hala guzel - osmanlica latin harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/hala...

28
1 http://tanzimat.k12.org.tr

Upload: others

Post on 13-Jan-2020

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

�1 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 2: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Hala Güzel Nabizade Nazım

Özgün Adı Hala Güzel

Çeviren Aysel Yıldız

Düzelti Berk Uralcan

Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında gerek metin, gerek görsel malzeme k12 Eğitim ve Araştırma Vakfı’ndan izin alınmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz, yayınlanamaz ve dağıtılamaz.

© Vakıf k12, 2018

�1 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 3: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

NÂBÎZÂDE NÂZIM

HÂLÂ GÜZEL

Sahib ve naşiri: Asır Kütübhanesi sahibi Kirkor

Maârif Nezâret-i Celîlesi’nin ruhsatıyla tab’ olunmuşdur.

İstanbul

1308

�2 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 4: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

1

Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak hayatı bir zulmet-i atâlet içinde kalmış idi. Yaşı elliye yaklaşmış adeta saçı beyazlanmış, yirmi otuz sene evvelki o şevk ü neşeler şimdi hazin bir sükûnete mübeddel olmuş idi. O zamanlar daldan dala konan ve her dalda bir başka nağme-i şevk-efzâ ile dem-sâz olan mürg-i hayali şimdi bir dar kafes içine melûl melûl çırpınmakda idi. Zerrîn bile olsa yine bu kafes o füshat-âbâd-ı şetârete nisbetle bir teng-nâ-ı ıztırab idi.

İkinci defa teehhül etmiş, beş yaşında bir erkek, iki yaşında bir kız çocuğuna baba olmuşdu.

Zevcesi Sıdıka erbâb-ı servetden bir zâtın biricik evladı olmağla beraber hüsn ü edebce bir çok nekâyısı hâiz bulunmakda ve Safder yedi sekiz seneden beri marîz-i manevî hükmünde olan bu kadının etvâr-ı mütehakkimânesine bir sabr-ı Eyübâne ile tahammül etmekde idi.

Bazen hayatının şu cefâ-ı dâimisinden gizli gizli gözyaşlarıyla şikayet gösterir, fakat mukâbilinde zerre kadar istirâhat-i fikriyeye muvaffak olamazdı. Ömrü işte böyle böyle bir maîşet-i muttaridenin beyin ezici tesirâtı içinde yıpranmakda idi.

Ekseriya geçmiş bir zamanın hatıraları katmer kaldırdıkça zavallı adam sahîhen vücudundan pişman olmakda idi. Ol geçmiş zaman ki o zaman kendisi genç, güzel, neşeli bir delikanlı olduğu gibi yine genç, güzel, neşeli bir nazeninin aşk u iltifatıyla da bahtiyar idi.

Ah yirmi sene evvelki ömr-i mesud! Naz u cilvenin bir temâsil-i tamı olan Fahriye o zaman henüz ter ü taze bir nazenin-i ikbâl idi. Tebessümünden güller açılırdı. Gözlerinden nur-ı ismet saçılırdı. Şirin tekellümü gönül avutur, nazende hırâmı kumruları hayran ederdi.

Safder, Fahriye’yi ilk defa Beykoz Çayırı’nda görmüş idi ki, kendisi; o yaz Boyacı Köyü’nde oturmakda idi; bir Çarşamba günü meşâgilinden

�3 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 5: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

intihâz-ı fırsatla tenhaca eğlenmek içün çayıra gelmiş idi. Saat sekize doğru civar ahalisi birer ikişer toplanmağa başladılar. Safder ise dere boyunca çıkmakda idi.

Derenin teşkil etdiği dirsek noktasındaki gölgeliği pek safa-perver, hele burada suyun ufak taşlara çarpmasından mütehassıl şarıltıyı pek ahenkli bularak çayırdan suya doğru hafif bir şiv teşkil eden sath-ı çemenzâra şöyle uzanıverdi.

Biraz ötede mini mini bir havuz teşkil eden berrak su sathı şuâat-ı şemsiyye karşı bir mihrâk-ı âkis hükmüne girmiş, karşıda koyu yeşil renkli tepelerin eteklerini setr eden ağaçlık hafif bir gölge içine sığınmış idi.

Gökyüzünde el kadar olsun bulutdan eser yok idi. Ağustos böcekleri çayır üstüne çökmüş olan “hararet-girân” içinde velvele-endâz olmakda, aralık aralık şurada burada birkaç mürg nalinda sıcakdan şikayet eylemekde idi.

Bu sıklet-i asabî üzerine bir tazyik göstermekle Safder nevm ile tayakkuza arasında bir gevşekliğe tutulmuş, rüyaya benzer tahayyülâta dalmış idi. Bir tarafdan da suyun ahenk-i cereyanı istirahat-âver bereni yerine geçmekde idi.

Ah gençlik, gençlik! Senin her cilve-i bedîan âlem-i hayat denilen şu zulmet-âbâd-i pür herc ü merci tenvîr ile dide-i metâib-dideyi tasrîh etmemiş olsaydı biz bu yaşayışından ne beklerdik? Tenvîrâtının furtuna bulutları arasından yalpırdayan şimşekler kadar süreksiz, korkunç görünse bile bir keşmekeş-i hayat ile yorulmuş, etrafını ihâta iden zulmet-i amîka içinde bunalmış kalmış olan gönüller içün birer lem’a-ı ümid sayılır.

Safder tabiatın şu tazyik-i mü’tibi altında bile parlak parlak hayalâta dalmakdan geri kalmadı. Ne hülyalar kurmağa başladı bilseniz!

Vakıâ tabiat validesini, pederini, bi’l-cümle ekabirini elinden almış idiyse de bunlara mukabil kendisine yirmi iki yirmi üç yaşlarında bir genç iken hüsn ve servet ve edeb ve irfan bahş ederek cebr-i ziyan eylemiş; yani

�4 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 6: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

lüzumu derecesinde mükâfatlandırmış idi; maişetinde gördüğü noksan ise bir teehhülden ibaret idi.

Ne zaman tenha kalsa hep bu hayalâta yol açar, hayalinde bin dürlü levhalar tasvir ederdi.

Tab’ının beğeneceği bir kızın hangi tesadüfün sevkiyle nerede bulacağını bilemediği halde kendisince binlerce mevkide binlerce tesadüf icad etmekde ve fakat daha güzel bir mevki ve tesadüf tasavvur etdikçe evvelkileri redd eylemekde idi.

İşte bugün de bu tesadüflerden birisi üzerine tahayyülâtını kurmağa başlamış idi; mahal-i tesadüfü şu çayır olmak üzere intihâb edeceği ise tabidir.

