hacettepe Üniversitesi türkiyat araştırmaları lkü Çelİk Şavk
TRANSCRIPT
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Kurucusu ProfDr M Cihat OumlZOumlNDER
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Enstituumlsuuml adına Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Muumlduumlruuml Uumllkuuml CcedilELİK ŞAVK
Danışma Kurulu
AKSOY YrdDoccedilDr Erdal (Gazi Uuml) ASKER Dr Ramiz (Bakuuml Devlet Uuml) ATABEY Dr İbrahim (Başkent Uuml) BARAN ProfDr Aylin Goumlrguumln (Hacettepe Uuml) BAŞTUumlRK ProfDr Mehmet (Atatuumlrk Uuml) BLAumlSING ProfDr Uwe (Leiden Uuml) BOZBEYOĞLU ProfDr Sibel (Hacettepe Uuml) CcedilAĞLAR ProfDr Ali (Hacettepe Uuml) CcedilAKIN ProfDr İrfan (Hacettepe Uuml) CcedilOBANOĞLU ProfDr Oumlzkul (Hacettepe Uuml) DOĞAN ProfDr Acircbide (Hacettepe Uuml) EFEGİL YrdDoccedilDr Ertan (Beykent Uuml) EKER DoccedilDr Suumler (Başkent Uuml) ERASLAN ProfDr Kemal (İstanbul Uuml) ERCİLASUN ProfDr Bilge (Hacettepe Uuml) ERGAN ProfDr Nevin Guumlngoumlr (Hacettepe Uuml) EROL ProfDr Burccedilin (Hacettepe Uuml) HAFIZ ProfDr Nimetullah (Priştine Uuml) HORATA ProfDr Osman (Hacettepe Uuml) İBRAYEV ProfDr Şakir (Koumlkşetav Uuml) İSBİR ProfDr Eyuumlp G (Gazi Uuml) KARASOY ProfDr Yakup (Selccediluk Uuml) KARLUK DoccedilDr Abdureşit C (Merkezi Milliyetler Uuml)
KURIBAYASHI DoccedilDr Yuu (Okayama Uuml) KUTLAR OĞUZ DoccedilDr Fatma S (Hacettepe Uuml) MEDER ProfDr Mehmet Fatih (Pamukkale Uuml) MISKINIENE DoccedilDr Galina (Vilnius Uuml) MUumlDERRİSOĞLU YrdDoccedilDr Fatih (Hacettepe Uuml) OumlZ ProfDr Mehmet (Hacettepe Uuml) OumlZDEMİR ProfDr M Ccedilağatay (Gazi Uuml) OumlZDEN DoccedilDr Mehmet (Hacettepe Uuml) OumlZKAN ProfDr Nevzat (Erciyes Uuml) PROCHAZKA-EISL ProfDr Gisela (Viyana Uuml) REICHL OrdProfDr Karl (Bonn Uuml) SAĞLAM YrdDoccedilDr Serdar (Hacettepe Uuml) SEZER YrdDoccedilDr Ayten (Hacettepe Uuml) ŞAMAN DOĞAN DoccedilDr Nermin (Hacettepe Uuml) TAŞKIRAN ProfDr Cemalettin (Kırıkkale Uuml) TUNA ProfDr Korkut (İstanbul Uuml) UumlREKLİ ProfDr Bayram (Selccediluk Uuml) YALCcedilIN ProfDr Semih (Gazi Uuml) YILDIRIM ProfDr Dursun (Hacettepe Uuml) YILDIZ ProfDr Musa (Gazi Uuml) YUumlKSEL DoccedilDr Mehmet (Ankara Uuml) ZEKİYEV ProfDr Mirfatih (Tataristan Bilimler Akademisi)
Editoumlrler G Gonca GOumlKALP ALPASLAN Cahit GELEKCcedilİ
Yayın Kurulu Evren ALPASLAN Mikail CENGİZ Elccedilin ELİACcedilIK Alev KARADUMAN Tevfik Orccedilun OumlZGUumlN Serdar SAĞLAM A Pelin ŞAHİN TEKİNALP Fatma TUumlRKYILMAZ Meral UCcedilMAZ
Haydar YALCcedilIN Guumllhan YAMAN Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları ISSN 1305-5992 Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Enstituumlsuuml himayesinde
yılda iki kez (Bahar ve Guumlz) yayımlanan hakemli yerel ve suumlreli bir dergidir Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi TUumlBİTAK ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanı ve MLA
tarafından taranmaktadır Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisirsquonde yayımlanan yazılarda ifade edilen goumlruumlşlerin sorumluluğu
yazarlarına aittir Yazılar iki alan uzmanının ldquoyayımlanabilirrdquo onayından sonra Yayın Kurulunun son kararı ile yayımlanır Goumlnderilen yazılar yayımlansın veya yayımlanmasın iade edilmez
Kapak Tasarımı Serdar SAĞLAM Şeref ULUOCAK
İdare Yeri Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Enstituumlsuuml 06532 Beytepe ANKARA
Tel +90 (312) 297 67 71- 297 67 72 Belgeccedil +90 312 297 71 71 E-posta hutadhacettepeedutr turkiyathacettepeedutr
Basımcı Hacettepe Uumlniversitesi Hastaneleri Basımevi 06100 Sıhhiye ANKARA Tel 0 312 310 97 90
Yayın Tarihi Aralık 2010
Bu Sayının Hakemleri
ProfDr İsmail Hakkı AKSOYAK (Gazi Uumlniversitesi)
ProfDr Uumllkuuml CcedilELİK ŞAVK (Hacettepe Uumlniversitesi)
ProfDr Acircbide DOĞAN (Hacettepe Uumlniversitesi)
ProfDr Aylin GOumlRGUumlN BARAN (Hacettepe Uumlniversitesi)
ProfDr Mehmet OumlZ (Hacettepe Uumlniversitesi)
ProfDr İsmail PARLATIR (Ankara Uumlniversitesi)
ProfDr Semih TEZCAN (Bilkent Uumlniversitesi)
ProfDr M Demet ULUSOY (Hacettepe Uumlniversitesi)
DoccedilDr Hayati BEŞİRLİ (Gazi Uumlniversitesi)
DoccedilDr Saime Selenga GOumlKGOumlZ (Hacettepe Uumlniversitesi)
DoccedilDr Uumllkuuml GUumlRSOY (Gazi Uumlniversitesi)
DoccedilDr Fatma S KUTLAR OĞUZ (Hacettepe Uumlniversitesi)
DoccedilDr Mehmet OumlZDEN (Hacettepe Uumlniversitesi)
DoccedilDr Nesrin TAĞIZADE KARACA (Başkent Uumlniversitesi)
DoccedilDr Huumllya TAŞ (Ankara Uumlniversitesi)
DoccedilDr Guumll TUNCcedilEL (Gazi Uumlniversitesi)
YrdDoccedilDr R Bahar AKARPINAR (Hacettepe Uumlniversitesi)
YrdDoccedilDr Erdal AKSOY (Gazi Uumlniversitesi)
YrdDoccedilDr Goumlkhan KOumlKTUumlRK (Akdeniz Uumlniversitesi)
YrdDoccedilDr Fatih MUumlDERRİSOĞLU (Hacettepe Uumlniversitesi)
YrdDoccedilDr Serdar SAĞLAM (Hacettepe Uumlniversitesi)
YrdDoccedilDr Şeref ULUOCAK (Ccedilanakkale Onsekiz Mart Uumlniversitesi)
Dr Buumllent GUumlL (Hacettepe Uumlniversitesi)
Yazarlar
ALICcedil Fulya İstanbul Uumlniversitesi Sosyal Bilimler Enstituumlsuuml Tuumlrk Halk Edebiyatı Anabilim Dalı Yuumlksek Lisans Oumlğrencisi
ALTIKULACcedil DEMİRDAĞ Refika YrdDoccedilDr Aksaray Uumlniversitesi
BLAumlSING Uwe ProfDr Leiden Uumlniversitesi
CENGİZ Mikail ArşGoumlr Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Enstituumlsuuml
CcedilAKMAK Biray YrdDoccedilDr Uşak Uumlniversitesi Fen-Edebiyat Fakuumlltesi Tarih Boumlluumlmuuml
CcedilETİNKAYA Uumllkuuml YrdDoccedilDr Ankara Uumlniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakuumlltesi Tuumlrk Dili ve Edebiyatı Boumlluumlmuuml
CcedilOBAN Sevgi ArşGoumlr Hacettepe Uumlniversitesi Edebiyat Fakuumlltesi Sosyoloji Boumlluumlmuuml
DELİKGOumlZ Oumlmer Fatih Uumlniversitesi Sosyal Bilimler Enstituumlsuuml Tuumlrk Dili Boumlluumlmuuml Oumlğretim Goumlrevlisi
ELİACcedilIK Elccedilin ArşGoumlr Hacettepe Uumlniversitesi Edebiyat Fakuumlltesi Tuumlrk Dili ve Edebiyatı Boumlluumlmuuml
ERGUN Nurtaccedil Hacettepe Uumlniversitesi Edebiyat Fakuumlltesi Tuumlrk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yuumlksek Lisans Oumlğrencisi
GELEKCcedilİ Cahit DoccedilDr Hacettepe Uumlniversitesi Edebiyat Fakuumlltesi Sosyoloji Boumlluumlmuuml
GUumlNER Selda ArşGoumlr Hacettepe Uumlniversitesi Edebiyat Fakuumlltesi Tarih Boumlluumlmuuml
HATİPOĞLU Sibel ArşGoumlr Hacettepe Uumlniversitesi Edebiyat Fakuumlltesi Tuumlrk Dili ve Edebiyatı Boumlluumlmuuml
OumlKTEN Şevket YrdDoccedilDr Harran Uumlniversitesi Fen-Edebiyat Fakuumlltesi Sosyoloji Boumlluumlmuuml
OumlZGUumlN Tevfik Orccedilun ArşGoumlr Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Enstituumlsuuml
SANKIR Hasan Dr
ŞAHİN Veysel ArşGoumlr Fırat Uumlniversitesi Fen Edebiyat Fakuumlltesi Tuumlrk Dili ve Edebiyatı Boumlluumlmuuml
UumlNAL Orccedilun Beykent Uumlniversitesi Yabancı Diller Yuumlksekokulu
YAMAN Guumllhan ArşGoumlr Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Enstituumlsuuml
Tuumlrkiyat Araştırmaları Yıl 7 Sayı 13 Guumlz 2010
İCcedilİNDEKİLER Refika Altıkulaccedil Demirdağ Abduumllhak Hacircmid Tarhanrsquoın Eserlerinde Doğu-Batı Karşılaştırması ve Kuumlltuumlr Meselesi East-West Comparison in Abduumllhak Hacircmid Tarhanrsquos Works and a Matter of Culture 7
Uwe Blaumlsing Bir Kazıyacağın Kanlı Geccedilmişinden On the Blood-Stained Past of a Dough Scraper 21
Biray Ccedilakmak Ccedilepni Ccedilandır ve Okccedilulu Koumlyleri Oumlrnekleminde Tahrir Defterlerine Dayalı Bir Mikro-Tarih Analizi A Micro-history Analysis of Samples of Ccedilepni Ccedilandır and Okccedilulu Villages Based on Tahrir Defters 41
Uumllkuuml Ccediletinkaya Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları Reflections of Ottoman Period Womenrsquos Accessories and Toiletries on Divan Poetry 61
Sevgi Ccediloban Devlet Planlama Teşkilatı Kalkınma Planlarında Tuumlrkiyenin Bilim Politikası 1990-2010 Doumlnemi Science Policy of Turkey in the Development Plans of the State Planning Organization The Period of 1990-2010 91
Oumlmer Delikgoumlz Fulya Alıccedil Osmanlı İstanbulrsquounda Bulunan Bazı Muumlslim ve Gayrimuumlslim Mezarlıklarındaki Kimi Semboller Some of the Symbols Used on Cemeteries of Muslim and Non-Muslim in Ottoman İstanbul 113
Cahit Gelekccedili Belccedilikarsquoda Yaşayan Tuumlrk Kadınlarının Sosyal İş Yaşamındaki Konumları The Social-Occupational Life Status of Turkish Women Living in Belgium 133
Selda Guumlner Bir Metafor veya Gerccedileklik Olarak ldquoİslacircm Roumlnesansırdquo ldquoIslamic Renaissancerdquo as a Metaphor andor Reality 149
Şevket Oumlkten ldquoEski Vatanrdquo ile ldquoYeni Vatanrdquo Arasında ya da Hem ldquoİccedileriderdquo Hem de ldquoDışarıdardquo Olmak Ceylanpınarrsquodaki Afganistanrsquodan Goumlccedil Etmiş Oumlzbeklerin Sosyal Buumltuumlnleşmesi Being Between ldquoOld Homelandrdquo and ldquoNew Homelandrdquo or Both ldquoInsiderdquo and ldquoOutsiderdquo Social Integration of Afghani-Ozbeks Residing in Ceylanpınar (SanlıurfaTr) 167
Hasan Sankır Osmanlı İmparatorluğursquonda Kamusallığın Oluşumu Suumlrecinde Kahvehanelerin Roluuml Uumlzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme A Sociological Evaluation of the Role of Coffeehouses in the Process of Publicity Formation in Ottoman Empire 185
Veysel Şahin Namık Kemalrsquoin Mektuplarında Şiir Tiyatro ve Gazete Uumlzerine Tenkitler Criticisms on Poetry Theatres Newspapers in Namık Kemalrsquos Letters 211
Orccedilun Uumlnal Irk Bitigrsquoin 40 Irkı Uumlzerine Duumlşuumlnceler Observations on the 40th Irk of Irk Bitig 233
TANITMALAR
Mikail Cengiz Tevfik Orccedilun Oumlzguumln Guumllhan Yaman Orhon Yazıtlarının Bulunuşundan 120 Yıl Sonra Tuumlrkluumlk Bilimi ve 21 Yuumlzyıl konulu 3 Uluslararası Tuumlrkiyat Araştırmaları Sempozyumu 243
Elccedilin Eliaccedilık Ccediluvaş Tuumlrklerinin Kahramanlık Anlatmaları (Alplar) 253
Nurtaccedil Erguumln Almanyarsquodaki Tuumlrkler 255
Sibel Hatipoğlu ProfDr Bilge Ercilasun Armağanı 263
Yazım Kuralları 269
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 7-20
ABDUumlLHAK HAcircMİD TARHANrsquoIN ESERLERİNDE DOĞU-BATI
KARŞILAŞTIRMASI VE KUumlLTUumlR MESELESİ
Refika ALTIKULACcedil DEMİRDAĞ
Oumlzet
Abduumllhak Hacircmid Tarhan eserlerinde Doğu ile Batı kuumlltuumlruumlnuuml
karşılaştırır Hacircmid uzun yıllar yurt dışında yaşamıştır Bu nedenle Doğu insanı
ile Batı insanı arasındaki farkları goumlzlemlemiştir Eserlerinde Batılılar
materyalist ve ccedilıkarlarına duumlşkuumln insanlardır Doğulular ise manevi değerleri ile
oumlne ccedilıkarlar Bu nedenle de zayıftırlar Hacircmid eserlerinde ne Doğulu ne de
Batılıdır O yalnız ve duumlşuumlnceli bir şair olarak oyunlarında karşımıza ccedilıkar
Bunun nedeni iccedilinde yetişmiş olduğu Tuumlrk kuumlltuumlruumlduumlr Hacircmid uzun yıllar yurt
dışında yaşamış olmasına rağmen kendi kuumlltuumlruumlnuumln izlerini eserlerine taşımıştır
Anahtar kelimeler Abduumllhak Hacircmid Tarhan Tuumlrk edebiyatı Doğu
Batı kuumlltuumlr
East-West Comparison in Abduumllhak Hacircmid Tarhanrsquos Works and
a Matter of Culture
Abstract
Abduumllhak Hacircmid Tarhan compares and contrasts the cultures of the east
and west in his works Hacircmid had lived many years abroad So he observed the
differences between Eastern and Western people For him Western people are
selfish and materialist in his works Eastern people come forward human values
So they are weak Hacircmid is neither western nor eastern person in his works We
met him that he is alone and thoughtful poet in his plays This is because he has
trained in Turkish culture Although Hamid who lived many years abroad their
work has carried the signs of their own culture
Key words Abduumllhak Hacircmid Tarhan Turkish literature East West
culture
Giriş
Tuumlrk edebiyatının ccedileşitli doumlnemlerinde ccedileşitli yazarlar eserlerinde Doğu
ile Batıyı karşılaştırmışlar ve daha ccedilok zıt youmlnlerini tartışma konusu
yapmışlardır Abduumllhak Hacircmid Tarhan da eserlerinde Doğu ile Batı kuumlltuumlruumlnuuml
karşılaştırır Hacircmid‟in yaptığı bu karşılaştırmanın iccedileriğini anlamak eserlerini
daha iyi anlayabilmemizi sağlayacaktır Bazı eleştirmenler Hacircmid‟in bir batılı
goumlzuumlyle olayları değerlendirdiği ve Batı felsefesinden etkilendiği youmlnuumlnde
yorumlar yapmaktadır1 Bize goumlre Hacircmid‟in yetişme koşulları bulunduğu
ccedilevrelerin ccedileşitliliği hayal guumlcuumlnuumln hem Doğu hem de Batı kuumlltuumlruumlnuumln
etkisinde kalmasını sağlamıştır Aslında Doğu-Batı karşılaştırmasını yapmaya
1 Bkz Boumlluumlkbaşı 1984
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 8
kalkıştığımız zaman Tuumlrk kuumlltuumlruumlnuumln yerini tam olarak ikisinin de
karşılamadığını soumlyleyebiliriz Hacircmid‟in de bu kuumlltuumlr iccedilindeki yerinin oldukccedila
karmaşık youmlnleri olduğunu duumlşuumlnmekteyiz Ahmet Hamdi Tanpınar da
Hacircmid‟in Doğu ile Batı kuumlltuumlruuml arasında kalması nedeniyle eserlerinde daima
bir cezir ve med halinde geccedilişler olduğunu soumlyler
Başka bir sebep de garpla şarkın ortasında kalmasıdır Arap belacircgatiyle
Avrupa şiir modaları onda acircdeta ccedilarpışır Şimdiden soumlyleyelim ki
bdquoMakberrdquoin ve ldquoEşberrdquoin devirlerinde sevilen birccedilok yerleri eski
belacircgatin kaidelerine harfi harfine bağlandığı yerlerdi Buna mukabil
garbı goumlz oumlnuumlnde tuttuğu zamanlar ise ccedilok defa muhtevanın peşinde
yuumlruumlmekle yetinmiştir (Tanpınar 2001 s 515)
Hacircmid‟in eskiden kopamadan yeniye doğru youmlnelmesi onun en oumlnemli
oumlzelliklerinden biridir Bunun nedenini kuumlltuumlr meselesine bağlamaktayız
Mehmet Kaplan kuumlltuumlr denilince daha ziyade bir milletin tarihi boyunca
yarattığı eserlerin anlaşıldığını belirtmektedir (Kaplan 2007 s 83) Kaplan
şoumlyle der
Kuumlltuumlruuml teşkil eden unsurların hemen hepsi tarih iccedilinde asırlar boyunca
nesillerin işlemesi ile meydana gelir ve muumlkemmeliyete ulaşır Dil
edebiyat musikicirc mimaricirc din ve devlet muumlesseselerini inceleyince bu
vacirckıayı accedilıkccedila goumlruumlruumlz Tarih binlerce yıllık deneme ve hayat
tecruumlbesinin mahsuumlluumlduumlr (Kaplan 2007 s 83)
Ziya Goumlkalp de ldquokuumlltuumlr yalnız bir ulusun dinsel ahlacirckicirc hukuksal
kurgusal sanatsal dilsel iktisadicirc ve bilimsel hayatlarının uyumlu bir
toplamıdırrdquo (Goumlkalp 2007 s 39) der Ayrıca Goumlkalp kuumlltuumlruumln halkın
gelenekleri yerleşmiş goumlrenekleri oumlrfleri soumlzluuml ya da yazılı edebiyatı dili
muumlziği ahlacirckı sanatsal ve ekonomik uumlruumlnleri olduğunu da belirtir (Goumlkalp
2007 s 105) Bu tanımlardan yola ccedilıkarak kuumlltuumlruumln tarihsel bir birikim
olduğunu ve bireyin bu birikimi toplumdan doğrudan doğruya eğitim yoluyla
aldığını soumlyleyebiliriz
Hacircmid‟in yaşadığı doumlnemlerle yaşadığı mekacircnlar onun Doğu ile Batı
kuumlltuumlruumlnuuml karşılaştırmasını sağlamıştır Hacircmid‟in eserlerinde Batı‟nın Doğu
uumlzerindeki etkisi genellikle olumsuz youmlndedir Hacircmid bunu daha ccedilok
İngilizler‟in Hintliler uumlzerindeki etkisini goumlstererek sergiler Duhter-i Hindu
Cuumlnun-ı Aşk ve Finten‟de Doğu kuumlltuumlruuml ile Batı kuumlltuumlruumlnuumln ccedilatışmasını
goumlrebiliriz Enduumlluumls Tarihini konu alan oyunlarında da Hacircmid Arap ve İspanyol
kahramanlar aracılığı ile iki kuumlltuumlr arasındaki farkı ortaya koyar Aslında buumltuumln
bu ccedilok youmlnluuml konular Hacircmid‟in karmaşık kuumlltuumlr anlayışına işaret eder
Ziya Goumlkalp kuumlltuumlr kelimesi yerine ldquoharsrdquo kelimesini kullanmıştır
Mehmet Kaplan Kuumlltuumlr ve Dil adlı kitabında kuumlltuumlruumln maddicirc ve manevicirc her şeyi
işlemek ve geliştirmek olduğunu belirtmektedir (Kaplan 2007 s 33) Bu
Abduumllhak Hacircmid Tarhanrsquoın Eserlerinde Doğu-Batı Karşılaştırması ve Kuumlltuumlr Meselesi
9
gelişmede ccedileşitli kuumlltuumlrler arasındaki muumlnasebetlerin buumlyuumlk roluuml olduğuna
milletlerin birbirlerinden maddicirc ve manevicirc pek ccedilok şey aldıklarına da
dikkatimizi ccedilekmektedir Hacircmid‟in de kuumlltuumlrler arası geccedilişin Osmanlı‟da en
yoğun olduğu bir doumlnemde yaşadığını goumlz oumlnuumlne alarak değerlendirme
yapmalıyız Mehmet Kaplan Osmanlı aydınının Tanzimat‟tan sonra Batı
dillerini oumlğrenmiş boumlylece aydın tabaka arasında kabaca doğulu ve batılı diye
tavsif edilebilecek birbirine zıt ve hattacirc duumlşman iki zuumlmre vuumlcuda geldiğini
belirtmektedir (Kaplan 2007 s 18) Kaplan‟a goumlre Batılı kaynaklardan
beslenen aydın tabaka Tuumlrk halkına Osmanlı aydınlarından ccedilok daha fazla
yabancıdır Kaplan ldquoZira ne de olsa Osmanlı aydını ile halk tabakası aynı dinicirc
inanccedilları paylaşırlarrdquo (Kaplan 2007 s 18) der
1 Hacircmidrsquode Kuumlltuumlr Meselesi
Hacircmid her ne kadar uzun yıllar Avrupa‟da yaşamış ve yetişmesinde
Batı dilleri ve Batı kuumlltuumlruumlnuumln buumlyuumlk oumlnemi olsa da Osmanlı halk tabakası ile
aynı dinicirc inanccedilları paylaşmaktadır Onun ne Batılı ne de Doğulu olarak tam
anlamıyla bir sınıfa ait olmadığını eserlerini inceleyerek de goumlrebiliriz Oumlrneğin
Duhter-i Hindu‟da bir İngiliz zabitinin tıpkı bir Muumlsluumlman gibi ikinci bir kadını
eş olarak kabul etmesi Hacircmid‟in kendi kuumlltuumlr değerlerini eserlerine taşıdığını
goumlsterir Avrupa‟da ise goumlzlemci bir şairdir Finten‟den aşağıya aldığımız
boumlluumlmde Hacircmid kendini yabancılar arasına karışmış yalnız duumlşuumlnceli bir Tuumlrk
şair olarak betimler
LEYDİ ALİS- Umarım ki iki suvari bir piyade kadar olsun kat‟ı meracirchil
edebiliriz
LEYDİ KONSTANS- (Leydi Alisrsquole vedadan sonra Leydi Remzi ile
beraber giderken orada zuhur eden Feslirsquoye)
LEYDİ KONSTANS- Biz artık ccedilekiliyoruz siz meşaleler iccedilinde ihyacirc-yı
leyl edebilirsiniz Selacircm da hakaret gibi muhayyerdir oumlyle değil mi
FESLİ- (İade-i selacircm ederken) Evet lacirckin şurasını bilmelisiniz ki bana
ihyacirc-yı leyl ettiren ziyası goumlruumlnmeyen bir meşaledir (Leydi Alisle
konuşur sonra tebauumld eder) (Tarhan 1998 s 206)
Hacircmid‟in kendini ldquoFeslirdquo olarak adlandırması da anlamlıdır Fesli
olmak bir anlamda Tuumlrk olduğunu belli etmektir Kalabalıkla tezat oluşturan bu
şair kendini kalabalığın iccedilindeki entrikalardan karmaşık ve kirli ilişkilerden de
ayırmıştır Bu da Tuumlrk‟uumln diğerlerinden farklı olduğunu ortaya koyma
yollarından biri olarak değerlendirilebilir
Hacircmid bir Avrupalı olmadığına goumlre bir Avrupalı gibi duumlşuumlnmesi de
beklenemez O Doğu ile Batı arasında koumlpruuml konumundaki Tuumlrk kuumlltuumlruumlnuumln
eseri ve temsilcisidir Avrupa nedir Doğu nedir bu kuumlltuumlrleri oluşturan temeller
nelerdir sorularının yanıtları doğrultusunda Hacircmid‟in yerini bulmak daha kolay
olacaktır Ayrıca Hacircmid‟in bir Tuumlrk olarak bu iki zıt kuumlltuumlr arasındaki yerini
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 10
saptayabilmemiz iccedilin Tuumlrk kuumlltuumlruumlnuumln de Asya ile Avrupa arasındaki yerini goumlz
oumlnuumlnde bulundurmalıyız
Hacircmid‟in Batı kuumlltuumlruuml ile Doğu kuumlltuumlruuml arasındaki farklılıklarda en ccedilok
dikkatimizi iman ve mantık konularına ccedilektiğini soumlyleyebiliriz Hacircmid
İngilizleri eleştirirken onların materyalist soumlmuumlrgeci yaklaşımlarını oumlne ccedilıkarır
Oysa İngilizlerin karşısında Hintliler maddicirc kuvvetleri daha zayıf olmasına
karşın inanccedilları yani iccedil duumlnyaları daha zengin kısacası insanicirc değerlere daha
fazla oumlnem veren insanlardır Duhter-i Hindu‟nun ilk sahnesinde Surucuyi‟nin
sevgilisine okuduğu şiir ve bulundukları ortama bakılacak olursa Hacircmid‟in
Doğu kuumlltuumlruumlnuumln hem mistik hem de duygusal accedillık yaşayan youmlnuumlnuuml oumlne
ccedilıkarmaya ccedilalıştığı duumlşuumlnuumllebilir Boumlylece Batının da bu duygusal guumlzellik
karşısında ne kadar zalim olduğunu sergilemiş olur Fakat burada yazarın
konumu ne Doğu‟ya ne de Batı‟ya aittir Hacircmid sanki Batı‟yı eleştirirken
Doğu‟ya da acımaktadır Mehmet Kaplan Doğu milletlerinin Ccedilinliler ve
Hintliler‟in genellikle tabiat karşısında pasif tavır aldıklarını bir zamanlar
Tuumlrklerin de benimsemiş oldukları Budizmin saadeti ldquoNirvanardquoda bulduğunu
belirtir (Kaplan 2007 s 30) Oysa Hacircmid‟de bu tuumlr bir durum goumlzlenmez
Duhter-i Hindu‟nun başındaki ldquoTagannumrdquo adlı şiir oyunun kahramanı
Surucuyi‟nin sevgilisi Tomson‟a aşkını dile getirdiği şiirdir Bir kadının sevdiği
erkeğin ismini vererek şiir soumlylemesi Tuumlrk şiirinde o guumlne kadar rastlanmayan
bir şeydir Hacircmid‟in iccedilerikte yaptığı bu koumlkluuml yenilik birccedilok eleştirmen
tarafından buumlyuumlk bir adım olarak değerlendirilmektedir Aslında bu yenilik
Hacircmid‟in Batı tarzının goumlstergelerinden biridir Batı şiirinde aşk sadece kadına
değil erkeğe duyulan aşkı da dile getirebilmektedir Hacircmid‟in kadına
verilmesini istediği oumlzguumlrluumlklerin kaynağında da Batı‟nın modern bakış accedilısı
bulunmaktadır Fakat bu modernlik yine de Hacircmid‟in hayatı bir Batılı goumlzuumlyle
değerlendirdiğini soumlyleyebilmek iccedilin yeterli değildir
ldquoTagannumrdquo bir buumllbuumll imgesi ile başlar Hacircmid Divan edebiyatındaki
aşk buumllbuumlluumlne farklı bir rol yuumlklemektedir Tabiatın iccedilinde daha canlı yaşayan
bir kuştur o Yine de Divan edebiyatından getirdiği bazı imgeler vardır
Buradaki buumllbuumll de aşkı tarif eder Şair kendini buumllbuumlle benzetirken bir
zamanlar ince guumlzel bir dalda aşkını soumlylediğini dile getirir Kendini aşık bir
buumllbuumllle oumlzdeşleştiren şair bir zamanlar guumll bahccedilelerinde gezinirken sevgilisini
anarak goumlnluumlnuuml hoş ettiğini ruumlzgacircr estiği zaman hafif hafif sevgilisinin nefesini
duyduğunu hatırlar Accedilıkccedilası bu soumlyleyişlerin bir kadının ağzından ccedilıktığını
hayal etmekte zorlanıyoruz Fakat bunun nedeni Tuumlrk şiir kuumlltuumlruumlnuumln bize
kazandırdığı bakış accedilısıdır
Ne hoş eyler muhabbeti tarif
Şu garicircb buumllbuumll acircşiyacircnında
Ben de gucircyan idim zamanında
Acircşiyanımdı bir nihacircl-i zaricircf
Abduumllhak Hacircmid Tarhanrsquoın Eserlerinde Doğu-Batı Karşılaştırması ve Kuumlltuumlr Meselesi
11
Gezdiğim demde guumllistanlarda
Beni yacircdındır eyleyen talticircf
Duyarım nefhanı hafif hafif
Ruumlzgacircr estiği zamanlarda (Tarhan 1998 s 59)
Hacircmid‟in bu bakış accedilısını yıkmaya ccedilalıştığını duumlşuumlnmuumlyoruz Hacircmid
buumllbuumll imgesini kullanarak o zamana kadar alışılagelen bir şiir geleneğiyle
okuyucuyu kendine bağlar Bunu bir kadın ya da bir erkeğin soumlylemesi de bir
noktada oumlnemsiz hale gelir Boumlylece Hacircmid Batı‟ya accedilılırken kendi kuumlltuumlruumlnuumln
penceresinden yararlanmış olur
ldquoAvrupa kafası uumlccedil disiplinden doğdu Roma‟nın cemiyet disiplini
Hristiyanlığın ahlacirck disiplini Yunanistan‟ın zekacirc disiplinirdquo (Safa 1988 s 70)
diyen Peyami Safa Yunanistan‟ın ldquoriyaziye metodunurdquo geliştirerek buguumlnkuuml
Avrupa kafasını yetiştirdiğini soumlylemektedir ldquoBuguumln Avrupa zekacircsı iccedilin olduğu
kadar o zaman Yunan zekacircsı iccedilin de riyaziye ve mantık hava ve su gibi
duumlşuumlncenin yaşamasını temin eden ilk şartlardı Bunlarsız bir sanatın bunlarsız
bir ilim ve bunlarsız bir felsefenin Yunanlı olduğu goumlruumllmemiştirrdquo (Safa 1988
s 72) demektedir Ortaccedilağda Avrupa‟nın bunu kaybettiğini ve Asya‟da İslacircm
şarkının eline geccediltiğini fakat sonraları Avrupa‟nın onu şarkın elinden tekrar
kaptığını ilacircve etmektedir (Safa 1988 s 72) Roma‟nın etkisini anlatırken
oumlnemli bir filozof yetiştirmemekle birlikte ldquobir teşkilacirct kudretinin edebicirc oumlrneğirdquo
olduğunu dile getirir (Safa 1988 s 74) Safa‟nın dikkatimizi ccedilektiği bu uumlccedil
disiplinin Hacircmid‟in uumlzerinde hiccedilbir etki uyandırmadığını da soumlyleyemeyiz
Hacircmid bu etkileri Avrupa‟da yaşadığı doumlnemde goumlzlemlemiş ve bunu elbette
eserlerine de yansıtmıştır Fakat bunu yaparken bir Avrupalı kafası ile değil
goumlzlemci bir Tuumlrk olarak yapmıştır
Peyami Safa Hristiyanlığın Avrupa kafası uumlzerindeki etkisini
accedilıklarken şunları soumlyler
Bu yeni din insanlara kendi iccedillerini yoklamalarını emrediyordu Asır-
lardan beri Hintlilerin ve sonradan İskenderiye mistiklerinin her biri ken-
di tarzında genişlettikleri derinleştirdikleri derunicirc hayatı Hıristiyanlık
Avrupalılara tanıtmaya başlamıştı Garp zekacircsının oumlnuumlne en ince en
karışık en dolambaccedillı meseleleri koyuyordu Akıl ve iman arasındaki
muumlnasebet huumlrriyet esaret af ve muumlsamaha maddi ve ruhicirc duumlnyevicirc ve
ruhanicirc kudretler arasındaki ihtilacircflar ve uzlaşma imkacircnları kadının
vaziyeti ve erkekler arasında muumlsavatın şartları ilacirch gibi insan
mevzuunu iccediline alan ve onu Allahın buumlruumlnduumlğuuml sırra kadar ulaştıran
buumltuumln duumlnya ve kacircinat problemlerini yeni baştan ortaya ccedilıkarıyor
milyonlarca insan ruhunu diriltiyor kendi mihrakı etrafına silkeledikten
sonra kendine ccedilekiyordu Artık Hıristiyanların Allahı yalnız unsurların
nizamını ve hendesicirc hakikatleri yaratan bir kudretten ibaret değildi bunu
payenler ve epikuumlryenler boumlyle duumlşuumlne dursunlar artık Hıristiyanların
Allahı insanlara iyilik dağıtan bir kudretten ibaret de değildi bunu da
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 12
Yahudiler boumlyle duumlşuumlne dursunlar fakat İbrahimin Allahı İshakın
Allahı Yakubun Allahı Hıristiyanların Allah‟ı aşk ve teselli Allah‟ıdır
insanların ruhunu ve kalbini doldurur tevazuyla sevinccedille itimatla aşkla
doldurur (Safa 1988 ss 77-78)
Hacircmid‟in oyunlarında Hristiyanlığın Allah‟ı aşk ve teselli Allah‟ı olarak
verilmediği gibi insanların ruhunu ve kalbini dolduran bir iman da bulunamaz
İbn-i Musa‟daki yuumlzuuml oumlrtuumlluuml papaz ile İspanyol kadınlarının ccedilıkarcı ve bencil
karakterlerini hatırlayacak olursak Hacircmid‟in goumlzuumlnde Hristiyanlığın
Avrupalının duumlşuumlnce yapısını iyileştiren bir oumlzelliği olmadığını da
soumlyleyebiliriz Hacircmid‟in modern duumlşuumlncelerinde Avrupa zihniyetini bulmamız
muumlmkuumln Oumlrneğin Hacircmid kadınların oumlrtuumlnmelerini eleştirir Her ne kadar
Muumlsluumlmanlığa bağlılığını kuşku goumltuumlrmez bir biccedilimde ortaya koysa da bazı
accedilılardan dinini modern duumlşuumlncelere yaklaştırmaya ccedilalışır
Peyami Safa Avrupa‟yı Asya‟dan ayıran en oumlnemli unsurun
Hristiyanlık olduğunu belirtir (Safa 1988 s 78) Oysa Hacircmid oyunlarında
Hristiyanlığı oumlnemsiz bir ayrıntı gibi verir Onun goumlzuumlnde Hristiyanlık
Avrupalıyı Asyalıdan ayıran en oumlnemli oumlzellik değildir Aradaki en buumlyuumlk fark
Doğulunun inancının buumlyuumlkluumlğuumlduumlr Bu saptamamız Hacircmid‟in Araplarla
İspanyolları konu aldığı oyunları iccedilin geccedilerlidir Hintliler‟le İngilizler‟i
karşılaştırdığı oyunlarında ise aradaki en buumlyuumlk fark Batılının ccedilıkarcılığına ve
bencilliğine karşın Doğulunun saflığı ve guumlccedilsuumlzluumlğuumlduumlr Burada Hristiyanlıkla
Muumlsluumlmanlık milletleri ayırmamıza yarayan bir araccedil değildir
Peyami Safa ldquoŞark Nedirrdquo sorusunun yanıtını ararken şunları dile
getirir
Asya Avrupanın din ve kuumlltuumlr vahdetinden mahrumdur Avrupanın dini
Hıristiyan ve kuumlltuumlruuml Greko-Lacirctindir Asya din ve kuumlltuumlr olarak
Muumlsluumlmandır Mecusicircdir Budisttir Brahmandır Birccedilok şark arasında en
aşağı birbirinden ccedilok farklı iki şark ayrılabilir İslam şark-Brahman ve
Budist şark
[] Goumlstermek istiyorum ki Avrupanın ve ondan goumlrerek bizim en buumlyuumlk
hatalarımızdan biri de bu iki şarkı birbirine karıştırmak olmuştur Şarklı
denince birbiriyle hiccedil muumlnasebeti olmayan bir Muumlsluumlman‟la bir Budist
aynı zamanda goumlz oumlnuumlne gelir (Safa 1988 s 80)
Hacircmid‟in bir Muumlsluumlmanla bir Budisti iki ayrı Doğulu olarak ayırdığını
soumlylemek biraz guumlccedil Aslında onun Doğu‟yu da Batı‟yı da bir goumlzlemci edasıyla
eserlerine yansıttığını duumlşuumlnuumlyoruz Hacircmid‟in bu tarzı onun ne tam olarak
Doğulu ne de tam olarak Batılı olmadığını goumlsterir Finten ve Sabr u Sebat adlı
oyunlarında kendini Avrupalıların arasına karışmış bir yabancı olarak
konumlandırır Bu yabancı Finten‟de bir şairdir Oumlzelliklerini ele vermez Sabr
u Sebat‟taki Tuumlrk ise Tuumlrk olduğunu gizleyerek kendine tam anlamıyla bir
Avrupalı goumlruumlnuumlmuuml vermiştir Fakat bu oumlylesine bir goumlruumlnuumlmduumlr ki yine ccedilevresi
Abduumllhak Hacircmid Tarhanrsquoın Eserlerinde Doğu-Batı Karşılaştırması ve Kuumlltuumlr Meselesi
13
ile bazı uyumsuzlukları daha doğrusu aykırılıkları vardır Bu yabancı
muumlkemmel denilebilecek oumlzelliklere sahiptir Sonradan onun Tuumlrk olduğunu
herkes anlayacaktır Peki bu oumlzellik muumlkemmelliğinin bozulmasına mı neden
olacaktır Hacircmid Tuumlrk kimliğinden sıyırdığı kahramanının Avrupalılar
goumlzuumlnde muumlkemmel olarak değerlendirilmesini sağlamakla aslında neyi
amaccedillamaktadır Tuumlrk olmak Avrupalı olmamaktır Hacircmid‟in bunu bir problem
olarak yaşadığını soumlyleyebiliriz Uzun yıllar Avrupa‟da yaşamasına rağmen
onlar gibi değildir Oumlncelikle o inanccedillı bir Muumlsluumlmandır Ayrıca her ne kadar
onların kuumlltuumlr ccedilevreleriyle uyum iccedilinde gibi goumlruumlnse de Tuumlrk kuumlltuumlruuml ile
yetişmiş ve bu kimliği edinmiştir Bu nedenle Hacircmid‟in Doğu-Batı
karşılaştırmasından ziyade Batılı-Tuumlrk karşılaştırması yaptığını duumlşuumlnuumlyoruz
Hacircmid‟in Tuumlrk kuumlltuumlruuml ile Batı kuumlltuumlruumlnuuml karşılaştırdığı en accedilık sahneler
Sabr u Sebat adlı oyununda bulunmaktadır Oyunun birinci boumlluumlmuumlnde falcı
kadınlar halayıklar konuşmalarda aşırıya kaccedilan atasoumlzuuml kullanımı Hacircmid‟in
halkı olduğu gibi verme kaygısında aşırıya kaccediltığı izlenimi yaratır Daha sonra
bir koumly kahvesi sahne olarak seccedililmektedir Burada da bir derviş ve bu dervişin
sıradan insanlar arasında nasıl karşılandığı konu edilir Bu iki boumlluumlmde de
Hacircmid Tuumlrk kuumlltuumlruumlnden ve yaşadığı doumlnemin koşullarından yararlanır Fakat
sonraki boumlluumlmde oyun birdenbire Paris‟i mekacircn olarak seccediler Neden Bunun
nedenini ararken Hacircmid‟in bir yabancı olma durumunu Avrupa‟da nasıl
yaşadığı ya da nasıl algıladığı konusunda da fikir sahibi olmaktayız
FESLİ ZAT- (Kendi kendine guumlyacirc Tuumlrkccedile) Bu musahabetle geccedilen her
saatim bana bir bayramdır Senin ondan haberin var mı
KONT DOuml BİNAM-(Yavaşccedila Fesliye) Oumlyle ama bayramınız uzunca ova
panayırı gibi uzadı
FESLİ ZAT- (Telacircş ve hayret iccedilinde) Vay Siz
(Kont gider Fesli Zat telacircş ve hiddet iccedilinde)
FES Lİ ZAT- Bu Kont bu kont Tuumlrkccedile biliyorBu Kont bu
MADMAZEL SOLTİKOF-Ne oluyorsunuz Ne telaş ediyorsunuz O size
soumlylediği Tuumlrkccedile miydi
FESLİ ZAT- Hem de adeta Tuumlrkccedile fasicirch Tuumlrkccedile Tuumlrk gibi telaffuzu var
MADMAZEL SOLTİKOF- Tuumlrkccedile bilmekle Tuumlrk olmak lacirczım mı o
Fransızca da biliyor Fransızca soumlylerken goumlren Fransız İtalyanca
soumlylerken işiten İtalyan zanneder o kadar fasicirch soumlyler Tuumlrkccedile de
soumlyleyebilir a
FESLİ ZAT- Tuumlrk Tuumlrk mutlaka Tuumlrk Soumlylediği lakırdının şivesini
duumlşuumlnduumlkccedile hiccedil şuumlphem kalmıyor Hayır mutlak Tuumlrk mutlak Osmanlıhellip
MADMAZEL SOLTİKOF- Efendim Kont Douml Binam tamam uumlccedil senedir
Paristedir Ne milletten olduğunu daha kimse anlayamadı ne halinden ne
de isminden anlaşılır Binam Binam ne demek hiccedil ben boumlyle bir isim
işitmedim Sizde var mı
FESLİ ZAT- Ben de onu duumlşuumlnuumlyorum Bicirc-nacircm adsız demektir Lacirckin
boumlyle isim bizde de yoktur Ne bileyim lakırdısı Tuumlrk kıyafeti değil
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 14
MADMAZEL SOLTİKOF- Ben kontun ne olduğuna huumlkmedemem Şu
kadar goumlruumlyorum ki kendi oldukccedila zengin Buumltuumln Paris kibarlarıyla
goumlruumlşuumlyor Gayet terbiyeli bir ccedilocuk Bir ccedilocuk fakat buumlyuumlk adamlar gibi
yaşıyor Parisli değil fakat Parisin en guumlzel yerinde oturuyor Ah
bilseniz ne de acayip halleri vardır Bilmem bu duumlnyanın adamlarından
değil midir nedir Guumlzelden hoşlanmaz eğlenceden eğlenmez Baloya
gider raksetmez raksedenlere taaccuumlp eder tiyatroya gider oyuna dikkat
etmez dikkat edenlerle eğlenir Guumlluumlnccedil oyundan muumlteessir acıklı
oyunlara bakıp handan olur Bir suvarede bulunur guumllmez laticircfe etmez
Mesireye gider etrafın letacircfetinden bicirc-haber durur kendi bilinmez sırrı
bilinmez Hacircsılı ne olduğu bilinmez bir adam Pariste her biri bir huumlsn-i
fevkalade ile şoumlhret bulmuş pek ccedilok kızlar bilirim ki faraza bir ziyarette
tesaduumlf edilse Kont Douml Binamın etrafını alırlardı Ağzından aşk ve
alacirckaya dair bir soumlz ccedilıkarabilmek iccedilin hepsi ittifak ederlerdi Kimi
nazarını tecessuumls eder kimi efkacircrını teşrihe memur olur kimi soumlzlerini
muayene eder kimi esrarını keşfe tayin olunur kimi kendisine olan
muhabbetinden bahseder kimi cevrine sitem kimi vefasızlığından
şikacircyet kimi arz-ı hulucircs kimi latife kimi adeta icbar ederdi Netice
olarak Kontun yuumlzuumlnde muumlstehziyacircne ve belki de muumlteneffiracircne bir
tebessuumlmden başka mukabele goumlremezdiler Kont de Binam aşk ve
muhabbet iccedilin halkolunmuş bu guumlzel aferidelere ccedilocuk oyuncağı nazarıyla
bakardı Ah bilseniz kaccedil kerre bu adamın his sahibi bir insan olduğunda
şuumlphelendim de kalbinin hareket edip etmediğini anlamak iccedilin elimle
sicircnesini yoklayacak oldum
FESLİ ZAT- Hele mutlaka TuumlrkLacirckin acaba kimdir
MADMAZEL SOLTİKOF- Ben artık merak etmiyorum Hem de onun
kim olduğunu kendi soumlylemeyince biz mi birbirimizden sual edelim
(Tarhan 1998 ss 65-66)
Neden Kont bu kadar uumlstuumln oumlzelliklere sahiptir Bir Tuumlrk olduğu iccedilin
mi Peki neden Tuumlrk olduğunu gizlemektedir Tuumlrklerin uumlstuumln olduklarının fark
edilmediğini anlatmak iccedilin mi Yoksa Tuumlrklerin uumlstuumlnluumlklerini sergilemekten
hoşlanmadıklarını ima etmek iccedilin mi Aslında iki seccedilenek de olmayabilir
Hacircmid bir Muumlsluumlmanın Avrupalılar goumlzuumlnde kuumlccediluumlmsendiğini bildiğinden onun
Tuumlrk olduğunu gizlemiş olabilir Eğer bu baştan bilinseydi bu kadar olağanuumlstuuml
bir yaratık olarak benimsenmeyecekti Kont oyunun ilerleyen boumlluumlmuumlnde buumltuumln
mal varlığını bir başkasına hiccedil teredduumlt etmeden devreder Bu asil ve medeni
hayatı bir kacircğıt parccedilası gibi fırlatıp atması da anlamlıdır Hacircmid burada neyi
ispatlamaya ccedilalışmaktadır Bize goumlre Avrupa‟nın bu ccedilok ışıltılı hayatını aslında
benimsemediğini ve kendi dini ve milliyetiyle baktıkccedila bu medeniyet iccedilinde bir
yabancı olarak kalmaya mahkucircm olduğunu goumlstermeye ccedilalışır
Hacircmid Sabr u Sebat‟ta bir Tuumlrk‟uuml bir kont gibi anlatır Burada alttan
alta Avrupa‟da yaşayan ve her ne kadar uumlstuumln oumlzellikleri olursa olsun asil
olamayan yabancının duyduğu sıkıntı yansıtılmaktadır Buna benzer başka bir
oumlrnek Cuumlnucircn-ı Aşk adlı oyununda bulunmaktadır Bu oyunda bir Hintli erkek
Abduumllhak Hacircmid Tarhanrsquoın Eserlerinde Doğu-Batı Karşılaştırması ve Kuumlltuumlr Meselesi
15
biri İngiliz biri Fransız iki kadına aşıktır İngilizlerin kendini beğenmişliklerinin
alttan alta eleştirildiği bu oyun iccedilin İnci Enginuumln şunları soumlylemektedir
Biri İngiliz oumlteki Fransız iki guumlzel kadın arasında kalan Hintli mihracenin
ccedilıkmazını anlatırken Hacircmit kendi hayatından ve goumlzlemlerinden pek ccedilok
unsuru eserine yansıtır ve buumltuumln pervasızlığı ile sadece aşkı yuumlceltir
Eserin adı da zaten bununla ilgilidir Hacircmit‟in her şeyi bir arada soumlyleme
merakı yuumlzuumlnden ccedilok ağırlaşmış ve dramatik yapısı gevşemiş olan
eserinde dikkati ccedileken bazı fikirler de bulunmaktadır Hintlilerin İngiliz
eğitimi ile zenginlikleri sayesinde artık İngiliz toplumunda yer bulmaları
bunun başındadır Hacircmit goumlruumlnuumlş ve duyguları bakımından
Davalaciro‟yu andıran Mihrace‟yi Cambridge mezunu İngiliz toplumunu
iyi tanıyan ve onlar tarafından da saygı goumlren biri olarak ccedilizmiştir Oumlyle ki
bir İngiliz milliyetccedilisi olan asil Florance onunla evlenmeyi kabul etmiştir
(Enginuumln 2006 s 521)
İnci Enginuumln‟uumln de dikkatimizi ccedilektiği gibi bir İngiliz asilinin bir Hintli
ile evlenmeyi kabul etmesi oumlnemli bir olaydır Fakat oyunun ilerleyen
boumlluumlmlerinde Leydi Florance‟nin kıskanccedillıkları ile milliyetccedili duyguları
Maharaccedila‟dan ayrılmasına neden olacaktır Zaten Maharaccedila‟da Fransız
sevgilisini tercih etmiştir Oyunun sonunda Leydi Florance yine bir İngiliz‟le
evlenir Burada oumlnemli olan bir Hintlinin bir İngiliz yerine bir Fransız‟ı tercih
etmesidir Boumlylece Hacircmid Batı‟nın en guumlccedilluuml kolu olan İngilizleri insanicirc vasıflar
youmlnuumlnden zayıf goumlstermiş olmaktadır
Peyami Safa‟ya goumlre Yunanlılardan ve peygamberlerden beri Avrupada
her şeyin fertle muumlnasebeti vardır Halbuki Şark‟ta fert hiccedilbir kıymet ifade
etmez Safa‟ya goumlre fert ve ilim Avrupa ile Asya arasındaki uccedilurumdur Şark
bundan sonra canla başla enduumlstrileşmeye kalkışsa da makineyi kendisi icat
etmediği iccedilin bu işi buumltuumln ruhu ve metoduyla kavramaktan aciz kalacaktır (Safa
1988 s 81) Şark‟ın ilmi olmadığı gibi tenkidinin de olmadığını bu nedenle
Şark‟ın filozof değil dindar olduğunu iddia etmektedir (Safa 1988 s 81)
Hacircmid‟in hem dindar hem de filozof olduğunu soumlyleyebiliriz Hacircmid‟e goumlre
ferd oumlnemlidir Onun eserlerinde kadına verdiği yer de bunu ispatlamaktadır
Hacircmid‟in yaşadığı doumlnemde kadına verilen hakların ne kadar sınırlı olduğunu
ve toplum iccedilinde ikinci sınıf konumunda bulunduklarını goumlz oumlnuumlnde
bulundurursak Hacircmid‟in kadını bir ferd olarak kabul etmekle Batı‟ya
yaklaştığını fakat her ne kadar kuumlltuumlrel etkilerinden soumlz etsek de dindarlığının
onun tam olarak bir Batılı gibi duumlşuumlnmesini engellediğini soumlyleyebiliriz
Hacircmid‟in eserlerinde iki tuumlr Doğulu vardır Bunlardan biri Araplar
diğeri ise Hintlilerdir Bu ikisi arasında buumlyuumlk farklar olduğunu soumlyleyebiliriz
Hintlilerin mistisizmden kaynaklanan duygusal zayıflıklarının karşısında
Arapların cihattan kaynaklanan guumlccedilluuml ve savaşccedilı oumlzellikleri oumlne ccedilıkarılır
Peyami Safa iki tuumlr Şark olduğunu vurgulamaktadır Buumltuumln Şark‟ın ldquofatalistrdquo
yani kaderci olduğuna dair yanlış bir duumlşuumlnce olduğunu İslacircm Şark‟ının ne
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 16
Budist ne de fatalist olduğunu bu nedenle iki Şark‟ı birbirinden ayırmak
gerektiğini soumlylemektedir (Safa 1988 s 83) Budizm‟in ldquoHer şey boşturrdquo
inancına Hind‟in ve Uzakdoğu‟nun nirvana boşluğunda hareketsizliğe davet
eden temayuumlllerine zıt Muumlsluumlmanlığın cenneti ccedilalışmaya teşvik edişinin
tamamıyla Batı‟lı bir duumlnya goumlruumlşuumlne yaklaştığını ileri suumlrmektedir Belki de bu
nedenle Hacircmid‟in eserlerinde Araplar kadını ve erkeği ile guumlccedilluuml Avrupalıların
karşısında uumlstuumlnduumlrler Hintliler ise insanicirc oumlzellikleri bakımından Avrupalıların
karşında uumlstuumln gibi goumlsterilseler de zayıf ve yeniktirler
Safa kadercilik duumlşuumlncesinin de aslında tamamıyla Batı‟ya ait bir
duumlşuumlnce tarzı olduğunu iddia etmektedir Allah‟ın kudreti yuumlkseldikccedile insan
şahsiyetinin tamamıyla silinmeğe mahkucircm olduğu duumlşuumlncesinin kuumlccediluumlk bir irade
goumlsterilmesiyle insanın buumltuumln faaliyetlerini Allah‟ın eline teslim edilmesinin
buumltuumln Hıristiyan ortaccedilağını doldurduğunu dile getirmektedir (Safa 1988 s 87)
Kur‟an‟da fatalizmin olmadığını da oumlrneklerle ispatlamaktadır Fakat bu
kadercilik duumlşuumlncesinin sonraları İslacircm ve Tuumlrk duumlşuumlnce ve ananelerine
dışarıdan karıştığını belirtmektedir (Safa 1988 s 88) Hacircmid‟in eserlerinde
kadercilik duumlşuumlncesine pek rastlanmamaktadır Oumlzellikle Makber‟de bunun
sorgulandığını goumlrebiliriz Hacircmid‟in dindarlığını birccedilok eserinde goumlrduumlk Fakat
bu dindarlık onu goumlzuuml kapalı bir kaderciliğe goumltuumlrmemektedir Onun
eserlerindeki kahramanlar genellikle iradelerine hakimdirler Garam‟da Sabr u
Sebat‟da Macera-yı Aşk‟da ve İccedilli Kız‟da kahramanların zaman zaman
iradelerinin ellerinden kayıp gittiği sahnelere rastlansa da bu durum genellikle
yazarın onlara soumlyletmek istediği bazı şeyler olması ile ilgilidir Bu gibi
durumlarda kahramanların konuşma biccedilimleri genellikle yazarın duumlşuumlncelerini
ifade etmesi iccedilin bir ortam yaratmaktadır Hacircmid kahramanlarına duygusal
zayıflıklar yaşatarak hatta cinnet geccedilirdikleri izlenimi veren konuşmalar
yaptırarak kendi soumlylemek ya da tartışmak istediği konuları dile getirir
Mehmet Kaplan Avrupa ile Asya‟nın birbirine zıt kuumlltuumlr yapıları
olduğunu Şinasi‟nin bir duumlşuumlncesinden yola ccedilıkarak şoumlyle anlatır
Şinasi bir yazısında ldquoAsya‟nın akl-ı picircracircnesi ile Avrupa‟nın bikr-i fikrini
tezviccedil etmekrdquoten bahseder Bunu soumlylemek kolay gerccedilekleştirmek ise ccedilok
guumlccediltuumlr ldquoAsya‟nın akl-ı picircracircnesi ile Avrupa‟nın bekr-i fikrirdquo nasıl bdquotezviccedil‟
edebilir ki bunlar arasında uyuşma değil tam bir tezat vardır Asya dine
Avrupa akla Asya geleneğe Avrupa yeniliğe Asya mutlak otoriteye
Avrupa huumlrriyet ve demokrasiye dayanır Asya ile Avrupa daima birbirine
zıt şeylere inanmış iki kutup tez ve antitezdir Bu fark buguumln de ortadan
kalkmış değildir
Fakat Şinasicirc‟nin formuumlluumlnde ve meselenin bu şekilde ele alınışında bir
hata vardır Tuumlrkiye Avrupa olmamakla beraber Asya da değildir
Tuumlrkiye meşhur bir benzetme ile Avrupa ile Asya arasında bir koumlpruumlduumlr
Tuumlrkler esas itibariyle Asyalı bir kavim olmakla beraber bin yıldan beri
Akdeniz kıyısında eski Yunan medeniyetinin kurulduğu topraklarda
Abduumllhak Hacircmid Tarhanrsquoın Eserlerinde Doğu-Batı Karşılaştırması ve Kuumlltuumlr Meselesi
17
Avrupalılarla beraber yaşamaktadırlar Selccediluklu ve Osmanlı devletini
diğer Asya ve İslacircm uumllkelerinden ayıran fark dil din ve kuumlltuumlr itibariyle
birbirinden farklı kavimlerin yuumlzyıllar boyunca aynı topraklarda iccedil iccedile
yaşamış olmalarıdır Daimicirc surette yabancılarla beraber bulunma Tuumlrkleri
onlara karşı dost ve muumlsamahalı yapmıştır (Kaplan 2007 s 89)
Tuumlrkiye ne Avrupa ne de Asya olduğu gibi Hacircmid de ne Asyalı ne de
Avrupalıdır O her ne kadar yaşamının ccediloğunu yurt dışında geccedilirmiş olsa da bir
Tuumlrk‟tuumlr Yetişme koşulları eğitimi ve kullandığı dil de onun bir Tuumlrk gibi
duumlşuumlnmesine ve yazmasına neden olacaktır Mehmet Kaplan Osmanlı devri
edebiyatının Arap ve Fars tesirinde kalmakla beraber oumlzuuml itibariyle Tuumlrk
olduğunu Tuumlrk‟uumln kudret iradesi yaşama sevinci tabiat sevgisi kacircinatı
kucaklayan dinicirc heyecanının onda da goumlruumllduumlğuumlnuuml Anadolu Halk ve Tekke
edebiyatı ile Divan edebiyatına ortak olarak bu temel duyguların hacirckim
olduğunu soumlylemektedir Divan edebiyatına karışan yabancı etkisine rağmen
duyarlıkların onu Tuumlrkleştirdiğini goumlrebiliyoruz Kaplan Tanzimat‟tan sonraki
Tuumlrk edebiyatccedilılarının da yeni dil ve şekiller iccedilinde aynı oumlzuuml ifadeye
ccedilalıştıklarını belirtmekte ldquoNamık Kemal Abduumllhak Hacircmid Mehmet Acirckif Ziya
Goumlkalp Yahya Kemalrsquoin eserlerine de aynı duygular hakim değil midirrdquo
(Kaplan 2007 s 85) diye sormaktadır Kaplan‟ın bu saptamalarından yola
ccedilıkarak edebiyatımızın kuumlltuumlrler arası geccedilişlerle beslendiğini buna karşın
oumlzuumlnde Tuumlrk olmanın getirdiği duyarlılıkları taşıdığını soumlyleyebiliriz Hacircmid de
eserlerine birccedilok yeniliği taşımış ve duyarlılıkları onun bir Tuumlrk olarak
yazmasını ve duumlşuumlnmesini engelleyememiştir Kuumlltuumlrel değerlerin ne denli
oumlnemli olduğunu Mehmet Kaplan da dile getirmekte ve şunları soumlylemektedir
Tuumlrk halk kuumlltuumlruumlnde dile gelen değerler Tuumlrk halkının binlerce yıldan
beri bağlı bulunduğu değerlerdir Tuumlrk Halkı ldquoyiğitlikrdquo ldquoaşkrdquo ldquodinrdquo ve
ldquoiyilikrdquo duygularına ccedilok yuumlksek bir değer verir Onları asla maddicirc
menfaat ve ihtiraslarla karıştırmaz Tuumlrk halkı iccedilin ldquomadderdquo bir gaye
değil bir vasıtadır Tuumlrk halkının halis ayar altın gibi muhafaza ettiği bu
değerlere yabancı milletlerin kuumlltuumlrel değerlerini karıştırarak
bozmamalıdır (Kaplan 2007 s 46)
Tuumlrklerin binlerce yıl bağlı bulunduğu bu değerleri Hacircmid‟in eserlerine
yansıttığını kolayca goumlrebiliriz ldquoYiğitlikrdquo ldquoaşkrdquo ldquodinrdquo ve ldquoiyilikrdquo gibi
değerlere eserlerinde oumlncelik verdiğini oumlzellikle ldquodinrdquo konusuna bu denli yer
vermesinin altında yatan nedenin de bu olduğunu duumlşuumlnmekteyiz Mehmet
Kaplan bin yıllık yazılı Tuumlrk edebiyat ve kuumlltuumlruumlnuumln İslacircmiyet ile
yoğrulduğunu Tuumlrk‟uumln aktif mizacına ve hayat goumlruumlşuumlne uyan İslacircmiyet‟in
Tuumlrklerin millicirc kabiliyetlerini geliştirerek onların maddicirc guumlccedillerini manevicirc
değerlerle donattığını dile getirir (Kaplan 2007 s 48) Hacircmid‟in de bu
birikimden yararlanmaması muumlmkuumln değildir Vedat Nedim Toumlr birccedilok
eleştirmen gibi Hacircmid‟in Tuumlrk edebiyatına Batıyı getirdiğini soumlylemektedir
ldquoHacircmid‟e kadar geccedilen buumltuumln devirlerde Tuumlrk sanatkacircrı daima Şarklı kaldı
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 18
hiccedilbiri Şarklı ve İslacircmicirc sanatın kalıplarını kıramadı Yalnız şekil bakımından
değil iccedil ve fond bakımından da kıramadırdquo (Toumlr 2006 s 410) Hacircmid hakkında
buna benzer pek ccedilok şey soumlylenmiş olmakla birlikte biz Hacircmid‟in bu kırdığı
kapıdan girerken kendi kuumlltuumlr oumlğelerini de beraber taşıdığını duumlşuumlnmekteyiz
Hacircmid‟in felsefesi batılı ya da doğulu bir anlayışla değil belki ikisinin
karması olarak ortaya ccedilıkmıştır Buumltuumln Ortaccedilağ İslacircm ve Tuumlrk kuumlltuumlruumlnuumln klacircsik
Yunan duumlşuumlncesinin babası Aristo‟nun etkisi altında olduğunu soumlyleyen Peyami
Safa Tuumlrk Arap ve Yunan duumlşuumlncesinin etkileşimini şu soumlzlerle ifade eder
Aristonun işareti altında Ortaccedilağ İslam iskolacircstiğini ilk tesis edenler
Tuumlrklerdir (Farabicirc İbni Sina X - XI inci asır) Bu İslam iskolastiğinin
Tuumlrk ve şark koludur On bir ve on ikinci asırda bu esaslar uumlstuumlne
Enduumlluumlste bir garp okulu peyda olur Bu kol Arap İbni Ruumlşd ve Yahudi
İbni Memun vasıtasiyle Aristo felsefesini Avrupaya tanıtmıştır Demek ki
ortaccedilağ Tuumlrk iskolacircstiği şarkta Yunan duumlşuumlncesini ilk yaşayan buumlyuumlk bir
fikir hareketi olmakla kalmamış onun garpda tanınması iccedilin de ilk koumlpruuml
vazifesini goumlrmuumlştuumlr (Safa 1988 s 89)
Safa‟ya goumlre İslacircm felsefesinin akılcı ve tabiatccedilı kolu daha ziyade
Hıristiyan garp imancı ve ilacirchiyatccedilı kolu da daha ziyade İslacircm şark uumlstuumlne
tesirini devam ettirirler Yazara goumlre Hristiyan Batı akılcı ve tabiatccedilı duumlşuumlnceyi
İslacircm Şarktan almış ve İslacircm Şark da imancı ve ilacirchiyatccedilı duumlşuumlncesinde
Hristiyanlığın tesiri altında kalmıştır Nitekim İslacircm dini de kitabında akılcı bir
ruh sahibi olduğu halde sonradan mistik bir duumlşuumlnce doğurmuş Hıristiyanlık da
kitabında mistik bir ruh sahibi olduğu halde sonradan akılcı ve tabiatccedilı bir
medeniyet ortaya ccedilıkarmıştır (Safa 1988 s 97) Hacircmid‟in eserlerindeki Batı
etkisi bu akılcı ve tabiatccedilı duumlşuumlncenin mistik duumlşuumlnce ile yoğurması ile ortaya
ccedilıkar Hacircmid eserlerinde Batının akılcı ve tabiatccedilı youmlnuumlnuuml her ne kadar
yuumlceltse tabiata bakarak kırda yaşayanların şehirde yaşayanlardan daha uumlstuumln
olduklarını soumlylese de oumlzuumlnde imancı bir anlayışa sahiptir Sahra adlı kitabında
da bu accedilıkccedila goumlruumllebilir Sahra‟da kırda yaşayanları şehirde yaşayanlardan
ayıran en buumlyuumlk farklardan biri ibadetlerindeki iccediltenliktir Hacircmid ne bir Batılı
ne de bir Doğulu gibi dini algılar O hiccedilbir şeyi sorgulamadan kabul etmez
Buumltuumln sorgularının sonunda da mutlak bir inanca ulaşır Fakat bu Hacircmid‟in
Doğu mistisizmine kaydığını ispatlamaz Hacircmid yetiştiği ve edindiği kimliğin
ona kazandırdığı kuumlltuumlr penceresinden bakarak Muumlsluumlman bir Tuumlrk olarak
meselelerini sonlandırır
Sonuccedil
Hacircmid‟in Hindistan‟da yaşadığı yıllarda Doğu kuumlltuumlruumlnuuml ve Avrupa‟da
yaşadığı yıllarda da Avrupa kuumlltuumlruumlnuuml ccedilok yakından goumlzlemlediğini bunu
yaparken de kendi kuumlltuumlruumlnuuml ve buumltuumln bu yabancılar arasındaki konumunu
sorguladığını duumlşuumlnmekteyiz Hacircmid bir Tuumlrk olduğunu ve bir Tuumlrk olmanın ne
olduğunu yabancılar arasında yaşadığı iccedilin belki de daha fazla duumlşuumlnmuumlş ve
Abduumllhak Hacircmid Tarhanrsquoın Eserlerinde Doğu-Batı Karşılaştırması ve Kuumlltuumlr Meselesi
19
anlamıştır Bu nedenle oyunlarında yabancı karakterler kullanmayı tercih
ettiğini duumlşuumlnmekteyiz Boumlylece Hacircmid bir goumlzlemci olduğunu da goumlstermiş
olur
Hacircmid‟in oyunlarındaki yabancılar genellikle Doğulu ve Batılı ayrımına
tabi tutulabilir Hintlilerle İngilizlerin karşılaştırıldığı Duhter-i Hindu ile Cunucircn-
ı Aşk adlı oyunlarında Hintliler iyi kalpli insanicirc oumlzellikleri ağır basan
insanlardır İngilizler ise acımazsız ve guumlcuumlnuuml koumltuumlye kullanan insanlardır Bu
karşılaştırmayı yaparken Hacircmid Hintlileri yuumlceltmektedir Fakat bir taraftan da
onlara acıdığını hissettirir
Hacircmid‟in Araplarla İspanyolları karşı karşıya getirdiği oyunlarında
İspanyollar bencil ve ccedilıkarcı olduklarından vatanperver de değildirler Araplarsa
insanicirc yanları ve imanları guumlccedilluuml insanlardır Bu karşılaştırmada da Hacircmid
Doğu‟nun tarafını tutar Fakat burada Araplar Hintliler gibi zayıf insanlar
değildirler Hacircmid Doğu‟yu tercih etse de kendini ayrı bir noktaya koyar Bu
noktada ise onun Tuumlrk kimliğinin saklı olduğunu duumlşuumlnmekteyiz
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 20
Kaynakccedila
Boumlluumlkbaşı R T (1984) Abduumllhak Hacircmid ve Muumllacirchazacirct-ı Felsefiyesi Abdullah Uccedilman
(Yay Haz) İstanbul İstanbul Uumlniversitesi Yayınları
Enginuumln İ (2006) Abduumllhak Hacircmid Tarhan Tanzimat Edebiyatı İ Parlatır A B
Ercilasun Z Kerman (Yay Haz) Ankara Akccedilağ Yayınları
Goumlkalp Z (2007) Tuumlrkccediluumlluumlğuumln Esasları İstanbul Akvaryum Yayınevi
Kaplan M (2007) Kuumlltuumlr ve Dil İstanbul Dergacirch Yayınları
Safa P (1988) Tuumlrk İnkılacircbına Bakışlar Ankara Atatuumlrk Kuumlltuumlr Dil ve Tarih Yuumlksek
Kurumu
Tanpınar A H (2001) Ondokuzuncu Asır Tuumlrk Edebiyatı Tarihi İstanbul Ccedilağlayan
Kitabevi
Tarhan A H (1991) Sahra Abduumllhak Hacircmid Tarhan Buumltuumln Şiirleri 1 İnci Enginuumln
(Yay Haz) İstanbul Dergacirch Yayınları
Tarhan A H (1997) Makber Abduumllhak Hacircmid Tarhan Buumltuumln Şiirleri 2 İnci Enginuumln
(Yay Haz) İstanbul Dergacirch Yayınları
Tarhan A H (1998) Sabr u Sebat Abduumllhak Hacircmid Tarhan Tiyatroları 1 İnci
Enginuumln (Yay Haz) İstanbul Dergacirch Yayınları
Tarhan A H (1998) Cuumlnucircn-ı Aşk Abduumllhak Hacircmid Tarhan Tiyatroları 2
İnci Enginuumln (Yay Haz) İstanbul Dergacirch Yayınları
Tarhan A H (1998) Duhter-i Hinducirc Abduumllhak Hacircmid Tarhan Tiyatroları 3 İnci
Enginuumln (Yay Haz) İstanbul Dergacirch Yayınları
Tarhan A H (1998) Finten Abduumllhak Hacircmid Tarhan Tiyatroları 3 İnci Enginuumln
(Yay Haz) İstanbul Dergacirch Yayınları
Tarhan A H (1998) İccedilli Kız Abduumllhak Hacircmid Tarhan Tiyatroları 1 İnci Enginuumln
(Yay Haz) İstanbul Dergacirch Yayınları
Tarhan A H (2001) Garam Abduumllhak Hacircmid Tarhan Buumltuumln Şiirleri 4 İnci Enginuumln
(Yay Haz) İstanbul Dergacirch Yayınları
Tarhan A H (2002) İbn Musa Yahut Zacirctuumlrsquol-Cemal Abduumllhak Hacircmid Tarhan
Tiyatroları 5 İnci Enginuumln (Yay Haz) İstanbul Dergacirch Yayınları
Tarhan A H (2002) Macircceracirc-yı Aşk Abduumllhak Hacircmid Tarhan Tiyatroları 7 İnci
Enginuumln (Yay Haz) İstanbul Dergacirch Yayınları
Toumlr V N (2006) ldquoSanatkacircr Hacircmidrdquo Hacircmidname İhsan Safi (Yay Haz) İstanbul
Kutup Yıldızı Yayınları 407-410
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 21-40
BİR KAZIYACAĞIN KANLI GECcedilMİŞİNDEN
Uwe BLAumlSING
Oumlzet
Bu makale bir tarafta ccedilok basit diğer tarafta ise fevkalade kullanışlı
olan ufak bir mutfak aletinin esasen Kuzey Doğu Anadolu youmlresinin en uzak
koumlşesinde bunun yanında Şavşat Ardanuccedil ve ccedilevresinde daha yaygın olan
youmlresel bir Tuumlrkccedile isminin eski Guumlrcistan kuumlltuumlr ve din tarihine kadar inen
olağanuumlstuuml ilginccedil geccedilmişine ışık tutmaya ccedilalışmaktadır
Anahtar kelimeler Koumlken tarihi (etimoloji) Artvin youmlresi ağızları
Tuumlrkccedile Guumlrcuumlce Astam Azize Şuşanik
On the Blood-stained Past of a Dough Scraper
Abstract This paper focuses on a dialectal Turkish name of a quite humble but
extremely useful kitchen utensil that has an extraordinary significance in the
cultural and religious history of Georgia from oldest time The Turkish name in
question appears at the north-eastern most edge of Anatolia especially in the
places of Şavşat and Ardanuccedil and their environs
Key words Etymology dialects of the Artvin region (NE Turkey)
Turkish Georgian Astam Saint Shushanik
Kazıyacak Kanlı geccedilmişi Bu ne demek Nasıl olur Kazıyacak
hamur işleri yaparken ev hanımının ya da fırıncının kullandığı basit bir mutfak
aleti değil midir Evet oumlyledir kazıyacak tekne kazımak ve hamur kesmek iccedilin
kullanılan demir [veya plastik] araccedillsquotır Fakat Tuumlrk Dil Kurumunun genel ağ
(İnternet) kullanıcılarına sunduğu Buumlyuumlk Tuumlrkccedile Soumlzluumlklsquoe goumlre kazıyacak soumlz-
cuumlğuuml oumllccediluumlnluuml dile değil ağızlara aittir Her nasıl olursa olsun Gastrodizayn
Enduumlstriyel Mutfak Uumlruumlnleri firmasının yapılışı ccedilok etkili ve olağanuumlstuuml profes-
yonel olan genel ağ sayfasında (GEMUuml) diğer kıymetli uumlruumlnler arasında kuumlccediluumlk
aletimizi de tam bu isimle bulmaktayız Bu adın yanı sıra hamur kazıma aleti
hamur kesme aleti gibi daha dolaylı ifadeler de bazen geccedilmektedir Fakat Tuumlrk-
ccedilenin ağızlarındaki ccedileşitlilik dolu duumlnyaya daldığımızda daha farklı şu biccedilimler
ve isimleri de keşfedebiliriz
bull kazıyacak (Kocaeli Sakarya Rize Sivas Kars Ankara
Tekirdağ) kazıycak (Tekirdağ) kazıcak (Bilecik) kazımık ~ kazınık
(Ccedilorum) kazağı (Isparta Ccedilorum Samsun Diyarbakır Maraş) kazağu
(İstanbul) kazak (Isparta) kazgaccedil (İstanbul) kazağaccedil (Ccedilorum) ―tekneden
hamur kazımaya yarayan demir araccedil teknedeki hamurları kazımaya yarayan
araccedil (DS s 2709b 4541a) gazıycak (Bolu) ―hamur teknesini kazımaya
yarayan yassı demir (DS s 1954b)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
22
bull teknāşi ~ tekneacutegaşi (Tokat) ―teknenin hamurlarını kazımaya
yarayan araccedil (DS 4748a)
bull sistire (İzmir Niğde) ―hamur kesmek teknede biriken hamuru
kazımak iccedilin kullanılan dikdoumlrtgen biccediliminde saccedil araccedil (ZTS 1976 s 173)
sisre (İzmir Ccedilanakkale) sitre (Ccedilanakkale) ―hamur kesmeye tekne kazımaya
yarayan araccedil (DS s 3646b)
bull ısıran (Isparta Denizli Aydın İzmir Balıkesir Muğla) ısgıran
(Afyon Burdur Denizli Manisa Antalya) ıskıran (Afyon Uşak Burdur
Denizli) ısran (Denizli Aydın İzmir Manisa Balıkesir Ankara
Kırklareli) ısranı (Aydın) ıstırani (Kırklareli) ihsiran (İstanbul Ankara)
ikseren (Ankara) insiran (Ankara) isiran (Isparta Balıkesir Ccedilankırı
Ankara Muğla) iskıran (Manisa) istiran (Maraş Muğla) istirani (Giresun
Sivas) iyseran (Balıkesir Sivas) iysıran (Bursa Ankara Muğla)
―teknelerdeki hamuru kazımaya yarayan araccedil ısıran (Denizli) ısıranı
(Burdur) ıskaran (Denizli) iskıran (Burdur Antalya) isirani (Konya)
―hamur kesmeye yarayan demir araccedil (DS ss 2490-2491) israni (İstanbul
Konya Edirne) isran (Bursa Bilecik) ―hamur teknesini sıyırmaya ya da
saccedil uumlzerinde pişen ekmeği ccedilevirmeye yarayan araccedil (DS s 2559b)
bull eğsiran (Afyon Isparta İzmir Balıkesir Kuumltahya Eskişehir
Kastamonu Ccedilankırı Amasya Konya) egsiren (Burdur) eğseren (Eskişehir
Bolu Kastamonu Ankara) eğsıran (Ccedilankırı) eğsiranı (Isparta Konya)
eğsiren (İzmir Ankara) eksiran (Bolu) eksiranı (Isparta Konya) ekşisıran
(Ccedilanakkale) elsaran (İstanbul) elsıranı (İccedilel) eŋsıran (Eskişehir) eŋsiren
(Kuumltahya Bilecik İstanbul Zonguldak Konya) esıranı (Aydın) esiran
(Isparta Aydın İzmir Balıkesir Kuumltahya Bilecik Eskişehir Bolu Konya)
esiranı (Isparta Konya) esiren (Bilecik Kastamonu Antalya) esran
(Isparta Balıkesir Ccedilanakkale Bursa Bolu Konya Adana) eyisran (İzmir)
eyseran (Bolu Ankara) eysere (Afyon) eyseren (Bursa Zonguldak
Kastamonu Ankara) eyseri (Bolu) eysıran (Isparta Bolu Kastamonu)
eysiran (Afyon Isparta Denizli İzmir Bilecik Eskişehir Bolu Zonguldak
Kastamonu Ccedilankırı Giresun Ankara Konya) eysiren (Afyon Isparta
İstanbul) eysisiran (Kırşehir) ―kazan ya da teknedeki hamuru kazımaya ve
kesmeye yarayan bir ccedileşit araccedil (DS ss 1687-1688) esiren (Antalya)
ehsırana (İccedilel) esiran (Afyon) ―hamur kesmekte kullanılan araccedil (DS s
4498a) esaran (Isparta) ―yufka ekmeğin hamurunu kesmeğe yarayan araccedil
(DS s 1778b) asren (Eskişehir Kuumltahya) ―hamur kesmeye yarayan bir ay-
gıt (DS s 347a)
bull sıran (Balıkesir Bursa Antalya) ―hamur kesmeye tekne kazımaya
yarayan uumlccedilgen biccediliminde bir araccedil keski siren (Edirne) ―hamur kesmeye
tekne kazımaya yarayan araccedil (DS s 3614b 3646b)
Bir Kazıyacağın Kanlı Geccedilmişinden
23
bull kisren (Isparta) ―hamur kazımaya yarayan kuumlrek gibi demir araccedil
(DS s 2884b)
bull teysiran (Burdur Denizli) teysiren (Sivas) ―tekneden hamur
kazımaya yarayan bir ccedileşit araccedil (DS s 3904b)
bull ersin (Ccedilorum Tokat Van Bitlis Ankara Kayseri) ersanı
(Ccedilanakkale Sivas) ersun (Ccedilorum) ersuumln (Isparta Kastamonu Ccedilankırı
Sinop Ccedilorum Amasya Tokat) ―tekneye yapışmış hamuru kazımağa
yarayan demir araccedil ersin (Ccedilorum) ―hamur kesmek iccedilin kullanılan bir ccedileşit
bıccedilak (DS s 1777a) evsuumln (Samsun) ―kazan ya da teknedeki hamuru
kazımaya ve kesmeye yarayan bir ccedileşit araccedil (DS s 1688a) oumlrsuumln
(Kastamonu Samsun Sinop) ―hamur tahtasını kazımaya yarayan demir
araccedil (DS s 3349b)
bull eğiş (Samsun Amasya Tokat Giresun Guumlmuumlşhane Artvin
Erzurum Erzincan Sivas Tunceli Nevşehir) egiş (Guumlmuumlşhane Artvin
Erzurum Erzincan) egişi (Artvin) eğeş (Giresun Niğde) eyeş (Giresun)
―kazan ya da teknedeki hamuru kazımaya yarayan bir ccedileşit araccedil (DS ss
1679-1680 4491a) eyiş (Sivas) ―hamur teknesini kazımaya yarayan demir
araccedil (DS s 1822b) hamur eğişi (Elazığ) ―hamur teknesini kazımaya ve
hamur kesmeye yarayan araccedil (DS s 2270a) iğiccedil (Ankara) ―hamur
teknesini kazımaya yarayan yassı demir (DS s 2510a)
bull niregiccedil (Kastamonu) nigericcedil (Malatya) ―kazan tekne ya da
tahtadaki hamuru kazımaya yarayan demir araccedil (DS s 3251b)
bull etrek (Denizli) ―teknedeki hamuru kazımaya yarayan demirden
yapılan kuumlrek biccediliminde bir araccedil (DS s 1799b)
bull hapaz (Muğla) ―hamur sıyırmaya yarayan araccedil (DS s 4515a)
bull kesecek kesği (Ccedilorum) ―hamur kesmeye yarayan yassı demir
araccedil kesguumlccedil (Sinop) ―hamur kesmekte kullanılan bir araccedil (DS s 4547b
2763a)
bull kırgıccedil (Konya) ―hamur kazımaya yarayan araccedil kırkaccedil (Balıkesir)
―hamur kazıyacak araccedil (DS s 2821b 2828b)
bull kuumlskuuml (Niğde) ―teknede kalan hamurları sıyırmaya yarayan kuumlccediluumlk
kuumlrek (DS s 3050b)
bull miniyet (İzmir) minet (Yozgat) ―teknedeki hamuru sıyırmaya
yarayan demir araccedil (DS s 3201b)
bull penekat (İzmir Manisa) ―teknedeki hamuru sıyırmaya yarayan bir
ccedileşit araccedil (DS s 3426a)
bull sıyırgı (Samsun) ―hamur kazımaya yarayan araccedil (DS s 3624)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
24
Buyurun hanımlar beyler kazıyacak ccedileşitlerinden hangisini beğenirse-
niz bu kapsamlı sunumuzdan seccediliniz Hepsi hamur işlerine yarayan kazıyacak-
lardır Bu terimler ve biccedilimlerin her birinin ccedilok ayrı bir geccedilmişe sahip olduğu
kendiliğinden anlaşılan bir gerccedilektir Fakat bu rengacircrenk geccedilmişin muhtelif
hikacircyelerinin ayrıntılı şekilde hemen burada yoklanması oumlncelikli hedefim
değildir Zira beceriksizlik ya da başka uygunsuzluklardan boumlylesi mutfak ale-
tiyle kendi parmağını kesen bazı ev hanımlarının kanı dışında bu isimlerin birini
taşıyan ―sanıklarımızın geccedilmişinde kanlı izler ndash olsa bile ndash tespit edilememek-
tedir Fakat bir ―zanlı daha vardır Tuumlrkiyelsquonin Kuzeydoğu koumlşesinde umu-
miyetle Artvin youmlresi insanın elinde gezen ―esas zanlısı astam adlı bir kazı-
yacaktır Youmlresel ccedilevrelerin guumlvenilir tebliğlerinden oumlğrendiğimize goumlre bu
astam ―Demirciler tarafından yapılan dikdoumlrtgen şeklindeki kuumlccediluumlk bir ağız ve
sapı olan bir araccediltır Tekneden hamuru alıp yufka veya lavaş accedilılacağı zaman
kullanılır Alınan hamur bununla kesilir ve bulaşan hamurlar bu egiş ile kazınıp
temizlenir (İlker 1992 s 243b ve uumlstelik İlker 1989 s 251)1
Anadolu Halk kuumlltuumlruuml ve ağızlarına youmlnelik diğer ccedilalışmaları tararsak
ccediloğu yine Artvin youmlresine ait olan tamamlayıcı şu verileri elde etmek muumlmkuumln-
duumlr
bull astam (Şavşat Ardanuccedil) ―hamur teknesini kazımaya yarıyan
demir (Yusufeli) ―hamur teknesini kazımak iccedilin kullanılan demirden
yapılmış spatula benzeri alet (Ardanuccedil youmlresi) ―hamur teknesini kazımaya
yarayan demirden yapılmış araccedil (egiş) suumlpruumlntuuml ya da kuumll doumlkmek iccedilin
kullanılan kuumlccediluumlk demir kuumlrek ateş kuumlreği ve (Şavşat) ―değirmen taşına
uydurulan ve ccedilark demirine geccedilirilen demir
bull asdam ~ astan (Şavşat) ―hamur teknesini kazımaya yarıyan
demir
bull ostam (HaşhaşımdashErzincan) ―ateş kuumlreği2
1 Egişlsquoe dair bilgi iccedilin 22 nota bk 2 Kaynaklar DS (ss 347b 341b 3291b) KAS (2005 s 118b) Oumlzkan (1994 s 100a) Uumlstelik genel ağda (İnternette) de astam soumlzcuumlğuumlne dair basit bilgi bulmak muumlmkuumlnduumlr oumlrneğin astam (aynen) ldquokalın sacdan yapılmış sapı lama demirden olan ocak ve sobadan kuumll ccedilıkarmada kullanılan toz kuumlreğırdquo ndash Astami al da sobanın kuluni boşat Soba dolmiş (GKTS) ve astam asşam ldquoev iccedilinde kullanılan kuumlccediluumlk kuumlrekrdquo (ŞYDK
ŞS) Astam asdam biccedilimleri uumlzerinde daha oumlnce Venera Ǯangiӡe (1980 ss 99-100) kısaca durmuştur
Bir Kazıyacağın Kanlı Geccedilmişinden
25
Astamlsquoın Tuumlrkccedile ile Azerbaycancada tespit edildiği yerler (harita
Blaumlsing)
ŞavşatArtvin ile ZaqatalaQax
Tuumlrkccedilenin yanı sıra soumlzcuumlğuumln izleriyle ndash yine ccedilok seyrek ve sadece ağız
seviyesinde ndash Azerbaycancada da karşılaşmaktayız (genel olarak bk Ǯangiӡe
1978 s 130)
bull aumlsṭami ~ aumlsdaumlmi (Qax) ―demirden yapılmış kuumlccediluumlk kuumlrek (ADDL
1964 s 221 Tušmališvili 1978 ss 142-143) ―hamur işlerinde kullanılan
kuumlrek biccediliminde bir alet aumlsdaumlminaumln xamır doɣrıyıx (Qax) ―aumlsdaumlmi ile
hamur doğruyoruz (ADL 1 s 177b)
bull astamur (Zaqatala) ―ersin kazıyacak xaumlmiri astamurnan
qazısana ―hamuru astamur ile kazısana (ADL 1 s 18b)
bull aumlsdaumlmil (Sarıbašı) ―pişmiş ekmeği tandırdan ccedilıkarmak iccedilin
demirden bir alet ve Molazadelsquoye goumlre Qax rayonunun İlisu kasabasında
―aumlsdaumlmil ile hamur doumlnduumlruumlluumlr ve kesilir
bull aumlsraumlmi (Tala) ve
bull astam (Ǯangiӡelsquoye goumlre Huumlseynov) ―hamurun kesildiği alet
Biccedilimlerin bu ilginccedil dağılımını dikkate alınca (Şavşat ile Qax yukarı-
daki haritaya bk) astamlsquoın buumlyuumlk olasılıkla Tuumlrk değil Kafkasyalı olup Tuumlrkccedile
ve Azerbaycanca gibi bazı komşu dillerine karıştığı izlenimi doğar Bundan
hareketle Guumlney Kafkas dillerini aradığımızda zannımızı hemen Guumlrcuumlcede ya-
kalamaktayız krş
GUumlRCUumlCE (standart dil) asṭam-i (asṭam-isa) ―bir kazıma aleti
fırıncının kazıyacağı (Tschenkeacuteli s 39b KEGL 1 s 620) Soumlzcuumlk ayrıca
ağızlarda ccedilok yaygındır (genel olarak bk Ǯangiӡe 1980 s 99 Tušmališvili
1978 ss 142-143)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
26
bull (ač aruli) asṭam-i ccediloğul asṭm-eb-i ―demirden yapılan kuumlccediluumlk kuumlrek
koumlr ve sıcak kuumlluumln kaldırılması iccedilin kullanılan el kuumlreği (Nižaraӡe 1971 s
92b)
bull aṭam-i (aṭm-isa) (rač uli) ―mč adi3 ya da ekmek pişirildiğinde
ḳecilsquoye4 sıcak kuumll atmağa yarayan sapında koumlşeli yassı bir ağzı olan demir
alet (Gigineišvili vd 1961 ss 681b 521) fakat hamur teknesini kazımak
iccedilin Rač a halkı xoc i kullanır5
bull asṭam-i (mtiuluri) ―ḳecilsquoye ateşli kuumll atmak iccedilin demirden bir xoc i
bull asṭam-i (pšauri) 1 ―teknedeki hamurun kazınması iccedilin kullanılan
kuumlccediluumlk demir kuumlrek 2 kuumlluumln ḳecilsquodeki ekmeğin yanına atılmasına yarayan
buumlyuumlk demir kuumlreklsquo (Važa-Pšavelalsquonın eserlerinden6)
bull asṭama-i (tušuri) ―tencere veya tekneye yapışmış olan hamurun
kazınmasına yarayan kuumlccediluumlk demir parccedilası ve asṭama cul-i ―uzunca ağzı
geniş bir balta (Xubuṭia 1969 s 67b Ɣlonṭi 1984 s 42a) Goumlruumlnuumlşe goumlre
bu biccedilim -aḳ (kuumlccediluumlltme)7 eki ile tuumlremiştir yani asṭama-i lt asṭam-aḳ-i
(yandaki şekil eski tip bir warclis asṭami yani bir ―hamur teknesi kazıya-
cağını goumlstermektedir KSE 1 s 642)
bull ajṭam-i (ḳaxur-kiziq uri) ―hamurun kazınması hem de ekmeğin
tandırdan ccedilıkarması iccedilin kullanılan kuumlreğe benzer bir ucu yassı olan demir
alet (Gigineišvili vd 1961 s 603b)
bull asṭam-i ccediloğul asṭm-ev (ingilouri) ―ekmeğin tandırdan ccedilıkarılması
iccedilin kuumlccediluumlk bir demir kuumlreği ve did asṭam-i ―bir ucu yassı diğeri ccedilengel
biccediliminde olan bir asṭami tuumlruuml (Gigineišvili vd 1961 s 613a 616a)
3 GUumlRCUumlCE (m adi ldquomısır ya darı ekmeğirdquo (Tschenkeacuteli s 884a 2228a) Oumlduumlnccedilleme ola-rak bu terim de en başta Kuzeydoğu Anadolu Tuumlrkccedilesinde bulunmaktadır krş cadi (Goumlle Ardahan PosofmdashKars ŞavşatmdashArtvin) ~ cadı (Artvin) ccediladu (Kars ZilemdashTokat) cad (IğdırmdashKars ErcişmdashVan) ccedilat (ZanamdashAmasya) catti (ŞenkayamdashErzurum) ve cadı unu (Posof ArdahanmdashKars) Koumlken tarihine doumlnuumlk daha ayrıntılı bilgi iccedilin bk Blaumlsing (2005) 4 GUumlRCUumlCE ḳeci ldquoguumlveccedil ccediloumlmlek bileki toprak ccedilanakrdquo (Faumlhnrich 2007 s 231) ldquomısır ekmeği ya ekmek pişirmek uumlzere uumlst uumlste konan topraktan yapılmış tavalarrdquo (Tschen-keacuteli s 573a) Bu tuumlr bir ḳecinin fotoğrafı bu makalenin sonunda bulunmaktadır 5 GUumlRCUumlCE oc i (ra uli mtiuluri) ldquokuumlccediluumlk spatuumllrdquo (Tschenkeacuteli s 2382b) 6 Gerccedilek adı Luḳa Raziḳašvili olan Važa-Pšavela (1861-1915) 1920 asrın Guumlrcuuml edebiyat duumlnyasında olağanuumlstuuml bir rol oynamıştır Kısa bir bilgi iccedilin bk Faumlhnrich (1993 ss 224-225) ayrıntılı bilgi almak iccedilin E Lundberg ile E Gogoberidzece sanat-ccedilının hayatı ve eserine ışık tutarak hazırlanan Važa Pšavela adlı kapsamlı kitabını (1969) tavsiye etmek istiyorum 7 Bu ek iccedilin bk Faumlhnrich (1986 s 33)
Bir Kazıyacağın Kanlı Geccedilmişinden
27
bull osṭam-ul-i (xevsuruli) eine Art Flintelsquo (Ɣlonṭi 1984 s 430b)
Daha oumlnce goumlrduumlğuumlmuumlz gibi osṭam-ul-i biccedilimine benzer iki
tuumlreme Azerbaycancada da geccedilmektedir Bunlar GUumlRCUumlCE astam-
ur-a bir rende tuumlruumllsquo (KEGL 1 s 620) biccedilimini temsil eden astamur
ve iccedil yuumlzuuml tam net goumlruumlnmeyen aumlsdaumlmillsquodir (belki lt GUumlRCUumlCE
asṭam-il-)8
Artvin-Şavşat youmlresi Tuumlrkccedilesindeki kayıtlar Guumlrcuumlcenin
Ačar ya İmerḫvi ağızlarına Azerbaycanlsquoın Qax-Zaqatala
boumllgesindekileri ise Guumlrcuumlcenin İngilo ağzına bağlanmalıdır
Tuumlrkccedile ve Azerbaycancada goumlzlenen t ~ d değişimi bu dillerde var
olamayan fakat Guumlrcuumlce (hem de diğer Kafkas dilleri) iccedilin ccedilok
tipik olan patlayıcı gırtlak uumlnsuumlze (ejektiv) bağlıdır9
8 GUumlRCUumlCE -ul- -ur- ve -il- ekleri iccedilin bk Faumlhnrich (1986 ss 39 40 36-37) 9 Guumlrcuumlcede toplam olarak 6 tane patlayıcı gırtlak uumlnsuumlz (ejective) vardır ḳ ṗ ṭ c Bunlar adı geccedilen Tuumlrk dillerinde bazen suumlreksiz yani k p t k ccedils ccedil olarak bazen suumlrekli yani g b d g cz c olarak telaffuz edilir Oumlrneğin (TUumlRKCcedilE lsaquomdash GUumlRCUumlCE) adol ~ atol bdquoilkbaharda biten bir otun ccedilift suumlruumlluumlrken tarlada ccedilıkan ve soyularak yenen kuumlccediluumlk patates buumlyuumlkluumlğuumlndeki yumru koumlkuuml yerelmasıldquolsaquomdash aṭol-i bdquoyer mantarı domalan Tuber Lldquo (DS s 68a 372b Tokdemir 1993 s 571 Tschenkeacuteli s 40a) banda ~ banta ~ panta lsaquomdash ṗanṭa ldquoyabanicirc armut ahlat (Blaumlsing 2007) buccedilula ~ bucula lsaquomdash buč ula ldquokuumlccediluumlk su değirmenildquo (DS s 777a Tschenkeacuteli s 125b) cinelzinel ~ ccedilinel sinel ldquotaze ağaccedil dallarından buumlkuumllerek yapılan zincir bağldquo lsaquomdash c nel-i ―ince uzun değnek ince ağaccedil dalıldquo (DS ss 978a 4389a Tokdemir 1993 s 140 637b Tschenkeacuteli s 2188a) dudali su ~ tuta lsaquomdash ṭuṭa ldquokuumllluuml su (ccedilamaşır yıkamak iccedilin kullanılır)ldquo (DS 1595a Tokdemir 1993 s 667b Tschenkeacuteli s 1370a) get ~ ket lsaquomdash ḳeṭ-i ldquosırık değnekldquo (DS s 2008a 2773a Tschenkeacuteli s 571b) vs Ǯangiӡeye goumlre (1978 s 130) Guumlrcuumlceden Azerbaycancaya oumlduumlnccedillenen soumlzcuumlklerdeki patlayıcı gırtlak uumlnsuumlzleri Azerbaycancanın Qax ağzında korunmaktadır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
28
Kartvel dilleri Lazca Megrelce Svanca ve ağızlarıyla birlikte Guumlrcuumlce
(Hewitt 1995 s VI)
Guumlrcuumlce daha eski kaynaklara baktığımızda kazıyacağımızı tam bek-
lendiği gibi David Čubinašvili ve Sulḫan Saba Orbelianilsquonin vazgeccedililmez lu-
gatlerinde bulmaktayız ―скобель скребокъ скребло подчищальная лопат-
ка racirccle de boulanger (fırıncının kazıyacağı) (Čubinašvili 1840 s 26) ve
―comis mosapxeḳi (hamur kazıyacağı) (Orbeliani 1 s 71a) Uumlstelik Orbeliani
bunun Ermenice karşılığı olarak aḳiš (egiş) ismini vermektedir (2 s 480a)
Aynen bu devre denk duumlşen iki kaydı da Ilia Abulaʒe (1938 s 163b) goumlster-
mektedir a Katolikos Anṭonlsquoun (I) eserinden ―č urč eli rajme rḳinisa anu rvali-
sa (demir yahut bakırdan bir nesne) ve Ioane Baṭonišvililsquoden ―cecxlis sarevi
maša rḳinisa (ateşi karıştırmak iccedilin demirden bir maşa) Orta Ccedilağ Guumlrcuumlce tıp
edebiyatında asṭami soumlzcuumlğuuml 15 yuumlzyılın buumlyuumlk hekimi Zaza Panasḳerṭeli-
Cicišvililsquonin tedavi youmlntemleriyle ilgili olan კარაბადინი (ḳarabadini)
adındaki kitabında hem de 1112 asra ait უსწორო კარაბადინი (usc oro
ḳarabadini) adlı bir el kitabında yer almıştır (bk Tušmališvili 1978 s 142)
Asṭami soumlzcuumlğuumlnuumln ilk kaydı ise Guumlrcuuml edebiyatının bize kadar ulaşan
en kadim edebicirc eseri sayılan წამებაჲ წმიდისა შუშანიკისი
დედოფლისაჲ (c amebaj c midisa šušaniḳisi dedoplisaj) yani Kraliccedile Azize
Şuşaniklsquoin eziyetilsquo adındaki meşhur dinicirc menkıbesinde bulunmaktadır10
Beşinci asra ait olan bu menkıbede Mamikonian soyundan prens Vardanlsquoın kızı
olan Şuşaniklsquoin kederli hayatı ve feci akıbeti saf ve canlı bir dille
anlatılmaktadır Şuşanik ccedilocukluğundan itibaren oumlnce Hristiyanlık dinine
sonsuz saygı goumlsteren bu Ermeni soylu ortamda sonra Guumlrcuuml kralı Arşuşalsquonın
Tsurtavilsquodaki sarayında onun evlatlarıyla birlikte sevgiyle buumlyuumltuumlluumlp tam dinin
yuumlce değerlerine goumlre sofuca eğitilmiş nihayet Kral Arşuşalsquonın oğlu olan prens
Varskenlsquoe zevce olarak verilmiştir O zamanlar Guumlrcistan (İberya veya Kartli)11
Sasani (Pers) İmparatorluğunun bir vasal devleti idi Genccedil Varsken tam bir
zaman adamı olduğu iccedilin hemen Farslsquoa Şehinşah Peyrozlsquoun ziyaretine gidip
bunun baskısına da baş eğerek Hristiyanlıktan doumlnuumlp Zerduumlştluumlğuuml kabul etmiş
ve bu adımın muumlkafacirctı olarak Albanyalsquonın ṗiṭiaxši yani yardımcı krallığına da
atanmıştır (ayrıntılı bilgi iccedilin bk Toumanoff 1963 s 262-263)12
Sasani
şehinşahın ayrıca bir kızını da Varskenlsquoe verdiği anlatılmaktadır Her nasıl
olursa olsun Şuşanik kocasının Cenab-ı Hak ile gerccedilek dine ihanet edip
ateşperest olduğundan haberdar olduğunda buna uumlzuumllerek ccedilocuklarıyla beraber
saraydan kaccedilıp yakın bir kiliseye sığınmıştır Varsken Şuşaniklsquoin eve doumlnmesi 10 Bu eserden Tiflisde 11 elyazması muhafaza edilmektedir Birinde asṭami yerine asṭama biccedilimi geccedilmektedir 11 O zamanlar Guumlrcistan birkaccedil prenslik ve krallıktan ibaretti 12 Krş PEHLEVİ bida š ―yardımcı kral (MacKenzie 1971 s 18)
Bir Kazıyacağın Kanlı Geccedilmişinden
29
ve Pers huumlkuumlmdarına mahcup olmamak iccedilin ndash demek en başta siyasicirc
nedenlerden ndash onun da Zerduumlşt dinine mensup olması iccedilin ne kadar ccedilare
aramışsa da eşi Hıristiyan inanccedil ve hayatını sadakatle savunarak kocasının tek-
lif ve sıkıştırmalarını reddetmiştir Sonunda Varsken kardeşi Cociklsquoin yardı-
mıyla eşini kandırabilmiştir Fakat sofu Şuşanik saraya doumlnduumlğuumlnde yine ken-
dini tecrit etmek iccedilin kuumlccediluumlk bir odaya kapanmıştır
MS 565 senesinde Kafkas boumllgesi (Wiki-Cauc)
Bir guumln Varsken artık sabretmez hacircle gelip bir şoumlleni bahane ederek
hanımı ile birlikte kardeşi Cociklsquoi ve ndash tabii ki zorlayarak ndash Şuşaniklsquoi de ccedilağırıp
getirtmiştir Bu garip ortamda Şuşanik kendini rahat hissetmediği iccedilin yemeğe
dokunamaz olmuştur Cociklsquoin zevcesi eltisine biraz şarap iccedilirmeye ccedilalışırken
Şuşanik telaşlanıp bardaktaki şarabı onun yuumlzuumlne fırlatıp doumlkmuumlştuumlr
მაშინ იწყო უჯეროსა გინებად ვარსქენ და ფერჴითა
თჳსითა დასთრგუნვიდა მას და აღიღო ასტამი და უხეთქნა
მას თავსა და ჩაჰფლა და თუალი ერთი დაუბუშტა და
მჯიღითა სცემდა პირსა მისსა უწყალოდ და თმითა მიმოით-
რევდა ვითარცა მჴეცი მძჳნვარჱ ყიოდა და იზახდა ვითარცა
ცოფი13
mašin i-c -o uǯero-sa gin-eb-ad varsken da perq-ita twis-ita da-s-
trgun-vi-da ma-s da aɣ-i-ɣ-o asṭam-i da u-xetkn-a ma-s tav-sa da ča-h-pl-
a da tual-i ert-i da-u-bušṭ-a da mǯiɣ-ita s-cem-da ṗir-sa mis-sa uc alo-d da
13 Metnin 6 boumlluumlmuuml ƷKALƷ (1963 s 177-11) = el yazma A 356 recto (Gippert-Titusa goumlre)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
30
tm-ita mi-mo-i-trev-da vitarca mqec-i mʒwinwar-ē io-da da i-zax-da
vitarca cop-i14
O zaman Varsken saygısızca soumlvmeye başlamış ve ona bizzat kendi
ayağıyla tekme atmış bir astamlsquoı tutmuş kafasına vurmuş ve derin derin
iccediline batırmış bir goumlzuumlnuuml yaralamış ağzına hiccedil merhamet etmeden yumruk
vurmuş [onu] saccedilından sağa sola ccedilekiştirmiş bir canavar gibi kudurarak ulu-
muş ve ccedilılgın gibi bağırmıştır 15
Kardeşi Cocik hemen ayağa kalkıp da
Varskenlsquoi durdurmaya ccedilalışırken Şuşaniklsquoi ndash kuzuyu
kurttan ccedileker gibi ndash onun elinden kurtarmıştır
(ვითარცა კრავი მგელსა გამოუღო ჴელთა
მისთა vitarca ḳravi mgelsa gamouɣo qelta mista)16
Bu vahşi muameleden sonra yarı oumlluuml yerde yatan biccedilare
Şuşanik hapsedilmiştir Kadıncağız boumlylece hasta ve
anlatılmaz dertler iccedilinde sadece dinine guumlvenerek ve
bundan aldığı guumlccedil ve teselliye dayanarak tam altı sene
suumlruumlne suumlruumlne yaşamış nihayet 475 senesinde Tsurtavi
(Curṭavi) kalesinin dar ve pis bir zindanında vefat
etmiştir Daha yaşadığı zamanda azizeliğe ccedilıkarılan
Şuşaniklsquoin mahzun hikacircyesini sonradan gelen nesiller iccedilin kaleme alan kişi
onun guumlnah ccedilıkaran papazı ve en yakın arkadaşı Iakob Tsurtaveli (Iaḳob
Curṭaveli) idi17 Duumlruumlstluumlğuumln parlayan bir simgesi olarak Azize Şuşanik
14 Eski Guumlrcuumlce metinde asṭam-i adının (ldquoateşi karıştırmaya ve duumlzelmeye yarayan bir
ucu eğik demirden araccedilrdquo bk Abulaӡe 1973 s 11a Sardshweladse amp Faumlhnrich 2005 s 40b) yanı sıra şu soumlzcuumlkler geccedilmektedir mašin ldquoo zamanrdquo v-i-c -eb ldquobaşlamakrdquo u-ǯer-o ldquosaygısızrdquo gin-eb-a-j ldquosoumlvmerdquo perq-i ldquoayakrdquo twis-i ldquoeigenrdquo v-trgun-av (da-) ldquotekme
atmakrdquo v-i-ɣ-eb (a(ɣ)-) ldquoele almak tutmak kaldırmakrdquo v-xetkn-eb ldquodoumlvmek vurmakrdquo is ldquoordquo tav-i ldquokafa başrdquo v-pl-av (ča-) ldquo(derin) iccediline batırmakrdquo tuval-i ldquogoumlzrdquo ert-i ldquobirrdquo v-
bušṭ-eb (da-) ldquoşişirmekrdquo mǯiɣ-i ldquoyumrukrdquo v-s-cem ldquobir şeye vurmakrdquo ṗir-i ldquoağızrdquo mis-i ldquoonunrdquo u-c q al-o-j ldquoacımasız merhametsizrdquo tma ldquosaccedil(lar)rdquo v-i-trev (mimo-) ldquosağa sola
ccedilekmekrdquo vitar-ca ldquogibi -cesinerdquo mqec-i ldquocanavar yırtıcı hayvanrdquo v-mӡwinvar-eb ldquoccedilıldırmak kudurmakrdquo iv- ldquoulumak bağırmakrdquo v-i-zax-eb ldquobağırmakrdquo cop-i ldquoccedilıldırmış delirdquo 15 Eserin en guumlvenilir ccedilevirileri Paul Peeters tarafından hazırlanıp 1935 senesinde Ana-lecta Bollandiana dergisinde yayımlanmış olan bir Latince tercuumlme (ss 24-40 yukarı-daki parccedila s 29) ve David Marshall Langın (1956 ss 45-56 yukarıdaki parccedila s 49) ccedilok canlı İngilizce ccedilevirisidir 16 Accedilıklamalar vitar-ca ldquogibirdquo ḳrav-i ldquokuzurdquo mgel-i ldquokurtrdquo v-ɣ-eb (gamo-) ldquoccedilekmek ccedilıkarmakrdquo qel-i ldquoelrdquo mis-i ldquoonunrdquo 17 Iakob Tsurtaveli ile Azize Şuşanikin menkıbesi hakkında daha ccedilok bilgi oumlrneğin Tarchnišvili (1955 s 83-87) Deeters (1963 s 135) ve Tchantouridze (2008) vermek-
Bir Kazıyacağın Kanlı Geccedilmişinden
31
guumlnuumlmuumlze kadar Guumlrcuuml kilisesinde oumlnemli bir rol oynamakta ve halk arasında
buumlyuumlk itibar goumlrmektedir Şuşaniklsquoi goumlsteren azize tasvirleri hacirclacirc birccedilok yerde
bulunmaktadır18
Az kalsın şuna değinmeyi de unutacaktım değerli okurlarım Koumltuuml
niyetli hain Varsken son olarak duumlruumlst Kral Vaḫtang19
tarafından cezalandırılıp
idam edilmiştir
Şavşat boumllgesi geleneksel koumly mutfaklarının terek
(raf sergenlsquo DS s 3889) ccedilekmece ya da
sakozelsquolerinden20
eksik olmayan karıncayı bile
incitmez kazıyacağımızın kanlı geccedilmişi işte budur
Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi Azize Şuşaniklsquoin zamanında soumlz
konusu astam ağır bir ocak demiri idi fakat
Varsken gibi acımasız bir canavarın elinde bu
hımbıl cansız ccedilubuk felaket getirici ve tezcanlı bir silah olmuştur Bu aleti
buguumlnlerde bile ya daha değişik bir ifadeyle o korkunccedil cinayetten tam 15 asır
sonra hem Guumlrcuumlcenin hem de Tuumlrkccedilenin bazı ağızlarında ocak demiri ya da
ateş kuumlreği goumlrevinde goumlrmek muumlmkuumlnduumlr (fotoğrafta sağda ḳinč oṭi ve solda
asṭami bk LeMill)
Oumlzguumln adı Kartuli Sabč ota Enciḳloṗedia olan Guumlrcuuml Sovyet Ansiklope-
dilsquosinin N Rexviašvili tarafından asṭamilsquoye youmlnelik tertip edilmiş olan madde-
sinde şu değerli bilgi elde edilmektedir (KSE 1 s 642) Asṭami demirden
yapılmış kuumlccediluumlk bir kuumlrektir Ekmek hazırlanırken kullanılır Varclis asṭami
(hamur teknesi kuumlreği) ile hamur kazılır tornis asṭami (tandır kuumlreği) ile
pişirilmiş ekmek tandırdan ccedilıkarılır ve yanıp tutmuş kalıntılar kazınır ḳeris
asṭami (ocak kuumlreği) ile ocaktan kor ccedilıkarılır ve kapanmış ḳeci-tavası uumlzerine
doumlkuumlluumlr [Eskiden] asṭami ile saḳece (maşa) kutsal nesneler sayılır ve kızların
ccedileyizine konurdu Her Azize Barbara [21
] bayramında ailenin en genccedil hanımı
iccedilin toumlrenle bir asṭam-saḳece takdimi duumlzenlenirdilsquo
tedirler 18 Azize Şuşanikin bir tasviri tanınmış ccedilağdaş (1968 doğumlu) ressam ve ikonacı Laša Kincurašvili tarafından yapılmıştır Yukarıda goumlsterdiğim bu tasvir şimdi Isabella Susan Kaufmannın oumlzel sanat koleksiyonunda bulunmaktadır (bk LK) 19 Kral Vaḫtang I Gorgasali İberyaKartlinin kralı (~ 447ndash522) temel bilgi iccedilin bk Wiki-Vakht 20 sakoze (YusufelimdashArtvin) ldquokaşıklıkrdquo (KAS 2005 s 1001b) lsaquomdash GUumlRCUumlCE (rač uli) saḳoze ldquokaşıkların saklandığı yer kaşıklıkrdquo (Ɣlonṭi 1974 s 465b) Bu ağız biccedilimi samdashe oumln ek-son ek takımı (circumfix) ile ḳovz-irsquoden (ldquokaşıkrdquo Tschenkeacuteli s 606b) tuumlreyen bir sıfattır (yani sa-ḳovz-e ldquokaşıklara mahsus (olan)rdquo bk Faumlhnrich 1986 s 43) 21 ldquoNikomedyalırdquo Azize Barbara (c minda didmoc ame Barbare) 4-17 Aralık tarihlerinde
kutlanır daha ayrıntılı bilgi iccedilin bk Wiki-Barb
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
