ehir k lt r - ozelburoistihbarat.com · yõl: 2015 | sayõ: 7 esenler belediyesi adõna!mtiyaz...

8
Kent Kimliği, Kent Kültürü ¦ Şehir ve Ahlâk ¦ Şehrin Organizasyonu: Her Şeyi Yerli Yerine Koymak ¦ Hemşehri Derneklerinin Şehir Kültürüne Etkileri ¦ Kentlerin Değişmeyen Yüzleri: Seyyar Satıcılar ¦ Osmanlı Dönemi Şehrinin Maddi ve Manevi Dokusu ¦ Şehir Kültürünü Metaforik Düşünme Çabası: Kabuğu Aşmak ¦ İstanbul, Şehir Kültürü ve İnsan Kalitesi ¦ Medeniyetlerin Aynası Kutlu Şehirler ¦ Şehrin Aynaları ¦ Tek Tipleşen Şehirlerde Bayramlar ¦ Türk Sineması ve Şehir Kültürü ¦ Osmanlı Şehirlerinin “Çokkültürlü” Varoluşu ¦ Yıl: 2015 Sayı:7 Aktüel-Hakemli Dergi 4 Ayda bir yayımlanır ISSN:2147-849X. DOSYA TOPLANTISI: Şehir Kültürü Üzerine Düşünceler Şehir Kültürü

Upload: others

Post on 01-Sep-2019

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ehir K lt r - ozelburoistihbarat.com · Yõl: 2015 | Sayõ: 7 Esenler Belediyesi Adõna!mtiyaz Sahibi M. Tevfik G ksu Genel Yayõn Y netmeni Prof. Dr. Mazhar Ba !lõ Edit rler Dr

Kent Kimliği, Kent Kültürü ¦ Şehir ve Ahlâk ¦ Şehrin Organizasyonu: Her Şeyi Yerli Yerine Koymak ¦ Hemşehri Derneklerinin Şehir Kültürüne Etkileri ¦ Kentlerin Değişmeyen Yüzleri: Seyyar Satıcılar ¦ Osmanlı Dönemi Şehrinin Maddi ve Manevi Dokusu ¦ Şehir Kültürünü Metaforik Düşünme Çabası: Kabuğu Aşmak ¦ İstanbul, Şehir Kültürü ve İnsan Kalitesi ¦ Medeniyetlerin Aynası Kutlu Şehirler ¦ Şehrin Aynaları ¦Tek Tipleşen Şehirlerde Bayramlar ¦ Türk Sineması ve Şehir Kültürü ¦ Osmanlı Şehirlerinin “Çokkültürlü” Varoluşu ¦

Yı l : 2015 Sayı :7 Aktüel-Hakemli Dergi 4 Ayda bir yayımlanır ISSN:2147-849X.

DOSYA TOPLANTISI: Şehir Kültürü Üzerine DüşüncelerŞehir Kültürü

Page 2: ehir K lt r - ozelburoistihbarat.com · Yõl: 2015 | Sayõ: 7 Esenler Belediyesi Adõna!mtiyaz Sahibi M. Tevfik G ksu Genel Yayõn Y netmeni Prof. Dr. Mazhar Ba !lõ Edit rler Dr

Yıl: 2015 | Sayı: 7

Esenler Belediyesi Adına İmtiyaz Sahibi M. Tevfik Göksu

Genel Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Mazhar Bağlı

Editörler Dr. Hasan Taşçı Hüseyin Yeşil

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hüseyin Cerrahoğlu

Yayın Kurulu Mazhar Bağlı (Prof. Dr.)Ebru Erdönmez (Doç. Dr.) Aynur Can (Doç. Dr.) Murat Şentürk (Yrd. Doç. Dr.) İhsan Aktaş Nureddin Nebati (Dr.) Özlem Zengin Hasan Taşçı (Dr.) Faruk AydınCemil Arslan (Dr.)