Güya çayırda dolaşırken yanında validesi olduğu halde bir nazenin-i cemâle tesadüf etdi, bu nazeninin temâsilini kendi arzularına muvafık teşkil edeceği malum. Tab’ına tamamen hoş gelecek bir vücud-ı nazende vücuda getirdi. Bu vücud-ı nazenine bir de “Hürrem” diye add verdi. Hürrem Hanım’ı kendisine meyl etdirdi. Kendisi zaten ana çokdan mâil olmuşdu. Hiçbir hal kendi âmâl-i hülyasına mugayir zuhur etmemek iltizâmıyla Hürrem Hanım’ın validesini de kendi hakkında derhal bir hiss-i muhabbetle canlandırdı. Adeta birkaç gün içinde Hürrem’in ağuş-ı safasına atıldı gitti.

Yeniköy’de bir yalı, bir istimbot, iki çifte bir kayık, birçok uşak filandan müretteb bir maîşet-i şâikâne tertib etdi.

Nur topu gibi bir iki çocuk sahibi oldu. Bu şerâit-i mesudâneyi cem etdikden sonra mesuden yaşayub gideceğine zerre kadar şübhe etmek istemezdi.

Mamâfih bir iki dakika sonra bu şerâiti tamam-ı saâdet içün kâfi görmeyerek maîşet-i bahtiyarânesinin mikyâsını büyültdü. Bu mikyâs büyüyünce servetini dahi tezyîde mecbur oldu. Maîşeti vüsat kesb etdikçe serveti tezâyüd ede tezâyüd ede bir dereceye geldi ki artık hayalâtı

�5 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 7: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

malîhülya mertebesine vardı. Ah insanlar ah! Ona nâil olmuş iken kanaat etmeyüb yüze göz dikerler. Ellerine yüz geçince bine doğru can atarlar.

Safder mikyâs-ı maîşetini büyülte büyülte servetini bir dereceye getirdi ki ol derece servete nazaran tek bir harem ile kanaati hevesâtını teskine kâfi bulamadı. Tarz-ı hayatını değişdirmeğe mecbur oldu.

Her aylık varidâtını bin liraya kadar çıkarınca artık mesela gayet dilber bir İstanbul kızı, nihayet derecede nazik bir İngiliz kızı, güzel güzeli bir İtalyan karısı gibi temâsile sabâhati celb etdirdi.

Amerika’da gayet güzel bir aktris işitdi. Masârıf-ı külliye ihtiyarıyla anı da getirtdi.

Hâsılı malîhülyanın şekl ve rengini değiştire değiştire nihayet yine kendi haddi dahiline çekmeğe mecbur oldu. Yine Yeniköy’de yalısı ve haremiyle kanaate razı oldu.

Tam şu kanaat sırasında idi ki beş on adım ötede çayırdan şûhâne kahkahalar, kehkehelerin kendisine doğru takarrüb etmekde olduğunu duydu.

Bulunduğu yer asıl çayırdan alçak olduğu gibi derenin şivi da kendisini bu kehkehelerin sahiblerinden saklamakda idi.

Kahkahalar yaklaşa yaklaşa ta başının ucuna kadar vasıl olmuşdu. Safder başını kaldırınca nazar-ı temâşası önünde gayet şâirâne bir “canlı levha” gördü. Meğer o kahkahaların, o kehkehelerin sahipleri genç, güzel şuh ve nazik altı kadın imiş. Bunlar etrafı agyârdan hâlî zann ederek kim bilir ne gibi sânihâtın tesir-i şûhânesiyle gülüşüb oynaşmakdalar iken birden bire hiç ümid etmedikleri noktadan bir nazar-ı ecnebinin kendilerini gözetlemekde olduğundan haberdar olur olmaz bâ-husûs bu nazar-ı ecnebideki halâvetin farkına varır varmaz cel’î utangaçlıklar ve fakat daha şûhâne vaz’lar ve çığlıklarla kaçışmağa başladılar.

�6 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 8: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Şu manzara Safder’in pek hoşuna gitdiğinden ayağa kalkarak bu vahşi gazâl sürüsünün firar-ı şevk-engîzini temâşaya başladı. Kadınlar kaça kaça yirmi otuz metre uzakda bir söğüd ağacının gölgesinde toplandılar.

Safder daha ziyade meydana çıkmış; kadınlar da şuhluğu, şetâreti daha ileri götürmüş lerdi. Hepsi de birer yeldirme bürünmüş bulunduklarından yerli oldukları anlaşılmakda idi.

En yaşlısı yirmi beşden ziyade görünmeyen bu kumru kümesi hep seçme güzellerden mürekkeb idi. Kâffesi de en müşkil-pesend hevesleri bile mutmain etmek meziyetini câmi’ idi.

Safder’in enzâr-ı iştiyâkı muntazam bir çiçek bağçesine düşmüş kelebek gibi hayran hayran çehreden çehreye gezmekde idi.

Gençliği, güzelliği ve hele servetine delalet eden kıyafeti şu saâdet goncalarının bir kat daha şetâretini, revnakını artırmış idi. Her birisinin handesinden bir gülzâr-ı safa olacak zann olunmakda idi.

Kahkahaların ardı arası kesilmiyor, kulakdan kulağa bir takım şûhâne sözler fısıldanıyor idi.

Ah! Çocukluğumuzda böyle fısıldılara bazen biz de mahrem olurduk. Safder çocuk olmağa çokdan razı idi. Şu gençlerin aralarında teâtî etdikleri esrarın birazı da kendisine aid bulunduğunu bildiği cihetle ne kadar münşerih idi!

Bu kadar genç, bu kadar güzel kadınların hatırasını muvakkaten olsun işgal etmekdeki safayı kim takdir etmez?

Safder bu temâşaya bir dürlü doyamamakda idi. Elinden gelse hemen kümenin içine atılıverecek. Fakat uzakdan doğru bir iki erkeğin vürudunu görmesi üzerine safanın bu derecesiyle kanaate mecbur oldu; aheste adımlarla uzaklaşmağa başladı.

Arkasında ise kahkahalar hala devam eylemekde idi. Arada sırada başını arkaya çevirince kadınlarda bir takım hareketler görmekde idi ki bu

�7 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 9: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

hareketleriyle şu anda zihinlerini işgal eden şeyin kendisi olduğunu Safder’e ifhâm etmek istiyorlar zann olunurdu.

Şu zevkin tadı damağında kaldığından ertesi günü Safder yine Beykoz Çayırı’na gelmiş ve fakat ezana kadar beklediği halde o safaya kavuşmak mümkün olamamış idi.

Lakin Cuma günü yine çayırda gezinmekde iken iki genç kıza tesadüf etmiş ve dikkatlice bakınca bunlardan birisini gecen gün o küme içinde görmüş olduğunu teşhis eylemiş idi.

