altında olduğuna ve

koşar bir adımla nasıl uçuruma gittiğimize bir

bakalım.

Sera Etkisi

Bilindiği gibi Güneş’ten gelen ışınlar kısa dalgalı

olup, bu ışınların bir kısmı atmosfer gazları ve

ozon tabakası tarafından soğrulur (emilir) ve

soğrulan ışının bir kısmı da atmosferden geri

yansıtılır. Diğer büyük bir kısmı da Dünya’mıza

ulaşarak emilir ve ısınmasını sağlar. Artan

kısmı da Dünya’ dan geri yansıtılarak

atmosferden geçer ve uzaya gider. Güneş’ten

gelen ışınlar kısa dalga olduğu için her koşulda

atmosferden geçebilir. Ancak Dünya’dan

Page 79: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

78 - 79

Yaşar ÖZKANMakine Mühendisi [email protected]

yansıyan ışınlar uzun dalgalı olduğundan

yoğunlaşmış atmosferden geçemez ve atmosfer

içinde hapsolarak küresel ısınmaya neden

olur. Bu olaya sera etkisi denir. Tabi atmosferin

normalden fazla ısınması da Dünya’nın

karalarında ve denizlerinde ısı artışına ve iklim

değişimine neden olur.

Küresel Isınma

Bilindiği gibi, ortalama 10 km kalınlığındaki

atmosferimiz (Troposfer) çeşitli gazlardan

oluşmuştur. Bunların başlıcaları Azot, Oksijen,

Karbondioksit, Metan, Argon, su buharıdır.

Atmosferdeki en büyük gaz oranları ise; Azot

%78, Oksijen %21 ve diğer asal gazlar (Hidrojen,

Helyum, Argon, Kripton, Ksenon, Neon) %1

civarındadır. Karbondioksit ve su buharı oranları

ise değişkendir. Karbondioksit (CO2) gazı ise,

güneş ışınlarını emme ve saklama özelliğine

sahiptir. Bu nedenle atmosferdeki karbondioksit

oranı arttıkça sıcaklık artar, azaldıkça sıcaklık

düşer.

Sera etkisine, dolayısıyla küresel ısınmaya

neden olan en büyük etken atmosferdeki

karbondioksit (CO2) ve metan gazı oranlarının

artmasıdır. Metan Gazı karbondioksitten

(CO2) 20 kat daha fazla küresel ısınmayı

tetiklemektedir.

Sanayi devrimine kadar binlerce yıl bu

oranlarda ciddi artışlar olmadığı için Dünya

ikliminde de bazı doğal olaylar hariç, ciddi

bir değişiklik olmamıştı. 1830’lardan sonra

Dünya’da Sanayi Devrimi’nin başlaması ve fosil

yakıtların kullanılmasıyla atmosfere salınan

karbondioksit (CO2) miktarı arttıkça atmosfer

sıcaklığı da değişmeye başlamış, özellikle 1950’

den sonra sürekli artış göstermiştir.

Atmosferdeki karbondioksit (CO2) oranının

ölçümünde ppm katsayısı kullanılmaktadır.

ppm ise, milyonda bir demektir. Yani 1 milyon

Lt. atmosfer içerisindeki Lt. cinsinden

karbondioksit (CO2) miktarıdır.

Uzman kuruluşlara göre, özellikle 1960 yılından

itibaren yapılan ölçümlere göre, karbondioksit

(CO2) emisyon oranları şöyledir.

1960 1970 1980 1990 2000 2010 2020300

320

340

360

380

400

CO2 SALINIMI (ppm)

YIL

20–26 Kasım 2011’de 390,44 ppm’dir.

CO

2 SA

LIN

IMI (

ppm

)

Page 80: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Şifre

Bu grafiğin açılımına göre, karbondioksit (CO2) emisyon oranları değişikliği şöyle olmaktadır.

10 Senelik Süreler Toplam Artış Yıllık Artış

1961–1970 8,77 ppm 0,88 ppm / yıl

1971–1980 13,00 ppm 1,30 ppm / yıl

1981–1990 15,48 ppm 1,55 ppm / yıl

1991–2000 15,24 ppm 1,52 ppm / yıl

2001–2010 20,38 ppm 2,04 ppm / yıl

1960’dan öncesi için sağlıklı ölçümler olmadığı

için son 50 yılın ölçümleri dikkate alınmıştır.

Bu tablodan da görüleceği üzere, 1960’larda

karbondioksitin (CO2) yıllık emisyon artışı

0,88 ppm iken, bu artış sürekli artarak 20 – 26

Kasım ölçümlerinde 2,04 ppm / yıl olmuştur.

Dünya’da devletler arasında hızla süren

sanayileşme ve enerji kullanımı arttıkça ve bu

enerjilerin yoğun bir şekilde fosil yakıtlardan

elde edilmesine devam edildikçe, yıllık emisyon

artışı ppm değerleri de bugünkünden daha

yüksek değerlere ulaşacaktır.

Şimdi bu değerlerin ne anlama geldiğine

bakalım. Daha önceki küresel ısınma

sonuçları ile ilgili makalemde belirttiğim

gibi karbondioksit (CO2) emisyonun ppm

değerlerindeki artışlara göre, atmosferin ne

kadar ısınacağı ve bu ısınma değerlerine göre

de Dünya’ da olabilecek olaylara ve iklim

değişikliklerine bir daha göz atarsak;

350 ppm değerinde atmosfer 1 derece 1) daha fazla ısınır.

Bu artış ne gibi iklim değişikliklerine sebep

olur?

Bazı bölgelerde kuraklık başlar.•

Çöllerde şiddetli kum fırtınaları başlar.•

Atlas Okyanus akıntısı Gold Stream yavaşlar •ve Kuzey Batı Avrupa’daki sıcaklar artar.

İngiltere’de iklim soğur ve kışlar sert geçer .•

Afrika’ da Kilimanjaro Dağındaki buzlar •erimeye başlar.

Alaska ve Sibirya’ da sıcaklar yükselmeye ve •buzlar erimeye başlar.

Kuzey Kutbu’ndaki buzlar erimeye ve kutup •ayılarının ve bazı balıkların sayısı azalmaya

başlar.

Alp Dağları’nda buzlar erimeye başlar.•

Denizlerde mercan yatakları ölmeye başlar. •Binlerce çeşit balık nesli yok olur.

Kara hayvanlarının bir kısmı yok olur.•

Deniz suyu ısındıkça kasırgalar, tayfunlar •artar.

Hemen hemen bunların tümü olmuştur ve •

olmaktadır.

400 ppm değerinde atmosfer iki derece 2) daha fazla ısınır. Bu artışın sonucunda;

Kara yüzeyleri yazın, etrafındaki •okyanuslardan daha fazla ısınacağı için

muson yağmuru artışları şiddetlenir.

Okyanuslara daha çok karbondioksit akışı •olacağından, bunun sonucu

okyanuslarda asit oranı artar ve deniz

canlılarının çoğunun ölümü hızlanır.

Denizler ve karalar çölleşmeye başlar.•

Avrupa’ da sıcaklar artar ve yeşil örtüsü •hasar görür.

Orman yangınları artar ve atmosfere daha •fazla CO2 salınır.

Sıcak günlerin sayısı artarken, aşırı sıcak •günler ikiye katlanır.

Düzensiz yağışlar olur.•

Kutupların erimeye başlaması ile deniz •seviyeleri yükselmeye başlar.

Muson yağmurları çok şiddetlenir. Özellikle •Asya ülkelerinde yoğun su

baskınları olur. (Tayland ve Hindistan’ da

olduğu gibi)

Himalaya ve benzeri dağlardaki buzulların •erimesi sonucu bazı nehirler kurur. Büyük

su sıkıntısı yaşanır.

Canlı türlerinin üçte biri yok olur.•

Page 81: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

80 - 81

Mısır, Bangladeş gibi ülkeler neredeyse yok •olacaktır.

Amerika’ da New York, Boston gibi şehirler •su altında kalacaktır.

Dünya’ da düşük kotlardaki her yer su •altında kalacaktır.

Sahil şehirlerinden milyonlarca insan yüksek •yerlere göç etmeye çalışacak buralarda

tamir edilmeyecek kaoslar oluşacaktır.

Ada ülkelerin tümü en büyük tehlikeleri •yaşayacaktır.

Deniz seviyeleri 50 metreden fazla •yükselecektir.

Dünya’ da hiç buz kalmayacaktır.•

Bu kalkınma hızıyla Çin’ deki araba sayısı 1 •milyara çıkacak ( Dünya’daki bugünkü

araba sayısı 800 milyon) ve bu kalkınma •düzeyi ilk önce Çin’ in mahvolmasına sebep

olacaktır.

Dünya çapında büyük kuraklık olacak, tarım •yok olacak, açlıklar olacaktır.

Buzlar eridikten sonra Dünya’nın yaşanabilir •alanları kutup bölgeleri, Sibirya Alaska gibi

bölgeler olacaktır. Çünkü buralarda tarım

yapılabilecektir.

Dünyadaki sıcaklık artışı 14 dereceyi •bulacak, Avrupa Kıtası çöl iklimi

yaşayacaktır.

Artik Denizi bölgelerinden donmuş •toprakların çözülmesiyle muazzam

karbondioksit (CO2) açığa çıkacağından,

atmosfere çok büyük oranda karbondioksit

(CO2) gidecektir.

Ayrıca atmosfere büyük oranda metan gazı •gidecektir.

Küresel ısınma çok daha hızlanacaktır. •

5) 650 ppm değerinde atmosfer 5 derece

ısınacaktır. Bunun sonucunda;

Dünya tümüyle değişecektir,•

Kutuplarda hiç buz kalmayacaktır,•

Bütün yağmur ormanları yok olacaktır,•

Denizlerin yükselmesiyle bütün sahil şeritleri •yok olacaktır,

İnsanlar kuraklık ve seller nedeniyle iyice •daralan sınırlı bölgelerde sıkışıp kalacaktır.

Bunların çoğu olmaya başlamıştır. Özellikle

Asya’ da büyük alanları ve şehirleri sular

kaplamaktadır. Son ölçümlere göre takriben

2016’ya kadar atmosfer ısınması 2 dereceye

aşacaktır.

450 ppm değerinde atmosfer 3 derece 3) ısınacaktır. Bunun sonucunda;

Afrika’ da , buraların insanlarının dahi •dayanamayacağı sıcaklık artışı nedeniyle

şiddetli kuraklık başlar.

Şiddetli kum fırtınaları sonucunda bitki •örtüleri kapanır ve birçok yeşil alan çöle

dönüşür.

Birçok yerleşim alanı kumlar altında kalır.•

El Nino kasırgaları gibi kasırgalar kalıcı hale •gelir ve şiddetlenerek devam eder.

Sera etkisi daha da artacağından, emisyon •hızlanacak ve küresel ısınma süreleri

kısalacaktır.

