haftanın ortası · 2016-01-20 · paranın artması bekleniyor. petrol üretimine devam...
TRANSCRIPT
1
Güncel konularla her Çarşamba
Neredeyse 400 yıldır değişmeyen 560
km’lik ortak sınırın varlığı nedeniyle
İran’daki hareketlerin Ortadoğu’da
yaratacağı köklü etkileri yakalamak
da Türkiye açısından yaşamsal
derecede önemli. Geçtiğimiz hafta
sonunda İran’da tarihi bir gelişme
daha yaşandı: BM Uluslararası Atom
Enerjisi Ajansı, İran’ın nükleer
anlaşmaya uyduğunu ilan etti ve
hemen akabinde, AB, ABD ve BM
2011’den bu yana İran’a uyguladıkları
ekonomik yaptırımların nükleer
programı ile bağlantılı kısımlarını
kaldırdılar.
Kısacası, Ortadoğu’da hem siyasal
hem de ekonomik dengeler kökünden
değişmiş oldu
İran’da hareket demek, Ortadoğu’da
büyük yansımalar demek.
Önümüzdeki on yıl sadece Suriye ve
Irak’ta sınırların yeniden belirlenmek
üzere olması açısından değil; ABD’nin
bölgeden bir anlamda “çekilmesi”,
müttefiklerinin “dengelenmesi” ve
İran’ın yeniden yükselişine kapının
aralanması açısından da çok köklü
değişimlerin yaşandığı bir dönem
olarak tarihe geçebilir.
Simurg’un yılı: İran’ın
yeniden yükselişi
Suriye ve Irak’ta hayatı
paramparça eden iç savaşın
evrimini, küresel aktörlerin bu
savaştaki rollerini ve
Ortadoğu’da giderek daha fazla
söz sahibi olmaya gayretli
görünen Türkiye açısından bu
gelişmelerin yansımalarını
20 Ocak 2016
anlamaya çalışmak uzunca bir
zamandır gereklilik halinde.
Diğer yandan, neredeyse 400
yıldır değişmeyen 560 km’lik
ortak sınırın varlığı nedeniyle
İran’daki hareketlerin
Ortadoğu’da yaratacağı köklü
etkileri yakalamak da Türkiye
açısından yaşamsal derecede
önemli. Keza, geçtiğimiz hafta
Haftanın Ortası
Grafik 1: İran Petrol ve Petrol Ürünleri İhracatı (milyon varil/gün)
Kaynak: World Bank, Egeli & Co.
2
sonunda İran’da tarihi bir
gelişme daha yaşandı.
Birleşmiş Milletler Uluslararası
Atom Enerjisi Ajansı, Temmuz
2015’de İran ile ekonomik
yaptırımların kaldırılması
karşılığında atom silahı elde
edemeyeceğini garantileyecek
şekilde nükleer programını
sınırlandırması üzere
imzaladığı Ortak Kapsamlı
Eylem Planı gereğince; İran’ın
nükleer anlaşmaya uyduğunu
ilan etti. Hemen akabinde,
AB, ABD ve BM 2011’den bu
yana İran’a artan bir şekilde
uyguladıkları ekonomik
yaptırımların nükleer
programı ile bağlantılı
kısımlarını kaldırma kararını
açıkladılar.
20 Ocak 2016
Kısacası, Ortadoğu’da hem
siyasal hem de ekonomik
dengeler kökünden değişmiş
oldu.
Siyasal anlamda, ABD’nin 1978
İran Devrimi’nden bu yana iyice
belirgin çizgilerle Ortadoğu’da
izlediği “Suudi Arabistan ve
İsrail ile güçlü ittifak”
stratejisinin artık yerini
diplomasi üzerinden şekillenen
“dengeleme siyasetine” bıraktığı
netleşmiş oldu. Bunun açılımı,
Ortadoğu’da petrol üretiminin
zirve noktasından aşağılara
dönmeye başladığı bir yüzyılda,
ABD’nin bölgeden “mümkün”
olduğunca çekilmek isteğinde
oluşu ve Ortadoğu’da dengeleri
belirlemeyi bölgede yaşayan
ülkelere bırakma kararı.
