girişimcilik cilt 3, sayı 1...

160
EDÝTÖRDEN Ali AKDEMÝR GÝRÝÞÝMCÝLÝK GÜNDEMÝ Tamer TAȘKIN Sosyal Girișimcilik ve Ekonomik Kalkınma DOSYA KONUSU Ruhet GENÇ Elpif E-Logistics Performance Measure Extension and Its Benefits Esra Siverekli DEMİRCAN Girișimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi Selda Bașaran ALAGÖZ Girișimcinin Sihirli Anahtarı: Marka GÝRÝÞÝMCÝNÝN GÜNDEMÝ İbrahim BETİL Sivil Toplum ve Kurumların Sosyal Sorumlulukları ARAÞTIRMA MAKALELERÝ Semra GÜNEY, Savaș MUTLU Bilgi Teknolojilerinin Girișimciliğe Etkileri Tarık GEDİK, Kadri Cemil AKYÜZ, Aytaç AYDIN, İbrahim YILDIRIM, İlker AKYÜZ Orman Endüstri Mühendis Adaylarının Bölüm Tercihi ve İș Bulma Düșünceleri Üzerine Bir Araștırma Ayten AKATAY Gönüllü Kurulușların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm GÝRÝÞÝMCÝLERE ÖNERÝLER Güran YAHYAOĞLU Türk Ticaret Kanunu Değișirken Limited Șirketler KİTAP ANALİZİ Arzu AÇAR Orta Asya’da Girișimcilik: Fırsatlar, Sorunlar ve Çözüm Önerileri YENÝ ÇIKAN KÝTAPLAR ISSN: 1306-8946

Upload: others

Post on 24-Jan-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

EDÝTÖRDEN

Ali AKDEMÝR

GÝRÝÞÝMCÝLÝK GÜNDEMÝ

Tamer TAȘKINSosyal Girișimcilik ve Ekonomik Kalkınma

DOSYA KONUSU

Ruhet GENÇElpif E-Logistics Performance Measure Extension and Its Benefits

Esra Siverekli DEMİRCANGirișimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi

Selda Bașaran ALAGÖZGirișimcinin Sihirli Anahtarı: Marka

GÝRÝÞÝMCÝNÝN GÜNDEMÝİbrahim BETİLSivil Toplum ve Kurumların Sosyal Sorumlulukları

ARAÞTIRMA MAKALELERÝSemra GÜNEY, Savaș MUTLUBilgi Teknolojilerinin Girișimciliğe EtkileriTarık GEDİK, Kadri Cemil AKYÜZ, Aytaç AYDIN, İbrahim YILDIRIM, İlker AKYÜZOrman Endüstri Mühendis Adaylarının Bölüm Tercihi ve İș Bulma Düșünceleri Üzerine Bir Araștırma Ayten AKATAYGönüllü Kurulușların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm

GÝRÝÞÝMCÝLERE ÖNERÝLERGüran YAHYAOĞLUTürk Ticaret Kanunu Değișirken Limited Șirketler

KİTAP ANALİZİArzu AÇAROrta Asya’da Girișimcilik: Fırsatlar, Sorunlar ve Çözüm Önerileri

YENÝ ÇIKAN KÝTAPLAR

ISSN: 1306-8946Pozi

tif /

0312

397

00

31

29x41 cm - 4 renk - 230 gr. A. Bristol - Parlak Selefon - 500 adet

Page 2: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 3: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ

DR. H. İBRAHİM BODUR GİRİŞİMCİLİK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ

JOURNAL OF ENTREPRENEURSHIP AND

DEVELOPMENT

Cilt 3· Sayı 1· Haziran 2008· Volume 3 · Number 1

Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

Dr. H. İbrahim Bodur Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi Tarafından Yayımlanmaktadır

Page 4: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 5: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development

Cilt 3· Sayı 1· 2008· Volume 3 · Number 1

SAHİBİ (Publisher)

Dr. H. İbrahim Bodur Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi Adına Prof. Dr. Ali AKDEMİR

YAYIN KURULU

(Editors and Editorial Board)

Koordinatör Editör (Coordinater Editor): Prof.Dr. Ali AKDEMİR Yönetici Editör (Managerial Editor): Yrd.Doç.Dr. Mehmet MARANGOZ

Alan Editörü (Field Editor): Prof.Dr. Veysel BOZKURT Alan Editörü (Field Editor): Prof.Dr. Tamer KOÇEL

Alan Editörü (Field Editor): Prof.Dr. Tamer MÜFTÜOĞLU Alan Editörü (Field Editor): Prof.Dr. Adrian FURNHAM

Alan Editörü (Field Editor): Assoc.Prof.Dr. Glenn DAVES Alan Editörü (Field Editor): Prof.Dr. Stanislav POLOUCEK Alan Editörü (Field Editor): Doç.Dr. Murat KASIMOĞLU

Alan Editörü (Field Editor): Doç.Dr. Mehmet YİĞİT Alan Editörü (Field Editor): Yrd.Doç.Dr. Halis KALMIŞ

DANIŞMA KURULU

(Consultative Committee) Alfabetik Sıra İle (In Alphepetical Order)

Prof.Dr. Ülkü ALTINOLUK

Prof.Dr. Hamit ALTAY Prof.Dr. Neşet AYDIN

Dr. H. İbrahim BODUR Prof. Dr. Celil ÇAKICI

Prof.Dr. Veysel Salih ÇAVUŞGİL Prof.Dr. Şükran ÇİRİK

Dr. Hulusi DAMGACIOĞLU Prof.Dr. Osman DEMİRCAN

Doç.Dr. Hüseyin EKİNCİ Prof.Dr. Günhan ERDEM

Yrd.Doç.Dr. Haluk ERDEM Prof.Dr. Engin ERDOĞAN

Remzi GULA Doç.Dr. Murat GÜMÜŞ

Prof.Dr. Nasuhi Ünal KARAASLAN Prof.Dr. Ahmet KAYA Prof.Dr. Kenan KAYNAŞ Doç.Dr. Talat KOÇ Prof.Dr. Dinçay KÖKSAL Yrd. Doç.Dr. A. Sami KÜKRER Prof. Dr. Günal ÖNCE Prof.Dr. M. Emin ÖZEL Prof.Dr. Ali ÖZPINAR Yrd. Doç.Dr. Mehmet ŞAHİN İlhami TEZCAN Prof.Dr. S. Zeki TUTKUN Prof.Dr. Erdoğan GAVCAR Prof.Dr. Erdinç YİĞİTBAŞ Doç.Dr. Rıdvan YURTSEVEN

İDARİ KADRO (Managerial Staff)

Yazı İşleri Müdürleri (Managing Editors) Abdullah KIRAY & Rukiye SÖNMEZ

Kitap Tahlilleri Editörü (The Reviews Editor) Canan Öykü DÖNMEZ KARA

Yayın Sekreteri (In-house Editor) Esma ŞEN BALABAN

Görsel Sanat Yönetmeni (Visual Art Director) Sinem ERBAŞ

Teknik Sorumlu (Printing Technician) Tanju ÇOLAKOĞLU

Page 6: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

HAKEM KURULU (Referees for This Issue) (Alfabetik Sıra İle (In Alphepetical Order)

Ali AKDEMİR (Prof.Dr., ÇOMÜ)

Coşkun Can AKTAN (Prof.Dr., D.E.Ü.)

Kürşat AYDOĞAN ( Prof.Dr., Bilkent Ü.)

Serpil AYTAÇ (Prof.Dr. Uludağ Ü.)

Tunçdan BALTACIOĞLU (Prof.Dr., İ. E..Ü.)

Serkan BAYRAKTAROĞLU (Doç.Dr., S. Ü.)

Ümit BERKMAN (Prof.Dr., Bilkent Ü.)

Veysel BOZKURT (Prof.Dr. Uludağ Ü.)

Dilek ÇETİNDAMAR (Doç.Doç., Sabancı Ü.)

Glenn DAVES (Prof.Dr, James Cook U.)

Ugur DOLGUN (Yrd.Doç.Dr, ÇOMÜ)

Özlem İ. DOĞAN (Doç.Dr. D.E.Ü.)

Ferda ERDEM (Prof.Dr., Akdeniz Ü.)

Erol EREN, (Prof.Dr., Beykent Ü.)

Hüseyin ERGİN (Prof.Dr., Dumlupınar Ü.)

Adrian FURNHAM (Prof.Dr., U.Coll. London)

Erdoğan GAVCAR (Prof. Dr., Muğla Ü.)

Semra GÜNEY (Doç.Dr., Hacettepe Ü.)

Necmi GÜRSAKAL (Prof..Dr. Uludağ Ü.)

Murat KASIMOĞLU (Doç.Dr., ÇOMÜ)

Bayram KAYA (Prof.Dr. Ankara Ü.)

Tamer KOÇEL (Prof.Dr., Kültür Ü.)

Recep KÖK (Prof. Dr. D.E.Ü. )

Mehmet MARANGOZ (Yrd. Doç. Dr., ÇOMÜ)

Esin Can MUTLU (Prof.Dr. Yıldız Teknik Ü.)

Tamer MÜFTÜOĞLU (Prof.Dr., Başkent Ü)

Adem ÖĞÜT (Doç.Dr. Selçuk Ü.)

Günal ÖNCE (Prof. Dr., D.E.Ü.)

Abdürrahim ÖZGENOĞLU (Prof.Dr. Atılım Ü.)

Meltem ÖZTURAN (Prof.Dr., Boğaziçi Ü.)

H. Mustafa PAKSOY (Doç.Dr. Harran Ü.)

Stanislav POLOUCEK (Prof.Dr., Silesian U)

Zeyyat SABUNCUOĞLU (Prof.Dr., Uludağ Ü.)

Sema SAKARYA (Doç.Dr., Boğaziçi Ü.)

Seval SEKİN (Prof.Dr., Ege Ü.)

Şerafettin SEVİM (Prof.Dr., Dumlupınar Ü.)

Mehmet ŞAHİN (Prof.Dr., Anadolu Ü.)

Sefer ŞENER (Yrd.Doç.Dr., ÇOMÜ)

Mahmut TEKİN (Prof.Dr., Selçuk Ü.)

Mustafa Yaşar TINAR (Prof.Dr., D.E.Ü.)

Ülkü VARLIK (Yrd.Doç.Dr., ÇOMÜ)

Ramazan YAMAN (Doç.Dr., Balıkesir Ü.)

Nazan YELKİKALAN (Doç.Dr., ÇOMÜ)

Ahmet Burçin YERELİ (Doç. Dr., Hacettepe Ü)

Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi / Journal of Entrepreneurship and Development Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 17200 Biga / Çanakkale – TURKEY Tel: +90 286 335 87 38-40 Fax: +90 286 335 87 36

Web: http://girisim.comu.edu.tr/dergi.htm e-mail: [email protected] ya da [email protected] Aksi belirtilmediği sürece Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi’nde yayınlanan yazılarda belirtilen fikirler yalnızca

yazarına aittir. Bu konuda dergi sahibi veya editörler sorumlu değildir. Tüm hakları saklıdır. Önceden yazılı izni alınmaksızın hiçbir iletişim, kopyalama sistemi kullanılarak yeniden

basılamaz. Akademik ve haber amaçlı kısa alıntılar bu kuralın dışındadır. All Rights Reserved. No part of this publication may be reproduced, stored or introduced into a retrieval system, or transmitted in any form, or by any means, electronic, mechanical, photocopying, recording, or otherwise, without

prior written permission of the JAS editors. ISSN: 1306-8946

Baskı: Pozitif Matbaacılık, Çamlıca Mh. 12. sk. 10/16 Yenimahalle/Ankara Tel: 0 312 397 00 31

Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi hakemli bir dergidir. Gönderilen yazılar ilk olarak editörler ve yazı kurulunca bilimsel anlatım ve yazım kuralları yönünden incelenir. Daha sonra uygun bulunan yazılar alanında bilimsel çalışmaları ile tanınmış üç ayrı hakeme gönderilir. Hakemlerin kararları doğrultusunda yazı yayınlanır veya yayınlanmaz. Hakemlerin gizli tutulan raporları dergi arşivlerinde beş yıl süreyle tutulur. Dergi politikaları ve yazım kuralları ile ilgili detaylar dergi başında bulunabilir. Belirtilmemiş hususlar için dergi sekretaryası aranabilir. Journal of Entrepreneurship and Development is a referee journal. Articles submitted for consideration of publication are subject to peer review. The editorial board and editors takes consideration whether submitted manuscript follows the rules of scientific writing. The appropriate articles are then sent to three referees known for their academic reputation in their respective areas. Upon their decision, the articles will be published in the journal, or rejected for publication. The refree reports are kept confidental and stored in the archives for five years. For the full details about the journal see notes for contributers section or feel free to contact with the editors.

Page 7: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development

Cilt 3· Sayı 1· Haziran 2008· Volume 3 · Number 1

İÇİNDEKİLER / Contents

Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi Kurumsal Kimliği……......

7

Editör’den Ali AKDEMİR…………………………………………………..

13 Girişimcilik Gündemi Sosyal Girişimcilik ve Ekonomik Kalkınma Tamer TAŞKIN………………………………………………....

19

Dosya Konusu

Elpif E-Logistics Performance Measure Extension And Its Benefits Ruhet GENÇ…………………………….…………..…………..

25

Girişimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN ……….. .…………..…...…….

33

Girişimcinin Sihirli Anahtarı: Marka Selda BAŞARAN ALAGÖZ ………………………...……..…..

57

Girişimcinin Gündemi

Sivil Toplum ve Kurumların Sosyal Sorumlulukları İbrahim BETİL..................…...………………………….………

71

Araştırma Makaleleri

Bilgi Teknolojilerinin Girişimciliğe Etkileri Semra GÜNEY, Savaş MUTLU…………………..…………….

83

Orman Endüstri Mühendis Adaylarının Bölüm Tercihi ve İş Bulma Düşünceleri Üzerine Bir Araştırma Tarık GEDİK, Kadri Cemil AKYÜZ, Aytaç AYDIN, İbrahim YILDIRIM, İlker AKYÜZ……………………………

101

Page 8: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Gönüllü Kuruluşların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm Ayten AKATAY………………………………………………..

115 Girişimcilere Öneriler

Türk Ticaret Kanunu Değişirken Limited Şirketler Güran YAHYAOĞLU…………………………………………..

141

Kitap Analizi

Orta Asyada Girişimcilik:Fırsatlar,Sorunlar ve Çözüm Önerileri Arzu ACAR …………………………………………………….

153

Yeni Çıkan Kitaplar…………………………………………...

157

Page 9: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi Kurumsal Kimliği

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ KURUMSAL KİMLİĞİ

irişimcilik ve Kalkınma Dergisi, Haziran ve Aralık aylarında olmak üzere yılda iki kez yayınlanan, hakemli ve bilimsel bir dergidir. Dergi, yayın kurulu tarafından

belirlenen üniversite, kütüphane, ticaret ve sanayi odaları, sanayici ve işadamı dernekleri, uluslararası endeks kurumları, dergi satış merkezleri ve abonelere gönderilir.

1. AMAÇ

Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi’nin amacı, alanındaki boşluğu doldurmak üzere; araştırmaya dayalı ve sahasına orijinal katkılar sağlayacak makaleler yoluyla girişimcilik alanında akademik ve pratik içerik oluşumuna katkı sağlamak, girişimcilik alanında daha önce yayınlanmamış ya da daha önce yayınlanmış ancak 21. yüzyılın değişen şartları doğrultusunda giderek zenginleşen ilgili literatürü tarayarak tekrar ele alan araştırmalar ile yeni görüş ve gelişmeleri göz önünde bulundurarak hazırlanmış her türlü çalışmalar olacaktır.

Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, girişimcilik ve girişim kültürü konularına yönelik olarak, sosyal bilimler alanında yayın yapar. Bu alanda hazırlanan ve konuyu işletmecilik, stratejik yönetim, ekonomi, insan kaynakları, maliye, sosyoloji, psikoloji, hukuk ve etik açılarından ele alan akademik makaleler, belirlenen genel yayın ilkeleri çerçevesinde yayınlanır.

2. İÇERİK

İnsan faktörünün beşeri sermaye olarak öne çıktığı, sanayi toplumunun temelini oluşturan emek, hammadde ve imalat sektörünün yerini rekabet gücü ile yaratıcılığın aldığı günümüzde, bireylerin/ toplumların ve ülkelerin kalkınmışlık derecelerinde girişimcilik kilit bir önem taşıyor.

Gelişmişlik seviyesi, kalkınma unsurundan geçtiği gibi; kalkınma da, girişimcilik ve girişim kültürü üzerinden şekilleniyor. Gelişmiş ülkeler, yeni ekonomi ve/veya enformasyon toplumu gibi adlarla nitelenen 21. yüzyılda; girişimciliği desteklemek için bu alandaki bilimsel araştırmalara destek vererek enstitüler kuruyor, alanla ilgili dersleri ön plana çıkarıyor, sistemler oluşturuyor ve giderek daha yoğun şekilde ‘tarafları’ bir araya getirme uğraşı içine giriyorlar.

G

Page 10: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi Kurumsal Kimliği

8

Tarihsel arka planlarındaki sosyo-kültürel etkenler ve/ya yönetim biçimlerinden dolayı, girişimcilik ruhunun törpülenmiş ve girişim kültürünün de bastırılmış olduğu gelişmekte olan ülkeler ise; gelişmiş ülkeler ile aralarındaki uçurumun kapanması için alt yapısal eksikliklerini hızla giderme uğraşı vermekteler. Bu bağlamda, bireylere sağlanan teşvikler, organize olma ve kurumsallaşma, akademik alanda oluşturulan altyapı, risk sermayesi, cesaret, vb. gibi faktörler, girişimcilik açısından büyük önem taşıyor. Kısacası, ekonomilerini ve toplumsal politikalarını dinamik bir anlayışla idari, mali ve hukuki alt yapı üzerinde temellendiren ülkeler geleceğin küresel liderleri arasına katılmaya hazırlanmaktalar.

Girişimciliğin küresel kalkınmadaki öncelikli rolünü fark eden ve bu alanda -görece olarak yetersiz kaldığı- ABD’ye karşı stratejiler geliştirme hedefi içinde olan Avrupa Birliği de, kendisini bilgiye dayalı olarak dünyanın en rekabetçi ve en dinamik ekonomisine dönüştürmek amacıyla benimsediği 2000 yılındaki Lizbon Stratejisi çerçevesinde, girişimciliği özendirmenin arayışları içindedir. İşletmelerin rekabet gücü ile dinamizminin, yatırımların/ yeniliklerin ve girişimciliğin önünü açan düzenleyici bir ortamla doğrudan bağlantılı olduğu gerçeğinden yola çıkan ve AB Komisyonu’nca 2003 yılında hazırlanan “Avrupa’da Girişimcilik” konulu Yeşil Kitap (Green Paper: Entrepreneurship in Europa) içinde, girişimciliğin geliştirilmesi ve etkin şekilde teşvik edilmesi için öneri niteliğindeki politikalar ile üye ülkelerde bu alanda uygulamaya konulan tedbirlere yer verilmiştir.

Türkiye’ye gelince...

Gelişmiş ülkelerle aramızdaki kalkınmışlık ve gelişmişlik farkının kapatılabilmesi, AB ile bütünleşme sürecinin başarılı bir şekilde uygulamaya sokulabilmesi için; girişimcilik ve küresel rekabet gücünü geliştirmeye yönelik strateji ve politikaları, (hükümet, işçi-işveren-sivil toplum örgütleri, üniversiteler, vb. desteğindeki ortak çalışmalarla) geniş tabanlı olarak en kısa zamanda oluşturması ve işlerlik kazandırması gerekmektedir.

Diğer yandan, girişim kültürü ve girişimci kişilik yapısı açısından Türk insanı, Doğu ile Batı’nın bu alandaki sentezi gibidir. Sosyo-ekonomik perspektiften yaklaşıldığında, tarihsel açıdan ticari yaşamla uzun süre iç içe olan Türk insanı, Osmanlı’nın imparatorluk haline gelmesiyle birlikte politik ve yönetimsel kaygılarla ekonomik yaşamdan soyutlanmış ve bu durum yüzyıllar boyunca da böyle devam etmiştir…

Orta Asya’dan Anadolu’ya geldiğinde ve/veya çevresindeki küçük devletçiklerden Akdeniz’i devraldığında sağladığı ticari başarılar ile kısa sürede hem bölgesel ve denizaşırı ticarette söz sahibi olan hem de bu

Page 11: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi Kurumsal Kimliği

9

topraklarda kökleşen, kurduğu Ahi Teşkilatları ile organizasyon ve kurumsallaşma/ürün kalitesi/etik gibi alanlarda çağının ötesinde bir vizyonu yakalayan, ticari alandaki kanunname ve fermanlarla pazarları bir yandan özgürleştirirken diğer yandan da standardize eden Türkler; Osmanlı’nın İstanbul’u almasından ve imparatorluğa dönüşmesinden itibaren, yönetim kademeleri ile ticari yaşamdan uzaklaştırılmışlardır.

Bu politika, İttihat ve Terakki dönemi ile Prens Sabahattin’in “teşebbüs-i şahsi” ve “adem-i merkeziyet” düşünceleri etrafında terk edilme eğilimi göstermiş, Türk milleti yeniden ticaret ile girişimciliğe dahil edilmek istenmişse de; süreç Birinci Dünya Savaşı’nın yenilgi ve yıkımıyla aksaklığa uğramış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasındaki İzmir İktisat Kongresi ile yeniden başlatılmıştır. Ancak Türk girişimciliğini oluşturma hedefleri, bu sefer de 1923 Dünya Krizi sonrasında liberalizme karşı güvensizlik ortamının doğması ile konjonktürel olarak bizde de etkilerini göstermiş ve devletçi anlayış bir kez daha girişimci ruhun üzerine çökmüştür.

1980’li yıllarda yaşanan paradigma değişimiyle; küreselleşme, Batı ekonomileriyle bütünleşme ve dışa açık ekonomi anlayışıyla ülkemizde girişimcilik açısından yeni bir dönem başlamıştır. Büyük sermayenin Avrupa pazarlarında gösterdiği başarılar, Anadolu’nun küçük ve orta boy işletmeleri-nin dinamik karakteristiği ve yurt dışına işçi olarak giden insanlarımızın işveren olarak girişimci bir kişilik kazanmaları, Türk girişimciliği adına gelecek vaat etmektedir. Bunun yanında genç bir nüfusa sahip olmamız ve güçlü adaptasyon yeteneğimiz de diğer avantajlarımızı oluşturmaktadır.

Ancak 80’li yıllar, Türk insanının girişimci potansiyelini gün ışığına çıkartmanın yanında, çeşitli etik sorunları da beraberinde getirmiştir. Bu arada, iyi eğitim almış ve gelecek vaat eden gençlerin, girişimcilik yerine bürokrasiyi ve özel sektörde yöneticiliği tercih etmeleri de diğer bir handikap olarak kendini göstermektedir. Bu noktada, özellikle akademik kurumlara büyük görevler düşmektedir:

� Gençlere girişimci ruhu aşılamak ve girişim kültürünü tanıtmak, � Proje bazlı çalışmalar ile gençlerin daha öğrenciliklerinde özel

sektörle tanışmalarını sağlamak, � Diplomalı ancak işsiz üniversite mezunlarına bu alanda

eğitimler vermek, � Girişimcilik konusundaki akademik içerikli yayınlarla dinamo

görevi üstlenmek, � Üniversite-sanayi işbirliği doğrultusunda girişimcilere

danışmanlık, vizyon oluşturma ve yol göstericilik gibi hizmetler vermek.

Page 12: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi Kurumsal Kimliği

10

Böylece, Türkiye’nin geleceğine imza atacak olanlar; dinamik, risk almasını bilen, cesaretli, vizyon sahibi, alanında ciddi bir alt yapısı olan, etik anlayışa ve sorumluluk duygusuna sahip girişimci bireyler olacaktır.

3. YAYIN İLKELERİ

3.1. Yazıların Değerlendirilmesi

Yayınlanacak makalelerin; amaç, konu, içerik, sunum ve yazım kurallarına uyup uymadığı Yayın Kurulunca değerlendirilir. Uygun bulunan yazılar, bilimsel açıdan değerlendirilmek üzere sahasında eser ve çalışmaları ile tanınan Hakem Kurulunun iki üyesine gönderilir. Hakem raporları gizlidir ve en az 5 yıl süreyle saklanmak üzere arşivlenir. Gönderilen yazılar için hakemlerden birinin müspet diğerinin ise olumsuz rapor vermesi durumunda, ilgili yazı üçüncü bir hakeme daha gönderilir ve yayınlanmasına yeni rapora göre karar verilir. Yazı sahibi, gerektiğinde lüzumlu görülen düzeltmeleri yapmakla yükümlüdür.

Gönderilecek yazılar, sayfa çıktısı olarak üç nüsha ve ayrıca cd ortamında olmalıdır.

Yazıların yayınlanacağı ve yayınlanmayacağı hakkındaki bilgi, hakem kurulu raporlarının dergiye ulaşmasından itibaren 15 gün içinde yazı sahiplerine yazılı olarak ulaştırılır.

Yayınlanan makalelerin sorumluluğu yazarlarına aittir.

Yayınlanan makaleler için telif ücreti ödenmez, yazarlara dergiden bir adet gönderilir.

Gönderilen makalenin telif hakkı Girişimcilik Dergisi'ne geçmektedir. Bunların daha sonra başka bir yerde yayınlanabilmeleri, Girişimcilik Dergisi’nde daha önce yayınlandıklarının belirtilmesi ve derginin kaynak olarak gösterilmesi ile mümkündür.

3.2. Yayın Dili

Yayın dili genel olarak Türkçe'dir. Ancak, derginin 1/3'i oranında İngilizce makaleler de yayınlanabilir.

Page 13: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi Kurumsal Kimliği

11

3.3. Makale Yazım Kuralları

Gönderilecek makalelerde dikkat edilmesi gereken noktalar:

Başlıklar; Makalenin ana başlıkları, tamamı büyük harfle, normal yazı karakterinden bir karakter büyük ve koyu (bold) olarak yazılmalıdır. Makaleyi daha iyi anlaşılır hale getirmek üzere, alt başlıklar da kullanılabilir. Makalelerdeki ana konu başlıkları, 1, 2, 3 şeklinde; alt bölüm başlıkları ise 1.1., 1.2., 1.3. şeklinde numaralandırılacaktır. Başlıklarda, makale içeriğini en net şekilde belirleyen kelime ve cümleler seçilmelidir.

Makale Özetleri ile Metinler: Word 6.0, Word 7.0 veya Word 97 belgesi olarak hazırlanacaktır. Metinler, 12 punto “Times New Roman” yazı tipi kullanılarak yazılacak ve satır aralığı 1.5 olacaktır.

Kapak: Makale için ayrı bir kapak sayfası hazırlanmalı ve makalenin ilk sayfasında yazara/ yazarlara ait bilgiler bulunmamalıdır. Kapak sayfasında, yazarın adı-soyadı, unvanı, görev yaptığı kurum, adresi, faks veya telefon numaraları ile e-posta adresi açık olarak yer almalıdır. Kapak, 12 punto “Times New Roman” yazı tipi kullanılarak ve koyu olarak yazılmalıdır.

Makalenin Özeti: Makalelerin, 200 kelimeyi aşmayacak şekilde hem Türkçe hem de İngilizce özetleri bulunmalı; ayrıca, makale içeriğiyle ilgili 5 Türkçe, 5 İngilizce anahtar sözcüğe yer verilmelidir.

Ana Metin: Yazıların uzunluğunun 20 sayfayı geçmemesine özen gösterilmelidir. Metinlerde şekil ya da çizimler yer alacaksa; her çizim veya şekle ayrı numara verilmeli, metinde de ilgili referansları belirtilmelidir.

Çalışma Planı: Giriş, gelişme, görüş, yorum, tartışmalarla devam etmeli ve makaleyi yazan kişinin katkıları ile çalışma sonuçlandırılmalıdır.

Dipnot: Çalışmalardaki dipnotlar, metin içinde (yazarın soyadı, eserin basım tarihi: alıntı yapılan sayfa numarası şeklinde) verilmelidir. (Örnek: Akdemir, 2003: 197)

Kaynakça: Makalelerde alıntı olarak kullanılan kaynaklar, “Kaynakça” adı altında eksiksiz künye bilgileri ile verilecektir. Kitaplarda; öncelikli olarak uluslararası sisteme göre (Yazarın soyadı büyük ve adı küçük harfle verilecek, sonra basım tarihi, eserin koyu yazılmış olarak tam adı ve basım yeri) yazılacaktır. (Örnek: BOZKURT, Veysel; (2005), Dönüşüm, İstanbul, Alfa Yayınları.) Süreli yayınlarda ise; yazarın soyadı büyük ve adı küçük harfle verilecek, sonra basım tarihi, kullanılan makalenin/çalışmanın tırnak içinde ve italik yazılmış olarak tam adı, koyu yazılmış olarak süreli

Page 14: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi Kurumsal Kimliği

12

yayının adı, cilt, sayı ve sayfa numaraları belirtilmelidir. (Örnek: DOLGUN, Uğur; (2004), “Gözetim Toplumunun Yükselişi”, Yönetim Bilimleri Dergisi, Cilt:2, Sayı:1, ss. 55-75) Kaynakçada eserler, soyadlarına göre alfabetik olarak sıralanır.

4.BÖLÜMLER

Editörden: Burada, dergide yayınlanan makaleler hakkında genel bilgiler verilecek; ayrıca, yazı göndermek isteyen araştırmacılar için, derginin bir sonraki sayısında yer alacak olan dosya konusu ilan edilecektir.

Girişimcilik Gündemi: Girişimcilik alanındaki son gelişmeler ile yeni trendlerin ele alınacağı bu bölüm, ele aldığı konuyu geniş bir perspektiften değerlendirme ve analize tabi tutan, ayrıca konuyu betimleme yanında çözüm yollarına yönelik olarak çıkarsama ve öneriler de getiren bir ana yazıdan oluşacaktır.

Dosya Konusu: Her sayıda, girişimcilik alanının teori veya uygulamaya yönelik temel sorunsallarından birini içerecek olan ve derginin bir önceki sayısında editörden bölümünde ilan edilecek bir sorunsalın dosya konusu olarak işleneceği bu bölüm ortalama 3 makaleden oluşacaktır.

Girişimcinin Gündemi: Girişimcilikle ilgili çeşitli konularda ticaret ve sanayi odaları, sanayici ve işadamı dernekleri, sendikalar ile benzeri sivil toplum örgütlerinden alınacak teori ve uygulamaya yönelik yazıları içerecek olan bu bölüm bir yazıdan oluşacaktır.

Araştırma Makaleleri: Bu bölüm, girişimcilikle ilgili konuları, sosyal bilimlerin disiplinleri (işletmecilik, stratejik yönetim, ekonomi, insan kaynakları, maliye, sosyoloji, psikoloji, hukuk ve etik) açılarından çok yönlü biçimde ele alan makalelere ayrılmıştır. Her sayıda ortalama 3 makaleye yer verilecektir.

Girişimcilere Öneriler: Girişimcilere gündelik iş yaşamda her an yardımcı olacak uygulamaya yönelik ve temel bilgilerin yer alacağı bu bölüm, kılavuz niteliğindeki yazılardan meydana gelecektir.

Kitap Analizleri: Her sayıda, girişimcilik alanındaki bir kitap analiz edilecektir.

Yeni Çıkan Kitaplar: Girişimcilik literatürünün düzenli olarak takip edilmesi amacıyla, piyasaya yeni çıkan kitapların tanıtımı yapılacaktır.

Page 15: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Editör’den 13

Editör’den...

ürkiye’de ve Dünya’da gerek yerel gerekse bölgesel kalkınmada girişimcilik anlayış ve uygulamaları akademik ortamda önemli bir tartışma konusu haline gelmiştir. Ulusal kalkınma düşüncesinin

giderek yerini yerel ve bölgesel kalkınma arayışlarına bıraktığını ve kalkınma literatüre de girdiğini görmekteyiz. Bu bağlamda yerel ve bölgesel ölçekte girişimciliğin nasıl destekleneceği, girişimcilerin yerel ve bölgesel kalkınma arayışında hangi rolleri üstleneceği gibi konuların tartışılması gerekmektedir. Bu ve buna benzer konuların tartışılacağı bilimsel bir platform önümüzdeki yıldan itibaren Trakya bölgesinde, bu bölgede yer alan dört üniversitenin (Trakya Üniversitesi/Edirne, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi/ Çanakkale, Namık Kemal Üniversitesi/Tekirdağ ve Kırklareli Üniversitesi/ Kırkaleri) ortaklaşa düzenleyeceği ve ilkinin 2009 yılının sonbahar ayında Trakya Üniversitesinin ev sahipliğinde yapılması planlanan “Bölgesel Kalkınma ve Girişimcilik” konulu sempozyum düzenlenmesi planlanmaktadır.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Dr.H.İbrahim Bodur Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından yayımlanan “Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi”nin beşinci sayısında birbirinden değerli çalışmaları yayınlamanın mutluluğunu taşıyoruz. Derginin her zamanki gibi zengin içeriğine önümüzdeki sayılardan itibaren Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Genç Girişimciler Topluluğu’nun faaliyetleri de eklenecektir.

Her zaman olduğu gibi Girişimcilik ve Kalkınma Dergisinin ilk bölümü olan Girişimcilik Gündeminde Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanı sayın Tamer TAŞKIN “Sosyal Girişimcilik ve Ekonomik Kalkınma” başlıklı yazısında ekonomik kalkınmada sosyal girişimciliğin önemini rakamlarla ortaya koymaktadır.

Bu sayımızın dosya konsunda üç değerli çalışma yer almaktadır. İlk çalışma Ruhet GENÇ’in “Elpif E-Logistics Performance Measure Extension and Its Benefits” isimili makalesidir. Çalışma, E- Lojistik uygulamalarına bir model önerisi yapmakta ve bunun performansa etkileri ile yararlarını tartışmaktadır. İkinci çalışma Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN tarafından

T

Page 16: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Editör’den

14

kalem alınmış olup, “Girişimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi” isimli çalışmadır. Devletin milli ekonomideki girişimci rolü; KİT yatırımlarının ekonomideki payı kamu yatırımları açısından incelenerek ortaya konmakta ve çalışmanın inceleme kısmını oluşturan girişimci boyutuyla ilgili olduğu için de özelleştirme konusuda incelenmektedir. Bu bölümün üçüncü çalışması Selda BAŞARAN ALAGÖZ’ün “Girişimcinin Sihirili Anahtarı: Marka” isimili çalışmadır. Çalışmada, girişimci için çok önemli olan marka stratejilerinin genel bir değerlendirmesi yapılmış ve marka stratejileri örneklerle açıklanmıştır.

Girişimcinin Gümdemi bölümünde Toplum Gönüllüleri Vakfı Başkanı İbrahim BETİL’in “Sivil Toplum ve Kurumların Sosyal Sorumlulukları” başlıklı yazısı yer almaktadır. Sayın BETİL yazısında, sivil toplum kavramı ve sivil toplumun gelişebilmesi için gerekli şartlar ile kurumların sosyal sorumluluklarını irdelemektedir.

Derginin araştırma makaleleri bölümünde üç çalışma yer almaktadır. İlk çalışma Semra GÜNEY ve Savaş MUTLU’nun birlikte yazdıkları “Bilgi Teknolojilerinin Girişimciliğe Etkileri” isimli makaledir. Çalışmada, bilgi teknolojilerinin girişimcilik üzerindeki etkileri incelenmiş ve çalışma kapsamında öncelikle literatür taraması yapılmış, daha sonra kuramsal bilgiler ışığında konu bir örnek olay ile açıklanmıştır. Bu bölümün ikinci çalışması Tarık GEDİK; Kadri Cemil AKYÜZ, Aytaç AYDIN, İbrahim YILDIRIM ve İlket AKYÜZ tarafından hazırlanan “Orman Endüstri Mühendis Adaylarının Bölüm Tercihi ve İş Bulma Düşünceleri Üzerine Bir Araştırma” isimli çalışmadır. Yazarlar bu çalışmalarında, orman endüstri mühendisi öğrencilerinin bölüm tercihini etkileyen faktörleri, mezun oldukdan sonra iş bulma ve kendi işlerini kurma konusundaki düşüncelerini bir alan araştırması ile ortaya koymaya çalışmışlardır. Bu bölümün son çalışmasında Ayten AKATAY’ın “Gönüllü Kuruluşların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm” isimli makaledir. Çalışmada, gönüllü kuruluşlar konusunda eğitim alan ve almayan öğrencilerin gönüllülük eğilimleri üzerine ne gibi etkileri olduğu bir alan araştırması ile ortaya konmaya çalışılmıştır.

Girişimcilere öneriler bölümünde Güran YAHYAOĞLU “Türk Ticaret Kanunu Değişirken Limited Şirketler” isimli makalesinde, türk ticaret kanunundaki yapılması düşünülen değişikliklerin limited şirketleri ilgilindiren kısmı ayrıntılı bir şekilde incelenmiş ve girişimcilerin bilgilerine sunulmuştur.

“Kitap Analizi” bölümünde, İstanbul Ticaret Odası tarafından yayınlanan (2008) ve Murat ÇOKGEZEN ve Gül Berna ÖZCAN tarafından

Page 17: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Editör’den 15

hazırlanan “Orta Asya’da Girişimcilik: Fırsatlar, Sorunlar ve Çözüm Önerileri” isimli kaynak rapor detaylı olarak incelenmiştir.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Dr. H.İbrahim Bodur Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından üniversitemiz öğrencilerine ve kadın girişimcilere dönük olarak üçüncüsü düzenlenecek olan “Dr. H.İbrahim Bodur Girişimcilik Proje Yarışması” ile ilgili duyuru önümüzdeki günlerde yapılacaktır.

Dergimiz dördüncü sayısından itibaren web ortamında da yayınlanmaya başlamıştır. Derginin web adresi: http://girisim.comu.edu.tr /dergi.htm. Artık bundan sonra dergiyle ilgili bütün bilgilere (yazım kuralları, iletişim bilgileri vs.) ve yayınlanan makalelere online olarak da bu adresten ulaşmak mümkündür. Önümüzdeki günlerde, dergiye makale gönderen değerli akademisyenlerin ve uygulamacıların makalelerini ve hakem süreçlerini de yine web ortamından takip ertmeleri mümkün olacaktır.

Altıncı sayımızın konusu “Bölgesel Kalkınma ve Girişimcilik” olacaktır. İlgili bütün akademisyenlerin, kurumların ve işletme sahiplerinin görüşlerinin yer alacağı sayımızda buluşmak üzere…

Prof. Dr. Ali AKDEMİR Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü

Dr. H.İbrahim Bodur Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi Koordinatör Editörü

Page 18: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 19: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

“GİRİŞİMCİLİK GÜNDEMİ”

Page 20: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 21: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Sosyal Girşimcilik ve Ekonomik Kalkınma

SOSYAL GİRİŞİMCİLİK ve EKONOMİK KALKINMA

Tamer TAŞKIN*

ünümüzde başkalarının göremediğini görerek yeni fırsatlar yaratma ve yeni yaklaşımlar bulma, toplumun önemli sorunlarına çözüm getirme yönleri olan sosyal girişimciler; iş dünyasının yüzünü değiştiren girişimciler gibi, toplumsal

dönüşümün önemli araçlarıdır. Ekonomik bir girişimcinin yeni sanayiler kurması gibi, sosyal girişimciler de toplumsal sorunlara yenilikçi çözümlerle yaklaşır ve bu çözümleri geniş ölçekte uygularlar.

Bir anlamda sosyal girişimciler, harekete geçilirse her şeyin

mümkün olduğunu kanıtlayan rol modelleridir ve yerel değişim yaratıcılarının liderleridir.

“Piyasa odaklı yaklaşım” ve iş dünyasının yöntemleri kafa

karışıklığı yaratabilir ama sosyal girişimciler kâra odaklanmak yerine daha büyük sosyal dönüşümleri gerçekleştirecek modeller üzerinde çalışmaktadırlar. ‘Adil ticaret-fair trade’ yaklaşımıyla çalışanların haklarını ve bölgenin sosyal gelişimini gözeten üretim ve ticaret, mikro kredilerle düşük gelirlilere iş imkânı sağlanması, sağlık ürünlerinin ucuza mal edilmesi bu modellere örnek verilebilir.

Örneğin Muhammed Yunus, eylemi ve düşüncesiyle; ekonomik,

siyasi ve dinî önyargıları hiçe sayarak kendi inancını kabul ettirmeyi başaran bir sosyal girişimcidir. Yoksulluğu yenmek için önemli olanın ekonomik zincirin ilk küçük halkası olan “insan”ın yardımına koşmak ve ona yeniden umut vermek olduğuna inanmıştır. Bu inanç örnek bir sistemin yanı sıra, ona 2006 yılı Nobel Barış Ödülü’nü getirmiştir.

* Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı

G

Page 22: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Tamer TAŞKIN

20

Dünyanın en zor koşullarına sahip ülkelerinden biri olan Bangladeş’te, milyonlarca kişinin kaderini belirleyen ve dünyadaki ekonomik ve siyasi sorumluların beğenisini kazanan bir devrimi sessizce gerçekleştirmiştir. Muhammed Yunus’un kurduğu Grameen Bank (Yoksullar Bankası), çok yoksul insanlara, hiçbir geri ödeme garantisi olmayanlara ve geleneksel kurumların tamamen reddettiği kişilere mikro ölçekli kredi vermiştir. Mikro Kredi son on yılda Güneydoğu Asya’da özellikle Tayland’da tarım kooperatiflerine, Latin Amerika ‘da özellikle Bolivya ‘da çok yoksul girişimlere, Afrika’da Gine ve Senegal’de fakir çiftçilere ve zanaatkarlara verilmiştir. Küçük kredi başta ABD ve Avrupa’nın çeşitli ülkeleri dahil olmak üzere 111 ülkede başarıyla uygulanmıştır.

2003 yılı sonu itibariyle dünyada 58 milyon aile bu imkanlardan

istifade etmiştir. Bu sistemin en kötüsü % 98 olmak üzere büyük çoğunluğu % 100 olacak şekilde çok yüksek geri ödeme oranına sahiptir. Bir başka dikkat çekici ve önemli bir nokta ise bugüne kadar mikro krediden yararlananların %48 ‘i fakirlik sınırının üzerine çıkmıştır. Birleşmiş Milletler tarafından 2005 yılı “Dünya Mikro Kredi Yılı”olarak ilan edilmiştir ve 2015 yılına kadar yoksulluğun, mikro kredi vasıtasıyla %50 azaltılması hedeflenmektedir.

Muhammed Yunus; sosyal girişimcilerin balık tutmayı öğretmeyi

değil, balıkçılık sistemine yeni çözümler getirmeyi amaçladığını gösteren çok anlamlı bir örnektir. Başka bir deyişle, var olan yapıyı değiştirerek, yeni ve yaratıcı çözümler bulup kabul edilecek hâle getirene kadar mücadele vermiştir.

Sosyal girişimcilerin yarattığı devrim, toplumun kendini

yapılandırma biçimini ve sosyal sorunlara yaklaşımını kökünden değiştirmektedir. Günümüzde ekonomik kalkınmanın ardında, insan faktörüne yapılan yatırımlar ve genel olarak yaşam standartlarının gelişmesi bulunmaktadır. Dolayısı ile sosyal faktörler ekonomik kalkınmayı önemli oranda etkilemekte; sosyal girişimler ile toplumda sağlanan değişim, sürdürülebilir kalkınma açısından da oldukça önemli adımlar olarak değerlendirilmektedir.

Gerçek bir kalkınmadan söz etmek için, okur-yazarlığın yükselmesi,

eğitilmiş ve uzmanlaşmış işgücünün artması, tüm nüfusun sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınabilmiş olması ve işsizliğin azalması gerekmektedir. Aslında salt ulusal gelir artışı ya da birey başına düşen gelirin yükselmesi günümüzde ciddi bir kalkınma göstergesi olmakta yersiz kalmaktadır. Eğer, gelir dağılımı adaleti bozuluyorsa, ülkenin eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlaşmıyorsa, konut ve sosyal güvenlik hizmetleri geriliyorsa, ulusal gelir top yekun artsa bile, bir kalkınmadan söz etme olanağı yoktur.

Page 23: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimcilik Gündemi

21

Günümüzde kalkınmanın odağında insan yer almaktadır ve Dünya Bankası kalkınma ölçütleri arasında; birey başına düşen hastane yatağı sayısından, ülkedeki eğitim düzeyine kadar pek çok istatistik bulunmaktadır.

Sosyal girişimciler, ekonomi, üretim, çevre, eğitim ve sağlık gibi

bir çok alanda yaptıkları devrimler ve ürettikleri çözümler ile; toplumların hem ekonomik hem de sosyal alanda kalkınmasını sağlamakta ve bu kalkınmayı “sürdürülebilir” kılmaktadır.

Page 24: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 25: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

“DOSYA KONUSU”

Page 26: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 27: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Dosya Konusu

ELPIF E-LOGISTICS PERFORMANCE MEASURE EXTENSION AND ITS

BENEFITS

Ruhet GENÇ *

ABSTRACT

ELPIF presents a promising architecture as a generic, multinational and multicultural

platform for e logistics. Such generality requires a Performance Measure method to reveal further potentials of the system. Using several metrics available in the logistics literature for evaluating performance of logistics services, uncover a good source of potentially very valuable information. The knowledge gained by interpretation of these findings can be utilized as a further feedback mechanism by the customers of the system. With this motivation this article presents a proposal of an extension to the ELPIF architecture with a Performance Measure Layer and potential benefits of the extension.

Keywords: Logistics, E-Logistics, Web based logistics

1. INTRODUCTION E-Logistics Processes Integration Framework (Liang-Jie & Pooja,

2001) (ELPIF) describes a framework aimed at providing an unified user front end to multiple logistics providers in a cost effective manner. There are several key points to be listed as the main benefits of ELPIF:

• Web based approach presents integrity through the commercial

and consumer communities. Compared to typical operating system local applications, web based services provide an immense improvement of availability. Due to diversity of the Internet, any device capable of accessing the network can be included in the system in any way desired. Thus any consumer using any operating system, any mobile application running on different architectures or any service provider using any proprietary application can easily be integrated to the ELPIF.

• Single interface unifies the interface to all available service providers. Single interface provides robust access to available resources, which is a very critical asset in terms of e-logistics.

*Beykent Üniversitesi

Page 28: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Ruhet GENÇ

26

• Integration architecture presents an interface to already existing (legacy) applications of the service providers. Cutting down on development costs is always favorable and sometimes essential for new products to be accepted. This integration interface provides a link between the ELPIF architecture and service providers, which means service providers do not need to rebuild their existing software architecture.

In this article a layer extending ELPIF is proposed. Performance Measure layer increases robustness of the framework with almost no extra cost to the service providers. The module is aimed at providing an insight to the customers about the performance of the service. Next section describes the term Performance Measure in with further details. After presenting some literature review, we will proceed to introducing our proposed module aiming to extend the ELPIF.

1.1.Performance Measure Logistics require a certain measure of reliability for several reasons.

All logistics commerce depends on precision. All parties of the service are highly sensitive to delays in the process. Thus without performance reasoning, any logistics framework stands a simple communication tool between parties of the process. Similarly in the case of ELPIF introducing a performance feedback extends the framework’s utility from being a communication tool to a more general quality assurance mechanism. Performance evaluation is addressed by many authors in the literature. Gregory, Stock, Noel, Greis and Kasarda (1999) lists performance elements as follows: cost, delivery speed and reliability, quality, flexibility, customer service, and distribution.

Garland, Trevor and Henriksson (1994) presents a literature review about logistics performance. Several factors are listed to evaluate performance and reliability of a logistics system; quality control (Read & Miller 1990), vendor performance (Harrington, Lambert & Christopher, 1991), logistical performance (Gassenheimer, Sterling & Robincheaux, 1989), productivity (Clarke 1991), and efficiency (Yavas, Luqmani & Quraeshi, 1989). One of the several performance framework (Alan 1997) contains another listing of the performance measures for logistics, involving similar concepts such as total productivity, quality of operation, flexibility, speed of operation, capacity utilization. Prater et al. (2001) discusses tradeoffs between flexibility and uncertainty effecting the agility of the supply chain. Several case studies are investigated and the notion of supply chain exposure is introduced. With this idea of supply chain exposure, authors define a relation between flexibility, uncertainty and supply chain agility. As uncertainty increases, exposure of the supply chain increases and thus operation becomes more vulnerable. Prater et al. (2001) lists factors having an effect on the supply chain exposure as follows: the number of

Page 29: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Elpif E-Logistics Performance Measure Extension And Its Benefits 27

geographic areas covered by the supply chain; the number of transportation modes used and their speed; the number of political areas and borders; the technical infrastructure; and environmental issues.

1.2.Module Concepts Before proceeding to the module description, in this section we

address the concepts used in the evaluated within the module. 1.2.1.Quality In logistics quality is one of the prime concerns of both customers

and service providers. Quality is defined (Gregory et al. 1999) two fold, performance quality and conformance quality. Performance quality refers to performance and features of the logistics product. For example a logistics company would provide many products each involving a rich number of options to choose from. While performance quality is an important aspect of logistics, it may not mean a great deal by itself only. Due to the crucial time factor embedded into logistics, no feature could compensate possible loses that may incur due to missing deadlines. Thus conformance quality is at least as important as the performance quality. Conformance quality refers to following the specifications as agreed beforehand without any defects introduced.

1.2.2.Efficiency While quality plays an essential role in logistics, competitive nature

of the market demands efficiency from the service providers. Providing any service with higher efficiency yields to higher profits and also possible fee deductions, which may be the defining factors of success in the market. Therefore a notion of efficiency is required for healthy performance analysis.

1.2.3.Uncertainty While previous data about a company or a service holds important

data, any judgement will include possibly large amounts of uncertainty. To represent the inaccuracies in the performance model and also to compensate for systematic problems within the service provider architectures, a handle of uncertainty should be included in the performance measurement module.

Page 30: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Ruhet GENÇ

28

1.3.Performance Measure Module In this section we will present the proposed module, which will

introduce performance measure methods to the ELPIF architecture. Figure 1 shows the location of the proposed method in the ELPIF architecture. The Performance Measure Layer is located in the interface between the back end server and the users of the system. This location is critical to be able to capture the necessary data to be able to make judgement about the performance.