Amazon ormanları yok olacak, Dünya’daki •oksijen üretimi çok zayıflayacaktır.

Avustralya’ da büyük kuraklık yaşanacak ve •orman yangınları hızla artacak, yangınları

dahi söndürmek için su bulunamayacak ve

tarım çökecektir. Bunun sonucunda kıtlıklar

yaşanacaktır.

Bugün küresel ısınmaya karşı çıkan ülkeler •en fazla zarar gören ülkeler olacaktır. (

Türkiye’de dâhil)

Denizlerde büyük siglonlar oluşacak, sahil •şeritleri büyük zarar görecektir.

Deniz seviyeleri yükselmeye devam edecek •ve sahil kentleri su altında kalacaktır.

Tropikal bölgelerde tarım büyük zarar •görecektir.

Açlık nedeniyle milyonlarca insan göç •edecek ve büyük harpler çıkacak, neredeyse

insanlar yamyamlaşacaktır.

500 ppm değerinde atmosfer 4 derece 4) ısınacak. Bunun sonucunda;

Deniz seviye artışları birçok sahil kentini yok •edecek ve milyonlarca insan evsiz kalıp göç

edecektir.

Bu göç eden insanlara yerleşim imkanı •olmayacaktır.

Page 82: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Şifre

Dünya sürekli sel felaketleri yaşayacaktır.•

Güçlü devletler Sibirya, Kanada benzeri •bölgeleri işgale çalışacaktır.

Dünya’da küreselleşme olgusu tümüyle yok •olacaktır.

İnsanların birbirine satacak veya takas •edecek hiçbir şeyi kalmayacaktır.

Dünya’da tarım tümüyle duracaktır. •

Gıda ve su bulamayan insanlar, Dünyayı kan •gölüne dönüştürecek, yamyamlaşacaktır.

Dünya nüfusunun büyük bir bölümü yok •olacaktır.

Bütün bu felaketlerden sonra gezegenimiz •yeniden dengesini bulmaya çalışacaktır.

6) 800 ppm değerinde atmosfer 6 derece

artacaktır. Bunun sonucunda ;

5 derece artışa kadar neredeyse Dünya •yaşamı büyük oranda yok olacağından

Dünya, Venüs’ü andıracaktır.

6 derecede Dünya’da neler olacağı tahmin •dahi edilemiyor.

Küresel ısınmanın boyutları ortadayken

Dünya’yı yönetenlerin bütün bu olguları

görmezden gelerek halen kalkınma teorileri

üretmeleri ve bu gidişe dur demeye

yanaşmamaları anlaşılacak bir şey değildir.

Bugün insanlık nüfus artışları, giderek

zorlaşan geçim sorunları, hızla artan teknolojik

üretim çeşitlerine sahip olma çabaları nedeniyle

yorgun düşmüş ve geleceği göremez hale

gelmiştir. Kötü ve gaddarca yönetilen dünyada

zengin ülkeler daha da zenginleşmek, onları

takip eden ülkeler de onları yakalamak

gayretiyle halen fosil yakıtlara dayalı kalkınma

çalışmalarını fütursuzca ve artan bir hızla

yürütmektedirler. Bu anlayış süratle Dünya’yı

felakete doğru sürüklemektedir. Dünyada

sosyal dengeler tümüyle bozulmuş, neredeyse

Dünya fakirler ve zenginler diye ikiye

bölünmüştür. Aradaki uçurum daraltılacağı

yerde gittikçe büyümektedir. Güçlü olanlar

sözde demokrasi adına her türlü melaneti

fütursuzca yapmakta ve birçok ülke insanına

büyük ıstıraplar çektirmektedirler. Olmayan

demokrasiyi kullanarak, kendi menfaatleri

ve o ülkelerin zenginliklerine sahip olmak

için milyonlarca insanın ölümüne sebep

olmakta ve utanmadan bütün bunları o

ülkelere demokrasi götürmek için yaptıklarını

söylemektedirler. Her ne kadar dünya insanları

bu yalanlara inanmıyorsa da onlar bildikleri

yolda acımasızca ilerlemektedirler. Bugün bu

uygulamaların en belirginlerini Afganistan’da,

Irak’ta ve Arap ülkelerinde görmekteyiz.

Aradan yıllar geçmesine rağmen bu ülkelerde

demokrasinin izlerine dahi rastlamak mümkün

görünmüyor. Onlara göre, demokrasi anlayışı

sadece o ülkelerde seçim yapılabilmesinden

ibaret. Sanki seçimle gelenler demokrasinin

bütün kurallarını uyguluyorlar.

Yukarıdaki tablolarda görüldüğü gibi , yıllık

karbondioksit (CO2) emisyon oranı her yıl

artarak 2011 Kasım ayı itibari ile 2,044 ppm’ye

ulaşmıştır. Dünya’daki kalkınma hızı giderek

arttığına ve fosil yakıtlara bağımlılık devam

ettiğine göre, bu artış önümüzdeki yıllarda

muhtemelen daha da büyüyecektir. Bir an için

bu değerin sabit kalacağını düşünsek bile, en

geç 2015 - 2016 yıllarında emisyon hacmi 400

ppm’yi bulacak ve küresel ısınma 2 dereceyi

aşacaktır.

Keza 2040 yılına varmadan emisyon hacmi

450 ppm’ye ulaşacak ve küresel ısınmada 3

dereceyi bulacaktır. Ancak Dünya’daki kalkınma

trendine bakarsak yıllık emisyon hacimleri

kaçınılmaz olarak daha da büyüyeceği için

bu süre iyice kısalacaktır. Küresel ısınmanın

1 derece artması Dünya üzerindeki sıcaklık

artışının takriben 4 derece artmasına neden

olduğuna göre, 2040’lara varmadan Dünya

sıcaklığının yaklaşık 12 derece artması ve

Dünya’nın bir tarafta kuraklık ve açlık , diğer

tarafta sel felaketleriyle boğuşması demektir.

Yani bugünün yorgun insanını daha da yorgun

günler beklemektedir.

Uzmanlar küresel ısınmanın 3 - 3,5 dereceyi

bulması halinde, geri dönülmesi mümkün

olmayan bir yola girileceğini ve ne yaparsak

yapalım bu gidişin durdurulamayacağını

söylüyorlar. Durban BM İklim Konferansı

gösterdi ki, gönülsüzce alınan ve halen Çin,

Hindistan, Brezilya gibi ülkelerin katılmaya

niyetli görülmediği 2020 yılında uygulamaya

geçileceği belirtilen ancak uygulanabileceği

kesin olmayan karar bile bu gidişi

durduramayacaktır. Farz edelim 2020’de bu

kararlar uygulansa bile, daha 2020 yılında

küresel ısınma neredeyse 2,5 dereceye

ulaşmış olacaktır. Tedbirler hayata geçirilip

karbondioksit (CO2) emisyonu sabit hale

getirilip, sonra da aşağıya çekilme sürecine

kadar muhtemelen küresel ısınma 3 dereceyi

bulacak ve artık geri dönülmez bir noktaya

gelinecektir.

Ne gariptir ki, küresel ısınmaya şaşı bakan

ülkelerden birisi de Türkiye’dir. German Watch

tarafından hazırlanan atmosferi en fazla kirleten

ülkeler listesinde Türkiye 61 ülke arasında 58.

sırada bulunmaktadır. Türkiye’nin arkasında

petrol zengini üç ülke bulunmaktadır. Bunlarda

İran, Suudi Arabistan ve Kazakistan’dır.

Türkiye’nin fosil yakıt (petrol) ihracatçısı

olan bu ülkelerle aynı sırayı paylaşması

Türkiye’nin bir iklim politikası olmamasına

ve kalkınmasını fosil yakıtlara bağımlı hale

getirmiş olmasına bağlanıyor. Nitekim , Durban

Konferansı’na bütün ülkeler bu konudaki

uzmanlarını göndermiş olmasına rağmen

Türkiye Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz’ı

gönderdi. Türkiye’nin iklim politikalarını bu

konuda uzmanlığı bulunmayan Sayın Cevdet

Yılmaz savundu. Konferansı yakından takip

edenlerin beyanına göre, Sayın Cevdet Yılmaz

Türkiye’nin iklim politikaları yerine, kalkınma

politikalarını anlatmış ve konferansta da pek iyi

karşılanmamış.

Yapılan tespitlere göre, 1990 -2010 yılları

arasında Türkiye’nin karbondioksit (CO2)

salınımı %110 artarak atmosferi kirleten

ülkeler sınıfında başlarda güreşirken ve Dünya

bu konunun üstüne titrerken, Türkiye’nin bu

konuda herhangi bir politikasının olmaması

Türkiye’ye pek uygun düşmese gerek. Nitekim,

bu durum birkaç ay önce Sayın Enerji Bakanının

bir toplantıda açıkladığına göre; Türkiye çoğu

kömür ve gaza dayalı küresel ısınma düşmanı

47 termik santral inşaatı planlamakla bu

konuların ne kadar dışında olduğunu ve ne

pahasına olursa olsun kalkınmanın dışında bir

iklim planının olmamasının göstergesidir.

Page 83: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

82 - 83

Sıra Ülke1990

Emisyonu Milyon Ton

2010 Emisyonu Milyon Ton

1990 – 2010 Emisyonu Farkı

Milyon Ton

1990 – 2010 Artış Yüzdesi

%

1- ÇİN 2452 8333 5881 240 *

2- ABD 5461 6145 684 13 *

3- HİNDİSTAN 626 1708 1082 173 *

4- RUSYA 2369 1700 (-) 669 (-) 28

5- JAPONYA 1179 1308 129 11

6- ALMANYA 1029 828 (-) 201 (-) 20

7- KANADA 485 605 120 25 *

8- İNGİLTERE 625 548 (-) 77 (-) 12

9- FRANSA 416 403 (-)13 (-) 3

10- İTALYA 440 439 (-)1 0

11- İSPANYA 238 334 96 40 *

13- GÜNEY KORE 257 716 459 179 *

14- BREZİLYA 246 464 218 89 *

16- TÜRKİYE 142 307 165 116 *

Tablo-1*

Yukarıdaki grafikten de görüldüğü üzere,

Dünya ölçeğinde karbondioksit (CO2) emisyonu

1990’dan beri sürekli artmış ve artmaya devam

etmektedir. Özellikle son 10 yılda bu artış

ivme kazanmıştır. Çünkü sanayileşen ve fosil

yakıtlara dayalı enerji yatırımlarını artıran ülke

sayısı artmakta ve bunlar yatırımlarına hız

kesmeden devam etmektedirler.

Dünya karbondioksit (CO2) emisyonu 1990’da 22,682 milyar ton iken, 2010 yılında bu değer 33,158 milyar tona yükselmiş ve 20 senedeki artış 10,476 milyar ton ve yüzde olarak % 46 olmuştur.

Dünya’dan en çok karbondioksit (CO2) emisyonu yaratan belli başlı sanayi ülkelerindeki durum ise, aşağıdaki tabloda görülmektedir.

