fyzy sayi 23

42

Upload: fmv-isik-okullari

Post on 11-Mar-2016

232 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

Page 1: FYZY SAYI 23
Page 2: FYZY SAYI 23
Page 3: FYZY SAYI 23

BAfiYAZI

De¤erli Ifl›kl›lar,

3

Y. Müh. Tufan DURGUNO⁄LUFeyziye Mektepleri Vakf› Yönetim Kurulu Baflkan›

eçen y›llarda bafllatt›¤›m›z birçok proje-nin ve at›l›m›n sonuçlar›n› almaya bafl-lam›fl olmak bizleri çok mutlu ediyor.

Yaz döneminde bizi gururland›ran ö¤renci-lerimiz oldu: Ifl›k Lisesinden mezun olan ‹pekDursun, LYS’de üç puan türünde ilk 50’niniçinde yer ald›. Ayaza¤a Ifl›k Lisesi ö¤rencimizHazal Sar›kaya, yüzme dal›nda Londra’da olim-piyatlara kat›ld›.

Erenköy Kampüsümüz, Ayaza¤a Kampüsü-müz gibi Uluslararas› Okullar Birli¤i (CIS) tara-f›ndan akredite edildi. Kendilerini kutluyoruz;bundan sonraki geliflim süreçlerinde de CIS zi-yaret ekibinin önerileri do¤rultusunda okulunhizmetlerinin ve uygulamalar›n›n geliflmesinisa¤layacaklar›na eminiz. Ayaza¤a Kampüsü-müz ise 10 y›ll›k akreditasyon döngüsünün or-tas›na gelmek üzere; bir sene sonra 5.y›l rapo-runu yollamalar› gerekiyor. fiimdiden organizeolup çal›flmaya ve geliflimlerini belgelemeyebafllad›lar.

Hem Ayaza¤a hem de Erenköy Ifl›k Lisemiz,IBDP baflvurular›n› tamamlad›lar. Yaz döne-minde yedi ö¤retmenimiz yurt d›fl›nda, dörte¤itimcimiz yurt içinde gerekli e¤itimleri ald›-lar; y›l içinde daha onlarcas›n› e¤itimlere yolla-may› planl›yoruz. IB koordinatörlerimiz yo¤unbir çal›flma ve haz›rl›k dönemi içindeler. Bafla-r›l› olmalar› için Vak›f olarak elimizden gelendeste¤i vermeye haz›r›z.

Devletin bafllatt›¤› Fatih projesinden ilhamalan Vakf›m›z, okullar›m›zda finansman›n›kendisinin sa¤lad›¤› bir teknoloji hamlesi bafl-latt›. Bu kapsamda tüm kampüslerimizin kapa-l› alanlar›na wi-fi eriflimi sa¤land›; 4. s›n›flar-dan itibaren tüm dersliklere ak›ll› tahtalar›m›zkuruldu ve 2. dönemden itibaren 5. s›n›flara,lise haz›rl›k ile 9. s›n›f ö¤rencilerimize tablet

bilgisayarlar da¤›t›lacak. Ö¤retmenlerimiz, tah-min edebilece¤iniz gibi yo¤un e¤itimlerden ge-çiyor; zor oldu¤u kadar da heyecan verici gelifl-melere haz›rlan›yorlar.

Teknolojinin e¤itime hizmet eden bir araçoldu¤unun, tek bafl›na ö¤renmeyi gerçekleflti-remeyece¤inin fark›nda olarak, ö¤retmen e¤iti-mine her zamankinden fazla önem veriyoruz.Bireysel e¤itimlerin d›fl›nda, her okulumuzodaklanmak istedi¤i alanda y›l içinde devameden ö¤retmen geliflim programlar› haz›rl›yorve uyguluyor. Bu sene kadromuza çok niteliklibir “Teacher Trainer” kat›ld›: Sibel Sagner.Kendisiyle birkaç y›ld›r de¤iflik kurumlar arac›-l›¤› ile çal›flan ö¤retmenlerimizin ›srarlar›na da-yanamayarak onu kadromuza dâhil ettik. Müf-redat oluflturma, Bloom Taksonomisi, okuma-yazma e¤itimleri, farkl›laflt›r›lm›fl e¤itim, dü-flünme becerileri önem verdi¤imiz e¤itim alan-lar›. Ö¤rencilerimizi yaflama haz›rlaman›n enetkin yolunun ö¤retmenlerimizi gelifltirmek ol-du¤unun bilinciyle ö¤retmen geliflim program-lar›na bu sene de a¤›rl›k verece¤iz.

Sanat ve kültür etkinliklerine verdi¤imizönem, “iyi insan yetifltirme” hedefimizin te-mel bir unsuru olarak her zaman gündemimi-zi oluflturuyor. Sanat ve kültür etkinliklerinininsanlar›n ruhlar›n› hayat boyu besleyen enönemli ve vazgeçilmez bir gereksinim oldu¤uanlay›fl›yla, bu y›l da pek çok etkinlik planl›-yoruz. Tiyatronun e¤lendiren ama düflündü-ren sahnelerini, müzi¤in farkl› t›n›lar›n› vecoflkular›n› yaflatan konserleri ile seçkin sa-natç›lar›n ruhlar›n› ve renklerini yans›tacaksergilerini Ifl›kl›lar ve sanatseverlerle bulufl-turmaya bu y›l da yo¤un bir etkinlik takvi-miyle devam edece¤iz.

Sayg›lar›mla.

G

Page 4: FYZY SAYI 23

E⁄‹T‹M

4

tatürk’ün harf devrimi s›ras›nda karatahta bafl›nda verdi¤i poz, hepimizinzihninde bir e¤itim devriminin simgesi

olarak yer etmifltir. Cumhuriyetin ilk y›llar›n-dan beri e¤itim hayat›m›za çok önemli katk›s›olan kara tahtalar, yerlerini zamanla beyaz tah-talara b›rakt›. Hem kara tahtalar ile birlikte ha-yat›m›za giren tebeflirlerin hem de beyaz tahta-larda kullan›lan kalemlerin sa¤l›k aç›s›ndan za-rarl› olduklar›na dair birçok flehir efsanesinigazetelerin sütunlar›nda çokça okuduk: Tebe-flir tozlar›n›n ast›m bafllang›c›ndan alerjiye ka-dar birçok hastal›¤a sebep olmas›, beyaz tahta-larda kullan›lan kalemlerin içindeki baz› çözü-cü maddelerin ö¤rencilere ve ö¤retmenlere za-rar vermesi gibi…

Her alanda oldu¤u gibi e¤itim alan›nda dateknolojinin getirdi¤i geliflmelere ayak uydur-

mak isteyen okullar h›zla ak›ll› tahtalar ile ta-n›flmakta. Kara tahta ve beyaz tahtalar›n yerinialan bu ak›ll› tahtalar, seleflerinin yaratt›¤› sa¤-l›k tart›flmalar›n› sonland›rman›n çok daha öte-sinde bir yenilik olarak e¤itim hayat›m›za giri-verdi. Peki, nedir bu ak›ll› tahtalar? Meziyetle-ri nelerdir? Gerçekten ad› gibi ak›ll› m›?

‹lk defa 1991 y›ll›nda üretilen ve sürekli ye-ni özellikler eklenen ak›ll› tahtalar, bilgisayarve projeksiyon ba¤lant›s› ile birlikte çal›flan et-kileflimli yaz› tahtas›d›r. Dokunmaya duyarl›olan bu tahtalarda ister kendi özel kalemiyle,isterseniz de bir parmak dokunufluyla yaz›laryazabilir, resim çizebilir, internete girebilir, vi-deo izleyebilirsiniz. Bilgisayar bafl›nda yapabil-di¤iniz her fleyi belki daha da fazlas›n› tahta ba-fl›nda yapabilirsiniz.

Ö¤renci ve ö¤retmenlerin bilgiyi etkin bir

Ak›ll› tahtalar›n akl› var m›d›r?AYücel VAPUR

FMV E¤itim Teknolojileri Uzman›

Page 5: FYZY SAYI 23

5

flekilde kullanmalar›na, tekrar etmelerine ve deonlar›n ö¤retime karfl›l›k vermelerine izin ve-ren e¤itici bir araç olarak da tan›mlanan ak›ll›tahtalar interaktif beyaz tahta (InteractiveWhiteboard) veya elektronik beyaz tahta (Elektronic Whiteboard) olarak da adland›r›l-makta.1 Bizim için yeni say›lan ve s›n›rl› say›daokulun kulland›¤› ak›ll› tahtalar ilk olarak ‹n-giltere’de kullan›lm›flt›r. ‹ngiltere’de 2008 y›-l›nda yap›lan bir araflt›rmaya göre ilkö¤retimle-rin tamam›n›n ve orta dereceli okullar›n ise %98’inin ak›ll› tahta kulland›¤› tespit edilmifltir.2

Ak›ll› tahta sistemini tek bafl›na sadece birtahtadan ibaret olarak görürsek hatay› en bafltayapm›fl oluruz. ‹çinde bilgisayar, projektör,tahta ve bu tahtayla beraber gelen bir yaz›l›mgibi birçok öge bar›nd›rd›¤› göz önünde bulun-durulmal›. Bu tahtalara “ak›ll›” denmesine ençok katk›s› olan k›s›m ise bilgisayara kurulanyaz›l›mlar olsa gerek. Ses ve video klipleri, ani-masyonlar, görseller, sunumlar ve dersi inte-raktif hâle getirmek için kullan›lan uygulama-lar bar›nd›ran bu yaz›l›mlar kullan›c›ya birçokkolayl›k sa¤lar; büyütüp küçültme, perdeleme,vurgulama, de¤iflik renk ve boyutlarda yaz›yazma, bilgisayar ekran›ndaki her türlü görün-tüyü kesme, ders materyali haz›rlama, uzun birmetinde önemli yerlerin alt›n› çizme vb… Buözellikleri ile geleneksel ve modern tüm s›n›fkaynaklar›n› (yaz› tahtas›, tepegöz, kitaplar,haritalar, hesap makinesi, video-cd-kaset çalar,

bilgisayar, internet…) bir araya getiren bu sis-temde tahta ekran› dokunmatik bir yap›ya sa-hiptir. Bu dokunmatik özellik, ö¤renci ve ö¤-retmene ekranda bulunan görüntüye tahta ba-fl›nda bir parmak veya kalem dokunufluyla mü-dahale edebilme, düzeltme ve kay›t yapabilme,bu kay›tlar› daha sonra paylaflabilme/saklamaimkân› sa¤lar.3

Gelelim ak›ll› tahta sisteminin en ak›ll› un-surlar›na; yani ö¤retmen ve ö¤rencilere... Birelektronik cihaz ne kadar çok özellik bar›nd›-r›rsa bar›nd›rs›n yapabilecekleri, onu kullananö¤retmen ve ö¤rencinin ilgisi ve iste¤i ile do¤-ru orant›l›d›r. Ö¤renciler aç›s›ndan derslerinçok daha e¤lenceli ve ilgi çekici hâle geldi¤itespitini yapmak zor olmasa gerek. Yap›lanaraflt›rmalarda ak›ll› tahta ile ders yapan ö¤ren-ciler derslerin daha zevkli geçti¤ini, derse kat›l-mak için daha istekli olduklar›n›, ak›ll› tahtayayaz› yazman›n çok e¤lenceli oldu¤unu s›kça di-le getirmekteler. Kara tahta ile ders yap›l›rkentahtaya kalkmak istemeyenlerin de derse kat›-l›m isteklerinin artt›¤›n› söyleyebiliriz. Ö¤ren-cilerin kara tahta yerine ak›ll› tahtalarla dersyapmay› tercih etmeleri derse olan motivas-yonlar›n› artt›rmakta ve o derste ö¤renci bafla-r›s›n› önemli ölçüde etkilemekte.4 Ak›ll› tahta-y› kullanan ö¤retmenler aç›s›ndan ise s›n›fla-r›nda çoklu ö¤renme ortam›n›n oluflmas›, haz›re¤itim materyallerine ulaflman›n ve derste kul-lanman›n daha kolaylaflmas› önemli bir fayda

Bir elektronik cihaz

ne kadar çok

özellik bar›nd›r›rsa

bar›nd›rs›n

yapabilecekleri,

onu kullanan

ö¤retmen ve

ö¤rencinin ilgisi ve

iste¤i ile do¤ru

orant›l›d›r.

Page 6: FYZY SAYI 23

6

E⁄‹T‹M

olarak görülebilir. Ayr›ca ö¤retmenler kendiders materyallerini ders öncesinde veya dersesnas›nda bu sistemde bulunan yaz›l›mlar sa-yesinde çok pratik bir flekilde haz›rlama imkâ-n›na sahipler. Ö¤retmenlerin de ö¤rencilerin il-gisi karfl›s›nda ak›ll› tahtalarla ders yapmay›göz ard› etmeyeceklerini söylersek yan›lmay›z.

Ö¤renci yorumlar›:“Ak›ll› tahta kullanmak derse renk katt›. En çokyazma özelli¤ini sevdim. Tebeflir kullanmaktandaha iyi. Önceden kimse tahtaya kalkmak istemi-yordu. fiimdi ak›ll› tahtaya yaz› yazaca¤›z diye ço-¤umuz parmak kald›rarak tahtaya kalkmaya çal›-fl›yor.”

“Ak›ll› tahtada konuyu daha rahat iflliyoruz,hem de yorulmuyoruz. Bilgiyi eskisinden daha iyiö¤reniyorum. Ak›ll› tahta ile ders kolay iflleniyor.Ö¤retmenimiz soru soruyor sonra ak›ll› tahtada so-rular görünüyor. Ak›ll› tahtaya yazmak için herkestahtaya kalkmak istiyor.”

“Derste slaytlar izledik, videolar izledik. Bentahtaya daha çok kalkt›m.”

”Tahtaya yazd›¤›m›zda elimiz toz oluyordu,toz bizi rahats›z ediyordu ama flimdi öyle de¤il…”

“Arkadafllar›m›zla birlikte ayn› fleyleri ayn›anda gördük. Kitaplar›m›zda da var ama ak›ll›tahtada daha iyi gördük, konular› daha güzel an-lad›k. Dokundu¤umuzda çal›fl›yor, bir de resimlerdaha canl›. Videolar izledik sanki karfl›m›zda birikonufluyordu. Ak›ll› tahtay› tercih ederim.”

Ö¤retmen yorumlar›:“Ak›ll› tahta ö¤rencileri aktif k›l›yor, derse kat›l›m›artt›r›yor, ö¤rencilerin ilgisini çekiyor.”

“Bir haftada anlatt›¤›m konuyu üç günde anla-t›yorum, vakit kayb› olmuyor.”

“Yap›lanlar› kay›t alt›na al›p internetten ya-y›mlama avantaj› var. Ö¤renciler gelmedi¤i za-man evden dersi görebiliyor.”

“Soruya geri dönme özelli¤i önemli. Özellik yada formüle geri dönmek, hatta iki bilgiyi yan yanagetirmek mümkün. Bunu kara tahtada yapama-y›z.”

“Bir bölüme dikkat çekmek için perdeleme ifleyar›yor.”

E¤itimde devrim olarak görülen ve bu kadarmethedilen ak›ll› tahtalar›n hiç mi olumsuzyanlar› yok? Her yenilikte oldu¤u gibi, tabii kibu teknoloji de birtak›m sorunlarla karfl›laflma-m›za sebep olmakta. Elektriklerin kesilmesi, ci-hazlar›n ar›zalanmas›/donmas›, dokunmatikkalemin hassas oluflu, ampul ömrü azalm›fl pro-jeksiyonlar›n gözü yormas›, s›n›flar› karartmakve karanl›k ortamda ders yapmak zorunda ka-l›nmas›, özellikle bu sisteme geçiflin bafllar›ndaö¤retmen ve ö¤rencilerin uyum problemleri,var olan kaynaklar›n ak›ll› tahta sistemine akta-r›lmas›n›n zaman almas› gibi sorunlarla da kar-fl› karfl›ya kal›nmakta. Bu problemler öncedenönlem al›narak, okullar›n bünyesinde kurula-cak Bilgi ‹fllem ve E¤itim Teknolojileri birimle-rinin deste¤i ile en aza indirgenebilir.

Kaynaklar:1 Dill, M. J. (2008). A Tool To Improve Student Achieve-

ment in Math: An Interactive Whiteboard. Doctorate The-sis, Ashland University.2 Lai, H. J.(2010). Secondary school teachers’ perceptions

of interactive whiteboard training workshops: a case study

from Taiwan. Educational Technology, 26 (4), 511-522.

Holmes, K.(2009). Planning to teach with digital tools:

Introducing the interactive whiteboard to pre-service

secondary mathematics teachers. Australasian Journal of

Educational Technology, 25 (3), 351-365.3 Lewin, C., Somekh, B. & Steadman,S. (2008). Embedding

interactive whiteboards in teaching and learning: The process

of change in pedagogic practice. Education and Information

Technologies,13: 291-303.4 5th International Computer & Instructional Technologies

Symposium, 22-24 September 2011, F›rat University

Page 7: FYZY SAYI 23

77

üçük çocuklar bilgi ve becerilerinin ço-¤unu büyüklerden al›r; izleyerek, taklitederek, dinleyerek, tekrarlayarak, sora-rak, cevaplayarak geliflirler. Yürüme,

konuflma, yemek yeme becerilerini; iletiflimkurmay›, yaflam ve dünya ile ilgili pek çok bil-giyi hem kendileri deneyimleyerek hem de bü-yüklerden ö¤renerek olufltururlar. Bu aktar›mbüyüdüklerinde de devam eder ama sanki bizbüyükler bunun önemini unutuyor ve çocukla-r›m›z› sadece kendi yafl›tlar›yla bulunduklar›ortamlarla s›n›rl›yoruz.

Ülkemizin e¤itim sistemi, her çocu¤un, ya-fl›tlar›yla bir arada e¤itim almas›n› öngörüyor.Hatta bu sene, ç›kan yeni yasa ile kaos yaflanan1. s›n›flarda, baz› okullar yeni yönetmeli¤e gö-re yafl›n› tamamlamam›fl ö¤rencileri bir arayatoplamak zorunda kald›. Bu yasan›n d›fl›ndabaz› okullar, hem kendi iradeleri hem baz› ve-lilerin beklentileriyle, her s›n›f›n/yafl›n ö¤renci-sinin neredeyse ayr› yaflayaca¤›, ayr› oyun yer-lerinde oynayaca¤›, yemek yiyece¤i, servislerebinece¤i birimler ve sistemler gelifltiriyor. Buyaklafl›m› anlamak da mümkün tabii, ayn›özelliklere sahip çocuklar› bir arada tutmak,yönlendirmek, ö¤retmek daha kolay san›l›r.Hâlbuki 100 y›l evvelden Maria Montesso-ri’den günümüzde Salman Khan’a kadar birçoke¤itimci çocuklar›n e¤itim ortamlar›nda kendi-lerinden küçüklerle de büyüklerle de bulun-mas›n›n, ö¤renmelerini zenginlefltirdi¤ini,farkl› f›rsatlar sundu¤unu söylüyor ve e¤itimprogramlar›yla bunu destekliyorlar.

Di¤er yandan veliler de okul d›fl›nda, ço-cuklar›n› uygun olduklar› her vakitte yafl›tlar›ile bir araya getirirler; iyi vakit geçirsinler, e¤-lensinler, oynas›nlar, sosyalleflsinler diye… El-bette bu da mant›kl› bir düzenle ama ölçüsün-

de kal›rsa… E¤itim bilimciler, erken çocuklukdönemindeki geliflimi en çok etkileyen uyar›c›-lar›n sözcükler, ifadeler, konuflmalar oldu¤unusöylüyor. Sadece yafl›tlar›yla beraber olan ço-cuklar›n bu geliflimi sa¤lamas› mümkün mü?