Figure 1: Proposed Measure Module

In the original ELPIF system, RFQ (Request for Quote) process is

the initial action of the ELPIF system. Once the RFQ arrives, the system generates an update on the PO (Purchase Order). If the user accepts the order, the Shipping Process starts. As it is the case in other processes, any necessary updates are reported to the PO. At the last stage of the framework, Tracking Process takes place, similarly updating the PO as necessary. All these steps of the logistics processes generate a great deal of information, which consists the base for the performance measurement process. Quality information is generated from the number of services and options. The feedback mechanism of the ELPIF architecture, achieved by responses from the customer and the service party, provides information on the conformance of the orders as well. The comparison of the final outcome of an order process with the initial agreement provides information on conformance of the service party. Efficiency is defined as the unit quantity of service available for unit cost. Using this metric it is possible to deduce information about efficiency of the

Page 31: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Elpif E-Logistics Performance Measure Extension And Its Benefits 29

logistics service providers, which is useful both for companies themselves and customers in the system.

It is possible to infer uncertainty information using a log kept within

the Performance Measure Layer. Averaging past performance data of a company provides a new metric to be used for making judgement about the uncertainty involved in the transactions of the service provider in question. Once all this information is made available to the customer of the service, customers will be making better decisions and in turn reduce the possibility of loses due to logistics problems.

2. BENEFITS OF THE EXTENSION There are many benefits of the proposed Performance Measure

extension. This section lists some of the most important benefits. 2.1.Supply Chain Management Supply Chain Management (SCM) and analysis of the overall

processes of logistics is a crucial matter considering the increasing share of logistics and distribution in the total cost of operation. A useful analysis of the SCM requires a feedback input to obtain meaningful data about the standards of the SCM. Introduced Performance Measure Layer provides such a feedback method for all parties of the logistics process. Both the distributor and the customer can use the data made available by the Performance Measure Layer, in their SCM processes.

2.2.Planning and Forecasting Any successful organization has to develop a beneficial inventory

strategy to survive in the competetive market. Otherwise it is inevitable for the companies to lose profits and even lose capital, due to lost sales or excessive stocking. Customer feedback information is also important in this aspect. Inventories managed using uptodate Performance Measure data have a better chance of having the right amount of stock at the right time due to estensive coverage of the past sales data.

2.3.Customer Relationship Management As market becomes more competetive, one of the crucial aspects of

business, the role of Customer Relationship Management (CRM) becomes another field of competition among companies. Successful CRM can add a great deal of value to a company, whereas bad CRM can harm any company

Page 32: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Ruhet GENÇ

30

a great deal. Performance Measure Layer also plays a role in CRM. Customers’ responses can be forwarded to the companies requesting information to be evaluated in internal CRM process of the company, which eventually will present highly beneficial asset to be used by the company’s CRM process.

2.4.E-business Tranformation E-business transformation presents a new field of competition

among firms all sorts. Any customer can easily access product database and order goods online at any time of the day or night. This direct connection to customer must be utilized with utmost care. Without a fully functional logistics backend, any e-business solution could potentially discredit the company’s reputation very easily and very quickly. However with a successful e-business integration could also be an equally quick boost to the reputation of the company. One of the cornerstone notions of the e-business transformation is the ability to reach the customers efficiently. The ELPIF protocol achieves this by presenting a unified point of contact for the customers, which means customers are expected to contact the Performance Measure Layer frequently and assess company’s status, which presents another useful aspect of the introduced layer.

3. CONCLUSION In this work we present our proposal of extending the ELPIF (Liang-

Jie & Pooja, 2001) with a Performance Measure Layer. Primarily using the quality, efficiency, uncertainty information made available by the ELPIF architecture it is possible to deduce further information about multiple logistics provider companies and therefore provide a further source of information for customers. Benefits of the Performance Measure Layer reveal another important aspect of performance measuring. Not only customers of the system but also distributors of the system can also benefit from the use of the layer. Several recently developing aspects of e-business and logistics indicate necessity of customer feedback. Performance Measure Layer provides this feedback mechanism besides the company feedback mechanism to be used by the customers.

Page 33: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Elpif E-Logistics Performance Measure Extension And Its Benefits 31

REFERENCES

ALAN S. (1997). Logistics - a productivity and performance perspective. Supply

Chain Management. 52 - 62. CLARKE, R.L. (1991). The Measurement of Physical Distribution Productivity:

South Carolina, a Case in Point. Transportation Journal. 14 - 21. COOPER, J.C., Browne, M. & Peters, M. (1990). Logistics Performance in Europe:

The Challenge of 1992. International Journal of Logistics Management. GARLAND C., Trevor D. H. & Henriksson, L.E. (1994). Logistics Performance:

Definition and Measurement. International Journal of Physical Distribution & Logistics Management. 17 - 28.

GASSENHEİMER, J.B., Sterling, J.U. & Robicheaux, R.A. (1989). Long-term Channel Member Relationships. International Journal of Physical Distribution & Logistics Management. 94 - 116.

GREGORY N., Stock, Noel P. Greis, J. & Kasarda, D. (1999). Logistics Strategy and Structure. International Journal of Physical Distribution & Logistics Management. 37 - 52.

HARRİNGTON, T.C., Lambert, D.M. & Christopher, M. (1991). A Methodology for Measuring Vendor Performance. Journal of Business Logistics. 83 - 104.

LİANG-JİE Z. & POOJA Y. (2001). ELPIF: An Elogistics Processes Integration Framework Based on Web Services.

PRATER, E., BİEHL, M., & SMİTH, M.A. (2001). International supply chain agility - Tradeoffs between flexibility and uncertainty. International Journal of Operations & ProductionManagement. 823 - 839.

READ, W.F. & MİLLER, M.S. (1990). The State of Quality in Logistics. International Journal of Physical Distribution & Logistics Management. 32 - 47.

YAVAS, U., LUQMANİ, M. & QURAESHİ, Z.A. (1989). Purchasing Efficacy in an Arabian Gulf Country. International Journal of Physical Distribution & Logistics Management. 20 - 25.

Page 34: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 35: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Dosya Konusu

GİRİŞİMCİ SIFATIYLA DEVLET: 1980 SONRASI TÜRKİYE ANALİZİ

Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN*

ÖZET Kamu ekonomisi karar birimi olan devletin, toplumsal ihtiyaçların karşılanması

amacıyla oluşturduğu ekonomik girişimlerden birisi kamu girişimciliğidir. Temel amacı sosyal fayda anlayışı çerçevesinde mal ve hizmet üretiminin sağlanması ve ekonomik büyüme ve kalkınmanın sağlanması olan kamu girişimleri; ülkelerin içindeki bulundukları gelişmişlik seviyesine ve iktisadi konjonktüre göre değişim göstermiştir. Dünya’da ve Türkiye’de 1929 Dünya Ekonomik Krizinden sonra benimsenen Keynezyen İktisadi politikaların etkisiyle kamu girişimleri nicelik ve nitelik itibariyle artmıştır. 1980 sonrası dönemde değişen iktisadi anlayışa paralel olarak; küreselleşme sürecinde; serbest piyasa ekonomisi, özelleştirme ve dışa açık sanayileşme stratejileri ile birlikte kamu girişimlerinin de önemi azalmaya başlamıştır. Türkiye’de 1980-2000 döneminde devletin girişimci rolünün uygulama şekli olan Kamu İktisadi Teşebbüslerinin gerçekleştirmiş olduğu yatırımların kamu yatırımları içindeki payı yaklaşık % 40 iken, bu oranın 2000-2008 döneminde yaklaşık % 13’e gerilemesi bu durumun bir göstergesidir. Bununla birlikte, kamu iktisadi teşebbüsleri ekonomide gerekli şartlar altında önemini her zaman koruyan kamu girişimleri olmuşlardır.

Anahtar Kelimeler: Kamu Girişimciliği, Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT), Kamu

Yatırımları, KİT Yatırımları, Özelleştirme.

ABSTRACT One of the economical enterprises which is created for meeting the social needs by

the government one of whose decision unit is public enterprise.The public entrepreneurship whose main aims are to provide goods and services production, and to provide economic growth and development within the frame of social benefit concept; have shown a change according to countries’ development levels and economic conjunctures. Within the effect of Keynesian economic policy which was adopted after 1929 World Economic Crisis in the world and in Turkey, public entreprises have increased not only quantitatively but also in qualification. In parallel with the economic perspective which changed after 1980 period; in globalization process; free market economy, together with privatization and outward industrialization strategies, the importance of public entreprises have decreased. In Turkey, in 1980-2000 period, while the allocation in public investment which the public enterprises, as an application form of government’s entrepreneurpart, made was approximately % 40, but this rate’s deterioration to % 13 in 2000-2008 period is an indication of this situation. However, public enterprises have been public entrepreneurship which have always protected its importance under essential conditions.

Key Words: Public Entrepreneurship, Public Enterprises (PE), Public Investment, PE

Investment, Privatization.

* Yrd.Doç.Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü, Öğretim Üyesi, [email protected].

Page 36: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN

34

GİRİŞ Milli ekonomide piyasa kesimi ile birlikte yer alan kamu kesiminin

temel işlevi, kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların giderilmesidir. Kamu kesimi tarafından, ekonomideki mevcut kaynakların toplumsal ihtiyaçların giderilmesi doğrultusunda kullanılması, kamu kesimi tarafından oluşturulan kuruluşlar aracılığıyla gerçekleştirilebilir. Kamu kesiminin milli ekonomide üstlendiği fonksiyonların yerine getirilmesinde önem taşıyan bu kuruluşlar aynı zamanda kamu girişimciliğinin de bir sonucudur. Kamu iktisadi teşebbüsleri olarak ifade edilen bu kuruluşların ortaya çıkmasına yol açan ekonomik, sosyal ve siyasal nedenler özellikle bazı dönemlerde belirgin olarak ortaya çıkmış ve dönemin iktisadi düşünce konjonktürünü yansıtmıştır.

Kamu kesimi karar birimi olarak devletin, kamu politikası

araçlarından birisini oluşturan kamu iktisadi teşebbüsleri kamu girişimciliğinin bir uygulama şeklidir. Milli ekonomide sahip olduğu önem, ülkelerin ekonomik, siyasi ve sosyal yapılarına göre değişen kamu iktisadi teşebbüsleri; çeşitli nedenlere bağlı olarak mal ve hizmet üretiminde bulunmak amacıyla kurulmuş ve dünyada birçok ülkede belirli dönemlerde büyük öneme sahip olmuştur. Devletin girişimci rolünü kamu iktisadi teşebbüsleri perspektifinden incelemeyi amaç edinen çalışmanın birinci bölümünde; kamu girişimciliği kavramsal boyutuyla incelenecektir. Kamu girişimciliğinin uygulama şeklini oluşturan kamu iktisadi teşebbüslerinin gelişim süreci ise; ikinci bölümün inceleme konusunu oluşturacaktır. Türkiye’de kamu iktisadi teşebbüslerinin gelişim sürecinin değerlendirileceği üçüncü bölümde; kamu iktisadi teşebbüsleri yatırımlarının kamu yatırımları içindeki payı analiz edilmeye çalışılarak devletin girişimci rolü ekonomik açıdan ortaya konulmaya çalışılacaktır. Çalışma devletin milli ekonomideki girişimci rolünü; KİT yatırımlarının ekonomideki payını kamu yatırımları açısından inceleyerek ortaya koymaya çalışacak ve çalışmanın inceleme konusunu oluşturan girişimci boyutuyla ilgili olması bakımından özelleştirme kavramına da yer verecektir. Böylece, KİT’lerin gerçekleştirmiş olduğu yatırım miktarının kamu yatırımları içindeki payı aynı zamanda girişimci sıfatıyla devletin payını ortaya koyacaktır. Bununla birlikte, kamu yatırımları, sosyal sabit sermaye yatırımlarını ifade eden yatırımlar ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri yatırımları ise; özelleştirme kapsamı dışındaki KİT’lerin gerçekleştirdiği yatırımlardır. Çalışmada kullanılacak tablolar cari fiyatlar esas alınarak değerlendirilecektir. Çalışmada kullanılan yöntem ise, anlatım yöntemi olup, çalışma sayısal verilerin analizine dayalı olacaktır.

Page 37: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi 35

1- KAMU GİRİŞİMCİLİĞİ VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE Girişimci kavramı, insanlığın ortaya çıktığı dönemlerden günümüze

değin insan ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla her dönemde var olan bir kavram olmuştur. Girişimcilik ise; genel bir ifadeyle milli ekonomide yer alan sektörlerin farklı amaçlar dahilinde gerçekleştirdikleri iktisadi faaliyetleri ifade eder. Bu kapsamda, kamu girişimciliği kavramı; kamu kesimi karar birimi olarak devletin çeşitli amaçlar dahilinde gerçekleştirdiği iktisadi faaliyetlerden oluşur.

Girişimcilik kavramı 20. yüzyılda özellikle; “yenilik yapabilme,

fırsatları değerlendirebilme ve ticari anlamda uygulanabilir hale getirme” olarak ifade edilebilmektedir. Bununla birlikte, girişimci kavramının yeni bir yatırım yapan kişi olarak tanımlanması tek başına yeterli değildir (Marangoz, 2008:5). Nitekim, 1911 yılında yayınlanan “The Theory of Economic Development” adlı eseri ile girişimcilik kavramının iktisat teorisine dahil olmasında önemli bir payı olan Schumpeter’e göre; girişimci karar alan, beklentiler oluşturan, yanılgıya uğrayan, belirsizliklerle karşılaşan ve zorluklarla mücadele etmeye çalışan kişi olarak ifade edilmiştir (Yeşilay, 2006:109).

Kamu girişimciliği (public enterprise); sahip olduğu özelliklere bağlı

olarak özel girişimcilikten (private enterprise) farklı bir yapıya sahiptir. Kamu girişimciliğinin literatürde net olarak tanımlanmasında ortaya çıkan farklılıklar, bu girişimciliğin daha çok amacı üzerinde yoğunlaşmalara yol açmıştır. Bu bağlamda, kamu girişimciliğinde temel amaç sosyal faydanın sağlanması olarak ifade edilmiştir.

Ramanadham, “The Nature of Public Enterprise”1 adlı eseri ile

kamu girişimciliği türlerinin çok sayıda olması ve birbirlerinden farklı özellikler taşıması nedeniyle söz konusu kavramın tanımlanmasındaki güçlükleri ortaya koymaya çalışmıştır. Bir diğer yazar olan Leroy Jones ise, “Public Enterprise and Economic Development”2 adlı eserinde kamu girişimciliği kavramını geliştirdiği bir matris yardımıyla tanımlamaya çalışmıştır. Buna göre, kamu girişimciliği kavramında, mülkiyet ve yapılan faaliyetin sonuç kısmı belirleyici kriterler olmuştur. Böylece; mülkiyet ve karar verme yetkisinin kamu kesimine ait olduğu 1 numaralı alan kamu kurumlarını, üretim faktörlerinin mülkiyetinin özel kuruluşlara ait olduğu ancak tam kamusal nitelikli mal üretiminin yapıldığı 2 numaralı alan ise, özel

1 Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bakınız: W. V. Ramanadham, Nature of Public Enterprises, London: Cromm Helm, 1984. 2 Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bakınız: Leroy, Jones, Public Enterprise and Economic Development, 1975.

Page 38: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN

36

kurumları ifade etmek için oluşturulmuştur. Tam özel üretmekle birlikte, kamu kesiminin mülkiyet ve denetiminde bulunan 3 numaralı alan kamu girişimlerini belirleyen alan olarak belirlenmiştir. 4 numaralı alan ise; özel girişimleri ifade eden alan olarak matriste yer almıştır (Aktan, 2001:211-213).

Yukarıda da ifade edildiği üzere; kamu girişimciliği kamu kesiminin

mülkiyeti, yönetimi ve denetimi altında olan ve piyasa malı niteliğindeki özel malları üreten girişimleri ifade etmektedir. Kamu girişimciliği kavramının temelinde; kamu kesimi tarafından üretilen ve genellikle piyasa ekonomisinin üretebileceği niteliklere sahip olan özel mal ve hizmetlerin üretimi vardır (Bakınız: Tablo 1).

Tablo 1: Kamu – Özel Girişimcilik Matrisi

Sonuç: Üretim Mülkiyet (Sahiplik) ve Karar Verme

Pür (tam) Kamusal Mallar

Diğer Kamusal Mallar

Pür Özel Mallar

Kamu

(1) Kamu Kurumları

(3) Kamu Girişimleri

Karma:Kamu-Özel

Karma: Özel-Kamu

Özel

(2) Özel Kurumlar

(4) Özel Girişimler

Kaynak: Coşkun Can Aktan, (2001), Kamu Ekonomisi ve Kamu

Maliyesi, Anadolu Matbaacılık, İzmir, s.212. Devletin doğrudan ekonomik girişimde bulunmasını gerektiren

koşullar sonucunda kamu girişimciliğinin önemi artmıştır. Böylece, devlet çeşitli sektörlerde oluşturduğu kamu girişimleri ile temel nitelikteki mal ve hizmetlerin büyük bir kısmını üretmeye başlamıştır. Bu durum, kamu girişimciliğinin ekonomik düzende önemli bir yere sahip olmasını sağlamış ve gelişen ekonomik faaliyetler içinde devlet; faaliyet alanları ve boyutları açısından daha fazla işlevlere sahip olmaya başlamıştır. Böylece, kamu girişimi; “ekonomik amaç için kamunun tahsis ettiği kaynakları kullanarak bir bedel karşılığında mal ve hizmet üreten; Devletin sermaye, yönetim ya da

Page 39: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi 37

denetim açısından doğrudan ya da dolaylı egemen ya da söz sahibi olduğu” kuruluşlar olarak tanımlanmıştır (DPT, 1979:303-304).

Avrupa Birliği’nin üye ülkelere, 18.10.1991 tarihli resmi

gazetesinde yer verdiği açıklamaya göre kamu girişimciliği; “ticari beklentilerin diğer bir ifadeyle kar motifinin belirleyici olmadığı ve özellikle geri kalmış bölgelerde bölgesel gelişmenin sağlanması kapsamında ekonomik gelişme ve kalkınmanın sağlanması, finansal açıdan zor durumdaki sanayilerin yeniden yapılandırılması ve sosyal faydası yüksek olan mal ve hizmetlerin üretiminin sağlanması gibi ticari olmayan işlevleri üstlenebilen” kuruluşlar olarak tanımlanmıştır (Şahinkaya, 2000:73).

1930’lu yıllarda ve özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya

çıkan kamu girişimleri, gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerde özel sektördeki sermaye yetersizliğini gidererek ekonomik gelişmeyi sağlamak, istihdamı arttırmak, özel sektörün yetersiz olduğu stratejik alanlarda sermaye ve teknoloji birikimini sağlamak ve düşük maliyetle temel mal ve hizmet üretimini sağlamak amacıyla oluşturulmuş kuruluşlardır (Khan, 2005:3). Böylece, kamu girişimciliğinin ortaya çıkmasında ülkelerin içinde bulunduğu ekonomik şartlar, ilgili dönemde benimsenen iktisadi doktrinler ve dünya ekonomik ve siyasi konjonktüründe ortaya çıkan değişimlerin önemli bir payı olmuştur.

Yukarıda ifade edilen ve kamu girişimciliğini ortaya çıkaran,

temelinde piyasa ekonomisinin yetersizliğinin giderilmesi olan ekonomik nedenlerin yanı sıra, sosyal ve siyasal nedenlerden de bahsetmek mümkündür. Kamu girişimciliğini ortaya çıkaran sosyal nedenlerin başında gelir ve servet dağılımındaki eşitsizlikleri azaltmak ve istihdamı arttırmak gibi nedenler vardır. Siyasal nedenler kapsamında ise; milli güvenlik ve bağımsızlığın korunması ve ulusal prestijin arttırılması sayılabilir. Bununla birlikte, ülkede benimsenen ekonomik ve siyasi sistemlere göre devletin ekonomideki rolü de değişim gösterebilmekte ve böylece, ekonomide kamu girişimciliğinin önemi benimsenen sistemlere3 göre değişebilmektedir (Aktan, 2001:215).

Yer ve zaman koşullarına göre sürekli bir değişim içinde olan kamu

girişimleri uygulamada farklı şekillerde ortaya çıkmıştır. Bunlar (Aktan, 2001:216-220);

3 Bu kapsamda, ülkede sosyalist sistemin benimsenmesi halinde ekonomik faaliyetlerin büyük bir kısmının devlet tarafından yerine getirilmesi kaçınılmazdır.

Page 40: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN

38

• Kamu Adına Girişimcilik; Tarihsel süreçte ortaya çıkan ilk kamu girişimciliği türü olup, devlet başkanlarının kendi nam ve hesaplarına, fakat görünürde kamu adına yaptıkları iktisadi faaliyetlerden oluşan kamu girişimleridir.

• Kamu Yönetimi Girişimciliği; Devletin bir ekonomik faaliyeti kamu idaresinin bütçesi ve kendi teşkilatı ile bizzat işletmeci olarak gerçekleştirdiği ve döner sermayeler, ofisler gibi kuruluşlardan oluşan girişimcilik türüdür.

• Karma İktisadi Girişimcilik; Dar anlamda, sermaye ve işletme yönetimine katılım açısından kamu ve özel sektör ortaklığını, geniş anlamda ise, sermaye veya işletme yönetimine katılım açısından kamu ve özel sektör ortaklığını ifade eden ve genellikle anonim şirket şeklinde oluşturulan bir girişimcilik türüdür.

• Kamu İktisadi Girişimciliği; Günümüzde tüm dünyada en yaygın kamu girişimi türünü oluşturan kamu iktisadi girişimleri; kanun veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak özel mallar üretmek üzere, ticari ve sınai alanda piyasa şartlarına göre çalışmak ve sosyal fayda/maliyet ilişkilerini esas alarak oluşturulan ve tüzel kişilikleri, idari ve mali özerklikleri bulunan, yönetim ve sermayesinde kamu kesiminin hakim olduğu girişimlerdir.

1980’li yılların sonlarına kadar dünya ülkelerinde önemleri belirgin

bir şekilde artan ve devlet kontrolünde üretim faaliyetinde bulunan kamu girişimlerinin ekonomideki payı önemli hacimlere ulaşmıştır. Özellikle karma ekonomilerde önemli bir role sahip olan kamu girişimleri, dünyada gelişmekte olan ülkelerde ortalama olarak GSMH’nın % 10’una sahip olmuştur. Bu rakamın yaklaşık olarak % 17’sini Afrika ülkelerindeki, % 12’sini Latin Amerika ülkelerindeki, % 3’ünü ise Asya ülkelerindeki kamu girişimleri oluşturmuştur. Söz konusu ülkelerin çoğundaki kamu girişimleri alt yapı, ağır sanayi gibi önemli sektörlerde yer almış ve ülkelerin makro ekonomik yapıları üzerinde önemli etkiler yaratmıştır (Galal, 1990:1). 1990’lı yıllarda ise, kamu girişimlerine yapılan yatırımın ekonomideki payı gelişmiş ülkelerde yaklaşık olarak % 8 ile % 13 arasında, gelişmekte olan ülkelerde % 9 ile % 17 arasında ve az gelişmiş ülkelerde % 14 ile % 28 arasında değişmiştir (Khan, 2005:4).

Kamu girişimciliğinin yukarıda da ifade edildiği üzere, en yaygın

uygulama şeklini kamu iktisadi teşebbüsleri oluşturmaktadır. Kamu iktisadi teşebbüslerinin dünyadaki gelişim trendi dünyada neo-liberal politikaları benimseyen iktisadi konjonktür yaklaşımına rağmen, özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde önemini korumaya devam etmektedir.

Page 41: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi 39

2- KAMU GİRİŞİMİ OLARAK KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ Milli ekonomide, kamu hizmetlerinin üretimi konusu kamu

ekonomisinin faaliyet alanı içinde yer alır. Ekonomik kaynakların kamu hizmetlerinin üretiminde kullanılması ile ortaya çıkan ve temel amacı kıt kaynakların kamusal talep için üretime konulması olan bu faaliyetler kamu ekonomisinin temel işlevini oluşturur. Bununla birlikte, kamu ekonomisi; piyasa ekonomisinden doğan gelir dağılımında adaletin sağlanması, fiyat istikrarının sağlanması, istihdamın ve üretimin arttırılması gibi önemli işlevlere de sahiptir (Bulutoğlu, 1981:23). Kamu ekonomisinin sahip olduğu bu işlevlerin yerine getirilmesinde önemli bir araç konumunda olan kuruluşlardan birisini de kamu girişimleri, kamu işletmeleri, kamu teşebbüsleri gibi isimlerle ifade edilebilen Kamu İktisadi Teşebbüsleri oluşturmaktadır.

2.1. Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Kavramsal Çerçevesi Kamu iktisadi teşebbüsleri, “yönetiminde ve sermayede pay

çoğunluğu veya yasaların verdiği yetkiye dayanarak, devletin hakim olduğu ve genel ortaklık yasalarına göre kurulmuş ortaklıklar dışındaki teşebbüsler”dir (Baklacıoğlu, 1976:23). Kamu iktisadi teşebbüsleri, kamu kesiminin piyasa talebi için mal ve hizmet üreten kuruluşlarıdır. Böylece; ekonomideki sınırlı üretim faktörlerinin bir kısmının kamu iktisadi teşebbüslerinin kurulması ve işletilmesi amacıyla kamu mülkiyetinde olduğu ifade edilebilmektedir. Nitekim, neo-klasik iktisadi yaklaşıma göre; kamu sektörü ekonominin bütününün işleyişi içinde, bu işleyiş ile bağlantılı ve sıkı bir şekilde oturmuş bir yapıya sahiptir. Bu kapsamda, kamu iktisadi teşebbüslerinin genellikle üretimde bulundukları alanlar, sabit sermayenin yoğun olduğu ve azalan maliyetli, endüstrilerdir (Öncel, 1980:99 ve 106).

Kamu iktisadi teşebbüsleri yukarıdaki temel özelliklere bağlı olarak;

“bir kanun veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak özel mallar üretmek üzere, ticari ve sınai alanda piyasa koşullarına göre çalışmak ve sosyal fayda/maliyet ilişkilerini de göz önünde bulundurmak amacıyla kurulan, tüzel kişilikleri, idari ve mali özerklikleri bulunan, yönetiminde ve sermayesinde kamu kesiminin hakim olduğu teşebbüslerdir” (Aktan, 2001:218-219). Böylece, kamu iktisadi teşebbüslerinin temel özellikleri; mülkiyet, yönetim ve denetimlerinin kamu kesimine ait olması, piyasa şartlarına göre çalışarak özel mal ve hizmet üretiminde bulunmaları ve mali özerkliklerini sağlayacak şekilde kendilerine ait bütçelerinin olmasıdır.

Page 42: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN

40

Ekonomik etkinliğin ve kalkınmanın sağlanması, doğal tekellerin işletilmesi, piyasa başarısızlıklarının önüne geçilmesi, ekonomiyi yönlendirerek gelir dağılımının düzenlenmesi ve özel sektöre öncülük edilmesi gibi çeşitli amaçlarla kurulan kamu iktisadi teşebbüsleri, devletin önemli bir kamu politikası araçlarından biri olarak ortaya çıkmıştır. Bu teşebbüslerin özellikle mali politikalar açısından ifade ettiği anlam ve gerçekleştirdiği fonksiyonlar yıllar itibarıyla değişim göstermiştir. Günümüzde, kamu iktisadi teşebbüsünün kavramsal içeriği ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte, söz konusu teşebbüsler, genellikle bir kamu idaresinin çoğunluk hissesine sahip olduğu ya da bir kamu idaresi tarafından yönetimi kontrol edilen işletmeler olarak ifade edilmektedir. Bu kapsamda, kamu teşebbüsleri bir yandan pay sahipliği, diğer yandan yönetimde kontrol kavramı ile ilişkilendirilmektedir (Hazine Müsteşarlığı, 2008: 7).

Kamu iktisadi teşebbüsleri sermayesinin büyük bir kısmı devlete ait

olan teşebbüslerdir. Söz konusu teşebbüsler; sermayesinin tamamı devlet ait bulunan devlet teşebbüsü, sermayesinin yarısından fazlası kamu tüzel kişiliklerine ait bulunan kamu ortaklıkları ve sermayesi devlete veya kamu tüzel kişilerine ait bulunmayan kamu iktisadi kurumları olmak üzere başlıca üç şekilde kurulabilmektedir (Altıntaş, 1988:4).

Kamu iktisadi teşebbüsleri, devletin ekonomide üretici olarak yer

almasını ifade eden birimlerdir. Kamu kesimi olarak devletin ekonomide yer alması; doğrudan doğruya hizmet sağlamak amacıyla endüstrilerin devlet tarafından işletilmesi yoluyla gerçekleşebilmektedir. Devletin milli ekonomide yer alarak üretimde bulunması bir denge içinde gerçekleşir. Bu dengenin temelinde; özel malların devlet tarafından üretiminde sosyal fayda amacının dikkate alınması vardır. Böylece, bazı mal ve hizmetlerin (elektrik veya telefon hizmetleri gibi) kamu iktisadi teşebbüsleri aracılığıyla; topluma daha düşük maliyetle sunulması mümkün olabilmektedir (Stiglitz, 2000:190).

Kamu iktisadi teşebbüslerinin ortaya çıkmasında; piyasa

ekonomisinin yetersizliği ve bunun yaratmış olduğu sosyal fayda ilkesinin yetersizliği önemli bir paya sahip olmuştur. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde; temel nitelikli mal ve hizmetlerin üretiminin piyasa ekonomisi tarafından sağlanamaması, devletin bu alanlarda üretici rol üstlenmesine yol açmıştır. Böylece, söz konusu alanlardaki mal ve hizmet üretimi yetersizliği giderilirken, toplumun hizmetten düşük maliyetle faydalanması da mümkün olmuştur. Ancak, zamanla, kamu iktisadi teşebbüsleri amacını kaybetmeye başlamış ve bütçe üzerinde yarattıkları finansal baskı, bütçe açıklarına yol açmaya başlamıştır. Böylece, bir yandan kamu iktisadi teşebbüslerinin ekonomide yol açtığı olumsuzluklar (kaynak israfı, bütçe açıklarının artması vb.), diğer yandan dünya iktisadi konjonktüründe meydana gelen değişim

Page 43: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi 41

kamu iktisadi teşebbüslerinin ekonomideki yeri ve öneminin sorgulanmasına neden olmuştur.

2.2. Kamu Ekonomisi Üretici Birimi Olarak Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Gelişim Süreci 1929 yılında ortaya çıkan ve dünya ülkelerinin büyük bir kısmını

etkisi altına alan Büyük Depresyonun ortaya çıkardığı yetersiz üretim ve işsizlik sorunlarının, klasik iktisadın temel ilkelerinden birisi olan “Laissez-faire” politikasına dayalı olarak açıklanamaması, depresyon sonrasında alternatif bir iktisat politikası olarak talep-yönlü iktisadı (demand-side economics) gündeme getirmiştir. Klasik iktisadın benimsediği temel görüş ve önerileri birçok yönlerden eleştiren talep-yönlü iktisat, devletin ekonomik yapı içerisinde aktif bir rol oynamasını savunmuştur. Bu kapsamda, talep-yönlü iktisadi düşünce; maliye, para ve kredi, dış ticaret, dolaysız kontroller ve kamu girişimciliği politikalarından yararlanılarak sosyal refahın arttırılabileceği fikrini benimsemişlerdir (Aktan, 1994:65). Böylece, kamu girişimciliğinin en yaygın uygulama şekli olan kamu iktisadi teşebbüslerinin kamu ekonomisinde önemi artmaya başlamıştır.

Kamu iktisadi teşebbüsleri, yukarıda da ifade edildiği üzere;

özellikle Keynezyen iktisadi politikaların ve bu politikaların beraberinde getirdiği “müdahaleci devlet” (fonksiyonel devlet) anlayışının benimsendiği 1930’lu yıllarda dünya ülkelerinin büyük bir kısmında önem kazanmaya başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında posta, telekomünikasyon, demiryolları ve hava yolları ulaşımı, tütün ve alkol üretiminin sağlanması, madencilik hizmetleri ve benzeri hizmetlerin kamu iktisadi teşebbüsleri aracılığıyla gerçekleştirilmesi; İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda, İspanya, Kanada gibi gelişmiş ülkeler ve Mısır, İran, Taylan, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yaygın bir duruma gelmiştir. Bu bağlamda, dünyada kamu iktisadi teşebbüslerinin bulunmadığı bir ülke kalmamış ve her ülkede farklı nitelik ve sayıda devlete ve diğer kamu tüzel kişilerine ait kamu teşebbüsleri ortaya çıkmıştır (Baklacıoğlu, 1976:77-99). Örneğin Avrupa’da “State Owned Enterprises” olarak ortaya çıkan devletin kendi kamu girişimlerinin büyük bir bölümü toplumda adaleti sağlamak amacıyla kurulmuş ve topluma yönelik mal ve hizmet üretiminde bulunmuştur (Bailey, 1987:242).

Ekonomideki aktörlerin istatistiksel sınıflandırmasına ilişkin olarak

Birleşmiş Milletler tarafından geliştirilen Ulusal Hesaplar Sistemi (SNA 93) ile Avrupa Birliği tarafından geliştirilen Avrupa Hesaplar Sisteminde (ESA 95) kamu iktisadi teşebbüsleri diğer bir ifadeyle kamu işletmesi, kamu birimlerinin kontrolü altındaki şirketler olarak tanımlanmıştır. Söz konusu sistemde kontrol, genel kurum politikasının atanan yöneticiler aracılığıyla

Page 44: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN

42

belirlenebilme yetkisi olarak ifade edilmiştir. Bununla birlikte, doğrudan bir kamu idaresinin kontrolü altında bulunmamakla birlikte, bir kamu idaresince kontrol edilen işletmelerin kontrol ettiği diğer işletmeler de kamu iktisadi teşebbüssü olarak sınıflandırılmıştır. IMF tarafından geliştirilen Devlet Mali İstatistikleri Kılavuzunda da (GFSM2001) kamu iktisadi teşebbüsleri genel yönetim birimleri tarafından kontrol edilen teşebbüsler olarak tanımlanmıştır.Yine benzer şekilde Avrupa KİT Merkezi (CEEP) tarafından “malî olanaklarının yarıdan fazlası merkezi veya yerel kamu idareleri tarafından sağlanan veya işletme sonuçlarından bu idarelerin sorumlu bulunduğu ve bunlar tarafından denetlenen girişimler” kamu iktisadi teşebbüsü olarak ifade edilmiştir (Hazine Müsteşarlığı, 2008:7).

Yukarıda da ifade edildiği üzere, kamu iktisadi teşebbüsleri ortaya çıktıkları dönemden sonra; dünya ekonomik konjonktüründe söz sahibi olan kurum ve kuruluşlar tarafından da tanımlanmış ve mevcut özellikleri vurgulanmıştır. Böylece, kamu ekonomisi karar birimi olarak devletin piyasa ekonomisi şartlarında ve kendi kontrolünde özel nitelikli mal ve hizmet üretiminde bulunabileceği ifade edilmiştir.

1980 döneminden sonra, dünyada benimsenen neo-liberal

politikaların etkisiyle kamu iktisadi teşebbüslerinin milli ekonomi içindeki payı azalmaya başlamıştır. Piyasa ekonomisi işleyişinin önem kazandığı bu süreçte küreselleşme, uluslararası düzeyde sermayenin serbest dolaşımını öngörmüş ve ülkeler milli ekonomilerinde kamu kesimine düzenleyici olarak yer vermeye başlamışlardır. Bu durum, kamu kesiminin milli ekonomi içindeki payı ile birlikte; kamu iktisadi teşebbüslerinin payının da azaltılması sonucunu doğurmuş ve benimsenen özelleştirme politikaları ile birlikte kamu iktisadi teşebbüsleri yerini özel teşebbüslere bırakmaya başlamıştır.

1980 sonrası dönemde, küresel düzende ortaya çıkan ülkelerin

ekonomik entegrasyon hareketleri, özelleştirme yolu ile ticari ve diğer kamu hizmetlerinin gerçekleştirilmesine yönelik faaliyetlerde doğrudan devlet katılımının azalmasına ve böylece kamu kesimi faaliyetlerinin azalmasına yol açmıştır. Bununla birlikte, özelleştirme faaliyetlerinin önem kazandığı dönemden 15 yıl sonra (1990’lı yılların ortalarında), özellikle ekonomik gelişmenin sağlanmasında özel sektörün yetersiz kaldığı temel alanlarda kamu iktisadi teşebbüsleri önemini korumaya devam etmiştir (Khan, 2005:7). Nitekim, 1990’lı yılların başlarında başlayan kamu iktisadi teşebbüslerinde reform uygulamaları; sadece olması gereken temel nitelikli sektörlerdeki kamu iktisadi teşebbüslerinin muhafaza edilerek, diğerlerinin özelleştirilmesi yoluyla sayılarının azaltılması ve kamu iktisadi teşebbüslerinde kalitenin arttırılması olmak üzere 2 şekilde ortaya çıkmıştır (Trivedi, 2005:51). Dünya Bankası bu dönemde reform amacıyla, başta Afrika ülkeleri olmak üzere, Latin Amerika, Avrupa, Orta Doğu ve Asya ülkelerinde kamu iktisadi

Page 45: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi 43

teşebbüslerine yönelik yaklaşık 147 yeniden yapılandırma projesini kabul etmiştir (Galal, 1990:11).

Kamu iktisadi teşebbüslerinin dünyadaki gelişim trendinde,

ülkelerin benimsemiş olduğu iktisadi yapı önemli olmuş ve söz konusu teşebbüslerin ekonomideki payı ülkelere ve zamana göre değişim göstermiştir.

3- TÜRKİYE’DE KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİNİN GELİŞİM SÜRECİ Devletin tamamen veya kısmen girişimcilik görevini yerine getirdiği

Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT’ler), “ekonomik faaliyetlerde bulunmak üzere devlet veya başka bir kamu kuruluşu tarafından oluşturulan, sermayesinin tamamı veya büyük kısmı devlet veya diğer kamu kuruluşlarına ait olan, devlet tarafından denetlenen, ürettikleri mal ve hizmetleri bir bedel karşılığında sunan iktisadi işletmeler” dir (Afşar, 1999:57). Türkiye’de ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkmış olan kamu iktisadi teşebbüslerinin yasal çerçevesini 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname oluşturmuştur.

3.1. Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Yasal Çerçeve “Kamusal kaynakları kullanarak ekonomik alanda faaliyet gösteren

devlet şirketleri” olarak tanımlanabilen kamu iktisadi teşebbüsleri kavramıyla ilgili; Türkiye’de gerek mevzuattan gerekse uygulamalardan kaynaklanan farklılıklar bulunmaktadır. Kuruluş kanunları dışında Kamu İktisadi Teşebbüslerinin ilk kanunu olarak nitelendirilebilecek olan 1938 tarihli ve 3460 sayılı “Sermayesinin Tamamı Devlet Tarafından Verilmek Suretiyle Kurulan İktisadi Teşekküllerin Teşkilatıyla İdare ve Murakabeleri Hakkında Kanun”, sermayesinin tamamı devlete ait olan işletmeleri “iktisadi devlet teşekkülü” olarak tanımlamıştır. 1983 tarihli ve 2929 sayılı “İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Kamu İktisadi Kuruluşları Hakkında Kanun” ise, sermayesinin tamamı devlete ait olan işletmeleri kamu iktisadi teşebbüsleri olarak tanımlamış ve bu teşebbüsleri Kamu İktisadi Kuruluşları ve İktisadi Devlet Teşekkülleri olarak ikiye ayırmıştır. Günümüzde yürürlükte olan 1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname de aynı oluşumu kabul etmiş ve kamu iktisadi teşebbüsleri ile ilgili temel düzenlemeleri içermiştir (Hazine Müsteşarlığı, 2008:1).

1982 Anayasası’nın “Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Denetimi”

başlıklı 165 inci maddesinde ise KİT’ler “sermayesinin yarıdan fazlası doğrudan doğruya veya dolaylı olarak devlete ait olan kamu kuruluş ve

Page 46: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN

44

ortaklıkları” şeklinde tanımlanmaktadır. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu da; devlete, il özel idarelerine, belediyelere, diğer kamu idarelerine ve kuruluşlarına ait veya bağlı olup, faaliyetleri devamlı bulunan ticari, sınai ve zirai işletmeleri “iktisadi kamu kuruluşları” olarak tanımlayarak düzenlemelerdeki en geniş tanımı yapmıştır (Hazine Müsteşarlığı, 2008:2).

Tablo 2: Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüslerine Ait Temel Yasal Düzenlemeler Yıl Yasal Düzenleme Mevcut Durum 1938 3460 sayılı “Sermayesinin Tamamı Devlet

Tarafından Verilmek Suretiyle Kurulan İktisadi Teşekküllerin Teşkilatıyla İdare ve Murakabeleri Hakkında Kanun” ile İktisadi Devlet Teşekkülü tanımlanmıştır.

1964 yılında kabul edilen 440 sayılı Kanun ile kaldırılmıştır.

1961 Anayasanın 127. maddesi ile ilk kez Kamu İktisadi Teşebbüsleri ifadesi kullanılmıştır.

1982 Anayasası ile yeniden düzenlenmiştir.

1964 440 sayılı “İktisadi Devlet Teşekkülleriyle Müesseseleri ve İştirakleri Hakkında Kanun” ile KİT’ler iktisadi devlet teşekkülleri ifadesiyle tanımlanmıştır.

60 sayılı KHK ve 1983 tarihli 2929 sayılı Kanun ile kaldırılmıştır.

1982 Anayasanın 165. maddesi ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri tanımlanmıştır.

Geçerliliği devam etmektedir.

1983 2929 sayılı “İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Kamu İktisadi Kuruluşları Hakkında Kanun” KİT’leri Kamu İktisadi Kuruluşları ve İktisadi Devlet Teşekkülleri olarak tanımlamıştır.

1984 tarihli 233 sayılı KHK ile yürürlükten kaldırılmıştır.

1984 233 sayılı KHK ile KİT’ler Kamu İktisadi Kuruluşları ve İktisadi Devlet Teşekkülleri olarak tanımlamıştır.

Geçerliliği devam etmektedir.

Kaynak: Çalışma içindeki bilgilerden faydalanılarak yazar

tarafından hazırlanmıştır. Tablo 2’den görüleceği üzere, Türkiye’de kamu iktisadi teşebbüsleri

ile ilgili birçok yasal düzenleme yapılmıştır. Ortak noktaları, kamu iktisadi teşebbüslerinin sermayesinin tamamının devlete ait olması anlayışı ile ortaya çıkan kanuni düzenlemelerin günümüzdeki geçerliliğini ifade eden kısmı 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uygulaması olmuştur.

233 sayılı KHK'da KİT’ler iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu

iktisadi kuruluşları olarak ikili bir ayırıma tabi tutulmuştur. Buna göre; Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) “teşebbüs”; İktisadi Devlet Teşekkülü (İDT) ile Kamu İktisadi Kuruluşu (KİK) nun ortak adı olarak tanımlanmıştır. İktisadi Devlet Teşekkülü (İDT) “teşekkül” ise; “sermayesinin tamamı Devlet’e ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu

Page 47: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi 45

iktisadi teşebbüsü” olarak ifade edilmiştir. Kanun Hükmünde Kararname, “kuruluş” olarak ifade edilen Kamu İktisadi Kuruluşunu (KİK); “sermayesinin tamamı Devlet’e ait olan ve tekel niteliğindeki mallar ile temel mal ve hizmet üretmek ve pazarlamak üzere kurulan, kamu hizmeti niteliği ağır basan kamu iktisadi teşebbüsü” olarak tanımlamıştır.4

Kamu İktisadi Kuruluşu tanımı, 1995 yılında 4046 sayılı Kanunda

yer alan bir değişiklikle (KİK) “kuruluş”; “sermayesinin tamamı Devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu kamu hizmeti dolayısıyla, ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan kamu iktisadi teşebbüsü” olarak değiştirilmiştir.5 Bununla birlikte, 233 sayılı KHK’de “sermayesinin tamamı bir iktisadi devlet teşekkülüne veya kamu iktisadi kuruluşuna ait olup, ona bağlı işletme veya işletmeler topluluğu”, “müessese”; “sermayesinin yüzde ellisinden fazlası iktisadi devlet teşekkülüne veya kamu iktisadi kuruluşuna ait olan işletme veya işletmeler topluluğundan oluşan anonim şirketler”, “bağlı ortaklık” olarak tanımlanmıştır.6

Kamu iktisadi teşebbüslerine ilişkin yukarıdaki tanımlamalarla

birlikte; iştirak ve işletmeden de söz etmek mümkündür. Buna göre; “iştirak”; “bir iktisadi devlet teşekkülü ve kamu iktisadi kuruluşu ya da bağlı ortaklığın sermayesinin en az % 15’ine, en çok da % 50’sine sahip olduğu anonim ortaklıklardır”. “İşletme” ise, müesseselerin ve bağlı ortaklıkların mal ve hizmet üreten fabrika ve diğer birimlerini oluşturur.7

KİT’ler yukarıdaki tanımlamalara bağlı olarak; iktisadi devlet

teşekkülleri ile kamu iktisadi kuruluşlarının ortak adı olarak belirlenmiştir. İktisadi devlet teşekkülleri, iktisadi alanda ticari esaslara göre mal ve hizmet üretiminde bulunan kuruluşlar olarak ifade edilirken, kamu iktisadi kuruluşları ise, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı amacıyla üreten kuruluşlar olarak kanuni düzenlemede yer almıştır.

3.2. Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Gelişim Süreci Türkiye’de kamu girişimciliğinin ortaya çıkışı ve gelişim sürecinin

temeli Osmanlı İmparatorluğu’na kadar dayanmaktadır. Bu dönemde, özellikle ordunun ve diğer kamu çalışanlarının ihtiyaçlarının karşılanması

4 18.06.1984 tarih ve 18435 mükerrer sayılı “Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname”, Madde 2. 5 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı “Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun”, Madde 34. 6 18.06.1984 tarih ve 18435 mükerrer sayılı “Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname”, Madde 2. 7 18.06.1984 tarih ve 18435 mükerrer sayılı “Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname”, Madde 2.

Page 48: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN

46

amacıyla kurulan dokuma fabrikası niteliğindeki sanayi işletmeleri kamu girişimciliğine örnek oluşturmuş ve böylece Cumhuriyet dönemindeki KİT’lere öncülük etmişlerdir. Gıda, porselen, deri ve özellikle dokuma alanında görülen Osmanlı kamu girişimleri nitelik ve nicelik yönünden etkinlikten uzak kalmışlar ve sanayileşmenin sağlanması doğrultusundaki gerekli adımları atmada yetersiz kalmışlardır (Kepenek, 1990:18-19).

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte benimsenen; özel teşebbüsün teşviki

ve sanayileşmeye dayalı kalkınma politikası ile 1927 tarihli Teşvik-i Sanayi Kanunu kapsamında oluşturulan kamu girişimleri; özel sektöre öncülük edememiş ve ekonomik kalkınmanın sağlanmasında başarı sağlayamamışlardır. Bu dönemde, 1924 yılında kurulan Türkiye İş Bankası özel sektörün kredi ihtiyacının karşılanması amacına yönelik oluşturulmuş bir kamu girişimciliği örneğini oluşturmuştur (Afşar, 1999:60-61).

Kalkınmanın kamu kesimi tarafından gerçekleştirilmesi gerekliliğini

benimseyen 1930’lu yıllar; kamu teşebbüslerinin sayı ve önemlerinin arttığı bir dönem olmuş, böylece kamu teşebbüslerine yönelik ilk kanuni düzenleme 1938 yılında gerçekleştirilmiştir. 1933 yılında kurulan Sümerbank, 1935 yılında kurulan Etibank ve Maden Tetkik Arama Enstitüsü, 1936 yılında özel bir kanun ile yeniden düzenlenen Ziraat Bankası ve 1937 yılında kurulan Denizbak ve 1938 yılında kurulan Toprak Mahsulleri Ofisi bu döneminin kamu teşebbüsleri arasında yer almıştır (Baklacıoğlu, 1976, 118-120).

Birinci Beş Yıllık Sanayi Planının uygulandığı 1934 yılı ve

sonrasındaki dönemde “sanayide devlet” kavramını pekiştiren ve temel sanayi, maden, enerji gibi ekonomideki stratejik alanlarda büyük öneme sahip olan kamu teşebbüsleri uygulamaya girmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın ortaya çıkması ile birlikte; ekonomide nitelik ve nicelik itibariyle artan kamu teşebbüslerine rağmen, ekonomik ve sosyal yaşam olumuz olarak etkilenmiş ve İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı başarıyla uygulanamamıştır. Çok partili demokratik sisteme geçişin yapıldığı 1950’lili yıllarda ise, kamu kesiminin milli ekonomideki payının azaltılmasını benimseyen anlayışa rağmen, KİT’ler gelişimini sürdürmüştür. Bu dönemde, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, PTT, Denizcilik Bankası ve Devlet Malzeme Ofisi iktisadi devlet teşekkülü haline dönüştürülmüş ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Et Balık Kurumu, SEKA gibi kamu teşebbüsleri oluşturularak KİT kapsamı genişletilmiştir (Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, 2000:7-9).

Türkiye’de planlı kalkınma döneminin başladığı 1960’lı yıllarda,

ekonomik ve toplumsal gelişmenin sağlanması amacıyla belirli hedeflerin belirlenmesi ve bu hedeflere ulaşmada devletin ekonomideki bazı araçları kullanması gerekliliği benimsenmiştir. Bu bağlamda, KİT’ler; ekonomide belirlenen hedeflere ulaşmada en etkin araçlardan birisi olarak kabul edilmiş

Page 49: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi 47

ve özellikle ilk dört beş yıllık kalkınma planında ayrı bir öneme sahip olmuştur. Böylece, 1960-1980 döneminde devletin sanayi alanında gelişmeye öncülük etmesi amacıyla; yatırım yapmak, üretimde bulunmak, sosyal faydayı sağlamak, tasarrufları arttırmak, ekonomik kalkınmayı sağlamak, istihdamı arttırmak ve yerli üretimi teşvik etmek amacıyla KİT’lerin ekonomideki önemi artmış ve KİT’ler ekonomik gelişmenin sağlanmasında önemli bir araç olarak kabul edilmiştir (Kepenek, 35-38).