ABD’nin bu tercihi başlı başına
Suudi Arabistan-İran-İsrail
arasındaki mezhepsel bilek
güreşi kadar etnik dengeler
üzerinden de gelecek yıllarda
bizi meşgul edecek bir konu.
Özellikle, Suudi Arabistan’ın Şii
dini lider Nemr’i idam edip
Tahran’ı kışkırtma çabasının
İran ve ABD arasında diplomasi
ile çözülmesi; Nemr’in infazının
ardından Tahran’daki Suudi
Elçiliğini basan İranlıların BM’ye
izahat vererek hızlıca
cezalandırılması; İran
Cumhurbaşkanı Ruhani’nin bu
süreçte içerde ABD ve
Suudilere karşı sertlik yanlılarını
bastırması bile yepyeni bir
dönemin başladığının habercisi.
Ekonomik açıdan ise hemen
söylenebilecek çok şey var İran
Grafik 2: Ortadoğu Etnik ve Mezhep Dağılım
Kaynak: University of Nebraska-Omaha, Huffington Post, Egeli & Co.
3
ile ilgili. Keza, İran
ekonomisinin toparlanması için
diplomasiden çok daha
fazlasına ihtiyaç var.
Ekonomik yaptırımların
kalkması ne anlama
geliyor?
Her şeyden önce “uygulama
günü” adı verilen ve nükleer
anlaşmanın yaptırımların
kaldırılması ile taçlanışının
neden beklendiği gibi 2016
ortalarında değil de yılın
başında geldiğinin önemli bir
açıklaması var; o da 26
20 Ocak 2016
Şubat’ta İran’da hem İslami
Danışma Meclisi hem de
Uzmanlar Meclisi seçimlerinin
yapılacak olması. İran’da
yenilikçi kanadın temsilcisi
Cumhurbaşkanı Ruhani bu
seçimlere yaptırımların
kaldırılmasının yarattığı
rüzgârla girmek ve
muhafazakârlara karşı zaferi
garantilemek istiyor.
Diğer yandan yaptırımların
kaldırılması İran için ekonomik
anlamda bütün problemlerin
hemen sona ermesi anlamına
gelmiyor.
Bir kere, BM ve AB’nin
kaldırdığı ekonomik
ambargolar sayesinde İran’ın
ambargo öncesi önemli ticari
ortağı olan Avrupa’ya petrol
satışlarının önü tamamıyla
açılmış oluyor. Zaten Ruhani
de 25-26 Ocak’ta İtalya’ya, 27
Ocak’ta da Paris’e geçerek
Avrupa ile ticari bağlantılarını
yeniden güçlendirmeye
başlayacak. Hatta Ruhani’nin
Papa ile bile randevusu var.
Fakat ABD’nin kaldırdığı
ambargolar sonucunda İran
bankaları yeniden uluslararası
finansal sisteme dönebilseler
de ABD’nin İran ile ekonomik
ilişkilerinde hala çok önemli
kısıtlamalar devam edecek.
Dünya petrol rezervlerinin %
10’una sahip İran ekonomisi
petrol üreten benzerlerinde
olduğu gibi, yüksek oranda
petrol gelirlerine bağımlı
durumda. Devlet petrol ve
petrol ürünleri üreten şirketler
yoluyla ekonominin % 35’ini
doğrudan, % 45’ini ise
“bonyad” olarak adlandırılan
vakıflar aracılığı ile elinde
Grafik 3: İran Ekonomik Göstergeler
Kaynak: The Economist, Egeli & Co.
4
tutmakta. “İran Devrim
Muhafızları” ise, işte bu %80
içinde önemli bir paya sahip.