*Sıralamada belli başlı ülkeler gösterilmiştir.

Dünya genelindeki CO2 emisyonları (Milyon t)

Page 84: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Şifre

Bu tabloların incelenmesinden görüleceği üzere, Dünya’yı en çok kirleten belli başlı ülkeler olarak, bir sınıflama yaparsak 2010 sonu itibarıyla bu ülkelerin toplam Dünya ölçeğindeki payları ise;

Tablo-2

ÇİN : 8333 / 33158 = % 25,131-

AMERİKA : 6145 / 33158 = % 18,5 2-

HİNDİSTAN : 1708 / 33158 = % 5,15 3-

RUSYA : 1700 / 33158 = % 5,14-

JAPONYA : 1308 / 33158 = % 3,946-

ALMANYA : 828 / 33158 = % 2,57-

KANADA : 605 / 33158 = % 1,88-

İNGİLTERE : 548 / 33158 = % 1,659-

FRANSA : 403 / 33158 = % 1,210-

İTALYA : 439 / 33158 = % 1,311-

İSPANYA : 334 / 33158 = % 112-

GÜNEY KORE : 716 / 33158= % 2,1613-

BREZİLYA : 464 / 33158= % 1,414-

TÜRKİYE : 307 / 33158= % 0,915-

Sonuç olarak, küresel ısınmaya sebep olan belli başlı ülkelerin Çin, Amerika, Hindistan, Rusya ve

diğer sanayileşmiş ülkeler olduğu açıkça görülmektedir. Bu ülkeler gelişme ve kalkınma hızlarında

frene basmadıkça ve fosil yakıtlardan vazgeçmedikçe Dünya felaketten kurtulmayacaktır.

Dünya’daki bu soruna çözüm bulabilmek için gerçek dünya liderlerine ihtiyaç vardır. Yoksa,

bugün adına demokrasi dediğimiz göstermelik sistemle seçilmişlerle bu sorunun çözümü çok

zor görünüyor. Çünkü sorunun çözülebilmesi için fosil yakıtlarından kurtulup, temiz enerjilerin

geliştirilmesi ve enerji tasarrufu sağlayan ileri teknoloji ürünlerinin yaygınlaşması, her şeyden evvel

insanların refahının kısılması gerekiyor. Bütün bunları ve diğer bazı acı reçeteleri uygulamak demek,

belki de ileride bir daha seçilememek demektir. Seçilmiş kişiler de bu riski göze alamayacağına

göre, kalkınma ve gelişmişlik yarışı uğruna çocuklarımızın, torunlarımızın ve Dünyamızın

geleceğinin yok olmasına razı oluyorlarmış görüntüsü veriyorlar. Eğer yakın bir gelecekte Dünya

yok olacaksa, o geliştirdikleri ülkeler de sözde eserleri ile birlikte yok olacaktır.

Page 85: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

84 - 85

Halen fiyatı yüksek diye yenilebilir temiz

enerjilere itibar edilmemekte; petrol, gaz ve

kömür üretimine hız verilmekte ve durmadan

yeni rezervler bulunarak devreye sokulmaktadır.

Bu da şunu gösteriyor ki; Dünya’yı yönetenler

asla fosil yakıtların kullanılmasından veya

sınıflandırılmasından yana değiller.

Bu durum karşısında insan şöyle bir komplo

teorisi kurmaktan kendini alamıyor. Bugün

herkesin bildiği en azından duyduğu bir gerçek

var ki, başta Amerika ve Amerika liderliğinde

dünya liderlerinin pek çoğu, çok az sayıdaki dev

petrol şirketlerinin direktif ve yönlendirmesi

ile görev yapıyorlar ve yaygın bir şekilde

söylendiği gibi Dünya’yı bu dev petrol şirketleri

yönetiyor. Nitekim küresel ısınma tedbirlerine

karşı en şiddetli çıkışı da bu şirketler yapmakta

ve kendi uzmanlarına hazırlattıkları düzmece

raporlarla başta Amerika olmak üzere Dünya

Liderlerini yanıltmayı sürdürmektedirler. Yani

sonuna kadar zenginliklerine zenginlik katma

savaşından vazgeçememekteler. Anlaşılan

o ki, petrol ve gaz rezervlerini sonuna kadar

kullanmada kararlılar.

Diğer taraftan, küresel ısınma tedbirlerinin

alınmasında ayak sürüyen, neredeyse direnen

belli başlı ülkelerin başında Amerika, Çin ve

Rusya gelmektedir. Bilindiği üzere bunların

Kuzey Kutbu bölgesinde geniş toprakları vardır.

Küresel ısınmanın son safhalarında bütün

Dünya’da topraklar kullanılamaz hale gelip tarım

yok olacağına göre, yaşanılabilir alanlar sadece

bu bölgeler olacaktır. Dünya nüfusu 7 milyarı

aşmış ve halen artmaya devam etmektedir.

Artık süper güçler de Dünya nüfusunu

yönetemez hale gelmiştir. Nüfus artışı diğer

baş belalarından biridir. İnsan düşünmeden

edemiyor: Acaba bu ülkeler aralarında anlaştı

ve petrol şirketleri ile de güç birliği içine

girerek Dünya’nın zenginliklerine sahip olmak

için petrol tüketimini körükleyerek, Dünya

yaşamının tehlikeye girmesini önlemek yerine

aksine teşvik mi ediyorlar? Böylece Dünya

nüfusunun yarısından fazlası belki de çoğu

telef olacağına göre, kendi ülkelerinin seçkin

tabakaları ile kuzey bölgelerine yerleşip, yeni

mümbit topraklarda, çok daha zengin ve yüksek

teknolojiye dayalı bir yaşam mı planlıyorlar?

Batmış Dünya’da yeni bir Dünya düzeni kurup

çok aza inmiş nüfusuyla Dünya’yı daha kolay

ve rahat yönetmeyi mi hayal ediyorlar? Kendi

ülkelerinin insanlarının çoğunun yok olması da

bu hedeflerinin önünde bir engel teşkil etmez.

Hayal etmek serbest olduğuna ve kanunlar

karşısında suç teşkil etmeyeceğine göre işte

bu konuları düşündükçe böyle bir hayale ya da

kaygıya! kapıldım.

Page 86: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

İGY'den

Yrd. Doç. Dr. Cengiz Tavukçuoğlu, 3 Kasım 2011

Perşembe günü İNTES’te “Yönetsel ortamda

insan ilişkileri ve iletişim” konulu bir konferans

verdi. Konferansa İNTES’e üye firmaların insan

kaynakları yöneticileri ile İNTES çalışanları

katıldı.

Organizasyonların varlık sebebinin insan

olduğunu, iletişimin ise kişilerarası ilişki,

dinleme, lisan, öğretme ve ikna etme gibi

unsurlar taşıdığını kaydeden Yrd. Doç. Dr.

Tavukçuoğlu, iletişimin kesintisiz ve çok yönlü

bir süreç olduğunu söyledi. Tavukçuoğlu,

konuşmasında şunları dile getirdi.

“İletişimsizlik, anlaşmazlık, huzursuzluk,

uzlaşmazlık, kavga, mutsuzluk, şiddet gibi

nedenlere yol açabilir. İletişim amacı doğru

anlaşılmaktır. Hiç kuşku yok ki, ilk izlenimin

etkisi büyüktür. Beden dili, kullanılan kelimeler,

kıyafet, insanın taşıdığı aksesuar ve bulunulan

fiziki ortam da ilk izlenim açısından son derece

önemlidir. Kamusal ve sosyal yaşamda bir

insanın imajı kıyafetiyle, nezaketi davranışlarıyla,

bilgisi konuşmasıyla, görgüsü ise yemesi

içmesiyle ortaya çıkar. İmajın oluşturulmasında

sözlü ve sözsüz iletişim becerilerinin kullanılması

önemlidir. Konuşanın yüzüne bakılması, kısa

ve anlamlı cümleler kurulması, gereken yerde

özür dilenmesi ve anlaşılır bir ses tonu ile

konuşma yapılması, iletişimde önem verilmesi

gereken hususlardır. Yapılan araştırmalar göre,

mesajların yüzde 7-10’u kelimelerle, yüzde

38-40’ı seslerle ve yüzde 55-60’ı beden diliyle

algılanmaktadır.”

İletişimi, sözlü, sözsüz, yazılı ve sanal iletişim

olarak dört dalda toplayan Yrd. Doç. Dr.

Tavukçuoğlu, insanların dakikada 500-600

kelimelik konuşma hızını anlayabilecek bir sinir

İGY Seminerleri 2 İNTES Genç Yöneticiler Grubu tarafından düzenlenen seminerlerin ikincisi Yönetsel Ortamda İnsan İlişkileri ve İletişim konusunda gerçekleşti.

Page 87: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

86 - 87

sistemine sahip olduklarını, ancak konuşma

hızının dakikada 100-140 kelime düzeyinde

kaldığını anlattı.

Yüzeysel dinlemelerden kaçınmanın önemini

vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Tavukçuoğlu,

konuşmasında insan kaynakları planlamasıyla

tedarik ve seçim sistemleri ilişkisi konusunda

ayrıntılı bilgiler verdi. İç kaynaklardan tedarikin

yükseltme ve iç transfer yoluyla gerçekleştiğini

vurgulayan konuşmacı, işgören seçim

süreci aşamalarını da örnekleriyle anlattı.

Dış kaynaklardan tedarikte ise ilanların, iş ve işçi

bulma kuruluşlarının, profesyonel danışmanlık

kuruluşlarının, internetin, bireysel başvurular

ile çalışanların tavsiyelerinin öncelik taşıdığını

kaydetti. Tavukçuoğlu “Artık yöneticiler bir

orkestra şefinin yönetim becerisini sergilemek

zorundadırlar” dedi.

İnsan ilişkilerinin niteliğinin o insanın yaşamının

kalitesini belirlediğini kaydeden Yrd. Doç. Dr.

Tavukçuoğlu, “Doyumlu yaşamı gerçekleştirme

önünde en önemli araç iletişimdir” diye konuştu.

Page 88: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Haberler

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın Libya temasları

Page 89: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

88 - 89

Bakan Çağlayan iş adamlarından oluşan

heyetler ile Libya temaslarına devam ediyor.

Çağlayan’ın 3 Kasım 2011 tarihinde Libya’ya

gerçekleştirmiş olduğu ziyarete İNTES Başkanı

M. Şükrü Koçoğlu da iştirak etti.

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Libya’ya

gerçekleştirdiği ziyarette gazetecilerle bir sohbet toplantısı yaptı. Çağlayan toplantıda belirlenmiş olan bazı şehirlerde okullar, polis merkezleri ve sağlık merkezlerinin onarımı ile üç tane 24 derslikli okulun müteahhit firmalar tarafından ücretsiz olarak inşa edilerek Libyalıların hizmetine sunulacağını kaydetti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Libya’ya

son gelişlerinde Misrata’da bir fizik tedavi

merkezinin yapılması ile Trablus’ta merkezi

hükümet için bir parlamento binasının yapımı

konusunda talimat verdiğini, bunların yapımı

için Türk firmaları ile görüştüklerini ve bir liste

hazırladıklarını dile getiren Bakan Çağlayan, bu

listelerden birini Ulusal Geçiş Konseyi (UGK)

Başkanı Mustafa Abdülcelil’e, diğerini de Libya

UGK Ekonomi Bakanı Abdullah Şamiya’ya

verdiklerini anlattı.