Kamu girişimi olarak KİT’lerin Türk ekonomisi içindeki yeri ve

önemi Üçüncü Plan döneminde giderek artmış ve planlı kalkınmanın temel araçlarından biri olma rolünü korumuştur. Sanayi sektöründe faaliyette bulunan kamu iktisadi teşebbüslerinin GSMH içindeki payı (GSMH’ya katkısı) 1973 yılında % 6,6'dan 1977 yılında % 7,8'e yükselmiştir. Böylece, kamu girişimciliğinin önemli bir bölümünü oluşturan KİT'ler Birinci Plan döneminde toplam kamu yatırımlarının % 34,8'ini, İkinci Plan döneminde % 43.8'ini, Üçüncü Plan döneminde de % 50,0'sini gerçekleştirmiştir (DPT, 1979:124-125).

Kamu iktisadi teşebbüsleri 1977 yılı sonu itibariyle, sanayinin temel

girdileri olan hammadde ve enerji maddelerini, bazı temel mal ve hizmetler ile temel tüketim mallarının büyük bölümünü üretmiş ve tahıl alım ve satımında önemli bir rol oynayarak, tarım, konut ve küçük sanat kredilerinin hemen hemen tümünü sağlamıştır. Bu dönemde, KİT üretimdeki artış oranı bir önceki döneme göre 1974 yılında % 56.1, 1977 yılında ise % 31.2 olarak gerçekleşmiştir (DPT, 1979:124-125).

Türkiye’de 24 Ocak 1980 tarihinde kabul edilen ve “24 Ocak

Kararları” olarak ifade edilen istikrar tedbirleri ile, ekonomide serbest piyasa ekonomisine geçiş yönünde bir anlayış benimsenmiş ve bu anlayış özelleştirme, regülasyonlar ve ihracata yönelik sanayileşme stratejisi ile uygulama alanı bulmuştur. Böylece, ekonomide temel amaç olarak serbest piyasa ekonomisine geçiş ve küreselleşme sürecine uyum benimsenmiştir. Bu dönemde dünyada ortaya çıkan liberalleşme eğilimlerine Türkiye’nin uyumunu sağlamayı amaç edinen ilk uygulama yukarıda ifade edilen 24 Ocak Kararları olmuş, ancak bu kararlar kurumsal, hukuki ve ekonomik altyapı yetersizliğinden dolayı başarılı olamamıştır.

Bu süreçte; KİT’lerde ortaya çıkan sorunlar yukarıda ifade edilen

anlayış değişimini desteklemiş ve KİT’lerin ekonomik üretimdeki ağırlığını ifade eden düzenlemeler, yerini KİT’lerin ekonomi üzerinde yarattığı olumsuzlukları ifade eden düzenlemelere bırakmıştır. KİT’lerin kaynak yaratma ve kaynak kullanımı konusundaki yetersizliği ve bu durumun beraberinde getirdiği borç yükündeki artış, personel istihdamı açısından ortaya çıkardığı sorunlar, siyasi etki altında ortaya çıkan yönetime ilişkin

Page 50: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN

48

sorunları ve hukuki açıdan temel bir kanuni düzenlemeye tabii olmamaları KİT’lerin ekonomik gelişme üzerinde olumlu etkiler yaratmasına engel olmuştur.

Türkiye’de yeni bir döneme geçişi simgeleyen 1980 sonrası dönemde uygulanan politikalar; dış ticaretin geliştirilmesi ve serbestleştirilmesi, döviz piyasasının ve sermaye girişlerinin serbestleşmesi, iç fiyatların piyasa denge fiyatını yansıtması, para miktarının denetlenmesi, sermaye üzerindeki vergilerin hafifletilmesi ve iç borçlanmaya geçiş, faiz hadlerinin serbestleşmesi, kamu kesiminin küçültülmesi ve bu kapsamda KİT’lerin özelleştirilmesi, rel ücretlerin–maaşların düşürülmesi ve tarım fiyatlarının baskı altında tutulmasını temel amaç olarak benimsemiştir (Kazgan, 1995:186-187). Böylece, 1980 sonrası dönem, KİT’lere yönelik yeni bir anlayışı beraberinde getirmiş ve KİT’lerin kamu kesimi içindeki payının azaltılması temel amaç olarak benimsenmiştir.

3.3. Milli Ekonomide Kamu İktisadi Teşebbüsleri Yatırımlarının Gelişim Süreci Türkiye’de sanayileşme girişimlerinin başlaması ve gelişiminde

büyük etkisi olan ve ulaştırma, haberleşme ve bankacılık sektörlerinin temelinin atılmasında önemli bir yere sahip olan KİT’ler; özel sektöre öncülük etmek ve gerekli desteği sağlamak, temel mal ve hizmetleri üretmek ve bölgelerarası dengesizlikleri gidermek gibi birçok alanda ekonomiye önemli katkılar sağlamışlardır (Afşar, 1999:80).

KİT’lerin ekonomiye katkıları genel itibariyle; söz konusu

kuruluşların ekonomi içinde makro ekonomik değişkenler üzerinde yarattığı etkiler ve niteliksel olarak ifade edilebilen etkiler olmak üzere iki şekilde incelenebilir. Bu kapsamda, KİT’lerin milli gelir, istihdam, yatırım, üretim ve dış ticaret kalemleri üzerinde meydana getirdiği etkiler, ekonomi üzerinde meydana getirdiği etkiler olarak ifade edilebilirken, KİT’lerin nitelikli işgücünün yetişmesinde yarattığı etkiler, teknoloji kullanımının yaygınlaşmasında yarattığı etkiler ve ekonomideki verimlilik açısından yarattığı etkiler ise niteliksel etkiler olarak ifade edilebilir (Kepenek, 1990:45-46).

Bir ülkede, sermaye teşekkülü ile ilgili olan ve mal ve hizmet

üretiminde artış sağlayan harcamalar yatırım harcamaları olarak ifade edilir. Bu yönüyle, yatırım harcamalarının devletin sermaye teşekkülüne yardımcı olarak milli geliri artış yönünde etkilemesi özellikle az gelişmiş ülkeler bakımından önem taşır (Nadaroğlu, 1998:161). Ekonomide devletin yatırım yapma araçlarından birisi de KİT’lerdir. Diğer bir ifadeyle kamu girişimi olarak KİT’lerin ekonomide gerçekleştirmiş olduğu yatırımlar, devletin girişimci sıfatıyla ekonomide gerçekleştirmiş olduğu yatırımları ifade eder.

Page 51: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi 49

Devletin bunun dışında ekonomide gerçekleştirmiş olduğu yatırımlar; girişimci sıfatıyla değil, kamu kesimi karar birimi sıfatıyla yapılması gereken yatırımlar olup, devletin asli görevlerinden birisini oluşturur.

KİT’lerin, ülkenin üretim olanaklarını arttırması gerçekleştirmiş

olduğu yatırımlarına bağlıdır. Bu yönüyle, KİT yatırımlarının miktarı ve sektörel dağılımı, KİT’lerin ekonomiye katkıları açısından büyük önem taşımaktadır. KİT’lerin ülkenin toplam sabit sermaye yatırımları içindeki payı, planlı dönemi ifade eden 1960 sonrası dönemden 1985 dönemine kadar % 18’den yaklaşık % 35 dolaylarına yükselmiş, bu dönemden sonra azalma eğilimine girmiştir. Bu durumda, KİT’lere ait yatırım kararları üzerinde yıllık programlarla Devlet Planlama Teşkilatı ve o dönemdeki ismiyle Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın etkisinin olmasının önemli bir payı olmuştur (Kepenek, 1990:49). Bununla birlikte, KİT'lerde yatırım ve işletme faaliyetlerinin birbirinden ayrılmaması, eşgüdüm sorunlarının yoğun olduğu büyük ölçekli yatırımların gerçekleştirilmesi için gerekli dinamik örgüt yapısının oluşturulmasına engel teşkil etmiştir (DPT, 1979:37).

KİT yatırımlarının ağırlıklı olarak gerçekleştirildiği sektörler; imalat

sanayi, madencilik, enerji ve hizmetler sektörleri olmuş ve bu sektörlere yapılan yatırım miktarları dönemler itibariyle değişim göstermiştir. I. Plan döneminde tüm KİT yatırımları içinde imalat sanayi yatırımlarının payı % 31,4 iken, bu pay II. Plan döneminde % 47,9'a yükselmiş ve III. Plan döneminde ise % 44,2 olarak gerçekleşmiştir. Madencilik sektörü yatırımlarının Kamu İktisadi Teşebbüslerinin toplam yatırımları içindeki payı, I. Plan döneminde görece yüksek (% 19,7) olmasına karşılık II. ve III. Plan dönemlerinde % 8,8 ve 10,3 olarak gerçekleşmiştir. Enerji sektörüne yapılan yatırımların payında ise düzenli bir artış görülmüş ve I. Plan döneminde % 18 olan bu pay, III. Plan döneminde yaklaşık % 20’ye yükselmiştir. Hizmetler sektörüne yapılan yatırımların payı ise, I. Plan dönemine göre azalma göstermiş % 29’dan, III. Plan döneminde % 24’e gerilemiştir (DPT, 1979:126-128).

Türkiye’de kamu girişimciliğinin önemli bir bölümünü oluşturan

KİT’ler I. Plan döneminde (1963-1967) toplam kamu yatırımlarının % 34.8’ini, II. Plan döneminde (1968-1972) % 43.8’ini, III. Plan döneminde de (1973-1977) % 50’sini gerçekleştirmiştir. Diğer yandan, 1979-1983 dönemini kapsayan IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda kamu girişimleri olan ve kamu yatırımları içindeki payı % 52.3 olan8 KİT'lerin, yetersiz sermaye tutarları ile 8 Söz konusu oran, dipnot olarak verilen kaynakta yer almamıştır. Oran, “Yakup KEPENEK, 100 Soruda Gelişimi, Sorunları ve Özelleştirilmeleriyle Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT), Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1990” çalışmasından alınmıştır. Adı geçen çalışmadaki mevcut rakam, yazar tarafından, Devlet Planlama Teşkilatı Kalkınma Planları ve Yüksek Denetleme Kurulu, KİT Genel Raporlarından faydalanılarak hesaplanmıştır.

Page 52: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN

50

faaliyetlerini sürdürerek, sermaye artırımlarının zaman aldığı ve bu nedenle borç yüklerinin giderek arttığı ifade edilmiştir. Bununla birlikte, kamu girişimlerinde; kamu kesiminin ekonomiye müdahaleciliğini belirleyecek yeterli ve devamlı bir statünün bulunmaması ve dış müdahalenin gereğinden çok olması, üretilen her türlü mal ve hizmet fiyatının baskı altında tutulması, istihdam alanında siyasal nedenlerle ortaya çıkan olumsuzluklar, kamu girişimlerinin ekonomiye kapasitelerinin altında katkıda bulunmalarına yol açmıştır (DPT, 1979:124-126).

KİT’lerin özel kesime devredilmesine diğer bir ifadeyle

özelleştirilmesine yönelik ilk hukuki düzenleme niteliğinde olan 2983 sayılı Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması başlıklı Kanun’un kabul edildiği dönem olan 1984 dönemi ve sonrası KİT’ler için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur (Nadaroğlu, 1998:81). Nitekim, 1985-1989 dönemini kapsayan V. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda KİT’lerin karlı ve verimli çalışmalarının esas alınacağı ve söz konusu kuruluşların finansmanı için Merkez Bankası kaynaklarına başvurulmayacağı ifadesi yer almıştır (DPT, 1984:35 ve 29).

Tablo 3: KİT Yatırımlarının Kamu Yatırımları ve Toplam

Yatırımlar İçindeki Payı (1984-1988 Dönemi)9

Yıllar KİT

Yatırımları/Kamu Yatırımları

(%)

KİT Yatırımları/Toplam

Yatırımlar (%)

1984 61.4 36.7 1985 61.1 38.4 1986 58.1 33.2 1987 44.2 23.6 1988 40.1 19.5

Kaynak: Yakup KEPENEK, 100 Soruda Gelişimi, Sorunları ve Özelleştirilmeleriyle Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT), Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1990, s.50.

1979-1983 döneminde kamu yatırımları içindeki payı, % 52.3 olan

KİT yatırımları 1984-1985 döneminde ortalama % 61.3, 1986 döneminde % 58.1, 1987 döneminde % 44.2, 1988 döneminde ise, % 40.1 olarak gerçeklemiştir (Bakınız:Tablo 3). Böylece, KİT yatırımlarının kamu yatırımları içindeki payı 1980-1988 döneminde yaklaşık % 52.2 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde KİT yatırımlarının kamu yatırımlarının önemli bir bölümünü oluşturmasında, henüz KİT’lerde özelleştirilme faaliyetlerinin yoğunlaşmaması ve bu dönemde benimsenen devlet anlayışının özellikle

9 Tabloda yer alan mevcut rakamlar, KEPENEK tarafından Devlet Planlama Teşkilatı Kalkınma Planları ve Yüksek Denetleme Kurulu, KİT Genel Raporlarından faydalanılarak hesaplanmıştır.

Page 53: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi 51

1980’li yılların ortalarından itibaren kendisini uygulamada da göstermesi etkili olmuştur. Nitekim, KİT yatırım harcamaları Tablo 3’de görüldüğü gibi 1985 yılından itibaren düşüş göstermeye başlamıştır.

Tablo 4: KİT Yatırımlarının Kamu Yatırımları İçindeki Payı (1989-1992 Dönemi)

Yıllar KİT Yatırımları/Kamu Yatırımları* (%)

1989 43.2 1990 42.3 1991 37.3 1992 33.7

* Gerçekleşme rakamları esas alınmıştır. Kaynak: T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, 1997 Kamu İktisadi

Teşebbüsleri Genel Raporu, Ankara, 2000, s 40.DPT, Ekonomik ve Sosyal Göstergeler (1950-1998), verileri esas alınmak suretiyle yazar tarafından hesaplanmıştır.

Tablo 4’de görüldüğü üzere, 1989-1992 döneminde KİT

yatırımlarının kamu yatırımları içindeki payı ortalama % 39. 1 olarak gerçekleşerek, 1980-1988 dönemine nazaran azalma seyri içine girmiştir. Buna rağmen, bu dönemde, Türkiye’de kamu kesimi borçlanma gereğinin artışında KİT’lerin önemli bir payı olmuştur. Nitekim, bu dönemde ücretlerin yükselmesi, tarım ürünleri stoklarının artması, bütçeden yapılan transferlerin azalması ve artan faiz yükü, KİT’lerin borçlanma ihtiyacını arttırmış ve bu durum 1990 yılında kamu kesimi borçlanma gereğinin GSMH içindeki payını % 10.5’e yükseltmiştir (Apak, 1993:225).

Tablo 5: KİT Yatırımlarının Kamu Yatırımları İçindeki Payı (1993-

1999 Dönemi) Yıllar KİT Yatırımları/Kamu Yatırımları*

(%) 1993 29.2 1994 36.4 1995 29.7 1996 38.0 1997 28.8 1998 30.4 1999 24.0

* Gerçekleşme rakamları esas alınmıştır. Kaynak: DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005); 2001 Yılı

Programı. T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, 1997 Kamu İktisadi Teşebbüsleri Genel Raporu, Ankara, 2000, s 40. T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, 1998 Kamu İktisadi Teşebbüsleri Genel Raporu, Ankara, 2000, s 39.

Page 54: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN

52

1993-1999 döneminde KİT yatırımlarının toplam yatırımlar içindeki payı ortalama % 30.9 olarak gerçekleşerek azalış seyrini devam ettirmiştir (Bakınız Tablo 5). Bu dönemde daha çok, KİT’lerin ekonomide karlı ve verimli çalışmalarını sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılmaları ve bu kapsamda da özelleştirilmeleri üzerinde durulmuştur. Nitekim 1998 Yılı Programında yer alan; “Ekonominin uluslararası alanda rekabet edebilecek bir yapıya kavuşturulması için başta KİT’ler olmak üzere, genel ve katma bütçeli idarelere, sosyal güvenlik kuruluşlarına, döner sermayelere ve yerel yönetimlere ait işletmelerin verimlilik ve etkinlik ilkeleri göz önünde bulundurularak yeniden yapılandırılmaları temel amaçtır…” ifadesi bu durumun bir göstergesidir (DPT, 1998:100).

Tablo 6: KİT Yatırımlarının Kamu Yatırımları İçindeki Payı (2000-

2008 Dönemi) Yıllar

KİT Yatırımları/ Kamu Yatırımları*

(%) 2000 23.3 2001 14.2 2002 17.8 2003** 14.0 2004 9.2 2005 10.0 2006 10.0 2007 8.6 2008*** 9.0

* 2008 Yılı Hariç Gerçekleşme rakamları esas alınmıştır. ** Türk Telekom Dahil *** Gerçekleşme Tahmini Kaynak: DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005); 2002, 2003, 2004,

2005 Yılı Programları, 2006 Yılı Programı ve Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı (2007-2013); 2007, 2008, 2009 Yılı Programları esas alınmak suretiyle yazar tarafından hesaplanmıştır.

Türkiye’de 2000-2008 döneminde KİT yatırımlarının kamu

yatırımları içindeki payı ortalama % 12.9 olarak gerçekleşerek 1980 sonrası dönemin en düşük rakamına ulaşmıştır (Bakınız: Tablo 6). Bu durumda, Türkiye’de 1980 sonrası benimsenen ve 2000’li yıllarda hızı artan özelleştirme politikalarının önemli bir etkisi olmuştur.

1980’li yıllarla birlikte, tüm dünyada serbest piyasa ekonomisi

yönündeki gelişmeler, kamu sektörünün yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmıştır. Türkiye’de bu kapsamda, ekonominin rekabetçi bir ortamda büyüyebilmesi ve kamu finansmanında istikrarlı bir dengeye ulaşılması amacıyla devletin özellikle tekel niteliğindeki ekonomik faaliyetlerinin

Page 55: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi 53

özelleştirilmesi söz konusu olmuş ve bu alanda önemli girişimlerde bulunulmuştur. Türkiye’de özelleştirmenin başlangıcı olarak sayılabilecek dönem olan 1986 ile 2002 dönemi arasında özelleştirme uygulamalarından yaklaşık 8 milyar dolar gelir elde edilmiştir. Bu rakam 2003-2008 Eylül döneminde yaklaşık 28.5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir (Maliye Bakanlığı, 2008:76).

Türkiye’de KİT yatırımlarının kamu yatırımları içindeki payının

2008 dönemine dek düşüş seyri izlemesi, KİT’lerin gerçekleştirdiği yatırım miktarının azalması ile bağlantılı değildir. Bu durumda, yukarıda da ifade edildiği gibi; benimsenen özelleştirme politikaları ile ekonomideki KİT sayısının azalması etkili olmuştur. Böylece, Maliye Bakanlığı 2008 yılı Yıllık Ekonomik Rapor’da yer alan; “1986 yılından itibaren başlanan ve tamamı kamuya ait veya kamu iştiraki olan kuruluşlardaki kamu paylarının özelleştirme kapsamına alınması yoluyla yürütülen program çerçevesinde, bugüne kadar 196 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış/devir işlemi yapılmış ve bu kuruluşlardan 187’sinde hiç kamu payı kalmamıştır” ifadesi Türkiye’de devletin kamu girişimcisi olarak ekonomideki payını gösteren önemli bir ifadedir. Türkiye’de KİT’lerin ekonomi içindeki payı rakamsal olarak azalmasına rağmen, söz konusu kuruluşlar ekonomi içindeki önemlerini korumaya devam etmektedirler. Bu bağlamda, Türkiye’de kamu işletmelerinin bir başlığını oluşturan KİT’ler kapsamında gerçekleştirilen yeniden yapılandırma faaliyetleri KİT’lerin ekonomi içindeki önemini koruduğu gösteren uygulamalardır. Nitekim, KİT sisteminde yaşanan zorlukların giderilebilmesi için başlatılmış olan yeniden yapılandırma sürecinin “2008 Yılı Programı”nda yer alması ve KİT’lerde hesap verebilirlik, şeffaflık, karar alma süreçlerinde esneklik ve stratejik yönetim anlayışlarını esas alan düzenlemelere yer verilmesi bu durumun bir göstergesidir (Hazine Müsteşarlığı, 2008: 2). Böylece, Türkiye ekonomisinde özelleştirme yolu ile sayıları azaltılan KİT’lerin yanı sıra, kamu girişimi olarak ekonomide yer alan mevcut KİT’ler ekonomi içindeki önemini korumaya devam etmektedir.

SONUÇ Milli ekonomide yer alan sektörlerin farklı amaçlar dahilinde

gerçekleştirdikleri iktisadi faaliyetler girişimcilik kavramı ile ifade edilir. Bu kapsamda, kamu girişimciliği kavramı; kamu kesimi karar birimi olarak devletin belirli amaçlara yönelik gerçekleştirdiği iktisadi faaliyetlerden oluşur. Böylece, toplumda sosyal faydanın sağlanması amacıyla oluşturulan ve devletin mülkiyet ve karar verme açılarından söz sahibi olduğu girişimler kamu girişimini oluşturmaktadır.

Milli ekonomide yer alan ve toplumsal ihtiyaçların karşılanması

amacına yönelik olarak ortaya çıkmış olan kamu girişimi uygulama

Page 56: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN

54

şekillerinden birisini KİT’ler oluşturmaktadır. Ekonomide; özel kesimin bilgi ve sermaye yetersizliği nedeniyle ekonomik kalkınmayı sağlamakta başarısız olması sonucunda ortaya çıkan ve bu yönüyle ekonomik gelişmenin sağlanmasında önemli bir yere sahip olan KİT’lerin ortaya çıkışı ekonomik, siyasal ve sosyal nedenlere bağlı olarak hemen her ülkede değişim göstermiştir. Bununla birlikte; KİT’lerin ortaya çıkmasında etkili olan en önemli nedenlerden birisini dünya iktisadi konjonktüründe ve buna bağlı olarak devlet anlayışında meydana gelen değişim oluşturmuştur.

Türkiye’de Kurtuluş Savaşı sonrasında gerçekleştirilen I. İktisat

Kongresi’nde ana temanın ekonomik gelişmede özel sektöre öncülük verilmesi olarak belirlenmesi ekonomide beklenilen gelişmeyi sağlayamamıştır. Bu kapsamda, ekonomide devletin ekonomik gelişme ve dolayısıyla sanayileşmenin sağlanmasında önemli bir rol üstlenmesi zorunlu bir hal almış ve 1930’lu yıllardan itibaren çeşitli alanlarda KİT’ler oluşturulmaya başlanılmıştır.

Planlı dönemin başlangıcı olan 1963 dönemi sonrasında KİT’lerle

ilgili gelişmelerin belirli amaçlara bağlanmasının, beş yıllık kalkınma planları ve yıllık programlarla gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir. Ancak, zamanla KİT’lerde ortaya çıkmaya başlayan mevzuatın düzenlenmesinden kaynaklanan sıkıntılar, finansal sıkıntılar, istihdam politikasından kaynaklanan sıkıntılar ve ekonomide beklenilen kapasite ile çalışamamalarından doğan sıkıntılar, bu kuruluşların ekonomide bazı olumsuzluklar yaratmasına yol açmıştır. Böylece, özellikle 1980 sonrası dönemde KİT’lerin verimlilik ve etkinlik esasına dayalı olarak çalışması temel amaç olarak benimsenmiş ve bu kuruluşların söz konusu amacı yerine getirememesi durumunda özelleştirilmeleri gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte; KİT’lerin özelleştirilmesi, 1980 sonrası dönemde küreselleşme sürecinin etkisiyle benimsenen serbest piyasa ekonomisi anlayışının beraberinde getirdiği; dışa açık sanayileşme stratejisi, regülasyon politikaları ve özelleştirme politikalarının da bir sonucu olmuştur.

KİT’lerin, piyasa koşullarına göre ve ticari esaslar dahilinde mal ve

hizmet üretiminde bulunan kuruluşlar olması, devletin girişimci sıfatıyla ekonomide yer alması sonucunu doğurur. Bu kapsamda, ekonomide KİT’ler tarafından gerçekleştirilen yatırımlar, devletin ekonomideki girişimci yönünü ortaya koyması bakımından önem taşır. Türkiye’de devletin ekonomideki girişimci yönü; 1980-2008 döneminde gittikçe azalan bir seyir göstermiştir. 1979-1983 dönemini kapsayan IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda kamu girişimi uygulaması olan ve kamu yatırımları içindeki payı % 52.3 olan KİT’lerin bu payı 2000-2008 döneminde % 12.9 olarak gerçekleşmesi bu durumun bir göstergesidir. Bu durumda, yıllar itibariyle uygulanan

Page 57: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimci Sıfatıyla Devlet: 1980 Sonrası Türkiye Analizi 55

özelleştirme politikaları sonucunda bu kuruluşların ekonomideki etkinliklerinin azalmasının önemli bir etkisi olmuştur.

KİT’lerin özelleştirilmesi politikası ile benimsenen, ekonomide

kamu kesiminin payının ve buna bağlı olarak da kamu kesiminin girişimci rolünün sınırlandırılması, piyasa ekonomisine işlerlik kazandırılması amacına yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Bu durum ise, yukarıda ifade edildiği üzere, küreselleşme sürecinin beraberinde getirdiği yeni ekonomik düzen ve bu düzende serbest piyasa ekonomisi anlayışının benimsenmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte; benimsenen politikaların başarısında ülkenin içinde bulunduğu gelişmişlik seviyesinin ve buna bağlı olarak yeni politikaların uygulanmasında gerekli olan alt yapının önemini de ifade etmek gereklidir. Aksi takdirde; gerekli ortam ve şartlar sağlanmadan yapılan yeni politika uygulamalarının başarılı olması mümkün değildir. Nitekim, ekonomide devletin girişimci payının yüksek veya düşük olması değil, ekonomide devletin makro ekonomik görevlerini başarıyla yerine getirecek bir rol ve yapıya sahip olması ve toplumda refah düzeyini yakalamaktaki mevcut seviyeyi sağlaması ve koruması büyük bir öneme sahiptir.

KAYNAKÇA AFŞAR, Muammer; (1999), Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüsleri’nde

Özelleştirme ve Verimlilik İlişkisi (Çimento Sektörüne İlişkin Bir Uygulama), Eskişehir, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları: No:.1161, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yayınları:No:159.

AKTAN, Coşkun, Can; (1994), Çağdaş Liberal Düşüncede Politik İktisat, Ankara, Doğuş Matbaası.

AKTAN, Coşkun, Can; (2001), Kamu Ekonomisi ve Kamu Maliyesi, İzmir, Anadolu Matbaacılık.

ALTINTAŞ, Berra; (1988), Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Özelleştirilmesi ve Özelleştirmenin Sermaye Piyasasına Etkileri, Ankara, Sermaye Piyasası Kurulu Yayınları, Yayın No:8.

BAİLEY, W. Robert; (1987), “Uses and Misuses of Privatization” in: Steve H. Hanke, (Ed.), Prospects for Privatization, New york: The Academy of Political Sciences (Çev: Aytaç EKER), pp:138-152, Kamu Ekonomisinin Genişlemesi ve Özelleştirme; (1993), (Edit: Aytaç EKER ve Coşkun Can AKTAN), İzmir, Takav Matbaası, ss:240-264.

BAKLACIOĞLU, Sadık; (1976), Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Genel Esaslar, Çeşitli Ülkelerde, Türkiye’de-, Ankara, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No:397, Ekonomi ve Maliye Enstitüsü Yayınları No:3, Ekonomi ve Maliye El Kitapları:EMEK.1, Sevinç Matbaası.

BULUTOĞLU, Kenan; (1981), Kamu Ekonomisine Giriş (Üçüncü Basılış), İstanbul, Filiz Kitabevi.

GALAL, Ahmed; (1990), “Public Enterprise Reform”, The World Bank Working Papers, Policy Research and External Affairs: Public Sectör Management and Private Sector Development, Country Economics Department, WPS 407.

KAZGAN, Gülten; (1995), Yeni Ekonomik Düzende Türkiye’nin Yeri (2. Basım), İstanbul, Altın Kitaplar Yayınevi.

KEPENEK, Yakup; (1990), Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT), İstanbul, Gerçek Yayınevi.

Page 58: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Esra SİVEREKLİ DEMİRCAN

56

KHAN, M. Adil; (2005), “Reinventing Public Enterprises”, Public Enterprises:Unresolved Challenges and New Opportunities, New york, United Nations, Department of Economic and Social Affairs, ST/ESA/PAD/SER.E/69, 27-28 October, pp:3-7.

MARANGOZ, Mehmet; (2008), Girişimcilik, Ankara, Pozitif Matbaacılık. NADAROĞLU, Halil; (1998), Kamu Maliyesi Teorisi (Gözden Geçirilmiş ve

Düzeltilmiş 10. Baskı), İstanbul, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş. ÖNCEL, Türkan; (1980), “Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Varlık Nedeninin Neo-

Klasik Yaklaşımla Açıklaması”, İstanbul, Maliye Enstitüsü Konferansları, İstanbul Üniversitesi Yayınları No:2784, İktisat Fakültesi Yayın No:470, Maliye Enstitüsü No:65, 27. Seri, Güryay Matbaası, ss:97-106.

STIGLITZ, Joseph; (2000), Economics of the Public Sector (Third Edition), London, WW. Norton&Company. ŞAHİNKAYA, Serdar; (2000) “Avrupa Topluluğu’nda Ya da Avrupa Birliği Sürecinde ‘Kamu Girişimciliğinin’ Manevra Alanları Üzerine Bir Not”, Mülkiye Dergisi, Cilt:XXIV, Sayı:224, ss:67-78. T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı; Ekonomik ve Sosyal Göstergeler (1950-1998). T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı; (1979), IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), Ankara, Yayın No, DPT:1664. T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı; (1984), V. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989), Ankara, Yayın No, DPT:1974. T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı; (1997), VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000), Ankara, 1998 Yılı Programı.

T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı; VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), Ankara, 2001 Yılı Programı, 2002 Yılı Programı, 2003 Yılı Programı, 2004 Yılı Programı, 2005 Yılı Programı.

T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı; (2006), 2006 Yılı Programı, Ankara. T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı; IX. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2007-

2013), Ankara, 2007 Yılı Programı, 2008 Yılı Programı, 2009 Yılı Programı. T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı; (2008), 2007 Kamu İşletmeleri Raporu, Ankara, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Genel Müdürlüğü. T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu; (2000), 1997 Kamu İktisadi Teşebbüsleri Genel Raporu, Ankara, ISSN: 1300-6959. T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu; (2000), 1998 Kamu İktisadi Teşebbüsleri Genel Raporu, Ankara, ISSN: 1300-6959. T.C. Maliye Bakanlığı; (2008), Yıllık Ekonomik Rapor 2008, Ankara, Strateji Geliştirme Başkanlığı. TRİVEDİ, Prajapati; (2005), “Designing and Implementing Mechanisms to Enhance Accountability for State-Owned Enterprises”, Public Enterprises:Unresolved Challenges and New Opportunities, New york, United Nations, Department of Economic and Social Affairs, ST/ESA/PAD/SER.E/69, 27-28 October, pp:43-72. YEŞİLAY, Rüstem, Barış; (2006), “Girişimcilik Perspektifinden Türkiye’nin Yapısal Analizi”, Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, ÇOMU İbrahim Bodur Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi, Cilt:1, Sayı:1, ss:105-122.

Page 59: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Dosya Konusu

GİRİŞİMCİNİN SİHİRLİ ANAHTARI: MARKA

Selda BAŞARAN ALAGÖZ∗

ÖZET Günümüzdeki yoğun rekabet ortamında kalıcı bir markaya sahip olmak, işletmelerin

başarılı bir pazarlama stratejisi uygulayabilmeleri için son derece önemlidir. İstek ve ihtiyaçları sürekli olarak artan ve giderek daha zor beğenir hale gelen müşterilerin sadakatini kazanabilmek ve onları işletmede tutabilmek için müşteri ile marka arasındaki ilişkiyi güçlendirmek ve kalıcı hale getirmek gerekmektedir. Günümüzde pazarlama stratejisinde farklılaşmayı başaran firmalar, büyük rekabet gücü elde ederek bu başarılarını markalaşma sürecine yansıtmak durumundadırlar.

Marka tüketicilerin aklında kalan isim, işaret, sembol ya da renktir. Kimi zaman sadece renk bir markayı metrelerce öteden algılamamız için yeterli iken kimi zaman bir işaret ya da sevimli bir semboldür aklımızda kalan. Yada bir marka sloganını öyle benimseriz ki, ürün yaşam evresini tamamlasa bile hala dillerde kalır bir atasözü veya bir deyim gibi. Böyle bir marka öğesine sahip olmak tüm girişimcilerin hayalidir

Bu çalışmada girişimci için çok önemli olan marka stratejilerinin genel bir değerlendirmesi ele alınacak ve bunun örnekleri sunulmaya çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Marka, Marka Stratejileri, Girişimcilik

THE MAGİC KEY OF THE ENTREPRENEUR: BRAND

ABSRACT In todays thick competition environment having a long lasting brand is too important

for companies to apply a successful marketing strategy. Customers' wants and needs are increasing continuously and they are not like goods so easyly. To gain consumer loyalty and to catch them with the company, we have to strengthen and make permanent the relationship between customers and the brand. Now a days companies that succeed in making a difference in marketing strategy have to gain a big competition power and they have to reflect these successes in to branding process.

Brand is a name, a sign, a symbol, or a colour that have place on customers' minds. Sometimes only one colour is enough to perceive a brand from meters away, and sometimes it is a sign or a pretty symbol that have place on our minds. Or sometimes we absorb a brand's slogan indeed, and wreheas it completes its life cycle, we continue to use that slogan as a proverb or an idiom.To have such a brand element is all entrepreneurs' dream.

In this study I will do a general evaluation of brand strategies which are too important for an entreprenuer and give some examples about this topic.

Keywords: Brand, Brand Strategy, Entrepreneurship JEL Sınıflandırması: M30, M36, L26

∗ Yrd. Doç.Dr., Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, İİBF İşletme Bölümü Öğretim Üyesi, [email protected]

Page 60: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Selda BAŞARAN ALAGÖZ

58

GİRİŞ Küreselleşme ile birlikte pek çok rakip firma global pazarlarda

yerini almıştır. Bu ortamda işletmelerin ayakta kalabilmeleri için rekabet üstünlüğü sağlamaları oldukça zorlaşmıştır. Pek çok ürün ya da hizmetin kalitesi ve fonksiyonel özellikleri birbirleriyle aynıdır. Kaliteye ve teknolojiye bağlı tüm özellikler rakipler tarafından taklit edilebilmektedir. Esasında fiyat benzer özelliklere sahip ürünler için ayırt edici bir öğe gibi gözükse de maliyetlerin düşürülmesi ve rakibin fiyatının takip edilebilmesi de mümkündür. Marka bu rekabet ortamında bir ürün ya da hizmeti rakiplerin benzer ürünlerinden ayıt ederek tercih edilmesini sağlayacak bir anahtar gibi düşünülebilir. Çünkü müşteri değeri yaratabilen güçlü bir marka bir ürün ya da hizmeti pek çok benzerleri arasından birkaç adım öne çıkarmayı hatta daha fazla fiyata rağmen müşteri sadakati yaratmayı sağlayabilmektedir.

1. MARKA VE MARKA STRATEJİLERİ 1.1. Marka Küresel pazarların hakim olduğu günümüzde büyük rekabet

savaşlarının içerisindeki işletmeler birbirlerini kolayca taklit ve takip edebilmektedirler. Böylece birbirlerinin aynısı birçok ürün ve hizmet pazarlarda yerini alırken, müşterilerin dikkatini çekmek ve tercih edilmeyi sağlamak için işletmeler genellikle fiyat kararlarını gözden geçirmektedirler. Çünkü tüm koşullar eşitken ucuz olan tercih edilecektir. Ancak rakiplerine göre çok daha tanınmış bir markaya sahip olan ürünlerin, diğer ürünlere göre daha çok tercih edilmesi de bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda işletmeler rakiplerin sunmakta olduğu ürün ve hizmetlerden çok büyük farklılıklar sunamasa da doğru bir markalama ile tüketicilerin zihninde iyi bir yer edinerek rekabet üstünlüğü sağlayabilirler.

İyi bir markanın pek çok kapıyı açabilecek sihirli bir anahtar olduğu

gerçeği yöneticiler tarafından kabul edilse de, böyle bir markaya sahip olabilmek hiçte kolay değildir. Marka kararlarında izlenecek strateji, hedeflenen kitleye, içinde bulunulan sektöre ve sosyal ve kültürel yapıya göre farklılıklar göstermektedir.

Marka bir işletmenin ürün ve hizmetlerini belirlemek, tanıtmak ve

rakiplerininkinden farklılaştırmak gibi fonksiyonlar üstlenen isim, logo, amblem, maskot, renk ve bunların bileşimleridir(Mucuk, 2001:135). Marka ismi, markanın sözle söylenebilen kısmıdır. Esasında marka denilince pek çok insanın aklına gelen tek şeydir. Ancak bir markayı akılda kalıcı ya da dikkat çekici yapan markanın tamamıdır.

Page 61: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimcinin Sihirli Anahtarı: Marka 59

Bazen bir markanın rengi zihnimizde yer alır ve bu renkleri görünce

kilometrelerce uzaktan bile o markayı hatırlatır bize. Mesela yazı karakterlerini ayırt edemeyecek kadar uzaktan Mc Donald’ın ya da Migros’un renklerini tanırız. Ya da bazı renkler markalarla o kadar bütünleşmiştir ki, renkleri o markalarla tanımlamaya başlarız. Hayatında hiç sigara içmemiş insanlar Parlıament mavisi tamlamasını kullanırlar. Yada Benetton yeşilinin tonunu hepimiz bilir ve neredeyse bu tonu başka şekilde tanımlayamayız. Tabiî ki marka renklerinin seçimi de tesadüfi değildir. Renklerin bilinçaltı etkileri mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.

Pazarda tüm renklerin kullanımları farklıdır. Sıcak renkler olan

kırmızı ve sarı, bulundukları alanı daha büyük göstermektedirler. Bu da dikkat çekicilik sağlamaktadır. Ürünlerin üzerindeki “daha ucuz” ya da “yeni” gibi ibareler, genellikle kırmızı ya da sarı ile renklendirilmektedir. Turuncu genellikle, pişirilen yiyeceklerin paketlenmesinde kullanılmaktadır. Sıcak renklerle birlikte mavi, temizlik ürünlerinde tercih edilmektedir. Temel renkler ve toprak renkleri çocuklara; temel renkler ve parlak renkler ise daha düşük gelir seviyesine sahip tüketicilere yönelik kullanılmaktadır. Pastel ve nötr renkler zengin, sofistike müşterilere yönelik olarak kullanılmaktadır. Koyu renler yaşlılara ve erkeklere hitaben kullanılmaktadır. Yeşil, mavi gibi soğuk renkler, kadın kozmetiklerinde ve cilt temizliği ürünlerinde kullanılmaktadır. Mor; mücevherat ve pahalı çikolatalar gibi pahalı ürünlerde kullanılmaktadır. Siyah, gümüş ve altın rengi ve bazen de beyaz; yine zengin kesime hitap etmektedir. Özellikle yemek pazarında renklerin etkisi büyüktür; kırmızı, yeşil, turuncu ve kahverengi otom sinir sistemine iştahı uyarıcı mesajlar yollamaktadır(Varley, 1980:170).

Markanın amblemi, markanın sözle söylenemeyen ama gözle

görülen kısmıdır. Marka amblemi genellikle pek çok ürün için ayıt edici bir özelliktir. Özellikle bazı sektörlerde amblem olmadan sadece isimle markayı tanımlamak pek de kolay değildir. Örneğin otomobiller için durum böyledir. Piyasaya yeni sürülmüş bir Mercedes modelini gördüğümüzde otomobilin Mercedes olduğunu ilk anda fark edemeyiz. Ancak üçlü yıldızı görür görmez markayı ayırt etmek kaçınılmazdır. Otomotiv sektöründe amblem kullanmayan firma yok gibidir. Yine konfeksiyon sektöründe de işletmelerin pek çoğu bir amblem ile kendilerini kısaca tanıtabilmek isterler. Pek tabi küçücük bir düğmenin veya bir gömlek ya da tişörtün cep kapağına iliştirilebilecek bir amblem ürünü tanıtabilmenin en haklı yöntemlerinden birisidir. İşletmeler amblemlerini bazen marka isimlerinden esinlenerek belirlerler. Bu amblemi gören kişinin marka ismini hatırlaması için iyi bir yöntemdir. Amblem belirlemenin diğer bir yolu da marka konumlandırmayı esas almaktır. Marka konumlandırma, ürün ya da hizmetin tüketicilerin zihnindeki yeri ve onların zihninde ne ifade ettiğidir. Bazen amblemler

Page 62: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Selda BAŞARAN ALAGÖZ

60

müşterinin zihnindeki yaratılmak istenen değeri ya da konuşlanmak istenen yeri ifade edebilir. Örneğin Ralph Lauren markasının amblemi polo oynayan adamdır. Polo kraliyet ailesine mensup insanların oynadığı bir spor olduğu için yüksek statü ve ekonomik gücü ifade eder(Tek, 1997:714). Bu amblem bu marka için önemli bir konumlandırma yapmakta hatta hedef kitleyi belirlemektedir. Markanın logosu ise markanın kimliğini tanımlamaya yardım edecek şekilde hazırlanmış bir baskı harf şeklinde olmalıdır. Harflerin eğik, ince, kalın, süslemeli ya da süslemesiz yazılmış olması kelimelere farklı anlamlar yüklemektedir.

Marka maskotu amblem ile sıklıkla karıştırılır. Bazen maskot aynı

zamanda amblemdir. Örneğin Migros’un kangurusu geniş cebine her şeyi doldurabilen sevimli bir maskot aynı zamanda bir amblemdir. Ancak Arçelik’in Çelik tiplemesi sadece bir maskottur. Yenilenen genç Arçelik’in akıllı ve harika çocuğu. Persil’in güçlü kuvvetli yeşil adamı da elbette ürünün konumlamasını yapan Persil’i güçlü bir temizleyici ve leke çıkarıcı olarak hatırlamamızı sağlayan bir maskottur.

Markanın mesajı çoğu kez bir marka öğesi olarak algılanmaz. Ancak

mesajlar bazen zihinlere öyle yerleşir ki duyduğumuz zaman markanın diğer öğelerinden hiçbirisi olmasa bile ürünü hatırlamak için yeterlidir. Üstelik konumlandırma için en uygun öğedir. Örneğin” Beko bir dünya markasıdır”. “Evde küçük bir Arçelik’le sevgiye zaman kalır”. “Sana özen gösteren anneler içindir”. …vb.

Pek tabi ki markanın ismi de son derece önemlidir. Marka ismi, ürün

ve hizmetlerin tutundurulmasında ve müşteri sadakati oluşturmada önemli bir yere sahiptir(Kotler ve Armstrong, 1989). Marka ismini belirlerken kolay telaffuz edilir, kısa, akılda kalıcı, ambalaj ve etiketlemeye uygun isimleri tercih etmeliyiz. Ayrıca marka isminin ürün hakkında bilgi verici olması da markanın etkinliğini arttırmaktadır.”Paksoy “sabun, “Halıflex” yer döşemesi, “Kale” kilit vb. gibi marka isimleri tüketicilere ürün hakkında fikir veren örneklerdir. Ancak böyle ürünü tanımlayan isimler her zaman uygun olmayabilir. Ya da hedef kitlenin dikkatini çekmeyebilir. Geçmişte marka ismi bulmak hiçte zor değildi. Girişimciler marka ismi bulmak için hiç uğraşmadan, piyasaya sundukları ürün ya da hizmete kendi adını vermekteydiler. Bu uygulama günümüzde çok yaygın değildir. Zaman içerisinde girişimciler daha yaratıcı ve promosyonel isimlere yönelmişlerdir. Ancak günümüzde de özellikle konfeksiyon sektöründe başı çeken firmaların pek çoğunun marka isimleri, isim ve soy isimden meydana gelmektedir. Pierre Cardin, Faik Sönmez, Sabri Özel, Christian Dior, Mine Çınar bunlardan bazılarıdır. Hatta ismin yanında onu tanımlayan bir sıfatın bulunduğu, günümüze kadar gelmiş örneklerde son derece başarılıdır. Hacı Bekir, Hacı Şakir ve Tahsin Hoca bunlardan bazılarıdır. Girişimcilerin

Page 63: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimcinin Sihirli Anahtarı: Marka 61

ürünlerine kendi isimlerini vermekten vazgeçtikleri dönemlerde kelimelerin baş harflerinden oluşan kısaltma şeklindeki marka isimleri yaygınlaşmıştır. Uzun ve tanımlayıcı isimlerin baş harfleri marka ismi olarak kullanılmıştır. Bu konuda Internetional Business Machines kelimelerinin kısaltması olan IBM ve Durmuş Yaşar Oğulları’nın kısaltması olan DYO bilinen örnekler arasındadır. Her ne kadar bu örnekler başarılı firmalar olsalar da, baş harflerin bir kelime anlamı yoktur ve akılda kalması zordur. Dolayısıyla tercih edilmemesi gereken bir yöntemdir. Abartılı tanımlar yerine daha basit akılda kalıcı ve ürün açısından anlam ifade eden kelimeler tercih edilmelidir.

Marka ismini seçerken ürün ve hizmetin özelliklerine uygun, hedef

kitleyi etkileyebilecek kelimeler olmasına dikkat etmek gerekmektedir. Marka ismi şiddet içeren, agresif ve genel ahlaka aykırı olmamalıdır. Ayrıca hedef kitleyi etkileyebilecek isimlerin başarı şansı daha yüksektir. Örneğin çocuklara yönelik isimlerin daha kısa, kolay hatırlanır ve kolay telaffuz edilebilir olması önemlidir. “Dan” kek, “Pop” kek, “Can” kraker ..vb. Esasında eğitim seviyesi çok yüksek olmayan kitleye yönelik diğer ürünlerin isimleri de bu özelliği taşımalıdır (Ace, Omo, Alo, Cif…vb.). Gençlere ve sofistik tüketicilere yönelik ürünlerin marka isimlerinde ise daha romantik izler bulunmalıdır. Özellikle üniversite çağındaki gençlere yönelik isimlerin Türkçe yerine İngilizce olması, dikkat çekmektedir. Pek çok Türk firması bu hedef kitleye yönelik ürünlerinde İngilizce ya da yabancı bir isimmiş gibi algılanan isimler vermektedir. Bu konuda en belirgin örnek ”Ramazan Oğulları Dikim İşletmesi” kelimelerinin kısaltması olan Rodi’dir.

Ayrıca marka ismi belirlenirken dilin yapısı incelenmeli, dil

uzmanlarından yardım alınmalıdır. Marka ismi hedef kitlenin dil yapısına uygun olmalıdır. Latincenin Hint Avrupa dil kökeninden gelen ve pek çok dile çevrilebilen yapısından dolayı, Latince isimleri tercih etmek faydalı olabilir. Örneğin Phılıp Morris yeniden yapılanırken altria ismini seçmiştir. Bu isim Latincede yüksek anlamına gelen Altus kelimesinden geliyordu. Açık ünlülerden oluştuğu için kadınsı Tarzda bir yüksek prestij sunmaktadır. Sert sessizlerin çoğunlukta olduğu kelimeler ise daha erkeksi olarak algılanmaktadır(Peryy and Wısnom, 2003:58). Koç gurubu Altus ismini Arçelik ve Beko’dan sonra üretmekte olduğu beyaz eşya serisine vermiştir. Satın alma kararları daha çok kadınlar tarafından belirlenen bir eşya grubu olduğunu düşünürsek bu kadınsı marka ismi bu ürün gurubu için oldukça iyi bir tercihtir. Tabi bu sofistike müşteriler için daha uygun bir isim gibi görünmesine rağmen, daha düşük gelir seviyesine sahip tüketici kitlesini hedef alan bir ürün için ne kadar uygun olduğunu zaman içinde görebiliriz. Ayrıca uluslararası pazarlara hitap eden işletmeler için markalama çok daha karmaşık bir hale gelmektedir. Ürünün sunulacağı tüm ülkelerin dil yapılarına uygun, telaffuz edilebilir, Bu ülkelerin dillerinde olumsuz anlamlar taşımayan yanlış anlamalara meydan vermeyecek isimler tercih edilmelidir.

Page 64: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Selda BAŞARAN ALAGÖZ

62

Böylece farklı kültürlere, farklı dillere ve farklı pazar şartlarına sahip insanlar aynı marka isminde cazip öğeler bulabilirler(Simon, 2003:100).

1.2 Marka İmajı Marka ismi uzun vadeli stratejik bir karardır. Bir işletmenin marka

değeri onun en önemli soyut varlığıdır. Tabiî ki bu değer markanın yarattığı müşteri değeri ile doğru orantılıdır. Müşterilerin markaya duyduğu güven ve bu güvenin yol açtığı sadakat marka değerini belirleyecektir. Marka bir işletmenin ürün ve hizmetlerini temsil eder. Ürün ve hizmetlerin, müşteriler, tedarikçiler hatta tüm toplum ile ilişkilerini ortaya koyar. Müşterilere rakiplerin sunmadığı ek değerler sunar. Güçlü bir marka müşteri sadakati yaratır. Ancak müşteri değeri yaratabilen bir marka işletmenin tüm süreçlerini etkilemelidir. Örneğin bir marka müşterilere daha fazla kaliteyi öneriyorsa bu durum üretim süreçlerine kesinlikle yansımalıdır. İşletme tedarikçilerini ve aracılarını iyi seçmeli, müşteri ilişkilerini en üst seviyede tutarak onlardan aldığı geri bildirimlerle, onların istek ve ihtiyaçlarını bireyselliklerini ve farklılıklarını göz önünde bulundurarak karşılamalıdır.

Marka imajı, iyi bir ürün, ayırt edici bir kimlik ve müşteriye sunulan

ek değerlerin bileşkesidir(Doyle, 2003:408). Etkin bir marka imajı için öncelikle iyi bir ürüne sahip olmak gerekir. Ürünün yeterince iyi olup olmadığını marka ismini belirtmeden, “Yayla lezzet testi” örneğinde olduğu gibi testler yaparak ölçebiliriz. Bazı deterjan firmalarının marka isimlerini kapatarak yaptığı yıkamadan sonra sonucun tespit edilmesi de yine buna örnektir. İkinci olarak ürünün rakip işletmelerin ürünlerinden ayırt edilebilmesini sağlayacak bir kimlik kazanması gerekir. Üçüncüsü ise bizim ürünlerimizin rakiplerin ürünlerinden daha iyi olduğuna müşterileri inandıracak bir ek değer sunulmalıdır(Doyle, 2003:409).