Hakem Kurulu Ahmet Fidan (Yrd. Doç.) Ahmet Kala (Prof. Dr.) Aynur Can (Doç. Dr.) Celaleddin Çelik (Prof. Dr.) Ebru Erdönmez (Doç. Dr.) Erbay Arıkboğa (Doç. Dr.) Ertan Özensel (Doç.Dr.) Ertuğrul Ökten (Dr.) Faruk Tuncer (Yrd. Doç. Dr.) Füsun Alioğlu (Prof. Dr.) Hasan Taşçı (Dr.) İclal Dinçer (Prof. Dr.) İsmail Ceritli (Prof. Dr.) Korkut Tuna (Prof.Dr.) Mazhar Bağlı (Prof.Dr.) Mehmet Ocakçı (Prof. Dr.) Murat Şentürk (Yrd. Doç. Dr.) Mustafa Kömürcüoğlu (Yrd. Doç. Dr.) Selim Ökem (Yrd. Doç. Dr.) Tülin Görgülü (Prof. Dr.) Yasin Aktay (Prof. Dr.) Yusuf Arayıcı (Doç. Dr.)Yusuf Şahin (Prof. Dr.) Zeynep Tarım (Prof. Dr.) Zeynep Gemuhluoğlu (Yrd.Doç. Dr.)

DüzenlemeErhan Akcan

RedaksiyonSevilay Acar

Halkla İlişkiler Arif Gül, Zeynep Acer

Yayın Türü 4 ayda bir yayımlanır. ISSN: 2147-849X.Yerel Süreli Yayın. Ücretsizdir.

İletişim www.sehirdusunce.com [email protected]

Adres Şehir Düşünce Merkezi Oruç Reis Mah. Vadi Cad. No:3 Giyimkent/Esenler Telefon: 0212 438 30 81

Tasarım ve Uygulama Düzey Ajans0212 417 92 92 | www.duzeyajans.com

Baskı İlbey Matbaa | 0212 613 83 63

28Şehir ve Ahlâk

Bülent ŞAHİNİstanbul, Şehir Kültürü ve İnsan KalitesiNedret APAYDIN

32

54DOSYA TOPLANTISIŞehir Kültürü Üzerine Düşünceler

Prof. Dr. Mazhar BAĞLIDr. Nureddin NEBATİ

Prof. Dr. Köksal ALVERDoç. Dr. Aynur CAN

Dr. Hasan TAŞÇI

Şehir Kitaplığı

150 151

Osmanlı Dönemi Şehrinin Maddi ve Manevi DokusuDr. Mehmet GÜNEŞ

116

Tek Tipleşen Şehirlerde Bayramlar Erol ERDOĞAN

122

* Dergide yer alan akademik makaleler hakem onayından geçmiştir.

Page 3: ehir K lt r - ozelburoistihbarat.com · Yõl: 2015 | Sayõ: 7 Esenler Belediyesi Adõna!mtiyaz Sahibi M. Tevfik G ksu Genel Yayõn Y netmeni Prof. Dr. Mazhar Ba !lõ Edit rler Dr

Osmanlı Şehirlerinin

“Çokkültürlü” Varoluşu

Yrd. Doç. Dr. Yunus UĞUR İstanbul Şehir Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü

Page 4: ehir K lt r - ozelburoistihbarat.com · Yõl: 2015 | Sayõ: 7 Esenler Belediyesi Adõna!mtiyaz Sahibi M. Tevfik G ksu Genel Yayõn Y netmeni Prof. Dr. Mazhar Ba !lõ Edit rler Dr

smanlıların fethin-den hemen önce İstanbul’un nüfu-su 40-50 bin idi. Bu nüfusun Rum Or-todoks kısmı bu-

gün “Tarihî İstanbul” dediğimiz surlar içinde yaşarken, Katolik La-tin olan (özellikle Ceneviz ve Vene-dikliler) tüccar kısmı ise öte yaka-da yani Pera-Galata bölgesindeki surlar içinde yaşardı. Şehirde varo-lan çok az sayıdaki Yahudi, Ermeni, Rus, Müslüman ve diğer nüfus da ya Galata bölgesinde ya da bugün-kü Sirkeci civarlarında yaşamakta idi. Hâsılı, Bizans İstanbul’unun yaklaşık 1100 yıllık tarihinde in-sanların etnik ve dinî temelli ola-rak birbirinden kopuk olarak yer-leştikleri bir şehir mekânı ile karşı karşıya idik. Ayrıca Osmanlıların, fethinden hemen önce Ortodoks ve Katolik mezheplerinin birleş-mesi fikri çerçevesindeki tartışma-lar da İstanbul’un dindaş Rum şe-hir ahalisini ikiye bölmüştü.1