Kız da Safder’i görünce tanımışdı. O gün Safder ile kız birbirine beş on defa tesadüf etmişler; hatta tesadüfleri de iltizâm nev’inden vukua gelmiş idi. Her telâkîde ikisinin de nazarları birbirine tesadüf etmekde ve ara yerde gizli bir tebessüm teâtî olunmakda idi. İkisi de yekdiğeri hakkındaki hissiyâtı takdir etmiş idi. Birbirlerinin celb-i teveccühüne muvaffakiyeti medâr-ı tefâhür saymakda ve fakat her iki taraf da şu muvaffakiyetle memnun olmakda idi. İşte iki gönül beyninde şu suretle bir mukaddime-i itilâf ve itinâs peyda olmuş demek idi. İkisi de bu memnuniyetle ayrılmış idi.

Safder eve gelüb de bu günkü tesadüfe hasr-ı tefekkür eylediği zaman yüzünde bir tebessüm-i mutmainâne peyda olmuşdu.

Gönlünde garib bir sevinç duymakda idi. Güya gönlü kabarmış, hissiyâtı münbasit olmuş idi. Şu hal o safalardandır ki insan anı tasvir yani diğer bir gönüle teblîg içün hiçbir imkan bulamaz. Safder eline bir kalem almış, güya şu hissiyâtını bir manzûme suretinde tasvir arzusuna düşmüş idi. Fakat o şevk ü safayı örselemeden eda edebilecek bir kelime bulmakdaki acziyetini gördüğü zaman manzûme fikrinden vaz geçmiş idi. Zihnine birbirini müteâkib birçok rengin ve nazenin fikirler tevârüd etdiği halde hiç birisini kaleminden akıtmağa muvaffak olamamakda ve güya o rengin, o nazenin fikirler kalemi görünce uçup kaçmakda idi.

�8 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 10: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Güzel kıza bir ilan-ı aşk yazmak istemiş ve fakat hüviyeti hakkında zerre kadar malumatı olmadığı hatırına gelince bundan da vaz geçmiş idi. En nihayet hissiyâtını tasvir edemeyeceğini anlayarak kalemi bırakmış ve yine hayalâtına dalmış idi.

Meşkûk bir emeli musırâne takib etmek insanın hasâilindendir. Bu kabilden olarak Safder de şu tesadüfün neticesini ele geçirebilmek ümidiyle Cumartesi günü de çayıra gelmiş idi. Yine o ümid ile olmalıdır ki Fahriye yani Safder’in “güzel kızı” da gezintiye çıkmış idi. Bu sefer yanında bir Arab kadın bulunmakda idi. Bugünkü tesadüfler daha sık ve daha iltizâmî vukua gelmiş ve ara yerde teâtî olunan enzâr-ı mütehassirâneye adeta aşikare görünür tatlı tatlı tebessümler de munazzım olmuş idi. Şu halden anlaşılıyor ki dün hazırlanan mukaddime-i itilâf ve itinas bu güne kadar epeyce yol almış idi. Yine ayrılmışlar idi. Kayığına binüb de dudaklarında bir hande-i mesudâne olduğu halde açıldıktan sonra Safder’e bir hiss-i nedâmet gelmişdi: bugün kızın evini öğrenmek imkanını hatırına getirememiş olmasına canı sıkılmış idi.

İki gün İstanbul’a memuriyeti başına inmeğe mecbur olmuş, Salı günü ise akşama kadar beklediği halde meyusâne avdet etmiş ve bu ye’s ve hırmân ertesi Çarşamba günü içün de hükm sürmüşdü. Safder o gün şu kızcağızın mahal-i ikametini öğrenmediğine hayıflanmakda ve kendisini levm ve ta’yîb eylemekde idi.

Sebebini henüz bilmediği halde bir emel-i meşkûk ve belki bir taleb-i mevhûm ardı sıra seğirtmekde ve Fahriye’ye telâkî iştiyâkı gitdikçe kuvvetlenmekde idi. Safder kendisini bilâ-ihtiyâr bu telâkîye doğru çeküb götüren sâikin mahiyet ve hakikatinden gafil olduğu halde anın delâletine ale’l-amiya itaât göstermekde idi. Tecrübesiz çocuk bu sâikin bir sevda yani bir meyyâlan-ı vecdanî olduğunun farkından değil idi.

Ne olursa olsun işini gücünü bırakub ertesi Perşenbe günü de çayıra gelmiş ve hele bu gün henüz saat altıya varmış iken Fahriye de zuhur etmiş idi; yanında o yine Arab kadın bulunmakda idi.

�9 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 11: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Fahriye’nin evzâ u etvârına dikkat olunsa mutlaka anın da Safder’in mütehassis olduğu hissiyât ile hareket eylemekde bulunduğuna hükm edilebilirdi.

Hakikat! Fahriye Safder’in aks-i tesirâtıyla mütehassis bulunmakda idi. Âlem-i hissiyâtın bu meyl ü sevda kıtasında her tesirin bir aks-i tesiri olmak ekseriya mücerribdir. Buna elektrik-i bi’t-tesir hükmü veriniz, teâtî-i seyyelât namı veriniz ne derseniz diyiniz yek-diğerinin azıcık nazar-ı dikkatini celb eden gönüller arasında bir cereyan ittihâz ü itilâf husûle geliyor. İşte Fahriye’nin hissiyâtı da bu cereyana tutulmuş Safder’in hissiyatına doğru akub gelmekde idi.

İki genç arasında bugün teâtî olunan nazarlar bir tarafda şâkîyâne mefhûmları, öte tarafda mazeret-hâhâne mâilleri iştimâl etmekde idi. Fahriye İstanbul’da hasta olan teyzesinde validesiyle beraber iki gece kalmağa mecbur olmuşdu ki işte iki günlük iftirâk bundan neşet etmişdi.

Bugünkü telâkî iki genç gönül arasındaki itilâfı tezyîd etmişdi. Yek-diğerinin birinci ikinci telâkîleri vâkıf olamadıkları esrar-ı hüsn ü cemale gitdikçe infâz-ı vukuf eylemekde ve gitdikçe birbirilerine olan meyli arttırmakda idiler.

Bugünkü gezinti sâir günlerdekinden ziyade imtidâd etmiş ve adeta akşam ezanlarına kadar uzamış idi.

Fakat ne bu gün ve ne sâir günler iki genç arasında hiçbir kelime teâtî olunmamış idi. Ekser ahvalde göz lisanı birçok nazik tasavvurat ve hissiyâtı ayn-ı suretde mütehassis iki gönül arasında tercüme ve tebliğ hususunda vesî ve fesîh add olunursa da bazen bu vüsat ve fesâhat dahi insana az gelerek güzel ifhâm edemediği bazı hafî tasavvurât ve hissiyâtı lisan-ı kal ile tebliğe ihtiyaç hasıl olur. İşte bu hikmete mebnidir ki gerek Safder gerek Fahriye dudaklarını yakub durmakda olan kelimât-ı esrar-âmîzi ifşâya can atmakda idiler. Lakin ikisinin de tecrübesizliği gönüllerini birbirine açılmakdan men etmekde idi.