Bakan Çağlayan, bakanlıkları olarak dünyadaki

tüm Türk firmalarının yapacağı müşavirlik

hizmetleriyle ilgili 50 milyon dolarlık bir kaynak

ayırdıklarını, bu kaynağın bütçelerinin yüzde

15’ine tekabül ettiğini belirterek, firmaların

Libya’nın yeniden yapılanması konusunda almış

oldukları hem altyapı, üst yapı inşaatları hem de

mühendislik müşavirlik gerektiren her alanda

firmaların almış oldukları her bir işte 300 bin

dolara kadar olan desteklerini Bakanlık olarak

kendilerinin vereceğini vurguladı.

Türkiye’nin geçmişte Libya’ya 2 milyar dolara

yakın ihracatı olduğunu anımsatan Çağlayan,

Page 90: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Haberler

bu yılki dış ticaret rakamının geçen yıla göre üçte bire gerilediğini ve 648 milyon dolar seviyesinde gerçekleştiğini dile getirdi ve mal ihracatının dışında

Libya’ya Türkiye’nin ciddi anlamda know-how ihracatı yapacağını vurguladı.

Bakan Çağlayan, Libya’nın sil baştan yeni bir omurga kurmak istediğini dile getirerek, bu çerçevede bütün kurumların çalışma usul ve sistemlerini yeni

sisteme adapte etmek istediklerini, bu konuda da Türkiye’den ciddi talepleri olduğunu bildirdi.

Her alanda Türkiye’nin Libya’ya teknik destek vereceğini ve Libya’nın belli elemanları seçerek Türkiye’ye göndereceklerini ve bu elemanların Türkiye’de

Page 91: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

90 - 91

ücretsiz olarak eğitileceğini anlatan Bakan Çağlayan, özellikle Libya’nın dış ticaret müşavirleri başta olmak üzere birçok bürokratın eğitimini de Türkiye’nin yapacağını söyledi.

Bakan Çağlayan, Türk Hava Yolları’nın şu anda Bingazi’ye ve Trablus’a belli bir uçuş frekansı bulunduğunu hatırlatarak, hem Bingazi’ye hem de Trablus’a uçuş sayısını haftada 14’e çıkarmayı istediklerini, aynı zamanda üçüncü bir destinasyon olarak da Misrata’nın bulunduğunu kaydetti.

Libya ile Serbest Ticaret Anlaşması paralelinde bir ekonomik ortaklık anlaşması şeklinde çalışmaları bulunduğuna işaret eden Bakan Çağlayan, yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte bir tür Serbest Ticaret Anlaşması niteliğinde olan bir anlaşmayı Libya ile süratli bir şekilde yapacaklarını dile getirdi.

Bakan Çağlayan, Türkiye’nin bu coğrafyada hiçbir zaman sömürgecilik yapmadığını,

Türkiye’yi diğer ülkelerden ayıran en büyük

özelliğin bu olduğunu belirterek, “Libya'nın

diğer ülkelerde 170 milyar dolar seviyesinde

bir parası var. Bu paranın çoğu da ABD’de

bulunuyor. Libya halkını, Libya Devleti’ni

düşünenlerin burada yapması gereken şey,

170 milyar dolar parayı bir an önce vermektir.

Bu, Libya halkının parasıdır, bunun üzerine hiç

kimse yatamaz.” dedi.

Libya Merkez Bankası Başkanı ile bir görüşme

yaptığını aktaran Bakan Çağlayan, şunları

kaydetti:

“Biz çok kısa bir süre içinde bir araya geliyoruz.

Bu konuda mutabakat sağladık. Arap - Türk

Bankasının sermaye yapısı, sermayesinin

kuvvetlendirilmesi başta olmak üzere yeni

dönemde ciddi bir çalışma içerisine gireceğiz.

Onlar Türkiye ile bu konudaki ortaklıktan

son derece mutlu ve memnunlar. Bunun Türk

ve Libya ticaretinde önemli bir yeri de var.

O konudaki etkinliği, yetkinliği daha fazla

arttırma çabası ve düşüncesi içindeyiz. Henüz

dile getirilmiş bir şey olmasa da sermaye

artırımı da düşünülüyor. Tabii üzerinde

konuşulması, çalışılması gereken bir konu.

Geçen yıl karşılıklı mutabakat çerçevesinde

sermayesinin 1 milyar dolara çıkması için

anlaşmayı ben imzalamıştım. Ayrıca o tarihte

Sayın Başbakanımız bunu çıkartırken Türkiye

adına önemli bir koz elde etmişti. Bizim teminat

mektuplarımızı Libya bankaları kabul etmiyordu.

Ama o anlaşma çerçevesinde Arap - Türk

Bankasının vereceği mektupların da kredilerde

kullanılabilmesi konusu anlaşmaya bağlanmıştı

ve sistem o şekilde çalışmaya başlamıştı.”

Çağlayan, 50 milyon dolarlık gıda alımında

kullanılacak kredi için Libya İstikrar Fonu, Libya

UGK Ekonomi Bakanlığı ve Libya Dış Bank

yöneticileriyle toplanıldığını da dile getirdi.

Page 92: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Haberler

Anadolu Üniversitesi İnşaat Mühendisi adaylarına “İLK DERSİ” İNTES Başkanı Şükrü Koçoğlu verdi

2011-2012 Eğitim Öğretim Yılı Güz Dönemi açılış programı kapsamında 13 Ekim 2011 Perşembe günü Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası Başkanı M. Şükrü Koçoğlu Anadolu Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde Doç. Dr. Gökhan Arslan’ın moderatörlüğünde “İlk Ders” sunuşunu gerçekleştirdi.

Anadolu Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde gerçekleştirilen seminere bölüm öğretim üyeleri ve öğrenciler yoğun ilgi gösterdi. Koçoğlu, öğrencilere başarılı bir öğretim dönemi dilerken, meslekle ilgili tecrübelerini ve gelecek adına önerilerini öğrencilerle paylaştı.

Koçoğlu: “Çok çalışmalı, fark yaratmalısınız”

Koçoğlu, “Öncelikle Anadolu Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü kazanma hakkını elde ederek bugün burada bulunan geleceğin inşaat mühendislerine tavsiyem, mühendisliğin tanımı ve tarihçesini iyi bilmeniz. Bu alanda Türkiye mühendislik tarihinde örnek olabilecek en önemli kişi, Sayın Süleyman Demirel’dir. Kendisi mühendislik mesleğine önemli hizmetlerde bulunmuştur. Diğer yandan, Türkiye, özellikle son yıllarda inşaat mühendisliği alanında dünya sıralamasında ikinci sırada yer almıştır. Bu seviyeyi daha ileriye taşımak adına sizler de

gecenizi gündüzünüze katarak çalışmalısınız.” dedi.

Açılışta öğrencilere mühendisliğin tarihçesi, kişisel gelişime önem vermeleri, yaşam boyu kariyerleri ile ilgili stratejik planlarının olması, sosyal zekâ ve yaratıcı fikir üretimi konularında tavsiyelerde bulunan Koçoğlu, inşaat mühendisliğinin Türkiye ve dünya çapındaki geleceği hakkındaki düşüncelerini dile getirdi.

Öğrencilik hayatının bir şekilde son bulacağına değinen Koçoğlu, mezun olan mühendisleri mesleki alanda ne gibi zorlukların beklediği ve neler yapılması gerektiği üzerinde durdu.

İNTES Başkanı Koçoğlu, öğrencilere “Mesleğinizin önemini çok iyi bilin. Bilgiye ulaşabilen ve muhakemeye sahip kişiler olun. En önemlisi de yabancı dilinizi geliştirin. Okulunuzu bitirdikten sonraki süreçte sizleri büyük zorluklar bekliyor. Yarışacağınız kişi sayısı oldukça fazla ve bunların arasından bir şekilde sıyrılmanız lazım.” tavsiyesinde bulundu.

Öğrencilerin sorularıyla interaktif şekilde gerçekleştirilen program, İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tuncan tarafından verilen plaket takdimi ile sona erdi.

Page 93: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

92 - 93

Sudan Müteahhit Heyeti İNTES’İ Ziyaret Etti

Sudan Müteahhitlik Heyeti 19 Ekim 2011 Çarşamba günü İNTES’i ziyaret etti. Ziyaret sırasında Sudan heyetine öncelikle İNTES çalışmaları hakkında bilgi aktarıldı.

Çalışmaların aktarılmasının ardından Türk inşaat sektörünün gücü ve yurt dışı müteahhitlik hizmetleri kapasitesi ve gerçekleştirilen işler hakkında bilgi verildi. Sudan’da Türk müteahhitlerinin gerçekleştirdikleri işlere ilişkin örnekler verildi, büyük ölçekli firmaların önemli müteahhitlik hizmetleri olduğu vurgulandı.

Sudan Müteahhitlik Heyeti adına konuşan Mühendis Malik Ali Mohd. Dongula, Sudan ve Türkiye arasındaki işbirliğinin geliştirilmesinin önemini belirtti. Dongula, her iki ülkenin hali hazırda yakın ilişki içerisinde olduğunu, kamu ve özel sektörde işbirliği yapmak istediklerini söyledi. Dongula, bunlara ek olarak, hangi alanlarda ilişkilerin ilerletilebileceğini öğrenmek amacıyla Türkiye ile temaslarda bulunduklarını, Türkiye’nin müteahhitlik alanında çok geliştiğini, bu nedenle de Türk müteahhitlerinin deneyimlerinden faydalanmak istediklerini ifade etti.

Dongula, Sudan’ın gelişme içerisinde olduğunu ve buna paralel olarak inşaat sektöründe de bir gelişme ivmesi yakaladığını aktardı, Sudanlı müteahhitlerin de Türk müteahhitleri gibi rekabet ortamına uyum sağlayabilmeleri konusunda Türk müteahhitlerinin tecrübelerini öğrenmek istediklerini belirtti. Bu nedenle Sudanlı sektör temsilcisi mühendis-usta-düz işçi gibi her alanda eğitim alınabilecek projeler geliştirilmesinin önemini vurguladı.

Sudan müteahhit heyeti tarafından Türkiye’de malzeme ve m2 fiyatların nasıl belirlendiği konusunda aktarılan soru üzerine Türkiye’de birim fiyatlarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından açıklandığı, ilgili işe ait kapsamlı analizlerin yapıldığı, birim fiyatlara ilişkin çalışmalarda İNTES’in de yer aldığı, ilgili fiyatların şeffaf olduğu ve herkesin abonelik usulü ile kurumun web sayfasından ulaşabildiği belirtildi.