Bu sürecin ilk aşaması pek çok işletme tarafından başarıyla kat

edilmektedir. Ancak tüketicinin ihtiyacını karşılayacak bir ürün ya da hizmet sunmak günümüzde artık yeterli değildir. Her türlü yenilik ve teknolojik üstünlük rakipler tarafından kolaylıkla taklit edilebilmektedir. Bu yüzden rakip firmaların ürün ve hizmetlerinde kalite ve nitelik bakımından çok fazla fark bulunmamaktadır. İkinci aşama ise tüm öğeleriyle (isimi, amblemi, maskotu, rengi, mesajı) müşterilerin dikkatini çekebilecek bir markalama stratejisidir. Üçüncü aşamada ise bu markayı müşterilerin gözünde diğerlerinden daha üstün kılacak değerlerin eklenmesidir. Satış sonrası hizmet, garanti koşulları vb. faydalar oldukça önemlidir. Ancak bunlarda taklit ve takip edilemez değildir. O halde sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlayabilmek için bu ek faydaların müşteriye güven vermesi, imaj katması ve statü yaratması son derece önemlidir. İyi bir marka müşterilerinin riski

Page 65: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimcinin Sihirli Anahtarı: Marka 63

azaltmalarına yardımcı olmalı ve seçim yapmalarını kolaylaştırmalıdır. Böyle bir marka ismi, müşterilere paylaşılan deneyimler vaat etmektedir.

Günümüzde ürün ve hizmetlerin fonksiyonel ihtiyaçlardan çok,

sosyal ihtiyaçları karşılaması gerekmektedir. Öyle ki tüketiciler bazen bir ürünün kendi kimliklerini ortaya koyduğuna inanırlar. Müşterinin zihnindeki marka imajı, marka ile ilgili olarak kendisine sunulan mesajları algılamasını bir sonucudur. Bu yüzden işletmelerin tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarını müşterilerden gelen geri bildirimle tam olarak öğrenmesi ve satın almayı hatta sadık kalmayı sağlayacak değerler yaratması gerekmektedir.

2. GİRİŞİMCİ İÇİN MARKA STRATEJİLERİ Bir marka yaratma sürecinin en başında, uygun bir danışman ya da

ajans seçimi sırasında, girişimci öncelikle kendi projesinin boyutunu, zaman aralığını ve işletme içerisindeki proje yöneticilerini ve bütçesini gözden geçirmelidir. Kısacası bir durum analizi yaparak öncelikle kendi işletmesinin boyutlarını belirleyebilmelidir. Bu aşamada özellikle bütçe son derece önemlidir. Yeterince geniş bütçeye sahip olmayan işletmeler, küçük bir ajans ya da bir danışmanla çalışmayı tercih edebilirler. Bu ajans ya da danışmanın deneyimleri, çalışma sistemi işletmeye uygun olmalıdır. Çalışmaya başlamadan önce daha önce bu kişiler ya da ajanslarla çalışmış olanların referanslarına başvurulmasında fayda vardır. Danışmanların en büyük avantajları değişen koşullara hemen uyum sağlayabilecek esnekliğe sahip olmalarıdır. İşletme yeterince büyük bir bütçeye sahipse ve özelliklede uluslararası pazarlara açılması durumu söz konusu ise markalama sürecinin tüm aşamalarında yol gösterebilecek, uluslar arası pazarlama için ayrıca destek sağlayabilecek büyük ajanslarla çalışmak mümkündür. Ancak bu ajansı belirlerken yine deneyimleri, çalışma sistemi ve takım elemanlarının uyumu dikkate alınmalıdır. İşletme dışarıdan destek almaksızın bu süreci tamamlamak istiyorsa, o zaman da yine öncelikle bir durum analizi yaparak bu konuda deneyim sahibi ve uyum içerisinde çalışabilecek elemanları ile bir takım oluşturması gerekmektedir. Bir marka süreci ister işletme içi ya da işletme dışı elemanlarla yürütülüyor olsa da bu sürecin her aşamasını denetleyecek ve onaylayacak bir grup oluşturulmalıdır. Bu grup yürütülen işlerin işletme amaçları açısından uygunluğunu ve sürecin işleyişini denetleyen bir kontrol mekanizması gibi çalışmalıdır.

Markalama sürecinin en başında konumlama yapmak gerekmektedir.

Konumlama tüketicinin gözünde nasıl bir yer edinmek istendiği ile ilgilidir. İşletme konumlandırma yaparken SWOT analizi yapmalı, işletme içerisinde ki güçlülük ve zayıflıklar ve işletme dışındaki fırsat ve tehtidler göz önünde bulundurularak rasyonel bir konumlandırma yapmak bu sürecin en önemli aşamasıdır. En iyi konumlandırma, en objektif konumlandırmadır. İşletmeler

Page 66: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Selda BAŞARAN ALAGÖZ

64

kendi güçlerinin üzerinde bir konumlandırma yaptıklarında, zaman içerisinde tüketicilerin gözünde, olduklarından daha güçlü değil aciz bir firma durumuna düşeceklerdir. Böyle firmaların tüketici açısından güvenirlilik düzeyleri son derece düşüktür. Bu yüzden işletmeler kendi durumlarını en iyi şekilde analiz ederek konumlandırma yapmalıdırlar. Geçmişte ABD otomobil kiralama şirketlerinden Avis’in kendisinden daha büyük rakibi Hertz’e karşı uygulamış olduğu konumlandırma “Biz bu alanda ikinciyiz, bu yüzden daha çok çaba sarf ederiz” oldukça başarılı olmuştur. Burada firma rakibinin kendisinden daha güçlü oluşunu kendisi için bir avantaj olarak kullanmıştır. Firma, alanında en iyi olduğunu iddia etmiş olsaydı pek çok tüketicinin güvenini kaybedebilirdi. Tabiî ki işletme kendi gücünün farkında olmalıdır. Burada alçak gönüllülük bir strateji değildir. Doğru strateji objektif olmaktır. Lider bir firmanın konumlandırması da tabiî ki biraz megalomani içerebilir. “Vakko modadır”, “Beymen’den giyinin fark edilirsiniz”, “Beko bir dünya markasıdır” gibi ifadeler son derece güven vericidir ve firmanın konumlandırmasını tam olarak ortaya koymaktadır.

Doğru bir konumlandırmadan sonra ikinci aşama marka isminin

oluşturulmasıdır. Burada belirlenen konumlandırma son derece önemlidir. Çünkü işletme konumlandırma stratejisine uygun bir isim seçmelidir. Ürünün ne olduğu, fiyatı, hedeflenen kitlenin, yaş, cinsiyet, eğitim seviyesi, yaşam tarzı, dil yapısı, sosyal ve kültürel özellikleri, tutum ve inançları..vb özellikleri son derece önemlidir. Çocuklara yönelik ürünlerde daha kısa, akılda kalıcı ve telaffuzu kolay isimler tercih edilmelidir. Gençlere yönelik ürünlerde daha çok yabancı dillerdeki isimler tercih edilebilir. Burada hedeflenen gençlerin eğitim seviyesi, gelir seviyesi ve kültürel özellikleri belirleyici olmalıdır. Kültür seviyesi yüksek olan tüketiciler yönelik olan ürünlerde daha sofistike isimlerin kullanılması tüketicilerin ürün yada hizmete olan ilgisini arttıracaktır. Uluslararası pazarlara açılırken yine hedeflenen kitlenin dil, din, kültür yapısı vb faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca marka ismi belirlenirken söz konusu ürün ve hizmetin reklamı için, seçilen medya da göz önünde bulundurulmalıdır. Basılı, görsel ya da işitsel medyalarda etkili olabilecek isimler elbette ki farklılık arz edecektir. Örneğin sadece işitsel medyalar kullanılacaksa, kelimenin okunuşu ile yazılışı aynı olmalıdır. Aksi takdirde tüketici ürünün ismini gördüğü zaman aynı ürün olduğunu fark edemeyebilir. Marka ismi aynı zamanda ambalajlamaya da uygun olmalıdır. Bunlarla beraber rakip firmaların marka isimlerini de gözden geçirmek gerekir. Böylece kullanılmaması gereken isimleri belirlemek daha kolay olacaktır. Bu araştırmalardan sonra, marka için birçok isim bulmak ve bu isim listesindeki tüm isimleri tek tek gözden geçirmek gerekmektedir. İsimlerin olumlu ve olumsuz yanları üzerinde düşünmek, hatta tartışmak, zamanla birkaç tane ismi ön plana çıkaracaktır. Ön plana çıkan isimler belirlendiği zaman bu isimlerin tescilli marka ismi için uygun olup olmadığının ilk kontrolünü

Page 67: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimcinin Sihirli Anahtarı: Marka 65

gerçekleştirmek gerekmektedir. İşletme uluslararası pazarlara açılacak ise mutlaka dil bilimcilerin görüşünü almak ve hedeflenen pazardaki insanların dillerine uygun olup olmadığını kontrol etmek gerekmektedir. Geçmişte Chevrolet “ Nova” marka otomobiller Pourte Rico pazarında başarısızlığa uğramıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda “No va” isminin İspanyolca telaffuzunun yürümez, gitmez anlamına geldiği tespit edilerek isim Caribe olarak değiştirilmiştir(Ricks, 1983:48)sürülürken çok yüksek satış rakamları tahmin edilmişti. Ancak kendi dillerinde yürümez anlamına gelen bir otomobili satın almak isteyenlerin sayısı pek fazla olmamıştı. Bu aşamadan sonra, dünya çapında ve yerel kimlik görüntüleme araştırmaları ve sonrada tescilli marka uygunluk araştırmaları yapılmalıdır. Son olarak belirlenen birkaç isimden en uygun olanı seçilerek ticaret siciline kayıt ettirilmelidir.

Marka ismi belirlendikten sonra marka sürecinin önemli bir kısmı

kat edilmiş olur. Ancak markanın gözle görülen öğeleri de son derece önemlidir. Şimdi logo, maskot, amblem, renk gibi görsel öğeler belirlenmelidir. Tabiî ki yine markanın konumlandırması ve ismi burada girişimciyi en çok etkileyecek olan faktörlerdir. Ayrıca ürünün fiyatı, hedeflenen kitlenin özellikleri ve rakip firmaların markalarının görsel özellikleri de önem arz etmektedir. Logo belirlerken duygusal nitelikli tüketiciler için daha süslü yazı karakterleri tercih edilirken, rasyonel tüketiciler için daha net yazı karakterleri tercih edilmektedir. Yine eğitim seviyesi ve dikkat düzeyi daha düşük tüketiciler için net yazı karakterleri seçilmelidir.

Markanın rengi ile ilgili olarak daha önce belirtmiş olduğumuz

faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Bunun yanında seçilen görsel öğeler markanın ismine, konumuna, ürün ya da hizmetin reklamı için seçilen medyaya ve ambalajlamaya uygun olmalıdır. Ayrıca uluslararası pazarlara açılacak firmalar amblem ve maskot belirlerken hedefledikleri kitlelerdeki farklı özellikleri dikkate almak zorundadırlar. Farklı kültürlerde ya da dinlerdeki insanların farklı hassasiyetleri oldukları unutulmamalıdır.

Aynı zamanda renk çok önemli bir görsel öğedir. Daha önce

renklerin tüketiciler için taşıdığı anlamalardan bahsetmiştik. Ayrıca uluslar arası pazarlara açılacak firmaların hedeflediği tüketicilerin renk konusundaki hassasiyetlerini göz önünde bulundurmak zorundadır. Yapılan araştırmalar göre dünya üzerindeki insanların pek çoğu kendi ülkesinin bayrağının taşıdığı renklere karşı sempati duymaktadır. Bununla beraber ülkelere göre, renklere yüklenilen anlamlarda değişebilmektedir. Örneğin; Amerika’da meşrubatla ilişkilendirilen renk kırmızı iken, Japonya’da sarıdır(Odabaşı, 2002:140). Bu durum renklere yüklenilen anlamlarda genelleme yapılmasını zorlaştırmaktadır. Buradan ortaya çıkan sonuç, özellikle uluslar arası pazarlara açılmak söz konusu ise hedeflenen tüm pazarlarda kapsamlı bir

Page 68: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Selda BAŞARAN ALAGÖZ

66

araştırma yapmak gerekmektedir. Tüm bu koşullar göz önünde bulundurularak yapılan araştırmalardan sonra pek çok logo, amblem, maskot farklı renklerle tasarlanmalı. Daha sonra her biri tüm olumlu ve olumsuz yanları ile eleştirilmelidir. Zamanla bir kaç tanesi ön plan çıkacaktır. Ön plana çıkan görsel öğelerin hedef pazarla tanıştırarak onların düşüncelerin almak, temkinli bir girişimci için ön uygun yöntemdir. Çünkü gözden kaçırılan ince bir nokta, önemli bir risk taşıyabilir. Bu araştırmanın sonunda hedef kitle için en uygun öğeler seçilmeli ve ticaret siciline kaydı yapılmalıdır.

Marka stratejilerini en iyi şekilde belirleyerek, markalama sürecini

başarı ile kat etmek, iyi bir markaya sahip olmanın ilk aşamasıdır. İyi bir markalama için üst yönetimin karar vermesi ve belirli bir bütçe ayırması son derce önemlidir. Ancak yeterli değildir. İyi bir markaya sahip olabilmek için kaliteli bir ürünü, gelişmiş müşteri ilişkilerine ve sürdürülebilir pek çok rekabet avantajlarına sahip olmak gerekmektedir. Bir girişimcini, bir markayı istenilen düzeye getirilebilmesi için uzun vadeli yatırımlar yapması gerekmektedir. Marka insanların beyninde yaşanan bir değerdir. Beyindeki izlenimler zamanla netleşebildiği için markalaşma genellikle uzun yıllar alan bir süreçtir. Pazardaki tüketicilerin farklılıklarının farkında olan, onların istek ve ihtiyaçlarını farklı seçeneklerle karşılayan ve özgün değerler sunabilen işletmeler marka olmayı başarabilen işletmeler olacaktır. Bu bağlamda marka formülleri girişimciye iyi bir marka değil, ancak iyi bir başlangıç sunabilirler.

SONUÇ Marka rekabet üstünlüğü sağlayabilmek için önemli bir araçtır.

Günümüzde işletmeler içinde bulundukları rekabet ortamında markanın önemini bilmektedirler. Marka kimliğini tüketicilerin zihninde uzun vadeli olarak yerleştirmek ve hedeflenen mesajı doğru bir şekilde iletebilmek işletmeler açısından oldukça önemlidir. Güçlü bir marka imajı ile müşteri sadakatini sağlayabilmek için hedef kitleye etkin bir şekilde hitap etmek ve istenilen katma değeri sağlamak gerekmektedir. Böyle bir marka ismi tüketicilerin daha kolay seçim yapmasını sağlarken onlar açısından riski de en aza indirecektir. Çünkü böyle bir marka müşterilerine aynı zamanda paylaşılan deneyimler sunmaktadır.

Marka tüketiciler açısından ürün ya da hizmetlerin somut

ihtiyaçların karşılanmasına katkıda bulunmasının dışında bir takım psikolojik ihtiyaçların karşılanması açısından da önemli bir fonksiyon üstlenmektedir. Bu soyut ihtiyaçların (güven, prestij, kimlik kazandırma,..vb) karşılanması yoluyla müşterilere sunulan katma değer, ürün yada hizmeti benzerlerinin arasında öne çıkarmakta ve tercih edilebilir hale getirmektedir.

Page 69: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimcinin Sihirli Anahtarı: Marka 67

Güçlü bir marka imajı bir işletmenin taklit edilemeyecek temel yeteneklerinden birisidir ve sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlayacaktır.

KAYNAKÇA DOYLE, Peter;(2003), Değer Temelli Pazarlama, Kapital Medya Hizmetleri A.Ş.,

İstanbul. KOTLER, Philiph and ARMSTRONG, Garry;(1989), Principles of Marketing, 4. Ed.

Newyork. MUCUK, İsmet;(2001), Pazarlama İlkeleri, Geliştirilmiş 13.Baskı,Türkmen

Kitabevi, İstanbul. ODABAŞI, Yavuz ve BARIŞ, Gülfidan;(2002), Tüketici Davranışı, Kapital Medya

Hizmetleri A.Ş. PERRY, Alycıa And WISNOM, David;(2003), Markanın DNA’SI, Kapital Medya

Hizmetleri A.Ş., İstanbul. RİCKS, A. David;(1983), “Product That Crashed Into The Language

Barrier”,Business and Society Review, Spring, 48. SİMON, Anholt;(2003),Global Markaların Yerel Çuvallamaları, Kapital Medya

Hizmetleri A.Ş., İstanbul. TEK, Ömer Baybars;(1997), Pazarlama İlkeleri Türkiye Uygulamaları, Beta Basın,

Yayım, Dağıtım, Geliştirilmiş 7. Baskı, İzmir. VARLEY, Helen;(1980), Color, The Knapp Press, Publishers, Marshall Editions

Ltd., Los Angeles.

Page 70: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 71: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

“GİRİŞİMCİNİN GÜNDEMİ”

Page 72: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 73: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimcinin Gündemi

SİVİL TOPLUM VE KURUMLARIN SOSYAL SORUMLULUKLARI

İbrahim BETİL∗

1. Sivil Toplumun Alanları Gelişmiş dünyanın örneklerine bakıldığında, devletin bazı

alanlardan elini çekmeye başladığını ve sivil toplum çalışmalarının ağırlıklı olarak dört alanda yoğunlaştığını gözlemlemekteyiz: eğitim, çevre, sağlık, haklar. Özellikle “haklar”ın aranmasına yönelik oluşan “sivil savunuculuk” çalışmalarının, ülke içinde olduğu kadar ülkeler arasında da sürdürülebilir toplumsal barışın sağlanabilmesi için dünyada aşağıdaki konularda yoğunlaştığı gözlemlenmektedir:

• İnsan hakları • Kadın hakları • Cinsiyet eşitliği • Çocuk hakları • Tüketici hakları • Sağlık ve beslenme • Temiz ve sağlıklı çevrede yaşama, doğayı koruma • Yoksullukla savaş • Bireyin yeteneğini geliştirme • Herkes için eğitim hakkı

Sivil Toplum Kuruluşları devlet dışında, yani resmi alanın dışında organize olan kuruluşlardır. Bununla birlikte, organizasyonun kuruluş amacı, kurucuları, yönetim modeli ve destekçilerine göre “sivil aktivizime” ve yukarıda açıklamaya çalışılan “sivil savunuculuk” alanlarından birine ne ölçüde hizmet ettiği, veya kimin görüşlerini seslendirdiği değerlendirilmeksizin “sivil toplum kuruluşu” tanımına alınıp alınmayacağına karar vermek doğru olmayabilir.

Kısacası, Dernek – Birlik veya Vakıf olmak toplum yaşamında mutlaka gelişim ve değişim yönünde sivil savunuculuk hedeflemek anlamına gelmeyebilir. Örneğin:

• Meslek kuruluşları- (Bazı: İşadamları Dernekleri, Odalar, Birlikler,

Sendikalar)

∗ Toplum Gönüllüleri Vakfı

Page 74: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

İbrahim BETİL

72

• Siyasal Partiler • Varlık yönetimi veya Aile mülkünün bölünmesini engellemek

amacıyla kurulmuş olanlar (bazı vakıflar) • Devlet / Hükümet destekli kuruluşlar • Spor Kulüpleri

dernek, vakıf, birlik statüsünde olmakla birlikte bu çalışmanın tanımlamaları açısından sadece üçüncü sektör olarak kabul edilebilir ancak sivil toplum kuruluşu statüsünde sayılmaz. Bu listenin biraz daha uzayabileceğini, ayrıca kağıt üzerinde var olup da herhangi bir faaliyet göstermeyen, benzer tüzel kimlik taşıyan pek çok kurum olabileceğini de vurgulamak gerekir. Kaldı ki bu durum sadece bize özgü olmayıp yurt dışında da benzer şekilde ayrımlar yapılmış ve farklı şekilde isimler verilmiş olan sivil kuruluşların varlığını da bilmekteyiz.1

2. STK’ların Olmazsa Olmazları Sivil Toplum Kuruluşları’ (STK)nın, toplumun bütün kesimlerinin

yararı yönünde değişim ve gelişimini savunan sivil anlayışın katılımının çoğalarak etkinleşmesini sağlayabilmesi için sadece resmi kuruluşların dışında ve onlardan bağımsız olarak örgütlenmiş olmaları yeterli olamaz. STK’ların demokratik ve toplumsal değişimin önderi veya aracısı, ya da kolaylaştırıcısı olabilmeleri için bazı asgari temel ölçülere uyumu yönünden de tartışılmaları gerekir. Bu ölçüler temelde dört ana gurupta toplanabilir:

௧. Şeffaflık, ilkeler, değerler : STK’nın amaçlarında ve kaynaklarında

saydam olması. Toplumsal değişimin savunuculuğundaki etki düzeyi. Cinsiyetler arası eşitliği benimseme düzeyi. Toplum katmanlarına kaynak ve bilgi transfer yeteneği. Farklılıklara tahammül derecesi.

௨. Hesap verebilirlik : Kaynak ve amaçlarında çalışmaları hakkında dış denetime ve eleştiriye açık olması ve bağımsız denetimi benimseme düzeyi. Özellikle kaynak ve bağış sağlayıcılarla, destekçiler ve sponsorlarla ilişkisi, bunlara yönelik raporlamaları. Yasal ve mali sisteme uyumu.

1 Örneğin ABD de yapılan bir tanımlama: BONGOs (Business –Organized NGOs), PONGOs (Politically -Organized NGOs), BRINGOs (Briefcase NGOs), DONGOs (Donor - Organised NGOs), GONGOs (Govt- Organised NGOs), MONGOs (My Own NGO), FANGOs (Family Owned NGO)

Page 75: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Sivil Toplum ve Kurumların Sosyal Sorumlulukları 73

௩. Sivil Savunuculuk : Yaygınlık/etkinlik düzeyi. Bölgesel veya yerel katılım ve işbirlikleri. Toplumsal destek. Konusuyla ilgili etkili toplumsal politikalar üretimi. Yoksulluğun azaltılmasına, eğitim, sağlık, çevre ve toplumsal refahın artmasına katkı düzeyi. Uluslararası tanınırlık. Görsel ve yazılı basınla ilişkiler.

௪. Yönetim - Özerklik (Temsil düzeyi) : Karar mekanizmalarında yerel/merkez yetki dağılımı. Üyelik/Gönüllü katılım sayısı. Temsil ettiği tabanın büyüklüğü. Tabanın ve karar organlarının seçim/atama yöntemlerine ve süreçlerine katılım düzeyi. Katılımcılığa verilen önem. Sivil toplum tanımlamalarının hemen hepsinde, bireyin

aktifleşmesinden, kendi yakın çevresinden başlayarak toplumdaki gelişmelere duyarlı tavır geliştirmesinden, katılımcı olmasından söz edilir. Katılımcı bireyin özellikleri ise gözlemleyen, değerlendiren, karar verip müdahale eden “sorumlu kişi” olarak tanımlanır. Sivil toplum çalışmalarının temelinde kişinin geleceği şekillendirmek adına ‘seyirci‘ olmaktan çıkıp “oyuncu” olmaya karar verme olgusu egemendir.

Bu noktada batı demokrasilerindeki toplum yaşamının temel ögesi

olan sivil toplum çalışmalarının varlık nedeni ile evrensel etik anlayışının tanımı arasında da önemli bir örtüşme görülmektedir.

3. STK’lar ve Sivil toplumun Etik kuralları Brezilyalı düşünür Paulo Freire’e göre evrensel boyutta insani etik

yaklaşımı benimsemek demek, kişinin kendi yaşam sürecinde bir seyirci olmaktan çıkıp, dünyanın değişim olgusuna aktif katkıda bulunmaya karar vermesi anlamını taşır.2 Kişi etik insan olabilme sürecinde özellikle sivil toplumun gönüllü çalışmalarına zaman ayırarak gelişebilmek bu değerlerin pekişmesine katkıda bulunmaktadır. Çünkü Robert Pirsig’in3 de ifade ettiği gibi “Dünyayı düzeltmenin yeri önce kendi yüreğimiz, kafamız ve ellerimiz... ve onlardan çıkan iştir.”

Dünyanın oluşumunu ve değişimini sürdürme sürecinde tarihsel

oluşumları fırsat olarak görüp bu değişimi yönlendirebilmek sorumlu ve ilkeli davranışlarla ve olaylara karşı tavır alabilmekle mümkündür. Sivil toplumun varlık nedenlerinin temelindeki olgu da buradan kaynaklanmaktadır. Dünyanın ve yaşamın sürekli değişim ve gelişim içinde

2 Paulo Freire, Pedagogy of Freedom, Ethics, Democracy, and Civic Courage, 1998 3 Robert M. Pirsig, Zen and The Art of Motorcycle Maintenance, An Inquiry into Values, Vintage-1989

Page 76: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

İbrahim BETİL

74

olduğunu görebilmek bizleri “sorumlu varlıklar”, dolayısıyla “etik kişiler” yapar.

Olaylara seyirci kalmakla değişimin parçası olunamıyor. Bu tarihi

gelişim ve oluşum süreci içinde bizden sonraki nesillere nasıl bir dünya bırakmak istiyorsak, herkesin o dünyanın şekillendirilmesine katılma zorunluluğu vardır. Geleceğin oluşumunu kendi haline bırakamayız. Bırakırsak, geleceği mutlaka başka birileri şekillendirecektir. Bu açıdan bakıldığında da STK’lar, bireylerin ve toplumların kendi geleceklerinin şekillendirilmesine katılma çalışmalarının araçlarıdır. Demokratik bir toplumun gelişmesini hedefleyen uygar bir STK’da etik anlayışın temelinde yatan değerler ve etik ilkelerin aşağıdaki biçimde özetlenebileceğini düşünmekteyim:

• Etik ilkeler ön plana alındığında insan ilişkileri merkezde tutulur. Yapılan işlerde insana değer verilir, kişilerin onurları gözetilir.

• Saygınlık: Her çalışmada, her projede güven uyandırmaya önem verilir.

• Amaçlarda ve kaynaklarda şeffaf olmaya özen gösterilir, hesap verebilir olma ilkesi ön plandadır. Gizli/saklı gündem maddeleri yoktur.

• Ayırım yapılmaz : STK’nın çalışmalarında inanç, etnik köken, düşünce, cinsiyet, sosyal konum farklılıkları gözetilmeksizin her kişi ve kesime eşit yakınlık amaçlanır. Herkese eşit olanaklar sunulur. Sorunlara çözüm aranırken profesyonel objektiflik ön plandadır.

• Yeterlilik: Çalışanlar, gönüllüler bireysel uzmanlık alanlarında çalışır ve mesleki bilgi ve birikimlerini sürekli geliştirirler. Asıl olan konuyla ilgili olarak sunulan hizmetin kalitesi ve etkinliğidir.

• Katılıma önem verilir. Yerel işbirlikleri canlı tutulur. Hizmet götürülen birey ya da kesimin özel yaşamıyla ilgili bilgilere saygı ve özen gösterilir.

• Toplumsal adaleti gerçekleştirmek hedef alınır. Hizmet edilen birey ya da kesimin yasal hakları gözetilir.

• İdeolojik veya siyasi etkilerden bağımsızlık, bireysel çıkarlardan uzak durmak esastır. Temel amaç STK’nın misyonu doğrultusunda toplumsal bir sorunu

çözümleyebilmek, geliştirebilmek amacıyla hizmet etmektir. 4. Kurumların Sosyal Sorumlulukları Ünlü iktisatçı Milton Friedman söylemiyle ‘İş yaşamının işi İş

olmalıdır,’ 21. Yüzyılda geçerliliğini sürdürebilir mi? İş dünyasının işi gerçekten sadece ‘iş’ yapmakla sınırlı mı olmalıdır?

Page 77: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Sivil Toplum ve Kurumların Sosyal Sorumlulukları 75

Kurumların Sosyal Sorumlulukları (KSS), • şirketlerin çevre ve sosyal yaşamla ilgili konuları iş ilişkileriyle ve

yatırımcılarla ilişkileriyle gönüllü olarak bütünleştirmeleridir • şirketlerin kendi aralarında, devlet ve sivil toplumla ilişkilerindeki

transformasyonun somut göstergesidir • şirketlerin uzun vadede sürdürülebilirliğinin teminatıdır • bir yandan ekonomik kalkınmaya destek sağlarken diğer yandan

çalışanların yaşam kalitesine olumlu etki yapar. • Yüzyıldır süregelen kapitalizm-sosyalizm tartışmasına ve

sürdürülebilir kalkınmaya ciddi bir çözümdür. KSS çalışmaları: üçüncü sektör yaklaşımı, hükümetlerden destek

kavramı ve pazar ekonomisine önem veren neo-liberal bakış açısıyla açıklanabilmektedir.4 KSS çalışmalarının başarılı olabilmesi için kamu-özel işbirliğinin vazgeçilmez önemine inanmakla birlikte, KSS projelerinde ekonomik mantığın yaptırım gücünün daha kalıcı ve etkili olacağı inancıyla neo-liberal bakış açısının özellikleri dikkate alınmalıdır.

Dünyada sürdürülebilir barışın sağlanabilmesi için insanlığın talebi

‘Geliştirilmiş sosyal ve Ekonomik adalettir’ Dünyanın yıllık ekonomik üretimi 30 trilyon dolar düzeyindedir.

Bazı ülkelerde kişi başına gelir 40 000 $/yıl düzeyindeyken, gelişmekte olan ülkelerde nüfusun yarısında kişi başına gelir 700 $/yıldır. Bunun içinde 3 milyar insan günde 2 dolardan az bir gelirle yaşamlarını sürdürmeye çabalamaktadır.

Yoksulluk nedeniyle, günde 30 000 çocuğun öldüğü, her dakikada

bir annenin doğum yaparken yaşamını kaybettiği, çoğunluğu kız olan okul çağında 100 milyon çocuğun okula gidemediği, bir milyar insanın temiz içme suyuna erişemediği bir dünyada yaşamaktayız.

Günümüzde refah, zenginlik ve istikrarın hiçbir ülkenin egemenliği

ve tekeli altında kalması, o ülkenin kendi sınırları içinde korunması mümkün değildir. Bir toplumun refah ve zenginliğinin sürdürülebilmesi yakın çevresindeki toplumların, hatta çok uzaklardaki başka toplumların yaşam koşullarıyla yakından etkilenmektedir. İşte tam bu nedenle de dünyada her geçen gün giderek daha çok sayıda insan başkalarının işine karışmaya başlamakta ve insanlar toplumsal duyarlılık çalışmalarını kişisel sorumluluk alanları içinde görmektedir.

4 Bryane Michael, Linacre College

Page 78: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

İbrahim BETİL

76

Ekonomi dünyasına baktığımızda tüketici değerlerinin de hızla değişmekte olduğunu gözlemlemekteyiz. Fiyatı ve kalitesi aynı olan bir ürünü seçerken tüketicinin tercihi, etiketinde kurumsal sosyal sorumluluk tercihi olan üründen yana olmaktadır. Tüketiciler iş sahiplerini ve yatırımcıları zengin etmenin ötesinde farklı beklentileri gündeme getirmektedir. Şirketler, fabrikalar açısından kurallara, yasalara % 100 uyum sağlamak Kurumların Sosyal Sorumlulukları açısından yeterli değildir. Yasalar ve kurallar sadece geçmişte görülen olumsuzlukları düzeltmek için vardır. Günümüzde tüm yasalar ve kurallarla uyum içinde çalışmanız gelecekte tehlikelerden arınacağınız anlamına gelmez. Şirketinizin geleceğe yönelik bir vizyonu olmalıdır. Tüketici sizi değerlendirirken sizinle ilgili kararı geçmişte yaptıklarınıza bakarak geleceğin standartlarına göre verecektir.

İşyerinde kurumsal sosyal sorumluluk projelerini uygulayan

kuruluşlarda çalışanların verimliğinin de önemli ölçüde artmakta olduğu görülmekte. ABD’de yetişkinlerin % 55’i yılda 200 saat, İngiltere’de ve pek çok başka batı ülkesinde yetişkinlerin % 40’ı sosyal sorumluluk projelerine benzer süreler ayırmaktadır.

Özetle, ünlü iş yaşamı düşünürü Patrick Dixon sözleriyle:

“İnansanız da inanmasanız da KSS iş dünyası için artık vazgeçilmez bir yaşam gerçeğidir.”

Yazar Christine Arena, Başarının Nedeni (Cause for Success) isimli

kitabında Kurumsal sosyal sorumluluktan söz ederken kullandığı bir yorum farklı bir bakış açısını da gündeme getiriyor: “Dünya sorunlarına çözüm bulabilmek 21. Yüzyılda şirketler açısından çok önemli ticari iş fırsatları oluşturacaktır.” Yorumuyla bu konunun kurum karlılığı üzerindeki etkisini vurgulamakta. Arena ayrıca kurumların toplum ve çevre sorunlarına çözüm geliştirdikçe, şirketlerin verimlilikleri artacağını, sürekliliklerinin güvence kazanacağını da anlatmaktadır.

İngilterenin önde gelen iş dünyası temsilcilerinden Phil

Hodkinson’a5 göre: “KSS bazılarına göre piyasada rekabet üstünlüğü sağlayan bir

kavram; bazılarına göre ise paydaşlardan giderek yükselen taleplere verilecek güzel bir cevap…”

5 Phil Hodkinson’a , CEO Insurance & Investment, HBOS- Chair of the Business Impact Review Group

Page 79: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Sivil Toplum ve Kurumların Sosyal Sorumlulukları 77

Kurumların Sosyal Sorumluluk çalışmalarının ülkemizde de giderek yaygınlaşması kaçınılmaz bir olgudur. Bir yandan katılımcı demokrasinin yaygınlaşması, diğer yandan iletişim teknolojisindeki devrimsel nitelikte gelişmelerle tüketici bilinçlenmesi sonucu sivilleşmenin güçlenmesi içinde bulunduğumuz yüzyılın gelişimini belirleyici temel etkenler olacaktır. Toplumun beklentisi yükselecek, kurumların bu ekonomik gerçeğe duyarlılıklarının artması sonucu KSS kavramı giderek büyüyecektir.

Satış ciroları ve karlılıkları dünya devleriyle boy ölçüşecek

düzeylere çıkan, çalışanlarıyla önemli büyüklükte organizasyonlar oluşturan Türkiye’nin pekçok şirketinin de KSS alanında yaptıklarını toplumla paylaşmaları, toplumun beklentilerinle yüzleşmeleri, pekçok kuruluşumuzun yapmakta olduğu önemli hayırseverlik çalışmalarının çok ötesinde bir anlam kazanacaktır. Bunun sağlıklı bir yönlendirme ve yönetimi dünyada da yapılan örneklerine uygun olarak, Kurumsal Sosyal Sorumluluk alanında kriterleri önceden belirlenmiş, bağımsız ve bilimsel bir endeks oluşturmaktır. KSS endeksi çerçevesinde ortaya konacak kriterlerle kurumlarımızın yapmakta olduğu pekçok sosyal sorumluluk projesinin toplumsal etkisi ölçülebilecektir. KSS endeksi bir okul yaptıranla, bir hastane yaptıranın veya gerek sosyal gerekse çevre konularında benzer çeşitli duyarlılık gösterenlerin, yaptıkları katkıların güçlerine göre sıralamasını yaparak konuya en çok duyarlılık gösteren kuruluşları toplumla belli bir mantık içinde paylaşacaktır. Bu yaklaşım belki kurumlar arası tatlı bir rekabeti de gündeme getireceğinden toplumsal kazanımın artmasına da neden olabilecektir.

Endekse dahil edilecek şirketlerin seçiminde, ilk aşamada seçici

davranmak ve mali tabloları uluslararası denetim şirketleri tarafından veya yeminli mali müşavirler tarafından denetlenmiş şirketleri bu endekse katmak düşünülmelidir. Endekse tabi olacak kurumların, verileri gönüllü olarak beyan edebilecek, geliştirebilecek ve uygulayabilecek şirketler olmasında yarar görülmektedir.

Sosyal Sorumluluk Endeksi – Değerlendirme Kategorileri aşağıdaki

alanlarda olabilir: 1. Eğitim Okul/Üniversite/Yurt/Kültür Merkezi yapımı Sürdürülebilir veya bir kerelik yatırımla oluşan eğitim/kültür

projelerine destek (geliri eğitim amaçlı oluşturulan büyük burs fonları da dahil)

2. Sağlık Hastane, sağlık merkezi, vb yapımı Sürdürülebilir veya bir kerelik yatırımla oluşan sağlık projelerine

destek

Page 80: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

İbrahim BETİL

78

3. Çevre Sürdürülebilir projeler Atık yönetimi Doğal hayatı koruma projeleri Mimari/tarihsel koruma/renovasyon projeleri 4. Spor Halka açık spor merkezleri yapımı Spor Eğitimi/bursu Spor yarışmaları sponsorlukları (engelliler olimpiyatlari, amatör

takımlara destek) 5. Kültür Festival (müzik, gençlik, vb) sponsorlukları Tarih, arkeoloji, sanat, müze projelerine destek 6. Gençlik Gençliğe yönelik projelere destek Rehberlik (mentoring) Staj 7. Diğer Tüm bu kategorilerin ölçülmesi icin önerilebilecek taslak: Yönetim Kalitesi Kurum, toplumsal fayda uğruna geliştirdiği uygulamaları beyan

eder. ௧. Liderlik (önderlik) ve Amaç : Tüm yönetim seviyelerinde

geliştirilen uygulamalara nasıl önderlik ettikleri, kurum içi katılım ve sahiplenmenin yaygınlığı

௨. Yönetim Süreci : Sosyal sorumluluk etkinliklerinin yönetilme modeli, kullanılan metodlar ve yapılanmalar, hedeflerin nasıl belirlendiği, bu hedeflere ulaşmak için neler yapıldığı, sürekli bir gelişimin nasıl sağlandığı

௩. Kaynaklar : Kurumun sosyal sorumluluk/toplumsal fayda için maddi, ayni veya insan kaynağı açısından nasıl bir yatırım yaptığı. Ayırdığı kaynakların kurum gelirine, varlıklarına oranı.

௪. Iletişim ve Diyalog : Kurumun toplumsal duyarlılık paydaşlarını belirleme yöntemi, danışmanları, sağladığı katılım, iletişim yöntemi, gerekli ortaklıkları yaratma modeli Etki Kurumun yarattığı sosyal sorumluluk programının hem kuruma,

hem de topluma olan katkısının niteliksel ve niceliksel boyutu değerlendirilmelidir.

௧. Kurumsal Yararlar/Faydalar : Kurumun sosyal sorumluluk projeleriyle ne tür kurumsal yararlar sağladığı (çalışan gelişimine,

Page 81: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Sivil Toplum ve Kurumların Sosyal Sorumlulukları 79

kurumsal eğitim/öğrenime, ürün kalitesine ve üretim sürecine etkileri, finansal ve satış performansına etkisi)

௨. Toplumsal Yararlar : Kurumun nasıl bir toplumsal yarar sağladığı. Bu toplumsal yararın etkilediği insan sayısı, çevre ve diğer etki alanları

௩. Yöntem : Kurumca uygulanan Sosyal Sorumluluk projeleri hangi yöntem ve hangi kanallar aracılığıyla uygulanmaktadır? 3.1.“Benim kontrolum altında olacağı için, kendi grubumun Vakfını

kurarım, tüm kaynakları ve kazançları bu kanala yönlendiririm” yaklaşımı ile 3.2.“hedefleri, uygulamaları şeffaf, yönetim anlayışı ve yaygın

gönüllü katılımıyla ölçülebilir, yaygın toplumsal etkileri olan” sivil toplum kuruluşları aracılığıyla

SSE derecelendirme işlemleri bir özerk çalışma grubu veya

bağımsız bir ortaklık veya bir STK’lar üst kurulu tarafından ele alınmalıdır. Önemli Not: Sosyal Sorumluluk Endeksi konusu sadece

Kurumların sorumlulukları açısından değerlendirilmemeli, konuya diğer taraftan dahil edilebilecek Sivil Toplum Kuruluşlarında da (Kaynak konsantrasyonu, Mali tablolarda şeffaflık, bağımsız denetim, kaynakların idari gider-amaca yönelik giderler arasında dağılımı gibi belirli standartlar aranmalıdır)

Page 82: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 83: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

“ARAŞTIRMA MAKALELERİ”

Page 84: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 85: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Araştırma Makaleleri

BİLGİ TEKNOLOJİLERİNİN GİRİŞİMCİLİĞE ETKİLERİ

Semra GÜNEY∗ Savaş MUTLU∗∗

ÖZET

İçinde bulunduğumuz yüzyılda, bilgi teknolojilerinin günlük hayatımızdaki değeri her geçen gün biraz daha artmaktadır. Bilgi teknolojilerinin yüksek hızda bilgi transfer edebilmesi, fiziksel uzaklık ve zaman kısıtlaması olmaması, yüksek seviyede esnekliği işletmelerin iş yapma biçimlerini değiştirmektedir. Bu değişimlerden girişimciliğin de etkilenmemesi mümkün değildir.

Bu makalede, bilgi teknolojilerinin girişimcilik üzerindeki etkileri incelenmeye

çalışılmıştır. Çalışma kapsamında öncelikle literatür araştırması yapılmış, daha sonra kuramsal bilgiler ışığında bir örnek olay incelenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Bilgi Teknolojileri, İnternet, Girişimcilik, Uluslararası

Girişimcilik, E-Ticaret. ABSTRACT

In recent century, value of information technologies in our daily life is increasing

everyday. High speed information transfer capability, lack of physical distance and time restriction, high elasticity features of information technologies change work procedures of corporations. It is not possible for entrepreneurship not to be affected by those changes.

In this article, it was aimed to investigate the affects of information technologies on

entrepreneurship. Within the scope of the study, first a literature survey realized and after that in the light of theoretical information, a case has been investigated.

Key Words: Information Technologies, Internet, Entrepreneurship, International

Entrepreneurship, E-Commerce. GİRİŞ Bir tanım girişimciyi “Piyasa koşulları içerisinde üretim faktörlerini

bir araya getirerek, yatırılacak sermayeye en yüksek getiriyi sağlayacak mal ve hizmetlerin üretimini öngören ve bu amaçla sermayeyi üretim sürecine sokan ve risk üstlenen kişi” olarak tarif etmektedir (Paksoy v.d., 2007: 2). ∗ Doç. Dr., Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim üyesi E-posta: [email protected] ∗∗ Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Ana bilim Dalı Doktora Öğrencisi E-Posta: [email protected]

Page 86: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Semra GÜNEY, Savaş MUTLU

84

Günümüzde ise, analiz ve sentez yeteneğine sahip, eğitimli, proaktif

kişilikte, stratejik düşünebilen, misyon ve vizyon oluşturabilecek ve bilgi toplumunun üyesi olabilecek girişimciler ile ilgili olarak, “entelektüel girişimcilik” kavramı öne çıkmaktadır. Entelektüel girişimcilik, sahip olunan öngörülere dayanarak toplumsal ve ekonomik yapının yenilenmesine katkıda bulunmanın yanı sıra insan, teknoloji, yapı ve bilgi arasında optimum uyumu sağlamak şeklinde tanımlanmaktadır (İnce ve Gül, 2007:1). Bilginin öneminin artması ile birlikte maddi sermayeye duyulan gereksinimin (para, emek, enerji v.b.) yerini bilgi varlıklarına (bilgi, patent, telif hakkı, beyin gücü, deneyim v.b.) bıraktığı öne sürülmektedir (Akolaş, 2004: 36).

Hatta bu konuda bir başka yaklaşım, geleneksel üretim faktörleri

olan emek, sermaye ve doğal kaynakların ortadan kalkmamalarına rağmen, bilginin ardından ikinci plana düştüğüdür (İnce ve Gül, 2007:4, Yeniçeri ve İnce, 2005:489).

Girişimciyi tanımlayan özellikler arasına ayrıca teknoloji, ürün geliştirme gibi alanlarda öngörüler geliştirme, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri izlemek de ilave edilmektedir (İnce ve Gül, 2007:11). Bu kapsamda, özellikle 1990’ların ortalarından itibaren geliştirilen bilgi teknolojileri, küçük işletmeler ve hatta girişimci bireylerin kendilerine iş fırsatları yaratmalarına olanak sağlamaktadır (Akın, 2001: 90).

Bilgi teknolojileri sadece büyük ölçekli organizasyonları değil,

küçük ve orta ölçekli organizasyonları da etkilemektedir (Öğüt, 2001:99). Örneğin Küçük ve Orta Büyüklükte İşletmeler (KOBİ), bilgisayar ve iletişim cihazlarına oldukça büyük yatırımlar yapmakta, özellikle yeni firmalarda toplam sermaye harcamalarında bu oran %25-45’i bulmaktadır (Fairlie, 2006: 187). Yeni bir işe başlayacak olanlar ve işlerini genişletmek isteyenler için bilgi teknolojileri her geçen gün daha çok vazgeçilmez hale gelmektedir (Akın, 2001:98).

Peki bilgi teknolojileri nedir? Bilgi teknolojileri nasıl tanımlanır?

Çalışmada öncelikle bilgi teknolojilerinin ne olduğu ile ilgili sorunun yanıtlanmasının faydalı olacağı düşünülmektedir.

1. BİLGİ TEKNOLOJİLERİ Günümüzde bilgisayar teknolojileri (computer technologies),

bilgi/bilişim teknolojileri (information technologies), iletişim teknolojileri (communication technologies), bilgi sistemleri (information systems), elektronik iletişim sistemleri (electronic communication systems), bilgisayar ortamında iletişim (computer mediated communication) gibi kavramlar

Page 87: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Bilgi Teknolojilerinin Girişimciliğe Etkileri 85

birbirinin yerine sıkça kullanılmakta ve bu konuda Türkçe ve İngilizce literatürde tam bir terim birliği bulunmamaktadır (Mutlu, 2004:29).

Bilgi teknolojileri kavram olarak; “Verilerin kayıt edilmesi,

saklanması, belirli bir işlem sürecinden geçirmek suretiyle bilgiler üretilmesi, üretilen bu bilgilere erişilmesi, saklanması ve nakledilmesi gibi işlemlerin etkili ve verimli yapılmasına olanak tanıyan teknolojileri tanımlamaktadır” (Bensghir, 1996:39). Kısaca bilgi teknolojileri, bilgisayar ve iletişim teknolojilerini kapsamaktadır (Bensghir,1996:28). Buna uygun olarak da makalede, İngilizce’deki “Information Technologies” in karşılığı olarak “Bilgi Teknolojileri” terimi, bilgisayar ve elektronik iletişim teknolojilerini kapsayacak şekilde kullanılmaktadır.

2. İŞLETMELER VE BİLGİ TEKNOLOJİLERİ Küçük işletmelerde bilgisayarların en yaygın dört kullanımı; idari

maksatlar, muhasebe, elektronik posta ve envanter yönetimidir (Fairlie,2006:188).

Tansey ise işletmelerde bilgisayarların kullanım alanlarını şu şekilde

sınıflandırmaktadır (2003:4): • Bilginin saklanması ve geri çağrılması (Veri tabanları), • Bilginin analizi (Çalışma kağıtları, muhasebe sayfaları), • İç iletişim, • Diğer işletmeler ve müşteriler ile dış iletişim (E-posta), • Bilginin sunulması (Kelime işleme ve masaüstü yayımcılık), • Bilgisayar destekli tasarım (Computer Aided Design-CAD), • Bilgisayar destekli üretim (Computer Aided Manufacturing-CAM,

robotlar, süreç kontrolü). Bilgi teknolojileri, bilgi çağı organizasyonlarına gelecek ile ilgili

doğru öngörülerde bulunma, akılcı kararlar alma, organizasyonun içi ve dışı ile etkin iletişimde bulunma olanakları sağlamaktadır (Öğüt, 2001:155)

Bu teknolojilerin kullanımının yaygınlaşması sonucunda ortaya

çıkan ticari potansiyel; iletişim, reklam, teslimat, ürünlerin tasarım ve üretim maliyetlerinde azalma, piyasanın takip edilmesi ile stratejik planlamanın geliştirilmesi, yeni pazarlara erişimin artırılması, değişik dağıtım kanallarının kullanılması, pazara erişim açısından eşitlik ve ürünün geliştirilmesi konusunda tüketicinin rolünün artırılması sonuçlarına yol açmaktadır (Öğüt, 2001:56).

Page 88: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Semra GÜNEY, Savaş MUTLU

86

Bennett’e göre (1997:334) bilgi teknolojileri tarafından işletmelere sağlanan faydalar özellikle; pazar araştırması, imaj geliştirme, maliyet azaltımı ve satış hacminin geliştirilmesidir. Ranchhod ve Gurau (1999:334) ise, bilgi teknolojilerinin işletmelerdeki kullanım alanlarını; bilgi ve iletişim sağlama, bazı ürün ve hizmetler için dağıtım kanalı olma şeklinde özetlemektedirler.

Bilgi teknolojileri, işletmeler ile müşteriler arasında doğrudan

bağlantıyı sağlamaktadır. Üretici ve müşteri arasındaki bu doğrudan ilişkinin özellikle KOBİ’lere iletişim, dağıtım ve işlem fonksiyonları açısından önemli avantajları vardır. Daha ötesi, küçük işletmeler bu teknolojileri kullanarak kısıtlı finansal kaynaklarına rağmen uluslararası ve hatta küresel seviyede etkili ve rekabetçi bir şekilde pazarlama faaliyeti gerçekleştirebilirler. Ayrıca, bir iletişim aracı olarak potansiyel kabiliyetleri işletmelere, müşteri ve tedarikçilerine daha iyi erişim sağlayacakları daha geniş uluslar arası üye ağlarının parçası olma olanağını da verebilir. Mevcut pazarlama kanallarının değiştirilmesine veya yenilerinin geliştirilmesine yol açabilir (Georganas, 2004: 186).

İşletmelere ayrıca daha geniş pazar bölümlerine ulaşma, gelirleri

artıracak satış olanakları belirleme, işlem sürecini daha etkili gerçekleştirerek karmaşıklığı ve kağıt işini azaltma, tutundurma ve satışları müşterilere özel hale getirerek (customize) esnekliği arttırma olanakları da sağlamaktadırlar (Georganas, 2004: 181).