�10 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 12: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Safder bugün meramına nâil oldu; Fahriye’yi gizlice takib sayesinde mahal-i ikametini öğrendi. Mesele-i saâdetinin bir nokta-ı muğlakasını keşf ve tenvîr etmiş kadar sevinerek dünyalara sığmamağa başladı.

Şimdi iş bir vasıta ile kızın hüviyetini tayin etmekden ibaret kalmışdı.

Fakat zavallı çocuğun bu dünyada esrarını emniyet edecek hiçbir hısımı akrabası yok idi.

En büyük bir müşkile galebe çalar çalmaz bu galebenin iktitâf-ı semerâtına daha kuvvetli bir mani çıkardığını görünce biçare Safder ağlayacak dereceye gelmiş ve iki üç gün bu derde deva aramak uğrunda gece uykularından mahrum kaldığı halde hiçbir cihet-i suhûlet bulamamış idi.

Doğrudan doğruya Fahriye’nin evine gidüb arz-ı hacet etmeğe kadar göze aldırmış ve fakat bunda da birçok mahzurlar bulmuş idi.

Nihayet maksadına nâil olamayacağına karar vererek ye’se düşmüş, gönlünü başka eğlencelerle avutmağa başlamış idi. Bir hafta kadar işinin başından ayrılmamak içün cebr-i nefs etmişdi. Fakat bu müddet-i mahrumiyet ve uzlet geçer geçmez sabr u tahammülünün de artık gayetine varmış olduğunu hiss eylemişdi.

Bu gün yarın Beykoz’a can atmak kararıyla eve geldiği zaman eline bir zarf tutuşdurdular. Gönlünde hiçbir işaret-i sikâl hiss etmedi. Telaşsızca zarfı yırtdı. İçinden şöyle bir tezkire zuhûr etdi:

“Efendim hazretleri

Bazı gûna zât-ı âlî-i kerîmânelerine marûzât-ı bendegânem bulunduğu cihetle her ne kadar zat-ı ulyâ-ı nazikânelerine zahmet olmaz ise yarınki gün gündüz saat altı kararlarında Beykoz’da vapur iskelesinde kâin kahvehaneye teşrîf-i alileri ricasına ibtidâr etdiğim cihetle ol babda irâde efendimindir.

Fi 18 Haziran sene … �11 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 13: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Ahmed”

İşin içinde Beykoz bulunduğu halde bile Safder bu Ahmed ile o güzel kız arasında bir münasebetin mevcud olub olmadığı noktasını hatırına getirememiş idi.

O yalnız bu Ahmed’in kim olduğunu ve kim olabileceğini, davet-i vâkinin ne manaya delâlet edeceğini düşünmekde idi.

Saat altıda mev’id-i muayyende bulunmuş ve kahvede tanıdığı hiçbir kimseyi göremeyince gözünü kapıya dikmiş idi. Yarım saat sonra bu kapıdan sakalına kır düşmüş, kibar kıyafetli bir ihtiyar efendi ile uşak kılıklı diğer bir genç adam zuhûr etmiş ve genci parmağıyla Safder’i ihtiyara irâe etdikden sonra çekilüb gitmiş idi.

İhtiyar efendi kemâl-i nevâzişle Safder’e doğru yaklaşdığı sırada:

- Maşâllah bey efendi oğlumuz; davetimize icabetle bizi memnun etdiniz.

Demekle Safder ihtiyarı edeb ve terbiyesini gösterir suretde kabul eylemişdi.

Birlikde birer kahve içilinceye kadar havaî sohbetle vakt geçirilmiş idi. Kahve bomboş olub kahveci de sokakda kahve kavurmakda idi.

Kahveler içildikden sonra ihtiyar efendi Safder’i pederâne meşmûl-ı nazar ede ede dedi ki:

- Safder Bey oğlum! Size oğlum dediğimde gücenmeyiniz; belki rahmetli pederiniz benden daha merhametli imişler. Fakat sizi ben de oğlu gibi severim. Telaş etmeyiniz oğlum! Ben size her şeyi anlatacağım. Tecessüs mezmûm bir şeydir ama sizin gibi dâr u dünyada tek başına kalmış bir zavallı genci mesud etmek içün elverse ayıb değildir sanırım. Öyle değil mi sizi tahkik etdik. Bütün esrarınıza vâkıf olduk. O ne ya? Bunda kızaracak ne var? Bütün esrarınız dedimse bundan kızıma göz koyduğunuzu ayıblıyorum sanmayınız. Siz gençsiniz, güzelsiniz, zenginsiniz fakat bahtiyar

�12 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 14: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

değilsiniz. Kızım da gençdir güzeldir, zengindir fakat o da bahtiyar değildir. İyi dikkat et oğlum! Bak artık senli benli lakırdı söylemeğe başladım. Sözüme iyi dikkat et oğlum! Ben başka babalar gibi mahdûd fikirli adam değilim. Kızımla senin halinizi Cenâb-ı Hakk birbirine eş yaratmış. Kızım terbiyelidir, okuması yazması da vardır. Güzel kanun çalar. Sesi güzeldir. Yaşı henüz on yedidir; basmadı bile.

- Sen kızımı seviyorsun yine kızardın …. A oğlum bak ben sana nasıl açık açık söylüyorum. Bunda utanacak ne var? Bir kızı sevmek ayıb mı? Bâ-husûs o da seni seviyor. Demek olur ki haliniz bir olduğu gibi gönülleriniz de birleşmiş o halde kendinizin de birleşmesi münasib değil midir? Hele ikrâr et bakayım şu kızımı sevdiğin sahih mi?

Safder sıkılmış, terlemiş idi. Şu suale tasdik ile cevab verdiği halde kendi veya Fahriye hakkında mazarrat gelüb gelmeyeceğini hesab etmekde idi. İhtiyarın maksadı esrarını bu suretle ifşâ etdirüb bundan bir iş çıkarmak olmasın diye korkmakda idi. Safder’deki tereddüdü görünce ihtiyar daha müşfikâne bir tavr u eda ile dedi ki:

- Seni istintâk ediyorum sanma oğlum! Kızım Fahriye seni seviyor… Çayırda birbirinizi pek çok kereler gördünüz ben bunların hepsini tahkik etdim; eğer sen de anı seviyorsan haber ver ki …

Safder her-çi bâd-âbâdı gözüne alarak dedi ki

- Evet efendim ben de kendilerini seviyorum.

Bunun üzerine ihtiyar sevinçle dedi ki:

- Hay! Gördün mü bir kere, işte bu kadar ey oğlum; şimdi biz seni tahkik etdik Fahriye’yi mesud edeceğini anladık sen de bizi tahkik et Fahriye’nin sana münasib bir zevce olub olamayacağını öğren; fakat sana ben haber vereyim ki kızım hesebce, nesebce, terbiyece, servetçe sana layık bir kızdır. Bana Ahmed Efendi derler. Mağazam Asma Altı’ndadır. Beni her zaman tahkik edebilirsin.