Fethi takip eden ilk yıllarda

İstanbul’da muhtemelen 50 binin çok altında bir nüfus vardı. Kısa za-man içerisinde, kabaca 50 yıl sonra bu nüfus 100 bine ulaştı. Biraz da-ha sonra, yani Kanuni Sultan Sü-leyman devrine isabet eden bir asır içerisinde ise yaklaşık 300 bin ki-şiyi içerisinde barındıran bir şehir vücuda geldi. Paris ve Londra gibi şehirlerin bile 100 bin civarında-ki nüfusu düşünülürse, bu coğraf-yanın en büyük şehrine dönüştü. Fetih sonrasında önemli miktarda

Rum nüfus İstanbul’da yaşamaya devam etti. Hatta Ortodoks Pat-rikhanesine Fatih tarafından ata-nan yeni patrik ile Hristiyanlığın da merkezi olmayı sürdürdü. Gala-ta tarafında ise Latin ve Frenk nü-fus zaten mevcut idi. 1490’lardan sonra İstanbul, İspanya’dan kovu-lan Yahudi gruplara kapılarını açtı. Aynı yıllarda ve sonrasında önem-li miktarda Ermeni nüfus İstan-bul’a yerleşti. Kafkaslardan ve Bal-kanlardan gelen çok çeşitli etnik

O

Fethi takip eden ilk yıllarda İstanbul’da muhtemelen 50 binin çok altında bir nüfus vardı. Kısa zaman içerisinde, kabaca 50 yıl sonra bu nüfus 100 bine ulaştı. Biraz daha sonra yani Kanuni Sultan Süleyman devrine isabet eden bir asır içerisinde ise yaklaşık 300 bin kişiyi içerisinde barındıran bir şehir vücuda geldi.

ŞEHİR DÜŞÜN E DER İSİ ‹ 42 43 ›

Page 5: ehir K lt r - ozelburoistihbarat.com · Yõl: 2015 | Sayõ: 7 Esenler Belediyesi Adõna!mtiyaz Sahibi M. Tevfik G ksu Genel Yayõn Y netmeni Prof. Dr. Mazhar Ba !lõ Edit rler Dr

ve dinî grup ile Roman nüfus da bu süre zarfında İstanbullu oldu. Müslüman nüfus da şüphesiz yek-nesak değildi İstanbul’da. 1453 yı-lındaki fetihten sonra asker olarak gelip şehirde yaşamaya başlayan nüfus Anadolu’dan Balkanlara bir-çok farklı bölgeden-kültürden gel-mişti. Sonraki yıllarda artarak de-vam eden göç dalgası ile Anadolu ve Balkan coğrafyasının, her köşe-sinden Müslüman gruplar İstan-bul’da yaşamaya başladılar. Kısaca-sı, fethin yüzüncü yılında İstanbul, başta İslam’ın olmak üzere Orto-doks Hristiyanlığın, Yahudilerin, Ermenilerin kutsal emanetlerine ve dünyadaki en büyük nüfusları-na sahip dünyanın en büyük ve en zengin şehirlerinden biri oldu.2

Yukarıda aktardığımız İstanbul’a dair rakamlar bize şunu söylüyor. Hem dinî açıdan Müslüman, Hris-tiyan, Yahudi nüfus hem de etnik ve kültürel olarak Türk, Arnavut, Arap, Boşnak, Kürt, Rum, Ermeni, Roman, Latin ve Frenk gibi çok çe-şitli unsurlar Osmanlı İstanbul’un-da birlikte varolmuşlardır. 1900’lü yıllara kadar da dinî olarak Müs-lüman ve diğer dinler arasındaki oran %60’a %40 ya da %50’ye %50 gibi bir oranla sürmüştür. Ancak 1900’lü yıllara tekabül eden Kaf-kas ve Balkan Müslümanlarının Anadolu’ya doğru zorunlu göçleri ve neredeyse tek etnik gruba dayalı

yeni ulus devlet sürecinde, İstan-bul homojenleşmiş ve yeknesak bir kimlik ve kültüre büründürülmeye çalışılmıştır.