Çocuklar ergenlik döneminde, ebeveynle-rinden uzaklaflarak kifliliklerini oluflturma afla-mas›nda, zaten yafl›tlar›yla daha fazla zamangeçirmek, onlar› taklit ederek kabul görmek veberaber e¤lenmek isteyeceklerdir. Ancak budo¤al ayr›lma-ayr›flma sürecinde de yetiflkin-lerden ö¤renecekleri çok fley var: ‹leride olmakistedikleri kifliler, kahramanlar, örnek alacakla-r› kifliler, seçecekleri meslekler, ilgi alanlar›...Bu devrede büyükleri ne kadar reddetseler vebüyüklerden uzaklaflsalar da asl›nda “çakt›rma-dan” etkilenirler, duyduklar›n› kaydederler.Büyük aile ve de¤iflik yafl gruplar›ndan arkadaflortamlar›n›n çocuklar›m›z için zengin ö¤renmeve geliflme ortamlar› oldu¤unu düflünüyorum.Dünya meselelerinden haberdar olacaklar›, ka-labal›k ortamlarda dinlemeyi ve konuflabilmeyiyani sohbet etmeyi ö¤renerek, politikadan e¤-lenceye, kültürden sanata, seyahatten yemektariflerine, ekonomik durumdan teknolojik ge-liflmelere (gerçi bu son maddeyi galiba yine ya-fl›tlar›na b›rakmak gerekecek!) bir sürü konuy-la hafl›r neflir olacaklar› pek çok f›rsat verir bubuluflmalar. Yeter ki çocuklar kendilerini gü-vende hissetsinler ve sayg› görsünler.

Zaten okullarda günde 8 saat, y›lda 180 gün,yaflamlar›nda 18-20 y›l beraber olduklar› ve el-bette okul d›fl›nda da görüflerek arkadafll›k ede-cekleri, gezip tozacaklar›, e¤lenecekleri arkadafl-lar›n›n d›fl›nda, yaflamlar›n›n her evresinde ken-dilerinden küçük ve büyüklerle de kaliteli za-man geçirebilecekleri ve ufuklar›n› gelifltirebile-cekleri ortamlar› sa¤lamak iyi fikir olabilir.

Dr. Betti DELEV‹Feyziye Mektepleri Vakf›E¤itim Dan›flman›

E⁄‹T‹MC‹GÖZÜYLE

E¤itim Ortam›

K

Page 8: FYZY SAYI 23

8

KAPAK

ümerler nas›l bir toplulukmufl anlamakmümkün de¤il. Yaz› onlar›n bafl›n›n al-t›ndan ç›km›fl ama bununla yetinme-

mifller, bir de tarihte bilinen ilk okulu açm›fllar.Nereden mi biliyoruz? Tabletlerden! Zaman›-m›za kadar k›r›lmadan dökülmeden gelen tab-letlerden edindi¤imiz birkaç bilgiyi paylaflmakisterim:

1fiuruppak kentinde yap›lan kaz›larda ‹Ö2500’lerden kalma çok say›da “ders kitab›” ç›kar›l-d›. Yaklafl›k olarak ‹Ö 2000’lerde yaflam›fl ad› bilin-meyen bir ö¤retmen taraf›ndan yaz›lm›fl bir tablet,insan do¤as›n›n ne kadar az de¤iflti¤ini ortaya ko-yar… Sümerli bir ö¤renci, “Ö¤retmenden dayakyerim.” diye okula geç kalmaktan korkar. Kalkarkalkmaz ö¤le yeme¤ini çabucak haz›rlamas› içinannesini s›k›flt›r›r… Ö¤retmene gelince, öyle anlafl›-l›yor ki ücreti bugün bir ö¤retmenin ald›¤› kadar dü-flüktü…

fiu tarihi neden tekerrür ettiriyoruz ki? Ma-kûs talih hiç de¤iflmiyor!

Eski Yunanl› düflünür Platon ise ‹Ö 4. yüz-y›lda e¤itim ifllerini biraz daha gelifltirmifl veders verdi¤i okul, tarihteki bilinen ilk akademi

olmufltur. Bu okul ad›n›, Atina yak›nlar›ndaki“Akademia” adl› bir zeytinlikten al›r. ÇünküPlaton ve ö¤rencileri, bu zeytinlikte toplanarakmatematik, felsefe, do¤a bilimleri ve en iyi yö-netim biçimi gibi çeflitli konular› tart›fl›rlard›.Platon'un ölümünden sonra Akademi uzun bir

OKUL‹nsan hayat›nda merak›n en yo¤un yafland›¤› y›llar, okul y›llar›d›r. O y›llarda

insan, dünyay› de¤ifltirece¤ini düflünür ve hayallerin s›n›r› yoktur. Bu

düflünce, özellikle küçük yafllarda, en üst seviyede bafllar ancak yafl

ilerledikçe giderek azal›r. Baflar›lamayacak hiçbir fley yoktur o yafllarda.

Her gün baflka bir heyecan ve kararl›l›kla günü karfl›lar insan. Okula

koflarak gidilir. Ö¤renme heyecan› hiç bitmez! Bitmemelidir de… Okul,

insan yaflam›nda önemli bir yer tutar.

SÖmer ORHAN

FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k Lisesi Müdürü

Page 9: FYZY SAYI 23

süre seçkin yöneticilerin yönetiminde ve dene-timinde, seçkin ö¤renciler yetifltirmifl ve 6.yüzy›l›n bafllar›nda bir Pagan okulu oldu¤u ge-rekçesiyle Bizans ‹mparatoru Jüstinyen taraf›n-dan kapat›lm›flt›r. Hristiyanlar›n tehditlerindenkaçan ö¤retmenlerden ve ö¤rencilerden baz›la-r› ise, Sâsânî Kral› Anuflirvan’›n (MS 531-579)Cundiflapur’da kurmufl oldu¤u t›p okuluna s›-¤›nm›fllard›r. Bu, uygarl›k tarihi aç›s›ndan çokönemli bir geliflmedir çünkü buraya yerleflenYunan filozoflar› ve hekimleri, birkaç yüzy›lsonra ‹slam dünyas›nda yeflerecek bilim a¤ac›-n›n tohumlar›n› atacak, böylece bilim ve felse-fe Atina’dan Ba¤dat’a tafl›nacakt›r.

Akademi neden kapat›ld› acaba? Jüstinyennas›l bir endifle içine girdi? Ayd›nlanma bu ka-dar korku verici bir fley midir ki bir okul kapa-t›ls›n! Bir gerçek var ki Jüstinyen, imparatorlu-¤u gelifltirmek için çok çaba harcam›flt›r. Müt-hifl bir kadrolaflma içine girmifl ve bu süreçtekar›s› Teodora da kendisine çok yard›mc› ol-mufltur. ‹dealleri do¤rultusunda, do¤ru adam-lar› bulma konusunda çok baflar›l› olmufltur.Bu süreçte imparatorlu¤un her köflesine kilise-ler, kaleler ve hastaneler yapt›rm›flt›r. Ayasofyada bu dönemde infla edilmifltir. Eski Roma ka-nunlar› de¤ifltirilerek yeni medeni kanun yinebu dönemde oluflturulmufltur.

Jüstinyen, tüm bu iyilefltirmeleri yaparkenhalktan a¤›r vergiler alm›fl ve 565 y›l›nda öldü-¤ü zaman gücünün doru¤unda bir imparator-luk, ancak aç bir ülke b›rakm›flt›r!..

Devlet yönetimi anlam›nda bu kadar baflar›-l› olmufl bir imparator, nas›l olur da bir okulukapat›r, hiç anlayam›yorum. Mutlaka bir tehli-

ke sezmifltir! Koca imparator bunu mutlakaenine boyuna düflünmüfltür!

Platon’un Akademisinin çok özel bir ö¤re-tim kurumu olarak her yafltan ö¤rencisi olmuflfakat ö¤renciler, s›navdan geçirilmemifl ve e¤i-timlerini tamamlad›klar›n› gösterir özel birdiploma ile ödüllendirilmemifller, yaln›zcado¤ruyu araflt›rmakla görevlendirilmifllerdir.

Günümüze geldi¤imizde birçok benzerli¤isiz de fark etmiflsinizdir. Bu benzerliklerin neleroldu¤unu sizlerin görüfllerine ve de¤erlendirme-sine b›rak›yorum ancak e¤itim sistemine bir ba-k›fl atarak diploman›n ça¤›m›zdaki ve ülkemiz-deki önemine de¤inmeden geçemeyece¤im.

Diploma, özellikle el yaz›s› ile hatta kaligra-fik olarak yaz›lm›fl, büyükçe boyutlu olmal›,mümkünse diplomalar›n kenarlar› da alt›n rengiile süslenmelidir ki gösteriflli olsun. O kadar dir-sek çürütülmüfltür, hakk›n› vermek laz›md›r!

Platon’un okulunda s›nav yokmufl, acabak›sa tatilleri birlefltirmek için al›nan sa¤l›k ra-porlar› var m›yd›? E tabii s›nav olmay›nca özelö¤retmenlerden al›nan özel dersler de yoktu.Ya da test tekni¤ini ö¤retti¤ini iddia eden ders-haneler! S›nav olmay›nca, veliler, çocuklar›n›takip etmeye de gerek duymam›flt›r. “Do¤ruyuaraflt›raca¤›na göre ileride nas›l olsa bulur.” di-ye düflünmüfllerdir. Diploma vermeyen, lüks-ten uzak, yar›fl›n olmad›¤› bir okul olan Pla-ton’un okuluna insanlar koflarak gitmifl amagünümüzün her türlü donan›m›na sahip okul-lar›nda durum ayn› m›? Bu iflte bir ya da birkaçterslik var.

‹nsan›n yaflamda kullanaca¤› birçok bilgiokullarda ö¤retilir. Ö¤retilmeye çal›fl›l›r. Fakat

Rönesans ressam›

Raffaello Santi’nin

Papa II.Julius için

Vatikan’da

1509’da yapt›¤›

oda freskleri içinde

‘Atina Okulu’ bir

flaheser olarak

ortaya ç›k›yor.

Freskte Antik

Ça¤’›n Platon,

Aristo, Diyojen,

Heraklitus gibi pek

çok ünlü bilgini

tasvir ediliyor.

Atina Okulu

Page 10: FYZY SAYI 23

10

KAPAK

ö¤rencilerin seçme flans› pek olmaz. Her dü-zeyde ö¤renilmesi “gereken” dersler vard›r vebu derslerin içerikleri önceden saptanm›flt›r.Bu arada ö¤retilmeye çal›fl›lan bilgilerin ço¤uda ileride kullan›lmaz. Ayr›ca düflüncelere, ya-rat›c›l›¤a müthifl bir flekil verme çabas› vard›r.Bu çaba ile birlikte okullarda yarat›c›l›k isteme-den de olsa sistematik olarak yok edilir.

Okul, önemli bir yer tutar insan yaflam›nda.Hayat›m›za yön verecek, ihtiyaçlar›m›z› karfl›-layacak, bize yard›mc› olacak bilgiyle donat›l-m›fl insanlar -her ne kadar bir k›sm› ö¤rendik-lerini kötü amaçlar için kullansa da- hep bura-larda yetifltirilir, temeller hep okullarda at›l›r.Demek at›lan temel harc›n›n içerisine kar›flt›r›-lan malzemede yeterince özenli olam›yoruz.Önceliklerimiz hep kendi deneyimlerimize gö-re belirleniyor.

- Ne olmak istiyorsun çocu¤um?- Deniz minareleri araflt›r›c›s› olmak istiyorum.- O ne? Çocu¤um nereden ç›kart›yorsun bun-lar›? Baban gibi bankac› ya da day›n gibi mü-hendis olmal›s›n. Hadi otur dersine, çok çal›fl-man laz›m!

Bu diyalog size yabanc› gelmiyor, de¤il mi?Hafiften gülümsedi¤inizi görebiliyorum. Bugülümsemenin içinde az da olsa bir mahcubi-yet varsa, ne yapmal›? Önce korkmamal›. Ha-yallerden korkmamay› ö¤renmeli. Do¤ru soru-lar› sormal›, anlamaya çal›flmal›, birlikte arafl-t›rma yapmal›, bu iste¤in/hayalin içine girmeli.Her fleyden önce buna sayg› duymal›. Hayalintutufltu¤u hissedildi¤inde serbest b›rak›lmal›,desteklenmeli. Uygun yöntem ve yaflam fleklibelirlenmeli.

Buraya kadar tamam m›? Sonra okulda dabu hayalin gerçekleflmesi ve daha da tutuflmas›için dersler al›nmal›, araflt›rmaya ve altyap›oluflturmaya devam edilmeli. Edilmeli de han-gi okulda? Deniz suyunu hissettirecek, iyot ko-kusu ile ö¤renciyi büyüleyecek ve içindeki ate-fli daha da körükleyecek hangi okul?

Hayallerden korkmayan, düflünceye sayg›duyan, veciz sözlerle oluflturulan politika vevizyonlar›n d›fl›nda, gerçekten analitik düflünceyap›s›n› destekleyen, ö¤retilerini yaflamla ilinti-lendiren, aç›k fikirli ö¤retmenlerin oluflturdu-¤u bir okul. Platon’un okulu gibi bir okul bel-ki de…

1 Tarih Sümer’de Bafllar - Samuel Noah Kramer - Kabalc›Yay›nlar›, Aral›k 2002

Page 11: FYZY SAYI 23

11

Ulusumuzun onurunu kurtarmak için bir an bile tereddüt etmeyen, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadafllar›

ve bu ülke için can›n› veren tüm flehitlerimize en içten minnet duygular›m›zla…

Page 12: FYZY SAYI 23

oda tasar›mc›s› ve ressam olarak,sanat anlay›fl›n›z› ve stilinizinözelliklerini nas›l tan›mlars›n›z?

Kendimi “moda tasar›mc›s›” olarak tan›mlama-yal› uzun y›llar oldu. Moda sektöründe her fleyçok çabuk eskiyor, yenilikleri hemen yakalay›pkendi stilinize uyarlamak, bir yandan trendleritakip edip bir yandan da kimseciklere benzeme-mek zorundas›n›z ki bu oldukça stresli bir ifl.

Ressam olarak da kendi iflimi özellefltirmekiçin kendime “kedici ressam” diyorum. Çünkükediler, benim mesle¤imin bile önünde yer al›-yor. Kendime özgü bir çal›flma stilim var; içim-den geldi¤i gibi yap›yorum her fleyi. Hiçbir kural

koymadan, gönlümün diledi¤i renklerle, biçim-lerle severek ve isteyerek çal›fl›yorum. Çok çal›fl›-yorum. Öyle ilham gelmesini filan beklemiyo-rum. Küçük k›z›m Ya¤mur’un izin verdi¤i herdakikay› çal›flarak de¤erlendiriyorum. ‹lk ser-gimden beri resimlerimdeki ana figür kedi. Kedi-nin estetik görünümünü sembolik çizgilerle tu-val üzerindeki kompozisyonuma yerlefltirip dahasonra da renklerin beni al›p götürmesine izin ve-riyorum. Bazen bir resim için henüz resim orta-ya ç›kmadan kafamda canland›rd›¤›m hâlinderenklerine çoktan karar vermifl oluyorum, bazende o anda resimde varl›¤›na ihtiyaç duydu¤umrenkten bafllayarak devam ediyorum.

Sedef Y›lmabaflar Ertu¤an

‹Ç‹M‹ZDENB‹R‹

12

KED‹C‹ RESSAM

Sevil KARACIKFMV ve Ifl›k Okullar›

Kültür Sanat Yöneticisi

Giray KARANLIKYazar - Araflt›rmac›

Ressam Sedef Y›lmabaflar iç dünyas›n› renkler, dokular ve sembollerle

ifade ediyor. Duygular›n› ifade etti¤i sembollerin bafl›nda da ona ve

hissedebilen herkese sevme ve sevilme duygular›n› yaflatan kediler

geliyor. ‹lk kiflisel sergisini Feyziye Mektepleri yarar›na Ifl›k Lisesinde açan

Sedef Y›lmabaflar bir Ifl›kl›… Y›lmabaflar’la yaflam, renkler, kediler ve Ifl›k

üzerine konufltuk.

M

Page 13: FYZY SAYI 23

Moda ve resme yönelifl serüveniniz nas›lgerçekleflti?Bo¤aziçi Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Fa-kültesinden mezun oldu¤umda bu iflin mesle-¤im olamayaca¤›n› biliyordum. ‹nsan›n mutlubir hayat sürmesi için ya iflini çok sevmesi yada sevdi¤i ifli yapmas› gerekir bence. Benim dek⤛t üzerine çizim yapt›¤›m, renklerle doku-larla hafl›r neflir oldu¤um bir iflim olmal›yd›.Teyzem Suna Y›lmabaflar Barthel’den etkilene-rek moda tasar›m› e¤itimi almaya karar ver-dim. Önce ‹stanbul’da bafllad›m, sonra ParisEsmod Moda Okuluna devam ettim. Mezun ol-duktan sonra yine ‹stanbul’a dönerek bir fir-mada stilist olarak çal›flt›m bir süre, sonra ken-di haute-couture atölyemi kurdum. Kendi ori-jinal tasar›mlar›m› hayata geçirmek benim ide-alimdi. Tam da o s›rada evde benim “çok kedi-li hayat›m” bafllad›. Kedilere olan hayranl›¤›m-dan yola ç›karak onlar›n resimlerini yapma he-vesim, beni ilk sergimi açmaya ve resim yap-may› mesle¤im olarak seçmeye yönlendirdi.

Anneniz Jale Y›lmabaflar’›n ve ailenizin sa-nata yöneliflinizde etkisi oldu mu?Elbette, annem çocuklu¤umdan beri benim sa-nat›n her alan›na yöneliflimi desteklemifltir.Maddi veya manevi olarak daima benim ar-kamda oldu¤unu bilmek kendimi her zamangüvende hissetmemi sa¤lad›. Çocuklu¤umdaonun rujunu al›p duvarlara kafadan bacakl›adamlar çizdi¤imde, baflkas› olsa “Rujumu daduvar› da mahvettin.” diye k›zard› ama benimannem onlar› bile hayranl›kla izleyip hep tak-dir etti. Onun sayesinde çizdi¤im her çizgininbir sanat flaheseri oldu¤unu zannederek güven-le ve zevkle resim yapt›m hep.

“Kedici Ressam” olarak an›l›yorsunuz… Ençok sorulan soru: “Niçin Kedi?”Kedi, hayran oldu¤um, benim gözüme görü-nen güzelli¤ini yans›tmaya çal›flt›¤›m obje.Ama bu obje ile ben tuvale kendi duygular›m›yans›t›yorum asl›nda. Resimdeki tek kedininyaln›zl›¤› benim yaln›zl›¤›m, sar›l›p uyuyan ke-diler benim mutlulu¤um, kedilerin bak›fllar›n-daki ifade benim hayata bak›fl›m... Kedileringüzelli¤inden ald›¤›m ilhamla resim yap›yorumben, baflka bir güzellik bana bu ilham› verirsefarkl› bir konuya geçebilirim. Bu ilahi bir fley,Yaradan’›n kedilere vermifl oldu¤u güzelliktengözlerim kamafl›yor.

Kediler yüzy›llar boyunca birçok sanat da-

l›nda insanlara ilham kayna¤› olmufl gizemli,son derece estetik hatlara sahip, bak›fllar›ylasanki “Ben senin ruhunu okurum.” diyen vebence hayran olunas› bir güzelli¤e sahip yara-t›klard›r. Resim yaparken hayranl›k duydu¤u-nuz güzellikleri yans›tmak istersiniz, iflte be-nim ilham kaynaklar›m da kediler...