�13 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 15: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Safder sevincinden çıldıracak dereceye gelmiş idi. Muhterem ihtiyarın bir elini bırakub öteki elini öpmeğe, diline gelen cümlelerle teşekkürâtını ifâya çalışmakda idi.

On gün sonra ise Safder ile Fahriye’nin nikahlanmalarına karar verilmiş idi.

�14 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 16: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

2

Gerek Safder gerek Fahriye ummadıkları halde böyle yek-diğerine az zaman içinde nâiliyetle kendilerini bahtiyar saymakda idiler.

İlk telâkî gününden tam elli gün sonra artık birbirinin kayd-ı nikahına girmiş bulunmakda idiler.

Bir iki hafta sonra da Beykoz’da Ahmed Efendi’nin hanesinde parlak bir düğün bu iki dil-i hasret-keşi aguş-ba-aguş visâl eylemişdi. Bu sırada Safder tahayyülâtına hakikat şekli vermiş olmak içün nazlı zevcesini Boğaziçi’nin Rumeli Hisarı’ndan Mesar Burnu’na kadar olan kısmında beğeneceği yalı veya köşk veya hanede kendisiyle birlikde bahtiyarâne ömür sürmeğe davet etdi. Bu babda ortaya birçok tasavvurlar ve tertibler konuldu. Fahriye bu gün Mesar Burnu’nda bir yalı tutulması reyinde bulunmakda iken yarın Mirgun’da koruya yakın bir köşk kiralanmasını teklif ederdi. Bu birçok tasavvurlar ve tertibler içinde en nihayet karar-gîr olanı Mirgun’da koruya civar bir hane veya köşk bulunduğu halde kiralanmak oldu:

Bir gün Fahriye validesi Zehra Hanım’la birlikde Mirgun’a geçdiler; araya araya koruya yakın, matluba muvâfık bir boş hane beğendiler.

Heman ertesi günü Safder Kasım’a kadar kalan iki üç ay müddet içün pazarlık ederek haneyi tutdu.

Ertesi günü de İstanbul’un en üstad yorgancılarını eve gönderdi. Safder’in mâhiyye irâdı memuriyyet maaşıyla birlikde altmış liraya dolmakda idi. Elinde hazırda olarak dahi düğünden sonra bir üç yüz lirası kadar para kalmış idi.

Hanenin tefrîşâtı Fahriye’nin zevkine bırakılmış olmağla anın tasavvurât ve tertibâtına nazaran bir doksan yüz liraya bâlig olacak idi.

�15 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 17: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Fakat bir kere işe başlandıktan sonra şu ilave bu ilave derken tefrîşât masârıfı yüz yetmiş liraya çıkmış idi. Fakat ev de hakikaten zevk okşar bir hale gelmişdi.

Hane bir muntazam bağçe içinde üçü zemin katında ve dördü birinci katda olmak üzere yedi oda ve asıl binadan hariç iki uşak odasıyla bir matbakdan ibaret kutu gibi gayet şık bir şey olduğu halde tefrîşâtı da bu güzelliğe güzellik katmışdı.

Selamlığa Hüseyin namında terbiyeli bir uşak ile bir usta aşçı konulmuş hareme de Server namında küçük bir hadım ağasıyla bir beyaz, bir Arab halayık alınmış idi.

Safder masâfır-ı şehriyeyi elli lira tutarak her aydan tasarruf edeceği on lira ile Ahmed Efendi’nin kendisine tahsis etdiği yirmi ve kızına tahsis etdiği on yani ceman kırk lirayı masârıf-ı fevke’l-âdeye karşılık olmak üzere birikdireceğini hesab etmekde idi. Vâkıa ilk ayın masârıfı tahminine yakın olarak dört bin guruşa olmuş idiyse de sâir aylarınki daha az düşeceği tahmin edilebilmiş idi.

İşte bu haneye yerleşdikleri günden itibaren iki genç sevda-perver gönül içün cihanın imreneceği bir maîşet-i bahtiyarâne başlamış idi.

Birbirlerine olan muhabbetleri gün geçdikce ve her gün yek-diğeri hakkındaki iltifatlar artdıkça artmakda idi.

Hanenin bağçesi zaten gayet muntazam iken mahir bir bağçıvanın her günki nezâret-i pederânesi sayesinde bir kat daha letâfet kesb etmiş idi. Sabahları kalkdıkları zaman harem bağçesinin serin gölgeli bir kameriyesi altındaki ağaç kanepede birbirlerinin aguşuna düşerler ve saatlerce gönül avudurlar idi.

Fahriye’nin zaten kemalinde olan cemali ve bu cemal ile mütenâsib olan tenâsüb-i endâmı gitdikçe münbasit olmakda, gitdikçe şuhluğu, şetâreti artmakda idi. Bir kelime üzerinde dakikalarca kahkahada karar etmek, her şeyden bir eğlence çıkarmak bu iki genç içün bir tabiat olmuşdu.

�16 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 18: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Safder’in İstanbul’a indiği günler akşam üstü vapur vakti yaklaşdığı zaman Fahriye pencereden bir dürlü ayrılamazdı. Beğinin ta uzakdan takarrübünü görür görmez heman kendisini merdivenin alt başına atardı; Safder kapıdan girince kendisini sevgili karısının kolları arasında, dudakları altında bulmamak mümkün değildi.

Safder de heman hiçbir gün boş gelmezdi. Mesela bir gün arşını elli guruşluk bir kumaşdan beş on arşın, diğer bir gün üç liralık bir şemsiye getirirdi.

Mini mini Server’e de asıl hanenin alt katında bir muntazam oda verildi; üstüne başına gayet ehemmiyet verilmekde idi. Hanım efendi nereye çıkarsa bir halayıkla beraber kendisine refakate memur edildi.

Ahmed Efendi ile Zehra Hanım sık sık Mirgun’a gelüb günlerce kalmakda idiler.

Birçok kereler böyle aile heyetince teferrücler yapılmışdı. Ez-cümle bir Salı günü sabahleyin saat yedi sekizde üç öküz arabasıyla Bendler’e gidilmiş, orada yemekler pişirilüb yenilmiş, masumâne ve mesudâne eğlencelerden sonra gece de mehtab olmağla saat üçde dörtde avdet edilmiş idi.

Bir Pazartesi günü de akşam saat dokuzdan sonra içeri Gülsuyu’na gidilmiş ve yine ailece mesudâne eğlenilmiş idi.

Mirgun korusunda, Fıstıklı Bağı’nda, Balta Çayırı’nda da bu yolda eğlenceler yapılmakda idi.