Türk hukukunda esas olanın sözleşme ve ilgili hukuk kurallarının olduğu aktarıldı. Türk hukuk sisteminin ticari hayata ilişkin olarak kamu ve özel sektör arasındaki sözleşmelerin farklı hukuk kurallarına göre hazırlandığı ve Türkiye’de iyi işleyen bir hukuk sistemi bulunduğu belirtildi.

Forsmajör durumlara ilişkin nasıl bir yol izlendiğine dair aktarılan soru üzerine, Forsmajor durumlarını tarafların karşılıklı anlaşma ile sözleşme hükümleri arasına koyabildikleri ve bu hükümlerin genel hukuk, sözleşme ve mahkeme yolu ile düzenlenebildiği ifade edildi.

Sudan Heyeti tarafından aktarılan bir başka soru ise “Sözleşmelerde görünmeyen fiyatlar için belli formüller kullanılabilir mi?” şeklindeydi. Bunun üzerine ülkemizde FIDIC sözleşmelerine benzer kullanılan eskalasyon yöntemi olduğu belirtildi ve ayrıntılı bilgi verildi.

Ziyaret sırasında konuk Sudan Heyeti, ihalelerde fiyatların nasıl belirlendiğini de sordu. Türkiye’de ihale mevzuatının işleyişine ilişkin ayrıntılı bilgi aktarıldı. Kamuya ait işlerde ihale usulü olmaksızın hiçbir işin verilemeyeceğini, devletin ihaleye çıkmadan önce bir fiyat belirlediğini, bu fiyata uygun

tekliflerin ihalede seçilen firmalar arasında yer

aldığı konusunda ayrıntılı bilgiler verildi.

Sudan Heyeti, İNTES’ten ülkelerinin inşaat

sektörünün gelişimine önayak olacak alanlarda

eğitim önerileri de aldı. Konuk heyete iki

ülkenin resmi makamları kanalı ile sözleşmeler

imzalanabileceği, bu kapsamda Sudan

Hükümeti’nin Türkiye’de bu konuda yetkili

kurum olan TİKA’ya başvurabileceği belirtildi.

Bu başvuruların ardından İNTES’in devreye

girerek İNTES Mesleki Yeterlilik Kurumu kanalı

ile Türkiye Eğitim Şantiyesi’nde mühendis ya da

işçilere istenilen alanlarda eğitim verebileceği

de aktarıldı.

Eğitim başlıkları ve alanlarının acil olarak

Sudan resmi makamları aracılığı ile TİKA’ya

bildirilmesi durumunda aynı anda 300 kişilik bir

organizasyonun İNTES tarafından Türkiye Eğitim

Şantiyesi tesislerinde gerçekleştirilebileceği de

vurgulandı.

Toplantıya İNTES’i temsilen Genel Sekreter

H. Necati Ersoy ile Metag İnşaat Ticaret AŞ’den

Dr. Sait Mirzai ve Eko İnşaat Ticaret AŞ’den

Halim Fehmi Balkaya katıldı.

Page 94: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Haberler

Hazır beton, Agrega ve İnşaat Sektörleri Beton 2011’de Buluştu

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) tarafından düzenlenen ‘‘Beton 2011 Hazır Beton Kongresi’’ 20 - 22 Ekim 2011 tarihinde İstanbul Fuar Merkezi’nde yapıldı. Kongrede, Beton Bileşenleri ve Tasarımı, Özel Betonlar, Üretim ve Uygulama Teknolojisi, Mimari Beton Uygulamaları, Yönetmelikler ve Kalite Yönetim Sistemleri, Hazır Betonda Risk Yönetimi, Betonda Sürdürülebilirlik ve Yaşam Döngüsü, Sektörel Sorunlar başlıkları altında toplam 58 bildiri sunuldu. Kongreye İNTES Yönetim Kurulu Başkanı M. Şükrü Koçoğlu da konuşmacı olarak katıldı.

Kongrede açılış konuşmasını Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Güleryüz yaptı. “Hazır beton, agrega, çimento ve inşaat sektörlerinin bir arada buluştuğu bir platform oluşturduğumuz için gururluyuz.” diyerek sözlerine başlayan Ayhan Güleryüz, Türkiye Hazır Beton Birliği’nin 77 üye ile Türkiye’de yılda 80 milyon metreküp beton döktüğünü söyledi.

Avrupa’da son üç senede Türkiye’nin, beton üretiminde birinci olduğunu, birinci derecede deprem bölgesi olan ülkemizde kaliteli betonun önem taşıdığını anlatan Güleryüz, Türkiye Hazır Beton Birliği üyelerinin kaliteli beton ürettiklerini, çünkü THBB üyesi firmaların Kalite Güvence Sistemi denetimleri ile sürekli ve habersiz olarak denetlendiğini ifade etti. Beton dayanım sınıflarındaki gelişmelere değinen Güleryüz, İstanbul’da C30 dayanım sınıfında betonların kullanımına ulaşıldığını belirtti. Gölcük Depremi sonrası bölgede yaptıkları incelemelerde 1987 yılında inşa edilen binalarda C8-C9 sınıfında betonların kullanıldığını belirlediklerini söyleyen Güleryüz, yapıların sürekli yenilenerek kentsel

dönüşüme hız verilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Başkan Koçoğlu ise konuşmasında, Beton 2011 Kongresi’ni önemsediklerini belirterek sözlerine başladı. Betonun, inşaat sektörünün vazgeçilmez bir elemanı olduğunu ifade eden Şükrü Koçoğlu, beton sektörünün ve inşaat sektörünün büyümesi veya küçülmesinin aynı oranda olduğunu söyledi.

Konuşmasında kaliteli betonun önemine değinen Koçoğlu, betondaki denetimsizliğin devlet tarafından kontrol edilmesi gerektiğini belirtti. 1996 yılında KGS’nin kurulması ile betonda denetime başlandığını, bunun çok önemli bir gelişme olduğunu ifade eden Koçoğlu, bu denetimin tüm beton üreticilerini kapsaması gerektiğinin altını çizdi. Koçoğlu, müteahhitliğin bir disiplin haline gelmesi gerektiğini söyledi, 2012 yılında yürürlüğe girecek olan İmar Kanunu Mevzuatı’na göre yetki belgesi olmayan hiçbir aktörün bu piyasada çalışamayacağını belirtti.

Hazır betonu “kalitenin, standart üretimin ve güvenliğin simgesi” diye tanımlayan, depreme dayanıklı yapıların üretilmesinde hazır betonun baş aktör olduğunu belirten Koçoğlu şunları söyledi:

“Artık herkes ülkemizin daima depremler ile yaşayacağı gerçeğini kabullenmiştir. Ülkemizi sarsan depremler, silinmeyecek şekilde hafızalarımızda iz bırakmıştır. Depremdeki bu acılar standartlara uygun yapı üretilmemesi ve yapılarda denetim eksikliğinden dolayı yaşanmıştır. Tüketiciler yaşamını teslim edeceği bina alırken, sadece dış cephe estetiği, büyüklüğüne değil, binanın yapı kalitesini ve malzeme kalitesini de sorgulamalıdır. Yapı denetimi sorumluluk ve sigorta sisteminin

gerekliliği 1988 yılında ilk kez İNTES tarafından gündeme getirilmiştir. Bu konuda uluslararası uygulama örneklerini içeren bir kitap çıkarılmış, toplantılar düzenlenmiş, kanun tasarıları hazırlanarak bakanlığımızın değişik kademelerine sunulmuştur. Bu alandaki çabalarımız 2000 yılında, depremden sonra çıkarılan Yapı Denetimi Kanunu ile bir ölçüde sonuç vermiştir.’’ dedi.

Koçoğlu: “Ortak hedef müteahhitlik akreditasyonu olmalı”

Bir başka ortak hedefin “müteahhitlik akreditasyonu” olduğunu kaydeden Koçoğlu, “Artık her önüne gelenin müteahhitlik yapamaması bir disiplin, bir mühendislik altyapısının oluşmasını gerektirmektedir. Ülkemizde müteahhitlik sektörüne giriş, hiçbir sınırlamaya tabi değildir. Müteahhitlerimiz arasında kıyasıya bir rekabet vardır. Bu rekabet daha kaliteli değil, daha düşük fiyat rekabetine dönüşmektedir.’’ diye konuştu.

Yeni ürün ve ekipmanlar fuarda sergilendi

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) ve Kalite Fuarcılık tarafından düzenlenen ‘Beton 2011 Beton, Agrega, İnşaat Teknolojileri ve Ekipmanları Fuarı’nda inşaat, hazır beton, agrega sektörleri ile ilgili son teknolojik ürünler, araç, makine ve ekipmanlar, hizmet ve donanımlar sergilendi.

Fuar, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Ticaret Odası, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası, Türkiye Müteahhitler Birliği ve Yapı Ürünleri Üreticileri Federasyonu tarafından da desteklendi.

Page 95: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

94 - 95

III. Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesiİnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) tarafından düzenlenen 3. Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi, ‘Küresel Rekabet ve Sürdürülebilirlik’ gündemiyle toplandı.

İMSAD tarafından Türk ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biri olan

inşaat sanayisini ortak bir vizyon çevresinde buluşturmak amacıyla

düzenlenen Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi, bu yıl üçüncü kez

gerçekleştirildi. Teması ‘Küresel Rekabet ve Sürdürülebilirlik’ olarak

belirlenen Zirve kapsamında “2023’e Doğru Gelecek Vizyonu”, “Türk İnşaat

Sektörünün Küresel Rekabet Gücü”, “Sürdürülebilirlik” ve “Binalarda Enerji

Verimliliği ve Finansmanı” başlıklı oturumlarda inşaat sektörünün geleceği

tartışıldı.

Zirvede İMSAD tarafından hazırlanan ve hemen hemen ülkemizle aynı

durumda olan EUbuild Projesi ortakları; Arnavutluk AB Enerji Verimliliği

Merkezi (EEC), Bosna Hersek Saraybosna Kantonu Ekonomi Odası (CESC),

Makedonya Enerji Verimliliği Merkezi (MACEF), Karadağ İşverenler

Federasyonu (MEF) ve Sırbistan Belgrad Ticaret Odası (BCC) tarafından

kabul edilen deklarasyonun imza töreni gerçekleştirildi.

Yurt içi ve yurt dışından birçok uzman ve üst düzey yetkilinin katılımıyla yapılan 3. Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi’nin açılışında konuşan İMSAD

Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Bilmaç, inşaat sanayisinin her yıl tek ve en büyük buluşması olan Zirve’nin artık bir marka haline geldiğini söyledi.

3. Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi, temasına uygun olarak bu yıl ilk kez ‘sıfır karbon’ etkinlik olarak hayata geçirildi. Bilmaç, bu konuyu da

“İMSAD’ın tüm stratejilerinin temelini oluşturacak olan sürdürülebilirlik çalışmalarımızın ilk somut adımını, bu zirvemizle atıyoruz. Bu yıl ilk kez

etkinliğimizi karbon salımını ölçümleyerek, ‘sıfır karbon’ olarak gerçekleştireceğiz. Bundan sonra da faaliyetlerimizi kademeli olarak sıfır karbon olarak

planlayacağız.” sözleriyle değerlendirdi.

Page 96: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Haberler

Jean Monnet Burs Programı 2012-2013 Bursiyerlerini Bekliyor

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik •hedefi çerçevesinde, AB alanında uzmanlaşmış personel sayısının artırılması ve müktesebatın etkin bir biçimde uygulanabilmesi için gerekli idari kapasitenin oluşturulması amacıyla yürütülen Jean Monnet Burs Programı’nın 2012-2013 akademik yılı için başvurular başladı.

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci •Egemen Bağış, AB alanında uzmanlaşmak isteyen herkesi Jean Monnet Burs Programı’na başvurmaya davet etti.

Bugüne kadar yaklaşık 1300 kişinin •faydalandığı Jean Monnet Burs Programı, AB tarafından finanse ediliyor ve Avrupa Birliği Bakanlığınca yürütülüyor.

Burslar için son başvuru tarihi 30 Ocak 2012.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi çerçevesinde, AB alanında uzmanlaşmış personel sayısının arttırılması ve müktesebatın etkin bir biçimde uygulanabilmesi için gerekli idari kapasiteyi oluşturmayı hedefleyen Jean Monnet Burs Programı’nın 2012-2013 Akademik Yılı için başvuru duyurusu yayınlandı.

AB ile ilgili konularda yüksek lisans veya araştırma yapmak isteyen kamu görevlilerine, üniversite öğrencilerine, akademik ve idari personele, STK ve özel sektör çalışanlarına AB üyesi ülkelerde eğitim imkânı sağlayan ve AB alanında uzmanlar yetiştirmeyi hedefleyen Jean Monnet Burs Programı, 2012-2013 Akademik Yılı için 100 kişiye burs vermeyi hedefliyor. Bursun % 60’ı kamu sektörüne, % 30’u üniversitelere, % 10’u ise sivil toplum kuruluşları ve özel sektöre tahsis edilecek.

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci

Egemen Bağış, Jean Monnet bursiyerlerinin

Avrupa Birliği sürecinin vazgeçilmez takım

oyuncuları olduklarını kaydederken “Kamu

kuruluşları, yerel yönetimler, özel sektör

kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum

kuruluşları gibi farklı alanlarda çalışan ve AB

alanında uzmanlaşmak isteyen herkesi Jean

Monnet Burs Programı’na başvurmaya davet

ediyorum.” dedi.

Program kapsamında, bursiyerler AB alanında

en az 3 ay, en fazla 12 aylık dönemde AB üyesi

ülkelerdeki bir üniversitede veya üniversiteye

eşdeğer bir kuruluşta araştırma veya yüksek

lisans yapma hakkı kazanıyor. Türkiye’nin

AB’ye katılım müzakereleri önceliklerine

bağlı olarak çalışma alanları her yıl yeniden

belirleniyor ve burs desteği AB müktesebat

başlıklarına sağlanıyor.

Jean Monnet Bursu Programı’na ilişkin detaylı

bilgi www.ab.gov.tr, www.cfcu.gov.tr,

www.avrupa.info.tr, www.jeanmonnet.org.

tr internet sitelerinde yer alıyor.

Jean Monnet burs programı hakkında

Jean Monnet Burs Programı; AB tarafından

finanse edilen, 1990 yılından beri yürütülen,

bugüne kadar yaklaşık 1300 kişinin

faydalandığı, AB alanında uzmanlaşmış

personel sayısının arttırılması ve müktesebatın

etkin bir biçimde uygulanabilmesi için

gerekli idari kapasitenin oluşturulmasını

amaçlayan, kamu görevlileri, üniversite

öğrencileri, üniversitelerin akademik ve idari

personeli ile STK ve özel sektör çalışanlarının

faydalanabildiği, hali hazırda Avrupa Birliği

Bakanlığı tarafından yürütülen prestijli bir burs

programıdır.

Page 97: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

96 - 97

Güvensoy İnşaat AŞ Kızılay AVM'yi Ankaralıların hizmetine sundu

Kızılay merkezinde yükselen alışveriş merkezi için uzun yıllardır merakla beklenen süreç, mutlu sonla tamamlandı. İNTES üyelerinden Güvensoy İnşaat AŞ, her gün milyonlarca kişinin önünden geçtiği Kızılay AVM'yi Ankaralıların ve ziyaretçilerin hizmetine sundu. Kızılay semtine ilişkin hepimizin küçük ve büyük mutlaka anıları vardır. Kimimize göre Kızılay, Cumhuriyet'in Anadolu’da estirdiği modernleşme rüzgârıdır. Kimimize göre ise gençlik aşklarımızın, romantik sahnelerinin platformudur. Hangi birimiz Karamürsel’in önünde randevu verip de sevgilimizle buluşup Kızılay sokaklarında yürümedik ki? Hangi birimiz kravatımızı takıp İzmir Caddesi’nde şık şık hanımlarla beraber hafta sonu veya akşam gezilerine çıkmadık ki?

Kızılay âdeta sahne gibidir. Orada yürümeniz dahi bambaşka bir havadır. Özgüvendir Kızılay. Topluma çıkabilme, toplumun arasında olabilme

ve toplumsal kurallara uyabilme iddiasıdır Kızılay. Her ne kadar son yıllarda bu özelliğini tartışılır hale getirdiyse de Kızılay Alışveriş Merkezi bölgenin yeniden cazibe merkezi olmasını sağlayacak lokomotif gibi yeni yıla hazır. Hafta sonu yakacağı yeni yıl ışıkları ile birlikte Ankaralılara yeniden nostalji günlerini hatırlatacak Orient Ekspresi gibi…

Dünyanın birçok kentinde hayatınızın önemli bir mesaisi kent merkezlerinde geçer. Ankara’da Kızılay birkaç yıl öncesine kadar tam da bunun örnekseneceği yer gibiydi. Birçoğumuzun evi gibi yaşam alanıdır Kızılay. Gençlik yıllarımızda siyasal söylemlerimizin nutuk atma meydanıydı. Çocukluk, gençlik yıllarımızın nostaljik meydanı alışveriş ve hafta sonu ihtiyaçlarının cazibe merkezi şimdi yeniden Ankaralılara bu anlamda kucak açmaya hazırlanıyor. Çok kısa süre sonra Kızılay’ın eski günlerden daha ileri bir cazibe

merkezi haline geleceğini hayal etmek hiç de

yanlış bir şey olmaz. Çünkü İzmir Caddesi,

Sakarya Caddesi gibi alanlara ilişkin yeni yeni

projeler tartışılmaya, konuşulmaya başlandı.

Kızılay Alışveriş Merkezi dünyada çok az

örneği olacak şekilde müthiş bir yaşam keyfi

de sağlıyor. Evinizin önünden bineceğiniz

metro sizi alışveriş merkezinin kapısına kadar

getiriyor. Yine evinize döneceğiniz zaman

alışveriş merkezindeki eksi 2 katına inmeniz

yeterli. Böyle olunca hayatı hem cazip hem de

kolay hale getiriyor.

Yeni yılda Kızılay Alışveriş Merkezi Ankaralılara

kapılarını açıyor. Ankaralılar da Kızılay

Alışveriş Merkezi’ne yeniden kalplerini açmaya

hazırlanıyor. Geç ancak muhteşem buluşma

Ankara’da yepyeni anıların yazılmasını bekliyor.

Page 98: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Yeni Yayınlar

İnşaat Muhasebesi Vergilendirilmesimevzuatı ve Asgari İşçilik (16. Baskı)

Tanrıya Giden Yolda Karşılaştıklarım

Yaklaşım Yayıncılık Gazi Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi ve Maliye Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şükrü

Kızılot’un “İnşaat Muhasebesi Vergilendirmesi Mevzuatı ve Asgari İşçilik” isimli kitabının 16. baskısı

inşaat sektörüyle ilgili birçok önemli konuya ışık tutuyor.

Kitapta, yıllara yaygın inşaat ve onarma işleri, özel inşaat işleri, yurt dışı inşaat ve onarım işleri,

inşaat işleriyle ilgili ortak açıklamalar, inşaat muhasebesi ve asgari işçilik konuları ele alınıyor.

Kitapta konular açıklanırken Maliye Bakanlığının en son özelgeleri ve Danıştayın emsal kararları

dayanak gösterilerek yapılan yorumlara da yer veriliyor.

Prof. Dr. Şükrü KIZILOT (Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi, Maliye Bölüm Başkanı)

Başarılı bir işadamı, iyi bir okur olan, Libya’da 1979 yılından beri kesintisiz iş yapan bir şirketin sahibi Yaşar Özkan'ın “Tanrıya Giden Yolda Karşılaştıklarım” adlı kitabı Eylül ayında çıktı.

On yılı aşkın bir süreden beri kuantum fiziği, evren bilimi ve mistik gibi çeşitli konularda araştırmalar yapan Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği mezunu Yaşar Özkan, kitabında mistik düşünceler ile kuantum fiziği verileri arasında uyumları irdeliyor.

Kuran’da ismi geçen, yaradılış harikası böceklerin yaşamından, geleceğin teknolojisi “nano teknoloji”ye kadar farklı konuları ele alan yazar, yaşanılabilir bir dünyada varlığımızı sürdürebilmemiz için bilim ve inancın birbirini dışlamadan, elele çalışmasının önemini vurguluyor.

Yazar kitabında, bazı metafizik olayların tıbbi deneylerle tespit edilen örneklerini aktarıyor. Hızla maddeye bağlı teknolojik gelişmelerin dünyamıza huzur yerine büyük bir dengesizlik getirdiği ve çevresel felaketlere neden olmaya başladığını vurgulayan Yaşar Özkan’ın bu kitabı zevkle okunmaya aday görünüyor.

Kitabın kaynakçası, “inşaat sektörünün duayen entelektüeli” Yaşar Özkan’ın kaleme aldığı konuları nasıl inceden inceye araştırdığını gözler önüne seriyor.

Kitap, Dost Kitabevi ve Arkadaş Kitabevi'nde satışa sunuldu.