ABD’nin İran’a uyguladığı
ambargolar sadece nükleer
hevesi ile bağlantılı değil;
kökenleri 1978’lere kadar geri
gitmekte ve temelde İran’daki
insan hakları ihlallerine
dayanmakta. Dolayısıyla ABD
İran’la ilişkisinde diplomatik bir
devrim başlatmış olsa da
ekonomik anlamda ilişkiler çok
daha geriden gelmek
durumunda. Keza, ABD halen
İran Devrim Muhafızları ile
bağlantılı herhangi bir
ekonomik birim ile ticari
ilişkileri yasaklar listesinde
koruyor. Bu gerçek bile,
ABD’nin İran “açılımını”
ekonomik nedenlere dayanarak
20 Ocak 2016
değil, jeopolitik hedeflere
dayanarak attığını kanıtlıyor
zaten.
Buna karşın, İran’ın petrol
üretim tesislerine yapması
gereken yaklaşık 150 milyar
dolarlık güncelleme yatırımı ve
İran Havayollarının uçak alım/
yenileme ihtiyacı nedeniyle İran
havacılık sektörü harcamaları
Avrupalı şirketlere olduğu kadar
ABD’li şirketlere de açık
durumda. İran zaten şimdiden
114 tane yeni Airbus siparişi
vermiş durumda.
İran’ın ambargoların
kaldırılması sonrasında en
büyük avantajlarından bir
tanesi, yurtdışında
dondurulmuş yaklaşık 102
milyar dolar değerindeki
varlıklarının serbest bırakılmış
olması. Önemli not ise, İran
Merkez Bankası’nın söz konusu
rakamın sadece 30 milyar
dolarının kullanılmasının
mümkün olduğu açıklaması.
Bir de tabi, İran’ın silah satın
almak için 35 sene önce ABD’ye
yolladığı ve o zamandan beri
geri alamadığı 400 milyon
doların üzerine bir de 1,3
milyar dolar faiz kazancı ilk
etapta hemen ödenecek. Yine
de Al Arabiya kaynaklarına göre
ilk etapta hemen 32,6 milyar
dolar gibi bir rakamın
ekonomiye enjekte edilecek
olması, artacak petrol
satışından gelecek kaynakla
birleştiğinde İran ekonomisinin
2016-2018 dönemine hızlı bir
giriş yapacağı anlamına geliyor.
Altyapı başta olmak üzere
petrol dışı sektörlere de yatırım
yapmayı planları dâhiline koyan
Ruhani hükümeti ise, düşük
kalacak petrol fiyatına rağmen
İran’da büyümenin kalabalık
orta sınıf üzerinden uzun yıllar
devam ettirilebileceğini
anlatıyor.
İran elindeki 30-40 milyon varil
stok sayesinde ambargonun
kalktığı haftayı izleyen
Tablo 1: İran’ın Yurtdışında Dondurulmuş Fonları
Kaynak: İran Merkez Bankası, Egeli & Co.
5
günlerden başlayarak petrol
ihracatını günde 500,000 varil
artırabileceğini açıkladı. İran
stoklarını eritene kadar
yaklaşık üç ay bu stratejiyi
devam ettirebilir. 28 dolar
civarına kadar gerileyen petrol
fiyatına rağmen, kaybettirildiği
pazar payını geri kazanma
hırsındaki İran’ın piyasaya
süreceği yeni petrolü varili 20-
22 dolara kadar düşük bir
fiyattan satabileceği yazılanlar
arasında. Şu anda günde 1,1
milyon varil petrol ihraç eden
İran, kısa vadede petrol üretim
tesislerine çekmeyi planladığı
30 milyar dolarlık yatırımla,
ihracatını ambargo öncesindeki
günlük 2,2 milyon varile hızlıca
çıkarmayı hedefliyor. Ülkenin
günlük toplam petrol üretimi
şimdilerde 3,1 milyon varil
seviyesinde ki bu da ambargo
20 Ocak 2016
öncesinde 4 milyon varil
seviyesindeydi.