Teslim olunmalıdır ki şu tarz-ı maîşet yüzde sekiz dokuz kişiye ancak nasib olur saâdetlerdendir. Bahtiyar derler anlara ki bu saâdetin kadrini tebcîle muvaffak olurlar, kıymetini elden çıkdıkdan sonra “mütehayıfâne” anlamış bulunanlar da asıl bed-bahtlardır.

Hane mevki hasebiyle hem yazlığa hem de kışlığa müsaid olduğu gibi burada sürülen ömrün tadı damaklarından bir dürlü çıkmadığı cihetle

�17 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 19: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

kışın ve gelecek yazın dahi buradan ayrılmamağa karar verildi. Kış da mesudâne geçdi. Bâ-husûs kışın gece eğlenceleri pek şirin idi. Fahriye güzel kanun çalmakda, Safder de vasat derecede keman çalabilmekde idi. Ekser geceleri bir ahenk-i dil-pezîr ile imrâr etmekde idiler.

Ertesi yaz maişet-i mesudâneye daha ziyade vüsat verildi. Bu namuslu ailenin yaşayışı Mirgun halkının nazar-ı tahsîn ve gıbtasını celb eylemekde, hele Fahriye’nin iffet ve ismeti en müşkil-pesend en ayb-cû kadınların bile taht-ı teslim ve itirafında bulunmakda idi.

Fahriye’nin Safder’e olan muhabbeti bir dereceye gelmişdi ki bir saatlik iftirâkı cehennem azabı kadar tahammül-güzâr görmekde idi. Anı gözü önünden bir dakika bile gaib etmek istemez oldu. Dudak dudağa dakikalarca gaşiy olub gitdikleri pek çok kere vâki olurdu.

Mehtablı gecelerde bağçede saatlerce piyasa ederler ve bu müddet zarfında heman hiç ağız açmayub yalnız kendi hissiyatlarının ahenk-i manevisini dinlerler idi; birer kollarıyla birbirinin beline sarılmış oldukları halde heman “had-ber-had” denecek bir takarrüb-i mü’telifâne ile yürürler idi. Arada sırada meydana çıkardıkları sadalar ise “iki gözüm!” “mini minim!” gibi nevâzişli hitablar, hâmidâne ve şâikâne çığlıklardan ibaret kalırdı.

İkisi de bu lezzet-i saâdetin temâdî edüb gideceğine kanmış gitmiş idi. Gafil gençler.

�18 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 20: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

3

O kış da İstanbul’a inilmemiş idi. Kışın şevk ü şetâretini arttıran bir vaka-ı mesudâne ise mini mini Fahri’nin tevellüdü olmuş idi. Fakat Fahri tevellüdüyle bu bahtiyarâne ömre bir sadme-i tezelzül vermiş oldu. Fahriye güzel olduğu kadar da hüsn-i ahlak sahibi kadıncağız idi. Kendi saâdetini kocasının saadetinden ibaret bilir, kocası anın saâdeti uğrunda vakf-ı vücud eylediği cihetle kendisi de kocasını mesut etmeği nuhbe-i âmâl tanır idi.

Fakat ne çare ki evlad muhabbeti koca muhabbetinin şiddetini tadîl edivermiş idi.

Muhabbetin itiyâd yani zihnin netice-i meşguliyeti olduğu kabul edildiği halde Fahriye’nin artık hep meşguliyet-i zihniyesi heman Fahri’ye teveccüh edince eski muhabbetin kuvveti kesb-i zaaf etmek tabii add olunur.

Fakat Safder eski hissiyâtını tamamen ve belki ma-ziyadeten muhafaza etmekde idi.

Fahri üç yaşına girdi. Ne kadar da güzel bir çocuk idi. İnsanın ömr-i tabiisi müddetince hengâm-ı bahtiyarânesini birkaç güne munhasır gören mücerriblere inanmalıdır:

Safder Avrupa’da bir memuriyete tayin olunmuş ve bi-hasbe’l-vazife bu memuriyeti kabulle teehhülünün dördüncü senesi Tuna tarikiyle muhabbetli ailesinden ayrılmağa mecbur olmuş idi.

Bu veda pek hazin olmuş, iki genç birbirine sarılmış kalmış idi. İkisini de bir hafakan almış, gözlerini ateşli bir yebvest bürümüş idi. Safder’in Fahri’yi bağrına basması da pek garibâne bir manzara hasıl etmekde, Zehra’nın gözyaşları, Ahmed’in meyusâne teselliyetleri ise bu manzaranın hüznünü arttırmakda idi.

�19 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 21: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Luid vapuru Mirgun önünden geçerken kıyıda eşk-i hicran dökmekde olan gözler kıç üstünde bir beyaz mendilin yine o suretle yaş dökmekde bulunan gözlerden ayrılamadığını seçebilmekde idi.

O geceyi iki tarafın da nasıl tahammül-güzar işkenceler içinde geçirmiş olacağını şerhe hacet yokdur. O gibi teşrîhâta ihtimal karinin tahammülü dayanamaz.

Aradan bir hayli zaman geçdi. Bir sene, iki sene, üç sene, daha çok, daha çok.

Ya muhabbet! Ah! Eğer gözden ırak olan gönülden de ırak olursa … Mekâtibe kemâl-i intizâm ile devam etmekde ve İstanbul’dan giden her mektubun bir haşiyesi Fahri’ye munhasır bulunmakda idi.

Seneler altıya, yediye, sekize vardı. Artık mini mini Fahri on bir on iki yaşında bir pehlivan olmuşdu. Safder’deki sevince hadd ü pâyân yok.

Fahriye’ye gelince …. Eyvah!

İftirâkın bu derecesi evvel emrde biçare kadının asab-ı muhabbetine bir yorgunluk vermeğe başlamışdı. Fahri’nin muhabbeti o yorgunluğu tehvîn etmekde ise de mürûr-ı zaman ile bu taab-ı vicdani kendisinin haberi olmaksızın bir “lakaytlığa” tahavvül etmişdi. Sene on olunca Fahriye gönlünü serbest bulmağa başlamışdı. Bir hayli zaman gönlüyle mücadeleye devam etmek istemiş ve fakat hükm-i tabiata tagallüb kabil olamamış idi.

Tam hissiyatının şu buhranlı zamanında da bir tesadüf-i meşûmun tesir-i hanman ber-endâzı icra-ı hükme başlamış idi. İç sıkıntısına mağlub olduğu zamanlar sıklaşmış ve bu zamanlar zavallı kadın sekirât-ı mevte uğramış kadar muazzeb olmakda bulunmuş idi.

Sokak üstündeki odasının bir penceresi önüne oturur meyyitâne oturur, gözlerini bağçenin çiçeklerine kapdırır, saatlerce bu hal-i atâletde kalır idi. Şu hareketsiz halinde dimağı da uyuşmuş zann olunacak derecede hiçbir şey hiss etmez, hiçbir şeyi düşünmez idi.