BİLİM VE İNANÇ BİRLİKTE OLABİLİR Mİ

Cinius Yayınları Yaşar ÖZKAN

Page 99: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

98 - 99

1981 tarihinden beri Fransız Tahkim Kanunu’nun uygulanmasında görülen aksaklıkların giderilmesi Fransa’da gündeme gelmiş ve Fransız tahkiminde yapılan reforma ilişkin 13 Ocak 2011 tarih ve 2011-48 sayılı kararname, 1 Mayıs 2011 tarihinden itibaren bazı özel hükümleri hariç yürürlüğe girmiştir. Bu kararname ile Fransız Medenî Usul Kanunu’nun IV. Kitabını oluşturan tahkim hükümleri, yerli ve milletlerarası tahkim olarak 1442 - 1527. maddeler arasında düzenlenmiştir. Yeni düzenlemede; tahkim sözleşmesine, hakem kararının tenfizine ve hakem kararlarının tebliğine ilişkin kurallarda müşahade edilen sertlikler giderilmiş, tahkim yargısının gücü bu kanunda teyit edilmiş, hakem mahkemesinin ihtiyatî haciz ve adlî teminat hariç, tahkimin tarafları hakkında geçici ve ihtiyatî tedbirler almasına müsaade edilmiş, tahkim usulünde “destek hâkimi” olarak Fransız hâkimine ayrı bir yer tahsis edilmiştir. Buna ilâveten, tahkim yerinin Fransa olarak kararlaştırılması yanında, Fransa dışında bir yerin tahkim yeri olarak seçilmesi hali de düşünülmüş ve tahkimdeki bu reform ile milletlerarası tahkimde yeni kuralların Fransa dışında da uygulanması öngörülmüştür. Fransa’da tahkim alanında reform niteliğindeki değişiklikleri haiz bu yeni Fransız Tahkim Kanunu, Prof. Dr. Kemal DAYINLARLI tarafından Fransızca orijinal metninden Türkçeye çevrilmiştir.Ankara 2011, XVI + 128 sayfa Yayım dili: Fransızca-Türkçe

“FIDIC Kurallarının Karşılaştırmalı Hukuktaki Yeri” adlı kitapta esas olarak FIDIC Kuralları incelenmektedir. FIDIC Kurallarının inşaat sektöründe yaygın bir şekilde kullanılmasının pek çok sebebi bulunmaktadır. Bir kere, her şeyden önce, bu Kurallar asıl adı FIDIC olan Uluslararası Müşavir Mühendisler Federasyonu tarafından bir inşaat sözleşmesinde üstlenilebilecek işin niteliğine uygun bir biçimde hazırlanmaktadır. İkincisi, sektör temsilcileri önceden hakkında bilgi sahibi oldukları bu Kuralları uygularken kendilerini daha rahat hissetmektedir. Üçüncüsü, söz konusu Kuralları kullanırken hayata geçirdikleri projeye hangi hukuk sisteminin uygulanacağını araştırmak zorunda kalmamaktadırlar. Bugün için, özellikle büyük inşaat projelerinde en azından bir tane sınır - aşıcı unsur bulunmaktadır. Bu sebeple, ilk etapta projeye hangi hukukun uygulanacağı meselesinin halledilmesi gerekmektedir. Bu ise oldukça yorucu ve zaman tüketici bir iştir. Halbuki, FIDIC Kuralları’nın aynı zamanda bir lex mercatoria olarak benimsenip uygulanması taraflar için en iyi seçenek olmaktadır. Dördüncüsü, FIDIC Kuralları, her türden sözleşmeye ve sözleşme yapma tekniğine uyum sağlama kabiliyetine haizdir.

Böylesine önemli FIDIC Kurallarını inceleyen söz konusu kitap üç ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde FIDIC Kurallarının Karşılaştırmalı Hukuktaki yeri tayin edilmeye çalışılmıştır. İkinci bölüm özellikle Kırmızı Kitapta düzenleme altına alınan maddi hükümlerle ilgilidir. Üçüncü ve son bölümde ise genel bazı hukuki kavramların FIDIC Kurallarında düzenleme altına alınan benzerleriyle karşılaştırılmasına yer verilmiştir. FIDIC Kurallarının Karşılaştırmalı Hukuktaki Yeri adlı bu kitap Dr. Nazlı Töre tarafından doktora tezi olarak hazırlanmıştır. Dayınlarlı Hukuk Yayınları, Ankara, 2011. XXII+340 sayfa. Yayım dili: Türkçe

LOI DE RÉFORME EN FRANCE EN ARBITRAGE INTERNE ET INTERNATIONAL (Code de procédure civile art. 1442-1527) (Mise en vigueur le 1er mai 2011)FRANSA’DA MİLLÎ - MİLLETLERARASI TAHKİM KANUNU REFORMU

FIDIC Kurallarının Karşılaştırmalı Hukuktaki Yeri

Prof. Dr. Kemal DAYINLARLI(Medenî Usul Kanunu m. 1442-1527) (Yürürlük Tarihi: 1 Mayıs 2011)

Dr. Nazlı TÖRE

Page 100: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Summary

Ercan TIRAŞ, Undersecretary, Ministry of the Environment and Urbanization Buildings constructed by private enterprises

in Turkey were being controlled by engineers

and architects as the existing laws dictated

before the Law on Structural Control came

into effect. However, other than administrative

issues, no other aspects of the projects were

being checked. The devastation that was

experienced in August 1999 in Gölcük and

Düzce earthquake clearly demonstrated the

need for structural controls.

The Ministry initiated efforts as a result of the

natural disasters that have been experienced.

The Law on Structural Control (No.4708) came

into effect on 13.08.2001 and it first started to

be piloted in 19 cities and was extended to 81

cities throughout Turkey on 01.01.2011.

The law provides for structural control

organizations authorized by the ministry to

conduct structural control services. The law

dictates that those carrying out such services

be prohibited from offering any other services.

Moreover, the partners of such organizations

have to hold a degree either in engineering or

architecture. Furthermore, such firms have

to employ at least one civil engineer, one

mechanical engineer, one electrical engineer

and one architect that can inspect projects and

their implementation.

Structural control firms have been charged with

the authority to evaluate and approve ground

survey reports, projects and calculations,

project amendments, standards of materials

used as well as the responsibility to ensure

that the construction is executed as stated

in the project consistent with the applicable

regulations, while making sure that all

occupational safety measures are taken.

The minimum conditions to work as a

construction contractor in Turkey have been

listed in the Regulation on the Registration

of Construction Contractors. The regulation

states that each contractor be given

an authorization number to be used in

construction licences. The same regulation also

charges the contractor with the responsibility

of making the necessary arrangements, taking

precautions regarding occupational health

and safety, and providing all relevant tools

and equipment. Contractors have to employ

qualified professionals and have to keep a copy

of their documents on file at site. Moreover,

contractors also have to sign construction

licences and occupancy permits.

Currently, efforts are being carried out

to set new standards and describe new

responsibilities for construction contractors

under the light of recent international

developments.

Page 101: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

100 - 101

Atila ERENLER, Deputy General Manager, Ministry of the Environment and Urbanization, General Directorate of Structural Affairs

Recent Developments in Europe for Civil

Engineers: Eurocodes

The Eurocodes (ECs) are structural design

codes created by 19 member-countries of

the European Committee for Standardization

(Comité Européen de Normalisation-CEN). The

ECs are being used in 27 member-countries

as well as in three EEA/EFTA countries,

establishing a common language and culture in

structural design.

The European Commission defined the ECs in

1989 as reference documents to be recognized

by member states. The ECs are expected to

provide a common understanding regarding

the design of structures between owners,

operators and users, designers, contractors

and manufacturers of construction products.

They offer common design criteria in terms of

stability and fire resistance as well as structural

economy.

Another declared aim of Eurocodes is to

facilitate the marketing of innovative products

as well as pre-engineered and pre-fabricated

structural components. Ensuring harmonization

by means of ECs in structural design software

is expected to improve the competitiveness

of European design offices and consultancy

services.

However, Eurocodes have left certain design

parameters and approaches to the discretion

of each country. For instance, geographical and

climatic changes as well as the differences in

wind and snow load naturally lead to varying

approaches. Similarly, the existing building

safety perception of each member country

along with their susceptibility to earthquakes

results in differences. A total of about 1500

country parameters have been established.

In 1998, the European Commission requested

that each member country report its view on

the processes regarding EC’s, as well as its

recommendations, suggestions and opinions

on the harmonization and implementation of

the standards. Moreover, a committee to act as

a coordinator was set up with the participation

of a representative from each member

country. The committee provides ground for

discussions while conducting coordination

efforts. The efforts directed at harmonization

of ECs as well as problems encountered, the

processes followed, the approaches used and

analyses on administrative and decision making

mechanisms are carried out at committee

meetings.

Page 102: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Summary

National Earthquake Strategy and

Action Plan (Udsep-2023) In order to take

the necessary measures for an effective

emergency management and civil protection

issues nationwide, the presidency conducts

pre-incident activities such as preparedness,

mitigation and risk management, and during

incident activities such as response, as well as

post incident activities such as recovery and

reconstruction.

The principal aim of the National Earthquake

Strategy and Action Plan -2023 (UDSEP-2023)

is to prevent or minimize the physical,

economic, social, environmental and political

damage that can be caused by earthquakes,

while preparing earthquake-proof, safe

and sustainable environments. Earthquake

Consultancy Committee (DDK) of the

Disaster and Emergency Management (AFAD)

Presidency started the “Earthquake Strategy

Development Initiative” in 2010 to develop

policies regarding providing protection against

earthquakes, to minimize the damages caused

by earthquakes and to coordinate post-

earthquake efforts.

UDSEP-2023 has determined 2012-2013 as the

short term, 2012-2017 as the medium term and

2012-2023 as the long term operation periods.

UDSEP-2023 has established two main targets

as follows:

1. Improving the information infrastructure

regarding earthquakes, which will involve

establishing principle R&D areas for better

coordination, setting up an earthquake

information database, developing observation

stations that can provide early warning for

tsunamis.

2. Developing earthquake hazard analyses and

risk maps, which will involve regional and local

earthquake risk maps that can be used for

detailed earthquake scenarios.

Relevant organizations (e.g. Ministry of

Development, Ministry of Finance, Turkish

Catastrophe Insurance Pool - DASK) have

taken precautions to ensure that UDSEP-2023

can be provided with the necessary financial

assistance to meet the outlined targets.

Pre-earthquake efforts to minimize the damage

and the risk have been given priority although

UDSEP-2023 plan covers all activities as a

whole involving the periods before, during and

after earthquakes.

Dr. Murat NURLU, Department of Earthquake, Disaster and Emergency Management Presidency

Eylül Ekim 2011

Page 103: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

102 - 103

Hüseyin BİLMAÇ, Chairman, Association of Turkish Building Material Producers (İMSAD)

The construction industry in Turkey is of

strategical importance for Turkey and Turkish

building materials industry is in the leading

position in many categories in the world. In

the second half of 2011, Turkish economy

is continuing its competition with China in

terms of rate of growth and aiming for world

leadership, after having achieved the leading

position in Europe. Turkish construction

materials industry ranks first in many

categories in the world such as construction

steel, radiator units and steel profiles. Export

figures demonstrate that the industry has

passed the US$12bn-mark in the first nine

months of the year 2011. In the second quarter

of the year, the contribution of the Turkish

construction industry to GDP reached 6% for

the first time since 2007. The industry accounts

for about 20% of all employment with its direct

and indirect employment opportunities it

creates, reaching 4.5 million people.