Porter’ın beş güç modeline göre rekabet; tedarikçilere, müşterilere,

mevcut rakiplere, pazara yeni girecek işletmelere ve ikame ürünlere bağlıdır. Bilgi teknolojilerinin bu beş güce olan etkisine bakılırsa (Yeniçeri ve İnce, 2005:156);

• Daha fazla sayıda tedarikçi ile ilişki kurulması, işlem süresi ve maliyetlerinin azaltılması ve bilgi doğruluğu sağlanabilir,

• Müşterilerin gereksinimlerine hızla cevap verilerek stok düzeyleri düşürülebilir, çevrimiçi bağlantılar ile müşterilere düşük maliyet ile sipariş verme gibi hizmetler sunulabilir,

• Rakipler ile işbirliği yapılarak birim maliyetlerin azaltılması ve verimliliğin artırılması konularında faydalar sağlanabilir,

• Hem pazara yeni girecek işletmelere hem de pazarda olan işletmelere avantajlar sağlanabilir. Bilgi teknolojilerini en etkili kullanabilen taraf avantajlı olacaktır,

• İkame ürünlere karşı işletmenin bilgi teknolojilerini de kullanarak hızlı bir biçimde ürünlerini geliştirmesi, daha ucuz ve daha kaliteli ürünleri müşterinin kullanımına sunabilmesi sağlanabilir.

Page 89: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Bilgi Teknolojilerinin Girişimciliğe Etkileri 87

Hamill ve Gregory (1997:12), bilgi teknolojilerinin pazarlama uygulamaları ve etkili WWW’in (World Wide Web) rekabetçi faydaları konusunda önde gelen yazarların çalışmalarını (Ellsworth and Ellsworth, 1995, 1996; Sterne, 1995; Quelch and Klein, 1996 ve Cronin, 1994, 1996 a,b) bir tablo halinde özetlemektedirler. Bu tabloya göre bilgi teknolojilerinin etkili kullanımının stratejik avantajları şunlardır:

• İşletme içi ve dışı iletişimin sağlanması, • Daha hızlı uluslararasılaşma ve küreselleşme, • Yeni ürün fırsatları yaratmakta, giriş engellerini kaldırmakta

kullanarak rekabet avantajı kazanma, • Özellikle çevrimiçi iletişimin kullanımı ve işletme içi işbirliğinin

çevrimiçi desteği ile maliyet azaltımı; satıcılar, bilgi sağlayıcılar ve iş ortakları ile aradaki diğer iletişim kanallarının yerini alması ile maliyet tasarrufu; bir giriş engeli olan küresel reklam maliyetlerinin, web’in küresel müşterilere daha ucuza ulaşması nedeni ile önemli miktarda azalması,

• Özellikle araştırma geliştirme (AR-GE) faaliyetlerinde bilgi arama ve elde etme aracı olarak kullanımı,

• Oluşturulan web sayfasının pazarlama ve satış tutundurma (promotion) için kullanılması,

• Metin, finansal bilgiler, bilgisayar destekli tasarım ve bilgisayar destekli üretim (CAD/CAM) dosyaları gibi verilerin aktarılması,

• İşletmenin imajının geliştirilmesi, • Müşteri ve yatırımcılar ile ilişkilerin geliştirilmesi, • Yeni müşterilerin bulunması, • Pazarın genişletilmesi, • Bilgi kaynaklarını bütünleştirme, sanal (virtual) takımları destekleme,

dağıtık (distributed) karar verme ile performans geliştirme, • Web siteleri ve çevrimiçi müşteri desteğiyle kullanarak müşteriler ile

bağlantılar kurarak pazara nüfuz etme, • Bilgi teknolojileri tabanlı mal ve hizmet dönüşümü (transformation)

ile işletmenin stratejik pozisyonunun tekrar tanımlanması, • Niş ürünleri öneren küçük firmaların, kritik müşteri kitlesini

bulmalarının sağlanması, • Son kullanıcıların ve üreticilerin doğrudan bağlantısının sağlanarak,

aracı ve dağıtımcıların öneminin azalması, • Bir çok endüstrideki ölçek ekonomisinin rekabet avantajının

azaltılması ile küçük firmaların dünya çapında rekabet etmesinin kolaylaşması,

• Dünya çapında pazar araştırması için çok etkili yeni bir ortam sağlanmasıdır (Örneğin; Müşterilerden geri besleme alınması, çevrimiçi müşteri panellerinin oluşturulması, bireysel müşteri davranışının izlenmesi v.b.).

Page 90: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Semra GÜNEY, Savaş MUTLU

88

Bilgi teknolojileri kapsamında özellikle internet bir çok işletme

tarafından kullanılan bir araç olsa da, işletmelerin interneti kullanma dereceleri farklılıklar gösterebilmektedir (Kırçova, 2001:16):

• İnternet dışında faaliyet gösteren işletmeler (Brick&Mortars): İnterneti hiç kullanmayan ve faaliyetlerini tamamen geleneksel yöntemler ile sürdüren işletmelerdir.

• İnternette ve geleneksel alanda faaliyet gösteren işletmeler (Click&Mortars): Faaliyetlerini ağırlıklı olarak geleneksel yöntemlerle yürütmekle birlikte, bazı fonksiyonları (tedarik, üretim, dağıtım v.b.) internet ortamına taşımaktadırlar.

• Sadece internet ortamında faaliyet gösteren işletmeler (Click&Clicks): Bu tip işletmeler “Dotcom” olarak da adlandırılmaktadır. Servis sağlayıcılar ve ticaret şirketleri olarak ayrılırlar. Servis sağlayıcılar; yazılım, donanım, internet güvenlik hizmetleri gibi alanlarda faaliyet gösterirler. Ticaret şirketleri ise bütün faaliyetlerini internet üzerinden gerçekleştirirler. Bilgi teknolojilerinin işletmelere etkileri kapsamında dikkate

alınması gereken bir diğer önemli kavram elektronik ticarettir (e-ticaret). Bu konuda da öncelikle e-ticaretin tanımını vermek faydalı olacaktır.

Tek ve Özgül (2005: 78), elektronik-Ticaret (E-Commerce), elektronik-İş (E-Business), Elektronik-Pazarlama (E-Marketing), sanal pazarlama (Online Marketing) ve e-satın almanın, literatürde genellikle birbirinin yerine kullanılmakta olduğunu belirtmektedir. Yahyagil’e (2001:4) göre; geleneksel ticaret biçiminin internet kullanılarak bazı farklı uygulamaları e-ticaret olarak adlandırılırken, elektronik-iş (e-iş) ise bilgi teknolojilerinin firmanın iç işleyişinde de kullanılmasıdır. Ene (2002:2), e-ticaretin uluslararası çeşitli kuruluşlar tarafından farklı şekillerde tanımlandığına dikkat çekerek, bunlardan yola çıkılarak e-ticaretin “bilgisayar ağları aracılığı ile ürünlerin üretilmesi, bu ürünlerinin tanıtımının, satışının, ödemesinin ve dağıtımının yapılması” olarak tanımlanabileceğini öne sürmektedir.

Akın (2001: 92) ise e-ticareti “telekomünikasyon ağları aracılığıyla

ticari bilgilerin paylaşılması, işletmeler arası ilişkilerin sürdürülmesi ve ticari işlemlerin gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlamaktadır.

E-ticaret, dolaylı ve doğrudan olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Dolaylı e-ticarette malların siparişi elektronik, teslimi geleneksel yöntemlerle yapılırken; doğrudan elektronik ticarette tüm işlemler elektronik ortamda gerçekleştirilmektedir (Ene, 2002:3).

Page 91: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Bilgi Teknolojilerinin Girişimciliğe Etkileri 89

Bilgi teknolojileri e-ticarette özellikle küçük işletmelere, piyasaya girmek için daha düşük maliyet, dünya çapında müşteri potansiyeli, ürünlerin kişiselleştirilmesi avantajlarını sağlamaktadır. E-ticaret çoğunlukla son kullanıcılara doğrudan satış ve işletmeler arası ticaret şeklinde ortaya çıkmaktadır ve her iki durumda da küçük işletmelere yer vardır (Akın, 2001:99).

Tek ve Özgül (2005:81), e-ticaret uygulamalarını genel olarak;

işletmeden- tüketiciye (B2C), işletmeden- işletmeye (B2B), tüketiciden-tüketiciye (C2C) ve tüketiciden- işletmeye (C2B) şeklinde sınıflandırmaktadır.

Akın (2001:94) ise e-ticareti, müşteri odaklı ticaret ve işletmeler

arası ticaret olarak ikiye ayırmaktadır. Müşteri odaklı ticarette, müşterilere bilgi teknolojileri üzerinden mal veya hizmetlerin doğrudan satışları ile bankacılık, borsa aracı kurumluğu gibi hizmetler gerçekleştirilmektedir. İşletmeler arası ticaret ise özellikle tedarik zinciri kapsamında yer alan faaliyetlerin internet üzerinden yapılmasıdır.

E-ticaret kapsamında elektronik perakendecilik de (e-

perakendecilik) dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda büyük gelişme göstermektedir. Süzer’e göre (2003) perakendecilik bilgi teknolojilerinden en çok etkilenen dört ana sektörün içinde otomobil, medya ve sağlık sektörü ile birlikte yer almaktadır.

Bu kapsamda, Bankalararası Kart Merkezi (BKM) tarafından

açıklanan çevrimiçi işlemler ve sektör temsilcilerinin katılımı ile yapılan çalışmalar, 2006 yılında Türkiye’de e-perakende cirosunun 200 milyon ABD Dolarına yaklaştığını ortaya koymaktadır. E-perakende sektörünün Türkiye’de gelişmesinin nedenleri; ekonomik istikrar, ADSL’in (Asimetrik Sayısal Abone Hattı- Asymetric Digital Subscriber Line) gelişmesi paralelinde internet kullanıcılarının sayısındaki artış, internet ortamında satılan ürünlerin çeşitliliği, ödemelerin güvenli hale gelmesi ve teslimat sürelerinin azalması olarak görülmektedir (Aydın, 2007).

Dünyada da 2006 yılında çevrimiçi perakendeciler ABD’de 211

milyar ABD Doları, İngiltere, Almanya ve Fransa’da toplam 83,8 milyar ABD Doları iş hacmi gerçekleştirmişlerdir (Aydın, 2007).

3. BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE GİRİŞİMCİLİK Bilgi teknolojilerinin işletmelerde kullanımı konusunda yukarıda

verilen bilgiler ışığında, bilgi teknolojilerinin girişimciliğe başlıca etkilerinin; bilgi sağlama, iletişim, maliyet azaltma, rekabet avantajı ve pazarlara erişim

Page 92: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Semra GÜNEY, Savaş MUTLU

90

olduğu ve konunun bu başlıklar altında ele alınmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

3.1 Bilgi Sağlama Günümüzde bilgi her alanda gerek işletmeler ve gerekse bireyler

açısından çok önemli bir faktör haline gelmiştir. Bu önemle birlikte, modern toplumlar bilgi toplumu olarak da adlandırılmaya başlanmıştır. Böyle toplumlarda yaşayan girişimciler için faaliyet alanları ile ilgili konularda bilgi sahibi olmak, daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.

Girişimciler için öncelikle, girişimlik faaliyetinin başlangıcında

gerçekleştirilen fizibilite çalışmaları kapsamında, piyasa araştırmaları çok önemlidir. Girişimcinin yatırımını yapmadan önce hedef pazarları, potansiyel müşterileri ve ürün karmasını belirlemesi ancak iyi bir araştırmanın sonucunda olacaktır (Müftüoğlu, 1996:101). Bu noktada, bilgi teknolojilerinin, girişimcilerin gereksinim duyabilecekleri bilgilere (kamu kurum ve kuruluşları, meslek odaları, yerli ve yabancı özel sektör kuruluşları v.b.) web sitelerinden ulaşmayı kolaylaştıracağı değerlendirilmektedir.

Türkiye’nin e-devlet alanındaki yatırımlarına da bağlı olarak kamu

hizmetlerinin modernleştirilmesi ile girişimcilerin önündeki bilgi engellerinin azaltılması mümkün olacaktır (Güney, 2008:38).

İnternet erişimi olan basit bir ev bilgisayarına sahip potansiyel bir

girişimcinin bile iş planı yaratması, vergi yasaları ve yasal düzenlemeler konusunda bilgi elde etmesi, özellikli (spesifik) endüstriler ve rekabet hakkında bilgileri öğrenmesi klasik yöntemlere göre çok daha kolaydır (Fairlie, 2006:188).

İyi bir iş fikri oluşturma kapsamında, yeni fırsatlara ilişkin

gelişmelerin yakından izlenebilmesi maksadıyla bilgi teknolojileri aracılığıyla gazeteler, dergiler ve üniversitelerin web sayfalarından da yararlanılabilecektir (Güney, 2008:96).

Müftüoğlu (1996:113), Türkiye’deki girişimcilerin önemli

sorunlarından bir tanesini, alınan kararların yeterli ve nitelikli bilgiye dayandırılamaması olduğunu vurgulamaktadır. Bu bilgilerin alınması konusunda en önemli kaynaklar ise fuar, sergi, sektöre ilişkin toplantılar ve meslektaşlar ile yapılan görüşmelerdir.

Page 93: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Bilgi Teknolojilerinin Girişimciliğe Etkileri 91

Bu tip etkinliklere çeşitli kısıtlamalar nedeni ile katılmak mümkün olmasa bile, bu teknolojilerin, bu faaliyetler ile ilgili bilgilere sanal ortamda ulaşma ve faydalanma olanağı sağlayacağı değerlendirilmektedir.

Yine Türkiye’de küçük ve orta ölçekli işletmelerin yapısal sorunları

kapsamında yer alan bilgi akışı sorunu (Güney, 2008:27), bilgi teknolojilerinin kullanımı ile çözümlenebilecektir.

Girişimcilikte önemli konulardan bir tanesi de rakipler hakkında doğru ve yeterli bilgiye sahip olmaktır. Bu konudaki kaynaklar halka açık şirketlerin ilan edilen bilançoları, meslek kuruluşları, İstatistik Kurumu ve yerel organizasyonlarıdır (Müftüoğlu, 1996:137). Bilgi teknolojileri rakipler hakkındaki bilgilere ulaşmakta da önemli bir kaynaktır.

Bu teknolojiler bir bilgi kaynağı olarak, çeşitli bilgi gereksinimleri

olan ihracatçılara, uluslararası alanlara girme ve pazarları, dağıtımcıları, iş ortaklarını ve müşterileri bulma olanağı tanımaktadırlar (Mostafa v.d, 2004:162). Yüksek teknolojili işlerde faaliyet gösteren girişimcilerin bilgi gereksinimlerinin karşılanması kapsamında; bilimsel kurum ve kuruluşlar ile üniversitelerdeki araştırmacıların çalışmaları sonucunda şirketlerin gereksinimlerini karşılayacak bilgi merkezlerinin oluşturulması ve internet ortamına açılması, girişimciler ve bilim adamları arasındaki bağın kurulmasını sağlayacaktır (Güney, 2008:35).

Sonuç olarak, günümüz dünyasında bilgi sahibi olmak

girişimcilerin, bilgi teknolojileri ise bilgi sağlamanın olmazsa olmazı konumuna gelmiştir.

3.2 İletişim Bilgi teknolojileri, girişimcilerin gerek işletme içindeki, gerekse

işletme dışındaki iletişiminin hem çok kolay ve hem de çok ucuz bir şekilde gerçekleştirmesini sağlamakta ve bu yönüyle iletişim ve işbirliğini kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı bir özellik göstermektedir (Güney, 2008:100).

Bu teknolojileri bir iletişim ortamı olarak kullanmak işletmelere, kısıtlı kabiliyetleri nedeni ile nüfuz edemeyecekleri coğrafi alanlara erişme olanağı sağlamaktadır. Daha da ötesi, müşteriler, tedarikçiler, dağıtımcılar ve çalışanlar ile bu şekilde temas, pahalı yüz-yüze toplantı gereksinimini azaltmaktadır (Mostafa v.d., 2004 :164).

Dünya çapında etkili bilgi teknolojilerinin kullanımı, hükümetlerin

korumacı politikalarındaki azalış ve bunların sonucunda coğrafik olarak korunan pazar nişlerindeki azalma, bugün birçok girişimci işletmenin çalışma

Page 94: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Semra GÜNEY, Savaş MUTLU

92

alanını “uluslararası” olarak belirlemesine neden olmaktadır (McDougall ve Oviat, 2000: 902).

Bir iletişim ortamı olarak üreticiler ve müşteriler arasında bilgi

değişimini sağlayarak işletmelere; (1) bilgiye erişim, organize etme ve iletme (2) satıcı ve alıcılar arasında karşılıklı etkileşimi güçlendirme (3) ürün geliştirme, müşteriler ile ilişki kurma gibi konularda gerekli olan bilgileri toplama konularında esneklik sağlamaktadırlar (Georganas, 2004: 181).

Bunların kullanımı ile, ticaret yapan kişiler aracıları ve gereksiz

süreçleri ortadan kaldırarak doğrudan iletişim kurabilmektedirler. Web siteleri müşterilere 7 gün 24 saat hizmet vermektedir (Laudon ve Laudon, 2005:117). Bu anlamda bilgi teknolojileri çok ucuz ve etkili bir tanıtım aracı haline de gelmiştir (Akın, 2001:90).

Web sayfalarındaki grafik göstergeler reklam amaçlı olarak

kullanılmakta ve “banner ad” olarak adlandırılmaktadır. Bu grafiklerin üzerine tıklandığında reklam verenin web sayfasına bağlantı sağlanmaktadır. Bir diğer uygulama, web sayfasında otomatik olarak açılan ve kullanıcı üzerine tıklamadan kaybolmayan “pop-up add” lerdir (Laudon ve Laudon, 2005:121).

Bilginin zenginliği, derinliği ve detaylı olması ile tanımlanmaktadır.

Erişim ise o bilgiye ne kadar çok insanın ulaşabileceğidir. Geleneksel yöntemlerde bilginin hem zenginliğinin hem de erişiminin sağlanması çok pahalıya mal olmaktadır. Oysa bilgi teknolojilerinin çoklu ortam (multimedia) olanakları bu konuda çok daha ucuz olanaklar sağlamaktadır (Laudon ve Laudon, 2005:119).

3.3 Maliyet Azaltma Yeni ve üstün teknolojiler özellikle endüstriyel ürünlerin üretim

süreci ve maliyetlerini azaltıcı bir etki göstermektedir. Bu durum üretimde hammadde ve işçiliğin azalmasına karşılık, bilgi ve teknoloji boyutunu artırmaktadır (Kaya, 2004:13). Bu kapsamda bilgi teknolojileri; üretimin kalitesi ve hızını artırıp, hata oranını azaltarak maliyetlerin azalmasını sağlamaktadır (Kaya, 2004: 23). Maliyetlerin azaltılması ise beraberinde fiyatların düşürülmesini getirmektedir (Akın, 2001:96).

Teknolojideki hızlı değişim, ürünlerin yaşam döngüsünü de

kısaltmakta ve buna bağlı olarak talepteki değişimleri de hızlandırmaktadır. Hızla değişen bu talebi karşılamak için CAD ve CAM uygulamalarının önemi artmıştır. Bu uygulamalar sayesinde yeni ürünlerin gerek tasarım,

Page 95: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Bilgi Teknolojilerinin Girişimciliğe Etkileri 93

gerek üretim süresi hem kolaylaştırılmış, hem de hızlandırılmıştır. Ayrıca üretim artışı da sağlanmıştır (Müftüoğlu, 1996:30).

Küçük işletmeler, geleneksel yöntemlerle gerçekleştirdikleri

işlemleri elektronik ortama taşıyarak bu süreçlerde sürat ve maliyet avantajları elde edebilmektedirler (Akın, 2001:99).

Bilgi teknolojilerinin bazı aracıları ortadan kaldırması, örneğin

internet üzerinden doğrudan satış yapan işletmelerin geleneksel toptancı ve dağıtımcılar yerine kargo firmalarını kullanmaları, maliyetleri azaltıcı bir etki göstermektedir (Akın, 2001:98). Bu teknolojilerin bir dağıtım ortamı olarak kullanımı, mal ve hizmetlerin fiziksel değişimini sağlayarak işletmelerin büyük envanterleri, depolama maliyetlerini en aza indirmesine ve tedarik zincirini kısaltarak faaliyet maliyetlerini azaltmasına yardım etmektedir (Georganas, 2004: 181). Bilgi teknolojileri özellikle KOBİ’lere, 7/24 çalışacak, dünyanın her yerinden erişilebilecek sanal mağazalara düşük bir maliyet ile sahip olabilme olanağı sağlamıştır. Sanal ortamdaki bu düşük maliyetlerin fiyatlara yansıması, fiyatları da daha düşük seviyeye getirmektedir (Ene, 2002:11).

İşletmelerin bayi ve tedarikçileri ile olan ticari faaliyetlerini çok

hızlı ve ucuza gerçekleştirmelerini sağlamaktadırlar (Akın, 2001:94). Hedef kitleye ulaşabilecek ucuz ve etkili pazarlama kanalları

sağlamaktadırlar. Bu durum özellikle KOBİ’lere daha ucuz maliyetler ile çeşitli pazarlara girebilme ve söz konusu pazarlara kaliteli, uygun fiyatlı ve hızlı bir şekilde mal ve hizmet sunabilme olanağı vermektedir (Ene, 2002:37).

Bilgi teknolojileri kullanılarak işlem maliyetleri (alıcı ve satıcıları

araştırma, ürünler hakkında bilgi toplama, sözleşme hazırlama v.b.) azaltılmaktadır (Laudon ve Laudon, 2005:117). Kişisel bilgisayar bile internet kullanımı ile pazarlama, yatırım ve faaliyet maliyetlerini önemli miktarda azaltabilmektedirler (Fairlie, 2006:188).

Aynı işlemlerin daha az işgören ve daha az stok düzeyi ile

gerçekleştirilmesini sağlamaktadırlar. Özellikle bankacılık, hava yolu taşımacılığı gibi bilgi-yoğun ürünlerin sunulduğu sektörlerde bilgi teknolojilerinin etkileri daha fazla olmaktadır (Öğüt, 2001:157). Sonuç olarak bilgi teknolojileri düşük maliyetli üretim, esneklik ve standartlaşma olanakları sağlamakta ve coğrafi sınırları ortadan kaldırmaktadır (Yeniçeri ve İnce, 2005:152).

Page 96: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Semra GÜNEY, Savaş MUTLU

94

3.4 Rekabet Avantajı Bilgi teknolojileri bir önceki maddede bahsedildiği gibi maliyetleri

önemli miktarda düşürebilmektedir. Ayrıca, gerek tasarım ve gerekse üretim süreçlerinde bilgi teknolojilerinin kullanımı, kısalan ürün yaşam döngüsüne uyum sağlayacak, müşteri taleplerine uygun bir şekilde değiştirilmiş ürünlerin kolayca ve süratle üretilebilmesini sağlamaktadır. Bu durum ise önemli bir rekabet avantajı yaratılmasına neden olmaktadır.

Bu anlamda bilgi teknolojileri işletmelere düşük maliyet liderliği ve

ürün farklılaştırma yolu ile rekabet üstünlüğü sağlamaktadır (Bensghir, 1996: 48).

Ayrıca girişimcilik sürecinde organizasyonlarda; çeşitlendirme,

odaklanma, bilgi liderliği, birleşme gibi stratejileri kullanarak da rekabet avantajı yaratabilmektedirler (Güney, 2008:101).

Bilgi teknolojileri temelli rekabet, piyasada küçük işletmelerin de

büyük işletmeler ile yarışmasına ve hatta kazanmasına yol açmaktadır. Yılların kitap satıcısı Barnes&Noble karşısına Amazon.com’un çıkıp büyümesi bu rekabete güzel bir örnektir (Akın, 2001: 96).

Sonuç olarak bu teknolojiler işletmelere maliyetleri düşürme,

müşteri taleplerine erişim, ticaret hacmini artırma olanaklarının yanı sıra önemli bir rekabet avantajı da sağlamaktadır (Türk, 2003:213).

3.5 Pazarlara Erişim Bilgi teknolojileri birçok işletmenin pazarlara erişiminde ümit verici

fırsatlar vaat etmektedirler. Bunlar, özellikle girişimciler ve olanakları kısıtlı küçük işletmeler için tarihi fırsatlar sağlamaktadır (Akın, 2001:96). Bu teknolojilerdeki gelişmeler girişimcilere dünyanın herhangi bir yerindeki fırsatları görme ve gerektiğinde buralarda yatırım yapma olanağını vermektedir (Kaya, 2004: 37).

Bu kapsamda özellikle KOBİ’lerin kısıtlı olarak erişebildikleri

pazarlara erişim için faydalı bir araç olmaktadır. Ayrıca KOBİ’lerin uluslararasılaşma fırsatlarını geliştiren dış faktörler arasında, ulaştırma ve pazarın artan liberalleşmesi ile birlikte etkili iletişim teknolojisinin kullanımı sayılmaktadır (Nieto, 2006: 251).

Bilgi teknolojilerinin maliyetsizlik ve zamana bağlı olmamak ile

karakterize edilen özellikleri, firmaların uluslar arası pazarlara girme ve geliştirme potansiyellerini artırmaktadır (Mostafa v.d., 2004: 156).

Page 97: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Bilgi Teknolojilerinin Girişimciliğe Etkileri 95

Hamill (1997: 22) bilgi teknolojilerinin, KOBİ’lerin uluslararasılaşmasındaki engellerin üstesinden gelmekte önemli etkisi olduğunu öne sürmektedir. Buna göre, psikolojik engeller, uluslar arası müşteriler ile daha fazla iletişim ve daha fazla bilgi kaynağına erişim ile azaltılabilir. İşletimsel (operational) engeller kapsamında yer alan dokümantasyon ve ödeme gibi engeller elektronik veri transferi ve ödeme gibi çeşitli önlemler ile aşılabilir. Yabancı pazarlarda aracı kullanmak zorunluluğu gibi organizasyonel engeller, pazara doğrudan satış yapılarak azaltılabilir. Ürün veya pazar engelleri, elektronik pazar araştırmasına daha çok erişim ve küresel niş stratejilerinin geliştirilmesi ile azaltılabilir. İhraç başarısı için önemli olan doğru acenta ve dağıtımcıların bulunmasında bu teknolojilerin kullanılması yardımcı olabilir.

Pazarlara erişim kapsamında bilgi teknolojileri tabanlı dağıtım

stratejileri iki ana model kategorisinde toplanmıştır. Bunlar doğrudan ve aracılı dağıtımdır. Doğrudan dağıtım ise çevrimiçi (on-line) ve doğrudan dağıtım olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Çevrimiçi dağıtım sadece sayısal ürünlerde (Bilgisayar programları, metinler, ses ve görüntü v.b) kullanılabilir. Doğrudan dağıtımda müşteri, şirketin internet sitesinden bilgileri alarak ürünü çevrimiçi olarak sipariş etmekte ancak ürün müşteriye bir kargo şirketi v.b. ile gönderilmektedir Aracılı dağıtımda müşteriye ürün ve bayi bilgileri internet üzerinden verilmekte, müşteriler alışverişi bayilerden yapmaktadırlar (Ranchhod ve Gurau, 1999:343). Ürün tipine bağlı olarak bazı mal ve hizmetler (yazılım, gazete, dergi, müzik ve videolar gibi) bilgi teknolojileri üzerinden dağıtılmaya diğerlerinden daha uygundurlar (Laudon ve Laudon, 2005:117). Bu ürünler için hem pazar hem de dağıtım mekanizması düşük maliyetlere sahiptir ve ürün siparişlerini yerine getirmek kısa zaman alır (Mostafa v.d.,2004:166).

4.ÖRNEK OLAY: YEMEKSEPETİ.COM Makale kapsamında literatürde ulaştığımız bilgiler ışığında bir örnek

olayın incelenmesi maksadıyla e-perakendecilikte 2006 ve 2007 yılı verilerine göre ülkemizde ilk sıralarda yer alan “yemeksepeti.com” Genel Müdürü Nevzat AYDIN ile bir görüşme gerçekleştirilmiştir. İşletmenin web sayfasından (www.yemeksepeti.com) ve yapılan görüşmeden elde edilen bilgiler aşağıda sunulmaktadır:

Yemeksepeti.com 2000 yılı Ağustos ayında iki bilgisayar mühendisi

ve bir işletmeci tarafından kurulmuş ve 2001 Ocak ayında beş kişi ile çevrimiçi (on-line) olarak hizmet vermeye başlamış, internet ortamında faaliyet gösteren bir “dot.com” ticaret işletmesidir.

Page 98: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Semra GÜNEY, Savaş MUTLU

96

İşletmenin ilk yatırım maliyetinin tamamını bilgi teknolojileri alt yapısı oluşturmaktadır. İlk kuruluş aşamasında pazarlama araştırmaları kapsamında potansiyel müşterilere internet üzerinden anketler yapılmıştır.

Yemeksepeti.com, paket servis hizmeti veren restoranlar ile yemek

siparişi vermek isteyen kullanıcıları aynı ortamda buluşturmaktadır. Kayıtlı 390.000’den fazla kullanıcının; internet web sayfası, Digitürk veya SMS menü kullanarak 253.000 çeşit yemek arasından seçerek verdikleri günlük ortalama 12.000 sipariş, 2811 anlaşmalı restorana bir dakika içinde iletilmektedir.

İşletme, anlaşmalı restoranlarına kendi bünyesi altında e-ticaret

destekli bir web sitesi kurmakta, sipariş alabilme altyapısını ve teknolojisini bu restoranlara dağıtmaktadır. İşletmenin altyapısının tamamen bilgi teknolojilerine dayanması hem insan faktöründen kaynaklanan hataları minimuma indirmekte, hem de personel ile ilgili maliyetlerden önemli tasarruf sağlamaktadır. Bilgi teknolojileri desteği olmaksızın günde 12.000 işlemin gerçekleştirilmesi olası görülmemektedir. Ayrıca bilgi teknolojileri yardımı ile kullanıcıların verdikleri siparişler incelenerek, kullanıcının damak tadı ve bütçesine göre yeniliklerin duyurulması ile çift yönlü iletişim sağlanmaktadır.

İşletmenin 2008 yılı için bilgi teknolojileri yatırımı, toplam

yatırımın %80’idir. Kullanılan yazılımların bir kısmı hazır ticari ürünlerdir, yazılımların bir kısmı ise şirket gereksinimlerine özel olarak ürettirilmektedir.

Halen yemeksepet.com’a Ankara, Antalya, Bursa, Eskişehir,

Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Lefkoşa, Girne ve Gazimagusa’daki restoranlardan sipariş verilebilmektedir. İstanbul dışındaki yerlerde bulunan yerel bürolar sadece restoranlar ile ilgili bağlantıları sağlamaktadırlar. Bilgi teknolojileri müşteriler ve restoranlar ile iletişimin yanı sıra şirketin iç iletişiminde de çok önemli bir rol oynamaktadır. İşletme gelecekte yerel büroları kaldırarak faaliyetini tamamen coğrafi uzaklıktan bağımsız olarak tek merkezden sürdürme niyetindedir.

Yoluna, “En doğru, en hızlı ve en kolay şekilde yemek” sloganı ile devam etmekte olan yemeksepeti.com bugün 54’ü İstanbul’da olmak üzere toplam 82 çalışanı olan, 2006 yılında 22 milyon ABD Doları ve 2007 yılında 40 milyon ABD Doları ciroya ulaşmış ve içlerinde 2007 yılı Endavour Derneği Yılın Girişimcisi Ödülü de olmak üzere çeşitli ödüllerin (Altın Örümcek, Interpro girişimcilik gibi) sahibi bir işletme haline gelmiştir.

Page 99: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Bilgi Teknolojilerinin Girişimciliğe Etkileri 97

Öncelikli hedefi, çalışan ve iş ortamında öğle yemeği yiyen kişiler olmasına rağmen, hizmetin özellikle öğrencilerin çok olduğu şehirlerde verilmesi ve 2004 yılında Boğaziçi Üniversitesi İşletme Kulübünün vermiş olduğu “Üniversite öğrencilerinin en çok ziyaret ettikleri web sitesi” ödülü, öğrencilerin de işletmenin hedef kitlesinde önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir.

İşletmenin misyonunda yer alan Ortadoğu ve Avrupa’nın gelişmekte

olan ülkelerinde faaliyet göstermenin gerçekleştirilmesi için yeni pazarlara ulaşmak konusunda gerek bilgi sağlama ve gerekse iletişim maksatlarıyla bilgi teknolojileri haricinde bir araç kullanmamaktadır.

Yapılan görüşmede ayrıca bilgi teknolojilerinin girişimcilere bir

diğer önemli faydasının, ilgilendikleri projeyi dünyada daha önce yapan olup olmadığını, varsa bunların hangi aşamalardan geçtiklerini öğrenmek, bir anlamda başkalarının tecrübelerinden yararlanmak olduğu ifade edilmiştir.

SONUÇ VE ÖNERİLER Makalede, bilgi teknolojilerinin girişimciliğe etkileri incelenmiş ve

bu kapsamda öncelikle günümüzde bilginin öneminin artması ile birlikte entelektüel girişimcilik kavramının ortaya çıkmaya başladığı, bilgi teknolojilerinin ise entellektüel girişimcilere önemli fırsatlar sağladığı vurgulanmıştır.

Daha sonra bilgi teknolojilerinin tanımı yapılarak, işletmelerde bilgi

teknolojilerinin kullanım alanları açıklanmıştır. Bu kapsamda çalışmada e-ticaret ile ilgili hususlara da yer verilmiştir. İşletmelerdeki kullanım alanlarından yola çıkılarak bilgi teknolojilerinin girişimciliğe etkileri; bilgi sağlama, iletişim, maliyet azaltma, rekabet avantajı ve pazarlara erişim başlıkları altında sınıflandırılmıştır.

Bilgi teknolojilerinin, girişimciliğin her aşamasında çok önemli olan

bilgi sağlama konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, gerek işletme içi ve gerekse işletme dışı iletişimin, bilgi teknolojileri kullanarak hem kolay ve hem de ucuz bir şekilde gerçekleştirilebildiği ve bunun özellikle finansal kaynakları kısıtlı girişimciler için çok önemli olduğu ortaya konulmuştur.

Bilgi teknolojilerini kullanarak gerçekleştirilen tasarım ve üretimin,

hızla değişen pazar koşullarında girişimcilere esneklik ve maliyetlerin azaltılmasını sağladığı sonucuna ulaşılmıştır. Özellikle maliyetlerin

Page 100: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Semra GÜNEY, Savaş MUTLU

98

azalmasından kaynaklanan fiyat indirimlerinin rekabet avantajı yarattığı görülmüştür.

Bu teknolojilerin pazarlara erişim konusunda gerek dünya çapında

fırsatları görme ve bunları değerlendirme ve gerekse alternatif dağıtım kanalları yaratma yolu ile coğrafi uzaklıktan bağımsız olarak iş yapabilmeyi sağladığı ortaya konulmuştur.

Kuramsal bilgilerimiz ışığında, konu ile ilgili bir örnek olayın

değerlendirilmesi kapsamında, Türkiye’de e-perakendeciliğin öncülerinden “yemeksepeti.com” ele alınmıştır. Web sayfası ve Genel Müdür Nevzat AYDIN ile yapılan görüşme sonucunda işletmenin bilgi teknolojilerini, kuramsal olarak ortaya koyduğumuz, bilgi sağlama, iletişim, maliyet azaltımı, rekabet avantajı ve pazarlara erişim alanlarının tümünde kullandığı belirlenmiştir.

Görüşmede ayrıca, bilgi teknolojilerinin daha önce ayrı bir başlık

olarak vurguladığımız ancak bilgi sağlama başlığı altında yer alabileceğini değerlendirdiğimiz, “ başkalarının tecrübelerinden faydalanma” işlevi de ortaya konulmuştur.

Geldiğimiz aşamada girişimcilere önerilerimizin aşağıdaki şekilde

özetlenebileceği değerlendirilmektedir: • Girişimciler, üretim faktörleri ile bilgi ve teknoloji arasındaki uyumu

sağlayabilecek entelektüel girişimcilik niteliklerini kazanmalı, ayrıca teknoloji ve üretim konularında öngörüler geliştirerek bu alanlardaki gelişmeleri izlemelidirler,

• Girişimci adayları öncelikle, bilgi teknolojilerinden azami faydalanarak, faaliyet göstermek istedikleri alanlardaki üretim yöntemleri, mevzuat, rakipler, pazar v.b. konularda yeterli bilgiye sahip olmalıdırlar. Bu bilgilerin arasında, daha önce benzer konularda girişimcilik teşebbüsünde bulunmuş kişilerin tecrübelerinin de yer almasına ve bu tecrübelerden yararlanmaya özellikle önem vermelidirler,

• Bilgi teknolojilerinin bilgi sağlama işlevinin sadece girişimciliğin başlangıcı ile kısıtlı olmadığını, ilerideki aşamalarda da doğru kararların ancak yeterli ve doğru bilgi ile verilebileceğini, bunun için de bilgi teknolojilerinin çok önemli bir araç olduğunu gözden uzak tutmamalıdırlar,

• Bilgi teknolojilerinin zaman ve mekandan bağımsız olarak sağladığı hızlı, esnek ve düşük maliyetli iletişim ortamını gerek işletme içi ve gerekse küresel boyuttaki iletişim gereksinimlerini karşılamakta kullanılmalıdırlar,

Page 101: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Bilgi Teknolojilerinin Girişimciliğe Etkileri 99

• Bilgisayar destekli tasarım ve üretim uygulamaları ile, üretim sürecinin daha esnek, daha hızlı ve daha ucuz hale getirilmesini ve bu avantajları kullanılarak rekabet avantajı elde etmeyi hedeflemelidirler. Son söz olarak; günümüzün entelektüel girişimcileri, bilgi

teknolojilerini etkin olarak kullanmanın kendilerine önemli fırsatlar sunacağını ve başarılarını artıracağını hiçbir zaman gözden uzak bulundurmamalıdırlar.

KAYNAKÇA AKIN, H.Bahadır; (2001), “Girişimcilik ve küçük işletmeler açısından elektronik

ticaret: Kavramlar, örnekler, öneriler”, Verimlilik Dergisi, 2001/2, s.89-104. AKOLAŞ, D.Arzu; (2004), “Bilişim sistemleri ve bilişim teknolojisinin küreselleşme

olgusu ve girişimcilik üzerine yansımaları”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12, s.29-43.

AYDIN, Özlem; (2007), “E-Perakendede şaşırtan büyüme”, Capital Dergisi, 01 Mart 2007.

BENNETT, Roger; (1997), “Export Marketing and the Internet, Experiences of web site use and perceptions of export barriers among UK businesses”, International Marketing Review, Vol.14, No.5,pp.324-344

BENSGHIR, Türksel Kaya; (1996), Bilgi teknolojileri ve örgütsel değişim, TODAİE Yayınları, Ankara.

CRONIN, M.J.; (1994), Doing business on the internet, New York, Van Nostrand Reinhold.

CRONIN, M.J.; (1995), Doing more business on the internet, New York, Van Nostrand Reinhold.

CRONIN, M.J.; (1996a), The internet strategy handbook: Lessons from the new frontier of business, Boston, Harvard Business School Press..

CRONIN, M.J.; (1996b), Global advantage on the internet, New York, Van Nostrand Reinhold.

ELLSWORTH,J.H. ve M.V. ELLSWORTH; (1995), The internet business book, New York, John Wiley.

ELLSWORTH,J.H. ve M.V. ELLSWORTH; (1996), Marketing on the internet multimedia strategies for the www, New York, John Wiley.

ENE, Selda; (2002), Elektronik ticarette tüketicinin korunması ve bir uygulama, Pusula Yayıncılık ve İletişim Ltd., İstanbul.

FAIRLIE, Robert W.; (2006), “The personel computer and entrepreneurship”,Management Science, vol.52, No.2, February 2006, 187-203.

GEORGANAS, Ioannis; (2004), “Determinants of internet export performance: A conceptual framework for small and medium-sized firms”, Emerging Paradigms in International Entrepreneurship, Ed.JONES Marian V. ve Pavlos DİMİTRATOS, Edward Elgar Publishing Inc.UK

GÜNEY, Semra; (2008), Girişimcilik, Temel Kavramlar ve Bazı Güncel Konular, Genişletilmiş Üçüncü Baskı, Siyasal Kitabevi, Ankara.

HAMILL, Jim ve Karl GREGORY; (1997), “Internet marketing in the Internationalization of UK SMEs”, Journal of Marketing Management, 13, pp.9-28.

İNCE, Mehmet ve Hasan GÜL; (2007),”Bilgi toplumunun girişimciye yüklediği görevler ve entelektüel girişimci felsefesi”, 5. Uluslararası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi, 11-13 Haziran 2007 Kırgızistan-Calalabat Bildiriler Kitabı

Page 102: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Semra GÜNEY, Savaş MUTLU

100

KAYA, Ali; (2004), Bilişim ve iletişim ışığında girişimcilik ve KOBİ yönetimi, Eğitim Kitabevi, Konya

KIRÇOVA, İbrahim; (2001), İşletmelerarası Elektronik Ticaret, İstanbul Ticaret Odası Yayını, İstanbul

LAUDON, Kenneth C. ve Jane P.LAUDON; (2005), Essentials of management information systems: Managing the digital firm, Altıncı Baskı, Pearson Prentice Hall, New Jersey

McDOUGALL, Patricia Phillips ve Benjamin M.OVIATT; (2000), “International entrepreneurship: The intersection of two research paths”, Academey of Management Journal, Vol.43, No.5, 902-906.

MOSTAFA, Rasha, Colin WHEELER ve Pavlos DİMİTRATOS; (2004), “Internet-enabled international entrepreneurship: A conceptual model”, Emerging Paradigms in International Entrepreneurship, Ed.JONES Marian V. ve Pavlos DİMİTRATOS, Edward Elgar Publishing Inc.UK

MUTLU, Savaş; (2004), Örgütsel Çatışmaların Yönetiminde Bilgi Teknolojilerinin Rolü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

MÜFTÜOĞLU, Tamer; (1998), Girişimcilik, Üçüncü Baskı, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir.

NIETO, Maria J. ve Zulima FERNANDEZ; (2006), “The Role of information technology in corporate strategy of small and medium enterprises”, Journal of International Entrepreneurship, 3, 251-262.

ÖĞÜT, Adem; (2001), Bilgi Çağında Yönetim, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. PAKSOY, H.Mustafa v.d.; (2007), “Gelişmekte olan ülkelerde girişimcilik kültürüne

yönelik küresel tehditler”, 5. Uluslararası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi, 11-13 Haziran 2007 Kırgızistan-Calalabat Bildiriler Kitabı

RANCHHOD, Ashok ve Calin GURAU; (1999), “Internet-enabled distribution strategies”, Journal of Information Technology, 14, pp.333-346.

QUELCH, J.A ve L.R.KLEIN; (1996), “The internet and international marketing”, Sloan Management Review, Spring, pp.60-75.

STERNE, J.; (1995), World Wide Web marketing: Integrating the internet into your marketing strategy, John Wiley, New York.

SÜZER, Hande D.; (2003), “İnternetin 8 Yeni Gerçeği”, Capital Dergi, 01 Temmuz 2003.

TANSEY, D.Stephen; (2003), Business, Information Technology and Society, Routledge, İngiltere

TEK, Ömer Baybars ve Engin ÖZGÜL; (2005), Modern Pazarlama İlkeleri, Birleşik Matbaacılık, İzmir.

TÜRK, Murat; (2003), Küreselleşme Sürecinde İşletmelerde Bilgi Yönetimi, Türkmen Kitabevi, İstanbul

YAHYAGİL, Mehmet Y.; (2001), KOBİ’lerde bilgisayar teknolojileri uygulamaları, İstanbul Ticaret Odası Yayını, İstanbul

YENİÇERİ, Özcan ve Mehmet İNCE; (2005), Bilgi yönetim stratejileri ve girişimcilik, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul.

Page 103: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Araştırma Makaleleri

ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİS ADAYLARININ BÖLÜM TERCİHİ VE İŞ BULMA DÜŞÜNCELERİ ÜZERİNE BİR

ARAŞTIRMA

Tarık GEDİK∗

Kadri Cemil AKYÜZ∗∗ Aytaç AYDIN∗∗∗

İbrahim YILDIRIM∗∗∗∗ İlker AKYÜZ∗∗∗∗∗

ÖZET

Türkiye’de eğitim öğretim faaliyetinde bulunan 9 adet orman fakültesi

bulunmaktadır. Çalışmanın yapıldığı 2004-2005 eğitim yılında bu fakülteler içinde 5 tanesinden orman endüstri mühendisliği bölümü mezun verecek düzeydedir. Mezun verecek düzeyde olan bu 5 fakültede orman endüstri mühendisliği son sınıflarında okuyan toplam 383 öğrenciden 193 tanesi ile yüz yüze görüşme yöntemi ile anket çalışması yapılmıştır. Yapılan anket çalışmasında, öğrencilerin bölümleri tercih etmelerinde etkili olan unsurların neler olduğu, öğrencilerin mezun olduktan sonra iş bulabilme konusunda düşündükleri, kendi işlerini kurmak istemelerinin nedenlerinin neler olduğu ve bir iş kurmak ve o işte başarılı olmak için ne gibi unsurların gerekli olduğunun araştırılmaya çalışılmıştır. Çalışmada anket yönteminden yararlanılmış olup kullanılan anket 2 kısım ve toplam 13 sorudan oluşmaktadır. Elde edilen anket sonuçları SPSS paket programında Ki-kare testi ve çapraz tablolar yardımıyla analiz edilmiştir.

Araştırma sonuçlarına göre orman endüstri mühendisliği son sınıf öğrencilerinin

büyük bir çoğunluğunun bölümlerini kendi istekleri doğrultusunda seçtikleri bulunmuştur. Öğrencilerin yarıdan fazlasının mezuniyetten sonra iş bulabileceğine inandıkları tespit edilmiştir. İş bulamama korkusu içinde olanların oranı %20’lerde kalmıştır. Çalışmaya katılan öğrencilerin %66’sı kendi işlerini kurmak istemektedirler. Kendi işlerini kurmak istemelerinin en önemli nedeni kendi işlerinin patronu olmak istemeleridir. Orman endüstri mühendisleri son sınıf öğrencilerine göre bir iş kurmak ve kurulacak olan işte başarılı olmak için en önemli unsur sermaye unsurudur.

Anahtar Kelimeler: Orman endüstri mühendisliği, bölüm tercihi, iş bulma

∗ Arş. Gör., KTÜ Orman Fakültesi Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü, [email protected] ∗∗ Doç. DR., KTÜ Orman Fakültesi Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü, [email protected] ∗∗∗ Arş. Gör., KTÜ Orman Fakültesi Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü, [email protected] ∗∗∗∗ Arş. Gör., KTÜ Orman Fakültesi Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü, [email protected] ∗∗∗∗∗ Yrd. Doç. Dr., KTÜ Orman Fakültesi Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü, [email protected]

Page 104: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Tarık GEDİK, Kadri Cemil AKYÜZ, Aytaç AYDIN, İbrahim YILDIRIM, İlker AKYÜZ

102

A RESEARCH ABOUT DEPARTMENT CHOICE OF APPLICANTS OF FOREST INDUSTRIAL ENGINEER AND THEIR THOUGHTS ABOUT GETTING A JOB

ABSTRACT

There are nine faculty of forestry, having operations in education-teaching, in Turkey.

Five of these faculties are suitable to graduate forest industrial engineer in education year of 2004-2005 that study applied. 193 of 383 students, who are in the last year in department of forest industrial engineering in the five faculties, were interviewed in questionnaire method. In the study, it was try to research what factors affected department choice of students, thoughts of students about finding job after graduate, reasons of wanting to get their own job and essential factors to establish a job and to success that job are. Questionnaire method was used in the study; Questionnaire has two parts and was formed thirteen questions. Results of the study were statistically investigated in accordance with SPSS packaged software. Essential statistical investigations were done in accordance with chi-square analysis and cross tabulations.

According to the results of study, it was determined that last year students of forest

industrial engineering choice their department on their own. It was determined that more than half of the students believe to find a job after graduate. The proportion of the students who believe to not to find a job is 20%. 66% of the students want to establish their own job. The most important reason of the ones wanted to establish their own job is that they want to be their own boss. According to last year students of forest industrial engineering, the most important factor is capital factor to establish job and to success the job.

Keywords: Forest industrial engineering, department choice, finding job GİRİŞ Meslek seçimi bireyin yaşamında vermiş olduğu en önemli

kararlardan biridir. Her birey yaşamının belli bir döneminde meslek tercihlerini kesinleştirerek ileride icra edeceği mesleği belirler. Eğer bir birey mesleki kararı verme çağına geldiği halde seçenekler arasında bocalıyor, sık sık kararlarını değiştiriyor ve bir türlü mesleki tercihini kesinleştiremiyorsa mesleki açıdan bir kararsızlık yaşadığı düşünülebilir (Kuzgun, 2000).

Meslek seçimi, bireyin hayatını mutlu, başarılı ve kendisini

gerçekleştirebileceği bir alana yönelmesi olarak tanımlanabilir (Kepçeoğlu, 1986). Bir meslek seçecek ya da üniversite tercihi yapacak olan gençler için bu seçimin hayati bir rol oynadığına kuşku yoktur. Hangi meslek yapılıyor veya seçiliyor olursa olsun, seçtiği meslekte başarılı olanlar kendi başarıları yanında toplumun da başarısı ve mutluluğunda etkili olacaklardır.

Super (1970) ve Bakırcıoğlu (1988) mesleki gelişim dönemlerinin 5

evrede gerçekleştiğini vurgulamışlardır. Bu evreler sırasıyla; büyüme, araştırma, yerleşme, koruma ve sürdürme ile emekliliktir. Yapılan bu sınıflama genellenebilir bir özellik taşımakla beraber, mesleki gelişim ve davranışların, toplumlara ya da kültürlere göre ayrılık gösterdiği de vurgulanmıştır.

Page 105: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Orman Endüstri Mühendis Adaylarının Bölüm Tercihi Ve İş Bulma Düşünceleri Üzerine Bir Araştırma

103

Bireylerin meslek seçiminde göz önünde bulundurması gereken bazı

özellikleri vardır. Birey bu özellikleri doğrultusunda meslek seçimi yapmaktadır. Bu özellikler şu şekilde sıralanabilir (URL 1):

• Bireyin yetenekleri • Bireyin mesleğe olan ilgisi • Bireyin seçeceği mesleği tanıması • Birey kendine uygun olan mesleği belirlemelidir • Birey 21. yüzyılın gerçeklerini dikkate almalıdır • Birey özgür iradesini kullanmalıdır • Birey kendi kişiliğini tanımalıdır

Meslek seçimi belli bir noktada alınan karar olarak değil, çok yönlü

ve uzun araştırmalar gerektiren bir süreç olarak yorumlanabilir. Bireyin kendisine ilişkin benlik kavramını mesleki rolü olarak ifade etmek te mümkündür.