32
Son nokta bence oumlzellikle dikkate layıktır ccediluumlnkuuml astamlsquoın Artvin youmlresi
geleneksel hayatında ne rol oynadığı veya oynamış olduğu hakkında bilgimiz
yoktur Acaba orada da bunun ccedileyize konması acircdeti var mı(ydı) GUumlRCUumlCE
barbaroba denilen Barbara bayramını buguumlnkuuml Muumlsluumlman ortamında eski şek-
linde elbette ki bulamayız ama ona dayanan bazı acircdet hacircline gelmiş toumlrenlerin
hacirclacirc devam etmeleri olanaksız değildir Birkaccedil sene oumlnce ayrı bir ccedilalışmada
goumlsterdiğim gibi GUumlRCUumlCE berobana denilen eski bir karnavalyılbaşı toumlreni
Artvin youmlresinde ccedilok yaygın bir halk şenliği olarak hacirclacirc yaşamaktadır (ayrıntılı
bilgi iccedilin bk Blaumlsing 2005) Benzeri Hemşinlsquode vartevor olarak bilinen bir
yayla şenliği iccedilin de geccedilerlidir (bk Blaumlsing 1992 no 141) Yani ccedilağdaş bazı
şenliklerin ndash ayrıca Tuumlrkiyelsquonin o koumlşesindeki zengin kuumlltuumlrel kalıtında ndash eski
Hristiyan dininde ve kısmen bundan oumlnceki Paganlık zamanında bile kutlanan
bayramlara kadar goumltuumlruumllmesi muumlmkuumlnduumlr
Artık asṭami soumlzcuumlğuumlnuumln daha başka hangi dillere yayıldığının ve tabi
ki etimolojisinin de incelenme sırası geldi Soumlzcuumlğuumln Guumlrcuumlcenin dışında diğer
Kartvel dillerinde oumlzellikle Ana Kartvelceye youmlnelik herhangi bir izi bulunma-
maktadır ccediluumlnkuuml SVANCA astam ―kazma aleti (Nižaradze 1910 s 419) ~
hasṭam-i (Ǯangiӡe 1980 s 99) tıpkı Tuumlrkccedile ve Azerbaycancada goumlruumllen
kardeşleri olduğu gibi oumlduumlnccedilleme sayılmaktadır İhracat listesine soumlzcuumlğuumln şu
biccedilimleri de ilave etmemiz gerekir CcedilECcedilENCE ve İNGUŞCcedilA ɣostam (гь)
―ccedilivi (Xalilov 1998 s 73) İNGUŞCcedilA hostam (хь) ―ccedilivi (IngR 2003 s 71)
AVARCA (Ancuxskij dialekt) astami ―kuumlccediluumlk kuumlrek spatula UDİCE
(Oktomberskij govor) asṭam ve CAḪURCA (Gelmeckij dialekt) asṭamiy ~
(Caxskij dialekt) isṭami ―kazıma aleti (Xalilov 2004 s 76 272a 274b 277a)
Guumlrcuumlce asṭam-ilsquonin koumlken tarihine baktığımızda bunun henuumlz bilinme-
diğini anlamaktayız David Čubinašvililsquonin (1840 s 26) onun LATİNCE ascia
ile bir bağlantılı olduğu oumlnerisi bence olanaksızdır Ccediluumlnkuuml iki soumlzcuumlk ne ses
bilimsel ne de anlam bilimsel bakımdan birbirlerine uymamaktadır krş
LATİNCE ascia ―balta mala GREKCcedilE ἀξί-νη ―balta (Walde amp Hofmann 1
ss 71-72)
Anlam bilim accedilısından ise başka bazı duumlşuumlncelerin eklenmesi bu muumlna-
sebetle olanaklıdır Buumlyuumlk olasılıkla soumlzcuumlğuumlmuumlzuumln temel anlamı genel olarak
ldquodemirden ccedilubuk şeklinde yapılmış olan ateşi karıştırmaya yarayan bir aletrdquo ya
daha oumlzel olarak uzun saplı bir ldquoateş kuumlreğirdquodir Azize Şuşanikrsquoin başını yaran
biccedilimde yukarıdaki fotoğrafta goumlruumlnen ucu ccedilengelli ya da geniş ağızlı bir
sırığın olduğu duumlşuumlnuumllebilir (bk Abulaʒe 1938 s 163b) İkincil olan ldquokazıya-
cakrdquo anlamının ne zaman oluştuğu net bir şekilde artık tespit edilmez fakat
Orbeliani ve başka kaynaklardan oumlğrendiğimize gore bu anlam genişlemesi
mutlaka 17 asırdan oumlnce Guumlrcuumlcede gerccedilekleşmiştir Nedenleri tahmin edilebi-
len bu suumlreccedil ile ilgili şu ilginccedil noktaya dikkatinizi ccedilekmek istiyorum Karşılaş-
Bir Kazıyacağın Kanlı Geccedilmişinden
33
tırılabilir anlam ccediliftleri (ateş demiri kazıyacak) yukarıda goumlsterdiğim terim-
lerin bazılarında da tespit edilmektedir mesela egiş eğiş eguumlccedil eyiş vs22
esiren ısıran sıran vs ldquoateş kuumlreğirdquo kisren ldquokenarsız ateş kuumlreğirdquo23
ve kuumlskuuml
ldquofırını temizlemekte ya da ateşi karıştırmakta kullanılan sırıkrdquo ldquofırındaki ateşi
karıştırmakta odun itmekte kullanılan balta sapından kalın ağaccedilrdquo24
(DS ss 1822b 4498a 2490-2491 3614b 2884b 3050b 4578b) Bunun yanı sıra ndash az
oumlnce GUumlRCUumlCE asṭamirsquode goumlrduumlğuumlmuumlz gibi ndash hemem hemen aynı terimler
ekmekleri tandırdan ccedilıkarmaya ve yanıp tutuşmuşu kazıyarak silmeye yarayan
kuumlreğe benzer bir aletin adı olarak da kullanılmaktadır oumlrneğin eğiş egiş egiccedil
ldquoekmeği tandırdan almak iccedilin demirden yapılan bir ucu eğik bir ucu yassı araccedilrdquo ersin ldquotandır ekmeğini piştikten sonra tandırdan ccedilıkarmak ve kesmek iccedilin
kullanılan demir araccedilrdquo kazgıccedil ldquotandırdan ekmeği ccedilıkarmaya yarayan bir araccedil
evirgeccedilrdquo (DS ss 1672b 1679b 1777a 2711b)25
Astam soumlzcuumlğuuml gibi ilk kez 5 yuumlzyılda წამებაჲ წმიდისა
შუშანიკისი დედოფლისაჲ (c amebaj c midisa šušaniḳisi dedoplisaj) adlı
eserde kaydolunan ve buguumln Şavşat youmlresi Tuumlrkccedilesine Guumlrcuumlceden oumlduumlnccedilleme
22 Terimin etimolojisi iccedilin bk Blaumlsing (1995 ss 20-23) O ccedilalışmamın uumlccedil sayfalık kapsamında egişlerin ccedilok buumlyuumlk ihtimalle Tuumlrkccedileden (eğ-iccedil vb) kaynaklı olduğunu accedilıkccedila tartışıp goumlstermeme rağmen Tuumlrkccedileye youmlnelik yeni yayımlanan bazı etimolojik eserler bundan ne yazık ki faydalanmayıp eski fikirlerine guumlvenerek bunları hiccedil de eleştirmeden tekrar etmektedir buna goumlre TUumlRKCcedilE egiş lsaquomdash ERMENİCE akiš lsaquomdash FARSCcedilA āgūč Elinizdeki ccedilalışmanın soumlz gelişinde ekseriyetle Artvin youmlresinde tespit edilen egişi (DS s 1680a) biccediliminin oumlzel accedilıklanmasını da uygun goumlrmekteyim ccediluumlnkuuml bildiğimiz TUumlRKCcedilE egişin Guumlrcuumlceleştirilmiş bir biccedilimdir Sonundaki -i kuşkusuz Guumlrcuumlcenin yalın durum ekidir Bu ekin Tuumlrkccedile ve Tuumlrkccedileden oumlduumlnccedil soumlzcuumlklere de eklenmesi Tuumlrkiye topraklarında yaşayan Guumlrcuumllerin dilinde (Čveneburebis ena) normal bir olaydır krş gumiš-i ldquoguumlmuumlşrdquo izilǯuɣ-i ldquokızılcıkrdquo hokumdar-i ldquohuumlkuumlmdarrdquo
vb (Puṭḳaraʒe 1993 ss 420b 618b 694a) 23 Terimin etimolojisiyle ilgili bilgi iccedilin bk Tzitzilis (1978 Nu 364) 24 Bu soumlzcuumlk daha ccedilok ldquotaş kaldırmakta kullanılan uzun demir ccedilubuk ya da ağaccedil basit kaldıraccedilrdquo anlamında kullanılmaktadır Buna rağmen genel olarak ldquoateş demirirdquo anlamı bunun temel anlamı olarak kabul edilip etimolojisine youmlnelik şu bağlantı oumlnerilmektedir (bk Raumlsaumlnen 1969 s 293b SSCTES) kuumlskuuml lsaquomdash koumlskuuml lsaquomdash koumlseguuml ~ koumlzeguuml ldquoocak demirirdquo lsaquomdash koumlz-e- ldquokoumlz karıştırmakrdquo (Clauson 1972 s 757b) +gU Uumlstelik Tuumlrkccedilenin ağızlarında geccedilen birtakım boumlylesi biccedilimler ilave etmek muumlmkuumlnduumlr oumlrneğin koumlseği koumlsenği koumlsevi koumlseyi koumlsgi 1 ldquoateş karıştırmaya yarayan bir ucu yanmış odun tahtardquo 2 ldquoateş karıştırmak ya da ateş ccedilekmek iccedilin kullanılan demir araccedil maşardquo 3 ldquosaccedil uumlzerinde pişen hamuru ccedilevirmek iccedilin kullanılan araccedil evirgeccedilrdquo (DS ss 2971-2972) 25 Bu biccedilimler ve ccedileşitlerine tam bir ccediliccedilek duumlrbuumlnuuml bakışı iccedilin Tuumlrk Dil Kurumunun Tuumlrkiye Tuumlrkccedilesi Ağızları Soumlzluumlğuuml web sitesini (TDKAğız) ziyaret etmenizi oumlzellikle tavsiye ediyorum
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
34
olarak geccedilen uumlstelik de anlamına goumlre tam ateş kuumlreğine yakışan bir terimi daha
burada kısaca tanıtmak istiyorum
abli (Şavşat Ardanuccedil) ~ abbi (ŞavşatmdashArtvin) ―soumlnmeye yuumlz tutan
ateşin uumlzerini kaplayan beyaz kuumll tabakası (DS s 24b) ―soumlnmeye başlayan kor
uumlzerinde oluşan ccedilok ince ve kolayca uccedilabilir nitelikte kuumll (Tokdemir 1993 s
627a) ―soumlnmuumlş kıvılcım (KAS 2005 s 7a) Bu biccedilimlerin dolaysız ccedilıkış nok-
tası oumlrneğin Acar (ač aruli) ve Gur (guruli) ağızlarında geccedilen GUumlRCUumlCE abl-i
―kuumllduumlr (Ɣlonṭi 1984 s 20b Nižaraӡe 1971 s 79b)26 Eski ve edebicirc dilde ise
soumlzcuumlk avl-i biccediliminde geccedilmektedir (KEGL 1 s 156 Tschenkeacuteli s 7b Orbe-
liani 1 s 40b Čubinašvili 1840 s 7a) aynen de Şuşanik hikacircyesinin metnin-
de
hellipდა შეიქმნა და დადნა ვითარცა ავლი27 hellip da še-ikmn-a da da-dn-a vitarca avl-i28 hellip ve kuumll gibi olup yok oldu
Diğer Kartvel dillerinde bulunmayan avl- koumlkuumlnuumln de etimolojisi tarihin
hacirclacirc sıkıca sakladığı bir sırdır Bildiğim kadarıyla buna youmlnelik tek bir oumlneri
vardır Gruzinsko-russko-francuzskij slovar adındaki abidevi lugatinde David
Čubinašvili (1840 s 7a) onun TUumlRKCcedilE alevlsquoe bağlanması muumlmkuumln olduğunu
ileri suumlrmektedir Fakat bu fikrin kesinlikle reddedilmesi gerekir ccediluumlnkuuml az oumlnce
goumlrduumlğuumlmuumlz gibi avl-i ta en eski zamanlardan beri Guumlrcuumlcede kayıtlıdır Bu
yaklaşıma dayanarak Guumlrcuumlce biccedilimi doğrudan doğruya FARSCcedilA ālāv ~ alāv
ālav alav ―şulelenen ateş yalım alev (Steingass 1957 s 92a Junker amp
Alavi 1965 ss 51b 520b) soumlzcuumlğuumlne bağlasak da ndash mesela şoumlyle alav (uumlnluuml
duumlşmesiyle synkope) gt alv- (uumlnsuumlz goumlccediluumlşmesiyle) gt avl- ndash biccedilimsel accedilıdan en-
gel bulunmamakla birlikte anlam bilimsel nedenlerden (yalım kuumll) bu ccediloumlzuumlm
de pek ikna edici değildir Uumlstelik de FARSCcedilA ālāvlsquoın etimolojisi ve bununla
birlikte onun TUumlRKCcedilE alev ile muumlnasebeti (Tuumlrkccedile lt Farsccedila veyahut Farsccedila gt
Tuumlrkccedile) belli değildir29
Şavşatlsquota kullanılan abbi biccedilimi oranın Tuumlrkccedilesinde meydana gelmiş
olan bir uumlnsuumlzler benzeşmesinin neticesidir (-bl- gt -bb-) ccediluumlnkuuml genel olarak
Guumlrcuumlcenin uumlnsuumlz sistemi ndash şekil bilgisi neticesindeki bazı imla sebepleri istisna
olmak uumlzere ndash boumlylesi ikilemelere izin vermemektedir krş oumlrneğin GUumlRCUumlCE
o a lsquoağırlık birimi yaklaşık 1200 grlsquo (Tschenkeacuteli s 987a Orbeliani 1 s 610b)
26 Bunların yanı sıra Šušana Puṭḳaraze (1993 s 373b) Guumlrcuumlcenin Şavşat youmlresinde konuşulan İmerḫvi ağzından abli-abli (―kuumll) soumlzcuumlk ikilemesini bildirmektedir 27 Metnin 14 boumlluumlmuuml ƷKALƷ (1963 s 2434-35) 28 Accedilıklamalar da ldquoverdquo v-i-kmn-i (še-) ldquoolmakrdquo dn-eb-a (da-) (geccedilişsiz fiil) ldquoerimek yok olmakrdquo ve avl-i ldquokuumllrdquo 29 Bununla ilgili bk Doerfer (2 no 1354)
Bir Kazıyacağın Kanlı Geccedilmişinden
35
lt OSMANLICA oqqa ―Osmanlı zamanına ait bir ağırlık birimi (Redhouse
1890 s 261b)30
Pekacirclacirc artık sona gelmek uumlzere şu sahneyi goumlzuumlmuumlzde canlandıralım
Tuumlrkccedile halk dilinin olağanuumlstuuml kazıyacak zenginliğini hiccedil bilmeksizin sadece
Tuumlrkccedile Soumlzluumlklsquote sunulan oumllccediluumlnluuml dile dayanarak mutfaklarımıza boumlylesi faydalı
bir aleti satın almak amacıyla buumlyuumlk şehirlerin asansoumlrluuml doumlner merdivenli ccedilok
modern ve şık alışveriş cennetlerine gitsekhellip Vay dostlar vay yandık lal olduk
Ccediluumlnkuuml bu oumlteberiyi nasıl sorup isteyeceğimizi ne elimizdeki yepyeni Tuumlrkccedile
Soumlzluumlk bildirebiliyor ne de bu alccedilakgoumlnuumllluuml satırları karalamış olan bendeniz
soumlyleyebiliyorum31
Tabii sora sora Bağdat bulunur gibi anlata anlata nihayet
hamur kazıyacağı bulunur da fakat soumlzcuumlk meselesi boumlylece ccediloumlzuumllmuumlş
olmayacak Bu nedenle yaldızlı ticaret duumlnyasına değil fakat Ankaralsquodaki Tuumlrk
Dil Kurumuna başvurup da onun hizmetinde ccedilalışan yetkili arkadaşlarımız bu
soruna iyice ışık tutup Tuumlrkccedileye resmicirc seviyede bu alete uygun bir soumlzcuumlk seccedil-
sinler diye rica etsek eminim mesele ileride muhakkak ortadan kalkar Geccedilmişi
kanlı olan Artvinli Astam bu goumlreve layık bir aday olarak acaba kabul edilir mi
Bence değil ccediluumlnkuuml en ciddi rakipleri rengacircrenk Genel Ağ (İnternet)
portallarında zaten bol ışıklı sahne hayatına alışmış olan kazıyacaklsquoın yanı sıra
belki de Azerbaycanlsquodaki Tuumlrklerin ellerinde ve dillerinde doumlnen ersinlsquodir32
30 Bunun aksine Guumlrcuumlce olmayan soumlzcuumlklerde Tuumlrkiyede konuşulan Guumlrcuumlcede ccedilok seyrek olarak ise uumlnsuumlz ikizleşmeleri goumlruumlnmektedir oumlrneğin dukkan-i lsaquomdash duumlkkacircn (fakat dukanǯi lsaquomdash duumlkkancı ~ tukan tukanǯi) tulli lsaquomdash tuumlrluuml šellig-i lsaquomdash şenlik (Puṭḳaraӡe 1993 ss 442 471 628b) Fakat genel olarak Tuumlrkiyedeki Guumlrcuumlcede de uumlnsuumlz
ikizleşmesi kaldırılır krş eyvalah ~ eivala lsaquomdash eyvallah lezetli lsaquomdash lezzetli muɣelim-i lsaquomdash mulsquoallim (ay ss 447b 493b 519a) 31 ldquoHamur merhem boya vb şeyleri ezip karıştırarak yoğurmak iccedilin kullanılan ve bir ucu ele alınacak biccedilimde saplı oumlbuumlr ucu yassı olan aletrdquo ya ldquoaşure kazanlarını karıştır-makta kullanılan uzun saplı ve yayvan uccedillu tahta kepccedilerdquo (hem de bazı ağızlarda ldquoateş kuumlreğirdquo) anlamlarını taşıyan Tuumlrkccedile Soumlzluumlkte bulunan TUumlRKCcedilE mablak (TuumlrkSoumlz 2005 s 1320a) adındaki alet biccedilim accedilısından bizim kazıyacağımıza her ne kadar ben-zese de başka işlere yarayan değişik bir nesnedir 32 AZERBAYCANCA aumlrsin ―hamur vb işlerinde kullanılan kuumlccediluumlk bir demir kuumlreği andıran alet (ADİL 2 s 130a) En başta Azerbaycancadan olmak uumlzere terim bazı Kafkas dillerine de geccedilmiştir oumlrneğin LEZGİCE ersin ldquodemirden kazıyacakrdquo (LzgR 1966 s 395a) Ersin soumlcuumlğuumlnuumln etimolojisi belli değildir (bk Tzitzilis 1987 Nu 364) Andreas Tietzeye goumlre (1982 Nu 71) bu soumlzcuumlğuumln KUumlRTCcedilE hasin ~ ḥasin hāsin āsin (demir) ile bir bağlantısı olabilir Bence KUumlRTCcedilE (h)asin (lt (ā)sana- lt ANA-İRANCA
(ā)su ana- Cabolov 2001 s 454) aumlrsin biccediliminin temeli olamaz zira Kuumlrtccedileİranca biccedilimlerinin hiccedilbirinde -r- geccedilmez (yani aumlrsin ne āsin)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
36
―İstikbal ile ―Mazi bir arada
Tarak (galvaniz plastik) Kaziyacak (plastik) ve
Esnek kazıyacak (GEMUuml)
Guumlrcuumllerin geleneksel ḳeci-tavası (fotoğraf iccedilin bk LeMill)
Bir Kazıyacağın Kanlı Geccedilmişinden
37
Kaynakccedila
Abulaʒe I (1938) Iaḳob Curṭaveli marṭwilobaj Šušaniḳisi lsaquoJakob Curtaveli mučeni-čestvo Šušanikirsaquo Ṭpilisi
Abulaʒe I (1973) Ӡveli kartuli enis leksiḳoni lsaquoSlovar drevnegruzinskogo jazykarsaquo Tbilisi
ADDL (1964) Azaumlrbayǰan dilinin dialektoloži luumlɣaumlti R Auml Ruumlstaumlmov amp M Š Širaumlliyev
(Red) Bakı
ADİL (2006) Azərbaycan dilinin izahlı luumlɣəti 1-4 Bakı
ADL (1999-2003) Azərbaycan dialektoloji luumlğəti 1-2 Ankara
Blaumlsing U (1992) Armenisches Lehngut im Tuumlrkeituumlrkischen am Beispiel von Hemşin
Amsterdam amp Atlanta
Blaumlsing U (1995) Armenisch - Tuumlrkisch Etymologische Betrachtungen ausgehend von
Materialien aus dem Hemşingebiet nebst einigen Anmerkungen zum Armeni-
schen insbesondere dem Hemşindialekt Amsterdam amp Atlanta
Blaumlsing U (2005) Kaukasisch-Tuumlrkische Streiflichter Iran and the Caucasus 9(1)
73-80
Blaumlsing U (2005) Berobana Tuumlrkiyelsquonin Kuzey-Doğu Ucunda Oynanan bir Halk
Oyununa Geccedilici Bir Bakış Bildiri olarak VI Tuumlrk Kuumlltuumlruuml Kongresi 21-26
Kasım 2005 Ankaralsquoda sunulmuştur
Blaumlsing U (2007) Auf den Spuren der Panta-Birne Ein grenzuumlberschreitenderlsquo
Fruchtname im oumlstlichen Pontos Iran and the Caucasus 11(1) 107-120
Cabolov R L (2001) Ėtimologičeskij slovar kurdskogo jazyka 1 Moskva
Clauson Sir G (1972) An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish
Oxford
Čubinašvili = Čubinov D (1840) Gruzinsko-russko-francuzskij slovar lsaquoDictionnaire
Geacuteorgien-Russe-Franccedilaisrsaquo Sanktpeterburg
Deeters G (1963) Georgische Literatur Handbuch der Orientalistik I 7 Armenisch
und Kaukasische Sprachen 129-155 Leiden amp Koumlln
Doerfer G (1963-1975) Tuumlrkische und Mongolische Elemente im Neupersischen 1-4
Wiesbaden
DS (1963-82) Tuumlrkiyersquode Halk Ağzından Derleme Soumlzluumlğuuml 1-12 Ankara
Faumlhnrich H (1986) Kurze Grammatik der georgischen Sprache Leipzig
Faumlhnrich H (1993) Georgische Schriftsteller (A-Z) Aachen
Faumlhnrich H (2007) Kartwelisches etymologisches Woumlrterbuch Leiden amp Boston
GEMUuml Gastrodizayn Enduumlstriyel Mutfak Uumlruumlnleri lthttpwwwgastrodizayncomtr
sayfa=urun_kategoriampaltgrup=140amplang=trgt (01 2010)
Gigineišvili I amp Varlam Topuria Ivane Kavtaraӡe (1961) Kartuli dialekṭologia I kar-
tuli enis kilota moḳle ganxilva ṭeksṭebi leksiḳoni lsaquoGruzinskaja dialektologija I kratkij obzor dialektov gruzinskogo jazyka teksty slovarrsquorsaquo Tbilisi
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
38
Gippert-Titus Collectio textorum hagiographicorum Martyrium Susanicae on the basis
of the edition ƷKALƷ ellectronically prepared by Jost Gippert lthttptitusuni-
frankfurtdetexteetcscaucageoghgh1gh1htmgt (01 2010)
GKTS Guumlney Kafkasya Tuumlrkccedilesi Soumlzluumlğuuml lthttpnurdemyildizspaceslivecomgt (01
2010)
Ɣlonṭi A (1984) Kartul ḳilo-temata siṭ vis ḳona meore gamocema Tbilisi
Hewitt G (1995) Georgian a structural reference grammar Amsterdam
IngR (2003) Ingušsko-russkij slovar lsaquoGalgajn-orsijn slovarrsaquo Moskva
İlker O (1989) Yukarı Maden ve Yukarı Madenliler (Y Hod ve Y Hodlular) Koumlyuumln
doğal ve toplumsal yapısı C 1 İstanbul
İlker O (1992) Aşağı Maden ve Aşağı Madenliler (A Hod ve A Hodlular) Koumlyuumln
doğal ve toplumsal yapısı C 1 İstanbul
Junker H F amp Bozorg Alavi (1965) Persisch-Deutsches Woumlrterbuch Leipzig
KAS (2005) Oumlzhan Oumlztuumlrk Karadeniz Ansiklopedik Soumlzluumlk 1-2 İstanbul
KEGL (1950-64) Kartuli enis ganmarṭebiti leksiḳoni lsaquoTolkovyj slovarrsquo gruzinskogo jazy-
karsaquo 1-8 Tbilisi
KSE (1975) = Kartuli sabč ota enciḳloṗedia lsaquoGruzinskaja sovetskaja ėnciklopedijarsaquo 1
Tbilisi
Lang D M (1956) Lives and Legends of the Georgian Saints selected and translated
from the original texts London amp New York
LeMill ḳeci lthttpskolaeduge8080Lemillcontent10e510e310d710d010d810e110
d8-10e110d010db10d610d010e010d410e310da10ddviewgt (02 2010)
LeMill ḳin oṭi da asṭami lthttplemillnetcontentwebpages10de10e310e010d8-10e9
10d510d410dc10d8-10d010e010e110dd10d110d810e110d0viewgt (02 2010)
LK = Lasha Kintsurashvili Iconographer lthttpwwwcomeandseeiconscomslkg07
htmgt (01 2010)
Lundberg E amp E Gogoberidze (1969) Važa Pšavela žizn i tvorčestvo izdanie četver-
toe Moskva
LzgR (1966) Lezginsko-russkij slovar sostavili B Talibov i M Gadžiev Moskva
MacKenzie D N (1990) A Concise Pahlavi Dictionary London (Nachdruck der ver-
besserten Ausgabe von 1986)
SSCTES = Nişanyan Sevan Soumlzlerin Soyağacı Ccedilağdaş Tuumlrkccedilenin Etimolojik Soumlzluumlğuuml
lthttpwwwnisanyansozlukcomgt (01 2010)
Nižaradze I I (1910) Russko-svanskij slovar Tiflis
Nižaraӡe Š (1971) Kartuli enis ač aruli dialekṭi leksiḳa lsaquoAdžarskij dialekt gruzinskogo
jazyka leksikarsaquo Batumi
Orbeliani S (1966-93) Leksiḳoni kartuli 1-2 Tbilisi
Oumlzkan İ E (1994) Ardanuccedil ve Youmlresi Ağızları Kayseri (Yayımlanmamış Yuumlksek
Lisans Tezi Erciyes Uumlniversitesi)
Bir Kazıyacağın Kanlı Geccedilmişinden
39
Peeters P (1935) Sainte Sousanik Martyre en armeacuteno-georgie Analecta Bollandiana
53 5-48 ve 245-307
Puṭḳaraӡe Š (1993) Čveneburebis kartuli lsaquoThe Georgian Language of ldquoChvene-
burebirdquo in Turkeyrsaquo Batumi
Redhouse Sir J W (1890) A Turkish and English Lexicon Constantinople (Reprint
Istanbul 1978)
Raumlsaumlnen M (1969) Versuch eines etymologischen Woumlrterbuchs der Tuumlrksprachen
Helsinki
Sardshweladse S amp Heinz Faumlhnrich (2005) Altgeorgisch-Deutsches Woumlrterbuch
Leiden amp Boston
ŞS Şavşat Soumlzluumlk lthttpwwwsavsatlicomkonu49-savsat-sozlukhtmlgt (01 2010)
Steingass F (1957) A Comprehensive Persian-English Dictionary London (Reprint of
the First Edition 1892)
ŞYDK Şavşat youmlresinden derlenen kelimeler lthttpwwwbirikimlercomhtmlkelime
lerhtmlgt (01 2010)
Tarchnišvili M (1955) Geschichte der kirchlichen georgischen Literatur auf Grund
des ersten Bandes der georgischen Literaturgeschichte von K Kekelidze Cittagrave
del Vaticano
Tchantouridze L (2008) Saint Shushanik of Georgia Women in Early Georgian
Church The Canadian Journal of Orthodox Christianity 3 50-61
TDKAğız Tuumlrk Dil Kurumunun Tuumlrkiye Tuumlrkccedilesi Ağızları Soumlzluumlğuuml lt httpwww
tdkterimgovtrttasgt (02 2010)
Tietze A (1982) Die Zusammensetzung des Gewerblichen Wortschatzes in der
Provinz Kars Zeitschrift fuumlr Balkanologie 18 159-215
Tokdemir H (1993) Artvin Youmlresi Folkloru Ankara
Toumanoff C (1963) Studies in Christian Caucasian history Washington DC
Tschenkeacuteli K (1965-74) Georgisch-Deutsches Woumlrterbuch 1-3 Zuumlrich
TuumlrkSoumlz (2005) Tuumlrkccedile Soumlzluumlk 10 bs Ankara
Tušmališvili G (1978) Zogierti kartuli nasesxobani azerbaiǯanuli enis dialekṭebši
Sakartvelos SSR Mecnierebata Aḳademiis macne enisa da liṭeraṭuris seria
41978 141-145
Tzitzilis C (1987) Griechische Lehnwoumlrter im Tuumlrkischen (mit besonderer Beruumlcksich-
tigung der anatolischen Dialekte) Wien
Walde A amp Johann Baptist Hofmann (1938-1956) Lateinisches etymologisches
Woumlrterbuch 3 neu bearbeitete Auflage 1-3 Heidelberg
Wiki-Barb Wikipedia the free encyclopedia Barbara von Nikomedien lthttpdewiki
pediaorgwikiBarbara_von_Nikomediengt (02 2010)
Wiki-Cauc Wikimedia Commons Caucasus 565 map lt httpcommonswikimedia
orgwikiFileCaucasus_565_map_desvggt (02 2010)
Wiki-Vakht Wikipedia the free encyclopedia Vakhtang I of Iberia lthttpenwikipe
diaorgwikiVakhtang_I_of_Iberiagt (02 2010)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
40
Xalilov M Š (1998) Xronologičeskaja stratifikatcija gruzinskix leksičeskix ėlementov
v dagestanskix jazykax Voprosy jazykoznanija 1998 no4 69-81
Xalilov M Š (2004) Gruzinsko-dagestanskie jazykovye kontakty Moskva
Xubuṭia Ṗ R (1969) Tušuri ḳilo leksiḳa Tbilisi
Ǯangiӡe V (1978) Kartuli leksiḳa azerbaiǯanuli enis črdili-dasavlur ḳiloḳavebši
Sakartvelos SSR mecnierebata aḳademiis macne 41978 124-140
Ǯangiӡe V (1980) Kartuli leksiḳa turkuli enis dialekṭebši Sakartvelos SSR mec-
nierebata aḳademiis macne enisa da liṭeraṭuris seria 21980 95-104
ƷKALƷ (1963) Ʒveli kartuli agiograpiuli liṭeraṭuris ʒeglebi c igni I (V-X ss) dasabeč dad
moamzades Il Abulaʒem N Atanaelišvilma N Goguaʒem L Kaǯaiam C
Kurciḳiʒem C Č anḳievma da C Ǯġamaiam Ilia Abulaʒis xelmʒġvanobita da
redakciit lsaquoPamjatniki drevnegruzinskoj agiografičeskoj literatury kniga I (V-X
vv) podgotovili k pečati I Abuladze N Atanelišvili N Goguadze L Kadžaja
C Kurcikidze C Čankieva i C Džgamaja pod rukovodstvom i redakciej I V
Abuladzersaquo Tbilisi
ZTS (1976) Zanaat Terimleri Soumlzluumlğuuml Ankara
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 41-60
CcedilEPNİ CcedilANDIR VE OKCcedilULU KOumlYLERİ OumlRNEKLEMİNDE TAHRİR
DEFTERLERİNE DAYALI BİR MİKRO-TARİH ANALİZİ
Biray CcedilAKMAK
Oumlzet
Bu ccedilalışma XV ve XVI yuumlzyıl Osmanlı tarihinin en oumlnemli arşiv
kaynakları arasında yer alan Tapu Tahrir Defterleri‟ndeki verilere dayanan
Ccedilepni Okccedilulu ve Ccedilandır koumlyleri oumlrnekleminde bir mikro-tarih analizidir
Ccedilalışmada uumlccedil farklı koumlyle ilgili doumlrt farklı tarihe (1455 1485 1547 ve 1613) ait
tahrir defterindeki veriler kullanılmaktadır Değişim ekseninde iktisadi
demografik ve mali bir metin inşasına ccedilalışılmaktadır Defterlerdeki verilerin
nitel ve nicel analizi yapılmak suretiyle guumlvenilirlikleri ve tutarlılıkları
sorgulanmaktadır Defterlere youmlnelik eleştirilere karşı mikro analizlerin
1950‟li ve 1960‟lı yıllarda toplumsal tarihccedililer geccedilmişe teleskopla bakarak makro
tarihsel analizler yaptılar Araştırmalarında buumlyuumlk yapılar buumlyuumlk suumlreccediller ve geniş
mekacircnları ccedileşitli accedilılardan incelediler Geccedilmişe teleskopla bakma eğilimi 1970‟li
yıllarda yerini mikroskobik incelemelere bıraktı Makro tarihe bir tepki ve alternatif
olarak ortaya ccedilıkan mikro-tarihin ilk oumlrneklerini İtalyan tarihccedili Carlo Ginzburg‟un
Peynir ve Kurtlar‟ı ile Fransız tarihccedili Emmanuel Le Roy Ladurie‟nin Montaillou‟su
teşkil etti Bu eserler 1970‟li yıllarda yayımlandı İki oumlrnekte de geccedilmişe mikroskopla
bakılmaya başlandı Peter Burke‟nin ifadesiyle ldquoHer ikisi de sıradan insanlara ccediloğu
zaman onların oumlzuumlnuuml kavratmakta guumlccedilluumlk ccedilektikleri sorular soran yuumlksek statuumlluuml
dışarıdakilerdirrdquo (Burke 2000 s 37) Ginzburg eserinde tek bir bireyi Menocchio‟yu
ele aldı Le Roy Ladurie ise 14 yuumlzyılın başında Guumlneybatı Fransa‟daki Montaillou
koumlyuumlnuuml betimledi İki oumlncuuml ccedilalışmada da goumlruumllduumlğuuml uumlzere mikro-tarih kısaca kuumlccediluumlk
oumllccedilekli ve bazen de tek bir bireyi ele alan incelemelere oumlncelik verdi (Lamoreaux 2006
s 555) Zamanla ccedilok sayıda mikro-tarih ccedilalışması yapıldı ve yayımlandı (Bu
araştırmalara dair bk Iggers 2000 ss 104-119) Mikro-tarihccedililer buumlyuumlk oumllccedilekli nicel
araştırmaları kişisel duumlzeyde gerccedileği saptırdıkları oumlrseledikleri iccedilin eleştirdiler ve
ilgilerini kuumlccediluumlk yerleşim birimlerine (koumly kasaba) ve bu birimler iccedilinde bireylerin
yaşamlarını nasıl kazandıklarına ve suumlrduumlrduumlklerine youmlnelttiler herhangi bir toplumsal
birim iccedilinde yaşayan bireylerin ferdicirc ilişkilerinin karmaşık işlevini goumlzler oumlnuumlne
sermenin daha inandırıcı olduğunu duumlşuumlnduumller bunun oumlzguumlnluumlğuumlnuuml vurguladılar
(Magnusson 2003 s 709) Mikro-tarihccedililer temel amaccedillarından birini ldquotarihi oumlteki
youmlntemlerle dışarıda bırakılmış olan kişilere accedilmakrdquo ve ldquoyaşamın buumlyuumlk boumlluumlmuumlnuumln
gerccedilekleştiği kuumlccediluumlk gruplar duumlzeyinde tarihsel nedenselliği aydınlatmaktırrdquo şeklinde
accedilıkladılar (Iggers 2000 s 111) Mikro-tarih ccedilalışmaları ele aldığı konular itibarıyla
birey esaslı olay esaslı kaynak esaslı ve topluluk esaslı olmak uumlzere doumlrt kategoriye
ayrılabilmektedir (Olafsson 2009 s 2)
Bu makale Uluslararası Giresun ve Doğu Karadeniz Sosyal Bilimler Sempozyumu
9-11 Ekim 2008 Giresun‟da sunulan ldquoXV ve XVI Yuumlzyıl Osmanlı Kırsal Toplumunda
Doğal Ccedilevre Uumlretim ve Vergilendirme Ccedilepni Ccedilandır ve Okccedilulu Koumlyleri
Oumlrnekleminde Tahrir Defterlerine Dayalı Bir Mikro-Tarih Analizirdquo isimli bildirinin
goumlzden geccedilirilmiş hacirclidir
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
42
yapılması ve sair bilgiarşiv kaynaklarının kullanılması gerekliliğine işaret
edilmektedir
Anahtar kelimeler Tahrir defterleri Ccedilepni Ccedilandır Okccedilulu ekonomi
demografi malicirc veriler değişim mikro-tarih
A Micro-history Analysis of Samples of Ccedilepni Ccedilandır and Okccedilulu
Villages Based on Tahrir Defters
This study is a micro-history analysis of Ccedilepni Ccedilandır and Okccedilulu
villages The analysis is based on the data of the tahrir defters which is one of the
most important archival sources of the Ottoman History The tahrir defters
belong to four different dates (1455 1485 1547 and 1613) What is tried to be
done here is to construct an economic demographic and fiscal text in the context
of the change The reliability and consistency of the data in the defters are also
examined This study emphasizes the need for micro-analysis of the data in the
tahrir defters and use of other archival sources
Key words The tahrir defters Ccedilepni Ccedilandır Okccedilulu economy
demography fiscal data change micro-history
Giriş
Sınırlı kentleşme olgusu geleneksel sanayi oumlncesi toplumların temel
oumlzelliğiydi Nuumlfusun buumlyuumlk kısmı kırsal kesimde yaşamaktaydı Bu tarihsel
olgu Osmanlı Devleti iccedilin de geccedilerliydi Nitekim imparatorluğun
ldquotemellerinden birini ve guumlcuumlnuumln ayrılmaz bir parccedilasınırdquo koumly ve koumlyluuml nuumlfus
oluşturdu (Singer 1996 s 4)1 Başlıca iktisadi faaliyeti de tarım ve hayvancılık
teşkil etti Bir ccedilift oumlkuumlz ile onun ccedilektiği kara saban kuumlccediluumlk koumlyluuml aile
işletmelerinde aile emeği ve araziyle birlikte başlıca uumlretim aracıydı Osmanlı
Devleti XV ve XVI yuumlzyıllarda pazar ekonomisinin girmediği geccedilimlik kırsal
uumlretimi sıkı bir kontrol ve denetime tabi tuttu Merkeziyetccedili devlet anlayışına
paralel olarak kırsal uumlretim kayıt altına alınmaya ccedilalışıldı Vergi kaynakları ile
vergilendirilebilir nuumlfusu tespit amacıyla sık sık tahrirler yapıldı (İnalcık 1987
ss XVIII-XX) Meydana getirilen mufassal tahrir defterlerinde kırsal sosyo-
ekonomik yapı oldukccedila ayrıntılı bir şekilde yer aldı Defterlerin bu tafsilatlı
iccedilerikleri koumlyler duumlzeyinde araştırma imkacircnlarını sundu ancak bu imkacircnlar
araştırmacılar tarafından yeterince kullanılmadı Ccedilalışmalar sancakkaza
duumlzeyindeki araştırmalarla sınırlı kaldı Bu arada defterlerdeki kantitatif
verilerin guumlvenilirlik ve tutarlılığına youmlnelik bir muhalefet doğdu Sınırları
1 Nuumlfusun 80-90‟ının tarımsal uumlretimle iştigal ettiği ve tarımın aşırı ekonomik oumlnemi
bilinen bir husustur (Oumlz 1999 s 66)
Ccedilepni Ccedilandır ve Okccedilulu Koumlyleri Oumlrnekleminde Tahrir
Defterlerine Dayalı Bir Mikro-Tarih Analizi
43
genişleyen ldquoDefterolojirdquo ccedilalışmalarına ciddi eleştiriler youmlneltildi2 Bu
reaksiyonun da etkisiyle tahrir defterlerine youmlnelik ilgi zamanla azaldı
Coğrafi Konum
Ccedilepni Ccedilandır ve Okccedilulu koumlyleri Bolaman ccedilayının doğusunda Vona
Yarımadasında yani Karadeniz kıyı şeridinde yer alır Bu şerit subtropikal
okyanus iklimine sahiptir Koumlylerde yaz kuraklığı goumlruumllmez her mevsim
yağmur yağar Etek ormanları zirai uumlretim iccedilin tarlalar accedilmaya imkacircn tanır
Toprak verimlidir ancak parccedilalıdır Arazi kuzeye doğru meyillidir (Yediyıldız
1987 s 18)3
Zirai Uumlretimin Niteliği
Ccedilandır Ccedilepni ve Okccedilulu koumlylerinde tarım ve hayvancılık temel geccedilim
kaynağıdır Zirai uumlretimin esasını hububat oluşturur Arpa ve buğday başlıca
zirai uumlruumlnlerdir XVI yuumlzyılda arpa ve buğdaya nazaran gavers oumlnem kazanır
Uumlretim miktarı oumlnemli bir artış goumlsterir Koumlylerde arpa buğday ve gavers
yanında sebze ve meyve uumlretimi de yapılır Sebze ve meyve uumlretimi iccedilinde piyaz
ve ceviz (girdegan) belirgindir Ancak tahıl uumlretimine nazaran iktisadi oumlnemleri
oldukccedila cuumlzidir Koumlyluuml reaya ayrıca kendir uumlretir Tersane-i Acircmire iccedilin uumlretilen
kendir XVI yuumlzyılda aynen gavers gibi iktisadi oumlnem kazanır Koumlylerde zirai
uumlretim yanında hayvan da yetiştirilir Defterlere goumlre bu kuumlccediluumlkbaş hayvanlarla
(koyun ve kuzu) sınırlıdır Sosyo-ekonomik hayatın vazgeccedililmez unsurları olan
merkep katır oumlkuumlz at deve vb ldquohayvanat-ı ziraiye ve nakliyerdquo
vergilendirilmediği iccedilin defterlerde yer almaz Reayanın uumlretim faaliyetleri
arasında bal uumlretimi iccedilin yapılan arıcılık da bulunur ancak arıcılığın iktisadi
oumlnemi de hububata goumlre oldukccedila sınırlıdır Kısaca ele alınan uumlccedil koumlyde hububat
uumlretimi birincil oumlneme sahiptir Hayvancılık arıcılık sair uumlretim unsurlarıdır
Koumlylerde ayrıca temel besin maddesi olan hububatı işlemeye youmlnelik su guumlcuumlyle
ccedilalışan değirmen(asiyab)ler de bulunur4 Bu uumlretim kalemleri XV ve XVI
yuumlzyıllara oumlzguuml kırsal uumlretimin de kısa bir tasviri niteliğindedir
2 Bu muhalefete ve defterlerdeki verilerin imkacircn ve sınırlılıklarına dair bk Oumlz 1997 s
81 Oumlz 2000 ss 20-23 Oumlz 1991 ss 432-438 Acun 1999 ss 319-332) Kantitatif
verilere youmlnelik olumsuz yaklaşımlara tipik oumlrnek Heywood (1988 ss 322-336)‟dır 3 Youmlrede tarımsal uumlretime muumlsait aluumlvyonal ovalara genelde rastlanmaz Guumlnuumlmuumlzde
Ordu ili topraklarının ancak binde beşini ovalar oluşturur 4 Ccedilepni ve Okccedilulu koumlylerindeki bu asiyablar 1485‟ten itibaren goumlruumllmeye başlar (TD
37 ss 48 212 TD s 169 ss 107 118) Ccedilepni koumlyuumlne tabi Kuumlrze mezrasında da bir
asiyab vardı (TD 169 s 118)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
44
Uumlretimin Organizasyonu ve Uumlretim İlişkileri
Ccedilepni Ccedilandır ve Okccedilulu koumlyleri reayası uumlretimi ldquomiricirc arazi rejimirdquo ve
ldquoccedilift-hane sistemirdquo ccedilerccedilevesinde gerccedilekleştirdi5 Her uumlccedil koumlyde uumlretim
faktoumlrlerinden olan arazi miricircydi arazi-i memluke ve mevkufe yoktu Arazi
raiyyet ccediliftlikleri şeklinde reayaya tapu resmi karşılığında verildi Reaya
ldquomuumlstakil aile işletmesirdquo niteliğindeki arazide gerccedilekleştirdiği zirai uumlretim iccedilin
sipahiye miktar ve nispetleri kanunnamelerde belirtilen ccedileşitli ayni ve nakdicirc
vergiler oumldedi Miricirc arazi rejimine goumlre raiyyet tapu ile tasarrufunda bulunan
toprak uumlzerinde uumlretimi bizzat gerccedilekleştirdi Tuumlm uumlretim vasıtalarını iş guumlcuuml ve
sermaye başta olmak uumlzere kendisi karşıladı Reaya arazinin sadece kullanım
hakkına sahipti arazinin kuru muumllkiyeti (rakabesi) devlete aitti Bir başka
ifadeyle koumlyluuml reaya uhdesindeki tapulu arazi uumlzerinde daimi ve irsicirc bir kiracı
konumundaydı Raiyetin vefatı hacirclinde arazi oğullarına intikal ederdi ancak
oğulları arasında boumlluumlnemezdi zira raiyyet ccediliftliğinin hukuken boumlluumlnmezliği
esastı Reaya uhdesindeki araziyi izinsiz olarak bir başkasına devr ve ferağ
edemez yani satamazdı (İnalcık 2006 s 113)
Ccedilepni koumlyuumlnde ise bir koumlyluuml farklı bir uumlretim organizasyonuna tabiydi
Reaya-Sipahi (sahib-i arz sahib-i ra‟iyyet) ilişkileri aynicirc vergi miktarları
raiyyet ccediliftliklerinden farklıydı Koumlyde sipahiye ait nim ccedilift buumlyuumlkluumlğuumlnde bir
ldquohassa ccediliftlik6rdquo vardı
7 Bu hassa ccediliftlik 1455‟te sipahi Baba İsa 1485‟te de oğlu
Sipahi Hamza‟nın uhdesindeydi (TD 13 s 261 TD 37 s 48) 1455‟te
koumlydeki ekinli bennaklardan Adil Melik oğlu Mehmet‟in ismi uumlzerine ldquohassardquo
kaydı duumlşuumllduuml (TD 13 s 261) 1485‟te sipahi oumlşuumlr gelirleri normal reayanın
oumldediği aynicirc oumlşuumlrler ve ldquohassa-ı genduumlm 4 muumldrdquo ve ldquohassa-ı cev 4 muumldrdquo
şeklinde tefrik edildi (TD 37 s 48) Buna goumlre nim ccedilift buumlyuumlkluumlğuumlndeki hassa
ccediliftlikten sipahi 8 muumld gelir elde etti Ancak bu 8 muumld hububat oumlşuumlr geliri
olarak alındığında nim ccedilift buumlyuumlkluumlğuumlndeki hassa ccediliftliğin toplam uumlretim
miktarı 40 muumldduuml Bir başka ifadeyle sipahinin hassa ccediliftliğindeki toplam
uumlretim (1 muumld=20 kile‟ye goumlre) 800 kile‟ydi Oysa aynı tarihte koumlyde Adil
Melik oğlu Mehmet hariccedil toplam 4 ekinli bennak vardı ve sipahiye verdikleri
5 Reayanın tabi olduğu miricirc arazi rejimi ve ccedilift-hane sistemi iccedilin bk (İnalcık 1990 ss
1-11) 6 ldquoBeğlik ccediliftlikrdquo olarak da bilinen hassa ccediliftlikler doğrudan doğruya sipahinin
tasarrufuna bırakılan tarım arazisiydi Sipahi bu araziyi reayaya tapu ile veremezdi
Bizzat işletip işletmemede muhtardı Bazen kendisi bizzat işletir bazen de tamamen
şahsi ve serbest bir anlaşma usuluumlyle reayadan birinebirilerine kira veya ortakccedilılık
usuluumlyle verirdi Bu usulde sipahi reayaya ya tohum ve ccedilift hayvanlarını verir uumlruumlnuumln
yarısını alır ya da uumlretim suumlrecine hiccedilbir maddi katkıda bulunmaz ve uumlruumlnuumln 14‟uumlnuuml
aynen kabzederdi (Barkan 1980 s 792 Barkan 1975 s 9 İnalcık 1987 s XXX) 7 ldquoCcediliftlik-i Hassa-ı Suumlvari Bir Oumlkuumlzrdquo (TD 13 s 262) ldquoCcediliftlik-i Hassa Bir Oumlkuumlzrdquo
(TD 37 s 48) ldquoCcediliftlik-i Hassa 1rdquo (TD 169 s 118)
Ccedilepni Ccedilandır ve Okccedilulu Koumlyleri Oumlrnekleminde Tahrir
Defterlerine Dayalı Bir Mikro-Tarih Analizi
45
arpa ve buğday oumlşuumlr miktarı 6 muumldduuml (TD 37 s 48) yani toplam uumlretimleri 30
muumldduuml (600 kile) 1547‟de ise sipahinin hassa ccediliftlikten 400 akccedile geliri vardı
(bdquoan hassa 400 genduumlm 300 şair 100 akccedile) (TD 255 s 377) Defterdeki tahrir
kıymetlerine goumlre (1 kile buğday 6 akccedile 1 kile arpa 5 akccedileydi) de bu nakdicirc
rakamların ayni karşılıkları 50 kile buğday 20 kile arpa‟ydı 1613‟te ise
defterde ldquoan hassa hınta 50 kile 350 şair 20 kile 120rdquo kaydı vardı (TD 169
s 118) Buna goumlre sipahinin nim ccedilift buumlyuumlkluumlğuumlndeki hassa ccediliftlikten hububat
geliri 70 kile‟ydi Bu 70 kile oumlşuumlr miktarı olarak alındığında da nim ccedilift
buumlyuumlkluumlğuumlndeki hassa ccediliftlikteki toplam uumlretim 350 kile‟ydi
Bu hesaplamalardan bazı nitel sonuccedillar ccedilıkarmak muumlmkuumlnduumlr İlk
olarak 1485‟te nim ccediliftten daha az yer tasarruf eden 4 ekinli bennakın (4 ekinli
bennak = 1 tam ccedilifte goumlre) toplam uumlretimi 600 kile olduğuna goumlre nim ccedilift
buumlyuumlkluumlğuumlndeki hassa ccediliftlik toplam uumlretimi yaklaşık 300 kile olmalıdır (Yani
bir tam ccediliftin yarısından alınan uumlruumlne eşit olmalıdır) O hacirclde hassa ccediliftlik iccedilin
verilen ayni gelir rakamı oumlşuumlr miktarı değildir Zira 8 muumld yani 160 kile
toplam uumlretimin yarısı olmalıdır Bu takdirde nim ccediliftin yıllık toplam uumlretim
miktarı 320 kile‟dir Bu ise 4 ekinli bennakın elde ettiği 600 kile ile uyumludur
Dolayısıyla sipahi hassa ccediliftliğini ortakccedilılık usuluumlyle işletmektedir 320 kilelik
toplam uumlretim miktarı 1547 ve 1613 tarihlerindeki 70 kileyle ise kısmen
uyumludur Ancak bu uyum tevile muhtaccediltır Zira 70 kile eğer ortakccedilılık usuluuml
soumlz konusuysa 140 kile olmalıdır Buradan da 1485‟te hassa ccediliftliğin
tamamının 1547 ve 1613‟te ise yarısının ortakccedilılık usuluumlyle işletildiği sonucunu
ccedilıkarmak muumlmkuumlnduumlr Muhtemelen sipahi 1547 ve 1613‟te hassa ccediliftliğinin
yarısını ortakccedilıya vermektedir yarısında da bizzat kendisi zirai uumlretimde
bulunmaktadır Buradan şu sonucu da ccedilıkarmak muumlmkuumlnduumlr Bir tam ccediliftte
ortalama 600-700 kile arasında değişen miktarlarda toplam uumlretim
gerccedilekleştirilmektedir (15 ton-175 ton) Bir tam ccedilift yaklaşık 100 doumlnuumlm kabul
edildiğinde doumlnuumlm başı alınan uumlruumln miktarı ise 6-7 kile (150-175 kg)dir
Zirai Uumlretiminin Niceliğindeki Değişim ve Nuumlfus-Arazi-Uumlretim
İlişkileri
Tahrir defterlerindeki fiskal veriler oumlşuumlr oranları dikkate alınarak toplam
uumlretimi hesaplamada kullanılırlar Ayni oumlşuumlr miktarları ihtiyatlı olarak
kullanılmak şartıyla uumlretimin kapasitesi hakkında bir fikir verir8 Defterlerde
oumlşuumlr birim fiyatları da yer alır ve uumlruumlnlerin birbirine doumlnuumlştuumlruumllmesine imkacircn
tanır Dolayısıyla ayni ve nakdicirc vergi miktarları hanekişi başı gelir seviyesini
8 Bu vergi miktarlarının tahminiliğine tahrirden oumlnceki uumlccedil yılın hasat ortalamasına goumlre
hesaplandığına dair genel ve makbul bir kanaat vardır (İnalcık 1987 s XIX Oumlz
2000 s 527 Makovsky 1984 s 92)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
46
hesaplama olanakları sunar9 Elde edilen sonuccedillar da eğer bu veriler reel
durumu yansıtıyorlarsa koumlyluumllerin uumlretimlerinin geccedilimlerini sağlayıp
sağlayamadığı hakkında bir fikir verir Tuumlm bu anlama ccedilabalarında ise bazı
teorik oumln kabuller elde edilen sonuccedilların anlamlı kılınmasında dikkate alınır10
Ccedilepni koumlyuumlnde buğday ve arpa uumlretimi 1455-1613 yılları arasında
belirli bir artış eğilimi goumlsterdi 1455-1547 yılları arasında toplam hububat
uumlretim miktarları yaklaşık 200 oranında arttı Bu artış nuumlfus artış oranıyla da
uyumluydu Zira 1547 yılına kadar koumlydeki ekinli bennakların sayısı 3 5
1547‟de ise 8‟di Koumlyde uumlzerinde tapulu arazisi olmayan ancak babalarından
intikal eden arazi uumlzerinde ldquomuumlşa ve muumlşterekrdquo uumlretimde bulundukları bilinen
(Oumlz 2007 s 491) cabaların sayısında ise oumlzellikle 1547 ve sonrasında aynen
raiyyet ruumlsumu vermedikleri hacirclde kaydedilen muumlcerredlerin sayısında olduğu
gibi oumlnemli bir artış goumlruumllduuml Bu caba ve muumlcerred sayısındaki artışa paralel
olarak koumlydeki zirai nuumlfus yoğunluğunun arttığı anlamına gelir Nitekim koumlyuumln
ekinliğimezrası konumundaki Kuumlrzeyeri‟nin yıllık hasılı suumlreccedille birlikte tedricicirc
bir artış goumlsterdi Oumlyle ki bu mezrada XVII yuumlzyılın başında oumlnemli miktarda
zirai uumlretim gerccedilekleştirildi Normal bir koumly buumlyuumlkluumlğuumlnde nuumlfusu barındıran (6
ekinli bennak 12 caba 9 muumlcerred) mezrada sipahi geliri 2000 akccedileye ccedilıktı
Muhtemelen bu mezrada zirai uumlretimi gerccedilekleştiren reaya Ccedilepni ve
ccedilevresindeki artan nuumlfustu Koumlydeki oumlzellikle 1547 ve sonrasında muumlcerred ve
caba sayısındaki artış oranı ile uumlretim miktarlarındaki dengesizlik ile Kuumlrze
mezrasındaki iskacircn ve uumlretim artışı arasında bir bağ vardı Bununla birlikte
mezrada bennak ve caba kaydedilenlerle Ccedilepni koumlyuumlndeki aileler arasındaki
akrabalık ilişkilerini tespit etmek guumlccediltuumlr Koumlydeki kayıtlı reaya hane sayısı ile
toplam uumlretim arasındaki kantitatif ilişki ise 1455‟te 173 1485‟te 153 1547‟de
855 1613‟te 70 kile‟dir Bu yuumlksek oran gerccedilekte daha duumlşuumlktuuml Zira koumlyde
sipahi ortakccedilılık gereği uumlretimden daha fazla pay almaktaydı Dolayısıyla
suumlreccedille birlikte evli reayanın koumlydeki arazilerde suumlrekli uumlretimde bulunduğu
duumlşuumlnuumlluumlrse hane başına ortalama uumlretim duumlşuumlş eğilimindeydi ki Kuumlrze
9 Defterlerdeki fiskal verilerden ldquoekonomik buğday muadilirdquoni hesaplama imkacircnı veren
youmlntem hakkında ayrıntılı bilgi iccedilin bk (McGowan 1969 ss 139-196 Oumlz 1997
ss 82-84) Bu hesaplamalarda en buumlyuumlk guumlccedilluumlğuuml hacim oumllccediluumlsuuml birimleri (genelde
muumld kile)nin kg karşılıklarının tespiti oluşturur Bu guumlccedilluumlğe dair bk (İnalcık 1983
ss 311-347 Koccedil 2000 ss 541-546) İlginccedil olan hacim oumllccediluumlsuuml birimlerinin kilogram
karşılıklarının hububat tuumlrlerine goumlre de değiştiğidir Ancak araştırmalarda bu ayrıntı
pek dikkate alınmaz Tuumlm bu sebeplerle burada uumlruumln miktarları kg‟a ccedilevrilmedi ilk
defterlerde yer alan muumld miktarları 120 oranına goumlre kile şeklinde verilmekle
yetinildi 10
Oumlrneğin bir doumlnuumlmden 100 kg‟ın uumlzerinde uumlruumln alınmasının muumlmkuumln olmadığı bir
kişinin asgari geccedilim seviyesi iccedilin yıllık 230-300 kg ekonomik buğday muadiline
gereksinim duyduğu şeklindeki teorik kabuller soumlz konusudur (Oumlz 1997 s 84
McGowan 1969 s 155 Faroqhi 1994 s 266)
Ccedilepni Ccedilandır ve Okccedilulu Koumlyleri Oumlrnekleminde Tahrir
Defterlerine Dayalı Bir Mikro-Tarih Analizi
47
mezrasındaki zirai uumlretimdeki artış da bu duumlşuumlş trendiyle doğru orantılı
olmalıdır Ayrıca koumlydeki toplam zirai uumlretim rakamlarındaki oumlzellikle 1547 ve
1613‟teki durağanlık reaya hane sayısındaki artış dikkate alındığında
defterlerdeki verilerin guumlvenilirliği meselesini de guumlndeme getirmekle birlikte
mezrada uumlretim faaliyetlerinin artmasının sebeplerini teşkil etmektedir (bk
Tablo I I II I III I)
Ccedilandır koumlyuumlnde de benzer bir durum vardı Temel uumlretim yine
hububattı 1455-1485 arasında uumlretim miktarında oumlnemli bir değişiklik
yaşanmadı Zira koumlydeki hane sayısında da bir artış soumlz konusu olmadı Caba
Pir Ahmet 1485‟te babası Yusuf vefat ettiği iccedilin ekinli bennak statuumlsuumlne geccedilti
Aynen bir oumlnceki tahrirde goumlruumllmeyen Musa‟nın oğulları Mehmet Ali ve
Hamza gibi Zira 1455‟te koumlyde kayıtlı ekinli bennaklar 1485‟te artık yoktu Ya
oumllmuumlşlerdi ve arkalarında evlat bırakmamışlardı ya da koumlyuuml terk etmişlerdi
1455‟te muumlcerred olan Mehmet de evlenerek konjonktuumlrden istifade etti ve
sipahiden ekinli bennak statuumlsuumlnde arazi tapuladı 1485 sonrasında ise koumlydeki
nuumlfusta oumlnemli bir artış yaşandı arazi uumlzerinde yaşanan nuumlfus baskısı sebebiyle
bir miktar yeni arazi uumlretime accedilıldı Zira ekinli bennakların sayısı 1547‟de 8‟e
ccedilıktı ve bu tarihten itibaren sabit kaldı Buna karşılık sipahiden tapu ile arazi
alamayan cabaların sayısında muumlthiş bir artış yaşandı Caba adayı muumlcerret
nuumlfus da aynı şekilde arttı Uumlretim miktarlarında da oumlnemli bir artış yaşandı
Zira 1547‟de uumlretim 1455 ve 1485‟e goumlre yaklaşık 300 oranında arttı Bu
kısmen arazinin artan nuumlfusu besleyebilme kapasitesinin optimum noktaya
ulaştığının da işaretiydi 1613‟te ise arazi kıtlığının bariz işaretleri goumlruumllduuml
Nuumlfus hızla arttı uumlretim miktarları ise sabit kaldı hatta duumlştuuml11
Caba
sayısındaki aşırı artış ekinli bennak sayılarının ve uumlretim miktarının sabit seyri
karşısında ciddi geccedilim sıkıntısı olduğu sonucunu da zımnen iccedilermekteydi Bu
durum hane başına duumlşen ortalama uumlretim miktarlarına da yansıdı Nitekim
1455 ve 1485‟teki hane başına duumlşen ortalama 40-50 kile hububat miktarı
1613‟te yaklaşık 19 kileye geriledi Koumlydeki nuumlfus baskısının diğer işaretleri de
doumlnuumlm resmi vermek suretiyle sipahiden kiralanan arazi parccedilalarıyla kuumlccediluumlkbaş
hayvancılık ve arıcılığın gelir vasıtaları arasındaki oumlneminin kısmen artmasıydı
Bu arada hububat birim fiyatlarında tahrir kıymetlerine goumlre artış da goumlruumllduuml12
Osmanlı guumlmuumlş akccedilesindeki tağşişle de ilgili olan bu fiyat artışı geccedilim
sıkıntısının da bir başka işaretiydi
11
Bu noktada reel uumlretimin defterlere yansıma derecesinin sıhhatini dikkate almak da
gereklidir Gerccedilekten uumlretim miktarındaki aynilik ile nuumlfus artışındaki negatif ilişki
defterlerdeki oumlşuumlr miktarlarının sıhhatine youmlnelik ciddi soruları guumlndeme
getirmektedir 12
Bir kile buğdayın tahrir kıymeti 1455‟te 3 1485‟te 25 1547‟de 6 1613‟te ise 7
akccedile‟ydi
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
48
Okccedilulu koumlyuumlnde ise kısmen farklı bir durum soumlz konusuydu Bu
farklılık arazi imkacircnlarından kaynaklanmaktaydı Statuuml tayininde etkili olduğu
bilinen arazi miktarı 1455‟te oldukccedila muumlsaitti Zira koumlyde 3 reaya nim ccedilifte
sahipti İki kardeş İbrahim ve Ali ile Eynekoca nim ccedilift buumlyuumlkluumlğuumlnde arazilere
tapu ile mutasarrıflardı Sadece muumlbtela olan İsa caba statuumlsuumlndeydi 1485‟te ise
nim ccedilift statuumlleri kayboldu Eynekoca gibi İbrahim de muhtemelen vefat etti
Zira nim ccediliftlerden biri zemin olarak kaydedildi Yani herhangi bir reaya
uhdesine tapuyla verilmedi Zira uumlretim miktarındaki duumlşuumlş dikkate alındığında
muhtemelen muumlnhal kaldı ve zirai uumlretim yapılmadı Bu nim ccediliftlik daha
sonraki tarihlerde tapuya verildi Koumlydeki ekinli bennakların sayısı 1547‟den
itibaren sabitlendi Caba sayıları ise hızla arttı 1547‟de 18 olan caba sayısı
1613‟te 38‟di Muumlcerred sayılarındaki artış oranı ise ccedilok daha yuumlksekti Okccedilulu
koumlyuuml zirai arazi potansiyeli bakımından Ccedilepni ve Ccedilandır koumlylerine goumlre daha
avantajlıydı Zira ilk tahrirde uumlccedil nim ccediliftliğin varlığı da bunu goumlstermektedir
Zamanla nuumlfus artışına bağlı olarak uumlretim miktarlarının yuumlkselmesi de zirai
uumlretim imkacircnlarının potansiyeline işaret etmektedir Koumlydeki zirai uumlretim
1485‟ten itibaren suumlrekli arttı Aynı tarihteki 300 kile‟lik toplam uumlretim 1547‟de
850 kile‟ye ccedilıktı 1613‟teki uumlretim miktarı ise 2950 kile‟ydi Gaversin ağırlık
kazandığı uumlretimde nuumlfus artışının etkileri accedilıkccedila goumlruumllduuml 1547‟ye goumlre
350‟ye varan artış oranı arazi miktarı ile nuumlfus artışı arasındaki pozitif
uyumun guumlzel bir goumlstergesi niteliğini haizdi Bununla birlikte uumlretimdeki
oumlnemli artışa rağmen Okccedilulu koumlyuumlnde ekinli bennak sayısı sabit kaldı Bu
durum ise muhtemelen arazi tasarruf şekillerindeki değişiklik ya da reel
durumun defterlere yansıma sınırlarıyla ilgili olmalıdır Uumlretim miktarlarında
1485‟ten sonra goumlruumllen artışın koumlydeki hane başına ortalama yansıması ise
1547‟de 303 1613‟te 614 kile‟ydi
Vergilendirme ve Reayanın Vergi Yuumlkuuml
Uumlretici konumundaki reayanın oumldediği başlıca ayni vergi oumlşuumlrduuml Oumlşuumlr
nicelik itibarıyla reaya tarafından oumldenen en oumlnemli vergiydi ve genelde ayni
olarak tahsil edilirdi İktisadi değer taşıyan her nevi ldquomezrucirc‟acirct-ı arzıyyerdquo oumlşuumlr
vergisi kapsamındaydı İmparatorluk genelinde oranı genelde 18 olan oumlşuumlr
vergisi13
reayadan 20 nispetinde tarh ve tahsil edildi Bu yuumlksek oran
sebebiyle reaya ayrıca salarıyye oumldemedi Oumlşuumlr oranındaki yuumlksekliğin
gerekccedilesi ise eyalet-i Rum‟da ldquomalikane-divani sistemrdquoin varlığıydı (Oumlz 1999
s 80) Kanunnamelerde de oumlşuumlr oranı accedilıkccedila belirtilmedi sadece ldquoVilayet-i
13
Oumlşuumlr vergisi aynı zamanda kuru muumllkiyeti devlete ait olan miricirc araziyi kullanma
kirasıydı İmparatorluğun son zamanlarında bile ham miricirc arazi uumlzerinde ebniye inşası
irade-i seniyyenin şeref-muumlte‟allik buyurulmasına matuftu ve binanın işgal ettiği yer
iccedilin kıymeti nispetinde binde kırk bedel-i oumlşuumlr takdir edilirdi (arazinin şeref ve
itibarına goumlre bdquooumlşre mu‟adil senevicirc icacircre-i zemicircnrdquo) Bununla da oumlşuumlr kayıplarının
telafisi amaccedillanırdı (Barkan 1940 s 379 Barkan 1980 ss 799-804 Guumlccediler 1964)
Ccedilepni Ccedilandır ve Okccedilulu Koumlyleri Oumlrnekleminde Tahrir
Defterlerine Dayalı Bir Mikro-Tarih Analizi
49
Rum‟un arazisi iki başdan ta‟şir olunmak kanun-ı kadim olmağın Defter-i
Cedicircd‟e dahi oumlyle sebt olundırdquo kaydı yer aldı (Yediyıldız 1987 s 153) Ancak
ele alınan koumlylerde malikane-divani sistemi soumlz konusu değildi Yani araziler
uumlzerinde hukuki bakımdan mutlak devlet muumllkiyeti soumlz konusuydu Devlet
mutlak muumllkiyet hakkını koumlyluuml ileri gelenleriyle paylaşmadı Bu takdirde
110‟luk malikane hissesi de sipahiye aitti ve koumlyluumller yuumlksek oranda ayni vergi
muumlkellefiyetine tabiydi
Reayanın oumldediği bir diğer vergi grubu ise raiyyet ruumlsumuydu Osmanlı
idaresinin fetihleri muumlteakip sınırlandırmaya ccedilalıştığı mevcut feodal hizmetlere
karşılık ihdas ve tarh ettiği bu vergiler nakdicirc olarak oumldendi ve miktarlarında
reayanın tasarruf ettiği arazi miktarı ile medeni durum belirleyici bir rol oynadı
Reayanın oumldediği raiyyet ruumlsumu bir nevi uumlretim-mali aile uumlnitesini
vergilendirmek iccedilin sistematik hacircle getirilen kombine oumlrfi bir vergiydi ve
oumlşuumlrden sonra nicelik itibarıyla reayanın oumldediği ikinci oumlnemli vergi grubuydu
(İnalcık 1990 s 5 İnalcık 1993 ss 31-62) Bu vergi grubu tam ccedilift yer
tasarruf eden reayadan 57 nim ccediliftten yarısı (285) ekinli bennaktan 18
cabadan 13 akccedile miktarında alındı Ancak bu miktarlar defterlere suumlrekli aynen
yansımadı14
Muumlcerredlerden ise defterlerde kaydedilmelerine rağmen 6 akccedilelik
muumlcerred resmi tahsil edilmedi15
Raiyyet ruumlsumu ilgili koumlyler serbest tımarlar
dacirchilinde yer almadığı iccedilin askericirc sınıf mensupları ehl-i seyf (sipahi ve sancak
beyi) arasında 13 oranlarında paylaşıldı Bu paylaşım defterlere 1485 yılından
itibaren yansıdı
Ccedilepni Ccedilandır ve Okccedilulu koumlyleri reayasının oumldediği bir diğer vergi
grubu da bacircdıhevacirc ve muumlteallikatıydı Bu vergilerin temel oumlzelliği daimi ve
standart bir nitelik taşımaması yani zuhurata bağlı olmasıydı Zira ne
ilyazıcıtahrir emini ne de sipahi tahriri takip eden yıllarda kimlerin
evleneceğini succedil işleyeceğini bilemezdi Defterlerdeki vergi miktarlarının
tahminiliğine belki de en guumlzel oumlrneği teşkil eden bu vergi grubu aynı zamanda
dirlik sahiplerinin iştahını belki de en fazla kabartanını oluşturmaktaydı ve
askericircsipahi-reaya ilişkilerinde oumlnemli ipuccedillarına sahip olmalıydı Ancak buna
14
Defterlerde bennak ve caba resimlerinin toplam miktarları yer aldı Bazen sadece
sipahi hissesi bazen sipahi ve niyabet hisseleri ayrı ayrı bazen de ikisi birlikte
topluca yer aldı Rakamların genelde kanunnamelerdeki birim miktarlarla uyuştuğu
goumlruumlluumlr Niyabet hissesi nim ccedilift bennak ve cabalarda genelde yaklaşık 13
nispetindeydi Bununla birlikte Ccedilepni koumlyuumlnde bennak resmi kişi başına 1455‟te 20
akccedile kaydedildi Ayrıca 1455‟te niyabet hisseleri kaydedilmedi Ancak bu niyabet
hisseleri de tahsil edilmiş olmalıdır Zira Eyalet-i Rum‟da niyabet hisselerinin
defterlere kaydedilmediği hacirclde tahsil edildiği biliniyor (Oumlz 1999 s 83) Bununla
birlikte tablolarda defterlerdeki veriler esas alındı 15
ldquoVe defterde (hacircli bdquoani‟r-ruumlsucircm kaydolunan muumlcerredlerden nesne alınmazrdquo
(Yediyıldız 1987 s 150)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
50
dair bilgilere defterlerde genelde rastlanmaz Başlıcalarını resm-i
nikacirchgerdekarucircsacircne bdquoabd-ı acircbık cuumlrm-uuml cinacircyet ceracirc‟im-i hayvanacirct‟ın teşkil
ettiği bu vergilerin ihdas ve tahsisiyle asayiş ve guumlvenliğin sağlanması
amaccedillanmıştı
Koumlyluuml ayrıca yetiştirdiği kuumlccediluumlkbaş hayvanlar koyun ve kuzu iccedilin de
yıllık nakdicirc bir vergi oumldedi Resm-i ganemacircdet-i ağnacircm adıyla bilinen bu
verginin miktarı da 2 koyuna bir akccedileydi (Yediyıldız 1987 s 152) Bu vergi
raiyyet ruumlsumunda olduğu gibi sancak beyi ile sipahi arasında taksim
edilmektedir Ancak bu vergi de defterlerde suumlrekli kaydedilmedi ki bu da
hayvancılığın yapılmadığı anlamına gelmiyordu Bal uumlretimi de ayni ya da
nakdicirc olarak vergilendirme kapsamındaydı (oumlşr-uuml kovan ya da resm-i kovan)
Alacircsından bir kovana iki akccedile ednacircsından bir akccedile alınan bu vergi ayni olarak
da tahsil edilmekteydi Koumlyluumller ayrıca XVI yuumlzyıldan itibaren avacircrız-ı
divaniye oumldemiş olmalılardı ancak bu vergiler defterlerde yer almadı
Bu ccedilerccedilevede reayanın oumldediği ayni ve nakdicirc vergilerin toplam uumlretime
oranları yaklaşık olarak Ccedilepni koumlyuumlnde 1455‟te 42 1485‟te 36 1547‟de
27 1613‟te 25bdquodi Ccedilandır koumlyuumlnde ise aynı şekilde ilgili oranlar 1455‟te
295 1485‟te 41 1547‟de 31 1613‟te 34bdquotuuml Okccedilulu koumlyuumlnde ise
1455‟te 277 1485‟te 48 1547‟de 32 1613‟te 26‟ydı16
Kısaca reaya
toplam uumlretimlerinin Ccedilepni koumlyuumlnde 25- 40‟ı Ccedilandır koumlyuumlnde 29-
41‟i Okccedilulu koumlyuumlnde de 26- 48‟i arasında değişen oranlarda vergi verdi
Şuumlphesiz bu oranların elde edildiği sayısal veriler de tahriri yapan
ilyazıcınıneminin yaptığı işe sadakatine ve duumlruumlstluumlğuumlne defteri yazan kacirctibin
dikkatine sipahinin insafına reayanın vergi vermeyle kaccedilırma arasındaki
temayuumlluumlne bağlıydı Nitekim oranlardaki farklılık bunu accedilıkccedila goumlsterdi
Sonuccedil
Tapu Tahir Defterleri XV-XVI yuumlzyıl Osmanlı taşrasına dair
ccedilalışmalarda goumlz ardı edilmemesi gereken başlıca arşiv kaynakları arasındadır
Osmanlı taşra toplumunun ekonomik demografik toplumsal idari iskacircn vb
yapısı hakkında paha biccedililmez bilgiler iccedilermektedir Bununla birlikte bu
defterler sınırsız oumlğrenme isteklerinin ancak bazı youmlnlerini
karşılayabilmektedir Defterler incelendikten sonra zihinlerde oluşan
boşlukların doldurulması iccedilin başka kaynakların da kullanılması kaccedilınılmazdır
Zira bu defterlerde daha ziyade vergi ve vergilendirilebilir nuumlfus yer almaktadır
Tertip edilmeleri de bununla ilgilidir Bu sebeple de mali nitelikleri daha
belirgindir Sadece bu defterler esas alınarak ve bu defterlerdeki veriler
değerlendirilerek kırsal yapıyı tamamen ortaya ccedilıkarmak gayrikabildir Diğer
16
Bu oranlar elde edilirken teknik sebeplerle hayvancılık ve arıcılık hesaplamaya dacirchil
edilmedi Sebze meyve ve kendir toplam geliri vergi miktarı 5‟le ccedilarpılarak elde
edildi
Ccedilepni Ccedilandır ve Okccedilulu Koumlyleri Oumlrnekleminde Tahrir
Defterlerine Dayalı Bir Mikro-Tarih Analizi
51
kaynaklar goumlz ardı edildiğinde ise bu defterlere dayalı araştırmalar kaynak
odaklı bir niteliğe buumlruumlnmektedir Aksine araştırmaların tematik nitelikleri daha
belirgin olmalıdır
Bu sebeple araştırmaların problematik nitelikli olması buumlyuumlk oumlnem
taşımaktadır Bu ccedilerccedilevede yapılacak araştırmalarda doğal olarak cevabı aranan
sorular iccedilin diğer kaynaklara kendiliğinden gereksinim duyulacak boumlylece
sadece tahrir defterlerine dayalı araştırmalar yerine tuumlm kaynak gruplarını
kullanan araştırmalar gerccedilekleştirilecektir
Tahrir defterleri kullanılırken de verilerin mutlak doğrular olarak
goumlruumllmemesi gerekmektedir Bu ccedilerccedilevede defterlerdeki verilerin anlamlı olup
olmadığına bakılması sorulara cevaplar aranması gerekmektedir Bu sorular da
analitik nitelikli değişim ve doumlnuumlşuumlmuuml yakalamaya youmlnelik kaygılarla
sorulmalıdır Bu sorulara defterler cevap veremediği zamanlarda da sair
kaynaklar kullanılmalıdır Zira defterlerdeki vergi ve nefer miktarları reel
durumun tuumlm youmlnlerini de yansıtmamaktadır Ayrıca defterlerdeki verilere
mutlak doğrular olarak da bakılmamalıdır Kacirctip hatalarıyla dolu bu kayıtların
tutarsızlıkları koumly duumlzeyinde yapılacak hacircsıl ile bunu oluşturan vergi kalemleri
miktarları karşılaştırmalarında accedilıkccedila goumlruumllmektedir Farklı tarihli defterlerdeki
tutarsızlıklar da dikkate alınmalıdır Bunlar tespit edilerek sebepleri de
aranmalıdır Defterlerdeki ccediloğu veri tahminidir Bunlar da tahrirlerin yapıldığı
kesitleri yansıtmaktadır Defterler arada kalan yıllara dair oumlğrenme arzularını
guumlndeme getirmelidir
Bu bakımdan ccedilalışmalarda tuumlm kaynak grupları kullanılmalı
defterlerdeki her tuumlrluuml veri matematiksel işlemler de yapılmak suretiyle anlamlı
hacircle getirilmelidir Ayrıca defterlerdeki terimlerin de genel geccediler tanımları
değil oumlzguumlnluumlklerine ilgi goumlsterilmelidir Tespit edilen bu oumlzguumlnluumlkler de genel
bir bağlam iccedilerisine oturtulmalıdır benzerlik ve farklılıklar tespit edilmelidir
Bunun iccedilin de daha mikro duumlzeyde koumlyler ekseninde incelemeler yapılmalı
boumlyle ccedilalışmalar da mikro tarihccedililiğin detaylıoumlzguumln oumlğrenme gereksinimlerini
karşılama yanında defterlerdeki terim veveya verilerin geccedilerliliğini sistemin
niteliğini esaslarını anlama amacına matuf olmalıdır Neticede inşa edilen
metinlerde de ldquotarih yazmak iccedilin saymayı bilmek gerekirrdquo diyen (Oumlzbaran
1991 s 130) George Le Febvre‟in tamamen haklı olamayacağı dikkate
alınmalı geccedilmişe youmlnelik sayısal gerccedilekliklerin birler basamağına kadar mutlak
doğrular şeklinde sayılarla tespit edilemeyeceği goumlz oumlnuumlnde bulundurulmalıdır
Oumlzetle defterler uumlzerinde yapılan ccedilalışmalarda karşılaşılan temel accedilmaz
defterlerin hazırlanış gayeleri ile araştırmacıların cevabını aradığı sorular
arasındaki farklılıktan kaynaklanmaktadır Bu takdirde de cevabı bulunamayan
sorulara karşılık defterlerin yetersiz ve tutarsızlığı vurgulanmaktadır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
52
Kaynakccedila
Acun F (1999) Osmanlı Tarihi Araştırmalarının Genişleyen Sınırları Defteroloji Tuumlrk
Kuumlltuumlruuml İncelemeleri Dergisi I 319-332
Afyoncu E (2003) Tuumlrkiye‟de Tahrir Defterlerine Dayalı Olarak Hazırlanmış
Ccedilalışmalar Hakkında Bazı Goumlruumlşler Tuumlrkiye Araştırmaları Literatuumlr Dergisi 1
(1) 267-286
Barkan Ouml L (1940) Tuumlrk Toprak Hukuku Tarihinde Tanzimat ve 12741858 Tarihli
Arazi Kanunnamesi Tanzimat I İstanbul Millicirc Eğitim Basımevi 321-421
Barkan Ouml L (1975) Feodal Duumlzen ve Osmanlı Tımarı Tuumlrkiye İktisat Tarihi Semineri
MetinlerTartışmalar 8-10 Haziran 1973 O Okyar (Ed) H Uumlnal
Nalbantoğlu (Ed Yrd) Ankara Hacettepe Uumlniversitesi Yayınları 1-25
Barkan Ouml L (1980) Ccediliftlik Tuumlrkiyersquode Toprak Meselesi Toplu Eserler 1 İstanbul
Goumlzlem Yayınları 789-797
Barkan Ouml L (1980) Oumlşuumlr Tuumlrkiyersquode Toprak Meselesi Toplu Eserler 1 İstanbul
Goumlzlem Yayınları 799-804
Burke P (2000) Tarih ve Toplumsal Kuram (M Tunccedilay Ccedilev) İstanbul Tarih Vakfı
Yurt Yayınları
Faroqhi S (1994) Osmanlırsquoda Kentler ve Kentliler (N Kalaycıoğlu Ccedilev) İstanbul
Tarih Vakfı Yurt Yayınları
Guumlccediler L (1964) XVI ve XVII Asırlarda Osmanlı İmparatorluğursquonda Hububat
Meselesi ve Hububattan Alınan Vergiler İstanbul
Heywood C (1988) Between Historical Myth and ldquoMythohistoryrdquo The Limits of
Ottoman History Byzantine and Modern Greek Studies 12 315-345
Iggers G G (2000) Bilimsel Nesnelikten Postmodernizme Yirminci Yuumlzyılda
Tarihyazımı (G Ccedil Guumlven Ccedilev) İstanbul Tarih Vakfı Yurt Yayınları
İnalcik H (1983) Introduction to Ottoman Metrology Turcica 15 311-347
İnalcık H (1987) Hicri 835 Tarihli Suret-i Defter-i Sancak-ı Arvanid Ankara Tuumlrk
Tarih Kurumu Yayınları
İnalcık H (1990) Koumly Koumlyluuml ve İmparatorluk V Milletlerarası Tuumlrkiye Sosyal ve
İktisat Tarihi Kongresi Tebliğler İstanbul 21-25 Ağustos 1989 Ankara Tuumlrk
Tarih Kurumu Basımevi 1-11
İnalcık H (1993) Osmanlılar‟da Raiyet Ruumlsumu Osmanlı İmparatorluğu Toplum ve
Ekonomi İstanbul Eren Yayınları 31-62
İnalcık H (2006) Osmanlı İmparatorluğu Klasik Ccedilağ (1300-1600) (R Sezer Ccedilev)
İstanbul Yapı Kredi Yayınları
Koccedil Y (2000) Zirai Tarım Araştırmalarında Oumllccediluuml Tartı Birimleri Sorunu Bursa Muumlduuml
Oumlrneği T C Selccediluk Uumlniversitesi Uluslararası Kuruluşunun 700 Yıl
Doumlnuumlmuumlnde Buumltuumln Youmlnleriyle Osmanlı Devleti Kongresi International
Congress on Ottoman Empire with all Aspects in 700th Anniversary of its
Establishment 7-9 Nisan 1999 Bildiriler A Akoumlz B Uumlrekli R Oumlzcan (Yay
Haz) Konya 541-546
Ccedilepni Ccedilandır ve Okccedilulu Koumlyleri Oumlrnekleminde Tahrir
Defterlerine Dayalı Bir Mikro-Tarih Analizi
53
Lamoreaux N R (2006) Rethinking Microhistory A Comment Journal of Early
Republic Vol 26 No 4 555-561
Magnusson S G (2003) The Singularization of History Social History and
Microhistory within the Postmodern State of Knowledge Journal of Social
History Vol 36 No 3 701-735
Makovsky A (1984) Sixteenth-Century Agricultural Production in the Liwa of
Jerusalem Insights from the Tapu Defters and an Attempt at Quantification
Archivum Ottamanicum IX 91-127
McGowan B (1969) Food Supply and Taxation on the Middle Danuba 1568-1579
Archivum Ottomanicum I 139-196
Olafsson D (2009) Communities based microhistories and related scholarly
approaches within humanities and social sciences Theory and Practice of
Microhistory A Workshop at Collegium Budapest on 19 June 2009 1-16
Oumlz M (1991) Tahrir Defterlerinin Osmanlı Tarihi Araştırmalarında Kullanılması
Hakkında Bazı Duumlşuumlnceler Vakıflar Dergisi XXII 429-439
Oumlz M (1997) XVI Yuumlzyıl Anadolusu‟nda Koumlyluumllerin Vergi Yuumlkuuml ve Geccedilim Durumu
Hakkında Bir Araştırma Osmanlı AraştırmalarıJournal of Ottoman Studies
XVII 77-90
Oumlz M (1999) Osmanlı Klasik Doumlneminde Tarım Osmanlı 3 İktisat G Eren (Ed)
Doccedil Dr K Ccediliccedilek C Oğuz (Bilim Ed) Ankara Yeni Tuumlrkiye Yayınları
66-73
Oumlz M (1999) XV-XVI Yuumlzyıllarda Canik Sancağı Ankara Tuumlrk Tarih Kurumu
Yayınları
Oumlz M (2000) 15-16 Yuumlzyıllarda Anadolu‟nun Sosyal Tarihine Dair Araştırmalar
Genel Bir Değerlendirme T C Selccediluk Uumlniversitesi Uluslararası Kuruluşunun
700 Yıl Doumlnuumlmuumlnde Buumltuumln Youmlnleriyle Osmanlı Devleti Kongresi International
Congress on Ottoman Empire with all Aspects in 700th Anniversary of its
Establishment 7-9 Nisan 1999 Bildiriler A Akoumlz B Uumlrekli R Oumlzcan (Yay
Haz) 525-531
Oumlz M (2000) Tahrir Defterlerindeki Sayısal Veriler Osmanlı Devletirsquonde Bilgi ve
İstatistik H İnalcık Ş Pamuk (Der) 15-32
Oumlz M (2002) XVI Yuumlzyılda Anadolu‟da Tarımda Verimlilik Problemi XIII Tuumlrk
Tarih Kongresi 4-8 Ekim 1999 Kongreye Sunulan Bildiriler Ankara Tuumlrk
Tarih Kurumu Yayınları 1643-1651
Oumlz M (2007) Reacircyacirc Tuumlrkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA) 34 490-
493
Oumlzbaran S (1991) Tavandan Tabana Toplum Tarihine Doğru Tarih ve Sosyoloji
Semineri 28-29 Mayıs 1990 Bildiriler İstanbul İstanbul Uumlniversitesi
Edebiyat Fakuumlltesi Tarih Araştırma Merkezi 121-131
Singer A (1996) Kadılar Kullar Kuduumlsluuml Koumlyluumller İstanbul Tarih Vakfı Yurt
Yayınları
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
54
TD 13 (Yediyıldız B ve Uumlstuumln Uuml (1992) Ordu Youmlresi Tarihinin Kaynakları I 1455
Tarihli Tahrir Defteri Ankara Tuumlrk Tarih Kurumu Yayını)
TD 37 (Yediyıldız B ve Uumlstuumln Uuml (2002) Ordu Youmlresi Tarihinin Kaynakları II 1485
Tarihli Tahrir Defteri Ankara Tuumlrk Tarih Kurumu Yayını)
TD 255
TD 169
Yediyıldız B (1987) Ordu Kazası Sosyal Tarihi (1455-1613) Ankara Kuumlltuumlr ve
Turizm Bakanlığı Yayınları
Tablo I I Ccedilepni Koumlyuuml Demografik Verileri Nuumlfus Veri
Tuumlrleri
1455 1485 1547 1613
Ekinli Bennak 3 (1‟i hassa ccediliftlikte
uumlretim yapıyor)
5 8 4
Caba 1 10 18
Muumlcerred 2 5 13
Toplam 3 8 23 35
TD 13 262 (197) TD 37 48 (120) TD 255 377 TD 169 117-118
Tablo I II Ccedilandır Koumlyuuml Demografik Verileri Nuumlfus Veri
Tuumlrleri
1455 1485 1547 1613
Ekinli Bennak 4 5 8 8
Caba 2 1 (muumlezzin caba
resmi veriyor)
14 37
Muumlcerred 1 2 2 10
İmam Hatip
Fakih Muumlezzin
Toplam 7 8 24 55
TD 13 259 (194-195) TD 37 46 (117) TD 255 378 TD 169 119-120
Tablo I III Okccedilulu Koumlyuuml Nuumlfus Verileri Nuumlfus Veri
Tuumlrleri
1455 1485 1547 1613
Nim Ccedilift 3
Ekinli Bennak 4 6 10 10
Caba 1 (Muumlbtela) 1 18 38
Muumlcerred 7 5 26
İmam Hatip
Fakih Muumlezzin
1(ccedilift resminden
muaf)
1 (ccedilift resminden
muaf)
Toplam 9 15 33 74
TD 13 262 (197) TD 37 48 (121) TD 255 370-371 TD 169 106-107
Ccedilepni Ccedilandır ve Okccedilulu Koumlyleri Oumlrnekleminde Tahrir
Defterlerine Dayalı Bir Mikro-Tarih Analizi
55
Tablo II Ia Ccedilepni Koumlyuuml Yıllık Vergi Miktarları Uumlruumln Adı 1455
Aynicirc Nakdicirc
1485
Aynicirc Nakdicirc
Buğday 5 muumld 300 3 Muumld+4
muumld (hassa)
150+200
Arpa 5 muumld 200 3 muumld+ 4
muumld (hassa)
120+160
Gavers
Meyve ve Sebze 20 15
Piyaz
Resm-i Kendir
Resm-i Ganem
acircdet-i ağnam
4+4
Oumlşr-uuml Kovan
resm-i kivvare
30
Bacircdıheva
Deştibacircniarucircsiyye
10 26+14
Bennak ve Caba
Resmi
60 103
Toplam 200
kile
10 muumld
590 akccedile
(koumlyuumln
mezraası
Kuumlrze‟nin
geliri yok)
280 kile 14
muumld
826 akccedile (koumlyuumln
mezrası Kuumlrzeyeri‟nde
1 muumld buğday 1 muumld
arpa gelir var=50+40
akccedile) işleyenler kayıtlı
değil
TD 13 262 (197) TD 37 48 (120-121) TD 255 377 TD 169 117-118
Tablo II Ib Ccedilepni Koumlyuuml Yıllık Vergi Miktarları Uumlruumln Adı 1547
Ayni Nakdicirc
1613
Ayni Nakdicirc
Buğday 100 kile
+50 kile
600+300 100 kile +50
kile (hassa)
700+350
Arpa 60 kile
+20 kile
300+100 60 kile +20
kile (hassa)
360 +120
Gavers 120 kile 600 120 kile 720
Meyve ve Sebze 104 140
Piyaz
Resm-i Kendir 110
Resm-i Ganem
acircdet-i ağnam
100
Oumlşr-uuml Kovan
resm-i kivvare
50 50
Bacircdıheva
Deştibacircniarucircsiyye
90+90
Bennak ve Caba
Resmi
274 234+72
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
56
Toplam 350 kile 2718 akccedile
(220 akccedile
hacircsılı olan
Kuumlrze
mezrası
var)
350 kile 2746 akccedile (Kuumlrze
mezrasında iskan var
mezrada 6 ekinli
bennak 12 caba 9
muumlcerred var 2000
akccedile toplam ayni ve
nakdicirc vergi geliri var)
TD 13 262 (197) TD 37 48 (120-121) TD 255 377 TD 169 117-118
Tablo II II Ccedilandır Koumlyuuml Yıllık Vergi Miktarları Uumlruumln Adı 1455
Ayni Nakdicirc
1485
Ayni Nakdicirc
1547
Ayni Nakdicirc
1613
Ayni Nakdicirc
Buğday 2 muumld 120 15
Muumld
75 40 kile 240 akccedile 40 kile 280
Arpa 1 muumld 40 1
Muumld
40 40 kile 200 akccedile 30 kile 180
Gavers 100 kile 500 akccedile 100
kile
600
Meyve ve
Sebze
20 20 12 20
Piyaz
Kendir 30 () 30
Resm-i
Ganem
acircdet-i
ağnam
160 50
Oumlşuumlr-uuml
kovan
resm-i
kivvare
20 12 20
Bacircdıheva
deştibacircniar
ucircsiyye
20 26+14 220 200
Bennak ve
Caba Resmi
66 103 326 144+
481
Toplam 60
kile
3 muumld
266
Akccedile
550
kile
25
muumld
298
akccedile
1180
kile
1700
akccedile
(ayrıca
300 akccedile
hacircsılı
olan bir
zemin
var)
170
kile
2005
akccedile
(defterde
2000)
TD 13 259 (195) TD 37 46 (117-118) TD 255 378 TD 169 120
Ccedilepni Ccedilandır ve Okccedilulu Koumlyleri Oumlrnekleminde Tahrir
Defterlerine Dayalı Bir Mikro-Tarih Analizi
57
Tablo II III Okccedilulu Koumlyuuml Yıllık Vergi Miktarları Uumlruumln Adı 1455
Ayni Nakdicirc
1485
Ayni Nakdicirc
1547
Ayni Nakdicirc
1613
Ayni Nakdicirc
Buğday 4
muumld
240 2
Muumld
100 20
kile
120 140
kile(
defterde
40
ancak
tahrir
kıymeti
ne goumlre
140
olmalı)
980
Arpa 3
muumld
120 1
Muumld
40 50
kile
250 150 kile 900
Gavers 100
kile
500 300 kile 1800
Meyve ve
sebze
30 İsmi var
miktarı yok
Piyaz 10 10
Kendir 160
Resm-i
Ganem
acircdet-i
ağnam
20 140
Oumlşr-uuml
Kovan
resm-i
kovan
10 30() 80
Bacircdıheva
deştibacircni
arucircsiyye
25 50+25 280 500
(deştibacircni ve
tapu-yu
zemin nısf
bacircdiheva ve
arucircsiyyenin
miktarı yok)
Nim Ccedilift
Bennak
ve Caba
Resmi
114 86+
35
414 180+
494
(defterde
794)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
58
Toplam 140
kile
7
muumld
519
akccedile
60
kile
3
muumld
346
akccedile
(ayrıca
nim
buumlyuumlkluuml
ğuumlnde
bir
zemin
var
geliri
yok)
170
kile
193
Akccedile
(ayrı
ca
100
akccedile
hacircsılı
olan
bir
zemin
var)
Defterde
6000 akccedile
(vergi
kalemleri
tek tek
toplandığın
da yaklaşık
5000 akccedile)
TD 13 262 (197-198) TD 37 48 (121-122) TD 255 370-371 TD 169 106-
107
Tablo III I Ccedilepni Koumlyuuml Yıllık Toplam Uumlretimi Uumlruumln Adı 1455
Ayni Nakdicirc
1485
Ayni Nakdicirc
1547
Ayni Nakdicirc
1613
Ayni Nakdicirc
Buğday 260
kile
780
akccedile
460
kile
1150
akccedile
600 kile 3600 akccedile 600
kile
4200
akccedile
Arpa 260
kile
520
akccedile
460
kile
920
akccedile
340 kile 1700 akccedile 340
kile
2040
akccedile
Gavers 600 kile 3000 akccedile 600
kile
3600
akccedile
Meyve ve
sebze
100
akccedile
75
akccedile
520 akccedile 700
akccedile
Piyaz
Kendir 550 akccedile
Kuumlccediluumlkbaş
Hayvan
Sayıları
16
adet
200
koyun
Bal
uumlretimi
150
akccedile
100 ya da
50 adet
kovan
100 ya
da 50
adet
kovan
Toplam 520
kile
1400
akccedile
920
kile
2295
akccedile+
16
koyun
1540
kile
9370
akccedile+200
adet
koyun+50
ya da 100
adet
kovan
81540
kile
10540
akccedile+10
0 ya da
50 adet
kovan
TD 13 262 (197-198) TD 37 48 (121-122) TD 255 370-371 TD 169 106-
107
Ccedilepni Ccedilandır ve Okccedilulu Koumlyleri Oumlrnekleminde Tahrir
Defterlerine Dayalı Bir Mikro-Tarih Analizi
59
Tablo III II Ccedilandır Koumlyuuml Yıllık Toplam Uumlretimi Uumlruumln Adı 1455
Ayni Nakdicirc
1485
Ayni Nakdicirc
1547
Ayni Nakdicirc
1613
Ayni Nakdicirc
Buğday 200
kile
600
akccedile
150
kile
375
akccedile
200
kile
1200
akccedile
200
kile
1400 akccedile
Arpa 100
kile
200
akccedile
100
kile
200
akccedile
200
kile
1000
akccedile
150
kile
900 akccedile
Gavers 500
kile
2500
akccedile
500
kile
3000 akccedile
Meyve ve
sebze
100
akccedile
100
akccedile
60 akccedile 100 akccedile
Piyaz
Kendir 150
akccedile
150 akccedile
Kuumlccediluumlkbaş
Hayvan
Sayıları
320 adet
koyun
100 adet
Bal uumlretimi 100
akccedile
12 ya da
24 adet
kovan
20 ya da 40
adet
Toplam 300
kile
900
akccedile
250
kile
775
akccedile
900
kile
4910
akccedile+
320 adet
koyun+
12 ya da
24 adet
kovan
850
kile
5550 akccedile+
100 adet
koyun+
20 ya da 40
adet kovan
TD 13 262 (197-198) TD 37 48 (121-122) TD 255 370-371 TD 169 106-
107
Tablo III III Okccedilulu Koumlyuuml Yıllık Toplam Uumlretimi Uumlruumln Adı 1455
Ayni Nakdicirc
1485
Ayni Nakdicirc
1547
Ayni Nakdicirc
1613
Ayni Nakdicirc
Buğday 400
kile
1200
akccedile
200
kile
500
akccedile
100
kile
600
akccedile
700
kile
4900 akccedile
Arpa 300
kile
600
akccedile
100
kile
200
akccedile
250
kile
1250
akccedile
750
kile
4500 akccedile
Gavers 500
kile
2500
akccedile
1500
kile
9000 akccedile
Meyve ve
sebze
150
akccedile
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
60
Piyaz 50 akccedile 50 akccedile
Kendir 800
akccedile
Kuumlccediluumlkbaş
Hayvan
Sayıları
40
adet
koyun
280 adet
koyun
Bal
uumlretimi
50 akccedile 30 ya da
60 adet
kovan
180 ya da
360 adet
Toplam 700
kile
1800
akccedile+
40
koyun
300
kile
750
akccedile
850
kile
5350
akccedile+28
0
koyun+
30 ya da
60
kovan
2950
kile
18450 akccedile+
180 ya da
360 adet
kovan
TD 13 262 (197-198) TD 37 48 (121-122) TD 255 370-371 TD 169 106-
107
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 61-89
OSMANLI DOumlNEMİ KADIN SUumlS MALZEMELERİNİN DİVAN
ŞİİRİNE YANSIMALARI
Uumllkuuml CcedilETİNKAYA
Oumlzet
İnsanın guumlzel olana ilgisi dolayısıyla hemen her ccedilağda o ccedilağın estetik
anlayışına uygun olarak guumlzel olmak guumlzel goumlruumlnmek oumlnemli olmuştur Erkeğe
goumlre guumlzel goumlruumlnmeye daha ccedilok oumlnem veren kadın cinsi guumlzelleşmek iccedilin ccedileşitli
yollara başvurmuştur Guumlzel giysiler muumlcevher ve aksesuarlarla birlikte ccedileşitli
suumls (makyaj) malzemeleri kadın guumlzelliğine guumlzellik katan unsurlardır
Esas gayesi guumlzellik olan buumltuumln guumlzel sanatlar gibi divan edebiyatında
da bu konuya son derece oumlnem verilmiş insan guumlzelliği idealize edilerek
anlatılmıştır Bu ccedilalışmada divan şiirinin başta gazeller ve aşk mesnevileri olmak
uumlzere farklı nazım şekilleriyle yazılmış manzumelerinde geccedilen kadınların
makyaj malzemeleri ile ilgili oumlrneklerle bu malzemelerin oumlzellikleri hangi
amaccedillarla ve ne şekilde kullanıldıklarına ilişkin bilgiler değerlendirilmiştir
Anahtar kelimeler Divan şiiri kadın guumlzellik aksesuar suumlslenme
makyaj somutlaştırma Osmanlı gazel mesnevi
Reflections of Ottoman Period Womenrsquos Accessories and Toiletries
on Divan Poetry
Abstract
Since mankind has always paid attention to beauty attractiveness and
impressive appearance in accordance with the aesthetical views of a given period
have been important The women whose concern for beauty overwhelm men‟s
in an attempt to attract men have tried various methods to look beautiful
Beautiful clothes jewelry accessories and toiletries (make up) are the elements
that increase feminine charm
Like all the other fine arts that have strong admiration for beauty divan
literature has attached much importance to this subject and human beauty was
narrated with idealization In this paper information about women‟s make-
uptoiletries their features their aims of use and how they are used are examined
by the analyses of samples taken from divan poems of different verses such as
gazel (ode) and love mathnawi
Key words Divan poetry woman beauty accessories toilette make
up concretization Ottoman gazel mathnawi
Dergimizin 12 sayısında ldquoOsmanlı Kuumlltuumlruumlnde Kadın Suumls Malzemelerinin Edebiyata
Yansımalarırdquo başlığıyla hakem oumlneri ve duumlzeltmelerinin yer almadığı ilk halini sehven
yayımladığımız makalenin hakemlerin oumlnerileri doğrultusunda duumlzeltilmiş halini bu sayımızda
tekrar yayımlıyoruz
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 62
Giriş
Guumlzellik kavramı ile insan arasında daima varlığı bilinen ilişki insanın
guumlzel olana karşı hoşlanma ve haz duyguları ile kendini goumlsteren doğal
eğilimidir Bu nedenle her ccedilağda o ccedilağın estetik anlayışına uygun olarak guumlzel
olmak guumlzel goumlruumlnmek insanlar iccedilin daima oumlnemli olmuştur Kadın cinsi ise
erkeğe goumlre guumlzel goumlruumlnmeye daha ccedilok oumlnem vermiştir Başka insanların ve
oumlzellikle karşı cinsin beğenisini kazanmak isteyen kadın guumlzelleşmek iccedilin
ccedileşitli yollara başvurmuştur Giyim kuşamdaki zarafet kıyafeti tamamlayan
muumlcevher ve aksesuarlarla ccedileşitli suumls (makyaj) malzemelerinin kullanımı kadın
guumlzelliğine guumlzellik katan unsurlar olmuştur
İdealist bir edebiyat olan divan edebiyatında insan guumlzelliği de idealize
edilerek anlatılmıştır Değişmeyen ve dışına ccedilıkılamayan belirli estetik kurallara
bağlı olan bu edebicirc gelenekte insan guumlzelliği buumltuumln ayrıntılarıyla ve en guumlzel
şekilde sevgili tipi ile anlatılır Cinsiyeti oumlnemli olmaksızın sevgiliye atfedilen
bu guumlzelliğin daha ccedilok kadına oumlzguuml oumlzelliklerle tasvir edildiği goumlruumlluumlr
Dolayısıyla teşbih istiare ve mecaz gibi edebicirc sanatlar şairin boumlyle bir guumlzeli
tasvir ederken sıkccedila başvurduğu hazır araccedillar olmuştur
Dış goumlruumlnuumlş bakımından muumlkemmel guumlzelliği ile tek ve değişmez bir tip
olan sevgilinin divan edebiyatının tek taraflı aşk anlayışına goumlre seven ve aşkın
ızdırabını ccedileken acircşığına eziyeti cefası nazı kahredici ilgisizliği ve vefasızlığı
ise hacirckim ve değişmez moral vasıflarıdır (Akuumln 1994 s 415) Bu vasıflarıyla
acircşığını kahreden sevgili suumlslenerek muumlkemmel guumlzelliğine kattığı guumlzellikle
son derece baştan ccedilıkarıcı bir goumlruumlnuumlşe kavuşur ve acircşığın ızdırabı buumlsbuumltuumln
artar Şair Gubari (oumll 1574-75)‟nin ldquoAşkın goumlzuuml daima guumlzelliğe bakar aşkın
suumlsuuml daima guumlzellikledir Guumlzellik ne kadar guumlccedilluuml (fazla) olursa aşk hacircli (de o
kadar) artar Ey sevgili Guumlzelin guumlzelliği arttıkccedila acircşığın aşkını artırırrdquo dediği
şu beyitleri guumlzelliğin aşktaki oumlnemini anlatması bakımından dikkate değerdir
Ĥuumlsne baķar hemīşe ćayn-ı ćaşķ
Ĥuumlsn ileduumlr hemīşe zeyn-i ćaşķ
Ne ķadar olsa ħuumlsn ķuvvetde
Ĥālet-i ćaşķ olur meziyyetde
Artduġınca cemāl uuml ħuumlsn-i nigār ćĀşıķuntilde ćaşķın arturur ey yār (Aktaş 2006 s 173)
Kadın guumlzelliğinin oumlzellikle aşkın başlangıcında en oumlnemli etken
olduğunu aşk mesnevilerinde accedilık bir şekilde goumlrmek muumlmkuumlnduumlr Soumlz konusu
mesnevilerde erkek kahramanlar genellikle kadın kahramanların ya resmini
goumlrerek ya da bir başkasından guumlzelliklerinin oumlvguumlsuumlnuuml duyarak acircşık olurlar
Dolayısıyla bu eserlerde kadın kahramanlar gerek giyim kuşamları muumlcevher
ve aksesuarları gerekse makyaj malzemeleri kullanmak suretiyle suumlslenmeye
oumlnem veren guumlzellikleri ile goumlz kamaştıran kişiler olarak anlatılırlar
Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları 63
Fransızca ldquomaquillagerdquo kelimesinden Tuumlrkccedileye geccedilmiş olan ldquomakyajrdquo
terimi yuumlzuuml guumlzelleştirmek iccedilin kaş goumlz kirpikler yanak ve dudaklara ccedileşitli
maddeler suumlruumllerek yapılan işlemin adıdır (Tuumlrkccedile Soumlzluumlk 2005 s 1334)
Eskiden makyaja ldquoyuumlz yazmakrdquo denilmiştir Reşat Ekrem Koccedilu ldquoyuumlz yazmakrdquo
hakkında şu bilgileri veriyor ldquoEski Tuumlrk kadınının suumlslenmesinde allıklı
aklıklı rastıklı suumlrmesi yapma laden benli yuumlz makyajı karşılığı kullanılmış bir
deyimdir Huumlnerli zevkli kızlar kadınlar yuumlzlerini kendileri yazarlardı Ham
elliler ise bu işte bilgisi kabul edilmiş kadınlara başvururlardı (1967 s 248)
Tuumlrkccedilede ldquoyuumlz yazmacısırdquo olarak adlandırılan bu kadınlara Arapccedilada ldquomacircşıtardquo
veya ldquomeşşacirctardquo denir
Makyaj iccedilin kullanılan maddeler zamana goumlre ccedileşitlilik goumlstermiştir
Guumlnuumlmuumlzde modern kimyanın uumlruumlnleri olan fondoumlten pudra allık rimel far ve
ruj gibi maddelerin yerine eskiden kimyasal işlem goumlrmemiş doğal yollarla
ccedileşitli bitki ve madenlerden elde edilen maddeler kullanılmıştır Eskiden
kadınların kullandıkları makyaj (suumls) malzemeleri genel olarak kına (hınacirc
hınnacirc hizacircb nigacircr) rastık (vesme) suumlrme (kuhl tucirctiyacirc) ccedilivit (nicircl) allık (guumll-
gucircne gacircze suumlrhicirc kızılca duumlzguumln) uumlstuumlbeccedil (seficircdacirc seficircdacircc isficircdacircc seficircdacircb)
altın suyu (zer-acircb acircb-ı zer) altın varak (zerek) yapma (suni) ben (hacircl-i acircrızicirc)
gibi maddelerdir Bu maddelerden ldquohınnacirc vesme surhicirc seficircdacircb suumlrme zerek
ve hacircl-i acircrızicircrdquoden oluşan yedi tanesine genel olarak Farsccedilada ldquoher-heftrdquo
denilmektedir (Mu‟icircn 1364 s 5130) Burhacircn-ı Kacirctırsquoda yedinci madde ile ilgili
olarak ihtilaf bulunduğuna işaret edilerek ldquohacircl-i acircrızicircrdquo yerine kimilerinin
ldquogacircliyerdquo yi tercih ettikleri bildiriliyor (Muumltercim Acircsım 2000 s 344) Nitekim
bu yedinci madde Ferheng-i Şursquoucircricirc‟de ldquogacircliyerdquo (Şu‟ucircricirc Hasan s 425a-b) iken
Gencine-i Guumlftar‟da (Şuumlkucircn 1984 s 1985) ve Osmanlıca-Tuumlrkccedile Ansiklopedik
Luumlgatrsquode (Devellioğlu 1993 s 358) ldquomiskrdquo olarak geccediler
Eski zaman kadınlarının makyaj malzemelerinin yanı sıra guumlzel kokulu
maddeler de kullandıkları goumlruumlluumlr Guumlnuumlmuumlzde kullanılan parfuumlmuumln yerini tutan
bu maddeler ise muumlşg (misk) anber nacircfe gacircliye ve guumll suyu vbdir
Bu ccedilalışmada oumlncelikle Osmanlı doumlnemi kadın suumls (makyaj)
malzemelerinin oumlzellikleri hangi amaccedillarla ve ne şekilde kullanıldıklarına