Yaflam›n›zda kaç kedi var? Biraz anlat›r m›-s›n›z?fiu anda evde y›llard›r benimle yaflayan, art›ktinton yafll› kediler olmufl alt› kedim var (Kü-çük Gri, Safinaz, Havuç, Süt, Sufi, Yoda), birde duvarlardan atlay›p bahçeme girmeyi baflar-m›fl bir genç anne (Letafet); befl yavru do¤urdu.Kalabal›k bir aileyiz… Kedisiz bir yaflam düflü-nemiyorum zaten. Onlar benim hayat arkadafl-lar›m. En zoru da onlar›n yaflam süresi doldu-¤unda yaflan›yor. ’94 y›l›ndan beri kediler varhayat›mda, flu anda evdeki en yafll› kedim 16yafl›nda. Öyle veya böyle, ne kadar iyi baksamda beden bir yerden sonra teklemeye bafll›yor,hastal›klar bafl gösteriyor, ömür bitiyor. Ayr›l›kac›s› anlatmakla tarif edilemez, ancak kedisiolanlar beni anlayabilir diyelim.

Bir kediye dönüflece¤inizi bilseniz, nas›l birkedi olmak isterdiniz?Kediler de insanlar gibi çeflit çeflit, birbirinden

13

Sedef Y›lmabaflar

Ertu¤an’›n

resimlerini görmek

için kendisinin

haz›rlad›¤› internet

sitesini ziyaret

edebilirsiniz.

“kediciressam.com”

adresinde sizi çok

be¤enece¤iniz

kediler bekliyor

olacak.

Denge, uyum, huzur

Page 14: FYZY SAYI 23

14

farkl› karakterlere sahip. Yine de hepsinin kediolmaktan dolay› sahip olduklar› ortak özellik-ler var ki ben de zaten bu huylara sahibim:Emir almaktan hofllanmam, seyahat etmeyisevmem, ev kedisiyim. Özgürlü¤ümü severimyine de evimden uzaklaflmam. Yak›n dostlar›-m›n bafl›m›n üzerinde yeri var, ama fazla kala-bal›ktan hofllanmam. Kedi sevmeyeni sevmem.Kapal› kap›lardan, gürültüden, fazlaca üzerimedüflülmesinden hofllanmam. Deniz kenar›ndaolmaktansa yemyeflil ve esintili bir bahçeyi ter-cih ederim.

Son çal›flmalar›n›z ve serginizden söz edermisiniz?Son sergimi Galeri Espas’ta açt›m. Yirminci ki-flisel sergimdi bu. Yirmi resim sergiledim. Hep-si tuval üzerine akrilik çal›flmalard›. Bu sergim-de yer alan en büyük boy eserim, 120x270 cm.ebad›nda 90x120 cm.lik üç tuvalin yan yanayer ald›¤› “41 Kere Ma’flallah” adl› resimdi. Son sergilerimde ço¤unlukla benim “puzzle”olarak adland›rd›¤›m resimlerim yer al›yor.Bunlarda resimdeki kompozisyon keskin çizgi-lerle binlerce parçaya bölünüyor, her parça bir-birinden ba¤›ms›z, ama bütüne etkisi büyük;aynen yaflad›¤›m›z her an›n önemsiz zannetsekde tüm günümüze hatta hayat›m›za da¤›lan et-kisi gibi...

Bir tasar›mc› ve ressam olarak hedeflerinizve hayalleriniz nelerdir?K›z›m Ya¤mur, kedilerim ve resimlerimle mut-lu ve sa¤l›kl› bir hayat sürdürmek… En büyükhedefim ve hayalim budur.

‹lk serginizi Ifl›k Lisesinde açm›fl olman›z›nsizin için anlam› nedir?Ifl›k Lisesinin benim hayat›mdaki yeri çok bü-yüktür. Ömrümün çok uzun y›llar›n› geçirdi-¤im okulumun ayn› zamanda benim mesle¤i-min ilk sergisine ev sahipli¤i yapmas›, yaflad›-¤›m en yo¤un duygusal dönemeçlerden biridir. Mezun oldu¤um Niflantafl›’ndaki okul binas›-n›n dört duvar› aras›nda yer almak, koridorla-r›nda onlarca y›l sonra yeniden yürümek ve te-sadüfen bile olsa ilk sergimin okulumun gale-risinde aç›lmas›, ilk aç›l›fl›m›n çok iyi geçmesive sonuçta benim bu iflin mesle¤im olmas›nakarar veriflim… Her fley çok güzeldi. Benim yo-lum iflte orada çizildi.

Kiflisel gelifliminizde Ifl›k Lisesinin etkisinas›l oldu? Ifl›k Lisesinin en temel ve ay›rtedici özelli¤i neydi size göre?

‹Ç‹M‹ZDENB‹R‹

“Ömrümün çok

uzun y›llar›n›

geçirdi¤im

okulumun ayn›

zamanda benim

mesle¤imin ilk

sergisine ev

sahipli¤i yapmas›,

yaflad›¤›m en

yo¤un duygusal

dönemeçlerden

biridir.”

41 Kere Ma’flallah

Page 15: FYZY SAYI 23

15

Benim dönemimde Ifl›k Lisesinin çok kat› ku-rallar› vard›. Bence bu, s›n›rlar› ö¤renmesi ge-reken çocuklar için çok önemliydi. Ben yat›l›y-d›m üstelik, okul saatlerinden sonra da okulbinas› benim evim olmaya devam ederdi. Ken-di iflimi kendim görmeyi, kendi ihtiyaçlar›m-dan kendimin sorumlu olmas›n› ö¤rendimokulda. Geceleri yatakhanede 70 kifli birlikteuyudu¤umuz hâlde ben yaln›z yaflamay› ö¤ren-dim ve okul sonras›nda kendi bafl›ma ayaktadurabildim bu sayede. Hakk›m› aramay› da,adaletsizli¤i de, kendi bafl›ma her fleyi baflarabi-lece¤imi de okulumda ö¤rendim. S›n›fta ö¤ren-dim ben her dersi, baflka kursa filan gitmedenkendi bafl›ma haz›rland›m üniversite s›navlar›-na ve çok da baflar›l› bir sonuç ald›m. Bu daokulumun dersi derste ö¤retebildi¤inin bir ka-n›t›d›r.

Okul y›llar›ndan bugün size kalan an›lar?Okulda arkadafll›klar›n›z nas›ld›, okul arka-dafllar›n›zla görüflüyor musunuz?‹lkokuldaki s›n›f arkadafllar›mdan, ortaokul-dan lise sona kadar ayn› s›n›f› paylaflt›¤›m arka-dafllar›mdan baz›lar› flu anda hâlâ en yak›ndostlar›m olarak hayat›mda yer al›yorlar. Ifl›kLisesi bir fleyleri do¤ru yapm›fl ki hepimiz, ha-yatlar›m›zdan ve kendimizden memnun olarakyolumuzu çizmifliz ve okul s›ralar›nda edindi-¤imiz dostluklar›n k›ymetini de hâlâ biliyoruz.

Ö¤retmenleriniz aras›nda en çok iz b›rakan-lar kimlerdi?Beni etkileyen birçok ö¤retmenim oldu, amakimi iyi etkiler b›rakt›, kimi ise beni daha dagüçlendirecek flekilde zorlad›. Edebiyat ö¤retmenimiz Neriman Güray. Ken-dinden emin dimdik durufluyla otoriter, amason derece zarif... Edebiyat› ve iflini severekyapt›¤› belliydi, çünkü çok güzel ö¤retirdidersleri. Resim ve müzik derslerini çok severdim. Neri-man Güray’dan edebiyat dersini, Rengin T›-naz’dan kimya dersini ald›m, ‹ngilizce dersleri-ni severdim. Matematik, tarih, co¤rafya peksevmedi¤im derslerdendi. Matematik ö¤retmenimiz Bedaat Aln›genifl’ekendimi sevdirmeyi, o tahtaya kald›rd›¤›ndasoruyu cevaplay›p geçer not almay› bir türlübaflaramad›m. O sene matematikten zor geç-tim. Derslerde baflar›l› olmak için ö¤retmenler-

le aran›zda iyi bir etkileflim olmas› gerekti¤i ka-naatindeyim.

Bir Ifl›kl› olarak, bugün Ifl›kl› ö¤rencilere nesöylemek istersiniz?Benim minik k›z›m Ya¤mur da art›k bir Ifl›kl›;anaokuluna bafllad› Ayaza¤a Kampüsünde.Ona ve tüm Ifl›kl›lara söyleyece¤im fludur: ‹yiveya kötü, bu okulda ö¤renece¤iniz her fley,karfl›laflaca¤›n›z her zorluk sizi hayata haz›rla-yacak, ailenizin yumuflac›k güvenli ortam›ndangerçek hayata ad›m att›¤›n›zda size donan›msa¤layacak önemli özellikler kazand›racakt›r.fiu anda ayn› s›ralar› paylaflt›¤›n›z s›n›f arkadafl-lar›n›z ileride hayat›n›zda vazgeçemeyece¤inizde¤erli dostlar›n›z olarak varl›klar›n› sürdüre-cekler ve sizler bir Ifl›kl› olman›n gururunu ta-fl›yarak mezun oldu¤unuz okulun ad›n› anar-ken gö¤sünüz kabaracak.

Mercan

Ifl›k Lisesi 1984 y›ll›¤›

Page 16: FYZY SAYI 23

16

KENTKÜLTÜR

ir flehirde isimler; cadde, sokak ve semtisimleri, o flehrin kimli¤inin ve s›rlar›n›nipuçlar›n› sunar insanlara. O ipucundanyola ç›kt›¤›n›zda, bilinmez öykülerini

açar sizlere flehir. Bu öykülerden biri de PierreLoti’dir.

Ca¤alo¤lu’nda, Divan Yolu üzerinde Bas›nMüzesi’nin ve II. Abdülhamit, II. Mahmut, Sul-tan Abdülaziz gibi padiflahlar›n türbelerinin yerald›¤› tarihî mezarl›¤›n hemen karfl›s›na denkgelen ve Kad›rga’ya kadar uzanan bir cadde Pierre Loti’nin ismini tafl›r. Çemberlitafl’ta birdönem kald›¤› evin kitabesinde “Türklerin saadetve felaket zamanlar›nda necîp ve sad›k dostu Fran-s›z Encümen-i Dânifl azas›ndan Pierre Loti, (hicrî)1328 1 tarihinde burada ikamet etmifltir.” diye yaz-maktad›r.

Ama Pierre Loti isminde as›l önemli yerEyüp’tedir.

Pierre Loti ismi Eyüp s›rtlar›nda, Eyüp Sul-tan Camii’nin biraz yukar›s›nda, içinde tarihîmezarl›¤› da bar›nd›ran ve Haliç’e hâkim bir te-penin de ad›d›r. Buras›n›n Pierre Loti aç›s›ndan

çok daha önemli olmas›n›n nedeni, Eyüp’ün Ha-liç’e bakan tepesinde yer alan, flimdilerde turis-tik hâle gelmifl k›r kahvesinin Pierre Loti’nin ya-flad›¤› yer olmas›d›r.

Pierre Loti’nin neden Eyüp’ü seçti¤ini anla-mak içinse önce Eyüp’ü anlamak gerekir:

Semt; ad›n›, ‹slam ordular› flehri ilk kez ku-flatt›¤›nda burada seksen yafl›ndayken flehit olanHazret-i Muhammed’in sancaktar› Ebu EyyûbEl-ensarî’den al›r. Anlat›ld›¤›na göre, ‹stanbul’unFatih Sultan Mehmet taraf›ndan fethinden son-ra, Fatih’in ö¤retmeni Akflemsettin’in bir rüya-s›yla Ebu Eyyûb El-ensarî’nin mezar› bulunur.Fatih taraf›ndan Ebu Eyyûb El-ensarî’nin türbe-siyle birlikte Eyüp Camii infla ettirilir. Evliya Çe-lebi camiyle ilgili olarak: “Fatih Sultan MehmedHan’›n yap›s›d›r ki sevab›n› Ebu Eyyüb’e hediye ey-lemifltir.” der. Seyyah Edmondo De Amicis de:“Fatih, padiflahlar›n Osman Gazi’nin k›l›c›n› mera-simle kufland›klar› bu camii onun için yapt›rm›flt›r.”sözleriyle, Eyüp Camii’nin Osmanl› için kutsiözelli¤ini vurgular.

Eyüp semtinin Haliç’e bakan tepeleri -ki bu

BGiray KARANLIK

Yazar - Araflt›rmac›

Bir ‘Türk’ Ayd›n›:

Pierre LotiBugün, ‹stanbul’da, Frans›z yazar Pierre Loti’den ismini alan Ca¤alo¤lu’nda bir cadde ve Eyüp’te

Haliç’e bakan bir tepe ç›kar karfl›m›za. Kimdir bu Pierre Loti? Hemen, “oryantalist bir romanc›,

bir Do¤u hayran› yazar” diyenler olabilir. Öyle mi gerçekten? Oysa biraz yak›ndan bakt›¤›m›zda,

iflgal alt›nda bir kentte, bütün kalemlerin sustu¤u ya da susturuldu¤u bir zamanda, Türklerin

haklar›n› ve hakl›l›¤›n› ba¤›ran bir ayd›n, bir ‘Türk’ ayd›n› oldu¤unu görebiliriz kolayca.

Page 17: FYZY SAYI 23

17

FMVKÜLTÜR

tepeler içinde Pierre Loti Tepesi de yer al›r- ku-flatma ve fetihte flehit olan askerlerin de gömül-dü¤ü, geçmifli yüzy›llara uzanan tarihî bir me-zarl›k ve flehitliktir. Bu nedenle bu mezarl›klarda özel bir anlam tafl›r. Amicis, bu tepeleri flöyleanlat›r: “Oraya bir akflam gurup vaktinde gittik vehaf›zamda hep o gün gördü¤üm gibi, güneflin son›fl›klar›yla ayd›nlat›lm›fl olarak kald›. (…) ‹stan-bul’un baflka hiçbir yerinde ölüm tasvirini güzellefl-tiren ve korkmadan seyrettiren Müslüman sanat› bukadar zarafetle gözler önüne serilmez. Dudaklardahem dua hem tebessüm uyand›ran hüzün ve zarafetdolu bir kabristan, bir saray, bir bahçe, bir mabet-tir bu.”

Yahya Kemal Beyatl› 22 Mart 1922 tarihin-de Tevhîd-i Efkâr gazetesinde yay›nlanan yaz›-s›nda semti ve tepeyi: “Eyüp, Türklerin ölümflehri, Eyüp Avrupa topra¤›n›n bitti¤i sahilde ‹slamcennetinin bir bahçesi gibi yeflil duruyor. Bu ölümflehrine bir defa girenler, kendilerini bir servi ve çi-ni rüyas› içinde kaybolmufl gibi hissettikleri zamanbiliyorlar m› ki hakikaten bir rüyada bulunuyor-lar.” diye betimler.

Eyüp bu özelli¤iyle, ‹stanbul’un tüm semtle-ri içinde kutsall›¤› en yüksek semti olarak durur.Zaten Pierre Loti’nin Eyüp’te yaflamay› seçmesi-nin nedeni de budur. Bunu eserlerinde de dilegetirir. Orhan Kolo¤lu bu özelli¤ini: “Okuyucu-suna bu tercihini kabul ettirmek için ‹stanbul’un Av-rupa yaflaml› bölgesine (Beyo¤lu - Galata) olan tep-kisini ayr›nt›lar›yla anlat›rken, geleneksel Do¤u ya-flaml› Eyüp Sultan’daki huzuru, güveni, dayan›flma-y› ön plana ç›karmaya özen gösterdi.” sözleriylevurgulamaktad›r.

Peki, kimdir Pierre Loti?As›l ad› Louis Marie Julien Viaud olan Pierre

Loti bir Frans›z deniz subay› idi. Görevi gere¤iUzakdo¤u ve Ortado¤u’da bulundu. Bu yolcu-luklardaki deneyimleri daha sonra kitaplar›nakaynak oldu. Türkiye’ye de ilk kez 1876 y›l›ndabir Frans›z gemisinde görevli bir subay olarak

gelen Pierre Loti, ‹stanbul ve Türkleri yak›ndantan›ma f›rsat› buldu. Âfl›k oldu¤u bir Türk kad›-n›n› konu alan ve ‹stanbul ile Türk yaflam›ndankesitler içeren ilk roman› Aziyade 1879 y›l›ndayay›mland›. Ard›ndan 1886’da ‹zlanda Bal›kç›s›okurla bulufltu. Eserleriyle edebiyatta önemli biryer edinen Loti, 1892’de 41 yafl›ndayken Fran-s›z Akademisine seçildi ve 1910 y›l›nda Légiond’Honneur niflan›n› ald›. Pek çok kez ‹stanbul’agelen Loti, kendini her zaman bir Türk dostuolarak niteledi.

Bu kadar m›? Hay›r!.. Loti’yi Frans›z edebiyat›n›n önemli

ama biraz da oryantalist bir yazar› olarak nitele-yen bu anlat›m hem çok eksik hem de ona kar-fl› yap›lm›fl bir haks›zl›k olarak kal›r bu hâliyle.

O, Frans›z edebiyat›n›n güçlü bir ismi olma-n›n ötesinde 1913 y›l›nda yazd›¤› “Can ÇekiflenTürkiye” kitab›yla Avrupa’n›n emparyalist poli-tikalar›n› yeren; Balkan Savafl›’nda Türklere ya-p›lan haks›zl›klar› dile getiren; Fransa’n›n Birin-ci Dünya Savafl›’nda Osmanl›ya savafl ilan›n›, hertürlü tehdit ve afla¤›lamaya ra¤men cesurca elefl-tiren; ‹stanbul’un ve ‹zmir’in iflgaline fliddetlekarfl› ç›kan; ülkesi, Anadolu topraklar›n› iflgalederken buna karfl› duran, yani gerçekleri hay-k›ran onurlu bir ayd›nd›r.

Bu tav›r çok önemlidir. Bu önemi anlamakiçin de dönemin koflullar›n› hat›rlamak gerekir:

Mütareke sonras› Osmanl› topraklar› parça-lanmak üzere pazarl›k masas›ndad›r. Osmanl›ordusu da¤›t›lm›flt›r. ‹stanbul, ‹zmir ve Anadolutopraklar› iflgal edilmektedir. Öncesinde meclisbas›l›r, milletvekilleri tutuklan›r. Bu istilaya kar-fl› ç›kacak herkes tutuklan›r. Muhalif bas›n›n se-si kesilir. Direnecek veya direnifle destek verecekinsanlar ‹ngilizler taraf›ndan Malta’ya sürgünedilmektedir. ‹ngilizlerle ifl birli¤i içindeki Da-mat Ferit hükümeti, ‹ngilizlere iflgallere karfl› ç›-kacaklar›n ismini Malta’ya sürgün edilmeleriiçin gizlice vermektedir. Gerekçe “tehcir” s›ra-

Pierre LotiTepesi’nden Haliç... Zaman çok fleyide¤ifltirmifltir. AmaHaliç’in dingingörüntüsü veEyüp’ün huzurude¤iflmez.

Page 18: FYZY SAYI 23

KENTKÜLTÜR

18

s›nda kötü muamele için yarg›lamad›r ama hiç-bir zaman kan›tlar ortaya konamaz ve bir davaaç›lamaz sürgünler için… 145 kifli 1919-1920y›llar› içinde Malta’ya götürülerek tutsak edilir.Ordu komutanlar›, eski bakanlar, milletvekille-ri, askerler, üniversite hocalar›, gazetecilerdirsürgün edilenler.