İş fikri bulabilmenin birkaç yolu mevcuttur. Bunlar aşağıdaki

şekilde sıralanabilir (URL 2): • Kendiniz yeni bir fikir geliştirebilir, • Başkasının fikrini kopya edebilir veya değiştirerek

kullanabilir, • Başka birisinden bir iş fikri satın alabilirsiniz.

Birçok insan içgüdüsel bir şekilde sahip oldukları iş becerilerine

dayalı bir iş kurmayı düşünür. Bunlar kaynakçılık, aşçılık, mühendislik veya kelime işlem hizmetleri olabilir. Çoğu zaman, çalışılan işte edinilen becerilere dayalı bir iş kurmak mümkündür; ancak dikkatli olunmalıdır. Çünkü başka birçok insanda da aynı becerilerin olması ve dolayısı ile karşınızda çok güçlü bir rekabet olması muhtemeldir. Buna karşı önlem almanın bir yolu, kendi işinize kendine has bir özellik vermektir (URL 2).

İnsanlık, 21. yüzyılda yepyeni bir dünyaya adımını atmıştır. Adına

bilgi toplumu veya iletişim toplumu denilen bu yeni dünyada insanoğlunun ekonomik değerler yaratma kaynağı ve yeteneği, fiziki gücünden çıkıp tamamen beyninde toplanmıştır (Erkan, 1993). Bu yeni dönemde bilim ve teknolojide yaşanan hızlı gelişmeler, toplumların yapısını da hızla değiştirirken, bunun bir parçası olarak girişimcinin ve girişimciliğin ekonomik değerini ve toplumdaki önemini de artırmıştır. Bunun bir yansıması olarak bireye ve bireysel yeteneğe dayalı girişimcilik ön plana çıkmış ve insanın entelektüel üretkenlik kabiliyeti önem kazanmıştır. Bu kabiliyetin ürünleri olan sanat, bilim ve ekonomik uygulamalar açısından

Page 106: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Tarık GEDİK, Kadri Cemil AKYÜZ, Aytaç AYDIN, İbrahim YILDIRIM, İlker AKYÜZ

104

büyük önem arz eden girişimciliğin, bilgi toplumunda altın çağını yaşaması beklenmektedir (Arslan, 2002).

Çoğu öğrenci için başarılı olmanın belki de tek ve mutlak ölçüsü iyi

bir üniversiteye girmek, herkesin özendiği bir mesleğe sahip olmak değildir. İnsan, yetenekli olduğu birçok değişik alanda, severek yapabileceği çeşitli işlerde kendini ortaya koyabilirse ve yaşamdan da zevk alan biri ise, başarılı olmuş demektir.

Hayatta en büyük amaç mutlu olmaksa, her şey bunun uğruna yapılabilir. Ancak bu durumda herkesin mutlu olmak için kullandığı araçlar fark farklıdır. Yapılan çalışma ile orman endüstri mühendisliği son sınıf öğrencilerinin iş hayatından ne bekledikleri, kendilerinin ne yapabilecekleri araştırılmıştır.

1. MATERYAL VE YÖNTEM 1.1. Materyal Orman Fakülteleri bünyesinde yer alan orman endüstri mühendisliği

bölümü son sınıf öğrencilerinin bölüm tercihlerini nasıl yaptıklarını ve mezun olduktan sonra iş bulmakla ilgili ne düşündükleri hazırlanan anket formu yardımıyla elde edilmeye çalışılmıştır. Anket çalışması bölümlerinde son sınıf düzeyinde olan öğrencilerle yüz yüze görüşülerek yapılmıştır. Çalışmanın ana kütlesini söz konusu fakültelerin 2004-2005 eğitim öğretim yılında son sınıfta okuyan toplam 383 öğrenci oluşturmaktadır. Yapılan bu çalışmada ana kütlenin tamamına ulaşmak hedeflenmiştir.

Anketlerin uygulandığı üniversitelerin öğrenci işleri kayıtlarına göre

orman fakülteleri ve bölümlerine göre öğrenci sayıları Tablo 1’de görülmektedir.

Tablo 1. Anketin uygulandığı orman fakülteleri ve orman endüstri

mühendisliği bölümü öğrenci sayıları Öğrenci Sayıları

Üniversiteler Bayan Erkek Toplam

KTÜ Orman Fakültesi 25 13 160 İÜ Orman Fakültesi 31 92 123 DÜ Orman Fakültesi 3 40 43

ZKÜ Bartın Orman Fakültesi 3 31 34

KSÜ Orman Fakültesi 1 22 23

Toplam 63 320 383

Page 107: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Orman Endüstri Mühendis Adaylarının Bölüm Tercihi Ve İş Bulma Düşünceleri Üzerine Bir Araştırma

105

Fakültelere gönderilen 383 anketten 193 tanesi geri dönmüş ve değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Anketlerin geri dönüş oranı %51 olarak tespit edilmiştir. Literatürdeki çalışmalar dikkate alındığında, ana kütle üzerinden gerçekleşen geri dönüş oranlarının genellikle %20 ile %45 arasında değiştiği görülmektedir (Hum ve Leow, 1996; Bal ve Gundry, 1999). Bu nedenle ulaşılan veri sayısının istatistiki açıdan yeterli olduğu kabul edilmiştir.

Değerlendirmeye alınan anketlerin üniversite, bölüm ve cinsiyete

göre geri geliş oranları Tablo 2’de gösterilmiştir. Tablo 2. Çalışmaya katılan öğrencilerin üniversite, bölüm ve

cinsiyete göre dağılımları Öğrenci Sayıları Geri dönüş

Üniversiteler Bayan Erkek Toplam %’si

KTÜ Orman Fakültesi 12 61 73 46 İÜ Orman Fakültesi 16 34 50 41 DÜ Orman Fakültesi 4 21 25 58

ZKÜ Bartın Orman Fakültesi

2 21 23 68

KSÜ Orman Fakültesi 1 21 22 96

Toplam 35 158 193 51

1.2. Yöntem Çalışmada kullanılan anket formu literatürde yapılmış çalışmalardan

yararlanılarak hazırlanmıştır (Korkmaz, 2000; Emsen, 2001; Girginer ve Uçkun, 2004). Çalışmada kullanılan anket formu 2 kısım ve toplam 13 sorudan oluşmaktadır. Anket formunun ilk kısmında öğrencilerin demografik özellikleri sorgulanmıştır. Anketin ikinci kısmında öğrencilerin bölüm seçiminde etkili olan faktörler, mezun olduktan sonra iş bulabilme düşünceleri ve bir iş kurmak ve o işte başarılı olmak için gerekli olan özellikleri sorgulanmıştır. Bu sorgulama esnasında kullanılan sorularda öğrencilerin önce en etkili olan etmeni işaretlemeleri daha sonrada beşli likert ölçeği yardımıyla derecelendirmeleri istenmiştir. Kullanılan beşli likert ölçeğinde 1: Tam katılım, 2: Kısmen katılım, 3: Fikrim yok, 4: Kısmen red, 5: Tamamen red olarak ele alınmıştır.

Anket soruları bir ön uygulama ile KTÜ Orman Fakültesi orman

endüstri mühendisliği son sınıf öğrencileri üzerinde denenmiş, gerekli düzeltmeler yapılmıştır. Anketlerde yer alan değişkenler kodlanmış ve bir veri tabanı oluşturulmuştur. Daha sonra toplam 193 adet anket

Page 108: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Tarık GEDİK, Kadri Cemil AKYÜZ, Aytaç AYDIN, İbrahim YILDIRIM, İlker AKYÜZ

106

değerlendirilmeye tabi tutulmuş, sonuçlar SPSS (2003) paket programından yararlanılarak analiz edilmiştir.

Bölüm seçimlerinde fakülteler arasında bir ilişkinin var olup olmadığı ve mezun olduktan sonra öğrencilerin iş bulabilme konusunda ne gibi beklenti içerisinde olduklarının belirlenebilmesi amacıyla verilere Ki-kare testi uygulanmıştır. Ayrıca, veriler SPSS paket programında değerlendirilmiş ve çapraz tablolar yardımıyla sunulmuştur (SPSS, 2003).

2. ARAŞTIRMA BULGULARI VE DEĞERLENDİRME Araştırmaya 5 fakülteden toplam 193 son sınıf orman endüstri

mühendisi öğrencisi katılmıştır. Çalışmaya katılan öğrencilerin %81,9’u erkek, %18,1’i bayandır. Çalışmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 22,42 olarak tespit edilmiştir.

Araştırmaya katılan orman fakülteleri orman endüstri mühendisleri

son sınıf öğrencilerinin mezun oldukları lise türeleri incelendiğinde, öğrencilerin %63,2’sinin düz liseden mezun olduğu bulunmuştur. Düz liseden sonra %9,8 ile Anadolu lisesi, %8,8 ile sağlık meslek lisesi ve %2,6 ile de endüstri meslek lisesinden mezun olmuş öğrencilerin bu bölümü seçtikleri görülmüştür. Bu liselere ilave olarak teknik lise, fen lisesi, ticaret lisesi ve burada sayılmayan özel liselerden mezun olanların yüzdesi de %15,6 olarak tespit edilmiştir.

Mezun olunan okullar üzerine araştırmacıların yaptıkları farklı

çalışmalar bulunmaktadır. Türker’in 2002 yılında yaptığı çalışmada KTÜ Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Bölümü öğrencilerin %86.25’inin düz liseden mezun olduğu belirlenmiştir (Türker, 2002).

Erdoğan ve arkadaşları tarafından Gazi Üniversitesi, Eğitim

Fakülteleri öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırmada mezun olunan lise türü %45.1 oranında meslek lisesi, %37.6 oranında da düz lise olarak belirlenmiştir (Erdoğan ve ark., 2005).

Orman endüstri mühendisi son sınıf öğrencilerinin bölüm seçiminde

etkili olan faktörlerin analiz sonuçları Tablo 3’de gösterilmiştir.

Page 109: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Orman Endüstri Mühendis Adaylarının Bölüm Tercihi Ve İş Bulma Düşünceleri Üzerine Bir Araştırma

107

Tablo 3. Son sınıf orman endüstri mühendisliği öğrencilerinin bölüm

tercihlerini etkileyen faktörler Faktörler %

Bölümü kendi isteği ile seçme 35,8 Bölümü ÖSS puanı yettiği için seçme 28

Diğer faktörler nedeniyle seçme 22,8

Bölümü ailesinin isteği ile seçme 8,4 Programın daha önceden biliniyor olması 3,1

Bölümü arkadaşlarının tavsiyesiyle seçme 2,1

Tablo 3 incelendiğinde orman endüstri mühendisliği bölümü son

sınıf öğrencilerinin %35,8’inin okudukları orman endüstri mühendisliğini isteyerek seçtikleri görülmektedir. Bölümü puanı yettiği için seçen öğrencilerin oranı %28’dir. Ayrıca burada sayılmayan faktörlerinde bölüm seçiminde %22,8 oranında etkili faktörler olduğu tespit edilmiştir.

Yapılan Ki-kare analizi sonuçlarına göre hem üniversitelere göre

hem de cinsiyete göre bölüm seçimi arasında istatistiki olarak bir ilişki tespit edilememiştir (p>0.05).

Aytekin tarafından Isparta’da lise son sınıf düzeyinde okuyan

öğrenciler üzerinde yapılan bir çalışmada meslek seçimini etkileyen faktörlerin sayısız olduğu vurgulanmış ve temelde de çevresel koşullardan aile, ailenin ekonomik ve eğitim düzeyi, öğrencinin doğup büyüdüğü yerleşim birimi, öğrencinin arkadaş çevresi, mesleğin getirdiği maddi kazanç, mesleğin ilgi ve yeteneklere uygun olması gibi etmenlerin belirleyici olduğu gözlenmiştir. Sonuç olarak da bireylerin meslek seçiminde sosyo-ekonomik ve kültürel faktörlerin etkili olduğu tespit edilmiştir (Aytekin, 2005).

Taşdemir tarafından KTÜ akademik personellerinden araştırma

görevlileri üzerinde 2007 yılında yapılan bir çalışmada akademisyenliği ideali olduğu için seçenlerin oranı %59 olarak tespit edilmiştir (Taşdemir, 2007). Orman endüstri mühendisliği öğrencileri için de bölümü kendi isteği ile seçmiş olanların oranının en yüksek oran olması bu çalışma ile desteklenmektedir.

2004’de Akyüz ve arkadaşları tarafından KTÜ Orman Fakültesi

öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırmada, katılımcıların %64.7’sinin bulundukları bölümü tesadüfen seçtikleri, %58.8’inin boşta kalmamak için ve %44.7’sinin de ailelerinin isteği doğrultusunda bölümü seçtikleri bulunmuştur (Akyüz ve ark., 2004).

Page 110: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Tarık GEDİK, Kadri Cemil AKYÜZ, Aytaç AYDIN, İbrahim YILDIRIM, İlker AKYÜZ

108

Orman endüstri mühendisliği öğrencilerinin mezun olduktan sonra iş bulabilmeleri konusunda fazla endişe duymadıkları tespit edilmiştir. Öğrencilerin mezun olduktan sonra iş bulabilme konusundaki görüşleri Tablo 4’de gösterilmiştir.

Tablo 4. Son sınıf orman endüstri mühendisliği öğrencilerinin

mezuniyetten sonra iş bulabilme düşünceleri Faktörler % İş bulabileceğime inanıyorum 58,0 İş bulamayacağım korkusundayım 19,2 Kendi özel işimi kurmak istiyorum 9,3 Öğrenciyken işimi buldum 5,7 Kamu sektöründe çalışmak istiyorum 4,7 Ailemin işine devam edeceğim 3,1 Orman endüstri mühendisliği öğrencilerinin yarıdan fazlası mezun

olduktan sonra iş bulma konusunda herhangi bir sıkıntı çekmeyeceklerine inanmaktadırlar. İş bulamama korkusu içinde olan öğrencilerin oranı %19,2’de kalmıştır. Çıkan bu sonuçlardan orman fakülteleri orman endüstri mühendisliği bünyesinde okuyan öğrencilerin girişimci bir ruha sahip oldukları söylenebilir.

Orman fakülteleri orman endüstri mühendisliği öğrencilerine göre

eğitim öğretim esnasında verilen dersler ve eğitim %46,6 oranında yeterli bulunurken, %53,4 oranında da yetersiz olduğu ileri sürülmüştür.

Eğitimin niteliği üzerine Gedik ve arkadaşları tarafından 2006

yılında KTÜ ve AİBÜ Orman Fakültelerinden mezun olmuş orman endüstri mühendisleri üzerinde yapılan bir araştırmada, mezun olan orman endüstri mühendislerinin lisans döneminde güncel konuların yeterli düzeyde verilmediği vurgulanmıştır. Lisans döneminde verilen eğitim %45,9 oranında yetersiz, %44,3 oranında ne yeterli ne yetersiz ve %9,8 oranında da yeterli olduğu bulunmuştur. Ayrıca, AİBÜ’de yeterli diyenlerin oranı %4,5 iken KTÜ’de bu oran %12,8’dir (Gedik, 2006).

Bölümlere göre eğitim öğretim esnasında hocaların verdiği dersler

ve eğitimin yeterli olup olmadığı yapılan Ki-kare analiziyle test edilmiş ve bölümler ile verilen eğitim arasında anlamlı bir ilişki ortaya çıkmıştır (p<0.05). Aynı ilişkiye cinsiyet açısından bakılmış ancak cinsiyet açısından istatistiki olarak anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir (p>0.05).

Page 111: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Orman Endüstri Mühendis Adaylarının Bölüm Tercihi Ve İş Bulma Düşünceleri Üzerine Bir Araştırma

109

Orman endüstri mühendisliği son sınıf düzeyinde okuyan öğrenciler mezun olduktan sonra %42,9 oranında yüksek lisans/doktora yapmak istemektedirler.

Üniversitelere göre yüksek lisans/doktora yapmak isteyen öğrenciler

arasında yapılan Ki-kare analizine göre anlamlı bir ilişki tespit edilirken (p<0.05), aynı anlamlı ilişki cinsiyet ile aralarında tespit edilmiştir (p>0.05).

Orman endüstri mühendisliği bölümü öğrencilerine mezun olduktan

sonra kendi işinizi mi kurmak istersiniz yoksa özel sektörde üst düzey yönetici olarak mı çalışmak istersiniz diye sorulan soruya öğrencilerin %66,3’ü kendi işini kurmak istediklerini bildirmiştir. Bir şirkette üst düzey yönetici olmak isteyenlerin oranı ise %33,7’dir. Yapılan Ki-kare analizinde bölümler arasında mezun olduktan sonra yapılacak işler arasında istatistiki olarak bir ilişki tespit edilmezken (p>0.05), cinsiyet açısından anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0.05).

Arslan tarafından Haliç Üniversitesi öğrencileri üzerinde yapılan bir

çalışmada da öğrencilerin mesleki açıdan en çok kendiişlerini kurmak istedikleri, ikinci sırada da özel sektörde çalışmak istedikleri tespit edilmiştir (Arslan, 2002).

Akyüz ve arkadaşları tarafından 2006 yılında Rize ili lise ve

üniversite öğrencileri üzerinde yaptığı bir araştırmada lise öğrencilerinin mezun olduktan sonra %66,7 oranında kendiişlerini kurmak istedikleri, üniversite öğrencilerinin ise %69’luk kısmının kendiişlerini kurmak istedikleri tespit edilmiştir (Akyüz ve ark. 2006).

Öğrencilerin mezun olduktan sonra kendi işlerini kurmak

istemelerinin nedenlerinin analizi Tablo 5’de gösterilmiştir. Tablo 5. Öğrencilerin kendiişlerini kurmak istemelerinin nedenleri Faktörler %

Kendi işinin patronu olmak 52,6 İstihdam yaratma isteği 25,1 Daha fazla para kazanma isteği 17,5

İşten çıkartılmama isteği 2,3

Daha çok risk alma isteği 2,3

Orman endüstri mühendisliği öğrencilerinin kendi işlerini kurmak

istemelerinin en önemli neden %52,6 oranında kendi işlerinin patronu olmak istemeleridir.%25,1’lik oranda kendi işlerinin patronu olma isteği ve bunu %17,5’lik oranda daha fazla para kazanma isteği izlemektedir.

Page 112: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Tarık GEDİK, Kadri Cemil AKYÜZ, Aytaç AYDIN, İbrahim YILDIRIM, İlker AKYÜZ

110

Akyüz ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada da hem lise öğrencileri (%58,3) hem de üniversite öğrencileri (%51,2) kendiişlerinin patronu olmak faktörü en çok katılım sağlanan faktör olarak bulunmuştur (Akyüz ve ark. 2006).

Demircan tarafından 2000 yılında Düzce ilinde yapılan çalışmada

katılımcıların büyük çoğunluğunun ilk işletmelerini kurmalarında en etkili olan faktörler kendi işlerinin patronu olmak ve daha fazla para kazanma isteği ortaya çıkmıştır (Demircan, 2000).

Orman endüstri mühendisleri son sınıf öğrencilerine göre bir iş

kurmak ve kurulan işte başarılı olabilmek için en önemli unsur %44,5 oranında sermaye unsuru olarak tespit edilmiştir. İş kurmak ve kurulan işte başarılı olmak için önemli unsurların değerlendirilmesi Tablo 6’da gösterilmiştir.

Tablo 6. Bir iş kurmak ve işte başarılı olmak için en önemli unsurun

tespiti (1:Tam katılım, 5:Tamamen red) Unsurlar % Likert tipi ölçek

ort. Sermaye unsuru 44,5 1,63 Müşteri ve pazar unsuru 26,5 1,58 İş fikri/ürün unsuru 20,6 1,72

Motivasyon/sıkı çalışma unsuru 8,4 1,77

İş kurma ve işte başarılı olmada sermayeden sonra müşteri ve pazar

unsuru %26,5 oranında ikinci önemli unsur olarak tespit edilmiştir. Üretilecek ürün ve kurulacak olan iş fikri de üçüncü sırada %20,6 oranında etkili unsur olarak tespit edilmiştir. Beşli likert tipi ölçek sonuçlarına göre en önemli değişken 1,58 ortalama ile müşteri ve pazar unsuru olurken bu unsuru 1,63 ortalama ile sermaye unsuru izlemektedir.

Yapılan Ki-kare analizi sonuçlarına göre bir iş kurmak ve o işte

başarılı olmak için gerekli en önemli unsur arasında hem bölümler hem de cinsiyet açısından istatistiki olarak bir ilişki tespit edilememiştir (p>0.05). İş kurmak ve o işte başarılı olmak için sunulan unsurlar için yapılan Ki-kare analizine göre bölümler arasında anlamlı bir ilişki çıkarken (p<0.05), cinsiyet açısından anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir (p>0.05).

Orman fakülteleri orman endüstri mühendisliği son sınıf

öğrencilerine göre yapılmak istenen bir işten vazgeçilmesine sebep olan faktörlerin analizi Tablo 7’de gösterilmiştir.

Page 113: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Orman Endüstri Mühendis Adaylarının Bölüm Tercihi Ve İş Bulma Düşünceleri Üzerine Bir Araştırma

111

Tablo 7. Yapılmak istenen bir işten vazgeçilmesine neden olan etmenler

Unsurlar % Likert tipi ölçek ort.

Bunların hiçbiri 41,8 2,77 Çok uzun ve yoğun çalışma 27,2 2,56 Başarısız olma riski 23,4 2,85

Plan/programlara uzun hazırlık gerektirme

7,6 2,97

Orman endüstri mühendisliği öğrencilerine göre yapılmak istenen

bir işten vazgeçme nedeni olarak burada sayılmayan unsurların %41,8 oranında etkili olduğu saptanmıştır. Yapılması düşünülen işin çok uzun ve yoğun çalışma gerektirmesi %27,2; başarısız olma riski de %23,4 oranında etkili faktörler olduğu tespit edilmiştir. Beşli likert tipi değerlendirme ise en çok katılım gösterilen unsur 2,56 ortalama ile işin çok uzun ve yoğun çalışma gerektirmesi unsurudur. Bu unsuru 2,77 ortalama ile diğer unsurlar, 2,85 ortalama ile de işte başarısız olma riski izlemektedir.

Orman endüstri mühendisliği öğrencilerine göre yapılmak istenen

bir işten vazgeçme nedeni olarak gösterilen unsurlar ile hem bölümler açısından hem de cinsiyet açısından yapılan Ki-kare analizi sonuçlarına göre istatistiki olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0.05).

Orman endüstri mühendisliği son sınıf öğrencilerine göre

öğrencilere aynı anda verilen 5 görevden ilk önce hangisini yapmak istersiniz sorusuna verilen cevaplar Tablo 8’de gösterilmiştir.

Tablo 8. Verilen 5 görevde işin yapılma önceliğinin analizi

Unsurlar %

Gözü en çok korkutandan başlama 39,5 Görevleri yapabilecek kişilere havale etme 28,6 En kısa zamanda bitecek olandan başlama 20,5

En kolay olan işten başlama 11,4

Öğrencilere aynı anda verilecek beş görevde, öğrenciler ilk önce

%39,5 oranıyla gözü en çok korkutan görevden başlamak istemektedirler. Daha sonra öğrenciler %28,6 oranında görevleri yapabilecek kişilere havale eder ve koordinasyonu yürütme isteği gelmektedir. Öğrenciler en kolay olan işten başlama isteğini %11,4 oranında en düşük etmen olarak ele almışlardır. Sonuç olarak orman endüstri mühendisliği öğrencileri kendilerine verilen görevlerden yılmamaktadırlar.

Page 114: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Tarık GEDİK, Kadri Cemil AKYÜZ, Aytaç AYDIN, İbrahim YILDIRIM, İlker AKYÜZ

112

Orman fakülteleri son sınıf orman endüstri mühendisliği öğrencilerine üretilecek bir ürünle ilgili olarak; iş fikrini belirlemek, pazar araştırması yapmak, üretim kapasitesini belirlemek, gerekli sermayeyi belirleyip temin etmek ve üretime başlamak süreçlerinin hangi aşamalarda ne yapılması gerektiği sorusuna öğrencilerin %66,1’i doğru tercih yaparak cevap vermiştir. %16,4’lük bir oranda da pazar araştırması yapmadan sermaye temin etmek istedikleri tespit edilmiştir.

SONUÇLAR VE ÖNERİLER Çalışma 5 farklı orman fakültesinde 2004-2005 eğitim-öğretim

yılında mezun verilen orman endüstri mühendisliği bünyesinde toplam 383 öğrenci dikkate alınarak 193 öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya katılan öğrencilerin çoğunluğu erkektir. Tüm katılım içinde erkeklerin geri dönüş oranı %49, bayanların geri dönüş oranı ise %56 olarak tespit edilmiştir.

Çalışmaya katılan öğrencilerin %63’ünün düz liseden mezun olduğu

görülmüştür. Buradan çıkan sonuca göre orman endüstri mühendisliğini seçen öğrencilerin ağırlıkla düz liseden geldiği söylenebilir.

Orman endüstri mühendisliğinde okuyan son sınıf öğrencilerinin

bölümlerini isteyerek seçtikleri söylenebilir. Mezun olduktan sonra da kendi meslekleri ile ilgili alanlarda çalışmak isteyecekleri kanısına varılabilir. Orman endüstri mühendisliğinden mezun olan öğrenciler üzerinde çalışma alanlarının tespit edilmesi ile ilgili olarak bir çalışma yapılması önerilebilir.

Çalışma sonucunda orman endüstri mühendislerinin mezun olduktan

sonra iş bulma konusunda herhangi bir sorun yaşamayacakları tespit edilmiştir. Günümüzde gelişmekte olan orman endüstrisi sanayinde iş bulma konusunda öğrencilerin fazla zorluk çekmeyecekleri açıktır.

Mezun durumunda olan orman endüstri mühendisliği öğrencilerinin

%43’ü yüksek lisans ve doktora eğitimine devam etmek istediklerini vurgulamışlardır. Fakültelere göre yüksek lisans ve doktora yapmak isteyenler arasında istatistiki olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir.

İş bulma konusunda sıkıntı yaşamayacağını söyleyen orman endüstri

mühendisliği örencilerine imkan verilse kendi işlerini kurmak istemektedirler. Katılımcı öğrencilerin sadece %34’ü bir şirkette üst düzey yönetici olarak çalışmak istemektedirler.

Orman endüstri mühendisleri kendi işlerini kurmak istemelerinin en

önemli nedeni kendi işlerinin patronu olmak istemeleridir (%53). Kendi

Page 115: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Orman Endüstri Mühendis Adaylarının Bölüm Tercihi Ve İş Bulma Düşünceleri Üzerine Bir Araştırma

113

işlerinin patronu olmak istemelerini istihdam yaratma isteği izlemektedir (%25). Orman endüstri mühendisliğinden mezun olunduktan sonra orman endüstri mühendislerine ait bir meslek odasının olmaması belki de orman endüstri mühendislerinin haberleşme ve etkili bir güç olarak seslerini duyuramamalarına neden olmaktadır. Orman endüstri mühendislerine ait bir meslek odasının kurulması orman endüstri mühendisliğinin geleceği için önemli bir etmen olacaktır.

Çalışma sonucunda bir iş kurmak ve kurulan işte başarılı olmak için

en önemli unsur sermaye unsuru olarak tespit edilmiştir. Orman endüstri mühendisliği öğrencilerine verilen 5 görevin yapılma önceliğinde ilk olarak gözü en çok korkutan görevin yapılması istenmektedir.

TEŞEKKÜR Yapılan bu çalışma, KTÜ Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi

tarafından 2005.113.002.5 Kod numarası ve “Orman Fakülteleri Son Sınıf Öğrencilerinin Girişimcilik Yeteneklerinin ve Kültürlerinin Araştırılması” isimli münferit proje olarak desteklenmiştir.

KAYNAKÇA AKYÜZ, Kadri Cemil; GEDİK, Tarık; AKYÜZ, İlker; ve YILDIRIM, İbrahim;

(2006), “Rize İlindeki Lise ve Üniversite Öğrencilerinin Girişimcilik Yeteneklerinin İncelenmesi”, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 20, Sayı: 1, ss. 233-246

AKYÜZ, İlker; DURAN, Ayşegül; KARAKUŞ, Beyhan; ALICI, Yeşim; (2004), “Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Üçüncü ve Dördüncü Sınıf Öğrencilerinin Eğitim Öğretim Üzerine Düşünceleri”, V. Ulusal Orman Fakülteleri Öğrenci Kongresi Bildiriler Kitabı, 2. cilt, ss. 48-52

ARSLAN, Kahraman; (2002), “Üniversiteli Gençlerde Mesleki Tercihler ve Girişimcilik Eğilimleri”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 2002/6, ss. 1-11

AYTEKIN, Arif; (2005), “Mesleki Seçimi Etkileyen Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Faktörler Isparta Örneği”, Süleymen Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Bölümü, Yüksek Lisans Tezi, 231 s.

BAKIRCIOĞLU, Rasim; (1988), İlköğretim, Ortaöğretim ve Yükseköğretimde Rehberlik ve Pskolojik Danışma, Ankara, Bakırcıoğlu Yayınları.

BAL, Jay; GUNDRY, John; (1999), “Virtual Teaming in the Automotive Supply Chain Team Performance Management”, An International Journal, 5 (6), 174-193

DEMİRCAN, Nigar; (2000), “Girişimcilik ve Girişimcilerin Kişilik Özellikleri Konusunda Bir Uygulama”, Gebze İleri teknoloji Enstitüsü Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 144 s.

EMSEN, Ömer; (2001), “Genç Nesilde Mesleki Eğilimler ve Girişimcilik: Ampirik Bir Çalışma”, Milli Prodüktivite Merkezi, Verimlilik Dergisi, Sayı 2001/1, ss. 153-176

ERDOĞAN, Samiye; ŞANLI, Sinem; ŞİMŞEK BEKİR, Hatice; (2005), “Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Öğrencilerinin Üniversite Yaşamına Uyum Durumları”, Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt: 13, No: 2, ss. 479-496

ERKAN, Hüseyin; (1993), Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Page 116: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Tarık GEDİK, Kadri Cemil AKYÜZ, Aytaç AYDIN, İbrahim YILDIRIM, İlker AKYÜZ

114

GEDİK, Tarık; BATU, Canberk; AKYÜZ, Kadri Cemil; (2006), Orman Endüstri Mühendislerine Lisans Düzeyinde Verilen Eğitimin Değerlendirilmesi Üzerine Bir Araştırma (Abant İzzet Baysal Üniversitesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Örneği)”, Düzce Üniversitesi Ormancılık Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2

GİRGİNER, Nuray; UÇKUN, Nurullah; (2004), “İşletmecilik Eğitimi Alan Lisans Öğrencilerinin Girişimciliğe Bakış Açıları: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İ.İ.B.F. İşletme Bölümü Öğrencilerine Yönelik Bir Uygulama”, 3. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, 25-26 Kasım 2004, ss. 783-795

HUM, Sin Hoom; LEOW, Lay Hong; (1996), “Strategic Manufacturing Effectiveness; An Emprical Study Based on The Hayes-Wheelwright Framework”, International Journal of Opertions and Production Managements, 16 (4), ss. 4-18

KEPÇEOĞLU, Muharrem; (1986), Psikolojik Danışma ve Rehberlik, 2. Baskı, Ankara, Toroman Matbaacılık

KORKMAZ, Sezer; (2000), “Girişimcilik ve Üniversite Öğrencilerinin Girişimcilik Özelliklerinin Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma”, H.Ü. İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 18, sayı 1, s.163-179

KUZGUN, Yıldız; (2000), Meslek Danışmanlığı Kuramlar ve Uygulamalar, Ankara, Nobel Yayın Dağıtım

SPSS Institute Inc., 2003. SPSS Base 12.0 User’s Guide, 703 p. SUPER, Donald; Edward; (1970), Career Development, Psychology of the

Educational Process, New York, Mc Graw Hill Book Com TAŞDEMİR, Taner; (2007), “Akademik Performansı Etkileyen Faktörlerin

İncelemesi: KTÜ Uygulaması”, KTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Orman Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 228 s. Trabzon

TÜRKER, Mustafa; Fehmi; (2002), “KTÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğrencilerinin Sosyal, Ekonomik, Kültürel ve Demografik Özelliklerinin Araştırılması”, KTÜ Bilimsel Araştırma Projeleri 98.113.001.6 Kod Nolu Projesi Sonuç Raporu, Trabzon

URL 1. http://egitim.milliyet.com.tr/page.asp?PageID=241 URL 2. http://www.tugidem.org.tr/yayinlar/kitap/bir%5B1%5D.isfikri.pdf

Page 117: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Araştırma Makaleleri

GÖNÜLLÜ KURULUŞLARIN İNSAN KAYNAKLARI SORUNLARINA EĞİTSEL

BİR ÇÖZÜM

Ayten AKATAY•

ÖZET Gönüllü kuruluşların en önemli sorunlarından birisi gönüllü tabanını

zenginleştirememeleridir. Bir kuruluşun etkinliği sahip olduğu insan gücüne ve onun niteliğine bağlıdır. Bu çalışmanın amacı, gönüllü kuruluşların ihtiyaç duydukları nitelik ve nicelikteki gönüllüleri istihdam etmelerine katkı sağlayacak uzun vadeli çözüm önerileri geliştirmektir. Bu çalışmada gönüllülük, gönüllü kuruluşlar, gönüllü kuruluşlarda insan kaynakları ve sorunlarına ilişkin konulara yer verilmiştir. Ayrıca çalışmada ilgili konularda eğitim alan ve almayan toplam 434 öğrenci üzerinde yapılan bir araştırma yer almaktadır. Bu araştırma ile verilen eğitimlerin, öğrencilerin gönüllülük algıları ve eğilimleri üzerindeki etkileri belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırma sonuçları, öğrencilerde gönüllülük bilincinin oluşmasında eğitimin etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bağlamda gönüllü kuruluşların insan kaynakları sorunlarının uzun vadede çözümü için verilen eğitimlerin uygulama ağırlıklı olması, sadece lisans düzeyiyle sınırlı kalmayıp ön lisans, orta, hatta ilköğretime kadar yaygınlaştırılması önerilmektedir.

Anahtar kelimeler: Gönüllü Kuruluşlar, Gönüllülük, Gönüllü, İnsan Kaynakları, Eğitim

AN EDUCATIONAL SOLUTION TO HUMAN RESOURCES PROBLEMS OF

VOLUNTARY ORGANIZATIONS

ABSTRACT One of the major problems of volunteer organizations is that they can not enlarge

their basis An organization’s power derivesfrom the human resources and its characteristics. The purpose of this study is to develop long-term solutions that will help voluntary organizations to employ volunteers of desiredqualifications and quantities. Volunteerism, volunteer organizations, human resuorces in volunteer institutions and problems are discussed in this study. Moreover, a case study is given that encompass 434 students who either have training or not about the topics stated above. By this research, effects of trainings on students' volunteerism perceptions and tendencies have been identified. Results of the research puts forward that trainings are effective in the formation of volunteerism consciousness in students. In this regard applied trainings and expansion of volunteer training to two year degree, secondary degree and even to the primary education degree for the long term solution of human resources problems of volunteer organizations have been suggested.

Key words: Voluntary Organizations, Volunteerism, Volunteer, Human Resourcees, Training

• Yard. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biga İ. İ. B. F. Öğretim Üyesi, [email protected]

Page 118: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Ayten AKATAY

116

GİRİŞ Günümüzde çevreden ekonomiye ve siyasi yönetimlere kadar

bireyleri etkileyen pek çok sorun, küresel bir boyut kazanmıştır. Ulus devletlerin söz konusu bu sorunları tek başlarına etkili bir biçimde çözümlemeleri mümkün değildir. Artan çevre kirliliği, küresel ısınma ve buna bağlı olarak doğal dengenin bozulması, açlık, yoksulluk, deprem, sel felaketleri, finansal krizler, insan hakları ihlalleri ve benzeri pek çok sorunun çözümünde başka aktörlere de ihtiyaç duyulmaktadır. Diğer bir ifadeyle ulus devletlerin karşı karşıya olduğu küresel nitelikteki bu sorunların çözümü için hükümetler ve yerel yönetimlerin yanı sıra üçüncü sektör olarak da ifade edilen tamamen gönüllülük temelinde faaliyet gösteren gönüllü kuruluşların desteği kaçınılmaz olmaktadır.

Dünyada bugün pek çok sorunun çözümünde, devletlerin ve

milletlerarası kuruluşların çabalarının yeterli olmadığı ve söz konusu alanlarda, devletin dışında vatandaşlar tarafından kurulup gönüllülük esasına göre çalışan gönüllü oluşumların çok önemli roller oynayabilecekleri kabul edilmektedir. Toplumdaki bireylerin yaşam kalitesini artırmak, sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlamak gibi amaçlarla özellikle çevre, insan hakları, silahsızlaşma, barış, insani yardım gibi konularda çalışmalar yapan, bütünüyle gönüllülük temelinde bir araya gelen insanların oluşturduğu gönüllü kuruluşlar, dünyadaki çoğu sorunun çözümünde aktif rol oynamaktadırlar ( Dinçer, 1996: 55).

Gönüllü kuruluşların en önemli rollerinden biri, devletlerin hatta

yukarıda ifade edilen söz konusu sorunların çözümüne yönelik kurulmuş uluslararası organizasyonların göze alamadığı inisiyatifleri, başarıyla sergilemeleri ve oluşturdukları kamuoyu sayesinde devletleri ve uluslararası kuruluşları harekete geçirebilmeleridir ( Dinçer, 1996: 55-56). Diğer bir rolü ise gerek uluslararası gerek ulusal gerekse yerel düzeyde toplumsal kararlara ilişkin süreçlerde ve toplantılarda yer almaları hatta karar alma mekanizmalarında zaman zaman paydaş olarak, zaman zaman ise muhalif bir tavır alarak etkin olmalarıdır (Yurttagüler,a, 2006: 17).

Dünyada, gönüllü kuruluşların hem uluslarüstü kurumlarla, hem de

devlet(ler)le kurdukları ilişkilerde, gerek toplumsal hizmetlerin verilmesi sırasında gerekse politika önerileri geliştirmede katkı yaparak aktif aktörler haline geldikleri söylenebilir. Özellikle 1970’lerin ortasından itibaren barış, insan hakları, feminizm, çevre ve yerel yönetim gibi konularda hareketlenen gönüllü kuruluşlar, hem ekonomik konjonktürün bireyler üzerinde yarattığı olumsuz koşullar hem de tüm dünyada ortaya çıkan hak ihlallerine karşı mücadelelerle 1990’lı yıllarda etkilerini artırmışlardır. 2000’li yıllarda ve özellikle bugün gönüllü kuruluşlar alanındaki genişleme, çeşitli düzeylerde

Page 119: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Gönüllü Kuruluşların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm 117

karar alma mekanizmalarında etkin rol oynayabilecek bir konuma ulaşmıştır (Yurttagüler,a, 2006: 17). Ancak gönüllü kuruluşların çeşitli sorunların çözümünde etkin rol oynadıklarına ilişkin hâkim görüşün, her ülke için geçerli olduğunu söylemek pek mümkün değildir.

Gönüllü kuruluşlar gelişmiş ve demokratik ülkelerde çok daha

yaygın, kurumsallaşmış ve gönüllü katılımın yüksek olduğu örgütlenmelerdir. Türkiye’de ise bu kuruluşlar yaygın olmamakla beraber kurumsallaşmayı henüz sağlayamamışlardır. Ayrıca organizasyon, yönetim ve özellikle insan kaynakları konusunda pek çok sorunları vardır. Mevcut sorunları nedeniyle bu kuruluşlar, topluma katkı sağlama noktasında, ulus devletlerin karşı karşıya oldukları sorunların çözümünde yeterince etkili olamamaktadırlar. Bu bağlamda gönüllü kuruluşların etkinliği önemli ölçüde mevcut insan kaynaklarının niteliği ve niceliği ile yakından ilgili olmaktadır.

Gönüllü kuruluşların amaçlarına ulaşmalarında ve sınırlı kaynaklarla

faaliyetlerini gerçekleştirmelerinde gönüllüler olmazsa olmaz konumundadır. Gönüllü kuruluşların gönüllü ve üye tabanının geniş olması, savunduğu düşünceler ve yürüttüğü çalışmalar bağlamında toplum içinde yüksek oranda kabul gördüklerinin göstergesidir. Bugün gönüllü kuruluşların yeterli sayıda ve nitelikte gönüllüleri istihdam edememeleri bireysel düzeyde bu kuruluşlara gönüllü katılımın yeterli düzeyde olmadığını göstermektedir (Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 2000, 190).

Gönüllülük bilincinin eksikliği, diğer bir ifade ile bireylerde gönüllü

olarak bir yerde çalışma konusunda yeterince bir iç dürtünün bulunmaması, sorunların çözümüne yönelik olarak bireylerin insiyatif alma becerilerinin azlığı ya da insiyatif almada yeteri kadar eğitim almamaları (Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 2000: 190), öncelikle aile ve toplum içinde özgür ve gönüllü çalışmanın teşvik edilmemesi, ekip çalışması alışkanlığının eksikliği, zaman yetersizliği ve maddi kaynak eksiklikleri (Us, 2003: 13), fikri olarak; “Geçmişte denendi, deneyenler başarısız oldu.” ve “Hiçbir şey değişmez.” zihniyeti, genel olarak; devletin, özel anlamda okullardaki yöneticilerin ve ailelerin katılımcılığa engel oluşturması, yapılan faaliyetlerin “Vaktin boşa harcanması” gibi olumsuz bir tutum içinde değerlendirilmesi (Yaman, 2003:101), toplumumuzun kültürel yapısı, toplum yönetiminde egemen olan merkezi devlet anlayışının etkisi, ailelerin alışkanlıkları, korkuları, geçmişte yaşanmışlıklardan edinilen olumsuz deneyimler sonucu oluşan çekimserlikler, gönüllü kuruluşlarda gönüllü bulmanın temel zorluklarını oluşturmaktadır ( Referans Gazetesi, 2006:14).

Gönüllü katılımda, gönüllü kuruluşlar için gençlik çok önemli bir

potansiyeli temsil etmektedir. Türk toplumunun büyük bir çoğunluluğunu gençler oluşturduğu halde gençlerin gönüllü kuruluşlar içinde yer almadıkları

Page 120: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Ayten AKATAY

118

görülmektedir (Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 2002:101). Mevcut ve gelecekte ortaya çıkabilecek çevresel, ekonomik, siyasi ve benzeri pek çok sorunun çözümüne katkıda bulunmak, bireylerin yaşam kalitesini yükseltmek ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak, bu kuruluşların hem nitelik hem de nicelik açısından gönüllü katılımı artırabilmelerine ya da gönüllü tabanını zenginleştirmelerine bağlıdır. Bu bağlamda çalışmanın amacı gönüllü kuruluşların amaçlarına ulaşmaları için ihtiyaç duydukları nitelik ve nicelikteki gönüllüleri istihdam etmelerine katkı sağlayacak uzun vadeli çözüm önerileri geliştirmektir. Bu amaç doğrultusunda gönüllü kuruluşlar konusunda eğitim alan-almayan öğrencilerin gönüllülük kavramını algılama biçimleri ve verilen eğitimlerin öğrencilerin gönüllülük eğilimleri üzerinde ne gibi etkileri olduğu ortaya koyulmaktadır.

1. GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR “Gönüllü kuruluş nedir?” “Hangi ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır?” gibi

soruların cevabı arandığında, karşımıza öncelikle çağdaş toplumların değişen demokrasi ve devlet yönetimi anlayışları çıkmaktadır. Yönetilenlerin, yönetimle ilgili kararların alınmasını yönetenlerin takdirine bıraktığı klasik devlet anlayışı yerine, günümüz çağdaş toplumlarında, yönetilenlerin çoğulcu ve katılımcı bir demokrasi anlayışı içerisinde, yönetimle ilgili kararların alınmasına aktif katılma ya da kararları etkileme çabası içerisine girdiği görülmektedir ( Dinçer, 1996: 48). Bu noktada toplum yararına çalışan, demokrasinin gelişmesine katkı sağlayan, kar amacı gütmeyen, devlet yapısı içinde yer almamakla birlikte bireylerin ortak amaç ve hedefleri açısından değerlendirildiğinde siyasal iradeyi ve yönetimi kamuoyu oluşturmak suretiyle etkileyebilen bir örgütlenme türü ile karşılaşılmaktadır. Bu örgütlenmeler, gönüllü kuruluşlar olarak ifade edilmektedir ( Güneş, 2004:1-2 ).

Tanımı konusunda çok çeşitli görüşler bulunan gönüllü kuruluşlar,

sivil toplum alanında faaliyet gösteren ve yönetimin bir parçası olmayan her örgütlenmeyi (özel sektör girişimleri, birlikler, odalar, kooperatifler, sendikalar, dernekler, vakıflar, siyasi grup ve partiler) ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu bağlamda gönüllü kuruluşlar sınırı olmayan ve ortak özellikleri sadece yönetimin parçası olmamak gibi bir kesimin ifadesinden başka bir anlam taşımamaktadır. Gönüllü kuruluşlar, resmi açıdan belli bir hukuki kalıba uyan örgütler olarak, ortak bir amaç etrafında bir araya gelen ve doğrudan kendilerine çıkar sağlamayan kişi topluluğudur. Bir başka tanımlamaya göre gönüllü kuruluşlar sadece sosyo-ekonomik kalkınmaya dolaylı veya doğrudan katkı sağlamak amacıyla gönüllülük, bağımsızlık, kâr amacı gütmemek ve kişisel çıkar gözetmeme gibi esaslara dayanan sivil oluşumlar, teşekküller ya da örgütlenmelerdir (Yıldırım, 2004: 51- 52).

Page 121: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Gönüllü Kuruluşların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm 119

Küçük derneklerden oldukça geniş ve profesyonel kuruluşlara kadar son derece farklı gruplardan oluşan gönüllü örgütlenmeleri adlandırma konusunda yazında çok çeşitli kavramların kullanıldığı görülmektedir. “Kar amacı gütmeyen kuruluşlar”, “Hükümet dışı kuruluşlar”, “Hayırsever yardım kuruluşları”, “Sivil toplum kuruluşları”, Üçüncü sektör kuruluşları” olarak da ifade edilen (Özdemir, 2004: 101-102) bu kuruluşlar; sivil inisiyatif yoluyla içinde geniş katılımlı bir platformu tüzel yapısıyla sağlayan, karar verme süreçlerinin yaşandığı ortamlarda söz hakkı olan, genel olarak gönüllülük esaslı ve kâr amacına dayanmayan, ortak misyon değerleriyle kurulmuş olan örgütlerdir (Doğa ile Barış Derneği, 2000:1).

En geniş anlamda gönüllü kuruluşlar; yurttaşların ortak bakış, ortak

çıkar, ortak duyarlılık, ortak talep temelinde gönüllü olarak bir araya gelmek suretiyle, devletin hukuki, idari, üretici ve kültürel organlarının dışındaki alanda meydana getirdikleri dernek, vakıf, sivil girişim, platform, ilişki ağı ve benzerlerinden oluşan formel, informel, geçici, esnek örgütlenmeler ya da yapılar ve etkinlikler olarak tanımlanabilir. Ortak çıkarlar, düşünceler ve hedefler çerçevesinde bir araya gelerek birlikte mücadele eden insanların oluşturdukları birliktelikler, gönüllü kuruluşların özünü, temelini oluşturmaktadır (Yıldız, 2003:1). Toplumsal bir amaç etrafında bir araya gelen gönüllü bireylerin oluşturduğu, dinamik, toplumsal duyarlılıkları dile getiren bu kuruluşların en önemli özeliklerinin sivillikleri ve tabandan gelmeleri ya da tabanı da kapsayan bir yapılanmaya gitmeleri olduğu söylenebilir (Yurttagüler,a, 2006:17-18).

Gönüllü kuruluşlar uluslararası düzeyde; hükümet dışı kuruluşlar ile

işbirliği yaparak, bütün dünyada doğru, adil ve sürekli bir sivil toplumun kurulması, açıklık, dürüstlük, özyönetim ve denetimin hukuk kuralları içinde kurumlaşması ve insan haklarının, çevrenin ve barışın korunması için hükümetler arası kuruluşlar ve hükümetler üzerinde etki grubu oluşturulmasına katkı sağlamaktadır. Bireylerin bir araya gelerek tek başına gerçekleştiremeyecekleri amaç ve çalışma konuları doğrultusunda düşünce ve eylemelerini birleştirmek suretiyle kurdukları dernekler ve vakıflar devlete göre daha hızlı, daha kararlı, daha korkusuz, daha istekli çalışmaktadır. Örneğin devlet kademesinde birkaç ayda yapılan bir iş, gönüllü bir kuruluşun etkin çalışmasıyla bir ya da iki günde bitirilebilmektedir (Dinçer, 1996 : 58).

Sosyal ve politik öneminin dışında, gönüllü kuruluşlar oldukça

önemli ekonomik güce sahip sektör konumundadır. Günümüzde hükümet dışı kuruluşlar olarak da ifade edilen gönüllü kuruluşların, dünyanın sekizinci en büyük ekonomisini oluşturduğu bilinmektedir. “The Johns Hopkins Comparative Nonprofit Sector Project” adı altında 22 ülkede yapılan araştırmalar sonucunda, gönüllü kuruluşlarda çalışanların, tüm çalışanların

Page 122: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Ayten AKATAY

120

yüzde 27’sini oluşturdukları ortaya çıkmıştır. Gönüllülerin de katılımıyla bu sayı yüzde 41’e ulaşmıştır. Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte bu sektörün gelişmiş ülkelerde çok daha yaygın olduğu görülmektedir (http://www.insankaynaklari.com:2006).