�20 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 22: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Yine böyle bir zaman-ı gaşiy ve istigrâkda idi ki gözüne bi’t-tesadüf sokakdan geçmekde olan yakışıklı, genc bir erkek ilişdi. Asabından bir raşe müruruyla hissiyâtı uyanmış oldu. Enzâr-ı takibini bu adamın arkasından saldırdı. Maziye aid birçok nazlı hayalât gözü önünden geçiyor sandı. Bilâ-ihtiyar göğsü kabarub indi.

Sebebini bilmediği halde kendisinde bir bükâ istidâdı hiss etmekde idi. Hayalini Safder’e kadar isâle muvaffak oldu. Fakat o hayali epeyce müddet bu noktada tevkif etdiği halde bile hiçbir zevk hiss etmedi. Karşısına Safder’in resmini alarak temaşaya başladığı halde bile gönlünde hiçbir fevke’l-âde tesir bulmadı.

O gönülün sanki ruhu uçmuş, nuru sönmüş idi. Fahriye kendisinde şu inkılab-ı külliyeyi fark edince utanmış idi. Beyhude yere hafızasını icbâra, beyhude yere o ruhu iadeye, o nuru işâle çalışmakda idi.

Heman birkaç günler mütemadiyen mahûd genç beyin heman aynı zamanlarda sokakdan geçdiğinin farkına vardı.

Bilinemez ne gibi bir sâik hayalini bu beyin ardına düşürmekde bir istifade aramakda idi.

Bir gün geldi ki bu beyin de nazar-ı dikkati Fahriye’yi keşf eyledi. Bu sefer diğer bir sâik o beyin de gönlünden tutub Fahriye’ye doğru takrîbe başladı. Bu sâiklerin şu hareket-i müttehidelerinde elbette bir maksad-ı müşterek var idi. Bu maksad-ı müşterek ne olabilir?

İki gönlü birbirine rabıta-ı muhabbetle bend iden sâika her neden ibaret ise Emin ile Fahriye’nin hayallerini, fikirlerini yek-diğerine meyl etdiren sâika da andan ibaret idi.

Zaman geçdikce tab’en müsteid-i itilâf ve ittihâd olan bu iki dil-hâs yek-diğerine yaklaşmakda idi. Bu hızı tadîl iden bir mani var ise o da Fahri idi.

�21 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 23: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Mamâfih Fahri’nin bu tesiri o takarrübü mümkün değil men edemeyecek idi. Fi’l-hakîka da edemedi.

Fahriye bazen bu yeni muhabbet-i muharriki üzerinde süratinin gitdikçe artdığını hiss edüb üzerine düşegitmekde olduğu cezm-i azîm-i felakete henüz daha epeyce mesafe varken kuvva-ı hissiyâtını zorlayub o cazibeden halâsın çarelerini taharri ederdi. Fakat heyhat! Bir kere o cazibe ile yerinden oynamış olduktan sonra artık irade-i vicdaniyenin ne tesiri kalır?

Bir nasib-i meşûm kendisini ol lehîb-i felaketde yanmağa mahkum eylemişdi. Fahriye’nin gönlü tıbkı bir pervane gibi göz alıcı bir nura doğru müncezib olmakda ve o hudud-ı felaket dahiline girdiği gibi artık bir daha oradan çıkmanın adem-i imkanından gafil bulunmakda idi. Gerek Ahmed Efendi gerek Zehra Hanım kızlarının beyninde gizliden gizliye vukua gelmekde olan şu tahavvülâtdan uzun müddet gafil kalmadılar. Bir tarafdan kızın Safder’e meylini idâmeye bir tarafdan da Safder’i İstanbul’a aldırmak çarelerine çalışdılar.

Nihayet ikincisine muvaffak oldular.

Ya birincisine heyhat!...

Safder İstanbul’a geldi. Fahriye’nin aguş-ı muhabbetine can atdı. Fakat temâsil-i muhabbet sandığı vücudun sanki ruhu uçmuş, hakikaten bir “temâsil” olarak kalmış idi.

Biçare adamın hararet-i muhabbeti bir kere kendisi içün sönmüş olan o şuleyi bir daha uyandıramadı.

Adamcağız bir müddet bekledi. Fahriye’nin hissiyâtını eski yerine getirmek içün bekledi. Lakin heyhat!

Netice pek aşikar idi. Safder Fahriye’yi hala o derece sevmekde idi ki biçare kadını muazzeb etmek hatırasıyla bu babda en ufak en muhik serzenişe bile cesaret edemiyor idi.

�22 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 24: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Hakikaten biçare kadın! Gönül ahvâlinden ve muhabbetin kadınlar nezdindeki tesirât-ı sâhiranâsinden haberdar olanlar Fahriye’de bilâ-ihtiyar peyda olan şu muhabbet-i sâniyeyi kendi hakkında medâr-ı teşnî add etmezler. İşte Safder de bu kafada bir adam idi.

Aylarca cehennemî mülâhazalar neticesinde kaynar gözyaşları döke döke Fahriye’nin iradesini eline teslim etmiş ve kendisi elem ve ıztırabın en taş yüreklisini enis-i can edinmiş idi.

Nice seneler içinde mesûdâne ömür geçirdiği bu civarların manzarası tecdîd ve tezyîd-i ahzâna hidmet etdiği cihetle Beyoğlu’nda bir kiralık daireye can atdı.

Sefilâne, mağmumâne bir ömür geçirmeğe başladı.

Ya Fahriye! Vakıâ muhabbet-i cedîdesine hâil olan maniden kurtulmuş, kâmilen serbest kalmışdı. Fakat o mukaddes rabıtanın inkıtâı zavallı kadında âlâm-ı nevine bâis olmakdan geri kalmamış idi.

Hayatından usanmış, gönlünü ezib çiğnemek arzusuna düşmüş idi.

Emin ara yerden Safder’in çıkmasını hayatı için müjde-i felâh add etmiş ise de bu müjdenin Fahriye’nin kulağına bir takım avâz-ı meşûm ilkâ ve isâl etmeğe de hidmet eylediğini görünce arzusuna hadd çekmeğe mecbur olmuşdu.

Adeta o iftirâk Safder ile Fahriye’nin gönülleri arasına bir hendek kazmış idi. Gün geçdikçe bu hendeğin genişliği artmakda idi.

İkisinin hissiyâtı, heman imtizâc etmek üzere iken bu imtizâca hidmet eden müessir-i haricinin kuvvetden düşmesi üzerine tedricen eski hallerine ricat etmeğe yüz tutmuş olan eczâ-ı kimyeviyeye benzemiş idi. Mamâfih yine imtizâcdan geri kalmadılar.

Ahmed Efendi ile Zehra’nın Fahriye içün olan muhabbetleri bu ikinci izdivaca tahammül edebildi.

�23 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 25: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Ertesi sene Safder de şimdiki zevcesi Sıdıka ile teehhül etmiş idi. Bu teehhülü istekle değil cebr ile kabul eylemiş idi. Bu ikinci teehhülünden beri yedi sekiz sene geçmiş ve meydana beş yaşında Münir ile iki yaşında Nezihe çıkmış idi. Fahriye’nin de Emin’den Lütfü namında bir çocuğu olmuşsa da dokuz aylık iken vefat etmiş ve iki sene sonra da Emin irtihâl eylemiş olmağla Fahriye kırk yaşında bir dul kalarak birbiri arkası sırada anasından babasından mahrum olmuş idi. Dokuz seneden beri Fahri ile tadîl-i âlâma çalışmakda idi. Fahri yirmi bir yirmi iki yaşında bir babayiğit olub mekâtib-i aliyyenin birisinde tahsilde idi.

Sık sık babasını ziyarete geldikçe biçare adamcağızın hüzün ve elemini tadîl ve tehvîn eder giderdi.

Safder ile Fahriye dokuz seneden beri birbirinin yüzünü görmemiş idiler. Yalnız Fahriye Safder’in resmini sık sık karşısına alır, saatlerce vakf-ı tefekkürât olurdu.

Tıbkı Safder gibi o da mazinin tatlı yadigarlarıyla telziz-i hayal etmeği yegane tesliyet add ederdi.

Fahri ikmâl-i tahsil etmiş olmağla istikbali hakkında bir karar-ı ciddi ittihâzı sırası gelmiş ve bunun içün de Safder ile Fahriye’nin bir müzâkeresi lüzumu meydana çıkmış idi.

Fahriye bu mülakata can atmakda ve fakat Safder mümkün olduğu kadar o mülakatı uzaklaştırmak içün birçok mecburiyetler görmekde idi. Zihninde bu mülakatın lüzum-ı katisine karar verinceye kadar günlerce cehennem azabları geçirmiş idi.

Mevkini bildiği bir tuzağa yaklaşmakda olan kuş gibi her saatinin kendisini o nokta-ı müdhişeye doğru takrîb etmekde olduğunu görmekde idi. Fahriye’yi hala sevmekde idi. Asıl korkusu da bu muhabbetden idi. Yoksa gönlünde Fahriye’ye müsaid bir meyl ve teveccüh hiss etmiş olmasaydı bilâ-fütûr üzerine doğru yürüyecek idi.

�24 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 26: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Remâd-ı sükûn altında örtülmüş kalmış olan ateş-i sevdayı bu mülakat eşib meydana çıkaracak olursa asıl felaketin o zaman alevleneceğini hesab etmekde idi.

Birkaç haftayı tavîkât ile geçişdirdi ise de mevzu-ı mesele oğlunun istikbali idi. Binâenaleyh o kadar mücânebet gösterdiği mülakatı takrire mecbur olmuş idi.

Tayin olunan yevm-i mülakatda Safder, Fahriye, Fahri Beykoz’da Fahriye’nin hanesinde birleşdiler.

Safder eve girinceye kadar ukbeler geçirmiş, ölüm terleri dökmüş olduğu gibi bu işkencelerin belki iki mislini Fahriye de çekmiş idi.

Safder ne tarafa baksa maziyi ihtar eder bir nişane görmekde idi. Hanenin tefrişatı boyası filan hep sene-i izdivacını andırıyor idi.

Bu temaşalar hissiyâtını kabartmakda, gözpınarlarına yaşlar birikdirmekde idi.

Fahriye başına bir örtü almış gözlerinde biriken katreleri mendiliyle silerek kurutmağa çalışıyor idi.

Safder gözlerini birden kaldurub da Fahriye’nin yüzüne bir nim nigah atf etmeğe cesaret edemiyor idi.

Fahriye ise evzâ ve enzâr-ı müteminâne ve mutazarrıânesiyle böyle bir nim nigah istidâ etmekde idi.

İkisini de bir helecan almış, sesleri titremekde bulunmuş idi. Fahri’nin istikbali mevk-i müzakereye konuldu. Fakat söyledikleri sözlerin ahengini zabt u hıfz edecek olsa Safder de bir şikayet-i afv-hâhâne, Fahriye de bir istifâ-ı sevda-perestâne zuhûr ederdi. İstemedikleri halde ikisi de bir zevk-i ruhâniye kapılmış gitmiş idi.

Bir münasebetle Fahri dışarı çıkdığı zaman Fahriye her dürlü hazm ve ihtiyatı pây-mâl ederek kemal-i tazarru edasıyla dedi ki:

�25 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 27: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

- Yüzüme bir kerecik olsun niye bakmıyorsunuz?

Safder’in gözleri bilâ-ihtiyar Fahriye’nin çehresine teveccüh etdi. Yine derhal yere indi.

Şu nazar-ı serî Safder’in helecanını tezyîd etmiş oldu. İçinden bir “hala güzel” demiş idi.

Evet Fahriye hala güzel idi. Yaşı kırka varmış, bunca hüzün ve elem çekmiş olduğu halde yine hala güzel idi. Belki daha semizlemiş, rengi daha açılmış idi.

Safder boşanmağa zorlanub duran gözyaşlarını bir dürlü zabt edemedi; adeta hüngür hüngür ağlamağa başladı. Fahriye de ağlamakda idi. Bu iki bedbaht bunca yıllardır terâküm eden acı gözyaşlarını sakinâne isâle ile biraz müsterih oldular. Fakat ne faide meza-ma-meza ve ceffü’l-kalem!

SON

�26 http://tanzimat.k12.org.tr

Page 28: Hala Guzel - Osmanlica Latin Harfleritanzimat.k12.org.tr/wp-content/uploads/kitaplar/halaguzel/Hala Guzel... · 1 Safder’in o eski hissiyâtı hükm ü kuvvetden düşmüş, parlak

Vakıf K12 Tanzimat Kitapları

Bu eser, Vakıf K12’nin Tanzimat Romanları serisi kapsamında Arap alfabesinden günümüz Türkçesine çevrilmiştir. Serimizdeki diğer kitaplara ulaşmak için tanzimat.k12.org.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

Şair Evlenmesi - Şinasi

Karabibik - Nabizade Nazım

Felatun Bey ile Rakım Efendi - Ahmet Mithat Efendi

Karı Koca Masalı - Ahmet Mithat Efendi

Ta’aşşuk-ı Talat ve Fitnat - Şemseddin Sami

Vatan yahut Silistre - Namık Kemal

Zavallı Çocuk - Namık Kemal

Afife Anjelik - Recaizade Mahmut Ekrem

Araba Sevdası - Recaizade Mahmut Ekrem

Efruz Bey - Ömer Seyfettin

Hala Güzel - Nabizade Nazım

�27 http://tanzimat.k12.org.tr