ilişkin ccedileşitli kaynaklarda yer alan bilgilere yer verilmiştir Bu bilgiler
doğrultusunda divan şiirinin başta kadın aşk ve guumlzelliğin en ccedilok konu edildiği
gazeller ve aşk mesnevileri olmak uumlzere farklı nazım şekilleriyle yazılmış
manzumelerinde geccedilen soumlz konusu suumls malzemeleri ile ilgili oumlrnek beyitler
değerlendirilmiştir Konuyla ilgili oumlrnek beyitlerin tespiti iccedilin divan
edebiyatında 14 ve 18 yuumlzyıllar arasında yazılmış 62 divan ve 36 mesnevi
taranmıştır Taramalar sonucunda konuyla ilgili ccedilok sayıda oumlrnek beyit tespit
edilmiştir Ancak bu beyitlerin hepsini değerlendirmenin bir makale boyutunu
aşacağı duumlşuumlncesiyle oumlrnek sayısı sınırlı tutulmuştur
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 64
1 Kına [Hınacirc (Hınnacirc) Hizacircb Nigacircr]
Arapccedilada ldquohınacircrdquo ve ldquohınnacircrdquo biccedilimlerinde kullanılan ve Tuumlrkccedilede ldquokınardquo
olarak bilinen bu madde kına ağacının yapraklarının tozundan yapılmış
siyahımsı kırmızı renkli bir boyadır (Şemseddin Sami 1317 s 560 Huumlseyin
Remzi 1305 s 466)
Eski Tuumlrk suumlslemesinde ccedilok oumlnemli bir yere sahip olan kına kadın ve
kızlar tarafından el ayak ve saccedillarını boyamakta kullanılmıştır Bu boyama
işlemine de ldquokına yakmakrdquo denmiştir Reşat Ekrem Koccedilu kınanın kullanımı ile
ilgili şu bilgileri veriyor
Bir macun hacircline getirilen kına boyası akşam yemeğinden sonra avuca
konulur ve parmaklar yumularak yumruk olmuş eller bezle sarılıp
bağlanırdı Ertesi sabah accedilılıp yıkandığında avuccedillar ve parmaklar bir
aydan fazla devam edecek tırnaklar da uzayıp kesildikccedile kaybolacak
şekilde kırmızıya boyanmış olurdu Duumlğuumlnlerde gelin kızın el ve
ayaklarına muhakkak kına yakılır ve gece sabaha kadar devam eden
sazlı soumlzluuml oyunla eğlenceye bdquokına gecesi‟ denilirdi (1967 s 157)
Arapccedila ldquohizacircbrdquo kelimesi ise genel olarak ldquoboyardquo demektir (Muumltercim
Ahmed Asım 1305 s 121 Şemseddin Sami 1317 s 583) Osmanlıca-Tuumlrkccedile
Ansiklopedik Luumlgatrsquote ise boya anlamının yanı sıra ldquokınardquo anlamı da goumlruumlluumlyor
(Devellioğlu 1993 s 374) Buna goumlre ldquohizacircbrdquoın kaşa suumlruumllduumlğuumlnde rastık
(vesme) ele veya ayağa suumlruumllduumlğuumlnde ise kına anlamına gelen bir kelime
olduğu anlaşılıyor Arpaeminizade Sami (oumll 1734) ve Keccedilecizade İzzet Molla
(oumll 1829)‟nın aşağıdaki beyitleri ldquohizacircbrdquoın kına anlamında kullanımına
oumlrnektir
Sami soumlz konusu beyitte şarap ile kınanın renk ilişkisi nedeniyle
ldquoYacircrim her ne zaman şarap iccedilse bir yudumunu sanki arzu gelinimin (geline
benzeyen arzumun) ayağını kınalamak iccedilin (kadehte) bırakırrdquo demektedir
Dolayısıyla sevgilinin şarabının son yudumunu şairin geline benzettiği
arzusunun ayağına kına olması iccedilin doumlkmek uumlzere kadehte bıraktığı
anlaşılmaktadır Ccediluumlnkuuml eskiden meyhane muumldavimleri arasında iccedililen şarabın
son yudumunu (cuumlr‟a) yere doumlkmek bir acircdetmiş Bu konuda bilgi iccedilin bk
(Onay 1993 ss 95-96)
Baķıyye cuumlrća ķor yāruumlm ne dem nūş-ı şarāb eyler Ayaġına ćarūs-ı şevķumuntilde gūyā ĥiżāb eyler (Kutlar 2004a s 480)
İzzet Molla ise sevgilinin kınalı elini onun ayrılığından goumlnluuml hasta
duumlşmuumlş acircşığının goumlğsuumlne koymamasını koyarsa kınanın rengiyle hasta acircşığın
ateşinin yuumlkseleceğini soumlyler Buna goumlre beyitte sevgilinin kınalı elleriyle acircşığa
dokunuşunun onun goumlnluumlndeki aşk ateşini buumlsbuumltuumln artıracağı dolayısıyla
sevgilinin kınalı ellerinin guumlzelliği ve etkileyiciliği vurgulanmaktadır Burada
Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları 65
ldquorengrdquo kelimesi ldquohile oyunrdquo anlamını da ccedilağrıştıracak şekilde tevriyeli
kullanılmıştır
Ķoyma destuumlntilde sīne-i dil-ĥaste-i hicrānuntildea Āteşi efzūn olur reng-i ĥiżābuntildedan senuumlntilde (Şahin 2004 s 472)
Farsccedila ldquonigacircrrdquo kelimesi de ldquoSevgilinin (guumlzelin) el ve ayaklarına kına
ile yapılan şekilrdquo (Mu‟icircn 1364 s 4803) anlamındadır Abduumllbaki Goumllpınarlı
Hafız Divanı tercuumlmesinde ldquoNigacircr hem guumlzel manasına gelir hem de
parmaklara konan kına manasına gelir Bu bakımdan şairler daima bu
kelimenin iki manasıyla bir sanat yaparlarrdquo (Şirazi 1992 s 704) diyor
Hamdullah Hamdi (oumll 1503)‟nin Yusuf u Zuumlleyha mesnevisinde Zuumlleyha‟nın
kınalı ellerinin tasvir edildiği şu beytin ilk mısra‟ında ldquokınardquo ikinci mısra‟ında
ldquosevgilirdquo anlamlarında olmak uumlzere ldquonigacircrrdquo kelimesinin cinaslı kullanımı buna
oumlrnektir
Keffi levħine itdi naķş-ı nigār Tā bu naķş ile el vire o nigār (Oumlztuumlrk 2001 s 135)
Fuzuli (oumll 1556)‟nin bir muumlseddesinden alınan ve sevgilinin suumlmbuumll
gibi siyah ve etrafa misk kokusu yayan saccedillarını guumlle benzeyen yanakları
uumlzerine doumlktuumlğuuml nazik ve guumlzel ayağına guumll yaprağı gibi kına yaktığından soumlz
ettiği aşağıdaki dizelerde de ldquonigacircrrdquo kelimesinin kına anlamına geldiği
goumlruumllmektedir
Toumlkmiş guumll uumlzre suumlnbuumll-i gīsū-yı muumlşg-bār Yaĥmış laţīf ayaġına guumll-berg tek nigār (Akyuumlz vd 1958 s 444)
Revani (oumll 1524)‟nin ldquoBayram guumlzelleri (bayram yerlerinde gezintiye
ccedilıkan guumlzeller) bayramda hile ile her acircşığın goumlnluumlnuuml almak iccedilin ellerine kına
yakmışlarrdquo dediği şu beytinde hem guumlzellerin bayramlarda kına yakma
acircdetinden hem de onların kınalı ellerinin acircşıkları aşka duumlşuumlrecek kadar guumlzel
oluşundan soumlz edilmektedir
ćĪdde her ćāşıķuntilde almaġa goumlntildelin āl ile Ellerin ħınnā ile naķş eylemiş ĥūbān-ı ćīd (Avşar tarihsiz s 129)
Şairler kına ile kan arasındaki renk benzerliğinden dolayı guumlzellerin
acircşıkların kanını kına olarak kullandıkları hayalini şiirlerinde sık sık dile
getirmişlerdir Mesihi‟nin aşağıdaki beyti buna oumlrnektir
Beyitte bir genccedil kıza (bakireye) benzetilen kasidenin guumlzelliğine
şaşırmamak gerektiği ccediluumlnkuuml ellerinin ciğer kanı ile kınalandığı belirtilmektedir
Yani şair kasidesini daha oumlnce soumlylenmemiş hayallerle yazdığı iccedilin el
değmemiş (bakire) bir kıza yuumlrekten gelen samimi duygularını soumlyleyiş
guumlzelliği iccedilinde anlattığı iccedilin de elleri ciğer kanıyla kınalanmış genccedil kıza
benzeterek oumlvmuumlştuumlr
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 66
Rengīn goumlrinse bikr-i ķaŝīdem ćaceb mi kim Ĥūn-ı cigerle eylemişem ellerin ĥıżāb (Mengi 1995 s 41)
Aşağıdaki beyit Gelibolulu Sun‟i (oumll 1534-35)‟nin Divan‟ında mesnevi
nazım biccedilimiyle yazılmış ve gelin gibi hayal edilen mumun suumlslenişinin
anlatıldığı şiirden alınmıştır Burada guumlzel mumun gelin olduğu ve kına
gecesinde ayağına kına yakıldığı anlatılmaktadır
ćArūs oldı bu gice şemć-i raćnā Anuntildersquoccediluumln yaķdılar pāyına ħınnā (Yakar 2002 s 434)
Arpaeminizade Sami‟nin bir kasidesi (temmucircziyye)nde yer alan
aşağıdaki beyitlerde ldquoTemmuz sıcağını vasfetmenin guumlzelliğinin beğenilen
(seccedilkin) şairlik maşıtasının arzusu olduğu o zaman (vasfedilen temmuz sıcağı)
hayal bakiresinin (bakire bir kız gibi el değmemiş hayallerinin) kıvırcık
saccedillarını etkileyerek onları alev rengi gibi kendi kendine kınaladırdquo
denmektedir Yani şair temmuz sıcağını anlatmanın genccedil kıza benzettiği
hayalinin saccedillarına bile etki ederek onun alev rengi gibi kendi kendine
kınalanmasını sağladığını anlatmaktadır
O dem ki zībiş-i taħrīr-i vaŝfı temmūzuntilde
Murād-ı māşıţa-i ţabć-ı muumlsteţāb oldı
İduumlp kuumllāle-i dūşīze-i ĥayāle eśer Ccediluuml reng-i suumlrĥ-i ćalev ĥˇod-be-ĥˇod ĥıżāb oldı (Kutlar 2004a s 129)
2 Rastık (Vesme)
Tuumlrkccediledeki ldquorastıkrdquo kelimesinin Arapccedila karşılığı olan ldquovesmerdquo
kadınların kaşlarına suumlrduumlkleri siyah boyaya denir (Şemseddin Sami 1317
s 1492 Koccedilu 1967 s 196 Pakalın 1993 s 13) Farsccedila soumlzluumlklerden Burhacircn-ı
Kacirctı‟da vesme ile ilgili olarak şu bilgiler veriliyor
Bir nebattır Karılar kaynatıp usaresi ile ebruların hizab ederler Bu
nebat ketem dedikleridir ki mersin varakına şebih semeri fuumllfuumll kadar
ve ba‟de‟l-kemacircl siyah olur Bazılar bdquovesme varaku‟n-nicircl yani ccedilivit
otudur‟ dedi Bazılar indinde hınacirc-yı siyahtır ki hınacirc-yı mecnucircn veya
hınacirc-yı şugacircl dahi derler (hellip) Bir kavilde rastık taşıdırrdquo (Muumltercim
Acircsım 2000 s 809)
Burhan-ı Kacirctı‟da bitkisel ve madenicirc koumlkenli olduğu bildirilen vesmenin
diğer soumlzluumlklerde (Şemseddin Sami 1317 ss 654-655 Koccedilu 1967 s 196
Pakalın 1993 s 13) yalnızca rastık taşı denilen ldquoantimonrdquo elementinden elde
edildiği bildirilmektedir
Tuumlrkccediledeki yaygın soumlyleyişe goumlre ldquorastıkrdquo olarak bilinen kelimenin aslı
Farsccedila ldquoracircsuhtrdquotur Burhacircn-ı Kacirctı‟ın ldquoracircsuhtrdquo maddesinde ise şu bilgiler
veriliyor
Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları 67
Rastık taşına denir ki muharrak [yanmış] bakırdan yaparlar Sıfatı
budur ki bakırı gayette ince sahifeler duumlzuumlp bir ccediloumlmlek iccedilre dizdikten
sonra oumlşruuml kadar kuumlkuumlrtle tuz mecmursquoundan sahifelerin uumlzerine ve
arasına serpip ccediloumlmleği ağzının muhkem bend ve kuumllhanda bir hafta
terk eyleyeler ta ki cuumlmlesi muhterik ola Efdali Mısricirc nevidir
(Muumltercim Acircsım 2000 s 618)
Vesmenin kullanılışına ilişkin olarak tespit edilen oumlrnek beyitlerden
aşağıdaki Fuzuli Behişti ve İzzet Molla‟nın beyitlerinde vesme ile boyanmış
kara kaşlı guumlzellerin kaşlarının ccedilekiciliği anlatılmıştır
Fuzuli sevgiliye ldquoHarami (haydut eşkıya) kaşların vesme ile kılık
değiştirip hile yolunu tutarak goumlnuumll yağmalarlarrdquo diye sesleniyor Ccediluumlnkuuml
sevgilinin vesme ile daha da guumlzelleşen kaşları kılık değiştirerek yol kesen
hırsızlık yapan haramiler gibi şairin goumlnluumlnuuml ccedilalmıştır
Ķılup ţaġyīr-i ŝūret vesmeden yaġmā ķılurlar dil Ħarāmī ķaşlaruntilde resm uuml reh-i nīreng ţutmışlar (Akyuumlz vd 1958 s 193)
Behişti (oumll 1571-72)‟nin ldquoBayram hilali eğer senin yolunun tozunu
vesme diye kaşlarına suumlrmemiş olsaydı insanlar onu goumlrmeye o kadar hevesli
olmazlardırdquo dediği aşağıdaki beyitte ise sevgilinin ayağının tozu vesmeye hilal
de o vesmeyi kaşına ccedileken guumlzele benzetilmiştir Burada hilalin kaşlarının
cazibesi sevgilinin ayağının tozunu vesme olarak suumlrmuumlş olmasına bağlanarak
sevgilinin uumlstuumlnluumlğuuml vurgulanmaktadır Oumlte yandan eskiden bir ay boyunca
oruccedil tutan insanlar bayramı buumlyuumlk bir oumlzlemle bekledikleri iccedilin bayramın
yaklaştığı guumlnlerde ufukta hilali goumlzlerlermiş Ccediluumlnkuuml ufukta hilalin goumlruumllmesi
ile ramazan ayı son bulurmuş (Onay 1993 s 340) Şair burada bu geleneğe de
telmihte bulunmuştur
Cihān ĥalķı hilāl-i ćīde şoumlyle māĉil olmazdı Eger ebrūsına ĥāk-i rehuumlntildeden itmese vesme (Aydemir 2000 s 486)
İzzet Molla‟nın II Mahmud oumlvguumlsuumlnde yazdığı bir kasideden alınan
aşağıdaki beyitte duumlşmanların padişahın kılıcı uumlzerindeki siyah dalgayı guumlzelin
kaşları uumlzerindeki vesme sanarak acircşık olup can verdikleri soumlyleniyor Burada
kılıccediltan geccedilerek oumllen duumlşman askerlerinin oumlluumlmuuml kaşları vesmeli bir guumlzele
benzetilen kılıcın cazibesiyle acircşık olup oumllmek biccediliminde guumlzel bir nedene
bağlanarak huumlsn-i ta‟lil sanatıyla anlatılmıştır
Olup şemşīrine ćāşıķ nice cān virmesuumln aćdā
Ŝanur kim vesmeduumlr mevc-i siyāhı ebruvān uumlzre (Şahin 2004 s 38)
Şairler guumlzellerin kaşlarını yaya benzettiklerinde vesmeyi de toza
benzetmişlerdir Bu tuumlrluuml oumlrneklerde ldquotozrdquo kelimesi ldquoCcedilok kuumlccediluumlk parccedilacıklara
boumlluumlnmuumlş olan herhangi bir madde (Tuumlrkccedile Soumlzluumlk 2005 s 1999)rdquo ve ldquoYayın
kabzası uumlzerine kaplanan kayın ağacı kabuğu ve kirişi (Yeni Tarama Soumlzluumlğuuml
1983 s 211)rdquo olmak uumlzere iki anlama da gelecek şekilde kullanılmıştır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 68
Fuzuli bir muhammesinde yer alan aşağıdaki dizelerde ldquoVesmeli kaşın
kabzası yeşil renkli kayın ağacı ile kaplanmış yay etkili ve yan bakışın ok(tur)
Fuzuli hemen senin o etkili yan bakışına ve kaşına youmlnelirrdquo diyerek sevgilinin
kabzası koyu yeşil renkli kayın ağacı ile kaplanmış yaya benzeyen vesmeli
kaşları ve oka benzeyen bir anlık etkili ve yan bakışı ile oumllmek iccedilin o kaşlara ve
bakışa doğru youmlneldiğini soumlyluumlyor
Vesmeli ķaşuntilde yaşıl tozlı kemān ġamzentilde ĥadeng Ġamze vuuml ķaşuntildeġa meyl eyler Fużūlī bī-direng (Akyuumlz vd 1958 s 454)
Hamdullah Hamdi‟nin Yusuf u Zuumlleyha mesnevisinde yer alan aşağıdaki
beyitte ise ldquomuumlşgicircn tozrdquo ibaresi geccedilmektedir Bu ibare hem muumlşg tozu veya
muumlşg gibi siyah renkli toz hem de yayın kabzası uumlzerine kaplanan siyah renkli
kaplama anlamına gelmektedir
Geldi meşşāţalar Zuumlleyĥārsquoya Muumlşgden toz itdiler yaya (Oumlztuumlrk 2001 s 171)
Vesme ile ilgili olarak Cinani (oumll 1595) Divan‟ında ldquovesmeyirdquo redifli
bir gazel bulunmaktadır Bu gazel redifi dolayısıyla vesme ile ilgili anlam
kavram duumlşuumlnce ve benzetmeleri iccedilerdiği iccedilin yek-acirchenk bir gazeldir Vesme
hakkında buraya kadar verilen bilgi ve oumlrneklerde goumlruumllmedik biccedilimde soumlz
konusu gazelin her beytinde sevgilinin kaşlarına kırmızı vesme suumlrduumlğuumlnden
soumlz edilmektedir Dolayısıyla kırmızıya boyanmış (kırmızı vesme suumlruumllmuumlş)
kaşlar kan kına şafak gibi kırmızı renkli unsurlara benzetilerek tasvir
edilmiştir Kaynaklarda vesmenin siyah renk dışında kırmızı renkli olduğuna
ilişkin bir bilgiye rastlanmamasına karşılık bu şiirde buumltuumlnuumlyle vesmenin
kırmızı renginden soumlz ediliyor olması ya ldquovesmerdquonin ldquoboyardquo anlamında
kullanılmış olduğunu ya da tasviri yapılan sevgilinin kaşlarının doğal olarak
kızıl renkli olduğunu duumlşuumlnduumlrmektedir Gazel şoumlyledir
Suumlrĥ iderse nrsquoola ebrūsına cānān vesmeyi
Ĥūn-ı ćāşıķdan yaķar şimdi nigārān vesmeyi
Bu ilk beyitte guumlzeller şimdi vesmeyi acircşık kanından yaktığı (acircşık kanını
vesme olarak kaşlarına suumlrduumlkleri) iccedilin sevgilinin de kaşına kırmızı vesme
(acircşığının kanını) suumlrmesine şaşılmaması gerektiği soumlylenmektedir Yani
guumlzellerin acircşıkların kanını kına gibi vesme olarak kaşlarına suumlrmeleri acircdet
hacircline geldiği iccedilin sevgilinin de vesmesini kırmızı yaptığı (acircşığının kanını
vesme diye kaşlarına suumlrduumlğuuml) anlatılmaktadır
Anı suumlrĥ antildelar goumlren ebrūsı ammā reng alur
Ol muħannā dest ile yaķduķca her ān vesmeyi
Bu beyitte ise ldquoOnu (sevgilinin kırmızıya boyanmış kaşlarını) goumlren
kırmızı sanır Ancak (sevgili) vesmeyi her an kınalı elleriyle suumlrduumlğuuml iccedilin
kaşları (ellerinin kınasından) renk alır (o nedenle kırmızı goumlruumlnuumlr)rdquo deniyor
Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları 69
Muŝħaf-ı ruĥsārına ser-sūrelerduumlr suumlrĥ ile
Vechi var suumlrĥ eylese ol şāh-ı ĥūbān vesmeyi
Uumlccediluumlncuuml beyitte de guumlzellerin şahı olan sevgilinin yuumlzuuml Kur‟acircn-ı
Kerim‟e benzetilerek kırmızı muumlrekkeple yazılmış sure başlıkları gibi kaşlarına
kırmızı vesme suumlrmesinin uygun olacağı (yakışacağı) belirtilmektedir
Her biri ķanlar doumlker şemşīr-i ĥūn-ālūddur
Ŝanma kim suumlrĥ eyledi ol ccedileşmi fettān vesmeyi
Doumlrduumlncuuml beyitte goumlzleri fettan (bakışlarının etkileyiciliği ile kargaşa
ccedilıkaran) sevgilinin kaşlarına kırmızı vesme suumlrduumlğuumlnuuml sanmamak gerektiği
(onun iki kaşının) her birinin kanlar doumlken (oumllduumlren) kana bulanmış kılıccedillar
olduğu soumlylenmektedir Burada da kırmızıya boyanmış kaşlar kanlı kılıccedillara
benzetilmiştir
Yā meh-i nevduumlr ki olmışdur şafaķdan āşikār
Suumlrĥ ider žann eylementilde ol māh-ı tābān vesmeyi
Beşinci beyitte ldquo(Yuumlzuuml) parlak aya benzeyen sevgilinin kırmızı vesme
suumlrduumlğuumlnuuml sanmayın Olsa olsa şafak vakti goumlkte hilal goumlruumlnmuumlştuumlrrdquo denerek
sevgilinin kırmızı vesme suumlrduumlğuuml kaşları şafağın kızıllığı iccedilinde goumlruumlnen hilale
benzetilmiştir
Tīġ-ı suumlrĥıdur ol ebrūlar Cinānī Ķāsımrsquountilde Eyle ĥūnīduumlr yaķar ķanıyla her ān vesmeyi (Okuyucu 1994 s 600)
Son beyitte ise ldquoEy Cinani O kaşlar Kasım‟ın kırmızıkızıl (kana
boyanmış) kılıcıdır (Kızıl kılıca benzeyen o kaşlar) oumlyle kanlıdır (kan doumlkmeye
meyilli zalim katil) ki her an vesmeyi kanıyla yakarrdquo denilmektedir
Dolayısıyla kırmızıya boyanmış kaşlar burada da kanlı kılıca benzetilmiştir
Son beyitten anlaşıldığı uumlzere bu gazelde kırmızı vesmeli kaşları tasvir
edilen sevgili Kasım adlı bir kişidir Buna goumlre vesmenin tedavi edici ve goumlruumlş
guumlcuumlnuuml artırıcı etkisi nedeniyle suumlrme gibi erkekler tarafından da kullanıldığı
ortaya ccedilıkmaktadır
3 Suumlrme (Kuhl Tucirctiyacirc)
Suumlrme Tuumlrkccedileden Farsccedilaya geccedilmiş bir kelime olup Arapccedila karşılığı
ldquokuhl ve tucirctiyacircrdquodır Kadınların suumls amacıyla goumlz kenarlarına suumlrduumlkleri suumlrme
siyah veya lacivert renkli toz bir maddedir (Şemseddin Sami 1317 s 719
1151 Muumltercim Acircsım 2000 s 699 Şuumlkucircn 1984 s 1194 Koccedilu 1967 s 211
Onay 1993 ss 381-382) Kaynaklarda ldquosuumlrmerdquonin aynı zamanda Isfahan‟da bir
koumlyuumln adı olduğu ve en iyi suumlrmenin burada elde edildiği bildirilmektedir
(Muumltercim Acircsım 2000 s 699 Şuumlkucircn 1984 s 1194 Koccedilu 1967 s 211 Onay
1993 s 381)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 70
Suumlrmenin kadınlar tarafından goumlz kenarlarının yanı sıra kimi
kaynaklarda kirpiklere ve kaşa da suumlruumllduumlğuumlnden soumlz ediliyor (Şemseddin Sami
1317 s 719 Koccedilu 1967 s 211) Suumlrme kabı (suumlrmedan) iccedilinde ezilerek
yapışkan bir hacircle getirilen suumlrmenin mil (ince ve uzun ccedilubuk şeklinde alet)
yardımıyla goumlzler yumularak kirpiklere suumlruumllduumlğuuml bildirilmektedir (Koccedilu 1967
s 211)
Suumlrmenin kadın suumls malzemelerinden biri olmak dışında goumlruumlş guumlcuumlnuuml
artırıcı bir ilaccedil oumlzelliği taşıdığı ve yendiği takdirde ses kısılmasına veya yiyenin
hiccedil konuşamamasına neden olduğuna dair bilgiler de vardır Suumlrme Fars ve
divan şiirinde bu oumlzellikleriyle de yer almıştır (bk Guumlrer 1997 ss 119-126)
Burada kadınların suumlrmeyi suumlslenme amacıyla goumlzlerine suumlrduumlklerini
goumlsteren oumlrneklere yer verilmiştir
Zati (oumll 1546)‟nin ldquoGeceler boyunca sabaha kadar goumlkteki meleklerin
goumlzuumlne suumlrme yerine siyah duman ccedilekelimrdquo dediği aşağıdaki beyitte ise aşk
derdiyle sabaha kadar acirch eden acircşıkların acirchının goumlğe yuumlkselen dumanı suumlrmeye
benzetilmiştir
Giceler ŝubħa degin goumlkde melāĉik goumlzine Yine suumlrme yirine dūd-ı siyāhı ccedilekeluumlm (Tarlan 1970 s 403)
Azmizade Haleti (oumll1631) sevgilinin goumlzlerine kuyruklu (goumlz
kenarından biraz daha uzatılarak ccedilekilmiş) suumlrmeler ccedilekerek ortaya ccedilıktığında
goumlzlerinin doğan gibi avını aramaya başladığını soumlyleyerek suumlrmeli goumlzlerin
ccedilekiciliğini goumlnuumll alıcılığını anlatmak istemiştir
Ķuyruķlu suumlrmelerle eger cilve ķılsa yār Başlar şikāra goumlzleri mānend-i şāh-bāz (Kaya 2003 s 191)
Haleti şu beyitte ise (guumlzelliği ile) ayartıcı baştan ccedilıkarıcı guumlzelin aşk
derdiyle ağlayıp inleyen goumlnluuml yanmış acircşıkların kuumlllerini goumlzlerine suumlrme diye
ccedilektiği iccedilin suumlrmesinin mavi renkli olduğunu soumlyluumlyor Şair burada sevgilinin
lacivert renkli suumlrmesini aşk ateşiyle yanmış acircşıkların kuumlluumlne benzetmiştir
Kebūd olsa ćaceb mi suumlrmesi ol şūĥ-ı fettānuntilde Goumlzine kuħl ider ĥākisterin ćuşşāķ-ı nālānuntilde (Kaya 2003 s 344)
Şeyhuumllislam Es‟ad (oumll 1753) sevgilinin nazlı bakışının keskin kılıcını
(kılıccedil gibi keskin etkileyici nazlı bakışını) bileyerek daha da keskinleştirmesine
gerek olmadığını ve o etkileyici bakışlarla acircşığın goumlnluumlnde yakıcı bir etki
yaratan goumlzlerine bir de suumlrme ccedilekmemesini soumlyluumlyor Ccediluumlnkuuml bir de suumlrme
ccedilekerse o bakışlar acircşığı mahvedecektir
Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları 71
Ne ħācet zaġdagger virmek tīġ-i tīz-i ġamze-i nāza
Amān ol ccedileşm-i sūzişuumlntildee žālim suumlrmeler ccedilekme (Doğan 1997 s 288)
4 Ccedilivit (Nicircl)
ldquoNicirclrdquo Farsccedila bir kelime olup Tuumlrkccedilede ldquoccedilivitrdquo ve ldquoccedilivit oturdquonun
karşılığıdır ldquoCcedilivitrdquo Hint‟te ve Yemen‟de yetişen bir bitkiden elde edilen koyu
mavi renkli bir boyadır (Şemseddin Sami 1317 s 533 Muumltercim Acircsım 2000
s 562 Şuumlkucircn 1984 s 1939) Luumlgat-i Remzicirc‟de yaprağına vesme denilen ve saccedil
ve sakal boyamakta kullanılan bir tuumlr ota da nicircl denildiği belirtiliyor (Huumlseyin
Remzicirc 1305 s 917) Burhacircn-ı Kacirctı‟da da Luumlgat-i Remzicirc‟de olduğu gibi
bazılarınca nil yaprağına yani ccedilivit otuna vesme denildiği bildirilmiştir
(Muumltercim Acircsım 2000 s 809) Yanmış uumlzerlik tohumuna da nil (ccedilivit)
denildiği bildirilen soumlzluumlklerde bunun nazar değmesinden korumak amacıyla
ccedilocukların kulağı tozuna (kulak arkasındaki ccedilukur yer) ve alınlarına
ccedilekildiğinden soumlz ediliyor (Muumltercim Acircsım 2000 s 562 Şuumlkucircn 1984 s
1940) Nitekim Şeyhi‟nin Husrev uuml Şirin mesnevisinden alınan aşağıdaki beyitte
de ccedilividin nazardan korunmak iccedilin yuumlze ccedilekildiği accedilıkccedila ifade ediliyor
Ccedilividi kim yuumlz ayına ccedilekerler Nažar jenginden eylerler ħaźerler (Timurtaş 1963 s 64)
Yusuf u Zuumlleyha ve Husrev uuml Şirin mesnevilerinden tespit edilen
aşağıdaki beyitlerde kadınların nili suumlslenirken bir ccedilizgi şeklinde ccedilekmek
suretiyle guumlzel yuumlzlerini nazardan korumak iccedilin kullandıkları anlaşılıyor
Burada yine nazardan korunmak iccedilin kullanılan nazar boncuğu ile nilin renk
benzerliğini de belirtmek gerekir
Hamdullah Hamdi Zuumlleyha‟nın Yusuf ile gizli buluşması oumlncesinde
suumlslenirken koumltuuml goumlzlerden korunmak amacıyla yuumlzuumlne nilden bir ccedilizgi ccedilekişini
şoumlyle anlatmıştır
Māha ĥaţ ccedilekdi nīlden ccediluumln mīl
Ħuumlsn-i Mıŝrrsquodan ćimāret itdi o Nīl
Ccedilekduumlgi ĥaţţ-ı nīli ol māha
Tā ki mīl ola ccedileşm-i bed-ĥˇāha
Ya goumlruumlp ccedileşmin oldı māşıţa mest Suumlrme mīlin duumlşuumlrdi ditredi dest (Oumlztuumlrk 2001 s 134)
yacute Farsccedila soumlzluumlklerde bu kelimenin ldquokargardquonın yanı sıra ldquook yayının kiriş geccedilecek
yerinde olan sargırdquo (Şuumlkucircn 1984 s 1054) ldquogucircşe-i kemacircnrdquo (Mu‟icircn 1364 s 1711)
anlamlarına geldiği belirtilmektedir Yeni Tarama Soumlzluumlğuuml‟nde ldquozāġ (Far)rdquoa ldquoYayın
ucuna sarılan derirdquo ldquozāġ virmekrdquoe ldquoKeskinliğini goumlstermekrdquo ldquozāġlamaķrdquoa
ldquoKeskinletmekrdquo anlamları verilmiştir (1983 s 257) Kamus-ı Tuumlrkicircrsquode ise Farsccedila ldquozāġrdquoın ldquokarga guracircbrdquo Tuumlrkccedile ldquozaġrdquoın ldquoKılıccedil ve bıccedilağa bilemekle verilen cila kılağırdquo
anlamında olduğu belirtilmiştir (Şemseddin Sami 1317 s 670) Dolayısıyla beyitteki
ldquozaġrdquoın Kamus-ı Tuumlrkicircrsquode belirtildiği uumlzere Tuumlrkccedile olduğu anlaşılmaktadır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 72
Hamidizade Celili‟nin Husrev uuml Şirin mesnevisinde Ferhad‟ın oumlluumlmuumlne
yas tutan Şirin‟in yuumlzuumlndeki nil ile ccedilekilmiş ccedilizgi goumlzyaşlarının goumlzuumlnden
akıttığı Nil Irmağı olarak tasvir edilmiştir
Deguumll ruĥsāresinde ĥaţţ-ı nīlī Goumlzi yaşı aķıtmış cūy-ı Nīlrsquoi (Kazan 1997 s 231)
Taranan divanlar arasında guumlzellerin nazardan korunmak amacıyla
yuumlzlerine nil ccedilekme geleneği ile ilgili oumlrneğe yalnızca Tacizade Cafer
Ccedilelebi‟nin Divanrsquoında rastlanmıştır Şairin bir gazelinde geccedilen aşağıdaki
beyitte bir guumlzele benzetilen bahccedilenin guumlzelliğine nergisin nazarının
değmemesi iccedilin menekşenin bahccedilenin yuumlzuumlne nil ccedilektiği anlatılıyor Burada
baharda sıra sıra rengacircrenk ccediliccedileklerle bezenerek son derece guumlzel bir goumlruumlnuumlme
kavuşan bahccediledeki menekşelerin oluşturduğu sıra koyu mavi (lacivert)
renginden dolayı bahccedilenin yuumlzuumlne ccedilekilmiş nile benzetilmiştir Divan şiirinde
sıklıkla guumlzel goumlzuumln benzetmeliği durumunda olan nergis ise bakışlarıyla nazarı
değen bir insan olarak hayal edilmiştir
Ccedilekdi gird-i ruĥ-ı bustāna benefşe yine nīl Tā eśer eylemeye nergisuumlntilde antildea nažarı (Eruumlnsal 1983 s 442)
Nil kadınların suumls amacıyla yuumlzlerine sonradan yapıştırdıkları yapma
ben yapımında da kullanılmaktadır Buna ilişkin oumlrneğe ise ldquoYapma Ben (Hacircl-i
Acircrızicirc)rdquo başlığı altında yer verilmiştir
5 Allık (Guumll-gucircne Gacircze Suumlrhicirc Kızılca)
Farsccedilada ldquoguumll-gucircnerdquo ldquogacirczerdquo ve ldquosuumlrhicircrdquo olarak geccedilen kelimeler
Tuumlrkccedilede kadınların suumlslenmek amacıyla yuumlzlerine suumlrduumlkleri duumlzguumlnlerden
ldquoallıkrdquo veya ldquokızılcardquonın karşılığıdır ldquoDuumlzguumlnrdquo ise eski usul makyajda
kadınların yuumlzlerine suumlrduumlkleri beyaz ve kırmızı boyaların genel adıdır
Duumlzguumlnuumln beyaz renkli olanına ldquoaklık [seficircdacircb seficircdacircc isficircdacircc uumlstuumlbeccedil]rdquo
kırmızı renkli olanına ldquoallık [guumllgucircne gacircze suumlrhicirc kızılca]rdquo denir (Koccedilu 1967
s 98)
R Ekrem Koccedilu allığın nasıl yapıldığı ve kadınlar tarafından nasıl
kullanıldığı hakkında şu bilgileri vermiştir
Eski toplum hayatımızda allık yanak ve dudak uumlstuumlnde
yalnızca kadınlar tarafından kullanılmıştır(hellip) Kadın
makyajında allık olarak herhangi bir kırmızı boya
kullanılmıştır ve attarlar tarafından bdquoGaz Boyaması‟ adı ile
satılmıştır Gaz denilen incecik tuumllbendler kırmızı boyaya
batırılır ve boya o tuumllbend uumlstuumlnde toplanıp kurur idi
Boyanacak hanımlar yanaklarını guumll suyu ile hafifccedile ıslatırlar
ve sonra kuumlccediluumlk bir parccedila gaz boyamasını cild uumlzerinde
gezdirerek yuumlzuumln gereken yerlerini allandırırlardı Dudak
Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları 73
boyamak iccedilin de dudağı dil ile ıslatıp uumlstuumlne gaz boyamasını
suumlrmek kacircficirc gelirdi (1967 s 12)
Bu bilgilerden eski kadınların allığı buguumlnkuuml makyaj malzemelerinden
hem allık hem ruj yerine kullandıkları anlaşılıyor S Haim tarafından hazırlanan
The One Volume Persian English Dictionary adlı soumlzluumlkte ldquosuumlrhicircrdquo kelimesinin
hem allık (İng redness) hem ruj (İng rouge) anlamına geldiği belirtilmektedir
(1975 s 448) Bu kelimeye Turkish and English Lexicon‟da ise yalnızca allık
(İng redness) anlamı verilmiştir (Redhouse 1992 s 1051) Bu soumlzluumlkler
dışında bilinen belli başlı Farsccedila-Farsccedila Farsccedila-Tuumlrkccedile Farsccedila-İngilizce ve
Tuumlrkccedile soumlzluumlklerde ldquosuumlrhicircrdquo kelimesinin allık veya ruj anlamına
rastlanamamıştır
Divan ve mesnevilerden tespit edilen oumlrneklerde allığın kadınlar
tarafından yalnızca yuumlze suumlruumllen bir makyaj malzemesi olarak kullanıldığı
goumlruumllmektedir
Tacizade Cafer Ccedilelebi‟nin bir terci-bendinden alınan aşağıdaki
mısralarında bahccedilenin goumlnuumll aldatan (cazibeli alımlı) yanağının sevgilinin
yuumlzuumlnuumln guumlzelliği gibi guumll allığı ile guumlzelleştiği soumlyleniyor Burada bahccedile
sevgilinin guumlzelliğine imrenen bir guumlzel olarak kişileştirilirken (teşhis)
bahccediledeki guumlller de allığa benzetilmiştir
Cānān cemāli gibi ruĥ-ı dil-firīb-i bāġ Guumll-gūne-i guumll ile bulur behcet uuml bahā (Eruumlnsal 1983 s 8)
İzzet Molla şu beyitte sevgilinin al yanağına bir de allık suumlrduumlğuuml guumln
ortalıkta kızılca kıyamet koptuğunu (kavga guumlruumlltuuml kargaşa ccedilıktığını)
belirtmekte hem de ldquokızılca kıyamet kopmakrdquo deyimindeki ldquokızılcardquo
kelimesinin ldquoallıkrdquo anlamına işaret ederek kelimeyi tevriyeli biccedilimde
kullanmaktadır
Elbette bir ķızılca ķıyāmet ķopar buguumln Ruĥsār-ı ala kim didi ol şūĥa ġāze ccedilek (Şahin 2004 s 472)
Hamdullah Hamdi Zuumlleyha‟nın aslında suumlse ihtiyacı olmadığını fakat
yuumlzuumlne suumlrduumlğuuml kızılca (allık) ve uumlstuumlbeccedil (aklık) ile guumlzelliğinin bir kat daha
arttığını şoumlyle ifade ediyor
Yoġ idi zeyne iħtiyācı anuntilde
Artdı andan velī revācı anuntilde
Guumlle virdi ķızılca rengi revāc Nūr arturdı nūra isfīdāc (Oumlztuumlrk 2001 s 134)
Arpaeminizade Sami ise iccedilinde bulunduğu şişenin guumlzelliğine guumlzellik
katan şarabın her damlasının duumlşuumlncenin yanağına allık olduğunu soumlyler Şair
burada duumlşuumlnce (endişe) gibi soyut bir kavramı bir guumlzel kişiliğinde hayal
ederek şarabın her damlasını da onun yuumlzuumlne suumlrduumlğuuml allığa benzetmiştir
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 74
Bāde kim revnaķ-feżā-yı şīşeduumlr her ķaţresi Ġāze-i ruĥsāre-i endīşeduumlr her ķaţresi (Kutlar 2004a s 564)
Sami gibi sebk-i Hindicirc uumlslubunun etkisiyle şiirler yazan Şeyh Galib‟in
aşağıdaki beytinde de bu uumlslubun oumlnemli oumlzelliklerinden biri olan somutlaştırma
goumlruumllmektedir Şair suumlrhicirc-i nacircz (naz allığı) kumacircş-ı acircrzucirc (arzu kumaşı) ve reng-i
istignacirc (naz rengi) tamlamalarındaki naz arzu ve istigna gibi soyut kavramları
allık kumaş ve renk gibi somut kavramlarla bağdaştırarak guumlzel bir hayal
yaratmıştır Şairin ldquoO guumll endamlının (sevgilinin) yanağının yasemin
bahccedilesinde (yasemin bahccedilesi gibi bembeyaz yanağında) naz allığı arzu
kumaşında naz rengi midir bilmemrdquo dediği beyitte sevgilinin guumlzelliği ve onu
arzulayan acircşığa karşı nazlı tavırları anlatılmaktadır
Semenzār-ı ruĥında suumlrĥī-i nāz ol guumll-endāmuntilde Ķumāş-ı ārzūda reng-i istiġnā mıdur bilmem (Guumlrer 1993 s 497)
Şairler soumlz konusu suumls malzemelerinin ccedilok defa guumlzellerin
guumlzelliklerine guumlzellik kattığını o guumlzellik karşısında acircşıkların sarsıcı bir etkiye
dayanılmaz bir cazibeye kapıldıklarını anlatmalarına karşılık kimi zaman da
Allah vergisi doğal guumlzelliğin daha makbul olduğunu dile getirmişlerdir Bu
duumlşuumlncenin allıkla ilgili beyit oumlrneklerinde daha fazla dile getirildiği
goumlruumllmektedir
Mesela Şeyhuumllislam Yahya (oumll1644) duumlnyada guumlzelliğin Allah vergisi
olması gerektiğini allık ve gacircliye gibi suumls malzemeleri ile elde edilen guumlzelliğin
Allah vergisi guumlzellik ile kıyaslanamayacağını şoumlyle ifade eder
Ħuumlsn ćālemde Ĥudā-dād gerekduumlr Yaħyā Ne ķadar ćālem ola ġāliye vuuml ġāze ile (Kavruk 2001 s 340)
Naili sevgiliye ldquoHiccedilbir suumls ve boyaya ihtiyacı olmayan (renksiz) doğal
guumlzelliğinle guumllleri utandır da senin suumlsleyici kadının (makyoumlzuumln) bahccedilenin
yanağına allık suumlrsuumlnrdquo diyerek yine onun yanağının doğal pembeliğinin allık
suumlruumllmuumlşccedilesine guumlzel olduğunu suumlse ihtiyacı olmadığını belirtiyor Burada
ldquorenkrdquo kelimesinin ldquohilerdquo anlamı dolayısıyla ldquobicirc-rengicircrdquo hem renksizlik hem de
hilesizlik anlamlarına gelecek şekilde tevriyeli kullanılmıştır Ccediluumlnkuuml pembe
olmayan yanağa allık suumlrerek pembeleştirmek de bir bakıma hiledir
Bī-rengī-i ħuumlsnuumlntildele viruumlp guumlllere ĥaclet Meşşāţantildeı guumll-gūne-ţırāz-ı ruĥ-ı bāġ et (İpekten 1970 s 230)
Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları 75
6 Uumlstuumlbeccedil (Seficircdacircc İsficircdacircc Seficircdacircb Seficircdacirc)
Farsccedilada ldquoseficircdacirc seficircdacircb seficircdacirccrdquo biccedilimlerinde goumlruumllen ve ldquoisficircdacirccrdquo
olarak Arapccedilaya geccedilmiş olan kelimenin soumlzluumlklerdeki (Şemseddin Sami 1317
s 726 Devellioğlu 1993 s 929) karşılığı ldquouumlstuumlbeccedilrdquotir Uumlstuumlbeccedil ise kurşun
boyası (kurşun karbonat) da denilen ve boyacılıkta kullanılan beyaz madenicirc bir
maddedir (Buumlyuumlk Tuumlrk Soumlzluumlğuuml tarihsiz s 1211 Tuumlrkccedile Soumlzluumlk 2005 s 2065)
Eskiden kadınlar beyaz renkli toz hacirclindeki bu maddeyi su ile karıştırarak suumls
malzemesi olarak yuumlzlerine suumlrmekte kullanmışlardır Duumlzguumlnuumln beyaz renkli
olanıdır ve buna ldquoaklıkrdquo denir (Koccedilu 1967 s 98) Bu maddenin kullanımı ile
ilgili sakıncayı Koccedilu ldquohellipaklıkda uumlstuumlbeccedilli bir su kullanıldığı iccedilin hem yuumlzuumln
taravetini tahrib eder hem de cildden geccedilerek dişler uumlzerinde tesir goumlsterir
yıllar boyunca her guumln duumlzguumlnlenmiş kadınların dişleri kapkara olurdurdquo (1967
s 99) soumlzleriyle ifade ediyor Uumlstuumlbeccedil veya aklık olarak bilinen bu maddenin
guumlnuumlmuumlzde kadınların kullandığı pudra ve fondoumltenin işlevini goumlren bir suumls
malzemesi olduğu anlaşılmaktadır
Şeyh Galib baştan ccedilıkarıcı guumlzelin allık rastık ve uumlstuumlbeccedil suumlrerek
yuumlzuumlnuuml beyaz siyah ve kırmızıya boyadığını soumlyluumlyor
Guumll-gūn u vesme suumlrdi seficircdacircb ile ruĥın Ķıldı o fitnekār sefīd uuml siyāh u suumlrĥ (Guumlrer 1993 s 362)
Naili (oumll 1666)‟nin aşağıdaki beyti Sultan Mehmed Han‟ın oumlvguumlsuumlnde
yazdığı bir kasidenin nesib boumlluumlmuumlnde yer almaktadır Burada Edirne‟nin kış
mevsimindeki goumlruumlntuumlsuuml anlatılmaktadır Dolayısıyla bu beyitte Edirne‟nin
zemininin guumlmuumlş gibi bembeyaz tenli guumlzellerin terlemiş sineleri gibi sabah
uumlstuumlbeciyle boyandığı (yaldızlandığı parlatıldığı) soumlylenmektedir Yani şair
sabah vakti toprağın uumlstuumlndeki karların guumln ışığıyla beraber ışıldamasını beyaz
tenli guumlzellerin terli sinelerine benzetmiştir Ccediluumlnkuuml divan şairleri iccedilin sevgilinin
terli sinesi ve yanakları daima bir cazibe unsuru olmuştur Şehrin zemininin
parlaklığının sebebi sabah (subh) olduğu iccedilin de teşbih-i beliğ yoluyla sabah
uumlstuumlbece benzetilmiştir Buradan uumlstuumlbecin tene sadece beyazlık değil aynı
zamanda ışıltı parlaklık da verdiği anlaşılıyor
Bulmış ţılā zemīni sefīdāc-ı ŝubħdan Ĥoy-kerde levħ-i sīne-i sīmīn-berān gibi (İpekten 1970 s 68)
Revani‟nin şu beytinde ise duumlnya bir yeni geline ruumlzgacircr da gelin
suumlsleyici kadına benzetilerek ruumlzgacircrın gelin suumlsleyici kadın gibi yeni geline
benzeyen duumlnyayı suumlslemek iccedilin- renk benzerliği dolayısıyla- ateşi allık karı
uumlstuumlbeccedil yaptığından soumlz edilmektedir
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 76
Nārı guumll-gūne ķılup berfi sefīdāc itdi bād Nev-ćarūs-ı dehri tezyīn itmege meşşātavār (Avşar tarihsiz s 54)
Hamidizade Celili‟nin Husrev uuml Şirin mesnevisinde Şirin gelin olurken
gelin suumlsleyici kadının Şirin‟in yuumlzuumlne allık ve uumlstuumlbeccedil suumlrmesi şoumlyle
anlatılıyor
Viruumlr meşşāţa ol guumll-ccedilihreye zīb İder guumll-gūn u isfīdāc tertīb (Kazan 1997 s 242)
7 Altın [Altın Varak (Zerricircn Varak) Altın Tel Altın Suyu]
Altın kadınlar tarafından ccedileşitli şekillerde (kuumlpe kolye zincir bilezik
yuumlzuumlk vs) takı olarak kullanılmasının yanı sıra yuumlz makyajında da kullanılmış
bir maddedir Burada kadınların altın varak altın tel ve altın suyu olmak uumlzere
altını yuumlz makyajında nasıl kullandıkları uumlzerinde durulacaktır
Altın varak (zerrin varak veya zer varak) ccedileşitli suumlsleme sanatlarında
kullanılan ve ince tirşelerin arasında doumlvuumllerek inceltilen altın levhalara denir
(Pakalın 1993 s 54 Ayan Birol 1998 s 541)
Altın varak ccedileşitli suumlsleme sanatlarında kullanılan bir madde olmakla
birlikte eskiden kadınların kullandıkları yedi suumls malzemesinden (her-heft) biri
olarak da bilinir Farsccedilada kadınların suumlslenmek amacıyla yuumlzlerine
yapıştırdıkları bu altın varaklara ldquozerekrdquo denilmektedir (Muumltercim Acircsım 2000
s 840 Mu‟icircn 1364 s 1735 Şuumlkucircn 1984 s 1070)
Hamidizade Celili‟nin Husrev uuml Şirin mesnevisindeki şu beyitte gelin
olduğunda Şirin‟in yuumlzuumlne altın varak yapıştırıldığı belirtilmektedir Şair
Şirin‟in yuumlzuumlndeki altın varağı sanki ayın uumlstuumlne konmuş yıldızlara
benzetmiştir
Urup zerrīn varaķ ruĥsār-ı āle İder māh uumlstine encuumlm ħavāle (Kazan 1997 s 242)
Tacizade Cafer Ccedilelebi II Bayezid‟i oumlvduumlğuuml ateş redifli kasidesinin şu
beytinde padişaha ldquoAteş guumlzelliğini sana goumlstermek iccedilin dumanını kıvılcımlarla
bezeyip şakaklarına altın varaklardan damga yaparrdquo diye sesleniyor
Santildea ćarż itmege ħuumlsnin şererden zeyn iduumlp dūdı İder aŝdāġına altun varaķlardan ŝıdāġ
Dagger āteş (Eruumlnsal 1983 s 132)
Emri‟nin aşağıdaki beytinde gelinlerin yuumlzlerinin altın varak gibi altın
tellerle suumlslendiğinden soumlz edilmektedir Şair yeni geline benzettiği duumlşuumlncenin
guumlzel goumlruumlnmek iccedilin yuumlzuumlnuuml altın tellerle suumlslediğini soumlyluumlyor Ancak duumlşuumlnce
Dagger ŝıdāġ (Ar) Devenuumlntilde ŝudġına (şakağına) baŝılur bir tamġa adıdur (Muumltercim Ahmed
Acircsım 1305 s 713)
Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları 77
gelininin guumlzel goumlruumlnmek istediği ve ldquoantildeardquo zamiriyle anılan kişinin kim olduğu
accedilık değildirsect
Nev-ćarūs-ı fikr antildea zībā goumlrinmek ķaŝdına Şaćşaća ŝanma yuumlzin zer telle tezyīn eylemiş (Saraccedil 2000 s 338)
Farsccedilada ldquozer-acircbrdquo kelimesinin Tuumlrkccediledeki karşılığı olan ldquoaltın suyurdquo
soumlzluumlklerde muumlcellitler ve nakkaşların tezhip iccedilin kullandıkları bir madde olarak
tarif edilmektedir (Muumltercim Acircsım 2000 s 838 Mu‟icircn 1364 s 1728) Altın
varaklar ldquoaltın ezmerdquo adı verilen oumlzel bir youmlntemle ezilip toz hacircline getirildikten
sonra jelatinli su ile karıştırılır Elde edilen bu karışıma altın suyu (ezme yaldız
sulu yaldız zer hall) denir Altın suyu uygulanacak zemine fırccedila yardımıyla
suumlruumllerek kullanılır (Esiner Oumlzen 1998 s 35)
Kaynaklarda altın suyunun kadın suumls malzemesi olarak kullanıldığı
belirtilmemekle birlikte Kemal Paşazade‟nin aşağıdaki beytinde tıpkı altın
varak gibi makyajda kullanıldığı goumlruumllmektedir Zuumlleyha Mısır Azizi ile
evlenirken gelin suumlsleyici kadınlar onun yuumlzuumlnuuml altın suyu ile suumlslerler
Zuumlleyha‟nın altın suyu ile suumlslenen yuumlzuuml yaldızlanmış kitaba benzetilmiştir
Geluumlp meşşāţalar yuumlzin duumlzerler
Yuumlzin altun ŝuyı birle yazarlar
Guumlzellik resmini tertīb iderler Cemāli muŝħafın teźhīb iderler (Demirel 2004 s 96)
Her ikisi de XVI yuumlzyıl şairi olan Hayali ve Emri‟nin aralarında nazire
ilişkisi olduğu goumlruumllen aşağıdaki beyitlerinde geline benzeyen duumlnyanın şairlere
(Hayali ve Emri) oynaş olmak iccedilin her gece hilal kaşına altın suyu (yaldız)
suumlrerek suumlslendiği belirtilmektedir
Yazar her şeb hilāl ebrūsın altun ħall ile yaćnī ćArūs-ı dehr diler kim Ĥayālī ola oynaşum (Tarlan 1945 s 295)
Bezer her şeb hilāl ebrūsın altun ħall ile yaćnī Diler kim ola ey Emrī ćarūs-ı dehr oynaşum (Saraccedil 2000 s 192)
Gelibolulu Sun‟i‟nin aşağıdaki beytinde ise kaşlara altın tozu
suumlruumllduumlğuumlnden soumlz ediliyor Şair sevgiliye ldquoEy yanağı erguvan (erguvan gibi
pembe renkli) Kaşların sarı olsa ne olur (Buna şaşılır mı) Şehlere (kabzası
altın kaplamalı) keman (yay) gibi altın tozlu olmak (kaşlarına altın tozu suumlrmek)
acircdettirrdquo diye sesleniyor Daha oumlnce de değinildiği gibi buradaki ldquotozrdquo kelimesi
yay soumlz konusu olduğunda ldquoyayın kabzası uumlzerine kaplanan madderdquo kaş soumlz
konusu olduğunda da ldquotoz hacircline getirilmiş madderdquo anlamına gelmektedir
sect Bu beyit Emricirc Divanı‟nda ldquoMukattaacirctrdquo başlığı altında yer almasına karşılık başlı
başına bir beyittir Bu nedenle ldquoantildeardquo zamiri ile kimin kastedildiği anlaşılamamaktadır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 78
Ķaşlaruntilde zerd olsa nrsquoola ey yantildeaġı erġavān Şehlere Ǿādetduumlr altun tozlu olmaķ ccediluumln kemān (Yakar 2002 s 500)
8 Yapma Ben (Hacircl-i acircrızicirc)
ldquoBenrdquo insan vuumlcudunda ve oumlzellikle yuumlzde doğal olarak bulunan siyah
renkli leke veya kabartılara denir ldquoBenrdquoin Arapccediladaki karşılığı ldquohacirclrdquo ve
ldquoşacircmerdquodir
Yuumlzuumln ve vuumlcudun muhtelif yerlerindeki benler eskiden kadın
guumlzelliğinde oumlnemli bir guumlzellik unsuru olarak kabul edilmiştir Yuumlzde kuumlccediluumlk ve
birkaccedil tanesi bir arada olan benlere ldquopuumlskuumlrme benrdquo denilmiştir (Koccedilu 1967 s
33) Şair Nedim bir şarkısında guumlmuumlş gibi beyaz gerdanı puumlskuumlrme benli bir
guumlzeli şoumlyle tarif etmiştir
Şīvesi nāzı edāsı ĥandesi pek bī-bedel
Gerdeni puumlskuumlrme bentildeli goumlzleri ġāyet guumlzel
Ŝırma kākuumll sīm gerden zuumllf tel tel ince bel Guumll yanaķlı guumllguumllī kerrākeli mor ĥāreli (Boztepe 1338-40 s 204)
Ben oumlnemli bir guumlzellik unsuru sayıldığı iccedilin yuumlzuumlnde doğal ben
bulunmayan guumlzeller ldquoyapma ben (hacircl-i acircrızicirc)rdquo kullanmışlardır Yapma ben
Girit Adası‟nda yetişen bir ccedilalıdan elde edilen ve ldquoladenrdquo adı verilen zamkın
balmumu kıvamına getirilmesiyle elde edilmiştir Balmumu kıvamına getirilen
bu zamktan kuumlccediluumlk parccedilalar koparılıp yuumlzuumln istenen bir yerine yapıştırılmak
suretiyle kullanılmıştır (Koccedilu 1967 s 33)
Hayali‟nin sevgiliye ldquoAcircşıkların goumlz bebeğini ezip yanağına ben yap
Eline (de) acircşıkların ciğer kanı ile kına yaksan sana ccedilok yakışırrdquo dediği
aşağıdaki beyitte sevgilinin yapma ben kullandığına işaret edilmektedir
Ezuumlp ćāşıķlaruntilde goumlz merduumlmin ruĥsāruntildea ĥāl it Ciger ķanı ile yaķsantilde destuumlntildee ħınnā santildea elyaķ (Tarlan 1945 s 236)
Sami bir kasidesinden alınan aşağıdaki beyitte oumlvduumlğuuml kişinin
(doumlnemin veziri) gelin suumlsleyici kadına benzeyen himmetinin goumlnuumll
sahiplerinin (goumlnuumll dilinden anlayan kişilerin) siyah yıldızını bahtının guumlzelinin
(onların guumlzele benzeyen bahtının) yanağına ben yaptığını soumlylemektedir Yani
soumlz konusu devlet buumlyuumlğuumlnuumln himmetinin goumlnuumll dilinden anlayan kişilerin koumltuuml
talihini iyiye ccedilevirdiğini anlatmaktadır Dolayısıyla burada da guumlzellerin yuumlzuumlne
suumlsleyici kadınlar tarafından yapma ben yapıştırma geleneğinden soumlz edilmiştir
Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları 79
Şāhid-i baĥtına necm-i siyeh-i ehl-i dili Eyledi māşıţa-i himmeti ĥāl-i ruĥsār (Kutlar 2004a s 197)
Celalzade Salih Ccedilelebi‟nin Leyla ve Mecnun‟unda Leyla‟nın İbni
Selacircm ile evlenirken gelin suumlsleyici kadının yuumlzuumlne koyduğu beni uumlzuumlntuumlden
hemen tırnaklarıyla kazıyıp attığı anlatılmaktadır
Geldi meşşāţa tā vire zīnet
Ol yuumlzi māha buyıdı ćādet
[]
Ķoduġı ĥāli ĥaddine firsquol-ħāl Nāĥun ile ķazırdı bī-imhāl (Kuumltuumlk 1995 s 236)
Eskiden gelin suumlslemesinde mutlaka kullanılan yapma benin altın ile
yaldızlanmış olanlarına ldquohacircl-i zerrdquo adı verilirmiş (Koccedilu 1967 s 33) Burhacircn-ı
Kacirctı‟da ldquoher-heftrdquo maddesi accedilıklanırken ldquohacircl-i acircrızicircrdquo hakkında ldquohellip suumlrmeden
cacirc-be-cacirc yuumlzlerine zer-nişacircn konulan noktalardırrdquo (Muumltercim Acircsım 2000 s
344) deniyor Bu bilgiden de yapma benin suumlrme ve altın karıştırılarak elde
edildiği anlaşılmaktadır
Emri aşağıdaki beytinde sevgiliye ldquoSenin yuumlzuumlnuuml goumlrme arzusuyla
cennet iccedilinde ateşli bir acirch etsem de huri (cennet kızı) (acirchımın) dumanını kacirckuumll
kıvılcımını altın ben edinserdquo diyor
Şevķ-i dīdāruntildela cennet iccedilre itsem odlu āh Ħūr idine dūdını kākuumll şerārın ĥāl-i zer (Saraccedil 2000 s 82)
Amri (oumll 1523) bir kasidesinde (bahacircriyye) baharı geline benzetmiştir
Bu kasideden alınan aşağıdaki beyitte nergisin geline benzeyen baharın alnına
ve yanağına altın benler koyduğu menekşenin ise kıvrımlı saccedillarını yuumlzuumlnuumln iki
yanından sarkacak şekilde taradığı ifade edilmektedir
Ķomış cebīn uuml ćiźārında nergis altun ĥāl Duumlzetmiş iki yanında benefşe zuumllf-i duuml-tā (Ccedilavuşoğlu 1979 s 17)
Yapma ben iccedilin kullanılan laden zamkı (laden denilen ccedilalının reccedilinesi)
ile guumlzel kokulu bir madde olan amber karışımından elde edilen hamurun henuumlz
yaşken koparılan kuumlccediluumlk parccedilaları da kadınlar tarafından yuumlzlerine yapıştırılmak
suretiyle yapma ben olarak kullanılmıştır (Erdem 1991 ss 7-8) Bu nedenle
şairler şiirlerde guumlzellerin amber kokulu benlerinden sıkccedila soumlz etmişlerdir
Şeyhuumllislam Yahya ay yuumlzluuml sevgilinin yuumlzuumlne değen saccedil kıvrımları ile
onlar arasındaki amber kokulu benini gucircy u ccedilevgacircn (polo) oyununda kullanılan
sopaya (ccedilevgacircn) ve topa (gucircy) benzetir Beyitte sevgilinin saccedil kıvrımları
arasındaki beninin goumlruumlntuumlsuuml ve guumlzel kokusu yuumlzuumlnden goumlnluuml perişan olmuş
şairin (acircşığın) hacirclden hacircle girdiği anlatılmaktadır
Nrsquoola āşuumlfte-dil Yaħyā girerse ħālden ħāle O māhuntilde zuumllfi ccedilevgān ĥāl-i ćanber-būyı gūy oldı (Kavruk 2001 s 474)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 80
Haşmet sevgilinin aşk dimağına (aşkın beynine) amber kokusu veren
benine o kokunun verdiği etkiyle oluşan hararetle (coşkunlukla) buumlyuumlk bir arzu
(iştiyak) duyduğunu şoumlyle dile getirmiştir
Dimāġ-ı ćaşķa verir būy-ı ćanberi Ħaşmet Bu tāb-ı sūziş ile ĥāl-i yāre muumlştāķız (Arslan vd 1994 s 249)
Tıpkı altın suumlrme amber ve ccedilivit otu (nil) gibi misk (muumlşg)in de laden
zamkıyla karıştırılarak yapma ben olarak kullanıldığını aşağıdaki beyitlerde
goumlrmek muumlmkuumlnduumlr Bu beyitlerde geccedilen ldquohacircl-i muumlşgicircnrdquo tamlamalarıyla hem
yapma ben hazırlanırken iccediline misk karıştırıldığı hem de miskin ben ile renk
benzerliği anlatılmak istenmiştir
Hayali sevgilinin guumll renkli yanağına koyduğu (yapıştırdığı) miskli
beni acirchının ateşiyle kararan baht yıldızına benzetmiştir
Kevkeb-i baĥtumdur āhum āteşi ķılmış siyāh Ĥāl-i muumlşgīn kim ķoduntilde ol ĥadd-i guumll-gūn uumlstine (Tarlan 1945 s 348)
Nev‟i bir kasidesinden alınan aşağıdaki beyitte misk kokulu benin
guumlzellerin yuumlzuumlnuuml suumlslediği gibi oumlvduumlğuuml huumlkuumlmdarın da (guumlzele benzeyen)
saltanatın yuumlzuumlnuuml suumlslediğini soumlylemiştir
Cemāl-i salţanata zīb uuml fer viruumlr źātuntilde Nite ki ccedilihre-i ĥūbāna ĥāl-i muumlşgīn-dem (Tulum vd 1977 s 108)
Misk ve amber karışımından elde edilen macun kıvamında guumlzel
kokulu siyah renkli bir madde olan gacircliye de ben yapımında kullanılan
maddelerden biridir (Kutlar 2004b s 5)
Nesimi sevgilinin misk kokulu saccedilları ile gacircliyeden yapılmış benini
tuzak iccedilindeki taneye (hububat tanesi) benzetir Ccediluumlnkuuml sevgilinin soumlz konusu
guumlzellik unsurları acircşığın goumlnluumlnuuml tuzağa duumlşuumlruumlcuuml (avlayıcı) bir etkiye sahiptir
Muumlşgīn ŝaccediluntildela ġāliyeden vażć olan bentildeuumlntilde Ol dām iccedilinde men biluumlrem kim ne dāneduumlr (Ayan 2002 s 342)
Vahyi (oumll1718)‟nin ldquoGoumlnuumll guumlzelinin yuumlzuumlne gam galiyesi koyma
Zevk goncası uumlstuumlne matem jalesi (ccediliy tanesi) koymardquo dediği beyitte ldquogacircliye-i
gamrdquo tamlaması ile gacircliyeden yapılmış ben anlaşılmaktadır Gam gibi soyut bir
kavram gacircliyeden yapılmış ben olarak somutlaştırılmıştır Aynı
somutlaştırmalar ldquoşacirchid-i dilrdquo ldquogonccedile-i zevkrdquo ve ldquojacircle-i macirctemrdquo
tamlamalarında da goumlruumllmektedir
Şāhid-i dil rūyına ġāliye-i ġam ķoma Ġonccedile-i źevķ uumlstine jāle-i mātem ķoma (Taş 2004 s 392)
Fuzuli‟nin Leyla vuuml Mecnun mesnevisinde geccedilen aşağıdaki beyitte ise
nilin (ccedilivitccedilivit otu) ldquoCcedilivit (Nil)rdquo başlığı altında değinildiği uumlzere guumlzel
kadınların nazardan korunmak amacıyla yuumlzlerine ccedilekmelerinin yanı sıra
Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları 81
amberli ve miskli benler gibi laden zamkıyla karıştırılarak ben yapımında da
kullanıldığı goumlruumllmektedir Leylacirc‟nın aşka duumlştuumlğuumlnde aşkın etkisiyle artık
eskisi gibi suumlslenmediğinin perişan olduğunun anlatıldığı beyitte Leylacirc‟nın
yanındaki cariye kızların yuumlzlerine nilden ben yapıştırarak suumlslenmelerine
karşılık Leylacirc‟nın yasa buumlruumlnduumlğuuml anlatılmaktadır Şair Leylacirc‟nın yasa
buumlruumlnmesini yas rengi olan mavi renkli giysiler giymesi anlamında ldquonile raht
ccedilekmekrdquo
ifadesiyle dile getirmiştiryacuteyacute
Ķızlar yuumlze ķoysa nīlden ĥāl Ol nīlrsquoe ccedilekerdi raĥt firsquol-ħāl (Ayan 1981 s 171)
9 Misk (Muumlşg Nacircfe)
Arapccedila bir kelime olan ldquomiskrdquoin Farsccediladaki karşılığı ldquomuumlşgrdquoduumlr ldquoAcirchucirc-
yı muumlşgicircnrdquo veya ldquoacirchucirc-yı Hotenrdquo denilen ve Hıta Hoten Ccedilin ve Hindistan
boumllgelerinde yaşayan ceylanların goumlbeğinden elde edilen guumlzel kokulu maddeye
denir (Onay 1993 s 30 Şemseddin Sami 1317 s 1343) Ahmet Talat Onay‟ın
şarih Sudicirc‟nin Hafız Divanı Şerhi‟nden aktardığı bilgiye goumlre
O memleketlerin [Hıta Hoten Ccedilin ve Hindistan] avcıları bunları [misk
ahularını] suumlruuml suumlruuml muhafaza ederek hem etinden hem miskinden
faydalanırlarmış Rucircm‟un (Anadolu) acirchucircları yılda bir kere boynuzlarını
duumlşuumlrduumlğuuml gibi o acirchucirclar da yılda bir defa nacircfelerini duumlşuumlruumlrlermiş Bu
zaman gelince avcılar zarflar (kese) peyda edip hayvanın karnı altına
bağlarlarmış Bu hayvan insan ve hayvan uumlrkuumltmesiyle yahut
birbirleriyle oynaşmakla hararet kesbedermiş Bu yuumlzden nacircfesine
[goumlbeğine] birkaccedil damla kan damlarmış Boumlylelikle nacircfe miskle dolar
vakti gelince duumlşermiş Duumlştuumlkten sonra ndashkokmadığı iccedilin- bazı ilaccedillarla
terbiye ederlermiş Bazılarına goumlre misk lale ve suumlnbuumll otlamaktan
hacircsıl olurmuş (1993 s 30)
Yine Farsccedila bir kelime olan ldquonacircferdquo de kaynaklarda ldquoHıta ve Hoten
ahularının goumlbeğinde toplanan kandan elde edilen bir ccedileşit misk guumlzel kokurdquo
olarak tanımlanmıştır (Şuumlkucircn 1984 s 1862 Şemseddin Sami 1317 ss 1449-
50 Onay 1993 s 30) Buna goumlre muumlşg ve nacircfe aynı maddenin adı olup ipekler
iccedilinde saklanırmış (Onay 1993 s 31)
Muumlşg ve nacircfe kadınların oumlzellikle saccedillarına suumlrduumlkleri bir koku olarak
kullanılmıştır Muumlşguumln kadınlar tarafından kaş boyası olarak kullanımı ile ilgili
oumlrnekler ldquoRastık (Vesme)rdquo başlığı altında ele alınmıştır
Raħt (Far) kelimesinin ldquoelbise takımırdquo ve ldquogam gussa enducirchrdquo (Huumlseyin Remzi
1305 s 585) anlamları dolayısıyla ldquonile raht ccedilekmekrdquo hem nil rengi (goumlk mavi) yas
elbiseleri giymek hem de yas tutmak uumlzuumllmek gam ccedilekmek anlamlarına gelmektedir yacuteyacute
İran ve Tuumlrk kuumlltuumlruumlnde matem giysilerinin rengi hakkında bilgi iccedilin bk (Şentuumlrk
2002 s 654 Onay 1993 s 284)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 82
Amri aşağıdaki beyitte menekşenin bahccedilede buhurdan (tuumltsuuml kabı)
doumlnduumlrerek sevgilinin saccedilı gibi duumlnyayı taze misk kokusuyla doldurduğunu
soumlyluumlyor Ccediluumlnkuuml sevgili saccedillarına misk suumlrduumlğuuml iccedilin saccedilları savruldukccedila
buhurdan gibi etrafa misk kokusu yaymaktadır
Zuumllfuumlntilde gibi ter muumlşg ile ţoldurdı cihānı Olup ccedilemenuumlntilde micmere-gerdānı benefşe (Ccedilavuşoğlu 1979 s 147)
Baki aşağıdaki beyitte misk ve amberi kişileştirerek onların ezilirken
sevgilinin kacirckuumlluumlnuuml goumlruumlnce yine onun başı uumlzerinde yer edeceklerini
anladıklarını soumlyler Burada ldquoBaşı uumlzerinde yer etmekrdquo deyimi misk ve amber
hem sevgilinin saccedillarına suumlruumllecekleri iccedilin gerccedilek anlamda baş uumlzerinde yer
etmek hem de buumlyuumlk bir saygı ve ilgi ile karşılanıp ağırlanmak anlamında
kinayeli olarak kullanılmıştır Aynı şekilde ldquoezilmekrdquo fiili de hem ldquotoz hacircline
getirmek iccedilin ezme işlemine maruz kalmakrdquo hem de ldquodeğersiz goumlruumllmek
aşağılanmakrdquo anlamında kinayeli kullanılmıştır
Muumlşg uuml ćanber eziluumlrken goumlricek kākuumlluumlntildei Yine anlar başuntilde uumlstinde senuumlntilde yir ideler (Kuumlccediluumlk 1994 s 210)
Fuzuli ise ldquoCcedilin miski hangi guumlzelin dağınık saccedillarını sever de ben gibi
vatanından ayrı duumlşmuumlştuumlr bilmemrdquo dediği aşağıdaki beyitte Ccedilin ahularının
goumlbeğindeki kandan elde edilen miskin guumlzel koku olarak kullanılmak uumlzere
başka memleketlere goumlnderilmesini kendisi gibi bir guumlzelin saccedilları uğruna
vatanını terk etmesine benzetmiştir Yani misk huumlsn-i ta‟lil yoluyla acircşık
Fuzuli‟nin dağınık saccedillarına acircşık olduğu guumlzel (sevgili) iccedilin vatanından ayrı
duumlştuumlğuuml gibi vatanından ayrı duumlşmuumlş biri olarak hayal edilmiştir
Muumlşg-i Ccedilīn āvāre olmışdur vaţandan men kimi Ĥansı şūĥuntilde bilmezem zuumllf-i perīşānın sever (Akyuumlz vd 1958 s 207)
Naili kalemini her kıvrımı saf misk kaynağı gibi olan (buram buram
misk kokan) hayalinin saccedilını tarayan birine (meşşacirctaya) hayalini de saccedilları
misk kokan guumlzele benzetmiştir Burada da soyut bir kavram olan ldquohayalrdquoin
ldquoguumlzel kadınrdquo olarak somutlaştırıldığı dikkati ccedilekmektedir
Ķalem ki şāne-zen-i ţurra-i ĥayāluumlmduumlr Ne ţurra her girihi kān-ı muumlşg-i nāb olmış (İpekten 1970 s 112)
10 Amber (Anber)
Arapccedila bir kelime olan ldquoanber (amber)rdquo soumlzluumlklerde genel olarak ldquoAda
balığının (amber balığı) mide veya bağırsaklarından elde edilen guumlzel kokulu
yumuşak yapışkan ve kuumll renkli bir madderdquo olarak tarif edilmiştir (Şemseddin
Sami 1317 s 953 Devellioğlu 1993 s 33 Mu‟icircn 1364 s 235)
Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları 83
Kamus Tercuumlmesi‟nde ise
Ķanber vezninde ţīb-i maćrūf ismidir Bununtilde māddesi bir dābbe-i
baħriyyenuumlntilde rūś u fażlasıdur Yāĥod deryāda kāĉin bir bıntildeardan zift
gibi ķaynayup ccedilıķar yaćnī duumlhniyeti sebebiyle ŝuyuntilde uumlzerine ccedilıķup muumlncemid olduķda mevc suumlruumlp sāħil-i deryāda bulınur (Muumltercim
Ahmed Asım 1305 s 44)
şeklinde tanımlanmaktadır Burada Muumltercim Asım Efendi şu goumlruumlşuumlnuuml
eklemiştir
İşbu ćanber māddesinde muumlteķaddimīn ile muumlteĉaĥĥirīn iĥtilāf
eylediler Muumlćellifuumlntilde beyānı muumlteķaddimīne goumlreduumlr Ħattā dirler ki
gāhīce ol muumlncemid olan nesneyi balıķlar yudup kenduumllerine mużır
olmaķla helāk olup ďarb-ı emvāc ile sāħilde bulduķdan ŝontildera
ķarınlarını yarup ccedilıķarurlar imiş ve muumlteĉaħħirīne goumlre cezāĉir-i Hind
cibālinde olan bal arıları ĥoş-bū nebātātdan raćy ile ħāŝıl eyleduumlgi
ćaselduumlr ki keśret-i bārān sebebiyle arılaruntilde ķovanlarını sel ŝuyı
deryāya getuumlrduumlkde eczā-yı ćaseliyyesi maħv olup eczā-yı şemćiyyesi
bāķī ķalduķda mevc sāħile atup anda bulınur Bu ķavl ţabća
muumllāyimduumlr Zīrā baćżı ćanberlerde arı ķanadı ve ayaġı ve ķuyruġı muumlşāhede olınur (1305 s 44)
Muumltercim Asım‟ın verdiği bu bilgilerden amberin denizin dibinde
kaynayan ve yuumlzeye ccedilıkarak donan yağlı bir madde olduğu ancak bazı
rivayetlere goumlre bu donan yağlı maddeyi balıkların yiyip oumllmeleri sonucu
karınlarından ccedilıkarılan madde olduğu başka bir rivayete goumlre de Hint adalarının
dağlarındaki arıların guumlzel kokulu bitkilerden yaptıkları ve şiddetli yağmurlarla
oluşan sel sularının arı kovanlarını denize suumlruumlklemesi sonucu eriyen baldan
geriye kalan mum olduğu anlaşılmaktadır
Kamus Tercuumlmesi‟nde amberin guumlzel kokulu bal mumu olduğu
hakkındaki bilgi Za‟ifi (oumll 1557‟den sonra)‟nin Risale-i Cevahir-nacircme‟sinde
de teyit edilmektedir Cevherlerle taş olma bakımından bir ilgisi olmadığı hacirclde
diğer oumlzellikleri nedeniyle Risalede yer verildiği bildirilen bu amber tuumlruumlne
ldquoanber-i eşhebrdquo veya ldquoanber-i sacircracirc (saf amber)rdquo denilmektedir
Anber-i eşheb değerli olmasını sağlayan oumlzelliklerini Ummacircn denizi
yuumlzuumlnde yıldızların ışığının etkisiyle kazanır Ummacircn denizinin bdquoDacircr-i
Duumlnyacirc‟ da denen Mısır‟a uumlccedil guumlnluumlk yol uzaklığındaki nihayetinde yani
Yemen uumllkesinin sonu olan zuluumlmacirct ağzında birccedilok ada mevcuttur
Deniz altı aylık yol kadar kuzey kutbuna youmlnelince susuz kalıp
kuruyan altı aylık yol kadar guumlney kutbuna ccedilekilince de tamamen su
ile kaplanan bu adalarda bal arıları ve her cins ağaccedil bulunur Ağaccedillar
uumlzerine yuva yapan arıların yaptıkları bal deryaya doumlkuumlluumlr ve bdquomevci‟
deniz yuumlzuumlne ccedilıkar Uzun bir muumlddet orada kalır sonra guumlneşin suumlheyl
yıldızının ve diğer yıldızların ışığının etkisiyle onda bunca guumlzellik
renk ve koku ortaya ccedilıkar Ruumlzgacircr guumlneyden esip denizi harekete
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 84
getirdiğinde de insana yararlı olsun diye bdquomucircrccedile-i bahr‟ yani bdquodenizin
dalgaları‟ onu parccedila parccedila kıyıya atar [] Ccedilok meşhur bir hikacircyeye
goumlre tacirlerden bir grubun gemileri zuluumlmacircta duumlşer Henuumlz oumlmuumlrleri
bitmemiş olmalı ki Allah‟ın yardımı refik olup bunları zuluumlmacircttan
kurtarıp dışarı ccedilıkarır Bir adada su almak iccedilin asker bırakırlar Ccediloğu
gemiye su getirmekle meşgulken bir kısmı da elbiselerini yıkarlar
Yıkadıkları elbiseleri oraya duumlşmuumlş buumlyuumlk bir taşın uumlzerine sererler
Elbiseler kuruyunca kokusundan bilirler ki bu taş değil bdquoanber-i
sacircracirc‟dır Aralarında pay edip binden yuumlz bin kazanarak memleketlerine
doumlnerler (Kutlar 2005 s 60)DaggerDagger
M Zeki Pakalın‟ın verdiği bilgiye goumlre amber
Kaşalot denilen buumlyuumlk balığın karnından ccedilıkararak denizlere bıraktığı
pek guumlzel kokulu fakat pek temiz sayılmayacak bir maddedir Bu
balığın da insanlar gibi safra yolunda kum hastalığına tutulduğu
anberin işte bu safra kumlarının bir araya gelmesinden hacircsıl olduğu
anlaşılmıştır (1993 s 61)
Ancak buguumlnkuuml kesin bilgilere goumlre amber
Dişli balinalardan olan ve adına amber balığı da denilen en buumlyuumlk
balina olan ada balığının (Lat physeter catodon macrocephalus Fr
cachalot İngsperm whale ldquoispermeccedilet balinasırdquo) bağırsaklarında
teşekkuumll eden ve henuumlz tabii mi marazi mi olduğu tespit edilememiş
bulunan bir sindirim artığıdır Dışkı ile birlikte vuumlcuttan atılan bu
maddenin rengindeki siyahlık hayvanın en sevdiği yiyecek olan
muumlrekkep balığından gelmekte dolayısıyla yediği miktarla orantılı
olarak değişkenlik goumlstermektedir (Erdem 1991 s 7)
Amber de misk (muumlşg) gibi kadınların saccedillarının guumlzel kokması iccedilin
kullandıkları bir suumls malzemesidir
Haleti ruumlzgacircrdan sevgilinin amber saccedilan saccedilının haberini alınca Hoten
ahusunun (misk ahusu) nafesini yabana atmasına şaşmamak gerektiğini soumlyler
Burada da ldquoyabana atmakrdquo deyimi hem misk ahusunun miskle dolan nafe
(goumlbek)sini duumlşuumlrmesi hem de oumlnemsiz goumlrmek anlamında kinayeli olarak
kullanılmıştır Dolayısıyla sevgilinin amber kokulu saccedillarının kokusunu duyan
misk ahusunun bu guumlzel kokuyu duyunca kendi miskine oumlnem vermediği
anlatılmaktadır
Bāddan alur peyām-ı zuumllf-i ćanber-bāruntildeı Nāfesin atsa nrsquoola yābāna āhū-yı Ĥoten (Kaya 2003 s 260)
Zati aşağıdaki beyitte sevgilinin salıncakta sallandıkccedila saccedillarından
yayılan amber kokusunun guumlmuumlş tuumltsuuml kabından yayılan guumlzel koku gibi
DaggerDagger
Bu alıntı Za‟ifi‟nin Risale-i Cevahir-nacircme‟sinde yer alan (s822 yk177b) bilginin
Fatma Sabiha Kutlar tarafından guumlnuumlmuumlz Tuumlrkccedilesine yapılmış ccedilevirisidir
Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları 85
acircşıkların oumlmruumlnuuml yele verdiğinden (acircşıklara yaptığı oumllduumlruumlcuuml etkiden) soumlz
ediyor Burada sevgilinin salıncakta sallanması ile micmerin guumlzel kokusunun
etrafa yayılması iccedilin zincirlerinden tutularak sallanması arasında ilişki
kurulmuştursectsect
Oumlte yandan sevgilinin guumlmuumlş gibi bembeyaz teni ile guumlmuumlş
micmer arasında da renk bakımından benzerlik soumlz konudur
Sen ŝalıncaķda ŝalınduķca guumlmiş micmer gibi ćOumlmr-i ćuşşāķı viruumlr bu zuumllf-i ćanber-bū yile (Ccedilavuşoğlu vd 1987 s 211)
Nedim aşağıdaki beyitte sevgilinin siyah saccedillarının kokusunu
duymadan oumlnce amberi attarların sattığını sandığını soumlyleyerek amberin asıl
kaynağının sevgilinin siyah saccedilları olduğunu onun saccedillarının sanki ıtriyat
(guumlzel kokulu maddeler) malzemelerinin satıldığı duumlkkacircn gibi buram buram
amber koktuğunu anlatır
Ŝanur iduumlm ki ćanberi ćaţţārlar ŝatar
Cānum şemīm-i zuumllf-i siyehfāmın almadan (Boztepe 1338-40 s 165)
11 Gacircliye-Kalemis (Gacircliye-muumlşg)
Arapccedila bir kelime olan ldquogacircliyerdquo misk ve amber karışımından elde
edilen macun kıvamında guumlzel kokulu siyah renkli bir madde olup saccedila ve
kaşa suumlruumlluumlr (Şemseddin Sami 1317 s 961)
rdquoGacircliye-miskrdquo ya da ldquogacircliye-
muumlşgrdquo ise yine aynı macunun adı olup yaygın soumlyleyişte ldquokalemisrdquo tabir edilen
kelimenin aslıdır (Şemseddin Sami 1317 s 961 Devellioğlu 1993 s 275
Kutlar 2004b s 6)
Hamdullah Hamdi‟nin Yusuf u Zuumlleyha mesnevisinde Zuumlleyha‟nın
saccedillarına gacircliye (kalemis) suumlrduumlğuuml şoumlyle ifade edilmektedir
Tāze-reng itdi ġāze lālelerin Ġāliye-muumlşg iduumlp kuumllālelerin (Oumlztuumlrk 2001 s 171)
sectsect
Micmer (buhurdacircn tuumltsuuml kabı) bakır bronz veya guumlmuumlşten yapılan iccedilindeki
dumanın dışarı ccedilıkması iccedilin delikli ve zincirle asılan ya da zincirlerinden tutularak
sallanan bir acirclettir Zati‟nin şu beytinde micmerin bu oumlzelliğine işaret edilmektedir
(Serdaroğlu 2006 s123)
Ķızarmış goumlzleri zencįre ccedilekmişler anı muĥkem
Duumlşuumlp dįvāne olmış zuumllfuumlntildeuumlntilde sevdāsına micmer (G3492)
Tuumltsuuml kabının (micmer) koku yayması iccedilin elde dolaştırıldığı ve elinde tuumltsuuml kabı
dolaştıran kişiye ldquomicmere-gerdacircnrdquo denildiği de Amricirc‟nin şu beytinde goumlruumlluumlyor
Zuumllfuumlntilde gibi ter muumlşg ile ţoldurdı cihānı Olup ccedilemenuumlntilde micmere-gerdānı benefşe (Ccedilavuşoğlu 1979 s 147)
Gacircliyenin adlandırılışı hazırlanışı misk ve amber dışında galiye yapımında
kullanılan diğer guumlzel kokulu maddeler ve galiyenin ilaccedil oumlzelliği hakkında bilgi iccedilin bk
(Kutlar 2004b ss 4-5)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 86
Naili‟nin aşağıdaki beytinde seher yeli taze guumlle benzeyen sevgilinin
suumlnbuumll gibi siyah saccedillarının guumlzel kokması iccedilin onlara gacircliye suumlren suumlsleyici
kadına (macircşıtaya) benzetilmiştir
Suumlnbuumlllerin ol verd-i teruumlntilde etmege taćţīr Bād-ı seħerī māşıţa-i ġāliye-sādır (İpekten 1970 s 89)
Sonuccedil
Divan şiiri metinlerinden derlenen kadın suumls (makyaj) malzemeleri ile
ilgili yukarıdaki oumlrneklere bakıldığında her doumlnemde olduğu gibi Osmanlı
doumlneminde de kadınların suumlslenmeye son derece oumlnem verdikleri ve ccedileşitli suumls
malzemeleri kullandıkları anlaşılmaktadır Ancak bu malzemeler buguumlnkuuml gibi
kimyasal işlem goumlrmuumlş maddeler değil bitkisel ve madenicirc koumlkenli maddelerdir
Bir kısmı da doğrudan doğadan elde edilmeyip doğal maddelerin
karıştırılmasıyla oluşturulmuş malzemelerdir (yapma ben galiye vb) Soumlz
konusu suumls malzemelerinden bazılarının (kına ccedilivit misk amber galiye vb)
birden fazla uzvun suumlslenmesinde kullanıldığı goumlruumllmektedir Bu ccedilalışma
sırasında tespit ettiğimiz ancak makale sınırlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurarak yer
veremediğimiz oumlrnekleri de dikkate aldığımızda bazı malzemelerin daha yaygın
(kına suumlrme rastık misk amber vb) bazılarının ise daha az kullanıldığı (ccedilivit
galiye altın vb) ortaya ccedilıkmaktadır
Bu şiirlerde adı geccedilen suumls malzemeleri ccediloğunlukla renk bakımından
benzedikleri unsurlarla ilişkilendirilerek ccedilok ccedileşitli hayal kompozisyonları
iccedilinde yansıtılmışlardır Oumlzellikle Sebk-i Hindicirc etkisiyle şiirler yazan 17 ve 18
yuumlzyıl şairlerinin insan dışı varlıkların yanı sıra soyut kavramları kişileştirip
somutlaştırmak suretiyle yarattıkları guumlzellerin bu suumls malzemelerini
kullanışlarını ccedilok ince ve renkli hayallerle anlatmaları dikkati ccedilekmektedir
Aşkın en oumlnemli konu olduğu divan edebiyatında aşka bağlı olarak
guumlzellik de aşk kadar oumlnemlidir Dolayısıyla burada değerlendirilen metin
oumlrneklerinde de bu edebicirc geleneğin guumlzellik anlayışına goumlre yaradılış itibarıyla
son derece guumlzel olarak tasvir edilen ve aslında suumlse hiccedil ihtiyacı olmadığı
vurgulanan guumlzellerin (sevgililerin) soumlzuuml edilen suumls malzemelerini kullanmak
suretiyle daha da guumlzelleşerek acircşıkların aşka duumlşmesine sebep oldukları
uumlzerinde durulmuştur Yani şairler her fırsatta suumlslenen uzuvların ccedilekiciliğine
ve acircşık uumlzerindeki etkileyiciliğine dikkat ccedilekmişlerdir Bununla birlikte az da
olsa bazı şairler Allah vergisi (doğal) guumlzelliğin daha makbul olduğunu dile
getirmişlerdir
Bu ccedilalışmada soumlzuuml edilen suumls malzemelerine ilişkin bilgi ve oumlrneklerin
burada değinilenlerle sınırlı olmayacağını farklı oumlrneklerle karşılaşıldıkccedila farklı
bilgilerin ortaya ccedilıkabileceğini de belirtmek gerekir
Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları 87
Kaynakccedila
Aktaş H (2006) Abdurrahman Gubacircricirc-Yucircsuf u Zuumlleyhacirc (İnceleme- Metin) Yuumlksek
Lisans Tezi Erzurum Atatuumlrk Uumlniversitesi
Akuumln Ouml F (1994) Divan Edebiyatı Tuumlrkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi 9
İstanbul 389-427
Akyuumlz K Beken S Yuumlksel S ve Cunbur M (1958) Fuzuli-Tuumlrkccedile Divan Ankara
İş Bankası Yayınları
Arslan M ve Aksoyak İ H (1994) Haşmet Kuumllliyatı Sivas Dilek Matbaası
Avşar Z (tarihsiz) Revacircnicirc Divanı httpekitapkulturturizmgovtr (02122009)
Ayan H (1981) Fuzucirclicirc-Leylacirc vuuml Mecnucircn İstanbul Dergacirch Yayınları
Ayan H (2002) Nesimi Hayatı Edebicirc Kişiliği Eserleri ve Tuumlrkccedile Divanının Tenkidli
Metni II Ankara TDK Yayınları
Ayan Birol İ (1989) Altın Varak Tuumlrkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi iccedilinde
(C 2 s 541 ) İstanbul
Aydemir Y (2000) Behişti Divanı Ankara MEB Yayınları
Boztepe H N (1338-40) Nedim Divanı İstanbul İkdam Matbaası
Buumlyuumlk Tuumlrk Soumlzluumlğuuml (ty) İstanbul Hayat Yayınları
Ccedilavuşoğlu M (1979) Amricirc-Divan İstanbul İUuml Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları
Ccedilavuşoğlu M ve Tanyeri M A (1987) Zati Divanı (Edisyon Kritik ve
Transkripsiyon)-Gazeller Kısmı III İstanbul İUuml Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları
Demirel M (2004) Kemacircl Paşa-zacircde (Şemsersquod-dicircn Ahmed bin Suumlleymacircn) Yucircsuf u
Zelicirchacirc [Suumlleymaniye Lala İsmail Efendi 621] Transcription and Facsimile
Harvard The Department of Near Eastern Languages and Civilizatons Harvard
University
Devellioğlu F (1993) Osmanlıca-Tuumlrkccedile Ansiklopedik Lucircgat Ankara Aydın Kitabevi
Yayınları
Doğan M N (1997) Lacircle Devri Şairi Şeyhuumllislacircm Esrsquoad ve Divanı İstanbul MEB
Yayınları
Erdem S (1991) Amber Tuumlrkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi iccedilinde
(C 3 ss 7-8) İstanbul
Eruumlnsal İ E (1983) The Life and Works of Tacirccicirc-zacircde Carsquofer Ccedilelebi with a Critical
Edition of His Divan İstanbul İUuml Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları
Esiner Ouml M (1998) Tuumlrk Cilt Sanatı Ankara Tuumlrkiye İş Bankası Kuumlltuumlr Yayınları
Guumlrer A (1993) Şeyh Gacirclib Divanı (İnceleme-Metin) Doktora Tezi Ankara Ankara
Uumlniversitesi
Guumlrer A (1997) Divan Edebiyatında Suumlrme ve Nacirc‟ilicirc‟nin Bir Gazeli Tuumlrkoloji
Dergisi XII (1) 119-126
Haim S (1975) The One Volume Persian English Dictionary Teacuteheacuteran Librairie-
İmprimerie Beacuteroukhim
Huumlseyin R (1305) Luumlgat-i Remzicirc II İstanbul Matbaa-i Huumlseyin Remzicirc
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 88
İpekten H (1970) Nacircrsquoilicirc-i Kadicircm Divanı İstanbul Milli Eğitim Basımevi
Kavruk H (2001) Şeyhuumllislacircm Yahyacirc Divanı Ankara MEB Yayınları
Kaya B A (2003) The Divan of Azmi-zacircde Haleti İntroduction and Critical Edition
II Cambridge The Department of Near Eastern Languages and Literatures
Kazan Ş (1997) Hamidicirc-zacircde Celilicirc Hayatı Eserleri Edebicirc Kişiliği ve Husrev uuml Şirin
Mesnevisi (İnceleme-tenkitli metin) Yuumlksek Lisans Tezi Isparta Suumlleyman
Demirel Uumlniversitesi
Koccedilu R E (1967) Tuumlrk Giyim Kuşam ve Suumlslenme Soumlzluumlğuuml Ankara Suumlmerbank
Kuumlltuumlr Yayınları
Kutlar F S (2004a) Arpaemicircni-zacircde Mustafa Sacircmicirc-Dicircvacircn Ankara Kalkan Matbaası
Kutlar F S (2004b) Gacircliye Tuumlrk Duumlnyası Edebiyat Kavramları ve Terimleri
Ansiklopedik Soumlzluumlğuuml iccedilinde (C 3 ss 4-6) Ankara AKM Yayınları
Kutlar F S (2005) Klasik Doumlnem Metinlerinde Değerli Taşlar ve Risacircle-i Cevacirchir-
nacircme Ankara Oumlncuuml Basımevi
Kuumlccediluumlk S (1994) Bacirckicirc Divanı (Tenkitli Basım) Ankara TDK Yayınları
Kuumltuumlk R (1995) Celacircl-zacircde Salih Ccedilelebi-Leylacirc vuuml Mecnucircn (Tenkidli Metin-İnceleme)
Yuumlksek Lisans Tezi Erzurum Atatuumlrk Uumlniversitesi
Mengi M (1995) Mesicirchicirc Divanı Ankara AKM Yayınları
Mu‟icircn M (1364) Ferheng-i Facircrsicirc 6 Tahran
(Muumltercim) Ahmed Acircsım (1305) El-Okyacircnucircsuumlrsquol- Basicirct ficirc-Tercemetirsquol- Kacircmucircsirsquol- Muhicirct
III İstanbul Matbaa-i Osmaniyye
Muumltercim Acircsım Efendi (2000) Burhacircn-ı Katı M Oumlztuumlrk D Oumlrs (Yay Haz) Ankara
TDK Yayınları
Okuyucu C (1994) Cinacircnicirc Hayatı Eserleri Divanının Tenkidli Metni Ankara TDK
Yayınları
Onay A T (1993) Eski Tuumlrk Edebiyatında Mazmunlar C Kurnaz (Yay Haz)
Ankara Tuumlrkiye Diyanet Vakfı Yayınları
Oumlztuumlrk Z (2001) Hamdursquollacirch Hamdicircrsquos Mesnevicirc Yucircsuf ve Zelicirchacirc (Introduction Text
Analysis and Facsimile [Ayasofya K3901] ) 2 Harvard The Department of
Near Eastern Languages and Civilizatons Harvard University
Pakalın M Z (1993) Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Soumlzluumlğuuml 3 İstanbul MEB
Yayınları
Redhouse S J W (1992) Turkish and English Lexicon İstanbul Ccedilağrı Yayınları
Saraccedil M A Y (2000) Emri Divanı İstanbul Eren Yayıncılık
Serdaroğlu V (2006) Sosyal Hayat Işığında Zacircticirc Divanı İstanbul İsam Yayınları
Şahin E S (2004) Keccedileci-zacircde İzzet Mollarsquonın Divanları Bahacircr-ı Efkacircr ve Hazacircn-ı
Acircsacircr II Doktora Tezi Ankara Ankara Uumlniversitesi
Şemseddicircn Sacircmicirc (1317) Kacircmucircs-ı Tuumlrkicirc Dersaacircdet İkdam Matbaası
Şentuumlrk A A (2002) XVI Asra Kadar Anadolu Sahası Mesnevilerinde Edebicirc
Tasvirler İstanbul Kitabevi Yayınları
Osmanlı Doumlnemi Kadın Suumls Malzemelerinin Divan Şiirine Yansımaları 89
ŞirazIcirc (1992) Hacircfız Divanı (Abduumllbaki Goumllpınarlı Ccedilev) İstanbul MEB Yayınları
Şu‟ucircricirc H(1155) Ferheng-i Şursquoucircricirc (Lisacircnuumlrsquol-Acem) II İstanbul
Şuumlkucircn Z (1984) Farsccedila-Tuumlrkccedile Lucircgat Gencinei Guumlftar (Ferhengi Ziya) III İstanbul
MEB Yayınları
Tarlan A N (1945) Hayacirclicirc Bey Divanı İstanbul İUuml Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları
Tarlan A N (1970) Zati Divanı (Edisyon Kritik ve Transkripsiyon)-Gazeller Kısmı II
İstanbul İUuml Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları
Taş H (2004) Vahyicirc Divanı ve İncelenmesi Doktora Tezi İstanbul Uumlniversitesi
İstanbul httpekitapkulturturizmgovtr (02122009)
Timurtaş F K (1963) Şeyhicirc ve Husrev uuml Şicircrinrsquoi-İnceleme-Metin İstanbul İUuml Edebiyat
Fakuumlltesi Yayınları
Tulum M ve Tanyeri M A (1977) Nevrsquoicirc-Divan İstanbul İUuml Edebiyat Fakuumlltesi
Yayınları
Tuumlrkccedile Soumlzluumlk (2005) Ankara TDK Yayınları
Yakar H İ (2009) Gelibolulu Sunrsquoicirc Divanı Gaziantep
httpekitapkulturturizmgovtr (02122009)
Yeni Tarama Soumlzluumlğuuml (1983) Cem Dilccedilin (Yay Haz) Ankara TDK Yayınları
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 90
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 91-111
DEVLET PLANLAMA TEġKĠLATI KALKINMA PLANLARINDA
TUumlRKĠYENĠN BĠLĠM POLĠTĠKASI 1990-2010 DOumlNEMĠ
Sevgi CcedilOBAN
Oumlzet
Bu ccedilalışmada Tuumlrkiyersquonin 1990 yılından bu yana suumlrduumlrduumlğuuml bilim
politikasının anlaşılması accedilısından oumlnemli olduğu duumlşuumlnuumllen kalkınma planları
değerlendirilmiştir Altıncı plandan guumlnuumlmuumlzde yuumlruumlrluumlkte olan dokuzuncu
plana kadar olan doumlnemlerde belirlenen bilimsel amaccedil ve hedefler ele alınarak
bunların ne oumllccediluumlde gerccedilekleştirildiği sorusuna cevap aranmıştır Doumlnem
faaliyetleriyle ilgili olarak ulaşılan bilgiler temel bilimsel hedeflere ccediloğu zaman
ulaşılamadığını goumlstermiştir Araştırma ve geliştirme (ar-ge) faaliyetlerine
ayrılan buumltccedile arttırılamamış toplam araştırmacı sayısı yuumlkseltilememiştir
Tuumlrkiyersquonin bilimsel gelişmişlik duumlzeyi temel goumlstergeler accedilısından duumlnyadaki
yeri hedeflenenden daha aşağıda olmuştur
Anahtar kelimeler Tuumlrkiye Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bilim
politikası kalkınma planı Ar-Ge bilim bilimsel faaliyetler
Science Policy of Turkey in the Development Plans of the State Planning
Organization The period of 1990-2010
Abstract
In this article the development plans that are thought to have utmost
importance to shed light on to the ongoing science policy of Turkey since 1990
have been evaluated From the sixth plan period to the ongoing ninth plan period
scientific aims and goals under consideration were handled and the degree of
realisation of them was tried to find out The information obtained from the
efforts made in these periods indicates that most of the time the basic scientific
goals have not been achieved Research and development budget could not be
increased the total number of researchers could not be increased Turkeyrsquos
scientific development rank in the world is lower than expected with regard to
the basic indicators
Key words Turkey State Planning Organization (SPO) science policy
development plan research and development science scientific activities
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
92
GiriĢ
Kalkınma planları uumllkenin ekonomik ve sosyal doumlkuumlmuumlnuuml ccedilıkarıp
planlamak ve kaynakları etkin bir şekilde kullanmak iccedilin duumlzenlenen
belgelerdir Bu belgeler değişik doumlnemlerde toplumdaki ekonomik gelişmişlik
durumu ccedileşitli sektoumlrlerde rekabet sosyal dayanışma boumllgesel gelişmenin
sağlanması gibi alanlarda bir geliştirme stratejisinin sağlanması diğer bir
deyişle bir kalkınma politikasının oluşturulması amacıyla hazırlanmaktadır
Tuumlrkiye Cumhuriyeti kuruluşu ile birlikte toplumun refah duumlzeyini yuumlkseltmek
amacıyla kalkınmayı hedefleyen bir plan anlayışını benimsemiştir Bu nedenle
1923te toplanan İzmir İktisat Kongresinde liberal ekonomi politikaları
aracılığıyla kalkınmanın gerccedilekleştirilmesi yolunda goumlruumlşler ağırlık kazanmış ve
ilk yıllar bu youmlnde bir ekonomik model uygulanmıştır
Bu suumlreccedilte Tuumlrkiye duumlnyada ilk kalkınma planı hazırlayan uumllkelerden
biri olmuş ve 1933-1937 yılları arasında uygulanmak uumlzere Birinci Beş Yıllık
Sanayi Planını hazırlamıştır Kalkınma Planları ise 1663 yılından bu yana
uygulanmaktadır Tuumlrkiye Cumhuriyet doumlnemi boyunca bir yandan gelişmiş
uumllkelerle olan kalkınmışlık farkını kapatmayı oumlte yandan geleneksel değerlerini
ve kuumlltuumlrel birikimini goumlzeterek ccedilağdaş değerleri oumlzuumlmseyen modern bir toplum
oluşturmayı hedeflemiştir
Sonraki doumlnemlere gelindiğinde Dokuzuncu Kalkınma Planı ile ilgili 5
Temmuz 2005 tarihli ve 25866 sayılı Başbakanlık genelgesine goumlre
Oumlzellikle 1929 ekonomik bunalımıyla birlikte bir taraftan dış koşullar
diğer taraftan o guumlnkuuml uumllkenin iccedil koşulları oumlzel girişimin ve sermaye
birikiminin yetersizliği nitelikli iş guumlcuuml ve alt yapının yetersizliği
nedenleriyle devletin oumlncuumlluumlğuumlnde bir kalkınma anlayışının hayata
geccedilirilmesi gerekliliği ortaya ccedilıkmıştır
ifadesi kullanılmıştır Bu bağlamda Dokuzuncu Kalkınma Planı ile ilgili 5
Temmuz 2005 tarihli ve 25866 sayılı Başbakanlık genelgesinde kalkınma
planlarında benimsenen politikaların aldığı youmln şoumlyle ifade edilmiştir
(TC Başbakanlık 9 Kalkınma Planı Genelgesi 2005)
Başlangıcından itibaren kamu kesimi iccedilin emredici oumlzel kesim iccedilin
youmlnlendirici olan planlarda giderek geniş kapsamlı ve ayrıntılı bir
modelden devletin ekonomideki roluumlnuumln yeniden tanımlanmasının da
bir sonucu olarak makro ccedilerccedileve oluşturan oumlngoumlruumllebilirliği artıran
sistemin daha etkin işleyişine imkacircn verecek biccedilimde kurumsal ve
yapısal duumlzenlemeleri oumlne ccedilıkaran ve temel amaccedil ve oumlnceliklere daha
fazla yoğunlaşan bir stratejik yaklaşım modeline geccediliş soumlz konusudur
Bu accedilıklamalardan anlaşılacağı uumlzere Tuumlrkiyersquonin kalkınmasının
planlama politikaları ile gerccedilekleşebileceği vurgulanmakta ancak devletin
Devlet Planlama Teşkilatı Kalkınma Planlarında Tuumlrkiyersquonin Bilim Politikası
1990-2010 Doumlnemi
93
ekonomideki işlevinin azaltılmasına bağlı olarak esnek plan anlayışının stratejik
bir yaklaşım biccediliminde benimseneceği uumlzerinde durulmaktadır
Bu ccedilalışmada 1990 yılından itibaren 6 Beş Yıllık Kalkınma Planırsquondan
başlayarak 9 Beş Yıllık Kalkınma Planı doumlnemine kadar Tuumlrkiyersquode bilim ve
teknoloji alanında ve bilim politikasında yaşanan değişim ve doumlnuumlşuumlmler ele
alınmaktadır Bu doumlnemin kuumlresel boyuttaki gelişmelerle yakından ilgisi
bulunmaktadır Oumlzellikle kuumlresel iletişim teknolojilerinin gelişmesi dikkate
alınarak 1990 yılından bu yana dijital iletişimin yaygınlaşması ile birlikte
yaşanan ekonomik siyasal ve sosyal değişmeleri anlamak bakımından 6
plandan başlayarak 9 plana uzanan suumlreccedilte Tuumlrkiyersquonin bilim ve teknoloji
politikasının bir haritası ccedilıkartılmaya ccedilalışılmaktadır
Altıncı Kalkınma Planırsquondan (1990-94) itibaren son uumlccedil plan doumlneminde
bilgi toplumu olma hedefi bilim teknoloji ve araştırma politikalarının ana
hedeflerinden biri olarak vurgulanmıştır (DPT 9 Kalkınma Planı Bilim ve
Teknoloji İhtisas Komisyonu Raporu 2007 s 11) 1990rsquolarda ulusal bir ARGE
altyapısı geliştirme hedefinin yenilik merkezli ulusal bilim politikasına kaydığı
ve koumlkluuml bir paradigma değişiminin yaşandığı goumlruumllmektedir (Uzun 2006 s
551) 1993 yılında Tuumlrkiyersquonin buguumlnkuuml bilim politikasının temelini oluşturan
ldquoTuumlrk Bilim ve Teknoloji Politikası 1993-2003rdquo kabul edilmiştir Yine 1993
yılında bilgi toplumu kavramı Tuumlrkiyersquonin kalkınma guumlndeminde yerini almıştır
(Tonta 1999 s 6)
Tuumlrkiyersquonin bilim politikasının bilgi toplumu olma hedefine
youmlnelmesini bilginin değişim değeriyle ilişkili olarak değerlendirmek
kaccedilınılmazdır 1990rsquolı yıllara kadar bilim ve teknolojinin Tuumlrkiye altyapısına
uyarlanmasına dayanan bilimsel etkinliklerin yerini bu doumlnemde doğrudan
bilimsel uumlretimin alması amaccedillanmıştır Gerek bu tuumlr bilimsel etkinliklerin
yuumlruumltuumllmesi gerekse bilgi toplumu hedefine ulaşılması sorununun temelinde
bilgi bulunmaktadır Bilginin kullanımı dağıtımı tuumlketimi ve bu suumlreccedillerle
bağlantılı olarak bilimin oumlrguumltlenmesi konularındaki sorunlar sanayi sonrası
toplumlarının temel uğraş alanlarındandır
Daniel Bell (1973) guumlnuumlmuumlz toplumlarının sanayi sonrası toplumlar
olduğuna değinmiştir Sanayi sonrası toplumda bilimsel ilerlemenin şu ana
kadarki bilimsel birikimin gelmiş olduğu karmaşıklık nedeniyle somut deney ya
da tesaduumlflerle değil doğrudan teorik bilgi aracılığıyla sağlanabileceğini
vurgular (Dura ve Atik 2002 s 48) Bu bakımdan bilgi kendi başına bir
ekonomik değer hacircline gelmiştir Tuumlrk Bilim ve Teknoloji Politikasırsquonda
uumlzerinde durulan kuumlresel suumlreccediller bilginin değişim değerine yeni anlamlar
kazandırmıştır Bilim ve teknoloji artık enformasyon alanına doumlnmuumlş bu
alandaki gelişmeler kuumlresel rekabette temel kategori hacircline gelmiştir
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
94
Literatuumlrde ccedileşitli araştırmacılar tarafından ldquopost-enduumlstriyel toplumrdquo
ldquobilgi toplumurdquo ldquokapitalist oumltesi toplumrdquo ldquoşebeke toplumrdquo ldquopostmodern