‹lk sürgün, 6. Ordu Eski Komutan› Ali ‹hsanSabis’tir. Hariciye Eski Naz›r› Ahmet NesimiBey, Dahiliye Eski Naz›r›, Sofya Sefiri, Mebus AliFethi Okyar, ‹stanbul Mebusu, gazeteci HüseyinCahit Yalç›n, Dahiliye Eski Naz›r› ‹smail Canbu-lat, Musul Eski Valisi Memduh Bey, 5. Ordu Es-ki Komutan› Mahmut Kamil Pafla, Eski Sadra-zam Sait Halim Pafla, Ergani - Maden Mebusu,Dâr-ül fünûn hocas›, yazar Ziya Gökalp, BahriyeEski Naz›r›, Sivas Mebusu Hüseyin Rauf Orbay,gazeteci Ahmet Emin Yalman sürgün edilen ba-z› isimlerdir.

Amaç ülkenin parçalanmas›na karfl› ç›kacak,direnecek isimleri susturmak, Sevr Antlaflma-s›’n› uygulayarak Anadolu’yu paylaflmakt›r. ‹fltebu duruma Avrupa’da bir karfl› ses ç›kmaktad›r,bir Frans›z’›n sesi. O ses, Pierre Loti’nin sesidir.Yaz›lar› Fransa’da sansür edilir ama o, LouisBarthou gibi siyaset ve devlet adam› dostlar›n›kullanarak iflgalcileri elefltiren, onlara karfl› ç›-kan ve yeren mektuplar›n› Fransa’da yay›nlat-maktad›r. Sevr Antlaflmas›’n› kesinlikle reddet-mektedir. Avrupa’da ölüm kal›m savafl› verenTürklerin ve Ankara’n›n bir sesi vard›r. Üstelikçok etkilidir. Sansüre ve tehditlere karfl› direne-rek Türklerin karfl›laflt›¤› haks›zl›¤› ve iftiralar›dile getirir.

22 Aral›k 1918 tarihindeki bir mektubundaflöyle anlat›r bu durumu: “(…) Birkaç gün önce,elimi vicdan›ma koyarak, fazlas›yla iftiraya maruz

kalan Türkleri savunmak karar›n› ald›m; sonuç iti-bariyle, bugün tam tahmin etti¤im gibi, Türklerindüflmanlar› taraf›ndan her yerde hakarete u¤ruyo-rum, tüm Ermenistan’› bafl›ma bela ald›m. Ne varki hiç beklemedi¤im fley ülkemin -ki ona her zamanlay›k oldu¤umu zannediyorum- savunmam›n ya-y›nlanmas›n› yasaklayarak, bana çok sert bir darbeindirmesi oldu…”

Mart 1919 tarihli bir mektubunda ise ‹ngil-tere’yi kastederek flöyle yazar: “(…)Fransa’n›n,Do¤u sorununu bu flekilde nihayete erdiren imzay›atmaya iten adaletsizlik ve körlükle en hain düflma-n›n›n oyununa gelmesi tüm huzurumu ve uykular›-m› kaç›r›yor.”

5 Mart 1920’de Frans›zlar›n Adana bölgesin-deki iflgalindeki gerçekleri ise hiç çekinmedenyazan yine odur: “(…) Adana bölgesinin 31 Ekim1918 tarihli ateflkes ihlâl edilmek suretiyle iflgaledilmesi buran›n temelde Türk olan karakterini hiç-bir flekilde de¤ifltiremez. Ermeni Lejyonlar› ad› al-t›nda bir araya gelerek özel bir bayrak açan, fakatFrans›z üniformalar› giyen Ermeniler iflgal güçleri-nin büyük bir k›sm›n› oluflturmaktad›r. (…) Hertürlü zulüm, ya¤malar, tecavüzler bar›flsever Müs-lüman halka reva görüldü; Türk köylerinin soyul-mas›, yak›l›p y›k›lmas› aral›ks›z sürdürüldü.”

Pierre Loti iflgale ve Sevr’e karfl› mücadelesi-ni, her türlü tehdit, afla¤›lama ve sansüre karfl›-l›k pek çok mektup, yaz› ve makaleyle sürdürür.Bu mücadele içinde sa¤l›¤›n› da kaybeder. Bu et-kili ses, Ankara ve Türkiye Büyük Millet Meclisitaraf›ndan takdir ve minnetle karfl›lan›r. Mecliskarar›yla Gazi Mustafa Kemal kendisine çok an-laml› bir kilim ve teflekkür mektubu gönderir:

Say›n Pierre Loti,Türkiye Büyük Millet Meclisi Paris Mümessili-

Pierre Loti’den günümüze PierreLoti Kahvesi anlam›n› ve

huzurunu zaman›m›za tafl›mayadevam ediyor.

Page 19: FYZY SAYI 23

K‹TAP

19

nin hareketinden istifade ederek Türklerin büyük veasil dostuna karfl› perverde etti¤i hissiyât, minnet veflükran› tekrar beyan etmeyi kendine bir borç bil-mifltir.

Tarihin en karanl›k günlerinde sihrengiz kale-miyle daima Türk milletinin hakk›n› teyit ve müdâ-faa etmifl olan büyük üstad için Türk Milletinin bes-ledi¤i derin ve sars›lmaz muhabbet hislerine, ‹stiklalmücadelesinde flehit düflen erkeklerimizin yetim b›-rakt›¤› k›zlar›m›z taraf›ndan gözyafllar› aras›ndadokunan bu hal› flahâdet edecektir.

Naçiz k›ymeti, delâlet etti¤i ma’nâdan ibaretolan bu hediyemizi haksever ve civanmert büyükFrans›z’a besledi¤imiz flükran hissine delâlet olaraktelâkki ve kabul buyurman›z› rica ederiz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ReisiBaflkomutanGazi Mustafa Kemal

Hakimiyet-i Milliye Gazetesi 7 Mart 1922’deLoti’nin kâtibi Jean Berger’in Mustafa Kemal’egönderdi¤i Pierre Loti’nin cevabî mektubunuyay›nlad›. Loti’nin mektubu kendi el yaz›s›ylayazamamas›n›n nedeni felç olmas›ndan kaynak-lanmaktad›r. Mektup flöyledir:

Mösyö Pierre Loti’nin Kâtibi Mösyö G. JeanBerger’den T.B.M.M. Reisi Gazi Mustafa KemalPafla Hazretlerine,

Müflir Pafla Hazretleri,Mösyö Pierre Loti, el yaz›n›zla de¤erli mektubu-

nuzu ald› ve babalar› davalar›n en mukaddesi u¤-runda flehit düflen harp yetimlerinin gözyafllar› ara-s›nda ifllenmifl olmak itibariyle hediyelerin kalbe enmüessirini teflkil eden hal›y› yüksek ad›n›za getirenAnkara Millî Hükümetinin delegelerini kabul etmekk›vanc›na nâil oldu.

Gözlerine yafl getirecek raddelerde kendisiniduyguland›ran bu yeni ve yüksek teveccüh eserikarfl›s›nda size nas›l teflekkür etmeli? Hiç olmazsabu teflekkürler kendi elinden ç›km›fl olmal›yd›. Ey-vah ki art›k bu kadar sevinçten bile mahrûmdur. Budakikada pek hastad›r. Muazzez vatan›n›z lehindegiriflmeye mecbur kald›¤› cidal ile y›pranm›flt›r. Yu-nan sald›r›s› karfl›s›nda Türkiye’yi müdâfaas›ndandolay› Avrupa’n›n tahkirleri, istihzâ’lar› ve alçakl›k-lar› yüzünden ölgün bir hâle gelmifl oldu¤undan ar-t›k kuvvetsiz düflmüfltür. Ve kendisini mazûr görme-nizi rica ediyor.

Fakat Türk Milletinin tükenmek bilmez ve zeval

bulmaz surette göstermek lutfunda bulundu¤u dost-luk, ›zt›râblar›na biraz sükûn vermifltir.

En minnet-dârâne teflekkürlerini kabul etmenizive Türkiye Büyük Millet Meclisi azalar›na kabul et-tirmek lutf-i tavassutunda bulunman›z› kalbinin enderininden niyaz eder Pafla Hazretleri.

Zat-› Sâmilerinin en sad›k ve en mutî hâdimi ol-makla kesb-i fleref eylerim.

Pierre Loti ad›na: Jean Berger

Pierre Loti, Türkiye’nin ba¤›ms›zl›¤›n› veTürkiye Cumhuriyeti’nin kuruluflunu göreme-den hayat›n› kaybeder.

Bu Légion d’Honneur niflan› sahibi yazar›neserleri, son 30 y›lda Fransa’da hemen hemenhiç bas›lmad›¤› gibi Frans›zlar bugün her ne-dense onunla ilgili pek konuflmak istemezler.Öte yandan onun ad›, bugün Eyüp s›rtlar›nda,bu yüzlerce y›ll›k Türk semtinde hâlâ an›lmak-tad›r. Ve belki de onun ruhu, ard›nda onurlu birayd›n›n, bir “Türk” ayd›n›n›n, hayat›n› b›rakma-n›n huzuruyla Eyüp’te dolaflmaktad›r.

1 1910 y›l›

YARARLANILAN BAZI KAYNAKLAREdmondo De Amicis, ‹stanbul, Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›,1981.K. And›, M. Samrakç›, ‹stanbul’un 100 Yazar›, ‹st.Büyükflehir. Bel. Kültür A.fi.,2009.Bilal fiimflir, Malta Sürgünleri, Bilgi Yay›nevi, Eylül 2009.Murat Belge, ‹stanbul Gezi Rehberi, Tarih Vakf› YurtYay›nlar›, 1995.Yahya Kemal Beyatl›, Aziz ‹stanbul, ‹stanbul Fetih Cemiyeti,1974.Pierre Loti, Türkiye için Mektuplar, T.C. Kültür Bakanl›¤›2000

Hakimiyet-i Milliye Gazetesi

Page 20: FYZY SAYI 23

ayata d›flar›dan bakmak; var olan dün-yay› daha iyi görmek, anlamaya çal›fl-mak demektir. Bazen durup düflün-

mek, sorgulamak, yeniden anlamland›rmakiçin çemberin d›fl›na ç›kmak gerekir. Bu d›flar›ç›k›flla kendini var etme çabas›, insan› ayn› za-manda ola¤an düzene ve de¤erlere yabanc›lafl-t›r›r, yaln›zlaflt›r›r.

‹nsan›n kendini yaflam içinde anlamland›r-ma sorunu felsefi sorunlar›n en bafl›nda gelir.‹nsana ve hayata dair bu temel felsefi sorunubize alg›latt›racak, hissettirecek ve çözecekaraçlardan biri de edebiyatt›r. Birçok yazar veeseri, farkl› zamanlara, farkl› kültürlere, farkl›dillere, farkl› kurgulara ve farkl› üsluplara sa-hip olsalar da bize, insan›n yaflama tutunmaylailgili mücadelesini anlat›r.

Çemberin d›fl›na ç›karak yaflam› ve kendisi-ni sorgulayan roman kahramanlar›n›n aras›ndaMeursault, Gregor Samsa ve C. ön s›radad›r.Çemberin d›fl›nda duran, yaflam›n sadece nefesal›p vermek, bir döngünün içinde yer almakde¤il, baflka bir fley oldu¤unu fark eden üçadam… Farkl› dillerde düflünen, okuyan, ya-zan; farkl› kültürlerin izlerini tafl›yan ancak in-sana ayn› bak›fl aç›s›yla yaklaflarak çemberind›fl›nda duran insan› fark edebilen üç yazar›nkaleminde hayat bulan üç adam.

Albert Camus’nün “Yabanc›”s› Meursault,yaflam ve ölümün birleflti¤i çizgide durur veoradan bakar dünyaya. Baflkalar›n›n gözündefarkl› ve gariptir. Sergiledi¤i davran›fllarla etra-f›ndakileri flafl›rt›r. Duyars›z hâllerinin, vur-

dumduymaz tav›rlar›n›n, ço¤u zaman sadecebir fley söylemifl olmak için söylediklerinin ar-d›na gizlenenleri bulabilmek isteyen okur, bu“Yabanc›”y› tan›yabilmek için çaba sarf eder-ken, bambaflka bir dünya alg›s›yla da karfl›lafl›r.

“Anam ölmüfl bugün, belki de dün, bilmiyo-rum.” cümlesiyle bafllar roman. Meursault’nunbu sözleri karfl›s›nda flafl›r›r okur, kitaptaki di-¤er karakterler gibi donar kal›r. Ayn› ses tonuy-la konuflur, duygulanmadan, hissetmeden, far-k›nda olmadan s›ralar sözcükleri. “Yabanc›”d›ro. ‹çinde yaflad›¤› topluma, ailesine, en çok dakendine… Ve okudukça bu “Yabanc›” ete ke-mi¤e bürünür, yan› bafl›m›zda nefes al›p ver-meye bafllar. Yaflad›klar›m›z karfl›s›nda bir içses olur, ayn› tondan konuflan bir iç ses… Biryolculuktur yaflanan, Meursault’nun sesi eflli-¤inde. Zaman zaman karfl› ç›kt›¤›m›z, zamanzaman destekledi¤imiz sözlerle anlamlanan biryolculuk.

Albert Camus’nün as›l derdi insan›n iç dün-yas›n› anlayabilmek ve bu dünyada baflkald›raninsan› yaratmakt›r. Meursault, bu yaratma se-rüveninin bir karakteridir her fleyden önce. Bir“Yabanc›”n›n zihninde canlanan baflka bir “Ya-banc›”d›r.

“‹nsan söyledikleriyle de¤il, söylemedikle-riyle insanlafl›r.” diyen Camus’nün “Yabanc›”s›sessizli¤ini korur. Suskunlu¤uyla anlatmak is-tedikleri yine insana dairdir, insan›n varoluflu-na ve yaflam› anlamland›rma çabas›na dair birsessizliktir. Okudukça, Meursault ile nefes al›pverdikçe insanlafl›r›z. Onun “bafl›n› al›p gitme

EDEB‹YAT

20

HBaflak BAYSALLIFMV Özel Erenköy Ifl›k Lisesi

Türk Dili ve Edebiyat› Ö¤retmeni

DIfiARIDAK‹LERDüzen denen kurguda insan›n derdi yaflamak ve varl›¤›n› sürdürmektir. Nefes almak, hayat

bulmak, bir döngü içinde yaflama tutunmakt›r. Baz›lar› içinse yaflam; döngünün, düzen ad›

verilen kurgunun d›fl›nda kalarak hayata d›flar›dan bakmakt›r.

Franz Kafka

Page 21: FYZY SAYI 23

iste¤i”ni yüre¤imizde zaman zaman duyar›z,ama gidemeyiz hiçbir yere. B›rakamay›z, terkedemeyiz çemberin içindeki düzeni, ç›kamay›zyaflam›n d›fl›na. Bu düzenin ortas›nda özgür ol-du¤umuzu zannederken tutsakl›klar›n en bü-yü¤üyle karfl› karfl›yay›zd›r. Var olman›n tut-sakl›¤›d›r yaflad›¤›m›z. “Tutuklulu¤umun bafl-lar›nda bana en a¤›r gelen fley, özgür bir insangibi düflünmemdi. Örne¤in, içimden kumsaldaolmak, denize do¤ru yürümek geliveriyordu.‹lk, dalgalar›n sesini tabanlar›m›n alt›nda duy-may›, bedenimin suya giriflini ve bundaki fe-rahl›¤› hayal edince, hücre duvarlar›n›n birbiri-ne çok yak›n oldu¤unu hissediyordum.” derMeursault özgürlü¤ü düflünüp tutsakl›¤›n far-k›na vararak. Biz ise özgür bir insan›n ad›mlar›sand›¤›m›z ad›mlarla bir koflturmacan›n içindeyer al›rken kendi duvarlar›m›zda yank›lanansesimizi duymay›z, duvarlara çarpt›¤›m›z› farketmeyiz. Birbirine çok yak›nd›r ördü¤ümüzduvarlar, d›fl›na ç›kamay›z. Al›fl›r›z böyle yafla-maya, yad›rgamay›z.

Oysa de¤iflmek ve dönüflmek için herkeseen çok da kendine mi yabanc›laflmas› gerekirinsan›n? Yaflam denen kurmacay›, bireyin ken-dine yabanc›laflmas› m› de¤ifltirebilir ya da ye-niden yaratabilir?

Kafka’n›n bu soruya bir yan›t›d›r GregorSamsa.

“Dönüflüm”, Kafka’n›n imge dünyas›nda ya-flam bulan, böce¤e dönüflen bir adam›n hikâye-sidir. Baflkalaflman›n sert bir söylemidir. Top-lumun genel geçer yarg›lar›ndan, insanlar tara-f›ndan anlafl›lamamaktan, aile de¤erlerininoluflturdu¤u bask›dan kaç›fl›n ve böylece ger-çekli¤in fark›na var›fl›n, uyan›fl›n roman›d›r.Bofluna de¤ildir Gregor Samsa’n›n uyand›¤›ndakendini böce¤e dönüflmüfl bir hâlde öylece ya-tarken bulmas›.

Çevresine örülen duvarlar›n içinde yaflamakistemedi¤i, herkesçe kabul edilen do¤rular›naras›nda kaybolmay› tercih etmedi¤i için uzak-laflm›flt›r her fleyden Gregor Samsa, kendindenbile. T›pk› “Yabanc›” gibi. Baflkalar› taraf›ndan“insanlar›n ruhunu koruyan ahlak ilkelerindenbir teki bile kap›s›na u¤ramam›fl” olarak nite-lendirilen “Yabanc›” gibi.

Baflkalafl›m›n sonucunda olanlar› d›flar›danizleyen, gerçek dünyan›n aksayan birçok yö-nüyle yüzleflen, çevresindeki insanlar›n acizli-¤inin, korkakl›¤›n›n fark›na varan Gregor Sam-sa en yak›nlar› taraf›ndan “i¤renç ve ifle yara-

maz” olarak nitelendirilir. Çünkü s›radan in-sanlar›n yaflam çemberinde de¤ildir art›k, d›fla-r›da ama fark›ndad›r her fleyin.

Toplumun yaratt›¤› tüm kurallar, beklenti-ler ve bunlar›n yaratt›¤› bask›d›r onu ölümemahkûm eden. “Yabanc›” için mahkeme salo-nundaki jüri üyelerine “Sizden bu adam› ölü-me mahkûm etmenizi istiyorum.” diye sesle-nen avukat gibi Gregor Samsa’n›n da ailesi onuölüme gönderir. Ve “Yabanc›”n›n zihnindensüzülen “De¤il mi ki insan ölecekti, öyleyse bu-nun ne zaman ve nas›l olaca¤› pek önemli de-¤ildi.” düflüncesi Gregor Samsa’n›n zihninde deyank›lan›r.

Yabanc›laflma bazen de yollara düflürür in-san›. Yollara düflen insan›n derdi gerçe¤i ara-mak ve onunla yaflamakt›r. Yusuf At›lgan’›n ro-man kahraman› C. ya da “Aylak Adam” gerçe-¤in peflinde bir “Yabanc›”, duvar dibinden ya-flama bakan ve onu anlamaya çabalayan bir bö-cektir asl›nda. O da yol boyunca anlafl›lamaz,uzaktan bakar herkese. Yaflama tutunmak içinbir sebeptir arad›¤›. Buldu¤unu sand›¤› zaman-lar, yaln›zca birer yan›lg›d›r.