Toplumsal eşitsizlik, bireyselleşme, ailenin küçülmesi ve geleneksel

işlevini kaybetmesi, sosyal bütünleşme ihtiyacı ve boş zamanın ortaya çıkışı gibi faktörlerin etkisiyle sanayi toplumunda ivme kazanan gönüllü kuruluşların, sosyal ihtiyaçların artması, yaşlı nüfusun büyümesi ve benzeri nedenlerin etkisiyle de sanayi sonrası toplumlarda gerek sayısal gerekse faaliyet ve kapsamları açısından büyüdükleri görülmektedir (Berber, 2000:121). Örneğin bu kuruluşların bütün ülkelerde insanların daha iyi bir yaşam tarzına kavuşmasına yardımcı olabilmek amacıyla, hükümetler ve diğer kuruluşlarla çalışma imkânı gün geçtikçe büyümektedir. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerin hükümetleri, gönüllü kuruluşların kalkınmaya olan katkıları hususunda bilinçlenmektedir. Buna paralel olarak Dünya Bankası desteklediği faaliyetlerle gönüllü kuruluşların iştirakini teşvik etmektedir (Dinçer, 1996 :56).

Toplumların karşı karşıya kaldıkları mevcut sorunların çözümü için

hizmet vermeyi amaçlayan gönüllü kuruluşlara duyulan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Dolayısıyla bu kuruluşlarla ilgilenmek, bir zorunluluk olarak kabul edilmeye başlanmıştır (Dinçer, 1998:387). Bugün eğitimden sağlığa, çevresel sorunlardan insan hakları ihlallerine kadar birçok sorunun çözümü, gönüllü kuruluşların etkinliği ile doğru orantılıdır. Bu etkinlik de önemli ölçüde sahip olunan kaynakların nitelik ve niceliği ile yakından ilişkilidir. Belirli amaçları gerçekleştirmek için oluşturulmuş sistemler olan bu kuruluşların girdi olarak ihtiyaç duydukları kaynakların içinde en değerli olanı insan kaynaklarıdır. Çünkü hammadde, sermaye gibi kaynaklar, ancak bireyin fiziksel ve düşünsel katkılarıyla biçimlenmekte ve değer kazanmaktadır. Diğer tüm girdileri temin eden, planlayan ve bunların birbirleriyle uyumunu sağlayan ise insan gücüdür (Özgen, 2006:53).

Üçüncü sektör kuruluşları olarak da ifade edilen gönüllü kuruluşlar

Türkiye’de emekleme döneminden henüz çıkmaktadır. Bireyler üzerine kurulu yapılardan, misyon, hedef ve stratejiler üzerine kurulu kurumlara geçişin sancıları yaşanmaktadır. Türkiye’de gönüllü kuruluşlar, var olan ihtiyacı doğru tespit ederek, çaba harcamayı göze alacak bireysel ve kurumsal liderlere (Tarhan, 2003) amaçlarına uygun nitelik ve nicelikteki gönüllülere ihtiyaç duymaktadır. Gönüllü kuruluşların bu ve benzeri ihtiyaçlarının giderilmesi ise her şeyden önce toplumda gönüllülük bilincinin yüksek olmasıyla yakından ilişkilidir.

Page 123: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Gönüllü Kuruluşların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm 121

2. GÖNÜLLÜLÜK KAVRAMI Gönüllü kuruluşların gönüllülüğü kurum olarak görme ve kendi

bünyelerinde yaşatma fikrine ilişkin çalışmalar, özellikle 2000’lerde hız kazanmıştır. Bireylerin topluma katılımında, karar mekanizmalarında yer almalarında ve haklarını savunmalarında önemli bir kurum olarak ortaya çıkan gönüllülük, söz konusu tarihten itibaren topluma hizmet götürmeyi sağlayan işgücü olarak sayıları artırılmaya çalışılmıştır. Gönüllü kuruluşları politika öneren ve hak arayan ya da bunların savunuculuğunu yapan örgütlenmeler yerine hizmet götürmeyi amaçlayan kurumlar olarak gören bu yaklaşım, gönüllülere de bu kurumların ucuz işgücü rolünü vermiştir. Diğer bir ifadeyle gönüllülüğe yaklaşımın işgücü odaklı olması gönüllülerin bedava emek gücü olarak görülmesine neden olmuştur. Gönüllülüğe yaklaşımın işgücü ya da ekonomik odaklı olması gönüllülerin doğrudan karar verme mekanizmalarından soyutlanmalarını ön kabul olarak alırken, diğer yandan bu kuruluşların politika üreten ve savunuculuk yapan örgütlenmeler olmasını değil, hizmet götüren kurumlar olmasını öngörmüştür (Yurttagüler ve Akyüz, 2006:7 ).

Gönüllülük; bireylerin toplumsal sorumluluk anlayışıyla, maddi

karşılık beklemeden ya da herhangi bir çıkar gözetmeksizin (Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 2002:1-3 ) ailesi ya da yakın çevresi dışındaki bireylerin yaşam kalitesini artırmak veya genel olarak toplumun yararına olduğu düşünülen hedeflere ulaşmak için doğru olduğuna inanarak (Güder, 2006:4) bilgi, zaman, beceri, deneyim ve kaynaklarını kendi özgür iradeleriyle gönüllü bir kuruluşun amacı doğrultusunda kullanmaları olarak tanımlanabilir (Yaman, 2003: 99 ). Gönüllülük, toplumsal bütünlüğün ve refahın sağlanmasında bireylerin ve kurumların gerek tüketici-üretici, gerekse vatandaşlar olarak çevreye, içinde yaşadıkları topluma ve çağdaş dünyaya karşı duyarlı olmalarıdır. Gönüllülük, artı değer yaratan değişimler için birey, kurum ve toplumun sorumluluk almasıdır. Gönüllülük, bir seçimdir. Gönüllülük, ücretli çalışmaya bir alternatif değil, ücretli çalışanın da uygulayabileceği bir konsepttir (http://www.art4development.net:2006). Kavrama ilişkin yapılan tanımlardan da anlaşılacağı üzere gönüllülük çoğunlukla bireylerin, gönüllü bir kuruluş için karşılığında maddi çıkar sağlamadan çalışması olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımda “çalışmaya” yapılan vurgu keskin olmakla beraber, eklenmesi gereken, gönüllülerin toplumsal örgütlenmelerin ana ögeleri olduğu ve “çalışma” nın yanı sıra karar verme mekanizmalarında söz sahibi olmaları gerektiğidir (Yurttagüler ve Akyüz, 2006: 8).

Gönüllülük iki yönlü bir ayna olarak düşünülebilir. Bir yanı, sosyal

hak alanını erozyona uğratan, bireyleri gerçekleştirdikleri faaliyetlere yabancılaştıran ve ucuz işgücüne dönüşmelerini sağlayan bir yansıma

Page 124: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Ayten AKATAY

122

yaratmaktadır. Diğer yanı, bireylerin haklarını talep edebilir aktif yurttaş olmalarını sağlayan bir yansıma yaratmaktadır. Dolayısıyla gönüllülüğü sadece tek bir bakış açısına göre değerlendirerek tanımlamak kısmen doğru ancak eksik olacaktır. Örneğin gönüllülüğün ekonomik katkıları açısından değerlendirilmesi, bir yandan yapılan katkının önemini vurgularken gönüllülüğün sadece “insan kaynağı” sağlayan bir kurum olarak görülmesine neden olabilmektedir. Gönüllüğün “insan kaynağı” sağlayan bir kurum olarak görülmesi ise, gönüllülükle birlikte ulaşılmaya çalışılan katılımcı demokrasi idealini, hatta gönüllülüğün politik bir duruş oluşunu gölgeleyebilir. Diğer yandan gönüllülüğe sadece savunuculuk (politik olma ) faaliyetinin bir parçası olarak bakmak ve hizmet dışında bir alanda kurgulamak, uygulama sürecinde karar mekanizmalarına olası katılımı engelleyecektir (Yurttagüler,a, 2006:22- 26).

Gönüllülüğe yüklenen farklı anlamlar çerçevesinde en genel

anlamda gönüllülük; toplumsal sorumluluk anlayışıyla ve kurumsal sosyal sorumluluk bilinciyle hareket eden tüm kamu, özel sektör şahıs işletmeleri gibi tüzel kişiliğe haiz kurum ya da kuruluşları kapsamaktadır. Bu bağlamda gönüllülük; her hangi bir maddi çıkar beklentisi olmadan, hiçbir şekilde dışardan bir baskı unsuru söz konusu olmaksızın gerçek ve tüzel kişilerin bilgi, beceri, tecrübe, emek vb. kaynaklarını toplumsal iyiye katkı sağlamak amacıyla inandığı, güven duyduğu bir sivil toplum kuruluşu, sivil platform vb. oluşumlarının ya da teşekküllerinin amacı doğrultusunda kullanmaları ve aynı zamanda söz konusu bu kuruluş ya da oluşumların karar verme mekanizmalarında söz sahibi olmalarıdır.

Gönüllülük kavramına ilişkin tanımlardaki söz konusu çeşitlilik kavramın algılanma biçiminden ve gönüllülüğe bakış açısındaki farklılıktan kaynaklanmaktadır. Gönüllülüğün ne olduğunun anlaşılması bireylerin gönüllü kuruluşlara katılımlarını pozitif yönde etkileyecektir. Bu nedenle gönüllülük konusunda toplum bilinçlendirilmelidir. Böylece bu kuruluşlara ihtiyaç duydukları nitelik ve nicelikteki gönüllülerin katılımı sağlanmalıdır.

3.GÖNÜLLÜ KURULUŞLARDA İNSAN KAYNAKLARI VE İNSAN KAYNAKLARI SORUNLARI Gönüllü kuruluşlarda insan kaynaklarını diğer özel ve kamu

kuruluşlarında olduğu gibi yaptıkları işlerin karşılığında belirli bir ücret alan profesyonel yönetici, ücretli çalışan diğer bir ifadeyle profesyonel çalışan (uzman, danışman vb.), bireyler oluşturmakla beraber çoğunluğu gönüllülük temelinde hiçbir çıkar gözetmeden hizmet veren ya da katkı sağlayan gönüllüler oluşturmaktadır. Diğer bir ifadeyle bu kuruluşların insan kaynaklarının büyük çoğunluğunu başta gönüllüler daha sonra sırasıyla üyeler, mütevelli heyetleri ve ücretli çalışanlar oluşturmaktadır.

Page 125: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Gönüllü Kuruluşların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm 123

Gönüllü kuruluşlarda profesyonel yöneticiler; üst kademe yönetiminde yer alan ve yönetim işini belirli bir ücret karşılığında icra eden bireylerdir. Bunlar işlerin uzmanlıklarına göre ayrıldığı organizasyonlara sahip olan gönüllü kuruluşlarda genel müdür, genel koordinatör ve genel sekreter gibi sıfatları taşıyan, tüm profesyonel kadronun yönetimini üstlenen ve bu konuda kuruluşun yönetim kuruluna karşı sorumlu olan bireylerdir. Profesyonel ya da ücretli çalışanlar ise bu kuruluşlarda üst kademe dışında yer alan ve yaptıkları işin karşılığında ücret alan bireylerdir. Profesyonel ya da ücretli çalışanlar (uzman, destek kadrosu vb.) gönüllü kuruluşların işlevlerini yürütmek amacıyla yine yönetim kurullarınca belirlenen yarı-tam zamanlı olarak çalışan ya da proje bazında çalışan, emeklerinin karşılığını belli bir ücretlendirme politikası çerçevesinde para ve sosyal haklar şeklinde alan bireylerdir (Güder, 2004 : 46 ).

Bilgi ve deneyim, gönüllü bir kuruluşun en önemli entelektüel

varlığıdır. Gerek kuruluşun etkin olduğu sahada teknik bilgiye gerekse bu kuruluşun nasıl verimli çalışabileceğine dair yönetim bilgisine sahip bireyler, kuruluşun gücünü arttıracaktır. Gönüllü kuruluşlarda, akademisyen, bilim adamı gibi belli uzmanlıklara sahip bireylerin her zaman tam zamanlı olarak çalışmaları mümkün olmasa da söz konusu kuruluşlara katkıda bulunmak isteyen uzmanların bilgilerinden, belli projelerin yürütülmesinde ya da danışma kurulları bünyesinde yararlanmak da mümkündür. Örneğin, bir yasal düzenlemenin değiştirilmesi üzerinde çalışan gönüllü bir kuruluş, hem o konunun uzmanlarının hem de hukuk uzmanlarının gönüllü desteğini sağlayabilmektedir (Güder, 2004: 48 ).

Gönüllü kuruluşlarda önemli bir çoğunluğu oluşturan diğer bir grup

ise gönüllülerdir. Gönüllüler çok farklı şekillerde tanımlanabilir. Gönüllü, düzenli bir temelde hiçbir parasal karşılık beklentisi olmaksızın (Jago ve Deery, 2002: 229), zaman ve enerjisini bir hizmet için teklif eden bireydir (Shin ve Kleiner, 2003: 63). Gönüllüler; her bireyin toplumun bir parçası olduğunun bilinci ve geleceğin daha iyi olması için “Ben de bir şeyler yapabilirim” düşüncesiyle; maddi olanaklarını, zaman, emek ve deneyimlerini, yeteneklerini ve bilgilerini, insani ya da toplumsal bir amaç için ortaya koyan bireylerdir. Bu; sadece hayır işi yapmak ve toplumsal projelere karşılıksız katılmak olarak anlaşılmamalıdır. Gönüllülük, bireyin iyi ve doğru olduğuna inandığı bir amaç uğruna emeğini ortaya koyması, kimseden bir şey beklemeksizin kendisini motive etmesidir; inanmak, emek vermek ve harekete geçmektir (Özgen, 2006: 54-55).

İnandığı faaliyeti destekleme isteği, yalnızlık duygusundan kurtulma

ihtiyacı, kendini önemli ve ihtiyaç duyulan biri gibi görmek isteme gibi pek çok nedenlerle gönüllü kuruluşlara katkı sağlayan (Özgen, 2006: 67) gönüllüleri farklı şekillerde sınıflandırmak mümkündür. Sınıflandırmalardan

Page 126: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Ayten AKATAY

124

birisi, gönüllülük sürecini aşamalara ayırmak şeklinde olabilir. Örneğin potansiyel gönüllü bunlardan birisidir. Ayrıca mevcut gönüllüler ve eski gönüllüler vardır ve böylece bu süreci üç bölümde düşünmek de olasıdır (Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 2000: 249). Potansiyel gönüllüler; o zamana kadar gönüllü bir kuruluşa herhangi bir şekilde katkısı bulunmamış fakat potansiyel olarak böyle bir imkâna sahip bireylerdir. Mevcut gönüllüler; gönüllü bir kuruluşun çalışmalarında bizzat görev alanlardır. Eski gönüllüler ise, belli bir zaman diliminde gönüllü bir kuruluşa katkıda bulunmuş ama ondan sonra çeşitli sebeplerle bu katkıyı sürdürememiş bireylerdir. Gönüllü bir kuruluşun faaliyetlerinde bilfiil yer alıp almadıkları ve ne sıklıkta görev aldıklarına göre ise gönüllüleri; aktif, pasif ve sempatizanlar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür. Kuruluşun birden çok çalışmasında görev alan bireyler aktif gönüllü, arada bir yardıma koşma olanağı bulan bireyler pasif gönüllü olarak adlandırılmaktadır. Gönüllü bir kuruluşun çalışmalarında arada bir yardıma koşan ve bizzat yer alan bireyleri sempatizanlardan ayırmak gerekir ( Gönel, 1998: 57).

Bir diğer sınıflandırmaya göre ise gönüllüler; doğal, formel ve

zorunlu olmak üzere üç grupta ifade edilmektedir. Gönüllü aktivitesi nedenli ve belirli ihtiyacı gidermeye yönelik ise bu tip bireyler birinci grupta yer almakta ve bunlar doğal gönüllü olarak tanımlanmaktadırlar. İkinci grupta yer alan gönüllü ise gönüllü hizmetin daha formel ya da resmi biçimlerini gerçekleştirmektedir. Bunların bireysel katılımları da bulunmaktadır (Shin ve Kleiner, 2003: 63). Zorunlu sözcüğü gönüllülük kavramı ile bağdaşmamakla birlikte gönüllü tanımına ilişkin bir üçüncü grupta yer alan kavram ise zorunlu gönüllülüktür. Günümüzde özel ve kamu sektöründe tepe yönetim uygulamalarının veya yargı kararlarının bir sonucu olarak bireylerin kendi istekleri dışında gönüllü olarak etkinliklere katıldıkları görülmektedir. Diğer bir ifadeyle bireylerin zorunlu olarak gönüllü olmaları sağlanmaktadır. Zorunlu gönüllülük, gönüllülük kavramının öneminin artması sonucu, gönüllü çalışmaların teşvik edilmesi ve gönüllülüğün yaygınlaştırılması için birtakım programların uygulanmasıyla ortaya çıkmıştır (Akatay ve Yelkikalan, 2007: 66- 67).

Gönüllü kuruluşların insan kaynakları kapsamında yer alan

bireylerden bir diğeri de bu kuruluşlara herhangi bir ücret ödemeksizin ya da düzenli olarak sembolik bir ücret karşılığında kuruluşlara üye olanlardır. Gönüllüler bir kuruluşa üye olmadan etkinliklerinin üretiminde kendi istek ve arzularıyla yer alan bireyler olarak tanımlansa da bunların aynı zamanda söz konusu kuruluşun üyesi de olabildiği görülmektedir. Diğer bir ifadeyle bir kuruluşun gönüllüsü olmak o kuruluşun üyesi olunmayacağı anlamına gelmeyeceği gibi söz konusu kuruluşun üyesi olmak da gönüllüsü olunmayacağı anlamına gelmemektedir. Üye - gönüllü ayırımı çeşitli

Page 127: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Gönüllü Kuruluşların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm 125

nedenlerden kaynaklanmaktadır. Kimi zaman, kuruluşa üyelik koşulları söz konusu kuruluşun etkinliklerine bizzat katılmayı arzu eden herkesin yerine getirebileceği türden olmamaktadır. Örneğin kuruluşa üyelik koşulları, yıllık belirli bir miktar paranın aidat olarak ödenmesi ya da bağışta bulunması olabilir. Kimi zaman da kuruluşlarda yönetimin aldığı kararlar üye olmayı engellemektedir. Bazı spor kulüplerinde üye sayısının dondurulmuş olması ya da yıllık belirli bir sayı ile sınırlı tutulması, benzer şekilde bazı vakıfların üye kabul etmemesi buna örnek olarak verilebilir. Bazı durumlarda ise, bireyler üyeliğin getirdiği katılımcılığa hevesli olmamaktadır ya da buna olanakları yoktur. Üyelik kuruluşla sürekli, düzenli ve disiplinli bağlar kurmayı gerektirmektedir ( Gönel, 1998: 57).

Gönüllü kuruluşlarda insan kaynaklarının önemli bir çoğunluğunu

oluşturan gönüllüler, kuruluşun gücünü belirleyen önemli göstergelerdir. Dolayısıyla gönüllü tabanının genişlemesi; gönüllü kuruluşların toplumsal taleplerin sözcüsü olma geçerliliğini artırmaktadır. Geniş ve nitelikli gönüllü tabanı, gönüllü kuruluşun parasal olanaklarıyla belki de hiçbir zaman sahip olamayacağı insan kaynağını, maddi bir harcama yapmadan kullanabilmesi anlamına gelmektedir. Mali açıdan yeterli güce sahip gönüllü kuruluş içinde, profesyonel hizmet alımı yerine gönüllü gücünü kullanabilmek önemli bir yetenektir. Çünkü katılımı sağlamak, gönüllü kuruluşu gerçek anlamda sivil ve toplumsal kılan bir beceridir (Güder, 2006 : 6). Yeterli sayıda gönüllüye sahip olmak kuruluş bünyesinde hem potansiyel enerjiyi hem de karşılıklı güven ilişkilerini güçlendirmektedir (Üstel, 2005). Gönüllülerle çalışmak; paydaş ağı ile faaliyet alanının genişlemesi, yeni bağlantılar kurulması ve mevcut personelin becerilerinin geliştirilmesi gibi faydalar sağlamaktadır (Yaman, 2003: 99).

Gönüllü kuruluşların çalışmaları için gönüllü bulmanın temel bazı

zorlukları mevcuttur. Bu kuruluşların insan kaynaklarına ilişkin karşılaştığı en önemli sorunlar; genellikle beklenilenden daha az bireyin gönüllü olmayı istemesi veya aranan pozisyonlar için yeterli sayıda ve özellikte gönüllünün bulunamamasıdır. Kendilerini iyi ifade edememe ya da tanıtamama, gönüllü ihtiyacına yönelik talepleri ilgili bireylere ya da kurumlara iyi ulaştıramama, toplumla sağlıklı ilişkiler kuramama, etkin olmayan insan kaynakları uygulamaları, organizasyon yapısı ve çalışma şekillerin yetersizlikler gibi faktörler, bu kuruluşların gönüllü tabanını zenginleştirmelerini engellemektedir. Tüm bunların yanı sıra toplumun kültürel yapısı, toplum yönetiminde egemen olan merkezi devlet anlayışının etkisi, ailelerin alışkanlıkları, korkuları, geçmişte yaşanmışlıklardan edinilen olumsuz deneyimler sonucu oluşan çekimserlikler (Referans Gazetesi, 2006: 14), çabaların değersiz görülmesi, kökten değişim arayışı içinde küçük değişimlerin önemsenmemesi, hemen sonuç görme arzusu, söz konusu

Page 128: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Ayten AKATAY

126

faaliyetlerin “boş vakit harcama” olarak değerlendirilmesi (Yaman, 2003: 101) gönüllü bulmada önemli bir sorun alanını teşkil etmektedir.

Gönüllü kuruluşların insan kaynaklarına ilişkin sorunlarını

çözümlemeleri, bu kuruluşların gönüllü katılımı artırarak etkili bir yönetim sergilemeleri ve topluma katkı sağlamaları noktasında büyük önem taşımaktadır. Bu ise toplumdaki bireyleri gönüllülük konusunda bilinçlendirmekle sağlanabilir. Bilinçlenme söz konusu olduğunda ekonomik ve hizmet temelli bakışın yanı sıra politik bir duruş olarak gönüllülüğe bakış söz konusu olabilecektir. Gönüllülük konusunda bilinçlenmede eğitimler önemli bir rol oynayacaktır.

4.GÖNÜLLÜLÜK ALGILARININ VE EĞİLİMLERİNİN BELİRLENMESİNE YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA 4.1 Çalışmanın Amacı, Önemi ve Hipotezler Gönüllülük ile ilgili yapılan araştırmalar çok az olmakla beraber

birçoğu; “insanlar neden gönüllü olur?” “Hangi konuda gönüllü olurlar?” gibi konuları içermektedir. Türkiye’de, sadece gönüllülük temelinde herhangi bir çıkar amacı gözetmeksizin toplum yararına çevre, insan hakları, sağlık, yoksulluk vb. alanlarda faaliyette bulunan gönüllü örgütlenmeler, yeni oluşumlardır. Bu nedenle bu kuruluşlar sorunların giderilmesinde yeterince aktif olamamaktadırlar. Bu kuruluşların örgütlenme, yönetim, insan kaynakları vb pek çok konuda etkinleştirilmesi son yıllarda üzerinde önemle durulan konular arasındadır.

Bu çalışmanın amacı gönüllü kuruluşlar konusunda eğitim alan-almayan öğrencilerin gönüllülük kavramını algılama biçimleri ve verilen eğitimlerin öğrencilerin gönüllülük eğilimleri üzerinde ne gibi etkileri olduğu ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda gönüllü kuruluşların amaçlarına ulaşmaları için ihtiyaç duydukları nitelik ve nicelikteki gönüllüleri istihdam etmelerine katkı sağlayacak uzun vadeli çözüm önerileri geliştirmektir.

Konunun teorik içeriği ile bağlantılı olarak bir anket çalışması gerçekleştirilmiş ve bu çalışma sonucunda elde edilen bulguların yorum ve değerlendirmesi yapılarak öğrencilerin gönüllülük algılamalarının ne yönde olduğu belirlenmeye çalışılmıştır. Örnek kütlenin gönüllülük algılamaları üzerinde eğitimin etkisini ölçmeyi amaçlayan hipotezler aşağıdaki gibidir.

H1: Gönüllüğün politik bir duruş olarak algılanmasında eğitim etkilidir.

H2: “Gönüllülük ihtiyacı olana yardımdan ibaret değildir.”

ifadesinde eğitim etkilidir.

Page 129: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Gönüllü Kuruluşların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm 127

H3: Gönüllü kuruluşlarda gelecekte çalışma isteği üzerinde eğitim etkilidir.

4.2 Örneklem Çalışmanın ana kütlesini Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biga

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde okuyan “Sivil Toplum Kuruluşları Temel Bilgileri” dersini alan ve almayan öğrenciler oluşturmaktadır. Fakülte ders planında, güz döneminde birinci sınıf öğrencileri sivil toplum kuruluşları (STK) temel bilgileri dersini almazken bahar döneminde bu dersi zorunlu almaktadırlar. Çalışma, 2007-2008 güz döneminde dersi almayan birinci sınıf öğrencileri ile dersi bir önceki dönemde almış olan ikinci sınıf öğrencilerine uygulanmıştır. Dersi yeni aldıkları için bilgilerinin davranış üzerindeki etkisinin yüksek oldukları varsayımından yola çıkılarak örneklemeye ikinci sınıflar seçilmiştir. Birinci sınıflar dersi almadıkları için zorunlu olarak çalışmaya dâhil olmuşlardır. Veri toplama aşamasında birinci ve ikinci sınıfta okuyan tüm öğrencilere 1000 anket dağıtılmıştır. Birinci sınıfta dersi almayan öğrencilerden 229 form cevaplanmıştır. Dersi alan ikinci sınıf öğrencilerinden ise 205 form geri gelmiştir. Cevaplanan anket sayısı 434 olarak örneklemimizi oluşturmaktadır.

4.3 Araştırmada Kullanılan Ölçek Öğrencilerin gönüllülük algılarını ve eğilimlerini belirlemek üzere

(Yurttagüler, 2006b:95) tarafından uyarlanan beşli likert tipi ölçek kullanılmıştır. 22 sorudan oluşan ölçeğin geçerlilik ve güvenirlilik analizi sonucunda Cronbach Alpha değeri 0.75 olarak bulunmuştur. Ayrıca çalışmada öğrencilerin demografik özelliklerini ve herhangi bir gönüllü kuruluşa katkı sağlayıp sağlamadıkları, katkı sağladıkları ya da üyesi oldukları gönüllü kuruluşları belirlemek amacıyla dört sorudan oluşan bir form kullanılmıştır. Bu soru formu ile öğrencilerin cinsiyet ve destek verdikleri ya da herhangi bir kuruluşun üyesi olup olmadıkları ile ilgili bilgilere ulaşılmaya çalışılmıştır.

Page 130: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Ayten AKATAY

128

4.4 İstatistiksel Analizler ve Bulgular Ölçekten elde edilen veriler frekans dağılımları ve Ki-Kare

teknikleri kullanılarak analiz edilmiş ve sonuçlar aşağıdaki gibi tablolaştırılmıştır.

Tablo 1: Katılımcıların Cinsiyetlerine Ait Dağılım

Tablo 1’de, katılımcıların cinsiyetlerine göre dağılımları yer

almaktadır. Örnek kütleye yöneltilen anket sorularından edinilen verilere göre ankete katılanların yüzde 52, 5’i kız, yüzde 47,5’i erkektir. Tablo 1’de görüldüğü gibi bay ve bayan katılımcıların yüzde dağılım oranları birbirine yakındır.

Tablo 2: Katılımcıların Eğitim Alma Durumuna Ait Dağılım

Seçenekler N % Evet 205 47,2 Hayır 229 52,8 Toplam 434 100,0

Katılımcıların eğitim alma durumuna Tablo 2’de yer almaktadır. Ankete katılanların yüzde 47’si gönüllü kuruluşlar konusunda eğitim aldıklarını, yüzde 52,8’i ise eğitim almadıklarını belirtmişlerdir. Tablo 2’de görüldüğü gibi gönüllü kuruluşlar konusunda eğitim alan ve almayanların yüzde dağılım oranları birbirine yakındır.

Cinsiyet n % Bayan 228 52,5 Bay 206 47,5 Toplam 434 100,0

Page 131: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Gönüllü Kuruluşların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm 129

Tablo 3: Katılımcıların Katkı Sağladıkları Gönüllü Kuruluşların Alanlarına Ait Dağılım

Faaliyet alanlarına göre gönüllü

kuruluşlar n % Acil durum ve deprem dernekleri 4 3,5 Sosyal hizmetler ve toplumun gelişmesi (sosyal yardım ve hizmet gibi) 13 11,4

Sosyal ve ekonomik haklar 8 7,0 Etnik ve kültürel haklar 2 1,8 Geleneksel, yerel birlikler ve kuruluşlar (hemşeri ve mahalle dernekleri gibi) 4 3,5

İnsan hakları 4 3,5 Gençlik 8 7,0 Barınma 1 ,9 Sosyal dışlanma 1 ,9 Eğitim 4 3,5 Sağlık 2 1,8 Çocuk 4 3,5 Çevre 10 8,8 Diğer ….. 49 43,0 Toplam 114 100,0

Ankete katılan ve eğitim alan ve almayan tüm katılımcılara (434

kişi) yöneltilen “Bu güne kadar herhangi bir gönüllü kuruluşa destek verdiniz mi?” şeklindeki soruya toplam katılımcıların yüzde 26’sı cevap vermiştir. Bunlar arasında “diğer” seçeneğini (birden fazla alanda gönüllü destek sağlayanlar) işaretleyenlerin tüm katılımcılar içinde en büyük oranla yüzde 43 (49 kişi) olmaktadır. Tablo 3’den de anlaşılacağı üzere katılımcıların destek verdikleri ya da katkı sağladıkları gönüllü kuruluşlar arasında birinci sırayı yüzde 11,4’le (13 kişi) sosyal hizmetler ve toplumun gelişmesi; ikinci sırayı yüzde 8,8 ile (10 kişi) çevre; üçüncü sırayı yüzde 7 ile (8 kişi) gençlik, sosyal ve ekonomik haklar; yüzde 3,5 ile (4 kişi) insan hakları, eğitim, çocuk, acil durum ve deprem dernekleri, geleneksel, yerel birlikler ve kuruluşlar; 1,8 ile (2 kişi) etnik ve kültürel haklar, sağlık daha sonra ise sırasıyla barınma ve sosyal dışlanma alanında faaliyet gösteren gönüllü kuruluşlar yer almaktadırlar. Bu veriler, her ne kadar anketi cevaplayanların ilgi alanlarıyla ilişkili olsa da, gönüllü katılımın daha çok hizmet alanında olduğu görülmektedir.

Page 132: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Ayten AKATAY

130

Tablo 4: Katılımcıların Gönüllü Çalışma Konusundaki Düşüncelerine Ait Dağılım

Gönüllü olarak

çalışmanın toplumda

takdir gördüğüne inanıyorum

Gönüllü olarak

çalışmanın toplumsal

sorumluluk olduğuna

inanıyorum

Gönüllü olarak

çalışma iyi bir vakit geçirme

aracıdır

Gönüllü olarak

çalışma aynı zamanda bir

öğrenme sürecidir

Gönüllü olarak

çalışırken kurduğum

sosyal ilişkiler benim için ön

plandadır n % n % n % n % n %

Kesinlikle katılmıyorum

14 3,2

14 3,2

30 6,9

9 2,1

16 3,7

Katılmıyorum

40 9,2

16 3,7

55 12,7

20 4,6

40 9,2

Kararsızım

59 13,6

23 5,3

73 16,8

24 5,5

67 15,4

Katılıyorum

200 46,1

219 50,5

213 49,1

233 53,7

214 49,3

Kesinlikle katılıyorum

121 27,9

162 37,3

63 14,5

148 34,1

97 22,4

Toplam 434 100 434 100 434 100 434 100 434 100 Tablo 4’de görüldüğü gibi tüm katılımcıların yüzde 53’7 si (233

kişi) gönüllü çalışmanın; bir öğrenme süreci olduğuna, yüzde 50,5’i toplumsal sorumluluk olduğuna, yüzde 49,1’i gönüllü çalışmaların iyi vakit geçirmede bir araç olduğuna katılmaktadır. Yine, katılımcıların yüzde 49,3’ü gönüllü olarak çalışırken kurulan sosyal ilişkileri önemsediklerini ifade etmekte, yüzde 46,1’i gönüllü olarak çalışmanın toplumda takdir gördüğü düşüncesine katılmaktadır.

Tablo 5: Katılımcıların Gönüllü Çalışmalar Konusundaki Tercihleri

Gönüllü olarak çalışırken çalışma zamanını kendim

belirlemek isterim

Gönüllü olarak

çalışacağım kurumlarda

karar süreçlerine katılmayı isterim

Gönüllü olarak

çalışacağım kurumun benim

görüşlerime değer vermesini

isterim

Kamu

kaynaklarının yetişemediği

yerde yardımcı olmak için

gönüllü çalışmayı isterim

n % n % N % n % Kesinlikle katılmıyorum

23 5,3 9 2,1 10 2,3 6 1,4

Katılmıyorum 99 22,8 23 5,3 23 5,3 29 6,7 Kararsızım 82 18,9 67 15,4 22 5,1 88 20,3 Katılıyorum 175 40,3 229 52,8 182 41,9 212 48,8 Kesinlikle katılıyorum

55 12,7 106 24,4 197 45,9 99 22,8

Toplam 434 100 434 100 434 100 434 100,0

Page 133: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Gönüllü Kuruluşların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm 131

Tablo 5’te görüleceği üzere gibi katılımcıların yüzde 52,8’i (229) gönüllü olarak çalışacakları kuruluşlarda karar süreçlerine katılmayı istediklerini ifade etmektedirler. Ayrıca katılımcıların, yüzde 41,9’u “gönüllü çalışırken görüşlerime değer verilmesini isterim” ifadesine katıldıklarını belirtmişlerdir. Bu ifadeye kesinlikle katılanların yüzde oranı ise 45,9 olmaktadır. “Gönüllü olarak çalışırken zamanımı kendim belirlerim” ifadesine katıların oranı yüzde 40,3 iken bu soruya kesinlikle katılanların oranı 12,7 olduğu görülmektedir.

Öğrencilerin gönüllülüğe ilişkin algılamalarında eğitimin etkisini

belirlemek amacıyla eğitim alan (205 kişi) ve almayan (229 kişi) öğrencilere “gönüllülük politik bir duruştur” cümlesine (Tablo:6) katılıp katılmadıkları sorulmuş ve aşağıda yer alan Ho hipotezi test edilmiştir.

Tablo 6:Gönüllülüğün Politik Bir Duruş Olarak Algılanmasında

Eğitimin Rolüne İlişkin Dağılım

Gönüllü kuruluşlar da

gelecekte gönüllü olarak çalışmayı

düşünüyorum

K

esin

likle

K

atılmıy

orum

K

atılmıy

orum

K

arar

sızı

m

Katılı

yoru

m

Kes

inlik

le

Katılı

yoru

m

Top

lam

Eğitim alma Evet (n) (%)

15 3,5

47 10,8

46 10,6

56 12,9

41 9,4

205 47,2

Eğitim alma Hayır (n) (%)

22 5,1

58 13,4

56 12,9

72 16,6

21 4,8

229 52,8

Toplam ( n ) (%)

37 8,5

105 24,2

102 23,5

128 29,5

62 14,5

434 100,0

Ho= Gönüllüğün politik bir duruş olarak algılanmasında eğitim

etkili değildir. Tablo 6’da görüldüğü gibi Ki-kare analizi sonucunda %5 anlam

düzeyinde sıfır hipotezi ret edilmiştir (X2=10,614; P=0.031). Gönüllüğün politik bir duruş olarak algılanmasında eğitimin etkili olduğuna karar verilmiştir. Bu durum, çalışmanın birinci hipotezinin (H1) desteklendiğini göstermektedir.

Çalışmada “politik olma” durumuna yüklenen anlam, karar alma

mekanizmalarında doğrudan yer alabilmektir. Politik olma durumu “destek

Page 134: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Ayten AKATAY

132

verdiğim gönüllü kuruluşlarda karar süreçlerine katılmayı isterim” şeklindeki soruyla desteklenmektedir.

Öğrencilerin gönüllülük ile ilgili neler düşündüklerini görebilmek

için sorulan “destek verdiğim gönüllü kuruluşlarda karar süreçlerine katılmayı isterim” cümlesine (Tablo 5) anketi cevaplayanların (434 kişi) yüzde 52,8’i (229 kişi) “katılıyorum”, yüzde 24,4’ü (106 kişi ) kesinlikle katılıyorum”, yüzde 5,3 (23 kişi) “katılmıyorum”, yüzde 2,1 ( 9 kişi ) “kesinlikle katılmıyorum” cevabını vermişlerdir. Bu sonuçlarda “Gönüllülüğün politik bir duruş” olarak algılanmasında eğitimin etkili olduğunu desteklemektedir.

Tablo 7: Gönüllülük Hizmet Temelli Algılanmasında Eğitimin

Rolüne ilişkin Dağılım

Gönüllü kuruluşlarda gelecekte gönüllü olarak çalışmayı düşünüyorum

Kes

inlik

le

Katılmıy

orum

Katılmıy

orum

Kar

arsı

zım

Katılı

yoru

m

Kes

inlik

le

Katılı

yoru

m

Top

lam

Eğitim alma Evet ( n ) (%)

16 3,7

32 7,4

29 6,7

98 22,6

30 6,9

205 47,2

Eğitim alma Hayır ( n ) (%)

24 5,5

75 17,3

46 10,6

67 15,4

17 3,9

229 52,8

Toplam ( n ) (%)

40 9,2

107 24,7

75 17,3

165 38,0

47 10,8

434 100,0

Ho= “Gönüllülük ihtiyacı olana yardımdan ibaret değildir”

ifadesinde eğitim etkili değildir. Yapılan ki-kare analizi sonucunda sıfır hipotezi ret edilerek

alternatif hipotez kabul edilmiştir (X2=30,921; P=0.000). Gönüllüğün sadece ihtiyacı olana yardımdan ibaret değildir olarak algılanmasında 0.05 anlam düzeyinde eğitim etkili olmaktadır. Bu bağlamda hipotezin reddedilmesi gönüllülüğün sadece hizmet temelli bir bakış olarak algılanmamasında eğitimin etkisi olduğunu göstermektedir. Yapılan Ki-kare analizi, çalışmanın ikinci hipotezinin (H2) desteklendiğini işaret etmektedir.

Tablo 8’de görüldüğü gibi Ki-kare analizi sonucunda (X2=4,323;

P=0,364) sıfır hipotezi kabul edilmiştir. Katılımcıların gönüllü kuruluşlarda gelecekte çalışmak istemelerinde eğitimin etkili olmadığına %5 anlam

Page 135: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Gönüllü Kuruluşların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm 133

düzeyinde karar verilmiştir. Bu durum çalışmanın üçüncü hipotezinin (H3) desteklenmediği anlamına gelmektedir.

Tablo 8: Katılımcıların Gönüllü Kuruluşlarda Gelecekte Gönüllü

Olarak Çalışma Konusundaki Düşüncelerine Ait Dağılım

Gönüllü kuruluşlar da gelecekte gönüllü olarak çalışmayı düşünüyorum

K

esin

likle

K

atılmıy

orum

K

atılmıy

orum

K

arar

sızı

m

Katılı

yoru

m

K

esin

likle

K

atılı

yoru

m

T

opla

m

Eğitim alma Evet ( n ) (%)

3 7

11 2,5

55 12,7

84 19,4

52 12,0

205 47,2

Eğitim alma Hayır ( n ) (%)

6 1,4

16 3,7

67 15,4

99 22,8

41 9,4

229 52,8

Toplam

( n ) (%)

9 2,1

27 6,2

122 28,1

183 42,2

93 21,4

434 100,0

Ho: Gönüllü kuruluşlarda gelecekte çalışma isteği üzerinde eğitim

etkili değildir. Araştırma sonuçları gönüllülüğün algılanmasında eğitimin etkisini

ortaya koyarken eğitimin davranış değiştirmede etkili olmadığını ortaya koymaktadır. Eğitimin davranış değiştirmede etkili olmamasında pek çok faktörün etkili olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi araştırmanın lisans düzeyindeki üçüncü sınıf, dördüncü sınıf ya da lisansüstü öğrencilere değil de birinci ve ikinci sınıf öğrencileri üzerinde uygulanmasıdır. İkincisi, öğrencilerin gönüllü kuruluşların (Türkiye genelinde sorunların çözümü noktasında fazla bir etkinlikleri olmadıkları da dikkate alınarak) nitelik ve nicelik açısından yok denecek kadar az olduğu ve neredeyse hiç etkili olmadıkları bir kentte bulunmalarıdır. Üçüncüsü, gönüllü kuruluşlara katkı sağlama konusunda istekli olan öğrencilerin yakın çevresinde ilgi alanlarına yönelik faaliyette bulunan gönüllü oluşumların olmamasıdır. Diğer nedenler ise, genellikle bu kuruluşların (bütünüyle toplumsal sorunların çözümüne odaklı olan, çıkar amacı gütmeyen gönüllülük temelli topluma katkı sağlayan örgütlenmeler) diğer baskı ve çıkar grupları ile özdeşleştirilmesidir.

Page 136: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Ayten AKATAY

134

Misyonları ile örtüşmeyen faaliyetler içinde bulunmaları nedeniyle bu kuruluşlara karşı oluşan güvensizliktir.

SONUÇ VE ÖNERİLER Gönüllü kuruluşlar konusunda eğitim alan-almayan öğrencilerin

gönüllülük kavramını algılama biçimlerini ve verilen eğitimlerin öğrencilerin gönüllülük eğilimleri üzerindeki etkisini ortaya koyma amacıyla yapılan araştırma neticesinde, eğitimin gönüllüğün politik bir duruş olarak algılanmasında etkili olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca araştırmada, “Eğitimin, gönüllüğün sadece ihtiyacı olana yardımdan ibaret değildir.” olarak algılanmasında da etkili olduğu ortaya konulmuştur. Diğer bir ifadeyle araştırma sonuçları, gönüllülüğün hizmet temelli olarak algılanmamasında eğitimin etkisi olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra yapılan araştırmada, eğitimin bireylerin gelecekte gönüllü kuruluşlarda çalışma istekleri üzerinde etkili olmadığı ortaya koyulmuştur. Özetle araştırma sonuçları, gönüllülüğün algılanmasında eğitimin etkisini ortaya koyarken, davranış değiştirmede ise etkili olmadığını ortaya koymaktadır.

Gönüllü kuruluşların, yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası

nitelikteki pek çok sorunun çözümünde aktif rol oynadıkları herkesçe bilinen bir gerçektir. Ancak söz konusu bu durumun ülkemiz açısından geçerli olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Gönüllü kuruluşların geçmişi Osmanlı zamanındaki vakıflara kadar uzansa da bu kuruluşlar, Türkiye’de ilk defa 1996 yılında, İstanbul’da yapılan Habitat II toplantısı ile gündeme gelmiş, 1999 Kocaeli Depremi sonrasında ise AKUT’la beraber üzerinde sıkça konuşulup tartışılan bir konu olmuştur.

Yönetim, örgütlenme, finansman sorunlarının yanı sıra toplumda

gönüllülük bilincinin yeterince oluşmaması nedeniyle gönüllü katılımı sağlayamama gibi sorunlar, bu kuruluşların aktifleşmemelerindeki en önemli engellerdir. Mevcut sorunlarını yeterince çözemeyen bir kuruluşun küresel nitelikteki sorunların üstesinden gelmelerini düşünmek pek anlamlı değildir. Bu kuruluşların etkinliği öncelikle gönüllü katılımı sağlamalarına bağlıdır. Türkiye açısından bir durum değerlendirmesi yapıldığında genç nüfusun yüksek olması, gönüllü kuruluşları, ihtiyaç hissettikleri katılımı sağlamaları noktasında avantajlı kılmaktadır. Gönüllü kuruluşlar için gençlik önemli bir potansiyel oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu potansiyelin harekete geçirilmesi ve en iyi şekilde değerlendirilmesi gerekir. Bu da büyük ölçüde eğitim ve davranış değiştirme yoluyla mümkün olabilir.

Ülkemizde gönüllü kuruluşların gönüllü katılımı sağlayamama

nedenlerine bakıldığında, toplumda gönüllülük kavramının yeterince iyi

Page 137: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Gönüllü Kuruluşların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm 135

anlaşılamadığı görülmektedir. Gönüllülüğü tanımlama noktasında, gönüllülüğün sadece hizmet temelli algılanması ne kadar eksik olsa da, politik bir duruş olarak algılanması da bir o kadar eksik ve yetersiz olmaktadır. Gönüllülük sadece başkalarına yardımdan ibaret değildir. Aynı zamanda karar alma mekanizmalarında doğrudan yer alabilmektir.

Gönüllü kuruluşların, gönüllü katılımı zenginleştirememe

nedenlerinden biri de gönüllülüğün aile, birey ve toplum tarafından yeterince teşvik edilmemesidir. En küçük kurum olan ailede; bireylerin birbirlerine karşı zorunlu olarak yerine getirmeleri gereken sorumlulukları olduğu gibi, yaşadıkları ortama ve ait olduğu topluma karşı da sosyal açıdan sorumlulukları vardır. Zorunluluktan çok gönüllülük ilkesine dayanan sosyal sorumlulukların yerine getirilmesi önemli ölçüde kültür ve eğitimle ilişkilendirilebilir.

Gönüllülük faaliyetleri aktif vatandaşlığın bir parçasıdır.

Gönüllüğün erken yaşlarda günlük uygulamaların içine yayılması, kavramın yerleşmesinde önemli olmaktadır. Bu nedenle eğitimlerin, sadece teorik olarak verilmeyip aynı zamanda uygulama ağırlıklı verilmesi, lisans düzeyindeki öğrencilerle sınırlı kalmayıp, orta öğretime hatta ilköğretime kadar aile gönüllülüğü şeklinde yaygınlaştırılması gerekmektedir.

Günümüz koşullarında bireylerin iş yaşamında kendilerine iyi bir

yer edinebilmeleri, kişisel gelişimlerinin sürekli ve çok yönlü olmasına bağlıdır. Bireylerin kendilerini geliştirebilmelerinin bir yolu da gönüllü çalışmalar içinde yer almalarıdır. Örneğin, ekip çalışmasına yatkınlık, çok yönlü düşünebilme becerisi, belli bir konuda uzmanlık gönüllü çalışmalar içinde yer almakla kazanılan becerilerdir. Bu bağlamda gönüllülüğün, bir öğrenme ortamı ve süreci olduğuna ilişkin bilincinin oluşturulması yine bu kuruluşlara gönüllü katılımın sağlanması anlamında yaralı olacaktır.

Gönüllülük algılamalarındaki değişimlerin, davranışlarda

değişimlere yol açabileceğinden hareketle; eğitimin, gönüllülük algılamalarında doğrudan, davranış değiştirme de ise dolaylı olmak üzere çift yönlü bir etkisi olduğundan söz edilebilir. Bu bağlamda verilecek eğitimler yoluyla gönüllü kuruluşlara katkı sağlama noktasında bireyleri yönlendirmek ve onların sürekliliklerini sağlamak mümkündür.

Gönüllülüğün, sadece işgücü odaklı (hizmet temelinde)

kurgulanmaması, bunun yanı sıra politik olma (karar süreçlerine katılım) boyutuyla ve aynı zamanda da öğrenme ortamı ve süreci olarak algılanması için eğitime önem verilmeli ve gönüllü katılımların artırılması sağlanmalıdır. Bunun için, ilk, orta, lisans gibi her düzeyde sosyal odaklı eğitimler (gönüllü

Page 138: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Ayten AKATAY

136

kuruluşlara ilişkin zorunlu-seçmeli dersler) yaygınlaştırılmalı ve bu konudaki çalışmalara hız verilmelidir.

Gönüllü katılımın artmasında bu kuruluşların, mevcut gönüllülerine

yönelik uygulamalarının da etkisi olmaktadır. Mevcut gönüllülerin hem işlere hem de doğrudan ya da dolaylı ilişkili olduğu kararlara katılımı, onların motivasyonu ile sonuçlanacaktır. Bu da gönüllülerin kuruluştan ayrılmamalarını ve katkılarını sürdürmelerini sağlayacaktır. Gönüllünün işlere katılımı ile kararlara katılımı arasında denge sağlanması, onların kuruluşla bağlarını güçlendirecektir. Gönüllü kuruluşlara katılımın sürekliliğinde, kuruluş içinde bireylerin görüşlerinin dikkate alınması etkili olmaktadır. Buradan hareketle her türlü uygulamalarında gönüllülerin tercihleri dikkate alınmalıdır.

Gönüllü kuruluşlar, mevcut gönüllülerinin bireysel tercihlerini, iş ve

iş süreçlerinde dikkate almalarının yanı sıra hizmetinden yararlandırdıkları bireylere yönelik gerçekleştirecekleri uygulamalarla da gönüllü katılımı artırabilirler. Nasıl ki işi en iyi yapan biliyor ve sorunların çözümüne ilişkin mantıklı öneriler getiriyorsa, hizmetten yararlanan bireyler de sorunu bire bir yaşadıkları için kuruluşun alanına ilişkin sorunlara uygun çözüm önerileri getirme noktasında etkili olabilirler. Dolayısıyla, gönüllü kuruluşlar, birtakım atölye çalışmaları yoluyla hizmet alan bireylere yeterlilik kazandırarak onların gönüllü olmalarını sağlamalı ve böylece gönüllü katılımı yükseltmelidir. Diğer bir ifadeyle bu kuruluşlar “ hizmeti alanın gönüllülüğü” uygulamasına geçmeli, hizmetinden yararlanan bireylere “balık yemeyi değil balık tutmayı öğreterek” ihtiyaç duydukları insan gücüne ulaşmaya çalışmalıdırlar.

Araştırmanın kısıtlılığını lisans düzeyindeki birinci ve ikinci sınıf

öğrencilerine uygulanması oluşturmaktadır. Araştırmanın lisans düzeyinde ve özellikle dördüncü sınıf ve yüksek lisans düzeyindeki öğrencilerle yapılması daha anlamlı sonuçlara ulaşma noktasında önerilmektedir.

KAYNAKÇA AKATAY, Ayten ve Nazan Yelkikalan, (2007), Sivil Toplum Kuruluşlarında

Gönüllülük ve İnsan Kayaklarının Yönetimi, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa. BERBER, Şakir , (2000), “Sivil Toplum Kuruluşları ve Türk Eğitim Sistemi”,

Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Dergisi, Sayı: 4, Konya, ss. 119 – 154.

DİNÇER, Meral, (1996), Çevre Gönüllü Kuruluşları, Türkiye Çevre Vakfı Yayınları No:110, Ankara.