doumlnemrdquo ldquopost kapitalist doumlnemrdquo ldquouumlccediluumlncuuml dalgardquo gibi isimlerle anılan (Guumlltan
2003 s 15) yeni oumlrguumltlenme biccedilimlerinde Bell tarafından da ifade edildiği gibi
sermayenin yerini bilgi almıştır Bilim ve teknoloji alanında da guumlncel olarak en
kritik alanlardan biri enformasyona ilişkin faaliyetlerdir Goumlrguumln (1990 s 34)
yaşadığımız ccedilağın bilgi ccedilağı olduğunun genel kabul goumlrduumlğuumlne ve guumlnuumlmuumlz
toplumlarının ldquobilgi zenginirdquo ve ldquobilgi yoksulurdquo kategorileri ccedilerccedilevesinde
ayrıştıklarını vurgulayan goumlruumlşe dikkat ccedilekmektedir
1990 yılından guumlnuumlmuumlze kadar olan doumlnemde temel bilimsel hedefler
1990rsquolı yıllardan itibaren bilimsel alanda atılım yapılması Tuumlrkiyersquonin kuumlresel
rekabette uumlst sıralarda yer alması kendi teknolojisini geliştirmesi ve bunun iccedilin
yeterli bilimsel altyapının sağlanabilmesi olarak sıralanabilir Bu kapsamda
oumlncelikli olarak uumlniversiteler kamu kurumları ve oumlzel sektoumlrdeki bilimsel
etkinliklerin eşguumlduumlmleşmesini sağlayacak bilişim altyapısının geliştirilmesi ve
etkinleştirilmesi guumlndeme gelmiştir
Bu makalede Tuumlrkiyersquodeki resmicirc bilim politikası belirlenen hedefler
ve uygulamalar arasındaki ilişkiler aracılığıyla değerlendirilmektedir Bu
ccedilerccedilevede bilim politikasında yaşanan değişiklikler nedeniyle 1990rsquoda
yuumlruumlrluumlğe giren 6 Kalkınma Planırsquondan başlayan ve guumlnuumlmuumlze kadar hazırlanan
planlardaki bilim ve teknoloji başlığında geccedilen hedefler faaliyet raporları ve
uumlniversitelerin kamu sektoumlruumlnuumln ve oumlzel sektoumlruumln bilimsel etkinlikleriyle ilgili
istatistikler ele alınmakta ve Tuumlrkiyersquonin bilim ve teknoloji accedilısından sahip
olduğu gelişmişlik duumlzeyi tartışılmaktadır Bu doğrultuda ilk olarak 1989
yılında kabul edilerek yuumlruumlrluumlğe giren 6 Kalkınma Planırsquonda yer alan bilim ve
teknoloji boumlluumlmuuml incelenmektedir
6 Kalkınma Planı Doumlnemi (1990-1994)
Altıncı Kalkınma Planı daha oumlncekilerden farklı olarak ilk defa
Tuumlrkiyersquonin bilgi toplumu olması hedefine değinilmesi bakımından oumlnemlidir
Bu hedefle bilim ve teknoloji yaratması beklenen toplumsal doumlnuumlşuumlmler
bakımından merkezicirc bir noktada bulunmaktadır
Altıncı Kalkınma Planı 22 Haziran 1989 yılında yuumlruumlrluumlğe girmiştir Bu
planda bilimle ilgili ilke ve politikalar 696 ve 704 maddelerde yer almaktadır
Bilim Araştırma-Geliştirme ve Teknoloji başlığı altında belirtilen ana hedef
33000 olan araştırmacı personel sayısının iki katına ccedilıkarılmasıdır Boumlylece her
10000 bin kişiye bir araştırmacı personel duumlşmesi planlanmıştır Bununla
toplumun bilgi toplumu seviyesine getirilmesi amaccedillanmaktadır ldquoBilim
Araştırma-Geliştirme ve Teknolojirdquo başlığı altındaki ikinci temel hedef
Araştırma-Geliştirme harcamalarının GSMHrsquonin 1rsquoine ccedilıkarılması olarak
saptanmıştır
Devlet Planlama Teşkilatı Kalkınma Planlarında Tuumlrkiyersquonin Bilim Politikası
1990-2010 Doumlnemi
95
6 Kalkınma Planırsquonda bu hedeflere bağlı olarak saptanan ilke ve
politikalar ise şoumlyle sıralanmıştır (DPT 6 Kalkınma Planı 1990 ss 309-310)
ldquoUumlretim ve kalitenin artırılarak dış pazarlarda rekabet guumlcuumlnuumln
kuvvetlendirilmesi amacıyla gerekli ileri teknolojiler transfer yolu ile
sağlanacak teknoloji uumlretimine geccedililmesi ve elde edilen bilgi ve teknolojinin
yaygınlaştırılması temel ilke olacaktır
Biyoteknoloji enformasyon teknolojisi mikroelektronik
telekomuumlnikasyon uydu teknolojisi nuumlkleer teknoloji yeni malzemeler gibi
ileri teknoloji alanlarındaki her tuumlrluuml Araştırma-Geliştirme faaliyetleri
desteklenecektir Teknolojik gelişmenin itici guumlcuuml olan savunma ihtiyaccedillarının
gerektirdiği Araştırma-Geliştirme faaliyetleri de desteklenecektir
Sanayi kuruluşları uumlniversiteler araştırma kurumları ve kamu
kurumlarının bilim ve teknoloji hedeflerine ulaşmalarını teminen gerekli
koordinasyon sağlanarak bu kurum ve kuruluşların tam bir iş birliği iccedilinde
olmaları teşvik edilecek bu iş birliğini sağlayacak olan araccedilların geliştirilmesi
ve etkinlikle kullanımı iccedilin gerekli ortam oumlncelikle oluşturulacaktır
Bilim ve Teknoloji Yuumlksek Kurulursquona işlerlik kazandırılacaktır
Tuumlrkiyenin gelişmiş uumllkeler ile arasındaki bilgi accedilığını kapatabilmek
iccedilin araştırma yapmanın yanı sıra bilgilere erişmenin yol ve araccedilları uumlzerinde
durulacaktır
Bu amaccedilla duumlnyada bilgi odakları denilebilecek kuruluşlara bilim
adamları yerleştirmek projelere katılmak bilim ve teknoloji accedilısından oumlnemli
uumllke ve şehirlerdeki bilim ve teknoloji faaliyetlerini izlemek bilgi ağlarına
bağlanmak yabancı uumllkelerde yerleşik Tuumlrk bilim adamlarından
yararlanabilecek ortamı tesis etmek gibi faaliyetlerden oluşan bir ilişkiler
sistemi kurmak uumlzere gerekli tedbirler alınacaktır
Uumlniversitelere uygulamalı araştırmalar yanında ilke olarak temel
araştırma yapmaya youmlnelik destekler giderek artırılacaktır
Araştırma-Geliştirme yapan veya yaptıran kamu ve oumlzel kesim
kuruluşları desteklenecektir
Uumlniversite-Sanayi iş birliğinin geliştirilmesi amacıyla mevzuatta
gerekli değişiklikler yapılacak bu alanda faaliyet goumlsteren teknoparklar teşvik
edilerek yaygınlaştırılacaktır
Yurt iccedilinde ve yurt dışındaki teknolojilerin takibinin kurulacak bilgi
bankası aracılığıyla yapılması ve elde edilen teknolojilerin yaygınlaştırılması
iccedilin yarı otonom bir patent muumlessesesi kurulacaktır
Araştırma-Geliştirme ccedilalışmalarının ihtiyaccedil alanlarına youmlneltilmesi
bilim ve teknoloji dalında geliştirilen yeni fikir ve buluşların ekonomiye
intikallerini sağlayıcı projelerin desteklenmesi iccedilin bir Araştırma-Geliştirme
Fonu kurulacaktırrdquo
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
96
6 Kalkınma Planırsquonda soyut ve genel ilkelerin yanı sıra otonom bir
patent kuruluşunun faaliyete geccedilirilmesi teknoparkların yaygınlaştırılması
Bilim ve Teknoloji Yuumlksek Kuruluna işlerlik kazandırılması bilgi bankası
kurulması gibi somut amaccedillar da belirlenmiştir Boumlylelikle bilim ve teknolojinin
temel unsuru olan bilgiye erişimin bilginin toplanmasının ve kullanımının
planlanması ve sistematize edilmesi başta gelen hedef olarak ortaya konmuştur
Bilginin kuumlreselleştiği bir ccedilağda bu Tuumlrkiyersquonin de bilgienformasyon toplumu
duumlzeyine ulaştırılabilmesi iccedilin oumlncelikli hedefi oluşturmaktadır
1990-1994 yılları arasındaki doumlnemi kapsayan 6 Kalkınma Planırsquonda
yer alan bilim ve teknolojileri politikası ccedileşitli accedilılardan yenilikler
barındırmaktadır İlk olarak bu planda Tuumlrkiyersquonin bilgi toplumu olması gibi bir
hedef belirlenmiş bunun yanı sıra bilim ve teknoloji alanında yapılacak bir
atılımdan bahsedilmiştir Yine bu planda Tuumlrkiyersquonin dışarıdan teknoloji alması
yerine teknoloji uumlretmesi uumlzerinde durulmuştur ldquoİleri teknolojinin transfer yolu
ile sağlanacağı ama teknoloji uumlretiminin de temel ilke olacağı bu amaccedilla
ARGE faaliyetlerinin destekleneceğirdquo belirtilmiştir (Karacasulu-Goumlksel 2004
s 6)
Altıncı Kalkınma Planırsquonda yer alan bilim politikasıyla ilgili hedefler
bilgi toplumu olma hedefi uumlzerinde yoğunlaşmakla birlikte ldquoBilim Araştırma-
Geliştirme ve Teknolojirdquo başlığı altında sosyal bilimlere youmlnelik ya da sosyal
bilimlerin kapsamına giren bir hedef bulunmamaktadır Bilişim teknolojik bir
altyapı sorunu olarak değerlendirilmektedir Sosyal bilimlere youmlnelik amaccedil ve
hedeflerin planda bulunmamasıyla bilişimin toplumsal bağlamlarına ilişkin
oumlnemli araştırma alanı goumlz ardı edilmiştir Bilgi toplumu gibi sosyolojik
kavramların yer aldığı bu planda sosyal bilimlerin tuumlmuumlyle goumlz ardı edilmiş
olması oumlnemli sosyal doumlnuumlşuumlmlerin de ciddi bir biccedilimde takip edilmesini
guumlccedilleştirmiştir
1993 yılında 948 maddede belirtilen hedefle ilgili olarak Tuumlrkiye
Bilimler Akademisi kurulmuştur 1994 yılında 955 maddede belirtilen hedef
doğrultusunda Tuumlrk Patent Enstituumlsuuml Kuruluş ve Goumlrevleri 518 sayılı Kanun
Huumlkmuumlnde Kararname ile yuumlruumlrluumlğe girmiştir (Karacasulu-Goumlksel 2004 s 6)
Tuumlrk Patent Kanunu oluşturulması youmlnuumlnde ccedilalışmalar yapılmıştır
Bilim ve Teknoloji Yuumlksek Kurulu kuruluşunun ardından uzun bir suumlre
aktif olarak faaliyet goumlsterememiştir Ancak 6 plan doumlneminde duumlzenli olarak
toplanması ve kararlarının uygulanması sağlanmıştır Kurulun duumlzenli
toplanması kararının ise ancak 2004 yılında alınabildiği belirtilmiştir (DPT 9
Kalkınma Planı Bilim ve Teknoloji Oumlzel İhtisas Komisyonu Raporu 2007 s
11)
BTYKrsquonin ikinci toplantısında ldquoTuumlrk Bilim ve Teknoloji Politikası
1993-2003rdquo kabul edilmiştir Bu politikanın ana hedefleri Altıncı Beş Yıllık
Devlet Planlama Teşkilatı Kalkınma Planlarında Tuumlrkiyersquonin Bilim Politikası
1990-2010 Doumlnemi
97
Kalkınma Planında yer alan hedeflerin benzeridir Bu raporda bilişim
(bilgisayar mikro elektronik ve telekomuumlnikasyon teknolojileri) ileri teknoloji
malzemeleri biyoteknoloji nuumlkleer teknoloji ve uzay teknolojisi alanlarına
oumlncelik verilmesi kararlaştırılmıştır Ayrıca ana hedeflere erişilebilmesi iccedilin
mali kaynak ve insan guumlcuuml kaynağı yaratılması oumlzel kuruluşların ARGE
harcamalarındaki payının artırılması ve duumlnyadaki bilim ve teknolojiye katkı
duumlzeyinin arttırılması konularındaki oumlnlemler saptanmıştır Bu belge ile ayrıca
Bilim ve Teknoloji Yuumlksek Kurulunun kurulması hukukileşmiştir
Altıncı Kalkınma Planırsquonda bulunan diğer bir ilke daha oumlnce ifade
edildiği uumlzere araştırmacı personel sayısının iki kat artırılması ve araştırma ve
geliştirme harcamalarının GSMHrsquonin yuumlzde birine ccedilıkarılmasıdır Bu konularda
başarılı olunamamıştır 1995 yılında Tuumlrkiyede iktisaden faal 10000 kişiye
duumlşen tam zamana eşdeğer ARGE personeli sayısının 75 olmasına karşılık AB
uumllkelerinde 40 ABDrsquode 80 ve Japonyada 90 olduğu belirtilmektedir
(Karacasulu-Goumlksel 2007) Bu doumlnemde ARGE harcamalarının da Avrupa
uumllkeleri Amerika ve Japonyarsquoyla karşılaştırıldığında oldukccedila duumlşuumlk olduğu
goumlruumllmektedir
Araştırmacı personel sayısının ve mali kaynakların arttırılması konusu
ilk defa bir kalkınma planında sayılarla yer almıştır Ancak uygulamada bu
hedefe ulaşılamamıştır Planda işaret edilen biyoteknoloji enformasyon
teknolojisi mikroelektronik telekomuumlnikasyon uydu teknolojisi nuumlkleer
teknoloji yeni malzemeler gibi spesifik alanlarda araştırma ve geliştirme
faaliyetlerinin yoğunlaştırılması hedefine ulaşılamamış olduğu da
vurgulanmaktadır (Yuumlcel 2006 s 141)
7 Kalkınma Planırsquonda altıncı beş yıllık plan doumlneminde araştırma ve
geliştirme faaliyetlerinin kurumsallaştırılmasına youmlnelik hedeflerin de
gerccedilekleştirilemediği belirtilmektedir Raporda teknoloji alt yapısının genel bir
politika ccedilerccedilevesinde ve ekonomik yarar sağlayacak şekilde geliştirilemediği
ifade edilmektedir (DPT 7 Kalkınma Planı 1995 s 71)
Bunların yanı sıra insan guumlcuuml dacirchil bilim ve teknoloji altyapısına
yapılacak yatırımların finansman kaynakları sağlanamadığı ARGE teşvikinin
duumlzenlenmesi teşvik fonlarının tesisi ve stratejik oumlncelikleri hayata geccedilirecek
biccedilimde youmlnetimi yaratıcılığın ve yaratıcı girişimciliğin desteklenmesi
başarılamadığı ve bunun iccedilin gerekli olan teknoparkların ve risk sermayesi
kuruluşlarının tesis idamesi ile ilgili ARGErsquoyi destekleyecek kurumsal yapılar
geliştirilemediği belirtilmiştir (DPT 7 Kalkınma Planı 1995 s 72) Sonuccedil
olarak 6 Kalkınma Planırsquonın ana ilkelerinden biri olan teknoloji uumlretme
konusunda istenen hedefin gerisinde kalındığı ifade edilmiştir
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
98
Bilimsel ve teknolojik faaliyetlerin etkinliğinin artırılmasında kamu ve
oumlzel kesim arasında iş birliğini geliştirici ccedilalışmalara başlanmış uumlniversite-
sanayi iş birliği ccedilerccedilevesinde 5 teknopark oluşturulmuş ve 2 adet yuumlksek
teknoloji enstituumlsuuml kurulmuştur Ancak bu gelişmeler istenen duumlzeye
erişmemiştir (DPT 7 Kalkınma Planı 1995 s 73)
Uumlniversite-sanayi iş birliği ccedilerccedilevesinde yuumlruumltuumllen teknopark
faaliyetleri teknolojik bilgiyi elde etmeyi kullanımını ve yaymayı
sağlayacak yurt iccedili ve yurt dışı bilgi ağları altyapısı oluşturulması
ccedilalışmaları 6 Kalkınma Planı doumlneminde tamamlanamamıştır Bu
alandaki ccedilalışmalar ccedilok yetersiz kalmış olup oumlzellikle bilgi ve
teknolojinin elde edilmesinde kullanılmaya başlanan uluslararası Genel
Ağ (İnternet) ağları hizmetlerinin yaygınlaştırılmasında yetersiz
kalınmıştır
Altıncı plan doumlneminde ARGE yatırımlarına uumlniversitelerin araştırma
kapasiteleri konularında bazı olumlu gelişmeler olmuş bunun sonucunda bilim
ve teknoloji alanında bazı hedeflere yaklaşılmıştır ldquoTuumlrkiye yıllık bilimsel
makale sayısı itibarıyla uluslararası sıralamada 1986 yılındaki 520 makale ile
44uumlncuuml sıradan 1994 yılında 1789 makale ile 34uumlncuuml sıraya yuumlkselmiştirrdquo
(DPT 7 Kalkınma Planı 1995 s 73) Bu konuya 1986rsquodan 1994rsquoe doğru
bakıldığında bilimsel yayın hiyerarşisinde uumlst sıralara yuumlkselmenin oumlnemli bir
gelişme olduğu soumlylenebilir
7 Kalkınma Planı Doumlnemi (1996-2000)
7 Kalkınma Planı 18 Temmuz 1995 tarihinde kabul edilerek
uygulamaya girmiştir Bu planda 1990rsquolı yılların ikinci yarısında bilim ve
teknoloji alanında atılım yılları olacağı beklenmektedir (Karacasulu-Goumlksel
2004 s 7) 362 sayfalık 6 Kalkınma Planırsquonda bilim konusu iki sayfada ele
alınırken 300 sayfalık bu planda bilim konusuna ldquoBilim ve Teknolojide Atılım
Politikasırdquo başlığı altında sekiz sayfa bulunmaktadır
Bu planda bilim konusundaki temel ilke bilgienformasyon toplumu
olma amacı doğrultusunda bilimsel ve teknolojik ccedilalışmaların desteklenerek
geliştirilmesidir Bu ilke doğrultusunda ARGE faaliyetlerine ayrılan buumltccedilenin
GSMHrsquonin 15rsquoi duumlzeyine ulaştırılması ve iktisaden faal olan on bin kişiye
duumlşen araştırmacı sayısının 15rsquoe ccedilıkarılması -1995 yılında on bin kişiye duumlşen
araştırmacı personel sayısı 75rsquotir- gibi oumlnceki planda gerccedilekleştirilemeyen
hedefler bulunmaktadır
Bunun yanında bu planda teknoloji uumlretebilecek ve kullanabilecek insan
guumlcuumlnuumln yetiştirilmesine oumlncelik verileceği vurgulanmaktadır Oumlzel sektoumlruumln
ARGE faaliyetlerinde daha fazla yer alması sağlanacak ve oumlzel sektoumlr ile kamu
sektoumlruumlnuumln ARGE kurumları ile uumlniversiteleri iccediline alacak ulusal bir ARGE
ağının kurulmasına ağırlık verilmesi de hedeflerden biridir Bunun yanında
Devlet Planlama Teşkilatı Kalkınma Planlarında Tuumlrkiyersquonin Bilim Politikası
1990-2010 Doumlnemi
99
uluslararası bilgi ağları ve telematik hizmetler altyapısının kurulması da
duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr
AB Japonya ve ABD başta olmak uumlzere uluslararası bilimsel ve
teknolojik iş birliğinin geliştirilmesine oumlnem verilmesi planlanmıştır Bunların
yanında bilimsel ccedilalışma ve buluşları oumlzendiren ve oumlduumlllendiren bir yapıda
olacaktır Korumanın kapsamı ve standartları AT mevzuatı da dikkate alınarak
uluslararası anlaşmalarla kabul edilmiş duumlzeylere ccedilıkarılacaktır Bu planda
patent kanunu ccedilıkarılmasının yanı sıra ldquouumlniversite ve araştırma kurumlarının
yerli ve yabancı sanayi kuruluşları ile iş birliği iccedilinde Teknoloji Geliştirme
Boumllgelerinin oluşumuna ilişkin yasal duumlzenlemelerin yapılmasırdquo yer almıştır
(DPT Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1995 s 65)
Teorik olarak planlarda hedeflerin ccedilok iyi belirlenmesine karşın
uygulamanın aynı oumllccediluumlde başarılı olduğunu soumlylemek guumlccedilleşmektedir Yuumlcel
(2006 s 174) genel olarak değerlendirildiğinde 1996-2000 yılları arasındaki
doumlnemi kapsayan 7 Beş Yıllık Kalkınma Planırsquonın ana başlıklarından birini
oluşturan Bilim ve Teknolojide Atılım Projesirsquonin de başarıya ulaşamadığı
belirtmiştir
Uygulamadaki başarısızlığa işaret eden 8 Kalkınma Planırsquonda 1996-
2000 yıllarını kapsayan 7 Kalkınma Planı doumlnemine ilişkin şu değerlendirmeler
yapılmaktadır (DPT 8 Beş Yıllık Kalkınma Planı 2000 ss 125-126)
ldquoVII Plan Doumlnemirsquonde bilim ve teknoloji alanında kaydedilen mesafe
sınırlı kalmıştır Planda oumlngoumlruumllmesine rağmen ARGE harcamalarına yeterli
kaynak ayrılamamış araştırmacı personel sayısı artırılamamıştır
1997 yılı itibarıyla ARGE faaliyetlerine GSYİHrsquoden ayrılan pay
049 ve iktisaden faal 10000 iş guumlcuumlne duumlşen toplam tam zaman eş değer
ARGE personeli 104 araştırmacı sayısı 82 olmuştur (hedeflenen sayı ise
15rsquotir)
Bilim-teknoloji-sanayi politikalarıyla eğitim-oumlğretim ve ARGE
politikaları arasında uyum sağlanması ihtiyacı devam etmektedir
Oumlzel sektoumlr ve kamu sektoumlruumlnuumln ARGE kurumlarını ve uumlniversiteleri
iccediline alacak ulusal ARGE ağının kurulması ile ilgili oumlnemli adımlar atılmış
Ulusal Akademik Ağ kurulmuştur
Araştırmacı personelin istihdam ve ccedilalışma şartlarının iyileştirilmesi
amacıyla fiziki altyapı yeterince geliştirilememiş ve mevzuatta gerekli
duumlzenlemeler yapılamamıştır
Ulusal savunma sanayiini geliştirmeye youmlnelik ARGErsquoye Dayalı
Savunma Tedarik Sistemirsquoni devletin satın alma politikası ile uyumlu hacircle
getirme ccedilalışmaları suumlrduumlruumllmektedir
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
100
Tuumlrk Akreditasyon Kurumursquonun (TUumlRKAK) Kuruluş ve Goumlrevleri
Hakkında Kanun ccedilıkarılmıştır
ARGE faaliyetlerinden elde edilen teknolojik bilginin uumlruumlne
doumlnuumlştuumlruumllmesinde finans imkacircnı sağlayacak olan risk sermayesi uygulaması
gerccedilekleştirilememiştir
544 sayılı KHK ile Tuumlrk Patent Enstituumlsuuml kurulmuş 551 sayılı KHK ile
Patent Hakları 554 sayılı KHK ile Enduumlstriyel Tasarımlar 555 sayılı KHK ile
Coğrafi İşaretler 556 sayılı KHK ile Markalar koruma altına alınmıştır
Patent Faydalı Model Belgesi ve Enduumlstriyel Tasarım Tescili
Harcamalarının Desteklenmesine İlişkin Tebliğ yayımlanmıştırrdquo
Bu doumlnemde 1997 yılında Bilim ve Teknoloji Yuumlksek Kurulu uumlccediluumlncuuml
toplantısını yapmıştır Bu toplantıda Ulusal Akademik Bilgi Merkezi
Projesirsquonin hızlandırılması Bakanlar Kurulu Video Konferans Sistemi ile sanal
toplantıların oluşturulması Ulusal Enformasyon Altyapısı Ana Planının
hazırlanması beyin guumlcuuml kaynaklarının geliştirilmesi Uumlniversite-Sanayi Ortak
Araştırma Merkezleri ile benzer konuların teşvik edilmesi kararlaştırılmıştır
(Karacasulu-Goumlksel 2004 s 8)
1998 yılında Yedinci Kalkınma Planı Bilim ve Teknolojide Atılım
Projesirsquonde yer alan uumlniversiteleri birbirine bağlayacak olan bilgi ağı projesi
gerccedilekleştirilmiştir 11 Şubat 1998rsquode TUumlBİTAKa bağlı Ulusal Akademik Ağ
ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM) resmen kurulmuştur ULAKBİM daha oumlnce
TUumlBİTAK buumlnyesinde hizmet veren Enformasyon Hizmetleri Muumlduumlrluumlğuuml ile
Yuumlksek Oumlğretim Kurulu (YOumlK) buumlnyesinde hizmet veren Yayın ve
Dokuumlmantasyon Daire Başkanlığı tarafından verilen bilgi sağlama hizmetlerini
uumlstlenmiştir ldquoULAKBİM uumlniversite ve kamu kesiminde goumlrev yapan
araştırmacıların belge sağlama gereksinimlerini buumlyuumlk oumllccediluumlde karşılamaktadırrdquo
(Karacasulu-Goumlksel 2004 s 24)
7 Planrsquoda uumllkenin tuumlm sınai ve ARGE faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı
istatistiksel bilgi akışı sağlanmış olmakla birlikte birkaccedil taramaya rağmen
sağlıklı bir teknoloji doumlkuumlmuuml geliştirilemediğinden sanayinin uumlruumlnler itibarıyla
stratejik oumlncelikleri belirlenememektedir (Karacasulu-Goumlksel 2007 s 26)
8 Kalkınma Planı Doumlnemi (2001-2005)
8 Kalkınma Planı 27 Haziran 2000 tarihinde kabul edilmiştir 233
sayfalık planda bilim ve teknoloji konusu altı sayfada ele alınmıştır Planda
temel ilke Tuumlrkiyersquonin bilgienformasyon toplumu olma amacı doğrultusunda
bilimsel ve teknolojik gelişmeler sağlayarak uluslararası rekabet guumlcuuml
kazanmasıdır Buna bağlı olarak amaccedil ilke ve politikalar şunlardır (DPT 8
Kalkınma Planı 2000 ss 126-127)
Devlet Planlama Teşkilatı Kalkınma Planlarında Tuumlrkiyersquonin Bilim Politikası
1990-2010 Doumlnemi
101
ldquoEkonomik ve sosyal gelişme ile buumlyuumlmeyi etkileyen bilimsel ve
teknolojik araştırma duumlzeyinin yuumlkseltilmesi iccedilin gerekli fiziki beşericirc ve hukuki
altyapı geliştirilecektir ARGE faaliyetlerine GSYİHrsquodan ayrılan payın plan
doumlnemi sonunda 15 seviyesine ve iktisaden faal 10000 kişiye duumlşen tam
zaman eş değer araştırmacı sayısının bir program dacirchilinde 20rsquoye ccedilıkarılması
hedeflenmektedir
Yerel bilgi ağları geliştirilecek ve uluslararası ağ yapıları ile
entegrasyon sağlanacaktır
Sağlam bir bilim temeli ve belirli bir yenilik kapasitesine sahip
olabilmek iccedilin gerekli olan Ulusal Yenilik Sistemi tamamlanarak sistemin etkin
ccedilalışması sağlanacaktır
İnsan guumlcuuml stratejik bir kaynak olarak değerlendirilecek eğitim
politikaları hızla değişen teknolojilere uyum sağlayabilen sorun giderici ve
yaratıcı niteliklere sahip insan guumlcuuml yetiştirmeye youmlnelik olacaktır
Nitelikli oumlğretmen akademisyen muumlhendis ve ara eleman
yetiştirilmesine muumlhendislik dalındaki uumlniversite oumlğretim uumlyelerine
uygulamaya doumlnuumlk muumlhendislik tecruumlbesi kazandırılmasına oumlnem verilecek
yuumlksekoumlğretim kurumlarının goumlrevleri yeniden tanımlanarak muumlhendislik
eğitiminin uluslararası standartta bir donanım altyapısı ile verilmesine oumlzen
goumlsterilecektir
Uumlniversitelerin enstituumllerin ve araştırma kurumlarının muumlspet ilimler ile
sosyal ve kuumlltuumlrel alanda yapacakları bilimsel araştırma faaliyetleri yenilikccedili
buluşları ve teknolojik gelişmeye sağladıkları katkılar desteklenecektir
Uumlniversitelerin ARGE faaliyetlerinde oumlncuuml olmaları dikkate alınarak
uumlniversite-kamu-oumlzel kesim ortak ARGE girişimleri oumlzendirilecek ve
desteklenecektir
Biyoteknoloji ve gen muumlhendisliği yazılım başta olmak uumlzere bilgi ve
iletişim teknolojileri yeni malzemeler uzay bilim ve teknolojileri nuumlkleer
teknoloji deniz bilimleri denizlerden ve denizaltı zenginliklerinden yararlanma
teknolojileri buumlyuumlk bilim ve temiz enerji teknolojileri gibi ileri uygulama
alanlarındaki ARGE faaliyetleri desteklenecektir
Bilim ve teknoloji ile toplumun birbirine yakınlaşmasını sağlamak
yaparak yaşayarak eğlenerek oumlğrenme amacıyla oumlrguumln eğitime destek olacak
şekilde etkileşimli Bilim ve Teknoloji Merkezleri kurulacak ve geliştirilecektir
Eğitimin her kademesinde zekacircyı geliştiren ve yaratıcılığı oumln plana
ccedilıkaran bilimsel ve teknolojik faaliyetler teşvik edilecektir
ARGErsquoye yapılacak devlet yardımının esasları yeniden belirlenecektir
Ulusal savunma sanayiinin ihtiyaccedillarının planlanması ve
karşılanmasında uumllkenin teknolojik yeteneğinden azami oumllccediluumlde
yararlanılacaktır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
102
Devlet satın alma politikası uumllkenin bilim teknoloji ve sanayi
yeteneğini geliştirecek youmlnde olacaktır
ARGE faaliyetlerinden elde edilen teknolojik bilginin uumlruumlne
doumlnuumlştuumlruumllmesinde risk sermayesi uygulaması geliştirilerek
yaygınlaştırılacaktır
Biyoteknoloji ve gen muumlhendisliği yazılım uumlretimi bilgi ve iletişim
teknolojileri yeni malzeme teknolojileri ccedilevreci enerji teknolojileri gibi ileri
teknoloji alanlarında enduumlstri parklarının kurulması desteklenecektir
Teknolojik gelişmeye katkıda bulunacak doğrudan yabancı sermaye
yatırımları oumlzendirilecektir
AB ile teknolojik iş birliği imkacircnları azami oumllccediluumlde değerlendirilecektir
Bilgi ekonomisi ve toplumuna geccediliş iccedilin mevcut ccedilalışmalar da dikkate
alınarak eylem planları hazırlanacaktırrdquo
Bu maddeler ışığında yapılacak hukuki ve kurumsal duumlzenlemeler ise
şunlardır (DPT 8 Kalkınma Planı 2000 ss 126-127)
ldquoTeknolojik riske dayalı girişimcilerin yararlanabileceği risk sermayesi
yatırım ortaklıklarının kurulmasını teşvik edecek yasal duumlzenlemeler
yapılacaktır
Kamu tedarik politikasında ve 2886 Sayılı Yasarsquoda ARGErsquoye dayalı
tedarik iccedilin gerekli duumlzenlemeler yapılacaktır
ARGErsquoye devlet yardımı ile ilgili mevcut mevzuatın kapsamı
genişletilecektir
Uumlniversite-sanayi iş birliğinin esasları araştırmacı şirketleri de
kapsayacak şekilde duumlzenlenecektir
Teknopark ve Teknoloji Geliştirme Boumllgeleri kurulmasına ilişkin
hukuki ve kurumsal duumlzenlemeler yapılacaktır
Araştırmacı personel accedilığının kapatılması ve araştırmacılığın cazip hacircle
getirilmesi iccedilin gerekli mevzuat duumlzenlemeleri yapılacaktır
Tuumlrkiye Metroloji Enstituumlsuumlrsquonuumln kurulması ile ilgili yasal duumlzenlemeler
yapılacaktır
TUumlBİTAK Kanunu guumlnuumln şartlarına goumlre yeniden duumlzenlenecektir
Havacılık ve uzay alanındaki faaliyetlerin koordinasyonunu sağlayacak
Ulusal Havacılık ve Uzay Teşkilatı kurulacaktır
Biyoteknoloji Yuumlksek Kurulu oluşturulacaktır
Ulusal Yenilik Sistemirsquonin sağlıklı işlemesi iccedilin gerekli olabilecek yasal
ve kurumsal duumlzenlemeler gerccedilekleştirilecektirrdquo
8 Kalkınma Planırsquonda bilim ve teknolojinin en ağırlıklı konu olarak
plana yansıdığı belirtilmektedir (Yuumlcel 2006 s 174) Bilim ve teknoloji
politikaları boumlluumlmuumlnde planın son doumlneminde ARGE faaliyetlerine ayrılan payın
ve on bin kişiye duumlşen araştırmacı personel sayısının yuumlkseltileceği huumlkmuuml
oumlnceki planlarda gerccedilekleştirilemediğinden bu planda da yer alan bir huumlkuumlmduumlr
Devlet Planlama Teşkilatı Kalkınma Planlarında Tuumlrkiyersquonin Bilim Politikası
1990-2010 Doumlnemi
103
8 Kalkınma Planırsquonda goumlzlemlenen yeniliklerden biri yuumlksekoumlğretim ile
ilgili durum değerlendirmelerinin ve hedeflerin de plana dacirchil edilmiş olmasıdır
Planda mevcut duruma ilişkin olarak yeni accedilılan 15 vakıf uumlniversitesi ile toplam
uumlniversite sayısının 74rsquoe ulaştığı vurgulanmaktadır Ancak oumlğretim elemanı
accedilığı yeni accedilılan uumlniversitelerle birlikte daha da buumlyuumlmuumlştuumlr Bununla ilgili
olarak şunlar belirtilmektedir (DPT 8 Kalkınma Planı 2000 s 82)
ldquo1999-2000 oumlğretim yılında yuumlksekoumlğretimde toplam oumlğretim elemanı
sayısı 64169rsquodur Uumllkemizde bir oumlğretim uumlyesi başına 35 oumlğrenci duumlşerken AB
uumllkelerinde 15 oumlğrenci duumlşmektedir Oumlzellikle yeni kurulan uumlniversitelerin
oumlğretim elemanı temininde yaşadığı sıkıntılar devam etmektedir 1999-2000
oumlğretim yılında uumlniversite oumlğrencilerinin 26rsquosının İstanbul Ankara ve İzmir
illerindeki uumlniversitelerde oumlğrenim goumlrmesine rağmen oumlğretim elemanlarının
yuumlzde 50rsquosinin bu illerde bulunması nedeniyle yeni kurulan uumlniversitelerde
oumlğretim elemanı başına duumlşen ortalama oumlğrenci sayısı azaltılamamıştır
Yuumlksekoumlğretim kurumları buumlrokratik ve merkezicirc yapıdan
kurtarılamamış uumlniversite iccedilinde olduğu kadar uumlniversiteler arasında da rekabet
ortamı oluşturulamamış uumlniversite ve fakuumllte youmlnetimlerinin yetkileri
artırılamamış oumlğretim uumlyesi ve araştırma goumlrevlilerinin youmlnetime katılımı
gerekli olan bilimsel oumlzerklik ve uumlniversite-sanayi iş birliği yeterince
sağlanamamıştırrdquo
Planda yuumlksekoumlğretimle ilgili ilkeler bu sorunlar ccedilerccedilevesinde ele
alınmış ve yuumlksekoumlğretimin buumlrokratik ve merkeziyetccedili yapıdan kurtarılması
yeni uumlniversitelerin accedilılması kararlarının objektif oumllccediluumltlere bağlanması
istenmiştir Bu plan doumlneminde hem araştırmacı insan guumlcuuml hem de araştırma ve
geliştirmeye ayrılan kaynaklarda bir artış goumlzlenmekle birlikte diğer planlarda
olduğu gibi planın amir huumlkuumlmlerinin gerccedilekleştirilemediği ve Tuumlrkiyersquonin
kendi başına teknoloji uumlretebilecek bir yapılanmaya erişemediği bildirilmektedir
(Yuumlcel 2006 s 174)
Bu doumlnemde bilim alanında gerccedilekleştirilen oumlnemli faaliyetler 2023
yılına kadar bir strateji belirlenmiş olması ve buna bağlı olarak TUumlBİTAKrsquoın
koordinatoumlrluumlğuumlnde ilgili kuruluşların katılımıyla 2023 yılına kadar bir bilim ve
teknoloji planının hazırlanmış olmasıdır
Bilim ve Teknoloji Yuumlksek Kurulunun (BTYK) Aralık 2001rsquode yapılan
toplantısında ldquoTeknoloji Oumlngoumlruumlrdquo ccedilalışması ile birlikte Tuumlrkiyersquonin bilim ve
teknoloji duumlzeni ile ilgili nesnel verilerin derlenmesine youmlnelik ldquoTeknolojik
Yetenekrdquo ldquoAraştırıcılar Envanterirdquo ve ldquoUlusal ARGE Altyapısırdquo başlıklı doumlrt
alt projeden oluşan ldquoVizyon 2023rdquo Projesirsquonin hazırlanması kararlaştırılmıştır
(DPT 9 Kalkınma Planı Bilim ve Teknoloji Oumlzel İhtisas Komisyonu Raporu
2006 s 16)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
104
8 planın ilkelerinin oumlnemli bir kısmının gerccedilekleştirilemediği bu planda
da goumlruumllmektedir Oumlzellikle planda yuumlksekoumlğretimle ilgili hedeflerin
gerccedilekleştirilememiş olduğuna işaret etmek gerekmektedir
Bilgi toplumu olmaya youmlnelik hedeflerin bilim ve teknolojiye ayrılan
ARGE buumltccedilesinin ve araştırmacı sayısının arttırılması bilimsel donanımın
sağlanması bilgi ağlarının (bilgi bankaları veri tabanları gibi) oluşturulması
bilişim teknolojilerinin kullanımının yaygınlaştırılması gibi alanlarda oumlnemli bir
gelişme sağlanamadığı vurgulanmaktadır (Yuumlcel 2006 s 175)
9 Kalkınma Planı Doumlnemi (2007-2013)
Tuumlrkiye tarihinde ilk defa 9 Kalkınma Planı ile 7 yıllık bir kalkınma
planı kabul edilmiştir Plan 2006 yılında gecikmeli olarak yuumlruumlrluumlğe girmiştir
Bunun nedeni ABnin 2007-2013 buumltccedile doumlnemine denk getirilerek ldquoMuumlzakere
Suumlrecirdquo boyunca buumltccedile doumlneminde aday uumllkelere verilmesi oumlngoumlruumllen fonlardan
yararlanılarak planın finansmanının sağlanmasına ccedilalışılmasıdır (TMMOB
Arşivi 2007) En erken 2014de ABye uumlye olunması hedefiyle Tuumlrkiyeyi tam
uumlyeliğe taşıyacağı iddia edilen bir plandır 9 Kalkınma Planırsquonın hazırlandığı
doumlnem olan guumlnuumlmuumlz koşulları şoumlyle betimlenmektedir (DPT 9 Kalkınma
Planı 2006 s 1)
2007-2013 doumlnemini kapsayan 9 Kalkınma Planı değişimin ccedilok
boyutlu ve hızlı bir şekilde yaşandığı rekabetin yoğunlaştığı ve
belirsizliklerin arttığı bir doumlneme rastlamaktadır Kuumlreselleşmenin her
alanda etkili olduğu bireyler kurumlar ve uluslar iccedilin fırsatların ve
risklerin arttığı bu doumlnemde Plan Tuumlrkiyersquonin ekonomik sosyal ve
kuumlltuumlrel alanlarda buumltuumlncuumll bir yaklaşımla gerccedilekleştireceği doumlnuumlşuumlmleri
ortaya koyan temel politika dokuumlmanıdır Bu kapsamda 9 Kalkınma
Planı ldquoİstikrar iccedilinde buumlyuumlyen gelirini daha adil paylaşan kuumlresel
oumllccedilekte rekabet guumlcuumlne sahip bilgi toplumuna doumlnuumlşen ABrsquoye uumlyelik
iccedilin uyum suumlrecini tamamlamış bir Tuumlrkiyerdquo vizyonu ve Uzun Vadeli
Strateji (2001-2023) ccedilerccedilevesinde hazırlanmıştır
100 sayfalık bu planda bilim başlığı bulunmamakta bunun yerine
ldquoARGE ve Yenilikccedililiğin Yaygınlaştırılmasırdquo konusunda bilimsel ve teknolojik
ilerlemeyle ilgili accedilıklamalara yer verilmektedir
Planda ARGErsquoye ayrılan buumltccedilenin arttırılmasının yanı sıra oumlzel
sektoumlrde uumlniversitelerde ve genel olarak ARGE ile ilgili faaliyetlerin teşvik
edilmesi araştırmacı insan guumlcuumlnuumln yetiştirilmesinin teşvik edilmesi oumlzel
sektoumlruumln buna youmlnlendirilmesi nanoteknoloji biyoteknoloji yeni nesil nuumlkleer
teknolojiler ile hidrojen ve yakıt pili teknolojilerinin sanayi politikalarında
oumlncelikli olarak yer alması bilgi iletişim ve uzay teknolojilerinin oumlncelikli
alanlar olması ARGE uumlruumlnlerinin sanayiye aktarılması iccedilin Teknoloji Transfer
Merkezleri kurulması başta AB uumllkeleri olmak uumlzere bilim ve teknoloji
Devlet Planlama Teşkilatı Kalkınma Planlarında Tuumlrkiyersquonin Bilim Politikası
1990-2010 Doumlnemi
105
alanında ileri duumlzeydeki uumllkelerle iş birliği yapılması gibi ilkeler bulunmaktadır
Bunun yanında planda bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaştırılması oumlnem
verilen konulardan biri olmuştur
Kalkınma Planlarına Goumlre Tuumlrkiyersquode Bilim ve Teknolojinin Konumu
Daha oumlnce belirtildiği gibi Tuumlrkiyersquodeki bilim ve teknoloji konusu 6
plandan başlayarak değerlendirilmeye alınmıştır Bunun nedeni bilim ve
teknoloji alanında kuumlresel boyutta meydana gelen gelişmelerdir Oumlzellikle
kuumlresel bilgi teknolojileri olarak bilinen dijital ortamın zaman ve mekacircn
kavramlarını oumlnemsizleştirmesi ve bu nedenle bilgiye olan hızlı erişim
olanaklarının artması uumllkelerin ARGE faaliyetlerine daha fazla oumlnem
vermelerine yol accedilmıştır Bu bağlamda Bilim ve Teknoloji Yuumlksek Kurulunun 8
Eyluumll 2005 tarihli 10 toplantısında aldığı karar ile ldquohacirclihazırda 067 olan
Gayri Safi Yurt İccedili ARGE harcamalarının (GSYARGEH) Gayri Safi Yurt İccedili
Hasılarsquoya (GSYİH) oranının diğer bir deyişle ARGE yoğunluğunun 2010 yılı
itibariyle 2rsquoye ccedilıkartılmasırdquo hedeflenmiştir (DPT 9 Kalkınma Planı Bilim ve
Teknoloji Oumlzel İhtisas Komisyonu Raporu 2007 s 16)
Kamu kaynaklarından kamu kuruluşları ve uumlniversitelere ayrılan
fonlarla Sekizinci Beş yıllık Kalkınma Planı doumlneminde 2005 yılında oumlnemli
artışlar gerccedilekleşmiştir Akademik ARGE destek programı kamu ARGE destek
programı sanayi ARGE destek programı bilim ve toplum ve araştırmacı
yetiştirme destek programı olarak beş alt program başlatılmıştır Tuumlrkiyersquode bu
programların planlanması ve politikaların oluşturulması oumlnemli gelişim
goumlstergeleridir
Tuumlrkiyersquode uumlniversite kamu ve oumlzel kesim kuruluşlarında ccedilalışan
araştırmacı insan guumlcuuml ile yurt dışında ccedilalışan Tuumlrk araştırmacılarına youmlnelik bir
duumlzen olarak tasarlanan ARBİS (Araştırmacı Bilgi Sistemi) 2004 yılı başından
itibaren hizmete girmiştir Aralık 2005 tarihi itibarıyla ARBİSrsquoin 20000rsquoin
uumlzerinde onaylı kullanıcısının olduğu belirtilmiştir (DPT 9 Kalkınma Planı
Bilim ve Teknoloji Yuumlksek İhtisas Komisyonu Oumlzel Raporu 2007 s 20)
2006 yılından itibaren Sanayi ve Ticaret Bakanlığırsquonca SAN-TEZ
(Sanayi Tezleri Projesi) kapsamında projelerin desteklenmesine başlanmıştır
Bu ccedilerccedilevede uumlniversitelerde sanayinin sorunlarını ccediloumlzmeye odaklanan yuumlksek
lisans ve doktora tezleri desteklenmektedir
Tuumlrkiyersquonin ve diğer uumllkelerin bilim ve teknoloji alanındaki başarı
durumu Tablo 1rsquode goumlruumllmektedir Tablo 1rsquode goumlruumllduumlğuuml gibi Tuumlrkiye
ARGErsquoye ayrılan buumltccedile araştırmacı sayısı gibi temel goumlstergeler accedilısından 2007
yılında da Avrupa uumllkelerine goumlre duumlşuumlk sıradadır Tablodaki goumlstergelerde oumlne
ccedilıkan bir husus oumlzel kesimin ARGE faaliyetlerine katılımdaki oranın
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
106
duumlşuumlkluumlğuumlduumlr Tuumlrkiyersquode ulusal ARGE harcamaları iccedilinde 28 civarında olan
oumlzel kesim payı duumlnyadaki benzerlerine goumlre ccedilok duumlşuumlktuumlr Oumlrneğin İtalyarsquoda bu
oran 68rsquodir Oumlzel kesimde TZE ARGE insan guumlcuumlnuumln toplam ulusal ARGE
TZE insan guumlcuumlne yaklaşık 20 olan oranı da AB-25 ortalaması olan 50rsquonin
ccedilok altındadır Oumlte yandan araştırmacı sayısı 2002 yılında 23995 iken bu sayı
Tuumlrkiyersquoye en yakın olan İtalyarsquoda 71242 ve Japonyarsquoda 646547 olarak tespit
edilmiştir Dolayısı ile Tuumlrkiyersquode kişi başına duumlşen araştırmacı sayısı binde 14
iken İtalyarsquoda binde 68rsquodir Kısaca Tuumlrkiye ARGE yoğunluğu yani ARGE
harcamalarına ayrılan buumltccedilenin tuumlm GSYİHrsquoya oranı accedilısından 2002 yılı
itibarıyla planlarda hedeflenen 15 oranına ulaşamamış ve diğer OECD
uumllkeleri arasında duumlşuumlk bir duumlzeyde yer almıştır
Tuumlrkiyersquonin ARGE finansmanı kaynaklarının yaklaşık 65rsquoinin
uumlniversitelerde yoğunlaştığı goumlruumllmektedir Oumlzel sektoumlruumln bu konudaki
yetersizliğine ek olarak uumlniversitelerde yaratılan bilginin oumlzel kesimin
geliştireceği ve yuumlruumlteceği ticarileşme suumlrecine aktarılabileceği kurumsal
mekanizmaların yetersiz olduğuna ve de oumlzel kesimin bilginin kullanımı ve
geliştirilmesine youmlnelik kullanabilecek kaynaklardan yoksun olduğuna
değinilmektedir ldquoUumlniversite ve kamu araştırma kurumlarına sağlanan kaynağın
uumllke ihtiyaccedillarına doumlnuumlkluumlk ve uygulamaya aktarılma bakımından fayda izleme
ve değerlendirmesi ise bu izleme duumlzeni henuumlz kurulmadığı iccedilin
yapılamamaktadırrdquo (DPT 9 Kalkınma Planı Bilim ve Teknoloji Yuumlksek İhtisas
Komisyonu Oumlzel Raporu 2007 s 26)
6 Kalkınma Planı doumlneminden bu yana ve oumlzellikle son kalkınma planı
olan 9 Planrsquoda bilim ve teknoloji alanında oumlzel sektoumlruumln daha buumlyuumlk bir yere ve
paya sahip olması artan bir oumlnemle ele alınmıştır Bilim teknoloji ve ARGE
faaliyetlerinin ağırlığının uumlniversitelerden ve kamu kurumlarından oumlzel sektoumlre
kaydırılmasının hedeflendiği goumlruumllmektedir Ancak guumlnuumlmuumlzde bu hedefe hacirclen
ulaşılamadığı da goumlzlemlenebilmektedir Tuumlrkiye 2003 yılında OECD uumllkeleri
arasında ARGE harcamalarında yuumlksek oumlğretim kurumlarının en fazla paya
sahip olduğu uumllke konumundadır
Tuumlrkiyersquode kalkınma planlarının incelenmesinde karşılaşılan oumlnemli
konulardan biri planlarda hedeflerinin olması gereken duumlzeyde kalması dolayısı
ile hayata geccedilirilememesidir
Kuşkusuz bu durumun mali kaynaklarla ilişkisi yadsınamaz Siyasi ve
ekonomik nedenler bağlamında buumltccedile olanaklarının yetersizliği harcamalardaki
savurganlık ve yaşanan ekonomik krizler Tuumlrkiyersquode bilim ve teknoloji
politikalarının geliştirilmesinde en buumlyuumlk engeller olarak karşımızda
durmaktadır
Tablo 1 Tuumlrkiyersquonin ve Diğer Uumllkelerin Bilim ve Teknoloji Goumlstergeleri
TUumlRKĠYE DĠĞER UumlLKELER
Goumlsterge En Son
Bilinen
Değeri
En Son
Bilinen
Yıl
Almanya İtalya G Kore OECD
Toplam
AB 25 AB 15 Japonya ABD
Gayri Safi Yurticcedili Ar-Ge
Harcamalarının Gayri Safi
Yurticcedili Hasılaya Oranı ()
066 2002 253 116 253 225 185 195 312 266
Kişi Başına Duumlşen Gayri Safi
Yurticcedili ARGE Harcamaları
(Amerikan Doları Satın Alma
Guumlcuuml Paritesine Goumlre)
433 2002 675 3052 467 573 4529 521 8494 9614
Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam
Zaman Eş değer)
23995 2002 265812 71242 141917 - 1160305 1046547 646547 -
Bin Ccedilalışan Kişi Başına Duumlşen
Araştırmacı Sayısı
14 2002 124 68 78 - 102 11 131 -
Oumlzel Kesim Tarafından
Gerccedilekleştirilen Gayri Safi Yurt
İccedili ARGE Harcamalarının
Toplam Gayri Safi Yurticcedili
ARGE Harcamalarına Oranı ()
287 2002 692 483 749 678 634 744 702
Kamu Kesimi Tarafından
Gerccedilekleştirilen Gayri Safi Yurt
İccedili ARGE Harcamalarının
Toplam Gayri Safi Yurticcedili
ARGE Harcamalarına Oranı ()
70 2002 137 176 134 109 134 126 95 88
Yuumlksek Oumlğretim Tarafından
Gerccedilekleştirilen Gayri Safi
Yurticcedili ARGE Harcamalarının
Toplam Gayri Safi Yurticcedili
ARGE Harcamalarına Oranı ()
643 2002 17 328 104 184 22 219 139 159
Kaynak DPT 9 Kalkınma Planı Bilim ve Teknoloji Yuumlksek İhtisas Komisyonu Raporu 2007 s 24
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
108
Değerlendirme ve Sonuccedil
Modern topluma getirilen en buumlyuumlk eleştirilerden biri aklın
egemenliğini hedef almıştır Theodor Adorno (2007) ccedilağa egemen olan
bilimsel ve teknik duumlşuumlnme biccedilimlerinin diğer bir deyişle araccedilsalcı aklın
insanlığın hedeflerini kararttığını duumlşuumlnmektedir Bilimsel ve teknolojik
yenilikler akıl almaz bir hızla artarken toplumsal amaccedillar gittikccedile
oumlnemsizleşmektedir Dolayısıyla bilimsel yenilikler oumlrneğin son bilişim
teknolojileri ya da genetik alanındaki buluşlar neye hizmet edecekleri uumlzerine
bir politika geliştirilmeden hizmete sunulmaktadır Ancak bu teknolojik
donanımın kim iccedilin kimler yararına nasıl ve kimlerin kontroluumlnde
kullanılacağına ilişkin meşru bir tartışma zemini oluşturulamamakta politika
uumlretilememektedir Bu soruları sorarak bir bilim politikası uumlretilmesi sosyal
bilimler aracılığıyla muumlmkuumlnduumlr Bu accedilıdan kalkınma planlarında doğrudan
sosyal bilimlere ilişkin kapsamlı hedeflere ya da politikaya yer verilmemesi
bilimsel gelişmelerin kalkınma kavramıyla bağlantısının nasıl kurulacağı
sorusunu akla getirmektedir
Tuumlrkiyersquode bilimin oumlzguumlrce gelişme olanağı bulamamasının nedenleri
Akdiş tarafından şoumlyle sıralanmıştır (Akdiş 2004 s 2004) Bilime ayrılan
buumltccedilenin yetersizliği bilim insanlarının ccedilalışmalarıyla ilgili duumlzenlemelerde ve
başarı değerlendirme oumllccediluumltlerindeki sorunlar bilimsel buluşlarla ilgili
duumlzenlemelerin yetersizliği bilim kuruluşlarının birbirleriyle eşguumlduumlmluuml
ccedilalışmaması bu kuruluşların işleyişiyle ilgili ve genel olarak bilimin
finansmanıyla ilgili kanuni şeffaflığın bulunmaması oumlzel sektoumlruumln bilim ve
teknoloji geliştirmeye youmlnelik faaliyetlerinin yetersizliği uumlniversite sisteminin
bilimsel ccedilalışmayı ve buluşları teşvik etmemesi Tuumlrkiyersquode gerek bilimsel bilgi
birikimi gerek insan kaynağı olarak oumlnemli bir potansiyel bulunmasına karşın
tuumlm eksikliklerin oumltesinde oumlzellikle sosyal bilimlere ilişkin bir politika
geliştirilmemesi sonucunda bu birikim ve kaynakların sistematik ve amaca
youmlnelik kullanılamadıkları goumlruumllmektedir İnsan kaynaklarının eğitim
sisteminin altyapı oumlzelliklerinin ve kuumlltuumlrel unsurların Tuumlrkiyersquonin bilimsel
gelişmişlik duumlzeyini yuumlkseltmek uumlzere oumlrguumltlenmesinde yine sosyal bilimlerin
birikiminden yararlanmak gerektiği vurgulanmalıdır
Bilim politikası ccedileşitli sektoumlrler tarafından yuumlruumltuumllen bilimsel
ccedilalışmaların birbirleriyle ve toplumdaki gereksinimlerle eşguumlduumlmluuml olmasına
youmlnelik bir rehber olarak goumlruumllebilir Bu bağlamda Devlet Planlama Teşkilatı
tarafından hazırlanan kalkınma planlarındaki temel amaccedil bilimsel ccedilalışmaların
hızlandırılarak Tuumlrkiyersquonin gelişmiş uumllkelerin sahip olduğu bilimsel donanıma
ulaşmasıdır Bu ccedilerccedilevede kamu sektoumlruuml oumlzel sektoumlr ve uumlniversiteler tarafından
yapılan bilimsel ccedilalışmaların yeniden duumlzenlenmesi soumlz konusudur 1990rsquoların
sonunda Tuumlrkiyersquode ARGE harcamalarının 65rsquoi uumlniversiteler tarafından
30rsquodan daha az boumlluumlmuuml ise oumlzel sektoumlr tarafından yapılmaktadır Diğer OECD
Devlet Planlama Teşkilatı Kalkınma Planlarında Tuumlrkiyersquonin Bilim Politikası
1990-2010 Doumlnemi
109
uumllkeleriyle karşılaştırıldığında bu alandaki buumltuumln yuumlkuumln uumlniversitelerde
olduğuna oumlzel sektoumlruumln ise neredeyse ARGE yapmadığına değinilmektedir
(Irzık 1999 s 181) 2000rsquoli yıllarda ise bu oran 42rsquoye yuumlkselerek gelişmiş
uumllkelerin duumlzeyine biraz daha yaklaştığı goumlruumllmektedir (Irzık 1999 s 181) Bu
gelişme Tuumlrkiyersquode bilim ve teknoloji accedilısından yavaş bir gelişme eğiliminin
olduğunu goumlstermektedir
1990 yılında Goumlrguumln (1990 s 206) tarafından yapılan ccedilalışmada ARGE
faaliyetlerine yeterince oumlnem verilmediğine oumlzellikle bilimsel ve teknik
enformasyon konusunda bir bilim politikası oluşturulması konusunda
eksiklikler olduğuna değinilmiştir Bu sorun guumlncelliğini korumaktadır Bilim
ve teknoloji alanındaki bazı olumlu değişimlere karşın teknolojinin dışarıdan
satın alınması guumlnuumlmuumlzde devam etmektedir Ccedileşitli araccedilların yazılımları ya da
bilgisayar işletim sistemleri gibi bilgi yoğunluğu taşıyan teknolojiler
guumlnuumlmuumlzde de yurt iccedilinde geliştirilmemekte dışarıdan alınmaktadır Bu durum
bir bakımdan Tuumlrkiyersquonin ulusal bir teknoloji geliştirme youmlnuumlndeki hedefine
hacirclacirc ulaşamamış olması anlamına gelmekle birlikte bir bakımdan da bilişim gibi
bazı sektoumlrlerde ccedileşitli firmaların duumlnya ccedilapında tekel konumuna gelmeleriyle
ilişkilidir
2008 yılında hazırlanan OECD Bilim Teknoloji ve Enduumlstri
Raporursquonda Tuumlrkiyersquonin hacirclen teknoloji ithal eden bir uumllke olduğu patent
başvurularının buumlyuumlk bir boumlluumlmuumlnuumln yabancı birey kuruluş ya da ortaklıklar
tarafından yapıldığı ve yerli patent başvuruların yalnız onda bir oranında
olduğunun yer aldığı bilgisi bulunmaktadır (OECD 2008) Bu tuumlr temel
goumlstergeler Tuumlrkiyersquonin bilim ve teknoloji alanında hedeflenenden henuumlz uzak
bir noktada bulunduğunu ortaya koymaktadır
Bell tarafından vurgulandığı gibi guumlnuumlmuumlzde bilginin sermayenin yerini
aldığı duumlşuumlnuumlluumlrse ldquobilgi zenginliğininrdquo toplumlarda eşitsiz bir dağılım
sistemiyle youmlnetilmesi ve kuumlresel rekabetin odağında bulunması şaşırtıcı
değildir Bu zenginlik kuumlresel oumllccedilekte sayılı kuruluşun elinde bulunmaktadır
Tuumlrkiyersquode bu eğilimin dikkatle değerlendirilmesi ve bilim politikasının bu
eşitsiz dağılıma ilişkin ccediloumlzuumlm uumlretmesi gerekmektedir Bu olmadığı suumlrece
Tuumlrkiye bilgi uumlreten değil bilgi bağımlısı bir toplum olarak kalacak ve ldquoikinci
elrdquo teknolojilerle ve onların getirdiği sorunlarla hedeflenen gelişmeyi
sağlayamayacaktır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
110
Kaynakccedila
Acun R (2000) Tuumlrkiyersquode Bilim ve Teknolojinin Durumu Atatuumlrkrsquouumln Oumlluumlmuumlnuumln 62
Yılında Cumhuriyet Tuumlrkiyesinde Bilimsel Gelişmeler Sempozyumu 8-10
Kasım 2000 Alıntılama 05012008 1200
httpwwwhistoryhacettepeedutrarchivetrkblmtekhtml
Adorno T (2007) Kuumlltuumlr Enduumlstrisi İstanbul İletişim Yayınları
Akdiş C A (2004) Neden Bilim Tuumlrkiyersquode ve Duumlnyada Bilimin Organizasyonu ve
Finansmanı Pivolka 3 (11) 3-6
Bell D (1973) The Coming of Post-Industrial Society A Venture in Social
Forecasting New York Basic Boks Inc Publishers
Dura C Atik H (2002) Bilgi Toplumu Bilgi Ekonomisi ve Tuumlrkiye İstanbul Literatuumlr
Yayıncılık
Goumlrguumln A (1990) Bilim ve Teknik Enformasyonun Tuumlrkiyersquonin Sosyal Yapısına Etkisi
Yayımlanmamış Doktora Tezi Ankara Hacettepe Uumlniversitesi
Guumlltan S (2003) Bilgi Toplumu Suumlrecinde Avrupa Birliği ve Tuumlrkiye Ankara Ankara
Uumlniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi
Irzık G (1999) Felsefeci Goumlzuumlyle Bilim-Teknoloji-Toplum Uumlccedilgeninde Tuumlrkiye
Uluslararası Bilim Teknoloji ve Toplum Sempozyumu iccedilinde (ss 175-182) H
Ansal D Ccedilalışır (Ed)
Karacasulu-Goumlksel N (2007) Tuumlrkiyersquode Bilim ve Teknoloji Politikalarının Gelişimi ve
Teknoloji Transfer Politikası Alıntılama 06012008 1600
httpwwwdtmgovtrdtmadminuploadEADTanitimKoordinasyonDbturkiy
edoc
Organization for Economic Cooperation and Development (2008) Science and
Innovation Profile of Turkey Science Technology and Industry Outlook
Paris OECD
TC Devlet Planlama Teşkilatı (1990) 6 Kalkınma Planı (1990-1994) Alıntılama
05012008 1430
httpekutupdptgovtrplanplan6pdf
TC Devlet Planlama Teşkilatı (1995) 7 Kalkınma Planı (1996-2000) Alıntılama
05012008 1700
httpekutupdptgovtrplanplan7pdf
TC Devlet Planlama Teşkilatı (2000) 8 Kalkınma Planı (2001-2005) Alıntılama
06012008 1100
httpekutupdptgovtrplanplan8pdf
TC Devlet Planlama Teşkilatı (2006) 9 Kalkınma Planı (2007-2013) Alıntılama
06012008 1330
httpekutupdptgovtrplanplan9pdf
TC Devlet Planlama Teşkilatı (2007) 9 Kalkınma Planı (2007-2013) Bilim ve
Teknoloji Oumlzel İhtisas Komisyonu Raporu Alıntılama 09012008 1300
httpplan9dptgovtroik19_bilimteknoloji19bilimveteknolojipf
Devlet Planlama Teşkilatı Kalkınma Planlarında Tuumlrkiyersquonin Bilim Politikası
1990-2010 Doumlnemi
111
TC Başbakanlık 9 Kalkınma Planı Genelgesi Alıntılama 08012008 1130
httpregabasbakanlikgovtrEskiler20050720050705-16htm
Tuumlrk Muumlhendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) (2007) Kuumlreselleşme - Bilim ve
Teknoloji Alıntılama 07012008 1300
httpwwwtmmoborgtrgenelbizden_detayphpkod=3214amptipi=16
Tonta Y (1999) Bilgi Toplumu ve Bilgi Teknolojisi Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği 13 (4)
363-375
Toplu M (1999) Tuumlrkiyersquode Ulusal Enformasyon ve Bilim Politikaları Alanındaki
Yaklaşımlar Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği 13(4) 335-362
Uzun A (2006) Science and Technology Policy in Turkey National Strategies for
Innovation and Change During the 1983-2003 Period and Beyond
Scientometrics 66 (3) 551-559
Yuumlcel İ H (2006) Tuumlrkiyersquode Bilim Teknoloji Politikaları ve İktisadi Gelişmenin
Youmlnuuml Ankara DPT Yayını
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
112
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 113-131
OSMANLI İSTANBULrsquoUNDA BULUNAN BAZI MUumlSLİM VE
GAYRİMUumlSLİM MEZARLIKLARINDAKİ KİMİ SEMBOLLER
Oumlmer DELİKGOumlZ Fulya ALICcedil
Oumlzet
Osmanlı doumlnemi İstanbulrsquounda bulunan Muumlslim ve gayrimuumlslim mezar
taşları uumlzerinde kullanılan sembollerin bir kısmı mevtanın tanıtıcı oumlzelliklerini
goumlsteren duumlnyevi sembollerdir İkinci bir kısmı ise daha ccedilok mezar taşlarında
kullanılması gelenek haline gelmiş dini kuumlltuumlrel sembollerden oluşur ki bunlar
sahibinin değil onun da iccedilinde bulunduğu toplumun duygu ve duumlşuumlnce yapısını
ortaya koymaktadırlar Bu tuumlrden semboller iccedilinde başta ağaccedil ve ccediliccedilek motifleri
meyveler ve bazı oumlzel anlamlar ifade eden eşyalar yaygınlıkla goumlruumllmektedir Bu
ccedilalışmada Muumlslim ve gayrimuumlslim mezar taşlarında kullanılan ortak ağaccedil
motiflerinden servi ve defne meyve motiflerinden ise nar ve uumlzuumlm incelenmiş
eşyalar iccedilin ışık veren ateşli nesnelerden kandil lamba meşale oumlrnekleri ele
alınmıştır Osmanlı doumlnemi İstanbulrsquounda yuumlzyıllarca bir arada yaşamış
toplumların hayal duumlnyalarında şekillenen bu oumlrneklerin oluşum aşamaları
mitolojiden kutsal kitaplara halk gelenek ve inanışlarından edebiyata pek ccedilok
farklı alanda izlenmeye ccedilalışılmıştır
Anahtar kelimeler Mezar taşları sembol ağaccedil motifi meyve motifi
ateş ve ışık nesneleri Osmanlı İstanbul Muumlsluumlman gayrimuumlslim
Some of the Symbols Used on Cemeteries of Muslim and Non-Muslim
in Ottoman Istanbul
Abstract
Some of the symbols that were used on Muslim and non-Muslim
gravestones in Ottoman period Istanbul have always been the symbols depicting
the characteristics of the person who is the owner of the grave Some other
symbols mostly include the religious and cultural symbols that have been a
tradition and have revealed the feelings and the ideas of not only the grave
ownerrsquos but also the societyrsquos in which the owner lived These symbols are most
commonly tree motifs flower motifs fruit motifs and some other things that
have special meanings In this research among the motifs that belong to both
Muslim and non-Muslim gravestones cypress and laurel as samples of tree
motifs grape and pomegranate as samples of fruit oil lamp lamp torch as
samples of lightening and burning objects have been studied The forming steps
of these samples which have been shaped in the imagination and creativity of
the societies that have lived together in Ottoman period Istanbul for hundred
years have been unveiled in many ways varied through mythology to holy
books folkloric customs and common beliefs to literature
Key words Gravestones symbol tree motif fruit motif fare and
lightening objects Ottoman Istanbul Muslim non-Muslim
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
114
Yaşamın şuumlphesiz en oumlnemli gerccedileği olan oumlluumlm oumlzellikle 18 ve 19
yuumlzyıllardaki sanayi devrimlerinden sonra hemen buumltuumln duumlnyada guumlnluumlk hayatın
olabildiğince dışına itilmeye oumltelenmeye unutulmaya ccedilalışılmıştır Bilim ve
teknolojideki gelişmeler insanlığın bu tutkusunu giderek daha fazla
guumlccedillendirmiştir Bir yandan tıp hastalıkların iyileştirilmesine yaşlanmanın
geciktirilmesine ccedilalışırken oumlte yandan yaşamı hızlandıran her tuumlrluuml teknik aygıt
da temelde insanlığa daha fazla zaman kazandırmayı amaccedillar Hayatı kayıt
altına alma onu saklama arzusu her tuumlrden goumlrsel işitsel teknolojinin
gelişmesini sağlar Ancak buumltuumln bunlar yine de insanı tatmin etmemiş sadece
oumlluumlmsuumlzluumlk tutkusunun artmasına ve buna bağlı olarak oumlluumlm duumlşuumlncesinin accediltığı
derin yaraları kapatmak adına onu duumlşuumlnmemeye () sevk eden yeni araccedillar
bulmaya ve hayatın tadını ccedilıkarma adına suumlrekli olarak onu tuumlketmeye
youmlnlendirmiştir
Geleneksel toplumlarda ise durum bunun aksinedir Oumlluumlm hayatın yanı
başında duumlşuumlnuumllmuumlş ve yok sayılmak yerine tuumlrluuml renk ve motiflerle suumlslenip
guumlzelleştirilmiştir Bu duumlşuumlncenin en somut biccedilimde goumlzlemlenebileceği yerler
şuumlphesiz tarihicirc mezar taşlarıdır Mezar taşları uumlzerinde oluşturulan sembol dili
modernitenin iccedilini boşaltmakla başa ccedilıkabileceğini sandığı oumlluumlm duumlşuumlncesinin
karşısına buumlsbuumltuumln başka ve capcanlı bir oumlluumlmle ccedilıkar acircdeta oumlluumlmsuumlzluumlk demek
olan bir oumlluumlmlehellip
Farklı din ve kuumlltuumlrlere sahip toplumların kendi tarihicirc benlikleri ve
hayal duumlnyaları doğrultusunda oumlluumlmuuml anlayış ve aktarış biccedilimleri bir araya
gelerek Osmanlı mezar taşlarında eşsiz bir resim arz etmektedir Bu resim
yuumlzyıllar suumlren bir iletişim ve etkileşimin sonucunda ortaya ccedilıkmış bir anlatımın
resmidir ve ortak bir yazılı ve goumlrsel kuumlltuumlr dilinin en guumlzel goumlstergelerinden
biridir
Son yıllarda Osmanlı mezar taşları uumlzerine yapılan ccedilalışmalar
yoğunlaşarak devam etmektedir Ancak bunlar daha ccedilok Muumlsluumlman mezar
taşlarına yoğunlaşmış farklı dinlere ait mezarlıkları da kapsayan bir ccedilalışma
yapılmamıştır Bu ccedilalışmada Osmanlı doumlnemi İstanbulrsquounda bulunan Muumlslim ve
gayrimuumlslim mezar taşlarında yaygın olarak kullanılan ortak dinicirc sembollerden
birkaccedil oumlrnek uumlzerinde durulacak bu sembollerin oluşum aşamaları mitolojiden
kutsal kitaplara halk gelenek ve inanışlarından edebiyata kadar pek ccedilok farklı
accedilıdan incelenmeye ccedilalışılacaktır Bu ccedilalışma kapsamında İstanbulrsquodaki Şişli
Ermeni ve Rum mezarlığı Haskoumly Musevi mezarlığı Altunizade Ermeni
mezarlığı ile Eyuumlp Edirne Kapı mezarlığı ve Vefa Camii haziresindeki
mezarlıklar ele alınmıştır
Latince Symbolom (Merrill 1921 s 433) Sumbolos Symbolum Fr
Symbole İng Symbol (Firth 1973 s 47) duyu organlarıyla ifade edilemeyen
bir şeyi belirten somut nesne veya işaret remiz rumuz misal timsal ve alamet
Osmanlı İstanbulrsquounda Bulunan Bazı Muumlslim ve Gayrimuumlslim Mezarlıklarındaki
Kimi Semboller
115
karşılığında kullanılan tabii bir muumlnasebet yoluyla hatıra getiren veya beliren
her tuumlrluuml muumlşahhas şey yahut işarettir (TDK 2005 s 727) Sembol belli bir
duygu eylem veya tutumu goumlsteren bir unsur bir deyim bir sistem bir nesne
veya bir ferttir Sembol bilinen bir şekil ile onun sembolleştirdiği nesne
arasında tabii ve itibari olmayan bir benzetmeye dayanan bir karşılama fikrini
gerekli kılar Bir başka deyişle sembol bir nesne veya ruhi bir unsur eklenen
hissedilebilir bir tasavvurdur (Kardaş 1980 s 417) Bu tanımdan hareketle
mezar taşı sembolik olarak uumlccedil şekilde incelenebilir Oumlncelikle mezar taşı başlı
başına bir sembolduumlr ccediluumlnkuuml her mezar taşı en azından birinin oumllmuumlş olduğunu
ifade eder İkinci olarak mezar taşlarının şekilleri birer sembolduumlr gemi ya da
yelken biccediliminde mezar taşları veya lahitler bu sınıfta ele alınabilir Oumlrneğin
Muumlsluumlman mezar taşlarının ortalama bir insan boyunda olması ve en uumlstte bir
başlık bulunması bunun bir insan figuumlruuml olabileceğini akla getirir Uumlccediluumlncuuml
olarak ise taşların uumlzerine işlenmiş bulunan oyma figuumlrlerin her biri birer
sembolduumlr Osmanlı mezar taşları uumlzerinde kullanılan bu sembollerin bir kısmı
sahibinin mesleğini saraya yakınlığını bağlı bulunduğu tarikatı maddi
durumunu medeni hacirclini ilgi alanlarını kısacası kişinin tanıtıcı oumlzelliklerini
goumlsteren duumlnyevi sembollerdir Diğer kısmı ise daha ccedilok mezar taşlarında
kullanılması gelenek hacircline gelmiş dinicirc kuumlltuumlrel sembollerden oluşur ki bunlar
sahibinin değil onun da iccedilinde bulunduğu toplumun duygu ve duumlşuumlnce yapısını
ortaya koyarlar Bu tuumlrden semboller iccedilinde başta ağaccedil ve ccediliccedilek motifleri
meyveler ve bazı oumlzel anlamlar ifade eden eşyalar yaygınlıkla goumlruumllmektedir
Servi ve Defne
İstanbulrsquoda bulunan Muumlsluumlman Hristiyan ve Musevi mezar taşlarında
kullanılan en yaygın ortak ağaccedil motifleri servi ve defnedir Servi ağacı genelde
ağacın ince uzun yapısını goumlsteren bir buumltuumln olarak işlenmiş bazen en uccedil kısmı
hafifccedile yana doğru eğilmiştir Mezar taşlarında ccediloğu zaman tek bir servi ya da
ortadaki biraz yukarıda olmak uumlzere uumlccedil servi goumlruumllebileceği gibi (bk Ek 1)
başka ccediliccedilek motiflerinin de bulunduğu bir kompozisyonda iki servi motifine de
rastlanmaktadır (bk Ek 2) Defne ise ya tek bir yaprağı ya yapraklarından
yapılmış bir halka taccedil ya da iki defne dalından oluşan bir buket hacirclinde taşlara
işlenmiştir Bu iki ağaccedil hakkında dikkati ccedileken ilk ortak oumlzellik ikisinin de yaz
kış solmayan yaprak doumlkmeyen ağaccedillar olmalarıdır Bu oumlzellik iki ağacın da
oumlluumlmsuumlzluumlğuuml simgelemesinde ve zaman zaman hayat ağacı olarak
yorumlanmasında etkili olmuştur
Servi ağacının doğal nitelikleri servi motifinin şekillenmesindeki en
oumlnemli etkenlerden biridir Her şeyden oumlnce servi duumlnyanın en uzun ağaccedil
tuumlrlerindendir Tuumlrk mitolojisinde Yakutların inanışına goumlre Kutup Yıldızırsquona
uzanan ldquoDemirkazıkrdquo Altay mitolojisinde uumlzerinde Tanrı Bay Uumllgenrsquoin
oturduğu duumlşuumlnuumllen ağaccedil oumlrneklerinde olduğu gibi goumlğe uzanan ağaccedil Tanrırsquoya
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
116
giden yol olarak duumlşuumlnuumllmektedir (Ergun 2004 ss 145-147) Bu accedilıdan
bakıldığında oumlluumlmle Tanrırsquoya ulaşma duumlşuumlncesinin servi ağacıyla
ilişkilendirilmesi ve cennete varması temenni edilen kişinin mezar taşına servi
ağacı motifinin işlenmesi anlaşılır hacircle gelir Servi ağacının bir başka doğal
niteliği ise kesildikten sonra asla aynı koumlkten yetişmemesidir Bu durum
yaşayanlar iccedilin oumlluumlmuumln kesinliğini duumlnyada yeniden dirilmenin muumlmkuumln
olmadığını anlatır gibidir Bunların yanında ağacın dik ve duumlzguumln biccedilimi
doğruluğun duumlruumlstluumlğuumln ruumlzgacircrda savrulmayan sağlam yapısı ise sabrın
semboluumlduumlr Servi ağacı uzun yıllar boyu gelişirken koumlklerine yakın olan
yaprak ve dalları doumlkmekte boumlylece ağacın yeşil kısmı giderek yerden
yuumlkselmektedir Tasavvufta servinin bu hacircli duumlnyadan el ldquoetekrdquo ccedilekmeye
benzetilmektedir Servi ağacı mezar taşlarındaki bu sembolik kullanımının
yanında kendisine has guumlzel kokusundan dolayı mezarlıklarda tercih edilen en
oumlnemli ağaccedil tuumlruumlduumlr
Yunan mitolojisinde de servi ağacının oumlluumlmle ilişkili bir anlamı vardır
Apollonrsquoun sevgililerinden biri olan Kyparissos (ağacın Latince ismi de bu
mitten gelmektedir cupressus) guumlnuumln birinde dalgınlıkla Apollonrsquoun ccedilok
sevdiği bir geyiği oumllduumlruumlr Yaptığı bu hataya oumlyle uumlzuumlluumlr ki kendini
oumllduumlrmekten başka ccedilare bulamaz Apollon da onu matem semboluuml olmak uumlzere
bir servi ağacına ccedilevirir (Can 1997 s 61) Servi ağacının oluşumunu accedilıklayan
bu mitte işlenen oumlluumlmle ağaca doumlnuumlşme motifi Tuumlrk mitolojisi ve destanlarında
goumlruumllen ağaccediltan doğma-tuumlreme motifini hatırlatır Oumlrneğin Oğuz Kağan
Destanında Oğuz Kağanrsquoın karısının ve Uygurların Menşe efsanesinde de
Uygurların atası olan beş prensin bir ağacın kovuğundan doğdukları anlatılır
(Oumlgel 1989 ss 30-31) Boumlylece doğum ve oumlluumlmuuml varlığında birleştiren bu ağaccedil
yine bu duumlnya ile oumlte duumlnyanın arasında bir geccedilit oumlzelliği goumlsterir Yunan
mitolojisindeki Kyparissosrsquoun bir kadın olması Tuumlrk destanlarında da ağaca
doğurganlık atfedilmesi servi ağacının genelde dişil bir varlık olduğunu
duumlşuumlnduumlruumlr Muumlsluumlman mezar taşlarında rastlanan servi ağacı iccedilinde servi
motifinin doğumda oumllen bir anne ve kız ccedilocuğunu sembolize etmesi de bu
ağacının dişilliğinin başka bir goumlstergesidir
Tevratrsquota Tanrı ccediloumllde yaşayanların hacirclini onların kendisinin yardımına
ne kadar muhtaccedil olduklarını anlattıktan sonra bu kullarını yalnız
bırakmayacağını vaat eder Ccedilıplak tepeleri ırmaklara kurak toprağı bir pınara
ccedilevirecektir Ccediloumlluuml tuumlrluuml ağaccedillara kavuşturacak bozkıra servi ağaccedilları
dikecektirldquoOumlyle ki insanlar goumlruumlp bilsinler hep birlikte duumlşuumlnuumlp anlasınlar ki
buumltuumln bunları Rabbrsquoin elleri yapmış (hellip)rdquo (Yşa 41 s 20) Rabbrsquoin elleriyle
acircdeta ccediloumllde yaratılan cennette servi ağacının anılması dikkat ccedilekicidir Yine
aynı boumlluumlmde şoumlyle der Tanrı Luumlbnanın goumlrkemi olan ccedilam koumlknar ve servi
ağaccedilları tapınağımı suumlslemek iccedilin hep birlikte sana taşınacak Ayak bastığım
yeri goumlrkemli kılacağımrdquo (Yşa 60 s 13) Burada da servi goumlrkemiyle anılmakta
Osmanlı İstanbulrsquounda Bulunan Bazı Muumlslim ve Gayrimuumlslim Mezarlıklarındaki
Kimi Semboller
117
ve Tanrırsquonın ululuğuyla ilişkilendirilmektedir Yine Tevratrsquota Sur kentine ait
buumlyuumlk ticaret gemisinin zenginliği ve ihtişamı anlatılırken şoumlyle denir
ldquoKuumlreklerini Başan meşelerinden Guumlverteni Kıbrıs kıyılarından getirilen servi
ağaccedillarından yaptılar fildişiyle suumlsledilerrdquo (Hez 27 s 6) Boumlylece servi ağacı
Tevratrsquota guumlzelliği goumlrkemliliği ihtişamı ile anılmış olur (bk Ek 3) Diğer uumlccedil
kutsal kitapta ise servi ağacından bahsedilmemiştir Bu durum servi ağacının
taşıdığı sembolik anlamların dinicirc metinlerden ccedilok mitolojiden ve diğer halk
anlatılarından beslendiğini goumlstermektedir
Defne motifi ise Tuumlrk kuumlltuumlruumlnde pek fazla goumlruumllmez Bunun sebebi
defnenin daha ccedilok Akdeniz ve okyanus iklimi olan yerlerde yetişmesi ve
Tuumlrklerin bu bitkiyle geccedil doumlnemlerde tanışmasıdır Bu bağlamda motif
Hristiyan ve Musevi mezar taşlarında yaygın olarak kullanılmakla birlikte
Muumlsluumlman mezar taşlarına ancak 18 yuumlzyılda goumlruumllmeye başlar (bk Ek 4)
Mezar taşlarında kullanılan şekliyle defne motifinin oluşmasındaki en
oumlnemli etken Yunan mitolojisidir Irmak Tanrısı Peneusrsquoun kızı altın sarısı
saccedilları mis gibi kokan guumlzel narin vuumlcudu ile goumlren herkesi buumlyuumlleyen Daphne
dağlarda ormanlarda tek başına dolaşmayı yabani hayvan avlamayı seven
oumlzguumlrluumlğuumlne tutkun inatccedilı gururlu ve tıpkı Artemis gibi evlenmemeye yemin
etmiş bir su perisidir Yakışıklı ve yenilmez Apollon guumlneşin muumlziğin ve okun
Tanrısı bir guumln ormanda tek başına lirini ccedilalarken goumlruumlr Daphnersquoyihellip O an aşk
Tanrısı Eros Apollonrsquoun bir zamanlar kendisine ettiği kuumlstahlığı hatırlayarak iki
ok atar hemen aşk okunu Apollonrsquoa nefret okunu Daphnersquoyehellip İccedilinde
buumlyuumlyen aşkla Daphnersquonin peşinden gittikccedile Apollon delice bir nefretle kaccedilar
Daphne Sonunda tam Apollon ona erişecekken Daphne Toprak Ana Gaiarsquoya
yalvarır ldquoBeni oumlrt beni sakla beni korurdquo Toprak Ana bu duaya cevap verir
Daphnersquonin guumlzel vuumlcudunu bir ağaca doumlnuumlştuumlruumlr altın sarısı saccedillarını yaz kış
solmayan yapraklarahellip Apollon o guumlnden sonra kavuşamadığı sevgilisinin
saccedillarının eşsiz kokusunu taşıyan bu yaprakları taccedil yaparak bir onur simgesi
olarak taşıyacaktır başında (Can 1997 s 55) Ondan sonra diğer Tanrılar
kahramanlar acirclimler de bu tacı benimseyecekler olimpiyatların oumlncuumlluuml olan
Pitik yarışlarda kazananın başına yine defne yapraklarından bir taccedil takılacaktır
Bu tacın yaşam ve oumlluumlmle nasıl ilişkilendirildiğini goumlsteren en oumlnemli oumlrnek ise
İncilrsquode karşımıza ccedilıkar Burada iman eden insanların duumlnyadaki durumu bir
koşuya katılan yarışmacıların durumuna benzetilir Ancak arada bir fark vardır
ldquo(hellip) Boumlyleleri bunu ccediluumlruumlyuumlp gidecek bir defne tacı kazanmak iccedilin yaparlar
Bizse hiccedil ccediluumlruumlmeyecek bir taccedil iccedilin yapıyoruzrdquo (1 Ko 9 s 25) Mezar taşlarında
kullanılan defne tacı motifini İncilrsquodeki bu ayetten hareketle kişinin iyi bir
hayat yaşayıp oumlmuumlr boyu suumlren bu yarışı başarıyla tamamladığı ve oumlluumlmsuumlzluumlk
tacını kazandığı şeklinde okuyabiliriz (bk Ek 5)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
118
Nar ve Uumlzuumlm
Osmanlı doumlnemi İstanbulrsquounda Muumlslim ve gayrimuumlslim mezar
taşlarında kullanılan ortak sembollerden bir boumlluumlmuumlnuuml de meyveler
oluşturmaktadır Tuumlrk suumlsleme sanatlarında ağırlıklı olarak bitkilerin ve
oumlzellikle de meyvelerin kullanılması genellikle İslamiyetrsquoteki tasvir yasağıyla
ilgili bir durumdur Ancak mezar taşlarında goumlruumllen meyve motifleri 17
yuumlzyıldan sonra tasvir yasağını unutturacak kadar gerccedilekccedili hacircle acircdeta birer
natuumlrmort hacircline gelir Boumlylece Orta Asya kuumlltuumlrlerinden bu yana kullanıla-
gelen meyve motifleri ile gayrimuumlslim mezar taşlarında kullanılan meyve
motifleri arasındaki etkileşimin niteliği de anlaşılır
Mezar taşlarında neredeyse buumltuumln meyveleri goumlrmek muumlmkuumlnduumlr
Bunlar bazen bir meyve tabağı iccedilinde bir arada goumlruumlluumlrken bazen de tek ve accedilık
bir biccedilimde taşlara hakkedilmişlerdir Meyveler tohumunu iccedilinde saklaması
nedeniyle hemen buumltuumln kuumlltuumlrlerde oumlncelikle doğurganlığın ve oumlluumlmsuumlzluumlğuumln
semboluumlduumlr Mezar taşları uumlzerinde en sık rastlanan meyve motifleri nar ve
uumlzuumlmduumlr Bu iki meyvenin de ccedilok ccedilekirdekli yani ccedilok tohumlu olması dikkat
ccedilekicidir
Nar meyvesi Yunan mitolojisinde Demeterrsquoin kızı Korersquonin
(Persephone) kaccedilırılması hikacircyesinde geccediler Hades Korersquoyi yer altındaki
uumllkesine goumltuumlrduumlğuumlnde ona nar yedirir Ccediluumlnkuuml oumlluumller uumllkesinde bir şey yiyen bir
daha buradan ayrılamamaktadır Kore de her ne kadar yılın uumlccedilte ikisini
annesiyle geccedilirebilecekse de yine Hadesrsquoe doumlnecektir (Can 1997 s 138) Bu
motifi insan duumlnyada ne kadar vakit geccedilirirse geccedilirsin sonunda ait olduğu oumlte
acircleme doumlnecektir şeklinde yorumlamak gayet muumlmkuumlnduumlr Aynı zamanda bu
mitolojik hikacircye buumltuumln kutsal kitaplarda benzer şekilde yer alan yasak meyve
motifini de akla getirmektedir Ccediluumlnkuuml tıpkı Kore gibi cennette yasak meyveyi
yani elmayı yiyen Acircdem de bu sebeple oumlluumlmluuml olmuştur Başka bir deyişle
sadece cennetten kovulmakla kalmamış bir suumlre oraya doumlnmemeye mahkucircm
edilmiştir Mezar taşları uumlzerinde yer alan nar motifi insanlığın bu değişmez
yazgısının bir anlatımıdır
Kore genccedilliğin guumlzelliğin ve baharın semboluumlduumlr ve ccediloğu zaman bir
narla ifade edilir Narın bu oumlzel anlamı Hristiyan kuumlltuumlr ve edebiyatına
oumlluumlmsuumlzluumlk ve yeniden doğuş umudunun semboluuml olarak uyarlanır Yine
Hristiyanlarca bir meyvede yuumlzlerce tohumun bulunması ldquoccedilokluktaki birlikrdquo
duumlşuumlncesiyle ilişkilendirilir (Keister 2004 s 59)
İran mitolojisinde İsfandiyarrsquoın nar yedikten sonra yenilmez olduğu
Budizm inancında ise ccedilocukları yiyen koumltuuml Tanrıccedila Haritirsquonin nar yedikten
sonra bu ldquogereksizrdquo alışkanlığından kurtulduğu anlatılır (Arık 2009 s 586) Bu
iki oumlrnekte yer alan manevi iyileştiricilik oumlzelliği narın ccedilok eski doumlnemlerden
beri şifahi maksatlarla kullanılmasıyla ilgilidir
Osmanlı İstanbulrsquounda Bulunan Bazı Muumlslim ve Gayrimuumlslim Mezarlıklarındaki
Kimi Semboller
119
Zerduumlştluumlkte nar kutsal bir ağaccediltır Ateşgedelerde yani Zerduumlşt dini
bağlılarının kutsadıkları ateşi iccedilinde koyup sakladıkları yerlerde birkaccedil nar ağacı
dikilir ve dalları kutsal toumlrenlerde bersem olarak insanların ellerinde yer alırdı
(Yıldırım 2008 s 285) Dikkat edilirse servi ve defne gibi nar da yaz kış yeşil
kalan bir ağaccediltır ve oumlluumlmsuumlzluumlkle ilişkisi yine bu yolla kurulur Tanelerinin
sayıca fazlalığı ise zenginlikle ilişkilendirilir Anadolursquoda ise yeni evlenen
ccediliftlere evlilik toumlreninden sonra ldquoccedilok ccedilocukları olmasırdquo dileğiyle ccedilocuğu
olmayan kadınlara tedavi amacıyla nar taneleri yedirilmektedir İslami ruumlya
tabirleri iccedilinde de narın bereket doğurganlık (kadın) ve zenginlikle ilişkisi
kurulur narın nerede bulunduğuna rengine tadına ruumlyanın goumlruumllduumlğuuml mevsime
goumlre bu kavramlar ayrıntılandırılır Buguumln Anadolursquonun pek ccedilok yerinde hacirclacirc
yere nar tanesi doumlkmenin duumlşuumlrmenin guumlnah olduğuna inanılır
Kurrsquoanrsquoda nar Enrsquoam Suresirsquonin iki ayetinde (99 141) geccediler ilkinde
hurma uumlzuumlm ve zeytinle ikincisinde ise yalnız hurma ve zeytinle birlikte anılır
ve bu meyvelerin ldquohem birbirine benzer hem de benzemezrdquo oldukları
vurgulanır Bu durum ldquoinananlar iccedilin ibretrdquotir Bu ayetlerde nar meyvesinin
yapıca zenginliğine ve kutsiyetine işaret edilir Rahman suresinde cennetin
nimetleri arasında hurma ve nar sayılır Pek ccedilok hadiste de nar cennet meyvesi
olarak zikredilir (bk Ek 6) Tevratrsquota ise en ccedilok giysi ya da suumltunların
suumlslemelerinde ağ ccedilıngırak ya da zincirle birlikte kullanılan nar motiflerinden
bahsedilir motiflerin kullanıldığı sayı ve renkler belirtilir (bk Ek 7) Birkaccedil
ayette ise nar bereketin semboluuml olarak kullanılır İncilrsquode nar meyvesine yer
verilmemekle birlikte Hz Meryem ve İsa tasvirlerinde nar kıyamet guumlnuumlnuuml ve
cennetteki sonsuz hayatı simgelemek uumlzere sıklıkla kullanılır
Hem Kuranrsquoda hem Tevratrsquota nar ile birlikte anılan uumlzuumlm de mezar
taşlarında sıklıkla goumlruumllen meyve motiflerinden biridir Tıpkı nar gibi uumlzuumlm de
Kuranrsquoda cennet meyvesi olarak duumlnyada ise inananlar iccedilin ibret verici
niteliğiyle işlenir Uumlzuumlm şarabın hammaddesi olarak da Kuranrsquoda geccediler Nahl
Suresirsquonde uumlzuumlmden hem sarhoş edici bir iccedilecek hem de guumlzel bir rızık elde
edilmesi mucizesinden bahsedilir (Nahl 67)
Uumlzuumlm ve şarap arasındaki ilişki uumlzuumlm motifinin en belirgin niteliğini
oluşturur Elbette ilk olarak akla ccediloğu zaman elinde bir buğday başağı ve uumlzuumlm
asmasıyla resmedilen şarap Tanrısı Diyonisosrsquou ve onun adına duumlzenlenen
bolluk ve bereket toumlrenlerini getirir Hristiyan sembolizminde ldquouumlzuumlm ve uumlzuumlm
salkımı dinicirc seremonilerde iccedililen ve İsarsquonın kanının semboluuml olan şarabı temsil
eder Mezar taşlarında bazen uumlzuumlm salkımları buğday başaklarıyla birlikte
kullanılır Bu şarap ve ekmek ikilisi hem Hristiyan dinicirc seremonisine accedilık bir
goumlndermedirrdquo (Keister 2004 s 57) hem de Diyonisos toumlrenlerinin belirgin
izlerini taşır Hristiyanlıkta uumlzuumlmuumln oumlnemli bir niteliği daha vardır uumlzuumlm
hasadın ilk meyvesi kabul edilir bu sebeple Tanrırsquoya ait olduğuna inanılır ve
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
120
ona adanır Tapınak rahipleri tarafından bu amaccedilla duumlzenlenen şoumllenlere
Tevratrsquota da yer verilir (Yşa 16 s 10) Hristiyanlığın doğuşuyla birlikte bu
toumlrenlere yeni bir anlam yuumlklenir Hz İsa Hz Meryemrsquoin ilk meyvesidir ve bu
sebeple Tanrırsquoya sunulur (Luka 2 ss 25-30) Bu şoumllen guumlnuumlmuumlzde hacirclen
oumlzellikle Ermeniler yani Osmanlı İstanbulrsquoundaki ağırlıklı Hristiyan nuumlfusu
arasında yaygındır Boumlylece Hristiyan mezar taşlarında goumlruumllen uumlzuumlm motifi Hz
İsarsquoyı sembolize eder ya da onunla ilişkilidir
Şenocak ldquoTuumlrk Halk Kuumlltuumlruumlnde Mitolojik Bağlamda Uumlzuumlmuumln Yerirdquo
adlı makalesinde arkeolojik bulgulara goumlre uumlzuumlmuumln ana vatanının Anadolu
olduğu bilgisine yer verdikten sonra Hititlerden bu yana uumlzuumlmuumln kutsanmadığı
hiccedilbir uygarlık olmadığını belirtir (Şenocak 2007 ss 164-172) Tasavvufta
şarap olgunluk erdem ve kacircmil insanın semboluumlduumlr Mevlacircnarsquonın dilinde koruk
uumlzuumlm ve şarap bilmek bulmak ve olmak anlamlarını karşılar Uumlzuumlm nasıl
ayaklar altında ezilerek şaraba doumlnuumlşuumlyorsa kacircmil insan da benliğini oumlyle hiccedile
sayarak ruhsal gelişimini tamamlayacaktır Yoklukta varlığı goumlrmek uumlzuumlmde
şarabı goumlrmek gibidir (Akpınar 2005 ss 154-155) Elbette şarabın aşk
sarhoşluğuyla da accedilık bir ilişkisi vardır bunun sonucunda tasavvufun
etkisindeki divan şiiri ldquouumlzuumlm suyurdquo ldquouumlzuumlmuumln kızırdquo gibi mazmunlar yer alır
Tuumlrk halk edebiyatında da uumlzuumlm ccedileşitli oumlzellikleriyle hemen buumltuumln tuumlrlere konu
olur (Şenocak 2007 s 165) (bk Ek 8)
Kandil Lamba Meşale
Mezar taşlarında goumlruumllen motiflerden bir boumlluumlmuuml de kandil lamba
meşale gibi ışık veren eşyalardır Erken doumlnem Muumlsluumlman mezar taşlarında
daha ccedilok zincire asılı bir kandil goumlruumlluumlrken (bk Ek 9) 17 yuumlzyıldan itibaren
mezar ustalarının ccediloğunun Ermeni olması ve Avruparsquodan getirtilen mezar
taşlarının kullanılmasının yaygınlaşmasıyla diğer Batılı motifler gibi meşale
motifi de Muumlsluumlman mezar taşlarında goumlruumllmeye başlanır Rum Ermeni ve
Musevi mezarlıklarında ccedilapraz durumda veya ayrı ayrı iki meşale bazense tek
bir meşale ya da lamba goumlruumlluumlr (bk Ek 10) Musevi mezar taşlarında sıklıkla
goumlruumllen motiflerden biri de ldquomenorahrdquo denilen şamdanlardır Aslında menorah
yedi kolludur ve belirgin biccedilimde tapınağı simgeler Ancak Avruparsquoda mezar
taşlarında bu yedi kollu menorahın kullanılmasının yasaklanması nedeniyle
daha ccedilok uumlccedil ya da beş kollu menorahlara rastlanır (Keister 2004 ss 154-155)
Hristiyan sembolizminde ise İsa duumlnyanın ışığıdır Bu sebeple başta mum olmak
uumlzere ışık veren nesneler İsarsquonın semboluuml kabul edilir Sunaktaki iki mum ise
Hristiyanlığın haccedil ile sembolize edilen ikili doğasını (insani ve ilahi) anlatır
(Baldock 1995 s 88) Yine tapınaklarda dua edilen yerlerde yakılan mum
ateşin daima goumlğe uzanan yapısı ve yuumlkselen dumanı sebebiyle Tanrırsquoya
ulaşmanın bir yolu olarak duumlşuumlnuumlluumlr
Osmanlı İstanbulrsquounda Bulunan Bazı Muumlslim ve Gayrimuumlslim Mezarlıklarındaki
Kimi Semboller
121
Keister lamba iccedilin ldquoışık yayması sebebiyle bilgelik doğruluk ve
kutsallığın simgesidirrdquo der (Keister 2004 s 117) Sadece lamba değil ışık
veren diğer nesneler de aslında aynı işlevi goumlruumlrler Yunan mitolojisinde
Tanrıların bir yere gelmesi ya da ortaya ccedilıkması olayı goumlz kamaştırıcı bir ışıkla
gerccedilekleşir İsa ve Meryem tasvirlerinde goumlruumllen hare de ışıktan başka bir şey
değildir (bk Ek 11)
Arapccedilada ışık anlamına gelen Nur hem Allahrsquoın hem Kurrsquoanrsquoın
isimlerinden biri ve hem de Kurrsquoanrsquoda geccedilen bir ayetin adıdır Tevratrsquota da ldquoYa
Rab Işığım sensin Karanlığımı aydınlatırsınrdquo (2 Sa 22 29) denmektedir
Işığın oumlluumlm ile ilişkisi ise birccedilok farklı accedilıdan kurulabilir Sadece Kurrsquoanrsquoda
ışığın kullanıldığı anlamlara bakarak bu ilişkinin en azından İslam duumlnyasında
nasıl şekillenmiş olduğunu anlamak muumlmkuumlnduumlr Mukatil b Suumlleyman enndashNucircr
kelimesinin Kuracircnndashı Kerimde on ayrı anlamda kullanıldığını soumlyler ve bunları
İslam iman hidayet peygamber guumln ışığı ay ışığı Allahın Sırat uumlzerinde
muumlminlere vereceği ışık Tevrattaki helal ve haram ayrımı ve onun huumlkuumlm ve
oumlğuumltleri Kuracircnndashı Kerimdeki helal ve haramların beyanı ve bizzat Allahın
ziyası diye sayar (Mukatil 2004 ss 163-164) Buradan hareketle denilebilir ki
mezar taşındaki ışık veren alet kişinin iyi bir hayat yaşadığını goumlsterebileceği
gibi oumlluumlm yolculuğunun herhangi bir aşamasında ihtiyaccedil duyacağı ışığı bulması
temennisini de goumlsterir
Kandil lamba meşale gibi ışık veren eşyaların bir başka ortak oumlzelliği
ise iccedillerinde ateşi barındırmalarıdır Şamanlık Zerduumlştluumlk gibi ccedilok Tanrılı
dinlerde Eski Ccedilinrsquode Eski Mısırrsquoda Suumlmer Hitit Eski Yunan ve Roma
uygarlıklarında ateş hep kutsaldır Adına tapınaklar yapılmış ilahlar
yaratılmıştır Eski Tuumlrk inanışlarındaki ocak kuumlltuumlnuumln ateşle ilişkisi burada da
ateşin varlığın devamı ile birleştirildiği bilinmektedir Anadolursquoda Nevruz
Bayramında yakılan ateşin ruhu temizleme ya da koumltuuml ruhları kovma oumlzelliği
oumlluumlmle ilgili rituumlellerden biri olan oumlluumlnuumln odasında mum yakma ya da bazı
boumllgelerde goumlruumllen cenaze akşamı mezarın başında ateş yakma geleneğinde de
accedilıkccedila goumlruumlluumlr (Tatlılıoğlu 2000 s 10) Duumlnyanın hemen her yerinde her
toplumda ateşe tapmanın izleri goumlruumlluumlr Bu ortak motif mezar taşlarına ışık
yayan eşyalar başka bir deyişle ateşli nesneler aracılığıyla girer Burada da
oumlluumlnuumln ruhunu temizleme boumlylelikle onu oumlte duumlnyaya hazırlama ya da bu
yolculuk sırasında kendisine musallat olabilecek koumltuuml ruhlardan onu koruma
amacı hissedilir
Kuranrsquodaki Nur Suresirsquonde ldquoAllah goumlklerin ve yerin nurudur Onun
nuru iccedilinde bir kandil bulunan bir oyma huumlcre misalidir Kandil bir sırccedila
iccedilindedir Bu sırccedila sanki inciden bir yıldızdır ne doğuya ne de batıya nispet
edilen muumlbarek bir zeytin ağacından tutuşturulur Onun yağı hemen hemen ateş
dokunmasa bile ışık verir nur uumlstuumlne nur Allah dilediğini kendi nuruna
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
122
youmlneltir ve insanlara birccedilok misaller verir Allah her şeyi bilendirrdquo
denmektedir (24 Nur s 35) Burckhardt İslam Sanatı adlı kitabının Sanat ve
Ayin boumlluumlmuumlnde iccedilinde kandil bulunan bu oyma huumlcrenin camilerde bulunan
mihrap ile benzerliği uumlzerinde durur ve ldquodahası bu durum mihrabın oumlnuumlne bir
lamba asılmak suretiyle vurgulanırrdquo der (Burckhardt 2006 s 105) Yukarıda
yer verilen ayetlerde kandil acircdeta Allahrsquoın ldquoher şeyi bilenrdquo sıfatını tanımlamak
iccedilin kullanılmıştır Mihrab ise dinicirc bilgilerin verildiği bir yerdir ve kurulan
bağlantı ilimle ilgilidir Burada kandil ilmin semboluumlduumlr
Işık veren eşyalar iccedilinde kandil motifinin Muumlsluumlman Tuumlrk kuumlltuumlruumlnde
oumlzel bir yeri daha vardır ProfDr Bahaeddin Oumlgel Tuumlrk Kuumlltuumlr Tarihine Giriş
adlı kitabında ldquogerek Buda mabetlerinde ve gerek Muumlsluumlman tekkelerinde
kandillerle mumları yakmaya memur edilmiş kimselerrdquo olduğunu ve ldquoccedilırakccedilı
veya kandili yakan bu kişilerin mevki ve memuriyetlerinin de oldukccedila yuumlksekrdquo
olduğunu belirtir (Oumlgel 1985 s 322) Muhammed Beşir Aşan ise ldquoTabanbuumlkuuml
Koumlyuuml Mezarlıklarırdquo adlı bildirisinde buradan hareketle kandil motifinin oumlzellikle
Bektaşi tarikatı iccedilerisinde bu ldquoccedilerağ yakmardquo işini uumlstlenmiş kişilerin mezar
taşlarında kullanıldığını oumlne suumlrer (Aşar 1986 s 159)
Daha ccedilok gayrimuumlslim mezar taşlarında goumlruumllen meşale ise ilk olarak
akla Yunan mitolojisindeki tarım ve Bereket Tanrıccedilası Demeterrsquoin yasını getirir
Demeter Zeusrsquotan olan kızı Kore (Persephone) Cehennem Tanrısı Hades
tarafından kaccedilırıldığında dokuz guumln dokuz gece elinde buumlyuumlk meşalelerle her
yerde kızını arar Daha sonra Korersquonin Zeusrsquoun da izniyle Hadesrsquoin karısı
olduğunu oumlğrendiğindeTanrıccedila Olimposrsquotaki goumlrevini bırakarak yaşlı ve fakir
bir kadın kılığında duumlnyada dolaşmaya başlar Bu sırada oumlylesine bir kıtlık olur
ki Zeus Korersquoyi yılın belli doumlnemlerinde yeryuumlzuumlne bırakması iccedilin Hadesrsquoi
ikna etmek zorunda kalır (Can 1997 s 138) Bereket Tanrıccedilası Demeter bu
uumlzuumlcuuml olayı anıştırması iccedilin ccediloğu zaman elinde bir meşale ile resmedilir
Boumlylece meşale motifi sevdiğini yitirme anlamını da yuumlklenmiş olur ki kişinin