Over the last 5 years, the average rate of

increase in exports in the Turkish building

materials industry was established to be 15%,

carrying Turkey into the top 7th position among

the global building material exporters. On the

other hand, in terms of production, Turkey has

ranked among the top 5 countries in the world

with 11.5% growth rate in the building materials

industry. The industry is estimated to achieve

an average annual growth rate of 14.5% in the

2011-2015 period. The growth in the export

of building materials is expected to be 17.5%

in 2015. The total export volume of building

materials for the same year has been estimated

to be about US$40bn.

The goals set for the industry for the year 2023

have been expressed as US$100bn in exports,

US$100bn in domestic market volume and

US$100bn in overseas contracting activities. A

number of medium and large scale earthquakes

have caused great loss, both in terms of

human lives and destruction of physical

structures in the last 20 years in Turkey.

Despite its competitive construction and

construction materials industries, as well as

its developing consultancy sector, Turkey has

been experiencing loss of life in earthquakes.

Consequently, after the demolition of severely

damaged buildings after earthquakes, the

buildings with medium and light damage have

to undergo a process of strengthening. It is

crucial that appropriate building materials

be selected for buildings; and projecting,

production and labour must be carried out

by qualified people in order to implement

and inspect the full execution of applicable

standards.

İMSAD has been carrying out efforts to this

end, in cooperation chiefly with the Department

of Earthquake of the Disaster and Emergency

Management Presidency (AFAD) of the Prime

Ministry, Turkish Earthquake Foundation

and the Association of Structural Control

Organizations. In short, steps have to be taken

in Turkey to take the necessary measures and

to be prepared for natural disasters, while

the existing building stock goes through a

restoration process.

Page 104: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Summary

The main actors of, in other words those

accountable for, an investment are its owner/

employer, technical consultant and contractor.

Furthermore, as the new regulations state, if

there is a construction inspection firm along

with or instead of a technical consultant,

the responsibility is shared by the Structural

Control firm as well.

Technical consultants must be entirely

independent in terms of responsibilities,

decisions and financing; and offer their

services with authority, being fully aware

of the responsibilities. Therefore, technical

consultants should be obliged to take

Professional Liability Insurance policies,

which are regarded as, if you will, “quality

certificates” prior to signing any contracts.

On the other hand, the liabilities of a

contractor under the traditional model can

be listed as executing the project at required

standards consistent with the administrative

and technical specifications as well as

project designs submitted by the employer.

Moreover, contractor has to ensure that the

services rendered are not in conflict with the

interests of the society and the employer,

while delivering the job at a time established

by the contract. Some models dictate that

the contractor and the technical consultant

share the responsibility for design. However,

this usually leads to misunderstandings. For

instance, in the design-build model, duties

and liabilities of contractors and technical

consultants producing the design should be

proportionate to the services rendered, as it is

in a consortium.

Technical consultant and technical consultancy

services must be defined in the relevant

regulations with the correct terminology.

Technical consultants must be fully authorized

for the services that are required and must

carry out their responsibilities accordingly.

So long as the liabilities remain only on paper,

it is impossible for technical consultancy

firms to achieve real progress and reach

international standards. Therefore, duties and

responsibilities of technical consultants must

be clearly identified in contracts and liabilities

must be stated plainly.

The potential contribution of technical

consultancy services to the national economy

should be explained to employers through

training programmes in order to achieve

real progress in consultancy services. While

making purchasing plans for such services,

benchmarking for regulations and best

practices in developed countries can prove to

be beneficial.

Fatma ÇÖLAŞAN, Vice President, Association of Turkish Consulting Engineers and Architects (ATCEA)

Page 105: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

104 - 105

Production of ready-mixed concrete requires

both specialization and equipment. In ready-

mixed concrete facilities owned by companies

that are not members of the Turkish Ready

Mixed Concrete Association (THBB), there are

major short-comings, such as incompetent

technical staff and management teams. The cri-

teria required by THBB for membership should

be adopted by the state for all prospective

ready-mixed concrete establishments.

THBB has been a member of the European

Ready Mixed Concrete Organization (ERMCO)

since 1991. All member-facilities conform to TS

EN 206 Concrete Standard in their production

of ready-mixed concrete. Similarly, all members

have Quality Assurance System (KGS) certifi-

cates and appropriate laboratories, while strict-

ly abiding by technical, environmental as well

as occupational health and safety regulations

and all applicable legal and ethical criteria. The

ready-mixed concrete plants of THBB members

have been operating at European standards for

many years.

Following the great earthquake of 1999, the

buildings constructed by using inferior quality

concrete have largely been implicated for the

devastation experienced. Unfortunately, a large

percentage of all ready-mixed concrete in Tur-

key is still below standard.

The most critical issue regarding ready-mixed

concrete can be pointed out as lack of moni-

torization and below-par quality. Quality Assur-

ance System of the Turkish Ready Mixed Con-

crete Association has become progressively

more effective in recent years and production

plants are being inspected scrupulously. We

would like to see all ready-mixed concrete

producers become THBB members in order

to make KGS certificates more widespread in

Turkey, which would stamp out all producers

employing inferior standards, while improving

the concrete industry as a whole.

In order to spread the use of the Quality As-

surance System, contactors should make a

conscious effort to work only with companies

holding KGS certificates. Quality Assurance

System was set up by our Association in 1995

and KGS was authorized by the EU to grant CE

marking for concrete-based construction mate-

rials. KGS has been carrying out its inspection

and certification operations with ready-mixed

concrete, aggregate as well as chemical and

mineral additive producers in an impartial and

precise manner.

Ayhan GÜLERYÜZ, President, Turkish Ready Mixed Concrete Association

Page 106: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Eylül Ekim 2011

Summary

Problems and Solutions in HEPP projects

The meeting organized by İNTES and the

General Directorate of State Hydraulic Works

(DSİ) to discuss the proposed solutions for

the problems experienced in HEPP projects

was held at the Conference Hall of DSİ on the

27th of October, 2011. The guests of honour

of the meeting were Prof. Dr Veysel Eroğlu,

the Minister of Forestry and Water Affairs,

Mr Taner Yıldız, the Minister of Energy and

Natural Resources, and Mr Sedat Kadıoğlu,

Deputy Undersecretary of the Ministry of the

Environment and Urbanization.

The opening speech of the meeting was

delivered by Mr Akif Özkaldı, the General

Manager of DSİ. Mr Özkaldı pointed out that 1%

of the world’s and 15% of Europe’s hydroelectric

potential was in Turkey, and stated that Turkey

was lagging behind in terms of utilizing the

existing potential when compared with the

industrialized countries.

Of all installed energy, Mr Özkaldı reported,

74% came from natural gas, coal and oil, while

25% was obtained from hydroelectric power

plants. Özkaldı emphasised the fact that 92% of

the oil and 99% of the natural gas consumed in

Turkey was imported, corresponding to about

US$30bn in 2010. The figure was reportedly

expected to rise to US$35bn in 2011.

Mr Şükrü Koçoğlu, the İNTES Chairman,

stressed the importance of HEPP investments

and drew attention to the fact that utilizing the

existing hydroelectric potential in Turkey would

also ensure energy supply continuity.

Mr Sedat Kadıoğlu, the Deputy Undersecretary

of the Ministry of the Environment and

Urbanization, pointed out the significance

of HEPPs in the development of a country,

while emphasising the importance of utilizing

the natural resources without violating the

principles of sustainable development.

Mr Taner Yıldız, the Minister of Energy and

Natural Resources, reported that the private

sector’s share in energy production was 34%

in 2002, but it was expected to reach 75% by

the end of 2014. Mr Yıldız emphasised the

importance of centralization of all projects

regarding hydroelectric energy and shared

their plan regarding restructuring concerning a

department of the EİEİ of the Ministry of Energy

with 310 staff members that would be included

in the newly established Ministry of Forestry

and Water.

Prof. Dr Veysel Eroğlu, the Minister of Forestry

and Water Affairs, stated that hydroelectric

power plants and dams were critically

important investments for the country and

that they required urgent attention. Dr Eroğlu

pointed out that as Turkey did not have all-year

round precipitation because of its climatic

conditions, the need for water was great, which

made the construction of dams and reservoirs

an absolute necessity. The Minister reminded

that HEPPs produced clean and renewable

energy without harming the environment, and

that they did not pollute the air and water.

Page 107: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

106 - 107

Traditional Meeting

Another traditional İNTES meeting, entitled

“From Public Works to Environment and

Urbanization”, was held at the Sheraton Hotel

and Congress Centre on the 1st of November,

2011. The guest of honour at the meeting was

Mr Erdoğan Bayraktar, the Minister of the

Environment and Urbanization. The meeting

was hosted by Güriş İnşaat ve Mühendislik AŞ

In his opening address, Mr Şükrü Koçoğlu,

the İNTES Chairman, expressed his desire to

share his observations following the recent

natural disaster in Van in order to tell the

public and the construction industry what to

do and what not to do. Mr Koçoğlu said that

it was necessary to expose those who were

responsible as the blame should not rest on

a single contractor. Those buying houses, Mr

Koçoğlu said, should conduct the necessary

evaluations and inquire about the details of

projects.

Mr Koçoğlu also called for the establishment

of criteria in the construction industry so

that only those meeting the criteria could

operate as contractors, representing the

industry. He pointed out the need for training

and certification in the industry. Mr Koçoğlu

continued by saying, “all those working in the

construction industry should undergo training

and receive certificates if they meet national

vocational qualification standards; otherwise,

they should undergo further training.”

Mr Erdoğan Bayraktar, the Minister of the

Environment and Urbanization, reported that

a total of 4,800,000 housing units had been

constructed in the last 9 years in Turkey. Mr

Bayraktar said that commercial, social and

economic relations developed very rapidly in

the world nowadays and stated that Turkey had

made significant headway, moving ahead of the

developing countries, rapidly approaching the

league of the developed nations. He stressed

the importance of working harder and taking

greater responsibilities.

Mr Bayraktar said that the quality of both super

and infra structures improved dramatically

following the Marmara Earthquake in 1999. Mr

Bayraktar stated that the Marmara Earthquake

was a turning point for the Turkish construction

industry. He also pointed out that the

earthquake in Van offered numerous lessons

to be learned, and stated that efforts would

continue to eliminate buildings that are not

earthquake-proof.

Mr Bayraktar also reminded that although

Turkish contractors undertook major projects

throughout the world, they operated with

rather slim profit margins. He stressed the

importance of improving the engineering

consultancy system in Turkey to overcome this

problem.

Page 108: editörden - Admindintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_127.pdfbir denetim ve düzen kurulabilirse, özel inşaat şirketlerinin, yap – satçıların konut inşaatlarında

Mesleki Yeterlilik Fotoromanı - 12