Ekonomik yaptırımların
ardından İran ekonomisi…
İran’ın harcayacağı paranın
yanında ülkeye yatırım
yapacaklar açısından nasıl bir
potansiyel vaat ettiğini
anlamak için genel
makroekonomik verilerinin
üzerinden hızlıca geçmekte
fayda var.
400 milyar dolar civarında
seyreden GSMH’si ile İran,
Ortadoğu ve Kuzey Afrika
Bölgesi içinde Suudi
Arabistan’ın ardından ikinci en
büyük ekonomi; dünyada ise
18. sırada. Yaklaşık 80
milyonluk nüfusunun %60’ı 30
yaşın altında ve tüketme hevesi
Grafik 4: İran Toplam Petrol Üretimi ve Tüketimi
Kaynak: EIA, Egeli & Co.
Tablo 2: IMF’nin Temel İran Ekonomisi Senaryosu
Kaynak: IMF Article IV Review December 2015, Egeli & Co.
6
içinde. Genel işsizlik oranı %11
-12 aralığında seyrederken,
genç işsizlik oranı %25ler
civarında; işte tam da bu
yüzden gelecek iki senede 8,5
milyon yeni iş yaratması çok
önemli. İslam Cumhuriyeti’nin
genç yeni nesil arasında
20 Ocak 2016
desteğini koruyabilmek de işin
bir başka açısı.
2000-2011 artasında yılda
ortalama %5,5 büyüyen İran
ekonomisi, yaptırımların
ardından 2012’de %6,8 ve
2013’te %1,1 daralmış
durumda. Petrol ihracatında
kaybettiği Avrupa pazarını
kısmen Çin’e yöneltmeyi
başararak 2014’te %2,8
büyüyen İran ekonomisi bu
sefer de yaptırımların kalkacağı
beklentisiyle ertelenen tüketim
nedeniyle 2015’te büyüme
kaydedememiş durumda.
Kaynak: World Bank, Egeli & Co.
Grafik 6: İran – İlk 10 İthalat Ortakları 2000 ve 2014
Grafik 5: İran – İlk 10 İhracat Ortakları 2000 ve 2014
Kaynak: World Bank, Egeli & Co.
7 20 Ocak 2016
2012-2014 arasında toplamda
ihracatta 20 milyar dolardan
fazla kaybı var; yani toplam
yıllık ihracatının %30’u
neredeyse. Enflasyonda ise %
45’lerden Ruhani’nin gelişiyle
değişen para ve maliye
politikaları sonrasında, %15’ler
civarına inilmiş durumda. IMF
ve Dünya Bankası tahminlerine
göre yaptırımların kalkmasının
ardından petrol satışlarının
artması, işlem maliyetlerinin
düşmesi, ertelenen
harcamaların gerçekleşmesi ve
beklenen doğrudan yatırımlarla
bağlantılı olarak büyüme
2016’da %7’ye yaklaşacak ve
2020’ye kadar yeniden
ortalamada %5’lere oturacak.
İran üzerindeki ambargoların
kalkması ise dünya ekonomisini
iki kanal üzerinden doğrudan
etkileyecek. İlki elbette petrol
fiyatları. Zaten Suudi
Arabistan’ın stratejisi ile günlük
petrol arzı talebin kabaca 2,5
milyon varil üzerinde
seyrederken, orta vadede
İran’dan günde 1 milyon varil
daha eklenecek olması fiyatlar
üzerinde Dünya Bankası’na
göre %10-15’lik baskının daha
oluşma potansiyelini taşıyor.
Bu da OPEC politikası veri
olarak alınırsa, varil başına
petrol fiyatının 20 dolar
seviyesinin de altını
görebilmesi demek. Petrol
üretim maliyeti 2 dolar
civarında olan İran, satış fiyatı 5
dolar dahi olsa bu üretimi
yapacağını çoktan açıklamış
durumda. İran yönetimi kısaca
lafı Suudi Arabistan düşünsün
demeye getiriyor.