kaybettiği yakınının mezarına bir meşale hakkettirmesi onu daima aradığı ve
oumlzlediği iletisini taşır
Kutsal kitaplarda da meşalenin ccedilok farklı kullanımlarına rastlanır
Yaygın anlamı elbette aydınlatıcı yol goumlsterici araccediltır Ancak oumlrneğin
accedilıklaması daha guumlccedil bir kullanımı İncilrsquoin Vahiy boumlluumlmuumlnde goumlruumlluumlr İsarsquonın
goumlğe yuumlkselmesi ve Rabbrsquoi ile karşılaşmasını anlatan boumlluumlmde Tanrırsquonın oumlnuumlnde
yedi meşalenin durduğu bunların Tanrırsquonın yedi ruhu olduğu soumlylenir (Va 4 s
5) Tıpkı Kurrsquoanrsquodaki Nur Suresirsquonde olduğu gibi burada da Tanrı ile ışık
arasında bağlantı kurulur
Lamba ise Yunan mitolojisinde Psykhersquonin acircdeta aşkıyla merak
duygusu arasında bir seccedilim yapmakla sınanmasının semboluumlduumlr Aşk Tanrısı
Eros guumlzeller guumlzeli Psykhersquoye acircşık olur Onun iccedilin muhteşem bir saray yapar
Osmanlı İstanbulrsquounda Bulunan Bazı Muumlslim ve Gayrimuumlslim Mezarlıklarındaki
Kimi Semboller
123
bir insanın isteyebileceği her şeyi verir ona Ancak annesi Afroditrsquoin
kıskanccedillığından ccedilekinerek ona yuumlzuumlnuuml goumlstermez kimliğini bildirmez Tek
dileği Psykhersquonin bu sırrı oumlğrenmeden kendisini sevmesidir Ancak Psykhersquonin
merakı aşkına uumlstuumln gelir ve bir guumln bir hileyle Eros gelmeden bir vazonun
altına sakladığı lambayı ccedilıkararak sevdiği erkeğin yuumlzuumlne bakar Psykhersquonin
kendisine ihanet ettiğini goumlren Eros kanatlarını accedilıp uccedilar gider Bundan sonra
Psykhe Erosrsquoun aşkını tekrar kazanabilmek iccedilin Afroditrsquoe koumllelik etmek ve her
tuumlrluuml acıya katlanmak zorunda kalacaktır (Can 1997 ss 103-106) Bu hikacircyede
lamba insanın kendisinden gizlenen bilmemesi oumlğuumltlenene karşı duyduğu
merakın goumlstergesidir ki duumlnyada şuumlphesiz her insanın yaşadığı ancak
mahiyetini hiccedil kimsenin tam olarak bilmediği tek şey oumlluumlmduumlr (bk Ek 13)
Sonuccedil
Mezar taşlarında kullanılan motiflerin oluşumundaki en oumlnemli etken
fiziksel oumlzellikleridir Servi ve defne yaprak doumlkmeyen ağaccedillar oldukları iccedilin
oumlluumlmsuumlzluumlkle nar ve uumlzuumlm tanelerinin sayıca fazlalığı sebebiyle bereketle
ilişkilendirilir Ayrıca tıpkı ağaccedillar gibi ateş de goumlğe uzanan yapısıyla Tanrırsquoya
giden bir yol kabul edilir Motiflerin en accedilık karşılıklarını buldukları kaynak ise
mitolojidir Mezar taşlarında goumlruumllen motiflerin birccediloğu kutsal kitaplarda da
suumlslemede kullanılan motifler olarak ele alınır Bu durum semboller uumlzerindeki
anlaşmanın bilinen kutsal kitaplardan daha eskilere dayandığının en accedilık
goumlstergesidir Bununla birlikte dinler motiflerin doğuşunda değilse bile
gelişiminde oumlnemli rol oynar bunların ifade ettikleri anlamları şuumlphesiz
zenginleştirirler
Ağaccedillar ve meyveler canlı olduklarından yaşam oumlluumlm ve oumlluumlmsuumlzluumlkle
ilgili anlamlar yuumlklenirler Ancak canlı olmayan kandil lamba meşale
motiflerinden hiccedilbirinin boumlyle bir anlamı yoktur İnsanın kendi varlığı ile
oumlzdeşlik kuramadığı bu nesneler semboller duumlnyasında da ağırlıklı olarak
yardımcı birer eşya vazifesi goumlrmeye devam ederler koruyuculuk aydınlatıcılık
gibi
İncelenen ortak ağaccedil ve meyve motiflerinin genel olarak doğurganlık
niteliği taşıdığı ve bu sebeple daha ccedilok dişil anlamlar ifade ettikleri goumlruumlluumlr Işık
veren eşyalar ise eril guumlccedille oumlzellikle de Tanrı ile ilişkilendirilmektedir Boumlylece
insanın varlığı ve varlığının devamı dişil Tanrı ise eril sembollerle ifade edilmiş
olur
Ele alınan oumlrnekler ışığında Osmanlı doumlnemi İstanbulrsquounda bulunan
Muumlslim ve gayrimuumlslim mezar taşlarında kullanılan motiflerin birbirlerine ccedilok
uzak anlamlar taşımadıkları accedilıktır Oumlrneğin şarap Hristiyanlarca kutsal
Muumlsluumlmanlarca haram kabul edilirken uumlzuumlm motifinin kullanımı ve yuumlklendiği
anlamlar her iki dinin mezar taşlarında neredeyse aynıdır Tuumlrk kuumlltuumlruumlnde
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
124
neredeyse hiccedil goumlruumllmeyen defne motifi Muumlsluumlman mezar taşlarına taşınırken
anlamından bir şey kaybetmemiştir Bu ccedilalışmaya alınan ağaccedil ve meyve
motiflerinin sadece anlamları değil kullanımları da birbirlerine son derece
benzerler Bununla birlikte ışık veren nesneler olması bakımından ortak kabul
edilen kandil lamba meşale motiflerini iccedilin aynı şey soumlylenemez Oumlrneğin
Museviler iccedilin oumlzel bir anlam ifade eden menorah ışık vermesi bakımından bu
başlık altında ele alınan diğer motiflerle son derece benzer nitelikler
goumlsterirken diğer dinlere mensup kimseler tarafından benimsenmemektedir
Ancak etkileşim ne kadar kuvvetli olursa olsun bazı motiflerin ccedilok kesin
ccedilizgiler taşıdığı ve bu sebeple taşınmalarının kolay olmadığı goumlruumlluumlr
Kaynakccedila
Akpınar B (2005) Mevlacircnarsquonın Mesnevi ve Rubaiyyatında Meyve ve Uumlzuumlm
Sembolleri Bilig Dergisi 32 145-164
Arık S (2009) Tuumlrk Dokumacılık Sanatlarında Nar Motifi Uluslararası İnsan
Bilimleri Dergisi 1 583-593
Aşar M B (1996) Tabanbuumlkuuml (Şeyh Hasan) Koumlyuuml Mezarlıkları Fırat Havzası Yazma
Eserler Sempozyumu Elazığ 147-169
Baldock J (1995) Christian Symbolism Element Books Pub
Burckhardt T (2006) İslam Sanatı Dil ve Anlatım İstanbul Klasik Yay
Can Ş (1997) Klasik Yunan Mitolojisi İstanbul İnkılap Yay
Ergun P (2004) Tuumlrk Kuumlltuumlruumlnde Ağaccedil Kuumlltuuml Ankara Atatuumlrk Kuumlltuumlr Merkezi
Başkanlığı Yay
Firth R W (1973) Symbols Public and Private London Allen amp Unwin
Kardaş R (1980) Sembol Tuumlrk Ansiklopedisi (1-29) Ankara Millicirc Eğitim Bakanlığı
Yay
Keister D (2004) Stories in Stone Utah Gibbs Smith Pub
Merill ET (1921) Symbols Religious A Dictionary of Religion and Ethics
S Mathews-G Birney Smith (Ed) Londan
Oumlgel B (1985) Tuumlrk Kuumlltuumlr Tarihine Giriş İstanbul Kuumlltuumlr ve Turizm Bakanlığı Yay
Oumlgel B (1989) Tuumlrk Mitolojisi I Ankara Tuumlrk Tarih Kurumu Yay
Suumlleyman M B (2004) Kurrsquoan Terimleri Soumlzluumlğuuml (M Beşir Eryarsoy Ccedilev)
İstanbul İşaret Yay
Tatlılıoğlu D (2000) Tuumlrkmen Irımları (Halk İnanccedilları) CUuml İlahiyat Fakuumlltesi
Dergisi 4 (httpwwwcumhuriyetedutredergimakale278pdf) 17082009
TDK Soumlzluumlğuuml (2005) Ankara Tuumlrk Dil Kurumu
Yıldırm N (2008) Fars Mitoloji Soumlzluumlğuuml İstanbul Kabalcı Yay
wwwoianetnewsarticleaspaid=65
Osmanlı İstanbulrsquounda Bulunan Bazı Muumlslim ve Gayrimuumlslim Mezarlıklarındaki
Kimi Semboller
125
Ek Resimler
Ek 1 Nakkaş Hasan Paşa Haziresi Uumlccedilluuml Servi Semboluuml
Ek 2 Şişli Ermeni Mezarlığı İkili Servi Semboluuml
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
126
Ek 3 Haskoumly Musevi Mezarlığı Servi Semboluuml
Ek 4 Tuumlrk Ocağı Haziresi Defne Semboluuml
Osmanlı İstanbulrsquounda Bulunan Bazı Muumlslim ve Gayrimuumlslim Mezarlıklarındaki
Kimi Semboller
127
Ek 5 Şişli Rum Mezarlığı Defne Semboluuml
Ek 6 Vefa Camii Haziresi Kacircse İccedilinde Nar Semboluuml
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
128
Ek 7 Haskoumly Musevi Mezarlığı Nar Semboluuml
Ek 8 Vefa Camii Haziresi Uumlzuumlm Semboluuml
Osmanlı İstanbulrsquounda Bulunan Bazı Muumlslim ve Gayrimuumlslim Mezarlıklarındaki
Kimi Semboller
129
Ek 9 Edirne Kapı Kandil Motifi
Ek 10 Şişli Rum Mezarlığı Meşale Semboluuml
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
130
Ek 11 Şişli Rum Mezarlığı Hz İsa ve Işık semboluuml
Ek 12 Sultan Hasan Camii Mihrabı
Osmanlı İstanbulrsquounda Bulunan Bazı Muumlslim ve Gayrimuumlslim Mezarlıklarındaki
Kimi Semboller
131
Ek 13 Şişli Rum Mezarlığı Şamdan Semboluuml
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
132
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 133-148
BELCcedilİKArsquoDA YAŞAYAN TUumlRK KADINLARININ SOSYAL İŞ
YAŞAMINDAKİ KONUMLARI1
Cahit GELEKCcedilİ
Oumlzet
Tuumlrkiyersquoden Belccedilikarsquoya 1963-1974 yılları arasında goumlnderilen Tuumlrk
işccedililerinin tamamına yakını erkeklerden oluşmaktaydı Soumlz konusu tarihler
arasında resmi yollarla goumlnderilen 15864 işccedilinin sadece 33 tanesi kadındı
Guumlnuumlmuumlze gelinen suumlreccedilte ise gerek aile birleşimleri gerekse evliliklerin buumlyuumlk
bir boumlluumlmuumlnuumln Tuumlrkiyersquoden gerccedilekleştirilmiş olması nedeniyle Belccedilikarsquodaki
Tuumlrk nuumlfusunun cinsiyet dağılımı neredeyse eşit hale gelmiştir Bu ccedilalışmada
Belccedilikarsquoya farklı nedenlerle gitmiş olan Tuumlrk kadınlarının yaşamaya karar
verdikleri uumllkenin sosyal iş yaşamındaki konumları ccedilalışıp-ccedilalışmama
durumları iş bulmadaki sıkıntılarının nedenleri 2007-2008 yıllarında Belccedilikarsquoda
gerccedilekleştirdiğim araştırmanın verileri ccedilerccedilevesinde ortaya konulmaya
ccedilalışılmıştır
Anahtar kelimeler Belccedilikarsquodaki Tuumlrk kadınları kuumlltuumlrel ayrımcılık
yabancı duumlşmanlığı eğitim Tuumlrkiyersquoden evlilik
The Social-Occupational Life Status of Turkish Women Living in Belgium
Abstract
In the period of 1963-1974 almost all Turkish workers from Turkey
who had permit to work in Belgium were male Within the above mentioned
period official records show that only 33 out of 15864 workers were females
Recently the malefemale distribution of Turkish population in Belgium has
become almost equal this is not only because of family unification but also
because of workersrsquo choice of getting married with Turkish women living in
Turkey In this study the Turkish womenrsquos who had migrated to Belgium for
different reasons status in the social occupational life of the country where they
decided to settle down whether they were employed or not and the reasons of
problems they faced with when they tried to find a job are going to be shown
with the help of research data collected as part of an other research that I
conducted in Belgium within the years 2007-2008
Key words Turkish women living in Belgium cultural discrimination
xenophobia education getting married with Turkish women living in Turkey
1 Bu ccedilalışmanın verileri TUumlBİTAKrsquoın ldquoYurt Dışı Doktora Sonrası Araştırma Bursurdquo desteği
kapsamında Ağustos 2007 - Ağustos 2008 tarihleri arasında Belccedilikarsquoda suumlrduumlrduumlğuumlm
araştırmaya dayanmaktadır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 134
Giriş
Tuumlrkiyersquoden 1961-1974 yılları arasında resmicirc yollarla yurt dışına
ccedilalışmak uumlzere ldquomisafir işccedilirdquo statuumlsuumlnde devlet tarafından goumlnderilen veya kendi
olanaklarıyla giden Tuumlrk vatandaşlarının buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml erkeklerden
oluşmaktaydı Federal Almanya hariccedil diğer uumllkelere işccedili statuumlsuumlnde goumlnderilen
Tuumlrk kadınlarının sayısı ise sembolik duumlzeydeydi Tablo 1rsquode de goumlruumllduumlğuuml
uumlzere soumlz konusu tarihler arasında Tuumlrkiyersquoden en ccedilok kadın işccedili 138739 kişi
ile Almanyarsquoya goumlnderilmiştir Almanyarsquoyı 4557 kadın işccedili ile Avusturya takip
etmektedir İsviccedilrersquoye 1095 Avustralyarsquoya 860 Fransarsquoya 240 Hollandarsquoya
183 İngilterersquoye 144 Danimarkarsquoya 7 ccedilalışmamıza konu olan Belccedilikarsquoya ise
33 Tuumlrk kadın işccedili goumlnderilmiştir Bu durumun başlıca nedenleri işccedili accedilığı
bulunan uumllkelerin taleplerinden kaynaklanmaktaydı Ccediluumlnkuuml birccedilok uumllkede
işccedililerin istihdam edilecekleri alanlar daha ccedilok kas guumlcuumlne dayanan ccedilalışma
alanlarını kapsamaktaydı Oumlrneğin ccedilalışmamıza konu olan Belccedilikarsquoda 1950rsquoli
yıllarda oumlzellikle maden ocaklarında ccedilalışacak iş guumlcuumlne ihtiyaccedil duyulmaktaydı
Dolayısıyla Tuumlrkiyersquoden giden işccedililerin başlıca ccedilalıştıkları alanlar maden ve
koumlmuumlr ocaklarıydı Bundan dolayı da Belccedilikarsquoya goumlnderilen işccedililerin buumlyuumlk
ccediloğunluğu yapılan anlaşmalar ccedilerccedilevesinde erkeklerden oluşmaktaydı
Belccedilikarsquoda 1950rsquoli yıllarda maden ve metal sanayinde yabancı iş
guumlcuumlne duyulan ihtiyaca 1960rsquolı yıllarda inşaat sektoumlruuml hizmet sektoumlruuml ve diğer
birccedilok sektoumlr de eklendi Bu tarihten itibaren Brabant (Bruumlksel ile birlikte)
Anvers (Antwerpen) ve East Flanders (Doğu Flaman Boumllgesi) yabancı işccedililerin
ccedilalıştıkları yerler olmaya başladı 1950rsquoli yıllarda Belccedilikarsquoda yabancı işccedili olarak
ccedilalışan ilk grup olan İtalyanlara Yunanlar İspanyollar ve Portekizliler katıldı
Ancak 1960rsquolı yıllardaki işccedili alımları buumlyuumlk oranda Fas ve Tuumlrkiyersquoden
gerccedilekleştirildi Bunun yanı sıra Faslılar ve Tuumlrklerden kısa bir suumlre oumlnce
Fransa uumlzerinden gelmiş olan az sayıda Cezayirli ve Tunuslular da Belccedilikarsquonın
yurt dışından getirttiği işccedililer arasında yer almışlardır (Lesthaeghe 2000
ss 2-4)
1970rsquoli yılların ortalarına kadar misafir işccedili politikası ile uumllkeye işccedili
kabul eden Belccedilika bu doumlnemden itibaren aile birleşimi yolunu da
benimseyerek goumlccedilmen politikasını suumlrduumlrmuumlştuumlr (Gelekccedili ve Koumlse 2009 s 51)
Ancak 1970rsquoli yılların ortasında buumltuumln Batı Avruparsquoda yaşanan ekonomik kriz
Belccedilikarsquoda da işccedili alımlarının durdurulmasına yol accedilmıştır Bu suumlreccedilten sonra
toplu işccedili goumlccedilleri durdurulmuş aile birleşmelerine kısıtlamalar getirilmiştir İşccedili
muumlbadelesi kapsamında Belccedilikarsquoya ccedilalışmak uumlzere gidenlerin bir boumlluumlmuumlnuumln
geri doumlnmesine karşın oumlnemli bir kısmı Belccedilikarsquonın kendilerine sağlamış
olduğu olanaklardan faydalanarak orada kalmışlardır Yerleşmeye karar
verdikleri uumllkeye eş ve ccedilocuklarını da goumltuumlren Tuumlrk aileleri Belccedilikarsquoda kalıcı bir
Tuumlrk nuumlfusunun oluşmasına yol accedilmışlardır İlerleyen suumlreccedilte evliliklerin
oumlnemli bir boumlluumlmuumlnuumln de Tuumlrkiyersquoden yapılması Belccedilikarsquodaki Tuumlrk nuumlfusunun
Belccedilikarsquoda Yaşayan Tuumlrk Kadınlarının Sosyal İş Yaşamındaki Konumları 135
devamlı artmasını sağlamıştır Ccediluumlnkuuml yurt dışındaki Tuumlrk işccedililerinin ve onların
ailelerinin yurda geri doumlnuumlşlerinde veya ziyaretleri sırasında ccedilevrelerinde
bıraktıkları olumlu izlenimler Tuumlrkiyersquode beklentileri arttırmış ve evlilik yolu
ile goumlccediluuml hızlandırmıştır Oumlzellikle yurt dışında sahip olunan refah seviyesinin
Tuumlrkiyersquodeki komşular ve akrabalar yanında sergilenmesi potansiyel goumlccedilmen
nuumlfus uumlzerinde ccedilok etkili olmuştur (Şen ve Koray 1993 s 20) Bu etki
Belccedilikarsquodaki Tuumlrk nuumlfusunun devamlı artmasını sağlamıştır Aşağıdaki tabloda
1961-1974 yılları arasında İİBK (İş ve İşccedili Bulma Kurumu) tarafından
Avustralya ve Avruparsquoya goumlnderilen işccedili sayısı gidilen uumllke yıl ve cinsiyet yer
almaktadır (Tablo 1)
Tablo 1 1961-1974 Yılları Arasında İİBK (İş ve İşccedili Bulma Kurumu) Tarafından Avustralya ve Avruparsquoya Goumlnderilen
İşccedili Sayısı Gidilen Uumllke Yıl ve Cinsiyet
E= Erkek K= Kadın (Akguumlnduumlz 2007 s 111 Yurt Dışı Goumlccedil Hareketleri ve Vatandaş Sorunları 1973 s 101 Gelekccedili ve Koumlse 2009 s 57)
Yıl Avustralya Avusturya Belccedilika Danimarka Fransa Almanya Hollanda İsviccedilre İngiltere Toplam
E K E K E K E K E K E K E K E K E K E K E+K
1961 - - - - - - - - - - 1430 46 - - - - - - 1430 46 1476
1962 - - 160 - - - - - - - 10493 532 - - - - - - 10653 532 11185
1963 - - 901 36 5605 - - - 63 - 20908 2528 251 - 23 13 - - 27751 2577 30328
1964 - - 1384 50 6651 - - - 25 - 50818 4084 2950 8 159 34 - - 61987 4176 66163
1965 - - 1937 36 1661 - - - - - 34456 11196 2178 3 98 24 - - 40330 11259 51589
1966 - - 435 34 - - - - - - 22865 9715 1207 1 140 13 - - 24647 9763 34410
1967 - - 1031 12 - - - - - - 3715 3484 48 - 178 37 - - 4972 3533 8505
1968 106 1 668 5 - - - - - - 30099 11310 874 1 73 24 - - 31820 11341 43161
1969 962 8 918 55 - - - - 184 7 77472 20670 3404 - 162 21 - 4 83102 20765 103867
1970 1172 14 10511 111 430 1 3500 7 8992 44 76556 20380 4840 3 1458 140 512 51 107971 20751 128722
1971 833 46 4285 335 578 5 72 - 7856 41 52162 13522 4790 63 1227 115 1232 57 73035 14184 87219
1972 478 162 3291 1181 111 2 - - 10572 38 48911 16964 670 74 1134 178 69 13 65236 18612 83848
1973 659 227 4943 2140 256 9 - - 17467 77 79526 24267 1980 14 845 264 106 10 105782 27008 132790
1974 736 402 1939 562 539 16 - - 10544 33 1187 41 1487 16 538 232 104 9 17074 1311 18385
1961-
1974 4946 860 32403 4557 15831 33 3572 7 55703 240 510598 138739 24679 183 6035 1095 2023 144 655790 145848 801648
Belccedilikarsquoda Yaşayan Tuumlrk Kadınlarının Sosyal İş Yaşamındaki Konumları 137
Belccedilikarsquoda Tuumlrkiye Cumhuriyeti Bruumlksel Buumlyuumlkelccedililiği kayıtlarına goumlre
2007 yılı sonu itibarıyla yaşayan Tuumlrklerin toplam sayısı 187700rsquoduumlr İkili
anlaşma ccedilerccedilevesinde 1964rsquoten itibaren Belccedilikarsquoya goumlnderilen Tuumlrk işccedililerinin
buumlyuumlk ccediloğunluğu erkek işccedililerden oluşurken guumlnuumlmuumlze gelinen suumlreccedilte aile
birleşimi ve evlenmeler dolayısıyla nuumlfusun cinsiyet dağılımı dengelenmiştir
2007 yılı sonu itibarıyla Belccedilikarsquoda yaşayan 187700 Tuumlrkrsquouumln 97153rsquouuml
erkeklerden geriye kalan kısmı ise kadınlardan oluşmaktadır Tuumlrk nuumlfusunun
demografik yapısında meydana gelen değişme ve goumlccedil suumlrecinin geccedilirdiği evreler
Belccedilikarsquodaki Tuumlrk nuumlfusunun kalıcı olmaya başlaması accedilısından buumlyuumlk oumlnem
taşımaktadır
Farklı inanccedil ırk ve kuumlltuumlrel yapılardan gelen insanların ccedilalışmak uumlzere
gittikleri uumllkelerde kalıcı olmaya başlamaları soumlz konusu uumllkelerin kuumlltuumlrel
ccedileşitliliğini ve nuumlfus yapısını değiştirmiştir Bu durum hem ev sahibi toplumlar
hem de yerleşik goumlccedilmen konumuna geccedilen kuumlltuumlrel ve etnik topluluklar iccedilin
ccedileşitli sorunların ortaya ccedilıkmasına ve yaşanmasına yol accedilmıştır (Castels 2008)
Bu sorunların başında ekonomik accedilıdan işccediliye duyulan ihtiyacın sona ermesiyle
birlikte iş alanında ev sahibi toplum ile goumlccedilmen olarak gelen toplum fertleri
arasında rekabetin ortaya ccedilıkması bu rekabet durumunun ev sahibi toplum
fertleri tarafından kabullenilmek istenmemesi gelmektedir Bu durum ise uumllkeye
gelen goumlccedilmen topluluklara karşı oumln yargı ve ayrımcılığın artmasına goumlccedilmenler
arasındaki işsizlik oranlarının yuumlkselmesine neden olabilmektedir Oumlrneğin
Belccedilikarsquoda Belccedilika vatandaşı olmayan yabancıların işsizlik oranları uumllkenin
işsizlik oranlarının 2-3 katına bazı milliyetlerde ise daha da yukarılara
ccedilıkabilmektedir Oumlrneğin 1991 yılındaki nuumlfus sayımında Belccedilikarsquoda iş
arayanların oranı 8 iken bu oran Belccedilika vatandaşı olmayan Portekizliler
arasında 12rsquoye İspanyollar arasında 14e İtalyanlarda 15rsquoe Yunanlarda
ise 20rsquoye yuumlkselmektedir Ancak bu oranlar Belccedilika vatandaşı olmayan
Tuumlrkler Faslılar ve Kongolular arasında ise ccedilok daha yuumlksek duumlzeylere
ccedilıkmaktadır Oumlrneğin Belccedilika vatandaşı olmayan Tuumlrkler arasındaki işsizlik
oranı 30 Faslılar arasında 33 Kongolular arasında ise 37rsquodir (Lesthaeghe
2000 s 13) Bu ccedilalışmada Belccedilikarsquoya farklı nedenlerle gitmiş olan Tuumlrk
kadınlarının uumllkenin sosyal iş yaşamındaki durumları iş bulmada karşılaştıkları
sorunlar 2007-2008 yıllarında Belccedilikarsquoda gerccedilekleştirdiğimiz araştırmanın
verileri ccedilerccedilevesinde ortaya konulmaya ccedilalışılmıştır
Belccedilikarsquoya aile birleşimi veya evlenerek gitmiş olan ya da Belccedilikarsquoda
doğup buumlyuumlmuumlş olan Tuumlrk kadınlarının Belccedilikarsquonın ccedilalışma yaşamındaki
durumlarının ele alındığı bu ccedilalışmada veriler nitel ve nicel araştırma teknikleri
kullanılarak elde edilmiştir Araştırmanın oumlrneklemi Bruumlksel Charleroi La
Louviegravere Gent ve Beringenrsquode oturan 18 yaş ve uumlzeri Tuumlrk kadınları arasından
rastlantısal oumlrneklem yolu ile belirlenmiştir Ccedilalışmada 230 kadına anket
uygulanmış muumllakat ve goumlzlem tekniklerinden faydalanılmıştır Araştırmada
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 138
frekans tabloları oluşturularak değişkenlerin oumlrneklem iccedilindeki yuumlzde
dağılımları elde edilmiş oumlrneklemin genel oumlzellikleri ise tek youmlnluuml tablolar
hacirclinde sunulmuştur
Araştırmanın Bulguları
Belccedilikarsquoya 1974 yılından sonra giden Tuumlrklerin buumlyuumlk ccediloğunluğunu
ldquoaile birleşimirdquo veya ldquoaile kurmardquo kanalıyla gitmiş olanlar oluşturmaktadır
ldquoAile birleşimirdquo ccedilocuklara ve eşlere Belccedilikarsquoda yerleşme ve yaşamaya ldquoAile
Kurmardquo ise evlilik iccedilin eşlerini Tuumlrkiyersquoden seccedilmiş olan Tuumlrklerin eşlerini
Belccedilikarsquoya goumltuumlrmelerine olanak sağlamıştır 1974 yılından oumlnce iş guumlcuuml
ccedilerccedilevesinde goumlccedil erkeklerden oluşurken daha sonraki yıllarda evlilik yoluyla
yapılan goumlccedillerin buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml ise kadınlardan oluşmuştur Ancak ilerleyen
zaman iccedilinde Belccedilikarsquoda yaşayan Tuumlrklerin cinsiyet dağılımlarının birbirine
yaklaşık hacircle gelmesi ile birlikte bu suumlreci takip eden yıllarda evlilik yoluyla
Belccedilikarsquoya gelenlerin cinsiyet dağılımları değişmiştir (Gelekccedili ve Koumlse 2009 s
107) Oumlrneğin Belccedilikarsquonın Flaman Boumllgesine gelenler iccedilerisinde kadın-erkek
sayısı neredeyse birbirine eşit hacircle gelmiştir 2001 yılından 15 Nisan 2005
tarihine kadar olan suumlreccedilte evlilik yoluyla Belccedilikarsquoya gelenlerin 46rsquosını
kadınlar oluşturmuştur (Timmerman 2008 s 123)
Belccedilikarsquoda yaşayan Tuumlrk kadınlarının ccedilalışma yaşamındaki durumlarını
tespit etmeye youmlnelik yuumlruumlttuumlğuumlmuumlz bu araştırma kapsamında anket uygulanan
kadınlar 18 yaş ve uumlzerinde yer almaktadır 18-19 yaş gurubunda 26 kadın
(113) 20-29 yaş aralığında 83 kadın (361) 30-39 yaş aralığında 50 kadın
(217) 40-49 yaş aralığında 38 kadın (166) 50-59 yaş aralığında 29 kadın
(126) 60-69 yaş aralığında 3 kadın (13) 70 ve uumlzeri ise 1 kadın (04)
bulunmaktadır Anket uygulanan kadınların ccediloğunluğu ise evli veya evlenip
ayrılmış olanlardan oluşmaktadır Tablo 2rsquode araştırma grubunun medeni
durumunu goumlsteren dağılım yer almaktadır
Tablo 2 Araştırma Grubunun Medeni Duruma Goumlre Dağılımı
Medeni Durum Sayı Yuumlzde
Evli 136 591
Bekacircr 71 309
Eşinden ayrılmış 16 70
Eşi vefat etmiş 7 30
Toplam 230 1000
Araştırma kapsamında kendilerine anket uygulanan kadınların 591rsquoi
evli 309rsquou bekacircr 7rsquosi eşinden ayrılmış 3rsquouumlnuumln ise eşi vefat etmiştir
(Tablo 2) Evli olan kadınların yaklaşık uumlccedilte ikisinden fazlası aile birleşimi veya
evlenme yoluyla Belccedilikarsquoya gitmiş olanlardan oluşmaktadır
Belccedilikarsquoda Yaşayan Tuumlrk Kadınlarının Sosyal İş Yaşamındaki Konumları 139
Tablo 3 Araştırma Grubunun Doğum Yerine Goumlre Dağılımı
Doğum Yeri Sayı Yuumlzde
Tuumlrkiye 132 574
Belccedilika 98 426
Toplam 230 1000
Araştırma kapsamında anket uygulanan kadınların 426rsquosı Belccedilika
574rsquouuml ise Tuumlrkiye doğumlulardan oluşmaktadır Tuumlrkiye doğumluların buumlyuumlk
bir boumlluumlmuuml evlenerek veya eş durumundan dolayı Belccedilikarsquoya gidenlerden
oluşmaktadır Eş durumundan dolayı aile birleşimi yoluyla Belccedilikarsquoya gidenler
genellikle 50 yaş uumlzerinde olan kadınlardan meydana gelmektedir Aile kurma
diğer bir ifadeyle evlenerek Belccedilikarsquoya gidenler ise daha ccedilok 20-45 yaş
aralığında yer almaktadır Belccedilika doğumluların oumlnemli bir boumlluumlmuuml ise bekacircr
kadınlardan oluşmaktadır
Araştırmaya katılmayı kabul eden kadınların eğitim durumları Tablo
4rsquodeki gibi bir dağılım goumlstermektedir
Tablo 4 Araştırma Grubunun Tuumlrkiyede veya Belccedilikada En Son Bitirdiği veya
Devam Etmekte Olduğu Eğitim Duumlzeyi
Eğitim Durumu Sayı Yuumlzde
Okur-yazar değil 20 87
Okur-yazar 11 48
Tuumlrkiyede İlkokul Mezunu 34 148
Tuumlrkiyede Ortaokul Mezunu 19 83
Tuumlrkiyede Lise Mezunu 19 83
Tuumlrkiyede Meslek Lisesi Mezunu 3 13
Tuumlrkiyede Yuumlksekokul Uumlniversite Mezunu 6 26
Belccedilikada Zorunlu Eğitime (Liseye) Devam Ediyor 8 35
Belccedilikada Zorunlu Eğitim (İlkokul Ortaokul ve
lise) Mezunu 21 91
Belccedilikada Meslek Okuluna (Liseye) Devam Ediyor 2 09
Belccedilikada Meslek Okulu (Ortaokul ve lise)
Mezunu 21 91
Belccedilikada Yuumlksekokul Uumlniversiteye Devam
Ediyor 44 19
Belccedilikada Yuumlksekokul Uumlniversite Mezunu 22 96
Toplam 230 100
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 140
Araştırma kapsamında anket uygulanan kadınların eğitim durumlarının
yer aldığı Tablo 4rsquote okur-yazar olmadığını ifade edenler 87 okur-yazar
olduğunu belirtenler 48rsquodir Okur-yazar olmadığını veya okur-yazar
olduğunu ifade edenlerin buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml 1970-1980 yılları arasında aile
birleşimi veya evlilik kanalıyla giden kadınlardan oluşmaktadır Tuumlrkiyersquode
ilkokulu bitirdiğini belirtenler 148 ortaokulu bitirdiklerini soumlyleyenler 83
liseyi veya meslek lisesini bitirdiklerini ifade edenler 96 uumlniversiteyi
okuduklarını belirtenler ise 26rsquodır Tablodaki verilerden de anlaşıldığı uumlzere
Tuumlrkiyersquode uumlniversiteyi okuduklarını beyan edenlerin oranı ccedilok duumlşuumlktuumlr Bu
durum Tuumlrkiyersquoden Belccedilikarsquoya ccedileşitli nedenlerle (aile birleşimi veya evlenme)
gitmiş olan Tuumlrk kadınların meslek sahibi olup olmadıkları noktasında oumlnemli
ipuccedilları vermektedir Eğitimine Belccedilikarsquoda devam eden veya tamamlayan
kadınların dağılımına baktığımızda ise araştırma grubunun 35rsquoinin
Belccedilikada zorunlu eğitime (liseye) devam ettikleri 91rsquoinin Belccedilikada
zorunlu eğitim (ilkokul ortaokul ve lise) mezunu olduğu 09rsquounun Belccedilikada
meslek okuluna (liseye) devam ettiği 91rsquoinin Belccedilikada meslek okulu
(ortaokul ve lise) mezunu olduğu 19rsquounun Belccedilikada
yuumlksekokuluumlniversiteye devam ettiği 96rsquosının ise Belccedilikada
yuumlksekokuluumlniversite mezunu olduğu goumlruumllmektedir Araştırma grubunu
oluşturan kadınların 44rsquouuml liseye 19rsquou ise yuumlksekokul veya uumlniversiteye
devam etmektedir Yaptığımız goumlruumlşmeler goumlzlemler ve ccedilalışmanın verilerine
goumlre Belccedilika doğumlu Tuumlrk kadınlarının eğitim duumlzeyleri aile birleşimi veya
evlenerek Belccedilikarsquoya giden Tuumlrk kadınlarının eğitim duumlzeylerinden oldukccedila
yuumlksek goumlruumlnmektedir Bu durum onların iş yaşamında yer edinebilmelerinde
oumlnemli bir etken olarak ortaya ccedilıkmaktadır Eğitim seviyesine bağlı olarak sahip
olunan meslek ve bunun yanında yaşanılan yerin dilini bilmede iş bulma
imkacircnını artıran bir etken olarak ortaya ccedilıkmaktadır Yaşanılan yerin dilini
bilme noktasında ise eğitim yaşamının nerede suumlrduumlruumllduumlğuuml ve buna bağlı
olarak doğum yeri diğer bir ifade ile Belccedilikarsquoya geliş şekli oumln plana
ccedilıkmaktadır
Belccedilikarsquoda Yaşayan Tuumlrk Kadınlarının Sosyal İş Yaşamındaki Konumları 141
Aşağıdaki tabloda (Tablo 5) araştırma grubunun Belccedilikarsquoya geliş şeklini
goumlsteren dağılım yer almaktadır
Tablo 5 Araştırma Grubunun Belccedilikarsquoya Geliş Şekline Goumlre Dağılımı
Belccedilikarsquoya Geliş Şekli Sayı Yuumlzde
Belccedilikada doğdum 97 422
Evlilik yoluyla geldim (Aile kurma) 80 348
Aile birleşimi yolu ile geldim 40 174
İşccedili olarak geldim 5 22
Turist olarak geldim 3 13
Eğitim goumlrmek amacıyla geldim 2 09
İltica yoluyla geldim 3 13
Toplam 230 1000
Araştırma kapsamında anket uygulanan kadınların 422rsquosi Belccedilika
doğumludur Geriye kalanlar ccedileşitli nedenlerden dolayı Belccedilikarsquoya gelmişlerdir
Kadınların 348rsquoi evlilik yoluyla 174rsquouuml aile birleşimi kanalıyla 22rsquosi
işccedili olarak 13rsquouuml iltica yoluyla 13rsquouuml turist olarak 09rsquou ise eğitim
goumlrmek amacıyla Belccedilikarsquoya geldiklerini ifade etmişlerdir Araştırma
kapsamında yer alan Belccedilika doğumlu Tuumlrk kadınlarının yarıdan fazlası
ccedilalışmanın yapıldığı doumlnemde bekacircr ve oumlğrenim yaşamını suumlrduumlrenlerden
oluşmaktaydı Tuumlrkiye doğumlu kadınların ise neredeyse tamamına yakını evli
veya evlenip ayrılanlardan ya da eşi vefat etmiş olanlardan meydana
gelmekteydi Araştırma kapsamında anket uygulanan kadınlardan evli olanların
evlenme şekillerinin yer aldığı dağılım Tablo 6rsquoda yer almaktadır
Tablo 6 Araştırma Grubunun Evlenme Şekline Goumlre Dağılımı
Evlenme Şekli Sayı Yuumlzde
Tanışarak 55 404
Goumlruumlcuuml usuluumlyle 81 596
Toplam 136 1000
Ccedilalışma kapsamında anket uygulanan kadınlardan 136rsquosı yani 591rsquoi
evlilerden oluşmaktadır Evli kadınların 404rsquouuml tanışarak evlendiklerini ifade
ederken 596rsquosı goumlruumlcuuml usuluumlyle evlendiklerini beyan etmişlerdir Araştırma
kapsamında evli olduklarını beyan edenlerin oumlnemli bir boumlluumlmuuml aile birleşimi
veya aile kurma yoluyla Belccedilikarsquoya gelen Tuumlrk kadınlarından oluşmaktadır
Evlenerek Tuumlrkiyersquoden gelmiş olanların Belccedilikarsquoda iş bulma ve ccedilalışma şansları
ccedilok duumlşuumlk duumlzeydedir Bu durumda olanların ccedilalışabilme durumları ancak
Tuumlrklerin ccedilalıştırdıkları iş yerlerinde veya evlenerek gelinen ailenin işlettiği iş
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 142
yerlerinde muumlmkuumln olabilmektedir Belccedilikarsquoda yaşayan Tuumlrkler genellikle
kuumlccediluumlk ccedilapta iş yerleri ccedilalıştırmaktadırlar Bu iş yerlerinin işletmesi ve
ccedilalışanları ise buumlyuumlk oranda aile fertlerinden meydana gelmektedir İhtiyaccedil
hacirclinde ise akrabalar veya Tuumlrkler ccedilalıştırılmaktadır Belccedilikarsquoda Tuumlrklerin
işlettiği iş yerleri ccediloğunlukla kuafoumlr restoran kafe doumlnerci duumlkkacircnı fırın
bakkal market manav giyim ve mobilya uumlzerinedir Tuumlrkler tarafından işletilen
orta ve buumlyuumlk oumllccedilekli işletmelerin sayısı ise ccedilok az sayıdadır
Aile birleşimi veya aile kurma yoluyla Belccedilikarsquoya gelen Tuumlrk kadınları
hem Belccedilikarsquodaki sosyal haklardan yararlanma hem de iş yaşamında daha fazla
olanağa sahip olabilmek iccedilin Tuumlrk vatandaşlığının yanında Belccedilika
vatandaşlığını da (ccedilifte vatandaşlık) almayı tercih etmektedirler Aşağıdaki
tabloda (Tablo 7) araştırma kapsamında yer alan kadınların Belccedilika vatandaşlığı
durumlarını goumlsteren dağılım yer almaktadır
Tablo 7 Araştırma Grubunun Belccedilika Vatandaşı Olup
Olmamalarına Goumlre Dağılımları
Belccedilika Vatandaşlığı Sayı Yuumlzde
Belccedilika vatandaşıyım 166 722
Belccedilika vatandaşı değilim 64 278
Toplam 230 1000
Araştırma kapsamında kendilerine anket uygulanan Tuumlrk kadınlarının
vatandaşlık durumlarının yer aldığı Tablo 7rsquode oumlrneklemin 722rsquosinin Belccedilika
vatandaşlığının bulunduğu goumlruumllmektedir Belccedilikarsquoda yaşayan Tuumlrklerin buumlyuumlk
bir boumlluumlmuumlnuumln Tuumlrk vatandaşlığının yanında Belccedilika vatandaşlığı da
bulunmaktadır Tuumlrkiye Cumhuriyeti Bruumlksel Buumlyuumlkelccedililiğinin verilerine goumlre
2007 sonu itibarıyla Belccedilikarsquoda yaşayan Tuumlrklerin 147192rsquosi Belccedilika
vatandaşlığına sahiptir Bu oran Belccedilikarsquoda yaşayan Tuumlrklerin 784rsquouumlne
karşılık gelmektedir (Gelekccedili ve Koumlse 2009 ss 64-65) Yapmış olduğumuz
goumlruumlşmelerde Belccedilika vatandaşlığına sahip olmanın oumlzellikle 1980rsquoli ve 1990rsquolı
yıllarda iş yeri accedilma ve sosyal haklardan yararlanma noktasında buumlyuumlk faydalar
sağladığı ifade edilmiştir
Belccedilikarsquoda yaşayan Tuumlrklerin işccedili olarak giden grubun bir boumlluumlmuuml de
dacirchil olmak uumlzere Belccedilikarsquonın ccedilalışma yaşamında iş bulmaları oumlzellikle kamu
sektoumlruumlnde bir işe girmeleri ccedilok oumlnemli zorluklar taşımaktadır Bu durumun
nedenlerinin başında yaşanılan yerin dilini bilmeme eğitim duumlzeyi meslek
durumu ve yaşanılan toplumdan kaynaklı oumln yargı ve ayrımcı yaklaşımlar
sayılabilir Belccedilikarsquoda yaşayan Tuumlrk kadınlarının yaşadıkları uumllkenin sosyal iş
yaşamında yer edinebilmeleri işe girmeleri iş bulmaları orada yaşayan Tuumlrk
erkeklerine goumlre ccedilok daha zor olmaktadır Tablo 8rsquode araştırma kapsamında
anket uygulanan kadınların yaptıkları işe goumlre dağılımları yer almaktadır
Belccedilikarsquoda Yaşayan Tuumlrk Kadınlarının Sosyal İş Yaşamındaki Konumları 143
Tablo 8 Araştırma Grubunun Yaptıkları İşe Goumlre Dağılımı
Yapılan İş Sayı Yuumlzde
Oumlzel bir firmada ccedilalışıyorum 39 170
Oumlğrenciyim 54 235
Ccedilalışmıyorum (işsizim) 51 222
Ev hanımıyım 64 278
Kendi iş yerimde ccedilalışıyorum 9 39
Bir devlet kurumunda ccedilalışıyorum 10 43
Emekliyim 3 13
Toplam 230 1000
Araştırma kapsamında kendilerine anket uygulanan kadınlara ne iş
yaptıklarına youmlnelik sorulan soruya verdikleri cevapların dağılımının yer aldığı
Tablo 8rsquode 278rsquoi ev hanımı olduklarını 235rsquoi oumlğrenci olduğunu 222rsquosi
ccedilalışmadığını işsiz olduğunu 17rsquosi oumlzel bir firmada ccedilalıştığını 43rsquouuml bir
devlet kurumunda ccedilalıştığını 39rsquou kendi iş yerinde ccedilalıştığını 13rsquouuml ise
emekli olduklarını ifade etmişlerdir Tablodaki verilere bakıldığında araştırma
grubunun 50rsquosinin ev hanımı veya ccedilalışmadığı işsiz olduğu goumlruumllmektedir
Araştırma kapsamında yer alan kadınların 235rsquoinin oumlğrenci olduğu goumlz oumlnuumlne
alındığında ise ev hanımı olanlar ile işsizlerin oranı yaklaşık 65 olmaktadır
Bu oran Belccedilikarsquoda yaşayan Tuumlrk kadınlarının oumlnemli bir boumlluumlmuumlnuumln isteyerek
veya iş bulamaması nedeniyle Belccedilikarsquonın iş yaşamında yer alamadıklarını
goumlstermektedir Ccedilalıştığını ifade edenlerin ise oumlnemli bir boumlluumlmuuml oumlzel bir
firmada veya kendi iş yerinde ccedilalıştıklarını belirtmişlerdir Oumlzel bir firmada
ccedilalıştığını ifade edenlerin ise oumlnemli bir boumlluumlmuuml Belccedilikarsquoda yapmış olduğumuz
goumlruumlşmeler muumllakatlar ve goumlzlemlerle de tespit edildiği uumlzere Tuumlrklerin
ccedilalıştırdığı iş yerlerinde ccedilalışmaktadırlar
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 144
Tablo 9 Yapılan İş ve Doğum Yeri
Yapılan İş
Doğum Yeri Toplam
Tuumlrkiye Belccedilika
Kendi iş yerimde
ccedilalışıyorum
Sayı 6 3 9
Satır 667 333 1000
Suumltun 45 31 39
Toplam 26 13 39
Oumlzel bir firmada
ccedilalışıyorum
Sayı 15 24 39
Satır 385 615 1000
Suumltun 114 245 170
Toplam 65 104 170
Bir devlet kurumunda
ccedilalışıyorum
Sayı 3 7 10
Satır 300 700 1000
Suumltun 23 71 43
Toplam 13 30 43
Emekliyim
Sayı 3 0 3
Satır 1000 00 1000
Suumltun 23 00 13
Toplam 13 00 13
Ev hanımıyım
Sayı 59 5 64
Satır 922 78 1000
Suumltun 447 51 278
Toplam 257 22 278
Oumlğrenciyim
Sayı 9 45 54
Satır 167 833 1000
Suumltun 68 459 235
Toplam 39 196 235
Ccedilalışmıyorum
(işsizim)
Sayı 37 14 51
Satır 725 275 1000
Suumltun 280 143 222
Toplam 161 61 222
Toplam
Sayı 132 98 230
Satır 574 426 1000
Suumltun 1000 1000 1000
Belccedilikarsquoda Yaşayan Tuumlrk Kadınlarının Sosyal İş Yaşamındaki Konumları 145
Doğum yeri ve yapılan iş arasındaki dağılımın yer aldığı Tablo 9rsquoda
Tuumlrkiye doğumlu olan kadınların kendi iccedillerindeki dağılıma bakıldığında Kendi
iş yerinde ccedilalıştığını ifade edenler 45 oumlzel bir firmada ccedilalıştığını belirtenler
114 bir devlet kurumunda ccedilalıştığını soumlyleyenler 23 ev hanımıyım
cevabını verenler 447 ccedilalışmadığını işsiz olduğunu ifade edenler 28
oumlğrenci olduğunu belirtenler ise 68rsquodir Belccedilika doğumlu olan kadınların
kendi iccedillerindeki dağılıma bakıldığında Kendi iş yerinde ccedilalıştığını ifade
edenler 31 oumlzel bir firmada ccedilalıştığını belirtenler 245 bir devlet
kurumunda ccedilalıştığını soumlyleyenler 71 ev hanımıyım cevabını verenler 51
ccedilalışmadığını işsiz olduğunu ifade edenler 143 oumlğrenci olduğunu belirtenler
ise 459rsquodur Adaptasyon ve kuumlltuumlrel ccedilatışma dışında aile birleşimi veya
evlilik yoluyla Tuumlrkiyersquoden Belccedilikarsquoya gitmiş olan insanların karşılaştıkları
guumlccedilluumlkler cinsiyete goumlre değişebilmektedir (Timmerman 2008 s 132) Oumlrneğin
Tuumlrk aile yapısına goumlre evin geccedilimini sağlamada erkek daha oumln sırada
gelmektedir Bu durum ise erkeklerin ccedilalışmasını zorunlu kılmaktadır Ancak
Tuumlrkiyersquoden Belccedilikarsquoya evlilik yolu ile yeni gelmiş olan erkekler iş bulma
konusunda ccedilok buumlyuumlk sorunlar yaşamaktadırlar Bu sorunların başında ise
gelinen uumllkenin dilinin yeterince veya hiccedil bilinmemesi yer almaktadır
Tuumlrkiyersquoden evlilik yoluyla gelen kadınlar iccedilerisinde de ccedilalışmak isteyenler
bulunmakla birlikte onların ccedilalışmaları zorunluluk gerektirmemektedir Diğer
yandan Tuumlrkiyersquoden evlilik yolu ile gelen kadınların bir kısmı kendi rollerini ev
hanımı olarak goumlrmelerinden dolayı ccedilalışmayı duumlşuumlnmemektedirler
(Timmerman 2008 s 133) Bu durumu Tablo 9rsquodaki veriler de
desteklemektedir
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 146
Tablo 10 Araştırma Grubunun Şimdiye Kadar Yaşadığı veya Yaşamakta
Olduğu En Oumlnemli Sorun
Şimdiye Kadar Yaşanılan En Oumlnemli Sorun Sayı Yuumlzde
Dil sorunu 48 209
İşsizlik 39 170
Aile parccedilalanması 25 109
Eğitim sorunu 17 74
Aile bireyleri ile ilgili sorunlar 8 35
Kuumlltuumlr şoku 9 39
Kuşak ccedilatışması 10 43
Vize işlemleri ile ilgili sorunlar 1 13
Belccedilikalıların oumln yargıları ve ayrımcılık 20 87
Belccedilikalıların yabancı duumlşmanlığı 9 39
Uyuşturucu kullanımı 2 09
Sosyal guumlvenlik sorunları 2 09
Kumar oynama 1 04
Tuumlrklerin kendi aralarındaki
dayanışmaoumlrguumltlenme eksikliği 12 52
Cevapsız 25 109
Toplam 230 1000
Anket uygulanan kadınların şimdiye kadar yaşadıkları veya yaşamakta
oldukları en oumlnemli sorunun ne olduğuna ilişkin dağılımın yer aldığı Tablo
10rsquoda ilk sırada 209 ile dil sorununun yer aldığı goumlruumllmektedir Yaşanılan
yerin dilinin yeterince bilinmemesi guumlndelik yaşantıda eğitim yaşantısında ve iş
bulma suumlrecinde Belccedilikarsquoda yaşayan Tuumlrklerin temel sorunlarından birisidir
Yapmış olduğumuz tespitlere goumlre bu sorun Tuumlrkler arasında gittikccedile
azalmaktadır Ccediluumlnkuuml Belccedilikarsquoda doğup buumlyuumlyenlerin sayısındaki artış
Tuumlrkiyersquoden yapılan evlilikler ccedilerccedilevesinde gidenlerin sayısındaki duumlşuumlş ve yine
Tuumlrkiyersquoden evlenerek gidenlerin eğitim seviyelerindeki yuumlkselişler yaşanılan
uumllkenin diline dayalı sorunun gittikccedile azalmasına neden olmaktadır İkinci
sırada ise 17 ile işsizlik sorunu gelmektedir Belccedilikarsquoda yaşayan Tuumlrkler
arasındaki işsizlik oranları Belccedilikalılar veya diğer goumlccedilmen gruplara oranla ccedilok
daha yuumlksek duumlzeydedir Oumlrneğin 2003 yılında Flaman Boumllgesindeki bazı
sektoumlrlerde yapılan incelemeler Tuumlrk nuumlfusunun iş pazarındaki yerinin ccedilok
duumlşuumlk duumlzeyde olduğunu goumlstermektedir Belccedilika Millicirc İstatistik Enstituumlsuuml
Belccedilikarsquoda Yaşayan Tuumlrk Kadınlarının Sosyal İş Yaşamındaki Konumları 147
verilerine goumlre Belccedilikarsquodaki genel işsizlik oranı 8 Belccedilikalılar arasındaki
işsizlik oranı 7 Belccedilika vatandaşı olmayanlar arasında 15 Faslılar arasında
27 Tuumlrkler arasında ise 29rsquodur (Wets 2008 ss 91-92) Bu oranlar
Belccedilikarsquoda yaşayan Tuumlrk kadınları arasında ise ccedilok daha yuumlksek duumlzeydedir
Oumlrneğin Tablo 8rsquodeki veriler goumlz oumlnuumlne alındığında araştırma kapsamında yer
alan kadınlar arasında oumlğrenciler hariccedil tutulduğunda ev hanımı olanlar ile
işsizlerin toplam oranı yaklaşık 65 olmaktadır Bu oran Belccedilikarsquoda yaşayan
Tuumlrk kadınlarının oumlnemli bir boumlluumlmuumlnuumln isteyerek veya iş bulamaması
nedeniyle Belccedilikarsquonın iş yaşamında yer alamadıklarını goumlstermektedir İşsizlik
sorununu 109 ile aile parccedilalanması 87rsquoile Belccedilikalıların oumln yargıları ve
ayrımcılığa youmlnelik tutumları 74 ile ise eğitim sorunu takip etmektedir Oumln
yargı ve ayrımcılık karşılaştırmasında ikisinin birbiri ile karıştırılmaması
gerekmektedir Oumln yargı subjektif hislere ayrımcılık ise accedilıkccedila veya oumlrtuumlk
olarak yapılan davranışlara goumlnderme yapmaktadır (Berry 1965 s 236)
Ccedilalışma suumlresince kendileriyle goumlruumlştuumlğuumlmuumlz kadınlar oumlzellikle iş
başvurularında oumln yargı ve ayrımcılıkla karşılaştıklarını ifade etmişlerdir
Araştırma boyunca yapmış olduğumuz tespitlere goumlre Belccedilikarsquoda yaşayan Tuumlrk
kadınları Belccedilikarsquonın ccedilalışma hayatında yeterince yer edinememiş olmalarına
karşın oumlzellikle Belccedilikarsquoda doğup buumlyuumlyen Tuumlrk kadınları siyaset başta olmak
uumlzere birccedilok alanda bireysel başarılar elde etmişlerdir Buna en iyi oumlrnek
boumllgesel ve federal duumlzeyde birccedilok Tuumlrk kadınının son yıllarda milletvekili
seccedililmelerini goumlsterebiliriz Ccedilalışma suumlresince yapmış olduğumuz incelemelere
goumlzlemlere goumlre Belccedilikarsquoda yaşayan Tuumlrk kadınlarının ccedilalışma yaşamına
katılmalarına karşılaştıkları sorunların ccediloumlzuumlmuumlne youmlnelik olarak Belccedilikarsquoda
Tuumlrkler tarafından kurulan derneklerin oumlnemli goumlrevler uumlstlenmiş olduğunu
soumlyleyebilirim Oumlzellikle Tuumlrklerin yoğun olarak yaşadığı şehirlerde Bruumlksel
başta olmak uumlzere Tuumlrkler tarafından kurulan dernekler Tuumlrk toplumunun
ihtiyaccedilları ccedilerccedilevesinde ccedileşitlenmektedir Bu dernekler iccedilerisinde yardımlaşma
ve dayanışma dernekleri ile kadınlara youmlnelik dernekler sayıca daha ccedilok olup
oumlnemli işlevleri yerine getirmektedirler
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 148
Kaynakccedila
Akguumlnduumlz A (2007) Labour Migration from Turkey to Western Europe 1960-1974
A Multidisciplinary Analysis Amsterdam Amsterdam University Pres
Berry B (1965) Race and Ethnic Relations Boston Houghton Mifflin Company
Castels S ve Miller M J (2008) Goumlccediller Ccedilağı Modern Duumlnyada Uluslararası Goumlccedil
Hareketleri İstanbul Bilgi Uumlniversitesi Yayınları
Gelekccedili C ve Koumlse A (2009) Misafir İşccedililikten Etnik Azınlığa Belccedilikarsquodaki Tuumlrkler
Ankara Phoenix Yayınları
Lesthaeghe R (2000) Transnational Islamic Communities in a Multilingual Secular
Society Communities and Generations Turkish and Moroccan Populations in
Belgium R Lesthaeghe (Ed) Belgium VUB press 1-57
Şen F ve Koray S (1993) Tuumlrkiyersquoden Avrupa Topluluğursquona Goumlccedil Hareketleri
Ankara Elit Yayın
Timmerman C (2008) Gender Dynamics in the Context of Turkish Marriage
Migration The Case of Belgium Turkish Immigrants in the European Union
Determinants of Immigration and Integration R Erzan K Kirişci (Ed)
London and New York Routledge 121-139
Wets J (2008) The Turkish Community in Austria and Belgium The Challenge of
Integration Turkish Immigrants in the European Union Determinants of
Immigration and Integration R Erzan K Kirişci (Eds) London and New
York Routledge 81-96
Yalccedilın C (2004) Goumlccedil Sosyolojisi Ankara Anı Yayıncılık
Yurtdışı Goumlccedil Hareketleri ve Vatandaş Sorunları (1973) Dışişleri Bakanlığı Ekonomik
ve Sosyal İşler Genel Muumlduumlrluumlğuuml Ankara
(httpwwwbelgiumbeen) 10022010
(httpwwwstatbelfgovbe) 10022010
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 149-166
BİR METAFOR VEYA GERCcedilEKLİK OLARAK ldquoİSLAM ROumlNESANSIrdquo
Selda GUumlNER
Oumlzet
Bu ccedilalışmanın amacı İslam medeniyetinin oluşum ve gelişim tarihinde
oumlnemli bir rol oynayan sekizinci ve on birinci yuumlzyıllar arasında İslam
duumlnyasındaki kuumlltuumlrel gelişmelerin bir İslam Roumlnesansı kavramıyla accedilıklanıp
accedilıklanamayacağını bunun yanı sıra İslam tarihine ait olay ve olguların
adlandırılmasında ya da tanımlanmasında Avruparsquoda kullanılan kavramların ne
derece birbirleriyle oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml tartışmaktır Avrupa duumlnyasına ait dinicirc kuumlltuumlrel
ve siyasi kavramların ldquoDoğurdquoya ilişkin olgu ve suumlreccedilleri accedilıklamada kullanılması
oldukccedila yaygındır Bu ccedilalışmanın kaleme alınmasında oryantalist Mezrsquoin
Onuncu Yuumlzyılda İslam Medeniyeti İslamrsquoın Roumlnesansı isimli kitabının oumlnemli
bir roluuml olmuştur Kitabında Mez onuncu yuumlzyılda İslam duumlnyasındaki
entelektuumlel-kuumlltuumlrel hayatı Avrupa tarihinin belli bir doumlnemi iccedilin ve oumlzellikle
kuumlltuumlrel gelişmeleri adlandırmak iccedilin kullanılan roumlnesans kavramıyla
tanımlamaktadır Ancak Mez daha sonra bu kavramın onuncu yuumlzyıl İslam
duumlnyasını accedilıklamakta yeterli olmadığı kanısına varmış ve kitabının oumln soumlzuumlnde
de belirtildiği gibi roumlnesans kavramı kitap boyunca anlatılmaya ccedilalışılan konu
ile birebir oumlrtuumlşmemesine rağmen yazarın bu kavramın yerine daha uygun bir
başlık bulamadığı oumlne suumlruumllmuumlştuumlr Bu durumda İslam Roumlnesansı kavramı bir
problematik olarak ortaya ccedilıkmaktadır Dolayısıyla bu ccedilalışmada İslam tarihinin
bahsi geccedilen yuumlzyılları roumlnesans kavramıyla değil yeni bir medeniyetin
ldquoteşekkuumllrdquouumlyle accedilıklanacaktır
Anahtar kelimeler İslam Roumlnesans medeniyet kavram tercuumlme
faaliyetleri Arap Hellen Suumlryani
ldquoIslamic Renaissancerdquo as a Metaphor andor Reality
Abstract
The aim of this study is to discuss whether the cultural developments in
the Islamic world that played an important role in the formation and
development history in between the eighth and eleventh centuries of Islamic
civilization can be explained with the concept of Islamic Renaissance or not and
also to discuss the degree of overlap among the concepts used in Europe in
giving names or describing events belonging to the history of Islam The use of
religious cultural and political concepts belonging to Europe in the explanations
of phenomena and processes related to the east is a well-known tendency The
motivation behind writing this article mostly comes from the book called the
Renaissance of Islam written by Mez who is interested in oriental studies In his
book Mez defines the intellectual and cultural life of Islam in the tenth century
with the concept of renaissance a term used for a period of time in the history of
Europe to name especially cultural developments However Mez has later
decided that this concept is not sufficient enough to explain the tenth century
Islam world and he stated in the preface of his book that although the concept
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 150
renaissance had not been completely overlapped with the subject argued
throughout the book he could not find any other concept more suitable than that
Here the concept of Islamic Renaissance seems to be a problematic issue As a
result in this study the eighth and the eleventh centuries of the history of Islam
are going to be explained with the concept of ldquoformationrdquo of a new civilization
rather than with the concept of renaissance
Key words Islam Renaissance civilization concepts translation
activities Arab Assyrians
Roumlnesans ve İslami Muumltekabilleri
Avruparsquoda Roumlnesans XIV yuumlzyıl ile XVII yuumlzyılın başlarına kadar
etkili olan yeniliğin edebiyat sanat ve mimari gibi kuumlltuumlrel branşlarda antik
(bilhassa Grek ve Roma) geleneklere atıfla kurulması ve kendini tanımlamasını
iccedileren karmaşık suumlreccediller iccedilin kullanılır Roumlnesans kavram olarak yeniden
kurmak yeniden doğuş canlandırma ve onarım gibi anlamları ifade eder (Batur
1988 ss 19-21 Faure 1995 ss 7-8 Mez 2000 ss 7-8) Tarihicirc accedilıdan ise o
Orta Zamanlar ruhundan tedricen azade olmayı ve Kartezyen Ccedilağrsquoın gerisindeki
ccedilok youmlnluuml mirası niteler
İslam tarihine bakıldığında ise buguumln uumlccedil tarz roumlnesans kavramıyla
karşılaşmak muumlmkuumlnduumlr Bu uumlccedil tarz İslam Roumlnesansı kavramı işaret ettikleri
doumlnem ve taşıdıkları manalar accedilısından farklılıklar goumlstermektedirler İlkin
XIX yuumlzyılın ikinci yarısından itibaren başlayıp XX yuumlzyıl boyunca devam
eden dinicirc tarz Batı egemenliğine karşı yuumlruumltuumllen ve bir accedilıdan tepki doumlnemi
olarak adlandırılan bu suumlreccedil İslam Roumlnesansı kavramıyla accedilıklanabilir (Nasr
1980 ss 37-38 Hourani 1994 ss 124-128 1997 s 463) Bu Batırsquoya karşı
soumlmuumlrge karşıtı ve milliyetccedili iccedile karşı huumlkuumlmdarların mutlak otoritesinin
sınırlandırılmasını talep ederek meşrutiyetccedili ve dinen ıslahccedilı-ihyacı bir
karaktere sahipti
İkinci bir İslam Roumlnesansı XV ve XVI yuumlzyıllarda birisi Orta
Avruparsquoya kadar genişlemiş ama genel olarak İslam duumlnyasına egemen iki
merkeziyetccedili guumlcuumln Osmanlı İmparatorluğu ve Safevilerin hacirckimiyetleri
doumlnemine tekabuumll eder Bu doumlnemde yaşanan İslam Roumlnesansını ise daha ccedilok
sanat edebiyat ve mimari gibi alanlarda goumlrmek muumlmkuumlnduumlr Bu yuumlzyıllarda
İslam Roumlnesansı kavramının ideolojik bir kimliğe sahip olduğu soumlylenemez
ccediluumlnkuuml mutlak huumlkuumlmdarların egemen olduğu bu zaman diliminde İslam duumlnyası
kendi değerleriyle uyum iccedilinde Batı karşısında en guumlccedilluuml olduğu doumlnemleri
yaşamaktadır ve bunu doumlnemin sanatsal edebicirc ve mimari uumlruumlnlerinde de
goumlrmek muumlmkuumlnduumlr (Hodgson 1993 ss 4-5 2001 s 200) XV ve XVI yuumlzyıl
Avruparsquosında roumlnesans en oumlnemli ve baskın oumlzelliklerinin zirvesindeydi
bireycilik ve kapitalizm Avruparsquoda yaşanan roumlnesansın tanımlayıcı bu iki
unsurunu bu yuumlzyıllarda İslam coğrafyasında goumlrmek ise ccedilok muumlmkuumln değildir
Bir Metafor veya Gerccedileklik Olarak ldquoİslam Roumlnesansırdquo 151
İslam Roumlnesansının uumlccediluumlncuuml ve aynı zamanda bu ccedilalışmanın konusu olan
periyod İslami uyanışın VIII - X yuumlzyıllarını kapsar Bu noktada belirtilmesi
gereken oumlnemli bir husus ise bu doumlnemin roumlnesans kavramının taşıdığı anlamla
ne kadar oumlrtuumlştuumlğuumlduumlr Başka bir ifadeyle VIII ve XI yuumlzyıllar İslam
duumlnyasında bir yeniden doğuş goumlruumllebilmekte midir ya da bu yuumlzyıllar
iccedilerisinde İslam duumlnyasında yaşanan kuumlltuumlrel-entelektuumlel hareketliliği anlatmak
iccedilin başka bir kavram mı kullanılmalıdır
Roumlnesans bu bağlamda sadece bidatların goumllgelediği saf İslami nassların
toplumsal pratikte yeniden ve canlı bir surette hatırlanmasına atıfta bulunur
Roumlnesans boumlylelikle İslami dilde tecdid ve ihyarsquoya1 tekabuumll eder ve saf İslami
mesajın etrafında oluşan israiliyattan hurafelerden kurtulma cehdini ifade eder
(Nasr 1980 s40) Bu durumda İslami Roumlnesans sadece tarihe asrısaadetrsquoe
işaret etmez ayrıca asra saadet veren dinicirc anlayışı da idealleştirir ve onu gerccedilek
muumlminliğin duumlsturuna doumlnuumlştuumlruumlr Ancak bu yorum VIII ve XI yuumlzyıllara
uygulandığı takdirde sekizinci asır oumlncesinde İslami inancı karanlık bir
ortaccedilağa maruz kaldığı fikrini de kabul etmek gerekir Oysa bu yuumlzyıllar zaten
İslam medeniyetinin doğuş ya da teşekkuumll doumlnemleridir Diğer taraftan eğer
VIII ve XI yuumlzyıllar İslam medeniyetinin doğuş ve teşekkuumll zamanları ise
neden Hamilton Gibb Andre Miguel ve Claude Cahen bu doumlnem iccedilin bir İslam
Roumlnesansından bahsetmektedirler (Gibb 1991 s 33 Miguel 1991 s 216
Cahen 1990 s 111)
Bu soruya iki tuumlrluuml cevap verilebilir Bunlardan ilki İslamrsquoın kendine
dinler tarihi iccedilinde verdiği statuumlye ilişkindir İslam bu vadide kendisinden oumlnce
gelen Kitabicirc Dinlerin bir devamı ve bilhassa son halkası olmak iddiasındadır
İslam dininin Arap yarımadası dışında yayıldığı ilk coğrafya VII yuumlzyıldan
itibaren İslam Peygamberinin yeniden tebliğ etmeye başladığı şeriatla daha
oumlnceki peygamberler aracılığıyla tanışmıştı Bu noktada İslam bir din olarak
kendisinden oumlnce gelen ve yine peygamberler aracılığıyla iletilmiş dinicirc
mesajların son bir kez yeniden canlandırılmasıydı Sonuccedilta o kendisinden oumlnce
gelen tek tanrılı dinleri ve onların kitapları ile peygamberlerini reddetmiyor
yeni bir peygamber ve kitapla yeniliyordu Bu accedilıklamadan hareketle bir İslam
Roumlnesansı kavramından bahsedilebilir Zira kendinden oumlnce tebliğ edilen dogma
etrafında oumlruumlluuml duumlnyanın geleneklerini ldquoyenidenrdquo ldquoyeni bir terkiplerdquo ortaya
koyuyor
Bu soruya verilebilecek ikinci cevap ise roumlnesans kavramının tam
olarak Avrupa coğrafyasında kabul goumlrduumlğuuml anlam ile bağlantılıdır Daha oumlnce
de belirtildiği gibi Avrupa Roumlnesansırsquonda antikiteyle yeniden temas
belirleyiciydi İslami idrakin Grek uumlstadlardan ccedileviriler yoluyla bir kanal
1 İslamrsquoda ihya ve tecdicircd hareketleriyle ilgili olarak bk Thomson 1937 ss 60-61
Levtzion 1987 Al-Azmeh 2003 Rahman 2006 ss 17-19
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 152
oluşturmasında benzer bir durum soumlz konusudur Cahenrsquoin de belirttiği gibi
VIII yuumlzyıldan XI yuumlzyıl başlarına kadar İslam medeniyetine aktarma yolunda
ccedilabalar vardı Oumlzellikle Grek bilim ve felsefesinin Muumlsluumlmanlarca
keşfedilmesinden bahsedilebilir (1990 s 111) Gibb ise oumlzellikle sanat ve
mimaride İslam oumlncesi Hellenistik Suriye ve İran sanatlarının gerekli
adaptasyonlarla yeni bir İslam sanatı yaratmak iccedilin yeniden canlandığı geliştiği
ve iccedil iccedile geccediltiğinden bahsetmiştir (1991 ss 33-34) Bununla birlikte Gibb
suumlreci tanımlamada İslam Roumlnesansının zayıf bir kavramsallaştırma olduğuna
da işaret eder Onun nazarında bu kavram esasen Suumlnni kurumlaşmanın siyasi
idare ile kurduğu ilişkiden beslenen bir şehir medeniyetini yansıtmaktadır
(1991 s 34) Zenginliğin ve entellektuumlel faaliyetlerin kendilerinde
yoğunlaşmaları sayesinde şehirlerin ekonomik gelişim goumlstermeleri de bu
durumu tamamlayıcı niteliktedir Diğer taraftan Gibbrsquoin kabul ettiği kadarıyla
İslam Roumlnesansı tuumlm entelektuumlel başarılara rağmen yuumlzeyde kalmış ne İslami
hareketin derinliklerine ne de sosyal oumlrguumltlerine koumlk salmıştır Dolayısıyla onun
kastettiği İslam Roumlnesansı şehir elitleriyle sınırlı bir alana sahiptir Diğer
taraftan Gibbrsquoe nazaran Andre Miquel ise İslam Roumlnesansı yerine İlmicirc
Roumlnesansı tercih etmiştir Zira Abbasi Hilafeti ilim ve hikmet sahiplerine hatırı
sayılır bir teşvik sağlamıştır Teşvik ve entelektuumlel canlılık ilimde roumlnesans
devrini belirleyen unsurlar olmuştur (Miquel 1991 s 216)
Bunların yanısıra İslam Roumlnesansı kavramında muumlndemiccedil Antik
mirasın Muumlsluumlman keşfi ve Avruparsquoya Arapccedila vasıtasıyla aktarımı Avruparsquoda
Roumlnesansrsquoın ilk basamağı olarak değerlendirilebilir Ayrıca Avrupa duumlnyasına
Orta Ccedilağ boyunca unuttuğu Antik Roma ve Yunan kuumlltuumlruumlnuuml aktaran İslam
duumlnyası olmuştur bunda ise İspanya kanalı ile etkili olan İslam duumlşuumlnuumlrleri ve
Haccedillı seferleri oumlnemli bir rol oynamıştır (Thomson 1937 ss 51-52 Puig 2001
ss 15-39) Kadim imparatorlukların (Bizans ve Sasani) Muumlsluumlman varisleri
İslami bir yorumla bu kaynaklara yaklaşmış ve Avruparsquodan daha oumlnce bu suumlreci
yaşamıştır Ancak her iki uygarlık kuumlresi -İslam ve Batı- antik mirası paylaşmak
gibi ortak bir oumlzelliğe sahip olsalar bile bu mirasın her iki kuumlredeki statuumlsuuml
zamanla değişmiştir Başka bir ifadeyle Batı tefekkuumlruumlnuumln Roumlnesans sonrası (ve
hatta roumlnesansın geccedil safhalarının) iccedil macerası salt Aristorsquoya sadakatle onun
tekrarıyla accedilıklanamaz Oysa İslam medreselerinde 19 yuumlzyıla değin hace-i
evvelrsquoin bariz egemenliği vardı
Uumlzerinde duumlşuumlnuumllmesi gereken diğer bir husus ise Muumlsluumlmanların ilk
olarak hacirckimiyetlerini kurdukları eski Roma İmparatorluğursquonun Doğu Akdeniz
coğrafyasında mevcut Antik kuumlltuumlrel unsurları İslam medeniyetine katarak
yorumlamalarının Antik Yunan ve Roma mirasının yeniden doğuşu olarak
kabul edilip edilemeyeceğidir Bunun iccedilin oumlncelikli olarak Muumlsluumlman Arapların
Arap yarımadası dışına ccedilıkıp VIII yuumlzyılın sonlarına kadar meydana getirdikleri
siyasi oumlrguumltlenmenin yanı sıra ele geccedilirdikleri boumllgelerin yerli halklarıyla
Bir Metafor veya Gerccedileklik Olarak ldquoİslam Roumlnesansırdquo 153
ilişkileri ve onların kuumlltuumlrleriyle tanışmaları ayrıca sistemli olarak bu kuumlltuumlrel
unsurların İslam medeniyetine kazandırılma yollarını accedilıklamak gerekmektedir
Bu yollardan VII ve VIII yuumlzyıllarda meydana gelen fetihler yeni dinin
taşıyıcıları iccedilin Bizans ve Sasani kuumlltuumlr alanını sadece istila edilecek bir daruumlrsquol-
harb olmaktan ccedilıkarıp kadim bir kuumlltuumlrel mirasla karşı karşıya getirdi
Fetihler ve İslam Kuumlltuumlruuml
Kuumlltuumlrel hareketlerin hiccedilbiri kapalı bir ortam iccedilinde kendi kendisine
oluşmamış aksine ccedileşitli dış temaslar yoluyla kendisinden oumlnceki
medeniyetlerin uumlzerinde yuumlkselmiştir Bu temaslar savaşlar ticari muumlnasebetler
ya da goumlccediller gibi ccedileşitli şekillerde meydana gelmiştir Fetih hareketlerinin de
İslam medeniyetinin oluşumunda oynadığı rol bu noktada oumlnem taşımaktadır ve
William Thomsonrsquoın da belirttiği gibi İslam tarihe ccediloumlkmekte olan duumlnyada bir
fetih dini olarak girdi (1937 s 53) Muumlsluumlmanların Araplar iccedilin Antik Yunan ve
Roma mirasıyla tanışma yollarından ilki yarımadanın dışına youmlnelerek farklı
kuumlltuumlrel iccedilerik ve rituumlelleri barındıran Bizans ve Sasani egemenlik alanlarını
fetih yoluyla ele geccedilirmeleriyledir
Dinicirc sosyo-ekonomik ve demografik birccedilok etkenle accedilıklansa da2
Araplar fetihlerle yarımadanın dışına ccedilıktıkları anda kendilerini farklı
insanlardan muumlrekkep geniş bir coğrafyada buldular X yuumlzyıla gelindiğinde
İslam fetihleri yoluyla Hindistan ve Ccedilin sınırından İspanyarsquoya kadar uzanan
geniş bir alanın İslam ccedilatısı altında birleştiği goumlruumlluumlr Başlangıccedilta askericirc ve
siyasi bir guumlccedille daha sonra dil ve inanccedillarıyla Araplar kuumlltuumlrleri bir ldquocemiyetrdquo
hacirclinde birleştirmeyi başardılar İslam iki geniş iktisadi alanın birleştiricisi
durumundaydı Akdeniz ve Hint Okyanusu (Lombart 1983 s 20 Hodgson
1993 s 177 Lewis 2000 s 88) Bu iki alanın eski medeniyetlerin doğuş
yerleri olduğu unutulmamalıdır Hellenistik doumlnemde birleşen fakat daha sonra
Roma ndash Bizans ve Sasani olmak uumlzere iki rakip duumlnya şeklinde birbirinden
uzaklaşan bu sahalar İslam fetihleriyle yeniden bir araya geliyordu ve bu sayede
yeniden guumlccedilluuml bir ekonomik alan doğmuş oluyordu Tuumlccarların zanaatkacircrların
bilginlerin ve hacıların bu iki boumllge arasında gidip gelmeleri aynı zamanda
fikirlerin hayat tarzlarının ve bilginin alışverişini kolaylaştırmıştı Bu geniş
etkileşim alanında guumlccedilluuml youmlneticilerin buumlyuumlk şehirlerin mesafe ve hacmi
buumlyuumlyen ticaretin ve kırsal boumllgelerin birbirlerinin varlık koşullarını koruyarak
gelişmeleri muumlmkuumln oldu (Lombard 1983 ss 21-22 Hourani 1994 ss 69-74)
Bizans ve Sasani topraklarındaki ilk Muumlsluumlman fatihlerin nuumlfus
bakımından az oluşu ele geccedilirdikleri yerlerde otantik mahallicirc farklılıkların
devamını sağlamıştır Bu her şeyi kuşatan tek biccedilimli İslami bir tarzın
2 İlk doumlnem Arap fetih hareketleriyle ilgili olarak bk Crone 1980 Donner 1981
Mantran 1981 Lombard 1983 s 14 Hourani 1994 s 45 Kaegi 2000 Lewis 2000
ss 7186 Lapidus 2002 ss 77-78
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 154
egemenliğini azaltmış ve Arap idaresindeki yeni toplumu yerel geleneklerin pek
ccedilok tarafını kabul etmeye sevk eden kozmopolit bir yapıya doumlnuumlştuumlrmuumlştuumlr
(Grunebaum 1997 s 17)
Fetihler ve İslam topraklarının genişlemesi sebebiyle Emevicirc
halifelerinin temel endişesinin siyasi idarenin devamlılığını sağlamak olduğu
bilinmektedir Diğer taraftan Emevicirc hacirckimiyeti doumlneminde Muumlsluumlman
fatihlerin genel olarak toplumsal duumlzen sanat ve fikir alanlarında tam anlamıyla
gelişmiş bir kuumlltuumlrel yapıyla temas ettikleri accedilıktır Başkentlerinin Şam yani
Bizans egemenlik alanı olması dolayısıyla Yunan ve Roma tesiri onlar iccedilin en
yakın olanıydı fakat aynı zamanda onlarla sıkı temas hacirclinde bulunan kuvvetli
bir İran unsuru da vardı (OrsquoLeary 1971 s 50) Bu nedenle Muumlsluumlman Araplar
ele geccedilirdikleri yerlerde youmlnetici kadroların dağılmasına hemen izin
vermemişlerdi3
Muumlsluumlmanlar zamanla eski acircdet ve geleneklerin oumlzellikle Yunan
koumlkenli olanların yerine kendi dillerini yani Arapccedilayı kullanarak İslam ve Arap
geleneklerini yerleştirmeyi başardı Ancak vurgulamak gerekir ki bu
gelişmenin oumlncesinde Arap idaresi mevcut acircdetleri tamamıyla atmak yerine
seleflerininkiyle birleştirdi (Miguel 1991 s 92) Boumlylece yerli halkın
Muumlsluumlman youmlneticilerinin varlığına rağmen kendi dil ve kuumlltuumlrlerini
koruyabildikleri de goumlruumllmekteydi
İlk doumlnem fetihlerinin oumlnemli bir oumlzelliği ise Muumlsluumlman youmlneticilerin
kentlere doğru youmlnelmeleridir dolayısıyla İslamrsquoı bir medeniyet oluşumuna
goumltuumlren gelişmelerin odak noktalarını eski-yeni uyarlanmış kurulmuş kent
merkezlerine taşımalarıydı Medeniyet medinersquoden kentten hareketle
tanımlanmıştı Grunebaumrsquoun da belirttiği gibi İslam başlangıcından beri sahip
olduğu ccedilekim merkezleri accedilısından kente dayalı bir gelişmeye sahip olmuştur
(Grunebaum 1997 s 44 Michan 1997 ss 14-15)
Muumlsluumlman fatihlerin şehirle ilişkilerinde uumlccedil tarz etkili olmuştur Hilacirclin
goumllgesine giren antik kentler (Şam ve Halep gibi) İslam devletinin geniş idari-
ticari şebekelerinin bir parccedilası hacircline getirilirken geleneksel doku korunmuştur
Ccediloumll kenarındaki bazı kuumlccediluumlk yerleşimlerin goumlccedil ve iskacircn yoluyla kente
doumlnuumlşmeleri de soumlz konusuydu ( Basra Kufe Bağdat gibi) (Cahen 1997 s 62
Miguel 1991 s 102) Uumlccediluumlncuuml olarak boumllgenin yeni efendileri yeni şehirler
kurma yoluna gitmişlerdi Fustat ve Kayravan gibi şehirler garnizon şehirleriydi
ve İslam devletinin guumlvenlik ihtiyacına cevap veriyorlardı Bununla birlikte bu
3 Grunebaum bu suumlreci accedilıklarken Arapların karmaşık bir yabancı alt yapının uumlzerine
dağınık bir biccedilimde konmuş bir azınlık oldukları ibaresini kullanır ve ayrıca kimliklerini
youmlnetici ve hakim bir sınıf olarak suumlrduumlrmede istekli olmaları suretiyle hakimiyetleri
altlarındaki halktan ayrı durmaya gayret ettiklerini belirtir bk 1997 s 18
Bir Metafor veya Gerccedileklik Olarak ldquoİslam Roumlnesansırdquo 155
tarz şehirler kısa zamanda birer ccedilekim merkezi ve kalabalık nuumlfuslu yerleşim
alanları olacaklardı4
Aslında İslam tarihinin bir medeniyet tarihine de doumlnuumlşmesini
sağlayacak personel şehir oumlrguumltlerinin kuruluşunda ve işleyişinde saklı
bulunuyordu (Lombard 1983 s 122 Cahen 1990 s 62) İslamrsquoın gelişiyle
birlikte şehirlerde farklı koumlkenlerden gelen unsurların birbirleriyle iccedil iccedile
geccedilmesi yeni bir hayat tarzının teşekkuumlluumlne yol accedilmıştı Gerccedilekte Araplar ve
eski nuumlfusun hızlı bir şekilde ilişkiye girebildiği mekacircn şehirlerdi Diğer yandan
bu ilişki dinicirc farklılığın esas olduğu bir hiyerarşiyi de barındırmıyor değildi
İslamrsquoın ilk iki yuumlzyılında oldukccedila oumlnemli bir ldquoara gruprdquou temsil eden
mevalirsquonin durumu bilhassa dikkat ccedilekiciydi5
Mevali bir toplumsal sınıf olarak kısa zamanda yeni toplumsal yapının
her alanında oumlnemli bir unsur hacircline gelmiştir Teoride mevali Araplar ile eşit
haklara sahipti ancak uygulamada Araplar onlara karşı uumlstuumln bir tavır
sergiliyorlardı Bununla birlikte Arap ırkının uumlstuumlnluumlğuuml fikrinin sekteye uğradığı
yuumlzyıllarda İslam duumlşuumlncesi ve cemiyetinin şekillenmesi mevali arasında
olmuştur6 Bunun sebebi Muumlsluumlmanların yarımada dışına ccedilıkıp eski Bizans ve
Sasani topraklarını ele geccedilirdikleri doumlnemde fethe maruz kalan boumllgelerdeki
yerli halkın iccedilinde bulunduğu sosyal ve kuumlltuumlrel durumla accedilıklanabilir Bizans
Ortodoksisi nazarında heretik ilan edilip kovuşturmaya maruz kalanların her
şeye rağmen guumlccedilluuml şehir ekonomisi uzak mesafe ticareti Helenistik miras ve
Hristiyan teolojisinin değişik sentezlerinin hacirclacirc geccedilerli olduğu (Suriye Mısır
Nisibis gibi) ve daha da dikkat ccedilekici olan rakip Sasani topraklarına yerleştikleri
goumlruumllduuml Bunların bir kısmı eski ideolojik dağarcıklarıyla birlikte İslami
doumlnemin mevalisi oldular Mevali statuumlsuumlnde oumlzellikle şehir hayatı toplumsal
oumlrguumltlenmeler ticaret konularında da faaliyetlerini suumlrduumlrduumller Bu durum yeni
İslam toplumunda mevalinin neden belirleyici bir unsur olduğunu
accedilıklamaktadır
Daha oumlnce de belirtildiği gibi İslam şehri eski imparatorlukların şehir
yapılanması dikkate alındığında gittikccedile merkezileşen ve eskisine oranla
oumlzerkliğini kaybeden Antik şehrin bir devamı olarak teşekkuumll etti (Hodgson
2001 s 179 Cahen 1990 s 69) Antik uygarlıkların mirasını taşıyan Suriye
4 Fethedilen yerlerde yeni kurulan şehir yapılanmalarıyla ilgili olarak bk Mantran 1981
s 203 Lombard 1983 s 121 Hodgson 1993 ss 22-24 Cahen 1997 5 Mevali ismi azat edilen savaş esirleriyle Arap soyluların himayesi altına giren Arap
olmayan boumllgelerin sakinlerine veriliyordu Her iki durumda da Arap kavminden
olmayıp İslam akidesine iman etmek belirleyiciydi bk Cahen 1990 s 63 Yiğit 2004
ss 424-426 6 Cahen 1990 ss 63-64 Lewis 2000 s 83 Bu konuda oumlzellikle İbn-i Haldun ilimle
meşgul olanların buumlyuumlk ccediloğunluğunun mevaliden oumlzellikle de İran asıllı
Muumlsluumlmanlardan olmalarına dikkat ccedilekmektedir bk İbn-I Haldun 1991 ss 1307-1308
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 156
Mısır ve İran gibi yerlerde Bizans-Sasani doumlnemi ile İslam devirleri arasında
şehirlerin hayat tarzı iktisadi durumu ve sanatlar konusunda bir boşluk
meydana gelmemiştir Ayrıca genellikle Muumlsluumlman Arap askerlerinin
arkasından fethedilen boumllgelere sivil Arap nuumlfusun goumlccedil ettiği goumlruumllmektedir
(Barthold 1977 s 22 Lombard 1983 s 57) Bu durumda İslam şehir tipi Arap
gelenekleriyle yerel geleneklerin karışması sonucu meydana gelmiştir Bu
şehirlerde ticaret burjuvazisinin yuumlkselişi en belli başlı sosyo-ekonomik
unsurlardan biridir Ccediluumlnkuuml İslamrsquoın yayılması genellikle uzak mesafe ticaretinin
gerccedilekleştiği guumlzergacirchı takip etmiştir ve bu yollar boyunca iş yapan tuumlccarlar
aynı zamanda bir kuumlltuumlr taşıyıcısı roluuml oynamışlardır7 Oumlzellikle ticari ilişkiler
Muumlsluumlmanların Bizans ve İran medeniyetleriyle temasını sağlamıştır Muumlsluumlman
Araplar ilişki kurdukları yerli halkların daha doğrusu farklı kuumlltuumlrlerin bilim
felsefe ve sanatlarına bunların pratik sonuccedillarına kaccedilınılmaz olarak ilgi ve
merak duymaya başladılar Bu noktada onların ellerinde bulunan eserlerle
temasa geccedilmeleri gerekiyordu ve bu konuda kendilerine yardım edenler
oumlnceleri Muumlsluumlman olan İranlılar Muumlsluumlman huumlkuumlmdarların ve devlet
adamlarının hizmetinde bulunan Hristiyan gruplar oldular (Şeşen 1979 s 6) Boumlylece Muumlsluumlman Arapların fethettikleri yerlerin halklarını tanımaları yolunda
ikinci ve en oumlnemli aşamayı tercuumlme faaliyetlerinin oluşturduğu iddia edilebilir
Tercuumlmeler
Bir uumllkenin fetihlerle Daruumll İslacircmrsquoa dacirchil edilmesi ccediloğu kez o uumllkenin
sakinlerinin sahip oldukları kuumlltuumlrel farklılıklar manzumesinin de İslamrsquoa ithal
edilmesini de iccedilerdi Yerli halklar tedricen İslamrsquoı benimsediler ve fakat eski
acircdet ve kuumlltuumlrel goumlreneklerini de yeni inancın iccediline taşıdılar (Cahen 1990 s
111) Diğer yandan Muumlsluumlman Araplar yeni muumlminlerin muhtelif branşlarda
istihdam edilmelerinde geniş bir bedevi pragmatizmi sergilediler
Eski kuumlltuumlrler yalnızca yuumlksek duumlşuumlnce temsilcilerinin goumlruumlşlerini değil
popuumller inanccedil ve tasarımları da kapsıyordu Bu kuumllliyat geniş ccedilapta bir seccedilme
ayıklama ve oumlnemli metinlerin oumlzetlenmesi yoluyla ccedileviri işlemine konu edildi
Oumlte yandan Doğunun Hellen olmayan halkları İslamiyetrsquoin gelişinden oumlnce
zaten antikitenin oumlnemli eserlerini Suumlryanice ve Farsccedilaya ccedilevirmişlerdi şimdi
Arapccedila bu dilleri izlemekteydi
7 Bk Cahen 1990 s 70 Hodgson 2001 s 196 Ayrıca bu doumlnemde tuumlccar denilince
oumlzellikle kumaş alımı ve satımı yapan insanlar kastedilir Bu devrin oumlnemli kişilerinin
oumlzelliklerine bakıldığında genellikle Uzak Doğu Doğu Afrika veya İccedil Asyarsquoya doğru
ticaretle uğraşan zengin bulunduğu ortamda itibar goumlren ccediloğu zaman iyi eğitim
goumlrmuumlş kuumlltuumlrluuml kimseler oldukları goumlruumllmektedir Bunlar sultanlar ve vezirler gibi
sanatccedilı ve ilim adamlarını destekleyen onları himaye eden kısacası doumlneminin kuumlltuumlr
taşıyıcı konumundaki insanlardır (Bk Miguel 1991 s 195)
Bir Metafor veya Gerccedileklik Olarak ldquoİslam Roumlnesansırdquo 157
Muumltercimler başlangıccedilta doğrudan Yunanca metinler yerine onların
Suumlryanice ccedilevirilerini kullandılar ancak X yuumlzyıla gelindiğinde ccedileviri
youmlntemlerinin daha incelmesi ve dil yetisinin yuumlkselmesi uumlzerine doğrudan
Yunanca eserler uumlzerine ccedilalışmalar da başlamıştır (Cahen 1990 s 111 Corbin
2001 ss 50-51) Muumltercimler daha ccedilok gayrımuumlslimlerden veya İslamrsquoa geccedilen
Suumlryani Yakubi ve Kıptilerden oluşuyordu Diğer taraftan ccedileviriler antik
kuumlltuumlruumln her alanında aynı oumllccediluumlde yapılmamıştır Oumlrneğin Yunan edebiyatına
pek ilgi duyulmamış Arap ihtiyaccedil listesinin oumlncelikleri belirleyici olmuştur
(Cahen 1990 s 112 Lewis 1996 s 206) Bunlar oumlzellikle tıp felsefe ve
kimya gibi alanlardır
Bu ccedileviriler Arap tefekkuumlruumlnuumln kendi sesini bulmasında ve kendi
sentezini yaratmasında bir alt metin oluşturmuştur Ayrıca Muumlsluumlmanların
teoloji felsefe ve doğa bilimleri alanlarındaki kendi yolculuklarında Grek
mirasıyla tanışmaları kaccedilınılmazdı ve bu tanışma İslamrsquoın saf iman hacirclinden ve
bu imanın esaslarını koruyarak entelektuumlel bir sisteme doumlnuumlşme aşamasında
gerekli kavramsal araccedilları sağlamış oldu
Araplar VII yuumlzyılın ortalarından hemen oumlnce Arap yarımadasının
dışını fethe başladıklarında Hellenistik bilimin hacirclacirc canlı bir geleneği ile
karşılaştılar oumlzellikle İskenderiye Suriye Irak ve İranrsquoda birtakım okullar
bulunmaktaydı Bunlar iccedilinde İskenderiye Okulu ve Cundişapur en oumlnde
gelenleri idi Cundişapurrsquoda tıp ve dinicirc ilimler Nesturi Hristiyanlarca
oumlğretilmekte idi Dersler Yunan tıbbı ve felsefesini iccedileriyordu fakat oumlğretim dili
Suumlryaniceydi ve gerekli Yunanca kitaplar Suumlryaniceye tercuumlme edilmiştir (Watt
1998 s 226) İskenderiye VII yuumlzyılda Yunan felsefesi ve ilahiyatının
incelendiği oumlnemli bir merkezdi Yunanca 4 yuumlzyıldan beri Suriye İskenderiye
Edessa (Urfa) Nisibis (Nusaybin)rsquode ders olarak verilmekteydi (Fahri 2000 ss
25-26) Muumlsluumlmanların genellikle bu boumllgelerdeki oumlğretim merkezlerinde
gelişen faaliyetlere muumldahalede bulunmadığı youmlnuumlnde yaygın goumlruumlşler vardır
Oumlrneğin ilahiyat konusunda ccedilalışmalar Suriyersquonin kuzeyindeki Kınnesrin
Monofizit Manastırında VII yuumlzyıl boyunca da devam ettirilmişti8 Muumlsluumlman
fetihlerine maruz kalan bu coğrafyada Emeviler gibi bir Muumlsluumlman Arap
youmlnetici sınıfın iktidara gelişi Mısır ya da Suriyersquonin Irak ya da İranrsquoın
entelektuumlel hayatında ani bir kopuşa yol accedilmadığı sonucuna varılabilir
Her ne kadar başlangıccedilta tamamen faydaya dayalı tıp kimya astronomi
disiplinleriyle sınırlı olsa da ilgili metinlerin Arapccedilaya tercuumlme edilmesinde ilk
adımın Emevi Hanedanından Halid bin Yezidrsquoden (Ouml 704) geldiği
bilinmektedir Henuumlz Bağdatrsquota Nasturiler itibar kazanmadan oumlnce
Muumlsluumlmanlar İskenderiye Okulursquonun son temsilcileriyle ilişki kurarak Yahya
8 İlk İslam fetihleri doumlneminde Suriyersquodeki dinicirc merkezlerin durumuyla ilgili olarak bk
Fahri 2000 s 27 Orsquoleary 1971 s 38 Hourani 1994 ss 105-106
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 158
En-Nahvicircrsquonin (Jean Le Grammairien) oumlğrencileri Antik Yunan bilimine ait
eserleri Arapccedilaya tercuumlme etmişlerdir Muumlsluumlmanlar antik doumlneme ait bilim ve
felsefeyi ilk oumlnce Suumlryaniler aracılığıyla değil İskenderiye Okulursquonun son
temsilcileri vasıtasıyla oumlğrenmeye başlamışlardır Halid bin Yezid astronomi
tıp ve kimya alanlarında tercuumlmeler yapılması iccedilin uzmanların başkentte
toplanmalarını teşvik etmesine rağmen Emeviler doumlnemi boyunca (661ndash750)
ccedileviriler youmlnuumlnde buumlyuumlk ilerlemeler olmadığı da bilinmektedir9
İslam duumlnyasında tercuumlme faaliyetleri İslam acircleminde iktidar
değişikliğiyle Abbasi Devletirsquonin kurulmasıyla hızlanmıştır Tercuumlme
faaliyetlerinin bu devri iki safhada gelişme goumlsterir Başlangıccediltan Memunrsquoun
Abbasi tahtına geccediltiği yıla (813) kadarki birinci safhada ccedilok sayıda eser buumlyuumlk
oumllccediluumlde Hristiyanlar Yahudiler ve İslamrsquoa intisap etmiş muumlhtediler tarafından
Arapccedilaya kazandırılmıştır Oumlzellikle Halife Mansur (754-775)rsquoun başlattığı ilk
doumlnem ccedileviri ccedilalışmalarının bilhassa Aristo ve onun mantık uumlzerine yazdığı
eserlere yoğunlaştığı goumlruumlluumlr Mezkur tercuumlmelerin altında ccediloğu kez İbn-i
Mukaffarsquonın imzasına rastlanır10
Memun (813-833) ve ardıllarının idaresindeki ikinci safhada tercuumlme
faaliyeti esas itibarıyla 830rsquoda kurulan Beytrsquouumll Hikmersquonin ccedilatısı altında
yuumlruumltuumllmuumlştuumlr Halife Mansur (oumll 775) ve İranlı Bermeki ailesinden gelen
vezirler doumlneminde ise Cundişapurrsquodaki Suumlryaniler ve Nesturiler ayrıca daha
sonra Hintliler bu tercuumlme faaliyetlerine katıldılar11
Bunlar sadece Yunanca
değil Farsccedila Hintccedile ve Koptccedila pek ccedilok eseri Arapccedilaya tercuumlme etmişlerdi
Arapccedilaya tercuumlme edilen eserler ise İskenderiyersquoden Cundişapurrsquoa yani Bizans
sınırlarından Hindistanrsquoa kadar genişleyen alandaki kuumltuumlphanelerden temin
ediliyordu (Barthold 1977 s 31 Uumllken 1997 ss 102-103)
9 Guumlnaltay Muumlsluumlmanların Emeviler doumlneminde Yahudi ve Nasturi filozoflarla ve
tıpccedilılarla kurdukları ilişkiler sonucunda Yahudilerin ve Nasturilerin bilim ve kuumlltuumlr
yoluyla itibar kazandıkları diğer taraftan Muumlsluumlmanlarda bilim ve felsefeye (ulucircm-ı
akliye) karşı bir ilginin uyanmasını sağladığını belirtir Bu doumlnemin oumlnde gelen
muumltercimleri arasında Rahip Marinos ve İskenderyeli Stephanos (Estefan) Ehrun El-
Kas (Ahron) Cassios (Gessios) ve Masercuisi (Maerceveyh) yer almaktadır Seşen
1979 Uumllken 1997 Fahri 2000 s 29 s 9 Guumlnaltay 2001 ss 61-62 10
Tercuumlme faaliyetleri konusunda Uumllken Abbasiler zamanında eski İran ve Hint
ilimlerinin naklinin Yunan ilimlerine dair tercuumlmelerden oumlnce başladığını savunur
Harun Reşid zamanında henuumlz Suumlryani tercuumlmanlarla yoğun bir temasa girilmediği
hacirclde Hintlilerin tanındığını belirtmektedir ancak daha sonra tercuumlme faaliyetinin
buumltuumln ağırlığı Batırsquoya yani Yunan medeniyetine ccedilevrilmeye başlanmıştır bk Orsquoleary
1971 s 78 Rahman 1997 ss 38-39 Uumllken 1997 s 109 Saruhan C 12 1999 ss
203-204 Lewis 2000 ss 183-184 Street 2007 s 277 11
Orsquoleary 1971 s 72 Mantran 1981 s 223 Goldziher 1993 s 104 Gardet 1997 s
123 Watt 1998 s 228 De Boer 2001 s 38
Bir Metafor veya Gerccedileklik Olarak ldquoİslam Roumlnesansırdquo 159
Harun Reşid doumlneminde (786-809) ise bir tercuumlme heyeti oluşturulmuş
ve heyetin başına da Yuhanna bin Maseveyh (oumll 857) getirilmişti Onun
doumlneminde muumltercimlerin ccediloğunun Suumlryani olduğu bilinmektedir Aslında daha
İslamiyetrsquoten oumlnce Suumlryanice bir felsefe ve kuumlltuumlr dili hacircline gelmiştir İslamrsquoın
ilk beş yuumlzyılı boyunca Suumlryanice Arapccedilanın yanında felsefe ve ilim dili olma
niteliğini korumuştur (Şeşen 1979 ss 11-12) Buumltuumln bu tercuumlme ccedilalışmalarının
oumlnemli bir parccedilası Arap dilinin kaynaklarını ccediloğaltmak ve bu dili ccedilağının buumltuumln
entelektuumlel hayatı iccedilin yeterli bir araccedil hacircline getirmekti Son tahlilde
tercuumlmelerle beslenen İslam-Arap kuumlltuumlruumlnde İslami olanla Yunani olanın
paylarını tayin etmek kolay değildir Ancak İslam kuumlltuumlruumlnuumln bir uygarlık
uumlretmesi salt mirasrsquola accedilıklanamaz Zira soumlz konusu olan kuumlltuumlrel etkileşim ise
bu İslamrsquoa değil sair kuumlltuumlrlere de teşmil edilen bir oumlzelliktir Oysa buradaki
tartışma bir kuumlltuumlruumln medeniyet uumlretme potansiyel ve imkacircnlarına dair bir
tartışmadır Bu accedilıdan İslamrsquoın devraldığı malzemeyi yeni bir medeniyette nasıl
kullandığının muumlzakeresi yapılmalıdır
İslam ve Uygarlık Suumlreci
İslam sair dinler gibi teolojiye ve ayrıca toplumsal tarihe accedilılan iki
youmlnluuml bir guumlzergacircha sahip olmuştur Teoloji İslamrsquoı din olarak incelerken
toplumsal tarih onu insanlık seruumlveninin bir parccedilası olarak muumltalaa etmek
durumundadır Toplumsal tarih (kutsal) metnin cemiyetin farklı kesimleri ve
farklı cemiyetler tarafından iccedilselleştirilme tarzlarına kurumlaşma duumlzeylerine
ve boumlylelikle teşekkuumll eden geleneğin uygarlık suumlrecinde tekabuumll ettiği
pozisyona bakmak durumundadır Bu makale İslamrsquoın tarihicirc pozisyonunu
ilahiyatını talileştirmeksizin uygarlık durumu iccedilinde goumlrmekte ve bu ccedilerccedilevede
İslamrsquoın kadim geleneklerle mirasla ilişkisini tartışmaktadır İslam siyasal
topluluğun kabile yerine devlet etrafında oumlrguumltlenmesi kent merkezli olmak
ticari şebekelerin guumlccedilluumlluumlğuuml avcı-toplayıcılığı tarımsal organizasyonun ikame
etmesi entelektuumlel ve artistik branşlarca temsilin sağlanması gibi uygarlık
unsurları İbn Haldunrsquoun ifadesiyle hadari oumlgeleri iccedileriyordu Bu oumlgelerin bir
kısmının antik mirastan devşirildiği accedilıktır Ancak antik unsurların
kopyalanmasının tek başına bir uygarlık alanı yaratmayacağı da aşikacircrdır Bu
durumda İslami bilinccedil ve idrakin ve onların muumlmessillerinin bizatihi fail oumlzne
statuumlsuumlne ccedilıkarılması gerekir Muumlsluumlman oumlzne İslami bilincin eseridir bilinccedil
esas itibarıyla iyiliğin ve koumltuumlluumlğuumln tayin edildiği kutsal metin ve peygamber
suumlnnetinin etrafında şekillenir Başka bir ifadeyle İslam uygarlığında uumlst-metin
İslamrsquodır antik mirasın da dacirchil olduğu alt metinler bu hakikat tarafından
doumlnuumlşuumlme yeniden inşaya tabi tutulur İslamrsquoın yayılış tarihi fethin
organizasyonunu politik birliğin sağlanmasını iccedilerdiği gibi varlığını değişik
katmanlar hacirclinde suumlrduumlren ve farklı etnik-dinicirc unsurlar tarafından taşınan antik
mirasın keşif ve tercuumlmesini de kapsadı İslamrsquoın politik birliğinin sağlanması
uğraşısı sırasında değişik kitlelere ve geleneklere mensup insanlar arasında
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 160
geniş bir etkileşim sahası meydana geldi ki bu klasik İslacircm medeniyetinin
teşekkuumll devri olarak da tanımlanabilir
Ccedilok ccedileşitli kadim unsurlardan oluşan topluluk siyasi ve kuumlltuumlrel
hacirckimiyetini tek ve geniş bir Muumlsluumlman cemaatine bırakmak durumundaydı
İran koumlkenli bir kuumlltuumlr veya Nesturi Suumlryani Monofizit Hristiyan acircdetlerinin
kacircmil temsilcileri zamanla azalmıştır Hepsinin hacirclihazır gelenekleri buumlyuumlk
oumllccediluumlde bir araya getirilip yeni oluşan İslam medeniyeti iccedilinde ccediloumlzuumlnduuml Bu suumlreccedil
iccedilerisinde bilhassa dinicirc doktrin veya edebicirc biccedilimler ve idealler seviyesinde
yitirilen şeylerin yeri ilk Muumlsluumlman toplumunda yeniden yapılanmış eski Arap
mirasıyla ve oumlzellikle de tek Tanrı inancına dayalı eski dinlerin bizzat İslam
tarafından yeniden duumlzenlenmesiyle getirilmiş bulunan kurallar ve idealler
dizgesi ile doldurulmuştur Ancak eski gelenekleri İslamileştirme ya da etkileme
suumlreci onları buumltuumlne katmak veya ıslah etmekten daha fazlasını gerccedilekleştirdi
Bu suumlrecin Hodgsonrsquoun da belirttiği gibi yaratıcı bir enerji ortaya ccedilıkardığı
kesindir12