“Sizi bekleyenler vard›r. Rahats›n›z. Hemne kolay rahatl›yorsunuz. ‹çinizde boflluklaryok. Neden ben de sizin gibi olam›yorum? Birben miyim düflünen? Bir ben miyim yaln›z?”sözleri C.’nin yaflad›¤› yabanc›laflma duygusu-nu aç›k bir flekilde yans›t›r. ‹çindeki boflluklar›bir türlü dolduramaz ve yaln›zl›k duygusunugüçlü bir flekilde hisseder. C.’nin: “Seviflen ikikiflinin kurdu¤u toplum... Toplumsal yarat›k-lar oldu¤umuza göre, insan toplumlar›n›n eniyisi bu darac›k, sorunsuz, iki kiflilik toplumlarde¤il mi?” sözleri ise toplumdan uzaklaflmas›-n›n, hiçbir zaman toplumun içinde yer almakistememesinin kan›t› durumundad›r. C.’nintopluma bak›fl› Sartre’›n “Cehennem baflkalar›-d›r.” düflüncesini yans›t›r. Yusuf At›lgan’›n “Ay-lak Adam”› “aylakl›¤a övgü”, “Yabanc›”ya birat›f, “Gregor Samsa”ya bir göndermedir.

Yeryüzünde, örülen duvarlar›n d›fl›na ç›k-maya çal›flan, gerçe¤in pefline düflen, var oluflusorgulayan ve insan› anlamaya çabalayan, bafl-kalaflan insanlar›n hikâyesidir bu üç roman.Yaflam› baflka bir k›y›dan, göremedi¤imiz biryerlerden yakalayabilmek, gerçe¤e oradan tu-tunabilmek için, insan›n neden var oldu¤unuanlayabilmek için belki böyle roman kahra-manlar›na ve edebiyat›n ›fl›¤›na ihtiyac›m›z var-d›r; kim bilir?

21

Albert Camus

Yusuf At›lgan

Page 22: FYZY SAYI 23

‹ZLEN‹MC‹L‹K AKIMI VE

CLAUDE MONETP›nar Ç‹ÇEKL‹

FMV Özel Ifl›k ‹lkö¤retim OkuluGörsel Sanatlar Ö¤retmeni

SANAT

19. yüzy›lda Fransa’da ortaya ç›kan ve bütün sanat dallar›n› özellikle de

resim sanat›n› etkileyen “‹zlenimcilik Ak›m›” yaklafl›k 200 y›ld›r resim

sanat›n› yönlendiren kurallara ve k›s›tlamalara karfl› duran bir devrim

niteli¤indedir.

‹zlenim: Gün Do¤umu

Page 23: FYZY SAYI 23

23

nceleri daha çok konusu dinden ya datarihten al›nan resimler yap›l›rken ‹zle-nimci ressamlar çeflitli konular›, özel-

likle de gündelik yaflamdan kesitleri ele ald›lar.Canl› renkler kullanarak yapt›klar› resimlerdeyeni duygular ve ›fl›kl› bir dünya sergilediler.Bunlar, bir anl›k görünümün, duygunun ya dadüflüncenin yaratt›¤› izlenimi anlatan resimler-di. ‹zlenimci ressamlar, anl›k gerçe¤i yakalama-ya çal›fl›rken renk ve ›fl›¤› öne ç›kartt›lar. O dö-nemin bilimsel bulgular›, rengin nesneye ait birfley olmad›¤›n›, ancak ondan yans›yan ›fl›¤›n birözelli¤i oldu¤unu ortaya ç›karm›fl, bu da rengeba¤›ms›zl›k kazand›rm›flt›.

‹zlenimciler nesnelerin, do¤a içindeki ko-numlar›na, çevrelerindeki baflka nesnelere, ha-va koflullar›na ve günün de¤iflik saatlerindekidurumlar›na göre de¤iflen görünüfllerini canlan-d›rmaya çal›flt›lar. Atölye yerine aç›k havada ça-l›flarak su, hava, insanlar, yap›lar, a¤açlar ve da-ha birçok do¤a eleman›n› tuvallerine aktar›rken

an› ve ›fl›¤› yakalamaya gayret ettiler. Varl›klar,günefl ›fl›¤›n›n etkisi alt›nda nas›l görünüyorsaöylece tuvale geçirdiler.

Al›fl›lagelmiflin d›fl›nda bir görünüm veren,k›sa f›rça darbeleriyle yap›lan bu yeni resimler,her ne kadar yarat›c›lar›na heyecan verse de iz-leyicileri taraf›ndan bafllang›çta bir hayli yad›r-gand›lar.

1874 y›l›nda Paris’te dönemin tan›nm›fl fo-to¤rafç›s› Nadar’›n Capucines Bulvar›’ndakiatölyesinde genç kuflak sanatç›lar›ndan baz›lar›(E. Manet, E. Degas, A. Renoir, P. Cezanne, C.Pisaro, A. Sisley, C. Monet) bu yeni tarzdaki re-simlerini sergiliyordu. Bu sergiden sonra onlara“Empresyonistler” yani “‹zlenimciler” ad› verile-cekti. Say›s› binleri aflan ziyaretçiler, alayc› çeh-releriyle sergiyi dolafl›rken bir resmin önündeözellikle durup kahkahay› koyuverdikten sonrauzaklafl›yorlard›. O günkü gözler için belli be-lirsiz lekelerden ibaret olan bu resmin alt›nda“‹zlenim: Do¤an Günefl” yaz›l›yd›. O s›rada otuzdört yafl›nda bir genç olan resmin yarat›c›s› birkenarda duruyor, Paris’in ünlü sanat elefltir-menlerinin eseri hakk›nda söyledikleri i¤neleyi-ci sözleri sineye çekmek zorunda kal›yordu. Ki-mi “Bafl afla¤› as›lsa da de¤erinden bir fley kay-betmez.” diyor, kimi “Ressam de¤il, badanac›mübarek, sanki eline f›rçay› al›p, duvarlara rast-gele sürmüfl.” fleklinde fikrini aç›kl›yordu. Birkenarda sessiz sedas›z bu ac›mas›z elefltirileridinleyen ‹zlenimcilik ak›m›n›n öncüsü, isim ba-bas› kabul edilen bu ressam Claude Monet’denbaflkas› de¤ildi.

C. Monet’nin tüm elefltirilere ra¤men yaka-lam›fl oldu¤u bu yeni tarz›n peflini b›rakmama-

Ö

Edouard Manet’ in f›rças›ndan Claude Monet

Gelincik Tarlas›

Page 24: FYZY SAYI 23

SANAT

s› modern resmin do¤ufluna vesile olmufltur.Resimlerinde f›rça darbeleriyle oluflturdu¤u de-¤iflik renklerde noktalarla istedi¤i izlenimiuyand›racak renk ve ›fl›k etkisini yaratmay› ba-flarm›flt›r. Kendinden önceki sanat ak›mlar›n›nklasik resim anlay›fl›n› y›k›p, kendinden sonragelecek olan ak›mlara öncülük etmesi bak›m›n-dan bir hayli önemlidir.

Fakat her ça¤›n, her dönemin sorunu olanön yarg›, 1840-1926 y›llar› aras›nda yaflam›flolan Monet’nin hayat›na da yans›m›flt›r. Klasik

anlay›flta resimlerin hâlâ ra¤bet gördü¤ü bir or-tamda bu s›ra d›fl› tarz›yla pek kabul gördü¤üsöylenemez. Hayat›n›n çok büyük bir k›sm›n›resim yaparak geçiren ve geçimini de bununlasa¤layan biri olarak ço¤unlukla maddi s›k›nt›yaflam›flt›r. Bu s›k›nt›lar, kimi zaman onu için-den ç›k›lmas› güç buhranlara sürüklemifl, inti-har girifliminde bulunmas›na bile sebep olmufl-tur. Ancak resimlerindeki renk ve ›fl›k onun ya-flam motivasyonu olsa gerek ki, her ne s›k›nt›yaflarsa yaflas›n resim yapmaktan hiçbir zamanvazgeçmemifltir. Bu resimlerinden biri de Mo-net’nin tan›nmas›n› sa¤layan “Camille” ya dabir di¤er ad›yla “Yeflil Elbiseli Kad›n (La Femmeà la Robe Verte)” adl› eseridir.

Kürklü mantosu ve yeflil elbisesiyle, yüzündema¤rur bir ifadeyle resmedilen bu kad›n dahasonra Monet’nin efli olan Camille Doncieux’tur.Renklerin doygunlu¤unu, ›fl›¤›n yo¤unlu¤unu vean›n dinamizmini baflar›yla yans›tan bu resminönünde durursan›z, Camille’in elbisesinin yerdesürünürken ç›kartt›¤› sesi duyacak gibi olursu-nuz. Bu denli canl› resmedilen C. Doncieux, za-man içinde yoksulluk ve bak›ms›zl›ktan tüber-küloza yakalan›p ölüm döfle¤ine düfltü¤ünde bi-le Monet taraf›ndan resmedilmifltir.

‹lk gençlik y›llar›nda karikatürle bafllad›¤›sanat yaflam›na yüzlerce resmi s›¤d›ran Monet, hayat›ndan kesitleri, kiflileri, mekânla-r› resmetmesinin yan› s›ra ço¤unlukla do¤a-dan oldukça etkileyici varl›klar› eserlerine ta-fl›m›flt›r. “Cennet varsa böyle olsa gerek!” de-dirten eserleri, onun meflhur Giverny Bahçesive bahçeyi güzellefltiren nilüferlerinden olufl-maktad›r.

Ayr›ca belirtmek isterim ki, dünya sanat tari-hinde önemli bir yere sahip olan ve geçmifltengünümüze ›fl›k tutan Monet’nin eserlerini görmeflans›na bugünlerde sahibiz. Sabanc› ÜniversitesiSak›p Sabanc› Müzesi, Paris Marmottan MonetMüzesi ile ifl birli¤i sa¤lay›p Frans›z ‹zlenimciressam Claude Monet’nin birbirinden eflsiz eser-lerini ‹stanbul’a getiriyor. Sak›p Sabanc› Müze-si’nde 9 Ekim 2012 - 6 Ocak 2013 tarihleri ara-s›nda ziyaret edebilece¤imiz “Giverny Bahçesi”adl› sergi için flimdiden iyi seyirler ve sanat dolugünler dilerim.

fiemsiyeli Kad›n (Resimdekiler:Camille ve Jean Monet)

Giverny’de Bahar

Page 25: FYZY SAYI 23

25

B‹L‹M

nsan anatomisinde beyin, sa¤ ve sol yar›mküreler olmak üzere ikiye ayr›l›r. Beyin ge-nel olarak bir bütün olarak düflünülse de

sa¤ ve sol yar›m kürelerin farkl› görevler üst-lendi¤i bilimsel aç›dan kan›tlanm›flt›r.

Konuflma merkezi ve duygu durum merke-zi soldad›r. Matematik ifllemleri için de solbeyne ihtiyaç duyulur. Sa¤ beyin ise mühen-dislik yeteneklerinde özellikle boyut ve hacimde¤erlendirmelerinde ön plana ç›kar. Bilgiyiflekil ve hayal gücü ile ifllemede sa¤ beyinönemli görev üstlenir. Ünlü mimar ve mühen-dislerin sa¤ beyinlerinin çok geliflmifl oldukla-r›n› söyleyebiliriz. Müzikle u¤raflan, enstrü-man çalan kiflilerde de sa¤ beyin daha iyi gelifl-mifltir. Ayn› flekilde flairlerde ve ressamlarda dasa¤ beyin özellikleri bask›n durumdad›r.

Beynin her iki yar›m küresini birbirine ba¤-layan, sinir liflerinin oluflturdu¤u korpus kal-losum denen köprüsel bir yap› vard›r. Bu sinira¤lar› vas›tas›yla her iki yar›m küre birbiri ileba¤lant› içindedir ve sürekli bilgi al›flverifliolur. Korpus kallosum ne kadar geliflmiflse in-san›n beyinsel yeteneklerini bir bütün olaraksergilemesi ve beynini maksimum düzeydekullanmas› mümkün olur. E¤er korpus kallo-sum iyi geliflmemiflse o zaman sa¤ ve sol beyin-

den hangisi bask›n ise kifli, o özellikleri ön pla-na ç›kararak hayat›n› sürdürür. Toplumda li-der kiflilerin, beynini bütün olarak kullanmay›beceren kifliler oldu¤unu söyleyebiliriz. Bu ki-flilerde korpus kallosum iyi geliflmifltir. Bu kifli-lerin hangi elini daha iyi kulland›¤› çok daönemli de¤ildir. Çünkü bunlar her iki yar›mkürelerini, her durumda çok iyi kullanabilirler.

Beyin ve vücut iliflkileri çapraz biçimde yü-rür. Beyin korteksinden hareketlerimizle alaka-l› motor lifler üst boyun bölgesinde çaprazoluflturdu¤u için, sa¤ beyin vücudun sol taraf›-n›, sol beyin ise vücudun sa¤ taraf›n› idare eder.Bu nedenle, beyninin sa¤ taraf›ndaki damarlar›t›kananlar›n sol taraflar›nda, beyninin sol tara-f›ndaki damarlar› t›kananlar›n ise sa¤ taraflar›n-da felç oluflur. Günlük hayat›nda sol elini kul-lananlar›n sa¤ beyinleri bask›n durumdad›r. Bukifliler mimarl›k ve müzik gibi alanlarda varl›kgösterebilirler. E¤er kifli sa¤ elini kullan›yorsa ozaman da sol yar›m küre bask›nd›r.

Y›llard›r insanlar›n düflünce kapasiteleriniölçen IQ’ya son y›llarda en az onun kadarönemli duygusal zekâ (EQ) kavram› da eklen-di. EQ, sa¤ beyni kullanma kapasitemizin enaz sol kadar önemli oldu¤unu ortaya koydu.

IQ ve EQ aras›ndaki en önemli farklardanbirisi, IQ’nuza yedi yafl›ndan sonra yapabilece-¤iniz hiçbir fleyin olmamas›. Ancak sa¤ beyinkapasitenizi her zaman istedi¤iniz kadar gelifl-tirebilirsiniz.

Düflünce ve haf›za konusunda dünyan›n enönde gelen iki ismi Tony Buzan ve Michael J.Gelb’e göre “Önemli olan beynin her iki lobu-nu da etkili kullanabilmek.” Her iki lobun daaktif kullan›m›, bireylere çok daha etkili bir ya-flam tarz› sürdürebilmeleri konusunda önemlibir fark›ndal›k sa¤l›yor.

Beynimiz nas›l çal›fl›yor?

“‹nsan› di¤er hayvanlardan ay›ran en önemli özellik nedir?” sorusuna

bilimin verdi¤i en net cevap, “evrimleflmifl beyin kapasitesi ve zekâ”

olmufltur.

Sa¤ lobu çal›flt›rmak için neyapmal›?• Görselleflmeli, hayal

kurmal›,• Örneklere bakmal›,• Karfl›tlar› incelemeli,• Vücut dilini ve ses tonunu

kullanmal›,• Empatik olmal›,• Vücudunu

hareketlendirmeli.

Sol lobu çal›flt›rmak için neyapmal›?• Notlar almal›, yazmal›,• Organize olmal›,

önceliklerini belirlemeli,• Fikirleri de¤erlendirmeli,

hedefleri belirlemeli,• Vücut dilini ve ses tonunu

kontrol etmeli,• Daha mant›kl› olmal›,• Karfl›laflt›rmal›,

elefltirmeli,• Sorgulay›c› olmal›, gözden

geçirmeli.

NELER YAPMALIYIZ?

‹Gültu¤ fiAH‹NO⁄LUFMV Özel Ayaza¤a Ifl›k LisesiBiyoloji Ö¤retmeni

Page 26: FYZY SAYI 23

26

KÜLTÜR

oel, Latincede do¤um anlam›na gelennatalis sözcü¤ünden türemifl Frans›zcabir sözcük... Noel’i pek çok kifli y›lba-

fl›n›n karfl›l›¤› san›r. Oysa Noel, Hz. ‹sa’n›n do-¤um günü olarak kabul edilen 25 Aral›k’ta Hris-tiyan âlemi taraf›ndan kutlanan bir bayramd›r.‹ngilizce karfl›l›¤› olan Christmas sözcü¤ününorijinali Christ’s mass’t›r. Christ; mesih, mass ise“ayin” anlam›na geliyor yani Mesih’in ayini!

Bu bayram›n zamanla tüm dünyada kabul

görmeye bafllayan efsanevi bir simgesi var:Uzun pamuk sakal›, yuvarlak gözlükleri, koca-man göbe¤i, kenarlar› pamuktan k›rm›z› kos-tümü, ucu pamuktan k›rm›z› kukuletas›, siyahçizmeleri, siyah kemeri ve s›rt›na att›¤› içi hedi-ye dolu fliflkin çuval›yla haf›zalarda yerini alan,sevimli, fliflman, tonton bir dede... Dede dedikama herkes ona baba diyor; Noel Baba…

Gerçekten yaflay›p yaflamad›¤› kan›tlanama-makla birlikte Noel Baba, 3. yüzy›l›n sonlar›n-

Yeni y›l yaklaflt›¤›nda dünyan›n hemen her yerinde, farkl› diller, farkl›

kültürlerden tüm çocuklar›n gözlerinin parlamas›n› sa¤layan biri vard›r.

K›rm›z› k›yafeti, beyaz sakal›, s›rt›nda hediye torbas› ile “Ho, ho, ho…”

diyerek çocuklar› sevindiren Noel Baba’dan baflka biri de¤ildir bu. O;

günümüz kültüründe yeni y›l›n, yeni umutlar›n, çocuklar›n saf

mutlulu¤unun ve sevincinin sembolüdür. Noel Baba’y› temsilen onun

k›l›¤›nda binlercesi dünyan›n her köflesinde çocuklar› sevindirmek, onlar›n

yüzlerine tatl› bir tebessüm yerlefltirmek için dolafl›r. Çocuklar›n pek

ço¤u, geceleri uykuya dalarken bir bisiklet, bir bebek, bir oyuncak için

umutla onu bekler. Umudu olan ve bekleyen sadece çocuklar m›d›r? Yeni

y›l hepimiz için yeni umutlar demek de¤il midir?

“Ho, ho, ho...”

Nfienay KURT

FMV Kalite Müdürü

Page 27: FYZY SAYI 23

27

da bir Lykia kenti olan Patara'da do¤du¤u,Demre (Myra)’de yaflad›¤› ve 4. yüzy›lda ayn›yerde öldü¤ü söylenen bir aziz. Bilinen pek çokad› var: Piskopos Nikola, Aziz Nikola, Myral›Nikola, Santa Claus, Papa Noel ve daha birço-¤u, bir de ço¤unlukla çocuk-aile filmlerindekullan›lan Kris Kringle…

Kris Kringle, kente gelen yafll›, tatl› bir adam-d›r. Kendini halka Santa Claus olarak tan›t›r. Ço-cuklar Kris Kringle’›n gerçek Noel Baba oldu¤unainan›rlar. Ancak durum yetiflkinler için öyle ol-maz. Kimi onun deli oldu¤unu düflünür, kimi onuçocuklar› kand›rmakla, onlar›n masum duygular›-n› kötüye kullanmakla suçlar. Olay mahkemeyetafl›n›r. Genç bir avukat Kris Kringle’› savunmakve onun gerçek Santa Claus oldu¤unu ispatlamakiçin kollar› s›var. Bu iflte en büyük yard›mc›lar› iseçocuklar olur.

Nikola’n›n yoksullar›n kurtar›c›s› olarakdünyaya geldi¤ine, gençli¤inde bile mucizeleryaratt›¤›na inan›l›r. Bebekken yap›m aflamas›n-daki bir kilisenin y›k›lmas› sonucu enkaz alt›n-da kal›r ama sa¤ olarak kurtulur. Varl›kl› birbu¤day tüccar› olan babas›n›n ölümüyle büyükbir servetin sahibi olur. Ailesi taraf›ndan iyi birHristiyan olarak yetifltirilen Nikola, Hz. ‹sa’n›n“Neyin varsa sat ve düflkünlere ba¤›flla.” sözle-rine itaat eder ve servetini yoksullara yard›miçin harcamaya karar verir. Hayat›n› Tanr›’n›nhizmetine adar ve henüz genç bir adamkenMyra Piskoposu olur.