Diğer yandan 2000’lerin başında
İran petrol ihracatının üçte birini
en büyük ticaret ortakları olan
Almanya, Fransa, İtalya ve
Yunanistan’a yapmaktaydı.
Ahmedinejat’ın Cumhurbaşkanı
olmasını izleyen dönemde
İran’ın doğuya yönelerek
değişen dış politikasıyla bu
ticaret giderek zayıfladı;
ambargolar sonucunda sıfıra
kadar indi. 2011 itibarıyla
İran’ın en büyük ticaret ortakları
Çin, Hindistan ve Güney Kore
haline geldi.
Grafik 7: İran’a Doğrudan Yatırımlar ve Sektörlere Göre Dağılımı
Kaynak: World Bank, Egeli & Co.
8
2012’de yaptırımlar devreye
girerken Türkiye ve Birleşik
Arap Emirlikleri de İran’ın
önemli ticaret ortaklarına
arasında girse de toplam
ihracatında da 20 milyar doların
üzerinde kayıp olduğunu
hatırlatmak gerek.
Şimdi ambargonun kalkmasının
ardından bu bozulan resmin
yavaş yavaş eskiye dönmeye
başlaması bekleniyor. Dünya
Bankası’nın hesaplarına göre,
İran’ın İngiltere, Almanya,
İtalya, Fransa, Hollanda,
Japonya ve hatta Türkiye’ye
satışlarının artması olası.
Doğrudan yatırımlar ise, İran’ın
ambargo sonrası dönemde
büyümesine önemli katkı
20 Ocak 2016
sağlayacak etkenlerin başında
gelmekte. 2000-2011 arasında
yılda ortalama 4 milyar dolar
doğrudan yatırım çekmeyi
başaran İran’da doğal olarak
petrol ve imalat sanayi bu
kaynağın kanalize olduğu
öncelikli sektörlerdi. Petrol
sektörü başta olmak üzere
ekonomik ambargoların
2012’den itibaren artması ile
bu rakam dörtte bir seviyesinin
bile altına geriledi ortalamada.
Şimdi, küresel ekonominin
değişen şartlarında gelişmekte
olan piyasalardan sermaye
kaçması beklenmesine rağmen,
İran’a yatırım amaçlı girecek
paranın artması bekleniyor.
Petrol üretimine devam
edebilmesi için son üç yılda
Çinli ve Rus firmalara sırtını
dayanan İran, bu alanda
yeniden ABD ve Avrupa
sermayesine ev sahipliği
yapmaya başlayacak. Dünya
Bankası’nın hesaplarına göre
2016’da 3-4 milyar dolar
doğrudan yatırım çekmesi
beklenen İran için bir kaç yıl
boyunca bu rakam çift hanelere
çıkabilecek. Petrol sektöründen
başlayarak dalga dalga diğer
sektörlere iletilen kaynaklar ise
zaten önümüzdeki beş senede
İran’da çok kuvvetli bir büyüme
eğiliminin yakalanmasını
sağlayacak. Özellikle petrol dışı
alan söz konusu olduğunda son
üç yılda %50 daralan otomotiv
ve ilaç sektörü önümüzdeki iki
Grafik 8: İran Büyüme, Büyümenin Sektörlere Göre Dağılımı ve İşsizlik
Kaynak: World Bank, Egeli & Co.
9
yılda bu sıçramanın önderleri
haline gelecek.
Orta ve uzun vadeli bu
ekonomik beklentilerin
gerçekleşebilmesi için, elbette
İran’ın nükleer anlaşma
şartlarına bağlı kalması
gerekiyor. Anlaşmaya bağlılık
ise Cumhurbaşkanı Ruhani’den
öteye İran siyasetinde birçok
aktörün 2013-2015 döneminde
olduğu şekilde bir araya
gelmeye devam etmesi
gerektiği anlamına geliyor.