Abbasiler doumlnemi kuumlltuumlrel accedilılımını bununla ifade etmek muumlmkuumln
olabilir
İslamrsquoı uygarlık suumlrecine dacirchil eden fikri saikler şoumlyle ifade edilebilir
İncelmiş mantık tekniklerinin yardımıyla gelişmiş fikricirc yapıları koumlkluuml şekilde
tanıma ve onlardan istifade etme akli ilimler iccedilin kaynak olarak
başvurulabilecek ccedileşitli metinlerin birikmesi kabul goumlrmuumlş ve oumlzuumlmlenmiş
geniş bir tecruumlbeler alanı ve genelde yuumlksek bir eğitim ve uzmanlaşma
seviyesidir (Von Grunebaum 1997 s 27) Bu uzmanlaşma belirli bir felsefi ya
da dinicirc konumun doğurduğu şartlar ve problemlerin farkına varılmasında accedilıkccedila
ortaya ccedilıkıyordu Antik Roma - Helenistik ccedilevreye girmenin başka bir sonucu
ise İslami esasların anlamını Muumlsluumlmanların tefekkuumlr konusu yapmaya
başlamalarıdır Bu muhtemelen Arap toplumunun sosyolojik doumlnuumlşuumlmuumlyle
bedevi oumlzelliklerin kent lehine kaybedilmesiyle paralel giden bir suumlreccedilti Salt
inanccedil konusu olan dinicirc veriler hakkında duumlşuumlnmek onları birbirleriyle
ilişkilendirip uyumlu bir sistem hacircline getirmek konusunda giderek artan bir iccedil
talep olmuştur (Von Grunebaum 1997 ss 27-28) Oumlzellikle Hristiyan ve
Muumlsluumlmanlar arasındaki diyaloglar Muumlsluumlman entelektuumlelleri tartışmalı
konuları ele alıp yeniden formuumlle etmeye sevk etmiştir Goumlstermektedir ki soumlz
konusu diyalog ndash Grekccedile Suumlryanice ve Farsccedilada ifadesini bulmuş ndash Helenistik
12
Hodgsonrsquoa goumlre koumlkenlerinin farklı olmasına rağmen İslam medeniyeti daha oumlnceki
medeniyetlerin basit bir sentezi değil fakat daha ccedilok bu elemanların her sahada
goumlruumllebilir bir şekilde İslami ve Arap potasında eritilerek yeni bir yaratma neticesinde
ortaya ccedilıkan oumlzguumln bir medeniyettir Aynı şekilde Lewis İslam medeniyetinin
Helenistik Roma malzemesinin bir parccedilası olduğunu ancak gerccedilekte İslamrsquoın en buumlyuumlk
guumlcuumlnuumln ise bu eski malzemeyi tamamıyla yeni bir şekilde takdim edebilmesi olduğunu
belirtir (Hodgson 1993 ss 182-183 Lewis 2000 s 182)
Bir Metafor veya Gerccedileklik Olarak ldquoİslam Roumlnesansırdquo 161
ve Antik kuumlltuumlr mirasının varlığı Muumlsluumlmanların nazarında bir değişim meydana
getirmiştir13
Helenizmrsquoden bazı oumlgeler İslacircmileşmiş kuumlltuumlruumln gelişiminde belli bir
ağırlığa sahip oldular fakat Yunan geleneğinin uumlstuumln olduğu tek alanın felsefe
olduğu genel olarak kabul edilir (Hodgson 1993 s 186) Fakat De Boer genel
olarak Suumlryani ve Arapların felsefeyi Yunanlıların son olarak bıraktıkları yerde
yani Aristorsquonun Yeni Eflatuncu bir accedilıklama yanında Eflatunrsquoun da eserlerinin
okunup izah edildiği bir zamanda devraldıklarını belirtir14
Felsefenin oumlzellikle Abbasi youmlnetimi doumlneminde kuumlltuumlr hayatında oumlnde
gelen bir rol oynar hacircle geldiği bilinmektedir fakat bunu başarmak iccedilin
felsefeciler kendilerine kendi gelenekleri ile baskın gelenek arasındaki
ayrışmaya rağmen sosyal kabul goumlrecekleri bir ortam bulmak durumundaydılar
(Hodgson 1993 s 388) Bunun iccedilin de İslam felsefesinin oumlnde gelenleri belirli
meslekleri tercih etmenin yanı sıra tek bir alanda değil pek ccedilok farklı alanda da
(tıp kimya astronomi edebiyat vb) faaliyette bulunmuşlardır
Daha oumlnce de belirtildiği gibi evrensellik oumlzelliği İslamrsquoa yenilikleri ve
farklılıkları buumlnyesinde barındırma imkacircnı vermişti Zira Arapccedila din ve
eğitimin ortak dili olarak ayrıca buumlyuumlk oumllccediluumlde ortak bir edebiyatın ve daha
oumlzelde dinin hukukun ve tam anlamıyla bilimlerin hizmetindeki ortak nesrin
dili olarak korunup geliştirilirken aynı zamanda bir boumllgenin geccedilmişten taşıdığı
kuumlltuumlr bilincinin hacirclacirc canlı olduğu yerlere de rastlamak muumlmkuumlnduuml (Von
Grunebaum 1997 s 32 Lewis 1996 s 193) İslam fikirlerin alışverişi iccedilin
ldquokozmopolitrdquo bir vasıta olarak Arapccedilayı oumln plana ccedilıkarmış ve Suumlryaniceye daha
oumlnceden ccedilevrilmeye başlanmış malzemenin daha geniş bir sahada
kullanılmasına imkacircn vermiştir Suumlryanice ve Farsccedila daha yeni olan Arapccedila ile
13
Bu konuda Von Grunebaum iddialı bir şekilde bu değişimin olmaması hacirclinde klasik
İslam medeniyetinin kendine oumlzguuml gelişim ruhu ve başarısıyla ilim adamlarına ve
felsefeye uzanmasının muumlmkuumln olmayacağını ayrıca tasavvuf ile hayatın tuumlm
alanlarını kuşatan bir dinicirc hukuk sisteminin kurulmasının Hristiyan mistiklerinin hayat
tarzı şeriatın temelini teşkil eden İlhamrsquoa bir model oluşturabilecek olan elle tutulur bir
Yahudi hukukunun varlığının Bizans kilise hukuku dikkate alınmaksızın
anlaşılamayacağını belirtir bk Von Grunebaum 1997 s 28 14
De Boerrsquoe goumlre İslamrsquoda felsefe daima Yunancadan tercuumlme edilen eserlere bağlı
eklektik bir felsefe olagelmiştir Boumlylece ortaya yeni bir goumlruumlş getirmekten ziyade diğer
goumlruumlşleri kendi iccedilinde eritici bir yol takip etmiştir ortaya ne yeni meseleler atmış ne de
eski meseleleri yeni bir şekilde ele almıştır Bu sebeple İslam felsefesinde oumlnemli bir
ilerleme hareketinin kaydedilemediğini belirtir Fazlur Rahman ise bu goumlruumlşuumln aksine
Kelam İlminin VIII yuumlzyılda Arapccedilaya ccedilevrilen Yunan felsefesi ve ilmi duumlşuumlnce
hareketini oluşturacak şekilde geliştiğini ayrıca bu hareketin IX yuumlzyıldan XI yuumlzyıla
kadar geccedilen suumlre iccedilinde ccedilok oumlnemli ve orijinal eserler ortaya koyabildiğini
savunmuştur bk Rahman 1996 ss 164-165 Boer 2001 s 48
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 162
beraber yeni oluşan medeniyetin ana araccedilları olmaya devam ettiler ve bunda
yapılan ccedilevirilerin roluuml oumlnemlidir bunun yanı sıra Kurrsquoan metni etrafında
oluşan kuumlltuumlruumln Arapccedilayı İslamrsquoın ve diğer dinlerin tek ibadet dili hacircline
getirmesi de soumlz konusuydu İslamlaşma demek olmayan bir ldquoAraplaşmardquoyı da
anlamak muumlmkuumlnduumlr ccediluumlnkuuml Arapccedilayı bir kuumlltuumlr dili olarak benimseyen
Hristiyan grupların varlıkları bunu kanıtlamaktadır (OrsquoLeary 1971 s 30)
Antik kuumlltuumlr ve Helenizmin Muumlsluumlman Arapları yalnızca felsefi duumlşuumlnce
ve bilimsel ccedilalışmalar ya da Arap dilinin gelişimi konusunda youmlnlendirdiği ve
etkilediğini duumlşuumlnmek doğru değildir Oumlzellikle Abbasiler doumlneminde mimaride
ve suumlsluumlme sanatları konusunda Yunanlı İranlı ve Kıpti mimar ve sanatccedilılara
başvurulduğu goumlruumllmektedir (Gardet 1997 s 115) Devralınan teknik ve
sanatsal araccedillar ile ortaya konulan eserlerde oumlnceki medeniyetlerin oumlzellikle
artık İslam tarafından geccedilildiği duumlşuumlnuumllen eski dinlerin iddiaları karşısında bu
yeni İslam devrinin uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kanıtlama gayesi taşıdığı goumlruumllmektedir Ancak
ilerleyen zamana bağlı olarak İslam medeniyeti kendi yarattığı kaynaklarından
beslenmeyi oumlğrenecektir
Sonuccedil
VII ve XI yuumlzyıllar arasında yeni bir medeniyetin doğuşundan
bahsedebiliyorken aynı zamanda onun adına ithafen bir ldquoyeniden doğuş
(Roumlnesans)rdquo kavramı kullanılamaz Oumlzellikle Oryantalist perspektiften yazılan
eserlerde Avrupa tarihine ait nevi şahsına muumlnhasır kavramlar İslam
coğrafyasının tarih yazımına da taşınmıştır XI yuumlzyıla gelindiğinde
Muumlsluumlmanlar Kuzey Afrika ve İspanya ve buguumlnkuuml adıyla Orta Doğu gibi eski
kuumlltuumlrel siyasal ve ekonomik gelenekleri olan bir alanda siyasi hacirckimiyetini
kurmuşlardı Kendi gelenekleri hayata belli bir bakış accedilıları ve yaşam şekilleri
olan bu alanlar İslam ve Muumlsluumlmanlar ile tanıştıklarında her iki taraf iccedilin de
karşılıklı bir etkileşimin olması kaccedilınılmazdı Bu gerccedileklik henuumlz doğma
aşamasındaki İslam medeniyetine karakterini verecek olan ana renklerden biri
olacaktır Kadim tek Tanrılı dinlerin sonuncusu olan İslam dini bir medeniyet
olarak Muumlsluumlmanların daha Arap yarımadası dışına ccedilıkmalarından oumlnce belli
bir temel edinmiş ve yarımadanın dışına ccedilıktıktan sonra yayıldığı coğrafyalarda
ve kuumlltuumlrel alandaki medeni unsurları kendi buumlnyesine katmıştı Bu durum
Muumlsluumlmanların yarımadanın dışına ccedilıkışlarında sergiledikleri tavırla
bağlantılıdır Onlar sadece ekonomik ve siyasal sebeplerle hatta yeni
benimsedikleri dini yayma fikri ile buna teşebbuumls etmediler Eğer ccedilıkış noktaları
yalnızca bunlar olmuş olsaydı fethettikleri yerlerdeki eski medeniyetlere ait
unsurları yok edebilirlerdi ancak onlar hem bir dinin buna bağlı olarak da bir
kuumlltuumlruumln taşıyıcısı hem de yeni geldikleri coğrafyalarda sergiledikleri uyumlu
tavırla ve yarattıkları yeni ortamla bir kuumlltuumlr devralıcısı gibi goumlruumlnmektedirler
Devraldıkları malzemeyi ise yaratacakları medeniyetin temel taşları olarak
kullanacaklardır
Bir Metafor veya Gerccedileklik Olarak ldquoİslam Roumlnesansırdquo 163
Muumlsluumlmanlar fethettikleri coğrafyalarda Antik doumlnemdeki kadar canlı
olmasa da hem maddi hem de duumlşuumlnsel uumlruumlnleriyle hacirclacirc işlenmekte olan bir
yapıyla karşılaşmışlardı Muumlsluumlman Araplar bu yerlerdeki hacirclihazırdaki medeni
unsurları kendi buumlnyelerine katarken sırf kendilerinden oumlnce yapılanı tekrar
etme yoluna gitmediler Onlar aslında var olandan hareketle oumlzguumln unsurlar
yaratmayı başarmışlardı ve bunda İslam oumlncesi Arap kuumlltuumlr mirasının roluuml
yadsınamaz Zira Araplar İslamrsquoı kabul ettikten sonra İslam oumlncesi geccedilmişlerini
unutmamışlar ve daha Arap yarımadasının dışına taşmadan oumlnce İslami doumlneme
aktarılan geleneksel Arap siyasi ve kuumlltuumlrel oumlgelerinin İslami olanlarla bir
ccedilatışmasını da yaşamışlardır Oumlrneğin İslam Peygamberinin vefatından sonra
kimin halife olacağı yani cemaatin siyasi liderliği tartışmalarında geleneksel
Arap siyasicirc kuumlltuumlruumlnuumln etkisi izlenmektedir
VII ve X yuumlzyıllar oumlzguumln unsurlar yaratma aşaması yani İslam
medeniyetinin doğuş doumlnemidir Dolayısıyla bu zaman dilimi tarihicirc
adlandırmada ldquoİslam Roumlnesansırdquo olarak karşılık bulmaz Genel olarak yaratılan
yeni medeniyet tuumlm bu unsurlara yeni bir hayat alanı ve yeni bir form
kazandırmış onları etkilemiş ve bizatihi onlardan etkilenmiştir Ancak burada
kastedilen eski malzemelerin uumlzerine bir İslam cilası ccedilekmek değildir Sonuccedilta
etkileri buguumln de devam eden ccedilok renkli ccedilok kuumlltuumlrluuml İslam anlayışlarını
kapsayan evrensel bir İslam medeniyetinin yaratılışında ve gelişiminde baskın
olan unsur devralınan mirasların yanı sıra İslamrsquoın kendi yarattığı değerler
sistemi olmuştur
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 164
Kaynakccedila Al-Azmeh Aziz (2003) İslamlar ve Moderniteler (E Gen Ccedilev) İstanbul İletişim
Yayınları
Barthold W (1977) İslam Medeniyeti Tarihi (M Fuad Koumlpruumlluumlrsquonuumln İzah ve
Duumlzeltmeleriyle) Ankara Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Batur E (1988) Yeniden Doğuş Eskiden Doğuş Roumlnesans Tanımları ve Yorumları
Gergedan Roumlnesans Oumlzel sayısı 13 19-21
Cahen C (1997) Ekonomi Toplum ve Muumlesseler P M Holt AKS Lambton B
Lewis (Ed) (U Uyan Ccedilev) İslam Tarihi Kuumlltuumlr ve Medeniyeti iccedilinde (C 4
ss 61-84) İstanbul Kitabevi Yay
Corbin H (2001) İslam Felsefesi Tarihi (H Hatem Ccedilev) 1 İstanbul İletişim
Yayınları
Crone P (1980) Slaves on Horses Cambridge Cambridge University Press
Ccedilağdaş Arap Duumlşuumlncesi (1994) (L Boyacı Ccedilev) İstanbul İnsan Yayınları
De Boer T J (2001) İslamrsquoda Felsefe Tarihi (Y Kutluay Ccedilev) İstanbul Ankara
Yayınları
Donner F Mc G (1981) The Early Islamic Conquest Princeton Princeton University
Press
Fahri M (2000) İslam Felsefesi Tarihi (K Turhan Ccedilev) İstanbul Birleşik Yay
Faure P (1995) Roumlnesans (H Boysan Ccedilev) İstanbul İletişim Yay
Gardet L (1997) Din ve Kuumlltuumlr (İ Kutluer Ccedilev) P M Holt AKS Lambton B
Lewis (Eds) İslam Tarihi Kuumlltuumlr ve Medeniyeti iccedilinde (C 4 ss 111-143)
İstanbul Birleşik Yay
Gibb H A R (1991) İslam Medeniyeti Uumlzerine Araştırmalar (K Durak A Oumlzkoumlk
Ccedilev) İstanbul Enduumlluumls Yayınları
Goldziher I (1993) Klasik Arap Literatuumlruuml (A Yuumlksel Rahmirsquoer Ccedilev) İstanbul İmaj
Yay
Hodgson M G S (2001) Duumlnya Tarihini Yeniden Duumlşuumlnmek (A Kanlıdere A
Aydoğan Ccedilev) İstanbul Youmlneliş Yay
Hourani A (1997) Arap Halkları Tarihi (Y Alogan Ccedilev) İstanbul İletişim
Yayınları
İbn Haldun (1991) Mukaddime S Uludağ (YayHaz) C 2 İstanbul Dergacirch
Yayınları
İslamiyet (Doğuşunda Osmanlı Devletinin Kuruluşuna kadar) (1990) (E N Erendor
Ccedilev) 1 Ankara Bilgi Yayınevi
İslamrsquoın Seruumlveni (1993) (N H İslamoğlu Ccedilev) C 3 İstanbul İz Yayıncılık
İslam Felsefesi (1997) İslamrsquoda Bilgi ve Felsefe Mustafa Armağan (Yay Haz)
İstanbul İz Yayıncılık 37-54
İslamrsquoda İhya ve Reform Bir İslam Fundamentalizmi İncelemesi (2006)
(F Terkan Ccedilev) Ankara Ankara Okulu Yayınları
Bir Metafor veya Gerccedileklik Olarak ldquoİslam Roumlnesansırdquo 165
Kaegi W E (2000) Bizans ve İlk İslam Fetihleri (M Oumlzay Ccedilev) İstanbul Kaknuumls
Yayınları
Lapidus I M (2002) İslam Toplumları Tarihi (Y Aktay Ccedilev) C 1 İstanbul İletişim
Yayınları
Levtzion N (1987) The Eighteenth Century Background to the Islamic Revolutions in
West Africa Eighteenth Century Reneval and Reform in Islam N Levtzion
JO Voll (Eds) Syracuse Syracuse University Press 21-38
Lewis B (1996) Orta Doğu (M Harmancı Ccedilev) İstanbul Sabah Kitapları
Lewis B (2000) Tarihte Araplar (H D Yıldız Ccedilev) İstanbul Anka Yayınları
Lombardt M (1983) İlk Zafer Yıllarında İslam (N Uzel Ccedilev) İstanbul Pınar Yay
Mantran R (1981) İslamrsquoın Yayılış Tarihi (İ Kayaoğlu Ccedilev) Ankara AUuml İlahiyat
Fakuumlltesi Yay
Mez A (2000) Onuncu Yuumlzyılda İslam Medeniyeti İslamrsquoın Roumlnesansı (S Şaban
Ccedilev) İstanbul İnsan Yayınları
Michan J-L (1997) Dinicirc Kurumlar İslam Şehri RB Serjeant (Yay Haz)
(E Topccedilugil Ccedilev) İstanbul İz Yayıncılık
Miguel A (1991) Doğuştan Guumlnuumlmuumlze İslam ve Medeniyeti (A Fidan H Menteş
Ccedilev) C 1 Ankara Birleşik Dağıtım Kitabevi
Nasr S H (1980) Decadence Deviation and Renaissance in the Context of
Contemporary Islam Islamic Perspective (Studies in Honour of Sayyid Abul
Arsquola Mawdudi) K Ahmad And Z İ Ansari (Ed) (pp 37-49) Leicester the
Islamic Foundation
Orsquoleary De L (1971) İslam Duumlşuumlncesi ve Tarihteki Yeri (H Yurdaydın Y Kutluay
Ccedilev) Ankara AUBE
Puig J (2001) İslam Felsefesinin İspanyarsquodaki Seruumlveni İslam felsefesinin Avruparsquoya
Girişi C E Butterworth B A Kessel (Eds) (Ouml M Alper A Meral Ccedilev)
İstanbul 15-39
Rahman F (1996) İslam (M Dağ M Aydın Ccedilev) Ankara Selccediluk Yay
Saruhan M S (1999) 8 ve 12 yuumlzyıllar kapsamında İslam Felsefesi Tarihinde
Filozofların Huumlkuumlmdarlarla Olan İlişkileri İslamicirc Araştırmalar 12(2) 203-
211
Street T (2007) Mantık İslam Felsefesine Giriş (M Cuumlneyit Kaya Ccedilev) P
Adamson RC Taylor (Eds) İstanbul Kuumlre Yayınları 273-292
Şeşen R (1979) İslam Duumlnyasındaki İlk Tercuumlme Faaliyetlerine Umumi Bir Bakış
(Başlangıccediltan 10 Asrın sonlarına kadar) İslam Tetkikleri Enstituumlsuuml Dergisi 7
6-18
Thomson W (1937) The Renascence of Islam the Harvard Theological Review
30(2) 51-63
Uumllken H Z (1997) Uyanış Devirlerinde Tercuumlmenin Roluuml İstanbul Uumllken Yayınları
Von Grunebaum G E (1997) İslam Medeniyetinin Kaynakları PM Holt A KS
Lambton B Lewis (Eds) (İlhan Kutluer Ccedilev) İslam Tarihi Kuumlltuumlr ve
Medeniyeti iccedilinde (C 4 ss 15-59) İstanbul Kitapevi Yay
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 166
Watt W M (1998) İslam Duumlşuumlncesinin Teşekkuumll Devri (E R Fığlalı Ccedilev) İstanbul
Birleşik Yay
Yiğit İ (2004) Mevacircli İslam Ansiklopedisi (TDV) 29 424-426
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 167-184
ldquoESKİ VATANrdquo İLE ldquoYENİ VATANrdquo ARASINDA YA DA HEM
ldquoİCcedilERİDErdquo HEM DE ldquoDIŞARIDArdquo OLMAK CEYLANPINARrsquoDAKİ
AFGANİSTANrsquoDAN GOumlCcedil ETMİŞ OumlZBEKLERİN1 SOSYAL
BUumlTUumlNLEŞMESİ2
Şevket OumlKTEN
Oumlzet
İnsanlık tarihi boyunca değişik nedenlerle ve değişik biccedilimlerde
meydana gelen zorunlu goumlccedil ccedilok boyutlu bir olgudur Zorunlu goumlccediluumln hukuksal
sosyo-ekonomik ve politik sonuccedillarının yanı sıra ve belki daha ziyade kuumlltuumlrel
sonuccedilları da vardır Kimlik boyutu değişik bakış accedilıları ve politikalarla ele
alınabilen zorunlu goumlccediluumln değişmeyen bir niteliğidir
Gidilen yerlerdeki hacirckim gruplardan etkilenen goumlccedilmenler aynı zamanda
gittikleri yerler uumlzerinde değişik duumlzeylerde ve şekillerde etkide de bulunurlar
Karşılıklı bir etkinin soumlz konusu olduğu azınlık grubu ile ccediloğunluk grup
arasında dışla(n)ma asimilasyon buumltuumlnleşme ya da ldquooumltekirdquoleştirerek etnik
kimliklere sarılma biccedilimlerinde bir ilişki biccedilimi geliştirilebilir
Bu ccedilalışmada zorunlu goumlccedil sonucu Şanlıurfarsquonın Ceylanpınar ilccedilesine
yerleştirilen AfganOumlzbek goumlccedilmenlerinin ilccedile halkıyla ilişkileri kimliklerini
koruma ve yeniden inşa suumlreccedilleri hangi duumlzlemlerde ve nasıl bir aidiyet
buumltuumlnleşme sağladıkları analiz edilmiştir
Sonuccedilta birbirini accedilıkccedila reddetmeyen iki grubun kolay
kaynaş(a)madığı diğer bir ifadeyle kaynaşma-buumltuumlnleşme youmlnuumlnde iki tarafın da
istekli davranmadığı saptanmıştır ldquoFarklırdquo ve ldquoyabancırdquo oldukları inancı guumlccedilluuml
bir aidiyet vurgusu ile goumlccedilmenleri kendi iccedillerine kapattığı ldquooumltekirdquo ile ccedilizilen
guumlccedilluuml sınırların iki grup arasında sosyal buumltuumlnleşmeyi engellediği goumlruumllmuumlştuumlr
Anahtar kelimeler Zorunlu goumlccedil kimlik mensubiyet Afganistan
Oumlzbek Şanlıurfa Ceylanpınar
1 Aslında goumlccedilmenlerin buumlyuumlk ccediloğunluğu Oumlzbek olmalarına rağmen Afganistanrsquoda yaşadıkları ve
1982 yılındaki Sovyetler Birliği ile Afganistan arasındaki savaş sebebiyle Tuumlrkiyersquoye goumlccedil
ettikleri iccedilin Oumlzbekler Tuumlrkiyersquonin diğer yerlerinde olduğu gibi ilccedilede de ldquoAfganrdquo olarak
nitelendirilmektedir Afganistan Oumlzbekleri iccedilin bk (Merccedilil 1966 ss 269-271) 2 Bu makalede kullanılan ampirik veriler iccedilin HUumlGEV tarafından desteklenen ve benim de
araştırma ekibi iccedilerisinde yer aldığım 722 kodlu ldquoEski Yurttan Yeni Yurda Ceylanpınar Afgan
Goumlccedilmenleri Uumlzerine Sosyolojik Bir Araştırmardquodan faydalanılmıştır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
168
Being Between ldquoOld Homelandrdquo and ldquoNew Homelandrdquo or Both
ldquoInsiderdquo and ldquoOutsiderdquo Social Integration of Afghani-Ozbeks Residing in
Ceylanpınar (SanlıurfaTr)
Abstract
Forced immigration which seemed to have taken place due to different
reasons and in various forms throughout the histority of humanity is a
multifaceted phenomenon Beside its legal socio-economic and political
consequences it most probably has cultural consequences too Identity problem
with differing views and policies about how to handle it is a permanent feature
of forced immigration
The immigrants are not only affected by the dominant groups in the new
homeland but also affect the new homeland at different levels and in different
forms There can be several ways of interaction between the minority and the
majority groups they are exclusion assimilation integration or othering by
appealing to ethnic identities
After their forced immigration the Afghani-Ozbeks were allocated to
Ceylanpinar city of Sanliurfa Governate This study will focus on their
reliationship with the city folk vis-a-vis the process of preserving and rebuilding
their identity and how and at what level their integration or membership was
realized with them
In conclusion it was observed that both of these two groups neither of
which explicitly rejected the other did not willingly opted for integration and
unification The belief of ldquodistinctivenessrdquo and ldquoforeignnessrdquo coupled with a
strong emphasis on membership made the immigrants introvert while the bold
border lines drawn between the ldquootherrdquo precluded the social integration of the
two groups
Key words Forced migration identity membership Afghanistan
Ozbek Sanliurfa Ceylanpınar
ldquoEski Vatanrdquo ile ldquoYeni Vatanrdquo Arasında ya da Hem ldquoİccedileriderdquo Hem de ldquoDışarıdardquo
Olmak Ceylanpınarrsquodaki Afganistanrsquodan Goumlccedil Etmiş Oumlzbeklerin Sosyal Buumltuumlnleşmesi
169
1 Konu ve Amaccedil
İnsanların kendi uumllkelerinde sosyal politik ekonomik ve kuumlltuumlrel bazı
sebeplerden dolayı yaşamalarının ccedilok zorlaştığı veveya yaşayamaz duruma
geldiği durumlarda yaşama devam etmek iccedilin başka yerlere goumlccedil etmeleri ccedilok
sık rastlanılan ve neredeyse insanlık tarihi kadar geccedilmişi olan bir gerccedilektir
Nitekim milattan oumlnce bu konuyla ilgili birtakım anlaşmaların mevcut olduğu
goumlruumllmektedir (Odman 1995 s 8) Diğer bir ifadeyle insani bir eylem olarak
goumlccedil insanlığın başlangıcından bu yana suumlregelen ve insanoğlu var oldukccedila
devam edecek olan bir vakıadır
Zorunlu goumlccedil sadece hukuki ve sosyo-ekonomik sonuccedilları olan bir olgu
değildir aynı zamanda bireylerin beden ve ruh sağlığını da doğrudan
etkilemektedir (Aker 2006 s 61) Birccedilok ccedilalışmanın sonuccedillarına goumlre goumlccedil
edenler uumlzerindeki en etkili bağlamsal değişiklikler sosyal destek ağlarında
yani ccedilevrede ve kişiler arasındaki ilişkilerde sosyo-ekonomik statuumlde ve
kuumlltuumlrel ortamda meydana gelen değişikliklerdir Kısaca belirtilecek olursa
goumlccediluumln kimlik ile ilgili bir boyutu da vardır (Guumln 2001 s 61)
Diğer taraftan pek ccedilok kuramcının gerek diaspora gerek kuumlltuumlrel
antropoloji gerek etnisite ve gerekse kimlik ccedilalışmalarında fikir birliğine
vardığı bir nokta vardır Buna goumlre ulusal etnik kuumlltuumlrel diyasporik ve bireysel
kimlikler iccedilinde yaşanılan toplumsal siyasal hukuksal ve kuumlltuumlrel yapı ile
birlikte karşılıklı etkileşimde bulunulan toplumsal grupların nitelikleriyle
doğrudan ilintilidirler (Kaya 2005 s 225) Bu anlamda her toplum ccediloğunluğun
empozisyonundaki ekonomik siyasal kuumlltuumlrel dilsel dinsel accedilıdan azınlığın
uyma-uyum goumlsterme derecelerini tayin eder (Okccedilay 1997 s 385)
Buradan hareketle bu makalede ŞanlıurfaCeylanpınar ilccedilesinde sayısal
olarak azınlıkta olan Afganistanrsquodan goumlccedil etmiş goumlccedilmenlerin ilccedile toplumuyla
hangi duumlzlemlerde ve nasıl bir aidiyet buumltuumlnleşme sağladığı ele alınmakta ve
goumlccedilmenlerin kendi kimliklerini koruma ve yeniden oluşturma suumlreccedilleri analiz
edilmektedir Başka tuumlrluuml ifade edilecek olursa bu makalede goumlccedilmenlerin ilccedile
toplumuna uyum sağlama suumlreccedilleri değerlendirilmektir Uumllkelerinden ayrılan bu
insanların yeni bir toplumda yeni bir yaşam kurma suumlrecinde buumltuumlnleşme ve
kendi kimliklerini korumak iccedilin geliştirdikleri stratejiler anlaşılmaya
ccedilaılışılmaktadır Zira birbirinden farklı hayat tarzlarını anlamaya youmlnelik
ccedilabalar ldquobizrdquo ve ldquooumltekirdquo ile olan iletişimi kolaylaştırırken ldquobizrdquo ve ldquoonlarrdquo
arasına ccedilekilmiş sınırların aşılması uumlzerinde yeniden duumlşuumlnmeyi de muumlmkuumln
kılacaktır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
170
2 Youmlntem
Oumlzbek goumlccedilmenlerinin ilccedile halkı ile ilişkilerinin durumu geliştirdikleri
kimlik poltikaları sosyolojik oumlzelliklerinin analiz edildiği bu ccedilalışma var olan
sorunların tespit edilmesi nedeniyle durum saptayıcı bir araştırmadır Goumlccedil
hareketi birccedilok etmeni buumlnyesinde barından ccedilok boyutlu bir olgu olduğundan
başta sosyoloji psikoloji hukuk siyaset gibi birden fazla sosyal bilimi
ilgilendirmekte ve disiplinlerarası bir konu olarak ccedilok boyutlu bir yaklaşımı
gerektirmektedir
Araştırmada kullanılan niceliksel veriler iccedilin araştırma ekibi iccedilerisinde
yer aldığım ve HUumlGEV tarafından desteklenen ldquoEski Yurttan Yeni Yurda
Ceylanpınar Afgan Goumlccedilmenleri Uumlzerine Sosyolojik Bir Araştırmardquo isimli
ccedilalışma ccedilerccedilevesinde koumlyde erişilebilen buumltuumln hane halkı reislerine (183 kişi)
uygulanmış olan bir anket uygulamasından faydalanılmıştır SPSS paket
programına yuumlklenmiş olan anket verilerinden betimsel (descriptive) bir
nitelikte olan bu araştırmanın amacına uygun olarak frekans tabloları
kullanılmıştır Bu anlamda araştırmadaki frekans (f) ve yuumlzde () analiz
sonuccedilları ile ilgili veriler betimleyici oumlzellik taşımaktadır Belirli ccedilerccedileve ile
sınırlı olan bu ccedilalışmada soumlz konusu araştırmanın anket sonuccedillarından bazıları
tablolar hacirclinde verilirken bazıları da anlatılan konunun akışını bozmadan
cuumlmle iccedilinde sadece rakamlar biccediliminde verilmiştir Diğer taraftan araştırma
alanında gerccedilekleştirilen goumlzlem ve goumlruumlşmelerden elde edilen ve niceliksel
verilerin yorumlanmasına katkı sağlayan niteliksel veriler yorumların iccediline
yedirilerek verilmiştir
3 Kavramsal Ccedilerccedileve
31 Zorunlu Goumlccedil
En basit tanımıyla insanların belli bir zaman dilimi iccedilerisinde yer
değiştirmesi biccediliminde ifade edilen goumlccedil olgusu farklı biccedilimleri ve nedenleri
olan karmaşık bir suumlreccediltir (Tufan 2002 s 10) Tarihin her doumlneminde baskı
şiddet olguları ve zuluumlm değişik biccedilimlerde de olsa suumlrekli var olagelmiştir Bu
olguların yanısıra doğal afetler kıtlık kuraklık vb nedenlerden dolayı zorla
yerinden edilmeler yaşanmış bunun sonucu olarak insanlar uumllkelerinden kaccedilıp
başka uumllkelere sığınmak zorunda kalmışlardır (Beter 2006 s 1)
Dolayısıyla her ne kadar goumlccedil bireylerin yaptığı istemli bir eylem gibi
tanımlansa da insanlar her zaman kendi istekleri dışında goumlccedil etmeye
zorlanmışlardır (Aker 2006 s 60) Diğer bir ifadeyle insanlık tarihinde hep var
olan goumlccedil olgusu her zaman bir zorunluluk veveya zoru şiddet ve korkuyu ifade
eder (Ccedilandar 2005 s 30) Ccedilağlar boyunca var olmuş bir insanlık hacircli olan
zorunlu goumlccedil değişik koşullar altında değişik siyasetlerle ele alınmaktadır
ldquoEski Vatanrdquo ile ldquoYeni Vatanrdquo Arasında ya da Hem ldquoİccedileriderdquo Hem de ldquoDışarıdardquo
Olmak Ceylanpınarrsquodaki Afganistanrsquodan Goumlccedil Etmiş Oumlzbeklerin Sosyal Buumltuumlnleşmesi
171
Farklı biccedilimleri ve farklı nedenleri olan zorunlu goumlccediluumln yaratığı sonuccedillar
da elbette farklı olmaktadır Zorunlu goumlccedil sadece hukuksal ve sosyo-ekonomik
sonuccedilları olan değil aynı zamanda bireylerin beden ve ruh sağlını da doğrudan
etkileyan bir olgudur (Aker 2006 s 61) Birccedilok ccedilalışmanın sonuccedilları zorunlu
goumlccedile maruz kalanlar uumlzerindeki en oumlnemli değişikliklerin sosyal destek
ağlarında sosyo-ekonomik statuumllerinde ve kuumlltuumlrel ortamlarında meydana
geldiğini ortaya koymuştur Başka bir ifadeyle goumlccediluumln en oumlnemli bir boyutu da
kimlik ile ilgili olan boyutudur (Guumln 2001 s 61)
32 Kimlik
En yalın biccedilimde kişilerin grupların toplum veya toplulukların
ldquoKimsinizkimlerdensinizrdquo sorularına verdikleri yanıtlar olarak tanımlanabilen
kimlik (Guumlvenccedil 1994 s 3) genel olarak sosyal duumlzende insan ve gruplar
arasındaki ilişkilerden doğar ve aynı zamanda bu ilişkilerin meşrulaştırılmasına
hizmet eder (Zdzislaw 1993 s 9) Kimlik duygusu farkına varmadan işleyen
otomatik bir mekanizmadan ziyade bilinccedilli bir eylemdir Diğer bir ifadeyle
sosyal bir grupla ilgili olarak kişinin ldquone kimrdquo olduğu bilincidir (De Vos
Romanucci-Ross 1995 s 366)
Her şeyden oumlnce insana oumlzguuml bir kavram olan kimliği oluşturan iki
bileşen vardır Bunlardan birincisi tanınma ve tanımlama ikincisi ise aidiyettir
Tanınma ve tanımlama bireyin toplum iccedilerisinde toplum tarafından nasıl
tanındığı ve kendisini nasıl tanımladığıdır Bunun aracı ise dil ve kuumlltuumlrduumlr
(Aydın 1999 s 12)
Bu tanımlardan hareketle araştırmamızda kimlik kavramı Oumlzbeklerin
Ceylanpınar halkı ile geliştirdiği ilişkiler ccedilerccedilevesinde kendilerini
tanımatanımlama ve bundan doğan aidiyet bilinci olarak anlaşılmalıdır Başka
tuumlrluuml ifade edilecek olursa kimlik daha ziyade araştırma grubunun kendisini
nenasıl ve hangi yollardan tanımladığıdır
33 Mensubiyet ldquoBizrdquo ve ldquoOumltekilerrdquo
Kimlik ldquobenselfrdquoe youmlnelik bir bilinccedil durumudur (De Vos Romanucci-
Ross 1995 s 366) ve diğerleriyle karşılaş(tır)ma sonucu gerccedilekleştirilir Bu
karşılaşma durumlarında birey kendisinin de iccedilinde olduğu ldquobizrdquoin dışındaki
diğerlerini bir kategorizasyona tabi tutar
Kategorizasyon suumlrecinde birey tek tek ve kişisel oumlzellikleriyle
algılanması yerine bazı kategorilere yerleştirilerek algılanır Kullanılan
kategorilerin bir kısmı yaşanılan toplumda hazır bulunurken bir kısmı da kişinin
kendisi tarafından yaratılır ve sosyal ccedilerccedileve oluşturulur (Bilgin 1994 s 74)
Toplumsal olarak kabul edilmiş bir dizi farklılıkları olan ilişki ccedilerccedilevesinde
oluşturulan kimlik var olmak iccedilin farklılığa ihtiyaccedil duyar ve kendi kesinliğini
guumlven altına almak iccedilin farklılığı oumltekiliğe doumlnuumlştuumlruumlr (Conally 1995 s 92)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
172
Bireylergruplar kimliklerini tanımlarken bu tanımlamayı belirli
davranış ve kuumlltuumlr oumlzelliklerine goumlre gerccedilekleştirirler Genellikle kuumlltuumlruumln
oumlnemli olumlu ve ccedilekici tarafları seccedililerek ldquobizrdquo ve ldquooumltekilerrdquo bu oumlzellikler
bağlamında inşa edilir Bu inşa ve ayrım temelinde kendilerini toplumun
genelinden farklı oumlzelliklerde goumlren bireyler kendilerine benzerleriyle
yakınlaşarak bir mensubiyet bilinci oluştururlar
4 Afganistanrsquodan Goumlccedil Eden Oumlzbeklerin Demografik ve Sosyo-
Ekonomik Oumlzellikleri
Bu araştırmanın temel ilgi alanını oluşturan goumlccedilmenlerin kimliklerini
koruma ve yeniden inşaya youmlnelik stratejileri ve ilccedile toplumuyla ilişkileri
konusuna geccedilmeden oumlnce goumlccedilmen topluluğunun sosyo-ekonomik ve kuumlltuumlrel
oumlzelliklerine ilişkin genel bir değerlendirme yapmak gerekir Bu konudaki
bilgiler anlamaya youmlnelik ccedilabalarımızı da kolaylaştıracaktır
Araştırma alanı ccediloğunluğu devlet tarafından resmicirc olarak 1982 yılında
yerleştirilen ve buumlyuumlk ccediloğunluğu Oumlzbek olan goumlccedilmenlerin yaşadığı
Şanlıurfarsquonın Ceylanpınar ileccedilesine bağlı bir koumlyduumlr Buguumln de buumlyuumlk
ccediloğunluğunu bu goumlccedilmen grubunun oluşturduğu koumly 1983 yılında inşa edilmeye
başlanmış ve 1986 yılından itibaren goumlccedilmen nuumlfusu yerleştirilmiştir
Koumlydeki goumlccedilmenlerin tamamına yakınını (956) devlet tarafından
resmicirc olarak getirilenler oluşturmaktadır Geriye kalan goumlccedilmenlerin yarısını
(22) iş nedeniyle ve diğer yarısını da (22) evlenme nedeniyle sonradan goumlccedil
edenler oluşturmaktadır ki bunlar da genelde daha oumlnce gelenlerin
akrabasıyakınıdır Burada goumlccedilmenlerin daha oumlnce hakkında bilgi sahibi
oldukları ilişki kurdukları arkadaş ya da akrabalarından duyarak dolaylı da
olsa bildikleri bir boumllge olan TuumlrkiyeCeylanpınarrsquoa zincir goumlccediluuml
gerccedilekleştirdikleri goumlruumllmektedir Bu tuumlr durumlarda sonradan goumlccedil edenler daha
oumlnce yerleşmiş olan tanıdıklarının bilgisi ve desteği ile goumlccedil ederler (Mac
Donald 1964 s 82)
Tablo 1 Araştırma Grubunun Etnik Koumlkeni
Ait olunan etnik koumlken Sayı Yuumlzde
Tuumlrk(iyeli) 3 16
Oumlzbek 174 951
Tacik 1 05
Fars 5 27
Toplam 183 1000
ldquoEski Vatanrdquo ile ldquoYeni Vatanrdquo Arasında ya da Hem ldquoİccedileriderdquo Hem de ldquoDışarıdardquo
Olmak Ceylanpınarrsquodaki Afganistanrsquodan Goumlccedil Etmiş Oumlzbeklerin Sosyal Buumltuumlnleşmesi
173
Goumlruumlşuumllenlerin etnik koumlkenine ilişkin soruya verdikleri cevaplara
bakıldığında goumlccedilmenlerin buumlyuumlk ccediloğunluğunun (951) etnik koumlken olarak
Oumlzbek oldukları ortaya ccedilıkmıştır Koumlyde Fars etnik koumlkenine ait olanlar (27)
iken Tacik olanlar sadece (05) oranında goumlzlenmiştir Doğum yerlerine
bakıldığında katılımcıların Bağlan (574) Kunduz (23) ve Taklan (12)
olmak uumlzere ccediloğunlukla (924) uumlccedil boumllgeden oldukları anlaşılmaktadır
Ccediloğunluğu Oumlzbek ve aynı boumllgeden olanlar aynı zamanda birbirleriyle
akrabadırlar
Tablo 2 Araştırma Grubunun Eğitim Durumu
Okur-yazarlık durumu Sayı Yuumlzde
Okur-yazar değil 131 716
İlkokul 43 235
Ortaokul 4 22
UumlniYuumlksekokul 2 1
Lise terk 3 16
Toplam 183 1000
Geldikleri yerlerde genelde Arapccedila ve Farsccedila eğitim veren medreselerde
eğitim goumlrmuumlş goumlccedilmenlerin buumlyuumlk ccediloğunluğu (716) Tuumlrkccedile okuma-yazma
bilmemektedir Araştırma koumlyuumlnde ccedileşitli nedenlere bağlı olarak okul ccedilağındaki
ccedilocuklarını okula goumlndermeyenlerin oranı 197 olarak bulunmuştur
Altyapı yetersizliği ccedilevre koşulları temizlik ve beslenme
alışkanlıklarının sağlık accedilısından elverişsiz bir konumda olduğu koumlyde hane
halkı reislerinin doumlrtte uumlccediluumlnden fazlasının (76) hiccedilbir sağlık guumlvencesi de
yoktur
Tablo 3 Araştırma Grubunun Ccedilocuk Sayısı
Ccedilocuk sayısı Sayı Yuumlzde
Uygulanamaz 1 05
1 4 22
2 16 87
3 19 104
4 6 33
5 42 230
6 42 230
7 37 202
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
174
8 11 60
9 4 22
10 1 05
Toplam 183 1000
Tamamına yakın kısmı (967) evli olan hane reislerinin buumlyuumlk
ccediloğunluğu (973) tek eşlidir iki eşli olanların oranı 27 olarak tespit edilmiş
ikiden fazla eşi olana rastlanılmamıştır Genelde ccedilok ccedilocukluluk eğiliminin
yuumlksek olduğu koumlyde ailelerin ortalama ccedilocuk sayısı 6rsquodır Yuumlksek
doğurganlığın egemen olduğu koumlyde bu eğilimin oumlzellikle erkek ccedilocuğa
duyulan gereksinmeden kaynaklandığı goumlzlenmiştir Bu anlamda hane halkı
reislerine ldquoailede bir erkek ccedilocuğun gerekli olup olmadığırdquo sorusu
sorulduğunda erkek ccedilocuğun gerekliliğini vurgulayanların ccedilok yuumlksek ccedilıkması
da (923) bu goumlzlemimizi doğrulamaktadır
Tablo 4 Araştırma Grubunun Evlenme Biccedilimi
Eşinizle nasıl evlendiniz Sayı Yuumlzde
Goumlruumlcuuml usuluumlyle 165 902
Tanışıp anlaşarak 15 82
Berdeldeğişik 3 16
Toplam 183 1000
Koumlydeki evlilik biccediliminin de buumlyuumlk oranda geleneksel toplumsal yapıya
uygun bir tarzda gerccedilekleştiği anlaşılmaktadır Goumlruumlşuumllenlerin buumlyuumlk ccediloğunluğu
(902) daha ccedilok geleneksel toplumlarda goumlruumllen goumlruumlcuuml usuluumlyle bir evlilik
gerccedilekleştirmiştir
Tablo 5 Araştırma Grubunun Evlenirken Kızın Ailesine Herhangi Bir Oumldeme
Yapıp-Yapmama Durumları
Oumldemenin amacı Sayı Yuumlzde
Oumldeme yapmayanlar 33 180
Başlık parası 146 798
Suumlt parası 4 22
Toplam 183 1000
Uumllkemizin oumlzellikle kırsal alanlarında daha yaygın olarak goumlruumllen bir
uygulama olan başlık parası (evlilikte erkeğin ya da ailesinin gelin ailesine para
ya da mal olarak yaptığı oumldeme) araştırma alanında da yoğun olarak bir
uygulama olarak goumlruumllmuumlştuumlr Hane reislerinin 798 gibi yuumlksek bir kesimi
ldquoEski Vatanrdquo ile ldquoYeni Vatanrdquo Arasında ya da Hem ldquoİccedileriderdquo Hem de ldquoDışarıdardquo
Olmak Ceylanpınarrsquodaki Afganistanrsquodan Goumlccedil Etmiş Oumlzbeklerin Sosyal Buumltuumlnleşmesi
175
evliliklerinde karşı tarafa başlık parası olarak oumldeme yaptıklarını ifade
etmişlerdir
Tablo 6 Araştırma Grubunun Eşiyle Akrabalık Derecesi
Akrabalık durumu Sayı Yuumlzde
Teyze dayı ccedilocukları 24 131
Hala amca ccedilocukları 43 235
Uzaktan akraba 27 148
Akrabalık yok aynı grup Afgan goumlccedilmeni 84 459
Afgan goumlccedilmeni değil yabancı 5 27
Toplam 183 1000
Aidiyet duygusunun yoğun olduğu iccedile kapalı koumlyde akraba evliliği
yaygın olarak goumlzlenmiştir Hane reislerinin yarıdan fazlası (514) eşiyle
akrabadır Akraba olmayanların tamamına yakını (459) aynı goumlccedilmen
grubundadır Afgan goumlccedilmeni olmayan yabancı ile evli olanların sayısı sadece
27rsquodir
5 Kuumlltuumlruumln Korunması ve Yeniden Uumlretilmesinin Temel Araccedilları
Ana vatanlarından uzakta yaşayan grupların genel oumlzelliklerinden birisi
goumlccedille birlikte getirdikleri bazı değerler ile dilin rituumlellerin ve efsanelerin
değişmeksizin yuumlzlerce yıl aynı kalmasıdır Bu tuumlr gruplarda otantik kuumlltuumlruumln
kaybolacağı şeklindeki korku kuumlltuumlruumln değişime uğramaksınızın kuşaktan
kuşağa aktarımını daha olanaklı kılar Ayrıca bu tuumlr grupların uumlyeleri
bulundukları youmlrede birer yabancı oldukları gerekccedilesiyle kendilerine kalıcı bir
kimliklenme sağlayan ve onlardan soumlkuumlluumlp atamayacaklarına inandıkları
değerlerine dillerine ve kuumlltuumlrlerine sıkı sıkıya sarılma eğilimi goumlsterirler
(Kaya 1995 s 227)
Asimilasyon teorisine zıt olarak bu durumda goumlccedilmenler ev sahibi
toplumda etnik kimliklerine sıkı sıkıya sarılırlar Bu noktada konuyla ilgili iki
temel yaklaşımdan kısaca bahsetmek gerekir Bunlardan biri oumlzcuuml (primordial)
diğeri ise araccedilsal (instrumental) yaklaşımdır
Kimliklerin doğal olduğu kuumlltuumlrel olarak ya da etkileşimle
oluşmadığını belirten oumlzcuuml yaklaşım bireyin bir grubun uumlyesi ise zorunlu olarak
bazı aidiyetler hissedeceği zorunlu olarak grubun dili kuumlltuumlr pratiklerine
bağlılık duyacağını savunur Diğer bir ifadeyle oumlzcuuml bağlar verilidir ve
kaccedilınılmazdır (Tilley 1997 s 502) Bu anlamda kişinin doğuştan edindiği etnik
kimlik ldquofiziksel oumlzellikler isim iccedilinde doğulan topluluğa uumlyelik bu topluluğun
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
176
tarihi dini dili kuumlltuumlruuml ve coğrafyasırdquo olmak uumlzere sekiz değişken tarafından
belirlenir ve yaşam suumlrecinde değişmez (Cornell- Hartmann 1998 s 48)
Analizlerin modernleşme suumlreci bağlamında yapıldığı araccedilsal
yaklaşımda ise daha ccedilok etnik kimliğin en oumlnemli ccedilerccedilevesi modernleşmedir
Oumlzcuuml yaklaşımın kimliğin doğal olduğu tezine karşılık millet-milliyetccedililik gibi
kavramların modern bir olgu olarak kapitalizm kitle iletişim vb modernleşme
suumlreci iccedilinde inşa edildiğini savunur Diğer bir ifadeyle etnisite ne ldquodoğalrdquo ve
ne de ldquoverilidirrdquo(Smith 1995 s 73)
Bu durumda etnik dinsel ve dilsel kimliklerine sıkı sıkıya sarılmalarının
bir nedeni kendilerini oumltekilerden farklı ve yabancı goumlren bu grupların kalıcı bir
buumltuumlnleşme yaratma ccedilabaları ise diğer bir nedeni de iccedilinde bulundukları
toplumun kendilerini ekonomik politik ve toplumsal yapının iccediline dacirchil etmede
yeterince istekli davranmamasıdır Dolayısıyla kendilerini diğerlerinden ayıran
ve diğerleri tarafından ccedileşitli şeklillerde ve duumlzeylerde bir ayırıma maruz kalan
bu gruplar kuumlltuumlrel ve etnik kimlikleri uumlzerinde yoğunlaşma yoluna
gitmektedirler
51 Dil
Dil kendi vatanlarından başka yerde yaşamak zorunda olan grupların
yabancı oldukları yerlerde kendilerine kalıcı bir kimliklenme sağlayan oumlnemli
bir araccediltır Başka gruplar ile sınırlı ilişki geliştiren kapalı ve aidiyet
duygusunun yoğun olarak yaşandığı araştırma koumlyuumlnde insanlar guumlnluumlk yaşamın
her alanında birbirleriyle ana dilleriyle konuşmaktadırlar İnsanların tamamının
ana dillerini rahat bir şekilde konuşabildiği koumlyde bilinccedilli olarak başvurulan bu
davranış biccedilimi ile ana dilin kuşaktan kuşağa aktarılarak unutulmasının oumlnuumlne
geccedililmektedir
Tablo 7 Ana Dili Tuumlrkccedile Olmayan Katılımcıların Ana Dilini Rahat
Konuşup Konuşamadığı
Ana dili rahat konuşabiliyor mu Sayı Yuumlzde
Evet 183 100
Toplam 183 1000
Ana dili Tuumlrkccedile olmayan katılımcıların tamamı ana dillerini rahat bir
şekilde konuşabildiğini belirtmiştir Dışarıyla sınırlı ilişki geliştiren kapalı ve
mensubiyet duygusunun yoğun olarak yaşandığı araştırma koumlyuumlnde insanlar
guumlnluumlk yaşamın her alanında birbirleriyle ana dilleriyle konuşmaktadırlar
Bilinccedilli olarak başvurdukları bu davranış ile ana dilin kuşaktan kuşağa
aktarılarak unutulması engellenmektedir
ldquoEski Vatanrdquo ile ldquoYeni Vatanrdquo Arasında ya da Hem ldquoİccedileriderdquo Hem de ldquoDışarıdardquo
Olmak Ceylanpınarrsquodaki Afganistanrsquodan Goumlccedil Etmiş Oumlzbeklerin Sosyal Buumltuumlnleşmesi
177
Tablo 8 Araştırma Grubuna Goumlre Ana Dilin Oumlnemi
Ana dil sizin iccedilin oumlnemli mi Sayı Yuumlzde
Hangi dili konuştuğun pek oumlnemli değil 19 104
Buraya goumlccediltuumlkten sonra oumlnemi kalmadı 11 60
Kendi aramızda yeterince konuşuyoruz 24 131
Oldukccedila oumlnemli bir konu 129 705
Toplam 183 1000
Dil bir iletişim aracı olduğu gibi aynı zamanda bir toplumun maddi ve
manevi kuumlltuumlrel değerlerinin kuşaktan kuşağa aktarılma aracıdır da Diğer bir
ifadeyle herhangi bir kuumlltuumlruumln varlığını koruması dilini koruması ile doğrudan
ilişkilidir Bu bağlamda araştırma koumlyuumlnde ana dilin konuşulma duumlzeyinin
(100) kapalı ve tutunum duumlzeyi yuumlksek olan toplumsal yapıya uygun olarak
şekillendiği goumlruumllmektedir Koumlydeki insanların ccediloğunluğunun (705) ana
dillerini konuşmada goumlsterdikleri hassasiyet kimliklerini koruma noktasında
dilin oumlneminin farkında olduklarının bir kanıtı olarak yorumlanabilir
52 Evlilik Duumlğuumln-Dernek
Sosyal değişmenin ve buumltuumlnleşmenin kantitatif goumlruumlnuumlmuuml gruplar
arasında evlenmelerin gerccedilekleşmesi gibi somut olaylarla ortaya konur Evlilik
sosyal yaşam iccedilinde en yakın ilişki kurulan sevinccedil ve uumlzuumlntuumllerini birlikte
paylaşmak iccedili uygun bulunanları seccedilerken yapılan tercihi ortaya koyar (Akkaya
1997 s 365)
Tablo 9 Araştırma Grubunun Ccedilocuklarını Evlendirirken Eşlerinin
Afganistanrsquodan Goumlccedil Edenlerden Olmasına Dikkat Edip Etmediği
Damat veya gelinin Afganistanrsquodan goumlccedil etmiş
olmasına dikkat eder mi
Sayı Yuumlzde
Evet 120 655
Hayır 63 345
Toplam 183 1000
Goumlccedilmenlerin youmlredeki diğer insanlar ile buumltuumln sosyal ilişkilerinde fakat
oumlzellikle evlilik ilişkilerinde bilinccedilli olarak ccedilok uzak durdukları goumlzlenmiştir
Sınırlı da olsa Tuumlrkiyersquodeki başka etnik gruplardan kız alan Afgan goumlccedilmenler
arasında aradan geccedilen bunca zamana rağmen diğer gruplardan birine kız
vermiş olana hiccedil rastlanılmamıştır Yerli halka kız vermek konusundaki belirgin
olan ccedilekingen tavırlar tuumlm goumlccedilmenler arasında yaygın olarak paylaşılmaktadır
Araştırmanın suumlrduumlruumllduumlğuuml doumlnemde Hatayrsquoda bulunan bir Afgan goumlccedilmen
kızının youmlredeki bir Tuumlrk genci tarafından kaccedilırılmasını goumlccedilmenlerin yas
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
178
tutarak protesto ettikleri bizzat goumlzlenmiştir Goumlsterilen bu tepki bireylerin bu
konudaki katı tutumlarını goumlstermesi accedilısından oldukccedila manidardır
Gruplar arasında sadece evlilik konusunda değil guumlndelik ilişkiler dacirchil
sosyalpolitik ilişkiler de son derece sınırlıdır Hane reislerinin ilccedile halkıyla ccedilok
sınırlı duumlzeyde bir sosyal buumltuumlnleşme gerccedilekleştir(ebil)diği anlaşılmaktadır
Tablo 10 Araştırma Grubunun Ceylanpınar Halkıyla İlişkilerinin Durumu
Ceylanpınar Halkıyla İlişkilerinin Durumu Sayı Yuumlzde
Kimseyle goumlruumlşmem 29 158
Zorunlu hacircllerde (alışveriş vb) goumlruumlşuumlruumlm 46 251
Bazı tanıdıklarım var ara sıra goumlruumlşuumlruumlz 78 426
Sık sık bir araya geldiğim dostlarım var 19 104
Suumlrekli goumlruumlştuumlğuumlm ccedilok dostlarım var 11 60
Toplam 183 1000
Goumlccedilmenlerin oumlnemli bir kısmı (251) ancak zorunlu hacircllerde ilccedile
insanları ile goumlruumlşuumlrken oumlnemli bir kısmı ise (158) ilccedile halkıyla hiccedil
goumlruumlşmediğini ifade etmiştir Bazı tanıdıkları ile ara sıra goumlruumlşenler de (426)
eklendiğinde koumly halkı ile ilccedile halkı arasındaki ilişkinin sınırlılığı daha net
olarak anlaşılacaktır
İccedile kapalı bir yapı arzeden ve ilccedileyle sosyal ilişkileri sınırlı olan koumlyde
sınırlı bir duumlzeyde kuumlltuumlrel etkilenme olsa da geleneklerin korunması noktasında
buumlyuumlk bir ccedilaba goumlsterilmektedir Tuumlrkiyersquoye yirmi yıldan fazla bir suumlredir gelen
goumlccedilmenler buumlyuumlk oranda (866) duumlğuumlnlerini memleketlerinde olduğu gibi
gerccedilekleştirmeye devam etmektedirler Memleketlerinde olduğu gibi
gerccedilekleştirilen bu duumlğuumlnlere katılanlar da ccediloğunlukla (596) Afgan
goumlccedilmenidir Edinilen goumlzlemlere dayanarak koumlydeki duumlğuumlnlerin yukarıda
belirtilenlerden daha da fazla dışarıya kapalı bir şekilde gerccedilekleştirildiği
anlaşılmaktadır Aile iccedilinde gerccedilekleştirilen kadın ve erkeklerin ayrı ayrı
eğlendiği bu duumlğuumlnlere Afgan goumlccedilmeni dışında insanların katılımı son derece
sınırlıdır
53 Gelenek Goumlrenekler
Araştırma koumlyuumlnde din ile beraber gelenekler ve toumlre de toplumsal
yaşamın youmlnetilmesinde oumlnemli bir yere sahiptir Bireylerin davranışlarının
ccediloğunda belirleyici bir rol oynayan bu gelenekler toplumsal yaşamda
karşılaşılan sorunlar karşısında da ccedileşitli ccediloumlzuumlm ve oumlneriler de sunmaktadır
Diğer gruplardan farklı olduklarını suumlrekli hatırda tutan goumlccedilmen
grubunda bu farklılığın korunması ve otantik kuumlltuumlruumln kaybolmaması iccedilin
ldquoEski Vatanrdquo ile ldquoYeni Vatanrdquo Arasında ya da Hem ldquoİccedileriderdquo Hem de ldquoDışarıdardquo
Olmak Ceylanpınarrsquodaki Afganistanrsquodan Goumlccedil Etmiş Oumlzbeklerin Sosyal Buumltuumlnleşmesi
179
geleneksel değerlerin elden geldiğince -değişime uğramaksızın- uygulanması ve
bu yolla kuşaktan kuşağa aktarılması ccedilabası yoğun bir şekilde verilmektedir Bu
bağlamda goumlccedilmenlerin kendilerine kalıcı bir kimliklenme de sağlayan
geleneksel değerlerine sıkı sıkı sarılma eğilimi goumlsterdikleri goumlruumllmektedir Bu
nedenle goumlccedilmenlerin oumlnemli bir kesimi (45) toplumsal değişme etkenlerine
karşı oumlzellikle genccedillerin gelenekleri oumlğrenmek ve yaşatmak konusunda gerekli
ccedilabayı goumlstermediklerine inanmakta ve bunu sitayişle karşılamaktadır
Genccedillerin gelenekleri yeterince bilmediğini savunanlar buraya goumlccedil ile birlikte
genccedillerin karşılaştığı yeni koşullara ve burada oumlzellikle genccediller accedilısından
gelenekleri uygulama şansının yeterince olmadığına inanmaktadır
Geleneksel değerlerin korunması noktasında koumlydeki insanların giyim-
kuşam konusundaki davranışları guumlzel bir oumlrnek teşkil etmektedir Tuumlrkiyersquoye
gelmeleri ccedileyrek asır olmasına rağmen oumlzellikle birinci kuşak erkek ve kadınlar
ccedilok buumlyuumlk oranda memleketlerinde giydikleri youmlresel kıyafetleri hayatın her
alanında giymeye devam etmektedir Bu kıyafetlerin memleketten tedarik
edildiği de goumlz oumlnuumlne alınırsa bu konuda goumlsterilen ccedilaba daha da iyi
anlaşılacaktır
Tablo 11 Ceylanpınara Goumlccediltuumlkten Sonra Erkeklerin Giyiminde Herhangi Bir
Değişme Olup Olmadığı
Değişme oldu mu Sayı Yuumlzde
Hiccedil değişme olmadı 88 481
Ccedilok az bir değişme oldu 67 366
Tamamen değişti 28 153
Toplam 183 1000
Hane reislerinin Ceylanpınarrsquoa goumlccediltuumlkten sonra giyim-kuşamlarındaki
değişimin niteliğine bakıldığında yaşa ve cinsiyete goumlre oumlnemli değişiklikler
goumlsterdiği anlaşılmaktadır Hane reislerinin yarısına yakın bir kesimi (481)
erkeklerin kılık kıyafetinde hiccedilbir değişme olmadığını belirtirken 366rsquosı ise
ccedilok az bir değişme olduğunu ifade etmiştir Hane reislerinin153rsquouuml ise buraya
goumlccediltuumlkten sonra insanların kıyafetlerinin tamamen değiştiğini iddia etmiştir
Toplumun değerlerinin bireye aktarıldığı sosyalleşme suumlrecinde
kadınların oumlnemli bir roluuml vardır Bu noktada giyimden konuşmaya okur-
yazarlığa kadar değişimin en az goumlruumllduumlğuuml kesim olarak kadınlarda değişim ve
kaynaşmanın sınırlı bir duumlzeyde olduğu rahatlıkla soumlylenebilir
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
180
Tablo 12 Ceylanpınara Goumlccediltuumlkten Sonra Kadınların Giyiminde Herhangi Bir
Değişme Olup Olmadığı
Değişme oldu mu Sayı Yuumlzde
Hiccedilbir değişme olmadı 103 563
Ccedilok az bir değişme oldu 67 366
Tamamen değişti 13 71
Toplam 183 1000
Kadınların toplumsal alanda goumlruumlnuumlrluumlklerinin ccedilok sınırlı olduğu
koumlydeki kadınların giyim kuşamının hemen hemen hiccedil değişmediği Tablo 12rsquode
ccedilok accedilık olarak goumlzlenebilmektedir Goumlruumlştuumlğuumlmuumlz erkeklerin buumlyuumlk bir kısmı
(563) eşlerinin giyim-kuşamında hiccedilbir değişme olmadığını 366rsquosı ise ccedilok
az bir değişim olduğunu ifade etmiştir Buraya goumlccedil ettikten sonra kadınların
kıyafetlerinde bir değişme yaşandığını belirtenlerin oranı oldukccedila sınırlıdır
Ccediloğunluğu Tuumlrkiyersquode doğan ccedilocukların giyim-kuşamındaki değişime
bakıldığında hane reisi ve eşlerine goumlre ccedilocukların giyimindeki değişim daha
belirgin olarak goumlruumllmektedir Aslında aradan geccedilen zaman burada doğan
ccedilocukların okulda oumlnluumlk ve pantolon giyme mecburiyeti goumlz oumlnuumlne alındığında
ccedilocukların giyiminde bile geleneksel kıyafetler lehine bir direnmeden
bahsedilebilir Gerccedilekten hane reislerinin 585rsquoi ccedilocuklarının giyiminin
tamamen değiştiğini belirtmiştir Diğer taraftan hane halklarının 311rsquoi ccedilok az
bir değişme olduğunu ve 104rsquouuml ise hiccedilbir değişme olmadığını belirtmiştir
6 Sosyal ve Siyasal İlişkiler
Daha oumlnce de belirtildiğ gibi her toplum bir şekilde ldquobizrdquo ve ldquoonlarrdquo
ayrımını yapar ve kimlerin bu ldquobizrdquoin iccediline gireceği ve kimlerin işlere
karıştırılmayacağı ya da işlerine karışılmayacak ldquoonlarrdquo grubundan olacağına
kendi kimlik politikaları ekseninde karar verir
Kendi ldquotoplumsal kimliğinirdquo korumada oldukccedila hassas davranan
goumlccedilmenler bu anlamda -belki de zorunlu olarak- ihtiyaccedil duydukları
ldquooumltekibaşkasırdquo kategorisi olarak ilccedile halkını tanımlamaktadırlar ldquoMalum her
kimlik bir farktır hususiyettir ve bu fark bir başkasına kendinden bir başka
şeye nazaran teşhis ve tasvir edilirrdquo (Bora 1997 s 58) Toplumsal kimliklerin
ldquooumltekirdquone goumlre belirlendiği kabul edilecek olursa goumlccedilmenlerin ilccedile halkından
gelebilecek etkilenmelere karşı direnccedilli davranması daha kolay anlaşılacaktır
Bu bağlamda kendilerini ilccedilenin ldquoyabancısırdquo olarak goumlren goumlccedilmenlerin
ldquoonlarrdquo olarak değerlendirdikleri Ceylanpınar ilccedilesinin sosyalsiyasal yaşamı ile
ilgili hemen hiccedilbir muumldahaleleri soumlz konusu değildir Bunun en temel sebebi
goumlccedilmenlerin kendilerini yabancı goumlrmesi buraya ait hissetmemesidir Bir diğer
ldquoEski Vatanrdquo ile ldquoYeni Vatanrdquo Arasında ya da Hem ldquoİccedileriderdquo Hem de ldquoDışarıdardquo
Olmak Ceylanpınarrsquodaki Afganistanrsquodan Goumlccedil Etmiş Oumlzbeklerin Sosyal Buumltuumlnleşmesi
181
ifadeyle kendilerini ilccedile halkına ilccedile halkını da kendilerine ldquoyabancırdquo goumlren bu
insanların kendilerini yaşadıkları ilccedileye ait olarak goumlrmedikleri anlaşılmaktadır
Tablo 13 Araştırma Grubunun İlccedile ile İlgili Kararlara Katılım Olmamasının
Sebepleri ile İlgili Goumlruumlşleri
İlccedileyle ilgili kararlara neden katılmazsınız Sayı Yuumlzde
Yabancı olduğumuz iccedilin kimse bizi dacirchil etmek istemez 97 530
Yabancı olduğumuz iccedilin katılmak istemeyiz 28 153
Uzakta oluşumuz bu tuumlr katılım engelliyor 31 169
Sayısal olarak az olduğumuzdan etkimiz olmuyor 24 131
Burası bizim yerimiz değil onların işine karışmayız 3 16
Toplam 183 1000
Gerccedilekten goumlccedilmenlerin yarıdan fazlası (53) yabancı oldukları iccedilin
kararlara dacirchil edilmediklerini 153rsquouuml de yabancı oldukları iccedilin kendileri
katılmak istemediklerini ifade etmiştir Goumlruumlşuumllenlerin 16rsquosı buranın kendi
yerleri olmaması durumunu oumlnemli bir kesim (169) fiziksel olarak uzaklığı
131rsquoi de sayısal olarak azınlıkta olmalarını neden olarak goumlstermektedir
Burada da goumlruumllduumlğuuml gibi diğer gruplar ile girilen ilişkilerde otantik
kuumlltuumlruumln kaybolmaması youmlnuumlnde goumlsterilen hassasiyet ve ldquobizrdquo kavramına
yapılan aşırı vurgu grubun dışındaki herkesi ldquooumltekirdquoleştirirken iccedile doğru bir
kapanmayı da yaratmaktadır
7 Mekacircnsal YoğunlaşmaMekacircnsal Ayrışma
Goumlccedilmenler ilccedilenin dışında belli bir alanda kuumlmelenmişlerdir Bu
mekacircnsal etnik yoğunlaşmamekacircnsal etnik ayrışma kimlik ve buumltuumlnleşme
konusunda birbirinden farklı etkiler yaratmaktadır Goumlccedilmenlerin bir arada
olması geldikleri bu yeni ccedilevrede kendilerini yalnız hissetmelerini
yabancılaşmalarını oumlnleyici bir işlev goumlrmektedir Bu mekacircnsal yoğunlaşma
aynı zamanda kendi kuumlltuumlrlerini yeniden uumlretmelerinde oumlzellikle imkacircn
vermektedir Diğer taraftan bu etnik mekacircnsal yoğunlaşma goumlccedilmenlerin iccediline
girdiği ilccedile toplumuyla uyum sağlamasını yeni toplumun değer ve davranış
biccedilimlerini oumlğrenmesini ve iccedilselleştirmesini engellemektedir Bu da iki toplum
arasında buumltuumlnleşmeyi olumsuz bir şekilde etkilemektedir Goumlccedilmenlerin
mekacircnsal kuumlmelenmeleri ayrıca karşılıklı olarak ldquobizrdquo ve oumltekirdquo etiketlenmesine
ve bu durum da karşılıklı olumsuz duyguların uumlretilmesine neden olmaktadır
Elbette goumlccedilmenlerin farklı bir mekacircnda kuumlmelenmeleri kendi
iradelerinin dışında gerccedilekleşmiştir Fakat buguumln de ccedilok buumlyuumlk oranda bu
eğilimin devam ediyor olmasını goumlccedilmenlerin ilccedile halkına karşı sahip oldukları
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
182
olumsuz goumlruumlşlerden ccedilok dil acircdet gelenek ve goumlrenek olarak birbirine yakın
birbirine yabancı olmayan ldquokendi insanlarırdquo ile birlikte olmanın sağladığı
rahatlık ile accedilıklamak muumlmkuumlnduumlr Bu anlamda goumlruumlşuumllen goumlccedilmenlerin
yaşadıkları koumlye ilişkin değerlendirmelerinde ldquokoumlyuumlmuumlzrdquo ve ldquoCeylanpınarrdquo
ayrımı belirgin bir şekildedir Bireysel olarak buumlyuumlk ccediloğunluk kendilerini
ldquoOumlzbekrdquo olarak tanımlamakta ve bu kimlik toplum diğer kamu kuruluşları ile
girilen ilişkilerin tuumlmuumlnde belirleyici olmaktadır Yaşlılarda biraz daha yoğun
olmakla beraber ccediloğunluk tarafından bu kimlik oumln plana ccedilıkarılmaktadır İki
toplumun birbirinde tamamen farklı kimliklere sahip olduğu yaygın kanaati iki
toplumun ilişkilerinde karşılaşılan olumsuz durumların oumlnemli bir sebebidir
Yapılan goumlruumlşmelerde insanların dışarıyla ilişki kurmalarındaki
ccedilekingenliğin sadece yaşlı kuşakta değil genccediller arasında da yoğun olduğu
goumlruumllmuumlştuumlr İstanbulrsquoda ccedilalışan genccedillerle yapılan goumlruumlşmelerde de bu tutum
belirgin bir şekilde goumlruumllmektedir Buumlyuumlk şehirlere ccedilalışmaya giden evli
genccedillerden eşini beraberinde goumltuumlrene rastlanılmamıştır Tamamı Tuumlrkiyersquode
doğmuş Tuumlrk okullarında okumuş bu genccedillerin hiccedilbiri ccedilalıştığı yere veya bir
başka ortama goumlccedil etmeyi duumlşuumlnmemektedir Bunun nedeni sorulduğunda
ccediloğunluğunun ldquokendilerindenrdquo olduğu bu koumlyde dayanışmanın yoğun
olduğunu burada kuumlltuumlrlerini rahatccedila yaşadıklarını belirten genccediller başka
yerlerde kendileri iccedilin yaşamın zor olacağını duumlşuumlnmektedirler
Edinilen goumlzlemlere goumlre ana vatanlarına geri doumlnmeyi duumlşuumlnmeyen
Oumlzbekler bulundukları koumlyden başka bir yere de goumlccedil etmeyi pek
duumlşuumlnmemektedirler Sadece birinci kuşaktan insanlar değil Tuumlrkiyersquode
doğmuş burada okumuş ve ccediloğu ana vatanları hiccedil goumlrmemiş genccediller de otantik
kuumlltuumlruumln yeniden kurulması ve devamı konusunda olduğu kadar youmlredeki diğer
gruplarla ilişki geliştirme konusunda da yaşlılardan pek farklı
duumlşuumlnmemektedirler Youmlredeki diğer gruplardan insanlar ile ilişkileri sınırlı olan
genccediller de başka gruplardan evlenmeye pek sıcak bakmaz iken oumlzellikle Oumlzbek
kızlarının başka gruptan insanlar ile evlenmelerine ccedilok daha mesafeli bir bakış
sergilemektedir
8 Genel Değerlendirme ve Sonuccedil
Ana vatanlarından uzakta yaşayan grupların en temel oumlzelliği olarak
goumlccedilmenler goumlccedil ile birlikte getirdikleri bazı değerleri ve dilleri aracılığı ile
kimliklerini koruma ve yeniden uumlretme ccedilabalarını sebat ile suumlrduumlrmektedirler
Duumlnyanın kuumlccediluumllduumlğuuml goumlrsel ve işitsel yayın organlarının geliştiği ccedilağımızda
ana vatana ait soumlzler imgeler efsaneler şarkı ve oumlykuumller bu aygıtlar aracılığı ile
genccedil kuşaklara ulaştırılarak kimliğin yeniden kurulması sağlanmaktadır
Araştırma koumlyuumlnde ccediloğunluğu Tuumlrkiyersquode doğmuş olan ikinci kuşak genccedillerin
Oumlzbek kimliğine ait imgeleri oumlğrenme sahiplenme ve suumlrduumlrme konusunda
goumlsterdikleri duyarlılık bu anlamda değerlendirilebilir
ldquoEski Vatanrdquo ile ldquoYeni Vatanrdquo Arasında ya da Hem ldquoİccedileriderdquo Hem de ldquoDışarıdardquo
Olmak Ceylanpınarrsquodaki Afganistanrsquodan Goumlccedil Etmiş Oumlzbeklerin Sosyal Buumltuumlnleşmesi
183
Oumltekilerden farklı ve burada yabancı olduklarına inanan goumlccedilmenler
hem kendi aralarında kalıcı bir buumltuumlnleşme yaratmak hem de iccedilinde
bulundukları ekonomik politik ve toplumsal yapının iccediline dacirchil edilmeleri
noktasında yeterince huumlsnuumlkabul goumlrmemeleri nedeniyle kendi iccediline kapanarak
kuvvetli bir ldquobizrdquo duygusu yaratmışlardır Mensubiyete yapılan aşırı vurgu iccedile
kapanan toplulukta ldquooumltekirdquo kavramını oumlnemli araccedil hacircline getirmiştir Oumlzellikle
sosyal ve kuumlltuumlrel anlamdaki alışverişin sınırlı seviyede olduğu ve dolayısıyla
ilişkilerin yeterince derinleş(e)mediği koumlyde karşılıklı oumln yargıların geliştiği ve
iki grup arasındaki ilişkilerin -zorunlu hacircller dışında- olabildiğince asgari
duumlzeyde yaşandığı goumlruumllmektedir İki grup arasında oumlruumllen bu duvarlar ise
gruplar arasında evlilik dostluk vb birccedilok alanda sağlıklı bir ilişkinin
gelişmesini engellemektedir Bu durum goumlccedilmenler ve ilccedile halkı arasında ccedilizilen
sınırlar oumlzellikle sosyo-kuumlltuumlrel anlamda bir buumltuumlnleşme olmasını engellediği
iccedilin sosyal buumltuumlnleşme de son derece zayıftır
İki grup birbirini accedilıkccedila reddetmiyor olsa da kaynaşma-buumltuumlnleşme
youmlnuumlnde iki tarafın da ldquoisteklirdquo olmadığı goumlruumllmektedir Afgan-Ceylanpınarlı
olarak adlandırılan ldquobiz ve ldquooumltekirdquo ayırımı buumltuumln kuşaklar tarafından bilinip
kullanılmakla birlikte bir grubun diğer gruba karşı belirgin bir olumsuz tavır
takınmadığı ilccedilede buguumlne kadar birbirlerine youmlnelik olumsuz bir hareket
yaşanmamıştır AfganlarOumlzbeklerin Ceylanpınarrsquoa goumlccediluumlnden guumlnuumlmuumlze ilccedile
halkı ile ilişkilerine baktığımızda her iki tarafın birbirine karşı belirgin bir karşı
duruş geliştirmediği goumlruumllmektedir Birbirlerine kız alıp-vermeseler de ticaret
ve kamusal alanların paylaşımında herhangi bir sıkıntı yaşamadıkları ve
karşılaşma anlarında birbirlerine karşı herhangi bir tedirginlik de soumlz konusu
değildir
Sonuccedilta birbirini accedilıkccedila reddetmeyen iki grubun kolay kaynaş(a)madığı
saptanmış guumlccedilluuml bir aidiyet vurgusu ile ccedilizilen sınırların guumlccedillendirildiği bir
diğer deyişle guumlccedilluuml bir sosyal buumltuumlnleşmenin gerccedilekleşmesinin engellendiği
goumlruumllmuumlştuumlr
Kaynakccedila
Akkaya T (1997) Bir Anadolu Kasabasında Sosyal Buumltuumlnleşme Cumhuriyet
Demokrasi ve Kimlik Bilgin N (Yay Haz) İstanbul Bağlam Yayınları
Aker A T (2006) Ruhsal Suumlreccediller Accedilısından Zorunlu Goumlccedil ve Yerinden Edilme
Zorunlu Goumlccedil ile Yuumlzleşmek İstanbul Tesev Yayınları
Aydın S (1999) Kimlik Sorunu Ulusallık ve Tuumlrk Kimliği Ankara Oumlteki Yayınları
Beter Ouml (2006) Sınırlar Oumltesi Umutlar Ankara SABEV Yayınları
Bilgin N (1994) Sosyal Bilimler Kavşağında Kimlik Sorunu İzmir Ege Yayıncılık
Bora T (1997) Cumhuriyetin İlk Doumlneminde Millicirc Kimlik Cumhuriyet Demokrasi ve
Kimlik Bilgin N (Yay Haz) İstanbul Bağlam Yayınları
Buz S (2004) Zorunlu Ccedilıkış Zorlu Kabul Muumlltecilik Ankara SGDD Yayınları
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13)
184
Conally W E (1992) Kimlik ve Farklılık İstanbul Ayrıntı Yayınları
Cornell S E Hartmann D (1998) Ethnicity and Race Making Identities in a
Changing World California Pine Forge Press
Ccedilandar C (2005) Duumlnyada Goumlccedil Olgusu Uluslararası Goumlccedil Sempozyumu 8-11 Aralık
2005 İstanbul Zeytinburnu Belediyesi
De Vos G Romanucci-Ross L (1995) Ethnic Identitiy A Psycolocultural Perspective
Ethnic Identity Creation Conflict and Accommodation Romanucci-Ross L
George De Vos (Eds) London Altemira Press
Guumln Z (2001) Goumlccedil ve Ruh Sağlığı Tuumlrkiyersquode İnsan Hakları Hareketi Konferansı
Ankara TİHV Yayınları
Guumlvenccedil B (1994) Tuumlrk Kimliği Kuumlltuumlr Tarihinin Kaynakları Ankara Kuumlltuumlr
Bakanlığı Yayınları
Kaya A (2005) Tuumlrkiyersquode Ccedilerkez Diyasporası Diyasporada Kuumlltuumlrel Toumlzuumln Yeniden
Uumlretimi Tuumlrk(iye) Kuumlltuumlrleri Pultar G ve Erman T (Der) Ankara Kuumlltuumlr
Araştırmaları Derneği
Mac Donald J S Mac Donald L D (1964) Chain Migration Ethnic Neighbourhood
Formation and Social Networks Millbank Memorial Fund Quarterly Vol 42
no 1 82-97
Merccedilil E (1966) Afganistanrsquodaki Oumlzbekler Tuumlrk Kuumlltuumlruuml Yıl IV sayı 39 269-271
Odman M T (1995) Muumllteci Hukuku Ankara AUuml SBF İnsan Hakları Merkezi
Yayınları
Okccedilay H (1997) İzmir Sefarad Musevileri Azınlık Kimliğinin Sosyolojik
Değerlendirmesi Cumhuriyet Kimlik ve Demokrasi İstanbul Bağlam
Yayınları
Smith A D (1995) Nation and Nationalizm in a Global Era New York Polity Press
Tilley V (1997) The Terms of the Debate Untangling Language About Etnicity and
Ethnic Movements Ethnic and Racial Studies Vol 20 No 3
Tufan B (2002) Kente Goumlccedil ve Uyum Kentleşme Suumlrecinde Sosyal Hizmet Ankara
HUuml SHYO Yayını
Zdzislaw M (1993) Symbols Conflict and Identity New York State University of
New York Press
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 185-210
OSMANLI ĠMPARATORLUĞUrsquoNDA KAMUSALLIĞIN OLUġUMU
SUumlRECĠNDE KAHVEHANELERĠN ROLUuml UumlZERĠNE SOSYOLOJĠK
BĠR DEĞERLENDĠRME
Hasan SANKIR
Oumlzet
Bu makale Habermascı anlamda kamusal alan dinamiklerinin Osmanlı
toplumu iccedilin gerccedilekleşme suumlrecini araştırmaktadır Bu suumlreccedilte kahvehanelerin
ortaya ccedilıkışı ve beraberinde meydana gelen sosyal ve siyasal değişimler tarihsel
suumlreccedil iccedilerisinde incelenmektedir Sosyal hayata katılan kahvehaneler ccedilok farklı
işlevi bir arada yerine getirmiştir Bir yandan sosyalleşme ve eğlence mekacircnı
olarak goumlrev yapmış diğer yandan muhalefet ve eleştiri ortamını yaratmıştır Bu
yazı kahvehaneler ve sosyal alana kattığı yenilikleri kamusal alan dinamikleri
bağlamında tartışmaktadır
Anahtar kelimeler Osmanlı İstanbul Habermas kamusal alan
kamusal mekacircn kahvehane kamuoyu muhalefet
A Sociological Evaluation of the Role of Coffeehouses in the Process
of Publicity Formation in Ottoman Empire
Abstract
This work aims to explore the Habermas process existed for public
domain dynamics in Ottoman society In this process the existence of coffee-
houses and the resulted social and political changes are going to be investigated
from a historical point of view The coffeehouses existed in social life perform
several functions at the same time They have not only played the roles of
socialization and entertainment but provided an environment for opposition and
criticism as well On the one hand they were the places of socialization and
entertainment on the other hand they created an environment of opposition and
criticism In this study coffeehouses and the novelties they brought to social life
are going to be discussed in the context of public domain dynamics
Key words Ottoman Istanbul Habermas public domain public place
coffeehouse public opinion opposition
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 186
1 GiriĢ
İlk kahve iki tuumlccar tarafından ticari amaccedillarla İstanbul‟a getirilmiştir
Kısa suumlre iccedilerisinde kahvehaneler accedilılmış ve hızla tuumlm İstanbul‟a yayılmıştır
Sayıları hızla artan kahvehaneler her kesimden insanı yacircrenlik etmek vakit
geccedilirmek amacıyla kendilerine ccedilekmiştir Boumlylece bu mekacircnlara toplumun her
kesiminden insanlar gelmeye ve sosyalleşmeye başladılar Zamanla bu
sosyalleşme suumlreccedilleri pek ccedilok farklı aktivitelerle genişledi ve zenginleşti Bu
suumlreccedilte kahvehanelerin de ortaya koyduğu işlevler ccedileşitlendi Sosyal ortamın
dili kulağı olmayı başardı Kahvehanelerde toplumun her kesiminden insan
oumlzguumlrce sohbet ediyor o ana kadar konuşulmayan pek ccedilok konu guumlndeme
geliyor ve zaman zaman devlet hakkında konuşularak eleştiriler dile
getiriliyordu Bu suumlreccedilte kahvehaneler bireylerin sosyalleşme haber alma
konuşma tartışma bilgi edinme bilinccedillenme eğlenme hoş vakit geccedilirme gibi
pek ccedilok farklı ihtiyacını gideren mekacircnlara doumlnuumlşmuumlşlerdir Osmanlıda
kahvehaneler oumlncesi insanlar guumlndelik yaşam pratikleri iccedilerisinde alışveriş
yaptıkları duumlkkacircnlarda hamam bozacı meyhane ya da camiler gibi yerlerde
sosyalleşme suumlreccedillerinin bir kısmını gerccedilekleştirirlerdi Fakat burada sayılan her
mekacircnın sosyalleşme accedilısından belli kısıtlılıkları soumlz konusuydu Kahvehaneler
ise herkese accedilık olmaları ve bu anlamda bir kısıtlamaya sahip olmamaları
nedeniyle ccedilok ilgi goumlrduumller ve diğer mekacircnlara alternatif olmayı başardılar Bu
durum beraberinde devletle oumlzel alan arasında yani siyasal iktidarla halk
arasında devlete muhalif bir blok oluşmasına neden oldu Ya da en azından
siyasal otorite bu durumu boumlyle değerlendirerek kahvehanelere karşı bir dizi
oumlnlem alarak bu mekacircnları kontrol altına almaya ccedilalışmıştır Bu suumlreccedil kamusal
alan ve kamuoyunun ortaya ccedilıkma suumlreciyle benzerlikler goumlstermektedir
Ccedilalışma Habermascı yaklaşıma goumlre kamusal alan dinamiklerinin Osmanlı
toplumunda oluşma suumlrecini tartışmaktadır
2 AraĢtırmanın Problemleri
Osmanlı İmparatorluğu‟nda kamusallığın oluşumu suumlrecinde
kahvehanelerin roluumlnuuml tartıştığımız ccedilalışmanın problemleri şoumlyledir
1 Osmanlı İmparatorluğu‟nda ortaya ccedilıktıkları ilk yer olan İstanbul‟da
kahvehaneler insanların bazı ortak sosyal ve kuumlltuumlrel yaşam pratiklerini
uumlrettikleri ve paylaştıkları birer kamusal mekacircn mıydı
2 Kamusal mekacircnlar olarak kahvehaneler Habermascı yazınsal
kuumlltuumlrel ve daha sonra da politik kamusal alanın ortaya ccedilıkmasına hizmet
edebilmişler midir
3 Osmanlının kendi sosyal yapısına uygun bir şekilde ortaya ccedilıkmış
olan estetik duygusal siyasal ifade biccedilimleriyle ve gerektiğinde soumlylenti gibi
mekanizmalar yoluyla gerccedilekleştirilen amaccedil youmlnelimli eylemler ortaya koyarak
Osmanlı Ġmparatorluğursquonda Kamusallığın Oluşumu Suumlrecinde
Kahvehanelerin Roluuml Uumlzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
187
devlete karşı guumlccedil blokları oluşturmaları sonucu Osmanlının kendi sosyal ve
siyasal oumlzellikleri dacirchilinde kendine has kamusal alan dinamiklerini yarattığı
soumlylenebilir mi
31 Kavramsal ve Kuramsal Ccedilerccedileve
31 Kavramsal Ccedilerccedileve
Kamusal Alan
Kamusal alan tanımı ilk kez 1962 yılında Juumlrgen Habermasın Kamusal
Alanın Yapısal Doumlnuumlşuumlmuuml Burjuva Toplumunun Bir Kategorisi Uumlzerine
Araştırmalar (Strukturwandel der Oumlffentlichkeit) adlı kitabında ele alınmıştır
Habermas kamusal alanı oumlzel şahısların kendilerini ilgilendiren ortak bir
mesele etrafında akıl yuumlruumlttuumlkleri rasyonel bir tartışma iccediline girdikleri ve bu
tartışmanın neticesinde o mesele hakkında ortak kanaati kamuoyunu
oluşturdukları araccedil suumlreccedil ve mekacircnların tanımladığı hayat alanı (Habermas
2000 s 107) olarak tanımlar
Kamuoyu
Geniş anlamda kamu ccedilıkarını ilgilendiren bir konu hakkında halkın
genel kanaat ve duumlşuumlnceleri bir başka ifadeyle toplum hayatının ccedileşitli guumlccedilluumlk
ve problemleri karşısında belirli bir zamanda belirli bir insan grubu arasında
yaygın duumlşuumlnce ve bakış accedilılarını anlatan bir kavramdır
Karnavalesk
Farkların reddedildiği ve oumlzne pozisyonlarının homojen olduğu sınıfsal
eşitsizliklerin ortadan kalktığı hiyerarşik yapıların ilişkiler uumlzerinde bir
huumlkmuumlnuumln olmadığı yasa ve kısıtlamaların olmadığı yapmacık ilişkilerin
olmadığı sahici oumlzguumlr ilişkilerin kahkaha neşe dolu bir ortamda gerccedilekleşmesi
durumunu ifade eder
Goumllge Oyunu
Genellikle deriden kesilmiş birtakım insan hayvan ve eşya tasvirlerinin
arkadan ışık verilerek goumllgelerinin gerili beyaz bir perde uumlzerine duumlşuumlruumllmesiyle
oynatılan oyundur İlk olarak Doğuda ortaya ccedilıkarak yetkinleşen goumllge
oyununun buumlyuumlsel-dinsel koumlkenlerden kaynaklandığı Ccedilinde 11 yuumlzyıla
uzandığı belirtilmektedir Tuumlrk goumllge oyunu olan Karagoumlz geleneksel dinsel
biccedilimlerin dışında gelişme goumlsterdiği kadar duumlnyevi ve komik iccedilerikli de
olmuş toplumsal eleştirel ccedilizgiler taşımış buumltuumln Osmanlı topraklarına
Yunanistan ve Balkanlara yayılmıştır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 188
32 Kuramsal Ccedilerccedileve
Son yıllarda oumlzellikle sosyal bilimcilerin şehir hayatının bir parccedilasını
oluşturan ve belki de goumlzden kaccedilmış olan kahvehaneler gibi kuumlccediluumlk birimler
uumlzerinde ccedilalışmalarını arttırdığı goumlruumllmektedir Kahvehanelerin sosyal
bilimcilerin ilgisini ccedilekmesi kamusal alan kavramının tartışmaya accedilılmasıyla
birlikte olmuştur ldquoKamusal alanrdquo kavramı Habermas‟ın 1964 yılında Almanca
yayımlanan Kamusal Alanın Yapısal Doumlnuumlşuumlmuuml adındaki eserinin 1989 yılında
İngilizceye ccedilevrilmesiyle birlikte tartışmaya accedilılmıştır Kamusal alan
tartışmalarıyla birlikte kahvehane veya benzer sosyal ve kuumlltuumlrel şehir kurumları
uumlzerine yapılan ccedilalışmalar kamusal-oumlzel hayata ve yapılarına youmlnelik uumlretilen
yeni fikir ve kavramlar doğrultusunda kuramsallaştırılıp incelenmiştir
Kahvehaneler ve kamusal alanların ortaya ccedilıkış suumlrecindeki ilişki pek ccedilok
araştırmacı-tarihccedili ve teorisyenin kullanım alanına girmiş ve farklı bakış
accedilılarıyla ele alınarak yeni tartışmaların doğmasına olanak sağlamıştır
Habermas‟ta kamusal alan oumlncelikle tek tek insanların devlet ve diğer
politik otoritelerle karşı karşıya geldiği bir alandır Bu noktada Habermas
tartıştığı kamusal alan yaklaşımında 17 yuumlzyıl Avrupası ve Buumlyuumlk
Britanyasındaki yeni kuumlltuumlrel kurumlar olarak kahvehaneler ve salonlardan soumlz
eder Habermasın tasarımına goumlre kahvehaneler oumlnce yazınsal eleştirilerin ve
zaman iccedilinde de politik karşı ccedilıkışların uumlretildiği mekacircnlara doumlnuumlşuumlrler ve buna
paralel olarak da ldquopolitik kamusal alanrdquoın 18 yuumlzyıl koşulları iccedilinde ortaya
ccedilıkışında oumlnemli roller uumlstlenirler
Kamusal alan tartışmaları tarihsel planda iki farklı yaklaşım şeklinde
ele alınmıştır Bunlardan ilki Habermasın yorumlarındaki gibi siyasi topluluk
bağlamındadır İkincisi ise Philip Aries ve Richard Sennettin ccedilalışmalarındaki
gibi akışkan ve ccedilok biccedilimli bir toplumsallığın alanı şeklindedir Literatuumlrde kimi
araştırmacılar (Mardin 1995) 19 yuumlzyıla kadar Osmanlı toplumunda etkin bir
kamusal alanın toplumda var olmadığı ileri suumlrerler Ccedilalışmamız bu savı
tartışmaya accedilmaktadır Zira Batılı anlamda kamusal alan dinamikleri oluşmuş
olmasa bile Batı dışı bağlamda Osmanlının kendine has sosyal koşulları
iccedilerisinde Kamusal alan dinamiklerinin ortaya ccedilıktığı ve bu bağlamda canlı
bir sosyalliğin meydana getirdiği bir kamusal alan yaklaşımı ortaya
konmaktadır Bu iki yaklaşım kahvehaneler uumlzerindeki kamusal alan
tartışmalarının gerccedilekleşebilmesi iccedilin oumlnemlidir Ayrıca kahvehaneler uumlzerinden
yapılan kamusallık tartışmaları bu mekacircnların Batı‟daki formlarından yaklaşık
yuumlz yıl oumlnce Osmanlı sosyal hayatına girmiş olmasına rağmen tartışmada
kullanılan Batılı tarzdaki yaklaşımlar nedeniyle Osmanlının durumunu
accedilıklamada yetersiz kalmaktadır Kamusallık bağlamındaki bu iki farklı
yaklaşımın her biri Osmanlının oumlzel konumu nedeniyle Osmanlı sosyal
yaşamındaki kamusallık dinamiklerini accedilıklamada yetersiz kalsa da her birinin
tartıştığı belirli oumlzellikler Osmanlının durumunu accedilıklamada kullanılabilir
Osmanlı Ġmparatorluğursquonda Kamusallığın Oluşumu Suumlrecinde
Kahvehanelerin Roluuml Uumlzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
189
Habermas ekseniyle Aries-Sennett ccedilizgisindeki farklılık yalnızca kamusal
alanın temsiline dairdir Bununla birlikte ccedilalışmamızın problemleri
doğrultusunda yapılacak olan tartışma accedilısından bahsedilen analitik ayrım
oumlnemlidir Bununla birlikte ccedilalışmamızda kamusal alanı soumlylemsel iletişim
(soumlylenti) alanı veya bilinccedilli kolektif eylem alanı gibi değerlendiren
duumlşuumlnceleri reddetmemekte ve bu manada kolektif eylemin goumlstergelerini
dikkate almaktadır Ccedilalışmamızın bir diğer vurgusu da kahvehaneleri
konuklarına heterojen tarzda birlikte var olabilme olanağı sunan mekacircnlar
olarak algılaması uumlzerinedir Burada anlatılmak istenen kahvehanelerin
katılımcıların etkileşim rituumlellerinin sergilendiği sosyal alandaki ccedilok farklı
kesimlerden pek ccedilok insanı bir araya getiren sosyal mesafe ile fiziksel
yakınlığın beraberce ve sembolik biccedilimde sergilendiği mekacircnlar olarak
goumlruumllmesi fikridir (Weintraub 1997 s 25)
Ccedilalışmamızda Osmanlı İstanbulunda kahvehanenin kamusal alanın
başlıca mekacircnı olarak ortaya ccedilıkış suumlreci doumlrt farklı başlık altında
incelenmektedir Bu anlamda amaccedil ortaya koymaya ccedilalışılan tarihsel suumlreccedil
iccedilerisinde kahvehanelerin ortaya ccedilıkması ve şehirdeki sosyal kuumlltuumlrel yapıya
katkıları ve meydana getirdiği değişiklikleri goumlstermektir Boumlylece
kahvehanelerin birer ticarethane olarak ortaya ccedilıkmasıyla birlikte sosyal
mekacircnlara doumlnuumlşuumlmuuml tarihsel suumlreccedil iccedilerisinde ele alınacaktır Bu noktada
yazımız kahvehanelerin sosyal alanın her kesiminden katılımcıların
oluşturduğu heterojen bir topluluğa doumlnuumlştuumlğuumlnuuml aynı zamanda sunduğu
sosyalleştirme ve eğlence muhalefet ve eleştiri bilgi edinme soumlylenti
uumlzerinden kolektif eylemler ortaya koyma gibi farklı işlevsellikleri yerine
getirdiğini ve boumlylece devletle halk arasında devlete karşı olan bir alan
oluşturduğunu bir başka ifadeyle kahvehanelerle birlikte bu mekacircnlarda
uumlretilen etkileşimlerin siyasal otoriteyle sıradan halkın karşılaştığı alanlar ortaya
ccedilıkmasına neden olduğunu tuumlm bu suumlrecin kamusal alan dinamiklerinin ortaya
ccedilıkışı olarak algılanabileceğini ortaya koyacaktır
Ccedilalışmamız tartışmalarını kahvehaneler uumlzerine yapılmış ccedileşitli
araştırmalar uumlzerinden yapmaktadır Kahvehaneler uumlzerine ccedilok geniş bir
literatuumlr yoktur Bununla birlikte son yıllarda sosyal bilimler alanında popuumllerlik
kazanmış olan bu konu uumlzerine yayımlanmış doktora tezleri ve makaleler soumlz
konusudur Bu tezler ve makaleler tartışmanın ortaya konmasında birincil
kaynaklar olarak kullanılmıştır Literatuumlruumln kısıtlı olması var olanların tarihsel
bazı dokuumlmanlardan ibaret olması ve ayrıca konunun kamusal alan kavramı
ccedilerccedilevesinde tartışılıyor olunması bu alandaki dar olan literatuumlr uumlzerinde daha
da seccedilici davranmayı gerektirmiştir Son yıllarda kahvehane uumlzerine
ccedilalışmalarıyla dikkat ccedileken beş akademisyenin yakın zamanda sonuccedillanmış
olan araştırmalarını bir araya getirdikleri Ahmet Yaşar‟ın editoumlrluumlğuumlnde
yayımlanan Osmanlı Kahvehaneleri isimli kaynak bu suumlreccedilte kullanılan ana
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 190
eksendeki kaynak olmuştur Ccedilalışmamızda bu kitapta yer alan beş makale ve
yayımlanmış olan diğer tezler uumlzerinden araştırmanın problemleri dacirchilinde
kamusal alan tartışmalarına yer verilmiştir Bu makalelerin ve yayımlanmış
doktora tezlerinin en oumlnemli ortak yanı kamusal alan kavramsallaştırmasının
kahvehaneler uumlzerinden sosyallik ve etkileşim alanı olarak ele alınıp
kamusallığı ortaya koyma ccedilabasıdır Bu makalelerin bir diğer ortak yanı ise
kahvehanelerin ortaya ccedilıkış suumlrecinde başta evler olmak uumlzere hamamlar
meyhaneler bozacılar camiler gibi diğer kamusal mekacircnlarla olan ilişkisini ve
etkileşimlerini ve bu mekacircnın uumlrettiği kamusallık ve toplumsallık biccedilimlerini
iktidarın bu mekacircnlar uumlzerindeki kontrol ccedilabasını ve bu mekacircnın kamuoyu ile
ilişkisini ortaya koymasıdır
4 Kamusal Alan Kavramı Uumlzerine
ldquoKamusal alanrdquo kavramı tarihsel suumlreccedil iccedilerisinde ldquomoderniterdquoyle paralel
giden bir kavram olarak karşımıza ccedilıkar 16 yuumlzyılda ticari kapitalizmin
gelişmesi ve değişen siyasi iktidar yapısıyla birlikte yeni bir tuumlr kamusal alanı
oluştu Bu suumlreccedilte sosyal hayat modernitenin ilerleme anlayışına uygun olarak
ldquokamusal alanrdquo ve ldquooumlzel alanrdquo olarak iki farklı şekilde kurgulanmış oldu
Boumlylece oumlzel alan ekonomik ilişkileri ve kişisel alanı kapsadı Bu ayrımın
temelinde sanayileşmeye bağlı olarak gelişen kapitalist toplum yapısı yer
almaktadır Kapitalizm oumlncesi toplumda hem tarım hem de imalat sektoumlruumlnuumln
merkezi durumundaki aile sanayi toplumuna geccedilişle birlikte bu işlevini
kamusal alana bırakmıştır
Geleneksel toplumda kısaca siyasal sosyo-kuumlltuumlrel ve sosyo-ekonomik
yaşamın merkezi konumundaki aile modern toplumda bu youmlndeki işlevlerini
aile dışındaki sosyal alana bırakmıştır Bu doumlnemde Habermas‟ ın ldquokamusal
yaşamın enformatik boyuturdquo olarak dikkat ccedilektiği ve esasında siyasal duumlşuumlnce
accedilısından da oumlnemli başka gelişmeler yaşamaktaydıhellipTiyatro sinema eğlence
kuluumlpleri okul gazete dergi ve sanat gibi modern toplumun etkinlik alanları
kamusal yaşamı net biccedilimde oumlzel yaşam alanından ayırmaktaydı Kamusal
yaşam alanını oumlzel şahısların ailenin ve ekonomik muumldahale alanının dışındaki
bir alan anlamına getiren ldquopublicityrdquo (kamusallık) kavramı bu hengacircme iccedilinde
anlamlı bir biccedilimde kullanılmaya başlandı (Ccedilaha 2004 ss 76-77) Habermas‟ın
ortaya koyduğu kamusal alan bireylerin kendi goumlruumlşlerini accedilık platformda
oumlzguumlrce tartıştıkları bir alandır Habermas yurttaşların eşit bir biccedilimde kamusal
alanda kendilerini ilgilendiren konularda rasyonel ve eleştirel bir biccedilimde
tartışabilmesini demokrasinin temeli olarak anlatır (Goumlle 2000 s 9)
Oumlzel ve kamusal alan ayrımıyla birlikte iktidar ve halk arasında yani
devlet ve oumlzel alan arasında Habermas‟ın burjuva kamusal alan olarak
kavramlaştırdığı kamusal alan ortaya ccedilıktı Bu yeni alan devletin bir parccedilası
olmamakla birlikte aksine burjuvalar tarafından devletin eleştirildiği devletin
Osmanlı Ġmparatorluğursquonda Kamusallığın Oluşumu Suumlrecinde
Kahvehanelerin Roluuml Uumlzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
191
genel tavrı ve politikalarıyla ccedilatışan eleştirilerin tartışmaların yapıldığı bir
alandı Bu alan oumlzel bireylerin kamusal sorunlarla ilgili yapmış oldukları
tartışmaların uumlzerinde bir sınırlanma kısıtlamanın olmadığı herkese accedilık bir
alandı (Thomson 1993 ss 175-176)
Habermas‟ın accedilıklamalarında basının suumlrekli gelişmesi ve kasaba ve
şehirlerdeki yeni sosyalleşme merkezlerinin oluşması burjuva kamusal
alanlarının ortaya ccedilıkmasında etkili olmuştur 17 ve 18 yuumlzyıllarda Fransa‟da
salonlar İngiltere‟de kahvehaneler ve Almanya‟da okuma odaları kamusal
alanın başlangıccediltaki kurumlarıdır Bu alanlar eğitimli elitlerin birbirleriyle
tartışmalar yaptıkları goumlruumlşlerini paylaştıkları sosyal mekacircnlardı Dolayısıyla
Habermas‟a goumlre kamusal alan burjuva sınıfının bir araya gelerek uumlzerinde