DİNÇER, Ömer, (1998), Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, 5. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul.

Doğa İle Barış Derneği, (2003), Sivil Toplum Kuruluşları ve Etik, http:://dogailebaris. Org.tr/Tstketik. Htm/HTML, (Erişim tarihi 11.07.2006).

Page 139: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Gönüllü Kuruluşların İnsan Kaynakları Sorunlarına Eğitsel Bir Çözüm 137

GÖNEL, Aydın, (1998), Araştırma Raporu: Önde Gelen STK’lar, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul.

GÜDER, Nafiz, (2004), Sivil Toplumcunun El Kitabı, Ankara. GÜDER, Nafiz, (2006), STK’lar İçin Gönüllülük ve Gönüllü Yönetimi Rehberi,

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Yayınları, Kasım, Ankara, http//www.stgm.org.trlyayinlar.php?sec=detail&id=99), (Erişim tarihi 26.01.2007).

GÜNEŞ, İsmail, (2004), “Sivil Toplum Kuruluşları”, http:/www.sonbaski.com/sayi7siviltoplum.htm, (Erişim tarihi 24,09,2008).

JAGO, Leo & Margaret, Deery, (2002), “The role of human resource pratices in achieving quality enhancement and cost reduction: an investigation of volunteer use in tourism organizations”, International journal of Contemporary Hospitality Management, Vol: 14, Number: 5, ss. 229 – 236.

ÖZDEMİR, Süleyman, (2004), “Kar Gütmeyen Kuruluşlar (KGK) ve Sosyal Refah’ın Sağlanmasında Artan Rolü”, I. Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Kongresi: Küresel Demokrasinin Gelişmesi Ve Katılımın Sağlanması Açısından Sivil Toplum Kuruluşları, Çanakkale, 4 – 6, Haziran, ss. 101-110.

ÖZGEN, Ebru, (2006), Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projeleri, Maviağaç, 1. Baskı, İstanbul.

SHIN, Sunney & Brian H., Kleiner, (2003), “How To Manage Unpaid Volunteers in Organisations”, Management Research News, Vol: 26, Number: 2/3/4, ss. 63 – 71.

Sivil Toplum Kuruluşları ve Yasalar-Etik-Deprem, (2000), Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, İstanbul.

STK’larda Gönüllülük ve Gençlik, (2002), Numune Matbaacılık, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, İstanbul.

TARHAN, Günseli, (2003), “STK’ların Etkin Yönetimi”, C:\Documents and Settings\Yonsis Pc\Desktop\Yeni Klasör\stkların etkin yönetimi önemliTieV - Tüm İnternet Evleri Derneği - TieV Nedir Ne İşe Yarar.htm, (Erişim Tarihi 24.09.2008).

Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşları, (2006), Referans Gazetesi Ek Kitapçığı. US, Ahmet Talat, (2003), “Sivil Toplum Kuruluşlarında Sürekliliğin Garantisi:

Toplam Kalite Yönetimi”, Sivil Toplum Düşünce & Araştırma Dergisi: Kamusal ve Sivil Toplum, Nisan – Mayıs – Haziran, Yıl: 1, Sayı: 2.

ÜSTEL, İsmail, (2005), “STK Kapasite Geliştirme Seminei Notları”, http://www.yhdhaber.com/yazi.php?yad=89, (Erişim Tarihi 26.05.2005).

YAMAN, Yılmaz, (2003), “Gönüllülük Psikolojisi ve Gönüllü Yönetimi”, Sivil Toplum Düşünce ve Araştırma Dergisi”, Nisan-Mayıs-Haziran, Yıl:1, Sayı:2.

YILDIRIM, İbrahim, (2004), Demokrasi Sivil Toplum Kuruluşları ve Yönetişim, 1. Baskı, Seçkin Yayınları, 2004, Ankara.

YILDIZ, Ahu Erkıvanç, (2003) “Toplumsal Hımbıllık Hali””, http:// www. turkishtime.org /19/76_1_tr.asp , ( Erişim Tarihi 21.06.2006).

YURTTAGÜLER, a, Laden, (2006), “Politik Duruş Olarak Gönüllülük”, Laden Yurttagüler-Alper Akyüz, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları STK Çalışmaları - Eğitim Kitapları Dizisi, 1. Baskı, İstanbul, Kasım, ss. 17-28.

YURTTAGÜLER, b, Laden, (2006), “Gönüllülerle İşbirliği”, Gönüllülerle İşbirliği, Laden Yurttagüler-Alper Akyüz, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları - STK Çalışmaları-Eğitim Kitapları Dizisi, İstanbul, 1. Baskı, Kasım, ss. 53-100.

YURTTAGÜLER, Laden ve Alper Akyüz (2006), Gönüllülerle İşbirliği, 1. Baskı, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları - STK Çalışmaları- Eğitim Kitapları Dizisi, 1. Baskı, İstanbul.

“Uluslararası Gönüllüler Günü”, http://www.art4development.net/UNV%20IVD %20Art 4 Development. Net%20Turkiye%20Ne%20Kadar%20Gonullu%20Kampanya%202003.pdf, (Erişim Tarihi 02.11.2006).

“Günümüzde Gönüllülüğün Önemi ve İş Dünyasındaki Rolü), http://www.insankaynaklari.com/CN/ContentBody.as?BbodyID=1482, (Erişim Tarihi 08.07.2006)

Page 140: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 141: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

“GİRİŞİMCİLERE ÖNERİLER”

Page 142: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 143: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Girişimcilere Öneriler

TÜRK TİCARET KANUNU DEĞİŞİRKEN LİMİTED ŞİRKETLER

Güran YAHYAOĞLU ∗

Giriş Türk Ticaret Kanunu (TTK), küreselleşme ve yeni ticari ilişkiler

karşısında yetersiz kalmış ve yeni bir Kanun yapılması ihtiyacı, çok belirgin hale gelmiştir. TBMM nezdinde kurulan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Komisyonu’nca hazırlanan, tasarı Nisan 2007’ de TBMM Adalet Komisyonuna ulaştırılmış olup, bugünlerde görüşülmektedir.

Hukuk uygulayıcısı olarak, sıkça karşılaştığımız sorulardan biri, ilk

defa ticari faaliyete geçecek olan veya ticari faaliyetlerini geliştirmek isteyen girişimcilerin, ülkemizde faaliyet gösteren sermaye şirketleri arasında sayıca en fazla olan limited şirketlerle ilgilidir. Sorular, farklı sektörlerden gelse de, genelde benzerdir. Çoğunlukla aile şirketi şeklinde ve iki ortaklı olarak kurulan limited şirketlerin idaresinde ve 3. şahıslarla ilişkilerde sıklıkla sorunlar yaşanmaktadır.

TTK ’nda, limited şirketlere ilişkin düzenlemeler olabildiğince

detaylı düzenlenmiş olmakla birlikte, şirket idarecilerinin kendilerine yarayacak bilgileri karmaşık mevzuatın içerisinden ayıklayıp sorunlarının cevaplarını net olarak bulamamaları çoğu kez mümkün olamamaktadır. Hukuk kavram ve terminolojisinin hukukçu olmayan girişimciler için yeterince açık olmaması, bunu daha da güçleştirmektedir. Amacımız, bir tür yol haritası olması amacıyla hazırlanmış olup, limited şirketlere ilişkin temel bilgiler verilmeye çalışılmıştır.

1. Genel Olarak Limited şirketler, TTK md. 503 - 556 arasında düzenlenmiştir. TTK

md. 503 “ İki veya daha fazla hakiki veya hükmi şahıs tarafından bir ticaret ünvanı altında kurulup, ortaklarının mesuliyeti, koymayı taahhüt ettikleri

∗ Avukat

Page 144: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Güran YAHYAOĞLU

142

sermaye ile mahdut ve esas sermayesi muayyen olan şirkete limited şirket denir.” demektedir. Düzenlemede açıkça belirtilmiş olmamakla birlikte, ortakların hepsi aynı anda gerçek veya tüzel kişi olabileceği gibi, bir kısmı gerçek, bir kısmı tüzel kişilerden oluşacak şekilde de kurulabilir. Şirket kurucularına “kurucu ortak”, sonradan bir kısım hisseyi devralan kimselere ise “ortak” denilmektedir.

Tüzel kişiler, amaç ve konuları elverdiği ölçüde limited şirketlere

ortak olabilirler. Sermaye şirketleri, kamu kurum ve kuruluşları, dernek, vakıf ve kooperatifler ile sendikalar, meslek kuruluşları Bakanlar Kurulundan izin alan belediyelerle, il özel idareleri ile diğer yerel yönetim kuruluşları da limited şirket ortağı olabilirler. Bunun için tüzel kişinin ana sözleşmesinde veya yasada engelleyici bir hükmün bulunmaması gerekmektedir. Tüzel kişilerin yetkili yönetim organlarınca (limited şirketlerde ortaklar kurulunca ; anonim şirketlerde yönetim kurulunca) karar verilmesi durumunda, bir başka şirkete ortak olmaları mümkündür. Anonim şirketlerin ana sözleşmelerinde aksi yönde düzenleme varsa, yönetim kurulu yerine, genel kurulun bu doğrultuda alınmış kararı gereklidir.

Bir limited şirket ortağının, ortağı olduğu şirketle birlikte yeni bir

limited şirket kurması da mümkündür. Ancak, bu gerçek kişinin, limited şirkette % 50’den fazla hisse sahibi olması veya “imtiyazlı ortak” statüsünde bulunması halinde, kanun koyucunun belirlediği hedefin muvazaa yoluyla dolanıldığından bahisle şirketin feshi gerektiği ileri sürülebilir. Zira, kanun koyucunun, limited şirketlerin en az iki kişiyle kurulabileceği şeklindeki düzenlemesindeki amaç, en az iki ayrı iradenin tetabuk etmesi (belirli bir amaçta buluşmasıyla) dir. Bu nedenle, örneğimizde, görünüşte iki, ancak gerçekte tek bir iradeyle şirket kurulmuş olmaktadır. Ancak, yukarıda bahsi geçen tasarıda, tek pay sahipli anonim şirket ve tek ortaklı limited şirket kurulabilmesine dair düzenlemeler yer almaktadır. Tasarı, uygulamada yaşanan bu karmaşayı düzenlemeyi amaçlamaktadır. “Tek kişilik şirket” düzenlemesi, Avrupa Birliği (AB) müktesebatına uyum çalışmalarının bir sonucudur. Tasarıya ilişkin görüşlerimiz, tebliğimizin sonuç kısmında yer almaktadır.

Limited şirketlerde ortak sayısı ikiden az olamayacağından, ölüm,

vesayet altına alınma veya başkaca bir sebeple ortak sayısı bire inerse, uygun bir süre içinde bu eksiklik tamamlanamaz ise, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin talebiyle mahkemece şirketin feshine karar verilir. Böyle bir talep gelmediği takdirde, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nca bu husus re’sen nazara alınabilir. Buna rağmen eksiklik giderilmemiş ve şirket bir takım hukuki işlemler tesis etmişse, bu işlemlerin iptali için sonradan dava açılabilir. Bu hususa aykırı işlem yapanların şahsi hukuki sorumlulukları saklıdır.

Page 145: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Türk Ticaret Kanunu Değişirken Limited Şirketler 143

Şirketle ticari ilişki kuracak gerçek ve tüzel 3. şahıslar, doğal olarak şirketin türü ile ortaklarının yetki ve sorumluluklarının kapsamını bilmek isterler. Limited şirketin tesis edeceği işlemlerden doğabilecek hukuki ve ticari ihtilafların çözüm yolunun tesbiti bakımından bu husus son derece önemlidir. Bu nedenle kanun koyucu, limited şirketin ünvanında, “limited şirket” ibaresinin ve bu ibareyle birlikte, ortaklığın maksat ve mevzuunu anlamaya yarar ibarelerin bulunmasını aramaktadır. Bu ibarelere ek olarak ünvanda, gerçek kişilerin ad ve soyadları da yazılabilir. Eğer ünvanda herhangi bir gerçek kişinin adı yoksa, limited şirket ünvanı “ Ltd.Şti.” kısa işletme adı olarak tescil edilebilir. Bu düzenlemeye aykırı olarak, Ltd. Şti kısaltması kullanılarak yapılan bir işlemin hükümsüzlüğünü ileri sürmek, şirketle işlemde bulunan 3. şahısların haklarına ihlal gelmemesi kaydıyla mümkün olduğu kanaatindeyiz.

Ticaret sicili nezdinde tescil edilen ünvanlar, ülke sınırları içinde

koruma kapsamında olduğundan, seçilecek ünvanın evvelce, bir başka sicilde tescil edilmemiş olması gerekir. Tüzel kişiler, sicile tescil anından başlayarak hak ve fiil ehliyeti sahibi olur. Yapabilecekleri işlemlerin kapsam ve niteliği, şirket ana sözleşmesine bakılarak anlaşılır. Örneğin, ana sözleşmesinde “banka ve finans kuruluşlarından kredi almak” veya buna benzer bir ifade bulunmayan şirketlerin bankaya müracaatla faaliyetlerini geliştirmek için kredi talep etmeleri mümkün bulunmamaktadır. Zira, ana sözleşmesinde böyle bir düzenleme bulunmayan şirketin, kredi başvurusunda bulunma konusunda “ hukuki hakkı” bulunmamaktadır. Bu ve benzeri problemlerle karşılaşmamak bakımından şirketler ana sözleşmelerini düzenlerken, faaliyet alanlarını mümkün olduğunca geniş düzenlemek gayreti içerisindedirler.

Ticaret ünvanlarında, “Türk, Türkiye, Milli ve Cumhuriyet”

kelimelerinin kullanılabilmesi, Bakanlar Kurulu’ndan izin alınması şartına bağlıdır. Bu izin alınmadan bu ibareler kullanılarak bir ünvan tescil edilse bile, sonradan terkin edilir. Hatalı ünvanla tescil edilen şirket tüzel kişilik kazansa da, hatalı ünvan altında yapılan işlemlerin hükümsüzlüğü dava konusu edilebilir.

Limited şirketlere onsekiz yaşından küçük kişiler de ortak olabilir.

Ancak, bunlar onsekiz yaşını dolduruncaya kadar kanuni temsilcileri olan anne ve babaları tarafından temsil edilirler. Bir diğer ifade ile, velayet altındaki çocuklara şirket ortağı olmaları için hak ehliyeti tanınmış, ancak fiil ehliyeti tanınmamıştır.

Medeni Kanunumuza göre, erginlik on sekiz yaşın dolmasıyla

başlar. Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Ana babası ölmüş veya velayet görevini ifa edemeyecek durumda olanlara devletçe bir vasi atanır. Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte

Page 146: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Güran YAHYAOĞLU

144

kullanırlar. (MK değişikliğinden önce, anlaşmazlık halinde babanın oyu geçerli olmakta idi.) Bu hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, reşit olmayan çocukların, vergi mükellefi veya şirket ortağı olması için yasal bir engel bulunmamakla birlikte, ergin oluncaya kadar, hukuki ve mali mükellefiyetlerin kanuni temsilci olan anne ve babası tarafından yerine getirilmesi gerektiği sonucu doğmaktadır.

Ticaret ünvanının Türkçe kelimelerden seçilmesi gerekir. Yabancı

ortak bulunması halinde ticaret unvanında yabancı kelime bulunmasına izin verilir. Ancak bu kelime, şirketin faaliyetleri hakkında yanıltıcı bilgi verecek nitelikte olmamalıdır. Ayrıca, kanuna, ahlaka ve teamüllere aykırı bir mana ifade etmemelidir.

Şirketler genelde, ticari hayattaki gelişmelere göre faaliyet alanlarını

değiştirebilecekleri veya genişletebilecekleri ihtimalini dikkate alarak, hak ve fiil ehliyetlerini ana sözleşmelerinde geniş tutmak isterler. Bu nedenle, değişik sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin yaptığı her işi ünvanda belirtmesi gerekmez. Ancak, sektör olarak bunlara ünvanda atıf yapılmalıdır. Karmaşık, uzun ve anlamsız ticaret ünvanları yerine ağırlıklı olarak faaliyet gösterilen iş konusunun ünvanda yazılması gereklidir. Şirketin faaliyetleri arasında üretim varsa, üretilen malın mahiyetini belirlemeye yarar ibarelerin eklenmesi gerekmektedir. (İnşaat, boya, makine, tekstil, gıda vs.) belirtilmelidir.

Ana sözleşmenin kurucular maddesinde ortakların milliyetleri ile

kanuni tebligat adreslerinin yazılması gerekmektedir. Ortaklar arasında yabancı ülke vatandaşı gerçek kişi var ve Türkiye’de ikamet ediyor ise ikamet belgesi almış olması gerekir. 4112 sayılı kanunla vatandaşlıktan izinle ayrılanlara verilen belgenin ibrazı halinde ikamet teskeresi şartı aranmaz. Çifte vatandaşlık durumunda, zaman zaman ticaret sicil bölgesine göre farklı muamelelerle karşılaşılabilmektedir. Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ( 17.06.2003 t. RG) uyarınca yurt dışında ikamet eden Türk vatandaşları yabancı yatırımcı sayılır. Bu kişilerin yurt dışında ikamet ettiğini ilgili ülkeden aldıkları çalışma veya ikamet izni ile belgelendirmeleri gerekir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) vatandaşları Türk

vatandaşlarından farklı yasal statüde bulunmakla birlikte, ülkeler arasındaki anlaşma sebebiyle, eşit muameleye tabi tutulmakta ve mevcut veya kurulacak olan limited şirketlere (ve diğer sermaye şirketlerine) kurucu ortak veya sonradan ortak olmaları halinde T.C. vatandaşlarından aranılan belgelerden başkaca bir belge talep edilmemektedir. Ancak, ikamet teskeresi düzenlenmesi sırasında, askerlik yapıp yapmadıkları dikkate alınmaktadır.

Page 147: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Türk Ticaret Kanunu Değişirken Limited Şirketler 145

Türkiye’de ikamet eden, yabancı uyruklu olup, şirkette hissesi bulunmayan bir kimsenin limited şirkete müdür atanması halinde, bu kişinin noter nezdinde yeminli bir tercüman tarafından tercümesi yapılmış pasaportunun sureti, bağlı bulunulan il emniyet müdürlüğünden alınacak ikametgâh teskeresi ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından alınacak çalışma izin belgesinin sicil memurluğuna ibrazı gerekir. Bu kimsenin şirkete ortak olmak istemesi durumunda ise, Türk konsolosluğundan veya Lahey Devletler Özel Hukuku mevzuatına uygun olarak hazırlanıp, Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi hükümlerine göre apostil şerhli olarak onaylanacak ve şirketin tescil edildiği ilin sanayi ve/veya ticaret odasınca (gereğinde mahkemece tanzim edilecek) şirketin faaliyette olduğunu ve yetkililerini gösterir, bir adet belgenin tescil sırasında sicil memurluğuna ibrazı gerekmektedir.

Devlet memurlarının limited şirketlere ortak olma durumları

tartışmalara neden olmuştur. 657 sayılı devlet Memurları Kanunu’nun 28. md. siyle, devlet memurlarına ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağı getirilmiştir. Bu husus, “ticari ve sınai müesseselerde görev alamayacakları“ şeklinde belirtilmiştir. Bu hüküm gereği memurlar yönetim kurulu ile denetim kurullarında görev alamazlar. TTK gereği, limited şirketlerde, anonim şirketlerden farklı olarak yönetim kurulu yerine, ortaklar kurulu ve müdür / ler bulunmaktadır. Uygulamada bu hüküm, memurların limited şirketlerde şirketi temsil ve ilzama yetkili konumda bulunamayacakları, ancak bu sıfatı haiz olmadan ortak olmalarına olabilecekleri şeklinde yorumlanmaktadır. Bu husus, hukuki tartışmaya açıktır. Zira, ortağın müktesep hakkı kar payı almak olup, kanunun aradığı “kazanç” ortaya çıkmaktadır. Ancak yasada bu ortaklığı açıkça engelleyen bir düzenleme de yoktur.

Ancak, devlet memurlarının sermaye şirketlerinde, herhangi bir

görev ve sorumluluk almadan ortak olabilmelerinin yasak kapsamında kabul edilmemesinin doğru olduğu kanaatindeyiz. Aksi durumda, bir devlet memurunun, menkul kıymetler borsalarında işlem gören halka açık şirketler nezdinde tasarrufta bulunmaları da engellenmiş olurdu. Kanun koyucunun amacı, kamusal faaliyetlerin devlet memurları vasıtasıyla aksatılmadan işletilebilmesini sağlamaktır. Memurların yasak kapsamında faaliyette bulunmaları durumunda ise, disiplin soruşturmasına tabi tutulacağı kanunda belirtilmiştir.

Şirketin amaç ve konusu için özel bir sınırlama yoktur. Limited

şirketler, anonim şirketler gibi yasak olmayan her türlü ticari faaliyet için kurulabilir. Şirketin amaç ve konusu ve amacını gerçekleştirebilmek için tesis edebileceği ticari işlemlerin sınırları ana sözleşmede açıkça gösterilir.

Page 148: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Güran YAHYAOĞLU

146

Bazı konularda faaliyet gösterilmesi özel izne bağlıdır. Örneğin, fuar ve tanıtım işlerinde faaliyet gösteren şirketler, yapı-denetim şirketleri, radyo-tv yayıncılığı yapan şirketler, özel güvenlik şirketleri, gümrük müşavirliği şirketleri, sigorta aracılığı yapan şirketlerin faaliyet alanları, kendi konuları ile sınırlandırılmıştır.

Ana sözleşmede şirketin merkez adresinin gösterilmesi gerekir.

Şirketin merkez dışında herhangi bir şubesi bulunmasa dahi bu düzenleme geçerlidir. Şirket, faaliyet yerini değiştirmek isterse, eğer yeni faaliyet yeri, aynı sicil bölgesinde ise herhangi bir idari başvuruya gerek olmaksızın bunu yapabilir. Ancak yeni merkez, farklı bir sicil bölgesinin görev alanına giren bir yere nakledilecekse, ana sözleşme değişikliği gerekir. Şirketin muhtelif yerlerde şubeleri varsa, bu şubelerden merkez ile aynı sicil bölgesinde bulunanların merkezle aynı yerde gösterilmesi mümkündür. Farklı bölgelerdeki şubeler, ayrı ayrı gösterilir. Ancak, bir şubenin merkezden bir başka yerde tescil edilmesi, şubeye ayrı bir tüzel kişilik kazandırmaz. Bu nedenle, her şube kendi merkezinin ticaret unvanının şube olduğunu belirterek kullanmak durumundadır. Buna bağlı olarak, şubelerin aktif ve pasif husumet ehliyetleri nedeniyle davalar açılmaktadır. Ticaret Sicil Nizamnamesi gereğince, merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şube ve ünvanları şubenin bulunduğu yerin ticaret siciline tescil olunur. Her şubenin unvanı kendi merkezinin ticaret unvanına o merkezin şubesi olduğunu açıkça gösteren sözlerin ilavesi ile meydana gelir. Şubenin unvanına şubeyle ilgili eklerin yapılması mümkündür. Bir şubenin faaliyeti sona erdiği taktirde kaydının silinmesi yönünde alınmış ortaklar kurulu kararının tescil ve ilan edilmesi gerekir. Merkez sicil kaydının terkin edildiği hususu ilgili sicil memurluğu veya şirket yetkilisi tarafından bildirilmiş olması halinde şube kaydı re’sen silinir. Bildirim; dilekçe ve ekinde merkezin sicil kaydının kapatıldığına ait Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi aslı veya onaylı sureti ile yapılmalıdır.

2. Sermaye İle İlgili Düzenlemeler Bugün itibariyle, limited şirketlerin kuruluşunda kanun koyucu

tarafından aranılan en düşük sermaye miktarı 5.000 YTL dir. Bu meblağ, zaman içerisinde kanun koyucu tarafından, ülkedeki para değeri ve ticaret hacmi dikkate alınarak değiştirilebilmekte olup, her bir ortak için 25 YTL ve katları olacak şekilde hisse adedine bölünmelidir. Limited şirketlerde, anonim şirketlerden farklı olarak hisse senedi meydana getirme mükellefiyeti bulunmadığı gibi, sermayenin üst sınırı konusunda da bir hüküm yoktur.

Şirket mukavelesinde aksine hüküm bulunmadıkça ortaklar koymayı

taahhüt ettikleri sermayeleri para olarak ödemeye mecburdurlar. Ortaklar kurulu olarak oybirliği ile belirlenen sermaye ödeme tarihi tecil edilemez.

Page 149: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Türk Ticaret Kanunu Değişirken Limited Şirketler 147

Şirkete ayni sermaye konulması halinde ana sözleşmede, konulan ayni sermayenin nelerden müteşekkil olduğu, değerinin belirlenme yöntemi (menkul ve gayrimenkul mallar olması halinde ticaret mahkemesince tayin edilen bilirkişi veya yeminli mali müşavirlerce hazırlanmış değer tesbit raporu) ve ayni sermaye karşılığı olarak esas sermayenin ne kadarına sayılacağı ana sözleşmede açıkça yazılması ve gayrimenkul koyuluyor ise takyidat bulunup bulunmadığının tesbiti gerekir. Ayni taahhüt şirketin tescili ile yerine getirilir. Şirketin kuruluşu ile birlikte ayni sermaye olarak mal ve haklar şirket adına tescil edilir.

Sermaye tamamen ödenmeden sermaye artırımı yapılamaz. Sanayi

ve Ticaret Bakanlığı’nın 2003 / 3 nolu tebliği uyarınca, mevcut sermayenin tamamının ödendiği serbest muhasebeci mali müşavir veya yeminli mali müşavir raporu ile kanıtlanmalıdır. Ancak sermaye artırımı sadece iç kaynaklardan (örneğin yeniden değerleme değer atış fonundan veya iştirak hissesi satış karından) karşılanıyor ve hiç nakit taahhüt yok ise, eski sermayenin ödenmiş olması koşulu aranmaz . Fonlar ayrıntılı olarak gerçekleştikleri yıllar ve rakamlarla ifade edilir ve ana sermayenin ödendiği tarihler ve ödeme şekilleri; ilgili rapor tarihine göre özvarlık hesaplanarak sermayenin varlığını koruyup korumadığının tespiti yapılır. Sermaye artırımının iç kaynaklardan karşılanması durumunda; Yeminli Mali Müşavir raporu ekinde, her türlü menkul ve gayrimenkul mal, hak ve alacaklar ile oluşturulan fonlar ortaklar kurulu kararıyla birlikte tescil edilir.

Şirketin sermaye artırımına gidebilmesi için özvarlığını yitirmemiş

olması gerekir. TTK md. 324 gereği, sermayenin üçte ikisi kaybedilmiş ise, yitik sermaye tamamlanmadan veya kayıp oranında indirilmeden (sermaye azatlımı kararı alınmadan) artırılamaz. Bu hüküm, şirketle ticari ilişki kuran üçüncü şahısların korunması maksadıyla getirilmiştir.

Bu sermayenin tamamlanmasına ilişkin düzenleme TTK md. 546’

da yer almaktadır. Buna göre, esas sermayenin yarısı kaybedilmiş veya şirketin borçları mevcudunu aşmış ise, yahut şirketin haciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran belirtiler mevcut ise anonim şirketler hakkındaki 324. madde hükmü uygulanır. Buna göre sermayenin 2/3’ünün kaybı halinde ortaklar kurulu toplanarak, ya esas sermayenin 2/3 ünü azaltarak, bakiye 1/3 sermaye ile yetinme kararı verir; yahut azalan sermayenin tamamlanmasına karar verir. Bu tamamlama işlemi iki şekilde gerçekleştirilebilir. İlki, sermayenin 2/3 oranında azaltılması ve devamında azaltılan miktarda esas sermayenin artırılması; ikincisi bilanço açığının ortaklar kurulu kararıyla tamamlanmasıdır. İkinci yöntem ortakların oy birliği ile karar almasını gerektirir.

Page 150: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Güran YAHYAOĞLU

148

TTK ‘nun atfıyla, anonim şirketlerdeki sermaye azaltılmasına ilişkin hükümler limited şirketlere de uygulanır. Şirket merkezinin bağlı bulunduğu ticaret mahkemesinde tayin olunacak 3 kişilik bir bilirkişi heyetince esas sermayenin azaltılmasına rağmen alacaklıların haklarını karşılamaya yetecek miktarda aktiflerinin mevcut olduğunun tespiti gerekir. Bu konuda karar alındıktan sonra Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yapılacak üçüncü ilanı müteakip iki ay içinde alacaklılar, alacaklarını beyana davet edilir. Bilinen alacaklılara ayrıca çağrı mektubu da gönderilir. Ana sermayenin azaltılması kararının uygulanabilmesi için borçların ödenmesi veya teminata bağlanması gerekir. Ana sözleşme değişikliğinin yer aldığı ortaklar kurulu kararı, ilanların yayınlandığı sicil gazeteleri; bilirkişi raporu, mahkeme kararı, alacak ve borç lisesi, muaccel alacaklıların sermaye azaltım işlemine muvafakatnameleri, borçların ödenmiş olması halinde buna dair makbuzların ibrazı koşuluyla sermaye azatlım işlemi tamamlanabilir.

Ana sözleşmede aksine bir hüküm olmadıkça, sermaye artırımı

kararları ortaklar kurulu tarafından oybirliği ile alınabilir ve sermaye artırımlarına her ortak sermayesi nispetinde katılabilir. Yine ortaklar kurulu oybirliği ile artırılacak esas sermaye için yeni ortak veya ortaklar da alabilir.

Sermaye tadiline ilişkin ortaklar kurulu kararında, yeni giren

paysahibinin sermaye artırımına iştirak suretiyle ortak olarak girdiği gösterilmeli ve yeni ortağında söz konusu kararda imzası olmalıdır.

Ana sözleşme veya ortaklar kurulu kararı ile sermaye ödemesine

ilişkin tayin edilen tarihlerin gelmesi ile ortak ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit kılınır. Limited şirket; temerrüde düşen ortak için ya icra takibi yapar veya noter aracılığı ile tebliğden itibaren 15 günden aşağı olmamak üzere, belirlenen sürelerde sermaye taahüdünü yerine getirmesini ihtar ederek talep edebilir. İhtara rağmen, taahhüt edilen sermaye borcunun ödenmemesi durumunda, ortağın mütemerrit kılınmış sayılacağı ve şirket ortaklığından çıkarılacağı belirtilir. İhtarlara rağmen borcunu ödemeyen ortak ortaklıktan çıkarılabilir. Çıkarma kararı TTK md. 536 gereği, esas sermayenin yarıdan fazlasıyla alınır. Kararın müdürler tarafından tebliği ile ortak şirketten çıkarılmış olur, ortaklık sıfatı kalkar. Sermaye borcunu ödemeyen ortağın çıkarılması sonucu bu ortağın payı limited ortaklığa ait olur. Çıkarılan ortağın payı diğer bir ortak tarafından hakiki değer üzerinden devralınabilir, yeni bir ortak tarafından karşılanabilir veya şirket tarafından açık arttırma yolu ile satılabilir veya çıkarılan ortağında katıldığı ortaklar kurulu kararı ile başka bir şekilde de nakde çevrilebilir.

Page 151: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Türk Ticaret Kanunu Değişirken Limited Şirketler 149

3. Ortaklara ve Şirketin Temsil ve İlzamına Dair Düzenlemeler TTK’ nın 541. maddesi gereğince şirket mukavelesi veya ortaklar

kurulu kararıyla şirketin idare ve temsili ortak olmayan kimselere de bırakılabilir. Bu gibi kimselerin yetki ve sorumlulukları hakkında ortak olan müdürlere ait hükümler uygulanır. Ticaret Sicili Tüzüğünün 46.md. göre ortaklar kurulu kararında hariçten atanan müdürün ad ve soyadının yanında tabiiyetinin ve ikametgah adresinin yazılması zorunludur.

Ana sözleşmede aksi belirlenmemişse, mirasçılar ortakların

muvafakati aranmaksızın sermaye payını iktisap ederler. Ölen ortağın füruğu, sermaye payını kanunen ve külli halefiyet yoluyla sahip olur ve bu iktisap 3. şahıslara karşı hüküm ifade eder. Bu durumu veraset ilamındaki pay dağılımına uygun olarak alınmış ortaklar kurulu kararı ve ekine veraset ilamı (asıl veya noter tasdikli) ekleyerek tescil ve ilan ettirmeleri mümkündür.

Şirket mukavelesiyle, kendi rızaları ile ortaklara şirketten çıkma

hakkı tanınabileceği gibi bu hakkın kullanılması muayyen şartlara da tabi tutulabilir. Örneğin şirketten ayrılmayı arzu eden ortağın hissesini diğer bir ortak veya ortaklara devir etmeleri zorunlu kılınabilir. Ana sözleşmede aksine bir hüküm bulunmuyorsa her ortak haklı sebeplere dayanmak şartıyla şirketten çıkmasına müsaade edilmesini veya şirketin feshini mahkemeden talep edebilir.

Aşağıdaki durumlarda ortak limited şirketten çıkarılabilir :

• Sermaye taahhüdünün yerine getirilmemesi halinde, • Ortağın iflası veya payının haczi halinde, • Ortaklardan birinin haklı sebeple şirketin feshini dava etmesi halinde,

TTK md. 551 / 4 gereği, bir ortağın şirketten çıkması veya

çıkarılması ancak esas sermayenin azaltılması hakkındaki hükümlere riayet şartıyla geçerlidir. Ancak bu durumun üç istisnası vardır. Birincisi ayrılan ortağın payının şirketin esas sermayesinin itibari değerini geçen varlıklardan ödenmesi; ikincisi payın sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi hakkındaki hükümler uyarınca paraya çevrilmesi; üçüncüsü ise payın başka bir ortak tarafından devralınmamasıdır.

4. Hisse Devri Ana sözleşmede aykırı bir hüküm olmadıkça ister Türk vatandaşı,

ister yabancı olsun, limited şirket hissedarı gerçek ve tüzel kişilerin şirketteki payını üçüncü şahıslara devretmesi ortaklar kurulu kararı ile noter

Page 152: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Güran YAHYAOĞLU

150

durumunda hisse devir sözleşmesi hazırlanarak yapılabilir. Hisse devrinin karar altına alındığı ortaklar kurulu kararını mevcut ortaklar ve devreden eski ortak da imzalamalıdır. Hisse devrine esas sermayenin en az dörtte üçüne sahip olan ortaklar muvafakat etmelidir. Ana sözleşmede hisse devri özel maddelerle tamamen yasaklanabilir, ortaklar kurulunun oybirliğine bağlanabilir. İki ortaklı limited şirketlerde oybirliği olmadan sermaye artırımı ve hisse devir kararı verilemez. Ayni sermaye, konulduktan üç yıl geçmeden devredilemez. Bu müddet kuruluşun veya sermaye artırımın tescil tarihinden itibaren başlar.

Hisse devir sözleşmesi her hal ve karda, devreden ve devralan

tarafları tarafları bağlar. Buna göre, bir devrin üçüncü şahıslara karşı geçersiz olan durumlarda dahi, devreden ve devralan taraflar, birbirlerine karşı sorumlu durumdadır. Bu noktada, doğması muhtemel bir ihtilafta mutlak hak / nisbi hak ayrımına refere etmek gerekecektir. Noter huzurunda yapılacak hisse devir sözleşmeleri ortaklar kurul kararına bağlandıktan sonra ticaret sicilince tescil ve ilan edilerek geçerlilik kazanır.

5. Vergisel Mükellefiyetler Limited şirket hisse satışından elde edilen kazanç her hal ve karda

(değer artış kazancı) gelir vergisine tabidir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md. 35 gereği, limited şirket ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacaklarından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumludur. Limited şirket ortakları hakkında takibe geçilebilmesi için, md. 54 ve müteakip maddelere göre şirket hakkında yapılan takip muameleleri sonucunda amme alacağının şirketten tahsil imkanının bulunmaması gerekmektedir. Şirketin vergi borcunun, sermaye payı oranına karşılık gelen kısmı herhangi bir ortak tarafından ödenir ise, o kişinin şirket ortaklığından doğan sorumluluğu kalkar.

Mükerrer 35 ve Vergi Usul Kanunu md. 10’ a göre, limited şirketin

mal varlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin (müdürlerin) şahsi mal varlıklarından tahsil edilir. Buna göre şirketin vergi borcunun müdür olan herhangi bir ortağın sermaye payı oranına karşılık gelen kısmının ödenmesi, şirket müdürlüğünden doğan sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Yani, aynı zamanda limited şirkette müdür olan her hangi bir ortak şirketin tüm vergi borcundan tek başına sınırsız sorumludur.

Page 153: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Türk Ticaret Kanunu Değişirken Limited Şirketler 151

Sonuç Ülkemizde en yaygın şirket türü olan limited şirketler, yasa gereği

en az iki kişiyle kurulabileceğinden, gerçek ortak, yanına bir “saman adam” alarak kurulmaktadır. Bu durum, üçüncü şahısların zarar görmesine neden olmaktadır. Bugünlerde TBMM’ de görüşülmekte olan yeni TTK tasarısında, tek ortaklı limited şirketlerin kurulmasına dair düzenleme bulunmaktadır. Buna bağlı olarak, limited şirketlerin, yönetim ve karar mekanizmaları detaylandırılarak anonim şirketlere olan benzerlikleri artırılmakta, sermaye miktarı yükseltilmekte, hisse senetleri düzenlenerek ortaklığın ispatı ve devri kolaylaştırılmaktadır. Sermaye payının bir defada ödenmesi, müdürlerin seçimle belirlenmesi, bilanço zararlarının ek ödeme yükümlülükleri ile ortaklar tarafından kapatılabilmesi olanakları açılmaktadır. Yeni kanunun ortağa sağladığı en büyük güvence ise Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’ na (UFRS) göre hazırlanmış finansal tablolar ve bunların uluslararası denetim standartlarına göre denetlenmesi sistemi getirmiş olmasıdır.

Page 154: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 155: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Kitap Analizi

ORTA ASYA’ DA GİRİŞİMCİLİK: FIRSATLAR, SORUNLAR VE ÇÖZÜM

ÖNERİLERİ

Arzu AÇAR*

1) KİTAP İLE İLGİLİ BİLGİLER a) Kitabın adı: Orta Asya’ da Girişimcilik: Fırsatlar, Sorunlar ve

Çözüm Önerileri b)Yazarı: Murat Çokgezen, Gül Berna Özcan c) Yayınevi: İstanbul Ticaret Odası Yayınları d) Yılı: 2008 2) KİTAP TAHLİLİ Kitap, 90’ lı yıllarda Türk girişimcilerin çeşitli nedenlerle Orta Asya

ülkeleri üzerinde bıraktıkları kötü imaj nedeniyle ve bu ülkelerdeki potansiyelin iyi değerlendirilmesi açısından, yatırımcıların bu ülkelere yapılacak yatırımlarda bir rehbere ihtiyaçları olduğu düşünülerek yazılmıştır. Orta Asya ülkelerinde yatırım yapmak isteyen yatırımcıların dikkat etmeleri gereken konular üzerinde durulmuştur.

Avrupa ülkelerinde yatırım yapma maliyetlerinin yüksek olması,

rekabetin yoğun olması ve AB düzenlemeleri nedeniyle oldukça güçtür. Çok sayıda Türk Girişimci Orta Asya ülkelerine yatırım yapmıştır ve yapmaktadır. Türk Cumhuriyetlerinin Türkiye’ ye dil, din ve ırk olarak yakın olması ayrıca yatırım açısından çok geniş alanların bulunması nedeniyle bu bölgeler Türk girişimciler açısından cazip haldedir. Ayrıca bu ülkeler daha da kalkınmaya ihtiyaç duymaktadırlar. Türk Cumhuriyetleri’nde modern işletmecilik ve girişimcilik gelişmeye ihtiyaç duymaktadır ve Türk girişimcilerin bu fırsatları değerlendirmesi gerekmektedir.

* Ç.O.M.Ü., B.İ.İ.B.F. İşletme Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi

Page 156: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Arzu AÇAR

154

Orta Asya ülkelerinin siyasal sistemlerinin değişmesi ekonomik yapılarını etkilemiştir. Sosyalist düzenden kapitalist düzene geçen geçiş ülkeleri bu süreçte çeşitli sorunlarla karşılaşsa da uyum sağlamak durumunda kalmışlardır. Bu ülkelerin geçiş sürecinde piyasa ekonomisini ve özel mülkiyeti uygulamaları gelişmeleri için oldukça önemlidir.

Kitapta Orta Asya ülkeleri olarak gruplandırılan Azerbaycan,

Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan, siyasal, ekonomik ve iş ortamı açısından ele alınıp değerlendirilmiştir. Bu ülkeler ile ilgili olarak, siyasal, ekonomik gelişmeler, girişimcilik ve kurumsal yapılar açısından teorik bilgilere yer verildikten sonra beş farklı açılardan çevrede incelenmiştir. Çalışmanın beş Türk Cumhuriyeti üzerinde yapılmasına karşın, Türk Cumhuriyetlerindeki fırsatlar ve sorunlar üzerine kullanışlı bilgiler sağlamaktadır. Kitapta Orta Asya ülkelerinde yatırım yapmak isteyen girişimcilere yol gösterecek teorik ve pratik bilgiler yer almaktadır.

Kitabın birinci bölümünde konuya giriş yapılarak genel olarak Orta

Asya ülkelerinin yaşadığı siyasi olaylar ve ekonomilerindeki değişimlerden bahsedilmiştir. Kitabın konusunu oluşturan çalışmanın, neden seçilen beş ülke üzerinde yapıldığı ise şöyle açıklanmaktadır. Kalkınma yarışındaki geçiş ülkelerinin alt grubunu bu ülkeler oluşturmaktadır ve bunlar en kötü reform performansını gösteren ve refahın en düşük olduğu ülkelerdir. Yazarlar araştırma için bu bölgenin seçilmesinin en önemli nedenini de şöyle açıklamaktadırlar; düşük gelir seviyesine rağmen bölgenin başta petrol, doğalgaz olmak üzere zengin doğal kaynaklara ve doyurulmayı bekleyen yaklaşık altmış milyonluk bir pazara sahip olması, ayrıca önemli miktarda Türk girişimci ve sermayesinin bu ülkelerde faaliyette bulunuyor olmasıdır. Türk Cumhuriyetleri’nde girişimcilik ve modern işletmecilik henüz gelişmediği için, piyasada büyük çaplı fırsatlar bulunmaktadır.

İkinci bölümde geçiş ülkelerinde reform ve ekonomik performans

konusu ele alınmıştır. Alt başlıkta kurumsal yapı ve ekonomik performans arasındaki ilişkiden bahsedilmiştir. Ülkelerdeki kurumsal yapılar geliştikçe ekonomik performansında aynı şekilde gelişeceği düşüncesi savunulmuştur. Geçiş Ülkeleri’nde kurumsal yapılar ve gelişimlerinden bahsedilmiştir.

Üçüncü bölümde Geçiş Ülkeleri’nde reform ve girişimcilik konusu

ele alınmıştır. Girişimcilik ülke kalkınmasına katkı sağlayan bir eylemdir. Ülkelerin girişimciliği teşvik edip, önünü açacak düzenlemeler yapmaları gerekir. Kitapta geçiş ülkelerindeki girişimcilik faaliyetleri sosyalizm öncesi dönem, sosyalist dönem ve sosyalizm sonrası (geçiş) dönemi olarak üçe ayrılarak ele alınmıştır. Geçiş Ülkeleri’nde reformla birlikte girişimcilikte bir gelişme gözlenmiştir. Sosyalist sistemlerde bireysel ekonomik özgürlüklerin kısıtlı olması nedeniyle kapitalist sisteme geçişte, girişimcilikte bir artış

Page 157: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Orta Asya’ da Girişimcilik: Fırsatlar, Sorunlar ve Çözüm Önerileri

155

meydana gelmiştir. Üçüncü bölümde diğer bir alt başlıkta; kurumsal gelişmişlik farklılıklarının Geçiş Ülkeleri’nde iş hayatında faaliyette bulunmanın maliyetini, işadamının karakteristiklerini ve girişimcilik performansını nasıl etkilediği konusu ele alınmıştır. Kurumsal yapıların gelişmişliği, girişimciliğin niteliğine de etki etmektedir. Geçiş Ülkeleri’nde de kurumsal yapıların gelişmesiyle girişimcilik de gelişme göstermektedir.

Dördüncü bölümde Orta Asya ülkelerinden Azerbaycan, Kazakistan,

Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan girişimcilik temelinde ele alınmıştır. Bu ülkelerin siyasi, ekonomik yapıları, reform çabaları, girişimcilik ortamları olarak dört başlıkta sayısal veriler de kullanılarak ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Ülkeler, coğrafi konumları, nüfus, çevre kirliliği, altyapı, enerji, iletişim, ulaşım, milli gelir, eğitim ve sağlık sistemleri, ekonomik büyüme durumları, ekonomi politikaları, tarım, hizmet sektörü, bankacılık, sanayi, ticaret yapıları ve gelişmeleri, işgücü yapısı, yatırımlarla ilgili prosedürler, yasal işlemler, kredi alma, ithalat-ihracat işlemleri gibi birçok açıdan ele alınmıştır.

Son bölümde çalışma ile ilgili değerlendirme yapılmıştır. Türk

Cumhuriyetleri’nin homojen olarak düşünülmemesi gerektiği, kendi aralarındaki farklılıkların derinleştiği üzerinde durulmuştur. Bu farklılığın üç nedeni olduğu belirtilmiş; tarihsel farklılık, Sovyetler Birliği’nin farklı siyasal tercihleri, yöneticilik ve iş dünyası yapılarının farklı olması. Çalışma sonucunda Türk Cumhuriyetleri siyasal ve ekonomik açıdan iki gruba ayrılmış; birinci grupta daha demokratik olan ve piyasa mekanizmasının işlediği Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan, ikinci grupta da daha az demokratik olan ve ekonomide merkezi planlama anlayışının olduğu Özbekistan ve Türkmenistan bulunmaktadır.

Türkiye’ nin gelişmekte olan ve uzun yıllardır ilişkide bulunduğu

bu Orta Asya ülkeleriyle ilişkisini artırmak ve etkinleştirmek için bu bölgelerdeki değişimlerin sürekli takip edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Çalışmada ele alınan ülkelerin girişimcilik açısından ve sahip oldukları potansiyel açısından değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu ülkeler sahip oldukları enerji kaynakları ve doymamış iç pazarları açısından avantaj sağlamaktadırlar. Ancak sahip oldukları dezavantajlar da göz önünde tutulmalıdır. Kitabın sonuç kısmında Türk yatırımcıların şu konulara dikkat etmeleri gerektiği belirtilmiş; Rusya’ nın bölgedeki etkisi, yolsuzluklar ve imaj, hızlı servet ve uygunsuz harcama, eğitimsiz Türk işçisi, İslam propagandası kuşkusu, milliyetçilik ve siyasi seçkinler, ilişkilerin yasalara ve kurumlara üstünlüğü, kolektifleşme ve iş adamı dernekleri, halkla ilişkiler ve kültürel farklılıklardır.

Page 158: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt
Page 159: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

Yeni Çıkan Kitaplar

YENİ ÇIKAN KİTAPLAR

Girişimcilik Mehmet Marangoz 2008, 338 sayfa, Yayıncı: Pozitif Matbaa Girişimcinin El Kitabı Richard Luecke (Çev:Ümit Şensoy) 2008, 284 sayfa, Yayıncı: Türkiye İş Bankası Yayınları İyi Fikir Her Zaman Kazandırır Şafak Altun 2008, 168 sayfa, Yayıncı: Hayat Yayınları Zengin Olmanın Kuralları Richard Demplar (Çev: Ümit Şensoy) 2008, 244 sayfa, Yayıncı: Optimist Yayınları Hızı, İş Dünyasında Rekabet Aracı Olarak Kullanmak Jason Jennings, Laurence Haughton (Çev: Sibel Eraltan) 2008, 272 sayfa, Yayıncı: Güzeldünya Kitapları Girişimcilik Tutkusu Michael E. Gerber (Çev: Tayfun Keskin) 2008, 304 sayfa, Yayıncı: Sistem Yayıncılık Orta Asya’ da Girişimcilik: Fırsatlar, Sorunlar Ve Çözüm Önerileri Murat Çokgezen, Gül Berna Özcan 2008, 175 sayfa, Yayıncı: İstanbul Ticaret Odası

Page 160: Girişimcilik Cilt 3, Sayı 1 dizgigkd.dergi.comu.edu.tr/upload/75b724d4-f0db-462c-9701-c5a...GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Journal of Entrepreneurship and Development Cilt

EDÝTÖRDEN

Ali AKDEMÝR

GÝRÝÞÝMCÝLÝK GÜNDEMÝ

Derman KÜÇÜKALTANGenel Bir Yaklașımla Girișimcilik

DOSYA KONUSU

Meserret NALÇAKANEkonomik Gelișmelerin Demiryolu Tașımacılık Sektörüne Etkileri

Osman ULUYOLFinansal Krizlerin Öngörülmesi ve Yönetilmesi Sefer ȘENER, Mesut SAVRULTürkiye’nin Enerji Sorunu Çerçevesinde Nükleer Enerjinin İktisadi Açıdan Değerlendirilmesi

GÝRÝÞÝMCÝNÝN GÜNDEMÝȘakir SARIÇAYGirișimcilik Ruhunu Yönlendiren ve Ateșleyen En Önemli Organizasyonlar: Fuarlar ARAÞTIRMA MAKALELERÝSerap PALAZ, Berna TURGUTKadın Girișimcilerin Kișisel ve İș Yașamına İlișkin Özellikleri, Motivasyonları ve Beklentileri Üzerine Bir Araștırma: Bandırma ÖrneğiNilsun SARIYERGirișimciler Açısından Televizyon Reklamlarının Marka Tanınırlığına EtkisiKemal ÖKTEMKalkınmada Yenilikçi Topluma Finlandiya ÖrneğiGÝRÝÞÝMCÝLERE ÖNERÝLERİsmail ELAGÖZKüçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliștirme ve Destekleme İdaresi Bașkanlığı (KOSGEB)’nın Girișimcilere Sağladığı DesteklerKİTAP ANALİZİElif YÜZÜAKİnovasyon Hayat KurtarırYENÝ ÇIKAN KÝTAPLAR

ISSN: 1306-8946Pozi

tif /

0312

397

00

31

29x41 cm - 4 renk - 230 gr. A. Bristol - Parlak Selefon - 500 adet