İşte bu da Şubat sonunda
İran’da yapılacak seçimleri
oldukça önemli hale getiriyor.
20 Ocak 2016
İran’da iç siyaset de önemli
gelişmelere gebe…
İran’da siyaset son iki
cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
elle tutulur hale gelecek
şekilde, muhafazakâr ve
yenilikçiler olmak üzere iki
cepheye bölünmüş durumda.
Ancak dışardan bakışla
yenilikçi deyince, İslam
Cumhuriyeti’nin temellerine bir
karşı duruş anlaşılmamalı;
keza İran’da çoğulcu bir siyasi
yapı anayasaya aykırı. İran,
İslam devrimi sonrasında Şii
bir Ayetullah (fetva verme
yetkisine sahip üst düzey din
adamı) olarak belirlenen
Ruhani Lider tarafından
yönetilen teokratik bir devlet.
Cumhurbaşkanı da ancak dini
liderle aynı frekansta olursa
seçilebilme şansına sahip.
Buna rağmen, İran’da Haziran
2013’te yapılan seçimde, nükleer
program nedeniyle uygulanan
uluslararası yaptırımları kaldırma
ve ekonomide önemli adımlar
atma sözü veren Hasan Ruhani
sürpriz derecede kuvvetli bir
destekle Cumhurbaşkanı seçildi.
2016 başı itibarıyla ambargonun
kalkmasıyla gelinen noktada hiç
kuşkusuz İran’da
cumhurbaşkanına şu anki dini
lider Hamaney’in de mutlak
desteği söz konusu. Hamaney
ve Ruhani’yi kadim düşman ABD
ile işbirliğine motive eden ortak
nokta hiş kuşkusuz yıllar süren
yaptırımların ardından İran’da
kamu kaynaklarının tükenmeye
yakın oluşu ve ekonomik büyüme
sağlanmaması halinde İslam
Devrimi’nin dahi tehlikeye
girebilecek oluşu.
Ancak, İran içindeki asıl
sürtüşmenin tam da bu noktadan
sonra alevlenmesi bekleniyor.
Keza, önümüzdeki yıllarda,
İran’da ekonomik sistemin
yenilenmesi, dünya ile bağlarının
Grafik 9: ABD-İran İlişkileri
Kaynak: The Economist, Egeli & Co.
10
güçlendirilmesi ve bunun için
de siyasi sistemin de daha ılımlı
bir şekle sokulması gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Ruhani ve
1988’de İran-Irak savaşının
sona erdirilmesinden sonra
şimdi de ambargonun
kaldırılmasında diplomasi
yeteneğini konuşturan Dışişleri
Bakanı Zarifi, ABD ile
yakınlaşmayı ve bu sayede
ekonomik rahatlamanın
kendilerine politik kaldıraç
olarak dönmesini
arzulamaktalar. Dini lider
Hamaney, Devrim Muhafızları
ve İran’daki köklü dini
yapılanma ise halen ABD’yi baş
düşman olarak adlandırıyor.
İran’da aşırı dincilerin ABD ile
Suudi Arabistan ile yeni
gerginliklere neden olmaya
çalışabilecekleri bir yana;
ABD’de de yaklaşan seçimler de
Cumhuriyetçilerin İran’a baskı
üzerinden oy kazanma
çabalarına sahne yaratabilir.
İran’a dönersek, şimdi 76
yaşında olan dini lider Ali
Hamaney, 1989’da Humeyni’nin
ölümünün ardından seçilmişti.
Seçilmesinden bu yana da din
adamı kimliğinden çok siyasi
20 Ocak 2016
hamleler ve bağlantılarla
İran’ın en üst otoritesi
konumuna yükseldiği
tartışmaları hala yapılmakta.
Dolayısıyla, hemen önümüzde
26 Şubat’ta İran’da yapılacak
iki seçimden bir tanesinin dini
lideri seçme yetkisine sahip
“İslami Danışma Meclisi” için
oluşu kritik önemde. Keza bu
Meclis’in görev süresi sekiz yıl.