herhangi bir sınırlandırma yaşanmayan tartışmalar gerccedilekleştirebildikleri hatta
devlete karşı fikirler eleştiriler uumlreten devletten bağımsız merkezler anlamına
gelmekteydi(Habermas 2000 s 107) Boumlylece burjuva sınıfının bir araya
gelerek edebiyat tartışmalarıyla başlayan ve siyasi sohbetlerle devam eden
devletten ve ekonomik ccedilıkarlardan bağımsız sosyal alanlar ortaya ccedilıkmış oldu
Habermas‟a goumlre kamusal alanın oluşumuna oumlncuumlluumlk eden bu mekacircnlar
bir araya getirdikleri insanların bileşimi ve buumlyuumlkluumlğuuml davranış tarzı
bakımından benzer oumlzellikler taşımaktadırlar Benzerliklerinden ilki bir araya
gelenlerin toplumsal ve ekonomik statuumlsuumlnden kaynaklanan guumlccedil ve saygınlığı
yok sayan bir anlayışının var olmasıdır Her tuumlrluuml kamusal mevki iktisadi
bağımlılıklar ve yasal duumlzenlemeler devre dışı bırakılmaktadır İkincisi felsefi
ve edebicirc eserlerin meta değeri kazanması ile birlikte herkes tarafından
ulaşılabilir olmuştur Bu eserlerin kamusal tartışmaya konu edilmesi durumu
soumlz konusudur Kitlelerin felsefi ve edebicirc eserlere ulaşabilmesini sağlayan bu
gelişme ile birlikte kitleler kamusal sorunlar hakkında konuşabilecek bir bilgisel
alt yapıya sahip olmuşlardır Basın bu suumlreccedilte oumlnemli bir katalizoumlr olarak işlev
goumlrmuumlştuumlr Uumlccediluumlncuuml olarak kamusal alanın ilkesel olarak herkese accedilıktır
(Habermas 2000 ss 98ndash107)
41 Kamusal Alan Kavramının EleĢtirisi
Fraser Habermas‟ın kamusal alan kavramına ilişkin doumlrt varsayım
saptar ve bunları eleştirir Bu varsayımların ilki bir kamusal alandaki
katılımcıların statuuml farklarını paranteze alarak sanki toplumsal olarak eşitlermiş
ldquogibirdquo muumlzakereye girmelerinin muumlmkuumln olduğuna yani politik demokrasi iccedilin
toplumsal eşitliğin gerekli olmadığına ilişkin varsayımdır Fraser bu varsayıma
karşılık olarak burjuva kamusal alanındaki soumlylemsel etkileşimin kendileri
bizatihi statuuml eşitsizliklerinin belirtileri olan uumlslup ve adap-edep protokolleriyle
youmlnetildiğini ve bu protokollerin dolaylı olarak kadınları marjinalleştirerek
onların eşitler olarak muumlzakerelere katılmalarını engellediğini iddia eder İkinci
olarak birbiriyle ccedilatışan tuumlrluuml kamuların ccediloğalmasının daha ccedilok demokrasiye
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 192
doğru değil de ondan geriye doğru bir adım olduğuna tek kapsayıcı bir
kamusal alanın her zaman iccedilin ccediloklu bir kamular anlayışına tercih edilir
olduğuna ilişkin varsayımdır Fraser bu varsayıma karşı goumlrece daha alt karşı-
kamulardan soumlz eder Fraser ezilen grup uumlyelerinin egemen kamusal alana karşı
alternatif kamusallıklar ortaya koyduğunu ve bunu tekrarladıklarını
duumlşuumlnmektedir Kadınlar işccedililer eşcinseller bu tuumlr kamusallıklar
geliştirmişlerdir Tek bir kamusal alandan farklı olarak değişik kamusallıkların
bir anlamda muumlcadelesi soumlz konusudur bu noktada Fraser‟a goumlre kamusal
katılım idealini ccediloklu kamular tek bir kamudan daha iyi başarabilir Uumlccediluumlncuuml
olarak kamusal alanlardaki soumlylemin ortak iyi uumlzerinde bir muumlzakereyle
sınırlandırılması gerektiği ve ldquooumlzel ccedilıkarlarrdquo ve ldquooumlzel meselelerrdquoin ortaya
ccedilıkmasının her zaman iccedilin sakıncalı olduğuna ilişkin varsayımdır Fraser‟a goumlre
neyin oumlzel neyin kamusal olduğuna ilişkin yapılacak bir ayrım kamular arası
muumlcadele ya da muumlzakere ile belirlenmesi gereken bir ayrımdır Erkek egemen
ideoloji tarafından dışlanan birccedilok konu kamusal alanda tartışılabilir konulardır
Sonuncusu ise demokratik bir kamusal alanın işlerlik kazanması iccedilin sivil
toplum ile devlet arasında keskin bir ccedilizginin ccedilekilmesi gerektiğine ilişkin
varsayımdır Bu varsayım kamusal alanın devlet uumlzerinde eleştirel bir
soumlylemsel kontrol kurmasını engelleyerek burjuva sivil toplum anlayışına
hizmet eder Oysa kamusal muumlzakere pratiği salt bir duumlşuumlnce oluşturma pratiği
değil bir karar verme mekanizması da olmalıdır (Fraser 2004 ss 112ndash129)
5 Osmanlırsquoda Kamusal Mekacircnların Ortaya CcedilıkıĢı ve Kamuoyu
16 yuumlzyıldan guumlnuumlmuumlze kuumlltuumlruumlmuumlzuumln bir parccedilası olan kahve ve
kahvehaneler son yıllarda sosyal bilimlerin ilgisini ccedilekmeye başlamıştır
Kahvenin ve dolayısıyla kahvehanelerin sosyal bilimlerin dikkatini ccedilekmesinde
Habermasın Kamusallığın Yapısal Doumlnuumlşuumlmuuml isimli kitabının 1989 yılında
İngilizceye ccedilevrilmesini muumlteakiben başlayan kamusal alan tartışmalarının
oumlnemli bir yeri vardır Habermasın ccedilalışmasıyla birlikte kamusallığın
toplumsal mekacircnlar uumlzerinden incelenmesi tartışmaları ortaya ccedilıkmıştır
Boumlylece kahvehaneler tarihsel suumlreccedil iccedilerisinde sosyolojik bakış accedilısıyla
değerlendirilmiş ve kahvehaneler iccedilerisinde uumlretilen ilişkiler ve bu ilişkiler
uumlzerinde siyasal iktidarın denetim kurma ccedilabalarını irdeleyen araştırmalar
ortaya ccedilıkmıştır Bu ccedilalışma Osmanlı‟da kamusal mekacircn ve kamuoyu oluşumu
suumlrecinde kahvehanelerin roluuml ve işlevlerini literatuumlrdeki ccedilalışmalar uumlzerinden
tartışmaktadır
51 Osmanlı ġehir YaĢamında Yeni Bir Mekacircn Kahvehaneler
16 yuumlzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı Devleti buumlyuumlk bir
değişim ve doumlnuumlşuumlm yaşamaya başladı Bu suumlreccedilte ekonomik kriz yerel
youmlnetimlerdeki değişiklikler şehirleşme dinicirc canlanmalar vergilendirme
sisteminde ve youmlnetim yapısındaki değişiklikler gibi buumlyuumlk bir sosyo-ekonomik
Osmanlı Ġmparatorluğursquonda Kamusallığın Oluşumu Suumlrecinde
Kahvehanelerin Roluuml Uumlzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
193
doumlnuumlşuumlmleri yaşadı Bu suumlrecin bir sonucu olarak oumlzellikle bazı boumllgelerdeki
yoğun nuumlfus artışı ve toprak sisteminin değişime uğraması karşılıklı etkileşim
iccedilerisindeki bu iki suumlreccedil klasik Osmanlı sistemindeki mevcut duumlzeni tehdit etti
ve Osmanlı ekonomik sistemindeki değişim nuumlfus hareketliliğine neden oldu
Oumlzellikle İstanbula gelen ccedilok sayıdaki goumlccedilmen şehirde hayatı zorlaştırdı ccediluumlnkuuml
bir taraftan yerel boumllgelerden toplanan vergiler azaldı diğer taraftan da
başkentin iaşesini sağlamak zorlaştı (Yaşar 2009 s 39)
Boumlyle bir ortamda kahve İstanbul‟a girdi ve kısa suumlre iccedilerisinde biri
Şamlı diğeri Halepli iki tuumlccar şehirde ilk kahvehaneleri accediltılar ve diğerleri
bunları takip etti Hiccedil kuşkusuz diğer birccedilok yerde olduğu gibi İstanbulda da
ilk kahvehanenin doumlnemin İstanbul‟u ve Tahtakale‟nin ticaret merkezi olarak
oumlnemi goumlz oumlnuumlnde bulundurulduğunda ilk kahvehanelerin burada accedilılması ve
kurucularının tuumlccar olması bir rastlantı değildir İstanbulda ilk kahvehanelerin
accedilıldığı boumllge olan Tahtakale aslında uluslararası ve yerel ticaretin odaklandığı
bir yerdi Dışarıdan gelen hemen hemen her şey bu boumllgeden şehre giriş
yapıyordu ki kahve de bunlardan biriydi Ticaretin ve buna bağlı olarak erkek
nuumlfusun yoğunlaştığı bu boumllgeyi İstanbula gelen ilk kahve tuumlccarlarının seccedilmesi
tabii ki bir rastlantı değildi 1600lere kadar ve daha sonra da artan bir ivmeyle
oumlncelikle bu boumllgede ve şehirdeki ticaretin yoğunlaştığı diğer yerlerde bir suumlruuml
yeni kahvehane accedilılmaya başlandı (Akyazıcı Oumlzkoccedilak 2009 s 20)
16 yuumlzyılda ve sonrasında Osmanlının yaşadığı değişim sosyo-
ekonomik yapıya da yansıdı Oumlzellikle İstanbul‟da yaşanan goumlccedil artan nuumlfus ile
şehrin kamusal sosyalleşmedeki buumlyuumlk artış oumlzel alanları da etkiledi Bu
değişim sonuccedilları itibarıyla sosyal hayatı da etkiledi Ev yaşamı ve konut şekli
uumlzerinde bazı değişimlerin ortaya ccedilıkmasına neden oldu Bu suumlrecin daha ccedilok ev
yaşamına ait geleneksel konukseverlik yapısının doumlnuumlşuumlmuumlyle ilişkilendirilmesi
soumlz konusudur İstanbul‟da kahvehanelerin varlığından oumlnce guumlndelik hayatın
iccedilinde insanların bir araya gelerek sohbet edip sosyalleşeceği camiler dışında
bakkal kasap manav gibi alışveriş yerlerinin yanı sıra bozahane ve meyhaneler
vardı
Kahvehanelerin accedilılışı bunlara alternatif bir mekacircnın oluşturulması
demekti belki de bu nedenle kahvehaneler ccediloğu zaman şehirde daha oumlnceden
var olan ticari yapılarla ilişkilendirilerek guumlndeme gelmiştir Bununla birlikte
benzer hizmetler sunan şehir hamamları ve berber duumlkkacircnları da bu suumlrece dacirchil
edilebilir Erken modern Avrupanın diğer kentlerinde de goumlruumllduumlğuuml gibi 16
yuumlzyıl İstanbulunda da toplum zengin orta ve dar gelirli insanların yaşadığı
mahalleler olarak boumlluumlnmemişti O yıllarda İstanbulda bir sarayın dış duvarına
yaslanmış olarak oldukccedila oumlzensiz yapılmış evlere rastlamak muumlmkuumlnduuml
bununla birlikte mahalle ccedilarşısında toplu olarak kalınan bir dizi kiralık odanın
hemen yanında saray gibi konaklar da bulunabiliyordu (Akyazıcı Oumlzkoccedilak
2009 s 22)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 194
Ancak o yıllarda İstanbulda yaşayan insanların ccediloğu bir iki odadan
oluşan bir fırını ve ahırı olan ccedilok kuumlccediluumlk evlerde ikamet ediyordu Evlerin
bağımsız olarak kullanılabilen pişirme ve yıkanma mahalleri yoktu Sadece ccedilok
odalı avlulu veya bahccedileli geniş evlerde pişirme yıkanma veya misafir ağırlama
gibi işler iccedilin kullanılan oumlzelleştirilmiş mekacircnlar bulunuyordu İmparatorluğun
pek ccedilok yerinden İstanbul‟a gelmiş olan pek ccedilok kişi toplu olarak sıra hacirclinde
yan yana yapılmış kiralık odalardaevlerde kalıyordu Bu sıra-odaev tipinde ge-
nellikle şehre dışarıdan ccedilalışmak iccedilin gelmiş bekacircr erkekler veya şehirde ba-
ğımsız ev kirasını oumldeyemeyen fakir aileler kalıyorlardı Olumsuz fiziksel ve
sosyal koşullar duumlşuumlnuumllduumlğuumlnde kahvehaneler vakit geccedilirebilecekleri
eğlenebilecekleri sohbet ederek sosyalleşebilecekleri belki de tek kamusal
mekacircn olduğundan hem bu insanlar iccedilin hem de diğerleri iccedilin oldukccedila buumlyuumlk
oumlneme sahipti (Tanyeli 2003 s 305) Bu doumlnem iccedilerisinde İstanbulda
kahvehanelerin sınırlı fiziksel koşullarda ikamet eden dar gelirli insanlar iccedilin
tek kamusal mekacircn olduğu anlaşılmaktadır Kamusal mekacircnlar olarak
kahvehaneler diğer taraftan da Osmanlı elitinin sosyal politik ve kuumlltuumlrel ilişki
ağlarını guumlccedillendirdiği bir yerel mahal işlevi goumlrmekteydi Ayrıca kahvehaneler
bu iki sosyal grup arasında bir karşılaşma alanı yaratmıştı Boumlylelikle otoriteler
halkın belki de elit grup tarafından bu karşılaşma zamanlarında
kışkırtılabileceğinden veya devlete karşı eleştirel tavır almaya doğru
youmlnlendirilebileceğinden ccedilekinmişlerdi (Koumlmeccediloğlu 2009 s 51)
Osmanlı‟da kahvehanelerin ortaya ccedilıkmasıyla birlikte bu mekacircnlar
sosyal alandan pek ccedilok kesimin ccedilekincesizce bir araya geldikleri ve yeni
toplumsallık ilişkilerini gerccedilekleştirdikleri ortak buluşma noktalarına doumlnuumlştuuml
Kahvehaneler huumlkuumlmet yetkilileri din adamları tuumlccarlar ve zanaatkacircrlar
dindarlar ve zayıf inanccedillılar gibi toplumun ccedileşitli kesimlerini bir araya
getiriyordu Boumlylece bu mekacircnlar pek ccedilok insanın ortak bir zeminde yuumlz yuumlze
ilişkiler gerccedilekleştirebilmelerine olanak sağlayarak kişisel bilgi ve deneyimle
bireysel katılımı muumlmkuumln kılan yeni bir sosyal alan oluşturuyordu
II Selim ve III Murat doumlnemlerinde İstanbulda yaklaşık 600
kahvehane vardı ve bunlar şehrin en oumlnemli boumlluumlmlerinde bulunuyordu Kuumlccediluumlk
kamusal mekacircnların varlığının sınırlı olduğu bir toplum iccedilin belirgin bir dış
mekacircnda buluşmayı sağlayan bir yeniliğin ne denli ccedilarpıcı olduğu aşikacircrdı
Aynı zamanda bu kurum evin mahallenin ve tekkenin oumlzelleştirici etkisi
nedeniyle sosyal olarak sınırlandırılan muumlşteriler iccedilin canlı bir kamusal mekacircn
yarattı Elbette başka kamusal mekacircnlar da vardı cami ccedilarşı veya hamam gibi
yerlerde yabancılar karşılaşıp sosyalleşebilirdi Ancak kahvehane aktif işlevi
toplumsallık olan bir kurum olarak ortaya ccedilıktı Meyhane gibi karşılaştırılabilir
kurumlar da mevcuttu ama bunların hiccedilbiri muumlşteri kitlesinin ve faaliyetlerin
ccedileşitliliği bakımından kahvehane kadar kapsayıcı değildi Şehrin sakinleri iccedilin
camiye bir alternatif sunan kahvehaneler kamusal alanın sekuumllerleşmesinin de
Osmanlı Ġmparatorluğursquonda Kamusallığın Oluşumu Suumlrecinde
Kahvehanelerin Roluuml Uumlzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
195
araccedilları oldular Hatta tarihccedili Peccedilevi insanların cami yerine kahvehaneyi tercih
etmesinin din adamlarının yakınmasına yol accediltığını aktarır Bu mekacircnlarda
yoğun bir edebicirc faaliyetin gerccedilekleştirildiği de goumlzlenmiştir
Kahvehane muhabbeti sıkıcı ve yavan değildi Kahvehane bir ccedileşit
edebiyat forumu hacirclini almıştı şairler son eserlerini kitlenin eleştirel bir
değerlendirmesine sunabiliyordu Kahvehanelerin diğer koumlşelerinde
sanat bilim veya edebiyat hakkında ateşli tartışmalar yuumlruumltuumllebiliyordu
(Koumlmeccediloğlu 2009 s 51)
Kısacası kahve farklı bir sosyalleşmeye dayanan yepyeni bir sosyal ve
kuumlltuumlrel deneyimin gelişmesine katkıda bulunmuştu Bu anlamda kahvehaneler
ziyaretccedililerini bu oumlzellikler dacirchilinde ccedileşitli kapasitelerle donatarak ccedilok farklı
işlevsellikleri yerine getirmesi bakımından oumlzel bir oumlneme sahipti
52 Yeni Bir SosyalleĢme ve Eğlence Mekacircnı Olarak Kahvehaneler
İstanbul‟da kahvehanelerin ortaya ccedilıkmasıyla birlikte sosyal alanda bu
yeni mekacircnlara buumlyuumlk ilgi goumlsterildi Kahvehanelerin goumlrduumlğuuml ilginin
nedenlerinden biri de bu mekacircnların bir anlamda herkese hitap etmesi ve ccedilok
youmlnluuml işlevselliğe sahip olmasıydı Sosyal alanda kahvehanelerin yerine
getirdiği işlevlerden bir diğeri ise muumldavimlerinin sosyalleşme ve eğlence
ihtiyaccedillarını karşılayabilecek bir mekacircn olmasıdır
Kahvehaneler ortaya ccedilıktıkları guumlnden itibaren sosyal yaşamda farklı
bir sosyalleşmeye ve medeniliğe dayanan yepyeni bir sivil deneyimin
gelişmesine katkıda bulunmuş oldular Kamusal davranışın toplumsal
rituumlellerini karşılıklı olarak icra eden yabancılar veya birbirine aşina kişiler
arasındaki bu yuumlz yuumlze karşılaşma medenilik olarak adlandırılır Medenilik de
rutin olarak yabancılarla ilgilenme kapasitesini geliştirir (Lofland 1973 182
6) Kahvehaneler muumlşterilerini bu kapasiteyle donatmak bakımından işlevsel
bir oumlneme sahipti Muumldavimler yeni davranış kodlarını oumlğrenirken birbirlerinin
fikrine saygı goumlstermek ve kendilerine hacirckim olmayı becermek zorundaydılar
aksi hacirclde guumlndelik etkileşimlerinin tadını ccedilıkaramazlardı Boumlylece
kahvehaneler faaliyetleri farklılıkları ve hevesleriyle muumlşterileri iccedilin dinamik
ve canlı bir atmosfer yaratmışlardı Kahvehanelere gelenler zaman zaman
sadece konuşmanın verdiği haz ve eğlence iccedilin sohbetlere dalıyorlardı Bir
konuşma biccedilimi ve sosyalleştirici bir etkileşim şekli olarak dedikodu da bu
sohbetlerin bir kısmını oluşturuyordu Fakat kahvehaneler boş muhabbetlerin
suumlrduumlğuuml mekacircnlar olmaktan uzaktı buralarda toplumsal siyasi ve kuumlltuumlrel
meseleler hakkında tartışılır ve yoğun edebicirc faaliyetlerde bulunulurdu Peccedileviye
goumlre ziyaretccedililerin bir kısmı kitap ve risaleler okur bazıları tavla ve satranccedil
oynardı bazıları ise yeni lirik şiirler getirir ve edebiyat hakkında konuşurdu
Kahvehanelerin hatipleri ve onların nutuklarını hayranlıkla dinleyen muumlşterileri
de vardı (Koumlmeccediloğlu 2009 s 53)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 196
Pek ccedilok mahalle kahvehanesi camilerin oldukccedila yakınında
kurulmuştu İnanccedillı kimseler iccedilin buraları namaz vaktinden evvel toplanılan
bekleme salonlarıydı Kuumlccediluumlk ccedileşmeleri minik fıskiyeli havuzları ile minyatuumlr
cami avlularını andırıyorlardı Kahvehanelerin duvarları Kuran‟dan ayetler
Peygamber hadisleri ve Mekke-Medine resimleriyle donatılmıştı Namaz
vaktini bekleyenler iccedilin dinicirc muumlzik ccedilalınır tarihicirc zaferlerden bahseden destanlar
okunurdu (Georgeon 1999 s 46) Ayrıca Georgeona goumlre bu kıraathane bir
akademisyenler kuluumlbuumlyduuml Fevziye Kıraathanesi de boumlyledir İlk sinema filmi
burada goumlsterilmiştir Ccedilok daha sonra İstanbulun ilk sinema salonu Millicirc
Sinema da aynı yerde accedilılacaktır 1857de accedilılan Sarafim Efendi
Kıraathanesinin alt katı bir basımevi olarak ccedilalışmıştır Bu kıraathanelerde
gazeteler dergiler broşuumlrler rahatlıkla erişilebilir durumdaydı (Georgeon 1999
s 72) Osmanlıda 17 yuumlzyıl kahvehanelerini inceleyen Ayşe Saraccedilgile goumlre
kahvehanelerin sosyalleştirici oumlzelliği tuumlketiciler arasındaki sosyal ayrımların
geccedilici olarak ortadan kalkmasını sağlıyordu İstanbul kahvehanelerinde
herhangi bir tartışma konusu ortak bir guumlndeme doumlnuumlşebilirdi herhangi biriyle
iletişim kurabilir herhangi bir sohbete katılabilirdiniz sohbet eden kişileri
şahsen tanıyıp tanımadığınızın veya sohbete katılmak iccedilin davet alıp
almadığınızın oumlnemi yoktu Kişilerin sosyal koumlkenleriyle ilgili bir ima sadece
terbiyesizlik olarak değerlendirilmekle kalmaz aynı zamanda enformasyon
akışını da engellerdi (Saraccedilgil 1999 s 28) Peccedilevi şehrin yeni mekacircnları olarak
kahvehaneleri yuumlksek ruumltbeli memurlardan aylaklara kadar ccedilok farklı itibar
duumlzeylerine sahip kimselerce ziyaret ettiğini soumlyler Her tabakadan insan
duumlzenli olarak bu yerlere geliyor Bu ve benzeri değerlendirmeler kahvehane
toplumunun aydın ve memurlardan oluşan kuumlccediluumlk bir seccedilkinler zuumlmresi
olmadığını goumlsterir Her ne kadar zaman iccedilerisinde farklı mesleklere ve ccedileşitli
loncaların uumlyelerine hizmet eden kahvehaneler ortaya ccedilıkmış olsa da bunların
muumlşterilerine sundukları hizmet dışlayıcı bir nitelik taşımıyordu (Koumlmeccediloğlu
2009 s 53)
Kahvehaneler her kesimden muumlşterilerinin bir araya gelerek
sosyalleşmelerini sağlamakla birlikte aynı zamanda muumlşterilerinin iyi vakit
geccedilirdiği eğlendiği guumllduumlğuuml ve goumllge oyunu orta oyunu ve kuumlccediluumlk ccedilapta tiyatro
gibi ccedileşitli performansları izlediği mekacircnlar olmuştu Bu suumlreccedilte ortaya konan
performanslarla izleyici hem iyi vakit geccedilirir hem de performansın siyasi
iccedileriğine ve dozuna goumlre sosyal alanın paylaştığı eleştirileri soumlylentileri
oumlğrenmiş olurdu
Osmanlı kahvehanelerinde kamusal alandaki dışavurumlar ccediloğunlukla
karnavalesk biccedilimler alırdı Oumlrneğin dizeleri hayata dair gerccedilekccedili bir felsefeye
dayanan ve insanların oldukccedila huumlrmet ettiği kahvehane acircşıklarının
performansları kamusal dışavurum ve toplumsallığın belirgin bir oumlrneğini
sergilemiştir Kahvehanedeki meydan okuyucu bu siyasi sohbet sadece soumlylem-
Osmanlı Ġmparatorluğursquonda Kamusallığın Oluşumu Suumlrecinde
Kahvehanelerin Roluuml Uumlzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
197
sel bağlamda gerccedilekleşmez aynı zamanda goumlsteri ve teatral şekilde de vuku
bulur Doğası itibarıyla Karagoumlz bir goumlsteri ya da komediden oumlte bir şeydir
Oyunun iccedileriği siyasi hiciv iccedilermektedir Mevcut Karagoumlz metinleri ccedilağdaş
seyyahların değindikleri tuumlrden siyaset iccedilermemelerine rağmen siyasi hiciv
Osmanlı Devletinin son yıllarına dek Karagoumlzuumln temel unsurlarındandır Bir
Batılı seyyaha goumlre Karagoumlz toplumsal ve siyasi hayata dair eleştirileri ile
oumlzguumlr bir basın gibi hareket etmektedir Bir yazarının olmaması ve anonim
geleneğin bir parccedilası olması onu daha oumlzguumlr kılmakta ve kendisine karşı tavır
alınmasını engellemektedir Mesela bazı oyunlar muumlstehcenlik iccedilermekte ve
phallus gibi aşırı şehvet oumlgelerine yer vermektedir Bu oumlzellikleriyle Karagoumlz
muumlşterileri iccedilin sadece boş zaman eğlencesi sunmaz aynı zamanda
konuşulmayanları ifade etme imkacircnı sunar Dolayısıyla Karagoumlz de kahvehane
ile aynı kaderi paylaşır ve birccedilok defa yasaklanma ile yuumlz yuumlze gelir
(Koumlmeccediloğlu 2009 s 58)
Osmanlı kahvehanelerinin ccediloğunda bir meddah bulunduruluyordu
Meddahların goumlsterileri kahvehanelerdeki teatral performansların en
popuumllerlerindendi Bu meddah geleneği sebebiyledir ki 16 ve 17 yuumlzyıl
İstanbulluları kahvehanelerdeki teatral konuşmalara oldukccedila aşinaydı
Kahvehane meddahları sadece hikacircye anlatıcıları değil aynı zamanda başarılı
oyunculardı Ccedilok ccedileşitli karakterleri tasvir etmekle yetinmiyor onları
canlandırıyorlardı Değnek ya da mendil gibi malzemeler kullanarak veya
başlıklarını değiştirerek uygun goumlrsel efektleri uumlretiyorlardı Tuumlrkuuml
canlandırmak iccedilin eski usul fes Farslı olmak iccedilin uzun şapka Laz olmak iccedilinse
kukuleta takıyor (Martinovitch 1933 s 27) Ccedileşitli ağızları ve farklı sesleri
taklit etmek konusunda ccedilok maharetliydiler Meddahlar izleyicileri ana
karakterle oumlzdeşleştirerek onları hikacircyenin iccediline ccedilekmeye ccedilalışırdı (Nutku
1999 s 64)
Kahvehaneciler uumlnluuml meddahları ccedileşitli goumlsterici ve eğlendiricileri
belirli aralıklarla ağırlamak iccedilin ccedilaba goumlsteriyorlardı ccediluumlnkuuml boumlylelikle
kahvehanenin muumlşterileri ccediloğalıyor oumlte yandan da adı saygınlığı artıyordu
AnlatıcıGoumlsterici ne yapacağını ve ne kadar suumlreceğini oumlnceden kararlaştırıyor
uumlcreti kahvehaneci tarafından oumldeniyordu Kimi uygulamalarda goumlstericinin
uumlcretini muumlşterilerin oumldediği de oluyordu Withers 17 yuumlzyıl başında bir
kahvehanede tanık olduğu okuma seansına değinir Kahvehanede her zaman
belli bir kalabalık bulunur Ortalarına oturur ve okumaya başlar (neden soumlz
ederse etsin halk anlattığına itibar eder) Boumlylece bir iki saat geccedilirdikten sonra
onların coumlmertccedile verdikleri paraları alırlar ki bu para genellikle kitabın
değerinin birkaccedil katıdırrdquo (Withers 1996 ss 176-177)
Pek ccedilok performansta izleyicilerle oyuncu arasındaki ayırım accedilık de-
ğildi Meddah ve ortaoyunu performansının ccedileşitli biccedilimleri izleyicilerle ccedilevrili
olurdu ve oyuncuyla izleyici arasında neredeyse mesafe bulunmazdı Seyirciler
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 198
oyuncuya doğrudan ilişmek konusunda hevesliydi Kahvehane
performanslarında bir bilgilendirme suumlrecinin varlığı ve komposizyonun kendisi
oyuncu-izleyici alışverişine katkıda bulunuyordu Dolayısıyla seyircilerin
tepkisi ve işaretleri goumlsterinin kuruluşu ve gelişmesine ccedilok oumlnemli bir katkıda
bulunur ve metinsel form uumlzerinde belirgin bir etki oluştururdu (And 1987 s
177)
53 Osmanlırsquoda Muhalefet ve EleĢtiri Alanı Olarak Kahvehaneler
Kahvehanelerin ccedilok youmlnluuml olarak gerccedilekleştirdikleri işlevlerinden biri
de muhalefet ve eleştiri alanı olarak goumlrev yapmalarıydı Oumlyle ki
kahvehanelerde toplanan her kesimden insanın oumlzguumlrce siyasal iktidar hakkında
eleştirilerde bulunması ve devlet goumlrevlileri hakkında tuumlrluuml dedikodular
konuşulması muumlmkuumln olmaktaydı Osmanlı kahvehaneleri eleştirel bir
kamusallık ve bozucu-eleştirel siyasi toplumsallığın oluşmasındaki araccedilsal
rolleriyle farklı statuumllerden kişilerin karşılaşma alanları olmaları sebebiyle
katmanlaşma sisteminin geleneksel normlarını tehdit ettikleri iccedilin yetkililerin
tepkisine maruz kalıyordu Tepki mekacircnsal bir geometriye değil onun
metonimik mimik tehdidine karşı gelişiyordu Bu yuumlzden bu ccedilalışmada
kahvehane aslında bir ccediloumlzuumlmleme enstruumlmanıdır (Koumlmeccediloğlu 2009 s 58)
İlk guumlnlerinden başlayarak kahvehaneler hep ldquosohbetrdquole
oumlzdeşleşegelmiştir Enformasyon merkezleri olarak kahvehaneler doğallıkla
sohbetin geliştiği yerlerdi Osmanlının kuumlltuumlrel aktarım suumlrecinin bel kemiğini
oluşturan ldquosohbetrdquo bir eğitim ve toplumsal iletişimin kurucu oumlgesi olarak
Osmanlının guumlndelik yaşam pratiğiyle iccedil iccedile geccediler (Işın 2001) Belli bir konuya
bağlı kalmadan herkesin konuşma ve dinleme hakkının olması konu hakkında
anlaşma dayatmasının olmaması tersine herkesin bir değerlendirme ya da
yorumunun olması fikir ayrılıklarına karşın katılımcıların ilişkilerinin devamı
gibi oumlzellikler sohbetin eş deyişiyle ldquokarşılıklı iletişimrdquoin temel koşulları
arasındadır Kahvehanede istediğiniz insanlarla konuşabilir konuşanları
tanısanız da tanımasanız da ccedilağrılsanız da ccedilağrılmasanız da herhangi bir
sohbete katılabilirsiniz Kahvehane ve meyhane de karşılıklı gevezelik eden
dinlemeden konuşanların değil dinleyenlerin yeriydi (Ortaylı 1986 s 14)
Kahvehanenin ahlaksızlık din karşıtlığı ve yolsuzluklarla
ilintilendirilmesi youmlnetici elitin 16 yuumlzyılın ikinci yarısı ve 17 yuumlzyılın
başlarında Osmanlı devlet ve toplum duumlzeninde yaşanan krizi algılamasıyla
birebir ilişkilidir Nitekim ccedilağdaş birccedilok yazar kahvehaneleri ccediloğulcu
muumldavimleri ve duumlzeni yıkıcı potansiyeli dolayısıyla olumsuz bir bağlamda ele
aldılar ve merkezicirc otorite de birccedilok kez kahvehaneleri toptan kapatmaya ccedilalıştı
Hatta III Murat II Selim IV Murat ve III Selim gibi padişahların tahta
ccedilıktıklarında ilk yaptıkları iş halkın meyhane gibi diğer toplanma mekacircnlarıyla
birlikte kahvehanelerin kapatılması iccedilin emirler ccedilıkarmaktı Devletin
Osmanlı Ġmparatorluğursquonda Kamusallığın Oluşumu Suumlrecinde
Kahvehanelerin Roluuml Uumlzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
199
kahvehaneler karşısındaki tavrının değişmesinde diğer oumlnemli bir etken de
devletle tebaası arasındaki ilişkinin değişimidir Zamanla temel politika kamu
alanının siyasi iktidar tarafından hegemonik kontroluumlnden uzaklaşarak devletin
tebaasıyla uzlaşmasına doğru evrildi Farklı sosyal ve ekonomik statuumlden
muumldavimlerinin bir araya gelmesine olanak sağlayan kahvehaneler mevcut
duumlzeni korumak iccedilin kılık kıyafet kuralları koyan ya da sokakta reayanın ata
binmesi gibi ccedileşitli duumlzenlemeler uygulayan youmlnetici elitin tepkisiyle karşılaşır
Bu iktidar sahipleri geleneksel mutlakiyetccedililiği korumak iccedilin muhalefet
merkezi olma potansiyeline sahip kahvehane ve meyhane gibi mekacircnlara karşı
yasaklayıcı politikalar uygulamaya ccedilalıştılar Toplumsal statuumllerin aşılmaması
uumlzerine kurulu bir sistemde kahvehaneler bu endişenin toplumsal hayata
geccedilirildiği mekacircnlar olarak algılanmıştır Kahvehanelerin kapatılması zaman
zaman dinicirc ortodoksinin veya sofu ulemanın tepkisiyle ilişkilendirilse bile siyasi
otoritenin dinsel bir kaygısı yoktu Mesele bu mekacircnların siyasi işlevleriyle
ilgiliydi Siyasi otorite kendi amaccedillan iccedilin keskin sofu oumlnderleri sadece
kullanmıştır (Koumlmeccediloğlu 2009 s 56)
Soumlylenti dedikodu ve rivayet bilhassa yarı okuryazar toplumlarda ile-
tişim ve haberlerin yayılmasının başlıca araccedillarıydı Hatta soumlylenti kitlesel
iletişimin en eski biccedilimi olarak duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr (Kapferer 1990) Kitlesel ile-
tişim kamuyu oluşturan bireylerin birbirleriyle bağlantılı eylemlerinden oluşur
bu bireyler beraberce etkileşip soumlylentinin nesnesine youmlnelik ortak bir tavır
geliştirirler Bu tuumlr bir kamusal sohbet yalnızca kitlesel iletişimin değil
direnişin de aracıdır Soumlylenti rivayet ve dedikodunun anonim karakteri
tanınma ve misilleme riskini asgariye indirir ve yetkililer iccedilin ccedilok daha
tehlikelidir (Scott 1985 s 282) Bu suumlreccedilte İstanbul kahvehaneleri sarayla
ilgili soumlylentilerin konuşulduğu ve yayıldığı başlıca mekacircnlardı Kahvehanelerin
her zaman iccedilin toplumsal kışkırtma mahalli olma olasılığı mevcuttu ve oumlzellikle
de yeniccedileri kahvehaneleri itaatsizliğin kaynağı ve rejim muhalifi grupların ve
isyancı askerlerin buluşma mekacircnlarıydı
Kentsel karışıklık iccedilin bir metafor olmasının yanı sıra kahvehane aynı
zamanda otoritelerin ldquodevlet sohbetirdquo diye adlandırdığı popuumller siyasi soumlylem
(soumlylenti) iccedilin elverişli bir mekacircn idi Gazete magazin ve kitaplar gibi yazılı
iletişim araccedillarının olmadığı ya da nadir olduğu erken modern toplumlarda
insanların soumlzel araccedillara daha bağlı oldukları muhakkaktır Dolayısıyla soumlylenti
temel sosyal iletişim aracı olmakta ve toplumdaki en yeni haberleri
yaymaktadır Aslında soumlylenti uumlzerinden bir haberin yayılması kontrol
edilemez oumlzelliği dolayısıyla egemen guumlccedil iccedilin yazılı basından daha tehlikelidir
Soumlylenti sıradan kelimeleri soumlzluuml iletişim aracı olmaktan ccedilıkarıp bir guumlccedil aracına
doumlnuumlştuumlrme yeteneğine sahiptir Soumlylenti sadece yazarı belli olmayan bir
iletişim değildir aynı zamanda accedilıkccedila ifade edilmeyen korkular ve istekler iccedilin
bir araccediltır Oumlte yandan soumlylentiyi kurulu duumlzene bir tehdit olarak algılama
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 200
youmlnetenler ile youmlnetilenler arasında ikilik oumlngoumlren youmlnetim anlayışından
kaynaklanmaktadır Diğer bir ifade ile bu youmlnetim anlayışı devletin siyasi alanı
ile halkın ahlaki alanı arasında bir ayrım oumlngoumlruumlr Halkın youmlneticiye itaatte
bulunması oumlngoumlruumllen bu sistemde kurallardaki herhangi bir sapma sosyal
ccediloumlkuumlşuumln bir belirtisi olarak goumlruumlluumlr Dolayısıyla youmlneticiler kamu alanında olup
bitenlere karşı etkin oumlnlemler alırlar (Yaşar 2009 s 40)
Yukarıda da bahsedildiği uumlzere siyasi oumlnemleri arttığı oranda kah-
vehaneler siyasi iktidarın ve elitlerin dikkatini ccedilekmiştir Koumltuuml şoumlhreti dola-
yısıyla da Osmanlı sosyal ve siyasi yaşamının tecruumlbe ettiği krizin guumlnah keccedilisi
olarak addedildiler Dolayısıyla siyasi otorite mevcut duumlzene bir tehdit olarak
goumlrduumlğuuml kahvehane kamusallığını yasaklama yoluna gitti İlk zamanlarda
kahvehane uumlzerindeki iktidar goumlsterimi bu kurumların tuumlmuumlyle yasaklanması ve
kapatılması şeklinde gerccedilekleşti
19 yuumlzyıl oumlncesinde kahvehanelerdeki tuumlm heterotopik uumlsluplar
kamusal guumlcuuml taktiksel şaşırtıcı ve saptırıcı heterolojik eylemler olarak
kurgular popuumller guumlcuuml accedilıkccedila her şeyi yapmaya muktedir bir devlet guumlcuumlnden
kaccedilmak onu idare etmek bu devletin kapasite ve goumlzetiminden paccedilayı sıyırmak
iccedilin kullanılan pratik zekacirc taktiksel yaratıcılık oyunculuk oyunbozanlık gibi
youmlntemler olarak tanımlar (Erdoğan 2000 s 31) Daha sonra monarşiye
youmlneltilecek tepki aynı eleştiri kuumlltuumlruumlnuumln elitist bir tarzda yeniden
yorumlanmasıdır aslında Kahvehane toplumunun devlete karşı bir eşik alan
yarattığından devlet erkinin kahvehaneleri yasaklayan fermanlar ilan etmek
gibi dur durak bilmeyen fakat etkisiz kalan siyasi tepkiler vermesi suumlrpriz
değildir Bu tepkiler aynı zamanda oumlzel alandan tamamen ayrı bir alanda farklı
toplumsal grupların bozucu ve eleştirel kamusallık iccedilin bir kuumlltuumlr bir ortam ve
mekacircn oluşturduklarının da goumlstergesidir Kahvehaneler baskıcı ve yasaklayıcı
bir resmicirc kuumlltuumlr ve otoritenin suumlreksiz kılındığı yerlerdi Kahvehanenin
karnavalesk kuumlltuumlruuml ironi parodi ve alay yoluyla hicvin kullanıldığı
performanslarla resmicirc erkle hesaplaşıyordu Bir başka deyişle bunlar
vasıtasıyladır ki kuumlltuumlrel olanla siyasi olan ilişkilendirilerek eleştirel bir
kamusallık yaratılabilmiştir Bu suumlreccedilte kahvehanelerin muhalefet ve eleştiri
alanında ortaya koyduğu işlevsellik olarak buralarda gerccedilekleştirilen Karagoumlz
oyunları meddah orta oyunu gibi ccedileşitli performanslar soumlz konusudur Bu
oyunların asıl oumlnemi kahvehaneye gelenlerin iyi vakit geccedilirmelerini
sağlamalarının yanı sıra sosyal alanda dokunulması ccedilok muumlmkuumln olmayan
konulara mizah yoluyla değiniyor ve hicvediyor olmasıdır (Koumlmeccediloğlu 2009 s
70)
Kahvehanelerdeki Karagoumlz ve meddah goumlsterileri sadrazamlar da dacirchil
olmak uumlzere yuumlksek ruumltbeli goumlrevlilerle dalga geccedilen onların taklidini yapan
siyasi ve sosyal hicivlerle renklendirilmiştir Karagoumlz kahvehanelerde siyasi
yolsuzlukları eleştirmek iccedilin bir nevi siyasi silah olarak kullanılıyordu Burada
Osmanlı Ġmparatorluğursquonda Kamusallığın Oluşumu Suumlrecinde
Kahvehanelerin Roluuml Uumlzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
201
tuumlm hiyerarşileri ters yuumlz etmek kurulu duumlzeni oyun yoluyla bozguna uğratmak
ve alışılmışın dışında bir bakış accedilısıyla duumlnyaya bakarak var olan her şeyin
goumlreli doğasını keşfetme ve yeni bir duumlzenin iccediline girme imkacircnını sunmak gibi
karnavalesk nitelikleri goumlrmek muumlmkuumlnduumlr (Bakhtin 1984 s 34) Bir yazarının
olmaması anonim bir geleneğin uumlruumlnuuml olması elbette oumlzguumlrleştirici bir
unsurdur zira soumlylenenlerin sorumluluğunu paylaştırmak ccedilok daha zordur
Yazarı olan bir oyun hem oyuncunun hem de izleyicilerin belki de ironi hiciv
veya doğaccedillamalarla yetkililerin aleyhine doumlnuumlşebilecek bir performansı
etkileme oumlzguumlrluumlğuumlne gem vurur Bunun gibi Osmanlıdaki teatral goumlsteriler de
toplumun işleyişine dair geliştirilmiş bulunan resmi veya hacirckim accedilıklamalara
direnebilecek bir dil geliştirmişlerdi Karnavalesk bilhassa alt sınıfların kolektif
kutlamaların sonucu olarak beliren kolektif eylem potansiyeli aracılığıyla duumln-
yayı baş aşağı eden bir siyasicirc manzara olasılığını vaat eder Bu bağlamda
kahvehanelerde youmlnlendirilen tepkiler ccedileşitli toplumsal grupların oumlzel ve
mahrem alandan farklı bir alanda bir araya gelerek siyasicirc bir eleştiri kuumlltuumlruuml
yarattığını kanıtlar Tekrarlamak gerekirse kamusal alanı herhangi bir
toplumsal grubun dahil olabileceği orada ya rasyonel soumlylem ya da toplum-
sallığın şen ve karnavalesk formları aracılığıyla tanınabileceği ve bir siyasicirc
ifade duumlzeyine erişebileceği bir arena olarak kavramsallaştırmak anlamlıdır
Dahası yukarıda soumlzuuml edilen teatral kahvehane performansları izleyicileri de
dahil etmek suretiyle kamusal alanı talep etmişlerdir (Yaşar 2009 s 40)
54 Osmanlırsquoda Ġllegal EtkileĢim Alanı Olarak Kahvehaneler
17 yuumlzyılın ikinci yarısıyla birlikte kahvehanelerin ortaya koymuş
olduğu kimi işlevsellikleri devlet otoritesinin dikkatini ccedilekmiş ve siyasi iktidar
sosyal alandaki guumlcuumlnuuml fark ettikleri kahvehaneler iccedilin bazı tedbirler almak
zorunda kalmış kimi zaman kahvehanelerin bir kısmına kimi zaman ise
tamamına kapatma kararı ccedilıkartmıştır Bu suumlreccedilte kahvenin kendisine olmasa da
siyasi iktidarın zorlamasıyla kahvehaneye olumsuz bakan dinicirc otoritelerin de
yardımıyla kahvehaneler uumlzerinde bir kısıtlama bir iktidar tasarrufu soumlz konusu
olmuştur Boumlylece devlet otoritesi kahvehaneleri itibarlı ve saygın insanların
bulunmaması gereken bir mahal olarak etiketlemekteydi Kadınların bu konuda
soumlzuuml bile edilmiyordu Kahvehaneler şehirde her tuumlrluuml asayişi bozan olayları ve
cinsel ahlaksızlıkları tetikleyen veya barındıran yerler olarak kabul ediliyorlardı
Saraya karşı belli ayaklanmalar kahvehanelerden ccedilıkıyordu Halkın
memnuniyetsizlikleri siyasi elitten şikacircyetleri buralarda konuşuluyordu Bu
mekacircnlarda askericirc ve reaya arasındaki sınırların muğlaklaşmaya başlaması
rejim ve yolsuzluk karşıtı soumlylemlerin yaygınlaşması youmlnetimden gelen
tepkilerin ve yasaklamaların başlıca nedenleri olmaktaydı
Kahvehaneler ahlaki ve siyasal bakımdan reddettikleri ortodoks gouml-
ruumlşlere karşıt mevziler olarak hareket ediyordu Oumlrneğin kadın icracıların
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 202
yokluğu bedensel arzunun tatmin edilmeyeceği anlamına gelmiyordu
kahvehanelerde alışılmışın dışında cinselliklere yer vardı
Bu bağlamda İstanbuldaki guumlzel oğlanlar hakkında yazan George
Sandys şoumlyle der
Kahvehanecilerin ccediloğu kendilerine muumlşteri sağlamak uumlzere hizmet eden
guumlzel oğlanlar bulunduruyor Belki daha accedilık bir ifadeyi Risale fi ahkam
al-kahvanın 16 yuumlzyıldaki yazarı kullanmıştır kendisi bdquoşehvetin
tatminine tahsis edilmiş delikanlılar‟dan bahseder Arapccedila olanlar dacirchil
diğer kaynaklar bu konuda sessizdir gerccedili bunun nedeni boumlyle
konuların detay verilmeden topyekucircn mekruh ameller arasında
sayılması olabilir Aynı zamanda hakir goumlruumllen diğer faaliyetler ile -oumlr-
neğin kumar oynamak gibi kahvehanelerde yapıldığı bilinen faaliyetler
ile- eş cinsel eğilimler arasında muğlak da olsa bir bağlantı
bulunduğunu belirtmek gerekir (Koumlmeccediloğlu 2009 s 67)
Bu tarz kahvehaneler oumltekiliğin başlıca mekacircnları ve ihlal yerleriydi
Reddedilen ve kovulan bilginin oumlvuumllduumlğuuml hedonistik eyleme muumlsamaha
goumlsterilen mahallerdi (St John 2001 s 51) Kahvehane ziyaretccedilileri ccedilok ccedileşitli
alternatif pratiklere katılıyordu Peccedilevinin soumlzleriyle (1992 s 258) ulema iccedilin
kahvehane guumlnahlar eviydi fitne ve fesadın yaygınlaşmasından duyulan
korkunun boyutu Meyhaneye gitmek kahvehaneye gitmekten evladır
şeklindeki beyanda accedilıkccedila goumlruumlluumlr (Lewis 1993 s 133) Kahvehanelerin say-
gınlığını ciddi biccedilimde zedeleyen unsurlardan biri uyuşturucu kullanımıyla olan
ilgileriydi Hele keyf erbabının keyiflerini artırır cana can katar bir hacircl
olduğundan bir fincan uğruna can vermek yanlarına caiz oldu (Abduumllaziz Bey
1995 s 326) Bazı kahvehanelerde uyuşturucu kullanımı duumlzenli bir faaliyet
hacirclini almıştı Abduumllaziz Beye goumlre (1850-1918) afyon tiryakilerinin ccediloğu otuz
beş duumlkkacircndan ibaret olan Suumlleymaniye Camii karşısındaki sıra kahvehanelere
devam ederdi Her biri on beş kişi alabilen bu kahvehaneler tamamen
dolmaktaydı (Abduumllaziz Bey 1995 s 326) Kahvehane aleyhine yazılmış
ahlak risalelerinden bazılarının metinleri bu yerleri dindarların goumlzuumlnde nefret
edilecek hacircle getiren sefahat kokusuna muumlziğin de epeyce katkıda bulunduğunu
accedilıkccedila goumlstermektedir (Hattox 1996 s 107) Koumlkere goumlre Osmanlı devlet
geleneğinin kuumlltuumlrel-ideolojik meşruiyeti Platoncu duumlnya goumlruumlşuumlnuumln İslamicirc bir
versiyonuna dayanıyordu Bunda Bizans‟ın etkisi de vardı Burada devletin
guumlcuuml koruyucu youmlneticilerin siyasi erdemleriyle oumlzdeşleştirilmiştir (Koumlker
1997 s 67) Osmanlı Devleti‟nin bu klasik meşruiyeti youmlnetici askericirc sınıfla
vergi oumldeyen reaya arasındaki ikililiği temel kaccedilınılmaz ve doğal
addetmektedir Reayanın askericirc sınıfa girişini engellemek hayatidir zira devlet
onların sağladığı gelire bağımlıdır Dolayısıyla herkesin yerini bilmesi
zorunludur Siyasi entrika ve eleştirinin merkezleri olan kahvehaneler aynı
zamanda hoş goumlruumllmeyen birbirine karışma mahalleri de olduklarından klasik
Osmanlı Ġmparatorluğursquonda Kamusallığın Oluşumu Suumlrecinde
Kahvehanelerin Roluuml Uumlzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
203
meşruiyet formuumlluumlnuumln oumlngoumlrduumlğuuml uyumu ihlal ediyordu (Koumlmeccediloğlu 2009 s
67)
Bu nedenle reayanın askerinin yaşam tarzını taklit etmeye kalkışması
ayrıcalıklı konumlarını korumak isteyenlerin tepkisiyle karşılaştı Ccedilevresel
guumlccedillerin iccedilinden gelen eşrafın daha sonra İstanbulda accedilacağı malikacircneler de bu
hacirclin uzantısıdır aslında soumlylemsel olarak yeniccedileri pratiğine bu duumlzeyde
benzerler Youmlnetici seccedilkinlerle tebaa arasındaki hattın bulanıklaşması seccedilkinler
iccedilin ciddi bir sorun oluşturuyordu bu yuumlzden reayanın oumlrneğin seccedilkinlerin
giyim tarzını benimsemek veya sadece askericirc sınıfa tanınan bir ayrıcalık olan
caddelerde ata binmek kılıccedil kuşanmak gibi davranışlarla kendi duumlşuumlk statuumlsuumlnuuml
aşma girişimlerinde bulunması seccedilkinler cephesinde tedbir alma gerekliliğini
doğuruyordu (Saraccedilgil 1999 s 378) Kahvehane kabul edilemez temas ve
karışımların merkezi olarak goumlruumlluumlyordu Bu kahvehaneler yeniccedilerilere
İstanbulun guumlndelik yaşamıyla etkileşime girme ticaretle uğraşma gibi
olanakları sunmaktaydı Boumlylece mesleği askerlik olan ve guumlndelik yaşamda
sosyal alandan uzak kalması gereken bu askerler İstanbul şehir hayatının
ekonomik ve sosyal yaşamının vazgeccedililmez birer parccedilası hacircline gelmekteydi
Bunların dışında bazı yeniccedilerilerin işlettiği kahvehaneler acircdeta bir
mafya kuluumlbuuml gibi ccedilalışmaktaydı Mahalle eşrafından ve zengin kimselerden
yardım ya da hediye adı altında zorla haraccedil toplanırdı Yeniccedileriler aynı zamanda
devlet işlerini goumlren memurlar gibi de ccedilalıştıkları iccedilin oumlzellikle liman
boumllgelerindeki kimi yeniccedileri kahveleri ruumlşvet kaccedilakccedilılık ve yolsuzluk gibi
işleri sahip oldukları bu mekacircnlar uumlzerinden organize ediyorlardı (Ccedilaksu 2009
s 91)
6 TartıĢma
Ortaya ccedilıkmalarından itibaren İstanbul kahvehanelerinin
gerccedilekleştirdikleri ccedilok youmlnluuml işlevlerle Osmanlı‟da Habermascı anlamda bir
kamusallığın temellerini attığı soumlylenebilir Her ne kadar Habermas
kamusallığın oluşumu suumlrecinde ortaya koyduğu uumlccedilluuml yaklaşımından biri olan
ldquooumlzguumlr basınrdquoa buumlyuumlk oumlnem ve oumlncelik veriyor olsa da 16 yuumlzyılın ortasında
İstanbul‟da kahvehanelerin ortaya ccedilıkarttığı sosyallikbilinccedillilik hacircli bu anlamda
kamusallık oluşumunun başlangıcı olarak goumlruumllebilir Kahvehanelerin ccediloklu
işlevleriyle oluşan bu edebicirckuumlltuumlrel veveya politik kamusal alan bir noktada
Habermasın 17 ve 18 yuumlzyıllar Avrupa ortamı iccedilin kurguladığı gibi var olan
rejim iccedilinde eleştiri ortamının doğmasını sağlayabilecek ortamın temelleri
atılmış oldu
Habermas‟ın kurguladığı anlamda kamusal alanın ortaya ccedilıkabilmesi
iccedilin gerekli ortamın temel oumlzelliklerinden ilki bir araya gelenlerin toplumsal ve
ekonomik statuumlsuumlnden kaynaklanan guumlccedil ve saygınlığı yok sayan bir anlayışının
var olmasıdır İkincisi felsefi ve edebicirc eserlerin meta değeri kazanması ile
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 204
birlikte herkes tarafından ulaşılabilir olmasıyla bu eserlerin daha oumlnceden
olmadığı bir biccedilimde kamusal tartışmaya konu edilmesi durumu ortaya ccedilıkar
Kitlelerin felsefi ve edebicirc eserlere ulaşabilmesini sağlayan bu gelişme ile
birlikte kitleler kamusal sorunlar hakkında konuşabilecek bir bilgisel alt yapıya
sahip olmuşlardır Basın bu suumlreccedilte oumlnemli bir katalizoumlr olarak işlev goumlrmuumlştuumlr
Uumlccediluumlncuuml olarak kamusal alanın ilkesel olarak herkese accedilık olması ortaya
ccedilıkmaktadır
Habermas‟ın kurguladığı bu ortamın uumlretilmesine yardımcı olan İs-
tanbul kahvehanelerinin ortaya koyduğu ccediloklu işlevleri şoumlyle tartışabiliriz
Birincisi yaratılan bu ortama katılımda eş değer şans Yukarıda değindiğimiz
gibi kahvehanelere insanlar sosyal statuumllerine goumlre farklı yerlerde otursalar da
aynı mekacircnında bir araya gelebiliyorlardı Burada tartışılan veya konuşulan her
konuya aktif veya pasif olarak dacirchil olabiliyorlardı Bu suumlreccedilte bir araya gelen
insanlar belli bir zuumlmreye ya da belli bir gruba uumlye insanlar değil aksine her
kesimden her tuumlrluuml inanccedil sahibi insanlardı Bu insanlar bir araya gelerek guumlnluumlk
sohbetlerini ve sosyal ilişkilerini bu mekacircnlar uumlzerinden gerccedilekleştirirlerdi Bu
anlamda bu mekacircnları kullanan insanlar arasında ve Habermas‟ın kurguladığı
gibi bu ortamda her tuumlrluuml ekonomik sosyal statuumller yok sayılıyor insanların bu
anlamda sorgulanması incelenmesi ayıp sayılıyor bu ortamda herkes soumlz
soumlylemede bir diğeriyle eşit olarak algılanıyordu
İkincisi İstanbul kahvehaneleri Avrupadaki ccedilağdaşları gibi insanlar
arasındaki soumlzluuml iletişim uumlzerine temellenen yeni kuumlltuumlrel grupların ortaya
ccedilıkmasında oumlnemli roller uumlstleniyorlardı Bu suumlreccedilte kahvehanenin cami ile
sosyal ve fiziksel yakınlığını en azından mahalle oumllccedileğinde koruyor goumlruumlnse de
ccedilok işlevselli oluşu ve sosyalleşme ortamı olarak camiye alternatif olarak ortaya
ccedilıkışı sonucu pek ccedilok insanın sosyalleşme mekacircnı olarak camiyi değil de kah-
vehane tercih etmesine neden oldu Doğal olarak bu durum başta siyasal iktidarı
olmak uumlzere birccedilok din adamını rahatsız etti
Uumlccediluumlncuuml olarak kadınlar kahvehanelerin tamamen dışında bırakıl-
mışlardı Erken modern İstanbulda kahve kadınların guumlndelik yaşamına
hamamla birlikte girmişti Hamam kadına ait sosyal yaşamın uumlretildiği belki de
tek kamusal mekacircndı kadınlar bazen buumltuumln guumlnlerini orada kahve iccedilerek sohbet
ederek geccedilirirdi Boumlyle bir ortamda bir Muumlsluumlman kadın sokağa ccedilıkabilmek iccedilin
hamama gitmeyi en haklı gerekccedilelerden biri olarak kullanabilirdi Bu anlamda
kadınların hamamlarda kendilerine oumlzel kahvehaneler kurmaları ve bu
mekacircnları tıpkı erkeler gibi sosyalleşmek iletişim kurmak bilgi edinmek gibi
amaccedillarla kullandıkları duumlşuumlnuumlluumlrse Osmanlıya oumlzel harem ve selamlık olarak
algılanabilecek bir ccedileşit kahvehane kuumlltuumlruumlnuumln yaratılmış olduğu fikri kabul
goumlrebilir Bu anlamda kadınların bu alandan tamamen ccedilıkarıldıklarını soumlylemek
doğru olmayacaktır
Osmanlı Ġmparatorluğursquonda Kamusallığın Oluşumu Suumlrecinde
Kahvehanelerin Roluuml Uumlzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
205
Tartıştığımız bu suumlreccedilte Habermas‟ın kuramsallaştırdığı anlamda
Osmanlı‟da kahvehaneler bağlamında ortaya ccedilıkan bir kamusal alandan soumlz
etmek zor goumlruumlnmektedir Bununla birlikte Habermas‟ın kamusal alan goumlruumlşuuml
uumlzerindeki eleştiriler goumlz oumlnuumlnde bulundurulduğunda kahvehanelerle birlikte
ortaya ccedilıkan ve yukarıdaki boumlluumlmlerde ele alıp tartıştığımız bu durumu
Osmanlı‟da Habermascı anlamda kamusal alan oluşumunun temellerinin atıldığı
şeklinde değerlendirebiliriz Zira eksik parccedilalardan biri olan oumlzguumlr basın ancak
bu suumlreccedilten yuumlz yıl kadar sonra ortaya ccedilıkmıştır Bununla birlikte halkın
oumlzguumlrce kahvehanelerde goumlruumlşlerini paylaşmaları iktidarı eleştirmeleri kamusal
alanın oluşması suumlrecinde oumlnemlidir Bu anlamda bu suumlreccedil dinicirc otoritelerin ve
siyasal iktidarın da dikkatini ccedilekmiş buradan yuumlkselen seslerden goumlruumlşlerden
rahatsız olmuş ve bu suumlreci kendisine bir tehdit olarak algılamış ve muumlcadele
etmek ihtiyacı hissetmiştir Tuumlm bu suumlreccediller Habermascı anlamda kamusal alan
fikrinin temellerinin atıldığını uumlzerinde kamusal alanın oluşması iccedilin uygun bir
zeminin oluştuğunu duumlşuumlnduumlrtmektedir
Habermas doğal olarak kuramını Avrupa‟nın sosyal ve siyasal
gelişimine denk duumlşecek ve bu suumlreci accedilıklayacak bir şekilde kurgulamıştır
Buraya kadar aktarılan tartışma Habermas‟ın ve diğer Batı merkezli yazarların
kamusal alan oumllccediluumltlerine goumlre gerccedilekleşmiştir Bahsi geccedilen bu kuramda basının
oumlnemli bir yeri vardır Bu durum Osmanlıyı tartışma dışına ccedilıkartmaktadır
Osmanlı toplumunda Batılı anlayışa denk duumlşecek bir burjuva sınıfının olmayışı
ve basının en azından 1860‟lara kadar gelişmemiş olması durumu bu tarihe
kadar Osmanlı‟da Batılı anlamda bir kamusal alanın ve kamuoyunun var
olmadığı anlamına gelmektedir Oysa Osmanlının kendine has ve Avrupa‟da
goumlruumllmeyen bir sosyal yapısı mevcuttur Ayrıca bu makalenin değişik
boumlluumlmlerinde de dile getirildiği gibi oumlzel alanla siyasal iktidar arasında devlete
karşı bir biccedilimde tezahuumlr eden bir ara form kahvehanelerin ilk ortaya ccedilıktığı 16
yuumlzyıldan itibaren oluşmaya başlamıştır Kahvehanelerin işlevleri sonucu ortaya
ccedilıkan etkileşimlerle beraber youmlnetilenler kimi zaman yeniccedilerilerin de desteğini
alarak ortaya koydukları Habermascı anlamda olmayan siyasal ifade
biccedilimleriyle ve gerektiğinde belirli bir amaca youmlnelik ortak eylemlerle devlete
karşı bir guumlccedil hacircline gelebilmişlerdir Bu suumlreci Habermascı yaklaşımla
oumlrtuumlştuumlrmeye ccedilalıştığımızda boşluk yaratan basının yokluğunu ve
gelişmemişliğini Osmanlının kendine has sosyal yapısı iccedilerisinde ortaya ccedilıkan
soumlylenti ve tiyatral goumlsterilerin ortaya koyduğu hiciv mekanizmalarıyla gidermiş
oldukları soumlylenebilir Bu durumun sonucu olarak siyasal iktidar kitleler
uumlzerinde belirli bir bilinccedillilik yaratmayı başaran bu soumlylem ve ifade şekillerini
kaldırmak bertaraf etmek iccedilin oumlnlem almak zorunda kalmış fakat sonuccedil
itibarıyla başarılı olamamıştır Bu durum bize Batılı normlarda olmasa da 16
yuumlzyılda Batıdan yuumlzyıl kadar oumlnce Osmanlı‟da kamusal alan dinamiklerinin
ortaya ccedilıktığını goumlsterir
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 206
7 Sonuccedil
Yazılı basının kamuoyunu henuumlz oluşturamadığı doumlnemlerde kamusal
alanı oluşturan mekacircnlar başta cami olmak uumlzere hamamlar berber duumlkkacircnları
gibi yerlerdi 16 yuumlzyılın ortaları kahvenin İstanbul‟a gelişini muumlteakiben
kahvehaneler İstanbul‟da kamusal alanın oluşma mekacircnı olarak kahvehanelerin
ortaya ccedilıkışının başlangıcıdır Kahvenin ve dolayısıyla kahvehanelerin şehir
hayatına katılmasıyla birlikte her kesimden insan bu alanlarda sosyalleşmeye
vakit geccedilirmeye eğlenmeye başlamışlardır Kahvehaneler İstanbul halkının
sosyalleştiği mekacircnlar oldu Kahvehaneler bu youmlnuumlyle tam anlamıyla
heterojenlik bir alan teşkil etmekteydi Her kesimden insanın buluşma mekacircnı
olan kahvehanelerde devlet sohbetleri ediliyor meddah ve Karagoumlz oyunları
sergileniyordu Bu suumlreccedilte kahvehaneler pek ccedilok farklı işlevselliğe sahip
mekacircnlar olmuşlardı Bu mekacircnlara gelenler son havadisleri oumlğrenerek sosyal
olaylardan haberdar oluyor iletişim ve etkileşimler gerccedilekleştirerek
sosyalleşiyor yapılan tartışmalar sayesinde muhalif bir tavır edinme şansına
erişiyor Karagoumlz goumlsterisi meddah orta oyunu gibi performansları izleyerek
eğleniyor ve aynı zamanda bu performanslar aracılığıyla gerccedilekleşen eleştiriler
ve hicivler vasıtasıyla belli bir bilinccedilliliğe ulaşma şansı ediniyordu
Kahvehaneler kadınlara tamamen kapalı mekacircnlar değillerdi Şoumlyle ki
Osmanlının kendine has tarzı bu alanı kadınların da kullanımına sunacak bir
yolu keşfetmişti Hamam Osmanlı toplumunda kahvehanelerden oumlnce
sosyalleşmek iccedilin kullanılan alanlardan biriydi ve pek ccedilok hamamda kadınların
ccedilalıştırdığı kadınlara oumlzel kahvehane kısımları oluşturuldu Boumlylece cinsiyet
temelli bir ayrım da olsa bu kurumlardan kadınlar da erkekler kadar
yararlanabilmekteydi Buumltuumln bu işlevsellikleriyle toplumun bir anda buumlyuumlk
ilgisini ccedileken kahvehaneler doğaldır ki ulemanın ve siyasal otoritenin de
dikkatini ccedilekti Oumlzellikle devlet meselelerinin konuşulduğu devletin eleştirildiği
sosyal alanlar olarak kahvehaneler siyasal iktidarın tepkisini ccedilekti ve kontrol
altına alınmaya ccedilalışıldı Sıradan insanların yaptığı devlet sohbetlerine ilave
olarak 18 yuumlzyılda yaygınlaşan yeniccedileri ağalarının işlettiği kahvehaneler de
iktidar iccedilin ccedilok buumlyuumlk bir tehlike oluşturmaktaydı Bu suumlreccedilte kahvehaneler
iktidar ve sıradan halkın karşı karşıya geldikleri mekacircnlar olmaya başladılar
Kahvehanelerde devletin eleştirilmesi muhalif tavırlar bu alanlarda devlete
karşı bir blok oluşturdu denebilir Bu suumlreci ldquokamusal alanrdquo kavramı
bağlamında iki farklı şekilde yorumlayabiliriz İlki Habermascı anlamda
kamusal alan dinamiklerinin ilk nuumlveleri oluştuğu soumlylenebilir fakat bu anlamda
kamusal alanın oluştuğunu soumlylemek zordur Zira kamusal alanın ortaya ccedilıkış
suumlrecinde basına yapılan vurgu ve Osmanlı‟da bu anlamda basının bu suumlreccedilten
yaklaşık yuumlz yıl sonra ortaya ccedilıkmış olması Habermascı anlamda Osmanlı
kamusal alanın oluştuğunu soumlylememizi engeller İkinci olarak bu suumlreccedilte Batılı
anlamda kamusal alan dinamikleri oluşmuş olmasa bile Batı dışı bağlamda
Osmanlı Ġmparatorluğursquonda Kamusallığın Oluşumu Suumlrecinde
Kahvehanelerin Roluuml Uumlzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
207
Osmanlının kendine has sosyal koşulları iccedilerisinde Kamusal alan
dinamiklerinin ortaya ccedilıktığı ve bu bağlamda canlı bir sosyalliğin meydana
getirdiği guumlccedilluuml bir kamusallık fikri iddia edilebilir Ayrıca kahvehaneler
uumlzerinden yapılan kamusallık tartışmaları bu mekacircnların batıdaki formlarından
yaklaşık yuumlz yıl oumlnce Osmanlı sosyal hayatına girmiş olmasına rağmen
tartışmada kullanılan Batılı tarzdaki yaklaşımlar nedeniyle bir Osmanlının
durumunu accedilıklamada yetersiz kalmaktadır
Bununla birlikte Habermas ekseniyle Aries-Sennett ccedilizgisindeki analitik
ayrım goumlz oumlnuumlnde bulundurulduğunda kamusal alan soumlylemsel iletişim
(soumlylenti) alanı veya bilinccedilli kolektif eylem alanı olarak kurgulanabilir Bu
durumda kolektif eylemin kimi goumlstergeleri dikkate alındığında
kahvehanelerin işlevselliklerinden olan heterojen tarzda birlikte var olabilme
yani kahvehanelerin katılımcıların etkileşim rituumlellerini sergilendiği sosyal
alandaki ccedilok farklı kesimlerden pek ccedilok insanı bir araya getiren sosyal mesafe
ile fiziksel yakınlığın beraberce ve sembolik biccedilimde sergilendiği mekacircnlar
olarak işlev goumlrmesi ve bu şekilde ortaya ccedilıkan birlikte eylem ortak duumlşuumlnce
pratikleri kahvehanelerin kamusal alan olarak işlev yerine getirdiğini
duumlşuumlnduumlrtmektedir
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 208
Kaynakccedila
Akyazıcı Oumlzkoccedilak S (2009) Kamusal Alanın Uumlretim Suumlrecinde Erken Modern
İstanbul Kahvehaneleri Osmanlı Kahvehaneleri Mekacircn Sosyalleşme Ġktidar
A Yaşar (Ed) İstanbul Kitap Yayınevi
Bakhtin M (1984) Rabelais and His World Bloomington India University press
Berger P Luckmann T (1967) The Social Construction of Reality A Treatise in the
Sociology of Knowledge New York Harden City Doubleday
Bey A (1995) Osmanlı Acircdet Merasim ve Tabirleri İstanbul Tarih Vakfı Yurt
Yayınları
Broke JL (1998) Reason and Passion in the Public Sphere Habermas and Cultural
Historians Journal of interdisciplinary History 29I
Ccedilaha Ouml (2004 ) İdeolojik Kamusalın Sivil Kamusala Doumlnuumlşuumlmuuml Doğu Batı Duumlşuumlnce
Dergisi Sayı 5 Doğu Batı Yayınları s 74-95
Ccedilaksu A (2009) 18 Yuumlzyıl Sonu İstanbul Yeniccedileri Kahvehaneleri Osmanlı
Kahvehaneleri Mekan Sosyalleşme Ġktidar A Yaşar (Ed) İstanbul Kitap
Yayınevi
Ccedilelik N B (2005) Ġdeolojinin Soykuumltuumlğuuml Marx ve Ġdeoloji Ankara Bilim ve Sanat
Erdoğan N (2000) Devleti İdare Etmek Maduniyet ve Duumlzenbazlık Toplum ve Bilim
83 8-31
Fraser N (1992) Rethinking the Public Sphere A Contribution to Critique of Actually
Existing Democracy Habermas and the Public Sphere C Calhoun (Ed)
Cambridge MIT Press
Georgeon F (1999) Osmanlı Ġmparatorluğunun Son Doumlneminde Osmanlı
Kahvehaneleri İstanbul Yapı Kredi Yayınları
Giddens A (1991) Juumlrgen Habermas Ccedilağdaş Kuramlar Ġccedilinde ( ADemirhan Ccedilev)
B F Skinner (Der) Ankara Vadi Yayınları
Goumlle N (2000) Ġslamrsquoın Yeni Kamusal Yuumlzleri İstanbul Metis Yayınları
Habermas J (2000) Kamusallığın Yapısal Doumlnuumlşuumlmuuml (Bora T- Sancar M Ccedilev)
Ankara İletişim Yayınları
Hattox R S (1996) Coffee and Coffeehouses The Origins of a Social Beverage in the
Medival Near East Seattle University of Washington Press
Işın E (2001) A Social History of Coffee and Coffeehouses Coffee Pleasures
Hidden in a Been S Oumlzpalabıyıklar (Ed) İstanbul Yapıkredi Publications
Işın E (2001) Ġstanbulrsquoda Guumlndelik Hayat İstanbul YKY 2 bs
Kapferer JN (1990) Rumors Uses Interpretations and Images New Brunswick NJ
Transactions Books
Koumlker L (1997) National Identity and State Legitimacy Contradictions of Turkeys
Democratic Experience E Oumlzdalga S Persson (Eds) Civil Society
Democracy and Muslim World Istanbul Swedish Research Institute
Osmanlı Ġmparatorluğursquonda Kamusallığın Oluşumu Suumlrecinde
Kahvehanelerin Roluuml Uumlzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
209
Koumlmeccediloğlu U (2009) Homo Ludens ve Homo Sapiens Arasında Kamusalllık ve
Toplumsallık Osmanlı Kahvehaneleri Osmanlı Kahvehaneleri Mekacircn
Sosyalleşme Ġktidar A Yaşar (Ed) İstanbul Kitap Yayınevi
Lewis B (1993) Modern Tuumlrkiyenin Doğuşu Ankara TTK Beşice Basım
Lofland L (1973) A World of Strangers Order and Action in Urban Public Space
New York Basic Books
Mantran R (1990) 17 Yuumlzyılın Ġkinci Yarısında Ġstanbul
Mardin Ş (1995) Civil Society and Islam Cambridge Polity Press
Mardin Ş (1995) Tuumlrk Modernleşmesi 4 Bs Muumlmtaz‟er Tuumlrkoumlne Tuncay Oumlnder
(Der) İstanbul İletişim Yayınları
Martinovitch N (1933) The Turkish Theatre New York Theatre Arts Inc
Mehmed H (1999) Tarih-i Gılmani Kacircmil Su (Sadeştiren) Ankara KB Yayınları
Mumcu Ahmet (1985) Osmanlı Devletinde Siyaseten Katl Ankara Birey ve Toplum
Yayınları 2 Bs
Mustafa Nuri Paşa (1992) Netayic-uumll Vukuat (Kurumlar ve Oumlrguumltleriyle Osmanlı
Tarihi) C1-2 3-4 Neşet Ccedilağatay (Sadeleştiren) Ankara TTK Yayınları 3
Bs
Naima Mustafa Efendi (1967-1969) Naima Tarihi C1 3 4 5 6 (Z Danışman Ccedilev)
Zuhuri İstanbul Danışman Yayınları
Numan İ (1981) Eski İstanbul Kahvehanelerinin İccediltimai Hayattaki Yeri ve Mimarisi
Hakkında Bazı Muumllahazalar Kubbealtı Akademi Mecmuası 102
Nutku Ouml (1999) On Aliks (Tale singers) and Meddahs (Story tellers) Mevluumlt Oumlzhan
(Ed) The Traditional Turkish Theatre Ankara Ministry of Culture
Publications
Ortaylı İ (1983) Ġmparatorluğun En Uzun Yuumlzyılı İstanbul Hil Yayınları
Ortaylı İ (1986) Ġstanbulrsquodan Sayfalar İstanbul Hil Yayınları
Oumlztuna Y (1998) Osmanlı Devleti Tarihi C1 Ankara KB Yayınları
Peccedilevi İ (1992) Peccedilevi Tarihi Ankara C 1 Kuumlltuumlr Bakanlığı
Sakaoğlu N (1999) Bu Muumllkuumln Sultanları 1 Bs Oğlak İstanbul Bilimsel Kitaplar
Saraccedilgil A (1999) Kahvenin Ġstanbulrsquoa Girişi 16 ve 17yuumlzyıllar İstanbul Yapı Kredi
Yayınları
Scott J (1985) Weapons of the Weak Everyday Forms of Peasant Resistance New
Heaven CT Yale University Pres
St John G (2001) Alternative Cultural Heterotopia and the Liminoid Body Beyond
Turner at Confes The Australian Journal of Anthropology 12I
Stephan C (1989) Gender and Feminzm New York Oxford University Pres
Tanyeli U (2003) Norms of Domestic Comfort and Luxury in Ottoman Metropolises
Sixteenth to Eighteenth Centuries The Illuminated Table the Prosperous
House S Faroqhi CK Neumann (Eds) Ergon Verlag Wuumlrzburg
Thomsaon J (1993) The Theory of the Public Sphere Theory Cultura and Society
Cambridge Press Cambridge Vol 10
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 210
Uzunccedilarşılı İ H (1995) Osmanlı Tarihi C 3 (1Kısım) Ankara TTK Yayınları
Weintraub J (1997) The Theory and Politics of the PublicPraviteDistinction
Chicago University of Chicago Press
Withers R (1996) Buumlyuumlk Efendinin Sarayı (Cahit Kayra Ccedilev) İstanbul Pera Turizm
ve Ticaret A Ş Y
Yaşar A (2009) Kuumllliyen Reffrdquoten Ġbretten lirdquol-Ğayrrdquoe Erken Modern Osmanlıda
Kahvehane yasaklamaları A Yaşar (Ed) Osmanlı Kahvehaneleri Mekacircn
Sosyalleşme İktidar (iccedilinde makale) İstanbul Kitap Yayınevi
Yerkovich S (1977) Gossiping as a Way of Speaking Journal of Communication 27I
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 211-232
NAMIK KEMALrsquoİN MEKTUPLARINDA
ŞİİR TİYATRO VE GAZETE UumlZERİNE TENKİTLER
Veysel ŞAHİN
Oumlzet
Namık Kemal‟in oumlzel mektupları Tanzimat devri ve fikir hayatının
zengin kaynağı olup edebiyat sanat ve kuumlltuumlr tarihimiz accedilısından oumlnemli bir
tarihicirc belge niteliğini taşır Sanatccedilı doumlnemindeki genccedillere mektup yazarak
onların eserlerini tenkit eder
Namık Kemal‟in oumlzel mektuplarında edebicirc tuumlrler hakkındaki
tenkitlerini şiir tiyatro gazete başlığı altında ele alarak onun bu edebicirc
tuumlrlerin gelişmesindeki katkılarını ortaya koyduk
Anahtar kelimeler Namık Kemal mektup Tanzimat tenkit edebicirc
tuumlrler şiir kafiye temalar vezin tiyatro gazete
Criticisms on Poetry Theatres Newspapers in Namık Kemalrsquos
Letters
Abstract
Namık Kemal‟s private letters are rich sources of the Tanzimat Period
and its life of thought and at the same time they are important documents from
the points of our history of literature art and culture Namık Kemal has criticised
the works of the young people of his period by writing letters to them
In this study Namık Kemal‟s contributions on the development of the
literary genres were examined by classifying his criticisms on literary genres in
his private letters under the sub-titles of poetry theatres and newspapers
Key words Namık Kemal letters Tanzimat criticism literary types
poetry rhyme themes metre theatres newspapers
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 212
Giriş
Tuumlrk edebiyatı Tanzimat‟la birlikte yuumlzuumlnuuml Batı‟ya doumlnmeye başlar Bu
doumlnuumlş bizim duumlnyaya ve insana bakışımızı da değiştirir Boumlylece Tuumlrkiye Şarklı
hayat anlayışından uzaklaşıp modern bir ccedilizgisine girer Bu accedilıdan bir geccediliş
doumlnemi olan Tanzimat doumlnemihareketi ve o doumlneme ait eserler yalnız edebiyat
tarihccedililerinin değil hemen hemen her alanda birccedilok araştırmacının da ilgisini
ccedileker Bu ilginin başlıca sebebi Tanzimat‟ın hem sosyal hayat hem de edebicirc
hayata birccedilok yenilik getirmesidir Oumlzellikle Batı‟yı tanıdıktan sonra edebiyat
sanat ve duumlnyaya bakışımızda ccedilok buumlyuumlk değişim doumlnuumlşuumlmler olur ve edebicirc
sahada yeni bir edebicirc zevk ortaya ccedilıkar Bu edebicirc zevk Batılı anlamda Tuumlrk
edebiyatına roman tiyatro makale mektup eleştiri gibi tuumlrler olarak yansır
Bu yeni tuumlrler iccedileriğinde yeni konulartemalar işleyerek edebiyatın hem
gerccedilekccedili hem de sosyal bir faaliyet olarak ortaya konulması sağlanır
Tuumlrk toplumunu modern bir toplum hacircline getirmek isteyen ve bu
hususta edebiyata ccedilok buumlyuumlk goumlrevler duumlştuumlğuumlnuuml kabul eden Namık Kemal eser
ve fikirleriyle doumlneminde genccedilleri etkileyip onları youmlnlendirir
Namık Kemal oumlzel mektuplarında ve yazdığı diğer makale ve yazılarında
bu millicirc sesin modern anlamda gelişmesi iccedilin birccedilok girişimde bulunur
Oumlzellikle mektuplarındaki goumlruumlş ve tespitler onun Tuumlrk dili ve
edebiyatına youmlnelik tenkitlerini iccedilerir Edebiyatı maşuka-i vicdan olarak
değerlendiren Namık Kemal mektuplarında acircşık olunan vicdanın her
youmlnden modern bir yapıya buumlruumlnmesi iccedilin edebicirc tenkitlerde bulunur
(Şahin 2008 s 713)
Bu youmlnuumlyle Namık Kemal sadece bir edebiyatccedilı değil aynı zamanda iyi
bir duumlşuumlnce adamıdır Buumltuumln eserlerinde insanı ve aklı yuumlcelten vatanı dili ve
Tuumlrk milletini buumlyuumlk bir coşkuyla kucaklayan Namık Kemal yeni Tuumlrk
edebiyatının en oumlnemli ve ateşli temsilcisidir Şinasi‟yle tanıştıktan sonra Yeni
Osmanlılar Cemiyeti‟ne girmesi onun sesinin siyaset alanında da
yankılanmasını sağlar Yazmış olduğu eserlerde de bu duumlşuumlnceleri işlemesi
sanatccedilının suumlrguumln bir hayat yaşamasına neden olur Bu suumlrguumlnler esnasında
sevdiklerinden uzak olması onun mektup yazmasını tetikler ve bu durum
Namık Kemal‟in Tuumlrk edebiyatında en fazla mektup yazan sanatccedilı unvanını
almasını da sağlar
Namık Kemal‟in oumlzel mektupları Tanzimat devri ve fikir hayatının
zengin bir kaynağı olup edebiyat sanat ve kuumlltuumlr tarihimiz iccedilin de tarihicirc bir
belge niteliğini taşır Aynı zamanda sanatccedilının doumlnemindeki genccedillere
mektuplar yazarak onların eserlerini tenkit etmesi onun mektuplarının değerini
artırır
Klasik şiir tarzıyla yetişen Encuumlmen-i Şu‟aracirc toplantılarında bulunan ve
bir divanccedile vuumlcuda getirecek kadar klasik şiir bilgisine sahip olan Namık
Kemal eski Tuumlrk şiirinin XIX yuumlzyıldaki en oumlnemli temsilcisi Leskofccedilalı
Namık Kemalrsquoin Mektuplarında Şiir Tiyatro ve Gazete Uumlzerine Tenkitler 213
Galip‟in etkisi altındadır (Korkmaz 2007 ss 47-48) Encuumlmen-i Şu‟aracirc
şairlerinden olan Namık Kemal 1862 yılında Şinasi ile tanışır ldquoŞinacircsicirc
muumlnşicirclikten ziyacircde şacircirlik istiٴdacircdına haiz idirdquo (Tansel 1969 s 451) diyen
Namık Kemal Şinasi‟yi şiir ve şairlik bilgisi youmlnuumlnden uumlst duumlzeyde goumlruumlr
Şinasi‟yi kendisine oumlrnek alması sanatccedilının buumlyuumlk bir değişim yaşamasına
sebep olur Ccediluumlnkuuml o artık Şinasi‟nin accediltığı yolda ilerleyen yenileşmenin en
oumlnemli temsilcilerinden biridir Uumllkemizde Batı edebiyatının gelişmesi ve
yerleşmesi iccedilin buumlyuumlk bir ccedilaba harcayan Namık Kemal aynı zamanda yeni
tuumlrlerin de Tuumlrk edebiyatında yaygınlaşmasını sağlar Tiyatro roman makale
mektup ve hikacircye gibi edebicirc tuumlrlerdeki eserler onun kaleminden farklı bir
goumlruumlntuuml olarak belirginleşir Kutlu‟ya goumlre
Tanzimat doumlnemi edebiyatccedilıları iccedilinde edebiyatın ccedileşitli tuumlrlerinde
Namık Kemal kadar ccedilok değişik eser veren başka birisi yoktur
Denilebilir ki edebiyat ve basın alanında akla gelen ne kadar ccedileşit ve
konu varsa Namık Kemal bunların hemen hepsinde kalem oynatmıştır
(Kutlu 1981 s 31)
Oumlzellikle Şinasi‟yle olan ilişkisi Namık Kemal‟i derinden etkilemiş
onun yeni edebicirc tuumlrlerle tanışmasına olanak sağlamıştır Tanıdığı bu yeni edebicirc
tuumlrlerin yaygınlaşması iccedilin de birccedilok yazı ve makale yazan Namık Kemal dil ve
edebiyat sorunlarını bu tuumlrler aracılığı ile ortaya koyar Konumuz itibarıyla
Namık Kemal‟in mektuplarında yer verdiği tuumlrler oumlncelikle tenkit oumlzelliği goumlz
oumlnuumlnde tutularak değerlendirecektir
Namık Kemal‟in mektuplarında edebicirc tuumlrler hakkındaki tenkitlerini şiir
tiyatro gazete başlığı altında ele alarak bu tuumlrlerin gelişmesindeki tespit ve
tenkitlerini ortaya koyacağız
1 Şiir Uumlzerine Tenkit
ldquoŞiirde biraz fesahacirct isterimhellip Şiirde elfacircz
mucircsikide hacircnendeye benzer fasih olmayan
kelimeler maٴnacircyı ccedilirkin sesli
hacircnendeler kadar bozarhelliprdquo
(Tansel 1973 s 360)
Namık Kemal şiirde yenileşme ccedilabalarını Şinasi‟nin accediltığı yolda
geliştirerek daha guumlr bir sesle suumlrduumlruumlr ldquoŞinasi‟nin tesirinde kalmaya başlayınca
Divan nazmının oumlzelliklerinden ve tasavvuftan sıyrılarak buumlyuumlk bir hızla hayata
ccedilevreye ve bu arada Batı duumlnyasına youmlnelenrdquo (Akyuumlz 1995a s 48) Namık
Kemal hem şiirleri hem de nesirleriyle klasik şiiri tenkit eder O şiirlerinde bir
milletin kendine doumlnuumlş arzusunu hep canlı tutar Eski Tuumlrk edebiyatını ise
kendilik ekseninden uzak olmasından dolayı sert bir şekilde tenkit eder
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 214
Namık Kemal‟in oumlzel mektuplarında şiir uumlzerine tenkitleri şiirin vatan
ve millete hizmet etmesi noktasıdır İsmail Habib Namık Kemal‟in şairliği iccedilin
ldquoNamık Kemal‟in şiir ve nazım itibariyle tecelli ettirdiği manzarayı uumlccedil safhalı
olarak goumlrebiliriz Birinci safha divan şairliği ikinci Abduumllhak Hamid‟i
tenkiden yeni tarzdaki şiirleri uumlccediluumlncuuml safha dahi hamaset ve vatan vadisinde
asıl Kemal‟in sesirdquo (Sevuumlk 1942 s 54) der Şiir duumlnyasını bu uumlccedil temel uumlzerine
oturtan Namık Kemal mektuplarında bu uumlccedil safhanın gelişimini ve değişimini
sık sık yer vererek tenkit eder şiiri kendi duygu ve duumlşuumlncesine ortak etmeye
ccedilalışır Recaizade Mahmut Ekrem‟e Abduumllhak Hamid‟e Ebuziyya Tevfik‟e
Sami Paşazade Sezai‟ye ve Menemenli Rifٴat Bey‟e yazdığı mektuplarında bu
duygu ve duumlşuumlncelere yer verir
Namık Kemal‟e goumlre Divan edebiyatının toplumla ve tabiatla bağlarının
sağlam olmayışı kendi iccediline kapanmış soyut Arapccedila ve Farsccedila tamlamalarla
kurulmuş olmasından ortaya ccedilıkar Bu durum eski Tuumlrk edebiyatına oumlzguuml
eserlerin gerccedilektenyaşamdan uzak ve hayalci uumlruumlnler ortaya koymasına neden
olmuştur Namık Kemal şiir ve edebiyatın toplum insan ve sosyal yaşamla
bağlarının sağlam olmasından yanadır Bu yuumlzden de şiirde kendi milletinin
değerleri peşinde koşar Onun tek amacı Tanzimat‟la başlayan değişim ve
doumlnuumlşuumlmlerin şiir ve edebiyat sahasında da hızlı bir şekilde gerccedilekleşmesi ve
şiir gibi edebicirc uumlruumlnlerin gerccedileğe yaklaşarak hayat ve tabiatı gerccedileğe uygun
şekilde ifade etmesidir Namık Kemal klasik Tuumlrk şiirinin bu oumlzelliklerden
yoksun olmasından dolayı klasik Tuumlrk şiirinden uzaklaşılmasından yanadır
Namık Kemal
ldquoTahrib-i Harabatrdquo ldquoTakiprdquo ve ldquoİrfan Paşa‟ya Mektuprdquo adlı eserlerinde
klasik Tuumlrk şiirinin hayaller ve imajlarının akla ve tabiata aykırı
olmasından dolayı tenkit eder Sanatccedilı her şeyden oumlnce şiirin mantığa
uygun olmasını ister Bunu da birccedilok mektubunda dile getirir Onun şiir
tuumlruumlndeki tenkitlerini 1866 yılında kime yazıldığı tam olarak bilinmeyen
mektubunda ortaya koyduğunu goumlruumlruumlz Namık Kemal ldquoSacircniyen şiirin
muumlcerred bir emr-i tabiicirc olmadığı nasıl iddia olunabilir Zacirct-ı vacirclacircnız şiire
ne kadar saٴy ettiniz (Tansel 1967 s 35)
diyerek şiirin tabii ve saf bir emir olduğunu dile getirir Şiirin ldquomuumlcerred bir
emr-i tabiirdquo olması Namık Kemal‟in şiire şiir tuumlruumlne bakışını ortaya koyar ve
şiiri saf bir tuumlr olarak goumlrmeyenleri de olumsuz youmlnde tenkit eder Aynı
zamanda Namık Kemal‟in mektubu yazdığı kişinin makalesini Tasvir-i Efkacircr
gazetesinde yayımlatmak iccedilin goumlnderdiği muhtemeldir Namık Kemal
mektubunda genel olarak şiir ve nesir uumlzerinde durur Makale yazarının nesir
iccedilinde beyit soumlylemesi Namık Kemal tarafından tenkit edilir Namık Kemal‟e
goumlre şiiri nesre uygun hacircle getirmek seci ve benzetmeler yapmak şiiri suumls aracı
olarak goumlrmektir O şiiri her zaman ldquomuumlcerred bir emr-i tabiirdquo olarak goumlruumlr
Bunun aksi ise Namık Kemal goumlre şiiri bozmak şiiri gerccedilek anlamından
uzaklaştırmaktır
Namık Kemalrsquoin Mektuplarında Şiir Tiyatro ve Gazete Uumlzerine Tenkitler 215
Evvela bu bacircbta muacircrızların efkacircrını reddetmek sadedinde bulunmamaya
luumlzum goumlrmuumlyorum Garez bunları iskacirct ve ilzacircm ise şiire meş‟ucircmiyyet
ve nekbet isnacircd edecek derece kanucircn-ı tefekkuumlrden gafil olan divaneler
nasıl iknaٴ olunur ve ne sucircretle mephut olur Yok muracircd şiire tergib ise
bunlar şiir soumlyler de ne facircide goumlruumlluumlr İşte birtakım soumlyleyen yacircdigacircrlar
var kacircşki dilleri tutulsa da soumlylemeseler (Tansel 1967 s 35)
Namık Kemal nesir ile şiiri iccedil iccedile kullananları sert bir şekilde eleştirir
Yine aynı mektubunda şiirin faydalarına değinen şair şiirin ldquoBiz iptidacirc şiٴrimizi
kendimize te‟sir ettiği gibi herkese dahi te‟sir edecek ve tezhib-i ahlacirck ve islacirch-ı
efkacircra medacircr olacakrdquo (Tansel 1967 s 36) bir yapıda olmasından yana olup
şiirde ahlaki değer ve fikirlere yer verilerek şiirin halkın ahlaki oumlğretilerini
yuumlceltmesini ister Bu değerlerden yoksun olan şiirin milletimize bir yarar
sağlamadığı gibi ahlaki değerlerini de bozduğunu ifade eder ve bu tarzda
yazılan şiirleri de tenkit eder
Halkı meraklandırarak kendine davet eden şiiri olumlu youmlnde tenkit
eden Namık Kemal şiiri her zaman ccedilağın şartlarına uygun yaratıcı bir eylem
olarak goumlruumlr ldquoBendeniz şiiri duumlşuumlnduumlkccedile hacircle muumlnacircsip birtakım şeyler hatırıma
geliyorrdquo (Tansel 1967 s 12) diyerek şiiri kendi iccedil duumlnyasının goumlruumlntuumlsuuml olarak
adlandırır Ona goumlre şiir iccedil duumlnyanın gerccedilek duumlnya ile bir arada yuumlruumlduumlğuuml
eksendir Onun iccedilin duumlnya ile yaşam şiirin genel ccedilerccedilevesidir Bunun nedeni
Namık Kemal‟in şiiri anlam youmlnuumlnden accedilıklığa kavuşturma ccedilabasıdır
Şiiri genel olarak mevzun mukaffacirc ve muhayyel oumlzellikleriyle
tanımlayan Namık Kemal şiir eleştirilerinin hemen hemen hepsinde
fesahateaccedilıklığa ve anlama buumlyuumlk oumlnem verir Namık Kemal Menemenli
Tacirchir‟e 29121883 tarihinde yazdığı mektubunda ldquoHuumlsn-i ezeli teverruumlm etmiş
mısracircٴına ben yine kacircniٴ olamadım Huumlsn acirchilesi diyeceğim bu acirchile hem cemiٴ
muumlfred olarak kullanılmış olmak lazım gelir ki Lucircgat-i Osmaniye‟de acirchile
muumlfred acirchilacirct da acircnın cemi‟dir deniliyor Kacircmusta yok Ahtericirc‟de yok imişhellip
İhtimal ki Vankulu‟da yokturrdquo (Tansel 1973 ss 356ndash357) diyerek anlatım ve
soumlzcuumlk kullanımındaki tutumunu tenkit eder Hiccedilbir soumlzluumlkte bulunmayan
kelimelerin şiirde kullanılmasının anlatım ve accedilıklığı zorlaştırdığını dile
getirerek bu tuumlrluuml soumlzcuumlk kullanımını eleştirir
Namık Kemal yine aynı mektupta şiirde biraz fesahacirct isterim Hem guumlccedil
olur hem geccedil olur maٴmacircfih oumlyle olmak lazım gelir Kırkbeş yaşındayız
bir beyti kırk kıyacircfete sokmadıktan sonra meydana atamıyorum Nacircci
veyacirc ism-i acircharla Mesٴsucircd-i Haracircbacircticirc yahut Kazım Paşa yacirchud macirchud
veya maٴhucircd şairler beyler falanlar gibi macircٴnası elfacirczında sığmaz elfacirczı
macircٴnasının ayıbını setredemez tuumlrrehacirct soumlylemek kolay şeyhellip Dur
bakayım sana şiir tacircٴrifinde bence muumlbarek ve mukaddes olan ecill-i suaracirc
Shakspeare Hazretleri‟nin bir ibacircresini tercuumlme edeceğimhellip Şiirde elfacircz
mucircsikide hacircnendeye benzer fasih olmayan kelimeler maٴnacircyı ccedilirkin sesli
hacircnendeler kadar bozarhellip (Tansel 1973 s 360)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 216
Şiirde accedilıklığı ve anlaşılırlığı her şeyin uumlstuumlnde tutan Namık Kemal
şiirde accedilıklık yerine soumlze ve musikiye oumlnem verenleri ve şiiri soumlze ve musikiye
feda edenleri olumsuz youmlnde eleştirir Onun eleştirdiği en oumlnemli nokta ldquoHani
bizim Tuumlrklerin eski eski bir taٴbiri vardır a ldquoAh racircbıtasızlıkrdquo derler İşte o
rabıtacircsızlık acirclem-i edebiyatta lafzı macircٴnaya macircٴnayı lafza bağlayamamaktan
zuhucircr ediyorrdquo (Tansel 1973 s 361) olması klasik Tuumlrk şiirinde soumlz sanatları ve
ahengin manayı ikinci plana itmesidir Şiirin soumlz sanatları ve ahenge kurban
edilmesini eleştiren sanatccedilı şiirin duumlnyayı takip eden ve insanı geliştiren
youmlnuumlnuuml ortaya oumln plana ccedilıkarır Namık Kemal şiirde basitliği ve manayı
heyecanla savunur Agacirch Sırrı ldquoNamık Kemal‟in ldquoBuumltuumln basitliğine ve
iptidailiğine rağmen kullandığı kelimelerin iccediline koyduğu heyecanla o zamanın
genccedilliği uumlzerinde en buumlyuumlk tesirirdquo yaptığını (Levent 1934 s 93) belirtir
Oumlzellikle Recaizade Mahmut Ekrem ve Abduumllhak Hamid‟in şiir
sahasında Namık Kemal‟in youmlnlendirme ve tenkitleriyle şiire yeni bir soluk
getirmeleri onun şiirde yapmak isteyip de yapamadıklarını goumlsterir Abduumllhak
Hamid‟e yazdığı 17021879 tarihli mektubunda ldquoBuguumlnkuuml fikrime goumlre bizi
Tuumlrkccedilede istediğimiz şiiri soumlylemekten men eden vezin değil kafiyedirrdquo (Tansel
1969 s 378)rdquo diyerek eski Tuumlrk şiirindeki kafiye anlayışını tenkit eder ve
Abduumllhak Hamid‟e şiir yazarken kafiyeden dolayı zorluk ccedilektiğini bildirir
Namık Kemal doumlneminde şiir alanında kendisinden sonra gelen birccedilok
şairi tenkitleriyle youmlnlendirir Bu alanda onun yapmak istediklerini Recaizade
Mahmut Ekrem ve Abduumllhak Hamid gerccedilekleştirir Ona goumlre şiirde işlenen
konu oumlzuuml oluşturan en oumlnemli unsurdur Sanatışiiri toplumun yararına
kullanan Namık Kemal ccedilevresindeki genccedillere bu youmlnde telkinlerde bulunur
(Uumlstuumlnova 2005 s 89) Şiiri buumltuumln şahsiyeti ve ccedilevresiyle değiştirmeye ccedilalışan
Namık Kemal doumlnemindeki edebicirc goumlruumlşleri de tenkit eder
Genel olarak Namık Kemal mektuplarında hayalicirc varlıklardan
bahseden ve soumlz sanatlarının iccedilinde kaybolmuş şiiri tenkit eder Bu tenkitlerin
ana nedeni ise Divan edebiyatının klişe soumlyleyiş biccedilimidir Mektuplarında şiiri
akıl duumlşuumlnce ve fen youmlnuumlnde ele alan Namık Kemal şiirde aklın oumlnemine
duumlşuumlncenin gerccedilekccedililiğinin işlenmesine değinerek eski edebiyatışiiri bu
youmlnlerden yoksun olduğu iccedilin tenkit eder Ayrıca şiirin iccedilinde yaşanılan hacircle
uygun olması gerektiğini belirterek milletin geleneksel ve millicirc duygularına
hizmet etmesi gerektiğini ifade eder Namık Kemal şiirde ldquobenrdquo yerine ldquobizrdquoin
işlenmesi gerektiğini vurgular Recaizade Mahmut Ekrem‟e yazdığı 30031879
tarihli mektubunda bu husus uumlzerinde ısrarla durur ve millet vatandan uzak
olan ldquobizrdquo yerine ldquobenrdquo ve ldquobenrdquoin arzularından bahseden şiire sert eleştiriler
youmlneltir Bu eleştirinin başlıca sebebi şiirin millet ve vatana hizmetinden uzak
olmasıdır Ona goumlre şiir ldquobenrdquo yerine ldquobizrdquoi buumltuumln milleti kucaklamalıdır
Namık Kemalrsquoin Mektuplarında Şiir Tiyatro ve Gazete Uumlzerine Tenkitler 217
Namık Kemal‟e goumlre şiir yapıcı ve birleştirici olmalıdır O halktan
halkın anlayacağı dilden uzak olan şiiri soumlze ve benzetmelere kurban edilmiş
olarak goumlruumlr Nitekim Namık Kemal şiiri halkı buumlyuumlten ve onu eğiten bir tuumlr
olarak goumlrmek ister Divan şiirini de halktan ve halkın sorunlarından uzak
olması youmlnuumlnde tenkit ederek yeni şiiri ahlaki ve fikricirc anlamda toplumun
hizmetine sunmayı amaccedillar
11 Kafiye Uumlzerine Tenkit
ldquoBen evzacircn-ı Arabrsquoda kafiyeli kafiyesiz her yola girdimrdquo
Namık Kemal şiirde kafiye konusuna buumlyuumlk oumlnem verir ve birccedilok
mektubunda da bu youmlnde goumlruumlşler bildirir Sanatccedilı mektuplarında kafiye
uumlzerine genellikle olumsuz tenkitlerde bulunur Bunun nedeni klasik şiirin
kafiye konusundaki katı tutumudur Klasik Tuumlrk şiirindeki kafiye anlayışı
ses ahengi ve yazımla ilgili hususlar olup Farsccedila ve Arapccedilanın kuralları
doğrultusunda şiirde kafiye oluşturulmasıdır Namık Kemal ise şiirin bu eksen
uumlzerine kurulmasını ccedilok yersiz bulur ve şiirde milletin kendilik eksenini işaret
eder
Namık Kemal Tanzimat şiirinde lafız ve kafiye yerine manayı oumln plana
ccedilıkartarak yeni şiirin gelişmesine olanak sağlar Şiirin kafiye ve vezne kurban
edilmesini istemez Tanzimat‟tan oumlnceki klasik Tuumlrk şiirini manayı kafiyeye
feda etmesi youmlnuumlnde tenkit eder Ebuumlzziya Tevfik‟e yazdığı 03011879 tarihli
mektubunda
Hazacirckat ve iltisacirck ve tardiye me‟selelerine dacircir yazdığın şeylerde hakkın
yoktur ccediluumlnki bizim muumlsteşidacirctımızdan olan Osmanlı uumldebacircsı şevacircٴib‟i
mevacircib‟e takvacirc‟yi deryacirc‟ya kevacirckib‟i muvacirckib‟e suğracircrsquoyı kuumlbracircrsquoya
kafiye yapmakta maٴrifet goumlsterdikleri iccedilin bizlerce muumlsteşhidacircttan
olmadılar Vakı‟a macircٴnayı kafiyeye feda ederlerdi (Tansel 1969 s 343)
diyen Namık Kemal eski şiirde kafiye uğruna mananın ortadan kalktığını
belirtir Bu yuumlzden eski şiirin kafiye anlayışını ve kurallarını tenkit eder Tenkit
ettiği diğer bir konu kafiye uğruna Tuumlrkccedilenin zorlanması ve yabancı diller
tarafından kuşatılmasıdır Şiirde kafiye uğruna Arapccedila ve Farsccedila kelimelerin
şiirde kullanılması Namık Kemal iccedilin şiir dilinin anlaşılmaz hacircle gelmesidir
Dolayısıyla Namık Kemal kafiye iccedilin şiir dilinin anlaşılmaz biccedilime sokulmasını
eleştirir
O ldquobuguumlnkuuml fikrime goumlre bizi Tuumlrkccedilede istediğimiz gibi şiir soumlylemekten
menٴeden vezin değil kafiyedir ccediluumlnki kafiye lisacircnın istiٴdacircdını efacircٴil-uuml tefacircٴil
tarzında şiire ne kadar mugacircyir isek redifsiz kafiye bulmağa andan kırk kat
ziyade mugacircyirrdquo (Tansel 1969 s 378) der Namık Kemal eski Tuumlrk şiirini
kafiyenin kuralları ile oumlruumllmuumlş olmasından dolayı tenkit eder Eski Tuumlrk şiirinde
kafiyesiz şiir bulmanın zorluğundan bahseder ve şiiri kafiyesiz duumlşuumlnmeyenleri
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 218
eleştirir Bu eleştirinin bir diğer sebebi ise kafiye yuumlzuumlnden Tuumlrk şiirinin ve
şairlerinin gelişmemesidir Tuumlrk şiirinin oumlnuumlndeki en buumlyuumlk engeli kafiye olarak
goumlren Namık Kemal şiirde ldquokelime oyunları yerine fikir ve hayallerin doğrudan
doğruya ifadesi ve kuvvetli bir benlik duygusu ilerdquo (Akuumln 1964 s 65) ortaya
konmasından yanadır Kafiye uğruna şiirde fikir ve hayallerin doğrudan
doğruya ifade edilmemesine karşı ccedilıkan Namık Kemal kafiye kelime oyunları
ve hayallerle kurulmuş şiiri tenkit eder Ccediluumlnkuuml o şiirde yeniliğin ve
yenileşmenin her anlamda gerekli olduğuna inanır ve şiiri bu noktada taşıyıcı
yayıcı bir tuumlr ve guumlccedil olarak goumlruumlr
Namık Kemal‟in şiirde kafiye uumlzerine tenkitlerinin bir diğer oumlnemli
noktası Arap alfabesinden kaynaklanan kafiye anlayışıdır Arap alfabesi ile
Tuumlrk şiirinde yapılan bazı kafiyelere karşı ccedilıkan Namık Kemal
Zamacircnımızın şacircirlerinden birisi Paşa‟nın Efendilik unvacircnıyla Maacircrif
Nacirczırı bulunduğu zaman garabet-i evzacircٴına nazaran hakkındahellip
Ayı ammacirc ne ayicirc ormacircnıntilde
Koymadı kırmadığı bir yanıntilde
demiş idi Biz bu şiire pek ziyacircde muٴteriz bulduk fakat ketmedemem
iٴtirazımızın en birinci noktası ormanıntilde yanıntilde nakaracirctının kacircf ile nun‟u
beyninde bir ittihacircd veyacirc taٴbir-i acircharle kafiyece ıttırat olmadığından
ibaret idi (Tansel 1969 s 384)
diyerek ldquokacircfrdquo ve ldquonunrdquo harfleriyle yapılan kafiye biccedilimine itiraz eder bu iki
harfin ayrı olduğunu soumlyleyerek şiirdeki kafiye biccedilimini ve anlayışını eleştirir
Namık Kemal‟e goumlre kafiye kendi şiir dilimizin oumlzelliklerini iccedilermelidir Ona
goumlre ldquoormanıntilderdquo ve ldquoyanıntilderdquo kelimeleriyle şiirde kafiye yapılması Arap
edebiyatının kafiye anlayışını yansıtmaktadır Recaizade Mahmut Ekrem‟e
yazdığı 30021879 tarihli mektubunda Recaizade Mahmut Ekrem‟in ldquoBaharrdquo
adlı manzumesinin uumlccediluumlncuuml lahnını kafiye anlayışı bakımından eleştirir
Recaizade Mahmut Ekrem‟e ldquoUumlccediluumlncuuml lahnın guumlzel fakat (taٴbirler maٴzucircr ola)
altı kaval uumlstuuml şeşhacircne tavsifine mazhar olmaktan kurtulamıyor Bir tarafından
erken-derken gibi Tuumlrkccedilede maٴruf olmamış fakat Tuumlrkccedile bir tarafında ise
meşcere gibi gayr-i me‟nucircs Arabccedila veyacirchut lems gibi bedid gibi edebiyyat-ı
cedideden tardolunmuş Arabicirc ve Farsicirc kafiyeler varrdquo (Tansel 1969 s 415)
diyen Namık Kemal Recaizade Mahmut Ekrem‟i kafiye konusunda eleştirir
Yeni şiirin doğmasında ve yayılmasında oumlnemli bir mihenk taşı olan Namık
Kemal yapıcı eleştirisiyle genccedillerin kafiye konusunda dikkatli olmasını ister
Şiirde Tuumlrkccedile kelimelerle kafiye yapılması isteyen Namık Kemal Arap
ve Farsccedila kelimelerle yapılan kafiye anlayışından uzak durulmasından yanadır
Namık Kemalrsquoin Mektuplarında Şiir Tiyatro ve Gazete Uumlzerine Tenkitler 219
12 Vezin Uumlzerine Tenkit
ldquoBen yazı yazmak kafiye bulmak bir soumlzuuml
efaٴil-uuml tefaٴilrsquoe tatbik etmek gibi şeylere
suumlsluumlce bir boyunbağı takmaktan kolay
goumlruumlyorumrdquo (Tansel 1967 ss 426-427)
Koumlkluuml bir şiir geleneğine sahip olan Tuumlrk edebiyatı oumlnceden soumlzluuml ve
yazılı edebicirc uumlruumlnlerinde buumlyuumlk bir ccediloğunlukla hece oumllccediluumlsuumlnuuml kullanmaktaydı
Bu durum Tuumlrklerin İslamiyet‟i kabul etmelerine kadar boumlyle devam etti
Nitekim İslamiyet‟i kabul ettikten sonra Arap ve Fars edebiyatı ile yakın ilişki
iccedilerisine giren Tuumlrk edebiyatı aruz oumllccediluumlsuuml ile tanıştı İlk doumlnemde İran
edebiyatındaki aruzu kullanan Tuumlrk sanatccedilılar aruzun buumltuumln oumlzelliklerini Tuumlrk
edebicirc uumlruumlnlerine uygularlar Ancak Tuumlrkccedile yapısı dolayısıyla aruz kurallarına
uygun değildir Bunun başlıca sebebi Tuumlrkccedilede uzun uumlnluumllerin olmayışıdır Bu
eksikliği gidermek isteyen Divan şairleri Tuumlrkccediledeki bazı uumlnluumlleri uzatarak aruz
oumllccediluumlsuumlne uygun hacircle getirmeye ccedilalıştılar Ancak bu durum gerek Tuumlrk dilini
gerekse doumlnemindeki şairleri zorlar
XIX-XX yuumlzyıllarda aruz Tuumlrk edebiyatında zirve noktasına gelmiştir
Tuumlrkccedile kelimelerle ve sade bir anlatımla aruzu Tuumlrk şiirine uygulayan şairler
aruzu Tuumlrk oumllccediluumlsuuml hacircline getirirler Her ne kadar işlene işlene bir Tuumlrk aruzu
meydana ccedilıksa da aruzun Tuumlrkccedilenin yapısına uygun olmayışı hep
tartışılagelmiştir Tanzimat‟ın ilanı ile hızlı bir değişim ve doumlnuumlşuumlm yaşayan
Osmanlı Devleti edebiyat alanında da bu değişim ve doumlnuumlşuumlmlerin sancısını
ccedileker Tanzimat‟la Batı‟ya Batı edebiyatına youmlnelen sanatccedilılar Batıdaki yeni
tuumlrlerle tanışır Bu durum tekrar aruzhece tartışmasını ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml
Batı‟daki edebicirc tuumlrler aruz vezniyle yazılmaya uygun değildir Bundan dolayı
Tanzimat doumlneminde hece-aruz tartışması edebicirc tartışmaların ileri gelen
konuları arasında yer alır
Namık Kemal de mektuplarında hecearuz tartışmasına oumlnemli oumllccediluumlde
değinmiştir Namık Kemal mektuplarında aruz oumllccediluumlsuumlnuuml olumsuz youmlnde tenkit
ederken hece oumllccediluumlsuumlnuuml millicirc oumllccediluumlmuumlz olduğu iccedilin oumlver ve genccedilleri hece oumllccediluumlsuuml
ile şiir yazmaya teşvik eder Ancak ne var ki Namık Kemal şiirlerinde aruz
veznini hece veznine goumlre daha fazla kullanmıştır
ldquoTahrib-i Haracircbacirctrdquo ldquoİrfan Paşa‟ya Mektuprdquo ve ldquoCelal
Mukaddimesirdquonde Namık Kemal‟in vezin konusunda tenkitleri bulunmaktadır
Namık Kemal Abduumllhak Hamid‟e 21021876 tarihinde yazdığı
mektubunda ldquoBen yazı yazmak kafiye bulmak bir soumlzuuml efaٴil-uuml tefaٴil‟e tatbik
etmek gibi şeylere suumlsluumlce bir boyunbağı takmaktan kolay goumlruumlyorumrdquo (Tansel
1967 ss 426-427) diyerek aruz oumllccediluumlsuuml ile yazılan şiirleri ccedilok basit olarak goumlruumlr
O bu tuumlrde soumlylenen şiirleri sadece bir vezin oyunu ve efacircٴil-uuml ve tefacircٴil dizisi
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 220
olarak goumlruumlr ve tenkit eder Namık Kemal aruzu Tuumlrk şiiri oumlnuumlnde en buumlyuumlk
engel olarak değerlendirir ve Tuumlrk şiirinin aruz oumllccediluumlsuumlnden ayrılmadıkccedila
gelişmeyeceğini belirtir Bu durumu ldquoEvzacircn-ı Acem‟den ayrılmadıkccedila bizde
tiyatro olacak kadar tabii şiir soumlylemeye kabiliyet goumlremiyorumrdquo (Tansel 1967
s 433) diyerek dile getiren Namık Kemal Batı edebiyatından edebiyatımıza
yeni gelen edebicirc tuumlrlerin gelişmesinde en buumlyuumlk engeli ldquoEvzan-ı Acemrdquo olarak
goumlruumlr Aynı zamanda ldquoŞiirde sacircfi Tuumlrkccedile yazmak evzacircnın şimdiki hacircliyle
beraber kimsenin elinden gelmezrdquo (Tansel 1967 s 433) diyerek de Tuumlrkccedile ve
Tuumlrk şairlerinin vezin konusunda iccediline duumlştuumlkleri durumu dile getirir Bu accedilıdan
doumlnemi itibarıyla Batı‟dan gelen yeni tuumlrler ve Tuumlrkccedile aruzla artık bir yere
gidememektedir Bunda ısrar etmenin hiccedilbir faydası yoktur Bu yuumlzden Namık
Kemal gerek tiyatroda gerek şiirde hece oumllccediluumlsuumlnuumln kullanılmasından yanadır
Namık Kemal ldquoManzum soumlze o kadar hevesim var bir kerre de Tabiٴatini bizim
parmak hisabiyle bir şey yazmağa sevket Bak ne guumlzel ne parlak oluyorrdquo
(Tansel 1967 ss 433-434) diyerek hece oumllccediluumlsuumlyle yazılan eserleri guumlzel ve
parlak bulur ve bu youmlnde yazılan eserleri olumlu youmlnde tenkit eder Hece oumllccediluumlsuuml
ile yazılan eserler saf Tuumlrkccedilenin kullanıldığı eserler olup lirik ve anlaşılırdır
Şiirin guumlzelliği ve parlaklığı ona goumlre hece oumllccediluumlsuumlnuumln bu oumlzelliğinden gelir
Şiirde hece oumllccediluumlsuumlnuumln on birli oumllccediluumlsuumlnuuml beğenen Namık Kemal bu
oumllccediluumlnuumln şiire ayrı bir ahenk getirdiğini ifade eder Ziya Paşa‟ya yazdığı
mektubunda ldquoBilmem neden ise vezninde on bir yerine on heceyi ihtiyacircr
etmiş Birccedilok yerleri guumlzel olmuş ise de nesirden fark olunmaz dereceye
gelmişrdquo (Tansel 1969 s 378) diyen Namık Kemal şiirin oumllccediluuml yuumlzuumlnden nesre
benzemesini tenkit eder Ona goumlre oumllccediluuml şiiri nesirden ayıran ve şiire ahenk
kazandıran oumlnemli bir unsurdur
Namık Kemal hece ve aruz oumllccediluumlsuuml konusunda her ne kadar hece
oumllccediluumlsuumlnuuml savunsa da aruz oumllccediluumlsuumlnden şiirini kurtaramaz Namık Kemal Celal
Mukaddimesi‟nde bu hususta kendisini aruzdan yana goumlsterirken hece
oumllccediluumlsuumlnuumln her ne kadar millicirc oumllccediluumlmuumlz olsa da ahengin letafetten yoksun
olduğunu bildirir Bu konuda tam bir kararlılık sağlayamayan Namık Kemal‟in
vezin konusundaki tenkitleri kendisinden sonra gelen ve hece oumllccediluumlsuumlnuuml
kullanan genccedilleri youmlnlendirme bilgilendirme ccedilabasıdır Ona goumlre yeni
edebiyatın şiiri ve diğer edebicirc tuumlrleri aruzun kural ve kaidelerinden kurtularak
kendi huumlviyetlerini kazanmalıdır
13 Temaİzlek Uumlzerine Tenkit
Tuumlrk edebiyatında oumlnemli bir yere sahip olan Namık Kemal yeni şiirin
konusuna da mektuplarında yer verir Klasik şiirin gerccedilekten uzak hayatın
akışından kopmuş olmasını tenkit eder Kendisi de klasik tarzda bir eğitim
almasına rağmen Şinasi‟yi tanıdıktan sonra şiir ve sanatccedilı tutumunda buumlyuumlk
değişim yaşar
Namık Kemalrsquoin Mektuplarında Şiir Tiyatro ve Gazete Uumlzerine Tenkitler 221
Namık Kemal‟in gerek şiirde işlediği konu gerekse edebicirc tuumlrler
uumlzerindeki duumlşuumlncelerini Şinasi‟den oumlnce ve Şinasi‟den sonra olarak
değerlendirmek gerekir Dostlarına yazdığı mektuplar da bu değişimin delilidir
Şiir uumlzerinde durduğu oumlnemli konulardan biri de şiirin konusudur Tanpınar‟a
goumlre ldquoNamık Kemal eski şiiri bırakmaz belki eski mısra ve manzume ile yani
fikirlerini uzaklaştırmağa ccedilalışır Bu yeniyi değişen muhtevada aradığı
devirdirrdquo (Tanpınar 1997 s 370) Bu accedilıdan eski Tuumlrk şiirinin iccedileriğine youmlnelik
tenkitlerde bulunan Namık Kemal mektuplarında yeni şiirin iccedileriği hakkında da
eleştirilerde bulunur
Abduumllhak Hamid‟e yazdığı 19 Şubat 1879 tarihli mektubunda Şimdi bir
kere eski ya da şiir soumlylemeği merek ettiği zamanlar
Edebiyat ile huumlrriyet can versem de
Başka bir Nacircmık-ı şeydacirc yetişir hacirckimden
beytini soumlyleyen Kemal‟i duumlşuumln Bir kere de senin goumlsterdiğin teracirckkiyi
ve teracirckkiden bence hacircsıl olan uumlmid-i istikbacircle maٴtuf zevkıyyacirctı nazar-i
hayacircl oumlnuumlne al da Sacirchra‟dan ne kadar memnun olduğunu anlardan
tahmin et (Tansel 1969 s 391)
Namık Kemal Abduumllhak Hamid‟in Sahra adlı eserini gerek konusu
gerekse uumlslubu accedilısından olumlu youmlnde eleştirir ldquoEdebiyyacirct ile huumlrriyete can
versem derdquo diyen Namık Kemal bu mısra ile acircdeta şiir ve edebiyatın
konusunun ne olması gerektiğinde yol goumlsterir Şiire ldquohuumlrriyetrdquo kavramını
sokan Namık Kemal bu anlamda da yol goumlstericiliğine devam eder ve
Abduumllhak Hamid‟i şiir yazması iccedilin olumlu youmlnde eleştirir Ccediluumlnkuuml ona goumlre
ldquohuumlrriyet ile edebiyatrdquo can verilecek kadar kutsal iki değerdir O eserlerinde
ldquohuumlrriyetrdquo ve ldquoedebiyatrdquo kavramlarıyla insanı ideal şiirde yaratma peşindedir
Aktaş ldquoNamık Kemal‟de huumlrriyet bdquoben‟in kendi varlığını kendi guumlcuumlnuuml idrakin
tabii sonucu olarak ele alınmalıdırrdquo (Aktaş 1993 s 5) diyerek Namık Kemal‟in
şiirde huumlrriyet kavramının uumlzerinde sıklıkla neden durduğunu ortaya koyar
Namık Kemal‟e goumlre şiir ve edebiyatta huumlrriyet ldquobenrdquoin kendi varlığına hizmet
etmelidir Bu youmlnde yazılan ve milletin kendi benliğinin oluşmasına yardımcı
olan eserler onun iccedilin daha makbulduumlr
Namık Kemal‟in mektuplarındaki bir diğer oumlnemli husus şiirde vatanın
ve vatan teminin işlenmesidir ldquoVatanicirc şiirrdquo anlayışı ağırlıklı bir şiir onun
şairliğinin nirengi noktasını teşkil eder (Goumlccedilguumln 1999 XLIII) Vatan onun
şiirlerinin en oumlnemli dayanağıdır Onun en buumlyuumlk aşkıdır ldquoTabiٴicirc bizim perverlik
de vatan yolunda oldu Zihnimde başka bir şey yok Ne duumlşuumlnsem goumlzuumlmuumln
oumlnuumlne kanlı kefenli vatan ccedilıkıyor Nazire ve yacirchut perverlikte buumltuumln buumltuumln
senin yolunda gidemedimrdquo (Tansel 1969 s 392) diyen Namık Kemal
Abduumllhak Hamid‟i şiirde farklı konuları işlediği iccedilin oumlver aynı zamanda da
kendi şiirinin konusunu iccedileriğini belirtir Ancak burada Namık Kemal‟in kendi
şiirini de eleştirdiğini goumlrmekteyiz Şiir ile vatanı eş tuttuğunu ve bu hususta
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 222
kendini de farklı konutemalarda şiir yazamadığından dolayı tenkit ettiğini
goumlruumlruumlz Recaizade Mahmut Ekrem‟e 1874 yılında yazdığı mektubunda da
vatan temini şiirde oumlnemli oumllccediluumlde ele alan yazar bu hususta yazılmış olan
şiirleri daha yararlı goumlruumlr
Vatan yolunda doumlkuumllecek yaş şehidacircn-ı huumlrriyetin yanaklarına doumlkuumllecek
kandan ibacircrettir Hubb-i vatan gibi gayret-i insacircniyye gibi yanmış
koumlmuumlr kesilmiş goumlnuumllleri safvet ve metacircnet billurlaştırmak elmas etmek
şerefinden olan havass-ı gaibeye macirclik olanların goumlzuumlnden lisacircn-ı
nedacircmetin tecessuumlm etmiş cezacirc-yı acirccizacircnesi demek olan girye nasıl
doumlkuumlluumlr (Tansel 1967 s 345)
Namık Kemal Recaizade Mahmut Ekrem‟in yapmış olduğu ldquoMes
Prisons Tercuumlmesirdquoni tenkit eder Tenkitin başlıca sebebi Silviyo‟nun
ağlamasıdır Ccediluumlnkuuml vatanını seven bir insan asla ağlamaz Yuumlrekli cesur ideal
insandır Recaizade Mahmut Ekrem‟i boumlyle bir kahramanı zafalarına yenik
duumlşuumlrerek anlatmasını eleştirir Bu da goumlsteriyor ki Namık Kemal vatan
kahramanlarının idealist yuumlce bir kişilik olarak şiirde işlenmesinden yanadır
Kanter
Namık Kemal şiirinde mağrur bir insan tipi ccedilizer Ona goumlre yaşam
karşısında boyun eğip aciz bir insan olmaktansa şerefli bir şekilde oumllmek
daha makulduumlr İdealist insan duumlnya duumlzeninin insanı bayağılaştıran
alccedilaltan fikirleri karşısında sağlam adımlar atmalıdır (Kanter 2007 ss
180-181)
diyerek Namık Kemal‟in şiirinde işlediği insan tipine değinir
Namık Kemal‟e goumlre şiir vatana hizmet etmelidir Halk arasında millicirc
ve medeni birliği sağlamalı millicirc benliği muhafaza etmelidir Şiirde işlenen
temalar mantığa uygun olup insana vatanperverliği aşılamalıdır Bu
oumlzelliklerden yoksun olan şiir ise ona goumlre topluma faydası olmayan ve
toplumdan uzak olan bir şiir anlayışıdır Abduumllhak Hamid‟e yazdığı 30 Mart
1879 tarihli mektubunda ldquoEdebiyata hizmet sıfat-ı kacircşife-i insacircniyyet olan
nacirctıka-i millete hizmet demek olur fakat o kuvvet doğrudan doğruya vatan-
perverlik fikirlerini buumlyuumltmeğe sarf edilse hiccedil olmazsa yazılan şeylerin yarısı o
cihetle masrucircf olsa daha hayırlı değil midirrdquo (Tansel 1969 ss 421-422) diyen
Namık Kemal edebiyat ve şiirin vatanı işleyerek daha hayırlı bir iş yapacağını
belirtir Abduumllhak Hamid‟i eski Tuumlrk şiirinin şairlerinden gerccedilek olmayan ve
sosyal bir fayda sağlamayan oumlrnekler almadığı iccedilin de tenkit eder
Kaynağı ne olursa olsun Namık Kemal‟in vatan ve millet meselelerinde
olduğu kadar onları buumltuumlnuumlyle kuşatan devlet kavramı etrafında buumlyuumlk bir
idealist olduğu şuumlphe goumltuumlrmez bir gerccedilektir (Goumlccedilguumln 1991 s 209)
Bu accedilıdan vatanın ve milletin ele alındığı devletin yuumlceltildiği şiirler
millicirc benliğimizin guumlccedillenmesi accedilısından buumlyuumlk bir fayda sağlar Namık Kemal
Namık Kemalrsquoin Mektuplarında Şiir Tiyatro ve Gazete Uumlzerine Tenkitler 223
mektuplarda şiiri siyasi ve sosyal faydası youmlnuumlnden ele alarak ldquocemiyet iccedilin
sanatrdquo goumlruumlşuumlnuuml benimser Şiirde hakikati ve aklın uygunluğunu her şeyin
uumlzerinde tutar
2 Tiyatro Uumlzerine Tenkit
Namık Kemal‟in tiyatroyla olan ilişkisi onun tiyatroyu Tuumlrk
edebiyatıyla tanıtması ve Tuumlrk tiyatrosunun yaygınlaşmasına youmlnelik ccedilabalarını
iccedilerir Şinasi‟nin Şair Evlenmesi adlı eserinden sonra doumlneminde Tuumlrk
tiyatrosuna en fazla hizmet eden Namık Kemal‟dir
Yazmış olduğu altı tiyatro eseriyle tiyatro tuumlruumlnde kendini kanıtlamış
olan Namık Kemal Osmanlı tiyatrosunda oyuncuların yetişmesi iccedilin de birccedilok
ccedilalışmalarda bulunmuştur Yazmış olduğu Vatan yahut Silistire Akif Bey Kara
Bela Guumllnihal Zavallı Ccedilocuk ve Celalettin Harzemşah adlı tiyatro eserleriyle
bunu ortaya koymuştur Namık Kemal‟e goumlre ldquoTiyatro insanı ve cemiyeti
buumltuumlnuuml ile sarar kuşatır Sevdiren ağlatan saadet ve ıstırap veren eğlendiren
terbiye eden dinlendiren buumltuumln bunları aynı anda ve beraberce yapandırrdquo
(Yetiş 1996 s 50)
Namık Kemal edebicirc tuumlrler arasında en fazla tiyatroyu sever Bunun
nedeni Tanzimat‟la yaşanan değişim ve yenileşme hareketinin tiyatro ile
Tuumlrkiye‟ye taşınmasıdır Batı tarzında tiyatro Tuumlrk tiyatrosunun bazı
enstruumlmanlarının eksikliğinden ve halkın tiyatro zevkinin duumlşuumlk olmasından
dolayı Tuumlrk edebiyatında ccedilok yavaş gelişir Daha ccedilok şehirlerde oynanan halk
tiyatrosu ve koumlylerdeki seyirlik oyunlar sahneye ve senaryoya gerek
duymamaktaydı Yeni anlayışa ait tiyatro eserleri de bu geleneğe goumlre kaleme
alındı Namık Kemal ise bu suumlreccedilte hem tiyatro eserleri hem de tiyatro uumlzerine
yazılar yazarak Batı tarzı tiyatronun edebiyatımızda gelişmesini sağlar
Namık Kemal mektuplarında tiyatro eseri yazmak tiyatronun konusu
tiyatro eserlerinin dili ve tiyatro tuumlruumlnde eser veren genccedillerin youmlnlendirilmesi
hususu uumlzerinde durur
Namık Kemal tiyatro ile ilgili goumlruumlşlerini Avrupa doumlnuumlşuuml yazar
Enginuumln‟e goumlre
Namık Kemal mektuplarında da goumlrduumlğuumlmuumlz gibi tiyatro seyrinden
ccedilok hoşlanmaktadır Oumlzellikle Avrupa‟ya gittikten sonra tiyatroya karşı
buumlyuumlk bir ilgi duymaya başlar Arkadaşlarına yazdığı mektuplarda bu
konu uumlzerinde sıklıkla durur (Enginuumln 1993 s 14)
Yazar mektuplarında olduğu gibi diğer yazılarında da tiyatro
denildiğinde bizim iccedilin Batı Batı‟da ise Fransız romantik tiyatrosunu oumlrnek
goumlsterir Bizde var olan tiyatroyu ve tiyatro geleneğini ise Fransız romantik
tiyatrosundan uzak olduğu iccedilin yok sayar ve geleneksel tiyatroyu tenkit eder
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 224
Namık Kemal ldquoTiyatrodan Bahseden Arkadaşlarardquo başlıklı yazısında
tiyatronun ldquooumlyle marifet veya ahlak mektebi değil acircdeta bir eğlencerdquo olduğunu
soumlyler ve daha sonra diğer eğlenceler iccedilinde en guumlzeli ve en faydalı olanı olarak
goumlruumlr (Yetiş 1996 s 49) Tiyatro seyretmeyi ccedilok seven Namık Kemal oumlzellikle
Victor Hugo ve Shakespeare uumlzerinde durur
Londra ve Paris‟te Namık Kemal‟in tiyatro ile ne kadar meşgul
olduğunu goumlsteren mektupları vardır Bu mektuplar yazarın hem Avrupa‟da
tiyatro ile ilgili yakınlığını hem de tiyatro tuumlruumlne bakışını goumlstermesi accedilısından
oumlnem arz eder Yazar Avrupa‟da olduğu suumlrece hemen hemen her gece
tiyatroya gider Bunu da Avrupa‟dan arkadaşlarına yazdığı mektuplarında dile
getirir
ldquoAcircdet iktizacircsınca nuf‟l-leyden uumlccedil-doumlrt saat sonra yatılıyor yemek ise
ezacircn raddelerinde yeniyor Dokuz-on saat evde oturmak muumlmkuumln değil ccedilacircresiz
tiyatroya falanlara ccedilıkılıyorhelliprdquo (Tansel 1967 s 123) diyen Namık Kemal
Avrupa‟da tiyatronun ne kadar yaygınlaştığını ve ne kadar gerekli olduğunu dile
getirir İnsanların boş zamanlarını tiyatro ile geccedilirmesi onun iccedilin bu tuumlruumln
gerekliliğini ortaya koyar ldquoCelal Mukaddimesirdquonde ldquoBir milletin kuvve-i
nacirctıkası edebiyyacirct ise timsacircli edebin nacirctıka-i zicirchayacirctı tiyatrodur Tiyatro fikrin
hayacirclacirctına vicdacircn vicdanın ulviyacirctına cacircn cacircnın hayacirclatına lisacircn verirrdquo
(Goumlccedilguumln 1987 s 167) diyen Namık Kemal tiyatroyu hep olumlu youmlnde tenkit
eder Namık Kemal‟e goumlre tiyatro fikrin hayalatın ve vicdanın lisanıdır ve bu
lisanda insan kendi ulviyetini goumlruumlr
Hele burada bir tiyatro var hakikat goumlruumllecek bir şey Acircdeta hem ahlacirck
hem de lisacircn iccedilin en buumlyuumlk mekteptir Bir takım oyunlar oynuyorlar ki
taştan yuumlrekleri ağlatır Hemen ekser geceleri oradayım lacirckin Mevlacircna
Hacı Nucircricirc beğenmiyor O da bir zevzeklik tiyatrosuna mecbur olmuş
Orada kırk-elli yaşında ağzı cuumlcuumlk burnu ccedilenesi sivri goumlzleri macircٴi ccedilil
kaşı yok ki şeklini tarif edeyim kendi esmer sarı Omuzları tabla gibi
geniş kolları değnek gibi ince bir karı var Oyun oynuyor arada kedi gibi
miyavlıyor O da tuumlrkuuml olacak (Tansel 1967 s 119)
Sanatccedilı bizdeki tiyatro anlayışı ile Batı‟daki tiyatro anlayışını
karşılaştırır Bizdeki tiyatro ve tiyatro oyuncularını da eleştiren Namık Kemal
tiyatro oyuncularının yetersiz olduğunu belirtir Onların aynı zamanda dili
yerelleştirerek kullanmaları ise ona goumlre bir başka olumsuzluktur Metin And
ldquoCcediloğunluğu Ermeni olan oyuncular zaten bozuk olan telaffuzları yanında bir de
konuşma diline boumlylesine yabancı metinleri oynayınca bu seyirciler iccedilin
anlaşılmaz iccedilinden ccedilıkılmaz bir durum alıyorrdquo (And 1972 s 306) diyerek o
doumlnemdeki oyuncuların dil konusunda yetersizliklerinin nedenlerini dile getirir
Namık Kemal Batıdaki tiyatro ve tiyatro eserlerinin dilini ve
soumlyleyişini olumlu youmlnde tenkit eder Celal Mukaddimesi‟nde bizdeki tiyatro
oyuncularına değinen yazar ldquoFilhakicircka tiyatromuz oumlyle muumlcevver maٴrazlı
Namık Kemalrsquoin Mektuplarında Şiir Tiyatro ve Gazete Uumlzerine Tenkitler 225
muumlkemmel perdeli olmadığı gibi oyuncular evzacircٴda zararsız fakat telacircffuzda
temacircşanın yarı zevkini gacircٴib ettirecek kadar kusurludurrdquo (Goumlccedilguumln 1987 s 165)
diyerek oyuncuların kedi gibi miyavlamaları tiyatrodan tiyatro eserinden
alınacak zevki ve dersi yarıya indirdiklerini belirtir Ona goumlre tiyatro halkı
eğitmeli ve halkın diline hizmet etmelidir
İskender Beyzacircde Reşat Bey‟e Londra‟dan 1896 tarihinde yazdığı
mektubunda tiyatronun goumlze de hitap etmesi gerektiğini soumlyleyen Namık
Kemal tiyatroyu cemiyetin bir aynası olarak goumlruumlr Bu aynanın da daha duumlzenli
ve daha guumlzel olmasını estetik bir gaye guumltmesini ister Her ne kadar tiyatroyu
hayatı anlatan ve iccedileren bir tuumlr olarak goumlrse de her zaman sahnede estetiğin ve
guumlzelliğin olmasından yanadır ldquoBuraya gel de goumlzlerin karı goumlrsuumln tiyatro
goumlrsuumln ٴAlima‟llah Victor Hugo‟nun Les Miserables romanından ccedilıkma bir
dram oynuyorlar duumlnyada boumlyle parlak şey olmazrdquo (Tansel 1967 s 159) diyen
Namık Kemal tiyatro oyuncularının bizdeki gibi bakımsız belli bir yaşın
uumlzerinde kişiler olmadığını genccedillerin bunu meslek edindiğini dile getirir
Sahnede guumlzelliği sadece dış goumlruumlnuumlşte değil aynı zamanda oyunun ve
oyuncunun dili ve iccedileriğinde de oumlven Namık Kemal bizdeki tiyatro
oyuncularının yetersizliğini eleştirir
Namık Kemal tiyatroda buumlyuumlk yenilik ve değişimler yapan bir
sanatccedilıdır Onun mektuplarında tiyatro hususunda eleştirilerinin oumlnemli bir
diğer cephesi tiyatronun halkı eğitmesi ve halkın millicirc duygularını harekete
geccedilirmesidir Bu accedilıdan Tanzimat‟la birlikte tezli tiyatro yolunu accedilan Namık
Kemal mektuplarında tiyatro eserlerinin sosyal faydacı youmlnuumlne değinir ve
genccedilleri bu konuda olumlu youmlnde eleştirir
Namık Kemal‟in tiyatro ile meşgul olması Tanzimat sonrası tiyatro
faaliyetlerinin ccedilok artmasına ve tezli tiyatronun gelişmesine yol accedilmıştır
Tiyatro faaliyetlerinin ccediloğalması sevindirici olmakla birlikte tezli tiyatro
tiyatronun ayrı bir sanat ve teknik meselesi olduğunu unutturmuş sahneyi
guumlnluumlk meselelerin dile geldiği bir ccedileşit kuumlrsuuml hacircline sokmuştur (Enginuumln
1993 s 18)
Bu accedilıdan Namık Kemal tiyatroyu sadece bir eğlence aracı değil bir
tez aracı olarak goumlrmuumlş ve genccedillerin de bu youmlnde eserler vermesini teşvik
etmiştir
Namık Kemal halk tiyatrosuna halkın ahlakını bozduğundan fazla
itibar etmez O halk tiyatrosunu Batılı anlamda tiyatronun gelişmesine engel
teşkil ettiği iccedilin de sık sık olumsuz youmlnde tenkit eder Namık Kemal Ocak
1876 tarihinde yazdığı mektubunda ldquoOrta oyunlarının hacirclini bilirsiniz Bunlar
olsa olsa halkın fesacircd-ı ahlacirckla haiz olduğu dereceye numucircne olabilir Vacirckıٴa
tuhaflığı inkacircr olunmaz fakat ne derece mugayir-i edep olduğu meydandadırrdquo
(Tansel 1967 s 76) der
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 226
Namık Kemal orta oyununu budalaca hareketleri ve edepsiz
soumlzlerinden dolayı tuhaf bularak bu tarzdaki eserlerin amacının sadece insanları
guumllduumlrmek ve eğlendirmek olduğunu dile getirir Halkın ahlaki youmlnden terbiye
edilmesine hiccedilbir faydasının olmadığını soumlylediği halk tiyatrosunu işlevsizliği
yuumlzuumlnden eleştirir ve orta oyununu ldquomugayir-i edeprdquo olarak goumlruumlr Aynı
zamanda memacirclik-i muumltemeddinde (medeni memleketlerde) ise oyunların
iccedilinde hiccedilbir kaba soumlzuumln olmadığını ve o boumllgenin ileri gelen şairlerinin bu
soumlzleri itina ile seccedilip eserin iccediline koyduğunu belirtir Nitekim Namık Kemal‟e
goumlre tiyatro ldquoHer şeyden evvel eğlencedir fakat huumlkmuuml hemen bir bdquoiccediltimaicirc
fayda‟ duumlşuumlncesi takip eder ve tarif ldquofaydalı bir eğlencerdquo (Akyuumlz 1995b s 58)
şeklinde tanımlanır
Namık Kemal Batı edebiyatında sıklıkla goumlruumllen manzum tiyatronun
Avrupa‟da birccedilok koumltuuml alışkanlıkların terk edilmesini sağladığını dile getirir
(Tansel 1967 s 36) Namık Kemal 17021879 tarihinde Abduumllhak Hamid‟e
yazdığı mektubunda Abduumllhak Hamid‟in Nesteren adlı tiyatro eseri uumlzerine
tenkit ve goumlruumlşlerini bildirir Abduumllhak Hamid‟in Nesteren adlı eserinde konu
hususunun da bize uygun olmadığını Batı kuumlltuumlruumlnuuml yansıttığını dile getirerek
tekniğin guumlzel ancak işlenen konunun bazı yerlerinin bize uygun olmadığı
youmlnuumlnde eleştiriler bildirir (Tansel 1969 s 375) Namık Kemal Abduumllhak
Hamid‟in Nesteren‟i hece oumllccediluumlsuuml ile yazmasını da başarısız bulur Hece
oumllccediluumlsuumlnuumln eserin akışını bozduğuna belirtir Recaizade Mahmut Ekrem‟e
yazdığı 21091878 tarihli mektubunda vezin konusu uumlzerinde duran Namık
Kemal ldquoTiyatro bizde hiccedilbir nevٴ vezin ile yazılmayacak zacircten mevzucircn
yazılmağa luumlzum yokrdquo (Tansel 1969 s 296) der Namık Kemal tiyatroda
veznin eseri zorladığını belirterek bu youmlnde yazılan eserde veznin olduğunu
belirtir
Namık Kemal‟in tiyatro eserlerinin tercuumlmesi konusunda da tenkitleri
vardır Ona goumlre her tiyatro eseri tercuumlme edilmelidir Namık Kemal‟in isteği
bize gereken halkımızı eğiten ve dilimize uygun eserlerin tercuumlme edilmesidir
O gelişiguumlzel hiccedilbir amaccedil taşımayan tiyatro eserlerinin tercuumlme edilmesine
karşıdır Namık Kemal 25081879 tarihinde Sacircmi Paşazacircde Sezacirci‟ye yazdığı
mektubunda tiyatro ile ilgili bilgi verir Batı tiyatrosu hakkında Sacircmi Paşazacircde
Sezacirci‟ye bilgi veren Namık Kemal
Herman‟i Victor Hugo‟nun birinci tiyatrosu olmak mes‟eleleri de sizin
Fıransızca hocası hezacircyan buyurmuşlar Hacircmid‟in tahkiki de yanlışhellip
Hugo‟nun birinci tiyatrosu Cromwell‟dirhellip Shakspeare‟in Hamlet‟i
fevka‟l-acircde yazılmış tiyatrolardan biridir fakat acircsacircrının en aٴlacircsı değildir
Shakspeare‟in kacircffe-i acircsacircrına Macbeth namındaki tiyatrosu facirc‟ik olduğu
cumhucircr-ı udebacirc indinde muumlttefik aleyhidir (Tansel 1969 ss 466-467)
Bu accedilıdan Namık Kemal Batı tiyatrosu hakkında da tenkitlerde
bulunarak Batı‟daki tiyatro ve tiyatro eserlerinin bizim edebiyatımızda
Namık Kemalrsquoin Mektuplarında Şiir Tiyatro ve Gazete Uumlzerine Tenkitler 227
tanınmasını sağlar Yine aynı mektubunda Sacircmi Paşazacircde Sezacirci‟ye ldquoBenim
zevkimce beşinci Nevha hepsine muumlreccahtır Moliere‟le Hugo mukayesesinde
buumltuumln buumltuumln haksızsın Tiyatro acirclemine Moliere‟in acircsacircrı kadar ahlacircka te‟sir
etmiş hiccedilbir şacircir te‟lifacirctı gelmemiştirrdquo (Tansel 1969 s 467) diyerek
Moliere‟nin Batı edebiyatındaki yerinin tam anlamıyla anlaşılmadığını ve
kendisinin de bu youmlnde yanlış bilgiye sahip olduğunu bildirerek onu eleştirir
Namık Kemal‟in oumlzel mektuplarında tiyatro hakkındaki tenkitleri
sahne oyuncu eserin konusu ve tiyatro eserinin tercuumlmeleri uumlzerinedir Yazar
tiyatroyu eğlencelerin en guumlzeli ve faydalı olanı olarak goumlruumlr Orta oyunu ve
Karagoumlz gibi folklorik oyunları ise insanları sadece guumllduumlrmeleri insanlara
ahlaki ve sosyal youmlnden bir fayda sağlayamadıkları iccedilin tenkit eder Osmanlı
tiyatrosunun Batılı bir tarzda gelişmesini ve tiyatroda romantik tarzın yaygın
olmasını arzular Ona goumlre medeni milletlerde goumlruumllen ahlaki ve hissicirc
gelişmelerde tiyatronun ccedilok oumlnemli katkıları vardır
3 Gazete Uumlzerine Tenkit
Tanzimat edebiyatında yenileşme ve modernleşme hareketinin oumlnemli
bir diğer edebicirc tuumlruuml gazetedir Bu doumlnemde gazete halkı aydınlatma ve halka
yararlı olma duumlşuumlncesi etrafında benimsenerek edebicirc tuumlrler iccedilerisinde oumln plana
ccedilıkarılır Tanpınar ldquoYeniliğin memleket iccedilinde yerleşmesinde ve gelişmesinde
acircmil olan şeyler arasında yeni yeni fikir suumlren gazeteciliği de saymak lazım
gelirrdquo diyerek gazete ve gazeteciliğin oumlnemini vurgular (Tanpınar 1997 s 146)
Batılılaşma hareketinin Osmanlı Devleti‟ndeki en oumlnemli unsurlarından
biri olan ilk gazete (1931) Takvim-i Vekacircyi‟dir Bu gazete haftalık ccedilıkar ve
genellikle resmicirc haberler yer verir Kişilerin ve sanatccedilıların kişisel goumlruumlş ve
duumlşuumlncelerine yer vermeyen daha ccedilok askericirc atamaları ve sultanın yapmış
olduğu gezileri iccedileren Takvim-i Vekacircyi 1840 yılına kadar yayımlanan ilk Tuumlrkccedile
gazetedir 1840 yılında gelindiğinde William Churchill‟in İngiliz matbaasında
ccedilıkardığı ilk yarı resmicirc gazete olan Ceride-i Havadis yayın hayatına girer İlk
yıllarda ccedilok resmicirc olsa da daha sonra ilmi ahlaki ve edebicirc bir iccedileriğe kavuşur
Tuumlrk gazeteciliğinin oumlzel anlamdaki ilk başarısı Tercucircmacircn-ı Ahvacircl
gazetesidir Bu gazete basın hayatımızın resmicirc haber gazeteciliğinden sıyrılarak
fikir gazeteciliğine youmlnelişinin oumlnemli ilk adımıdır Tercucircmacircn-ı Ahvacircl
22101860 tarihinde Agacirch Efendi‟nin ccedilıkardığı ve buumlyuumlk oranda Şinasi‟nin
youmlnettiği bir gazetedir Şinasi‟nin yazmış olduğu Şair Evlenmesi adlı ilk tiyatro
eseri de bu gazetede yayımlanır
Tuumlrk basın hayatı 1862 yılına gelindiğinde Şinasi‟nin tek başına
ccedilıkardığı Tasvicircr-i Efkacircr ile tanışır Bu gazetede guumlnluumlk olayların yanında edebicirc
makale ccedileviri ve tercuumlmeler de yayımlanır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 228
Aydın-halk buluşmasını sade bir Tuumlrkccedile etrafında toplamaya ccedilalışarak
Tuumlrk sanat ve duumlşuumlnce yaşamının gelişmesinde Tuumlrkccedilenin itibarının
artmasında oumlnemli bir rol uumlstlenen Tasvicircr-i Efkacircr‟ı 1865‟ten itibaren iki
yıl da Namık Kemal ccedilıkarır (Korkmaz 2007 s 27)
Namık Kemal Tasvicircr-i Efkacircr‟da 1862 yılının sonlarına doğru yazmaya
başlar Şinasi her alanda Namık Kemal‟in duumlşuumlnce ve fikir babasıdır Bu
anlamda Şinasi‟nin gazetecilik sahasında duumlşuumlnduumlklerini Namık Kemal
gerccedilekleştirir Namık Kemal mektuplarında gazete uumlzerine birccedilok tenkitte
bulunur Mektuplarında gazeteyi bilgi ve kuumlltuumlruuml aktarmada bir araccedil olarak
değerlendirir ve gazeteningazeteciliğin doumlneminde yaygınlaşması iccedilin birccedilok
girişimlerde bulunur
Namık Kemal mektuplarında birccedilok gazeteden bahseder Bu
gazetelerin birccediloğunda ccedilalışmış veya makale yazmıştır Namık Kemal‟in
mektuplarında bahsettiği ve tenkitlerde bulunduğu gazeteler Tasvicircr-i Efkacircr
İbret Hayacircl Huumlrriyet Muhbir İnkılap Tercuumlman-ı Hacirckikat gibi gazetelerdir
Bunlar arasında Tasvicircr-i Efkacircr İbret ve Huumlrriyet Namık Kemal‟in fiilen
gazetecilik yaptığı gazetelerdir Bu gazetelerin dışında mektuplarında Kırk
Anbar Al-Cevacircib Sabah Uumlmran Osmanlı Haver Mecmua-ı Siyaset Keveb-i
Şarki Terceman-ı Şark İstikbacircl gibi gazeteleri yakından takip ettiği anlaşılır
Yine İstanbul‟da ccedilıkan Corurierrsquod Orient (Tansel 1967 s 176) ve Liberet
(Tansel 1967 s 138) gibi yabancı gazeteleri takip ettiği goumlruumlluumlr (Uumlstuumlnova
2005 s 119)
Namık Kemal 1862ndash1873 yılları arasında gazetecilikle uğraşmış olup
bu yıllara ait mektuplarında gazete ve gazetenin işlevine youmlnelik tenkitlerde
bulunduğunu goumlruumlruumlz Ona goumlre gazete bir insanın kimliğini dahi ortaya
koyabilir Namık Kemal Ruumlşdicirc Efendiye 1865 yılında yazdığı mektubunda
ldquoFiٴl-hakika buna diyecek yoksa da bu tedbir-i şifacirchicirc olmalıdır ccediluumlnkuuml zacircten
tahsile duumlşmemiş adam elbette gazete ve risacircle alıp okumazrdquo (Tansel 1967 s
36) diyerek duumlşuumlncelerini dile getirir
Namık Kemal gazeteyi bir kuumlltuumlr ve bilgi işareti olarak goumlruumlr Gazete
okumayan insanları ise tahsilden uzak cahil insanlar olarak değerlendirir Bu
accedilıdan gazete onun iccedilin bilginin kendisidir
Namık Kemal mektuplarında gazetenin bizde neden gelişmediği
uumlzerinde durur Bu hususta devleti ve aydınları eleştiren Namık Kemal
insanımızın matbuattan uzak durmasına kızar Bunun nedenini halkın boş
zamanlarını kıraathanelerde geccedilirmesini olarak goumlruumlr Ona goumlre kıraathaneler
gazetelerden daha fazla para kazandırmaktadır Bu durumu 1876 yılında yazdığı
mektubunda
Namık Kemalrsquoin Mektuplarında Şiir Tiyatro ve Gazete Uumlzerine Tenkitler 229
Takvim-i Tecacircret‟i goumlrmuumlş muuml idiniz İsimlerinin bir cuumlzٴuuml muumlttehittir
ammacirc bu gazete oumlteki Takvimrsquoe hiccedil benzemez Hacircvicirc olduğu efkacircrın
istikameti ve muharrirlerin selika-i kitacircbeti ciheti ile hakikaten şacircyacircn-ı
muumltelaٴa bir eserdir Lakin işittiğime goumlre iracircdı masrafına mukābele
etmediğinden idacircresinde suٴucircbet ccedilekilmekte imiş Bir gazete Avrupa‟da
birkaccedil yuumlz kişiyi beyler gibi geccedilindirir Burada ekseri kendi masrafları
korutamaz (Tansel 1967 s 75)
diyerek bizde gazetenin ve gazeteciliğin neden gelişmediğini belirtir Bu konuda
her şeyden oumlnce halkın bilinccedillendirilerek gazetenin faydalarının anlatılmasından
yanadır Aynı zamanda oumlzel gazetelerin devlet tarafından desteklenmesini de
ister
Namık Kemal gazetenin sosyal bir fayda guumltmesini arzular Ali
Suٴavi‟yi Muhbir gazetesinde ccedilıkan yazılarından dolayı tebrik eder Tebrik
etmesinin sebebi ise Ali Suٴavi‟nin gazetede kendi fikirlerini ccedilok temiz bir
şekilde ifade etmesidir Aynı zamanda yazılarını Rumca ve Fransızca olarak
yayımlaması Namık Kemal‟in Ali Suٴavi‟yi olumlu youmlnde tenkit etmesini sağlar
(Tansel 1967 s 79)
Namık Kemal‟in Al-Cevacircib gazetesine cevaben yazdığı Nisan 1896
tarihli edebicirc mektubu onun Şark ve Garba ait duumlşuumlncelerini aksettirmesi
yanında gazetecilik hakkındaki duumlşuumlncelerini de iccedilerir Namık Kemal gazetenin
her kesime hitap etmesinden yanadır Sadece bir konu uumlzerine yoğunlaşan
gazeteleri gazeteciliği tenkit eder
Times gazetesi ki İngilizlerin Nevacircbig-i Zemahşeri ve Macirckacircmat-ı
Hamedacircni ve Hariricirc‟sidir umucircr-ı duumlvelliye ve dekāyık-ı politikadan
bahsederken pamuk ve fabrika ve koumlmuumlr ve kuumlrek ve soba ve mangal
fıkralarına geccediler Kezacirclik Fransız gazeteleri dahi meacirclicirc-i- umucircra
bakmayıp daima hasacircyisle iştigāl ederler (Tansel 1967 ss 162-163)
Avrupa‟daki birccedilok gazetenin iccedileriğinin sade politik ve ekonomik
konulardan oluşmasını ve edebicirc konulara yer vermemesini tenkit eden Namık
Kemal İstanbul‟da ccedilıkan Al-Cevacircib gazetesini oumlrnek goumlsterir Bu gazetenin her
sayfasında farklı konuların işlendiğini belirterek gazeteyi oumlver
Namık Kemal‟in Yeni Osmanlılar Cemiyeti tarafından Avrupa‟da
neşredilen Muhbir gazetesi hakkında da tenkitleri vardır İlk olarak İstanbul‟da
ccedilıkarılan bu gazete (1866) 32 sayısında huumlkucircmet tarafından kapatılır Daha
sonra Londra‟da Ali Suٴavi tarafından tekrardan ccedilıkarılan bu gazetenin
İstanbul‟a kolayca giremediğinden dert yanan Namık Kemal huumlkucircmet
youmlneticilerini eleştirir ldquoGazetenin idhacirclinde sıkıntı ccedilekiyoruz şu ayrıcalık
mehacircretini elmas kaccedilıranların aleyhinde kullansanız da bizim gazete
kaccedilıranların eşyacircsını o kadar aramayıverseniz iş pek kolaylaşırdırdquo (Tansel
1967 s 131) diyerek gazete ve gazeteciliğin gelişmesinde ne kadar sıkıntı
ccedilekildiğini belirtir
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 230
Namık Kemal Tasvicircr-i Efkacircr gazetesinde ccedilalıştığı sırada gazetede
basılacak eserlerin maliyetleri hakkında bilgiler verir
Ruumlşdicirc Efendi‟ye yazdığı 1865 tarihli mektubunda ldquoMazhar-ı huumlsn-i
nazar-ı perveracircneleri olan Tasvicircr-i Efkacircr yakında bu yacircdigarlarının neşri ile
tezyin-i sahife-i iftihacircr edecektir ve boumlyle bir eser-i himacircyetkacircrane nail
olmasından dolayı sucircret-i mahsusacircda arz-ı teşekkuumlr ederrdquo (Tansel 1967 s 32)
diyen Namık Kemal gazete hakkında bilgi vererek gazetenin işlevine değinir
Namık Kemal Avrupa‟dan doumlnduumlkten sonra Diyojen adlı mizah
gazetesine imzasız olarak yazılar goumlndererek yayımlar Bu yıllarda (1872) İbret
gazetesi de faaliyettedir Namık Kemal 1872 yılında faaliyette olan bu gazetenin
başyazarlığını uumlstlenir Vatan yahut Silistre oyununun halkı galeyana getirerek
sokaklara doumlkmesinden dolayı suumlrguumln edilen yazar gazeteden ayrılmak zorunda
kalır
Namık Kemal‟in gazete ve gazetecilik uumlzerine tenkitleri gazetenin
Tanzimat doumlneminde gelişmesine youmlneliktir Namık Kemal gazeteyi bilgiyi
toplumsallaştırmak halkın duumlşuumlncelerini yansıtmak ve halka bilgi vermesi
youmlnuumlnde ele alır Onun mektuplarında oumlzellikle uumlzerinde durduğu konu
gazetenin Osmanlının modernleşmesine oumlnemli oumllccediluumlde katkı sağlayacağı
duumlşuumlncesidir
Sonuccedil olarak Namık Kemal Tuumlrk gazetegazetecilik hayatının Tanzimat
doumlnemindeki durumunu ele alarak gazetenin insanları ortak bir noktada
birleştireceğine değinir
Genel Ccedilıkarım
Namık Kemal Tanzimat doumlneminin oumlnde gelen simalarındandır Yazın
hayatına şiir yazarak giren sanatccedilı şiir roman tiyatro makale ve mektup
tuumlrlerinde birccedilok eser vuumlcuda getirmiştir Bu tuumlrler hakkında oumlnemli bilgi ve
tecruumlbeye sahip olan sanatccedilı edebiyat ve dili her şeyin uumlstuumlnde bir guumlccedil olarak
goumlruumlr Bu guumlcuuml modern Batı‟nın duumlnyaya bakışı ve yorumlaması ile tekrar
diriltmeye ccedilalışarak edebiyat ve sanat alanında millicirc olanın sesini arar
Namık Kemal oumlzel mektuplarında ve yazdığı diğer makale ve yazılarda
bu sesin modern anlamda gelişmesi iccedilin birccedilok girişimde bulunur Oumlzellikle
mektuplarındaki goumlruumlş ve tespitler onun Tuumlrk dili ve edebiyatına yeni giren
edebicirc tuumlrlere youmlnelik tenkitlerini iccedilerir Edebiyatı maşuka-i vicdan olarak
değerlendiren Namık Kemal mektuplarında acircşık olunan vicdanın her youmlnden
modern bir yapıya buumlruumlnmesi iccedilin edebicirc tenkitlerde bulunur
Namık Kemal‟in mektuplarını edebicirc tenkit youmlnuumlnden
değerlendirdiğimiz bu ccedilalışma onun edebicirc tuumlrler hakkındaki tenkitlerinin hangi
youmlnde ve nasıl ortaya konduğunu belirtir Uumllkemizde Batı edebiyatının
Namık Kemalrsquoin Mektuplarında Şiir Tiyatro ve Gazete Uumlzerine Tenkitler 231
gelişmesi ve yerleşmesi iccedilin buumlyuumlk bir ccedilaba harcayan Namık Kemal aynı
zamanda yeni tuumlrlerin de Tuumlrk edebiyatında yaygınlaşmasını sağlar
Namık Kemal‟in mektuplarındaki edebicirc yaklaşımı sanatccedilının edebicirc
goumlruumlşuumlnuuml ve doumlnemindeki edebicirc gelişmeleri iccedilermesinden dolayı oumlnemli bir
kaynak niteliği taşır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 232
Kaynakccedila
Aktaş Ş (1993) Namık Kemal ve İnsan Doğumunun Yuumlz Ellinci Yılında Namık
Kemal Ankara Atatuumlrk Kuumlltuumlr Merkezi Yayınları 1-13
Akuumln Ouml F (1964) Namık Kemal İslam Ansiklopedisi C 9 İstanbul
Akyuumlz K (1995a) Modern Tuumlrk Edebiyatının Ana Ccedilizgileri 1860-1923 İstanbul
İnkılap Yayınları
Akyuumlz K (1995b) Batı Tesirinde Tuumlrk Şiiri Antolojisi İstanbul İnkılap Yayınları
And M (1972) Tanzimat ve İstibdat Doumlneminde Tuumlrk Tiyatrosu 1839-1908
Ankara Tuumlrkiye İş Bankası Kuumlltuumlr Yayınları
Enginuumln İ (1993) Namık Kemal ve Tiyatro Doğumunun Yuumlz Ellinci Yılında Namık
Kemal Ankara Atatuumlrk Kuumlltuumlr Merkezi Yayınları 13-24
Goumlccedilguumln Ouml (1987) Yeni Tuumlrk Edebiyatı Metinleri I Konya Selccediluk Uumlniversitesi Fen-
Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları
Goumlccedilguumln Ouml (1991) Tuumlrk Edebiyatı Araştırmaları I Konya Selccediluk Uumlniversitesi Fen-
Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları
Kanter F (2007) Tanzimat Şiirinde İdealist İnsan Tipi Tuumlrk Kuumlltuumlruuml İncelemeleri
Dergisi S16 İstanbul 167-190
Korkmaz R (2007) Servet-i Fuumlnun Edebiyatı Yeni Tuumlrk Edebiyatı El Kitabı Ankara
Grafiker Yayınları 121-170
Korkmaz R (2007) Yeni Tuumlrk Edebiyatına Giriş Yeni Tuumlrk Edebiyatı El Kitabı
Ankara Grafiker Yayınları 7-35
Kutlu Ş (1981) Tuumlrk Edebiyatı Antolojisi İstanbul Remzi Kitabevi
Sevuumlk İ H (1942) Tanzimattan Beri I İstanbul Remzi Kitabevi
Şahin V (2008) Namık Kemal‟in Mektuplarında Dil ve Edebiyat Uumlzerine Tenkitler
Turkish Studies C 34 Yaz S10 687-715
Tanpınar AH (1997) 19 uncu Asır Tuumlr Edebiyatı Tarihi İstanbul Ccedilağlayan Kitabevi
Tansel F A (1967) Namık Kemalrsquoin Husucircsicirc Mektupları I Ankara Tuumlrk Tarih Kurumu
Basımevi
Tansel F A (1969) Namık Kemalrsquoin Husucircsicirc Mektupları II Ankara Tuumlrk Tarih
Kurumu Basımevi
Tansel F A (1973) Namık Kemalrsquoin Husucircsicirc Mektupları III Ankara Tuumlrk Tarih
Kurumu Basımevi
Tansel F A (1986) Namık Kemalrsquoin Husucircsicirc Mektupları IV Ankara Tuumlrk Tarih
Kurumu Basımevi
Uumlstuumlnova M (2005) Namık Kemalrsquoin Oumlzel Mektuplarında Edebicirc Konular Bursa Gaye
Yayınları
Yetiş K (1996) Namık Kemalrsquoin Tuumlrk Dili ve Edebiyatı Uumlzerine Goumlruumlşleri ve Yazıları
İstanbul Alfa Yayınları
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 233-242
IRK BİTİGrsquoİN 40 IRKI UumlZERİNE DUumlŞUumlNCELER
Orccedilun UumlNAL
Oumlzet
Irk Bitig tahminen 9 yuumlzyılda eski Tuumlrk runik yazısı ile yazılmış kitap
biccediliminde bir eserdir Kitap şeklinde guumlnuumlmuumlze kadar ulaşabilmiş olan tek Eski
Tuumlrkccedile yapıttır Bu eser 65 fal onların kısa yorumları ile bir de hatimeden
oluşmaktadır
Bu fallardan kırkıncısı araştırıcılar iccedilin ilk uumlccedil kelimesi ile bir zorluk
teşkil etmiştir Şimdiye kadar Marcel Erdal Talat Tekin Semih Tezcan ve James
Hamilton gibi değerli araştırıcılar bu uumlccedil kelimeye dair ccedileşitli yorumlar yapmış ve
bu ırkı farklı tercuumlme etmişlerdir
Makalede birincisi Semih Tezcanlsquoın okumasını temel alan ve ikincisi
talım kelimesinin yeni bir etimolojisi ve anlamlandırılmasına dayanan iki okuma
oumlnerisi sunulmuştur
Anahtar kelimeler Eski Tuumlrkccedile Irk Bitig 40 ırk
Observations on the 40th
Irk of Irk Bitig
Abstract
Irk Bitig is a work in the form of a book written in the Old Turkic runic
form approximately in the 9th
century It is also the only work written in Old
Turkic language in the form of a book that has reached to the present time This
work consists of 65 ırks with short comments on them and an epilogue The 40th
of these ırks has been problematic for the researchers with its first three words
Up to the present time distinguished researchers such as Marcel Erdal Talat
Tekin Semih Tezcan and James Hamilton have been commented on these three
words and translated this ırk in different ways In this article two reading
suggestions were presented one of them depends on Semih Tezcanlsquos reading
and the other one depends on a recent research on the word talimrsquos etymology
and sense interpretation
Key words Old Turkic Irk Bitig 40th ırk
1 Giriş
Irk Bitig eski Tuumlrk runik yazısı ile yazılmış kitap biccediliminde bir eserdir
Tahminen 9 yuumlzyılda kaleme alınmıştır Eski Tuumlrkccedile yapıtlar arasında kitap
şeklinde guumlnuumlmuumlze kadar ulaşabilmiş olan tek eserdir Irk Bitiglsquoin tek nuumlshası
Londra British Museumlsquoda Elyazmaları boumlluumlmuumlnde 8212 numara ile kayıtlıdır
Eser ilk defa V Thomsen tarafından 1912 yılında Journal of Royal
Asiatic Society dergisinde yayımlanmıştır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 234
V Thomsenlsquodan sonra eser uumlzerinde H N Orkun S E Malov Sir
Gerard Clauson Marcel Erdal James R Hamilton T İkeda ve Talat Tekin gibi
birccedilok araştırıcı ccedilalışmıştır Eser uumlzerinde monografisi bulunan tek araştırıcı ise
Talat Tekinlsquodir1
Eser 65 fal onların kısa yorumları ile bir de hatimeden oluşmaktadır
2 Kırkıncı Irk
Ccedilalışmamızda uumlzerinde duracağımız kısım Irk Bitiglsquoin kırkıncı ırkı ve
oumlzellikle de onun ilk uumlccedil kelimesidir Bu ırkın makalenin yazarı tarafından
yapılmış harf ve yazı ccedilevrimi aşağıdaki gibidir
Harf Ccedilevrimi
tsup1 lsup1 m w rsup1 I ysup1 rsup1 nsup1 ccedil A ysup1 ssup1 I ccedil I nsup2 ysup1 lsup1 m ksup1 ysup1 gsup1 ysup1 rsup1 A w rsup1
w Wp nsup1 ysup1 lsup1 ŋ w ssup1 w nsup1 ysup1 w rsup1 I ysup1 w rsup1 tsup2 I rsup2 nt gsup1 lsup1 p rsup2 m I ssup2 nccedil A
bsup2 I lsup2 I ŋ lsup2 rsup2 dsup2 gsup2 ẅ w lsup1
Yazı Ccedilevrimi
t(a)l(ı)m wrı y(a)r(ı)nccedila y(a)sıccedilin y(a)l(ı)m k(a)y(a)g y(a)ra
urup(a)n y(a)lŋusun yorıyur ter (a)nt(a)g (a)lp (auml)rmiş (a)nccedila biliŋl(e)r
(auml)dguuml ol
3 Birinci Okuma Oumlnerisi
Kırkıncı ırkta tartışma konusu olan ilk uumlccedil kelimedir t(a)l(ı)m wrı
y(a)r(ı)nccedila Burada araştırıcılar iccedilin temel olan wrı kelimesidir
Tekin (2004 s 42)2 bu kelimeyi Orhon Yazıtlarılsquonda da goumlruumllen urı
―male child son (EDPT s 197a) kelimesi ile bir ve aynı saymıştır
Clauson (EDPT s 197b) bu kelimeyi DLTlsquode teriŋ maddesi altında
geccedilen teriŋ urı (al-facculsquol-amīq) ―a deep ravine olarak geccedilen urı kelimesi
ile bir ve aynı sayar ve kırkıncı ırkın ilk uumlccedil kelimesi iccedilin şoumlyle yazar ―talım
(error for telim) urı yarınccedila until he cleaves many ravineslsquo Clausonlsquoın bu
yorum ve ccedilevirisinin haklı eleştirisi Tekin (2004 s 43) tarafından yapılmıştır
―Bu accedilıklama kabul edilemez ccediluumlnkuuml zarf-fiil eki ndashınca Eski Tuumlrkccedilede ndashınccedila
değil -gınccedila biccedilimindedir Clausonlsquoın wrı kelimesiyle ilgili yaptığı teşhise
Hamilton (1985 ss 252-254) da katılmaktadır
Tezcan (1981 ss 76-77) ise orı olarak okuduğu bu kelimeyi Kutadgu
Bilig 5378 beyitte3 geccedilen yorı ve Kırgızca coru ―kuzukapan kartal (lt yorı)
1 Talat Tekin Irk Bitig uumlzerine biri İngilizce biri de Tuumlrkccedile olmak uumlzere iki monografi hazırlamıştır Tekin Talat (1993) Irk Bitig The Book of Omens Wiesbaden Harrassowitz Tekin Talat (2004) Irk Bitig Eski Uygurca Fal Kitabı (Hzl Nurettin Demir ndash Emine Yılmaz) Ankara Oumlncuuml Kitap 2 Talat Tekinlsquoin 1993 tarihli İngilizce Irk Bitig The Book of Omens adlı eserine ulaşılamamıştır
Irk Bitigrsquoin 40 Irkı Uumlzerine Duumlşuumlnceler 235
kelimelerinin bir varyantı saymış ve ―kuzukapan olarak tercuumlme etmiştir Erdal
(1997 dn 28) bu yorumu genel olarak kabul etse de Irk Bitiglsquodeki orı
kelimesini bir varyanttan ziyade bir yazım yanlışı olarak goumlrmek istemektedir
Tezcan talım kelimesini de Irk Bitiglsquode 3 43 ve 51 ırklarda olmak
uumlzere uumlccedil kere geccedilen ET talım ―predatory (EDPT s 499b)4 ile bir ve aynı
saymıştır Fakat talım kelimesi soumlz konusu ırklarda kara kuş ile birlikte talım
kara kuş olarak geccediler Clauson (EDPT s 499b) talım kara kuş iccedilin Irk
Bitiglsquodeki uumlccedil oumlrnek haricinde Kuanşi İm Pusarlsquoda geccedilen bir oumlrneği de verir
Talım talım kara kuş haricinde bir kez de talım balık olarak geccediler Tezcan
uumlccediluumlncuuml kelimeyi ise ET yarın ―shoulder-blade (EDPT s 970a) ve eşitlik eki
+ccedilA olarak ccediloumlzuumlmleyip 40 ırkın ilk cuumlmlesinin ccedilevirisini şoumlyle yapar ―Yırtıcı
kuzukapan kuumlrekkemiği kadar geniş ok temreniyle (=gagasıyla) yalccedilın kayayı
yararak vurup yalnız başına yaşıyor
Cuumlmlede geccedilen yorıyur yuumlkleminin Tezcan tarafından ―yaşıyor olarak
yorumlanması ve tercuumlme edilmesi Erdal (1997 s 86) tarafından da kabul
goumlrmuumlştuumlr Erdal (1997 s 27dn) Tezcanlsquoın tercuumlmesindeki ―yararak vurup
ifadesini ―yararcasına vurup olarak duumlzeltmiştir
Proje youmlneticileri iccedilerisinde Marcel Erdallsquoın da bulunduğu VATEC
(Vorislamische Alttuumlrkische Texte Elektronisches Corpus) projesinde 40 ırkın
ilk cuumlmlesinin İngilizce ccedilevirisi şoumlyle verilmiştir
―A rapacious bearded vulture striking with the broad arrow-head
(nose) as wide as a shoulder blade so that splitting bare rock lives
alone5
(httpvatec2fkidg1uni-frankfurtdevatecaspIrk_Bitightm146848
1531 24082009)
3 ḳalıḳta uccediluġlı ḳara ḳuş yorı
keccediluumlmez aya koumlk boumlri 4 Clauson talım kelimesi iccedilin bir etimoloji oumlnermez Tekin (2004 s 43) kelimeyi (tala- fiilinin bir tuumlruuml ve belki de daha eski biccedilimi dediği) talı- ―yağmalamak yırtmak kopartmak fiilinin bir tuumlrevi sayar Biz tala- fiilinin tanıtlanmış bir talı- biccedilimini Eski Tuumlrkccedile soumlzluumlklerde bulamadık Yalnızca Yeni Uygurcada tali- ―yağmalamak soymak (Necip 2008 s 386b) fiili mevcuttur Buna rağmen Tekinlsquoin etimolojisi semantik accedilıdan gayet mantıklıdır Talım sıfatının İngilizce karşılığı olan ―predatory kelimesi de Latince praeligda ―talan yağma kazanccedil av isminin bir tuumlrevidir Ayrıca ndash(X)m ekinin geccedilişli fiillerden eylemi yapanı goumlsteren isimler tuumlrettiği oumlrnekler az da olsa mevcuttur at-ım ısr-ım oumltr-uumlm (OTWF ss 291-292) Bu tuumlr oumlrneklerin Karahanlıca dışında tanıtlanmamış olması etimolojiyi morfolojik accedilıdan zayıflatsa da bizce tamamen ihtimal dışı bırakmamaktadır Varsaydığımız daha eski tala-m ―yağmalayıcı şeklinin ikinci uumlnluumlsuuml sporadik olarak daralmış olabilir Belki de Irk Bitiglsquoin 3 43 ve 51 ırklarında lttsup1 lsup1 mgt olarak yazılan kelime zaten t(a)l(a)m okunmalıdır Eğer birinci oumlnerimiz doğru ise o zaman 40 ırktaki t(a)l(ı)m da t(a)l(a)m olarak okunabilir
5 ―Yırtıcı kuzukapan kuumlrekkemiği kadar geniş ok temreniyle (=gagasıyla) yalccedilın kayayı vurarak yarıp yalnız başına yaşıyor şeklinde ccedilevrilebilir
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 236
Tezcanlsquoın yorum ve tercuumlmesindeki en buumlyuumlk sorunlar wrı kelimesinin
KB yorı ile bir ve aynı tutulması ve DLT yasıccedil ―a broad long arrow-head
(EDPT s 974a) kelimesinin ancak ―gaga anlamı ile duumlşuumlnuumlluumlrse cuumlmle iccedilinde
anlam kazanmasıdır Yasıccedillsquoın gerccedilek anlamının (ne tuumlr olursa olsun) bir kuş ile
bağdaştırılamayacağı ise bir gerccedilektir
Tezcanlsquoın kelime yorumları esas alınır fakat cuumlmlede bir yazım yanlışı olduğu kabul edilir ve cuumlmle aşağıdaki şekilde duumlzeltilirse daha mantıklı bir anlamın ortaya ccedilıkacağına inanıyoruz
t(a)l(ı)m [y]orı y(a)r(ı)n[(ı)n]ccedila y(a)sıccedilin y(a)l(ı)m k(a)y(a)g y(a)ra urup(a)n y(a)lŋusun yorıyur
―(Adamın biri) yırtıcı kuzukapan(ın) kuumlrekkemiği kadar geniş (bir) ok temreniyle yalccedilın kayayı yararcasına vurup yuumlruumlyor (yaşıyor)
Cuumlmleyi duumlzeltmek iccedilin varsaydığımız yazım yanlışı tek bir nsup1 harfinin eksik olmasıdır Kendisinden oumlnce gelen harfin de nsup1 olduğu goumlz oumlnuumlne alınırsa yazım yanlışları ile dolu olan Irk Bitiglsquode (Tekin 2004 s 17 Erdal 1997 s 28dn) muhtemel bir hataya benzemektedir Varsaydığımız yazım yanlışına ccedilok benzer bir yanlış 8 ırkta da muhtemel goumlzuumlkmektedir oumlzuumlm[in] yul in[in]tin başımın yul ebintin (Tekin 2004 s 17) Duumlzelttiğimiz hali ile cuumlmlenin oumlznesi ―yırtıcı kuzukapan olmaktan ccedilıkıyor ve 33 ve 38 ırklarda olduğu gibi gizli oumlzne haline geliyor Yarınınccedila kelimesinin morfolojik analizi ise şoumlyle olmalıdır Yarın ―kuumlrekkemiği +In (teklik 3 şahıs iyelik eki) +ccedilA (eşitlik durum eki)
Kuzukapan ya da genel olarak yırtıcı kuşların kuumlrekkemiğine gelince Şekil 1lsquode SCAPULA adıyla ve Şekil 2lsquode daire iccedilinde goumlsterilen bu kemik gerccedilekten geniş ve yassı bir ok temrenini andırmaktadır
4 İkinci Okuma Oumlnerisi
Yukarıda anlattığımız Tezcanlsquoın okuma ve tercuumlme oumlnerisinin goumlzden geccedilirilmiş halini tek olasılık olarak goumlrmuumlyoruz
Clausonlsquoın wrı kelimesini urı okuyarak ―(deep) ravine olarak tercuumlme ettiğini yukarıda aktarmıştık Erdal (1997 s 86) haklı olarak wrı ―koyak vadi kelimesinin talım ―yırtıcı sıfatı ile nitelenemeyeceğini soumlyler ―[] neither humans (Tekin) nor ravines (Hamilton) can be qualified in this way
Clausonlsquoın urı olarak okuduğu kelimeyi Dankoff (fol 606) ōri olarak okur ve qōl maddesi (fol 502) altında ikinci bir oumlrnek daha verir ōri qōli ―Spur (aḍud) of the valley Aslında bu oumlrnek ilk olarak ōri olarak yazılmış ancak sonradan ōprı okunacak şekilde ikinci bir el tarafından değiştirilmiştir Tahmin edileceği uumlzere Clauson bu oumlrneği soumlzluumlğuumlnde oprı madde başı altında goumlsterir (EDPT s 13b)
Demek ki ōrī ya da ūrī okunabilecek bu kelime DLTlsquode bir kez ―koyak (Ar facc) bir kez de ―vadi (Ar vādī) anlamıyla geccedilmektedir İlk
Irk Bitigrsquoin 40 Irkı Uumlzerine Duumlşuumlnceler 237
uumlnluumlnuumln geniş mi dar mı olduğuna karar verilemediği iccedilin kelimeyi wrı olarak yazmaya devam edeceğiz
Ccediluvaşccedila vără ―(koumlpruuml ırmak vb) ağız ağzı (Bayram 2007 s 214b) wrı kelimesinden gelebileceği gibi DLT ōrū
6 (fol 56) ―buğday şalgam ve buna
benzer şeyleri saklamak iccedilin kazılan ccedilukur kelimesinden de geliyor olabilir Fakat birincisi daha muhtemeldir ccediluumlnkuuml vără da wrı gibi -ōrū kelimesinin aksine- coğrafi bir terimdir
DLTlsquode Ccediliğil Lehccedilesilsquonden olarak goumlsterilen lsquoWZIY oumlzi ―valley (fol 57) kelimesi ilk bakışta oumlz ―vadi kelimesinin bir varyantı gibi goumlzuumlkuumlyor fakat kelimenin sonundaki i sesinin ne iyelik eki ne de arkaik bir kelime sonu uumlnluumlsuuml olamayacağı accedilıktır Eğer bu yazılışta bir noktayı fazla sayarsak
7 karşımıza
lsquoWRIY yani wrī ―vadi kelimesi ccedilıkacaktır ki bu da yukarıda DLTlsquode iki oumlrneği geccediltiğini soumlylediğimiz kelimeye bir uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ekleyecektir
Biz Irk Bitig 40 ırkta geccedilen talım kelimesinin bir hapax legomenon olduğunu ve ―yırtıcı anlamı taşıyan talım ile aynı kelime olmadığını duumlşuumlnuumlyoruz Peki o zaman bu talım kelimesinin koumlkeni ve anlamı nedir
Bizce talım kelimesinin koumlkuuml Eski Tuumlrkccedile kaynaklarda tal-ık- ―to go under (in the whirlpool of saṃsāra) tuumlreviyle sadece bir kez geccedilen (OTWF s 649) tal- ―(suya) dalmak batmak fiilidir Bu fiil goumlvdesi ccedilalgi- (lt T t(i)ālıkı-) ―to splash (as a liquid carried in a container) to wash over (as waves) to pour over olarak Klasik Moğolcada da (Lessing 1995 s 163a) goumlruumllmektedir Oumlncelikle bu fiil koumlkuuml uumlzerinde duralım Raumlsaumlnen (VEWT 457b) Ccedilağatayca Osmanlıca ve Kırım Tuumlrkccedilesi iccedilin dal- ―eingetaucht versunken sein yazar EDPT (490b) ise tal- ―to lose strength to lose consciousness to faint maddesi altında Osmanlıca iccedilin ―SW Osm dal- to be sunk in (thought sleep etc)lsquo and hence to dive (into water)lsquo Ccedilağatayca iccedilin Senglahlsquotan tal- fiilinin ikinci anlamı olarak ―(2) firū raftan to plunge be plungedlsquo esp into water (ba-āb) or in thought (ba-fikr) bilgisini verir Aynı zamanda Kitābulsquol-İdrāklsquotan Tuumlrkmence iccedilin tal- ―to dive to plunge ve Senglahlsquotan Rūmī ibaresiyle tal- ―to plunge into water to dive maddelerini ekler Accedilıkccedila belirtmese bile Clauson ―dalmak anlamına gelen tal- fiilinin ―yorulmak bayılmak anlamlarına gelen tal- fiili ile bir ve aynı olduğunu ima eder
Tarama Soumlzluumlğuumllsquonde dal- fiili geccedilmez Sadece onun tuumlrevi olan dalġuccedil ―dalgıccedil (14 yy) ve onunla alakalı gibi goumlruumlnen dalḳa ―dalga (15 yy) kelimeleri geccediler (TS s 983) El- dr k Haşiyesilsquonde de sadece dalġa kelimesi geccediler
6 lsquoUVRUV şeklinde yazılmış olan bu kelimeyi Dankoff ilk hecede uzun uumlnluuml ile ōru
okurken Clauson (EDPT s 197b) kısa uumlnluuml ile oru (oro) olarak okuyor Bizce kelime ōrū olarak okunmalıdır
7 Dankoff bu kelimenin yazılışında ikinci elden bir duumlzeltme olduğunu goumlstermiyor Demek ki yanlışlık muumlstensihin elinden ccedilıkmış olmalıdır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 238
Bu fiil modern Tuumlrk dillerinden Tuumlrkccedilede dal- Azericede dal- Tatar ağızlarında tal- Tuumlrkmen ağızlarında d l- Gagauzcada dal- Karaycada dal-
8
―dalmak (Sevortyan 1980 ss 133-134 httpstarlingrinetru sect dāl-9 [1527
24082009]) ve Tuvacada (Castreacuten 1857 s 106a) t l- ―yuumlzmek olarak goumlruumlluumlr
Osm dalḳa kelimesi Tuumlrkccedilede dalga Azericede dalğa Karaycada dalgrsquorsquoa olarak yaşamaya devam eder
10
Yukarıda değindiğimiz gibi bir hapax olduğuna inandığımız talım kelimesi tal- fiilinden fiilden isim yapan ek ndash(X)m ile tuumlretilmiştir Erdal (OTWF ss 297-298) bu ekin Karahanlıca ve Eski Uygurcada nicelik belirten isimler tuumlrettiğini ve genellikle bu yapıların başında ―bir kelimesinin bulunduğunu yazar bir akım suv ―one flowing of water bir oumlpuumlm muumln ―a sip of soup Bu oumlrneklerin yanısıra yer kelimesi ile kurulan bir suumlruuml oumlrnek de mevcuttur bir aumlkim yer bir agım yer ―an elevation in the ground that can be climbed in one step bir yuumlgruumlm yer bir yarşım yer bir oktam yer Bu ―birli oumlrneklerin haricinde DLTlsquoden aumlr turumı suv ―water the depth of a man standing upright ve Orhon Yazıtlarılsquondan suumlŋuumlg batımı kar ―snow as deep as the length of a lance (KT D35 BK D26) oumlrneklerini goumlsterir Bunların haricinde DLTlsquode turum ―the height of a man ve KB 1389 beyitteki maŋım ―a stretch of striding oumlrnekleri nicelik belirten isimler olarak karşımıza ccedilıkar Bu oumlrnekler goumlz oumlnuumlnde bulundurularak talım orı tamlamasını ―dalınacak kadar alccedilak olan koyak dalınması muumlmkuumln olan koyak = ―ccedilok derin olmayan koyak olarak anlamlandırılabileceğini duumlşuumlnuumlyoruz Fakat bu yapıda yukarıdaki oumlrneklerin aksine aumlr suumlŋuumlg ya da bir gibi bir oumlğe eksiktir Bu da bu anlamlandırmanın kabul edilmesini guumlccedilleştirmektedir Ayrıca beklediğimiz ―derin anlamına da ters duumlşmektedir
Erdal (OTWF s 291) ndash(X)m ekinin uumlccedil ana işlevi arasında geccedilişsiz fiillerden goumlsterdikleri eylemi yapan isim tuumlretmek olduğunu yazar Erdallsquoın verdiği taumllim taşım (293) oumlrneğindeki taş-ım kelimesi taş- ―taşmak geccedilişsiz fiil koumlkuumlnden tuumlretilmiş bir sıfattır ve taumllim ―ccedilok sıfatının anlamını pekiştirmektedir Taşım sıfatının anlamını ―taşan = ―ccedilok fazlasıyla olarak duumlşuumlnebiliriz Bu bağlamda tal- fiilinin daha eski anlamının ―batmak aşağıya inmek derine doğru gitmek olabileceğini goumlz oumlnuumlnde bulundurursak tal-ım da ―aşağıya inen derine giden yani ―derin anlamında bir sıfat olur Semantik
8 Yukarıda bahsedilen iki fiil Karaycada dal- ―dalmak tal- ―yorulmak bayılmak olarak ilk uumlnsuumlzleri ile ayrılır (Baskakov 1974 ss 169 507)
9 Notlarda ―to be separated from Tal- to faintlsquo diye yazar ccediluumlnkuuml Sevortyan da iki farklı anlamlı tal- fiilini aynı madde altında goumlsterir
10 Bu kelimenin Tuumlrkccedile tal- ~ dal- fiil koumlkuumlnden tuumlremiş bir isim olduğu kesin değildir Bazı kaynaklarda verildiğinin aksine Klasik Moğolca dolgiya(n) kelimesinin orijini de bu kelime olamaz Ancak T dalga kelimesi KM dabalgha(n) ―wave surf billowing (Lessing 1995 s 212a) kelimesi ile bağlantılı olabilir Klasik Moğolcada b foneminin g fonemiyle noumlbetleştiği bilinmektedir Bu durumda T dalga KM dabalgha(n) kelimesinin tanıtlanmamış bir daghalgha(n) şeklinden geliyor olabilir
Irk Bitigrsquoin 40 Irkı Uumlzerine Duumlşuumlnceler 239
accedilıdan ―dalmak fiili ile ―derin sıfatının ilişkisi tarihi Germen dillerinden oumlrnekler aracılığıyla goumlsterilebilir
PIE dheu-b- ―tief hohl gt
Got diups aisl diūpr ags d op as diop ahd tiof tieflsquo got daupjan
ags dīepan as d pian ahd toufen taufenlsquo (eig untertauchenlsquo) aisl
deypa tauchenlsquo mit -pp- norw duppa untertauchenlsquo und die j-Bildung
ags dyppan tauchen taufenlsquo ndd duumlppen ahd tupfen lavarelsquo mit
gemin Spirans faer duffa schaukelnlsquo (vom Kahn) mit gemin Media
norw dubba sich buumlckenlsquo dobbe sumpfiges Landlsquo nasaliert norw
dump m Vertiefung in der Erdelsquo daumln dial dump Houmlhlung Niederunglsquo
engl dump tiefes mit Wasser gefuumllltes Lochlsquo ahd tum(p)filo Strudellsquo
mhd tuumlmpfel nhd (aus dem Ndd) Tuumlmpel tiefe Stelle im fliessenden
oder stehenden Wasser Lachelsquo engl dimple Wangengruumlbchenlsquo ndl
domp(el)en tauchen versenkenlsquo (Pokorny 1959 s 267)
Benzer şekilde aşağıdaki Sanskrit ve Eski Yunanca oumlrnekler de aynı
semantik ilişkiye tanıklık eder
PIE ʷā h- ―eintauchen untersinken gt
Ai āhat ―taucht dringt ein Partiz gāḍha- ―tief stark fest gāh - ―Tiefe
das Innere mit a g hana- g hvara- ―tief dicht n ―Tiefe Abgrund Dickicht―
Gr β σσα Dor βᾶσσα (βᾱ α) f ―Talgrund Schlucht βάσσος n ds (βα σος) schwundstufig βυ ός βυσσός ―Tiefe Meeresgrund mit β
statt γ nach β σσα ἄβυσσος ―wo sich nicht tauchen laumlszligt grundlos Tiefe βάθος n ―Tiefe βένθος ―Tiefe sekundaumlr nach πένθος πάθος (Pokorny 1959 s 465)
Erdallsquoın (OTWF ss 293-296) verdiği oumlrnekler arasında karım ―moat
uccedilrum (krş TT uccedilurum) ve aumlgrim ―whirlpool a place where water collects
anlamları itibariyle bir grupta toplanabilirler Bunlardan kar-ım geccedilişsiz bir fiil
olan kar- ―(su iccedilin) kanaldan taşmak bir engel oumlnuumlnde toplanmak koumlkuumlnden
tuumlretilmiştir Eğer tal-ım kelimesinin bir sıfat değil de yukarıdaki oumlrneklere
benzer bir isim olduğunu duumlşuumlnuumlrsek anlamını ―derin vadi koyak olarak
verebiliriz Bu durumda talım wrı kelimesiyle bir ikileme oluşturup ―uccedilurum
anlamını taşıyabilir Benzer bir semantik ilişki yukarıdaki Eski Yunanca
oumlrneklerde bulunabilir
Her iki ihtimalde de koumlkuuml Eski Tuumlrkccedilede tanıtlanmayan bir tuumlrev ile
karşı karşıyayız fakat bu nadir goumlruumllen bir durum değildir Bu duruma en iyi
oumlrnek ET koumlt-uumlr- fiilinin koumlkuumlnuumln sadece Yakutccedilada koumlt- ―uccedilmak olarak
goumlruumllmesidir (OTWF s 718) Benzer şekilde ET ışıg ~ yışıg ve ışın
kelimelerinin koumlkuuml olan (h)ış- yalnızca ccedilağdaş Tuumlrk Dillerinde tanıtlanmıştır
(OTWF ss 188-9)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 240
Geriye sadece yarınccedila kelimesinin accedilıklanması kalıyor Yarınccedila yar11
―cliff cleft the vertically eroded bank of a river (EDPT ss 953b-954a) teklik
3 şahıs iyelik eki +(s)I(n)+ ve eşitlik durum eki +ccedilAlsquodan oluşuyor
Burada eşitlik durum ekinin prolatif (―belirli bir yoldan anlamıyla)
kullanımı dikkate alınmalıdır Erdal (2004 s 376) Eski Tuumlrkccedilede eşitlik durum
ekinin bu tuumlr kullanımına (kanccedila ―nereye zamiri hariccedil) uumlccedil oumlrnek veriyor Nadir
goumlruumllse de varlığı yadsınamayacak kadar kesin olan bu kullanıma doumlrduumlncuuml bir
oumlrnek de buumlyuumlk bir ihtimalle kırkıncı ırkta mevcuttur
Son olarak talım kelimesi iccedilin verdiğimiz ―derin ve ―koyak derin
vadi tahmini anlamlarının cuumlmle iccedilinde buumlyuumlk bir fark yaratmayacağını
belirterek kırkıncı ırkın tam tercuumlmesini veriyoruz
―(Adamın biri) Derin vadi yalı yarı boyunca geniş ok temreniyle yalccedilın
kayayı yararcasına vurup yalnız başına yuumlruumlyor der (Bu kişi) oumlylesine
guumlccedilluumlymuumlş Şoumlyle biliniz (Bu fal) iyidir
Bu haliyle kırkıncı ırkın tercuumlmesi ccedilok daha tutarlıdır Derin vadi yarları
kayalıktır ve birccedilok tehlikeye rağmen yar kenarından kayaları ok temreniyle
yara yara yuumlruumlmek gerccedilekten buumlyuumlk bir guumlcuumln goumlstergesi olmalıdır
Kaynakccedila
Azerbaycan Dilinin zahlı Luumlgeti (1980) C 2 [D-Y] E E Oruccedilov (Red) Bakuuml Elm
Neşriyyatı
Baskakov N A (1974) Karaimsko-Russko-Polrsquoskiy Slovarrsquo Moskova İzdatellsquostvo
Russkiy Yazık
mdash (1991) Gagauz Tuumlrkccedilesinin Soumlzluumlğuuml (Prof Dr İ Kaynak Prof Dr A M Doğru
Ccedilev) Ankara Kuumlltuumlr Bakanlığı Yayınları
Bayram B (2007) Ccediluvaş Tuumlrkccedilesi-Tuumlrkiye Tuumlrkccedilesi Soumlzluumlk Konya Tablet Yayınları
Castreacuten A (1857) Versuch einer Koibalischen und Karagassischen Sprachlehre St
Petersburg Kaiserliche Akademie der Wissenschaften
Clauson S G (1972) An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish
Clarendon Oxford
Dankoff R Kelly J (1982-1985) Mahmūd al-K šgarī Compendium of the Turkic
Dialects (Diw n Lugat at-Turk) Parts I-III Cambridge Harvard University
Printing Office
Erdal M (1991) Old Turkic Word Formation A Functional Approach to the Lexicon
I- II Wiesbaden Otto Harrassowitz
mdash (1997) ―Further Notes on the Irk BitigTurkic Languages 1 63-100
11
Bu kelime Tuumlrkccedilede yar ―deniz goumll ırmak gibi su kıyılarında ya da karada dik yer uccedilurum (RTS s 614a) Kırgızca car ―yar obrıv krutoy bereg (Yudahin 1965 s 232) Yeni Uygurca yar ―uccedilurumlu kıyı kaya kayalı (Necip 2008 s 459b) Kazakccedila jar ―yar uccedilurum (Koccedil 2003 s 136) ve Ccediluvaşccedilada śır ―uccedilurum yar falez dik kıyı (Bayram 2007 s 214b) olarak halen yaşamaktadır
Irk Bitigrsquoin 40 Irkı Uumlzerine Duumlşuumlnceler 241
mdash (2004) A Grammar of Old Turkic Leiden-Boston Brill
İzbudak V (1936) El- dracirck Haşiyesi İstanbul Tuumlrk Dil Kurumu Yayınları
KB Hacib Yusuf Has (2006) Kutadgu Bilig (ProfDr R R Arat Ccedilev) İstanbul
Kabalcı Yayınevi
Lessing F D (1995) Mongolian-English Dictionary Bloomington The Mongolia
Society
Necip E N (2008) Yeni Uygur Tuumlrkccedilesi Soumlzluumlğuuml (YrdDoccedilDr İ Kurban Ccedilev)
Ankara Tuumlrk Dil Kurumu Yayınları 2 bs
Pokorny J (1959-1969) Indogermanisches etymologisches Woumlrterbuch I-II Bern-
Muumlnchen
Raumlsaumlnen M (1969) Versuch eines Etymologischen Woumlrterbuchs der Tuumlrksprachen
Helsinki Suomalais-Ugrilainen Seura
Resimli Tuumlrkccedile Soumlzluumlk (1977) Ankara Tuumlrk Dil Kurumu Yayınları
Sevortyan E V (1980) Etimologiccedileskiy Slovarrsquo Tyurkskih Yazıkov T III İzdatellsquostvo
Nauka Moskova
Tarama Soumlzluumlğuuml (1965) II [C-D] Ankara Tuumlrk Dil Kurumu Yayınları
Tekin T (2004) Irk Bitig Eski Uygurca Fal Kitabı N Demir ndash E Yılmaz (Yay
Haz) Ankara Oumlncuuml Kitap
Tezcan S (1981) ―Kutadgu Bilig Dizini Uumlzerine Belleten 45 Sayı 178 23-78
Yudahin K K (1965) Kirgizsko-Russkiy Slovarrsquo Moskova İzdatellsquoctvo Sovetskaya
Entsiklopediya
Ekler
Şekil 1 (httpfeistyhomephpwebhostingcomanatomyhtm 1531 24082009)
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 242
Şekil 2 (Wedge-tailed eagle Lat Aquila audax)
(httpwwwdkimagescomdiscoverDKIMAGESDiscoverHomeAnimalsBir
dsAnatomySkeletonsEaglesWedge-tailed-EagleWedge-tailed-Eagle-2html
1531 24082009)
Kısaltmalar
DLT Dīvānuuml Luġātilsquot-Tuumlrk
EDPT bk Clauson 1972
KB Kutadgu Bilig
OTWF bk Erdal 1991
PIE Proto-Indo-European (Proto-Hint-Avrupa dili)
RTS Resimli Tuumlrkccedile Soumlzluumlk
TS Tarama Soumlzluumlğuuml
TT Tuumlrkiye Tuumlrkccedilesi
VEWT bk Raumlsaumlnen 1969
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 243-252
ldquoOrhon Yazıtlarının Bulunuşundan 120 Yıl Sonra Tuumlrkluumlk Bilimi ve 21 Yuumlzyılrdquo
konulu
3 Uluslararası Tuumlrkiyat Araştırmaları Sempozyumu
Mikail CENGİZ Tevfik Orccedilun OumlZGUumlN Guumllhan YAMAN
ProfDr Muharrem Erginin
Tuumlrk adının Tuumlrk milletinin isminin geccediltiği ilk Tuumlrkccedile
metin İlk Tuumlrk tarihi Taşlar uumlzerine yazılmış tarih Tuumlrk devlet
adamlarının millete hesap vermesi milletle hesaplaşması Devlet
ve milletin karşılıklı vazifeleri Tuumlrk nizamının Tuumlrk toumlresinin
Tuumlrk medeniyetinin yuumlksek Tuumlrk kuumlltuumlruumlnuumln buumlyuumlk vesikası Tuumlrk
askeri dehasının Tuumlrk askerlik sanatının esasları Tuumlrk gururunun
ilacirchi yuumlksekliği Tuumlrk feragat ve faziletinin buumlyuumlk oumlrneği Tuumlrk
iccediltimai hayatının ulvi tablosu Tuumlrk edebiyatının ilk şaheseri Tuumlrk
hitabet sanatının erişilmez şaheseri Huumlkuumlmdaracircne eda ve ihtişamlı
hitap tarzı Yalın ve keskin uumlslucircbun şaşırtıcı numunesi Tuumlrk
milliyetccedililiğinin temel kitabı Bir kavmi bir millet yapabilecek eser
Asırlar iccedilinden millicirc istikameti aydınlatan ışık Tuumlrk dilinin
muumlbarek kaynağı Tuumlrk yazı dilinin ilk fakat harikulade işlek
oumlrneği Tuumlrk yazı dilinin başlangıcını milacircdın ilk asırlarına
ccedilıkartan delil Tuumlrk ordusunun kuruluşunu en az 1250 sene oumlteye
goumltuumlren vesika Tuumlrkluumlğuumln en buumlyuumlk iftihar vesilesi olan eser
İnsanlık acircleminin sosyal muhteva bakımından en manalı mezar
taşlarıhelliprdquo
olarak takdim ettiği Orhon Yazıtları temelinde 26-29 Mayıs 2010 tarihlerinde
gerccedilekleştirilmiş olan ldquoOrhon Yazıtlarının Bulunuşundan 120 Yıl Sonra Tuumlrkluumlk
Bilimi ve 21 Yuumlzyılrdquo konulu 3 Uluslararası Tuumlrkiyat Araştırmaları
Sempozyumursquonda ldquoBulunuşundan 120 yıl sonra (1889 Yadrintsev) Orhon
Yazıtları yeterince anlaşılmış mıdır Uyarılar dikkate alınıp gereği yerine
getirilmiş midir İlk on yılını geccedilirdiğimiz 21 yuumlzyıla Tuumlrkluumlk Bilimi hazırlıklı
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 244
mıdır Kuumlreselleşen duumlnya sistemi ve ABrsquoye uyum ccedilalışmalarında Tuumlrkluumlk
Bilimine duumlşen goumlrevler var mıdır Var ise bunlar yerine getirilmiş midir
Gerekenleri yapmada geccedil kalma luumlksuumlne sahip miyiz Sahip değilsek harekete
geccedilmek iccedilin ne bekliyoruz Duumlnya uumlzerinde ccedilok geniş bir coğrafyada
suumlrduumlruumllen Tuumlrkluumlk Bilimi ccedilalışmaları birbirinden haberli midir Guumlccedil ve
işbirliği ile 21 yy oumlnceki yuumlzyıllardan daha kazanılmış bir doumlnem olabilir mirdquo
gibi sorular tartışılmış ve farklı disiplin ve alanlar bağlamında somut ccediloumlzuumlm
oumlnerileri sunulmuştur
Guumlnuumlmuumlzden 13 yuumlzyıl oumlnceye ait Tuumlrk duumlnyasının ortak yazılı
miraslarından Orhon Yazıtları 120 yıl oumlnce bulunmuş ve bilim duumlnyasının
araştırmasına sunulmuştur Tuumlrkluumlk Biliminin buumltuumln alt bilimlerini ilgilendiren
ve birccedilok alanda uyarı ve oumlnerileri iccedileren yazıtlar uumlzerinden onca zaman geccediltiği
hacirclde buguumln hak ettikleri nitelikte ele alınıp değerlendirilememiştir Bu
Sempozyum yazıtlarda işaret edilen hususlar ccedilerccedilevesinde Tuumlrkluumlk Biliminin
buumltuumln alt bilim dallarında ccedilalışma ve araştırma yapan yurticcedili ve yurtdışından
yuumlzuumln uumlzerinde bilim adamını bir araya getirerek yazıtlar bağlamında hem
guumlnuumlmuumlzde gelinen noktayı hem de 21 yuumlzyılda Tuumlrkluumlk Biliminin yerini
tartışmak ve oumlneriler doğrultusunda youmlntem ve teknikler geliştirmek gerekccedilesi
ile duumlzenlenmiştir
Sempozyumun uzun vadeli amaccedilları arasında
Tuumlrk Duumlnyasının ortak yazılı miraslarından olan Orhon Yazıtları
ekseninde bir ortak Tuumlrkluumlk Bilim iletişim ağı oluşturmak ve bu ağ ile bundan
sonra yapılacak ccedilalışmaların daha geniş kitlelere duyurulmasını ve
paylaşılmasını sağlamak hızla kuumlreselleşmekte olan duumlnya duumlzeninde Tuumlrk
kuumlltuumlruumlnuumln diğer baskın kuumlltuumlrlere karşı direnme guumlcuumlnuuml harekete geccedilirecek
ccedilalışmaların ortak fikir ve iş paylaşımı ile yapılmasını sağlamaya ccedilalışmak ve
Tuumlrkiye Cumhuriyetirsquonin Avrupa Birliğine uyum suumlrecinde ccedilıkarılan yasalara
halkın desteği ve adaptasyonu iccedilin uygun kuumlltuumlrel hazırlığa yardımcı olacak
youmlntemler oumlnermek ve uygulamak gibi hususlar yer almaktadır
3 Uluslararası Tuumlrkiyat Araştırmaları Sempozyumu hazırlıklarına
2009 yılı Haziran ayında Duumlzenleme Kurulu ve Bilim ve Danışma Kurulunun
oluşturulması ile başlanmıştır Sempozyum Duumlzenleme Kurulu Tuumlrkiyersquodeki
birccedilok uumlniversiteden katılan bilim adamlarından Bilim ve Danışma Kurulu ise
yurticcedili ve yurtdışında alanlarında tanınmış saygın bilim adamlarından
oluşmaktadır Kurul ccedilalışmalarına sempozyum takvimi oluşturarak başlamıştır
Daha sonra yurt iccedili ve yurt dışında ilgili bilim dallarında ccedilalışan
akademisyenlere sempozyum duyurusu gerccedilekleştirilmiştir Sempozyum
kapsamında bildiri konuları ldquoOrhon Yazıtları Uumlzerine Tespitlerrdquo ldquoGuumlnuumlmuumlzde
Tuumlrkluumlk Bilimirdquo ldquoTuumlrkluumlk Bilimi ve 21 Yuumlzyılrdquo olarak belirlenmiştir
3 Uluslararası Tuumlrkiyat Araştırmaları Sempozyumu 245
Sempozyum ccedilalışmalarının gerccedilekleştirilebilmesi iccedilin başta Hacettepe
Uumlniversitesi Rektoumlrluumlğuuml olmak uumlzere Tuumlrk Dil Kurumu (TDK) Tuumlrk İşbirliği
ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Tuumlrk Kuumlltuumlr ve Sanatları Ortak
Youmlnetimi (TUumlRKSOY) TC Kuumlltuumlr ve Turizm Bakanlığı TC Başbakanlık
Tanıtma Fonu ELGİNKAN Vakfı TRT ve Hacettepe Uumlniversitesi Guumlzel
Sanatlar Fakuumlltesi Heykel Boumlluumlmuumlrsquone farklı projeler sunulmuş ve ilgili
kurumlarla goumlruumlşmeler gerccedilekleştirilmiştir
Haziran 2009rsquoda daha geniş kitlelere hızla ve aksaklık yaşanmadan
ulaşılabilmesine buumlyuumlk katkı sağlayacak ve sempozyumun buumltuumln işleyişinin
takip edilebileceği bir ağ erişim sayfası tasarımı yaptırmak ve teknik hizmet
almak iccedilin gerekli hazırlıklara başlanmıştır Sempozyuma davet başvuru ve
kabul işlemleri bildiri oumlzeti ve tam metin goumlnderme işlemleri bu sistem
uumlzerinden yuumlruumltuumllmuumlştuumlr Sempozyum takvimi bilimsel ve kuumlltuumlrel program
sempozyum yeri ulaşım ve konaklama bilgileri kabul edilen katılımcılar ve
bildiri başlıkları gibi her tuumlrluuml bilgiye ağ erişim sayfasında detaylı bir şekilde
yer verilmiştir
15 Eyluumll 2009 - 15 Ocak 2009 tarihleri arasında
httpwwworhondan21yuzyilahacettepeedutr ağ erişim sitesi aracılığıyla
goumlnderilen ve Bilim ve Danışma Kurulunun onayı alınarak sempozyum kabul
edilen bildiriler ve bildiri sahipleri 22-26 Şubat 2010 tarihleri arasında ilan
edilmiştir Katılımcıların goumlnderdiği bildiri oumlzetleri Sempozyum Duumlzenleme
Kurulu tarafından incelenmiş ve baskıya hazır hacircle getirilmiştir
Hacettepe Uumlniversitesi
Tuumlrkiyat Araştırmaları
Enstituumlsuuml ve Tuumlrk Dil
Kurumu işbirliği ile 26-29
Mayıs 2010 tarihleri
arasında gerccedilekleştirilen 3
Uluslararası Tuumlrkiyat
Araştırmaları Sempozyumu
kapsamında Orhon Vadisi
Anıtlarını Yeniden
Yorumlamak temalı bir Taş
Heykel Ccedilalıştayı
duumlzenlenmesi planlanmış ve bununla ilgili olarak gerekli kurumlarla yazışmalar
suumlrduumlruumllmuumlş destekler sağlanmış ve ccedilalıştayda goumlrev alacak heykeltıraşlar
belirlenmiştir
Uumlccediluuml Tuumlrkiyersquoden olmak uumlzere Azerbaycan Başkurdistan Kazakistan
Kırgızistan Moldova Tataristan ve Tıvarsquodan katılan 10 heykeltıraş 10-26
Mayıs 2010 tarihleri arasında Hacettepe Uumlniversitesi Beytepe Yerleşkesinde
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 246
duumlzenlenen Taş Heykel Ccedilalıştayı kapsamında Orhon vadisinde yer alan anıt
heykel balbal vb eserleri ccedilağdaş bir yorumla yeniden oluşturmuşlardır Ortaya
ccedilıkan yapıtlar Hacettepe Uumlniversitesi Beytepe Yerleşkesinde Yeşil Vadi
girişinde kalıcı olarak sergilenmektedir Bu ccedilalıştay gerek Tuumlrk Duumlnyası
heykeltıraşlarını boumlyle bir amaccedil doğrultusunda bir araya getirmesi gerek
Tuumlrkluumlk Bilimi alanında duumlzenlenen bir sempozyumla birlikte gerccedilekleştirilmesi
bakımından bir ilktir Heykeltıraşların oumlzverili ccedilalışmaları sonucunda ortaya
ccedilıkan eserler Orhon Vadisinde yer alan arkeolojik heykellerin ccedilağdaş bir
yorumunu iccedilermesi bakımından ayrıca oumlnem taşımaktadır 15 guumlnluumlk suumlre
boyunca Hacettepe Uumlniversitesinde konuk edilen heykeltıraşlar iccedilin
Ankararsquodaki muumlze ve tarihicirc yerlere ve Kapadokyarsquoya ccedileşitli gezi
duumlzenlenmiştir
Sempozyum 26 Mayıs 2010rsquoda Hacettepe Uumlniversitesi Beytepe
Yerleşkesindeki accedilılış toumlreni ile başlamıştır Accedilış konuşmaları ve ardından Taş
Heykel Ccedilalıştayı belgesel goumlsterimi ile devam eden toumlren 15 guumlnluumlk oumlzverili bir
ccedilalışma sonucunda ortaya konulan ve Orhon Vadisi Anıtlarının yeni yorumları
olan heykellerin accedilılışı ile sona ermiştir Accedilılışta goumlsterilen belgesel TRT
tarafından hazırlanmıştır ve Taş Heykel Ccedilalıştayının tuumlm aşamalarını
goumlstermektedir Belgesele daha sonra accedilılış toumlreni ile ilgili bir boumlluumlm daha
eklenmiştir
3 Uluslararası Tuumlrkiyat Araştırmaları Sempozyumu 247
Sempozyumun bilimsel
oturumları 26-29 Mayıs
2010 tarihleri arasında
Ankara Hilton Otelirsquonde
gerccedilekleştirilmiştir
Bilimsel oturumlarda
Tuumlrkluumlk Biliminin edebiyat
dil tarih sosyoloji
halkbilimi felsefe sanat
tarihi vd dallarında
araştırmalar yapan ve 27
farklı uumllkeden gelen 51
Tuumlrkolog ile Tuumlrkiyersquoden 66
bilim adamı bildiri
sunmuştur
TDK Tuumlrkiyat
Araştırmaları Enstituumlsuuml ve
sempozyum katılımcılarına
ait yayınlar sempozyum
suumlresince bir salonda
sergilenmiştir Farklı uumllke ve
şehirlerden gelen
katılımcıların beraberinde
getirdikleri eserler daha
sonra Hacettepe Uumlniversitesi
Tuumlrkiyat Araştırmaları
Enstituumlsuuml Kuumltuumlphanesine
bağışlanmıştır
Sempozyumda sunulan
Bildirilerde Tuumlrkluumlk
Biliminin geccedilmişteki ve
buguumlnkuuml durumu ile
gelecekte yapılması
gerekenler uumlzerinde
durulmuştur Ayrıca Tuumlrkluumlk
Bilimi araştırmalarında son
derece oumlnemli bir yeri olan
Orhon Yazıtları uumlzerinde
yapılan ccedilalışmalar ele
alınmış ve kimi konular
tartışılmıştır
Hacettepe Uumlniversitesi Tuumlrkiyat Araştırmaları Dergisi 2010 Guumlz (13) 248
Son oturumda Tuumlrkluumlk Bilimi iccedilin bir veri tabanı oluşturulmasıyla
ilgili oumlneriler bu kapsamda hazırlık aşamasında olan projenin oumlnemi ve hayata
geccedilirilmesi iccedilin işbirliğinin gereklerinden soumlz edilmiştir Oturumda ilk olarak
Tuumlrk Dil Kurumu Başkanı ProfDr Şuumlkruuml Halucirck Akalın kurumun veri
tabanlarını tanıtan bir konuşma yapmış ardından Hacettepe Uumlniversitesi
Tuumlrkiyat Araştırmaları Enstituumlsuuml Muumlduumlruuml ProfDr Uumllkuuml Ccedilelik Şavk ldquoTuumlrkluumlk
Bilimi Araştırmalarında 21 Yuumlzyıl Hedeflerirdquo başlıklı konuşmasında alanda
yapılması gerekenleri ve beklentileri dile getirmiştir Bu bağlamda Tuumlrkluumlk
Bilimi araştırmalarında başvurulacak ilk adres olma amacını guumlden alan
yayınlarının en geniş kapsamıyla elektronik ortamda araştırmacıların hizmetine
sunulmasının planlandığı bir veri tabanı kurulması gerekliliği vurgulanmıştır
Ayrıca kurulması planlanan veri tabanının sistem mimarisini oluşturmak
amacıyla Tuumlrkluumlk Bilimi alanında yayın faaliyetini devam ettiren dergi
editoumlrlerinin goumlruumlş ve oumlnerilerinin paylaşılmasını sağlayacak bir ccedilalıştayın
planlandığı hususu uumlzerinde durulmuştur
Kapanış ve Değerlendirme Oturumu
Duumlnyanın doumlrt bir yanından gelerek Orhon Yazıtları ve Tuumlrkluumlk Bilimi
alanında bilgi alışverişinde bulunan gelecekte yapılması gerekenleri tartışan
ccedilok değerli bilim insanları kapanış ve değerlendirme oturumunda
sempozyumun genel bir değerlendirmesini yapmışlardır Her katılımcı
sempozyumu taş heykellerin accedilılışı bilimsel oturumlar sosyal ve kuumlltuumlrel
etkinlikler ccedilerccedilevesinde değerlendirerek sempozyumun kendileri ve Tuumlrkluumlk
Bilimi iccedilin kazanımlarını samimi bir uumlslupla dile getirmişlerdir Tuumlrkluumlk
biliminin 21 yuumlzyıldaki yeri tartışılmış Orhon Yazıtları ekseninde ortak bir
Tuumlrkluumlk Bilim iletişim ağı oluşturularak yapılacak ccedilalışmaların daha geniş
kitlelerce paylaşılmasının sağlanması oumlnerileri ile 21 yuumlzyıl hedeflerine
ulaşmada somut adımlar atılmıştır
Sempozyumda sunulan bildiri metinleri sempozyum bitimini takip eden
iki ay iccedilerisinde Sempozyum Duumlzenleme Kurulursquona ulaştırılmıştır Kurul
tarafından derlenen ve incelenen bildiri metinleri baskıya hazır hacircle
getirilmiştir Bildiriler kitabının 2010 yılı iccedilerisinde yayımlanması
planlanmaktadır Boumlylelikle sempozyumda sunulan bildirilerin kalıcılığı
sağlanacaktır
Sosyal ve Kuumlltuumlrel Etkinlikler
Sempozyum sosyal ve kuumlltuumlrel etkinlikler bakımından son derece
zengin bir iccedilerikle hazırlanmıştır Sempozyum kuumlltuumlrel etkinleri kapsamında
Tuumlrkluumlk Bilimi Anı Gecesi Tuumlrk Duumlnyası Muumlzik Topluluğu Konseri ve
Beypazarı Gezisi duumlzenlenmiştir