Peki, Osmanlı şehirlerinin bu çok dinli ve ırklı yapısı, insanların şe-hirlerde bir arada ahenkle yaşadı-ğı ve kültürel anlamda birbirleriy-le etkileşim içerisinde oldukları anlamına mı gelmektedir? Elbet-te, böyle bir çeşitliliğin bir şehirde yaşaması birlikte varolmak için bi-rinci şarttır ama yeter şart değildir. Bizans İstanbul’undan bahseder-ken de bu kadar çeşitli olmasa da bazı etnik-dinî unsurların şehirde varolduklarını belirttik. Modern öncesi bazı Avrupa şehirlerinde de az da olsa bir nüfus çeşitliliği-ni görmek mümkündür. O zaman sorduğumuz sorunun cevabı, bu çok çeşitli insan gruplarının şehir içindeki yerleşim biçimlerinde ve aralarındaki iletişimi/etkileşimi artıracak kanalların olup olmama-sında düğümleniyor. Osmanlı şe-hirleri dışındaki hiçbir Avrupa ve Bizans şehrinde isteyen istediği yerde oturamazdı. Her etnik-dinî unsurun nerede oturacağı belliydi ve bir yerden başka bir yere taşın-ması yasaktı. Burada “hukuk” ve “yasak” kelimelerini bilinçli olarak kullanıyorum. Çünkü kimin nere-de oturacağının hukukî olarak ya da devlet zoruyla belirlenmesi ile insanların sosyolojik, kültürel ve

ekonomik gerekçelerle birbirileri-ne yakın oturmayı tercih etmeleri arasında çok büyük fark vardır. Ay-rıca bir kere bir yeri tercih ettikten sonra oradan ne gerekçe ile olursa olsun taşınma ve hareket etme ser-bestisi ya da esnekliğinin olması da çok kritiktir. Eğer insanlar tercihle-rine göre bir yer seçiyor ve gerek-tiğinde hareket edebiliyorsa ancak o zaman yukarıda saydığımız nü-fus çeşitliliğinin bu şehirde karışık oturması ve birbirleriyle iletişim ve etkileşimi mümkün hale gelir.

Osmanlı şehirlerinde ve İstanbul’unda belirli

dinî ve etnik gruplar belirli bir mahallede

oturmayı tercih edebiliyorlardı ve fakat taşınabilme esneklikleri de vardı. Dolayısıyla bu şehirlerde pek çok farklı dinî ve etnik unsurdan insan aynı mahallede

karışık oturabiliyordu.

Osmanlı şehirlerinde ve İstan-bul’unda belirli dinî ve etnik grup-lar belirli bir mahallede oturmayı tercih edebiliyorlardı ve fakat taşı-nabilme esneklikleri de vardı. Do-layısıyla bu şehirlerde pek çok fark-lı dinî ve etnik unsurdan insan aynı mahallede karışık oturabiliyordu. Osmanlı kaynakları, heterojen de-diğimiz, çeşitli grupların birara-da yaşadığı ve aralarında iletişim ve etkileşimi ifade eden örnekler-le doludur. “Getto” denilen sadece bir gruba mahsus bölgeler hiçbir Osmanlı şehrinde gözükmemekte-dir. Oysa Avrupa şehirlerinin pek çoğunda özellikle Yahudiler için “getto” denilen mahaller söz konu-sudur. Bugün Toledo’da, Prag’ta, Paris’te “Yahudi Mahallesi” olarak gezilen yerler geçmişte, başka bir yerde oturmasına izin verilmeyen bir dinî unsurun mahalleleridir. Başka dinî ve etnik unsurlar için

Page 6: ehir K lt r - ozelburoistihbarat.com · Yõl: 2015 | Sayõ: 7 Esenler Belediyesi Adõna!mtiyaz Sahibi M. Tevfik G ksu Genel Yayõn Y netmeni Prof. Dr. Mazhar Ba !lõ Edit rler Dr

de benzeri mahaller oluşturulmuş-tur. Bizans İstanbul’unda da, örne-ğin Yahudilerin defalarca şehirden ihraç edildiklerini, şehirde yaşa-malarına izin verildiğinde ise ba-zen Galata’da bazen de Suriçi’nde belirli yerlerde oturmaya mecbur edildiklerini tarihî kaynaklardan okuruz. Latinlerin ve Müslüman-ların da aynı şekilde bazı dönem-lerde Galata’da bazen de Sirke-ci sahil bölgesinde iskâna mecbur edildiğini görmekteyiz. Bizans ve Osmanlı dönemi İstanbul’undaki nüfus kompozisyonu ve yerleşim biçimlerindeki farklı tutum alışla-rın benzerini Granada’nın Endülüs ve İspanyol dönemlerindeki tarihi-ni inceleyerek de farkedebiliriz.

Osmanlı şehirlerini pek çok açıdan Avrupa şehirleri ile mukayese etmek mümkünken, dinî-etnik çeşitlilik ve birlikte varolma tecrübesi açısından böyle bir mukayese yapmak neredeyse

imkânsızdır.

Dinî ve etnik çeşitlilik ile tercihe ve esnekliğe dayalı yerleşim biçimi

Osmanlıların Anadolu ve Balkan şehirlerinin pek çoğunda vardır. Onun için de özellikle Osmanlıla-rın şekillendirdiği Bursa, Edirne, Selanik, Saraybosna, Üsküp, Sofya, İşkodra, Belgrad şehirleri pek çok açıdan birbirlerine benzemektedir. Nüfus çeşitliliği bir yana, bu çok kültürlülüğünün sonucu olarak mimarî, ticaret, gündelik yaşam ve yeme-içmeye kadar çok fark-lı alanlarda benzeri tavır alış özel-likleri gösterirler. Müslümanlıkla-rı ile birlikte sahip oldukları zengin çeşitlilik en bariz bir şekilde göze çarpmaktadır.

Örneğin mimarî olarak, bu şehir-lerde tüm dinlerin ibadethaneleri-ni bulabilirsiniz. Tüm kültürlerin kendine mahsus, ahşap, taş, avlu-lu, sıralı mimarî tercihlerine rast-layabilirsiniz. Ermeni bir ustanın, Müslümanların kullandığı bir ese-ri inşa ettiğini görebilirsiniz.3 Çar-şıda, bedestende herkesin dükkanı olabilir, meslekî loncalarda birlik-te çalışılabilir. Tüm dinî ve etnik unsurlar kadı mahkemelerine ge-lip aralarındaki davaları görebilir. Birbirlerinin dillerini ve âdetlerini de öğrenirler. Meselâ, İstanbul ta-rihi de yazan Ermeni tarihçi Erem-ya Çelebi’nin 1656 yılında “Bu-gün Türkçe Elifbe’yi bitirdim ve Hazreti İsa’nın inayetine sığına-rak Amme’ye başladım” deme-si, bunun çok güzel bir örneğidir.

Benzeri şekilde aynı dönemde ya-şayan Müslüman Evliya Çelebi de 10 ciltlik Seyahatname’sinde bi-ze tüm Osmanlı coğrafyasının dil-lerini, kültürlerini hiç yabancılık çekmeden anlatır, örnekler verir. İstanbul’da ya da Osmanlı şehirle-rinin yemek kültüründe bugün bile görülen çeşitliliğin bu tarihsel mi-rasın sonucu olduğunu kim inkâr edebilir?

Osmanlı şehirlerini pek çok açı-dan Avrupa şehirleri ile mukaye-se etmek mümkünken, dinî-etnik çeşitlilik ve birlikte varolma tec-rübesi açısından böyle bir muka-yese yapmak neredeyse imkânsız-dır. O zaman bu noktada şöyle bir soru akla gelmektedir. Peki, böyle bir kozmopolit/çok kültürlü yapı-nın kaynağı nedir? Fiilî bir durum mudur, yoksa yazılı bir kanuna mı dayanmaktadır?

Elbet kaotik bir çeşitlilik değil-di bu. Esnek, etkileşime açık Os-manlı egemen kültürünün sağ-ladığı ahenkli bir zenginlikti. Bu egemen siyasî yapı ve kültür, top-lumsal âdet ve geleneklere aşırı du-yarlı idi ve toplumsal zenginlik-lerden kendisi de payını alıyordu. Fakat zemininde güçlü bir İslam hukuku ve Türk-İslam devlet gele-neği yani fiili uygulama vardı. Bu hukuk ve gelenek bir şehrin fethi aşamasında başlardı.4 Eğer şehir sulh/barış ile fethedilirse, İslam hukukuna ve Osmanlı uygulama-sına göre şehir halkının canına ve malına dokunulmaz idi; Bursa’nın, Edirne’nin fethinde olduğu gibi. Eski gayrimüslim şehir ahalisinin güvenle şehirde yaşaması için tek şart, devlete itaatini cizye vergisi vererek kabul etmesiydi. Fethedi-len şehrin halkı kendi mülklerinde oturmaya devam eder, fetih sonra-sı gelen göçmenler ise yeni mahal-leler kurarak şehrin imarına girişir-lerdi. Zamanla, insanlar arası mülk alışverişi ile ya da gelen göçmen-lerin zaten karışık unsurlar ihtiva etmesi ile heterojen mahalleler ve şehir teşekkül ederdi. Güven orta-mı ile fethin ilk aşaması temin edil-diğinde ikinci aşama olarak yerel

ŞEHİR DÜŞÜN E DER İSİ ‹ 44 45 ›

Page 7: ehir K lt r - ozelburoistihbarat.com · Yõl: 2015 | Sayõ: 7 Esenler Belediyesi Adõna!mtiyaz Sahibi M. Tevfik G ksu Genel Yayõn Y netmeni Prof. Dr. Mazhar Ba !lõ Edit rler Dr

âdetlerin ve demografik bilgilerin öğrenilmesine ve buna göre kural-ların konulmasına yönelik “şehir kanunnameleri”nin hazırlanması-na geçilirdi. Dolayısıyla Osmanlı-larda her şehrin kendine mahsus, yerel şartları dikkate alan kanunla-rı vardır. Böyle bir tespit, şüphesiz, bir şehrin önceki halini bilerek yeni halinde bir süreklilik sağlama niye-tinin de göstergesidir. Bir anlamda bu usul, geçmiş kültür ve gelenek-lerinin öğrenilmesi ve yaşatılması sonucunu doğurmaktadır.

Son olarak üçüncü aşamada o şe-hirde, adalet ve güvenliği temin etmek için hukukî-beledî yönetici (kadı) ve asayiş-idarî yönetici (su-başı, yasakçı, ağa, şehremini...) ta-yini yapılırdı. Böylece güvenlik, otorite, adalet olarak tasnif ede-bileceğimiz süreç tamamlanmış olurdu. İslam Hukuku ve süreklilik yaklaşımı çerçevesinde oluşturu-lan kanunlar ile de şehir artık elbir-liği ile imar ve âbâd edilmeye ha-zır hale gelirdi. Vakıflar, külliyeler, çarşılar bu imarın ve kendi kendini

yöneten sistemin en önemli araç-ları olmuşlardır. Nitekim yukarıda örneklediğimiz gibi İstanbul, fet-hinden 50 yıl sonra 2 kat; 100 yıl sonra 6 kat kadar büyümüş ve coğ-rafyasının en büyük şehri olmuş-tur. İstanbul bu açıdan bahsi geçen hızlı ve kapsamlı sürecin en önem-li şahididir. Benzeri durum Bursa, Edirne, Üsküp gibi şehirler için de geçerlidir.

Osmanlılarda her şehrin kendine mahsus, yerel şartları dikkate alan

kanunları vardır. Böyle bir tespit, şüphesiz,

bir şehrin önceki halini bilerek yeni

halinde bir süreklilik sağlama niyetinin de göstergesidir.

Diğer taraftan eğer bir şehrin fet-hi sulh ile değil de savaşla/zorla

oldu ise, fetihten sonra o şehrin ahalisinin esir alınması ve malla-rına el konulması kanunî hak idi. Nitekim İstanbul’un fethi böyle olmuştur. Galata bölgesi ise sulh ile alındığı için onlara dokunul-mamıştır. İstanbul’un Rum halkı esir edilmiş; evlerine, fetihle bir-likte gelen ya da göç eden insanlar yerleşmiştir. Tüm ibadethanele-rin camiye çevrilmesi de hukuken mümkün hale gelmiştir. Şüphesiz bu durum, esir olan halkın fidyesi-ni ödeyerek hürriyetini kazanma-sına ve şehirde oturmaya devam etmesine mani değildir. Ya da göç-le gelen gayrimüslimlerin şehirde farklı muamele görmesine de yol açmamaktadır. İlk aşama hariç di-ğer bütün süreçler yukarıda bah-settiğimiz sulh ile fethin aşama-ları ve ilkeleriyle cereyan ederdi. İstanbul örneğine devam edersek, her ne kadar fetihle birlikte Rum-lar esir edilmiş ve mallarına el ko-nulmuşsa da, teori ile pratik ya da norm ile uygulamada uygulamanın önemini bize gösterircesine, Fatih Sultan Mehmet hürriyetlerini ve

Page 8: ehir K lt r - ozelburoistihbarat.com · Yõl: 2015 | Sayõ: 7 Esenler Belediyesi Adõna!mtiyaz Sahibi M. Tevfik G ksu Genel Yayõn Y netmeni Prof. Dr. Mazhar Ba !lõ Edit rler Dr

mallarını Rumlara iade etmiş, iba-dethanelerinin sadece bir kısmı-nı camiye çevirmekle yetinmiştir. Böylece çok sayıda Rum, diğer gay-rimüslimlerle birlikte İstanbul’da yaşamaya devam edebilmiştir. Ni-tekim 20. yüzyıla kadar da Rum-lar, Müslümanlardan sonra İstan-bul’da en fazla nüfusa sahip (%20 civarı) unsur olmuştur.

Geçmişte, “egemen kültür” denen kültürün

temelde bir hukuka (Osmanlı şehirleri için şüphesiz İslam Hukuku) dayanarak

barındırdığı kültürlerle birlikte, kendi

tanımını güncellediği ve birlikte yüzyıllarca yaşadıkları bir vakıa.

Kozmopolitliğe ya da şehirlerdeki çok kültürlülüğe bugün çok fark-lı açılardan yaklaşılmaktadır. Ulus devletlere geçiş aşamasında, şehir-lerdeki farklı nüfus ve kültürleri ortadan kaldırmaya yönelik soykı-rım, nüfus mübadeleleri, asimilas-yonlar söz konusu iken şimdiler-de gittikçe entegrasyon, birlikte yaşama gibi süreçler tartışılmak-tadır. İlk evrede, bir şehirde farklı

nüfus unsurlarının bile yaşaması-na tahammül edemeyen bir yakla-şım var iken, şimdilerde bir şehirde farklı dinî-etnik grupların yaşama-sını benimseyen ama bu grupların ayırt edici kültürüne ve “egemen kültür” diye tanımlanan entite ile ilişkilerinin nasıl olacağına yo-ğunlaşan bir yaklaşım mevcuttur. Özellikle uzun insanlık tarihinin son birkaç asrını belirleyen moder-nizm ve millî devlet fikrinin, insan, eşya ve bilgi hareketliliğin bu ka-dar kolaylaştığı ve arttığı günümüz koşullarında vazgeçilmez gibi gö-rünen “çokkültürlülük” ile mevcut

halini sürdürerek nasıl bir çıkış yolu bulacağını göreceğiz. Fakat geçmişte, “egemen kültür” denen kültürün temelde bir hukuka (Os-manlı şehirleri için şüphesiz İslam Hukuku) dayanarak barındırdığı kültürlerle birlikte, kendi tanımını güncellediği ve birlikte yüzyıllarca yaşadıkları bir vakıa. Osmanlı uy-gulamasında, gündelik yaşamdan, devlet idaresine, ilmî tekâmülden ticarî ilişkilere bir “etkileşim ve es-neklik kültürünün” bugünkü anla-mıyla bir “egemen kültür” olduğu da aşikârdır.

Kaynakça1. Bkz. Nevra Necipoğlu, “Osmanlı Fethinin Arifesinde Kostantinopolis”, Bizantion’dan İstanbul’a Bir Başkentin 8000 Yılı

(Istanbul, 2010), pp. 180-261.2. Bkz. Halil İnalcık “Fatih, Fetih ve İstanbul’un Yeniden İnşaası”, Dünya Kenti İstanbul- Istanbul World City. (Afife Batur ed.

İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1996), pp. 22-37.3. Pekçok örneği arasında Süleymaniye Camii’nin inşaat süreci bu açıdan manidardır. Bkz. Ömer Lütfi Barkan, Süleymaniye

Cami ve İmareti İnşaatı (1550-1557) I-II, Ankara, 1972-79.4. Bkz. Halil İnacık ve Bülent Arı, Türk-İslam-Osmanlı Şehirciliği ve Halil İnalcık’ın Çalışmaları, TALID, 6 (2005): 27-56.

Suriçi,İstanbul