Ağırlıkla üyelerinin “yenilikçi”
kanattan gelmesi beklenen bu
Meclis, eğer görev süresi
içinde sağlık problemleri
yaşadığı bilinen Hamaney
ölürse, yeni dini lideri de
seçecek. Yeni seçilecek dini
liderin de ılımlılar arasından
gelmesi, İran’da yavaş yavaş
gözlemlenen değişimin
katalizörü olabilecek. İsim
avantajıyla rakipleri baştan
eleyen “torun” Humeyni’nin
yenilikçiler tarafında
seçimlerde bu Meclis’e aday
olması, İran’ın geleceği
açısından da önemli bir işaret.
Bu seçimlerin bir diğer önemi
de göreve geldiği 2013
ortasından bu yana eski
Cumhurbaşkanı Ahmedinejat
zamanında seçilen Meclis’in
gidip, yerine gelmesi beklenen
reformistlerle ekonomik dönüşüm
yolunda daha büyük adımlar
atabilme şansı.
İran’da hareket demek,
Ortadoğu’da büyük yansımalar
demek. Önümüzdeki on yıl
sadece Suriye ve Irak’ta sınırların
yeniden belirlenmek üzere olması
açısından değil; ABD’nin
bölgeden bir anlamda
“çekilmesi”, müttefiklerinin
“dengelenmesi” ve İran’ın
yeniden yükselişine kapının
aralanması açısından da çok
köklü değişimlerin yaşandığı bir
dönem olarak tarihe geçebilir.
Türkiye şimdilik Suudi
Arabistan’la daha sıkı fıkı olmayı
tercih etse de, mevcut pragmatik
yönetim anlayışı çok geçmeden
İran’la ilişkilerin de yeniden
düzenlenmesini gerektirecek gibi
görünüyor.
İran’da Ruhani Lider ve
Cumhurbaşkanı
Bu son bölüm, merak edenler için
İran’daki siyasi yapının biraz
daha detaylandırılmış halini
anlatıyor.
1,300 yıllık monarşi dönemi 1979
İslam Devrimi ile kapanan
İran’da yönetim, adı cumhuriyet
11
olsa da esasında bir teokrasi.
Din adamlarından oluşan bir
siyasi grubun toplumsal
olaylarda liderlik edebilecek
konuma gelişinin kökleri
1900’lerin başlarına dayanıyor
İran’da. 80 milyona yaklaşan
nüfusuyla ve 55 milyonu bulan
kayıtlı seçmeniyle İran’da
çoğulcu bir siyasi yapılanma
anayasa ile yasaklanmış
durumda. Siyasi düzenin
yasama ve yargı ayaklarını
Ruhani Lider, Danışmanlar
Konseyi, Anayasa Koruma
Konseyi ve Uzmanlar Meclisi
Konseyi oluşturuyor. İran’da
yürütme tarafında ise
20 Ocak 2016
seçilmişler olarak
Cumhurbaşkanı, İslami
Danışma Meclisi ve Bakanlar
Kurulu var.
Ulema arasından seçilen ve
ölene kadar görevde kalan
“Ruhani Lider” sistemin en
tepesinde ve birincil görevi de
İslam’ın güdümünde kalacak
şekilde İran’ın çıkarlarını
anayasaya dayanarak
korumak. Siyasi otoritenin de
başı kabul edilen Ruhani Lider,
yasama-yürütme-yargı
arasındaki denge sağlanırken
karar mercii konumunda.