F›rt›naya yakalanan gemileri dualar›yla bat-maktan kurtard›¤› ve denize düflüp bo¤ulan birdenizciyle bir handa öldürülen üç çocu¤u di-riltti¤ine inan›lan Nikola çocuklar›n ve denizci-lerin koruyucu azizi olarak kabul edilir.

Mucizeleri ve sayg›n dinî kiflili¤i nedeniyleöldükten sonra aziz mertebesine ulaflan Niko-la, birçok Avrupa ülkesinde en sevilen ve say›-lan azizdir.

Ölüm günü olarak kabul edilen 6 Aral›k,Avrupa’n›n birçok ülkesinde Aziz Nikola Günüolarak kutlan›r. Bu tarihte -Noel Baba’n›n ço-cuklara duydu¤u sevgi nedeniyle- çocuklarahediyeler verilir.

Çocuklara “Noel Baba deyince akl›na ne ge-liyor?” diye sordu¤unuzda ald›¤›n›z ilk yan›t,gözler ›fl›l ›fl›l, coflku dolu bir ifadeyle “Hediye!”oluyor. Hediye almay› kim sevmez ki?.. Hedi-ye, insanlar aras›nda yak›nlaflma ve yard›mlafl-ma arac›d›r. Ama as›l önemli olan hediye ver-mektir çünkü hediyeyi anlaml› k›lan karfl›l›kbeklemeden verilmesidir. T›pk› Noel Baba’n›nhediyeleri gibi…

Yoksul bir adam›n üç k›z› vard›r. K›z babalar›,k›zlar›n› evlendirmek için damat adaylar›na dra-homa (para ya da mal) verirler. Drahoma ne ka-dar çoksa iyi bir damat bulma olas›l›¤› o kadaryüksek olur. Ancak adam o kadar yoksuldur ki,k›zlar›n› köle olarak satmaktan baflka çaresi yok-tur. Nikola, adam›n durumunu ö¤renir ve onlarayard›m etmeye karar verir. Kimseye belli etmedenbir gece gizlice evlerine gider. Herkes uyurken bü-yük k›z›n çeyizine yetecek bir kese alt›n› aç›k olanpencereden içeri atar. Büyük k›z, sabah paray›,kurumak için as›l› olan bir çorab›n içinde bulur vesat›lmaktan kurtulur. Daha sonra di¤er k›zlar›nda çeyiz paralar›n› karfl›lamak isteyen Nikola,pencereleri kapal› oldu¤u için alt›n dolu keseleri bukez evin bacas›ndan afla¤› atar.

‹flte Noel gecesi, hediyelerin bacadan b›ra-k›lma öyküsü ile flöminenin önüne çorap asmaöyküsü de böylece bafllam›fl olur.

Page 28: FYZY SAYI 23

28

Noel Baba konulu ikona ve resimlerde gö-rülen üç alt›n top ise, üç kese alt›n› simgeler.

O günden beri Noel Baba, ren geyiklerininçekti¤i uçan k›za¤›n› hediyelerle doldurur veevlere bacalar›ndan girerek herkesin hediyesinida¤›t›r. Niye ren geyi¤i derseniz, kuzey ülkele-rinde yaflad›¤› ve dolay›s›yla so¤u¤a dayan›kl›oldu¤u, saatte 80 km h›zla koflabildi¤i ve y›lda5000 km yol alabildi¤i için olsa gerek...

Noel Baba, MS 326’da öldükten sonra Myra(Demre)’da flimdilerde kendi ad›yla an›lan kili-senin mezarl›¤›na gömülür. 6. yüzy›lda Niko-la’n›n türbesinin ünü yay›l›r. Kemikleri, 1087y›l›nda Haçl› Seferleri s›ras›nda ‹talyan tacirlertaraf›ndan ‹talya’n›n Bari kentine götürülür.Geriye kalan baz› parçalarsa bugün AntalyaMüzesi’nde bulunmaktad›r.

Demre Antalya Körfezi’nin bat›s›nda Finike ile Kaflaras›nda bulunan, Eski Ça¤ Likya’s›n›n enönemli kentlerinden biridir. Finike’ye 25, Kafl’a48 km uzakl›ktaki ilçe eskiden bir k›y› kentiy-mifl, ancak Demre Çay›’n›n getirdi¤i alüvyon-larla denizden içeride kalm›flt›r. Demre’nin ye-ni resmî ad› Kale olsa da Demreliler ve turistlerhâlâ Demre ismini kullan›rlar.

Noel Baba Kilisesi Aziz Nikola öldü¤ünde yap›lan ilk kilise, 529y›l›ndaki depremde y›k›l›nca yerine yenisi ya-p›lm›fl. Bu kilise de 8. yüzy›lda y›k›lm›fl, dahasonra yenilenmifl. 11. yüzy›lda denizden yap›-lan ak›nlarla harap olmufl ve on y›l boyunca budurumda kalm›flt›r. 1042'de Bizans ‹mparatoru9. Konstantin Monomakhos ve efli taraf›ndantamir ettirildi¤i anlafl›lmaktad›r. 12. yüzy›lda

kilise tekrar onar›lm›flt›r. 13. yüzy›lda MyraTürklerin eline geçtikten sonra da kilisenin bironar›m gördü¤ü anlafl›lmaktad›r.

Noel Baba Kilisesi’nde iki lahit mezar var-d›r. Birinin kapa¤›n›n üzerinde bir kad›nla birerkek figürü bulunur. Oysa Aziz Nikola hiç ev-lenmemifltir. Dolay›s›yla bir kad›nla beraberayn› lahde gömülmesi söz konusu olamaz. Di-¤er lahdin kapa¤› ise bal›k pullar›yla kapl›d›rve tüm denizcilerin de koruyucusu olan AzizNikola’n›n lahdi oldu¤u anlafl›l›r.

Baflta Avrupa olmak üzere dünyan›n çeflitliyerlerinde birçok kentin koruyucu azizi olanNoel Baba'ya adanm›fl binlerce kilise bulun-maktad›r.

Demre (fiimdiki ismiyle Kale)

Demre - Myra Antik Kent Aziz Nikola

KÜLTÜR

Page 29: FYZY SAYI 23

29

Ülkemizde Noel Baba’n›n önem kazanmas›,1950’lerde Aziz Nikola’n›n Noel Baba oldu¤u-nun anlafl›lmas›yla olur. 1955 y›l›nda ad›na ön-ce posta pulu ç›kar›l›r, sonra Demre’de flenlik-ler düzenlenmeye bafllan›r. Noel Baba için1983’te Antalya’da bir sempozyum gerçekleflti-rilmifltir. Sempozyumun 5-7 Aral›k tarihleriaras›nda düzenlenmesi tesadüf olmasa gerek.Her y›l tekrarlanan ve dünyan›n farkl› ulusla-r›ndan din ve bilim adamlar›n›n kat›ld›¤› sem-pozyumda, Noel Baba’n›n insan sevgisi vurgu-lanarak dini, inanc› ne olursa olsun tüm insan-l›¤a bar›fl, dostluk ve kardefllik ça¤r›s› yap›l›r.

Noel Baba, muhtaçlar›n yard›m›na koflan,çocuklar› koruyan ve kollayan biri oldu¤u içinbu kadar çok sevilip say›lm›fl. Günümüzde demüflfik ve merhametli kiflili¤iyle insanl›¤a ör-nek olmay› sürdürüyor.

Baz› kesimlerce Noel Baba’n›n y›lbafl› za-

manlar›nda bir sembol olarak kullan›lmas› -Hristiyan figür say›lmas› gerekçesiyle- örf veâdetlerimize ayk›r› bulunur. ‹yi bir fleyler yap-t›¤›m›zda, yard›m etti¤imizde evdeki büyükle-rimizden, komflu teyzelerden, sokaktaki yafll›amcalardan hay›r dualar›n› almad›k m› “Azizol.” ya da “Su gibi aziz ol evlad›m.” diye? Azizolmak mademki yüksek bir mertebe, öyleysebu mertebeye ulaflm›fl bir insan›n herkes tara-f›ndan kabul ve sayg› görmesi do¤al de¤il mi?

Noel kutlamas› ile y›lbafl›n› birbirinden ay-r› tutmak gerekti¤i gibi Noel Baba figürünü iyiokumak ve anlamak gerekir. Noel Baba kiflili¤i,sevgi dolu yüre¤i, iyili¤i ve yard›mseverli¤iyletüm dünyaya mal olmufl bir efsane, bir kahra-mand›r. Çünkü insanl›¤›n dili, dini, ›rk›, rengiyoktur!..

Sevgi ile umut yaln›z Noel Baba’n›n çuval›n-da de¤il, insano¤lunun gönlünde tafl›nmal›d›r.

Noel Baba (Aziz Nikola) Kilisesi

Noel Baba Kilisesi tavansüslemeleri

Aziz Nikola’n›n lahdi Kilisenin içi

Page 30: FYZY SAYI 23

30

KOLEKS‹YON

›llar önce aile dostumuz Elizabeth ileyapt›¤›m›z ‹stanbul gezilerimizden bi-rinde M›s›r Çarfl›s›’n› turlarken incik

boncuk satanlar›n önünde durmufltuk. Bennazar boncuklar›yla ilgilenirken Elizabeth, mi-nibüslerin aynalar›ndan sallanan o kitsch süs-lerden birini -hani o kufllu olanlar›- göstererek“Ne kadar tatl›, de¤il mi?” demiflti. ‹çimden“Yahu bu Alman’›n Türkiye hayranl›¤› da…”diye geçirirken yan› bafl›mdan bir ses, eflimGülnur “fiu k›rm›z› beyaz olan› rica edeyim.”demez mi? ‹çimden “Bu günleri de mi göre-cektik?” dedim ama sesimi ç›kartmad›m.

Eve döndü¤ümüzde sallant›l› kufllara ba-k›p “Bunlar›n yan›na topuzlu, sedef bir direk-siyon, pembe pelüfl üzerinde, kumafltan yap›l-m›fl bir karpuz iyi giderdi.” diye düflünürkenbütün gün taban tepmenin yorgunlu¤u ile ol-sa gerek içim geçmifl, dal›p gitmifltim. Uyand›-¤›mda eflim Gülnur’un bilgisayar›n bafl›ndanbana seslendi¤ini duyup yan›na gittim. Ekran-da boncuktan yap›lm›fl bir y›lan vard›, üzerin-de “Prisoners Of War, Turkey, 1915” yaz›yor-du. Fiyat› 600 £ idi. O an kendimde bir eksik-lik hissettim. Ben bu boncuklar› yanl›fl m› de-¤erlendiriyordum acaba? Benim minibüs de-koru olarak gördü¤üm bu objeler, gerçek birsanat eseri miydi? Bu konu üzerinde birazaraflt›rma yapmam gerekti¤ini düflünmeye bafl-lam›flt›m, benim acilen bu minibüs tak›nt›m-dan kurtulmam gerekiyordu.

K›sa bir süre sonra ç›kt›¤›m›z Karadeniz se-yahatinde Ordu’da ilk boncuk kaplumba¤am›-z› sat›n ald›k. Art›k hapishanelerimizin hobiodalar›nda yarat›lan bu eserlere bambaflka birgözle bak›yorduk. Onlara gerçek adlar›yla hi-tap ediyor, hapishane ifli diyorduk.

fiöyle böyle derken küçük çapl› bir kolek-

YMert SANDALCI

Ifl›k Lisesi Mezunu (1974)

Hapishane iflleri yaln›zca bir koleksiyon malzemesi de¤il, ayn› zamanda

kiflisel bir sosyal sorumluluk projesi de… Zaman, emek, göz nuru,

sab›r... O küçük boncuk tanelerinde flekilleniyor hepsi... Görene, bilene,

hissedene.

HAP‹SHANE ‹fi‹ DED‹KLER‹...

Page 31: FYZY SAYI 23

31

siyon olufluyordu, küçük bir camekânda birik-meye bafllayan hapishane ifli boncuklara ilkciddi katk›, bir arkadafl›m›n hippilik y›llar›ndaboynundan düflürmedi¤i bir kolye ile oldu.Asl›nda kolye dedi¤i fley, binek hayvanlar› içinyap›lm›fl bir boyunluktu. Boyunluk o kadarhofluma gitti ki, ben de boynuma geçirdim veyürüye yürüye evin yolunu tuttum. Yol bo-yunca herkes hâlime gülüyordu. Herhalde iç-lerinden “Adama bak kendini sütçü beygirizannediyor.” diyorlard›. Eve geldi¤imde eflimeyol boyu bu boyunlukla yürüdü¤ümü söyledi-¤imde ise…

Ne de olsa de¤erli bir parçaya sahiptik. Ar-t›k, sa¤a sola bak›n›yor, farkl› örnekler bul-dukça al›yorduk. Hapishane iflleri koleksiyo-numuz gelifltikçe çok daha bir keyifle ba¤lan-maktayd›k onlara.

Geçen yaz, yolumuz Akçay’da gece pazar›-na düfltü¤ünde tezgâh›nda yaln›zca hapishaneiflleri satan bir han›mefendinin Burhaniye Ce-zaevi’nde kantin sorumlusu bir gardiyan›n eflioldu¤unu ö¤renmifltik. Hemen yan›ndaki tez-gâhta ise cezaevinde yatan o¤lunun yapt›¤›eserleri satan bir baflka han›mefendi vard›. Gü-zel bir sohbetin ard›ndan pofletlerimizi dol-durmufltuk. Art›k muhteflem bir copumuz, a¤-z› aç›l›p kapanan bir timsah›m›z vard›.

‹stanbul’a döndü¤ümüzde iyice hapishaneifli tutkunu olmufltuk, eflimle birlikte vakit ge-çirmeden Silivri Cezaevi’nin yolunu tuttuk. Zi-yaretçilerin a¤›rland›¤› bekleme salonunda yeralan cam dolaplar›n içindeki raflar çeflit çefliteserlerle doluydu. Hemen, heyecanla se¤irttikdolaplara… Gardiyanlardan biri, seçti¤imizeserlerin fiyat etiketlerini söküyor, ayr› ayr›pofletlere koyuyor, bir di¤eri ise eserlerin sa-hiplerini yaz›yor, her birinin banka hesaplar›-na yat›rmak üzere bedellerini not ediyordu.Param›z› ödeyip, çaylar›m›z› yudumlamayabafllad›¤›m›zda gardiyanlardan bu eserlerinnas›l ve ne flartlarda yap›ld›¤›n› ö¤rendik.

Boncuktan bir eser yaratmak için önce mi-limetrik k⤛da yap›lacak iflin plan›, daha do¤-ru bir deyiflle patronu ç›kart›l›yordu. Daha

Page 32: FYZY SAYI 23

32

sonra resmi oluflturacak flekilde boncuk say›la-r› tespit ediliyor ve tek bir misina üzerine pat-rona göre diziliyordu. Bu, son derece zahmetlive dikkat isteyen, riskli bir iflti. Yap›labilecektek bir hata, bütün resmin bozulmas›na sebepolabiliyordu. Dizme ifli bittikten sonra, mah-kûmlar kendi imkânlar›yla yaratt›klar› t›¤ ben-zeri bir aletle dikime geçiyorlar, sonunda eserortaya ç›k›yordu.

‹lginçtir, boncuk ifllemek yaln›zca erkekle-re mahsustu. Kad›n mahkûmlar›n boncuk iflle-mesi âdetten de¤ildi. Boncuk ifliyle u¤raflanlargerçekten kader mahkûmlar›yd›. Mahpusluk-lar› süresince ailelerine yük olmamak, olabilir-se de onlara birkaç kurufl gönderebilmek içinbu ifli yap›yorlard›. Boncuk ifllemek isteyen ye-ni mahkûmlar, bu sanat› eski ustalardan göre-rek, yard›m alarak ö¤reniyorlard›.

Bu yaz›y› kaleme almadan önce son bon-cuklar›m›z› ‹stanbul Feshane’de düzenlenen“Malatya Günleri” etkinli¤inde rastlad›¤›m›z“Malatya Ceza ve Tutukevi”nin stand›ndan al-d›k. Burada sohbet etti¤imiz gardiyanlardan dailginç hikâyeler dinledik. Onlardan kendilerinien çok etkileyen boncuk hikâyesini anlatmala-r›n› istedi¤imizde gözleri dolarak anlatt›lar:

“Geçen y›l Ankara’da yine böyle bir etkinli-¤e kat›lm›flt›k, iki küçük k›z yan›m›za geldi.Babalar›n›n yapm›fl oldu¤u boncuklar›n hangi-leri oldu¤unu sordular, biz de gösterdik, “Ba-k›n k›z›m baban›z›n yapt›¤› boncuklar bun-lar.” dedik, k›zlardan biri cebinden bir parçakadife ç›kard›, boncuklar›n tozunu almayabafllad›, di¤eri ise hepsini birer birer okflad›.Bizler de birer köfleye çekildik, için için a¤la-maya bafllad›k.”

Hapishane ifli böyle bir fley iflte… Minicik boncuklar ne de müthifl bir masu-

miyet, naiflik, sab›r, beceri, ac›, keder, onurlubir durufl sergilemek üzere diziliyorlarm›fl me-¤er! Ben ise onlar› y›llarca minibüs süsü olarakafla¤›lad›m. Neyse ki ö¤rendim, biliyorum vegörev edindim, bildi¤imi de paylafl›yorum. Ar-t›k eflime dostuma çok anlaml› hediyeler alaca-¤›m. Biraz uzak da olsa Silivri’yi ziyaret etmek-ten her zaman mutlu olaca¤›m, mutluluk ver-di¤imi de bilece¤im. Art›k benim için hapisha-ne iflleri yaln›zca bir koleksiyon malzemesi de-¤il, ayn› zamanda kiflisel bir sosyal sorumlulukprojesi de… Dilerim pek ço¤umuz için de öy-le olur.

KOLEKS‹YON

Page 33: FYZY SAYI 23

33

Page 34: FYZY SAYI 23

34

SA⁄LIK

ayat, suyun yan›nda bafllad› ve milyon-larca y›l suyun yan›nda devam etti. Bi-zim develer gibi litrelerce su içip gün-

lerce susuz kalabilme ya da çöl antiloplar› gibisuyu bitkilerden alma becerimiz yok, bu yüz-den nehir ve göl gibi su kaynaklar›na yak›nyerlerde yaflad›k; baflta bal›k olmak üzere yen-geç, salyangoz ve kabuklu tatl› su hayvanlar›ile beslendik. Angola’da, bir milyon y›l öncetaflla eklemlerine ayr›ld›¤› düflünülen denizhayvanlar›na ait iskeletler, Cro-magnon insan-lar›n konaklama yerlerinde kemikten yap›lm›flolta kancalar› bulunmufltur. Ürdün’de GalileeDenizi’nin yak›nlar›nda bulunan kal›nt›lar19.000 y›l önce yaflayan insanlar›n bol miktar-da bal›k yedi¤ini gösteriyor. ‹nsan›n genetikyap›s›na uygunluk aç›s›ndan bal›¤›n di¤er hay-vansal protein kaynaklar›na göre ayr›cal›kl› biryeri vard›r.

Bal›ktan bahsederken denizlerde serbestolarak yaflayan, sa¤l›¤›m›z için yararl› “denizbal›¤›” ile kafeslerde yaflayan “çiftlik bal›kla-r›”n› birbirinden ay›rmam›z gerekiyor. Deniz-de özgür yaflayan bal›klar, Omega-3 ya¤ asitle-ri, EPA ve DHEA aç›s›ndan daha zengindir.Ayr›ca bol miktarda A ve D vitamini, çinko,selenyum ve iyot ihtiva ederler.

Denizde serbest yaflayan bal›klar Omega-3’ü deniz taban›ndaki yosunlar› yiyerek al›rlar.Faydal› ya¤ asitleri, vücudumuzda oluflan ve

ad›na “inflamasyon” dedi¤imiz mikropsuz ilti-hab› engeller. Kafeslerde tutulan çiftlik bal›kla-r›nda (yosun yemedikleri, m›s›r bazl› suniyemlerle beslendikleri için) Omega-3 seviyesidüflük, doymufl ya¤, Omega-6 ve arachidonicacid (AA) miktarlar› yüksektir. Arachidonicacid, fazla miktarlarda al›nd›¤›nda inflamasyo-nu kamç›lar ve h›zl› yafllanmaya neden olur.Çiftlik somon bal›¤›n›n bir porsiyonunda1.300 mg arachidonic acid vard›r ki bu miktarbir günde almam›z gereken maksimum de¤e-rin yaklafl›k on kat›d›r. Buna karfl›l›k do¤al su-larda yetiflen ve deniz yosunuyla beslenen Chinook somonunun 110 gram›nda sadece175 mg AA vard›r.

Çiftlik bal›¤› yemeli mi?Y›lda birkaç kez çiftlik bal›¤› yemekle bir fleyolmaz ama her hafta çiftlik bal›¤› yerseniz bu,sa¤l›¤›n›z için iyi de¤ildir. Özellikle kalp da-mar hastal›¤› olanlar›n, kalp krizi geçirenlerin,alerjik yap›s› olanlar›n, ast›m hastalar›n›n, ar-trit hastalar›n›n ve felç geçirenlerin çiftlik bal›-¤›na dikkat etmesi gerekir.

Çiftlik bal›klar›n›n fark›Tüm dünyada, ucuz olmas› ve kokusunun ha-fif olmas› nedeniyle en çok üretimi yap›lan ba-l›k çupra, ikincisi de somon bal›¤›d›r. Çupra-n›n arachidonic acid seviyesi daha yüksektir.

Dr. Murat KINIKO⁄LUKalp ve ‹ç Hastal›klar› Uzman› H

Bal›k vesa¤l›k

Bal›k mevsimi bafllad›. Sa¤l›¤›n› düflünenlerin bu eflsiz besin maddesinden (fazla abartmadan)

faydalanmas›nda büyük fayda var. Haftada iki gün deniz bal›¤› yiyenlerin kalp krizi riskinin % 30

azald›¤› gözlemlenmifltir. Haftada bir bal›k yiyenlerle ayda birden az bal›k yiyenlerin k›yasland›¤›

bir baflka çal›flmada ise çok bal›k yiyenlerin kalp krizi riskinin % 50 azald›¤› görülmüfltür.

Enfarktüs geçirdikten sonra bal›k yemeye bafllayan erkeklerde ölüm oran› % 29 azal›yor.

Page 35: FYZY SAYI 23

35

Ne kadar bal›k yemeliyiz? Baz› hastalar›m “Doktor Bey, madem bu ka-dar faydal› o zaman her gün bal›k yiyelim.” di-yorlar. Onlara bunun do¤ru olmayaca¤›n› söy-lüyorum. Denizlerimizdeki kirlilik, bal›klar›na¤›r metallerle (civa, bak›r) zehirlenmesine ne-den oluyor. Fazla miktarda bal›k tüketmeka¤›r metal riskini art›r›r. Amerikan T›p Birli¤i,bal›¤›n yararlar›n›n kirlilik nedeniyle maruzkalaca¤›m›z zarar›n üzerinde oldu¤unu vurgu-layarak haftada iki kez bal›k yenmesini öner-mektedir. Ton bal›¤›, köpek bal›¤›, k›l›ç bal›¤›,levrek gibi büyük bal›klar küçük bal›klar› ye-dikleri için daha çok civa içerirler. Bu bal›kla-r› yemekten kaç›n›n. Civa d›fl›nda ikinci birtoksik madde “dioxin”dir. Piflirmeden öncebal›¤›n derisini soyarak dioxinden kurtulabi-lirsiniz, ya da pifltikten sonra derisini yeme-yin. Çocuklar›n ve hamile kad›nlar›n haftadabirden fazla bal›k yemelerinin do¤ru olmad›-¤›n› düflünüyorum.

Bal›¤› nas›l yiyelim?Kesinlikle ›zgara veya bu¤ulama fleklinde ye-mek gerekiyor. Ya¤da k›zart›rsan›z ya¤dakiyüksek Omega-6, bal›ktaki Omega-3’e bask›nç›kar ve faydadan çok zarar görürsünüz. Me-nopozdaki kad›nlarda yap›lan bir çal›flma haf-tada bir kez ya¤da k›zartma bal›k yemeninkalp yetmezli¤i riskini % 48 artt›rd›¤›n› göster-mifltir.

Konserve bal›klarBal›¤›n konserve hâline getirilmesi baz› özel-liklerini yitirmesine neden olur. Yüksek ›s›dapiflirilen bal›k daha sonra tuz, bitkisel ya¤ vesu içine yat›r›l›r. Konserveleme ifllemi A vita-mininin % 99’unun, B1 vitamininin % 97’si-nin, B 6 vitamininin % 59’unun kaybolmas›-na, damarlar›m›z için zararl› olan okside ko-lesterol yüzdesinin ise artmas›na neden olur.Bu yüzden mümkünse taze bal›k yemeye çal›-fl›n, konserve bal›k yiyecekseniz mutlaka diyetolanlar› (ya¤›n içine yat›r›lmayanlar›) tercihedin.

Bal›¤› iyi piflirinBa¤›rsak enfeksiyonu, gastroenterit geçirenhastalar›m en çok bayat tavuk ve bal›ktan ze-hirleniyorlar. Bal›klar kirli sulardan avlan›yor-

larsa mikrop tafl›r, ayr›ca nematod ad›n› verdi-¤imiz parazitleri ihtiva edebilirler. Hem mik-roplardan hem parazitlerden kurtulman›n eniyi yolu bal›¤› iyi piflirmektir. Özellikle don-mufl bal›klarda so¤uk zincire dikkat edilmeme-si enfeksiyonlara neden olabilir.

Bal›k yemeyenlerBaz› insanlar, bal›¤›n en bol ve ucuz oldu¤umevsimlerde bile tad›, kokusu hofllar›na gitme-di¤i için bal›k yemiyorlar. Bunun nedeni kü-çük yafllardan itibaren bal›k yemeye al›flt›r›l-mam›fl olmalar›d›r. Çocuklar›n›n sa¤l›kl› olma-s›n›, zihinsel yönden iyi geliflmesini isteyen an-ne babalar bu konuya önem vermeli, küçükyafllardan itibaren çocuklar›n› bal›k yemeyeal›flt›rmal›d›r. Bal›ktan hofllanm›yorum, diyen-lere ›srarla denemeye devam etmelerini tavsiyeediyorum, bir süre sonra bal›¤›n tad› hofllar›nagidecektir.

Taze bal›k bulamayan veya baflka nedenlerlebal›k yiyemeyenler bal›ktaki yararl› Omega-3’üketen tohumundan ve semizotundan alabilir-ler. Keten tohumu tüm aktarlarda vard›r. Ald›k-tan sonra kar›flt›r›c›da bir kez kabaca çevirmekyeterli, un hâline getirmeniz do¤ru olmaz. Birtatl› kafl›¤›nda 1500 mg Omega-3 vard›r, bal›kyemeyenlerin günde iki tatl› kafl›¤› keten tohu-mu yemesi iyi olur. Kolay ulafl›lan ve çok ucuzOmega-3 kaynaklar›ndan birisi de semizotu-dur. Çok ars›z bir ottur, her yerde, her iklimdeyetiflir. Bir iki metrekarelik bir bahçeniz varsakendi semizotunuzu yetifltirin. Salatan›za ilaveedebilir, üzerine yo¤urt dökerek yiyebilirsiniz.100 g semizotunda 400 mg Omega-3 vard›r.

Page 36: FYZY SAYI 23

36

GEZ‹ ‹ZLEN‹M

ir aya¤› liman›n bir yakas›nda, ötekiöbür yakas›nda, elinde meflalesiyle ge-len geçen gemileri seyreden günefl tan-

r›s› Helios’un 30 metrelik tunç heykeli, yap›l-d›ktan k›sa bir süre sonra bir depremin kurba-n› olmufl. Ama bugün onun yerinde, adan›nsimgesi, karfl›l›kl› iki sütun üzerinde yükselengeyikler, liman›n giriflini bekliyor.

Ada; Yunan, Roma ve Bizans dönemleriniyaflad›ktan, çeflitli istilalar› atlatt›ktan sonra1309 y›l›nda sekiz krall›ktan gelme flövalyeler-den oluflan St. Jean tarikat›n›n egemenli¤inegirmifl. Kudüs’e giden Hristiyan hac›lara sa¤l›khizmeti sunan flövalyeler tarikat›n›n hâkimiye-ti, 1522’de Kanuni Sultan Süleyman dönemin-de adan›n Osmanl›lar taraf›ndan ele geçirilme-sine kadar sürmüfl. Bugün Rodos’ta gördü¤ü-müz flövalyeler zaman›ndan kalma yap›lar›n

içinde adaya damgas›n› en çok vuran, liman›nbitti¤i yerden bafllayarak eski kenti çevreleyenyaklafl›k 4 km uzunlu¤undaki surlard›r. Surlar,sekiz milleti temsilen sekiz kuleye ve sekiz anagirifl kap›s›na sahiptir.

Deniz kenar›ndan yürürken bir yandan daönünden geçti¤iniz kap›lardan tazyikli sulargibi f›flk›ran kenti izleyebilirsiniz: Surlar›nönüne park eden arabalar; kap›lar›n önündeharitalar›na bakan, foto¤raf çeken, deniz man-zaras›n›n keyfini ç›karan turistler; müflteri bek-leyen taksiler; kap›lara kadar hediyelik eflya iledolu dükkânlar; motosikletler, mobiletler, bi-sikletler; kap›lar›n ard›ndan gelen konuflmasesleri, u¤ultular, gülüflmeler; patlayan flafllar,bozdurulan paralar›n h›fl›rt›lar›, müflteri çek-meye çal›flan restoran çal›flanlar›n›n Welcome,Willkommen, Bienvenue nidalar›, çatal b›çak

BSelen AKKlasik Filolog

Rodos ve LindosMu¤la k›y›lar›n›n karfl›s›nda, Bozburun’un güneybat›s›nda uzan›r On ‹ki Adalar’›n en büyü¤ü

Rodos. Tarihi Neolitik Ça¤’a kadar uzanan ada, MÖ birinci biny›l›n ortalar›ndan itibaren Girit’ten

gelen Minos uygarl›¤›na, daha sonra da kuzeyden gelen Dorlara ev sahipli¤i yapm›fl; Homeros’un

aktard›¤› Troia Savafl›’nda, dokuz gemisini Agamemnon’un hizmetine vermifl; MÖ V. yy.’da Pers

istilalar›na tan›k olmufl. Dünyan›n yedi harikas›ndan biri say›lan Helios Heykeli, 2300 y›l önce bu

adan›n liman›n› süslemifl. Antik liman›n yerinde flimdi Mandraki Liman› var.

Page 37: FYZY SAYI 23

37

sesleri, tokuflan kadehler… Capcanl› bir yaflamvadediyor sur içi!

Kalenin en ünlü kap›s›, ad›n› flövalyelerinbüyük üstad› Emery D’amboise’dan alm›fl.1512 tarihli bu kap›dan geçerek, kendine özgübir Orta Ça¤ havas› estiren “fiövalyeler Mahal-lesi”ne girebilirsiniz. Buras›, Yahudi ve Türkmahalleleriyle beraber, eski kentin üç farkl›kültürünü yans›tan mahallesinden biri; flöval-yeler dönemindeki idare merkezlerini içindebar›nd›ran bir nevi ‘baflkent’, ve yaln›zca flöval-yelere ait bir yaflam alan› olarak kullan›lm›fl.Mahallenin alamet-i farikas› ise Büyük ÜstatlarSaray›. Tarikat›n idari merkezi görevini üstle-nen yap›, Osmanl›lar döneminde hapishaneolarak hizmet verirken, 1856 y›l›nda mahze-ninde depolanan barutun patlamas›yla büyükbir hasar görmüfl. 1912’den itibaren aday› elegeçiren ‹talyanlar taraf›ndan plan›n›n özgünlü-¤ünü bozacak birtak›m eklemelerle restoreedilen saray, 1937 y›l›nda Benito Mussoliniiçin yazl›k saray olarak yeniden infla edilmifl.Odalar›n zeminini süsleyen zarif mozaikler,‹talyanlar döneminde Kos baflta olmak üzerecivar adalardan getirilmifl. Saraydan ç›kt›¤›n›z-da, Odos Ippoton, yani fiövalyeler Caddesi’nesaparsan›z, çak›l tafllar›yla bezeli zemini, tari-kata mensup milletlerin adlar›yla an›lan, atüzerinde girifl ç›k›fla izin verecek kadar yük-sekli¤e sahip han girifllerini, duvarlarda gözeçarpan çeflitli dillerdeki an›tsal plakalar›, taflla-r›n içine gömülmüfl kemerli kap›lar›, büyüküstatlar›n mezarlar›na ev sahipli¤i yapan AyiosIannis Kilisesi’ni görürsünüz ve flövalyelerinnefesini ensenizde hissederek müzelerin yer al-d›¤› meydana (Platia Moussiou) var›rs›n›z. Ba-z› müzeler, ekonomik s›k›nt›dan olsa gerek, birsüredir kapal› durumda. Ancak, kapal› müze-lerin eserlerini, Rodos Arkeoloji Müzesi’nde

bulabilirsiniz. Meydan›n biraz ilerisinde, deniztaraf›ndaki Eleftherias Kap›s› yak›nlar›nda,MÖ 3. yy.’dan kalma bir Afrodit Tap›na¤›’n›nkal›nt›lar›n› görmek mümkün. Ama aksi istika-mette giderseniz, Türk ve Yahudi mahalleleri-nin bulufltu¤u yere eski kentin nabz›n›n att›¤›yere ç›kabilirsiniz.

Odos ‹ppoton’un paralelindeki Odos Sok-ratou (Sokrates Caddesi), a¤›rbafll› akran›n›ntam bir z›dd›! Yan yana dizilmifl dükkânlar,parça parça Rodos sat›yorlar âdeta. Adan›nönemli mahsullerinden zeytin, hediyelik eflyasat›c›lar›n›n gözdelerinden! Vakumlanm›fl zey-tinler, zeytinya¤lar›, zeytinya¤l› sabunlar, zey-tin a¤ac›ndan yap›lma mutfak gereçleri... De-niz ürünleri de raflarda yerlerini alm›fl; denizkabuklar›ndan yap›lm›fl çeflitli biblolar, tak›larve süngerler… Rodos; önemli gelir kaynakla-r›ndan süngerin gün geçtikçe azalmas› konu-sunda Ege’nin Türk kentleriyle benzer kaderipaylafl›yorsa da bunu gizlemeyi çok iyi baflar›-yor. Adan›n el ifli dokumalar› da meflhur. Amaço¤u yerde daha ucuza mal olan makine ifllerisat›l›yor. Dericilik oldukça geliflmifl. Deri san-dalet, çanta, kemer, cüzdan vb. satan pek çokma¤aza var. Müzelerde gördü¤ünüz eski Yu-nan çanak çömleklerinin, tanr› ve tanr›ça hey-kelciklerinin replikalar›, tüm Yunan kentlerin-de oldu¤u gibi, burada da ad›m bafl› karfl›n›z-da. Hristiyanlar için ikonalar; flarap ve likörtatmak isteyenler için içki dükkânlar›, kahveci-ler; merakl›lar› için mezelere özel kar›fl›mlar dasatan baharatç›lar haz›r bekliyor. Yüzlerce y›l,Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun egemenli¤indeyaflam›fl ada. O yüzden, hediyelik eflyalar›naras›nda nargile, Türk kahvesi, lokum, baklavaya da kaday›f görünce sak›n flafl›rmay›n.

Soka¤›n bir ucu, Hippokrates Meydan›’naç›kar. Ortas›nda yaz s›ca¤›nda serinlemeye ça-

Emery D’amboise Kap›s›Kale kap›lar›

Sintrivani Çeflmesi

Çarfl›

Page 38: FYZY SAYI 23

GEZ‹ ‹ZLEN‹M

l›flan güvercinlerin u¤rak yeri Sintrivani Çefl-mesi, bir ucunda 15. yy.’dan kalma eski mah-keme binas› Kastellenia... Dört bir yandakidükkânlar› ve kafeleriyle küçük, kalabal›k, ha-reketli bir meydand›r buras›. Meydan›n birucu, restoranlarla çevrili Platia Evreon Mart-yron’a (Yahudi fiehitleri Meydan›) ve 16. yy.’dainfla edilmifl, içinde bir de Yahudi etnografyamüzesi bar›nd›ran Kal de fialom Sinagogu’naev sahipli¤i yapan Yahudi mahallesine ç›kar.Ama Sokrates Caddesi’nin öbür ucuna geri dö-nerseniz, 1523 y›l›ndan kalma Sultan Süley-man Camii’nin nöbet bekledi¤i Türk mahalle-sine ç›kabilirsiniz. Cami kapal›ysa tam karfl›-s›ndaki saat kulesine ç›k›p kente panoramikbir bak›fl atabilirsiniz. Eski kentte birkaç camivar ama ço¤u kullan›m d›fl›. Bugün adada yafla-yan Türk nüfus pek fazla de¤il. Mahalle, dahaçok gece hayat›yla tan›n›yor. Akflam yeme¤i sa-atlerinde dolmaya bafllayan restoranlarda usta-ca haz›rlanm›fl deniz ürünlerini, baz›lar› sizetan›d›k gelebilecek çeflit çeflit mezeleri, buzukive güzel Yunan na¤meleri eflli¤inde deneyebi-lirsiniz. E¤er çok aç de¤ilseniz, ekmek aras› birGyros’la (dönerle) da geçifltirebilirsiniz.

Yemekten önce, Mandraki Liman›’na dö-nüp, liman manzaras›na baka baka sahilde biryürüyüfl yapmak isterseniz Kordon boyuncamüflteri çekmeye çal›flan tekne turu sat›fl stant-lar›n› görebilirsiniz. En revaçta rotalar›, Ro-

dos’un kuzeyindeki Symi Adas› ve Rodos’unönemli güney yerleflimi Lindos.

Antik Ça¤’da, Ialyssos ve Kameiros ile bir-likte adan›n en önemli üç merkezinden biriolan Lindos, yak›n zamana kadar belediye tefl-kilat›na sahip bir kentken geçti¤imiz y›l RodosBelediyesine ba¤l› bir belde konumuna getiril-mifl. Yaklafl›k bin nüfuslu Lindos halk›, geçimi-ni büyük ölçüde turizmden kazan›yor. Beldeyeotobüs ile gitmeyi tercih ediyoruz. Adan›n girin-tili ç›k›nt›l› sahil fleridinden geçerek solumuzdadeniz, sa¤›m›zda do¤a manzaras›n› seyredald›¤›-m›z bir buçuk saat sonunda Lindos’a var›yoruz.Karfl›m›zda tipik bir eski Yunan kenti uzan›yor;tepenin en yüksek yerine kurulmufl, surlar için-de bir Akropolis, tepenin yamac›na istiflenmiflevler ve oras›na buras›na s›k yaprakl› a¤aç kü-meleri ya da bodur çal›l›klar serpifltirilmifl ekimepek müsait olmayan toprak…

Otobüs otoyolun kenar›nda küçük birmeydanda duruyor. Otoyolun karfl›s›nda afla¤›k›vr›lan yolu izleyince Osmanl› dönemindenkalma bir çeflmenin nöbet bekledi¤i sevimli birterasa var›yoruz. Sol tarafta kumsala, yani -Lin-dos’un ö¤le öncesi s›ca¤›n› düflünürsek- bir ne-vi cennete inen yol; sa¤ tarafta ise kentin he-men her yerinden gördü¤ümüz y›llara meydanokuyan Akropolis’e -yani günefl alt›nda yirmibin fersaha- ç›kan yokufl uzanmakta. Biz elbet-te önce Akropolis yolunu tutuyoruz. Çarfl› da-

Lindos Adas› Lindos Koylar›

Lindos Akropolis Akropolis’te Helenistik dönemden kalma bir tirireme oymas›.

Page 39: FYZY SAYI 23

39

rac›k labirentimsi sokaklar›yla, spiral bir mer-diven gibi yukar›lara dolan›yor. Sokaklar, ikiyanlar›ndan taflan hediyelik eflya dükkânlar›yladolu. Üstlerinde Lindos yazmas› d›fl›nda, Ro-dos’ta sat›lanlardan hemen hiç fark› olmayanhediyelik eflya satan ufac›k dükkânlar; tek gözoda ve geniflçe bir avludan oluflan restoran veapart otel olarak hizmet veren eski Rodos evle-rinin aras›ndan f›flk›r›yor. Avlusu hediyelik efl-ya dükkân›, tek göz odas› da ufak çapl› bir et-nografya müzesi görevini üstlenmifl bir tanesi-ne giriyoruz. ‘Kuzeyli’ kimli¤imizle, ufac›k biroda ve avludan ibaret bir evde yaflama düflün-cesi kafam›zda pek karfl›l›k bulamam›flsa da,dört bir yandan boynunu uzat›p, ortal›¤› yete-rince ayd›nlatacak kadar çok, s›ca¤› hissettir-meyecek kadar da az günefl ›fl›¤›n›n giriflineolanak verecek flekilde avluya do¤al bir tavanoluflturan asma yapraklar›n› görünce kafam›z-daki kar›fl›kl›k ortadan kalk›yor.

Beldenin büyük bir k›sm›nda araç kullan›-m› yasak. Onun yerine, Lindos’un simgesi hâ-line gelmifl, eski zamanlar›n yegâne ulafl›m ara-c›, eflekler, yolcu tafl›mac›l›¤› yap›yor. Akropo-lis’e eflek s›rt›nda ç›kanlar› görünce, Kapadok-ya’da, yerlerini balonlara b›rakm›fl eflek turlar›geliyor akl›m›za; çarfl› giriflindeki ‘eflek dura¤›’önünde upuzun bir kuyruk oluflturanlar› gö-rünce de, yazlar› Büyükada’n›n pazarlar›nadamgas›n› vuran fayton önü kuyru¤u! Biz yü-rüyüfl yoluna koyuluyoruz. Çarfl›n›n bitiminde15. yy.’dan kalma bir kilise var: Panagia, yaniMeryem Ana Kilisesi. Kilisenin iç duvarlar› geçBizans dönemine ait fresklerle bezeli avlusu isesiyah beyaz çak›l tafllar›ndan yap›lma mozaik-lerle kapl›. Rodos ve civar adalara özgü bu ze-min kaplama, Lindos’ta pek çok evin giriflinde,avlusunda, dükkânlar›n önünde, de¤iflik tahtaoymalar›yla dikkat çeken kap›lar›n paspas yer-lerinde karfl›m›za ç›k›yor, hem de 19. yy.’danbu yana.

Yol kenar›na dizdikleri el ifli örtülerini, ren-gârenk t›¤ ifllerini satan kad›nlar›n önündengeçerek, bir kayan›n üzerine kurulmufl Akro-polis’e var›yoruz. Neolitik dönemden baflla-mak üzere, pek çok ça¤a ait buluntular verenAkropolis, MÖ VI. yy.’da hüküm süren ve ‘ye-di bilge’den biri kabul edilen Kleoboulos döne-minde alt›n ça¤›n› yaflam›fl, Bizans, St. John fiö-

valyeleri ve Osmanl› dönemlerinde de müstah-kem bir kale olarak kullan›lm›fl. Buras› pek çokfarkl› döneme ait kal›nt›y› bir arada görme ola-na¤› veren, bir aç›k hava müzesi, Rodos’un k›-sa bir özeti âdeta! Söz gelimi, Hellenistik dö-nemden (MÖ 323-31) kalma tafla oyulmufl birtrireme (üç s›ra kürekli gemi) betiminin önün-deki merdivenleri ç›k›p kaleye vard›¤›n›zda flö-valyelerin yönetim binas›na ait kal›nt›lar›n ara-s›ndan geçerek, Dor mimarisinin tipik bir ör-ne¤i olan Athena Lindia Tap›na¤›’na ev sahip-li¤i yapan ana meydana ç›kabilirsiniz. Tap›na-¤›n 2600 y›l önceki ihtiflam›n› ancak restoras-yonla ayakta duran birkaç sütun hat›rlat›yorsada, Akropolis’i dört koldan saran, flövalyelerdönemine ait surlar dimdik ayakta. Surlar›nneresinden baksan›z farkl› bir manzara! Ucubuca¤› yokmuflças›na uzanan deniz de, devasabir kayan›n üzerinde bulundu¤umuzu hat›rla-t›yor bize; afla¤›ya do¤ru bir uçurum gibi dim-dik inen kayan›n sert yüzeyine vuruyor kö-püklü dalgalar›n› usul usul. Az ileride, kayala-r›n aras›nda bir lagün oluflturan, minicik pla-j›yla Aya Pavlos Koyu gözümüze çarp›yor. Söy-lenceye göre MS 57 y›l›nda burada vaaz veren,Hristiyan misyoneri Aziz Pavlos’tan alm›fl ad›-n›. Tam aksi istikamette ise upuzun plaj›ylaLindos Koyu var karfl›m›zda. ‹kisinin aras›n-daysa, yemyeflil a¤açlar›n aras›nda bir görünüpbir kaybolan rengârenk köylü kad›nlar, çeflitliülkelerden gelmifl küçüklü büyüklü turistlerve zorlu bay›r› s›rtlar›ndaki turistlerle inmeyeçal›flan eflekler... Aya¤› darac›k toprak yolunbiraz d›fl›na kayd›¤›nda “Ha tökezledi ha tö-kezleyecek.” diye yüre¤imizi a¤z›m›za getirenama atalar›n›n binlerce y›ld›r yapt›¤›n›, s›rt›ndane oldu¤una ald›rmaks›z›n, yaln›zca hayattakalma içgüdüsüyle yapmay› sürdüren eflekler,az›c›k nüfusuyla gelirinin ço¤unu turizmdenelde eden beldenin ‘en büyük yükünü’ çeke-rek, teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, do¤a-dan daha güvenilir bir dostumuzun olmad›¤›n›an›msat›yor bize.

Çarfl› ve Meryem Ana Kilisesi

Aya Pavlos Koyu

Page 40: FYZY SAYI 23

Günümüzde sporun kitleler üzerindeki etkileri bu konudaki yetkin insanlar taraf›ndan araflt›rma

konusu olmufl, birçok kaynak ve literatüre girerek kitapl›k raflar›nda yerini alm›flt›r. Sporun sosyal

anlamda görsel bayram oldu¤u konusu herkes taraf›ndan bilinse de aslen durumun böyle

olmad›¤› da gerçektir. Bunu sadece günümüzün sosyal haritas›na bakarak söylemekse büyük bir

yan›lg› olur.

SPOR

40

aklafl›k 60 y›l önce, profesyonelli¤in vebuna paralel olarak finansal deste¤in s›-n›rl› oldu¤u dönemde Brezilya’da yafla-

nan ve insan›n içini ac›tan hikâye herhalde gü-nümüz profesyonel spor hayat›nda bile yaflan-mam›flt›r. Bu hikâye, 1950 Dünya Kupas› fina-linde yedi¤i hatal› golden sonra hayat› mahvo-lan ve kendi halk› taraf›ndan d›fllanan Brezilyal›millî kaleci Moacyr Barbosa’n›n hikâyesidir.

1950 Dünya Kupas›, daha önce kupay› ka-zanamam›fl Brezilyal›lar için büyük f›rsatt›. ‹kiyüz bin kiflilik futbol mabedi Maracana Stadyu-mu’nu yaklafl›k iki buçuk ay gibi k›sa bir süredetamamlad›lar. Her türlü haz›rl›k, kupan›n kald›-r›laca¤› o an için tasarlanm›flt›. Kald› ki BrezilyaMillî Tak›m› da dünya kupas›n› kald›racak gücesahipti. Tak›m›n kalesi ilk kez siyahi bir kaleci-ye, Moacyr Barbosa’ya, emanetti. Barbosa -teni-nin renginden dolay› baz› kesimlerce elefltirilsede- dönemin en iyi kalecisiydi.

Brezilya turnuvaya iyi bafllam›fl, otoriteleriflafl›rtmayan sonuçlarla finale kadar ç›km›flt›. Fi-nalde rakibi Uruguay’d›. O günün dünya kupa-s› statüsü günümüzden biraz farkl›yd›. Kupaeleme de¤il, lig usulü oynand›¤› için BrezilyaMillî Tak›m›’na dünya flampiyonu olmas› içinberaberlik bile yetiyordu.

Brezilyal›lar flampiyonluktan o kadar emin-diler ki futbolculara, maçtan bir gün önce Bre-

zilya Futbol Federasyonu taraf›ndan, arkas›nda“Dünya fiampiyonlar›na” yazan alt›n saatler he-diye edilmifl, karnaval konvoyu haz›r bekletilir-ken, yaklafl›k befl yüz bin adet flampiyonluk ti-flörtü çoktan tükenmiflti.

‹ki yüz bin kiflinin izledi¤i maç bafllad›. Bre-zilya 1-0 öne geçti¤inde iki yüz bin kifli âdeta ç›l-g›na dönmüfltü. Ard›ndan Uruguay, maç› bera-berli¤e getirdi. Maç bu skorla bitse bile Brezilyakupay› kald›r›yordu. Bu bak›mdan seyircilerinendiflelenmesine de gerek yoktu. Fakat durumpek de beklendi¤i gibi geliflmedi. 79. dakikadaUruguay, kaleci Barbosa’n›n yedi¤i hatal› gollebir anda öne geçmifl, iki yüz bin kifliye ölüm ses-sizli¤i çökmüfltü. Gol sonras›, üç Brezilyal› se-yirci kalp krizi geçirerek öldü. Maç sonunda stat-ta yaklafl›k elli bin kifli, yerinden kalkamam›flt›.Taraftarlar, gece yar›s›na kadar, tribünlerde a¤la-yarak oturdu. Bütün bunlardan daha üzücü olanolaysa iki Brezilyal› seyircinin stadyumun ikincikat›ndan atlayarak intihar etmesi oldu. BrezilyaTeknik Direktörü Flavio Costa, maçtan saatlersonra, Maracana Stadyumu’ndan d›flar› ancakkad›n k›l›¤›nda ç›kabildi. Bütün Brezilya utançiçinde ve hayal k›r›kl›¤› yaflayarak a¤l›yordu.Uruguay’›n golünü atan Gigghia “Tarih boyuncaMaracana Stadyumu’nu üç kifli susturabilmifltir:Frank Sinatra, Papa II. Jean Paul ve ben.” diyereko günün önemini anlatm›flt›r.

YKorhan SEÇ‹LM‹fiFMV Özel Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu

Müdür Yard›mc›s›

BARBOSA’NIN H‹KÂYES‹

Page 41: FYZY SAYI 23

41

Esas dram ertesi gün bafllad›. Hatal› gol yi-yen kaleci Barbosa ülkede derin bir yaln›zl›¤aterk edilmiflti. Kendi ülkesinde soka¤a dahi ç›-kam›yordu. Âdeta eve hapsolmufltu. Brezil-ya’n›n kalesi, 35 y›l boyunca bir daha siyahi birkaleciye teslim edilmedi. Barbosa için çileligünlerin ard› arkas› kesilmiyordu. Talihsiz ka-leci, bu a¤›r travmay› hiçbir zaman atlatamad›,atlatmas›na da izin verilmedi. Örne¤in, maçtantam 20 y›l sonra, al›flverifl merkezinde gezenBarbosa’y› durduran bir kad›n, yan›ndaki ufakçocu¤a yafll› kaleciyi göstererek: “Ona iyicebak! Bütün Brezilya’y› yasa bo¤an adam, ifltebu!” diyerek o günleri Barbosa’ya tekrar hat›r-lat›yordu. Maç›n üstünden 50 y›l geçmesinera¤men, facia bir türlü haf›zalardan silinmiyor-du. Barbosa kendi vatan›nda yapayaln›z kal-m›flt› ve kimseyle görüflmüyordu. Brezilya’n›noynad›¤› bir maç› yorumlamas›, FederasyonBaflkan› Ricardo Teixeira taraf›ndan, u¤ursuz-luk getirece¤i gerekçesiyle engellendi. Sonra-s›ndaysa, Barbosa, 1994 Dünya Kupas›’na ka-t›lmak için eleme grubunda mücadele edenBrezilya Millî Tak›m›’n›n kamp›n› ziyarete git-ti. Ancak yine u¤ursuzluk getirece¤i inanc›yla

kamp›n kap›s›ndan içeri al›nmad›. Bunun üze-rine Barbosa gazetecilere: “Brezilya’da en a¤›rsuçun cezas›, 30 y›ld›r. Ben ise, ifllemedi¤imbir suçtan dolay› 43 y›ld›r ceza çekiyorum.” di-yerek o an içinde bulundu¤u psikolojiyi tümBrezilya ile paylafl›yordu. O s›ralarda yenilenenMaracana Stadyumu’nun kale direklerini özelizin alarak evine getiren Barbosa, evinde verdi-¤i partide bu direkleri atefle vererek bu psiko-lojiden kurtulmaya çal›fl›yordu.

Barbosa, 8 Nisan 2000 tarihinde hayata göz-lerini yumdu. Cenaze töreninde yaklafl›k 50 ki-fli vard›. Ertesi gün gazeteler “Barbosa’n›n ‹kinciÖlümü” diye manflet att›lar. Evet, gerçekten debu, onun ikinci ölümüydü. Sadece bir futbolkarfl›laflmas›nda hatal› gol yedi¤i için yani mes-leki bir hatadan dolay› tam 50 y›l kendi halk›n-dan zulüm görmüfltü. Bunun sebebi ise kazan›-lamayan bir maçt›. Üstelik o, o gün kupay› kay-beden tak›m›n sahadaki on bir oyuncusundanyaln›zca biriydi.

Evet, yukar›da yaz›lanlar sportif bir müsaba-kan›n toplum üzerindeki yans›malar› ve bununsonucunda da yok olan bir yaflam› anlat›yor. Buhikâye hepimize ac›mas›zca gelse de günümüz-de bunun de¤iflik biçimlerini yafl›yoruz. Oysakibir bankac›n›n, bir yöneticinin, bir ö¤retmenin,bir mühendisin, bir doktorun hata yapma ihti-mali nas›l varsa profesyonel bir sporcunun daolmal›. Toplumun bu gibi durumlara biraz dahaso¤ukkanl› bakmas› ve olaylar› buna göre de-¤erlendirmesi gerekir çünkü spor, insanlar› bir-lik ve beraberlik duygusuyla kaynaflt›rmal›, in-sanlara hoflgörü afl›lamal›d›r. Alk›fllar, kazan›la-cak kupalardan çok sporcular›n döktü¤ü terleriçin olmal›d›r. Barbosa’n›n hikâyesi gibi olaylarda bir daha hiç yaflanmamal›d›r.

Page 42: FYZY SAYI 23

TAR‹HTENSAYFALAR

42

Dr. Arif AKDEN‹ZFMV Özel Ifl›k Lisesi

Türkçe - Sosyal BilimlerBölüm Baflkan›

Alma kedinin ah›n›...

2500 y›ll›k tatl›

ediler, günümüzden yaklafl›k 5000 y›lönce Yukar› Nil’de (Sudan civar›nda)tar›mla u¤raflan halk›n tah›llar›n› fare-

lerden korumak amac›yla evcillefltirilmeyebafllanm›flt›. ‹nsanlar Afrika’n›n vahfli kedileri-ni ambarlar›nda farelere karfl› nöbet tutmayaraz› etmek için buralara bal›k koymaya baflla-d›lar. Ziyafetin yan›nda, insanlar›n da zarars›z

oldu¤unu gören kediler, bir bir yanaflmayave yerleflmeye bafllad›lar bu ambarlara. Ke-dinin temiz olmas›, d›flk›s›n› dahi örtmesievlere girmeleri için yeterli sebepti.

Tah›l, M›s›r için her fleydi. M›s›rl›lar,farelere karfl› kedilerin hayati öneminigörüp, onu hayat ve aile tanr›ças› hâli-ne getirdiler. Öyle ki, t›ls›ml› oldu¤una

inand›klar› kedi gözünü, bütün kötü-lüklerden korunmak için boyunlar›-

na muska ya da nazar boncu¤u gi-bi tak›yorlard›. Hatta kediler öl-düklerinde mumyalan›p, hay-van mezarl›klar›na gömülüyor-lard›.

Eski Yunan kültüründe deorman tanr›ças› Artemis’in za-man zaman kedi bedenine gi-

rerek dolaflt›¤›na inan›l›rd›.Ancak Roma ‹mparatorlu¤u dö-

neminde kedilerin taht› sallanmayabafllad›. Savaflç› kimliklerini dünya egemenli¤i

ile birlefltiren Romal›lar uysal ve bar›flç›l olankedilerin yerine daha sald›rgan olan köpekleritercih etmifllerdi. Hristiyan dünyas›nda da ke-diler eski parlak günlerine pek dönemediler.Orta Ça¤ Avrupa’s›nda kedileri tanr›laflt›ranPagan inançlar›n› kökten yok etmek isteyenPapa 9. Gregorius, 1233’te kara kedilerin fley-tan oldu¤unu ilan etti. Bunun üzerine tarihinhiçbir döneminde görülmeyen bir kedi vahfle-ti bafllad› Avrupa'da. Kara kedi besleyenler decad› ilan edildi ve kedileriyle birlikte yak›ld›-lar. Bu kedi katliam›, farelerin ço¤almas› sonu-cunu do¤urdu. Farelerin de getirdi¤i ödül ka-ra ölüm denilen veba oldu. Milyonlarca insanveba salg›n›nda öldü.

K

eksika’n›n Yucatan Yar›madas›’nda Meksika Ulusal Antro-poloji ve Tarih Kurumunun yapt›¤› arkeolojik kaz›lar so-nucunda Mayalardan kalma bir tabakta 2500 y›ll›k birçikolata kal›nt›s› bulundu. Arkeologlar çikolata kal›nt›-

s›na bir tabakta rastlanm›fl olmas›n›n, çikolatay› içecek olarakkulland›klar› daha önceden bilinen Mayalar›n, bunu kat› yiyecek-lerde de baharat veya sos olarak kullanm›fl olma ihtimalini de or-taya ç›kard›¤›na dikkati çekti. Bu keflif, ‹spanyol öncesi kültürler-de çikolatan›n içecek olarak kullan›ld›¤› yönündeki yayg›n görü-flü de¤ifltirmifl oldu.

M