Adalet, ordu, polis, medya,
dini kurumlar, üniversite gibi bir
ülkedeki tüm temel kurumlar
Ruhani Lider’e bağlı. İran’ın iç ve
dış politikalarında yönü belirleyen
en üst düzey yetkili;
Cumhurbaşkanı’nın da herhangi
bir politika değişikliğinde onayını
almasını gerektiği kişi. Ruhani
Lider, siyasi ve dini etkinliğinin
yanında aynı zamanda
“başkumandan” statüsünde; yani
iç ve dış güvenliğe ilişkin tüm
konuları Ruhani Lider
belirlemekte. Anayasadan gelen
muazzam yetkileri ile Ruhani
Lider bugün İran’da hangi
partinin siyasi anlamda seçimlere
girebileceğinden hangi seçilmiş
bakan ya da devlet görevlisinin
konumunda kalıp
kalamayacağına karar
verebilmekte.
Sekiz yıllığına seçilen
“Danışmanlar Konseyi”, Ruhani
Lider’i seçen birim. İleri seviye
İslam hukukçularından
oluşmakta. Ruhani Lider’e
dönemi boyunca danışmanlık
vermekle yükümlü.
12 kişiden oluşan “Anayasa
Koruma Konseyi” için altı üye
Ruhani Lider tarafından
belirleniyor; diğer altı üyeyi ise
Grafik 10: İran Karar Alma Mekanizmaları
Kaynak: Bilgesam, Egeli & Co.
12 20 Ocak 2016
İran Meclis’i seçmekte. Anayasa
Koruma Konseyi, Meclis’te alınan
kararların dini olarak
uygunluğunu, cumhurbaşkanını
ve meclisi denetleme yetkisine
sahip. Hangi adayın seçimlerde
cumhurbaşkanı adayı
olabileceğine, Meclis seçimlerine
katılabileceğine de karar
vermekte.
1988’de İran’ın ilk Ruhani Lider’i
Humeyni’nin talimatıyla kurulan
ve üyeleri Ruhani Lider
tarafından atanan “Uzmanlar
Meclisi Konseyi” Anayasa
Koruma Konseyi ile Meclis
arasındaki çatışmaların,
uyumsuzlukların çözülmesi ile
görevli.
“Cumhurbaşkanı” dört yıllığına
en fazla iki kez üst üste halk
tarafından seçimle iş başına
gelir. Anayasada yer aldığı
şekliyle, İran’da cumhurbaşkanı
olabilmenin en önemli koşulu
İran İslam Cumhuriyeti
esaslarına ve Şii Mezhebine bağlı
olmak. Hükümet ve bakanlar
kurulunun başı olan
cumhurbaşkanı, İran’ın
yurtdışında temsilinden ve
anlaşmaların imzalanmasından
sorumlu; yürütmenin başı olarak
da ulusal plan ve bütçenin
yönetiminden meclis adına
yükümlü. Diğer yandan
yürütmenin başı olan
cumhurbaşkanının, ordu dâhil
birçok önemli kurum ve kuruluş
üzerinde yetkisi yok.
Cumhurbaşkanlığı makamı batılı
anlamda bir devlet başkanlığı
gibi değil, daha çok bir icra
kurulu başkanlığı görüntüsünde.
20 Ocak 2016
İletişim: Güldem Atabay Şanlı
Direktör, Araştırma ve Strateji
+90 533 347 82 06
Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. (“Egeli & Co.“ Mersis No: 0-3254-1422-0400018) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK
düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim
şirketidir. (Yetki belgeleri: 10.07.2015 PYŞ /PY.34 –YD.14/638). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti veren Egeli & Co. 2002
yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel bireysel portföylere hizmet
etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma becerisinden gelmektedir. Egeli &
Co.’yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli & Co. Türk sermaye piyasalarındaki
alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için uzun vadeli yatırımlarla önemli
getiriler yaratmaktadır.
YASAL UYARI: İşbu araştırma raporu, ticari iletişim ve ticari elektronik ileti olmayıp sadece ekonomik konjonktür ile ilgili bilgilendirme
amacıyla hazırlanmıştır. Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği,
etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat,
garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında
gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa)
Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları,
temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü
maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin
uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz
değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/
veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz.