ozgurluk.infoozgurluk.info/kitaplik/pdf/halksinifi_2.pdfhalk sinifi 3 yayinevinden iki cilt halinde...

417

Upload: others

Post on 08-Mar-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Halk Sinifi 2

(Halk Için Kurtulus dergisi egitim yazilari) haziran

yayincilik

haziran yayincilik

Egitim Dizisi -1

Halk Sinifi - 2

Birinci Basim Tarihi : 2003Baski : Maya Matbaas iTel : 501 22 99

HAZIRAN YAYINCILJK

Koçibey Sok. Yücel Ishani. No: 22/23Fatih/ISTANBUL

Halk Sinifi 3

Yay inevinden

Iki cilt halinde yayma hazirladigimiz bu kitapta, 1996, 1997 ve 1998 yil-larinda, 100 bölüm halinde Kurtulus dergisinde, "Halk Sinifi" yaz i dizisindeyayinlanan egitim yazilari bulunmaktadir.

Ele alinan konularin bir çogu elbette "özet" niteliginde, konunun en temelyanlarini yansitmaktadir. Bugün de hala güncelligini koruyan "Halk Sinifi"konulari, asgari bir egitimi esas almakta, mücadelenin asgari ihtiyaçlarinacevap olmaktadir. Kimi bölümlerin sonunda yer alan "Sinif kitapligi"bölümlerinde de iste bu nedenle konuya iliskin kaynaklar önerilmis tir.

Bilgi, güçlü bir örgütlenmenin, güçlü bir devrimci kisiligin olusmasininvazgeçilmez kosuludur.

Halk egitimine ve kadrolasmasina, yasadigi ülkeyi ve sorunlarin kaynaginiçözümleyebilen devrimcilerin yetismesine katki sunmas i dilegimizle.

Halk Sinifi 5

Burjuva Medya vePsikolojik Savas

Geçen gün Sabah gazetesinin 3. sayfasini açar açmaz öyle bir öfkelendimki, haberin (yazilanlara haber de denmezdi ya) tamamini bile okumayatahammül edemedim. Pek adetim olmadigi halde gazeteyi burusturup attim.Sabanci eylemini gerçeklestirdigi iddia edilen devrimcilerden biri hakkindaasagilik, rezilce bir iftira daha yazmislardi. Tabii ilk kez yazmiyorlar böyle bir seyi. Televizyonlarin, gazetelerin çok büyük bir bölümü adeta halka karsikullanilan bir silah durumunda... Biz gazetelere, kupürlere bakarken Selim Abi çalismayi baslatti.

- Evet arkadaslar, görüyorum ki, herkes getirdigimiz gazetelere, gazetekupürlerine bakip sinirleniyor. Böyle iste. Psikolojik savastan oldukça siksöz ediyoruz degil mi? Askeri anlamda savas kursunlarla, bombalarla yürütülüyor, psikolojik savassa esas olarak burjuva medya arac iligiyla. Bunedenle ikisi birbiriyle içiçedir. Bugünkü konumuz da bu.

Yalniz ben konuya geçmeden önce bir sey daha belirtecegim. Aslinda çokilginçtir; Sabanc i eyleminin üzerinden o kadar zaman geçti, ama kar-si -devrimciler hala bu eyleme saldirmaktalar, eylemin yarattigi büyük et kiyi,sempatiyi nasil olur da zay iflatiriz çabas i içindeler. Burjuvazi bu açidanhakkaten hirsli, kinci. Biz bile yapt igimiz eylemleri bir süre sonra unutuyoruz,oysa propaganda açisindan gerçekten çok güçlü eylemlerimiz var, sürekligündemde tutmamiz gereken eylemler. Karsi-devrim ise unutmuyor, hervesileyle bu eylemleri karalamaya çalisiyor. Iste Sabanci eylemi. Önce komplo teorileriyle karalamaya çalistilar. Sonra bir haini kullandilar. Ama hepsi ters tepti. Yine de iste saldirilar ini sürdürüyor. Bir gram da olsa zarar verirsem, birilerinin aklina bir nebze de olsa süphe düsür-sem kardir diyor. Ve bu karsi-devrimci propaganda da yine "medya" denilen araçtan sürdürülüyor. Evet, kimdir bu medya, neyin nesidir, neyi niye yapiyor? Evet, Ömer seni dinliyorum:

- Önce bir kavramdan baslayalim. Bu "medya" kavrami aslinda dilimizde oldukça yeni bir sey. Basin yayin araçlarinin, gazete, televizyon, radyovb.nin tümü için kullanil iyor. Tabii bizim burada esas sormamiz gerekensudur: Medya zulüm düzeninin neresinde yer aliyor?

Emperyalizmin, oligarsinin yapmak istediklerinden birisi de moral de-gerlerini ve umudunu kaybetmis, sinmis, kültürel yozlasmaya ve bozul-maya ugramis bir toplum yaratmaktir. Çünkü, ancak böyle bir toplum em-peryalizmin, oligarsinin vahsice sömürüsüne boyun eger. Oligarsinin, bunlarisaglayabilmekte en az polisi, askeri kadar önemli bir araci da burjuvamedyadir. Dolayis iyla burjuva medya yayin politikasini, neyi yaz ip neyiyazmayacagini polis seflerinden, MIT'cilerden, generallerden, kontr-gerillaseflerinden aldigi direktiflere, MGK kararlarina göre belirliyor. Bu isi yaparken asil olarak sunlara yöneliyor:

Halk Sinifi 6

- Bilinç bulanikligi yaratip halkin bilincini çarpitmak,- Su ya da bu konudaki tepkileri yumusat ip düzen içi kanallara akitmak,- Kitlelerin fazla düsünmelerine firsat birakmadan kosullanmalar ve

yargilar yaratmak,- Gerçekleri yalnizca kendi isine geldigi gibi vererek oligarsinin ideolo

jisini, politikalarini kitlelerin günlük yasamina sokabilmek.Bunlari daha da çogaltabiliriz tabii. Bu saldiri politikasinda burjuva medya

psikolojik savasin silahi olurken ayni zamanda ideolojik mücadeleyi deberaberinde yürütüyor. Bu ideolojik mücadelenin amaci ise, iki nok tadaözetlenebilir: Birincisi, düzene karsi devrimci mücadeleyi "mahkum" etmek, ikincisi, burjuvazinin kültürünü, yasam tarz ini yerlestirebilmektir. Bu noktada da tabii ki burjuva medya asil olarak devrimcilere yöneliyor.

- Bazen okumasak mi acaba diyorum.- Tabii bu da bir yöntem Erdal. Ama tartistigimiz psikolojik savas ve ide

olojik mücadele açis indan çözüm bu degil. Elbette magazinden baska birsey yazmayan ivir zivir gazeteleri, programlari izlememeli, izlenmemesinisaglamaya çalismaliyiz. Keza halk hareketi gelistikçe burjuva basina karsiboykot dahil çok çesitli biçimlerde pratik tavirlar da gelistirebiliriz. Ancaksu an biz diger yönüyle ele aliyoruz. Gazete ya da televizyon, bir biçimiyle izliyoruz, halk da izliyor. Somut durum bu olduguna göre, asil olarak buaçidan ne yapabiliriz diye düsünmek durumunday iz. Evet, burjuva medyakarsisinda ne yapacagiz, nelere dikkat edecegiz?

- Sanirim ilk önemli nokta izlediklerimizi dogru degerlendirebilmektir.Ikincisi de saldirilar, demagojiler karsisinda duyarl i davranmaktir.

- Evet, Selma'nm belirttigi bu iki nokta çok önemli. Konuya bunlari açarak, örnekleyerek devam edelim. Evet, devam edebilirsin Ömer.

- O zaman ilk bakacagimiz sunlar: burjuva medyayi nasil takip ediyor,düsman cephesindeki gelismeleri nasil degerlendiriyor ve ne tür sonuçlarçikariyoruz? Düsmanin ne tür politikalar üretip, taktikler denediginin istihbaratini oralardan çikartip karsi taktikler gelistirilmesine kafa yoruyor muyuz?

Ilk önce söyle düsünelim. Haberleri izlerken veya basini okurken o haberlene yapmak istedikleri üzerine düsünüyor ve yorumluyor muyuz? Yoksahaberlere söyle bir göz atip ayni teraneler deyip es mi geçiyoruz? Çogunluklaikincisini yapiyoruz. Düsman hareketimize, önderligimize mi saldiriyor, nasilolsa cevap verirler diyoruz. Düsman yeni bir uygulama mi baslatiyor? Nasilolsa sürecin tahlilini yapan, politika üretenler var, bir yayinimiz var, oradan okurum diye düsünüyoruz. Iste yanlis bir sekillenis burada basliyor:SeJdllenisten öte tembellik, politika üretme sorumlulugunu üzerindehissetmeme. Peki yayinimiz elimize ulasmadiginda politikalari, gelismeleritepeden birileri mi aktaracak bizlere? Ya örgütsel baglar da koptuysa? Tabii burada bir parantez açip suna da deginmeliyiz: Kendi yayinimiz i nasilokuyoruz? Bunda da haz irlopçuluk yaptigimiz in örnekleri az degil. Okuyup geçiyor, kavramaya, yorumlamaya çalismiyoruz. Bunu yapmadigimiz için de politika üretmiyor, politik degerlendirmeler yapamiyo-

ruz. Yani, haz›rlopçuyuz, düflünce tembeliyiz. Tabii böyle olunca, kaç›n›l-maz olarak düflünmeyen, yaratamayan, süreçten kopuk, politikalar›m›z›hayata geçirmede isteksiz, burjuvazinin ideolojik sald›r›lar›na cevap ver-mede hantal, duyars›z insanlar haline gelinecektir.

- Bunu biraz daha açmakta yarar var. Geliflmeleri izlemek zorunday›z.Ancak geliflmeleri takip etti¤imizde yaflad›¤›m›z dünyay› ve ülkeyi tan›ya-biliriz. Burjuva medya deyip geçmeyelim. Her türlü haberi, burjuva kurum-lar›n haz›rl›klar›n› izleyip “ne diyorlar, nas›l bir politika izliyorlar, devrimcimücadeleye nas›l yöneliyorlar, iç çeliflkileri neler?” sorular›n›n cevaplar›n›da bunlarda buluruz. Haberlerin verilifl biçiminde bizi ve halk› yönlendir-mek istedikleri noktay› yakalayabilmeli ve an›nda de¤erlendirme yapabil-meliyiz. Deyim yerindeyse biz haberin arkas›n› okuyabilmeliyiz. Politiküretkenli¤in temeli de biraz budur. Yapt›¤›m›z e¤itim çal›flmalar›n›, prati¤i-mizi günlük yaflant›m›zla ve geliflmelerle birlikte de¤erlendirdi¤imizde ek-sik de olsa, yetersiz de olsa mutlaka bir politik üretkenlik ortaya ç›kacakt›r.Politika ürettikçe tart›flacak, düflüncelerimizi daha da zenginlefltirece¤iz.Okumayan-araflt›rmayan-tart›flmayan bir devrimci zaman›n› baflka fleyler-le geçiriyor, devrimin sorunlar›yla ilgilenmiyordur. Oysa bir devrimcinin“ben politika üretemiyorum”, “süreci de¤erlendiremiyorum” demeye hak-k› yoktur. Geliflmeler çok aç›k ve net olarak ortadad›r. Klasik deyiflle "sokak-taki vatandafl" bile geliflmeleri bir çok yönüyle tahlil ediyor. Burjuva bas›n-da yaz›lanlar› politik hale getiremiyorsak, halk kitlelerine giderken de “budüzen flöyle, bu düzen böyle” der, bildik fleyleri okuruz. Düflman cephesin-deki geliflmelerden, politikalardan bihaber oluruz. Oysa halka giderken bi-zim gündeme, düzen politikalar›na iliflkin alternatif politikalar›m›z mutlakaolmal›d›r. Geliflmeleri takip etmek, kavramak durumunday›z. Kahvedekiadam›n gündemini, nabz›n› da baflka türlü yakalayamay›z. Parti bizden, ha-z›r politika bekleyen, memur insanlar olmam›z› de¤il, politika üreten olma-m›z› istiyor. Bir kadro, hiç bir ba¤›n›n olmad›¤› koflullarda süreci do¤ru de-¤erlendiren ve sürecin önünü açabilecek politikalar ortaya koyabilendir. Neyap›laca¤›n› bilemiyorum deyip bekleyemeyiz. Güncel anlamda da flöylebir gerekçemiz olmamal›d›r; “zaman yok, TV izleyemedim, gazete okuya-mad›m”. Geliflmeleri mutlaka bir yolunu bulup izlemeliyiz. Politika üret-mek ve kendimizi politik hale getirmek için bunu baflarmak zorunday›z.

- Bir de flu hemen hepsinin a¤z›ndan düflürmedi¤i tarafs›zl›k meselesivar. Tabii yalan söylüyorlar. Her haber yorum maksatl›d›r. Tarafs›zl›k diyebir fley yoktur ve burjuva bas›n da "objektif gazetecilik" falan dese de ta-rafl›d›r. Örne¤in 1 May›s 1997 ve ‹ngiltere’deki seçimler ayn› gündü ve ‹n-giltere’deki seçimler ilk haber, ikinci haber 1 May›s olarak verildi. Burjuvamedya bu iki haberi niçin yar›flt›r›yordu? Çünkü 1 May›s halk kitlelerine al-ternatif gösteriyor. Oysa medya 1 May›s yerine dünyada "sol" rüzgarlar›nesti¤ini bilinçlere sokarak Türkiye’de de böyle bir geliflmenin olmas› ge-rekti¤ini vurguluyor ve düzen solunu alternatif gösteriyor. Türkiye'dekisolculara da diyor ki, böyle olursan›z sizi destekleriz! ‹flte bugün ÖDP vb.

Halk S›n›f› 7

reformistlerin geldi¤i durum ortadad›r. Avrupa’da estirilen sol-reformistrüzgara kendisini kapt›rm›fl, düflman cephesiyle ittifaka girmeye çal›fl›yor.Niye? Çünkü burjuvazi onun gündemine çoktan girmifl. Alternatifi CHP ileittifakta görüyor ve halk›n tepkilerini düzen içine çekiyor.

- Yeniden burjuva bas›na dönersek... Genifl kesimler burjuva bas›n›n as›lniteli¤ini görmekte zorlanabilirler de. Çünkü bu gazete ve televizyonlar, biryandan devrimcilere sald›r›rken, sanki ayn› zamanda demokratikleflmeyisavunup, düzeni elefltiren bir görünümdedirler. Mesela en baflta s›k s›k ba-s›n özgürlü¤ü savunucusu kesilirler. Bas›n›n hür oldu¤u, halk›n haber almaözgürlü¤ünün engellenemeyece¤i üzerine programlar yaparlar.

Gerçekten ülkemizde bas›n hür ve özgür mü? Burjuva bas›n-yay›n kuru-lufllar› hür ve özgür bas›ndan yana m›d›rlar? Halk›n haber alma özgürlü-¤ünü savunurlar m›? Tabii ki bu sorulara olumlu cevap vermek imkans›z-d›r. Özellikle bu noktadaki tav›rlar›, oligarfli içi çeflitli çat›flmalar nedeniylem›zra¤›n ucunun biraz da kendilerine dokunmas›n›n sonucudur, baflka dabir fley de¤il. B›rakal›m RTÜK'ün, polisin bask›lar›n›, burjuva medya, san-sürü öncelikle kendi kendine uygulamakta, halk›n haber alma özgürlü¤ü-nü kendi eliyle k›s›tlamaktad›r. Hatta k›s›tlaman›n da ötesinde haberlerinözünü burjuvazinin ç›karlar› olufltururken, yalan, çarp›tma her yöntemebaflvurulmakta, bunun çerçevesini ise kontrgerilla belirlemektedir.

Yine 1 May›s'› örnek verebiliriz. Bildi¤imiz gibi 1 May›s öncesi tüm med-ya kurulufllar›na Genelkurmay taraf›ndan kapsaml› bir brifing verildi. Brifingetkisini hemen gösterdi. Medya bir kampanya bafllatarak halk›n meydanla-ra akmas›n›, alanlar› zaptetmesini mümkün oldu¤unca engellemeye çal›flt›.‘Yasad›fl› terör örgütleri provokasyon peflinde’ türünden haberlerle, öncekiy›l›n çat›flma, ölüm görüntüleriyle halk üzerinde korku ve tedirginlik yarat-maya çal›flt›. Medya kendine ö¤retilenleri çok iyi kavram›fl ve uyguluyordu.

Mesela o zamanki baz› gazetelerden kesti¤imiz kupürler burada: “...Geçen y›l 1 May›s eylemini kana bulayan radikal sol gruplar 1 May›s

öncesi güç ve eylem birli¤i oluflturmak için toplan›yorlar...” 11 Nisan 1997tarihli Zaman'dan bu. Hürriyet'te, Sabah'da ayn› içerikli haberler... Bak›nmesela bir tane daha: “Dev-Sol lideri Dursun Karatafl Yo¤un Bak›mda...”Bu da 16 Nisan 1997 Gözcü'den. Bak›n görüyor musunuz, ne kadar çokyönlü sald›r›p etkilemeye çal›fl›yorlar.

- Asl›nda bas›n ve TV'lerin kontrgerilla taraf›ndan nas›l yönlendirildi¤i-ni anlamak için 1 May›s'lara bakmak bile yeterlidir. Mesela MGK’n›n fiu-bat ay› raporu olarak aç›klad›¤› ve hayata geçirilmesini hükümetten iste-di¤i halka karfl› “Sistemli Psikolojik Harekat”›n ilk ad›mlar› da 1 May›s ön-cesi bu tür kontra haberlerle at›lm›fl oluyordu. Yine ad› geçen raporda hü-kümete medyay› daha etkin kullanma “tavsiyesi” iletilmiflti.

Bu kadar da de¤ildi. Bir yandan korku ve panik havas› yarat›rken di¤eryandan da devletin estirdi¤i terörü gizlemeye, bas›lan yüzlerce evi, derne-¤i, gözalt›lar› yok saymaya çal›fl›yordu. 1 May›s'› yans›t›rken de misyonu-nu sürdürmüfltü: Ekrandan yans›yan MGK sendikac›lar›n›n, reformistlerin

8 Halk S›n›f›

görüntüleriyle polisin, jandarman›n görüntülerinden ibaretti. Onbinlerceinsan ise çok küçük marjinal gruplar olarak verilmek istendi. Medya yinetek ilkesine sar›lm›flt›: Saklayabildi¤ini sakla, saklayamad›¤›n› çarp›t.

- Yaln›z 1 May›s de¤il. Oligarflinin hangi manevras› varsa, hangi sald›r›-s› oluyorsa, onda mutlaka bu burjuva medyan›n bir pay›, rolü vard›r. Me-sela hapishanelere yönelik sald›r› ve katliamlar...

Hapishanelere yönelik politikalar›nda her katliam öncesi süreçte medyakoro halinde hapishaneleri hedef göstermifltir. Dikkat edin, Eskiflehir ta-butluklar›n›n aç›lmas›, Buca, Ümraniye katliamlar› ya da Ölüm Orucu di-reniflinden önce hep; “Hapishaneleri örgütler yönetiyor”, “Hakimiyet te-röristlerin elinde”, “Hapishaneler örgütlerin e¤itim kamplar›”, “Eylem ta-limat› hapishaneden” gibi haber ve yorumlarla hapishaneleri hedef göste-rerek bask› ve katliamlara zemin haz›rlam›fllard›r. Hapishaneleri dilindendüflürmeyen medya, katliam sonras› suçlular›n hesap vermesi noktas›ndatek bir haber yapmak bir yana, katliam›n suçlusu olarak da katledilen, sal-d›r›ya u¤rayan devrimci tutsaklar› göstermifltir. Ve katliam sonras›nda hergün tan›k oldu¤umuz hapishane haberleri bir anda kesilmifltir.

- Gazetelerin bu ifllevine de¤inirken, tabii onlar›n köfle yazarlar›na dade¤inmek gerekiyor. Bunlar sald›r›n›n bir anlamda koç bafllar›d›r. Burjuva-zinin ideologlar›d›r. Ço¤u dolar üzerinden maafllarla çal›fl›rlar. Maafllar›n12 bin dolardan 65 bin dolara kadar oldu¤u belirtilmektedir. Kaç milyarlarediyorsa art›k?.. Korumalarla dolafl›rlar. Çünkü halktan aynen iflkencecilergibi korkarlar. Çünkü do¤rudan ellerine copu almasalar da, yazd›klar›yla ocopun kullan›lmas›n› savunur, kullan›ld›¤›nda onu saklama ve aklama gö-revini üstlenirler.

Mesela bak›n Emin Çölaflan bir seferinde ne yazm›fl;“‹nan›lmaz görüntüler. Dünyan›n hiçbir ülkesinde görülmesi mümkün

olmayan olaylar. San›klar mahkeme heyetine karfl› sald›r›ya geçiyor. Slo-ganlar at›l›yor. (...) Bana -hangi rejimle yönetiliyor olursa olsun- dünyadatek ülke gösterin ki mahkeme salonlar›nda böylesine utanç verici olaylarolsun. Gösteremezsiniz."

“Minik kufl”uyla kontrgerilladan, M‹T’ten haber uçuran bu sat›l›k kalem,pek ço¤u gibi devrimcilere düflmand›r ve korkar. Korkusu büyüdükçe debir fleyler yap›n diyerek ç›rp›n›r. Ayn› yaz›ya devam ediyor: “Adliyede olayç›karman›n cezas› a¤›rd›r. Her yerde a¤›rd›r. Bizde s›f›rd›r.”

Sald›r›n, katledin diyor. Mahkeme ve hastanelere gidifl gelifllerde, ring-de, koridorlarda tutsaklar›n öldürülesiye dövüldü¤ünden, darac›k bir hüc-rede, t›k›fl t›k›fl 8-9 saat ayakta bekletildi¤inden, yani yaflananlardan ha-bersiz de¤ildir. Mahkemelerdeki adaletsizlikten, tamamen keyfi flekilde ve-rilen onlarca y›ll›k hapislerden habersiz de¤ildir. “Yetmez” diyor. Dahafazlas›n› yap›n diyor.

- Ama Susurluk'tan sonra biraz de¤ifltiler mi ne? diye sordu Serpil. - Evet U¤ur ne diyorsun bu soruya? - Valla bence de¤ifliklik yok. Ama Susurluk süreci burjuva medyay› da-

Halk S›n›f› 9

ha tam tan›mak, düzen aç›s›ndan tafl›d›¤› ifllevi net olarak görmek aç›s›n-dan önemlidir. Susurluk kazas› sürecine kadar devleti, devletin büyüklü-¤ünü a¤z›ndan düflürmeyen, yalanlar›, çarp›tmalar› ile kontrgerillan›ngüçlü bir dayana¤› olan medya kazayla birlikte bir anda “demokrasi” flam-piyonu kesildi.

Y›llard›r yazd›klar›yla devletin bir numaral› savunucular›ndan olan OktayEkfli 5 Kas›m 96'daki Hürriyet'te bak›n nas›l yaz›yor? “Böylece anlad›k ki,Türkiye Cumhuriyeti Devleti maalesef bo¤az›na kadar cinayete, uyuflturucukaçakç›l›¤›na, gasp ve flantaja batm›fl bir örgüt konumuna sokulmufltur.”

“Devlet Çetesi”, “Kaza ‘Devlet Çetesi’ni Çarpt›”, “Karapara Kavgas›”,“Art›k Hiçbir fiey Eskisi Gibi Olmayacak” türünden yaz›lar, manfletler,medyan›n ortak sloganlar› olarak günlerce tekrarland›.

Ne olmufltu da medya de¤iflmiflti? Asl›nda de¤iflen bir fley yoktu. Yal-n›zca sömürünün ve terörün daha disiplinli hale getirilmesini istiyor, te-keller d›fl›ndaki güçlerin tasfiyesini amaçl›yorlard›.

Bak›n akl›mda kalan bir fley vard›: Susurluk kazas› sonras› ATV Ana Ha-ber Bülteni’nde ‹stanbul Barosu eski baflkan› Turgut Kazan’›n AbdullahÇatl› için katil demesi sonucu Ali K›rca, “Hakk›nda mahkeme karar› olma-yan birine katil demek do¤ru olmaz. Cinayet san›¤› demek daha do¤ruolur” diyerek Abdullah Çatl›’a avukatl›k yapm›flt›. Ama ayn› Ali K›rca flehitolan ya da tutsak düflen devrimcilerin haberini “DHKP-C’li teröristler ya-kaland›”, “DHKP-C’ye büyük darbe”, “Teröristler ölü ele geçirildi” sözlerieflli¤inde büyük bir zevkle vermektedir.

Medya bütün bu süreç boyunca, bir kaç istisna program d›fl›nda çetele-rin kime karfl› kuruldu¤unu, kullan›ld›¤›n› görmezden geldi. Hiçbiri ç›k›pda “Bu bin operasyon nedir?”, “Kay›plar, katliamlar, ‘faili meçhuller buoperasyonlar›n içinde mi?”, “Kimle, ne zaman, nerede yap›ld›?” demedi.

Nitekim geçen y›l sonundaki Çankaya Zirvesi'nden sonra medya, burju-va anlamda da olsa “muhalif” kimli¤ini b›rakm›fl, manfletleri ve haberleri-ni h›zla de¤ifltirmifltir. Olay ve suçlar birkaç kiflinin üzerinde döndürülme-ye bafllam›fl, karanl›k iliflkilerin "araflt›r›lmas›" yerini "olay soruflturuluyor,alacakaranl›k ayd›nlan›yor" türü oyalamalara b›rakmaya bafllam›flt›r.

Olay oldu¤u gibi ortada dururken, hatta soru iflaretlerine her gün yeni-leri eklenirken medya MGK kararlar› do¤rultusunda Müslüm Gündüz’leri,Fadimeleri adeta zorla gündem yapmaya çal›fl›yor, di¤er yandan Susur-luk’la ilgili geliflmeleri, yüzbinlerin kat›ld›¤› 5 Ocak Ankara mitinginde ol-du¤u gibi, 1-2 dakikal›k haberlerle geçifltirmeye çal›fl›yordu. Medya da,kontrgerillas›, MGK’s›, Özel Tim’i, Meclis’i, polisiyle devlet aklans›n veolay en az zararla kapans›n istiyor.

Çankaya zirvesi sonras›nda MGK politikalar›n›n belirlenmesi ve medyayabiçilen misyon üzerine bundan sonraki rotalar›n›n ne olaca¤›n› en özlü ifa-deyle 28 Aral›k 1996 tarihli Hürriyet Gazetesinde Ertu¤rul Özkök yaz›yordu;

Özkök, Demirel’in a¤z›ndan "Bakanlar Kurulu siyasi bir müessesedir.Ama MGK devlettir ve Türkiye’nin en iyi çal›flan müessesesidir. Her defa-

10 Halk S›n›f›

s›nda bir tebli¤ verirler. Bunlar fevkalade iyi tebli¤lerdir” diyerek MGK’n›nifllevini ve yönetimdeki esas söz sahibi oldu¤unu aç›klad›ktan sonra ken-di yorumunu yaz›yor;

“Çok de¤il bundan bir y›l öncesine kadar MGK Türkiye’de tart›fl›lan birmüesseseydi... Ben eskiden beri bu kurumun önemine inand›m...

"Susurluk olay› ne devletin, ne de güvenlik birimlerinin sorguland›¤› birolayd›r.

“Türkiye’de bu birimlerin teröre karfl› yapt›¤› mücadele hem bas›n›nhem de halk›n takdirini kazand›. Aç›n gazeteleri, Dev-Sol operasyonlar›n-dan sonra verilen manfletlere bak›n. ‹stiklal marfl› okuyan vatandafllar›nfoto¤raflar›n› görün.

“Baz› çevrelerde yarg›s›z infaz elefltirileri yap›l›rken bile flu bas›n ÖzelHarekat mensuplar›na ve yöneticilerine sahip ç›km›flt›r.”

Ertu¤rul Özkök, MGK'n›n medyaya verdi¤i görevle devleti aklamaya ça-l›fl›rken, di¤er yönden de kontrgerilla fleflerinin medyaya yönelik suçlama-lar› karfl›s›nda sitem edip katliamlar› savunduklar›n› belirtiyor.

Televizyon ve gazete arac›l›¤›yla milyonlarca insana hitap eden medyasiyasal olarak da belli bir “güç” durumundad›r. Ve bu gücü esas olarakMGK’n›n çizdi¤i politikalar do¤rultusunda kullanmaktad›r. Çiller'in k›zg›n-l›kla da olsa söyledi¤i "hükümetleri medya patronlar› kurdurup, indiriyor"türü sözleri bir yan›yla bunu ifade ediyor. Dünden bugüne medyan›n de-¤iflmeyen tek gerçe¤i halk›n karfl›s›nda yer almak, psikolojik savafl›n birunsuru olmak olmufltur

- Burjuva medya, bazen ç›kar›na göre muhaliftir ama muhalefetin herzaman düzen partileri kanal›nda geliflmesini ister. Yine Susurluk sürecisomut örnektir. "1 Dakika Karanl›k" eyleminin ilk bölümüne haberlerini,filmlerini yar›da keserek naklen yay›nlarla yer veren medya, kontrgerilla-n›n kulak çekerek hizaya sokmas›yla, eylemin ikinci ve 30 Eylül'den bu ya-na süren üçüncü bölümüne hemen hemen hiç yer vermedi. Çünkü eylem-de bu noktadan itibaren devrimcilerin damgas› vard›. Halk kitlelerinin ilgialan›n› baflka fleylere yönlendirmeye çal›flarak polisin yer yer eyleme sal-d›rmas›n›n zeminini de haz›rlad›.

Karartma eylemleriyle canlanan kitle hareketi Gazi, 16 Mart ve Newroz’dayakalanan ülke genelindeki kitlesellik ile doruk noktas›na ulaflt›. Cephe’ningiderek halk kesimleri taraf›ndan daha çok tan›nmas› ve benimsenmesi,Cephe’ye yak›nl›k duymaya ve giderek Cepheliler’in ça¤r›lar›yla hareketegeçmeye bafllamas› üzerine Medya yine as›l yüzüyle sahneye ç›kt›. Eylemin,Cephe'nin halk kitleleri nezdindeki meflrulu¤unu bozmaya yönelik kontrge-rilla kaynakl› haberler gazetelerde, ekranlarda boy göstermeye bafllad›. Budefa hedef özel olarak Cephe'ydi. Zaman, Aksiyon gibi sözde "dinci"lerin-den Radikal, Cumhuriyet gibi sözde "solcu"lar›na kadar Sabanc›'n›n ceza-land›r›lmas› gibi eylemlerimize, önderli¤imize karartma eylemlerinde gide-rek öne ç›kan Halk Meclislerine karfl› iftirayla, demagojiyle sald›r›ya geçtiler.

- Evet, meselenin özü budur: devrimciler karfl›s›ndaki tav›r.

Halk S›n›f› 11

19 Nisan 1992 tarihli Hürriyet gazetesinde belki baz›lar›n›z›n hat›rlaya-ca¤› bir demeç vard›: “Çok iyi bir hava yakalad›k. Hükümetin deste¤i tam.Parlamento arkam›zda. Bas›n deste¤imiz var” diyordu Necdet Menzir.

Neydi bu bas›n deste¤i?Bugüne kadar yüzlercesine tan›k oldu¤umuz yalanlar, çarp›tmalar, ifti-

ralar ve katliam, infaz flakflakç›l›¤›ndan olufluyordu bu destek.Mesela 18 Nisan 92 tarihli Sabah'›n flu bafll›¤› kuflkusuz Menzir'in de

çok hofluna gitmifltir; “Vatandafllar›n alk›fl› polisi de duyguland›rd›. Önceoperasyona kat›lan Terörle Mücadele Ekipleri otomatik silahlar›n› havayakald›rarak atefllediler.” Gördü¤ünüz gibi operasyon üslerde bitmifl, burju-va bas›n›n sayfalar›nda devam ettiriliyordu. Her iki operasyonu da yöne-ten kontrgerillayd›. Bas›n, katliam›n kutlamas›n› yapacak kadar insanl›ktanç›km›fl katilleri masum, katliam› hakl› ve meflru gösterme, halk›n devrim-cilerin karfl›s›nda, polisin yan›nda oldu¤u görüntüsü verme görevini üst-leniyordu. Direniflin gücünü, etkisini gizlemek de medyan›n göreviydi. Ba-s›n, 16-17 Nisan operasyonu sonras›nda “Evden bol miktarda havyar veviski ç›kt›” haberleriyle de bu görevi yerine getiriyordu.

Evet bu medya böyle bir medyayd› iflte: da¤da flehit düflen bayan geril-la için tam bir utanmazl›kla “Ölü olarak ele geçirilen difli teröristin üzerin-den uyuflturucu madde ve do¤um kontrol haplar› ç›kt›” diye yazabilen de,Ümraniye katliam› s›ras›nda “Gazi olaylar›n› bahane eden 500 kiflilik mili-tan grup, Ümraniye’de polise atefl aç›nca çat›flma ç›kt›" diye yazan da bumedyayd›.

- ‹kiyüzlülük ve çarp›tma öylesine boyutlarda ki, elinize iki gazete al›pbak›yorsunuz birinin ak dedi¤ine di¤eri kara diyor. Ve sahiplerine bak›yor-sunuz ayn› kifli. Dinç Bilgin’ler, Ayd›n Do¤an’lar. Ayn› bas›n patronu, hembulvar gazetesi, hem islami çevrelere hitap eden, hem muhalif, “sol” gö-züken, hem de devlet politikalar› do¤rultusunda yay›n yapan baflka gaze-teler ç›karabilmektedir. Hesapta farkl› e¤ilimdeki gazeteler, ama sahipleriayn› holding. Amaçlar› farkl› kesimlere hitap ederek onlar› düzen s›n›rlar›içerisinde tutmakt›r. Tabii di¤er bir boyutu da, daha çok kar için her türlü"müflteriye" seslenmektir.

Cem Uzan’lar, Ayd›n Do¤an’lar, Dinç Bilgin’ler, Enver Ören’ler düzençark›n›n parças› de¤il, kendisidirler. Aralar›ndaki görünürdeki fark, düzenemuhalif olma noktas›nda de¤il, düzenden daha fazla ç›kar sa¤lama nokta-s›ndaki görüfl fark›d›r. Çünkü hepsinin bu düzenden ç›karlar› vard›r vehepsi bu düzenin devam›n› isterler. Çünkü düzen kendileridir. Ve bu yüz-den de as›l dertleri devrimcilerledir. Devrimden ve devrimcilerden korkar,onlar›n yokedilmesini isterler. Çetelerle belki devletin mal›n› yeme konu-sunda çeliflkileri vard›r ama bu noktada hemfikirdirler.

- Evet, sonuç olarak söylersek; Bu tablodan bak›ld›¤›nda burjuva bas›-n›n her haberini, her yorumunu ideolojik mücadelenin ve psikolojik sava-fl›n bir parças› olarak görmemiz gerekti¤i de ortaya ç›k›yor. Her çat›flma-n›n, her infaz›n, her yakalanma, her cezaland›rma, her mahkeme haberi

12 Halk S›n›f›

mutlaka bu çerçevede yaz›l›r. Haber çok "masum" bile görünse, özel biryorum yapmam›fllarsa bile kulland›klar› kelimeler yine devrimcilere yöne-lik bir sald›r›, karalama içerir. Bu sald›r› bazen "sol"cu yazarlar arac›l›¤›ylaçok daha inceltilmifl yöntemlerle yap›l›r. Bunlar›n psikolojik savafl›n, ide-olojik mücadelenin biçimleri oldu¤unu bilip, kitlelerin, hatta devrimcilerinüzerindeki etkisini küçümsememeliyiz. Devrimcilere, hareketimize, önder-li¤imize, di¤er yoldafllar›m›za, eylemlerimize yönelik aç›k, do¤rudan sald›-r›, karalama, iftiralarda, biz de olabildi¤ince do¤rudan, aç›k eylemler, tep-kiler örgütlemeli (ki bunlar telefon etmekten gösteri yapmaya kadar çokçeflitli biçimlerde olabilir), bunun d›fl›nda da bulundu¤umuz her yerde, oalandaki insanlar›n izledikleri haberlere, gazetelere göre, karfl› bir ideolo-jik mücadele gelifltirmeli, bunu günlük sohbetlerin, çal›flmalar›n bir parça-s› haline getirmeliyiz. Önemsememezlik, ancak onlar›n ifline yarar; e¤erflöyle flöyle bir haber yap›yor, flunu yaz›yorlarsa, ondan mutlaka düzenaç›s›ndan bir yarar bekliyorlard›r. Onlar›n beklediklerini bulamamas›, on-lar›n ulaflt›¤› kitleye bizim de ulaflmam›zla mümkündür.

✪✪✪

Bugün bas›n-yay›n sektöründe, gücü elinde tutan esas iki medya pat-ronu vard›r. Ayd›n Do¤an ve Dinç Bilgin... Bunlardan sonra Erol Aksoy,Enver Ören ve Uzanlar gelir.Dinç Bilgin; Sabah, ATV, Yeni Yüzy›l, Aktüel gibi bas›n-yay›n organla-r›n›n içinde bulundu¤u Medya Holding Afi’nin yüzde 59.9 hissesinesahiptir. Holding ayn› zamanda yay›n da¤›t›m, matbaac›l›k, spor ya-y›nlar› ve benzeri flirketleri de bünyesinde bulundurmaktad›r.Kanal-D, Milliyet, Hürriyet, Tempo, Posta gibi bas›n-yay›n organlar›n›bünyesinde bulunduran Do¤an Holding; banka ve sanayi sermayesiy-le bütünleflmifltir. Holding bas›n-yay›n flirketlerinin yan› s›ra Ray Si-gorta, Ticaret Sigorta, Alternatif Bank, Mil-Pa, Do¤an otomobilcilik,Otogar Pazarlama, Difafl, Otogar, Falcon Elektronik, Mil-Pa Turizm gi-bi flirketleri de bünyesinde bar›nd›r›yor.C‹NE 5 ve Show TV, 1992 y›l›nda Erol Aksoy’un di¤er yat›r›mlar›n›n dabulundu¤u Avrupa-Amerikan ortakl› AKS Reklamc›l›k ve Yay›mc›l›kAfi’nin giriflimiyle kuruldu. Erol Aksoy’un ad› hayali ihracattan alt›nkaçakç›l›¤›na kadar birçok kirli ifllerle birlikte an›l›yor.Uzan'lara ait olan ‹nter Star televizyonu da, ayn› ailenin ‹mar Bankas›ve Ada Bank’›na s›rt›n› dayayarak varl›¤›n› sürdürüyor.Pazarlamac›l›kla büyüyen bir bas›n tekeli de ‹hlas Holding ad›yla faali-yet yürüten Enver Ören Grubu’dur. Bünyesinde Türkiye Gazetesi,TGRT, ‹hlas Haber Ajans›, Türkiye Gazetesi Hastanesi, ‹hlas MarmaraEvleri, ‹hlas Organizasyon Afi, Kristal Su-Cola, ‹hlas Bas›n Tan›t›m, ‹h-las Motor, ‹hlas Fuarc›l›k, ‹hlas D›fl Ticaret, ‹hlas Özel Koleji, ‹hlas Kim-ya, ‹hlas Kargo, ‹hlas Turizm Organizasyon gibi flirketleri bar›nd›r›r.

Halk S›n›f› 13

Okumak, Okutturmak ve Yaz› Yazmak

Bu hafta ders konumuzu önceden belirlemeden topland›k. Böyle olma-s›n› Selim Abi istedi. Herkes gelip çal›flma için masan›n bafl›na topland›-¤›m›zda hala merakla birbirimize bak›p nedenini tahmin etmeye çal›fl›yor-duk.

- Sizi epeyce merakland›rd›¤›m› biliyorum, diye söze bafllad› Selim Abi.Ama flimdi yine söylemeyece¤im. Onun yerine size bir kaç soru soray›m.‹lk soru: Herkes dergiyi okudu mu? Son say›y› demiyorum, onu daha ye-ni ald›n›z tamam›n› okuyamam›fl olabilirsiniz. Geçen haftakini okudunuzmu onu soruyorum.

Selim Abi bu soruyu sorunca üç afla¤› befl yukar› konuyu daha öncedenneden belirlemedi¤imizi anlad›k. Bu haftaki konu ya dergiyle, okumayla il-giliydi ya da dergide geçen bir konuyla. S›rayla hepimiz soruyu cevapla-d›k. Ço¤umuz tamam›n› okumufltuk. Ama tamam›n› okumayanlar›m›z, azçok eksik b›rakanlar›m›z da vard›. Fatma Abla, Erkan, Serpil baz› sayfalar›,bende iki yaz›y› okumam›flt›m. Neden sorusuna hepimizin flöyle ya daböyle bir mazereti vard› elbette ama tabii hiç biri asl›nda gerekçe olmama-s› gereken fleylerdi.

- Arkadafllar, ileri sürdü¤ünüz gerekçelerin hiçbirinin gerçekçi olmad›-¤›n› sizde biliyorsunuz. Bunlar› daha önce de konuflmufltuk. Mesela za-man bulamad›m, iflimiz çok yo¤undu mazeret olamaz. Neden olamaz?Herkesin ifli yo¤un, di¤er arkadafllar›n çok mu bol zaman› oluyor? Peki çokdaha yo¤un iflimiz oldu¤u zaman ne yapaca¤›z? O zaman okumaktan hep-ten mi vazgeçece¤iz? Ha zaman de¤il de belki dergiyi rahat okuyamaya-ca¤›m›z bir ortamda, yerde bulunabiliriz veya ne bileyim bulundu¤umuzyerde yoktur falan o zaman bir ölçüde bu anlafl›labilir. Ama bunlar da bi-zim için geçerli de¤il. Kald› ki öyle bile olsa ne yap›p edip okuman›n ko-flullar›n› yaratmay› düflünmeliyiz ki hepinizin de öyle yapaca¤›ndan emi-nim. Ama bizim ki daha çok ya tembellikten ya da onunla ba¤lant›l› olarakdaha çok meselenin ideolojik boyutunu iyi kavrayamamaktan dahas› bel-ki de önemsememekten kaynaklan›yor. Halbuki ideolojik mücadeleninönemini biliyorsunuz, daha geçen dersimizde burjuvazinin medyay› nas›lideolojik mücadele arac› olarak kulland›¤›n› iflledik. Düflman halk›n beyni-ni teslim almak için elinde ne imkan varsa hepsini sonuna kadar kullan›-yor. Bizim ise imkanlar›m›z çok daha s›n›rl›, binbir zorlukla, düflman›n okadar bask› ve terörü alt›nda onca emek harcanarak ç›kard›¤›m›z dergimi-zi b›rak baflkas›na okutmay› kendimiz bile do¤ru dürüst okumazsak bununmant›kl› bir izah› olur mu? Söz konusu olan sadece Kurtulufl da de¤il, di-¤er alan yay›nlar›n› da takip etmeliyiz ama özellikle Kurtulufl'u, kitap, bro-flür gibi yay›nlar›m›z› ne yap›p edip havada karada okumak durumunda-y›z. Bundan sonra böyle bir durumla karfl›laflmayal›m. Olursa da yapan ar-

14 Halk S›n›f›

55

kadafla bir yapt›r›m uygulayal›m. - Ben bu konuda kendi deneyimimle ilgili bir fleyler ekleyebilir miyim?- Tabii Ömer, daha iyi olur.- Mesela ben dergiyi ilk okumaya bafllad›¤›m zaman ne varsa hepsini

okurdum. Ama sonra biraz bir fleyler ö¤rendikten sonra seçmeci davran-maya bafllad›m. Tabii hepsini okuduktan sonra illaki ilk sayfadan bafllay›psonuna kadar s›rayla gitmek gerekmiyor. Belli bir öneme göre okuyaca¤›-m›z yaz›lar› s›raya koyabiliriz. Bende öyle yapmaya bafllad›m ama sonraönemli gördü¤üm yaz›lar› okuyup en sona b›rakt›klar›m› yahu onu oku-masam da bir fley olmaz diye düflünmeye bafllad›m. Tabii bafllang›çta birfley olmaz diye düflünmüyordum. Gevflek davran›p kendimce de mazeret-ler bulup daha sonra okurum diyordum. Tabii sonra sonra derken öbürsay› ç›k›nca kalan yaz›lar› hiç okumamaya bafllad›m. En son da dedi¤imgibi bu baz› yaz›lar› önemsiz görüp bilinçli olarak bunlar› okumasam dabir fley olmaza dönüfltü.

- Evet, senin bu eski haline benzeyen tiplere s›k rastlan›r. Kabataslak bi-raz bir fleyler ö¤rendi mi tamam bu kadar› yeter fazlas›n›, detaylar› ö¤re-nip ne olacak der. Durun bakal›m önce küçük bir anket yapal›m. Önceliklehangi yaz›lar› okuyoruz, hangilerinin sona b›rak›yoruz ya da okumuyoruz.Hangi tür yaz›lar hoflumuza gidiyor, ilgimizi çekiyor, hangilerini zorakiokumufl olmak için okuyoruz?

Hepimiz önümüzdeki ka¤›tlara Selim Abi'nin sordu¤u sorulara göre birs›ralama yap›p verdik.

- Evet üç afla¤› befl yukar› tahmin etti¤im gibi. Daha önceki gözlemler-den de sabittir genellikle flöyle bir yaklafl›m vard›r: mesela baflyaz›, Parti-Cephe aç›klamalar› gibi yaz›lar öncelikle ve hemen herkes taraf›ndan oku-nur. Bunda anormal bir durum yok. Öyle de olmal›. Sonra genellikle o haf-taki gündemle ilgili haberler okunur. Haber derken hepsi de¤il tabii mese-la diyelim Susurluk ilgili eylemler, geliflmeler, iflte diyelim gündemimizdeGazi anmas› vard›r onunla ilgili olanlar okunur bunlar da normal. Normalolmayan fludur: Mesela ö¤rencidir diyelim gençlikle ilgili haberleri, gelifl-meleri, yorumlar› okur ama mesela iflçilerle ya da memurlarla ilgili olan-lar› ya atlar ya da flöyle gözünün ucuyla bir bakar geçer. Yanl›fl olan ifltebudur. E¤er böyle davran›yorsak bu sadece okuma anlay›fl›m›zla, al›flkan-l›¤›m›zla ilgili de¤ildir esas olarak devrimcili¤i kavray›fl›m›zda bir eksiklikvar demektir. Oysa yaflam bütündür, mücadele bütündür, yaflam›n heralan›nda sürer. Devrimcilik de öyledir. Herhangi bir alanda çal›fl›yor olabi-liriz, do¤al olarak o alanla ilgili yaz›lara daha çok ilgi gösterebiliriz ama budi¤er alanlarla ilgili olanlara kay›ts›z kal›nmas›n› gerektirmez. E¤er kay›t-s›z kal›yorsak, baflka yerlerde ne olup bitiyor, geliflmeler nedir diye merakedip okumuyorsak bu çarp›kl›k sadece okumayla s›n›rl› de¤ildir. Prati¤i-mizde çal›flmam›zda da alan flovenizmi dedi¤imiz bir çarp›kl›k var demek-tir. Di¤er alanlarla dayan›flmay› birlikte hareket etmeyi de düflünmüyoruzdemektir. Oysa iyi bir devrimci olmak istiyorsak di¤er alanlarda, ülkenin

Halk S›n›f› 15

tümünde hatta dünyada ne olup bitti¤ine vak›f olabilmeliyiz. Bunlara nekadar çok vak›f olabilirsek ufkumuz da o denli genifller, düflman› daha iyitan›r, ne yapmaya çal›flt›¤›n› anlar o denli daha do¤ru kararlar verebiliriz.Ayr›ca bugün buradaysak yar›nda burada olaca¤›m›z›n bir garantisi mivar? Pekala okurken pek ilgi göstermedi¤imiz o alanlardan birinde bir gö-rev de üstlenebiliriz. O zaman ne olacak? Sudan ç›km›fl gibi bir de o alan›tan›mak için vakit kaybedece¤iz. Evet Selma sen ne düflünüyorsun bu ko-nuda?

- fiunu hepimiz biliyoruz. Devrimci mücadelenin önemli araçlar›ndanbirisi de yay›n faaliyetidir. Kitlenin e¤itiminde bir araçt›r. Sürecin politikolarak do¤ru de¤erlendirilmesinde yol gösterir, perspektif sunar, haberle-ri en do¤ru biçimiyle oradan ö¤reniriz, ayn› zamanda ideolojik mücadelearac›d›r.

Öncelikle flöyle düflünmeliyiz: dergide yaz›lan hiçbir yaz› amaçs›z de¤il-dir. Burjuva dergisi de¤il bu sayfalar› bofl kalmas›n diye herhangi bir fley-lerle doldurulsun. E¤er yaz›lm›flsa gerekli görüldü¤ü için ö¤renmemiz içinyaz›lm›flt›r, emek verilmifltir. O halde onu herhangi bir dergi, yay›n gibidüflünemeyiz. Bir de flöyle bir yan› var: bizi hareketle, Parti-Cephe'yle bü-tünlefltiren, birlefltiren bir iflleve sahip. Biz hareketin bir parças› olarak ey-lemlerimizle, gösterilerimizle, çal›flmalar›m›zla, sorunlar›m›zla, talepleri-mizle, Parti de sundu¤u perspektifiyle, çeflitli olaylar› yorumlamas›yla, yolgöstericili¤iyle bir aile olarak oraday›z. En somut biçimiyle bizi yaz›yor,anlat›yor. Mesela dergimiz, gazetemiz çeflitli nedenlerle aksad›¤›nda ya daihtiyaç duydu¤umuz yaz›lar›n eksikli¤ini gördü¤ümüzde kendimizi sürecingerisinde kalm›fl gibi hisseder, kayg›lan›r›z. Aksad›¤›nda derken de flunuunutmamam›z gerekiyor. Bu aksakl›k hemen hiç bir zaman derginin ç›k-mamas›ndan dolay› olmaz. Olursa genellikle da¤›t›mdan falan kaynakla-n›r. Bazen polis büroyu basar herkesi gözalt›na al›r ama ne yap›l›p edilipo dergi yine ç›kar, bize ulaflt›r›l›r. O zaman biz de ona o de¤eri de verme-liyiz.

- Ben baflta de¤indi¤imiz bir noktaya biraz daha ek yapmak istiyorum.Selim Abi'nin de¤indi¤i gibi düflman sahip oldu¤u kitle iletiflim araçlar›-n›n s›n›rs›z olanaklar›yla her saniye halk›n bilincini köreltme, yalan ve de-magojiyle kitleleri etkisinde tutma faaliyetine her dönem büyük a¤›rl›k ve-riyor. Halk iktidara gelmeden de devrimciler hiçbir zaman düflman›n sahipoldu¤u ölçüde olanaklara sahip olamayacakt›r. Buna karfl›n gizlenmeyeçal›fl›lan sömürü ve zulmün yaratt›¤› sonuçlar, kitlelerin yaflam›nda yans›-mas›n› buldukça, devrimcilerin bilinçlendirme faaliyetlerinin de sonuç al›-c› olmas› zorunludur. ‹flte bu noktada yay›nlar›m›z gerek düflman›n ideolo-jik sald›r›lar›na, gerekse de solun çarp›k, dogmatik ideolojik tutarl›l›ktanuzak yaklafl›mlar›yla mücadele etmede en önemli araçlardan biridir. ‹kti-dar hedefli mücadelemizde, ilerledikçe güçsüzleflmekte olan solun ve iler-lemeyi engellemeye çal›flan düflman›n ideolojik sald›r›lar› da artacak, bualanda da mücadele k›zg›nlaflacakt›r. Savafl›m›zda sa¤a sola savrulmadan

16 Halk S›n›f›

ilerlerken kitlelerin düflman›n bu sald›r›lar›ndan etkilenmesinin önünegeçmek, solun yan›lg›lar›n› gösterip, devrimci çizgiye çekebilmek için busilah› kullanmay› çok iyi ö¤renmeli ve kullanmal›y›z.

Yaln›z ideolojik mücadele sadece sola karfl› ya da düflman› aç›k sald›r›-lar›n karfl› sürdürülmez. Ayn› zamanda saflar›m›zda yaflad›¤›m›z onlarcasorunun, yap›lamayan ifllerin, yerine getirilemeyen görevlerin dolay›s›ylageliflmenin önündeki engellerin temelinde burjuva ideolojisinin uzant›lar›vard›r. ‹flte dergi burjuva ideolojisinin içimizdeki bu uzant›lar›na, küçükburjuva zaaflar›m›za karfl› mücadelede de bize yol gösterir. Buradan flunagelece¤im. Dergiyi, di¤er yay›nlar›m›z› da mutlaka okumak gerekir amasorun sadece okumakla da bitmiyor. Nas›l okudu¤umuz, okudu¤umuzdanneyi ne kadar anlad›¤›m›z, onun da ötesinde ç›kard›¤›m›z sonuçlar› kendiyaflam›m›zla, çal›flmam›zla ne kadar bütünlefltirebildi¤imizdir esas önem-li olan. Yoksa dergi sadece insanlar bilgilensin diye ç›kar›lm›yor. ‹flin buyan› da var elbette ama as›l olan mücadeleye katk›d›r, onu gelifltirmeyehizmet etmektir. Dolay›s›yla okuduklar›m›z› kendi e¤itimimizin bir arac›olarak, üzerinde düflünerek, vermek istedi¤i sonuçlar› ç›kar›p kavrayarakve bunlar› yaflam›m›zla, prati¤imizle karfl›laflt›r›p bütünlefltirerek ele alma-l›y›z.

- Evet dergiyi, yay›nlar›m›z› neden aksatmadan. Daha dikkatli okuma-m›z gerekti¤i üzerine epeyce laf ettik ama birde meselenin öbür boyutuvar. Bu yay›nlar sadece biz okuyal›m diye ç›kar›lm›yor. Biz flöyle yada böy-le bulup okuruz esas sorun halk›n en genifl kesimlerine de bunlar› ulaflt›r-mak. Mesela bizde epeyce bir mesafe kaydetmifltik ama epeydir bir süre-dir bir statüko olufltu san›yorum dergi da¤›t›m›nda iliflkilerimizin geliflme-sine paralel bir art›fl yok. Arada bir da¤›t›mda aksamalar, gecikmeler deoluyor. Öyle de¤il mi Ömer?

- Do¤ru as›l olarak da bizden kaynaklan›yor tabii. Da¤›t›mla görevlendir-di¤imiz baz› arkadafllar›n denetimini gevflek tuttuk, arada bir benden kay-naklanan gecikmelerde oldu.

- Bu iflin üzerinde çok daha ciddi durmal›y›z. Elbette denetim önemliama bunu yan›nda görevlendirdi¤imiz arkadafllar› bu konuda e¤itmeliyiz.Sadece bu görevli olanlarla da s›n›rl› de¤il tabii her okurumuzu ayn› za-manda bir da¤›t›mc› yapabilmeyi hedeflemeliyiz. Düflünün her okurumuzkendisinden baflka bir iki kifliye daha okutmaya bafllasa okur sayas› ikiyeüçe katlan›r. Ama dedi¤im gibi önce meseleyi kavratmal›y›z.

Her gün birçok insanla konuflur, perspektifimizi, düflüncelerimizi, yap›-lacak çal›flmalar› tart›fl›r›z. Yeni bir insan› saflar›m›za katabilmek için ger-çekleri, do¤rular› kavratmaya çal›fl›r, bunun için defalarca anlat›r›z. Duy-du¤umuz, yaflad›¤›m›z olaylar› aktar›r, sonuçlar ç›karmaya çal›fl›r›z. fiimdibir yandan bunlar› yaparken halk› bilgilendirmede, e¤itmede, ideolojimizikavratmada ve iliflkimizi gelifltirmede önemli bir ifllev gören dergimizi da-¤›t›p okutmaya gerekli önemi vermemek kendimizle çeliflmek olmaz m›?Belki bir çok okurumuzla çok defa dergide yaz›lanlar›n ancak birkaç sayfa-

Halk S›n›f› 17

s› kadar oturup ya da ayaküstü tart›fl›yoruz. Halbuki orada hafta boyuncaokunabilecek bizim anlatt›¤›m›zdan, anlatabilece¤imizden çok konu var.Okuman›n önemi üzerine o kadar tart›fl›yoruz peki baflka insanlar›n üste-lik örgütlemeye çal›flt›¤›m›z insanlar›n buna ihtiyac› yok mu? Anadolu'nunbaz› ilçelerinde, da¤›t›m›n engellendi¤i yerlerde insanlar bir dergi alabil-mek, ona ulaflabilmek için ne zahmetlere katlan›yor, dört befl saat yol te-pen oluyor, oysa bizim elimizde haz›r dergi var, da¤›tabilece¤imiz insan-lar da var ama flu veya bu gerekçeyle bu görevi gerekti¤i gibi yerine ge-tirmiyoruz. Olmaz bize yak›flmaz bu. Dersten sonra tekrar iliflkilerimizi, da-¤›t›m a¤›m›z› gözden geçirelim. Aksakl›klar nereden kaynaklan›yor bunuçözelim. Gerekiyorsa yeni bir düzenlemeye gidelim. Ama hepimiz birdenbu ifle el at›p önümüze bir hedef koyarak da¤›t›m› art›rmak için bir prog-ram ç›karal›m. Zaten yürüyüfller flimdilik sona ermiflken bu arada örgüt-lenmeye, e¤itime, kadrolaflmaya daha fazla zaman ay›r›p a¤›rl›k vermeli-yiz. Neyse bunlar› daha sonra tekrar konufluruz. fiimdi esas konumuza dö-nelim. Evet art›k bizde diyorum yazma ifline bafllasak.

- Ne yazmas› Selim.- Dergiye yaz› yazma Fatma Abla. Ömer'le daha önce az buçuk bu ifli

yapmaya çal›fl›yorduk, bizde aksatt›k. fiimdi hep beraber bu ifle bafllaya-l›m. Siyasi arenada varoldu¤umuzdan bugüne kadar binlerce haber/yo-rum, yüzlerce perspektif, süreç de¤erlendirmesi, flehitlerimizin anlat›m›,kültür-sanat, mizah vb. yaz›larla yay›nlar›m›z› sürdürürken büyük bir ço-¤unlu¤umuz onca yaz›n›n nas›l olup da yaz›ld›¤›n›, kimlerin yazd›¤›n› pekdüflünmemizdir. Yaz› yazma iflini hep bu alanda uzmanlaflm›fl birilerininifli olarak düflünmüflüzdür. Yaz› yazmay› kendimizden uzak bir ifl olarakgörmüflüzdür.

Dahas›, içinde yer ald›¤›m›z bir eylemin haberini göremeyince hiç dü-flünmeden “niye ç›kmam›fl” diye sorar›z. Oysa niye ç›kmad›¤›n›, niye ya-z›lmad›¤›n›n yan›t›, ayn› soruyu kendimize yöneltti¤imizde aç›kça ortayaç›k›yor. Yazd›k m›, ilettik mi, bilgilendirdik mi? Bu sorular karfl›s›nda ilktepkimiz yine düflünmeden “benim iflim de¤il”, “ben yazamam”, “yaz›yazma ifli bana göre de¤il” vb. diyerek ifli baflkalar›na havale etmektir. Oy-sa b›rak›n ülkeyi oturdu¤umuz ilde bile her gün bir fleyler oluyor. Bazenayn› gün onlarca eylem, gösteri oluyor, halk›n yaflad›¤› farkl› farkl› sorun-lar oluyor. fiimdi s›n›rl› olanaklara da sahip oldu¤umuz düflünülürse buonlarca yere onlarca muhabir nereden bulunacak. Bulunsa bile sadece buifl için o kadar insan› istihdam etmek gereksiz.

- Belki hakl›s›n da Selim, bu ifl o kadar kolay m›, ben hayat›m da o türbir yaz› hiç yazmam›fl›m.

- Valla bana da çok zor bir ifl gibi geliyor Selim Abi.- Gözünüzde büyütüyorsunuz da ondan Serpil. Herkes yazabilir. Üstelik

bu bilip bilmemek, isteyip istememek meselesi de de¤il. Bunlar her dev-rimcinin yaflam›n›n, çal›flmas›n›n do¤al bir parças› ve görevleridir. Asl›n-da hiç yaz› yazmam›fl da de¤ilizdir. Mesela hiç mi mektup yazmad›k. Mek-

18 Halk S›n›f›

tup yazarken düflüncelerimizi, duygular›m›z› ifade ediyoruz da dergiye ya-zarken mi bunu yapamayaca¤›z? Üstelik okuyorsunuz iflte dergimizde ç›-kan yaz›lar öyle entelektüel dille yaz›lm›fl fleyler mi? Baflkalar›yla nas›l ko-nufluyorsak, tart›fl›yorsak, nas›l sözlü olarak anlat›yorsak onu konufltu¤u-muz gibi yaz›yla ifade edece¤iz. Üstelik anlatma, tart›flma konusunda ak-tif olan her devrimcinin, bunlar› yaz› ile çok daha genifl kesimlere, bire birulaflamayaca¤› binlerce insana aktarmak olana¤›n› niçin de¤erlendirme-sin? Meselenin özünde yaz› yazman›n nas›l bir ifllevi oldu¤u konusundadüflünmemek vard›r. Düflünülürse, istenirse yap›l›r. Ömer de önceleriböyle düflünüp ayak diriyordu ama ifle bafllay›nca o kadar zor olmad›¤›n›o da gördü. Mesela evvelki sene mahallede su ile ilgili kad›nlar›n bir gös-terisi olmufltu. Onun haberini de Ayfle'ye yazd›rm›flt›k.

- ‹lk kalemi elime al›nca ben de epeyce u¤raflt›m. 4-5 kez yaz›p yaz›p ip-tal ettim. Sonra Selim kalemi b›rak ne olup bitti bana anlat dedi. Gayet ra-hat anlatt›m. Sonra bana anlatt›klar›n› hiç de¤ifltirmeyi düflünmeden ay-nen ka¤›da yaz dedi. Öyle yap›nca daha rahat yazd›m sonra üzerinde dü-zeltme yap›p gönderdik.

- Demek ki hiç de düflündü¤ünüz gibi zor ifl de¤ilmifl. Ömer sen devamet istersen.

- Büyük ço¤unlu¤umuz yaz› yazma konusunda “ben yapamam" derkeniyi, baflar›l›, bütünlüklü, be¤enilecek bir yaz›y› yazamayaca¤›m›z› düflüne-rek daha bafltan yaz› yazma iflini tümüyle kendi d›fl›m›zda görürüz. ‹yi yaz-mak, yaz› konusunda yetkinleflmek do¤ufltan bir yetenek de¤il, emek ile,çaba ile, kolektif tart›flma ile araflt›rma, bilgilenme ve ›srar ile mümkün-dür. Ama, b›rakal›m iyi, baflar›l› bir yaz›y›, alan›m›zda her tür geliflmeyi,olaylar› haber haline getirmek için bile u¤raflmay›z. Birbirimize anlat›rkenanlatt›klar›m›z›n önemini biliriz. Yazmaya gelince “o kadar da önemli de-¤il” deriz. Yani kendimiz için önemli gördü¤ümüz bir konuyu binlerce in-sanla paylaflman›n önemini düflünmeyiz. Örne¤in flehit yoldafllar›m›z› ta-n›yan, onlarla birlikte çal›flm›fl ya da bir süre iliflkisi olmufl olanlar›m›z, an›-lar›n›, flehitlerimizin tan›k olduklar› yönlerini, örgütle ve kitlelerle paylafl-mamay› nas›l aç›klayabilir. Yaflad›¤›m›z bir çok tan›kl›¤›, paylafl›m›, dene-yimi kendimize saklamak gibi bir hakk›m›z olabilir mi?

- E¤er biraz düflünürsek görülece¤i gibi, yazd›¤›m›z her fley, ama herfley mutlaka bir ifle yarayacakt›r. Çünkü mücadelenin içindeyiz, halk›n için-deyiz. Dolay›s›yla olup biten her fley bizi de, dergiyi de, Parti'yi de ilgilen-dirir. Yazd›klar›m›z›n illaki aynen dergide ç›k›p ç›kmamas› da önemli de¤il.Bazen bir baflka yaz›ya konu ya da malzeme olacakt›r, bir çal›flmada anla-t›lacak örnek bir olay olacakt›r, bazen de bir perspektif yaz›s›n›n ana konu-sunu oluflturabilecektir. Belki ileride ifle yarayacak bir bilgi olabilecektir.Tabii meseleyi sadece haber boyutuyla da düflünmemek gerekir.

Mesela bizde de oldu¤u gibi çal›flma yürütülen hemen ço¤u alanlarda,birimlerde günlerce tart›fl›lan, açt›¤› veya açabilece¤i olumsuzluklara ön-lem al›nmaya çal›fl›lan zaaflar, eksiklikler olur. Bunlar giderilmeye çal›fl›l›r.

Halk S›n›f› 19

Örne¤in, iliflkilerde bir sorun ç›km›flt›r, uzun uzun yoldafll›k iliflkileri üzeri-ne konuflulur, tart›fl›l›r. Örgüt insan› gibi düflünme, sahiplenme vb. bir çokaç›dan ele al›n›p detayland›r›l›r. Hangi boyutta yaflan›yordu sorunlar. Ne-resini ne kadar aflabildik, kavratabildik gözden geçirilir. Tüm bunlar yafla-n›r ama ayn› ya da benzer sorunlar›n› baflka alanlarda, birimlerde de ya-fland›¤› veya yaflanabilece¤ini biliriz ama bunlar›n tümünün ayn› zaman-da bir yaz› konusu olabilece¤ini düflünmüyoruz. Neden olmas›n?

Oysa deneyimlerimizi, sorunlar› ve üretebildi¤imiz çözüm yollar›n› yal-n›zca kendi birimimizde paylaflmakla kalmay›p tüm insanlar›m›za aktar-mak, yaflanabilecek sorunlar›n çözümüne küçük de olsa katk›da bulun-mak, iç e¤itimimizi zenginlefltirecek, kollektif kültürümüzü gelifltirecektir.Bu sayededir ki her yazd›¤›m›z yaz› yeni bir bak›fl aç›s›, de¤erlendirme vesonuçlar ç›karmam›za katk› sunabilir.

- Birde meselenin katk›da bulunman›n, paylaflman›n yan›nda kendimizigelifltiren boyuta da var. Yazarken ayn› zamanda ö¤renir gelifliriz.

- Ömer deneyiminden ders ç›karm›fl. Hadi devam et o zaman.- Hangi kapsamda olursa olsun bir konuda yazarken en basit haliyle bi-

le düflüncemizi yo¤unlaflt›r›r›z. Neyi, ne kadar biliyor, neyi bilmiyor oldu-¤umuzu çok aç›k görürüz. Bu sonuç bile geliflmemizin bafllang›c›d›r. Bil-medi¤imizi ö¤renmek, bir yaz› için ön bilgileri toparlamak, bilgi birikimle-rimizi sürekli zenginlefltirecektir. Yaz›ya aktar›rken yorumlamak, de¤erlen-dirmelerimizin tutarl›l›¤›n›, eksikli¤ini görmek, do¤ru düflünceyi kavramakiçin çaba içine girmemizi sa¤layacakt›r. Do¤ru ve sistemli düflünebilme,olaylar› çok yönlü de¤erlendirebilme, aralar›ndaki ba¤lant›lar› kurabilmeyetene¤imizi gelifltirecektir. Ayn› zamanda yazd›kça ufkumuz geniflleye-cek, gözlemci sorgulay›c› yanlar›m›z ve duyarl›l›¤›m›z artacakt›r. Hiç kim-seyle paylaflma koflullar›n›n olmad›¤› durumda bile yaz› yazmak kendimi-zi tan›mam›zda, eksiklerimizi, yanl›fllar›m›z› görmemizde bize yard›mc›olacakt›r. Haf›zada kalan haliyle düflünceler yüzlerce etken ile farkl›lafl›r,geliflir ya da geriler. Yazmak düflüncelerimizi somutlamak ve kal›c› halegetirmektir. Bir süre sonra geriye dönüp bakt›¤›m›zda geçmiflte yaz›y› yaz-d›¤›m›z zaman neyi ne kadar, nas›l kavram›fl oldu¤umuzu, flimdi ise ayn›konu hakk›nda ne düflündü¤ümüzü çok daha net görebiliriz.

- Siz flimdi ne kadar m›r›n k›r›n etseniz de esas›nda yazma faaliyetindenuzak duran bir devrimci düflünülemez. Mücadelenin herhangi bir sürecin-de faaliyet yürüttü¤ümüz herhangi bir görev nedeniyle mutlaka elimizeka¤›d› kalemi almak zorunday›z. En yal›n haliyle düflündü¤ümüzde bileher durumu sözlü ifade etme olana¤›m›z›n olmad›¤› görülecektir. Bir fle-kilde yaz›l› aktarmak durumunda oldu¤umuz bir çok iliflki biçimiyle karfl›-laflabiliyoruz. En basitinden mesela meclis çal›flmas›n› ele alal›m. Buradamecliste görevli arkadafllar›m›z var. Yar›n bir bildiri vb. Bir fley yazmak zo-runda kald›¤›n›zda ne yapacaks›n›z. fiimdiye kadar o ifli Ömer'le ben üst-lendik ama bu hep böyle gidecek anlam›na gelmez, gelmemeli de. Biz ol-mad›¤›m›zda ne olacak? Olsak bile mecliste çal›flma yürüten her arkadafl›-

20 Halk S›n›f›

m›z bu görevi kendi bafl›na yerine getirebilmelidir.- Mesela bir kampanya sonucunu yaz›l› olarak örgütlülü¤ümüze sun-

mak, herhangi bir konuda yaz›l› rapor vermek, istihbarat çal›flmas›n› yaz›-l› hale getirmek, en az›ndan kendi durumumuza iliflkin bilgilendirme, de-¤erlendirme yapmak gibi çok çeflitli nedenlerle bilgilerimizi, düflünceleri-mizi yaz›ya dökme zorunlulu¤uyla karfl› karfl›ya kalabiliriz. “Hay›r ben ya-zam›yorum” diyerek bu zorunluluktan kaçabilir miyiz? Belki de en s›k›nt›l›anlar›m›z böylesi koflullard›r. O halde yapmam›z gereken çok karmafl›k birifl de¤ildir. Yaz› eylemi en baflta sürekli istikrarl› ve özenli bir çabay› gerek-tirecektir. Nas›l ki devrimci görevlerimizi yerine getirirken yap›lmas› gere-kenleri kendimize görev belliyorsak yaz› iflini de ayn› sorumlulukla ele al-mal›y›z. Belki ilk yazd›klar›m›z bizi de ulaflt›rd›¤›m›z yerdeki yoldafllar›m›z›fazlas›yla tatmin etmeyecektir. Ancak bilinen bir do¤ru var ki, yaz› yaz›la-rak kazan›lacak bir beceridir.

Devrimin, partimizin, yay›n kurumlar›m›z›n ve yoldafllar›m›z›n sahiple-nilmesi, kolektif bir çaban›n ürünü olacakt›r. Bu çaban›n bir parças› üzeri-mize ald›¤›m›z görevleri yerine getirmek oldu¤u gibi ayn› zamanda bir bü-tün olarak mücadelenin her ihtiyac›na karfl› duyarl› olmak, sorumlulukduymak demektir. Bu üretim, katk› ayn› zamanda yay›nlar›m›z›n zenginli-¤ini, niteli¤ini, kapsam›n› gelifltirecek, daha ifllevli bir hale gelecek, ayr›canerede olursak olal›m partimizin bir yükünü omuzlaman›n hazz›n› duyaca-¤›z.

Devrimin görevleri say›lmayacak kadar çoktur. Bu yo¤unluk ve dahafazla çabay› gerektiren görevleri en iyi biçimde hayata geçirebilmek birdevrimci için ayn› zamanda mutluluk verici bir eylem olmal›d›r. Özel ola-rak yaz› konusunu ele ald›¤›m›zda, yazd›¤›m›z bir yaz›n›n yay›nlamas› bizidaha fazlas› için motive edecek, bir yükü hafifletmenin, yoldafllarla pay-laflman›n sevincini duyaca¤›zd›r. Tüm faaliyetlerimiz ortak bir eme¤in so-nucunda maddi bir güce dönüflmektedir. Devrim için büyük bir “sanat›n”yarat›c›lar› aras›nda yer alman›n coflkusunu, ona katk›da bulundu¤umuzölçüde artacakt›r. Yaz› yazmak tüm bunlarla birlikte düflünüldü¤ünde herdevrimci için önemli ve vazgeçilmez bir görevdir. Devrimci önderleri ken-dimize örnek almal›y›z. Geçmiflten bugüne Marks-Engels'ten Lenin'e, Sta-lin'den Mao'ya, Castroya Che'ye, Mahir'e kadar hemen her ülkenin dev-rimci önderleri ayn› zamanda birer yazard›r. Onlar›n bize b›rakt›¤› yaz›l›belgeleri okuyarak ö¤reniyoruz.

Evet sonuç olarak yazmak gerekti¤i konusunda ikna oldunuz mu? Ce-vap vermenize gerek yok. ‹kna olsan›z da olmasan›z da yazaca¤›z. ‹kna ol-mayanlar yazarak, deneyerek ikna olacaklar. Bugünden bafllay›p flimdi be-lirleyece¤imiz çeflitli konular üzerine hepimiz yazmaya bafllayal›m. Hafta-ya herkes getirir üzerlerinde çal›fl›r›z. A¤z›m›z kurudu birimiz çaylar› taze-lerken konular› saptayal›m sonra da dergi da¤›t›m iflini tekrar ele al›r›z.

Halk S›n›f› 21

Gecekondular

Çetelerin son "mahkum"lar› da serbest b›ra-k›ld›. Konuya geçmeden önce bunun üzerine

sohbet ediyoruz. Çal›flma sonunda ayr›ca ele alaca¤›z zaten bu geliflmeyide. Bugün konumuzsa gecekondular. Yani kendi yaflad›¤›m›z yerler. Baka-l›m kendi gerçe¤imizin ne kadar fark›nday›z. Bu konuyu seçiflimizin birpratik, bir de teorik nedeni var. Pratik nedeni flu; aylard›r mahalleler Tür-kiye'nin en hareketli yerlerini oluflturuyorlar. Toplumsal muhalefetin bafl›da, gövdesi de buras› sanki. Teorik nedeni ise flöyle; Parti-Cephe'nin sü-rekli vurgulad›¤› bu önem, bir süredir oportünizm ve reformizm taraf›n-dan da keflfediliyor. Ama ne keflif!

- Evet arkadafllar, konunun muhtevas›na geçmeden önce, konunungüncelleflmesi üzerine bir kaç noktay› belirtmekte yarar var. Gecekondu-lar, ya da iflte mahalleler, son iki y›l içinde özellikle birkaç önemli geliflmetemelinde tüm kamuoyunun gündemine geldi. Gazi Ayaklanmas›, 1 Ma-y›s'lar, Sabanc›’n›n DHKP-C savaflç›lar› taraf›ndan cezaland›r›lmas›ndansonra tekelci sermayenin bir patronunun sarfetti¤i “Gecekondulardan ge-lip g›rtla¤›m›z› kesecekler” sözü, Susurluk sonras› halk hareketi ve niha-yet Halk Meclisleri bu gündeme geliflin bafll›ca nedenleri say›labilir. Bugündeme gelifl, hem oligarfli aç›s›ndan, hem oportünist, reformist sol aç›-s›ndand›r. Özellikle ‘90’l› y›llar›n bafl›ndan beri oligarflinin tüm bask› ve te-rörüne karfl›n bedeller ödenerek, ›srarl› bir çabayla yükseltilen mücadeleGazi ayaklanmas› ve bu ayaklanman›n ‹stanbul’un bir çok gecekondusemtine yayg›nlaflt›r›lmas›yla doruk noktas›na ulaflt› ve halk›n faflizmekarfl› mücadelesinde tarihsel bir dönüm noktas› oldu. Gecekondu halk›bunu, Susurluk’taki devletten hesap soraca¤›n› her gece yapt›¤› yürüyüfl-lerde hayk›rarak, Gazi flehitlerine, Ölüm Orucu flehitlerine, flehit düflen ge-rillalara sahip ç›karak, anmalara, flehit cenazelerine binlerle kat›larak sür-dürdü. Yani oligarflinin korkusu bir anlamda bofluna de¤ildir. Gecekondu-larda oturan halk› açl›¤a yoksullu¤a, iflsizli¤e mahkum eden, iliklerine ka-dar sömüren düzeni kendilerinin yaratt›¤›n› ve bu halk›n er geç bunun he-sab›n› soraca¤›n›, saltanatlar›n› y›kaca¤›n› biliyorlar.

- Nas›l bilmesin ki, oligarflinin gecekondulardan bu korkusu ve rahats›z-l›¤› yeni de¤il. Bu bildim bileli yaklafl›k 25-30 senedir yafl›yor bunu. Halk›teslim almak, faflizme boyun e¤dirmek için ta ‘70’li y›llar›n ortalar›ndan iti-baren resmi kolluk kuvvetleriyle birlikte sivil faflistleri de di¤er alanlardaoldu¤u gibi gecekondu semtlerinin üzerine sürdü ancak, gecekondu halk›faflist teröre, katliamlara, provokasyonlara karfl›, devrimcilerle birlikte di-rendi ve semtlerinin, mahallelerinin faflist iflgal alt›na al›nmas›na izin ver-medi. Ne günlerdi. Faflist sald›r›lara karfl› devrimcilerle birlikte biz de nö-bet tutar, birlikte çat›fl›rd›k.

- Evet Fatma abla, hem hemen hergün flehitler verdi¤imiz zorluklarladolu hem de birli¤imizle, dayan›flmam›zla bir çok güzelli¤i yaflad›¤›m›z

22 Halk S›n›f›

56

güzel günlerdi. Pekala halk aç›s›ndan bu mücadelenin, direniflçili¤in, oli-garfli aç›s›ndan ise bu korkunun temelleri, dinamikleri nelerdir? fiimdibunlara bakal›m. Öncelikle belirtelim ki, gecekondular derken bununlasalt derme çatma barakalardan, tek gözlü briket tu¤lalardan oluflmufl, hal-k›n en yoksul, fakir kesimlerinin yaflad›¤› yerleflim bölgelerini kastetmiyo-ruz. Elbette hemen tüm gecekondu bölgelerinin ilk oluflumu bu özelli¤igösterir, hala bu özelli¤i gösteren yerler de oldukça fazlad›r ve bunlara sü-rekli yenileri eklenmektedir. Ancak süreç içersinde eski yerleflim bölgelerikendi içinde de bir evrimleflmeyi yaflamaktad›r. Örne¤in, ‹stanbul’da Zey-tinburnu, Kocamustafapafla, Yeni bosna, Ankara’da Etlik, Sincan, ‹zmir’deKadifekale gibi 25-30 sene öncesinin gecekondu semtlerinin görünümü,yükselen apartmanlar, de¤iflen alt yap›s›yla klasik gecekondu tan›mlama-s›n›n d›fl›nda bir yap› gösterir. Yine ayn› flekilde örne¤in bugün devrimcidinamikleriyle ve mücadelesiyle öne ç›kan 70’li y›llar›n sonlar›na do¤ruoluflmaya bafllam›fl Gazi Mahallesi, Okmeydan›, Örnektepe, Gültepe, Nur-tepe, Alibeyköy, ‹kitelli, Gülsuyu, 1 May›s Mahallesi gibi gecekondu semt-leri de bu de¤iflimi yaflamaktad›r. Buralarda yükselen apartmanlarla tekkatl› gecekondular iç içe kar›fl›k bir görünümdedir veya belli bölgelerindebu de¤iflim görülürken belli bölgeleri eski özelliklerini korumakta ya daklasik gecekondu biçimiyle çevresine yeni mahalleler eklenmektedir.

Genel olarak eski gecekondu semtlerinde görülen bu de¤iflli¤in bafll›caiki nedeni vard›r. Birincisi, burjuva partilerinin gecekondular› oy deposuolarak görmesidir. Özellikle seçimlerin yaklaflt›¤› dönemlerde burada ya-flayan halk›n kimi talepleri dikkate al›narak gecekondulara tapu verilmesi,altyap› sorunlar›na göstermelik de olsa ilgi gösterilmesi, kesikli ve parçaparça da olsa bu de¤iflimde pay sahibidir. ‹kincisi ise, oligarflinin bir yan-dan bask› ve terörünü yayg›nlaflt›rmak, denetimini art›rabilmek, öte yan-dan halk›n taleplerini bir ölçüde de olsa karfl›layarak düzene karfl› öfkesi-ni yumuflatmak amac›yla alt yap› sorunlar›n› çözmeye yönelmesidir. Buaç›dan 12 Eylül’ün hemen sonras›ndaki uygulamalar dikkat çekicidir. Park,yol, su, elektrik, gibi halk›n hemen görebilece¤i, hissedebilece¤i sorunla-ra el at›l›rken, her semte bir karakol kurulmas›, devletin militarist gücünüyo¤unlaflt›rmas› bu dönemde h›zlanm›flt›r. Ama ne cuntan›n ne de sonra-s›ndaki hükümetlerin bunu istikrarl› bir biçimde sürdürebilmesini sa¤laya-cak ekonomik gücü yoktur ve ayn› güçsüzlükle bugün de gecekondu soru-nunu çözememektedirler.

fiimdi konunun iki bölümüne iliflkin olarak iki arkadafla özel olarak ha-z›rlanmalar› görevini vermifltik. Selma gecekondular›n nas›l olufltu¤unu,U¤ur da gecekondular konusunda solun nas›l yaklaflt›¤›n› araflt›racakt›.Dedik ki düzen gecekondular sorununu çözememektedir. fiimdi bu nokta-da Selma'y› dinleyelim isterseniz. Evet Selma, söz senin.

- Hemen çok k›saca flunu söyleyebiliriz: gecekondular› kapitalizm yarat-m›flt›r. Geliflmeye bafllayan kapitalizmle birlikte Avrupa’da, ABD’de kentmerkezlerinin çevresinde oluflan yoksul iflçi, emekçi semtlerine “varofl”

Halk S›n›f› 23

ad› veriliyor. De¤iflik ülkelerde de¤iflik adland›rmalar da var tabii. Feoda-lizmin çözülmeye bafllamas›yla kente göç ederek yoksulluk ve sefaletinhüküm sürdü¤ü “varofl”larda y›¤›lan insanlar ayn› zamanda burjuvazi içinucuz iflgücü kayna¤›yd›. Ki bugün de hala öyledir.

Burjuvazinin, egemen s›n›flar›n “varofl”lardan her bahsediflinde ayn›zamanda bir afla¤›lama, hor görme hatta tiksinti vard›r. Çünkü burjuvaziiçin oralarda yaflayanlar ayn› zamanda cahilli¤i, görgüsüzlü¤ü, pislik vesefillik içinde yaflamay›, h›rs›zl›¤›, dilencili¤i, soygunculu¤u ifade ederdi.Kendi yaratt›klar› düzenle, iliklerine kadar sömürdükleri, onlar›n s›rt›ndanhergün servetlerini daha da büyüttükleri varofl halk›n› ifle yaramaz, asalak,bafllar›na bela “ayak tak›m›” olarak görürlerdi.

Burjuva hümanistleri, küçük burjuva ayd›nlar› içinse varofllar, yard›medilmesi gereken, yoksullu¤un, cahilli¤in ve bilgisizli¤in kol gezdi¤i, ac›-nacak yerlerdi. Ama, bu ac›man›n yan›s›ra “varofllar”› toplumun olmama-s› gereken bir yamas›, ay›b› gibi görme, aç›k ya da örtülü bir küçümsemeonlar için de geçerliydi.

Avrupa’n›n geliflmifl kapitalist devletleri, ABD, Kanada vb. ülkeler kapi-talizmin geliflme süreci içinde bu problemi büyük ölçüde çözmüfllerdir.Ancak, emperyalist dönemde, özellikle de yeni-sömürgecilikle birlikte ye-ni-sömürgelerde kapitalizmin geliflmesine paralel olarak “varofl”lar her k›-tada, ülkede de¤iflik adlar alt›nda çok daha yayg›n olarak ortaya ç›kar. Bu-nun bizdeki ad› gecekondulard›r. Tarihi esas›nda bilinenden de eskidir.Osmanl› döneminde de kimi paflalar›n, saray eflraf›n›n ‹stanbul’un etraf›n-da derme çatma evlerden, barakalardan oluflmaya bafllayan mahalleler-den flikayetçi olduklar› görülür. Ama elbette bu özellikle 1960’lerden son-ra bafllayan gecekondulaflmayla k›yaslanamayacak kadar küçük ölçüde-dir.

1950’li y›llardan itibaren, yeni-sömürgecilik iliflkileriyle birlikte kapitaliz-min çarp›k da olsa h›zlanarak geliflmeye bafllamas›, 1960’lardan sonra k›r-sal alandan kent merkezlerine göçü büyük ölçüde h›zland›r›r. Zaten yoksulve topraks›z olan genifl köylü kitlelerinin oran› tar›mda makineleflmeylebirlikte daha da artar. K›rlarda yo¤unlaflan iflsizlik ve a¤›rl›kl› olarak kent-lerde geliflen kapitalizmin yaratt›¤› ifl olanaklar› h›zl› göçün ve kentleflme-nin as›l nedenidir. Elbette buna, çok daha düflük oranda da olsa daha iyiyaflam koflullar› aray›fl› içinde olan küçük toprak sahibi köylüleri, kan da-vas› nedeniyle köylerini terk etmek zorunda kalanlar› ya da toprak a¤ala-r›n›n bask›s›ndan kaçanlar› da eklemek mümkün.

60’l› y›llardan bu yana kesintisiz göç alan dolay›s›yla da buna ba¤l› ola-rak gecekondu semtlerinin en çok ortaya ç›kt›¤› yerlerin bafl›nda ‹stanbul,Ankara, ‹zmir gibi büyük kentler gelir. Ama bunlarla s›n›rl› da de¤ildir.Bunlar a¤›rl›kl› olmakla beraber ülkenin hemen her yan›ndaki illerin büyükço¤unlu¤una bu göç ak›fl› sürmektedir. Kentlerdeki nüfus oran› 1960’lar-da % 25, 1970’lerde % 35, 1980’de % 40’a ç›karken, bugün bu oran % 50’yiaflan bir orana ulaflm›flt›r. Kentlerde nüfus oran› artarken ayn› flekilde ge-

24 Halk S›n›f›

cekondularda yaflayan halk›n genel kent nüfusuna oran› da giderek büyü-müfltür.

Ekonomik-sosyal koflullar›n dayatmas›n›n d›fl›nda 80’li y›llar›n ortalar›n-dan itibaren Kürdistan’da ulusal mücadelenin yükselmeye bafllamas›ylaartan bask›lar, özellikle 90’l› y›llardan sonra oligarflinin köy boflaltma vezorunlu göç uygulamalar›, gecekondulaflmay› bugünkü boyutlara getirenikinci önemli etken olmufltur. Bu zorunlu göçler daha çok Diyarbak›r, Ada-na, Antalya, Mersin, Antep, Urfa, Siirt, gibi kentleri etkilerken, daha Bat›-da bundan yine en çok nasibini alan yerler ‹stanbul, ‹zmir, Ankara, Bursagibi büyük illerdir. Bu kentlerdeki nüfusun % 60-70’inden fazlas› gecekon-du semtlerinde yaflamaktad›r.

Sonuç olarak denebilir ki kimse durup dururken, köydeki evini bark›n›,varsa küçük de olsa topra¤›n› keyif için b›rak›p kentlere göç etmemifltir.Yaflam koflullar›, iflsizlik, bask› ve katliamlar onlar› yaflad›klar› topraklar›n-dan kopar›p ifl için, afl için kentlere göç etmeye zorlam›flt›r.

- A¤z›na sa¤l›k Selma. Yani anlat›lanlar›n ›fl›¤›nda buran›n s›n›fsal yap›-s›n› flu flekilde ortaya koyabiliriz. fiu gerçek dün de bugün de de¤iflmemifl-tir: Gerek görünümlerindeki de¤iflikliklerle, gerekse ekonomik, sosyal, kül-türel yap›lar›ndaki farkl›l›klarla eski ya da yeni gecekondular, emekçisemtleridir. Bu nitelikleri de¤iflmez. Bir genelleme yaparsak flunu rahatl›k-la söyleyebiliriz ki kentlerde devrimde ç›kar› olan halk kesimlerinin % 80-90’› bu semtlerde yaflamaktad›r. ‹flçisi, memuru, esnaf›, serbest mesleksahibi, ö¤retmeni, ö¤rencisi, küçük iflyeri-atölye sahibi, tüccar›, iflsizi, hal-k›n hemen tüm s›n›f ve katmanlar›n› burada görmek mümkündür. Halk›-m›z›n s›n›fsal, ulusal, dinsel, kültürel tüm bileflenleri en yo¤unlaflm›fl ha-liyle buralardad›r. Dolay›s›yla mahallelerde devrime kitle taban› yaratacakflekilde bir çal›flma yürütmek, bunun için orada olmak demek, iflçisi, me-muru, esnaf›, iflsizi vb. ile halk›n tüm s›n›f ve katmanlar› içinde olmak de-mektir.

- Peki Ömer arkadafl, daha önceki konuflmalar›m›zda, çal›flmalar›m›zdada geçmiflti, bu "çal›flma alanlar›" ya da bir seferinde kullan›ld›¤› gibi "iflesaslar›" nedir? Mahalleler bunlardan biri mi oluyor?

- Evet Serpil. "‹fl Esas›" dedi¤imiz, temel çal›flma alanlar›d›r. DevrimciHareket en bafl›ndan beri, yani 1978’de Devrimci Sol olarak siyasi arena-ya ç›kt›¤› günden itibaren kentlerdeki örgütlenmesinde ifl esaslar›na göreörgütlenmifl ve temel çal›flma alanlar›n› iflçi s›n›f›, gençlik ve mahallelerolarak belirlemifltir. Bu hem ülkemizde devrimin kentlerdeki temel güçle-ri ve ittifaklar›, hem de halk kurtulufl savafl›n›n kadro ve savaflç› kaynak-lar› gözönüne al›narak yap›lm›fl bir belirlemeydi. Sürecin, dönemin koflul-lar›na, mücadelenin seyrine göre bu alanlardaki çal›flmalardan biri flu ve-ya bu ölçüde daha bir öne ç›kabilmifl ama her süreçte mahalleler tali ola-rak ele al›namayacak bir öneme sahip olmufltur.

Mahallelerin tali olarak ele al›nmamas›n›n bafll›ca iki nedeni vard›r. Bi-rincisi, s›n›fsal aç›dan kentlerde devrimin kitle gücünü oluflturan iflçisi,

Halk S›n›f› 25

memuruyla hemen tüm emekçilerin büyük bir yo¤unlukla buralarda bu-lunmalar›d›r. ‹kincisi, askeri aç›dan yani halk savafl›n›n kentlerde geliflipyayg›nlaflmas› ve kent merkezlerinin kuflat›larak ele geçirilmesi aç›s›ndantafl›d›¤› önemdir. Bu yan›yla gecekondu semtleri ve gecekondu kentleri içsavafl bölgeleridir. Ayaklanmalar, barikatlar, çat›flmalar esas olarak bura-larda yaflanacak, halk savaflmay› buralarda ö¤renecektir.

- Peki Selim Abi, di¤er sol gruplar nas›l bak›yorlar gecekondulara? Busöylenenler bence çok aç›k fleyler, onlar bunlar› görmüyorlar m›?

- fiimdi ben bu soruya iliflkin bir fley belirtmek istiyorum diye söze gir-di U¤ur. Biliyorsunuz, ben Serpil'i saymazsak aran›za son kat›lanlardan›m.Gazi ayaklanmas›ndan epey bir süre sonra kat›ld›m. Mahalleler üzerineyaz›lan yaz›lar› do¤ru bulmakla birlikte önemini, devrimdeki yerini, opor-tünistlerin nas›l küçümsedi¤ini kafamda tam da somutlayam›yordum. Di-yebilirim ki, bütün bunlar benim aç›mdan Susurluk'tan sonraki süreçle so-mutlaflt›. Diyecekseniz ki, sen yenisin, ama onlar kimbilir kaç y›ll›k siyaset-ler. Ama bence onlar da mahalleler aç›s›ndan yeni say›l›r, bir sürü fleyi ya-flamam›fllar ki, ancak d›fltan görüp tahlil etmifller.

- Evet tabii, solun yaklafl›m› aç›s›ndan bu da bir neden. Gerek oportü-nizm, gerekse de reformizm, bugün adeta mahalleleri, gecekondular› ye-niden keflfetmektedirler. Oportünizm Gazi ayaklanmas›yla, reformizm deSusurluk'tan sonra yapm›flt›r bu keflfi. Fakat onlar gerçekten de U¤ur'undedi¤i gibi gecekondular›n yabanc›s›d›rlar.

Oportünizm ve reformizm, bugün varolman›n yolunun mahallelerdevarolmaktan geçti¤ini bir biçimde görmüfl durumdad›r. Ancak mahalleler-de de Cephe vard›r. Bu noktada oportünizmin, reformizmin Cephe karfl›t-l›¤›na, bir de bu nokta eklenmifl, mahallelerde varolabilmek için Cephe'yigeriletmek gerekti¤ini düflünmekte, ve bunun için de hem S‹P'in Nurte-pe'de yapt›¤› türden çeflitli provokasyonlara, hem tümünün Meclislere yö-nelik yapt›¤› türde demagojilere, hem de aralar›nda Cephe karfl›t› ittifakla-ra baflvurmaktan geri kalmamaktad›rlar.

Ancak boflunad›r. Bir defa siyasal anlay›fllar› mahalleleri kavramaktan,devrim aç›s›ndan yerli yerine oturtmaktan uzakt›r. Bu yüzden de meselaoportünizmin ilgisi buradaki halk› örgütlemekle de¤il, daha çok teorisiyle-dir. Ama neyin teorisi? Hem gecekondularda varolmaya çal›fl›yorlar, hemde y›llar boyunca mahallelerde örgütlenip mücadele eden Cephe’nin na-s›l yanl›fl yolda oldu¤unu ispat edebilmenin teorisiyle u¤rafl›yorlar.

Mesela biri “Son y›llarda semt çal›flmas›na merak saran...” diye bafll›-yor bir di¤erini elefltirirken. Bunu söyleyen devrim iddias›nda olan, kendi-sine “komünist” payesi biçen oportünist gruplardan biri. Ne demek “me-rak saran”? Semtte çal›flma yapmay› gerekli görmüyor, küçümsüyor. Neiflin var gecekondu semtlerinde diyor. Devrimcilerin semtlerde halk› ör-gütlemesini istemiyor. Neden? Peki, iddia etti¤i devrimi kimle yapacak?‹flçi s›n›f›yla. Sadece iflçi s›n›f›yla devrim yap›l›r m›? Öyle olabilece¤ini var-saysak bile iflçiler nerede yafl›yor? Bu iflçi s›n›f› ‹stanbul’da Fenerbahçe,

26 Halk S›n›f›

Etiler, Levent, ya da mesela ‹zmir’de Alsancak, Karfl›yaka-Kordon’da, Bur-sa’da Çekirge’de, Ankara’da Ulus'ta, Çankaya’da m›... oturuyor? Halk› bukadar küçümseme sadece devrim anlay›fl›yla, strateji ile de aç›klanamaz.Bu en koyu biçimiyle halka, ülke gerçeklerine yabanc›laflmad›r.

Bir parça da olsa semtleri bilen, halk› ve iflçi s›n›f›n› tan›yan biri, iflçi s›-n›f› içinde örgütlenmeyle, büyük bölümünü iflçi ve emekçilerin oluflturdu-¤u gecekondulardaki örgütlenmeyi karfl› karfl›ya koymaz. ‹flçi s›n›f›n› ör-gütlemeyi sadece fabrikalar›n dört duvar› aras›ndaki çal›flmayla s›n›rlayanbir hareketin bütün gücünü bu alanda kullansa bile bir noktada t›kan›p kal-mas› kaç›n›lmazd›r.

Faflizmin hüküm sürdü¤ü ülkemizde devrim mücadelesini salt iflçi s›n›-f› ile burjuvazi aras›ndaki mücadeleye indirgeyen iflçiciler, mahalleleridevrimin kentlerdeki önemli mevzi alanlar› olarak örgütleyen Cephe’yi“mahkum” etmek için akla hayale gelmeyecek teorik tespitler yaparlar.Mesela, gecekondular›n kozmopolit yap›s› ile düzenin körükledi¤i burjuvaözlemlerin ortaya ç›kard›¤› küçük burjuva kültüre bakar ve yeni bir keflifyapm›fl gibi gecekondularda “küçük burjuva”, “proleter lümpen kültüregemendir” der, bu noktadan Cephe'ye iliflkin "tahliller" yaparlar. Bura-dan hareket ederek de teorisini oluflturur. Ona göre mahallelerde iradi, ör-gütlü çal›flma yürütenler tabii esas olarak da Parti-Cephe “küçük burju-va”d›r. Çünkü “semt eksenli” çal›flma yürüttü¤ü için bu “küçük burjuva”,“proleter lümpen” kültürden beslenmektedir, onun etkisi alt›ndad›r. Böy-lece olan›, gerçe¤i de¤il de, olmas›n›, görmek istedi¤ini teorize eder. Hal-buki kafas›ndaki dogmatizmi, flablonlar› bir kenara b›rak›p etraf›na baka-bilse iflçi s›n›f›n›n da büyük ölçüde burjuva özlem ve kültürün etkisi alt›n-da oldu¤unu, az›msanamayacak ölçüde s›n›f atlama özlemleriyle dolu ol-du¤unu ve küçük burjuva özellikler gösterdi¤ini de görebilecektir. Tarih-ten ders ç›karabilmeyi becerebilse salt iflçi s›n›f› içinde örgütlenmeyi te-mel almakla Marksist-Leninist olunamad›¤›n›, böyle düflünen, buna göredavranan onlarca “komünist-sosyalist” partinin kitle kuyrukçulu¤undankurtulamad›¤›n›, reformizmin batakl›¤›nda bo¤uldu¤unu da görebilecek.

Örgütlenen her s›n›f ve katmanlar›n devrimci harekete tafl›d›¤› olumluve olumsuz özellikleri vard›r, olacakt›r. ‹flte devrimcilik, öncülük, önderlikmisyonunun lay›k›yla yerine getirilebilmesi de bir yerde burada ortaya ç›-kar: Olumlu ve olumsuz yanlar›n› görerek kitleleri örgütlemek, olumsuzyanlar›n› törpüleyip olumlu yanlar›n› gelifltirerek dönüfltürüp, devrimci-lefltirmek. Hangi teorinin, tespitin ard›na s›¤›n›l›rsa s›¤›n›ls›n bundan kaç-mak ülke gerçeklerinden, devrimi örgütlemekten kaçmakt›r. Kendisine,ideolojisine güvenememektir.

Oportünizmin devrimin hangi güçlerle nas›l yap›laca¤› konusunda kafa-s› kar›fl›kt›r. Kar›fl›kl›ktan da öteye tüm demagojik söylemlerine ra¤mendogmatizmden kurtulamad›¤› gibi Sovyet ya da Çin devriminden bu ya-naki devrimler, kurtulufl savafllar› adeta onlar için yaflanmam›flt›r. 1900’lüy›llardan bu yana emperyalizmin sömürü yöntemlerindeki de¤ifliklikleri,

Halk S›n›f› 27

yeni-sömürgecilik iliflkilerini, emperyalizme ba¤›ml› çarp›k kapitalizminegemen ve sömürülen s›n›flar›n bilefliminde yaratt›¤› de¤iflimleri, sömü-rülenler cephesinde ortaya ç›kan çok çeflitli ara s›n›f ve katmanlarla top-lumsal çeliflkileri, devrimci dinamikleri, bunlardan devrim için nas›l yarar-lan›labilece¤ini tahlil edebilmekten ve devrimin ç›kar›na sonuçlar ç›kar-maktan uzakt›r. Ço¤u için devrim tarihi Sovyet devrimiyle bafllay›p bit-mektedir.

- Dogmatizm, flablonculuk dedi¤imiz de böyle bafll›yor zaten de¤il mi?- Evet Ayfle Abla. Esas›nda tüm kafa bulan›kl›klar›n›n, mahalle çal›flma-

s›n›, gecekondu halk›n› küçümseme, ülke gerçe¤ine ve halka yabanc›lafl-malar›n›n alt›nda yatan da bu dogmatizm ve flablonculuktur. Bunu flu söz-lerde tüm ç›plakl›¤›yla görmek mümkün: “... Bolflevikler, iflçi s›n›f›n›n çal›-flan nüfusun sadece % 4’ünü oluflturdu¤u bir evrede, hemen sadece bu s›-n›f içinde örgütlü olmalar›na ra¤men, iktidar› alabildiler. Genifl köylü y›-¤›nlar› (ki çal›flan nüfusun % 80’i civar›ndad›r) aras›nda örgütlü olan Sos-yalist Devrimciler adl› küçük-burjuva grup ise politik etkisini yitirdi. Kritikbir evrede bölündü ve sol kanat devrimi, sa¤ kanat burjuva karfl›-devrimisavundu. Sözkonusu dönemde Bolfleviklerin k›rda hemen hiçbir ciddi ör-gütsel yap›s› bulunmuyordu.”

Söylenenin do¤ruluk pay› bir yana “iflçiciler”in dogmatizminin ve flab-lonculu¤unun nereden ve nas›l kaynakland›¤›n› bu sözler çok aç›k olarakortaya koymaktad›r. Ne diyor? Bolflevikler % 4’lük iflçi s›n›f›yla köylülükiçinde de ciddi hiç bir örgütlenmeleri olmadan devrim yapabildi¤ine göreülkemizde bu oran›n üç kat›na yaklaflan iflçi s›n›f›yla biz bu devrimi haydihaydi yapar›z, di¤er s›n›f ve katmanlar› örgütlemeye ne gerek var diye dü-flünüyor. Köylülü¤ü, iflçi s›n›f› d›fl›ndaki güçleri kim örgütlerse örgütlesin,iflçileri örgütleyip ayakland›rd› m› onlar nas›l olsa bölünüp sol kanattaki-ler iflçi s›n›f›n›n pefline tak›l›r. Örgütlemeden, çal›flma yapmadan iflçi s›n›-f›n›n ittifaklar›n›n kendili¤inden gelip iflçi s›n›f›na destek verece¤ini umutediyor. Sonra proletarya diktatörlü¤ünü ilan edip sosyalist devrimi ger-çeklefltirecek!..

Hayal aleminde, hala 1917’lerde ve de üstelik Rusya’da yafl›yor. Emper-yalist-feodal Rusya ile emperyalizmin yeni- sömürgesi Türkiye’yi ayn› ke-feye koyuyor. Kafa bu oldu mu elbette Çin’den Vietnam’a, Küba’ya kadar,Asya, Afrika, Latin Amerika’daki onlarca devrim, kurtulufl savafl› yok say›-l›r. Çünkü onlar Sovyet devrimini taklit ederek iflçi s›n›f›n› temel al›p ayak-lanarak devrim yapmam›fllard›r. Onlar›n kafas›ndaki modele uygun de¤il-dir, “iflçi s›n›f›n›n öncü devrimci misyonunu” reddetmifllerdir, dolay›s›ylada tümü küçük-burjuva devrimler ve kurtulufl hareketleridir. Tabii halk sa-vafl›, gerilla savafl› teorileri de öyledir. Ama kendileri Sovyet devrimi d›-fl›nda kafalar›ndaki modele uygun bugüne kadar gerçekleflmifl baflka birdevrim örne¤i de gösteremezler. Çal›flma tarzlar›ndan örgütlenmeye ka-dar Sovyet devrimini örnek al›p taklit etmeye çal›fl›rlar.

Lenin’de mahallelerde örgütlenme diye özel bir tespit yoktur. Devrimi

28 Halk S›n›f›

yapacak olan köylülükle ittifak yapacak olan iflçi s›n›f›d›r. O halde mahal-leleri de bir örgütlenme ve mücadele alan› olarak ele almak, kentlerde ifl-çiler d›fl›nda halk›n farkl› kesimleri içinde de örgütlenmeye önem vermekMarksist-Leninistlerin ifli olamaz. ‹flçiciler böyle düflünür. Onun için ma-halle çal›flmas›n›, gecekondular› buralarda halk›n örgütlenmesini ve mü-cadelesini küçümser. Oralara gitmemek için de “Varofllar’da örgütlenmeve mücadele kal›c› olamaz”, “süreklili¤i sa¤lanamaz” der, “düzen içi kal-maya mahkumdur”, “iktidar hedefli bir mücadele ve örgütlenme yürütü-lemez” der. Der de der, ama yaflananlar, gerçekler onlar›n bu tespitlerininaksini her gün yeniden ispatlar.

Y›llarca mahallelerin uza¤›nda duran oportünizm üretti¤i teorilerle ya-flanan prati¤in pek de uyuflmad›¤›n› gördükçe küçümsese de bir gözüylemahalleleri izlemekten, oraya ilgi göstermekten kendini alamad›. Hele kiGazi ayaklanmas›yla ve sonra Susurluk'la birlikte gecekondular›n devrim-ci dinamikleri çok daha ç›plak olarak ortaya serilince iki gözü birden ma-hallelere çevrildi. Yani buralara “merak sald›”. Bu sefer geçmiflte yap›lantüm elefltiriler, küçümseme, gecekondularda yaflayan halk› önemseme-me, ilgisizlik yerini methiye düzmeye b›rakt›. ‹flte bir kaç örnek:

“Görülen odur ki, kent varofllar› Türkiye devriminin mevzileri ve örgüt-lenme alanlar›d›r... Ama Gazi’de bafllay›p tüm ‹stanbul’a yay›lan ayaklan-ma ayn› zamanda 12 Eylül faflist cuntas›ndan bu yana en devrimci, en ce-sur ve en ileri halk eylemidir... Çünkü varofllar maddi ve manevi yanlar›y-la iç savafl alanlar›d›r.” (Hedef, Mart ‘96, sy.53)

“Bütün ezilenlere ve sömürülenlere ateflin, barikat ve sokak savafl›n›nmanifestosuydu Gazi” (At›l›m, 9-16 Mart 96)

“‹flçi s›n›f› ile kent yoksullar›n› da kapsayan genifl emekçi y›¤›nlar› gün-demleri çak›flt›r›ld›¤›nda gecekondu mahalleleri yeni bir devrimci yükseliflaç›s›ndan, kesinlikle iflçi s›n›f›ndan yana dönecektir”. (Sosyalist ‹ktidar, 27Eylül 1996)

“Gazili emekçiler yakt›klar› barikat atefliyle emekçi s›n›flara özgürlük,devrim ve sosyalizme giden kavga yolunu gösterdiler. Varofllar› ayd›nla-tan k›z›l savafl ateflleri Türkiye proletaryas›n›n devrim yürüyüflünde bir kö-fle tafl›, bir ruh, bir gelenek oldu.” (K›z›lbayrak, 22 Mart ‘97, sy.33)

“Varofllar” hakk›nda bunlar söylendikten sonra elbette oralara gitmekiçin bunun teorisi de yap›lmak durumundayd›. Ama eski görüflleri de in-kar etmek olmazd›, bu oportünizmin oportünistli¤ine ayk›r›yd›. Kimisi ön-ce, kimisi daha sonra “emekçi kitleleri düzene yöneltecek s›n›fsal talepler-le”, “iflçi s›n›f›n› semtlerden kuflatmak amac›yla”, “iflçi s›n›f›n› ve mütte-fiklerini birlikte örgütlemek”, “... flimdiye kadar yap›lmam›fl olan› yapmak,kategorik olarak s›n›f mücadelesinin d›fl›nda tutulan bu mekanlar› kentliiflçi s›n›f›n›n sa¤lam mevzileri haline getirmek...” gibi yeni teorik tespitleryaparak flu mahallelere kalk›p bir de biz gidelim dediler. Bu konuda en çokayak direyeni bile sonunda “... Buna karfl›n, esasta gençlik üzerinde yük-selen politik varofl hareketlili¤ine karfl› bu temelden sapmaya yol açmaya-

Halk S›n›f› 29

cak tarzda bir ilgi ihtiyac› do¤maktad›r” deyip kendine yol açabilmenin te-orik zeminini yaratmaya çal›fl›yor. Ama bunu söylerken bile düflüncesineyön veren pragmatizmdir ve bakt›¤›n› göremeyecek kadar da kördür. “Va-rofl” hareketlili¤ine bak›nca sadece gençli¤i görüyor. Gazi ayaklanmas›n-da, anmalarda, cenazelerde, Halk Meclisi’nin eylemlerinde yer alan ortayafl ve üstündeki yüzlerce, binlerce insan› görmüyor.

“Varofllar”a bak›p ifltah› kabaran sadece oportünizm de¤ildir. ÖDP’denUfuk Uras 3 Haziran’da günlük bir burjuva gazetesinde ç›kan röportaj›nda“... Baflta ‹stanbul olmak üzere Refah’›n güçlü oldu¤u alanlarda mahallemahalle, sokak sokak çal›fl›yoruz... Ve Refah’› varofllarda geriletiyoruz” di-yor, mahallelerin düzenin "zay›f karn›" oldu¤unu tespit ediyorlard›. Gerçionlar›n derdi baflka, oligarfliyle bir sorunlar› yok. ‹flleri esas olarak seçim-lerle. Varofllara ilgileri de bundan, burjuva partileri gibi onlar da gecekon-dular› oy potansiyeli olarak görüyor. Kimse ÖDP’lilerin sokak sokak çal›fl-ma yapt›¤›na ve o “soka¤›n” siyasal karfl›l›¤› olan bir pratik içinde oldu¤u-na tan›k olmam›flt›r. Ama olsun, oy alabilece¤ini düflündü¤ü devrimci-de-mokrat potansiyel oralarda, onun için herkesin ilgi gösterdi¤i bir zaman-da propaganda düzeyinde de olsa kendilerinin de “varofllar”a ilgisiz kal-mad›klar›n› göstermeleri gerekirdi.

- Peki ne yapabilirler gerçekten, varofllara gelmelerinin mücadeleye,devrime hayr› dokunacak m› dersiniz?

- Bunun cevab› için prati¤e, bugüne kadar olup bitenlere bakmak yeter.Ne oportünizmin ne reformizmin gecekondularda halk› örgütleyebilmeflans› yoktur. Halka güvenmeyen, pragmatist, halk› küçümseyen, onun dü-flüncelerine, duygular›na ve inançlar›na de¤er vermeyen üstenci yakla-fl›mlarla halk örgütlenemez.

Gazi ayaklanmas›ndan sonra yaflanan sürecin prati¤i de bunu göster-mifltir. Oportünizm “merak sal›p” gelmifltir. Ama gelifli ne halk›n sorunla-r›na sahip ç›kmak içindir, ne de halk› örgütlemek ve mahalleri devrimin bi-rer mevzisi haline getirmek için. Onu mahallere çeken esas olarak Gaziayaklanmas›n›n “cazibesi”dir. Sürecin ayn› flekilde sürece¤ini zannetmifl,her an ayaklanmaya haz›r kitleler bulaca¤›n›, kendilerinin de bu haz›r kit-lenin önüne geçip öncülük yapaca¤›n› umut etmifltir. Ama bekledikleri gi-bi olmam›flt›r.

Susurluk sürecinde de zorunlu olarak geldiler. Çünkü Susurluk'a karfl›halk hareketi buradayd›. Dertlerinin halk› örgütlemek, birlefltirmek olma-d›¤› da bu süreçte bir kez daha, çok kesin biçimde görüldü. Halk Meclisle-rinin karfl›s›na dikildiler. Mahallelerde örgütlenmek, buralarda yaflayanhalk›n çok çeflitli çeliflkilerine ve sorunlar›na sahip ç›k›p, çözüm yolu üret-mek, mücadelesine önderlik etmek iflçi s›n›f› içinde çal›flmaktan çok dahakarmafl›k ve zordur. Çok daha fazla ustal›k gerektirir. Halk› yak›ndan tan›-yacaks›n, onun duygu ve düflüncelerini bileceksin, neye nas›l tepki göste-rebilece¤ini hissedeceksin, gece gündüz ev ev sokak sokak dolaflacaks›n,iyi gününde kötü gününde halk›n yan›nda olacaks›n, dinlemesini bilecek-

30 Halk S›n›f›

sin ve en önemlilerinden biri de kendisini ifade edebilece¤i halk örgütlü-lüklerini yaratacaks›n.

- Bir de iflin bedel ödeme yan› var. Oligarfli kentlerde polisi, askeri,kontrgerillas›, muhbiri, iflbirlikçisi, ard› arkas› kesilmeyen operasyonlar›,gözalt›, iflkence ve katliamlar›yla en yo¤un biçimiyle buralardad›r. Bu be-delleri ödeyerek örgütlenmeyi ve mücadeleyi sürekli k›labilmek bir savaflkültürüne, gelene¤ine sahip olmay› gerektirir. Oportünizmde özellikle deiflçicilerde en çok olmayan da budur. Nitekim mahallelerde örgütlenmeyeçal›fl›p da a¤z› yananlardan baz›lar› flimdi tekrar mahallelerden elini aya-¤›n› çekmenin aray›fl› içindeler.

Ama oportünizm iflin bu yan›n› hiç düflünmez bile. O fabrikalarda üreti-mi durdurup, ayaklan›nca her fleyin hallolaca¤›n›, devrimin bafllay›p bite-ce¤ini hesap eder. Sonras›nda ne olacak, oligarflinin silahl› güçlerine kar-fl› nas›l, nerede savafl›lacak, onlar bugünden düflünece¤i fleyler de¤ildir.Çünkü tüm 盤›rtkanl›klar›na ra¤men devrim de, iktidar da kafas›nda çoksoyut ve uzaktad›r. Bu yan›yla gecekondulardaki devrimci mücadeleningeliflmesinden korkanlar, bu mücadeleden uzak duranlar ya da küçümse-yenler esas›nda devrimci iç savafltan kaçanlar, korkanlar, savafl gerçe¤in-den uzak durmaya çal›flanlard›r.

- Evet, meselenin esas çerçevesi budur. Devrimci hareket, mahalleleribafltan bu yana do¤ru bir biçimde tahlil etmifl, kadrolar›n› do¤ru istihdamedip, örgütlenmesini do¤ru flekillendirmifltir. Bugün mahalleler ve Cephebirlikte akla geliyorsa, bu nedenledir. Bu hep birlikte an›lmaya devam ede-cektir. Biz mahallelerde hem Meclisleri, hem Cepheyi örgütlemeye devamedece¤iz. Sadece mahallelerde de de¤il tabii di¤er tüm alanlarda da. Cep-he ad› sadece mahallelerle de¤il tüm alanlarla bütünleflecek, birlikte an›-lacakt›r. Dersimiz bugünlük bu kadar.

Halk S›n›f› 31

Devrimci Mücadele ve Aileler

Geçen hafta dersten sonra örgütlenmemizin, iliflkilerimizin durumunutekrar gözden geçirdik. Son bir kaç ayd›r iliflkilerimizde baya¤› bir geniflle-me vard›. Sadece bizim mahallede de¤il bitifli¤imizdekilerle de iliflki gelifl-tirmifltik. Sorun elbette sadece iliflkilerimize dergi da¤›t›m›yla s›n›rl› de¤il-di. Onun d›fl›nda bu kadar yayg›nlaflan iliflkileri düzenli, örgütlü bir biçimedönüfltürmek, e¤itmek için bir çok e¤itim grubu kurmak gerekiyordu. Budurumda da tabii ki hepimize çok daha fazla görev, ifl düflüyordu. Ama yi-ne de s›k›nt›l›yd›k. Çünkü Ömer d›fl›nda hepimiz ya çal›fl›yor ya da okulagidiyorduk. Selim Abi'nin ifli ona pek engel olmuyor, zaten mahallede.Gerekli oldu¤u zaman ise gitmeyebiliyor veya istedi¤i zaman ç›kabiliyor.Ama yine de geriye kalan bizlerden bir iki kiflinin daha çok zaman›n› ma-halledeki, daha do¤rusu mahallenin s›n›rlar›n› da afl›p bölgedeki örgütlen-meye ay›rmas› gerekiyordu. Özcesi bir ikimiz daha iflten ayr›l›p Ömer gibitüm vaktimizi mücadeleye ay›rmal›yd›k. Selma'yla ben iflten ayr›lmaya ka-rar verdik. Daha önce de bunu düflünüyorduk. Devrimci mücadeleye da-ha çok zaman ay›rmak, daha çok görev, sorumluluk almak, teorik olarakda pratik olarak da kendimizi daha çok yetkinlefltirmek istiyorduk. Aram›z-daki sohbetlerimizde birer Cephe savaflç›s› olma özlemlerimizi dile getiri-yorduk. Selim Abi de zaten daha önce pek çok kez buna haz›rl›kl› olmam›zyönünde bizimle konuflmufl ama bunun için ille de hemen iflten ayr›lma-m›z gerekmedi¤ini söylemiflti. Ama flimdi biraz da zorunluluk do¤mufltu.‹flten ayr›lmak istememize en çok da Ömer seviniyor "ha flöyle el ele veripflu mahallelerin alt›n› üstüne getirelim" diyordu. Hafta bafl›nda Selma he-men iflten ayr›ld›. Ben de ifli b›rakaca¤›m› do¤al olarak önce aileme aç›k-lad›m. Pek hofl karfl›lanmayaca¤›n› biliyordum ama bekledi¤imden de faz-la bir tepkiyle karfl›laflt›m. Özellikle babamla aram›zda oldukça sert say›la-bilecek bir tart›flma oldu. Bu yüzden aram›z bu aralar pek iyi de¤il. Duru-mu tabii hemen Selim Abiye aktard›m. Nas›l davranmam gerekti¤i üzeri-ne uzun uzun konufltuk. Ancak önemli bir sorun oldu¤u için bu hafta halks›n›f›nda da bu konu üzerinde durmaya karar verdik.

- Evet arkadafllar U¤ur’un ailesiyle yaflad›¤› sorunu biliyorsunuz. Er-dal'lar da DLMK'n›n bir eylemine kat›l›p ilk defa gözalt›na al›n›nca ailesiy-le benzer sorunlar› yaflam›fllard›, eskisi kadar olmasa da hala zaman za-man yafl›yorlar. Mesela yar›n öbür gün Serpil'in de benzer sorunla karfl›-laflmas› mümkün. Bizim bile sorun olarak önümüzde bir engel oluflturma-sa da eflimin ailesiyle yaflad›¤›m›z problemler olmufltu. Hala da aram›zçok iyi say›lmaz. 90'da, o zaman baflka bir bölgedeki derne¤e gidip geli-yorduk orada suyla ilgili bir gösteride Ayfle gözalt›na al›nm›flt›. Önemli birfley de de¤ildi ama ailesi duymufl geldi. Epey bir tart›flmam›z olmufltu. Ta-bii daha çok beni suçlay›p "kendin rahat durmuyorsun, bu k›z› niye bulafl-

32 Halk S›n›f›

57

t›r›yorsun, onu da yoldan ç›karaca¤›n› zaten biliyorduk" falan diyorlard›.Bu yüzden evlenmemize de bafltan beri karfl› olmufllard›. Neyse anlatmakistedi¤im flu: Bu tür sorunlar çeflitli düzeylerde az ya da çok ço¤u aileler-de yaflanm›flt›r hala da yaflan›r. Bafltan çocu¤unun devrimci olmas›n› iste-yen, destekleyen azd›r. Olumlu örnekleri de var tabii ama dedi¤im gibi çokdaha az. Nedenlerini, ne yapmam›z gerekti¤ini birazdan ayr›nt›land›r›r›zama önce Selma da bir anlats›n onun annesi durumu nas›l karfl›lam›fl?

- Biliyorsunuz ben, bir de küçük kardeflim annemle birlikte yafl›yoruz.Babam y›llar önce emekli olduktan sonra vefat etti. Az çok siz de tan›yor-sunuz, Fatma Ablayla, Ayfle abla daha s›k görüfltükleri için yak›ndan tan›r.Köylü kad›n›d›r öyle teorik bilgisi falan da pek yoktur ama devrimcileri deepey uzun süredir az çok tan›r, belli bir güveni vard›r. Bana karfl› da öyle-dir. Bu güne kadar ondan saklad›¤›m bir fley olmam›flt›r, ne yap›p etti¤imibilir, yanl›fl bir fley yapmayaca¤›ma oldukça güvenir, tabii ben de onungüvenini sarsacak bir fley yapmamaya özen göstermiflimdir. Belki baba-m›n da olmamas›n›n etkisiyle aram›zda ana k›z›n ötesinde daha böyle ar-kadaflça bir iliflki de geliflmifltir. Onun için diyebilirim ki bugüne kadar üze-rimde bask› kurmaya hemen hiç kalk›flmam›flt›r. Ben de ne yapt›¤›m›, ne-reye gitti¤imi, ne zaman dönece¤imi olanaklar ölçüsünde her zaman söy-lemeye özen gösteririm ama yine de zaman zaman baz› günler eve çokgeç gitti¤im de ya da pek s›k olmasa da gitmedi¤imde kayg›lan›r, anal›kiçgüdüsüyle ve koruma mant›¤›yla, biraz da konu komflunun bu k›z geçsaatlere kadar d›flar›da ne yap›yor diye düflünmelerinden çekindi¤indenbiraz söylenir, ufak tefek tart›flmalar›m›z olur ama bu iliflkimizi etkilemez,çabuk unutur. ‹flten ayr›laca¤›m› söyledi¤imde de tabii nedenini sordu,ben de anlatt›m. Engellemeye çal›flmak gibi bir tutumu olmad›, olmaz daama devrimci faaliyetle giderek daha fazla u¤raflmaya bafllamam›n enin-de sonun da flu veya bu flekilde evden kopaca¤›m› düflündürdü¤ünü, bu-nun da onu kayg›land›rd›¤›n› biliyorum. Ama dedi¤im gibi bu öyle büyükbir sorun yaratmaz.

- Eh sen bu aç›dan pek ço¤umuzdan flansl› say›l›rs›n.- Sonuç olarak bak›ld›¤›nda öyle de¤erlendirebilirsiniz ama biliyorsunuz

devrimci mücadele de öyle flansa mansa pek yer yoktur. Daha çok flans›-m›z› kendimiz yarat›r›z ya da yaratmak zorunday›z. Biliyorsunuz aile, hal-k›m›z taraf›ndan kutsal olarak de¤erlendirilen, korunmas›na, yaflat›lmas›-na en çok önem ve de¤er verdi¤i bir sosyal kurumdur. Ama flöyle bir özel-li¤i de vard›r: ayn› zamanda içinde bulundu¤u düzenin ayakta kalmas›nada büyük ölçüde hizmet eder. Çünkü sonuçta bu düzende yaflamakta, budüzenden beslenmektedir. Düzenin ideolojik etkisi alt›ndad›r. Ekonomikolarak ona ba¤›ml›d›r. Düzenle flu veya bu düzeyde çeliflkileri olsa bilevarl›¤›yla iliflkileriyle bu düzen içinde oldu¤u gibi yaflat›lmak, yap›s›n›n ko-runmak istenmesi bir ço¤umuzun yaflad›¤› gibi devrimci mücadelenin ge-liflmesinin önünde de çeflitli biçimlerde engeller ç›kar›yor. Burjuvazi debunu bilir ve kullan›r. Kapitalizm gelifltikçe eski feodal aile yap›s›n› da de-

Halk S›n›f› 33

¤ifltirir, bozar. Olumlu, olumsuz pek çok etkide bulunur. Bireycileflme aileiçindeki ba¤lar›, iliflkileri de zay›flat›r. Burjuvazinin olumlu de¤erleri koru-mak gibi sorunu yoktur, bireycili¤i, bencilli¤i sonuna kadar yaymaya çal›-fl›r ama dejenere olmufl biçimiyle bile olsa kurum olarak ailenin varl›¤›n›sürdürmesinden yanad›r.

- Bu durum sanki çeliflki gibi görünüyor. - Evet ama bu ona daha çok sömürmek için olanak sa¤lar örne¤in, es-

kiden bir kifli çal›fl›p ailenin geçimini sa¤larken flimdi toplam al›m gücün-de, geçim standard›nda pek bir de¤ifliklik sa¤lamadan ayn› aileden iki üçkifliyi çal›flt›r›r. Aile fertleri aras›ndaki dayan›flmadan bu flekliyle faydala-narak sömürüsünü art›r›r. fiimdi ailede birden çok kiflinin çal›flmas›, daya-n›flma falan diyoruz ama bu burjuvazinin bireyci, bencil kültürünün aileiçine kadar da ifllemesiyle ayn› zamanda ço¤u ailede karfl›l›kl› bir ç›kariliflkisine de dönüflür. Benzer durum feodal aile yap›s›nda da vard›r. Bilir-siniz daha çok da do¤uda k›rsal alanda aileler çok çocuk yaparlar ve bun-lar›n da erkek olmas›n› isterler. Neden? Çok çocu¤u çok sevdiklerindenmi? Öyle olsa k›z erkek ayr›m› da olmaz. Çok erkek çocuk istenir, çünkü da-ha çok ürün almak için tarlada çal›flt›racak iflgücü böyle karfl›lan›r. Yaniköyde ya da kentte çocuk aile için ayn› zamanda bir sigorta olarak görü-nüyor. Çocu¤un devrimci olmas› bir bak›ma sigortay› kaybetmektir. O za-man engellemek gerekir. Bu noktada aile gerici, kapitalist bir kuruma dö-nüflüyor iflte.

Ne diyorduk? Egemen s›n›flar aile kurumunun bu özelliklerinden fayda-lanarak sömürüsünü art›rarak sürdürürken, bu kurumu ayn› zamandadevrimci mücadelenin geliflmesinin önünde frenleyici bir güç olarak gö-rür. Ve onu mücadeleyi engellemekte daha etkili olarak kullanman›n yol-lar›n› arar.

Mesela ne yap›yor? Ailelerin geri yanlar›na sesleniyor, “çocuklar›n›zasahip ç›k›n devrimci olmas›n, devrimcilerle iliflki kurmas›n, eylemlere,gösterilere kat›lmas›n” diyor. ‹deolojik yönlendirmeyle, propagandaylaailelerin çocuklar› üzerinde bask› ve denetim kurmas›n› teflvik ediyor. Böy-lece düzenin korunmas›nda aileyi araç olarak kullan›yor. Devrimci olma-yan bir ailenin de zaten öncelikli isteklerinden biri çocu¤unun okulunu bi-tirip iyi bir meslek sahibi olmas›, evlenip çoluk çocu¤a kar›flmas›d›r. Onuniçin çocuklar›n›n bu amaçlar›n›n, isteklerinin gerçekleflmesini tehlikeye so-kacak ifllere bulaflmas›n› istemezler.

Ama düflman sadece propagandayla, yönlendirmeyle kalm›yor. Dev-rimcilerin ailelerine tehdit, bask›, hatta iflkence yap›yor. Böylece çocukla-r›n›z› yola getirmezseniz siz de zarar görürsünüz, size de rahat, huzur ver-meyiz diyor. Bunlar› yaflayan ya da gören, duyan aileler düzenle, devletleçeliflkileri olan demokrat nitelikte bile olsalar e¤er sald›r›y›, tehdidi gö¤üs-leyecek bilinçte ve kararl›l›kta de¤illerse, yaflamlar›ndan pek hoflnut olma-salar da kurulu düzenlerinin bozulmas›n› istemiyorlar. Bu sefer onlar daönce çocuklar›n›n devrimci olmalar›n› engelleyecek önlemler almaya çal›-

34 Halk S›n›f›

fl›yor, baflar›l› olamazlarsa bu sefer de devrimcilikten vazgeçirmeye, bas-k› uygulamaya bafll›yorlar.

Mesela biraz maddi olanaklar› iyi olup da bunu çocu¤unu devrimcilik-ten vazgeçirmek için rüflvet ya da flantaj gibi kullanan örnekler de vard›r.“Vazgeçersen sana flu olanaklar› sa¤lar›m, mal›, mülkü veririm vazgeç-mezsen bafl›n›n çaresine bak, bizden tek kurufl yard›m, maddi olanak sa¤-layamazs›n, bafl›na bir hal gelirse ilgilenmeyiz” diyerek, hatta daha ilerigidip evden çekip gitmesini isteyerek, kovarak, varsa çocu¤unun zaafl› biryan›ndan yakalay›p böylece devrimcilikle düzene dönme aras›nda tercihezorluyor.

- Daha önce Sinan bu konuda okuldaki bir arkadafl›n›n ailesinden örnekvermiflti. Arkadafl›n›n ailesi çocuklar›n›n devrimcili¤e sempatisini farkedince bir akrabalar›n›n k›z›yla hemen evlendirip baflgöz etmeye çal›flm›fl-lar. Böylece onu aile, ev bark sorumlulu¤u alt›na sokarak devrimciliktenvazgeçirebileceklerini düflünmüfller.

- Do¤rudur. Bu da ailelerin ilk baflvurduklar› yöntemlerden biridir. Ken-di yaflad›klar›ndan, deney tecrübelerinden bunun çocuklar›n› düzene ba¤-lamakta etkili bir yol oldu¤unu bilirler. Yeni devrimci olanlar› b›rak›n, y›l-lar›n nice devrimcisinin evlendikten sonra çekip gitti¤ini ya da kendisinimücadeleden geri çekerek iyice s›n›rlad›¤›n› düflünürseniz meselenin üze-rinde önemle durulmas› gereken ne kadar hassas bir konu oldu¤unu da-ha iyi kavrars›n›z san›r›m.

Üstelik halk›m›z böyle ifllerde oldukça yarat›c›d›r. O cahil gibi görülenpek çok aile, çocuklar›n› devrimcilikten vazgeçirmek için ne yöntemlere,numaralara baflvururlar.

- Numara dedin de Selim Abi, isterseniz ben de kendi ailemden bir ör-nek vereyim.

- Ver bakal›m Erdal.- Ben gözalt›na al›nmadan önce de annemin pek ciddi olmasa da ufak

tefek bir iki müzmin hastal›¤› vard›. Ama gözalt›dan sonraki günlerde san-ki hastal›¤› birden birkaç kat›na ç›kt›. Halbuki gözalt›nda da bir fley olma-d›, üç befl saat tutulup b›rak›ld›k. Ama sonras›nda tabii evde tart›flmas› ol-du. Hastal›¤› da zaten beni vazgeçiremeyeceklerini anlad›ktan sonra bir-den artt›. Oflamalar, puflamalar, oras› buras› çok a¤r›yormufl gibi inleme-ler, oturamayacak kadar kötüymüfl gibi uzanmalar, s›k s›k ilaç içmeler, ya-k›nda gidiciyim galiba falan demeler... Bu arada bana da eskisinden dahaçok ilgi gösteriyor, okulda ne oldu, bir fley var m›, sen neler yapt›n gibi so-rular soruyor, beni çok merak etti¤i havas›n› veriyordu. Ben de bafllang›ç-ta gerçekten benim yüzümden çok üzülüyor bunun için hastal›¤› ilerleme-ye bafllad› diye düflünüyor, üzülüyordum da. Ama sonra babam›n birkaçkez doktora götürüp bir fleyi olmad›¤›n› ö¤renince numara çekti¤ini anla-d›m. Nedense hep genellikle ben evdeyken oluyordu bunlar. Ben yokkensanki iyilefliyordu. Rahatl›kla sa¤a sola, konuya komfluya gidiyor, geziyor-du. Yani bana numara çekip kendini ac›nd›rmaya çal›fl›yordu. Ben de tabii

Halk S›n›f› 35

ona göre hastalanmas›ndan, bir fley olmas›ndan kendimi sorumlu tutaca-¤›m için devrimcilik yapmaktan vazgeçecektim.

- Vay be tam tiyatro gibi gerçekten, tiyatrocu gibi de rol yap›yormufl an-nen.

- Ben de kendisine öyle söyledim zaten. Ama önce ben de rol yapt›m bi-raz. Hiç bir fley yokken okuldan gelince bugün okulda faflistlerle çat›flt›k,b›çaklarla, sat›rlarla sald›rd›lar falan diyor, kendisiyle de hiç ilgilenmiyor-mufl gibi davran›yordum. Bu sefer gerçekten kayg›lanmaya bafllad›. Ba-zen ben böyle fleyler söyledikçe hastal›k rolünü de unutup birden canlan›-yordu.

- Peki Selim Abi ne yapaca¤›z biz bu ailelerle?- Ne yapaca¤›m›z belli, önce sonuna kadar u¤rafl›p onlar› kazanmaya

çal›flaca¤›z. Ama önce onlara yeni bir gözle bak›p daha yak›ndan tan›ma-l›y›z. Gerçi hep olumsuzlar› seçtik ama bu örnekleri de onun için verdik.

- Babamla son tart›flmam›zdan önce ben de biraz farkl› düflünüyordumama flimdi y›llard›r birlikte yaflamam›za ra¤men onu daha önce çok da iyitan›mad›¤›m› görüyorum. Asl›nda Susurluk'tan sonra epeyce de de¤ifl-miflti. Anlatt›¤›m ço¤u fleye hak da veriyordu. Hatta biliyorsunuz bir çokkez de yürüyüfllere de kat›ld›. ‹flten ayr›laca¤›m›, daha do¤rusu bütün vak-timi devrimci faaliyete ay›raca¤›m› söyleyince bunu hemen kabullenme-yece¤ini tahmin ediyordum ama do¤rusu bu kadar fazla tepki gösterebi-lece¤ini düflünmemifltim. Daha önce de ufak tefek tart›flmalar›m›z olurdu,"aman dikkat et", "fazla öne ç›k›p göze batma", "o kadar da y›rt›nmanagerek yok, memleketi tek bafl›na sen mi kurtaracaks›n" falan derdi amabunlar› sadece beni korumak, bafl›ma bir fley gelmesinden endiflelendi¤iiçin söylüyor diye düflünürdüm. Ama son tart›flmam›zda "Zaten zarzorgeçiniyoruz, koskoca adam birde flimdi sana m› bakaca¤›z", "Bu yafltansonra birde polisle, devletle mi u¤raflaca¤›z, üç kuruflluk huzurumuz var,onu da m› bozduracaks›n" gibi laflar edince daha önceki uyar›lar›n›n alt›n-da da esas olarak kendi kayg› ve korkular›n›n oldu¤unu düflünmeye bafl-lad›m.

- Elbette vard›r U¤ur. Ço¤u kez ya da en az›nda bugün için ço¤u ailedebu korku ve kayg›lar evlat sevgisinden de üstün gelir. fiöyle düflünün ha-di d›flar›y› bir kenara b›rakt›k bugün hapishanelerde binlerce devrimci tut-sak var. fiimdi bunlar›n ne kadar›n›n ailelerinin gerçekten evlatlar›na sa-hip ç›kt›¤›n› siz de az çok görüyorsunuz. Biraz normal zamanlar bir yanafaflizmin sald›r›lar›n›n çok yo¤unlaflt›¤› toplu açl›k grevleri hatta ölümoruçlar› gündeme geldi¤i zamanlarda bile evlatlar›na, onlar›n sorunlar›nagerçekten sahip ç›kan aileler oldukça s›n›rl› kal›yor. Neden? Halbuki flunubiliriz genelde halk›m›z evlad› adli suçtan, hatta yüz k›zart›c› bir suçtan bi-le hapishaneye düflse bir cahillik yapm›flt›r, ona buna uymufltur diye dü-flünüp feodal aile ba¤lar›yla evlad›na sahip ç›kar. Oysa siyasi tutsaklardabu aç›dan bile bak›ld›¤›nda sahiplenme de epeyce büyük bir eksiklik görü-lüyorsa orada iki fleyi sorgulamak gerekir. Ya dedi¤imiz gibi kayg›lar, kor-

36 Halk S›n›f›

kular evlat sevgisine a¤›r basmaktad›r. Devletle, polisle, askerle yüzyüzegelmekten kaç›lmaktad›r, tabii o zaman da o sevginin nas›l bir sevgi oldu-¤u yine sorgulanmak durumundad›r ya da gerçekte arada sevgi ba¤›, ol-dukça zay›flam›flt›r. Sahiplenme derken de tabii bunu sadece maddi aç›-dan destek olma anlam›nda söylemiyoruz. O meselenin sadece bir yönü.fiöyle yapanlar da vard›r mesela, maddi olarak destek olur, para gönderirhatta ziyaretine de s›k s›k ya da arada bir gider ama o kadar, sonra orta-l›ktan kaybolur, baflka hiç bir fleye de kar›flmaz. Mücadele eden ailelerdenuzak durur. Kendisine bir zarar gelmesini istemez. Oysa esas olan evlad›-n›n mücadelesine, sorunlar›na sahip ç›kmak, çözümü için çaba sarf etmek,manevi aç›dan da destek olmakt›r. Sevgi ba¤› gerçekten kuvvetliyse çeflit-li, kayg› ve korkulara ra¤men bunlar› yapt›r›r. Tabii durumu çok kötü, ger-çekten büyük olanaks›zl›klar içindeki özellikle taflrada oturan s›n›rl› say›da-ki aileleri kapsam›yor dedi¤im. Bir ölçüde onlar mazur görülebilir. Amaonlar›n bile en az›ndan sald›r› ve direnifllerin yo¤unlaflt›¤› dönemlerde ya-pabilecekleri bir fleyler mutlaka vard›r.

- Selim Abi genelde hep aileleri olumsuz yanlar›yla ele al›p örneklerverdik, ortaya biraz fazla karamsar bir tablo ortaya ç›kt› san›yorum.

- Hakl›s›n Ömer. Ama ne yapmak, nas›l yapmak gerekti¤ini bulmak içinde önce genel anlam›yla mevcut durumu ortaya koymak, gerçekçi olmakgerek. Tek boyutlu ele al›nd›¤›nda tabii oldu¤undan fazla bir karamsartablo ortaya ç›kar. Genel tablo gerçekten pek iç aç›c› olmamakla beraber,nas›l bir düzende yaflad›¤›m›z›, bu düzenin tek tek bireylerde oldu¤u gibiaileleri de nas›l etkiledi¤ini, onu düzenin ç›karlar›na göre flekillendirmeyeçal›flt›¤›n› unutmamam›z gerekiyor. Tabii buna ra¤men tüm ailelerde böy-le de¤il elbette, dahas› aileler de de¤ifltirilemez de¤il. Bunun yüzlerce,binlerce de örne¤i var. Örne¤in mücadele eden, sadece kendi evlatlar›n›nde¤il, tüm tutsaklar›n sorunlar›na, mücadelesine, onun da ötesinde halk›nsorunlar›na sahip ç›kan, pek çok dönem halk muhalefetinin en dinamik ke-simin oluflturan hatta öncüsü olan tutsak ailelerimizi, kaybedilen, katledi-len evlatlar›n›n peflini b›rakmayan, b›kmadan usanmadan devletten hesapsoran kay›p, flehit ailelerini, yak›nlar›n› görmezden gelebilir miyiz? Gerçekanlam›yla evlatlar›na sahiplenmeye, sevgiye dayak, yiyen, iflkence gören,yerlerde sürüklenen, gözalt›lar›na al›nan ama vazgeçmeden mücadeledeeden bu ailelerimiz örnektir. Onlar›n da ço¤u demin anlatt›klar›m›z gibibelki bafllang›çta bu mücadelenin d›fl›ndayd›lar, bilinçsizdiler, pek ço¤ubelki çocuklar›n›n devrimcilik yapmas›na da karfl› ç›k›yordu. Ama bugünmücadelenin içindeler. Onlar›n evlatlar›na ba¤l›l›¤›, sevgisiyle, kazanmakiçin onlar› biraz e¤itmek, örgütlemek için harcanan çabayla bu noktayageldiler. Onun d›fl›nda ailece devrimci mücadele içinde yer alan, ya dapratik mücadele içinde aktif olarak do¤rudan yer almasalar bile ellerinde-ki her olana¤› devrimcilere sunan, kap›s›n› devrimcilere açan, onlar› koru-yup kollayan yüzlerce, binlerce aileyi yok sayamay›z elbette.

Mesela Buca Hapishanesi'nde düflmana karfl› barikatlarda omuz omuza

Halk S›n›f› 37

o¤luyla birlikte savaflan ve flehit düflen Turan K›l›ç'la o¤lunun oluflturdu-¤u tabloyu düflünün.

Bizim sorunumuz bu örnekleri kendi ailelerimizden bafllayarak olabildi-¤ince ço¤altmak, onlar› mücadelenin önünde engel de¤il, güç veren birkonuma getirmek. Ama bu kendili¤inden olmaz elbette. Hele ki önce ken-di ailelerimiz üzerinde çaba harcamadan, onlar› dönüfltürmeye çal›flma-dan hiç olmaz. Çünkü bizimkiler istisna de¤ildir. Onlarda genelin bir par-ças›n› yans›t›rlar. Aileler varoldu¤una göre ve devrim gerçeklefltikten son-ra bile varolacaklar›na göre onlar› kazanmak zorunday›z. Devrimi sadecegençlerle yapmayaca¤›z, yapamay›z da zaten. Dünyan›n hiç bir yerindede olmam›flt›r. Ama e¤er devrimde öncelikle devrimcilerin aileleri yer al-m›yorsa, baflka aileleri buna katmak ne kadar mümkün olur? O zaman ön-ce kendimize bakaca¤›z. Hemen ailelerimizin geri yanlar›ndan flikayet et-meden, biz dönüfltürmek için ne yapt›k, ne kadar çal›flt›k onu sorgulama-m›z gerekir. Meseleye sadece ailelerimizi mücadelemizin önünde engelolmaktan ç›karmak olarak da bakmamal›y›z. Bu bir ad›md›r ama esas ola-rak yapmam›z gereken onlar› da mücadelenin bir parças› haline getirmekolmal›d›r. Mesela Selma bunun için sen ne kadar u¤rafl›yorsun. Annen aras›ra etkinliklerimize kat›lman›n ilerisinde çok daha fazla fleyler yapamazm›?

- Do¤ru biraz daha u¤rafl›rsam yapabilir san›yorum. ‹flin do¤rusu yafll›-ca oldu¤u için ve kardeflimle, evle daha çok o ilgileniyor falan diye birazda kay›rmac› davran›yorum san›yorum.

- Evet, bence de öyle. Gevflek ve kollayan bir yan›n var. En az›ndan T‹-YAD'l› ailelerin faaliyetlerine kat›labilir.

Buna benzer hatta daha uç örnekler çokça vard›r. Genellikle ailelerin ge-ri niteli¤inden dolay› çocuklar›n›n önünde engel olmas›ndan bahsettikama tersi örnekler de vard›r. Mesela, baba k›y›s›ndan köflesinden de olsadevrimci mücadelenin içinde yer almaktad›r veya kimisi oldukça da aktifmücadele içindedir ama mesela eflini, çocuklar›n› mücadeleden uzak tut-maya çal›fl›r ya da fazla suya sabuna dokunmamalar› için u¤rafl›r. Hatta bubazen evli çiftler için de geçerlidir. Her ikisi flöyle yada böyle mücadeleiçindedir ama çocuklar› d›fl›ndad›r. Hatta çocuklar›n› evden uzakta dedesi-nin, ninesinin, akrabalar›n›n yan›nda büyüten, okutanlar olur. Tabii bunutek bafl›na çocuklar›n› çok sevmekle, koruma güdüsü falanla aç›klayama-y›z. Esas›nda kendilerinin düzenle ba¤lar› oldukça güçlü bir biçimde sür-mektedir. Bencildirler. Baflkalar›n›n çocuklar› flehit düflerken, hapishane-lerde yatarken üstelik kendileri de mücadelenin içinde olup herkesin yedi-den yetmifle bu mücadelenin içinde olmas› gerekti¤ini söylerken kendi ço-cuklar›n› kay›rmalar›n›n, mücadeleden uzak tutmaya çal›flmalar›n›n veyaçeflitli biçimlerde geliflmelerini, daha aktif mücadeleye kat›lmalar›n› en-gellemeye çal›flmalar›n›n baflka bir anlam› yoktur. O devrimcilik biraz sah-tekarcad›r. Kendini avutmak, vicdan›n› biraz rahatlatmak ya da iflte çevre-sindekilere karfl› utand›¤›ndan b›rakamamakta biraz da ay›p olmas›n diye

38 Halk S›n›f›

yap›lmaktad›r. Veya maddi, manevi ç›kar hesaplar› vard›r. Örne¤in popü-lizmini tatmin etmektedir veya iliflkilerini kullanarak bir mevki, kariyer he-sab› içindedir. Veya asl›nda epeyce korkuyordur. Kendisini kontrol edip s›-n›rlar, böylece pek fazla risk alt›na da girmez ama ya çocuklar›n› denetimalt›nda tutamazsa, onlar çok daha aktif mücadele içinde yer al›rsa o zamanpolisle, devletle bafl›n› derde sokacakt›r tabii kendisi de ayn› derde ortakolacakt›r. Yani asl›nda çocu¤undan çok yine kendini düflünüyordur. Evetflimdi isterseniz birazda aileleri kazanmak için ne yapmam›z ya da yapma-mam›z gerekir onlar üzerinde dural›m.

- Her fleyden önce bafltan itibaren kendimiz ö¤renirken, kendimizi e¤i-tirken ailemize de ö¤retmemiz, onlar› da e¤itmemiz gerekir. Bu konuyagerekti¤i kadar önem vermedi¤imizi düflünüyorum. Mesela d›flar›da ora-ya buraya kofltururuz, insanlar› hatta baflka aileleri örgütlemeye çal›fl›r›zama ço¤u kere kendi ailemize baflka birilerine ay›rd›¤›m›z kadar bile za-man ay›rmay›z. Hatta baz› arkadafllar›m›z›n benim ailem zaten adam ol-maz deyip ailesini e¤itmek, örgütlemek için neredeyse hiç bir çaba harca-mama veya çabuk y›l›p peflini b›rakma gibi yanl›fl bir tutum tak›nd›klar›oluyor.

- fiöyle bir durum var tabii. Her ailenin yap›s› bir de¤ildir. Kimi ailelerideolojik olarak da geri, sa¤ yap›lar› nedeniyle çocuklar›n›n devrimci ol-mas›na bafltan fliddetle karfl› ç›kar. Tart›flmaya, iknaya çok daha kapal› ola-bilir. O zaman ifl biraz daha zor olabilir. Kimisi daha demokrat niteliktedirtart›flmaya, iknaya biraz daha aç›kt›r, kimi meselenin az buçuk fark›ndad›rama yine de çözümü düzen içinde arad›¤›ndan çocuklar›n›n da devrimciolmas›na karfl› ç›kar, kimi düzen de¤iflmeden hiç bir fleyin de¤ifltirileme-yece¤inin fark›ndad›r hatta devrimcileri tan›r bilir, belki kendi çap›nda birfleyler de yap›yordur ama devrimi baflkalar› yaps›n der... Ama hangi dü-zeyde olursa olsun onlarla tart›flmak, e¤itmek, ikna etmek için sonunakadar mücadele etmek durumunday›z. Her fleyden önce kendimize gü-venmeliyiz. Düflündüklerimiz, yapt›klar›m›z do¤ru, hakl› fleyler. Halk›n do-lay›s›yla onlar›n da ç›kar›na fleyler. Anlatt›¤›m›zda hemen hiçbir aileninkarfl› ç›kamayaca¤› ülkenin ba¤›ms›zl›¤›, sömürünün ortadan kald›r›lmas›,hak, onur, adalet, demokratik bir ülke için mücadele ediyoruz. Yani ideolo-jik olarak ailelerimizin geriliklerine karfl› üstün, hakl› bir konumday›z. Hatüm bunlara ra¤men teorik olarak karfl›m›zda tutunamasalar bile baz› ör-nekler de belirtti¤imiz gibi çeflitli kayg›lar›, korkular› nedeniyle yine de kar-fl›m›zda yer alabilirler. O nokta da bizim devrimci faaliyetimizden, müca-delemizden taviz vermemiz de söz konusu olmamal›. Onlar› bizim istedi-¤imiz noktaya getirmek için çaba harcamak zorunday›z. Çünkü deneyleriy-le sabittir, e¤er taviz kopard›klar›n› gördüklerinde zay›f yan›m›z› yakalad›k-lar›n› düflünüp daha çok taviz isteyeceklerdir.

- Ömer’in anlatt›klar›na bende ek yapay›m. Elbette ailemize de zamanay›r›p onlar› e¤itmeye, iknaya önem vermeliyiz ama ondan daha daönemlisi yaflam›m›zla, iliflkilerimizle onlar›n güvenlerini kazanmal›y›z.

Halk S›n›f› 39

Hele ki e¤er daha öncesinden devrimcileri tan›m›yorlarsa bu çok dahaönemlidir. Çünkü devrimcili¤i bizde görecekler, tan›yacaklard›r. O nokta-da da teorik olarak anlatt›klar›m›zdan daha çok pratik yaflam›m›z üzerlerin-de etkili olacakt›r. E¤er öncesinde aile içindeki iliflkilerimizde olumsuzlar›-m›z varsa bizdeki de¤iflimi, olgunlaflmay› fark edebilmeliler. Bir yolunubulup arkadafllar›m›zla tan›flt›r›r›z. Örne¤in gecelerimize, flenliklerimize,demokratik kurumlar›m›za götürebiliriz. Böylece devrimcilere karfl› bir ön-yarg›lar› varsa hiç de düflündükleri gibi olmad›¤›n› kendileri de yaflayarakgörürler.

Cesurca tart›flabilmeliyiz ama bunu belli bir seviye de tutmaya özengöstermeliyiz. K›zg›nl›¤›m›z› hissettirmemiz gerekti¤i yerde bile bunu bi-linçli yapmaya çal›flmal›, so¤ukkanl›l›¤›m›z› kaybetmemeliyiz. Hele ki ha-karet, küfür gibi fleylerden uzak durmal›y›z. Çünkü iliflkiler bu düzeyde birbozulmaya u¤rad› m› karfl›l›kl› diyalog, sakin bir tart›flma imkan›n› da ar-t›k yakalamak oldukça zorlafl›r. ‹liflkilerimizde daha paylafl›mc›, sayg›l› ol-mal›y›z. Konufltuklar›m›zdan, yat›p kalkmam›za, oturuflumuza kadar dav-ran›fllar›m›za, giyim kuflam›m›za dikkat etmeliyiz. Evde bulundu¤umuz sü-rece kendi iflimizi kendimiz görmeli, ortak yap›labilecek iflleri oturup sey-retmemeliyiz. Elden geldi¤ince ailemizin üzüntülerini, sevinçlerini, sorun-lar›n› paylaflmaya çal›flmal›y›z. Bir iflte çal›fl›yorsak ihtiyaçlar› da varsaekonomik katk›da bulunmal›y›z. Önemli bir geçim sorunu olmasa bile iflinbu yan›n› da düflündü¤ümüzü hissettirmeliyiz. Yani evimizi yemek yeme-ye, yatmaya gidilen otel gibi görmemeliyiz. Ama tabii tüm bunlar› da dev-rimci görevlerimizi, çal›flmam›z› aksatmayacak biçimde düzenlemeye deözen göstermek durumunday›z.

- Peki tüm bunlar› yapt›k ama yine de inat ediyorlar diyelim o zaman neyapaca¤›z?

- O zaman bizim aç›m›zdan yapacak çok fley kalmaz. Biz ›srarc› olursakbelki daha uzun bir süreçte ama mutlaka bir de¤ifliklik olacakt›r. Ama mut-laka her aile de istedi¤imiz noktaya gelir diye bir mutlakl›k da söz konusude¤il tabii. Aksi geliflme de yaflanabilir. ‹liflkiler tümüyle kopma noktas›nada gelebilir. Devrimcilikten vazgeçiremeyece¤ini anlay›p da kendi çocu¤u-nu polise ihbar ya da teslim eden ya da vazgeçirmek için bask›s›n› fliddetboyutuna vard›ran aileler de ç›kar. Bu durumda kendimiz iliflkimizi kesme-yi, evden ayr›lmay› da göze alabilmeliyiz. Ama onun d›fl›nda Parti taraf›n-dan evden ayr›lmam›z istenmiyorsa sonuna kadar ›srar etmeli halk›m›z›ndeyimiyle kap›dan kovsalar bacadan girmeliyiz.

- Bu durumda U¤ur epeyce evde bir savafl yaflayacak anlafl›lan.- Yok yok Salih amcay› az çok bende tan›yorum. O kadar da çok direne-

ce¤ini sanm›yorum. Sor bak ona emperyalistler vatan› iflgale gelse savafl-maz m›s›n ya da beni savafla göndermez misin diye. Yok diyemez. Pekiflimdi fark› m› var? Vatan yine iflgal alt›nda var›m›z› yo¤umuzu elimizdenalm›fllar. Geriye namusumuz, onurumuz, inanc›m›z kalm›fl. Ne yapal›monlar› da teslim edelim? Dedi¤imiz de söyleyecek fazla bir fley bulamaz.

40 Halk S›n›f›

Çünkü o da ne olup bitti¤inin epeyce fark›nda. Biraz k›zg›nl›¤› geçince se-ni de vazgeçiremeyece¤ini anlay›nca kabullenir. fiimdi belki bir tak›m kay-g›lar›yla, korkular›yla hatta belki ekonomik olarak eve katk›n ortadan kal-kaca¤› için birazda ç›karc› davranarak afl›r› tepki göstermifl olabilir ama iflio¤lunun evden ayr›lmas›na neden olacak noktaya da getirmek istemez.Buna gönlü raz› olmaz. Sen ne diyorsun U¤ur yan›l›yor muyum?

- Valla hakl›s›n san›yorum. Asl›nda ben de çok k›zm›flt›m. Hatta evdenbiran önce ayr›lmay› bile düflünmedim de¤il.

- Hemen pes etmek olur mu? Hele önce epey bir u¤rafl bakal›m. Öyleher tart›flma, ç›kan sorun karfl›s›nda herkes evden ayr›lsa bu iflin sonu ne-reye var›r? ‹flte bu iflin kolay›na kaçmak olur. O zaman aileleri baflkas› m›gelip örgütleyecek. Herkese bir ev, kalacak uygun, rahat bir yer mi bula-ca¤›z?

- Do¤ru tabii. K›zg›nl›¤›mla öyle düflünmüfltüm. Bunun do¤ru olmad›¤›-n› ben de biliyorum.

- Ama biz öyle k›zg›nl›¤›m›zla, duygusal davranarak karar veremeyiz de-¤il mi? Do¤ru olan neyse önce onu yapmam›z gerekir. Bu meseleyi ken-din için de bir s›nav, e¤itim olarak görmelisin. Çok zorlan›rsan, içinden ç›-kamaz hale gelirsen biz de babanla konuflur yard›mc› olmaya çal›fl›r›z amaöncelikle kendi bafl›na halletmeye, alt›ndan kalkmaya çal›flmal›s›n.

Evet flimdi bütün gün çal›flacaklar›m›z›n say›s› artt›¤›na göre yenidenbir görev bölüflümü yapal›m. Alt mahalleyle, üst mahalleye daha çok a¤›r-l›k verebiliriz. Bir de aidat meselesini tekrar konuflal›m. Daha düzenli halegetirip miktar› art›rmam›z iyi olur. Ayr›ca elimizde bir miktar paray› sürek-li haz›r tutabilece¤imiz bir fon oluflturursak iyi olur. Acil ihtiyaç oluncasa¤dan soldan para aranmayal›m.

Halk S›n›f› 41

Ba¤›ms›zl›k ve Ulusal Onur

Geçen hafta dersten sonra Ömer'le birlikteç›kt›k. Ertesi gün tekrar bulufltuk. Konuflurken

biraz da gezmeyi teklif edince minibüse binip mahalleden ayr›ld›k. Sahil-de gezerken bir yandan da mahallenin durumu, yeni e¤itim gruplar›, HalkMeclisi Giriflimi, bundan sonra yapacaklar›m›z vb. üzerine tekrar konufl-tuk. Sonra sohbetimiz daha önce de f›rsat buldukça di¤er arkadafllarla dayapt›¤›m›z ülkenin genel durumu, sürecin de¤erlendirmesi, Parti, savafl,gerilla çerçevesinde geniflledi. Bu çerçevede mahalledeki örgütlenme ça-l›flmam›z› savafl gerçe¤imize uygun olarak daha nitelikli bir hale getirme-miz, farkl› örgütlenme biçimlerini de gelifltirmemiz gerekti¤i üzerine hem-fikir olduk. Ömer, hafta sonuna do¤ru Sinan'›n da olaca¤› bir toplant›dameseleyi daha detayl› ele alabilece¤imizi söyledi ve mahalleye geri dön-dük.

Bu hafta epeyce geç topland›k. Çünkü gündüz mahalleden topluca ‹dilKültür Merkezi'ne gittik. Hem "Eflk›ya" filmini izledik hem de bir ziyaret ol-du. Ço¤unlu¤u gençler oluflturmakla beraber ailece gelenlerle birlikte 50kifli kadar vard›k. Mahalledeki iliflkilerimizle topluca güzel bir hafta sonugeçirirken daha önce gelmemifl olanlar da bu kurumumuzu görmüfl, tan›-m›fl oldu.

Halk s›n›f›m›zda "ba¤›ms›zl›k ve ulusal onur nedir?" konusunu ifllemeyekarar vermifltik. Biliyorsunuz bu aralar yine hükümetle IMF aras›nda an-laflmalar gündemde. Bu da demektir ki yeni bask› ve sömürü paketleri deeli kula¤›nda geliyor. Derse bafllad›¤›m›zda Selim Abi ilk sözü Fatma Ab-la'ya verdi.

- Fatma Abla içimizde en yafll› sensin, dolay›s›yla emperyalizmin buIMF, Dünya Bankas› gibi kurumlar›yla yap›lan anlaflmalar›, bunlar›n so-nuçlar›n› hepimizden çok yaflayarak gördün. Sen ne diyorsun bu konuda,ne olacak bu iflin sonu?

- Ne olaca¤› üç afla¤› befl yukar› belli. Bu iflbirlikçi uflaklar›n elinden ik-tidar› al›p Halk›n ‹ktidar›n› kurana kadar bu böyle sürecek. Anlaflma falandiyorlar da asl›nda ortada bir anlaflma falan da yok. Çünkü söylediklerinibir yana b›rak›n, en basit bir anlaflma bile karfl›l›kl› bir uzlaflmay›, ç›karlar›esas al›r. Oysa yap›lan ne? Emperyalizmin bu kurumlar›ndan heyetler ge-liyor, hükümetin bakanlar›, baflbakanlar› onlar›n aya¤›na kadar gidiyor.Adamlar flunu flunu yapacaks›n›z diyorlar. Hükümet oturuyor onlar›n iste-dikleri do¤rultuda programlar, projeler haz›rl›yor, bunlar› götürüp önleri-ne koyuyorlar. Onlar da bunlara bak›yor, hofllar›na giderse onayl›yorlar,gitmezse fluras›n› buras›n› düzeltin tekrar getirin diyorlar. Düzeltilip tekrarönlerine konuyor. Sonra bakanlar›, müsteflarlar› "bu taahhütlerinizi yapa-bilecek misiniz, nas›l yerine getireceksiniz" diye bir de s›navdan geçiriyor-lar. Onunla da yetinmiyorlar, iflbirlikçileri, Koçlara, Sabanc›lara, patronla-

42 Halk S›n›f›

58

r›n kurumlar›na "hükümetiniz bunlar› taahhüt ediyor ama yapabilir mi" di-ye soruyorlar. Hükümete çal›flanlar›n ücretlerini donduracaks›n›z ya da flukadardan fazla ücretlere zam yapmayacaks›n›z, K‹T'leri, sosyal sigorta ku-rumlar›n› özellefltireceksiniz, emeklilik yafl›n› yükselteceksiniz, flu yat›r›m-lardan vazgeçeceksiniz falan diye daha bir sürü uluslararas› tekellerin veiflbirlikçilerinin ç›karlar›n› koruyan, sömürüyü art›rmay› hedefleyen flartla-r› dayat›yorlar. Emperyalizmin bu programlar›n› uygulamak için halka ç›-kar›lacak olan ac› reçetelerin halk muhalefetini büyütece¤ini, devrimcimücadeleyi gelifltirece¤ini düflünen, sosyal patlamalardan ürkenler ç›k›para s›ra m›r›n k›r›n etse de tüm hükümetler sonuçta emperyalizmin bu ku-rumlar›n›n isteklerini kabul ediyorlar.

- ‹sterse etmesinler, kuyruk kapt›r›lm›fl bir kere. Klasik deyimiyle emper-yalizme göbekten öyle ba¤lan›lm›fl ki, d›fl borç, kredi almadan düzeninvarl›¤›n› sürdürebilmesi, ekonominin ayakta kalabilmesi imkans›z hale ge-tirilmifl. B›rak›n dayat›lan politikalar›n bütününe karfl› ç›kmak bir k›sm›n›kabul etmemek bile olanaks›z. Birazc›k flöyle de¤il de, böyle yapal›m diyenoldu mu borç para, kredi vermem diye isteklerini dayat›yorlar. Zaten hery›l gittikçe büyüyen eski borçlar, bu borçlar›n faizleri de iflin cabas›. Do¤ar-ken borçla do¤uyoruz. Bir yandan tekeller, patronlar daha çok kazans›n di-ye, bir yandan ald›klar› borçlar›n faizlerini ödemek için halk›n g›rtla¤›n›s›kt›kça s›k›yorlar. "Kemer s›kma" politikalar›n›n, "Ac› reçetelerin" ard› ar-kas› kesilmiyor. Zenginler daha zengin olurken halk gittikçe yoksullafl›yor.fiimdi bir de zamlara yeni ad buldular: "Fiyat ayarlamas›" yap›yorlarm›fl.Gözümüzün içine baka baka bir de bizimle alay ediyorlar. Neyin ayarlama-s›? Bal gibi zam iflte. Fiyat ayarlamas› denilip de zam yerine ucuzluk yap›l-d›¤› görülmüfl mü hiç? Çal›flanlar›n ücretleri hariç neredeyse hemen herfleyin fiyat› dolara, marka göre belirleniyor. Liran›n pul kadar de¤eri kal-mam›fl, kira sözleflmeleri, halk›n birbiriyle borç al›fl veriflleri bile dolar,mark üzerinde yap›l›r olmufl. Bir zamanlar tar›m›, hayvanc›l›¤› kendi ken-dine yeter diye övünülen, hatta bunlar› ihraç eden ülke, flimdi d›flar›danbu¤day, et al›r duruma getirilmifl. Bir de utanmadan kalk›p yok "ücretlile-ri enflasyona ezdirmeyece¤iz", "üreticinin eme¤inin hakk›n› verece¤iz" de-yip duruyorlar. Neyle neyi verecekler? Halk› aldat›p duruyorlar, kafl›kla ve-rip kepçeyle al›yorlar. Hükümetler emperyalizmin memuru gibi çal›fl›yor-lar. Emperyalizm flunu yap diyor yap›yorlar, flunu yapma diyor yapm›yor-lar. Ulusal onurun, namusun k›r›nt›s› kalmam›fl bunlarda.

- Emperyalizme ba¤›ml›l›k sadece ekonomiyle s›n›rl› kalm›yor tabii. Ma-hir Çayan'›n tespitlerindeki emperyalizmin yeni-sömürgecilik iliflkileri vegizli iflgal esprisi bugün çok daha aç›k ve net görülebiliyor. Emperyalizminjandarmas› haline getirilmifl ordu, rolünü art›k herkesin görebilece¤i ka-dar çok aç›k oynuyor. Emperyalizmin ve TÜS‹AD'›n programlar›n›, talep-lerini MGK'da karar haline getiriyor. Bu kararlar da öyle eskisi gibi halktanda saklanm›yor. En az›ndan bir k›sm› burjuva bas›nda bile yay›nlan›yor,aç›klan›yor. Generaller patronlar›n toplant›lar›na, panellerine kat›l›yorlar,

Halk S›n›f› 43

kokteyllerde birlikte kadeh tokuflturuyorlar. Genelkurmay ad›na ABD vedi¤er emperyalistlerle yap›lan görüflmeler, ziyaretler, toplant›lar›n saklan-mas›na bile gerek duyulmuyor. Türkiye'ye gelen emperyalist heyetler Ge-nelkurmaya u¤ramadan, askeri yetkililerle görüflmeden ülkeden ayr›lm›-yor. Eskiden siyonist ‹srail'le yürütülen iflbirli¤i gizlenmeye çal›fl›l›rkenflimdi bu aç›k aç›k yap›l›yor. ‹srail'le ikili askeri, ekonomik anlaflmalar im-zalan›yor. Ortak tatbikat yapma kararlar› al›n›yor. Bu aç›kça topraklar› ifl-gal edilmifl Filistin ve Arap halklar›n›n karfl›s›nda yer almak, onlara düfl-man olmak demektir. fiöyle Türkiye'nin çevresindeki komflu ülkelere birbakal›m. Oligarflinin bir tane dostumuz, müttefikimiz diyebilece¤i bir dev-let var m›? Yok. Emperyalizmin ç›karlar› do¤rultusunda tüm bu devletleredüflman olmufllar. Oligarfli ABD ve ‹ngiltere'nin onay›n› al›yor Irak'a giriporaya yerlefliyor. ABD iflgali onaylayan aç›klamalar yap›yor. ABD Körfezeaskeri y›¤›nak ve Irak'a sald›r› haz›rl›klar› yap›yor. ‹ncirlik üstünü sald›r›dakullanmak istedi¤ini söylüyor. Oligarfli bunu hemen onayl›yor. Tamam di-yor, istedi¤iniz gibi Türkiye'den kalkacak uçaklar›n›zla Irak halk›n› bomba-layabilir, katliam yapabilirsiniz. Yani özetlersek devletin ekonomisinden,d›fl politikas›na, siyasetine kadar herfley emperyalizmin ve iflbirlikçisi te-kellerin ç›karlar›na, onlar›n taleplerine göre belirleniyor.

- Düflünüyorum da Kurtulufl Savafl›nda emperyalist iflgale karfl› savafl-ta flehit düflenlerin herhalde kemikleri s›zl›yordur. Memleketin bu halinigörseler biz bofluna m› savaflt›k, flehit düfltük diye ne kadar hay›flan›rlar-d›.

- Hakl›s›n da Fatma Abla, ancak toplumsal geliflmenin yasalar› böyle.Emperyalizmi ülkeden kovup iktidar› almakla mesele bitmiyor. Ekonomikba¤›ms›zl›k elde edilemedi¤i ve korunamad›¤› sürece emperyalizme tek-rar ba¤›ml› hale gelmek kaç›n›lmaz olur. Ülkemizin d›fl›nda Cezayir, Hin-distan gibi bunun daha pek çok örnekleri vard›r. Kendini dünya devrimle-rine adam›fl emperyalizmin amans›z düflman› Che bak›n bu konuda Kübahalk›na ne diyor: "... ulusal egemenlik her fleyden önce bir ülkenin iç iflle-rine kimseyi kar›flt›rmama hakk›, bir halk›n kendisine en uygun hükümetbiçimini ve hayat tarz›n› seçme hakk›d›r. Bu, ulusun iradesine ba¤l›d›r vebir hükümetin kalmas›na ya da gitmesine ancak bu ulus karar verebilme-lidir. Fakat tüm bu politik egemenlik, ulusal egemenlik ilkeleri, ekonomikba¤›ms›zl›kla ele al›nmazlarsa bofl laflar olmaktan ileri gidemezler. ... Birülkenin kendi ekonomisi yoksa, yabanc› sermaye buraya sokuluyorsa, oülke ba¤›ml› oldu¤u gücün koruyuculu¤undan kurtulamaz. Hele kendisineekonomik aç›dan egemen olan ülkeyle ç›kar çeliflkisine düflerse iradesinihiç kabul ettiremez."

- Do¤ru, ekonomik ba¤›ms›zl›¤› yoksa o ülke ba¤›ms›z say›lmaz. Yaln›zbenim pek anlayamad›¤›m flöyle bir fley var: Mesela '68'lerden sonra yük-selen devrimci mücadele büyük oranda anti-emperyalist temelde yükseli-yor. Arkadafllar okuyup ö¤reniyorlar ama ben o günleri epeyce hat›rl›yo-rum. ABD'nin savafl gemileri flu meflhur 6. Filo falan Türkiye'ye geldi mi

44 Halk S›n›f›

gençlik aya¤a kalkard›. Onbinler sokaklara dökülürdü. Sadece gençlik dede¤il, iflçiler, hatta köylüler anti-emperyalist gösteriler yapard›. Düflünü-yorum da flimdi olanlar, yaflananlar, emperyalizme yap›lan uflakl›k o za-man gerçekleflmifl olsa, bu kadar aç›k görülse herhalde yer yerinden oy-nard›, halk›n en az›ndan büyük bölümü aya¤a kalkard›, belki devrim bileolurdu. '77'lerden sonra da '60'l› y›llardaki kadar olmasa bile anti-emper-yalizmin en az›ndan bugünküne k›yasla çok daha güçlü oldu¤unu görüyo-ruz. Ama bugün bak›yorum bu kadar rezilli¤e ra¤men do¤ru dürüst ne birtepki, ne bir protesto ortaya ç›k›yor. Halk bir yana solun bile sesi ç›km›yor.Emperyalizmin varl›¤› adeta kan›ksanm›fl art›k. Ancak ara s›ra dergi sayfa-lar›nda emperyalizme lanetler ya¤d›r›l›yor o kadar. Yani düflünüyorum dabiz de olmasak emperyalizmin varl›¤› hepten unutulacak herhalde. Kald›ki '80'den sonra da anti-emperyalist mücadeleyi pratik olarak da en ileridüzeyde biz hayata geçirmemize, anti-emperyalist çizgimizi korumam›zara¤men yine de eksik davrand›¤›m›z› düflünüyorum. Çal›flma yürütürken,propaganda yaparken s›kça iflliyoruz ama bunu gösterilerimize, eylemle-rimize de daha çok yans›tsak, ba¤›ms›zl›k üzerine daha çok vurgu yapsak,öne ç›karsak daha iyi olur san›yorum.

- Hakl›s›n Fatma Abla. Dedi¤in gibi ortada adeta mevcut durumu kabul-lenme, kan›ksama, vurdum duymazl›k gibi bir durum var. Ama bu da ta-bii kendili¤inden oluflmad›. 68'lerde durum biraz farkl›. Yani flöyle: Biliyor-sunuz emperyalizmle yeni sömürgecilik iliflkileri esas olarak 1940'l› y›lla-r›n sonlar›ndan itibaren geliflmeye bafll›yor. '45'lerde tek parti diktatörlü-¤ünün sonlar›na do¤ru, CHP iktidardan düflmeden önce emperyalizmleiliflkileri gelifltirmek için ad›mlar atmaya çal›fl›yor ama esas ad›mlar çokpartili sisteme geçildikten sonra Demokrat Parti'yle iktidara gelen AdnanMenderes Hükümeti'yle 1950'lili y›llar›n bafl›ndan itibaren at›l›yor. Emper-yalizmin askeri örgütlenmesi NATO'ya giriliyor. Menderes hükümeti em-peryalizmin gözüne girmek, güvenini kazanmak için emperyalizmle birlik-te ta dünyan›n öbür ucuna Kore'ye asker gönderiyor. Nereye, ne için git-tiklerini bile bilmeyen, bu ülkeye gönderilen askerler Kore halk›n›n emper-yalizme karfl› verdi¤i ba¤›ms›zl›k savafl›n› bast›rmak için kullan›l›yor. Daha30 y›l kadar önce emperyalizme karfl› savaflm›fl bir halk›n evlatlar›n›n ba-¤›ms›zl›k savafl› veren belki ad›n› bile ilk defa duyduklar› baflka bir ülkehalk›na karfl› emperyalizmle birlikte savaflmaya gönderilmesi, binlercesi-nin oralarda ölmesi emperyalizmin ve iflbirlikçilerinin halklar› birbirine na-s›l düflman etti¤ine, birbirine k›rd›¤›na da ayn› zamanda çok somut bir ör-nektir. ‹flte bu dönemde yine ABD'yle yap›lan anlaflmalarla ekonomik ba-¤›ml›l›¤›n bafllang›c› kabul edilen Marshall yard›mlar› alt›nda borç ve kre-diler al›nmaya bafllan›yor. Menderes hükümeti bu arada Avrupa emper-yalizmiyle de benzer çerçevede anlaflmalar ve iliflkiler gelifltirmeye bafll›-yor. Marshall yard›mlar› denen fley asl›nda ABD'nin 2. Paylafl›m Savafl›sonras›nda gelifltirdi¤i Marshall doktrini olarak ifade edilen yeni-sömür-gecilik projesinin önemli bir parças›d›r. Projeye göre ba¤›ms›zl›¤›n› kazan-m›fl ya da ABD emperyalizminin tam denetimi alt›na girmemifl ülkeler yar-

Halk S›n›f› 45

d›m alt›nda borçland›r›larak emperyalizme ba¤›ml› hale getirilecek, gelifl-tirilen iliflkilerle bu ülkelerde yerli iflbirlikçiler yarat›lacak, bunlar güçlendi-rilecek, böylece ülke bir yandan borçland›r›larak bir yandan yarat›lan iflbir-likçi tekelci burjuvazi ile denetim alt›na al›nacakt›r. Tabii bu durum yap›-lan askeri ve siyasi anlaflmalarla, emperyalist birliklerle ve emperyalistkültür ihrac›yla daha da gelifltirilip, ba¤›ml›l›k iliflkileri güçlendirilecektir.‹flte Mahir Çayan'›n gizli iflgal dedi¤i emperyalist ba¤›ml›l›k iliflkileri veemperyalizmin içsel bir olgu haline gelme süreci böyle bafllam›flt›r ve deemperyalizmin istedi¤i biçimde bugüne kadar gelmifltir.

'68'lerde ise yeni-sömürgecilik iliflkileri, emperyalizmin denetimi, em-peryalist kültürün halk üzerindeki etkisi tabii ki bugünkü kadar güçlü de-¤ildi. Kurtulufl Savafl›'n›n anti-emperyalist yan›n›n etkileri, halk›m›z›n de-yimiyle "gavura duyulan alerji", ba¤›ms›zl›¤a, ulusal onura sahip ç›kmahalkta çok daha güçlüdür. Emperyalizmle girilen ba¤›ml›l›k iliflkileri halk›nçok daha genifl kesimlerini rahats›z etmektedir. Tabi bundan en çok rahat-s›z olan ve tepki gösteren de '68'lerden sonra h›zla bilinçlenme sürecinegiren gençliktir. Biliyorsunuz o süreçte DEV-GENÇ anti-emperyalist göste-rilerin, eylemlerin örgütleyicisi, önderidir. Dev-Genç'in bu anti-emperya-list çizgisinin ›srarl› takipçili¤ini de daha sonra THKP-C sürdürür.

- Yaln›z flöyle birfley var Selim Abi. Dev-Genç'ten çok önce kurulmufl,faaliyet yürüten, örgütlenen örne¤in bir Türkiye Komünist Partisi (TKP) veTürkiye ‹flçi Partisi gibi sol partiler var ama onlarda '68 gençli¤inde oldu-¤u gibi daha önce emperyalizme karfl› böyle bir tav›r al›fl, emperyalizmekarfl› mücadele göremiyoruz.

- Do¤ru Erdal. Neden böyle oldu¤una gelince: Emperyalizmin ne oldu-¤unu bilmek, genel olarak ona karfl› olmak tek bafl›na, emperyalizme kar-fl› uzlaflmaz, radikal bir mücadele hatt›na sahip olmaya yetmez. Orada birörgütün ülkenin ekonomik-sosyal yap›s›n›, egemen s›n›flar›n bileflimini,bunlar›n emperyalizmle iliflkilerinin biçimini, boyutunu nas›l tahlil etti¤ive buna göre de devrimdeki stratejik hedefleri büyük oranda belirleyiciolur. Biliyorsunuz revizyonist TKP ile reformist T‹P, revizyonistleflen Sov-yetler Birli¤i Komünist Partisi'nin (SBKP) çizgisini takip etmekteydiler.SBKP'nin o günlerdeki emperyalizme iliflkin politikas› ise "Bar›fl içinde birarada yaflama'd›r. Dolay›s›yla bu çizginin savunucusu olan TKP ve T‹P'inemperyalizmi do¤rudan karfl›lar›na almalar›, ona karfl› cepheden mücade-le etmeleri de beklenemez. Öte yandan bu partiler ayn› zamanda "iflçi-ci"dir. Yani ülkede kapitalizmin geliflip feodalizmin çözülmesi ve geliflenkapitalizmle birlikte iflçi s›n›f›n›n nicel olarak da ço¤al›p parlamenter yol-dan ya da ayaklanmayla iktidar› alabilecek güce gelene kadar ne oligarfliy-le ne de emperyalizmle aç›k bir çat›flmaya girmeyi düflünmezler. Üstelikonlar emperyalist iflgali hala eski biçimiyle, yani tank› topuyla gelip ülke-yi aç›ktan iflgal etmesi biçiminde düflünmektedirler. Emperyalizmin yeniiflgal biçimini görebilmekten uzakt›rlar. Dolay›s›yla emperyalizmle girilenba¤›ml›l›k iliflkileri, al›nan yard›mlar, yap›lan anlaflmalar onlar› çok da ra-

46 Halk S›n›f›

hats›z etmez. Ayr›ca emperyalizmle gelifltirilen ekonomik iliflkiler kapitaliz-min kendi iç dinamikleriyle geliflebilmesinin çok s›n›rl› oldu¤u ülkede ka-pitalizmin geliflmesini h›zland›ran, feodalizmi çözen bir ifllev görmektedir.Dolay›s›yla iflçi s›n›f› da h›zla büyümektedir. O zaman emperyalizme o ka-dar fazla karfl› ç›kman›n da bir anlam› yoktur. Nas›lsa iflçi s›n›f› ço¤al›p ik-tidar› al›nca emperyalizmle iliflkilere de son verir. Böyle oldu¤u için reviz-yonizmin, reformizmin emperyalizme karfl›tl›¤› daha çok lafta kalm›fl, gös-termelik olmufltur. Ancak yine de 68'lerdeki anti-emperyalist eylemlerin,gösterilerin pek de d›fl›nda kalamam›fllard›r.

- Benzer özellikleri hatta fazlas›yla bugünkü reformistler için de söyle-mek mümkün san›yorum. Herfleyden önce devrim iddias›n› kaybetmifl,düzene demir atm›fl reformizm iktidara gelmek bir yana egemen s›n›flar›nicazetini almadan varolamayaca¤›n›, örgütlenemeyece¤ini bilir. ‹cazeti ve-recek olan da emperyalizm ve oligarflidir. Dolay›s›yla onun da emperyaliz-me karfl› tavr› ne söylerlerse söylesinler halk› aldatmaya yöneliktir. ‹flinesas›na bakarsak bugünkü reformistlerin durumu '80 öncekilerden çokdaha rezilcedir. Teorik, ideolojik düzeyde bile anti-emperyalistlikleri kal-mam›flt›r. '80 sonras›n›n y›lg›nlaflm›fl eski "solcu"lar›n›n bafl›n› çekti¤i re-formizm, sosyalist ülkelerdeki geriye dönüfllerin de etkisinde kalarak dev-rime, sosyalizme olan inançlar›n›, umutlar›n› tümüyle tüketmifller, emper-yalist burjuva demokrasinin nimetlerini keflfetmifller, emperyalizmin "glo-balleflen dünya" teranelerini kendilerine rehber edinerek emperyalizmindestekçisi durumuna gelmifllerdir. Öyle güçsüzler ve inançs›zlar ki emper-yalizme karfl› olmalar›, ona karfl› mücadele etmeleri bir yana emperyalistülkelerin oligarfli üzerinde bask› yaparak demokratikleflme için ad›m at-maya zorlamas›ndan medet umuyorlar.

- Revizyonizmin, reformizmin durumu bu. Peki oportünizm durumu içinne söylenebilir Ömer?

- Onlar›n durumu için de Mahir Çayan'›n söylediklerine eklenebilecekfazla bir fley yok asl›nda. Ta o zamanlar flöyle bir tespit yapm›fl Mahir Ça-yan:

"Ülkemizdeki revizyonist ve pasifistler, emperyalizmin II. Yeniden pay-lafl›m savafl›ndan sonra istismar metotlar›nda yapt›¤› de¤iflikli¤i yani eko-nomik, politik ideolojik ve askeri gizli iflgal esprisini gözden kaç›rarak, em-peryalizmin eski sömürü metodunun a¤›rl›kl› oldu¤u dönemlerdeki gerib›rakt›r›lm›fl ülkelerin devrimcilerinin yapt›¤› gibi, emperyalizmi d›flsal birolgu kabul edip, onunla hakim s›n›flar› kal›n çizgilerle ay›rmaktad›rlar. ‹s-ter bafl çeliflkiyi feodalizm ile köylüler aras›nda tespit eden oportünistlerolsun, ister yerli tekelci burjuvazi ile emekçi kitleler aras›nda tespit edenoportünistler olsun, bu tespitleri ile Amerikan emperyalizminin ekme¤ineya¤ sürmektedirler. Amerikal› iflgalcilerin bizzat kendileri bütün güçlerinikullanarak, her çeflit ince metotlar› kullanarak iflgallerini gizlemeye çal›fl-maktad›rlar. Bu kesin ay›r›ml› tespit, Amerikal› emperyalistlerin bu yönde-ki gayretlerini "soldan" takviye etmekten baflka bir fley de¤ildir."

Halk S›n›f› 47

fiimdi bu söylenenler ›fl›¤›nda en az›ndan bizim de flu veya bu ölçüdetan›k oldu¤umuz '87'lerden sonraki süreci hat›rlayal›m. Oportünizmin sos-yalist ülkelerdeki geriye dönüfller, emperyalizmin sald›r›lar› karfl›s›ndakitutumunu, Körfez savafl›ndaki tutumlar›n› bile tek bafl›na ele ald›¤›m›zdaemperyalizmi tahlil etmelerindeki sakatl›¤›, anti-emperyalist yanlar›n›n c›-l›zl›¤›n›, eksikli¤ini görmek mümkün. Gerçi sonralar› bir ikisi zay›flayan, si-likleflen bu yanlar›n› genellefltirerek de olsa dergilerinde ifade ettiler amabunu tespit etmek yetmiyor. Stratejik hedeflerinde, bafl çeliflki tespitlerin-de de¤ifliklik olmad›¤› sürece bu eksiklerini, zay›f yanlar›n› gideremezler.Yapabilecekleri ancak biraz da zorlamayla arada s›rada bir anti-emperya-list gösteri ya da bas›n aç›klamas› olur.

- fiimdi tekrar gelelim Fatma Ablan›n dedi¤i bugün adeta emperyaliz-min varl›¤›n› kabullenifl gibi bir durum var sözüne. E¤er bugün yedi¤imiz-den, içti¤imize, giydi¤imizden, kulland›¤›m›z pek çok eflyaya kadar pekçok fleyde emperyalizmin damgas› varsa, yaflad›¤›m›z onca yoksullu¤un,zamm›n, zulmün, iflkencenin, katliamlar›n arkas›nda emperyalizm ve iflbir-likçileri varsa, geleneklerimiz, göreneklerimiz, halk de¤erlerimiz emperya-lizmin yoz kültürüyle darmada¤›n edilip, yok edilmeye çal›fl›l›yorsa, asimi-le edilerek, kimliksizlefltirilerek, ulusal de¤erlerimizden soyutlanmaya ça-l›flt›r›l›yorsak ve biz bunlardan rahats›z olmuyorsak, karfl›s›nda sessiz kal-may› baflarabiliyorsak, boyun e¤iyorsak, ulusal onurumuzu, de¤erlerimiziyitirmifl, kimli¤imizi kaybetmifliz demektir. Kürt Kürtlü¤ünü, Türk Türklü-¤ü, Laz Lazl›¤›n›, Arap Arapl›¤›n›... unutursa, geçmiflinden, tarihinden,halk›n›n gelenek, görenek ve de¤erlerinden koparsa var›lacak sonuç buolur. ‹flte emperyalizmin y›llard›r yapmaya çal›flt›¤› budur. Ve ne yaz›k kibunda da epeyce mesafe alm›flt›r.

Emperyalizmin iflbirlikçisi oligarflik güçler içinde yer alanlar›n zaten ulu-sall›kla, ulusal onurla bir ilgisi yoktur. Halk›m›z›n dedi¤i gibi onlar›n diniiman› parad›r. Para kazanmak, halk› sömürmek için her fleyi yaparlar. Va-tanm›fl, ba¤›ms›zl›km›fl, halk›n de¤erleriymifl, ulusal onurmufl bunlar on-lar› ilgilendirmez. Emperyalizme kendilerini satm›fllard›r, geriye kendile-rinden baflka da sat›labilecek ne kald›ysa hepsini satarlar. Ülke topraklar›-n› da, halk› da, yarat›lm›fl maddi manevi her türlü de¤eri de emperyaliz-me peflkefl çekerler. Y›llard›r yapt›klar› budur.

Ama biz böyle olamay›z, halk›m›z böyle olamaz, olmamal›d›r. Çünküemperyalizme peflkefl çekilen, de¤erleri, onuru ayaklar alt›na al›nan halk-t›r. O halde ulusal kimli¤imize, onurumuza sahip ç›kmak, halk›m›za da bubilinci tafl›mak zorunday›z. Çünkü ulusal kimli¤ine, de¤erlerine sahip ç›k-mayan, ulusal onurunu koruyamayan, ezildi¤ini, onurunun çi¤nendi¤inihissedemeyen emperyalizme karfl› savaflmaz, savaflamaz. Soluksuz kal›rve teslim olur. Dikkat edin kim ilericilik, devrimcilik ad›na bunlar› reddedi-yorsa ulusal kimli¤ine, ulusal de¤erlerine s›rt›n› dönüyorsa onlar emper-yalizme karfl› savaflmayanlard›r. Çünkü ruhlar›, beyinleri teslim al›nm›flt›r,do¤al olarak bedenleri de farkl› yöne gidemez.

48 Halk S›n›f›

Bu arada flunu da ifade etmemiz gerekir ki günümüzde yani emperya-lizm ça¤›nda ulusal onuru temsil eden tek güç devrimcilerdir. Çünkü ulu-sal ba¤›ms›zl›¤› gerçek anlamda savunan, bunun için savaflan ve ba¤›m-s›zl›¤› sonuna kadar savunan, ulusal onura sahip ç›kan onlard›r. Dikkatedin '68'lerden bu yana devrimci mücadelenin her yenilgisi halk›n emper-yalizmin varl›¤›n› daha çok kan›ksamas›yla, emperyalizme karfl› tepkileri-nin zay›flamas›yla sonuçlanm›flt›r.

- Peki Selim Abi, mesela ülkemizde ve dünyan›n pek çok ülkesinde deküçük burjuvazi de ba¤›ms›zl›k savafl›na önderlik etmifl ve savafl› kazan-m›flt›r. Onlar da ulusal onuru temsil edemez mi?

- Edemezler çünkü onlar›n bu durumu geçicidir. Emperyalizme karfl› sa-vaflabilirler, onu kovup iktidar› al›p politik ba¤›ms›zl›¤› da kazanabilirlerama e¤er bu politik ba¤›ms›zl›k ekonomik ba¤›ms›zl›kla tamamlanamad›-¤›nda, emperyalizme karfl› mücadele süreklefltirilemedi¤inde Che'nin dededi¤i gibi tekrar emperyalizme ba¤›ml› hele gelmek kaç›n›lmaz olur. Eko-nomik ba¤›ms›zl›¤› da kazanmak ise ancak ülkedeki kapitalist iliflkilere sonverip sosyalizme yönelmekle mümkün olabilir. Gerçek ba¤›ms›zl›k ancakböyle sa¤lanabilir. Bu yap›lmad›¤›nda küçük burjuvazi ne kadar direnmekisterse istesin sonunda emperyalizme boyun e¤ip, teslim olmak zorundakal›r. Yaflanan ço¤u örnek de böyle olmufltur.

✪✪✪

OKUMA PARÇASI:

"STRATEJ‹K HEDEF‹M‹Z ANT‹-EMPERYAL‹ST VE ANT‹-OL‹GARfi‹K DEVR‹MD‹R""(...) Ülkemizdeki tekelci kapitalizm kendi iç dinami¤i ile geliflmedi-¤inden ve de¤erli tekelci burjuvazi, bafltan emperyalizmle bütünlefl-mifl olarak do¤du¤undan, stratejik hedefimiz anti-emperyalist ve an-ti-oligarflik devrimdir.(...) II. yeniden paylafl›m savafl›ndan önce, emperyalist istismar meto-du sonucu, geri b›rak›lm›fl ülkelerde, emperyalizmin müttefiki yerliegemen s›n›f feodalizmdi. (Komprador burjuvazi emperyalizminuzant›s›ndan baflka birfley de¤ildir.) ‹kinci bölümde etrafl› flekilde be-lirtti¤imiz gibi, emperyalist kontrol ve fiili durum, genellikle k›y› böl-gelerinde, limanlara, stratejik yerlerde ve ana haberleflme merkezle-rindeydi. Merkezi otorite çok zay›ft›. Ülkenin ve nüfusun _'ü, kendiaralar›nda da çeliflkileri olan zay›f feodal mahalli devletçiklerin kont-rolü alt›ndayd›. fiehirleflme, ulafl›m, haberleflme, kapitalizm egemenolmad›¤›ndan zay›ft›. Ülke için emperyalizm d›flsal bir olgu, toplum-sal süreç de feodal bir süreçti...(...) Emperyalizmin üçüncü bunal›m döneminde ise, bizim gibi ülke-lerde, toplumsal süreç feodal süreç de¤ildir. Emperyalizm de, sadece

Halk S›n›f› 49

d›flsal bir olgu de¤ildir. Emperyalist üretim iliflkilerinin ülkenin ta enhücra köflelerine kadar uzanmas›, emperyalizmi ayn› zamanda içselbir olgu haline getirmifltir. Zay›f-feodal mahalli otoritecikler yerini,bizzat emperyalizminde içinde yer ald›¤› güçlü oligarflik devlet otori-tesine b›rakm›flt›r. Öyle ki, emperyalizm bu ülkelerde, CIA, FBI vs. gi-bi örgütleri ile, istedi¤i zaman kendi ç›karlar› do¤rultusunda oligarfli-nin çeflitli fraksiyonlar› aras›nda iktidar de¤iflikliklerinden, oligarfli-nin halk›m›za yürüttü¤ü iktidar politikas›na yön vermeye kadar herçeflit müdahalelerde ve düzenlemelerde bulunabilmektedir. Bu bak›m-dan, bu nükleer vurucu güç ça¤›nda, emperyalist kontrol, bu ülkeleriçin sadece ekonomik de¤il, politik ideolojik ve askeri niteliktedir. Me-sela Nato Askeri örgütü içinde olan Türkiye'de, Amerikan emperyaliz-mi oligarflik dikta yönetimi yönlendirmeden, ülkedeki ekonomiye ka-dar tam bir hegemonya kurmufltur. (Gizli iflgal esprisi.)Bu bak›mdan ülkemizdeki yerli hakim s›n›flarla, Amerikan emperya-lizmini kal›n çizgilerle ay›rmak fiilen imkans›zd›r.Ülkemizdeki bafl çeliflki oligarfli ile halk›m›z aras›ndad›r. (*) Oligarfliiçinde bizzat emperyalizm yer ald›¤› için devrimci savafl sadece s›n›f-sal planda yürümeyecektir. Savafl, s›n›fsal ve ulusal planda yürüye-cektir. fiüphesiz oligarflik devlet cihaz›n›n militarize gücü yetersiz ka-l›p, Amerikan ordular›n›n aç›kça savafl içinde yer almas›na kadar, s›-n›fsal yan a¤›r basacakt›r."(*) "Bunun pratikteki görünümü, halk›n devrimci öncüleri ile oligarfli ara-s›ndad›r."

(Mahir Çayan, Bütün Yaz›lar, s. 371-374)

50 Halk S›n›f›

Adalet

- Evet, arkadafllar flimdi gelelim konumuza.Bir y›ld›r sokaklarda adalet arad›k, düzeni,

devleti yarg›lad›k. Devletin yarg›lamayaca¤›n›, suçlular› cezaland›rmaya-ca¤›n› bildi¤imiz halde suçlulara ceza istedik. Ayr›ca bizimle sokaklardayürüyen onbinlerin d›fl›nda milyonlarca insan da adalet aray›fl› içinde. El-bette bu birdenbire ortaya ç›kmad›, ony›llar›n birikiminin, öfkesinin d›flavurumu. Susurluk bir yerde bu ony›llar›n birikiminin, öfkesinin d›fla vuru-muna vesile oldu. Ömer sen istersen adalet nedir oradan bir girifl yap,sonras›nda örneklerle devam edelim.

- "Adalet"i günlük yaflam›m›zda bazen tek bafl›na, bazen hak, hukuk,hakkaniyet, eflitlik, do¤ruluk gibi kelimelerle yan yana çok kullan›r›z. Esa-s›nda adalet dedi¤imiz kavram bunlar›n bütününü kapsar. Mesela Mey-dan Larouss'ta flöyle ifade edilmifl: "Hak ve hukuka uygunluk, hakk› gö-zetme, yerine getirme, do¤ruluk". fiimdi bu ifade yanl›fl de¤il tabii, amaflöyle bir fley var: Hangi hak, hukuk, kimin hakk›, hukuku? Bu hak, hukukneye göre belirleniyor, kim, nas›l uyguluyor? ‹flte soruyu bu flekilde sor-du¤umuzda toplumda tek bir adalet anlay›fl›n›n olmad›¤› görülür. Pratiktegörülen, uygulanan devletin sahip oldu¤u hak, hukuk anlay›fl›na göre fle-killenmifl olan adalettir.

fiimdi flunu biliyoruz: Tüm s›n›fl› toplumlarda iktidar› elinden bulundu-ran egemen s›n›flar ç›karlar› do¤rultusunda, kendi düzenlerini meflrulafl-t›ran ve koruyan bir hukuk ve yarg› sistemini de olufltururlar. Dolay›s›ylabunu olufltururken de neyin suç olup olmad›¤›na, hangi suça ne kadar ce-za verilece¤ine kendileri karar verirler. Temel al›nan k›stas da anayasa vebu anayasaya göre oluflturulmufl yasalar olur. Adaletsizlik dedi¤imiz fleyde zaten önce ta buradan bafllar. Çünkü anayasay› halk yapmaz; dahado¤rusu yapt›rmazlar. Oligarflinin talepleri do¤rultusunda haz›rlatt›r›l›r.Sonra bunu halk› yönetmek için kullan›rlar. Yasalar da benzer flekilde ç›-kar›l›r. Halk›n onay›n› almak bir yana, flöyle bir yasa ç›karaca¤›z siz ne di-yorsunuz diye soran bile olmaz. Dolay›s›yla devletin anayasas› da, hukuksistemi de bafltan az›nl›ktaki egemen s›n›flar›n ç›karlar›na göre flekillenir.Ç›kar›lan yasalar da onlar›n ç›karlar›na hizmet eder.

Örne¤in; oligarflinin adalet anlay›fl›na göre sömürü suç de¤ildir. Çünkü,varl›k nedeni zaten sömürüye dayan›r. ‹flin asl›na bakarsak toplumdakitüm adaletsizliklerin temelini de bu sömürü sistemi oluflturur. Halk özün-de sömürüye karfl›d›r. Çünkü sömürülen kendisidir. Dolay›s›yla ç›karlar›farkl› olan oligarfli ile halk›n adalet anlay›fl› da bafltan birbirleriyle çeliflir.Bu durumda e¤er düz mant›kla bakarsak tüm halk›n oligarflinin sömürüdüzenine karfl› olmas› gerekti¤i gibi onun adaletine, hukuk ve yarg› siste-mine de karfl› olmas›, mücadele etmesi gerekir. Ama öyle olmaz.

- Neden olmaz, Selma?

Halk S›n›f› 51

59

- Bu öncelikle halk›n bilinç düzeyi ve örgütlülü¤üyle ilgili bir durum.Emperyalizm ve oligarfli halk›n sömürüye karfl› mücadelesini engellemekiçin ne yap›yor? Önce e¤itim sistemiyle, demagoji ve propagandas›yla,emperyalist kültürüyle halk›n gözünde sömürüyü gizlemek için bilinçleriçarp›tmaya çal›fl›r. Örne¤in kapitalizmin insanl›¤›n bugüne kadar ulaflt›¤›en ileri, adaletli ve son toplum biçimi oldu¤u söyler. Sömürünün ad› karolur. Kar etmek ise serbesttir, dokunulamayacak "kutsal bir hak"t›r. Dizgin-siz bir sömürüyü sa¤lamak için de "serbest piyasa ekonomisi" ad› alt›ndasermaye sahiplerine, patronlara tabii en baflta ve esas olarak da iflbirlikçitekellere istedikleri kadar sömürü olanaklar› tan›n›r. Onlar›n zenginleflme-si halk›n da ç›kar›nad›r denir. Güya onlar ne kadar çok kar yaparsa, serma-yelerini büyütürse o kadar çok yat›r›m yapar, yeni ifl sahalar› açar, iflsizle-re yeni ifl olanaklar› ç›kar, üretim artar, ülke zenginleflirmifl.

Ancak halk› bu flekilde kand›rmaya çal›flsalar da bunun tek bafl›na yeter-li olamayaca¤›n›, halk›n hak aray›fl›na girece¤ini, haks›zl›klara, adaletsiz-liklere karfl› mücadele edece¤ini bilirler. Bu noktada da halk›n hak aray›fl-lar›n›n, mücadelesinin düzene, iktidara yönelmemesi için de devleti "ta-rafs›z", "s›n›flar üstü bir kurum" gibi gösterirler. Güya devlet "insan hak-lar›na sayg›l› hukuk devleti"dir. "Yarg› ba¤›ms›z", "herkes adalet, mahke-meler karfl›s›nda eflit"tir. "Hakk›n› arayan yasalar çerçevesinde devletinmahkemelerinde aramal›d›r". "Devlet adildir, hakl›y› haks›z› ay›r›r, hakl›-ya hakk›n› verir". Böylece halkta, karfl›laflt›klar› adaletsizlikleri devletinmahkemelerinde, adalet sistemi içinde çözebilece¤i inanc›, beklentisi ya-rat›lmaya çal›fl›l›r.

Oysa yaflay›p gördü¤ümüz gibi gerçek hiç de öyle de¤ildir. Sömürü vezulüm düzeniyle ayakta duran, pislik ve ahlaks›zl›k içinde yüzen oligarflihalk›n hak talebini karfl›layamaz, adaleti sa¤layamaz. Ne kadar demagojiyaparsa yaps›n, ne kadar yalan söylerse söylesin, halk yoksullukla bo¤u-flurken, geçim derdi alt›nda k›vran›rken küçük bir az›nl›¤›n saltanat sürme-sinin, zenginli¤ine zenginlik katmas›n›n hiç de adaletli olmad›¤›n›n fark›navar›r. Grevli toplu sözleflmeli sendika hakk› tan›nmayan memurlar, hakk›-n› istedi¤i, örgütlenmeye çal›flt›¤› için, ya da hiç bir gerekçe gösterilme-den iflten at›lanlar, sendikas›z, sigortas›z, sa¤l›ks›z koflullarda kar›n toklu-¤una çal›flt›r›lanlar, hakk›n› ararken polisin copuyla, iflkencesiyle karfl›la-flanlar, mahkeme kap›s›na düflüp de y›llarca çözümlenmeyen davas›n›npeflinden koflanlar, itilip, kak›lanlar, haks›zl›¤a u¤ray›p da mahkeme, avu-kat paras›n› bile karfl›layamayacak durumda olanlar, suçlu durumda da ol-sa arkas›nda güç, paras› olanlar›n nas›l cezas›z kald›¤›n›, adaletin de sat›nal›nabildi¤ini görenler, iki göz gecekondusu bafl›na y›k›lanlar ve benzeridaha yüzlerce binlerce örnekte görülebilece¤i gibi halk›n hemen her kesi-mi bir biçimiyle bu düzenin adaletsizli¤i ile karfl› karfl›ya gelir. Tüm buhaks›zl›¤a u¤rayanlar›n devletin mahkemelerine baflvurduklar›nda sonu-cun ne oldu¤u da malum. Ya aç›lan davalar y›llarca sürüncemede b›rak›-l›r, ya mahkemelerden eli bofl döner, ya da hakk›n› aramaya gitmiflken

52 Halk S›n›f›

suçlu ilan edilir.- Buraya kadar iflin bir boyutu. Ama esas olarak bundan sonra devletin

"adaleti"nin gerçek yüzü daha çok ortaya ç›k›yor. Bask›lara, yasaklara bo-yun e¤medin mi, illa da hak, adalet dedin mi bu sefer de "anti-terör" ya-salar›yla, yeni bask› ve yasaklarla halk terörist ilan ediliyor. Devletin "ada-leti" dayak, iflkence, gözalt›, tecavüz, infaz, katliam, kay›plarla, tutsakl›klar-la, hapis cezalar›, idamlarla, köy yakmalarla, sürgün ve zorunlu göçlerletecelli ediyor. Ola¤anüstü Hal Uygulamalar›, DGM'ler, emperyalizminbeslemeleri kontrgerillan›n ölüm mangalar›, provokasyonlar, en pespayeyalanlar, karalamalar devreye giriyor.

Devletin hukuk sistemi zaten adaletsiz. Faflist yasalarla ülke yönetiliyorama yönetenler öyle bir bata¤a batm›fl, öyle bir pislik ve ahlaks›zl›k için-deler ki kendi yasalar›na bile uymuyorlar. Kendi yasalar›nda suç kabul et-tikleri fleyleri kendileri yap›yorlar. Yasalara göre h›rs›zl›k suç demifller. Açkald›¤› için karn›n› doyuracak kadar yiyecek çalan halktan birine hemenceza veriler ve bu ceza hemen uygulan›r ama görüyoruz iflte; milyarl›k,trilyonluk h›rs›zl›k, yolsuzluk yapanlar elini kolunu sallayarak dolafl›yor.Üstelik büyük itibar görüyorlar. Uyuflturucu ticareti, kaçakç›l›k vs. güya ya-sak. Ama en büyük uyuflturucu ticaretini, mafyac›l›¤› devlet yap›yor. Ülke-yi Avrupa'n›n en büyük uyuflturucu merkezine dönüfltürmüfller, halka ze-hir saç›yorlar. Bir de utanmadan uyuflturucuya karfl› mücadele ça¤r›lar›yap›yorlar. Anayasaya göre iflkence, kötü muamele yapmak yasakt›r. Amaülkenin tamam› iflkencehaneye çevrilmifl. ‹flkence bir yana infazlar, katli-amlar s›radanlaflt›r›lm›fl. Örnekleri yüzlerce ço¤altmak mümkün. Bunlar›zaten biliyorsunuz. Yani oligarflinin "adalet" anlay›fl›nda hiç bir hak-hukuk,hakl›-haks›z, suç-ceza ölçüsü yoktur. Hak, hukuk, adalet umurlar›nda de-¤ildir. Yeter ki emperyalizmin ve oligarflinin ç›karlar› korunsun, halk›n haktalepleri, ba¤›ms›zl›k ve demokrasi mücadelesi, iktidar olmas› engellen-sin. Bunun için her türlü hileye, hurdaya, yalana, bask›ya, teröre baflvur-mak serbesttir. Ç›karlar›na, uygulamalar›na karfl› ç›kan herkesi, halk› düfl-man olarak görür. Bu düflmanl›kla, kinle hareket eder ve karfl›s›nda yeralan herkesi cezaland›rmaya çal›fl›r.

Tabii halka karfl› tüm bu suçlar› iflleyenler de yarg›lanmaz, cezaland›r›l-maz. Çok zorda kal›rlarsa Susurluk meselesinde oldu¤u gibi belki üç beflkifliyi göstermelik olarak yarg›larlar, kurban verirler. Ama bu bile onlar›n"adalet" anlay›fllar›ndaki adaletsizli¤i gösterir. Emir verenlere, kullananla-ra bir fley olmaz, kulland›klar›ndan bir k›sm›n› feda ederler. MehmetA¤ar'›n "Bir dönemi yarg›layamayacaklar› için bizi yarg›lamak istiyorlar"demesi bir yerde bunu ifade ediyor. Oligarfli kullan›r kullan›r, ç›karlar› ge-rektirdi¤inde, ya da art›k ihtiyaç duymad›¤›nda kulland›klar›n› kald›r›r birkenara atar.

- Ben, konunun baflka bir boyutu üzerine, özellikle Susurluk'tan sonraburjuva medyada s›k s›k gündeme gelen adaletle, hukukla ilgili tart›flma-lar, yaz›lar üzerine bir fleyler söylemek istiyorum.

Halk S›n›f› 53

- Evet, o da önemli bir yan gerçekten.- Dikkat ederseniz burjuva çevrelerden de gazetelerde, televizyon prog-

ramlar›nda da devletin "adalet" sistemine, iflleyifline, yarg›n›n ba¤›ms›z ol-mad›¤›na yönelik elefltiriler falan oluyor. Bazen öyle bir hava yarat›yorlarki burjuvazinin bu kimi kalemflorleri, sözcüleri de sanki halk›n ç›karlar›n›düflünüyor san›rs›n›z.

Mesela, geçen ayki bir burjuva gazetesinde köfle yazar›, o¤lunu öldürengence mahkemenin 2 y›l ceza vermesine ve onu da paraya çevirerek ser-best b›rakmas›na isyan eden bir annenin sözlerine yer vermifl. Anne flöy-le diyor: "Ben bir anneyim.. Tüm yarg› sistemi bozuk olan, hukuk olmayanbir devlette, hukukun üstünlü¤üne inanan ben, musalla tafl›nda bekletti-¤im o¤lumu gömüyorum. Tüm analar.. Canlar›n› yitiren kim varsa bu hu-kuka güvenmeyin!"

Tabii adaletsizlik bu kadar yayg›nlaflt› m› halk› art›k isyan edecek nokta-ya getirdi mi, "sosyal patlamadan", devrimden korkan burjuva yazarlar›,burjuva ayd›nlar› falan da feryat etmeye bafll›yor. Halbuki düne kadar okadar infazlar, katliamlar, kay›plar olurken, köyler yak›l›p y›k›l›rken g›klar›ç›km›yordu. Hatta pek ço¤u devleti destekleyip, alk›fll›yordu. fiimdi ise ki-mileri "Adalet sistemi çok bozuldu, düzeltmek gerekir", "Suçlular cezas›zkalmamal›, mahkemeler h›zland›r›lmal›" diyor, kimileri "gelir da¤›l›m›nda-ki adaletsizli¤e" dikkat çekiyor. Sistemi, düzeni sorgulamazlar, bu adalet-sizli¤in gerçek kayna¤›n› söylemezler, bu kayna¤›n kurutulmas›n› istemez-ler. ‹stedikleri halk ayaklanmas›n, düzeni y›kmaya yönelmesin diye düzeniçinde biraz iyilefltirmeler yap›lmas›d›r. Ne olacak yani; mahkemeler y›llar-ca sürmeyip bir y›lda, 6 ayda, hatta 6 günde bitse, yürürlükteki yasalarhalk›n yasalar› olmad›ktan sonra, adalet sa¤lanm›fl m› olacak? Ya da gelirda¤›l›m› bozuk deyip asgari ücreti 22 milyondan 40-50 milyona ç›karsansömürü, bask›, zulüm ortadan kalk›p her fley güllük gülistanl›k m› olacak?Hay›r onlar›n istedi¤i halk›n önüne biraz daha k›r›nt›lar at›l›p oyalanmas›-n› sa¤lamakt›r.

Mesela bak›n demin verdi¤im annenin örne¤inden devam edelim. Kö-fle yazar› flöyle devam ediyor: "Montesquieu 250 y›l önce flöyle demiflti:'Toplumda en büyük güveni, her fleyin sonunda adil bir mahkemenin bu-lunabilece¤i inanc› sa¤lar..' Nazire Dedaman'›n isyan›, kendi ad›na bu gü-venin art›k kalmad›¤›n› duyuruyor. Ayn› duygunun kitleler taraf›ndan pay-lafl›ld›¤› gerçe¤i bugün devletin en acil sorunudur. Yarg› organ›, parla-mento ve iktidar, 'her fleyin sonunda adil bir mahkemenin bulunabilece¤iinanc›n›' topluma kazand›rmay›, gündeminin bir numaral› hedefi saymal›-d›r. Yaflad›¤›m›z ça¤da adil yarg›lama hakk› uluslararas› güvence alt›nda-d›r.

Suçluya hak etti¤i cezay› vermeyen hakimler yüzünden Avrupa ‹nsanHaklar› Mahkemesi'nde Türk devleti mahkum ediliyor. Devlet, adalet iste-yen anne Nazire Dedeman'›n sesine kulak vermelidir!"

Gördü¤ünüz gibi onun derdi; "Suçlular yarg›lans›n, ceza verilsin". Kim

54 Halk S›n›f›

yarg›layacak? Oligarflinin, kontrgerillan›n mahkemeleri. Neye göre? Faflistyasalara göre. Dese ya bu hukuk sistemiyle, yasalarla adalet sa¤lanamaz,anayasay›, yasalar› halk yapmal›, yarg›lamaya halk da kat›lmal›. Diyemez.Çünkü öyle bir derdi yok. O halk için adaletin sa¤lanmas›ndan yana de¤il,görüntüyü kurtarma peflinde. Onun için de yine kontrgerilla devletine,onun parlamentosuna sesleniyor. "Aman ha kulak verin, biraz durumu dü-zeltin" diyor. Öyle ya ifller sonra daha kötüye gidebilir, halk ayaklan›r fa-lan.

Geçen gün yine baflka bir burjuva gazetesinde de Türkiye'nin AvrupaBirli¤i'ne al›nmak istenmemesiyle ilgili olarak flöyle yaz›yordu: "Türki-ye'yi; mafyas›yla, çeteleriyle, kara paras›yla, çökmüfl yarg›s›yla, bitmifl-tü-kenmifl devlet otoritesiyle ve gazetelere ilan vererek hukuku arayan top-lumuyla, kim yan›na almak ister." Onun derdi de Avrupa Birli¤i'ne gir-mek. Ee giremedi ne olacak flimdi? Çökmüfl yarg› sistemi nas›l düzelecek,mafya çeteleri nas›l temizlenecek, kara para nas›l ortadan kald›r›lacak?Bunlar›n cevaplar›n› ya vermezler ya da yine büyük bir ikiyüzlülükle çök-müfl yarg› sistemini, tüm kurumlar›yla çürümüfl "bitmifl-tükenmifl dev-let"in parlamentosunu halka umut olarak pazarlarlar. En ilerici geçineninkafas›ndaki “en ileri” adalet emperyalist devletlerdeki hukuk sistemi veadalet anlay›fl› kadard›r. Bu yüzden Avrupa emperyalist ülkelerini örnekgösterip dururlar.

- Oligarflinin adaletsizli¤inden epeyce söz ettik, flimdi biraz da "halk›nadaleti"inden, "devrimci adalet"ten ne anl›yoruz, bunun üzerinde dural›m.Fatma Abla sen ne dersin bu konuda?

- Ben halk›n adaleti deyince halk›n ç›karlar›n› temel alan, savunan biradalet anlay›fl›n› anl›yorum. Dolay›s›yla bir eylemin, faaliyetin suç olup ol-mad›¤›n› halk›n ç›karlar›na zarar verip vermemesiyle ölçer, karar veririz.Elbette halka karfl› ifllenmifl her suçun bir karfl›l›¤›, cezas› da olacakt›r. ‹fl-te bu suçlar›n karfl›l›¤› olan cezalar› belirlerken alaca¤›m›z ölçü, suçlular›belirlerken gösterece¤imiz titizlik, dikkat, bizim adaletimizin ölçüsü olur.

- fiimdi, ne diyoruz, oligarflinin düzeniyle birlikte adaleti de çürümüfllü-¤ü ifade ediyor. Düzeni y›k›p halk›n iktidar›n› kurarken, oligarflinin çürü-yen, çöken bu adalet anlay›fl›n›, sözde adaleti uygulayan kurumlar›n› datarihe gömece¤iz. Dolay›s›yla halk›n iktidar›yla birlikte bizim de oligarfli-nin adaleti yerine koyaca¤›m›z bir adalet anlay›fl›m›z olmak zorundad›r.Ama bu adalet anlay›fl›n› oluflturmak da devrimden sonras›na ertelenebi-lecek bir fley de¤ildir. Öyle oturup üç befl günde bizim adalet anlay›fl›m›zflu demekle oluflmaz. Halk›n mücadelesi, gelenekleri, de¤erleri içinde olu-flur. Tabii bunun öncülü¤ünü yapacak olan da devrimcilerdir. Dolay›s›yladevrimciler ortaya koyacaklar› devrimci adalet anlay›fllar›yla da iktidaraalternatif olduklar›n› göstermek, adalet anlay›fllar›yla da halk›n güveninikazanmak zorundad›r. Çünkü halk bugün oligarflinin adaletine güvenme-di¤i noktada, yar›n kurulacak baflka bir düzendeki adalet anlay›fl›n›n da na-s›l olaca¤›n› görmek, bilmek ister. Teorik olarak biz iktidara gelirsek flöyle

Halk S›n›f› 55

bir adalet anlay›fl›m›z olacak, flöyle bir adalet sistemi kuraca¤›z diyebilmekönemli ve gereklidir. Bunu çok çeflitli biçimlerde ortaya koymak gerekir.Örne¤in biz bunu Halk Anayasas› Tasla¤›'nda çok daha somut bir hale ge-tirmifliz. Ancak bu da yetmez. Halk bunlar böyle söylüyor ama acaba ikti-dara geldiklerinde söylediklerini yaparlar m› diye düflünür. Böyle düflün-mesi için de, düflman›n karfl› propagandalar›ndan tutun, solda ve eski sos-yalist ülkeler revizyonist, bürokratik yönetimlerinde gördü¤ü olumsuzluk-lara kadar pek çok da neden vard›r. O zaman bu güveni nas›l verece¤iz,nerede gösterece¤iz? Adalet anlay›fl›m›z› nas›l oluflturaca¤›z?

- Elbette mücadele içinde gösterdi¤imiz pratikle.- Tamam do¤ru ama bu pratik nas›l flekillenecek önemli olan o. Gerçi bi-

zim zaten mücadele içinde flekillendirerek oluflturdu¤umuz, halk›n da gü-venini kazanan bir adalet anlay›fl›m›z var. Devrimci Sol, Parti-Cephe 20 y›-la yaklaflan tarihiyle halk›n sesi, solu¤u, öfkesi, adaleti olmufltur. Halkta"Parti-Cephe yapm›flsa do¤ru yapm›flt›r" güvenini oluflturan yaratt›¤›m›zadalet anlay›fl›m›zd›r. fiimdi bizim tart›flaca¤›m›z, kavramam›z gerekenbunu nas›l oluflturduk ve nas›l daha da gelifltirece¤iz sorunudur. Bu güve-ni nas›l oluflturduk dersiniz?

- fiöyle ifade etmeye çal›flay›m: Birincisi; dedi¤imiz gibi halk›m›z› sahiplenmifliz. Onun öfkesine, adalet

aray›fl›na tercüman olmufluz. "Halka, Devrimcilere Uzanan Elleri K›raca-¤›z", "Halk Düflmanlar›ndan Hesap Soraca¤›z" demifliz ve dedi¤imize uy-gun bir pratik sergilemifliz.

"Halk düflmanlar›ndan hesap soraca¤›z" deyip, onlar› teflhir edip de bu-na uygun bir pratik göstermeyen, halk düflmanlar›ndan hesap sormay›devrimden sonraya b›rakan, halk düflmanlar› yanlar›nda, halk›n içinde el-lerini kollar›n› sallayarak dolafl›rken, halka sald›r›rken, zulmederken onlar›seyretmekle yetinen bir örgüt halk›n güvenini kazanabilir mi? Halk ifllenensuçlar›n cezas›z kalmas›n› istemez. Elbette bugünkü koflullarda tüm halkdüflmanlar›n›n hepsini cezaland›raca¤›z gibi bir iddia ileri sürmek gerçek-çi de¤ildir. Bu, örgütlülü¤ün, mücadelenin geldi¤i aflamayla ilgili bir so-rundur. Ama biz örgütlülü¤ümüz, yapabileceklerimiz ölçüsünde halk›nadaletini yerine getirmeyi, halka karfl› suç iflleyenleri cezaland›rmay› dev-rimci bir görev ve sorumlulu¤umuz olarak görürüz.

‹kincisi; hedeflerimizdeki, eylemlerimizdeki netliktir. Eylemlerimizdehiç bir mu¤lakl›¤a yer verilmemifltir. Hedeflerin ve suçlular›n araflt›r›lma-s›nda, tespitinde daima titiz davran›lm›fl, cezaland›rma ya da bir eylemgerçeklefltirilirken halktan kimsenin zarar görmemesi ilkesel bir kural ha-line getirilmifl, azami ölçüde buna dikkat edilmifltir.

Üçüncüsü; halk›n adaletini yerine getirmek derken bunu sadece dev-rimci fliddet uygulamak olarak da ele almamam›zd›r. Suçun niteli¤ine,oluflumuna, geliflimine göre bir ceza uygulamas› esas al›nm›flt›r. Suçunniteli¤ine göre: örgüte ve halka özelefltiri vermekten, verdi¤i zarara oran-t›l› olarak halka tazminat ödeme, sürgün, dövme, mal›na zarar verme, öl-

56 Halk S›n›f›

dürmeyecek yerinden yaralama ve ölüm cezas›na kadar çok çeflitli yapt›-r›mlar uygulanm›flt›r.

- Ömer'in özellikle son anlatt›klar› gerçekten önemli. Suçu ve suçlular›tespit ederken mutlaka çok titiz davran›p, gerekli araflt›rmay› yapmal›y›z.Bir eylemi, cezaland›rmay› yaparken, suçsuz insanlar›n, halk›n zarar gör-memesine azami dikkati göstermeliyiz. Bunlar›n d›fl›nda Ömer'in anlatt›k-lar›na benim de dördüncü olarak ekleyece¤im önemli bir nokta daha var,o da flu:

Bizim uygulad›¤›m›z, geleneksellefltirdi¤imiz halk›n adaleti’nin enönemli özelliklerinden biri, bu adaletin halk›n iktidar› hedefini gösterenbir adalet olmas›d›r. Bu aç›dan eylemlerin as›l ifllevi halka hesap sorma-n›n ve iktidara nas›l ulaflabilece¤inin yolunu göstermesidir. Dolay›s›ylahalk›n adaletinin uygulanmas›n› halk›n iktidar mücadelesinin bir parças›olarak görmeliyiz. Yani adalet eylemleri yaln›zca misillemeyi, hesap sor-may›, intikam› içermez. Bunlar da çok önemlidir ve devrimci eylem bunla-r› da içerir. Ama halk›n adaleti bunlardan daha genifl bir muhtevaya sahip-tir. Öte yandan, Halk›n adaletini uygulamay›, halk düflmanlar›ndan hesapsormay› kitlesel bir perspektifle ele alm›fl›zd›r. Yani hesap sorma yaln›z sa-vaflç›lar›n, silahl› birliklerin ifli de¤ildir ve öyle kavranamaz. Bu eylemlerleayn› zamanda hesap sormay›, adaletin gerçeklefltirilmesini halk›n kitleselmücadelesiyle gelifltirme amaçlan›r. Örne¤in bir muhbir hakk›nda verile-cek cezan›n karar›n› halk alabilmeli ve cezan›n uygulanmas›na da kat›labil-meli. Bu bir faflistin, halk düflman›n›n cezaland›r›lmas› ya da faflist bir oda-¤›n da¤›t›lmas›, düzenin bir kurumunun bas›lmas›, da¤›t›lmas› da olabilir.Mahalledeki, bölgedeki bir fuhufl yuvas›, halk› zehirleyen uyuflturucu sat›-c›lar›, batakhaneler, kumarhaneler de olabilir.

Konumuzu bugünlük burada bitiriyoruz. Ancak adalet sorununu, mese-la bu anlay›fl çerçevesinde solun nas›l bir adaleti var, örgütlenme içinde,devrimci iliflkiler ve de¤erler anlam›nda adaletin baflka ölçüleri nelerdir,gibi yanlarla zenginlefltirebiliriz.

Halk S›n›f› 57

S‹P'in Kontra Sald›r›s›

Geçen hafta konumuz adaletti. Asl›nda buhafta ele alaca¤›m›z konunun da onunla bir

ba¤lant›s› var. Evet, bugün flu S‹P meselesini ele alaca¤›z. Bilindi¤i gibiyaklafl›k 4-5 ayd›r süren bir sorun bu. Gerçi bölgemizde S‹P'liler olmad›¤›için bizim aç›m›zdan bu noktada pratik bir sorun durumunda de¤ildir, amae¤itim aç›s›ndan, oportünizmi, reformizmi tan›mak aç›s›ndan, provokas-yonlar nas›l ortaya ç›kar, bilmek aç›s›ndan sorunu ele almak yararl› ola-cakt›r. Kald› ki, hareketin çeflitli birimlerinde karfl› karfl›ya kal›nan herhan-gi bir sorun biz pratik olarak karfl› karfl›ya kalmasak da bizim de sorunu-muzdur. Çünkü bugün onlar›n karfl›s›nda olan yar›n çok baflka biçimlerde,baflka isimlerde bizim de karfl›m›za ç›kabilir. Neyi, nas›l yapaca¤›m›z› bil-mek için her sorunu s›n›f›m›zda bir ders, e¤itim konusu yapmak durumun-day›z.

Çal›flmaya bafllamadan önce aram›zda özellikle Ümraniye bölgesindeyaflanan son geliflmeler üzerine konufluyoruz. Fatma abla "flimdi bir debunlar ç›kt›, iflin yoksa u¤rafl dur" diyor. Gerçekten de Ümraniye'de olan-lara bak›yoruz, oradaki Cephe'liler boyuna S‹P'lilerle u¤raflmak durumun-da kal›yorlar. Tabii bu di¤er faaliyetlere harcanacak bir enerjinin böyle biryere harcanmas› demek. Yani bir yerde devrimin zarar›na. Öyleyse niyeoluyor?.. derken Selim abi çal›flmay› bafllat›yor.

- Evet arkadafllar bu derste ele alaca¤›m›z sorun S‹P'le bir süredir yafla-nan geliflmeler. Bir kaç ayd›r yaflanan olay hepimizin malumu.

fiimdi biraz önce sizin sohbet ederken de dile getirdi¤iniz gibi en bafltaönemli ve gerekli olan flu sorunun cevaplanmas›d›r: NEDEN? Evet, nedenS‹P böyle bir sald›r›ya, provokasyona giriflti?

Olay›n bafllang›c›n› ve geliflimini k›saca bir özetleyip, hat›rlayal›m ister-seniz. Evet Selma...

- Ne zaman planlad›lar, ne kadar süre haz›rland›lar bilmiyoruz tabii.Ama sald›r› ve provokasyon somut olarak 20 Temmuz'da Nurtepe'de hal-ka ve devrimcilere yap›lan sald›r›yla gündeme geldi. Halktan ve Cepheli-lerden 10'dan fazla kifli yaraland›. Sald›r›y› püskürttükten sonra baflta sor-du¤umuz soruyu sorduk ve cevap bekledik. S‹P'ten bu konuda herhangibir aç›klama gelmedi. "‹ki taraf›n da hatalar›" falan deyip meseleyi geçifl-tirmeye çal›flt›. Nurtepe'de bir halk toplant›s› yap›ld› ve S‹P'in provokas-yon sald›r›s› bu toplant›da mahkum edilerek S‹P'e befl ay bölgeye girme-me-dergi satmama cezas› verildi.

S‹P hemen bu toplant› sonras› halk›n karar›na uymayaca¤›n› ortayakoydu. Gerçi s›k›flm›fl, teflhir olmufltu. O günlerde yapt›klar› aç›klamalardaönce yar›m a¤›zla sonra biraz daha aç›k "sald›rgan" durumunda oldukla-r›n› kabul ettiler. Hatta kime, nas›l, niye yap›ld›¤› belirsiz bir "özür" bile di-lediklerini söylediler.

58 Halk S›n›f›

60

Ama Nurtepe'de devrimcilere ve halka neden sald›rd›¤›n›n aç›klamas›hala yoktu.

- Selma, sözünü kesip bir fley eklemek istiyorum. S‹P o zaman bu özür-leriyle, güya sola ve halka karfl› iflte bak›n hatam› kabul ediyorum, özür di-liyorum diye göz boyamaya çal›flt›. Ama iflin mant›ks›zl›¤› flurada: Özür di-lemek nedir? Yap›lan bir fleyin yanl›fl oldu¤unu kabul edip, onu bir dahayapmamakt›r. S‹P neden sald›rd›¤›n› aç›klamad› ki, bir daha yapmayaca-¤›n›n güvencesi olsun.

- Evet. U¤ur'un belirtti¤i gibi S‹P'in özürü göstermelik, sahteydi. Üstelikbu arada di¤er semtlerde de halktan daha fazla tecrit olmaya bafllad›lar.Onlardan ayr›lan bir kaç kiflinin yapt›¤› aç›klamalar onlar›n pis niyetlerini,Cephe'lilere karfl› hiçbir zaman aç›kça savunamayacaklar› de¤erlendirme-lerini a盤a ç›kard›, iyice teflhir oldular. Hemen burada U¤ur'un "özür" ko-nusunda belirtti¤ine bir ek daha yapal›m, özrün sahteli¤i, göstermelik ol-du¤u fluradan da belliydi. Bu sald›r›n›n neden yap›ld›¤› sorusu cevaplan-mad›¤› gibi, nas›l yap›ld›, o 20-30 kifli nas›l, kimin emriyle biraraya getiril-di, kim onlar› sopalarla donatt›, bu, S‹P'in merkezinin karar›yla m› olmufl-tu, yoksa herhangi bir birimin kendi bafl›na yapt›¤› bir fley miydi, bunlarda hiç aç›klanmad›. Ama sald›r›y› yaflayanlar ‹stanbul’un dört bir taraf›n-dan gelip biraraya topland›¤›na göre bu tek bafl›na bir bölgenin, biriminifli de¤ildi. Merkezi bir karar ya da parti üst yöneticilerinin haberi olmadanböyle bir provokasyonu tek bafl›na hiç bir birim ya da bölge karar al›p uy-gulayamaz. Zaten öyle olsayd› sald›r›n›n kim taraf›ndan nas›l haz›rland›¤›-n› çok aç›k daha kolayca aç›klayabilirlerdi. Ama bunu yapamad›klar›na gö-re demek ki merkezi olarak yap›lan bir ifl. Böyle oldu¤u içindir ki, bu bir"sald›r›" idi, "özür diliyoruz" diyen S‹P, "bu sald›r›n›n partimiz içindeki so-rumlular›, suçlular› flunlard›r, onlara flu flu cezay› verdik" de diyemedi hiç-bir zaman.

‹fle bak›n, "sald›rgan" oldu¤unu kabul ediyor, ama niye sald›rd›¤›n› söy-lemiyor, veya söyleyemiyor. Sald›r›n›n nedenini niçinini aç›klamad›klar›nagöre provokasyon devam edecekti. Provokasyonu bu defa, çeflitli yerler-de halka, Cephelilere sald›r›lar›na ilave olarak, "cinsel taciz" iftiralar›ylasürdürdüler. Ama hiçbir iddialar›n› kan›tlayamad›lar. Provokasyonu 20-21Ekim’de yay›nlad›klar› iki kontra bildiriyle devam ettirdiler. Sonra da arka-s›ndan bildi¤iniz gibi polis eflli¤inde, icazetinde sopal›, silahl› sald›r›largeldi.

- Selma geliflmeleri k›saca özetledi. fiimdi geliflmelerin nedenine, niçi-nine biraz daha derinlemesine bakabiliriz. Mesela flu, geçen gün Serpil'inve daha bir kaç arkadafl›n dedi¤i gibi "onlar da devrimci de¤il mi, niye sal-d›r›yorlar, amaçlar› ne yani, ellerine ne geçecek?" noktas›ndan ele alal›m.

- S‹P, sol içinde gördü¤ümüz bir güçtü. Ama tek bafl›na "sol" içindeolunmas› yetmiyor. Mesela bak›n bu süreçte sol ad›na karfl›m›za MGK po-litikalar›n›n uygulay›c›l›¤› ç›k›yor, MGK solculu¤u diyoruz. Yani solun bü-yük bir k›sm›nda öyle büyük bir savrulufl, öyle bir düzen içileflme, öyle bir

Halk S›n›f› 59

yozlaflma var ki, sol ad›na MGK politikalar› savunulabiliyor, sol, ad›na,sosyalistlik, devrimcilik ad›na, burjuvazinin de¤erleri savunulabiliyor, bur-juvaziyle birlikte devrimcilere terörist diye küfredilebiliyor, oligarflininkomplo teorileri sahipleniliyor, hiç düflünmeksizin, en ufak bir sorumlulukduymaks›z›n kontrgerillan›n psikolojik savafl›n›n, manevralar›n›n aleti olu-nabiliyor. Bunlar›n her birinin pek çok örne¤i var. Bu somut durumda daS‹P'in yapt›¤› aç›kça bir kontra sald›r›s›d›r. Nurtepe'ye sald›rmaktan, sald›-r›n›n biçiminden, daha sonraki günlerde gelifltirdi¤i tav›rlardan yay›nlad›-¤› bildirilere kadar her fley kontra yöntemleri çerçevesinde geliflmifltir.

S‹P'in "siyasi" olarak bu sald›r›y› niye yapt›¤› bildirilerinden, aç›klama-lar›ndan anlafl›lm›flt›r. S‹P, "devrimci demokrasi"nin yani Cephe çizgisinin"çözüldü¤ü" tespitini yapm›fl, mahallelerden pay kapma kavgas›na gir-mifltir. Kitlelerin örgütlenmesi, taraftar kazan›lmas› konusunda S‹P'in neeskiden, ne de flimdi devrimci bir bak›fl aç›s› zaten yoktur, klasik bir refor-mist gibi düflünür, ya ça¤r›lar yapacak, kitleler hemen onun peflinden ge-lecektir, ya da komplocu, darbeci yöntemlerle kitleleri kazanabilece¤inidüflünür. Cephe mahallelerdeki as›l güçtür. Bu herkesin bildi¤i bir fleydir.“Devrimci demokrasi” de “çözüldü¤üne” göre, Cephe'ye karfl› savaflaçarsa, bugüne kadar bir türlü varolamad›klar› mahallelerde varolman›nyolunu açm›fl olacaklard›r. Amaç budur. Sald›r›lar›n› kendi taban›ndameflru göstermek için üyelerinin taraftarlar›n›n kafas›na Cepheliler “faflist-tir” diye ifllemeye bafllam›fllard›r. Tabii sald›r›n›n bütünüyle bir kontraprovokasyonu biçiminde geliflmesinde ise bunun yan›s›ra do¤rudan yada dolayl› pek çok etkenler, manipülasyonlar, oligarflinin onlar› bir biçim-de kullanmas› vb. sözkonusudur. Bu noktada her fleyden önce sald›r›n›nnedenini aç›klamad›klar›, kimin emriyle nas›l gerçekleflti¤ini ortaya koya-mad›klar› için S‹P yönetimi flaibeli duruma düflmüfllerdir. Art›k -bunlar›aç›klamad›klar› sürece- S‹P'e dair herkesin bir kuflkusu olacakt›r. Kuflkuy-la bak›nca da o zaman ister istemez insan›n akl›na yak›n zamanlarda ör-gütlerin üst yönetiminde a盤a ç›kar›lan ajan s›zmalar› geliyor. Bildi¤inizgibi a盤a ç›kar›lan olay, silahl› savafl› savunan illegal bir örgütte yaflan-m›flt›. Legal örgütlenmelerde kontrgerillan›n bu tür s›zmalar, bu tür faali-yetler örgütlemeleri kuflkusuz ki, çok daha kolayd›r. Bunlar, s›n›flar sava-fl›n›, karfl›-devrimin yöntemlerini tan›yanlar›n itiraz edemeyece¤i geneldo¤rulard›r. S‹P’le ilgili somut durumda da e¤er sald›ran, provokasyonyapan suçlular ortaya ç›kar›lm›yorsa, sald›r› emrini kimlerin verdi¤i, kim-lerin uygulad›¤› aç›klanm›yorsa, cinsel tacize u¤rad›¤› söylenen bayankendi ailesinin yan›nda “öyle bir fley yok”demesine ra¤men böyle bir fleyuydurulup hala üzerinde ›srar ediliyorsa, bu noktada durup düflünmek,sorunu, her ihtimali gözönünde bulundurarak sorgulamak gere¤i aç›kt›r.

Bizim karfl›m›zda aç›k bir kontra sald›r›s› vard›r. Bunu gerçeklefltireninhangi s›fat› kulland›¤›n›n zaten önemi kalmaz.

- Bu noktada soruna daha genifl bir tarih penceresinden, dünya devri-minin, ülkemizdeki s›n›flar savafl›n›n tecrübeleriyle birlikte bakabilmeliyiz.

60 Halk S›n›f›

Karfl›-devrim, kontrgerilla tarih boyunca halka ve devrimcilere karfl› kim-leri kullanm›flt›r, bunlar› düflünmeliyiz... Mesela flu darbe olay›n› hat›rla-y›n, onlar o darbeden öncesine kadar birlikte mücadele etti¤imiz insanlar-d›, ama süreç içinde nas›l kontralaflt›lar... Kontrgerilla kaypak, karars›z, dü-zen içi sol güçleri, bazen dolayl› biçimde psikolojik savafl metodlar›yla, ba-zen ajan-iflbirlikçi a¤› vas›tas›yla, bazen siyasal manevralar›yla yönlendi-rir. S‹P sol, sosyalist iddias›na ra¤men düzen içi bir güçtür. Siyasi arena-da hep bu konumda olmufltur.

Bak›yoruz, kim oldu¤u belirsizdir bunlar›n. Do¤ru gerçekten de. Bütünbilinen bunlardan, bu partinin kurucular›ndan, yöneticilerinden baz›lar› birzamanlar bir dergi ç›karm›fllar. Kimi legal partilerde yer alm›fllar. Ama nedüflmana bir kurflun s›km›fl, hadi bundan geçtik ne de bir yumruk atm›fl-lar.

fiimdi flöyle bir düflünün. Adamlar y›llard›r sosyalistim diyor, devrimyapaca¤›m diyor ve bu faflist düzen, bu, neredeyse her gün katliamlar ya-pan, infazlar yapan, yüzlerce, binlerce insan› kaybeden düzen bunlara birfley demiyor, yapm›yor. Bunda bir terslik var. Ya düzen bizim sand›¤›m›zgibi faflist falan de¤il, düpedüz demokrasi var memlekette. Ya da buadamlar›n sosyalistlik, devrimcilik iddias›nda bir numara var.

Yani asl›nda sosyalistim falan diyor ama düzene, devlete karfl› pek birfleyi yok. Laf yap›yor, arada bir afifl yap›flt›r›yor, o kadar.

fiöyle bir düflünseler, kendileri de görecektir; Tek tutsa¤›n, tek flehidinyok. Sen nas›l devrimcisin, nas›l bir devrim mücadelesi yürütüyorsun?Hay›r, yürütmüyor zaten. Sen düflman›n istedi¤i çizgidesin. Bir Eflber Ya¤-murdereli’yi bile içeri alan düflman sana dokunmuyorsa, sende bir karfl›t-l›k görmüyor demek ki. Tersine senin gibilerin varl›¤›, demokrasicilik oyu-nu için hem bir malzeme hem de yeri geldi¤i zaman devrimcilere karfl›kullan›lacak bir araç oluyor.

Bak›n flimdi olaya. Ankara'da KESK'in düzenledi¤i gecede bir stand aç›-yorlar. Stand›n duvar›na da S‹P'in gazetesinden Cephe'lilere küfür hakareteden bir yaz›y› yap›flt›r›yorlar. Ayn› fleyi üniversitede yap›yorlar. Adamsanki Cephe'ye karfl› mücadele ediyor. Sanki görevi bu. Allah bilir, dahaönce mesela devlete karfl› bir küpürü falan böyle asmam›fllard›r. Bu aç›kbir provokatörlüktür.

- Asl›nda onlar›n nas›l bir kafa yap›s›na sahip oldu¤unu ortaya koyanbaflka baz› ayr›nt›lar da var. Provokasyonu flehitlere küfrederek, "cinsel ta-ciz" gibi halk›n, devrimcilerin en hassas oldu¤u bir konuda iftiralar ataraksürdürmek, aç›k bir yozlu¤un göstergesidir. Kad›nlara satt›r›yorlar gazete-yi. Provokasyondaki "inceli¤e" bak›n! Hani birisi müdahale etse, kontrabildiri hemen haz›r. “Kad›nlar› taciz” ediyorlar diye basacak yaygaray›.

fiuras› art›k son derece aç›kt›r; bafl›ndan sonuna merkezi olarak belirle-nip uygulanan bir sald›r› ve provokasyon politikas› söz konusudur. Sald›-r›n›n niteli¤i bir kontra sald›r›s› olmas›d›r. DE⁄‹LSE NEDEN‹N‹ AÇIKLA-SINLAR. Aç›klamad›klar› sürece o bir kontra sald›r›s› olarak görülecektir.

Halk S›n›f› 61

- Solun tavr› da çok ilginç de¤il mi Selim Abi?- Sol epeyce bir süre yine sanki böyle bir sorun yokmufl gibi davrand›.

Ve sonunda de¤erleri korumay› de¤il, f›rsat kollamay› esas ald›¤›n› bir kezdaha kan›tlad›.

En bafl›ndan Nurtepe sald›r›s›ndan sonra hemen hiç kimsede aç›k bir ta-v›r yoktu. Sol hep söyledi¤imiz gibi bu tav›rlar›yla kendi çürümesini h›z-land›rmaktad›r. Birileri ortaya ç›k›yor, devrimcilere, halka planl› bir flekildesopalarla sald›r›yor, bafll›yor küfre, devrimci de¤erlere, flehitlere a¤z›nageleni söylüyor. Bunun hesab›n› sormayan sol kendi de¤erlerine küfredil-mesine sessiz kal›yor demektir. Sol'dan baz›lar› kendini flöyle hakl› görü-yor: “Bak›n yazd›k m›”, diyor. Yazmamak çözüm de¤il ki.

- Mesela konuya iliflkin yazanlardan biri Özgür Gelecek oldu. S‹P'i hakl›görüyor... Ayn› fleyi MLKP dile getirdi: "Onlar gereken hoflgörüyü gösteri-yorlar" buyurdu. Yani daha bafltan taraf olarak ortaya ç›k›yor, sonra iki ta-rafa ça¤r› yap›yorlar. Sen zaten tarafs›n. Ama tabii sorumsuz bir taraf. Ta-raf oluyorsan demek ki S‹P’i hakl› görüyorsun. Araflt›r›p, soruflturdun mu?Nurtepe’de sald›r›ya u¤rayanlarla gidip konufltun mu yok? Peki neye gö-re taraf oluyorsun. S‹P’in anlatt›klar›na göre mi? Onun söylediklerine çokmu güveniyorsun? Devrimcilerin söylediklerinin bir de¤eri yok mu? Bu nebiçim devrimcilik? Burjuvazinin mahkemeleri bile böyle karar vermiyor.En az›ndan karfl›l›kl› muhataplar›, tan›klar› dinliyor. Solda o bile yok. S‹Phakl›ysa, S‹P gereken hoflgörüyü gösteriyorsa, Nurtepe sald›r›s›n› niyeyapt›¤›n› siz biliyorsunuz demektir. O halde siz aç›klay›n. O kontra bildiri-lerinin neden, nas›l yaz›ld›¤›n› biliyorsunuz demektir. O zaman nedeninisiz aç›klay›n. Aç›klayam›yorsan›z neden taraf oluyorsunuz? S‹P’e nedenarka ç›k›yorsunuz?

- F›rsatç›l›k! Baflka bir aç›klamas› yok. Cephe'ye tahammülsüzlük vedüflmanl›k. Cephe'ye karfl› olsun da ne olursa, nas›l olursa olsun! Biz"düflmanl›k yap›yorsunuz" deyince de tabii kabul etmiyorlar bir türlü. Da-ha ne yapacaklar ki? Gazi Davas› için komite oluflturulmas› tart›flmalar›n-da S‹P'i komitenin sözcülü¤üne önermeleri içok çarp›c›yd›. S‹P kim, Ga-zi'yle ilgisi ne kadar? Eminiz, S‹P'i bit'i kadar sevmeyenler, s›rf Cephe'yizor durumda b›rakmak için onu sözcülü¤e öneriyorlar. Ay›pt›r. Ama yap›-yorlar. Demiyorlar ki, yahu, bu S‹P'liler daha k›sa bir süre önce Nurtepe'dehalka, devrimcilere sald›rd›lar, niye sald›rd›lar, hele bunun bir özelefltirisi-ni versinler, sonra iliflkilerimizi ayarlayal›m... Bunu düflünmüyorlar bile.Cephe'ye karfl› bir fleyler yapabilecek, Cephe'yi ak›llar›nca "s›k›flt›racak"bir vesile ç›km›fl ya, kullan›yorlar. Ama ne oluyor, hepsi ters tepiyor.

Mesela gazete sat›fl›na ç›kt›klar›nda di¤er siyasetlerden de "gözlemci"bulunuyor. Neyi gözlüyorsun? Apaç›k gördü¤üne, bildi¤ine iliflkin bir fleymi yapt›n sanki? Nurtepe sald›r›s› çok aç›k de¤il mi, zaten adam kendi dekabul ediyor. Tabii bu noktada en ilginç olanlardan biri de solun da Nur-tepe halk›n›n ald›¤› karar›, ayn› S‹P gibi yok saymas›d›r. Halk› nas›l gör-düklerini de bir kez daha gösterdiler. Halk karar alm›fl, flunu söylemifl, on-

62 Halk S›n›f›

lar için hiç bir önemi yok. - Bir di¤er f›rsatç›l›k yapanlar da HADEP'liler oldu ne yaz›k ki. "Arabulu-

cu" rollerinde S‹P'in sald›r›s›n›n es geçilece¤i çözümler yaratmaya, bu f›r-sattan yararlan›p, bak›n onlar aralar›nda kavga ediyor, biz ne kadar olgu-nuz propagandas›yla parsa toplamaya çal›flt›lar. Onlar da halk›n karar›n›hiçe sayd›lar. Bir güne bir gün, bak›n Nurtepe halk› böyle bir karar alm›fl,buna uyulmal›, sayg› duyulmal› dememifllerdir. Onlar için ilkeler, de¤erlerpek önemli de¤il. Ümraniye'deki tart›flmalardan birinde diyorlar ki, bunla-r›n dergide yaz›l›p çizilmesi yanl›flt›r. Peki nerede yaz›p çizece¤iz, neredetart›flaca¤›z? Kapal› kap›lar ard›nda. Yani halktan gizli. ‹lkelerin yerinepragmatizm geçince halka aç›k, halk›n kat›ld›¤› bir politika tarz› de¤il deböylesi geçerli oluyor tabii... Karfl›l›kl› çat›flmalar, tart›flmalar zarar veri-yormufl, halkta devrimcilere karfl› so¤ukluk falan oluyormufl. Do¤ru. PekiS‹P’in Nurtepe sald›r›s›, ç›kard›¤› kontra bildirileri hangi sonucu yarat›yor?Neye hizmet ediyor? Bugün S‹P’e arka ç›kanlar, S‹P bunlar› yapt›¤›nda gi-dip hesab›n› sordular m›? Bunlar› neden yap›yorsun dediler mi? Tekrarla-mamas› için ne yapt›lar?

Cevab› “hiç”tir. Sonra da diyor ki, "fiu olmufl, bu olmufl, flu flunu demifl,onlara girmeyelim, olaya biraz siyasi bakal›m". Olaya siyasi bakmak, so-mut durumu, provokasyonu, sald›r›lar›, iftiralar› konuflmadan süslü teorikkelimelerle, genel do¤rularla m› konuflmakt›r acaba? Genel do¤rular› tek-rarlad›k, ona da herkes kat›ld› diyelim. Ne olacak? Bu kadar soru cevaplan-m›fl m› olacak? Provokasyon, kontra bildirileri yok mu say›lacak? Olaya si-yasi bakmak, bunu ayn› zamanda ideolojik mücadelenin bir parças› olarakele almaktad›r. Onun en önemli zeminlerinden biri de dergilerdir. Oradayazm›yorsan, ideolojik mücadeleden kaç›yorsun demektir. Tabii sol böylebir kaç›fl›n yabanc›s› de¤il. Darbecileri destekler, bir sürü elefltiri yazar›z,dergisinde konuyu yazmaz. Niye, darbecileri niye, nas›l destekledi¤ini hal-ka aç›klasan ya. Yok aç›klamaz. Zaten aç›klayabilecek bir fleyi de yoktur.Ben f›rsatç›y›m, ondan dolay› destekliyorum mu diyecek? Diyemeyece¤iiçin yazmaz. Ama yazmamay› da "olgunluk" diye, aç›klar; üst perdeden"polemi¤e girmek istemiyoruz" der.

Reformizme bak›n. ÖDP'nin bir yay›n organ› yoktur. HADEP'in bir yay›norgan› yoktur. EMEP'in varla yok aras›ndad›r. Böyle olunca hemen hiç birkonuda kamuoyuna aç›klanm›fl merkezi politikalar olmaz. Duruma göre,f›rsatlara göre davran›rlar. Bir fley olunca, o adam bizi ba¤lamaz deyip ifliniçinden ç›karlar. Reformizmin ideolojik mücadeleden, halka, devrimcilerehesap vermekten kaç›fl›d›r bu. Mesela bak›n, geçen hafta Kurtulufl'taÖDP'lilere iliflkin, ÖDP Ordu il baflkan› m› neydi, bir yaz› vard›. Adam birkarfl›-devrimci gibi, MHP'li bir faflist gibi laflar ediyor. Elefltirildi, sorularsoruldu. Bak›n görün, büyük ihtimalle bir cevap vermeyecekler, bir aç›kla-ma yapmayacaklard›r.

- Sol halka sald›r›n›n hesab›n› soraca¤›na, de¤erlere küfredilmesininkarfl›s›na ç›kaca¤›na diyalog falan diye geveliyor. Neyin diyalogu? Adam

Halk S›n›f› 63

iliflkiyi kesmifl, “faflist” diyor, o hala diyalog diyor. E¤er gerçekten diya-log diyorsan, kime gidece¤in belli. Onun yolunu kapatan orada zaten. Da-has›, onun yolunun aç›lmas› her fleyin aç›kl›¤a kavuflturulmas›ndan geç-miyor mu? O zaman diyalog istiyorsan, kimden neyi talep edece¤in debelli. Öyle ki güya diyalog sa¤lamak için toplant› yap›yorlar, diyalog içinarac›l›k yapanlardan biri toplant›da diyor ki, “ben önceki olaylar› bilmiyo-rum...” Bilmiyorsan, ö¤renmediysen hangi akla hizmet arac›l›k yapmaya,taraflar› “bar›fl”t›rmaya çal›fl›yorsun. Yani demek ki sana göre hakl›n›n-haks›z›n, suçlunun-suçsuzun hiçbir önemi yok. Birileri ne yaparsa yaps›n,her türlü halt› kar›flt›rs›n ama sen bunlar› yok say, bir fley olmam›fl gibi ge-lip “bar›fl›n, diyalog kurun” de. Bu nas›l devrimci ahlak anlay›fl›, nas›l ada-let anlay›fl? Asl›nda ciddiyetsiz. Hiçbir fleyin, ilkelerin, de¤erlerin, kontrasald›r›lar›n›n önemi yok. ‹flte çürüme dedi¤imiz olay bu. Bu kafa yap›s›devrimci de¤erleri koruyamaz, sald›r›lardan ne hesap sorar, ne de kendihesap verir.

- Solun tavr›na iliflkin yan›n› toparlayal›m isterseniz. Bizi flafl›rtan bir ta-v›rlar› yok sonuçta. Geçmiflten, darbe sürecinden, kontrgerillan›n çeflitliyöntemlerinden ders ç›karm›fl olmalar› beklenirdi, ama görülüyor ki, ç›-karmam›fllar. Ayn› f›rsatç›l›kla, ayn› ilkesizlikle davranmay› sürdürüyorlar.S‹P'in 20 ve 21 Ekim tarihli bildirileri yay›nland›¤›nda, ayn› konuda bir günarayla, üstelik ayn› olay› farkl› farkl› aktaran iki bildiri yay›nlanmas›na an-lam verememifl, bildirilerden biri, özellikle de ikincisi gerçekten de kontr-gerilla taraf›ndan yay›nlanm›fl olabilir diye, genifl bir de¤erlendirmesiniyapmay›p, öncelikle "Her iki aç›klamay› da S‹P mi yapm›flt›r?.. ‹ki aç›kla-madan biri S‹P'in de¤ilse kim yay›nlam›flt›r?" sorular›n› sormufltuk. Ayn›yaz›da sola da her iki aç›klamay› da çok dikkatli okuyup de¤erlendirmele-ri gerekti¤ini belirtmifltik. S‹P iki aç›klaman›n da kendilerine ait oldu¤unureddetmedi. B›rak›n yöntemi, üslubun bile kontrgerilla üslubu oldu¤u birbildiri yay›nlan›yor ve sol bunu bile de¤erlendirmiyor. O zaten ne olmuflbitmifl derdinde de¤il, bu meseleden Cephe'ye karfl› kullan›labilecek ne ç›-karabilirim derdinde. Di¤er yanlar› onu ilgilendirmiyor. K›sacas›, sol s›rt›-na bir kambur daha yüklüyor.

- Sonuç olarak flunu görmeliyiz. Bu süreçte bu tür sald›r›lar sürecektir.Hangi k›l›fa bürünürse bürünsün düflman›n sald›r›lar› diye kabul etmeliyiz.Çok çeflitli yerlerden gelebilir... Provokasyon ve sald›r›lar›n zamanlamas›da çok önemlidir zaten. Cephe mahallelerde gelifliyor, S‹P mahallelerdeCephe'ye sald›r›yor... Ifl›k söndürme eylemlerinin üçüncüsü bafllam›flt›r,pek çok mahallede Cephe'nin önderli¤inde Meclislerin belirleyici oldu¤ubir geliflme söz konusudur, S‹P'in sald›r› ve provokasyonu di¤er semtleretafl›r›l›yor. Oligarflinin belli bir dinamizm kazanan halk hareketini sindir-meye, kontrgerilla çetelerine moral vermeye yönelik sald›r›lar›, mahalle-lerde yo¤un gözalt›lar biçiminde yaflan›yor, S‹P'in provokasyonu süreklisald›r›lar boyutuna s›çr›yor. Bunlar› tesadüf göremeyiz. Ya provokasyonve sald›r›lar do¤rudan kontrgerillan›n yönlendirmesiyle yap›lmaktad›r, ya

64 Halk S›n›f›

kontrgerillan›n psikolojik savafl yöntemlerinden, siyasi manevralar›ndandolayl› etkilenip devrimcilere ve mahallelerdeki halka sald›r›ya ortak ol-maktad›rlar, ya da yapt›klar›n›n kontrgerillan›n yöntemleriyle bu kadar ça-k›flt›¤›, oligarfliye hizmet etti¤i bu kadar aç›kken, tam bir sorumsuzlukla,Cephe düflmanl›¤›yla, provokatörce sald›r› sürdürülmektedir. Böyle birdurumda tav›rs›z kalmayaca¤›m›z da aç›kt›r. De¤erlerimize hiç bir biçimdesald›r›lmas›na müsaade etmeyiz. Tavr›m›z›n bir yan› budur. ‹kinci olarak,kontrgerillayla böylesine aç›k bir paralellik içinde olan ve "sol" s›fat›n› kul-lan›n bir gücü teflhir ve tecrit etmek için gerekenleri yapar›z. Yap›lmas› ge-reken de bunlard›r. Sol e¤er bir fley yapmak istiyorsa, bu noktada devrim-cilerin yan›nda olmal›d›r.

Bu sald›r›lara karfl› dururken, polisin hep onlar›n yan›nda olaca¤›n› dü-flünmek zorunday›z. Mesela Ümraniye'deki geliflmeler hepimize neyin na-s›l cereyan edebilece¤ini gösteriyor: faflistlerle ayn› rolü oynuyorlar. Diye-lim üniversitelerde nas›l oluyor? Faflistler sald›r›yor. Ard›ndan polis sah-neye ç›k›yor ve devrimci demokrat ö¤rencileri gözalt›na al›yor. Ümrani-ye'de de iflte ayn› fley oluyor. S‹P’liler devrimcilere, halka sald›r›yor polisseyrediyor. S‹P’liler 30 kifliyle ev bas›p halktan insanlar› sopalarla dövü-yor. Polis soka¤›n kenar›ndan S‹P’in bask›n›n› seyrediyor. Sonra bütünmahallede devrimci av› bafllat›yor. Devrimcileri sokakta dolaflamaz halegetiriyor. Gördü¤ünü topluyor. Ama S‹P’e dokunmuyor.

- Evet arkadafllar, "bir de bunlarla m› u¤raflaca¤›z?" sorusunun cevab›,tabii gerekti¤i kadar u¤raflaca¤›zd›r. Böyle fleyler, isteyip istememe mese-lesi de¤ildir. S›n›flar mücadelesinin çok çeflitli biçimlerinden, cephelerin-den biridir. Geliflen, güçlenen bir devrimci hareket, hemen her zaman, oli-garflinin, kontrgerillan›n, onlar›n sol içindeki uzant›lar›n›n, düzen içi refor-mist güçlerin çok çeflitli biçimlerindeki sald›r›lar›yla, engellemeleriyle kar-fl› karfl›ya kalacakt›r. Bu da onlardan biridir. Bize düflen, nereden gelirsegelsin, devrimin, Parti-Cephe'nin önüne dikilen engelleri, engelin niteli¤i-ne göre uygun yöntemlerle aflmakt›r.

Halk S›n›f› 65

Meflruluk

Okullarda polis deste¤inde faflist sald›r›lart›rman›rken ayn› günlerde ayn› sald›r›lar ma-

hallelerde de yo¤unlaflt›. Özellikle de Halk Meclislerinin öncülü¤ünde Su-surluk sürecinde en kitlesel gösterileri yapan mahalleler polisin boy hede-fi oldu. Tabii Okmeydan›, Gazi, Nurtepe gibi mahallelerde bunun en ba-fl›nda geliyor. Yani oligarfli halk›n en örgütlü oldu¤u mahalleleri önceliklihedef seçiyor. Halk›n ne flekilde olursa olsun düzen d›fl› bir örgütlenmeye,mücadeleye yönelmesine tahammül edemiyor. Halk örgütlendikçe, müca-dele yükseldikçe düflman›n sald›r›lar› da elbette artacakt›r. Bizim mahalle-de henüz aç›ktan bir sald›r›ya giriflmediler ama olmayaca¤› anlam›na gel-miyor. Bölgemizde faflistlerin de pek bir gücü yok onun için onlar da flim-dilik sessizler, ama f›rsat›n› buldular m› onlar›n da polislerle, kontrgerilla-n›n çeteleriyle birlikte sald›rmaktan kaç›nmayaca¤›n› biliyoruz. Bunun içinflimdiden haz›rlanmay› önümüze hedef koyduk. Hem halk› bu konuda bi-linçlendirmeye çal›fl›yoruz hem de sald›r›lara karfl› koyabilmek, sald›rd›k-lar›nda onlar› piflman etmek için buna uygun örgütlülükler, ekipler, komi-teler oluflturmaya çal›fl›yoruz.

Sinan ve Ömer’in sorumlulu¤unda flimdilik iki ayr› ekibin çal›flmalar›n›yürütüyoruz. Tabii düflmanla böyle aç›ktan bir çat›flmaya girmek, savafl-mak için öncelikle gerekli olan savafl›m›z›n, mücadelemizin, davam›z›nmeflrulu¤una inanmak. Bu nedenle bu hafta bu konu üzerinde durmayakarar verdik.

- Arkadafllar, önce meflruluktan ne anl›yoruz oradan bafllayal›m. EvetFatma Abla nedir bu meflruluk, sen bir girifl yap istersen?

- Bence öyle üzerinde çok uzun teori yap›lacak bir fley de¤il san›yorum.K›saca do¤ru olan› hakl› olan›, yapmak, buna inanmak diyebiliriz. Hakl›,do¤ru derken tabii bizim burada temel ald›¤›m›z halk›n ç›karlar›d›r. Bunagöre bu düzen, bu düzenin yasalar›, kurumlar› hemen hiçbir fleyi meflrude¤ildir. Çünkü halka, halk›n ç›karlar›na karfl›d›r, faflisttir. O zaman onunkarfl›s›nda da halk›n faflizme, emperyalizmin ve oligarflinin iktidar›na kar-fl› verdi¤i mücadele meflrudur. Kendi iktidar›n› kurmak için gerekli her tür-lü örgütlenmesi, mücadele yöntemi, savafl› meflrudur. Yani silahl› müca-dele meflrudur, Parti-Cephe meflrudur. Devrim meflrudur. Düzenin yasa-lar›na ayk›r›ym›fl, ona göre yasad›fl›ym›fl önemli de¤ildir. Önemli olan bi-zim yapt›¤›m›za, söyledi¤imize, hakl› oldu¤umuza inanmam›zd›r.

- Evet, Selma sen ne diyorsun, var m› Fatma Abla’n›n söylediklerindeeksik ya da yanl›fl olan?

- Yok. Fatma Abla genel hatlar›yla ortaya koydu. Yaln›z konuyu bir kaçnoktada ayr›nt›land›rmam›zda fayda var san›yorum. Mesela diyoruz ki bi-zim için meflrulu¤a inanç özünde devrime, ideolojimize inançt›r. Yani ka-fam›zdaki meflruluk anlay›fl›m›z› biçimlendiren, s›n›rlar›n› çizen budur. O

66 Halk S›n›f›

61

zaman demek ki meflruluk fludur, budur demek tek bafl›na yetmez. Teorikolarak bunu söyleyebiliriz. Ama pratikte gerçekten buna uygun davrana-biliyor muyuz? As›l önemli olan nokta budur. Bu aç›dan bakt›¤›m›zda ay-n› saflarda mücadele etti¤imiz, ayn› ideolojiyi, meflruluk anlay›fl›n› savun-du¤umuz halde örne¤in farkl› yerlerde veya ayn› yerde farkl› süreçlerdefarkl› bir prati¤in ortaya ç›kabildi¤ini görebiliyoruz. Bu farkl›l›¤›n alt›ndaörne¤in o alan ya da birimde meflruluk konusunda yanl›fl bir flekilleniflinortaya ç›kmas›, statükoculuk, düzenin dayatt›¤› meflruluk anlay›fl›ndan,bask› ve teröründen etkilenme gibi bir çok neden vard›r.

‹kinci olarak, bir çok kavramda oldu¤u gibi onun da muhtevas›, yorum-lan›fl› kullanana göre de¤iflebilmektedir. Mesela oligarflinin ya da refor-mizmin de kendi s›n›fsal ç›karlar›, ideolojik bak›fl aç›s›na göre oluflturdu¤ubir meflruluk anlay›fl› vard›r.

- Selma’n›n dedi¤i gibi bu farkl› yönleriyle konuyu açabiliriz. Mesela dü-zenin meflrulu¤undan bafllayabiliriz. ‹stersen sen devam et Ömer?

- fiimdi, bafltan yasal olanla meflru olan›n farkl› fleyler oldu¤unu ay›rtetmemiz gerekir. Oligarfli meflruluk anlay›fl›n› yasalarla s›n›rlamaya çal›-fl›r. Çünkü yasalar› kendi ç›karlar›na göre yapan oligarflidir ve ona göre deyasalar herkesi ba¤lar. Demokrasicilik oyunu içinde de bu, halka böyle ka-bul ettirilir. O zaman der ki yasal olmayan meflru da de¤ildir, suçtur. Hal-k›n kafas›n› bu flekilde biçimlendirmeye çal›fl›r. Onun için öncelikle “yasalolan meflrudur” fleklindeki meflrulu¤un çarp›k kavran›fl›na, bunun etkileri-ne karfl› mücadele etmemiz gerekir. Burjuva ideolojisinin etkisi alt›ndakigenifl kitleler bu çarp›k kavray›flla hareket eder. Dolay›s›yla bu çarp›k mefl-ruluk kavray›fl› kitleleri düzen içinde tutman›n, düzene ba¤laman›n enönemli araçlar›ndan biri haline gelir.

Mesela memurlar›n sendika hakk›n› ele alal›m. Hiçbir memur toplu söz-leflme yapma yetkisi olan bir sendikas› olmas›n› reddetmez. Kendi ç›kar›-na olacak bir fleyi neden reddetsin ki? Ama ilk sendikalar›n yani Kam-Sen,Bem-Sen, Sa¤l›k-Sen’in kuruldu¤u günlerde bunun mücadelesini verens›n›rl› say›da memur vard›r. Bugün sendikalara üye yüzbinlerce memur ogünlerde sadece geliflmeleri izliyordu. Neden? Çünkü, onlar›n kafas›ndada memur sendikalar› meflru de¤ildi. Yasalarda böyle bir hak yoktu. Oli-garfli böyle bir giriflimi meflru görmüyordu. Oligarflinin bu bak›fl aç›s›n›netkisi alt›nda olan kitleler de sessizce izliyordu. Ama inatç›, kararl› bir mü-cadeleyle önce kitlelerin kafas›nda bu yanl›fl flekillenifl y›k›ld›kça, kitlelermücadele içinde yer almaya bafllad›lar. Baflka yeni sendikalar kuruldu vebugün oldu¤u gibi yüzbinlerce memur bu sendikalarda yer ald›. Sonuçtamemur sendikalar›n›n meflrulu¤unu oligarfli de kabul etmek zorunda kal-d›.

- Ama bugün de hala yasal olarak bu hak tan›nm›fl de¤il?- Do¤ru. Çünkü oligarflinin bu meflrulu¤u kabul edifli kendi iste¤i ile ol-

mam›flt›r, dayatmayla elde edilmifltir. Bugün de memurlar›n sendikal hak-lara kavuflmas›n› ç›karlar›na ayk›r› görmektedir. Bu yüzden bunu yasal bir

Halk S›n›f› 67

hak olarak kabul etmemek için direnebildi¤i kadar direnmeye çal›fl›yor. Buneyi gösteriyor? Demek ki bizim kafam›zda meflru olan bir hakk› düzenede kabul ettirebilmek için önce bir güç olmak gerekiyor. Tabii meflru ola-rak kabul ettirdi¤imizi yasal bir hak haline getirebilmek de o gücü daha dabüyütebilmekten ve daha etkili kullanabilmekten geçiyor. 1 May›s’› da ör-nek gösterebiliriz. Oligarfli y›llarca 1 May›s’› yok sayd›. Yasaklad›. 88’ler-den sonra ilk 1 May›s gösterilerini düflünün. Meydanlara ç›kan sadece bir-kaç binle ifade edilebiliyordu. Binler giderek ço¤ald›. A¤›r bedeller öden-di. fiehitler verildi. Binlerce insan gözalt›na al›nd›. ‹flkencelerden geçenler,tutuklananlar oldu. Ama kitlelerin kafas›nda oligarflinin yasaklar›, onun bi-çimlendirdi¤i meflruluk anlay›fl› y›k›ld›kça onbinler, yüzbinler 1 May›s’› sa-hiplenmeye bafllad›. Sonuçta oligarfli de 1 May›s’›n meflrulu¤unu kabuletmek zorunda kald›.

Ama, oligarflinin meflruluk anlay›fl›n› da iyi kavramak gerekir. Esas›ndaonun kendi ç›karlar› d›fl›nda meflru gördü¤ü hiçbir fley yoktur. Bugün hal-k›n yarar›na meflru olarak kabul etmek zorunda kald›klar›n› bile gayri mefl-ru ilan edebilmek için hep f›rsat kollayacakt›r, bu meflruluktan daha fazlainsan›n yararlanmas›n›n önüne geçmeye çal›flacakt›r.

Oligarfli meflrulu¤u yasalarla s›n›rlamaya çal›fl›r dedik. Ama bunu as›lolarak halka karfl› kullan›r. Yoksa kendisi, kendi yapt›¤› yasalar›n meflrulu-¤una bile inanmaz. Örne¤in, yasal olarak ç›kan devrimci dergileri, devrim-cilerin yasal olarak kurdu¤u kurumlar› meflru görmez. Sald›r›r, basar, ta-lan eder. Çal›flanlar›n› gözalt›na al›r. Hatta katleder. Bu kurumlar› yasal ol-duklar› halde gayr› meflru göstermeye çal›fl›r. Anayasas›nda iflkence yap-mak suçtur, yasakt›r der, kendisi bu yasaya uymaz, yasay› de¤il, iflkence-yi meflru görür. Yasad›fl› örgütlenmeleri suç sayar, kendisi kontrgerilla çe-teleri oluflturur. Devleti kontrgerilla, çete devleti haline getirir. Yani devle-tin kendisi anayasas›nda yazd›¤›n›n aksine hukuk devleti falan de¤il, çetedevleti haline gelmifltir. K›sacas› devlet kendi yasalar›na göre, kendi mefl-ruluk anlay›fl›na göre bile meflrulu¤unu yitirmifl durumdad›r. Ama o yinede tabii ifline gelen yasalar› halk›n üzerinde bask› unsuru olarak kullanma-ya devam eder, halk›n da yasalara uymas›n› ister. Faflizmin, oligarflininmeflruluk anlay›fl› budur. Ç›kar›na olan meflrudur, ç›kar›na olmayan›, iflinegelmeyeni meflru görmez. Biz de onu karfl›s›nda ne diyoruz. Meflru olma-yan sensin, senin düzenin de, yasalar›n da, polisin, ordun, tüm kurumla-r›n da meflru de¤ildir. Çünkü bize, halka karfl›d›r. O zaman bize karfl› olan›biz tan›may›z. Bize karfl› olan› y›kmak, bizim olan›, halk›n olan› almak içinsavaflmak, mücadele etmek meflrudur. Hakl› olan, halk›n ç›kar›n› temsileden biziz. Biz meflrulu¤umuza inanc›m›z› buradan al›r›z. Dolay›s›yla nas›lalabileceksek ona göre örgütlenir, mücadelemizi, savafl›m›z› ona göre bi-çimlendiririz. Oligarflinin yasalar›na, meflruluk anlay›fl›na göre hareket et-meyiz.

- Ben bir örnek vereyim. Meflrulu¤a inanc›n en saf, en somut örne¤inimesela Cephe savaflç›lar›n›n düflman›n yüzlerce polisi, askeri, ölüm man-

68 Halk S›n›f›

galar›, panzerleriyle kuflatmas› alt›ndayken “teslim olun” ça¤r›lar›na “As›lsiz teslim olun” diyerek verdikleri karfl›l›kta, teslim olmayarak çat›flmala-r›nda görürüz. Düflman kafas›na göre ba¤›r›yor, “Teslim olun” diye. Düze-ne göre karfl›s›ndakiler suç ifllemifl. Ama savaflç›lar kendisini öyle meflrugörüyor ki, teslim olmas› gerekenler sizsiniz, meflru olmayan, suçlu olansizsiniz diyor. Hakl›y›, adaleti ben savunuyorum, bu ülkenin gerçek sahibibenim, ben olmal›y›m, olaca¤›m, sen kimsin ki, nas›l beni teslim almayaçal›fl›rs›n, “As›l siz teslim olun” diyor. ‹flte meflrulu¤a inanc›n en kat›ks›z,saf ifadesidir bu. Ayn› flekilde “Hakl›y›z Kazanaca¤›z” slogan›m›z da öyle-dir. Düflmana karfl› meflrulu¤umuzu hayk›r›r, kendimize güvenimizi ifadeeder.

Ama öte yandan tersine örnekler de yaflanm›yor de¤il.Parti-Cephe’yi savunan meflrulu¤una inan›yordur de¤il mi? Ama bu çok

genel bir belirlemedir. Parti-Cephe’yi savunuyor ama mesela illegale git-mek istemiyor. Orada iflte onun meflrulu¤a inanc› o kadard›r. Denilebilirki, bu sadece meflru görmemekten mi kaynaklan›r, korku, tereddüt gibi et-kenler de olamaz m›? Elbette olabilir, vard›r tabii. Ama o etkenlerin kayna-¤› da nedir? Neden korkuyor, tereddüt ediyor? Alt›nda yine, devrimin, ide-olojisine, meflrulu¤una inanc›nda zay›fl›k vard›r. ‹nsan›n korkular›, tered-dütleri olabilir ama bunlar› yine meflrulu¤una olan inanc›yla aflar, aflma-s›n› bilir. Ama buna inanc› tam de¤ilse, ya da zay›flam›flsa, düzenin mefl-rulu¤undan etkileniyorsa elbette kendini s›n›rlar, tereddüt eder.

- Ben de bir kaç örnek vereyim Selim Abi. Mesela polis keyfi olarak der-ne¤ini bas›yor, ne varsa toplay›p götürüyor, k›r›p döküyor ama o direnmi-yor, derne¤ini savunam›yor. Oysa meflrulu¤u bir kenara b›rakt›k dernekyasal bir kurum. Düzenin kendi s›n›rlar› içinde bile meflru. Ama o yine detereddüt ediyor. Bu da meflrulu¤a inançs›zl›¤›n bir biçimidir. BurjuvaziCephe’yi ve onun yasal kurumlar›n› da meflru görmüyor ya, onun meflrugörmedi¤ini kendisi de öyle görmeye bafll›yor. Oligarflinin propagandala-r›n›n etkisi alt›nda hareket ediyor. Halbuki bu durum düflman›n ekme¤inede ya¤ sürüyor. Hem istedi¤i gibi terör estiriyor, çal›flmalar› aksatmayaçal›fl›yor, hem de bir karfl› koyufl, direnifl olmay›nca bu kurumlar› yasad›-fl›, gayri meflru gösterme çabalar›na, propagandas›na destek verilmifl olu-yor. Sessiz kal›nca s›radan halk ne düflünür: polis buralar› böyle ikide birbast›¤›na, kimse de ses ç›karmad›¤›na göre demek ki durup dururken hak-s›z yere basm›yor, gözalt›na alm›yor.

- Verdi¤in bu örnekler de zaman zaman yaflanm›yor de¤il ama biliyor-sunuz bu konuda oldukça olumlu örneklerimiz, hatta belli ölçüde gelenek-sellefltirmeye çal›flt›¤›m›z bir çizgimiz de var. Elbette bu olumlu örneklerisüreklilefltirmek, her yerde genel bir tavra dönüfltürmeye çal›flmak gere-kir. Sol’a da bu konuda geçmifl dönemlerde ça¤r›lar›m›z oldu “Halk›n AcilMüdahale Hatt›” gibi bir giriflimi de bafllatt›k ama cevap veren, kat›lan ol-mad›. Yine en son olarak yak›n zamanda Kurtulufl Merkez Bürosu’na yap›-lan bask›n ve direniflten sonra yapt›¤›m›z ça¤r›lara da bir cevap gelmedi.

Halk S›n›f› 69

Demek ki polisin keyfi tutumuna karfl› direnifli örgütlemek gibi, gelifltir-mek gibi bir dertleri yok.

Neyse ben de bir baflka örnek vereyim. Mesela flu ba¤›fl meselesi. Cep-he ad›na ba¤›fl isterken kendini haraç topluyor gibi hissediyor, halktan pa-ra isterken onu pek hak etti¤ine inanm›yor. Veya karfl›s›ndakinin Cephe’yeba¤›fl vermeyi meflru görüp görmeyece¤ini düflünerek hareket ediyor.Halk›n o paray› verece¤ine inanm›yor. Sen onu ne düflünüyorsun, senkendi meflrulu¤una inan. Ba¤›fl› kendi kiflisel ç›kar›n için de¤il, halk›n sa-vafl›n› sürdürmek, iktidar mücadelesini sürdürmek için yani yine halk›n ç›-karlar› için istiyorsun. Verir vermez veya az verir çok verir. Sen ona görede¤il, kendi meflrulu¤una inanarak hareket edeceksin. Ama orada zay›fl›kolunca ›srarl› zorlay›c› olmuyor. Kafa böyle olursa o halk›n içinde Cephe’yisavunmakta, onun propagandas›n› yapmakta da tereddüt eder.

- Bir de flu yasall›k, meflruluk meselesini biraz daha ayr›nt›land›r›rsak iyiolur san›yorum Selim Abi. Yani oligarflinin yasalar› meflru de¤ildir derkenhiç bir yasal ifl yapmayaca¤›m›z, yasalara hiçbir biçimde uymayaca¤›m›zanlam›na gelmiyor de¤il mi?

- De¤il elbette. Yasalara hiç uymayaca¤›z diye de bir fley yok. Onu ya-pabilecek, hiç bir yasaya uymadan kitleleri örgütleyebilecek, devrimi ger-çeklefltirebilecek gücümüz olsa elbette uymay›z ama öyle de¤ildir. Mese-la dergi ç›kar›yoruz. Dernek aç›yoruz. Sendika kuruyoruz. Bunlar halk› ör-gütlemek için gerekli araçlar. Ama biz bu yasal kurumlar› kurarken, yasa-lar›n belli kurallar›na uyarken bile yasay› meflru gördü¤ümüzden dolay›de¤il, mücadelenin gelifltirilmesi, halk›n örgütlenmesi, örgütsel ç›karlaraç›s›ndan, oligarflinin demokrasicilik oyunundan, yasal imkanlardan ya-rarlanmay› gerekli gördü¤ümüzden dolay› uyar›z. Bunun bilincinde olarakhareket ederiz. Bu noktada meflrulukla yasaya uyup uymamay› birbirinekar›flt›rmamak gerekir.

- Kafalarda böyle flekillenince legalde, yasal kurumlarda olanlar›n ille-gali meflru görüp görmemesi söz konusu olmaz. fiöyle düflünür: bugünmücadele gerektirdi¤i, ihtiyaç oldu¤u için legaldeyim. Ama yar›n baflkabir alanda, illegalde de görev alabilirim. Mücadeleye orada devam ede-rim.

fiimdi meseleyi isterseniz bir de halk nezdinde meflruluk ve meflrulu-¤un dayat›lmas›, gelifltirilmesi aç›s›ndan ele alal›m. Evet Selma sen haz›r-lanacakt›n bu bölüme.

- Ben örnek vererek konuya gireyim. Mesela diyoruz ki “Halk›n gözün-de daha çok meflrulaflt›k”. Veya ne diyoruz? “Kitlelerin gözünde dahameflru görülecek örgütlenmelere ihtiyac› var.” Peki DHKP-C meflru bir ör-gütlenme de¤il mi? Elbette öyle. Daha önce de öyleydi, flimdi de öyle. Ozaman niye böyle diyoruz? Demek ki bizim meflru gördü¤ümüzle halk›nmeflru gördükleri aras›nda farkl›l›k olabiliyor. Mesela bizim için DHKP-Cçok meflru. O zaman halk› do¤rudan DHKP-C olarak, onun ad› alt›nda ör-gütleyelim. Ama ifle en bafltan böyle bafllarsak genifl kitleleri toparlaya-

70 Halk S›n›f›

may›z. Çünkü kitlelerin kafas›nda DHKP-C’nin meflrulu¤u çok daha s›n›rl›-d›r. Düflman›n ideolojisinin, propagandas›n›n etkisi alt›ndad›r. Çeflitli ön-yarg›lar oluflmufltur. Korkar, çekinir. Bu nedenle her yerde her zaman do¤-rudan DHKP-C içinde yer almaz. Bilinçlendikçe, do¤rulu¤una, hakl›l›¤›nainand›kça onu da meflru görmeye bafllar. Yan›nda, içinde yer al›r. Ama kit-leyi bu noktaya getirene kadar da ona ulaflmak, örgütlemek, e¤itmek du-rumunday›z. Bunun için halk›n meflruluk aray›fl›n› da dikkate almak zorun-day›z, kitlelerin gözünde daha meflru görülecek, genifl kitleleri ba¤r›ndatoplayacak çok çeflitli örgütlenmelere ihtiyaç vard›r diyoruz. Ama bunusöylerken de düzene teslim olmuyoruz. Kendimizi düzenin meflrulu¤uylas›n›rland›rm›yoruz. Örne¤in, bir düzen partisi, bir yasal parti halk›n gözün-de, düzen içinde çok daha da meflrudur. Ama kitleler düzenden koptu¤unoktada biz böyle bir yasal parti vs. ile kitleleri daha geri bir noktaya çek-mifl oluruz. Onun yerine kitleyi örgütlemek için mesela geçmiflten bu ya-na çeflitli komiteler kuruyoruz, öneriyoruz. Mesela Haklar ve ÖzgürlüklerPlatformu gibi örgütlenmeler oluflturmufluz. fiimdi mesela Halk Meclisle-ri var. Bunlar›n çeflitli alanlarda, birimlerde kurulup yayg›nlaflt›r›lmas›n›öneriyoruz. Oluflturmak için çal›fl›yoruz. Bunlar yasal de¤il ama meflru ör-gütlenmeler. Halk›n meflruluk aray›fl›na cevap da verebilen örgütlenme-ler. Böylece hem oligarflinin meflruluk anlay›fl› kitlelerin kafas›nda y›k›l›-yor, hem de insanlar o prati¤i yafl›yor. Yasalara ba¤l› kalmadan da müca-dele edilebilece¤ini görüyor. Bir yandan düzenden kopar›yorsun, bir yan-dan devrime yaklaflt›r›yorsun. Yani onun kafas›ndaki meflrulu¤u geniflle-tiyorsun.

- Bu konuda asl›nda 88’lerden bu yana Devrimci Hareketi meflrulaflt›r-mak için verdi¤imiz mücadele bize gerekli perspektifi verir. Hem konuyutoparlayal›m hem de kendi tarihimizden örnekler verelim.

fiimdi sen meflrulu¤una inan›yorsan, hayat›n içinde bunu en ileri nok-tada uygulamaya çal›fl›rs›n. En ileri nokta bulunulan mekana, yap›lan ifle,sürece, mücadelenin gereklerine göre, bazen de mesela halk›n gözündene kadar meflru görülebilece¤ine göre de¤iflebilir. Ama meselenin özü enileri noktada meflrulu¤u savunabilmek, buna uygun tav›r alabilmektir.Devrimin mevzisini, kazan›mlar›n› en ileri noktaya kadar götürebilmektir.Yani zorunlu olmad›kça, mümkün olabildi¤i kadar mücadele aç›s›ndan da,örgütlenme aç›s›ndan da düzenin hiç bir fleyini kabul etmemektir. Ama bi-raz önce dedi¤imiz gibi mücadelenin gerekleri aç›s›ndan dernek, sendikagibi mevzilerde örgütlenme ve mücadele aç›s›ndan kabul etti¤imiz fleylerde olabilir. Ama orda bile sürekli düzeni geriletip, kendini ilerletme, mefl-rulu¤unu dayatma perspektifiyle hareket edersin.

Nedir meflrulu¤u dayatma? Mesela biz nas›l bir çizgi izlemifliz? Eski der-gileri okumuflsan›z, dikkat edin 88’lerde Çözüm’cüler vard›r. Yani Devrim-ci Sol’cular Çözüm’cüler diye geçerdi. Bu, bizim tercihimiz de¤ildi, amasürecin özelliklerinin bir sonucuydu. Gençlikte Dev-Genç kolay kolay kul-lan›lamazd›. Elbette bizim kafam›zda Dev-Genç meflru, ama kitlelerin nez-

Halk S›n›f› 71

dinde meflrulu¤u o kadar de¤il. Bir cunta geçmifl aradan. ‹nsanlar›n kafa-s› yasad›fl› örgüt, flu bu denilerek dumura u¤rat›lm›fl, bilinçleri çarp›t›lm›fl.Meflru görmüyorlar seni. Art› sen o meflrulu¤u düflman›n karfl›s›nda savu-nabilecek güçte de¤ilsin henüz. Devrimciyim demek bile zor, gözalt›naal›nmak, iflkence görmek için yeterli neden olmufl. Ama bir süre sonra bel-li bir örgütlenme, güç sa¤lan›nca Dev-Genç ismi kullan›lmaya bafllanm›fl.Mesela di¤er alanlarda ne olmufl? O zamanlar Devrimci ‹flçi Hareketi, Dev-rimci Memur Hareketi falan yok. Bir süre “Demokrasi Mücadelesinde Me-murlar-‹flçiler-Sanatç›lar” gibi isimler kullan›lm›fl. Sonra bir ileri ad›m da-ha at›lm›fl. Devrimci Mücadelede Memurlar, ‹flçiler, Sanatç›lar gibi isimlerkullan›lmaya bafllanm›fl. Güç kazand›kça hep ileri bir ad›m atm›fl›z. Sonra“Devrimci Memur Hareketi”, “Devrimci ‹flçi Hareketi,” “Devrimci SolGüçler” kullan›lmaya bafllanm›fl. Çünkü kafam›zda esas›nda DevrimciSol’u meflrulaflt›rmak var. Ad›m ad›m güç kazand›kça daha ilerisini, dahailerisini düzene dayat›yorsun. Elbette bunun da bedelleri oluyor ama ad›mad›m örgütlendikçe, halk›n gözünde de meflruluk kazand›kça bu sald›r›la-r› gö¤üsleyebiliyorsun. Kaybettiklerinin yerini doldurabiliyor, örgütlen-meni de, mücadeleni de gelifltirebiliyorsun. Halk›n gözünde meflrulafl›yor-sun.

Ne oluyor, böyle bir yo¤unlaflma gerçeklefltirildi¤inde DHKP-C pankar-t› arkas›nda yürüyor. Meflrulu¤un bizim kafam›zdaki ile hayattaki karfl›l›¤›her zaman ayn› olmayabilir. Bizim kafam›zda her zaman daha ilerisi var-d›r. Perspektifimiz bu olmal› ki ileri ad›mlar atabilelim. Mesela yaflananböyle bir süreçten sonra hala “Demokrasi Mücadelesinde Ö¤retmenler”dersen, o zaman meflrulaflmak için fazla bir derdin yok demektir. Meflru-luk konusunda düzen içi olan› kabul etmiflsin, orada duruyorsun demek-tir.

- Esas›nda meflrulu¤u dayatma, kabullendirme konusunda da hayat›nhemen her alan›nda hem solla çat›flm›fl hem de önünü açm›fl›z. Yay›n ala-n›nda da bu böyle, sendika ve dernek di¤er alanlarda da. 12 Eylül’densonra tutsak düflmüfl bir abimiz anlatm›flt›. Örgütlemeye çal›flt›klar› bir tü-nel iflini gardiyan›n biri bir biçimde fark ediyor ve iflgüzarl›k yap›p a盤a ç›-kar›yor. Bunun üzerine bizimkiler o gardiyan› ko¤ufllara, maltaya sokma-ma karar› al›yorlar. Ama bu konuda di¤er siyasetlerle epey bir tart›flma ç›-k›yor. Karfl› ç›kanlar oluyor. Tabii böyle bir fley yap›l›rsa idare bast›racak.“Ya böyle bir tav›r almaya gerek yok, adam görevini yap›yor” diyenleroluyor. Benzer fleyler hapishane savc›s›yla, müdürleriyle yap›lan tart›flma-larda da yaflan›yor. Mesela onlar “Sizin göreviniz kaçmak, bizimki yaka-lamak” derler. ‹lk bak›flta mant›kl› gibi görünüyor. Genellikle de kimse kar-fl› ç›kmaz buna. Ama bizimkiler “yok” diyor. “Evet bizim görevimiz kaç-mak, ama sizinki yakalamak de¤il, yakalamak suçtur” diyorlar. Neticedeo gardiyan da içeri giremiyor ve baflka hapishaneye gönderiliyor. ‹flte ora-da meflrulu¤a inanc›n, kavray›fl›n ifadesi vard›r.

- Erdal güzel bir örnek verdi. Meflruluk konusunda çarp›k kavray›fl› ha-

72 Halk S›n›f›

pishanelerde, savunmalardan tutun da, yapt›r›mlar karfl›s›ndaki, Tek TipElbise karfl›s›ndaki tutumlara kadar bir çok noktada görürüz. ‹flte oradameflrulu¤un hayat›n içinde s›nanmas› gündeme gelir. Bir çoklar› “Tek Tipgiyilebilir, giyilse ne olur ki” demedi mi? Mesela birçok hapishanede ön-ceden say›m günde üç-dört defa yap›lmaktad›r. Bizim mücadelemizle bi-re-ikiye indirilmifltir. Ama ço¤una göre üç ya da dört olmas›n›n hiç birönemi yoktu. Adam “‹ki ya da üç-dört olsa ne olacak” diyor. Orada mefl-rulu¤u savunmak yok. Ha düflmana tutsak düfltük tamam, her fleyi onunkurallar› belirler, diye düflünüyor. Yani onu hakl› görüyor. Kendini yasad›-fl› görüyor. Tutsak düflünce kendisini oligarflinin bütün yasalar›na, kural-lar›na uymak zorundaym›fl gibi hissediyor. Öyle davranmaya çal›fl›yor.“Adam hapishaneye koymufl, tabii kendi kurallar›n› uygulayacak” falandiyor. Tamam yasad›fl›s›n, ama düzene göre. Bu yasad›fl›l›k onun kafas›n-da da ayn› zamanda hakl›l›k, haks›zl›k kavramlar›n› mu¤laklaflt›r›yor. Ken-di meflrulu¤unu unutturuyor.

- Düzen d›fl›y›m deyip de, devrimcilikten, sosyalistlikten bahsedip de as-l›nda düzenin meflrulu¤unu kabul etmeye, düzenin meflruluk s›n›rlar› için-de hareket etmeye en somut örnekleri bence bugün reformizmde aç›kçagörmek mümkün.

Halk Meclisi örne¤i çok ç›plak. Mesela ÖDP kursayd› HADEP gelir kat›-l›rd›. Biz öncülük etti¤imiz için kat›lm›yor. Çünkü ona göre biz meflru de¤i-liz. Cephe meflru de¤il. Onun için halk meclisleri de meflru de¤il. Onun gö-zünde ÖDP meflru. Yani yasal olana meflru gözüyle bak›yor. PKK’y› dameflru görmüyor esas›nda. Silahl› mücadeleyi savunuyor mu hiç? Her-hangi bir propagandas›nda dolayl› bile olsa silahl› mücadeleyi, gerillay›savundu¤una neredeyse rastlan›lm›yor, ancak çok dolayl› ifadeler. Kürtsorunu temeli üzerinde kurulmufl. Ama savundu¤u konu itibariyle HADEPkendi meflrulu¤una da inanm›yor. Çünkü bu düzende Kürt sorununu sa-vunmak yasalara uygun de¤il. Bu nedenle kendi bafl›na hiç bir fley örgüt-leyemiyor. Niye örgütlemiyor? Meflrulu¤una güvenmiyor çünkü. Kendisavundu¤u konunun meflrulu¤una inanc› olmad›¤› için ancak TÜS‹AD,CHP, ÖDP ile birlikte bir fley olursa yap›yor. Kürt halk›n›n ulusal haklar›için mücadeleyi yükseltmeyi, savafl› büyütmeyi göze alam›yor. Dik dura-m›yor. Çünkü silahl› mücadelenin, düflmana karfl› savaflman›n meflrulu-¤una inanm›yor. O yüzden varsa yoksa bar›fl. Çünkü “Bar›fl’› istemek o ka-dar tehlikeli de¤il. Bir yerde düzen içinde de kabul görebiliyor. DEP millet-vekilleri yaka paça gözalt›na al›n›yor, ama parti bir fley yapm›yor. Boz-lak’lar gözalt›na al›n›yor, HADEP yine bir fley yapm›yor. MahkemelerdeKürt halk›n›n meflru kurtulufl savafl›n› savunam›yor. ‹flte bu çizginin teme-linde meflrulu¤a inançs›zl›k var. Ancak yasal olana meflru olarak bakmavar.

ÖDP’li infazlara karfl›d›r. Gerçekte niyet olarak devrimcilerin, demokrat-lar›n infaz edilmesini istemez belki. Ama infazlara karfl› da ç›kmaz. Katle-dilen devrimci oldu¤u sürece, Cepheli oldu¤u sürece karfl› ç›kmaz. U¤ur

Halk S›n›f› 73

Mumcu’nun katledilmesine karfl› ç›kar. Aradaki fark önemlidir. Oligarflininillegal örgüt, silahl› mücadele veren devrimcileri infaz etmesine dolayl›yoldan hak verir. “‹llegal olduklar›, silahl› mücadele verdikleri için katledi-liyorlar” der. Yani orada devrimcilerin silahl› mücadelesinin meflrulu¤unade¤il, düzenin meflrulu¤una inan›r. Bu yüzden de infazlara ses ç›karmaz.Es kaza mesela bir sucu, s›radan biri katledilirse belki karfl› ç›kabilir. Düze-nin sucuyu öldürmeye hakk› yoktur. Ama devrimciler için ayn› fleyi söyle-yemez. Onu öldürmeye hakk› vard›r. “Cinsel taciz” için eylem yapar amadevrimciler infaz edilince sesi ç›kmaz. Kafa böyle olunca tabii televizyon-da faflistlerle tart›fl›rken de orada devrimcileri savunam›yor. Üstelik biz ay-n› fleyleri, illegaliteyi, silahl› mücadeleyi, proletarya diktatörlü¤ünü, devri-mi savunmuyoruz, özel sermayeye karfl› de¤iliz falan deyip ne kadar dü-zen içi oldu¤unu kan›tlamaya çal›fl›yor, burjuvaziye mesajlar gönderiyor.

S‹P’e, EMEP’e bakal›m, var m› düzenin meflru gördü¤ü s›n›rlar d›fl›ndabir fley yapt›klar›? Ara s›ra afifl asmaktan, mitinglere kat›lmaktan, parti bi-nalar›n› aç›p kapamaktan, gazete satmaya çal›flmaktan baflka ne yap›yor-lar? Devrim için hangi mücadeleyi, neyin mücadelesini veriyorlar? Kendi-lerini düzenin yasalar›yla s›n›rlam›fllar. Bak›n onlara da, devrimcilerin in-faz› karfl›s›nda onlardan da tek ses ç›kmaz. Cenazelere kat›lmazlar. Çünküillegalite, silahl› mücadele, devrim onlar›n gözünde de meflru de¤ildir.Onun için bunlardan uzak dururlar. Düzenin demokrasicilik oyunu içindeonlar da kendilerince oyuna ortak olurlar.

- Evet arkadafllar dersimizi burada bitirelim isterseniz. Sonuç olarak de-mek ki, düzenin dayatt›¤› yasalar›n›n, meflruluk anlay›fl›n›n varsa bizimüzerimizde de etkileri, bunlardan temizlenmeliyiz. Emperyalizme ve oli-garfliye karfl› savafl›m›z› büyütmek, düflman›n karfl›s›nda dik durabilmek,yolumuzdan sapmamak için devrimin, savafl›m›z›n, Parti-Cephe’mizinmeflrulu¤una olan inanc›m›z› büyütmeliyiz.

74 Halk S›n›f›

‹slamc›lar ve “fieriat Tehlikesi”

Bu sene y›lbafl› ile Ramazan ay›n›n bafllang›c› ayn› güne denk geldi. Budurum “laiklik-fleriat” tart›flmas›n›n uzat›lmas›na da yeni bir vesile oldu.Bizse y›lbafl›n› mahalledeki iliflkilerimizden kat›labilenlerle birlikte geçir-dik. Marfllar, türküler söyledik, bol bol sohbet ettik. Ramazan bafllamadanönce de Halk Meclisi mahallede oruç tutanlarla tutmayanlar›n birbirlerinekarfl› sayg›l› davranmas›, bunun için gerekli uyar›lar›n yap›lmas› konusun-da toplant› yapt›. Biz de bu hafta ders konumuzu uzun süredir gündemdeolan islamc›lar ve “fleriat tehlikesi” olarak belirledik.

- Arkadafllar biliyorsunuz, Susurluk sürecinin ve bu temelde gelifltirileneylemler boyunca biz "Susurluk'taki Devlettir" vurgusunu yap›p kitleleredevleti hedef gösterirken, kimileri bu eylemleri önce Refahyol'a, sonra dafleriat'a karfl› eylemlere dönüfltürmeye çal›flt›lar. ANAP'›ndan CHP'sine,MGK'dan Zülfü Livaneli gibilerine, baz› Alevi iflbirlikçilerden ÖDP'ye kadargenifl bir çevre bu çaba içinde oldu. Sanki katliamlar› yapanlar, kaybeden-ler Susurluk'taki Devlet de¤il de, Refahyol ya da fleriatç›lard›.

Bak›n flimdi de son bir kaç haftan›n siyasi gündemi adeta Refah kapat›-lacak m›, kapat›lmayacak m› konusuna kilitlendi. Bu arada kapat›l›rsa neolur, kapat›lmazsa ne olur türünden yüzlerce senaryo üretildi. Bunlar›n ço-¤u oligarflinin seçim manevralar›na ba¤l› matematiksel hesaplar üzerinegelifltirilen senaryolard›. Bir k›sm› da konuyu ülkemizdeki "demokrasi" aç›-s›ndan ele ald›. Reformistler de çeflitli biçimlerde bu senaryolar›n yap›m-c›s› ya da yorumcusu oldular. ÖDP, HADEP gibi reformistler bir yandanRP'nin kapat›lmas›yla kendilerine kayacak oylar›n hesab›n› yaparken, biryandan da kapatmaya karfl› olduklar›n› aç›klay›p, ne kadar demokrat ol-duklar›n› kan›tlamak gayretindeydiler.

Oligarfli cephesinde ise bugün erken seçim konusu gündeme geldi¤in-de hemen ilk ak›llar›na gelen Refah'›n yine ayn› oyu al›p alamayaca¤›d›r.Refah'›n belli ölçülerde örgütlü bir oy taban›na sahip olmas›, oligarfliyi se-çim ve di¤er manevralara baflvurmaktan al›koyan bir engel durumunda.Oligarfli bu noktada halk›n di¤er kesimlerini ve özellikle de örgütlü kesim-leri islamc›lara karfl› kendi yan›na yedeklemek ihtiyac› duyuyor. RP'nin ka-pat›l›p kapat›lmamas› ise bizim için özel bir önem tafl›m›yor. Bizim aç›m›z-dan ‹slamc›l›¤›n hangi ad alt›nda olursa olsun bu düzen içinde tuttu¤u yerve bizim bu noktadaki tavr›m›z önemli.

Bizim as›l hedefimiz ‹slamc›lar de¤il, devlettir. Birileri ise illa da islam-c›l›¤› öne ç›kar›p çat›flt›rmak istiyor. Bu politika asl›nda bugün çok somutolarak bir MGK politikas›d›r. Çeflitli sol kesimler de reformistliklerinden,ya da flablonculuklar›ndan bu politikaya yedeklenmektedirler. Bu yedek-lenme öyle bir noktaya geliyor ki, devrimci hareketin halk›n çeflitli kesim-lerinin gelenekleri, görenekleri temelinde yapt›¤› fleyler bile bu çerçevede

Halk S›n›f› 75

62

de¤erlendiriliyor, sözüm onu ideolojik mücadele ad›na bizi elefltiriyorlar.Oysa durum aç›k; bugün anti-fleriatç›l›¤›, islamc›lara karfl› pratik bir tavr›öne ç›karmak, Oligarfli içi hesaplaflmada, sömürü pastas›ndan pay kap-mada tekellerin halk›, çeflitli partileri, demokratik kitle örgütlerini kendineyedekleme politikas›n›n sonucudur.

Evet, islamc›l›k ve fleriat aç›s›ndan güncel tablo k›saca böyle: istersensen devam et Ömer.

- Bu noktay› flu flekilde tamamlayal›m asl›nda; MGK “fleriat tehlikesi”niöne ç›kard›. Böylece Refah’›n oylar›na göz diken burjuva partilerini, gide-rek büyüyen islamc› sermayeden rahats›z olan çevreleri ve islamc›l›¤a, di-ni damga tafl›yan gericili¤e ideolojik olarak karfl› ç›kan kesimleri arkas›naalmak istedi. Bunu yaparken bafll›ca iki amac› vard›. Birincisi, Susurluk ne-deniyle iyice y›pranan, her taraf› delik deflik olan ve halk›n genifl kesimle-rinin güvenini kaybeden devletin yaralar›n› sarmak için zaman kazanmak,güç toplamak; ikincisi ise, büyüyen islami sermayeyi kontrol alt›na alarakgeliflmesinin önüne set çekip tekelci sermayenin rahats›zl›¤›na çare bul-makt›. Tabii bu politika gerçekte bir düzen partisi olan ve bunu da kan›tla-yan Refah Partisini de belli ölçülerde MGK’n›n hedefi yapt›.

Tekellerin "fleriat tehlikesi" vb. derken esas dertlerinin bir yandan halk›ndüzen karfl›tl›¤›n› farkl› yönlere kanalize etmez, di¤er yandan da islamc›burjuvazinin elinin alt›nda toplad›¤› kar, rant, faiz vb gelirlere el koymakoldu¤u anlafl›lm›flt›r. Bir iki göstermelik sar›kl› operasyonundan sonra he-men gündeme "‹slamc›" holdingler gelmifltir. Yani tekelci burjuvazinin so-runu baz›lar›n›n sar›k tak›p dolaflmas› de¤il, sar›kl› burjuvazinin sömürüpastas›ndan ald›¤› pay› büyütmekte oluflu ve bu kesimlerin örgütlenmesi-nin kendi siyasi inisiyatif ve manevra alan›n› daraltmas›d›r.

- Peki ama madem öyle ABD’yle TÜS‹AD neden farkl› bir çizgide gözü-küyor. ABD habire “Refah’› kapatmay›n, sert davranmay›n” gibi aç›klama-lar yap›yor?

- Onun da kendi aç›s›ndan hesaplar› var. ABD için iflbirli¤i yapt›¤› ser-maye çevrelerinin kimli¤i o kadar da önemli de¤ildir. Pay›n› ald›ktan, ifl-birli¤i yapt›ktan sonra bunun islami sermaye olmas› onun için fark etmez.Di¤erleriyle zaten iflbirli¤i içinde ama bu arada islami sermayeyi de ken-dine ba¤›ml› k›lman›n hesaplar›n› yap›yor. Bunda önemli ad›mlar da sa¤-lam›fl durumda. Örne¤in Fetullah Gülen’le oldukça iyi iliflkileri var. Erba-kan’›n ABD’yi ziyaretini ve bu ziyaretle birlikte ABD’ye karfl› tutumundakiyumuflamay›, yak›nlaflmay› da bu çerçevede düflünmek gerekiyor. YaniABD tek ata oynam›yor. Bütün atlar›n dizginlerini elinde toplamak istiyor.Kendine ba¤›ml› hale getirdi¤i Refah ve islami sermaye zaten onun ç›kar-lar› için tehdit oluflturmaz. Onun için ABD’nin “fleriat tehlikesi” falan gibibir kayg›s› yok. Gerçi gerçekten öyle bir tehlike olsa bile ç›karlar›n› koru-duktan sonra onun için yine çok fley fark etmez. Bugüne kadar pek çok is-lami hareketi ABD’nin destekledi¤ini biliyoruz. Mesela Afganistan’daki Ta-libanlar’a deste¤in arkas›nda Pakistan kanal›yla ABD bulunuyor. ‹slami

76 Halk S›n›f›

sermeyenin geliflmesi ABD’yi pek rahats›z etmiyor, çünkü onun pastadanald›¤› pay küçülmüyor ama iflbirlikçisi tekelci sermaye için öyle de¤il. On-lar›n pastas› küçülüyor daha do¤rusu daha büyük pay alabilecekleri pas-taya baflkalar› da ortak olmufl oluyor.

- Ancak bugün görüldü¤ü gibi laiklik-fleriat çat›flmas› üzerine gelifltirilentüm teori ve politikalar iflas etti. Hani takkelileri toplama operasyonlar›,hani Kuran kurslar›n›n kapat›lmas› operasyonlar›? Ne oldu bu tehlike, bir-den geçip gitti mi?.. fieriat›n gündemdeki tehlike oldu¤undan hareketle la-iklik-fleriat çat›flmas›nda taraf olmay› önerenlerin de politikalar› iflas etti.Bu gündemin oligarflinin güç toplamas›na yönelik bir manevras›ndan iba-ret oldu¤u bugün çok daha genifl kesimlerin gözünde ortaya ç›kt›. Geçen-lerde hat›rl›yorsan›z MGK sendikac›s› R›dvan Budak bile kendisi oynananoyunun figüran› olmam›fl gibi kalkm›fl “fleriat tehlikesinin” suni olarak ya-rat›ld›¤›, abart›ld›¤›, emekçilerin di¤er sorunlar›n›n önüne geçirildi¤i gibifleyler söylüyordu.

- Öyle de Ömer, peki bu islamc›lar hiç mi tehlike oluflturmuyor?- Ayfle Abla, flimdi elbette, bir, her düzen partisi ne kadar halk için bir

tehlike ise Refah da en az onlar kadar bir tehlike. ‹ki; Ama di¤er düzen par-tilerinden daha örgütlü bir tabana sahip olmalar›, organize hareket edebil-meleri yan›yla gelecekte devrim karfl›s›nda di¤erlerinden daha büyük birtehlike de oluflturabilece¤i her zaman göz önünde tutulmal›d›r. Üç; di¤erdüzen partilerinden farkl› olarak daha belirgin bir ideolojik etkiye sahiptir-ler ve halk›n inançlar›n›n istismar› temelinde halk› devrimden uzak tutmarolünü oynamaktad›rlar. Bu aç›dan da tehlikedirler. Dört; bu sorunun ce-vab›n› tamamlayabilmek için islamc›lar›n nas›l geliflti¤ine, gelifltirildi¤inede k›saca bakmak gerekir:

‹slamc›lar, gerek tarikatlar düzeyinde, gerekse de parti olarak as›l geli-flimlerini 12 Eylül'den sonra sa¤lam›fllard›r. Bu da do¤rudan cuntan›n vetekelci burjuvazinin aç›k deste¤iyle olmufltur. Oligarfli, dincili¤in geliflme-sini, halk›n devrimcileflmesinin karfl›s›nda bir barikat olarak görmüfl, halk,gençlik devrimcileflece¤ine islamc› olsun, tarikatlar›n üyesi olsun demifl-tir. Yaln›zca bu bile, islamc›l›¤›n gelifliminin devrimin ve devrimcilerin ge-liflmesinin karfl›s›nda bir engel oldu¤unu göstermeye yeter. Oligarfli onla-r› boflu bofluna güçlendirmemifltir. Bu anlamda elbette islamc›l›¤›n gelifl-mesi bir engel ve tehlikedir.

Bunu böylece tespit ediyoruz. Bu noktada herhangi bir mu¤lakl›k yok-tur. Ama somut durum ve bugünkü hedeflerimiz aç›s›ndan durumun tes-piti için bunlar› söylemek yeterli de¤ildir. islamc›lar bugün mesela birMHP'den tabii ki farkl›d›r. En az›ndan halka karfl› uygulanan terörün do¤-rudan arac› durumunda de¤iller. Tabii sald›ran bir güç olduklar›nda du-rum de¤iflir. O zaman düzen içinde yeni bir rol üstleniyorlar demektir. Bi-zim tavr›m›z da o zaman buna göre flekillenir. Ama bugünkü haliyle karfl›-m›zda yeni bir cephe açmak durumunda olamay›z. Solun at›p tutmas›nabakmay›n siz, konufluyorlar sadece. Kendisine yönelik sald›r›lar› bile gö-

Halk S›n›f› 77

¤üsleyebilmekten çok uzaktayken islamc›lara karfl› neredeyse seferberlikilan edecekler. Stratejik düflünmekten çok günü kurtarma, bir fleyler yap-m›fl, söylemifl olma politikas› yapt›klar›.

Bu onlar› yok sayaca¤›m›z anlam›na m› geliyor? fieriat, islamc›lar ya dafarkl› isimler alt›nda gericili¤in geliflmesi hiç mi gündemimizde olmaya-cak? Elbette de¤il. Bugün yap›lmas› gereken toptan islami çevreyi karfl›m›-za almak de¤il, onun dayand›¤› taban›, kitleyi ayr›flt›rmaya yönelik bir po-litika izlemek olmal›d›r. Bu nas›l olacak? Bu adamlar kitlenin deste¤ini na-s›l elde ediyorlar, nas›l kand›r›yorlar, bunu ortaya koyacaks›n. Teflhirönemlidir ama tek bafl›na yetmez. Bunu yaparken bu bezirganlara düzende¤iflikli¤i aray›fl›yla umut ba¤lam›fl kitlelere alternatifin ancak devrimcileroldu¤unu göstermek durumundas›n. Bu noktada biz alternatif oldu¤umu-zu da, nas›l bir düzen istedi¤imizi de söylüyoruz, kör de¤iller ya görsünler,onlardan kopsunlar, saf de¤ifltirsinler diyemezsiniz. Bu, kitle çal›flmas›n›sadece d›flar›dan yap›lan kuru bir propaganda, ajitasyon olarak görmek,buna bakan kitlenin kendili¤inden saf de¤ifltirmesini beklemek olur. Kald›ki sol, islamc›lara karfl› propaganday›, ideolojik mücadeleyi de yine solakarfl›, yani adeta kendi içinde, kendi kendine yap›yor. Üstelik de alabildi¤i-ne soyut bir teori fleklinde. Din afyondur diyor, öyle deyince yetece¤ini sa-n›yor. Mesele bunu söylemek de¤ildir, islamc›lar›n geliflmesinin ekonomik,sosyal., siyasal yanlar›n› çözümleyip bunlar›n pratik alternatiflerini gelifltir-mektir. ‹slamc›lar›n çevresindeki insanlara yönelik bir fley yoktur, söyledik-leri yazd›klar› da onlara ulaflmaz zaten. Böyle düflününce tabii kitle çal›fl-mas›, kitleleri örgütleme deyince gördükleri sadece kolay örgütlenebilece-¤ini düflündükleri, sola daha yak›n kesimler mesela sadece CHP taban›na,sadece alevi çevrelere yönelim oluyor. Bir ANAP, DYP gibi, bir REFAH gibipartilerin taban›na yönelik bir kitle çal›flmas›n› ak›llar›na bile getirmezler.Ne olacak onlar da sonuçta ya faflisttir ya faflistlere daha yak›nd›r ya da ge-rici yobazd›r. Meseleye böyle bakt›n m› dar bir çevrede dolan›p durursun.Solun esas›nda y›llard›r yapt›¤› budur. O zaman hangi kitleyle devrim ya-p›lacak? Yüzde 25’e yak›n› zaten Refah çevresinde, ANAP’l›s›n›, DYP’lisini,DTP’lisini, DSP’lisini buna ekledin mi, MHP’lisi, BBP’lisi zaten büyük ölçü-de sonuna kadar karfl› devrim saf›nda yer alacakt›r, o zaman geriye de za-ten pek fazla bir fley de kalm›yor. Seçimleri ölçü ald›¤›m›zda elbette seçi-me kat›lmayan, bu anlamda düzen partilerinden umudunu kesti¤ini pratikolarak da ifade eden önemli bir kesim vard›r. Ama biz bunlar› örgütleyelimyeter diye düflünülemez yine de. Az da olsa bize daha yak›n olanlar› örgüt-leriz, gerisi kendili¤inden kopar gelir diye düflünülüyorsa bu ancak kendinikand›rma olur. Bu noktada biz Refah’a, tarikatç›lara, halk›n inançlar›n› sö-mürenlere karfl› ideolojik olarak mücadeleyi sürdürürken, bunlar› teflhirederken, tabanlar›na yönelik kitle çal›flmas›n›n kanallar›n› da bulmak duru-munday›z. Cami önüne de, bu çevrelerin evlerine de gideriz, yolda, kahve-de de bunlarla oturup tart›fl›r›z, kim oldu¤umuzu, ne yapmak istedi¤imizianlat›r›z, gerçekten bu düzene, sömürüye karfl›larsa bizimle birlikte müca-dele etmelerini de isteriz. En az›ndan bu çevreleri tarafs›z hale getirmeye,

78 Halk S›n›f›

devrimin karfl›s›nda yer almamas›n› sa¤lamaya çal›fl›r›z. Ama külliyen buçevreleri karfl›na alacak bir politika izlersen, onun inançlar›na sald›r›rsanbunu baflaramazs›n, aksine onu kendinden uzaklaflt›r›r, karfl›-devrimin,gerçekten tam da gericilerin kuca¤›na itersin. Sen istedi¤in kadar d›flar›dananlat, propaganda yap, etkisiz kal›rs›n.

- fiunu eklemek istiyorum. Din elbetteki afyondur, ustalar bunu çok gü-zel çözümlemifl. Bu tespit her fleyden önce bizim halk›n inançlar›n›, gele-neklerini, bu inançlar›n hangi ekonomik, sosyal koflullarda olufltu¤unu an-lamam›z aç›s›ndan çok önemlidir. Ama bundan ç›kar›lacak sonuç, hemenhalk› ateist yapmak için propagandaya giriflilmesi de¤ildir. Bu çerçevedepropaganda yürütenlere flunu sormak laz›m: Senin iflin halk› ateist miyapmak yoksa devrim mi yapmak? Halk ateist olmadan kurtulufl savafl›n-da yer almaz m›? Ateist olmad›¤› sürece devrimin temel gücü, müttefikide¤il midir?

Bu kafayla giden sol bu ülkede devrim falan yapamaz. Bak›n bakal›mdünyan›n neresinde öyle bir devrim olmufl? Ekim devriminde yer alan, ‹fl-çi-Köylü-Asker Sovyetlerinde örgütlenen milyonlar, Bolflevik Parti’nin ön-cülü¤ünde mücadeleye kat›lan on binler, yüz binler önce dini inançlar›n›terk edip mi devrim saflar›na kat›ld›lar?

Bugün reformistinden, keskin görünerek en “komünist” olunaca¤›n› sa-nan oportünistine kadar Küba’ya övgüler düzen, Che posterlerini tafl›yan-lar Latin Amerika'da silah kuflan›p gerillaya, devrim saflar›na kat›lan pa-pazlar›, gerillaya destek veren kiliseleri hiç okumam›fl olamazlar. Ha onlarh›ristiyan, olur, müslümanlardan olmaz m› diyorsunuz?

O zaman mesela deriz ki, fieyh Bedreddin ayaklanmas›, Pir Sultan'lar›nisyanc›l›¤›, çeflitli biçimlerde dini bir nitelik tafl›m›yor mu? Yeter ki sen hal-k› örgütle, ona isyan edebilme cesaretini kazand›r, onu isyana ça¤›racakde¤erleri flu veya bu biçimde onun dininde, inançlar›nda, geleneklerinde,tarihinde bulabilirsin... ‹flte tarihi bir örnek. Güncel aç›dan da ayn› fley; o za-man mesela deriz ki, Gazi ayaklanmas›na kat›lan onbinler h›ristiyan ya daateist miydi? Belki büyük bir k›sm› aleviydi, ama ayaklanmaya sünniler dekat›ld›. Alevi ya da sünni, büyük ço¤unlu¤u dini inançlar› da olan halkt›.

- Ama onlar islamc›, tarikatç› de¤il denebilir?- Olabilir, ama iflin hassas noktas› da oras› zaten. Bugün Refah çevre-

sindeki insanlar›n büyük bölümü de daha önce öyle de¤il miydi? Ayn› ma-hallede yan yana yafl›yoruz. Aram›zda s›n›fsal-sosyal aç›dan pek bir farkda yok. Devrimcilerin alternatif olarak kendilerini ortaya koyamad›klar› ko-flullarda Refah'a yönelmifller. Biz de bunu tersine çevirelim, o insanlar›inançlar›n› sömüren bu bezirganlar›n etkisinden ç›karal›m, tarafs›zlaflt›ra-l›m ve becerebildi¤imiz ölçüde devrim saf›na kazanal›m diyoruz. Ama senislamc›lara karfl› mücadeleyi dini inançlara karfl› mücadeleye dönüfltürür-sen, inançlar›na sayg› göstermezsen bunu imkans›zlaflt›r›rs›n. B›rak›n on-lar› kazanmay›, ya da tarafs›zlaflt›rmay›, bugün islamc›lar›n çevresinde ol-mayan insanlar› bile o tarafa itersin. Mesela kendi mahallemizi ele alal›m.

Halk S›n›f› 79

Burada da Refah partisine oy veren bir sürü tan›d›¤›m›z, komflular›m›zvar. Ço¤u da bizim gibi iflçi, memur, esnaf, emekli vs. flimdi bunlar›n hep-si üç ka¤›tç›, düzenbaz m›? Elbette öyleleri de var ama hepsi de öyle de-¤il. Mesela benim kendi akraba çevrelerimden tan›d›klar›m var. Ço¤u hiçde öyle düzenbaz, üçka¤›tç› tipler falan de¤il. Kimi ç›kar iliflkisi bulmufl Re-fah'a gitmifl, kimisi gerçekten Refah'›n bir düzen de¤iflikli¤i yapabilece¤i-ni düflünmüfl, kimisi sadece di¤er burjuva partilerine göre daha dürüsttür,halka daha yak›nd›r sanm›fl, kimi dini inançlar›ndan kaynakl› kendisine,yaflam tarz›na yak›n buldu¤u için desteklemifl. ‹flte bunlar› gözönüne al-mak gerekir. Buna göre bir politika belirlemek gerekir. Yoksa bunlardanadam olmaz, gericidir, yobazd›r deyip hepsini karfl›na al›p iflin içinden ç›k-mak kolay. Sonra. Sonras› düflman›n gücünü büyütmesine, senin karfl›naayn› s›n›ftan, halktan insanlar› dikmesine yard›m etmifl olursun.

- Sol'un büyük bölümü bu konuda bence tam bir ikiyüzlülük içinde. Ale-vi derneklerine gider, oralarda örgütlenmeye çal›fl›r, yönetimlerine kenditaraftarlar›n› sokmaya çal›fl›r, cemevine gidenlere bir fley demez, sesi ç›k-maz ama s›ra sünnilere geldi mi, yok olmaz der. Camiye giden gericidir,Refah’a oy veren gericidir, yobazd›r. Onlar›n üstünü çizer.

- Meseleye böyle bakt›¤›m›zda MGK politikalar›na yedeklenen Refor-mizm hiçbir noktada islamc›lara alternatif olamaz.

‹slamc›l›k reformizmin neredeyse hep bafl gündem maddelerinden biri-dir. Mesela ta Kuruçeflme tart›flmalar›ndan BSP'nin, sonra ÖDP'nin oluflu-muna kadar islamc›l›¤›n kitleselleflmesi, legal particili¤in gerekçelerindenbiri olarak say›lm›flt›r. Faflistlerin ve gericilerin kitleselleflmesi karfl›s›ndadevrimci bir örgütlenmenin çare ve alternatif olamayaca¤›n›, mutlakaaç›k, legal bir parti gerekti¤ini vaaz etmifllerdir.

Ama bu ç›k›fl noktas›na ra¤men reformizmin ‹slamc›l›k karfl›s›ndaki tav-r›, konumu, açmazlarla doludur. Her fleyden önce siyasal bir açmaz için-dedirler. Mesela ÖDP bir yandan "tüm cemaatlere özgürlük" vs. derkenöte yandan da fleriat› bafl çeliflki olarak görüp ona karfl› mücadeleye temelönem atfediyor.

Reformizm islamc› geliflmenin nedenlerini do¤ru tahlil edip buna karfl›bir alternatif oluflturma konusunda da zay›f ve tutars›zd›r. ‹slamc› geliflme-nin 12 Eylül'den sonra h›z kazand›¤› biliniyor. Bunda belirleyici etken el-bette oligarflinin bu geliflmeyi teflvik etmesidir. Ama bunun yan›s›ra fark-l› etkenler de söz konusudur.

Mesela 12 Eylül'den sonra toplumun içine sokuldu¤u süreç tam bir de-¤ersizleflme, yozlaflma sürecidir. Hiçbir fleyin de¤eri kalmam›flt›r. Ahlakölçüleri sars›lm›fl, tüm toplumsal de¤erler ve davran›fllar "mahkum" edi-lip bireycilik ön plana ç›kar›lm›flt›r. ‹slamc›lar iflte bu noktada yozlaflmaya,ahlaks›zl›¤a karfl› propagandalar›yla, belli de¤erlere sahip ç›kan görüntü-leriyle, bireycilefltirmenin karfl›s›na cemaati koyarak bu ortamda bir alter-natif gibi gözükmeyi baflarm›fllard›r.

Peki reformizm tüm bu aç›lardan nas›l, nelerle alternatif olabilecek, ne-

80 Halk S›n›f›

lerle islamc›lar karfl›s›na bir güç olarak ç›kabilecektir? ‹slamc› geliflmeninkitleselleflme boyutu esas olarak yoksul gecekondu semtlerinde hayatbulmufltur. Reformizm ise zaten gecekondulara gelmiyor. Gelse bile han-gi de¤erlerle ç›kacak halk›n karfl›s›na? ‹slamc›l›¤›n bireysellefltirmenin kar-fl›s›nda cemaati koymas›n›n alternatifi devrimcilerin bireycili¤in karfl›s›n-da örgütü ve örgütlülü¤ü koymas›d›r. Peki reformizm her gün örgütü, ör-gütlülü¤ü yerin dibine bat›r›p, bireyi yüceltirken neyin alternatifi olabilir?

- Reformizmin böyle bir politika belirlemesi asl›nda çok da ayk›r› de¤il.Çünkü zaten kendisinin düzene alternatif olmak gibi bir düflüncesi, iddias›yok. Devrimi, halk›n iktidar›n› istemiyor ki. Düzen içinde politika yap›yor.Öyle olunca da di¤er burjuva politikalar›ndan çok da farkl› politikalar orta-ya koyabilmesi, onlar›nkinden farkl› yöntemler gelifltirebilmesi zatenmümkün de¤il. Ne yap›yor, oligarfliye, faflizme karfl› mücadele bir kenar-da dursun, o mücadelenin yüzü astar›ndan pahal› diye düflünüyor.MGK'ya, tekelci sermayeye ses ç›karm›yor. ‹slamc›lara karfl› mücadele et-meyi öne ç›kar›rsam laik kesimlerin deste¤ini al›r›m, oy oran›m› art›r›r›mhesab› yap›yor. Ayn› MGK'n›n, CHP'nin yapt›¤› gibi.

- Evet arkadafllar, toparlarsak, karfl›-devrimin ifline yarayan her fleyi, dü-zene güç veren her fleyi devrimin bir engeli olarak görmek, bu engeli yoketmek için ideolojik, siyasi, pratik mücadele vermek zorunday›z. ‹slamc›l›kve fleriatç›l›k da de¤iflik düzeylerde bu engellerden biridir. Ancak bu en-gellerin hangisine nas›l yönelece¤imiz içinde bulunulan koflullarca belir-lenir.

Bugün islamc› gericili¤in geliflmesinin önüne ne MGK kararlar›, ne re-formistler engel olamaz, bunu ancak devrimciler sa¤layabilir. Bunu sa¤la-mam›z›n temel yolu ise, halk›n ekonomik-demokratik mücadelesini, ada-let için mücadelesini, halk›n devrimci savafl›n› gelifltirmektir. Gericili¤ekarfl› yürütece¤imiz ideolojik mücadele ancak bu geliflmeye paralel olaraketkili, sonuç al›c› hale gelir.

- Selim Abi, son prati¤e iliflkin bir fley sormak istiyorum; baflta da dedi-¤imiz gibi Ramazan ay› islamc›l›k ve islamc›lara karfl› tavr› çeflitli pratik bo-yutlar›yla bir kez daha güncellefltirdi. Peki biz bu konuda ne yapaca¤›z?Nas›l davranaca¤›z? Genel olarak nas›l davran›lmas› gerekti¤ini biliyoruzelbette ama mesela orucu bahane ederek çeflitli dayatmalar falan günde-me geliyor.

- Soruna yaklafl›m›m›z›n temel halkas›, halk›n geleneklerine, inançlar›nasayg› temelinde olacakt›r. ‹nançlar› gere¤i oruç tutanlar›n bulunduklar›mekanlarda yeme, içme gibi konularda asgari ölçüde özen göstermek debunun bir parças› ve gere¤idir.

Ancak bunu yaparken islamc› bir yaflam tarz›n› mahallelerde, iflyerlerin-de, hayat›n de¤iflik alanlar›nda halka dayat›lmas›na da prim vermemekdurumunday›z. Yani biz gösterdi¤imiz sayg›n›n karfl›l›¤›n› karfl› taraftan dabekleriz. Tavr›m›z da buna göre biçimlenir.

‹slamc›lar›n bilinen klasik yöntemlerinden biri de kendi yaflam tarzlar›-

Halk S›n›f› 81

n›, inançlar›n› tüm topluma, halka dayatmak, inisiyatif ve kitleselliklerinigelifltirmenin yolunu bu dayatmayla açmakt›r. Mesela iflyerlerinde namazsaatlerinde ara verilmesi, mesai saatlerinin bunlara göre ayarlanmas› gi-bi talepleri hep bu çerçevede gündeme gelmektedir. Mesela bir türbanmeselesinde böyle bir yasa¤a karfl› ç›kar›z. Ama öte yandan kendi inanç-lar›n› tüm topluma dayat›lmas› anlam›na gelen bu tür taleplerine de des-tek vermeyiz.

Özellikle kamu iflyerlerinde gerici yöneticiler arac›l›¤›yla oruç tutmayan-lar üzerinde adeta bir bask› ortam› oluflturulmaya kalk›ld›¤›nda buna herbiçimiyle karfl› ç›kar›z. Klasik bilinen yöntemleridir. Mesela, Ramazanay›nda yemekhaneyi tadilata sokarak Ramazan ay› boyunca oruç tutma-yanlar›n da yemek yemesini engellemeye çal›fl›rlar ve çay oca¤›, kantin gi-bi yerleri kapatt›r›rlar. Böyle oldu¤unda buna da sessiz kalamay›z. Tadilat-ta olsa iflveren oruç tutmayan o iflçinin yeme¤ini ne yap›p edip vermek zo-rundad›r. Yeme¤i d›flar›dan m› getirir, tadilat› parça parça yap›p yemekha-nenin bir bölümünü aç›k m› tutar o iflverenin sorunudur.

Veya iflte lokanta, kahvehane, pastane gibi yerlerin sahibine bask› yapa-rak buralar›n kapat›lmas›n› sa¤lamaya çal›flmak da yöntemlerinden biridir.Esas›nda bask› görmeseler bile bu gibi yerlerin sahiplerinin de Ramazangeldi diye dükkanlar›n› kendiliklerinden kapatarak normal zamanda paras›-n› ald›klar› müflterilerine Ramazan diye hizmet vermemeleri de do¤ru de-¤ildir. Ama bu gibilerle özel olarak u¤raflmam›z›n da bir anlam› yoktur.

Bu sorunun özü islamc›lar›n kendilerini dayatarak, kendi yaflam tarzla-r›n›n toplumda hakim hale gelmesini sa¤lamaya çal›flmalar›, meflruluk ka-zanmaya çal›flmalar›d›r. 12 Eylül öncesinden farkl› olarak bugün faflistlerve islamc›lar kendilerini dayatmakta, düflüncelerini de¤erlerini, sembolle-rini aç›k olarak ifade etmekte devrimcilerden bir ad›m öne ç›km›fllard›r.Pratik yaklafl›m›m›z› biçimlendirirken, bunu da gözönünde bulundurmal›-y›z. Mesela 12 Eylül öncesi, devrimciler ellerinde tafl›d›klar› gazetelerden,saç, b›y›k biçimlerinden, hatta giysilerinden tan›n›rlard›. Bu elbette top-lumda do¤al bir güç ifadesidir. 12 Eylül sonras›n›n y›lg›nl›¤›, terörü orta-m›nda bunda gerileme oldu, legal, demokratik alanda çal›flanlar bile çev-relerinde devrimci olduklar›n›n bilinmesini istemez, kendilerini gizler ol-dular. Devrimcilerin 12 Eylül öncesi yapt›klar›n› islamc›lar, faflistler yap-maya bafllad›lar. Tabii bu kitlelerdeki güçlü olana meyletme e¤ilimiyle bir-likte düflünüldü¤ünde, faflistlerin, gericilerin yayg›nlaflmas›ndaki etkenler-den de biri oldu. Ramazan nedeniyle gericilerin, faflistlerin dayatmalar›,çeflitli yerlerde bask› uygulamalar›, hatta teröre baflvurmalar› bundan ay-r› düflünülemez. Halk›n inançlar›na sayg›s›zl›k yapmadan, onlar› rencideetmeden, bu dayatmalara karfl› ç›k›labilir ve ç›kmal›y›z. Ama as›l olan be-lirtti¤imiz gibi, yaln›zca Ramazan sorunu olarak de¤il de, devrimcilerin ha-yat›n her alan›nda meflruluklar›n›, kendilerini ifade etmelerini gelifltirmek,bunun biçimlerini, kurumlar›n›, araçlar›n› yaratmakt›r. Bu vesileyle bizimas›l üzerinde durmam›z gereken budur.

82 Halk S›n›f›

Anti-Faflist Mücadele

Hafta bafl›nda, mahallenin alt taraf›nda anacaddeye ç›k›flta duvarlara faflistlerin üç befl ta-

ne afifl yap›flt›rm›fl oldu¤unu gördük. Eskiden de arada bir mahalle içinegirmeden cadde üzerine benzer türden afifller as›l›rd›. Genellikle de yap-t›klar› gecelere ça¤r›, miting vb. türden olurdu. Bu seferkini de önce onlargibi s›radan bir ifl diye düflündük, ancak geçen gün de yine ayn› yere ge-lerek soka¤›n bafl›ndaki esnaflara bildiri b›rak›nca meselenin daha ciddioldu¤u anlafl›ld›. D›flar›dan geldikleri belli, çünkü esnaflar onlar› daha ön-ce bu çevrelerde görmediklerini söylüyorlar. Anlafl›lan mahallenin genelolarak anti-faflist nitelikte oldu¤unu bildikleri için mahalleye girmeden ya-vafl yavafl bir yoklama çekiyorlar.

Hafta sonunu beklemeden Selim Abi, Sinan, Ömer, ben ve Selma top-land›k. Son zamanlarda faflistlerin okullarda ve mücadelenin belli bir nite-lik kazanm›fl oldu¤u Gazi, Nurtepe, 1 May›s gibi mahallelerde sald›r›lar›n›ve faaliyetlerini art›rd›klar›n› gözönüne alarak flimdiden kendi mahallemiz-de de bunun önlemlerini almam›z gerekti¤i üzerine hem fikir olduk. Bu ifl-te herkese düflen görevler var. Tabii öncelikle de bize ve oluflturmaya ça-l›flt›¤›m›z ekip ve komitelerimize daha çok ifl düflecek. Toplant›m›zda ge-nel hatlar›yla neler yapmam›z gerekti¤i üzerine konufltuk, hafta sonundahalk s›n›f›nda da anti-faflist mücadeleyi ifllemeyi ve di¤er arkadafllarla damahallemizde neler yapmam›z gerekti¤i üzerine tart›flmaya karar verdik.

Her fleyden önce mahalledeki Cephe örgütlülü¤ümüzü ve Sinan’laÖmer’in sorumlulu¤unda oluflturdu¤umuz ve geniflletmeye çal›flt›¤›m›ziki ayr› ekibimizi h›zla daha nitelikli hale getirmek zorunday›z. Ekiplerimiz-de Sinan, Ömer, Ben, Selma d›fl›nda daha çok gençlerden 8 kadar Cephetaraftar›m›z yer al›yor. Bunun d›fl›nda Erdal’lar›n da lisede benzer bir ça-l›flmas› var. Kendimizden bafllayarak oluflturmaya çal›flt›¤›m›z ekiplerdee¤itimin askeri yan›na da önem verece¤iz. Sald›r›lar›n önünü kesmek, fa-flistleri mahalleye sokmamak için her zaman tafl›n sopan›n yetmeyece¤i-ni biliyoruz. Gerekti¤inde her türlü sald›r›ya karfl› her türlü silahla karfl› ko-yabilecek durumda olmal›y›z. Konunun önemi nedeniyle bu haftaki HalkS›n›f›’na Sinan da kat›ld›.

- Arkadafllar konuyu biliyorsunuz, zaten geçen hafta da dersten önceüzerinde durmufltuk. fiimdilik mahallemize yak›n zamanda faflist sald›r›la-r›n olaca¤›na iliflkin çok belirgin bir iflaret yok ama yine de flu afifl, bildirimeselesini bir iflaret olarak kabul etmemiz gerekir. fiunu biliyoruz, aktif birfaaliyetleri gözükmese de mahallemizde az say›da da olsa faflistlere yak›noldu¤unu bildi¤imiz insanlar var. Belki gizli yürüttükleri bir faaliyetleri var-d›r da biz göremiyoruz. Bakars›n›z birden d›flar›dan da destek alarak aç›kbir örgütlenme çal›flmas›na girmek isterler. Neyi ne zaman yapacaklar›belli mi olur. Biz hem mahallemizdeki o tür kesimlere daha fazla ilgi gös-tererek, hem de aç›k sald›r›lara karfl› haz›rlanarak önlemimizi alal›m da.

Halk S›n›f› 83

63

Neler yapabilece¤imize geçmeden önce çat›flmalar› daha yak›ndan izledi-¤i, yaflad›¤› için Sinan durumu bir özetlesin bize.

- Asl›nda üzerinde öyle fazla teori yapmaya gerek oldu¤unu zannetmiyo-rum. Yaflananlar durumu zaten yeterince ortaya koyuyor. Okullarda faflistsald›r›lar esas›nda oldukça uzun süredir yaflan›yor, yer yer çat›flmalar olu-yordu ama 6 Kas›mdan sonra geliflen sald›r›lar di¤erlerinden çok daha fark-l›. Tüm ülke çap›nda birden, çok daha organize, planl›, programl› gerçeklefl-tirildi ve hala da sürüyor. Daha önceki sald›r›lar› varolduklar›n› göstermek,okullardaki yandafllar›na cesaret, güven vermek, kendilerine faaliyet yürüte-bilecek bir alan açmak için yoklama sald›r›lar› olarak nitelersek, son bafllat›-lan sald›r› dalgas› daha çok sonuç almaya yönelik geliflmifltir. Elbette heryerde ayn› sonucu alamayacaklar›n› kendileri de bilirler ama nihai amaçla-r› tüm okullar› faflist iflgal alt›na almak ve devrimcileri okullardan tasfiye et-mektir. Tabii bunu yapabilmek onlar için de bir güç meselesidir. Ama herfleyden önce flunu unutmamak ve hep göz önünde tutmak gerekiyor: Güç-leri ne olursa olsun bu amaçlar›ndan ve sald›r›lar›ndan vazgeçmeyecekler-dir. Az buçuk bir örgütlenmeleri, kitlesi oldu¤u okullarda polisten ald›klar›destek ve d›flar›dan y›¤d›klar› güçle tam bir hakimiyet kurmak isteyecekler-dir. Kitle güçlerinin zay›f oldu¤u okullarda sadece d›flar›dan yapt›klar› sald›-r›larla böyle tam bir hakimiyet kuramayacaklar›n› da bilirler ama oralardada devrimci-demokrat ö¤renci kitlesini y›ld›rmak, faaliyetlerini engellemekve kendilerini meflru bir güç olarak kabul ettirebilmek, faaliyet yürütebile-cekleri bir alan açmak için sald›r›lar›n› sürdüreceklerdir. Tabii bunu sa¤laya-bildikten sonra oralarda da faflist iflgalleri gündeme getireceklerdir.

- Burada ben bir fley söylemek istiyorum. Sald›r›lar›n 6 Kas›m Boyko-tu’nun ard›ndan t›rman›fla geçiflini neredeyse hemen herkes boykotun ba-flar›s›na ba¤lad›. Yani devlet genifl bir örgütlenme a¤›na sahip olmasa bi-le devrimcilerin okullarda güçlü bir dinamik oluflturdu¤unu, birlikte hare-ket edebildiklerinde çok genifl kesimleri etkileyebildiklerini, devrimcilefle-bilecek genifl bir potansiyelin varoldu¤unu gördü, dolay›s›yla bu gücü et-kisiz k›lmak için polis deste¤inde sivil faflist sald›r›lar› bafllatt› veya iflte Su-surluk’la birlikte sivil faflistlerin mafyac› yüzü a盤a ç›kt›, teflhir oldular,flimdi bu görüntüyü ortadan kald›rmak, kendilerini ispat etmek için eskimisyonlar›na tekrar geri dönmeye çal›fl›yorlar falan gibi de¤erlendirmeleryap›ld›. Bunlar›n do¤ruluk pay› ne kadar?

- Önce ikincisine cevap vereyim? fiimdi bu tür bir de¤erlendirme Susur-luk’tan sonra bile sivil faflist örgütlenmeyi hala devletten, kontrgerilladanayr› olarak görmenin sonucudur. Dolay›s›yla bu bak›fl aç›s› bugünkü faflistsald›r›lar› da devlet politikas›ndan ayr› görür. 12 Eylül öncesinde de genelolarak revizyonist, reformist hatta oportünist hareketlerin ço¤u da mesele-ye böyle bakard›. Ama bugün sivil faflist örgütlenmeyi hala bu flekilde de-¤erlendiren çok azalm›flt›r. Buna daha sonra tekrar de¤inece¤iz san›yorum.

Sald›r›lar›n boykotun baflar›s›yla ilgisine gelince. Elbette bir ilgisi mutla-ka var ama bunu sadece boykotun baflar›s›na ba¤lamak yanl›fl olur. Öyle

84 Halk S›n›f›

düflünürsek e¤er boykot baflar›l› olmasayd› ya da hiç yap›lmasayd› bu sal-d›r›lar da gerçekleflmezdi gibi bir sonuca var›l›r. Baflar›l› ya da baflar›s›z ol-mas› aç›s›ndan de¤il, ama sald›r›n›n zamanlamas› için 6 Kas›m’a denk geti-rilmifl olabilir. Daha önce bafllatacaklar› bir sald›r›n›n boykotu güçlendirebi-lece¤i, faflist sald›r›lara karfl› çok daha genifl bir kitlenin tepkisinin ortaya ç›-kabilece¤ini düflünmüfl olabilirler. Bu noktada sald›r›lar›n boykotun hemenarkas›ndan pek çok okulda birden bafllamas› bile bunun çok daha öncedenplanland›¤›n› ve haz›rl›klar›n›n yap›ld›¤›n› göstermektedir. Durumu daha iyikavrayabilmek için daha önce tart›flt›klar›m›z› ve Kurtulufl’ta yaz›lanlar› birhat›rlayal›m. MGK “fleriat tehlikesi”, “laiklik” tart›flmalar›n› gündeme getir-di¤i zaman oligarfli içinde yer alan çeflitli kesimlerin kendi aralar›ndaki it da-lafl›nda belli bir uzlaflma sa¤lad›klar›n› ve Susurluk’la felç olan devletin hal-ka sald›rmak için güç toplamaya çal›flt›¤›n› söylemifltik. MGK ve TÜS‹AD bupolitikalar›nda büyük ölçüde baflar› da sa¤lad›lar. MGK solcular›, MGK sen-dikac›lar›, MGK’n›n sivil kuvvetleri bu süreçte ortaya ç›kt›. MGK bugüne ka-dar hiç olmad›¤› ölçüde arkas›nda bir güç toplad› ve ard›ndan da halka kar-fl› sald›r›lar bafllad›. Bu yan›yla Kas›m ay›n› Susurluk sürecinin bitti¤i ve hal-ka karfl› yeni ve kapsaml› bir sald›r› dalgas›n›n bafllat›ld›¤› ay olarak tan›m-layabiliriz. Bu sald›r›n›n ilk hedefleri de elbette oligarflinin halk› teslim alma-s›n›n önünde engel oluflturan devrimciler, devrimci örgütlenmeler, Susur-luk devletine karfl› en aktif mücadeleyi veren kesimler olacakt›? ‹flte okullar-daki faflist sald›r›lar›n bu yo¤unlaflmas›n› da kontrgerilla devletinin halkakarfl› bafllatt›¤› bu genel sald›r›n›n bir parças› olarak görmek gerekir.

- Dikkat edin hemen ayn› süreçte sald›r›lar baflka alanlarda da bafllat›l-d› ve giderek t›rmand›r›ld›. O güne kadar genellikle izlemekle yetinilen kit-le gösterilerine polisin tekrar sald›r›lar› bafllad›. “Huzur operasyonlar›”maskesi alt›nda polis sivil faflistlerle birlikte Gazi, Nurtepe gibi Susurluksürecinde mücadelesiyle öne ç›km›fl gecekondu mahallelerine sald›rma-ya, sivil faflistlerle birlikte kahve bas›p arama tarama ad› alt›nda terör es-tirmeye bafllad›. Mesela bugünlerde 1 May›s mahallesinde de faflist sald›-r›lar›n yo¤unlaflmaya bafllad›¤›n› görüyoruz. Yine MHP’den yap›lan aç›k-lamaya göre Kürdistan’›n bir çok yerinde flubeler aç›p örgütlenme faali-yetlerini h›zland›racaklarm›fl. Tüm bu yaflananlar aç›kça gösteriyor ki sivilfaflistler kontrgerillan›n halka karfl› savafl›nda çok daha etkin olarak kulla-n›lacak ve sald›r›lar›n› daha da t›rmand›racaklar. Faflistler 12 Eylül öncesiiçin ne diyorlard›? “Biz devlete yard›mc› olduk.” Do¤ruydu da bu. Faflistdevlet için ast›lar, kestiler, yakt›lar, iflkence, katliamlar yapt›lar. fiimdi tek-rar bu iflle görevlendirilmifl durumdalar. ‹flte bu noktada da bizim ne ya-paca¤›m›z, anti-faflist mücadeleyi nas›l gelifltirebilece¤imiz, nas›l örgütle-nece¤imiz, kontrgerillan›n bu sald›r›lar›n› nas›l bofla ç›karaca¤›m›z sorusugündeme geliyor. Evet Sinan devam edebilirsin.

- Bu konuda 12 Eylül öncesi anti-faflist mücadelenin deneyimleri bize bü-yük ölçüde yol gösterici olacakt›r. Biliyorsunuz 1974’lerden sonra ö¤rencigençlikten bafllayarak devrimci mücadele tekrar yükselifle geçti¤inde karfl›-

Halk S›n›f› 85

s›na sivil faflist hareket dikilir. Kontrgerilla 78’lere kadar a¤›rl›kl› olarak hal-ka sald›r›s›n› faflistler arac›l›¤›yla sürdürür. 78’de s›k›yönetimin ilan› ile bu-na devletin polisinin, askerinin aktif kat›l›m› sa¤lan›r. Faflist terörle halka bo-yun e¤dirilmek, teslim al›nmak istenmektedir. Faflist iflgaller, sald›r›lar, kat-liamlar ister istemez devrimci mücadelenin anti-faflist karakterini öne ç›ka-r›r. Tabii bu ayn› zamanda anti-faflist mücadeleye iliflkin çeflitli görüfl farkl›-l›klar›n› ve pratik tav›r al›fllar› da gündeme getirir. Bir kere faflizm tespiti yap-mayanlar MHP’yi zaten bafltan devletten ba¤›ms›z ayr› bir örgütlenme ola-rak ele almaktad›r. Bu nedenle TKP, T‹P, TS‹P gibi revizyonist, reformist par-tiler, devlete s›k s›k MHP’nin, ÜGD’nin kapat›lmas› ça¤r›lar› yapmaktad›rlarve anti-faflist mücadele gibi bir dertleri de yoktur esas›nda. Hatta “oyunagelmemek”, “s›n›f mücadelesini ray›ndan ç›karmamak” ad›na faflistlerle ça-t›flmaktan kaç›nmak gerekti¤ini ileri sürerek adeta faflist iflgallere, sald›r›la-ra soldan destek verenler, teslimiyet çizgisini savunanlar olmufltur.

Anti-faflist mücadeleyi kabul edenler aras›nda da teorik farkl›l›klar olmas›-na ra¤men pratikte hemen hepsi faflist sald›r› oldu¤unda kendini savunmay-la s›n›rl› kendili¤indenci bir çizgidedir. Devrimci Hareket’in o zaman Devrim-ci Yol ile en önemli ayr›l›k ve elefltiri konular›ndan biri de anti-faflist müca-deleye bu bak›fl aç›s›d›r. Devrimci Sol taraf›ndan 1978’de ç›kar›lan DevrimciYol Hareketi’nde Tasfiyecilik ve Devrimci Çizgi adl› broflürde “Devrimci mü-cadeleler siyasal iktidara karfl› ve onu devralmak üzere yap›lmay›p sadecesavunma amac›na yönelik olarak kald›klar› müddetçe baflar› imkanlar› ola-naks›zd›r” denildikten sonra flöyle devam ediliyor:

“Anti-faflist mücadeleyi kabul eden tüm siyasi yo¤unluklar sözde aktifsavunma çizgisini tespit etmelerine ra¤men pratikte derin farkl›l›klar ortayaç›k›yor. ... Örne¤in DY teorik yaz›lar›nda KSD ile faflizm konusunda derinfarkl›l›klar ortaya koymas›na ra¤men; pratikte ne derece farkl› oldu¤unu or-taya kayamamaktad›r. (...) Tespit edilen faflizme karfl› ‘aktif savunma çizgi-si’nin Ankara hizbi taraf›ndan pratikteki yorumu, ‘içgüdüsel davranma’ çiz-gisine dönüfltürülmüfltür. Çünkü aktif savunma çizgisini ‘bulundu¤un biri-mi sald›r›ya u¤rad›¤›n an savun’ olarak yorumlamak ‘aktif savunman›n’ biryönüdür. Bu pratik yorum s›n›rlar› böyle dar kal›nca mücadeleyi statikleflti-rir. Bu da do¤al olarak hareketi geriletir. E¤er stratejik plandaki aktif savun-ma çizgisini dönem dönem taktik sald›r›larla beslemez ve sadece ‘bulundu-¤un birimi savun’ olarak yorumlan›rsa uzun bir gelecekte -ki bugün orayagelinmifltir- y›lg›nl›k ve yenilgi kaç›n›lmaz olur. Taktik sald›r›lar›n ifllevi çokyönlüdür. Genel olarak ‘savunmay› beslemek’, ‘yeni mevziler kazanmak’,‘anti-faflist kitle üzerinde yarat›lan pasifikasyonu azaltarak k›rmak’, ‘faflizmekarfl› devrimci alternatif unsurlar› yaratmak’ gibi dönemin özelli¤ine görede¤iflen fonksiyonlar› olan taktik sald›r›lar stratejik aktif savunmay› besle-medi¤i zaman, bu çizgiyi ‘çok aktif teslimiyet çizgisi’ne dönüfltürür”.

Burada görüldü¤ü gibi anti-faflist mücadelede nas›l bir yol izlememiz ge-rekti¤i flu bir kaç paragrafta öz olarak ifade edilmifl. fiimdi buradan hareketederek söylersek demek ki bugün de öncelikle, faflist sald›r›lara karfl›, iktidar

86 Halk S›n›f›

hedefimizden uzaklaflmadan, bununla bütünlefltirece¤imiz iradi, örgütlü birsavunma hatt› oluflturmam›z, buna uygun örgütlülükler yaratmam›z gerek-mektedir. Oligarfli faflist sald›r›lar›, faflist örgütlenmeyi halk›n mücadelesi-nin önüne engel olarak dikmek istiyor. E¤er biz mücadeleyi, devrimi gelifl-tirmek istiyorsak ne yap›p edip bu engeli ortadan kald›rmak durumunday›z.

- Faflist Sald›r›lara Karfl› Savunma ve Mücadele Komiteleri önerimiz, buçerçevede oluflturmaya çal›flt›¤›m›z örgütlenmelerin amac› bu de¤il mi zaten?

- Evet, buna de¤iflik örgütlenme biçimleri de eklenebilir, önemli olanoluflturulmas›ndaki amac›, mant›¤› kavramakt›r. Ancak bu tür örgütlenme-leri sadece sald›r›lar›n oldu¤u, yo¤unlaflt›¤› yerler için düflünmemeliyiz.Az ya da çok örgütlü oldu¤umuz her yerde bugün okullar ve mahallelerbaflta olmak üzere her alanda, bölgede bunun çal›flmas›n› yapmal›y›z. Ak-si taktirde sald›r›lar karfl›s›nda haz›rl›ks›z yakalanmak ve anti-faflist müca-delede kendili¤indencili¤e düflmek kap›da bekleyen tehlike olur. Di¤erönemli bir nokta ise demin al›nt›da da belirtti¤imiz gibi mücadeleyi, dire-nifli geriletecek olan sald›r›lar karfl›s›nda hep savunma çizgisinde kalmak-t›r. Sald›r›lar karfl›nda bir direnifl barikat› örebiliriz, hatta bunu oldukça kit-lesellefltirebilir ve üstünlü¤ü ele geçirmifl gözükebiliriz de, ama hep bu çiz-gide kal›nd›¤›nda sald›r›lar› durdurmak da mümkün olmaz. Bir süre sonraartan ve süreklileflen sald›r›lar karfl›s›nda kitlede y›lg›nl›k, pasifikasyon be-lirtileri bafllar. Bu noktada da mücadelede gerileme dönemi bafllad› de-mektir. Bu konuda da broflürde yaz›lanlara bir göz atal›m isterseniz.

“Böylesi bir pasifikasyonun etkilerini önlemek ve azaltmak için devrim-ci fliddet temelindeki eylemler önem kazanmakta hatta misilleme eylem-lerinin hayata geçirilmesi de yaflad›¤›m›z flartlar›n zorunlu bir dayatmas›olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Biz her verdi¤imiz mücadelede ve bunlar-dan bir tanesi olan aktif savunma çizgisini hayata geçirirken de perspekti-fimiz iktidar› ele geçirmeye yönelik eylem çizgimizin ön unsurlar›n› yarat-mak düflüncesiyle hareket etmeliyiz.”

- Yaln›z burada flöyle bir fley var: Özelikle de reformist kesimlerden sal-d›r›lara karfl› savunmada kalal›m, e¤er misilleme yaparsak faflistler dahaçok sald›r›r gibi itirazlar olacakt›r.

- Do¤ru Selma, böyle diyenler de mutlaka olacakt›r. Ayn› anlay›fl 12 Ey-lül öncesinde de sadece reformistlerde de¤il, DY, KSD, Halk›n Kurtuluflu(TDKP) gibi hemen tüm oportünist gruplarda da vard›. Ama onlar›n bu an-lay›fl› ve buna uygun tav›r al›fllar› faflist sald›r›lar› geriletmedi, aksine faflist-ler bundan cesaret al›p giderek daha çok sald›rmaya, mevzi kazanmaya, solise gerilemeye bafllad›. Ta ki Devrimci Sol, Faflist Teröre Karfl› Silahl› Mü-cadele Ekipleri’yle (FTKSME), Silahl› Devrimci Birlikler’le SDB), kitlesel di-renifllerle sürece müdahale edip, faflistlere anlayacaklar› dilden cevap vere-ne kadar. Ondan sonra devrimciler moral üstünlü¤ü ele geçirdiler, güç vecesaret kazand›lar. Faflist iflgaller k›r›l›p faflistler okullardan, mahallelerdentecrit edilmeye baflland›. Kimileri hala faflist terör karfl›s›nda devrimcilerinteslim olmayarak buna karfl›l›k vermesinin ordunun darbesine gerekçe ol-

Halk S›n›f› 87

du¤unu, solun oyuna getirildi¤ini söyler durur. Ayn› anlay›fl› sürdürenlerbugün de aman çat›flmay›n, karfl›l›k vermeyin diyeceklerdir. Ki bunun tes-lim olun demekten baflka bir anlam› yoktur. E¤er 12 Eylül'den önce de dev-rimciler ve halk, faflist teröre teslim olsayd›, oligarfli cuntaya da gerek duy-mayabilirdi gerçekten. Ama o zaman da devrimciler ve halk aç›s›ndan yinede¤iflen bir fley olmayacakt›. Yine görece¤imiz zam, zulüm, iflkence, katli-am olacakt›. Burada devrimcilerin eksi¤i, zaaf›, anti-faflist mücadeleyi yük-seltmek, devrimci fliddete baflvurmak de¤il, bu mücadeleyi ülke genelindehem kitlesel, hem devrimci fliddet aç›s›ndan daha planl› bir flekilde daha üstboyutlarda hayata geçirememek ve cunta koflullar›nda mücadeleyi sürdü-recek bir örgütlülü¤ü, buna uygun bir haz›rl›¤› yeterince yapamamakt›r. Ya-ni faflizmin oyunu bozulmufl, faflist terörle almak istedi¤i sonuç engellen-mifl ama cunta koflullar›na haz›rl›kl› girilememifltir. Meseleye böyle bakmaklaz›m. Ayn› fley farkl› boyutlarda da olsa sol aç›s›ndan bugün de geçerlidir.Zaten yaflad›¤›m›z koflullar cunta koflullar›ndan farkl› de¤il. Hatta düflman ogünlere göre pek çok aç›dan çok daha pervas›z sald›r›yor. Demek ki bizimde bu sald›r›lar› bofla ç›karacak, buna uygun örgütlülüklerimizi daha da ge-lifltirmemiz, güçlendirmemiz laz›m. Ömer bir fley söyleyeceksin galiba.

- Evet bir de faflist terörün, sald›r›lar›n karfl›s›na kitleyle ç›kma meselesivar. Tabii kimsenin kitlelerin anti-faflist mücadele içinde yer almas›n›, iflçis›n›f›n›n, memurlar›n, ö¤rencilerin ya da köylülerin faflist sald›r›lar›n kar-fl›s›na kitlesel gücünü koymas›n›, eylemler yapmas›n› reddetti¤i falan yok,ama kimisi bunu faflistlerle çat›flmaktan, kadro eylemleri, misillemeleryapmaktan kaç›fl›n gizli bir bahanesi olarak ileri sürüyor.

- ‹yi bir noktaya temas ettin Ömer. Elbette anti-faflist mücadele sadecedevrimcilerle faflistler aras›ndaki bir mücadele de¤ildir ve sadece devrimcikadro ve militanlarla yürütülemez, yürütülmemelidir. Halk› da bu mücade-lenin do¤rudan kat›l›mc›s› haline getirmeliyiz. Bu hem faflist sald›r›lar› boflaç›karmak, geriletmek aç›s›ndan hem de halk› bu temelde de örgütleyip ikti-dara yöneltmek aç›s›ndan gereklidir zaten. Ha o zaman ne yapaca¤›z? Kitle-lerin de bu mücadele içinde yer almas› için elimizdeki tüm olanaklar› kulla-naca¤›z. Sadece dar örgütlenmelerle s›n›rl› kalmayaca¤›z. Halk Meclisleri,çeflitli komiteler, dernekler, sendikalar vb. çeflitli araçlarla örgütledi¤imiz kit-lelerin de bu mücadelede yer almas›n› sa¤lamaya, dahas› bunlar ve yarata-bilece¤imiz baflka örgütlenmeler arac›l›¤›yla çok daha genifl kesimleri bu te-melde örgütlemeye çal›flaca¤›z. Elbette faflist teröre karfl› savunman›n, ba-rikatlar›n, nöbetlerin, sald›r› mahiyetinde devrimci fliddet eylemlerinin yan›-s›ra ifl b›rakmalar› da, kepenk kapatmalar› da, boykotlar›, kitlesel gösterileride hedefleyece¤iz, bunlar› da hayata geçirmek için çaba harcayaca¤›z.

Ama bu dar örgütlenmelerle, eylemlerle, kitle örgütlenmelerini ve kitleeylemlerini karfl› karfl›ya getirmek demek de¤ildir. Do¤ru olan her ikisini bir-den hayata geçirebilmektir. Bunu yapabildi¤imiz ölçüde düflman›n oyunu-nu bozmufl, onu daha derinden sarsm›fl ve faflist sald›r›lar›n› kendisini vu-ran silaha dönüfltürmüfl oluruz. Ancak biri olmazsa di¤eri de olmaz ya da bi-

88 Halk S›n›f›

ri do¤ru di¤eri yanl›flt›r dedin mi yenilginin kap›s›n› bafltan aralam›fl olur-sun. Çünkü mücadele tek bafl›na teoriyle, niyetlerle ve tek bir biçim üzerin-den yürümez, onun d›fl›nda bir de hayat›n gerçekli¤i vard›r ve sen bu ger-çekli¤i esas almak durumundas›n. Mesela, flimdi faflist sald›r›lar karfl›s›ndaiflçi s›n›f›n›n sesi ç›km›yor. Yak›n bir zamanda iflçileri anti-faflist temelde ha-reket geçirebilmenin olana¤› da gözükmüyor. Ne olacak? ‹flçi s›n›f›n› örgüt-leyip, kitlesel eylemini sa¤layana kadar faflist sald›r›lara sessiz mi kalaca¤›z?Veya flu ya da bu okulda faflist sald›r›lar karfl›s›nda ö¤renci kitlesinin büyükbölümü sessiz kal›yor diye sald›r›lar karfl›s›nda boyun mu e¤ece¤iz? Hay›r,do¤ru olan elindeki tüm olanaklar›, gücü kullanarak aktif bir direnifli örgüt-lemek ama bu arada da kitleyi örgütlemeye, anti-faflist mücadeleye her dü-zeyde katmaya çaba sarf etmektir. Peki bu noktada neler yapabiliriz?

- Geçen hafta da konuflmufltuk. Gerçi gerek 12 Eylül öncesi katliamlar›y-la gerekse Susurluk'tan sonra ortaya ç›kan katliamc›l›klar› ve pis iliflkilerinedeniyle faflistler genifl kesimlerin gözünde oldukça teflhir olmufl durum-dalar, ama yine de bugün yapt›klar› sald›r›larla ne yapmak istiyorlar, kim-lere hizmet ediyorlar, bunlar› herkese anlatmaya, bu do¤rultuda yayg›nbir propaganda ve teflhir faaliyetini sürdürmeye devam etmeliyiz.

- Ama bunu yaparken halk›n ekonomik-demokratik-siyasal taleplerinigözard› etmemeliyiz. Daha do¤rusu bu talepleriyle anti-faflist mücadeleyibir bütün içinde ele almal›y›z ve propagandam›z›n hedefi hep iktidara yö-nelik olmal›d›r. Sald›r›lar›n devletin bir sald›r›s› oldu¤unu gösterebilmeli-yiz. Bir de flunu görmek laz›m. Gerçi halk›n, iflin ucu kendine dokunma-dan, tehlike efli¤e gelmeden tepkisini pek göstermemesi gibi bir durum-dan da belli ölçülerde sözedilebilir, ama asl›nda anti-faflist potansiyel gö-rebildi¤imizin ve tahmin etti¤imizin çok daha üstündedir. Bu potansiyelia盤a ç›karacak yöntemleri, araçlar› gelifltirmeliyiz. Tabii bunun için önce-likle ulaflabildi¤imiz en uzak kitleye kadar gitmek gerekiyor. Peki kitleyikatmak için nas›l bir pratik faaliyet örgütleyebiliriz. Evet Erkan!

- Neler yapabilece¤imize iliflkin mahalle halk›ndan da görüfl al›rsak iyiolur san›yorum. Mesela konuyu Halk Meclisi Giriflimi'nde ve tek tek görüfl-tü¤ümüz insanlarla da tart›flabiliriz. Biz lisede arkadafllarla konufltuk. Birkere mahallede kimler faflist, faflistlerle kimlerin iliflkisi var, aktif bir faali-yetleri söz konusu mu, az çok biliyoruz ama daha net bilgilere sahip olur-sak daha iyi olur san›yorum. Sonra bunlar› daha yak›ndan takip etmek, gö-zalt›nda tutmak da iyi olur. Faflist odaklarla ilgili elimizde haz›r istihbarat›-m›z olursa iyi olur. Bizim bölgemizde olmas› da flart de¤il. ‹lla da bizim ma-halleye sald›r› oldu¤unda misilleme yapaca¤›z diye bir kural yok. Geneldegücümüz oran›nda her yerde faflist odaklara misilleme yapabiliriz.

- Yaln›z burada daha önce yapt›¤›m›z uyar›lar› unutmamak gerekir. Faflistparti binalar›, lokalleri gibi hedefler nettir, bilinir ama dükkan, ma¤aza gibiyerlerin istihbarat›nda titiz olmal›y›z. Halka zarar vermemek için buralara aitbilgilerimiz net olmal›d›r. Sadece kulaktan dolma bilgilerle hareket etmeme-liyiz. Gerekirse kendimiz bir daha araflt›r›p netlefltirmeliyiz. Bir de bu faflistodaklar› da¤›tma, basma, misilleme yapma eylemlerini illa ki sadece molo-

Halk S›n›f› 89

toflama, bombalama gibi eylemler olarak, ya da sadece üç-befl kifliyle yap›-lacak ifller gibi de düflünmeyelim. Mümkün oldu¤u kadar bunu kitlesel,halkla birlikte de yapabilmeliyiz. Özellikle sald›r›lar›n oldu¤u mahallelerde,bölgelerde bu daha da mümkün olabilir. Bu okullar için de olabilir. Faflistle-rin okullara yak›n yerlerdeki MHP, Ülkü Ocaklar› gibi yerleri sald›r› için üsolarak kulland›klar›n› biliyoruz. Buralara yönelik gerek kitlesel gerekse dahadar örgütlülüklerle eylemler yap›labilir. Rahat hareket edememeliler. Onlarsavunma durumuna geçerlerse eskisi kadar rahat sald›ramazlar. Aksi takdir-de sald›r›lar› cevaps›z kald›kça cesaret al›p daha da azg›nlafl›rlar.

- Bence silahlanmay› da gündeme almal›y›z. Sadece kendimiz aç›s›ndandemiyorum. Halk› silahland›rmal›y›z. Bildiklerimiz d›fl›nda pek çok kiflidemutlaka zaten vard›r. Bunlar›n içinde faflist sald›r› gibi durumlarda kullan›-labilecek olanlar da mutlaka ç›kar. Mesela bizim sokakta eski emekli bir ast-subay, Sami amca var. Ço¤unuz tan›rs›n›z zaten. Koyu bir anti-faflisttir. Bizide sever. Silah›n› bize vermez belki ama örne¤in bir sald›r› falan olunca si-lah›n› al›r koflar, ya da en az›ndan o durumda verir. Bunun d›fl›nda dahayayg›n olarak çeflitli yerlerde demir çubuk, sopa gibi fleyleri haz›r tutabiliriz.Faflistler mahalleye girdiklerinde ve sald›rd›klar›nda en az›ndan iliflkilerimiz,taraftarlar›m›z bunlar› kap›p koflabilmeliler. Bir de tabii önemli bir sorun k›-sa sürede halk› toplayacak bir iletiflim a¤›n› oluflturmam›z gerekir. Bununiçin görevlendirece¤imiz arkadafllar olabilece¤i gibi telefonlar› olanlar›n te-lefonlar›ndan da yararlanabiliriz. Bu konuda dükkan sahibi, esnaf arkadafl-lar özellikle de sokak bafllar›nda olanlar daha aktif görev üstlenebilirler.

- Evet arkadafllar, daha bunlara pek çok fley ekleyebiliriz, ama önce bili-yorsunuz halk› buna haz›rlamak, bu motivasyonu sa¤lamak gerekir. Bir detabii konuyu sadece sivil faflist sald›r›lar aç›s›ndan düflünmeyelim. Gittik-çe artan polis terörüne, gözalt›lara karfl› da nas›l, hangi mücadele yöntem-lerini gelifltirebiliriz, bunun için de kafa yormal›y›z: buna karfl› da direnifli,mücadeleyi gelifltirmek gerekiyor. Ama her fleyden önce de ta 78'de bro-flürde yazd›¤›m›z gibi, “Ülkemizde sürdürülecek mücadele, ilk bafltan iti-baren siyasal iktidar› devralmay› amaç edinen bir anlay›flla örgütlenip,do¤rultusunu siyasal iktidara yöneltmek zorundad›r. (Faflizm sorunununbir devrim sorunu olmas› bu ifade ile bütünlük tafl›r) ... Bugün faflizme kar-fl› aktif savunma çizgisinin tesbit edilmesinde (gözönünde) bulundurulma-s› gereken en önemli nokta, devrimci mücadelenin siyasal iktidara yöne-lik niteli¤inin bir an olsun unutulmamas›d›r.”

fiimdi biraz ara verip çay›m›z› çorbam›z› içelim, sonra ekleyeceklerimiz-le birlikte yapabileceklerimizi bir s›raya koyup ifle bafllar›z.

✪✪✪

OKUMA PARÇASI:

“ANT‹-FAfi‹ST MÜCADELE, KEND‹L‹⁄‹NDENC‹L‹K VE DEVR‹MC‹ ANLAYIfi

90 Halk S›n›f›

(...) Aktif savunma çizgisini, nereden ve nas›l gelece¤i belli olmayansald›r›lara karfl› savunma biçiminde s›n›rland›r›p yürütmeye indirger-sek s›n›f savafl›n› kendili¤indencili¤e ve giderek de anarflizme terk et-mifl oluruz. Perspektifimiz devrimci bir iç savafl› devrimcilerin volan-tarizmiyle gelifltirmek, inisiyatifli olmak olmal› ve bu günden böylesibir anlay›fl› kadrolarda teori ve prati¤iyle sistemli bir hale getirmeli-yiz. Ankara hizbinin aktif savunma anlay›fl›n›n teorik ve özellikle pra-tik yorumu subjektif niyetleri ne olursa olsun sa¤ kendili¤indencidir.Burjuvazinin açt›¤› savafl› kabullenmek yeterli de¤ildir. Önemli olankabulün icaplar›n› yerine getirmek, bu savafl›n devrimcilerin iradesin-de geliflmesini sa¤layacak olan örgütlenme ve eylem çizgisini pratik-te yaratabilmek ve gelifltirebilmektedir. Tasfiyeci hizbin sistemlefltir-meye çal›flt›¤› eylem çizgisi ‘bulundu¤un mevzii savun’ çizgisidir. Bizim anlay›fl›m›z ise, yaln›z kendi birimini savunmak de¤il, bu sa-vunmay› ülke sath›nda iktidara yönelik bir muhtevada ele almakt›r.Yapt›¤›m›z her eylem, iktidar› alma anlay›fl›na uygun olarak yap›lma-l› ve örgütlenmemizin ve eylem çizgisinin esas›n› bu teflkil etmelidir.Aktif savunma çizgisinin iradi fonksiyonlar› çeflitlidir. Taktik sald›r›larsadece vazgeçirici amaçlarla s›n›rland›r›lamaz. Misilleme, yeni mevzi-ler kazanmaya karfl› devrimcilerin üzerinde yarat›lan psikolojik y›prat-may› kald›rmay› amaçlar› içine al›r. Bütün bunlar iradi kadro eylemle-riyle ve di¤er mücadele biçimleriyle sa¤lanmal›d›r. Devrim anlay›fl›m›-z›n niteli¤i, örgütlenme ve eylem çizgimizin sistemati¤ini oluflturur veiradi kadro eylemleri de aktif savunma çizgisini kendili¤indencilikten,flekilsizlikten ve perspektifsizlikten kurtar›r. ‹radi kadro eylemleri hemaktif savunma çizgisini bilinçli ve planl› biçime sokar, hem de Öncü Sa-vafl›n›n örgütlenme ve prati¤inin unsurlar›n› bugünden yar›na düzen-leyerek yarat›r. (...) Bu anlay›fl bazen ‘küçümseme ile’, bazen de ‘bilim-sellik’ maskesiyle reddedilmektedir. Tasfiyeci hizip günümüz somu-tunda geliflen faflist terör karfl›s›nda temel-tali mücadele biçimleri ay-r›m›ndan teorik olarak kaçmaktad›r. Ama pratikte esas olarak bar›flç›lsiyasi mücadele biçimlerini gündeme getirmektedir.” (Dava Dosyas›,Devrimci Yol Hareketi’nde Tasfiyecilik ve Devrimci Çizgi, sayfa 64)

✪✪✪

SINIF K‹TAPLI⁄I :

✏ Devrimci Yol Hareketi’nde Tasfiyecilik ve Devrimci Çizgi -Devrimci Sol (Anti-Faflist Mücadele Anlay›fl›)✏ -THKP-C ve ‹ki Sapma - Devrimci Sol(Faflist Teröre Karfl› Silahl› Mücadele Ekipleri)✏ Faflizme Karfl› Birleflik Cephe -George Dimitrov✏ Faflizm Üzerine Dersler -Palmiro Togliatti✏ Devrimci Mücadele ve Anti-Faflist Mücadele-Çözüm Seçme Ya-z›lar

Halk S›n›f› 91

Faflizmin Kültürü - 1

Bu hafta Halk S›n›f›'nda faflizmin kültür po-litikas›n›, yoz kültürünü bulaflt›rarak halk› da

nas›l yozlaflt›rmaya çal›flt›¤›n› tart›flaca¤›z. Önümüzdeki günlerde de bumeseleyi Halk Meclisi'nin gündemine alarak oligarflinin yozlaflt›rma poli-tikas›na karfl› neler yapabilece¤imizi, nas›l mücadele edebilece¤imizi ora-da da konuflup, tart›flaca¤›z.

- Arkadafllar s›k s›k emperyalizmin ve iflbirlikçisi oligarflinin yoz kültü-ründen ve halk› nas›l yozlaflt›rmaya çal›flt›klar›ndan bahsediyoruz. Faflizmözellikle 12 Eylül’den bu yana emperyalist yoz kültür politikas›yla, bireyci-li¤i güçlendirerek, fuhufl, kumar, uyuflturucu, alkollü içki kullan›m›n› yay-g›nlaflt›rarak halkta da küçümsenemeyecek bir yozlaflma, dejenerasyonyaratt›. Yani kendi pisli¤ini, çürümüfllü¤ünü, ahlaks›zl›¤›n› bir ölçüde hal-ka da bulaflt›rd› ve bu bulaflt›rma, yozlaflma hala artarak sürüyor. Liselerekadar yayg›nlaflan uyuflturucu kullan›m›, mahalle içlerine kadar giren bar,birahane, meyhaneler, yayg›nlafl›p sokaklara, caddelere inen fuhufl, sü-rekli zam gelmesine ra¤men her sene katlanarak artan içki tüketimi, yol-da, otobüslerde s›k s›k gördü¤ümüz sarhofl gezen insanlar, h›rs›zl›k, gaspgibi adli suçlarda, cinsel taciz, tecavüz olaylar›ndaki t›rman›fl vb. bununçok aç›k göstergesi. Ve bunlar her gün gözümüzün önünde yaflanan olay-lar. Elbette bu yozlaflmaya, dejenerasyona sessiz kalamay›z. Öte yandanbugün mücadelenin daha da kitleselleflmesinin önündeki engellerdenönemli birinin de bu yozlaflman›n oldu¤unu görmek durumunday›z.

Buna karfl› nas›l mücadele etmemiz gerekiyor sorusunun karfl›l›¤›n› ver-meden önce faflizm nas›l bir kültüre, kültür politikas›na sahip, bu yozlafl-may› nas›l sa¤lad›, nas›l yay›yor, önce bunlara cevap bulmaya çal›flal›m.Evet Selma nas›l bir kültüre sahip faflizm?

- K›saca flöyle tan›mlayabiliriz: Faflizmin kültürü emperyalizmin bireyci,yoz kültürüyle bütünleflmifl, inkar, yalan, tahrif, demagoji, flovenizm, ge-rici din kültürü, gerici geleneksel kültür üzerine kurulu kozmopolit bir kül-türdür.

- Tamam flimdi bu kültürü oluflturan unsurlardan belli bafll› olanlar›n›ele alal›m. Mesela flovenizm diyoruz. Bu nas›l oluflmufl, kayna¤› ne?

- Bunu kayna¤›n› Türkçülük oluflturuyor. Bu düflünce, milliyetçi bir ak›molarak Osmanl› devletinin son dönemlerinde ortaya ç›km›fl. Ancak flove-nist devlet politikas› olarak hayata geçirilifli esas olarak Türkiye Cumhuri-yeti'nin kurulmas›yla bafllar.

Türkiye Cumhuriyeti daha kuruldu¤u ilk y›llardan itibaren devletin kül-tür politikas› inkarc›l›k, tarihi çarp›tma ve Bat› özenticili¤i üzerine flekillen-dirilmifltir. Kemalist iktidar Kurtulufl Savafl›’ndan sonra ülkede merkeziotoritesini sa¤lamlaflt›rmas›yla beraber 1924’e kadar TBMM’nde milletve-killeriyle temsil edilen Kürt ve Laz halklar› baflta olmak üzere Arap, Çerkes,

92 Halk S›n›f›

64

Gürcü... çeflitli milliyetlerden halklar›n varl›¤›n›, dillerini, kültürlerini inka-ra yönelip bunlar› asimilasyon politikas›yla yok ederek tek bir Türk ulusuyaratma çabas›na girdi. Dolay›s›yla kültür politikas›n›n özü de buna göreflekillendi. Türkçe resmi dil kabul edilirken di¤er halklar›n dilleri, kültürle-ri yasakland›. ‹simler de¤ifltirilerek Türkçelefltirildi. E¤itim sistemi Türklefl-tirme politikas› üzerine kuruldu. Tarih kitaplar› buna göre yaz›ld›. Bat› se-viyesine ulaflmay› medeniyet olarak kabul eden iktidar Bat› kültürünü, ya-flam tarz›n› ithal edip, yayg›nlaflt›rmaya çal›flt›. Halifeli¤in kald›r›lmas›, “la-ik”li¤in benimsenmesi, 1946’lara kadar ekonomik ba¤›ms›zl›¤›n büyük öl-çüde korunmaya çal›fl›lmas› gibi uygulamalar ilerici ad›mlar gibi gözüksede Türkçülük üzerine flekillenen flovenist politikalar ve kapitalist düzenintercih edilmesi Kemalist iktidara gerici bir nitelik kazand›rd›. Her fley "dev-let ve millet içindi" ve hiç bir muhalif hareketin örgütlenmesine izin veril-miyordu. Tek parti diktatörlü¤ü alt›nda muhalif örgütlenmeler, halk ayak-lanmalar› katliamlarla bast›r›ld›.

1946’dan sonra ise çok partili sisteme geçifl ve Demokrat Parti’nin ikti-dara gelmesinden sonra emperyalizmle girilen yeni-sömürgecilik iliflkileriçerçevesinde 1950'nin bafllar›ndan itibaren devlet faflist tarzda yenidenyap›land›r›lmaya baflland›. Biliyorsunuz NATO'ya kat›lma ve kontrgerilla-n›n örgütlenmeye bafllamas› da bu tarihlerdedir. ‹flte faflizm Kemalist dik-tatörlükten devrald›¤› bu flovenist politikay› aynen bugüne kadar sürdür-dü, sürdürmeye de devam ediyor.

Mesela bak›n okullarda okutulan tarih kitaplar›na orada halk yoktur. Ta-rih diye okutulan Türklerin tarihidir. Asl›nda Türk halk›n›n tarihi de de¤il-dir anlat›lan. K›saca Türkler’in Orta Asya’dan Anadolu’ya nas›l geldiklerivard›r, gerisi Osmanl› egemen s›n›flar›n›n egemenlik savafllar›, saray po-litikalar›, entrikalar›d›r. Bu konuda Devrimci Sol Ana Davas› Savunma-s›’dan bir bölüm okuyay›m. Hakl›y›z Kazanaca¤›z’da flöyle yaz›yor:

“Oligarfli, tarihi tahrif ederek, onu da faflist propagandan›n bir arac› ha-line getirir; toplumlar›n tarihini s›n›flar mücadelesi olarak de¤il, ‘milletlermücadelesi’ olarak aç›klamaya, feodal veya köleci Türk hükümdarlar›n›nbarbarl›klar›n› ‘kahramanl›k’ olarak göstermeye ve böylece halk›, tarihinkaranl›klar›nda kalan ‘zaferlerle’; ‘kahramanl›klarla’ ‘Türk milletinin büyük-lü¤üyle’ avutmaya, günlük sorunlar›ndan, gelece¤in sorunlar›ndan uzak-laflt›rmaya çal›fl›r.”

Ancak oligarfli ne kadar inkar etmeye, tarihi tahrif etmeye devam eder-se etsin halklar mücadeleleriyle kendi meflruluklar›n› dünkünden çok da-ha fazla dayat›yorlar ve halklar›n gözünde meflruluk kazan›yorlar.

- Yeri gelmiflken burada faflizmin kültür politikas›n›n iki önemli ö¤esiolan "milliyetçilik" ve "bar›fl" demagojilerine de de¤inelim.

- Oligarflinin sözcüleri a¤›zlar›ndan “milliyetçilik” ve “bar›fl”› düflürmez-ler. “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” diyerek güya ne kadar bar›flç› olduklar›n›söyleyip dururlar. Oysa ony›llard›r Türkiye’deki uluslar ve ulusal az›nl›klararas›nda, halklar aras›nda flovenist politikalarla, mezhep farkl›l›klar›n› kul-

Halk S›n›f› 93

lanarak düflmanl›¤›n geliflmesi için her türlü propaganday› sürdüregel-mifllerdir. D›flta ise düflman ilan etmedi¤i, çeliflkilerinin olmad›¤› neredey-se tek bir komflu devlet yoktur. Oligarflinin “milliyetçilik” dedi¤i bu politi-ka gerçekte uluslar aras›nda düflmanl›k tohumlar› eken burjuva flovenistpolitikalard›r. “Milliyetçili¤i” sahtedir. Emperyalizme yardakç›l›k yaparak,karfl›s›nda el pençe divan durarak, ülkenin yeralt› yerüstü tüm zenginlikle-rini emperyalizme peflkefl çekerek milliyetçilik yap›l›r m›? Aksine milli, ulu-sal hiç bir de¤ere sahip de¤illerdir. Oligarflide ulusal onurun zerresi yok-tur. Bu nedenle devletler aras› iliflkilerde kifliliksiz, afla¤›l›k bir politika yü-rütmektedir. Zaten bugün art›k aç›k aç›k "bugünkü dünyada ba¤›ms›zl›k di-ye bir fley olmaz, ça¤ entegrasyon devri, Avrupa'da s›n›rlar kald›r›l›rken,ba¤›ms›zl›¤› savunmak gericiliktir" diyorlar. Avrupa Birli¤i'ne girip emper-yalizmle daha da bütünleflmek için can at›yorlar.

- Oligarflinin gerici din kültürü ve gerici geleneksel kültürü neden kul-land›¤›n› da k›saca sen anlat istersen Erdal.

- Oligarfli dini inançlar› halk›n bilinçlenmesini, mücadelesini engellemekiçin kullanmaktad›r. Bunun için kuran kurslar›n›n, dini temelde e¤itim verenokullar›n aç›lmas›n›, tarikatlar› desteklemektedir. Bu noktada emperyalistkültürle, gerici din kültürü iflbirli¤i içinde kol kola girmifltir. Emperyalizm“komünizmin”, sol’un geliflmesine karfl› dini ak›mlar›, tarikatlar› destekle-mektedir. Oligarfli de ony›llard›r bu politikay› uygulam›flt›r. Ama bunundevlet taraf›ndan en sistemli biçimde uygulan›fl› 12 Eylül cuntas› taraf›ndangerçeklefltirildi. Bugün güya MGK’n›n “fleriat tehlikesi” diyerek savafl aç-m›fl gibi gözüktü¤ü islamc›lar geliflmek için en uygun koflullar› 12 Eylül cun-tas› döneminde buldular ve bu süreç sonra da devam etti. Faflist cuntan›nflefi Evren’in nutuklar›na ayetlerle, surelerle bafllad›¤›n› biz okuyarak, bü-yüklerimizden dinleyerek ö¤rendik ama o günleri yaflayan Fatma Abla'ylaSelim Abi daha iyi hat›rlarlar. Yine cunta kuran kurslar›n›n, dini okullar›naç›lmas›n› bizzat teflvik eden durumdad›r. Suudi Arabistan’daki fleriatç› Ra-b›ta örgütünün imamlar›n maafl›n› ödemesine izin veren yine cuntad›r. Budönemde faflistlerin “Türk-‹slam sentezi” fleklinde biçimlendirdikleri faflistideoloji devletin resmi ideolojisine dönüflmüfl, okullarda okutulan ders ki-taplar› büyük ölçüde bu çerçevede yeniden kaleme al›narak yaz›lm›flt›r.

Devletin tüm kurumlar› gibi e¤itim kurumlar› da oligarflinin bu çarp›k,yoz, kozmopolit kültürüne göre biçimlendirilmifltir. ‹lkokullardan üniversi-telere kadar bilimsellikten, araflt›rmac›l›ktan, üretimden uzak, ezber ve koz-mopolit kültüre dayal› e¤itim sistemiyle milyonlarca halk çocu¤unu, genci-ni zehirlemektedirler. Amaç düflünmeyen, araflt›rmayan, kendisinin ve hal-k›n›n sorunlar›na uzak, düzenin istediklerine boyun e¤en, faflist ideolojiylekafas› biçimlendirilmifl tek tip, robotlaflm›fl bir nesil yetifltirmektir. Bununiçin 12 Eylül cuntas› okullardaki devrimci, ilerici ö¤retmenleri, ö¤retim üye-lerini tasfiye etmifl, YÖK’le üniversiteleri zapturapt alt›na alm›flt›r.

- Evet gelelim emperyalizmin ve faflizmin yoz kültürünün en temel ö¤e-si olan bireycilefltirme meselesine. Bu konuya sen haz›rlanacakt›n Ömer.

94 Halk S›n›f›

- Bireycilik, bireycilefltirme esas›nda kapitalizmin, burjuva kültürününözüdür. Dolay›s›yla onun geliflip güçlenmesi de kapitalizmin geliflmesiyleparalel olmufltur.

Kemalist diktatörlü¤ün Bat› özenticili¤i ve kapitalist düzeni tercihinera¤men 1946’lara kadar ekonomik ba¤›ms›zl›¤›n büyük ölçüde korunmas›ve Kurtulufl Savafl›’n›n halk üzerindeki anti-emperyalist etkileri emperya-list kültürün ülkeye giriflini ve yayg›nlaflmas›n› zorlaflt›ran etkenlerdi. Bunedenle yeni-sömürgecilik iliflkilerinin geliflmeye bafllad›¤› 1940’lar›n so-nuna kadar Anadolu halklar›n›n emperyalizmin yoz kültüründen pek etki-lenmedi¤ini söyleyebiliriz. Ancak ‘46’dan sonra emperyalizmle girilenekonomik, siyasi, askeri iliflkilerle yani yeni-sömürgecilik iliflkileriyle birlik-te iflbirlikçi tekelci burjuvazinin de önü aç›ld›. Emperyalizmle iflbirli¤i için-de kapitalizm devlet deste¤iyle yukar›dan afla¤›ya h›zla gelifltirilmeye bafl-land›. Kapitalizm gelifltikçe elbette buna ba¤l› olarak kendi kültürünü ge-lifltirecekti. Bu kültürün temeli insan›n bireycilefltirilmesi, kendisine, kendide¤erlerine ve topluma yabanc›laflt›r›lmas›d›r.

Kapitalizm kar üzerine kurulmufltur. Yani ayakta kalmak, geliflmek içinburjuvazinin kar etmesi, bu kar›n› büyütmesi gerekir. Bunun için de metaüretimini sürekli art›rmas› ve ürettiklerini satacak pazar bulmas› laz›m. Bu-nu yapamazsa bunal›ma girmesi ve ç›k›fl yolu bulamad›¤›nda da sisteminçökmesi kaç›n›lmaz olur. Ürettikleri ayn› zamanda belli bir ihtiyac› da kar-fl›l›yordur belki ama onun amac› insanlar›n ihtiyac›n› karfl›lamak de¤il, karetmektir. Bunun için en çok kar edebilece¤i alanlarda üretimi yo¤unlaflt›-r›rken ayn› ihtiyac› gören bir metan›n onlarca çeflidini üretir. Meta üreti-mini çeflitlendirir. Mesela düflünün günlük kullan›m araçlar› haline gelmiflolan bir buzdolab›, çamafl›r makinesi, televizyon gibi metalar›n, ayakkab›,elbise, hatta bir ekme¤in bile onlarca, yüzlerce çeflidi üretilir. Burjuvazibunlar› satmak, tüketimi teflvik etmek için de reklam, moda gibi araçlar› enetkin biçimde kullan›r. Gazete, dergi, televizyon, radyo gibi kitle iletiflimaraçlar›n› bu amaç için alabildi¤ince kullan›r. Reklam, moda dergileri ç›ka-r›r, kitapç›klar, broflürler haz›rlay›p da¤›t›r. Mektupla bile reklam yapar.Her yere reklam afiflleri asar. Burjuvazinin bu ifle ne kadar önem verdi¤i-ne bir örnek vereyim. Mesela 1995 y›l›nda flirketler sadece reklam için tam20 trilyon lira para harcam›fllar.

Tabii sadece reklam ve moda gibi araçlarla yetinilmez, bu arada burju-va ideolojisi de kitlelerin kafas›na sokulmaya çal›fl›l›r. Bu ideolojiye göreç›lg›nca tüketmek, modaya uymak, yaln›z kendisi için yaflamak, tüm bun-lar “uygarl›¤›n”, “özgürlü¤ün” göstergeleridir. Tüketimi körüklemek içinhabire “daha çok çal›fl›n, kazan›n, daha çok tüketin” propagandas› yapar-lar. “En iyi, en özgürlükçü düzen bu düzendir” derler. “Siz de daha çok ça-l›flarak, f›rsatlar› de¤erlendirerek zengin olabilir, daha çok tüketebilir, da-ha lüks bir hayata sahip olabilirsiniz” propagandas›n› iflleyerek halk› dü-zene ba¤l› k›lmaya, umut pompalamaya çal›fl›rlar. Öte yandan halk›n ge-leneksel de¤er yarg›lar›n›, bireylerin devlete ba¤›ml›l›k iliflkilerini, yüzy›l-

Halk S›n›f› 95

lar›n›n miras› olan dini inançlar›n›, kaderci düflüncelerini istismar eder.Bunlar› halk›n sömürü düzenine karfl› ç›kmamalar› için kullan›rlar. Bu dü-zenin de¤ifltirilemeyece¤i, befl parmak nas›l bir de¤ilse toplumdaki birey-lerin de eflit olamayaca¤›, zenginlerin ve fakirlerin hep varoldu¤u ve varo-laca¤› propagandas›n› halka empoze ederler.

Böylece emperyalizmin tüketim kültürünün ve burjuva ideolojisininbombard›man› alt›na al›nan kitlelerin beyinleri teslim al›nmaya bafllan›r.‹nsanlar “uygarl›k”, “özgürlük” ad›na bilinçsizce bir tüketime al›flt›r›l›rkenbeyinler tek tiplefltirilir. ‹stedi¤iniz kadar tüketmekte serbestsiniz, özgür-sünüz denirken beyinler esir al›n›r. Düzene ba¤›ml› köleler haline getirilir.Köleleflen insan›n de¤er ölçüleri de¤iflmeye bafllar. Tüketim h›rs›, rekabe-ti bireycileflmeyi h›zland›r›r. Hayat›na, di¤er insanlarla iliflkilerine para vebireysel ç›karlar yön vermeye bafllar. Kendine, de¤erlerine, topluma ya-banc›lafl›r. Beyni böyle biçimlendirilen, böyle bir yaflam tarz›na al›flt›r›laninsan ait oldu¤u s›n›ftan milyonlarca kiflinin birarada bulundu¤u toplum-da yaln›zl›k hissetmeye, düzenin, devletin karfl›s›nda kendini güçsüz gör-meye bafllar. Kolektif hareket etmekten, halk›n ortak ç›karlar›n› düflün-mekten uzaklafl›r, bireysel kurtulufl aray›fllar›n›n pefline düfler. ‹flte em-peryalizmin ve oligarflinin istedi¤i böyle bir insan tipidir. Tabii böyle birinsan tipi ayn› zamanda yozlaflmaya, ahlaki dejenerasyona, düflkünlü¤eaç›k bir hale de gelir.

- Daha önce de bahsetmifltik ama yine de emperyalizmin bu tüketim kül-türünden halk›n nas›l etkilendi¤ine bir kaç örnek vereyim. Mesela kendiçevremizden ya da mahallede oturanlardan biliriz. Gidelim bir gecekondu-da oturan birine, yoksuldur, iki yakas›n› biraraya getiremiyordur, yar› açyar› tok yafl›yordur, hastad›r tedavisini bile yapt›racak durumda de¤ildirama bakar›z evinde buzdolab›, televizyonu hatta kiminde belki çamafl›r ma-kinesi bile vard›r. Borç eder, harç eder, diflinden, t›rna¤›ndan art›r›r, bo¤a-z›ndan keser, sa¤l›¤›ndan vazgeçer ama taksitle de olsa bunlar› al›r ya daalmaya çal›fl›r. Veya iflte gençlerin bir ço¤una bakal›m. Kendisi de çal›flarakailesiyle birlikte k›t kanaat geçinmektedir. Ö¤renci veya iflsizdir ama en iyi,en güzel giyinmek, reklam› yap›lan markal› ayakkab› ya da kot pantolon al-mak için can atar. Bir tane varsa iki tane, üç tane olsun ister. Çal›flarak ka-zand›¤› ya da ailesinden ald›¤› paray› bunlara harcar. Mesela okumak içinbir kitap almay› düflünmez veya buna para harcamaya k›yamaz ama belkibefl-on kitap alabilecek bir paray› makyaj malzemesine düflünmeden verir.Veya ço¤unun kafas›nda bir araba, ev sahibi olmak, iyi para kazanaca¤› birifl bulmak, zengin olmak, daha çok tüketmek, lüks yaflamak düflüncesi var-d›r. Düzenin ayr›cal›kl› küçük bir kesimi d›fl›nda bunlara halk›n sahip olabil-mesi mümkün olmamas›na ra¤men halk›n genifl kesimleri böyle bir umut-la bile olsa düzene ba¤lan›r. ‹çlerinde, çevrelerinde bir kaç kiflinin flu veyabu flekilde s›n›f atlamay›, zengin olmay› baflarmas› bu umutlar›n› canl› tut-maya yarar. Öyle ya mesela Vehbi Koç bile küçük bir bakkal dükkan›ndanifle bafllamam›fl m›yd›? Bu tür demagojiler, çarp›tmalar burjuvazi taraf›n-

96 Halk S›n›f›

dan da sürekli tekrarlan›r. Sabanc› televizyonlara ç›kt›¤›nda hep ne diyor?"Çok çal›flt›k, kazand›k, zengin olduk". Gerçekler hiç de öyle de¤ildir elbet-te, "çok çal›flt›k" dedi¤i asl›nda çok sömürdük, çok çald›k anlam›ndad›r.Ama iflte bu demagojiler kitlelerin kafas›nda iz b›rak›r, en az›ndan s›n›f bi-linci geliflmemifl baz› kesimleri bunun mümkün olabilece¤ine inand›r›rlar.

fiimdi, bunlar emperyalist ülkeler de dahil kapitalizmin oldu¤u her ülke-de yaflanan gerçekler. Ülkemizde de bu böyle yaflan›yor. Hatta emperya-list ülkelerdekinden de fazlas›yla. ‹flbirlikçi tekelci burjuvazinin daha da pa-lazland›¤› 12 Eylül'den sonra bu tüketim kültürü eskiyi katbekat aflan ölçü-de alabildi¤ine pompaland›. Bak›n art›k Avrupa'da ne varsa ayn›s›n› fazla-s›yla ülkede bulmak mümkün. Emperyalizm ve oligarfli yoksul moksul din-lemiyor, halk›n cebindeki her kuruflu almak için her yolu deniyor. Peki em-peryalizmin böyle bir tüketim kültürünü pompalamas›, halk›n bilinçsizcebir tüketime al›flt›r›lmas›, en iyi düzenin bu oldu¤u propagandas›n›n yap›l-mas›yla halk› tümüyle teslim almak, düzene boyun e¤dirmek mümkünolur mu? Ne dersin Erkan?

- Bunlar tek bafl›na yetmez tabii. Emperyalizm ve oligarfli halka dayatt›k-lar› sömürü düzenlerinin bir direniflle karfl›laflaca¤›n› bilirler. Çünkü bir yan-dan tüketimin pompalanmas› ama öte yandan artan sömürü ve yoksullukister istemez s›n›fsal çeliflkilerin derinleflmesine neden olur. Halk da emper-yalizmin sömürüsü, gerici, yoz kültürü karfl›s›nda kendi devrimci-demokra-tik s›n›fsal kültürünü, mücadelesini gelifltirir. ‹flte bu noktada faflizmin ger-çek niteli¤ini daha aç›k ortaya koyan yasak, bask› ve fliddet politikalar› gün-deme gelir. Faflizm halk›n baflkald›r›s›n› önlemek için, devrimci, ilerici dü-flüncelerin yay›lmas›n› bask› ve yasaklarla engellemeye çal›fl›r. Kendilerinekarfl› ç›kan devrimci, ilerici, demokrat güçlerin sesini bo¤mak için bask›, ya-sak, iflkence uygular, bunlar› hapishanelere doldurur, katliamlar yapar.

fiimdi hep diyoruz ki faflizm yoz kültür politikas›n› 12 Eylül'den sonra çokdaha kolay hayata geçirmeyi baflard›. Yozlaflt›rmada belli mesafeler ald›.Neden böyle diyoruz? Çünkü, emperyalizmin yoz kültürüne, oligarflinin hal-k› yozlaflt›rma çabas›na karfl› halk›n direniflini örgütleyecek devrimci, ilerici,demokratik güçler tasfiye edilmifl, sol yenilgiye u¤rat›lm›fl, yasak, bask› veterörle halk sindirilmiflti. Eh meydan büyük ölçüde bofl kal›nca da bir yan-dan sömürüyü alabildi¤ince art›r›rlarken öte yandan tüm pisliklerini, ahlak-s›zl›klar›n›, zehirlerini çok daha kolay halka bulaflt›rma olana¤› buldular.

- E tabii, devrimci güçlerin tasfiye edildi¤i, istedikleri gibi halk› sömür-me olana¤› bulduklar› 12 Eylül cuntas› gibi bir dönem oligarflinin tabii ön-celikle de iflbirlikçi tekelci burjuvazinin hep özlemi olmufltur. Mesela o za-manlar Vehbi Koç 12 Eylül'ü "12 Eylül, devletin yeniden kurulmas› devri-dir" fleklinde tan›ml›yor.

Cunta flefi Kenan Evren ise 20 Mart 1982'de Kuveyt'e yapt›¤› ziyaretteuçakta gazetecilere flöyle bir aç›klama yap›yor: "12 Mart'ta ifller flöyle bircilaland›, ama gene ifllemedi. Bu tecrübelerin ›fl›¤›nda bir daha geri dönüflolsun istemiyoruz." Yani demek istiyor ki, aç›k faflizmi öyle bir kurumlafl-

Halk S›n›f› 97

t›ral›m ki her darbede biraz daha y›pranan ordunun bir daha darbe yap-mas›na gerek kalmas›n. Nitekim flimdiye kadar yeni bir darbe yapmayagerek kalmad›. Çünkü esas›nda 12 Eylül darbesi hiç sona ermedi, cuntavarl›¤›n› MGK'yla sürdürdü.

fiimdi tabii burada oligarflinin yoz kültüründen bahsederken onun ah-lak anlay›fl›ndan, daha do¤rusu ahlaks›zl›¤›ndan da bahsetmemiz gerekirama onu dersimizin bafl›nda bahsetti¤imiz halk› yozlaflt›rmada kulland›¤›fuhufl, kumar, uyuflturucu meseleleriyle birlikte ele al›r›z. Bugün buradadersi bitirelim haftaya devam ederiz.

✪✪✪

OKUMA PARÇASI:

DHKP-C PART‹ PROGRAMINDAN:

KÜLTÜR VE SANAT1- Devrimci Halk ‹ktidar›, devrimci ve yurtsever bir kültür politikas›y-la halk› çocu¤undan gencine, ihtiyar›na, kad›n›na kadar e¤itmeye yö-nelik bütün tedbirleri alacak ve oligarflinin ülkemizde egemen k›lma-ya çal›flt›¤› emperyalizmin kozmopolit, yoz, bireyci, tüketici kültürü-nün ortadan kald›r›lmas› için emperyalizmin kültürel hegemonyas›nason verecektir. 2- Irkç›, floven, istilac› ve ahlak yozlaflmas›na yol açan her türden ge-rici kültürel kurumlar kapat›lacak, bu yöndeki etkinlik ve propagandayasaklanacakt›r. 3- Uluslar›n kültürlerinin devrimci ve demokratik ö¤eleri ile, üzerin-de yaflad›¤›m›z Anadolu topraklar›n›n binlerce y›ll›k kültürel miras›,yöresel folklorik de¤erleri, sanat yap›lar›, mimari eserleri titiz bir ko-ruma alt›na al›n›p, halk›n hizmetine sunularak kültürel zenginli¤inyarat›lmas›na çal›fl›lacak, kültürel de¤erlerin yok olmas›na izin veril-meyecektir. Emperyalist ülkelerce ya¤ma edilen tarihi eserlerin gerigetirilmesi için özel çaba harcanacakt›r. 4- Kültürel ve sanatsal etkinlikler bir avuç ayd›n›n ifli olmaktan ç›ka-r›l›p, ülkenin en ücra köflelerine ve toplunun tüm kesimlerine yayg›n-laflt›r›lacak, halk›n yarat›c›l›¤›yla bütünleflmesi sa¤lanacakt›r. 5- Çeflitli uluslar›n ve halklar›n kültürel zenginlikleri ve kazan›mlar›,insanl›¤›n ça¤lar boyu iyiye ve güzele olan tutkular›n›n ürünü olankültürel de¤erler, sanat ürünleri, karfl›l›kl› etkileflmelerle savafls›z sö-mürüsüz bir dünyan›n yarat›lmas›na hizmet edecek flekilde ele al›n›pyayg›nlaflt›r›lacakt›r. Özellikle de, Türk ve Kürt halk›n›n nihai kurtulu-fla yönelen birli¤ini pekifltirmek için karfl›l›kl› kültür al›fl verifline özelönem verilecektir. 6- Kültürel etkinlikler kitlesellefltirilecek, bunun için her türlü önlemal›nacakt›r.

98 Halk S›n›f›

Faflizmin Kültürü - 2

- Geçen dersimizde faflizmin, emperyalistbireyci, yoz kültür, inkar, yalan, tahrif, dema-

goji, flovenizm, gerici din kültürü, üzerine kurulu kozmopolit bir kültüre sa-hip oldu¤unu söylemifltik. Bu, neden böyledir? Çünkü bafltan emperyaliz-me ba¤›ml› olarak geliflen kapitalizm kendi ulusal kültürünü de yaratama-m›flt›r. Dolay›s›yla d›fla ba¤›ml› olarak geliflen kapitalizmle birlikte iflbirlik-çi tekelci burjuvazi emperyalizmin kültürünü de ithal etmifltir. Emperyalistkültürün temelini ise kâr yani para ve kiflisel ç›kar iliflkileri belirler. Emper-yalizmin ve burjuvazinin tüm de¤erler sistemini, iliflkilerini, ahlak anlay›-fl›n› belirleyen de budur. Onlar için yaln›zca al›n›p sat›labilen, kâr getirenfleylerin bir de¤eri vard›r. Bu nedenle kâr getirebilecek, para kazanabilece-¤i her fleyi meta’ya dönüfltürürken, kendi de¤erler sistemine, ç›karlar›na,ahlak anlay›fl›na karfl›, halk›n yarar›na olan her fleyi, tüm de¤erleri yok et-meye ya da yozlaflt›rmaya çal›fl›r. Mesela, edebiyat-sanat alan›na el atar,bunlar› kendisi için kar getirecek bir sektör haline getirirken kendi ideolo-jisini, ahlak anlay›fl›n› halka empoze etmenin bir arac› olarak da kullan›r.Bunu nas›l yapar?

- Bunun bir yan›; halk›n yarar›na olan, onun ç›karlar›na hizmet edenedebiyat ve sanat ürünleri üzerinde bask›, yasak, sansür uygulayarak bun-lar›n geliflmesini, halka ulaflmas›n› engellemek ister. Bunun yan›nda eko-nomik gücünü de kullan›r. Kendi bireyci kültürünü, yoz ahlak anlay›fl›n›,halk›n bilinçlenmesine hiçbir hizmeti olmayan, halk› uyutan, uyuflturansözde edebiyat ve sanatç›lara gerek do¤rudan kendisi, gerekse devlet ola-naklar›n› kullanarak maddi-manevi her türlü deste¤i yaparken, halk›n sa-natç›lar›n›, edebiyatç›lar›n› bu destekten mahrum b›rakarak onlar› ekono-mik olarak güçsüz b›rak›p faaliyetlerini sürdüremez hale getirmek ister.Böylece bu alanda da kendi bak›fl aç›s›n›, ideolojisini hakim k›lmaya, ede-biyat ve sanat› buna göre biçimlendirmeye çal›fl›r. Bunu büyük ölçüde ba-flar›r da. Art›k bu alanda yarat›lan bir ürünün sanatsal de¤eri, iyili¤i ya dakötülü¤ü onun ne kadar satt›¤›, ne kadar izlendi¤i yani ne kadar para ka-zand›rd›¤› ile belirlenmeye bafllar. Para ölçü olunca bu sefer de en çok na-s›l para kazand›rabilecekse sanat ürünleri de o flekilde üretilmeye baflla-n›r. Tabii en çok para kazand›racak olan da burjuvazinin istedi¤i, onun ç›-karlar›na hizmet edecekler olaca¤› için de burjuvazi böylece toplumda kül-türel egemenli¤ini kurar. Mesela, abuk subuk, bazen dedi¤inden hiçbirfley anlafl›lmayan ya da sadece aflk› anlatan, cinselli¤i kullanan, bireycili-¤i, boyun e¤meyi, kadercili¤i, kiflinin güçsüzlü¤ünü, zavall›l›¤›n› iflleyenmüzik gruplar›n›, sanatç›lar› destekler, bunlar›n reklam›n› yapar, televiz-yonlar›n ekranlar›n›, radyo kanallar›n› bunlara ard›na kadar açar. Bu popda olabilir, Türk sanat müzi¤i ya da arabesk de. Hatta halk türküleri primyapmaya bafllad›ysa ona da yönelebilir ama bunu yaparken elbette halk›ndirenifllerini, isyanlar›n› anlatanlar›, ç›karlar›na, ideolojisine ters düflenleri

Halk S›n›f› 99

65

eler. Türküleri dejenere eder, bozar. Kendisi büyük paralar kazan›r, onlarada kazand›r›r ama mesela halk için müzik yapan bir Grup Yorum için bun-lar› yapar m›? Aksine onlar›n faaliyetlerini engellemek için elinden gelenher fleyi yapar. Konserlerini yasaklar, salon sahiplerine yer vermemeleriiçin bask› yapar, gözalt›na al›r, iflkence yapar, tutuklar. Bu tüm edebiyat vesinema, tiyatro, resim, müzik, foto¤rafç›l›k gibi sanat dallar› için böyledir.Dünden bugüne hapishaneler hep düzene karfl› ç›kan yazarlar›, flairleri,sanatç›lar› misafir etmifltir. En son teknik araçlar›n kullan›ld›¤› stüdyolar,sahneler, güzel, büyük salonlar burjuvazinin ç›karlar›na hizmet edenlereyararlanmalar› için sunulur. Öte yandan halk için edebiyat-sanat yapanlarkendi güçleriyle, ço¤u zaman kiflisel olarak yaratabildikleri, sahip oldukla-r› olanaklarla faaliyet yürütmeye, ayakta kalmaya çal›fl›rlar.

- fiimdi buradan flu fuhufl, kumar, uyuflturucu, alkol ba¤›ml›l›¤› gibi so-runlara, faflizmin bunlar› nas›l kullanarak yozlaflmay› yayd›¤› meselesinegeçebiliriz. Gerçekten de burjuvazinin övgüsünü ve deste¤ini alan "sa-nat"a bakarsan›z, hepsinin bunlarla dolu oldu¤unu, bunlar› teflvik edici ol-du¤unu görürüz. Faflizmin bu yozlaflt›rma araçlar› sanat ad› alt›nda kitap-lar, dergiler, ekranlar arac›l›¤›yla okullar›m›z›, semtlerimizi dolafl›yor.Evet, meselenin bu yan›n› kim anlat›yor?

- Bunu ben anlatay›m.- Peki anlat Selma.- Önce Devrimci Sol Savunmas›’ndan bir bölüm okuyay›m: “Burjuvazi

kendi ‘ahlak›n›’ tüm topluma yaymaya, halk üzerindeki hegemonyas›n›nbir arac› haline getirmeye çal›fl›r. Onun için ahlak daha çok kar, yine kar-d›r. ‹nsani boyutu olmayan, kapitalist toplumun i¤rençliklerini bar›nd›ran,para ile sat›n al›nmayacak hiç bir fley b›rakmayan idealizmle yo¤rulmuflbir ahlak...”

fiimdi böyle olunca tabii fuhufl, kumar, uyuflturucu, alkol gibi ahlaki de-jenerasyona yol açan, insan sa¤l›¤›n› tehdit eden ama kar da getiren herfley burjuvazinin ilgi alan›na girer. Bunlardan alabildi¤ince kar etmeye ça-l›fl›r. Elbette daha çok kar etmek için, talebi daha da art›rmak yani bu pisal›flkanl›klar› daha çok yayg›nlaflt›rmak gerekir. Dolay›s›yla kapitalist düze-nin kendisi daha çok kar elde etmek için bunlar› üretip yayg›nlaflt›r›r, in-sanlarda al›flkanl›k ve ba¤›ml›l›k yarat›r. Tabii tüm bu kar getiren fleylerayn› zamanda burjuvaziye göre meflru, do¤al fleyler, hayata renk katanzevkler, ihtiyaçlard›r. “Tüm kapitalist toplumlar›n ortak özelli¤i olan kad›-n›n bir meta, bir süs eflyas› görülmesi olay› bizim ülkemizde de burjuva-zinin kad›n-erkek iliflkisine bak›fl aç›s›n›n temelidir.” fiimdi bu bak›fl aç›s›-na sahip olan burjuvazi kad›n› cinsel bir meta olarak kullanmak için hertürlü ahlaks›zl›¤› yapar. Gerçi flimdi sadece kad›nlar› de¤il, erkekleri de buamaçla kullan›yorlar ya. Çünkü burjuvazinin yoz ahlak anlay›fl›n› yayd›¤›kesimler içinde, mesela özellikle sosyete içinde bir erkek pazar› da olufl-turmufllar. Mesela ne yapar, bol bol pornografik dergiler ç›kar›r. Hiç ilgisiolmayan bir metan›n reklam›nda bile bol bol yar› ç›plak insanlar› özellikle

100 Halk S›n›f›

kad›nlar› kullan›r. Reklam› yap›lan bir otomobil, pantolon, hatta bir yiye-cek çeflididir ama öne ç›kan yar› ç›plak kad›n resimleridir. Mesela seksfilmleri onun için her zaman iyi bir pazard›r.

- Evet evet özellikle 78’lerden sonra seks filmlerinde adeta bir patlamaoldu. O zamanlar mesela bir sinemaya gidelim desek adeta gidecek filmbulamazd›k. Hemen hemen neredeyse tüm sinemalar yerli, yabanc› seksfilmleri oynatmaya bafllam›flt›. Yeflilçam da o zamanlar iyice bir krize gir-miflti. Çünkü seks filmlerinden baflkas› para etmez olmufltu sanki. Kimsebaflka bir filme yat›r›m yapmaya yanaflm›yordu. Bu furya 1980’den sonrada epey devam etti. fiimdi o zamanki gibi bir furya yaflanm›yor ama tabiibu tür filmler çekilmeye, oynat›lmaya devam ediyor. Sinemay› b›rak›nburjuvazi bunlar› televizyon ekranlar›na tafl›d›.

- Fatma Ablan›n dedi¤i gibi art›k bunlar televizyonlarda pazarlan›yor.Evlerin içine kadar girerek ahlaks›zl›klar›n› yay›yorlar. Günlük boyal› ba-s›nda bile her gün çarflaf çarflaf, burjuvazinin, sosyetenin ahlaks›zl›klar›n›görmek mümkün. fiimdi hem bu ahlaks›zlar› yap›yorlar hem de bas›n ya-y›n yoluyla bunlar› iyi bir fleylermifl gibi flaflaal› bir biçimde topluma akta-r›yorlar. Tabii burjuvazinin bu ahlak anlay›fl›, cinselli¤in metalaflmas›, da-ha çok para kazand›ran bir araç haline dönüflmesi burjuva sanatç›lar›n›nyaflam›n›, sanat anlay›fllar›n› da biçimlendiriyor. Mesela müzik sanatç›la-r›, sahneye, televizyona ç›karken, kliplerinde sanatlar›ndan çok yar› ç›plakbedenlerini sergiliyorlar, iyi müzik yapandan çok, kendini pazarlayabilendaha çok popüler olup para kazan›yor. Burjuvazinin, burjuva politikac›la-r›n, devlet bürokratlar›n›n ve özellikle de genifl kesimler taraf›ndan tan›-nan burjuva sanatç›s› kesimlerin ahlaks›z bir yaflam sürmeleri, uyuflturu-cu, içki, kumar al›flkanl›klar› en çok da genç kesimleri büyük ölçüde etkili-yor. Tüm bu anlatt›¤›m›z yollarla, yaflam tarzlar›yla zehirlerini halka daak›t›yorlar. Tabii bunlar› bir de burjuva ideolojileriyle besliyorlar. Bu ide-oloji örne¤in özgürlü¤ü, cinsel özgürlükle ya da mesela falan marka ürüntüketmekle özdefllefltiriyor. Tüm bunlar› gören, kafas›na çeflitli biçimlerdebu yoz kültür sokulan halkta da çarp›k yoz bir kültür oluflmaya ve halk kül-türünün yerini burjuvazinin yaflam tarz›na özenme, cinsel duygular›n tat-mini ya da para kazanmak için fuhuflu do¤al bir olaym›fl gibi kabullenmealmaya bafll›yor ve yozlaflma böyle bulafl›yor.

- Burada ben bir fley ekleyeyim. Burjuvazi tüm olanaklar›n› kullanarakbu yoz kültürünü kitlelerin kafas›na öyle bir sokmaya çal›fl›yor ki, asl›ndaburjuvazinin ahlak anlay›fl›na, yaflam tarz›na karfl› olan hatta onun düzeni-ne karfl› mücadele eden örgütlü kesimler içinde bile etki yaratabiliyor. Me-sela giyimde; k›sa, dar, ince ya da flu ya da bu biçimde vücudunu öne ç›-karacak flekilde giyinip kuflanman›n kayna¤›n› büyük ölçüde burjuvazininyoz kültüründen etkilenme oluflturur. Böyle bir giyim tarz›n›n alt›n ya ken-dini baflkalar›na be¤endirme, yani belki biraz a¤›r bir de¤erlendirme ola-cak ama, kendini pazarlama yatar ya da bu çarp›k bir özgürlük anlay›fl›n›nsonucudur. Böyle davranarak özgür davranabildi¤ini kan›tlam›fl oldu¤unu

Halk S›n›f› 101

san›r. Halbuki tam tersine halk›n belki “gerici” olarak gördü¤ü bu konuda-ki de¤er yarg›lar›na karfl› baflkald›rarak özgürleflti¤ini san›rken, gerçekteburjuvazinin de¤er yarg›lar›n›n, yoz kültürünün esiri olmufltur. Evet Selmasen kald›¤›n yerden devam edebilirsin.

- fiimdi bir yandan böyle bir yozlaflman›n yaflanmas›, di¤er yandan yok-sullu¤un, yaln›zl›¤›n çaresizli¤i içinde fuhufl batakl›¤›na sürüklenen kad›n-lar, kand›rma, tehdit, flantaj, kaç›rma gibi yöntemlerle kad›nlar› zorla buyola sürükleyen bir mafyan›n varl›¤›, fuhuflun yayg›nlaflmas›n›n da zemi-nini oluflturur. Bu uyuflturucu, alkol, kumar al›flkanl›¤› gibi konularda daböyledir. Bunlar zaten burjuvazinin yaflam›n›n bir parças›d›r. Ama o bual›flkanl›klar›n› toplumun en genifl kesimlerine de yayarak bundan büyükkazançlar elde etme pefline düfler. Dolay›s›yla bunlar› teflvik eder.

- fiimdi bu konuda devletin tutumu da burjuvaziden farkl› de¤ildir. Hat-ta daha ikiyüzlüce, ahlaks›zcad›r. Mesela bir yandan sigara, alkol, uyufltu-rucu halk›n sa¤l›¤›na zararl›d›r der, fuhuflun halk›n ahlak›n› bozdu¤unusöyler, hatta bunlara karfl› göstermelik kampanyalar aç›p, programlar ya-p›p tedbirler ald›¤›n› söyler. Ama esas›nda bunlar› en çok yayan, teflvikeden kendisidir. Mesela en hem do¤rudan, hem dolayl› içki tüketiminin enbüyük teflvikçisi bizzat devlettir. TEKEL ony›llard›r devletin en çok kareden kurulufludur. Mesela fuhufl konusunda da öyle. Geçenlerde biliyor-sunuz güya fuhuflu önlemek için yasa falan ç›karmaya kalkt›lar. Ama bun-lar›n hepsi halk›n gözünü boyamaya yönelik. Çünkü fuhuflun en büyükdestekçisi yine devlet. Resmi olarak açt›¤›, izin belgesi verdi¤i genelevlerne ifle yar›yor? Fahiflelere vesika vererek bunlar›n çal›flmas›n› yasallaflt›r›pmeflrulaflt›ran, ruhsats›z çal›flan genelevlere, randevu evlerine de göz yu-man, yine yoksullaflmay› büyüterek buna zemin haz›rlayan kendisi. En çokvergi verdi diye genelev patroniçesi Manukyan’a ödül veren yine kendisi.Kumar da öyle. Kumarhaneleri yasallaflt›rarak “casino”lara izin belgesivermesi, bunlar›n d›fl›nda binlerce izinsiz kumar oynatan yere göz yum-mas› bir yana at yar›fllar›, milli piyango, toto, loto gibi “flans oyunlar›n›”oynat›p bunlar› yayg›nlaflt›rmak için reklamlarla teflvik eder. Bunlar da ku-mar›n bir çeflidi, halk› milyonda bir ihtimal için “sana da ç›kabilir, zenginolabilirsin” diyerek aldat›p kumara al›flt›rman›n bir yolu. Uyuflturucu me-selesinde de öyle. Bu ifli de mafyayla iflbirli¤i içinde yine devlet yap›yor.Bunu Susurluk kazas›ndan sonra herkes çok daha aç›k biçimde gördü.Uyuflturucu trafi¤ini bizzat yönlendirenin devlet oldu¤u, bundan da tril-yonlarca para kazand›¤› inkar edilemeyecek flekilde ortaya ç›kt›. Bir yan-dan halk› zehirleyerek elde etti¤i paray› yine halka karfl› jop, kurflun, bom-ba olarak kullan›yor. Ama öte yandan da ahlaks›zca, göz boyamak içinuyuflturucuyla nas›l mücadele etti¤inin propagandas›n› yap›yor. fiimdidevlet bunlar› niye yap›yor? Evet Ömer sen mi anlatacaks›n?

- Bir kere kendisi bunlardan para kazan›yor, ikincisi bu iflleri yapan maf-yayla ony›llard›r iflbirli¤i, ç›kar birli¤i içinde. Onlar›n ç›karlar›na darbe vur-maz. Ama bunlar›n ötesinde en önemlisi faflist devlet fuhufl, kumar, alkol,

102 Halk S›n›f›

uyuflturucu gibi araçlarla halk› zehirleyip, yozlaflt›rarak beynini de uyufl-turuyor, onlar› düzenin bir parças› haline getirerek, düzene baflkald›r›s›-n›n önüne geçmeye çal›fl›yor. “Halk devrimcileflece¤ine bunlara al›fls›n,soysuzlafls›n, çürüsün daha iyi” diyor. Çünkü bunlara al›flan, yozlaflan in-sanlar onun düzeni için tehlike oluflturmuyor. Aksine bu sayede düzeninidaha da sa¤lamlaflt›r›yor, sömürüsü kolaylafl›yor. Ayr›ca bunlara ba¤›ml›hale gelmifl insanlar›n bu zaaflar›ndan yararlanarak bunlar› devrimcilere,halka karfl› kullanmak amac›yla iflbirlikçisi durumuna getirmesi, muhbirlikve benzeri ifllerde kullanmas› çok daha kolay. Bunu için bu al›flkanl›klar›n,yoz kültürün yay›lmas›na göz yumuyor, teflvik ediyor, bizzat destekliyor.Durum böyle olunca fuhuflun, kumar›n, uyuflturucu kullan›m›n›n mahalle-lere, okullara hatta iflyerlerine kadar yayg›nlaflmas›na, alkol tüketimininher sene ikiye katlanarak büyümesine pek flaflmamak gerekiyor. Düzen buiflleri yapacak birilerini nas›l olsa bolca üretiyor. Devlet, polis de bunlaradestek oluyor. Bol bol ruhsat, izin belgesi da¤›t›yor. Mesela mahallelerdepislik saçan bu tip yerleri, bu iflleri yapanlar› bizzat polis koruyup, kollu-yor. ‹flbirli¤i içindeler. Korumas›n›n karfl›l›¤› olarak da haraç al›p ayr›cakendisi de bundan maddi ç›kar sa¤l›yor. Bu politika özellikle 12 Eylül’densonra bilinçlice uyguland›. Bu nedenledir ki 12 Eylül’den sonra mahalle-lerde, gecekondu bölgelerinde h›zla birahaneler, meyhaneler aç›lmayabafllad›. Bunlara bar, pavyon gibi yerler eklendi, fuhufl yuvalar› oluflmayabafllad›. Bu birahane, meyhane, bar, pavyon gibi yerler ço¤u yerde ayn›zamanda uyuflturucu sat›fl›n›n yap›ld›¤›, kad›n pazarland›¤› yerler olarakda kullan›lmaya baflland›. Bu süreçte mahallelerde devrimci örgütlülü¤ünbüyük ölçüde da¤›lm›fl olmas› da faflizmin bu politikas›n› uygulamas›n›büyük ölçüde kolaylaflt›ran etken oldu. Faflizm bu politikas›n› hala sürdü-rüyor tabii... 90'l› y›llarla birlikte bunun uygulanmas› daha bir yo¤unlafl-m›fl ve daha özel hedeflere yönelmifltir. Bu süreçle birlikte bu tür "iflyerle-ri"nin devrimci, demokrat yap›daki gecekondu semtlerine yönlendirildi¤i-ni görüyoruz. Esenler'den, Ba¤c›lar'dan Okmeydan›'na kadar mevcut ör-nekler bunun bir tesadüf falan olmad›¤›n› gösteriyor. Elbette ki, oligarfliaç›s›ndan, polis aç›s›ndan öncelikle yozlaflt›r›lmas›, bozulmas› gerekensemtler devrimcilerin etkin oldu¤u yerlerdir. Ço¤unlu¤unu faflist mafyauzant›lar›n›n ya da polisle iflbirli¤i yapabilecek ahlaki dejenerasyona u¤-ram›fl tiplerin iflletti¤i bu pislik yuvalar› bu semtlerimize yo¤unlaflm›fl, hal-k› zehirlemeye devam ediyor. Ancak bugün 12 Eylül sonras›nda oldu¤u gi-bi örgütsüz de¤iliz. Dolay›s›yla faflizmin bu politikas›n› uygulamas›na, hal-k› zehirlemesine seyirci kalamay›z.

- Peki bunu nas›l yapaca¤›z, bu pislik yuvalar›na, faflizmin bu politikas›-na karfl› nas›l mücadele edece¤iz?

- Öncelikle bu pislik yuvalar›n›, bu iflleri yapanlar› teflhir edebiliriz. Son-ra tabii bunlar› da¤›tmak gerekir.

- Bunlar elbette yap›labilir ama meseleyi bafltan böyle ele almak, bu fle-kilde dar düflünmek bize de halka da pek fazla bir fley kazand›rmaz. Mese-

Halk S›n›f› 103

la solun hemen tümünün yapt›¤› gibi meseleyi sadece teflhir ve ideolojikmücadele faaliyeti fleklinde ele almak etkili bir sonuç yaratmaz. Elbettebunlar yap›lacakt›r. Ama bu teflhire, ideolojik mücadeleye uygun bir pra-tikle olaya müdahale edilmedi¤inde hepsi havada kal›r. Nas›l olsa bunlar›devrimden sonra hallederiz, bu düzende bunlarla zaten bafledilemez diye-meyiz. Evet tümüyle ortadan kald›rmam›z mümkün de¤ildir. Ama en az›n-dan örgütlü oldu¤umuz yerlerde zehirlemesinin önüne belli ölçüde geçe-biliriz. Ayr›ca bu halk› devrimci saflara kazanmak için de zaten yürütme-miz gereken bir faaliyettir. Herkesin deney ve tecrübesiyle sabittir ki mad-di bir gerçekli¤i sadece teflhir ve propaganda ile de¤ifltiremezsiniz. Senteflhir edersin, halka bunlar›n nas›l kötü, zararl› fleyler oldu¤unu, faflizminpolitikas›n› anlat›rs›n ama öte yandan oralar hala pislik saçmaya, halk› ze-hirlemeye devam eder. Belki teflhirle, ideolojik mücadeleyle bir k›s›m in-sanlar› oralardan uzak tutmay› baflarabilirsin ama aç›k kald›¤› sürüce butip yerler her zaman müflteri bulur, talebini yarat›r. Herkes senin söyledik-lerinle, anlatt›klar›nla hareket etmez. Hem halka iflte bunlar halka karfl› ifl-lenen suçlard›r, halk› zehirliyorlar deyip, bunlar›n yaflanmas›na, yap›lma-s›na seyirci kald›¤›nda halk›n güvenini de sa¤layamazs›n. Öyle ya, halkakarfl› ifllenen bir suça seyirci kalan devrimcilere halk niye güvensin, onunhalk›n iktidar›, devrim için mücadele etti¤ine niye inans›n?

Öte yandan bu pislik yuvalar›n› bir teflhir faaliyetinin ard›ndan çeflitli bi-çimlerde veya devrimci fliddet de kullanarak sadece devrimcilerin da¤›t-mas› da tek bafl›na çözüm olmaz. Gerekirse bu da yap›l›r ama bunu genelpolitikan›n ve prati¤in sadece bir parças› olarak ele almak gerekir. Çünküo zaman da bu al›flkanl›klara sahip olanlar kendilerine gerekli olan fleyleribaflka yerlerden de bulabilirler. Öte yandan bu mücadeleye halk› katma-d›ktan, katmay› düflünmedikten sonra halk› pratik mücadele içinde nas›le¤itece¤iz? Peki nas›l bir yol izlemeliyiz?

- fiimdi flöyle yapmal›y›z san›yorum: Öncelikle bir teflhir faaliyeti, birideolojik mücadeleyi bafllatmak, bunu kesintisiz sürdürmek gerekir. Tabiibunun öncülü¤ünü devrimciler ve var olan örgütlülükler yapacakt›r. Böy-le olmakla beraber bu faaliyete de en genifl kesimi katmak gerekir. Yanisadece kendi iflimiz olarak görmemeliyiz. Görevlendirebilece¤imiz herke-si genç-yafll›, kad›n-erkek demeden bu konuda görevlendirip ulaflmad›kkimseyi b›rakmamay› hedeflemeliyiz. Teflhir ve ideolojik mücadele için bi-rebir görüflmelerden, toplant› ve panellere, bildiri, afifl gibi her türlü arac›kullanabilmeliyiz. Yine tabii bu faaliyetlere ve yapaca¤›m›z gösteri eylemgibi fleylere de en genifl kesimleri katabilmeliyiz. Sonra bilinçlendirme,e¤itme faaliyeti içine bu tür yerlere giden, bu tip al›flk›nl›klar›, ba¤›ml›l›k-lar› olan insanlar› da alabilmeliyiz. Bunlar› ikna ederek bu al›flkanl›klar›n-dan vazgeçirmeye çal›flmal›y›z, olanaklar›m›z ölçüsünde mesela bir uyufl-turucu ya da alkol ba¤›ml›s›n›n tedavi olmas›na, bu al›flkanl›¤›n› terk et-mesine yard›mc› olabilmeliyiz. Öte yandan bu ikna meselesine birahane,meyhane, bar gibi yerleri iflletenleri hatta varsa fuhufl yapanlar› katabili-

104 Halk S›n›f›

riz. Önce ikna ederek bunlar› yapmaktan vazgeçirmeye çal›flmal›y›z. Ha ol-mazlarsa, bundan sonra yapaca¤›m›z uyar›lar› da dikkate almazlarsa o za-man yapt›r›m, ceza gündeme gelir. Tabii bunun için de karar al›rken ve bukararlar› uygularken yine temel alaca¤›m›z en genifl biçimde halk›n kat›l›-m› olmal›d›r.

- fiimdi iflte bu noktada çok dikkatli hareket etmemiz gerekir. Adaletimi-zin terazisinin flaflmamas›na özen göstermeliyiz. Mesela sadece bira, içkisatan bir yerin sahibi ile uyuflturucu sat›fl› yap›lan ve kad›n pazarlanan,polisle iflbirli¤i yapan bir yerin sahibine bu iflten vazgeçmeleri için uygu-layaca¤›m›z ikna yöntemleri, tan›yaca¤›m›z süre ayn› olmamal›. Keza iknaolmad›klar›nda uygulayaca¤›m›z ceza ve yapt›r›mlar da farkl› olabilmeli-dir. Mesela diyelim ki birine dövülerek ceza verilirken, di¤erine hem döv-me hem de iflyerini tahrip cezas› uygulanabilir. Yine olmazsa ölçü art›r›l›pbirinin iflyerine, mal›na zarar verilirken di¤erinin iflyeri tümden kullan›la-maz hale getirilebilir. Yani suçun ve suçlunun niteli¤ine göre bir yapt›r›muygulama esas almal›d›r. Tabii Ömer’in söyledi¤i gibi bunlar halkla tart›-fl›lmal›, karar birlikte al›nmal› ve birlikte uygulanmaya çal›fl›lmal›. Ama ba-z› durumlarda cezalar›n uygulanmas›n›n daha dar bir örgütlülükle yap›l-mas› koflullara göre gündeme gelebilir. Ama kitlesel yap›labilecek her fleyhalkla birlikte yap›lmal›d›r. Mesela halkla birlikte buralar bas›l›p da¤›t›labi-lir, sahibi birlikte dövülerek cezaland›r›labilir.

Yani iflin özü fludur: Faaliyetimizin temelini halk›n bilinçlendirilmesi, fa-flizmin bu pisliklerine karfl› kitlelerin harekete geçirilmesi bu arada halksaflar›na kazanabilece¤imiz her insan› kazanmaya çal›flmak, kazanamaz-sak bile kendisine veya halka zarar vermekten vazgeçmesini sa¤lamak,ama bunun da ötesinde halk›n kendisine karfl› ifllenen suçlara sessiz kal-mamas›n›, kabullenmemesini, hesap sormay› ö¤renmesini sa¤lamakt›r.Halk› hem teorik hem de pratik olarak e¤itmektir.

Peki bunlar› yapt›k, mahallemizi pislik yuvalar›ndan temizledik diyelim,bu yeterli olur mu?

- Olmaz san›yorum. Tamam, bizim mahallemizde bunlar yok diyelimama baflka yerlerde var. ‹nsanlar bütün günlerini mahallede geçirmiyorlarki. Mahallenin d›fl›nda da çevreleri, arkadafllar› falan var. Pekala kötü al›fl-kanl›klar› buralarda da edinebilirler.

- fiimdi öyle diye her taraf› biz temizleyecek de¤iliz herhalde. Bunu ya-pabilecek gücümüz olsa veya bu güce ulaflt›¤›m›zda bunu da yapar›z el-bette ama benim sorumun amac› o de¤ildi. Ama senin dedi¤inin de biryan›yla benim söyleyeceklerimle iliflkisi var. O da flu: Mesela kendi örgüt-lülü¤ümüz içinde, mahallemizi ele al›rsak halk› bu kötü al›flkanl›klara yö-nelten nedenleri tümüyle olmasa bile örgütlülü¤ümüz ölçüsünde ortadankald›rmaya çal›flabiliriz. Bunun bir yolu mesela ideolojik mücadeledir amabu da tek bafl›na yetmez, bunu örgütleyece¤imiz kültür, el, sosyal çok çe-flitli faaliyetlerimizle sa¤layabiliriz. Halk›n demokratik, ilerici özellikler gös-teren ama emperyalizm ve oligarfli taraf›ndan yozlaflt›r›lmaya çal›fl›lan ge-

Halk S›n›f› 105

leneklerini, göreneklerini, de¤erlerini devrimci ideolojimizle, sosyalist kül-türle bütünlefltirip canland›rarak yeniden halka maletmeliyiz. Bunun içinkültür merkezleri gibi kurumlar oluflturulabilir, ama illa da bir kültür mer-kezi olmas› da flart de¤il. Kendi kültürel kurumlar›m›z› kurabiliriz, varolankurumlardan yard›m da isteyebiliriz ama bizim kendi gücümüzle, örgütlü-lü¤ümüzle yapaca¤›m›z ifller de mutlaka vard›r. Mesela Halk Meclisi’ndeoluflturaca¤›m›z kültür komisyonu gibi bir yap› bafllang›ç olarak bu tür fa-aliyetlerin öncülü¤ünü yapabilir. Özellikle genç insanlar›n devrimci olma-salar, bugün ideolojik olarak bizden uzak olsalar bile bu faaliyetler içindeyer almas›n› sa¤layabiliriz. Mesela bunu spor faaliyetleri örgütleyerek deyapabiliriz. Yani flöyle düflünmek laz›m: mahalle halk›n›n en genifl kesimi-ni bir biçimiyle bu tür faaliyetlerle de olsa kucaklayabilecek bir örgütlen-me yaratmal›y›z. Böylece onlar o zamanlar›n› verimli u¤rafllarla doldura-bilecek alternatifler sunmufl, emperyalizmin, faflizmin yozlaflt›r›c› kültürü-nün etkisinden uzak tutmufl, bir yan›yla da bizi, bizim de¤erlerimizi yak›n-dan tan›yabilmelerinin olana¤›n› da yaratm›fl oluruz. Yoksa herkesi öylesalt ajitasyonla, ideolojik propagandayla örgütlemek olanakl› de¤ildir. Enaz›ndan bu baz› kesimler için çok daha uzun bir süre gerektirir. Ama buarada o insanlardan da kopmamak, burjuva ideolojisinin, kültürünün etki-sinden uzak tutabilmek de bu süreci k›saltan bir rol oynayacakt›r. Yani dü-zenin yoz kültürüne karfl› alternatif alanlar, etkinlikler yaratabilmeliyiz.

Mesela ek olarak ekonomik anlamda dayan›flmay› gelifltirebiliriz. ‹flsizli-¤in, geçim derdi ve yoksullu¤un yaratt›¤› çaresizli¤in, yaln›zl›klar›, moralbozuklu¤u ve bunal›mlar›n da insanlar› avunmak, derdini bir an için bileolsa unutmak için kötü al›flkanl›klara yöneltebildi¤ini biliyoruz. Elimizdekiolanaklar› kullanarak, paylaflmay›, dayan›flmay› güçlendirerek gerçektens›k›nt›da, zor durumda olanlara kendi iliflkilerimizden, çevremizden baflla-yarak çeflitli biçimlerde yard›mc› olabiliriz. Bu, mütevaz› ölçülerde de olsapara, veya yiyecek, giyecek, yakacak vb. olabilir. Aslolan hayat›n her ala-n›nda yaln›z olmad›klar›n› hissettirebilmektir. ‹liflkilerimizi bu ifl için de¤er-lendirdi¤imizde bu fazla bir yük de oluflturmaz. Herkes gücü ölçüsündekatk›da bulunabilir. Esnaf arkadafllar veya maddi durumu iyice olanlar bukonuda biraz daha özverili davranabilirler. Tabii bu konunun istismar edil-memesine de özen göstermeliyiz. ‹flsiz olana ifl, evsiz olana ev bulmak içinyine örgütlü iliflkilerimizi, tan›d›klar›m›z›, efl, dost, akraba iliflkilerimizi kul-lanabiliriz. Hatta bu konuda Halk meclisleri veya çeflitli alanlar aras›nda dadayan›flma sa¤lanabilir. Mesela bir memur arkadafl›m›z kiral›k ev mi ar›-yor. Günlerce sokak sokak arayaca¤›na Halk Meclisleri bunu çok daha k›-sa sürede halledebilmeli. fiimdi siz de biliyorsunuz bu konuda islamc›larbaya¤› uzmanlaflt›lar. Diyebilirim ki onlar›n birbirine bu kadar yak›n dur-malar›nda, örgütlenmelerini geniflletmelerinde ve örgütlü hareket edebil-melerinde kendi aralar›nda bu türden dayan›flmay› gelifltirmifl olmalar›n›nçok büyük pay› vard›r. Ama bazen oluyor mesela bir arkadafl›m›z ya dakomflumuz hasta olur günlerce yatar bizim bundan haberimiz bile olmaz.‹flte bu noktalar› aflabilmeliyiz. Mesele tabii herkesin her sorununu çöze-

106 Halk S›n›f›

biliriz diye bir fley de¤il, bu mümkün de de¤il, ama örgütlülü¤ün, payla-fl›mc›l›¤›n gücünü gösterebiliriz. Kendi özgülümüzde mahalle halk› aras›n-da her anlamda dayan›flmay›, paylafl›m›, toplu e¤itimi, insanlar›n birbiri-ne sevgi ve sayg›s›n› ne kadar güçlendirebilirsek, halk› devrimci-demokra-tik kültürümüzle ne kadar iyi e¤itebilirsek, devrimci mücadelenin içindeyer almas›n› sa¤layabilirsek faflizmin yozlaflt›rma çabalar›n›n da o kadarönüne geçmifl oluruz.

✪✪✪

OKUMA PARÇASI:“Devrimci kültür, genifl halk kitleleri için güçlü bir devrimci silaht›r.Hem devrimden önce ideolojik zemini haz›rlar, hem de devrim s›ra-s›nda genel devrimci cephe içinde önemli ve asl›nda zorunlu bir mü-cadele cephesi oluflturur. Devrimci kültür çal›flmalar›na kat›lanlar bukültür cephesinin çeflitli kademelerindeki komutanlar›d›r. ‘Devrimciteori olmadan, devrimci hareket olamaz’. Bu sözlerden, kültür hareke-tinin devrimci hareketin prati¤i için ne kadar önemli oldu¤unu anla-yabiliriz. Gerek kültür hareketleri, gerekse pratik hareketler kitlelerinmal› olmal›d›r. Bu yüzden, Japonya’ya karfl› savaflta, bütün ilerici kül-tür emekçileri kendi kültür müfrezelerine, yani genifl kitlelere sahipolmal›d›rlar. Halka yak›n olmayan bir devrimci kültür emekçisi, baru-tu düflman› yenmeye yetmeyen, ordusuz bir komutana benzer. Bununiçin yaz› dili gerekli koflullar içinde düzeltilmeli ve halk›n konuflmadiline yaklaflt›r›lmal›d›r. Çünkü önemle belirtmek gerekir ki, devrimcikültürümüzün bitmez tükenmez kayna¤› halkt›r.” (Mao Zedung, Seç-me Eserler II, s. 390-391)

“Çin halk›n›n kültür ve e¤itimi yeni demokratik olmal›d›r; yani Çinkendi milli bilimsel kültür ve e¤itimini, kitle kültür ve e¤itimini olufl-turmal›d›r. Yabanc› kültüre gelince, kap›m›z› bütünüyle kapamak yanl›fl bir tu-tum olur. Böyle yapaca¤›m›za, Çin’in yeni kültürünün gelifltirilmesin-de yararlanmak üzere yabanc› kültürün içinde ilerici olan her fleyi al-mal›y›z. Ama yabanc› kültürü körü körüne kopya etmek de yanl›flt›r;ona, Çin halk›n›n gerçek ihtiyaçlar›n› karfl›lamak üzere elefltirici birgözle yaklaflmak daha do¤ru olur. Sovyetler Birli¤i’nde yarat›lm›fl olanyeni kültür, kendi halk kültürümüzün inflas›nda bize örnek olmal›d›r.Ayn› flekilde, eski Çin kültürü de, ne oldu¤u gibi reddedilmeli, ne dekörü körüne kopya edilmeli, ama Çin’in yeni kültürünün geliflmesineyard›mc› olmak üzere ay›klanarak benimsenmelidir.” (Mao Zedung,Seçme Eserler III, s. 317)

✪✪✪

Halk S›n›f› 107

✍ NOT DEFTER‹“Özde proleter, biçimde ulusal kültüre can veren, halk›n öz kültürü-dür. Ulusal kültür, proletarya kültürünü ortadan kald›rmaz, bunlar içiçe geçmifltir. Proletaryan›n iktidara gelmesiyle halk kültürü (ulusalkültür) proleter kültür haline dönüflecektir. Art›k ulusal kültür sloga-n›, proleter kültür slogan› olacakt›r.” (Lenin, Toplu Eserler)

“Halk›n ulusal kültürü, geçmifli reddedilemez. Bu kültür, iyi yanlar›al›n›p devrimci kültür ile yo¤rularak devrimcilefltirilecektir.” (Mao,Demokratik Halk Diktatörlü¤ü Üzerine)

“Emperyalizm ve oligarfli ulusal, emekçi halk kültürünün ortadankalkmas› ya da dejenere edilip yozlaflt›r›lmas› için sistemli bir kozmo-polit kültür uygulayagelmifltir.”“Kültürel geliflim ve faaliyetlerin yarat›c›, üretici, devrimci bir insanve toplum yaratman›n olmazsa olmaz koflulu oldu¤unun bilincindeolan Devrimci Halk ‹ktidar›, çal›flan, üreten, yaratan, kollektif bilinçledonanm›fl, bilimsel düflünce ve yöntemleri benimsemifl sosyalist insa-n› yaratmada kültüre özel bir önem verecektir. Devrimci demokratikbir kültür politikas› izlenecek, burjuva kültür ve bireycili¤in kökleri-nin kaz›nmas› için halk›n kültür düzeyi yükseltilerek dönüflüm sa¤la-mas›, halklar›n ulusal kültürünün devrimci ve demokratik ö¤eleriningelifltirilerek evrensel bir kültüre ulafl›lmas› amaçlanacakt›r.” (DHKPProgram›, s. 42-44)

108 Halk S›n›f›

Emperyalizm - 1

- Emperyalizme ba¤›ml›l›ktan bahsederkençok kere örnek veririz, ABD orada hapfl›rsa biz

burada hastalan›p yata¤a düfleriz diye. Bir bak›yoruz ABD borsas›nda birkriz yaflan›yor ayn› anda neredeyse tüm ülkelerdeki borsalar da kriz bek-lentisi içine giriyor ve büyük ölçüde onlarda bu krizden etkileniyor. Veyaiflte biliyorsunuz dünya ekonomisi neredeyse dolara endekslenmifl du-rumda. Dolar inip ç›kt› m› emperyalist ülkeler de dahil olmak üzere tüm ül-keler, tabii en çok da yeni-sömürge ülkelerin ekonomileri bundan etkileni-yor. Yani ABD’yi emperyalizmin jandarmas› yapan gücün alt›nda sadeceaskeri aç›dan büyük güce sahip olmas› yatm›yor, ekonomik aç›dan dadünya emperyalist sistemi üzerinde bir a¤›rl›¤› var.

- Avrupa Birli¤i’nin temelinde de esas›nda ekonomik neden yat›yor. Av-rupa emperyalist devletleri güçlerini birlefltirip ABD ve Japon emperyaliz-mi karfl›s›nda daha güçlü konuma gelip onlarla rekabette avantajl› duru-ma geçmek istiyorlar. Yani, s›n›rlar kalk›yor, globalleflme vs. diyerek baz›-lar›n›n methetti¤i bu durum asl›nda emperyalist devletlerin dünya halkla-r›n› daha çok sömürmek, dünya pazar›ndan daha çok pay alabilmek içinaralar›ndaki iflbirli¤ini gelifltirmelerinden baflka bir fley de¤il. Yani esas›n-da emperyalist tekeller güçlerini birlefltiriyor, devletler düzeyinde de dahamerkezi bir olufluma do¤ru gidiyorlar. Bizde de kendilerini ilerici sananbaz› emperyalist demokrasi, halk›m›z›n deyimiyle bat› hayranlar› da budurumu demokrasinin geliflmesi gibi göstermeye çal›fl›p halk› kand›rma-ya çal›fl›yorlar. Halbuki görüyoruz iflte Avrupa emperyalist devletleri biryandan Avrupa Birli¤i için ad›mlar atarken öbür taraftan kendi halklar›n›nekonomik-sosyal haklar›n› gasp ediyorlar. Bütçeden e¤itim, sosyal güven-lik gibi halk›n yararland›¤› hizmetlere ayr›lan paylar› azalt›yorlar. ‹flsizlik si-gortas›n› k›s›tlarken, hepten kald›rman›n yollar›n› ar›yorlar.

- Mesela bugün bak›yoruz ABD insan haklar› raporu yay›nl›yor, Türki-ye’deki iflkenceden, insan haklar› ihlallerinden, Kürt halk› üzerindeki bask›-lardan falan bahsediyor ama halbuki flunu herkes biliyor ki kontrgerillay›kuran, iflkenceciler, katiller yetifltirip e¤iten, halk› daha çok katletsinler diyeonca silah› oligarfliye veren, halka karfl› yap›lan provokasyonlarda ajanla-r›yla do¤rudan rol oynayan, darbeler yapt›r›p cuntalar kuran ayn› ABD. Me-sela bugün yine insanl›k için tehlikeli deyip Irak’ta kitle imha silahlar› ara-yan, Saddam’›n yata¤›n›n alt›na kadar bakmaya giden emperyalizmin elin-de atomundan, nötron, hidrojen bombas›na, kimyasal silahlara kadarIrak’takinden binlerce kat fazla silah ve bomba var. Kendisinde olunca birfley yok ama tam boyunduru¤u alt›na alamad›¤›, ç›karlar›n›n çat›flt›¤› birin-de oldu mu çok tehlikeli oluyor. Bunu bahane ederek sald›rabiliyor.

- fiimdi arkadafllar böyle emperyalizm sömürüdür, savaflt›r, tekellerdirfalan diyoruz da flunu biraz bafltan alal›m isterseniz.

Lenin, “Emperyalizmin olanakl› en k›sa tan›m›n› yapmak gerekseydi,

Halk S›n›f› 109

66

emperyalizmin kapitalizmin tekelci aflamas› oldu¤unu söylerdik” diyor,ancak bunun onu tan›mlamak için yeterli olmayaca¤›n› söyleyerek onundaha genifl bir tan›m›n› yap›yor: “Emperyalizm, tekellerin ve mali serma-yenin egemenli¤inin ortaya ç›kt›¤›, sermaye ihrac›n›n birinci plandaönem kazand›¤›, dünyan›n uluslararas› tröstler aras›nda paylafl›lmas›n›nbafllam›fl oldu¤u ve dünyadaki bütün topraklar›n en büyük kapitalist ül-keler aras›nda paylafl›lmas›n›n tamamlanm›fl bulundu¤u bir geliflme afla-mas›na ulaflm›fl kapitalizmdir”.

Elbette bir de emperyalizmi bu ekonomik tan›m›n›n d›fl›nda, bunun siya-sal üst yap›ya nas›l yans›d›¤›, s›n›flar aras› iliflkileri nas›l etkiledi¤i, hangi de-¤iflikliklerle yol açt›¤› gibi yanlar›yla birlikte ele almak gerekir. Lenin de za-ten bu yanlar›n gözard› edilerek emperyalizmin tam olarak tan›mlan›p, kav-ranamayaca¤›n› söylüyor. fiimdi emperyalizmi daha genifl olarak ele alma-dan önce k›saca tekel öncesi dönemi bir özetlersek iyi olur san›yorum. Ka-pitalizm nas›l ortaya ç›km›fl, dünden bugüne ne de¤iflmifl, kapitalizmin ileri-cili¤i, demokrasisi nedir? Mesela serbest rekabetçi yani tekel öncesi dönem-de kapitalizm ilericiydi diyoruz. Peki neden öyleydi de sonra gericileflti?

- fiimdi ben önce basit bir benzetme yapay›m. Mesela toprak a¤as›n›noldu¤u bir köyü düflünelim. A¤a ne yap›yor? Köylülerin üretti¤i ürünün bü-yük bölümüne el koyuyor, onlar› kar›n toklu¤una tarlas›nda çal›flt›r›yor,karfl›l›¤›nda da para de¤il, yine mal veriyor. Diyelim ki biz de bu köyde birdükkan açt›k. Dükkan›m›zda çeflit çeflit g›da maddeleri, giyecekler, ev eflya-lar› falan var. fiimdi biz bunlar› ne kadar çok satabilirsek o kadar çok kaza-n›r›z de¤il mi? Ama satam›yoruz. Neden? Çünkü köylülerin üretti¤i bütünürüne a¤a el koyuyor. Köylü karn›n› zor bela doyurabiliyor. Dolay›s›yla biz-den ya hiç al›fl verifl yapam›yor ya da çok s›n›rl› ufak tefek fleyler alabiliyor.Diyelim ki a¤aya bir fleyler sat›yoruz ama onun da bizden alabilecekleri s›-n›rl›d›r. Belki a¤a bizi köyde de istemez. Çünkü varsa köylünün cebinde üçkurufl ona da kendisi el koymak ister ya da köylülerin gözünün önünde öy-le çeflit çeflit mallar›n, yiyecek, giyeceklerin olmas›n› istemez. Bunlara im-renen köylülerin kendisine karfl› baflkald›raca¤›n›, üründen daha çok payisteyece¤ini düflünüp bizi oradan kovabilir, hatta direnirsek bizi ezmeye, öl-dürmeye bile kalkar. Yani bizim ç›kar›m›zla a¤an›n ç›kar› çat›fl›r. Biz nas›ldüflünürüz? A¤a olmasa, toprak köylülerin olsa, ürettikleri ürün onlara kal-sa, bunu sat›p bizden çok daha fazla al›fl verifl yapabilirler. Ama bunun içinönce a¤an›n kurdu¤u sistemin y›k›l›p köylülerin özgürleflmesi gerekir.

fiimdi tabii bunu daha genifl ölçekli düflünün. Bir yanda feodal düzenöbür yanda sadece ticaret yapan de¤il, meta da üreten burjuvazi, yani ge-liflen kapitalizm. Burjuvazinin ürettiklerini satmas› ve daha çok iflçi çal›flt›-r›p daha çok üretmesi için köylülerin özgürleflmesine ihtiyac› var. Bu nok-tada eski sistemle yani feodal düzenle yeni düzen yani geliflmeye baflla-yan kapitalizm çat›flmaya bafllar. Eski üretim iliflkileri geliflmekte olan ye-ni üretim iliflkilerinin önünde engeldir. Eski düzenlerini korumak isteyenfeodal s›n›flar gerici kurum ve ideolojileri savunurken, yeni düzenin tem-

110 Halk S›n›f›

silcileri burjuvazi ilerici rol üstlenir. Feodalizmi y›kmak isteyen burjuvazikendi ideolojisini de üretir. Özgürlük, eflitlik, kardefllik slogan›yla ezilenhalklar› arkas›na al›r. Sonra biliyorsunuz kapitalizmin geliflti¤i ülkelerdeburjuvazinin önderli¤inde feodal s›n›flara karfl› pek çok iç savafllar yaflan-m›flt›. Ço¤u ülkede feodal düzen bu savafllar sonunda zora dayal› olaraky›k›l›r, burjuvazi iktidar› ele geçirir. Bunlara da burjuva demokratik dev-rimleri deniyor. Baz› ülkelerde ise y›k›laca¤›n› anlayan feodaller burjuva-ziyle anlaflma yoluna giderek varl›¤›n› sürdürmeyi sa¤layacak imtiyazlarkarfl›l›¤›nda iktidar› burjuvaziye terk etmeye, paylaflmaya raz› oluyor. Sa-vafl› göze alamayan burjuvazi de bunu kabulleniyor. Feodal sistem de altyap›da büyük ölçüde tasfiye edildi¤i için feodal düzenin temsilcilerine ta-n›nan imtiyazlar kapitalizmin geliflmesinin önünde engel olmaktan ç›k›-yor. ‹ngiltere’de, Belçika’da oldu¤u gibi baz› kapitalist ülkelerde kraliyethanedanlar› yönetimdeki etkilerini büyük ölçüde yitirerek sembolik olarakvarl›klar›n› sürdürüyorlar. Bu arada tabii kapitalizmin geliflmesi uluslaflmasürecini de bafllat›yor ve ulusal devletlerin de ortaya ç›kmas›na yol aç›yor.Ulusal bilinç, öncelikle kendi pazar›n›, yani sahip oldu¤u topraklar› baflkaülkelerin burjuvazisine karfl› korumak isteyen burjuvazide olufluyor. Bu-nun için s›n›rlar› kesin olarak belli olan ve koruma alt›na ald›¤› ulusal dev-letini kuruyor. Yaln›z kapitalizmin biraz daha geriden geliflmeye bafllad›¤›Do¤u Avrupa ve Rusya’da kapitalist devletler tek bir ulus devleti olarakde¤il de, bir ulusun egemenli¤i alt›nda farkl› uluslar›n da yer ald›¤› çokuluslu devletler olarak ortaya ç›k›yor.

- Yaln›z benim anlamad›¤›m bir nokta var. fiimdi burjuvazi özgürlük,eflitlik, kardefllik slogan›yla iflçilerin, hatta yer yer köylülerin deste¤ini ya-n›na alarak iktidar› ele geçiriyor. Okuduklar›mdan hat›rlad›¤›m kadar›ylabunlar 1600-1700’lü y›llarda yaflan›yor. Emperyalizm aflamas›na gelince-ye kadar yani 1890’l› y›llara kadar burjuvazi ilericiydi diyoruz. Oysa bu dö-neme gelinceye kadar da iflçiler alabildi¤ine sömürülüyor, 18-20 saatlerekadar çok pis, sa¤l›ks›z koflullarda hiç bir güvencesi olmadan köle gibi ça-l›flt›r›l›yorlar. Halktan yüz binlerce insan salg›n hastal›klardan, açl›k ve se-faletten ölüyor. fiimdi bu burjuvazinin özgürlük, eflitlik, kardefllik slogan›y-la, onun ilericili¤iyle çeliflmiyor mu?

- Hakl›s›n Serpil. Yaln›z meseleyi bir s›n›f›n di¤er s›n›flar üzerindeki bas-k›s›yla, sömürüsüyle ele al›rsan o zaman s›n›fl› toplumlar ortaya ç›kt›ktansonra tarihin her hangi bir kesitinde hiç bir s›n›f ilerici rol üstlenmemifltirsonucuna gidersin. Mesela burjuvazi feodalizmi y›kmak için ayakland›¤›n-da dahi sömürücü durumundad›r. ‹ktidar› ele geçirmeden önce de çal›flt›r-d›¤› iflçileri sömürmüyor muydu? Ama flunda hakl›s›n: feodalizmi y›kmaaflamas›nda özgürlük, eflitlik, kardefllik slogan›n› kullanm›fl bu sloganla fe-odal egemenlere karfl› mücadelesinde halk› arkas›na alm›flt›r, ancak ikti-dar› ele geçirdikten sonra bu sefer egemen s›n›f olarak kendisi zulüm uy-gulamaya bafllam›flt›r. Yani ikiyüzlü, riyakard›r. Ama zaten ad› üstünde,burjuva demokratik devrimleri diyoruz; yani demokrasi, demokratik hak-

Halk S›n›f› 111

lar burjuvazi için vard›r, halk yine ezilen, sömürülen durumundad›r. Onla-r›n elde etti¤i tek hak topra¤a ba¤›ml›l›ktan kurtulmakt›r. Ama burjuvaziyine de ilerici konumdad›r. Çünkü burada ilericilik ya da gericili¤in ölçüsüburjuvazi ile proletarya aras›ndaki iliflkilerde eflitlik, hakkaniyet, sömürü-nün az ya da çok olup olmamas› de¤ildir. O sefalet, yoksulluk, yo¤un sö-mürü ortam›na ra¤men burjuvazi yeni düzeni, yani kapitalizmi dolay›s›ylaüretici güçleri gelifltiren durumundad›r. Kapitalizmin rekabet koflullar› bi-limde, teknolojide ve pek tabii üretim araçlar›nda h›zl› bir geliflme yarat›r,üretim h›zla toplumsallaflmaya bafllar. Üretim araçlar›n›n geliflmesi bun-lar› kullanan iflçi s›n›f›n› da gelifltirir. Üretici güçlerin geliflimi ve üretimintoplumsallaflmas› 1850’lere do¤ru ileride bilimsel sosyalizm kuram›n›noluflmas›na esin kayna¤› olacak ütopik sosyalizm denilen ilk sosyalist dü-flüncelerin yani iflçi s›n›f› ideolojisinin de ortaya ç›kmaya bafllamas›na yolaçar. Bundan sonra burjuvazi ile hak, adalet arayan iflçi s›n›f› aras›nda s›-n›f savafllar› giderek daha da fliddetlenir. Marks ve Engels, iflçi s›n›f›n›n buiki büyük önderi ise sosyalizmi bilimsel temellere oturturlar. Toplumlar›nve kapitalizmin geliflme yasalar›n› çözümlerler ve gelece¤in yani sosyalisttoplumun nas›l biçimlenece¤ini ortaya koyarlar. Onlar›n görüflleri iflçi s›-n›f› aras›nda h›zl› bir bilinçlenme yarat›r ve kendi iktidarlar›n›, gelece¤intoplumunu kurmak için sa¤lam bir pusulaya sahip olurlar.

fiimdi burada önce serbest rekabetçi dönemin özelliklerine ve nas›l em-peryalizme dönüfltü¤üne de¤inelim. Evet Ömer sen devam et istersen.

- Burjuvazinin ilk öncüllerini el zanaatkarlar› ve tüccarlar oluflturuyor. Elzanaatkarlar› bafllang›çta evde veya küçük atölyelerinde kendi bafllar›naveya aileleriyle basit üretim araçlar› ve insanlar›n giyecek, ev aletleri gibiçeflitli ihtiyaçlar›n› üreten insanlard›r. Bunlar ürettiklerini do¤rudan kendi-leri müflterilerine veya tüccarlara satarlard›. Zamanla bunlar yanlar›ndagiderek artan say›da iflçi ve kalfa çal›flt›rmaya bafllarlar. Tabii iflçi çal›flt›r-maya bafllay›nca iflin içine art› de¤er yani iflçilerin sömürüsü girer. Üreti-mi art›rd›kça sömürü de artar ve bu küçük atölyeler giderek 3-5 kiflinin da-ha sonra 5-10 ve daha fazla iflçinin çal›flt›¤› iflletmelere dönüflmeye bafllar.Tabii bu süreç feodalizm y›k›l›p burjuvazi iktidara geldikten sonra çok da-ha h›zlan›r. Art›k 40-50 ve daha fazla iflçi çal›flt›ran iflletmeler ortaya ç›kar.

fiimdi bafllang›çta pazar genifltir, üretilen metalara talep yüksektir, do-lay›s›yla talebin en çok oldu¤u üretim dallar›nda o mallar›n üretimine so-yunan da çok olur. Üretim talebin yüksek oldu¤u bu alanlarda h›zla artma-ya bafllar. Bafllang›çta talep üretilenden yani arzdan fazla oldu¤u için so-run yoktur. Üretilen metalar al›c› bulur. Bu dönem burjuvaziyle iflçi s›n›f›-n›n çeliflkilerinin de nispeten yumuflak oldu¤u dönemdir. Ancak bir süresonra yo¤un üretim nedeniyle pazar doymaya, yani talep azalmaya bafl-lar. Talep azal›nca üretilen meta elde kalmaya bafllar. Rekabet burada dadevreye girer ve burjuvazi üretti¤i mal›n elinde kalmamas› için ayn› mal›üreten di¤erlerinden daha ucuz satmaya bafllar. Ama bu iflin sonu yoktur,çünkü herkes kendi mal› al›ns›n diye di¤erlerinden daha ucuza satmak is-

112 Halk S›n›f›

ter. Öyle bir noktaya gelinir ki art›k burjuvazi üretti¤i maldan art› de¤er el-de edemez noktaya gelmeye, yani kar edememeye bafllar. Bu onun y›k›-m›d›r. O zaman iflçi ücretlerini düflürmeye ve iflçi ç›karmaya bafllar, bu ay-n› zamanda iflsizli¤in, yoksullu¤un artmas›, burjuvaziyle iflçi s›n›f› aras›n-daki çeliflkilerin keskinleflmeye bafllamas› demektir. Ama iflçi ç›karma, ifl-çi ücretlerini düflürme de bir ço¤unu kurtarmaz ve iflaslar ço¤al›r. ‹flaslarbunal›m›n daha derinleflmesi demektir. Bu arada burjuvazinin bir k›sm›baflka üretim dallar›nda yat›r›ma yönelir. Bu dönemde s›n›f çat›flmalar› dafliddetlenir, ayaklanmalar olur. Bu ayaklanmalar burjuvazi taraf›ndan flid-det ve kanla bast›r›l›r.

Bir süre sonra bu bunal›m ve kaos dönemi sona ermeye bafllar. Çünküiflaslar ve düflürülen üretim nedeniyle pazara sürülen meta yani arz tekrartalebi karfl›lamamaya bafllar ve tekrar bafla dönülür. Yani üretim tekrar ar-t›r›l›r, yeniden yat›r›mlar yap›l›r, ifl alanlar› aç›l›r, iflsizlik azalmaya bafllarvs. flimdi bu durum kapitalizmin kaç›n›lmaz geliflme yasas›d›r. Piyasay›belirleyen arz-talep dengesidir. Kapitalizmin bu kriz ve bunal›m dönemle-ri 20-30 senede bir tekrarlan›r. Ama buna ra¤men bilimle birlikte teknolo-ji de geliflir. Üretimde daha ileri üretim araçlar› ve daha fazla iflçi kullan›l-maya bafllan›r. Kapitalizm büyümeye, geliflmeye devam ederken, buna-l›m dönemlerinde ayakta kalmay› baflarabilen ve kapitalizmin yaratt›¤› f›r-satlar› iyi de¤erlendiren burjuvalar giderek güçlenirler. ‹leride tekellerioluflturacak olan büyük iflletmeler ortaya ç›kmaya bafllar.

Marks ve Engels kapitalizmin bu geliflmesini takip ederler ve giderekyo¤unlaflan üretimle birlikte kapitalizmin geliflmesinin bir noktas›nda ar-t›k mevcut üretim iliflkilerinin üretici güçlerin gelifliminin önünde engelolmaya bafllayaca¤›n›, yani tekelleflmeyle kapitalizmin ömrünü tamamla-yaca¤›n›, burjuvazinin ilerici misyonunun sona erece¤ini, devrevi kriz dö-nemlerinin sürekli bir kriz ve bunal›ma dönüflece¤ini, ve bunal›m dönemi-nin iflçi s›n›f›n›n iktidar›yla sonuçlanaca¤›n› öngörürler. Burada art›k kapi-talizm ve burjuvazi eskiyi, iflçi s›n›f› ve onun ideolojisi, kuraca¤› sosyalisttoplum ise yeniyi temsil etmektedir. Eski düzeni savunan burjuvazi gerici-leflirken, yeni düzeni savunan iflçi s›n›f› ilerici rol üstlenir.

Marks ve Engels’e göre devrim önce kapitalizmin en geliflmifl oldu¤uAvrupa ülkesinde bafllayacak ve buradan tüm Avrupa’ya yay›lacakt›r.Marks ve Engels’in bu görüflü o günün koflullar›nda kapitalizmin geliflmeseyrine göre yanl›fl de¤ildir, ancak yan›ld›klar› nokta yaflad›klar› süreçtekapitalizmin öne sürdükleri sürekli bunal›m dönemine girdi¤ini sanmal›-d›r. Marks ömrünün sonuna do¤ru bu konuda yan›ld›klar›n› anlar, hattadevrimin kapitalizmin daha az geliflmifl oldu¤u ama bunal›mlar›n daha de-rin yafland›¤› Avrupa’n›n do¤usundaki ülkelere kayabilece¤ini söyler.

- Peki Marks’tan sonra tekelleflmeyle birlikte kapitalizm sürekli bunal›mdönemine girmesine ra¤men, tekelleflmenin yani emperyalizmin ilk orta-ya ç›kt›¤› Avrupa’n›n geliflmifl kapitalist ülkelerinde neden devrim gerçek-leflmiyor?

Halk S›n›f› 113

- ‹flte o noktada emperyalistleflme içsel bir olgu olarak geliflmifl kapita-list ülkenin sürekli bunal›m›n›n bir nedeni olur ve çöküflünü haz›rlar, amaayn› zamanda geliflmekte olan kapitalist ülkeler ve sömürgeler için d›flsalbir olgu olarak sömürünün bir arac› haline gelerek kapitalizmin bunal›m›-n› hafifletmesinin ve atlatmas›n›n da bir nedeni haline gelir. Tabii Marksve Engels’in daha sonra kapitalizmin böyle bir de¤iflim ve geliflme göste-rece¤ini bilebilmeleri için biraz kahin olmalar› gerekirdi. Ama yine deMarks’›n devrimin en geliflmifl kapitalist ülkelerin d›fl›nda do¤uya kayabi-lece¤ini söylemesi bir ölçüde böyle bir geliflme yaflanabilece¤ini de önce-den sezebildi¤ini gösteriyor.

Kapitalizmin tekelleflmeyle birlikte geldi¤i en son aflamas›n› yani em-peryalizmi bilimsel olarak tüm yanlar›yla ortaya koyan Lenin’dir. Ancakondan önce de kimi burjuva ve Marksist iktisatç›lar kapitalizmdeki de¤ifli-mi ve tekelleflmeyi fark etmifller, bütünlüklü bir bilimsel sonuca varama-salar bile yapt›klar› çeflitli araflt›rmalardan Lenin de yararlanma olana¤›bulmufltur. Lenin, “Kapitalizmin En Yüksek Aflamas› Emperyalizm” adl›broflüründe, kapitalizmin bu son aflamas›n›n özelliklerini alt bafll›klar alt›n-da bilimsel veri ve istatistiklerle ortaya koyar. Bu arada kitab› okumayan-lar›n›z da bunu okursa iyi olur. fiimdi bafll›klar alt›nda bunlar›n neler oldu-¤unu k›saca özetleyelim. Evet Selma buray› da sen anlat istersen.

- Lenin’in broflüründe emperyalizmi ele al›rken izledi¤i s›ralamaya göregidelim. Zaten büyük ölçüde de onun bu broflüründen yararlanaca¤›z.

I-ÜRET‹M‹N VE SERMAYEN‹N YO⁄UNLAfiMASI, TEKELLER‹N ORTAYA ÇIKMASILenin kapitalizmin bu yeni aflamas› için “Sanayiin ola¤anüstü geliflme-

si ve üretimin gittikçe daha büyük iflletmelerde büyük bir h›zla yo¤unlafl-mas› süreci, kapitalizmin en karakteristik özelliklerinden biridir” diyor vetekelleflmenin nas›l geliflti¤ine iliflkin çeflitli ülkelerden istatistiklerle ör-nekler veriyor.

Örne¤in Almanya’da “‹flletmelerin yüzde 1’inden az›, toplam buhar veelektrik gücünün dörtte üçünden fazlas›n› elinde bulundurmaktad›r! Top-lam iflletmelerin yüzde 91’ini oluflturan 2,97 milyon küçük iflletme (en çokbefl ücretli iflçi çal›flt›ranlar) toplam buhar ve elektrik gücünün sadece yüz-de 7’sine sahiptir! Birkaç on bin büyük iflletme her fleydir; milyonlarca kü-çük iflletme ise hiçbir fley. 1907’de Almanya’da bin ya da daha fazla iflçiçal›flt›ran iflletmelerin say›s› 586 idi. Bunlar toplam iflçi say›s›n›n neredey-se onda birini (1,38 milyon), toplam buhar ve elektrik gücünün yaklafl›küçte birini (yüzde 32) kullan›yorlard›...”

Lenin, Kuzey Amerika’da da kapitalizmin ayn› geliflmeyi gösterdi¤initespit ediyor:

(...) “Modern kapitalizmin bir baflka ileri ülkesinde, Kuzey Amerika Bir-leflik Devletleri’nde üretimin yo¤unlaflmas› daha da h›zl› geliflmektedir. ...1904’te y›ll›k üretimleri 1 milyon dolar ve üstünde olan 1900 büyük ifllet-

114 Halk S›n›f›

me vard› (216.180 iflletmenin 0,9’u); bu iflletmelerin çal›flt›rd›¤› iflçi say›s›1,4 milyondu (toplam 5,5 milyonun yüzde 25,6’›) ve y›ll›k üretimleri 5,6milyard› (toplam 14,8 milyar›n yüzde 38’i).”

Befl sene sonra yani 1909’da ise, “Ülkedeki bütün giriflimlerin toplamüretiminin neredeyse yar›s›, toplam iflletmelerin yüzde birinin elindedir!

Lenin yapt›¤› bu araflt›rmalardan sonra flu sonuca var›r:“Buna göre tekellerin tarihinin en önemli sonuçlar› flöyledir: 1) 1860-

1870: Serbest rekabetin geliflmesinde en yüksek nokta; tekeller belli belir-siz embriyonlar halindedir. 2) 1873 bunal›m›ndan sonra karteller önemliölçüde gelifliyor; fakat hala istisnai ve kal›c› de¤il geçici olgular durumun-dad›r. 3) 19. Yüzy›l›n sonunda görülen yükselme ve 1900-1903 bunal›m›:Karteller bütün ekonomik hayat›n temeli haline geliyorlar. Kapitalizm em-peryalizme dönüflmüfltür.

Karteller sat›fl koflullar›, ödeme vadeleri vs. üzerine anlaflmalar yap›yor-lar. Pazarlar› bölüflüyorlar. Üretilecek ürünlerin miktar›n› sapt›yor, fiyat›n›belirliyorlar. Karlar› çeflitli iflletmeler aras›nda bölüfltürüyorlar vs.

Almanya’daki kartel say›s› 1896’da yaklafl›k 250 olarak; 1905 y›l›nda ise12.000 iflletmeyi içine alan 385 kartel olarak tahmin edilmekteydi. ... Ame-rika Birleflik Devletleri’nde tröstlerin say›s› 1900’de 185, 1907’de 250 olaraktahmin edilmiflti. (...) Karteller ve tröstler, ço¤u durumda bir sanayi kolun-daki toplam üretimin onda yedisi ya da sekizini ellerinde toplamaktad›r.

(...) Rekabet tekele dönüflüyor. Bunun sonucu, üretimin toplumsallafl-mas›nda dev bir ilerlemedir. Özellikle teknik bulufllar ve yetkinleflmelersüreci de toplumsallaflmaktad›r.

Bu durum, birbirini tan›mayan ve bilmeyen bir pazar için üretim yapanda¤›n›k patronlar›n o eski rekabetinden çok farkl›d›r. Yo¤unlaflma flimdi-den öyle ilerlemifltir ki, herhangi bir ülkedeki ya da bir çok ülkedeki, hatta,daha sonra görece¤imiz gibi, bütün dünyadaki hammadde kaynaklar›n›n(örne¤in demir rezervlerinin) yaklafl›k bir hesab›n› yapmak mümkün ol-maktad›r. Mesele sadece hesap yamakla kalm›yor, ayn› zamanda bütün bukaynaklar dev tekeller taraf›ndan ele geçiriliyor ve bir elde toplan›yor. Pa-zar›n tahmini bir hesab› yap›ld›ktan sonra bu pazar birlikler aras›nda yap›-lan sözleflmelerle ‘paylafl›l›r’. Kalifiye iflgüçleri tekellefltirilir, en iyi mühen-disler ifle al›n›r, ulafl›m araçlar› ele geçirilir. -Amerika’da demiryollar›, Av-rupa ve Amerika’da denizcilik iflletmeleri- Kapitalizm, emperyalizm aflama-s›nda, üretimi en kapsaml› toplumsallaflmas›n›n efli¤ine götürmekte, kapi-talistleri deyim yerindeyse bilinç ve iradeleri d›fl›nda, tam serbest rekabet-ten tam toplumsallaflmaya geçifli temsil eden yeni bir toplumsal düzeneçekmektedir. Üretim toplumsallafl›yor, fakat mülk edinme özel kalmaya de-vam ediyor. Toplumsal üretim araçlar› küçük bir az›nl›¤›n mülkiyetinde ka-l›yor. fieklen kabul edilen serbest rekabetin genel çerçevesi varl›¤›n› sürdü-rüyor ve bir avuç tekelcinin halk›n geri kalan k›sm› üzerindeki bask›s› yüzkez daha a¤›r, daha hissedilir ve daha dayan›lmaz hale geliyor.”

Emperyalizm dedi¤imiz olay›n temeli esas›nda iflte kapitalizmdeki bu

Halk S›n›f› 115

tekelleflmedir. Ancak bunun yan›nda baflka de¤iflik özellikleri de ortaya ç›-kar. Onlara da isterseniz k›saca de¤inelim. Bunlardan biri bankalar›n busüreçteki yeni ifllevlerinde ve ortaya mali oligarflinin ç›kmas›nda görülür.

II-BANKALARIN YEN‹ ROLLER‹ VE MAL‹ OL‹GARfi‹Bankalar ilk ortaya ç›kt›klar›nda bir nevi arac› durumundad›rlar. Ödeme-

lerde arac›l›k ederler, toplad›klar› paralar› burjuvazinin hizmetine vererekat›l durumdaki paray› sermayeye çevirirler. Ancak kapitalizmin geliflme-siyle birlikte bankalar›n ifllevi, yap›s› da de¤iflmeye bafllar. Lenin bankala-r›n bu yeni rolü için flöyle diyor:

“Bankac›l›k geliflti¤i ve az say›da kuruluflun elinde yo¤unlaflt›¤› ölçüde,bankalar mütevaz› arac›lar olmaktan ç›k›p, bütün kapitalistlerin ve küçükgiriflimcilerin bütün para sermayelerini ve belli bir ülkenin ya da bir çokülkenin üretim araçlar›n› ve hammadde kaynaklar›n›n büyük k›sm›n› elle-rinde tutan güçlü tekelcilere dönüflürler. Çok say›da mütevaz› arac›n böy-le bir avuç tekelciye dönüflmesi, kapitalizmin kapitalist emperyalizme dö-nüflmesinin temel süreçlerinden birini oluflturur.”

Bankalar›n tekelleflmesi üzerine Lenin flöyle bir örnek veriyor: “1909 sonunda 9 büyük Berlin bankas›, kendilerine ba¤l› kurulufllarla

birlikte 11,276 milyar mark, yani toplam Alman banka sermayesinin yak-lafl›k yüzde 83’ünü idare etmekteydi. Kendisine ba¤l› bankalarla birlikte 3milyar mark› idare eden Deutsche Bank, Prusya Demiryollar› ‹daresi’ninyan›nda Eski Dünya’n›n en büyük ve en ademi merkezileflmifl sermaye bi-rikimidir.”

Böyle büyük bir sermaye gücünü elinde tutan bankalar kredi ve faiz sis-temini kullanarak, elindeki sermayeden yararland›r›p, yararland›rmamak-la kapitalistler üzerinde denetim kurmaya, onlar› kontrol etmeye bafllar,hatta karlar›n› belirleme gücünü elde ederler. Bütün kapitalistleri, toplu-mun ticari ve endüstriyel faaliyetlerini kendilerine ba¤›ml›laflt›r›rlar. “Herhalükarda, bütün kapitalist ülkelerde, bankac›l›k yasalar› ne olursa olsun,bankalar›n sermaye yo¤unlaflmas› ve tekellerin oluflmas› sürecini muaz-zam ölçüde h›zland›rd›¤› ve güçlendirdi¤i aç›kt›r.”

Mali sermayenin oluflumunu ise Lenin flöyle özetliyor: “Üretimin yo¤unlaflmas›, bunun sonucu olarak tekeller, sanayi ile ban-

kalar›n kaynaflmas› ya da iç içe geçmesi-iflte mali sermayenin oluflum ta-rihi ve bu kavram›n içeri¤i budur”.

Kapitalizmde tekelleflme sonuç olarak sanayi sermayesi ile banka ser-mayesinin iç içe geçmesine ve bu mali sermayeyi denetiminde bulundu-ran küçük bir az›nl›¤›n›n yani mali oligarflinin ortaya ç›kmas›na yol açar.Emperyalist ekonominin esas efendileri iflte bu banka sermayesi ile sana-yi sermayesinin iç içe geçerek oluflturdu¤u mali sermayeyi kontrol edenmali oligarfli di¤er bir ad›yla finans oligarflisidir.

- Sabanc›’lar›n, Koç’lar›n, hatta biraz palazlanan bir kapitalistin hemenneden kendi bankas›n› kurdu¤u ya da bir bankaya ortak oldu¤u daha iyi

116 Halk S›n›f›

anlafl›l›yor flimdi.- Elbette ne kadar büyük mali sermayeyi kontrol edebilirsen onun saye-

sinde çok daha büyük bir sermayeyi de kontrol alt›na alabilirsin. Halk›m›zhani der ya “para paray› çeker” diye, ona benziyor. “Yönetici ana flirketi,ana flirket tali flirketleri, onlar da kendilerine ba¤l› torun flirketleri vs. de-netler, öyle ki, fazla büyük olmayan bir sermaye ile üretimin dev alanlar›-na hükmetmek mümkündür; çünkü denetim için sermayenin yüzde 50’si-ne sahip olmak yetiyorsa, yöneticinin, flirkete ba¤l› torun flirketlerin 8 mil-yonluk sermayesini denetleyebilmek için 1 milyona sahip olmas› yeter. Bubirbirine geçme durumu daha da ilerledi¤inde, -bu 1 milyonla- 16 milyo-nu, 32 milyonu vs. denetleyebilir”

Lenin ise “gerçekte, bir anonim flirketin ifllerine egemen olmak için his-selerin yüzde 40’›na sahip olman›n yetti¤ini” söylüyor. Hatta bu oran bu-gün hisse senetleri küçük parçalara bölünüp çok daha genifl kesimlere da-¤›t›ld›kça çok daha düflük bile olabiliyor. Çünkü küçük hisselere sahip yüz-lerce hatta binlerce kiflinin biraraya gelmesi genellikle mümkün olama-maktad›r. Dolay›s›yla diyelim ki yüzde 30-40 hisseye sahip olanlar flirketinyönetim kuruluna kendilerini rahatl›kla seçtirmektedirler. Ana flirketin yö-netim kurulunu elinde bulunduran bu hisse sahipleri de ana flirkete ba¤›m-l› olan onlarca hatta yüzlerce daha küçük flirketleri kontrol edebilmektedir.

- Bazen duyuyoruz mesela Sabanc› falan flirketlerinden baz›lar›n›n his-se senetlerini sat›fla ç›kar›yor, tabii bunu “halka aç›l›yoruz”, “halk› serma-yemize, kar›m›za ortak ediyoruz” falan diye balland›rarak, allay›p pullaya-rak yap›yorlar. Asl›nda tabii bu bir kand›rmaca, böylece hisse senetleri sa-yesinde piyasadan para topluyorlar. Toplad›klar› bu paray› sermaye ola-rak kullan›p satt›klar› hisse senetleri karfl›l›¤› da¤›tacaklar› kar pay›n›n bel-ki yüzlerce kat fazlas› yeni karlar ediyorlar.

- Evet o da iflte burjuvazinin sermayesini hiç bir çaba harcamadan otur-du¤u yerden büyütmesinin bir yöntemi. Nas›l olsa flirketin yönetimi yinekendisinde, her fleye kendisi karar veriyor. Hisse senetlerini alanlar›n ço-¤u flirketin ne kadar kar edip etmedi¤ini bilmez bile. Zaten flirket defterle-rinin gerçe¤i ne kadar yans›tt›¤› malum. Zarar ya da kar etmedi gösteriphiç kar pay› da¤›tmamak bile mümkün.

- Lenin yine diyor ki; “Ancak ‘ifltirakler sistemi’ sadece tekelcilerin gücü-nü muazzam art›rmaya hizmet etmez, ayr›ca onlara, hiçbir ceza korkusu ol-maks›z›n her türlü karanl›k ve kirli iflleri yapma, halk› oyuna getirme olana-¤› sa¤lar, çünkü resmen, yasalara göre, ‘ana flirket’in yöneticileri, bu anaflirkete ‘ba¤l›’ flirketin ifllerinden sorumlu de¤ildir, o ‘ba¤›ms›z’d›r, onunarac›l›¤›yla her türlü dolap ‘çevrilir”. Mesela ana flirketi bulaflt›rmadan ken-dilerine ba¤›ml› hale gelmifl yan flirketler arac›l›¤›yla her türlü kaçakç›l›k,spekülatörlük, kara para aklama, yolsuzluk, mafyac›l›k ifllerini de yaparlar.

Lenin bu geliflmelerin Rusya’daki yans›mas›n› da flöyle anlat›yor: “Böy-lece kapitalist tekellerin kurulmas›yla ba¤›nt›l› olarak bankalar›n sanayisermayesiyle kaynaflmas› Rusya’da büyük ilerlemeler kaydetmifltir.

Halk S›n›f› 117

Bir kaç elde toplanm›fl ve fiilen tekelci olan mali sermaye, flirket kuru-lufllar›ndan, emisyondan, devlet borçlar›ndan vs. çok büyük ve gittikçe ar-tan karlar elde etmekte ve bütün toplumu tekelciler yarar›na haraca kese-rek finans oligarflisinin egemenli¤ini sa¤lamlaflt›rmaktad›r.”

“Mali sermayenin, sermayenin öteki çeflitlerinin tümü üzerindeki üstün-lü¤ü, rantiyenin ve mali oligarflinin üstünlü¤ü, mali aç›dan güçlü bir kaçdevletin üstünlü¤ü anlam›na gelmektedir. (...) ‹ngiltere ve Fransa, en eskikapitalist ülkelerdir ve daha sonra görece¤imiz gibi, en fazla sömürgeyesahiptirler; di¤er ikisi, ABD ve Almanya ise, geliflme h›z› ve kapitalist te-kellerin üretimde yayg›nl›k derecesi itibariyle en ileri olan ülkelerdir. Budört ülke toplam olarak 479 milyar frank, yani dünya mali sermayesininneredeyse yüzde 80’ine sahiptir. Dünyan›n di¤er ülkelerinin neredeyse tü-mü, bu uluslararas› banker ülkelere, dünya sermayesinin bu dört ‘dire-¤i’ne flu ya da bu biçimde borçlu durumdad›r ya da haraç vermektedir.”

Lenin, bu tespitleri 1900 y›llar›n›n bafl›nda yap›yor, daha sonra bu ülke-lere irili ufakl› baflka baz› emperyalist ülkelerde ekleniyor ama esas olarak2. Paylafl›m savafl›ndan sonra yani 1945’lerden sonra ABD çok daha bü-yük bir güce ulaflarak dünya mali sermayesini birinci dereceden kontroledebilecek konuma yükseliyor. Ard›ndan da Almanya ve Japonya gibi ül-keler geliyor. fiimdi de tekelleflmenin ortaya ç›kard›¤› baflka bir geliflme-ye, sermaye ihrac›na k›saca de¤inelim.

III-SERMAYE ‹HRACITekel öncesi, yani serbest rekabetçi kapitalizm döneminde de burjuva-

zi elbetteki daha çok kar etmek için üretilen metay›, ayn› metay› henüzüretemeyen veya az üreten ülkelere de ihraç ediyordu. Ancak üretimin de-vasa ad›mlarla yo¤unlaflmas› ve tekelleflmeyle birlikte ileri kapitalist ülke-lerde yat›r›ma dönüfltürülemeyen, at›l hale gelen bir sermaye fazlas› orta-ya ç›kt›. Burjuvazi kar›n› az tutarak, bu sermaye fazlas›n› yoksul halk›n du-rumunu iyilefltirmek için kullanabilir ama burjuvazi bunu asla yapmaz. ‹n-sanlar açl›ktan, yoksulluktan, salg›n hastal›klardan k›r›lsa bile o hep dahafazla kar etmeyi düflünür. Onun için elinde birikmeye bafllayan bu serma-ye fazlas›n› kendisine kar getirecek bir yat›r›ma dönüfltürme yolu arar. Bu-nun yolunu da kendisinden daha az geliflmifl kapitalist ülkelere ve sömür-gelerine sermaye ihraç ederek bulur. Tabii bu meta ihrac›n›n ortadan kalk-t›¤› anlam›na gelmiyor. Sermaye ihrac› bu emperyalistleflme dönemininay›rt edici yeni bir özelli¤i olarak ortaya ç›k›yor.

Burjuvazi bunu iki yolla yapar. Birincisi, borç para vermektir. Böyleceverdi¤i borca karfl›l›k ald›¤› faiz yani haraç ona yeni bir kar alan› açar. Öteyandan borç verirken “ben sana bu borcu veriyorum ama verece¤in faizd›fl›nda buna karfl›l›k ayr›ca sen benden flu mallar› da alacaks›n” dayatma-s›nda bulunur. Böylece bu ülkeye sermaye ihrac›n›n yan›nda meta ihrac›-n› da art›rarak ikili bir kar elde etme olana¤› bulur. E¤er Türkiye’nin de em-peryalist ülkelerle yapt›¤› borç anlaflmalar›na bakarsan›z bunu aç›kça gö-rürsünüz. Borç antlaflmalar› özellikle gümrük duvarlar›n›n oldu¤u dönem-

118 Halk S›n›f›

lerde hep ticaret anlaflmalar›yla birlikte gündeme gelmifltir. Bu genelliklehala da böyledir. Öyle ki bir bakars›n›z ülkede fazlas›yla üretilen, ihtiyaçduyulmayan bir ürün bile emperyalist ülkelerden ithal edilmeye bafllan›r.‹kinci yöntem ise, az geliflmifl kapitalist ülkelere ve sömürgelere do¤rudanüretim yapmak amac›yla sermaye yat›r›m› yapmakt›r. Bu ülkelerdeki ucuziflgücü ve hammadde tekelci burjuvazi için ayr› bir avantajd›r.

“...sermaye ihrac› ihracatç› ülkelerdeki geliflmeyi bir parça durdurmae¤ilimi tafl›sa da, bunun ancak tüm dünyada kapitalizmin genifllemesi vederinleflmesi pahas›na gerçekleflti¤i ortadad›r. (...) Mali sermaye tekellerdönemini yaratm›flt›r. Tekeller ise her yere tekelci ilkeleri tafl›yorlar. Ser-best pazarda rekabetin yerini karl› bir ifl anlaflmas› yapmak için ‘iliflkiler’inkullan›lmas› al›yor. ... Sermaye ihrac› meta ihrac›n› gelifltirmenin bir arac›haline gelmektedir. (...) Böylece mali sermaye, sözcü¤ün tam anlam›yla,a¤lar›n› dünyan›n bütün ülkelerine yaymaktad›r. Sömürgelerde kurulanbankalar ve bunlar›n flubeleri bu hususta önemli bir rol oynamaktad›r.”

IV-DÜNYA PAZARININ TEKELC‹ KAP‹TAL‹STB‹RL‹KLER TARAFINDAN PAYLAfiILMASITekeller geliflip büyüdükçe ülke üretiminin ve pazar›n›n büyük bölümü-

nü veya tamam›na yak›n›n› aralar›nda anlaflarak ele geçirmeye bafllarlar.Ancak bu ele geçirme sadece ülke pazar›n›n s›n›rlar›yla kalmaz. Ayn› sü-reçte tekeller dünya pazarlar›n› da olufltururlar ve uluslararas› kartelleroluflturarak dünya pazar›n› aralar›nda paylafl›rlar. Mesela elektrik sanayi-inde Alman tröstü AEG ile Amerikan tröstü General Elektrik dünya paza-r›na egemendir. Aralar›nda yapt›klar› anlaflma ile dünya pazar›n› paylafl-m›fllard›r. 1904 y›l›nda AEG tröstünün bünyesinde 200 civar›nda flirketvard›r. Bunlar›n içinde kablo, yal›tkan malzeme, elektronik eflyadan, daya-n›kl› tüketim eflyalar›ndan, otomobil ve uça¤a kadar çok çeflitli mallar üre-ten 16 imalat flirketi vard›r. Dünya pazar›nda elektrik sanayi dal›nda bun-lardan ba¤›ms›z baflka bir flirket yaflama flans› bulamam›flt›r. GeneralElektrik (GEC) ABD ve Kanada pazar›n›, AEG ise Almanya, Avusturya, Rus-ya, Hollanda, Danimarka, ‹sviçre, Türkiye ve Balkan pazarlar›n› elde eder.Tabii bu, dünya pazar›n› geniflledikçe, askeri-ekonomik güç dengelerindeoynamalar oldukça de¤iflikli¤e u¤rar.

Benzer geliflmeler di¤er pek çok sanayi dal›nda da görülür. Örne¤in1907’lerde ABD petrol tröstü Rockefeller ile Hollanda-‹ngiltere petrol trös-tü Shell aras›nda dünya pazar›n› paylaflmak için k›yas›ya bir rekabet yafla-n›r. Yine çelik, ulafl›m sektöründe, denizcilikte de ayn› geliflmeler ortayaç›kar. Dev gemi filolar› oluflturan denizcilik tröstleri dünya limanlar›n› ara-lar›nda paylafl›rlar. Örnekleri ço¤altmak mümkün ancak gerek yok herhal-de. Buradan ç›karaca¤›m›z sonuç flu; tekellerin ortaya ç›kmas›yla beraberdünya pazarlar› da bu tekeller taraf›ndan paylafl›lmaya bafllan›yor. Bualanda belli aral›klarla rekabet yaflansa da genellikle bu paylafl›m tekelleraras›nda yap›lan anlaflmalarla sonuca ba¤lan›yor. Ama bu aralar›nda birdaha hiç rekabet ortaya ç›kmayacak anlam›na gelmiyor elbette.

Halk S›n›f› 119

V-BÜYÜK KAP‹TAL‹ST GÜÇLER ARASINDA DÜNYA TOPRAKLARININ PAYLAfiILMASININ TAMAMLANMASIKapitalizm tekelleflme aflamas›na geldi¤inde, kapitalist devletler tara-

f›ndan dünya üzerinde iflgal edilmemifl, sömürgelefltirilmemifl toprak kal-mam›flt›r. Lenin bu durumu flöyle özetliyor: “‹lk kez olarak dünya paylafl›l-m›fl durumdad›r, öyle ki, bundan sonra ancak yeni paylafl›mlar söz konu-su olabilir, yani sahipsiz topraklar›n ‘ele geçirilmesi’ de¤il, topraklar›n bir‘sahip’ten ötekine geçmesi.”

- San›yorum Lenin buradan yani dünya topraklar›n›n paylafl›lmas›n›ntamamlanmas›n›n ve sömürgecili¤in yeni paylafl›mlar için savafllara yolaçaca¤› sonucuna gelmek istiyor de¤il mi?

- Evet, hat›rlarsan›z daha önce tekelci sermayenin elinde biriken serma-ye fazlas›n›, di¤er azgeliflmifl kapitalist ülkelere ve sömürgelere aktararaksömürüsünü sürdürmek için yeni olanaklar yaratt›¤›n› söylemifltik. fiimdibunu yapamazsa yani kapitalizm üretimini sürekli art›r›p kendini yenileye-mezse çöküfle gidece¤ini söylemifltik. Tabii art›rd›¤› üretimini de satacakpazar bulmas› gerekir. Bunun için özellikle kapitalist devletler 1850’lerdensonra h›zlanan bir biçimde sömürge fetihlerine bafll›yorlar. Amaç bu sö-mürgelerin yeralt›, yerüstü kaynaklar›na el koyarak alabildi¤ine sömür-mek, kapitalizmi güçlendirerek rakipleri karfl›s›nda üstün duruma geçmek-tir. Bu süreç 1876’dan sonra ise iyice h›zlan›yor. Mesela 1876’da dört bü-yük devletten Almanya, ABD, Japonya’n›n henüz hiç sömürgesi yoktur,Fransa’n›n ise yok denecek kadar azd›r. Ancak bu ülkeler bu tarihten son-ra 1914 y›l›na kadar sömürge edinmeye bafllarlar. Ancak sömürgelerin da-¤›l›m› da kapitalist ülkelerin geliflme düzeyleri ve güçleriyle orant›s›z olur.Tabii bu da ileriki süreçte sömürgeler için savafl›n da en önemli nedenle-rinden biri olacakt›r. Lenin, bunun neden böyle olaca¤›n› flöyle aç›kl›yor:

“Tekellere, rakipleriyle girifltikleri mücadelede (...) baflar› olana¤›n›, an-cak ve yaln›z sömürgelere sahip olmak sa¤lar. Kapitalizm ne kadar gelifl-miflse, hammadde eksikli¤i kendini ne kadar hissettirirse, rekabet ve dün-yada hammadde kaynaklar› için mücadele ne kadar fliddetliyse, sömürgeelde etme mücadelesi o kadar amans›zd›r. (...) Sermaye ihrac›n›n ç›karla-r› da sömürgelerin fethedilmesini dayatmaktad›r; çünkü tekeller kurarakbir rakibi saf d›fl› b›rakmak, bir siparifli üstlenmek, gerekli ‘iliflkileri’ sa¤-lamlaflt›rmak, sömürge pazar›nda daha kolay olmaktad›r (hatta ancakböyle mümkündür).

Mali sermaye temelleri üzerinde yükselen ekonomi-d›fl› üstyap›, onunpolitikas› ve ideolojisi, sömürge fetihleri güdüsünü art›rmaktad›r. ‘mali ser-maye özgürlük de¤il, egemenlik ister’ diyor Hilferding, çok do¤ru olarak.”

Bu arada sömürge edinme çabas›na ekonomik nedenlerin yan›nda top-lumsal nedenler de etken olmaya bafllar. Kapitalist devletlerde yo¤un sö-mürü alt›nda ezilen halklar patlama noktas›ndad›r ve geliflen iflçi hareketiburjuvazinin düzenini tehdit eder boyutlara ulaflmaktad›r. Dolay›s›yla içe-ride biraz olsun sömürüyü hafifletmek ama bu sömürünün yükünü debaflka yerlere aktarmak gerekir. Tabii bunu sa¤layabilecek tek fley de sö-

120 Halk S›n›f›

mürgelerdir. Sömürgesi olmayan veya az olan ise bu durumda rakiplerikarfl›s›nda ve toplumsal düzeni koruma konusunda dezavantajl› durumda-d›r. Bu da sömürge elde etme h›rs›n› kamç›layan bir faktör oluflturur.

- Evet arkadafllar emperyalizm dedi¤imiz olgunun ortaya ç›k›fl› ve1900‘lü y›llar›n bafl›ndaki ekonomik sonuçlar› özet olarak böyledir. Dersi-mizi bugünlük burada keselim haftaya ayn› konuyu çeflitli aç›lardan elealarak ifllemeye devam ederiz.

✪✪✪

✍ SINIF SÖZLÜ⁄Ü

➟ ANON‹M fi‹RKET: Anonim flirkette, flirketin sermayesi küçük parça-lara bölünmüfltür. Bu, 100, 500, 1000 ve çok daha fazla parça da ola-bilir. Her parça bir hisseyi oluflturur. Herkes elindeki pay, yani hissekadar flirket yönetiminde söz sahibidir. Yönetim kurulu hisse sahiple-rinin, yani ortaklar›n oylar›yla belirlendi¤i için bu durumda tabii elin-de en çok hisse bulunduran da bu oran kadar yönetimde güç sahibiolur. Tabii en çok hisseye sahip olanda hep tekelci burjuvazi olur.Anonim flirketler tekel öncesi dönemde de vard›. Ama esas olarak te-kelci kapitalizm döneminde tekelci burjuvazi güçlenmesinin ve sö-mürüsünü katlayarak büyütmesinin temel dayanaklar› oldu. Çünküflirket yönetimini ele geçiren di¤er hisse sahiplerinin paylar›n› da kul-lanma olana¤›n› elde ediyordu.➟ KARTEL: Ayn› mal› üreten sanayiciler aras›nda veya ayn› mal›n üre-tilmesi için gerekli mallar› üreten sanayiciler aras›nda rekabeti ortadankald›rarak tekel kurma ve daha çok kar sa¤lama amac›yla gerçekleflti-rilen anlaflma . Örne¤in, petrol üreten çeflitli flirketlerin biraraya gelipanlaflarak ortak petrol fiyatlar›n›, üretimin miktar›n›, sat›fl koflullar›n›belirlemeleri, ülke veya dünya pazar›n› aralar›nda paylaflmalar› gibi.fiirketler birbirlerinden ba¤›ms›zd›rlar. Onlar› birbirlerine ba¤layan tekfley aralar›nda belli bir süre için yapm›fl olduklar› anlaflmad›r. ➟ TRÖST: Ayn› sanayi dal›nda veya çok farkl› sanayi dal›ndaki çeflitliflirketlerin tek bir yönetim alt›nda toplanmas›d›r. Burada flirketlerinbirbirinden maddi ya da hukuksal anlamda hiçbir ba¤›ms›zl›klar› kal-maz, birbirleriyle tam anlam›yla kaynaflm›fllard›r. Bir çok flirketin böy-le tek bir yönetim alt›nda birleflmesi tröste pazarda genifl bir hakimi-yet alan› kazand›r›r, pazara diledikleri gibi egemen olma gücü eldeederler. Üretim yapt›klar› alanlara göre veya bilefliminde bulunan flir-ketlerin yap›s›na göre çeflitli isimler al›rlar. ➟ KONSORS‹YUM: En büyük ve geliflmifl tekel biçimidir. Çeflitli sanayikollar›ndaki flirketleri, bankalar›, ulaflt›rma ve sigorta flirketlerini bira-raya getirerek birbirine ba¤›ml› k›lar. Bir anlam›yla tekellerin tekelidir.Her türlü rekabeti ortadan kald›rarak fiyatlar› istedi¤i gibi belirlemeolana¤› bulur. Uluslararas› büyük ihaleleri genellikle bunlar yaparlar.

Halk S›n›f› 121

Emperyalizm - 2

- Arkadafllar geçen dersimizde emperyaliz-min neden ve nas›l ortaya ç›kt›¤›n› anlatmaya

çal›flt›k. Meseleyi esas itibariyle geliflen kapitalizmin tekelleflmesi boyu-tuyla yani ekonomik aç›dan ele alm›flt›k. fiimdi konuyu farkl› boyutlar›yla,bu tekelleflmenin ortaya ç›kard›¤› siyasi sonuçlar aç›s›ndan ele alarak iflle-meye devam edelim. Lenin, kapitalizmin ulaflt›¤› en üst aflama olarak be-lirledi¤i emperyalizmin tarihsel aç›dan yerini flöyle ifade ediyor: “Emper-yalizm, kapitalizmin özel bir tarihsel aflamas›d›r. Bu özellik üçlüdür: Em-peryalizm: 1) tekelci kapitalizmdir; 2) asalak ve çürüyen kapitalizmdir; 3)can çekiflen kapitalizmdir.”

Tekelleflme üzerinde epeyce durmufltuk zaten. Ama yine de k›saca özet-leyip birkaç farkl› noktaya da de¤inmekte fayda var san›yorum. Ne demifl-tik? Binlerce iflçiyi çal›flt›ran dev iflletmeleri bir bütün halinde holding, kar-tel, tröst, konsorsiyum gibi çeflitli adlar alt›nda birlefltiren tekeller toplamüretimin önemli bir bölümünü üreten durumuna gelirler. Hammadde kay-naklar›n› ve pazarlar› ele geçirerek aralar›nda paylafl›rlar. Bilim ve tekno-lojiyi kendi denetimlerine al›rlar. En iyi mühendisler, bilim adamlar›, tek-nik elemanlar vs. tekellere hizmet eder hale gelir. Büyük bankalar ülkede-ki para piyasas›n› denetim alt›nda tutabilecek güce ulafl›rlar. Banka serma-yesi ve sanayi sermayesinin iç içe geçip bütünleflmesiyle ortaya ç›kan ma-li oligarfli ülke ekonomisini kontrol eden tek güç haline gelir. Bu güç ayn›zamanda devletin ifllevinde de de¤iflikli¤e neden olur. fiimdi, bu nas›l birde¤iflikliktir, dersimize buradan devam edelim.

- K›saca flöyle özetleyebiliriz: Kapitalizm tekellefltikçe, tekellerin devletinyönetim organlar› üzerindeki etkinli¤i, belirleyicili¤i de artar ve sonuçtaekonomideki mali oligarflinin diktatörlü¤ü devlet üzerinde de tümüyleegemen hale gelir. Yani eski kapitalist burjuva devlet tekelci devlete dö-nüflür. Devletin tüm fonksiyonlar› art›k tekellerin ç›karlar›na göre, onlarahizmet edecek flekilde düzenlenir.

Mesela, devlet yüksek gümrük duvarlar›, kota uygulamalar› ile ithalmallara karfl› tekellerin ç›kar›n› kollar. Yani flimdi yine “serbest piyasa eko-nomisi” falan diyorlar ya asl›nda öyle bir serbestlik falan yoktur. Bunlar›tekellerin sömürüsünü kolaylaflt›rmak halk› da bu sözlerle uyutmak içinsöylüyorlar. Öte yandan halktan toplanan vergilerin önemli bir bölümü“yat›r›mlar› teflvik primi” ad› alt›nda tekellere aktar›l›r. Meta ihrac›n› art›r-malar› ve uluslararas› pazardaki paylar›n› geniflletmeleri için “ihracat› tefl-vik primleri”, düflük faizli “ucuz krediler” verilir. “Vergi muafiyetleri” ta-n›n›r. ‹flas›n efli¤ine gelen tekeller devlet deste¤i ile kurtar›l›r. Mesela ver-gi borçlar› silinir. Varsa baflka borçlar› uzun vadeli bir ödeme takvimineba¤lan›r. Yeni krediler verilir.

Devletin tekellerin devletine dönüflmesi iflçi s›n›f›n›n, köylülerin ve tüm

122 Halk S›n›f›

67

halk›n daha kolay ve daha çok sömürülmesini de beraberinde getirir. Ç›-kar›lan yasalarla, devletin askeri, polis gücünün halka bask› arac› olarakkullan›lmas› ve daha bir çok araçla tekellerin sömürüsü art›r›l›r. Sömürü-nün bu flekilde art›r›lmas› ve devletin tekellerin hizmetine girerek üretiminçok daha h›zl› bir flekilde toplumsallaflmas›n› sa¤lamas› s›n›f çeliflkilerinindaha da derinleflmesine yol açarak devrimin maddi zeminini de güçlendi-ren bir etken oluflturur.

- Yaln›z benim anlamakta zorluk çekti¤im bir fley var Selim Abi. Kapita-lizmin emperyalizm aflamas›na ulaflmas›yla hem sömürü ve yoksullaflmadaha da artm›flt›r diyoruz ama hem de bak›yoruz emperyalist ülkelerdehalk›n durumu serbest rekabetçi dönemden yani emperyalizmden öncekidurumdan daha iyi. Bu çeliflkili bir durum de¤il mi?

- Do¤ru, ilk bak›flta böyle bir çeliflki var gibi gözüküyor ama de¤il. fiöy-le: E¤er tekelleflme ulusal pazarla s›n›rl› kalsayd› bu gerçekten emekçi halkiçin korkunç bir yoksullaflmay› da beraberinde getirirdi. Ama ayn› zaman-da devrimin koflullar›n› da çok daha h›zland›r›r ve sonuçta emperyalistdevletin y›k›m›na neden olurdu. Ama geçen dersimizde de anlatm›flt›k te-kelleflme ve sömürü ulusal pazarla s›n›rl› kalmad›. Emperyalizm uluslara-ras› bir nitelik kazanarak tek bir dünya sistemi haline geldi. Yani tekellersömürge ülkeleri de emperyalizme ba¤›ml› hale getirerek tüm ülke ekono-milerini emperyalist ekonomik sistemin birer parças›, halkas› durumunagetirdi. Dolay›s›yla emperyalizm ça¤›nda tek tek ulusal ekonomilerden veulusal pazarlardan söz etmek mümkün de¤ildir. Bu tekellere sömürüyüeflitsiz olarak da¤›tma olana¤› da sa¤lar. Yani emperyalist bir ülke sömü-rüsünü sömürge ve yeni-sömürgelerinde çok daha fazla yo¤unlaflt›r›rkenkendi ülke halk›na üretimden sömürge ülke halklar›na göre daha fazla payverebilme olana¤›n› elde eder. ‹flte bu durum sömürge ve yeni-sömürgehalklar›yla emperyalist ülke halklar› aras›nda ayn› ekonomik sistemin par-çalar›n› oluflturmalar›na ra¤men aralar›nda çok farkl› bir gelir düzeyi yanisat›n alma gücünün meydana ç›kmas›na yol açar. Ama bu da elbette te-kelci burjuvazi böyle istedi¤i için olmaz. ‹flçi s›n›f› ve emekçi halklar›n mü-cadeleleriyle kazan›lm›flt›r bu haklar. Sadece al›m gücü aç›s›ndan de¤ilbugün bu ülkelerde gördü¤ümüz tüm di¤er ekonomik-sosyal-demokratikhaklar aç›s›ndan da bu böyledir. Özellikle de birinci emperyalist paylafl›msavafl›ndan sonra devrimlerin gündeme gelmesi tekellerin devrim korku-sunu daha büyütmüfl ve en az›ndan kendi ulusal pazarlar›n› korumak, dev-rimi engellemek için kendi ülke halk›na daha tavizkar davranmak zorundakalm›flt›r. Yoksa ona kalsa sömürgelerindeki sömürüsünün ayn›s›n› kendiülke halklar›na da uygulamak ister. Kald› ki emperyalist ülkelerdeki halk›ngeçmifle oranla durumlar›nda bir iyileflme oldu¤u görülse de bu onlar›ndaha öncekinden az sömürüldü¤ünü de göstermez.

- O nas›l oluyor Selim Abi, 100 sene önceki durumla bugünkü durumla-r› aras›ndaki fark aç›k olarak görülüyor.

- Peki ben sana bir örnek vereyim. ‹ki ayr› atölyede iki ayr› iflçiyi düflü-

Halk S›n›f› 123

nün. ‹kisi ayn› fleyi üretsin. Ancak biri modern üretim aletleri kullanarak 8saatte 10 gömlek üretip iflgücünün karfl›l›¤› olarak 2 gömle¤in fiyat›na eflitbir ücret als›n ve bu iflçiyi bugün çal›flan bir iflçi olarak kabul edin, di¤eriise çok daha geri bir teknik kullanarak ayn› gömlekten 5 adet üretsin ve oda iflgücünün karfl›l›¤› olarak 1 gömlek fiyat›n›n karfl›l›¤› ücret als›n, onuda 100 sene önce çal›flan bir iflçi oldu¤unu farzedin. fiimdi 2 gömlek fiya-t›n›n karfl›l›¤› ücret alan bugünkü iflçinin al›m gücü elbette di¤erine göreartm›fl olacakt›r. Ancak ayn› iflçi patron için 8 gömlek üretmiflken di¤eri 4gömlek üretmifl olacakt›r. E¤er bir gömlek diyelim ki 10 lira olsa flimdikiiflçi patron için 80 liral›k bir art› de¤er yaratm›flken, di¤eri 40 liral›k bir ar-t› de¤er yaratm›fl olurdu.

- Ama bu hesab› yaparken gömlek fiyatlar›n› hiç de¤iflmemifl gibi kabuletmiyor musun Selim Abi? Mesela e¤er gömlek fiyatlar› eskisine göre ya-r› yar›ya ucuzlam›flsa her iki iflçinin ald›¤› ücret de, yaratt›¤› art› de¤er deyine eflit olmaz m›? Biliyorsunuz teknoloji kullan›m› geliflip üretim yo¤un-laflt›kça bu üretilen metan›n birim fiyat›nda da ucuzlamaya yol açar.

- Do¤ru ama bu ucuzlama hiç bir zaman art›r›lan üretim oran›na paralelbir ucuzlama olmaz. Öyle olursa bu tekellerin kar›n›n sabit kalmas› demek-tir ki bu da durgunlu¤u, giderek kapitalizmin bunal›m›n›n derinleflmesinive çöküfle gitmesini getirir. Oysa tekeller her sene karlar›n› yani el koyduk-lar› art› de¤eri büyütürler. Ama flu var tabii tekeller karlar›n›n büyük birbölümünü kendi iç pazarlar›nda satt›klar›ndan çok, di¤er ülkelere satt›kla-r› metadan ve sermaye ihrac›ndan elde ederler. Ama bu iç pazar da sömü-rünün eskiye göre azald›¤› anlam›na da gelmez. Aksine tekelci burjuvaziemperyalist ülke halklar› üzerindeki sömürüsünü de sürekli art›rma yolu-na gider.

Dikkat edin sosyalist sistemin çözülüp da¤›lmas›ndan bu yana son 10-15 senedir emperyalist ülkelerde mücadeleyle kazan›lan haklar sürekli ge-ri al›nmaya çal›fl›l›yor. Avrupa ülkelerinin büyük ço¤unlu¤unda “sol”,“sosyalist” maskeli hükümetler oldu¤u halde bütçede e¤itime, sosyalhaklara ayr›lan paylarda sürekli k›s›tlamaya gidiyorlar. Üretimin artmas›,maliyetin ucuzlamas› ve iflsizli¤in büyümesine ra¤men burjuvazi ifl saat-lerinin azalt›lmas› talebine karfl› bütün gücüyle direniyor hatta eskiden ol-du¤u gibi tekrar cumartesileri bile çal›fl›lmas›n› istiyor. Part-time, yani sü-reklilik arz etmeyen çal›flma sistemini gelifltiriyor. Sendikas›zlaflt›rma içinbüyük çabalar harc›yor. Her gün izliyoruz grevler, protestolar eksik olmu-yor. En son Fransa ve Almanya’da iflsizler bile ayakland›.

Peki emperyalist hükümetler bu hak gasplar›n› yapma cesaretini nere-den al›yorlar? Çünkü sosyalizm prestij kayb›na u¤ram›fl, emperyalizm mo-ral üstünlü¤ü ele geçirmifl, bu ülkelerde devrim ihtimali daha da uzak birihtimal haline gelmifl. Tekelci burjuvazide bu durumu de¤erlendirmeyeçal›fl›yor. ‹flte bu durum bile kimilerinin büyük hayranl›k besledi¤i emper-yalist sistemin asl›nda nas›l bir çürümeyi, kokuflmufllu¤u içinde bar›nd›r-d›¤›n› gösteren yanlardan biridir. Çürüme meselesine girmiflken bu ko-

124 Halk S›n›f›

nuyla devam edelim. Evet Ömer biraz da sen devam et istersen.- Emperyalizm asalak ve çürüyen kapitalizmdir demifltik. fiimdi bu na-

s›l ortaya ç›k›yor baflka örneklerle aç›klamaya çal›flal›m. fiimdi biliyorsu-nuz serbest rekabetçi dönemde burjuvazi bilim ve tekni¤in geliflmesini sü-rekli teflvik eden ve bunlar› üretimde kullanan durumdad›r. Çünkü rekabetve pazar olanaklar›n›n genifl oldu¤u koflullarda rakiplerine üstünlük sa¤la-mak için üretimi en k›sa sürede mümkün oldu¤u kadar art›rmak ve mali-yeti düflürmek amac›ndad›r. Ancak emperyalizm döneminde bu çark herzaman böyle dönmez. Tekeller bilimsel ve teknik bulufllar›n kullan›lmas›-n› engelleyici durumdad›rlar.

- ‹yi ama Ömer bu nas›l oluyor? Sadece flu son 10-15 seneye baksak bi-le teknolojinin kullan›m› ne kadar artt›. Bilgisayar ça¤›nda yafl›yoruz art›k.

- Bak güzel söyledin Fatma Abla. Gerçekten bilgisayar ça¤›nda yafl›yo-ruz. Baksan›za aya gitmeyi bile s›radan bir yolculuk haline getirdiler. Çokdaha uzak gezegenlere uydular bile gönderiliyor. Yak›nda oralara bile bel-ki yolculuk bafllar. Kufl gibi takla atabilen savafl uçaklar›, helikopterler,uçak gibi h›zl› giden trenler yap›yorlar. 300-500 kiflinin üretti¤i bir metay›bilgisayar teknolojisi, robotlar kullanarak 10 kifliyle üretebilecek durumagetirdiler. Ama sorun bu de¤il, birincisi, bilim ve teknikteki tüm bulufllar›nkullan›l›p kullan›lmamas›, ikincisi ise kullan›lanlar›n ne kadar ve kimin ya-rar›na kullan›l›p kullan›lmad›¤›d›r.

Mesela tekellerin baz› önemli bilimsel ve teknik bulufllar› y›llar boyuncagizlediklerini ve ulafl›lan bilimsel ve teknolojik geliflmeyi birebir üretimalan›na yans›tmad›klar›n› biliyoruz. fiöyle yüzy›l boyunca bak›nca bugünbilim ve teknikte ulafl›lan aflamayla bunun üretimin gelifltirilmesinde ayn›oranda kullan›ld›¤›n› söyleyebilir miyiz? Söyleyemeyiz. Çünkü rekabetins›n›rland›¤›, tekellerin fiyatlar› belirleyebildi¤i ve yapay olarak yüksek tu-tabildi¤i koflullarda bilimsel ve teknik bir buluflun kullan›l›p kullan›lmama-s› kar zarar hesab›na göre yap›l›r. Her yeni bulufl tekellere k›sa vadede kargetirmeyebilir veya kar sa¤lasa bile eski teknoloji ile yapt›¤› üretimden da-ha fazla kar getirmeyecekse insanl›¤›n yarar›na olsa bile o bilimsel ve tek-nik buluflu kullanmaz. Kullanmaya karar verdi¤inde de bunu genelliklekendine saklar, baflka ülkelere elindeki eski teknolojiyi ya da eski teknolo-ji ürünlerini satar.

Mesela otomobil üretimini ele alal›m. fiimdi bilim ve tekni¤in ulaflt›¤›bugünkü aflamayla ulafl›m› çok daha ucuza ve insanlar›n sa¤l›¤›na zararvermeyecek hale getirmek mümkün de¤il mi? Elbette mümkün. Ama bu-nu yapmazlar Hatta yapmak isteyenleri de engellerler. Çünkü bu alandaüretim yapan bir sürü otomotiv tekeli var. Sistemlerini kurmufllar, o kadaryat›r›m yapm›fllar, tatl› tatl› para kazan›yorlar. fiimdi yapt›klar› o kadar ya-t›r›m›, kar› bir kenara atmak isterler mi? Sadece otomotiv üreten tekellerde etkilenmez bundan. Benzinli, mazotlu ulafl›m araçlar›n›n ortadan kalk-mas› petrol tekellerinin karlar›na da büyük darbe vurur. Hatta baz›lar›n›niflas›na bile neden olabilir. ‹flte burada kar zarar hesaplar› yap›l›r. Yeni bu-

Halk S›n›f› 125

lufl halk›n, insanlar›n yarar›na olsa da kullan›lmaz. Mesela yine bilim ve teknik bu aflamaya ulaflm›flken dünya da açl›ktan,

yoksulluktan milyonlarca insan›n ölmesi nas›l aç›klanabilir? B›rak›n açl›k-tan ölen insanlar› onlar›n belki on kat fazlas›n› bile eldeki bilim ve teknik-le üretimi art›rarak doyurabilmek hem de mesela silahlanmaya harcananparan›n küçük bir bölümüyle mümkündür, ama emperyalizm bunu yap-maz. Çünkü o iflte kar› yoktur. Açl›ktan ölenin, yoksulun zaten paras› yok-tur. O zaman tekellerin de bilim ve tekni¤i tar›mda en üst seviyede kulla-n›p bunu yayg›nlaflt›rarak üretimi art›rmas›n›n da bir anlam› yoktur. Amagöz boyamak, ne kadar “insanc›l” oldu¤unu göstermek için göstermelikolarak arada bir açl›ktan ölenlere sözde g›da yard›m› yapar. Ama bununyan›nda mesela kedi-köpek mamas› için milyarca dolarl›k yat›r›m yapmak-tan kaç›nmaz. Çünkü onun kar getirecek pazar› vard›r.

Mesela en geliflmifl yeni bilimsel bulufl ve teknikler önce silahlanmada,savafl uça¤›, savafl gemileri gibi ölüm makinelarinin üretilmesinde kulla-n›l›yor. Y›llarca gizli gizli atom, hidrojen enerjisi üzerine araflt›rma yapt›larama bu araflt›rmay› ve bulufllar› bomba yap›m›nda kulland›lar. Ekonomi-nin askerilefltirilmesi, militarizmin büyütülmesi emperyalizmin asalak, çü-rüyen yan›n›n en aç›k göstergelerinden biridir. Yüzbinlercelik ordular› te-kellerin ç›karlar›n› korumak, onlar›n ç›karlar› için savaflt›rmak için halk›ns›rt›ndan elde ettikleri parayla beslerler. Yüzbinlerce, milyonlarca insan›nsavafllarda ölmesinin, ortaya ç›kan y›k›m›n onlar için hiç bir de¤eri yoktur.Yeter ki tekeller bundan ç›kar sa¤las›nlar.

Lenin, ta 1913’de bu konuda flöyle diyor: “‹nsan nereye bakarsa baks›nad›m bafl›nda, insanl›¤›n derhal tamamen çözebilecek durumda oldu¤ugörevlerle karfl›lafl›yor. Kapitalizm bunu engelliyor. O, da¤ gibi zenginlik-ler biriktirdi -ve insan› bu zenginli¤in kölesi durumuna getirdi. Tekni¤inen karmafl›k sorunlar›n› çözdü- ve nüfusun milyonlarca kitlesinin yoksul-lu¤u ve cehaleti karfl›s›nda ve bir avuç milyonerin dar kafal› h›rs› karfl›s›n-da teknik iyilefltirmelerin kullan›lmas›n› engelledi.”

- Emperyalizm döneminde kapitalizmin çürümesini en bariz biçimde birde asalakl›¤› büyütmesinde görürüz. Emperyalizm aflamas›yla burjuvaziüretim sürecinden tümüyle koparak tamamen asalak bir s›n›fa dönüflür.fiirketlerin, iflletmelerin yönetimini dahi parayla tuttuklar› ücretli yönetici-lere, müdürlere, teknik personele havale ederler. Burjuvazinin ve kapita-list çiftlik sahiplerinin büyük bir ço¤unlu¤u rant gelirleriyle, yani de¤erlika¤›t denilen hisse senetleri, bono, tahvillerden, faizden elde ettikleri ge-lirle yaflamaya bafllarlar. Tüketimlerini alabildi¤ine artt›rarak asalakça biryaflam sürerler.

- Bu çürüme, asalakl›k sanki sadece emperyalist ülkelerin burjuvazisin-de mi var. Valla bizdekiler herhalde oradakileri fazlas›yla sollar. Yani birbak›yoruz daha bir iki sene öncesine kadar ad› san› duyulmam›fl onlarcamilyarder ortaya ç›k›yor. Miami’dekinden iki üç kat pahal› villalar peynirekmek gibi sat›l›yor. Mesela en çok mercedes olan ülkelerden biri haline

126 Halk S›n›f›

gelmifliz. Halbuki bunlara bak›ld›¤›nda çok büyük bölümünün elde ettikle-ri gelirin belki yar›s›n› bile getirecek bir fabrikaya, iflletmeye sahip olma-d›¤› görülüyor. Belki onbinlerce kifli hiç bir sanayi yat›r›m› hatta ticaretyapmadan çek-senet iflleriyle, devlet tahvilleri, faiz gelirleriyle, tefecilik,hayali ihracat, borsada hisse senedi al›p satarak geçimini sa¤l›yor. Öteyandan devlet bütçesi kadar bir kara paran›n piyasada dolaflt›¤› resmia¤›zlardan söyleniyor.

- Elbette kapitalizmin oldu¤u her yerde bir asalakl›k, çürüme ortaya ç›-k›yor ama daha önemlisi yurt d›fl›na ihraç edilen sermayeden, yat›r›mlar-dan elde edilen gelir emperyalist ülkelerdeki bu asalak s›n›f›n asalakl›¤›n›daha da güçlendirir. Gelirinin büyük bir bölümünü di¤er ülkelerden ve sö-mürgelerden elde etti¤i gelirden sa¤layan emperyalist devletlerin kendisirantiye devleti haline gelir. Tahta kurusu gibi dünya halklar›n›n kan›n›emerler. Bu konuda ABD çarp›c› bir örnektir. Hepimiz biliyoruz. ABD’denbugüne kadar al›nan toplam borçlarla bu borçlara ödenen faizleri yanya-na koysak faize ödenen miktar borç olarak al›nan paran›n onlarca kat›n›oluflturur. Bazen öyle oluyor ki devlet bir sene boyunca yapt›¤› ihracattanelde etti¤i dövizi sadece bu borç faizlerini ödemek için kullan›yor da yinede yetifltiremiyor. Sonra ya borcu erteletmek için hükümetler gidipABD’ye yalvar›yorlar ya da borcu ödemek için yeni borç al›yorlar. ‹flteböylece emperyalist tekeller ellerini kollar›n› bile sallamadan kendilerineönemli bir kazanç kayna¤› yaratm›fl oluyorlar. Üstelik bu borçland›rmaborç alan ülkeyi emperyalist ülkelere ekonomik ve politik olarak da dahaba¤›ml› hale getiriyor.

Artan iflsizli¤in de kapitalizmde asalakl›¤›n, çürümenin artmas›na yolaçan yan› vard›r. Uluslararas› Çal›flma Örgütü (‹LO)’nün en son yapt›¤› biraraflt›rma dünyada çal›flabilir nüfusun % 30’unun yani 1 milyar civar›ndainsan›n iflsiz oldu¤unu ortaya koyuyor. Yine bir baflka araflt›rma dünyanüfusunun % 45’inin tam bir yoksullaflmaya gitti¤ini gösteriyor.

Tabii iflsizlik oran› emperyalizmin krizinin derinleflti¤i dönemlerde dahada art›yor. Mesela 1919-1939 y›llar› aras›nda iflsizlik oran› Avrupa’da bile% 36 gibi çok yüksek bir orana ulafl›yor. Emperyalizm insanlar› iflsiz b›ra-karak, iflsizli¤i büyüterek toplumun önemli bir bölümünü üretim d›fl›ndab›rak›r. Onlar›n kendileri ve toplum için yararl› ifller yapabilmelerininönünde engel olur. ‹flsiz insan, üretim yapmayan insan baflkalar›n›n s›rt›n-dan geçinmeye, asalakça yaflamaya mahkumdur. Bu ayn› zamanda toplu-mun ahlaki aç›dan çürümesini de h›zland›ran bir ifllev görür. Öte yandanifl sahibi gibi görünen ama asl›nda üretim sürecinin d›fl›nda olan sömürü-cü, s›n›flara, burjuvaziye hizmet eden ya da devlet ayg›t›nda asl›nda hiç degerekli olmayan ifller yapan, fliflirilmifl bürokrasi içinde yer alan oldukçabüyük bir kitle ortaya ç›kar.

Size yap›lan bir araflt›rmadan çarp›c› bir örnek vereyim. Mesela ev iflle-ri, çocuk bak›m› gibi hizmetçilik ifllerinde kullan›lan sadece Filipinli kad›nsay›s›n›n, ‹talya’da 200 bin, Japonya’da 180 bin, Kanada’da 175 bin, Suudi

Halk S›n›f› 127

Arabistan’da 152 bin, Brunei’de 150 bin, Hong Kong’da 139 bin, BirleflikArap Emirlikleri’nde 90 bin, ‹spanya’da 90 bin, ‹ngiltere’de 80 bin ve Sin-gapur’da 70 bin oldu¤u tespit edilmifl. Yani toplam 1 milyon 326 bin. fiim-di bu rakama di¤er emperyalist ve zengin ülkelerde hizmetçi olarak çal›fl-t›r›lan Filipinli kad›nlar›, ve tüm bu ülkelerde ayn› iflleri yayg›n olarak ya-pan Srilankal›, Bangledeflli kad›nlar›, daha az say›daki baflka ülkelerden vebu ülkelerin yerli halk›ndan kad›nlar› ve bir de bunlara kad›n ya da erkekbahçe bak›c›lar›n›, kap›c›lar›, ev ve apartman temizli¤i yapanlar› eklersekortaya korkunç bir rakam ç›kar. Bu flekildeki üretken olmayan eme¤i tem-sil eden on milyonlarca insan›n çok büyük bir bölümü hiç bir ifl güvence-leri olmadan, her türlü hakaret ve afla¤›lanmaya mahkum edilerek düflükücretle köle gibi çal›flt›r›l›rlar. ‹flte bu durum çürüyen kapitalizmin gerek s›-n›flar aras›nda, gerekse emperyalist kapitalist, zengin ülkelerle sömürgeve yeni sömürge ülkeler aras›ndaki adaletsiz gelir da¤›l›m›n›n, sömürü-nün ortaya ç›kard›¤› sonuçlard›r. Dünya Emek Enstitüsü’nün yapt›¤› arafl-t›rmaya göre, dünyadaki en zengin topu topu 358 dolar milyarderinin ser-veti, dünya nüfusunun % 45’ini oluflturan tam 2 milyar 300 milyon en yok-sul insan›n gelirine eflit durumda.

- Selim Abi, çürümenin bir de iflçi s›n›f›n› kapsayan boyutu var. Ona dade¤inelim isterseniz. Burjuvazi iflçilerin küçük bir bölümüne di¤erlerindendaha yüksek ücret vererek, kiflisel menfaat ve ayr›cal›klar sa¤layarak on-lar› sat›n al›r. Yani onlar› kapitalist düzeni savunan unsurlar haline getirir.Bunlar›n sendikalar› ele geçirmesine yard›m eder. Kapitalist düzenin y›k›l-mas›n› de¤il de, reformlarla düzenin iyilefltirilmesini savunan, düzenin sa-vunucusu, burjuvazinin iflçi s›n›f› içindeki sözcüsü durumuna gelen bu ke-sim, yapt›klar› propagandayla iflçilerin bilinçlerini buland›r›r. ‹flçi s›n›f›n›ndevrimci eylemlerine karfl› ç›karak, pasifize etmeye çal›flarak, ele geçirdik-leri sendikalar› iflçi s›n›f›n›n mücadelesinin yönünü sapt›rmakta kullanarakbölücülük yaparlar. Sözde iflçi s›n›f›ndan yana gözükseler de objektif ola-rak iflçi s›n›f›n›n ç›karlar›n›n karfl›s›nda yer al›rlar. Ayn› flekilde bunlar›nküçük-burjuva kesimlerle kurduklar› sözde iflçi s›n›f› partileri de devriminönündeki engel durumundad›rlar.

- Yani Türk-‹fl, D‹SK gibi sendikalar ve reformist partiler gibi de¤il mi? - Evet Serpil. fiimdi bir de burjuva demokrasisi meselesine de¤inelim

ve asalakl›k, çürüme konusunu bitirelim. Gerçi zaman zaman buna da de-¤indik ama yine de bir özetleyelim. Mesela TV’deki programlarda, çeflitliyaz›lar›nda ayd›nlar, reformistler Avrupa’daki, ABD’deki “demokrasiler-den” adeta hayranl›kla bahsederler. Oralardaki “burjuva demokrasisi”bizde de olsun derler. Gerçekten emperyalist ülkelerde bir burjuva de-mokrasisi var m›d›r?

- Hay›r asl›nda yok tabii. Zaman zaman bizde böyle a¤›z al›flkanl›¤› ilekullan›yoruz ama asl›nda tekeleflmeyle birlikte bu ülkelerde burjuva de-mokrasisi de bir anlamda ortadan kalkm›flt›r. Burjuva demokrasisi denenfley nedir? Tüm burjuva s›n›f› için uygulanan, onlar›n eflit söz ve temsil

128 Halk S›n›f›

haklar›n›n oldu¤u demokrasidir. Emperyalizm öncesi s›n›rl› da olsa böylebir demokrasi uygulanmaktayd›. Ama tekellerin ortaya ç›kmas›yla burjuvas›n›f› içinde tekelci burjuvazinin, mali oligarflinin diktatörlü¤ü ortaya ç›k›n-ca, her fley, ekonomide de, siyasette de onlar›n talepleri, ç›karlar› do¤rul-tusunda belirlenir oldu. Tüm burjuva kesimler için bile demokrasi ortadankalkt›. Dolay›s›yla burjuvazi politik anlamda da yani siyasal olarak da ge-ricileflmifltir.

- ‹yi ama mesela tekeller ortaya ç›kmadan önce emperyalist ülkelerinço¤unda burjuvazi d›fl›nda kalan halk›n yöneticilerini seçebilmek için ge-nel oy kullanma hakk› bile yok. Özellikle de Brenstein, Kautsky gibi refor-mist parti önderleri ve bunlar›n yönlendirdi¤i iflçi s›n›f› uzun y›llar geneloy hakk› için mücadele ediyorlar. Ama bu hak ve çok daha baflka demok-ratik, sosyal haklar esas olarak emperyalist dönemde elde edilebiliyor.

- ‹flte o nokta bizi yan›ltmas›n. Biraz önce ona de¤inmifltik burjuvazibunlar› isteyerek vermiyor. Aksine sonuna kadar karfl› ç›k›yor. Ama dev-rim korkusu onu bu tavizleri vermek zorunda b›rak›yor. Devrimi engelle-mek, çeliflkileri yumuflatmak için bir tak›m haklar› tan›mak zorunda kal›-yor. Tabii bu haklar› tan›mas›nda sömürge ve daha sonra yeni-sömürge-lere sahip olmas›d›r esas etken. Onlar› kaybettikleri anda halka azg›ncasald›rmaktan geri durmayacaklard›r.

Mesela ç›karlar› için sömürgelere sald›ran, bunlar› amans›zca sömüren,iflkence, katliamlar yapan, faflist iktidarlar›, diktatörlükleri destekleyen ve-ya bunlar›n iktidara gelmesini sa¤layan, emperyalist savafllarla milyonlar-ca halk›n katledilmesine neden olan, dünyay› cehenneme çeviren sözdeayn› “demokratik” ülkelerin burjuvazisi, onlar›n kukla hükümetleri de¤ilmi? Mesela Almanya’da, ‹talya’da, ‹spanya’da ve di¤er pek çok Avrupa ül-kesinde 1930’lu y›llar›n sonuna do¤ru ortaya ç›kan faflizmler tekelci burju-vazinin iktidar›n› temsil etmiyor mu? Yüzy›llar›n mücadelesi sonunda ka-zan›lm›fl haklar› bir ç›rp›da nas›l gasp edip iflkenceci, katliamc› yüzleriniortaya ç›kard›lar. Tekelci burjuvazinin ve onun “demokrasisinin” gerçekyüzü asl›nda bu faflizm dönemleridir.

Tekelci burjuvazi faflizm gibi bir yönetim biçimini asl›nda her zaman is-ter. Ama daha önce faflizmin yenilgiye u¤ram›fl olmas›, halklar›n gözündeteflhir olmas› ve halk›n bilinçlenmesi emperyalist ülkelerde bugün faflizmebaflvurma olana¤›n› pek mümkün k›lm›yor. Ayr›ca zaten bugün buna pekgerek de duymuyor. Yani ortada parlamenter bir sistemin, hatta sosyalist,komünist s›fatl› partilerin olmas› onun iktidar›n› ve sömürüsünü tehlikeyesokmuyor. Bu partiler zaten düzene uyum sa¤lam›fl durumdalar. Kald› kidüzenini tehlikeye sokacak bir partinin iktidara gelmesini gerekirse zorkullanarak da engeller. Mesela Almanya’da komünist parti kapat›lm›flt›r.ABD’de komünist oldu¤u bilinen veya tahmin edilen kiflilerin herhangi birkamu kuruluflunda çal›flt›r›lmas› bile yasakt›r. Veya kontrgerillan›n ‹tal-ya’da komünist partinin iktidara gelmesini engellemek için katliamlar da-hil pek çok provokasyonlar gerçeklefltirdi¤i biliniyor. Yani halk›n ço¤unlu-

Halk S›n›f› 129

¤u biz sosyalizme geçmek istiyoruz dese bile tekelci sermaye buna enaz›ndan demokrasinin gere¤i bu deyip gönlüyle raz› olmaz. ‹ktidar›n› kay-betmemek için sonuna kadar direnir. Onun için görüntüye aldanmamaklaz›m. Oy kullanmakla, yeni sömürge ülkelere göre daha genifl bir demok-ratik haklara, biraz daha iyi yaflam koflullar›na sahip olmakla demokrasihalk yarar›na ifllemifl olmuyor. Mesela halk›n genifl kesimi bazen yeni hak-lar için veya haklar›n›n gasp edilmemesi için büyük gösteriler yap›yor hal-k›n tümüne yak›n› da destekliyor. Ama burjuvazi ve onun hükümetleribunlar› kabul ediyor mu? Aksine vermemek için sonuna kadar direniyor-lar. Hatta bazen polisi göstericilere bile sald›rt›yorlar.

Yani özetlemek gerekirse esas›nda burjuva demokrasi diye adland›r›lanfley bu ülkelerdeki tekellerin, mali oligarflinin diktatörlü¤ünden baflka birfley de¤ildir. Onun için daha önce dedi¤imiz gibi f›rsat›n› buldu¤u andadaha önce verdi¤i haklar› geri almak için her yola baflvuruyor. Tabii bun-da baflar›l› olup olmamas› yine bu ülkelerdeki halk›n burjuvaziye karfl› ve-rece¤i mücadeleye ba¤l›d›r.

Evet arkadafllar bu haftada da burada noktalayal›m. Haftaya emperya-lizmin neden can çekiflen kapitalizm oldu¤u, kapitalizmin genel ve süreklibunal›m›, emperyalist savafllar, sömürgelefltirme yöntemleri gibi geri ka-lan bölümlerle devam edece¤iz.

✪✪✪

SINIF K‹TAPLI⁄I :

✏ DKapitalizmin En Yüksek Aflamas› Emperyalizm (V.‹.Lenin)

✏ Politik Ekonomi (SSCB Ekonomi Enstitüsü Bilimler Akademi-si, Cilt:I

130 Halk S›n›f›

Emperyalizm - 3

Savafl sürüyor. Kontrgerilla devleti halka aç-t›¤› savafl› katliamlar, kay›plar, gözalt›lar, iflken-

ce, hapishanelerle sürdürüyor. Susurluk devleti Adana'daki katliam›n üze-rinden çok geçmeden ‹stanbul'da bir katliam daha gerçeklefltirdi. Sald›r›la-r›nda giderek daha da pervas›zlafl›yor. Bu bizim için sürpriz de¤il. Çok dahaöncesinden kontrgerillan›n sald›r›lar›n›n bir ölçüde yavafllad›¤› Susurluk sü-recinin bitti¤ini, bundan sonra oligarflinin sald›r›lar›n› art›rarak sürdürece¤i-ni biliyor ve söylüyorduk. Savafl ülke topraklar›n›n d›fl›nda tüm Ortado¤u'yayay›lacak gibi görünüyor. Emperyalizm Irak halk›na sald›rmak için bölgeyehabire askeri y›¤›nak yap›yor. Oligarflinin katliamlar›, emperyalizmin Irak'asald›r› haz›rl›klar›. Asl›nda hiç biri birbirinden ba¤›ms›z de¤il. Ayn› sömürü,zulüm zincirinin halkalar›. Türkiye halklar›n›n da, Irak ve Ortado¤u halklar›-n›n da düflmanlar› ayn›; emperyalizm ve iflbirlikçileri. Tüm sömürü, zulüm,iflkence ve katliamlar›n arkas›nda onlar›n ç›karlar› var. Tabii halklar›n bu or-tak düflman›na karfl› halklar›n birli¤ini, dayan›flmas›n› sa¤lamak, emperya-list savafl›n eli kula¤›nda oldu¤u bu günlerde çok daha büyük önem tafl›yor.ABD emperyalizminin sald›r›s› hepimize yöneliktir. Biz de bu çerçevede ma-hallemizde hem emperyalizme hem de ona destek veren iflbirlikçisi oligar-fliye karfl› bir çal›flma bafllatt›k. Halk›m›z bu konuda asl›nda epeyce bilinçlide. 90'daki Körfez krizi 91'deki emperyalist savafl ve o günden bu yana ya-flanan geliflmelerden emperyalizmin ne yapmak istedi¤ini, en az›ndan Sad-dam’›n elindeki kimyasal silahlar senaryosunun bahane oldu¤unu biliyor.Sorun bu bilinci tepkiye, eyleme dönüfltürebilmekte. Çal›flmalar›m›z dahaçok bu yönde, çeflitli protesto eylemleri örgütlemeye çal›fl›yoruz.

- Evet arkadafllar daha sonra yapacaklar›m›z› tart›flmaya devam ederiz.fiimdi dersimize geçen hafta kald›¤›m›z yerden devam edelim. Lenin, em-peryalizmin can çekiflen kapitalizm oldu¤unu, baflka bir ifadeyle emper-yalist dönemin proleter devrimler ça¤›n› bafllatt›¤›n› söylüyor. Konuya bunoktalardan devam edelim. Evet Selma, Lenin neden emperyalizme cançekiflen kapitalizm demifl?

- Geçen derslerimizde kapitalizmin emperyalist aflamaya ulaflmas›yla ar-t›k üretici güçleri gelifltiren yeni bir üretim iliflkisi olmaktan ç›kt›¤›n›, üre-timde çok büyük bir toplumsallaflma yaflanmas›na ra¤men üretim araçla-r›n›n özel mülkiyetinin çok küçük bir az›nl›¤›n elinde topland›¤›n› bunun daüretici güçlerin geliflmesinin önünde engel oluflturmaya bafllad›¤›n›, yanikapitalizmin art›k eskidi¤ini, çürümeye bafllad›¤›n› söylemifltik. Yine kapi-talizmin eski devrevi bunal›mlar›n›n emperyalizmde çok s›k tekrarlanan sü-rekli bir genel bunal›ma dönüfltü¤ünü anlatm›flt›k. Ortaya ç›kard›¤› baflkasonuçlarla birlikte tüm bunlar emperyalizm döneminde kapitalizmin dahaönce de var olan çeliflkilerinin alabildi¤ince derinleflmesine neden olur.

- Hangi çeliflkiler bunlar peki?- Çok çeflitli tabii, ama içlerinde en önemli ve belirleyici olanlar› 1) Emek

Halk S›n›f› 131

68

ile sermaye aras›ndaki çeliflki, 2) Emperyalist güçler aras›ndaki çeliflki, 3)Emperyalizm ile sömürge ve ba¤›ml› ülkelerin halklar› aras›ndaki çeliflkidir.

Emperyalizm, emekçi s›n›flar›n çok daha yo¤un bir flekilde sömürülme-sine ve yoksullaflmas›na yol açar. Tabii bu durum ister istemez s›n›f çelifl-kilerinin yani burjuvaziyle sömürülen emekçi s›n›flar›n aras›ndaki çeliflki-nin keskinleflmesini de beraberinde getirir. ‹flçi s›n›f› ekonomik ve parla-menter mücadele yöntemleriyle durumunda iyilefltirmeler sa¤layamazhale gelir. Bu durumda devrim bask› ve sömürüden kurtulabilmenin tekyolu haline gelir. ‹flçi s›n›f› kurtuluflu için devrime yönelir.

Tekeller, karlar›n› art›rmak amac›yla birbirlerinin pazarlar›n›, sahip ol-duklar› hammadde kaynaklar›n›, topraklar› ele geçirmek için birbirleriylerekabet halindedir. Bu rekabet ister istemez bir çat›flmaya, çat›flmalar em-peryalist savafllara yol açar. Bu çat›flmalar ve emperyalist savafllar bir bü-tün olarak kapitalizmin gücünü zay›flatan ifllev görür. Dolay›s›yla bu dev-rimi kolaylaflt›ran ve yaklaflt›ran bir sonuca da yol açar.

Sömürgelerin emperyalizm taraf›ndan iflgali, buralarda geliflmeye bafl-layan kapitalizm, ulusal bilincin geliflmesine ve emperyalizme karfl› kurtu-lufl hareketlerinin güçlenmesine yol açar.

‹flte tüm bu çeliflkilerin derinleflmesi emperyalizmin sonunu haz›rlayannedenlerdir. Tabii bu çeliflkiler derinleflti diye emperyalizm kendi kendineyok olacak de¤ildir. Bunu sa¤layacak olan halklar›n mücadelesi, devrimler,ulusal kurtulufl hareketlerinin kazanaca¤› zaferlerdir. Halklar, sömürgeleremperyalizmin sömürü a¤›ndan kurtuldukça, emperyalizm güçten düfle-cek, zay›flayacak ve çöküfle yaklaflacakt›r. Lenin, bu nedenle emperyalizmcan çekiflen kapitalizm derken bunu proleter devrimlerin art›k sadece em-peryalist ülkeler için de¤il, kapitalizmin çok daha az geliflmifl oldu¤u tek teksömürge ve ba¤›ml› ülkeler için de geçerli oldu¤u anlam›nda ele al›r.

- Bu noktay› biraz açal›m istersen Selma.- Daha önce söz etmifltik. Marks ve Engels'in tekel öncesi kapitalizm dö-

nemine iliflkin devrim kuram›, devrimin kapitalizmin en geliflmifl oldu¤u,iflçi s›n›f›n›n nüfusun ço¤unlu¤unu oluflturdu¤u bir ya da bir kaç ülkedebirden bafllayaca¤› ve bunun di¤er kapitalist ülkelerin tümüne, en az›ndanbüyük ço¤unlu¤una yay›larak ayn› zaman dilimi içinde gerçekleflecek birdünya devrimiyle baflar›ya ulaflabilece¤i fleklindedir. Ancak emperyalizm-le birlikte bu görüfl yeni dönemin ortaya ç›kard›¤› özellikler nedeniyle ge-çerlili¤ini yitirir. Lenin, ayn› süreçte her ülkedeki kapitalizmin geliflimininve devrimin olgunlaflmas›n›n bir olmad›¤› gerçe¤inden hareketle devrimintüm kapitalist ülkelerde ya da ço¤unlu¤unda birden ayn› anda bafllamas›-n›n ve zafere ulaflmas›n›n mümkün olamayaca¤› sonucuna var›r. Ama ay-n› zamanda "Ekonomik ve politik geliflmenin eflitsizli¤i, kapitalizmin mutlakyasas›d›r. Bundan flu sonuç ç›kar ki, sosyalizmin zaferi ilk olarak az say›dakapitalist ülkede ya da hatta tek bafl›na bir ülkede bile mümkündür" der.

Çünkü emperyalizmle birlikte kapitalizm bir dünya sistemi haline, sö-mürge ve ba¤›ml› ülkeler de bu sistemin birer parças› haline gelirler. Do-

132 Halk S›n›f›

lay›s›yla bu tek sistem içerisinde yer alan ülkelerin tümünde devrimin ob-jektif koflullar› oluflur. Sömürge ve ba¤›ml› ülkelerde kapitalizmin az gelifl-mifl, geri düzeyde olmas› devrimin önünde engel de¤ildir. Bu ülkelerdedevrimci bir partiye sahip olan proletarya köylülükle ittifak kurarak, emek-çi halklar› bayra¤› alt›nda toplayarak devrimi gerçeklefltirebilir. Emperya-lizmin bunal›m›, sömürü ve bask›s› bu ülkelerde çok daha fazla hissedilir.Bu ülkeler dünya sistemine dönüflen emperyalizmin yumuflak karn›, enzay›f halkalar› durumundad›r. Dolay›s›yla sömürge ve ba¤›ml› ülkeler dev-rime emperyalist ülkelerden daha yak›n durumdad›r.

Evet, Lenin özet olarak bunlar› tespit etmiflti. Sonraki geliflmeleri bili-yorsunuz, Rusya'da ve daha sonra Çin, Do¤u Avrupa ülkeleri, Vietnam,Kore, Küba, Nikaragua gibi ve Afrika'da bir dizi ülkede gerçekleflen dev-rimler Lenin'in tespitlerinin ne kadar yerinde ve do¤ru oldu¤unu ortayakoydu. Yani sonuç olarak kapitalizm emperyalizme dönüflmesiyle esas›n-da ömrünü tamamlam›flt›r. Ama tabii ölmemek için direniyor. Elinden ge-len her fleyi yap›yor. Dünya halklar›n› daha çok sömürerek, yeni sömürüyöntemleri gelifltirerek varl›¤›n› sürdürmeye çal›fl›yor.

- Asl›nda pek çok eski sosyalist ülkede kapitalizme geri dönüfller ve sos-yalist sistemin da¤›lmas› gerçekten kötü oldu. Emperyalizm sömürecekyeni pazarlar elde etmifl oldu.

- Do¤ru, bu ona biraz daha can verdi, ömrünü uzatmas›na yol açt›. Amabak›n yeni pazarlar bulmas› bile bunal›m›n› sona erdirmiyor. Gerek geridönüflü yaflayan ülkelerde gerekse yeni-sömürgelerde, hatta emperyalistülkelerin kendisinde halklar›n mücadelesi yükseliyor. Sosyalist sisteminda¤›lmas› ve geriye dönüfller moral aç›dan emperyalizme üstünlük sa¤la-m›flt›, art›k onun etkileri de kayboluyor. Sosyalizmin öldü¤ü, kapitalizmintek seçenek oldu¤u fleklindeki emperyalist propagandalar art›k eskisi gibiitibar görmüyor. Halklar›n kurtuluflu için devrimlerin ve sosyalizmin tekseçenek oldu¤u gerçe¤i emperyalizmin aksi yöndeki tüm propagandalar›-na ra¤men giderek kendini daha çok kabullendiriyor. Yani emperyalizmne yap›p ederse etsin sonuçta yok olmaya mahkum.

- Evet arkadafllar flimdi, emperyalist savafllardan bafllayarak günümüzegelelim isterseniz. Bu bölüme sen haz›rlanacakt›n Ömer.

- Okuldaki tarih kitaplar›nda 1. Dünya savafl› diye geçen 1. paylafl›m sa-vafl›n›n emperyalist ülkeler aras›ndaki pazar kavgas›ndan ç›kt›¤›n› biliyo-ruz. Daha önce kapitalizmin her ülkede eflit düzeyde geliflmedi¤ini dolay›-s›yla kapitalizmden emperyalist aflamaya geçiflin de her ülkede ayn› za-manda gerçekleflmedi¤ini anlatm›flt›k. Bu durum emperyalist aflamayaulaflm›fl yeni ülkelerle eski emperyalist ülkeler aras›nda çeliflkilerin, çat›fl-malar›n ç›kmas›na neden olur. Çünkü yeni emperyalist ülkenin pazarlar›daha dard›r, sömürgeleri yoktur ya da çok azd›r bu nedenle yeni pazarla-ra ihtiyac› artar, bu da pazarlar› ele geçirme mücadelesini k›z›flt›r›r ve em-peryalist devletler aras›nda savafllara yol açar. Geliflme Lenin’in de öngör-dü¤ü gibi bu yönde oldu.

Halk S›n›f› 133

Avrupa'da ‹ngiltere ve Fransa ilk büyük emperyalist devletler olarak or-taya ç›kt›. Ancak kapitalist geliflmenin daha geç bafllad›¤› Almanya h›zl›,s›çramal› bir geliflme gösterdi ve 1900'lü y›llar›n bafl›nda ‹ngiltere ve Fran-sa'y› geçerek Avrupa'n›n 1., dünyan›n 2. büyük gücü haline geldi. Tabii on-lar›n pazarlar›na da el att›. ‹ngiltere ve Fransa'n›n sömürgelerinin bir bölü-münü ele geçirirken, ‹ngiltere'nin denizlerdeki egemenli¤ine son vermek,Ortado¤u'dan ‹ngiltere'yi kovarak tüm Ortado¤u ve Güney Avrupa'y› elegeçirmek, Çarl›k Rusya's›n›n elinden de Ukrayna, Polonya ve Balt›k bölge-sini almak istiyordu. ‹ngiltere ise Almanya'n›n pazarlar›n› ele geçirme ça-bas›n› geri püskürtmek, Ortado¤u ve Afrika k›tas›n› tamamen egemenli¤ialt›na almak amac›ndayd›. Fransa da Almanya'n›n 1870'de iflgal etti¤i Al-sas-Loren'i geri almak ve Starr bölgesini ele geçirmek için u¤rafl›rken, za-ten pek çok sömürgeye sahip Çarl›k Rusya's› ise sömürgelerini korumak ves›n›rlar›n› geniflletmek çabas›ndayd›. Tabii di¤er emperyalistleflen ülkelerde pazar kavgas›ndan pay almak peflindeydi. ‹flte ekonomik dengelerin de-¤iflmesiyle k›z›flan bu pazar kavgas› içinde ‹ngiltere ve Fransa ile Almanyaaras›nda dünyan›n yeniden paylafl›m› u¤runa savafl patlak verdi. Savafl on-larla da s›n›rl› kalmad›. ABD, Japonya gibi büyük emperyalist devletleri vebaflka bir dizi ülkeyi de içine alarak bir dünya savafl›na dönüfltü.

Tabii bundan sonra da milyonlarca halk›n katledilmesi, ülkelerin iflgalve iflgal edilen topraklar›n ya¤malanmas› bafllad›. 70 milyon kiflinin silahalt›na al›nd›¤› savaflta 10 milyon kifli ölürken 20 milyondan fazla insan sa-kat kald›. Milyonlarca insan da açl›ktan ve salg›n hastal›klardan öldü. Em-peryalist savafl halklar için kan, gözyafl›, ac›, tam bir y›k›m ve yoksullukolurken tekellerse karlar›na kar katt›lar. Savafl s›ras›nda daha da güçlen-diler, devletler üzerinde daha etkili bir güç haline geldiler.

- Peki nas›l olmufl bu? Hem bir yanda savafl y›k›m, halk›n yoksullaflma-s› var, hem de di¤er yanda üstelik savafla giren ülkelerdeki tekellerin da-ha çok kar etmesi, daha çok güçlenmesi.

- Nas›l olmas›n ki, bir kere burjuvazi gidip savaflm›yor. O kendi can›n›mal›n›, mülkünü emniyete al›p sonra da yeni mülkler ediniyor. Mesela ‹n-giltere, Fransa, ‹talya, Çarl›k Rusya's› gibi emperyalist güçler hatta kapita-list geliflme yolundaki Yunanistan bile bok böcekleri gibi üflüflüp dört biryandan yar›-sömürge durumundaki Türkiye'yi iflgal ettiler. Her biri ülke-nin bir parças›n› ele geçirip sömürgelefltirmek amac›ndayd›. fiimdi iflgaletmek için gelip savaflanlar herhalde burjuvazi de¤ildi. ‹flgal için gelen as-kerler de emperyalist ülkelerin yoksul halk›ndan insanlard›. Emperyalisttekeller ç›karlar›, sömürüleri için halklar› birbirine k›rd›r›yorlar. Sonra daiflgal ettikleri topraklar› ya¤malayarak, buradaki halklar› da sömürerekkarlar›na kar kat›yorlar.

Tabii savafl s›ras›ndaki büyük karlar›n› sadece sömürgelerden, iflgal et-tikleri yerlerden sa¤lam›yorlar, “savafl hali” deyip kendi halklar›n› da dahaçok sömürme gerekçesi yarat›yorlar. Yükselen enflasyonun yard›m›ylagerçek ücretleri iyice düflürüyorlar. Grevler, gösteriler yasaklan›yor. Gün-

134 Halk S›n›f›

lük çal›flma süreleri uzat›l›yor. Yiyecek karneye ba¤lan›p halk açl›ktan, yok-sulluktan k›vran›rken zorunlu çal›flma uygulamalar› bafllat›l›yor. Ama esaskarlar›n› savafl giderlerinden elde ediyorlar. Savafla giren devlet halk› so-yup so¤ana çevirerek oluflturdu¤u bütçenin büyük bölümünü askeri mal-zeme, araç gereç, silah ve di¤er bir sürü malzemeyi üreten tekellere akta-r›yor. Tekelci burjuvazi f›rsat bu f›rsatt›r deyip muazzam karlar ediyor. Sa-vafl içindeki devlet de ister istemez tekellere daha ba¤›ml› hale geliyor. Sa-vafl koflullar›nda küçük ve orta iflletmelerin büyük bir bölümü iflas ediyorya da zorla kapat›l›yor, meydan hepten büyük patronlara, tekellere kal›yor.

1. Paylafl›m Savafl›ndan en kârl› ç›kan ise savafl› do¤rudan kendi toprak-lar›nda yaflamayan ABD emperyalizmi oldu. ABD tekellerinin 1917'dekikarlar› 1914'deki karlar›n›n üç/dört kat› tutuyordu. Befl y›l süren savafl bo-yunca ABD'nin büyük tekelleri önceki döneme göre 10-20 hatta daha faz-la kat›yla kar ettiler.

- Tekeller savafltan büyük karlarla ç›k›yorlar ama bu arada Sovyet dev-rimiyle dünyan›n alt›da biri büyüklü¤ündeki bir pazar› da kaybettiler.

- Do¤ru. Emperyalistler aç›s›ndan paylafl›m savafllar›n›n bir de böyleemperyalizmi zay›flatan, güçten düflüren bir ç›kmaz› var. Paylafl›m savafl-lar›n›n oldu¤u dönemler ayn› zamanda baz› ülkeler özelinde ulusal, sosyalkurtulufl hareketleri için, devrimler için de daha uygun koflullar demektir.Emperyalizmle birlikte s›n›f çeliflkilerinin keskinleflmesi, proletaryan›nmücadelesinin yükselmesi, emperyalist güçler aras›nda savafllara yolaçan çat›flmalar, sömürgelerdeki halklar›n kurtulufl mücadelelerin yüksel-mesi, tüm bunlar, emperyalist sistemi zay›flatan, kapitalizmi dünya çap›n-da genel bir bunal›ma sürükleyen nedenlerdir. Bu hem ekonomik hem depolitik bir genel bunal›md›r. Emperyalist ve sömürge ülkelerin tümünü et-kisi alt›na al›r. Sömürgelerdeki etkisi daha da y›k›c›, a¤›r olur ve tek tek ül-kelerin sistemden kopmalar›na yol açar. 1. Paylafl›m savafl› iflte bu buna-l›m›n sonucu olarak ortaya ç›kt› ve bu ayn› zamanda emperyalizmin 1. Bu-nal›m Dönemi olarak ifade edilir.

Savafl ise bu bunal›m› sona erdiremedi, aksine Sovyet devrimiyle bü-yük bir pazar›n kaybedilmesi, Sovyet devriminin halklar üzerinde yaratt›-¤› motivasyonun da büyük etkisiyle savafltan sonra emperyalist ülkelerdeve sömürgelerdeki halklar›n mücadelesinin yükselmesi bunal›m›n dahada derinleflerek sürmesine neden oldu.

Pazar sorunu ve iflsizlik art›k kronik bir vakad›r. Halklar›n daha da yok-sullaflt›r›lmas›, tüketim olanaklar›n›n daha da k›s›tlanmas› demekti, ki butekellerin pazar problemini daha da büyüttü. Daha önce serbest rekabetçikapitalizmin sadece kriz dönemlerinde görülen sanayi iflletmelerinin mev-cut üretim kapasitesinin alt›nda çal›flt›r›lmas› art›k sürekli bir hale geldi.Bu kapitalizmin genel bunal›m›n›n ortaya ç›kard›¤› en belirgin ve önemliözelli¤idir. 1. Paylafl›m savafl›ndan önce 8-12 senede bir görülen kriz dö-nemleri art›k çok daha s›k aral›klarla, çok daha fliddetli ve uzun süreli ola-rak yaflanmaya baflland›.

Halk S›n›f› 135

Mesela, 1920-21 y›llar› aras› böyle bir dönemdir. 1924'te kriz hafifler,1925 y›l›yla birlikte ise ekonomide belli bir rahatlama dönemi bafllar. Buy›llarda emperyalist, kapitalist ülkelerin ço¤unda iflçi s›n›f›n›n mücadeleside geri çekilir, s›n›f çeliflkilerinde bir yumuflama görülür. Ancak çok geç-meden 1929'da yeni ve bu kez daha derin bir kriz daha bafl gösterir ve1933'e kadar sürer. Bunu 1937-38 krizi takip eder. Bu k›sa aral›klarla yafla-nan derin kriz dönemleri ile kapitalizmin genel bunal›m› birbirlerini karfl›-l›kl› olarak etkiler. Krizler genel bunal›m›n bir nedeni olarak ortaya ç›karama ortaya ç›kt›ktan sonra da kapitalizmin genel bunal›m›n› daha da a¤›r-laflt›ran ve h›zland›ran bir etkide bulunur.

Bu arada 1. Paylafl›m savafl›ndan yenilgiyle ç›kan Almanya ald›¤› d›flyard›mlarla a¤›r sanayisini tekrar kurarak h›zl› bir sanayileflme ata¤› bafl-latm›flt›. K›sa bir süre sonra eski gücüne tekrar ulaflt› ve tabii yine pazarsorunu gelifliminin önüne büyük bir engel olarak ç›kt›. Tekrar dünya pa-zarlar›na göz dikti.

Kapitalizmin bunal›mlar›n sonucu olarak ortaya ç›kan durgunluk, istik-rars›zl›k ortam›nda sömürüsünü art›rmak, göz koyduklar› dünya pazar›n-daki paylar›n› büyütmek isteyen ve a¤›r ekonomik krizlerin s›n›f çeliflkile-rini keskinlefltirdi¤i koflullarda iktidarlar›n› kaybetmekten korkan tekellerAlmanya, ‹talya, Japonya'da faflizmi iktidar yaparak eski parlamenter veburjuva demokrasisi yönetim biçimlerine son verdiler. Yaln›z bu ülkelerdefaflizm iktidara gelirken arkalar›na kitle deste¤i almay› da baflard›. Faflistpartiler ekonomik krizlerin halk üzerinde yaratt›¤› b›kk›nl›¤› kendi lehlerineiyi de¤erlendirdiler. ‹ktidara geldiklerinde halka eflitlik, refah, daha fazlahaklar vaad ettiler. Yani demagoji ve yalanlarla, milliyetçili¤i de kullana-rak halk›n önemli bir kesimini kand›r›p yanlar›na almay› baflard›lar. Bun-da bu ülkelerdeki sosyalist, sol partilerin de tehlikeyi önceden görememe-leri, faflizme karfl› direnifli gelifltirmede zaafa düflmeleri de önemli rol oy-nad›. Tabii faflizm iktidar olduktan sonra da tüm sol, demokrat, ilerici güç-ler ezilmeye baflland›. Faflizme karfl› gelen herkes düflman ilan edildi.

Bu arada silahlanmaya h›z vererek savafl haz›rl›klar›n› art›rd›lar. Alman-ya pazardan pay istemeye bafllad›. Ayn› flekilde ‹talya da çeflitli sömürge-ler üzerinde hak iddia ederken, Japon emperyalizmi ise Çin'e sald›rd›.

Sonuçta 2. Paylafl›m savafl› Almanya, ‹talya, Japonya'n›n oluflturdu¤ufaflist devletler ittifak› taraf›ndan bafllat›ld›. Karfl›s›nda ise ABD, ‹ngiltere,Fransa emperyalist devletleri yer ald›. ABD çevresinde oluflan ittifak, Hit-ler faflizmini mümkün oldu¤unca y›k›lmas›n› arzu ettikleri Sovyetler Birli-¤i üzerine yöneltmeye çal›flt›lar. Almanya'n›n Sovyetler Birli¤ine sald›r-mas›yla Sovyet halk› da emperyalist savafl›n bir yan›nda yer almak zorun-da kald›. Ve faflizmin yenilgiye u¤rat›lmas›nda belirleyici rol oynad›. An-cak Japonya ABD limanlar›na, Almanya ‹ngiltere'ye do¤rudan sald›rd›k-tan sonrad›r ki ABD ve ‹ngiltere faflizme karfl› savaflta aktif olarak yer al›pmüdahalede bulunmaya bafllad›lar. ABD'nin Avrupa’daki savafla fiili ola-rak müdahalesi ise neredeyse art›k faflizmin kesin yenilgisi belli olduktan

136 Halk S›n›f›

sonrad›r. Onu bu kadar›na bile yönlendiren esas olarak savafl sonras›ndayap›lacak antlaflmalarda söz sahibi olmak, a¤›rl›¤›n› koymak içindir.

Sonuçta savafl faflizmin yenilgisiyle sona erdi ama halklar aç›s›ndan bi-lanço 1. Paylafl›m savafl›ndan çok daha büyük oldu. Sadece Sovyet halk›-n›n savaflta verdi¤i flehit 20 milyonu buldu. SBKP 2 milyona yak›n partiüyesini faflizme karfl› direniflte kaybetti. 6 milyondan fazla Yahudi ve ko-münist faflizm taraf›ndan toplama kamplar›nda ve gaz odalar›nda katledil-di. Toplam 30 milyon insan ölürken, 35 milyon insan sakat kald›.

- Halk milyonlarla katledilirken, açl›k ve yoksulluktan k›vran›rken tekel-ler yine savafltan karl› ç›k›yorlar ama.

- Evet, savafl sonras›nda Almanya, ‹talya ve Japonya askeri olarak çöker-tildi, ancak, savafl s›ras›nda yenilen ülkelerin de, yenen ülkelerin de tekelle-ri büyük karlar etti. Ama en çok da yine Amerikan tekelleri bu savafltan kar-l› ç›kt›. 1938 y›l›nda 3,3 milyar dolar olan karlar› 1941'de 17 milyar dolara,1942'de 21 milyara, 1943'de 25 milyar dolara, 1944'de ise 24 milyar dolarayükseldi. ABD tekelleri dünya çap›nda da güçlerini ve etkilerini büyüttüler.

- Vay can›na korkunç bir fley bu! Bir avuç tekel kar edecek diye milyonlar-ca insan katlediliyor, dünyan›n alt› üstüne getiriliyor, halklar birbirine düfl-man ediliyor ama onlar habire kasalar›n› dolduruyorlar. Hiçbir fley olmam›flgibi el ele verip savafltan sonra da dünyay› sömürmeye devam ediyorlar.

- Do¤ru tekeller karlar›n› büyütüyorlar ama her büyük savafltan sonrada sömürgelerinin bir bölümünü kaybediyorlar. 2. Paylafl›m savafl›nda dabu sefer dünya pazar›n›n daha da büyük bir bölümünü kaybettiler. Fafliz-mi yenen Sovyet K›z›l Ordu’sunun da verdi¤i destekle Polonya, Çekoslo-vakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan ve Arnavutluk'ta gerici ve faflistiktidarlar y›k›larak buralarda demokratik halk cumhuriyetleri kuruldu. Em-peryalist Almanya ise ikiye bölünerek do¤usunda Demokratik Almanyakuruldu. Yine hemen savafl› izleyen y›llarda Asya k›tas›nda Çin gibi dev birülke devrimle emperyalist sistemden koptu. Emperyalizm toplam olarakdünyan›n üçte birini kaybetmiflti. Karfl›s›nda art›k sadece Sovyetler Birli¤ide¤il, sosyalist bir blok vard›. Elbette bu durum emperyalist ülkelerin ge-lecek kayg›lar›n› da oldukça büyüttü. Ç›kard›klar› her savafltan sonra dahabüyük bir pazar› kaybediyorlard›. Yani savafllarla bunal›mlar›na çare arar-larken kendi sonlar›n› daha da yak›nlaflt›rm›fl oluyorlard›.

‹flte büyüyen bu tehlike karfl›s›nda emperyalist ülkeler aralar›nda zorun-lu bir entegrasyona gittiler. Üstelik giderek gelifltirdikleri nükleer ve di¤erimha silahlar› bundan sonra birbirleriyle yapacaklar› savafllarda kendileri-nin de tümden yok olmalar›, bir daha aya¤a kalkamayacak kadar a¤›r biry›k›ma u¤ramalar› riskini çok büyük ölçüde art›r›yordu. Bu nedenle emper-yalist ülkeler ve tekeller aras›ndaki rekabet sona ermedi ama kendi arala-r›ndaki çeliflkileri birbirleriyle do¤rudan savaflmadan çözmeye yöneldiler.Karfl›lar›nda önemli bir tehlike olarak gördükleri sosyalist ülkelere ve sö-mürgelerdeki kurtulufl savafllar›na karfl› ortak bir cephe oluflturmaya bafl-lad›lar. Yeni strateji ve taktikler gelifltirdiler. Aralar›nda ekonomik ve aske-

Halk S›n›f› 137

ri antlaflmalar yap›p güçlerini birlefltirme yoluna gittiler. Mesela emperya-list devletlerin ortak askeri bir gücü olarak NATO böyle olufltu. Daha sonrabunun çerçevesini geniflleterek baz› yeni sömürgeleri de dahil ettiler. Eko-nomik anlamda IMF, Dünya Bankas› gibi kurulufllar emperyalizmin ekono-mik ç›karlar›n› korumak ve yeni yöntemlerle sömürüsünü sürdürmek, sö-mürge ve yeni sömürge ülkelerin ekonomisini denetim alt›na almak, yön-lendirmek için kuruldu. Bunun yan›nda k›talar, bölgeler düzeyinde, bir kaçülke aras›nda veya ikili olarak bir çok askeri ekonomik anlaflmalar, paktlargündeme getirildi. Tabii tüm bu emperyalist kurulufllarda, yap›lan anlafl-malarda emperyalist sistemin en büyük gücü haline gelmifl olan ve emper-yalizmin jandarmal›¤›na soyunan ABD'nin a¤›rl›¤›, inisiyatifi vard›r.

‹flte bu dönem de 3. Bunal›m Dönemi’dir. Elbette bu yeni dönemdekiyani emperyalizmin girdi¤i 3. bunal›m dönemindeki de¤ifliklikler sadecebunlar de¤ildir. Önemli de¤iflikliklerden biri emperyalist iflgallere ve sö-mürgecili¤e karfl› dünyan›n hemen her taraf›nda ulusal kurtulufl hareket-lerinin ortaya ç›kmas› nedeniyle sömürgecilik iliflkilerinde de yeni yön-temler gelifltirilmesi, bir di¤eri ise emperyalist ülke ekonomilerinin aske-rilefltirilmesidir.

- Burada kesip, bu konular› da haftaya iflleyelim isterseniz arkadafllar.fiimdi biraz ara verelim sonra mahalledeki ifllerimizi konuflmaya devamederiz.

✪✪✪

OKUMA PARÇASI:

"Kapitalizmin Genel Bunal›m›En büyük kapitalist devletlerin, dünyan›n yeniden paylafl›m› u¤runaemperyalist mücadelesi, birinci emperyalist dünya savafl›na (1914-1918) yol açt›. Bu savafl dünya kapitalizminin tüm sistemini sarst› veböylece onun genel bunal›m dönemini bafllatt›. Savafl, savaflan ülkele-rin tüm ulusal ekonomisini kendi hizmetine zorlad›, devlet kapitaliz-minin demir yumru¤unu yaratt›, üretken olmayan harcamalar› bafl dön-dürücü bir yüksekli¤e ç›kartt›, muazzam miktarlarda üretim arac›n› vecanl› iflgücünü yok etti, nüfusun genifl tabakalar›n› periflan etti ve sa-nayi iflçilerinin, köylülerin ve sömürge halklar›n›n s›rt›na ölçüsüz yük-ler bindirdi. Aç›k devrimci kitle eylemlerine ve iç savafla dönüflen s›n›fmücadelesini keskinlefltirdi. Emperyalist cephe en zay›f noktas›ndan -Çarl›k Rusya's›nda- yar›ld›. 1917 y›l›ndaki fiubat devrimi feodal mutla-kiyeti devirdi; Ekim devrimi ise burjuvaziyi. Bu muzaffer proleter dev-rimi, mülksüzlefltirenleri mülksüzlefltirdi, üretim araçlar›n› burjuvazi-nin ve büyük toprak sahiplerinin elinden çekti ald›; ve insanl›k tarihin-de ilk kez, dev bir ülkede proletarya diktatörlü¤ünü kurdu ve pekifltir-di, yeni bir devlet tipini, Sovyet Devletini yaratt› ve böylece uluslarara-s› proleter devrimini bafllatt›." (Stalin, Leninizmin Sorunlar›, Cilt II)

138 Halk S›n›f›

Emperyalizm - 4

- Geçen haftaki dersimizde 2. Paylafl›m sa-vafl›n›n, sömürge ülke halklar›n›n kurtulufllar›

aç›s›ndan daha elveriflli bir ortam yaratt›¤›n›, dünyan›n üçte birinin em-peryalist sistemden koptu¤unu, büyüyen bu tehlike karfl›s›nda emperya-list ülkelerin birbirleriyle savaflmaktan vazgeçerek aralar›nda zorunlu birentegrasyona gittiklerini söylemifltik.

Emperyalist ülkeler aras›ndaki bu entegrasyon do¤al olarak ekonomik,sosyal, siyasal bir çok alandaki iliflkilerde yeni geliflmeleri de beraberindegetirdi. 3. Bunal›m dönemiyle ortaya ç›kan bu yeni geliflmelerden enönemli ve belli bafll› olanlar› ABD taraf›ndan gelifltirilen "so¤uk savaflstratejisi"yle birlikte uygulamaya sokulan emperyalist ekonomilerin aske-rilefltirilmesi ve yeni-sömürgeciliktir. Dersimize bu bafll›klar alt›nda de-vam edelim. Ekonominin askerilefltirilmesine neden gerek duyuldu dersi-niz?

- Nedeni flu: 2. paylafl›m savafl›yla tekeller ekonomik krizlerini bir ölçü-de atlatt›lar, savafl onlara büyük kazanç kap›s› sa¤lad›, ancak savafltansonra pazar alanlar›n›n gerek içte gerekse dünya ölçe¤inde eskisine göredaha da daralmas›, sanayi üretiminin azalmas› kapitalizmin genel bunal›-m›n› daha da derinlefltirdi. 1948'de bafllayan ve '49'da iyice artan bir krizbaflgösterdi. ABD ve NATO ülkelerinin Kore'ye sald›rmalar›yla birlikteözellikle ABD, ekonomisini askerilefltirmeye yani silah ve askeri malzeme-lerin üretimi için silah sanayiini gelifltirmeye h›z verdi. Bu, sömürüyü ar-t›rmak, bunal›m› hafifletmek için yeni pazarlar ve zengin bir kaynak yarat-mak demekti. Silah sanayiine a¤›rl›k verilmesi halk›n daha da yoksullaflt›-r›lmas›n› getirdi, çünkü devlet silahlanma için bütçeden çok daha büyükpaylar ay›rmaya bafllad›. Ancak yine de bu genel olarak sanayi üretiminibir ölçüde geniflletti ve krizdeki ekonominin soluk almas›n› sa¤lad›.

Silah sat›fl›n› ve tabii buna ba¤l› olarak üretimini art›rmak için bafl›n›ABD emperyalizminin çekti¤i "So¤uk savafl stratejisi" çerçevesinde "ko-münizm tehlikesi" propagandas› art›r›larak, savafl k›flk›rt›c›l›¤› yap›larak,bölgesel savafllar ç›kar›larak, savafl gerginli¤i yarat›larak korkunç bir silah-lanma yar›fl› bafllat›ld›. Silah ve askeri araç gereç sat›fl› tekellere çok bü-yük karlar sa¤lamaya bafllad›. Mesela ABD 2. Paylafl›m savafl›ndan önce-ki son üç y›l içinde silahlanma için 953 milyon dolar harc›yor, bu o zaman-ki bütçesinin % 12’sini oluflturuyordu. Ancak savafltan sonra 1952-1954y›llar› aras›nda her y›l ortalama 50 milyar dolar silahlanmaya harcamayabafll›yor ki bu da bütçesinin % 70’ini afl›yor.

- Çok çarp›c›, gerçekten çok büyük bir rakam bu.- Sadece ABD de¤il, onun kadar olmasa bile örne¤in bir ‹ngiltere, Fran-

sa, ‹talya gibi emperyalist ülkeler de onu takip ediyor. Mesela, ABD’densonra en büyük silah sat›c›s› ülkelerden biri haline gelen ‹ngiltere 2. Pay-

Halk S›n›f› 139

69

lafl›m savafl› öncesinde silahlanma için bütçesinin % 18’ini ay›r›rken bu ra-kam 50’li y›llar›n bafl›nda % 36’ya ç›k›yor.

Ancak silah sanayiine bu kadar a¤›rl›kl› bir yönelme ayn› zamanda em-peryalist ülkelerin ekonomi ve sanayiinin silah sanayiine dayal› olarak tektarafl› geliflmesini de beraberinde getirdi. Öyle bir noktaya gelindi ki silahüretimi dursa, baflta özellikle ABD olmak üzere büyük silah sat›c›s› duru-mundaki emperyalist ülkeleri bekleyen, büyük bir bunal›m ve ekonomile-rinin iflas›d›r. Durum böyle olunca silah sat›fl›n› sürekli k›lmak için elbettesavafl k›flk›rt›c›l›¤› yapmak, kendi aralar›nda olmasa bile di¤er ülke halkla-r› aras›nda bölgesel savafllar ç›karmak emperyalizmin ç›kar›nad›r. Halkla-r› birbirine karfl› k›flk›rt›r, savafl ç›kart›r ki, yeni silah pazarlar› oluflsun, si-lah sat›fl›n› artt›rabilsin.

- ABD'nin bugün Irak'a sald›rmak için neden bu kadar can att›¤› daha iyianlafl›l›yor böylece.

- Elbette Serpil, silah sat›fl›n› art›rmak gibi bir amac› da var tabii, amabugün sald›rmak istemesinin tek nedeni bu de¤il. As›l olarak Ortado¤u'daç›ban bafl› durumundaki Irak'› ezmek, bölgede inisiyatifini gelifltirmek,tam hakimiyetini kurmak istiyor. Ama bunun yan›nda yeni bir savafl olsunolmas›n, bir savafl ortam›, gerginlik yarat›lmas› bile silah sat›fl›n›n art›r›l-mas›n› beraberinde getirir. Belki baz›lar›n›z hat›rlar, 91'deki Körfez sava-fl›ndan sonra ABD Ortado¤u ülkelerine milyarlarca dolarl›k silah satm›flt›.Savaflta harcad›¤›n›n onlarca, yüzlerce kat›n› savafltan sonra silah sat›fl›y-la geri ald›. Yani savafllar onun için iyi bir ticaret vesilesi oluyor. ‹nsan ka-n›ndan para kazan›yor. ‹flte emperyalizmin çürümüfllü¤ünün en pis, en i¤-renç yan›d›r bu.

- Peki Ömer, bu emperyalist ülkeler neden daha önce ekonomilerini as-kerilefltirmiyor da 2. Paylafl›m savafl›ndan sonra buna yöneliyorlar. Yanisorun pazar› geniflletmek, yeni sömürü olanaklar› yaratmaksa daha öncede onlara pazar gerekli de¤il miydi?

- Emperyalist devletler 1. ve 2. Paylafl›m savafl› öncesi de silah üretiyor-lard› ama o zaman amaçlar› esas olarak kendilerini korumak ya da rakip-lerine üstünlük sa¤lamak içindi. Sanayiinin geliflimi ve meta üretimi dahaçok baflka alanlarda yo¤unlaflm›flt›. Ayr›ca 3. Bunal›m dönemine kadarbirbirleriyle de savafl›yorlard›. fiimdi öyle olunca üretti¤i silahlar› düflma-n›na satmak, onu güçlendirmek ister mi? Elbette istemez. Bu durumda d›flpazara yönelik askeri üretim daha s›n›rl› ve klasik silahlar üzerineydi. Sö-mürgelerine de satamazlard›. Çünkü onlar›n da pek ço¤unda zaten do¤ru-dan kendi askeri güçleri vard›. Dolay›s›yla silah sanayii s›n›rl› bir üretimalan›yd›. Ama 3. Bunal›m döneminde hem ülke içinde hem de d›fl›nda pa-zar alanlar›n›n eskisine göre çok daha daralarak kapitalizmin genel buna-l›m›n›n derinleflmesi ve ekonomik kriz tekelleri kar getirecek yeni üretimaray›fllar›na yöneltti. Bilimsel teknolojik geliflmeler de hep “en etkilisini enöldürücüsünü” elinde bulundurabilmek için yeni silahlar›n üretimi emper-yalistler aç›s›ndan adeta zorunlu oldu. Bunun yan›nda emperyalist ülkeler

140 Halk S›n›f›

aras›ndaki savafl koflullar›n›n ortadan kalkmas›, silah ihrac› yapabilmele-rine de olanak sa¤lad›. Bir de tabii bunun yan›nda ortaya ç›kan sosyalistblok karfl›s›nda askeri aç›dan da üstünlük sa¤lamak istemeleri var. Öteyandan sömürgecilik iliflkilerinde de¤iflme yani ekonomik, askeri, siyasalolarak kendilerine ba¤›ml› ama ka¤›t üstünde, görüntüde “ba¤›ms›z” ül-kelerin ortaya ç›kmas›, bu ülkelere de silah satma olana¤› yaratt›. Yaniyeni sömürgeler veya iflte petrol zengini gibi emperyalizme ba¤›ml› ülke-ler büyük bir silah pazar› oluflturdular. Tabii bu ülkelere silah teknolojile-rini ve en geliflmifl silahlar›n› satm›yorlar. Çünkü böylece hem ellerindekieski silahlar›, stoklar› satarak tüketirler, hem de zaten bir emperyalist ülkebaflka emperyalist ülkenin ve sömürgelerin askeri aç›dan da fazla güçlen-mesini istemez. Öyle ya belki yar›n bunlardan baz›lar› kendisine tav›r al-maya kalkar. Teknolojisini satmaz, çünkü, sömürgelerin askeri aç›dankendisine ba¤›ml› kalmas› ve sömürüsünün süreklili¤i için bu gereklidir.Kendi silah›n› herkes kendi üretmeye bafllarsa o sonra kime silah satacak?

Böylece silah alan ülkeler de askeri aç›dan daha da güçlenmifl gibi gö-zükse bile asl›nda emperyalizme daha ba¤›ml› hale gelir. Çünkü ald›¤› si-lahlar›n yedek parçalar›n› da bu ülkelerden almak zorundad›r. Onlar olma-dan bir süre sonra elindeki silahlar kullan›lamaz hale gelir. Geliflmifl silahteknolojisine sahip olmad›¤› için silahlar›n modernizasyonu için de em-peryalizme muhtaçt›r. Böylece emperyalizm sömürüsünün yan›nda buba¤›ml›l›¤› flantaj olarak kullanma olana¤› da bulur. Ne yapar mesela? Ye-ni-sömürge ülkeyle aras›nda bir sorun, çeliflki mi ç›kt›, silah ambargosuuygular veya askeri aç›dan güçlü olman›n avantaj›n› kullanarak do¤rudansald›rma tehditleri yapar veya sald›r›r. Hat›rlars›n›z ABD en sad›k uflakla-r›ndan, en güvendi¤i jandarmas› Türkiye’ye bile bir kaç defa silah ambar-gosu uygulam›flt›. San›yorum ‘74’te olacak Ecevit hükümetiyle haflhafl eki-mi konusunda çeliflki ç›k›nca “Ankara’y› bombalar›m” diye hükümeti teh-dit ediyor. Ayr›ca 2. Paylafl›m savafl›ndan sonra tekeller ve mali sermayegüçlenirken bunlar tar›m üzerindeki egemenliklerini daha da güçlendiri-yorlar. Köylülerin ürünlerine düflük taban fiyat belirleyip ucuza alan tekel-ler, bu ürünlerin ifllenmesi, pazarlanmas› gibi her aflamas›ndan yüksekkarlar ederek tar›msal üretimden de büyük paylar almaya bafll›yorlar.Köylülük h›zla yoksullaflt›r›l›yor. Bu arada tar›m üretimindeki gerilemeler-den kaynaklanan ihtiyaçlara önlem olarak emperyalizm sömürgelerini ta-h›l üretimine yönlendiriyor. Hat›rlarsan›z Türkiye’ye de ony›llarca hep "sa-nayileflmeyi b›rak›n tar›ma a¤›rl›k verin, bu konuda uzmanlafl›n" dayatma-lar› yap›lm›flt›r.

- Arkadafllar öylece zaten yeni-sömürgecilik iliflkilerine girmifl olduk. Ozaman konumuzun ikinci bölümden yani emperyalizmin sömürgelefltirmeyöntemleri üzerinden devam edelim.

Biliyorsunuz emperyalizmin sömürgecili¤i çok daha önceden serbestrekabetçi kapitalizm döneminde bafll›yor. Avrupa kapitalist devletlerininve ‹ngiltere’nin elinde zaten feodal yönetimden devrald›klar› daha önce ifl-

Halk S›n›f› 141

gal edilmifl topraklar vard›, do¤al olarak bunlar onlar›n sömürgeleri hali-ne geldi. Ancak bunlarla yetinmediler. 1850’lerden sonra bilim ve teknik-teki ilerlemelerle kapitalist geliflmenin büyük h›z kazanmas›, dünya top-raklar›n›n kapitalist ülkeler taraf›ndan talan edilmesini de h›zland›rd›. Afri-ka’dan Asya’ya, Amerika k›tas›na kadar, daha önce ayak bas›lmam›fl nekadar topraklar varsa iflgal edilmeye baflland›. Mesela ABD, Kanada gibidevletler 1800’lerden sonra ‹ngiliz ve Frans›zlar›n buralar› iflgal etmesi veard›ndan Avrupa’dan, ‹ngiltere’den buralara yüzy›l boyunca yo¤un olarakak›n eden göçmenler taraf›ndan kuruldu. Bu topraklar›n esas sahibi K›z›l-derililer katledilerek adeta soylar› tüketilme noktas›na getirildi. ABD’de ye-ni bir devletin oluflumu dünyan›n di¤er ülkelerinden çok farkl› ve ilginçtir.Çok k›sa zaman dilimi içinde ve neredeyse ayn› süreç içinde kölecilik, ko-yu, zalim bir ›rkç›l›k ve kapitalist geliflme bir arada yaflanm›flt›r. 1900'lerinbafl›nda ise emperyalist bir ülke haline geldi. Yine daha afla¤›larda Meksi-ka, Latin ve Güney Amerika’y› iflgal edenler genellikle ‹spanyol ve Porte-kizlilerdir. Buralarda da yerli halk›n Meksiko K›z›lderililerinin, mayalar›nak›beti de ABD'dekinden farkl› olmad›. O zamanlardan sa¤ kalabilmifl yer-li halklar bugün hala az›nl›k ve ikinci s›n›f› vatandafl durumundalar.1900’lere do¤ru ise bu ülkelere ABD emperyalizminin müdahaleleri baflla-d›.

Mesela ‹ngiltere’den “üzerinden günefl eksilmeyen imparatorluk” diyesöz edilir. Çünkü bir zamanlar Amerika’dan Afrika, Ortado¤u ve Hindis-tan’a kadar, dünyan›n bir ucundan di¤er ucuna sömürgelere sahip olmufl-tur. Kuzey ‹rlanda, ‹skoçya hala sömürgeleridir, buralarda fiili iflgali sürü-yor. Yine Fransa önemli ölçüde sömürgelere sahipti. Korsika hala sömür-gesi durumdad›r, Fransa’n›n atad›¤› vali taraf›ndan yönetiliyor. Afrika’daOrtado¤u’da, Akdeniz’de, Asya’da pek çok ülkeyi iflgal etmiflti. Belçika,Hollanda, Danimarka gibi ülkelerin de özellikle Afrika’da bir çok sömürge-leri vard›. Hatta bunlar bazen ayn› halk›n topraklar›n› ikiye bölerek payla-fl›rlard›. Portekiz ve ‹spanya’n›n bu k›tada da pek çok sömürgesi vard›. Ja-ponya sürekli Çin’e sald›r›r ve iflgal eder. Çarl›k Rusya’s› da koca bir sö-mürge imparatorlu¤una sahipti. K›sacas› bu dönemde kapitalist devletlerdünya üzerinde ayak basmad›klar›, iflgal etmedikleri toprak b›rakmazlar.

Sömürgelefltirme yöntemi do¤rudan askeri güce dayan›r. Yani askerle-rini toplay›p gider aç›ktan iflgal eder, kendilerine karfl› gelenleri katleder-lerdi. ‹flgal edilen topraklar art›k iflgal eden kapitalist ülkenin topra¤› ola-rak say›l›rd›. Sömürgelefltirilen ülke iflgal güçleri taraf›ndan atanan bir hü-kümet ya da vali taraf›ndan yönetilirdi. Bunlar ülkenin tüm yeralt›, yerüs-tü zenginliklerine do¤rudan el koyarlar ve emperyalist ülkeye aktar›rlard›.El koyduklar› ve ucuza elde ettikleri hammadde ve madenler kapitalistdevletler için önemliydi. Tar›m üretiminde de büyük talan söz konusuydu.Mesela iflgal edilen ülke pamuk üretimi için uygunsa burada çok ucuzaüretilen pamuk Avrupa’n›n tekstil patronlar› için ucuz hammadde kayna¤›oluyordu. Latin Amerika ülkelerinde üretilen fleker kam›fl›, kahve gibi

142 Halk S›n›f›

ürünler de kapitalistler için çok cazip sömürü kaynaklar›yd›. Tabii bunlar›nyan›nda sömürgelere yap›lan meta ihrac› da ayn› zamanda burjuvazi içinayr› bir kar kap›s›yd›. Yaln›z tekelleflmenin bafllamas›yla 1870-80’lerdensonra sömürü biçimine bir de sermaye ihrac› eklendi. Sömürge yönetim-lerine borç para verme ya da buralarda do¤rudan yap›lan çeflitli yat›r›m-larla mesela pazar alanlar›n› geniflletmek için demiryollar› yapma gibi,bankalar açma vb. yöntemlerle burjuvazi çok daha büyük sömürü olanak-lar› elde etmeye bafllad›.

2. Paylafl›m savafl› sonuna kadar emperyalizmin bu aç›k iflgal biçimi vesömürgelefltirme yöntemi esas olarak de¤iflmedi. Paylafl›m savafllar› so-nunda emperyalist devletler aras›nda el de¤ifltiren sömürgeler oldu amayöntem de¤iflmiyordu. Emperyalistler askeri güçleriyle, bask› ve zorla sö-mürgeleri ellerinde tutuyorlard›. Tabii tüm bu sömürgelerin her kar›fl›n›kendi askerleriyle doldurmalar› mümkün de¤ildi. Ayn› zamanda birer tica-ret merkezleri olan limanlar›, büyük kentleri, haberleflme merkezlerini vestratejik noktalar› askeri denetimleri alt›na alarak hem ekonomik faaliyet-lerini güvenceye al›yorlar hem de sömürgelerini baflka emperyalist ülke-lere karfl› koruyorlard›.

Ancak 1. Paylafl›m savafl›ndan sonra sömürgelerde de ulusal bilincingeliflmeye bafllamas› emperyalizmin bu aç›k iflgallerine karfl› halk›n tepki-sini de büyüttü. Emperyalist iflgallere karfl› direnifller artmaya bafllad›.Mesela Anadolu halklar›n›n kurtulufl savafl› emperyalizme karfl› kazan›lanilk zafer say›l›r. 2. Paylafl›m savafl›ndan sonra ise bu tepkiler çok daha art-t›. Ulusal kurtulufl hareketleri güç kazand›, dünyan›n her taraf›nda yayg›n-laflt›. Daha önce de belirtti¤imiz gibi dünyan›n üçte biri emperyalist sis-temden koptu.

Bir sosyalist blokun ortaya ç›kmas›n›n d›fl›nda mesela ‹ngiltere gibi çokyayg›n bir sömürge a¤›na sahip emperyalist ülkeler birçok sömürgesindesömürgeci yönetimlerini ve askeri varl›¤›n› geri çekmek, buralar›n yöneti-mini yerli egemen s›n›flara b›rakmak zorunda kal›yordu. Bir kaç örnek ve-rirsek, mesela Fransa Cezayir'den, ‹ngiltere Hindistan'dan, Hollanda En-donezya'dan çekilmek zorunda kald›.

Bu tehlikeyi gören emperyalizm, özellikle ABD, sömürgeleri tümdenkaybetmektense sömürgeleri elde tutmak için 1946’dan sonra yeni biryöntem gelifltirmeye bafllad›. Nas›l bir yöntemdi bu Erdal?

- Yeni yöntem emperyalizmin aç›k iflgallerinin yerini gizli iflgal dedi¤i-miz yeni-sömürgelefltirme yönteminin almas›d›r. Emperyalist ülkelerinbirleflerek sald›rmalar›na ra¤men Kore'de ald›klar› yenilgi onlar› bu yön-temi daha da gelifltirmeye zorlad›.

- Peki nas›l uygulan›yor bu yöntem?- Özü flu: emperyalist ülkeler direnifl karfl›s›nda yenilgiye u¤rad›klar›n-

da, yenileceklerini anlad›klar›nda veya direnifl büyümeden sömürgelerinihepten kaybetmektense buralardan askeri güçlerini çekiyorlar ama bunuyaparken ekonomik iliflkilerini sürdürmek için o ülkenin bafl›na geçecek

Halk S›n›f› 143

egemen s›n›f›n temsilcileriyle, yöneticileriyle ekonomik iliflkileri sürdüre-cek anlaflmalar yap›yorlar. Veya böyle bir aç›k anlaflma olana¤› yoksa bi-le o sömürge ülkedeki egemen s›n›flarla iliflkilerini sürdürüyorlar, onlar›iflbirlikçileri haline getiriyorlar. Sonuçta ülke ekonomisini yine denetimle-ri alt›na al›yorlar. Ka¤›t üstünde baz› sömürgelere "ba¤›ms›zl›k" tan›n›yorancak ekonomi emperyalizme ba¤›ml› olunca tabii ard›ndan yine politikve askeri ba¤›ml›l›k da geliyor. Yani ortada emperyalizmin gözle görülenaç›k bir iflgali olmamas›na ra¤men ülke emperyalizm taraf›ndan sömürül-meye devam ediliyor.

Tabii sürecin farkl› biçimlerde geliflti¤i ülkeler de var. Bazen küçük-bur-juvazinin önderli¤inde geliflen ulusal kurtulufl savafllar› sonucunda bu ül-keler bir süre ba¤›ms›z devletlere dönüflebiliyorlar. Ancak küçük-burjuva-zi büyük ölçüde sosyalizmden etkilenmemiflse, onu sosyalizme yönelte-cek güçlü bir dinamik oluflmam›flsa sosyalizme yönelmeyip -ki s›n›fsal ka-rakteri gere¤i genellikle de böyle sonuçlanmaktad›r- kapitalizmi gelifltir-meye yöneldiklerinde ister istemez bir süre sonra yine emperyalizmle ilifl-kilerini gelifltirerek ona ba¤›ml› hale gelmeye bafll›yorlar. Böyle durumlar-da emperyalizm de gerek bu küçük burjuva iktidarlarla iliflkilerini iyi tutupekonomik iliflkilerini gelifltirerek ya da çeflitli bask› yöntemleri uygulaya-rak onlar›n sosyalizme yönelmesini engellemeye, tekrar emperyalist sis-tem içine dahil etmeye çal›fl›r. Mesela ulusal kurtulufl savafllar›yla politikba¤›ms›zl›klar›n› kazanm›fl olan Türkiye ve Cezayir’in tekrar yeni-sömürgeülkeler haline gelmeleri böyle olmufltur. Böyle onlarca örnek vard›r. Me-sela Ortado¤u’da Suriye, Libya gibi ülkeler hatta buna bugün Irak’› da ek-leyebiliriz böyle bir süreci yafl›yorlar. Daha önce de M›s›r’da Baas yöneti-mini kuran Nasr yabanc› flirketleri devletlefltirerek emperyalizme ba¤›ml›-l›ktan kurtulmay› denemiflti. Ancak bu giriflimlerinin ard›ndan devrilerekbu sürece son verildi ve M›s›r tekrar emperyalizmin uydusu haline getiril-di.

- Yeni-sömürgecilik, ba¤›ml›l›k iliflkileri nas›l bafllat›l›yor biraz da o nok-taya de¤inelim isterseniz. Bu yeni yöntemi 1946’dan sonra Truman dokt-rini ad› alt›nda gelifltirerek sistemli bir politika haline getiren ABD’dir.Bundan sonra Marshall’›n yard›mlar›yla, kurulan askeri paktlarla, ikili an-laflmalarla yeni-sömürgelefltirme sürecini bafllatt›. Sömürgelere veya po-litik ba¤›ms›zl›¤›n› kazanm›fl geri kalm›fl ülkelere yard›m, kalk›nd›rma ad›alt›nda verilen borçlarla, kredilerle ba¤›ml›l›k iliflkisi gelifltirildi. Ald›klar›borçlar› ödeyemeyecek durumda olan yeni-sömürgelefltirilen ülkeler deborçlar›n› ödemek, devletin acil ihtiyaçlar›n› karfl›lamak, silah alabilmek,yat›r›m yapabilmek için daha çok borç alma yoluna giderek asl›nda ba-¤›ml›l›klar›n› daha da pekifltirdiler. Borç büyüdükçe borcun finansman›n›sa¤layan IMF, Dünya Bankas› gibi emperyalist kurulufllar veya do¤rudanemperyalist devletlerin yönetimleri, tekeller yeni sömürgelerin ekonomikpolitikalar›n› istedikleri gibi yönlendirmeye bafllad›lar.

Tabii sömürünün ve gizli iflgali gerçeklefltirmenin tek yöntemi bu de¤il.

144 Halk S›n›f›

Gizli iflgal esas olarak emperyalist tekellerin bu ülkelerin egemen s›n›fla-r›yla gelifltirdikleri iliflkiler çerçevesinde bir iflbirlikçi tekelci burjuvazi ya-ratmalar›yla sa¤lan›r. ‹flbirlikçi burjuvaziyle ortak yat›r›mlar yaparak yeni-sömürgelerde kapitalizmi emperyalizme ba¤›ml› olarak yukar›dan afla¤›-ya gelifltirirler. Geliflen kapitalizmle birlikte iflbirlikçi tekelci burjuvazi güç-lenip devlet üzerindeki otoritesini güçlendirdikçe do¤al olarak emperyaliz-min de bu iflbirlikçi burjuvazi vas›tas›yla yeni-sömürge üzerindeki otorite-si pekiflir. Yani iflbirlikçi tekelci burjuvazi esas›nda emperyalist tekellerinç›karlar›n› temsil eden ve koruyan durumdad›r. Kendileri de bunun karfl›-l›¤›nda sömürüden pay al›rlar. Emperyalist tekellerin politikalar›n›n uygu-lanmas›n› hükümetlere dayat›rlar veya esas olarak da zaten bu politikala-r› uygulayacak olan partilerin hükümet olmas›n› sa¤larlar. Bunun yan›ndaemperyalizmle yap›lan ekonomik, siyasal, askeri antlaflmalarla, kurulanpaktlarla ba¤›ml›l›k daha da güçlendirilir.

Ordu emperyalizmin ç›karlar›na göre flekillendirilir. Askeri aç›dan da ba-¤›ml›l›k gelifltirilerek ordu üzerinde denetim art›r›l›rken, ordu üst kademe-si ekonomik olarak da tekelci burjuvaziyle bütünlefltirilerek emperyalizm-le iflbirli¤i yapacak bir komuta kademesi oluflturulur. NATO flemsiyesi al-t›nda güya “d›fltan gelecek komünist iflgallere karfl› ülkeyi savunmak ama-c›yla” CIA taraf›ndan gizlice hemen tüm yeni-sömürgelerde kurulankontrgerilla örgütlerinin esas amac› ordu ve devletin di¤er militarist güç-lerini emperyalizmin ç›karlar› do¤rultusunda denetim alt›na almak, bunla-r›n devrimci muhalefeti ezmek için kullan›lmas›n› sa¤lamak, emperyaliz-me karfl› olan, halk›n ç›karlar›n› savunan güçlerin iktidara gelmesini engel-lemektir. Bu amaçla ordu esas olarak iç savafla göre, yani halka karfl› sa-vaflmas› için örgütlenir. Böylece ordu ulusall›ktan soyutlanarak emperya-lizmin ç›karlar›n› koruyan bir iflgal ordusuna dönüfltürülür.

Böylece yeni-sömürge ülke ekonomisi üzerinde denetim kuran, siyasalyönetim mekanizmas› üzerinde büyük etkiye sahip olan, orduyu kendi ç›-karlar›n› koruyan iflgal ordusuna dönüfltüren emperyalizm eskiden oldu-¤u gibi sadece d›fl bir güç olmaktan ç›karak içsel bir olgu haline de gelir.Görünürde emperyalizm askeriyle, tank›, topuyla yoktur ama asl›nda ger-çeklefltirdi¤i gizli iflgalle ülke yönetimini, politikalar› belirleyen, sömürengüç durumundad›r.

- Yeni-sömürgecilikle birlikte gündeme gelen önemli bir de¤ifliklik desermaye ihrac›nda oluyor Selim abi.

- Evet, bu, yeni sömürü yönteminin en belirgin özelliklerinden biridir. ‹s-tersen konuyu açm›flken sen devam et Ömer.

- Daha önce hat›rlarsan›z kapitalizmin tekelleflmeye bafllamas›yla sö-mürgelere sermaye ihrac›n›n artt›¤›n› ve sömürünün a¤›rl›kl› olarak buyöntemle gerçeklefltirilmeye baflland›¤›n› söylemifltik. 3. Bunal›m döne-mine kadar bu sürer. Ancak 3. Bunal›m döneminde yeni-sömürgelere na-kit sermaye ihrac› azal›r. Mahir Çayan yeni-sömürgecilik metodunun ama-c›n› ve sermaye ihrac›ndaki bu de¤iflikli¤i flöyle özetliyor:

Halk S›n›f› 145

“Bu politikan›n esas›, daha az masrafla daha genifl pazar imkan› sa¤la-yan, daha sistemli ve ulusal savafllara yol açmayacak, daha üst seviyeyeç›km›fl emperyalizmin problemlerini daha fazla tatmin etmeye dayanmak-tad›r. En temel metodu, sermaye ihraç ve transferinin terkibindeki de¤iflik-liktir. Sermayenin 5-6 eleman› aras›nda yeni bir oran yarat›lm›flt›r. fiöyleki, savafl öncesi nakit sermaye ihrac›, sermayenin isim, patent hakk›, ye-dek parça, teknik bilgi, teknik eleman vs. gibi di¤er elemanlar›na k›yaslaçok fazla yer tutarken, savafl sonras› dönemde özellikle 1960’dan sonra buiflleyifl tersine dönmüfl, nakit sermaye d›fl›ndaki sermayenin yukar›daözetledi¤imiz elemanlar› a¤›rl›k kazanm›flt›r.

Bugün geri b›rakt›r›lm›fl ülkelerde, yabanc› nakit sermaye oran›n›n yer-li nakit sermayeye oranla çok az oldu¤u fakat mutlak d›fla ba¤›ml› bir çoksanayii kuruluflu mevcuttur. (Örne¤in otosanayii) Bir kaç yüzde yüz d›flaba¤›ml› temel sanayii tesisi kurulmakta ve bunlara ba¤›ml› olmaya mah-kum hafif ve orta sanayii belli ölçülerde gelifltirilmektedir.”

Yani meseleyi biraz daha açarsak emperyalist tekeller art›k yeni- sömür-gelere gidip do¤rudan kendi sermayesiyle tesisler kurup, yat›r›m yapm›-yor. Bunun yerine yerli iflbirlikçiler bulup diyor ki, mesela “ben sana oto-motiv üretmek için gerekli makineleri satay›m, teknolojiyi vereyim, mar-kay› vereyim, sen bunu üret, sat ama karfl›l›¤›nda isim ya da patent hakk›için bana elde etti¤in kar›n mesela yar›s›n› vereceksin” diyor. Tabii bu ifl-birlikçi burjuvazinin ifline de geliyor. Çünkü o tek bafl›na bu ifli yapabile-cek teknolojiye sahip de¤il. Üstelik dünyaca tan›nan bir marka ad›yla üre-tim yapmak sat›fl›n› kolaylaflt›racakt›r. Burada uluslararas› tekel anlaflmayaparken kendisi de bir miktar nakit sermaye koyabilir veya hiç koymaz,yönetime ortak da olmayabilir ama verdi¤i teknoloji ve patent hakk› içinkardan önemli bir pay al›r. Veya do¤rudan kurulacak fabrikan›n, tesisin or-ta¤› olur. Bu anlaflmaya ba¤l›d›r ancak emperyalist tekeller sermayeninbüyük bölümünü ortaya koyup baflkalar›n› buna ortak etmez. Öyle olsa za-ten yöntemi de¤ifltirmez eskisi gibi tek bafl›na o ifli yapard›. Böylece orta-ya fazla bir sermaye koymadan yeni-sömürge ülkenin sermayesini dehem kendi ç›kar› için kullan›r hem de ba¤›ml›l›k iliflkisi nedeniyle o ülkeyegittikçe yerleflir. Yap›lan yat›r›mlar da genellikle montaj sanayii biçimindegelifltirilir. Yani üretilecek metan›n önemli parçalar›n›, bir bölümünü veyatümünü iflbirlikçisi burjuvaziye yine uluslararas› tekeller satar. Böylecehem bunlar› satarken hem de üretilen metan›n sat›fl›ndan elde etti¤i pay-la çok daha fazla büyük karlar elde eder. Biliyorsunuz KOÇ Holding Türki-ye’de otomotiv üretiminde tekel durumundad›r. 70’li y›llarda “ilk yerli oto-mobili üretti” diye halka anlat›lm›flt›r. Ama asl›nda “yerli mal›” dedikleri oiki üç senede parçalanan ka¤›t gibi Anadol’lar›n patenti uluslararas› teke-le aitti ve motor gibi önemli bölümü de dahil parçalar›n›n büyük k›sm› yi-ne d›flar›dan geliyordu. Dolay›s›yla yedek parça ihtiyac› da d›flar›dan sa¤-lan›yordu. Ayn› flekilde sonradan bunlara Murat 124’ler, Renult’lar falaneklendi. Mesela bugün hemen herkesin evinde kulland›¤› Arçelik, AEG, Si-

146 Halk S›n›f›

emens, Beko gibi beyaz eflyalar, elektronik aletlerin hepsi yabanc› tekelle-rin patent hakk› sat›n al›narak üretilir. Sözde bunlar› Koçlar, Sabanc›larüretir, güya “yerli mal›d›r” ama bunlar› sat›n almak için ödenen paran›nbüyük bir bölümü uluslararas› tekellerin kasas›na gider. Çünkü onlar›n iz-niyle, onlar›n ad›na, onlar›n teknolojisiyle üretiliyorlard›r. ‹flbirlikçi burju-vazi ortaya koydu¤u sermaye ile bu üretimden ancak belli bir pay al›r.

- Mesela en son örneklerden biri TEKEL’in sat›fl›nda yafland›. Üzerindeepeyce tart›flma da ç›kt›. Fabrikalar› adeta bedava verdiler. Halbuki fabri-kalar›n de¤erini ve sigara üretiminden gelecek karlar› bir kenara b›rakal›mfabrikalar›n kurulu oldu¤u arazileri sadece arsa de¤eri üzerinden satsalaremperyalist tekelin ödedi¤i paradan onlarca kat fazla tutuyor. Adamlar or-taya büyük bir sermaye koymuyorlar, para harcam›yorlar. Üstelik ödedik-leri paran›n önemli bir k›sm› da sat›n ald›klar› fabrikan›n eksiklerini ta-mamlamak için kullan›lacakm›fl. Ne yap›yorlar, daha do¤rusu sat›fla ç›ka-ran hükümet ne yap›yor? Siz bunu ucuz mucuz al›n, kendi markan›zda si-gara da üretin, kar›n›zdan da bize bir miktar pay verin yeter diyor. San›yo-rum % 5 gibi bir miktard› galiba. Onlar da öyle yap›yor, kendi patentini or-taya koyuyor, küçük bir miktar da para veriyor, fabrikalar›n üzerine konu-yorlar.

- Devletin alaca¤› pay yüzde 5 de¤il de yüzde 10-15 olsa ne olacak? Yüz-de 85-90 aslan pay›n› emperyalist tekel al›p götürecek. Sigara piyasas›uluslararas› tekelin eline geçecekmifl, ülkenin ekonomisi emperyalizmedaha çok ba¤›ml› hale gelecekmifl, halk daha çok sömürülecekmifl, tütünüreticileri y›k›ma u¤rayacakm›fl, iflbirlikçi hükümetlerin umurlar›nda bilede¤il. Gümrük ve Tekel Bakan› Eyüp Afl›k televizyona ç›k›yor “bugün ba-¤›ms›zl›k ad›na yabanc› sermayenin gelmesine, yat›r›m yapmas›na karfl›ç›kmak ilkelliktir, ça¤d›fl›l›kt›r, bunlar çok gerilerde kald›” falan diyor. Gö-rüyor musunuz adamlar ülkeyi, ülkenin de¤erlerini, halk›, dahas› beyinle-rini emperyalizme satm›fllar. Emperyalist tekellerin ülkeyi daha çok sö-mürmek için öyle alavere-dalavere çevirmelerine, bask› yapmalar›na bilegerek yok. Ülkeyi yönetenler gelin sömürün diye kendileri yalvar›yor.fiimdi böyle hükümetler, partiler emperyalizmin hükümetleri, partileri de-¤il de nedir? Onlar›n ajanlar› gibi çal›fl›yorlar.

- Ajan dedin de Selim Abi, emperyalizmin gizli iflgali gerçeklefltirmesin-de emperyalizmin ideolojik propagandas›, yönlendirmesi, do¤rudan veyadolayl› olarak aç›k-gizli iflbirlikçiler yaratmas› ve ajanlaflt›rma faaliyetleri-nin de büyük pay› var de¤il mi?

- Elbette Erkan. ABD’nin 2. Paylafl›m savafl›n›n hemen ard›ndan bafllat-t›¤› “So¤uk savafl” stratejisinin özü ve amac› da bir yerde buydu. Yo¤unbir anti-komünist propagandayla Sovyetler Birli¤i’nin tüm ülkeleri iflgaledece¤i korkusu yarat›lmaya çal›fl›ld›. Tabii yarat›lmaya çal›fl›lan bu korkuyeni-sömürgelere de tafl›nd›. Böylece bu propagandan›n etkisi alt›na al›-nan yeni-sömürge ülkelerin egemen s›n›flar› ve yönetimleri emperyaliz-min ideolojik etkisi alt›na çok daha fazla girerken iflbirli¤i yapmak için ona

Halk S›n›f› 147

daha da yak›nlaflt›lar. Bu da zaten emperyalizmin yeni sömürgelerden al-mak istedi¤i sonuçtu. Böylece özellikle ABD hem di¤er emperyalist-kapi-talist ülkeler üzerinde etkisini art›rd›, hem yeni-sömürgeleri kendisine da-ha da ba¤›ml› hale getirdi, hem de silah sat›fl›n› art›rd›.

“So¤uk savafl” stratejisi çerçevesinde yeni-sömürgelerdeki yo¤un anti-komünist propagandayla, emperyalizmin ve oligarflilerin ç›karlar›na karfl›ç›kan, sömürü ve zulme boyun e¤mek istemeyen devrimci, demokrat, ile-rici, yurtsever herkes “vatan haini”, “d›fl düflmanlar›n” esas olarak da ta-bii “Sovyetler Birli¤i”nin iflbirlikçisi” ilan edildi. Faflist propaganda ve ör-gütlenmelerin önü aç›l›rken, sol yasaklarla, bask› ve fliddetle ezilmeye, ge-lifliminin önü kesilmeye çal›fl›ld›. Devletin tüm kurumlar›, e¤itim sistemibu propaganda, faflist ideoloji ve faflist kadrolarla flekillendirilmeye bafl-land›. Yani emperyalizm yeni-sömürgelerinde kapitalizmi yukar›dan afla-¤›ya gelifltirirken ayn› zamanda faflizmi de yukar›dan afla¤›ya kurumlaflt›r-maya bafllad›. Bu durumda emperyalizmin bu politikalar›n› uygulayan, sa-vunan herkes zaten onun do¤al bir iflbirlikçisi durumundad›r. Yani emper-yalizm do¤rudan bire bir ajanlaflt›rmaya gerek duymadan kendi ç›karlar›-n› koruyan genifl bir “gönüllü” iflbirlikçi kesim yaratm›fl oldu.

Tabii böyle bir ideolojik flekillendirme, yönlendirme onun do¤rudan ifl-birlikçi ve ajanlar yaratmas›n›n koflullar›n› da oldukça kolaylaflt›rd›. Em-peryalistler kendi ajanlar› veya ajanlaflt›rma faaliyetini yürüten çeflitli pa-ravan örgütlenmeleri arac›l›¤›yla çeflitli kurumlarla veya bu kurumlardaçal›flan kiflilerle iliflki kurup ideolojik yönlendirmeyle ve çeflitli menfaatlersa¤layarak genifl bir ajanlaflt›rma faaliyeti yürütürler.

Bu ajanlaflt›rma faaliyetinde polis, ordu, bas›n, düzen partileri içindeemperyalizmin do¤rudan denetimi kurulur.

- fiimdi hangi ülkeydi tam hat›rlayam›yorum ama Latin Amerika’dakiyeni sömürgelerden birinde darbe yapan ve ülkeyi y›llarca yöneten bir ge-neral CIA’n›n kadrolu bir ajan› ç›km›flt›.

- fiu kokain ticareti yapt›¤› için sonradan ABD’ye götürülüp yarg›lananPanama devlet baflkan› Noriega m› neydi yanl›fl hat›rlam›yorsam.

- Bunun pek önemi yok zaten. Çiller için de mesela CIA ajan› oldu¤usöylendi ama ne fark eder? Demirel, Türkefl, Özal, Ecevit, Baykal, MesutY›lmaz ya da di¤erleri emperyalizmin ç›kar›na çal›flt›ktan, onun politikala-r›n› uygulad›ktan sonra CIA’n›n ya da baflka emperyalist ülkelerin do¤ru-dan kadrolu ajan› olsalar ne fark eder, olmasalar ne fark eder? Sonuçta ay-n› ifllevi görüyorlar. Emperyalizmin ç›karlar› için sömürü ve zulmü sürdü-rüp, onlar›n programlar›n› uyguluyorlar.

Sonuç olarak söylersek, yeni-sömürgeler bu çok çeflitli yöntemler uygu-lanarak emperyalizm taraf›ndan kuflat›lm›fl ve iflgal edilmifltir. Bizim özel-likle halka bunu iyi kavratmam›z gerekir. Çünkü emperyalizmin bu iflgalbiçimi ve gelifltirdi¤i yeni sömürü yöntemleri halk›n emperyalizm gerçe-¤ini ç›plak olarak görmesini engeller, bu da emperyalizme karfl› tepkileritörpüler, sömürünün çok daha kolay sürdürülmesini sa¤lar. Dikkat eder-

148 Halk S›n›f›

seniz 60’l› y›llardaki, hatta ‘70’lerdeki anti-emperyalist tepkileri bugünhalkta göremiyoruz. Emperyalizmin ne oldu¤unun bilinmedi¤inden de¤ilesas›nda. Bir yandan emperyalizmi “dost”, emperyalizme ba¤›ml›l›¤›“ola¤an”, “olmas› gereken” bir durum gibi gösteren propagandalarla bi-linçlerin çarp›t›l›p, bulan›klaflt›r›lmas›, öte yandan her geçen gün daha de-rinlere nüfuz eden emperyalist kültürün yozlaflt›r›c› etkileri bir yerde em-peryalizmin varl›¤›n›, sömürüsünü halka da kan›ksatmaya bafll›yor. Evin-de, yolda, gezerken, çal›fl›rken nereye baksa, nereye gitse yabanc› marka-larla, emperyalist tekellerin bayileri, flubeleri, ajanslar›, isimleriyle karfl›la-fl›yor. ‹lgisi olmad›¤› halde s›radan ma¤azalara, e¤lence yerlerine bile,okuyanlar›n büyük ço¤unlu¤unun anlam›n› bilmedi¤i yabanc› isimler ve-riliyor. Emperyalizm maddi olarak, kültürel olarak günlük yaflam›n içinebile bu kadar giriyor ama bu bir yerden sonra kan›ksamay› da beraberin-de getiriyor. ‹flte bu kan›ksamay› k›rmam›z, anti-emperyalist bilinci can-land›rmam›z gerekir. Çünkü oligarfliye karfl› mücadele ederken asl›ndaonunla içiçe çok daha büyük bir güce karfl› savafl›yoruz. Bu savafl› kazana-bilmek için bu gerçe¤i halk›m›za da kavratabilmeliyiz. Onun için oligarfliy-le birlikte emperyalizmin teflhirine de özel bir önem vermeliyiz. Meselabugün emperyalizmin Irak’a sald›r›s› bunun için uygun bir zemin yarat›-yor. Halk›n dikkati de bu konuya yo¤unlaflm›flken toplant›lar›m›zda, soh-betlerimizde, yürütece¤imiz iradi çal›flmalarda emperyalizmin ne olup ol-mad›¤›n›, ne yapt›¤›n›, ne yapmak istedi¤ini halk›m›za kavratmal›y›z. Tabiisorun sadece kavratmak de¤il bunu bir tavra, eyleme dönüfltürebilmeli-yiz.

Evet arkadafllar bu konuyu burada bitirelim. Biraz ara verdikten sonraakflamki toplant› için yapt›¤›m›z son haz›rl›klar› da gözden geçirelim.

✪✪✪

OKUMA PARÇASI:“... Metropollerde sermayenin had safhaya varan yo¤unlaflmas› ve te-merküzünün oluflturdu¤u ‘talep yetersizli¤i’ ve de özellikle II. Yeni-den paylafl›m savafl›ndan sonralar›n› kapsayan anti-emperyalist vemillici ak›mlar, zorunlu olarak emperyalizmin sömürü metodunda de-¤ifliklikler yapm›flt›r. Bu de¤ifliklikler emperyalizmin çirkin yüzününsaklanmas› ve de sömürge ülkelerde pazar geniflletilmesini amaçla-yan yeni sömürgecilik metodlar›d›r.Yeni sömürgeci metodlar›n temelinde, emperyalist tekellerin aç gözlüpolitikas›na cevap verecek flekilde, sömürge ülkelerde meta pazar›n›ngeniflletilmesi, ‘yukar›dan afla¤›ya kapitalizmin’ bu ülkelerde hakimüretim biçimi olmas› sonucunu do¤urmufltur... Üst yap›da feodal ilifl-kiler genellikle muhafaza edilirken (eme¤in feodal sömürüsü sürdürü-lüp, feodal ideolojiler muhafaza edilirken...) alt yap›da kapitalizmegemen unsur haline gelmifltir. (Pazar için üretim)

Halk S›n›f› 149

Bu da bu ülkelerde, hafif ve orta sanayiin kurulmas› ve de yerli tekel-ci burjuvazinin emperyalizmin en gözde müttefiki olarak) oluflmas›ve geliflmesi demektir. Ancak geliflen yerli-burjuvazi, iç dinamikle de-¤il, emperyalizmle bafltan bütünleflmifl olarak geliflmifltir. Böylece I.ve II. genel bunal›m dönemlerinde bu ülkeler için d›flsal bir olgu olanemperyalizm bu dönemde ayn› zamanda içsel bir olgu haline gelmifl-tir. (Gizli iflgal esprisi)

(Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim, Devrimci Sol Yay›nlar›, s. 99-100)

✪✪✪

✍ SINIF SÖZLÜ⁄Ü

➟ PATENT HAKKI: K›saca bir metan›n üretilebilmesi hakk›n›n bir ki-fli ya da firmaya ait olmas›d›r. Genellikle ilk defa üretilmeye bafllananbir metan›n taklit edilerek üretilmesini veya bir buluflun izinsiz ola-rak kullan›lmas›n› engellemeye yöneliktir. Patent hakk› almadan dahaönce üretilen bir metan›n ayn›s›n› üretemezsiniz. Küçük farkl›l›klarlabenzerini üretti¤inizde dahi daha önce o metaya verilmifl adla piyasa-ya süremezsiniz. Örne¤in aspirin, üretilmesi çok basit bir a¤r› kesici-dir. Ama siz bunu üretip ayn› adla satamazs›n›z. Dolay›s›yla zaten da-ha önce pazar› ele geçirmifl olan, herkes taraf›ndan bilinen, tan›nan omarkayla rekabet edebilme flans›n›z da yok denecek kadar azd›r. Co-ca Cola, beyaz eflya, elektronik aletler, araba markalar› vb.debuna örnektir. Burjuvazi benzerini üretip (ço¤u kere tek bafl›na ürete-bilecek durumda da de¤ildir) baflka bir isimle pazara sürerek büyükbir risk tafl›yan rekabete girmektense, o metalar› üreten tekelle anlafl-ma yapar. Ayn› metay› veya benzerini üretip ayn› isimle satmak içintekelden patent hakk› sat›n al›r. Yani o metay› veya benzerini üretmekiçin izin al›p karfl›l›¤›nda tekele pay verir. Böylece tekeller patent hak-k› sat›p küçük bir yat›r›mla yeni ortakl›klar kurarak veya hemen hiç-bir yat›r›m yapmadan, sermaye ortaya koymadan çok büyük bir sömü-rü elde etme olana¤› bulurlar. Geliflmifl teknoloji gerektiren baz› me-talar›n üretiminde ise bu teknolojiye sahip tekeller çok daha avan-tajl›d›r. Patent hakk›yla birlikte, o metay› üretmeye yetecek kadar tek-noloji, makine, araç, gereç, teknik bilgi satarak çok daha büyük karlarelde ederler. Tabii kar›n böyle ikiye bölünmesi, daha çok kar etmek is-teyen iflbirlikçi burjuvazinin sömürüyü daha da ac›mas›zca uygula-mas›na yol açar. Bu nedenle hep faflist bir rejimin sürdürülmesindenyanad›rlar. Sendikalar›n, halk›n örgütlenmesinin ve tabii solun en çokda devrimcilerin en büyük düflman›d›rlar.

150 Halk S›n›f›

Reformizm - 1

Son bir y›ld›r burjuvazinin icazetli bir politi-kayla da olsa reformist partilerin önünü açm›fl

olmas›, ama ondan da önemlisi giderek daha fazla sa¤c›lafl›p MGK'n›n po-litikalar›na angaje olmalar› reformizme karfl› mücadeleyi daha da önemlik›l›yor. Gerçi bugün öyle önemli bir kesimi etkileyebilme durumlar› yokama yine de sosyalist, devrimci söylemler kullanarak yüzlerin takt›klar›maskeyle daha fazla insan› aldatmalar›n›n, kafa buland›rmaya çal›flmala-r›n›n önüne geçmek gerekiyor. Bu nedenle reformizmi ders konumuz ola-rak belirledik. Hepimiz elimizdeki olanaklarla önceden haz›rlan›p geliyoruzama yine de ço¤u kez oldu¤u gibi Selim Abi baz› arkadafllar›m›za konu-nun belli bölümlerine özel olarak haz›rlanmalar› görevini verdi. Ders dü-zenimizi ald›ktan sonra ço¤u kez oldu¤u gibi ilk sözü Selim Abi alarak ça-l›flmay› bafllatt›.

- Gerçi bilmedi¤iniz bir fley de¤il ama yine de önce reformizm nedir k›-saca bir tarifini yapal›m. Selma sen yap istersen.

- Reformdan bafllayal›m o zaman. Reform k›saca daha iyi bir durumagetirmek için düzeltme, iyilefltirme anlam›nda kullan›l›r. Burjuvazi de çoks›k kullan›r bu terimi. Ancak burjuvazinin reform dedi¤i veya reform ama-c›yla yapt›¤›n› söyledi¤i her yenilik halk›n ç›karlar› aç›s›ndan iyilefltirmeyiifade etmeyebilir. Örne¤in ekonomide reform yapt›k der, bir tak›m de¤i-flikler, yenilikler yapar ama bu de¤ifliklikler tekelci burjuvazinin ç›karlar›na,halk›n zarar›na pekala olabilir.

Ancak biz reformizmi halk›n ç›karlar› aç›s›ndan yap›lan iyilefltirmeleranlam›nda kullan›r›z. Esas anlam› ve ç›k›fl noktas› da öyledir. Serbest re-kabetçi kapitalizm döneminde burjuvazinin ekonomide, siyasette, sosyalyaflamda, hukukta vb. yapt›¤› ilerici anlamdaki iyilefltirmeler için kullan›l-maya bafllanm›flt›r. Çok genifl bir kullan›m alan› vard›r. Reformizmin ç›k›flnoktas› da bu reformlard›r. Yani düzenin devrimle kökten de¤ifltirilmesiyerine çarp›k yanlar›n›n reformlarla düzeltilmesini isteyen siyasal ak›m›ifade eder. Emekçilerin nihai kurtuluflu için de¤il, günlük ç›karlar› için mü-cadele etmeyi esas al›r. Mücadeleyi düzen s›n›rlar› içine hapsederek,emekçilerin devrime, iktidara yürümesinin önünde engel oluflturur.Emekçi s›n›flar içinde hayat bulmufl olmas›na ra¤men esas olarak bir bur-juva ideolojisidir.

S›n›flar mücadelesi özünde iktidar mücadelesidir. Ezilenlere iktidar yo-lunu göstermeyen, iktidar hedefli mücadeleyi flekillendirmeyen bir hare-ketin ad› ne olursa olsun, Marksizm-Leninizmle, devrimcilikle ilgisi yoktur.

- Burada bir noktaya bafltan de¤inelim. Reformizm sonuç olarak burju-va ideolojisidir diyoruz, ancak bu devrimcilerin reformlar içinde mücade-le etmeyece¤i anlam›na gelmez. Ancak reformlar devrimciler için amaçde¤il, devrim mücadelesinin gelifltirilmesi için sadece bir araçt›r. Zaten

Halk S›n›f› 151

70

reformlar için mücadele amaç olmaya bafllad›¤› noktada devrimden, dev-rimcilikten uzaklafl›l›yor, reformistleflme bafll›yor demektir. Reformizmüzerine Marks, Engels ve Lenin’in pek çok yaz›lar›, makaleleri vard›r. “‹flçiS›n›f› Partisi Üzerine” adl› kitapta reformlar için mücadele konusunda flöy-le diyor bu ustalar: “... Kapitalizm varoldu¤u sürece reformlar›n ne sürek-li, ne de ciddi olabilece¤ini bilerek, iflçiler iyilefltirmeler için savafl›rlar veücret köleli¤ine karfl› savafl›n› daha da sert biçimde sürdürmek için iyilefl-tirmelerden yararlan›rlar. Reformcular, sadaka yard›m› ile iflçileri parçala-may›, onlar› aldatmay› ve onlar› s›n›f savafl›m›ndan döndürmeyi düflünür-ler. Reformculuk yalan›n› tan›yan iflçiler reformlar› s›n›f savafl›m›n›n gelifl-tirilmesi, yayg›nlaflt›r›lmas›, için kullan›rlar.”

Yani gördü¤ünüz gibi reformizmin tarihi sosyalizmin tarihi kadar eski. Ozamandan beri devrim mücadelesinin önünde engel olmay› sürdürüyor.

fiimdi reformizmi tarihsel geliflimi içinde bafltan biraz daha detayland›-rarak ele alal›m. Esas›nda yüzy›l öncesinin reformizmi ile bugünkü refor-mizm aras›nda pek fark yoktur. Gerçi günümüz Türkiye’sindeki refor-mizmle ideolojik anlamda temel bir farkl›l›klar› olmasa da eskiden hiç de-¤ilse ço¤u aç›ktan devrime karfl› olduklar›n›, reformlar› savunduklar›n›söylüyorlard› fiimdikiler ise daha iki yüzlü, reformist olduklar›n› da kabuletmiyorlar, çok daha ince hesaplar yaparak yüzlerine bir de devrimci, sos-yalist maskesi tak›p reformistliklerini gizlemeye çal›fl›yorlar. Bafltan de-vam edelim. Erdal, reformizmin nas›l ortaya ç›kt›¤›n› sen anlatacakt›n.

- Asl›nda ilk reformistler Marks ve Engels’ten önce ortaya ç›kan ÜtopikSosyalistlerdir diyebiliriz. Ütopik biliyorsunuz zaten hayalde kalan, ger-çekleflmesi mümkün olmayan anlam›ndad›r. Ütopik sosyalistler henüz s›-n›flar mücadelesinin geliflim yasalar›n› bilmedikleri, kapitalizmi çözümle-yemedikleri için, burjuvaziyi ikna ederek eflitlikçi bir toplum kurulabilece-¤ine inan›yorlard›. Yani devrim yapmadan, kapitalizmi ortadan kald›rma-dan düzen içinde bir nevi sosyalist bir toplum kurulabilece¤ini san›yorlar-d›. Ancak daha sonra Marks ve Engels diyalektik materyalizmle birlikte bi-limsel sosyalizmin temellerini atarak böyle bir fleyin mümkün olamayaca-¤›n›, burjuvazinin iktidar›n›n y›k›lmadan yani devrim yap›lmadan, kapita-list iliflkilere son verilmeden sosyalist bir toplum kurulamayaca¤›n› orta-ya koydular. Marks ve Engels’le tabii ütopik sosyalizm de tarihe gömüldü.Düzen içi çözüm arayanlar, Paris Komünü’nün etkileri ve ihtilalci aya¤akalk›fllarla mahkum oldular. Sindikleri yerden siyasal bir ak›m olarak orta-ya ç›k›fllar› ise esas olarak 19. Yüzy›l›n sonlar›na do¤ru olur. O güne kadaresas olarak burjuva kesimler içinde yaflayan, etkili olan reformizm iflçi s›-n›f› içinde de epeyce yandafl bulmaya bafllar. Reformizmi bu dönemdebesleyen iflçi s›n›f›n›n içinde geliflmesinin önünü açan ise Avrupa’n›n ka-pitalist ülkelerinde ortaya ç›kan iflçi aristokrasisidir.

- Onu k›saca açal›m istersen, nedir bu iflçi aristokrasisi?- Aristokratl›k esas›nda feodal dönemden kalma bir tan›mlama. Kraliyet

ailesinden gelenlere ve onlar›n çevresindeki “soylulara” yani feodal ege-

152 Halk S›n›f›

menlere verilen bir s›fat. ‹flçi aristokrasisi ise benzer anlamda iflçi s›n›f› için-de ortaya ç›kan ve burjuvazinin ç›karlar›n›n yan›nda yer alan ayr›cal›kl› birkesim için kullan›l›yor. 19. yüzy›l›n sonlar›na do¤ru ortaya ç›kmas› ise birtesadüf de¤il elbette. Bu dönem kapitalizmin h›zla geliflti¤i ve tekelleflme-nin bafllad›¤› dönemdir. Ayr›ca burjuvazi bu dönemde sömürgelerden gi-derek artan ölçüde sömürü elde etmeye bafllam›flt›r. ‹flte bu avantajlar› kul-lanan burjuvazi iflçi s›n›f› içinde küçük ama etkili bir kesimi sat›n al›r. Bununas›l yapar? Mesela iflçileri vas›fl› iflçi, vas›fs›z iflçi diye böler, vas›fl› yanibelli bir e¤itim, yetenek, tecrübeye sahip olmay› gerektiren ifllerde çal›flaniflçilerin bir k›sm›na daha yüksek ücret ödemeye bafllar. Bu elbette dahaönce de vard›r ama burjuvazi iflçileri bölmek için, siyasal amaçlarla dahairadi, bilinçli bir politika olarak bunu uygulamaya bafllar. Mesela, ustabafl›,ekip bafl›, flef gibi esas›nda iflçi gibi çal›flan ve iflçi olan, ama yap›lan ifli or-ganize etmekle de görevli ve iflçiler üzerinde oldukça etkiye sahip bu kifli-lere ayr›cal›kl› haklar tan›r, di¤erlerinden çok daha yüksek ücret ödemeyebafllar. Mesela bunlar fiili çal›flmaktan öteye esas olarak üretim aflamas›n-da çal›flmay› organize eden, ifli ve iflçilerin çal›flmas›n› kontrol eden, denet-leyen ifllevler yüklenmeye bafllarlar. Yani burjuvazi iflçi s›n›f› içinde gerekald›klar› ücret aç›s›ndan, yaflam standartlar› aç›s›ndan, gerekse çal›flma ko-flullar› ve baflka de¤iflik haklar aç›s›ndan genel iflçi kitlesinden ayr›cal›kl› biriflçi kesimi oluflturur. ‹flte bu iflçi aristokrasi denilen kesim burjuvazinin ifl-çi s›n›f› içinde destekçileri durumuna gelirler. Çünkü ayr›cal›kl› durumlar›nedeniyle düzenden yani kapitalizmden di¤erleri kadar memnuniyetsiz de-¤ildirler, düzenle çeliflkileri yumuflam›flt›r. Bir de tabii ayr›cal›kl› durumlar›-n› korumak isterler. Bu nedenle patronlarla çat›flmay› istemezler. Taleple-rin, isteklerin bar›flç›l yollarla, çat›flmaya, kavgaya yol açmadan dile getiril-mesinden yanad›rlar. Aksi durumda burjuvaziyi, patronlar› k›zd›rd›klar›ndaayr›cal›kl› olanaklar›n› kaybetme riski vard›r. ‹flte bu iflçi aristokrasisi deni-len kesim iflçi s›n›f› içinde reformizmin geliflmesinin de öncülü¤ünü yapar-lar. Devrime karfl› ç›karlar. Burjuvazi de elbette bunlar› destekler. ‹flçi örgüt-lerinin, sendikalar›n yönetimlerini ele geçirmelerinde onlara yard›mc› olur.Çünkü devrim isteyen, devrim için mücadele eden, her an ayaklan›p iktida-r›n› y›kmaya kalkacak bir iflçi s›n›f› yerine, taleplerini, isteklerini uzlaflmac›,bar›flç›l yollarla ifade eden, kapitalizmi y›kmay› amaçlamayan bir iflçi s›n›-f›n›n olmas›n› elbette tercih eder. Yani bir yerde reformistlerle burjuvazininç›karlar› birleflmifl olur. Reformistler burjuvazinin ç›karlar›na hizmet edenbir ifllev yüklenmifl olurlar. Burjuvazinin ad›na iflçi s›n›f›n›n mücadelesiniyolundan, yani devrime yönelmesinden sapt›rmaya, düzen içine çekmeyeçal›fl›rlar. Yasal mücadeleyi savunurlar. Hatta burjuvazi bunlar›n parlamen-toda yer almas›na bile olanak sa¤lar. ‹flte bu nedenle reformizm görünüfl-te iflçi s›n›f›ndan, emekçilerden yana gözükmesine, onlar için çeflitli haklaristemesine ra¤men esas olarak bir burjuva ideolojisidir.

- Bak›n Marks da 1874’te Sorge’e yazd›¤› mektubunda bu aristokrat re-formistlerden rahats›zl›¤›n› nas›l dile getiriyor. Diyor ki: “Bütün iflçi flefle-rinin parlamentoya girmemifl olmas›ndan esef etmemek elde de¤il do¤-

Halk S›n›f› 153

rusu, bu ç›karc›lar alay›ndan baflka tür kurtulman›n yolu yok”. Marks birazalayla söylüyor, hepsi parlamentoya gitse de iflçi s›n›f› bunlardan kurtul-sa diyor. Ama parlamentoya gitmekle iflçi s›n›f› bunlardan kurtulmaz el-bette. Çünkü reformizm iflçi s›n›f› içinde sadece bir düflünce ve tav›r belir-leme olarak kalmaz. Ayn› zamanda siyasal olarak da örgütlenir. Sendika-lar›n d›fl›nda çeflitli reformist iflçi derneklerinde, partilerinde örgütlenirler.Bu örgütler içinde tabii sadece bilfiil çal›flan iflçiler yer almaz, reformist kü-çük burjuva kesimler, örne¤in, ayd›nlar da kat›l›rlar. Özellikle burjuvazininad›na reformizmin teorisini yapan küçük burjuva ve burjuva ayd›nlar buörgütler ve iflçiler üzerinde büyük etki yarat›rlar. Esas olarak da reformiz-me yön veren bunlard›r. Onlara inanan veya ç›karlar›n› düzende gören ifl-çiler de onlar›n peflinden giderler. Evet devam et istersen Erdal.

- Bu çerçevede ilk reformist örgütlerden birini “‹ngiliz Fabianlar›” kurar.1883’de Londra’da Edward R. Pease taraf›ndan kurulan Fabian Derne¤i ‹n-giliz iflçi s›n›f› içinde büyük etkiye sahip olur. Bu derne¤e Bernard Shaw,Wells gibi ünlü yazarlar, Sidney Webb, Beatrice Webb, O. Lange gibi eko-nomistler de kat›l›r. Fabian ismi Romal› Fabius’tan gelmektedir. Fabius daeski Roma’da reformist bir siyaset adam›d›r. Il›ml›, bar›flç›l yöntemlerledaha ileri bir toplum oluflturmak istiyordu. ‹ngiliz Fabianc›lar› kapitalizmekarfl› ç›km›yorlard›. Ancak burjuvazinin iflletmecili¤i bizzat yürütmeyip bu-nu ücretli yöneticilere devretmesi nedeniyle asalaklaflt›¤›n›, üretim süre-cinden koptu¤unu, bu nedenle haks›z kazanç elde etmeye bafllad›¤›n›, ay-n› gerekçelerle toprak sahiplerinin hiç bir çaba harcamad›klar› halde top-ra¤›n de¤er kazanmas›yla havadan para kazanmaya bafllad›klar›n› söyle-yerek bu haks›z kazançlara karfl› ç›k›yorlard›. Bu nedenle devletin bu hak-s›z kazançlar› engellemesini istiyorlard›. Bireyin toplumun yard›m› olma-dan tek bafl›na zenginlik yaratamayaca¤›n› söyleyerek zenginli¤i yaratande¤erler üzerinde emekçilerin daha çok hak sahibi olmas› gerekti¤ini ilerisürüyorlard›. Ancak dedi¤imiz gibi Fabianc›lar kapitalizme karfl› ç›km›yor,onun baz› kötü sonuçlar›n›n düzeltilmesini istiyorlard›. Ayr›ca onlara göres›n›f mücadelesi vermeye, bunun için parti falan kurmaya da gerek yoktu.Devrim kesinlikle bir hayaldir ve böyle bir fleye gerek yoktur. Çünkü kapi-talizm gelifltikçe süreç içinde de¤iflime u¤rayacak, zenginlik tüm toplumayay›lacak, iflçi s›n›f› ve emekçilerin daha çok söz hakk›, üretimde denetimhakk› sa¤lan›nca sosyal bir toplum yani sosyalizm kendili¤inden olufla-cakt›r. Bu anlamda da sosyalist devrimi, proletaryan›n s›n›f savafl›m›n› dagereksiz buluyorlar, reformlarla yetinmek gerekti¤ini söylüyorlard›. Dahasonra bu örgüt 1906 y›l›nda ‹ngiliz ‹flçi Partisi’ni do¤urdu.

Reformizmi teorik düzeyde kurumlaflt›rma yönünde ilk ad›mlardan biride Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD)’li Eduard Dawid’den gelmifltir.Marksist ö¤retinin gözden geçirilip de¤ifltirilerek güncellefltirilmesi anla-m›na gelen revizyonizmi SPD’de ilk kez Eduad Dawid kullanm›flt›r. Ancakreformizmin ve revizyonizmin as›l ak›l hocalar› Bernstein ve Kautsky'dir.Aralar›nda biçimsel bir farkl›l›k vard›r tabii. Lenin, “Dönek Bernstein”› dö-

154 Halk S›n›f›

nek Kautsky ile karfl›laflt›r›nca Bernstein sadece bir züppe görünümündekal›yor” diye belirtmifltir fark›. Marksizm’e, devrime düflmanl›¤›n› aç›kgösteren Bernstein ve bunu “Marksizm” maskesiyle yapmaya çal›flan Ka-utsky ayn› batakl›¤›n ürünüdürler.

Burada reformizm ile revizyonizmin aras›ndaki yak›n iliflki oldu¤unubelirtmekte yarar var. Yak›n iliflkiden de öte hep ayn› kap›ya ç›k›yorlar.Marksist ö¤retinin gözden geçirilmesi demek olan revizyonizm esas›ndaonun ihtilalci yan›n›, yani devrimi çeflitli k›l›flar alt›nda reddeder ve Mark-sizmi savunuyor gibi gözükürken esas›nda onu reddedip reformlar›n sa-vunucusu haline gelir.

- Bu noktada Bernstein ile Kautsky’nin reformist, reviyonist görüfllerinibiraz daha ayr›nt›l› incelemekte fayda var. Çünkü bugün de hangi k›l›ktaolursa olsun reformistlerin tüm görüflleri Bernstein ve Kautsky’nin görüfl-lerinin ya tekrar›d›r ya da fluras›ndan buras›ndan de¤iflikli¤e u¤rat›lm›flyeni biçimleridir. Bu bölüme sen haz›rlanacakt›n Ömer.

- Evet. fiimdi bak›n, Almanya’da demir-çelik sektöründe tekelleflmeyebafllayan demir-çelik fabrikatörü Krupp'un, 1874’te iflçilere yapt›¤› konufl-madaki: “Size hak görülmüfl olanla yetinin. ‹flinizi bitirdikten sonra vakti-nizi ebeveyninizle, kar›n›zla ve çocuklar›n›zla, ailenizle geçirin ve kafan›z›ev ifllerine ve e¤itime yorun. Sizin için siyaset budur ve bunu böyle bilir-seniz mesut olursunuz” sözleriyle, Bernstein’in iflçilere günlük kazan›mlar-la ve özde “hak görülmüfl olanlarla” yetinmelerini, burjuvaziyle uzlaflmay›ö¤ütleyen, iktidar› almak gibi bir sorunla u¤raflmamak gerekti¤ini sal›k ve-ren, “ama ben siyasal iktidar› almak için -iflçi s›n›f›n›n- yeterli olgunluk de-recesine ulaflt›¤›n› zannetmiyorum” sözlerini karfl›laflt›ral›m. Nas›l birbirle-rine benziyorlar. Farkl› pencerelerden ama ayn› noktaya bak›yorlar.

Reformizmin temel karakteri s›n›flar mücadelesinin reddi olarak ortayaç›kan uzlaflmac›l›¤›d›r. Burjuvazi ortaya ç›k›fl›ndan bugüne kadar s›n›flar›nuzlaflabilece¤i, teranelerini farkl› kisveler alt›nda iflleyip durmufltur. Çünküegemenlerle uzlaflmayan ezilen s›n›flar iktidarlar› için tehlikelidir. ‹flte bunoktada mücadeleyi düzen s›n›rlar› içine hapseden, Bernstein’da oldu¤ugibi, kapitalizmin sonunu haz›rlayacak bunal›mlar›n, iç çeliflkilerin giderekazald›¤› ve bunlar›n birer kurgudan ibaret oldu¤u fleklinde teorilerle kitle-lerdeki iktidar bilincini bulan›klaflt›ran reformizm, s›n›f mücadelesini vedevrimi reddederek burjuvazi ile ayn› noktada çak›flmaktad›r. “Sa¤ ve SolSapmalar Üzerine” kitab›n›n 47. Sayfas›nda Lenin flöyle diyor:

“... Zaman zaman iflçilerin ve temsilcilerinin bir kesimi, kendilerine ta-n›nm›fl gibi görünen haklar aldatmacas›na kap›l›rlar. Revizyonistler s›n›fmücadelesi doktrininin ‘eskimifl’ oldu¤undan söz etmeye bafllarlar vegerçekten s›n›f mücadelesinden vazgeçmek anlam›nda bir politika izle-meye koyulurlar...”

Kapitalizmin iflleyiflini, gelifliminin yönünü do¤ru kavrayamayan ya das›n›f mücadelesinden kaçmak için kavramak istemeyen reformistler, ç›kar-lar› tamamen z›t olan, kesinlikle uzlaflmaz olan burjuvaziyle proletarya

Halk S›n›f› 155

aras›ndaki temel s›n›f çeliflkisini de yok sayarak, tekelleflmeyle “üretimanarflisi”nin yok oldu¤unu, “örgütlü kapitalizm” döneminin bafllad›¤›n›söylediler. Ve ortaya ç›kan tekellerin kapitalist ekonomiyi ve üretimi bü-yük ölçeklerde planlad›¤›n›, buradan da, “mecburen” planl› bir sosyalistekonominin alt yap›s›n› haz›rlayacaklar›n› söyleyerek reformist görüflleri-ni derinlefltirdiler.

Kapitalizm bu flekilde planl› ekonomiye geçiflle birlikte geliflip ekonomi-de sosyalleflme sa¤land›ktan sonra kapitalizm ve iflçi s›n›f› iktidar›n al›n-mas› için gerekli olgunlu¤a ulaflm›fl olacakt›r ve ondan sonra bir avuç bur-juvazinin elinden iktidar› almak çok daha kolayd›r. Yani alt yap›da, ekono-mide sosyalizm zaten sa¤lanm›flt›r, geriye üst yap›y›, politik iktidar› almakkalacakt›r. Bu aflamaya kadar Bernstein iflçi s›n›f›n›n bar›flç›l mücadeleyöntemlerinden ve reformlardan asla vazgeçmemesini önermektedir.

Bernstein’e göre kapitalizmin geliflmesiyle h›zla say›s› da artan iflçi s›n›-f› sendika, genel oy hakk› vb. gibi “iflçilerin kurtuluflu” için temel haklar›elde edecekler, parlamentoda yer almaya çal›flacaklard›r.

Hatta iflçi s›n›f› parlamentoda ço¤unlu¤u sa¤lay›p tek bafl›na hükümetkurma noktas›na gelse bile burjuvaziyle iflbirli¤ini sürdürmelidir. Asladevrime yönelmemelidir, kapitalist devlet mekanizmas›n› parçalay›p, ka-pitalist üretim iliflkilerine son vermemelidir, reformlar yaparak kapitalizmigelifltirmeye devam etmelidir. Çünkü öncelikle kapitalizmi gelifltirerekekonomide sosyalleflmeyi sa¤lamak, iflçi s›n›f›n› yönetebilecek olgunlu¤agetirmek gerekir.

Bu nedenle Bernstein ve onun peflinden giden reformistler kendilerinegöre kapitalizmde gerekli “olgunlaflma” sa¤lanmadan erken gerçekleflecekbir devrimden vebadan korkar gibi en az burjuvazi kadar korkmakta ve kar-fl›s›nda yer almaktad›rlar. Ki Bernstein “reformculuk devrimci bir felaketi,hareketin istenilen ya da kaç›n›lmaz bir evresi olarak gören bir politikan›ntersine sistemli bir reform çal›flmas›na yönelik bir politikad›r” sözlerindede görüldü¤ü gibi devrimi bir “felaket” olarak de¤erlendirmektedir.

Bernstein bu görüfllerine hakl›l›k pay› kazand›rmak için Marks’›n görüfl-lerini de tahrif eder. Örne¤in, Marks’›n Komünist Manifesto’ya 1872’deyazd›¤› önsözdeki “iflçi s›n›f›, devlet makinesini oldu¤u gibi ele geçirmekve onu kendi hesab›na kullanmakla yetinmez” sözlerini çarp›t›r. Buradaniflçi s›n›f›n›n mevcut kapitalist devleti y›kmamas›, sadece "ele geçirip" ol-du¤u gibi sürdürmesi gerekti¤i sonucunu ç›kar›r.

Bu örnek gibi çarp›tmalara, tahriflere daha onlarca say›s›z örnek verile-bilir.

Konuya iliflkin Bolflevik Partisi Tarihi’nin 34. Sayfas›nda flöyle deniyor:“... Örne¤in; kapitalizmin geliflmesine paralel iflçi s›n›f›n›n ahlaki, kültü-

rel, ekonomik, siyasi düzeyinin de yükselece¤ini söylerler. Ama bunu daiflçiler yine burjuvaziden ö¤reneceklerdir. Reformizmin Rusya’daki uzant›-lar›ndan legal Marksistlerin önderlerinden Peter Struva ‘kültürsüzlü¤ümü-zü itiraf etmeyi, kapitalizmden ders almay›’ önerirken de bu gerçe¤i kendi

156 Halk S›n›f›

a¤›zlar›ndan itiraf etmektedir. Yine Rusya’da reformist, oportünist, anlay›-fl›n tipik bir örne¤i olan ekonomistlerin görüflleri de devrimin reddedilme-si gerçe¤ini gözler önüne sermektedir. Ekonomistler, iflçilerin kapitalistle-re karfl› ekonomik anlamda kazan›mlar için u¤raflmas›n› söylüyorlar -çal›fl-ma koflullar›n›n düzeltilmesi, ücret vb-, politik mücadeleyi iflçilerin ifli ola-rak görmeyip, liberal burjuvaziye sevk ediyorlar...Rus ‘ekonomistleri’ d›flülkelerdeki Sosyal Demokrat Partilerle adlar›na Bernsteinc›lar denilenMarksizm düflmanlar›n›n yani oportünist Bernstein yandafllar›n›n yayd›k-lar› ayn› görüfllerin propagandas›n› yap›yorlard›.”

Reformizm kapitalizmin geliflmesine ba¤l› olarak belirsiz bir tarih sonundasosyalizmin alt yap›da gerçekleflece¤ini ve toplumda nüfus olarak da ço¤un-lu¤u oluflturacak olan iflçi s›n›f›n›n yönetebilecek olgunlu¤a ulaflt›ktan sonraiktidar olmas› gerekti¤ini söyleyerek bafltan devrimi reddetmekte ve iflçi s›-n›f›n›n iktidar›n› belirsiz bir tarihe havale etmektedir. Tabii kapitalizmin gelifl-mesiyle sosyalist üretim iliflkilerinin gerçekleflmeyece¤ini ve sosyalist birtopluma geçilemeyece¤ini gözönüne al›rsak reformizmin sözünü etti¤i iflçis›n›f›n›n iktidar olmas›n›n koflullar› da hiç bir zaman gerçekleflmeyecektir.

“Biz s›n›f mücadelesini bütün liberallerin bakt›¤› aç›dan, yani burjuva-zinin devrilmesini istemeden kabul ediyoruz” diyerek aç›k olarak s›n›fmücadelesini inkara yönelen ve “Bizim siyasi mücadelemizin hedefi flim-diye kadar oldu¤u gibi, devlet iktidar›n› parlamentoda ço¤unluk elde ede-rek ve parlamentoyu hükümetin efendisi haline getirerek ele geçirmekolarak kalmaktad›r” diyerek devrimi ve proletarya diktatörlü¤ünü redde-den Kautsky ile Bernstein’in görüflleri aras›nda özünde bir fark yoktur.

Rosa Lüksemburg reformizme yönelik elefltirisinde flöyle diyor: “...’Ne olursa olsun benim için nihai hedef, hiçten ibaret, hareket ise her

fley’ diyen Bernstein ile iflçi s›n›f›n›n kurtuluflunu reformlar toplam›ndagören Kautsky ayn› noktada buluflmufllard›r. ...Siyasal iktidar› ele geçirmeve toplumun de¤iflmesini gerçeklefltirme yerine -ve ona karfl› olarak- ya-sal reform yolunu benimseyenler, ayn› amaca götürecek sakin, emin veyavafl bir yol de¤il, baflka bir amaç seçmifl olurlar. Baflka bir deyiflle, yenitoplumsal düzen getirmek yerine eski düzen içinde bir tak›m önemsiz de-¤ifliklikleri gerçeklefltirirler. Böylece revizyonizmin siyasal görüflleri aç›s›n-dan ulafl›lan sonuçlar›yla, ekonomik kuramlar›n ortaya koydu¤u sonuçla-r› aras›nda hiçbir fark yoktur. Her iki aç›dan da elde edilen sonuç, sosya-list düzenin gerçeklefltirilmesi yerine kapitalist düzende reformlar›n yap›l-mas›d›r. Ücret sisteminin kald›r›lmas› yerine, sömürünün daha az ya dadaha fazla olmas› sözkonusu edilmektedir. K›sacas›; kapitalizmin içindezararl› otlar yok edilecek, ama kapitalizmin kendisine dokunulmayacakt›r.”

Ama reformistler sadece kendi ülkelerindeki sömürünün sürmesindenyana olmakla da kalmad›lar. Geliflmifl bir sanayi ülkesinin sömürgelefltir-di¤i yerlerden elde ettiklerinin kapitalizmi gelifltirdi¤ini, bunun toplumda-ki refah› art›raca¤›n›, “toplumcu reformlar› h›zland›raca¤›n›” söyleyereksömürüyü ve sömürgecili¤i kutsarken, “üstün uygarl›klar›n geliflmemifl

Halk S›n›f› 157

ülkeler üstünde haklar› vard›r” diyecek kadar alçald›lar.- Bir de Kautsky’nin meflhur “Ultra Emperyalizm” teorisi vard›r. K›saca

ona da de¤inelim isterseniz.- Kautsky bu teorisini Alman Sosyal Demokrat Partisi’nde ileri görevler

üstelenen Hilferding’in “Örgütlenmifl kapitalizm” teorisinden esinlenerekoluflturur. Hilferding’e göre rekabetin hakim oldu¤u kapitalizmin do¤ufl sü-recindeki “Örgütlenmemifl kapitalizm” yerini “Örgütlenmifl kapitalizme”terk etmifltir. Serbest rekabetçi dönemdeki piyasalardaki kargaflan›n yerini“Örgütlenmifl kapitalizm”de “sosyalist” planl› ekonomi alm›flt›r. Bunal›mlarortadan kalkm›fl, kapitalizmin geliflmesi istikrarl› bir sürece girmifltir. Gelifl-me böyle oldu¤una göre devrimlerin maddi zemini de hem kalkm›fl hem debuna gerek yoktur. Sosyalizme reformlarla ad›m ad›m ilerlemek mümkün-dür. Bu teorileriyle burjuvaziye büyük hizmet görmüfl olan Hilferding, I. Pay-lafl›m savafl›n›n ard›ndan geliflen Alman Devrimi döneminde Rosa Luxem-burg’u katleden hükümette maliye bakan› olmufltur. Teorisiyle burjuvaziyeyapt›¤› uflakl›¤›n› ustas› Bernstein gibi pratikte de kan›tlam›flt›r.

I. Paylafl›m savafl› dönemlerinde “Ultra emperyalizm” teorisini ortayaatan Kautksy, emperyalizmin ya¤mac› politikalar›ndan baflka seçenekleriolabilece¤i gibi görüfller ileri sürdü. Teorisinin özü emperyalizm dönemin-de, de¤iflik ülkelerin kapitalistleri aras›ndaki anlaflmalarla savafllar›n orta-dan kald›r›labilece¤i ve örgütlü bir dünya ekonomisinin oluflabilece¤idir.Ona göre emperyalizm bar›flç› bir do¤rultuya girmifltir. Proletaryan›n gerek-ti¤inde sanayi sermayesiyle iflbirli¤ine girmesini, sosyal demokrasinin “ba-r›flç›” burjuva güçlerini desteklemesini ö¤ütler. Lenin “... Sosyal floveniz-min en ince, bilim ve enternasyonalizme benzer bir fleyle ustaca süslenmiflteorisi Kautsky taraf›ndan dile getirilen ‘Ultra-emperyalizm’ teorisidir” der.

2. Enternasyonal’in revizyonist, reformist partilerinin 1. Paylafl›m sava-fl›nda ülkelerinin burjuvazilerinin yanlar›nda yer alarak girdikleri ihanet“Ultra-emperyalizm” teorisiyle gerekçelendirilmeye çal›fl›lm›fl ve ihanet-leri derinleflmifltir.

Ve yine Kautsky taraf›ndan propagandas› yap›lan, toplumdaki üreticigüçlerin geliflmesiyle devrime, s›n›f mücadelesine gerek kalmadan bar›fl-ç›l yoldan, reformlarla sosyalizme geçilebilece¤ini teorize eden “ÜreticiGüçler Teorisi” de Ultra-Emperyalizm teorisi gibi emperyalizmin gerçekyüzünü yumuflatmaya, iflçi s›n›f›n› burjuvazinin icazetine b›rakmaya hiz-met etmifltir. Bu teoriye göre üretici güçlerin geliflimi varolan kapitalistiliflkilerle çeliflkiye düfltü¤ünde, ileri bir tarzda yeni üretim iliflkileri gelifle-cek..." ve bu da devrime gerek kalmaks›z›n toplum içinde yans›mas›n› bu-lacakt›r. Yani Kautsky ekonomik geliflmenin kendili¤inden sosyalizme yö-nelece¤ini, bu nedenle s›n›f mücadelesi vermenin gereksiz oldu¤unu, bunedenle sosyalizme ulaflmak için iflçi s›n›f›n›n kapitalizmin geliflmesinidesteklemesinin yeterli oldu¤unu söylemektedir.

Reformizmin bilimsellikle, Diyalektik Materyalizmle ilgisi yoktur. Top-lumsal geliflmede yavafl yavafl arka arkaya gelen iyilefltirmeleri yeterli gö-

158 Halk S›n›f›

ren reformist anlay›fl›n sahipleri metafizik bir düflünceye sahiptir. Toplum-sal geliflmenin nicel yan›n› ön plana ç›kar›p, temel haline getirirlerken, ni-tel geliflimi yads›maktad›rlar. Niteliksel anlamda bir s›çrama ve dolay›s›y-la da devrim yoktur onlar için. Yaflanan toplumsal devrimler de onlara gö-re rastlant›d›r.

- fiimdi, durum böyle olunca, yani kapitalizmin geliflmesiyle, reformlar-la, bar›flç›l mücadeleyle sosyalizme ulafl›labilece¤ini savunan reformizmelbette devrime, dolay›s›yla s›n›f mücadelesinde iktidar›n al›nmas› için zo-ra baflvurulmas›na, devrimci fliddetin uygulanmas›na ve iktidar al›nd›ktansonra da proletarya diktatörlü¤ünün uygulanmas›na karfl› ç›kar.

‹flçi s›n›f›n›n mücadelesini burjuvazinin icazetine terk eden reformizmiçin sorun, parlamentonun reformlar için kullan›m›, bar›flç›l mücadele, gün-lük kazan›mlar vb.dir. Kapitalist toplumda uzlaflmaz çeliflkileri olan iki temels›n›f›, burjuvazi ve proletaryan›n aralar›ndaki çeliflkileri uzlaflt›rarak s›n›fmücadelesine sol maskeyle darbe vurmaktan baflka bir düflünceleri yoktur.Burjuvazinin iktidar›n› tehlikede hissetti¤inde proletaryan›n siyasal müca-delesi sonucu elde etti¤i bütün haklar› gasp edece¤ini, bunun kurumlaflma-lar›n› yaratt›¤› gerçe¤ini kabul etmeyip, burjuvazinin feodaliteye karfl› göre-li ilericili¤ini abartarak, bunun sürekli bir durum teflkil etti¤ini gösterme ça-bas›ndad›rlar. Devrimi felaket olarak de¤erlendirenler, tarihin ileriye do¤ruak›fl›n› da geriye do¤ru çevirmeye, ters-yüz etmeye çal›flanlard›r.

Reformistlerin en büyük dertleri tabii "zor"a gerek kalmamas›d›r.Marks'›n söyledikleri çok aç›kt›r; “Eskinin parçalanmas›yla y›k›nt›n›n üze-rinde yeninin geliflip serpilmesi için tek yol vard›r, o da zordur. Çünkü zoryeni bir topluma gebe eski toplumun ebesidir...” Ama reformizm bunukarfl› ç›kt›¤› için "devrim"in zor'a gerek kalmaks›z›n gerçekleflebilece¤inikan›tlamak için bu defa demokrasi kavram›n› çarp›t›rlar. Ve iflçi s›n›f› veemekçilerin demokrasisi olan proletarya diktatörlü¤üne karfl› ç›karken“SAF” DEMOKRAS‹ kavram›n› gelifltirir. Oysa saf bir demokrasi, s›n›flarüstü bir demokrasi yoktur. Her demokrasi egemen olan s›n›f›n di¤er s›n›f-lar üzerindeki diktatörlü¤üdür.

“Demokrasi s›n›f tahakkümünün yoklu¤udur, yani hiçbir s›n›f›n siyasalimtiyaza sahip olmad›¤› bir durumdur” diyor Bernstein. Bu sözler, esas›n-da burjuvazinin demokrasi üzerine yapt›¤› demagojilerden hiç de farkl›de¤ildir. Bernstein’deki demokrasi kavram› ne idü¤ü belirsiz, soyut, s›n›f-sal bak›fl aç›s›ndan uzakt›r. Demokrasiyi bir uzlaflma okulu olarak de¤er-lendirir. Demokrasiye de “genel oy”la ulafl›lacakt›r, demokrasi “geneloy”da somutlanmaktad›r. Bu anlay›fl›n iflçi s›n›f›na hiçbir zaman iktidaryüzü göstermeyece¤i aç›kt›r.

- Bugün hemen her ülkede genel oy hakk› var ama görüyoruz iflte, ge-nel oy b›rak›n iflçi emekçi halk iktidar›n›, ço¤u durumda emekçilere burju-va demokrasisini bile getirmiyor.

- Do¤ru Fatma Abla, ama onlar flöyle düflünüyor. Genel oy hakk› olun-ca iflçiler ço¤unlukta olaca¤› için kendi partilerini seçimle iktidara getirir-

Halk S›n›f› 159

ler, hükümet olunca da reformlarla kapitalizmin kötü yanlar›n› törpülerler,kapitalizmi gelifltirip sosyallefltirir, refah› yükseltir, iflte giderek de yavaflyavafl iyilefltirmelerle sosyalizmi kurar.

Tabii bu dönekler azl›nda "saf" demokrasi teorileriyle asl›nda devletin,demokrasinin s›n›fsal niteli¤ini gizliyorlar.

“Saf demokrasi, hem s›n›f mücadelesini hem de devletin do¤as›n› an-lama eksikli¤ini a盤a vuran bilgisizce bir söz de¤il, komünist toplumdademokrasinin de¤iflim ve al›flkanl›k haline gelme sürecinde çürüyecek, fa-kat hiçbir zaman ‘saf demokrasi’ olmayaca¤›ndan ayn› zamanda bofl birsözdür” diyor Lenin, Proleter Devrim ve Dönek Kautsky adl› eserinde.

Devleti bir s›n›f›n di¤er s›n›flar üzerindeki bask› arac›, diktatörlü¤ü ola-rak görmeyen bu anlay›fl›n sahipleri bir yandan burjuvazinin emekçilerinmücadelesini ezmek için baflvurdu¤u bütün yöntemleri onaylay›p burjuvademokrasisini kutsarken, di¤er yandan da proletaryan›n iktidar› ele geçir-di¤i koflullarda s›n›f düflmanlar›na karfl› uygulayaca¤› devrimci zora karfl›durmaktad›rlar. Bir yandan da bu “saf”l›k tart›flmalar›yla da devletin s›n›f-lar üstülü¤ünü söylemekte ya da aç›kça söylemeseler de s›n›flar›n varl›¤›-n› inkara kadar gidebilmektedirler.

Kautsky demokrasinin “az›nl›¤› korudu¤u”nu söylerken asl›nda ML’le-rin savundu¤u s›n›flar üstü "saf" bir demokrasi olamayaca¤› gerçe¤inikendi a¤z›yla itiraf etmektedir.

Kautsky, Marks'a atfen “O burada, bir yönetim biçiminden de¤il, prole-taryan›n politik güç kazand›¤› yerde ortaya ç›kmas› gereken bir durumdansöz ediyor, ve bu durumda Marks’›n kafas›nda bir yönetim biçimi olmad›-¤›, Britanya ve Amerika’daki geçiflin bar›flç›l yoldan yani demokratik biryolla olaca¤› düflüncesiyle de kan›tlanm›fl oluyor.” diyerek Marksizmi tah-rif etmeyi sürdürüyor. Burada da Marks'›n o süreçte istisnai bir durumolarak ‹ngiltere ve Amerika’daki devlet ayg›t›n›n, militarizmin güçsüzlü¤ü,proletaryan›n geliflmiflli¤i vb. etkenlerden dolay› iktidar›n “genel oy” yo-luyla al›nabilece¤i tespitini genellefltirerek bütüne maletmeye çal›flmakta-d›r. Kald› ki Kautsky'nin yaflad›¤› ve tan›k oldu¤u üzere emperyalizm afla-mas›nda Amerika'da ve ‹ngiltere'de de Marks'›n istisnai olarak belirtti¤ikoflullar zaten ortadan kalkm›flt›r. ABD ve ‹ngiltere'de devlet ayg›t› ve mi-litarizm alabildi¤ine güçlenmifltir. Ama o bunlar› görmek istemez ve iflinegeldi¤i gibi tarihsel gerçekleri çarp›tmaya devam eder.

Kautsky’e göre iflçi s›n›f› ço¤unlu¤u oluflturdu¤una göre proletaryan›ndiktatörlü¤üne gerek de yoktur. Ona göre ço¤unluk olunca proletarya is-tedi¤ini yapabilecektir, burjuvazi ona karfl› bir fley yapamaz. Bunun için“ço¤unlu¤a sahipsek, neden diktatörlü¤e gereksinim duyal›m” diyereks›n›f mücadelesinin gerçeklerini bir kez daha inkar ediyor. Oysa Marks veEngels neden proletarya diktatörlü¤üne gerek duyuldu¤unu çok daha ön-cesinden herkesin anlayabilece¤i flekilde aç›k olarak ifade etmifllerdir. Le-nin Kautsky'i elefltirirken bunlar› bir kez daha flöyle ifade ediyor:

“Burjuvazinin direncini k›rmak için...

160 Halk S›n›f›

- Gericilere korku vermek için...- Silahl› halk›n burjuvaziye karfl› yetkisini sürdürmek için... - Proletaryan›n düflmanlar›n› zor yoluyla elde tutmak için..."- Yani benim anlad›¤›m bu reformistler iflçi s›n›f› iktidarda oldu¤u za-

man da burjuvazi üzerinde hiçbir bask›, zor kullan›lmamas›n› savunuyor-lar de¤il mi?

- Evet, onlar›n burjuvaziyi mülksüzlefltirmek, kapitalist iflletmelere iflçis›n›f›n›n el koymas›n› sa¤lamak gibi bir dertleri yoktur. Sadece sömürü-nün daha azalt›lmas›n›, iflçi s›n›f›n›n refah düzeyinin biraz daha yükseltil-mesini istemektedirler. Yani esas›nda iflçi s›n›f› iktidardayken de burjuvademokrasisinin sürdürülmesidir istedikleri. "Demokrasi az›nl›¤›n haklar›n›korur" derken kastettikleri az›nl›k da zaten burjuvazidir. ‹flçiler de genel oyhakk›na sahip olunca burjuvaziyle eflitli¤in sa¤lanaca¤›n› ileri sürerler.

Onlar›n s›n›flar›n uzlaflabilece¤ini, “eflit” olabilece¤ini gösterebilmegayretlerine karfl› Lenin flöyle der: "... Bir s›n›f›n di¤er s›n›fla tüm sömür-me olanaklar› toptan yok edilinceye kadar gerçek bir eflitli¤i olmaz”. Ya-ni burjuvaziyle proletaryan›n eflit hale gelebilmesi için burjuvazinin sö-mürme olanaklar›n›n elinden al›nmas› gerekir. Bu da zaten onun elindekiüretim araçlar› toplumsallaflt›r›lmadan, üretim araçlar›n›n özel mülkiyetiortadan kald›r›lmadan imkans›zd›r.

fiimdi bir de 2. Enternasyonal'i k›saca özetleyip bu haftaki dersimizi bi-tirelim arkadafllar. Ona da sen devam et istersen Selma.

- ‹flçi s›n›f›n›n uluslararas› birli¤ini ve dayan›flmas›n› sa¤lamak amac›yla1864'de Marks ve Engels taraf›ndan kurulan 1. Enternasyonal'de do¤al ola-rak Marks ve Engels'in damgas› vard›r. Bu dönem s›n›f çat›flmalar›n›n yo-¤un olarak yafland›¤› bir dönemdir ve kurulan iflçi s›n›f› partileri üzerinde re-formizmin ciddi bir etkisi olmaz. Ancak 1889'da kurulan 2. Enternasyonal'edamgas›n› vuran reformizmdir. Kuruldu¤u tarihten da¤›ld›¤› 1. Paylafl›m sa-vafl› dönemine kadar olan süreç Avrupa'da s›n›f çat›flmalar›n›n yumuflad›¤›,nispeten "bar›fl"›n yafland›¤› bir süreçtir. Ama ayn› zamanda bu süreç dahaönce gördü¤ümüz gibi Avrupa'da özellikle büyük kapitalist devletler ‹ngilte-re ve Almanya'da Marksizm'den sapmalar›n görüldü¤ü, revizyonizmin re-vaçta oldu¤u ve reformist görüfllerin yayg›nlaflt›¤› bir dönemdir.

2. Enternasyonal’de esas olarak Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD)ve onun reformist-revizyonist görüflleri belirleyici olur. ‹flçi s›n›f›n›n birli-¤ini, dayan›flmas›n› sa¤lamay› gerektiren 2. Enternasyonal’in revizyonist,reformist partileri 1914 y›l›nda bafllayan 1. Paylafl›m savafl›nda emperya-list savafla karfl› ç›kmalar› ve bu savafl› devrimi gelifltirmek için kullanma-lar› gerekirken pek ço¤u “ulusal burjuvazileri” destekleme karar› al›r. An-cak savafl› destekleyen bu tav›rlar›yla düfltükleri sosyal floven durum tü-kenifllerini de beraberinde getirir. 1. Paylafl›m savafl›yla birlikte 2. Enter-nasyonal de da¤›l›r. Lenin, Rosa Lüksemburg gibi önderler II. Enternasyo-nal’in revizyonist, reformist partilerinin savafl karfl›t› tav›r almalar›n› sa¤-lamak için epey gayret sarfederler. Esas›nda II. Enternasyonal’in savafl ön-

Halk S›n›f› 161

cesindeki son toplant›s›nda burjuvaziyi destekleme karar› da ç›kmaz. An-cak toplant›da görüfllerini aç›kça koyamayanlar daha sonra savafl k›flk›rt›-c›l›¤› yapan burjuvaziyi desteklerler.

2. Enternasyonal Partilerine hakim olan reformist-revizyonist çizgi Mark-sist devrim anlay›fl›n›n determinist (kendili¤indenci) yönünü ön plana ç›kar-tarak bunu, devrimi, proletarya diktatörlü¤ünü, s›n›f mücadelesini redde-den ekonomist anlay›fllar›na k›l›f yapmaya çal›flm›fllard›r. ‹flçi s›n›f›n›n siya-sal mücadelesini yads›yan, mücadeleyi iktidar mücadelesinden günlük eko-nomik kazan›mlara indirgeyen anlay›fl II. Enternasyonal’e de hakim olur, veparlamenter, yasal mücadeleyi esas al›rlar. Mahir Çayan II. Enternasyonaliçin flöyle bir tespitte bulunuyor: “2. Enternasyonal düflüncesine ‘objekti-vizm’ veya “takipçilik” ideolojisi de diyebiliriz... Takipçilik ideolojisinde,Marksizmin devrimci ruhu evrimcili¤e dönüflmüfl ve Marksist felsefenindevrimci kiflili¤i mekanik düflüncenin karanl›¤›nda görünmez olmufltur...”

Evet hangi adla olursa olsun reformizm, revizyonizm, oportünizm...Hepsi ezilenlerin kurtulufl mücadelesinin önüne bir engel olarak ç›kan bur-juva ideolojisinden etkilenerek oluflmufl sapk›n ak›mlard›r. Yani kayna¤›burjuva ideolojisidir.

2. Enternasyonal reformist revizyonist partilerinin emperyalist savaflakarfl› ald›klar› tav›rda somutlanan ihanet, Marksizm ve Reformizm aras›n-daki o kal›n çizginin net olarak görülmesini de sa¤lam›flt›r. Öyle ki, Enter-nasyonal’in yürütme organ› “Uluslararas› Sosyalist Büro”nun Baflkan›Vendervelde, Belçika’n›n savafl kabinesinde görev bile alm›flt›r. Ka-utsky’nin enternasyonalin bir mücadele arac› olarak bar›fl dönemlerindeifle yarayaca¤›n›, savafl zaman›nda ifle yaramayaca¤› yönünde görüfllerivard›. Lüksemburg ise bu ihaneti “Kautsky, komünist manifestonun dün-ya tarihi ça¤r›s›nda özsel bir düzeltme yapm›flt›: Bütün ülkelerin iflçileribar›flta birleflin, savaflta ise birbirinizi bo¤azlay›n” diyerek özetler.

Savafl sonunda gerçekleflen 1917 Ekim devrimi ise egemenlere oldu¤ukadar reformizme ve revizyonizme de büyük bir darbe indiriyordu. Ka-utsky’nin vard›¤› durak SSCB’ye müdahale ça¤r›s›nda bulunmaya kadargiderken, Bernstein ise burjuvazinin hükümetinde Hazine Bakanl›¤›na ka-dar yükselmiflti. ‹flte reformizmin, revizyonizmin hazin sonu!

✪✪✪

SINIF K‹TAPLI⁄I :

✏ Proletarya Diktatörlü¤ü ve Dönek Kautsky (Lenin)

✏ Devlet ve ‹htilal (Lenin)

✏ Sa¤ ve Sol Sapmalar Üzerine (Lenin)

✏ ‹flçi S›n›f› Partisi Üzerine (Marks, Engels, Lenin)

✏ Bütün Yaz›lar (Mahir Çayan)

162 Halk S›n›f›

Reformizm - 2

- Evet arkadafllar dersimize kald›¤›m›z yer-den devam edelim. Ömer sen baflla istersen.

- Geçen hafta 1. Paylafl›m Savafl› dönemine kadar gelmifltik. fiimdi on-dan sonraki süreci önce k›saca bir özetleyelim.

2. Enternasyonal revizyonist-reformist partilerinin 1. Emperyalist Payla-fl›m Savafl›’nda burjuvazinin yan›nda yer alarak halklara ihanet eden flo-venist bir tav›r belirlemeleri onlara prestij kaybettirdi. 1917 Ekim devrimiise reformizme vurulan çok güçlü bir darbeydi. Bu tarihten sonra do¤alolarak Avrupa Komünist Partileri üzerinde de SBKP’nin etkisi oldukça art-t›. 1919’da Lenin önderli¤inde kurulan 3. Enternasyonal’in hemen tüm ül-kelerde devrimci örgütlerin geliflmesinde önemli katk›lar› oldu. Enternas-yonal partileri içinde ideolojik birli¤in, dayan›flman›n büyük ölçüde haya-ta geçirilebildi¤i bu dönemde reformizm bafl›n› pek kald›ramad›. Ancak 2.Paylafl›m Savafl›’nda 3. Enternasyonal’in da¤›lmas›, ard›ndan Stalin’inölümü ve SBKP’nin revizyonist Kruflçev kli¤inin eline geçmesi Avrupa’dareformizmin yeniden canlanmas›na güç veren bir rol oynad›.

2. Paylafl›m savafl›ndan sonra emperyalistlerin aralar›nda zorunlu birentegrasyona gitmeleri, bilimde-teknolojideki geliflmeler, yeni-sömürge-cilik iliflkilerinin gelifltirilmesinin emperyalist ülkelerde yaratt›¤› k›smi re-fah, ortaya ç›kan sosyalist blokla devrim tehdidini daha da yak›ndan his-setmeye bafllayan emperyalizmin baz› k›smi demokratik reformlara git-mesi Euro-Komünizm ad›yla an›lacak olan Avrupa komünizminin do¤ma-s›n›n nesnel zeminini oluflturdu. Avrupa komünizmi Marksizm-Leni-nizm’in reddi, reformizmin yeniden canlanmas› demekti.

Ancak dünya çap›nda reformizme, revizyonizme güç veren as›l geliflmeSovyetler Birli¤i'nde oldu. 1956’daki 20. Kongre kararlar›yla SBKP’dekisa¤c›laflma tümüyle a盤a ç›kt›. “So¤uk savafl” karfl›s›nda emperyalizmleuzlaflma çabalar›, Stalin’e sald›r›lar, SSCB’nin güçlendirilmesi ad›na herfleyin merkezine SSCB’nin ç›karlar›n› koyan ulusal, ekonomist politikalarAvrupa solunu da büyük ölçüde etkiledi ve sosyalizme bar›flç›l yoldangeçme umutlar›n›, sosyal flovenizmi daha da güçlendirdi.

- Mesela bu dönemde Fransa’n›n Cezayir iflgali karfl›s›nda Fransa Ko-münist Partisi de 2. Enternasyonal’in revizyonist-reformist partileri gibiflovenist bir tav›rla Fransa burjuvazisinin yan›nda yer al›yor.

- Evet. Zaten daha önce de demifltik, tüm reformist görüfller, ak›mlarkayna¤›n› 2. Enternasyonal’in revizyonist-reformist politikalar›ndan al›rdiye. ‹flte bu dönemde de devrimi reddeden ekonomist politikalar, 2. En-ternasyonal partilerinin “üretici güçler teorisi”nin de¤iflik versiyonlar›“toplumsal ilerleme teorileri” ad› alt›nda yeniden piyasaya sürülmeyebaflland›. Avrupa "komünistleri" reformlar yoluyla kendili¤indenci bir sü-recin sonunda parlamenter sistemle sosyalizme var›laca¤› teorilerini iyice

Halk S›n›f› 163

71

derinlefltirdiler. Kapitalizmin derinleflmeye bafllayan bunal›mlar›, 68-69’daki gençlik ve iflçi eylemleri, SSCB’nin Çekoslovakya’ya müdahalesi-ne duyulan tepkiler, komünist partilerinde SSCB’den ba¤›ms›z davranmaistemlerinin geliflmesiyle Avrupa komünizmi ‹talyan "komünistlerinin" or-taya att›¤› “üçüncü yol” önerisinde somutlan›r.

1976’larda art›k mitinglerde bile telaffuz edilmeye bafllanan Avrupa ko-münizminin savunucular›, ‹talyan komünistlerinin önerisiyle “proletaryaenternasyonalizmi”ni reddederek yerine ne idü¤ü belirsiz “enternasyonaldayan›flma” kavram›n› koydular.

Avrupa komünizmi Devrimci Sol Savunmas›’nda flu flekilde de¤erlendi-rilir:

“Avrupa komünizmi proletarya enternasyonalizmi yerine sosyal-flove-nizmin ve milliyetçili¤in geçirilmesidir.

Avrupa komünizmi devrim yerine evrimin, s›n›f mücadelesi yerine s›n›fuzlaflmac›l›¤›n›n (burjuvaziyle tarihsel uzlaflmaya kadar vard›rman›n) bur-juva devletin parçalanmas› yerine, burjuva parlamentosu arac›l›¤›yla sos-yalizme bar›flç›l geçiflin konulmas›d›r.”

Yeni reformizmin temsilcileri burjuvaziyle ittifak›, iflbirli¤i yapmay› bur-juvaziyle “Tarihsel uzlaflma” formülü ad› alt›nda teorilefltirirler. Mesela,‹talya Komünist Partisi, NATO gibi emperyalist sald›rganl›¤›n simgesiolan bu kuruma ‹talya’n›n üye olmas›n› onaylar.

Avrupa’da tekrar canlanan reformist ak›mlar›n biri de teorisyenli¤ini‹talyan “komünist” Gramsci’nin yapt›¤› “sivil toplumculuk”tur. Devleti s›-n›flar üstü bir kurum gibi ele alan sivil toplumcular, devletin toplum üze-rindeki etkinli¤inin s›n›rland›r›lmas›n›, bireylerin “özgürlü¤ünün” geliflti-rilmesini, sivil toplum örgütlerinin güçlendirilerek demokrasinin geniflle-tilmesini ve devlet üzerindeki etkinli¤inin art›r›lmas›n› söylüyor, bununiçin de burjuvaziye kadar en genifl kesimlerle uzlaflma içinde olabilecekle-rini belirtiyorlard›. Temsili demokrasi ile konseyler, özyönetim adlar› al-t›nda örgütlenen “taban demokrasisi”nin birbirine eklenmesi ve reform-larla sosyalizme bar›flç›l bir geçifl öngörülüyordu.

Esas›nda sivil toplumculuk denilen fley Avrupa komünizminin “tarihseluzlaflma” formülüyle teorilefltirdi¤i burjuvazi ile uzlaflma politikas›n›n ge-lifltirilmifl bir baflka biçimidir. Bizde de özellikle 80’den sonra reformistlefl-me yolunda ileri ad›mlar atan DY ve KSD çevresi bu sivil toplumculuk ak›-m›n› büyük ölçüde kendilerine rehber edindiler. Tabii as›l olarak da buçevrelerin 80’den sonra Avrupa’ya kapa¤› atan yöneticileri keflfetti bunu.

Ama Avrupa “komünistlerinin” bu yeni aç›l›mlar›, yeni reformist politi-kalar› da kitlelerinin istemlerine cevap veremedi. Öyle ki, ço¤u yerde bur-juvaziyle uzlaflma politikalar› sonucu kitlelerin talepleri karfl›s›nda yer al-d›lar ya da ilgisiz kald›lar. Halk›n taleplerini frenleyen bir misyon yüklen-meleri ve politikas›zl›klar› özellikle 70’lerin bafl›nda Yefliller, Anti-NükleerHareket, Feministler, Bar›flç›lar gibi “alternatif hareketler”i ortaya ç›kard›.S›n›fsal mücadeleden uzaklaflmalar› ve giderek kitlelerden kopmalar› on-

164 Halk S›n›f›

lar› da ister istemez bu toplumsal hareketlere ve onlar›n taleplerine sar›l-mak zorunda b›rakt›. Bugün esas›nda Avrupa komünist partilerinin di¤ersosyal demokrat, sosyalist parti ad› alt›nda örgütlenmifl reformist, sözdesol partilerden hemen hiç bir farklar› kalmam›flt›r. Burjuva partilerin solversiyonundan baflka bir ifllevleri yoktur.

Reformizm afla¤› yukar› 150 senedir flu veya bu ad alt›nda varl›¤›n› sür-dürdü, hala da sürdürüyor ama bu kadar uzun süredir de ileri sürdükleriteorilerinin hiç birini hayata geçirebildikleri somut bir örnek yaratamad›-lar. Dünya üzerinde bar›flç›l yoldan sosyalizme geçilen tek bir örnek yok-tur. Bir tek fiili’de pratik deneyim yafland› ama o da reformist teorilerininiflas› ve hayal k›r›kl›¤›yla sonuçland›.

- fiili örne¤ini biraz açal›m isterseniz. - fiili Komünist Partisi, sosyalist, sosyal demokrat partiler ve çeflitli top-

lumsal ara katmanlar›n örgütlülüklerinden oluflan HALK B‹RL‹⁄‹ (UnitadPopular) 4 Eylül 1970’de seçimle iktidara geldi. Ekonomik program› dev-let ve özel sektörün birlikte faaliyet gösterdi¤i bir karma ekonomiydi. Esa-s›nda hükümetin kapitalizmi ortadan kald›rmak gibi bir düflüncesi de yok-tu. Sadece ülke için önemli gelir kayna¤› olan bak›r sanayii gibi kilit nok-talardaki kurulufllar devletlefltirilecek, devlet denetimindeki bir ekonomiy-le sosyalizmin alt yap›s› haz›rlanacakt›. 1972’ye gelindi¤inde devletlefltir-meler, tar›m reformlar› sonucu iflsizlik azalm›fl, enflasyon düflmüfl, sanayikapasitesi yükselmiflti. Ancak geliflmelerden rahats›z olan ve ç›karlar› ze-delenen ABD bofl durur mu? Önce Arjantin’deki tekellerini de devreye so-karak ekonomik bunal›m yaratmak için ad›m att›. Etkili de oldu. Ondansonra bunal›m›n sonuçlar›ndan rahats›z olan kesimleri hükümete karfl›k›flk›rtmaya, ve bir yandan da darbe haz›rl›klar›na bafllad›.

Baflbakan sosyalist Allende ve hükümeti ise ordunun anayasa ve yasalhükümete ba¤l› kalaca¤›na inan›yor, hatta ordunun deste¤ini almak içinhükümete ordu içinden temsilci bile al›yordu. Bunu da “yurtsever” kesim-lerin güçlenmesine yönelik “taktik” olarak de¤erlendiriyorlard›. Kendiniburjuva yasalc›l›k s›n›rlar› içine hapseden bu anlay›fl, ABD’nin komplolar›-na karfl› bir kitle hareketi örgütlemek, halk› silahland›rarak iktidar›n› koru-mak anlay›fl›ndan da uzakt›. Çok geçmeden 11 Eylül 1973’de ABD patent-li darbeyle Pinochet diktatörlü¤ü geldi. Darbe s›ras›nda Allende dahil pekçok insan katledildi.

fiili’deki bu trajik son, politikalar›n iyi niyetlerle yürümedi¤ini, hükümetolmakla iktidar olman›n ayn› fley olmad›¤›n›, burjuva devlet mekanizmas›parçalanmadan, burjuvazinin bürokratik ve militarist örgütleri da¤›t›lmadanemperyalizmin ve iflbirlikçilerinin iktidar›na son verilemeyece¤ini ve “bar›fl-ç›l” yollarla sosyalizme geçilemeyece¤ini kan›tlayan tarihsel bir örnektir.

- Evet arkadafllar art›k isterseniz ülkemize gelelim. Bizde reformizm de-nince ilk akla gelen T‹P, TS‹P, TKP üçlüsüdür. Tabii bu 80 öncesi için. Re-formist baflka partiler, çevreler de olmufltur ama 80 öncesinin reformizmi-ne damgas›n› vuran esas olarak bu partilerdir. Bunlar›n bafl›n› çeken ve en

Halk S›n›f› 165

eski olan› TKP’dir. Di¤erleri 60’dan sonra kurulmufl legal partilerdir. 60’l›y›llara kadar da zaten sola damgas›n› vuran TKP’dir. Ancak TKP’ye gelme-den öncesini de bilginiz olmas› aç›s›ndan özetlersek iyi olur san›yorum.

Reformist e¤ilimli ilk hareketleri bafllatanlar Osmanl› devletinde de Av-rupa’n›n burjuva demokrasisi gibi bir düzenin, parlamenter sistemin kurul-mas›n› isteyen Jöntürkler yani Türkçesi Genç Türkler denilen küçük burju-va ayd›n kesimdir. Çeflitli vesilelerle Avrupa’yla tan›flan ve oradan etkilene-rek 1860’l› y›llarda “özgürlük” mücadelesini bafllatan bu ayd›nlar çeflitlibask›lara maruz kal›rlar, sürgünler yaflarlar. Ancak mücadeleleri 1876 y›l›n-da Osmanl› Devleti’nin ilk anayasas›n›n ilan edilmesinde etkili olur.

Jöntürkler gerileme dönemini yaflayan Osmanl› devletinin “kurtuluflu-nu” vatandafllar›n da yönetime kat›lmas›nda görmektedirler. Halk›n yöne-time kat›labilmesi için de seçme, seçilme hakk›, kiflinin söz, düflünce vevicdan özgürlü¤ünün sa¤lanmas›n› isterler. Ancak bu, padiflah›n iktidar›n›sarsan bir durumdur. Bu nedenle kurulan Meclis-i Mebusan’la ilan edilen1. Meflrutiyet dönemi uzun sürmez, iki y›l sonra meclis kapat›l›r. Bundansonra Meflrutiyet yönetimini tekrar kurmak için, meflrutiyet dönemindeaç›lan okullarda yetiflen ayd›nlar›n da içinde yer ald›¤› gizli dernekler ku-rulur. Bunlar›n en öne ç›kanlar›ndan ‹ttihat ve Terakki Derne¤i’nin yürüt-tü¤ü örgütlenme ve çal›flmalar sonucu II. Abdülhamit 1908 y›l›nda anaya-say› tekrar yürürlü¤e koymak zorunda kal›r ve II. Meflrutiyet dönemi bafl-lar. Rumeli’deki ordular›n ayaklanmas›yla bafllayan bu hareket, Jöntürkhareketi diye adland›r›l›r.

1908 Jöntürk hareketinin yaratt›¤› s›n›rl› demokratik ortamda seçim, ba-s›n özgürlü¤ü vb. gibi alanlarda demokratik karakterli birçok geliflme ya-fland›. Bu süreçte henüz nüve halinde bulunan iflçi s›n›f› da kendili¤inden-ci düzeyde de kalsa dernekleflme vb. oluflumlar yarat›r. Bu y›llarda ilke, di-siplin, program ve hedefleri itibariyle sosyalizmle pek ilgisi olmayan ad›“sosyalist” birçok parti kurulur. Bu partilerin istemleri esas›nda burjuvademokratik niteliktedir. Hedefleri demokratik hak s›n›rlar›n› aflmayan öz-gürlüklerin sa¤lanmas›, millilefltirmelere gidilmesi, sendikal örgütlenmehakk›n›n verilmesi gibi taleplerdi. Bu örgütlenmeler, s›n›f savafl›m› gerçek-lerinden uzak, zay›f bir anti-emperyalist bilincin ve küçük-burjuva ulusal ka-rakterin belirleyici oldu¤u bir anlay›fl›n ürünüdürler. Bilimsel sosyalizm an-lay›fl›ndan uzak, kitle ba¤lar› olmayan küçük-burjuva ayd›n örgütlenmele-ridir. Ülkemiz s›n›flar mücadelesinde de ciddi bir iz b›rakmam›fllard›r.

Sosyal Demokrat F›rka, Osmanl› Sosyalist F›rkas›’n›n bir devam› olarak20 fiubat 1919’da kurulan Türkiye Sosyalist F›rkas›, 1919’da kurulan Türki-ye ‹flçi Çiftçi Sosyalist F›rkas› (T‹ÇSF) 1919 seçimlerinde bir araya gelerekAmele Sosyalistler Birli¤i’ni olufltururlar. Sosyalizmle ilgileri 1917 EkimDevrimi ve Marksizm-Leninizm’den etkilenmeleriyle s›n›rl›d›r. II. Enternas-yonal’e e¤ilimli bu örgütlenmeler birbirinden kopuk, belli bir program vemücadele anlay›fl›ndan uzak, kendili¤indenci yanlar› a¤›r basan gruplard›r.Bu örgütlemelerden belli bir kitle taban›na sahip T‹ÇSF dahi tutarl› ve ka-

166 Halk S›n›f›

rarl› bir ideolojik yap›ya kavuflamam›flt›r. Gelecekte TKP çizgisine damga-s›n› vuracak olan T‹ÇSF’nin esas olumsuzlu¤u ise II. Enternasyonal oportü-nizminin uzlaflmac› ve sosyal-floven yönlerini üzerinde tafl›mas›d›r.

- Benim bildi¤im kadar›yla TKP Ekim devrimi döneminde kuruluyor veLenin’in önderli¤indeki SBKP’yle de yak›n iliflkileri var. Peki o zaman nas›ldevrimci bir çizgide geliflmiyor da revizyonist-reformist bir partiye dönü-flüyor?

- fiimdi biliyorsunuz TKP Eylül 1920’de Bakü’de Mustafa Suphi ve yol-dafllar› taraf›ndan kuruldu. TKP’yi kuranlar Sovyet devrimi, III. Enternas-yonal ve Ulusal Kurtulufl Mücadelesi’den etkilenen unsurlard›r. Ancakgerçek anlam›yla sadece etkilenmedir bu. Yani Marksizm-Leninizmin bi-limsel olarak gerçek anlam›yla özümsenmesi yoktur.

Di¤er bir nokta TKP’nin kuruluflundan itibaren iflçi s›n›f› ve Türkiyeemekçi halklar›n›n gerçek anlamda kurtuluflunu sa¤layacak ba¤›ms›z birideolojik, politik çizgisinin olmay›fl› onu ulusal kurtulufl savafl›na önderliketme bilincinden, iktidar iddias›ndan, Kemalizmi gerçek s›n›fsal ve ideolo-jik niteli¤iyle çözümlemekten yoksun b›rakm›flt›r. Tüm eksikliklerine, sos-yalizmi kavramadaki yüzeyselliklerine ra¤men Mustafa Suphi ve yoldaflla-r› devrimcidirler, vatanseverdirler, ülkeye dönüp mücadeleye kat›lmak is-terler, ancak Kemalizme gösterdikleri yanl›fl yaklafl›m ve afl›r› güveni kat-ledilerek hayatlar›yla öderler.

TKP, kuruldu¤u andan itibaren iflçi s›n›f›n›n kurtuluflunun ancak iktidarmücadelesi sonucunda kurulacak proletarya diktatörlü¤ü ile mümkün ola-ca¤›n› teorik anlamda kabul etmektedir. Ancak 70 y›ll›k prati¤ine bak›ld›-¤›nda bu iddiaya denk düflen bir gerçeklik yoktur ortada.

Mustafa Suphi ve yoldafllar›n›n katledilmesinden sonra geride kalankadrolar ve fiefik Hüsnü önderli¤i hareketin süreklili¤ini ve nitelik olarakgeliflimini sa¤layamaz. Üstelik TKP kadrolar›n›n Kemalizmin etki sahas›nagirmesine daha fazla yol açarlar. TKP’yi oluflturan “sosyalist” gruplardanTÇS‹F’in II. Enternasyonal’in uzlaflmac› ve sosyal-floven yönlerinin izlerinitafl›mas› da bunda bir etkendir.

1927 tutuklamalar› TKP’de örgütsel olarak da¤›lmay› ve kendini yeni-den üretememeyi beraberinde getirir ve ard›ndan bir faaliyetsizlik döne-mi bafllar. S›n›f mücadelesine katlanamama, mültecili¤in “ç›kar yol” ola-rak görülmesi, 1940’lara kadarki süreçte legal alandaki çal›flmalar›n temelal›nmas› sonucunu yarat›r. Yine küçük burjuva ayd›n bir çevreyle s›n›rl›kalan bu çal›flma TKP’nin d›fl›ndaki güçlere daha da angaje olmas›n› bera-berinde getirir.

Kemalist iktidar›n gerçeklefltirdi¤i bir tak›m reformlar› abartarak, Kema-lizm kuyrukçulu¤u yapan, Kürt halk›na uygulanan katliamlara feodalizmintasfiyesi diyerek destek veren tutumlar›yla Doktor fiefik Hüsnü önderli¤in-deki TKP, uzlaflmac›l›¤› ve sosyal floven bir politikay› savunur. Kürt halk›-na uygulanan asimilasyon ve jenosid politikalar› karfl›s›nda “demokrat”çabir tav›r dahi tak›namam›flt›r. Kemalist iktidar›n fieyh Sait önderli¤indeki

Halk S›n›f› 167

ulusal talepli hareketi bahane ederek genel muhalefeti bast›rmaya yöne-lik bask›lar›n› yo¤unlaflt›rmas›, sol hareketin aktif çal›flanlar›n›, yöneticile-rini tutuklamas› karfl›s›nda hiçbir ses ç›karmamas›, ihanetler, mahkeme-lerde sosyalizmin savunulamamas› bir bütün olarak icazetçi, uzlaflmac›politikalar›n›n bir sonucudur. Elbette bu icazetçi, uzlaflmac› çizgi, II. Em-peryalist Paylafl›m Savafl› sonras›nda sosyalizmin dünya ölçüsünde ka-zand›¤› prestij ve bunun ülkemizde emekçi s›n›flar üzerinde yaratt›¤› etki-lerden de yararlanmas›n› beceremez. Küçük burjuva ayd›n çevre içindeörgütlenmekten öteye geçemez.

1945’ten sonra tek parti diktatörlü¤ünden çok partili parlamenter siste-me geçifle TKP ve onun d›fl›ndaki sol da burjuva demokrasisinin geliflimiolarak bakar. 1945 May›s’›nda Türkiye Sosyalist Partisi (TSP), Haziran’daTürkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi (TSEKP) kurulur. TKP de f›rsat› ka-ç›rmaz ve Türkiye Sosyalist Emek Partisi (TSEP) ad› alt›nda legal bir par-tiyle kendisini ifade eder. Bu süreçte Türkiye sol hareketinin legal partiler-de “umut” aray›fl› ülkemizdeki s›n›flar mücadelesinin gerekli k›ld›¤›, legalolanaklardan yararlan›lmas›n› hedefleyen taktik bir durum de¤ildir, parla-menter mücadeleden yana yap›lan bir tercihtir.

- Desenize TKP de zaten oldum olas› legalleflmek için can at›yormufl.- Tarihi boyunca hep öyle olmufltur. Ama tek parti diktatörlü¤ü döne-

minde bunun koflullar› zaten yoktu. Yani zorunlu olarak illegal örgütlen-mek durumundayd›. Ama iflte ufak bir olanak ç›kt›¤›n› gördü¤ü an legallefl-mek için f›rsat kollam›flt›r. 51 tevkifat›ndan sonra parti merkezini yurt d›fl›-na tafl›d› ve illegal olarak örgütlenmeyi sürdürdü. 90’dan sonra ise legal-leflti, TBKP ad›n› ald›. Ondan sonra da T‹P’le birlefltiler ama bu da onlar›kurtarmad›. Birleflme büyümeyi de¤il, siyasi arenadan silinmeyi getirdi.

Daha önce de bir çok kez belirtti¤imiz gibi TKP ömrü billah kendisine vehalka güvenerek iktidar hedefli bir mücadeleyi esas almam›flt›r. Ülke ger-çe¤iyle ba¤daflmasa da sözde Sovyet devrimi modelini kendine temel al-maktad›r, ama esas›nda hiç bir zaman Bolflevik Partisi’nin iktidar perspek-tifine, örgütlenme anlay›fl›na da sahip olmam›flt›r. Kruflçev dönemindensonra da zaten tümüyle revizyonist SBKP’nin Türkiye flubesi gibi hareketetmifltir. Lenin’i savunuyor görünüp revizyonist, ekonomist politikalar›partiye hakim k›lm›flt›r. Revizyonist çizginin alt›nda ise asl›nda koyu bir re-formizm vard›r. Burjuvazinin kuyrukçulu¤unu yapar. Çünkü o da 2. Enter-nasyonal’in reformist-revizyonist partileri gibi devrimin gerçekleflmesiiçin kapitalizmin geliflmesi, iflçi s›n›f›n›n nicel olarak da ço¤almas›, iktida-r› seçim ço¤unlu¤uyla alabilecek say›sal güce ulaflmas› gerekti¤ini düflün-mektedir. Türkiye’de kapitalizm henüz yeni geliflme aflamas›ndad›r, iflçi s›-n›f›n›n da iktidar› alabilecek gücü olmad›¤›na göre devrim yapmak için ik-tidar hedefli bir mücadele yürütmenin de anlam› yoktur. O zaman ne yap-mak gerekir. Vars›n kapitalizm geliflsin, hatta geliflmesi için yard›m da et-melidir, burjuvaziyi desteklemelidir. Mesela Sovyetler Birli¤inin Türki-ye’yle ekonomik anlaflmalar yapmas›n›, sanayiinin geliflmesine hizmet

168 Halk S›n›f›

edecek yard›mlar› hararetle savunur. Niye? Böylece kapitalizmin geliflme-si h›zlanacak, iflçi s›n›f› ço¤alacak o da onlar› örgütleyip “devrim” yapa-cak. Asl›nda devrim diye bir derdi yoktur tabii. Türkiye’de faflizm oldu¤u-nu da kabul etmez. Sadece eksik uygulanan bir demokrasi vard›r. Komü-nist partilere örgütlenme ve propaganda yasa¤› koyan 141-142 kalksa buona yetecek. Bunun için tek ifli gücü "141-142'nin kald›r›lmas›" için müca-dele etmek olmufltur. TKP’nin mant›¤›n›n, çizgisinin özü budur. Onun içinCHP kuyrukçulu¤u yapmaktan hiç bir zaman vazgeçememifltir, hiç bir za-man kendisine ve halka güvenememifltir. Bask›, bedel ödemekten korku,y›lg›nl›k içinde hep legalleflme hayalleri kurmufltur.

'61 Anayasas› ile birlikte oluflan nispi “demokratik” ortamda Türkiye solhareketi tekrar örgütlenme ve geliflme flans› elde eder. Solun kitlesellefl-me flans› buldu¤u, bu ortamda iki ak›m; Türkiye ‹flçi Partisi (T‹P) ve YÖNhareketi ortaya ç›kar. Küçük burjuva milliyetçi bir karakter gösteren YÖNhareketi, sosyal adalet, “ulusal ekonomi”, “siyasal ba¤›ms›zl›k” kavram-lar› içinde kendine özgü bir “sosyalizm” düflüncesini savunmaktad›r. An-ti-emperyalist karakterine ra¤men s›n›f uzlaflmac›l›¤›n› öngörmektedirler.YÖN Hareketinin objektif olarak ülkemiz emekçi halklar›n›n mücadelesiniöncülük ad›na hedefinden sapt›rd›¤›n› söyleyebiliriz. Hedefledi¤i toplumdüzenine s›n›f mücadelesi sonucunda de¤il, Kemalist küçük burjuva ay-d›n, asker kesimin yapaca¤› darbeyle ulafl›laca¤›n› savunmaktad›rlar. Buanlay›fl›n M-L ile ilgisi yoktur. Sosyalizmden etkilenmifl küçük burjuvacuntac› bir anlay›flt›r.

13 fiubat 1961’de bir grup sendikac› ve ayd›n›n kurdu¤u Türkiye ‹flçiPartisi (T‹P) ise parlamentarizmi savunmaktad›r. TKP’nin legaldeki versi-yonu demek yanl›fl olmaz. Kendisini SBKP’ye kabul ettirmek için epeyceç›rp›nd›. Bar›flç›l yolla yani seçim yoluyla iflçi ve köylülerin partisinin ikti-dara gelebilece¤inin ve bu iktidar yoluyla do¤rudan sosyalizme yöneline-bilece¤inin hayalini tafl›maktad›r. TKP gibi SBKP çizgisinin takipçisi olanT‹P ülkemizdeki reformist çizginin en karakteristik temsilcilerinden biridir.

T‹P’in savundu¤u görüfller, II. Enternasyonal reformist partilerinin ide-olojisinin ülkemizde tekrarlanmas›ndan ibarettir. O, II enternasyonalciler-den farkl› olarak, bunu sadece Lenin’i “reddetmeden” yapmaktad›r. Leninad›na reformizmi savunmaktad›r. Daha önce de bahsetti¤imiz Marks’›n is-tisnai bir durum olarak öne sürdü¤ü Britanya ve Amerika’daki bar›flç›l ge-çifl teorisini genellefltirerek, kendi reformist görüfllerine payanda olufltur-maya çal›flm›flt›r. T›pk› reformizmin teorisyenleri Bernstein, Kautsky, II.Enternasyonal döneklerinin yapt›klar› gibi. Ancak tüm reformist çizgisinera¤men 60’l› y›llarda halk muhalefetinin yükseldi¤i ve henüz Marksist-Le-ninist teorinin bilinmedi¤i koflullarda demokrat, sol kitlenin büyük deste-¤ini al›r. 65 seçimlerinde parlamentoya 15 milletvekili sokmay› baflar›r. ‹fl-çi s›n›f›yla da belli ölçülerde ba¤ kurmay› baflar›r. Ancak meclise girenT‹P’li milletvekili say›s›n›n onbefle ulaflmas› oligarflinin beklemedi¤i birgeliflmedir. Reformist de olsa parlamentoda bu kadar “komünistin” bu-

Halk S›n›f› 169

lunmas› onu rahats›z eder ve T‹P üzerinde de bask›s›n› art›rmaya bafllar.1968’de SSCB’nin Çekoslovakya’ya müdahalesi nedeniyle partisine ters

düflen Mehmet Ali Aybar T‹P’ten koparak “güler yüzlü sosyalizm” teori-siyle Türkiye Sosyalist Devrim Partisi ad› alt›nda kendi partisini kurar. M.Ali Aybar’›n “güler yüzlü sosyalizmi” reformizmin milliyetçi çizgide çokdaha sa¤ bir yorumudur. Zaten ciddi bir kitle taban› da oluflturamaz. Tür-kiye Sosyalist ‹flçi Partisi (TS‹P)’nin ise asl›nda T‹P’den çok farkl› bir anla-y›fl›, çizgisi yoktur. Ama hiç bir zaman da T‹P kadar kitleselleflememifltir.Küçük burjuvaziye dayanan dar bir grup olarak kalm›flt›r.

Reformizmin bir baflka tezahürü ise YÖN Hareketi içinde bafl›n› MihriBelli’nin çekti¤i ak›md›r. Bunlar Türkiye’de tamamlanmam›fl olan burjuvademokratik devrimini küçük burjuvazinin tamamlayabilece¤ini, burjuvademokratik devrim tamamlanmadan sosyalist devrime geçilemeyece¤inisavunmaktad›rlar. Bu gruptakiler kendilerini MDD (Milli Demokratik Dev-rim)’ciler olarak ifade ettiler. Demokratik devrim ile sosyalist devrim ara-s›na kal›n bir çizgi çeken, Kemalizmi ilerici-devrimci olarak gören bu anla-y›fl “milliyetçi devrimci güçler”in devrime önderlik edebilece¤ini ileri sür-mekteydi. K›sacas› demokratik halk devrimi reddedilerek yerine MDD ad›alt›nda burjuva demokratik devrimi savunulmaktayd›.

1970’lere kadar Türkiye sol hareketinde esas olarak TKP ve T‹P’in refor-mist damgas› vard›r. Bu damga 1967 y›l›nda Türk-‹fl’e alternatif olarak ku-rulan D‹SK’in reformist çizgisini de belirler. TKP, T‹P ve CHP’li ya da onla-r›n etkisi alt›ndaki sendikac›lar, D‹SK’i reformist çizgide tutmak için büyükçaba sarf ederler. Devimcilerin D‹SK'de örgütlenmesinin önünde en bü-yük barikat› onlar oluflturmaya çal›fl›r. Biliyorsunuz 12 Eylül cuntas› gelin-ce hemen hepsi de mevziyi terk edip ya yurt d›fl›na kaçt›lar ya da gidipkendileri teslim oldular.

‘60-70’li y›llar aras›nda politik bir aray›fl›n varl›¤›, T‹P’teki ideolojik bu-lan›kl›k ve T‹P’in reformist-uzlaflmac› çizgisi, beraberinde T‹P’in reformistanlay›fl›n›n sorgulanmas›n›, birçok kopmalar› da beraberinde getirmifltir.Kitlelerin sosyalist düflüncelerle daha yayg›n biçimde tan›flmas› ve Mark-sizm-Leninizmin tart›fl›lmaya bafllanmas›, ayn› zamanda reformizmdenköklü bir flekilde kopuflun koflullar›n› da haz›rlam›flt›r. Bu süreç, ülke gene-linde mücadelenin geliflmesine paralel ayn› zamanda reformizmden kesinkopuflu sa¤layan ve tüm statüleri parçalayan silahl› mücadeleyi savunankadrolar› önder kadrolar› yaratm›flt›r. Art›k TKP gelene¤i ve tüm reformistanlay›fllar, Türkiye solundaki "tek alternatif" de¤ildir. Türkiye devrimininyolu berraklaflmaya bafllam›flt›r.

Bu kopufl, reformizmin de kendine yeni k›l›klar aray›p bulmas›n› bera-berinde getirecektir. Önümüzdeki hafta bu kopufltan devam etmek üzere,çal›flmam›z› flimdilik noktalayal›m.

170 Halk S›n›f›

Reformizm - 3

- Evet arkadafllar, hemen konumuza girelim.Geçen çal›flman›n sonunda 60’l› y›llar›n sonu-

na kadar gelmifltik. 68’den sonra geliflen süreç Türkiye devriminin yolu-nun ayd›nlanmas›nda bir dönemeç olurken ayn› zamanda geleneksel re-vizyonist-reformist solun da çöküflünü haz›rlad›. Bu dönemde ideolojikmücadele en çetin biçimde dönemin gençlik örgütlenmesi olan Fikir Klüp-leri Federasyonu (FKF) ve T‹P çevresinde olur. 1965 y›l›nda kurulanFKF’nin üzerinde 68'lere kadar T‹P'in a¤›rl›¤› vard›r. Mahir Çayan’lar ve di-¤er gençlik önderlerinin neredeyse hemen hepsi de bafllang›çta T‹P safla-r›nda mücadeleye kat›lm›fllard›r. Çünkü “sol” bir yerde T‹P, TKP gibi refor-mist-revizyonist partilerin tekelindedir. Ancak 60-70 döneminde TKP'dençok esas olarak T‹P'in belirleyicili¤i vard›r.

- Ben bir fley söylemek istiyorum. - Söyle Fatma Abla.- Geçen dersimizde de ifade ettik T‹P revizyonist SBKP'nin paralelinde

bir çizgiye sahipti, bu yan›yla da TKP'ye asl›nda oldukça yak›nd›. 12 Ey-lül'den sonra birleflmeleri zaten bunu gösteriyor. Ancak T‹P'in 70'den ön-ceki çizgisi asl›nda pek öyle de¤ildi. fiundan biliyorum. Biliyorsunuz be-nim eflim T‹P'liydi. O zaman ki tart›flmalar› az buçuk hat›rl›yorum, bu ko-nuda Mehmet Ali Aybar çevresiyle falan çok tart›flmalar oluyordu.

- Do¤ru Fatma Abla. K›saca o de¤iflim nas›l oldu özetleyelim isterseniz.T‹P daha kurulurken bafltan Türkiye'de bir devrim için koflullar›n olmad›¤›teziyle yola ç›km›flt›r. Bu nedenle önüne de esas görev olarak iflçi s›n›f›n›nve halk›n bilinçlendirilmesi, örgütlenmesi, demokrasinin gelifltirilmesi he-defini koymufl, 61 anayasas›n›n desteklenmesi ve sahip ç›k›lmas› gerekti-¤ini söylemifltir. Sosyalizme ise uzun bir haz›rl›k süreci sonunda ancak de-mokratik yoldan geçilebilece¤ini, bundan baflka yol da olamayaca¤›n› sa-vunuyordu. Tabii TKP gibi T‹P de Marksizmi-Leninizmi kendi revizyonist-reformist tezlerini hakl› ç›karmak için çarp›tarak, tahrif ederek kullanmak-tayd›. Ancak en az›ndan flimdiki reformistlerden yine de daha aç›k bir po-litikas› vard›. Hiç de¤ilse bar›flç›l mücadeleyi savundu¤unu, sosyalizmedemokratik yoldan geçilebilece¤ini, parlamenterizmi aç›k aç›k savunuyor-du.

Esas›nda 12 Mart cuntas›yla kapat›lana kadar T‹P'de ideolojik birlik hiç-bir zaman sa¤lanamam›flt›r. Özellikle 65'ten sonra içinde hep farkl› görüfl-lerde belli bafll› 3-4 çevre olmufltur. Bu bir yerde de do¤ald›. Çünkü özel-likle 65 seçimlerinde T‹P legal bir parti olarak hemen hemen sosyalizmisavunan tüm farkl› çevreleri, ilerici kesimleri birlefltiren bir ifllev görmüfl-tü. 68 gençlik önderlerinin ço¤u da mücadeleye T‹P saflar›nda at›lm›fllar-d›r. Ayr›ca 1951 tevkifat›ndan kurtulan baz› TKP'lilerin bir k›sm› da T‹P için-de yer alm›fl, TKP'nin T‹P'le do¤rudan ve dolayl› iliflkisi hep olmufltur. An-

Halk S›n›f› 171

72

cak yine de 1970'lere kadar Mehmet Ali Aybar'›n bafl›nda oldu¤u T‹P, Ay-bar'›n "Türkiye sosyalizmi" diye ifade etti¤i ba¤›ms›z, ulusal bir politika iz-lemeyi savunuyordu. Aybar; "Bugün nas›l Amerikan emperyalizmine kar-fl› duruyorsak, yar›n hangi yabanc› devlet Türkiye'ye göz dikerse ona daayn› azim ve fliddetle karfl› koyaca¤›z... Ayn› prensibe yabanc› sosyalistpartiler karfl›s›nda da s›ms›k› ba¤l›y›z. T‹P hiçbir milletleraras› sosyalist ör-güte ba¤l› de¤ildir... Örne¤in yeni ba¤›ms›zl›klar›na kavuflan milletler,sosyalizm yolunu hiçbir vesait kabul etmeden kendi güçleri ile araflt›r›yor-lar ve buluyorlar... sosyalizm önce milli ve insanc›l anlamda milliyetçi birharekettir" diyordu.

Ancak T‹P'in o güne kadar savundu¤u bu çizgi, 1968'de SSCB ve Varflo-va Pakt›'n›n Çekoslovakya'ya müdahalesinden sonra yaflanan geliflmeler-le ileride de¤iflir. Çekoslovakya'ya müdahale T‹P içinde yeni tart›flmalar›,görüfl farkl›l›klar›n› ve ayr›flmalar› da beraberinde getirir. MDD'ci MihriBelli Çekoslovakya'da Dubçek'in sa¤ politikalar›n› revizyonist-karfl› dev-rimci bir hareket olarak görüp müdahaleyi desteklerken, Aybar karfl› ç›kar.Sadun Aren ve Behice Boran da baflta Aybar'dan farkl› tav›r almamalar›-na ra¤men daha sonra "hürriyetçi ve güler yüzlü sosyalizm" tezleri nede-niyle ayr›l›¤a düflerler.

- Bu "hürriyetçi ve güler yüzlü sosyalizm", "demokratik sosyalizm", "öz-gürlükçü sosyalizm" gibi tan›mlamalarla benzer anlama geliyor de¤il miSelim Abi?

- Özünde ayn› fleyler. Hepsinin ortak yan› Marksizm-Leninizmin, prole-tarya diktatörlü¤ünün dolay›s›yla devrimin, Marksist-Leninist parti ve ör-gütlenmenin reddi, karfl›s›nda ise legal, bar›flç›l mücadele, yasal particilikve parlamenter mücadelenin, örgütte çok seslili¤in vb. savunulmas›d›r.

Yani Aren-Boran'la Aybar aras›ndaki ayr›l›k noktas› esas›nda Marksiz-mi-Leninizmi teorik olarak reddetmeyen, sözde de olsa ona sahip ç›kt›¤›n›söyleyen reformistlerle aç›k olarak bunu reddeden daha sa¤ çizgiye kay-m›fl reformistler aras›ndad›r. Ancak bu Aybar'›n anti-sovyet çizgisine kar-fl› Sadun Aren-Behice Boran'›n SBKP çizgisine yaklaflmalar›yla daha daderinleflir. Yönetim de¤iflikli¤i için Ocak 1969'da yap›lan ola¤anüstü kong-rede Aybar yeniden baflkanl›¤a seçilince Aren ve Boran Emek dergisiniyay›nlamaya bafllarlar. Emek dergisi, revizyonist SBKP ve Avrupa komü-nizminin çizgisine uyarlanm›fl reformist bir sosyalizm anlay›fl›n› savun-maktayd›. T‹P böylece kendi içinde 3-4 parçaya bölünür. TKP ise SadunAren ve Behice Boran'› desteklemekteydi. Bundan sonra yap›lan 4. Kong-re ayr›flmalar iyice netleflti. Art›k iyice SBKP yörüngesine giren SadunAren, Behice Boran, Nihat Sarg›n grubu bu kongrede Mehmet Ali Aybar'›altederek T‹P'in yönetimine geldiler. T‹P'in SBKP çizgisine endekslenmesive TKP paraleline gelmesi de onlarla olur. 15-16 Haziran eylemlerinin deetkisiyle iflçi s›n›f›n›n art›k yeterince geliflmifl oldu¤u kanaatine varm›fl ola-caklar ki bu dönemden sonra art›k "sosyalist devrimi" savunmaya bafllar-lar. Ancak tabii bu yine bar›flç›l yoldan, parlamenter sistemi kullanarak

172 Halk S›n›f›

gerçekleflecek bir sosyalizme geçifltir. Ama yaflanan tart›flmalar, parçalan-malar ve tasfiyeler T‹P'e sürekli kan kaybettirdi. 12 Mart cuntas›yla kapa-t›ld›¤›nda da zaten eski gücünden geriye pek bir fley kalmam›flt›. Nisan1975'de tekrar kuruldu¤unda ise Behice Boran, Nihat Sarg›n'lar›n çizgisipartiye egemendir. Eski kanatlar›n, farkl› görüfllerin ço¤u yeniden kurulanT‹P'de yer almaz.

T‹P içindeki tart›flmalar, ayr›flmalar gücünü yitirmesinde önemli bir et-kendi. Ancak T‹P ve genel olarak reformizme as›l darbeyi vuran silahl› mü-cadele oldu. Bunu da k›saca sen anlat Ömer.

- Mart 1968'de yap›lan FKF kurultay›nda T‹P'in kendine yak›n zannede-rek destekledi¤i Do¤u Perinçek FKF Genel Baflkanl›¤›'na seçilir. Ard›ndanTürk Solu dergisinde "Devrimci Güçbirli¤i" (Dev-Güç) oluflturulmas› ça¤-r›lar› yap›l›r. FKF, Dev-Güç'e kat›lma karar› al›nca T‹P, FKF taban›nda etki-sini yitirmeye bafllar.

FKF’nin Aral›k 1968'deki 3. Kongresi'nde Yusuf Küpeli'nin genel bafl-kanl›¤a seçilmesinden sonra T‹P, FKF içinde iyice etkisizleflmeye bafllar.Bundan sonra geliflen gençlik eylemlerinde T‹P inisiyatifi tümüyle kaybe-derken FKF'nin önderli¤i öne ç›kar. Ekim 1969'da yap›lan FKF'nin 4. Kurul-tay›'nda bu kez yeni bir hesaplaflma daha yaflan›r. Mahir Çayan ve arka-dafllar›n›n destekledi¤i çevre yönetimde a¤›rl›kla yer al›r ve FKF'nin ad›Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu (TDGF) olarak de¤ifltirilerek yenibir tüzük benimsenir. Böylece DEV-GENÇ do¤ar.

Bundan bir y›l sonra “Proleter Devrimci T‹P Kurultay›”nda sürecin, dev-rimcilerin önüne koydu¤u parti meselesini Mihri Belli’nin erteleme tavr›karfl›s›nda yollar daha kesin bir biçimde ayr›fl›r. Mahir Çayan, Yusuf Küpe-li, Münir Ramazan Aktolga Ayd›nl›k Sosyalist Dergi’nin yaz› kurulundakigörevlerinden istifa ederler. “Ayd›nl›k Sosyalist Dergiye Aç›k Mektup”bafll›¤› alt›nda kaleme ald›klar› metinde 3 bafll›k alt›nda, devrim anlay›fl›,çal›flma tarz›, örgüt anlay›fl› konusundaki farkl› görüfllerini aç›klarlar.

Yürütülen ideolojik hesaplaflmalar sonucunda Mahir Çayan ve arkadafl-lar›, MDD’den koparak THKP-C’yi kurarlar, ekonomik, demokratik mücade-lenin silahl› mücadeleye tabi flekilde biçimlenece¤i Politikleflmifl AskeriSavafl Stratejisi (PASS) anlay›fl› ile Türkiye devriminin yolunu çizerler. Y›l-larca Türkiye sol hareketinin ‘temsilcili¤i’ni yürüten reformist, revizyonistanlay›fl›n yaratt›¤› geleneksel reformist çizgi, yürütülen ideolojik mücade-le ve gençli¤in mücadele prati¤iyle tuzla buz edilmifltir.

Ayn› süreçte reformist gelenekten bir baflka kopufl yine silahl› mücade-leyi savunan THKO ve TKP-ML hareketleriyle olur.

1971’de THKP-C ve silahl› mücadeleyi esas alan di¤er örgütlenmelerleyeni bir sürece girilmifltir. Art›k sola damgas›n› vuran ve vuracak olan si-lahl› mücadeledir. 12 Mart cuntas›n›n ard›ndan yaflanan fiziki yenilgiyera¤men bu de¤iflmez. 71 silahl› devrimci ç›k›fl›n›n yaratt›¤› etki o süreçtevarl›¤›ndan yoklu¤undan bihaber olunan TKP’de ve T‹P'de dahi silahl›mücadele tart›flmalar› yaflatm›fl ve kopmalara neden olmufltur.

Halk S›n›f› 173

- O dönemde revizyonist-reformistlerin Marksizm-Leninizmin temel il-kelerini çarp›t›p reformist tezlerine nas›l dayanak yapt›klar›na Mahir’in Bü-tün Yaz›lar›'ndan bir örnek vereyim. Emek Gazetesi yazar› Kenan Somer,Lenin’in “Devlet ve ‹htilal”ini tan›t›rken flöyle diyor:“Devlet ve ‹htilal’in te-orik özünü, yaz›ld›¤› an›n siyasi prati¤inden ayr› de¤erlendirmemek, örne-¤in sosyalist devrimin ihtilalden baflka bir yolu olmad›¤›n› düflünmek yan-l›fl olur. ‘Devlet ve ‹htilal’in yaz›l›fl›ndan 52 y›l sonra bu kitab› bir çeflit ha-reket plan› olarak de¤erlendirmek, ancak küçük burjuva dar kafal›l›¤› ileaç›klanmas› mümkün ve bizzat Marksist-Leninist anlay›fla, bilimsel düflün-ceye temelden ayk›r› bir sapk›nl›k olur... (Ama kitap Ekim ‹htilalinden son-ra yay›nlanabildi¤ine göre ihtilal üzerine do¤rudan bir etkisi olmam›flt›r.)”

Mahir, Somer’in bu çarp›tmas›na “tahrifat basit bir polemikçinin hokka-bazl›¤› içinde yap›lmaktad›r” diye cevap verir. Burada nas›l bir çarp›tmayap›yor anlad›n›z m›?

- Evet, zaten hemen tüm revizyonistlerin, reformistlerin s›kça baflvurdu-¤u bir yöntemdir bu. Önce “teorik görüfllerin içinde yaflan›lan pratiktenayr› düflünülmemesi gerekti¤ini” söylerler. Buras› hemen herkesin kabuletti¤i bir bilimsel do¤rudur da. Onun hemen ard›ndan “ama”larla, “an-cak”larla çarp›tma bafllar. Bu bilimsel do¤ruyu Marksizmin-Leninizmin,emperyalizm varoldu¤u müddetçe geçerlili¤ini koruyan de¤iflmez tezleri-ni çarp›tmak, geçersiz ilan etmek için kendilerine dayanak yapmaya çal›-fl›rlar. “O zamanlar o teorik görüfller do¤ruydu ama üzerinden bunca y›lgeçti, çok fley de¤iflti, art›k geçerlili¤i kalmam›flt›r” gibi önermelerle hemMarksizmi-Leninizmi inkar etmiyorlarm›fl gibi görünürler, hem de onunevrensel tezlerini de reddederler. Mahir’in dedi¤i gibi tam bir hokkabazl›k-t›r bu. Ancak Somer burada daha da ileri gidiyor. “Ama kitap Ekim ‹htila-linden sonra yay›nlanabildi¤ine göre ihtilal üzerine do¤rudan bir etkisi ol-mam›flt›r” diyerek Sovyet devrimini adeta Lenin’in “Devlet ve ‹htilal”dekigörüfllerinden ba¤›ms›z, kendili¤inden geliflimin bir sonucu gibi göster-meye çal›fl›yor, Lenin'in devrimdeki rolünü, önderli¤ini küçültüyor. O za-man ne sonuç ç›k›yor: devrim baflka biçimlerde de olabilirdi, öncedenflöyle devrim olur, böyle devrim olur gibi teorik bir saptama, strateji belir-lemek yanl›flt›r. Mücadelenin, koflullar›n geliflimine göre bu bar›flç›l müca-dele yöntemleriyle de olabilir, parlamenter sistemi kullanarak da olabilir,"çok farkl›" biçimlerde de olabilir. Böyle bir sonuç ç›kar›nca o zaman “be-nim önerdi¤im bar›flç›l mücadelenin Leninizme ayk›r› oldu¤unu da kimseiddia edemez, hatta bugün için bizim ülkemizde do¤ru olan budur” deyipkendilerini Marksist-Leninist, sosyalist olarak pazarlamaya çal›fl›rlar. Bura-daki tahrifat da II. Enternasyonal döneklerinin “bar›flç›l geçifl”i savunan,devrimi felaket olarak de¤erlendiren teorilerinden hiç de farkl› de¤ildir.Ülkeler ve zamanlar ayr› olsa da söylenenler üç afla¤› befl yukar› ayn›d›r.

- THKP-C ve di¤er silahl› mücadeleyi savunan örgütlerin önderlerininbir ço¤unun katledilmesi, THKP-C kadrolar›n›n tutsak düflmesinin ard›n-dan 73’lere kadar bir faaliyetsizlik ve da¤›n›kl›k süreci yaflan›r. 73’ten son-

174 Halk S›n›f›

ra ise silahl› devrimci hareketin yaratm›fl oldu¤u sempatiyle yeni oluflum-lar filizlenmeye bafllar. Ancak ortaya ç›kan potansiyel genç kadrolar›n tec-rübesizlikleri nedeniyle örgütlü güce dönüfltürülemiyordu. Ayr›ca yenilgiy›llar› teslimiyetin teorilefltirilmeye çal›fl›ld›¤›, her türlü sapman›n ortayaç›kt›¤› dönemeçlerdir. '71 yenilgisinden sonra hapishanelerde ruhlar›n›oligarfliye satanlar THKP-C ideolojisine, prati¤ine sald›rmaya bafllarlar.Oligarfliye rüfltlerini ispatlayan bu flahsiyetler '74 aff› ile birlikte rollerinidaha iyi oynamalar› için ç›kar›lan afla serbest b›rak›l›rlar. D›flar› ç›kt›klar›n-da ise silahl› mücadelenin ülkenin hemen her taraf›nda yaratt›¤› büyük birpotansiyelle karfl›lafl›rlar. Bu eskilerin kimisi ‘THKP-C’nin aç›ktan inkar›nayönelirken, kimileri sinsi bir flekilde THKP-C savunuculu¤una soyunarak,oportünist görüfllerini sürece yayarak kabul ettirmeye çal›fl›rlar. Amaçla-nan THKP-C ve onun yaratt›¤› potansiyelin ‘uysallaflt›r›lmas›’ ve sa¤ birçizgiye çekilmesidir ki bunun bafl›n› da bir süre sonra Devrimci Yol dergi-sini ç›karacak olan 71’den kalan baz› eskilerdir.

Bu süreçte, ileride Devrimci Sol’u oluflturacak kadrolar›n THKP-C potan-siyelini örgütleme, THKP-C ideolojisine yönelik sald›r›lar› püskürtme ça-balar› düflman› oldu¤u kadar, bu mücadele kaçk›nlar›n› da rahats›z ediyor-du.

Geleneksel reformist sol ise 71’deki yenilgiden oldukça memnundur.Çünkü reformizmin önüne ç›kan barikat oligarfli taraf›ndan da olsa onlaragöre tasfiye edilmifltir, önleri aç›lm›flt›r. Silahl› mücadeleye alabildi¤incesald›r›rlar. Karfl›s›nda mahkum olduklar› silahl› mücadelenin bu geçici ye-nilgisini, onun yanl›fll›¤›, baflar›s›zl›¤› olarak gösterip karalamaya bafllar-lar. Amaçlar› silahl› mücadelenin ortaya ç›kard›¤› potonsiyeli pasifize et-me, kafalar› buland›rma ve bu dinamikleri kendi saflar›na çekmektir.

TS‹P (Türkiye Sosyalist ‹flçi Partisi) de bu süreçte kurulur. 16 Haziran1974’te kurulan TS‹P bafltan h›zl› bir ç›k›fl yapar. Kapat›lm›fl olan T‹P'i pa-sifistlikle, afl›r› bir parlamenterizmle, MDD'cileri ise iflçi s›n›f›na önem ver-memek, orduya abart›l› bir misyon biçmek ve darbeci e¤ilimde olmaklasuçlar. Partinin gerekti¤inde burjuvazinin sald›r›lar›n› gö¤üsleyebilecek, il-legal yap›lanmaya geçebilecek bir esneklikte olmas›n› savunur. SSCB'yi"sosyalist sistemin öncüsü" olarak görürken TKP'yi de flabloncu ve pasi-fist olarak nitelendiriyordu. Emperyalizme ba¤›ml› tekelci burjuvazinin veittifaklar›n›n egemenli¤ine son vermek için iflçi s›n›f›n›n öncülü¤ünde ba-¤›ms›zl›k ve demokraside ç›kar› olan tüm s›n›flar›n yer alaca¤› Halk Cep-hesi'nin ve "halk›n demokratik iktidar›n›n" kurulmas›n› öngörüyordu. An-cak TS‹P de sonuçta legalizm batakl›¤›na batmaktan kurtulamad› veT‹P'den pek bir fark› olmad›. ‹lk y›llarda belli bir kitleselleflme yakalamas›-na karfl›n anti-faflist mücadelenin keskinleflmesi ve silahl› mücadeleninyükselmeye bafllamas›yla gerilemeye bafllad›. 76'da Hikmet K›v›lc›ml› çiz-gisindekiler ayr›larak Vatan Partisi'ne kat›ld›lar. 78'de ise kendi içinde ye-ni bir bölünme daha yaflad›. TS‹P yöneticilerini partiyi TKP'nin yasal birgörünümü haline getirmekle suçlayan ve partinin illegal örgütlenmeye

Halk S›n›f› 175

gitmesini isteyen muhalif grup ayr›larak TKP-B'yi kurdu. 12 Eylül'e kadarT‹P ve TS‹P iflçi s›n›f› içinde örgütlenmeyi temel almalar›na ra¤men oradada ciddi bir örgütlenme yaratamam›fllard›r.

Asl›nda 74 sonras›, bir yan›yla yayg›n bir Politikada Bu Hafta -C potan-siyeli ortaya ç›karken, ayn› dönem cuntan›n terörünün ve silahl› savafl›nyenilgisinin oldukça derinden etkiledi¤i kesimlerde baflta TKP olmak üze-re revizyonizmin, reformizmin de güç kazand›¤› bir dönemdir. Bu anlam-da gerek TKP, gerekse de o dönem örgütlenen TS‹P gibi partiler tarihle-rinde hiç olmad›¤› kadar yayg›nl›k kazanabilmifllerdir. Ama bu “geçici”dir.Mücadele keskinlefltikçe gerilemifllerdir.

Özellikle legalleflme hayalleriyle yaflayan TKP, CHP’nin kuyru¤una tak›-l›p onun destekçisi durumuna gelirken, oluflturmaya çal›flt›¤› burjuvaziyleuzlaflma statülerini sarsacak her hareketi düflmanca görüyordu. Halk mu-halefetinin geliflmesi karfl›s›nda sivil faflistleri öne süren oligarflinin politi-kalar›n› görmezden gelen, faflizm tespiti yapmayan ve faflizmi sadece sivilfaflist sald›r›larla, MHP’yle s›n›rl› gören TKP, faflist sald›r›lara karfl› kullan›-lan devrimci fliddeti de “provokasyon”, “bireysel terör”, “goflizm” diyenitelendiriyordu.

TKP sivil faflist sald›r›lar›n t›rman›fla geçti¤i 1977’de ortaya att›¤› “Ulu-sal Demokratik Cephe” (UDC) önerisiyle sol hareketi burjuva reformizmi-ne yedeklemeye çal›flt›. UDC ile bir kez daha s›n›f mücadelesi yads›n›yor,“s›n›flar›n uzlaflabilirli¤i” anlay›fl›na saplan›yorlard›. TKP yörüngesindehareket eden D‹SK de bu ça¤r›y› TKP’den daha çok sahiplenerek adeta re-formistlikte onunla yar›fl›yordu. D‹SK Baflkan› Kemal Türkler “Ulusal ba-¤›ms›zl›ktan, demokrasi, bar›fl ve toplumsal ilerlemeden yana olan, parla-mento içindeki ve d›fl›ndaki tüm örgüt ve güçlerin UDC içinde bir arayagelmeleri gerekir” diyerek ça¤r› yap›yordu. S›n›f mücadelesi, devrimin ye-rine “toplumsal ilerleme” ad› alt›nda Avrupa komünistlerinin özde kapita-lizmin geliflmesini hedefleyen anlay›fllar›n›n benzeri Türkler’in sözlerindeve TKP’nin görüfllerinde aç›kça görülüyordu.

Tabii bunlar dönemin bir anlamda aç›k, aleni reformistleriydiler. Bir deörtülü reformistler vard›. O süreçte silahl› mücadeleyi sözde reddetmeyenfakat bunun gereklerini yerine getirmeyen flabloncu anlay›fllar da, sürecinbelirleyici yan› olan anti-faflist mücadeleyi “bireysel terörizm” diye nite-lendirerek geleneksel reformist çizgi ile ayn› zeminde buluflmufllard›r.

Bunlardan DY, THKP-C’yi aç›k inkara yönelmeden, ama altan alta temelkonularda tahrif etmeye çal›flmaktayd›. Dergi çevresinde gevflek örgütselyap›y›, kendili¤indecili¤i kutsayan DY, bugünkü vard›¤› reformist son du-ra¤›n izlerini üzerinde fazlas›yla tafl›yordu. Örne¤in, THKP-C’nin önünekoydu¤u ilk hedeflerden olan savaflç›, illegal bir örgütün, gerillan›n yara-t›lmas›, öncü savafl› gibi konular DY’nin gündeminde yoktur. Onun yerinemerkezi devlet otoritesi yerine, onun yan›bafl›nda ona alternatif iktidaroda¤› haline gelece¤ini savundu¤u Direnifl Komiteleri ile sivil toplumcu-luk o günün koflullar›nda farkl› isimlerle piyasaya sürülmeye çal›fl›l›yordu.

176 Halk S›n›f›

DY’nin bu sa¤ oportünist tasfiyeci çizgisini elefltiren kadrolar› etkisizlefltir-me ve tart›flmadan kaçma tavr›, bu reformist yan›n› gizleme çabas›n›n so-nucudur. Devrimci Sol’un silahl› mücadeleyi örgütleyip yükseltmesiyle fa-flistler her gün gerilerken reformizm 12 Eylül’e kadar hala burjuvaziyeMHP’yi kapatmas›, faflist sald›r›lar› durdurmas› için ça¤r›lar yap›yordu.Ayn› mant›k askeri faflist cuntan›n “afl›r› sola da, afl›r› sa¤a da karfl›y›z” de-magojisine bakarak cunta içinde “ulusal kanatlar”, “ilerici unsurlar” bilearamaya bafllad›.

Bu dönem reformizmin en karakteristik özellikleri flöyle ortaya ç›km›flt›asl›nda: Bir, silahl› mücadeleye düflmanl›k ve oligarflinin “terörizm” ede-biyat›na ortak olma. ‹ki, CHP baflta olmak üzere düzen soluna yedeklenmeve ona güç verme. Üç, anti-faflist mücadelenin uza¤›nda durma.

Cunta’dan sonra reformist partiler tümüyle ortadan kayboldular. Yurt-d›fl›nda bulunan Haydar Kutlu’nun TKP’si ile Behice Boran’›n T‹P’i öncebirlefltiler sonra Türkiye’ye dönüp legal bir partiyle siyasi arenada yer ala-bilecekleri koflullar›n oluflmas›n› beklemeye bafllad›lar. 88 y›l›nda döne-min baflbakan› Turgut Özal’›n TKP’ye yasall›k tan›naca¤›n› aç›klamas›n›nard›ndan Kutlu ve Sarg›n ülkeye döndüler. Ancak yine de onlar› birsürpriz bekliyordu. Döndüklerinde gözalt›na al›nd›lar ve epeyce bir süretutuklu kald›lar. Daha sonra 141-142’nin kald›r›lmas› ile istedikleri ortamada kavuflmufl oldular. TBKP’yi kurdular ama ayakta tutamad›lar. Böylecereformist solda TKP, T‹P, TS‹P misyonu sona erdi.

Bugün TKP'den kalan kadrolar›n bir k›sm› ÖDP'dedir. Reformist misyonve anlay›fllar›n› orada sürdürüyorlar. TS‹P de tekrar aç›ld› ama onun davarl›¤›yla yoklu¤u belli de¤il.

- Ama geleneksel reformist solun yeri de bofl kalmad› elbette. Bugünonlardan boflalan yeri ÖDEP, EMEP, S‹P, HADEP doldurmaya çal›fl›yor.

- Öyle ama bu, 80 öncesinden çok daha ilkesiz, flekilsiz, emperyalizmin“Yeni Dünya Düzeni”ne göre biçimlenen bir reformizm. Bugün S‹P,EMEP, ÖDP, HADEP gibi belli bafll› reformist partiler tamamen düzen ica-zetli politikalarla varl›klar›n› sürdürme çabas›ndad›r. ‹ktidar hedefli söy-lemleri mu¤lak ve sosyalizmi zaman zaman telaffuz etseler bile, kimi içiniboflaltarak, kimi yeniden teorilefltirmeye çal›flarak tam bir ideolojik kefl-mekefl içerisinde kitleleri kand›rmaya çal›flmaktad›rlar. Bugünün reformiz-mini de önümüzdeki çal›flmada ele alal›m.

✪✪✪

OKUMA PARÇASI:Türkiye ‹flçi Partisi Program›'ndan(‹zmir'de yap›lan 1. Büyük Kongresi'nde kabul edilen program›ndanal›nt›larda görülece¤i gibi T‹P, iflçi s›n›f› ve emekçilerin parlamenteryolla iktidara gelerek, Kapitalist Olmayan Yol ad› alt›nda formüle edi-len devletçi bir karma ekonomi ile sanayileflmeyi, mevcut sistemde

Halk S›n›f› 177

iyilefltirmeler yani reformlar yaparak demokratik yoldan daha ileri birtoplum kurmay› hedeflemektedir. )"...Türkiye'nin özel sektör eliyle, yani kapitalist bir düzen içinde kal-k›nmas› mümkün de¤ildir. O halde Türkiye için kurtulufl, kapitalist ol-mayan bir kalk›nma yoluna girmektir. Kapitalist Olmayan Kalk›nmaYolu emekten yana ve emekçilerin yürütümüne ve denetimine kat›ld›-¤› planl› bir devletçilik olarak tan›mlanabilir. Böyle bir düzende kamusektörü esast›r ve ekonomiye hakim olacak kadar genifltir. Özel sek-tör plan çerçevesi içinde kamu sektörünün yard›mc›s› olarak çal›fl›r vegeliflir.(...) Emekçi halk›n partisi olan Türkiye ‹flçi Partisi, kapitalist olmayanyoldan kalk›nmay› gerçeklefltirmek için flunlar› amaç edinir:‹flçi s›n›f›n› ve bütün emekçi halk kitlelerini e¤itip ayd›nlatarak ulusalkalk›nma ve ilerlemenin bilinçli itici kuvveti haline getirmek;Anayasa teminat› alt›nda olan hak ve hürriyetlerine sahip ç›kacak iflçis›n›f›n›n ve emekçi halk kitlelerinin yurt ifllerinde söz ve karar sahibiolmas›n› sa¤lamakla, büyük toprak sahiplerinin ve flehirli büyük ser-mayecilerin, demokratik rejimi aksatan, ekonomik kalk›nmay›, sosyalve kültürel geliflmeyi frenleyen, sosyal adalet ve güvenli¤e karfl› ko-yan, zararl› nüfuz ve hakimiyetlerini önlemek;(...) Ve böylece politik demokrasiye ekonomik ve sosyal bir öz kazan-d›rarak daha ileri bir toplum düzenine demokratik yoldan geçifl flart-lar›n› haz›rlamak...

T‹P'in 2. Kongre Raporu'ndanT‹P'in 1966 Kas›m'›nda Malatya'da yap›lan 2.Kongre'sinde "anti-em-peryalist ve sosyalist mücadelenin birlikte yürütülmesi" karar› al›n-mas›na ra¤men, al›nan kararlarda görülece¤i gibi T‹P'te aç›ktan em-peryalizme bir tav›r olufl yoktur. En ileri talep ülkedeki NATO güçleri-nin Türk ordusunun denetiminde olmas›d›r. Pek tabii devrim diye birhedefi olmayan T‹P, oligarfliden ordunun yap›lanmas›nda da ulusal birpolitika izlenmesi istemekte, öneriler yapmaktad›r. "1-NATO entegre komutanl›¤› emrine verdi¤imiz silahl› kuvvetlerinekonomik gücümüz, nüfusumuzla orant›l› olarak ve baflka müttefikle-rin bu kumandanl›k emrine verdikleri kuvvetler de göz önünde bulun-durularak azalt›lmas›.2-NATO'dan geri çekece¤imiz kuvvetlerle ba¤›ms›z ve milli bir savun-ma gücünün kurulmas›.5-Münhas›ran NATO'ya ait olan üslerden baflka, ikili anlaflmalarla hiç-bir yabanc› devlete üs verilmemesi ve mevcutlar›n tasfiye edilmesi.6-NATO ittifak› gere¤ince kurulmufl üslerin münhas›ran GenelkurmayBaflkanl›¤›m›z emrinde bulunmas› ve bu üslerin Türk kumandanlar›nkomuta zinciri içine al›nmas›..."

178 Halk S›n›f›

Reformizm - 4

Mart ay›yla birlikte oldukça yo¤un bir süre-ce girdik. Gazi ve 16 Mart katliam› flehitlerinin

anmalar›, Newroz derken s›ra 30 Mart-17 Nisan kampanyas›na geldi. Oli-garflinin tüm sald›r›lar›na, gözalt› ve tutuklamalar›na ra¤men Cephe'ningelifliminin durdurulamayaca¤›n› Gazi anmas› bir kez daha gösterdi. Bin-lerle Gazi flehitlerine ve Gazi davas›na sahip ç›kt›¤›m›z› gösterdik. fiimditüm h›z›m›zla flehitlerimizi anma ve Parti-Cephe'nin kuruluflunu kutlama-ya haz›rlan›yoruz. Teknik haz›rl›klar›m›z› sürdürürken, anma günlerindeçal›flmam›z› esas olarak flehitlerimizi, Parti-Cephe'yi halk›m›za kavratma,Cephe saflar›nda birli¤e ve mücadeleye ça¤›rma biçiminde flekillendirece-¤iz. Bunun için bugüne kadar ki iliflkilerimiz d›fl›nda yeni insanlara, tan›d›-¤›m›z tan›mad›¤›m›z hemen herkese ulaflmay› önümüze hedef koyduk.Nerelere, nas›l gidebilece¤imizi konufluyoruz aram›zda. Halk› bilgilendir-mek, kendimizi, flehitlerimizi anlatmak için ev ev dolaflma, dar toplant›lar,sohbetler d›fl›nda yapaca¤›m›z kitlesel anma ve kutlama toplant›lar›, gös-terileri de bir yerde çal›flmam›z›n ne kadar verimli, baflar›l› oldu¤unun dabir göstergesi olacak. Dersten sonra tekrar devam etmek üzere konuyailiflkin konuflmalar›m›za ara veriyoruz.

- Evet, arkadafllar zaman kaybetmeden çal›flmam›z› bitirelim. Daha ya-pacak çok iflimiz var.

Geçen hafta bugünün reformist partilerinin eskisinden çok daha flekil-siz, ilkesiz, tamamen düzen icazetli politikalarla varl›klar›n› sürdürmeyeçal›flt›klar›n›, iktidar hedefli söylemlerinin mu¤lak oldu¤unu söylemifltik.Bu partilerden baz›lar› veya parti içinde baz› kesimler zaman zaman dev-rimden, sosyalizmden dem vursalar bile, onlar›n sözünü etti¤i devrimin,sosyalizmin Marksizm-Leninizmle ilgisi yoktur. Söz edenler Marksizm-Le-ninizmin ilkelerini, evrensel tezlerini savunarak yapmazlar bunu. Yapa-mazlar çünkü o zaman kendileriyle çeliflirler. Ya reformist yüzlerini gizle-mek için a¤›zlar›na al›rlar ya da revize ederler, çarp›t›rlar, reformist görüfl-lerine uygun hale getirmeye çal›fl›rlar. Öte yandan politika yap›fl tarzlar›y-la da ilkesizdirler. ‹cazetli politikalarla hareket etmeleri, düzenin s›n›rlar›d›fl›na taflmay› göze alamamalar› nedeniyle esen rüzgara göre yön de¤ifl-tirirler, pragmatisttirler, günü birlik politikalarla hareket ederler. Bu yan›y-la reformist olmalar›n›n d›fl›nda oportünizmin tüm özelliklerini de tafl›rlar.Zaten pek ço¤u geçmiflteki oportünist, revizyonist yap›lar›n bir uzant›s›olarak ortaya ç›kt›¤› için onlar›n tüm olumsuz özelliklerini de bugüne tafl›-m›fllard›r. fiimdi ne diyor, ne istiyor bu reformist partiler ona bir bakal›misterseniz. Evet Selma ne söylüyor bunlar?

- Ne söylediklerine bakarsak, hemen hepsi sömürüye, s›n›fl› toplumakarfl›y›z, amac›m›z bunlar› ortadan kald›rmakt›r diyor. Mesela ÖDP'ninparti tüzü¤ünde "Özgürlük ve Dayan›flma Partisi özgürlükçü, özyönetimci,enternasyonalist, demokratik planlamac›, do¤a-insan iliflkilerini yeniden

Halk S›n›f› 179

73

tan›mlayan, militarizm karfl›t› ve cinsiyetçi olmayan bir sosyalizm do¤rul-tusunda, sermaye güçlerinin egemenli¤ini, emperyalizmin tahakkümünüortadan kald›rarak emek güçlerinin siyasi iktidar›n›n kurulmas›n› amaçlar"diyor. EMEP kurulurken amac›n›, "sosyalizmin bir ön ad›m› olarak, demok-ratik halk iktidar›n› kurmak ve ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve siyasal özgürlük-lerin kazan›l›p yerlefltirilmesiyle kesintisiz sosyalizme yönelmek ve nihaiolarak s›n›flar› kald›rarak her türlü bask›n›n kalk›fl›n›n koflullar›n› yarat-makt›r" fleklinde aç›kl›yor. S‹P de "amaç bir toplumsal sistem olarak, sos-yalizmin kurulufludur" demifl. HADEP'in kurulufl amac› esas olarak Kürtulusal talepleri etraf›nda flekillenmifltir, s›n›fsal yan çok daha arka planda-d›r ama o da s›n›fs›z, sömürüsüz bir toplum istedi¤ini söyler. Ama tabiionu da as›l olarak ulusal mücadelede izledi¤i uzlaflmac›, icazetçi politika-lar› ile ele almak gerekir.

Tek bafl›na teorik olarak s›n›flar›n, sömürünün ortadan kalkmas›n› iste-menin pek bir anlam› yoktur. Çünkü söyleme bakarsan bunlar '80 öncesi-nin reformist T‹P, TS‹P, TKP'sinde de vard›r. Bugün dünyan›n pek çok ül-kesindeki düzen partisine dönüflmüfl sosyal-demokrat partilerin ço¤ununprogramlar›nda, hedeflerinde, söylemlerinde, geçmiflte 2. Enternasyo-nal'in reformist partilerinde de vard›r. Yani s›n›fs›z, sömürüsüz bir düzenistedi¤ini söylemek tek bafl›na bir partiyi ya da kifliyi devrimci yapmaz. Bu-nu nas›l gerçeklefltirmeyi düflünüyorsun mesele odur. Reformizmle dev-rimci çizginin ayr›m› esas olarak bu noktada ortaya ç›kar ki, bunun enönemli göstergelerinden biri de iktidar›n nas›l ele geçirilece¤inde somut-lan›r. Çünkü bir partinin örgütlenmesi, çal›flma tarz›, mücadele araç veyöntemleri iktidar› nas›l ele geçirmeyi düflündü¤üne göre biçimlenir. S›-n›flar›n, sömürünün ortadan kald›r›lmas›n›n gerçekten istenip istenmedi-¤i esas olarak orada ortaya ç›kar.

- fiimdi burada bir noktaya de¤inmekte fayda var san›yorum. ‹ktidar so-runu deyince tabii biz bunu burjuvazinin kulland›¤› anlamda anlam›yoruz.Çünkü iktidar sorunu nihayetinde sadece sol, devrimci, reformist partile-rin de¤il burjuva partilerinin de sorunudur. Herhangi bir burjuva partisi deiktidar olmak ister, bunun için mücadele eder ve hükümet olmakla iktidarolmay› genellikle ayn› anlamda kullan›r. Bu burjuva partileri aç›s›ndan çokyanl›fl da de¤ildir. Çünkü onlar zaten ad› üstünde burjuva partileridir yaniesas olarak kurulu düzenin sahibi durumundaki, as›l iktidardaki burjuvazi-nin temsilcisi durumundad›rlar. Mevcut düzenin devam›n› sa¤lamak, tem-sil ettikleri egemen s›n›flar›n flu veya bu kesimine daha çok ç›kar sa¤la-mak için hükümet olurlar.

Ancak sömürü düzeninin karfl›s›nda olanlar, onu de¤ifltirmek isteyenleriçin hükümet olmakla iktidar olmak ayn› anlama gelmez. Burjuva devletmekanizmas›, düzenin ordu, polis gibi militarist güçleri ve egemen s›n›f-lar›n varl›¤› sürdü¤ü sürece ezilen, sömürülen s›n›flar›n yani halk›n iktida-r›n› kurmufl olamazs›n. Bu Marks ve Engels taraf›ndan da, onlardan sonragelen devrimci önderler taraf›ndan da çok aç›kça ortaya konmufltur. Yani

180 Halk S›n›f›

ezilen, sömürülen s›n›flar için iktidar sorunu devrim sorunudur, eskinintüm kurumlar›n›n y›k›l›p yerine halk›n iktidar›nda halktan, emekten yanayeni kurumlar›n oluflturulmas›d›r. Bu nedenle devrim yapmay› amaçlama-yan, buna göre örgütlenmeyen ve devrim için mücadele etmeyen hiçbirörgüt kendini komünist, sosyalist, devrimci hangi s›fatla tan›mlarsa ta-n›mlas›n devrimci de¤ildir. Bu s›fatlar› ancak reformist, uzlaflmac›, düzeniçi yüzünü gizlemek için kullan›yor demektir. Selma devam et istersen.

- fiimdi ÖDP'nin program›n› okuyunca böyle "özgürlükçü," "militarizmkarfl›t›" falan kula¤a hofl geliyor. Ama kimin kula¤›na? Asl›nda burjuvazive küçük burjuvazinin. Bu cümlelerle asl›nda "biz Marksizm-Leninizmi sa-vunmuyoruz" deniyor. Çünkü sosyalizmi, özgürlük karfl›t›, diktatörlük ola-rak gören burjuvazidir. Onun için öyledir de. Çünkü sosyalizm geldi¤indeeski ayr›cal›kl› durumunu, özgürlü¤ünü yitirir, eskisi gibi halk› sömüre-mez, bask› uygulayamaz. Emekçi s›n›flar içinse sosyalizm zaten özgürlük-çüdür, militarizme, cinsiyet ayr›mc›l›¤›na karfl›d›r. Her ülkenin koflullar›nagöre uygulamada farkl›l›klar olabilir ama özü, genel ilkeleri itibariyle iki yada daha fazla farkl› bir sosyalizm yoktur. Peki ne demeye geliyor o zamanÖDP'nin bu söyledikleri?

Söylemlerinde arada s›rada yer alsa da esas›nda ÖDP sosyalizmi falansavunmuyor. "Ço¤ulcu", "demokratik", "bireylerin özgürlü¤ünü güven-ceye alan sosyalizm" vs. tan›mlamalar alt›nda asl›nda istedi¤i burjuva de-mokrasisidir. Burjuvaziye benim istedi¤im düzende sizin de "bireysel öz-gürlükleriniz güvence alt›ndad›r" diyor. Yani Mehmet Ali Aybar'›n "güleryüzlü sosyalizmini", Gramsi'nin "sivil toplumcu" görüfllerini, flu veya bureformist partilerin görüfllerinden çald›klar›n› harmanlay›p farkl› biçimler-de ifade ediyor. Emperyalist ülkelerdeki sosyal-devlet, burjuva demokra-sisi görüfllerini biraz daha süsleyip, püsleyip sosyalizm diye halka yuttur-maya çal›fl›yorlar.

ÖDP genel baflkan› Ufak Uras ve di¤er parti yöneticilerinin televizyon vebas›na yapt›klar› aç›klamalar›nda belirttikleri gibi onlar devrimci fliddete,iktidar›n zora dayal› olarak ele geçirilmesine, yani devrime, proletaryadiktatörlü¤üne, Marksist-Leninist parti örgütlenmesine karfl›d›rlar. fiimdibunlara karfl› olan, Marksizm-Leninizmin emperyalizm varoldukça de¤ifl-meyecek olan evrensel temel ilkelerini reddeden, devrimi istemeyen, dev-rimi geçeklefltirmek için buna uygun örgütlenmeyen bir parti nas›l dev-rimci, nas›l sosyalist olur?

- ÖDP'nin devrim diye, kapitalizmi ortadan kald›rmak diye bir düflünce-si olmad›¤› kendi program›ndan belli. Militarizme karfl› oldu¤unu söylü-yor ama örne¤in faflist ordunun, polisin, devletin militarist güçlerinin da-¤›t›lmas› gibi bir talepleri yok. Zaten devrim olmadan bu mümkün de¤il,onlar›n da devrim diye bir dertleri olmad›¤› için bunlar kals›n ama reform-larla düzeltilsin, Avrupa'da oldu¤u gibi “parlamento üstü güç” olmaktanç›kar›ls›n diyorlar. ÖDP'nin parti program›ndan baz› bölümleri okuyay›morada bunu çok aç›k olarak göreceksiniz: "Yeni anayasa yap›lmal›d›r... Yü-

Halk S›n›f› 181

rütmenin yasama üzerindeki egemenli¤ine son verilmeli... MGK'n›n statü-süne son verilmeli, yasama denetimi d›fl›na kayd›r›lm›fl olan Özel HarpDairesi, M‹T gibi istihbarat kurumlar› la¤vedilmelidir... Halk›n her düzeydekendini yönetmesi için örgütlenmesinin ve her türlü bar›flç› eylemin önün-deki k›s›tlamalar kald›r›lmal›d›r"... Burada burjuvaziye de aç›k mesaj veri-yor; "ben bar›flç›l eylemden yanay›m, bana dokunmay›n, bar›flç›l mücade-le etmeyenlere, devrimcilere ne yaparsan›z yap›n" diyor. Öyle oldu¤u için-dir ki flehit düflen devrimcilere sahip ç›kmazlar, cenazelerinde bile görün-mezler. Devrimcilerden uzak dururlar. Devam ediyorum. "Terörle Müca-dele Yasas› bütün hükümleriyle birlikte kald›r›lmal›d›r. ...Orduya iç güven-likle ilgili herhangi bir görev verilmesi yasal ve idari düzenlemelerle ön-lenmelidir... Güvenlik örgütünün siyasi polis ve terörle mücadele bölüm-leri la¤vedilmeli... polisin yurttafllar› dosyalama, fiflleme uygulamas›nason verilmeli... ‹flkence, yarg›s›z infaz, gözalt›nda ölüm ve kay›p iddialar›ola¤anüstü bir kurulca araflt›r›larak, sorumlular› fliddetle cezaland›r›lmal›-d›r... bütün bu düzenlemeler s›ras›nda Paris fiart›, AG‹T ilke ve kararlar›,Helsinki Nihai Senedi, ‹LO standartlar› ve Avrupa Konseyi ilke ve kararla-r› ile elde edilmifl olan emekçi kazan›mlar› titizlikle korunmal›d›r". Görül-dü¤ü gibi ÖDP'nin tek istedi¤i Avrupa standartlar›, Türkiye'de de Avru-pa'daki gibi bir burjuva demokrasisinin olmas›d›r. Yani k›sacas›, bununiçin de düzende iyilefltirmeler, reformlar yap›lmas›n› istiyor.

Faflist devleti y›kmak, militarist güçleri da¤›tmak, tekelci sermeyeninvarl›¤›na son vermek gibi bir amac› yoktur. "Vergi adaleti sa¤lans›n", "ka-ra para önlensin", "çal›flanlar›n ücretleri yükseltilsin", "çal›flanlara sosyalgüvenceler sa¤lans›n" falan, baflka da bir iste¤i yoktur. Bunlar› düzen par-tileri yapamayaca¤›na göre ÖDP halka beni seçin, ben gelirsem bunlar›yapar›m diyor. Tabii bu reformlar›n dahi bu faflist orduya, polise ra¤mennas›l gerçeklefltirilebilece¤i de ayr› bir konu. B›rak›n MGK'y› kald›rmak, si-yasi flubeleri la¤vetmek, kay›plar›n, infazlar›n sorumlular›n› bulup yarg›la-mak, oligarflinin az›c›k sesini yükseltmeye kalkan yasal partileri bile pat di-ye kapatt›¤›, kontrgerilla çetelerinin kim oldu¤u çok net olarak ortaya ç›k-t›¤› halde bir kaç tane subay›n yarg›lanmas›na bile izin vermedi¤i bir dü-zende sen oligarflinin düzenini y›kmadan, onun militarist güçlerini da¤›t-madan nas›l s›n›flar›, sömürüyü kald›racaks›n? Bugün MGK kendi kurdur-du¤u hükümetle bile az›c›k çeliflkiye düfltü¤ünde hemen darbe yapmaklatehdit ediyor, "Ben kimseden emir almam" diyor. Bir de karfl›s›nda s›n›fla-ra, sömürüye karfl› bir hükümet oldu¤unu düflünün, ne olacak? B›rak›n re-formlar yapmay›, o da di¤er düzen partileri gibi ya burjuvazinin, MGK'n›ntaleplerini yerine getirerek hükümette kalacak ya da al›p flapkas›n› gide-cektir. Gitmek istemezse ne olaca¤› fiili örne¤inde, 27 May›s, 12 Mart, 12Eylül darbelerinde ve 28 fiubat'taki örneklerde gayet aç›kt›r.

- Bunlar› onlar bilmiyorlar m›?- Elbette biliyorlar Ayfle. O kadar saf ya da cahil de¤iller. Zaten yöneti-

cilerinin ço¤u eskiden DY, KSD gibi illegal örgütlerden gelen, y›llar›n ka-

182 Halk S›n›f›

flarlanm›fl y›lg›n eskileridir. Ama onlar özellikle 12 Eylül'le birlikte, merke-zi devlet otoritesi oldukça güçlü, dünyan›n say›l› büyük ordular›ndan biri-ne sahip olan Türkiye gibi bir ülkede devrim yapman›n öyle pek de kolayolmad›¤›n›, çok daha büyük bedeller ödemeyi gerektirdi¤ini de ö¤renmifl-lerdir. Cuntadan bu yana yaflananlardan kendi paylar›na ç›kard›klar› enbüyük ders(!) budur. Bak›n ÖDP'yi oluflturan en büyük gruplardan DY,KSD, TKP’liler, hepsi çarp›k çurpuk da olsa eski devrimci görüfllerini, ör-gütlerini tasfiye, inkar edip ÖDP'de buluflmufllard›r. Küçük burjuvazininbu devrim kaçk›nlar› Kuruçeflme’lerde aylarca tart›flm›fllar, kafa kafayavermifller ve reformist yasal bir partide karar k›lm›fllard›r. Bunlar reformistde olsa politika yapabilmelerinin oligarflinin icazetini almadan mümkünolamayaca¤›n› bilirler. Bu nedenle illegaliteye kesinlikle karfl›d›rlar, burju-vazinin icazet vermeyece¤ini bildikleri bir sosyalizme karfl›d›rlar. Devrim-ci fliddete düflmand›rlar. "Çok seslilik", "demokratiklik" ad›na herkese, par-tinin kap›s› aç›kt›r. Feministinden travestisine, yefliline kadar ne ararsanpartide vard›r. Küçük burjuvazinin devrimciler d›fl›nda ne kadar kanad›,rengi varsa, ne kadar devrimcilikten dönmüfl, y›lg›nlaflm›fl unsur varsa on-lar› toplamaya çal›fl›yor.

- fiimdi tamam ÖDP zaten devrim falan istemedi¤ini, parlamenter sis-tem içinde seçimle ifl bafl›na gelmeyi, reformlar› savunuyor. Ama meselabir S‹P ya da EMEP'in bu konuda ne dedi¤i de belli de¤il. Hem yasal par-tiyle örgütlenmeye çal›fl›yorlar, düzenin çizdi¤i s›n›rlar içinde, icazetle ha-reket ediyorlar, hem de arada bir, üstelik baya¤› keskince devrim laf› edi-yorlar.

- Dilin kemi¤i yok. Hani aç›klas›nlar bakal›m nas›l devrim yapacaklar›n›?Devrim stratejileri neymifl görelim? Öyle ya kitleler nas›l devrim yap›laca-¤›n› bilmeden nas›l devrimde yer alacaklar? Yoktur öyle bir stratejileri. Ya-sal örgütlenmeyi, yasal, bar›flç›l mücadeleyi temel alarak zaten bunu bafl-tan reddediyorlar. Kitleye, gelin partiye üye olun, seçimde bize oy verindemekten baflka bir fley diyemezler. Ekonomik-demokratik mücadele d›-fl›nda bir seçenek gösteremezler.

- Belki önce yasal partide kitleleri örgütleyecek sonra hadi bakal›m dev-rim yap›yoruz deyip ayakland›racaklard›r!

- Öyle bir devrim daha dünya üzerinde gerçekleflmedi. Gerçi buna ben-zer görüfller reformizmin çeflitli unsurlar› taraf›ndan geçmiflte savunul-mufltur da. Örne¤in Rusya'da Menflevikler RSD‹P'ni legal, aç›k bir partiyedönüfltürmek için çok u¤raflm›fllar, sonra da karfl›-devrim saf›na geçipburjuvaziyle ittifak yapm›fllard›r. 2. Enternasyonal'in reformist partileriiçinde, Avrupa'da çeflitli "komünist" partileri aras›nda da benzer görüfllerisavunanlar olmufltur. Ama bunlar›n hepsi sonuçta düzen s›n›rlar› içinde,burjuvaziye yedeklenen güçler olmaktan kurtulamam›flt›r. ‹ddialar, o par-tilerin tafl›d›klar› s›fatlar bu sonucu de¤ifltirmez. Mesela ülkemizdeki legalreformist partilerden birinin de ad›nda "sosyalist"lik vard›r. fiimdi bu s›fa-t› tafl›yan partiye bak›yoruz. Sosyalizm nas›l gerçeklefltirecek, aç›k, müm-

Halk S›n›f› 183

kün bir cevab› yok. Demek ki, o da düzenin parlamentosundan gerçeklefl-tirecek bunu! Öyle ya, pratikte baflka bir fley görünmüyor. S‹P'in geçmiflizaten reformisttir. T‹P gelene¤inden geliyor. O zaman ayr›l›p "Sosyalist ‹k-tidar" diye bir dergi de ç›karm›fllar. '80 öncesinde b›rak›n iflçi s›n›f›n›,emekçi kesimleri, o dönemi yaflayan devrimcilere sorsan›z hat›rlamaz, bil-mez. Cuntayla birlikte zaten ortadan hepten kaybolmufllar, millet cuntayakarfl› bedel öderken, flehitler verirken s›rtüstü yatm›fllar, biraz uygun ko-flullar oluflunca 86'da "Gelenek" dergisini ç›karmaya bafllam›fllar, sonra da92'de malum partilerini kurmufllar. Di¤er reformist partilerden tek fark›demokratik halk devrimini reddetmesi, "iktidar" al›nd›ktan sonra k›sa sü-rede "sosyalist inflaya" geçilmesi gerekti¤ini söylemesidir. Bunu söyledi-¤i için de ÖDP'yi, EMEP'i reformist kendini “en devrimci” görüyor tabii.Teoride soyut bir farkt›r bu da. Pratikte onlardan bir fark› yoktur.

- Gerçi reformist partilerin iktidar› nas›l alacaklar›n› söylemesinin de birk›ymeti harbiyesi yoktur. TKP de teorik olarak ayaklanmayla iktidar›n elegeçirilmesini reddetmiyordu. Üstelik de illegal partiydi. Ama bu onundevrimci oldu¤unu göstermiyor. Basbaya¤› yine reformistti. Demokratikhaklar›n geniflletilmesi için mücadele etmekten, CHP kuyrukçulu¤u yap-maktan, bar›flç›l mücadele yöntemlerini savunmaktan baflka bir fley yap-m›yordu.

- Mesela EMEP de "demokratik halk iktidar›n›" amaçlad›¤›n› söylüyor.Ama asl›nda onun da bugün devrim diye bir iddias› yok. ‹llegal örgütlen-meyi tasfiye edip legalleflmekle zaten devrim iddias›ndan vazgeçmifltir.Hem iktidar, devrim deyip hem de faflizmin oldu¤u bir ülkede düzenin ica-zet s›n›rlar› içinde legal bir partide örgütleniyorsan, icazetli bar›flç›l müca-deleden baflka bir fley yapm›yorsan, devletle çat›flmay› göze alam›yorsanistersen her gün ben devrim istiyorum diye ba¤›r, yay›n organ›n›n her sa-t›r›na devrim, sosyalizm yaz, bir fley ifade etmez. Söylemde ne derse de-sin EMEP önüne "demokratik haklar›n geniflletilmesi", "iflçi ve emekçilerinörgütlenmesi" gibi bir hedef koymufl, devrim onun için henüz çok tali birsorun. Yapt›klar›, yapabildikleri iflte ortada. Metin Göktepe davas› olma-sayd› varl›¤›yla yoklu¤u bile neredeyse belli olmayacak. Onun d›fl›ndaarada bir yasal mitinglere kat›lmaktan, ayda y›lda bir küçük bir bas›n aç›k-lamas› yapmaktan baflka bir fley yapt›¤› da yok.

- HADEP için çok fazla bir fley söylemeye gerek yok san›yorum. Zatenbir iktidar iddias›yla ortaya ç›kmam›flt›r. Devrim diye bir hedefi de hiç ol-mad›. En bafltan HEP, DEP sürecinden beri hep Türkiye partisi olma iddi-as›n› ortaya atm›fl ama dar ulusal bak›fl aç›s› nedeniyle bir Kürt partisi ol-maktan öteye gidememifltir. Oligarflinin partiyi her kapatmas›, her bask›uygulamas› karfl›s›nda sürekli geriledi ve daha çok icazet alt›na girdi. Par-lamenter mücadeleyi esas almas›, ister istemez onu partiyi aç›k tutabil-mek için oligarflinin daha da icazeti alt›na girmesini zorluyor. Legal ola-naklar› devrimci bir anlay›flla de¤erlendirme çizgisinden uzakt›rlar. Çünkülegal onlar için "araç" de¤il, varl›k flart›d›r. Bu esas›nda bütün reformist

184 Halk S›n›f›

partilerin sorunudur. Legal mücadeleyi esas ald›klar› için bir yerde düze-nin icazetine boyun e¤mek zorundad›rlar. Aksi takdirde oligarfli bunlar›yaflatmaz.

- Asl›nda reformizmin bugün hangi durumda oldu¤unu anlamak içinoligarflinin ve devletin karfl›s›ndaki tutumlar›na bakmak yeterli. Hiçbirininreformist talepleri bir kenara b›rakt›k, ekonomik-demokratik haklar için bi-le iktidara karfl› cepheden bir mücadelesi yoktur. Devletle, burjuvaziylekarfl› karfl›ya gelmekten hep kaç›yorlar. Oligarflinin öfkesini üzerlerine çek-memek için oldukça dikkatli davran›yorlar. Burjuvazinin estirdi¤i yele gö-re politika belirliyorlar. TÜS‹AD demokratikleflmeyle ilgili bir paket mi ha-z›rlad› bak›yorsun reformizm de demokratik reform talepleriyle ortaya ç›-k›yor. MGK-TÜS‹AD "fleriat tehlikesi" mi tespit etmifl, o da hemen bu po-litikaya sar›l›yor. Mesela, CHP'yle ittifak aray›fllar› hep burjuvaziyle uzlafl-ma çabalar›n›n ürünüdür. Hep bir yerlere dayanmak, bir yerlerden güç,icazet almak peflindedir.

- Evet arkadafllar art›k bitirelim. Bu konuyu daha çok tart›fl›r›z. fiimdi 30Mart-17 Nisan için ara verdi¤imiz çal›flmaya bir an önce bafllayal›m.

Halk S›n›f› 185

Halk›n Yozlaflmaya Karfl› Mücadelesi ve Devrimciler

Okmeydan› halk›n›n uzun süredir mahallelerindeki bar, pavyon, biraha-neler gibi pislik yuvalar›na karfl› mücadelesine Susurluk devleti sonundamüdahale etti. Konuyu daha önce faflizmin kültürü üzerine iflledi¤imizderslerde ele alm›flt›k, ancak bizim mahallede henüz önemli bir problemhaline gelmedi¤i için, biraz da baflka ifllerimizin yo¤unlu¤u içinde bizim il-gisiz kalmam›z nedeniyle pratik faaliyetimizin bir parças› haline dönüfltü-rememifltik. Ancak bugün faflizmin sald›r›lar› karfl›s›nda hem Okmeydan›halk›na destek vermek için, hem de mahalle halk›ndan bizim de böyle birmücadeleyi bafllatmam›z için taleplerin gelmeye bafllamas› üzerine konu-yu gündemimize al›p pratik ad›m atmaya karar verdik.

- Evet arkadafllar gördü¤ünüz gibi halk iradesini ortaya koymaya, soru-nuna sahip ç›k›p çözümünü üretmeye bafllay›nca bütün maskeler dökül-meye bafll›yor. Kim halk›n ç›karlar›n› savunuyor, kim halka düflman, kimpisli¤in, Susurluk düzeninin yan›nda yer al›yor, bir bir ortaya dökülüyor.

- Selim evlad›m hadi flu polisin, devletin bu pislik yuvalar›na sahip ç›k-mas› normal, zaten bu ifllerine geliyor, teflvik ediyorlar onu anl›yoruz, ki-mi solcu ayd›n, yazar geçinen müsvettelerin de onlara arka ç›kmas› da okadar garibe gitmiyor çünkü ömürlerinin yar›s› zaten böyle yerlerde geçi-yor ama flu solcu, devrimci geçinenleri anlamak zor gerçekten. Kimsening›k› ç›km›yor.

- Ben hiç flafl›rm›yorum Fatma abla. Kurtulufl’ta Okmeydan› Halk Mecli-si “ar› kovan›na çomak soktu, pisli¤i ortaya ç›kard›” diye yaz›yordu. Ger-çekten de öyle. Ama pisli¤in ortaya ç›kar›lmas›n› sadece Okmeydan›’nda-ki bar, pavyon meselesi olarak anlamamak laz›m. Bugüne kadar bir çokayd›n onun da ötesinde sol hep 12 Eylül’den sonra toplumun nas›l yozlafl-t›r›ld›¤›ndan, dejenerasyona u¤rat›ld›¤›ndan bahseder durur. Hadi ifltehalk buna karfl› mücadeleyle giriflmifl, ne duruyorsunuz? Siz flikayetçi de-¤il miydiniz bu durumdan? Ama yok. Biz ne diyorduk? Bu yozlaflma, deje-nerasyondan sol da büyük ölçüde nasibini alm›flt›r. ‹flte asl›nda ortaya ç›-kan bir yan›yla da budur. Bar, meyhane, birahanelerin falan halk› yozlafl-t›rmak için kullan›lmas›na karfl› ç›kmak bir yana, bunlar zaten reformizminkültürünün, yaflam›n›n bir parças› haline gelmifl. Özellikle Beyo¤lu, Kad›-köy gibi yerlerdeki bu tip yerleri kim dolduruyor, müdavimleri kim bak›l-d›¤›nda bu çok aç›k görülür.

- Meseleyi iki boyutta ele almak laz›m. Birincisi, ahlaki boyutu, halk›nde¤erlerine sahip ç›kma, burjuvazinin yoz kültürüne, halk› yozlaflt›rmas›-na karfl› ç›k›p ç›kmama sorunudur. fiimdi elbette bunca iflkence, katliam›n,kay›plar›n, sömürünün oldu¤u bir ülkede faflizme karfl› mücadeleyi bir ke-nara b›rakm›fl, düzen içinde kendine bir yer edinmeye çal›flan, parlamen-to, seçim deyip duran reformizmin burjuva yoz kültürüne de karfl› ç›kma-

186 Halk S›n›f›

74

s› beklenemez. Aksine giderek onu içsellefltirir. Mesela cinsel tacize karfl›ç›kar, Beyo¤lu’nda kad›nlar›n gece de rahat rahat dolaflmas›n› ister. Niyeister bunu oradaki barlara, diskolara, birahanelere rahat rahat girip ç›k-mak, rahat rahat e¤lenmek için mi? De¤ilse kad›nlar›n orada rahat dolafla-mamas›n›n, bu gibi yerlerde en çok tacize u¤ramas›n›n nedeni ne? Orala-r›n bar, pavyon, meyhane, birahane, fuhufl yerleriyle, uyuflturucu tacirle-riyle pislik yuvas› haline getirilmifl olmas› de¤il mi? Sen bunlara karfl› mü-cadele etme, onlar yerli yerinde dursun, ondan sonra ç›k ben “taciz edil-meden Beyo¤lu'nda gezmek istiyorum” de, çok beklersin. Al iflte Okmey-dan›’nda da ayn› fleyler yaflanmaya bafllad›. Bayanlar gece soka¤a ç›kma-ya cesaret edemiyor. Tacizler, tecavüz giriflimleri oluyor, insanlar ölüyor,yaralan›yor. Eskiden niye yoktu bunlar, durup dururken mi ortaya ç›kt›?Ne yapacaks›n flimdi? O pislik yuvalar› mahallenin ortas›nda durdu¤u sü-rece bunlar›n önüne geçebilir misin? ÖDP’liler “25-30 kiflinin yapt›¤› buhareketi onaylam›yoruz” demifller. Bir kere 25-30 kifli deyip yalan söylü-yor, hadi onu Halk Meclisine düflmanl›¤›ndan böyle yap›yor diyelim. ‹yi dekardeflim 25-30 kifli de olsa yap›lan mücadele do¤ru mu de¤il mi? Üç kiflide olsa do¤ruysa desteklemek gerekmiyor mu? Ama ÖDP’lilerin derdi ode¤il ki. Bir kere meseleye özünde karfl› de¤il. ‹kincisi, meselenin ikinciboyutu da budur. “Bu genel sorunun parças›” deyip kendi tavr›n› da mefl-rulaflt›rmak istiyor. Her fley genel sorunun parças›, iflsizlik, taciz, iflkence,katliam, yasaklar, bask›lar çok mu farkl›? Ne olacak peki, genel sorununparças› deyip göz mü yumulacak? Ha tabii o flunu demek istiyor: “bunlargenel sorunun parças› ÖDP'ye oy verin biz iktidara gelelim o zaman bun-lar› genel sorun çerçevesinde çözeriz. Böyle parçalarlarla u¤raflmakla çö-zülmez.” Bu kafadaki bir ÖDP'yi ne bu halk iktidara getirir, ne de iktidaragelen bir ÖDP bu sorunlar› çözebilir. De¤il bunu, hiçbir sorunu çözemez,öteki düzen partilerinden farkl› hiçbir fley yapamaz.

- Ayn› mant›k reformizmin çeflitli kesimlerinde ve oportünizmde de var.Kimisi halk›n çeflitli yerel sorunlar›yla ilgilenilmesini, bunlara sahip ç›k›l-mas›n› “belediyecilik” yapmakla elefltirir. Kimi halk›n gecekondu, su, yolvb. sorunlar›na düzen içinde çözüm bulmaya çal›fl›larak halk›n düzenleolan çeliflkilerinin yumuflat›lmamas› gerekti¤ini söyler.

- Bunlar asl›nda halktan kopuklu¤un, halk gerçe¤ini kavrayamaman›n,kitabi bilgilerle, masa bafl›nda üretilen teorilerin sonucudur. San›l›yor kihalk›n düzenle çeliflkileri ne kadar artarsa, biz de ne kadar çok sosyalizmdersek halk o kadar çok örgütlenir, o kadar iktidara karfl› mücadele eder.Ama öyle yürümüyor ifller. O zaman çeliflkileri derinleflsin diye iflçilerintoplu sözleflme yapmas›na, ekonomik mücadele vermesine, mesela me-murlar›n sendikalaflmas›na da kar›flmayal›m. Öyle ya ne kadar yoksulla-fl›rlarsa, ne kadar aç, iflsiz kal›rlarsa, ne kadar düzenle çeliflkileri derinleflir-se, o kadar çok sosyalist olurlar. Bu s›n›f mücadelesine ekonomizm gözlü-¤üyle bakmaktan baflka bir fley de¤ildir. Halbuki bunlar› söyleyenler ken-di örgütlülü¤üne, örgütledi¤i insanlara baksalar ço¤unlu¤unun belli bir

Halk S›n›f› 187

gelir düzeyi olan kesimlerden geldi¤ini, en az›ndan halk›n en yoksul, iflsiz,sefil kesimlerinden gelmedi¤ini görürler. Çeliflkileri en derin olan en yok-sul kesimler aksine en örgütsüz ve s›n›f bilincinden uzak kesimler duru-mundad›r.

Elbette çeliflkilerin derinleflmesi kitleleri düzen d›fl›, alternatif aray›fllarayöneltir. Bu yan›yla devrime, sosyalist düflüncelere de yak›nlaflmas›n›n,yönelmesinin zeminini haz›rlar. Ama bu demek de¤ildir ki kuru sosyalizmpropagandas› yaparak, iktidara yürüyün demekle halk hemen bilinçlenir,söylediklerini sahiplenir, peflinden gelir. Hay›r hayat öyle yürümüyor. Öy-le olsayd› Afrika’n›n açl›ktan, salg›n hastal›ktan k›r›lan yüz milyonlarcahalk› bugüne kadar onlarca defa devrim yapard›. Bu örgütlenme, önderlikve bilinçlenme sorunudur. Bunun nas›l yarat›laca¤› sorunudur. Oportüniz-min, reformizmin anlayamad›¤› da budur zaten, bu halk nas›l bilinçlendi-rilecek, nas›l mücadeleye kat›lacak? O san›yor ki ya seçimle veya ne kadarçok tek yol sosyalizm dersek bu olur.

- fiimdi flöyle: elbette halka politik iktidar› almay›, devrimi, sosyalizmialternatif olarak göstermek, bunu propagandas›n› da yapmak gerekiyor.Esas olarak da zaten bütün mücadelemiz, amac›m›z halk› bu hedefe yö-neltmektir. Ancak bunu halk›n yaflam›na sokamazsak, onun düzenle eko-nomik, demokratik, kültürel, siyasal, sosyal yüzlerce çeliflkisiyle, günlükmücadelesiyle bütünlefltiremezsek propaganda da kalan bir iktidar hede-fi, sosyalizm onun için soyuttur. Heleki sosyalist sistemin da¤›ld›¤›, ço¤uülkede kapitalizme geri dönüfllerin yafland›¤›, sosyalizmin dünya üzerindeprestij kaybetti¤i, dönekli¤in, y›lg›nl›¤›n kol gezdi¤i, burjuvazinin medyatekellerini de kullanarak sosyalizme, devrimci düflüncelere, örgütlere bü-tün gücüyle sald›rd›¤›, karalad›¤›, kitleleri etkisi alt›na ald›¤›, bilinçleri çar-p›tt›¤› bir süreçte ajitatif, kuru bir sosyalizm propagandas› halk için çok da-ha soyuttur. Soyut propagandayla ancak belli bir bilinç düzeyine sahip kü-çük burjuva unsurlara, ayd›nlara hitap edebilirsin. Oportünizmin de yapt›-¤› budur zaten, o ben en bilinçli, en ileri unsurlar› örgütleyebilirsem yeter,çeliflkiler patlama noktas›na gelince kitleyi ayaklanmaya ça¤›r›r, önünegeçer, ifli bitiririm san›yor. Biz bu iflin öyle kolay olmad›¤›n› biliyoruz. Bi-zim yediden yetmifle, genç-yafll›, kad›n-erkek, iflçi, köylü, memur, ö¤renci,esnaf düzenle flu veya bu biçimde çeliflkisi olan oportünizmin geri, cahilgördü¤ü, farkl› görüfllerden, inançlardan halk›n her kesimini örgütlemek,bilinçlendirmek, mücadeleye katmak ve iktidara yöneltmek diye bir derdi-miz var. Bunun için halk›n en genifl her kesimiyle çok daha yak›n iliflkilerkurmak, yaflamlar›na girmek, onlara nas›l bir düzen istedi¤imizi, ç›karlar›-n›n nerede oldu¤unu gösterebilmek, kavratabilmek zorunday›z. Ama bu-nun için de halk›n güvenini kazanmak, düzen partilerinden, politikac›lar›n-dan fark›m›z› oraya koymak durumunday›z. Halk bize, mücadelemize, söy-lediklerimizle yapt›klar›m›za bak›p karar verecektir. Devrimin, devrimcile-rin, sosyalizmin düflman›n anlatt›¤›, göstermeye çal›flt›¤› gibi olmad›¤›n›bize bak›p, bizden ö¤renecektir. Elbette oportünizmin yapt›¤›na göre çok

188 Halk S›n›f›

daha zahmetli, çok daha güç, çok daha fazla bedeller isteyen bir yoldur.Ama büyük düflünüyoruz. Gerçekten iktidar› istiyoruz. ‹flte bizi düflmankarfl›s›nda yenilmez k›lan, tüm sald›r› ve imha politikalar›na ra¤men hal-k›n içinde kök salmam›z› mümkün hale getiren de böyle büyük bir iddiasahibi olmam›zd›r. Alternatif oldu¤umuz iddiam›z› sürdürüyor ve büyütü-yoruz, çünkü, düflmanla savafl› sadece ideolojik soyut propaganda boyu-tuna indirgemiyoruz. Ekonomik, demokratik, ideolojik, kültürel, sosyal heralanda, legal, illegal, silahl› silahs›z tüm örgütlenme, mücadele araç veyöntemleriyle düflmanla difle difl bir kavgay› sürdürüyoruz. Ama bu kav-gay› halk›n geri yanlar›na karfl› mücadele ederken onun olumlu de¤erleri-ne, geleneklerine, taleplerine, her türlü mücadelesine, sorununa sahip ç›k-madan, onun sesi solu¤u olmadan yürütemezsin. Sadece geri yanlar›n›görüp, bundan adam olmaz, u¤raflmaya de¤mez dersen halk› kazanamaz-s›n.

Biz halk›n yol, su, elektrik, gecekondu, bar, pavyon, fuhufl, uyuflturucugibi her türlü sorununa, halk›n düzenle olan her türlü çeliflkisine sahip ç›-kar›z, ç›kmaya da devam edece¤iz. Tek iflimiz bu de¤il elbette, bütün gü-cümüzü de buna ay›racak de¤iliz ama bu, bunlar› yok sayaca¤›m›z anla-m›na gelmiyor. Bafllang›çta iktidar› hedeflemese de, geri düzeyde de olsa,düzen içi çözüm yollar› peflinde de koflsa, buralardan yola ç›karak halk›nkendi sorunlar›na sahip ç›kmas›n›, bir biçimde mücadeleye kat›lmas›n›sa¤layacak, bu mücadele içinde e¤itip, dönüfltürece¤iz, ona alternatifin neoldu¤unu, nas›l bir düzen istedi¤imizi, sosyalizmin ne oldu¤unu, bu mü-cadele de, pratik içinde ö¤retece¤iz. Kendi iktidar›n›n yolunu gösterece-¤iz. Yoksa ne ö¤retebilir, ne gösterebilir, ne de güvenini kazanabilirsin.Halk hareketini ancak böyle yüzlerce çeliflki etraf›nda halk› örgütleyip, mü-cadeleye katarak gelifltirebilirsin, ona süreklilik kazand›rabilirsin. Yoksatek bir örgütlenme, mücadele biçimine saplan›p kal›rsan ne devrimi gelifl-tirebilirsin, ne de kitleleri düzen d›fl›na tafl›yacak kanallar› açabilirsin. Ol-du¤un yerde dönüp durursun. B›rak devrim yapmay› oligarflinin ciddiyealaca¤› bir güç haline bile gelemezsin.

- Asl›nda öyle bir çeliflkiler ülkesinde yafl›yoruz ki, halk›n düzenle öyleçok çeliflkileri, sorunlar› var ki, esas böyle bir ülkede halk› örgütleyeme-mek maharet say›lmal›. Öyle bir yol, su, gecekondu sorunu çözmekle dehalk›n bu düzenle olan çeliflkisi ne yumuflar, ne azal›r ne de biter. Ama ta-bii bunlar›n mücadelesini verirken, halk› bu çerçevede örgütleyip müca-deleye katarken neyi, nas›l yapaca¤›n› bilmek, halk› tan›mak, onun anlaya-ca¤› üsluptan konuflabilmek, korkular›n›, kayg›lar›n›, ileri geri yanlar›n› bü-tün yönleriyle görebilmek, sab›rla e¤itip, dönüfltürmeyi, devrimcilefltirme-yi ihmal etmemek, hepsinden öteye tabii halk›n› sevmek, kendini onun birparças› olarak görmek, dünyaya sadece kendi kafanda olmas›n› istedikle-rinle de¤il, onun gözünden de bakabilmek gerekiyor. Ancak o zaman halk-tan kopmazs›n, neden olmuyor, neden bizi anlam›yorlar, neden bu kadarduyars›zlar diye umutsuzlu¤a kap›lmazs›n. Ama reformizm, oportünizm

Halk S›n›f› 189

bunlara uzakt›r. Oportünizm için ak ya da kara vard›r. Halk hareketi deyin-ce tek anlad›¤› polisle, devletle çat›flan halk olmal›d›r. Bunu yapmayanhalk onun gözünde geri, teslim al›nm›fl halkt›r. Ama öte yandan yasal birmitingde ekonomik-demokratik talepleri için biraraya gelen onbinleri gö-rünce yazd›klar›na bir bakars›n ki sanki ülkede devrim olacak, halk kalkm›fliktidara yürüyor. Halk hareketinin ileri geri yanlar›yla, iniflleri ç›k›fllar›yla,farkl› görüfllerden, inançlardan insanlar›n biraraya gelmesiyle olufltu¤u-nu, oluflabilece¤ini görmüyor, görmek istemiyor.

- Mesela ben bir örnek vereyim. Ço¤unuz hat›rlayamazs›n›z belki, amaeski dergilerden okumuflsan›z bilirsiniz, 90’lar›n bafl›nda ‹stanbul’un gece-kondu semtlerinde yo¤un bir su sorunu vard›. Uzun süre sular akm›yor,s›k s›k kesiliyordu. Devrimci Hareket bu sorundan hareketle bir çok mahal-lede binlerce insan› harekete geçirdi. Halk haftalar boyunca yürüyüfller,gösteriler yapt›, belediyeleri bast›. fiimdi o eylemleri, gösterileri yapan in-sanlar›n hepsi devrimci miydi? Hay›r büyük k›sm›, hatta ço¤unlu¤u çeflit-li siyasal görüfllerden, inançlardan insanlard›. ‹çinde düzen partilerine üyeolan, onlara destek olmufl, oy vermifl pek çok insan vard›. Ama o hareketo mücadele içinde insanlar kimin yanlar›nda, kimin karfl›lar›nda oldu¤u-nu, kimin halk›n ç›karlar›n› savundu¤unu daha yak›ndan yaflayarak gördü,devrimcileri daha yak›ndan tan›d›. Az ya da çok mücadele etmeden hakal›namayaca¤›n› kavrad›. Su sorunu bitti ya da eskisi kadar önemli bir so-run olmaktan ç›kt› ama ayn› halk baflka sorunlar, çeliflkiler etraf›nda kesik-li, iniflli, ç›k›fll› da olsa mücadelesini sürdürdü. Yeri geldi gecekondu y›k›-m›na karfl›, yeri geldi yolu, elektri¤i için, yeri geldi zamlara, bask› ve terö-re karfl› mücadele etti, tepki gösterdi. Bir Gazi ayaklanmas› birdenbire du-rup dururken ortaya ç›kmad›. Y›llar boyunca süren çok çeflitli tüm bu mü-cadelelerin, ödenen bedellerin, bunlar›n yaratt›¤› birikimlerin üzerine pat-lad›.

Ha biz ondan sonra ne demifliz halk›n mücadelesini çok daha örgütlühale getirelim, çok daha genifl kesimleri kucaklas›n, harekete süreklilik ka-zand›ral›m, bunun için de meclis örgütlenmelerini önermifliz. Ama d›fl›-m›zdaki sol ne halk hareketinin niteli¤ini ne de meclisleri kavrayabilmek-ten çok uzakt›r. Halk örgütlenmesiyle parti örgütlenmesini, halk hareketiy-le militan kadro eylemini birbirine kar›flt›r›yor. Onun için b›rak›n halk› ör-gütlemeyi, örgütlenmifl haz›r bir kitleyi eline versen üç günde da¤›t›r. Çün-kü onun gözünde kendisinden olan, onun siyasal düflüncelerini savunan,onun dedi¤ini yapan halk varsa bu örgütlenmifl halkt›r. Öyle de¤ilse yadedi¤ini halka ra¤men zorla, f›rsatç›l›kla, entrikalarla uygulatmaya kalkar,illa da her fley onun denetiminde, inisiyatifinde olacakt›r ya da bunu be-ceremeyecekse uzak durur, kendi d›fl›nda, kendi inisiyatifi, öncülü¤ü d›-fl›nda halk örgütleniyorsa içinde yer almaz, tu kaka, olmaz der, ona çelmetakmaya, baltalamaya, da¤›tmaya çal›fl›r. Reformizmin, oportünizmin bu-gün el ele verip meclis örgütlenmelerinin karfl›s›nda yer almalar›, düfl-manca tutum tak›nmalar› bu yüzdendir. Çünkü onlar iktidar› halk için de-

190 Halk S›n›f›

¤il, kendileri için istiyorlar. Kendilerinin bafl›nda olmad›¤› bir örgütlenme-yi de, iktidar› da istemezler. Ama halk san›ld›¤› kadar geri falan de¤ildir.Gazi anmas›nda bu çok daha aç›k olarak ortaya ç›kt›. Gazi meclisini yoksaymaya çal›flt›lar, yürütmeden ç›karmak için yapmad›klar›n› b›rakmad›-lar. Ama neyi de¤ifltirebildiler? Halk kimin ne yapt›¤›n›, ne yapmak istedi-¤ini görüyor. Onun içindir ki bir yandan oligarflinin, bir yandan reformiz-min, oportünizmin sald›r›lar›na ra¤men kendi örgütlülü¤üne, meclisleresahip ç›k›yor.

- fiimdi arkadafllar reformizmin, oportünizmin çarp›k, düflmanca tav›rla-r›na karfl› mücadeleyi elbette sürdürece¤iz ancak biz as›l olarak meseleyekendi çerçevemizden bakal›m. Neyi eksik neyi fazla yap›yoruz, daha neleryapabiliriz bunlara kafa yoral›m. Bir kere fluna mutlaka dikkat etmemiz veunutmamam›z gerekiyor: Meclisler halk örgütlülü¤üdür. Do¤rudan cepheörgütlenmesiyle kar›flt›rmamak gerekir. Elbette Cepheliler olarak biz de buörgütlenme içinde yer alacak düflüncelerimizi, önerilerimizi burada ifadeedecek, bunlar› savunacak ve kararlar›n bizim istedi¤imiz yönde ç›kmas›için çal›flacak, tart›flacak, di¤erlerini ikna etmeye çal›flaca¤›z. Ama illa dabizim düflündü¤ümüz gibi olacak, bizim önerilerimiz kabul edilecek diyedayatma içinde olmayaca¤›z. Halk neye karar vermiflse ona uyaca¤›z. Ç›-kan kararlar bizim istedi¤imiz gibi olmayabilir, bize çok geri, pasif gelebi-lir. Ama yine de ona uyaca¤›z. E¤er halk bunun böyle oldu¤unu, kararla-r›n kendi iradesiyle al›nd›¤›n› ve uyguland›¤›n› görmezse gelmez, o örgüt-lülük içinde yer almaz.

Kararlar bizim istedi¤imiz gibi ç›km›yorsa, önerilerimizi kabul ettiremi-yorsak bu bizim eksikli¤imizi, insanlar› yeterince e¤itemedi¤imizi, iknaedemedi¤imizi gösterir. O zaman daha çok çal›flaca¤›z demektir. Ama bu-nun yan›nda herkes bizim düflüncelerimizi paylaflacak, bizi destekleyecekdiye bir fley de söz konusu olamaz. Bizimle ayn› düflünceleri paylaflmayaninsanlarla da birlikte ifl yapmay›, onlar›n düflüncelerine de sayg› göster-meyi, diyalogumuzu sürdürmeyi becerebilmeliyiz. Halk farkl› e¤ilimleri,düflünceleri, kültürüyle kendini orada ifade edebilmeli. Yoksa o halk ör-gütlülü¤ü olmaktan ç›kar, daral›r ve oligarflinin, reformizmin, oportüniz-min göstermeye çal›flt›¤› gibi Cephelilerden, Cephe taraftarlar›ndan olu-flan bir örgütlülü¤e dönüflür. fiimdi bunlar› bilmiyor de¤ilsiniz elbette, bi-zim meclis giriflimimiz de böyle de¤il, farkl› düflünceden, e¤ilimlerdenbaflka bir sürü insan da var. Ancak sorun buna pratikte dikkat etmekte.Cephe örgütlenmesi içindeki iflleyiflimizi, çal›flma tarz›m›z›, al›flkanl›klar›-m›z› meclis içindeki çal›flmayla kar›flt›rmamal›y›z.

Bar, pavyon, kumar, fuhufl, uyuflturucu meselesine gelince bu sadeceOkmeydan› halk›n›n bu pislik yuvalar›n› iflletenlerle aras›ndaki bir sorunde¤ildir. Hepimizi, ülkenin her taraf›nda herkesi ilgilendiren bir sorundur.Çünkü az ya da çok her yerde, herkes bir biçimiyle bu sorunla karfl› karfl›-yad›r. Dolay›s›yla bunu oligarfliye, düzene karfl› mücadelemizin bir parça-s› olarak görmemiz gerekir. O zaman ne yapmam›z gerekiyor? Evet Sel-

Halk S›n›f› 191

ma.- fiimdi Okmeydan› halk›n›n bafllat›p sürdürdü¤ü bir mücadele ve ora-

da Susurluk devletinin sald›r›s› var. O halde her fleyden önce sald›r›ya kar-fl› Okmeydan› halk›na destek vermek gerekir. Bu çeflitli biçimlerde olabilir.Yapt›klar› eyleme kat›larak, bas›n aç›klamalar›yla, gösteriyle vs. Bunlar he-men yap›labilecek fleyler ama as›l olarak yap›lmas› gereken ve en büyükdeste¤i sa¤layacak olan bizim ve di¤er mahallelerde, bölgelerde de ayn›mücadelenin bir an önce bafllat›lmas› olur san›yorum.

- Do¤ru hem böylece mücadele yayg›nlaflt›r›l›r, hem de eylemler, gös-teriler yayg›nlaflt›kça düflman›n gücü bölünür. Bir de böyle bir mücadele-nin bafllat›l›p sürdürülmesi için illa ki meclislerin kurulmufl olmas› da ge-rekmez. Meclislerin oldu¤u yerde önerimizi götürürüz bu do¤rultuda ka-rar ç›karmaya çal›fl›r›z, ama olmad›¤› yerlerde de kendi örgütlülü¤ümüzleböyle bir ifle girifliriz, bu hem meclislerin kurulmas›na da hizmet eder. Birönemli nokta da, çok daha fazla kitleyi katabilmeliyiz. Sadece meclis ör-gütlenmesi içinde yer alanlarla ya da bu güne kadarki iliflkilerimizle s›n›r-l› kalmamal›. Herkesin kap›s›n› çal›p ça¤›rmal›, katmal›y›z. Mesela mahal-lemizdeki islamc›lar›, türbanl›lar› bile ça¤›rmal›y›z. Gelmezlerse bu onlar›nteflhiri olur, tutars›zl›klar›n› herkes görür. Kat›l›rlarsa bundan bizim kayb›-m›z olmaz, eylem güçlenir, daha çabuk sonuç almay› sa¤lar.

- Oportünizme de gün do¤ar, islamc›larla birlikte eylem yap›yorlar diyeCephelileri elefltirmek için bir f›rsat daha yakalam›fl olurlar böylece.

- Onlar›n ne diyecekleri o kadar da önemli de¤il. Kendileri seyrederkentürbanl›lar destek verirse o kendi ay›plar› olur. Bir hak alma, halk›n bir so-runun çözmede o türbanl›, bu CHP’li, flu devrimci de¤il diye herkesi d›flta-lamaya kalkarsan kendi bafl›na kal›rs›n. K›sacas› ideolojik mücadeleyi biran bile ihmal etmeden, geri düflünce ve siyasal e¤ilimleri de mahkum et-meye çal›flarak, ama eylemin içinde tüm halk güçlerinin birli¤ini sa¤lama-ya çal›flarak bu mücadeleyi gelifltirdi¤imizde, bundan kazançl›k ç›kacakolan halkt›r, devrimdir. Halk düzenin yüzünü daha net görecek, mücadeleve örgütlenme bilinci ve deneyimi kazanacak, devrimci hareketle halk bü-tünleflecektir.

Evet, çal›flmam›z› flimdilik burada noktalayal›m; sonuç olarak bu konu-nun as›l çerçevesi budur. Demek ki, Halk›n de¤erleri aç›s›ndan da, genelolarak semtlerdeki halk örgütlenmeleri aç›s›ndan da, genel olarak devrim-ci örgütlenmenin yayg›nlaflt›r›lmas› aç›s›ndan da önemle üzerinde durma-m›z gereken bir konudur.

192 Halk S›n›f›

“Duygusal ‹liflki” - 1

- Arkadafllar hepiniz Kurtulufl’taki “Duygu-sal iliflki ve evlilik” üzerine yaz›lm›fl yaz›y› oku-

dunuz san›yorum. Bu konu hem hassas, oldukça kapsaml› hem de bir okadar üzerinde önemle durulmas› gereken bir konu. Çünkü hem genel ola-rak toplumda kad›n-erkek iliflkilerinde yaflanan h›zl› bir yozlaflma, dejene-rasyon hem de bunun flu veya bu düzeyde devrimci saflara tafl›nmas› vemücadeleye verdi¤i zararlar var. Onun için bu, bir veya bir kaç e¤itim ça-l›flmas›yla halledilebilecek bir konu da de¤il. Çarp›k flekillenifllere, anlay›fl-lara karfl› mücadelenin her alan›nda, her aflamas›nda sürekli bir e¤itimi,bilinçlendirmeyi,ve zaaflara karfl› mücadele etmeyi gerektiriyor. Dedi¤imgibi konu oldukça kapsaml› o nedenle yaz›da konunun bir kaç yönü üze-rinde, a¤›rl›kla da “duygusal iliflki”nin kavram olarak çarp›t›lmas›, "duygu-sal iliflki" ad› alt›nda onun çok daha ötesinde meflru olmayan kurals›z, ç›-karc› iliflkilerin gizlenmeye çal›fl›lmas›n› ve meflrulaflt›r›lmak istenmesiüzerinde durulmufl. Biz de çal›flmam›zda hem bu noktalardan hem defarkl› aç›lardan ele almaya çal›flal›m.

- Ben bir fley sormak istiyorum Selim Abi.- Sor Selma.- fiimdi flunu biliyoruz: Devrimcilerin namus ve ahlak anlay›fl› öncelikle

tüm iliflkilerinde dürüst, samimi, ciddi ve aç›k olmakt›r. Yani örgüte karfl›tüm duygu ve düflüncelerinde, halkla iliflkilerinde, yoldafllar›yla iliflkilerin-de ve tabii karfl› cinse karfl› duyduklar› ilgi, duygu ve sevgi iliflkilerinde debu böyledir. En temiz, saf duygulara sahip olmak ve böyle yaflamak duru-mundad›rlar. Dolay›s›yla bir devrimcinin birlikte ayn› mücadeleyi paylafl-t›¤›, birlikte bir çok riski, bedeli göze ald›¤›, birbirine can›n› bile emanet et-ti¤i yoldafllar›ndan, örgütünden hangi konuda olursa olsun saklayaca¤›,paylaflamayaca¤› bir sorunu, bir iste¤i, talebi olamaz. Olmamal›d›r amaiflte yaz›da da belirtildi¤i gibi oluyor. Özellikle kad›n-erkek iliflkilerinde is-ter gerçekten sadece duygusal düzeyde kalan iliflkiler boyutunda olsun, is-ter bunu aflan bir tak›m iliflkiler boyutunda olsun bunlar ya tümden sakla-nabiliyor ya da fiziki bir biçime dönüflmüfl iliflkiler "duygusal iliflki" ad› al-t›nda gizlenmek isteniyor, buna böyle bir meflruluk kazand›r›lmak isteni-yor. Ama olmas›n demekle engellenemiyor bunlar flu veya bu düzeyde birsorun olarak yaflan›yor. fiimdi birincisi, böyle meflru olmayan, çarp›k ilifl-kilerin geliflmesinin önüne sadece iflte bir tak›m kurallar, ilkeler, s›n›rlama-lar, yapt›r›mlar ya da cezalar getirerek geçebilir miyiz; ikincisi, flöyle birdurum da var ben eski dönemleri pek bilmiyorum ancak bugün toplumdagerçekten bu konuda büyük bir yozlaflma var. Bundan en çok etkilenen dedo¤al olarak gençlik. Dolay›s›yla bunlar devrimci saflara kat›l›rken düze-nin zaaflar›n›, çarp›k bak›fl aç›lar›n› da beraberlerinde getiriyorlar. Hattapek çok insan daha gelirken ad›na ister duygusal iliflkisi deyin, ister sevgi-lisi deyin ya böyle bir iliflkiyle birlikte geliyor ya da daha do¤ru dürüst

Halk S›n›f› 193

75

devrimcili¤i bile kavramadan k›sa sürede böyle bir iliflki aray›fl› içine gire-biliyor, böyle bir iliflki gelifltirebiliyor. Dedi¤im gibi bunlar tek tük örneklerde de¤il, dolay›s›yla soruna do¤ru bir yaklafl›m gösterilemedi¤inde ve çö-züm bulanamad›¤›nda bu, belki do¤ru yöne yönelebilecek, kazan›labile-cek pek çok insan›n da daha bafltan kaybedilmesine, düzene geri dönme-sine neden olabiliyor. O zaman buna nas›l bir çözüm bulaca¤›z?

- ‹lk sorundan bafllayal›m. Elbette bu sorunu aflmak, bir iliflkinin sa¤l›k-l›, do¤ru, meflru temeller üzerinde geliflmesini sa¤lamak tek bafl›na kural-lar, ilkeler, yapt›r›m ya da cezalarla mümkün olmaz. Bu ayn› zamanda hat-ta öncelikle bir e¤itim, bilinçlenme sorunudur. Ama bu demek de¤ildir kisorunun üzerine sadece e¤itimle, bilinçlenmeyle gidilecek bu konuda hiçbir kural, s›n›r, ilkeler ve cezaland›rmalar olmayacak. Hay›r bu mümkünde¤ildir. Örgütsel iflleyifl içersinde böyle bir fley söz konusu olamaz. Hele-ki bizim gibi bir savafl örgütü her konuda oldu¤u gibi iliflkinin hangi düze-yi ve biçimi üzerinde olursa olsun, bu konuda da belli bir perspektif, ku-rallar, ilkeler bütünlü¤üne sahip olmak zorundad›r. Bu hem ahlaki aç›dan,yozlaflman›n meflrulaflt›r›lmas›n› engellemek aç›s›ndan gereklidir hem debu tür sa¤l›ks›z geliflen iliflkilerin mücadeleye, örgütsel iflleyifle zarar ver-mesini engellemek aç›s›ndan gereklidir. Bunlar vard›r ve titizlikle de uygu-lanmak durumundad›r.

Ancak pratik içinde flekillenen yanl›fl, uç noktalarda yaklafl›mlar, Sel-ma'n›n da üzerinde durdu¤u belki gereksiz insan kayb›n› da beraberindegetirebilmektedir. Bu noktada da as›l sorumluluk yönetici insanlar›nomuzlar›ndad›r. Mesela, pratik ifllerin yo¤unlu¤u vs. gibi hangi gerekçey-le olursa olsun konunun üzerinde durmama, özellikle de saflara yeni kat›-lan insanlar› bu konuda e¤itmeme, bilinçlendirmeme veya bizzat e¤itme-si gereken insan›n bu konuda kafas›n›n aç›k olmamas› ya da ayn› zaaflar›tafl›mas› nedeniyle meselenin üzerine gitmemesi, liberal davranmas› çar-p›k, yanl›fl iliflkilerin o birimde yaflam alan› bulmas›na, giderek bununmeflrulaflmas›na ve yayg›nlaflmas›na yol açan bir tehlike yarat›r. Bu han-gi nedenle olursa olsun düzenin yoz iliflkilerinin, dejenerasyonun devrim-ci saflara tafl›nmas›na göz yummak demektir ki beraberinde çürümeyi, ar-d›ndan baflka zaaflar›n geliflmesini beraberinde getirir. Orada devrimciharekete, devrime zarar veriliyor, düflman güçlendiriliyor demektir. Safla-ra kat›l›m›n a¤›rl›kla genç insanlardan olmas› do¤al olarak olumsuz örnek-lerin de daha çok bu kesim içersinde yafland›¤›n› gösteriyor ancak yine desorun sadece bu kesime ait de de¤ildir. Pekala benzer zaaflar y›llard›r dev-rimcilik yapanlarda da ortaya ç›kabilmektedir.

Bir de bunun aksi ucunda sekter bir yaklafl›m ortaya ç›kabilmektedir. Oda flöyle: e¤itmiyor, ö¤retmiyor, yoldafll›k iliflkileri, kad›n-erkek iliflkilerinebak›fl aç›s› nas›l olmal›d›r, sevgi, aflk nedir, meseleye nas›l bak›lmal›d›r bukonularda bilinçlendirmiyor ya da sadece kabaca bir perspektif veriyorsonra ortaya olumsuz bir sonuç ç›kt›¤›nda hemen yapt›r›m, cezaland›rmayoluna gidiyor. Sorunu kestirme yoldan kendince çözmüfl oluyor. Elbette

194 Halk S›n›f›

kurals›z geliflmifl bir iliflkiyi meflru görme, bir kere böyle bafllam›fl böylegitsin diye bir anlay›fl söz konusu olamaz ama bunun yan›nda olumsuzlu-¤u nas›l düzeltebiliriz, olumluya nas›l dönüfltürebiliriz diye düflünülmü-yor, buna kafa yorulmuyor. Hot zotçu davran›l›p, zaaf gösterdin hadi gitaram›zda yerin yok deniyor. Ard›ndan ayn› iflleyifl sürdürülüp böyle birkaç örnek yafland› m› ve insanlar›n bu konularda kafas› ayd›nlat›lamad› m›ne oluyor? Özellikle yeni devrimci olmufl örgütsel iflleyifli, soruna nas›lyaklaflt›¤›m›z› tam olarak kavrayamam›fl insanlarda örgütlü mücadeleiçinde karfl› cinsle sevgiye dayal› bir iliflkiye, hatta evlili¤e bile yer yok, izinverilmez gibi bir düflünce olufluyor. O zaman devrimci saflara gelirken fluveya bu düzeyde varsa bir iliflkisi veya sonradan oluflmuflsa ya bunu giz-lice sürdürmeye çal›fl›yor ya da devrimcili¤i b›rak›p gidiyorlar.

Sonuçta her ikisi de zaaf göstergesidir. Ama iflte burada ortaya ç›kanolumsuzlu¤u e¤er o birimdeki yönetici, sorumlu üzerine düflen görevleriyerine getirmemiflse, getirmiyorsa, insanlara yol yordam göstermemiflse,e¤itmemiflse, duygular›n›, sorunlar›n› paylaflacak ortam› yaratamam›flsatek bafl›na zaaf gösterenlerin üzerine y›kmak da yeni bir çözümsüzlük üret-mekten baflka bir ifle yaramaz.

Ama bunun tersine gerçekten her fleyin paylafl›labildi¤i, tart›fl›labildi¤ibir ortam yarat›lm›fl, insanlara gerekli perspektif sunulmufl, hangi de¤er-lerle, kurallarla hareket etti¤imiz, iflleyiflin nas›l olmas› gerekti¤i kavrat›l-m›fl ve buna ra¤men gizli bir iliflki kurulmak ve yürütülmek isteniyorsa veheleki bu iliflki karfl›l›kl› duygudan öteye fiziksel bir beraberli¤e de dönüfl-müflse o iliflkide art niyet, bireysel ç›kar var demektir. ‹liflkinin do¤rulu¤u-na, hakl›l›¤›na kendisi de inanm›yor, güdüleriyle, zaaflar›yla hareket edi-yor demektir. Orada bilerek kurallar›n, iflleyiflin çi¤nenmesi vard›r. Sorunsadece zaaf göstermekten öteye ayn› zamanda suça dönüflmüfltür.

- Sözünü bölece¤im ama benim durumumu örnek gösterebilirsin Selimabi.

- Madem öyle kendin anlat Erdal. - Evvelki senenin yaz›nda, Selim abiyle ba¤›m›z daha yeni bafllam›flt›.

Tabii o zaman bir ço¤unuz yoktunuz. Selim abiyle zaman zaman f›rsat bul-dukça oturup konufluyorduk, bana yay›nlardan veriyordu, bunlar›n üzerin-de tart›fl›yorduk. Bir yandan da okul arkadafllar›mla ben de tart›flmaya, on-lar› örgütleme çal›flmas›na bafllam›flt›m. Okulda DLMK’l› kimse yoktu, Se-lim abi yol yordam gösteriyordu. Bir görüflmemizde okuldaki arkadafllar-dan falan bahsederken k›z arkadafl›m olup olmad›¤›n› sordu. Tabii k›z ar-kadafl derken sevgilin var m› anlam›nda sormufltu. Ben de yok dedim. As-l›nda do¤ru söylememifltim. Ayn› s›n›ftan biriyle böyle bir iliflkim vard›.‹liflki derken tabi bu sadece duygusal anlamda, birbirimizi sevdi¤imizi zan-nediyorduk. Arada buluflup gezmeye gidiyor, ileride evlenmeyi falan bilekonufluyorduk.

- Vay bacaks›z o yaflta derdin neydi?- Valla Fatma abla size belki flimdi garip geliyor ama flimdi bu ifller ta li-

Halk S›n›f› 195

senin bafllar›ndan hatta ortaokul s›ralar›ndan bafll›yor. Sevgilim diyebile-ce¤i bir arkadafl› olmayan kendini eksik hissediyor. Olanlar olmayanlarlaalay bile ediyor. Onun için herkes sevgili bulma peflinde kofluyor desemyalan olmaz. Neyse, iflte Fatma abla gibi yafl›m›n küçüklü¤ü nedeniyle Se-lim abinin böyle garip karfl›layaca¤›n› düflündü¤ümden olsa gerek çekinipsöyleyememifltim. Sonra görüfltü¤ümüzde bazen gündemimizle pek ilgi-si olmamas›na ra¤men Selim abi bir yolunu bulup konuyu kad›n-erkekiliflkileri, düzenin bu iliflkileri nas›l yozlaflt›rd›¤›, devrimci bak›fl aç›s›n›n na-s›l olmas› gerekti¤i üzerine getirmeye bafllad›. Bafltan yalan söyledi¤imiçin yine gerçe¤i söyleyemiyordum ama Selim abiden ö¤rendiklerimle dekendimi sorgulamaya bafllam›flt›m. Bir süre sonra zaten kendisi bunu da-ha önceden bildi¤ini söyledi. Bir kaç sefer bizi birlikte görüp tahmin etmifl.Sonra tabii daha aç›k konufltuk.

- Eee ne oldu sonra?- Bir fley olmad›, bitti tabii. Dedi¤im gibi birbirimizi sevdi¤imizi san›yor-

duk. En az›ndan ben öyle san›yordum. fiimdi o arkadafl baflka biriyle ni-flanl›. Bunu flunun için örnek verdim. E¤er Selim abi kafam› açmaya çal›fl-may›p en bafltan iflte bu zaaft›r, yanl›flt›r, iliflkini keseceksin deyip benidevrimcilikle k›z arkadafl›m aras›nda bir tercihe zorlasayd› o bilinç düze-yimle problem yaflayabilirdik. Yanl›fl manl›fl duygular›m a¤›r bas›p, tepkigösterebilir belki devrimcilikten de vazgeçebilirdim. Çünkü o zaman banabu iliflki pek do¤al, do¤ru geliyordu. Yan›lm›fl olabilece¤imi, ileride ne gi-bi sak›ncalar do¤urabilece¤ini o zaman göremiyordum.

- fiimdi Erdal’›nki farkl› bir örnek tabii, gerçi benzerleri de az de¤ildir.Ancak böyle bir sorunda herkese, her ortaya ç›kan soruna ayn› yaklafl›mgösterilecek diye bir fley de söz konusu olamaz. Birimin, alan›n özelli¤inegöre, zaaf›n düzeyine, geliflme biçimine göre ve kiflinin bilinç düzeyine,konumuna göre çeflitli müdahale biçimleri, çözüm yollar› gelifltirilebilir.

- Peki Erdal'la konuflmalardan sonra hala ben bu iliflkinin yanl›fl oldu¤u-nu düflünmüyorum, sevgiye dayand›¤›na inan›yorum ve sürdürmek isti-yorum deseydi ne olacakt›?

- fiimdi dedi¤im gibi bu durumlarda nas›l bir çözüm üretilmesi gerekti-¤inde kiflinin düzeyi önemlidir. Hareketine ba¤l›, örgütüne güvenen vedevrimci mücadeleyi her fleyin önüne koyabilen bir devrimci için bu ko-nuda bile duygular› ikinci plandad›r. Kendisi aç›s›ndan do¤ru ya da yanl›flörgütünün verdi¤i her karara uyar. Mesela diyelim ki yok bu iliflki do¤rude¤il, ne seni ne de mücadeleyi gelifltirmeye hizmet etmez, kesmek gere-kir dendi. O zaman flöyle düflünür: örgütüm ony›llar›n tecrübesine sahip,e¤er böyle bir karar vermiflse mutlaka benim göremedi¤im, bana do¤rugelen ama örgütümün bu iliflkide yanl›fl gördü¤ü bir yan vard›r. Ama her-kesin özellikle de devrimcili¤in bafl›nda olan yeni insanlar›n hepsindenböyle bir tav›r göstermesini beklemek de pek gerçekçi de¤ildir. Serpil'indedi¤i gibi sürdürmek istiyorum veya en az›ndan netleflmek için süre isti-yorum gibi bir talep gelebilir. Gerek böyle bir durumda gerekse taraflar›n

196 Halk S›n›f›

olumlu olumsuz yanlar›, birbirlerine uygunluklar›, kiflisel özellikleri göze-tilerek böyle bir iliflkinin sürdürülmesinde sak›nca görülmedi¤i durumlar-da neyin nas›l olmas› gerekti¤ine karar verecek olan yine örgüttür. Onay-lanm›fl meflru bir zeminde kiflilerin birbirini daha iyi tan›mas›, duygular›n-dan emin olmas› için bir süre tan›nabilir, bu süre sonunda geliflmeye gö-re bu iliflki ya ayr›l›kla ya da örgütün onaylad›¤› bir evlilikle sonuçlanacak-t›r. Bu anlam›yla sorun çözümsüz de¤ildir. Önemli olan iliflkinin meflru, ör-gütün onayland›¤› bir zeminde, dürüst, aç›k sürdürülmesidir.

- Selim abi asl›nda buraya kadar hep daha çok sonuçlar üzerinden tar-t›flt›k. Meseleyi bir de bafltan alsak diyorum. Yani biri diyor ki iflte falanca-y› seviyorum ona afl›k oldum bu pekala biz de olabiliriz tabii. Peki bu du-rumda kifliye yön veren duygular›n do¤ru, sa¤l›kl› temelde geliflen duygu-lar olup olmad›¤›n› nas›l anlayaca¤›z. Mesela Erdal birbirimizi sevdi¤imi-zi zannediyorduk dedi. Demek ki sevgi konusunda bile yan›lg›ya düflmekmümkün.

- Elbette. fiimdi bir kere herkes için tek bir sevgi tarifi yapmak mümkünde¤ildir. En az›ndan her s›n›f›n, s›n›fsal katmanlar›n, hatta her kiflinin için-de yaflad›¤› koflullar›n, kültürün, kendisini çevreleyen ideolojinin etkisindekendine göre oluflturdu¤u, de¤er verdi¤i, ulaflmaya çal›flt›¤› bir sevgi an-lay›fl› vard›r. Kimine göre mesela en büyük sevgi para sevgisidir. Dahaçok paraya kavuflmak, bunun için u¤raflmak en büyük amac›n› oluflturur.Kimisi için mesela sevgi karfl› cinste somutlan›r. Bir sevgilisi olmas› onun-la birlikte olmak en büyük hayalidir. Sevgiyi orada onunla bulaca¤›n› veyaflayaca¤›n› düflünür. Bütün yaflam›n› bu amaca göre biçimlendirir. Dün-ya bir tarafa sevgili bir tarafad›r. Örne¤in, arabesk kültüründe yaflat›lan,empoze edilen böyle bir sevgi anlay›fl›d›r. Burjuva düzenin yoz kültürüylebiçimlenmifl sevgi anlay›fl›nda sevgi de parçalara bölünmüfl bireycileflti-rilmifltir.

Oysa gerçek biçimiyle sevginin çok daha genifl bir anlam› vard›r. Yafla-m›n bütün alanlar›n› kapsar, tüm güzelliklere, iyiliklere ulaflmay› amaçlar.Ancak tüm güzelliklerin yok edilmeye çal›fl›ld›¤›, tüm de¤erlerin alt üstedildi¤i, çarp›t›ld›¤›, h›zl› bir yozlaflman›n yafland›¤› bu düzende b›rak›ntüm güzelliklere ulaflmay›, onlar› yaflamay›, kad›n-erkek aras›ndaki iliflki-lerde bile sevgiyi gerçek anlam›yla yakalamak, yaflayabilmek mümkün de-¤ildir. Çünkü ne diyoruz sevgi her türlü ç›kar iliflkisinden uzak olmal›d›r.Peki bunca adaletsizlik, sömürü, zulüm varken bunlara gözünü kapat›p sa-dece karfl› cinste aranan, bulundu¤u san›lan sevgi gerçek bir sevgi olabi-lir mi? Bu sevginin her türlü ç›kar iliflkisinden uzak oldu¤u söylenebilir mi?Olamaz çünkü yaflad›¤› dünyadan soyutlanarak, bireycilefltirilerek zaten obir ç›kar iliflkisi üzerine kurulmufltur. En kat›ks›z san›lan›nda bile düzenintüm bireyci de¤erlerini kendinde üretmeye bafllayacakt›r. fiu veya bu bi-çimde düzenin esiri olacakt›r.

Kad›n-erkek aras›nda her türlü ç›kar iliflkisinden uzak, temiz, saf bir sev-giyi ancak insanlar›n gerçek anlam›yla özgür ve eflit oldu¤u koflullarda ya-

Halk S›n›f› 197

kalayabilmek mümkündür. ‹çinde yaflad›¤›m›z düzen bunu sa¤layamaz.Ancak bu düzen içinde bile olsa özgürlü¤e ve eflitli¤e en yak›n yer, düzeniçinde bunun en üst boyutta yaflanabildi¤i yer devrimci mücadeledir. Sev-ginin en büyü¤ü ve gerçe¤i de ancak orada yakalanabilir. Çünkü örgüt,devrimci mücadele tüm bir halk›n kurtuluflunu, özgürlü¤ünü, eflitli¤inisa¤lamak, yaflam› her yan›yla güzellefltirmek için vard›r. Dolay›s›yla budüzenin tüm çirkinliklerinden, yozlu¤undan, bireycili¤inden, ç›kar iliflkile-rinden kopuflun ifadesidir ve kad›n-erkek aras›nda gerçek anlam›yla sev-giye dayal›, her türlü ç›kardan uzak bir iliflki de olabildi¤ince ancak bu mü-cadele içinde yakalanabilir. Ama böyle bir mücadele içinde bile e¤er ku-rulan iliflki mücadelenin geliflmesine, en büyük güzelliklerin, sevginin ya-rat›laca¤› devrimi gelifltirmeye hizmet etmiyorsa, duygular mücadeledenkopuflu sa¤l›yorsa, hatta düflünce anlam›nda bile böyle bir e¤ilime yol aç›-yorsa, mücadeleden geri çekilmeyi, kendini s›n›rlamay› düflündürüyorsa,taraflar kendilerini veya birbirlerini koruma, riskten uzak tutma çabas›nagiriyorsa o sevgi san›lan fley asl›nda düzene ait duygulard›r, düzenin bi-reyci, yoz iliflkileri bu iliflkide yeniden üretiliyor demektir. Halk sevgisinin,yoldafl sevgisinin, devrim sevgisinin önüne geçirilen bir sevgi bireysel ç›-karlar› içerir. Dolay›s›yla orada safl›k, temizlik kaybolur. Var sananlar ken-dilerini kand›r›yorlard›r.

- Ben bir eklemede bulunay›m Selim abi. Sevgi duydu¤unuz insan›n da-ha büyük risklerin alt›na girmek pahas›na daha büyük görevler almas›,mücadelede daha aktifleflmesi sizi mutlu ediyorsa, bundan onur duyuyor-san›z, ayr› yaflamak, farkl› yerlerde, alanlarda görev almak zor gelmiyorsasevgideki o temizli¤i, safl›¤› yakalam›fls›n›z demektir. Çünkü gerçekten se-ven insan sevdi¤i insan›n kendini gelifltirmesinden, amaçlar›na ulaflmakiçin çok daha büyük mücadeleler içine girmesinden, sonunda büyük be-deller ödeyecek olsa bile bundan mutluluk, onur duyar.

- Peki o zaman bir de ben tersinden soray›m. Ço¤umuz görmüflüzdürgerek devrimci saflarda gerekse d›fl›nda bir çok insan birbirimizi seviyoruzdiyor, hatta bunu evlilikle sonuçland›ranlardan olmas›na ra¤men yine ba-k›yoruz bir süre sonra bahsettikleri o sevgiden eser kalmam›fl, bu durum-da demek ki orada yanl›fl bir flekillenifl, sevgiyi farkl› bir kavray›fl var. O za-man bu nas›l olufluyor? Mesela yine Erdal sevdi¤imi zannediyordum de-miflti. Ona bunu dedirten neydi?

- Buna pek çok neden say›labilir ama genel olarak flöyle ifade edeyim;öyle bir düzende yafl›yoruz ki ta en baflta yani kad›n ve erkek aras›nda ku-rulan iliflkinin bafllang›c›nda taraflar bunun çok fark›nda olsun veya olma-s›n sevgi d›fl›nda çeflitli farkl› duygular, ç›karlar ve dürtüler taraf›ndan be-lirleniyor. Bu nedenler üzerine siz de düflünün, tabii esas olarak da bunundevrimci iliflkiler, saflar içine yans›malar› boyutuyla düflünün. Haftaya de-vam ederiz.

198 Halk S›n›f›

“Duygusal ‹liflki” - 2

- Evet arkadafllar, geçen hafta öyle bir dü-zende yafl›yoruz ki kad›n ve erkek aras›ndaki

iliflki ta en bafl›ndan taraflar fark›nda olsun veya olmas›n ç›kars›z, hesap-s›z saf bir sevgi d›fl›nda farkl› duygular, ç›karlar, dürtüler taraf›ndan belir-leniyor, bunlar üzerine düflünelim demifltik. Neler ç›kard›n›z bakal›m?Ömer senden bafllayal›m istersen.

- Geçen dersimizde her s›n›f›n, s›n›fsal katmanlar›n hatta her kiflininiçinde yaflad›¤› koflullar›n, kültürün, kendisini çevreleyen ideolojinin etki-sinde kendine göre oluflturdu¤u, de¤er verdi¤i, ulaflmaya çal›flt›¤› bir sev-gi anlay›fl› vard›r, demifltik. Bu hemen tüm duygu ve düflünceler için böy-ledir. Dolay›s›yla dünyaya gözümüzü açt›¤›m›zda bizim de tüm duygu vedüflüncelerimiz içinde yaflad›¤›m›z bizi çevreleyen koflullara, kültüre, top-lumsal de¤erlere, gelenek ve göreneklere, etkisinde oldu¤umuz ideolojiyegöre biçimlenir, flekillenir. Bu kad›n-erkek iliflkileri, sevgi, aflk aç›s›ndan daböyledir. O zaman flunu sorgulamam›z gerekiyor: biz hangi de¤erlerle ha-reket ediyoruz, duygular›m›za, düflüncelerimize hangi de¤erler yön veri-yor? Do¤ru olan hangisi, nas›l olmal›d›r? Öncelikle bunlar› çözümleyip, bi-lince ç›karmal›y›z. fiimdi bu konuda bir yanda yüzy›llardan bu yana halk›-m›z›n yaratt›¤›, bugüne kadar yaflat›p getirdi¤i de¤erler sistemi var, öbürtarafta burjuvazinin yaratt›¤›, halka dayatt›¤› yoz, çarp›k bir sevgi, aflk, ka-d›n-erkek iliflkileri var. Tabii bir de bunlar›n d›fl›nda ve üstünde bizim na-s›l bir bak›fl aç›s›na sahip olmam›z gerekti¤i.

- Tabii bizim burada, burjuvazi halk›n de¤erlerine sald›r›yor diye halk›ntüm de¤erlerine oldu¤u gibi sahip ç›kaca¤›z gibi bir anlay›fl›m›z olamaz.Ama bu demek de¤ildir ki bu de¤erlerin, geleneklerin tümü gericidir, hep-sini kesip atmak, inkar etmek gerekir. Hay›r bu insan›n kendi kendisini, in-sanl›k tarihini, geliflimini inkar etmesi olur. Kapitalizm feodalizmden ileribir toplum biçimidir, bu do¤ru, ama nas›l ki feodal geleneklerin, görenek-lerin, de¤erlerin tümü gerici olarak nitelenemeyece¤i, gelifltirilerek ileriyetafl›nmas› gereken, olumlu yanlar› da oldu¤u gibi, kapitalizmin yaratt›¤›tüm de¤erler de ilerici de¤ildir, insan›n geliflmesine, daha ileri düzeyde in-sanlaflmas›na hizmet etmez. Gerileten, insana ait duygular›, iliflkileri bü-yük ölçüde körelten, gerileten yanlar› vard›r.

Meseleyi kad›n-erkek iliflkileri boyutunda somutlarsak. Sonuçta hem s›-n›fsal anlamda ezen ezilen iliflkisinin oldu¤u hem de ayn› s›n›ftan kad›n veerkek aras›nda eflitsizli¤in hüküm sürdü¤ü feodal düzende de kad›n-erkekiliflkisinin de her türlü ç›kar iliflkisinden uzak, saf sevgiye, sayg›ya dayal›,özgür ve eflit koflullar alt›nda geliflti¤ini söylemek pek mümkün de¤ildir.Bizim anlad›¤›m›z anlamda kad›n-erkek aras›nda bafltan bir sevgi ba¤›n›noluflmas›n›n koflullar› zaten pek yoktur. Efl seçiminde ve bunun nas›l nezaman gerçekleflece¤i konusunda ailenin, aile büyüklerinin, geleneklerinbelirleyicili¤i a¤›rl›ktad›r. ‹stisnalar› bir kenara b›rak›rsak karfl› cinsler ara-

Halk S›n›f› 199

76

s›ndaki duygusal iliflkide yak›nlaflmay› sa¤layan nedenlerin bafl›nda ge-nellikle fiziksel be¤eni, hofllanma, cinsel dürtüler vard›r. Ancak bununlaberaber halk bunun ahlaki yozlaflmaya, dejenerasyona yol açmamas›,toplumsal iliflkilerinin bozulmamas› için yüzy›llar›n deney, tecrübesi için-den gelen gelenekleriyle, kurallar›yla, yasaklar›yla kendince önlemini al-m›fl, kad›n-erkek iliflkilerini düzenlemifl, aç›k ve meflru olmayan, iliflki bi-çimlerini reddetmifltir. Bunu nas›l sa¤lam›fl biliyorsunuz. Yörelere, bölge-lere, milliyetlere göre biçimsel de¤ifliklikler gösterse de taraflar aras›ndasöz kesme, niflanlama ve nihayetinde evlilik gibi. Evlili¤e kadar da fizikselbir birliktelik ve evlilik d›fl› iliflkiler söz konusu de¤ildir. Sadakat önemli birfaktördür.

- Ama bu iliflki sistemi içinde taraflar›n, özellikle de kad›nlar›n kendi ira-delerini ne kadar kullanabildi¤i, toplumsal ya da aile bask›s› gibi olumsuzyanlar da yok mu?

- Elbette var Serpil. Ama bu daha çok feodal döneme özgü, feodal ilifl-kiler içinde geçerli bir durum. Kapitalizm geliflmeye bafllay›p feodal iliflki-ler çözüldükçe efl seçiminde taraflar›n üzerindeki toplumsal ve aile bask›-lar› da azal›yor. Ancak bu bask›lar kalkarken yerine ne konuyor, bu iliflki-ler nas›l, neye göre yeniden biçimleniyor o önemli? Burjuvazi ve tabiionun etkisi alt›ndaki küçük burjuvalar düzenin yoz kültürünü savunurken,onu olumlamaya çal›fl›rken halk›n olumlu tüm de¤erlerine, geleneklerinede sald›r›r, bunlar feodal, eskidi der, inkara yönelerek yok etmeye çal›fl›r.Burjuvazi bu yozlaflmay› nas›l sa¤l›yor önce bir ona k›saca de¤inelim is-terseniz. Evet Ömer sen kald›¤›n yerden devam et istersen.

- Bu ifle kad›n› metalaflt›rarak bafllam›flt›r. Fahiflelik dünyan›n en eskimesleklerinden biri olarak kabul edilir. S›n›fl› toplumlar›n hepsinde bir bi-çimiyle varolmufltur. Ama kapitalizmde burjuvazi bunu çok daha farkl› birbiçime büründürür. Üzerinden para kazand›¤› bir sömürü arac› haline ge-tirir. Tabii bundan daha fazla kazanç elde etmek için fuhufla teflvik etmesigerekir ve bunu da yapar. Bu ifli bir sektör haline getirerek genifl bir pazaryarat›r. Pazar derken bu sadece kad›nlar›n pazarlanmas›yla s›n›rl› da de-¤ildir. Sömürü baflka biçimlerde de sürdürülür. Bu konuda yüzlerce yay›nç›kar›l›r, filmler çekilir. Kad›n› metalaflt›ran, onu sömürü arac› haline geti-ren burjuvazi elbette bunu önce kendi iliflkilerinde yaflamaya bafllar. Evli-li¤e sadece bir ç›kar birli¤i olarak bakar. Sevgi, sadakat gibi de¤erlerin birönemi kalmaz. Evlilik d›fl› ve günü birlik iliflkiler yaflam›n›n do¤al bir par-ças›d›r art›k.

Mesele sadece erkeklerle de s›n›rl› kalmaz elbette. Burjuvazi önce emeksömürüsünü art›rmak için kad›n›n evinden ç›kmas›n›, feodal geleneklerinbask›s›ndan kurtulmas›n› "kad›n özgürlü¤ü" ad› alt›nda savunur. Burjuva-zinin amac› farkl› da olsa kad›n-erkek eflitsizli¤inin bir ad›m da olsa azal-mas›, kad›n›n toplumsal yaflamda daha etkin rol almas› aç›s›ndan buolumlu bir geliflmedir ama feodal geleneklerin, ailesinin bask›s›ndan kur-tulmaya bafllayan kad›n ayn› zamanda çok daha h›zl› biçimde burjuvazinin

200 Halk S›n›f›

yoz kültürünün etkisi alt›na girmeye bafllar. Burjuvazi emek sömürüsü d›-fl›nda kad›n üzerinden farkl› sömürü biçimlerini de gelifltirir. Önceden er-kekler için ç›kar›lan yay›nlar kad›nlar içinde ç›kar›lmaya bafllan›r. Fizikselaç›dan güzel görünmek, kendini bu yan›yla be¤endirmek öncelikli birönem, ifl haline getirilince moda, makyaj malzemeleri üretiminden karl›bir pazar kap›s› daha aç›l›r.

Kad›nlar içinde de yozlaflma tabii öncelikle burjuva kesimlerden bafllar.Onlar da evlilik d›fl› iliflkileri, s›k s›k efl de¤ifltirmeyi diledikleri gibi yafla-maya bafllarlar ve bu giderek yay›l›r. Burjuvazi için art›k sevgi ve aflk›n an-lam› cinsel dürtülerin tatmin edildi¤i gelip geçici anl›k yaflanan duygular-d›r. Ad› da "özgür aflk" olur.

Tabii bu yozlaflma burjuvaziyle s›n›rl› kalmaz. Hem kendi yoz yaflam›n›meflrulaflt›rmak, hem de cinsellik üzerinden sömürü pazar›n› geniflletmekiçin bu yozlaflmay› tüm topluma yaymaya çal›fl›r. Bugün de görüyoruz ifl-te, gerek burjuvazinin gerekse halk›n flu veya bu düzeyde izledi¤i sanatç›-lar›n, spikerlerin, politikac›, gazeteci, yazar gibi genifl kesimlerce tan›nankiflilerin yaflad›¤› tüm yoz iliflkiler medyada haber ad› alt›nda, çeflitli ma-gazin haber ve programlarla, filmlerle halk›n kafas›na vura vura sokulma-ya çal›fl›l›yor. Kapitalizmin yayd›¤› bireyci, ç›karc› iliflkilerle birlikte y›llarcasürdürdü¤ü bu bombard›man elbette halk kesimlerini de etkilemeye bafl-l›yor. ‹nsanlar art›k öyle bir hale getiriliyor ki, günlük yaflam içinde cinsel-lik insanlar›n kafas›n› büyük oranda meflgul etmeye, yaflam›na, duygu vedüflüncelerine, karfl› cinsle kuraca¤› tüm iliflkilerine yön vermeye bafll›-yor. Düzenin yoz iliflkileri giderek kan›ksan›p, do¤al görülmeye bafllan›-yor. Saf, temiz duygularla, sevgi ve bilinçle örülerek bafllamas› gerekenduygusal yak›nlaflman›n yerini, burjuvazinin k›flk›rtt›¤› hayvani dürtülerin,güdülerin yön verdi¤i duygular, hiçbir kural, s›n›r tan›mayan iliflki biçim-leri al›yor. Yozlaflma halk kesimleri içinde de yay›lmaya bafll›yor. Elbettebugün bu hala burjuvazinin yaflad›¤› ölçüde bir yozlaflma de¤il. Halk de-¤erleriyle, gelenekleriyle buna karfl› direnmeye çal›fl›yor. Ama flu da birgerçek ki beyinler giderek daha çok kirleniyor. Yozlaflma bulafl›c› hastal›kgibi yay›l›yor.

- Bu yozlaflman›n yay›lmas›nda sol ad›na hareket etti¤ini söyleyen kü-çük burjuva kesimlerin yapt›¤› katk›y› da unutmamak gerekir. Özellikledevrimcilikten düzene dönüfl yapm›fl kesimler içinde, ayd›n, yazar tak›m›veya reformist sol içinde "cinsel özgürlük" ad› alt›nda bu ifli teorize eden-ler bile oluyor. Bunlar, cinsellik bast›r›lmamal›, giderilmesi gereken do¤albir ihtiyaçt›r; imza at›p evlenmenin bir anlam› yoktur önemli olan iki insa-n›n birlikte yaflamaya özgürce karar vermesidir; cinslerin birbirlerini dahayak›ndan tan›mas› için evlenmeden önce fiziksel birliktelikleri de gerekir;evlilik aflk›, sevgiyi öldürüyor, bireyin özgürlü¤ünü k›s›tl›yor, en iyisi "öz-gür birlikteliktir" diyerek; erkek ihtiyaçlar›n› istedi¤i gibi karfl›l›yor o haldekad›n da ayn› hakka sahip olmal›d›r deyip kad›n-erkek eflitli¤ini kad›n›n"cinsel özgürlü¤ü"ne indirgeyen, do¤ru olanda de¤il, çarp›k olanda eflitlik

Halk S›n›f› 201

arayan yaklafl›mlar›yla burjuvazinin duygu, bilinç ve sevgiden yoksun cin-sellikle s›n›rl› "serbest aflk" anlay›fl›n›n çeflitli k›l›flar alt›nda savunuculu¤u-nu yaparlar. Baflka bir örnek, mesela savaflta tutsak düflenin d›flar›daki efli-nin veya efli yan›nda olmayan›n cinsel ihtiyac›n› baflkas›yla karfl›lay›p kar-fl›layamayaca¤› gibi fleyler bile çok rahatl›kla tart›flma konusu yap›labil-mektedir.

- Ne yani flimdi yan›nda yoksam beni istedi¤in gibi boynuzlayabilir mi-sin deniyor?

- Halk›n deyimiyle öyle oluyor Fatma abla. Ama bunu savunanlara so-rarsan cinsel ihtiyaç da ekmek yemek, su içmek gibi karfl›lanmas› gerekendo¤al bir ihtiyaç oldu¤u için bu ihtiyac›n kiminle, nas›l karfl›land›¤›n›n peko kadar da önemi yoktur. Efli yan›nda yoksa bu bir baflkas› da pekala ola-bilir. Tüm bunlar halk›n de¤erlerinin, geleneklerinin tümden reddi ve bur-juvazinin yoz, çarp›k kad›n-erkek iliflkilerinin küçük-burjuvazideki yans›ma-lar›d›r.

Bizi konumuz aç›s›ndan as›l ilgilendiren boyutu ise bu çarp›k yoz iliflki-lerin, anlay›fllar›n devrimci saflara kat›lan insanlar üzerinde nas›l etkidebulundu¤udur. ‹nsanlar devrimci olmaya karar verdi¤inde bu düzendenbir kopuflun gerçekleflmesi demektir. Peki böyle bir kopufl gerçekleflirkendüzenden tümüyle kopmak mümkün müdür?

- fiimdi flöyle: maddi anlamda bunu gerçeklefltirmek mümkün. Yanidevrimcili¤e ad›m atm›fl biri düzenin maddi anlamda önüne koydu¤u bi-reysel tüm ç›kar iliflkilerini, olanaklar›n› reddederek devrimci olur. Zama-n›n›, enerjisini, tüm olanaklar›n› devrimci mücadelenin hizmetine sunabi-lir. Ancak yine de bu düzenden bütünüyle bir kopuflun sa¤land›¤› anlam›-na da gelmez. Bunun sa¤lanmas› için düflüncede, duygularda, manevi de-¤erlerde de düzenden tümüyle bir kopuflun gerçekleflmesi gerekir. Oysabu kifliye göre farkl›l›klar gösterse de bu maddi kopufl kadar h›zl› ve kesinolmaz. Çünkü düzenin y›llarca beyinlere iflledi¤i tüm de¤er yarg›lar›n›,çarp›k, yoz kültürünün etkilerini bir anda silip atmak mümkün olmaz. Za-ten bunu ifade etmek için insanlar devrimci saflara kat›l›rken düzenin çe-flitli zaaflar›yla birlikte gelirler, bunlar› da devrimci saflara tafl›rlar diyoruz.Kad›n-erkek iliflkisine, evlili¤e bak›fl aç›s› için de bu böyledir. Bu konudada düzene ait duygu ve düflüncelerden temizlenerek ar›nmak bir bilinçlen-me, e¤itim, devrimcili¤i kavrama meselesidir. Bunu sa¤laman›n bir aya¤›örgütün e¤itmesi, yol göstermesidir, ama öbür aya¤› ve esas belirleyiciolan da kiflinin düzene ait duygu ve düflüncelerini, zaafl› yanlar›n› a盤a,bilince ç›karmas›, bu yan›yla kendini çözümlemesi ve bunlara karfl› sürek-li mücadele etmesidir. Bunlardan biri eksik b›rak›ld› m› bir biçimiyle zaaf-lar›n yaflamas›na olanak sa¤lan›r ve bir yerde olumsuz bir sonuçla karfl›-m›za ç›kmas› kaç›n›lmaz olabilir.

O zaman durmadan kendimizi sorgulayaca¤›z. Bu olaya ben nas›l bak›-yorum, eksiklerim zaafl› yanlar›m nelerdir? Karfl› cinse yaklafl›m›mda be-ni yönlendiren duygular, düflünceler nelerdir? Bunlar düzene ait de¤erler

202 Halk S›n›f›

midir? Bunlara cevap bulaca¤›z. Zaafl› yanlar›m›z›n, çirkin, çarp›k düflün-celerimizin üzerine gidece¤iz, duygular›m›z› kontrol alt›na almay›, onlar›bilinçle yönlendirebilmeyi ö¤renece¤iz. Halk›m›z›n deyimiyle nefsimiziterbiye edece¤iz.

- fiöyle bir soru sorabilir o zaman: ben flunu seviyorum dedi¤imiz za-man onun nesini seviyoruz, bu sevgiden ne bekliyoruz? Birisine bu yöndefarkl› bir ilgi duydu¤umuz zaman kendimize soraca¤›m›z ilk soru bu olma-l›d›r. E¤er bunun cevab›n› net olarak veremiyorsak veya iflte fiziksel güzel-lik, özellikler gibi nedenler bizi yönlendiriyorsa bu bafltan sakat demektir.Orada bizi yönlendiren düzene ait bak›fl aç›s›, duygulard›r.

- Peki, bunlar hiç mi olmaz?- Hiç olmaz diye bir fley söylemek mümkün de¤il, flu veya bu düzeyde

bunlar›nda üzerimizde bir etkisi olur ancak sorun burada duygular›m›zaas›l olarak yön verenin, belirleyici olan›n bunlar›n olmamas›d›r? fiimdi bizdevrimcili¤imizde kararl›ysak, kendimizi buna adam›flsak karfl›m›zdakindede arayaca¤›m›z ilk nitelik bu olmal›d›r. Öncelikle onun bu yan›na sevgiduyaca¤›z. Kiflisel özellikler, düflüncede, kültür düzeyinde uyum vs. ancakbundan sonra gelmelidir. Ama tersine mesela kar›fl›m›zdaki zaafl› biri,kendini s›n›rl›yor veya kendini gelifltirmek için gayret göstermiyor. fiimdiböyle birini seviyorum demek onun zaaflar›n› seviyorum demektir, dola-y›s›yla kendimiz meseleye zaafl› bak›yoruz demektir. Zaaf sevilmez, sevgi-ye lay›k de¤ildir. Bu karfl›m›zdaki için de bizim için de geçerlidir. E¤er bizzaafl›ysak sevmeye ve sevilmeye lay›k de¤iliz demektir. Lay›k olmak içinzaaflar›m›zdan ar›nmal›y›z, bunun için çaba göstermeliyiz. Karfl›m›zdakiöyleyse ayn› fley onun için geçerlidir. Ve ayn› flekilde biz de zaafl› birinisevmeyi kendimize lay›k görmemeliyiz. Çünkü zaaflar üzerine kurulan biriliflki mücadeleyi gelifltirici olmaz. Bizi gelifltirici olmaz. Aksine ayak ba¤›olmaya, geriletmeye aç›k bir iliflki olur. Aysa biz devrimi istiyorsak, bununiçin yola ç›km›flsak, bize ayak ba¤› olabilecek, geriletebilecek tüm iliflkiler-den uzak durmam›z gerekir.

- ‹yi güzel de bunu nas›l anlayaca¤›z? Diyelim birisine böyle bir ilgimizgeliflti. Do¤ru yapt›¤›m›zdan nas›l emin olaca¤›z?

- fiimdi birincisi, böyle bir fley burjuvazinin filmlerindeki gibi öyle birgörüflte falan olmaz, ya da pek tan›mad›¤›m›z biri için böyle bir duygu his-setti¤imizi düflünüyorsak orada da bizi yönlendiren düzene ait farkl› duy-gular, düflünceler var demektir. ‹kincisi, diyelim flu veya bu ölçüde tan›d›-¤›m›z birine karfl› böyle bir e¤ilimimiz oldu ama bu da genellikle tek taraf-l› geliflmez asl›nda. Ya karfl›m›zdakinde de bize karfl› böyle bir e¤ilim var-d›r ya da yoktur ama biz öyle zannetmiflizdir. Ama hangi biçimiyle olursaolsun böyle bir durum geliflti¤inde yapaca¤›m›z ilk ifl önce bunu örgütü-müzle paylaflmakt›r. Bize yol gösterecek olan odur. Hem örgütsel iflleyiflaç›s›ndan yap›lmas› gereken budur, hem de yanl›fl bir ifl yapmam›z›, zaaf-lar›m›za yenilip hata yapmam›z› engelleyecek olan budur. fiundan eminolmak gerekir örgüt bizi bizden iyi tan›r. Bu iliflkinin bize ve mücadeleye

Halk S›n›f› 203

katk›s› olur mu olmaz m› çok daha sa¤l›kl› de¤erlendirir. Bu aç›dan da gü-venmek gerekir. E¤er böyle bir iliflkiyi gelifltirmek sa¤l›ks›z, mücadeleningelifltirilmesine, sizin geliflmenize hizmet etmez diyorsa bunu gerçektenöyle oldu¤u için, böyle gördü¤ü için söylüyordur. Ama onun d›fl›nda bir-birinizi yeterince tan›m›yorsunuz, daha iyi tan›mal›s›n›z, duygular›n›zdaemin olmal›s›n›z der bunu için bir süre verir ve bu süreci ve iliflkiyi meflrubir zemine oturtur. Halk›n da de¤erlerine, geleneklerine uygun olarak busüreci örne¤in niflan süreci olarak belirler. Bu süreç içinde hem taraflarbirbirlerini daha iyi tan›r hem de hareket bu süreç içinde bu iliflkinin mü-cadelenin ve taraflar›n geliflmesine ne kadar hizmet etti¤ine bakar, dola-y›s›yla evlikle sonuçland›¤›nda bunun sonuçlar›n›n nas›l geliflebilece¤i,mücadeleye katk›s›n›n ne olaca¤› hakk›nda bir ön fikre sahip olur.

- Mücadeleye katk› diyoruz da bu nas›l olacak?- E¤er taraflar›n moral ve coflkusunu art›r›yorsa, daha büyük bir enerji

ve kararl›l›kla mücadeleye sar›lmas›n› sa¤l›yorsa, mücadele azimlerinigüçlendiriyorsa bu hem kendilerinin hem de mücadelenin geliflmesinehizmet ediyor demektir. Ama bunun için böyle bir iliflkinin gerçekten saf,temiz duygularla, sevgi ve sayg›ya dayal› olarak, her türlü ç›kar iliflkisin-den uzak bafllamas› ve böyle bir evlilikle sürmesi gerekir. Ama zaafl› yan-l›fl temeller üzerinde geliflmiflse, içinde tek tarafl› bile olsa bir tak›m ç›karhesaplar› varsa o evlilik, iliflki mutlaka bir süre sonra sorun olmaya bafl-lar. Hem taraflar›n hem de mücadelenin geliflmesinin önünde köstek hali-ne gelir. Genel olarak solun bu konudaki prati¤i hiç de olumlu say›lmaz.Evlenip mücadeleyi b›rakanlar, ya da kendilerini geriye çekip pasif bir ko-numa indirgeyenler, s›radan bir kitle iliflkisi olarak ba¤›n› sürdürenleraz›msanmayacak ölçüdedir. Ama bunun yan›nda örnek al›nabilecek olum-lu evlilikler de var. Mesela hemen akl›ma gelenler, önderli¤in, flehitleri-mizden ‹brahim Erdo¤an'n›n, Arif -fiadan Öngel, Hüseyin K›l›ç- Sat› tafl,Esma -Eyüphan Polat'›n evlilikleri. ‹çlerinde birbirlerinden y›llarca ayr› ka-lanlar, ayr› alanlarda, birimlerde görev yapanlar, ayn› yerde birlikte ya daayr› yerlerde flehit düflenler var. Devrimci iliflkilerin, evlili¤in nas›l olmas›gerekti¤i konusunda onlar›n yaflamlar›, evlilikleri, mücadeleleri örnek al-mam›z gereken de¤erlerdir. Bu de¤erleri, örnekleri gelifltirip güçlendirme-liyiz.

204 Halk S›n›f›

1 May›s ve Kitle Çal›flmas›

1 May›s yaklaflt›kça her sene oldu¤u gibiSusurluk devletinin sald›r›lar› da yo¤unlaflma-

ya bafllad›. Bir günde Devrimci Halk Güçleri'nden, Halk Meclisleri'ndenonlarca devrimci-demokrat insan birden gözalt›na al›n›yor. Bu sald›r›lar-dan bu sefer biz de nasibimizi ald›k. Sinan'la, Ömer gözalt›na al›nd›lar.

- Evet arkadafllar önce Sinan'la Ömer'in bofllu¤unu dolduracak önlem-lerimizi almal›y›z. Bunda da esas yük U¤ur'la, Selma'ya düflecek. Derstensonra bunun detaylar›n› konufluruz. Sald›r›lar›n, gözalt›lar›n 1 May›s'a ka-dar yo¤unlaflarak sürece¤ini hesap ederek hareket etmeliyiz. Bunun içinhem çal›flmalar›m›z› aksatmayacak biçimde sald›r›lara karfl› önlemlerimizigelifltirmeliyiz hem de bu duruma sessiz kalmamal›y›z. Devletin 1 Ma-y›s'tan, halk›n gücünden korktu¤unu, bunun için sald›rd›¤›n› teflhir edenbir çal›flmayla birlikte gözalt›lara tepki göstermeliyiz. Halk› daha çok 1 Ma-y›s'a sahip ç›kmaya ça¤›rmal›y›z.

Asl›nda çal›flmalar›m›za, 1 May›s kutlamalar›na sekte vurmak amac›ylayap›lan bu sald›r›lar› tersine çevirebilir, olumsuz bir geliflme gibi görünenbu durumu kendi aç›m›zdan pekala olumlu bir geliflmeye de dönüfltürebi-liriz. Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. fiöyle ki, düflman›n yo¤unla-flan bu sald›r›lar›na karfl› do¤an boflluklar› h›zla doldurup, çal›flmam›za da-ha da bir h›z verip tüm engellemelerini bofla ç›karabilirsek, kitleleri alanla-ra hedeflerimiz ölçüsünde tafl›yabilirsek bu hem tek tek kendimizi, hem deörgütlülü¤ümüzü daha da güçlendirdi¤imiz, daha da gelifltirdi¤imiz anla-m›na gelir. Yani olaya biz oportünizmin yapt›¤› gibi iflte gözalt›lar oldu buyüzden çal›flmalar›m›z düflman taraf›ndan engellendi, kitleleri istedi¤imizkadar alanlara tafl›yamad›k gibi gerekçelerle bakamay›z. Aksine düflman›nsald›r›lar›n›n bizim geliflmemize güçlenmemize "hizmet eden" yanlar›n› dagörebilmeliyiz, öyle bir hale getirmeliyiz. Geliflme güçlenme bir yerde zor-luklara karfl› mücadele ederek, sald›r›lar, engeller afl›larak sa¤lan›r. Biz debugünkü durumumuzu böyle ele almal›y›z, bunu kendimiz için ayn› za-manda bir s›nav olarak görmeliyiz, baflar›l› ç›kt›¤›m›zda demek ki daha zorflartlarda, daha yo¤un bask›lar alt›nda faaliyet sürdürme gücünü, esnekli-¤ini yakalam›fl›z demektir. Onun için uf, puf etmenin ya da karamsarl›¤afalan kap›lman›n hiçbir anlam› yok. fiimdi Ömer ve Sinan yok, onlar›n ifl-lerini, yapacaklar›n› da bizler yüklenece¤iz. E¤er bunu onlar›n eksikli¤inihissettirmeden yapabilirsek bu ne demektir? Demek ki bu güne kadar kul-land›¤›m›z enerjinin, kapasitenin üzerine ç›km›fl›z, kendimizi daha da ge-lifltirip güçlendirmifliz. Tabii bunu sadece 1 May›s'a haz›rl›k çal›flmas›ylas›n›rl› düflünmezsek, süreklili¤ini sa¤layabilirsek mücadelede, örgütlen-mede bir h›z kazanm›fl, ileri do¤ru bir ad›m daha atm›fl, bir s›çrama sa¤la-m›fl oluruz. Evet Selma bu konuda sen ne diyorsun?

- Konuyu 1 May›s özelinde al›rsak, Bir yerde 1 May›s günü ortaya ç›ka-cak tablo çal›flmam›z›n, çabalar›m›z›n somutlanmas›, baflar›m›z›n göster-

Halk S›n›f› 205

77

gesi demektir. Bunun için elbette tüm enerjimizi, çabam›z› kitleleri alanla-ra tafl›mak, 1 May›s'› kitleselli¤iyle, görselli¤iyle geleneklerimize uygunolarak tüm görkemiyle kutlamak için yo¤unlaflt›raca¤›z. Hiçbir fleyi eksik-siz b›rakmamaya çal›flaca¤›z, teknik haz›rl›klar›m›z› aksatmadan, son güneb›rakmadan h›zla ve titizlikle sürdürece¤iz. Bildiri, afifl, pul, kufllama gibiklasik faaliyetlerimizin yan›nda ev ev, iflyeri iflyeri, okul okul herkese ulafl-maya çal›flaca¤›z, sadece ça¤r›yla yetinmeyece¤iz, Halk› 1 May›s alanla-r›nda Cephe saflar›na tafl›mak için ulaflabilece¤imiz herkese gidece¤iz,toplanma yerlerimizi, ulafl›m sorununu önceden organize edece¤iz. En-gellemelere karfl› tedbirimizi alaca¤›z. Yani hedefimiz en genifl halk kitle-lerini 1 May›s alanlar›na tafl›mak olacak.

- Elbette bunu yapaca¤›z. 1 May›s günü halk›n en genifl kesimlerinialanlara tafl›mak öncelikli hedeflerimizdendir. Özellikle ülkemizde bu, çe-flitli emekçi kesimlerin hem kendi taleplerini hem ortak taleplerini hep bira¤›zdan dile getirmesi, halk›n birli¤ini, dayan›flmas›n› sa¤lamas›, gücünügörmesi, ileriye dönük mücadeleyi motive edici ifllev görmesi gibi bir çokaç›dan önemlidir. Bu yan›yla ayn› zamanda düflmana karfl› bir gövde gös-terisidir. Bunlar do¤ru. Ancak 1 May›s'› bugünkü koflullarda senede birkutlanan bir bayram olarak göremeyiz, devrimin gelifltirilmesine, halk›niktidar›n›n kurulmas›na hizmet edecek bir gün olarak görmeliyiz diyorsak,meseleyi sadece 1 May›s günüyle s›n›rl› olarak ele almamal›y›z. Bu nas›lolacak o nokta üzerinde dural›m. Yani flöyle, özellikle 93'lerden bu yanabakal›m. Hemen her sene alanlara tafl›d›¤›m›z kitleyi bir sene sonra ikiyekatlam›fl›z. Elbette bu yan›yla bu bizim için bir baflar›, olumluluktur, aç›kbir geliflme çizgisidir. Ama yeterli midir, almak istedi¤imiz sonuç bu kadarm›d›r?

- Yani flunu mu demek istiyorsun Selim: Tafl›d›¤›m›z bu kitlenin ne ka-dar›n› 1 May›s'tan sonra örgütlü bir güce dönüfltürebiliyoruz?

- Evet Fatma abla öyle de özetleyebiliriz. Elbette kitleleri örgütlemek,mücadeleye seferber etmek sadece 1 May›s'lara, yapt›¤›m›z çeflitli kam-panyalara özgü bir fley de¤il. Her zaman faaliyetimizin süreklilik arz edenas›l yönüdür, öyle olmak zorundad›r. Ancak bunun yan›nda gerek 1 Ma-y›s'lar›n gerekse yürüttü¤ümüz çeflitli kampanyalar›n bizim aç›m›zdan di-¤er süreçlerden, günlük faaliyetlerimizden ay›rt edici özellikleri vard›r veolmas› da gerekir. Çünkü böyle süreçlerde hem enerjimizi, gücümüzü herzamankinden daha çok kitlelere ulaflmaya, yeni iliflkiler ç›karmaya, onlar›örgütlemeye yo¤unlaflt›r›r›z, hem de o güne kadar yapt›¤›m›z çal›flmalar›nsonuçlar›n›, mevcut durumumuzu, neyi ne kadar yapabildi¤imizi, yapabi-lece¤imizi daha yak›ndan görürüz. Burada eylemler sonuçtur. Elbetteönemlidir. Ama eylemin baflar›s›n› almak istedi¤imiz tek sonuç olarak gör-mememiz gerekir. Öyle görürsek ulaflmak istedi¤imiz hedeflerden önem-li birini atlam›fl, yerine getirmemifl oluruz.

fiöyle ki; alanlara tafl›d›¤›m›z örgütlü kitlemiz d›fl›nda mitinglerde, geniflkitle gösterilerinde ve daha da çok 1 May›s'larda örgütsüz bir kesimin de

206 Halk S›n›f›

saflar›m›zda yer ald›¤›n› biliyoruz. Bunun bir nedeni bizim onlarla iliflkimi-zi sürekli k›lamay›fl›m›z, onlara ulaflmada, örgütlemede yeterli çabay› gös-teremeyiflimizdir. Bir nedeni de bir bölümünün düzenle hala güçlü ba¤la-r›n›n olmas›, çeflitli kayg›lar›, korkular› nedeniyle flu veya bu gerekçeyleörgütlü olmaktan uzak durmas›d›r. Bunlar hemen her kitle hareketinde fluveya bu düzeyde görülebilecek fleylerdir. Ama böyledir diye biz de bunuböyle kabullenmek durumunda de¤iliz. Öyle kabul edersek gelifltirici, dö-nüfltürücü olamay›z. Düflman›n onca bask›s›na, tehditlerine ra¤men so-nuçta bizim, Cephe'nin saflar›n› tercih ettiklerine göre en az›ndan Cep-he'yle gönül ba¤› olan, kendilerini orada görmek isteyen, gerekli çabay›harcad›¤›m›zda büyük bir bölümü örgütlü güce dönüfltürülebilecek olanbizim potansiyelimizdir. O halde gerek haz›rl›k aflamas›nda gerekse eylemya da bir kampanya sona erdi¤inde yapmam›z gerekenleri asla unutma-mam›z ve ihmal etmemiz gerekiyor.

Peki eksik b›rakmamam›z gereken nedir o zaman? Birincisi, ortaya ç›kard›¤›m›z potansiyeli, alanlara tafl›d›¤›m›z kitleyi,

kurdu¤umuz yeni iliflkileri örgütlü hale getirmek; ikincisi ise, böylesi sü-reçlerdeki art›rd›¤›m›z çal›flma tempomuzu, h›z›m›z› süreklilefltirmektir.Yani çal›flma tempomuzu, h›z›m›z› hep yükseltmeliyiz. Devrimin, mücade-lenin gelifltirilmesi as›l olarak da ancak bunlar yerine getirilebildi¤i ölçüdemümkün hale gelir. Yoksa kitle iner ç›kar, hatta say›sal olarak bir art›fl sa¤-lansa bile örgütlenmede ileri ad›mlar atamad›¤›m›zda, nitelik olarak birdönüflüm sa¤lay›p buna istikrar kazand›ramad›¤›m›zda bu kitlenin önem-li bir bölümü ancak belli zamanlarda bir araya gelen kuru bir kalabal›k ola-rak kal›r. Öyleyse ne yapmam›z gerekiyor? Evet Erdal!

- En genifl kitleye giderken, yeni insanlara ulafl›rken bunlar› sadece ey-leme katmay› düflünmeyece¤iz. Eyleme tafl›mak iflin bir yönü. Öbür yönügitti¤imiz insanlarla sürekli bir ba¤ gelifltirmek olmal›d›r. Yani kampanya-lar›, 1 May›s çal›flmalar›n› ayn› zamanda genifl kitlelere ulaflma, onlarla ka-l›c› ba¤lar kurma, örgütleme, yeni insanlar kazanma faaliyeti olarak gör-meliyiz. Bir kere gitmekle yetinmeyece¤iz, tekrar tekrar gidece¤iz.

- Dedi¤in do¤ru ancak flunu da gözard› da etmemek gerekir: uzun birkampanya döneminde kurdu¤umuz iliflkilere s›k s›k gitmek büyük ölçüdemümkündür. Ancak 10-15 gün gibi k›sa süreçlerde bu pek gerçekçi olma-yabilir. Yani yeni iliflkiler de olsa ayn› insanlara çok s›k gitmek, zaman›m›-z›n büyük bölümünü onlara harcamak bu sefer daha genifl kesimlere ulafl-mam›z›n, çok daha fazla yeni iliflkiler kurmam›z›n da önünde engel olabi-lir. O halde zaman faktörünü gözönünde bulundurarak ve zaman›m›z› eniyi flekilde kullanarak bunun dengesini kurabilmeliyiz. Esas önemli olangitti¤imiz, ulaflt›¤›m›z insanlar›n, ç›kard›¤›m›z iliflkilerin peflini eylemden,kampanyalardan sonra da b›rakmamakt›r. Bunu kitleye, yeni insanlara gi-derken ta en bafltan düflünerek gidece¤iz. Kimlere gittik, kimlerle ba¤ kur-duk bunlar› unutmayaca¤›z. Bize yaklafl›mlar›n›, nas›l karfl›lad›klar›n›, nedediklerini beynimize kaz›yaca¤›z. Eylem ya da kampanya sonunda bun-

Halk S›n›f› 207

lar› de¤erlendirece¤iz. Tabii bu da ancak eylem sonras›nda rehavete düfl-mezsek, çal›flmam›z› ayn› h›zla sürdürürsek mümkün olur. Bunu yapmaz-sak, yeterince üzerine düflmezsek kurdu¤umuz tüm bu yeni iliflkilerden is-tedi¤imiz sonucu alamayaca¤›z, halk› örgütlemede istedi¤imiz nitelik s›ç-ramas›n› yapamayaca¤›z demektir. Yani tüm çabam›z sadece eylemin ba-flar›s›yla kalacakt›r. Onun etkisi ise s›n›rl› olacakt›r. Oysa bizim almak iste-di¤imiz sonuç bu de¤ildir... Meselenin bu yönü epey aç›lm›fl oldu san›yo-rum. Bundan sonra çal›flmam›z›n bu yönüne çok daha fazla dikkat edelim.Mesela, karanl›k eylemlerinde bizimle birlikte yürüyen bir çok yeni insan-la hala çok sa¤l›kl› iliflkiler kuramad›k. Baz›lar›yla da hala neredeyse he-men hiç iliflkimiz yok. Bunlar da bizim eksi¤imiz, zaaf›m›z. 1 May›s'tansonra bu konuyu tekrar ayr›ca ele almal›y›z.

fiimdi konumuzun iki bafll›¤›na geçelim. Evet, alanlara tafl›d›¤›m›z kitle-yi nas›l flekillendirece¤iz?

- Yaflad›¤›m›z koflullar belli. Böyle bir ülkede en küçük bir hakk›n bile oli-garfliyle difle difl bir mücadele etmeden kazan›lamayaca¤› aç›k. Bu da be-del ödemeyi, sald›r›lara karfl› çat›flmay› da göze almay› gerektiriyor. Ya-saklanan 1 May›s'›n kazan›lmas› da böyle olmufltur. Bunu için gözalt›lar,hapisler yafland›, çat›fl›ld›, flehitler verildi. Bugün hala istedi¤imiz biçimdekutlayamasak da alanlar› kazand›k, 1 May›s'›n meflrulu¤unu oligarfli de ka-bul etmek zorunda kald›. Ama bu geçen y›llarda yaflad›¤›m›z gibi 1 Ma-y›s'larda oligarflinin sald›rmayaca¤›, çat›flma ç›kmayaca¤› anlam›na gel-miyor. Tabii bu sadece 1 May›s'larla s›n›rl› bir fley de de¤il, her kitle eyle-mi, her hak alma mücadelesi için geçerlidir. O halde bizim kitlemiz de heran oligarflinin bir sald›r›s›na, çat›flmaya haz›rl›kl› olabilmelidir, daha do¤-rusu kitlemizin ruh halini, mücadeleye bak›fl aç›s›n› böyle flekillendirmeli-yiz.

- Selma do¤ru söylüyorsun da, hani eyleme, gösterilere sadece bizlerkat›lsak, yani kadrolarla, militan kitlemizle yapsak dedi¤in kolay ama taraf-tar düzeyinde hatta bize yak›nl›k duyan demokrat her yafltan, her meslek-ten insanlar›n yer ald›¤› bir kitleyi buna haz›rlamak da o kadar kolay de¤ilsan›yorum. Saflar›m›zda yeni yer alan insanlar›n bir k›sm› bir çok kayg›la-r›, korkular› nedeniyle çat›flmadan, polisle, askerle yüzyüze gelmekten ka-ç›nabiliyor.

- Dedi¤in do¤ru Fatma abla. Üzerinde durmam›z›n nedeni de bu zaten.Yoksa Cepheliler zaten çat›flma, düflman›n sald›r›lar›n›n üzerine yürümegelene¤ine sahiptir. Tarihimiz bunun say›s›z örnekleriyle doludur. Kitlehareketlerinin yükselmeye bafllad›¤› 86'lardan bu yana bunun öncülü¤ü-nü yapan, kitle hareketlerinin radikalleflmesini sa¤layan olmufluz. Hemenher alandaki mücadeleye, 1 May›s'lara bakt›¤›m›zda bu çok aç›kt›r. Bugünde yar›nda çat›flman›n en alas›n› yapar›z. Ama sorun tek bafl›na bunu bi-zim yapmam›z de¤ildir. Kitleleri mücadeleye katmak, onlar› mücadeleiçinde e¤itmektir. Ancak dedi¤imiz gibi saflar›m›z geniflledikçe, Cephehalklaflt›kça halk›n meflruluk aray›fl›, çeflitli kayg›lar› ile kitle hareketini ra-

208 Halk S›n›f›

dikallefltirmek, çat›flma gelene¤ini yayg›nlaflt›rmak aras›nda bir dengeyide kurmak gerekiyor. ‹flte dikkat etmemiz gereken nokta da buras›d›r. Bukonuda yanl›fl flekillenmelere, uç noktalara savrulmaya izin vermemeliyiz.

Mesela, elbette biz kitlelerin meflruluk aray›fl›n›, çeflitli kayg›lar›n›, kor-kular›n› gözetece¤iz, buna göre hareket edece¤iz, ancak bu oldu¤u gibigeri e¤ilimlere teslim olaca¤›m›z anlam›na da gelmiyor. E¤er biz kafam›z-da hep kitlenin meflruluk aray›fl›n›, geri yanlar›n› öne ç›kar›rsak, pratiktede bunu aflmakta, kitleyi bir ad›m daha ileri tafl›makta, militanlaflt›rmaktakendimizi s›n›rlamaya bafllar›z. O zaman ortaya düflman sald›rd›¤›nda faz-la bir direnifl göstermeden, çat›flmadan da¤›l›veren bir kitle ç›kar. Böylebir kitle ile hem mücadele gelifltirilemez hem de çat›flmalar›n yo¤unlaflt›-¤› bir süreçte kitlesellikte h›zl› bir düflüfle neden olur. Kald› ki kitleyi bu ko-nuda çok da geri görmemek gerekir. Elbette düflman›n karfl› propaganda-lar›ndan, sald›r›lar›ndan, oportünizmin sorumsuz tav›rlar›ndan etkileniyorama sonuçta alanlara ç›kan kitle flu veya bu düzeyde sald›r›lar›, bedel öde-meyi de göze alm›fl bir kitledir.

Ancak kitleyi militanlaflt›rmak, çat›flma gelene¤ini halk kesimleri içindeyayg›nlaflt›rmak da oportünizmin yapt›¤› gibi durup dururken her kitle ey-leminde provakatif ç›k›fllarla çat›flma ç›karmaya çal›flarak, sonra orayabaflka biçimlerde ve farkl› örgütün çabas›yla gelmifl kitlenin içine saklana-rak, kitleyi polisle, askerle karfl› karfl›ya b›rakarak, baflkas›n›n kitlesi üzerin-den hesaplar yaparak olmaz.

- Oportünizmin kitleyi kazanmak, onu e¤itmek gibi bir derdi yoktur za-ten. Çünkü çat›flmaya haz›r olarak getirdi¤i bir kitle yoktur ortada. Baflka-s›n›n kitlesinin oldu¤u yerde böyle ucuz ç›k›fllarla kendini gündemlefltir-mek, ad›n› duyurmak istiyor, hepsi o. E¤er kitleyi çat›flmalara haz›rlamak,çat›flma içinde e¤itmek gibi bir derdi olsa önce bunu kendi kitlesiyle ya-par. Ama hiç görüyor musunuz ayr› olarak kendi kitlesiyle böyle ifllere gi-riflti¤ini? Yoktur. Ya da tek tük olursa da bu kitleyle de¤il, militanlar›yla,kadrolar›yla yapt›¤› dar gösterilerdir. Çünkü dedi¤imiz gibi öyle do¤ru dü-rüst bir kitlesi de yoktur. Ama baflkas›n›n kitlesi üzerinde kendi kitlesi gibikolayca hesaplar yapar. Çat›flma ç›ks›n ad› duyulsun da gerisi ne olursaolsun umurunda de¤ildir. Kendini öncü ilan etmifl ya baflkalar›n›n kitlesiüzerinde de hesap yapmay›, onlar ad›na karar al›p uygulamay› kendinehak görüyor. Bizim kitlemizin üzerinde böyle hesaplar yapmas›na izin ver-meyiz tabii. Hangi koflullarda çat›flmak gerekiyorsa nas›l çat›fl›laca¤›na bizkarar veririz. Bunu da kendi gücümüze, kendi kitlemize güvenerek, ona da-yanarak yapar›z. Baflkalar›n›n kitlesinin, gücünün ard›na s›¤›nmay›z. Sözü-nü kestim sen devam et istersen Selma.

- Zaten çat›flma ç›karmak için özel bir çaba harcamaya, oportünizm gi-bi bunun hesaplar›n› yapmaya gerek yoktur. Düflman bunu fazlas›yla ya-p›yor. Sorun bizim kitleyi buna göre flekillendirmemiz, her an her yerdebir çat›flmaya haz›rl›kl› hale getirebilmemizdir. Mesela 88, 89, 90 gibi 1May›s'›n yasakl› oldu¤u süreçlerde alanlara ç›kt›¤›m›zda bunun bir çat›fl-

Halk S›n›f› 209

mayla sonuçlanaca¤›, devletin sald›raca¤› önceden de bellidir. Dolay›s›y-la daha bafltan buna haz›rlanarak alanlara ç›kar›z. Alanlara tafl›d›¤›m›z kit-le de bunu bilir ve bunu bilerek alanlara ç›kar, saflar›m›zda yer al›r. Dahasonraki süreçte de mesela arama bahanesi alt›nda alana giriflimizi engel-lemeye çal›flan polisle çat›flarak, barikatlar›n› y›karak alana girdik.

Ancak bununla birlikte 1 May›s'lar›n yasal olarak kutlanmaya bafllama-s›, düflman›n sald›r›lar›n›n zaman zaman nispeten azalmas› kitlelerde bu-nun hep böyle olaca¤› gibi bir beklentinin do¤mas›na da neden olabil-mektedir. 96 1 May›s'› böyle olmayaca¤›n› göstermifltir. 87 1 May›s'›ndaMGK sendikac›lar›yla birlikte devletin 1 May›s alan›n› devrimcilere kapat-maya çal›flmas› bu sald›r›lar›n sürece¤inin de göstergesidir. Kald› ki oli-garflinin sald›rmas›, bir çat›flman›n ç›kmas› için illa bizim bir fley yapma-m›z da gerekmiyor. 1 May›s'› özüne uygun biçimde kutlamak istedi¤imiz-de her zaman bir sald›r›yla karfl›laflmam›z mümkündür. Halk›n alanlardabiraraya gelmesini, dayan›flmas›n› hazmedemeyen oligarfli bunu engelle-mek için 96'da, 97'de oldu¤u gibi her türlü yola baflvurmay› deneyecektir.Dolay›s›yla bir sald›r›n›n olmayaca¤›, çat›flman›n ç›kmayaca¤›n›n hiçbirgarantisi yoktur. Dedi¤imiz gibi bu 1 May›s d›fl›nda her gösteri, eylem içinde geçerlidir. Örgütledi¤imiz, alanlara tafl›d›¤›m›z kitleye bir çat›flma ç›k-mayaca¤›n›n ne garantisini verebiliriz ne de böyle bir beklentiye girmesi-ni isteriz. O zaman öncelikle yapmam›z gereken, bu tür beklentileri olan-lar›n önce kafas›nda bunlar› y›kmakt›r. Saflar›m›za katt›¤›m›z, örgütleme-ye çal›flt›¤›m›z her insana düflmanla çat›flmay› göze almadan, sald›r›lar›nakarfl› direnmeden mücadele edilemeyece¤ini, hak kazan›lamayaca¤› kav-ratmal›y›z. Kitleyi sald›r›lara karfl› direnmeye, çat›flmaya haz›rlaman›n ilkad›m› budur. Gerisi pratik içinde, mücadele içinde geliflecektir.

- Evet özetlemek gerekirse 1 May›s'ta ya da herhangi bir gösteri, eylemiçin alanlara ç›karken özel olarak bir çat›flma ç›karmak gibi bir düflüncemizyoktur. Öncelikle hedefimiz e¤er bu 1 May›s ise en kitlesel biçimde 1 Ma-y›s'a kat›lmak, halk›n birli¤ini, gücünü düflmana göstermek, taleplerimizihayk›rmak, onu özüne uygun olarak kutlamakt›r. E¤er bir hak mücadelesiya da bir protesto için ç›k›yorsak amac›m›z gösterimizi, eylemimizi amaç-lad›¤›m›z biçimde yap›p sonuçland›rmakt›r. Ancak düflman sald›rd›¤›nda,gösterimizi, eylemimizi engellemeye çal›flt›¤›nda meflru direnme hakk›m›-z› kullan›r, bizim olan› almak için tereddüt etmeden çat›fl›r›z da. Ve bununiyisini de yapar›z. Ama biz çat›flmam›z gerekti¤inde ve çat›fl›rken kitleyekarfl› sorumlulu¤umuzu da hiçbir zaman unutmay›z. Öncelikle kitlenin gü-venli¤ini düflünür, bunun önlemlerini al›r›z. Özellikle 1 May›s gibi, yasalmitingler, genifl kitle gösterileri gibi ailelerin çoluk çocuklar›yla kat›ld›¤›gösterilerde buna çok daha fazla dikkat ederiz. Çat›fl›rken çevremizdekihalka, esnafa zarar vermemek için elimizden gelen azami gayreti gösteri-riz.

Bu arada bir noktay› daha hat›rlatay›m. Halk Meclislerinin 1 May›s çal›fl-mas›nda daha aktif rol almas› için zorlay›c›, yönlendirici olabilmeliyiz. Bu

210 Halk S›n›f›

hem meclislerin daha da meflrulaflmas›na hizmet eder, hem de daha ge-nifl bir kitleye ulafl›lmas›na, daha fazla insan›n alanlara tafl›nmas›na yar-d›mc› olur. Zaten 1 May›s en çok da halk meclislerinde yer alan insanlariçin gereklidir. Çünkü 1 May›s halk›n kürsüsüdür. Ezilen, sömürülen, hor-lanan, bu düzenden memnun olmayan, söyleyecek sözü, talebi olan her-kes bu kürsüyü kullanmal›d›r. Bu hakka en çok sahip olmas› ve kullanma-s› gereken de meclislerde örgütlenen, mücadele eden ezilen yoksul halk-t›r. Meclisler bu hakk›na sahip ç›kmal›, halk kitlelerini alanlara tafl›mal›, gü-cünü ortaya koymal›d›r.

Evet arkadafllar, 1 May›s için önümüzde 4-5 günlük bir süremiz kald›. Busüreyi çok iyi kullanmal›y›z. Haz›rl›klar›m›z› son güne b›rakmadan çok da-ha fazla, çok daha h›zl› çal›flmak zorunday›z. Bakal›m bu 1 May›s'a ne ka-dar kitle tafl›yabilece¤iz, ne kadar yeni insanlarla ba¤lar kurup örgütleye-bilece¤iz.

Halk S›n›f› 211

Çok yönlülük

Toplanmadan bir gün önce Ömer ve SinanDGM'ye sevk edildi. Ömer serbest b›rak›l›rken

Sinan sudan gerekçeler gösterilerek tutukland›. Ömer'in acil iflleri oldu¤uiçin izinli olarak bu haftaki toplant›m›zda da yok. 1 May›s'la ilgili olara ge-nel bir de¤erlendirme yap›yoruz ancak daha kapsaml› bir de¤erlendirme-mizi Ömer'in de oldu¤u toplant›da yapaca¤›z. Bu arada mahalle halk›ndanve tüm arkadafllar›m›zdan 1 May›s'a iliflkin görüfl ve de¤erlendirmelerinialaca¤›z. Bunun yapaca¤›m›z de¤erlendirmenin çok daha sa¤l›kl› ve kap-saml› olmas› aç›s›ndan yararl› olaca¤› görüflündeyiz.

Çal›flma için bu hafta önceden bir konu belirlemedik. Selim abi "Benimdüflündü¤üm bir fley var o çerçevede tart›fl›r sohbet ederiz" dedi.

- Arkadafllar bugünkü çal›flmam›z› sohbet havas›nda yapaca¤›m›z› söy-lemifltik. Ama önce hepimiz okuyaca¤›m flu sorular› cevap için aralar›ndaboflluk b›rakarak alt alta yazal›m. Cevaplar›n› da hemen burada verece¤iz.

- Bilgi yar›flmas› ya da test gibi bir fley mi yapaca¤›z?- Onun gibi bir fley Serpil. Herkes kendisi cevaplayacak tabii.- Haz›r m›y›z? Okuyorum:1- Birleflmifl Milletler Genel Sekreteri kimdir, hangi ülkedendir?2- Küba'y› destekledi¤ini aç›klayan. CIA'n›n kendisini engellemek için

çeflitli komplolar düzenledi¤ini söyleyen, kokain kulland›¤› iddias›yla pro-fesyonel futbol oynama yasa¤› getirilen dünyaca ünlü futbolcu kimdir?

3-Sovyet, Çin, Küba, Vietnam devrimleri hangi tarihlerde gerçekleflti?Sadece y›l olarak yazsan›z da olur.

4-Ülkemizdeki s›n›f ve katmanlar hangileridir? Belli bafll›lar›n› yaz›n ye-ter.

5- Devrimci Sol ve Parti-Cephe'nin 1 May›s flehitleri kimlerdir?6- Dinamit yerine patlay›c› olarak baflka neler kullan›labilir?7- Cumhuriyet, Milliyet, Sabah, Hürriyet, Zaman gazetelerinden ikifler

köfle yazar›n›n ismi.8- Parti-Cephe d›fl›nda befl devrimci örgüt ve bunlar›n legal yay›n or-

ganlar›n›n isimleri.9- fiimdi yazd›raca¤›m k›saltmalar›n aç›k anlamlar›n› karfl›lar›na yaz›n;

T‹SK, TOBB, TESK, TMMOB, ÇHD, ÇGS, TÜS‹AD, TZOB, MÜS‹AD, ÖHD,ÖKK, TGS, OHAL.

10- ‹YÖ-DER'in kuruluflunda yer alm›fl ünlü flairimizden biridir. Bu flairkimdir?

11- Emperyalizmin tahrip ederek do¤an›n dengesini bozuyor. Bununsonucu olarak da son y›llarda dünyan›n pek çok yerinde eskiden görülme-di¤i kadar çok ortal›¤› y›kan f›rt›nalar falan oluyor. Emperyalizm bu gelifl-melerin sorumlusunun bir yerde kendisi oldu¤unu gizlemek, basit bir do-

212 Halk S›n›f›

78

¤a olay› gibi göstermek için bu f›rt›nalara bir de isim uydurdu. Nedir buisim?

12- Halk ekme¤in fiyat› nedir?Evet flimdi size on dakika daha müsaade yetifltiremedi¤iniz cevaplar›

hemen yaz›yorsunuz. Bilmediklerinizi, hat›rlayamad›klar›n› atlay›n, tak›l›pkalmay›n. Bu arada ben de bir çay servisi yapay›m.

- Tamam süreniz bitti. fiimdi soru ka¤›tlar›n› kenara koyun.- Cevaplar› kontrol etmeyecek miyiz?- Sonra ederiz. fiimdi bir kaç fley daha soray›m ondan sonra böyle bir

fleyi niye yapt›k ona gelece¤iz. Mesela Erdal'dan bafllayal›m pek çok kezdikkatimi çekti eli oldukça beceriksiz. Bir seferinde iki ç›tay› çiviyle birbiri-ne çakmay› bile birkaç çiviyi e¤dikten sonra zor bela becermiflti. Serpil isebirkaç defa çekici parma¤›na vurdu. U¤ur'un yemek yapma, temizlik iflle-ri ve benzeri fleylerle pek aras› yok san›yorum. Öyle de¤il mi U¤ur?

- Do¤ru Selim abi pek anlamam o ifllerden. Bugüne kadar evde yumur-ta k›r›p piflirmekten baflka bir fley yapt›¤›m› pek hat›rlam›yorum, o bile peknadirdir. Çamafl›r y›kamayd›, ütü, temizlikti zaten onlar› da anam yapard›.Bazen iflte temizlik yaparken evdeysem eflyalar› oraya buraya çekmesineyard›m ederdim. fiimdi de zaten evde pek durmuyorum.

- Ö¤renmek için o gerekçe olamaz. Ama flimdi zaten neden böyle onutart›flm›yoruz. Gelelim Selma'ya, hat›rlarsan›z onun evine bir k›sm›m›z bo-ya badana yapmaya gittik. Elbette bu yapmam›z gereken bir fleydi. AncakSelma aç›s›ndan flöyle bir yan var: Biliyorsunuz babas› epey önce vefat et-mifl, anas› da epey yafll›ca, dolay›s›yla onun evin bu tip iflleriyle daha ya-k›ndan ilgilenmesi gerekir, dahas› bu iflleri kendisi yapabiliyor olabilmesiiçin zorlay›c› nedenleri de var ama onun aç›s›ndan aksi bir durum söz ko-nusuydu. Biz olmasak evin badanas›n› bile baflkas›na parayla yapt›racak-t›.

fiimdi bu örnekleri niye verdim? Bunu cevaplad›¤›m›z sorularla birlikteele alal›m. S›radan bir insan o sorular›n bir ço¤una cevap vermeyebilir.Yine s›radan bir insan yemek yapma, temizlik, çamafl›r y›kama, ütü, boyabadana, tamir iflleri gibi fleyleri de bilmiyor, ö¤renmemifl ve yapm›yorolabilir. Devrimci olmadan önce biz de öyle olabiliriz, ancak devrimci ol-duktan sonra biz s›radan biri olmaktan da ç›km›fl›z demektir. Devrimcili¤itercih etmek devrimci olmak için at›lm›fl önemli bir ad›md›r ama bu iyi birdevrimci olmak için yeterli olmaz. Bir devrimci gerek teorik bilgi, birikimiaç›s›ndan, gerekse yetenek, beceri, yarat›c›l›k aç›s›ndan çok yönlü biçim-de kendini gelifltirmek, yetkinlefltirmek zorundad›r.

- Do¤ru söylüyorsun da Selim, ö¤renilecek, okunacak o kadar çok fleyvar ki, hepsini yapmaya kalksak geriye yapacak baflka iflimiz kalmaz.

- Söyledi¤in ilk bak›flta do¤ru gibi geliyor Fatma abla, ancak bizim yap-mam›z gereken her fleyi okumak, her fleyi en ince ayr›nt›s›na kadar ö¤ren-mek, bilmek, yapmak de¤il. O meseleyi entelce ele almak olur. Biz, bizegerekli olan› almay›, ö¤renmeyi bilece¤iz. Ama o da az buz bir ifl de¤ildir.

Halk S›n›f› 213

Yani sadece çok genel bir tak›m fleyleri bilmekle, eylem yapmakla her fleybitmiyor. Mücadele çok daha yönlü, çok daha kapsaml›d›r. Dolay›s›yla biz-de mücadelenin bu çok yönlülü¤ünü kavramak, onun ihtiyaçlar›na cevapverebilmek için kendimizi çok yönlü olarak gelifltirmeye çal›flmak zorun-day›z. Neyi, nas›l, ne zaman ö¤renmemiz gerekti¤ini bilirsek, bunlar› pra-tik bir hale getirirsek bu hiç de gözümüzde büyüttü¤ümüz kadar zor de¤il-dir. Ancak bunun için önce kendimizi çok yönlü olarak gelifltirmemiz ge-rekti¤ine inanmak, buna gayret sarf etmek gerekir. Bu esas›nda bizim ki-flisel olarak istememizden öteye görevlerimizi daha iyi yapmak, mücade-lemizin önüne ç›kan zorluklar› çok daha kolay aflmak için bir zorunluluk-tur. Mücadele için gerekli olan, ona hizmet edecek olan fleyler için flunuö¤renmesem, bunu yapmasam ne olur fleklinde düflünmek devrimcilerindüflünce tarz› de¤ildir. ‹sterseniz örneklerle ele alal›m. Mesela s›k s›k dev-rimciler iyi bir okur-yazar olmal›d›r deriz. Do¤ru mu?

- Elbette öyle.- Peki biz öyle yap›yor muyuz? Bu arada sorular›n alt›na “Son bir ayda

içinde hangi kitaplar› okudunuz?” diye ekleyelim isterseniz. Okuma yazmakonusu üzerine daha önce bir kaç kez daha tart›flm›flt›k. Ancak çok ileriad›mlar att›¤›m›z› da söyleyemeyiz. Neden? Gereklili¤ine inanm›yor mu-yuz?

- Valla pratik ifllerin çoklu¤undan desek bu pek do¤ru de¤il, daha öncebunu tart›flm›flt›k. Elbette yo¤unluk etkiliyor ama istersek zaman da yara-t›labiliyor. Meselenin özü san›yorum biraz tembellik yap›yoruz.

- Ama tembellik yapabiliyorsak, ya da kendimizi yeterince zorlam›yor-sak onun alt›nda da yine bunun gereklili¤ine yeterince inanmamak, ihtiya-c›n› hissetmemek vard›r.

Esas›nda okuma konusunda küçük-burjuva iki e¤ilim s›kça görülen du-rumdur. Bunlardan biri okuma, ö¤renme iflini entelce ele al›flt›r. Bu tiplerö¤renmek istedikleri bir konuda yaz›lm›fl ne kadar fley varsa al›rlar önleri-ne habire okurlar, araflt›r›rlar. Her fleyi en ince ayr›nt›s›na kadar ö¤ren-mek, bilmedikleri hiç bir fley kalmamas›n› isterler. Elbette do¤ruya ulafl-mak, daha iyi ö¤renmek için bilimsel kuflku ve merak gereklidir ama bilim-sel s›n›rlar› da aflarak her konuya, her fleye kuflkuyla bakan, ö¤rendi¤i hiç-bir fleyden tatmin olmayan biri tan›k oldu¤umuz gibi genelde pratik hiçbirmücadele içinde yer almaz.

Mesela, flu veya bu nedenle devrime ilgi duyar. Marks ve Engels'ten buyana sosyalizm, devrimci mücadele üzerine yaz›lm›fl ne kadar kitap, teorivarsa al›r bunlar› okumaya, araflt›rmaya bafllar. O da yetmez ortada dev-rimci, sosyalist, komünist s›fatl› bir sürü örgüt vard›r. Örgütlü mücadeleyer almak için önce hangisi do¤rudur onu da bulmak gerekir der. Bafllarbu sefer onlar› da araflt›rmaya, incelemeye. Y›llar geçer ama hangisi do¤-rudur bir türlü karar veremez. Sonuçta karar› hiçbirinin do¤ru olmad›¤›fleklindedir. Böylece ömrü örgütlü mücadele d›fl›nda okumakla ya da oku-yup yazmakla geçer.

214 Halk S›n›f›

Bu tiplerin d›fl›nda örgütlü mücadelenin içinde flu ya da bu biçimde yeral›p da okuma, ö¤renme meselesini yine entelce ele alanlar vard›r. Bunlarda riskli ifllerden kendilerini uzak tutmaya çal›fl›rlar, bol bol ahkam kesipteori yaparlar. Esas›nda içinde yer ald›klar› örgüt ya da çevreye de pek gü-venmezler, kafalar›nda hep bir kuflku vard›r. Oysa kuflku düflmana karfl›,düflman›n yapt›klar›na, söylediklerine karfl› duyulmal›d›r. Örgütüne, yol-dafllar›na kuflkuyla bakan, güvenmeyen insan kendinden de kuflku duyu-yordur, kendine güvenmiyordur. Ama buna ra¤men bu tipler de bol bolgevezelik yap›p, bilgiçlik taslayarak kendilerini çok farkl› bir konumda, dü-zeyde göstermeye çal›fl›rlar.

Ama bizim üzerinde esas olarak üzerinde durmam›z ve daha çok ilgilen-diren tam da bunlar›n z›t ucunda yer alan e¤ilimdir. Yani üç-befl genel birfleyler ö¤renip bunu yeterli gören, okumaya, araflt›rmaya, ö¤renmeye ge-reken önemi vermeyen, okudu¤unu da üzerinde fazla durmadan, düflün-meden, tart›flmadan geçmeyi bir tarz haline getiren e¤ilimdir.

Biz verdi¤imiz bu örneklerdeki gibi olamay›z. O zaman nas›l yapaca¤›z?- Daha önce bir çok kez vurgulad›¤›m›z gibi okumak, ö¤renmek için aza-

mi çaba gösterece¤iz ama bunu yaparken birincisi, pratik mücadelemizibir kanara b›rakmayaca¤›z, onu aksatmayaca¤›z; ikincisi, okumay›, ö¤ren-meyi pratik mücadelemize hizmet edecek, onu gelifltirecek biçimde elealaca¤›z. Her fleyi ö¤renmeye çal›flaca¤›z, entelektüel birikime sahip ola-ca¤›z ama bunu pratik mücadelemizde kullanmak, ona katk› sa¤lamak içinyapaca¤›z.

Elbette bu okuma, araflt›rma, ö¤renme ifli de çok yönlü olmak zorunda.Mesela, bir kere dergimizi iyi okumak, okuduklar›m›z üzerinde düflünmek,tart›flmak mutlaka yapmam›z, üzerinde önemle durmam›z gereken birfleydir. Çünkü o hem kendi e¤itimimizde, hem kitleleri e¤itmemizde, hemde politikalar›m›z› hayata geçirmemizde, pratik mücadelemizi flekillendir-memizde bize k›lavuzluk ifllevi görmektedir. Ama tek bafl›na bununla dayetinemeyiz. Günlük bas›n›, televizyonu da izleyece¤iz. Hem dünyada veülkemizde ne olup ne bitti¤ini, hem de düflman›n ne dedi¤ini ne yapt›¤›n›ö¤renmek aç›s›ndan önemli bu. Tabii burjuva medyan›n her söyledi¤inido¤ru kabul etmeyece¤iz, kendi mant›k süzgecimizden geçirece¤iz.

- Do¤ru da ama flöyle bir fley de var: Gazete okumak, televizyonu izle-mek öyle az vakit alan fleyler de¤il. Ben ço¤u kez sabah ç›k›p eve gece dö-nüyorum. Bazen hiç televizyonda haberleri izleyemiyorum ya da gündüzdolafl›rken, sa¤a sola kofltururken gazete okuyacak zaman kalm›yor hattabazen akl›ma bile gelmiyor.

- Gerekçe ararsak her fleye bir gerekçe bulmak kolayd›r U¤ur. Televiz-yonu izlemeyi evde yap›lacak bir ifl gibi görürsen ya da gazete okumakiçin bofl oturacak bir zaman ararsan yapamazs›n tabii. Ama flöyle düflün:televizyon hemen neredeyse tüm evlerde, dernek, lokal hatta birçok esnafarkadafl›n dükkan›nda bile var. Neredeyse her saat bafl› da haberler olu-yor. Oralarda izlemeyi niye düflünmüyorsun? Bir eve, bir esnaf arkadafl›n

Halk S›n›f› 215

yan›na ya da iflte bir dernek veya lokale u¤rar bu ifli de, gazete okuma ifli-ni de öyle halledebilirsin. Evleri bir yana b›raksak bile di¤er yerlerin he-men hepsinde gazete mutlaka olur. Hem ek bir masraf yapm›fl olmazs›nhem de bu ifli yaparken oradaki insanlarla iliflkini gelifltirirsin. Bir iflin var-sa onu da halledersin, en az›ndan k›sa da olsa bir sohbet edersin. Zateniflimizin ço¤u mahalledeki bu insanlarla. Böylece fazladan bir zaman kay-betmifl de olmazs›n. Ama meseleye böyle bakmazsan u¤rad›¤›n yerde ga-zete de olsa okumak en az›ndan ne var ne yok diye flöyle bir bakmak akl›-na bile gelmez.

Elbette saatlerce televizyon izleyecek, gazete okuyacak zaman›m›z ola-maz. O zaman o iflleri de pratiklefltirmek gerekir. Örne¤in hemen tüm bur-juva gazetelerin dörtte üçü zaten gereksiz fleylerle doludur. Oradan neleriokumam›z gerekti¤ini seçece¤iz. Bizi öncelikle ilgilendiren haberlerdir. Birkaç tane köfle yazar›n›n yazd›klar›d›r. Veya baz› bilimsel, teknik geliflmeler-le ilgili yaz›lard›r. Özellikle günlük geliflmeler, politikalar üzerine yaz›lanla-r› okumak gerekir. Çünkü oligarflinin veya oligarflinin çeflitli kesimlerininbir konuya yaklafl›m›n›n ip uçlar›n› oralardan ç›kar›r›z. Televizyonda öyle.Öncelik verece¤imiz haber programlar›d›r. Önemli gördü¤ümüz konular-daki aç›k oturumlar, tart›flmalard›r. Veya zaten pek s›k yer almayan fayda-l› olabilecek baz› belgeseller ve filmlerdir. Ama onlar› izlerken ayn› zaman-da baflka bir iflimizi de görebiliriz. Mesela bir iliflkimizin evinde sohbetederken, bir iflimizi hallederken de bunu yapabiliriz. Veya televizyon izler-ken ayn› zamanda gazete, kitap, dergi okuyabiliriz. Yani bu iflleri günlükfaaliyetimizi aksatmadan ve bir kaç iflimizi bir arada yaparak halledebil-meliyiz.

- Ben kitap okuma konusundan devam edeyim. Okumam›z gereken,gerçekten e¤itimimize katk› sa¤layacak, bizi gelifltirecek, ufkumuzu açacakMarksist-Leninist klasiklerden, romanlara, araflt›rma-inceleme kitaplar›nakadar yüzlerce, binlerce kitap var. Ancak orada da seçici davranmak duru-munday›z. Önümüze geleni al›p okuyamay›z. Veya oturup bafltan sonaMarksist-Leninist kitaplar› önümüze al›p s›rayla hepsini okuyamay›z. Ba-sitten karmafl›¤a kendimizi en çok eksik gördü¤ümüz konularda yaz›lm›flolanlar› ve günlük prati¤imize, mücadelemize en çok yararl› olacaklar› ter-cih etmeliyiz. Örne¤in, kapitalizm, emperyalizm konusunda yeterli biriki-me sahip de¤ilsek bu konuda e¤itimiz için gerekli olanlar› b›rak›p oturup"Almanya'da Köylü Savafllar›"n› okuman›n hiçbir mant›¤› ve faydas› yok-tur. Ayn› fley di¤erleri için geçerlidir. Mesela diyelim kontrgerilla gündem-dedir, bilgimizi, birikimimizi art›racak, meseleyi daha iyi kavramam›z› sa¤-layacak bu konuda yaz›lm›fl bir iki araflt›rma-inceleme kitab› yerine zama-n›m›z› baflka bir fley okumakla harcarsak o da pek yararl› olmaz.

- Ben baflka bir örnek vereyim. fiu anda Kurtulufl ‹flkence ve Direniflad›yla ek bir broflür veriyor. Önemli bir konudur. Biz de bu konuya dahafazla yo¤unlaflmak, düflman›n yöntemlerini, uygulamalar›n› daha iyi tan›-mak için konuyla ilgili çeflitli kitaplar okuyabiliriz.

216 Halk S›n›f›

- Okumaktan, ö¤renmekten epeyce bahsettik de yazma konusuna de¤i-nen olmad›. O konuda ne diyorsunuz bakal›m?

- O konu da epeyce vahim durumday›z san›yorum. Üzerinde de dahaönce durmufltuk ama pratikte pek de ad›m atamad›k.

- Okumaya göre o daha da zor geliyor herhalde. Ama okumak, ö¤ren-mek kadar yazmak da önemlidir. Her devrimci yazar olmal›d›r derken, hat-ta buna flair de olabilmelidir diye ekleyebiliriz, bununla herkes çok iyi birroman yazar›, çok iyi bir flair, kitap yazar› ya da gazeteci olmal›d›r anla-m›nda söylemiyoruz. Elbette bunlar› en iyi flekilde yapabilecek insanlarada ihtiyac›m›z var, çünkü halk›n tarihini, mücadelesini, duygular›n›, dü-flüncelerini, tepkilerini yazmak, belgelemek, bugün de yar›n da bunlar›baflkalar›na en iyi, en canl› biçimde aktarmak gerekiyor. Bunu da en iyi yi-ne mücadelenin içinde yer alan, mücadeleyi yaflayan devrimciler yapabi-lir ve bunun sorumlulu¤unu hepimiz duymal›y›z. Dedi¤im gibi en az›ndanbafllang›çta çok iyi yazamayabiliriz, düflüncelerimizi, duygular›m›z› çok iyiifade edemeyebiliriz. Ama hep daha iyisini yapabilme gayreti içinde olma-l›y›z. Çünkü bu en az›ndan mücadelenin, devrimin ihtiyaçlar› için gerekli-dir. Mesela bafl›m›zdan geçen veya tan›k oldu¤umuz bir olay›, bir eylemi,gösteriyi, herhangi bir konudaki duygu ve düflüncelerimizi, tahlilimizi, de-ney ve tecrübemizi yazabilecek, meram›m›z› anlatabilecek durumda ola-bilmeliyiz.

- fiöyle bir örnek verebiliriz san›yorum: zaman zaman burada Halk Mec-lisi ad›na çeflitli bildiriler, ça¤r›lar yaz›p, da¤›t›yoruz. fiimdi bunu yapabi-lecek durumda olmasak mücadelede önemli bir araçtan yoksun kalm›flolurduk.

- Hem do¤ru ama hem de eksik. Eksikli¤i flu: Birincisi, onlar› hemen herseferinde ayn› arkadafllar haz›rl›yor. Halbuki bunu hepimiz yapabilmeliyiz.Bugün bunu yapmayan arkadafllar bizim bulunmad›¤›m›z koflullarda veyabaflka bir yerde yaln›z kald›¤›nda ne yapacak? Ayr›ca yapt›klar›m›z› çok da-ha çarp›c›, etkili hale getirmek için daha da kendimizi yetkinlefltirmeli, ge-lifltirmeliyiz. ‹kincisi mesele sadece bildiri yazma meselesi de¤il. Bu iflinbir boyutu, di¤er boyutu olan biteni her yönüyle kaleme alabilmektir. Buhem tarihimizi belgelemek, hem de buradaki mücadelenin deneyimini,tecrübesini baflkalar›na ve bizden sonrakilere aktarabilmek aç›s›ndanönemlidir. Mesela, son zamanlarda Kurtulufl'ta k›rda gerillan›n düflmanlaçat›flmalar›n›, nas›l flehit düfltüklerini anlatan yaz›lar ç›kt›. Bugüne kadarbilmedi¤imiz, duymad›¤›m›z bir çok ayr›nt›y› o yaz›lardan ö¤rendik. E¤eronlar yaz›lmam›fl olsayd› bunlar› ö¤renemeyecektik, tarihimizin bir parça-s› yok olup gidecekti. Bunlar› aktaranlar da savaflç›lar. Görüyorsunuz yaz-mak k›rdaki gerillalar için bile ne kadar büyük bir öneme sahip. Elbette buanlat›mlar eylem, ve çat›flmalar›n d›fl›nda do¤aya, düflmana karfl› verilençeflitli mücadele biçimleriyle, gerillan›n günlük yaflam›, köylülerle iliflkile-ri ve benzeri birçok aç›dan çok daha fazla gelifltirilip zenginlefltirilebilir.E¤er yaz›lmasayd› tüm bunlardan da mahrum kalm›fl olacakt›k. Demek ki

Halk S›n›f› 217

da¤ bafl›ndaki gerilla için bile yazabilmek oldukça önemli ve gerekli. fiiir de öyle. Bazen bir olay, coflku, ac›, üzüntü, sevinç, mutluluklar›yla

düz bir yaz›dan çok daha etkili bir biçimde fliirle dile getirilir. Okuyanlar,dinleyenler de bunu çok daha etkili biçimde hissederler, yaflarlar. Bir kita-ba s›¤abilecek fleyler bazen bir ya da bir kaç sayfal›k bir fliire s›¤d›r›labilir.

- Pek çok devrimci önderin fliire yak›n ilgi duymas› hatta fliir yazmas›bundan olsa gerek. Mesela Che böyle. Mahir, Sinan, Bedii, Makbule gibipek çok önder ve savaflç› yoldafl›m›z›n yazd›¤› bize ulaflabilen fliirleri var.

- Elbette devrimciler ruhsuz, duygusuz insanlar de¤ildir, aksine duygu-lar› en yo¤un ve saf olarak yaflarlar. Bu yan›yla devrimcili¤in bir roman-tizm boyutu da vard›r. Sevinçlerimizi, coflkumuzu, ac› ve üzüntülerimizi,kayg› ve öfkemizi k›saca tüm duygular›m›z› da ifade etmeliyiz, bunlar› datafl›mal›y›z halk›m›za. Çünkü onlarda mücadelenin ürünüdürler bize vehalka ait yaratt›¤›m›z de¤erlerdir.

Okuma yazma iflini burada noktalayal›m isterseniz. Ama unutmamakgerekir biz nas›l baflkalar›n›n yazd›klar›ndan ö¤reniyorsak, baflkalar› da bi-zim yazd›klar›m›zdan yeni fleyler ö¤reneceklerdir. Yazd›¤›m›zda üzerimizedüflen önemli bir görevi, sorumlulu¤u da yerine getirdi¤imizi, baflkalar›naö¤retti¤imizi, e¤itti¤imizi, devrimin coflkusunu, inanc›n› tafl›d›¤›m›z› unut-mamal›y›z.

Fatma abla bir soru: bir devrimci ayn› zamanda neden bir psikolog, fi-zikçi, kimyac›, doktor, mühendis, marangoz olmal›d›r, sanatla da sporla dabir ölçüde ilgisi, bunlar hakk›nda bir bilgiye, yoruma sahip olmal›d›r?

- Bir düflüneyim. Elbette bizim sorunumuz insanlarla, dolay›s›yla isterdostlar›m›z, yoldafllar›m›z olsun, ister düflman olsun onlar› daha iyi tan›-mak, ruh hallerini anlayabilmek, neyi ne zaman, nas›l yapabileceklerinikestirebilmek, davran›fllar›ndan do¤ru sonuçlar ç›karabilmemiz gerekir.Yani bir anlamda insan sarraf› olabilmeliyiz.

- Nas›l olacak peki bu?- Üniversiteye gidip psikoloji e¤itimi alacak halimiz yok tabii. Bunu esas

olarak mücadele içindeki gözlemlerimizle, yaflad›¤›m›z deney ve tecrübe-lerle elde ederiz. Bu nedenle iyi bir gözlemci olabilmeli, gözlemlerimizdendo¤ru sonuçlar ç›karabilmeliyiz.

Kimyac› olma iflini ben sorulardaki dinamit yerine baflka hangi patlay›-c›lar kullan›labilir sorusuyla da ilgili oldu¤unu düflünüyorum. Bize gerekliolabilecek bu tür fleyleri her zaman haz›r bulamayabiliriz. Kendimiz yap-mak, haz›rlamak zorunda kalabiliriz. Ama patlay›c› maddeler konusundahiçbir bilgiye sahip de¤ilsek, neyi nereden nas›l elde edebilece¤imizi bil-miyorsak patlay›c› yapmam›z da imkans›zlafl›r.

- Elbette bu sadece bir patlay›c› yap›m›yla s›n›rl› de¤ildir. Asgari ölçü-de de olsa kimya, fizik, elektrik, elektronik gibi konulardaki bilgimiz, tecrü-bemiz mücadelenin pek çok aflamas›nda karfl›m›za ç›kan bir sorunu aflma-m›zda, yarat›c›l›¤›m›z› gelifltirmemizde veya hareketin ihtiyaç duydu¤u biralanda yetkinleflmemizde bize büyük ölçüde yard›mc› olur.

218 Halk S›n›f›

Bunu yan›nda bilim ve teknolojideki geliflmeleri, yenilikleri mümkün ol-du¤u kadar takip etmeliyiz. Çünkü düflman bize karfl› savafl›rken bunlar-dan alabildi¤ince yararlan›yor. Hem düflman›n bunlar› bize karfl› nas›l kul-land›¤›n› ö¤renmek ve karfl› önlemler gelifltirmemiz için; hem de bizim debilim ve teknolojiden mümkün oldu¤u kadar çok yararlanabilmemiz içinbunu yapmak durumunday›z. Ama bunlar› düflünmezsek, ilgi ve merak›-m›z› yo¤unlaflt›rmazsak eskilerin deyimiyle elo¤lu ata binmifl giderken bizyaya olarak yola devam etmeye çal›fl›r›z.

- Mesela termal kamerayla düflman›n gece görüfl olana¤› sa¤lamas› ge-rillan›n hareketlili¤ini önemli ölçüde k›s›tlayan bir rol oynad› san›yorum.

- Ama onu da etkisizlefltirecek ya da etkisini asgari düzeye indirecekyöntemler de vard›r mutlaka ama bunun için onu tan›mak, hangi sistem-le nas›l çal›flt›¤›n› bilmek ve karfl› önlemleri gelifltirmek için üzerinde dü-flünmek, araflt›rmak gerekir. Ayn› fley flehirlerde düflman›n takip, izleme,dinlemede kulland›¤› teknik araçlar ve yöntemler için de geçerli.

Gördü¤ünüz gibi düflmanla savafl bir veya iki cephede sürmüyor. Mü-cadelenin çok de¤iflik, çok çeflitli boyutlar› var. Mücadelenin bu çok yön-lülü¤üne karfl› biz de savafl› daha da gelifltirmek, devrimi ilerletmek içinkendimizi teorik ve pratik olarak çok yönlü gelifltirmek, yetkinlefltirmek du-rumunday›z.

Halk S›n›f› 219

Stotükoculuk Ve Büyük Düflünme

Bu hafta yine eksik toplan›yoruz. Ömer aram›zda ancak bu defa 1 may›sgünü gözalt›na al›nan Erkan eksik. Tutuklanan arkadafllarla ilgilenme ifliniAyfle ve Fatma abla üstlendi. E¤itim çal›flmam›z›n aksamamas› için 1 Ma-y›s de¤erlendirmesini hafta içinde ayr›ca toplan›p yapt›k. Yeni bir gözalt›ihtimaline karfl› önlem olarak bu hafta da toplant›m›z› Selim abilerde yap-m›yoruz.

- Bu aralar iyi fire vermeye bafllad›k, hadi bakal›m hay›rl›s›.- O kadar olacak Fatma abla. Mücadele varsa bedeli de vard›r. - Evet arkadafllar art›k çal›flmam›za bafllayal›m. Konumuzu biliyorsunuz.

Büyük düflünme ve iktidar perspektifiyle yak›n ba¤› oldu¤u için statükocu-lu¤u bunlarla birlikte ele almaya çal›flal›m. Selma bu defa konuya giriflisen yap istersen.

- Çevremizdeki insanlardan biliriz, hatta flimdi ç›k›p yoldan geçen s›ra-dan pek çok insana "Yaflam›n›zdan memnun musunuz?" diye sorsak "flü-kür" diyen neredeyse hiç ç›kmaz. Kimse halinden memnun de¤ildir. Tele-vizyondaki çeflitli programlarda, haberlerde de çok s›k görürüz bunu. Her-kesin düzenle, iktidarla, devletle flu veya bu düzeyde mutlaka bir sorunuvard›r. Ancak yaflad›¤› hayattan memnun olamayan, bir fleylerin de¤iflme-sini isteyen bu halk›n yine büyük ço¤unlu¤u yaflam koflullar›n›, düzeni de-¤ifltirmek için pek de bir fley yapmayan adeta kaderine raz› olmufl insan-lard›r. ‹flte burada de¤iflmesini istemekle beraber düzenin oluflturdu¤ustatüye boyun e¤mek vard›r. Statükoculuk bildi¤iniz gibi varolan› kabuletme, nesnelli¤e teslim olma, koflullar› de¤ifltirmek için çaba sarf etme-medir.

Tabii halk›n memnun olmad›¤› düzeni de¤ifltirmek için mücadeleye ka-t›lmas›, oluflturulan statükolar›n d›fl›na ç›kabilmesi için öncelikle içinde ya-flad›¤› koflullar›n de¤ifltirilmesini baflkas›ndan beklememesi, iktidar› iste-mesi ve iktidar mücadelesine kat›lmas› gerekir. ‹ktidar perspektifi, iktidar›almak için verilen bir mücadele yoksa varolan durumu de¤ifltirmek de im-kans›zlafl›r. ‹flte tam da bu noktada, devrimcili¤in, Marksist-Leninist olma-n›n anlam› ortaya ç›kar. Devrimci; de¤ifltirme iste¤ine ve gücüne sahipoland›r. Devrimci; nesnelli¤i aflma iradesini ortaya koyabilendir. Bu iradeortaya konamad›¤›nda de¤ifltirme, dönüfltürme iflini yapam›yorsun de-mektir. O noktada ortaya ç›kan statükoculuk özünde düzeni savunmakt›r.Düflman›n çizdi¤i s›n›rlar içine hapsolmak demektir. Statükoculu¤u, an-cak iktidar hedefli bir mücadele yerle bir edebilir. Yapt›¤›m›z da budur.

- ‹ktidar perspektifiyle statükoculuk aras›nda nas›l bir ba¤ var, ona dasen devam et istersen Ömer.

- ‹ktidar hedefi net olmad›¤›nda, iktidar›n nas›l ve kimlerle birlikte al›na-

220 Halk S›n›f›

79

ca¤› belirsizse, geliflme olmaz. Çünkü geliflmek için yeniyi üretebilmek ge-reklidir. Yeniyi üretmek ise Marksizm-Leninizm'i yarat›c› tarzda kavray›p,uygulamaktan geçer. ‹deolojik zenginli¤i ve sa¤laml›¤› gerektirir.

Statükolar› y›kmak ve bu temelde sürekli yeni ve ileri politikalar, taktik-ler üretmek cüret iflidir. ‹leri ad›m atmak sorumluluktur. Ciddiyettir. Büyükdüflünmektir. Kuflkusuz ileri at›lman›n bedelleri vard›r. Bunlar göze al›n-mad›¤›nda belki a¤›r kay›plar verilmez, darbeler al›nmaz ama iktidar daal›namaz. Oligarflinin iktidar›n› y›kmak ve halk›n devrimci iktidar›n› kur-mak gibi bir dertleri olmayanlar, bu bedellerden hep kaçm›fllard›r. Bu so-rumlulu¤u yüklenememifllerdir. Bugüne kadar yapt›klar› Parti-Cephe'ninyapt›klar› ve söyledikleri üzerinden gelifltirilmeye çal›fl›lan lafazanl›klar›nötesine geçmemifltir.

Devrimcilik; statükolar› aflma ve de¤ifltirme görevini yerine getirirken,daha do¤rusu bu görevi yerine getirebilmek için hiçbir kal›ba ve flablonasaplan›p kalmamakt›r. Çünkü mesele varolan durumu "tan›mlamak", "tah-lil etmek" de¤il, tahlil edilen durumu de¤ifltirme sorunudur. Bunun içingerekli olan politika, taktik, örgütlenme, mücadele yöntem ve araçlar›n›üretme sorunudur.

Bu yap›lmad›¤›nda haber bülteninde yak›nan, dert yanan "sade vatan-dafl"tan fark kalmaz. Fark sadece kendini düzenin içinde veya d›fl›nda ta-n›mlam›fl olmak kadard›r. Bu durumda kendini düzenin d›fl›nda tan›mla-m›fl olsa bile, yapt›klar›-yapmad›klar›yla de¤ifltirme iradesini, gücünü, is-te¤ini ve buna uygun üretimi ortaya koyamayanlar bir protesto hareketiolmaktan öteye geçemezler. Oportünizmin yaflad›¤› gerçek budur. Kald› kibir protesto hareketi olmak için bile "bir hareket olmak" zorunlulu¤u bir-ço¤u için bugün yak›c› bir sorundur.

De¤ifltirme iste¤i ve iradesi ortaya koyulmad›¤›nda bu durum, düflmaniçin bir yere kadar kabul edilebilir bir durumdur. "Senin düzenini y›kaca-¤›m", "iktidar›n›, devletini yerle bir edece¤im" demedi¤in ve buna uygundavranmad›¤›n sürece, istedi¤in kadar protesto edebilirsin. Bu oligarfliiçin büyük bir tehlike arzetmez. Hatta kendini Marksist-Leninist, komünistgibi birçok s›fatla da ifade edebilirsin. Ama onun sorumlulu¤unu, gerek-lerini yerine getiremiyorsan bunlar›n bir k›ymeti harbiyesi yoktur.

- Parti-Cephe ideolojisi, M-L klasiklerden aktar›lan al›nt›lardan oluflma-d›¤› gibi, politik hatt› da flu ya da bu ülkenin devriminin kaba bir kopyas›n-dan ibaret de¤ildir. Biz bu topraklar için politika üretiyor, kendi halk›m›z›nkurtuluflunun "teorisiyle" savafl›yoruz. Ülke ve halk gerçe¤i gözönüne al›n-madan üretilmeye çal›fl›lan "devflirme" politikalar hayat›n gerçe¤ine uy-mad›¤›ndan ideolojik bunal›m ve kendine güvensizlik kaç›n›lmazd›r. Bunude¤ifltirmenin yolu kendi topraklar›nda kök salmak ve halk gerçe¤ini tan›-mak, anlamak, çözümlemektir. Ancak bu yap›ld›¤›nda düzeni sarsacak, te-mellerinden oynatacak politikalar üretilebilir ve pratik sergilenebilir.

Ayaklar› ülke topraklar›na s›k› s›k›ya basmay›p, gözü hep "d›flar›da"olanlar, köksüzdürler. Köksüz a¤aç meyve vermez. F›rt›nalara, boranlara

Halk S›n›f› 221

dayanamaz. Devrim ise, narin bir dal gibi sa¤a-sola sallananlar›n de¤il, y›-k›lmaz bir ç›nar gibi topra¤›n derinliklerinde kök salanlar›n yapabilece¤iciddi bir ifltir.

Parti-Cephe, her dönem al›fl›lm›fl kal›plar›n d›fl›na ç›kan bir tarz› ortayakoyabilme yetene¤ini ve cüretini gösterebilmifltir. Kuflkusuz nedensiz de-¤ildir bu. ‹deolojisinin do¤rulu¤u ve önderli¤inin s›n›fsal niteli¤i 30 y›ll›ksavafl tarihinde say›s›z defa kan›tlanm›flt›r. Parti-Cephe'nin tarih sahnesi-ne ç›k›fl› bile varolan statükolar› y›k›p, parçalayarak olmufltur. Öyle de¤ilmi Selma?

- Evet, revizyonistler, reformistler parlamenter mücadele, reformlar di-ye diye 50 y›l halk›m›z› aldatt›lar. Kendi korkakl›klar›n›, y›lg›nl›klar›n› halk›-m›za dayatt›lar. Silaha “öcü”, silahl› mücadeleye “macera”, halk kurtuluflsavaflç›lar›na "macerac›" dediler, olan biteni birkaç gencin "gençlik heye-can›"yla aç›klad›lar(!) Olmaz dedik... Halk›m›z›n kurtuluflu için silah eldesavaflmaktan baflka yol yoktur dedik. K›z›ldere'de kan›m›zla yazd›k devri-min yolunu... ON'larca flehit pahas›na. Statükolar parçaland›, devriminyolu ayd›nlat›ld›. Çünkü Parti-Cepheliler büyük düflünüyordu, devrimi, ik-tidar› istiyordu. Bunun statükolara boyun e¤en, devrimi ilerletmeyen mü-cadele araç ve yöntemleriyle mümkün olamayaca¤›n› görmüfllerdi.

- Ço¤unuz o günleri görmediniz ama epeyce okudunuz. 70'lerin ortala-r›ndan itibaren yaflanan geliflmeleri gözünüzün önüne getirin. Kentler, ka-sabalar ikiye bölünmüfl. Bu taraf devrimcilerin, öteki taraf faflistlerin dene-timinde. Biri bu tarafa di¤eri öteki tarafa geçemiyor, geçmiyor. Hatta öyleki devrimcilerin etkin oldu¤u iki durak aras›nda bir durak faflistlerin ve öy-le kalmaya da devam ediyor. Yanl›fll›kla bir devrimci ya da halktan bir in-san faflistlerin oldu¤u durakta inse olmad›k sald›r›lara, iflkencelere maruzkalabiliyor. Faflistler devletin deste¤iyle sald›r›lar›n› yo¤unlaflt›r›yor, kent-leri, kasabalar›, köyleri, okullar›, fabrikalar› tümden denetimleri alt›na al-mak, her taraf› faflist iflgal alt›na almak istiyorlar. Ve ad›m ad›m bunu ger-çeklefltiriyorlar da. Okullar faflist iflgal alt›nda. Devrimci, demokrat hattas›radan ö¤renciler okullar›na gidemiyor, e¤itim hakk›n› kullanam›yor. Vebu durum kabullenilmifl. "Eldeki okullar›, bulundu¤umuz alanlar› tutal›myeter" anlay›fl› hakim. Revizyonizm, reformizm faflist sald›r›lar›n durdurul-mas›n› devletten istiyor, bekliyor. Oportünizm faflist sald›r›lara karfl› pasifbir savunma çizgisini kabullenmifl. Üzerine gitmeyelim daha çok sald›r›r-lar, elimizdekini koruyal›m anlay›fl› içinde. "Provokasyona gelmeme","mücadelenin yönünü sapt›rmama" gerekçeleriyle anti-faflist mücadele-den kaç›fl›n teorileri yap›l›yor.

Olmaz, bu faflizme teslimiyete götürür dedik. Anti faflist mücadeledebaflar›l› olman›n, faflistleri geriletmenin ve yenmenin olmazsa olmaz ko-flulu üstüne üstüne gitmektir dedik. Ve dedi¤imizi de yapt›k. Hem de on-larca flehit ve tutsakl›klar pahas›na. 16 Mart'lar pahas›na. "Aktif savunmaçizgisi hayata geçirece¤iz, karfl› taktik sald›r›larla faflist iflgalleri k›raca¤›z"dedik. "Faflist odaklar› devrimci fliddetimizle da¤›tal›m" fliar›m›zla faflizmin

222 Halk S›n›f›

üstünü üstüne gittik. Faflist iflgalleri k›rd›k. Faflist Teröre Karfl› Silahl› Mü-cadele Ekipleri (FTKSME), Silahl› Devrimci Birlikler (SDB, Komitelerimizlehalk›n anti-faflist mücadelesini örgütledik. "Anti-faflist mücadelede iktidarmücadelesi ile birlefltirilmelidir" dedik, devlete yöneldik. "fiehir ve k›rlar-daki mücadele birlefltirilmelidir" dedik. Bunun ad›mlar›n› att›k. O güne ka-dar flehirlerde oldu¤u gibi k›rsal alanda da devletin karakolunu bas›p si-lahs›zland›ran ilk biz olduk.

Bunlar hep iktidar perspektifiyle, büyük düflünerek at›lm›fl ad›mlar vestatükolar›n parçalanmas›d›r. Kendine ve halka güvenin ifadesidir. Düfl-mana karfl› en büyük silah›m›z bunlard›r. ‹flte bu silahlar›m›zla ricat taktik-leri, mültecilik teorilerinin havalarda uçufltu¤u cunta koflullar›nda y›lg›nl›-¤a düflmedik. Avrupa'n›n batakhaneleri Saint Pauli'ler kendine devrimcidiyenlere mekan olurken, "Olmaz, halk›m›z cuntan›n zulüm ve terörüylebaflbafla b›rak›lamaz", "Cunta 45 milyon halk› teslim alamaz", "Cuntan›nprogram› bozulmal›" dedik. Fiziki anlamda yok olma pahas›na cuntayakarfl› savafl sürdürülmeliydi. Dedi¤imizi yapt›k, savaflt›k. Onlarca flehit,binlerce tutsak pahas›na.

"Hapishaneler s›n›f mücadelesinin merkezi de¤ildir", "Belirleyici olan d›-flar›daki mücadeledir", "D›flar›daki mücadeleye tabi olmak laz›m" vb. teori-ler alt›nda teslimiyete, statükoculuk elbisesi giydirilmeye çal›fl›ld›. Pratik-teki ifadesi yapt›r›mlara uyma ve en somut ifadesi "Mavi Kefen" dedikleriTek Tip Elbise'lerdi. Giydiler. Olmaz dedik. Devrimci her yerde devrimci-dir. Bir yerde devrimci varsa oras› savafl alan›d›r. Bir yere savafl alan› ol-ma özelli¤ini veren mekan›n ad› de¤il orada devrimcilerin olup olmama-s›d›r. Dedi¤imizi de yapt›k. Yine flehitler pahas›na. Kefen giydik ama ren-gi mavi de¤ildi!...

Emperyalizm tüm zehirli oklar›n› sosyalizme yöneltmifl, tam bir yok et-me, çökertme sald›r›s› gerçeklefltiriyor. Hedefte Romanya ve Çavufleskuiktidar› var. Emperyalist medya Çavufleskular için cinsel sap›kl›k iftiralar›n-dan, ‹sviçre bankalar›nda paralar› oldu¤u yalanlar›na kadar yapmad›¤›n›b›rakmad›. Oportünistler "acaba?" dediler zehir kusan emperyalist yalan-lar karfl›s›nda. "Olmaz" dedik. "Emperyalizmin sosyalizme, yarat›lan tümdevrimci de¤erlere topyekün sald›r›ya geçti¤i böyle bir dönemde, güna-h›yla, sevab›yla sosyalizmi savunanlar, tüm eksik ve olumsuzluklar›nara¤men emperyalizme karfl› direnenler, savaflanlar sahiplenilmeli, savu-nulmal›" dedik. Savunduk. Kuflat›ld›¤›m›z üslerimizde, bayraklardan sökü-lüp at›lmas› "moda" haline gelen Orak-Çekiç'li k›z›l y›ld›z›m›z› ölümünedalgaland›rarak savunduk hem de.

Emperyalizm Ortado¤u halklar›na kan ve ölüm ya¤d›rmak istiyordubombard›man uçaklar›ndan. "Saddam diktatör, emperyalizm sald›rgan",hatta "Yüzde elli emperyalizm-yüzde elli Saddam suçlu" deyip bize ne itdalafl›d›r diye bakt›lar. Olmaz, emperyalizm halklara düflmand›r, her fleyeve herkese ra¤men yüzümüz ezilen halklara dönük olmal›d›r dedik. Em-peryalizme, kendini en güçlü hissetti¤i dönemde darbeler vurman›n onu-

Halk S›n›f› 223

runu yaflad›k. Yine flehitler ve tutsakl›klar pahas›na. Yak›n tarihten de bir-kaç örnek de sen ver ister Ömer.

- Halk›m›z›n kan›n› emen, tüm bask›lar›n, katliamlar›n birinci derecedensorumlular› olan iflbirlikçi tekellerin "ilericili¤i", "demokratl›¤›" keflfedil-meye baflland›. Olmaz dedik. Karargahlar›na girdik, hesap sorduk, hedefgösterdik. "Demokrat" tekellerin ne kadar demokrat olduklar› "kan istiyo-ruz" 盤l›klar›yla çok net görüldü. Bu 盤l›klara tekelleri karfl›na almak iste-meyenlerin, ondan medet umanlar›n "komplo" 盤l›klar› eklendi.

Mesela, iflkenceci güruh kurumlar›m›z›n kap›s›na dayan›yor. ‹çeriyi ara-yaca¤›m diyor. Hay›r, diyoruz. Öyle elini kolunu sallayarak giremezsin.Sen meflru de¤ilsin, diledi¤in gibi davranamazs›n. Barikatsa barikat, be-delse bedel, ödüyoruz. Statükolara boyun e¤miyoruz. Yasall›k ad›na düfl-man›n pervas›zca sald›r›lar›na izin vermiyoruz.

Eflk›yal›k yap›yorlar, yoldafllar›m›z› kaç›r›yorlar. Aya¤a kalk›yoruz veölümüne diyoruz. Geri getireceksiniz. Bir anda her fleyi alt üst ediyoruz.Statükolar› bir kez daha parçal›yoruz, düflman›n oyunu bir kez daha bozu-luyor.

- Parti-Cephe tarihinden statükolar› y›kan, parçalayan örnekler vermek-le bitmez. Bir yerde Parti-Cephe tarihi statükolara ve statükoculara karfl›mücadele tarihidir. Devrimci hareketin tarihinde düflman, nerede bir den-ge, statüko oluflturmaya çal›flm›flsa, her defas›nda Pati-Cephe'nin y›k›c›l›-¤›yla karfl›laflm›flt›r. Ve karfl›laflmaya devam edecek.

Elbette kafalar›ndaki statükolar› y›kamayanlar, taklit ve flablonculuktankurtulamayanlar bizi anlayam›yorlar. Hatta oluflturduklar› statükolar› dasars›ld›¤› için bize k›z›yorlar. Geçmiflte "goflist", "macerac›" dediler. fiimdi-lerde kimilerine göre "reformist" olduk. Biri "sekter" derken öteki ayn› an-da "ortayolcu" dedi. "Bir-iki senede iflleri biter" diyenlerle, "Küçük burjuvamacerac› hareketler dönem dönem kitleselleflebilir" diyenler ayn› günler-de söylüyorlard› bu laflar›. Bir süredir de "‹slamc›" demek "moda" halinegeldi. Desinler...

Otuz y›ld›r hep ayn› nakaratlar. Hatta öyle traji-komik örnekler yaflan›-yor ki, ayn› derginin bir köfle yaz›s›nda "reformistli¤imiz" elefltirilirken, birbaflka sayfas›nda "sol macerac›l›¤›m›z" elefltiri konusu olabiliyor. Y›llard›rbir s›fat bulamad›lar bize. Hep beraber söyleyebilecekleri bir "ad›m›z" ol-mad› hiç. Bu da bizim özgünlü¤ümüzdür.

Bizi anlayabilmek için devrimi, iktidar› yürekten istemenin getirdi¤i di-namiklerimizin gücünü anlamak gerekir ki, bunu anlayabilenler zaten ol-malar› gereken yerde: Parti-Cephe saflar›ndad›rlar.

fiimdi buraya kadar anlatt›klar›m›z› toparlay›p meselenin bir de bizimleilgili olan yan›na geçelim. Önderli¤imizin dedi¤i gibi;

"...Devrimin ve savafl›n sorunlar›, hiçbir flemaya, programa ve takti¤es›¤d›r›lamayacak kadar büyük ve de¤iflkendir. Örgütlenmeler, programlar,tüzükler, taktikler, yeni çal›flma biçimleri, yeni politikalar ve hemen herfley devrim yürüyüflünü h›zland›rmak, engelleri aflmak, t›kan›kl›klar› orta-

224 Halk S›n›f›

dan kald›rmak ve devrime biraz daha yaklaflmak içindir. Halk kitlelerineönderlik edecek, onlar› devrime götürecek, açmazlar›n›n, t›kan›kl›klar›n›veya eski tarz örgütlenmeler ve çal›flma tarzlar›yla yeni aç›l›mlar sa¤laya-mad›¤›n›, kitlenin savafl›n› yükseltemedi¤ini gördü¤ünde, kendini yenile-yebilmeli, eski tarz›n› ve örgütlenme biçimini, gerekti¤inde 'art›k eskimifleflyad›r' diyerek bir kenara itebilmeli, yerine yenilerini koyabilmelidir."

‹flte, bu yeni olan› üretebilmek için kal›ps›z, flablonsuz düflünebilmekgerekiyor. Parti-Cephe tarihi devrimci savafl›n evrensel kurallar›, ilkelerive deneyimlerinden ç›kard›¤› derslerle bir yerde kal›plarla, flablonlarla sa-vaflman›n tarihidir. Kafas›nda kal›plar olanlar, flablonlarla hareket edenleryeniyi, t›kan›kl›klar›n önünü açacak politika ve taktikleri üretemezler. Budurumda geliflen temel hastal›k statükoculuktur.

Biz, yaflam içerisinde kan›tlanm›fl ideolojik-politik hatt›m›z›n, tarihimizinverdi¤i güvenle bundan sonra da statükolar› sarsmaya, y›kmaya devamedece¤iz.

Parti-Cephe; ideolojisi, politika ve taktikleri, örgütlenme, mücadele yön-tem ve araçlar›yla iktidar› alabilecek ciddiyet ve sorumlulu¤a sahiptir. Buciddiyet ve sorumlulu¤un gerektirdi¤i zenginlik ve üretkenlik ayn› zaman-da bizi iktidara tafl›yan, alternatif olmam›z› somutlayan gerçe¤imizdir.

Bu gerçe¤in ›fl›¤›nda, y›llard›r düflman›n kabullendirmeye çal›flt›¤› tümstatükolar› ve karfl›m›za ç›kard›¤› tüm engelleri y›karak, devrim yürüyüflü-müzü sürdürüyoruz. Giderek h›zlan›yor ve her ad›m›m›zda iktidara dahada yak›nlafl›yoruz. Buna ba¤l› olarak önümüze ç›kar›lan engellemeleri, sta-tüko dayatmalar›n› kabul etmedi¤imizde her türden sald›r› ile bugünkün-den çok daha fazla karfl›laflaca¤›m›z da kesin olan bir gerçektir. ‹deolojiksa¤laml›¤›m›z ve kendimize olan güvenimizle sa¤dan, soldan gelecek hertürden sald›r›ya karfl› koyabilecek güce fazlas›yla sahibiz. Kanla yaz›lanflanl› tarihimiz buna tan›kt›r.

Sa¤›m›za solumuza çizdi¤imiz çizgileri daha da kal›nlaflt›rarak, yüzümüziktidara, devrime dönük olarak yürümeye, cüretle ileri at›lmaya, kafalar›allak-bullak edecek zenginlikte politikalar› üretmeye devam edece¤iz.

Bir yandan k›l›k-k›yafet yasaklar›na karfl› mücadele ederken, di¤er yan-dan düflman›n karakollar›n› imha etmeye devam edece¤iz.

Bir yandan halk›n kendi öz örgütlenmeleri olan Halk Meclisleri'nin geli-flip, güçlenmesi için vargücümüzle çal›fl›rken, di¤er yandan gerillan›nayak basmad›¤› toprak parças› b›rakmayaca¤›z.

Bir yandan halk›n onuruna, namusuna, de¤erlerine sahip ç›kma müca-delesinin en önünde yer al›rken, oligarflinin halk› zehirlemek, uyuflturmakiçin teflvik etti¤i bar, pavyon gibi batakhaneleri halkla birlikte basarken, di-¤er yandan gerillam›zla halk›n adaleti, düflman›n karabasan› olmaya de-vam edece¤iz.

Bilmeliyiz ki; y›kt›¤›m›z her statükoda oligarflinin iktidar›n›n temellerinisarsmaktay›z. Çünkü bu statükolar› oluflturanlar, emperyalizm ve oligarfli-den baflkas› de¤ildir.

Halk S›n›f› 225

Evet, flimdi buradan kendimize gelelim. Biz kendi birimimizdeki çal›fl-mam›zda, yaflam›m›z da var olan statükolar›m›z› ne kadar y›kabiliyoruz?Büyük düflünüp, büyük ad›mlar atma çabas› gösterebiliyor muyuz? Par-ti'mizin statükolar› y›kmadaki çabas›n›, becerisini, yarat›c›l›¤›n› kendimiz-le bütünlefltirebiliyor muyuz? Çünkü Parti'mizin daha da güçlenmesinin,devrim yürüyüflümüzün daha da h›zlanmas›n›n bizim bunlar› ne kadar be-cerebildi¤imizle yak›n ba¤› vard›r. Bizim oluflturdu¤umuz statükolara ör-nek verebilecek var m›? ‹llaki kendinizden olmas› gerekmiyor, baflkas›ndagördü¤ünüz de olabilir. Evet Selma.

- Mesela ben, Fatma ablan›n bugün yapt›klar›ndan çok daha fazla iflleryapabilece¤ini, daha fazla sorumluluklar alabilece¤ini ama kafas›nda olanbir tak›m statükolar nedeniyle kendini s›n›rlad›¤›n› düflünüyorum.

- Ne diyorsun Fatma abla do¤ru mudur?- Valla bilmem ki, ben elimden geldi¤i kadar›n› yapmaya çal›fl›yorum.- Selma hakl› bence. Çünkü cevab›nda bile kafanda böyle bir statüko-

nun varoldu¤u belli. "Elimden geldi¤i kadar" dedin mi, orada varolan› ka-bullenme vard›r. Elinden gelenin bu kadar oldu¤unu nereden biliyorsunveya elinden geleni art›rmak için ne kadar gayret sarf ediyorsun? fiimdiflöyle düflünelim yeni devrimci olmufl biri bak›yorsun bir iki sene sonraçok farkl› bir noktaya geliyor, bir birimde, alanda sorumluklar alabiliyor.Bunu sen de biliyor, görüyorsundur. Oysa sen yeni devrimci olan birindenteorik olarak da pratik olarak da çok daha fazla bir birikime sahipsin, yaniasl›nda istersen kendini daha fazla yetkinlefltirme ve daha fazla sorumlu-luklar alabilme avantaj›na sahipsin, peki bunu niye kullanm›yorsun? Bu-nun önünde düflman›n fiili olarak ç›kard›¤› bir engel yok. Ama onun olufl-turdu¤u baflka bir engel var, Burjuva ideolojisinin beynimize giren uzant›-lar›d›r o engel. Mesela, çeflitli konuflmalar›m›zdan ç›kard›¤›m sonuçlaragöre söyleyeyim, "elimden geldi¤i kadar" derken art›k yaflland›¤›n›, bun-dan fazlas›n› yapamayaca¤›n›, daha fazla kendini gelifltiremeyece¤ini, da-ha fazla sorumluluk alma, koflturma ifllerinin genç insanlar›n ifli oldu¤unudüflünüyorsun. Yanl›fl m› düflünüyorum?

- Hakl›l›k pay›n var san›yorum.- Ama bu yanl›fl de¤il mi? Devrimcili¤in, yetkinleflmenin, daha fazla so-

rumluluklar alman›n, yaflla, kad›n ya da erkek olmakla bir ilgisi yoktur.Böyle düflünüyorsak bu düzenin bizim kafam›zda yaratt›¤› statüdür iflte.Ama bu statüler sadece Fatma ablaya özgü sanmay›n, farkl› biçimlerde deolsa hepimiz için geçerlidir. Biraz dikkatlice kendimize bakarsak günlük ya-flam›m›z içinde dahi statüko haline getirdi¤imiz bir çok al›flkanl›¤›m›z ol-du¤unu görürüz.

Görevlerimizi, sorumluluklar›m›z› sadece bu mahalleyle s›n›rl› görür-sek, ufkumuzu burayla s›n›rlay›p, dünyaya bu pencereden bakarsak statü-kocu davranmaktan, Parti'nin, devrimin ç›karlar›na kafa yormayan, me-murluk yapan, söylenenlerin d›fl›nda bir fley yapmay› düflünmeyen insan-lar durumuna düflmekten kurtulamay›z. Oysa büyük düflünmeliyiz, büyük

226 Halk S›n›f›

düflünmek örgüt kafas›yla düflünmektir. Örgüt kafas›yla düflündü¤ümüz-de sadece bulundu¤umuz birimi örgütlemekle kendimizi s›n›rlamay›z. Al-t›m›zdaki, üstümüzdeki mahalleyi, iki, üç mahalle ötesini tüm bölgeyi, tümflehri, ülkeyi örgütlemekle kendimizi sorumlu hissederiz. Devrimi ben ör-gütleyece¤im dedi¤imiz, kendimizde bu güveni buldu¤umuz noktadaönümüzdeki zorluklar› aflmak, kafam›zdaki, yaflam›m›zdaki statüleri k›r-mak da çok daha kolaylaflacakt›r. ‹ktidar perspektifiyle hareket etmek de-mek budur. Bu perspektife sahip oldu¤umuzda görev, sorumluluk verildi-¤inde yapan, bekleyen de¤il, daha fazla görev ve sorumluluk almak içinçaba harcayan, talep eden oluruz. Varolan iliflkileri korumaya, eldekiyleidare etmeye çal›flan de¤il, ev ev, sokak sokak tüm halk› örgütlemeyi önü-müze hedef koyan oluruz. E¤er ben devrimi örgütleyece¤im, bu bölgede,ilçede çalmad›¤›m kap›, örgütlemedi¤im insan kalmayacak diye yola ç›k-m›flsan mahallede yap›lan ifller gözüne küçük görünecektir. Orada eksik,yar›m b›rak›lan, yap›lmayan her ifl rahats›z edecektir. Mesela en basiti, al-t› ay önce 50 dergi sat›l›rken bugün hala 50 dergi sat›yorsak ya da üç befltane ancak art›rabilmiflsek orada bir statüko olufltu¤unu o zaman görür vebunu aflman›n yollar›n› arar›z.

Küçük düflünen, küçük hedefler peflinde koflan ancak küçük ifller bafla-r›r, hatta düflman›n sald›r›lar›, engellemeleri düflünüldü¤ünde küçük iflle-ri baflarmak da mümkün olmaz ve geriye bofla kürek sallamaktan baflkabir fley kalmaz. Büyük düflündü¤ümüzde, önümüze büyük hedefler koy-du¤umuzda belki yine düflündü¤ümüz hedefe ulaflamayabiliriz ama enaz›ndan bir önceki noktadan çok daha ileride olaca¤›m›z, daha ileri ad›m-lar ataca¤›m›z kesindir. Demin verdi¤im örnek de oldu¤u gibi bütün ilçe-yi, flehri örgütlemeyi önüne hedef koyan bulundu¤u mahallede çalmad›-¤› kap› b›rakmaz, ama ufku sadece mahalleyle s›n›rl› biri o mahalleyi ör-gütlemeyi bile beceremez. Bu mücadelenin her alan›, birimi için böyledir.En az›ndan bulundu¤u iflkolunu örgütlemeyi önüne hedef koymayan, bu-nun sorumlulu¤unu duymayan biri bulundu¤u iflyerini bile lay›k›yla ör-gütleyemez. Örgütlemek için gerekli çabay› harcayamaz. Çünkü dünyas›küçüktür, küçük düflünmektedir, asl›nda çok küçük say›labilecek zorluklarkarfl›nda bile çabuk y›lar, morali bozulur.

Örnekleri daha çok ço¤altmak mümkün. Özetlemek gerekirse birincisi,büyük düflünece¤iz, önümüze büyük hedefler koymaktan, daha büyük so-rumluluklar, görevler almaktan korkmayaca¤›z. ‹kincisi, statükocu olma-yaca¤›z. Kendimizi Partinin yerine koyacak, örgüt kafas›yla düflünecek, ka-fa yoraca¤›z. Örgütlenmede, çal›flma tarz›m›zda, mücadele yöntemleri-mizde, eylemlerde hep yeni aray›fllar içinde olaca¤›z. T›kan›kl›k m› yafl›yo-ruz, nedenlerini araflt›r›p bulaca¤›z, aflmaya çal›flaca¤›z. Yetersiz mi kal›-yor, eskiyi tekrar etmekte ›srar etmeyece¤iz, bir biçime, bir tarza ba¤l› kal-mayaca¤›z. Yenilerini üretme, eskiyi aflma gayreti içinde olaca¤›z. Yarat›-c›l›¤›m›z› kullanacak, gelifltirece¤iz. Aksi taktirde ilerlemek mümkün ol-maz. Yeni ihtiyaçlara yeni çözümler bulunamazsa, t›kanma, tekrar kaç›n›l-

Halk S›n›f› 227

maz olur. Çünkü biz bir fley gelifltirdi¤imizde düflmanda karfl› tedbirini al›-yor. Önümüze yeni yeni engeller ç›kar›yor. O engelleri aflmak ancak gelifl-tirdiklerimizi yeni yöntem ve araçlarla daha da gelifltirmekle mümkündür.Mesela düflman bugün alabildi¤ine halk meclislerine sald›r›yor, geliflimi-ni engellemeye çal›fl›yor. Elbette bu sald›r›lar›n getirdi¤i zorluklar, bunla-r›n etkileri olacak. O zaman ne yapaca¤›z bir, bunlar› aflman›n yollar›n›arayaca¤›z, meclisleri örgütlemekten, yayg›nlaflt›rmaktan vazgeçmeyece-¤iz. ‹ki, sadece buna ba¤l› da kalmayaca¤›z, halk örgütlülüklerini gelifltir-mek için yeni yöntemler, araçlar aray›fl› içinde de olaca¤›z.

Evet, bu hafta da burada bitirelim dersimizi. Yaln›z, statülerimizi y›kma,daha fazla sorumluluklar alma konusunu düflünelim. Üzerinde tekrar tar-t›flal›m.

228 Halk S›n›f›

1 May›s Ve Sonras›

1 May›s’ta d›fl›m›zdaki çeflitli güçler bizekarfl› baya¤› genifl bir ittifak kurdular. MGK,

MGK sendikac›lar›, MGK solcular› Cephe’siz bir 1 May›s için iflbirli¤i yap-t›lar. 1 May›sla ilgili de¤erlendirmeler dergimizde var zaten. Onlar› da ay-r›ca okur tart›fl›r›z. Ama netice fludur; MGK’n›n oyununu bozduk. Cep-he’siz 1 May›s olmayaca¤›n› gösterdik. Oradaki devrimci varl›¤›m›z, dev-rimci görkemimiz onlar› hem rahats›z etti, hem de adeta ezdi. 1 May›s98’in tarihi de Cephe’yle yaz›ld›. Kendi haz›rl›¤›m›z, kitleselli¤imiz aç›s›n-dan da çeflitli eksikliklerimize ra¤men baflar›l›yd›k. Kitlesellikte geçen y›l-dan daha kalabal›kt›k. Tabii devlet de Cephe’ye tüm gücüyle sald›rd›. Sal-d›r›s›n› ‹stanbul’da, Ankara’da tutuklamalarla sürdürüyor.

Son olarak kay›p yak›nlar›n›n Galatasaray’daki eylemine sald›r›lmas› isesürecin nas›l flekillenece¤ini daha net gösteriyor. fiimdi bu geliflmelerin›fl›¤›nda tart›flmam›z›, de¤erlendirmemizi esas olarak iki nokta üzerindeyo¤unlaflt›rabiliriz. Birincisi, 1 May›s’ta karfl›m›za böyle genifl bir ittifak ç›-kartan, Cephe’ye düflmanl›¤›n nedenleri nelerdir? Bu düflmanl›¤›n içindehangi güçler, hangi nedenle nas›l yer almaktad›rlar? Bu güçlere karfl› na-s›l mücadele edece¤iz? ‹kincisi, genel olarak oligarflinin sald›r›s›n›n muh-tevas› ve özel olarak yo¤unlaflt›¤› hedefler nelerdir, neler olacakt›r, bunoktada bizim öne ç›kan görevlerimiz nelerdir?

Evet U¤ur ne diyorsun bu noktalarda? - fiimdi bence sald›r›n›n niteli¤ini, hedeflerini tam görebilmek için süre-

ci 1 May›s sonras›yla s›n›rlamamam›z laz›m. Bu sald›r› süreci çok somutolarak Ocak sonundan itibaren görüldü. Adana’daki arkadafllar›n katledil-mesi ard›ndan Fatih’teki infaz ve Kurtulufl’a sald›r›, ard›ndan mahallelereve Halk Meclislerine yönelik sald›r›lar... Ve nihayet 4 yoldafl›m›z›n kaybe-dilmesiyle, 1 May›s› engellemeye yönelik terörle, 1 May›s’taki sald›r›yla vesivil faflist çetelerin cinayetleriyle t›rmand›r›larak sürüyor.

fiimdi sald›r›n›n muhtevas›n› ve hedeflerini tahlil edersek; Birincisi, MGK asl›nda kendi denetiminde olmayan herkese, her kesime

sald›r›yor. Tabii burada temel olarak sald›rd›¤› üç kesim var; Kürt ulusalhareketi, Cephe önderli¤indeki devrimci hareket ve ‹slamc› kesim.

‹kincisi, Cephe’ye ve halk örgütlülüklerine daha özel bir yönelme vard›r. Halk örgütlülüklerine, Cephe örgütlülüklerine sald›r› alabildi¤ine yo-

¤unlaflt›r›lm›flt›r. Gecekondulara yönelik sald›r›lardaki as›l hedef budur.Mesela baz›lar›n› hat›rlayacak olursak 29 Mart Pazar günü, Halk Meclisle-rinin her hafta gündemlerindeki konulara iliflkin Bak›rköy Özgürlük Mey-dan›'nda yapt›klar› aç›klamaya sald›rd›lar. Bir gün öncesinde Okmeydan›Halk Meclisi'nin, bar, pavyon türü pislik yuvalar›na karfl› "Okmeydan› Ba-takhane Olmayacak" diyerek bafllatt›¤› kitlesel yürüyüfle sald›r›ld›. Bu sal-d›r›lardan bir kaç gün sonra da ‹YÖ-DER'li ö¤rencilerin Beyaz›t Meyda-

Halk S›n›f› 229

80

n›'nda, üniversitelerdeki polis iflgalini protesto etmek için yapt›klar› bas›naç›klamas›na sald›rd›lar.

Hemen ayn› günlerde gerçeklefltirilen bu sald›r›lar, Susurluk devletininsald›r›lar›n›n sistemli oldu¤unu, toparlanarak yeniden sald›r›ya geçti¤inibir kez daha göstermekteydi. Daha sonra bu sald›r› mahallelerde HalkMeclisleri içinde yer alanlar›n yayg›n biçimde gözalt›na al›nmas›yla sürdü.

fiimdi burada hedef aç›kt›r. Cephe önderli¤ine ve halk örgütlülü¤ünesald›r›lmaktad›r. Bu sald›r›larda devletin ayn› zamanda kitle mücadelesi-nin meflrulu¤una da sald›rd›¤›n› görüyoruz. Yap›lan sald›r›larda halk›n ey-lemlerinin, örgütlülüklerinin hep “yasad›fl›” gösterilmesi bunun sonucu-dur.

- Evet flimdi biraz bunu detayland›ral›m? Neden Halk Meclislerinin üze-rine bu kadar yo¤un bir sald›r› gündeme geldi?..

Evet Selma el kald›rd›¤›na göre cevaplamak istiyorsun herhalde buyur.Özel olarak belirtmek istedi¤im bir fley oldu¤u için hemen el kald›rd›m.

Bu süreç gerçekten de benim halk›, devrimcili¤i çok iyi kavrad›¤›m bir sü-reç olmufltur. Sadece bu aç›dan bile devletin Halk Meclislerine niye bu ka-dar özel olarak sald›rd›¤›n› görebiliyorum.

Halk Meclislerine bafllang›çta pek çok insan güvensiz yaklaflt›. "Hele birgörelim". "Yahu biz bunlar› çok yaflad›k ama bir fley ç›kmad›, inflallah sizyapars›n›z, iyi olur" yaklafl›m› alt› bofl bir ön yarg› de¤ildi elbette. Kararlaral›nm›fl halk›n bu kararlara uymas› istenmiflti. Bu noktada deyim yerin-deyse halk hep "lojistik" kalm›fl, kendisi karar al›p uygulamam›flt›. Bu birdernek türü örgütlenme de olabilirdi, sendika da. Ama bu tür örgütlenme-lerle, bu tür bir yaklafl›mla süreç ileri tan›namad›. Devrimi yapacak olanmilyonlar kendilerine ait olan, kendi iradelerini ifade eden örgütlenmele-re kavuflturulmal›yd›. Bu halk örgütlenmelerinin ismi meclislerdi.

Önce varolan güvensizli¤in y›k›lmas› gerekiyordu. Bunun için b›kma-dan, usanmadan ev ev, sokak sokak dolafl›ld›, meclisler anlat›ld›. Anlat-mak da yetmiyordu. Bir fleyler yapmak gerekiyordu. Gazi mahallesi esnaf-lar›ndan oluflan bir heyet Gazi halk› ad›na elektrik idaresine gitti. S›k s›ktekrar eden ve birçok aletin bozulmas›na neden olan elektrik kesintilerinebir çözüm bulanmas› istendi. Elektrik iradesi, karfl›s›nda tek tek kiflileri de-¤il de halk ad›na gelen bir kitleyi görünce bir fleyler yapmak durumundakald›. Elektrik kesintilerinin son bulmas› en baflta esnaflar› olumlu yöndeetkiledi ve gerek çal›flmalara kat›l›mlar›, gerekse görev almalar›ndaki oranartt›. Güven de yavafl yavafl oluflmaya bafllam›flt›. Gerek bu pratik, gerek-se halk›n o güne kadar yaflad›klar› devletin sorunlara ilgisizli¤i ve bask›s›-n›n ö¤rettikleri vard›. "... Bütün bunlar bizler için e¤itici ve ö¤retici oldu.Sorunlarla tek tek bafla ç›kamayaca¤›m›z› gördük. Dayan›flma ve birlikiçinde olmam›z gerekti¤ini kavrad›k. Bii bölüp parçalamaya, birbirimizdenuzaklaflt›rmaya çal›flanlara, karfl› verilecek çaban›n da "dayan›flma" oldu-¤unu anlad›k..." deniyordu. Gazi Halk Meclisi aç›l›fl konuflmas›nda. Ve söz-lerini "Bu meclis mahallemizin ortak iradesidir" diyerek bitiriyorlard›.

230 Halk S›n›f›

Aradan geçen zaman içinde birçok mahallede halk meclisleri kuruldu."Zaman› de¤il" diyenler, "bunlar ancak devrimin hemen ertesinde kuru-lur" diyenler olaylar› uzaktan izlemeye bafllad›lar. Di¤er yandan haz›ms›z-l›klar›n› "bunlar Cephenin örgütlemeleri" anti-propagandas› yaparak ser-gilediler. Ama halk, kendi yaflad›klar›ndan ö¤reniyordu. Bu demagojilerindo¤ru olmad›¤›n›, gerçek d›fl› oldu¤unu deyim yerindeyse dostun da, düfl-man›n da gözüne sokan yine halk oldu.

‹flte bu deneyimler zinciri içinde örgütlü halk›n yenemeyece¤i gücün ol-mad›¤› görüldü. Küçükköy Karakolu'nda gözalt›na al›nanlar›n b›rak›lmas›için yürüyüfl karar›n› alan yine halkt›. Yürüme kararl›l›¤›n› gören polisamirleri apar topar gözalt›ndakileri serbest b›rakt›. Daha önce ayn› flekildeNurtepe'de gözalt›na al›nanlar serbest b›rakt›r›lm›flt›. Bugün karakola yü-rüyerek polisin elinden insanlar› alan halklar›n daha büyük fleyleri de ba-flarabilece¤ini görüyor. Halk›n kendi gücüne duydu¤u güven bu pratikiçinde gelifliyor.

- Devlet de halk›n devleti olmad›¤›na göre tabii bu geliflmeyi engelle-meye çal›flacakt›r.

- Evet, bugüne kadar kendilerine "cahil" denilen, "yönetilmeye sürü ol-maya al›flm›fl" gözüyle bak›lan halk, böyle düflünenlere sürü olmad›¤›n›,kendilerinin de karar al›p uygulayabilece¤ini gösterdi.

Meclisler gündeme geldi¤inde al›nan kararlar bize göre yanl›fl da olabi-lir ama uygulanmas› için çaba gösterece¤iz dedik. ‹stenen sonuç al›nama-d›¤›nda karar›n yanl›fl oldu¤unu halk kendisi görecektir dedik. Ö¤renme-nin koflulu olumlu ya da olumsuz tüm deneyimlerdir. Al›nan karara buçerçevede sahip ç›kt›k. '97 Gazi anmas›nda halk›n ald›¤› kararla adalet ta-lebi ön plana ç›kar›lacakt›. Al›nan karar yerindeydi. Ve biz de soruna kadarbu karar›n uygulanmas›nda çaba gösterdik. Bu pratik Cephe ile halk ara-s›ndaki güçlendirirken ayn› zamanda halkta da kendi kararlar›na sahip ç›k-ma bilincini gelifltirdi. Eylemler, geliflmeler daha bir h›z kazand›. Meclisleryay›lmaya bafllad›.

‹flte bu noktada biraz önce arada Ömer’in de söyledi¤i gibi, devlet, kar-fl›s›nda kendi hakk›n› arayan, kendi adaletini uygulayan bir halka gözleri-ni yumamazd›. Halk meclislerine göz yummak, bunlar›n yayg›nlaflmas›na,tüm halk›n örnek almas›na izin vermek anlam›na gelirdi. Bunun için sal-d›rd›, Meclis üyelerini gözalt›na ald›, tutuklad›.

- Peki bu sald›r›n›n etkisi ne oldu, ne oluyor? - Asl›nda bu bir yan›yla bize ba¤l›. Bunun d›fl›nda söylersem, tabii ba-

zen halk› geriletici bir etkisi oluyor. Ama öteki yan› da var: Susurluk'la bir-likte kirli yüzü iyice a盤a ç›kan devletin hakl› talepler karfl›s›nda sald›rma-s› ayn› zamanda devletin gayri meflrulu¤unu da gösterdi. Devletin kendiyasalar›na uymad›¤›n› gösteren binlerce örnek ortada dururken halka "ya-salara karfl› geliyorsunuz" demeleri art›k hiçbir fley ifade etmiyor. Mafyababalar›n› hapishaneden subaylar kaç›r›yorken, yolsuzluklar alm›fl bafl›n›gidiyorken, adalet çete adaletiyken, Manisa'daki iflkenceciler, Gazi’nin ka-

Halk S›n›f› 231

tilleri serbest b›rak›l›yorken... halk›n karfl›s›nda hangi yasadan sözedebilir-ler. Kendilerinin de itiraf ettikleri suçlar› ortada dururken halk›n adalet ara-y›fl›n› nas›l suç olarak gösterebilirler? Bu zeminde kendi hakl›l›¤›n› ve buhakl›l›¤›n getirdi¤i meflrulu¤u görüyor halk. Okmeydan›'nda bar-pavyon-lara karfl› yap›lan eylemlerle ilgili mahalle meclisinden insanlarla yap›lankonuflmalar› hat›rlay›n. Örnekler ve yaflananlar belki küçük küçük fleyler.Ama tüm bunlar halkta bir bilinç oluflturuyor. Hakl› ve meflru oldu¤unu bupratik içinde kavr›yor. Devrimcilerin daha önce de defalarca söyledi¤i“Susurluk’taki devlettir” gerçe¤ini de, "bar, pavyon, uyuflturucu vb. hertürlü pisli¤in yay›c›s› ve koruyucusu devlettir" gerçe¤ini de halk bizzatkendisi yaflayarak görüyor ve bunun karfl›s›nda eylemlerini savunuyor. Yi-ne Okmeydan› Halk Meclisinden birinin bu röportajlarda söyledi¤i "Bu es-naflarla ciddi bir flekilde konuflulmal›. Uslanm›yorlarsa devrim-fliddet uy-gulanmal›d›r. Bunu da kad›nlar yapmal›" diyerek devrimci fliddetin de "us-lanmayan›n hakk› kötektir" atasözünde oldu¤u gibi uygulanmas› iste¤inidile getiriyordu.

Yani k›sacas›, halk asl›nda düflman gerçe¤ini görmüfltür. Halk›n çeflitli kesimleri aras›ndaki milli, dini, mezhepsel vb. her türlü ay-

r›m›n ortak mücadeleye engel olmamas› gerekti¤ini, as›l düflman›n farkl›uluslar veya mezhepler de¤il egemen s›n›flar oldu¤unu y›llard›r anlat›yor-duk. Meclislerde biraraya gelen halk, Türklerle, Kürtlerle, Alevilerle, sün-nilerin, iflçiyle memurun, CHP'li ile REFAH'l›n›n birbirinden farkl› sorunlaryaflamad›¤›n›, bu ayr›l›klar›n da devletin bir politikas› oldu¤unu yaflayarakö¤rendi.

fiimdi bu noktada isterseniz Halk Meclisleri, di¤er alanlardaki halk ör-gütlülükleri özelinde sald›r›y› nas›l gö¤üsleyece¤imiz üzerinde dural›m.Evet Ömer?

- Ben ç›kard›¤›m notlar temelinde, bafll›klar halinde bunu cevaplamayaçal›flay›m. Birincisi, sald›r›y› halk›n mücadelesinin ve örgütlenmesininmeflrulu¤unu daha genifl kitlelere mal ederek gö¤üsleyebiliriz.

Durum fludur; MGK, medyas›, polisi, sat›l›k kalemflorleriyle, yan›na hal-ka yabanc›laflm›fl solu da alarak, halk›n meflru mücadelesine ve örgütlü-lüklerine sald›rmaktad›rlar. Bu sald›r›lara karfl› halk güçlerinin meflru talepve eylemlerini, örgütlenmelerini daha fazla sahiplenmelerini sa¤lamakdurumunday›z.

Bugün halk örgütlülüklerine yönelen her türden sald›r›lar›n ana halkas›mücadelenin meflrulu¤unad›r. Mücadeleyi meflru k›lansa talepleri ve o ta-leplerin ard›ndaki kitlenin niteli¤idir.

Bugün meclisleri oluflturanlar de¤iflik milliyet ve mezheplerden halkt›r.Okmeydan›'nda yürüyenler, Bak›rköy Özgürlük Meydan›'na ç›kanlar, Gazidavas›n›n peflini b›rakmayanlar, anmalarda, 1 May›s’larda Cephe kortejle-rini dolduranlar, her kesimden genci yafll›s›, kad›n› erke¤iyle halkt›r. Hal-k›n mücadelesi ise meflrudur. Gerçeklefltirilen sald›r›lar› bofla ç›kartman›nyolu, hakl›l›¤›m›z›n bilincinde olarak, meflrulu¤umuzu daha geri kitlelere

232 Halk S›n›f›

mal etmek ve kararl›ca savunmakt›r. Unutulmamal› ki halk›n mücadelesi,örgütlenmesi ve talepleri hiç bir yasa ile s›n›rlanamayacak kadar büyük birmeflruluk içermektedir. Meflruluk sahiplenilip ›srar edildikçe, sald›r›y› gö-¤üslemek, geriletmek mümkün olacak ve bu konuda ileri ad›m atmaya de-vam edece¤izdir.

Gerçekten de hakl› ve meflru olmak en büyük güçtür. Bu gücü hiç birsald›r› yok edemez. Ve bir gün mutlaka halk›m›z›n deyimiyle hak yerini bu-lur. Bunu sa¤layacak olan kararl›l›k ve cürettir. Meflruluk, kararl› ve cüret-li bir tarzda sahiplenilip savunuldu¤unda asla yok edilemez.

- Hemen asl›nda bu konuda biraz konu d›fl› olmakla birlikte bir örnek ve-rebiliriz.

Bunun en son örne¤ini, hapishanelerdeki Parti-Cephe tutsaklar› göster-di. Buca'da Susurluk devletinin eflk›yal›¤› ile zorla kaç›r›l›p sürgün edilen10 Parti-Cephe tutsa¤›n› geri almak için harekete geçtiler. Hakl› ve meflruidiler. Bedenleri d›fl›nda hiç bir silahlar› olmayan tutsaklar tek bir talepleç›kt›lar devletin karfl›s›na: "Yoldafllar›m›z geri getirilecek..." Bu amaçla birsüre hapishanede barikatlar kurup 55 hapishane görevlisini de rehin ald›-lar.

Devlete ve onun Adalet Bakan› Oltan Sungurlu'ya göre bu eylem de herzamanki gibi "yasad›fl›"yd›. Ama Susurluk devletinin eflk›yal›¤›na karfl›meflruluktan al›nan güçle ç›k›ld›¤› için, bu eylemler tüm halk›m›z taraf›n-dan hakl› bulunup sahiplenildi. Kazanan yine meflru ve hakl› olan tarafolurken, kaybeden devlet olmufltur.

D›flar›dan bak›ld›¤›nda bedenleri d›fl›nda hiç bir silahlar› olmayan, de¤i-flik hapishanelerde birbirlerinden yal›t›lmaya çal›fl›lan tutsaklar›n bir fleyyapamayacaklar› san›l›r. Oysa do¤ru de¤ildir bu. Meflrulu¤a ve hakl›l›¤ainanç nerede olursa olsun, hapishanelerde bile en büyük güçtür. Bu öylebir güçtür ki, tutsakl›k koflullar›nda dahi olunsa, ›srarl› ve kararl› olundu-¤unda zafer mutlaka kazan›lmaktad›r.

Sonuç olarak, Susurluk devletinin sald›r›lar› halk güçlerini geriletemez,y›ld›ramaz. Bunu bekleyenler otuz y›ll›k tarihimizde hep oldu¤u gibi geneyan›ld›klar›n› göreceklerdir. Çünkü belirleyici olan bu sald›r›lara al›nan ta-v›r ve bu tav›rdaki meflrulu¤a, hakl›l›¤a olan inançt›r. Bilinmelidir ki, heralandaki sald›r›lara karfl› mücadele, ancak bu inançla, kararl›l›kla gelifltiri-lebilir. Bu söyledi¤im belki “genel bir do¤ru” olarak da alg›lanabilir. Amabaflka yolu yoktur. Madem devlet sald›r›yor, bu yapt›¤›m›z iflin do¤rulu¤u-nu gösteriyor. O zaman sald›r›y› geriletip, yapt›¤›m›z ifli ilerletebilmek içinher zamankinden daha fazla çaba, ›srar gösterece¤iz.

- Ömer arkadafl›m›z son derece yerinde bir belirleme yapt›. Ömer sald›-r›lara karfl› yap›lmas› gerekenleri “birincisi” diye anlatmaya bafllam›flt›.Bu son söyledi¤inden hareketle ikincisini ben devam ettireyim.

Evet ikincisi, halk› örgütlemek emek, sab›r, ›srar ve kararl›l›k ister. Halkörgütlülükleri bunlar süreklilefltirilerek yaflat›l›r. Halk örgütlülüklerine hal-k›n kat›l›m›n› sa¤laman›n, soyut ça¤r›larla ya da örgütlerin biraraya gele-

Halk S›n›f› 233

rek ad›nda "halk" olan platformlar oluflturmalar›yla mümkün olmad›¤› bu-güne kadar yaflananlarla çok aç›k görüldü. Daha do¤rusu prati¤imizle bu-nu bir kez daha kan›tlad›k. Halk› örgütlemek, emek isteyen, sab›r isteyen,halka güven isteyen bir ifltir. Önyarg›lar› y›kmak, bilinç ve güven olufltur-mak kolay de¤ildir. "Mahallenin hepsinde Halk Meclisine karfl› müthifl birilgi var. Öncelikle kimse inanm›yordu" gerçe¤ini yaratmak da, "demokra-si birilerine yalvarmak de¤ilmifl, söz söylemeyi ö¤renmekmifl" dedirtenbilinci yaratmak da, bu emek ve sab›rla, Cephemizin bu yaklafl›m›ylamümkün olmufltur. Mahallenin sorunlar›yla ilgileniyor olmas›na "beledi-yecilik" diyenler, halk meclislerinin Ankara yürüyüflünü görmek için çokbeklememifllerdir.

Halk örgütlülüklerini yaratmak, halk gerçe¤imizi bilmeden mümkün de-¤ildir. Taktiklerimizin do¤rulu¤u, halka duydu¤umuz güvenin sa¤laml›¤›yarat›lan bu deneylerle bir kez daha kan›tlanm›flt›r. Ucuz laflarla milyonlarörgütlenemiyor. Son Gazi anmas› bu noktada somut bir örnektir. Halktankimi insanlar›n "bir disiplin ve düzenli kortejlerle yürüyen Parti-Cephe kit-lesine teflekkür ederiz" demesi, "Bu DHKP-C'liler çok olgun davran›yorlarböyle giderse elbette onlar kazan›rlar” demesi, bu kesimlerin Parti-Cep-he'nin iktidar iddias›n›n ne kadar sa¤lam oldu¤unu da görmesi demektir.Bu iddiay›, bu bilinci halk kitlelerine bu flekilde tafl›maya devam edece¤iz.

- fiimdi tabi gerek 1 May›s öncesi gözalt›lar, gerekse de 1 May›s’taki gö-zalt› ve tutuklamalar sonras› çeflitli aksakl›klar ortaya ç›kt›, daha da ç›ka-cakt›r. Bunun “olmaz”lar›, “yapamay›z”lar›, “adam yok”lar› artt›raca¤›n›da biliyoruz tabii. Ama böyle olmamas› gerek. Böyle olup olmamas›, esa-s›nda bugünkü süreci ve görevlerimizi do¤ru kavray›p kavramamaya ba¤-l›d›r. Bu arada kendi bütçemize göre epeyce büyük masraflar yapt›k. Tabiimali sorumuz olacak. Tutuklanan, gözalt›na al›nan arkadafllar var, tabiiadam sorunu olacak. ‹fller birbirinin üstüne binecek, insanlarla eskiden üç-befl günde bir görüflüyorsak flimdi bu sald›r› dalgas› alt›nda iki-üç kat›naç›kartaca¤›z. Yani zaman sorunu çekece¤iz, vs. vs... Ben flimdi bu noktadateorik bir tak›m sözlerden çok somut örnekler üzerinde konuflmay› tercihediyorum. Asl›nda koflullar bu olmas›na ra¤men nas›l yapaca¤›z diye çok-ça kayg›lanmaya gerek yok. Mesela, en az›ndan flehitlerimizden ö¤renme-yi bildi¤imizde, nas›l yapaca¤›m›z› da buluruz.

Mesela Tokat da¤lar›nda flehit düflen Suat Alkan, Özgür Karadeniz irti-bat bürosunu açt›¤›nda, kiras›n› Hopa'daki Rus pazar›ndan iki-üç çuvalmandalina al›p, Artvin pazar›nda satarak karfl›l›yormufl. Bak›n ne demifl ozaman: "Yoldafllar Özgür Karadeniz'i biz açt›k. Gelifltirecek olan bizleriz.Mücadele içinde hiç bir zaman mükemmel ve ideal koflullar olamayacak"derdi. Evet, iflin do¤rusu, gerçe¤i budur. Tokat da¤lar›n›n savaflç›s› dahao günlerde gerilla kültürünü hayata geçiriyor. Yani yoktan var ediyor. De-di¤i gibi, koflullar› yaratan, olanaks›zl›klara teslim olmayan, mücadeleyigelifltiren ilk önce biz olmal›y›z. Çevremize iyice bakt›¤›m›zda ne kadar çokolanak ve ne kadar çok insan oldu¤unu görürüz. Bir yoklayal›m kendimi-

234 Halk S›n›f›

zi, çevremize hangi gözle bak›yoruz? E¤er gerçekten gerilla gözüyle bak›-yorsak, herhangi bir yoklu¤un bizi engellemeyece¤ini görürüz. Çünkü ozaman devreye devrimci yarat›c›l›¤›m›z girmifl demektir. Devrimcinin gö-revi yak›nmak, beklemek, istemek de¤ildir. Otuz y›ll›k tarihimiz boyuncaCephe'lilerin görevi, her zaman için yaratmak olmufltur. Denilebilir ki,Cephe'liler adeta yoktan var etmenin ustas›d›rlar. Ve bugün karfl› karfl›yaoldu¤umuz koflullar da hangi konumda olursa olsun tüm Cephe'lilerin buustal›¤› göstermesini zorunlu k›lmaktad›r.

Savafl›n ihtiyaçlar› çok çeflitlidir. Neye ihtiyac›m›z varsa onu bulacak,yaratacak olan Cephe'lilerin kendisidir. Zaten böyle oldu¤u içindir ki, o birCephe'lidir. Cephe'linin kültüründe; "yok", "olmaz", "yap›lmaz", "bulun-maz" sözcüklerine yer yoktur. Cephe'linin kitab›nda bunlar yazmaz... Ora-da sadece "var", "olur", "yapar›z", "buluruz" cevaplar› vard›r. Böyle oldu¤uiçindir ki, 30 y›ld›r Cephe'nin bile¤i bükülememifl, devrim yürüyüflü dur-durulamam›flt›r.

Savafl savaflarak, zorluklar› alt ederek büyüyor. Yarat›lan her olanak, ku-rulan her iliflki, korunan, pekifltirilen her mevzi savafl›n daha da güçlenme-sini, büyümesini sa¤lar. Bunun için zorluklar› aflmas›n› bilmek gerekiyor.Daha bafltan yokluklarla savafl›p onlar› alt edemeyen bir düflünce tarz›cephelilere özgü de¤ildir. Cepheli olmak, sonuç almakt›r. Bu bilinçle hare-ket edenler daima savafl›n önünü açanlar, gelece¤i bugünden yaflayanlar-d›r.

- Son olarak bir noktan›n daha üzerinde dural›m. Oligarflinin ç›plak, aç›ksald›r›lar›n›n d›fl›nda da do¤rudan, dolayl› çeflitli sald›r›lar›n, engellemele-rin muhatab› oldu¤umuz ve olaca¤›m›z ortad›r. 1 May›s’la bunu bir kez da-ha gördük. Oligarflinin MGK kurmayl›¤›nda sald›r›y› t›rmand›rd›¤› süreç,esas›nda solun hemen her çeflidinin de nas›l bir konumda olaca¤›n› net-lefltirecek bir siyasi muhtevaya sahiptir. Biz ideolojik sa¤laml›l›¤›m›zla vebu sa¤laml›l›k temelinde gelifltirece¤imiz ideolojik mücadeleyle bu netlefl-meyi de h›zland›rmak durumunday›z. Solun sald›r›lar›yla, engelleme vekuflatmalar›yla ilk defa karfl›laflm›yoruz kuflkusuz. Fakat MGK sendikac›la-r›n›n kendini iflçi savunucusu, MGK solcular›n›n kendilerine sosyalist,devrimci diye pazarlamaya çal›flt›¤›, ideolojik bir kaosun yarat›lmak isten-di¤i bu ortamda, aç›k ki, her türden sol hak etti¤i yeri bulmal›d›r.

Solda basiretsiz ve faydac›, pragmatik, rekabetçi tutum ve davran›fllaradeta çizgileflmifltir. Reformizm MGK çizgisinde pervas›zlafl›rken, oportü-nizm rekabetçilikte, abart›c›l›kta ›srar edip politikas›zl›¤›n› ve güçsüzlü¤ü-nü bu yollarda örtmeye çal›flmaktad›r. Birbirinden ayr› tüm görünümleri-ne ra¤men reformizmin, oportünizmin çeflitli kesimleri Susurluk eylemle-rinde, Gazi davas›nda görüldü¤ü gibi hala biraraya gelebilmektedirler. Re-formizm giderek CHP gibi düzen güçlerine yanaflmakta, oportünizm isedevrimci harekete karfl› kendini güçlü hissedebilece¤i limanlar aramakta-d›r. Hareketimizi ne kadar güçten düflürebilirler, bizi ne kadar tecrit edebi-lirler, bu hesaplardan hiç vazgeçmiyorlar. Benzer her durumda biz kendi

Halk S›n›f› 235

özgücümüze ve ideolojimize güvenle yolumuza devam ettik. Asl›nda Tür-kiye çap›nda 1 May›s alanlar›nda konumlan›fl›m›z, yer al›fl›m›z bu aç›dançok görkemli bir örnek, çok güçlü bir idare ve kararl›l›kt›r. ‹deolojik müca-deleyi sürdürece¤iz. Onlar›n kendi gerçeklerini ortaya koymaya devamedece¤iz. Ne MGK’c›l›kla, ne ilkesizliklerle, pragmatizmle uzlaflamay›z.Çünkü bu tür uzlaflmalar halk›n önünü kararmaktan baflka bir ifle yaramaz.Evet bu noktada düflmana karfl›, MGK’c›l›¤a, reformizme, düzen içicili¤e,uzlaflmac›l›¤a, halk›n kopuklu¤a, sekterli¤e karfl› uzlaflmazl›¤›m›z sürecek-tir. Bu gücü ideolojik anlamda kendimize güvenden, örgütsel ba¤›ms›zl›-¤›m›zdan al›yoruz.

‹flte arkadafllar, bu noktada ideolojik mücadelemizin sonuç al›c› olabil-mesi de her alanda, her düzeyde insan›m›z›n ideolojik sa¤laml›¤›na ve sü-reci, bu süreçte yer alan güçlerin konumunu do¤ru kavramas›na ba¤l›d›r.Bu reformist, oportünist düflünce ve ak›mlara karfl›, kadro ve taraftarlar›-m›z›, kitle iliflkilerimizi ve tüm halk› do¤ru bir biçimde ayd›nlatabilmemizaç›s›ndan önemlidir. Devrimci teori ve devrimci prati¤in ›srarl› savunucu-lar› olabilmenin en önemli gerekliliklerinden biri budur.

‹deolojik sa¤laml›l›k, ideolojik politik hatt›m›z›n bilinmesiyle, bilince ç›-kar›lmas›yla kazan›l›r. Bu dönemde düflman›n içinde bulundu¤u durumu,neler yapmaya çal›flt›¤›n›, dolay›s›yla bizim neler yapmam›z gerekti¤inigösteren parti politikalar›n› iyice kavramal›y›z. Bunun kavramas› önümü-ze koydu¤umuz her türlü program›n uygulanabilmesi, düflman›n, refor-mizmin, oportünizmin sald›r› ve engellemelerinden etkilenmeden sürdü-rülebilmesi için önemlidir. Oligarflinin, MGK’n›n reformizmi kendine ye-deklemek için yapt›¤› manevralar›n amac› aç›kt›r; halk›n devrimci alterna-tife, iktidara yönelmesinin önünü almak. Böylelikle yedek gücü haline ge-tirece¤i reformist cenah› da CHP’lilefltirerek k›r›nt› dahi say›lmayacak oya-lamac›, demokratik aç›l›mlarla halk› bir süre daha oyabilmek ve ard›ndanda terörünü daha da azg›nlaflt›rarak devrimci savafl›, halk hareketini geri-letmek... Bugün yap›lmak istenen budur. Buna engel olacak tek güç Cep-he’dir.

Cephe’li olarak görevimizi, misyonumuzu belirleyen fley de iflte budur. - Bu noktada isterseniz bir kaç noktay› da somutlayarak bitirelim: Kay›p-

lar gündemdedir. Kay›p yak›nlar›na sald›r› gündemdedir. Faflisbt sald›r›largündemdedir. Yani hem mahallemizde meclis çal›flmas›n› yürütecek, hemde meclisleri, genel olarak mahalle halk›n› ve bizzat örgütlülü¤ümüzü, busald›r›lar›n karfl›s›na dikece¤iz. Sald›r›lar zaten çeflitli biçimleriyle burada,semtimizde de gündemdedir, veya gelecektir. Çok yönlü düflünüp, çokyönlü bir mücadeleye göre kendimizi ayarlamal›y›z. Ne meclisleri, ne fa-flist teröre karfl› ekipleri ihmal edebiliriz, ne mahallemizi, ne de mesela Ga-latasaray’daki mevzi savafl›n› ihmal edebiliriz.

Demek ki yapacaklar›m›z› iki noktada toparlayabiliriz: B‹R; Düflman›nsald›r›lar›n›n yaratt›¤› ve yaratabilece¤i tüm eksiklik ve aksakl›klar› telafietmek, VE ‹K‹ düflman›n sald›r›s›na karfl›, bugün daha ön plana ç›kan ve

236 Halk S›n›f›

daha da yo¤unlaflaca¤› görülen sivil faflist sald›r›lara karfl› halk örgütlü-lükleriyle, Faflist Teröre Karfl› Mücadele ve Savunma Ekipleriyle, her tür-lü di¤er örgütlenme ve kurumlar arac›l›¤›yla karfl›l›k vermek pratik anlam-da görevlerimizin özetidir. Tutuklananlar, gözalt›na al›nanlar m› oldu, he-men onlar›n yerini doldurmal›y›z. Bir örgütlülü¤ümüz da¤›ld›ysa yerine ikitane oluflturmal›y›z. Savafl›n kesintisizli¤i böyle sa¤lan›r. E¤er kitle çal›fl-mas› yapm›yorsak, kitlelerin tepkisini a盤a ç›karacak eylemler örgütleyiponlar› saflar›m›za çekemiyorsak, da¤›lan bir örgütlülü¤ümüz yeniden ör-gütlemeye çal›flm›yorsak, mücadelemiz bunlardan dolay› kesintiye u¤ra-yacak veya gerileyecektir. Tersi durumda ise düflman›n ne yaparsa yaps›nçok köklü zararlar vermesi, mücadelemizi geriletmesi mümkün de¤ildir.

Bunu baflarabiliriz. Bunun için özgücümüze güvenece¤iz. fiimdi mese-la burada özgücümüz nedir? Dar anlamda ele al›rsak özgücümüz Cep-he’nin tüm kadro, militan, taraftar ve her düzeydeki iliflkisidir. Genifl an-lamda ise özgücümüz bir avuç karfl›-devrimci d›fl›ndaki bu semtte yaflayanhalkt›r. E¤er burada somutlamaya çal›flt›¤›m›z görevlerimizi, ne yapma-m›z, nas›l davranmam›z gerekti¤ini kavram›flsak, 1 May›s coflkumuzla 1May›s öncesine göre daha h›zl› bir geliflme temposunu yakalayabiliriz de-mektir. E¤itim çal›flmam›z, meclis çal›flmam›z keza buran›n d›fl›ndaki ekipoluflturma faaliyetleri, faflist teröre karfl› kitlesel ve öbür türlü eylemleri-miz bütün bunlar› gelifltirmemizin, yayg›nlaflt›rmam›z›n önünde engelyoktur.

Evet arkadafllar, toparlamam›z biraz uzun oldu ama gerekliydi, çal›flma-m›z› burada bitiriyor, ve tabii hemen alt›n› çizdi¤imiz ifllere, görevlerimizebafll›yoruz.

Halk S›n›f› 237

Önderlik ve ‹nisiyatif

‹ki üç hafta aradan sonra bu hafta tekrar Se-lim Abilerdeyiz. Hapishaneye tutsak arkadafl-

lar› ziyarete gidenler ne olup bitti¤ini, arkadafllarla neler konufltuklar›n›anlat›yorlar. Önümüzdeki hafta da bu hafta gitmeyenler gidecek. ÖzellikleSinan ve Erkan’› yak›ndan tan›yan mahalledeki iliflkilerimizden de her haf-ta ikifler-üçer kifliyi de ziyarete götürmeye çal›flaca¤›z. Zaten bu yönde ta-lep de var. Sinan ve Erkan’dan boflalan yerleri ise aram›zda yapt›¤›m›z ye-niden görev paylafl›m› ile doldurduk. Ancak bununla da yetinmeyip çal›fl-ma alan›m›z›n s›n›rlar›n› daha da geniflletece¤iz. Böylece düflman›n vur-mak istedi¤i darbeyi bofla ç›kar›p biz ona yeni bir darbe daha vuraca¤›z.Sald›r›lar›n daha da yo¤unlaflaca¤›n› göz önüne alarak buna göre bizdekarfl› önlemlerimizi gelifltiriyoruz.

- Evet arkadafllar, sohbetimize daha sonra devam ederiz, flimdi çal›flma-m›za geçelim. Konuyu biliyorsunuz. ‹ki ayr› bafll›k gibi ama asl›nda birbir-leriyle yak›ndan ilgili. Önce önderlikten bafllayal›m. Biliyorsunuz, öncülükve önderlik konusu, özellikle kitlelerin hareketlendi¤i, tepkilerin yükseldi¤isüreçte üzerinde en fazla konuflulan, irili-ufakl› hemen tüm siyasi yap›la-r›n gerçeklere, kendi konumlar›na ve mücadelenin somutlu¤una bakma-dan hak iddia ettikleri bir konudur. Bu konuda adeta komik denecek kadariflin suland›r›ld›¤›n› çok s›k görüyoruz. Bir bak›yorsun en genifl kitle eyle-minde bile en çok 50-100 kifliyi zor bir araya getiren, kendi bafl›na ba¤›m-s›z neredeyse tek bir kitle eylemi örgütleyemeyen, seneler boyunca ülke-de yaflanan yüzlerce geliflmeden, kitle hareketlerinden birine bile müda-hale edip yön veremeyenler kendilerini iflçi s›n›f›n›n, Türkiye halklar›n›nöncü partisi ilan ediveriyorlar. Hele ki birkaç tane küçük bir direniflte roloynam›flsa görme gitsin. Art›k ayaklar› yere de¤mek bilmiyor. Peki benöncüyüm, önderim demekle öyle olunmayaca¤›na göre bu nas›l olacak?

- Elbette her siyasi hareket halklar›n mücadelesine öncülük, önderlikyapmak için ortaya ç›kar. Daha do¤rusu böyle bir iddias› olmas› gerekir.Böyle bir iddias› yoksa zaten iktidar mücadelesi veremez, öncü ve önderolamaz. Ancak böyle bir iddiaya sahip olmakla, böyle bir iddiayla yola ç›k-makla öncülük yapabilmek, önder olabilmek farkl› fleylerdir. Kimse kendi-ne ben öncüyüm, önderim demekle öyle olmaz. Her fleyden önce önder-lik ve öncülük hiç kimse taraf›ndan bahfledilmez. Önderlik, halk kitleleri-nin mücadelesine pratikte öncülük edilerek, ancak ve ancak mücadeleylehak edilir, kazan›l›r. Ne kadar büyük laflar edilirse edilsin, hangi düzeydeteorik çözümlemeler, saptamalar yap›l›rsa yap›ls›n, prati¤in içinde olma-yan, somutu yaflamayan ve söylediklerini hayat›n içinde, halk›n içindeprati¤e geçiremeyenler ancak kendilerine “öncü”, kendilerine “önder”olabilirler. Pek tabii bu durumda olanlar çok aç›kt›r ki, sorunlarla bo¤uflan,sokaklarda, alanlarda taleplerini dile getiren, düzenin sald›r›lar›na karfl› di-renen, yani mücadele içinde yer alan kitlelerin de hiç, ama hiç umurunda

238 Halk S›n›f›

81

olmayacaklard›r. Özcesi kim kendisine hangi misyonu biçerse biçsin, hangi abart›l› söy-

lemleri kullan›rsa kullans›n, öncülük ve önderlik misyonunun gereklerinikimlerin nas›l ne kadar yerine getirdi¤ini mücadelenin prati¤i ortaya koya-cakt›r. Kitleleri örgütleyen, birlefltiren, taleplerine sahip ç›kan, mücadele-sine yön veren do¤al olarak öncü ve önder konumuna gelir.

- Mesela ben bir örnek vereyim. 1978’de siyasi arenaya ç›kan DevrimciSol faflist sald›r›lar karfl›s›nda halk›n can güvenli¤i talebine sahip ç›karakhalk› bu temelde örgütlemifl, anti-faflist mücadelenin en önünde yer ala-rak faflist iflgallerin k›r›lmas›na, faflist sald›r›lar›n püskürtülmesine, halk›ncan güvenli¤inin sa¤lanmas›na öncülük etmifltir. Selma sen hangi örne¤ivereceksin?

- 12 Eylül’den bu yana hapishanelerdeki mücadele prati¤i bir örnektir.Faflizm tutsaklar› teslim alma politikalar›n›n, sald›r›lar›n›n karfl›s›nda herzaman en önde Devrimci Sol ve Parti-Cephe’lileri bulmufltur. Tüm sald›r›-lar› Devrimci Sol ve DHKP-C’nin ördü¤ü barikatlara çarpm›fl ve baflar›s›z-l›¤a u¤ram›flt›r. Çeflitli yapt›r›mlara karfl›, Tek Tip Elbise uygulamas›nakarfl› direnifllerde, açl›k grevlerinin örgütlenmesinde Devrimci Sol’un be-lirleyicili¤i vard›r. Ölüm Oruçlar› örgütlenerek, barikat savafllar› verilerek,gö¤üs gö¤üse çat›fl›larak, rehin alma eylemleri örgütlenerek düflman›nsald›r›lar› bofla ç›kar›lm›flt›r. Bedeller ödenmifl, pek çok flehitler verilmiflama direniflin hep en önünde olunmufltur.

- S›ra sende Erdal.- Ben de gençli¤in 17 Nisan eylemlerini örnek verebilirim. DEV-GENÇ

sürece yerinde ve zaman›nda müdahale ederek gençli¤in mücadelesiniörgütlemifl, 12 eylül sonras›n›n en kitlesel eylemlerinin öncülü¤ünü yap-m›fl ve üniversitelerde mücadelenin önünü açm›flt›r. Bugün de TÖDEF ö¤-renci gençli¤in en kitlesel ve merkezi tek örgütlülü¤ü durumundad›r.

- Sen ne diyorsun Ayfle?- Ben de o süreçte içinde yer ald›¤›m için 90’lar›n bafl›nda gecekondu

halk›n›n su, gecekondu y›k›mlar› vb. sorunlar›na sahip ç›karak on binleriharekete geçirdi¤imiz ve bunu kitle hareketine dönüfltürdü¤ümüz süreciörnek verebilirim. Bu, 12 Eylül sonras›nda ilk kez bu kadar genifl halk y›-¤›nlar›yla bulufltu¤umuz bir süreçti.

-Evet daha onlarca örnek verebiliriz. Ben hemen akl›ma gelen bir kaç›n›söyleyeyim. Mesela, memurlar›n sendikal mücadelesini bafllatan, bununpratikte öncülü¤ünü yaparak memurlar›n mücadelesini soka¤a tafl›ran, enradikal eylemlerini örgütleyen biz olmufluz. Devrimci Memur Hareketi’ninöncülü¤ünde Hemflireler Derne¤i, Bem-Der, Bem-Sen, Sa¤l›k-Sen, Kam-Sen’le bafllat›lan süreç yüz binlerce memurun sendikalarda örgütlenmesi-nin önünü açm›flt›r.

Mesela, yine 91’de Körfez’deki emperyalist savafl› oportünizm seyre-derken emperyalist savafla karfl› kurdu¤umuz komitelerimizle, aylarca sür-dü¤ümüz kampanya, dar-kitlesel, yasal-yasad›fl›, silahl›-silahs›z eylemleri-

Halk S›n›f› 239

mizle, mücadelenin her biçimi ve çeflidini kullanarak halk›n emperyalistsavafla karfl› tepkisinin örgütleyicisi olduk.

Mesela yak›n bir süreçten, Susurluk sürecini de örnek verebiliriz. Susur-luk kazas›n›n hemen ard›ndan bunun kitlelerde a盤a ç›karabilece¤i tepki-yi önceden görebilmeyle, sürece müdahale yöntemleriyle, kitlelerin tepki-sinin a盤a ç›kar›l›p onbinlerin soka¤a tafl›nmas›yla Susurluk süreci öncü-lü¤ün ve önderli¤in ne demek oldu¤unu yaln›zca devrimcilerin nezdindede¤il, halk kitlelerinin nezdinde de a盤a ç›karm›flt›r. Görmek isteyenleriçin her fley oldukça net ve aç›kt›r. Bu kadar örnek yeter san›yorum. Pekiflimdi flöyle bir soray›m: önderlik nedir? Evet Ömer, seni dinliyoruz.

- Önderlik halk›n mücadelesini örgütleyebilmektir. Kitleleri düzenin hertürlü sald›r›s›na karfl› bir güç olarak dikebilmek ancak ve ancak örgütle-mekle mümkündür. Hangi faaliyet yap›l›rsa yap›ls›n, e¤er bu, kitleleri dev-rim saflar›na kazanmaya, onlar›n örgütlenmesine hizmet etmiyorsa, gelipgeçici etkileri d›fl›nda herhangi bir sonuç vermeyecektir. Kitleleri örgütle-meden, bunun için çaba harcamadan, yap›lacak tüm etkinliklerin reklam-c›l›ktan, lafazanl›k yapmaktan öteye bir anlam› olmayacakt›r. Kitlelerle so-mut ba¤lar kurmadan, onlar›n eylemlilikleri üzerinde abart›l› söylemlerlehak iddia etmek kendini kand›rmaktan baflka ifle yaramaz.

Kitleleri örgütlemek büyük bir çabay›, özveriyi, sabr› ve ›srar› gerektirir.Örgütlemeyi hedefledi¤imiz insanlar›n, halk›n her an yan›bafl›nda olmay›,her türlü sorunuyla ilgilenmeyi, onu tüm yanlar›yla tan›may› gerektirir.Ama bunun için de öncelikle halk› sevmek gerekir.

- Evet, baflka. Selma.- Önderlik, birlefltirici ve toparlay›c› olmakt›r. ‹çinde bulundu¤umuz sü-

reçte halk›n çeflitli kesimlerinin ve bunlar›n ayr› ayr› tepkilerinin, talepleri-nin birlefltirilmesinin ve iktidara yöneltilmesinin önemini biliyoruz. Daha-s› halk›n da en önemli taleplerinden biridir birlik olmak. Ama bugün her-kesin gözü önünde yaflanan bir de gerçek var. Kendilerine öncülük, önder-lik misyonu biçenler halk örgütlülüklerinden, meclislerden ›srarla kaç›yor-lar. Devrimin, halk›n ç›karlar› yerine kendi gündelik ç›karlar›n› düflünen,faydac›, reklamc›, anl›k kazan›mlar peflinde olanlar›n mücadeleden vehalktan uzaklaflmalar› kaç›n›lmazd›r. Ancak tüm halk güçlerini birlefltire-cek politikalar üretenler, bu politikalar›n› hayata geçirmede ›srarc› olabi-lenler, birlefltirici olabilenler öncü ve önder olabilirler.

Önderlik sonuç alma kararl›l›¤›na sahip olmay› gerektirir. Devrimci po-litika somutun üzerinde yükselir, hedefi de somuttur. Bu do¤rultuda üret-ti¤i politikalarda gerçekçidir. Yap›lmas› mümkün olmayan› önermek nekadar gerçek d›fl›ysa, abart›c›l›ksa, yap›labilecek olan›n çok gerisinde kal-mak da o oranda devrimde samimiyetsizliktir. Ne yaz›k ki, önerilenleri, sa-vunulan politikalar› yerine getirme sonuç alma konusunda genel olaraksolun olumlu bir gelenek oluflturabildi¤inden söz etmek mümkün de¤il-dir.

Oysa üretti¤i politikalarda ›srarc› olmayan, sonuç alma kararl›¤›na sa-

240 Halk S›n›f›

hip olmayan hiçbir hareket ne kendini gelifltirebilir, ne de kitlelere önder-lik edebilir. Gerçekçi politikalar üretenler, ürettiklerinin do¤rulu¤una ina-nanlar politikalar›na ›srarla sahip ç›kar, sonuç al›rlar. Elbette sonuç alma-da ›srarc› olmak ço¤u zaman daha fazla bedel ödemeyi gerektirir. Özellik-le düzene karfl› gelifltirilen her politika faflizmin karfl› politikalar›yla, esasolarak da zoru, faflist terörü ile karfl›laflacak, ezilmeye, yok edilmeye çal›-fl›lacakt›r. ‹flte bu noktada faflizmi geriletmek, politikalar›n› gerçeklefltirme-de ›srar etmek ve sonuç almak ancak bedel ödemeyi göze almakla müm-kündür. Politikas›nda tereddütlü olan, bedel ödemeyi göze alamayanlarsürecin gerisinde kalmaya mahkumdur.

- Önderlik ve öncülük politikada do¤ruluk, taktikte ustal›kt›r. Do¤ru po-litika ancak do¤ru bir ideoloji ve do¤ru bir çözümleme ile mümkündür.‹deolojik g›das›n› ülkesi ve halklar›n›n somut gerçekli¤inden de¤il, farkl›k›blelerde arayanlar k›blesini kaybedince yalpalamaya, bocalamaya baflla-yacaklard›r. fiablonlara s›¤mayan somut gerçe¤i bütünüyle kavrayamaz-lar. Dolay›s›yla süreci, sürecin dinamiklerini yakalayamaz ve buna uygunpolitikalar› üretemez, uygulayamazlar. Düflman›n çok yönlü sald›r›lar› kar-fl›s›nda etkisiz, tutars›z ve hatta tav›rs›z kal›rlar. Son birkaç y›ll›k mücade-le prati¤inde bunun onlarca örne¤i yaflanm›flt›r. Oysa önderlik, öncülüksürece müdahale etmektir. Kitleleri yönlendirebilmektir. Her tür geliflme-ye an›nda tav›r gelifltirebilen, yaln›zca birebir örgütlü iliflkilerini de¤il, bu-nun d›fl›nda halk› harekete geçirebilmektir önderlik.

Politika güçle yap›l›r. Önderlik politik güç olmakt›r. Düflman›n politikave taktiklerine karfl› alternatif politika ve taktikler üretebilen, bunlar› yafla-ma geçirecek gücü olanlar önder olabilirler. Halk kitleleri do¤rulu¤u ya-flamda s›nanmayan, pratikte yaflama geçmeyen, yan›bafl›nda güç olarakgörmedi¤i hiçbir politikan›n, hiçbir teorinin savunucusu ve uygulay›c›s›olmaz. Keza, düflman›n nezdinde de hiçbir cayd›r›c›l›¤› olmaz. Oysa önderolmak her fleyden önce gündemi belirleyebilen, en az›ndan gündeminodak noktalar›ndan birini oluflturabilen bir güç olmay› gerektirir. Ancakböyle bir güç düflman›n ideolojik yönlendirmesinden etkilenmeden, ken-di politika ve kararlar›yla süreci devrimci tarzda dönüfltürebilir.

- Önderlik, politik ileri görüfllülükle süreci görebilmek, do¤ru eylem tar-z›n› ve mücadele yöntemlerini belirleyebilmek ve uygulamakla kazan›la-bilir. Bu da mücadelede istikrarl› olman›n, süreklili¤in ve iradili¤in sonucuolarak ortaya ç›kar. Önderlikten söz ediyorsak, öngöremeden, tahlil ede-meden, dolay›s›yla politika üretip prati¤i örgütleyecek gücü yaratmadanyaln›zca “biz de var›z” demekle önderlik yap›lamaz. “Biz de var›z” tavr›,önderlik de¤il kat›l›mc›l›kt›r. Mütevaz›l›k, gerçekçilik hiç kimseye bir fleykaybettirmez, aksine çok fley kazand›r›r. Politik tav›r gelifltirirken ne kaza-naca¤›na de¤il, ne kaybedece¤ine yo¤unlaflan kafa yap›s› istikrars›z, ka-rars›z, günübirlik hesaplarla hareket edendir. Oysa önderlik istikrar›yla,kararl›l›¤›yla güven veren, sa¤a-sola savrulmayand›r.

Önderlik, devrimci de¤er ve gelenekleri yaflatabilmek, onlar› gelifltire-

Halk S›n›f› 241

bilmektir. Pragmatizmi, faydac›l›¤›, kendine güvensizli¤i, karars›zl›¤› ve k›-s›rl›¤› yaflayanlar sonuçta ilkeler ve de¤erler noktas›nda da ayn› sorunlar›tafl›yanlard›r. Devrimci de¤er ve gelenekleri halkla bütünlefltirmek, halk›savaflt›rabilmenin ve nihai zaferin garantisidir. Devrimci de¤er ve gele-nekleri bu önemde ele alamayanlar öncülük ve önderlik iddias›n› da tafl›-yamazlar.

‹ktidar bilincine, zafer tutkusuna sahip olabilenler devrimci mücadeleyibüyüten, yeni de¤erler yaratan cüret ve cesareti gösterebilirler. Öncülükve önderlik iddias› tüm bu özellikleri üzerinde tafl›yabilenlerde somutlukkazanabilir. Ülkemiz devrim tarihinde üretti¤i politika ve taktiklerle yarat-t›¤› geleneklerle, ideolojik sa¤laml›l›k ve kendi güvenle öncü ve önder ol-man›n gereklerini yerine getiren güçtür Parti-Cephe.

- Önderlik halka devrimin yolunu göstermek, halkla birlikte savaflmak-t›r.

Kim 12 Eylül faflist cuntas›na karfl› yok olma pahas›na savaflt›ysa, canbedeli, kan bedeli tek tiplefltirme, kimliksizlefltirme sald›r›lar›na karfl› uz-laflmaz bir derinifli yaratt›ysa öncü ve önder odur.

Kim faflizmin karanl›¤›n› parçalayarak halk örgütlülüklerini yaratt›ysa,savafl› yükselterek düflman› gerilettiyse öncü ve önder odur.

Kim yükselen halk muhalefetine devrimci yön verdiyse, toparlamaya,birlefltirici olmaya çal›flt›ysa, halka kendi iktidar›n› kurma hedefini göster-diyse öncü ve önder odur.

Kim Ölüm Oruçlar›n› planlad›ysa, programlad›ysa ve ad›m ad›m ger-çekleflmesinde inisiyatif koyarak zafere ulaflmas›n› sa¤lad›ysa öncü ve ön-der odur.

Kim halk› kendi örgütlülüklerine kavuflturup iktidar hedefiyle binleri yü-rütüyorsa öncü ve önder odur. Öncü ve önder, oligarflinin korkulu rüyas›,halk›n umudu olan güçtür. Bu güç Parti-Cephe’dir.

- Evet arkadafllar, önderlik nedir sorusuna daha onlarca cevap vererekdevam edebiliriz. Ancak belli bafll›lar›na de¤indi¤imiz için bu kadar yeter.fiimdi gelelim bizim aç›m›zdan meselenin özüne. Bugün Türkiye halklar›-n›n kurtulufl mücadelesine öncülük ve önderlik etmeye çal›flan bir halk ha-reketiyiz. Düflman›n senelerce sürdürdü¤ü imha politikalar›na ra¤men,tüm bu politikalar› gö¤üsleyebilen, düflman kuflatmas› alt›nda yenilgiler-den zaferler ç›karabilen güçlü bir önderli¤e sahibiz. Bulundu¤umu noktayeterli mi? Elbette hay›r. Daha çok eksi¤imiz var, daha yolun bafl›nda sa-y›l›r›z. ‹flte burada bize büyük görevler düflüyor. Çünkü, Partimizin öncü veönderlik rolünü büyütecek olan bizleriz. Milyonlar› örgütleyip, hareketegeçirecek olan bizleriz. Yani tek tek yöneticiler, kadrolar, savaflç›lard›r. Bizbulundu¤umuz alanda, birimde önderlik misyonunu yerine getirebildi¤i-miz ölçüde, partinin önderlik misyonu büyüyüp güçlenecektir. O zamanbiz de kendimizi önderlik misyonuyla donatmam›z, bulundu¤umuz alan›n,birimin önderleri olmal›y›z. Bak›n bu konuda Kongre kararlar›nda ne deni-yor. Bir kaç önemli noktay› aktaral›m. fiu iflaretledi¤imiz yerleri okur mu-

242 Halk S›n›f›

sun Ayfle?- (...) Her bölge ve alan›n, en küçük bir birimin, askeri birli¤in yönetici-

si, partinin devrim stratejisinin, program›n›n bir parças›, onu tamamlayanvazgeçilmez bir unsurudur. Parti ve örgüt nedir: parti ve örgüt stratejininhayata geçmesi için, devrim için bir araçt›r. Bu arac›n motoru kadrolard›r.Kadrolar veya bölge, alan, birim yöneticileri, kendilerini bu arac›n motorugibi görmez, onun fonksiyonunu yüklenmezse, araç ifllemez hale gelir.

(...) Kuflkusuz hepimiz biliyoruz. Stratejik hedefimiz anti-emperyalist,anti-oligarflik devrimdir, yani devrimci halk iktidar›d›r. Bütün çabam›z, bü-tün faaliyetlerimiz, çal›flma tarz›m›z›n esaslar›, bütün alan ve bölgelerin,birimlerin, tek tek kadrolar›n, özel görev ünitelerinin programlar› bu stra-tejik hedefe kilitlenmek zorundad›r. Bu stratejik hedefe varmak için, stra-tejik güçlerimiz, temel mücadele biçimimiz, hangi s›n›f ve tabakalar› önce-likle örgütleyece¤imiz belirlenmifltir. Sorun, bunlar› nas›l örgütleyebilece-¤imiz, bu örgütlenmede ve savaflta hangi araçlar›, nas›l kullanaca¤›m›z,yöneticinin ve kadronun oynamas› gereken rol, halk kitlelerinin ve düflma-n›n içinde bulundu¤u durum ve bunun için gelifltirece¤imiz programlar,politikalar ve taktiklerin neler oldu¤unun gerçekçi bir flekilde belirlenmesive hayata geçirilmesidir.

(...) Çal›flma yapaca¤›m›z alan, siyasal perspektiflerimiz do¤rultusundado¤ru analiz edilmeden olumlu sonuçlar alarak hayata geçebilen prog-ramlar ve taktikler oluflturmak mümkün olmaz. Çal›flt›¤›m›z alanda, han-gi kesimleri, hangi s›n›f ve tabakalar› örgütleyece¤iz? Bu s›n›f ve tabakala-r›n tarihsel, siyasal, kültürel özellikleri nelerdir? Bunlar içerisinde olumluve olumsuz etkiler göstererek, savafl›m›z› engelleyici ve gelifltirici unsur-lar neler olacakt›r? Nereden ve nas›l bafllamal›y›z? Dost ve düflman güçlerkimlerdir? Dost güçleri saflar›m›za kazanmay›, baz› düflman görünen te-reddütlü güçleri tarafs›z hale getirmeyi, tarafs›zlar› kazanmay› ve düflmancephesini daraltmay› nas›l bir programla baflaraca¤›m›z› önümüze koy-mak zorunday›z. Dahas›, bölge ve alan nezdinde örgütlemeyi hedefledi¤i-miz halk kategorisinin çok daha ayr›nt›l› tahlilini yaparak, örgütlenmede,propagandada, taktiklerde, alan ve bölge özellikleri çerçevesinde yarat›c›bir çal›flma tarz›n› hayata geçirerek ifle bafllamak zorunday›z. Alan ve böl-gelerdeki halk kitlelerinin, düflman›n durumunu göz önüne almayan, bu-na uygun mücadele biçimlerini ortaya ç›karmayan bir çal›flma tarz›n›n, is-tenen sonucu almas› olanaks›zd›r.

(...) Stratejik hedefe varan çizgide, her yönetici ve komutan ülke düze-yinde tüm halk› örgütlemeyi ve savaflt›rmay› hedeflemifl ve silahl› savafl›temel alm›fl bir partinin her komitesi kendisi parti, her kadrosu ve sorum-lusu partinin genel önderi gibi düflünerek, sorumluluk alan›n› tahlil edip,savafla komuta edece¤i alan› ayr›nt›lar›yla tan›mak ve taktikleri belirle-mek zorundad›r. Savafl birçok cephede birden sürer. Bu cephelerden biri-nin zay›flamas›, görevini yapmamas› durumunda savafl›n bütününün fluveya bu biçiminde zaafa u¤ramas› kaç›n›lmazd›r. Bunun için hangi savafl

Halk S›n›f› 243

cephesinde olursa olsun, her parti komitesi ve kadrosu, kendi cephesin-deki savafl› kazanmay› hedeflemelidir.

(...) Kurmayca çal›flan, stratejik hedeften sapmayan ve yirmi dört saati-ni bu hedefte yo¤unlaflt›ran bir yönetici için, olmazlar ve yoklar yoktur.Gerekçeler, tebessümle karfl›lanmas› gereken, sorunlardan kaç›fl›n, çare-sizli¤in bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Tersi bürokratizmdir, hantal-l›kt›r. Devrime gerekli eme¤i vermemektir.

(...) Bir önder, bir yönetici, potansiyelin, hem de büyük bir potansiyelinoldu¤u bir yerde, bu potansiyel içerisinden örgütlenme için ihtiyac› olanher fleyi ç›karabilmelidir. E¤er ç›karam›yorsa, uygulanan yöntemlerde vehayata geçirilen çal›flma tarz›nda bir yanl›fll›k, bir bozukluk, aranmal›d›r.Yönetici, ‘potansiyel var’ denilen yerde, ifle nereden ve nas›l bafllayaca¤›-n› bilmek zorundad›r. Bir yöneticinin öncelikli görevi kadro yetifltirmektir.Kadro yetifltirmeyen, yetiflmesi için emek vermeyen bir yönetici, devrim-ci bir yönetici, bir önder de¤il, olsa olsa bir bürokratt›r. Bürokrat nedir?bürokrat, üstten ald›¤› emri yerine getiren, her türlü personel, araç ve ge-reç ihtiyac› yukar›dan afla¤›ya kar›fllanan bir iliflki a¤›nda, ayn› zamandaemir verendir. Araç gereçlerin tükendi¤i, personelin olmad›¤› koflullardaise yan gelip oturabilendir. Onun yarat›c› olmas›, eksiklerinin yerlerini dol-durup üretmesi için herhangi bir neden yoktur. Do¤al ki, bu tür bir çal›fl-ma tarz›n›n oluflturdu¤u bir yaflam biçimi ve düflünce sistemi kendine uy-gun olacakt›r. Hantal, emir alan, emir veren, konum ve yetkilerini dayata-rak insanlar› ezen, yukar›ya karfl› hofl görünen, alta karfl› sekter olan biri-sidir. Yükselme, daha çok yetki sahibi olma onun temel amac›d›r.

Çal›flt›¤› alanda kadro yoksa, kadro e¤itmek için bizzat seferber olanlarise, en küçük bir olana¤›, en küçük bir iliflkiyi de¤erlendirerek, gecesinigündüzüne katarak ‘mutlaka partiyi ve cepheyi burada örgütleyece¤im,hareketin istediklerini bulaca¤›m’ anlay›fl›yla gerekti¤inde her türlü riskigöze alarak, olmaz gibi görünen fleyleri ortadan kald›r›r, hatta yoktan vareder. ‘Yok, olmaz’ türü gerekçeleri getirmeyi, kendini afla¤›lama olarak ka-bul eder. Haz›rlopçulu¤a asla tenezzül etmez. Kolay kazan›lan her fleyinkolayca kaybedilebilece¤ini bilir. Bir devrimci yönetici asla s›radan bir bü-rokrat gibi emir alan ve emir veren olamaz. Devrimci iliflkilerde, her fley-den önce yarat›c›l›k ve inisiyatif esast›r. Yarat›c›l›¤›n› ve inisiyatifini gelifl-tirmeyenler, devrimci iliflkileri emir al›p verme olarak kavrayanlar, emir-leri de uygulamazlar.

(...) Gerçek bir önder, b›rak›n yo¤un devrimci potansiyelin olmas›n›,hiçbir iliflkinin, hiçbir olana¤›n olmad›¤› koflullarda dahi yaflaman›n ve kit-lelere uzanman›n yolunu bulan insand›r. Nas›l sorusunun reçetesi yoktur.Bunun cevab›, devrimci inanç, yarat›c›l›k, disiplinli olmak ve engin bir halksevgisindedir.

Yöneticili¤i, yarat›c›l›k, özveri, daha çok çal›flma, sorumluluk alma, entehlikeli durumlar› göze alma olarak kavramam›fl olanlar, hep d›flar›dangelecek, temin edilecek olanaklara güvenerek yöneticilik yapmay› düfller-

244 Halk S›n›f›

ler. Bu tür bir yöneticilikte yarat›c›l›k ve özveri yoktur. Ald›¤› emri yerinegetirmeyi düflünür ama emri bizzat yerine getirenin kendisi olmas›n› hiçdüflünmez. Bütün program›n› ve plan›n›, emri baflkalar›n›n yerine getir-mesi üzerine düzenler. (Dursun Karatafl, Kongre Belgeleri I, sayfa 254-259)

- Evet arkadafllar, biraz uzun bir al›nt› oldu gerçi ama her kelimesindenkendimize ç›karaca¤›m›z bir pay olmal›. Çünkü biz de burada Parti-Cep-he’yi örgütlemeye soyunmufluz. Yani motor biziz. Bizden baflka kimse ola-mad›¤›na göre yönetici, kadro, savaflç›, komite biziz. O zaman üstlendi¤i-mi misyonun hakk›n› vermemiz, her birimiz önderlik vas›flar›na sahip ol-may› önümüze hedef olarak koymam›z ve bunun gereklerini yerine getir-memiz gerekir.

fiimdi isterseniz inisiyatif konusuna geçelim. Demin de zaten kongre ka-ralar›ndan ald›¤›m›z al›nt›n›n içinde de geçti. “Devrimci iliflkilerde, herfleyden önce yarat›c›l›k ve inisiyatif esast›r” diyordu. Bir yandan düflma-n›n sald›r›lar›n›n alabildi¤ine artt›¤›, gözalt›lar›n, tutsakl›klar›n, kay›plar›nço¤ald›¤›, öte yandan bask› ve zulüm alt›ndaki halk›n öfke ve tepkilerininhad safhaya vard›¤› içinde yaflad›¤›m›z bugünkü süreçte inisiyatif sorunuçok daha önemli hale geliyor. Hem sald›r›lar› püskürtmek, do¤an boflluk-lar› h›zla doldurmak, hm de düflman›n sald›r›lar› alt›nda mücadeleyi ör-gütlemek ve savafl› daha da büyütmek göreviyle karfl› karfl›yay›z. Bunu ba-flarmak da inisiyatifli olmadan, bu yan›m›z› güçlendirmeden mümkün ol-maz. Evet Ömer bira da sn devam et istersen.

- ‹nisiyatif, partinin politikalar›n› kavray›p yerinde, zaman›nda ve iflleyi-fle uygun olarak geliflmelere müdahale etmektir. Bunun için amaç ve he-defin net olmas› gerekir. Hedefimiz nedir? Kitlelerin tepkilerini hareketegeçirmek, kitle hareketlerini politiklefltirmek, radikallefltirmek, buna sü-reklilik kazand›rmak ve toplumun tüm kesimlerini örgütlemek. Tüm bun-lar neye hizmet edecektir? ‹ktidar› almaya. Asl›nda her fleyin dü¤ümlendi-¤i nokta da buras›d›r. Yani iktidar› alma iddias› ve ›srar›. ‹ktidara yürüyenbir partinin iktidara yürüyen insanlar›, kadrolar› olabilmek. Bu neyi, niçinve nas›l yapmak gerekti¤ini bilmek ve örgütlemede emekçi, sab›rl› olmak-ta somutlanmaktad›r.

Elbette inisiyatifli olmak, do¤ru, yerinde ve zaman›nda kararlar veripuygulayabilmek için partinin politikalar›n›, yaflan›lan süreci, sürecin ihti-yaçlar›n› bilmek, halk› tan›mak, ülke gerçeklerin kavramak gerekir. Hedefi-nin ne oldu¤unu bilen, bu konuda kafas› net olan insan partinin, halk›n›nç›karlar›n›n nerede oldu¤unu ve nas›l davranmas›, nas›l kararlar almas›gerekti¤ini de bilecektir. ‹lke ve de¤erlerimize, bugüne kadar yarat›lan ge-leneklerimize ters düflmeyecek tarzda davranacakt›r. Kafam›z netse, parti-nin perspektifini, politikalar›n› kavram›flsak yapaca¤›m› müdahaleler do¤-ru olacakt›r. Bu noktada asla kendimize güvensizlik, tereddüt yaflamama-l›y›z. Tarihimiz bize kendine güvenli, sa¤lam ad›mlarla ilerleme cesaretiafl›lamaktad›r. Bunu hiçbir zaman unutmamal›y›z.

Yaln›z burada yanl›fl bir kavrama olmas›n, inisiyatif sorunu tek bafl›na

Halk S›n›f› 245

ola¤anüstü durumlar, eylem anlar› veya ani geliflen olaylar karfl›s›nda ta-v›r almak olarak anlafl›lmamal›d›r. Elbette böyle durumlarda inisiyatifinçok daha büyük önemi ortaya ç›kar ama sadece bununla s›n›rl› düflünme-mek gerekir. ‹nisiyatif yaflam›n, mücadelenin bütününe yönelik bir sorun-dur. Tüm süreci kapsar. Yani yeni yeni kararlar al›p uygulamak, bulundu-¤umuz birimdeki, alandaki çal›flmay› partinin hedeflerine uygun olarak ör-gütlemek, özcesi kurmayca çal›flmak. Bulundu¤umuz alandaki, birimdekifaaliyetin bütününde bizim irademiz olmal›. Hiçbir fleyi kendili¤indencili-¤e b›rakmamal›y›z.

- Elbette inisiyatifli bir kiflili¤in birden flekillenece¤ini beklemiyoruz. An-cak flu da bir gerçek ki, kolektif çal›flma bunu kazanman›n en büyük arac›-d›r. Çünkü kolektif çal›flma üretimi, yarat›c›l›¤› gelifltirecek, birbirini ta-mamlamay› sa¤layacakt›r. Bunlar ayn› zamanda kendine güvenin gelifl-mesini sa¤layan faktörlerdir. Kolektif iflleyiflin, üretkenlik ve yarat›c›l›¤›noldu¤u yerde inisiyatifsizlikten söz edemeyiz.

Demek ki inisiyatifli olmak için üretici ve yarat›c› bir kafaya sahip olma-m›z gerekir. Çünkü somut koflullar, hayat›n gerçekleri mekanik flekildesöylenenleri yapan, ona kendinden bir fley katmayan insan tipini redde-der. Kendimizden bir fley üretmeden, katmadan hareket etti¤imizde s›k›n-t›lar›n, sorun ve t›kan›klar›n yaflanmas› kaç›n›lmazd›r. Bu da uygun f›rsat-lar›n kaç›r›lmas›na, de¤erlendirilemeyen olanaklar›n heba olup gitmesineneden olacakt›r. Bunun da düflman›n ifline yarayaca¤› unu güçlendirece¤iaç›kt›r.

fiu bir gerçek ki, sorumluluk hem de tafl›yabilece¤imiz en üst boyuttasorumluluk üstlenmeliyiz. Çünkü devrimcilik sorumluluk üstlenme cesa-retidir ayn› zamanda. Sorumluluk alma cesaretini gösterme üretken ve ya-rat›c› bir kiflili¤i de gelifltirecektir. Cesaret iddiad›r, kararl›l›kt›r. Cesaretliinsan hata yapmaktan korkmaz. Önemli olan hatalardan ders ç›karabilme-yi bilmektir. Yap›lan hatay› telafi etmek için çaba sarf etmek, kendini ge-lifltirebilmektir. Hata yapmaktan korkan insan ifl yapmaktan da kaç›yordur.

Bilgi, deney, tecrübe vb. eksikliklerden kaynaklanan hatalar, yanl›fl mü-dahaleler de yaflanabilir. Ancak bu da bizi kendimize olan güveni sarsma-mal›, inisiyatifsiz davranmaya sürüklememelidir. Elbette göz göre görehata yapmak, yap›lan hatalardan dersler ç›karmamak bizim için olmama-s› gereken fleylerdir. Koydu¤umuz inisiyatifte, bir müdahalede yanl›fladüflmüflsek do¤ru olan cesaretimizin k›r›lmas› de¤il, nerede, nas›l yanl›flyapt›m, neyi eksik b›rakt›m, süreci kavrad›m m›, nas›l ad›m att›m vb. so-rular› sorarak kendimizi sorgulamak, yanl›fllar›m›z› ortaya ç›karmak, do¤-ruyu aray›p bulmak olmal›d›r. Buradan yanl›fllar›, hatalar› giderecek ve bi-zi gelifltirecek somut sonuçlara varmak gerekir ki ayn› fleyler bir daha tek-rarlanmas›n.

Bir devrimcinin "Ben flu ifli yaparken yanl›fl inisiyatif kulland›m, art›k so-rumluluk üstlenmek istemiyorum" demeye, tereddüt ve karars›zl›¤a düfl-meye hakk› yoktur. Tereddüt karars›zl›kt›r, inisiyatifsizliktir.

246 Halk S›n›f›

Devrimci kendini s›n›rlamayan insand›r. Yaflad›¤›m›z süreç öyle h›zl›gelifliyor ki, sürece yetiflmek, müdahale edebilmek ve inisiyatifimizi gelifl-tirmek için bunu hepimizin en k›sa zamanda baflarmas› gerekiyor. Hayatbofllu¤u, at›ll›¤› affetmiyor. Biz bofl b›rakt›¤›m›zda oray› bir biçimiyle dü-zen içi güçler, düflman dolduruyor.

Büyük ve h›zl› ad›mlara ihtiyac›m›z var. Büyük ifller baflarmak zorunda-y›z. Devrimin geliflmesi, düzeni daha fazla tehdit ederek ona iradesini ka-bul ettirir hale gelmeye bafllamas› için omuzlar›m›za daha fazla yük alma-m›z› gerekli k›ld›¤› aç›kt›r. Bu da daha inisiyatifli olmak anlam›na gelir. Yüzbinleri yürütmek, aya¤a kald›rmak bize hayal ve uzak gelmemelidir. Bu-nu baflarabilecek güce sahibiz. Ayaklanmalar›n yöneticisi olmak, bunahaz›rlanmak zorunday›z.

‹flte Ali Haydar yoldafl›m›z somut örnektir önümüzde. O ne 12 temmuzkatliam› sonras›nda ekip otosunu molotoflarken, ne polisin silah›n› kamu-laflt›r›rken, ne de Gazi katliam›n›n ard›ndan kitleleri "hedef karakol" deyipdüflman›n üzerine yönlendirirken, "Sald›ran Devlet, Direnen Gazi Halk›-d›r/DHKP-C" pankart›n› yazarken, barikatlar kurup çat›fl›rken özel bir tali-mat beklememifltir. Kulland›¤› inisiyatifi, yerinde ve zaman›nda müdaha-lesiyle büyük bir kitle hareketinin geliflmesine ön-ayak olmufltur. Onbinle-rin sorumlulu¤unu omuzlam›flt›r. ‹flte önderlik budur.

Örgüt gibi düflünen, örgütüyle bütünleflen, kafas›nda örgütün politika-lar› net olan, sorunlara kafa yoran bir Parti-Cephe'linin tavr› bulundu¤uyerdeki sorunlar, geliflmeler karfl›s›ndaki tavr› müdahale olacakt›r. ‹nisi-yatifini kullanmak olacakt›r. Örgütün iradesiyle bütünleflen bunu yaflam›-na da hakim k›laca¤› için tökezlemez. Tereddüt göstermez. Örgüt disiplini-ne sahip olan, plan ve programl› çal›flan inisiyatif kullanmada da zorlan-maz. Ani geliflmeler karfl›s›nda flafl›r›p kalmaz. So¤ukkanl›l›¤›n› koruyarak,partinin ve halk›n ç›karlar›n› düflünerek h›zl› kararlar al›p uygular.

‹nisiyatif kullanmak her iflte, her müdahalede kendi bafl›m›za buyrukdavranmak de¤ildir. Örgütsel ba¤ korundu¤u, iliflki oldu¤u sürece bu ör-gütle paylafl›larak kullan›l›r. Partinin politikalar›n›, talimatlar›n› en iyi bi-çimde hayata geçirmek için çaba harcamak da inisiyatif kullanmakt›r. Par-tinin inisiyatifini hayata geçirmektir.

Evet arkadafllar, bugün de çal›flmam›z› burada noktalayal›m. Sohbeti-mize devam ederken ayr›ca sorular›n›z varsa onlar› da tart›fl›r›z.

Halk S›n›f› 247

Devrimcilik Tarz›m›z, Görev Anlay›fl›m›z

- Arkadafllar geçen haftalarda da üzerinde epeyce konufltuk. Oligarfli birçok yönden sald›r›yor. Parti-Cephemiz ise bir çok alanda mücadeleyi ge-lifltirmeyi, boyutland›rmay› hedefliyor. Gözalt›lar, tutsakl›klar... Aran›r du-ruma düflmeler... Velhas›l, tüm bu nedenlerden dolay›, hepimizin üzerinedüflen görevler, yani yükümüz fazlalafl›yor. Yani peflpefle geliflen düflmansald›r›lar›, varolan potansiyelin örgütlenmesi ve savafl›n ihtiyaçlar›n›n kar-fl›lanmas› sürekli olarak daha fazla örgütlü insana, daha fazla kadroya ih-tiyac› ve varolanlardan da daha fazla ifl beklenmesini beraberinde getiri-yor. Böyle bir durumda karfl›m›za ç›kan tav›rlar nelerdir? Birincisi, bendenbu kadar deyip, her fleyi aynen sürdürmektir. ‹kincisi, coflkuyla bunlar› üst-lenmektir. Üçüncüsü, yükü kald›ramay›p, dünden de daha geri gitmektir.

fiimdi biz bu ortamda, her fleyi oldu¤u gibi, düne kadar yapt›¤›m›z gibisürdürürsek, ne olur? Ne olaca¤› belli. Yerimizde sayar›z. Üstelik bugünküdüzeyi de koruyamay›z, bir süre sonra mücadelenin, örgütlenmenin ihti-yaçlar›na cevap veremeyece¤imiz için gerilemeye bafllar›z. O halde;

Bir; fiu veya bu gerekçeyle yap›lamayan, yar›m kalan ifllerden kurtulma-l›y›z. Ald›¤›m›z her ifli baflarmal›y›z.

‹ki; Yeni görevler üstlenmeliyiz. Bunu bafll›k olarak yazal›m tahtam›za.

“Daha çok görev üstlenmeliyiz.”- Peki buna haz›r m›y›z? Ne dersin Ömer?- Valla ben haz›r oldu¤umuzu düflünüyorum. Burada bulunan tüm arka-

dafllar için de geçerli bu. Ama çeflitli görevler gündeme geldi¤inde arka-dafllardan farkl› cevaplar geldi¤ini de biliyoruz tabii. O halde önce sorunabak›fl aç›m›z› düzeltmemiz gerekir. Ben bu nedenle biraz bu konu üzerin-de durmak istiyorum.

"Ben bilmiyorum", "nas›l yapaca¤›m?", "baflarabilir miyim?"... Bu sözle-ri devrimci yaflant›m›z›n ilk dönemlerinde bir ço¤umuz kullanm›flt›r. "Benyeniyim" mant›¤›n›n belirleyici oldu¤u bu sözler, yeni bir alana geçildi¤in-de, yeni bir görev verildi¤inde de ç›kar karfl›m›za.

Korkular›m›z, kayg›lar›m›z, hayallerimiz, heyecanlar›m›z, beklentilerimizvb. birçok duygular›m›z vard›r. Bu do¤ald›r. Do¤al olmayan, olmamas› ge-reken, bu duygular›n bizi yönlendirmesine izin vermektir. Buna izin verdi-¤imizde devrimcilik, devrimci yaflam bize çok uzak, ulafl›lmas› zor fleylergibi gelir. Güzellikleri de çirkinlikleri de yaratacak olan bizleriz. Her fley bi-zim gibi insanlar›n omuzlar›nda yükselmek ve geliflmek durumundad›r.Hiç kimse anas›n›n karn›nda devrimcili¤i ö¤renmiyor. Savafl›n içinde ge-liflecek, savafl›n içinde olgunlaflaca¤›z.

248 Halk S›n›f›

82

Geliflmek ne demektir? Daha fazla ifl, eylem, daha fazla kitle, daha çokörgütlenme, daha çok kadro vs. Bu noktada s›n›r yok, engel de yok. Do¤alolarak üzerimize düflen görevlerde de neyi ne zaman nas›l yapaca¤›m›zkonusunda da s›n›r yoktur. Ne zaman ne gerekiyorsa onu yapmaya enbaflta ruhen haz›rl›kl› olmak durumunday›z.

- Peki, bunu nas›l baflaraca¤›z?- Baflarmak için gereken ilk fley yükü omuzlama iste¤idir. ‹steksizlik za-

ten bafltan baflarmamaya mahkum olmak demektir. Kimi “ben yapa-mam” diye s›zlan›r, kimi de “bana görev verilmiyor” diye. Birbirinden çokfarkl› gibi görünen bu iki tav›r esas›nda ayn›d›r. Baflarmak, istiyorsak, ye-ni görevlere talipsek, bunu pratikte ortaya koymal›y›z. Bu ise yapt›¤›m›z iflien iyi flekilde yerine getirmekten geçiyor. Yapt›¤›m›z ifl küçük de olabilir,büyük de. ‹stekli olan hepsinde ayn› performans› gösterir. Sorun oradabaflarabildi¤imizi, daha büyüklerini de baflarabilece¤imizi pratikte kan›tla-makt›r. Görev böyle istenir. Yapabildi¤imizi gördü¤ümüzde, gösterdi¤i-mizde yapt›klar›m›zdan ö¤rendiklerimizle yeni görevlerin omuzlay›c›s›oluruz.

Baflarmada önemli olan ikinci nokta ise cürettir. fiunu hepimiz çok netgörmeliyiz; bugün g›ptayla bakt›¤›m›z, ulafl›lmaz olarak gördü¤ümüz kah-ramanl›klar, güzellikler, bizim gibi insanlar taraf›ndan yarat›lm›flt›r. Bunuçok kez dile getirsek de hala flehitlerimizi ulafl›lmaz olarak görenlerimizvard›r. Bunca güzelli¤i yaratan yoldafllar›m›z, flehitlerimiz bunlar› yarata-cak cürete sahiptiler. Ve bu cüretle yaln›z olmad›klar›n› bilerek girdiler ena¤›r yüklerin alt›na. Bu cüret kayna¤›n› davaya inançtan, do¤ru ideolojiyesahip olmaktan, s›rt›n› halka dayam›fl olmaktan al›yor. Hep diyoruz ki oli-garfli büyük bir kriz yaflamaktad›r. Biz daha çok yük omuzlad›kça, biz oli-garfliye daha çok vurdukça, daha çok kitle örgütledikçe, krizi daha derinle-flecektir. Yani küçük büyük yapt›¤›m›z her ifl, vurdu¤umuz her darbe, u¤-runa nice bedeller ödedi¤imiz halk iktidar›na bizi bir ad›m daha yaklaflt›ra-cakt›r. Devrim yürüyüflü dedi¤imizde bunun içini doldurmal›y›z, o soyut,ne oldu¤u, nas›l oldu¤u belirsiz bir yürüyüfl de¤ildir. Binlerce, onbinlerceküçük ad›mdan oluflur bu büyük yürüyüfl. Ve her yeni göreve talip oldu-¤umuzda bilmeliyiz ki iktidar yürüyüflümüz daha da h›zlanacakt›r.

Baflarmak için gereken önemli noktalardan biri de güvendir. Kendimizegüvenece¤iz, yoldafllar›m›za ve partimize güvenece¤iz, halk›m›za güvene-ce¤iz. En zorlu süreçlerden aln›m›z›n ak›yla ç›kt›¤›m›z tarihimiz bu güvenifazlas›yla verir bize. Bu güveni duyarken bugün ayn› ruh ve bilinçle hare-ket eden bizim gibi binlerce yoldafl›m›z›n oldu¤unu akl›m›zdan ç›karma-mal›y›z.

Kararl›l›k ve azim, baflar› için gereken di¤er yand›r. Tabii iflimizi yapar-ken düflmandan gelecek engellemeleri bofla ç›karmak için bu kararl›l›¤ave ifli sonuca götürmek için de bu azme, daha do¤rusu h›rsa ihtiyac›m›zvar. Yapamay›nca, sonuca ulaflt›ramay›nca geceleri uyuyamamal›y›z,böyle bir h›rs olmal› içimizde.

Halk S›n›f› 249

fiimdi flöyle tahtada bunlar›, yani baflarmak için gerekenleri alt alta ya-zarsak:

- ‹stek- Cüret- Güven- Kararl›l›k ve H›rsBunlara asgari düzeyde sahip oldu¤umuzda baflar›r ve tabii yeni görev-

leri de üstlenmeye haz›r olmufl oluruz.

“Örgütsel ve Kiflisel Disiplini Pekifltirmeli, Yaflam›m›z› Daha Çok Devrimcilefltirmeliyiz...”- Bunu niye yazd›m? Çünkü bütün bunlar› yapabilmek için, flunu çok

aç›k ki, en baflta örgütsel disiplinimizi, kiflisel anlamda yaflam›m›z›n iç di-siplinini daha da s›k›laflt›rmam›z gerekiyor.

- Ama geçen gün de¤erlendirme de yapt›k, disiplin konusunda öyle va-him bir sorunumuz, eksikli¤imiz yok.

- Do¤ru, Serpil öyle çok vahim düzeyde disiplinsizlikler söz konusu de-¤il. Ama bana kal›rsa hafif liberal bir disiplin söz konusu. Baz› fleyleri bi-raz hafife al›yor, fazla önemsemiyoruz. Bu nereden kaynaklan›yor derse-niz; nedeni devrimcili¤i kavray›fl ve yaflay›fl tarz›m›zla ilgilidir.

- Ben bu arada bir örnek vereyim Selim abi. Di¤er siyasetleri çeflitli ko-nularda elefltiriyoruz. Örgütsel iflleyifl noktas›nda da elefltirilerimiz var.Ama en kötüsü ÖDP’nin bile bir disiplini vard›r. Dolay›s›yla asl›nda bir di-siplin olsun mu olmas›n m› diye de¤il, asgari anlamda bir disipline sahipolup olmamay› de¤il, örgüt ve savafl gerçe¤ine uygun bir disiplini tart›fl-mam›z gerekiyor bence.

- Evet, U¤ur sorunu güzel örnekledi. Mesela iflte “çal›flmaya biraz az ha-z›rland›m”, “flunu yapsak ne olur”, “dar pantolon giymeyle devrimcili¤i-mize ne olacak?”, “ben bunu yapamam” gibi çeflitli söylemlerimiz vard›r.Bunlar dikkat ederseniz, bizzat bizim konuflmalar›m›zda geçen fleylerdir.

Örgütsel iflleyifl, örgüt içi demokrasi solda da çok tart›fl›lan konulard›r.Ama genellikle hep teoriktir. Bak›n Che’nin bir sözü var: “... devrimci mü-cadelenin biçimleri ve yöntemleri kiflilerin iradesi taraf›ndan de¤il, bütüniliflkiler içinde somut, nesnel ve öznel koflullar ve gerici egemen s›n›flar›ndirenci taraf›ndan belirlenmifltir” der. Yani soyut veya kafam›za göre birdisiplin biçimlendiremeyiz. Sorun tek bafl›na hangi disiplin kurallar› ola-cak falan da de¤il. Sorun nas›l bir devrimcilik yapaca¤›z sorunudur.

Sorunu ideolojik düzeyde ele al›rsak, “bireyin özgürlü¤ü” türü dema-gojik söylemler örgütlülü¤ü reddetmek, örgütlü gücü zay›flatmak için biz-zat emperyalist-kapitalist yoz kültür taraf›ndan ortaya at›lm›flt›r. Bu tipkavramlarla sa¤c›laflma, örgütü tasfiye etmek hep ayn› zamanda günde-me getirilmifltir. Örgüt içinde birey özgürlü¤ü dedikleri asl›nda herkesinkafas›na göre ifl yapmas› da de¤ildir, esas›nda hiç bir fley yapmaman›n,

250 Halk S›n›f›

kendini herhangi bir fleye ba¤lamaman›n ifadesidir. Yani k›sacas› müca-deleden kaç›fl›n teorisidir. Bu teoriyi savunanlar›n içinde örgüt üyeleridüflmana vurmakta, eylem yapmakta özgür olsun diyen var m› hiç? Yok-tur. Bu kültürü saflar›m›za tafl›mak, saflar›m›zda bunu yaflatmak hatta bu-nu tart›flmak veya pratik olarak yaflatmak, gerçekte savafl› ve örgütü sabo-te etmektir. Belki bu söyledi¤imiz kimileri için çok “a¤›r” gelebilir. Ama sa-vafl hiçbir fleyi yumuflatt›rmayacak kadar ac›mas›z sürüyor. Savafl esne-miyor, esnetildi¤inde ise esneten taraf›n yenilgisini haz›rl›yor.

- Zaten bireysellik, bencillik, örgütlü yaflam d›fl›nda “bireye özgü ya-flam” ancak ve ancak özel mülkiyet kültürünün bir ifadesidir. Üretimin vepaylafl›m›n özgür olmad›¤› bir dünyada, gerçek özgürlükten bahsetmekyine ya bir safl›k ya da bilinçli bir burjuva flakflakç›l›¤›d›r. Kapitalist kültürinsan› hayvanlaflt›rmak için çaba sarf ediyor. ‹nsanlar› bireysellefltirdi¤ioranda bencillefltirdi¤i oranda iflte ancak o zaman kendi ad›na savafl› ka-zanabiliyor. Bu savafla ve bu savafl› sürdürmek için gerekli olan yaflamtarz›na, hiç abart›s›z söylersek mecburuz...

Savafl› Partimize, yoldafllar›m›za, halka içten ba¤l›l›k ve ihtilalci bir ruh-la sürdürebilmemiz için, mücadelenin gerektirdi¤i kurallar›, ilkeleri, disip-lini hiçbir gevflemeye, ihlale izin vermeden yaflant›m›zla özdefllefltirebil-meliyiz. Hareketimizin bugüne de¤in yaflad›¤› onlarca darbe, ihanete ra¤-men hala ayakta olmas›, savafl› sürdürmedeki kararl›l›¤›, ›srar› ve bugünekadar sa¤lad›¤› baflar›lar bu ba¤l›l›¤a, fedakarl›¤a, disipline sahip devrim-ci insan› yaratmas›yla, kapitalizme karfl› güçlü bir ideolojiyi, alternatif biryaflam anlay›fl›n› savunmas›yla mümkün olmufltur. Anlatmak istedi¤imizher savafl›n kendi yasa ve ihtiyaçlar›na göre insanlar› flekillendirmesi ge-rekti¤idir. “Nas›l bir kültürel flekillenme”nin cevab› içinde bulundu¤umuzsavafl gerçe¤inin ne oldu¤u ve partinin bizden nas›l bir devrimcilik istedi-¤i esprisinde yatar. Sürekli kendini gelifltiren, savafla motive olmufl, ikti-dara ve stratejik hedeflerimize kilitlenmifl, hata ve zaaflar›ndan korkma-yan, üstüne üstüne giden, misyonunun fark›nda, her türlü burjuva yaflamözlemlerinden uzak, partiye koflulsuz tabi olan, mücadeleye hayat›n› ada-m›fl bir devrimcilik... ‹flte bizim geleneklerimiz böyle bir devrimcilik çizgi-sinde somutlanm›flt›r.

‹flte bu noktada kendimizi sunmak deyiflini de soyutluktan veya dar biranlamdan ç›karmal›y›z. Ne demektir bu?

- Kendimizi devrime sunmay›, sadece devrim için ölmeyi göze almakla,ölmekle s›n›rl› görmememiz gerekti¤idir. Bu onun tayin edici yan›d›r, amaayn› zamanda bir sonuçtur. Düzen al›flkanl›klar›m›z›, gelece¤e iliflkin öz-lemlerimizi, mücadelenin d›fl›ndaki beklentilerimizi, al›flkanl›klar›m›z›... k›-sacas› düzenden devrimci saflara tafl›d›¤›m›z bütün safralar› atmadan mü-cadele edemeyiz. Savaflamay›z. Kendimizi yeterince sunup sunmad›¤›m›-z›, bu çerçevede tekrar tekrar sorgulamal›y›z.

- Evet, sorgulama devrimci dönüflümün motorudur.Mücadele içerisinde bizden istenen kiflili¤e ne kadar yak›n›z? Olmam›z

Halk S›n›f› 251

gereken noktada de¤ilsek neden de¤iliz? Düzendeki k›s›m da dahil olmaküzere dünümüzle, bugünümüzle neredeyiz? Sorgulama sadece belirli top-lant› ve de¤erlendirmelerin ifli de¤il, aksine tüm hayat›m›z›n yani 24 saati-mizin ifli olmal›d›r. Elefltirece¤iz, elefltirilece¤iz. Bize emek, zaman harca-n›yor. Her Parti-Cepheli bunu görevi sayar. Ama dönüflüm sa¤lanamad›-¤›nda, o zaman zaaflar› kurumlaflt›rma, zaaflar›nda kendini örgüte dayat-ma vard›r. Bu hareket 60 milyon halk›n kurtuluflunun tek yoludur, umudu-dur. Ve hiçbir fley, hiç kimse onun üzerinde de¤ildir. Hepiniz görüyorsu-nuz, çevremizden görüyoruz, Parti gerçekten de baz› durumlarda bize çokesnek de davranabiliyor; ama bu esnekli¤i ancak belli, somut bir de¤iflim,geliflim çabas› içindeysek hak edebiliriz. De¤ilse, eksikliklerimizi, zaaflar›-m›z› partiye dayatmaya kalkt›¤›m›zda iflin rengi de¤iflir. Kimsenin de bu-na hakk› yoktur.

Bofla geçirdi¤imiz tek bir an, savafl d›fl›nda farkl› fleylere yo¤unlaflma-m›z, çok yatmaktan tutal›m da, tembelli¤imize, yüzeyselli¤imize, giyim ku-flam›m›zdaki özenti yanlara kadar bunlar›n hepsi bizi savaflmaktan al›koy-maya çal›flan burjuva kültürünün yaflam›m›zdaki birer uzant›s›d›r. Savafl›-m›z›n önündeki engellerden biri de burjuva hümanizmidir. Savafl, öldür-mek ve ölmek üzerine kuruludur. Savafl›n temel yasas› budur. Savafltaölünür, ve öldürülür. Burada küçük-burjuvazinin her türlü fliddeti redde-den hümanizmine düflmek esas›nda burjuvazinin kanl› katliamlar›na gözyummak, onun önünü açmak, iktidar›n› sürdürmesine ortak olmak de-mektir. Biz hümanizme kap›l›p, savafl›n yasas›n› ihlal etti¤imizde karfl›m›z-daki teti¤e basacakt›r. Savafl› kazanmak için düflmandan önce teti¤e bas-mak zorunludur. Evet ölmek için savaflmayaca¤›z ama yeri ve s›ras› geldi-¤inde ustal›¤›m›z› burada da gösterece¤iz. T›pk› Bedii Cengiz gibi. 11 y›lhapishanede yat›p ç›kt›ktan sonra harekete “ölmeye ve öldürmeye haz›-r›m” diyordu.

‹flte örgütlü olma bilinci ve kültürü bunlar›n üstüne oturur. Bu noktadahepimiz “genel do¤ru” ya da “ajitasyon” diye üzerinden atlad›¤›m›z ya dayeterince durmad›¤›m›z bu gerçekler ekseninde bir kez daha kendimizisorgulamal›y›z. Bunlara ne kadar yak›n›z? Bu sorulara verece¤imiz aç›k ce-vaplar bu yolda ataca¤›m›z ilk ad›m olacakt›r.

“Devrimcili¤imizin nedenlerini ço¤altmal›y›z”- Tabii tek sorunumuz bu de¤il. Hali haz›rda sürmekte olan bask›lar›n

gö¤üslenmesi, etkilerinin asgariye indirilmesi de somut, güncel bir görevdurumunda. Esas›nda bu da sürekli bir görevdir. Çünkü flu veya bu ölçü-de bask›n›n olmad›¤›, bask› ve terörün etkilerinin yaflanmad›¤› her hangibir dönem yoktur. Bu noktada kadro düzeyinde, taraftar ve kitle düzeyin-de direncimizi art›rmal›y›z. Bask› ve teröründen sonuç alamaz hale getir-meliyiz düflman›. fiimdi flöyle bir soru soral›m önce; düflman›n bu tür yön-temlerle ald›¤› sonuç nedir, ve biz bu sorunu nas›l ele almal›y›z?

- Asl›nda düflman ne sonuç al›yor deyince bir çok fley s›ralayabiliriz.

252 Halk S›n›f›

Ama bunun en uç noktas›, baz›lar›n›n devrimcili¤i b›rakmas›d›r. Veya kit-le düzeyinde ele al›rsak, içinde yer ald›klar› baz› faaliyetlerden geri durma-lar›d›r.

Tabii ki devrimcili¤i b›rakma denilen fley bir sonuçtur. Ama bu olay› eleal›rsak, bir sürü fleyi de aç›kl›¤a kavuflturmufl oluruz. Düflman›n bask›lar›n-dan, tehditlerinden y›lmamal›y›z demek fazla bir fley ifade etmez. Gerçek-ten de o bask›lar›, tehditleri gö¤üsleyecek bir donan›ma sahip olmal›y›z.

- Evet, Selma’n›n belirtti¤i bu noktadan bafllay›p ele alabiliriz sorunu. - ‹nsanlar niçin devrimcili¤i b›rak›rlar sorusunu cevaplamak için bence

önce niçin devrimci olurlar› cevaplamak daha mant›kl›. Devrim nedir, neyi getirecektir diye sorsak herkes buna farkl› farkl› ce-

vaplar verir. Kimimiz için devrim özgürlü¤ün doyas›ya yafland›¤› bir düze-ni ifade eder, kimimiz için açl›¤›n, yoksullu¤un olmad›¤›, sömürüsüz birtoplumu, kimimiz için adaleti, kimi için bir ifl veya ev sahibi olmay›, kimiiçin baflka ülkelere ba¤l› olmamay›... Baflka düflünceler de söylenebilirkuflkusuz. Hepsi de do¤rudur. Devrim halka ait tüm güzelliklerin, tüm ta-leplerin ad›d›r.

Tan›mlar›n farkl›l›¤› devrimci olufl biçiminden, nedeninden kaynaklan-maktad›r. Düzenle flu veya bu nedenle çeliflki yaflayan insanlar çeflitli ara-y›fllar içinde devrimci saflara gelirler. Devrimcilikle bulufluldu¤u andakigerekçemiz bizim için ham haldeki mücadele iste¤inin nedenidir. ‹lk ad›mat›lm›flt›r. Devrimci saflarla tan›fl›lm›fl ve devrim ailesinin bir üyesi olmu-fluzdur. ‹lk andaki düflünce ve duygular›m›z ilerleyen süreçle birlikte net-leflmeye, derinleflmeye, farkl›laflmaya bafllar.

Devrimci saflara kat›lman›n en öne ç›kan nedenleri, flehitlerimizin yarat-t›¤› de¤erler, düzenin kirli, i¤renç iliflkilerine alternatif olan, s›cak, samimi,yoldafll›k iliflkilerimiz, farkl› yaflam biçimimiz ve benzeridir.

Bu etkilenmede yanl›fl bir fley yoktur. Hiç kimse önce bilimsel teorileriö¤renip sonradan devrimci olmaz. Tabii ki öncelikle mücadelemiz ve ya-ratt›¤› de¤erler halk kitlelerini etkileyecektir. Ancak bu etkilenmenin öyleçok fazla ayr›flma ve netleflmeyi getirdi¤ini söylemek abart›l› olacakt›r. Butemeldeki devrimcili¤i gelifltirmek, derinlefltirmek durumunday›z. ‹flte bunoktada ele alaca¤›m›z konu budur.

Evet, devrimcili¤e ad›m att›k. Kendimizce bir nedenimiz de var ve mü-cadelenin bir yerinden tuttuk. Art›k yeni kimli¤imizle çok zorlu, ayn› za-manda onurlu bir kavgan›n içerisinde yol almaya bafllad›k. Devrim gibi biriddiay› sürdürerek mücadele içinde kal›c› olmak, savaflç› olmak, bu müca-delenin bir kadrosu, yöneticicisi olmak, bulundu¤umuz halk kitleleri için-de önder olmak her devrimci için yeni hedefi olmal›d›r.

Bu noktada bafllang›çtaki devrimci olma nedenimizle birlikte, her fleyi-mizle yepyeni bir kal›ba girmek zorunday›z. Nedenlerimizi ço¤altmak veher gün kendimizi gelifltirmek bu aflamadaki as›l ad›mlard›r.

- Yani bu flart m›? Niye böyle bir zorunluluk var? ‹lk bafltaki gerekçeleri-miz yetmez mi, bizi kavgada kal›c›laflt›rmaz m›? Bence fazla ideallefltirme-

Halk S›n›f› 253

ye de gerek yok. - Kuflkusuz savafl ve halk gerçekli¤imiz ›fl›¤›nda senin söyledi¤in de

yanl›fl de¤ildir Ayfle abla. Evet, insanlar yaln›zca sömürüye karfl› olmakla,yaln›zca haks›zl›¤a karfl› ç›kmakla veya yaln›zca onur, namus ve adalet içindevrimcilik yapabilir. Daha da ötesi flehitlere olan ba¤l›l›¤›, vefa duygu-suyla da devrimci olur ve devrimci kalabilir. Hatta büyük kahramanl›klaryarat›p, flehit de düflebiliriz. Bu gerçe¤in yüzlerce örne¤ini yaratm›fl yol-dafllar›m›z vard›r. Halk kurtulufl savafl›m›z böyle duygulara sahip olan in-sanlar›m›za ihtiyaç duyar. Bunlar› kesinlikle reddetmiyoruz. Bunlar olmaz-sa olmaz duygu ve düflüncelerdir.

Bu duygular› tafl›mayan bir insan›n devrimci olmas›, devrimci kalmas›düflünülemez zaten. Ancak hedeflerimizin, savafl›m›z›n, partimizin ihtiyaç-lar›n› düflündü¤ümüzde sadece bu de¤erlere tutunmak yetmez. Yani bizbundan daha ilerisini, flehitlere daha büyük, daha köklü bir ba¤l›l›ktan,adaleti daha köklü, daha bilinçli bir biçimde savunabilmekten söz ediyo-ruz asl›nda.

Savafl çok karmafl›k ve her aç›dan çok yönlüdür. Düflman›n say›s›z sal-d›r› ve psikolojik, ideolojik taktikleri var. Bizim bu “gücü” yok etmemiz içinen önemli silah›m›z insand›r. Bunun devrimci anlamdaki karfl›l›¤› kadro-dur, savaflç›d›r. Böyle bir düflmana karfl› savafl›m›z› zafere ulaflt›rmak içinkadrolar›n güçlü, yenilmez, y›k›lmaz özellikleri olmak durumundad›r.

Mücadele tek kanatla uçmay› kald›rmaz. Savafl›n ilerleyen süreçlerindenedenlerimiz bir flekilde karfl›land›¤›nda veya “tatmin” oldu¤unda veya fi-ziki, psikolojik, ideolojik güçlü düflman sald›r›lar› karfl›s›nda neden müca-dele ediyorum sorusuyla birlikte ister istemez tereddütler gündeme gele-cektir. Tehlike buradad›r.

Bir baflka olumsuzluk ise, bizi birçok güçlük, zorluk karfl›s›nda ayakta tu-tan yaln›zca duygular›m›z veya s›n›rl› nedenlerimiz oldu¤unda, politik ola-rak savrulmaya, yanl›fllar yapmaya a盤›z demektir. Yani kastetti¤imiz hal-k›n yaflad›¤› tüm ac›lar› içinde duyan, onlar›n taleplerini içinde hisseden,bunlara teorik, ideolojik ve pratik cevaplar verebilen, devrimci savafl›nduygular›n›, erdemlerini, de¤erlerini kiflili¤inde cisimlefltirmifl insanlard›r.

Aç›klanmas›, kavranmas›, netleflmesi gereken; devrimcili¤in nedenleri-ni ço¤altmak, partinin do¤rular›n› her fleyimizle sahiplenmektir. Bunu ba-flarmak zorunday›z. Tersinde tak›l›p kald›¤›m›zda bir gün, bir süreçte vebir flekilde t›kanaca¤›m›z aç›kt›r. Bu küçümsenecek, geçifltirilecek bir fleyde¤ildir. Görmüflüzdür, duymufluzdur, mücadele süreci böylesi t›kanma-lar›n örnekleriyle doludur. Kimse “b›rakaca¤›n› bile bile” veya “biraz ya-pay›m sonra b›rak›r›m” diye devrimcili¤e bafllamaz. Ama iflte yine de busonuçtan kaç›namaz kimileri. Çünkü kendilerini böyle bir sonuca götüre-cek göstergeleri, eksiklikleri, zaaflar› ciddiye almam›fl, s›n›rl› anlamda birdevrimcili¤i yeterli bulmufllard›r. Mücadele için nedenlerimizi ço¤altmakiflte bu noktada hayati bir konudur. B›rakmak, her devrimcinin tüylerini di-ken diken edecek u¤ursuz bir ihtimaldir. Bunun sözünü bile etmeyi iste-

254 Halk S›n›f›

meyiz, sevmeyiz. Ne yaz›k ki yaflam ve mücadele somuttur. Hiç kendimi-ze kondurmad›¤›m›z, sözünü etmeyi istemedi¤imiz ihtimalle karfl›laflt›r›rkimilerini.

Bizi devrimci yapan, bize güç katan tüm nedenlerin, de¤erlerin içini da-ha bilinçli bir devrimcilikle doldurmaktan baflka seçene¤imiz yoktur. Bunubaflarmak yaln›zca kiflisel bir zorunluluk de¤ildir. fiehitlerimize, de¤erleri-mize verdi¤imiz önemin göstergesi de bu olacakt›r.

- Evet arkadafllar, önümüzdeki günlerin yükü her zamankiden a¤›r ola-cakt›r. Bu kesindir. En a¤›r yükleri omuzlayacak, bunlar› tafl›yacak güçlüomuzlara sahip olman›n yolu bilincimizi ve kavgam›z› besleyen dinamik-leri harekete geçirmek, devrimcilik nedenlerimizi ço¤altmakt›r. Lenin der-ki; “Ancak, bilincini insanl›¤›n yaratt›¤› bütün hazinelerden zenginlefltir-dikten sonra sosyalist olunur...”

Unutmayal›m ki, bu yükü kald›r›rken akl›m›za gelen gelmeyen bir çokkesimle çeflitli biçimlerde mücadele halinde olaca¤›z. “Sürecin gündemegetirdi¤i görevler” diyorsak, bilelim ki bunlar› tek bafl›m›za üstlenece¤iz.

Bu noktada bir fleyi daha netlefltirelim. fiimdi zaaflar›m›z olabilir, eksik-liklerimiz olabilir, hatta bulundu¤umuz birimde yoldafllar›m›zla sorunlar›-m›z olabilir. Bütün bunlar karfl›s›nda “ben devrimcilik yapam›yorum, buzaaf›m var ama aflam›yorum” demek de dürüstlük de¤il, ikiyüzlülü¤ün,partiye ve halka s›rt çevirmenin daniskas›d›r. Mücadele etmek için yüzler-ce gerekçe ortada dururken, bu zulüm ve sömürü sürerken, ben yapam›-yorum demeye dürüstlük demek, bu tavra hak etmedi¤i bir paye vermekoluyor. Keza, yapam›yorum diye bir fley yoktur. Yapmak istemiyorumdurbunun Türkçesi. Çünkü yap›lmak isteniyorsa, hangi eksiklikler, zaaflar ta-fl›n›yor olunursa olsun, tüm insanlar›m›z yapabilirler. Bu noktada bize yar-d›mc› olacak yoldafllar›m›z vard›r, partimiz vard›r. Mazeret falan üretme-den h›rsla ifllerimize sar›lmal›y›z, daha çok görev üstlenmeliyiz.

“Bugünün Dünyas›nda Yaln›z Bafl›na Kalmay› Göze Almadan Savaflmak Mümkün De¤ildir”Unutmayal›m ki, partinin gücü bizim gücümüzdür. Bu gücü büyütmek

de bizim ellerimizdedir. Bu güç kayna¤›n› sürekli yenilenme ve yeniyiüretme yetene¤inden, kadrosuyla, taraftarlar›yla, birimleriyle, politika veörgütlülükleriyle sürekli kendini gelifltirmesinden al›r. PART‹-CEPHE'mizlebütünleflelim. Baflka tek tek s›ralad›¤›m›z istek, cüret, güven ve baflarmaazmi, kararl›l›¤› PART‹-CEPHE'nin kültürüdür. 30 y›ll›k tarih bu kültürle ya-rat›ld›. Bu kültürle bütünleflelim. Her s›k›nt›ya düfltü¤ümüzde, çözümsüzkald›¤›m›zda, önderimizin de ifade etti¤i gibi dönüp tarihimize, partimizebakal›m. Zorluklar› nas›l alt etti¤imizi, en zor süreçleri at›lan yeni ad›mlar-la nas›l aflt›¤›m›z› görece¤iz tarihimizde. Hedefimiz, ideallerimiz büyük.Att›¤›m›z, ataca¤›m›z ad›mlar da büyük olmal›. ‹deallerimizi gerçek k›lmakiçin her yerde ve her zaman "tek bafl›na örgüt" olmay› önümüze hedef ola-rak koyal›m.

Halk S›n›f› 255

Gerek Devrimci Sol sürecinde, gerekse de Parti-Cephe’li süreçte dost vedüflmanlar›m›z, hep flafl›rd›lar. 12 Eylül zindanlar›ndan bir bafl›na faflizmeve cuntaya meydan okuyuflumuz onlar› flafl›rtt›, bu neyin güveniydi? Ne-yin cesaretiydi? Dünyada revizyonist yöntemlerin bir bir çözüldü¤ü, silahb›rakman›n, icazetçili¤in revaçta oldu¤u, dünya halklar›n›n kurtulufl umu-dunun emperyalist komploya kurban edilmeye çal›fl›ld›¤› bir anda do¤ru-dan düflmana yönelen silahl› ç›k›fl›m›za ve devrimci adalet eylemlerimizeflafl›rd›lar. Sosyalizme inanc›m›z›n köklerinin derinli¤ine flafl›rd›lar. Düfl-man kuflatmas›nda teslim olmay› reddetmemize flafl›rd›lar. Hele o ateflya¤murlar› alt›nda, ölüm yan›bafl›m›zdayken tilililerimize, inanc›m›z› du-vara kan›m›zla yazmam›za daha da flafl›rd›lar. Bu nas›l bir ba¤l›l›k, nas›l birsadakatti? Siz teslim olun diyorduk bir de düflmana. Bu nas›l bir inançt›?Önderli¤imize ve tarihimize yönelik darbe ihaneti karfl›s›nda tek vücut ol-mam›za flafl›rd›lar, bu nas›l bir sahiplenmeydi? Sabanc› merkezini bast›¤›-m›zda flafl›rd›lar, bu nas›l bir cüret, hesaplaflmayd›.

Biz, önderimizin deyifliyle “bugünün dünyas›nda yaln›z bafl›na kalmay›göze almadan savaflmak mümkün de¤ildir” diyerek ve her zaman her sü-reçte de bu gerçe¤i tekrar tekrar yaflayarak savaflt›k. Bunu yaparken dekimsenin de¤irmenine su tafl›mad›k, kimseden de icazet dilemedik. Kendiözgücümüze, Marksizm-Leninizme güvenimizle, ideolojik ba¤l›l›¤›m›zla,siyasi cesaretimiz ve hakl›l›¤›m›zdan ald›¤›m›z gücümüzle savafl› gelifltir-dik ve yükselttik. Dost ve düflmanlar›m›z›n bizim varl›¤›m›z› hesaba kat-maks›z›n politika yapamayaca¤› maddi bir güç olduk.

Baflta düflmanlar›m›z olmak üzere oportünist, revizyonist, reformist veideolojik g›das›n› burjuvaziden alan herkes istisnas›z her dönem “çökert-tik”, “yok ettik”den tutal›m da, provokatör, küçük burjuva radikalizmi,anarflizm, vs.’ye kadar genifl bir demagojik yelpazede varl›¤›m›z› yok say-maya, tarihimizi ve mücadelemizi karalamaya çal›flt›lar. Ama ortada hiçbirdemagojinin, hiçbir sald›r›n›n karartamayaca¤›, gölge düflüremeyece¤ikadar yal›n ve canl›, savaflan bir gerçeklik vard›r.

Bu gerçek Parti-Cephe’mizdir. fiimdi bize düflen Parti-Cephe önderli¤in-deki bu savafl› iktidara tafl›makt›r. Böyle büyük düflünürsek, tek tek kendi-mizi bu büyük düflüncenin içine yerlefltirebilirsek, flu ana kadar konufltuk-lar›m›z yerli yerine oturacakt›r.

256 Halk S›n›f›

Kendimizi Gelifltirmek

- Evet arkadafllar, dikkat ederseniz bir süre-dir daha çok “içe dönük” diye nitelendirebile-

ce¤imiz, yani genel teorik bir e¤itim çal›flmas› yerine birebir kendi eksik-lerimizi, zaaflar›m›z› aflmam›za, pratik çal›flmam›z› gelifltirmemize hizmetedecek konular› ele al›yoruz. Bu hafta da yine ayn› çerçevede sürdürelimçal›flmam›z›.

Bugüne kadar emperyalizmden faflizme, devletten devrim stratejimizekadar çok çeflitli konular› ele ald›k. Bundan sonra da bu konular› ifllemeyedevam edece¤iz tabii. Ama acaba ne kadar verim al›yoruz? Burada temel-lerini atmaya çal›flt›¤›m›z teorik yap›n›n üzerine, bireysel çabalar›m›zla nekadar tu¤la koyuyor, yap›y› ne kadar yükseltiyoruz? Veya konu tespitimiz-de kulland›¤›m›z tan›mla, kendimizi ne kadar gelifltiriyoruz. Esas›nda bu-günkü çal›flmam›z bir yan›yla bu soruna iliflkin olacak.

Nedenine gelince, elbette bu yine kendi pratik çal›flmalar›m›zda gördü-¤ümüz eksiklerden kaynaklan›yor. Günlük mücadelede, yaflam içinde çöz-mek zorunda oldu¤umuz onlarca sorunla karfl›lafl›yoruz. Bu kimi zaman ikiyoldafl›m›z aras›ndaki bir tart›flma da olabiliyor, kimi zaman da Susurlukgibi bir olay; devrimi büyütmek için üzerinden politika ve taktikler üretme-miz gereken bir olay. Bazen düflman›n sald›r›lar› yo¤unlafl›yor, sald›r›lar›püskürtürken, sald›r›lara ra¤men örgütlenmemizi ve mücadeleyi gelifltir-meye çal›fl›rken çeflitli sorunlarla karfl› karfl›ya kal›yoruz. Bazen bölgemiz-de geliflen bir olaya, halk›n bir talebine, sorununa müdahale etmemiz ge-rekiyor. Ne olursa olsun devrimciler olarak üzerimize düflen görevlerimi-zi, karfl›laflt›¤›m›z sorunlar› olmas› gerekti¤i gibi çözümleyerek yerine ge-tirebiliyor muyuz?

- Bunu her zaman yapabildi¤imiz söylenemez. Bazen karfl›laflt›¤›m›z so-runlar› çözemiyoruz. Bazen ad›m at›yoruz, yar›m kal›yor. Bazen de geçifl-tiriyor, üzerini küllüyoruz. Bazen de sorunu görmüyoruz bile, ifl iflten geç-tikten sonra keflke flöyle yapsayd›k diyoruz. Hatta bazen karfl›laflt›¤›m›zolaylar› tan›mlamada, neden-sonuç iliflkisini ortaya koyup, ne yap›lmas›gerekti¤i 15:29üzerine politika üretemiyoruz.

- fiimdi flöyle geriye dönüp bakt›¤›m›zda demek ki, yapabildiklerimiz,yerine getirdiklerimiz var ama bunun yan›nda birçok eksi¤imiz de var. Bü-tün olarak de¤erlendirdi¤imizde ise hem Partimizin önüne koydu¤u he-deflerden ve bizden beklediklerinden, hem de bizim buradaki çal›flmam›z-da önümüze koydu¤umuz hedeflerden epeyce gerideyiz. Üstelik iki arka-dafl›m›z› tutsak verdik. Yerlerini doldurmaya çal›fl›yoruz ama bu yeterli de-¤il. Örgütlenmemizin çap›n›, mücadeleye katt›¤›m›z insanlar›n say›s›n›,mücadelenin ivmesini sürekli yükseltmeliyiz, gelifltirmeliyiz. Hedeflerimiz,yapmam›z gerekenler ulafl›lamayacak, gücümüzü aflan fleyler olmad›¤›nagöre demek ki biz sürecin gerisinde kal›yoruz, ona yetiflemiyoruz. Eksiklik

Halk S›n›f› 257

83

bizde yani. ‹flte burada eksiklerimizi, zaaflar›m›z› aflman›n yani kendimizisürekli gelifltirmenin önemi ortaya ç›k›yor. Bunu sürecin ihtiyac›na cevapverecek h›zda yapmad›¤›m›zda geride kal›r›z, sorunlar›m›z› gerekti¤i tarz-da çözemeyiz, önümüze koydu¤umuz hedeflere ulaflamay›z. K›s›r döngüiçine girer, az ya da çok her birimizde veya bir bütün olarak birimde du-yars›zl›k, kendili¤indencilik, verimsizlik, politikas›zl›k gibi devrimcilereuzak olmas› gereken ruh ve davran›fl hali yaflam›m›z›n bir parças› halinegelir. Öyle olunca da tabii iliflkilerimizi gelifltirmekte de, halk› de¤ifltiripdönüfltürmekte de çok daha fazla zorlan›r›z, t›kanmayla karfl› karfl›ya kal›-r›z.

Kendini gelifltirme tabii öyle tek boyutlu bir olay de¤il. Meseleyi bir çokaç›dan alabiliriz, mesela okuma, araflt›rma bunun bir boyutu. fiimdi flöylebir “ön yoklama” yapal›m bakal›m. Son say›y› kimler tamamen okudu?

- ....- ‹ki kifli. Peki kim ne kadar›n› okudu? Tek tek belirtelim. - ....- Demek ki kabaca bir hesap yaparsak, derginin yüzde 60-70’ini okuyo-

ruz. Çok kötü bir oran de¤il, ama yetersiz. Peki flu anda kitap okumaktaolan kaç kifli var?

- ...- O da yar› yar›ya. Yetmez. Üstelik iki ayr› kitap birden okumakta olan

var m› diye de sormad›k. Ki biz onu sorabilmeliyiz. Bir de tabii bu elimiz-deki kitaplar› ne kadar zamanda bitiriyoruz allah bilir. Elimizin alt›nda oku-du¤umuz bir kitap olmas› tek bafl›na bir fley de¤il, tam bir fikir edinebil-mek için onu nas›l, ne kadar zamanda okudu¤umuz önemli. Denetimi bi-raz gevflettik bir ço¤unuz da okuma iflini gevfletti. Bu ifli tekrar s›k› tutma-m›zda fayda var anlafl›lan. Neyse, bu ön yoklamalardan sonra sözü içimiz-de okuma iflini en istikrarl› sürdüren U¤ur’a verelim bakal›m. Evet, dev-rimci anlamda geliflmek dedi¤imiz fley nedir, kendimizi gelifltirmek nas›lolur, nas›l olmal›?

- Ben konuya önce bir fliir okuyarak bafllamak istiyorum. BertoltBrecht’in bir fliiri.

Ö¤ren en basiti zaman›d›rSak›n geç demeö¤ren abc’yi, çok bir fley de¤il gerçiö¤ren ama, bafllaKoru kendini y›lg›nl›ktanHer fleyi ö¤renmelisinÇünkü sensin art›k yönetecek olanKöprü alt›ndaki, ö¤renö¤ren, demir parmakl›klar ard›ndakiev kad›n›, ö¤ren

258 Halk S›n›f›

ö¤ren altm›fl yafl›ndakikimsesiz çocuk, okul ara kendinebilim ara, so¤uktan k›k›rdayanSar›l kitaba, aç insan. Silaht›r o.Çünkü sensin art›k yönetecek olan. Çekinme soru sormaktan arkadafl.Enayi yerine koydurma kendini Al›nteri dökmeden belledi¤i fleyi biliyor say›lmaz insan.Geçir gözden hesap pusulan›unutma, sana ödetilecek faturas›Parmak bas üzerine her rakam›nNereden ç›km›fl sor bakal›m Çünkü sensin art›k yönetecek olan.- Güzel bir fliirmifl gerçekten. Okumama, ö¤retmeme konusunda kimse-

ye de bir mazeret b›rakmam›fl. Mesela Fatma Abla bir daha “bu yafltansonra” diyemez. Veya Serpil’in “ben daha yeniyim...” gerekçesi de geçer-siz.

- Kendimizi gelifltirebilmenin ilk yolu bence zorluklardan y›lmamaktan,kararl› olmaktan geçiyor. Öncelikle flunu asla unutmamal›y›z: afl›lamaya-cak hiçbir fley yoktur. E¤er aflmak istersek aflar›z. ‹flte bu noktada pratikiçerisinde belki de pek sorun olarak görmedi¤imiz kendine güvensizlik,küçük burjuva gurur vb. yanlar›m›z devrimci kiflili¤imizin oturmas›n›n vegeliflmemizin önündeki engeller olarak ortaya ç›kar. Bunlar afl›lamad›¤›sürece de zorluklardan etkilenmemiz, baflar›s›zl›klar›n sonucunda da ka-ramsarl›k, hatta y›lg›nl›¤a varacak bir gerilemeyi de beraberinde getirir.Elbette bu hiçbirimizin istemedi¤i bir sonuçtur. Ama istemek yetmez. Böy-le zaafl› yanlar›m›z› gidermenin, kendimizi gelifltirmenin yollar›n› bulmaz,emek sarf etmezsek bir yerde bu sonuçla karfl›lafl›r›z.

Belki k›sa, belki uzun hepimizin mücadele içinde geçen bir yaflam› varve bu sürede belli özellikleri, bilgileri ald›¤›m›za inan›yoruz. Elbetteki mü-cadele içerisinde hep ayn› noktada kalmam›z mümkün de¤il. Mutlaka po-litik olarak geliflecek, yetkinleflece¤iz. Ancak bu geliflim birebir mücadeleiçinde yer ald›¤›m›z süreye ba¤l› bir fley de¤ildir. Esas belirleyici olan ken-dini gelifltirmeyi ve dönüfltürmeyi, yenilemeyi ne kadar istedi¤imize, bu-nun için ne kadar çaba harcad›¤›m›za ba¤l›d›r.

- Burada ben s›kça karfl›lafl›lan iki örnek vereyim. Mesela baz›lar› der ki,“Mücadeleye bafllad›¤›mdan bu yana baz› fleyleri ö¤rendi¤ime, orta birdüzey tutturdu¤uma inan›yorum. Daha fazlas›n› istiyorum ama çaba dasarf etmiyorum. Bu halimle geri bir insan oldu¤umu düflünmüyorum.”

Ya da “Mücadele içerisinde olsam da pratik içerisinde çok fazla olama-d›m. Bundan olay› da geliflemedim”

Halk S›n›f› 259

Birinci örne¤imizde varolan durumuyla yetinen, daha fazlas›n› isteme-yen bir kiflilikle karfl› karfl›yay›z. Peki bu kiflilik ileriki aflamalarda nas›l birgeliflim gösterir sizce?

- Kendi durumundan memnun oldu¤u için geliflmesi ya hiç olmayacakya da yavafl olacakt›r. Bu durumda da bir süre sonra sürecin gerisinde ka-lacakt›r. En son aflamada da iki sonuç olabilir. Birincisi, devrimci saflardakalan ama hiçbir ilerleme sa¤layamad›¤› için oldu¤u yerde sayan müz-minleflen bir kiflilik. ‹kincisi, sürecin h›z›na ayak uyduramad›¤› için giderekgerileyen, bir süre sonra düzene dönen bir kiflilik.

- ‹kinci örne¤imizi de de¤erlendirelim. - Bu örnekte de geliflimi sadece pratik faaliyetlerle s›n›rlayan bir kiflilik

söz konusu. Yani geliflime eylem penceresinden bakan bir kiflilik. E¤ermeseleye böyle bakarsak her fleyi eylemle veya pratik koflturma ile s›n›r-layarak dar bakm›fl oluruz. Elbette ki herkesin geliflimi pratik içerisindeolacakt›r. Fakat pratik sadece eylem veya sokaklarda saatlerce koflturmakde¤ildir. Prati¤imiz ald›¤›m›z her türlü görevlerdir. Bu görev çok kofltur-mam›z› da gerektirebilir, bir yerde uzun süre hiç bir fley yapmadan bekle-mek de olabilir, bir yeri kurumlaflt›rma da, silahl› bir eylem de. fiimdi budurumda geliflmek için hep eylemler içinde yer almay› m› bekleyece¤iz?Dahas›, e¤er öyle düflünülürse “geliflmek”ten anlafl›lan nedir?

- Do¤ru Selma. Önce bir tan›m yapal›m. Geliflim diye ifade etti¤imiz, ki-flinin kendisini her aç›dan asgari anlamda donatmas› ve sürece uygun ola-rak kendisini flekillendirebilmesidir. Sürecin de¤iflen dönüflen insanlaraihtiyac› var. Çünkü mücadele bizi beklemez, ülkemizde her an her fley de-¤iflebiliyor. Politikalar›m›z-taktiklerimiz nas›l süreci, günceli yakalamal›,ihtiyaçlar› karfl›lamal› diyorsak, kendi geliflimimiz, insanlar›m›z›n geliflimide bundan ba¤›ms›z de¤ildir. E¤er biz kendi geliflimimizi sa¤layamazsak,partimizin belirledi¤i politikalar›, taktikleri de hayata istenilen biçimde ge-çiremeyiz. Zaten mücadelenin kendisi, belirlenen politikalar bizi geliflme-miz için zorlar. Mücadele bizden daha büyük görevler, sorumluluklar bek-ler. Daha çok çal›flma, özveri, fedakarl›k, daha çok inisiyatifli olmam›z› is-ter. Sorun bizim buna nas›l cevap verece¤imizdir. Elbette istenilene cevapverebilmek geliflmeyi istemek ve kendimizi gelifltirmekle mümkün olur.

De¤iflimin-dönüflümün sabit bir reçetesi yoktur. Herkesin kiflilik özellik-lerine göre, eksik ve zaaflar›n›n boyutuna göre flekillenir. Fakat dedi¤imizgibi belirleyici olan yenilenmeyi istemek, buna ihtiyaç duymakt›r. ‹stendi-¤inde tüm zaaflar yenilir, eksiklikler giderilir. Devrimi istiyorsak, devrimiçin savafl›yorsak devrimin önündeki bütün engelleri ortadan kald›rmakzorunday›z. E¤er bu engeli bizim zaaflar›m›z, eksikliklerimiz oluflturuyor-sa onlar› da ortadan kald›rmak zorunday›z. Bunu yapm›yorsak, kendimi-zi gelifltirip yenilemiyorsak devrimi de istemiyoruz demektir.

- Ben baz› arkadafllar›m›zda tan›k oldu¤um bir örne¤i verebilir miyim?Daha do¤rusu bu benim geçmiflte de yaflad›¤›m bir sorundu.

- Evet Ömer ver, iyi olur.

260 Halk S›n›f›

- Baz›lar›m›z mücadelenin zorluklar›, bizden bekledi¤i görevler karfl›ndakendi gerçe¤imizle karfl› karfl›ya kald›¤›m›zda korkar, panikleriz. “Ben böy-le biri miyim, ancak bu kadar›n› m› yapabiliyorum, nas›l dönüflece¤im, birtürlü yapam›yorum, ya dönüflemezsem” korkusudur bu. Asl›nda böyledüflünmek zaaflar›m›z› uzlaflt›rman›n bir sonucudur. Oysa her birimizin fluveya bu oranda eksiklikleri ve zaaflar› vard›r. Bunlar bizi korkutmamal›.Çünkü s›kça söyledi¤imiz gibi bunlar devrimci saflara gelirken düzendengetirdi¤imiz yanlar›m›zd›r. Devrimci saflara gelerek düzen kültürünü afl-man›n, devrimci kiflili¤i oluflturman›n ilk ad›m›n› atm›fl oluruz. Sorunu-muz bunu h›zland›rmak ve süreklilefltirmek için çaba sarf etmektir.U¤ur’un da baflta dedi¤i gibi e¤er gerçekten istersek aflamayaca¤›m›z fleyyoktur. Tabii bu yine mücadele içinde, pratik içinde olacakt›r. Devrimcilikyapmakla devrimci kiflili¤i yaratmak birbirinden ba¤›ms›z de¤ildir. Birbiri-ni tamamlayan bütünleyen yanlard›r. Devrimcilik yap›lmadan devrimci ki-flilik yarat›lamaz. Devrimci kiflilik yarat›lmadan da devrimci saflarda kal›-namaz. Yani devrimci mücadeleyi sürdürerek ancak kendimizi gelifltirip,yenileyebiliriz. Yoksa bir kenara çekilip, uzaktan izleyip, ya da mücadele-nin k›y›s›nda, köflesinde dolan›p sadece çok okumakla da olmaz bu. O za-man ancak olunsa olunsa bir entel, lafazan olunur.

- Ben flimdi bir örnek daha vererek meselenin konumuzla ilgili bir yan›-na daha de¤inmek istiyorum. Geçen gün CHP lokaline u¤ram›flt›m. Bizimgenç arkadafllardan biri de orada, televizyonda haberleri izliyor. Bu aradaiçeri giren baflka bir arkadafl›m›z televizyondaki görüntüde kalabal›¤› gö-rünce “Ne olmufl?” diye sordu. Ald›¤› cevap “Sala¤›n birisi intihar ediyor”oldu. fiimdi bunca zulmün, yoksullu¤un, yozlu¤un yafland›¤› bir düzendebir devrimci böylesine s›radan ve basit yorumlar yapabilir mi? O zamanonun, intihar etmek isteyen bir insana “atla atla” diye ba¤›ran, ya da k›l›k›p›rdamadan film izler gibi olay› izleyen s›radan bir insandan ay›ran özel-likler ne olacak? ‹flte buradaki devrimcilik yüzeyseldir. Düflünmek, kafayormak, çözümlemek, sonuçlar ç›karmak, ç›kar›lan sonuçlar› devrimin ç›-kar›na kullanmak yok. Devrimcili¤e yüzeysel bakan, yüzeysel düflünen,nedenleri, niçinleri sormayan, sorgulamayan, araflt›rmayan insan kendinigelifltiremez. Oysa böyle bir olaya devrimci nas›l bakmal›d›r?

- Bir devrimciye göre intihar eden bir adam “salak”l›¤›ndan intihar et-mez. Bir devrimci bunun nedenlerini, sonuçlar›n› ortaya koyar. ‹nsanlar›çözümsüzlü¤e, çaresizli¤e iten, intihara sürükleyen nedir? Bu zay›f kiflilik-leri yaratan kim? Bu sorular›n tek bir cevab› vard›r; düzen. E¤er ki, intihar-lar art›k her gün yaflanan olaylar haline gelmiflse, bu tek tek insanlar›n so-runu olmaktan ç›km›fl, toplumsal bir sorun haline gelmifltir. Bu sorunu ya-ratan devlettir, düzendir. Açl›k, iflsizlik, yoksulluk, umutsuzluk ve çaresizli-¤in oluflturdu¤u bunal›md›r. ‹flte tüm bunlar› yaratan bu düzen, bizim dedevrimcilik nedenimizdir. Düzenden umudunu kesen insanlara umut tafl›-yacak, yol gösterecek olan bizleriz. Meseleye böyle bakt›¤›m›zda bak›fl aç›-m›z da de¤iflecektir. Bunlar› görmek düzene duydu¤umuz kini art›racak,

Halk S›n›f› 261

kitlelere ulaflmak, devrim umudunu tafl›mak için coflkumuzu art›racakt›r.Meflruluk bilincimiz kökleflecektir.

- Do¤ru, ama bunun yan›nda flöyle bir fley daha eklemek gerek: Örnek-te oldu¤u gibi belki her gün her saat olaylarla, sorunlarla karfl›lafl›r›z. E¤eral›c› gözle bakarsak günlük yaflam içerisinde halk›n yaflad›¤› irili ufakl› okadar çok sorunlar, çeliflkiler var ki. ‹flte bunlar ayn› zamanda bizim halkabu düzenin çürümüfllü¤ünü ve alternatifini göstermek için politika ürete-ce¤imiz zeminlerdir. Ajitasyon-propaganda konular›m›zd›r. Yoksa halk›öyle kal›plaflm›fl nutuklarla, soyut teorilerle bilinçlendirip dönüfltüreme-yiz. Hayat›n içinden, onun yaflad›¤›, gördü¤ü, çok küçük bir sorun bile ol-sa ondan yola ç›k›p, bu düzenin nas›l bir düzen oldu¤unu, somut örnekle-riyle nedenlerini, niçinlerini ortaya koyarak kavratabiliriz. O zaman kitle-lerle çok daha kolay iliflkiler kurabildi¤imiz görülecektir. Onlarla tart›flmak,kafalar›n› ayd›nlatmak, de¤ifltirip dönüfltürmek için elimizde ne kadar çokneden ve araç oldu¤u görülecektir. Tabii önce bizim gözlerimiz görebil-meli bunlar›. Ve bunlar üzerine politika üretebilmeliyiz. Bu da ancak dev-rimci bak›fl aç›s›na sahip olmakla mümkün olur. Zaten bu bak›fl aç›s›na sa-hip olabildi¤imiz ölçüde geliflen ve gelifltiren olabiliriz. Peki nedir devrim-ci bak›fl aç›s›?

- Devrimci bak›fl aç›s› kitlelerin yaflad›¤› sorunlar›, nedenleri ve sonuç-lar›yla görebilmek, düzenden kaynakland›¤›n› gösterebilmektir. Olaylara,iliflkilere devrimci bak›fl aç›s›yla bakabilen biri ö¤renir, araflt›r›r, sorgular,çözümler. De¤ifltirmeyi, dönüfltürmeyi esas al›r. Hiçbir zaman iktidar he-defini gözden kaç›rmaz. Küçük bir sorunda dahi, iktidar perspektifiyle dü-flünür. Ve kitlelere devrimin yolunu gösterir.

Bizler devrimciler olarak, kitlelerin günlük yaflad›¤› sorunlarda düzenihedef olarak gösteremezsek, devrimi de alternatif olarak sunamay›z. Buda kitlelerin s›n›f mücadelesi içinde yerini almas›n› engeller. S›n›f müca-delesi özünde iktidar mücadelesidir. Devrimci, iktidar mücadelesinde kit-lelerin öncüsüdür. Çünkü devrimciler, düzenle halk aras›ndaki günlük ya-flanan çat›flmalara, çeliflkilere iktidar perspektifiyle bakarlar. Kitlelerin ya-flad›¤› her sorunda de¤ifltirici, dönüfltürücü maddi bir zemin yakalarlar.Bu maddi zemin üzerinden kitleleri devrime kazanmaya çal›fl›rlar. ‹flte dev-rimci insan› s›radan insandan ay›ran, bak›fl aç›s›ndaki farkl›l›¤› ortaya ç›-kartan temel özellik, bu dönüfltürme bilincine ve yetene¤ine sahip olma-s›d›r.

Bu misyonu yerine getirebilmek için de kendimizi her aç›dan gelifltir-mek flartt›r. Hedefimize ulaflmak ve görevimizi yerine getirmek için dev-rimci bak›fl aç›s›n› yakalamak, günlük geliflmelerde devrim lehine çözüm-lemeler yapabilecek, politika üretebilecek, propaganda-ajitasyon yapabi-lecek bir donan›ma sahip olmak zorunday›z.

Nas›l bir düzende yafl›yoruz? Yaflad›¤›m›z dünyada bulundu¤umuz ül-kenin yeri nedir? Halk kitleleri hangi sorunlar› yafl›yor? Devrim hangi s›n›f-lara dayanacakt›r? Halk›n sorunlar›yla devrimin ba¤› nas›l kurulacakt›r? ‹fl-

262 Halk S›n›f›

te tüm bunlar› çözümleyecek bak›fl aç›s›na sahip olmam›z gerekir, ki hergeliflmeyi devrim lehine çözmeyi baflaral›m. ‹flte bu sorunlar› ne kadardo¤ru çözümlersek üretti¤imiz politikalar hayat›n içinde o ölçüde karfl›l›-¤›n› bulur.

- Tabii üretti¤imiz politikalar›n hayat›n içinde karfl›l›¤›n› bulmas›, do¤ruçözümlemeler ve do¤ru politikalar belirlememizle mümkündür. Bu iseMarksist-Leninist ideolojiyle donanmak ve onu yarat›c› tarzda hayata ge-çirmekle mümkündür.

Bunun için yap›lmas› gereken en temel ifllerden biri çok okuyan, tart›-flan, soran biri olmakt›r. Okuyal›m, tart›flal›m, geliflmelerden haberdar ola-l›m. Bu propaganda ve ajitasyonda, insanlar› örgütlemekte bizi daha bil-gili, ve daha kendine güvenli yapacakt›r.

Tabii Marksizm-Leninizm veya devrimcilik salt kitaplarda yaz›lanlarla s›-n›rl› de¤ildir. Bir dünya görüflüdür, eylem k›lavuzudur. Statükolar›, flab-lonlar›, kal›plar› reddeder. Mücadeleyle yaflar ve geliflir. Sürecin somutdurumuna göre kadro tipini, mücadele ve örgüt biçimlerini yarat›r.

Gücünü Marksist-Leninist ideolojisinden alan bir devrimci yüzeysel de-¤erlendirmelerin etkisi alt›nda kalmaz. Geliflen her olay›n ard›ndaki ger-çekleri bulup a盤a ç›kart›r. Do¤rular› yakalar. Politika üretir. Üretti¤i poli-tikalarla sorunlara çözüm bulur, yol gösterici olur. Devrimci duygular›yla,niyetleriyle de¤il, bilimsel gerçeklerle hareket eder.

- Devrimci bak›fl aç›s› ve ideolojik sa¤laml›k ülke ve halk gerçe¤ini bil-mek, tan›makt›r.

Devrimci bak›fl aç›s› gücünü ezilenlerin tarihsel hakl›l›¤›ndan, halka gü-venden al›r. Bizler toplumlar›n geliflim süreci gere¤i, kapitalizmin tarihselolarak yerini yeni bir toplum olan sosyalizme b›rakaca¤›na inan›yoruz. Pe-ki inanc›m›z do¤rultusunda devrimci yarat›c›l›k ve iradi müdahale ile bugeliflimi daha erken bir sürece alacak, sosyalizmi yaratacak gücü kendi-mizde görebiliyor muyuz? Kitlelerin kendi kurtulufllar› için bu onurlu kav-gada yerlerini alacaklar›na güveniyor muyuz? Önce bu sorulara “evet” ce-vab›n› vermek zorunday›z.

Bugün ülkemizin hemen her bölgesinde ve halk›m›z›n her kesimindedüzene karfl› geliflen bir tepki var. Bu tepkilere, intihar, cinayet, kendili¤in-den, geri, reformist, fazla geliflmez vb. gözüyle bakarsak küçümsemifl olu-ruz. Bu bak›fl aç›s›yla do¤rular› yakalamak, mücadelede baflar›lar elde et-mek tesadüflere kal›r. Ama böyle bakmaz, küçümsemez, mücadelemizleba¤›n› kurarsak ortaya ç›kan tepkileri devrime kazanmaya önem veririz.De¤iflece¤ine, geliflece¤ine inanarak hareket edersek olumlu sonuçlar al-mam›z olanakl›d›r. Ald›¤›m›z her olumlu sonuç devrimci bak›fl aç›s›na sa-hip oldu¤umuzun göstergesidir. Geliflen her olaya devrim ve karfl›-devrimcephesinden bakmal›y›z. Alternatif politikalar üreterek kitlelerin tepkisinidevrim saflar›nda toplamal›y›z. Konufltu¤umuz her sözcükte, üretti¤imizher politikada, bakt›¤›m›z her olayda devrimi görebilmeliyiz. Teoriden,prati¤e, programa, programdan stratejiye, stratejiden takti¤e taktikten

Halk S›n›f› 263

günlük çal›flma biçimlerimize kadar uzanan çizgi devrimci bak›fl aç›s› de-di¤imiz kavram›n ta kendisidir. Bak›fl aç›s›ndaki bu netli¤i yakalamak zo-runday›z. Soyut bak›fl aç›lar›ndan, düzenin yönlendirmelerinden kurtul-mal›y›z. Bunun için deneyimlerimizi, birikimlerimizi, partimizin süreç vetaktiklerini gözden geçirmek, perspektiflerimizi özümleyerek ö¤renmekzorunday›z. Bak›fl aç›s›ndaki netli¤i böyle yakalar›z.

Düflünceden eyleme, att›¤›m›z her ad›m neye, kime hizmet etti¤i bilin-ciyle olmal›d›r. Sa¤l›kl› bir geliflim evresini yakalayarak ad›mlar›n› atarsak,her ad›mda iktidar perspektifini öne ç›karsak “beklenen” günü yak›nlaflt›r-m›fl oluruz.

- Peki devrimci bak›fl aç›s›na sahip olunmazsa ne olur?- Do¤ru bak›fl aç›s›na sahip olmayanlar oligarflinin devrimci mücadele-

yi engellemek ve halk muhalefetinin geliflimimi durdurmak için oluflturdu-¤u bu politikalar› çözümleyemez. Do¤rular› yakalayamaz. Do¤rular› yaka-layamayanlar politika üretip kitlelere alternatif sunamazlar. Dahas›, olanbiteni kendileri de anlayamazlar.

- Düzenin halk›n üzerinde estirdi¤i terör politikalar›n› bofla ç›kartmak vekitleleri devrim saf›na kazand›rmak için yeni mücadele ve örgütlenme bi-çimlerini bulup ortaya ç›karmal›y›z. Parti-Cephe teorisi prati¤iyle uyumiçinde olan, söyledi¤ini yapan, yarat›c›l›¤› ve kararl›l›¤›yla politikalar›n›halka tafl›yan bir çizgi izlemifltir. Bu da Marksizm-Leninizmi ülke somutun-da uygulamakt›r. Bunun için ülkemizde Markist-Leninizmin temsilcisi Par-ti-Cephe’dir. Kitleleri örgütleyen, savaflt›ran bir güç oluflumuzun kayna¤›budur. Çünkü Parti-Cephe Marksizm-Leninizmi flablon olarak de¤il, bir ey-lem k›lavuzu olarak kavram›flt›r. Onu, kendi ülkemiz ve halk gerçekli¤imi-zin özgünlükleriyle bütünlefltirebilmifltir. Do¤ru politika üretiflimiz ve do¤-rular› yakalay›fl›m›z bundand›r.

- Bir devrimci halk›n yaflad›¤› sorunlar› somut haliyle görmez ve kitlele-rin yarat›c›l›¤›n› iktidar perspektifiyle bütünlefltiremezse do¤ru sonuçlaralamaz. Onu devrimden uzaklaflt›r›r. Üretilen politikalar halk›n sorunlar›naçözüm olmad›kça, devrim, u¤runda teoriler üretilen bir hayal olmaktanöteye geçemez. Kitlelerin sorunlar›yla bütünleflmeyen ve kitlelerin kendi-ni içinde görmedi¤i hiçbir teori, politika, taktik ML bak›fl aç›s›yla de¤erlen-dirilip üretilmemifltir. Soyutlu¤un kayna¤› da budur.

Kitlelerin içerisinde bulundu¤u durum nedir? Geliflen eylemlere hangikoflullar neden olmufltur? Kitleler tepkilerini hangi temel sorunlar›ndandolay› dile getiriyor? Bu tepkiler ne zaman ortaya ç›k›yor? Bizim mücade-lemizle nas›l bütünleflir? Politikalar bu gibi sorular cevaplanmadan üreti-lirse kitlelerin taleplerine cevap vermez. Kitlelerle ba¤ kurulamaz.

Bu düzene tepki gösteren hiç kimseyi, geliflen hiçbir eylemi küçümse-meye hakk›m›z yoktur. Tepkileri küçümsemek, görmemek, gerekli önemigöstermemek duyars›zl›kt›r, sorumluluktan kaçmakt›r.

Devlet bu kadar teflhir olmas›na ra¤men insanlar›m›z intihar› seçiyorsa,tepkilerin ifade edecek çeflitli aray›fllar içine giriyorsa bizim yaratt›¤›m›z

264 Halk S›n›f›

bir boflluk vard›r. ‹nsanlara ulaflamamak, kitlelerle yeterince ba¤ kurama-maktan dolay› ortaya ç›kan bu bofllu¤u insanlar bireysel tepkileriyle dol-durmaya çal›fl›yor. Kimi intihar ediyor, kimisi evini, çocu¤unu b›rak›p ka-ç›yor, kimisi adam öldürmek, h›rs›zl›k yapmak vb. biçiminde sorunlar›naçözüm ar›yor. Bunun nedeni çarenin devrimde oldu¤unu gösteremeyifli-mizdir. ‹nsanlara çarenin devrimde oldu¤unu göstermeliyiz. E¤er ki, bizölümü göze alacak kadar tepkisi a盤a ç›kan bu insanlara çarenin devrim-de oldu¤unu gösterirsek onlar›n çaresizli¤i yerini umuda, hesap sormayab›rakacak ve çaresizlik öfkeye dönüflecektir. Devrimci bilinçle bütünleflenöfkenin devrim için yapamayaca¤› hiçbir fley yoktur.

Sorunlar›n kayna¤›n› tespit edip çözüm üretmek kadar önemli olan birdi¤er yan da bunlar› pratikte bütünlefltirebilmektir. Yapt›¤›m›zla söyledi¤i-mizin bir olmas›n› sa¤lamakt›r. Bunun yolu cesaretle kitleye öncülük yap-mak ve örgütlemek için kitlelerin içine girmektir. Kitlelere örgütlenece¤ikurumlar sunmakt›r. Yani tepkilerini örgütlü ifade edecekleri, sorunlar›naortak çözüm arayacaklar› ve kendi güçlerini görecekleri meclisleri, çeflitlikurumlar›m›z› sahiplendirmektir. Halk›n her gün yaflad›¤› dertleriyle, ücretart›fl›ndan ekmek zamm›na, polis bask›n›ndan belediye sorununa kadarher fleyleriyle u¤raflmak, çözüm yolunu birlikte bulmakt›r. Üretti¤imiz herçözümü kazan›mla sonuçland›rmak, küçük de olsa zaferler elde etmektir.‹flte bu zaferle büyüyecek olan devrim umududur, sosyalizmdir. Devrimiçin, sosyalizm için, ideolojik ve politik olarak zenginli¤imizi artt›rmal›y›z.Bak›fl aç›m›z› netlefltirerek güçlenmeliyiz. Bu devrimcili¤imizin nedenleri-ni de güçlendirmektir.

- Devrimci bak›fl aç›s› davas›ndaki hakl›l›¤›n› görebilmektir. Devrimcili-¤inin nedenini bilince ç›karabilmektir. Neden savaflt›¤›m›z›, bu düzeninneden bizim iradi müdahalemizle bir an önce y›k›lmas› gerekti¤ini göre-bilmek, gösterebilmek ve UMUDU büyütmektir.

Halk S›n›f› 265

Gerilla Gibi Düflünmek ve Yaflamak - 1

Geçen hafta içerisinde, Ömer’in sorumlulu¤unda olan ekiplerimizdenbiri iki mahalle afla¤›m›zda cadde üzerinde faflistlerin üs olarak kulland›¤›bir büroyu molotoflayarak kurflunlad›. Buray› epeyce süredir izliyorduk.Büronun sahibi de faflistti ve ifl yapmaktan çok faflist örgütlenme için bu-ray› paravan olarak kullan›yorlard›. Molotoflanan yerin yak›n›na caddeüzerine faflist sald›r›lar›n ve kay›plar›n hesab›n› soraca¤›m›z› ifade edenDHKC imzal› pankart as›ld›. Ertesi gün de benim sorumlulu¤umdaki di¤erekip ayn› cadde üzerinde trafi¤in yo¤un oldu¤u bir kavfla¤a 20 May›s’taDersim’de düflmanla çat›flarak flehit düflen gerilla yoldafllar›m›z ZeynepKorkmaz, Hüseyin K›l›ç’la ilgili bomba süsü verilmifl bir pankart ast›k. Pan-kart bomba imha uzmanlar› gelene kadar iki saate yak›n as›l› kald›. Faflist-lerin kulland›¤› yere yap›lan misilleme çal›flma yapt›¤›m›z mahalle yak›n-lar›nda bu türden yap›lan ilk eylemdi. Bu nedenle mahalle halk›nda daepeyce ilgi uyand›rd›.

Halk s›n›f›nda bir araya geldi¤imizde de ilk sohbet konular› bu eylemleroldu. Ekiplerin içinde yer almayanlar da bunlar›n bizim örgütlülü¤ümüztaraf›ndan yap›ld›¤›n› tahmin ediyorlar ancak daha önce saptanan kural-lar gere¤i kimlerin, nas›l yapt›¤› konusunda konuflmuyoruz, anlafl›lmas›nayol açacak imalardan kaç›n›yoruz. Nas›l olsa tahmin ediyorlard›r deyipgizlilik kurallar›n›n çi¤nenmesine, gevfletilmesine asla göz yumulmaya-cak. Disiplinsizlik yapanlara yapt›r›mlar ve cezalar uygulanacak. Ekipleriçinde yer alan tüm arkadafllar bu konuda daha önce e¤itimden geçirilmifl-lerdi. Eylem öncesi ve sonras›nda da tekrar özel olarak uyar›ld›lar. Ayn›fley iki ayr› ekipte yer alanlar için de geçerli. Onlar da ayr› ayr› yapt›klar›çal›flma ve eylemler hakk›nda birbirleriyle herhangi bir paylafl›mda, bunubelli edecek davran›fl ve imalarda bulunmayacaklar. Gerekiyorsa, gerekti-¤i kadar›yla ekip sorumlular› bilecekler, paylaflacaklar. Bu haftaki dersimi-zin konusunu “gerilla” olarak belirledik. Selim abi tahtaya önce ana bafl-l›k olarak bunu yazd›.

- Arkadafllar tahtaya konu bafll›¤› olarak “gerilla” yazd›k, ancak dahaönce konuyu saptarken belirtti¤imiz gibi gerilla savafl›ndan, silahl› müca-deleden çok esas olarak gerilla nedir, kimdir, gerilla tarz›yla düflünmek,hareket etmek nas›l olur, bunu günlük çal›flmalar›m›zla, yaflam›m›zla nas›lbütünlefltirece¤iz, bu noktalar üzerinde durmaya çal›flaca¤›z. Çünkü dahaönceki çal›flmalar›m›zda silahl› mücadele, halk savafl› ve halk savafl›ndagerillan›n rolü üzerinde durmufltuk. Ancak yine de k›sa bir hat›rlatma ya-pabiliriz. Evet Ömer sen bir girifl yap istersen.

- GER‹LLA HALKTIR. GER‹LLA SAVAfiI HALKIN SAVAfiIDIR. Önceliklemeseleye böyle bakmak gerekir. Emperyalizmin 2. bunal›m ve özelikle de

266 Halk S›n›f›

84

3. bunal›m dönemindeki devrim pratikleri ve de ülkemizdeki devrim mü-cadelesi çok aç›k olarak ortaya koymaktad›r ki devrim mücadelesini kitle-sellefltirebilmenin, halk› devrim cephesinde birlefltirebilmenin, emperya-lizmin ve oligarflinin iktidar›n› y›kabilmenin ve halk›n iktidar›n› kurabilme-nin yolu, halk›n silahl› mücadelesini örgütleyebilmekten, dolay›s›yla bu-nun için de öncelikle gerillay› oluflturmak ve güçlendirebilmekten geç-mektedir. Yani, gerilla savafl› politik anlam›yla bafl›ndan itibaren halk›n sa-vafl›d›r.

Yüzbinlerce kiflilik ordu, polis gücüyle, modern silahlarla, bask› ve te-rörle ayakta duran oligarflinin iktidar›n› y›kabilmek ve halk›n iktidar›n› ku-rabilmek için, halk›n da silahl› güçlerini, ordusunu oluflturmas› kaç›n›l-mazd›r. Silahl› mücadeleye karfl› olmad›¤›n› söyleyen, hatta yer yer silah-l› eylem de yapan ama silahl› mücadeleyi temel almayan baz› oportünistgruplar da teorik olarak halk›n silahlanmas›n›, ordusunun oluflturulmas›n›reddetmezler, ancak nerede, ne zaman sorusu soruldu¤unda bunun kar-fl›l›¤› ya yoktur ya da belirsizdir. Onlar›n kafas›nda kitlelerin silahlanmas›ve halk ordusunun kurulmas› gibi fleyler halk›n devrim için ayakland›¤›aflamaya tekabül eder. Oysa dünya ve ülkemiz prati¤i de göstermektedirki en bafltan halk›n silahl› güçleri, gerilla yarat›lmadan ve gelifltirilmeden,halk› devrim bayra¤› alt›nda toplamak, savafla katmak ve iktidara yönelt-mek de mümkün de¤ildir. Bu, bugünkü konumuzun d›fl›nda oldu¤u içinfazla girmiyorum ancak Kürt ulusal hareketi ve Türkiye devrimci hareketi-nin geliflimine bak›ld›¤›nda bunu görmemek için kör olmak gerekir. Geri-si, büyük bir güç olmadan, devrim için bütün koflullar tam olarak olgun-laflmadan, düflmanla aç›kça savaflmaktan, bedelleri oldukça da a¤›r olaniktidar için mücadeleye tutuflmaktan kaç›fl›n teorileridir. Yenilgileri, kay›p-lar› göze alamayanlar›n, devrime zaman› gelince(!) bir anda olacak bitecekbir meseleymifl gibi bakanlar›n teorileridir. Neyse biz konumuza dönelim.

Che, “Askeri Yaz›lar” adl› kitab›nda gerilla için flöyle diyor: “Gerilla, kü-çük silahl› grup, halk›n savaflç› öncüsüdür, gücünün kayna¤› halk kitleleri-dir.” Yine kitab›n baflka bir bölümünde de “... gerilla savafl› uygulamak is-teyenler, kitle mücadelesini ihmal ediyorlar, diye elefltirilmektedirler -san-ki bunlar karfl›t yöntemlermifl gibi. Bu görüfl aç›s›n›n içerdi¤i düflünceyireddediyoruz: Gerilla savafl› bir halk savafl›d›r, bir kitle mücadelesidir. Hal-k›n deste¤i olmadan savafl›n bu türünü gerçeklefltirmeyi istemek, kaç›n›l-maz bir felaketin bafllang›c›d›r. Gerillac›lar, herhangi bir topra¤›n belirli biryerine yerleflmifl, silahl›, mümkün olan tek stratejik hedefe, iktidar›n elegeçirilmesine yönelik bir dizi askeri eylemi uygulamaya haz›r, halk›n sa-vaflç› öncüleridir.”

Gerillan›n kitleselleflmesi yani halk›n savafl› haline dönüflmesi bu mü-cadelenin baflar›ya ulaflt›¤› ülkelerde farkl› farkl› flekillenmifltir. Mesela birÇin’de farkl›, Küba’da, Vietnam’da, Nikaragua’da farkl› olmufltur, halengerilla mücadelesinin sürdü¤ü ülkelerde de böyledir. Bu süreç ülkemizdede kendine özgü koflullar›na ba¤l› olarak farkl› özellikleri içererek gelifle-

Halk S›n›f› 267

cektir. Ve öyle de olmaktad›r. Ama özü ayn›d›r. Hepsi halk›n savafl›d›r vehalk›n kurtuluflunu, iktidar›n› hedeflemektedir. Tabii burada iktidar› hedef-leyen devrimci bir önderlik taraf›ndan gelifltirilen savafltan ve gerilladanbahsediyoruz. Yoksa gerilla mücadelesinin küçük burjuva ve milliyetçi ön-derlikler taraf›ndan s›n›rl› belli haklar almak, egemenlerle bir uzlaflma, an-laflma zemini sa¤lamak, onlar› masaya oturmaya zorlamak amac›yla kul-lan›labildi¤ini, hatta iflte Afrika’da birbirlerine üstünlük sa¤lamaya çal›flankabilelerin bile gerilla gücü oluflturduklar›n›, gerilla yöntemleriyle savafl-t›klar›n› da biliyoruz. Bu da meselenin ayr› bir yönü. Bizim esas olarak üze-rinde durmam›z gereken nokta fludur:

Gerillan›n bafllang›çta silahl› küçük bir grup veya bir kaç grup fleklindeoluflturulmufl olmas› onun sürgit böyle kalaca¤› anlam›na gelmez. Kal›rsazaten devrimi gelifltirmek de mümkün olmaz. Yani gerilla halktan soyut-lanm›fl küçük silahl› bir kaç grup, gerilla savafl› da halk›n iktidar savafl›n-dan, devrimden ba¤›ms›z yürütülen bir savafl de¤ildir. Aksine halka dev-rimin coflkusunu tafl›yan, iktidar hedefini gösteren, oligarflinin bask›, zorve fliddeti karfl›s›nda halk›n kendine güvenini, devrim mücadelesine ve sa-vafla kat›l›m›n› sa¤layan, örgütleyen halk›n silahl› gücüdür. Elbette emper-yalizme ve oligarfliye karfl› yürütülen mücadelenin tek biçimi silahl› müca-dele ve gerilladan ibaret de¤ildir, ancak gerçekten halk›n iktidar› isteniyor-sa, devrim gerçeklefltirilmek isteniyorsa, bu, gerilla gelifltirilip güçlendiril-meden, halk›n silahlan›p savafla kat›l›m› sa¤lanmadan, silahl› savafl› ör-gütlemeden olmaz. ‹flte silahl› mücadelenin temel mücadele biçimi olma-s›, di¤er mücadele biçimlerinin ona tabii olmas› esprisinin nedeni de bu-dur.

- Evet flimdi, savafl halk›n, yani bizim savafl›m›z oldu¤una göre, gerilla-y›, silahl› mücadeleyi de biz gelifltirip, güçlendirece¤imize göre burada bi-ze ne görevler düflüyor, ne yapmam›z gerekiyor biraz onun üzerinde du-ral›m.

- Ben bu konuda bir fleyler söylemeden önce partimizin kurulufl kong-resinde önderimizin kongreye sundu¤u rapordan bir bölüm okumak isti-yorum.

- Oku Selma.- “Gerilla halkt›r. Gerilla silahlanm›fl halkt›r. Halk› silahland›rmak ve sa-

vaflt›rabilmek için genifl halk s›n›f ve tabakalar› içerisinde, süreklili¤i olanbir çal›flma yap›lmadan, s›radan iflçi-köylü-emekçi-genci silahland›r›p, ge-rilla savafl› yapmak, gerillay› beslemek, bar›nd›rmak, büyütmek imkans›z-d›r. Gerilla ünlü deyimiyle denizde bal›ksa, bu denizin sürekli içinde ola-rak, onu koruyarak bal›¤›n üreyip yaflamas›n› sa¤lamal›y›z.”

Bir de bu konuda ortaya ç›kan yanl›fl flekillenmeler üzerine yaz›lan birparagraf› okuyay›m:

“Gerilla savafl›n›n ayr› bir askeri örgütlenmeyle sürdürülmesi, di¤er ça-l›flma alanlar›n›n sorunu de¤ilmifl gibi alg›lanm›fl ve zaman içerisinde alanve bölgelerde silahl› birliklerin çal›flma tarzlar›, ruhi flekillenmeleri, kadro-

268 Halk S›n›f›

lara ve ihtiyaçlara bak›fl aç›lar› farkl›laflarak, objektif olarak iki ayr› çal›flmatarz› oluflmufltur. Elbette askeri birliklerin ve di¤er mücadele biçimlerinihayata geçiren örgütlenmelerin, farkl› biçimleri olacakt›r. Ama silahl› bir-likler d›fl›nda çal›flma yapan kadrolar, giderek kendilerini silahl› savafl›n d›-fl›nda görerek, silahl› savafl› baflkalar› yapar düflüncesi hakim olmaya bafl-lam›flt›r. Bu düflünce geliflince, kadrolaflma, kadrolar› e¤itme, kitleleri ör-gütleme ve ajitasyon-propaganda da buna göre flekillenmifl olup, gerillasavafl›n›n güçlendirilmesi ve halk savafl› perspektifine birçok yerde hizmetetmeyen, ondan kopuk çal›flma tarzlar› ve yöntemleri ortaya ç›km›flt›r.”

Bunlar 4 sene önce söylenmifl fleyler ama bugün için de bizim kendimi-ze pay ç›karmam›z gereken noktalara iflaret ediyor.

- Nedir onlar?- Birincisi, gerilla savafl›n› yürütmek de, gerillay› besleyip, bar›nd›r›p,

büyütmek de bize, bizim çal›flmam›za ba¤l›, yani bizim d›fl›m›zda bir olayde¤il. ‹kincisi, bunu yapabilmek için, bugün farkl› bir alanda, silahl› birlik-ler d›fl›nda görev yapmam›za ra¤men silahl› savafl›, gerillay› kendi d›fl›-m›zda görmememiz, ruhsal flekillenmemizi, kadrolaflmadan, e¤itime, pro-paganda-ajitasyon çal›flmas›na kadar çal›flma tarz›m›z› buna göre biçim-lendirmemiz gerekiyor.

- Peki bunlar› yapabiliyor muyuz?- Yeterince yapabildi¤imizi söyleyemeyiz. En basitinden son Dersim fle-

hitlerimizi ele alal›m. Hiç de¤ilse tüm Cephe taraftarlar›m›zla, kitle iliflkile-rimizle birlikte bir toplant› yapabilirdik. Hem flehitlerimizin anmas›n› yaparhem de gerillan›n, silahl› mücadelenin propagandas›n› yap›p, neden sa-vaflt›¤›m›z› anlatarak bunu Cephe saflar›nda savaflma ça¤r›s›na dönüfltü-rebilirdik. Tabii bunun yan›nda flehitlerimizi sahiplendi¤imizi, hesab›n› so-raca¤›m›z› dar, kitlesel çeflitli eylem biçimleriyle gösterebilirdik. En az›n-dan elimizden gelen çabay› ortaya koyabilirdik. Ama bunun için yeterinceçaba harcad›¤›m›z› söyleyemeyiz. Çok farkl› baflka örneklerde verebiliriz.Mesela, propaganda yaparken düzeni, iktidar› teflhir ediyoruz, kurtuluflundevrimde, halk›n iktidar›n›n kurulmas›nda oldu¤unu söylüyoruz ama ba-zen, hatta belki ço¤u kere silahl› mücadeleye, silahl› mücadeleye kat›lmaça¤r›s›na gereken vurguyu yapm›yoruz ya da eksik b›rak›yoruz. Veya kad-rolaflma, e¤itim çal›flmas› yaparken insanlara bir savaflç›, gerilla olabilirdiye bakmayabiliyoruz veya bu gözle bak›p yaklafl›m›m›z›, e¤itim çal›flma-m›z›, pratik faaliyetlerimizi buna uygun biçimlendirmeyebiliyoruz.

- Daha pek çok örnek verebiliriz. Evet pek çok eksik b›rakt›¤›m›z nokta-lar var, ama olumluya do¤ru giden geliflmeler de var. Bunlar› da görüp,gelifltirmeliyiz. Mesela burada bulunan ve buran›n d›fl›ndaki baz› arkadafl-lar›m›z›n gerilla olmak, silahl› mücadele içinde yer almak gibi talepleri var.Ayr›ca, insanlar›m›z›n savaflç› yan›n› gelifltirecek pratik olarak att›¤›m›zad›mlar da var. Bunlar bizim için olumlu ad›mlar ama elbette yetersiz. Ba-na sorarsan›z flimdiye çoktan birim olarak gerillaya savaflç› vermifl olma-l›yd›k derim. Ya da biz daha yetkin bir ekip ç›karabilmeliydik. Demek ki he-

Halk S›n›f› 269

nüz çal›flmam›z›, örgütlenmemizi, geliflmemizi savaflç› örgüte yak›fl›r birseviyeye getirememifliz, meseleye tam anlam›yla gerilla perspektifi, bak›flaç›s›yla bakam›yoruz, onun tarz›yla hareket edemiyoruz. Yani sorununözü, gerilla göndermek de¤il, bulundu¤umuz yerde gerilla olabilmek, ge-rilla gibi düflünüp yaflayabilmektir. ‹flte önümüzde duran ve aflmam›z ge-reken en önemli sorunumuz bu.

- ‹yi de Selim herkes gerilla olabilir mi? Belki olabilmeyi isteyen çok da-ha fazlad›r ama yapamayaca¤›na inand›¤›ndan böyle bir talepte bulunmu-yordur. Mesela ben kendi ad›ma bunu söyleyebilirim. Bu yafll› ve hastahalimle benden bir gerilla olur mu, aksine yarardan çok zarar›m olur.

- Yanl›fl bir düflünce tarz›, Fatma abla. Birincisi, konumumuz, görevleri-miz, çal›flma alan›m›z, yafl›m›z, bafl›m›z ne olursa olsun bir savaflç›, bir ge-rilla olmay› arzulayabilmeliyiz, bunun için çaba gösterebilmeliyiz ve talepedebilmeliyiz. ‹kincisi, olabilir miyiz, buna uygun vas›flara sahip miyiz, de-¤il miyiz veya nerede daha çok yararl› olabiliriz buna kendi kendimize ka-rar vermemeliyiz. Ben soruna flöyle cevap vereyim:

HERKES GER‹LLA OLAB‹L‹R, AMA HERKES GER‹LLA OLAMAZ DA!fiimdi bu size biraz garip, çeliflik gibi geldi san›yorum. - Bana pek gelmedi. fiöyle anl›yorum: insan gerçekten isterse gerilla

olabilir.- Bir bak›ma öyle denilebilir. Ama istemek de her zaman tek bafl›na yet-

mez. Birincisi, gerçekten istemek, bu iste¤in alt›n›n dolu olmas›, yani sa-vaflmaya, ölmeye öldürmeye haz›r olmak gerekir. Bu savafl›n en yal›n ger-çe¤idir. Gerillan›n as›l ifllevi savaflmakt›r, düflmana darbeler vurmak, psi-kolojik ve moral aç›dan onu y›pratmak ve geliflmesine paralel olarak daaskeri olarak düflman güçlerini imhaya yönelik örgütlenme ve eylemlereyönelmektir. Yani özcesi gerilla halk›n askeridir ve ifli savaflmakt›r. O yü-rüttü¤ü bu savaflla sonuç al›r, devrimin geliflmesine hizmet eder. Dolay›-s›yla bu, böyle bir savafla haz›r olmayan ama devrimcilik yapan herkesingerilla olamayaca¤› anlam›na gelir. Mesela, belli bir teorik birikimi olabi-lir, a¤z› baya¤› laf yap›yordur, hatta iyi bir propagandist de olabilir, örgüt-çü özellikleri de olabilir ama tüm bunlar, e¤er ölmeye, öldürmeye, savafl-ma kararl›l›¤›na, cesaretine sahip de¤ilse onun gerilla olabilmesine, geril-lac›l›k yapabilmesine yetmez. fiöyle örnekler görülmüfltür: silahl› savafl›nd›fl›ndaki bir alanda, birimde görev yap›yordur, bir kadro hatta yöneticikonumuna gelmifltir ama bir savaflç›, gerilla olma talebinde bulunmaz ve-ya kendisinden böyle bir fley istendi¤inde yapamam der. Zor gelir, hattadevrimcili¤i de b›rak›r gider. Ancak bunun yan›nda onun alt›nda çok dahayeni, tecrübesiz, hatta sempatizan durumundaki insanlardan ›srarla geril-la olma talebi gelir. Olur ve bu görevi baflar›yla yerine getirir de.

‹kincisi, istemek de tek bafl›na yeterli olmaz dedik. Çünkü gerilla olmak“s›radan” bir devrimcilik yapmak da de¤ildir. Savafl›n hata kabul etmeyenbelli kurallar›, ilkeleri, disiplin anlay›fl› vard›r. Bunlara sahip olmayanlarveya sahip olmak, uyum sa¤lamak için yeterince ›srar›, çabay› göstereme-

270 Halk S›n›f›

yenler, zaaflar›n› aflamayanlar ne kadar ölmeye, öldürmeye haz›r olsa dagerilla olamazlar. Mesela Bar›fl Budak’› burada örnek verebiliriz. Bar›fl sa-vaflmakta kararl›d›r, bunun için gerilla olmufltur, hiç bir zaman da savaflç›olmaktan vazgeçmeyi ya da düflmana s›¤›nmay› düflünmemifltir. Amahem de nöbet gibi çok önemli bir konuda uyku zaaf›n› yenemeyerek birgerillan›n sahip olmas› gereken disiplin ve kurala uyum sa¤layamam›fl veyoldafllar›na zarar vermemek için intihar yolunu seçmifltir. fiimdi bunlar-dan ne sonuç ç›karmak gerekir?

- fiöyle özetleyebilirim: birincisi, gerilla olmak için illa da öyle üstün va-s›flara sahip olmak gerekmiyor. Onu eriflilemez, bizden uzak bir fley ola-rak görmemeliyiz, yani idealize etmemeliyiz. ‹kincisi, Savaflmaya kararl›ve istekli olmak önemli ve ilk flartt›r ama bu da yetmez. Savafl›n uyulma-s› zorunlu belli ilkeleri, kurallar›, disiplin anlay›fl›, yani bir savafl kültürüvard›r. Bunlara sahip olmak gerekir.

Bu kültüre sahip olabilmek, hem kendimizi, hem de yoldafllar›m›z›, altiliflkilerimizi bir savaflç› olarak yetifltirmek, gerillaya haz›r hale getirmek,dolay›s›yla da genel olarak devrimci savafl›, gerillay› büyütüp, güçlendire-bilmek, devrim cephesini geniflletebilmek için mücadeleye gerillan›n gö-züyle bakabilmemiz, çal›flma yapt›¤›m›z her alana onun at›lganl›¤›n›, sa-vaflma cesaret, kararl›l›k ve azmini, çat›flma ve teslim olmama gelene¤i-ni, zorluklar karfl›s›nda y›lmazl›¤›n›, ilke ve kurallara ba¤l›l›¤›n›, disiplini-ni ve yarat›c›l›¤›n› tafl›yabilmemiz gerekir. Tabii öncelikle bunlara kendi-miz sahip olmak için çaba gösterece¤iz, yaflam biçimimiz haline getirece-¤iz ki baflkalar›na ve mücadelenin her alan›na da tafl›yabilelim.

- Ömer’in sözünü etti¤i ikinci bölüme daha sonra daha ayr›nt›l› olarakgirece¤iz. Ondan önce birkaç noktaya daha vurgu yapal›m.

‹deallefltirmemek gerekti¤ini söyledik. Do¤rudur. Gerilla hiç bir kusuru,eksi¤i zaaf› olamayan dört dörtlük insan de¤ildir. Herhangi bir insan›m›z›düflünelim, varsayal›m ki, öyle çok teorik bir birikime sahip olmayabilir,hatta iyi bir propagandac›, örgütçü de olmayabilir, ama devrime sonsuzinanc› vard›r, yoldafllar›na, Partisine ba¤l›d›r. O pekala iyi bir savaflç›, ge-rilla olabilir. Bunlar›n yan›nda savafl›n önünde engel olmayacak, yoldaflla-r› için büyük tehlike oluflturmayacak, belli bir e¤itim ve disiplin içinde ata-bilece¤i kiflisel zaaflar› da olabilir. Bütün bunlar gerillan›n kolektif yaflam›,mücadelesi içinde giderilebilir. Yeter ki bunlar› gidermede, aflmada gerek-li ›srar ve çaba gösterilsin.

Bir kere gerilla deyince hep akl›m›za k›r gerillas› da gelmesin. K›r›n,da¤lar›n ayr› bir çekicili¤i oldu¤u bir gerçek. Geçmiflten bu yana gerilla,k›rlarla, do¤ayla özdeflleflmifltir ama bir de bunun flehir gerillas› boyutuvar. Savafl›n sürdürülüfl biçimi, kurallar›, ilkeleri aç›s›ndan her ikisinin or-tak ve benzer noktalar› oldu¤u gibi, bulundu¤u alanlar›n özelliklerindenkaynaklanan kendine özgü farkl›l›klar› da vard›r. Bunun ayr›nt›lar›na flim-di girmeyelim ama flunu bilirsiniz: Sahip oldu¤u kiflisel özellikleri nedeniy-le örne¤in k›r gerillas› olamayacak, ona uyum sa¤layamayacak veya ora-

Halk S›n›f› 271

da verimli olamayacaklar pekala flehirde iyi bir gerilla da olabilir. Veya bu-nun tersi de mümkündür. Ancak elbette biz önümüze her ikisine birdenhaz›rlanmak, yoldafllar›m›z› her ikisine göre e¤itmek gibi bir hedef koya-bilmeliyiz.

Öte yandan yafl›m›z› bafl›m›z› veya baz› fiziksel rahats›zl›¤›m›z vs. gibifleyleri önümüze engel olarak görmemeliyiz. Che’nin çocuklu¤undan beria¤›r ast›m hastal›¤› oldu¤unu ve da¤da savafl›rken bile pek çok kez ast›mkrizi geçirdi¤ini biliriz. Mesela Kemal Askeri eskiden beri çok ciddi sa¤l›ksorunlar› vard›r... Gerillan›n genellikle hep gençlerden oluflaca¤› düflünü-lür. Dünyada genel olarak böyle olmufltur. Ülkemizde de böyledir. Ama budemek de¤ildir ki sadece gençlerden gerilla olur. E¤er gerilla halkt›r, hal-k›n silahlanm›fl gücüdür diyorsak, bu halk›n her kesiminden insan›n geril-la olabilece¤ini de gösterir. Bunun dünyada örnekleri çoktur. Bizim de 17-18 yafl›ndaki yoldafllar›m›z›n yan›nda 30’unda, 40’›nda yoldafllar›m›z dagerillada flehit düflmüfltür. Genç-yafll› çok daha fazla say›da insan›n geril-lada yer almas› gerilla savafl›n›n da halklaflt›¤›n›, silahl› savafla halk›n çokdaha fazla çeflitli kesimlerinden insan›n kat›lmaya bafllad›¤›n› gösterir.

Ayr›ca gerçekten yafl durumumuz, hastal›k vs. gibi çeflitli nedenlerledo¤rudan silahl› birlik içinde yer alamayacak durumda olsak bile örne¤ingerillan›n kurumlaflmas›nda yer alabiliriz. Veya iflte istihbarat, lojistik des-tek, kuryelik yapmak gibi birçok konuda görev üstlenebiliriz. Bu nedenledaha önce dedi¤imiz gibi, çal›flma alan›m›z, konumumuz, görevimiz, yafl›-m›z bafl›m›z ne olursa olsun her Cepheli bir savaflç›, gerilla olmay› önünehedef olarak koyabilmeli, bunu istemelidir. E¤er devrimi istiyorsak, e¤erülkemizin ba¤›ms›zl›¤›n›, halk›m›z›n kurtuluflunu istiyorsak ve bunun yolu-nun savaflmaktan geçti¤ini biliyorsak bu ifle önce biz talip olmal›y›z. Geril-la halk›n umududur, özlemlerinin ad›d›r diyorsak, o umudu büyütmeninöznesi öncelikle biz olmal›y›z.

- Ben gerillan›n yafl› konusunda “Askeri Yaz›lar” kitab›nda Che’nin söy-lediklerinden bir bölüm aktaray›m isterseniz.

- Aktar bakal›m Erdal. Deneyimli komutan bu konuda ne demifl?- “Gerillac› için ideal yafl nedir? Bunun s›n›rlar›n› belirtmek çok zordur.

Her türlü toplumsal ve kiflisel özellik bunu de¤ifltirebilir. Örne¤in, bir köy-lü, flehir adam›ndan daha dayan›kl›d›r. Bedenini çal›flt›rmaya ya da sa¤l›k-l› bir hayata kendini al›flt›ran bir flehirli, ömrünü masa bafl›nda tüketen biradamdan çok daha etkili olabilir. Ancak özet olarak, gerillan›n tam göçe-belik döneminde, savaflç›n›n yafl›, özellikle köylülerde k›rk› aflmamal›d›r.Savafl›m›z›n kahramanlar›ndan biri olan komutan Crescencio Perez, alt-m›flbefl yafl›nda Sierra’ya ç›kt›, ordunun en yararl› adamlar›ndan biriydi.

Bir gerilla örgütü üyelerinin belirli bir toplumsal kategoriye girip girme-meleri gerekti¤ini de sorabiliriz. Bu çevrenin operasyonun merkezi olarakseçilen bölge olmas› (burada k›rlar› kastediyor), yani savaflç› çekirde¤inköylü olmas› gerekti¤ini söylemifltik. Köylü muhakkak ki en iyi askerdir, fa-kat, bunun anlam› halk›n di¤er unsurlar›n› hakl› dava u¤runa savaflma ola-

272 Halk S›n›f›

na¤›ndan yoksun etmek de¤ildir. Bu alanda da, istisnas›z bir kural yoktur.En küçük yafl s›n›r›n› henüz belirlemedik. Burada da, çok özel koflullar

d›fl›nda, onalt› yafl›ndan küçük olanlar›n kabul edilmemeleri gerekti¤inisan›yoruz. Genellikle, hemen hemen çocuk say›labilecek bu ilk gençlik ça-¤›n› yaflayan unsurlar, henüz karfl›laflacaklar› güçlüklere, ›st›raplara, a¤›rifllere dayanacak kadar geliflmemifllerdir... Çocuklar aras›nda da, direniflordumuzun en üst rütbelerine kadar eriflen ola¤anüstü savaflç›lar vard›r.Fakat, bunlar istisnad›r.”

- Kimlerin gerilla olabilece¤i konusunda Parti Kongremizde al›nan kara-r› da ben okuyay›m. 5 Nolu, “Silahl› Savafl›n Yeniden Örgütlenmesi Üze-rine” bafll›kl› kararda flöyle diyor:

“16- Silahl› Propaganda Birlikleri Komutanlar›, Parti üyesi olmak zorun-dad›r. Birlik savaflç›lar› için böyle bir zorunluluk yoktur. Cephe üyesi olmaniteliklerine sahip herkes birlik savaflç›s› olabilir.”

- Ben de son bir noktaya de¤inip çal›flmam›z› bitirelim. Gerisini haftayadevam ederiz.

Elbette savaflç› bir örgütün mensuplar› olarak savaflç› özelliklerimizi ge-lifltirmek, gerilla olmak gibi bir hedefimiz olacak ve olmal›d›r. Ancak yinebiliyoruz ki oligarfliye karfl› savafl›m›z sadece askeri alanda, gerillayla sür-müyor. Biz savaflç›, gerilla olmak isteriz, bunu talep de ederiz ama talebi-mizin uygun bulunaca¤› veya hemen gerçekleflece¤i anlam›na da gelmez.Bulundu¤umuz veya baflka bir alanda bize ihtiyaç vard›r, oralarda çal›fl-maya devam ederiz. Devrimci flu ifli yapar›m bu ifli yapmam ya da yapa-mam demez. Verilen her görevi en iyi flekilde yerine getirmeye çal›fl›r. Ni-tekim gerillaya giden bir çok yoldafl›m›z da senelerce beklemifl, baflkaalanlarda çal›flm›fllar, görevler üstlenmifllerdir. Orada neyin nas›l olaca¤›-na karar verecek olan Partimizdir. O halde ben gerilla olaca¤›m, gerillayagidece¤im diye, bu bize verilen baflka görevleri, sorumluluklar› savsakla-ma, gevflek davranma, programs›z, disiplinsiz çal›flma hakk›n› vermez. Gi-dece¤im beklentisiyle böyle yanl›fllara, hatalara da düflmemeliyiz. Bulun-du¤umuz yerde hep kalacak gibi çal›flmal› ama her an gerilla ya da baflkabir alana, göreve gidecekmifliz gibi de buna haz›rl›kl› olmal›y›z. Ve zatenmesele dedi¤imiz gibi nerede, hangi alanda ve konumda bulunursak bu-lunal›m bir gerilla gibi olmakt›r. Bu, demokratikte de olsak böyle olmal›-d›r. Her yerde bir gerilla gibi savaflç›, bir gerilla gibi askeri disiplin uygu-layan, bir gerilla gibi zorluklara, yokluklara gö¤üs geren, bir gerilla gibiyarat›c› olmak durumunday›z. Gerilla kendini her yerde belli eder.

✪✪✪

OKUMA PARÇASI:“fiu anda iktidar mücadelesi yapan partimiz iktidar› alabilecek güçteve aflamada de¤ildir. Ancak düzenli ordular aflamas›nda bütün yurtçap›nda yönetimi ele geçirmekten söz etmek mümkündür. Ve biz, bu-

Halk S›n›f› 273

gün bu aflamay› yaflad›¤›m›z› asla iddia etmiyoruz. Biz, sadece halk›-m›z›n ihtilalci savafl›n›n bu aflamaya gelebilmesi için, gerilla savafl›n›nflart oldu¤unu iddia ediyor ve bu amaçla da dövüflüyoruz.” (THKP, 1Nolu Parti Bildirisi)

“Gerilla savafl›n› baflar› ile yürüten parti, önce soldaki çeflitli oportü-nist fraksiyonlar›n etkisi alt›nda kalm›fl olan halk›n uyan›k kesimleri-ni etraf›nda toplayacak, soldaki parazitleri giderek temizleyecektir.Pasifistlerin kafalar›n› kar›flt›rd›¤› unsurlar -iflçi, köylü, ö¤renci- gide-rek, silahl› propagandan›n etraf›nda toplanacakt›r. Yani silahl› propa-ganda önce solu toparlayacakt›r. Bafllang›çta çeflitli e¤ilimlerin etkisialt›nda olan samimi unsurlar tek bir strateji etraf›nda toplanacaklar-d›r. Silahl› propaganda, k›r ve flehir gerilla savafl› ile psikolojik ve y›prat-ma savafl›n› içerir.Temel mücadele biçiminin bu flekilde ele al›nmas›, elbette öteki mü-cadele biçimlerinin ihmal edilmesi demek de¤ildir. Silahl› propagan-day› temel alan, öteki mücadele biçimlerini de gücü oran›nda ele al›r.Ancak öteki mücadele biçimleri talidir. Silahl› mücadele biçimidir. Buekonomik ve demokratik kitle hareketlerine seyirci kal›nmas› demekde¤ildir. Örgüt, gücü oran›nda, ekonomik ve demokratik hak ve istem-ler etraf›nda kitleleri örgütlemeye çal›fl›r. Oligarfliye karfl› her çeflittepkiyi yönlendirmeyle u¤rafl›r... Klasik politik kitle mücadelesi ile si-lahl› propaganda birbirini izler ve birbirinin içinde, birbirine ba¤›ml›-d›rlar, her biri di¤erini karfl›l›kl› etkiler.Silahl› propagandan›n d›fl›ndaki öteki politik, ekonomik, demokratikmücadele biçimleri silahl› propagandaya tabidir ve silahl› propagan-daya göre biçimlenir.” (Mahir Çayan, Bütün Yaz›lar, s.343-344)

274 Halk S›n›f›

Gerilla Gibi Düflünmek ve Yaflamak - 2

- Geçen hafta kald›¤›m›z yerden devam edelim. En son “her yerde birgerilla gibi savaflç›, bir gerilla gibi askeri disiplin uygulayan, bir gerilla gi-bi zorluklara, yokluklara gö¤üs geren, bir gerilla gibi yarat›c› olmak duru-munday›z” demifltik. Bu neden böyleydi peki? K›saca özetleyelim. Fatmaabla sen cevapla istersen.

- Eee flöyle: Oligarflinin iktidar›n› y›kmak için silahl› mücadele temeldirdiyoruz. Bu mücadeleyi baflka bir yerlerden birileri gelip verecek de¤il.Mücadele bizim mücadelemiz, savafl bizim savafl›m›z. Dolay›s›yla gerilla-y› oluflturmak, geliflmesini güçlenmesini sa¤lamak da bizim iflimiz. Zatenne diyoruz biz savaflç› bir örgütüz. O zaman mücadeleye bak›fl aç›m›z, ça-l›flmam›z, yaflam biçimimiz, disiplinimiz de buna uygun olmak zorunda-d›r. E¤er olmazsa ne kendimiz savaflabiliriz, ne de halk› örgütleyip savafl-t›rabiliriz.

- U¤ur sen de bir fleyler ekleyeceksin galiba.- Evet. Biz savaflç› bir örgütüz diyoruz. Do¤ru elbette. Yaln›z flunu gözar-

d› da etmememiz gerekiyor san›yorum: Herkes bafltan bir gerilla, savaflç›olmak amac›yla Cephe saflar›na kat›lmayabilir. Veya silahl› mücadele için-de yer al›nmas› gerekti¤ine inan›yordur ama buna kendisini haz›r hisset-miyordur. Ya da belki uzunca bir süredir Cephe saflar›ndad›r ama bir ta-k›m kayg›lar›, korkular›, düzenle süren ba¤lar› nedeniyle gerilla olamaz,olmak istemez. Mesela, ben de bafllang›çta gerilla olaca¤›m diye bir fleydüflünmemifltim. Yani flunu demek istiyorum herkesten gerilla olmas›n›da bekleyemeyiz.

- Dedi¤in do¤ru U¤ur. Zaten biz istesek de olmaz bu, hayat›n gerçekli-¤ine ayk›r› olur. Ama bunun yan›nda do¤rudan gerilla olmak, savaflmakamac›yla Cephe saflar›na kat›lanlar, kat›lmak isteyenler oldu¤unu daunutmamak gerekir. Bu örneklerin ço¤almas› esas olarak gerillay› halk›nyaflam›na ne kadar sokabildi¤imizle, amac›n›, hedeflerini ne kadar anlata-bildi¤imizle ve s›n›f çeliflkilerinin derinleflmesiyle ilgilidir. Yani gerilla ge-liflip güçlendikçe, savafl›n çap›n› büyüttükçe ayn› zamanda bir çekim mer-kezi oluflturacakt›r. Gerçekten bu düzenin de¤iflmesini isteyen, s›n›f kininesahip insanlar gerilla umudu büyüttükçe, gerillaya, kurtulufl savafl›na do¤-ru akacaklard›r. Gerillan›n faaliyeti, eylemi kendili¤inden böyle bir potan-siyel yarat›r. Örgütleyici ifllev görür. Ancak tek bafl›na bu yeterli olmaz.Neden olmaz Ömer?

- Birincisi, ortaya ç›kan böyle bir potansiyeli gerillan›n kendisi tek bafl›-na örgütleyemeyiz. K›r gerillas›n›n çal›flma yürüttü¤ü bölgede bunu ken-disinin yapma olana¤› vard›r ama onun da ulaflabilece¤i potansiyel s›n›r-l›d›r. Kentlerde ise tüm alanlardan çok daha fazla gizlilik koflullar› içindefaaliyet yürüten ve kitle iliflkileri çok daha s›n›rl› olan gerillan›n ortaya ç›-

Halk S›n›f› 275

85

kan bu potansiyeli kendi bafl›na örgütleyebilmesi çok s›n›rl› hatta imkan-s›z denecek kadar zordur. O halde bu ifl esas olarak kitlelerle çok daha ya-k›ndan iliflkide olanlar›n, yani bizlerin iflidir. Ama bunu yapmak için de ge-rilla gibi düflünmek, onun bak›fl aç›s›na, savaflç› ruhuna sahip olmak gere-kir. ‹kincisi, bu da yetmez. Yani sorun sadece gerillan›n yaratt›¤› potansi-yeli örgütlemek de¤ildir. Böyle olursa bu, silahl› mücadelenin gelifliminikendili¤indencili¤e b›rakmak, sadece gerillan›n faaliyetine, eylemine veyarataca¤› etkiye ba¤lamak olur. Bu anlay›fl savafl gerçe¤inden uzaklafl-may›, gerillay›, silahl› mücadeleyi kendi d›fl›nda görmeyi de beraberindegetirir. Oysa sorun sadece gerillaya tek tek insanlar› göndermek, varolangerilla birliklerini beslemek de de¤ildir. ‹flçi, memur, gençlik, mahalleleryani her alan›n, bölgenin kendi gerilla birliklerini oluflturmas›, bunlar› yay-g›nlaflt›rmas› gerekir. O halde demokratik alandaki mücadelemizi, çal›fl-mam›z›, propagandam›z›, eylem çizgimizi de bu temelde ele almal›y›z.Yoksa kitleleri silahl› mücadele temelinde örgütlemek, silahland›r›p savafl-t›rmak yani gerillay› halklaflt›rmak, kitlesellefltirmek de mümkün olmaz.

O zaman demek ki demokratik alanda çal›flan yönetici ve kadrolar›n daöncelikle silahl› mücadele perspektifine sahip olmas› gerekir. Ama elbet-te bunun da teoride kalmamas› gerekir. Ayn› zamanda gerillan›n savaflç›ruhuna sahip olmas›, gerilla gibi disiplinli olmas›, bir gerilla gibi zorlukla-ra yokluklara boyun e¤memesi, yarat›c› ve inisiyatifli olmas›, bir gerillakomutan› gibi kurmayca düflünebilmesi gerekir.

- GER‹LLA G‹B‹ ZORLUKLARA, YOKLUKLARA GÖ⁄ÜS GERMEL‹Y‹Z,gerillan›n yaflam›n› kendimize örnek almal›y›z diyoruz. Peki bu nas›l olur?Mesela bir gerilla nas›l yaflar, hangi zorluklarla karfl›lafl›r, bunlar› nas›laflar; biz nas›l yafl›yoruz, zorluklar karfl›s›nda ne yap›yoruz?

- Hepimiz üç afla¤› befl yukar› flehirde olsun, k›rda olsun gerillalar›n han-gi koflullarda yaflad›klar›n›, hangi zorluklarla, yokluklarla karfl› karfl›ya kal-d›klar›n› üç afla¤› befl yukar› biliriz. E¤er biraz dikkatli okumuflsak bugünekadar gazetemizde ç›kan yaz›lanlardan, flehit düflen yoldafllar›m›z veyagerillan›n çeflitli eylemlerine iliflkin anlat›mlardan bunlar› rahatça ç›karabi-liriz. Hatta konuya iliflkin pek bir fley okumam›fl biri bile bunu az çok tah-min edebilir. Çünkü bugün gerilla halka öyle çok uzak bir olgu de¤il. Tele-vizyonda ç›kan haberlere, baflka ülkelere iliflkin olsa da kimi haber prog-ram veya belgesellere bakarak bile belli ölçülerde bir fikir edinmek müm-kündür.

Mesela k›rda düflmanla savaflmak bir yana, do¤aya karfl› mücadele bi-le bafll› bafl›na bir görevdir, güçlü bir irade gerektirir. K›r gerillas›na ad›matan biri önce do¤aya karfl› mücadeleyle tan›fl›r. Öyle her istedi¤in zamanköylere gidemezsin, bafl›n› sokacak bir dam, ›s›nacak bir atefl bulamazs›n.Ya da hep s›¤›naklarda yaflam›n› sürdüremezsin. Karda k›flta, ya¤murda,s›cakta günlerce, haftalarca aç›k arazide yat›p kalkmak zorunda da kal›rs›n.Günlerce birkaç lokma yemek, birkaç yudum suyla idare etmek, hatta aç

276 Halk S›n›f›

susuz kalmak da mümkündür. Yeri gelir üzerinde s›rt çantas›, silah, cep-hane... onlarca kilo yükle, günlerce, hatta haftalarca yürümek, uykusuzkalmak, durmadan yer de¤ifltirmek zorunda kal›r. Yaralan›r ya da hastaolur, doktor, hemflire, istedi¤in ilaç her zaman yoktur. Ço¤u kez gerilla te-davisini kendisi yapmak zorundad›r. Haftalarca, hatta belki aylarca birbanyo yapacak koflullar› olmayabilir. Televizyon, günlük gazete yoktur, ai-lenle, yak›nlar›nla görüflebilme olana¤› yoktur. Onlarla haberleflebilmekbile imkans›z ya da çok s›n›rl›d›r. Ama gerilla tüm bu zorluklara gö¤üs ge-rer ve aflar. Savafl baflka türlü yürümez. Mesela bazen bir ekmek çökelekbile olmaz, ne yapar bir y›lan, kaplumba¤a, kurba¤a, hatta çeflitli otlardanyemek yapar, yer. E¤er gerçekten yürüyemeyecek kadar hasta de¤ilse,ayakta durabiliyorsa, benim fluram a¤r›yor, buram a¤r›yor, yoruldum yü-rüyemiyorum, so¤u¤a al›fl›k de¤ilim, d›flar›da yatamam falan diyemez.Bafllang›çta baz› fleyler zor gelebilir ama do¤an›n bu çetin flartlar›na uyumsa¤lamak, zorluklar› aflmak zorundad›r. Bu sa¤land›ktan sonra da tabii sa-vafl içinde de olsa do¤ayla iç içe yaflamak baflka bir güzellik olur. Onun birparças› olur.

fiehirlerde gerilla belki do¤an›n zorluklar›yla bu kadar karfl› karfl›ya de-¤ildir ama bu onun da benzer zorluklarla karfl›laflmayaca¤› anlam›na gel-mez. Bir kere bizim gibi her istedi¤i yere girip ç›kamaz, can›n›n istedi¤i gi-bi rasgele gezemez. Düflman takibine karfl› hep herkesten çok daha fazladikkatli, uyan›k olmak zorundad›r. Takip ald›¤›nda ya da yeri tespit edildi-¤inde k›rdaki gerilla kadar bir hareket serbestli¤i, kuflatmay› yar›p ç›kmaolana¤› pek yoktur. Elbette flehirdeki gerilla da kendi bafl›na yaflam›n› sür-dürecek koflullar›, olanaklar› yaratmaya çal›fl›r. Bir operasyona, düflmansald›r›s›na karfl› önlemlerini önceden düflünür, al›r. Ama bazen öyle aniolaylar geliflebilir ki, bulundu¤u yeri, bölgeyi tüm olanaklar›n› terk etmekzorunda kalabilir. Baz› anlat›mlardan okumuflsunuzdur günlerce bir me-zarl›kta ya da inflaatlarda yatan yoldafllar›m›z olmufltur. Yani tek bafl›na,iliflkisiz kalmak, düflman›n eline düflmeden ayakta kalabilecek koflullar›kendisi yaratmak zorunda kalabilir. Ya da bir ailenin yan›nda kurumlafl-m›flsa onlar›n yaflam tarz›na ayak uydurmak, onlar ne yiyorsa, ne içiyor-sa, olanaklar neyse onu paylaflmak, elindekiyle idare etmek zorundad›r.

Tüm bunlar savafl›n gerçekleridir. Ve bunlara gö¤üs germek sa¤lam birirade, kararl›l›k ve sab›r ister. fiimdi bu gerçekler ortadayken, ben savaflç›olaca¤›m, gerillaya gidece¤im deyip de bu zorluklara kendini haz›rlama-yan, hatta düflünmeyen biri gerilla olmaya ne kadar haz›rd›r tart›fl›l›r. El-bette haz›rlanmak derken flimdi bizim de illa burada ayn› zorluklar›, ayn›flartlarda yaflamam›z gerekmiyor. Ama zaafl› yanlar›m›z› aflmada, törpüle-mede bunlardan ç›karmam›z gereken dersler, onlardan alaca¤›m›z çok ör-nek vard›r. Mesela ben flunu sevmiyorum, hofllanm›yorum deyip yemekseçmek, yatmak için illa da s›cak bir yer, yatak aramak, ben uykusuzlu¤aal›fl›k de¤ilim deyip yeri geldi¤inde günlerce uykusuz kalamamak ya dabir kaç saat uykuyla idare edememek, biraz koflturunca yoruldum deyip

Halk S›n›f› 277

hemen dinlenecek bir f›rsat aramak, fluram a¤r›yor, buram a¤r›yor, has-tay›m deyip üstelik bir de gerçekten bir rahats›zl›¤› varsa tedavi olmay›pbunlar› iflten kaytarmaya bahane yapmak, s›zlanmak, üf püf etmek bun-lar bir devrimciye, hangi alanda, hangi görevde olursa olsun hayat› geril-la tarz›yla ele almak durumunda olan bir Cepheli’ye yak›flmaz. Bizim kül-türümüzde böyle fleyler yoktur. Hele ki bir savaflç›, bir gerilla olmay› dü-flünen, olmak isteyen birinde ise bunlar hiç olmamas› gereken fleylerdir.

- Gerilla olmak istedi¤ini söyleyen bizim gençlerden biriyle geçen günbu konuda epeyce tart›flt›k. Onun da baz› böyle kötü al›flk›nl›klar› vard›.Sonun da yanl›fll›¤›n› kabul edip direnmekten vazgeçti ama bu sefer de“Tamam bunlar zaaf olarak görülebilir ama ben gerilla olunca bunlar› ko-lay aflar›m, sorun olmaz” demez mi?

- Eee sen ne dedin Ömer?- “Kendini kand›r›yorsun” dedim. - Do¤ru demiflsin. Çünkü böyle söyleyen biri asl›nda kendini de¤ifltir-

mek istemiyordur, halinden memnundur. Gerilla olmak öyle ormanda iz-ci kamp› yapar gibi üç befl ay gidip dönülecek bir fley de¤ildir. Örneklerigörülmüfltür, böyleleri gerilla olduklar›nda, hatta gerilla bir yana, illegal-de baflka bir görev verildi¤inde bile yeni flartlara kolay kolay uyum sa¤la-yamazlar. Zorluklar, yokluklar karfl›s›nda çok çabuk y›larlar, geriye, eskiyaflamlar›na dönmek isterler. Hatta k›sa veya uzun, bir süre sonra demok-ratik alanda bile yapamayacak duruma gelirler. Çünkü demokratikte deher fley güllük gülüstanl›k de¤ildir. Her alan›n kendine özgü veya di¤erle-riyle benzer zorluklar›, güçlükleri vard›r. Tüm bunlar› aflmak ancak savafl-ç› bir kiflili¤e sahip olmakla mümkün olabilir.

Daha önce de dedi¤imiz gibi eksiklerini, zaaflar›n›, belli al›flkanl›klar›n›aflmaya çal›fl›yordur, bunda kararl›d›r, bir k›sm›n› aflm›flt›r, belki bir k›sm›-n› henüz tümüyle aflamam›flt›r, e¤er bunlar gerillan›n yaflam› için tehlikeoluflturmayacak fleylerse gerisini gerilla olduktan sonra da aflabilir. Bununda çok örne¤i vard›r. fiimdi tabii bunlar› konufluyoruz ama kendimize depay ç›kar›yoruz de¤il mi? Buna göre kendi yaflam›m›z›, al›flkanl›klar›m›z›,zaaflar›m›z› da gözden geçirelim. Mesela diyoruz ki;

GER‹LLA G‹B‹ YARATICI OLMALIYIZ, peki gerçekten öyle miyiz? Gerillagerek günlük yaflam›n› sürdürmek, kolaylaflt›rmak, gerekse düflmana kar-fl› savafl› gelifltirmek, gücünü büyütmek için yeni olanaklar yaratmak, ya-ratt›¤› en küçük bir olana¤› en iyi flekilde kullanmak zorundad›r. O an la-z›m olmasa da küçük bir ip, bez parças›n› bile atmaz, üzerinde tafl›yama-yaca¤› fleylerse sonra de¤erlendirmek üzere bir yere saklar. Bir köyden,mezradan bir iliflki ç›karmak için haftalarca belki aylarca u¤rafl›r. Okumayazma bilmeyen genç yafll› köylüleri bile büyük bir sab›rla e¤itmeye çal›-fl›r. Onun gözünde düflman saflar›nda olmad›ktan sonra kimse ifle yara-maz de¤ildir. Üzerinde u¤rafl›ld›¤›nda kimi gerilla olur kimisi gerillayadestek. Günü geldi¤inde bir kaç günlü¤üne de olsa kap›s›n› açacak veya

278 Halk S›n›f›

sadece ekme¤ini paylaflacak ya da düflman hakk›nda bilgi verebilecek biriliflki bile önemlidir, de¤erlidir.

Gerilla sald›r›lardan korunmak, gizlenmek, düflmana durmadan yenidarbeler vurmak, onu flafl›rtmak için askeri aç›dan da tüm yarat›c›l›¤›n›kullan›r, yeni taktikler, eylem biçimleri gelifltirir. Hareket kabiliyetini, yete-neklerini gelifltirip ustalafl›r. Do¤an›n tüm avantaj ve dezavantajlar›n›, tek-nik aç›dan düflmana göre daha zay›f olan elindeki silahlar›n› en etkili birbiçimde kullan›r. Silah›, cephanesi mi yetersiz, gerekli ihtiyaçlar›n› düfl-mandan ele geçirmenin yollar›n› arar. Yani bir gerillan›n yaflam›nda “ol-maz” yoktur. koflullar buna izin vermez zaten. O nedenle, bulur, yarat›r, ç›-kar›r. En a¤›r koflullarda ayakta kalman›n, kendini gelifltirme ve güçlendir-menin koflullar›n› yarat›r. fiehir gerillas› için de ayn› fleyleri söyleyebiliriz.Onun kitle iliflkileri belki çok daha s›n›rl›d›r. Ama bu hiç yoktur, olmaz an-lam›na gelmez. Kurumlaflmas›, s›n›rl› iliflkileri içinde, deflifrasyona nedenolmadan çevresinde belli bir kitle iliflkisi, kullanabilece¤i yeni olanaklar› oda yaratabilir. Ama flehirlerde gerilla en büyük yarat›c›l›¤›n› örgütlenme-sinde ve eylem tarz›nda gösterir. Hep yeni biçimler, taktikler, yöntem ara-y›fllar› içinde olmak zorundad›r. Çünkü kullan›lan bir biçim, yöntem bir sü-re sonra ister istemez düflman taraf›ndan da ö¤renilir ve o da buna göreönlemler al›r, kullan›lan yöntemler etkisiz hale gelebilir. Ama düflman›nald›¤› hiçbir önlem afl›lamaz de¤ildir. ‹flte orada yarat›c›l›k devreye girer.Bu konuda biliyorsunuz dünyada az say›da görülebilecek bir birikime, zen-gin deney ve tecrübeye sahibiz. Tabii bu yetmez, hep yenilenmek, yetkin-leflmek gerekir.

Peki gelelim bize, biz ne kadar yarat›c›y›z? Savafl› gelifltirmek, güçlen-dirmek için ne kadar olanak yarat›yoruz, elimizdeki olanaklar› ne kadar de-¤erlendiriyoruz? Gerillan›n tarz›n›, anlay›fl›n› kendi alan›m›zda, çal›flma-m›zda ne kadar somutlayabiliyoruz? Kendimizi durmadan bu aç›dan sor-gulamal›y›z.

- Ben bu konuda önderimizin Parti kongresine sundu¤u rapordan birbölüm okuyay›m m›?

- Oku Selma.- “Silahl› mücadele perspektifini benimsemifl bir kadronun kitlelere ba-

k›fl›, örgütlemesi, e¤itimi, propaganda ve ajitasyonu, olanaklar› de¤erlen-dirmesi vb. gibi her fley silahl› savafl›n ihtiyaçlar›na göre belirlenir. Silah-l› savafl› benimsememifl olanlar, bu ihtiyaçlar› hissedemez ve göremezler.Ve bunlar›n prati¤ini, kitlelerin güncel, ekonomik-demokratik sorunlar›doldurur. Görünüflte silahl› mücadeleyi fiili olarak uygulayanlar da, di¤ermücadele biçimlerini hayata geçirenler de ayn› örgütün kadrolar›d›rlar.Gerçekte ise birbirlerini tamamlayan, temel mücadeleyi güçlendiren birperspektifle çal›flmad›klar›ndan, ayn› havay› solumamaktad›rlar. Farkl›l›k-lar giderilemedi¤inde, uyumluluk sa¤lanamad›¤›nda, kelimenin gerçekanlam›yla sa¤ ve sol sapma fleklinde uç verebilecek olan farkl›l›klar veyauyumsuzluklar kendini göstermeye bafllar.”

Halk S›n›f› 279

- Evet bu sözlerden hepimiz kendimize pay ç›karmal›y›z. Söylenen aç›k,sorun kitlelerin güncel, ekonomik-demokratik sorunlar›yla ilgilenmek de-¤il, yanl›fl olan bunlardan baflka bir fley düflünmemek, bunlar›n içinde bo-¤ulmak, silahl› mücadeleyi, onun ihtiyaçlar›n› kendi d›fl›nda görmeye bafl-lamak, bunlar› unutmak. Kald› ki bunlar unutulmaya ya da gere¤inceönem verilmemeye baflland›¤›nda, savaflç› ruhtan uzaklafl›ld›¤›nda esa-s›nda güncel, ekonomik-demokratik mücadeleyi de hakk›yla örgütleyipsürdüremeyiz. Çünkü düflman o alan› da bofl b›rakm›yor. En meflru, kü-çük, basit bir eyleme bile sald›r›yor. Yani bu alanda da silahl› olmasa biledifle difl bir mücadele sürüyor. Tüm sald›r›lara ra¤men demokratik mevzi-leri korumak, yeni mevziler elde etmek, kitle hareketini radikallefltirip, bü-yütmek gerekiyor. Oysa meseleye bir savaflç› gözüyle bakmayan biri ya-p›lmas› gereken bir eyleme s›radan bir ifl, s›radan bir protesto gibi “Gide-riz olursa olur, olmazsa olmaz” diye bakar. Polis engelledi mi “Ne yapa-l›m engellendi” der. Halbuki savaflç› kafa yap›s›na sahip bir Cepheli isteraç›k örgütlenen demokratik bir gösteri olsun ister gizli örgütlenen bir ey-lem olsun örgütleyece¤i eylemi en ince ayr›nt›s›na kadar bir gerilla gibidüflünür. Kafas›nda bir, eylemi baflar›ya ulaflt›rmak, sonuç almak; iki, kit-leyi eylem içinde de e¤itme, kendine güvenini, devrim coflkusunu art›rmahedefi vard›r.

Kitle nas›l tafl›nacak, düflman hangi önlemleri alm›fl olabilir, bu önlem-leri bofla ç›karmak için neler yap›labilir? Düflman sald›rd›¤›nda, sald›r› na-s›l karfl›lanacak, nas›l çat›fl›lacak, kitle çat›flmaya nas›l haz›rlanacak, moti-vasyonu nas›l sa¤lanacak, barikat kurulmas› gerekiyorsa nas›l kurulacak,düflman›n istedi¤i alanda, onun inisiyatifinde de¤il de, bizim istedi¤imizyerde, biçimde sald›r› nas›l gö¤üslenecek, mümkün oldu¤u kadar az ka-y›pla kitle nas›l geri çekilecek, panik nas›l önlenecek? Aç›k, yasal bir gös-teri de olsa, bir gerilla gibi bunlar› hesap etmemiz laz›m. Ha, gerillan›nmüdahalesi silahla olur, bizimki baflka araçlarla. Ama mant›k ayn› olmal›-d›r. Gerekiyorsa çekilip baflka bir yerde tekrar toplanmak, gösteriye de-vam etmek, ya da karfl› sald›r›ya geçmek, alternatifleri düflünmek... bunla-r› ço¤altabiliriz. Veya al›fl›lm›fl, art›k bir etkisi de kalmam›fl eylemler, pro-paganda biçimleri yerine yenilerini bulmak. Tüm bu sorunlar, zorluklarkarfl›s›nda yarat›c› olmak, üretmek... bunlar ancak ülkede yaflanan savaflgerçe¤i bir an unutulmadan, savaflç› bir ruh ve bak›fl aç›s›yla düflünülebi-lecek, yap›labilecek fleylerdir.

- Meseleye böyle bak›nca düflünüyorum da bazen öyle ufak tefek fley-lerle u¤rafl›yor, bunlara o kadar çok zaman harc›yoruz ki...

- Do¤ru. Bazen bir pankart yazacak yer bulmak ya da bir ifli yapmak içinpara bulmak gibi en son düflünülmesi gereken bir ayr›nt› önümüze ilk so-run olarak ortaya ç›kabiliyor. Bir gazeteyi yayg›n olarak da¤›tmak bile birsorun haline gelebiliyor. fiimdi düflünün gerilla tek bir iliflkiyi, en küçük birolana¤› dahi de¤erlendirmeye, yoktan var etmeye çal›fl›rken, biz kitleleriniçindeyiz, en yak›n çevremizde bile kolayca ulaflabilece¤imiz onlarca, yüz-

280 Halk S›n›f›

lerce hatta binlerce insan, görebildi¤imiz, göremedi¤imiz belki yüzlerceolanak var ama bunlar› ne kadar de¤erlendiriyoruz?

- Do¤ru. Tabii bu tür fleylerin bir sorun olarak karfl›m›za ç›kmas›n›nönemli nedenlerinden biri de yeterince disiplinli, planl›, programl› çal›fl-mamak. Oysa s›k s›k bu konu üzerinde dururuz. Hatta yine hep örnek ve-ririz;

GER‹LLA G‹B‹ B‹R D‹S‹PL‹NE SAH‹P OLMALIYIZ, deriz. Nedir peki bu di-siplin? Serpil var m› bu konuda söyleyebilece¤in bir fley?

- Valla gerilla konusunda benim öyle çok fazla bir bilgim yok. Ama ö¤-rendi¤im kadar›yla gerilla için hayati öneme sahip fleylerin bafl›nda disip-lin geliyor. Çünkü bir savaflç›n›n yapaca¤› küçük bir disiplinsizlik bile kocabir birli¤in hayat›n› tehlikeye sokabilir. Veya olmad›k kay›plara yol açabi-lir.

- Elbette disiplin zay›flad›¤›nda, laçkalaflt›¤›nda askeri aç›dan böyle birsonucun ortaya ç›kmas› da kaç›n›lmaz olur. Ama onun öncesinde disiplin-de gevfleme, laçkal›k bafllam›flsa orada moral de¤erlerin yitimi, savaflç›ruhtan uzaklaflma, rehavet, k›s›r iç çekiflmeler, korku, y›lg›nl›k da boy gös-terir. Bunlar bir gerillan›n önünde bekleyen düflmandan da önce gelen enbüyük tehlikedir. Gerilla ne yapt›¤›n›, yapmas› gerekti¤ini, ne için oradaoldu¤unu bilir. Dolay›s›yla bu gönüllülük temelinde oluflmufl bir disiplin-dir. Ama herkesin uymas› da zorunludur. Mesela yat›p kalkma saatlerin-den, temizli¤inden t›rafl›na, sporundan teorik, pratik e¤itimine, silahlar›nbak›m›na kadar her fley planl› programl›d›r. Bir nöbet nas›l tutulur, nere-lerde, nas›l kamp kurulur, yürürken, otururken nelere dikkat edilir. Bir ey-leme haz›rlan›lmas›, eylemin yap›lmas›, geri çekilme, düflman sald›r›s›karfl›s›nda savunma vs. akla gelebilecek her fley bir disiplin içinde yap›l›r,denetlenir. Yap›lmas›, yap›lmamas› gerekenler belirlenmifltir. Elbette ku-rallar mekanik olarak alg›lanamaz, sürece, koflullara göre de¤iflebilir deama disiplinin sa¤lanmas›, verimli bir çal›flma yürütmek için de asgari öl-çüde mutlaka olmak zorundad›r. Velhas›l gerillan›n yaflam›nda hiçbir fleykendili¤indencili¤e b›rak›lmaz. Ne yap›lacak, ne edilecek önceden prog-ramlan›r, hedefler belirlenir, her fley belli bir disiplin çerçevesinde yürütü-lür. Düflman›n denetiminin çok daha yo¤un oldu¤u, darbe vurmak için enufak bir aç›k arad›¤› flehirlerde ise gerilla disiplini çok daha s›k› uygulamakzorundad›r. Kurumlaflt›¤› eve ya da üsse girip ç›kmaktan, komflularla ilifl-kilerine, evden, üsten ç›kacak gürültü ve seslere, d›flar›da girip ç›k›lan, ge-zilen yerlerden, silahlar›n bak›m›ndan tafl›nmas›na, randevular›na kadarher fley büyük bir dikkatle ve titizlikle disiplin içinde yap›lmak zorundad›r.Yine e¤itim, eylem haz›rl›¤›, eylemin baflar›yla yap›lmas› bunlar hep s›k›bir disiplini gerektirir.

- Bütün bunlar› gözönüne al›nca gerilla olmak hiç de öyle kolay bir iflolarak gözükmüyor gerçekten.

- Elbette. Onun için öyle her isteyen de gerilla olamaz dedik ya zaten.

Halk S›n›f› 281

Ama ayn› zamanda meseleyi gözümüzde büyütmemek de gerekir. Nas›lbüyütülmez? E¤er biz bugünden bulundu¤umuz her alanda gerilla gibi birdisiplin anlay›fl›n› oturtursak, kendimizi ve yoldafllar›m›z› s›k› bir disiplinanlay›fl› ile e¤itirsek, bunu içsellefltirirsek ne biz ne de e¤itti¤imiz insanlargerilla oldu¤u zaman zorluk çekmez. Yeni flartlara çok daha kolay uyumsa¤lan›r. Aksi taktirde hastal›klar›, zaaflar› gerillaya biz tafl›m›fl oluruz.

Tabii gerilla gibi bir disiplini sadece gerilla olunca gerekli olacak bir fleygibi düflünmemek gerekir. “Nas›l olsa biz demokratikteyiz, flu ifli yar›n dayapsam ya da tamamlasam olur”, “Can›m flu da eksik olsa bir fley olmaz,ölüm kal›m meselesi de¤il ya”, “Hiç yoktan bu kadar›n› yapmak da yeter-lidir”, “fiuna sonra da gitsem olur, nas›l olsa kaçm›yor ya”, “‹fller birazhafiflesin e¤itim çal›flmas›na öyle bafllar›z”, “Bir kere bir ifli zaman›ndayapmamakla bir fley olmaz” diye düflünemeyiz. Savafl silahl›, silahs›z mü-cadelesiyle bir bütündür, birbirini tamamlar. Savaflç› bir örgütün bir tara-f›nda s›k› bir disiplin öbür taraf›nda gevfleklik, laçkal›k olmaz. E¤er olursamücadelenin bir aya¤› aks›yor, tek ayak üzerinde yürümeye çal›fl›yoruzdemektir. Tabii bu da devrimi gelifltirici olmaz. Önümüze kendi elimizleyeni güçlükler, zorluklar ç›karm›fl oluruz. Tabii bunlar› söylerken flunu daunutmamak gerekir, s›k› bir disiplini sa¤laman›n, oturtman›n bir yan› ilke-lere, kurallara ba¤l›l›k, bunlar›n denetimiyse öbür yan› da teorik ve pratikyan›yla e¤itimdir. Çünkü tek bafl›na ilkeler, kurallar saptayarak bunun de-netimini yaparak, hatta ihlali halinde belli yapt›r›mlar, cezalar uygulaya-rak, e¤itim olmadan, gönüllü kat›l›m sa¤lanmadan disiplin tam olaraksa¤lanamaz. Tabii bu konuda da yine öncelikle bizler prati¤imizle di¤erle-rine örnek olmak durumunday›z. Biz disiplinsiz, hesaps›z, programs›z gü-nübirlik çal›fl›rsak baflkalar›n› da disiplinli bir çal›flmaya sokamay›z

- Halk›m›z›n dedi¤i gibi “bal›k bafltan kokar” misali yani.- Genellikle öyle olur ama tabii bu da sorumlusu, ya da birlikte çal›flt›¤›

yoldafl› disiplinsiz davrand› diye kimseye disiplinsiz davranma hakk› ver-mez. Bir devrimci sorumlusu da olsa onun kötü yanlar›n› de¤il, iyi, olum-lu yanlar›n› örnek almal›d›r.

- E¤itim dedik de Selim abi, Che’nin yaz›lar›n› okurken flöyle bir fley gö-züme çarpt›, diyor ki: “Gerilla üyeleri aras›nda elden ele dolaflacak bir kaçkitap sahibi olmak da iyidir. Geçmiflteki kahramanlar›n biyografileri, terci-hen ülkeye ait tarih ve ekonomik co¤rafya kitaplar› ve askerlerin kültür dü-zeyini yükseltecek, oyun oynama e¤ilimini azaltacak, (çünkü bazen geril-lac›n›n hayat›nda çok fazla bofl zaman kal›r) genel nitelikte birkaç eser.”Yani nas›l olsa biz askeriz, iflimiz savaflmak, veya eylem yapmak ölecek,öldürece¤iz, kitap okuyup, daha fazla fley ö¤renece¤iz de ne iflimize yara-yacak diye düflünülmüyor.

- Do¤ru. Öyle fley olmaz zaten. Gerilla da olsan sadece askeri e¤itim aç›-s›ndan de¤il genel olarak teorik birikimini gelifltirmek, ö¤renmek, ö¤ret-mek, kendini bu yan›yla da yenilemek zorunlulu¤u vard›r. Çünkü insan›nufku ne kadar genifllerse, dünyay›, ülkesinin sorunlar›n› ne kadar iyi kav-

282 Halk S›n›f›

rarsa, düflman›n› ve halk›n› her yönüyle ne kadar daha çok iyi tan›rsa biro kadar daha iyi savaflç› olur. Askeri aç›dan edindi¤i teorik pratik e¤itimide çok daha yerli yerine oturur. Ezbercilikten, tekrardan ç›k›p yeni fleylerüretir, yarat›c›l›¤› geliflir. Yine gazetedeki “Yoldafllar›n Anlat›m›ndan” bö-lümünden hat›rlars›n›z, komutanlar›m›z birliklerindeki yoldafllar›n› e¤it-mek için o flartlarda ne kadar çaba gösteriyorlar, e¤itime önem veriyorlar.Peki biz bu kadar olanak içinde ne yap›yoruz? Ne kadar okuyup ne kadarö¤reniyoruz, ö¤retiyoruz?

Geçende Ömer’le bu konu üzerinde konufluyorduk. Hadi zaman s›k›nt›-s›n›, ifl güç yo¤unlu¤unu bahane etmeyi bir yana b›rakt›k, öyle ki, “Göste-riyse gösteri, çat›flmaksa çat›flmak, mücadele ediyoruz ya” deyip dahafazla okumaman›n, ö¤renmemenin gereksizli¤ini teorize etmeye çal›flan-lar bile oluyor. Bir kaç kitap okumakla, gazeteye bir göz atmakla her fleyiö¤rendi¤ini sanan, pratik bir fleyler yapmay› sanki sadece yap›lmas› gere-ken tek ifl buymufl gibi devrimcilik sanan bilgiç, ukala tipler de ç›k›yor. Ta-bii herkes bunu aç›kça dile getirmiyor ama böyle e¤ilimleri olan, düflünen-lerin oldu¤u da bir gerçek. Bu küçük burjuva kafa yap›lar›na karfl› tavizsizmücadele etmeliyiz. Belki bugünden kendileri de fark›nda de¤il ama böy-le düflünenlerin mücadele içinde ömrü de uzun olmaz. Uzun süreli bir mü-cadeleyi götüremezler, soluklar› yetmez, t›kan›rlar ve sonunda çekip gi-der, düzene dönerler.

Vaktimiz de epey ilerlemifl. Evet, daha bir çok aç›dan konuya de¤inmekmümkün ancak birine daha de¤inip dersimizi bu hafta da bitirelim. Dahaönce tespit etti¤imiz bir fley daha vard› neydi o Ayfle?

- Not alm›flt›m fluraya:

GER‹LLANIN CESARET‹N‹, FEDAKARLI⁄INI, D‹RENME, ÇATIfiMA GELENE⁄‹N‹ HER ALANA YAYMALIYIZ- Evet. fiehirlerde olsun, k›rda olsun savaflç›lar›m›z›n, gerillalar›m›z›n

yaratt›¤› bu gelenekten uzun uzad›ya bahsetmeye gerek yok san›yorum.Düflman karfl›s›nda bafl e¤mezliklerini, kuflatma alt›nda düflman› teslimolmaya ça¤›rmay›, duvarlara, tafllara kanlar›yla inançlar›n› yazmalar›n›,ölümü tilililerle dü¤üne gider gibi kucaklamalar›n›, cesaretleri, moral üs-tünlükleri, devrim coflkular›yla, dünyada efline benzerine pek rastlanama-yacak, hepsi birer destan olan kahramanca direnifllerini dost düflman her-kes biliyor. Demokratik alanda da, kazan›lan mevzilerin korunmas›nda, sa-vunulmas›nda da direnifllerimizle bir gelenek yaratm›fl›z. Ama bunlar› ye-terli görmememiz gerekir. Ve yetersiz kal›yor da. Düflman demokratikalan, demokratik hak falan demiyor. Demokratik kurumlara, iflçilere, me-murlara, ö¤rencilere, mahallelere, her alanda azg›nca sald›r›yor. Bu sald›-r›lar›n önünü kesmenin, kitlelerin sinmesini, düflman›n istedi¤i sonucu al-mas›n› engellemenin tek yolu sald›r›lara karfl› radikal bir tav›r al›fltan, kü-çük büyük demeden, silahl›-silahs›z direniflleri örgütlemek, gelifltirmektengeçiyor. Bunun baflka yolu yok ve bunu öncelikle yapacak olan da bizleriz.

Halk S›n›f› 283

Biz geri çekilirsek, geri durursak, kitleler hepten sinecek, moral yitimineu¤rayacakt›r. O zaman yaratt›¤›m›z geleneklere sahip ç›karak, bedelleriniödemeyi göze alarak gerillalar›m›z gibi en önde olabilmeliyiz. Cesaretledüflman›n karfl›s›na dikilebilmeliyiz. Elbette bunu da disiplin içinde, öyleçok da ince hesaplar yapmadan ama planl›, programl›, arkas›ndan gelecekyeni sald›r›lar›n da önlemini düflünerek yapmal›y›z.

Geçici olarak kay›plar›m›z, tutsak düflenlerimiz olacakt›r ama sonuçtakazanan yine biz oluruz, kay›plar›n yeri bir süre sonra fazlas›yla dolar. Me-sela Sinan’la, Erdal tutukland›, yerleri bofl kald› m›? fiehit düflen yüzlerceyoldafllar›m›z›n, tutsak düflen binlerce yoldafl›m›z›n yeri nas›l doluyorsayine dolar. Zaten Parti-Cephe bugün halklar›m›z›n umudu olduysa böyleoldu. Bu umudu iflçilerde, memurlarda, gençlikte, mahallelerde, kenttek›rda hayat›n her alan›nda daha da büyütmeliyiz. Partimizin, halk›m›z›nbugün bizden bekledi¤i budur.

✪✪✪

OKUMA PARÇASI - 1

E. CHE GUEVARA - ASKER‹ YAZILAR“Gerilla gerekti¤i her anda hayat›n› tehlikeye atabilmeli, istenen andaen küçük bir duraksamaya düflmeden bu hayat› vermeye haz›r olma-l›d›r; bununla birlikte tedbirli olmal›, gerekmedi¤i yerde kendini teh-likeye atmamal›d›r. Aleyhte bir sonu ve yok oluflu önlemek için ola-naklar elverdi¤inde her önlem al›nmal›d›r.(...) Bununla birlikte, gerilla cüretkar olmal›, tehlikeyi ve eylem ola-naklar›n› so¤ukkanl›l›kla incelemeli, koflullar ne olursa olsun her za-man iyimser bir tutum almaya haz›r olmal›d›r. (...) Yaflam›n› sürdürebilmek için, gerilla yaflad›¤› ortama uymas›n› veondan bir müttefik olarak yararlanmas›n› sa¤layacak biçimde yeterin-ce çevreye uyma yetene¤i göstermelidir; ayr›ca, canl› bir kavray›fla veeylem s›ras›nda karar almas›n› sa¤layacak kendili¤inden yaratma ye-tene¤ine sahip olmal›d›r. (...) Gerilla savaflç›s› pek çok önemli fiziksel niteli¤e de sahip olmal›-d›r. yorgunlu¤u çekilmez bir hal ald›¤›nda bile ‘yeni bir soluk’ bulma-l›d›r. Her hareketi kahramanca olmal›, inanc›n›n derinli¤inden gelme-li, onu bir ad›m daha atmaya zorlamal›, bu da son ad›m olmamal›... Had s›n›rlara kadar ›st›raba katlanabilmelidir, yaln›z her an karfl› kar-fl›ya bulundu¤u yiyecek, giyecek, bar›nak yoksunlu¤una de¤il, hasta-l›klara ve a¤›r yaralara da gö¤üs germelidir. Bu hastal›klar ve yaralar,ço¤u zaman cerrah›n müdahalesi olmadan, sadece do¤an›n yard›m›y-la iyileflme durumundad›r, böyle olmas› da zorunludur, çünkü, tedaviolmak için gerilla bölgesinden ayr›lanlar ço¤u kez düflman taraf›ndankatledilir.

284 Halk S›n›f›

Bu koflullar› yerine getirmek için, gerillan›n hasta olmaks›z›n bütüntersliklere dayanmas›n› bu kovalanan av hayvan› hayat› içinde, do¤alçevreye uyma olay› sayesinde, deyim yerindeyse, üzerinde savaflt›¤›topra¤›n ayr›lmaz bir parças› durumuna gelinceye kadar sa¤lamlafl-mas›n› sa¤layacak çelik gibi bir sa¤l›¤a sahip olmas› gereklidir.” (Say-fa 61-62-63)“Bütün bunlar, bizi gerilla nas›l yaflar sorusuna götürür. Normal haya-t› yollarda geçer. Örne¤in, da¤da, ormanl›k bir bölgede, düflman tara-f›ndan durmaks›z›n tedirgin edilen bir gerilla düflünelim. Bu koflullar-da, gerilla örgütü, yemek yemeye bile zaman harcamaks›z›n durma-dan yer de¤ifltirir. Gece olunca, orman›n aç›kl›k bir yerinde, bir su ba-fl›nda, al›fl›lagelmifl örgütlenmenin gerektirdi¤i biçimde aç›k ordugahkurulur. Her grup ortaklafla yemek yemek için toplan›r, karanl›k iyecebas›nca, ne bulunursa onunla atefl yak›l›r. Gerilla ne zaman olanak bulursa yemek yer ve ne bulursa onu yer. Ba-zen inan›lmayacak kadar büyük paylar savaflç›lar›n midelerinde kay-bolur, bazen de iki üç gün, çal›flmalar›nda hiçbir azalma olmaks›z›naçl›k rejimine katlan›rlar.” (Sayfa 65)

✪✪✪

OKUMA PARÇASI - 2

MAO ZEDUNG - SEÇME ESERLER II“Herhangi bir savaflta, muharebe meydan›nda, çarp›flma alan›nda, sa-vafl bölgesinde ya da savafl›n bütününde taraflar inisiyatifi ele geçir-mek için mücadele ederler... ‹nisiyatifi ... kaybeden bir ordu, yenilmeya da yok olma tehlikesi ile karfl› karfl›ya kal›r. (...) ‹nisiyatif sorununu gerilla savafl›nda daha da can al›c› bir önemivard›r. Çünkü gerilla birimlerinin ço¤u, destek almadan çarp›flma,kendi zay›f kuvvetleri ile düflman›n büyük kuvvetlerine karfl› durma,tecrübe eksikli¤i (birimler yeni örgütlendi¤inde), tek bafl›na olma vb.gibi çok zor koflullarda hareket ederler.” (syf. 83-84-85)“Esneklik inisiyatifin somut bir ifadesidir. Kuvvetlerin esnek bir flekil-de kullan›lmas›, gerilla savafl›nda, düzenli savaflta oldu¤undan dahaönemlidir. Bir gerilla komutan›, kuvvetlerin esnek bir flekilde kullan›lmas›n›n,düflman ile aram›zdaki durumu de¤ifltirmenin ve inisiyatif kazanma-n›n en önemli arac› oldu¤unu kavramal›d›r. Gerilla savafl›n›n tabiat›öyledir ki; gerilla kuvvetleri, eldeki görevi, düflman›n durumu, arazive yerel nüfus gibi koflullara uygun olarak ensek bir flekilde kullan›l-mal›d›r. (...) Da¤›lma, toplanma ve yer de¤ifltirme, gerilla savafl›ndakuvvetleri esnek bir flekilde kullanman›n üç yoludur.” (Sayfa 86)Da¤›lma, toplanma ve yer de¤ifltirmede esneklik, gerilla savafl›nda ini-siyatifin somut bir ifadesidir: buna karfl›l›k, kat›l›k ve hareketsizlik

Halk S›n›f› 285

kaç›n›lmaz olarak pasifli¤e götürür ve gereksiz kay›plara yol açar.Ama bir komutan ak›ll› oldu¤unu, sadece kuvvetlerini esnek bir flekil-de kullanman›n önemini kavramas›yla de¤il, ayn› zamanda belirli ko-flullarda onlar› tam zaman›nda da¤›tabilme, toplayabilme ve yerlerinide¤ifltirebilme yetene¤iyle de kan›tlar. De¤ifliklikleri sezme ve hareketetmek için do¤ru an› seçme ustal›¤› kolay kazan›lmaz; bunu ancakaç›k görüfllülükle inceleyen, araflt›rma yapan ve kafas›n› hep bu ifleyoran kifliler kazanabilir. (...) Plan yapmadan gerilla savafl›nda zafer kazanmak mümkün de¤il-dir. Gerilla savafl›n›n rasgele bir biçimde yürütülebilece¤i düflüncesi,ya gevflek bir tutumun ya da gerilla savafl› hakk›nda tam bir cehaletinifadesidir. ... Durumu kavrama, görevleri saptama, kuvvetleri yerlefl-tirme, askeri ve siyasi e¤itim yapma, ikmal, donat›m›n bak›m›, halk-tan gelen yard›m› iyi kullanma vb. gerilla komutanlar›n›n dikkatlegözden geçirmesi, titizlikle uygulamas› ve denetlemesi gereken iflle-rin bir bölümüdür. Bunlar yap›lmad›kça ne inisiyatif, ne esneklik, nede taarruz mümkün olur. ... Nesnel koflullar›n elverdi¤i ölçüde ayr›n-t›l› planlama gereklidir, çünkü düflmanla savaflman›n flakaya gelir ya-n› yoktur.” (Sayfa 87-88)Komutanlar›m›z, sadece düflman› alt edecek cesarete sahip olmaklakalmamal›, ayn› zamanda bütün savafl boyunca ortaya ç›kacak de¤i-fliklikler ve olaylar içinde duruma hakim olacak yetene¤e de sahip ol-mal›d›rlar.” (Sayfa 158)

286 Halk S›n›f›

Gerilla Kültürü - 3

- Arkadafllar, asl›nda bugün baflka bir konu-ya geçecektik. Ancak bugün biraz farkl› bir fley

yapaca¤›z. Yine gerilla kültürü konusuyla devam edece¤iz. ‹ki arkadafl›-m›z, U¤ur’la Selma, önceki iki çal›flmadan ç›kard›klar› sonuçlarla birliktebu konu çerçevesinde birer yaz› haz›rlam›fllar. Esas olarak bunlar› okuya-ca¤›z. Ondan sonra da bunlar üzerine yine konuflup tart›fl›r›z. Yaz›lara bafl-lamadan önce arkadafllar›n çabas›n›n ve çal›flmas›n›n son derece olumluoldu¤unu belirtmek gerek. Özel olarak böyle bir fley tespit etmemifltik,böyle bir görev de vermemifltik. Sadece çal›flmalardan sonra mutlaka not-lar›n›z› en az bir kez gözden geçirerek çal›flmay› tekrar edin demifltik dahaönce. Bunu yine yapmaya devam etmeliyiz tabii. Ama U¤ur’la Selma, bu-nun bir ad›m ötesine geçerek, hem çal›flmada ele ald›¤›m›z konuyu özet-lemifl, hem de sizin de görece¤iniz gibi, belli aç›lardan da yeni ekler yap›pkonuyu gelifltirmifller. Gerçi bu çal›flmam›z bir aç›dan en az›ndan belliyanlar›yla önceki iki çal›flmam›z›n tekrar› da olacakt›r ama önemli de¤il;hem arkadafllar›m›z›n çal›flmas›na hak etti¤i de¤eri vermifl olaca¤›z, hemde bu konuda zenginlefltirilmifl bir tekrar›n zarar› yok, yarar› vard›r.

Daha sonra yine de¤erlendiririz, ama bu yöntemi sürekli hale de getire-biliriz.

Evet, flimdi önce U¤ur’un yaz›s›n› okumaya bafllayal›m:

- Gerilla kültüründen söz etti¤imizde bundan yaln›zca silah seslerindengeçilmeyen, barut kokular›n›n hiç eksilmedi¤i bir ortam ve yaln›zca asker-ce fleyler anlafl›lmamal›d›r. Veya bu kültür yaln›zca da¤larda silah elde sa-vaflanlara ait de¤ildir. Böyle düflünmek, bu olguyu kavrayamamak anla-m›na gelir.

- Hemen arada bir fley belirtelim: asl›nda önceki iki çal›flmada bunu birkaç kez vurgulamam›za ra¤men, üzerinde geniflçe de durmam›flt›k. U¤ur,bu aç›dan çal›flmam›z› tamamlam›fl oluyor. Evet U¤ur, devam et.

- Her fleyden önce gerilla, yaln›zca silah ya da çat›flma demek de¤ildir.O ayn› zamanda bir kültür, örgütlenmenin her parças›nda, beynimizin herhücresinde içsellefltirilmesi gereken bir kültürdür. Özcesi gerilla kültürü,bir yaflam tarz›d›r. Olaylar› düflünüfl, yorumlay›fl biçimidir. ‹flleri, hangi ay-r›nt›lara, hangi ba¤lant›lara sahip olursa olsun bu mant›k ve kültür çerçe-vesinde düflünebilmektir. Bu kültür nerede, hangi alanda, hangi kofluldaolursak olal›m, ne yap›yorsak yapal›m, savafl› yüre¤imizde, beynimizdehissedebilmek ve en önemlisi bunu yaflamak, yaflama geçirebilmektir.

Peki niçin gerilla kültürü? Baflka bir adland›rma, ya da sadece “kültür”olamaz m›yd›? Bu kültürün illa ki “gerillaca” olmas›n›n anlam› ne? Onaiçerik katan gerillac›l›ktaki nitelik ne?..

Gerilla her fleyden önce bulundu¤u alandaki yaflam›n bütün zorluklar›-

Halk S›n›f› 287

86

na gö¤üs gerebilendir. O buna haz›rd›r. Özgür vatan topraklar›na kavufl-mak için halk› devrim saflar›na çekmede kendisine düflen görevleri ve fe-dakarl›klar› üstlenerek misyonunu yerine getirmeye çal›flmaktad›r. Gerilla-c›l›k, özveri ve fedakarl›klar›n ve bundaki içtenli¤in en iyi s›nand›¤› ve ya-fland›¤› aland›r. Bir gerilla, bu tercihini yapmakla, o güne kadarki içindebulundu¤u ortam›n tüm sosyal, kültürel ve ekonomik yaflam›ndan kop-mufltur. Bu kopufl sadece fiziki bir kopufl de¤ildir. Ayn› zamanda düzen ya-flam›ndaki tüm al›flkanl›k ve düflüncelerinden de s›yr›larak yeni bir kültüreve yaflama göre yeni al›flkanl›k ve düflünceler edinmek demektir. Gerillabu ad›m› atmas›yla birlikte yaflam›nda baflka bir alternatif b›rakmam›fl vebiçimini, kurallar›n› kendisinin istedi¤i gibi belirleyemeyece¤i, de¤ifltire-meyece¤i bir yaflam tarz›ndan yana tercih yapm›flt›r. At›lan bu ad›mla bir-likte yo¤un bir kavgan›n içerisine girer. Bu kavga, hem kendisiyle, hemdüflman›yla ve hem de do¤aylad›r. Bu kavga verilirken ayn› zamanda ge-rillada “yeni insan” kültürü de flekillenmektedir.

Gerilla kültürüne bir bütün olarak nitelik ve anlam kazand›ran fley onundisiplin anlay›fl› ve uygulay›fl›d›r.

Kapitalizmin de kuflkusuz kendine özgü bir disiplin anlay›fl› vard›r. Budisiplin, azg›nca bask› ve sömürü ortam›nda, çarp›k üretim ve tüketim kül-türüyle birlikte çarp›k bir yaflam anlay›fl› içerisinde flekillenmifltir. Kapita-list anlamda disipline edilmifl bir yaflam›n oda¤›nda “zorakilik” ve “birey-cilik” vard›r. Herkes kendisinden sorumludur. Ve birey kendine çizilmifl s›-n›rlar içerisinde yaln›z kendisi için yaflar. Etraf›nda olup-biten hiçbir fleyonu ilgilendirmez. Sorumluluk alan›na yaln›zca kendisini sokar ve her ko-yunun kendi baca¤›ndan as›laca¤›na inan›r! Bu inan›fl ve yaflam, asl›ndahem egemenlerin çeflitli kurumlar›nca dayat›l›r ve hem de bireye öyle biryaflam flartlar› dayat›lm›flt›r ki, bafl›n› kald›r›p etraf›na bakamayacak kadarsiyasal ve ekonomik aç›dan s›n›rland›r›lm›flt›r. Kapitalizm, s›n›rlar› belir-lenmifl koflullarda halk› böylesi bir yaflama mahkum ederek, kendine özgükültürüyle ancak ayakta durabilecektir. Aksi halde, halka kendi kültürüyleyaflama hakk› sa¤lanmas› durumunda gelece¤i tehlikeye girecektir. Bun-dan dolay› halk›n kültürünü, de¤er ve geleneklerini dejenere edip yozlafl-t›rarak kendi kültürünü, yaflam tarz›n› empoze etmeye çal›flmaktad›r.

Ve iflte gerilla, bunu bilerek, halk›n kendi kültürünü daha ileriye tafl›y›p,yaflam›n›, bir bütün olarak düzene alternatif bir toplum için “disipline” et-mekle yükümlüdür. Bu yeni yaflam disiplini gerillac›l›kta do¤al bir iflleyiflhalini al›r. Bu yaflam›n oda¤›nda ise “kolektivizm” vard›r. Disiplinin teme-li de kolektivizmdir. Her fley bu ruh ve bilinçle ele al›n›r, her fley ancak butarzda ›srar edilerek yarat›labilir.

Gerilla, grup halinde kolektif bir flekilde yafl›yor ve çal›fl›yor olmas›ndanald›¤› güçle, düflmanla savafl›rken ya da halk iliflkilerinde karfl›laflt›klar›her engeli aflmay› mümkün k›lacak alternatifler bulmakta zorlanmaz.

Devrimci, gerilla kültürünü kazanmaya çal›fl›rken önce eski yaflam di-siplininden ve bu ‘eski’nin tüm etkilerinden s›yr›lmaya, yeni yaflam› önce

288 Halk S›n›f›

düflünsel anlamda kavramaya bafllar. Emek, fedakarl›k, özveri, yoldafll›k,üretim, tüketim, halk nedir, bütün bunlar›n nas›l ele al›nmas› ve de¤erlen-dirilmesi gerekti¤ini kavrar. Bunlar› kavrad›kça, yaflam› bir bütün olaraksavafl gerçekli¤inin istedi¤i bir tarzda disipline etmeye çal›fl›r.

Bu disiplin anlay›fl›, kendini, disiplinini, sorumlulu¤unu sürekli geliflti-ren bir tarzd›r. Hem askeri anlamda bir disiplin anlay›fl›n›, hem de disipli-nin gönüllülük temelinde olmas›n› içerir. Böyle bir disiplin içerisindeki biryaflamda statükoculuk, onun do¤as›na ayk›r› bir fleydir. Ne faaliyetin kap-sam›, yap›lan ifller, ne de düflmanla çat›flma konusunda hayat statükolarkabul etmez. Statüko oluflturan, gerilemeye bafllar, yenilgiye aday halegelir. Bu kavranmad›¤›nda sürekli hareket halinde olunmas›, her konudaalternatiflerin oluflturulmas› söz konusu olamaz. Çünkü bir gerçekliliktir ki,en az›ndan düflmanla çat›flmalarda ayn› takti¤in sürekli kullan›l›yor oluflu,bir dahaki çat›flmalarda rand›man vermeyecektir ve bunun de¤iflmek zo-runda oldu¤u bilinmektedir. Keza, içe dönük çal›flmalarda olsun, köylüler-le yap›lan çal›flmalarda olsun, yeni yöntemlerin ya da de¤iflik araçlar›nkullan›l›yor oluflu, bu anlamdaki üretimin ve verimin artmas›n› beraberin-de getirecektir.

Disiplinin bir di¤er yan› da politik-askeri bir yap› olunmas›n›n getirdi¤i;belirlenen kural, ilke ve talimatlara uyulmas› durumudur. Gerillac›l›kta buyan, mekanik bir flekilde zorla yap›lan-yapt›r›lan bir fley de¤ildir. Zira bu-raya kadar gelifli ve prati¤i, gönüllülük temelinde geliflmifl oldu¤undan di-siplinin bu yan› da savafl gerçekli¤inin, yüre¤e ve bilince kaz›nm›fl olma-s›n›n getirdi¤i içselleflmifl haliyle gönüllülük temelinde prati¤e geçer. Bili-nir ki, karar d›fl› bir davran›fl düflmana aç›k bir davetiye ç›karmaktad›r. Vebu da en az›ndan fiziki anlamda bir darbeyi getirir. Veya halkla iliflkilerdeilkesiz bir davran›fl gerillaya olan güveni ve inanc› sarsacakt›r. Yine komu-tan›n vermifl oldu¤u bir talimat› savsaklamak, ona kuflkuyla yaklaflmak yada al›nan bir karar› tart›flmak, yürütülen faaliyette laçkal›¤›, sonuçsuzlu¤uberaberinde getirecektir. Bundan dolay› gerilla, geri, zaafl› yanlar›n sava-fla dayat›lmas›n›n do¤uraca¤› sonuçlar› bildi¤inden böylesi bir davran›fltabulunmaya hakk›n›n olmad›¤›n›n da fark›ndad›r. Ve örgüt iradesine “uyu-mun” bu savafl› boyutland›rmak anlam›na geldi¤inin bilinciyle bu davra-n›fla gönüllüdür.

Gerilla, halka olan sevgisini en üst boyutta ifade edendir. Halk ve hal-k›n içinde bulundu¤u durum, gerillan›n varl›k sebebidir. Halk›n içerisindenç›km›flt›r ve halk›na aittir. Fakat ondan belli yanlar›yla da farkl›d›r. Zira ön-celikle bulundu¤u çevresinden daha duyarl›, bilinçli, ayd›n ve isyanc›d›r.O bu özelli¤ini gelifltirerek, halk›na öncülük misyonuyla yeni bir yaflamaat›lm›flt›r. Öncü olmak, yo¤un bir emekle birlikte iyi bir örgütçü olmay› dagerektirmektedir. Bunun için gerilla halk›na inebilmede, güncel veya uzunvadeli sorunlar›na yaklafl›m›nda ve onlar› savafla katabilmede bitmez, tü-kenmez bir enerji ve tempoyla, sab›rl›, gözünü budaktan sak›nmayan birçal›flma içerisindedir. Onun için “olmuyor”, “olmaz” türünden kolayc›l›k

Halk S›n›f› 289

ya da kaçk›nl›k yaflam prati¤inin do¤as›na ve savafl gerçekli¤ine ayk›r›d›r.Ki halk›n tarihsel geliflimi, ekonomik, kültürel, sosyal durumu incelendi-¤inde, ileri ve geri yanlar› iyi gözlemlendi¤inde, sorunlar›n›n ne oldu¤uanlafl›ld›¤›nda ve bütün bunlara ciddi bir fleklide yaklafl›ld›¤›nda, halkaulaflmada, onu örgütlemede afl›lmayacak bir engel de olamaz. Bu da ge-rillac›l›¤›n bir özelli¤idir.

Görev anlay›fl›, gerillac›l›kta hiçbir flekilde memur mant›¤›yla ele al›n-maz. Zira bu durum mekanikli¤e ve statükoculu¤a denk düfltü¤ünden sa-vafl gerçekli¤inden uzak ve direkt olarak gerillac›l›kta geliflimi ve yarat›c›-l›¤› engelleyen bir olgudur. Verilen, ya da yap›lmas› istenen bir iflte büyük-küçük, önemli-önemsiz ayr›m› yap›lmaz. Çünkü her ifl kendi gerçe¤i içeri-sinde sonuçta savafl›n ve yaflam›n daha ileriye tafl›nmas› içindir. Ve en kü-çük bir i¤ne malzemesinden deri ya da demir parças›na kadar elindeki herfleyi “elimdeki bu malzeme savaflta ve yaflamda bize nas›l yard›mc› olur”fleklindeki bir mant›kla ele almaktad›r. Hatta, konaklama yerinde ve yürü-yüfl kolunda etraf›nda gördü¤ü her fleyin her an geliflebilecek bir çat›flmaesnas›nda kendisine nas›l yararl› olabilece¤inin hesab›yla titiz ve dikkatlibir düflünce prati¤i vard›r.

- Burada yine araya girip bir ek yapmak istiyorum, -diye söz ald› SelimAbi.- fiimdi iflte bu son derece k›ra iliflkin bir örnek gibi görünen mant›¤›bile, örne¤in bir memur alan›nda bulunan arkadafl kendisine uyarlayabil-meli. Ayn› fley iflçi, ö¤renci için de geçerli. Belki flehirde pek çok fleyi is-tendi¤inde bulabilme olana¤› vard›r, ama o yine aynen da¤daki gerilla gi-bi, her fleye her an laz›m olabilir diye bakacak, elindeki malzemeleri, araç-lar› öyle de¤erlendirecek. Da¤› olmasa da bulundu¤u semte, hep pankartasma, çat›flma, barikat kurma, yaz›lama yapma, nerede en iyi nas›l yap›l›rgözüyle bakacak.

- Yaz›m›n devam›ndaki konu da zaten kendimize uyarlama aç›s›ndandaha somut. Kald›¤›m yerden devam ediyorum.

Gerilla tarz›, kültürü, yoldafll›k iliflkilerinde ve paylafl›mda kapitalist dü-zendeki bireyci arkadafll›¤›n ve bencilli¤in alternatifi olarak bir anlay›fl vekültürü oturtmakt›r. Zaten gerillac›l›kta flöylesi bir do¤all›k vard›r; her fley-den önce ortak bir fedakarl›k ve cesaret vard›r gerillac›l›kta. Bu ortakl›¤›nzemininde ideale kavuflabilme, onu isteme inanc›, kararl›l›¤›, sevgisi veruhu vard›r. Bütün bu olgular, “sosyalist insan”da ifadesini bulan iliflkile-ri de zorunlu olarak oturtmaya götürecektir. Ki, zaten bunun d›fl›nda bafl-ka türlü iliflkilerle faaliyet yürütmek, her zaman için düflmana aç›k kap› b›-rakmak demektir.

Gerillac›l›kta önemli yanlardan biri de gerillan›n morali ve psikolojik ya-p›s›d›r. O meflrulu¤undan ald›¤› inanç ve kararl›l›kla halk› örgütlemede,pratik faaliyet yürütmede, birlikte bulundu¤u yoldafllar›n› canl› k›lmada,onu ileriye tafl›mada moral, en büyük silaht›r. Bundan dolay› en olumsuzkoflullarda dahi, çeflitli araçlar ve yöntemlerle moral mutlaka yükseltilme-ye çal›fl›l›r.

290 Halk S›n›f›

Sonuç olarak, gerilla, tafl›m›fl oldu¤u iradeyle, bulundu¤u alanda yafla-m›n bütün zorluklar›na gö¤üs gerebilen, bütün nesnel koflullar› zorlaya-rak de¤iflimin (önce kendisinde) öncüsü olan, kolektivizmi en etkin üre-tim biçimi haline getiren, içselleflmifl ve gönüllü bir disiplin içerisinde ya-flayan, programl›, yarat›c›, emekçi, halk›na inebilmede, onlar› örgütleye-bilmede, sorunlar›na yaklafl›mlar›nda içten ve samimi, yoldafllar›na karfl›s›cak, dönüfltürücü, e¤itici iliflkiler a¤› kurabilen ve sayabilece¤imiz dahabir çok erdemleriyle ve bütün bunlar› yapabilmesi için düflmana karfl› ta-fl›d›¤› s›n›f kiniyle, halk›na ve partisine olan ba¤l›l›¤› ve sevgisiyle, bir sa-vaflç› gibi düflünüp, savaflç› gibi yaflayabilen, düflman›n her türlü sald›r›-s›na karfl› sürekli uyan›k ve teyakkuz halinde bulunabilendir.

Esas›nda “Sonuç olarak” diyerek özetledi¤imiz bu yanlar ve nitelikler,gerilla tarz›n›n da bir özetidirler. Ve salt gerillayla s›n›rl› olmay›p, hayat›nher alan›nda devrimci kiflili¤imizi, yaflam›m›z›, çal›flma tarz›m›z› biçimlen-dirmesi gereken yanlard›r. Bunlara tek tek bir daha bakarsak, örne¤in hiçbirine “bu ö¤renci gençlik veya iflçi alan›nda geçerli de¤il” diyemeyece¤i-mizi görürüz.

Daha çok askeri bir yan›, mesela bir nöbet görevini ça¤r›flt›ran “sürekliuyan›k ve teyakkuz halinde olman›n” bunun ötesinde çok daha genifl biranlama sahip oldu¤unu söyleyebiliriz. Sürekli uyan›k olmak, sürekli mü-cadele, sürekli savafl içinde olmakt›r. Mücadelede, örgütlenmede hiç birkoflulda rehavete, liberalizme düflmemektir. Askeri aç›dan sürekli uyan›k-l›l›k gerillan›n yaflamas› için hayati önemdedir. Asl›nda tüm birim ve alan-larda da öyle de¤il mi? Sürekli böyle bir uyan›kl›l›¤› göstermezsek, ya düfl-mandan bir darbe yeriz, veya iç sorunlar bizi ifl yapamaz hale getirir, ve-ya oluflturulan statükolar içinde kendimizi s›n›rlam›fl oluruz... Sürekli uya-n›kl›l›k, sürekli çaba sa¤lanamad›¤›nda, baflta belirtti¤imiz gibi, gerilla tar-z›n›n yerine, düzene ait olan zaaf ve al›flkanl›klar geçebilecek, ve bu durumayn› zamanda fiziki olarak da yok oluflu kaç›n›lmaz k›lacakt›r. Savafl›n aç›kolarak yürütüldü¤ü bu koflullarda yaflayabilmek, yani savafl› sürdürebil-mek, savafl›n süreklili¤ini sa¤lay›p kazanan taraf olmak için, her fley amaher fley buna uygun tarzda yürütülmek durumundad›r.

Bu kültür, nerede, hangi alanda, hangi koflulda olursak olal›m savafl›yüre¤imizde, beynimizde hissedebilmektir. Önemli olan da iflte budur.Gerilla kültürünü, savaflç› ruh halini yaln›zca askeri örgütlenmelerde yeralan insanlar› tan›mlayan kavramlar olarak düflünmek, do¤al olarak ken-dimizi de savafl›n -bu örgütlenmenin- d›fl›nda düflünmeye götürür. Oysahepimiz biliyoruz ki; birincisi, bu savafl yaln›zca askeri alanda yürütülerekbaflar›ya tafl›namayacakt›r, ikincisi, savafl askeri alanda oldu¤u kadar di-¤er alanlarda da ayn› ac›mas›zl›k içinde yürümektedir. Dolay›s›yla bu sa-vafl›n istedi¤i kiflilik, koflullar ve araçlar da yaln›zca askeri örgütlenmeylekarfl›lanamaz. Bu savafl, ve savafl›n tüm ihtiyaçlar›, örgütlenmelerimizintüm alanlar›n› ilgilendirdi¤i gibi, tüm alanlarda çal›flan insanlar›m›z da bü-tün bunlar› karfl›lamakla yükümlüdür.

Halk S›n›f› 291

Her alanda düflman›n aç›ktan bir yönelmesiyle karfl› karfl›yay›z. Aç›ktanyürütülen bu savafl karfl›s›nda al›nacak tav›r, ve gelifltirilecek kültür, sava-fl›n tarz› ve kültürü olmak zorundad›r. Aksi halde, düflman›n s›zmas›, dar-beler vurmas›, fiziki ya da moral olarak, ideolojik olarak bizi geriletmesi ih-timali, gerillac›l›kta ne ise, legal alanda da ayn›d›r. Gerillac›l›kta baflar›n›nkoflullar› neye ba¤l›ysa, legal alanda da baflar›n›n koflullar› ayn› fleye ba¤-l›d›r. Gerillan›n elinde silah›n›n olmas›, di¤erlerinde olmamas›, onlar›n ay-n› savafl kurallar›na, ayn› savafl yasalar›na ba¤l› oldu¤u gerçe¤ini ortadankald›rmamaktad›r. Zira fark yaln›zca kullan›lan silah›n, baflvurulan araç vemetodlar›n çeflidindedir.

Biz her fleyden önce bir savafl örgütüyüz. Varl›¤›m›z›n ve iddiam›z›n, ik-tidara karfl› silahl› mücadeleyi sürdürmekten geçti¤ini unutamay›z. Bu bü-tünden kopuldu¤unda örgütlenmede, prati¤in biçimlenmesinde, neyin,ne için yap›ld›¤› belirsizleflir. fiekilsiz, savafl kültüründen uzak, legal kafayap›s›, att›¤› her ad›m› de¤erlendirme, olumsuzluklar› tespit etme, neden-lerini ›srarla aray›p bulma ve buna ba¤l› olarak aksayan yan› yenilemedenuzaklafl›r. Ve tabii o zaman ortaya klasik revizyonist, reformist bir tarz ç›-kar.

K›sacas› bu kültürü benimsemek; bu kültürü oluflturan olgular› devrim-ci kiflili¤imizde somutlay›p, nesnelli¤i aflan, zorluklar ve darbeler karfl›s›n-da teslim olmayan, kurals›z yaflam› kurall› yaflamla, laçkal›¤› disiplinle, ya-sak savma anlay›fl›n› sorunlar› ciddi ele almakla de¤ifltiren bir devrimcilikyapmak demektir. Aksi halde, yani gerilla kültürünün yads›nd›¤› ve içsel-lefltirilmedi¤i yerde disipline gelememe, rahat›n› esas alan bir yaflam tar-z›n› kurumlaflt›rma, hesap vermeye yanaflmama, ilkesizlik, kendi bafl›nabuyruk hareket etme, statükoculuk, kendili¤indencilik al›r bafl›n› gider.

De¤erlerimizi, kazan›mlar›m›z› koruman›n ve daha ileriye tafl›man›n, ik-tidar alternatifi olman›n, halk›n umudu olman›n, gerilla kültürünü, yaflambiçimimiz haline getirmekten, her alanda bu tarz› hakim k›lmaktan geçti-¤ini unutmamal›y›z. Devrimi istiyorsak, bunu baflarmak zorunday›z.

- Evet Selma, flimdi de senin yaz›n› dinleyelim. - Ben gerilla kültürünü daha çok bir nokta aç›s›ndan, çat›flma boyutuy-

la ele ald›m. Bu nedenle yaz›m›n bafll›¤›n› da zaten “Çat›flma Kültürü” ola-rak koydum.

Gerilla tarz› veya kültürü deyince ben bundan as›l olarak bir tek fleyi an-l›yorum: Çat›flma. Sürekli çat›flma halinde olmak. Gerilla elinde k›l›ç, dur-madan savafl›r. Savaflmad›¤› zamanlar› ise savafla haz›rl›kla geçirir.

Bu yaflam›m›zda nas›l somutlanacak öyleyse denilirse?S›k s›k planl› programl› yaflamaktan, ifllerimizi zaman›nda yapmaktan

bahsederiz. Ama s›k s›k da bunu baflaramay›z. Çünkü bunu baflarmak içinzaaflar›m›zla çat›flmay› ço¤u kez hesap etmeyiz. Bu duruma genellikle tek-nik aç›klamalar, mazeretler getiririz. Program›m›z› hayat geçiremeyiflimi-zin önündeki engellerin zaaflar›m›z oldu¤unu düflünmeyiz. As›l nedeni at-

292 Halk S›n›f›

lad›¤›m›z için de zaaflar›m›z› nas›l aflaca¤›m›z konusunda yoldafllar›m›z›nyard›m›n› isteme aç›kl›¤›n› gösteremeyiz. Her fleyimizin a盤a ç›kaca¤›korkusunu tafl›r›z. Zaaflar›m›zdan bahsedilmesinden korkar›z. YAN‹, çat›fl-madan kaçar›z.

Ama yaflam›n kendisi aç›kt›r. Ald›¤›m›z görevleri yapmamak kronik birhal alm›flsa e¤er, sürecin ak›fl› içinde, bunun bizim zaaflar›m›zdan ba¤›m-s›z olmad›¤› ç›kar ortaya. Yani prati¤imiz kiflili¤imizin de aynas› olur. ‹fltekorkumuz da bu kiflili¤in ortaya ç›kmas›d›r. Çünkü bu kiflilik ba¤r›nda bur-juva ideolojisini tafl›yan ve onu devrimci saflarda yaflatan bir kifliliktir. Bukiflilik net olarak görüldü¤ünde ise, art›k çat›flma kaç›n›lmazd›r. Kendi ger-çe¤imizi gizleyerek durumu idare etmek imkan› ortadan kalkm›flt›r.

Yine de bir süre daha kendimizi gizlemeye çal›flarak veya a盤a ç›kt›¤›koflullarda bile zaaflar›m›z› dayatarak devam ettirmeye çal›fl›l›r. Ama çokaç›kt›r ki, böylesi bir kiflilik, ne d›fl düflmana karfl› çat›fl›r, ne de iç düflma-na karfl›.

‹ç düflman dedi¤imiz fley böylesi kiflilikleri oluflturan zaaflar›n varl›¤›d›r.Oluflturdu¤umuz programlar›, yapmam›z gereken iflleri engeller. E¤er ça-t›flmaya girmezsek bir süre sonra bizi teslim al›r ve yönlendirmeye bafllar.Devrimin geliflimi için programlan›p da yap›lmayan her ifl düflman›n ha-nesine yaz›l›r. Çünkü bu zaaflar, sadece iflleri yapmamakla tan›mlanmaz.Yapmad›¤›m›z ifller kimi zaman büyük tahribatlara neden olur. Ya yoldafl-lar›m›z›n katledilmesine, ya bir üssümüzün, mevzimizin düflman elinegeçmesine, ya da halk›n örgütlenememesine, ya da baflka bir aç›dan so-nuçta bizim düzene dönmemize, çat›flmam›z gerekirken teslim olmam›zakadar bir çok olumsuz sonuçlar›n yaflanmas›na neden olur.

‹nsan iliflkilerinde, yoldafll›k iliflkilerinde y›prat›c›d›r. Düzenimizin bozul-mas›na, saflar›m›zda moral bozuklu¤u yaflanmas›na, devrimci yaflamdadejenerasyona neden olur.

Zaafl› bir kiflilik özelli¤ine sahip olan ve zaaflar›yla çat›flmay› esas alma-yanlar, günlük yaflamda kimi zaman liberal olur, baflkalar›n›n yapt›¤› ha-talara da göz yumar; ya da sekterli¤iyle kavga dövüfl ifl yapmaya çal›fl›r.Bunlar çok yabanc› örnekler de¤ildir. Çevremize flöyle bir al›c› gözle bak-t›¤›m›zda bir ço¤unu görmek mümkündür.

Mesela flu örnekler... Yoldafllar›m›zdan birisi bir di¤er yoldafl›m›z›n ha-tas›n› elefltirmifltir. Ama elefltirilen, elefltiriyi de¤erlendirip, özelefltirel birtav›r içine girmesi, söylenenleri kavramaya çal›flmas› gerekirken, hay›r di-ye bafllayan itirazlar›yla bask›n gelmeye, elefltireni susturmaya çal›flm›fl,sert, tepkisel tav›rlar içine girmifltir. ‹flte böylesi tav›rlar karfl›s›nda, bir debakar›z ki, elefltiriyi yapan gerilemeye bafllam›flt›r; Çat›flmay› göze almakyerine, “ya yok, o kadar da önemli de¤il” vs. diyerek kendi elefltirisini yu-muflatmaya bafllar.

Bazen, elefltiri mekanizmas›, bu aflamaya gelmeden k›zmalarla, küsme-lerle sekteye u¤rar. Elefltiren de, elefltirilen de devrimci bir çat›flmay› sür-dürmek yerine, k›z›p küserek, duygusall›k gösterileriyle çat›flmay› daha

Halk S›n›f› 293

bafllamadan bitirir. Bu tavr›n ad› korkakl›kt›r. Çat›flmaktan korkmakt›r. Te-melinde kendini koruma, bencillik, sorumluluk duygusundan, sahiplen-meden uzakl›k, liberal, kendine güvensiz kiflilik özellikleri vard›r.

Peki bu örneklerde hani devrimin ç›karlar›, hani devrimci insan, haniyoldafll›k iliflkileri? Küsmek, k›r›c›, bozucu olmak, yoldafllar›n› zaaflar›ylabaflbafla b›rakmak m›? Elbette hay›r. O zaman neden böyle yap›l›r? Belkiço¤unda gayet “iyi niyetle”(!) iliflkiler bozulmas›n diye düflünülmüfltür. ‹yide bozulacak olan hangi iliflkidir? Bizim yoldafll›k iliflkilerimiz bu kadar za-y›f m›? Bir elefltiri karfl›s›nda kopacak kadar ince bir iple mi ba¤l›? E¤er öy-le ise birbirimiz için nas›l ölece¤iz? Düflman kuflatmas›nda nas›l s›rt›m›z›birbirimize yaslayaca¤›z?

Zaaflar›m›za dokunuldu¤unda birimiz k›z›yor, tepki gösteriyor, öbürüçekiniyor, çat›flm›yorsa orada ne elefltiri özelefltiri mekanizmas› ifller, nede hatalar, zaaflar giderilir. Bunlar baflar›lmad›kça da devrimci iliflkidenbahsetmek mümkün de¤ildir. Orada varolan düzenin kafa kol iliflkisidir.Devrimci iliflkilerin oturmas›, yoldafll›k iliflkilerimizin yakalanmas›, devri-min geliflimine hizmet edecek programlar›m›z› hayata geçirmemizin ola-naklar›n›n sa¤lanmas› için, bu sa¤l›ks›z devrimci çat›flmalarla alt üst edi-lip yeniden do¤ru temelde kurulmak zorundad›r. Bunun için çat›flmak ka-ç›n›lmazd›r. Kiflilikte devrimcileflmek, yoldafll›k iliflkilerinde güçlenmek,do¤ru olan› yakalamak için çat›flmak zorunday›z.

Bu elefltiri meselesini niye bu kadar uzun uzun ele ald›m? Çünkü elefltiri özelefltiri mekanizmas›n› bafll› bafl›na bir savafl olarak

görmemiz gerek diye düflünüyorum. Gerilla kültürünün belki de kendinien somut olarak gösterece¤i, göstermesi gereken yer buras›.

Çat›flmak nedir gerçekten? Bunu iyi açmam›z gerek. Çünkü düflman›nher türlüsüyle, engellerin her türlüsüyle sürekli çat›flma halinde olan ge-rilla kültürünü kendinde somutluyor demektir.

Sadece elefltirmek, zaaflar› tespit etmek çat›flmak de¤ildir. Çat›flmak,elefltiri özelefltiri mekanizmas›n› iflletmeyi baflarmak, sonuç almakt›r. Bu-nun için gerekli olan eme¤i, sabr›, fedakarl›¤›, özveriyi, cesareti göster-mektir. Bedellerini hangi biçimde olursa olsun, göze almakt›r. Çünkü herçat›flman›n bir bedeli vard›r. Düflmanla çat›flan insan ölümü, kendi zaafla-r›yla çat›flan insan kendini cendere alt›na almay›, yoldafllar›n›n zaaflar›ylaçat›flan insan, bazen geçici de olsa “kötü, sevilmeyen” olmay›, göze almakdurumundad›r.

Bu tür çat›flmalara girmek için tabii kendi cephaneli¤imizi iyi haz›rlamakdurumunday›z. Çat›flan insan kendi yaflam›yla örnek olmay› baflarmal›,elefltiri hakk›n› kendinde somutlamal›d›r. Kendi yapmayan ama baflkala-r›ndan isteyen insan gerçekte çat›flamaz. Çat›flma hakk›n› kendinde gör-mez. Görse bile inand›r›c›l›¤› olmaz. ‹kna ve yapt›r›m gücü yoktur. Kendiyaflam›nda söylediklerini yapmayan, ama baflkalar›ndan yapmalar›n› iste-yenler saflar›m›zda samimiyetsizli¤in ve adaletsizli¤in tafl›y›c›s› olurlar.

Burada sorun benim zaaflar›m var, baflkas›n› elefltiremem anlam›nda

294 Halk S›n›f›

de¤ildir. bu da do¤ru de¤ildir. Herkesin flu veya bu oranda zaaflar› olabi-lir. Sorun bu zaaflar› görüp çat›flmay› önce kendimizde bafllatmakt›r. Buçat›flmay› yaflam›n içinde sürdürüp samimi olmay› baflarmakt›r. O zamanzaaflar›m›za ra¤men birbirimizi elefltirme hakk›n› kendimizde görebiliriz.

Çat›flmak Bizim Kültürümüzdür K›z›ldere’den bafllayan Parti-Cephe tarihi çat›flmalarla doludur. Parti-

Cephe gerek d›fl düflman›n, gerekse de iç düflman›n karfl›s›nda kendinegüvenle, cesaretle ç›km›fl, söyledi¤ini yapm›fl, yapt›¤›n› savunmufltur. Hiç-bir koflulda, hiçbir düflman sald›r›s›na teslim olmam›fl, yenilecekse de ça-t›flarak yenilmifltir.

THKP-C içinde yaflanan ayr›l›k ve ihanetin temelinde de bencillik, kor-kakl›k ve savafl kaçk›nl›¤› vard›r. Ama Mahir’ler bu ihanete de teslim olma-m›fl, bunlarla uzlaflmay› bir an bile düflünmemifl, ihaneti seçen hainlerleçat›flm›fllard›r.

K›z›ldere’de düflman kuflatmas› alt›nda “Biz buraya dönmeye de¤il, öl-meye geldik” diyerek yine ayn› kararl›l›kla çat›fl›lm›flt›r.

Harekemizde yaflanan darbecilik ihaneti karfl›s›nda, önderli¤imiz darbe-cilerin kifliliklerini aç›kça ortaya koymufl, her fleyi kadrolar›n, taraftarlar›ngözü önünde tart›flarak her zeminde çat›flm›fl ve ihanet bu çizgide mah-kum edilmifltir. Önderlik, kendine güvenle 20 y›l› aflk›n zamand›r kuflatma-larda çat›flm›fl, çat›flt›rm›fl, bu kültürü kadrolara, savaflç›lara maletmeyibaflarm›flt›r.

Dün Mahirlerimizin, Sabolar›m›z›n, Niyazilerimizin yaratt›¤› kültürümü-zün mayas› çat›flmakt›r. Cesur olmakt›r. Kendine, yoldafllar›na güvenmek-tir. Do¤rular› savunma cüretini her koflulda göstermektir.

Güner’ler, Sibel’ler, Adalet’ler, Süleyman’lar... daha yüzlerce savaflç›-m›z, bu kültürü yaflatt›lar, büyüttüler.

Evet çat›flmak bir kültürdür ve bu kültür Parti-Cephe’ye özgüdür. Çat›fl-ma kültürü ideolojik sa¤laml›l›¤›m›z›n hem bir göstergesi, hem de onu da-ha da güçlendiren bir silaht›r. Bunun böyle oldu¤unu dost da, düflman dabilmektedir. Düflman kuflatt›¤› üslerimizde teslim olmayaca¤›m›z› bilirken,halk›m›z da dün “bunlar Devrimci Solcu” diyordu, bugün de “Parti-Cep-heli” diyor art›k.

‹ç ve d›fl düflmanla her yerde, her düzeyde ac›mas›zca çat›flmak devrim-ci bir hareketin ya da insan›n›n devrimdeki kararl›l›¤›n›, iflini ne kadar cid-diye ald›¤›n› gösterir. Devrimci hareketin her insan›, bulundu¤u her alan-da hareketin bir gerillas› durumundad›r.

Bir hareketin savafl örgütü oldu¤unu belirleyen de düflman karfl›s›nda-ki uzlaflmaz tavr› ve bedelleri göze alarak savafl›, çat›flmay› süreklilefltire-bilmesi belirler zaten.

Savafl›n salt duygularla yürümeyece¤ini bilmek ve ciddiyetini kavra-mak zorunday›z. Savafl› gelifltirmek, devrim dalgas›n› yükseltmek, düflma-n›n karfl›s›na daha bilinçli, daha cesur ç›kabilmek için, önce zaaflarla çat›fl-

Halk S›n›f› 295

may› baflarmak zorunday›z. Aksi durumda savafl örgütü gerçe¤imizi kav-rayamay›z.

Önderimiz, Devrimci Sol’un 7. Say›s›nda yer alan “Kongreden Günü-müze” yaz›s›nda;

“Bir savafl örgütü tayfac›l›kla, liberalizmle, bürokratik iliflkilerle flekillen-di¤inde veya bu zaaflara prim verildi¤inde, savafl›n yerini pasifizm al›r veçok savafl laf› eden ama savafl kaçk›nl›¤›n›n hakim oldu¤u bir örgüt orta-ya ç›kar. Bu tür örgütleri ortadan kald›rmak veya etkisiz hale getirmek içindüflman›n önemli sald›r›lar yapmas›na gerek yoktur. Örgüt zaten savafl-mamakla kendi içinde bürokratizmi, bencilli¤i ve adaletsizli¤i büyüterekçürüyecek, kitlelerden kopacak ve burjuvazi için tehlikeli olmaktan ç›ka-cakt›r. Kendini dayatanlarla savaflmamak, savafl örgütü gerçe¤imizi yoksaymak ve kendi ellerimizle örgütü düflmana teslim etmek demektir” di-yerek, esas›nda bizim açmaya çal›flt›¤›m›z hayat›n her alan›nda gerilla kül-türünü, çat›flmay› hakim k›lmay› da somutlam›fl oluyor. Ayn› sözlerin de-vam›nda “Hesaplaflmak, sorgulamak, düflmanla süren ideolojik bir savafl-t›r” diyor.

Hesaplaflmak, neyi, nas›l, niçin yapt›¤›m›z› bilince ç›karmak, yapama-d›klar›m›z›n nedenini bulup ortaya koymakt›r. Onlar› nas›l giderece¤imizecevap aramakt›r. ‹flte bunu baflard›¤›m›zda kiflili¤imiz, savafltan, çat›flma-lardan geçmifl bir askerin tecrübesine sahip olmufl gibi, güçlenecektir. Herbirimizin kiflili¤inin güçlenmesi partimizin düflman karfl›s›na çok daha bü-yük güçle, çelik gibi bir disiplinle, iradeyle, yarat›c›l›kla ç›kmas›n› sa¤laya-cakt›r.

Önderli¤imiz, yine “Kongreden Günümüze” yaz›s›nda, yaflad›¤›m›z on-ca ac›ya, darbelere, tahribatlara ra¤men nas›l parti olduk sorusunu “Buhesaplaflmadan baflar›yla ç›k›fl›m›z” sayesinde diye cevapl›yor:

“Sorgulama, hesaplaflma partimizin tek tek alan ve bölge örgütlenme-sinin, buralardaki savafl›n geliflmesinin ve çeflitli tutumlar›n masaya yat›-r›l›p, neyi nas›l yapt›¤›m›z veya yapamad›¤›m›z›n sorgulanmas›d›r. Savafl-tan, örgütlenmeden, kitle faaliyetinden soyutlanm›fl bir muhasebe, prati-¤e yol göstermeyen, yeni oluflumlar› ele al›p somutlamayan, genel geçerelefltirilerden ve papaz›n günah ç›karmas›na dönen özelefltirilerden öteyegidemez. Neyi nas›l yapt›n, yanl›fla zaafa yol açan objektif ve subjektif et-kenler nelerdir? Bütün bunlara yön veren yönetici hangi ad›m› nas›l att›,nas›l karar verdi, nas›l yönetti, nas›l e¤itti, nas›l yaflad› vb. onlarca soru-nun cevab› pratik sorgulanarak al›nd›. Pratik deflildikçe bilinmeyenler, bi-linçli bir flekilde gizlenenler her fley a盤a ç›kar›ld›. Ve kendini dayatanla-r›n bilinçli bir flekilde burjuva özlemlerle dolu yaflamlar›n› nas›l idame et-tirdikleri, hareketin olanaklar›n› nas›l kulland›klar› sergilendi. Bu durumortaya ç›kar›lmadan, gelece¤in örgütlenmesi gerçekleflemezdi.”

‹flte önderimizin vurgulad›¤› bu noktalar Kurulufl Kongresi’nin belki deen önemli bölümüydü; Çünkü burada herkesin, düflünceden davran›fl bi-çimine, kültüründen yaflam›na kadar her fleyiyle çat›fl›larak devrimci olan

296 Halk S›n›f›

yakaland›. Zaaflar›m›z, görevlerimizi yapmam›z›n önüne engeldir. Düflmana ge-

rekli tavr› almam›z›, her koflulda partimizi, do¤rular› savunmam›z›, çat›fl-may› sürdürmemizi de engelleyebilir. Burada denilebilir ki, çat›fl›yoruz.Düflman kuflatmas›na silahlar›m›zla karfl›l›k veriyoruz. Do¤ru olan› yap›yo-ruz. Ama tek bafl›na yetmez. ‹flte o çat›flma gelene¤ini yaflam›n her an›na,yoldafll›k iliflkilerinden, kendimizle, zaaflar›m›zla iliflkili olan yan›m›za ka-dar yayg›nlaflt›rmak zorunday›z.

Bugün düflmanla çat›flabiliriz. Bunu yapmam›z› içinde bulundu¤umuzmaddi koflullar belirler. Çat›flman›n bu türünün süreklili¤inin garantisiyoktur. Dün belki düflmanla kahramanca çat›flt›k. Ve diyelim tutsak düfl-tük. Ama orada yaflamda liberal olursak o da bizi zay›flat›r, çürütür. Zay›f-layanlar, gerileyenler, bu defa yar›n çat›flman›n güvencesini veremezler.Bu güvenceyi vermenin yolu yaflam›n her an›nda, her alan›nda devriminve geliflimimizin önünde engel teflkil eden her fleyle çat›flmay› göze al-maktan geçer.

Bilinçli devrimci, temel tali ayr›m› yapar. Neyle, nerede, nas›l çat›flaca-¤›n› bilir. Afra tafralara, duygusall›klara, komplekslere teslim olmaz. Zaaf-lara göz yummaz. Onun için bir düflmanla çat›flmakla, zaaflarla, küçük bur-juva kifliliklerle çat›flma aras›nda, özü ve amac› itibar›yla fark yoktur. Herikisinde de amaç devrimi güçlendirmek, gelifltirmektir. Sadece yöntemle-ri, sonuç alma biçimleri farkl›d›r. O hiçbir fleyi küçümsemez. Hedefine dev-rimi koyar ve devrimin ç›karlar›n› düflünür. Devrimin ve partinin geliflimi-ni engelleyen fleyler neyse onunla çat›flmak onun as›l çal›flma tarz› ve mü-cadele biçimidir. ‹flte bizim kültürümüz, böyle olmal›d›r.

- Evet arkadafllar›n a¤z›na sa¤l›k... Yaz›lardaki bu çerçeveden hareketlesohbetlerimizi, tart›flmalar›m›z› sürdürelim. fiimdi vakit kaybetmeden ka-y›plar ve Ölüm Orucu anmalar› konular›nda daha neler yapabiliriz bunlarüzerinde durup somut bir fleyler ç›karal›m.

Halk S›n›f› 297

Milliyetçilik ve fiovenizm - 1

Çal›flma saatinin bafllamas›n› beklerkenKurtulufl’taki PKK dizisi üzerine sohbet ediyo-

ruz. Serpil, Kürt ulusalc› hareketin mant›¤›n› kavramak aç›s›ndan dizininkendisi için oldukça yararl› oldu¤unu söylüyor.

- Oligarfli flovenizmi körüklüyor, bu do¤ru, ancak PKK de izledi¤i politi-kalarla, yanl›fl eylem çizgisiyle sanki flovenizm körüklensin diye elinden negelirse yapm›fl. PKK’n›n bu mant›¤›n› kavramakta gerçekten zorluk çeki-yordum. Yani ne kadar milliyetçi çizgide olursa olsun bir hareket kendisi-ne de zarar veren, flovenizmi güçlendiren böyle bir eylem çizgisini nedensürdürür anlayam›yordum do¤rusu. Belki yeni oldu¤um, geçmiflini pek iyibilmedi¤im için olacak, merkezi bir politikas› de¤ildir, denetim d›fl›nda ge-lifliyordur diye düflünmeye çal›fl›yordum. Ama dünden bugüne kendia¤›zlar›ndan yazd›klar›n›, söylediklerini böyle biraz derli toplu okuyuncahalk›n bulundu¤u yerlere gelifli güzel bomba koyma, orman yakma gibieylemlerin nas›l yap›lm›fl oldu¤una art›k flafl›rm›yorum. PKK’nin mant›¤›-n› kavramak aç›s›ndan iyi oldu gerçekten dizi. Ama yine de hala nedenböyle bir politikada ›srar ediyorlar hayret etmemek mümkün de¤il do¤ru-su. Yaratt›¤› sonuçlar› görmemesi için insan›n kör olmas› gerekir.

- Milliyetçilik de biraz öyledir zaten Serpil. Hele ki pragmatizm, erken“zafer” beklentileri öne ç›k›p s›n›fsal zeminden, devrimci çizgiden uzakla-fl›ld›kça kör eder insan›n gözünü. Hayret etmene pek de flafl›rm›yorum.Çünkü y›llard›r yak›ndan takip etmeye çal›flmama ra¤men ben bilePKK’nin daha önce söylediklerinin, yapt›klar›n›n bir k›sm›n› unutmuflumya da arada gözden kaç›rd›¤›m dönemler olmufl. Mesela Kapal›çarfl›’y› ta-rama, orman yakma gibi meseleleri iyi hat›rl›yorum ama flimdi yenidenböyle y›l y›l alt alta okudu¤umda bile “Bir hareketin önderli¤i bunlar› söy-ler mi?”. “Gerçekten bunlar söylenmifl miydi, yap›lm›fl m›yd›?” diye tek-rardan flafl›r›yorum do¤rusu. Ama burjuva bas›nda ç›kmad› ki bunlar,kontrgerillan›n uydurmalar› desek. Keflke öyle olsayd›. Üstelik bir de hala›srarla ayn› tarzda sürdürülen pratikler, taktik diye gündeme getirilenpragmatist Ortado¤u politikalar› var. Neyse bunlar› daha çok tart›fl›r, ko-nufluruz. Herkes geldi san›yorum, art›k çal›flmam›za geçelim isterseniz.

- Ben önce bir soru sormak istiyorum Selim abi. - Sor Serpil.- Asl›nda soru de¤il de, flovenizm ve milliyetçilik konusuna önce biraz

aç›kl›k getirirsek iyi olur. - Nas›l yani?- fiovenizm ezen ulus milliyetçili¤idir diyoruz. Tamam ama milliyetçilik

nerede bafll›yor, nerede flovenizme dönüflüyor, bunu biraz açsak.- Pekala. O zaman önce milliyetçilik, flovenizm nas›l ortaya ç›km›fl, k›sa-

ca bunlar› özetleyerek bafllayal›m. Bu sefer önce Selma’ya verelim sözü.

298 Halk S›n›f›

87

- Evet, ben Selim abinin belirtti¤i gibi, geçmifle, konunun kayna¤›nauzanarak açmaya çal›flay›m. Kapitalist üretim iliflkileri geliflmeye bafllad›k-ça burjuvazide de ulusal bilinç oluflmaya bafll›yor. Onda bu bilinci yaratanfley kendine ait bir pazara sahip olmak istemesidir. Çünkü feodal iktidarburjuvazinin geliflmesinin önünde engel olmaktayd›. Geliflen kapitalistüretim iliflkileri zaten bu üretim iliflkileri içinde yer alan insanlar aras›ndazorunlu olarak karfl›l›kl› bir ba¤ oluflturuyor ve yeni bir toplum ortaya ç›k›-yordu. Bu yeni toplum içinde burjuvazi giderek güçlenmekteydi ama yinede bu, feodal iktidar›n varl›¤› sürdü¤ü sürece burjuvazinin pazar üzerinde-ki tam egemenli¤ini sa¤lamaya yetmiyordu. ‹flte bu noktada burjuvazi fe-odal iktidara karfl› kendi burjuva devletini kurabilmek için do¤al olarakhem burjuvalar› bir arada tutacak, ayn› amaca yöneltecek, hem de halk›ndeste¤ini almas›n› sa¤layacak manevi de¤erlere, ruhsal flekillenmeye deihtiyaç duymaktayd›. Tek bayrak alt›nda ulusal devlet bunu sa¤lamak içinen elveriflli ortakl›kt›. ‹flte bu amaçla burjuvazi milliyetçi düflünceleriniyaymaya bafllar. Milliyetçilik ya da di¤er ad›yla ulusçuluk belli bir ›rk ya dadin birli¤inin ötesinde burjuvazinin ç›karlar›na uygun olarak, belli bir top-rak üzerinde ayn› dili konuflan, ayn› üretim iliflkileri içinde yer alan halk›ortak bir ruhsal flekillenme içinde birlefltiren "inanç ve bilinç" birli¤idir.Ulusal bilinç dedi¤imiz olgu ve halklar›n uluslaflma süreci böyle ortaya ç›-kar. Ulus-milliyet veya ulusçuluk-milliyetçilik gibi kavramlar da bu sürecinürünüdür.

- Burada ben bir fley sormak istiyorum. Milliyet ile ulus ayn› anlamdakullan›l›yor de¤il mi?

- Genel olarak ayn› anlamda kullan›l›r Serpil. Mesela, milli de¤erler ye-rine ulusal de¤erler; milli kurtulufl savafl› yerine ulusal kurtulufl savafl› gi-bi. Ama baz› yerlerde ayn› anlamda kullan›lmas› tam olarak uygun düfl-mez. Mesela, bir devlet içinde çok çeflitli milliyetlerden halklar olabilirama bu çeflitli milliyetten halklar›n hepsi bir ulus özelli¤i göstermeyebilir.Örne¤in, ülkemizde Kürtler bir ulus özelli¤i gösterirlerken; Laz, Arap, Çer-kes, Çeçen, Gürcü, Abazha, Ermeni, Rum gibi çeflitli halklar ayn› özelli¤igöstermezler. Dolay›s›yla ülkemizde örne¤in Arap, Laz ya da Çerkeslerulus olarak de¤il, Arap, Laz, Çerkes milliyetinden halklar olarak tan›mlan›r.Yani farkl› bir ulusal kökenden gelmifllerdir ama bulundu¤u topraklardabir "ulus" bütünlü¤üne sahip de¤illerdir. Ama mesela Ortado¤u ve KuzeyAfrika'da Arap ulusu ve birden de çok Arap devleti vard›r. Daha önce iflle-di¤imiz ulus ve ulusal sorunla ilgili derslerde bunlara de¤indi¤imiz içindetayland›rmaya gerek yok san›yorum.

Kald›¤›m›z yerden devam ediyorum. Feodalizme karfl› tek bir bayrak al-t›nda ulusal bir devlet kurmay› amaçlayan burjuva milliyetçili¤i iki fleyitemsil ediyordu: Birincisi, d›flar›ya karfl› kurulacak devletin ba¤›ms›zl›¤›,yani burjuvazinin ç›karlar› gere¤i ulusal pazar›n korunmas›; ikincisi, içeri-de feodal iktidar›n, yani hükümdarl›¤›n ya da krall›¤›n y›k›larak yerine da-ha demokratik bir düzenin kurulmas›. Bu demokratik düzene göre ulus

Halk S›n›f› 299

kendi gelece¤ine kendisi karar vermelidir. Yani egemenlik hakk› ulusa ait-tir. Avrupa'daki burjuva devrimlerinin temelini bu düflünce oluflturur. Fe-odal iktidar›n zulmünden kurtulmak isteyen halk bu düflünceler etraf›ndaburjuvazinin yan›nda yer al›r. Frans›z burjuva devrimi ve Napolyon savafl-lar› döneminde milliyetçilik ak›m› tüm Avrupa'y› sarar ve bu dönemde fe-odal iktidara karfl› mücadele eden yeni toplumun elinde bir silaha dönü-flür.

Milliyetçilik bu dönemde her ne kadar esas olarak burjuvazinin ç›karla-r›na hizmet etse de ulusun ba¤›ms›zl›¤›n› ve egemenli¤ini istedi¤i, feoda-lizmi y›k›p daha demokratik bir düzeni hedefledi¤i için olumlu, ilerici birrol oynamaktayd›. Bu dönem 1850'lere kadar sürdü. Ama bu tarihten son-ra, yani kapitalizmin tekelleflmeye do¤ru yol al›p emperyalizme dönüflme-ye bafllamas›yla birlikte, baflka uluslar› egemenli¤i alt›na almak isteyenburjuvazi, milliyetçili¤i halklar› birbirine karfl› k›flk›rtmak için bir araç ola-rak kullanmaya bafllar. ‹flte bu noktadan sonra milliyetçilik gerici bir karak-ter kazan›r.

- Yani burjuvazi milliyetçili¤i baflka bir ulusu boyunduru¤u alt›na alma-ya çal›flmak, ezmek için kullanmaya bafllad›¤›nda bu ezen ulus milliyetçi-li¤ine yani flovenizme dönüflür. Olumlu hiçbir ö¤esi, ilerici hiçbir yan› kal-maz. fiimdi ezen ulus milliyetçili¤i ve ezilen ulus milliyetçili¤ine geçme-den önce ben bir noktaya de¤inmek istiyorum. ‹lerici rol oynad›¤› dönemdahil, burjuvazi her zaman milliyetçili¤i kendi ç›karlar› do¤rultusunda kul-lanmaya çal›flm›fl ve kullanm›flt›r. Mesela burjuvaziye göre, ulusun birparças› olan her birey, ulusun ç›karlar›n› kendi kiflisel ve s›n›fsal her türlüç›karlar›n›n üstünde görmeli ve ulusun ç›karlar› için mücadele etmelidir.Bu milliyetçi düflünceyle burjuvazi ayn› zamanda kendi s›n›fsal ç›karlar›n›korumay›, sömürüsünü gizleyerek halk› aldatmay› amaçlamaktad›r. Çün-kü burjuvazinin ulusal ç›kar olarak gösterdi¤i flüphesiz öncelikle kendi ç›-karlar›d›r.

‹ktidar olduktan sonra da emekçi halk›n kafas›n› bulan›klaflt›r›p s›n›f bi-lincinin geliflmesini engellemek, sömürüsünü gizlemek, iktidar›n› ve sö-mürüsünü daha kolay sürdürebilmek için halk›n milliyetçi duygular›n› kul-lanmaya devam eder. S›n›fsal farkl›l›klar›, çeliflkileri inkar ederek, kendi ç›-karlar› için yapt›¤› her fleyi güya milletin ç›kar›, refah› ve mutlulu¤u içinyap›yormufl gibi göstermeye çal›fl›r. Kapitalizmi över, en iyi bu düzendirder ama esas›nda kapitalist düzen onun cennetidir. “Egemenlik ulusun-dur” der, ama bu onunla kendi egemenli¤ini kasteder. Krall›k y›k›l›r, yeri-ne parlamento kurulur ama o orada tek bafl›na oturmak, yönetmek ister.Bu yüzden burjuva devrimlerinin oldu¤u hiçbir yerde burjuvazi bafllang›ç-ta halka seçme seçilme hakk› tan›mam›flt›r, ya da benim gösterdi¤imadaylar› seçeceksiniz demifltir. ‹flçi ve emekçiler genel oy hakk›n› kazana-bilmek, burjuvazinin parlamentosuna girebilmek için daha ony›llar boyun-ca mücadele etmek zorunda kal›r. Yani özcesi milliyetçilik ilerici niteliktede olsa burjuvazinin ç›karlar›n› gözetir.

300 Halk S›n›f›

Bu nedenle de devrimciler, Marksist-Leninistler milliyetçili¤in her tür-lüsüne karfl›d›rlar. Meseleye s›n›fsal aç›dan, yani iflçi ve emekçi s›n›flar›n,halk›n ç›karlar› aç›s›ndan bakarlar. Milliyetçi düflüncelere karfl› mücadeleederler. Milliyetçi olmazlar, milliyetçilikten etkilenerek hareket etmezler.Ancak, milliyetçi temelde de olsa verilen kurtulufl mücadelesi emekçi s›-n›flar›n ç›karlar›na da hizmet ediyorsa, ilerici nitelikteyse o mücadeleyidesteklerler. Mesela demin anlatt›¤›m›z gibi burjuvazinin önderli¤inde fe-odaliteye karfl› verilen ulusal mücadele ilerici bir karakterdedir, emekçi s›-n›flar›n da ç›karlar›n› içerir, bu nedenle desteklenir ama onun gerici yan-lar›na karfl› da mücadele sürdürülür.

Günümüzde de e¤er geliflen ulusal hareketler emperyalizme ve iflbirlik-çilerine karfl›ysa, ona darbeler vuruyorsa bu emekçi s›n›flar›n da ç›kar›na-d›r, desteklenir. De¤ilse, yani ulusal kurtulufl mücadelesi emperyalizmigerileten bir konuma sahip de¤ilse ilerici de¤ildir. Bu durumda ulusunkendi kaderini belirleme hakk› yine ›srarla savunulur ancak bu, ilerici ol-mayan o ulusal mücadelenin desteklenmesi gerekti¤i anlam›na gelmez.Yani ulusal hareketlerin hepsi koflulsuz desteklenir diye bir fley yok. Kiminöncülük yapt›¤›na ve neyi hedefledi¤ine bak›l›r.

Milliyetçilik halk›n çözümü de¤ildir, tersine ancak burjuvazinin ulusalpazar talebine cevap verir. Önderli¤ini burjuvazinin de¤il de, emperyalizmdöneminde küçük burjuvazinin yapmas› iflin bu yan›n› de¤ifltirmez, emek-çi halk›n durumunda bir de¤ifliklik olmaz. Ezilen ulusun emekçileri ulusalkurtulufl mücadelesinden sonra ezen ulusun burjuvazisi yerine ayn› flekil-de kendi egemenleri taraf›ndan sömürülmeye devam eder. Çünkü bir pat-ron gitmifl yerine baflka bir patron gelmifl olacakt›r. Bu konuya sonra tek-rar döneriz. fiimdi, ezen ve ezilen ulus, ezen ulus ve ezilen ulus milliyetçi-li¤i nas›l ortaya ç›kt›, biraz onu açal›m. Ona da sen devam et Ömer.

- Ezilen uluslar›n ortaya ç›kmas› bir kaç flekilde oluyor: Birincisi, burjuva ulusal devletlerin hepsi tek bir ulusa dayal› devlet ola-

rak ortaya ç›km›yor. Baz› devletler, di¤erlerinden daha geliflmifl, güçlü du-rumdaki bir ulusun burjuvazisinin egemenli¤i alt›nda çokuluslu devletlerolarak ortaya ç›k›yor. ‹ngiltere'sinden Fransa’s›na kadar ço¤u bu durum-dad›r. Mesela, kapitalizmin Bat›’ya göre biraz daha geriden geliflti¤i Do¤uAvrupa’daki Prusya, Çarl›k Rusya’s› da böyle çok uluslu devletler duru-mundayd›. Bu yüzden onlarca ulusun ve çeflitli milliyetlerden halk›n sö-mürge durumunda oldu¤u feodal-emperyalist Çarl›k Rusya’s› 1917 Ekimdevrimine kadar “halklar hapishanesi” olarak tan›mlan›r.

‹kincisi, burjuva devlet tek ulusa dayal› bir devlet olarak ortaya ç›km›flolsa bile kapitalizmin emperyalizme dönüflmeye bafllamas›yla beraberdo¤as› gere¤i burjuvazi di¤er devletlerle de rekabete girer, pazar›n› dahada geniflletmek için yay›lmac› amaçlar gütmeye bafllar. Baflka devletlerinuluslar›n›, halklar›n› egemenli¤i alt›na almak ister. Bunun için kendisineait olmayan topraklar› ilhak ve iflgal eder. Mesela, Almanya, ABD gibi ül-kelerde burjuvazi iktidara geldi¤inde bu devletler sömürgelere sahip de-

Halk S›n›f› 301

¤illerdi. Ama daha sonra onlarda baflka uluslar› egemenlikleri alt›na al-mak, sömürgeler edinmek için di¤er emperyalist devletlerle yar›fla girdi-ler.

Üçüncüsü; feodal dönemden kalan sömürgelerin olmas›d›r. Mesela, ‹n-giltere’de burjuvazi iktidara geldi¤inde kendisine feodal dönemden ‹rlan-da, ‹skoçya gibi bir çok sömürge kalm›flt›. Tabii burjuvazi feodalizmdendevrald›¤› sömürgeleri kullanmaya, sömürmeye devam etti. Fransa, Hol-landa, Belçika gibi devletlerde de benzer durum vard›. Tabii bu devletle-rin bir ço¤unda burjuvazi iktidara geldikten sonra da baflka yeni iflgallergerçeklefltirdiler, dünyan›n dört bir taraf›nda yeni sömürgeler edindiler.Bu ya¤ma ve talana daha sonra kapitalist geliflimi emperyalist aflamayaulaflan ABD, Japonya, Almanya, ‹talya gibi baflka emperyalist devletler dekat›ld›.

Tüm bunlar›n sonucu olarak bir yanda baflka uluslar›n topraklar›n› il-hak, iflgal eden ezen uluslar, öbür yanda topraklar› ilhak ya da iflgal edil-mifl ezilen uluslar, halklar ortaya ç›kt›. fiimdi tabii burjuvazinin tüm bunla-r› gerçeklefltirebilmesi, yani baflka uluslar›n, halklar›n topraklar›n› ilhak yada iflgal edebilmesi, ulusal kurtuluflçu direniflleri bast›rarak, bu topraklar›elinde tutabilmesi için bir kitle deste¤ine ve kendi ç›karlar› için savaflt›ra-ca¤› askerlere ihtiyac› vard›r. Ayr›ca ezen ve ezilen uluslar›n halklar›n›nkendisine karfl› birleflmesini de engellemesi gerekir. ‹flte tüm bunlar› ger-çeklefltirebilmek için milliyetçili¤i alabildi¤ince kullan›r. Kendi ulusunundi¤er uluslardan üstün oldu¤u, olmas› gerekti¤i demagojisini her f›rsattaifller. Ama bunu göstermek, di¤erlerini altetmek için de daha çok çal›fl-mak, daha fazla fedakarl›k yapmak gerekmektedir. Tabii yap›lan tüm dahafazla çal›flmalar, fedakarl›klar burjuvazinin ç›karlar› için, daha çok kazan-s›n, daha çok güçlensin diyedir. Böylece milliyetçili¤i kendi ulusu üzerin-deki sömürüyü art›rman›n bir arac› olarak da kullan›r. Halk›n kafas›nda ha-yali düflmanlar yaratmaya çal›fl›r. Bu yerine göre devrimciler, ilericiler,ulusal haklar› için mücadele eden halklar, yerine göre ekonomik, siyasi yada s›n›r sorunu vb. nedenlere çeliflkilerinin oldu¤u devletler olur. Meselasosyalist devletler ortaya ç›kt›ktan sonra da en bafl düflman bu devletlerve komünizm ilan edilmifltir.

Milliyetçilik temeli üzerinde yükselen flovenist politikalarla, ezilen ulu-sun egemenleriyle iflbirli¤i yapmaktan ezilen ulusun inkar›na, asimilasyonpolitikalar›ndan katliamlara, yalan, iftira, karalamalardan provokasyonla-ra kadar akla gelebilecek her fleyi kullan›r. ‹flte burada egemen ulusunburjuvazisinin ezilen ulus üzerindeki hakimiyetini, sömürüsünü sürdüre-bilmek, ilhak veya iflgaline, bask›, zor ve asimilasyon politikalar›na meflru-iyet kazand›rmak için kulland›¤› milliyetçilik, ezen ulus milliyetçili¤i yaniflovenizmdir.

- Bunu flöyle de ifade edebiliriz san›yorum: Her ulusun ba¤›ms›z devle-tini kurma da dahil kendi kaderini tayin etme hakk› vard›r. Bu hakk›n kul-lan›m› hiçbir ulusun tekelinde de¤ildir ve her ulus bu hakk› istedi¤i zaman

302 Halk S›n›f›

istedi¤i biçimde kullan›r. E¤er bir ulus egemenli¤i alt›nda tuttu¤u baflkabir ulusun bu hakk›n› kullanmas›n›n önünde engel oluyorsa orada ezenulus milliyetçili¤i yani flovenizm vard›r. Yani kendisine hak gördü¤ünübaflka bir ulusa hak olarak gömüyor demektir. Neden? Çünkü kendinionun üstünde görüyor. Her ulusun eflit haklara sahip oldu¤unu, olmas›gerekti¤ini kabul etmiyor.

Tabii ezen ulus milliyetçili¤i derken bu esas olarak ezen ulusun ege-menlerine aittir. Elbette bundan ezen ulusun halk›n›n etkilenen kesimleride olur. Ancak flovenizmi gelifltiren ve ezilen ulusa zulmeden egemen s›-n›flard›r. Yani as›l sorun ezilen ulusun halk›yla ezen ulusun egemenleriaras›ndad›r. Bu nokta önemlidir. Aksi taktirde ezilen ulus taraf›ndan ezenulusun halk› da düflman olarak görülmeye baflland›¤›nda, bu halklar ara-s›nda düflmanl›¤› gelifltirir, körükler ve flovenizme güç verir.

- Yeri gelmiflken faflizmin milliyetçili¤ine ve ›rkç›l›¤a da de¤insek iyi olurherhalde Selim abi.

- Do¤ru. Sen devam et istersen. - E¤er hat›rlarsak faflizm "Tekelci kapitalizmin en gerici, en floven, en

emperyalist unsurlar›n›n aç›k terörcü diktatörlü¤üdür" fleklinde tan›mla-n›r. Ancak faflizm yine de tek bafl›na terörle ayakta kalamaz. O da kendisi-ne bir kitle taban› yaratmak zorundad›r. Bunu yaratmak için, halk kitleleri-nin gerici yanlar›, yüzy›llar›n getirdi¤i gelenek ve al›flkanl›klar dinsel ve et-nik farkl›l›klar, k›sacas› tüm gerici felsefi ideolojik, kültürel sosyal ve siya-sal kal›nt›lar faflizmin kulland›¤› bafll›ca materyallerdir. En çok kulland›¤›olgular ise din ve milliyetçiliktir. Faflizmin kitle taban›n› esas olarak küçükburjuvazi, lümpen ve serseriler oluflturur. Faflizm küçük burjuvazinin "ara-da olma" durumunu kullan›r. Yalan ve demagojiyle, milliyetçi duygular›-na seslenerek, "komünizm tehlikesi" ile korkutarak küçük burjuvaziyi etki-si alt›na al›r. Yükseltti¤i flovenizm dalgas›yla halklar ve uluslar aras›ndadüflmanl›¤› alabildi¤ine körükler. ‹ktidar› için tehlikeli gördü¤ü iflçi s›n›f›ve emekçilere, devrimci, ilerici, demokratlara karfl› etkisi alt›na ald›¤› bukesimleri kullan›r. Ulusun tarihi, ulus alabildi¤ince yüceltilir. Di¤er uluslar,halklar afla¤›lan›r, düflman gösterilir. Tabii tüm bunlar›n amac› tekelci bur-juvazinin emekçi s›n›flar, di¤er ulus ve halklar üzerindeki bask› ve terörü-ne, sömürüsüne, iflgallerine ve katliamlar›na meflruluk kazand›rmak vebunlar› yapabilmek için arkas›na bir kitle deste¤i almakt›r.

Öyle ki Almanya’da Hitler, Alman halk›n›n deste¤ini almak için sosyaliz-min de¤erlerini bile kullanmaya kalkm›flt›r. Kendisinin bir “Nasyonal Sos-yalist” oldu¤unu yani ulusal sosyalizmi savundu¤unu ileri sürmüfltür. Bu-na göre Alman ulusunun tüm vatandafllar› eflit haklara sahip olacak, zen-gin, refah içinde bir Alman toplumu yarat›lacakt›r. Hitler’in bu demagoji-lerine gerçekten emekçi kesimlerden, iflçilerden de epeyce inanan ç›km›fl-t›r. fiovenizm öyle bir boyuta ulaflt›r›lm›flt›r ki; ulusçuluk ve ›rkç›l›k kav-ramlar› birbirine kar›flt›r›l›p, do¤a, bilim ters yüz edilerek saf bir "Alman ›r-k›" yaratma çabas›na bile girilmifltir. Oysa Alman, ‹ngiliz ya da Türk ›rk› di-

Halk S›n›f› 303

ye bir ›rk yoktur. Bilimsel olarak insanlar deri renklerine göre beyaz, sar›ve siyah olmak üzere üç ›rk olarak s›n›fland›r›lm›flt›r. Bu sadece insan tür-lerini biçimsel görünüflleri itibariyle grupland›rmak için yap›lm›flt›r ve hiç-birinin di¤erine bir üstünlü¤ü yoktur. Almanlar da bizim gibi, ‹ngiliz, Fran-s›z, Yahudi ya da Polonyal›lar gibi beyaz ›rktand›r. Ama Hitler Almanlar›dünyay› yönetmesi gereken üstün bir ›rk, bütün di¤er uluslar›, halklar› daafla¤› ›rktan insanlar olarak ilan etmifltir.

Adolf Hitler, "Kavgam" adl› kitab›nda flöyle diyor: "Irkç›l›k, insan ›rklar›-n›n eflitli¤ine inanmaz . Üstün ›rk›n d›fl›ndaki ›rklar, bu dünyay› yönetenbüyük iradenin dile¤ine uygun olarak, en iyi ve en güçlünün zaferine yar-d›m etmek ve onun iflini kolaylaflt›rmakla yükümlüdürler. Üstün ›rk, afla¤›-lar›n ve güçsüzlerin kendisine boyun e¤melerini istemek hakk›n› tafl›r. Do-¤an›n aristokratik ilkesine sayg› göstermek gerekir. Yoksa melezleflme yo-luyla Yahudilerin ve zencilerin kaplad›klar› bir dünyada güzellik ve soylu-luk ad›na ne varsa yok olacakt›r. ‹nsanl›¤›n mutlu gelece¤ini ancak üstün›rk›n zaferi kurtarabilir."

Tabii bu düflünceleri Hitler kendi kafas›ndan uydurmuyor. Nietzche,Max Weber, Werner Sombart gibi Alman "düflünürleri"nden ilham al›yor.Mesela Nietzche’ye göre güçsüz insanlar, üstün insanlar›n zaferi için yokolmal›d›r. Weber'e göre ise uluslar› ak›l ve bilim de¤il duygular yönetir.Sombart’a göre de insan› üstün yapan ait oldu¤u ›rkt›r.

- Buradan flöyle bir sonuç ç›k›yor: Alman faflizminin ›rkç›l›¤› bizim bildi-¤imiz ›rkç›l›ktan farkl›. Yani o sadece ten rengine göre ›rkç›l›k yapm›yor,kendileri de beyaz ›rktan olduklar› halde beyaz ›rktan di¤er uluslar› da afla-¤› ›rk olarak görüyorlar.

- Do¤ru. Dedi¤imiz gibi ›rkç›l›kla ulusçulu¤u birbirine kar›flt›r›yorlar. Me-sela, ABD'de beyazlar›n siyahlar ve sar› ›rktan say›lan K›z›lderililer, GüneyAfrika'da yine beyazlar›n siyah ve melezler üzerinde uygulad›klar› politika-lar ›rkç›l›kt›. Ama farkl› türden de olsa Hitler faflizminin ki de bir ›rkç›l›kt›r.

- Evet, flimdi de ezilen ulus milliyetçili¤i nas›l ortaya ç›k›yor, ona geçe-lim.

- Dedi¤imiz gibi kapitalizm geliflirken tüm uluslar veya uluslaflma süre-cini yaflayan halklar kendi ba¤›ms›z ulusal devletlerini kuram›yorlar. Ezenve ezilen uluslar ortaya ç›k›yor. Ancak milliyetçilik sadece Avrupa'da kal-m›yor. Kapitalizm dünyaya yay›ld›kça milliyetçilik de tüm dünyaya yay›l›-yor ve ezilen uluslar da bundan etkileniyor. Dolay›s›yla ezilen uluslardamilliyetçilik gelifltikçe onlar da ezen ulusa karfl› ba¤›ms›zl›k mücadelesinebafll›yorlar. Emperyalist döneme kadar yani burjuvazi tarihsel olarak ileri-ci misyonunu yitirmeden önce ezilen uluslar›n burjuvazisi de ulusal mü-cadelelere kat›l›yor, öncülü¤ünü yapabiliyordu. Bu ezilen ulusun burjuvamilliyetçili¤i temelinde yürütülen bir mücadeledir. Yani ezilen ulusun bur-juvazisi ezen ulusun egemenli¤inden kurtularak kendi devletini kurup,kendisine ait bir ulusal pazara sahip olmak istemektedir. Burjuvazinin ön-cülü¤ünde verilen bu ulusal kurtulufl mücadeleleri milliyetçi temelde ol-

304 Halk S›n›f›

mas›na ra¤men ezen ulus milliyetçili¤inden farkl›d›r. Yani her ulusun hak-k› olan kendi kaderini tayin etme hakk› talep edilmekte ve bunun için mü-cadele edilmektedir. Milliyetçi temelde de olsa verilen mücadele baflka birulusu ezmek için de¤il, ezilen ulus olmaktan kurtulup tüm uluslarla eflithaklara sahip olma mücadelesidir. Burjuvazinin öncülü¤ünde de olsa ulu-sal mücadeleye demokratik niteli¤ini kazand›ran da buydu.

Ancak, kapitalizm emperyalizme dönüflüp burjuvazinin ilerici misyonusona erince, burjuvazi önderli¤inde verilen ulusal kurtulufl mücadeleleridönemi de sona erdi. Ama bu ezilen ulus milliyetçili¤inin ve milliyetçi te-melde yürütülen ulusal mücadelelerin sona erdi¤i anlam›na gelmiyor.fiöyle ki; Marksist-Leninist örgütlenmenin c›l›z oldu¤u veya sürece do¤ruve zaman›nda müdahalede bulanamad›¤› yerlerde küçük burjuvazi ulusalmücadelenin öncülü¤ünü ele geçirebilmektedir. Mesela, ülkemizde em-peryalist iflgale karfl› verilen ulusal kurtulufl savafl›, Cezayir, Tunus'un ba-¤›ms›zl›k savafllar› buna örnektir.

- Evet arkadafllar, flimdi çal›flmam›z› burada bitirelim. Sonraki derste ül-kemizdeki milliyetçili¤in geliflimi ve bunlar›n de¤iflik biçimlerde sola yan-s›malar›yla devam ederiz.

Halk S›n›f› 305

Milliyetçilik ve fiovenizm - 2

- Evet arkadafllar kald›¤›m›z yerden devamedelim. Önce Türk milliyetçili¤i nas›l ortaya ç›-

k›p gelifliyor ondan bafllayal›m. Buna sen haz›rlanacakt›n U¤ur. - Evet, çeflitli kaynaklardan tarihsel geliflimiyle birlikte bir fleyler ç›kar-

d›m. Biliyorsunuz Türk milliyetçili¤i esas olarak emperyalist iflgalin ard›n-dan verilen Kurtulufl savafl› ve sonras›nda geliflmifltir. Ancak temelleri birk›s›m sivil-asker bürokrat ve ayd›n kesimle s›n›rl› kalm›fl olsa da Osman-l›’n›n son dönemlerine kadar uzanmaktad›r.

Milliyetçili¤in burjuva ideolojisi oldu¤unu söylemifltik. Avrupa’da kapi-talizmle birlikte milliyetçilik yayg›nlafl›rken Osmanl› imparatorlu¤ununmevcut feodal üretim biçimi kapitalizmin geliflmesine olanak tan›maz. Do-lay›s›yla hala feodal üretim iliflkileri içinde olan halklar›n milliyetçilikle ta-n›flmas› da çok sonralar›, 1800’lü y›llar›n sonlar›na do¤ru olur. 1800’ünbafllar›nda devlete vergi ve asker sa¤laman›n bel kemi¤ini oluflturan T›-mar sisteminin bozulmas› Osmanl› devletinin gerilemesini ve çöküflünüh›zland›r›r. Askeri aç›dan da güçten düflmeye bafllayan Osmanl› devletiAvrupa devletleri karfl›s›nda bu aç›dan da üstünlü¤ünü kaybetmeye bafl-lar. Avrupa’n›n kapitalist devletlerinin de deste¤iyle baz› halklar Osmanl›egemenli¤inden kurtulmaya, Osmanl› ise toprak kaybetmeye ve s›n›rlar›daralmaya bafllar. Bu dönemde Osmanl› egemenleri aras›nda imparator-lu¤u kurtarmak için iki görüfl ortaya ç›kar. Bunlardan biri çok daha kat› bi-çimde uygulanacak fleriat hükümlerine dönülerek devlet otoritesinin vegücünün tekrar sa¤lanmas›, ikincisi ise, Bat›’n›n örnek al›narak reformlaryap›lmas›, devletin Bat› tarz›yla yeniden örgütlenmesi ve kapitalizmin ge-liflmesini sa¤lamak, yani bat›l›laflmakt›r.

- Peki kimler istiyor bat›l›laflmay›?- Tabii en baflta Bat›, yani Avrupa’n›n kapitalistleri. Çünkü ürettikleri sa-

nayii ürünlerini satacaklar› pazar› geniflletmek için gümrük duvarlar›n›nkald›r›lmas›, gümrük vergilerinin düflürülmesi, yabanc›lara da ticaret vemülkiyet hakk›n›n tan›nmas›, can ve mal güvencesinin sa¤lanmas› en çokonlar›n ifline yarayacakt›. Ayr›ca Osmanl› egemenli¤i alt›ndaki topraklardabulunan hammadde kaynaklar›nda gözleri vard›r.

Öte yandan halk› sömüren Osmanl› egemenleri, örne¤in yüklüce birservet edinmifl olan asker ve sivil bürokratlar, topraklara el koyarak orta-ya ç›km›fl olan yeni toprak sahipleri eflraf, ayan ve derebeyleri, ticaret ifl-lerini kendi ellerinde toplam›fl olan iflbirlikçi durumundaki az›nl›klar yanilevantenler, yabanc› uyruklu tacirler, can ve mülklerinin yasal olarak dagüvenceye al›nmas›n› ve serbestçe ifllerini devam ettirmek, büyütmek is-tiyorlard›. Elbette tüm bunlar ancak Padiflah’›n otoritesinin s›n›rland›r›l-mas›, Avrupa’daki ticaret ve hukuk sistemi gibi bir sistemin Osmanl› dev-letinde de geçerli olabilmesiyle mümkündü. Böylece egemen güçlerin ç›-

306 Halk S›n›f›

88

karlar› ile Bat›’n›n ç›karlar› özdeflleflince çok fazla bir dirençle karfl›lafl›lma-dan “liberalleflme”ye do¤ru kolayca ad›mlar at›l›r. 1838 y›l›nda Bat›yla im-zalanan ticaret anlaflmas›yla Osmanl› topraklar› art›k serbest bir pazaradönüflüyordu. Bu anlaflma Osmanl› devletinin yar› sömürgelefltirilmesi-nin bafllang›c› kabul edilir. Bundan sonra da 1839 Gülhane Hatt› Hümayu-nu, 1856 Islahat Ferman›, 1858 Arazi Kanunnamesi ve Bat›l› anlamda ilkanayasa kabul edilen Kanunu Esasi ile bat›l›laflma, daha do¤rusu bat› tak-litçili¤i sürdürülür. Tabii bu “bat›l›laflma”n›n, “reform”lar›n etkisi sadeceekonomik ve hukuksal alanla s›n›rl› kalmaz. Ordu ve bürokrasinin Bat› tar-z›yla yeniden kurumlaflt›r›lmaya çal›fl›lmas› ve emperyalist burjuva kültü-rünün ithal edilmesiyle genifller.

1889’da Türk milliyetçili¤in nüvesini oluflturacak olan Jöntürk hareketiortaya ç›kar. Jöntürk hareketi Osmanl›’n›n çöküflünden rahats›zl›k duyan,Frans›z burjuva devriminden ve Avrupa kapitalizminden etkilenmifl olan,Osmanl› devletinin kurtuluflunun Bat›daki gibi bir devlete dönüflmesiylemümkün olabilece¤ini düflünen saraya muhalif asker-sivil ayd›n hareketi-dir. Avrupa’daki gibi bir parlamenter sistemin kurulmas›n› isterler. ‹lk or-taya ç›kt›¤›nda Askeri t›p okulunda okuyan ö¤rencilerin oluflturdu¤u kü-çük bir gruptur. ‹lk üyeleri aras›nda Türklerin d›fl›nda h›ristiyan Araplar,Arnavutlar ve Kürtler de vard›r. Bu dönemde Türk milliyetçili¤i henüz öneç›kmam›flt›r. Sonra di¤er okullarda örgütlenmeye bafllarlar. Giderek orduiçindeki subaylar ve ayd›nlar aras›nda etkinli¤i artar. Saraya muhalif çeflit-li kesimler de harekete kat›l›r. Disiplinli merkezi bir yap›dan çok yurt için-de ve d›fl›nda birbirinden ba¤›ms›z veya gevflek ba¤larla ba¤l› gruplardanoluflmaktad›r. Jöntürk hareketinden de etkilenerek 1906’da Selanik’de ku-rulmufl olan Osmanl› Hürriyet Komitesi ile ‹ttihat ve Terakki Komitesi1907 y›l›nda birleflirler. Üyeleri daha çok Türk subay ve memurlardan olu-flan Selanik’teki komite ‹ttihat ve Terakki içinde egemen duruma gelir. ‹t-tihat ve Terakki oldukça gizli ve merkezi bir örgütlenmeye sahiptir. Üyele-ri genel olarak müslüman orta s›n›ftan gelmektedir ve 1889’daki Jöntürkhareketinden farkl› olarak emperyalizmin Osmanl› devletine müdahalesi-ne oldukça karfl›d›rlar. Nam›k Kemal’in milliyetçi, yurtsever görüflleri ha-reket içinde oldukça sempati toplamaktad›r.

Abdülhamit, iktidar› için tehlikeli gördü¤ü ‹ttihat ve Terakki’yi ortadankald›rmak için çok u¤rafl›r. Gizli polis örgütünü ve ajanlar›n› s›rf bu ifl içingörevlendirir ama baflar›l› olamaz. 1908 Temmuz’unda ordunun da deste-¤ini alan ‹ttihat ve Terakki kadrolar›n›n yönlendirdi¤i ayaklanmalar sonu-cunda ‹ttihat ve Terakki iktidara gelir. Saray›n yetkileri k›s›tlan›r ve anaya-sa tekrar yürürlü¤e konulur.

1908 y›l› ayn› zamanda o zamana kadar siyasete egemen olan islamc›ve bat›c› görüfllerin d›fl›nda üçüncü bir görüfl olarak Türk milliyetçili¤ininortaya ç›k›fl›n›n da bafllang›c›n› oluflturur. ‹stanbul’da, ilk milliyetçi kulüpolan “Türk Derne¤i” kurulur. Dernek, 1911 y›l›nda Osmanl› dilinin sade-lefltirilmesi ve yabanc› sözcüklerden ar›nd›r›lmas› ile ilgili konularda bir

Halk S›n›f› 307

dergi yay›nlamaya bafllar. Ayn› y›l Selanik’te Jöntürk hareketi içinde yeralan ayd›nlar “Genç kalemler” ad›nda baflka bir dergi daha ç›karmayabafllar. Bu dergi ise yeni bir dil, Arapça ve Farsçadan ar›nd›r›lm›fl bir Türk-çe üzerinde durmaktad›r. Derginin yazarlar› aras›nda Ali Canip, Ömer Sey-fettin ve Ziya Gökalp de yer almaktad›r. Jöntürk hareketiyle yak›n iliflkile-ri olan ve ‹ttihat ve Terakki’nin merkez komitesi içinde de yer alan Ziya Gö-kalp’in bu çevre içinde önemli bir etkisi vard›r. ‹ttihat ve Terakki içindeTürk milliyetçili¤inin geliflmesi de büyük ölçüde onun sayesinde olur.“Bat› uygarl›¤›n›” da reddetmeyen ancak Bat› taklitçili¤i ve kozmopolitkültür yerine ulusal bir kültür ve yaflam biçimi yaratmak düflüncesindeolan Ziya Gökalp’in fliirlerinde ve söylemlerinde “pantürkizm” belirgin birözellik gösterir. “Vatan, ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan; vatan, ge-nifl ve ebedi bir ülkedir, Turan!” demektedir. Ancak o dönem onun bu dü-flünceleri ‹stanbul ve Selanik gençli¤i ve yak›n çevresi d›fl›nda pek yayg›n-l›k kazanmaz.

- Okuldaki tarih ve edebiyat kitaplar›ndan romanc› Halide Edip Ad›varad›n› hat›rlars›n›z. Onunla birlikte gazeteci Hüseyin Cahit, R›za Tevfik gibiisimler de ‹ttihat ve Terakki’ye destek verenler aras›ndad›r. Bunlar düzen-lenen büyük mitinglerde konuflmalar yaparlar, halk› ‹ttihat ve Terakki ikti-dar›na, yap›lan reformlara destek vermeye ça¤›r›rlar, yard›m kampanyala-r› düzenlerler.

- Milliyetçi ilk kitle eylemleri de bu dönemde olur. ‹ttihat ve Terakki Bos-na-Hersek’i kendi topraklar›na katan Avusturya’ya karfl› 1908 Ekim’indeAvusturya mallar›n› almama biçiminde boykot örgütler ve boykot baflar›y-la uygulan›r. Daha sonra Girit’in de kaybedilmesiyle Rum tacirlere, ‹tal-ya’n›n Trablusgarp’› iflgal etmesiyle de ‹talya’ya karfl› boykotlar uygulan›r.Yani giderek artan emperyalist sald›rganl›klar ve toprak kayb› karfl›s›ndaJöntürkler içinde emperyalizme karfl› tepkiler de oluflmaya bafllarken“milli ekonomi” yaratma düflüncesi de geliflir. Ancak hiçbir zaman da em-peryalizmle iliflkiler bütünüyle kesilmez. Hatta ekonominin içinde bulun-du¤u darbo¤az nedeniyle büyük miktarlarda borç almaya devam edilir. ‹z-lenen politika emperyalizme karfl› tutarl› bir tav›r al›fl yerine emperyalistdevletler aras›ndaki çeliflkilerden de yararlan›larak bir denge kurmaya ça-l›flmakt›r.

- Peki ‹ttihat ve Terakki 1908’den sonra hep iktidarda m› kal›yor?- K›sa bir dönem d›fl›nda 1. Paylafl›m savafl›na kadar iktidar›n› sürdürü-

yor. Ama sarayla aralar›ndaki iktidar mücadelesi hep devam eder. Mese-la, 12 Nisan 1909’da bir grup fleriat yanl›s› ‹ttihatç›lar› Allahs›z ilan ederekayaklan›r. Ayaklanmaya ‹ngiliz’ler, ‹ttihatç›lar taraf›ndan görevlerindenuzaklaflt›r›lan bürokratlar, ‹ttihatç›larla çeliflkileri derinleflen eski Jöntürk-ler, Abdülhamit’e ba¤l› alt derecedeki askerler, din adamlar›, medrese ö¤-rencileri de destek verirler. Abdülhamit de intikam almak amac›yla ayak-lanmay› destekleyenler aras›ndad›r. Parlamento iflgal edilir. Ancak buuzun sürmez. ‹ttihatç›larla birlikte hareket eden Makedonya ordusu ilerle-

308 Halk S›n›f›

yerek 24 Nisan’da ‹stanbul’u ele geçirir ve s›k›yönetim ilan eder. Abdülha-mit tahttan indirilerek Selanik’e sürgüne yollan›r. Yerine kardefli tahta ge-çirilir.

‹ttihat ve Terakki’nin emperyalizme karfl› tutarl› bir tav›r almad›¤›n› söy-lemifltik. Ancak daha sonraki y›llarda emperyalist müdahaleler artt›kça ‹t-tihat ve Terakki, ‹ngiliz ve Frans›z emperyalizmine karfl› daha net bir tav›-ra yönelir. 1914’de kapitülasyonlar› kald›r›r. Para basma yetkisini emper-yalizmin yönlendirdi¤i Osmanl› Bankas›’n›n elinden al›r. Tar›m› ve sanayiiteflvik etmek amac›yla gümrük sistemini de¤ifltirir. Amaç devlet eliyle“milli ekonomi”, “milli burjuvazi” yaratmakt›r. Ama tren çoktan kaçm›fl-t›r. Ekonomi üzerinde emperyalizmin iflbirlikçisi durumundaki az›nl›klar›nhakimiyeti vard›r. 1913-1915 aras›nda yap›lan ilk sanayi say›m›na göre,say›lan sanayi kurulufllar›n›n % 75’i Rum, Ermeni ve Yahudi’lere % 10’udi¤er yabanc›lara aittir. Türklerin pay› ise ancak % 15 civar›ndad›r. Bu ara-da zaten çok s›n›rl› olan baz› yerli sanayi dallar›ndaki üretim de hepten öl-dürülmekte ve ülke çap›nda zanaatç›l›¤›n çöküflü yaflanmaktad›r. Mesela,Ankara’da yün dokuma atölyeleri yok olur. Bursa’da ipekli dokuma tez-gahlar›n›n say›s› 1000’den 75’e düfler. Daha önce önemli bir gelir kayna¤›oluflturan Tokat’taki bak›r kap-kaçak üretimi de y›k›ma u¤rar.

‹ttihat ve Terakki, Osmanl› devleti üzerindeki ‹ngiliz ve Frans›z emperya-lizminin etkisini azaltmaya çal›fl›rken, bu kez Alman emperyalizmi giderekgüçlenen bir tarzda imparatorluk üzerinde etkide bulunmaya bafllar. Bal-kan savafllar›n›n ard›ndan ‹mparatorluk hepten da¤›lmaya, toprak kaybet-meye devam eder. Do¤u Avrupa’daki tüm topraklar elden gider. Kala ka-la Meriç nehrinin do¤usundaki topraklar, Edirne ve Anadolu kal›r. O daOsmanl› hükümetinin Almanya’n›n k›flk›rt›c›l›¤›yla Rusya’ya savafl açmas›ve yenilmesinin ard›ndan 1. Paylafl›m savafl›nda yeniden paylafl›lmak üze-re emperyalist itilaf devletleri taraf›ndan iflgal edilecektir.

- Sonras›na da sen devam et istersen Ömer. - Anadolu emperyalizm taraf›ndan iflgale u¤rad›¤›nda Kurtulufl savafl›-

na öncülük edebilecek bir milli burjuvazi yoktur. Ayr›ca bu görevi üstlene-bilecek devrimci, Marksist-leninist bir parti, örgütlenme de yoktur.1890’lardan sonra özelikle ‹stanbul’da örgütlenmeye çal›flan sosyalistlervard›r ama c›l›zd›r. Sürece müdahale edemezler. Öncülü¤ü küçük-burju-vazi üstlenir. 1915’de Çanakkale’deki Gelibolu savafllar›nda komutan olanMustafa Kemal daha sonra bir k›s›m subay arkadafl›yla birlikte kurtuluflsavafl›n›n da önderli¤ine soyunacakt›r. 1919’da ‹stanbul’dan Anadolu'yageçerek tüm milliyetten halklar› emperyalizme karfl› birlefltirmeye ve sa-vaflmaya ikna etmeye çal›fl›r. Kürtlerin ve Lazlar›n ileri gelenleriyle iliflkikurar. Onlar›n varl›¤›n› tan›r. Baz› konuflmalar›nda kurtulufl savafl›ndanTürk ve Kürt halklar›n›n kurtulufl savafl› diye söz eder. Kürt, Laz ve di¤ermilliyetlerden hemen tüm Anadolu halk› emperyalizme karfl› savaflta yeral›r ve zafer kazan›l›r. Emperyalizme karfl› sömürgelerde kazan›lan ilk za-ferdir bu. Ba¤›ms›zl›kla birlikte padiflahl›k saltanat›na ve Osmanl› düzeni-

Halk S›n›f› 309

ne son verilir. - Bildi¤im kadar›yla Kurtulufl savafl›nda Mustafa Kemali Lenin de des-

tekliyor? - Evet Serpil. Önderli¤ini milliyetçi küçük-burjuvazi de yapsa emperya-

lizme karfl› bir savaflt›r bu. Emperyalizme ve iflbirlikçilerine darbe vurul-maktad›r. Bu hem ülkede hem de tüm dünyada proletaryan›n ve emekçihalklar›n ç›kar›na olan geliflmelerdir. Lenin de bu nedenle kurtulufl savafl›-n› sonuna kadar destekliyor.

- Ama buna karfl›l›k Mustafa Kemal de Kurtulufl savafl›na kat›lmak, em-peryalizme karfl› mücadelede etmek için ülkeye dönen Mustafa Suphi’lerikatlettiriyor.

- Do¤ru. Kurtulufl savafl› s›ras›nda Ekim devriminin etkisi Ankara’da dahissedilir. Bolfleviklere karfl› sempati geliflir. Sosyalist gruplar›n örgütlen-me çabalar› olur. Ama Mustafa Kemal orada da uyan›k davran›r. Sahte birkomünist partisi kurdurur, emperyalizme ve kapitalizme karfl› oldu¤unuaç›klar. Böylece Ekim devrimine duyulan sempatinin kendi denetimi d›fl›n-da bir örgütlenmeye yol açmas›n›n önüne geçmeye çal›fl›r. Suphi’leri dekatlettirerek kendisine alternatif olarak ç›kabilecek bir gücün ortaya ç›kma-s›n›n önüne geçer.

Küçük burjuvazinin tarihin bir kesitinde ilerici rol oynamas› baflka fley-dir, her süreçte devrimci, ilerici olmak baflka fley. Küçük burjuvazi e¤erMarksizm-Leninizmden ileri derecede etkilenmiflse bir ihtimal de olsadevrimcileflmeye do¤ru yönelebilir. Aksi taktirde zaten burjuva ideolojisi-nin etkisi alt›ndad›r. Dönüp dolafl›p gelece¤i yer kapitalizm ve burjuvazi-nin ç›karlar›d›r. Mustafa Kemal bir sosyalist de¤ildir, aksine anti-komünistbir Türk milliyetçisidir. Amac› da Avrupa’daki gibi ulusal bir devlet ve ka-pitalist bir düzen kurmakt›r. Ama emperyalizme karfl› ald›¤› tav›rla o sü-reçte ilerici bir rol üstlenir.

- Tabii Mustafa Kemal sadece bir anti-komünist de¤ildir. Ba¤›ms›zl›k ka-zan›ld›ktan sonra milliyetçili¤i k›sa sürede flovenizme dönüflür.

- Savafltan sonra ba¤›ms›zl›¤›n› kazanan her ulus gibi elbette Türklerinde ulusal devletlerini kurmas›nda bir terslik yoktur. Bu Türkler’in de en do-¤al hakk›d›r. Ancak bu hak sadece Türklerin hakk› de¤ildir. ‹flte bu nokta-da Mustafa Kemal flovenist politikalara yönelir ve bu hakk› sadece Türkle-re ait görür. Halbuki 1920’lerden 1924'e kadar TBMM'de Laz ve Kürt mil-letvekilleri vard›r ve orada kendi halklar›n› temsil etmektedirler. Yani Ke-malist iktidar o güne kadar Kürtleri ve Lazlar› farkl› ulustan halklar olarakkabul etmifltir. Savafl birlikte mücadele edilerek kazan›lm›flt›r. Ancak24'ten sonra durum de¤iflir.

Emperyalist devletlerle imzalanan Lozan Antlaflmas›'nda Ermeni ve Ya-hudiler az›nl›k olarak kabul edilir ama di¤er milliyetten halklar›n ad› bilegeçmez. Bundan sonra Mustafa Kemal Anadolu'da sadece Türklerin olanbir devlet yaratma çabas›na girer. Laz, Kürt, Çerkes, Arap, Gürcü ve bafl-ka tüm milliyetlerden halklar›n varl›¤› inkar edilir. Lozan anlaflmas›yla çi-

310 Halk S›n›f›

zilmifl olan Türkiye devleti s›n›rlar› içindeki Kürt topraklar› ilhak edilir. Ar-t›k Türkiye devleti s›n›rlar› içinde yaflayan herkes "Türk"tür. Zorunlu Türk-çe e¤itim, halklar›n geleneksel, yerel giysilerini bile yasaklayan k›l›k k›ya-fet kanunlar›yla, yo¤un bir Türkçülük propagandas› ve asimilasyon politi-kas›yla Anadolu'yu Türklefltirme operasyonu bafllat›l›r. "Bir Türk dünyayabedeldir" gibi sözlerle, Türk’ü öven yaz› ve nutuklarla, Türklük yüceltilipmilliyetçilik güçlendirilirken, di¤er milliyetlerden halklar üzerinde flovenistpolitikalar günümüze kadar kesintisiz sürdürülür. ‹nkar ve asimilasyon de-¤iflmeyen devlet politikas› olur. politikas›d›r. Türklerin d›fl›ndaki baflkamilliyetlerden halklar›n varl›¤› bir yana adlar› bile unutturulmak istenir. Biryerde Kürt ya da baflka milliyetten halklar›n ad› geçmez. Resmi tarih kitap-lar›nda yokturlar. Tarihleri unutturulmak istenir. Herkese Türklerin tarihiö¤retilir ve Türk olduklar›na inand›r›lmak istenir. ‹simler de¤ifltirilir. Kürt-çe isim kullanmak yasaklan›r.

- Yani iflin esas›na bakarsak Mustafa Kemal Kurtulufl savafl›nda çeflitlimilliyetlerden halklar›n deste¤ini almak için pragmatist davran›yor. ÖnceKürt ve Lazlar› tan›yor, sonra iktidara gelip güçlü oldu¤una kanaat getirin-ce de inkara yöneliyor.

- Asl›nda Mustafa Kemal’in uygulad›¤› politikalara bakt›¤›m›zda 1908 y›-l›nda iktidara gelen ‹ttihat ve Terakki’nin politikalar› ve yapmak istedikle-riyle büyük benzerlikler oldu¤u görülür. Zaten 1906’dan itibaren onlarlayak›n iliflkiler içindedir. Yapt›klar›, yapmak istedikleri, ‹ttihat ve Terakki’ningörüflleriyle oldukça paraleldir.

‹ttihat ve Terakki de iktidara geldi¤inde ülkede önce büyük bir özgürlükhavas› eser. ‹mparatorluk içinde yer alan tüm milliyetler kendi dillerindeyay›nlar ç›kar›rlar. O dönemde Kürt milliyetçili¤i henüz çok c›l›z olmas›nara¤men Kürtler de ‹stanbul’da gazete ç›kar›rlar ve Kürt Teavün ve TerakkiCemiyeti’ni kurarlar. Parlamentoda ise 147 Türk milletvekili d›fl›nda, 60Arap, 27 Arnavut, 26 Rum, 14 Ermeni, 10 Slav, 4 Yahudi milletvekili var-d›r. Ancak milliyetçi hareketler tekrar k›p›rdanmaya bafllay›nca ‹ttihat veTerakki 1909 A¤ustos’unda ç›kard›¤› Cemiyetler Kanunu ile “amaç ya daad›n› bir ›rk ya da milliyetten alan dernekleri” yasaklar. Rumeli’deki çete-leri yok etmeye, Makedonya’dakileri da¤›tmaya giriflir. Tabii çetelerdenkas›t esas olarak milliyetçi hareketler, gruplard›r. Müslüman olmayanlarada zorunlu askerlik getirir. E¤itimi merkezilefltirip, az›nl›k okullar›n› müfet-tifllerle kontrol alt›na alarak okullarda ve mahkemelerde Türkçe zorunlulu-¤unu dayatmaya kalkarlar. Amaçlar› öyle ya da böyle milliyetçi hareketle-rin önüne geçmek, ayr›l›klar› engelleyerek devletin bütünlü¤ünü koru-makt›r. Yani Türk flovenizminin temelleri de ta o zamana uzanmaktad›r.

Ama tüm bu flovenist yanlar›n›n yan›nda daha önce de belirtti¤imiz gi-bi ülkedeki yabanc›lar›n ayr›cal›klar›na son vermek, ülkeyi emperyalizminyar›-sömürgesi olmaktan kurtararak, kendi ayaklar› üzerinde duran ba-¤›ms›z bir devlet haline getirmek gibi milliyetçi, yurtsever düflüncelere desahiptiler. Bunun için devlet eliyle kapitalizmi gelifltirerek bir milli burjuva

Halk S›n›f› 311

yaratma çabas›na girmifllerdi. Ancak o zaman ‹ttihat ve Terakki’nin gücüve ömrü düflündüklerini hayata geçirmesine olanak tan›maz.

- fiimdi, Mustafa Kemal’in yapt›klar›na bakt›¤›m›zda aralar›ndaki para-lelli¤i görürüz zaten. Kemalist iktidar da Bat›daki gibi bir kapitalist devletyaratmak için devlet eliyle kapitalizmi gelifltirmeye, milli burjuvazi yarat-maya çal›fl›r. Geliflebilecek milliyetçi hareketlerin ve ayr›l›klar›n önünükesmek, devletin bütünlü¤ünü korumak için flovenist politikalara baflvu-rur. Gerçi milli burjuvazi yerine sonuçta tam tersine emperyalizmin iflbir-likçisi bir burjuvazi ortaya ç›kt› ama devletin uzun y›llar boyunca uygula-d›¤› asimilasyon politikas› epeyce etkili olur. Anadolu'yu Türklefltirme po-litikas›na Kürt'lerin d›fl›nda di¤er milliyetten halklardan ciddi bir karfl› ko-yufl olmaz. 38'lere kadar gerçekleflen bir çok Kürt ayaklanmas› her seferin-de katliamlarla, iflkence ve sürgünlerle bast›r›l›r. Tabii bu ayaklanmalar›nneden ç›kt›¤›, amac›, ne istendi¤i devlet taraf›ndan hep çarp›t›lm›flt›r.Ayaklananlar ya fleriat düzeni getirmek isteyen “gerici-yobazlard›r” ya dadevlete karfl› ç›kan “eflk›yalard›r”, ya da “k›flk›rt›lm›fl asilerdir”. Resmi“Türk” tarihine böyle yaz›lm›flt›r.

- Ancak yine de flunu görmek gerekir: Son ayaklanmalar›n yafland›¤›38'lerden 70'lere kadar bask› ve asimilasyon politikas› Kürtler üzerinde deoldukça etkili olur. Bu dönem hemen hemen hiçbir ciddi örgütlenme vemücadelenin olmad›¤›, sessiz, ulusal bilinçte gerilemenin yafland›¤› birdönem olarak geçer.

Burada bir noktaya daha de¤inelim. Bugün de burjuva partileri, ege-men s›n›flar›n çeflitli kesimleri, ordusu, polisi vs. hep milliyetçi olduklar›n›söylerler. Milliyetçili¤i de zaten alabildi¤ine kullan›yorlar. Ama tüm bun-lar›n milliyetçilikleri de sahtedir asl›nda. Çünkü emperyalizme karfl› olun-madan gerçek anlamda milliyetçi de olunamaz. Ülkeyi emperyalizme pefl-kefl çekeceksin, onun iflbirlikçisi olacaks›n. Onun ç›karlar› için kendi halk›-na zulmedip katledeceksin ondan sonra kalk›p ben milliyetçiyim, yurtse-verim diyeceksin. ‹flte o tam bir sahtekarl›kt›r, iki yüzlülüktür. Ulusal hiç birde¤erleri, onurlar› yoktur.

- Evet, bundan sonras›na milliyetçili¤in sol üzerindeki yans›malar›ylabirlikte devam edelim. Biliyorsunuz 68’lere kadar solda revizyonist TKP ilereformist T‹P’in belirleyicili¤i vard›r. TKP oldum olas› zaten Kemalist ikti-darda sadece ilerici yan› gördü¤ü için onun Kürtlere yapt›¤› bütün bask›ve zulme seyirci kalm›fl, hatta Kürt ayaklanmalar›n› aynen Kemalist iktidargibi gerici, feodal ayaklanmalar olarak niteleyip katliamlara onay vermifl-tir. TKP’ye göre ülkede devrimin olmas› için önce feodalizmin alt yap›dada tümüyle tasfiye edilip kapitalizmin dolay›s›yla iflçi s›n›f›n›n geliflmesigerekmekteydi ve milliyet sorunlar› ise devrimden sonra halledilecek ifl-lerdi. Kemalizm ise feodalizme karfl›yd›, kapitalizmi gelifltirmeye çal›fl›yor-du. ‹flte “ilerlemeci” TKP, Kemalizme biçti¤i bu “ilerici” rol nedeniyle ken-disi de y›llarca devletin bask› ve zulmüne u¤ramas›na ra¤men hepCHP’nin kuyrukçulu¤unu yapm›flt›r. Tam bir sosyal flovenliktir yapt›¤›.

312 Halk S›n›f›

Emekçi s›n›flar›n ç›kar› ad›na burjuvazinin ç›karlar› savunulmufl, ona des-tek verilmifltir. T‹P’in yaklafl›m› TKP’ye göre biraz daha olumlu olur. Onunnedeni de esas olarak 65’lerden sonra T‹P saflar›nda yeralan Kürtlerin et-kisidir. Irak’ta geliflen Kürt milliyetçi hareketi Türkiye’deki Kürt küçük bur-juva ayd›n kesimlerini de etkiler. O zamanki k›smi demokratik ortamdaKürt yay›nlar› ç›karmaya çal›fl›rlar, çeflitli dergilerde Kürt sorunu ile ilgiliyaz›lar yazmaya çal›fl›rlar. Irak’taki KDP çizgisinde gruplaflmalar olur, hat-ta dernekler kurulur. Bu hareketlenme daha çok ‹stanbul, Ankara gibi bü-yük flehirlerle s›n›rl› kalsa da Kürt emekçileri ve ö¤rencileri aras›nda da et-kide bulunur. ‹flte tüm bunlar›n etkisiyle T‹P içinde de sorun tart›flma ko-nusu olur. T‹P kongresinde Kürtler üzerindeki bask›lardan, Kürtlerin de de-mokratik haklardan yararlanmas›ndan bahsedilir. Kürdistan’da “Do¤u mi-tingleri” olarak adland›r›lan mitingler yap›l›r. Ancak tabii sorunun dile ge-tirilifli T‹P’in reformist çizgisine uygun olarak utangaççad›r. T‹P çözümüKürtlerin anayasal haklardan yararlanmas›nda görmektedir. Yani Kürt hal-k›n›n kendi kaderini tayin hakk›n› aç›kça savunamaz, devletin politikalar›-n›n karfl›s›nda net, cesur bir tav›r tak›namaz.

- Kürt milliyetçili¤inin uyan›fl› esas olarak 70’lerden sonra oluyor bildi-¤im kadar›yla de¤il mi?

- Evet, 68'den sonra geliflen devrimci mücadele ve 70'lerin silahl› mü-cadele prati¤i Kürt gençli¤ini de etkiler. Ancak silahl› mücadelenin yenil-giye u¤ramas› milliyetçi çizginin yeni aray›fllara yönelmesini h›zland›r›r.Reformist çizgide bir çok Kürt milliyetçisi örgütün d›fl›nda 70’li y›llar›n so-nuna do¤ru silahl› mücadeleyi temel alan PKK kurulur. Her ne kadar kuru-luflunda Marksizm-Leninizmden bahsetse de, sadece bundan etkilenmiflolan Kürt milliyeti temelinde örgütlenmeyi temel alan küçük burjuva mil-liyetçi bir harekettir. Sonralar› zaten söylemlerindeki Marksizmi-Leninizmide rafa kald›rm›fl, SSCB ve Avrupa'daki sosyalist devletlerin y›k›l›fl›ndansonra o da bayra¤›ndan orak-çekici ç›karm›fl, milliyetçi temelde örgütlen-me, mücadele etme ve pragmatizmi teorize etmeye çal›flm›flt›r. Bu onunideolojik olarak güçsüzlü¤ünün ve sa¤a sola savrulmaya aç›k oldu¤ununda bir göstergesiydi. Bugüne kadar tüm politikalar›na, prati¤ine yön verenmilliyetçi bak›fl aç›s› olmufltur. PKK dahil tüm milliyetçi Kürt örgütleri öm-rü billah THKP-C, TKP-ML ve THKO’yu Kemalizm kuyrukçulu¤u yapmakla,Misak’› millici, flovenist olmakla suçlam›fllard›r. Esas›nda karfl› ç›k›lan, Ke-malizm kuyrukçulu¤u denilen Kürt ve Türk halk›n›n ortak örgütlenmesi veortak mücadelesini savunmakt›r. Onlara göre bunu savunmak flovenizm-dir. Oysa Mahir Çayan’›n ortaya koydu¤u görüflleri çok net ve aç›kt›r. O za-manlar MDD çizgisini savunan Mihri Belli’yi Misak-› millici olmakla eleflti-ren ve çözümü illa da Misak-› milli s›n›rlar› içinde görmenin yanl›fl oldu-¤unu söyleyen Mahir Çayan’d›r. O günden bugüne yaflananlar ve bugüngelinen nokta esas›nda milliyetçi tüm görüfllerin iflas›d›r. Tarih kimin do¤-ru kimin yanl›fl oldu¤unu aç›k olarak ortaya koyuyor. Bugüne kadar dev-rimcileri, Marksist-Leninistleri Kemalistlikle, flovenist olmakla suçlayanlar

Halk S›n›f› 313

flimdi bir yandan “çözümü” Kemalist devletten, ordudan, emperyalizm-den bekler hale geliyor, öte yandan Türkiyelileflmekten, Türk ve Kürt halk-lar›n›n birli¤inden, ortak mücadelesinden bahsediyorlar. Düne kadar Ke-malizm kuyrukçulu¤uyla suçlananlar ise en bafltan beri söyledikleri gibiçözümü Kemalist orduda, devlette, emperyalizmin icazetinde aramay›n,yüzünüzü devrime, Kürt ve Türk halklar›na dönün, onlara güvenin diyor-lar.

Öte yandan, küçümsemeden üzerinde durmak gerekir ki, tüm bugünekadar yaflananlara ra¤men milliyetçi bak›fl aç›lar› pek çok sol grup üzerin-de, ezen ve ezilen ulusa mensup tek tek devrimciler üzerinde flu veya budüzeyde sürüyor, etkilemeye devam ediyor. Mesela, “Kürtlere bütün hak-lar›n› verece¤iz” gibi bir ifadeden ne sonuç ç›karabiliriz? Evet Selma.

- Böyle bir ifadede ezen ulus milliyetçili¤inin bak›fl aç›s› vard›r. Kim ki-me neyi veriyor? Ulusal haklar birileri taraf›ndan verilmez. O zaten herulusun en do¤al hakk›d›r. Do¤ru olan bu hakk› her koflulda savunmak veverilip verilmemesini tart›flanlara karfl› ç›kmakt›r. Ayn› flekilde ulusal soru-nun çözümünü mutlaka ayn› devlet s›n›rlar› içinde düflünmek de ezilenulusun iradesine, ayr›lma hakk›na ipotek koyan tek yanl› flovenist bak›flaç›s›d›r. Çözümün hangi biçimde olaca¤›na tek yanl› karar verilemez. Da-ha do¤rusu bunun nas›l olaca¤›na esas karar verecek olan ezilen ulusunkendisidir. Çözümün ayn› devlet s›n›rlar› içinde olmas› her iki halk›n ç›ka-r›na görülebilir, savunulabilir ama yine de bu dayat›lamaz, illa da böyleolur denemez.

- Milliyetçi bak›fl aç›s›yla hareket edenler oligarflinin flovenist politikala-r›na da ya cesaretle karfl› ç›kamaz ya da ona destek verir. Mesela burjuvamilliyetçili¤inin sol versiyonu Ayd›nl›k böyledir. Ulusal ç›kar der sömürü-yü onaylar, egemenlere destek verir. Ulusal ç›kar der orduya, MGK’ya sa-hip ç›kar.

- Bunun tersi pekala ezilen ulus milliyetçili¤inde de ortaya ç›kabiliyor.S›n›fsal bak›fl aç›s› tümüyle ortadan kalk›p, Kürt mü ne olursa olsun sahipç›kma anlay›fl›na yönelebiliyor. Adam halk› sömürüyordur, hatta kaçakç›-d›r, uyuflturucu iflleriyle u¤raflmaktad›r bir bak›yorsun Kürt ifladam› diyesahip ç›k›l›yor. ‹fladam› nedir, burjuvazi nedir bunlar bir kenara itiliyor,unutuluyor. Biraz maddi olanak sunmas› ya da Kürtler üzerine bir fleylersöylemifl olmas› sahiplenilmesine yetiyor. Hatta Kürt sorunuyla, ulusalhareketle hiçbir iliflkisi, ulusal harekete bir sempatisi bile yoktur ama dev-letin gazab›na u¤ram›flt›r, bu sahiplenilmesi için yeterli oluyor. Ne olursaolsun, isterse çamurdan olsun ama Kürt olsun anlay›fl› gelifliyor. Ama buolurken öte taraftan ortak düflmana, oligarfliye karfl› savaflarak flehit dü-flen, kaybedilen, infaz edilen devrimciler pekala görmezden gelinebiliyor.Hatta bunlar Kürt olsa bile Kürt milliyetçisi olmad›klar› için bir “Kürt ifla-dam›”›n›n yar›s› kadar bile sahiplenilmeye de¤er görülmeyebiliyor. ‹flteorada haklar›n kardeflli¤i söylemlerinin alt› bofltur. Orada halklar›n kar-deflli¤inin gelifltirilmesinin önüne engeller dikme vard›r.

314 Halk S›n›f›

‹flte Irak’ta Kürt milliyetçi hareketlerin geldi¤i noktay› görüyoruz. Kürthalk›n›n düflmanlar›yla, emperyalizmle kolayca iflbirli¤i yapabiliyorlar. Üs-telik düflmanla iflbirli¤i yaparken birbirlerinin bo¤az›na sar›l›p, birbirlerinikatledebiliyorlar. Dost kim düflman kim birbirine kar›fl›yor. Bugün dostolan yar›n düflman, bugün düflman olan yar›n pekala dost ilan edilebili-yor. Günlük ç›karlar, pragmatizm, burjuva politikac›l›¤› harekete yön veri-yor. Bunlar hep ezilen ulus milliyetçili¤inin ç›kmazlar›d›r. Milliyetçi bak›flaç›s› terk edilmedi¤i, Marksizm-Leninizme yönelinip devrimcileflilemedi¤isürece de bu ç›kmazdan kurtulmak mümkün olmaz.

- Milliyetçili¤in sol üzerindeki etkilerine oligarflinin K›br›s’› iflgali de iyibir örnek oluflturuyor san›yorum. K›br›s’›n iflgalinden emperyalizmin ç›ka-r› vard›r. Dolay›s›yla buna tav›r almak gerekir. Ama pekala milliyetçi bak›flaç›s›yla bakanlar, oligarflinin flovenizmine aç›kça karfl› durma cesaretinigösteremeyenler ya iflgale korkakça karfl› ç›kmaktad›rlar ya susmay› tercihetmektedirler ya da çok aç›k olmasa bile iflgale hak verebilmektedirler. Ta-bii en uç nokta yine burjuva milliyetçisi Ayd›nl›k’ta görülür, ama onun d›-fl›nda flu veya bu ölçüde çeflitli sol çevrelerin bak›fl aç›s›nda da vard›r bu.

- Sonuç olarak devrimciler ister ezen ulus, ister ezilen ulus milliyetçili¤iolsun her türlü milliyetçili¤in etkisinden kendilerini ar›nd›rmal›d›rlar. Buelbette ulusal kimli¤i, ulusal de¤erleri reddetmek de¤ildir. Aksine bu de-¤erlere sahip ç›kar›z, ama herkesin ulusal kimli¤ine ulusal de¤erlerine sa-hip ç›kar›z. Kendi kimli¤imizi, de¤erlerimizi baflkas›ndan üstün görmeyiz.Meseleye tüm uluslar›n iflçi s›n›f›n›n, emekçi halklar›n›n ç›karlar› aç›s›ndanbakar›z.

Evet, asl›nda daha üzerinde durmam›z gereken noktalar var. Mesela bu-gün düflman milliyetçili¤i, flovenizmi nas›l kullan›yor? Kitleler bundan na-s›l etkileniyor? Karfl›s›nda ne yapmam›z gerekir, bunlar› da haftaya pratikörneklerle iflleyelim.

Halk S›n›f› 315

Milliyetçilik ve fiovenizm - 3

- Evet arkadafllar, konuya sizin sormak iste-di¤iniz sorular veya çevremizdeki insanlarla

tart›flmalar›m›zdan, sohbetlerimizden ç›kard›¤›m›z sonuçlardan hareketledevam edelim.

- O zaman ben bir fley soray›m.- Sor Serpil.- Geçen hafta da belirtmifltik gerçi, en milliyetçi geçinen MHP, BBP da-

hil tüm burjuva partileri, hatta her a¤z›n› aç›flta Mustafa Kemal’e ba¤l›l›k-tan, onun ilkelerinin koruyucusu olmaktan bahseden ordunun bile milli-yetçili¤i sahtedir, bunlar›n milli ulusal hiçbir de¤erleri kalmam›flt›r, em-peryalizmin iflbirlikçileridir diyoruz. Bu durumda bunlara milliyetçi demekdo¤ru oluyor mu? Ezen ulusun egemenleri bir yana ayn› fley ezilen ulusmilliyetçili¤inde de görülebiliyor. Mesela y›llard›r emperyalizmin oyunca-¤› durumuna gelmifl, ulusal kurtulufl savafl›n›, ba¤›ms›zl›k mücadelesinibir kenara b›rak›p, emperyalizmle iflbirli¤i yapan, ç›kar için birbiriyle sava-flan bir Barzani, Talabani gibileri için de ayn› fleyi söylemek mümkün. Bu-na benzer dünyada emperyalizmin güdümünde birçok milliyetçi hareketde var.

- Do¤ru Serpil. E¤er milliyetçili¤i gerçek anlam›yla ele al›rsak bunlaramilliyetçi denmesi de pek mümkün de¤il tabii. Milliyetçili¤in özü, anlam›çarp›t›lm›fl, gerçek zemininden kayd›r›lm›fl durumda. Ekonomik, siyasi,askeri, kültürel yani tam ba¤›ms›zl›k savunulmadan, bunun için mücade-le etmeden milliyetçi, yurtsever olunur mu? Olunmaz. Milliyetçi, yurtse-ver olman›n k›stas› emperyalizme ve iflbirlikçilerine karfl› olmay›, ona kar-fl› mücadele etmeyi gerektirir. Ancak, emperyalizmin iflbirlikçisi, ufla¤› du-rumundaki oligarflinin, burjuva partilerinin do¤ald›r ki emperyalizme kar-fl› olmak, ülkenin ba¤›ms›zl›¤› sa¤lamak gibi bir sorunu olmaz. Milliyetçi-lik, ulusalc›l›k ad›na söyledikleri her fley sahtedir. Bu sahtekarl›klar›n›, ifl-birlikçisi yüzlerini de “Dünya art›k de¤iflmifltir, küçülmüfltür, ekonomik ba-¤›ms›zl›k diye bir fley olamaz, böyle düflünmek ça¤ d›fl›d›r, karfl›l›kl› ba-¤›ml›l›k vard›r, önemli olan siyasi ba¤›ms›zl›kt›r”, “‹flte ba¤›ms›z bir parla-mentomuz, kendi ordumuz var” diyerek halk›n gözünden gizlemeye çal›-fl›rlar. Oysa herkes bilir ki, ekonomik ba¤›ms›zl›¤›n kaybedildi¤i yerde, si-yasi ba¤›ms›zl›k da kalmaz.

- Mesela ülkemizdeki çeflitli siyasal kesimlerin milliyetçilik iddias›na,milliyetçiliklerinin niteli¤ine bakarak bunu daha da somutlayabiliriz. ‹lkolarak “milliyetçilik” denilince akla gelen MHP’yle bafllayal›m isterseniz.

- Ülkemizde, milliyetçili¤in demagoji malzemesi olarak kullan›l›fl›ndakiilginç noktalardan biri de flovenizmle dincili¤in yanyana gelmesidir. Ayn›güçler her ikisini de kullanm›fllard›r. Sivil faflist harekette bunu de¤iflik bi-çimlerde görürüz. Öyle ki bu ikisinin birlikteli¤i, hangisinin ne kadar ön

316 Halk S›n›f›

89

planda tutulaca¤› faflist harekette çeflitli ayr›mlara da neden olmufltur.Mesela MHP ile BBP aras›ndaki fark da bu çerçevede biçimlenmifltir.

- Özünde MHP ile BBP aras›nda bir fark yoktur. Fark faflist propaganda-da, örgütlenmede dinin yani islamiyetin ne ölçüde kullan›laca¤›na iliflkin-dir. Benzer bir durum daha önce MHP içinde flamanizmi, yani Türklerinmüslüman olmadan önceki dini inançlar›na dönülmesini savunanlarla dayaflanm›flt›r. Ama MHP’nin bu flekilde kitle deste¤i bulabilmesi, örgütlene-bilmesi mümkün görülmedi¤i için bu görüflü savunanlar tasfiye edilmifl-tir. MHP de kuruldu¤u günden bu yana halk›n dini inançlar›n› en çok kul-lanan partilerden biridir. Ama ümmetçili¤e karfl› olmufl, Türkçülü¤ü esasalm›flt›r. Bu hem oligarflinin “laik” devlet düflüncesine, hem de bafl›ndanberi flovenist propagandas›n›n temel malzemelerinden biri olarak kullan-d›¤› ve kökü Ziya Gökalp’e kadar uzanan «dünya üzerindeki bütün Türkle-ri birlefltirme, Ortaasya’ya kadar uzanan büyük Türk devletini kurma» dü-flüncesine yani “turanc›l›k ülküsü”ne de uygundur. Biliyorsunuz dünya-daki bütün Türkler müslüman de¤ildir. MHP’den ayr›l›p BBP’yi kuranlarise “Türk-‹slam sentezi”ni daha radikal tarzda savunan, din ö¤esini dahaçok öne ç›kararak ümmetçilikle Türkçülü¤ü birlefltirmeye çal›flanlard›r. Ta-bii bunda MHP’nin teflhir olmufllu¤undan kurtulma ve halk›n dini inançla-r›n› daha fazla kullanarak faflist kitle taban›n› geniflletme gibi hesaplar davard›r. Ancak, SSCB’nin da¤›lmas›, “ba¤›ms›z” Türki devletlerinin ortayaç›km›fl olmas› MHP’ye BBP karfl›s›nda bir avantaj sa¤lam›fl gibi gözükmek-tedir. Tabii tüm bunlar, yani MHP ile BBP aras›ndaki k›smi farkl›l›klar,BBP’nin de kontrgerillan›n uzant›s› halk düflman› faflist bir kontra örgütüoldu¤u gerçe¤ini de¤ifltirmez. Baflta Muhsin Yaz›c›o¤lu, Ökkefl fiendillerolmak üzere yöneticilerinin hemen hepsi daha önce MHP’de de yönetici-lik yapm›fl eli kanl› faflist katillerdir.

- Hat›rlars›n›z Alpaslan Türkefl bile Çatl›’ya sahip ç›kamazken BBP enbaflta sahiplendi. Kuruldu¤u günden bu yana da okullarda, mahallelerdeö¤rencilere, halka sald›r›larda MHP’li faflistlerle kolkolalar.

- “Milliyetçilik” deyince akla gelen bir baflkas›, partinin «alt› ok»undan,yani alt› ilkesinden biri Milliyetçilik olan CHP’dir. Mustafa Kemal’in kurdu-¤u parti olmakla övünen ve 1950’lere kadar ülkeyi tek bafl›na yönetmiflCHP, bugün emperyalizmle daha çok bütünleflmeyi, Avrupa Birli¤i’ne gir-meyi en çok isteyen partilerin bafl›nda gelmektedir. NATO’ya, emperya-lizmle yap›lan anlaflmalara, ABD üslerine, emperyalist sermayeye, kamukurulufllar›n›n özellefltirme ad› alt›nda emperyalist tekellere sat›lmas›nakarfl› ç›k›yor mu? Hay›r. Karfl› ç›kar gibi gözüktü¤ü noktalar ise meseleninözüne de¤il, ancak prosedürdeki baz› uygulamalarad›r.

Ancak, sömürü düzenini ayakta tutabilmek, iflbirlikçi yüzlerini gizlemekiçin oligarfli ve onun temsilcileri, uflaklar› halk›n milliyetçi, yurtsever duy-gular›n›, de¤erlerini kullan›rlar. Bir yerde buna mecburdurlar. Tabii bunukurtulufl savafl›na öncülük eden küçük burjuva milliyetçili¤inin anti-em-peryalist yan›n› bir kenara at›p, flovenist yan›n› esas alarak, flovenizmi kö-

Halk S›n›f› 317

rükleyerek yaparlar. Emperyalizmin ç›karlar›n› korumak için CIA taraf›n-dan kurulan kontrgerillan›n MHP gibi sivil örgütlenmeleri de bunun d›fl›n-da de¤ildir. En milliyetçi söylemleri kullanmalar›, hatta parti programla-r›nda, tüzüklerinde emperyalizme, kapitalizme karfl› olmak gibi fleyler yaz-malar› halk düflman› kontra yüzlerini gizlemek içindir.

- Evet, ulusal mücadelede yer alan küçük-burjuvazinin milliyetçili¤inegelince; onlar gerçekten milliyetçi, yurtsever duygularla, düflüncelerle yo-la ç›karlar. Ama dedi¤imiz gibi milliyetçi, yurtsever niteliklerini koruyabil-meleri için anti-emperyalist tutumlar›n› sürdürmeleri gerekir. Bu niteli¤inikaybetti¤i an o da milliyetçi, yurtsever özelliklerini yitirir, gericileflir. Bar-zani, Talabani örne¤inde oldu¤u gibi milliyetçili¤in anti-emperyalist nite-li¤ini hep koruyabilece¤inin ve ulusal mücadeleyi sonuna kadar sürdüre-bilece¤inin bir garantisi yoktur.

- Buna solda da s›kça örne¤i verilen Angola’daki UN‹TA’y› da örnek ve-rebiliriz san›yorum. UN‹TA da bafllang›çta ulusal kurtulufl mücadelesi içinyola ç›km›fl, hatta ç›k›fl›nda devrimci, sosyalist oldu¤unu iddia etmifl amasonra emperyalizmle iflbirli¤ine yönelerek bir kontra örgütüne dönüflmüfl.

- Do¤ru. Bugün Barzani ve Talabani’nin durumu da çok farkl› de¤ildir.Anti-emperyalist bir yanlar› kalmam›flt›r. S›rtlar›n› emperyalizme daya-m›fllar ve onun icazetinde hareket etmektedirler. Ulusal kurtulufl mücade-lesini, ba¤›ms›zl›¤› bir kenara b›rakm›fllar, birbirleriyle savaflmakta ya daPKK’ya karfl› oligarflinin yan›nda tav›r alabilmektedirler. Bu yan›yla Kürtulusal mücadelesine ihanet etmektedirler.

- Bu noktada Barzani ve Talabi’nin milliyetçili¤i ile PKK’n›n milliyetçili-¤ini de birbirinden ayr›flt›rmak gerekiyor de¤il mi Selim.

- Elbette Ayfle. PKK’n›n pragmatizminden kaynaklanan emperyalizmekarfl› do¤rudan tav›r almamak, oligarfliyle uzlaflma yollar› aramak gibiolumsuz yanlar› olmas›na ra¤men emperyalizmle iflbirli¤i yapmak gibi birdurumu yok. Yani tüm pragmatizmine ra¤men hala anti-emperyalist birözü vard›r ve oligarfliye karfl› savafl› sürdürmektedir. Dolay›s›yla yurtseverbir hareket konumundad›r.

- Buna göre mesela emperyalizmin hala egemenli¤i alt›na alamad›¤›Libya, Suriye gibi ülkelerdeki yönetimleri milliyetçi olarak niteleyebilirizde¤il mi?

- Evet, özellikle 2. Paylafl›m savafl›yla birlikte güçlenmeye bafllam›fl olanArap milliyetçili¤i bu ülkelerde hala etkisini sürdürüyor. Tabii bugüne ka-dar emperyalizm karfl›s›nda tutunabilmelerinde zaman›nda flu veya budüzeyde sosyalizmden etkilenmifl olmalar›n›n da pay› var. Ama bu ülkelerde sosyalizme yönelmedikleri sürece kaç›n›lmaz olarak eninde sonundaemperyalizme boyun e¤ip teslim olacaklard›r.

- fiimdi bu noktada bafltaki soruya dönebiliriz; emperyalizme tav›r al-mayan, hatta iflbirli¤i yapan çeflitli güçlere neden hala milliyetçi deniyor?Dikkat ederseniz bu kavram› genellikle tek bafl›na kullanmay›z, burjuvamilliyetçili¤i, küçük-burjuva milliyetçili¤i diye ifade ederiz. Art›k daha ön-

318 Halk S›n›f›

ce de gördü¤ümüz gibi, ça¤›m›zda ulusal kurtulufl burjuvazinin gerçeklefl-tirebilece¤i bir fley olmaktan ç›km›flt›r. Halklar›n ulusal kurtulufl savafl›nada ancak Marksist-Leninist devrimci bir parti önderlik edebilir. Ça¤›m›zdaburjuva milliyetçili¤i gericilik olmufl, küçük burjuva milliyetçili¤i yüzünüemperyalizme dönmüfltür. Yani bu s›fatlar› belirtildi¤inde tan›mlamadabir yanl›fll›k yoktur. Elbette ulusal kurtulufl talepleri ve savafllar› sürecek-tir. Bunun devrimci bir muhtevada ele al›nmas›n›n ad› ise bugün yurtse-verlik olarak ifade edilmelidir. Halklar›n›n ulusal ve sosyal kurtuluflunu sa-vunan devrimciler, yurtsever ve enternasyonalisttir.

- Ben enternasyonalizm meselesiyle ilgili bir fley sormak istiyorum. Kürtulusalc›lar› biz enternasyonalistiz, mücadelemiz Türkiye, Ortado¤u hattadünyadaki devrim mücadelesini gelifltirmektedir gibi fleyler söylüyorlar.Tabii bunlar› söylerken “Türk solu” olarak niteledikleri örgütleri, çevrele-ri de enternasyonalizmin gereklerini yerine getirmemekle suçluyorlar.fiimdi, ayn› devlet içinde bile milliyet temelinde örgütlenmeyi ve ayr› mü-cadeleyi esas alan bir örgüt gerçekten enternasyonalist olarak nitelenebi-lir mi?

- Meseleye nereden bakt›¤›na ba¤l›. Milliyetçilik gözlü¤üyle bakarsanher fleyi e¤ip büküp istedi¤in biçime sokars›n. Dünyan›n neresinde olur-sa, herhangi bir ülkede emperyalizme karfl› verilen ulusal ve s›n›fsal mü-cadele, emperyalizme vurulan darbeler dünyadaki tüm ezilen ve sömürü-len haklar›n›n mücadelesine, geliflen devrimlere objektif olarak katk› sa¤-lar. E¤er enternasyonalizmden bu anlafl›l›yorsa do¤rudur, Kürt ulusal ha-reketi de enternasyonalistir. Ancak Marksizm-Leninizmde, devrimci an-lamda enternasyonalist olman›n anlam› bu de¤ildir. Tam aksine bir ulu-sun devrimcilerinin kafas›ndaki tüm ulusal çitleri, milliyetçili¤in dar kal›p-lar›n› aflarak baflka uluslar›n halklar›n›n kurtuluflu için de mücadele etme-si demektir. Elbette bu içinde bulunulan koflullardan, olanaklardan ayr› eleal›namaz ama Erkan’›n dedi¤i gibi ayn› devlet çat›s› alt›nda yaflayan, ayn›ortak düflman taraf›ndan sömürülen, ezilen çeflitli uluslardan, milliyetler-den halklar›n iç içe yaflad›¤› bir ülkede milliyetçi temelde örgütlenmek vemücadele etmenin, Türk halk›n›n mücadelesine, taleplerine s›rt›n› dönme-nin, “Oray› Türk örgütlerine b›rakm›flt›k” demenin ne enternasyonalizmle,ne Marksizm-Leninizmle ba¤›n› kurmak mümkün de¤ildir. Enternasyona-lizm halklar aras›nda kardeflli¤i, dayan›flmay› gelifltirir, tüm uluslar›nemekçilerinin birli¤ini sa¤lamay› amaçlar. Peki Kürt ulusal hareketininmilliyetçi çizgisi, örgütlenme ve mücadele anlay›fl› buna m›, yoksa halkla-r›n birbirlerinden daha da uzaklaflmas›na m› hizmet ediyor, hatta ayn› ifl-yerinde, fabrikada çal›flan Türk ve Kürt emekçilerinin birli¤ini, mücadele-sini ne kadar gelifltiriyor bir de ona bakmak laz›m?

- Asl›nda enternasyonalizm bu yan›yla da Parti-Cephe çizgisinde so-mutlan›yor. Ne sadece Türklerin, ne de sadece Kürtlerin örgütüyüz. Butopraklar üzerinde yaflayan Türk, Kürt, Laz, Arap, Çerkes, Gürcü tüm ulusve milliyetlerden halklar›n örgütüyüz. Hepsini örgütlüyor ve bütün ulus ve

Halk S›n›f› 319

milliyetten halklar›n kurtuluflu için mücadele ediyoruz. Enternasyonalistolman›n gerçek anlam› da bence budur.

- Tabii bunun yan›nda elefltiriye muhatap olmas› gerekenler de var el-bette. Mesela, Kürt halk›n›n taleplerini destekleyen aç›klamalar yap›p, kur-tulufl mücadelesini PKK’ya havale etmenin de enternasyonalistlikle ilgisiyoktur. Bu fluna benziyor: Ülkede savafl var, katliamlar, infazlar yaflan›yor,bunun için neredeyse k›l›n› k›p›rdatm›yor, tutuyor Küba için dayan›flmakampanyalar› düzenliyor. Düflmana tek kurflun s›km›yor, hatta silahl› mü-cadele veren örgütlerin yan›na yaklaflmaktan kaç›yor, bak›yorsun Che’ninenternasyonalistli¤ini, cesaretini öve öve bitiremiyor. E¤er enternasyona-listlik bir örgütü ya da hareketi “mücadelenizi destekliyoruz” diyen aç›kla-malar yapmak ya da vicdan rahatlatmak için göstermelik dayan›flmalardabulunmak olsayd›, Arjantinli Che’nin Küba’da, Afrika’da, Bolivya’da geril-la mücadelesi vermesine, bunun için can›n› bile feda etmesine ne gerekvard›? Ülkesinde Hitler’in faflist ordular›n› büyük bedeller ödeyerek yenenK›z›lordu’nun Do¤u Avrupa ülkelerindeki halklar›n kurtulufl mücadelesinedestek vermek için yeni flehitler vermek pahas›na Avrupa’ya kadar yürü-mesinin ne anlam› vard›?

- Enternasyonalistiz deniyor da, mesela, ABD emperyalizmi Irak’› bom-balay›p halk› katlederken tek ses ç›karmamak, olan biteni seyretmek neanlama geliyor? Demek ki enternasyonalizm anlay›fl› pragmatizme kolay-ca feda edilebiliyor.

- Bir yerde de do¤al bu, çünkü milliyetçi bak›fl aç›fl› terk edilmedenpragmatizmden, mücadeleye verece¤i zararlar› düflünmeden milliyetçitepkilerle hareket etmekten kurtulunamaz.

- Do¤ru, mesela HADEP kongresindeki Türk bayra¤›n› indirme mesele-si bir örnek. Düflman flovenizmi gelifltirmek için zaten f›rsat ar›yor, her fle-yi kullanmaya çal›fl›yor, bayrak meselesi de ona haftalarca kullanaca¤› birmalzeme verdi. Gerçi buna o zaman “provokasyon”, “ajan ifli” falan de-nilmiflti. Öyle de olabilir tabii. Ama buna benzer farkl› eylemler de vard›r.

- O iflin bir yan› ama esas mesele oligarflinin kullan›p kullanmamas› dade¤il, çünkü sonuçta dedi¤imiz gibi her fleyi kullan›r. Mesela, ‘70’li y›llar-dan sonra Ermeni milliyetçisi ASALA’n›n yanl›fl eylemlerini, Ermeni, Rumdüflmanl›¤› yaratmak, flovenizmi gelifltirmek için alabildi¤ince kulland›.fiimdi de Ermeni ve Rum halklar›na karfl› yaratt›¤› düflmanl›¤›, önyarg›la-r› devrimcilere ve yurtseverlere karfl› yönlendirmeye çal›fl›yor. Ayn› flekil-de ulusal hareketin yanl›fl eylem tarz›n›, ölen asker, polis cenazelerini, ulu-sal bayram ilan etti¤i günleri, bayra¤› hemen her fleyi flovenist politikala-r›na araç olarak kullan›yor.

Burada esas sorun, birincisi, sonras›nda da savunabilece¤in bir ifli yap-mak ya da yapt›¤›n ifli savunabilmektir. Çünkü savunulamayacak, hattaprovokasyon falan denilerek inkar edilecek eylemler yapmak ve üstelik birde bunlar›n s›kça tekrarlanmas› önyarg›lar› güçlendirir, güvensizli¤i gelifl-tirir. Ve benzer eylemlerin gerçekten de kontra güçler taraf›ndan s›k s›k ya-

320 Halk S›n›f›

p›lmas›n›n zeminini haz›rlar. ‹kincisi, bayrak, istiklal marfl› gibi konular›esas olarak ideolojik mücadele içinde ele almak, çok daha hassas ve dik-katli olmak gerekir. Elbette bunlara tav›r al›nmas› gereken yerler de olurama bunun yeri, zaman› ve koflullar›n› iyi hesaplamak, mücadeleye sa¤la-yaca¤› yarar ve zararlarla birlikte düflünerek ele almak gerekir.

Mesela baz› ülkelerdeki kurtulufl mücadelelerinde ulusal marfla, bayra-¤a devrimciler sahip ç›km›fl, hatta bunlar mücadeleyi motive eden bir ifl-lev görmüfltür. Ama bizde durum elbette farkl›, çünkü bunlar bugüne ka-dar hep flovenizmi gelifltirmenin, devrimcilere, yurtseverlere bask› ve yap-t›r›m›n bir arac› olarak kullan›lm›fl ve kullan›lmaya devam ediliyor. Mese-la, 12 Eylül’den sonra hapishanelerde istiklal marfl›n› okutmak bir yapt›r›marac›yd›. Bar›fl Derne¤i, D‹SK gibi davalardan yarg›lanan baz›lar› okumak-la bir fley olmaz deyip, hatta daha ileri gidip ondaki «anti-emperyalistyan» nedeniyle okunmas›n› savunup, yapt›r›ma uyarken, devrimciler bu-na tav›r al›yorlard›. Do¤ru olan da buydu. Ama mesela d›flar›da bir yerdebirileri klasik törenlerden birinde istiklal marfl›n› söylüyor flimdi orada onuprotesto etmenin, özel bir tav›r gelifltirmenin bugün mücadeleye kazand›-raca¤› bir fley yoktur. Aksine milliyetçi tepkilerle ya da devrimcilik ad›nakeskinlik gösterisi için yap›lan bu tür fleyler flovenizmin geliflmesine veyabunlara sadece ulusal de¤erleri olarak gördü¤ü için sahip ç›kan halkta bi-le devrimcilere, yurtseverlere karfl› tepkilerin geliflmesine, önyarg›lar›ngüçlenmesine hizmet eden bir rol oynayabiliyor.

- Ancak bunlar› hoflgörülen bir fleye dönüfltürmenin de bir anlam› yoksan›yorum.

- Mesele esas›nda hoflgörü sorunu de¤il, al›nacak tavr› belirlerken bu-nun halk›n örgütlenmesine, devrimci mücadeleye ne kadar yarar ya da za-rar getirece¤i noktas›ndan bakabilme meselesidir. Mesela sosyalist oldu-¤unu iddia eden bir partinin binalar›na Atatürk’ün resimlerini, Türk bay-raklar› asmas›n›n hoflgörülecek bir yan› olur mu? Olmaz. Bunu ya üzerinegelebilecek bask›lardan korktu¤u için, oligarfliye flirin gözükmek için yap›-yordur ya da sosyal flovendir, burjuvazinin ideolojik etkisi alt›ndad›r.

Ama diyelim genifl kesimlerin kat›ld›¤› bir kitle gösterisine birileri Türkbayraklar›yla geldi, mesela 1 May›slarda ya da iflçi mitinglerinde falan pe-kala oluyor bunlar, o zaman ne yapacaks›n? Bayraklarla gelenleri miting-den mi atacaks›n ya da bayraklar› elinden al›p y›rtacak m›s›n? Olmaz öylebir fley tabii. Yapmaya kalkarsan ne sana, ne de mücadeleye bir faydas›olmaz. Keskinlik halk› dönüfltüren bir rol oynamaz. fiimdi biz ne düflünür-sek düflünelim bunlar halk›n önemli bir kesimin sahip ç›kt›¤› de¤erlerdirsonuçta. Ha bir k›sm› flovenist temelde sahip ç›kmaktad›r ama bir k›sm› dagerçekten yurtsever duygular›yla sahip ç›kar, artniyetsizdirler. Dolay›s›ylabuna dikkat etmek gerekir. ‹deolojik mücadele ile ikna edilebilecek, kaza-n›labilecek insanlar› da flovenizmin etki alan›na, düflman cephesinin safla-r›na do¤ru itmemek gerekir.

- fiu sosyal floven meselesi üzerinde biraz daha durabilir miyiz Selim

Halk S›n›f› 321

abi?- Evet Ömer sen devam et istersen.- Gerçi daha önce iflledi¤imiz reformizm konusunda da bu konuya de-

¤inmifltik Biliyorsunuz sosyal flovenizm solcu, devrimci, sosyalist oldukla-r›n› iddia edenlerin, “ulusal ç›karlar” diyerek burjuvazinin ç›karlar› do¤rul-tusunda hareket etmeleri, onun flovenist politikalar›na destek vermeleri-dir. Buna 1. Emperyalist savafl döneminde 2. Enternasyonal içinde yeralan revizyonist, reformist partilerin, emperyalist savafla karfl› ç›kmak, sa-vafl› iç savafla dönüfltürüp burjuvaziye karfl› devrim mücadelesini yükselt-mek yerine, ulusal ç›karlar deyip emperyalist savaflta her birinin kendiulusal burjuvazisinin yan›nda yer almas› gerçekten çarp›c› örnektir. Bizdede geçen derste TKP örne¤ini vermifltik. Bugün kimin sosyal floven olupolmad›¤›n› anlamak için mesela K›br›s ve Kürt sorunu karfl›s›ndaki tav›rla-r›na bakmak yeterlidir. Söylenenler önemlidir ama esas olarak prati¤ebakmak gerekir. Hangi gerekçeyle olursa olsun oligarflinin K›br›s’› iflgalinionaylayan, Kürt halk›n›n kendi kaderini belirleme hakk›na karfl› ç›kan her-kes, kendini hangi sol s›fatla tan›mlarsa tan›mlas›n sosyal flovendir. Ancakbu kadar de¤il tabii, oligarfliye aç›ktan destek vermese de K›br›s’in iflgalive Kürt ulusal mücadelesi karfl›s›nda sessiz kalan, bunlar› görmezden ge-lenler de sosyal flovendir. Art›, K›br›s’›n iflgaline karfl› ç›kmayan, Kürt hal-k›n›n haklar›n› sahiplenmeyenler, bunlar›n mücadelesini vermeyenler desosyal flovendirler. Bu noktada mesela D‹SK’in, KESK’in tutumu sosyalflovendir. Bunun bir yan› korkudan ama bir yan› da gerçekten oligarflininflovenizminden etkilenmekten, meseleye onun penceresinden, onun ç›-karlar› aç›s›ndan bakmaktan kaynaklanmaktad›r.

- Bu çerçevede bakt›¤›m›zda ony›llard›r körüklenen flovenizmin gerçek-ten epeyce genifl kitleleri etkisi alt›na alabildi¤ini görmek laz›m. Bu durumKürt milliyetçili¤inde de halklar›n kardeflli¤ini zedeleyici olumsuz tepkile-re dönüflebiliyor. Kürt ulusal mücadelesine ilgisiz kald›klar›, destek ver-medikleri gerekçesiyle y›llard›r “Türk solu” diye bafllayan ve Türk halk›nakadar uzanan, elefltiri s›n›rlar›n› afl›p hakaret ve afla¤›lama derecesine va-ran suçlamalar Kürt halk› içerisinde de Türk halk›na karfl› düflmanl›¤›n ge-liflmesinin zeminini yarat›yor. fiovenizm ezen ulus milliyetçili¤ine denirancak Kürt milliyetçili¤i içinde de Türk halk›na karfl› adeta flovenizmle ifa-de edilebilecek, ona paralel düflen düflüncelerin, yaklafl›mlar›n geliflmekteoldu¤unu da görmek gerekir. Bunun sonuçlar› kitleyle yap›lan baz› panelya da toplant›lardaki konuflmalarda da aç›kça görülebiliyor. Elbette bunlartehlikeli, halklar›n birli¤ine, mücadelesine zarar verecek geliflmeler, önü-ne geçmek gerekir.

- Ama her fleye ra¤men, oligarflinin ony›llard›r flovenist politikalar›na,halklar› bölme, birbirine düflürme çabalar›na ra¤men halklar aras›nda bü-yük bir düflmanl›k oluflturamad›. Burada bize düflen önemli görevlerdenbiri de flovenizme karfl› ideolojik mücadeleyi güçlendirmek, Kürt halk›n›nulusal haklar›n› her koflulda savunmak ve halklar›n birli¤ini sa¤laman›n

322 Halk S›n›f›

önüne ç›kan her türlü engelle mücadele etmektir.- Yaln›z Selim abi, flöyle fleyler de oluyor: Özellikle PKK’n›n yanl›fl ey-

lemlerine bazen demokrat, devrimcilere yak›n kesimlerde bile öyle tepkiyükseliyor ki özellikle yeni arkadafllar›m›z›n baz›lar› hatta Kürt olanlar› bi-le Kürtlerin ulusal haklar›n› savunmakta oldukça zor durumda kal›yorlar.

- Do¤ru. Ancak her koflulda kendimize güvenli olmal›y›z. Kürt halk›n›nulusal haklar›n› savunmak PKK’n›n yanl›fl eylemlerini savunmak de¤ildir.Böyle bir bask›lanma alt›nda kalmamal›y›z. Oligarfli de zaten bu tür yanl›fleylemleri kullan›p flovenizmi körükleyerek devrimciler ve halk üzerindeböyle bir bask›lanma yaratmaya çal›fl›yor. Biz do¤ru olan› her yerde cesa-retle savunmal›, gerekti¤i yerde yanl›fl› da ayn› cesaretle mahkum etmeli-yiz. Oligarflinin her türden sald›r›lar› karfl›s›nda tüm halklar›, her ulus vemilliyetten halk›m›z›n ulusal haklar›n›, tüm devrimci, yurtsever örgütlerisavunuruz, ama devrim ad›na, devrimcilik ad›na yap›lan yanl›fllara ortakolmay›z. Zaten öyle davranman›n ne devrimci mücadeleye, ne de bütünolarak halklar›m›za bir faydas› olmaz. Tabii sonuç olarak flunu belirtmekgerek, biz halklar› birlefltiren yurtsever ve enternasyonalist devrimci çizgi-mizde halk›n savafl›n› gelifltirdi¤imizde, gerek flovenizmin halk üzerindekietkisi, gerekse de milliyetçili¤in soldaki çok çeflitli yans›malar›n›n müca-deleye verdi¤i zararlar zaten en aza indirilmifl olacakt›r.

Halk S›n›f› 323

Ekonomi (Kavramlar, Güncel Gerçekler)

Son haftalarda epeyce yo¤unduk yine. Si-vas katliam›n› protesto eylemimiz iyi oldu. Oldukça iyi bir kat›l›m vard›.Herkesin özellikle bir slogan› çok güçlü, içten att›¤› dikkatimi çekti: “Yafla-s›n Halk›n Adaleti”. Di¤er semtlerde de hemen hemen ayn› fley sözkonu-su. Gerçekten halk›n en yak›c› talebi belki. Propagandam›zda olsun, kitleçal›flmam›zda olsun, prati¤imizde olsun bunu daha öne ç›karmak gerek...12 Temmuz ve Ölüm Orucu flehitleri için, daha çok kitleye yönelik propa-ganda çal›flmas›na a¤›rl›k verdik. Anma toplant›lar› yapt›k. Yaz›lama, pan-kart gibi klasik faaliyetler de sürdürüldü. Bu hafta çal›flmaya bafllamadanönce anti-faflist mücadele, ekipler konusunda biraz sohbet ettik. Konu, fluanda, mesela bir-iki ay önceki kadar güncel de¤il gibi gözüküyor, ama esa-s›nda konuyu sadece faflist sald›r›lar oldu¤unda gündemimize almamal›-y›z. fiu anda özel yo¤unlaflm›fl bir sald›r› olmasa da ekipler konusunda dahaz›rl›klar› sürdürmeli, çal›flmay› aksatmamal›y›z... Bugünkü çal›flmam›zbiraz daha farkl› bir konuda.

- Evet arkadafllar, bu haftaki konumuz ekonomi. Ülkemizdeki mevcutekonomik durumu gözden geçirip, kimin ne dedi¤ine bakal›m. Ekonominedense kötü ünlenmifl bir konudur, hep biraz sevimsiz, tats›z, tuzsuz birkonu olarak görülür. Ama gerçekte toplumda sürekli olarak da ekonomikonuflulur. E¤er bizim mevcut iktidarlar› teflhir etme gibi bir amac›m›z var-sa, daha da önemlisi farkl› bir alternatifimiz var ve bunun propagandas›-n› yapmak istiyorsak, bunlar, ekonominin temel kavramlar›n› bilmedenyap›lamaz. Bugünkü dersimiz genel anlamda ekonomi de¤il de, daha gün-cel kavramlar konusunda olacak. Bunlar; bütçe, asgari ücret, vergi, veborsa. ‹lk üçü zaten hiç gündemden ç›km›yor. Sonuncusu da her gün, hersaat bafl› televizyonda, gazetede gözümüzün önünde. Bu çal›flmayla, ge-nel ekonomik kavramlar, ekonomik politikalar için de bir anlamda bir giriflyapm›fl say›l›r›z. Evet U¤ur baflla bakal›m.

- Son iki haftan›n gündemindeki en önemli tart›flma konular›ndan birineydi? Memur maafllar›. Daha do¤rusu memur maafllar›na ne kadar zamyap›laca¤›. Hükümet fazla zam ekonomik program›m›z› bozar dedi. Hükü-metin ortaklar›ndan biri bütçe olanaklar› s›n›rl›, kaynak yok dedi, bir di¤erortak DTP ve CHP de kaynak bulunur dediler.

Dersimize iflte buradan bafll›yoruz. Önce, bütçe nedir? ona bakal›m, ard›ndan da memurlara zam vereme-

yen mevcut bütçenin yap›s›n›, kime ne kadar verdi¤ini görelim. Bütçe, devletin gelir ve giderlerini belirleyen bir bilançodur. Devlet bütçesinin gelirleri, temel olarak vergiler ve devlet borçlar›d›r. Bir de bizim gibi devletin baz› üretim tesislerini elinde bulundurdu¤u ül-

kelerde, devlet bankalar›n›n ve K‹T’lerin getirdi¤i gelir vard›r. Ama biliyor-

324 Halk S›n›f›

90

sunuz bunlar da art›k tasfiye ediliyorlar. Bu noktada özellefltirmelerden el-de edilen gelir de bütçeye dahil edilmifl oluyor.

Gazetelerde “Bütçe...” diye bafllayan bir haberin taraf›m›zdan okunmaflans› oldukça düflüktür. Hele ki bu haber-yaz› ekonomi sayfas›nda ise hiçflans› yoktur. Ama asl›nda böyle yapmakla, kendimizi teflhir için kullanabi-lece¤imiz önemli bir malzemeden yoksun b›rakm›fl oluruz. 1998 bütçesiniinceledi¤imizde bunu daha somut olarak görece¤iz flimdi.

98 Bütçesi geçen y›l›n sonlar›na do¤ru Maliye Bakan› Zekeriya Temizeltaraf›ndan aç›klanm›flt›. Bu bütçenin tabii ki en temel özelli¤i IMF’nin tali-matlar›yla haz›rlanm›fl olmas›yd›.

Bu bütçede gelir gider rakamlar› flöyle belirlenmiflti: bütçe harcamalar›14 katrilyon 793 trilyon, bütçe gelirleri 10 katrilyon 800 trilyon. Bu durum-da öngörülen bütçe a盤› ise yaklafl›k 4 katrilyon’dur.

Bütçe harcamalar› içinde en büyük pay, halka karfl› savafla ayr›lm›flt›r:Milli Savunma Bakanl›¤›’na ayr›lan 1 katrilyon 300 trilyonla birlikte, Emni-yet, Jandarma, Adalet, Sahil Güvenlik ve ‹çiflleri bütçeleri 2 katrilyonu afl-maktad›r. Yani bütçenin yüzde 15’i do¤rudan halka karfl› devletin ve ege-men s›n›flar›n güvenli¤ine ayr›lm›flt›r. Savafla giden ek harcamalarla buoran çok daha fazla yükselir. Bazen bütçenin % 30-40’›n› hatta yar›s›n› al›pgötürür. fiimdi s›k s›k “kirli savafla de¤il, bilmem neye bütçe” gibi slogan-lar duyuyoruz. Asl›nda bu kapitalist, faflist devletin do¤as›na ters. Tabiidemokratik muhalefet nedeniyle bu oran bir kaç puan afla¤›, yukar› de¤i-flebilir ama egemen s›n›flar›n güvenli¤i için, halka karfl› savafl ve askeriharcamalar için ayr›lan bütçe, hemen her kapitalist bütçenin as›l özelli¤i-dir:

“Burjuva devleti görevlerini yerine getirmek için dal budak salm›fl birayg›ta sahiptir: ordu, polis, ceza ve hukuk organlar›, casusluk servisi, yö-netim ve kitlelerin ideolojik etkilenmesi için çeflitli organlar. Bu ayg›t, dev-let bütçesinden finanse edilir...” (Politik Ekonomi, C.I, s.280)

Bütçe içinde faiz ödemelerine ayr›lan pay ise korkunç bir büyüklü¤eulaflm›flt›r; 5 katrilyon 900 trilyon lira. Yani bir baflka biçimde söylersek,bütçenin yüzde 40’› iç ve d›fl borçlar›n faizlerini ödemek için ayr›lm›fl. Buyan›yla söz konusu olan bir “borçlar bütçesi”dir. Bütçenin bu kadar büyükbölümüne faiz yoluyla el koyan kesim ise devletin borçland›¤› yerli ve ya-banc› tekelci sermayedir. Tekellerin bu yoldan elde etti¤i gelir de ak›l al-maz büyüklüklerdedir. Mesela devlet memura maafl verecek, veya bir ba-raj inflaat› için para laz›m, ama elinde para yok. Tekellerden borç al›yor,bir süre sonra onu büyük bir faizle birlikte geri ödüyor.

Bütçenin gelirler hanesine bakt›¤›m›zda, her zamanki tablo yine gözlerönünde. 10.8 katrilyon liral›k bütçe gelirinin 8.9 katrilyonu vergi geliri. Buvergilerin de yüzde 70-80’inin kayna¤› halk oldu¤una göre, ‘98 bütçesi dehalk›n s›rt›na yüklenmifltir.

- ‘98 bütçesinde öngörülen bütçe a盤› ise 4 katrilyon dedin. Bu aç›k na-s›l kapat›lacak?

Halk S›n›f› 325

- Bu sorunun cevab›, yine geçmifl y›llarda yaflananlarda mevcut. Yeniborçlar al›nacak, yeni zamlar yap›lacak, düflük taban fiyat verilecek, iflçi-nin-memurun ücret art›fllar› kufla çevrilecek. Ve vergi ayarlamalar› yap›la-cak. Yani "bildik senaryo" yine tekrarlanacak.

Nitekim gerek son bir kaç ay içindeki taban fiyat aç›klamalar›nda, gerek-se de son memur zamm› tart›flmalar›nda olan budur.

fiimdi aç›kça görülüyor ki, bu bütçe halka hiçbir fley vermemektedir.Tersine bütçe halktan ald›¤›n› emperyalistlere, onlar›n iflbirlikçisi olan Sa-banc›lara, Koçlara ve kontrgerilla çetelerine veren bir bütçedir. K›sacas›,emperyalistlerin, iflbirlikçilerinin ve çetelerin bütçesi. Ki bu da karakteris-tik oland›r: “Devlet bütçesi, ulusal gelirin bir bölümünün sömürücü s›n›f-lar›n ç›kar›na yeniden paylafl›lmas›na yarayan bir araçt›r.” (Agk. s.280)

- fiimdi gördük ki, devlet bütçesinin as›l kayna¤› vergiler, bunun da ço-¤unu halk ödüyor. Biraz da bu vergi konusuna bakal›m. Vergi konusunuda Selma anlats›n.

VERG‹ VE VERG‹ KAÇAKÇILI⁄I - Ben önce genel bir kaç fley belirtmek istiyorum. Biliyorsunuz, Türkiye

birçok alanda dünya birincisidir. Birinci olamad›¤›nda da ilk s›ralar› terketmez pek.

Mesela, dünyada gelir da¤›l›m› “en bozuk” ülkeler aras›ndad›r. Rüflvet-te ilk s›ralardad›r. Enflasyonun “en yüksek” oldu¤u ülkeler s›ralamas›ndabirincili¤i Sudan'a kapt›rm›flt›r, ama ikincili¤i kimseye b›rakmamakta ka-rarl›d›r. Sosyal ayaklanmalar aç›s›ndan “en fazla” risk (!) tafl›yan ülkeleraras›nda say›lmaktad›r. Bütçe a盤› s›ralamas›nda derecesi biraz kötüdür,ikinci s›radad›r. E¤itim ve teknoloji harcamalar› konusunda da birincidir.Bu birincilik sondan birinciliktir, ama olsun.

Ve tabii konumuza gelirsek, vergi konusunda da yine birincili¤i vard›r.Vergi kaçakç›l›¤›nda da Avrupa olsun, dünya çap›nda olsun hep ilk üçte-dir.

Peki kim kaç›r›yor bu vergiyi? Eme¤iyle geçinenler, iflçiler, köylüler, me-murlar de¤il elbette. Zaten isteseler de kaç›ramazlar. Çünkü daha ücretle-ri, satt›klar› ürünün bedeli, maafllar› ellerine geçmeden devlet vergisinial›r. Geriye kim kal›yor? ‹fladamlar›, sanayiciler, tefeci-tüccarlar, çocuklar›-na miras b›rakacak kadar çok mal›-mülkü olanlar.

Bak›n Vehbi Koç, kendi a¤z›ndan zengin oluflunu "Hayat Hikayem" adl›kitab›nda tek cümleyle nas›l anlat›yor: "Vergi kalkt›, holding kurduk". Evettek cümleyle böyle. Koçlar, Sabanc›lar, kazand›klar› kadar ödemeleri gere-ken vergiyi ödemedikleri için zengin oldular. Tek neden bu mu? De¤il ta-bii ki. Yabanc› sermayeyle birlikte ülkemizin zenginliklerini ya¤ma ettikle-ri için, faiz yoluyla devlet bütçesinin orta¤› olduklar› için ve en önemlisiemekçilerin al›nterini sömürdükleri içindir. Ama ilk zenginleflmelerinin te-mellerinde vergi kaç›rmalar›n›n pay› büyüktür. Vergi kaç›rma onlaraönemli oranda bir ek kazanç sa¤lar.

326 Halk S›n›f›

Koç'a "vergi kalkt›, holding kurduk" sözünü söyleten hikayenin tarihi1961'dir. 1961 y›l›nda vergi reformu amac›yla bir komisyon kurulur. Bu ko-misyon haz›rlad›¤› yeni vergi sistemiyle, “çok kazanandan çok” almak gi-bi biraz adaletli say›labilecek bir vergi sistemini bir kenara b›rak›r, "ekono-mik ifllev" ad› alt›nda yüksek gelirlileri vergilendirmemeyi temel al›r. Böy-lece devlet vergi kaç›rmay› yasallaflt›rarak zengini daha zengin yapmay›amaçlar. Bu dönem ülkemizde tekelci burjuvazinin palazland›r›ld›¤› dö-nemdir zaten. Bu yeni vergi sisteminin ard›ndan vergiden ba¤›fl›k holding-lerin say›s› h›zla artmaya bafllar.

Vergi kaç›rman›n tek yolu bu mudur? S›k s›k duyar›z, Sabanc›lar, Koç-lar, bilimum sanayi eflraf› okul yapt›r›rlar, hastane yapt›r›rlar, vak›flarayard›mlarda bulunurlar. Ard›ndan da "hay›rseverlikleri” nedeniyle devlettaraf›ndan ödüllendirilirler. Oysa yard›m, hay›r ad› alt›nda ödedikleri para-n›n her kuruflu vergiden muaft›r. Bunlar gider gösterilerek ödenecek ver-giden düflülür. Yani bu iflleri yapmakla asl›nda ceplerinden pek de bir fleyç›km›fl olmaz. Zaman› geldi¤inde vergilerini ödememeleri, devletin "vergiaff›" ç›kar›p bunlara k›yakç›l›k yapmas› ise, iflin baflka boyutudur.

Tabii bunun sonucunda tekellerin ödedikleri vergi oran› her y›l azal›pmilli gelirden ald›klar› pay büyürken, emekçiler aç›s›ndan da tersi olmufl,devlete ödedikleri vergi her y›l sürekli artarken, milli gelirden ald›klar› paydüflmüfltür.

1987’de en az gelire sahip halk›n % 20'lik kesiminin milli gelirden ald›k-lar› pay % 5,3’tür. Bu rakam 1994'de % 4,3'e düflmüfltür. Zenginlerinkinene olmufl, bir de ona bakal›m; 1987 y›l›nda en çok gelire sahip % 20'lik ke-sim, milli gelirden % 49,9 pay al›rken, bu oran 1994'de % 55'e ç›km›flt›r.

Milli gelirden % 10 kadar bir pay bile alamayan emekçi kesimin toplamvergi gelirleri içindeki katk› pay› ise % 70’tir.

Vergi dairelerinin duvarlar›na büyük puntolarla "vergilendirilmifl ka-zanç kutsald›r" yazarlar, ama bu burjuvazi, tefeci, tüccar için geçerli de¤il-dir. Onlar için neyin ne kadar kutsal oldu¤u, ifl dünyas›n›n merkezi olan ‹s-tanbul'da bir genelev patroniçesi Manukyan'›n vergi rekortmeni olmas›n-dan bellidir.

‹kide bir vergi reformu yap›l›r. Türkiye’deki her vergi reformunun de¤ifl-mez iki özelli¤i vard›r: Birincisi, baz› yat›r›m ve kazançlar da ek olarak ver-gi d›fl› b›rak›l›r. Bu yine tekellere yeni ayr›cal›klar sa¤lamak içindir. ‹kinci-si, mutlaka yeni baz› dolayl› vergi biçimleri gündeme getirilir.

Vergi kapitalizmde emekçilerin fabrikadaki sömürünün d›fl›nda ikinci birkez soyulmas›, sömürülmesidir.

- Bildi¤im kadar›yla bir de dolayl› vergi diye bir fley var. - Evet Serpil, var. O da vergilendirme yoluyla sömürmenin baflka bir yo-

lu oluyor. ‹sterseniz önce dolayl›, dolays›z vergi konusunu k›saca tarif edelim: Tek tek kiflilerin gelirleri vergilendirildi¤inde, yani sen flu kadar kazan›-

Halk S›n›f› 327

yorsun, flu kadar ücret, maafl al›yorsun, bunun flu kadar›n› vergi olarak ve-receksin, denildi¤inde, bu dolays›z vergi’dir. Günlük olarak tüketti¤imiztüketim maddeleri, ve sinema bileti, otobüs bileti gibi hizmetler üzerindenal›nan vergiler de dolayl› vergilerdir. Yani siz fabrikada çal›fl›yorsunuz, al-d›¤›n›z ücret üzerinden zaten devlete verginizi ödemiflsiniz, ama devletyok yetmez diyor, manava gittiniz domates ald›n›z, sizden bir de domate-sin vergisini al›yor. Diyelim o domatese 100 bin lira verdik ald›k. O yüzbinliran›n bir k›sm› maliyettir. Bir k›sm› domatesi satana kazanç olarak kal›r.Bir k›sm› ise devlete vergi olarak gider. Tabii ço¤u insan bunun böyle ol-du¤unu görmez. Görünüflte domatesi satan manav vergiyi ödeyendirama ödedi¤i o vergi yine bizim cebimizden ç›kmaktad›r. Lenin bu dolayl›vergi meselesini flöyle de¤erlendiriyor:

“Kitlesel tüketim nesnelerine düflen dolayl› vergiler, en büyük adaletsiz-li¤e neden olurlar. Bunlar, bütün a¤›rl›klar›yla yoksullar›n üzerine yok ola-rak binerler ve zenginler için bir ayr›cal›k olufltururlar. ‹nsan ne kadar yok-sulsa, gelirinin o kadar büyük bölümünü devlete dolayl› vergi biçimindeverir. Az mülk sahibi ya da mülksüz kitle, tüm kitlenin onda dokuzunuoluflturur. Vergilendirilmifl ürünlerin onda dokuzunu tüketir ve dolayl› ver-gilerin onda dokuzunu öder.” (Agk, s. 282)

- Buradan fluna geçebilir miyiz? Ülkemizdeki sürekli tart›flma, halk› oya-lama konular›ndan biri de asgari ücretin vergi d›fl› b›rak›lmas›d›r. Bildi¤i-miz kadar›yla hemen her seçimde düzen partileri bunu vadederler, amabir türlü de gerçeklefltiremezler. Peki bu gerçekleflti¤inde asgari ücretlilervergi ödememifl mi olacaklar?

- Tabii ki hay›r. Biraz önce gördü¤ümüz gibi, dolayl› vergiler arac›l›¤›y-la onlar da vergi vermeye devam edecek demektir. Yaln›z burada esasolarak bu ücret, asgari ücret meselesini biraz daha açabiliriz.

‹flin teorisinde asgari ücret, normal bir çal›flma günü karfl›l›¤› olaraködenen ve iflçinin besin, konut, giyim, sa¤l›k, ulafl›m ve kültür gibi zorun-lu ihtiyaçlar›n›, asgari düzeyde karfl›lamaya yetecek ücret olarak tan›mla-n›r. Ama asgari ücret, gerçekte hiçbir zaman bu belirtilenleri karfl›layacakdüzeyde olmam›flt›r. Çünkü ülkemizde faflizmin, daha en bafl›ndan, Ana-yasas›yla, asgari ücretin belirlenmesindeki ölçüleri, her zaman çal›flanla-r›n aleyhine de¤erlendirilecek ölçüler olarak, aç›kta b›rak›lm›flt›r.

Anayasan›n 55. maddesinde asgari ücretle ilgili flunlar belirtiliyor:“Devlet, çal›flanlar›n yapt›¤› ifle uygun adaletli bir ücret elde etmeleri vedi¤er sosyal yard›mlardan yararlanabilmeleri için gerekli tedbirleri al›r.Asgari ücretin tespitinde ülkenin ekonomik ve sosyal durumu gözönündebulundurulur.”

Anayasada böyle diyor. Peki gerçek durum ne, bunu daha somut gör-mek için rakamlara bakal›m:

Asgari ücret son olarak geçen y›l 35 milyon 437 bin 500 lira olarak be-lirlendi. Hat›rlayaca¤›n›z gibi, bu belirleme öncesinde de her zamanki tar-t›flmalar gündeme geldi ama “Asgari ücretin vergi d›fl› b›rak›laca¤›, dört

328 Halk S›n›f›

kiflilik bir ailenin ayl›k geçim harcamalar› dikkate al›narak hesaplanaca¤›”gibi vaatler ise yine yerine getirilmedi.

Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakan› Nami Ça¤an, bu asgari ücretin 1999Ocak ay›na kadar geçerli olaca¤›n› belirtmiflti. Tabii bu 35 milyonluk asga-ri ücret de tüm çal›flanlar için geçerli de¤il: Bu rakam sadece “16 yafl›ndanbüyükler için” geçerli. 16 yafl›ndan küçükler için ise günlük 925 bin 500 li-ra, ayl›k 29 milyon 925 bin lira olarak tespit edilmifltir. Tespit edilen bu ra-kam, sanayi, tar›m, orman ve hizmet sektöründe çal›flan tüm iflçiler, emek-çiler için geçerli.

Bugün 35 milyon 437 bin 500 lira olarak belirlenen asgari ücret brütolup, gelir vergisi, damga vergisi, sigorta primi, tasarruf teflvik kesintile-rinden sonra iflçinin eline geçen net ücret 22 milyon 943 bin 25 lirad›r.1996 y›l›nda ise brüt 17, net 11 milyon lirayd›. Yap›lan yüzde 108.3’lük ar-t›fl ise 11 milyon üzerinden belirlenmifltir.

Belirlenen asgari ücret, dört kiflilik bir ailenin asgari ayl›k harcamalar›n›karfl›layamayaca¤› gibi sadece g›da harcamas›n› bile alsak, bunun ancakyüzde 27.5’ini karfl›lamaktad›r. Yani sadece ayda 9 günlük g›da ihtiyac›m›-z› karfl›layabiliyoruz bu ücretle. Sonras› aç, isterseniz tafl yiyin, tekellerinve devletin umurunda de¤il!

- Peki asgari ücretin vergi d›fl› b›rak›lmas›ndan asgari ücretlinin bir ç›ka-r› var m›?

- Asl›nda yok. fiöyle: asgari ücretten vergi kesilmemesi uygulamas›bafllad›¤› ilk aylarda emekçinin eline belki 3-5 milyon daha fazla geçecek-tir. Ama sonra enflasyonla o da ifle yaramaz olacakt›r. Ondan sonra eskitas, eski hamam. Devlet asgari ücretten vergi al›nmad›¤› için bu sefer üc-rete yapaca¤› zamlar› da daha düflük tutacakt›r. Yani sonuçta emekçileraç›s›ndan bir fley de¤iflmiyor.

- Peki o zaman neden bu kadar tart›flma konusu oluyor yasa ç›km›yor. - Nedeni flu: bu yasa ç›karsa devlet önemli oranda bir dolays›z vergi

kayb›na u¤rayacak. Dolay›s›yla bu vergi kayb›n› baflka yöntemlerle gider-mek zorunda. Bu da onun için ek bir s›k›nt› yarat›yor. Onun için bir türlübu yasay› ç›karmaya yanaflm›yorlar.

- Tam bu noktada ücretle ilgili bir yanl›fla da de¤inmekte yarar var. Önce bir soru soral›m: Ücret nedir? Neyin karfl›l›¤›d›r?- ‹flçinin patrondan ald›¤› parad›r. - ‹flçinin eme¤inin karfl›l›¤›na denir.- fiimdi genelde böyle bilinir ve yanl›fl kulland›¤›m›z, bildi¤imiz nokta da

buras›d›r. Bu biraz uzun, kar›fl›k bir kategoridir, ama yanl›fl› k›saca flöyleortaya koyabiliriz.

‹flçi patrona eme¤ini de¤il, iflgücünü satar. Eme¤i, iflçinin iflgücünü har-cad›¤› faaliyetin bütününe verilen add›r esas›nda. Ve iflçi bunun karfl›l›¤›-n› alamaz gerçekte. fiöyle örnekleyelim; diyelim iflçi sekiz saat çal›fl›yor.Bu sekiz saatte o 2 milyonluk bir de¤er yarat›r. Ama tabii 2 milyon ücret

Halk S›n›f› 329

alamaz. Öyle olsayd› zaten kapitalistler varolamazd›. ‹flgününün karfl›l›¤›olarak ödenen ücretle asl›nda o iflgünü içinde harcanan eme¤in bir k›sm›-n›n karfl›l›¤› ödenmifl olur. Diyelim ki 8 saatte yaratt›¤› 2 milyonluk de¤e-re karfl›l›k bu sekiz saat karfl›l›¤›nda 500 bin lira ald›. O zaman bu ald›¤› üc-ret ancak 2 saat içinde harcad›¤› eme¤in karfl›l›¤› olur. ‹flçi, günün geri ka-lan bölümünde yani 6 saat boyunca patrona çal›flm›fl olur. Sömürü de za-ten buradad›r.

Patronlar, iflgücü karfl›l›¤› ödedikleri ücreti de en alt s›n›rda tutmaya ça-l›fl›rlar. Ne kadar düflük tutabilirlerse iflgücünü de o kadar ucuza sat›n al-m›fl ve sömürüyü artt›rm›fl olurlar. Bunun ne kadar olaca¤› ise, as›l olarakiflçilerin mücadelesiyle belirlenir.

Bugün düzenin bir kurumu olan Devlet ‹statistik Enstitüsü dahi dört ki-flilik bir ailenin asgari ayl›k geçim harcamalar›n›n 84 milyon lira oldu¤unuaç›kl›yor. Ancak b›rakal›m 84 milyon lira ücret vermelerini, verdikleri 35milyon liray› da iflçilere çok görüyorlar ve kesintilerle budayarak kufla çe-viriyorlar.

- ‹flte size bir “birincilik” konusu daha. Yine bizzat Türk ‹flverenler Sen-dikas› Konfederasyonu T‹SK’in yapt›¤› bir araflt›rmaya göre, Türkiye, brütücret üzerinde yapt›¤› yüzde 31’lik kesinti ile bu konuda da dünya s›rala-malar›n›n en üstlerinde yer al›yor. Araflt›rmaya göre, Türkiye’de çal›flanaverilmesi gereken ücretin ancak yüzde 56’s› çal›flan›n eline geçiyor.

- Ülkemizdeki çarp›k kapitalizmin tekelci burjuvazisi gerçekten de çokya¤mac›, gözü doymaz bir burjuvazi. Devleti ya¤malar, iflçilere verdi¤i birg›d›m ücreti bile vergilerle keser budar, bu da yetmez, bu defa “fon” diyebir fley icat eder, yeni bir kesinti vesilesi ç›kar›r ortaya. Tabii bu fonlar çokyararl›, hay›rl› ifller için kullan›lacakt›r güya. Ama pratikte öyle olmaz. Bu-gün birçok fonda biriken kesinti paralar› öngörülen alanlarda de¤il tekel-lerin ç›karlar› için kullan›lmakta, emekçi halktan çal›nanlar tekellerin kasa-lar›na aktar›lmaktad›r.

Devlet, oligarflinin devletidir. Onun ç›karlar› için vard›r.Asgari ücretin hangi düzeyde belirlendi¤i bizim gibi ülkelerde çok

önemlidir. Çünkü ülkemizde çal›flan iflgücünün ancak yaklafl›k % 10'u sen-dikalarda örgütlüdür, yani ücretleri ile ilgili do¤rudan pazarl›k yapma ola-naklar›na sahiptir. Bu olana¤›n sar› sendikac›lar taraf›ndan nas›l kullan›l-d›¤›n› bir tarafa b›rak›yoruz. Geriye kalan % 90 ise patron ile pazarl›k hak-k›ndan ve gücünden yoksundur. Onlar›n ücretlerinin alt s›n›r›n› olufltururasgari ücret.

Asgari ücret belirleme komisyonunda hükümet ve iflveren temsilcileriher zaman ço¤unlu¤u olufltururlar. ‹flçiler ad›na komisyonda yer almak iseen fazla üyeye sahip sendika olmakla belirlenir ki, her dönem bu komis-yonda Türk-‹fl temsilcileri yeralm›fllard›r. Yani, kutsal ittifak patron-hükü-met ve sar› sendika baflbafla verip bu ülkede 20 milyonu aflk›n emekçininve ailesinin ne kadar aç kalaca¤›n›, ne kadar üflüyece¤ini, ne kadar hasta-lanaca¤›n›, üzerine kaç y›lda bir nas›l bir giysi alaca¤›n› kararlaflt›r›yorlar.

330 Halk S›n›f›

Kutsal ittifak, zaman zaman Türk-‹fl yöneticilerinin iflçilerin sesini k›sama-d›¤›, koltuklar›n› kaybetme korkular›n› yaflad›¤› dönemlerde geçici olarakbozulabilse de, bunun önlemi de düflünülmüfl; yasaya, kararlar oy çoklu-¤u ile al›n›r hükmü konulmufltur.

Yasada asgari ücretin en az iki y›lda bir belirlenece¤i öngörülse de, enf-lasyonun çok k›sa sürede alacaklar› zamlar› da eritti¤ini bilen emekçilerintepkileriyle 1989'dan itibaren her y›l belirlenmeye bafllam›flt›r.

1990'a kadar hiçbir dönem aç›klanan resmi enflasyon rakamlar›na bileulaflamayan asgari ücretteki art›fl, 1990 ve '91'de nispeten daha yüksek biroranda tespit edildi. Bunda as›l belirleyici olan '89'dan itibaren yükseleniflçilerin kitlesel eylemlilikleridir. '94'den itibaren de, yukar›da söz etti¤i-miz gibi aç›k haliyle 16 yafl›ndan küçüklere ve 16 yafl›ndan büyüklere ol-mak üzere iki ayr› rakam belirlenmeye bafllanm›flt›r. Böylece zaten çok dü-flük olan asgari ücret, 16 yafl›ndan küçükler için çok daha düflük tutularakiyice geriletilmifltir.

SPEKÜLATÖRLER‹N VE KENELER‹N YUVASI: BORSA- fiimdi Serpil’in sordu¤u flu borsa meselesine gelelim. Onu da ben an-

latay›m. En baflta flunu söyleyelim. Kapitalizme iliflkin hangi kurum varsa, o ka-

pitalistlerin ç›karlar› içindir. Diyelim ki borsay›, onun ne oldu¤unu, nas›lçal›flt›¤›n› bilmiyoruz, ama yine de onun kapitalistlerin ç›kar› için çal›flt›-¤›ndan emin olmal›y›z.

Evet, borsa asl›nda Türkiye’de yeni bir kurum say›l›r. Yeni ama art›k bü-tün televizyonlar›n haber programlar›nda, gazetelerin ekonomi sayfalar›n-da mutlaka yer al›yor. Hatta bazen yahu bunu kim izliyor ki bu kadar çokyer veriyorlar falan diyoruz. Gerçekten de bizim çevremizde pek izleyenyok. Ama izleyen bir çevre var tabii ki.

Borsa 1985’te aç›ld›¤›nda baflta çok s›n›rl› bir kesim d›fl›nda kimseninpek ilgisini çekmiyor gibiydi. Ama sonra onlarca yeni flirket kuruldu, ban-kalardan, okullardan, elemanlar yüksek transfer paralar› ödenerek bura-larda çal›flt›r›lmaya baflland›. Ve nihayetinde her gün her saat bafl› yay›n-lanan ve büyük bir ço¤unlu¤un yabanc› oldu¤u o terim ve rakamlardaönemli bir para dönmeye bafllad›.

fiimdi tan›m›ndan bafllayarak olay› çözümleyelim: En k›sa haliyle borsa,flirketlerin hisse senetlerinin al›n›p sat›ld›¤› bir merkezdir. En önemli ifl-levlerinden biri, küçük tasarruf sahiplerinin elindeki paray› flirketlere ser-maye olarak çekebilmektir. Ayn› flekilde devlet de harcamalar›n› karfl›la-mak için para s›k›nt›s› çekti¤inde tahviller ç›kararak geri al›rken belli bir fa-izle ödeme karfl›l›¤›nda, burada satar. ‹ç borç elde etmenin bir biçimidir buda.

fiirketlerin sermaye toplamak için piyasaya ç›kard›¤› hisse senetlerininüzerinde belli bir fiyat ve belli bir sürede ödenecek faiz (veya kar) oran›vard›r. Borsa, bu hisse senetlerinin üzerinde yaz›l› fiyattan daha düflük ya

Halk S›n›f› 331

da daha yüksek fiyatla al›n›p-sat›larak ticaret yap›lan yerdir. Hiçbir üretim-de bulunmadan, üretimin hiçbir aflamas›yla iliflkili olmadan, yaln›zca ka-¤›tlar›n al›m-sat›m›yla bir günde trilyonlar kazan›labilen ya da kaybedile-bilen, bir anlamda kumar merkezidir.

Baflka bir aç›dan flöyle de anlatabiliriz. Borsada her zaman küçük tasar-ruf sahipleri kaybeder. Ve sermaye daha da fazla tek elde toplanmaya,merkezileflmeye bafllar. Yani borsalar bu anlamda küçük tasarruf sahiple-rinin s›rt›ndaki keneler gibidirler. Borsalar, tekellerin-flirketlerin halka aç›l-ma demagojisiyle, halk›n-küçük tasarruf sahiplerinin elinde bulunan; at›lsermayenin -halk›n yast›k alt›nda tuttu¤u alt›nlar›ndan tutun da, elinde varolan arsas›ndan di¤er birikimlerine kadar- tekellerce kullan›lmas›n›n araç-lar›ndan birisidir. Ne yapar bunlar? Giderler borsadan hisse senedi, ortak-l›k pay› arac›l›¤›yla tekellerin yüzbinde bir-iki hissesini sat›n al›rlar. Böyle-ce eldeki para tekelci sermayenin kasas›na aktar›l›r. Bu yolla, örne¤in 10milyar dolarl›k sermayesi olan bir tekel grubu yüzlerce milyar dolarl›k ser-mayeyi kontrolü alt›nda tutar. Do¤al olarak da bu iflten en karl› olan, sü-tün kayma¤›n› yiyen de yine bu tekeller olur. K›r›nt›lar ise küçük tasarrufsahiplerinin pay›na düflendir. Yine bu yolla halk saflar›nda yer alacak bir-çok grup, tabaka, unsur da tekellerin minik bir parças› haline getirilirler.Bu da iflin di¤er bir yönü.

Kapitalizmin geldi¤i düzey, emperyalizmin dünya çap›ndaki egemenli¤iyaflam›n bütün alanlar›n› birer sömürü alan› haline getirmifl, her fleyi ka-pitalizm için kar unsuruna dönüfltürmüfltür. Modadan siyasete, do¤a olay-lar›ndan spora, bilimsel bulufllardan geleneklere, kültüre kadar her fleydünya çap›nda dev flirketlerin ve ona ba¤›ml› binlerce, milyonlarca flirke-tin faaliyetleriyle bütünleflmifltir. Bu nedenle her türlü geliflme an›nda bor-sada etkisini göstermekte, yat›r›m sahiplerinin tercihlerini etkilemektedir.Ço¤u zaman yerel, bölgesel düzeyde etkilerle s›n›rl› olmakla birlikte, özel-likle emperyalizmin krizinin derinleflti¤i süreçlerde dünya çap›nda yafla-nan ekonomik durgunluk ilk anlarda borsalarda etkisini göstermektedir.Genel olarak yaflanan sürecin mant›¤› fludur:

Yat›r›m sahiplerinin birikimlerini yat›raca¤› iki seçene¤i vard›r. Biri his-se senedinden elde edece¤i gelir, di¤eri ise piyasadaki ortalama faizlerdir.E¤er borsada hisse senetlerinin getirisi, piyasadaki faizden elde edilecekgelirden düflükse, hiç kimse o hisse senedine yönelmeyecektir. Dolay›s›y-la hisse senetleri her zaman ortalama faizden daha yüksek gelir vaadeder.

Borsada as›l oyuncular küçük yat›r›mc›lar de¤il, spekülatörler denilen,her alanda yaflanan geliflmelerden, spekülasyona dayan›larak olumlu-olumsuz beklentiler yaratarak, borsada ifllemleri etkileyen ve buna uygunal›m-sat›m yaparak büyük karlar sa¤layan kesimlerdir. Kimi zaman çokdüflük fiyatla hisse senetlerinin büyük ço¤unlu¤unu ellerinde toplay›p,hükümet çevreleriyle de iliflkileri sayesinde yapt›rd›klar› aç›klamalarla uy-gun ortam yarat›p, ellerindeki hisse senetlerine olan talebi yükseltirler. El-lerinde toplad›klar› hisse senetlerini ald›klar› fiyat›n üzerinde satarak bü-

332 Halk S›n›f›

yük karlar sa¤larlar. Bunun gibi yüzlerce yöntem kullan›l›r ki, her biri kapi-talizmin nas›l asalaklar yaratt›¤›n›, nas›l çürümüfl, kokuflmufl bir sistem ol-du¤unu gözler önüne serer.

- Bazen mesela ABD baflkan› bir fleyler söylüyor bütün dünya borsalar›bundan etkileniyor. Bu nas›l oluyor? Veya ayn› fley son zamanlarda Bay-kal’›n demeçleri için iddia ediliyor.

- ABD sözkonusu oldu¤unda, farkl› ülkelerdeki borsalar›n bundan etki-lenmesi sermayenin uluslararas› niteli¤indendir. Yani uluslararas› tekelcisermayenin her ülkenin borsas›nda do¤rudan ve dolayl› olarak hisse se-netleri vard›r.

Hisse senetlerinin de¤er kazan›p kaybetmesi ise sadece o an hisse sa-hibi flirketlerin kâr durumu ile belirlenmez. Gelece¤e iliflkin beklentiler, ge-lecekte görülen risk paylar› da büyük ölçüde borsa üzerinde etkide bulu-nur. Örne¤in yap›lan bir aç›klama ya da belirti, ileride borsada hisse sahi-bi flirketlerin üretiminde düflüfl olaca¤›n›n iflaretlerini veriyorsa bu kâr›nda düflmesi demektir. O flirket ve flirketlerin hisse senetlerinin de¤eri düfl-meye bafllar. E¤er o flirketin batma tehlikesi görülürse zaten hisse senedi-nin neredeyse hiçbir de¤eri kalmaz, kimse almak istemedi¤inden de¤erisürekli düfler ve elinde bu hisse senetlerinden bulunanlar büyük zararlarau¤rarlar. Yani milyarl›k hisse senetlerine sahipken befl kuruflsuz kalmakhiç de uzak ihtimal de¤ildir. Bas›nda okumuflsunuzdur borsada kaybetti¤iiçin intihar edenlerin haberleri yer al›r.

Türkiye'de 1985'de kurulan ‹stanbul Menkul K›ymetler Borsas› (‹MKB)bugün binlerce flirketin hisse senetlerinin al›n›p sat›ld›¤›, yüzlerce arac›flirketin müflterileri ad›na borsada ifllemler yapt›¤›, büyük paralar›n dön-dü¤ü bir sektör haline gelmifltir. Özellikle tekelci burjuvazinin yüzlerce flir-keti hisse senetleriyle borsada yer al›rken, bankalar arac›l›¤›yla da hemarac› kurum olarak, hem de spekülatif faaliyetlerde bulunarak, üretim veyat›r›mlar›nda hiçbir de¤ifliklik yapmadan sermayelerini sürekli fliflirmek-tedirler. Özellikle politikac›lar›n da avuçlar›n›n içinde oldu¤u düflünülürse,bir kredi haberi, büyük bir ihaleyi almalar›, kendi bulunduklar› sektördeteflvik oranlar›n›n artt›r›lmas› kararlar› gibi yüzlerce yolla hisse senetleri-nin fiyatlar›n› yükselterek, küçük-orta tasarruf sahiplerinin kendi hisse se-netlerinden almas›n› sa¤larlar. Yani, her türlü spekülasyonla sermayeleri-ne sermaye katmaya devam ederler.

Borsadaki düflüfller bu yüzden hepsinin korkusudur. Ekonomik krizin bukadar derinleflti¤i, emekçi y›¤›nlar›n daha çok sefalete gitti¤i koflullardaborsan›n hala canl› olmas›, emekçilerle burjuvazi aras›ndaki uçurumunderinli¤ini gösterir. Ve emekçi y›¤›nlar›n her talebi ve talepleri do¤rultu-sundaki her eylemi onlar›n kabusudur. Örne¤in iflçilerin her türlü eylemiborsay› da, dolay›s›yla tekelci burjuvaziyi de ürkütür. Emekçilerin yaratt›-¤› de¤erler üzerinden, küçük yat›r›mc›lar›n tasarruflar› üzerinden oynanankumar, asl›nda bir dan›fl›kl› dövüfltür. Bu oyunun oynanmas› ve devam›-n›n sa¤lanmas› için her türden önlemi almakla yükümlü olanda devlettir.

Halk S›n›f› 333

Devlet, sahipleri için, yani tekelci burjuvazi için vard›r. ‹flas edeni kurtar›r,bütün kaynaklar› onlara sunar. Ve tabii tekellere sunulan, peflkefl çekilenher fley, emekçilerin s›rt›na bindirilen daha a¤›r yük, daha büyük bir soy-gun-sömürüdür.

- Evet arkadafllar, çal›flmam›z› burada bitirelim. Bitirirken bir daha belir-telim, ekonomiyle biraz daha ilgili olmal›y›z. Düflünün, öyle bir ülkede ya-fl›yoruz ki, bizzat bir devlet bakan›n›n aç›klamalar›na göre bile, 22 milyoninsan yoksulluk, 12 milyon insan da açl›k s›n›r›nda yafl›yor.

Okul öncesi çocuklarda yetersiz beslenme oran›n›n yüzde 40’larda do-laflt›¤› bir ülkede yafl›yoruz. Ve üstelik durumun düzelece¤ine dair hiçbirbelirti yoktur. Haz›rlanan reçetelerin hepsi tekellerin sorunlar›n› çözmekiçindir. Toplam borçlar›n 110 milyar dolar s›n›r›n› çoktan aflt›¤›, iflsizli¤inyüzde 35 s›n›r›na dayand›¤› bir ülkede halk›n lehine hiçbir fleyin çözülme-si mümkün de¤ildir zaten.

‹flte bu tablodan dolay›d›r ki halk›n bugün öncelikli sorunlar›ndan, çelifl-kilerinden biri ekonomik çeliflkidir. Bu çeliflkinin ekonomik demokratikmücadele boyutuyla k›smi çözümleri için halk› mücadeleye kanalize et-mek de, bununla yetinmeyip gerçek çözümü ortaya koymak da bizim gö-revimizdir. Bunun için de mevcut sömürü mekanizmas›n› iyi tan›mal›, kit-lelere kavratmal›, alternatifin nas›l biçimlenece¤ini, hangi sorunlar› nas›lçözece¤imizi daha iyi ortaya koymal›y›z.

334 Halk S›n›f›

Ekonomi Politik

Geçen hafta baz› güncel ekonomik geliflme-ler ve kavramlar üzerinde durmufltuk. Çal›fl-

madan sonraki sohbetlerimizde, bugüne kadar ki çal›flmalar›m›zda ekono-miden biraz uzak durdu¤umuzu konuflarak haftaya da ekonomiden de-vam etmeye karar vermifltik. Bu haftaki dersimiz “ekonomi politik”. Yanibu defa tek tek ekonomik kavramlar üzerinde durmayaca¤›z. Hem ö¤ren-di¤imiz ve ö¤renece¤imiz ekonomik kavramlar›n sistem içindeki yerini,neyi ifade etti¤ini daha iyi kavramak ama ondan da önemlisi sömürü sis-temi nas›l iflliyor, insanlar aras›nda iliflkileri nas›l belirliyor, hangi sonuç-lar› yarat›yor bunu bilimsel olarak kavramak aç›s›ndan ekonomi politi¤iö¤renmenin önemi üzerinde duraca¤›z. Bir k›sm›m›z konuya epeyce ya-banc›y›z. Ancak daha önce Ömer, Selma ve Sinan bu konuda bir e¤itimçal›flmas› yapm›fllar. Biz bu derste sadece konunun önemi üzerinde dur-makla birlikte ekonomi politi¤i e¤itim gruplar›m›z›n program›na da al›p ifl-leyece¤iz. Bu hafta derse girifli Ömer yap›yor.

- Geçen dersimizde özellikle günlük dilde s›kça kullan›lan, bas›nda çok-ça yer alan ekonomik terimlerin, kavramlar›n anlamlar›n› mutlaka ö¤ren-memiz gerekti¤i üzerinde durmufltuk. Ama elbette bu bizim sömürü me-kanizmas›n›n nas›l iflledi¤ini bilimsel olarak kavrayabilmemiz için tek ba-fl›na yeterli olmaz. Mesela s›k s›k sömürüyle birlikte s›n›flar›n ve s›n›f ça-t›flmalar›n›n ortaya ç›kt›¤›ndan; ilkel komünal toplumdan, köleci topluma,daha sonra feodal ve kapitalist topluma geçildi¤ini, kapitalist toplumunson s›n›fl› toplum oldu¤unu, ondan sonra sosyalist topluma ve onun sonaflamas› komünizme geçilece¤inden bahsederiz. Yani tarihsel süreç için-de bir üretim tarz› eskiyor, art›k toplumun geliflmesinin önünde engel ol-maya bafll›yor ve yerini yeni bir üretim tarz›na b›rak›yor. Ekonomideki ya-ni alt yap›daki bu de¤ifliklikler üst yap›da da de¤iflikliklere neden oluyor.Geliflmekte olan her üretim tarz› yeni s›n›flar› ve ideolojileri de ortaya ç›-kar›yor. ‹nsanlar aras›ndaki iliflkiler, yönetim, kültür, ahlak her fley yeni birbiçim al›yor. Peki bu neden ve nas›l böyle oluyor, bunun cevab›n› da do¤-ru olarak verebilmeliyiz. Tabii cevab›n› vermeliyiz derken sadece birisisordu¤u zaman bunlar› cevaplayabilmek için de¤il, esas olarak bizim ka-pitalizmi, emperyalizmi, sosyalizmi çok daha iyi kavrayabilmemiz, bilgimi-zi ve bilincimizi gelifltirmemiz, bak›fl aç›m›z›, ufkumuzu geniflletebilmemiz,ideolojik olarak kendimizi güçlendirmemiz aç›s›ndan bu önemli ve gerek-lidir. Bunun için de ekonominin yasalar›n› araflt›ran, inceleyen bir bilimolan ekonomi politi¤i okumay›, ö¤renmeyi önemli bir ihtiyaç ve gereklilikolarak görmemiz gerekir. fiöyle dersek daha anlafl›l›r olur san›r›z; ekono-mi politik bilgisi, sosyalizm inanc›n›n en temel tafllar›ndan biridir. Sosya-lizmi isteyebiliriz. Bunun için ekonomi politik bilmek çok da gerekli de¤il-dir belki, sosyalizmin neyi nas›l yapaca¤›n› bilmek yeterli olabilir. Amasosyalizmin zorunlulu¤unu, kaç›n›lmazl›¤›n›, egemen s›n›flar ne yaparlar-

Halk S›n›f› 335

91

sa yaps›nlar üretim iliflkilerinin sosyalizme dönüflmesini engelleyemeye-ce¤ini ekonomi politik ortaya koyar. Meselenin bu yan› kavrand›¤› ölçüdede elbette sosyalizme inanç, güven daha da pekiflir.

- Önemi ve gereklili¤ini anlamak aç›s›ndan flunu akl›m›zdan ç›karma-mam›z gerekir. Ekonomi politik Marksizmin “üçte biri”dir. ‹flçi s›n›f›n›n bi-limsel ö¤retisi olan Marksizm-Leninizm üç temel bileflenin biraraya gel-mesiyle oluflmufltur. Birincisi, diyalektik ve tarihsel materyalizm, ikincisi,Marksist ekonomi politik, üçüncüsü ise, bunlar›n bir sentezi olarak ortayakonulmufl olan sosyalizmdir.

Lenin’in “Marksizmin Üç Kayna¤›” adl› yaz›s› bu sentezi anlat›r bir ba-k›ma. Tabii ki Marksizm bir anda ortaya ç›km›fl, öncesi olmayan bir bilimde¤ildir. kendinden önceki bilimsel geliflme ve bulufllardan azami ölçüdeyararlanm›fl, ekonomiden, felsefeye, tarihe, arkeolojiye, antropolojiye ka-dar her bilim dal›ndaki geliflmeyi yeni bir mant›k içinde yerli yerine oturt-mufltur. Marksizmin üç kayna¤› olarak Alman felsefesi, ‹ngiliz ekonomisive Frans›z sosyalizmi say›l›r.

Mesela Marks ve Engels, diyalekti¤i gelifltirirken Alman felsefecisi He-gel’in düflüncelerinden büyük ölçüde yararlanm›fllard›r. Hatta bu durum“Onlar Hegel’de baflafla¤› duran fleyleri ayaklar› üstüne oturttular” diyetasvir edilir. Ayn› fley ekonomi alan›nda da ‹ngiliz ekonomist Ricardo içingeçerlidir.

Lenin sözkonusu yaz›s›nda flöyle der: “Marks’›n... ö¤retisi; felsefenin, ekonomi politi¤in ve sosyalizmin dolay-

s›z ve do¤rudan bir devam› olarak do¤mufltur... insana eksiksiz bir dünyagörüflü sa¤lar. Alman Felsefesi, ‹ngiliz ekonomi politi¤i ve Frans›z sosya-lizminin temsil etti¤i, insanl›¤›n 19. Yüzy›lda yaratt›¤› en iyi ürünlerin mefl-ru mirasç›s›d›r. ‹flte k›saca özetleyece¤imiz Marksizmin üç kayna¤› bunlar-d›r...”

Marks ve Engels düflünce ve felsefede bir devrim yaratt›klar› diyalektikve tarihsel materyalizm metodunu toplumlar›n ekonomik yap›lar›n›n ince-lenmesinde, araflt›r›lmas›nda kullanarak ekonominin yasalar›n›, bu yasa-lar›n nas›l iflledi¤ini ve sonuçlar›n› ortaya koymufllar, buradan da s›n›fs›ztopluma yani sosyalizme gidiflin ideolojik, politik temellerini atm›fllard›r.Sosyalizmin burjuvazinin göstermeye çal›flt›¤› gibi sadece bir düfl olmad›-¤› da Lenin’in önderli¤inde gerçekleflen 1917 Ekim devrimi ve daha sonragerçekleflen devrimlerle kan›tlanm›flt›r.

Yani özetlersek, ekonomi politik Marksist-Leninist ideolojinin oluflma-s›nda ve pek tabii ki devrimden sonra da sosyalist ekonominin kurulma-s›nda temel öneme sahip olacak bir bilimdir. fiimdi ekonomi politik nas›lbir bilimdir, ne ifle yarar daha somut olarak ifade edelim isterseniz.

- Ekonomi politik, * toplumlar›n ekonomisini yani maddi üretimini, * o toplumdaki üretim iliflkilerini, her üretim tarz›n›n kendine özgü top-

lumsal ekonomik geliflme yasalar›n›,

336 Halk S›n›f›

* de¤iflik üretim tarzlar›n›n kendine özgü ekonomik geliflme yasalar› iledi¤er üretim tarzlar›n›n ekonomik geliflme yasalar›yla iliflkisini ve

* tüm üretim tarzlar›nda geçerli olan genel ekonomik geliflme yasalar›-n› araflt›r›r.

Yani flöyle basitlefltirerek söylersek; ekonomi politik, üretimin toplum-sal yönünü inceleyen bilimdir.

- Ekonomi politik biliminin baflard›¤› en büyük fley, ekonomik geliflmeyasalar›n›n keflfidir. Ancak buraya nas›l gelindi¤ini ortaya koymak için ön-ce k›saca ekonomi biliminin geliflimine de¤inelim. Evet Selma.

- Elbette biraz önce söylendi¤i gibi bu bilimin ilk temsilcileri Marks veEngels de¤ildir. Ekonomi politi¤in tarihi 1600 y›l›n›n bafllar›na kadar uza-n›yor. Hatta daha da önceye. ‹lk defa ekonomi terimini bilindi¤i kadar›ylaAntikça¤ Yunan düflünürlerinden Aristotales kullanm›fl. Daha tam olarakekonomi politik deyiminin kullan›m› ise 1600’lü y›llardad›r. Montchretienadl› bir bilim adam›, devlet ekonomisini bu kavramla ele alm›flt›r. Dahasonra bu deyim, belirtti¤imiz gibi ekonominin toplumsal boyutunu dilegetiren bir anlam kazanm›flt›r. Ekonominin, üretimin teknik yanlar› ile ilgi-lenmek, araflt›rmak, gelifltirmek ise fizik, kimya, metalürji gibi di¤er bilim-lerin konusudur, ekonomi politik bununla ilgilenmez.

Ekonomi terimini ilk kullanmaya bafllayan Aristotales, ekonomi üzerinedüflünceler gelifltiren ilk düflünür de say›labilir. Mesela daha o zamandankazanç için yap›lan ticareti do¤aya ayk›r› bulmufl ve erdemsizlik saym›flt›r.Ayr›ca de¤ifltirme de¤eri, kullanma de¤eri gibi daha sonra ekonomi poli-tikte bir hayli önem kazanacak kavramlar› da ilk olarak o kullan›r... Orta-ça¤’da ise ekonomi daha çok dini düflünceler çerçevesinde ele al›nm›flt›r.Ama bu dönemde de ekonomi politi¤in daha sonraki geliflimine hizmeteden önemli baz› teoriler ileri sürülür. Ortaça¤›n düflünürlerinden biri birfleyi gerçek de¤erinden pahal›ya satman›n yasaklanmas›n› ister. Müslü-man düflünür ‹bn-i Haldun, liberalizmin ilk savunucular›ndan biri olarakortaya ç›kar, devletin ekonomiye müdahalesine karfl› ç›kar. Yine ‹bn-i Hal-dun, devlet hizmetinde çal›flan kiflilere az para verilmesinin al›m gücünüdüflürdü¤ünü saptayarak ekonomi politi¤in önemli kuramlar›ndan birineöncülük yapar.

17.-18. Yüzy›llar ekonomi biliminde de geliflme kaydedildi¤i dönemlerolmufltur. ‹nsan eme¤inin ekonomik bir de¤er tafl›d›¤› genel kabul görenbir düflünceye dönüflmüfl, iflsizlik, üretim fazlal›¤› gibi sorunlar gündemegirmifltir. Burjuva ekonomi politi¤in geliflimi de bu dönemdedir.

- Bu y›llar biliyorsunuz kapitalizmle beraber bilimlerin de h›zla geliflme-ye bafllad›¤› tarihtir. O zaman›n bilim adamlar› da kapitalist ekonomiyi in-celemeye, yasalar›n› anlamaya çal›fl›yorlar. Görünen belli sonuçlar›ndanyola ç›karak iflleyifline iliflkin baz› kurallar›n› tespit edebilseler bile mese-leyi tam ve do¤ru olarak çözemiyorlar. Burjuva ekonomi politi¤i, üretim,tüketim ve bölüflümü birbirinden ba¤›ms›z olgular olarak inceliyor, yaniilk sorunu metafizik bir yöntem izlemesinde. Tabii burjuva ekonomi poli-

Halk S›n›f› 337

ti¤in gerçeklere ulaflamamas›n›n en temel nedeni, bir yerde sömürüyü ak-lamak üzere yola ç›km›fl olmas›. Hatta öyledir ki, ilk burjuva ekonomistler,kapitalist ekonomik düzenin tanr› buyru¤u oldu¤unu bile söylemifllerdir.Burjuva ekonomi politi¤i, as›l olarak burjuvazinin tarih içinde ilerici rol oy-nad›¤› bir dönem olan feodalizme karfl› mücadele döneminde belli, somutbir geliflme kaydetmifltir. Bu dönemin en önemli burjuva ekonomistleriAdam Smith, Malthus ve daha önce de söz etti¤imiz David Ricardo’dur.Bunlar ekonomik düzene iliflkin önemli tespitlerde bulunmufl ancak bu-nun toplumsal ve tarihsel yan›n› keflfedememifllerdir.

Mesela Marks ve Engels’ten önce kapitalist sömürüye karfl› ç›kan üto-pik sosyalistler sömürünün olmad›¤› bir düzen kurmak için çaba harca-m›fllar ama kapitalist ekonomiyi, onun yasalar›n› çözemedikleri için, bur-juvazinin iktidar›n› y›kmadan, kapitalist düzen içinde sosyalist bir düzenkurmaya çal›flmak gibi bir yanl›fla düflmüfllerdir. Bunun için kapitalist dü-zen içinde komün yaflay›fl›n› hayata geçirecekleri kentler kurmaya kalkar-lar ve burjuvaziyi de ikna ederek sömürüden vazgeçirebileceklerine ina-n›rlar.

Daha önce belirtti¤imiz gibi ekonomik ve tarihsel geliflimin yasalar›n›nkeflfi, Marks ve Engels’in diyalektik materyalizm metodunu bulup bunugelifltirmeleri ve bu metodla toplumlar›n tarihini, kapitalist üretim ve da-ha önceki üretim tarzlar›n› incelemeleriyle mümkün oluyor. Marks, Engelsbu yöntemle, emek, mal, meta, ücret, de¤er, üretim biçimi ve tarz›, üre-tim aletleri, sermaye, de¤iflen ve de¤iflmeyen sermaye, kar gibi, bugünço¤u günlük dilde de kullan›lan ekonomik kategorileri tüm aç›kl›¤›yla or-taya koymufllard›r. Elbette bu kavram ve kategorilerin içinde en önemli vetemel olan› art›-de¤er’dir. Marks bu temelden hareketle “Kapital” adl›eserinde kapitalizmin ortaya ç›k›fl, geliflme ve çöküfl yasalar›n›, sosyalistdevrimin ve proletarya diktatörlü¤ünün kaç›n›lmaz oldu¤unu ekonomiktemelleriyle birlikte ortaya koyuyor. Tabii burjuvazi ve burjuva ekonomist-ler ç›karlar›na uygun olmad›¤› için Marks ve Engels’in görüfllerini redde-derler. Ama o günden bu yana burjuvazi Marksist ekonomi politi¤in gö-rüfllerini reddetse de ayn› zamanda ondan büyük ölçüde yararlan›r. Çün-kü inkar etseler de meselenin do¤rusunu bilimsel olarak ortaya koyanMarks ve Engels’tir ve bugüne kadar hiç bir burjuva bilim adam›, ekono-mist de onlar›n görüfllerini çürütememifltir. Ayn› fley Marksist ekonomipoliti¤in ›fl›¤›nda, onu gelifltirerek emperyalizmin ortaya ç›k›fl ve geliflmeyasalar›n›, kapitalizmin genel bunal›m›n› ortaya koyan Lenin için de geçer-lidir.

- Bir ara ekonomik geliflme yasas› demifltik onu biraz açabilir miyiz?- Evet, dedi¤imiz gibi, Marksist ekonomi politi¤in en az art›-de¤er’in

keflfi kadar önemli di¤er yan›, ekonomik geliflme yasalar›n› ortaya ç›kar-m›fl olmas›d›r. Her sosyo-ekonomik yap›n›n, yani köleci, feodal, kapitalist,sosyalist düzenlerin kendilerine özgü ekonomik geliflim yasalar› vard›r.Ancak bir de bütün toplumlarda geçerli olan genel ekonomik geliflim ya-

338 Halk S›n›f›

sas› vard›r. “Ekonomik geliflim yasalar›, nesnel yasalard›r. Bunlar insaniradesinden ba¤›ms›z olarak gerçekleflen ekonomik geliflme süreçleriniyans›t›rlar... ‹nsanlar bu yasalar› ö¤renebilir ve toplum yarar›na kullanabi-lirler, ancak ekonomik yasalar› ortadan kald›ramazlar.”

Bütün toplumlar için geçerli olan geliflme yasas›, “üretim iliflkileri ileüreci güçler aras›nda zorunlu uyum yasas›” olarak ifade edilir. Herhangibir toplum, mevcut üretim iliflkileri üretici güçleri gelifltirdi¤i sürece geli-flebilir ve tarihte ilerici bir rol oynayabilir. Üretim iliflkileri, üretici güçleringeliflmesinin önünde engel olmaya bafllad›¤› andan itibaren art›k üretimiliflkileriyle üretici güçler aras›nda çeliflki bafllam›fl demektir. Bu çeliflki,mevcut üretim iliflkilerinin daha ileri bir üretim iliflkisine dönüfltürülmesiy-le çözülecektir. Üretici güçlerle üretim iliflkileri aras›ndaki çeliflki, bizim s›-n›f mücadelesi dedi¤imiz fley olarak ortaya ç›kar.

Üretim iliflkileri üretici güçlerin geliflmesinin önünde engel olmaya bafl-lad›¤›nda yani uyum bozulmaya bafllad›¤›nda yeni bir üretim tarz›n›n ge-liflmesi kaç›n›lmaz olur. Eski ile yeni çat›flmaya, eski üretim tarz›n›n yeriniyenisi almaya bafllar. Ekonomik alt yap›daki bu geliflme üst yap›ya, eskiegemen s›n›flar ile ortaya ç›kan yeni s›n›flar aras›ndaki s›n›f mücadeleleri-nin giderek fliddetlenmesi biçiminde yans›r. ‹ktidar mücadelesi k›z›fl›r vesonuçta eski üretim tarz› ve onun üst yap›daki temsilcileri yok olurken ye-ni üretim tarz› ve onu temsil eden s›n›f egemen hale gelir. ‹flte tüm bu ta-rihsel geliflmeyi araflt›r›p ortaya koyan ekonomi politiktir. Daha genel ifa-de edersek;

Ekonomi politik, toplumlar›n üretimin en alt ve basit aflamas› olan ilkelkomünal topluluktan bafllayarak s›ras›yla köleci, feodal, kapitalist ve sos-yalist toplum gibi daha üst aflamalara nas›l geçti¤ini, insan›n insan tara-f›ndan sömürüsüne dayanan toplumsal düzenlerin nas›l ortaya ç›kt›¤›n›,bunlar›n geliflme aflamalar›n›, eski üretim tarz›n›n yok olurken yenisininnas›l ortaya ç›kt›¤›n› araflt›r›r.

- SSCB Ekonomi Enstitüsü Bilimler Akademisi’nin ders kitab›ndaki k›satan›m da flöyle:

“Ekonomi politik, toplumsal üretim iliflkilerinin, yani insanlar›n ekono-mik iliflkilerinin geliflmesinin bilimidir. Çeflitli geliflme aflamalar› içinde in-san toplumundaki maddi varl›klar›n üretilmesinin ve da¤›l›m›n›n tabi ol-du¤u yasalar› inceler.”

- Tabii burada flunu da ekleyelim. Tan›m olarak ekonomi politi¤i böyletan›mlayabiliriz ama esas›nda ekonomi politik de bir tane de¤ildir. Burju-vazi yalan ve demagojiyle kendi görüfllerinin do¤rulu¤unu kan›tlamaya,halk› buna inand›rmaya çal›fl›rlar. Bu nedenle nas›l ki di¤er bilimler dehangi s›n›f›n elindeyse onun ç›karlar›na göre kullan›l›yorsa ekonomi poli-tik de öyledir. Yani toplumun tüm s›n›flar› taraf›ndan yans›z kabul edilentek bir ekonomi politik yoktur. Onun da varl›¤› s›n›flardan ve s›n›flar mü-cadelesinden ayr› düflünülemez. Bunun için Marksist ekonomi politik, bur-juva ekonomi politik, küçük burjuva ekonomi politi¤i gibi hangi s›n›f tara-

Halk S›n›f› 339

f›ndan kullan›l›yorsa, hangi s›n›f›n ç›karlar›na hizmet ediyorsa ona uyguns›fatla an›l›rlar.

- Evet arkadafllar tan›m› üzerine bu kadar bilgi yeter san›r›m. Zaten budersimizde üzerinde durmam›z gereken konunun esas yan› ekonomi poli-ti¤i ö¤renmenin gereklili¤iydi. Kendimizi ideolojik aç›dan güçlendirmek,kapitalizmi, sosyalizmi daha iyi anlayabilmek için bunu ö¤renmenin öne-mini belirtmifltik. Ancak önemi bu kadarla s›n›rl› de¤ildir. Bir örnek vere-yim: Küba devriminden sonra Maliye Bakanl›¤›n› üstlenen Che, 1961’detelevizyondan tüm ülkeye yay›nlanan Halk Üniversitesi program›n›n aç›l›flkonuflmas›nda flöyle diyor:

“Halk›n sosyalist devrimini ilan edece¤i günün arifesinde bulunuyoruz.Latin Amerika’n›n ilk sosyalist devrimi böylece tüm dünyaya duyurulacak-t›r. Öyleyse, ekonomi konusundaki çal›flmalar›m›za dönmeli, ekonomi ala-n›ndaki görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Bunlar, yurt savunmas› gibi an-l› flanl› siyasi görevlere benzememekle birlikte, yine de önemi son derecebüyük ifllerdir.”

fiimdi baz›lar›n›z belki ne var bunda, ekonomik görevlerin önemini be-lirtmifl, devrimden sonra biz de gereken önemi veririz diyebilirsiniz.

- Böyle düflünmenin bir parça da olsa hiç hakl›l›k pay› yok mu? - Yok. Elbette devrimden sonra ekonomiyi ö¤renmeye de çok daha faz-

la h›z verilecektir. Ama bu bugünden ö¤renmemiz gerekti¤i anlam›na gel-mez. Che’den örnek verdik. Devrimden sonra Küba devrimin en çok s›k›n-t› çekti¤i konulardan biri de ekonomiden asgari ölçüde de olsa anlayankadrolar›n eksikli¤idir. Binlerce savaflç› vard›r ama ekonomik iflleri çekipçevirecek, merkezi ekonomik politikalar› bölgelerde, çeflitli alanlarda heralan›n, bölgenin özgün koflullar›n› gözeterek hayata geçirecek ekonomi-den anlayan yeteri kadar kadro yoktur. Bu sosyalist ekonominin inflas›n-da ilk y›llarda büyük s›k›nt›lara yol açar. Hatalar, yanl›fllar yap›l›r.

- Yani devrimden sonras›na da flimdiden haz›rlanmak gerekti¤ini misöylüyorsun?

- Bir bak›ma öyle. Tabii bu herkes ekonomi uzman› olmak için çaba sar-fetsin anlam›na gelmiyor ama devrimden sonra ülkeyi yönetecek olankadrolar da bugün savaflanlar olaca¤›na göre bugünden asgari ölçüde deolsa ekonomi politik bilgisine sahip olmak gerekti¤i görülür. Yine de buiflin bir yan›. Çünkü bu bize sadece devrimden sonra de¤il, bugün de ge-reklidir. Neden gerekli Selma?

- Güncel çerçevede bir örnek vereyim. Mesela s›kça monetarist politika-lar, ithal ikameci ya da ihracata yönelik politikalar, yok Keynesçi ya daFredmanc› ekonomik politikalar gibi kavramlar› duyar›z. Bunlar›n hepsikapitalist ekonomik politikalar olmakla birlikte farkl› farkl› adland›r›ld›¤›nagöre demek ki aralar›nda farkl›l›klar da var. ‹flte bu politikalar nedir, arala-r›ndaki farkl›l›klar nedir ve tabii daha önemlisi bu politikalardan her biriuyguland›¤›nda, genel olarak ekonomik yap›da, toplumda hangi de¤iflik-liklere, hangi sonuçlara yol açar, halk bunlardan nas›l etkilenir? Bunlar›

340 Halk S›n›f›

bilmemiz, tahlil edebilmemiz gerekir ki biz de ona göre politikalar belirle-yelim, mücadelemize güncel politikalar çerçevesinde yön verebilelim, bupolitikalar›n muhtemel sonuçlar› konusunda halk› ayd›nlat›p uyarabilelim.

- Mesela y›llard›r IMF, Dünya Bankas› gibi emperyalist kurulufllarla an-laflmalar imzalan›r. Bu anlaflmalara göre ekonomik politikalar belirlenir.Biz bunlara bakt›¤›m›zda emperyalizm ve oligarfli ne yapmak istiyor, uy-gulad›klar› ve uygulamak istedikleri politikalar hangi sonuçlara yol açar,bunlar› görebilmeliyiz. Bunu görebildi¤imiz ölçüde hem ona göre biz dezaman›nda ve do¤ru politikalar belirleyebiliriz, hem de halka gerçeklerionlar›n anlayabilece¤i biçimde daha kolay do¤ru olarak kavratabiliriz.Çünkü burjuvazi uygulad›¤› tüm ekonomik politikalar› halk›n ç›kar›na gibigösterir. Yalan ve demagojiyle bilinçlerini buland›rarak tepki göstermele-rini engellemeye veya tepkilerinin sisteme, düzene yönelmesini engelle-meye çal›fl›r. Mesela IMF anlaflmalar› için oligarflinin, hükümetlerin bu an-laflmalarla emperyalizm halk› daha çok sömürüyor, ülkenin ba¤›ml›l›¤› da-ha art›yor dedi¤ini duydunuz mu? Aksine bunlar› baflar› gibi, halk›n ç›ka-r›na gibi göstermeye çal›fl›r. Halk bafltan olmasa bile daha sonra sonuçla-r›n›, zarar›n› gördükçe bu anlaflmalar›n ve emperyalizmin ekonomik poli-tikalar›n›n ç›kar›na olmad›¤›n› görmeye bafllar, tepki de gösterir. Ama tep-kisinin düzene, iktidara yönelmesi için burjuva ekonomik politikalar›n›nsonuçlar›n› sadece yaflayarak görmesi yetmez. Sistemin nas›l çal›flt›¤›n›,kapitalist hiç bir ekonomik politikan›n ç›kar›na olmad›¤›n›, sömürüyü orta-dan kald›rmayaca¤›n› ve pek tabii düzenin alternatifini de yani sosyaliz-min, sosyalizmle kapitalizmin aras›ndaki fark›n ne oldu¤unu bilebilmesigerekir. Bunu da tabii en önce ö¤renmesi ve halka ö¤retmesi gereken debizleriz.

- Tabii bu noktada bir ek yapmal›y›z; ekonomik geliflmeleri tahlil etmekson derece önemlidir. Ama siyasal anlamda her fleyi ekonominin belirle-di¤i gibi ekonomist bir düflünce sistemati¤i içine de düflmemeliyiz. Evet,son tahlilde belirleyen odur belki, ama bu ekonomik altyap›n›n süreklilikkazand›¤› koflullarda, art›k siyasal geliflmeler, devrimin geliflimi sadeceekonomik geliflmelere de¤il, sürece yönelik devrimci müdahalelerle bi-çimlenir. Eski klasik ekonomistler, kapitalizm iyice geliflsin, kapitalizmlebirlikte proletarya da iyice geliflsin, sosyalizmin koflullar› ancak o zamanolgunlaflm›fl olur derlerdi. Hat›rlarsan›z II. Enternasyonal revizyonist, re-formist partileri içinde buna benzer görüfller oldukça yayg›nd›. Ayn› man-t›k ülkemizde TKP’de de vard›. fiimdiki baz› ekonomistler de, bazen halkyoksullafl›nca herfleyin kendili¤inden oluverece¤i gibi, bazen, iflçi s›n›f›ekonomik talepler do¤rultusunda eylemler yapt›¤›nda sanki devrim anmeselesi haline geliyormufl gibi tahliller yap›yorlar. Burada tabii ekonomipoliti¤i bilip bilmemek de¤il, ekonomist, kendili¤indenci bir mant›¤›n ege-menli¤i sözkonusudur.

- Bu noktada sadece eski bilgilerle yani Marks’›n, Engels’in, Lenin’in or-taya koyduklar›yla yetinmek de yetmez. Bugünü daha iyi anlamak için ön-

Halk S›n›f› 341

celikle onlar› okuyup ö¤renmeliyiz ama o kadarla yetinmemeliyiz. Meselaemperyalizm dünyay› sömürüyor bunu biliyoruz, ama bunu yaparken, pa-zar›n› geniflletmek, sömürüsünü art›rmak için hangi yeni yöntemleri gelifl-tiriyor; mesela emperyalizmin bunal›m dönemleri, 3. Bunal›m dönemininkarakteristik özellikleri kuflkusuz ki Marks veya Lenin’de yoktur. Ekonomipoliti¤in temel ilkeleri ve emperyalizme iliflkin evrensel tezler ›fl›¤›ndabunlar› da yerli yerine oturtmak durumunday›z. Mesela, daha güncel ola-rak, SSCB’nin da¤›lmas›ndan sonra emperyalizmin ortaya att›¤› “YeniDünya Düzeni” dedi¤i fley nedir? Bunun ekonomik boyutunda neler var-d›r, sonuçlar› bize nas›l yans›yor? ‹flte bu ve bunun gibi sorular›n karfl›l›¤›-n› verebilmeliyiz. Veremiyorsak tek gözümüzle dünyaya bak›yor ve tek ba-ca¤›m›z üzerinde mücadele ediyoruz demektir. O zaman kitleleri örgütle-mede, bilinçlendirmede de zorlan›r›z. Halka bu düzenin görünen ve gö-rünmeyen yüzüyle teflhirini gere¤i gibi yapamazsak, alternatifini göstere-mezsek, sosyalizmin ne oldu¤unu kavratamazsak iliflkileri kal›c› k›lmak,kadrolaflmak ya da örgütledi¤imiz iliflkileri nitelikli hale getirmek, gelifltir-mek o kadar zorlafl›r.

- Evet arkadafllar, bugünlük bu kadar. Tabii çal›flmam›zda pek çok dakavram geçti. Gerçekte bu kavramlar pek çok kitapta, yaz›da geçer. Bunla-r› “yabanc›” gibi görmeyip, önümüze geldikçe ö¤renmeli, es geçmemeli-yiz. Diyelim bir yaz›da geçiyor bu kavram, biz geçiyorsak demek ki tamkavramaya yönelik, araflt›r›c› bir tarzda okumuyoruz demektir.

✪✪✪

SINIF K‹TAPLI⁄I :

✏ Ekonomi Politik - Oscar Lange

✏ Ücret, Fiyat, Kâr - Karl Marks

✏ Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk› - Karl Marks

✏ Ekonomi Politik -Nikitin

✏ Ekonomi Sözlü¤ü - M. Buvier

342 Halk S›n›f›

Ücret, Fiyat, Kâr, Art›-de¤er

Geçen hafta ekonomi politi¤in önemi üze-rinde durmufl, konuyu e¤itim gruplar›m›z›n

program›na al›p orada daha ayr›nt›l› ifllemeye karar vermifltik. Ancak Ser-pil ve Fatma abla günlük hayatta da çok kulland›¤›m›z ücret, fiyat, kâr gi-bi kavramlar ve bir de günlük yaflamda kullan›lmasa da ekonomi yaz›la-r›nda s›kça geçen art›-de¤er üzerinde k›saca da olsa durmam›z›n kendile-ri aç›s›ndan daha faydal› olaca¤›n› belirtip konuya bu hafta da devam et-memiz talebinde bulundular. Bu nedenle bu ders de biraz bu kavramlarüzerinde duraca¤›z.

- Arkadafllar asl›nda bunlar bir derse s›¤abilecek konular de¤il. Onuniçin çok ayr›nt›s›na girmeden genel hatlar›yla ele alaca¤›z. Önce talep sa-hiplerine soral›m, birer cümleyle Fatma abla ve Serpil cevaplas›n; ücret,fiyat, kâr, art›-de¤er nedir? Evet, Fatma abla...

- Ücret yapt›¤›m›z ifl karfl›l›¤›nda ald›¤›m›z parad›r. Yani bir iflverene ça-l›fl›r›z o a bu çal›flmam›z karfl›l›¤›nda bize belli bir ücret verir. Fiyat, sat›lanbir mal›n para karfl›l›¤› de¤eridir. Kâr, sat›lan bir mal›n maliyeti ile sat›fl fi-yat› aras›ndaki farkt›r. Art›-de¤er emekçinin üretti¤i de¤ere kapitalistin elkoydu¤u bölümüdür.

- Evet, Serpil senin ekleyece¤in fleyler var m›?- Genel olarak çok farkl› fleyler yok, ancak araflt›rma yaparken bugüne

kadar baz› fleyleri yanl›fl ya da eksik bildi¤imi anlad›m. Tabii do¤rular›n›da henüz tam olarak kavrayabilmifl de¤ilim. Onun için baz› sorular›m ola-cak. Mesela eskiden de iflçilerin, emekçilerin sömürüldü¤ünü, hakk›m›z›alamad›¤›m›z› biliyordum. Çal›flt›¤›m iflyerindeki arkadafllar›m da böyledüflünürdü. Ama sanki patron bize geçinebilecek, daha iyi yaflam flartlar›sa¤layabilecek kadar ücret verirse sömürülmekten kurtulmufl olaca¤›m›z›düflünürdük. Yani patron yapt›¤› kârdan bir bölümünü daha bize da¤›tsa,ücretlerimizi yükseltip geçim s›k›nt›s› çekmesek sorun kalmaz gibi geliyor-du.

- Serpil’in söyledi¤i do¤ru. Sömürünün nereden nas›l kaynakland›¤›n›kavrayamam›fl hemen tüm emekçiler üç afla¤› befl yukar› böyle düflünür.Mesela geçen gün televizyonda haberlerde vard›. Beykoz Belediyesi’ndeimzalanan toplu sözleflmeye göre en düflük iflçi ücreti 120 milyon mu, 130milyon mu ne olacakm›fl, görüntüye bak›yorsunuz bir k›s›m iflçi davul zur-na çal›p bunu kutluyor. fiimdi asgari ücretle falan k›yaslarsan›z elbette ra-kam büyük gibi, neredeyse üç kat›, iflçilerin önceki ücretleriyle k›yaslad›-¤›nda da belki yüzde yüzlük bir art›fl vard›r ama tüm bunlar acaba sömü-rünün ortadan kalkt›¤›n› ya da o iflçilerin emeklerinin karfl›l›¤›n› alaca¤›n›m› gösterir? Tüm emekçiler eme¤inin karfl›l›¤›n› ister, alamamaktan yak›-n›r, mücadele eder. Peki ama eme¤in karfl›l›¤› ne, neye göre belirlenecek?fiimdi flöyle bir bakt›¤›m›z zaman asgari ücrete çal›flan da var, eline 50

Halk S›n›f› 343

92

milyon lira, 100 milyon lira geçen de var, hatta baz› istisnai ifl kollar›ndasay›s› s›n›rl› da olsa net 150-200 milyon lira ücret alan iflçiler de var. fiim-di bunlar›n hangisi gerçekten eme¤in karfl›l›¤›n› alm›fl oluyor; ya da me-sela bu durumda 200 milyon lira ücret alan bir iflçi 100 milyon alandan da-ha az sömürülüyor demek midir?

- Hiçbiri de¤il. Bir kere kapitalist sistemde eme¤in karfl›l›¤›n›n tam ola-rak ödenmesi sözkonusu olamaz. Çünkü eme¤in karfl›l›¤›n›n ödenmesidemek patronun kâr etmemesi, yani elde edilen kâr›n da emekçiye öden-mesi demek olur ki bu durumda zaten patronlar›n dolay›s›yla kapitalizminvarl›k nedeni ortadan kalkar. Oysa patronlar›n tek gayesi daha çok kâr et-mektir. Öyle ki kapitalist s›n›f›n elde etti¤i kâr›n sabit kalmas› bile bu sis-temde durgunlu¤a yol açar. Bu durum belli bir süreklilik kazanmaya bafl-lad›¤›nda ise kapitalizmin bunal›m›n›n derinleflmesine ve kendi kendiniçöküfle götürür. Kapitalizmin varl›¤›n› sürdürebilmesi için kendini yenidenbüyüterek üretmesi gerekir, bu da ancak sömürünün daha da yo¤unlaflt›-r›lmas›, sermaye birikiminin art›r›lmas›yla mümkün olabilir. Bu kapitalistekonominin yasas›d›r. Bu nedenledir ki her geçen sene bütün emperya-list-kapitalist ülkelerde burjuvazi ile eme¤i geçinenler aras›ndaki gelir da-¤›l›m› emekçiler aleyhine büyür. Teknoloji geliflir, üretim durmadan artar,belki ücretlerin miktar›nda da yükselme olur fakat emekçilerin yarat›lande¤erden ald›klar› pay yani ücret oran› sürekli düflmektedir. MeselaABD’de 1880’de yarat›lan her yüz liral›k de¤erden ücret 48 lira pay al›rken,bu oran 1899’da 40 liraya, 1939’da 36 liraya, 1952’de 35 liraya düflmüfl.Ayn› flekilde emperyalist ülkelerle yeni-sömürgeler aras›ndaki uçurum daöyle, gittikçe büyüyor. O halde hiç kimse bu düzende eme¤inin karfl›l›¤›n›alabilece¤i gibi bir hayale kap›lmamal›d›r.

200 milyon ücret alan 100 milyon ücret alana göre daha m› az sömürül-mektedir sorusuna gelince. Yüksek ücret alan emekçilerin düflük ücretalan emekçilerden her zaman daha az sömürüldü¤ü anlam›na gelmez.Hangisinin daha çok sömürüldü¤ünü gösteren ölçü ald›klar› ücretin mik-tar› de¤il, yaratt›klar› art›-de¤erin büyüklü¤üdür, yani hangi iflçinin patro-nuna daha fazla kâr sa¤lad›¤›d›r. Diyelim ki 100 milyon alan iflçi bir ay ça-l›fl›p 200 milyon liral›k bir art›-de¤er yarat›yor, 200 milyon ayl›k alan iflçiise ayn› çal›flma süresi içinde 450 milyon liral›k bir art›-de¤er yarat›yorsadaha çok sömürülüyor demektir.

- fiimdi isterseniz ücret-fiyat-kar aras›ndaki ba¤lant›y› daha iyi anlamakiçin de¤er, art›-de¤er nedir oradan devam edelim. Evet Selma sen devamet istersen.

- Biliyorsunuz pazarda sat›lmak üzere üretilmifl ürünlere meta denir. Bizburada mal’› da ayn› anlamda kullanal›m. fiimdi pazarda sat›fla sunulanonbinlerce çeflit mal ve bu mallar›n birbirinden farkl› fiyatlar› var. Bununyan›nda farkl› fabrikalarda üretilmifl olsa da birbirinin ayn› veya benzeriolan ayn› kalitedeki mallar›n fiyatlar› da üç afla¤› befl yukar› ayn› ya da bir-birine yak›nd›r. Peki bu mallar›n de¤erleri yani fiyatlar› nas›l ve kim tara-

344 Halk S›n›f›

f›ndan belirleniyor? - Kapitalistler belirlemiyor mu?- Peki Serpil, varsay ki sen bir kapitalistsin ve diyelim ki atölyende kur-

flun kalem üretip satacaks›n. fiimdi üretilen bu kaleme pazarda istedi¤infiyat› verip satabilir misin?

- Elbette istedi¤im fiyattan satamam. Fiyat› çok yüksek tutarsam yaelimdeki mallar› satamam ya da çok az satabilirim.

- Do¤ru, demek ki mal›n de¤erini istedi¤in gibi sen belirleyemiyorsun,dahas› sen daha üretime geçmeden üretip sataca¤›n mal›n fiyat› pazardadaha önceden azçok belirlenmifl durumdad›r zaten. Üretece¤in kalem di-¤erlerinden çok farkl› bir özelli¤e sahip de¤ilse sen de ancak benzerlerininpazarda belirlenmifl fiyat› üzerinden ya da ona yak›n bir fiyattan satmakzorundas›n. ‹flte bu fiyat›, yani mal›n de¤erini belirleyen o mal›n üretimiiçin harcanm›fl olan toplumsal emek miktar›d›r. Bu, pazarda sat›lan herfley için geçerlidir. Bir araba için de böyledir, araban›n üretiminde veyabaflka çeflitli mallar›n üretiminde kullan›lan ara mamul madde de denilenörne¤in, çelik levha ya da daha ifllenmemifl durumdaki kereste için deböyledir.

- Metaya de¤erini verenin emek oldu¤unu anlamak için biraz daha es-kilere gidip örnekle anlat›rsak daha iyi anlafl›lacakt›r san›yorum. Paran›nhenüz kullan›lmad›¤› dönemi düflünün. ‹nsanlar farkl› ihtiyaçlar›n› karfl›la-mak için kendisinin üretti¤i bir mal› baflkas›n›n üretti¤i bir malla de¤ifltiri-yordu. Yani takas yöntemi kullan›l›yordu. Örne¤in hayvanc›l›k yapan biri,bu¤day elde etmek için koyunlar›n›n bir k›sm›n› buna ihtiyac› olan bu¤dayyetifltiren çiftçiyle de¤ifltiriyordu. Bu¤day üreten kendisine gerekli olankazma ihtiyac›n› elde etmek için bu¤day›n› kazma üreticisiyle de¤ifltiriyor-du. fiimdi tabii burada örne¤in bir koyunun karfl›l›¤› ne kadar bu¤day ola-cak ya da kazma almak isteyen çiftçi bunun karfl›l›¤›nda ne kadar bu¤dayverecek gibi bir sorun ortaya ç›k›yor. ‹flte bu miktarlar› belirleyen her ma-l›n üretimi için harcanan gerekli emek miktar›yd›. Buna göre iflte diyelimki 1 koyunun karfl›l›¤› 25 kilogram bu¤day, bir baltan›n karfl›l›¤› 5 kilogrambu¤day veya iflte bir koyunun karfl›l›¤› 5 balta oluyordu. Yani demek ki birkoyun yetifltirmek için gerekli olan emek, 25 kilogram bu¤day yetifltirmekiçin gerekli olan eme¤e eflde¤erdi. Böylece de¤iflime giren çeflitli mallar›nde¤erleri eflitlenmifl oluyordu. Ama toplumda iflbölümü geliflip üretilenmallar çeflitlendikçe takas yoluyla de¤iflim zorlaflmaya bafllad›. Bunu ko-laylaflt›rmak için önce belli bir mal de¤iflik mallar›n de¤ifliminde araç ola-rak kullan›lmaya, daha sonra ise alt›n ya da gümüfl gibi madenlerden ya-p›lan paralar kullan›lmaya baflland›. Burada alt›n ya da gümüfl parayla ne-yin ne kadar al›nabilece¤ini belirleyen de yine o alt›n ya da gümüfl paray›elde etmek için harcanan emek miktar›d›r. Yani onlar da pazarda sat›landi¤er metalar gibi de¤iflim de¤eri olan metalard›r. Örne¤in 1 koyun 3 al-t›n ediyorduysa, bu bir koyunu yetifltirmek için harcanan emekle 3 alt›nparay› elde etmek için harcanan emek miktar› eflde¤erdedir demektir.

Halk S›n›f› 345

‹flte bugün fiyat dedi¤imiz fley üretilen mal›n de¤erinin para cinsindenkarfl›l›¤›d›r. Ancak emeklerini harcayarak bu mallar› üreten iflçiler, emek-çiler, kendi ürettikleri mal üzerinde hiç bir hak talebinde bulunamazlar. Ya-ni bu mal› biz ürettik sat›fl›ndan elde edilen para da bizimdir diyemezler.Üretilen mal›n sahibi üretim araçlar›n›n sahibi olan burjuvazidir. Burjuva-zi mal› satar, sat›fl›ndan elde etti¤i paran›n bir k›sm›n› çal›flt›rd›¤› iflçiye üc-ret olarak verir, geri kalan›na ise el koyar. ‹flte o el koydu¤u k›s›m onun kâ-r›d›r. Yani kâr denen bu pay asl›nda kapitalistin emekçilerin yaratm›fl ol-du¤u de¤erin bir bölümüne el koymas›d›r. Bunu üretim araçlar›na sahipolmas›n›n verdi¤i güçle yapar. ‹flçinin ‹flgücü kapitalist üretim içinde pat-ronlar taraf›ndan sat›n al›nan bir meta durumundad›r, maliyetin bir unsu-ru olarak görülür. Emekçiler belli bir ücret karfl›l›¤› iflgüçlerini peflinen pat-ronlara satt›klar› için ürettikleri mallar›n sat›fl› üzerinden yasal olarak hiç-bir hak iddia edemezler.

- Köleci toplumda kölelerin, feodal toplumda da feodal beye, a¤aya ça-l›flmak zorunda olan köylülerin de ürettikleri mal üzerinde herhangi birhak iddialar› yoktur, bo¤az toklu¤una zorla çal›flt›r›l›rlar. Ancak kapitalizm-de emekçileri zorla çal›flt›racak üzerlerinde fiili bir bask› yoktur. ‹steyen ça-l›fl›r, isteyen çal›flmaz. Yani görünüflte birey olarak herkes “özgürdür”. An-cak toplumsal iflbölümü o kadar geliflip karmafl›klaflm›flt›r ki gerekli olanzorunlu ihtiyaçlar›n› karfl›layarak yaflam›n› sürdürebilmesi için halk›n ça-l›flmas› ve sömürüye katlanmas› zorunlu bir hal alm›flt›r. Bu nedenle kapi-talizm ücretli kölelik düzeni diye de ifade edilir. Patronlar›n ise sermaye-lerini üretime dönüfltürmek için sat›n alabilecekleri ifl gücüne yani emek-çilere ihtiyaçlar› vard›r. Yoksa tek bafl›na bir hiçtirler, iflçinin eme¤i olma-dan ellerindeki sermaye hiçbir ifle yaramaz. Bu durumda görünüflte emek-çiler patronlar karfl›s›nda iflgüçlerini satabilmek için pazarl›k gücüne sahipgibi görünürler. Ancak o noktada iflsizlik ve bunun getirdi¤i rekabet gün-deme girer. ‹flsizlik olunca yani ifle gerekenden fazla talep olunca patron-lar iflçi ücretlerini belirlemede pazarl›k üstünlü¤ünü ele geçirirler. “Nas›lolsa ifl arayan çok, ifline geliyorsa benim verdi¤im ücretten çal›fl” der. ‹fl-çi ücretlerini düflürdükleri oranda kârlar›n› yani sömürülerini art›rm›flolurlar. Sendikal› olmak emekçilere birlikte hareket etme olana¤› sa¤lad›-¤› için bu noktada patronlar karfl›s›nda sendikas›z örgütsüz emekçilere gö-re bir ölçüde pazarl›k güçlerini art›rma imkan› sa¤larlar. Bu nedenle bur-juvazi sendikaya, iflçilerin birli¤ine, örgütlenmesine hep düflman olmufl-tur. Hiçbir zaman da iflsizli¤in sona ermesini istemez. Çünkü iflsizlik olma-d›¤›nda veya azald›¤›nda emekçilerin patronlar karfl›s›nda pazarl›k gücüartar. Patronlar o zaman çal›flt›rd›klar› iflçilere kolayca çek git senin yerineçal›flacak çok insan var diyemez.

- fiimdi daha önceki örne¤imize dönüp sömürü mekanizmas› nas›l iflli-yor daha somut ifade edelim. Serpil’i kurflun kalem üretecek olan patronyapm›flt›k. Kurflun kalemin fiyat› pazarda bellidir. Bu durumda Serpil’inkar edebilmesi için atölyesinde üretilecek olan kurflun kalemin maliyetinin

346 Halk S›n›f›

piyasadaki sat›fl fiyat›ndan düflük olmas› gerekir. Demek ki o zaman öncebir maliyet hesab› ç›karmak zorunday›z. Bu maliyetin bir bölümünü üre-timde kullan›lacak hammaddenin fiyat›, elektrik, su, faiz, vergi paras› gibigiderler, kullan›lan makinelerin amortisman›, atölyenin kiras› olufltursun.Bunlar maliyet içindeki sabit harcamalard›r. Serpil istese de bunu de¤iflti-remez. Ancak maliyetin bir parças› kabul edilen iflçi ücretleri için durumfarkl›d›r. Onun üzerinde oynama imkan› vard›r. fiimdi bunu rakamlarla ifa-de edelim.

Diyelim ki, bir kurflun kalemin pazardaki de¤eri 1000 lira ve bir iflçiningünde ortalama 10 bin kalem üretece¤i hesaplan›yor. Bu durumda bir ifl-çi günde 10 milyon liral›k kalem üretmifl olacakt›r. Önce 10 bin kaleminmaliyet hesab›n› ç›karal›m.

Hammadde için 3 milyon lira, Elektrik, su, kira harcamalar› ve makinelerin amortisman›, faiz, vergi gi-

bi giderler için buna 3 milyon daha ekleyelim, etti 6 milyon.Geriye patronun iflçiye ödeyece¤i ücret ve kâr pay› için toplam 4 milyon

lira kalm›fl oluyor. Bu durumda iflçiye ne kadar düflük ücret verirse kâr› okadar artm›fl olacakt›r. Diyelim 1 milyon da iflçiye günlük yevmiye verdi.Bu durumda kendisine 3 milyon kâr kal›r.

Burada iflçinin ald›¤› 1 milyon lira kendisini tekrar üretmesi, yani yafla-yabilecek kadar ihtiyaçlar›n› karfl›lay›p, ertesi gün tekrar ifle devam etme-si için sat›n al›nan bir günlük ifl gücünün karfl›l›¤› olarak verilen ücrettir.Yani eme¤inin ve yaratt›¤› de¤erin karfl›l›¤› de¤ildir. Verilen ücretin asga-ri düzeyde de olsa iflçinin iyi bir yaflam sürdürebilmesi için yeterli olup ol-mad›¤›n›n patron için önemi yoktur. ‹flçi ertesi gün ölmeden gelsin iflininbafl›nda olsun, çal›fls›n, bu ona yeter.

fiimdi bu tabloya bak›p birkaç soru soray›m. Burada iflçi ne kadarl›k birde¤er yaratm›flt›r.

- 3 milyon liral›k.- Yanl›fl Ayfle. ‹flçinin yaratt›¤› de¤er 4 milyon lirad›r, bunun 1 milyonu

kendisine ücret olarak verilmifltir. Geri kalan ve el konulan 3 milyon liraise art›-de¤erdir.

Diyelim ki iflçi günde 8 saat çal›fl›yordu. Bu 8 saatlik çal›flmas›n›n karfl›-l›¤› olarak 1 milyon lira ücret verilmesine ra¤men o bu sürede 4 milyon li-ral›k de¤er üretmifltir. Bu demektir ki 8 saatlik çal›flma süresi içinde ald›¤›1 milyon liran›n karfl›l›¤› olarak 2 saat kendisi için, geri kalan 6 saat ise elkonulan 3 milyon liran›n karfl›l›¤› olarak patron için çal›flm›flt›r. Kendisiiçin çal›flt›¤› 2 saate zorunlu emek süresi, patron için çal›flt›¤› 6 saatlik sü-reye ise fazla emek süresi denir.

- Bir de flöyle bir sonuç ortaya ç›k›yor: Emekçiler çal›fl›p bir de¤er üreti-yor, üretilen bu de¤er üzerinden patrondan bafllayarak o mallar tüketici-nin eline geçene kadar arac›l›k yapan toptanc›, tüccar, ma¤aza ya da es-nafa kadar kim varsa herkes bir pay al›yor.

Halk S›n›f› 347

- Elbette, onlar›n yaratt›¤› bir de¤er yoktur. Üretim içinde yer almam›fl-lard›r. Sadece yarat›lm›fl bir de¤erin de¤iflimine, elden ele geçmesine ara-c›l›k ettikleri için sömürü pastas›ndan pay al›rlar.

- Tekellerin bir ço¤unun bu arac›lara pay vermemek için ürettikleriürünleri do¤rudan tüketiciye ulaflt›racak ma¤azalar, sat›fl reyonlar› açma-lar› bofluna de¤il demek ki. Böylece arac›n›n tefecinin kazanaca¤› da onla-r›n kasas›na gidiyor.

- Üretimi ve sömürüyü sadece bir fabrikada olup biten s›n›rl› bir fley ola-rak görmemek gerekir. Üretim süreklidir ve toplumun bütün üreci kesim-lerini kapsayan toplumsal bir faaliyettir. Mesela kurflun kalem yap›m›ndakullan›lan hammadde baflka bir yerde baflka insanlar taraf›ndan belki dekaç ay hatta y›l önce üretilmifltir, kullan›lan enerji ya da makineler de bafl-ka bir yerde baflkalar› taraf›ndan üretilmifltir. Hepsi ayr› ayr› bir de¤eri ifa-de eden ve iflyerinde bir araya gelen bu metalara iflçiler emeklerini kata-rak bunlar›n toplam›ndan daha büyük bir de¤ere sahip yeni bir mal üretir-ler. Bu mal pazarda sat›larak el de¤ifltirir. Sat›fltan elde edilen paran›n birbölümü tekrar sermaye olarak yeniden üretim için kullan›l›r. Yani böylesürekli bir devinim vard›r.

fiimdi tablodaki örne¤e tekrar dönelim. Serpil iflçinin yaratt›¤› 3 milyonliral›k art›-de¤ere el koyuyordu. Bu el koydu¤u art›-de¤eri art›rmak için neyapabilir?

- Bunun bir yöntemi iflçi ücretini düflürmektir. ‹flçi daha düflük ücretleçal›flmak istemezse onu at›p yerine daha ucuza çal›flacak iflçi alabilir. Ve-ya ücreti de¤ifltirmeden çal›flma saatini uzatabilir. 8 saat yerine mesela 10saat çal›flma karfl›l›¤› ayn› paray› öder, böylece bir saate denk düflen ifl gü-cünün fiyat›n› düflürmüfl olur. ‹flçi 8 saat çal›fl›rken saat bafl›na 125 bin li-ra al›yorken, çal›flma süresi 10 saate ç›kar›ld›¤›nda saat bafl›na 100 bin li-ra alm›fl olacakt›r ve 8 saatlik çal›flma süresinin ücreti 800 bin liraya inmiflolacakt›r.

- Kalemin fiyat› artt›¤› halde iflçinin ücretine zam yapmaz, yani ücretidondurur. Veya kalem fiyat›ndaki art›fla göre ücrete çok daha düflük oran-da bir zam yapar böylece yine el koydu¤u pay› büyütmüfl olur.

- Bunu daha genel ifade edersek ülkemizde de s›kça yap›ld›¤› gibi ücret-lere enflasyonun alt›nda zam yapmakt›r. Patronlar böylece ücret olarakverdikleri pay›n bir k›sm›na daha el koymufl olurlar.

- Evet, baflka. Mesela bir yerine iki ya da daha fazla iflçi çal›flt›rd›¤›ndadaha çok kâr elde etmifl olmaz m›? Bir iflçinin s›rt›ndan 3 milyon lira kaza-n›rken 2 iflçi çal›flt›r›rsa ayn› süre içinde 6 milyon lira kazanm›fl olacakt›r.

Üretimi art›rman›n daha birçok yolu var. Mesela en önemlisi teknolojikullan›m›d›r, eski teknoloji yerine daha geliflmifl teknoloji kullanmakt›r.Böylece iflçi say›s› art›r›lmadan hatta eksiltilerek kullan›lan yeni teknolojisayesinde ayn› çal›flma süresi içinde üretim çok daha fazla art›r›labilir. Ye-ni teknoloji kullanmak ek yeni maliyet yaratacakt›r ama artan üretimle bir-likte yap›lan kâr da artaca¤› için bu ek maliyetin çok daha üzerinde kâr edi-

348 Halk S›n›f›

lir. - Bunlar›n yan›nda verimlili¤i art›racak, çal›flma temposunu h›zland›ra-

cak düzenlemeler yaparak da üretim art›r›l›r. Mesela bant usulü çal›flmaoldukça yayg›n kullan›lan bir sistemdir. Pek vas›fl› iflçi kullanmay› da ge-rektirmeyen bu sistemde hem düflük ücretle iflçi çal›flt›rma imkan› artarhem de bant›n h›z› art›r›larak iflçinin çal›flma temposu h›zland›r›l›r. Birazda arada teflvik edici prim falan verilince iflçi önünden geçen banttaki ifl-leri yetifltirmek için kan ter içinde gün boyu posas› ç›kana kadar çal›fl›r.Böylece normal flartlarda yap›lan üretimdeki verimlili¤in çok daha üstüneç›k›larak ayn› sürede çok daha fazla metan›n üretimi sa¤lan›r. Bu sistemiilk uygulayanlardan biri ABD’deki Ford otomobil tekelidir.

Bir de Lenin’in de örnek verdi¤i Taylor sistemi vard›r. Bunu da ABD’libir mühendis gelifltirmifl. En verimli, becerikli iflçilerden bir grup oluflturu-yorlar. Bunlar› yo¤un, h›zl› bir çal›flma temposuna tutuyorlar ve en üst dü-zeyde ald›klar› verim üzerinden bir norm oluflturuyorlar. Ondan sonra tümiflçilere diyorlar ki, flu ifli flu kadar sürede yaparsan›z daha yüksek ücretal›rs›n›z. Belirledikleri normun alt›nda kalacak olanlara ise düflük bir ücretbelirliyorlar. Tabii herkes bafll›yor belirlenen norma ulaflmak için var gü-cüyle çal›flmaya. Ama ne kadar h›zl› verimli çal›fl›rsa çal›fls›n herkesin be-lirlenen s›n›r› aflmas› mümkün de¤ildir. Bir k›sm› baflar›r ve di¤erlerinegöre biraz daha yüksek ücret al›r. Ama önemli bir k›sm› baraj› geçemez vebütün güçleriyle çal›flt›klar› halde düflük ücret al›rlar. Bu sistemi uygulaya-rak örne¤in sadece bir yerde 500 iflçinin yapt›¤› ifli 140 iflçiye yapt›rmayabafll›yorlar. ‹flçi ücreti artm›fl gibi gözüküyor ancak yarat›lan art›-de¤er es-kisine göre çok daha fazla artt›¤› için gerçekte iflçiler eskisine göre çok da-ha fazla sömürülüyorlar. Lenin bu sistem için flöyle diyor: “Sonuçta, ayn›9-10 saat boyunca iflçiden 3 misli fazla ifl sökülüp al›nmakta, bütün güçle-ri merhametsizce kullan›lmakta ve ücret kölesinin her bir parça sinir vekas enerjisi emilip al›nmaktad›r. Erken mi ölecekmifl? Daha pek ço¤u ka-p›n›n önünde bekliyor”.

Bunlara benzer daha pek çok yöntem var. Mesela, flirketin kazanc›ndankâr pay› da¤›tmak bu kand›rmacalar›n baflka bir biçimidir. Böylece iflçi flir-ketin kâr›n› art›rmak için daha çok çal›flmaya teflvik edilir.

Baz› emperyalist ülkelerde çal›flma temposunu art›rmak için müziktenbile yararlan›lmaktad›r. Hepimizin bildi¤i en çok uygulanan yöntemlerdenbiri ise üretilen metan›n sat›fl durumu iyi ise, sürüm yap›yorsa iflçilere faz-la mesai yapt›rarak çal›flma süresinin uzat›lmas›d›r.

K›sacas› burjuvazi sadece sendikas›zlaflt›rmak, iflçilerin, emekçilerin bir-lik olmas›n› engellemek için çal›flm›yor, bunun yan›nda daha çok sömür-mek için bin bir yöntem gelifltirip uygulamaya sokuyor. Evet flimdi baflkasorular›n›z varsa onlar› cevaplamaya çal›flal›m. Evet Serpil...

- Dedik ki, fiyat metan›n de¤erinin parayla ifade ediliflidir. Ama flöyle birfley var, bir mal›n fiyat› her zaman ayn› kalmayabiliyor veya ayn› mal fark-l› fiyatlarda sat›labiliyor. O zaman bunlardan hangisini mal›n gerçek de¤e-

Halk S›n›f› 349

rinin karfl›l›¤› olarak kabul edece¤iz? - Fiyatlar arz ve talebe göre inip yükselebilir. Ancak bundan metan›n de-

¤erini arz ve talebin belirledi¤i gibi bir sonuç ç›karmak yanl›fl olur. Arz vetalep ancak metan›n de¤erinde dalgalanmalara yol açar. Dolay›s›yla metapazarda bazen gerçek de¤erinin biraz alt›nda bazen biraz üstünde bir fiyat-tan sat›labilir. Bunlar mal›n gerçek de¤erinin fiyat› de¤il piyasa fiyat›d›r.Burada gerçek de¤eri bulmak için fiyattaki günlük dalgalanmalara de¤ildaha uzun bir zaman dilimi içindeki ortalama durumuna bakmak gerekir.Bu uzun zaman dilimi içinde de¤iflen piyasa fiyatlar›n›n ortalamas› al›na-rak metan›n gerçek de¤eri bulunur. Ayn› flekilde ayn› günde bile maliyetfarkl›l›¤›ndan kaynaklanan nedenlerle ayn› mal birkaç de¤iflik fiyattan sa-t›l›yor olabilir. Burada da farkl› fiyatlar›n ortalamas› al›n›r ve bu mal›n ger-çek de¤erinin karfl›l›¤› olarak kabul edilir.

- Ben parça bafl›na ücret konusunda bir fley soraca¤›m. Zamana göreücrette bir saatte ya da bir çal›flma gününde üretilecek ortalama de¤eri,al›nan ücreti, yarat›lan art› de¤eri hesaplamak kolay ama parça bafl›na üc-ret sisteminde bunlar nas›l hesaplan›r? Hele ki evlere falan verilen parçabafl›na verilen ifllerde? Mesela bir parça bafl›na diyelim 200 bin lira ücretveriliyor. Bunu iflveren neye göre belirliyor?

- Asl›nda parça bafl›na ücrette de bu ücret yine zamana göre hesaplan-m›flt›r. Parça iflini veren patron bir saatte ortalama kaç parça ifl yap›labile-ce¤ini bilir. Diyelim bu ortalama 2’dir. Ama parça bafl›na ifl verece¤i za-man o bunu genellikle daha fazladan hesaplar mesela saatte 3 parça gibi.Bir saatlik iflçi ücretini üçe böler ve parça bafl›na kaç lira verece¤ini bulur.Mesela diyelim bir iflçinin bir saatlik ücreti 150 bin lira olsun, bunu üçeböldü¤ümüzde parça bafl›na 50 bin lira düfler. Diyelim parça bafl›na çal›-flan saatte 2 parça yapt›. Bu zaten ortalama olarak bir iflçinin yapt›¤› ra-kamd›r. Bunun karfl›l›¤› olarak patron 100 bin lira verecektir. Bu durumdapatron 50 bin lira daha fazladan kara geçmifl olur. Çünkü ayn› ifli yapana,zamana ba¤l› olarak ücret vermifl olsayd› 150 bin lira verecekti. E¤er par-ça bafl›na ifl yapan çok daha h›zl› çal›fl›p saatte üç parça bitirirse karfl›l›¤›n-da 150 bin lira alacakt›r. Ama bu durumda patron yine daha karl›d›r çün-kü daha önce 150 bin lira saat ücreti karfl›l›¤›nda 2 parça ifl yap›l›rken flim-di ayn› paraya üç parça ifl yapt›rm›fl olur.

Onun için özellikle evlerde parça bafl›na ifl yapanlar gece gündüz belkibir iflçinin iki kat› çal›fl›rlar ama yapt›klar› iflin karfl›l›¤›nda bir iflçinin ald›-¤› kadar paray› bile genellikle alamazlar.

Evet arkadafllar bu konu çok daha genifl boyutlar›yla ele al›nabilir. Bu-nu da art›k e¤itim gruplar›m›zdaki çal›flmada yapar›z. Bu hafta burada sonverelim. Kay›plar konusunda baflka neler yapabiliriz? Onun üzerinde dura-l›m biraz.

350 Halk S›n›f›

De¤erlendirme

Bu hafta halk s›n›f›n›n de¤erlendirmesiniyapaca¤›z. E¤itim çal›flmalar›n› daha genifl

iliflkilerimize yayarak örgütlülü¤ümüzü daha yayg›nlaflt›racak, bu aradadaha özel e¤itim programlar›yla da kadrolaflmam›za h›z kazand›racak birat›l›m› yaratmay› hedefliyoruz. Bunun için de kendi çal›flmalar›m›zdan ç›-kard›¤›m›z sonuçlar bize yol gösterecek. Bu hafta çal›flmam›z› baflka birmekanda, aç›k havada piknik yaparken gerçeklefltirece¤iz. Böylece hemçal›flmam›z› aksatmam›fl olaca¤›z, hem de yo¤un bir çal›flma temposun-dan sonra bizim için de bir de¤ifliklik olacak. Ayr›ca önümüzdeki haftasonlar›ndan birinde örgütlü iliflkimiz olsun olmas›n mahalleden katabildi-¤imiz hemen herkesle genifl bir piknik düzenlemeyi program›m›za ald›k.

Selim Abinin bir arkadafl›ndan ödünç ald›¤› minibüsle sabah erkendenyola ç›karak bir buçuk saat kadar sonra piknik yapaca¤›m›z yere var›yoruz.Çal›flmam›z› rahat yapabilmek için herkesin kullanmad›¤› sakin bir yeritercih etmifltik. Kahvalt›m›z› yapt›ktan sonra bir yandan çay›m›z› içerkençal›flma düzenimizi al›yoruz.

- Evet arkadafllar, çal›flmam›za bafllayal›m art›k. D›flar›dan bak›nca öyleflüphe oluflturacak bir durumumuz yok ama yine de herkes öyle koca ka-¤›tlara aç›kta bir fleyler yaz›p çiziktirmesin, ne olur ne olmaz.

- Ne olacak Selim, biz illegal de¤iliz, gizli kapakl› bir ifl de yapm›yoruz... - E¤itim çal›flmalar›m›z›n de¤erlendirmesinden not vermifl olsayd›k da-

ha flimdiden bir k›r›k not alm›fl olurdun Fatma abla. Elbette sonuçta belkibir fley olmaz ama en az›ndan yapaca¤›m›z çal›flman›n aksamas› ya dadüflman›n bizim böyle bir çal›flma yapt›¤›m›z› ö¤renmesi az bir fley mi?Tutsak düflen yoldafllar›m›z düflmana en ufak bir fley vermemek için o ka-dar iflkenceye katlan›rken, biz niye kendi elimizle bu olana¤› düflmana ta-n›yal›m? Az bir fley kendimize dikkat edersek bizim kaybedece¤imiz birfley var m›? Yok. Ha yeri zaman› gelir, koflullar gerektirir düflman›n gözüönünde de e¤itim ya da baflka ifllerimizi yapmam›z gerekebilir o ayr› birfley, ama flimdi hadi gelin biz buraday›z demenin bir alemi yok ama de¤ilmi? Aptalca bir gözükaral›kla ya da vurdumduymazl›kla, düflüncesizliklecesareti birbirine kar›flt›rmamak gerekir. Böyle küçük gibi gözüken dikkat-sizce davran›fllar yüzünden deflifre olan, gözalt›na al›n›p ifli yar›m kalan,hatta tutuklananlar az de¤ildir. Dedi¤imiz gibi belki bize bugün bu fazla birzarar vermeyebilir ama yar›n belli mi olur? Dikkatli davranmay›, düflma-n›n bizi her an gözledi¤ini düflünerek hareket etmeyi bir al›flkanl›k, bir tarzhaline getirmeliyiz. Tabii bunu yaparken de meseleyi uç noktaya da var-d›rmamak gerekir. Belki sizin de rastlayan›n›z olmufltur, hani demokratik-te oldu¤u halde gerekli gereksiz her fleyi illegal havalara sokan, çok gizlibir ifller yap›yormufl gibi davranan tipler vard›r, hay›r öyle de olmamal›,yapmam›z gerekenleri kendi do¤all›¤› içinde, düflünerek yapmal›y›z.

Halk S›n›f› 351

93

- Söylediklerin do¤ru Selim, ama ben de zaten latife olsun diye öylesöylemifltim.

- Biliyorum Fatma abla. Yoksa yapt›¤›m›z o kadar çal›flman›n bofla gitti-¤ini düflünürdüm. Evet flimdi as›l konumuza dönelim, bugüne kadar yap-t›¤›m›z bu çal›flmadan neler ö¤rendik, hangi sonuçlar› ç›kard›k?

- Ben kendi durumumdan yola ç›karak bir fleyler söyleyeyim. Aran›za enson kat›lan benim. Geriye do¤ru bakt›¤›m zaman çal›flmaya kat›ld›¤›m ilkhalimle bugünkü durumum aras›nda da¤lar kadar fark oldu¤unu çok so-mut olarak görebiliyorum. Daha önce üzerinde pek kafa yormasam da dü-zenle mutlaka çeliflkilerim vard›. Bir emekçi olarak sömürülmekten mem-nun de¤ildim. Görebildiklerim kadar›yla çevremde olan biten haks›zl›klar-dan, adaletsizliklerden rahats›zl›k da duyuyordum. Kimsenin baflkas›namuhtaç olmadan yaflayabilece¤i, yar›n›na güvence ile bakabilece¤i, yala-n›n, dolan›n, haks›zl›klar›n olmad›¤› bir dünyada yaflamay› arzu ediyor-dum. Ama ayn› zamanda halk›n örgütsüzlü¤ünü, bireycilik, ç›kar iliflkileri-ni, devleti yönetenlerin yapt›klar›n› falan gördükçe de bunun ancak bir ha-yal olarak kalabilece¤ini düflünürdüm. Tabii böyle düflünmeye bafllay›ncada bu düzen içinde kendimi nas›l kurtar›r›m, daha iyi nas›l yaflayabilirim,gelece¤imi nas›l garantiye alabilirim hesaplar› yap›yordum. Ta ki iflte Su-surluk devletinden hesap sormak için halk tepki gösterip sokaklara ç›kma-ya bafllay›ncaya ve sizinle tan›fl›ncaya kadar. O zaman bir fleylerin de¤ifl-tirilebilece¤ine iliflkin umudum artt›. Demek ki benim gibi özlemleri olandaha milyonlarca insan vard›. Ben de o milyonlardan biriydim ama flans-l›ym›fl›m ki sizinle tan›flt›m, flimdi buraday›m ama iflte bu geride kalan mil-yonlara da ulaflmam›z, onlar› bilinçlendirip, örgütlememiz gerekiyor.Onun için halk s›n›f› veya ad› önemli de¤il baflka biçimlerde yapaca¤›m›zbu tür çal›flmalarla halk› e¤itip örgütleyebilece¤imiz ortamlar›, olanaklar›yaratmay› sürdürmemiz gerekir. Ben burada çok fley ö¤rendim, bambafl-ka bir insan oldum. Özet olarak flunu söyleyeyim e¤er bu düzenden kur-tulmak diye, devrim diye bir sorunumuz varsa hem kendimizi hem de hal-k› e¤itece¤imiz böyle çal›flmalar› sürekli k›lmal›y›z.

- Evet, Serpil en bafltan konunun, bugünkü de¤erlendirmemizin önem-li bir noktas›na vurgu yapt›. Nedir o? Hem kendimizi hem halk› e¤itmek.Gerçekten de bugün düzenden memnun olmayan, düzenle çeliflkileri hergeçen gün derinleflen ve aray›fl içinde olan milyonlarca insan var. Öyleçok uzaklara gitmeye gerek yok, mahallemizdeki, çevremizdeki insanlar›,onlar›n otobüste, pazarda, kahvede konufltuklar›n›, yapt›¤›m›z sohbetlerigözümüzün önüne getirelim yeter. Belki büyük bölümü bizim siyasal dü-flüncelerimizi paylaflm›yor ama umutlar›, özlemleri, beklentileri öyle bi-zimkilerden de çok uzak de¤ildir. Eksik olan biz onlara yeterince ulaflam›-yoruz, kendimizi anlatam›yoruz. Yoksa bunun çal›flmas›na girdi¤imiz yer-lerde çabalar›m›z hiç de karfl›l›ks›z kalm›yor.

Öte yandan yükselen savafl üzerimize düflen görev ve sorumluluklar›yak›c› bir biçimde hissettiriyor. Katledilen gerillalar›m›z, kaybedilen yol-

352 Halk S›n›f›

dafllar›m›z daha h›zl› büyümemiz gerekti¤ini gösteriyor. Evet büyümeliyiz,daha fazla düflman hedefini vurmal›, daha fazla insan örgütlemeli, dahafazla kitleselleflmeliyiz. Milyonlara ulaflmal›y›z, bunlar do¤ru. Ama bu na-s›l olacak?

- Bunun için öncelikle çözmemiz gereken önemli bir sorunumuz dahavar san›yorum, o da flu: Mevcut iliflkilerimizi ne kadar de¤erlendirebiliyo-ruz, bunlar› ne kadar kal›c›, örgütlü bir güce dönüfltürebiliyoruz? Her y›lsaflar›m›za binlerce yeni insan kat›l›yor, ama ayn› zamanda bunlar›nönemli bölümünü de kal›c› iliflkilere dönüfltüremiyoruz. Kitlesellefliyoruzama bu kitleselleflme yaratt›¤›m›z potansiyelle orant›l› bir kitleselleflme ol-muyor. Elbette bunun bizim d›fl›m›zda nedenleri de vard›r ama esas olanbiz bu potansiyeli ne kadar de¤ifltirip dönüfltürebiliyoruz? Kendimize busoruyu sürekli sorup cevab›n› vermeliyiz. fiu çok aç›kt›r, çok daha geniflkitlelere ulaflabilmemiz, örgütleyebilmemiz mevcut iliflkilerimizin ne kada-r›n› dönüfltürüp kal›c›laflt›rabildi¤imize, bu iliflkilerimizden ne kadar yenikadrolar ç›karabildi¤imize yani halk› kadrolaflt›rma hedefimizi ne kadarhayata geçirebildi¤imize ba¤l›d›r. Her yeni kadro, kal›c› her yeni iliflki da-ha fazla kitleye ulaflabilmek, örgütlülü¤ü ve savafl› daha da büyütmek de-mektir. ‹flte bu noktada e¤itimin önemini görmek, kavramak durumunda-y›z. Kendimizi e¤itip gelifltirmezsek görevlerimizi sorumluluklar›m›z› lay›-k›yla yerine getiremeyiz. Kendimizi e¤itmezsek baflkalar›n› da e¤itip ör-gütleyemeyiz. Halk› hem de bugünkünden çok daha h›zl› olarak e¤itip ör-gütleyemezsek devrim gibi bir hedefe ulaflabilmek de bize o kadar uzaktakal›r. Bu iki kere iki dört kadar kesindir.

- Fatma abla, mesela sen, bu aç›dan nas›l de¤erlendiriyorsun çal›flma-m›z›, yani özellikle de “halk› kadrolaflt›rma” hedefimiz,. Perspektifimiz aç›-s›ndan?

- fiimdi biliyorsunuz, ben y›llard›r devrimcilerle iliflkisi olan biriyim.Eflim T‹P’liydi zaten, onunla zaman›nda pek çok flimdi panel mi ne diyor-lar ya, o tür toplant›lara gitmiflli¤im vard›. Keza daha sonra da dergimiziuzun süre okudum, dernekte bir kaç kez çal›flmalara kat›ld›m. Ama tabiiflunu belirteyim, birfleyleri as›l olarak bu s›n›fta ö¤rendim diyebilirim. Da-¤›n›k bilgilerim burada toparland›. fiimdi kendime nas›l daha iyi olabilirdidiye sordu¤umda akl›ma iki fley geliyor: birincisi, kiflisel olarak biraz fazlaokuyabilirdim. ‹kincisi de baz› çal›flmalar›m›zda anlamakta güçlük çektim.Sanki onlarda her zamanki anlat›m tarz›m›z› sürdüremedik, konular› yete-rince bizim, hepimizin anlayabilece¤i biçimde canl› örneklerle zenginleflti-remedik. Benim görebildi¤im eksiklikler bunlar. Ha, kadrolaflt›rma dedi¤i-niz aç›dan da flunu belirteyim, hepimize daha fazla, varolanlardan dahafazla sorumluluk yükleyici görevler verilebilirdi. Sanki bu konuda da birazyavafl kald›k. Gerçi ben, sizin daha önce de elefltirdi¤iniz gibi yafll›y›m di-ye bir kaç m›r›n k›r›n da etmedim de¤il, ama yine de yapard›m. Di¤er gençarkadafllar ise benim gördü¤üm kadar›yla daha da haz›rd›lar.

- O zaman demek ki Ömer’in belirtti¤i gibi öncelikle e¤itimin gereklili¤i-

Halk S›n›f› 353

ne inanmam›z, önemini kavramam›z, bu e¤itimi kadrolaflt›rma bak›fl aç›-s›yla ele almam›z gerekiyor. Sadece biz de¤il, e¤itti¤imiz iliflkilerimize debunu kavratmak zorunday›z. Yoksa herhangi bir e¤itim çal›flmas›na kat›-lan biri mutlaka o e¤itim çal›flmas›ndan flu bu düzeyde bir fleyler al›r, ge-liflimine bir katk›s› olur. Ancak bu katk›n›n ne kadar olaca¤›n›, ona gerçek-ten nas›l bir s›çrama yapt›rtaca¤›n› belirleyecek olan da yine o kiflinin e¤i-timin gereklili¤ine olan inanc›, buna verdi¤i önem olacakt›r. E¤itim çal›fl-mas›n› küçümseyen, pek de gerekli görmeyen biri çal›flmaya da gerekliözeni göstermez, canl› bir kat›l›m sa¤lamaz, belki dinler, okur ama dinle-di¤inin, okudu¤unun yar›s› bile akl›nda kalmaz. E¤itim faaliyetini sadecetoplant›ya kat›lmak olarak görür. Onun d›fl›nda okumaya, araflt›rmaya, ö¤-renmeye ve ö¤retmeye pek önem vermez. Haz›rlopçu bir tarz oluflur.

Oysa, ö¤renmeyen, ö¤renme çabas› göstermeyen, araflt›rmac› bir ruhasahip olmayan halk› örgütleme ve yeni bir dünya yaratma gücüne de sa-hip olamaz. ‹ddiam›z büyük, bu iddiaya denk düflen bir çaban›n içinde ol-mak zorunday›z. O zaman e¤itimin, ö¤renmenin, ö¤retmenin üzerine cid-diyetle e¤ilmek zorunday›z. Bu ciddiyeti göstermeyen, okumayan, araflt›r-mayan, kafa yormayan, kendi e¤itimine ve baflkalar›n› e¤itmeye önemvermeyen objektif olarak devrimci hareketin kendini yenilemesini, gelifli-mini de engelliyor demektir. Bu durumda olanlar üstelik belli sorumluluk-lar da yüklenmiflse kötü örnek olmalar› yan›yla, alttan gelen ve kendisiniaflabileceklerin önünü t›kamalar›yla devrimin önüne set oluflturan bir ifl-lev de yüklenmifl olurlar.

E¤itim konusunda bunun olumsuz sonuçlar› nas›l ortaya ç›kar Selma?- Birincisi, daha önce de belirtti¤imiz gibi e¤er biçimsel olarak yap›lan

bir e¤itim çal›flmas› varsa bile bu çal›flmadan istenilen verimi almakmümkün olmaz. ‹kincisi, bu daha da önemlidir, e¤itimde süreklilik sa¤la-namaz. fiunu biliyoruz mücadelenin ihtiyaçlar›, düflman›n sald›r›lar› e¤i-tim çal›flmalar›n›n da s›k s›k aksamas›na, e¤itim gruplar›n›n da¤›lmas›nayol açabiliyor. E¤er e¤itim çal›flmas›n› örgütleyecek olan yönetici, kadrobunun gereklili¤ine yeterince inanm›yorsa, gerekli önemi vermiyorsa e¤i-tim gruplar› oluflturmak, e¤itim faaliyetini sürekli k›lmak için de ›srarl› ol-mayacak, yeterince çaba harcamayacakt›r.

- Zaten deneyleriyle sabittir. Böyle yapanlar kendi e¤itimlerine de ge-rekli önemi vermezler, okuyup araflt›rmazlar, ö¤renmezler. ‹fllerin yo¤un-lu¤unu, zaman›n yetersizli¤ini gerekçe gösterip dururlar. Evet, devam etSelma.

- Üçüncüsü, daha önce e¤itime kat›lanlara bu gereklilik, önem kavrat›l-mam›flsa onlar da e¤itim konusunda zorlay›c› olmazlar. Baflkalar›n›n ön-cülük etmesini beklerler. Hele ki iliflkiler flu veya bu nedenle koptu¤unda,da¤›ld›¤›nda veya zay›flad›¤›nda e¤itime önem vermeyenler genellikle bi-reysel e¤itimlerini de bir kenara b›rak›rlar. Okumak, ö¤renmek, kendinigelifltirmek bir yana devrimci hareketin yay›nlar› bile do¤ru dürüst takipedilmez olur. Tabii bu durumda bafllang›çtaki noktadan bile geriye gidifl

354 Halk S›n›f›

bafllar, gerileme, burjuva ideolojisinden, düzenden etkilenme artar, dev-rimcilik nedir ne de¤ildir belirsizleflir, düzene dönme e¤ilimleri güç kaza-n›r veya dönülür.

- O zaman demek ki e¤er bir e¤itim faaliyeti bafllatacaksak veya sürdü-rüyorsak kat›lanlara ö¤retece¤imiz en önemli ve öncelikli ifllerden biri dee¤itimin gereklili¤ini, önemini ve süreklili¤ini kavratmak olmal›d›r. Pekisoral›m bakal›m, bugüne kadar yapt›¤›m›z çal›flmadan biz bunun gere¤i-ni, önemini yeterince kavrad›k m›?

- ......- Cevap gelmedi¤ine göre bu herkes için evet mi, hay›r m› anlam›na ge-

liyor? Mesela U¤ur, sen nas›l cevaplars›n bu soruyu? - Valla ben de gözlerimi esas olarak burada açt›m. Ö¤rendiklerim, yap-

t›klar›m sizin ö¤rettiklerinizdir. Tabii o ilk çal›flmalara kat›lan U¤ur’la bu-günkü aras›nda çok fark var. Konular› iflleme biçimimiz genel olarak kav-rayabilece¤im temelde geliflti. Fatma abla’n›n dedi¤i eksikli¤e kat›l›yo-rum, bazen konular› yeterince canl› iflleyemedik. Bir de flunu ekleyim, ça-l›flmaya haz›rlanan arkadafllar, bazen s›n›f sözlü¤ü, s›n›f kitapl›¤› gibi bizekaynak gösterme, ek araflt›rma yapmam›z› sa¤lama konusunda yeterincehaz›rl›kl› gelmediler. Selma’n›n belirtti¤i konuda, yani bireysel e¤itim bo-yutuyla da söyleyecek olursam, ilk zamanlarda zorunlu tutulmad›kça me-sela ek kitap okumuyordum. Yani buras› esas oland›. Bireysel e¤itim kav-ram› yoktu pek. Sonra bu konu kafamda somutlaflt›¤›nda gerçekten deciddi olarak yo¤unlaflt›m okumaya.

- Zaten bu yan›n› bildi¤im için soruyu özel olarak sana sormufltum.Evet, bireysel e¤itim konusunda içimizdeki en çok çaba gösterenlerden bi-ri U¤ur’du. Ama hepimiz aç›s›ndan ele ald›¤›m›zda tablomuz o kadar iyide¤ildir. Pekala konuyu farkl› bir aç›dan ele al›p, bu soruya, yani e¤itimingereklili¤i, önemi, ve süreklili¤i konusunu yeterince kavray›p kavramad›-¤›m›za öyle cevap bulmaya çal›flal›m.

Hepimiz görevlerimizi yerine getirebilmek için bir çaba gösteriyor,emek harc›yoruz. fiunu da biliyoruz ki devrim için her gün yeni bir ad›mdaha atmal›y›z. Peki atabiliyor muyuz? Demin mevcut iliflkilerimizi ne ka-dar de¤erlendirebiliyoruz dedik, ayn› sorun bizim için de geçerli de¤il mi?Biz kendimizi ne kadar e¤itip dönüfltürebiliyoruz, ne kadar›m›z› yeni örgüt-lenmeler yapabilen kadro adaylar›, kadrolar haline getirebiliyoruz?

- Do¤ru Selim abi. ‹ki sene öncesiyle k›yaslarsak, e¤itimimize paralelolarak mahallede örgütlü çal›flmay› yayg›nlaflt›rma aç›s›ndan da epeycebir mesafe kaydettik. Ama elbette bunlar yeterli de¤il, zaten öyle de gör-medik. Önümüze daha büyük hedefler koyduk. Daha genifl kitleye ulafl-mak, semtimizdeki her mahalleden, sokaktan yeni iliflkiler ç›karmak, yenie¤itim gruplar› oluflturup, bunlar› yayg›nlaflt›rmak, yeni ekipler kurmak,Halk meclisine daha kitlesel kat›l›m› sa¤lamak gibi hedefler saptad›k.

- Peki bunlar› ne kadar yapabiliyoruz?- Çok baflar›l› bir çizgi izledi¤imiz söylenemez. A¤›r gidiyoruz. Buran›n

Halk S›n›f› 355

d›fl›nda süreklili¤ini sa¤layabildi¤imiz iki e¤itim grubumuz daha var amaonlar daha dar ve niteli¤i farkl›. Halk s›n›f› türünden e¤itim gruplar› olufl-turma konusunda benzerini sizin dernekte yapt›¤›n›z›n d›fl›nda pek ad›matabilmifl say›lmay›z. Taraftarlar›m›zla, sempatizanlar›m›zla zaman zamangruplar halinde veya ikiflerli üçerli yapt›¤›m›z toplant›lar, tart›flmalar olu-yor ama bunlar düzenli de¤il, daha çok prati¤e, ihtiyaca göre biçimleni-yor. Di¤er konularda da çabalar›m›z var belki. Örgütlülükler, iliflkiler yarat-t›k, yine de tabii bunlara da yetersiz diyece¤iz.

- Yani özetlersek biraz zigzagl›, biraz a¤›r bir geliflim oldu. Bazen bir atakyap›yoruz, sonra yerimizde patinaja bafll›yoruz. Oysa böyle olmamas› ge-rekir. O zaman her gün her saat kendimize flu sorular› sormal›y›z, acabaçabalar›m istedi¤im sonucu veriyor mu? Vermiyorsa nedenleri ne? fiap-kam›z› önümüze koyup düflünmeliyiz, biraraya gelip gerekirse günlercebunlar› tart›flmal›y›z, çözüm yollar› aramal›y›z. Al›n iflte size ayn› zamandaideolojik-politik geliflmemize en çok hizmet edecek bir e¤itim çal›flmas›.Peki bunu ne kadar yap›yoruz?

- Burada da, buran›n d›fl›nda da zaman zaman yapt›k ama demek ki ye-terli olmad›.

- fiüphesiz üzerinde durmad›¤›m›z fleyler de¤il bunlar, pek çok kez ko-nufltuk tart›flt›k, eksiklerimizi, yapmam›z gerekenleri yeniden ortaya koy-duk. Ama e¤er hala sorun sürüyorsa, daha çok koflturmaya çal›flmaklahalledemiyorsak demek ki sorun sadece daha çok koflturmakta, çaba har-camakta de¤il. Bir yandan da çok koflturacak, öte yandan, nas›l koflturuyo-ruz, nas›l çaba harc›yoruz diye de düflünece¤iz, tart›flaca¤›z, sonuçlar ç›ka-raca¤›z. Pratik faaliyetleri örgütlerken ya da kitleye gitti¤imizde hangi güç-lüklerle karfl›lafl›yoruz, nerelerde yetemiyoruz, eksik kal›yoruz, hedefimizeulaflmada bizden kaynaklanan yetmezlikler nelerdir? Bunlar› ortaya koyuptart›flmaya, çözüm yollar› aramaya bafllad›¤›m›zda ideolojik-politik aç›danyetersizliklerimizi de görürüz. Sorunlar› çözmek, hedeflerimize ulaflmak is-tiyorsak bu yetersizliklerimizi, eksiklerimizi aflmay› da bir ihtiyaç, bir zo-runluluk olarak görmeye bafllar›z. Bu ihtiyaca göre bir araflt›rma, ö¤ren-me, e¤itim faaliyetine gireriz. E¤itimin pratikle bütünleflmesi dedi¤imizolay›n özü de budur. Ö¤renmenin gereklili¤ini, önemini böyle bir pratik ifl-leyifl içinde çok daha iyi kavrar, içsellefltiririz.

Mesela, kaç kez mevcut iliflkilerimize tam olarak vak›f olamazken kura-ca¤›m›z yeni iliflkilerin hepsine birden nas›l yetiflece¤iz konusu tart›flmakonusu oldu. Bunun çözüm yolunu da birlikte bulduk. ‹liflkilerimiz içindebelli görevler, sorumluluklar verebilece¤imiz, belki de k›sa bir sürede kad-rolaflt›rabilece¤imiz arkadafllar›m›z var. Ne dedik bunlar›n üzerinde dahabir önemle dural›m, e¤itimlerine h›z verelim ki bizim yükümüzü hafiflete-cek baz› iflleri de onlar omuzlas›nlar. Bu onlar›n geliflimlerini de h›zland›-racakt›. Bir kaç ad›m att›k - ki di¤er e¤itim gruplar›n› falan oluflturmam›zda zaten bunlar›n sayesindedir- ama orada kald›. Öyle haftada bir, birkaçsaatlik e¤itim çal›flmas›yla yetinirsek istedi¤imiz sürede istedi¤imiz sonu-

356 Halk S›n›f›

cu alamay›z. Bu flekilde bir çal›flma bafllang›ç için gerekli bir ad›md› belkiama daha da gelifltirmek durumundayd›k. Bu nas›l olabilirdi? ‹çimizdenbir ya da iki kifli gerekirse zaman›n büyük bölümünü onlara ay›racak, bir-likte oturup kalkacak, gezecek, birlikte ifl yapacak, tart›flacak, konuflacak,okuyacak ama bunun karfl›l›¤›nda da bir kaç ay içinde de bir sonuç alacak-t›k. Bunu yapt›¤›m›zda sonuçlar›n› hemen gördük, iliflki e¤itim a¤›m›z ge-niflledi yapamad›¤›m›z kadar›yla da iflte yukar›da sözünü etti¤imiz eksik-likler ç›kt› ortaya. Böyle oldu¤una göre demek ki e¤itim meselesinin öne-mini ve sürecin, örgütlenmenin ihtiyaçlar›n› yeterince kavrayamam›fl›z,öyle de¤il mi?

- Asl›nda meselenin özü flu san›yorum: mücadelenin bütününü, tüm fa-aliyetimizi ayn› zamanda bir e¤itim, tüm günümüzü bir e¤itim süreci ola-rak görebilmemiz gerekiyor.

- Öyle de nitelenebilir. E¤itim dedi¤imiz nedir? Ö¤renmek, ö¤retmek.Bizim için bunun zaman›, süresi, yafl›, yeri diye bir fley söz konusu olma-mal›. 7’den 70’e kad›n-erkek herkesi e¤itmenin yolunu yordam›n› bulma-l›y›z. Yapt›¤›m›z her faaliyetten, girdi¤imiz her iliflkiden bir fleyler ö¤ren-meyi, ö¤rendiklerimizi her f›rsatta baflkalar›na ö¤retmeyi kafam›za koy-muflsak zaten sorunu büyük ölçüde halletmifl oluruz. Böyle bir anlay›fl yer-leflti¤inde, daha do¤rusu yerlefltirdi¤imizde zaten orada durmadan bir tar-t›flma, araflt›rma ortam› kendili¤inden ortaya ç›kar. Bakkal, manav, der-nek, okul, ev, lokal her taraf bizim için bir halk s›n›f› olur. Yani e¤itimi sa-dece belli zaman dilimleri aras›na s›k›flt›r›lm›fl, belli bir mekanda yap›lanbir faaliyet olarak görmek gibi bir yanl›fla düflmemeliyiz.

Öyleyse burada haftada bir yapt›¤›m›z bu e¤itim çal›flmas›n›n ve birkaçhaftada ya da ayda bir tane okudu¤umuz kitaplar›n ideolojik-politik gelifli-mimiz için art›k yetersiz kald›¤›n› da görebilmeliyiz.

- Yani bu Halk S›n›f›na art›k ihtiyaç kalmad›¤› anlam›na m› geliyor? - Bölgedeki çal›flmam›z aç›s›ndan de¤il ama kendi e¤itimimiz için öyle

asl›nda. Daha do¤rusu bu biçimiyle bizler için art›k yetersiz kal›yor. Yeniyapaca¤›m›z düzenlemelerle, üstlenece¤imiz görevler karfl›s›nda da buflekliyle daha da yetersiz kalacakt›r. Bize göre yeterli hale getirmeye çal›-fl›rsak da zaten o zaman halk s›n›f› olmaktan ç›kar. Ad› üstünde Halk S›n›-f›. Amac› halk› e¤itmek, örgütlü, kal›c› iliflkilere dönüfltürmektir. Oysa fluanda bizlerin örgütlü iliflki haline gelmesi bir yana hepimizin flu veya budüzeyde yüklendi¤i çeflitli sorumluluklar›, görevleri var. Örgütlenen de¤il,örgütleyen durumunday›z. Bu nedenle bu e¤itim çal›flmas›n› bu biçimiylesürdürmenin bundan sonra pek yararl› olaca¤›n› sanm›yorum. Onun yeri-ne hepimiz birer yeni halk s›n›f› oluflturmal›y›z. Bir tane halk s›n›f›n›n yeri-ne 6-7 tanesini birden hayata geçirmeliyiz. Orada halka ö¤retirken, haktanda ö¤renmeliyiz. Yeni biçimler gelifltirebiliriz. E¤er ileri do¤ru bir ad›matacaksak böyle biraz iddial› bir ad›m atmal›y›z. ‹flte halk s›n›flar›n› böyleço¤altt›¤›m›zda, yayg›nlaflt›rd›¤›m›zda mahallenin her köflesini, soka¤›n›halk s›n›f›na dönüfltürme hedefine de gittikçe yaklafl›r›z.

Halk S›n›f› 357

- Peki diyelim böyle yapmaya karar verdik bundan sonra e¤itim çal›fl-mas› için ayr›ca biz biraraya gelmeyecek miyiz?

- Öyle de¤il, kolektif e¤itim çal›flmas›n› kald›rmak diye bir fley sözkonu-su de¤il elbette. O her zaman gerekli. Ancak örgütlenmenin ihtiyac›na gö-re biçimini, fleklini tabii ona göre de muhtevas›n› de¤ifltirebiliriz. Bununyan›nda bizim gündemimizde art›k Kurtulufl’un tamam› okundu mu okun-mad› m›, günlük bas›n›n, haberlerin takip edilmesi, kitap okuma, araflt›r-ma, tarihimizi ö¤renme gibi fleyler sorun olarak yer almamak durumun-dad›r. Bu saatten sonra bunlar hala sorun olarak ortaya ç›karsa gerçektenutanmal›y›z. Okumay›, araflt›rmay›, ö¤renmeyi ekmek su gibi bir ihtiyaçgörmeliyiz. Hele ki bireysel e¤itimimize, okumaya, araflt›rmaya çok dahafazla önem vermek durumunday›z. Öyle üç haftada, ayda bir kitap okumakçok yetersiz. Haftada en az bir kitap devirecek h›za ulaflmal›y›z.

- Zaman›m›z›n epeyce bölümünü kitap okumak alacak desenize.- Yok öyle de¤il. Bunun için günün yar›s›n› okumaya da ay›ramay›z. K›-

sa zamanda çok okumaya da al›flaca¤›z. Yani okuma h›z›m›z› art›raca¤›z.Ölü say›labilecek zamanlar› daha iyi de¤erlendirece¤iz. ‹stedikten sonrabunu da k›sa zamanda beceririz.

Her fleyden önce misyonumuzun ne oldu¤unu asla unutmamal›y›z. Par-ti soyut bir kavram de¤ildir. Önderli¤i, yöneticileri, kadrolar›, sempatizanve taraftarlar›yla bir bütündür. Burada partiyi biz temsil ediyoruz. Parti bi-ziz. Bu bilinçle hareket etmeliyiz. Partili-Cepheli olmak devrimi istemek vezafere kilitlenmektir. Öyleyse bizde bunun gereklerini yerine getirmek,hem kendimizin hem de halk›m›z›n e¤itimine gerekli önemi vermek zorun-day›z.

fiimdi biraz ara verelim isterseniz yemekten sonra sohbet olarak devamederiz konuflmam›za.

358 Halk S›n›f›

Felsefe

- Ekonomi politi¤i ifllerken Marksizmin olufl-mas›na kaynakl›k eden, Marks›n kuram›n› ge-

lifltirirken esinlendi¤i üç bileflenden bahsetmifltik. Bunlar ‹ngiliz ekonomipoliti¤i, Frans›z sosyalizmi, ve Alman felsefesiydi. Bugünkü dersimizde ifl-te biraz da felsefe üzerinde duraca¤›z. Konuya Selma arkadafl haz›rland›,ne de olsa di¤er arkadafllara göre onun felsefeye daha özel bir ilgisi var.

- Buradaki arkadafllar›n baz›lar›yla konuyu daha önce e¤itim çal›flmas›düzeyinde ele alm›flt›k, daha sonra da zaman zaman tart›flmalar›m›z, soh-betlerimiz oldu. Gerçi daha çok Marksist felsefe yani diyalektik ve tarihselmateryalizm çerçevesindeydi bunlar ama san›yorum ço¤umuzun pek deilgisini çekmeyen bir konu felsefe. Genel olarak da zaten “halka yabanc›”bir konudur. Sadece belli bir e¤itim düzeyi olan, biraz da ifli gücü olmayanbilim adam›, ayd›n ve entelektüellerin yapt›¤› fikir jimnasti¤i gibi görülür.Bunda bir hakl›l›k pay› da vard›r asl›nda. Çünkü gerçekten felsefe bir bilimolarak ortaya ç›kt›¤›ndan bu yana egemen s›n›flar›n tekelinde ve bir tak›mbilim adamlar›n›n, ayd›nlar›n, entelektüellerin ilgilendi¤i bir alan olarakkalm›fl. Ancak Marks ve Engels’le birlikte çok daha genifl kesimlerin ilgi-lendi¤i bir konu haline gelmifl ve böylece felsefe üzerine tart›flmalaremekçi halk kesimlerine kadar inmifltir. Bizde de gerçi son on onbefl y›ld›rliselerde falan çarp›k çurpuk yüzeysel de olsa konuya iliflkin bir bilgi veri-liyor ama yine de halk felsefeyle yaflam› aras›nda az buçuk da olsa do¤ru-dan pek bir iliflki kuramad›¤› için, daha do¤rusu zaten bu iliflkiyi kurmay›sa¤layacak biçimde bir e¤itim almad›¤› için kendisine yabanc›, so¤uk birkonu olarak kalmaya devam ediyor. Bunun yan›nda tabii biraz okunmas›,araflt›r›lmas› ve üzerinde kafa yorulmas› gereken bir ifltir. Konuya iliflkinyaz›lm›fl felsefe kitaplar›n›n, araflt›rmalar›n dili, üslubu da biraz a¤›r, öyleokundu¤unda hemen anlafl›lamayacak flekilde oldu¤u için merak sal›p ö¤-renmek isteyenlerin ço¤u da bafllay›p sonra vazgeçerler. Ama önemli,özellikle tabii bizim üzerinde durmam›z, ö¤renmemiz ve ö¤retmeye çal›fl-mam›z gereken bir konudur. Bu öneminden dolay› da zaten baz› Marksist,ilerici yazar ve ayd›nlar konuyu herkesin anlayabilece¤i, kavrayabilece¤iflekilde basitlefltirmeye çal›flarak yazmaya çal›flm›fllard›r. Mesela, Marksistfelsefeyi ö¤retmek için George Politzer’in yazd›¤› Felsefenin Temel ‹lkele-ri, Bafllang›ç ‹lkeleri gibi kitaplar, veya Stalin’in yazd›¤› Diyalektik ve Tarih-sel Materyalizm kitab› felsefeyi ö¤renmeye bafllayan devrimcilerin ony›l-lard›r ellerinden düflürmedikleri kaynaklar olmufltur. Ben de önce bunlar›okudum. Bunun d›fl›nda da tabii yararlan›labilecek daha bir çok kitap var.

- Mesela, Selma’n›n okumam için bana verdi¤i ve son zamanlarda ençok satan kitaplar aras›nda yer alan Sofi’nin Dünyas› da böyle bir çal›flma.Yazar günlük yaflamla ba¤›n› kurmaya çal›flarak ve mektuplaflmalarla ko-nuyu roman havas›nda de¤iflik bir tarzda ele alarak büyük ölçüde s›k›c› ol-maktan ç›karmaya çal›flm›fl. Az kald› bitirince vereyim, siz de okuyun tav-

Halk S›n›f› 359

94

siye ederim. - ‹yi olur U¤ur. - Dedi¤imiz gibi konunun kendisi halka yabanc›d›r ama yine de pek çok

insan›n a¤z›nda örne¤in, “benim hayat felsefem bu”, “benim felsefemdeyoktur bunlar” gibi sözler duyar›z. Burada “felsefe” sözü “dünya görü-flüm”, “anlay›fl›m” yerine kullan›lmaktad›r. Esas›nda bu çok da yanl›fl dade¤ildir. Bu anlam›yla felsefenin ne anlama geldi¤i do¤ruya yak›n biçim-de epeyce bir kesim taraf›ndan da bilinir ama tabii bu farkl› felsefi görüfl-lerin ve bunlar›n nereden kaynakland›¤›n›n do¤ru, bilimsel olarak bilindi-¤i anlam›na gelmez. Asl›nda bilincinde olsun olmas›n her insan bir dünyagörüflüne sahiptir, dolay›s›yla onun bu dünya görüflü belli bir felsefi dü-flünceye, ak›ma tekabül eder, ya idealisttir ya da materyalist. Halk›m›z›ndeyimiyle herkes felsefe yapmaktad›r ama bunun ne kadar fark›ndad›r obaflka bir konu.

- Peki felsefe nedir, ne ifle yarar, tan›mlayacak olan var m›? Fatma ab-la...

- Kelimesi kelimesine ifade edemem ama insan›n dünyay› yani do¤ay›ve toplumu aç›klamak, bilinmeyenler hakk›nda gerçek bilgiye ulaflmakiçin gelifltirdi¤i düflence sistemidir diyebilirim.

- Öyle de ifade edilebilir. Gerçi felsefe bilim olarak ortaya ç›kt›¤›ndanberi farkl› dönemlerde çeflitli biçimlerde tan›mlanm›flt›r. Tek bir cümleyletan›mlamak, daha do¤rusu kavramak biraz zordur. Onun için ortaya ç›k›fl›ve tarihsel geliflimine k›saca de¤indikten sonra tan›mlamas›n› yaparsakdaha iyi anlafl›l›r san›yorum. Evet Selma devam et.

- Felsefe varl›k’› yani do¤ay› ve toplumu aç›klayabilmek, onun hakk›ndado¤ru bilgiye, gerçe¤e ulaflmak için gösterilen çaban›n bir sonucu olarakç›kar. ‹lk ça¤da yani insanl›k tarihin ilk dönemlerinde felsefe insan›n dün-ya hakk›ndaki bilgisinin tümünü ifade eder. Bunun nedeni o döneme ka-dar bilginin zaten çok s›n›rl›, yani daha sonraki dönemlere göre bilgi biri-kimin çok alt düzeyde olmas›d›r. M.Ö. 5. yüzy›la kadar felsefe ve do¤a bil-gisi birbirinden ayr›lm›fl de¤ildir. Do¤a bilimleri geliflmemiflti, dolay›s›ylaolaylar›n “maddi” aç›klamas› yap›lam›yor, onun yerine bol bol yorumlaradayal› “düflünsel” aç›klamalar yap›l›yordu. Bir olay›n, fleyin aç›klamas›için yüzlerce varsay›m ortaya ç›kabiliyordu. Bu da çok say›da felsefi görüfldemekti.

Ancak tarih ilerledikçe üretim iliflkilerine ba¤l› olarak insan›n sosyal ola-rak da geliflmesi ve bilimsel bilgi birikimiyle felsefe de yavafl yavafl ba-¤›ms›z bir bilim dal› olarak geliflmeye bafllar ve ayr› ayr› bilim dallar› orta-ya ç›kar. Ki bu ilk s›n›fl› toplum olan köleci toplum dönemine denk düfler.

Felsefe deyimini ilk kullananlar Antikça¤da Yunanl›lar olmufl ve bilimdal› haline gelmesi de esas olarak bu dönemdedir. Yunanl› ilk bilim ada-m› düflünürler, düflünsel çal›flmalar›n› do¤adan yans›yan nesnel gerçekli-¤e dayanarak oluflturmaya ve düflünceyi masallardan, gerçek üstü hayal-lerden, hurafelerden ar›nd›rmaya çal›fl›rlar. Yani antik felsefenin geliflme-

360 Halk S›n›f›

sindeki hareket noktas› ve bu felsefeye damgas›n› vuran materyalist dü-flünürlerdir. Ancak bu dönemde yine bunlar›n aras›nda idealizmin gelifl-mesine yol açacak baz› fikirler de ortaya ç›kar. Bu nedenle Engels “Antik-ça¤ Yunan felsefesi, kendisinden sonraki bütün felsefe ak›mlar›n›n to-humlar›n› içerir” der. Antik ça¤daki Yunan felsefesinin amac› bilgiyi sev-mek ve aramakt›r. Bunu “yaflaman›n anlam›n› bulmak” ve bu anlama uy-gun olarak yaflamak için yaparlar. Yani bilgiyi ayn› zamanda yaflamlar›n-da ifle yaramas› için aram›fllard›r. Bu yan›yla bir diyalektik özü de vard›r.

Ancak antik ça¤da pratik bilimler çok yavafl geliflti¤inden, bu bilimlergerçe¤i arayan insan›n ihtiyaçlar› karfl›s›nda giderek daha çok yetersiz ka-l›r. Dolay›s›yla pek çok bilinemez fleye aç›klama getirmek isteyen insandüflüncesi pratikten, maddi yaflam›n gerçekli¤inden kopar. Bilimin dene-timinden ç›kan felsefe, yine bafltaki gibi düflünsel alanda geliflir. Dünyay›do¤aüstü güçlerle, dogmalarla aç›klayan idealist felsefe dedi¤imiz düflün-ce tarz› böyle ortaya ç›kar. ‹nsanlar düflüncelerini soyutlay›p kavramlaflt›-rarak bunlar› metafizik yani sonsuza dek de¤iflmez tan›mlamalara dönüfl-türürler. Ancak de¤iflip dönüflen dünyayla birlikte geliflen pratik bilgi buidealist kuramsal kavramlarla sürekli çat›fl›r. M.Ö. 5. yüzy›l›n ikinci yar›s›y-la 4. yüzy›l›n bafl›nda iki farkl› ak›m yani materyalizm ve idealizm birbirle-rine karfl›t olarak geliflirler. ‹dealizm ile materyalizm aras›ndaki mücadelebütün felsefe tarihine damgas›n› vurur ve bu tarihin itici gücü olur.

fiimdi buraya kadar anlatt›klar›m›zdan yola ç›karak felsefe neden bir bi-lim olarak ortaya ç›km›flt›r sorusunu cevaplayal›m: Dünyay› anlamak, kav-ramak ve genel bir dünya görüflü meydana getirmek isteyen insan, dün-yan›n genel unsurlar›n› ve yasalar›n› inceleme gere¤i duyar, bunun için derasyonel bir düflünce metodu, mant›k silsilesi oluflturma ihtiyac› do¤ar.Bu ihtiyaç düflünce ile varl›k aras›ndaki iliflki sorununu ön plana ç›kar›r. ‹fl-te felsefenin bir bilim olarak ortaya ç›kmas›n›n nedeni bu sorunu çözmeihtiyac›d›r. Yani felsefenin çözmeye çal›flt›¤› temel sorun, düflünce ile var-l›k, bilinç ile madde aras›ndaki iliflki sorunudur. Bu sorunun çözümü bü-tün felsefelerin temelini oluflturdu¤u gibi ayn› zamanda bilgiye ulaflmametodunun ve mant›¤›n temelini oluflturur. Bu nedenle felsefe di¤er bi-limlerin üzerinde bir bilim dal› olma özelli¤i de kazan›r.

‹dealizm düflünceye öncelik verir onu maddeden, maddi yaflamdan ba-¤›ms›z ele alarak bilimden uzaklafl›r, materyalizmde ise öncelikli olanmaddedir, düflünce bizim bilincimizden ba¤›ms›z olarak varolan madde-nin, nesnel gerçekli¤in bize yans›mas›yla oluflur der.

- Demek ki materyalizmin tarihi de idealizm kadar çok eskilere dayan›-yor?

- Elbette Serpil. Sadece Antikça¤ Yunanl›lar›nda de¤il M.Ö. VI. yüzy›ldaÇin, Hint bilginleri aras›nda da pek çok materyalist vard›r. Bunlar›n bir k›s-m›n›n oluflturdu¤u fikirler bir ak›m, dünya görüflü olarak yüzy›llar boyun-ca yaflarda. Ama bu ilk materyalistlere “kendili¤inden materyalistler” de-nir. Lenin de bunlar› do¤al-tarihsel materyalistler olarak ifade eder. Çün-

Halk S›n›f› 361

kü bu ilk bilginler, düflünce adamlar› felsefenin ne oldu¤unu bilmeden,yani idealizm, materyalizm gibi düflünce ak›mlar›n›n d›fl›nda u¤raflt›klar›maddi nesnelerin, inceledikleri ve maddi olarak karfl›lar›na ç›kan do¤an›nmant›¤›na, do¤al ve zorunlu olarak uyarlar. Duyularla alg›lanamayan, gö-rülemeyen, hissedilmeyen fleylerin varl›¤›n› reddederler. Ancak materya-listlikleri bilimsel bir temele dayanmad›¤› için, deneycilik, görgücülük, ol-guculuk olarak nitelen bu durumlar›ndan dolay› pek ço¤u da yine düflün-sel planda idealizme düflmekten kurtulamazlar.

- fiimdi flöyle bir durum var: tarih boyunca idealizmle birlikte materya-lizm de hep varolmufl ama s›n›fl› toplumlara egemen olan düflünce isehep idealizm olmufltur. Bunun nedeni de egemen s›n›flar›n idealist felse-feyi savunmalar› ve topluma empoze etmeleridir de¤il mi?

- Evet. Mesela eski Yunanda da köle sahibi s›n›flar›n, aristokratlar›n fel-sefesi idealizmdir. ‹deolojisini, kültürünü belirleyenden de bu felsefedir.Buna göre dünyada olup bitenler tanr›larla belirleniyordu. Her fley onlar›neseriydi. Düzene karfl› gelmek tanr›lara karfl› gelmek demekti. Krall›¤a datanr›larla efl de¤er bir kutsall›k biçiliyordu. Böylece köleler, ezilenler, sö-mürülenler tanr›lar›n, dolay›s›yla kral›n emirlerine boyun e¤meye, kader-lerine raz› olmaya ikna edilmeye çal›fl›l›yor, ikna olmayanlar da “tanr›larad›na” cezaland›r›l›yordu. Bu dönemde demokratik grubun temsilcileri isezanaatlarla, ticaretle ve ilk bilimsel araflt›rmalarla u¤raflanlar›n aras›ndanç›k›yordu. Kurulu düzenle, egemen s›n›flarla çeliflkileri olan bu kesimleringeleneksel, dinsel, gizemli düflüncelere karfl› ç›kmalar› ve materyalizmeyönelmeleri do¤al bir geliflmeydi. Dolay›s›yla antikça¤da idealizmin etki-lerini tafl›makla beraber materyalist düflünceler de oldukça geliflmifltir.

‹dealizmin kat› bir din inanc›yla bütünleflti¤i, dinin, kilisenin toplumuyönlendiren büyük bir güce ulaflt›¤› feodal Ortaça¤ döneminde de bu böy-ledir. Kapitalizmin geliflmeye bafllamas›yla beraber kurulu düzene baflkal-d›ran burjuvazinin bir kesimi feodal iktidarla birlikte kiliseye ve dine karfl›da tav›r al›r. Dinin yaflam›, toplumu yönlendiren bir araç olmas›ndan ç›ka-r›lmas›n›, bilimin temel al›nmas›n› isteyerek bir yerde materyalist düflün-celerin savunuculu¤unu yapar. Ama ayn› burjuvazi egemen s›n›f olduktansonra idealist felsefenin savunucusu olur, materyalizme karfl› cephe al›r.Çünkü s›n›fsal ç›karlar› bu sefer böyle davranmas›n› gerektirmektedir. Ma-teryalizm ise ortaya ç›kan yeni s›n›f proletaryan›n ve ezilen halklar›n felse-fesi olur. Çünkü sömürüyü, gerçe¤i ortaya koyan, sömürüye karfl› ç›kantemelini bilimden alan materyalist dünya görüflüdür. Oysa egemen s›n›f-lar›n idealizmi aksine sömürüyü gizlemeye, ezilen halklar› bu sömürüyeboyun e¤dirmeye çal›fl›r. ‹dealist düflüncenin bir ürünü olan ve halka ka-derine boyun e¤meyi dayatan din ise bu kez burjuvaziye, kurulu düzeninayakta kalmas›na hizmet etmektedir. Yani buradan ç›karaca¤›m›z sonuç,felsefe s›n›flardan ba¤›ms›z, yans›z geliflen bir bilim de¤ildir. Biçimini,çerçevesini, geliflimini belirleyen yine maddi yaflam›n kendisi ve s›n›flararas›ndaki mücadeledir. Marksizmin ortaya ç›k›fl› da bunun en somut, aç›k

362 Halk S›n›f›

kan›t›d›r. - Evet flimdi de felsefe Marksizmin oluflmas›nda nas›l bir rol oynam›fl

ona de¤inelim.- Biraz konu d›fl› ama burada bir fley soray›m, kaç çal›flmad›r akl›ma ta-

k›l›yor. Marksizmin oluflmas›nda Marks’la Engels hep birlikte an›l›r. Birlik-te çal›flma yürütmüfller. Engels’in de büyük katk›s› var. Ama neden Mark-sizm denilerek Marks’›n ad›yla tan›mlan›yor onu pek anlayam›yorum.

- Bu sordu¤una ta o zaman Engels’in kendisi cevap vermifl. fiurada biryerde notu vard›. Tamam buldum, okuyorum: “Marks’la beraber k›rk y›l-l›k çal›flmam›z süresince ve bundan önce, özellikle kuram›n geliflmesinde,benim de bir pay›m oldu¤unu inkar edemem. Ama temel, yönetici düflün-celerin ço¤u, özellikle ekonomi ve tarih alan›nda bunlar›n aç›k ve kesinolarak formüllefltirilmeleri Marks’›n iflidir. Benim getirdiklerimi, olsa olsabirkaç özel kol d›fl›nda, Marks da yapabilirdi. Ama onun yapt›¤›n› ben ya-pamazd›m. Marks hepimizi afl›yordu. Uza¤›, hepimizden daha genifl vedaha çabuk görüyordu. Marks bir dehayd›. Bizler, olsa olsa kabiliyetleriz.Onsuz kuram bu hale gelmezdi. Demek ki hakl› olarak onun ad›n› tafl›yor.”Anlafl›ld› san›r›m. Engels büyük bir alçak gönüllükle Marks’›n kendisindendaha ileri görüfllü oldu¤unu kabul ediyor. Evet devam edelim.

- Marks ve Engels 1844’de Paris’te tan›flt›klar›nda epeyce gençtirler.Marks yirmi alt›, Engels yirmi dört yafl›ndad›r. Her ikisi de iyi bir e¤itimgörmüfller ve o zaman›n en ileri bilimlerini ö¤renmifllerdir. O dönemdedünyaya üç ayr› alandaki geliflme yön vermektedir. Bunlardan biri ‹ngilizekonomist Rikardo’nun görüfllerinde somutlanan ‹ngiliz ekonomi politi¤i,Almanya’da Hegel’in idealist felsefi görüflleri, Fransa’da Proudhon’un gö-rüfllerinde somutlanan sosyalist düflüncelerdir. Yani baflta sözünü etti¤i-miz “üç bileflen”in o dönemdeki teorisyenlerini de ö¤renmifl olduk flimdi.Ekonomide Ricardo, Felsefede Hegel, sosyalizmde Proudhon.

Marks ve Engels, bunlar›n görüfllerini ö¤renmifllerdir ama ö¤rendiklerionlar› tatmin etmez. Bir fleylerin yanl›fl gitti¤ini, eksik oldu¤unu hisset-mekte, gerçe¤e uymad›¤›n› düflünmektedirler. Neyin nerede yanl›fl gitti¤i-ni bulmak için bütün bilimleri yeniden incelemeye karar verip aralar›ndagörev bölümü yaparlar. Marks ekonomi ve tarihi, Engels do¤a bilimleri vefelsefeyi incelemeyi üstlenir. Bir yandan araflt›rmalar›n› sürdürürler, biryandan da bilmediklerini, eksik yanlar›n› tamamlarlar. Mesela, Marks eko-nomi ve hukuku incelerken felsefede de yo¤unlafl›r. Yo¤unlaflma ihtiyac›hisseder. Bunu Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk› adl› eserinin önsözün-de flöyle ifade ediyor: “Hukuk ö¤reniyordum. Fakat hukuku felsefe ve ta-rih çal›flmalar›m›n yan›s›ra sadece yard›mc› bir konu olarak ele alm›flt›m.1842-43 y›llar›nda Rheinische Zeitung’un yaz›iflleri müdürü olarak ilk kez,maddi ç›karlar denilen fleyler üstünde tart›flmalara kat›lman›n s›k›nt›s›n›yaflad›m... Kafam› kurcalayan sorunlar› çözme yolunda giriflti¤im ilk çal›fl-ma, Hegel’in Hukuk Felsefesi kitab›n› elefltirici bir gözle yeniden incele-mek oldu.” Bu incelemesini sürdürdükçe felsefe alan›nda devrim yarata-

Halk S›n›f› 363

cak olan sonuçlara ulaflmaya bafllar. “Araflt›rmalar›m›n sonunda flu sonu-ca varm›flt›m: Hukuksal iliflkiler olsun, devlet biçimleri olsun, ne kendibafllar›na ve ne de insan akl›n›n sözde genel evrimleriyle aç›klanabilirler.‹kisinin de kökleri yaflam›n maddi koflullar›ndad›r... Yaflamak için sürdür-dükleri toplumsal üretimde insanlar, kendi iradeleri d›fl›nda, zorunlu vebelli bir tak›m iliflkiler kurarlar. Bu üretim iliflkileri onlar›n maddi üretimgüçlerinin belli bir aflamas›na tekabül eder. Üretim iliflkilerinin tümü, top-lumun ekonomik yap›s›n›, efldeyiflle gerçek temelini oluflturur. Bu temelüzerinde hukuksal ve siyasal bir üstyap› yükselir. Bu üst yap›ya da bellitoplumsal bilinç biçimleri tekabül eder. Maddi yaflam›n üretim biçimi ge-nellikle toplumsal, siyasal ve düflünsel yaflam süreçlerini belirler. ‹nsanla-r›n varolufllar›n› belirleyen bilinçleri de¤ildir, tersine, insanlar›n toplumsalvarolufllar› bilinçlerini belirler.”

- Benim anlayamad›¤›m sorun flu; Marks bu sonuca o günkü materya-list görüfllerle de¤il de idealist Hegel’in görüfllerini incelerken nas›l var›-yor?

- Elbette Marks o günün en ileri materyalist düflüncelerini de biliyor.Ama bu en ileri materyalist düflünceler bile madde ile bilinç aras›ndakiiliflkiyi, dolay›s›yla da ekonomik, toplumsal yap›y›, geliflmeleri, üretim ilifl-kileri ile üretici güçler aras›ndaki iliflkileri do¤ru ve tam aç›kl›kta çözebile-cek düzeyde de¤ildi. Do¤ru gerçek bilgiye ulaflmada eksik bir fleyler var-d›. ‹flte Marks o eksikli¤i Hegel’i elefltirel gözle tekrar incelerken bulur. He-gel de buldu¤u fley “niceli¤in niteli¤e dönüflmesi”, “z›tlar›n birli¤i” ve“yads›nman›n yads›nmas›” yani diyalekti¤in üç temel yasas›d›r. AncakHegel bu üç yasay› do¤ay›, toplumu, tarihi inceleyerek bulmam›fl ve bun-lar› incelemek için de kullanmamaktad›r. Çünkü idealist felsefenin en üstboyutunu temsil eden Hegel’de zaten madde, dünya diye bir fley yoktur,sadece düflünce baflka bir flekilde ifade edersek sadece ruh vard›r.

- Nas›l yani, flimdi insan, do¤a falan yok, sadece düflünce var öyle mi?Yani flu anda ben asl›nda yokum, siz de yoksunuz.

- Evet, mesela flimdi benim gördü¤üm, duydu¤um, iflitti¤im, hissetti-¤im her fley asl›nda yok, bunlar benim düflüncemde olufluyor. Sizler demaddi olarak yoksunuz ama ben öyle düflündü¤üm, düflüncemde canlan-d›rd›¤›m için varm›fls›n›z gibi geliyor bana. Her birinize göre de di¤erleri-miz ve hiçbir maddi varl›k gerçekte yok.

- Bana çok saçma geliyor bu. O zaman biz yoksak her birimizin ayr› ay-r› düflüncesi de olmaz.

- Do¤ru, o zaman geriye tek bir düflüncenin varl›¤› kal›r. Ona da ister tekbir ruh, düflünce ya da tanr› deyin. Hegel’e göre gerçek olan tek fley odur.Tabii her fley bu tek düflüncede var olsa da dünkü düflünceyle bugünküayn› de¤ildir. Onda da sürekli bir geliflme, de¤iflme söz konusudur. Yanidüflünce sabit de¤ildir, hareket halindedir. Ve düflüncedeki bu hareketinde kendi içinde bir mant›¤›, yasalar› vard›r. ‹flte Hegel yukar›da sayd›¤›m›zdiyalekti¤in yasalar›n› bunun nas›l oldu¤unu, düflüncenin kendini nas›l

364 Halk S›n›f›

gelifltirdi¤ini aç›klamak için ortaya koymufltur. Engels bu konuda “Her üçüde Hegel taraf›ndan idealist bir biçimde salt düflünme yasalar› olarak ge-lifltirilmifltir. Yan›lg›s›, bu yasalar›n, do¤a ve tarihten ç›kar›laca¤› yerde on-lar› düflünmek için ileri sürülmüfl olmas›ndad›r” derken, Marks, Kapital’inI. cildinde “Diyalekti¤in Hegel’in elinde büründü¤ü gizemsellik, diyalekti-¤in genel hareket biçimlerini ilkin onun ortaya koymufl oldu¤u gerçe¤inihiçbir biçimde gölgelemez. Hegel’de diyalektik bafl afla¤› durur. Gizemselkabuk içindeki gerçek özü bulmak için onun tersine çevrilmesi, ayaklar›n›nüstüne oturtulmas› gerekir” der.

Tabii bu basit bir ters yüz etme de¤ildir. Marks Hegel’deki diyalektik özüal›p onun idealist bütün yanlar›n› atarak, diyalekti¤i materyalizmle bütün-lefltirir. Yani asl›nda Marks’›n Hegel’den al›p gelifltirdi¤i diyalektik yön-temle, Hegel’in diyalekti¤i aras›nda da bir karfl›tl›k vard›r. Hegel ortayakoydu¤u ve sadece düflüncenin gelifliminde uygulad›¤› do¤ru yasalarlabile hep yanl›fl sonuçlara varm›flt›r. Çünkü do¤ru olarak ortaya koydu¤udiyalektik yasalar›n içinde de kendi kendisiyle çeliflen yanl›fl yanlar vard›r.Onlar›n ayr›nt›s›na flimdi girmeyelim.

Özetlersek, Marks’›n dahiyane buluflu olan diyalektik materyalizm o gü-ne kadar ki tüm idealist ve materyalist felsefelerin üzerinde gerçeklefltiril-mifl bir devrimdir. Felsefeyi bilimsel temellere oturtur. Bu hem do¤an›n,toplumun ve düflüncenin iflleyifl yasalar›n›n bilimidir, hem de bunlar›n ge-liflmelerini inceleme yöntemidir. Marks iflte bu yöntemle her fleyi ekono-miyi, toplumu, tarihi yeniden incelemeye bafllar ve do¤ru, bilimsel çö-zümlemeler iplik sökü¤ü gibi peflpefle gelir. Ekonominin, toplumun gelifl-me yasalar›n› bulur. Ve gelece¤in toplumunun, yani sosyalist toplumunbilimsel teorisini gelifltirir.

- Evet, gördü¤ünüz gibi felsefenin Marksizmin oluflmas›nda böyleönemli bir yan› var. Peki, Marks’›, Engels’i bu kadar araflt›rmaya, kafa yor-maya iten ve sonuçta o güne kadar kimsenin sahip olmad›¤› bilimsel ger-çeklere ulaflarak, herkesten çok dünyay› anlayabilme mutlulu¤una ulaflt›-ran neden nedir?

- Sömürüye son vermek istemeleri.- Onlar›n zaman›nda da sömürüye son vermek isteyen milyonlarca in-

san var ama o kadar insan›n içinde neden ikisi ç›k›yor?- Herkes onlar gibi yetenek sahibi olamaz ki. - Sadece bunlarla aç›klanamaz. Yetenek vs. bunlar etkileyen bir faktör

olabilir, keza e¤itimleri bir baflka etkendir. Ama önemli bir etken daha var-d›r; merak, merak. Dünyay› anlama, kavrama, insan olman›n bilincine var-ma merak› ve de¤ifltirme iste¤i. Buradan fluna geliyorum. Derse bafllarkenfelsefenin pek de ilgi çeken bir konu olmad›¤›n› söylemifltik? Baflkalar› içindemiyorum buradaki birço¤umuz için de bu böyle de¤il mi? Peki niye?

- Pek gerekli görmedi¤imizden herhalde.- Neden gerekli görmüyoruz? Dünyay›, olaylar› dahi iyi kavramak, do¤-

ru olarak çözümlemek için gerekli de¤il mi? O zaman demek ki merak et-

Halk S›n›f› 365

miyoruz, bilmediklerimizi ö¤renmek istemiyoruz. Yani bir yerde düflma-n›n yaratmak istedi¤i bilgisiz, cahil, gerçekleri araflt›rmayan, ö¤renmeyeninsan tipini kabullenmifl olmuyor muyuz? Sorun tabii sadece felsefeyi ö¤-renme meselesi de¤il, genel olarak ö¤renme merak›. fiöyle de düflünme-yelim, iflte ben mücadele ediyorum, az buçuk da bir fleyler okuyup ö¤re-niyorum. Hay›r öyle olmaz, çok fleyi ö¤renmeliyiz. Tabii gelifli güzel de¤il,bize en çok gerekli olanlar›ndan bafllayarak günün yirmi dört saati ö¤ren-meye çal›flmal›y›z. Sömürüye karfl› ç›kabilirsin, bunun için savaflabilirsinde ama sömürünün nereden nas›l kaynakland›¤›n› merak etmezsen nede-nini de do¤ru olarak ö¤renemezsin ve iyi de savaflamazs›n. Savafl›n anla-m›n› tam kavrayamazs›n. Bu da iflte savrulmalar›n kayna¤›d›r. Ö¤rendi¤i-ni sand›¤›n her fley yüzeysel kal›r. Yüzeysel kal›rsa, ö¤renmezsen yenifleyler üretemezsin, politika üretemezsin. Ö¤renmezsen ö¤retemezsin.Politika üretemeyen, ö¤retemeyen olarak kal›rsan iyi bir devrimci olamaz-s›n. Oysa devrimin ö¤renen ö¤reten, düflman› iyi tan›yan, ne zaman neyapmak istedi¤ini önceden sezebilen, politika üretebilen, kendine güvenlidevrimcilere, kadro ve yöneticilere ihtiyac› var. Bu ihtiyac› düflünmüyor-sak, ona göre kendimizi haz›rlam›yorsak o zaman niye devrimci olduk di-ye düflünmemiz gerekir.

Mesela demin Hegel’in maddi her fleyi reddetti¤ini söylerken bir k›sm›-n›z daha önceden bunu bilmedi¤iniz için hayret etti. Ama bunun meselabugün islamc›lar›n evreni, dünyay›, dünya üzerindeki her fleyi allah yarat-m›flt›r deyiflinden çok fark› var m›d›r? Birisi hiçbir fley yok diyor, di¤eriherfleyin yoktan varedildi¤ini söylüyor. fiimdi bir yerde böyle mi de¤il migibi bir tart›flmas› olsa nas›l alt›ndan kalkars›n›z? Elbette sorun böyle birtart›flmaya haz›rl›kl› olmaktan çok, biz bu tür sorular›n karfl›l›¤›n› kendimi-ze nas›l verebiliyoruz öncelikle önemli olan da o.

Bak›n U¤ur’un sözünü etti¤i Sofi’nin Dünyas› adl› kitapta “‹yi bir filozofolmak için gereken tek fley, hayret etme yetisidir” diyor. ‹yi bir devrimciolmak için de merak etme, ö¤renme iste¤i olmas› gerekir de¤il mi? Mese-la yine ayn› kitapta flöyle bir bölüm var: “Neden yaflad›¤›m›z konusuyla il-gilenmek, pul toplamak kadar ‘rastlant›sal’ bir ilgi de¤ildir... Evrenin, dün-yan›n ve yaflam›n nas›l ortaya ç›kt›¤›, geçen y›l olimpiyatlarda en çok alt›nmadalyay› kimin ald›¤›ndan daha büyük ve önemli sorulard›r”. fiimdi çev-remize bakt›¤›m›zda gerçekten kaç kifli bu sorular›n cevab›n› hafta sonun-da Fener’in ya da Cimbomun maç› ne olacak diye düflündü¤ü kadar düflü-nüyor? ‹nsanlar›n beyinleri nas›l teslim al›n›yor, bunu tersine çevirmekiçin ne yapmak laz›m, veya biz neden okumaya, ö¤renmeye bu kadar is-teksiz davran›yoruz diye yüzlerce soruyu böyle peflpefle s›ralayabiliriz. Ta-bii bir çok sorunun cevab›n› yay›nlar›m›z› okudu¤umuzda da bulabiliriz,ama günlük hayatta veya gelece¤e iliflkin cevab›n› yaz›lanlarda bulamaya-ca¤›m›z ya da hemen araflt›r›p bulamayaca¤›m›z o kadar çok yeni sorukarfl›m›za ç›kar ki, bunlar› biz düflünüp yorumlay›p cevaplamak durumun-da kal›r›z. ‹flte bunlara do¤ru cevaplar bulabilmek, do¤ru sonuçlara var-

366 Halk S›n›f›

mak için felsefeyi daha do¤rusu diyalektik materyalizmi kavram›fl olabil-memiz önemlidir. Çünkü o bize do¤ru sonuçlara ulaflmak için nas›l düflün-memiz gerekti¤i konusunda yol gösterir. Bu hafta bu kadar yeter san›yo-rum, haftaya diyalektik materyalizmle devam ederiz.

✪✪✪

✍ SINIF SÖZLÜ⁄Ü

➟ ANT‹KÇA⁄ FELSEFES‹: Antikça¤ felsefesi M.Ö. VIII. yüzy›lda baflla-y›p M.S. V. yüzy›lda sona eren Yunan ve Roma döneminin felsefesinikapsar. Bu döneme ‹lkça¤ da denir. Antik ça¤ felsefesi ile ‹lkça¤ felse-fesini birbirinden ay›ran Antikça¤ felsefesinin sadece Yunan ve Romafelsefesini ifade etmesidir. Bat› düflüncesi, Bat› kültürü denilen olgu-nun temelini antikça¤ felsefesiyle bafllad›¤› kabul edilir.

➟ ANT‹KÇA⁄ YUNAN MATERYAL‹STLER‹: Antikça¤ yunan felsefesitarihi materyalist bir felsefenin geliflmesi tarihidir. ‹lk felsefeyle u¤ra-flanlardan Thales, Anaksimandros, Anaksimenes, Herakleitos, Anaksa-goras, Demokritos, Empedokles, Epikuros vd. materyalisttir. Evrenselhareketi ve z›tlar›n çat›flmas›yla birli¤ini ileri sürerek diyalektik ma-teryalizmin ilk verilerini aç›klayan Herakleitos’a göre insan ancak do-¤ay› bilebilir, do¤ay› tan›yabilirdi. Do¤aüstü olarak ileri sürülen tümgörüfller, sözler, hayal ürünü ve bofl sözlerden ibarettir. Antikça¤ Yunan bilgicilerinde de (sofistler) benzer özellik görülür.Bunlardan Protagoras “Tanr›n›n varl›¤›n› kan›tlamak için elimde hiçbirfley yok, bu yüzden var m› yok mu bilemem” demektedir. Kritias ise“Tanr›lar, kurnaz devlet adamlar›n›n uyruklar›na boyun e¤dirmek içinve onlar› bask› alt›nda tutmak için uydurduklar› varl›klard›r” der.

✪✪✪

SINIF K‹TAPLI⁄I :

✏ Felsefenin Bafllang›ç ilkeleri (Georges Politzer -Sol;Onur yay)

✏ Felsefenin Temel ‹lkeleri (Georges Politzer -Sol; Onur yay. )

✏ Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm (Stalin- Bilim ve Sos.; ‹nter

✏ Felsefenin Sefaleti (Karl Marks- Sol; Onur yay.)

✏ Sofi’nin Dünyas› ( Jostein Gaarder- Pan yay.)

Halk S›n›f› 367

Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm - 1

- Geçen dersimizde her insan›n bir dünya görüflü vard›r ve her insan›nbu dünya görüflü de bilincinde olsun veya olmas›n belli bir felsefi düflün-ceye tekabül eder, yani ya idealist ya da materyalisttir demifltik. ‹dealiz-min, materyalizmin ne oldu¤unu ö¤renenler kendilerinin de hangi dünyagörüflüne sahip olduklar›n›n bilincine varm›fl olurlar. Ama tabii buradakim nerede, nas›l ö¤renecek sorunu da ç›k›yor karfl›m›za. Daha önce debelirtti¤imiz gibi egemen s›n›flar, devlet kendi idealist felsefesini ideoloji-siyle, e¤itim sistemiyle, medyas›yla topluma empoze ederken, diyalektikmateryalizmi yani Marksist-Leninist dünya görüflünün ö¤renilmesini en-gellemek için ellerinden geleni yaparlar. Dolay›s›yla e¤er devrimci bir çev-rede yetiflmemiflsek, ailemizden, çevremizden birileri bize materyalistdünya görüflünü ö¤retmemiflse biz de hemen herkes gibi ailemizden, dü-zenden ald›¤›m›z kültürle idealist biri olarak yetifliriz. Yani dünyay›, olay-lar› nas›l yorumlamam›z, nas›l düflünmemiz gerekti¤ini çocuklu¤umuzdanbafllayarak düzen bize empoze eder ve düflünce sistemimiz buna göre fle-killenir. Düzenin bizden istedi¤i de kurulu düzene karfl› ç›kmayan, bask›ya,sömürüye boyun e¤en köleler olmam›zd›r. Ama, her fleye ra¤men herke-si istedi¤i kal›ba dökemez. Ezilenler, sömürülenler oldu¤u sürece onlar›nç›karlar›n› savunan dünya görüflü de her zaman var olur. Bu bugün deböyle, devrimciler, devrimci, ilerici yazar ve ayd›nlar emekten, ezilenler-den yana dünya görüfllerini, düflüncelerini tüm engellemelere ra¤men sa-vunurlar, halka ulaflt›rmaya çal›fl›rlar. Yani ezen ve ezilen s›n›flar aras›nda-ki mücadele ayn› zamanda iki ayr› dünya görüflü, iki felsefe aras›ndaki mü-cadele olarak sürer.

- Ama flöyle bir fley de var: Düzene karfl› yüzbinlerce, milyonlarca emek-çi mücadele ediyor, fakat bunlar›n büyük bölümü idealist ya da materya-list felsefe nedir; hangisi do¤rudur, bilimseldir; benim ç›karlar›m› hangisisavunur bunun pek fark›nda de¤il bile.

- Do¤ru, demin dedi¤imiz gibi egemen s›n›flar, halk›n kafas›n›, düflünce-lerini kendi ç›karlar›na, kendi dünya görüfllerine göre flekillendirir. Bununyan›nda diyalektik materyalist dünya görüflünü, Marksizm-Leninizmi kötü,halka zararl› düflüncelermifl gibi göstermeye çal›fl›r ki, halk bunlardan uzakdursun. Bunun için dini inançlar›, duygular› da alabildi¤ine kullan›r. Halktamateryalizme, Marksizm-Leninizme karfl› bir önyarg› oluflturur. Ama yinede ezilen s›n›flar meselenin felsefi yan›n› bilmeseler, hatta kendi ç›karlar›n›savunan diyalektik materyalist dünya görüflüne karfl› önyarg›l› olsalar bile,düzenle olan çeliflkileri ve s›n›fsal ç›karlar› onlar› egemen s›n›flarla karfl›karfl›ya getirir. Bu ayn› zamanda egemen s›n›flar›n idealist dünya görüflüy-le de flu veya bu düzeyde karfl› karfl›ya gelmesi demektir. ‹dealizm kaderci-li¤i dayat›r, “bu dünya böyle kurulmufl”, “dünya mal› dünyada kal›r”, “ha-

368 Halk S›n›f›

95

line flükret” yani sömürüye, zulme boyun ey der. Ezilenler bakar ki, dünyamal›nda gözün olmas›n, haline flükret diyenlerin kendileri habire dünyamal› edinmek için u¤rafl›yor, ezilen, sömürülen yine hep kendisi oluyor.Hak, adalet aray›p mücadele etmeye bafllad›¤›nda egemenlerin bask›s›n›,zulmünü daha da yak›ndan görür, tan›r. Kendisine söylenenlerin, yap›lan-lar›n do¤ru olmad›¤›n›, aldat›ld›¤›n› düflünmeye, bafllar, egemenlerle eflitolmad›¤›n›n, ç›karlar›n›n çeliflti¤inin fark›na var›r. Ama bu kendili¤inden bi-linçle idealist dünya görüflünden, burjuva ideolojisinin etkilerinden kurtul-du¤u anlam›na gelmez. Bu nedenle de mücadelesi ekonomik, demokratikmücadeleyle s›n›rl› kal›r, düzeniçili¤i aflamaz. Aflabilmesi iktidar› alma, dü-zeni de¤ifltirme mücadelesine yönelebilmesi için idealist dünya görüflün-den kopmas›, ona alternatif kendi s›n›fsal ç›karlar›na uygun ba¤›ms›z dün-ya görüflüne, ideolojisine sahip olabilmesi gerekir. Ama bu kendili¤indenolmaz. Orada iflte en büyük görev yine bizlere düflüyor. Bu bilinci, Marksist-Leninist dünya görüflünü halka yayacak, ö¤retecek olan bizleriz. Biz ö¤ren-mezsek, kavramazsak baflkalar›na ö¤retemeyiz, yanl›fl biliyorsak yanl›fl ö¤-retiriz. O zaman demek ki en do¤ru flekilde ö¤renip ö¤retmek zorunday›z.Do¤ru ö¤renmenin ve ö¤retmenin yolu da diyalektik materyalizmi ö¤ren-mekten, kavramaktan, onun bak›fl aç›s›na sahip olabilmekten geçiyor.

- Yaln›z flöyle bir fley de var Selim abi: Biz kitleye giderken do¤rudan si-zin dünya görüflünüz, inançlar›n›z yanl›fl, onlar› terk edin do¤rusu diyalek-tik materyalizmdir diye gitmeyiz herhalde.

- Do¤ru Serpil. Do¤rudan böyle gitti¤imizde çeflitli önyarg›lar› nedeniy-le bu bizim halk›n önemli bir bölümüyle iliflki kurmam›z› zorlaflt›r›r, daral-t›r, ama ondan da öte bizim öncelikli sorunumuz halk› önce materyalistyapmak de¤il, kendi sorunlar›na, mücadelesine sahip ç›kmas›n›, mücade-le içinde yer almas›n› sa¤lamakt›r. Kald› ki felsefi düzeydeki tart›flmalarkitlelerin öncelikli sorunu de¤ildir. Kitleler için günlük pratik sorunlar›, dü-zenle çeliflkileri ve bunlar›n çözümü için senin ne söyledi¤in ve yapt›¤›ndaha önemlidir. Onun dünya görüflünü de¤ifltirebilmek bir süreç iflidir.Hemen öyle bir iki propagandayla dünya görüflü, inançlar de¤iflmez. Kal-d› ki pratik mücadele içinde yer almalar›n› sa¤lamadan soyut tart›flmalar-la bunu becermek de mümkün de¤ildir. Ama tüm bunlar iliflki kurdu¤u-muz kitlenin niteli¤ini, yerini, zaman›n›, koflullar› dikkate alarak felsefi dü-zeyde tart›flmalar yapmayaca¤›m›z, idealizmi, materyalizmi anlatmayaca-¤›m›z anlam›na da gelmez.

Asl›nda bunu do¤rudan olmasa bile dolayl› olarak zaten sürekli yapar›z.Hareketin yay›nlar›nda yaz›lanlar, söylenenler diyalektik materyalist bak›flaç›s›yla ele al›nm›flt›r. Tart›flmalar›m›zda, sohbetlerimizde, propaganda-m›zda biz de bu bak›fl aç›m›z› yans›t›r›z. Seslendi¤imiz, iliflki kurdu¤umuzinsanlar›n bizden ö¤rendikleriyle dünyaya bak›fl aç›s› da de¤iflmeye bafllar.Genel olarak ço¤umuzun geliflimi, devrimcileflmesi de böyle olmufltur.

- Do¤ru. Kendimi ve iliflkilerimizin durumunu gözönüne getiriyorum dahemen ço¤umuz dünya görüflümüzde öyle çok büyük bir de¤ifliklik yok-

Halk S›n›f› 369

ken düzenle olan flu veya bu çeliflkilerimizden dolay› mücadele içinde yerald›k. Okudu¤umuz dergiler, gazeteler, bildiriler, kitaplar, yapt›¤›m›z tar-t›flmalar, sohbetlerle dünyaya bak›fl aç›m›z de¤iflmeye bafllad›. Ama bura-da sorun flu: okuduklar›m›z›n, gördüklerimizin, ö¤retilenlerin ne kadar›n›anl›yoruz, ne kadar›n› do¤ru olarak kavr›yoruz. Çevremizde, dünyada olanbitenleri ne kadar do¤ru tahlil edebiliyoruz, do¤ru sonuçlar ç›kar›p sorun-lara çözüm yollar› bulabiliyoruz. ‹flte bu noktada diyalektik ve tarihsel ma-teryalizmi ö¤renmenin önemi bir kez daha ortaya ç›k›yor. Ö¤renmiflsekiflimizi kolaylaflt›rm›fl›z demektir. E¤er biz diyalektik materyalizmi ö¤renipözümsememiflsek, Marksizm-Leninizmi bu bak›fl aç›s›yla derinlemesinekavramam›flsak temelimiz pek sa¤lam say›lmaz. Fark›nda olmasak da ide-alizmin izleri hala beynimizin köflelerinde yafl›yordur, burjuva ideolojisi-nin etkilerine dolay›s›yla sa¤a sola savrulmaya a盤›z demektir.

- Yaln›z ö¤renmek derken bu, biraz sonra ayr›nt›lar›yla ele alaca¤›m›zgibi, “her fley hareket halindedir”, “do¤ada hiçbir fley tek bafl›na ba¤›m-s›z de¤ildir, her fley birbirleriyle iliflkilidir”, “nicel birikimler nitel s›çrama-ya yol açar”, “geliflmenin, de¤iflimin kayna¤› çeliflkidir” diyerek diyalek-tik materyalist yöntemi maddeler ve bafll›klar halinde ezberlemek de¤ildir.Bunlar sadece ezber olarak kal›rsa bir fley ifade etmez, bize faydas› olmaz.E¤er, okurken, araflt›r›rken, bir olay› incelerken, düflünürken, diyalektikmateryalist yöntemi kullanabiliyorsak ve bu yöntemi kullanmay› bir tarz,al›flkanl›k, düflünce sistemimizin bir refleksi haline getirebilmiflsek o za-man ö¤renmifl, kavram›fl›z demektir. Bunu sa¤layabildi¤imiz oranda an-cak okuduklar›m›z› nedenlerini, niçinlerini sorgulayarak okumay› al›flkan-l›k haline getirebiliriz, pratikle, yaflamla, tarihle ba¤lar›n› do¤ru olarak ku-rup özünü kavrayabiliriz, ezbercilikten ve o çok flikayet edilen unutma al›fl-kanl›¤›ndan kurtuluruz, çevremizde, dünyada olan biteni çok daha do¤ruve h›zl› tahlil edebilir, kavrayabilir ve çözümler üretebiliriz. Yarat›c›l›¤›m›zancak diyalektik düflünebildi¤imiz oranda geliflir. Yoksa bize ö¤retilenler-den, okuduklar›m›zdan, gördüklerimizden, yaflad›klar›m›zdan ç›karaca¤›-m›z sonuçlar yüzeysel kal›r. Yüzeysellik ö¤rendi¤imizi sand›¤›m›z pek çokfleyi asl›nda eksik ya da yanl›fl kavramam›z demektir. E¤er yüzeysel kal-mak istemiyorsak, Marksist-Leninist dünya görüflünü derinlemesine, do¤-ru olarak kavramak istiyorsak felsefeyle ilgilenmeliyiz ve diyalektik mater-yalizmi ö¤renip, kavramal›y›z.

Meselenin önemine bu kadar de¤indi¤imiz yeter san›yorum. Evet Sel-ma sen devam edebilirsin.

- Gerçi arkadafllar›n ço¤u konunun yabanc›s› de¤il, bir iki arkadafl›m›zd›fl›nda birlikte daha önce de konuyu belli yanlar›yla ifllemifltik, o nedenlebafltan sona tekrar etmektense temel noktalara de¤inip soru ve örneklerüzerinde durursak daha iyi olur san›yorum.

Geçen dersimizde Marks ve Engels’in, Hegel’in idealist felsefesindekidiyalekti¤in özünü alarak onu idealist yanlar›ndan ar›nd›r›p materyalizm-le bütünlefltirdiklerini ve bilimsel temellere oturttuklar›n› söylemifltik. Di-

370 Halk S›n›f›

yalektik materyalizm kendisinden önceki tüm felsefelerden farkl› olaraksadece dünyay› aç›klamakla kalmaz, dünyan›n de¤ifltirilmesini, yenidenkurulmas›n› da içerir. Bu, bir yerde Marksist-Leninist dünya görüflünün te-melini oluflturur. Bir bilim olarak di¤er bilim dallar›n›n geliflmesine para-lel olarak o da kendini gelifltirir. Diyalektik materyalizm do¤an›n, toplu-mun ve düflüncenin geliflimine yön veren genel yasalar› bulma, dünyay›aç›klama, kavrama ve de¤ifltirmenin yöntemidir. Bu yöntemin toplum ta-rihinin, yaflam›n›n ve gelifliminin incelenmesinde kullan›lmas›na tarihselmateryalizm denir. Diyalektik materyalizm dört bafll›k alt›nda formüle edi-lir. Ve bunlar›n her biri de metafizik düflüncenin karfl›tl›¤›n› oluflturur. Bi-raz önce zaten Selim abi bunlar› k›saca saym›flt›.

Birincisi; Her fley birbirine ba¤l›d›r. Diyalektik materyalizm; do¤adakivarl›klar›n, olaylar›n, geliflmelerin hiçbirini tek bafl›na birbirinden ba¤›m-s›z olarak ele almaz. Do¤ay›, tüm parçalar›n, görüngülerin birbiriyle iliflkiiçinde oldu¤u, birbirlerini koflulland›rd›¤›, birbirine organik ba¤larla ba¤l›oldu¤u bir bütün olarak görür.

- Örnek verelim. - Do¤a olaylar›n›, afetleri falan hepsini örnek verebiliriz. Mesela ya¤mu-

run, kar›n ya¤mas›n›, mevsimleri, güneflin do¤uflunu bat›fl›n›, depremleri,ve di¤er do¤a olaylar›n› idealizm hep birbirinden ba¤›ms›z olaylar olarakele alm›fl ve bunlar “allah›n ifli” diye aç›klam›flt›r.

- Burada bir hat›rlatma yapay›m, idealizmle dini ayn› fley olarak da gör-memek gerekir. Din idealisttir, idealist dünya görüflünün bir ürünüdürama idealizm dini de kapsayan onun üzerinde bir olgudur. Yani herhangibir dine inanmadan da idealist olunabilir. Bir insan herhangi bir dine inan-masa bile ad›na ister ruh, ister tanr› ne derse desin do¤aüstü, insan üstügüçlere inan›yorsa, do¤ay›, çeflitli olaylar›n nedenlerini bununla aç›kl›yor-sa yine idealisttir. Evet devam edebilirsin Ömer.

- Diyalektik materyalizmde do¤aüstü güçler yoktur. Do¤adaki her fley,her olay birbiriyle ba¤lant›l›d›r. Ya¤mur bulutlar›n›n nas›l olufltu¤u, bununnas›l ya¤mura ve kara dönüfltü¤ü, mevsimlerin oluflmas› falan flimdi bun-lar bilinmeyen fleyler de¤il. Denizler, göller, nehirler yani su olmasa, suyubuharlaflt›racak ›s›y› veren günefl olmasa, su buharlafl›p buluta dönüflme-se ya¤mur ya da kar›n ya¤mas› diye bir fley olur mu? Olmaz... Demek kiya¤mur ve kar›n ya¤mas›yla su, günefl, bulut, hatta bulutun ya¤mura karadönüflmesi için atmosferdeki bas›nç ve so¤uk hava aras›nda birbirini ko-flullayan bir ba¤lant› var. Mesela depremlerin dünyan›n so¤umas› sürecin-de yeryüzü kabu¤unda oluflan çatlaklar›n, boflluklar›n çökmesi, kaymas›sonucu oldu¤unu biliyoruz. Yani bugün durup dururken do¤aüstü bir gü-cün ortaya ç›kard›¤›, yaratt›¤› bir fley de¤il. Öyle olsayd› bugün dünya üze-rinde deprem kufla¤› denilen en çok depremlerin olabilece¤i bölgeler falanbelirlenemezdi. Dünyan›n oluflumundan bu yana gelen milyonlarca y›ll›kbir geliflmenin sonucu olarak ortaya ç›k›yor. Hatta bugün nükleer bombadenemelerinin yerkabu¤unda yaratt›¤› sars›nt›lar›n depremlere neden ol-

Halk S›n›f› 371

du¤u ileri sürülüyor. Yani öyle ortada bilinemez, anlafl›lamaz bir fley yok. Mesela hava kirlili¤i, ormanlar›n yok edilmesi gibi nedenlerle dünyan›n

dengesi bozuluyor. Bunun sonucunda ne oluyor, dünya atmosferinin ›s›-s› yükseliyor, birden bire afetler, seller, kas›rgalar görülmedik biçimde ar-t›yor, bilim adamlar› önümüzdeki y›llarda bunlar›n daha fazla artabilece-¤ini ve daha farkl› geliflmelerin görülebilece¤ini söylüyor. Yani bir do¤a-n›n kirlenmesi dünyadaki bitki örtüsünü de, denizdeki, karadaki hayvanla-r› da ve insanlar› da her fleyi, herkesi bir biçimiyle etkiliyor. Çünkü hepsibir bütünün bir parças›. Oysa bir idealist olaya böyle bakmaz. fieylerin,olaylar›n aras›nda böyle zincirleme bir ba¤ kurup gerçe¤e ulaflamaz. Hervarl›¤›, her olay›, geliflmeyi birbirinden ba¤›ms›z kendi bafl›na aç›klamayaçal›fl›r. Öyle oldu¤unda da tabii anlafl›lmas› ve aç›klanabilmesi imkans›zolur ve tanr›n›n, ruhlar›n ifli denip iflin içinden ç›k›l›r. Afet, deprem olunca“allah kullar›n› cezaland›r›yor” der. Tarih boyunca metafizik düflüncenin,dogmalar›n ortaya ç›kmas› böyle olmufl.

- Do¤ru fakat flöyle bir fley yok mu? fiimdi bunlar sadece bizim söyledi-¤imiz fleyler de¤il, bilim de bunlar› böyle söylüyor. Dünya görüflümüz bi-limsel oldu¤u için bizim söylediklerimizin bilimle çeliflmesi mümkün de-¤il. Ama flimdi bu bilimsel gerçekler karfl›s›nda idealistlerin de birçok fle-yi kabul etti¤ini de görebiliyoruz.

- Elbette bilimler bu kadar geliflirken idealizmin yüzy›llar öncesinin dog-malar›yla, inançlar›yla hareket etmesi, olan biten her fleyi eski biçimiyleaç›klamaya kalkmas› giderek daha zor oluyor. Bilimden uzak durduklar›oranda hala eski dogmalar›n ço¤unda direnirler ama ister istemez birazyaklaflt›klar› oranda baz› fleyleri kabul etmek zorunda kal›rlar. Mesela dün-yan›n ve günefl sisteminin bir denge içinde hareket etti¤ini, yine dünyan›nekolojik bir dengesi oldu¤unu, do¤a hareketlerinin birbiriyle ba¤lant›l› ol-du¤unu, ya¤murun, kar›n, mevsimlerin oluflmas›n› bilimin aç›klad›¤› bi-çimde kabul edenler vard›r ama bir farkla sonuçta bu dengelerin yine tan-r› taraf›ndan oluflturuldu¤unu, onun sayesinde sürdü¤ünü, ve tabii ister-se tanr›n›n bunu bozabilece¤ini savunurlar. Yani sonuçta yine her fley do-¤a üstü, ilahi bir güç taraf›ndan yönetiliyordur.

- fiöyle özetleyebiliriz san›yorum. Bilim gelifltikçe, daha önce bilineme-yen fleyler bilinir hale geldikçe diyalektik materyalizmin öngörüleri do¤ru-lan›p, güçleniyor ama idealizm gerçeklikten daha da uzaklafl›yor ve inand›-r›c›l›¤›n› yitiriyor. Bu durumda da geri ad›m atarak, hiçbir inand›r›c›l›¤› kal-mayan eski metafizik düflüncelerinin, dogmalar›n›n en az›ndan bir bölümü-nü terk etmek, ve olaylara farkl› aç›klamalar getirmek zorunda kal›yor.

- Do¤ru. Mesela, bugün insan taraf›ndan bombalarla ya¤mur ya¤d›r›l-d›¤› bir zamanda eskiden oldu¤u gibi kalk›p ya¤mur tanr›n›n iflidir, isterya¤d›r›r ister ya¤d›rmaz demesi art›k ona pek bir fley kazand›rmaz. Mese-la, siz de tarih kitaplar›ndan bilirsiniz kaç›nc› yüzy›ldayd› flimdi tam hat›r-layam›yorum bir bilim adam› ç›k›yor dünya yuvarlakt›r diyor böyle dedi¤iiçin adam› asmaya kalk›yorlar. Ama bugün hiçbir idealist dünyan›n yuvar-

372 Halk S›n›f›

lak olmad›¤›n› ileri süremez. Çünkü bu art›k çok çeflitli biçimlerde kan›tlan-m›fl bilimsel bir do¤rudur.

Konuyla do¤rudan belki ilgisi yok ama idealizmin ne kadar dogmatik,tutucu kafa yap›s›na sahip oldu¤unu göstermek için baflka bir örnek vere-yim. Yüz, hatta elli sene önce insano¤lunun aya gidece¤ine inanabilecek,bunu mümkün görebilecek bir idealist ç›kar m›yd›? 50 sene öncesini b›ra-k›n 30 sene kadar önce aya ilk uzay arac›n›n gitti¤i günleri hat›rl›yorum.‹dealistler, özellikle islamc›lar bunun imkans›z oldu¤unu iddia ediyorlard›.Sonra ilk insan gitti, uzayda sonra ayda yürürken görüntüleri tüm dünya-ya yay›nland› ama onlar hala bunun yalan oldu¤unu ABD’nin, SSCB’nindünyay› kand›rd›¤›n›, bunun bir senaryo oldu¤unu ileri sürüyorlard›. Ne-den? Çünkü, o güne kadar ay›, günefli, y›ld›zlar› ulafl›lamaz tanr› vergisivarl›klar olarak aç›klam›fllar. Böyle bir fleyin olabilece¤ini hayal bile ede-miyorlar. Ama sonraki y›llarda bu gerçe¤i reddedemeyecek duruma gelin-ce geri ad›m at›p bu sefer de insan›n aya gidebilece¤i zaten Kuran’da dayaz›yordu demeye bafllad›lar. Hatta onlara göre Bat› bir çok yeni buluflu-nu, bilimde, teknolojide kaydetti¤i yeni geliflmeleri Kuran’dan ö¤reniyor,oradan çal›yordu. Tabii bugün bunlara da çok s›n›rl› bir kesim d›fl›nda ina-nabilecek kimse yok. Evet öbür bafll›¤a geçelim.

- ‹kincisi, do¤ada her fley hareket halindedir. Hiçbir fley dura¤an de¤il-dir. Sürekli bir de¤iflme, yenilenme, geliflme vard›r. Bir fleyler sönüp yokolurken, baflka fleyler do¤makta ve geliflmektedir.

Engels flöyle diyor: “Tüm do¤a en küçü¤ünden en büyü¤üne, bir kumtaneci¤inden günefle, temel canl› hücrelerden insana kadar, sürekli bir oluflve yokolufl, sürekli bir ak›fl, durmayan bir hareket ve de¤iflme içindedir.”

- Bu bilmedi¤imiz bir fley de¤il zaten. Bir kere dünyan›n kendisi harekethalinde, üzerindeki her fleyle birlikte dönüp duruyor. Hareketsiz durdu¤u-nu sand›¤›m›z bir bina da öyle. Tafl›ndaki, tu¤las›ndaki, demirindeki atom-lar durmadan hareket ediyor. Gözümüzle fark etmesek bile kullanmaktan,rüzgardan, ›s› de¤iflikliklerinden, ya¤murdan, kardan sürekli afl›n›yor, es-kiyor yani ilk günkü gibi durmuyor.

- Elbette size bu flimdi yeni bir keflif gibi gelmiyor. fiu veya bu düzeydehepinizin belli bir birikimi var. Ama bir de Marks ve Engels’in yaflad›¤› dö-nemi düflünün. Bilimler bugünkü kadar geliflmemifl, insanlar bugün sizinbildiklerinizi o zaman bilmiyorlar. Veya flimdi hiç okul, e¤itim görmemifl birinsan› düflünün, ona yerde duran flu tafl, flu bina hareket ediyor, dünküsenle, bugünkü sen ayn› de¤ilsin desen bu onun için belki o güne kadar hiçdüflünmedi¤i, düflünemeyece¤i yeni bir fleydir. Ama bunu ona kavratabi-lirsek dünyaya bak›fl›nda bir de¤ifliklik de olacakt›r. Tabii tek bafl›na sade-ce bunu ö¤renmesi onun dünyaya bak›fl›n› tümden de¤ifltirmez ama bey-nindeki zincirlerin bir halkas› k›r›lm›fl, gerçe¤in bir ucundan tutunmufl olur.

‹dealizm dünyay› de¤iflmez olarak ele al›r. Bugün dünya nas›lsa Tanr›taraf›ndan öyle yarat›lm›flt›r. Bugünkü insan nas›lsa ilk yarat›ld›¤›nda daöyledir. Yani önce Adem ila Havva yarat›lm›fl onlardan da insanl›k türemifl

Halk S›n›f› 373

gelmifltir. Adem ile Havva da t›pk› bizim gibi insanlard›r. Yüzy›llar boyun-ca insanlar buna inanm›fllard›r. ‹nanmayanlar›n da aksini ispat edebilecekbilimsel verileri yoktur. Ama do¤a bilimlerinin geliflmesiyle bunlar›n do¤-ru olmad›¤› ortaya konulmaya bafllar. Mesela, bilim dünyan›n önce biratefl topu oldu¤unu milyonlarca y›lda so¤udu¤unu, ilk ortaya ç›kan karaparçalar›n›n, k›talar›n bugünkü gibi olmad›¤›n›, yerkabu¤u so¤udukça ka-ra parçalar›n›n, k›talar›n yer de¤ifltirdi¤ini, dünyan›n yafl›n› falan ortayakoyuyor. Darwin de evrim kuram›yla canl›lar›n ve insan›n gelifliminin hiçde idealizmin söyledi¤i gibi olmad›¤›n› ortaya koyar. Bu, idealizme vuru-lan en büyük darbelerden biridir ayn› zamanda, çünkü idealizmin en bü-yük dayanaklar›ndan din gibi önemli bir kurumun temelleri sars›l›r bunun-la. Onun için idealistler ve istisnas›z tüm dinler Darwin’in evrim teorisinekarfl› ç›karlar. Okullarda onun bu kuram›n›n okutulmas›n›, ö¤retilmesiniistemezler.

- Geçenlerde Zaman’da da buna iliflkin bir dizi vard›. Güya Darwin’inyanl›fll›¤›n› ortaya koymaya çal›fl›yor. Bulunan ve ilk insanlara ait oldu¤usöylenen fosiller yalan, uydurma falan diye yaz›yor. Canl›lar›n evrimlefl-mesinin, canl›lar›n de¤iflmesinin imkans›z oldu¤unu, deniz, kara, havada-ki tüm canl›lar›n tanr› taraf›ndan bugün nas›lsa öyle yarat›ld›¤›n› söylüyor.

- O da iflte kendi aç›s›ndan felsefi, ideolojik mücadelesini sürdürüyor.Ama beyhude çaba asl›nda. Çünkü Darwin’den bu yana geliflen bilim, ya-p›lan araflt›rmalar, hep Darwin’i do¤ruluyor. Evet üçüncüsüne geçelim.

- Üçüncüsü; nicel birikimler nitel de¤iflikli¤e yol açar. Geliflme, belki gözle görülemeyecek kadar küçük nicel de¤ifliklerin biri-

kiminin bir noktadan sonra aniden s›çramal› bir geliflim göstererek nitelde¤iflikli¤i ortaya ç›karmas›yla sa¤lan›r.

Engels buna do¤adan, canl›lar›n ve insan›n geliflimini örnek veriyor:“Burada her fleyden önce, bugünkü tüm organik do¤an›n, bitkilerin vehayvanlar›n ve böylelikle insan›n da, milyonlarca y›ld›r süregelen bir ge-liflme sürecinin ürünü oldu¤unu ispatlayarak, metafizik do¤a görüflünemuazzam bir darbe indiren Darwin’i anmak gerekir.”

- Do¤an›n bu diyalektik özelli¤ine en çok verilen örneklerden biri de su-yun buharlaflmas› ve donmas›d›r. Suyu ›s›tmaya bafllad›¤›m›zda belli birnoktaya kadar bir de¤ifliklik olmaz, ancak ›s›nma belli bir noktaya (100 de-receye) geldikten sonra buharlaflma bafllar. Donmas› da öyle, belli bir de-receye kadar so¤utuldu¤unda durumunda bir de¤ifliklik olmaz, hala s›v›-d›r ama bir noktada aniden de¤iflime u¤ramaya bafllayarak buzlafl›r. Sonmaddeye geldik.

- Dördüncüsü de; De¤iflime, geliflmeye yol açan neden fleylerin iç çelifl-kileridir. Lenin, “As›l anlam›yla diyalektik bizzat fleylerin özündeki çelifl-melerin incelenmesidir” diyor. Do¤adaki her fleyin, her olay›n özünde iççeliflki vard›r. Bu iç çeliflkinin olumlu ve olumsuz yanlar›, bir geçmifli vegelece¤i, ölmekte olan yan›yla geliflmekte olan yanlar› biraradad›r. Bunlarhem birbirine karfl›tt›rlar hem de birarada bulunurlar. Onun için bu durum

374 Halk S›n›f›

“z›tlar›n birli¤i ve mücadelesi” fleklinde de ifade edilir. ‹flte bu z›tlar ara-s›ndaki mücadele, yani eski ile yeni, ölmekte olan ile do¤makta olan, sö-nüp gidenle geliflmekte olan aras›ndaki mücadele geliflmeyi ortaya ç›ka-r›r. Lenin, ”Geliflme, z›tlar›n mücadelesidir” der. Mesela, eylemler, dev-rimler de toplumun iç çeliflkisinin bir sonucu olarak ortaya ç›kar. Hangi çe-liflkidir o? Üretici güçlerle üretim iliflkileri aras›ndaki çeliflkinin toplumsalyaflama yans›yan biçimi, yani egemen s›n›flarla, ezilen, sömürülen s›n›f-lar aras›ndaki çeliflkidir. Burada ç›karlar› birbirinin karfl›t› olan s›n›flar ara-s›ndaki çeliflki söz konusudur. Karfl›tlar hem birbirleriyle mücadele halin-dedir hem biraradad›rlar. Aralar›ndaki mücadele toplumsa geliflmenin ne-deni ve itici gücüdür.

- Ben bir fley soraca¤›m. - Sor Fatma abla. - fiimdi, do¤ada olup biteni do¤ru kavramak için bu dört bafll›k alt›nda

anlatt›¤›m›z diyalektik yöntemi kullanaca¤›z bu tamam, ama bizim iflimizdo¤ayla de¤il ki, onun için bunun mücadelemize nas›l faydas› olacak ora-y› tam anlayamad›m do¤rusu.

- Bir yan›yla hakl›s›n Fatma abla. Bu diyalektik yöntemi toplum yaflam›-na uygula, toplumsal geliflmeleri bu yöntemi kullanarak anlamaya, çözme-ye çal›fl, o zaman ne kadar iflimize yarad›¤›n› göreceksin. Çünkü bu dörtbafll›k alt›nda sayd›klar›m›z hem do¤an›n ve hem toplumun geliflme yasa-lar›n› aç›klar, hem de onlara nas›l yaklaflmam›z, nas›l incelememiz gerekti-¤i konusunda bir yöntemdir. Demin çeliflkiye örnek verdik. E¤er biz her ola-y›n, her geliflmenin sadece d›fl görüngüsüne de¤il de onu ortaya ç›karan iççeliflkilerini araflt›rmaya, incelemeye bafllarsak gerçe¤e ulaflmaya, olay›do¤ru olarak çözümlemeye bafllam›fl›zd›r. Ama bu yöntemi bilmezsen kul-lanmazsan gördü¤ünden ç›karaca¤›n sonuç da çok farkl› olur, yüzeysel,gerçekten uzak kal›r. Mesela, ne dedik her fley birbiriyle ba¤lant›l›d›r. Butoplumsal olaylar, geliflmeler için de böyledir. Örnek olarak Susurluk me-selesini ele alal›m. fiimdi onu biz nas›l ele al›r›z? 96 y›l› ya da Çiller döne-miyle s›n›rl›, daha önceki toplumsal olaylardan, geliflmelerden ba¤›ms›zgerçekleflen kendi bafl›na bir olaym›fl gibi düflünmeyiz. Diyalektik yöntemikullan›r›z. Bu olay›n hangi olaylarla, geliflmelere ilgisi vard›r diye sormayabafllar›z. Sorular› sordukça olay›n devrimci mücadele ile iliflkisine, oligarfliile ba¤lant›lar›na, kontrgerillan›n kurulufluna, oradan emperyalizmle yenisömürgecilik iliflkilerine ve emperyalizme kadar gideriz.

- Ama o kadar›n› pek çok idealist, hatta islamc› yazarlar falan da yapa-biliyor?

- Do¤ru ama onlar›n gidebilece¤i ve gitmek istedikleri son s›n›r bu olur.Biz sorular› devam ettirdi¤imizde biz bu olay› emperyalizmin oluflumuna,ondan öncesine yani kapitalizme, feodalizme taa ilk toplumlara ve insan›nortaya ç›k›fl›na kadar götürebiliriz. Oradan toplumlar›n tarihini bir bütüniçinde kavramak gerekti¤ini bugün olan bir olay›n, geliflmenin dahi bu bü-tünle ba¤›ml› onun bir parças› oldu¤u sonucuna var›r›z. Hiçbir geliflmeyi

Halk S›n›f› 375

kader ya da tanr›n›n ifli diye aç›klamay›z. Öte yandan, neden ve niçin so-rular›n› sorar, bafllang›ç ile sonuç aras›ndaki iliflkiyi kurmaya çal›fl›r›z. Me-selenin s›n›fsal mücadeledeki yeri, iliflkisi, siyasal, sosyal, ekonomik tümyanlar›yla birlikte ele al›r›z.

Bu her olay, her geliflme için böyle. Mesela ne dedik? Nicel birimler ni-tel dönüflümlere yol açar. Bir kitle eyleminin ya da devrimin ortaya ç›k›fl›-n› düflünün. Birdenbire durup dururken mi ç›kar bunlar ortaya? Bir meta-fizikçiye göre öyledir. Mesela birileri ç›km›fl halk› k›flk›rtm›fl halk da eyle-me geçmifltir. Veya iflte devrimleri ya da savafllar› sadece kiflilerle, önder-le aç›klar. Mesela e¤er Marks ve Engels olmasayd› sosyalizm diye bir fleyde ortaya ç›kmazd› diye düflünür. Ama öyle de¤ildir.

E¤er kitlenin harekete geçmesine neden olan nedenler daha öncedenbelki aylarca, belki y›llarca süren bir süreç boyunca birikmemifl olsa, biri-leri ç›k›p da ne kadar “k›flk›rt›c›l›k” yaparsa yaps›n eylemde olmaz, devrimde olmaz. Yani kitledeki nicel birikimler bir noktada art›k onu patlama, ha-rekete geçirme noktas›na getirmifltir. Bu nicel birikimler orada hareketegeçerek bir nitelik dönüflüme u¤rar.

Marks ve Engels’i ortaya ç›karan tanr›n›n bir lütfu de¤ildir. Onlar insan-l›k tarihinin, bilimlerin geliflmesinin belli bir noktaya ulaflarak yeni bir dün-ya görüflünün ortaya ç›kabilece¤i koflullar› yaratm›fl olmas›ndand›r. Yanidüflüncedeki, bilimlerdeki nicel birikimler Marks ve Engels’te nitel bir de-¤iflime u¤ram›flt›r. E¤er Marks ve Engels olmasayd› befl-on ya da yirmi y›lsonra baflka Marks ve Engelsler mutlaka ç›kacakt›. Ama daha sonra de¤ilde o zaman ç›kmas› onlar›n o dönemin en parlak, ileriyi görme yetene¤i-ne sahip, deha yeteneklere sahip olmalar›n›n, yani kiflisel özelliklerininbunda mutlaka pay› vard›r ama belirleyici olan bu de¤ildir.

Yani diyalektik yöntem bize do¤ruya, gerçe¤e nas›l ulaflabilece¤imizinyolunu gösterir ve tabii sorunu nas›l çözmemiz gerekti¤ini de. Bunlar›sonraki dersimizde zaten iflleyece¤iz. Onun için flimdilik burada keselim.

✪✪✪

✍ SINIF SÖZLÜ⁄Ü

➟ D‹YALEKT‹K: Eski Yunanca’daki konuflmak, tart›flmak anlam›na ge-len “dialego” sözcü¤ünden gelmektedir. Yunanl› filozoflar karfl›t fikir-lerini tart›fl›rlar, fikirler aras›ndaki çeliflkileri ortaya ç›kar›rlar böylece çelifl-kileri aflarak do¤ruya ulaflacaklar›n› düflünürlerdi. Yani o zamanlar di-yalektik bir nevi konuflarak. tart›flarak do¤ruyu bulma sanat›yd›. Da-ha sonra ise do¤ay› anlaman›n, tan›man›n yöntemi haline geldi.

376 Halk S›n›f›

Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm - 2

Bu hafta topland›¤›m›zda çal›flmam›za bafllayana kadar sohbet konu-muz do¤al olarak Susurluk oluyor. E¤itim ve kadrolaflmaya h›z verirkenkitle çal›flmas› ve propaganda faaliyetimizin oda¤›na bu meseleyi ald›k.Mahalledeki herkesle yolda, durakta, lokalde, dernekde, bakkalda, manav-da hemen her yerde konuyu tart›fl›yoruz, sohbet konusu haline getiriyo-ruz. Halk Susurluk’tan bu yana devletin nas›l bir pislik içinde oldu¤una ilifl-kin çok fley ö¤rendi, ancak hükümetin üç befl mafyac›yla Susurluk’un üze-rini örtme, devleti aklama çabas›na karfl› uyan›k olmak, bu oyunu bozmakzorunday›z. Daha önce “af” meselesi gündemdeydi. Bu vesileyle düzeninadalet sisteminin teflhirine yönelik propaganda faaliyetine a¤›rl›k vererek,DGM’lerin kapat›lmas› talepli bir çal›flma yürütüyorduk. Susurluk’un tek-rar güncelleflmesiyle biz de hedef ve taleplerimizin çerçevesini genifllettik.Susurluk MGK’d›r -ordudur-J‹TEM’dir; Susurluk M‹T’tir, polistir, özel tim’-dir, koruculuktur; Susurluk TBMM’dir, Susurluk DGM’lerdir, Susurluk dev-lettir vb. sloganlar› öne ç›kar›yoruz.

Çal›flmam›za geçen hafta kald›¤›m›z yerden tarihsel materyalizmle de-vam ediyoruz.

- Evet arkadafllar herkes tamam oldu¤una göre art›k dersimize bafllaya-l›m. Belirledi¤imiz alt bafll›klara göre s›rayla gidelim. Ayfle yaz bakal›mtahtaya, tarihsel materyalizm nedir? Buradan bafllayal›m.

- K›saca tarifini yaparsak, toplumsal geliflmenin genel yasalar›n› ortayakoyan bilim diyebiliriz. Marks ve Engels toplumsal geliflmelerin alt›ndakigerçek nedenleri, maddi gerçekleri araflt›rmaya koyulduklar›nda nas›l kido¤an›n gelifliminin kendine özgü nesnel yasalar› varsa toplumsal gelifl-meleri de belirleyen genel yasalar›n varoldu¤unu saptarlar. ‹dealistler ta-rihi genellikle iki biçimde aç›kl›yorlard›. Ya herfley daha önce tanr›n›n be-lirlemifl oldu¤u, onun istedi¤i gibi bir plan›n parças› olarak gerçeklefliyor-du. Dolay›s›yla olan biten herfley tanr›n›n bir eseriydi. Ya da iflte birtak›müstün insanlar, kahramanlar ortaya ç›k›yor, bunlar tarihin ak›fl›n› de¤ifltiri-yorlar, ona yeni bir biçim veriyorlard›. Metafizik düflünce örne¤in savaflla-r› tanr› yapt›r›yor derken bireyciler bunu kiflilere, üstün insanlara, düflün-ceye ba¤l›yordu. Ama hangisi olursa olsun böylece toplumsal gerçeklerinüzeri bir sis tabakas›yla kapat›larak toplumsal geliflmelerin, olaylar›n ne-denlerine iliflkin pek çok fley bilinemez hale getirilmifl oluyor, insanlardankaderlerine boyun e¤meleri isteniyordu.

- Ama materyalist düflünürlerin, bilim adamlar›n›n çok eskiden beri va-roldu¤unu söylemifltik, onlar bu konuda bir fley gelifltiremiyorlar m›?

- Elbette, bunun çabas›n› gösteriyorlar. Ancak daha önce de belirtti¤i-miz gibi bunlar›n yaflad›klar› ça¤da, daha do¤rusu Marks ve Engels’e ge-lene kadar bilimlerin ve materyalist felsefenin geliflme seviyesi, do¤adaki

Halk S›n›f› 377

96

bir çok geliflmenin yan›nda toplumsal geliflmeleri de aç›klamakta yetersizkal›yordu. Materyalizm de o zaman metafizik bir özellik gösteriyor. Henüzbir bütün olarak do¤adaki ve toplumdaki geliflmeleri aç›klamaktan, fleylerve olaylar aras›ndaki ba¤lar› kurabilmekten uzakt›. Bilinemezlik, çözümsüzkalma zamanla materyalist düflünürlerin, bilim adamlar›n›n bile idealizmeyönelmelerine neden olabiliyordu. Ya da do¤ay› incelerken, yorumlarkendaha materyalist bir bak›fl aç›s›na sahip olunurken, toplumsal geliflmeler-de, insan unsurunun incelenmesinde idealizme düflebiliyorlard›. AncakMarks ve Engels diyalektik yöntemi toplumsal geliflmelerin alt›ndaki mad-di gerçekleri ortaya ç›karmak için kullanarak daha önce insanlar için bü-yük s›r olan tarihin ve toplumsal olaylar›n bütün gizlerini çözdüler. S›n›fl›toplumlar›n nas›l olufltu¤unu, mülkiyet iliflkilerinin s›rr›n›, toplumun birkesiminin neden mülksüz baz›lar›n›n ise mülkiyet ve servetlerin sahibi ol-du¤unu, devlet, hukuk, din, ahlak, kültür, gibi kurumlar›n nas›l olufltu¤u-nu, savafllar›n nedenlerini ve s›n›f savafl›m›n›n zorunlulu¤unu, tüm top-lumsal-ekonomik oluflumlar›n, sosyal geliflmelerin nedenlerini tüm yönle-riyle aç›klad›lar. Kapitalizmin geliflme yasalar›n›, içinde tafl›d›¤› ve onunda daha ileri bir toplumsal yap›ya dönüflümüne neden olacak çeliflkileriniortaya koydular. Bu o güne kadar tarihin, toplumsal geliflmelerin incelen-mesinde yap›lan tek ve en önemli devrimdi. Yani onlar diyalektik ve tarih-sel materyalizmle hem idealizmi hem de o güne kadar metafizik özelliklerde gösteren materyalizmi aflt›lar.

- Bugün art›k de¤ifltirilemeyecek bir gerçek var ki o da; tarihsel mater-yalizmin, tarihle ve toplumla ilgili tüm bilimlerin gerçe¤e ulaflmada bafl-vurabilecekleri tek yöntem olmas›d›r. ‹nsan›n kendi gelece¤ine yön ver-mesine, yani insan›n, tarihin oluflumunda ve içinde yaflad›¤› koflullar›nde¤ifltirilmesinde bilinçlice yer almas›na yol gösterebilecek tek bilim ta-rihsel materyalizmdir.

- Peki tarihsel materyalizmle ortaya koyduklar› en önemli olgu, toplum-sal geliflmenin yasas› ne oluyor?

- Onlar›n, tüm toplumsal geliflmelerin nedenlerini aç›klayabilmelerinisa¤layan en önemli bulgular›, toplumsal geliflmenin maddi yaflam koflul-lar›na yani ekonomik yap›ya s›k› s›k›ya ba¤l› oldu¤unu keflfetmeleridir.Toplumsal düzenin karakterini belirleyen, bir toplumsal sistemden di¤eri-ne geliflimi sa¤layan toplumun üretim tarz›, yani ekonomik yap›s›d›r. Bu-na göre toplumsal bilinçlenme, devlet, din, hukuk, ideoloji gibi “üst yap›”kurumlar›, siyasal, kültürel tüm geliflmeler ekonomik yap›ya yani “alt ya-p›”ya göre flekillenmektedir

‹dealizmde ise her fley bunun tam tersidir. O insan düflüncesini maddiyaflam koflullar›ndan ba¤›ms›z ele al›r. Düflünce ya da ruh zaten tanr›yaaittir. Maddi yaflamdan ba¤›ms›z geliflir ve insan›n, toplumun yaflam›nayön veren odur. Oysa tarihsel materyalizm bunun böyle olamayaca¤›n›,düflüncenin insan beynine gökten zembille inemeyece¤ini söyler. Önceyaflan›l›r, yaflan›lanlardan düflünce oluflur. Mesela, iflçiler do¤arken iflçi

378 Halk S›n›f›

olmay› düflündükleri için iflçi olmam›fllard›r ya da iflçi gibi düflünüyorlar-sa onlar› böyle düflündürten maddi yaflam koflullar› yani iflçi olmalar›d›r.

- Yaln›z burada önemli bir nokta daha var. ‹nsan›n düflüncesini flekillen-diren maddi yaflam koflullar›d›r, burada onu biçimlendiren bir zorunlulukvard›r, do¤ru, ama bu onun hep de öyle kalaca¤› anlam›na da gelmez. Ör-ne¤in iflçi, iflçi oldu¤u için iflçi gibi düflünür ancak iflçi gibi düflündü¤ü içinde yaflad›¤› koflullar› de¤ifltirme mücadelesi içine girer. Belli bir bilinç dü-zeyine ulaflt›ktan sonra ise kendi gelece¤inin, tarihinin oluflumunda bilinç-lice yer al›r. Yani kadere boyun e¤en de¤il, kendi kaderini eline alan duru-ma gelir. Kendisini çevreleyen koflullar› de¤ifltirmek için bilinçli bir sava-fla girer. Tabii bu düflünce toplumsallaflt›¤› oranda maddi bir güce de dö-nüflür. Maddi güce dönüflen düflünce tarihin geliflimine etkide bulunur,üretim iliflkilerinin yeniden biçimlenmesinde rol oynar.

Daha da genellefltirirsek alt yap› yani ekonomik iliflkiler, ideolojisi, dini,ahlak›, siyaseti, kültürü, sanat› vb. bir çok yan›yla toplumun üst yap› ku-rumlar›n› biçimlendirir. Ama bu üst yap› da kendisini oluflturan altyap›üzerinde etkide bulunur. Onun geliflimini h›zland›r›r veya yavafllat›r. Yaniaralar›nda karfl›l›kl› diyalektik bir iliflki vard›r. Yoksa idealistlerin meseleyiçarp›tmaya çal›flt›¤› gibi herfleyi alt yap› belirler, insan›n toplumsal gelifl-me üzerinde hiçbir etkisi olmaz gibi bir düflünce yoktur. Bu kadar, sen de-vam edebilirsin Selma.

- Marks ve Engels tarihsel materyalizmle ilgili düflüncelerini ilk olarakana hatlar›yla ortaya koyduklar› “Alman ‹deolojisi” adl› yap›tlar›nda flöylediyorlar: “‹nsanlar›n tarih yapabilmeleri için yaflamalar› gerekti¤i koflulu-nu ileri sürmekle ifle bafllamal›y›z. Yaflam, herfleyden önce yemek, içmek,giyinmek, bar›nmak vb. demektir. Demek ki ilk tarihsel eylem, bu gereksi-nimleri karfl›layan araçlar›n, yani maddi yaflam›n kendisinin üretilmesidir.Bu, binlerce y›l önce oldu¤u gibi bugün de insan yaflam›n› sürdürmek içinher günün her saatinde yerine getirilmesi gereken tarihsel bir eylemdir,tüm tarihin temel olgusudur. Demek ki daha ilk bafltan insanlar›n birbirle-riyle maddi bir ba¤lant› içinde olduklar› ve bu ba¤lant›n›n insanlar›n ge-reksinimleri ve üretim tarzlar›nca belirlendi¤i ve insanlar kadar eski oldu-¤u bir gerçektir. Bu ba¤lant› durmadan yeni biçimlere girerek her türlüdinsel ve siyasal saçmal›klardan ba¤›ms›z bir tarih ortaya koymaktad›r. Bugüne kadar tarihin bu gerçek temeli ya hiç gözönüne al›nmam›fl ya da ta-rihin geliflmesini ilgilendirmeyen bir konu say›lm›flt›r. Bu yüzden de tarih,her zaman, mutlaka kendi d›fl›nda bir ölçüte göre yaz›lm›flt›r. Buna karfl›,gerçekten tarihsel olan ne varsa tarih d›fl›na itilmifltir. Bundan ötürü de ta-rihte sadece prenslerle devletlerin siyasal eylemleri, dinsel ya da baflkatürden kuramsal kavgalar görülebilmifltir.”

- Marks ve Engels burada tam da sanki bize okulda okutulan tarihi an-latm›fllar. Devletin bize okuttu¤u tarihte halk falan yok. Anlat›lanlar padi-flahlar›n, veliahtlar›n›n hayat›, saray entrikalar›, padiflahlar›n savafllar› fa-lan. Tabii o savafllar›n gerçek nedenleri de yok. Halka yap›lan zulümler,

Halk S›n›f› 379

halk›n isyanlar› anlat›lmaz. Kaç yüzy›ll›k koca Osmanl›n›n tarihi sanki befl-on tane padiflahtan ve fetihlerden ibaret. Gerçi sonras› da pek farkl› de¤ilya, Kurtulufl savafl›nda da sanki Mustafa Kemal, ‹smet ‹nönü, on-onbefl ta-ne yüksek rütbeli subay herfleyi halletmifl. Halbuki nice halk kahraman›var, halk›n fedakarca direniflleri var. Ama onlar› da resmi tarih kitaplar›yazmaz.

- Marks ve Engels devam›nda diyorlar ki; “Gerçekte, tarihteki tüm kav-galar›n kayna¤› üretim güçleriyle üretim iliflkileri aras›ndaki kavgad›r.”

- Benzer flekilde tarih, “tarih, s›n›f savafl›mlar›ndan ibarettir”, “tarihi ya-ratan s›n›f mücadeleleridir” gibi çeflitli biçimlerde de tarif edilmifltir. Pekibu durumda, emekçiler olmadan, halk olmadan üretim güçleri olmayaca-¤›na göre, s›n›f mücadelesinin bir taraf›nda toplumda ço¤unlu¤u olufltu-ran halk oldu¤una göre demek ki e¤er tarih anlat›lacaksa, yaz›lacaksa buesas olarak halk›n tarihi olmak durumundad›r.

- Marks ve Engels o güne kadar yap›lan tüm tarih araflt›rmalar›n›n veyöntemlerinin d›fl›nda diyalektik materyalist yöntemle toplumlar›n tarihi-ni, ekonomik yap›s›n› inceliyorlar ve üretimin sürekli bir geliflim ve de¤i-flim içinde oldu¤unu görüyorlar. Buna göre o güne kadar ki insanl›k tarihiboyunca toplumsal geliflmelere yön veren dört temel üretim iliflkisi vebunlara ba¤l› olarak oluflan çeflitli toplumsal düzenler vard›r. Ve bunlarabir tane daha eklenecektir. Bunlar, üretim biçimi kolektif olan, özel mülki-yet iliflkilerinin ve s›n›flar›n henüz olmad›¤› ilkel toplum, köleler üzerinde-ki özel mülkiyete dayanan köleci toplum, topra¤›n özel mülkiyetine daya-nan feodal toplum, üretim araçlar›n›n özel mülkiyetine dayanan kapitalisttoplum ve üretim araçlar›n›n kolektiflefltirildi¤i sosyalist toplumun üretimiliflkileridir.

Her üretim iliflkisinin ortaya ç›kard›¤› kendine özgü s›n›flar, siyasal dü-flünceleri, üst yap› kurumlar›, farkl› bir yaflam tarz› vard›r. Üretim iliflkileride¤iflti¤inde toplumsal sistem de de¤iflir, alt üst olur. Üst yap› kurumlar›,siyasal, toplumsal düflünceler, yaflam tarzlar› de¤iflir. Yani her üretim tar-z› inançlar›, düflünceleri, yaflam biçimi, teorisi, üst yap› kurumlar›, siyasigörüflleriyle kendine özgü toplumunu da yarat›r.

- ‹lk dördünü anlad›m. Elde edebildikleri verilerle, bilimlerin yard›m›ylabu toplumlar›n üretim tarzlar›n› incelemifllerdir. Ancak Marks ve Engels’indöneminde sosyalist üretim iliflkileri, sosyalist bir toplum yok, onu nas›lortaya koyuyorlar.

- Do¤ru. Marks ve Engels önce kapitalizmi ve ondan önceki üretim ilifl-kilerini inceleyip ekonomik ve toplumsal geliflmenin genel yasalar›n› bu-luyorlar. Bu yasalar bulunduktan sonra do¤makta olan gelecek yeni top-lumun nas›l flekillenebilece¤i de ortaya konabilir. Diyalektik materyalistfelsefenin tüm felsefelerden üstünlü¤ü de oradad›r zaten. Sadece geçmi-fli ve bugünü aç›klamakla kalmaz, gelece¤e de yol gösterir. Marks ve En-gels de ortaya ç›kard›klar› ekonomik ve toplumsal geliflmelerin genel ya-salar›ndan hareketle kapitalizmden sosyalist topluma geçiflin tarihsel ola-

380 Halk S›n›f›

rak toplumsal geliflmenin zorunlu bir aflamas› oldu¤unu ortaya koyarlar. - Bu nas›l oluyor k›saca özetleyelim. - Üretimdeki geliflmenin ve de¤iflmelerin üretici güçlerin geliflmesiyle,

bunlar›n içinde de özellikle üretim aletlerinin geliflimi ve de¤iflimiyle ya-k›ndan ilgisi vard›r. ‹lk insanlar üretim için kaba tafltan yap›lma aletler kul-lan›yorlard›. Sonra yay ve oku buldular, sonra hayvanlar› evcillefltirerekhayvan yetifltiricili¤ine bafllad›lar, tafltan yap›lan aletlerin yerini madenialetler ald›, balta ve topra¤› ifllemek için demir uçlu karasaban yapt›lar,bitki yetifltirmeyi ve tar›m› ö¤rendiler, madeni alet yap›m›n› daha da ge-lifltirdiler, demirci körü¤ünü bulmalar› ve çömlekçili¤in ortaya ç›kmas› veard›s›ra el zanaatlar›n›n geliflmesi, zanaatç›l›¤›n tar›mdan ayr›lmas›, elaletlerinden makineli üretime geçme, manifaktürlerin yerini makineleflmiflsanayiinin almas› ve büyük sanayii iflletmelerinin ortaya ç›k›fl›, iflte kaba-ca üretici güçlerinin geliflmesi böyle oluyor. Tabii üretim aletleri böyle ba-sitten karmafl›¤a do¤ru geliflirken onu kullanan insan da geliflmekte ve de-¤iflmektedir.

Toplumdaki üretici güçlerdeki de¤iflikli¤e ba¤l› olarak ona uygun yeniüretim iliflkileri de oluflur. Bu yeni üretim iliflkisi üretici güçlerdeki de¤ifli-me ba¤l› olarak ortaya ç›kmas›na ra¤men üretici güçlerin geliflmesininh›zlanmas› ya da yavafllamas› üzerinde etki yaparlar. Üretici güçlerin öz-gürce geliflebilmesi için üretim iliflkilerinin bu geliflime uygun olmas›,onunla çeliflmemesi gerekir. Çeliflme ortaya ç›k›p bu uygunluk bozuldu-¤unda, yani mevcut üretim iliflkileri üretici güçlerin geliflmesinin önündeengel olmaya bafllad›¤›nda sistem sars›lmaya bafllar, çeliflkiyi ortadan kal-d›racak yeni bir üretim iliflkisi kendini dayatmaya bafllar. Bir üretim iliflki-sinden di¤erine geçifller hep böyle olmufltur. Her biri kendinden öncekiüretim iliflkisinden daha ileri bir üretim iliflkisidir. Mesela, kapitalist üretimiliflkileri feodal üretim iliflkilerine göre ileri bir üretim tarz›d›r. Feodal üre-tim iliflkileri içinde do¤mufl ve geliflmeye bafllam›flt›r. (Zaten tüm yeni üre-tim iliflkileri eski üretim iliflkisinin içinde do¤ar ve geliflmeye bafllar.) An-cak feodal üretim iliflkileri bu yeni geliflmekte olan üretim iliflkilerinin ge-liflmesi önünde engel olmaya bafllar. Yeni ile eski çat›flmaya bafllar. Bu çe-liflki feodalite ile burjuvazinin çat›flmas›n› getirir. Sonuçta yeni ve gelifl-mekte olan burjuva s›n›f eskiye galip gelir ve kapitalist üretim iliflkisi ha-kim üretim iliflkisi haline gelirken buna uygun kendi üst yap›s›n› da olufl-turur. Bu kapitalist üretim iliflkisi bafllang›çta belli bir süre üreci güçleringeliflmesine uygundur, üretici güçler h›zla geliflir. Ancak kapitalist üretimiliflkilerinde serbest rekabetçi dönem sona erip tekelleflmenin bafllamas›y-la mevcut üretim iliflkileri bu sefer üretici güçlerin geliflmesinin de önün-de engel olmaya bafllar. Üretimin alabildi¤ine toplumsallaflmas›na ra¤-men üretim araçlar›n›n özel mülkiyeti giderek az›nl›ktaki bir s›n›f›n elindebirikmeye bafllar. ‹flte bu durum üretici güçlerle üretim iliflkilerinin aras›n-daki çeliflkinin derinleflmesine yol açar. Çeliflkinin derinleflmesi burjuvaziile ezilen s›n›flar ars›ndaki çeliflkileri, çat›flmay› da fliddetlendirir. Bu çelifl-

Halk S›n›f› 381

ki ve çat›flmalar, çeliflkiyi ortadan kald›racak yeni bir üretim tarz›na ulafl-madan ortadan kalkmaz. Kapitalizmdeki bu çeliflkinin ortadan kalkmas› iseancak üretim araçlar›n›n da toplumsallaflt›r›lmas›yla mümkündür. Bu daüretim araçlar› üzerindeki özel mülkiyetin kalkmas› demektir. Yani bir yer-de tarih kapitalizmi yokolmaya mahkum etmifltir. Ama tabii bu yokolufl yi-ne de düzenin y›k›lmas› için savafl›m verilmeden kendili¤inden olmaz.

- ‹flte orada da örgütlenmenin ve devrim mücadelesinin önemi ortaya ç›-k›yor. Bilinçli insan›n müdahalesiyle toplumsal de¤iflim mümkün hale gelir.

- Demin her yeni üretim iliflkisi eskisinin ba¤r›nda oluflur, geliflmeyebafllar ve belli bir süreç sonra da eskiyi y›kar dedik. Bu dedi¤imiz kapita-lizme kadar do¤ru ama mesela sosyalist üretim iliflkileri kapitalist üretimiliflkileri içinde ortaya ç›km›yor.

- Evet, do¤ru. Bu yan›yla kendinden önceki üretim iliflkilerinden farkl›l›kgösterir. Herfleyden önce kuram›, ideolojisi di¤erlerinde oldu¤u gibi üre-tim iliflkisi geliflmeye bafllad›ktan sonra oluflmam›flt›r.

- Arkadafllar, konuyu daha iyi anlamak için bütün toplumlar›n tarihiniokuyup, araflt›rmam›zda fayda var. Elimizde kitaplar var, okumayanlar›n›zde¤iflerek onlar› okursa iyi olur. Sonra üzerinde tekrar tart›flabiliriz. Tabiiokurken sorun tek bafl›na köleci toplumda iliflkiler flöyleymifl, kapitalisttoplumda böyle sorunu de¤il. Bir kitab› okurken, hele ki bunlar Marksist-Leninist klasiklerse orda mant›¤› yakalamaya çal›flmal›y›z. Olaya nas›l yak-lafl›lm›fl, hangi sorular› sorarak çözümlemeye gidilmifl, nerelerle nas›lba¤lant› kurulmufl gibi sorular kafam›zda olarak okumal›y›z. O mant›¤›perspektifi yakalamaya çal›flmazsak okuduklar›m›z ezber olur. Halbuki bi-ze öncelikle gereken okuduklar›m›z›n, ö¤rendiklerimizin kuru bilgi olarakkalmas› de¤il, bak›fl aç›m›z›n, ufkumuzun genifllemesi, yapaca¤›m›z de-¤erlendirmelerimizde, tahlillerimizde bize fayda sa¤lamas›d›r. Mesela, ta-rihsel materyalizm her üretim tarz› de¤iflikli¤e u¤rad›¤›nda bu üst yap›da,yaflam tarz›nda, düflüncelerde de¤ifliklikler yarat›yor diyor, bu do¤ru amabu de¤ifliklik sadece belli bir süre içinde olup, sona m› eriyor? Böyle dü-flünürsek yan›l›r›z. De¤iflim en h›zl› biçimde üretim tarz› de¤iflti¤inde ger-çekleflir ama durmaz üretim sürekli oldu¤una göre üretim sürdükçe üre-timdeki de¤iflimlere ba¤l› olarak toplumsal yaflamdaki de¤ifliklikler de sü-recektir. Mesela ülkemizde 40 sene önceki, 30 sene ve 20 sene önceki ka-pitalizm ile bugünkü kapitalizmin ayn› oldu¤unu ve buna ba¤l› olarak dasiyasal düflünceleriyle, ahlak anlay›fl›, yaflam tarz› ile 40 sene önceki top-lumla bugünkünün ayn› oldu¤unu söyleyebilir miyiz? Devletin yap›s›nda,hukuk sisteminde vs. bile de¤iflimler yaflanm›flt›r. O zaman demek ki em-peryalist sistemdeki ve ülkemizin ekonomik yap›s›ndaki de¤iflimleri, bun-lar›n toplumda hangi etkilenmelere, de¤iflimlere yol açt›¤›n› ve açabilece-¤ini zaman›nda görebilmek için üretimin geliflme yasalar›n› ve toplumunekonomik geliflme yasalar›n› bilmek durumunday›z. Yoksa teorilerimiz,tespitlerimiz, tabii buna göre de çal›flma tarz›m›z 20-30 sene öncesinin tek-rar› olur. ‹htiyaca cevap veremeyece¤i için de ifllevsiz kal›r.

382 Halk S›n›f›

✪✪✪

OKUMA PARÇASI:“‹nsanlar toplumsal üretimle u¤rafl›rken zorunlu ve iradelerinden ba-¤›ms›z belli iliflkilere girerler; bu üretim iliflkileri maddi üretim güçle-rindeki geliflimin belli bir aflamas›na uygundur. Bu üretim iliflkilerininhepsi birden toplumun ekonomik yap›s›n› meydana getirir. Bu ekono-mik yap›, üzerinde, toplumsal bilincin belirli flekillerine uyan hukukive siyasi üst yap›n›n yükselece¤i gerçek temeldir. Maddi hayattaki üre-tim biçimleri, genel olarak toplumsal, siyasi ve düflünsel hayat süreç-lerini belirler. ‹nsanlar›n varl›¤›n› bilinçleri belirlemez; tersine, insan-lar›n toplumsal varl›klar› bilinçlerini belirler. Geliflmelerinin belirli biraflamas›nda toplumdaki maddi üretim güçleri varolan üretim iliflkile-riyle çat›fl›r; ya da ayn› fley hukuki bir yönden ifade edilirse, maddiüretim güçleri eskiden içerisinde bulunduklar› mülkiyet iliflkileriyleçat›fl›r. Üretim güçlerinin geliflme flekillerinden dolay› üretim iliflkileriengelleyici zincir haline gelir. ‹flte o zaman toplumsal devrim dönemibafllar. Ekonomik temelin de¤iflmesiyle o muazzam üstyap› tüm olarakh›zla flekil de¤ifltirir. Böyle flekil de¤ifltirmeleri incelerken bir ayr›m ya-p›lmal›d›r. Bu ayr›m, do¤a bilimi ile kesinlikle belirlenebilecek olan,üretimdeki ekonomik koflullar›n maddi yeniden flekillenmeleriyle hu-kuki, siyasi, dini, estetik veya felsefi (yani k›saca ideolojik) yap› aras›n-daki ayr›md›r. ‹nsanlar bu ideolojik yap› içinde çat›flman›n bilincinevar›r ve sonuna kadar savafl›r. Bir kifli hakk›ndaki düflüncemiz nas›l oinsan›n kendisi hakk›nda ne düflündü¤üne ba¤l› de¤ilse, bizde böylebir yeniden flekillenme devresini o devredeki kitle bilincine dayanarakyarg›layamay›z. Tam aksine, bu bilinç, maddi hayat›n çeliflmelerine da-yanarak veya toplumsal üretim güçleriyle üretim iliflkileri aras›ndakiçat›flmalara dayanarak aç›klanmal›d›r. Bir toplumsal düzen içindekibütün üretim güçleri mümkün oldu¤u kadar geliflmeden yok olmaz. Vedaha yüksek üretim iliflkileri hiçbir zaman bu iliflkilerin varolufllar›n›nmaddi flartlar› eski toplumun rahminde olgunlaflmadan ortaya ç›kmaz-lar. Bu nedenle insano¤lu ancak çözümleyebilece¤i sorunlar› ele al›r.”(Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›, Karl Marks)

✪✪✪

SINIF K‹TAPLI⁄I :

✏ ‹lkel, Köleci, Feodal Toplum (Zubritski, Kerov)

✏ Kapitalist Toplum

✏ Emperyalizm (Lenin-‹nter Yay.)

✏ Komünist Manifesto

✏ Sosyalizmin Alfabesi

Halk S›n›f› 383

Toplumlar-1 (‹lkel komünal ve köleci toplum)

- Marks ve Engels’in toplumlar› üretim tarz-lar›na göre ilkel komünal, köleci, feodal, kapitalist ve sosyalist toplum ol-mak üzere befl kategoriye ay›rd›¤›n› söylemifltik. Gerek onlar›n toplumla-r›n tarihini bu flekilde bilimsel olarak aç›klamalar› gerekse de Darwin’in or-taya koydu¤u do¤an›n evrimi teorisi bilimde devrim say›labilecek yeni biraflamay› ifade ediyordu. O günden bugüne de idealizm hep bunlar› çürüt-mek için gayret sarf edip durur. Çünkü bunlar› kabul etmeleri bugüne ka-dar tanr› ad›na söylenenleri reddetmeleri demek olur, “yarad›l›fl” teorile-ri çöker.

- Geçen gün Recep amcan›n oraya u¤ram›flt›m. Biliyorsunuz o biraz is-lamc›d›r, arada bir Akit gazetesini falan da okur. ‹flte orada Akit’e bir gö-zatay›m dedim, bakt›m koca bir bafll›k; “Evrim teorisi bir senaryo” diye ya-z›yor. ‹lgimi çekti okudum. “Bilim Araflt›rma Vakf›” diye bir vak›f var. Sonzamanlarda çeflitli yerlere “Atam izindeyiz” diye afifller de as›yor. ‹flte buvak›f 5 Temmuz’da çeflitli ülkelerden idealist bilim adamlar›n› ça¤›rd›¤›uluslararas› bir konferans düzenlemifl. Konferans›n konusu ise “Evrim te-orisinin çöküflü, yarad›l›fl gerçe¤i”. Bu konferans daha sonra baz› illerdede tekrarlanm›fl. Gazetedeki haber de Afyon’da yap›lan konferansla ilgiliy-di. Adamlar kalkm›fl herhalde biraz daha inand›r›c› olsun diye yabanc› ül-kelerden üç-befl tane de güya profesör, bilim adam› falan bulmufllar, il ildolafl›p evrim teorisinin yanl›fll›¤›n› kan›tlamaya çal›fl›yorlar.

- Konu materyalizm olunca, daha do¤rusu düzeni korumak olunca is-lamc›s›, h›ristiyan› nas›l da birlefliyor.

- Bu konferansta vak›f yönetim kurulundan birinin yapt›¤› konuflmayagöre güya evrim teorisinin bilimsel bir yan› kalmamas›na ra¤men ateistve materyalist ideolojilerin dayana¤› oldu¤u için savunuluyormufl. Unu-tulmamas› gerekiyormufl ki, evrim teorisinin çökmesi, materyalist felsefe-nin çökmesi anlam›na geliyormufl.

- Daha önce de belirttik, bu çabalar› bitmeyecektir ama bofluna. Bilim-sel gerçeklere yalan demekten, inkar etmekten baflka yapabilecekleri birfley yok. Ama bilim onlar›n tüm bu sonuçsuz kalan çabalar›na karfl›n tarih-sel materyalist yöntemle tarihin derinliklerine inip yeni bulgularla geçmi-fli ayd›nlatmaya devam ediyor. Asl›nda biraz da komik say›labilecek flöylebir durum da var: Güya materyalist felsefeyi çürütmeye çal›flan bu idealistsözde bilim adamlar›, profesörler de asl›nda bilimsel araflt›rma yaparken,laboratuarlar›nda deney yaparken materyalistçe düflünüp, davran›rlar.Çünkü baflka türlü bilimsel çal›flma yapmak, bilimde ilerlemek mümkünolmaz.

Öte yandan bugün kapitalist devletin okul kitaplar›nda dahi en az›ndandünyan›n oluflumu ve ilk insanlar›n geliflimi ile ilgili tarih, üç afla¤› befl yu-

384 Halk S›n›f›

97

kar› tarihsel materyalizmin ortaya koydu¤u biçime yak›n anlat›l›r. ‹lk in-sanlar›n ma¤aralarda yaflad›klar›, avlanmak için tafl ve sopa kulland›klar›,konuflmay› zamanla ö¤rendikleri, atefli bulduklar›, daha sonra bak›r, de-mir gibi madenleri kullanmay› ö¤rendikleri falan, bunlar› hat›rlars›n›z. El-bette Marksizmin-Leninizmin ortaya koydu¤u gibi de¤ildir tüm tarih anla-t›m›, daha yüzeysel, daralt›lm›fl ve belki baz› yanlar› çarp›t›lm›flt›r ama yi-ne de bilimsel bir yanlar› da vard›r. O haliyle bile bunlar idealizmin “yara-d›l›fl” teorisiyle çeliflen fleylerdir.

- ‹yi de dünya görüflleriyle çeliflen fleyleri niye kendi okullar›nda okutu-yorlar.

- Asl›nda istemezler ama Marks ve Engels’ten sonra geliflen bilim ve bi-lime inanan herkes, tarihsel materyalizmin ortaya koydu¤u gerçekleri ka-bul etmek zorunda kald›. Öyle olunca da tümüyle reddedebilmeleri ola-nakl› olmuyor. Ama ülkemizde, hatta Avrupa ülkelerinde bugün bile özel-likle dini çevreler böyle fleylerin e¤itim sisteminden, kitaplardan ç›kar›l-mas› için hala u¤rafl›rlar. Evet art›k esas konumuza dönelim. ‹lkel komü-nal toplumu Erdal sen anlatacakt›n san›yorum.

- Evet. Daha önce toplumlar›n gelifliminde belirleyici olan›n üretici güç-lerin geliflimi ve üretim iliflkileri oldu¤unu söylemifltik. ‹lk insan topluluk-lar›n›n ortaya ç›k›fl›nda da bu böyledir. ‹nsan›n ilk atalar›n›n yaflay›fl biçi-mi di¤er hayvanlardan pek farkl› de¤ildir. Do¤adan bulduklar› haz›r yiye-ceklerle yani bitki ve avlad›klar› hayvanlarla yaflamlar›n› sürdürmeye çal›-fl›rlar. Do¤an›n vahfli koflullar›na ve di¤er y›rt›c› hayvanlara karfl› korunmagüdüsüyle gruplar, sürüler halinde yaflarlar. Ama tabii o vahfli do¤a flart-lar› alt›nda grup ya da sürülerdekilerin pek ço¤u do¤al ömürlerini tamam-layamadan ya açl›ktan ya da baflka hayvanlara yem olup ölüyorlard›.

‹nsan›n insan olmas›n, sa¤layan, onu di¤er hayvanlardan ay›ran ilk fleyüretim aleti yapmay› ö¤renmesi olur. ‹nsan›n ilk atalar› önce do¤adan bul-duklar› tafl ve sopay› kullanmay› ö¤renirler.

- ‹yi ama belgesellerde de izliyoruz, maymun ve goriller de a¤açtanmeyve düflürmek için tafl ve sopa gibi fleyleri kullanabiliyor.

- Do¤ru. Zaten farkl›l›k onlar› kullanmakta de¤il, üretmekte ortaya ç›k›-yor. ‹nsan›n ilk atalar› avlanmak ya da düflmanlara karfl› korunmak için taflve sopay› sadece kullanmakla kalmad›lar bunlar› sivrilterek, yontarak si-lah haline getirmeyi ö¤rendiler. ‹flte bunun için harcanan emek insan›n in-san olmas›n› sa¤layan, onu yaratan ve sonras›nda da toplumlar›n gelifl-mesini belirleyen temel etken oldu. Yani insan› yaratan emektir dersekyanl›fl olmaz. Marks ve Engels emek için “tüm insan yaflant›s›n›n ilk temelkofluludur, ve hem de öyle bir derecede ki, belli bir anlamda, bizzat insa-n› yaratm›flt›r, dememiz gerekir” diyor.

- Tarih boyunca eme¤in de¤erli say›lmas› bofluna de¤il, o olmadan hiçbirfley olmuyor.

- Tabii, tafl ve sopa kullan›m›ndan sonra bunlar›n ifllenmeye bafllanma-s›yla ellerin daha do¤rusu “ön ayaklar›n” üretim aletlerinin yap›m›nda gi-

Halk S›n›f› 385

derek daha çok kullan›lmas› insan bedeninin geliflimi üzerinde de büyükrol oynad›. Ön ve arka ayaklar›n ifllevleri giderek daha da farkl›laflt›. Elle-rin çal›flmada kullan›m› artt›kça ayaklar üzerinde dik yürünmeye baflland›.

Ortak yaflam ve ortak üretim süresince dil de geliflti, basit iflaretlerden,heceli dile geçildi. Emek ve dil insan›n bedensel ve zihinsel geliflimindebelirleyici iki temel faktör oldu. Tabii bunlar öyle bir kaç yüzy›lda falan ol-mad›. Hat›rlarsan›z okuldaki tarih kitaplar›nda da tafl devri diye geçer. Üre-tim aleti olarak tafl›n kullan›ld›¤› bu dönem bile tek bafl›na yüzbinlerce y›lsürer.

- Bu atalar›m›z dünyan›n ilk neresinde ortaya ç›k›yor?- Onu tam ben de bilmiyorum Serpil. Daha do¤rusu henüz bilim de bu-

nu kesin olarak saptayamad› san›yorum. Ama bugüne kadar yap›lan bi-limsel araflt›rmalarda en eski ilk insan örneklerine Avrupa, Asya ve Afri-ka’n›n s›cak ve nemli bölgelerinde rastlan›yor. En eski bulgular, fosillerdaha çok Ön Asya ve Afrika’da ortaya ç›k›yor. Amerika k›tas›na ise insançok daha sonralar› geçiyor. Bilim araflt›rd›kça bunlara daha net aç›klama-lar getirecektir mutlaka, ama flu biliniyor: Yüzbinlerce y›l korktuklar›, yan›-na yaklaflamad›klar› ateflin yarar›n› keflfetmeleri ve çok daha sonralar› dasürtünme yoluyla atefl yakmay› ö¤renmeleri bu ilk insan topluluklar›n›nyaflam›nda büyük de¤iflikliklere yol aç›yor. Ateflin so¤u¤a ve vahfli hay-vanlara karfl› korunmada, yiyeceklerin piflirilmesinde ve daha sonra daüretim aletlerinin yap›m›nda kullan›lmaya bafllanmas› insan topluluklar›-n›n yaflam›n› büyük ölçüde de¤ifltiren ve hayvanlardan ay›ran en önemlietkenlerden biri oluyor. Dünya üzerinde daha genifl alanlara yay›lmalar›-na da olanak sa¤l›yor.

Kaba tafl ve sopalardan yap›lan aletlerin yerine sivriltilmifl, keskinleflti-rilmifl tafllardan yap›lan m›zrak, tafl b›çaklar›n, tafl kazmalar›n, baltalar›nortaya ç›kmas›yla daha büyük hayvanlar›n avlanmas›n› mümkün oluyor,bal›kç›l›k gelifliyor. Daha sonra bak›r bulunuyor ama saf bak›r yumuflak ol-du¤undan alet yap›m›nda pek ifle yaram›yor. Ama sonra bak›r ve kalay ka-r›fl›m›ndan elde edilen bak›rdan çok daha sert olan tunçtan alet üretmeyebafll›yorlar. Bu da tarih kitaplar›nda tunç devri diye geçer. Daha sonra dademirin bulunmas› ve demir devri bafll›yor.

- Tabii bu geliflim çok uzun bir sürece yay›l›yor. Mesela, elde edilen bul-gular bak›r›n Asya’da bundan yaklafl›k yedi bin, Avrupa’da befl bin y›l ön-ce kullan›lmaya baflland›¤›n› gösteriyor. Bilinen en eski tunç kullan›m›Mezopotamya’da M.Ö. dört bin y›llar›na ait, yani alt› bin y›l öncesine. De-mir’in eritilmesine ait en eski iz ise M›s›r’da bulunmufl, o da üç bin befl yüzy›l öncesine ait. Avrupa’da ise daha sonra üç bin y›llar›nda kullan›lmayabafllan›yor. Çok uzun süre öncesine ait bu tarihler asl›nda insan›n atalar›-n›n ilk ortaya ç›kt›¤› yüzbinlerce y›l öncesini gözönüne al›rsak yine de bi-ze çok yak›nd›r.

Tarih boyunca her yeni bulufl üretimde kullan›lan aletlerin ve bunlar›kullanan insan›n geliflmesine hizmet etti. Mesela ok ve yay›n bulunmas›

386 Halk S›n›f›

avc›l›¤›n geliflmesinde ve ifl aletlerinin iyilefltirilmesinde önemli rol oyna-d›. Avc›l›¤›n geliflmesi hayvanc›l›¤›n oluflmas›na yol açt›. Yabani hayvan-lar evcillefltirilmeye baflland›. Di¤er büyük bir geliflme ise ilkel tar›m›n ya-p›lmas›yla bafllad›. Önce ›rmak boylar›nda yumuflak topra¤a at›lan to-humla veya sopayla toprak eflelenerek yap›lan bitki yetifltirme ifli, hayvan-lar›n evcillefltirilip, büyükbafl hayvanlar›n topra¤› sürmek için kullan›lma-ya bafllanmas›, metal alet yap›m›n›n geliflip bunlardan topra¤›n ifllenme-sinde de yararlan›lmas›yla giderek geliflti, topraktan elde edilen üretimartt›. Tar›m›n geliflmeye bafllamas› yavafl yavafl yerleflik yaflam tarz›n›noluflmas›na da olanak sa¤lad›.

Evet Erdal bundan sonras›na “üretim iliflkileri nas›ld›?” onunla devamedelim.

- ‹lkel toplulukta özel mülkiyet ve sömürü yoktur. Kabilenin tam üyele-ri birlikte avlan›r, birlikte üretir, birlikte yerlerdi. Çünkü ifl aletleri oldukçailkeldi, insanlar›n tek bafllar›na kendilerini do¤aya ve vahfli hayvanlarakarfl› koruyabilecek güçleri yoktu, dolay›s›yla kabile üyeleri birbirlerinemuhtaçt›lar. Ayr›ca o flartlarda insan eme¤i art›-ürün yaratabilecek düzey-de de¤ildi. Ancak kar›nlar›n› doyurabiliyor ya da elde ettikleri ona bile yet-miyordu. Bu nedenle kolektif çal›flma, toprak ve di¤er üretim araçlar›, el-de edilen ürün üzerindeki ortak mülkiyet, insan iradesinden ba¤›ms›z birzorunluluk olarak do¤mufltu. Bireysel mülkiyet say›labilecek tek fley ola-rak ancak vahfli hayvanlara karfl› korunmay› da sa¤layan basit bir kaç üre-tim aletinden bahsedilebilir. Üretim aletlerinin geliflmesi topluluk içindekendili¤inden cinsiyet ve yafla göre ilk ve basit iflbölümünü de ortaya ç›-kard›. Erkekler avc›l›kta, kad›nlar bitki toplama, ev iflleri, daha sonra çanakçömlek yap›m› gibi ifllerde uzmanlaflmaya bafllad›.

‹lk bafllarda ilkel topluluklar kan ba¤›yla birbirine ba¤l› olan 40-50’yigeçmeyen üyeden ibaretti. Bunlara gens topluluklar› denir. Her gens gru-bu di¤erlerinden uzak durur hatta onlar› kendine düflman görürdü. Za-manla üretimin geliflmesi ve nüfus art›fl›yla bu gens gruplar› ikiyüz-üçyüzmensubu olan kabilelere dönüfltü. Ortaklafla çal›flma ve yaflam al›flkanl›-¤›n›n geliflmesiyle daha büyük Centil toplum örgütlenmesi ortaya ç›kt›.Centil örgütlenmenin ilk dönemlerinde toplulukta kad›n egemen duru-mundad›r. Bu süreç anaerkil dönem olarak ifade edilir.

- Çok uzak geçmiflte kalsa da bizim de egemenli¤i tatt›¤›m›z bir dönemvar yani, peki nas›l oluyor bu?

- Toplumsal ifl bölümünün olmad›¤› bu dönemde tar›m ve hayvanc›l›khenüz oluflma aflamas›ndad›r. Erkekler ava gittikleri için yeni yeni baflla-yan tar›m, hayvanc›l›k iflleriyle ve bar›n›lan yerlerin düzeniyle esas olarakkad›nlar u¤raflmaktad›r. Avc›l›k daha çok flansa da ba¤l› oldu¤u ve her za-man da istenilen sonuç al›namad›¤› için tar›m ve hayvanc›l›k toplulu¤unihtiyac›n› karfl›lamak aç›s›ndan çok daha garantili bir hal al›r. Dolay›s›ylabu durum topluluk içinde kad›n›n uzun bir süre erkeklerden daha üstün birkonumda olmas›n› sa¤lar. Yani kad›na bu üstünlü¤ü sa¤layan yine o ça-

Halk S›n›f› 387

¤›n basit üretim tarz› içinde oynad›¤› roldür. Bu dönemde gens toplulu¤u-nun üyeleri anne soyundan gelenlerden olufluyordu. Daha sonra hayvan-c›l›k ve tar›m geliflmeye ve topluluk yaflam›nda belirleyici olmaya bafllad›.Erkekler çobanl›k ve tar›m iflinde a¤›rl›kl› olarak rol almaya bafllay›nca ka-d›nlar eski konumunu kaybetti ve toplulukta erkek egemen oldu. Genstoplulu¤unun üyeleri baba soyundan gelenlere göre belirlenmeye baflla-d›, bu, toplulu¤un daha da genifllemesine yol açt›. Bu ataerkil gens toplu-lu¤u, ilkel toplulu¤un son dönemlerinde ortaya ç›kar.

‹lkel toplulu¤un yönetiminde zamanla oluflan gelenekler belirleyicidir.Yafll›lar›n topluluk üzerinde belli bir otorite ve sayg›nl›klar› vard›r, ama budönem boyunca topluluk içinde birinin veya bir grubun di¤erlerini yönet-mesi, kendi ç›kar ve amaçlar› do¤rultusunda kullanmak için üzerlerindebask› ve zor kullanmas› gibi fleyler görülmez. Özel mülkiyet ve s›n›flar ol-mad›¤› için devlet gibi bir yap›lanma da ortaya ç›kmaz.

- Özel mülkiyetin ve s›n›flar›n ortaya ç›kmas› da ilkel komünal döneminsonu oluyor zaten.

- Evet. Daha önce komün içinde de¤ifl tokufl yapman›n koflullar› yoktu.Her fley ortaklafla üretiliyor, ortaklafla tüketiliyordu. Üretim aletlerinin ge-liflmesi ve belli ölçülerde tükettiklerinden daha fazla üretmeleriyle birlikte,de¤iflim ilk defa gensler aras›nda bafllad›. Ama bu ilk büyük toplumsal ifl-bölümü olan hayvanc›l›k ve tar›ma geçifle kadar daha çok rastlant›sal ka-rakterdeydi. Toplumsal iflbölümüyle hayvanc›l›kla u¤raflan çoban kabile-ler kendileri için gerekli olandan fazla et, süt, yün, deri ve hayvan üretme-ye, tar›mla u¤raflanlar da zamanla ihtiyaçlar›ndan fazla tar›m ürünü eldeetmeye bafllad›lar. Bu durum hayvan ve tar›mla u¤raflanlar aras›nda de-¤ifl-tokuflun geliflmesine yol açt›.

- Geliflme ve iflbölümü sadece gensler aras›nda olmuyor san›yorum.- Tabii, hayvanc›l›k ve tar›m›n yan›nda komün içinde farkl› üretim faali-

yetleri de gelifliyor. Mesela, tafl devrinde insanlar kilden kap yapmay› ö¤-reniyorlar, daha sonra çanak çömlek yap›m› giderek geliflti. Sonra el do-kumac›l›¤›, daha ileriki süreçte de madenlerin eritilmesiyle demir saban,balta gibi metal ifl aletleri ve k›l›ç, b›çak, m›zrak gibi demirden silah yap›-m› gerçekleflti. Yani üretim çeflitlenmeye ve büyümeye bafllad›. Ama buayn› zamanda ayn› kiflilerin hem bunlar› üretmesini hem de tar›m ya dahayvanc›l›kla u¤raflmas›n› zorlaflt›rmaya bafllad›. O zaman komün içindesadece bu ifllerle u¤raflan demirci, silahç›, çömlekçi gibi zanaatç›lar ç›kma-ya bafllad›.

Toplumsal ifl bölümü, zanaatç›l›k, ifl aletleri ve insan›n geliflip yetkinlefl-mesiyle üretim artt›, ama bu sefer de mevcut üretim iliflkisi yani toplum-sal mülkiyet de geliflmenin önünde engel olmaya bafllad›.

- Nas›l oluyor bu?- Örne¤in, eskiden bir tarlay› 30-40 kifli ekip biçerken üretim aletlerinin

geliflmesi ve emek üretkenli¤inin artmas›yla art›k tek bir aile ayn› tarlay›ekip biçecek ve kendisi için gerekli olan geçim araçlar›n› sa¤layabilecek

388 Halk S›n›f›

duruma geldi. Böyle olunca da yani insan›n art›k bireysel eme¤iyle üretti-¤inin yaflam›n› sürdürebilmesi için yeterli hale gelmeye bafllamas›yla, ar-t›k ortak mülkiyet iliflkisinin zorunlulu¤u da ortadan kalkt›. Çünkü ortakmülkiyet daha önce insan›n iradesinden ba¤›ms›z, do¤a karfl›s›ndaki güç-süzlü¤ünün zorunlu bir sonucu olarak ortaya ç›km›flt›. Zorunlulu¤un orta-dan kalkmas› d›fl›nda, ortak mülkiyet bireysel emek üretkenli¤inin, üreticigüçlerin geliflmesinin önünde engel oluflturmaya bafllad›. Tabii bu durumyeni bir üretim iliflkisini zorunlu k›l›yordu, toplumsal mülkiyetin yerini, bi-reysel emek üretkenli¤ine denk düflen özel mülkiyet almaya bafllad›. Özelmülkiyete ilk sahip olanlar, de¤ifl tokuflta önemli bir nesne haline gelenhayvan sürülerine sahip topluluklar› yöneten yafll›lar ve toplulu¤un ilerigelenleri oldu. Bunlar toplulu¤un sürülerini kendi mallar› gibi görmeye veüzerinde tasarruf hakk› kullanmaya bafllad›lar. Sonra giderek di¤er üretimaletleri üzerinde de özel mülkiyet geliflmeye bafllad›. Özel mülkiyetin ge-liflmesi gens toplulu¤unun önce büyük ataerkil aileler biçiminde parçalan-mas›na yol açt›. Daha sonra bu büyük aileler içinden de üretim aletlerini,hayvanlar›, özel mülkiyetleri haline getiren daha küçük aileler ayr›flt›. Eskitopluluk da¤›larak yerini ayn› gensten olman›n yani akrabal›k ba¤›n›n zo-runlu olmad›¤› köy topluluklar› oluflmaya bafllad›. Hayvanlar›n ve ifl alet-lerinin d›fl›nda bafllang›çta orman, tarlalar, çay›rlar, sular yine ortak olarakkullan›l›yordu. Mesela tarlalar yeni toplulu¤un üyeleri aras›nda önce pay-lafl›l›yordu, ama zamanla bunlar da özel mülkiyete geçmeye bafllad›. Top-luluk üzerinde sayg›n yerleri olan ihtiyarlar, dini önderler vb. bu konumla-r›n› zenginleflmek toplulu¤un ortak mülkiyetini özel mülkiyetlerine geçir-mek için kullanmaya bafllad›lar. Böylece topluluk içinde özel mülkiyetedinmede eflitsiz bir geliflme bafllad›. Topluluk yönetimini elinde bulundu-ranlar hem bu konumlar›n› süreklilefltirmeye, hem de daha çok zenginlefl-meye bafllad›lar. Topluluktan koparak topluluk üzerinde soylu ve zengintabakay› oluflturdular. Di¤er topluluk üyeleri ise giderek bu üst tabakayaekonomik olarak ba¤›ml› hale gelmeye bafllad›lar. Emek üretkenli¤ininartmas›, bireyin yaflamas› için gerekli olandan fazla art›k ürün yaratmas›-n› da olanakl› hale getirdi¤i için art›k kabileler aras›ndaki savafllarda elegeçirilen tutsaklar› öldürmektense, bunlar›n köle olarak çal›flt›r›lmas›n›ndaha yararl› oldu¤u keflfedildi. Toplulu¤un zengin ve soylu tabakas› tara-f›ndan tutsaklar köle olarak çal›flt›r›lmaya baflland›. Bu onlar›n h›zla dahada zenginleflmelerini sa¤lad›. Bakt›lar ki, bu ifl oldukça kârl›, bu sefer sa-dece tutsaklar› de¤il kendi topluluk üyelerini de köle yap›p çal›flt›rmayabafllad›lar. Böylece topluluk ilk kez köleler ve köle sahipleri fleklinde iki ay-r› s›n›fa bölündü ve insan›n insan taraf›ndan sömürüldü¤ü köleci toplumortaya ç›kt›.

- Ona ben haz›rlanacakt›m, devam edeyim isterseniz. - Tamam Ayfle devam et. - Kölelik hemen hemen tüm halklar›n geçmiflinde varolmufl. ‹lk önce

Do¤u ülkelerinde ortaya ç›k›yor. Mezopotamya’da, M›s›r’da, Hindistan,

Halk S›n›f› 389

Çin, Horasan gibi yerlerde güçlü köleci devletler kuruluyor. Avrupa’da Yu-nanistan’da M.Ö. 5. ve 4. Yüzy›lda kölecilik “alt›n ça¤›n›” yafl›yor. M.Ö. 2.yüzy›lla M.S. 2. yüzy›l aras›nda Roma imparatorlu¤unda ise en yüksek ge-liflme aflamas›na ulafl›yor.

- Ama Amerika’da daha geçen yüzy›la kadar kölecilik vard›. Hat›rlayan›-n›z vard›r televizyonda bunu anlatan diziler oynam›flt›.

- Evet, ben Köle ‹zaura’y›, Kunta Kinte’yi hat›rl›yorum. - Do¤ru. Toplumsal de¤iflimler dünyan›n de¤iflik yerlerindeki toplumla-

r›n hepsinde ayn› zamanda gerçekleflmemifltir. Genel olarak ayn› ça¤ dili-mi içindedir ama mutlak da de¤ildir, istisnalar vard›r. Mesela Avrupa’da1600 y›llar›nda kapitalist devletler kurulurken 1900’lerin ortalar›na kadarAsya’da, Afrika’da feodalizm hüküm sürüyordu. Amerika keflfedilip dahasonra iflgal edildi¤inde oradaki yerliler hala ilkel komünal dönemin özel-liklerini gösteren bir yaflam sürdürüyorlard›, yüz sene öncesine kadar dahala öyle yafl›yorlard›. Dolay›s›yla o dönem Amerika’daki toplumsal gelifl-menin dünyan›n di¤er taraflar›ndakinden özgün yanlar› var. Kölecilik, ka-pitalizm bunlar son üç-befl yüzy›l içinde oray› iflgal eden Avrupal›lar›nkendileriyle birlikte ihraç etti¤i fleylerdir. Bir yanda kölecilik öte yanda ka-pitalizmin geliflmesi ayn› k›tada bir süreç içinde yaflan›r. Evet Ayfle senkald›¤›n yerden devam et.

- Köleci düzene geçiflin bafllang›c›nda köleler azd›, sadece büyük ataer-kil ailelerin ihtiyac› olan üretimi sa¤lamakta kullan›l›yordu. Ancak zaman-la ifl aletlerinin geliflmesiyle avc›l›k yerini tar›m ve hayvanc›l›¤a b›rakt›. Za-naatç›l›k ortaya ç›kt›. Üretim araçlar› daha da geliflti. Tar›m ve hayvanc›l›k-ta verim artt›. Tar›mda ba¤c›l›k, keten ekimi, ya¤ bitkilerinin yetifltirilmesigibi yeni yeni üretim dallar› olufltu. Zengin ailelerin sürülerinin büyümesidaha fazla iflgücünü gerekli hale getirmeye bafllad›. Zanaatç›l›k giderekbaz› insanlar›n ba¤›ms›z ifli haline geldi ve zanaat, tar›mdan ayr›larak top-lumda ikinci büyük iflbölümü olufltu. Zanaat›n tar›mdan ayr›lmas›yla do¤-rudan de¤iflim için üretim yapman›n koflullar› olufltu. Zanaatç›lar ürünle-rini önce siparifl üzerine, sonralar› do¤rudan pazarda satmak için üretme-ye bafllad›lar. Köylüler ise zanaat ürünlerini sat›n almak için ürettikleriürünlerin belli bir bölümünü pazarda satmak zorunda kald›lar. Böylece za-naatkarlar›n ve köylülerin ürettiklerinin bir bölümü yavafl yavafl “meta”haline geldi. Biliyorsunuz meta dolays›z kullan›m amac›yla de¤il, de¤ifl to-kufl yani pazarda satmak için üretilen üründür. Ürünlerin giderek çeflitlen-mesi ve de¤ifl-tokufl genifllemesiyle meta üretimi de büyümeye bafllad›,de¤ifl-tokufl rastlant›sal olmaktan ç›k›p pazarlar olufltu. Zamanla da bu de-¤iflimi kolaylaflt›ran para ortaya ç›kt›. Zanaatç›l›¤›n ve de¤iflimin geliflme-siyle, zamanla zanaat›n ve ticaretin yo¤unlaflt›¤› flehirler olufltu. Bafllan-g›çta köylerden çok farkl› özellik göstermeyen ilk flehirler zamanla yap›lanifller ve yaflam tarz›yla köylerden çok farkl›laflt›lar ve ayr›ld›lar. Bu k›r-kentayr›m›n› ve karfl›tl›¤›n› ortaya ç›kard›. Meta üretimi ço¤al›p, Pazar alan› ge-niflledikçe s›rf de¤ifl-tokufl ifliyle u¤raflarak bundan kar sa¤layan tüccarlar

390 Halk S›n›f›

ortaya ç›kt›. Tüm bu geliflmeler toplumda servet eflitsizli¤ini daha da de-rinlefltirdi. Zenginler daha zenginleflirken köylüler daha da yoksullaflmayabafllad›. Zenginler yoksullara üretim aleti, tohum, para vererek kendileri-ne borçland›rd›lar. Böylece de tefecilik olufltu. Borcunu ödeyemeyenlerinellerinden topraklar› al›nmaya baflland›. Toprak da özel mülkiyete dönüfle-rek al›n›p sat›lmaya baflland›. Topraks›z ve borçlu kalan yoksullar, borçla-r›n›n karfl›l›¤› olarak çocuklar›yla birlikte köle olmak zorunda kald›lar. Bu-nun d›fl›nda güç ve servet sahibi zenginler, köy topluluklar›na sald›rarakellerindeki topraklar›n bir bölümünü zorla gasp etmeye bafllad›lar. Böyle-ce toprak mülkiyetini, para, servet ve köleleri ellerinde biriktiren zengin birköle sahibi s›n›f› oluflurken, küçük toprak sahibi köylüler gittikçe y›k›mau¤rayarak yoksullaflt›. Köle eme¤i tüm üretim dallar›nda yayg›nlaflt›r›la-rak, köleli¤e dayanan üretim tarz› olufltu.

- Köleci toplumda sadece köle sahipleriyle köleler yok ama de¤il mi?- De¤il tabii. Bunlar toplumdaki temel s›n›flar ama toplum as›l olarak

“özgür vatandafllar” ve “köleler” olarak ikiye ayr›l›yor. Özgür vatandafllariçinde büyük toprak ve köle sahibi zenginler, daha az varl›kl› olanlar, ra-hipler, köle sahibi küçük toprak sahibi köylüler, zanaatkarlar, tüccarlar var.Kad›nlar hariç özgür vatandafllar mülk edinme, vatandafll›k ve politik hak-lardan yaralan›rken, köleler hiçbir hakka sahip de¤ildi. Onlar bir öküz gibiçal›flmak ve köle sahibinin isteklerine itaat etmekle yükümlüydüler. Büyüktoprak sahibi zengin köylüler ile küçük toprak sahibi köylüler aras›nda daçeliflki vard›r ama toplumsal çeliflkiyi belirleyen köle sahipleri ile köleleraras›ndaki çeliflkidir.

Öte yandan toplumun bu flekilde s›n›flara bölünmesi, sömürü düzeni-nin sürdürülmesi için devletin oluflturulmas›n› zorunlu hale getirdi. Tektek gensler, kabileler birbirlerine yak›nlaflarak birlefltiler. Daha önce gens-lerin ve kabilelerin seçilmifl otorite sahibi ihtiyarlar›, ordu önderleri yenitoplumun prens ve krallar› oldular. Bunlar otoritelerini art›k zengin s›n›f›nç›karlar›n› korumak için kullanmaya, içinden geldikleri kendi gens üyeleri,halk› ve köleler üzerinde bask› ve zor kullanmaya bafllad›lar. Düzeni koru-mak için silahl› birlikler, mahkemeler ve ceza organlar› oluflturuldu. Böy-lece ilk devlet sömürücü küçük bir az›nl›¤›n ç›karlar›n› korumak amac›ylasömürücü s›n›f›n hizmetinde bir iktidar organ› olarak kuruldu.

- Eski Yunanistan ve Roma’n›n demokrasinin befli¤i oldu¤u söylenir.Genel olarak özgür vatandafllar›n hepsinin belli haklar› vard›r ama orada-ki demokrasiler esas olarak soylu ve zengin s›n›fa ait bir demokrasidir. Öteyandan ise korkunç bir köle düzeni hüküm sürer. Köle olmayan yoksul ta-bakalar›n durumu da çok kötüdür. Ama bunu yan›nda köleci devletlerinortaya, köleci üretim iliflkilerinin geliflmesinde önemli rol oynar.

- Köle, ilk bafllarda yani ataerkil dönemde ailenin bir hizmetçisi gibi ça-l›fl›rd› ama ayn› zamanda ailenin bir üyesi gibi görülürdü. Ancak köleli¤edayanan üretim tarz›n›n geliflmeye bafllamas›yla birlikte art›k zorla çal›flt›-r›lan, hayvandan farks›z bir üretim arac› olarak görülmeye baflland›. Al›n›p

Halk S›n›f› 391

sat›labilir ve öldürülebilirlerdi. Kamç›lanarak, ceza verilerek zorla çal›flt›r›l-maya baflland›lar. Kaçt›klar›nda kolay yakalanabilmeleri için damgaland›-lar ya da sahiplerinin ad›n›n yaz›l› oldu¤u tasmalar tak›ld›. Sadece ürettik-lerinin bir bölümüne de¤il, ürettiklerinin tümüne el koyulurdu. ‹htiyac› ka-dar de¤il ancak ölmeyecek kadar bir yiyecek verilirdi. Köle düzeninin ge-liflmesiyle birlikte kölelere olan talep de artt›. Savafl köle elde etmeninönemli bir arac› oldu. Köleci devletler yeni köleler elde etmek için di¤erhalklara, topluluklara, devletlere sald›rd›lar. Savaflta tutsak edilen askerle-rin d›fl›nda iflgal edilen ülkelerin halklar›ndan da köle yap›l›yordu. Sömür-geler de köle sahiplerinin köle ihtiyac›n› karfl›lamak için önemli kaynakoluflturuyordu. Köleye duyulan bu ihtiyaç köle ticaretini de gelifltirdi. Kö-lelerin al›n›p sat›ld›¤› pazarlar olufltu. Köle ticareti büyük kazançlar sa¤la-yan ve k›talar aras› boyuta ulaflan büyük bir ticaret ifline dönüfltü.

- Peki tarihteki bu ilk devlet ve sömürü düzeni nas›l çöküyor?- Köle düzeni bafllang›çta üretici güçlerin geliflmesini sa¤l›yor. Kölelerin

basit üretim aletleriyle de olsa çok say›da birarada çal›flt›r›lmas› basit ifl-birli¤inin kullan›m›n› büyük ölçüde art›rd›. Köle eme¤iyle büyük köprüler,kaleler, saraylar, sulama sistemleri gibi tesislerin, yollar›n, kültür an›t vetesislerinin yap›lmas› mümkün oldu.

- Mesela, bugün bile nas›l yap›lm›fl oldu¤una hayret etti¤imiz M›s›r’da-ki o koca piramitler hep köle eme¤inin ürünü.

- Do¤ru. Bunun yan›nda geliflen iflbölümüyle beraber kölelerin tar›m, evhizmetleri d›fl›nda geliflen ve çeflitlenen zanaat dallar›nda, iflliklerde çal›fl-t›r›lmas›, inflaat ifllerinde, demir, gümüfl, alt›n gibi madenlerin elde edil-mesinde kullan›m› yayg›nlaflt›. Binlerce kölenin çal›flt›¤› büyük çiftliklerolufltu. Bunlara baz› yerlerde latifundiya deniliyor. Latifundiyalarda köleeme¤iyle elde edilen ürün, özgür köylülerin kendi küçük topraklar›ndan el-de ettikleri üründen daha ucuza maloldu¤undan özgür köylüler y›k›ma u¤-rayarak ya köleli¤e düfltüler ya da kentlerin dilencilerine, iflsiz yoksullar›-na kar›flmaya bafllad›lar.

‹flbölümü, üretim araçlar› ve genel olarak köle ekonomisi geliflti ama birnoktadan sonra bu durdu. Çünkü üretim, basit ifl aletleriyle yap›lan, emeküretkenli¤i düflük fizik güce dayanan köle eme¤ine dayan›yordu. Zorla ça-l›flt›r›lan köleler, do¤al olarak isteksiz, gönülsüz çal›fl›yor, üretim aletlerinedikkatli bakm›yor, çal›flmalar›n›n sonuçlar›yla ilgilenmiyorlard›. Çünkü on-lara bunun bir faydas› yoktu. Az da üretseler, çok da üretseler, iyi ifl deyapsalar kötü ifl de yapsalar ancak ölmeyecek kadar besleniyorlard›. Do-lay›s›yla köle sahiplerine çal›flmaktan nefret ediyorlar ve k›zg›nl›klar›n›, öf-kelerin ço¤u zaman ifl aletlerini k›rarak, hor kullanarak gösteriyorlard›. Bunedenle de onlar›n eline kullan›lamaz hale getirilmesi zor kaba ve basitaletler veriliyordu. Bu durum da üretim tekni¤inin geliflmesinin ve emeküretkenli¤inin artmas›n›n önünde engel oluflturmaya bafllad›. Üretimi ger-çeklefltiren kölelerin, üretim faaliyetine sadece fiziki güçleriyle yani koleme¤iyle kat›lmas›, köle sahiplerinin ise fiziki hiçbir çal›flmaya kat›lmama-

392 Halk S›n›f›

s›, çal›flmay› kendilerine hor görerek, köle sahiplerinin ve özgür nüfusunbelirli bir k›sm›n›n sadece devlet iflleriyle, bilimle ve sanatla u¤raflmas›toplumsal geliflmenin önünde engel oluflturmaya bafllad›. Kafa eme¤i ilekol eme¤i aras›nda ç›kan bu büyük karfl›tl›k üretici güçlerin geliflmesininönündeki en büyük engel durumuna geldi. Bir yanda çok basit ilkel yön-tem ve teknikle, ölümüne a¤›r flartlar alt›nda üretim yap›l›rken öte yandanmatematik, mekanik, mimarl›k, astronomi gibi bilim dallar›nda, edebiyat,sanat ve kültürde büyük geliflmeler yaflan›yordu.

Köle isyanlar›n›n giderek silahl› mücadele biçimleri almas›, köle devle-tinin asker gücünü ve ald›¤› verginin esas kayna¤›n› oluflturan küçük top-rak sahibi köylüler ve zanaatkarlar›n köle düzeni karfl›s›nda y›k›ma u¤raya-rak iyice yoksullaflmalar›, güçsüzleflmeleri nedeniyle büyük toprak sahip-leri ve devletle çeliflkilerinin derinleflmesi, köleci devleti ekonomik ve as-keri aç›dan zay›flatmaya bafllad›. Ekonomi gerilerken köle elde etmek içinyap›lan fetih savafllar› zorlaflt›, savunma durumuna geçildi. Köle elde et-mek eskisi kadar ucuza malolmamaya ve köle eme¤iyle yap›lan eski bü-yük üretim yarars›z hale gelmeye bafllad›. Baz› köle sahipleri ellerindekibüyük köle gruplar›n› serbest b›rakmaya bafllad›. Büyük çiftlikler küçükparçalara bölündü. Bu parçalar serbest b›rak›lan eski kölelere ya da top-raks›z kalm›fl özgür köylülere belirli flartlar karfl›s›nda iflletmeleri için veril-di. Bu yeni çiftçiler eskisi gibi köle de¤ildi, ama tam özgür de de¤illerdi.Çal›flmalar› için kendilerine verilen toprak parças›na dolay›s›yla da topraksahibine ba¤›ml›yd›lar. Toprakla birlikte al›n›p sat›labilirlerdi. Köleler ileözgür vatandafllar aras›nda ara bir konumda olan iflte bu yeni üreticilerdo¤makta olan feodal düzenin sömürülen s›n›f›n›n mensubu serfleri olufl-turacaklard›.

Sonuçta köle isyanlar›na, büyük toprak sahipleriyle çeliflkileri derinle-flen küçük toprak sahibi köylülerin ve di¤er yoksullar›n isyan› eklendi. Kü-çük toprak sahipleri topra¤›n yeniden paylafl›m›n›, özgür vatandafllar ara-s›ndaki borç köleli¤inin ve aristokrat s›n›f›n imtiyazlar›n›n kald›r›lmas›n›,iktidar›n halka devredilmesini istiyordu. Onlar›n bu demokratik taleplibaflkald›r›s› ama esas olarak da büyüyen köle isyanlar›, köle düzeninin enyüksek aflamaya ulaflt›¤› Roma imparatorlu¤unun ve genel olarak köle dü-zeninin sonu oldu, yerini feodal düzen ald›.

- Tabii Roma’daki köle düzeniyle Asya ya da Mezopotamya’daki köledüzenleri birebir ayn› özellikleri göstermez. Devlet yap›lanmas›nda, ege-men s›n›flar aras›nda ve egemen s›n›flarla özgür vatandafllar ve köleleraras›ndaki iliflkilerde farkl›l›klar görülebilir ama özü itibariyle hepsi ayn›-d›r. Az›nl›k bir egemen s›n›f taraf›ndan yaflam hakk› bile elinden al›nan kö-lelerin sömürüsüne dayan›r. Feodal topluma Ömer’in devam etmesi gere-kiyor herhalde ama flimdi b›rakal›m, haftaya feodal toplumla devam eder,ard›ndan kapitalist toplumu, yani içinde yaflad›¤›m›z toplumu ele al›r›z.

Halk S›n›f› 393

Toplumlar - 2(Feodal ve Kapitalist Toplum)

Hemen her zaman oldu¤u gibi ders saatimizbafllayana kadar geçen bir hafta boyunca yaflanan geliflmeler üzerine soh-bet ediyoruz. Oligarfli ne kadar gizlemeye, çarp›tmaya kalkarsa kalks›n Su-surluk devletinin pislikleri etrafa saç›lmaya devam ediyor. Ony›llard›r hal-k›m›za kan kusturan M‹T’in vatan hainli¤i, halk düflmanl›¤› oligarflinin di-¤er kurumlar› gibi halk›n gözünde de daha bir ortaya ç›k›yor.

Derse bafllama saati gelince Ömer tahtan›n bafl›na geçti. Anlatmayabafllamadan Selim abi s›k s›k yapt›¤› uyar›lar›ndan birini daha yapt›.

- Arkadafllar, nas›l olsa pek bilmedi¤imiz bir konu de¤il diye not tutmaiflini a¤›rdan almay›n. E¤itim gruplar›n›zda bunlar hep laz›m olacak size.Ne kadar ayr›nt›l› tutarsan›z o kadar iyi. Evet Ömer bafllayabiliriz.

- Biliyorsunuz, feodal toplumda üretim iliflkilerinin temeli feodal beyle-rin toprak üzerindeki özel mülkiyetine ve bu topraklarda çal›flmak zorundaolan köylülerin sömürüsüne dayan›r. Bu köylülerin yani serflerin eski kö-lelerden farkl› oldu¤unu belirtmifltik. En az›ndan köleler gibi istenildi¤i za-man öldürülemezlerdi. Ama feodal beylerin topraklar›nda çal›flmak zorun-da olduklar›ndan yine de bir çeflit köle durumundayd›lar. Yani feodal bey-lerin serfler üzerinde köleye göre s›n›rl› da olsa mülkiyet hakk› vard›. Top-rakla birlikte al›n›p sat›labilirlerdi. Topra¤›n sahibi kimse ona angarya ola-rak çal›flmak zorundayd›lar. Angarya biliyorsunuz karfl›l›ks›z çal›flma de-mektir. Tabii karfl›l›ks›z derken feodal beyler köylülerin kar›nlar›n› doyura-bilmeleri için küçük bir toprak parças›n› da onlar›n kullan›m›na veriyordu.Köylüler, toprak sahibine çal›flt›klar› zaman d›fl›nda yine mülkiyeti feodalbeye ait olan bu küçük toprak parças›nda kendilerine çal›fl›yorlard›. Böyle-ce çal›flma süresi ikiye bölünmüfl oluyordu. Bu tüm çal›flma süresi içindeköylünün feodal beye çal›flt›¤› zamana art›-emek zaman›, kendisi için ça-l›flt›¤› zamana ise gerekli emek zaman› denir. Feodal bey için çal›flt›¤› ya-ni art›-emek zaman› içerisinde ürettikleri ise art›-ürünü oluflturur. Feodalbeyin el koydu¤u bu art›-ürüne de toprak-rant› denir.

- ‹sterseniz feodal düzende sömürünün nas›l gerçekleflti¤ine geçmedenönce bu feodal beylerin nas›l ortaya ç›kt›¤›na k›saca bir de¤inelim. Mese-la köle düzeninin y›k›lmas› sonucu, köle sahipleriyle birlikte büyük topraksahiplerinin de ortadan kalkm›fl olmas› gerekmiyor muydu.?

- Do¤ru öyle oluyor. Köleci devlet y›k›ld›ktan sonra büyük çiftlikler, kö-lelerin çal›flt›r›ld›¤› zanaat atölyeleri küçük parçalara bölünüyor. Ama da-ha önce kâr getirmekten ç›k›p kendilerine yük olmaya bafllayan köleleriniserbest b›rakan ve küçük parçalara böldü¤ü topra¤›nda eski köleleri ya dadaha önce özgür vatandafl olup da topra¤›n› kaybetmifl olan köylüleri ça-l›flt›ran büyük toprak sahiplerinin bir bölümü varl›¤›n› sürdürüyor. Köleci-li¤in y›k›ld›¤› bu ilk dönemde toplum iflte bu daha önceden kölecili¤i b›-

394 Halk S›n›f›

98

rakm›fl olan büyük toprak sahiplerinden, onlar›n topraklar›nda çal›flmakzorunda olan ve serflerin öncülü say›lan kolonlardan, özgür kalan köleler-den, küçük toprak sahibi köylülerden ve zanaatkarlardan oluflmaktayd›.Köle düzeni y›k›ld›ktan sonra devletin ve büyük toprak sahiplerinin elinde-ki topraklar›n büyük bölümü paylafl›ld›. Ormanlar, çay›rlar, otlaklar ortakkullan›mda kal›rken paylafl›lan topraklar zamanla onlar› iflleyen köylülerinözel mülkiyeti oldu. Böylece ortaya küçük toprak sahibi ba¤›ms›z büyükbir köylü tabakas› ç›kt›. Ancak bu ba¤›ms›zl›k çok uzun sürmedi. Özel mül-kiyetin oldu¤u bir yerde eflitsiz bir zenginleflmenin yaflanmas› kaç›n›lmaz-d›. Zamanla köy topluklar› içinde zenginleflen ve yoksullaflan aileler orta-ya ç›kt›. Zenginleflenler köy topluluklar› veya komünler üzerinde iktidarla-r›n› oluflturmaya bafllad›lar. Topraklar› ve serveti ellerinde biriktirmeyebafllayan bu zengin aileler, kabile soylular› ve askeri güce komuta eden-lerle iflbirli¤ini gelifltirdiler. Köylüler ise giderek bu büyük toprak sahiple-rine ba¤›ml› hale geldiler. Bu büyük toprak sahipleri kendilerine ba¤›ml›hale gelen köylüler üzerindeki iktidarlar›n› korumak ve daha da güçlendir-mek için devleti güçlendirmeye yöneldiler. Etraflar›nda oluflturduklar› ifl-birlikçi kesimlere dayanarak kendi krall›klar›n› ilan ettiler. Mesela Romaimparatorlu¤u y›k›ld›ktan sonra eski imparatorluk topraklar› üzerinde böy-le feodal bir sürü krall›klar ortaya ç›k›yor. Krallar zorla gaspettikleri toprak-lar› yak›nlar›na ve iflbirlikçilerine ömür boyu kullanmak üzere, daha sonraise mirasla devredilebilir mülk olarak da¤›tmaya bafllad›lar. Da¤›t›lan butopraklara feod deniliyor. Bu yeni toplum düzenine verilen “feodalizm”ad› da buradan geliyor. Böylece daha büyük topraklar kral›n, onun hizme-tindeki iflbirlikçilerinin, kralla iflbirli¤i yapan kilise ve manast›rlar›n elindetoplanmaya bafll›yor.

- Ama Anadolu’da da aynen böyle olmuyor de¤il mi? Mesela, öyle Av-rupa’daki gibi büyük toprak sahibi olan bir ruhban s›n›f› oluflmuyor bildi-¤im kadar›yla.

- Hakl›s›n Fatma abla. Elbette feodalizm dünyan›n çeflitli yerlerinde fark-l› ülkelerde farkl› özellikler gösteriyor. Avrupa’daki feodal düzenle Asya yada Afrika’dakiler aras›nda farkl›l›klar vard›r. Mesela Osmanl›’dakiyle ‹ngil-tere ya da Rusya’daki feodal düzen birebir ayn› de¤ildir. Avrupa’da ruh-ban s›n›f›, yani kilise ve manast›r büyük topraklar›n özel mülkiyetine, ser-vetlere sahiptir. Öyle ki bunlar arac›l›¤›yla kral ve devlet yönetimi üzerin-de büyük etki gücü olufltururlar. Hatta yer yer bu etkileri kral› bile aflacakdüzeye ulafl›r. Osmanl›’da ise böyle bir oluflum yoktur. Topra¤›n ve dev-letin mutlak sahibi padiflaht›r. Halifelik de Osmanl›’ya geçtikten sonra za-ten dini önderlik de padiflahla özdeflleflir. Ulema kesimi padiflah›n hizme-tindedir ve esas olarak onun verdikleriyle yetinmek zorundad›r, büyüktopraklar›n sahibi olmazlar.

Avrupa’da kral›n çevresinde ayn› zamanda büyük toprak sahibi olanlordlardan, düklerden oluflan soylular s›n›f› vard›r. Osmanl›’da ise köylü-nün sömürüsü esas olarak t›mar sistemine dayan›r. T›mar denilen padifla-

Halk S›n›f› 395

h›n belli bir bölgede yetkili k›ld›¤› kifliler devlet ad›na köylüye topra¤› iflle-terek toplad›klar› art›-ürünü, vergileri devlete verirler. Bunlar ayn› zaman-da devlete köylüler aras›ndan asker toplarlar. Devlet de onlara bu hizmet-leri karfl›l›¤› bir pay verir. Ama biçimi nas›l olursa olsun feodal düzenlerinhepsinde yine öz de¤iflmez, bir yanda topraklar› özel mülkiyetine geçirmiflolan küçük bir egemen s›n›f, öte yanda bu topraklarda kar›n toklu¤una ça-l›flmak zorunda kalan ve sömürülen genifl köylü y›¤›nlar› vard›r.

- Tabii, köleci düzen y›k›ld›ktan sonra feodal düzenin kurulmas› yani öz-gür köylülerin serfleflerek topra¤a ve büyük toprak sahibi s›n›fa ba¤›ml›hale gelmesi hemen öyle birden bire olmad›. Mesela bu, Avrupa’da kölesisteminin y›k›ld›¤› 5’inci yüzy›ldan 9’uncu 10’uncu yüzy›la kadar 4-5 yüz-y›ll›k bir süreci kaps›yor. Bir yandan topraklar›n belli kesimlerin elinde top-lanmaya bafllamas› öte yandan s›k s›k ç›kan savafllardan ve a¤›r vergi yü-künden bunalan korumas›z köylülerin büyük toprak sahiplerinin himaye-sine s›¤›nmak zorunda kalmalar›, giderek genifl köylü y›¤›nlar›n›n toprak-lar›n› kaybetmelerine ve büyük toprak sahibine daha da ba¤›ml› hale gel-melerine yol aç›yor. Toprak üzerinde egemenlik hakk› kalmayan, kendinikoruyamayan köylü ne yapacak? Mecburen ölmemek, yaflam›n› sürdüre-bilmek için köle gibi, topra¤› mülkiyetine geçirmifl olan ve askeri gücü sa-hip feodal beye çal›flmak zorunda kal›yor. Böylece feodal düzen giderekgeliflip güçleniyor. Ayr›ca özellikle do¤u toplumlar›nda kölecilik de tümüy-le birden ortadan kalkm›yor. Feodalizm geliflirken kölecilik de varl›¤›n›uzun bir süre sürdürüyor. Evet flimdi feodal sistemde sömürü nas›l ger-çeklefliyor ona devam edebiliriz.

- Köylünün zaman›n›n büyük bölümünü toprak sahibine çal›flt›¤›n› söy-lemifltik. Mesela haftan›n 4-5 günü toprak sahibinin tarlas›nda, bir iki günde geçimlerini sa¤lamak için kendilerine verilen toprak parças›nda çal›fl›-yorlard›. Veya iflte günün belli saatini toprak sahibine çal›flt›ktan sonra bir-kaç saat kendilerine verilen topra¤› ifllemeye ay›rabiliyorlard›. Feodal üre-tim tarz›n›n geliflme aflamas›nda angarya olarak ortaya ç›kan yayg›n olanbu sistem angaryan›n en somut, aç›k görünen biçimidir. Buna emek-rantdenir. Ama sömürünün bu biçiminde köylü toprak sahibinin tarlas›nda ça-l›fl›rken yine gönülsüzdü. Üretimin art›r›lmas›yla, eme¤in daha üretkenhale gelmesiyle ilgilenmiyordu. Onun için toprak sahibi, kaytarmas›nlar,yapt›klar› ifli düzgün yaps›nlar diye çal›fl›rken bafllar›na gözcüler koymakzorunda kal›yordu. Daha sonra sömürüdeki bu yöntem de de¤iflikli¤e u¤-rad›. Mesela toprak sahibi topra¤›n iflletilmesiyle ilgisini kesti. Topra¤›nyar›c› olarak köylüye kiraya verilmesi, marabac›l›k gibi yöntemler geliflti.Toprak sahibi hiçbir ifle kar›flm›yor ama toprak mülkiyetinin karfl›l›¤› ola-rak tah›l, hayvan, kümes hayvan› gibi köylünün üretti¤i fleylerden düzenliolarak pay al›yordu. Tabii burada aslan pay› yine toprak sahibine aitti. Bu-nu bir çeflit vergi olarak da adland›rabiliriz. Sömürünün bu flekilde gerçek-lefltirilifl biçimine ürün-rant denir. Feodalizmin daha ileriki aflamalar›ndaise para-rant ortaya ç›kt›. Ki bu kapitalist iliflkilerin ortaya ç›kmas› dönemi-

396 Halk S›n›f›

ne denk düfler. Yani toprak sahibi köylüden art›k vergisini, pay›n› ürün ola-rak de¤il do¤rudan para olarak almaya bafllad›. Tabii köylüler sadece top-rak sahibine pay vermiyorlard›. Bunun d›fl›nda devlet ya da kilise de çeflit-li gerekçelerle köylüden vergi topluyorlard›.

Köylüler a¤›r sömürü koflullar› alt›nda çal›flsalar da, s›n›rl› da olsa üre-timden kendilerine de pay ald›klar› için, köle gibi üretimin sonuçlar›nahepten ilgisiz de¤illerdi. Üretim aletlerinin geliflmesi, üretimde daha ileribir tekni¤in kullan›m›, ifllerini kolaylaflt›rd›¤› ve üretimin artt›r›lmas›na ya-rad›¤› için bu yeni üretim tarz› yani feodal üretim iliflkileri bafllang›çta üre-tici güçlerin geliflmesine hizmet ediyordu.

- Zanaatç›l›k ve üretim aletlerinin geliflimi sürüyor yani.- Evet. Köleci toplumda zanaatç›l›¤›n tar›mdan ayr›flt›¤›n› ve flehirlerin

ortaya ç›kt›¤›n› belirtmifltik. Köleci düzenin y›k›lmas›yla kölelerin çal›flt›¤›büyük zanaat atölyeleri yok oldu ama zanaatç›l›k kald›, bu eski flehirler tü-müyle yok olmad› ama bafllang›çta geliflimi zay›flad›. Çünkü feodal beyle-rin topraklar›nda çal›flan köylüler sadece tar›m ve hayvan yetifltiricili¤iyleu¤raflm›yorlard›, zanaatç›l›k da yap›yorlard›. Kendilerinin ve feodal beyle-rin aileleri için gerekli olan örgü, dokuma, ayakkab›c›l›k, tar›m ve av alet-lerinin üretilmesi, yol, saray, manast›r, bina yap›m› gibi ifllerde de çal›fl›-yorlard›. Ama zamanla bu köylüler de zanaatç›l›k iflinde yetkinlefltiler.Kendilerinin ve feodal beylerin ihtiyac›ndan fazla zanaat ürünleri üretme-ye bafllad›lar. Zanaatç›l›k geliflmeye ve karl› bir ifl haline gelmeye baflla-y›nca zanaatç›lar saraylar›n, manast›rlar›n yak›nlar›na, büyük köylere ve ti-caret merkezlerine yerleflmeye bafllad›. Yeni flehirler oluflmaya bafllad›.Feodal beyler de çok daha çeflitlenmifl, çeflitli kalitedeki zanaat ürünleriniüreten bu flehirlerden ihtiyaçlar›n› karfl›lamaya bafllad›lar. Pazar›n büyü-meye bafllamas›yla zanaatç›lar ve tüccarlar daha fazla bu flehirlerde top-lanmaya bafllad›lar. Böylece zanaatç›l›k tar›mdan kesin biçimde ayr›flm›floldu. fiehirler pazar için üretimin yani meta üretiminin merkezi durumun-dayd› ancak yine de buralarda yaflayanlar feodal beylerin çeflitli angaryaifllerinde çal›flmak ve vergi vermek zorundayd›lar. Feodal beyler taraf›n-dan yönetiliyor ve onun yarg› sistemine tabi k›l›n›yorlard›. Bu nedenle fe-odal beylerin sömürü düzenine karfl› ilk mücadelelerin bafllad›¤› yerler fle-hirler oldu. Ayr›ca bu flehirler feodal beylerin bask› ve sömürüsünden kur-tulmak isteyen köylülerin de kaçarak s›¤›nd›klar› merkezlere dönüflmeyebafllad›. Bu ise rekabeti gelifltirdi. Kentlerdeki zanaatç›lar hem bu rekabetortam›nda ifllerini korumak, hem de feodal beylerin bask› ve sömürüsünekarfl› güç olabilmek için loncalar’da birlefltiler.

- Bunlar bir çeflit meslek örgütü gibi bir fley mi? - Öyle de denebilir. Ayn› ifli ya da birbirine yak›n iflleri yapan zanaatç›-

lar›n kurdu¤u birliklerdir. Yaln›z bu örgütlenme içinde eflit haklara sahipolanlar zanaatkar ustalar›yd›. Kalfa ve ç›raklar›n onlar gibi söz hakk› yok-tu. Loncalar çal›flma sürelerini, her ustan›n kalfa ve ç›rak say›s›n›, çal›flan-lar›n haklar›n›, mal›n fiyat›n› ve kalitesini belirliyor, haks›z rekabetin önü-

Halk S›n›f› 397

ne geçmeye çal›fl›yordu. Ayn› zamanda yard›mlaflma ifllevi görüyordu.Bunlar kurulduklar› ilk dönemlerde zanaatç›l›¤›n geliflmesine katk› sa¤lad›ancak daha sonra pazar›n giderek geliflmesiyle say›lar› artan kalfa ve ç›-raklar›n usta olmalar›n›n ve tekni¤in geliflmesinin önünde engel olmayabafllad›lar. Ustalar kalfa ve ç›raklar› düflük ücretle günde ondört-onalt› sa-at çal›flmalar› için zorlamaya bafllad›lar. Kalfalar ise bu bask›ya karfl› “kar-defllikler” denilen gizli birlikler kurdular.

- Bu loncalar›n bir benzeri Osmanl› devletinde vard›r. Bilen var m› ad›neydi?

- “Ahilik”ti san›r›m. - Evet. fiimdi, nas›l ortaya ç›kt›¤›ndan bafllayarak kapitalist üretim iliflki-

lerine geçelim. - Feodalizmle birlikte, üretici güçlerin geliflmesi köleci döneme göre çok

daha ileri bir aflamaya ulaflt›. Demir daha iyi ifllenmeye baflland›, demirpulluk ve baflka ifl aletleri ortaya ç›kt›. Tar›mda, hayvanc›l›k ve zanaatç›l›k-ta önemli ilerlemeler sa¤land›. Mesela, önceden bir demirci bütün demiralet türlerini yaparken art›k m›hç›, silahç›, b›çakç› gibi iflbölümleri ortayaç›kt›. Zanaatç›lar›n yetkinleflmesi yan›nda mesela o güne kadar dövülerekelde edilen metal malzemelerin yerine dökme demirin, 14. yüzy›lda baru-tun, topun bulunmas›, bunlar›n savaflta kullan›lmas› metale duyulan ihti-yac› daha da art›rd›. 1450’lere gelmeden demirin eritilip kal›ba döküldü¤üyüksek f›r›n bulundu. Pusulan›n bulunmas› deniz tafl›mac›l›¤›n›n ve ticare-tinin geliflmesini h›zland›rd›. 1492’de Amerika k›tas› keflfedildi. 1498’de Af-rika k›tas› afl›larak Hindistan’a giden yeni bir deniz yolu bulundu.

- Yaln›z bu barut, pusula, ka¤›t gibi fleyleri Avrupal›lardan çok önce Çin-liler buluyor bildi¤im kadar›yla.

- Do¤ru, Çin gibi do¤u toplumlar›n›n baz› aç›lardan Avrupa’dan çok da-ha önce ulaflt›¤› ileri noktalar vard›r. Ama tek bafl›na bu bulufllar feodaliz-mi tasfiye edecek olan kapitalist üretim iliflkilerinin do¤mas›na yol açmaz-lar.

Avrupa’da kapitalist iliflkilerin geliflti¤i ülkelerde pazar›n giderek büyü-mesi rekabeti de gelifltirdi. Bu rekabet içinde zanaatç›lar›n bir k›sm› zen-ginleflip kapitalistlere dönüflürken, di¤er k›sm› yoksullaflarak ücretle çal›-flan iflçilere dönüfltüler. Zenginleflenler atölyelerinde daha fazla kalfa veç›rak çal›flt›rmaya bafllad›lar. ‹flgünü süresini uzatt›lar, lonca kurallar›n›delmeye, görmezlikten gelmeye bafllad›lar. Kapitalistleflen kesimlerdenbiri de tüccarlard›r.

- Zaten bafltan beri meta de¤ifliminin yayg›nlaflmas›nda ve pazar›n ge-nifllemesinde onlar›n önemli bir rolü var.

- Evet, bafllang›çta zanaatkar ve köylülerin bireysel olarak ürettikleri me-talar›n ve feodal beylerin el koydu¤u art›k-ürünün bir k›sm›n›n sat›lmas›n-da arac› rolü oynayan tüccarlar daha sonra bu ifli daha büyük ölçeklerdeyapmaya bafllad›lar. Büyük pazarlarda satmak için küçük üreticilerdentoptan mal almaya bafllayarak toptan al›c› oldular. Tüccarlar›n toptan al›-

398 Halk S›n›f›

c› haline gelmesi yoksullaflan ustalar› onlara ekonomik olarak ba¤›ml› ha-le getirdi. Tüccarlar bu yoksullaflan zanaatç›lara ürettiklerini düflük fiyatlaalma karfl›l›¤›nda hammadde ya da borç vermeye bafllad›lar. Ba¤›ml›l›kgelifltikçe zanaatç› daha yoksullaflmaya tüccar onun s›rt›ndan daha çok ka-zanmaya bafllad›. Örne¤in, zanaatç›ya hammadde satmak yerine, ham-maddeyi belirli bir fiyat karfl›l›¤› ifllemesi için vermeye bafllad›. Daha son-ra ise iyice yoksullaflan zanaatç›ya ifl aleti de verince tüccar kapitaliste, za-naatç› da onun verdi¤i ifl aletleriyle çal›flan ücretli iflçiye dönüfltü.

Bu ortaya ç›kan kapitalistlerin atölyelerinde biraraya getirdikleri zanaat-ç›lar›n hepsi önce ayn› ifli yap›yorlard›. Ama daha sonra aralar›nda iflbö-lümü gerçeklefltirildi. Ücretli iflçilerin iflbölümü temelinde biraraya geldik-leri ve basit ifl aletleriyle kol gücüne dayanarak çal›flt›klar› bu kapitalist ifl-letmelere sözcük karfl›l›¤› “el ifli” anlam›na gelen manifaktür denir. ‹lk ma-nifaktürler 1300 ve 1400’lü y›llarda Floransa ve ‹talya’n›n baz› kentlerindeortaya ç›k›yor.

16. ve 17. yüzy›lda iplikçilik h›zla geliflip yayg›nl›k kazand›. 1600 y›l›ndadokuma tezgah› bulundu. Üretici güçlerin bu h›zl› gelifliminin önünde ar-t›k feodal üretim iliflkileri engel durumuna gelmeye bafllam›flt›. Köylülükfeodal boyunduru¤un alt›nda art›k üretimini daha fazla art›ram›yordu.Emek üretkenli¤inin art›r›labilmesi için eme¤in yani köylünün özgürlefl-mesi kendini dayat›yordu. Feodal ba¤›ml›l›ktan büyük ölçüde kurtulankentlerde ise iktidar› elinde bulunduran kent zenginleri yani tüccarlar,kentteki toprak sahipleri, lonca ustalar›yla nüfusun büyük bölümünü olufl-turan kalfa, ç›rak ve kent yoksullar› ar›s›ndaki çeliflkiler derinlefliyordu. Za-naatç›lar›n feodal döneme özgü örgütlenmesi olan loncalar da art›k zana-atç›lar›n geliflmesinin önünde engel durumuna gelmiflti.

Feodal devletlerin çeflitli büyük feodal beylerin elinde parçalanm›fl haliise ticaretin geliflmesinin önünde bafll›ca engellerden biriydi. Üretiminartmas›, k›rla kent aras›nda ifl bölümünün geliflmesi, ticaretle birlikte me-ta dolafl›m›n›n yayg›nlaflmas›, ülkenin de¤iflik bölgeleri aras›nda ekono-mik ba¤lar›n güçlenmesine ve ulusal pazar›n oluflmas›na yol açt›. Ancakfeodal beyler hakim olduklar› topraklar üzerinde ticarete istedikleri gibigümrük koymakta, vergi ve haraç almakta bu da ticaretin, bir bütün ola-rak ise toplumsal geliflmenin önünde engel oluflturmaktayd›. Kentlerdegeliflmeye bafllayan burjuvazi bu engelin kald›r›lmas›ndan yanayd›. On-lardan güç alan krallar da feodal yap› içinde bu feodal beyleri tasfiye ede-rek kendi iktidarlar›n› güçlendirip pekifltirdiler. Toprak ve devlet üzerindetam otoritelerini kurdular ve devletin merkezileflmesini sa¤lad›lar. Mutla-kiyet monarflisiyle yönetilen büyük merkezi devletler ortaya ç›kt›. Bu dakapitalist iliflkilerin geliflmesine katk› sa¤layan di¤er önemli bir geliflmey-di.

- Gerisine sen devam et istersen Selma. Nas›l olsa kapitalist toplumusen anlatacakt›n.

- Feodal dönemin sonlar›na do¤ru kentlerde manifaktürlerle birlikte ka-

Halk S›n›f› 399

pitalist üretim iliflkileri geliflirken k›rlarda da feodal iliflkiler parçalanmayabafllad›. Bu dönemde feodal egemenler sömürülerini esas olarak para-rant üzerinden sa¤l›yordu. Köylüler ürettiklerini sat›p paraya dönüfltüre-rek toprak sahibine ve devlete paylar›n› vermek zorundayd›. Bu yüzdensürekli para s›k›nt›s› çekiyor, tüccar ve tefecilere borçlan›yorlard›. Köylülerüzerinde feodal bask› artarken büyük bölümü h›zla yoksullaflt›lar. Onlar›nürünlerini, hayvanlar›n› ve sahip olduklar› aletleri vb. toptan ucuz fiyatasat›n alan zengin köylüler ortaya ç›kt›. ‹flte böylece kentte bafllay›p k›rado¤ru yay›lan kapitalist üretim tarz› oluflmaya bafllad›. Ancak bu dönem-deki basit meta üretimi, giderek geliflen ülkeler hatta k›talar aras› dünya ti-caretinin ve dünya pazar›n›n ihtiyac›na cevap vermekten uzakt›r.

- Yani basit meta üretimiyle kapitalizmin geliflmesi yavafl oluyor. O za-man basit meta üretiminden ç›k›p çok daha fazla üretimin yap›laca¤› bü-yük kapitalist iflletmelerin kurulmas› gerekir. Bunun flartlar› nas›l oluflu-yor?

- Kapitalist üretimin geliflmesi için bafll›ca iki koflul vard›r. Bunlardan bi-rincisi, kapitalistlerin iflletmelerinde çal›flacak olan ve emeklerinden baflkasatacak baflka bir fleyleri olmayan feodal ba¤›ml›ktan kurtulmufl “özgür”bireylerin oluflturdu¤u kitlelerin ortaya ç›kmas›; ikincisi ise, bu kitlelerinçal›flt›r›laca¤› büyük iflletmelerin kurulabilmesi için gerekli olan sermaye-nin oluflmas›d›r.

Bu koflullar›n oluflmaya bafllad›¤› ilk ülke ‹ngiltere’dir. ‹lk önce Fran-sa’da, sonra ‹ngiltere’de bez üreten büyük manifaktürlerin kurulmas› yü-ne olan ihtiyac› büyük ölçüde art›rd›. Bunun üzerine koyun yetifltirmeyebafllayan ve sürüleri otlatacak genifl meralara ihtiyaç duyan çiftlik sahip-leri, 1500 y›l›n›n bafllar›ndan itibaren köylülerin ellerindeki topraklar› hileyoluyla veya zorla gasp etmeye, evlerini yak›p y›karak kendi topraklar›n-dan kovmaya bafllad›lar. Köylülerin topraklar›n›n etraf›n› çitlerle çeviripmülkiyetlerine katarak göçe zorlad›lar. Direnmeye çal›flanlar ise karfl›lar›n-da feodal iktidar›n askerlerini buldu. Köylü ayaklanmalar› kanla, katliam-larla bast›r›ld›. Böylece yerinden yurdundan edilen ve flehirlere göç etmekzorunda kalan iflsiz güçsüz büyük y›¤›nlar olufltu. Tabii flehirlerde de bukadar insana ifl yoktu. Yüzbinlerce insan dilenci durumuna düfltü. Top-lumsal düzeni sa¤lamak amac›yla feodal iktidar vahfli yasalar ç›kard›. Me-sela 16. yüzy›lda ‹ngiltere’de “serseri” olduklar› gerekçesiyle 72 bin yok-sul idam edildi. Köylülerin yoksullaflarak iflsiz y›¤›nlara dönüflmesi kapita-lizmin geliflmeye bafllad›¤› di¤er Avrupa ülkelerinde ve daha sonra Çarl›kRusya’s›nda da yafland›. Ortaya ç›kan bu büyük iflgücü, daha sonralar› h›z-la geliflecek olan kapitalist üretimin ucuz emek kayna¤›n› oluflturdu.

Büyük kapitalist iflletmelerin kurulmas› için gerekli olan sermayenin bi-rikimini sa¤layan ise tüccarlar oldu. Mesela, Afrika’dan ABD’ye yap›lanköle ticareti büyük kâr sa¤layan ifllerden biriydi. ABD’deki yeralt› zengin-likleri ve hammadde kaynaklar› ise ya¤ma ve talanla sömürüldü. Serma-ye birikiminde sömürgeler büyük öneme sahipti. Kendi devletleri taraf›n-

400 Halk S›n›f›

dan da desteklenen özellikle ‹ngiliz, Hollandal› ve Frans›z tüccarlar Hindis-tan gibi ülkelere, Afrika’ya sömürü seferleri düzenlediler. Buralara satmakiçin meta tafl›rlarken buralardan getirdikleri, gaspettikleri mallar› ülkele-rinde satma tekelini de ellerinde tutuyorlard›. Böylece tüccar ve tefecilerinelinde büyük servetler birikti.

16. yüzy›lda feodal sömürüye karfl› köylülerin isyan› giderek daha dakeskinleflmeye bafllad›. Feodal düzen içinde geliflmekte olan kapitalistüretim iliflkileriyle birlikte güçlenen burjuvazi, köylülü¤ün bu isyanlar›n›kendi ç›kar› için kullanmaya bafllad›. Pazara tek bafl›na sahip olmak, iktida-r› ele geçirmek isteyen burjuvazi serfli¤in kald›r›lmas›, eflitlik, özgürlük gi-bi taleplerle birlikte köylülü¤ün gücünü arkas›na alarak feodal iktidarlarakarfl› isyan bayra¤› açt›. Böylece burjuva devrimlerinin yap›ld›¤› ülkelerdekapitalist üretim tarz›na geçifl dönemi, hem alt yap›da, hem üst yap›da ta-mamland›. ‹lk burjuva devrimi 1650’lerde Hollanda ve Belçika’da gerçek-leflti. Bunlar› kapitalizmin geliflmekte oldu¤u ‹ngiltere, Fransa, Almanya,‹talya ve di¤er ülkeler izledi. 17. ve 18 . yüzy›l boyunca feodal iktidarlarburjuvazinin öncülü¤ünde feodal boyunduruktan kurtulmak isteyen köy-lüler ve kent yoksullar› taraf›ndan y›k›larak sona erdirildi. Böylece feodaldüzenin egemenli¤i sona ererken burjuvazinin egemenli¤i ortaya ç›kt›.

- Burjuvazi egemenli¤inden vazgeçmek istemeyen feodal iktidarlar› zor-la y›kt› diyoruz ama burjuva devrimlerini yapan baz› ülkelerde daha sonrayine feodalitenin temsilcisi krallar falan duruyor. Mesela ‹ngiltere’de böy-le.

- Do¤ru ama bunlar bir yerde semboliktir. Devleti yönetme yetkileri el-lerinden al›nm›flt›r, esas iktidar burjuvazidedir. Geliflen kapitalist üretimiliflkileri feodal üretim iliflkilerini alt yap›da tasfiye ederek hakim üretimtarz› haline gelmifl ve geliflmesinin önünde engel oluflturan üst yap›da,dolay›s›yla devlet yönetiminde de de¤iflikli¤i zorunlu k›lm›flt›r. Burjuva de-mokratik devrimleri de zoru kullanarak feodal iktidarlar› y›km›fl, alt yap›yauygun olarak üst yap›da da de¤iflikli¤i gerçekleflmifltir. ‹ngiltere, Rusya gi-bi baz› ülkelerde ise feodal iktidar› zorla y›kmaya cesaret edemeyen bur-juvazi ile iktidar›n› kaybetme tehlikesini gören feodal iktidarlar, aralar›ndauzlafl›rlar. Krall›k varl›¤›n› sürdürmesine karfl›l›k ülkenin yönetimini burju-vaziye devretmeye raz› olur. Veya iktidar› zor yoluyla da alm›fl olsa baz› ül-kelerde burjuvazi krallar›n sembolik olarak varl›¤›n› sürdürmesine izin ve-rir.

Burjuva devrimleri 1900’ün bafllar›na kadar yani kapitalizmin tekelleflipemperyalizme dönüflmesine kadar kapitalist geliflmenin sürdü¤ü çeflitliülkelerde sürdü. Ama emperyalist dönemle birlikte burjuvazi gericileflti vebu ilerici rolünü kaybetti. Emperyalizm konusunu daha önce iflledi¤imiziçin ona girmeye gerek yok san›yorum.

- Evet, biz tekrar kapitalizmin geliflmesine dönelim. - Kapitalist iliflkilerin do¤mas›yla birlikte kapitalizmin geliflmesi üç afla-

may› içeriyor. Birincisi, basit iflbirli¤i aflamas›; ikincisi, manifaktür döne-

Halk S›n›f› 401

mi; üçüncüsü ise, makineleflme dönemidir. ‹lk ikisinden daha önce zatenbahsettik. Basit ifl aletleri ve ilkel teknikle ayn› ifli yapan çok say›da ücret-li iflçinin atölyelerde yan yana gelerek çal›flt›r›lmas› basit kapitalist iflbirli-¤i aflamas›d›r. Eme¤in bu flekilde toplumsallaflt›r›lma biçimi üretim araç-lar›ndan tasarruf etme imkan› sa¤lad›. Atölyenin kurulmas›, ›s›tma, ayd›n-latma, hammadde ve üretilen mallar›n tafl›nmas›, depolama gibi ifllerdemaliyet giderlerini azaltt›. Ayn› ifli yapsalar da çok say›da iflçinin yanyanagetirilerek çal›flt›r›lmas› emek üretkenli¤ini art›rd›.

Basit iflbirli¤inin geliflmesi manifaktür iflletmelerinin do¤mas›na yol aç-t›. Bunun iki biçimi var. Biri, ayn› ifli yapan çok say›da zanaatkarlar›n biratölyede toplanmas›, di¤eri ise çeflitli dallarda daha önce ba¤›ms›z olarakçal›flan zanaatç›lar›n biraraya getirilmesidir. Manifaktür üretimi hem fark-l› türden metalar›n üretimi için iflletmeler aras›ndaki iflbölümünü, hem deayn› iflletme içinde bir tek metan›n üretimi aflamas›ndaki iflbölümünü ge-lifltirdi. Tabii bunun sonucu olarak üretim maliyetinin düflmesi manifaktürsahiplerine küçük üreticilerle rekabette büyük üstünlük sa¤lad›. Küçüküreticiler y›k›ma u¤rarken manifaktür sahipleri giderek zenginlefltiler. Yet-kinleflme, uzmanlaflma buralarda çal›flan iflçilerle s›n›rl› kalmad›, üretimaletleri de yap›lan ifle daha uygun hala getirilmeye ve gelifltirilmeye bafl-land›. Tüm bunlar emek üretkenli¤ini ve üretimi art›ran ifllev gördüler.

- Bunlar› yan›nda bir de vahfli sömürü var tabii. Manifaktürlerde çal›flaniflçiler kötü flartlarda günde 18 saate kadar hatta daha fazlas›na çal›flmayazorlan›yordu. Sürekli ayn› ifli, ayn› hareketi yapan iflçilerin büyük bölü-münde sakatlanmalar ve çeflitli fiziki-ruhsal hastal›klar ortaya ç›k›yordu.Açl›k, yoksulluk, salg›n hastal›klardan k›r›lma ise iflin cabas›.

- Bu dönemin önemli özelliklerinden biri de sanayi sermayesi ile ticaretsermayesinin iç içe geçmifl olmas›d›r. Manifaktür sahiplerinin ço¤u ayn›zamanda ticaretle u¤rafl›yorlard›.

Ayr›ca bu dönemin baflka bir karakteristik özelli¤i de oldukça yayg›nla-flan “ev ifli”dir. Manifaktür tarz› iflbölümüyle her metan›n üretiminin belir-li aflamalar›n›n veya metan›n üretiminde kullan›lan de¤iflik parçalar›nfarkl› kifliler taraf›ndan yap›labilir hale gelmesi ev iflçili¤inin yayg›nlaflma-s›n›n zeminini oluflturdu. Basit montaj iflleri ya da basit bir parçan›n üre-timi atölyelerde çal›flan iflçilerin ücretinden çok daha düflük bir ücret kar-fl›l›¤›nda iflsiz ve paraya ihtiyac› olanlara evlerinde yapt›r›lmaya baflland›.Böylece köylüler bir yandan kapitalist üretime dahil edilirken, bunlar›n ço-luk çocuk ailece sömürüsü gerçeklefltiriliyordu.

Manifaktürlerle gerçeklefltirilen iflbölümü üretici güçlerin geliflmesindeönemli ve ileri bir aflamayd›, ancak bu üretim düzeyi, basit ifl aletleriyle,ilkel teknikle kol gücüne dayanarak üretim yap›lmas› nedeniyle küçük üre-ticileri tasfiye edemedi. Meta üretiminin büyük bölümü az çok manifaktür-lere, tüccarlara ba¤›ml› olsalar da, önemli bir bölümü de manifaktürlerind›fl›nda üretim yapan zanaatkarlar ve ev iflçileri taraf›ndan üretilmekteydi.Ama tüm bunlar›n yan›nda manifaktürler, iflçilerin ve ifl aletlerinin gelifl-

402 Halk S›n›f›

mesini sa¤layarak makineli üretime geçiflte büyük rol oynad›lar. Manifaktür döneminde sanayi tar›mdan gittikçe ayr›l›rken, ifl bölümü-

nün büyümesi tar›mda da pazar için üretimi gelifltirdi. Tar›m›n kendi için-de de ifl bölümü yayg›nlaflarak belirli ürünler belirli bölgelerde yetifltiril-meye baflland›. Mesela tütün, fleker pancar›, pamuk üretimi ülkenin farkl›bölgelerinde pazar için üretilmeye baflland›. Hayvan üretimi ve hayvansalg›da üretimi de belli bölgelerde yo¤unlaflmaya bafllad›. Bu flekilde yo¤un-laflma ve uzmanlaflma verimi art›rd›. ‹fl bölümünün bu flekilde geniflleme-si hem sanayi ile tar›m aras›nda, hem de tar›m›n kendi içinde meta de¤i-flimini gelifltirdi. Ancak tar›m üretimi metalaflt›kça köylüler aras›nda reka-bet de artt› ve pazara ba¤›ml› hale geldiler. Pazardaki fiyat dalgalanmala-r› baz› köylülerin yoksullaflmas›na neden olurken köylerde zengin bir üsttabaka olufltu. Bu zengin tabaka köylülerin üretti¤i ürünleri çok düflük fi-yatla toptan almaya bafllad›lar. ‹yice yoksullaflan köylüler ise topraktangeçimini sa¤layamay›nca ifl gücünü satmaya bafllad›. K›rdaki bu kapitalistiliflkilerin geliflmesiyle köylülük de kendi içinde çeflitli tabakalara bölündü.Tar›m burjuvazisi ve topra¤a ve üretim araçlar›na sahip olmayan k›r pro-letaryas› ortaya ç›kt›. Bunun d›fl›nda geçimini sa¤layacak kadar topra¤a veüretim araçlar›na sahip orta köylülük, geçimine yetmeyen küçük bir top-ra¤a ve az say›da hayvana sahip olan ve eme¤ini satarak ek ifller de yap-mak zorunda olan yoksul köylülük gibi çeflitli kategoriler olufltu. K›r pro-letaryas›n›n ve yoksul köylülü¤ün durumu sanayi proletaryas›n›n duru-mundan daha da kötüdür. Tar›mda kapitalizm gelifltikçe k›r proletaryas›-n›n ve yoksul köylülü¤ün say›s› da giderek büyür.

- Makineli üretime ve sanayi devrimine geçifli anlat›p bu hafta da bitire-lim dersimizi.

- Üretimde ilk otomatik ifl makineleri 1750’lilerden itibaren Avrupa’dakapitalizmin geliflti¤i ülkelerde ve ABD’de kullan›lmaya baflland›. ‹lk ifl ma-kineleri önceleri çok basitti. Daha önce elle kullan›lan ifl aletlerinin farkl›biçimlerinin güç ve hareket sa¤layan bir dizi de¤iflik parçadan oluflan me-kanik makine yard›m›yla kullan›lmas› biçimindeydi. Ama bu emek üret-kenli¤ini art›ran bir ifllev görüyordu. Makinelerin kullan›ma girmesi üre-timde buhar, gaz, elektrik enerjisinin kullan›m›n›n da yolunu açt›. Bilim vebilimsel geliflmeler makinelerin kullan›lmaya bafllanmas›yla üretimde çokdaha önemli rol oynamaya ve emek üretkenli¤ini art›rmak için etkin ola-rak kullan›lmaya baflland›. Bu da makineli büyük sanayiye geçiflin koflul-lar›n› yaratt›.

- Makineli büyük sanayiye ilk geçilen ülke de yine ‹ngiltere oluyor de¤ilmi?

- Evet. Çünkü o günün koflullar›nda ‹ngiltere kapitalizmin geliflti¤i en ile-ri ülke durumundayd›. Özelikle burjuvazinin 17. yüzy›lda egemen güç ha-line gelmesiyle köylülerin topraklar›ndan kovulmas›, geliflmifl olan ticare-ti ve sömürgelerin ya¤malanmas›yla önemli oranda sermaye birikimi sa¤-lam›flt›. 1650’lerde çok say›da manifaktür iflletmeleri vard›. En çok geliflen

Halk S›n›f› 403

ve önemli görülen sanayii dal› tekstildi. Bu nedenle 1670-1730 y›llar› ara-s›nda gerçekleflen sanayi devrimi de önce tekstilde bafllad›. Bir çok afla-madan sonra 1785’de mekanik dokuma tezgah› yap›ld›. Bu makinelerinçal›flt›r›lmas› için gerekli güç bafllang›çta su çarklar› vas›tas›yla nehirler-den sa¤lan›yordu. Bunun için ilk tekstil fabrikalar› nehir boylar›nda kurul-mak zorunda kald›. Sonra 1784’de ‹ngiltere’de kömürle çal›flan buhar ma-kinesi bulunup, buhar gücünün makinelerin çal›flt›r›lmas›nda kullan›lma-s›yla bu sorun da çözüldü. Fabrikalar nehir kenarlar›na kurulma zorunlu-lu¤undan kurtuldu. Buhar makinelerinin kullan›m› ‹ngiltere d›fl›ndaki ülke-lerde de yayg›nlaflmaya bafllad›. 1807’de ABD’de ilk buharl› gemi yap›ld›.Bunu 1827’de ‹ngiltere’de ilk demiryolunun infla edilmesi, buhar gücüyleçal›flan lokomotiflerin ulafl›mda kullan›lmas› izledi.

Bafllang›çta ilk makineler manifaktürlerde elle imal ediliyordu ve bunlara¤açtand›. Sonra baz› parçalar› metalden, daha sonra ise tümüyle metal-den yap›lmaya baflland›. Ancak manifaktürlerde elle imal edilen makine-ler h›zla geliflen sanayinin ihtiyac›n› karfl›layabilmekten çok uzakt›. Bu ih-tiyaç makine üretimi yapan yeni bir sanayi dal›n›n ortaya ç›kmas›n› sa¤la-d›. Yeni ortaya ç›kan ve a¤›r sanayii olarak adland›r›lan bu “üretim araç-lar›n›n üretimini yapan” sanayi dal› kapitalist sanayileflmenin temelinioluflturur. Buhar gücüyle çal›flan makinelerin kullan›m›n›n yayg›nlaflma-s›yla sanayii dev ad›mlarla geliflmeye bafllad›. Metalin sanayide yayg›nkullan›m› yüksek f›r›nlar›n mükemmelleflmesini sa¤lad›. Çelik sanayii ge-liflti. Maden sanayinin geliflmesi ve buhar makinelerinin kullan›m› tafl kö-mürü sanayini büyütüp gelifltirdi. Ancak bir süre sonra buhar makineleride yetersiz gelmeye bafllad›. 1880’lerde buhar türbini yap›larak bunlar bir-çok alanda buhar makinelerinin yerini ald›. 1877’de havagaz› ile, 1893’deise akaryak›tla çal›flan dizel motorlar yap›ld›. Yine 1870’lerden sonra elekt-rik sanayide büyük ve yayg›n oranda kullan›ma sokuldu. Tabii tüm bu ge-liflmeler ‹ngiltere ile s›n›rl› de¤ildi. Geliflmifl kapitalist ülkenin birinde ger-çekleflen yeni bir ileri ad›m, yeni bir bulufl bir süre sonra di¤er kapitalistülkelere de yans›yordu. Eflitsiz bir geliflimle de olsa 1900’lere gelindi¤in-de sanayi devrimini yapm›fl geliflmifl kapitalist devletler daha do¤rusuABD, Japonya ve Avrupa’n›n emperyalist devletleri iflte böyle geliflim so-nucunda ortaya ç›kt›. Bu devletler yüzbinlerce y›ld›r halklar›n sömürüsüy-le elde edilmifl servetlerin, bir avuç sömürücülerin ç›karlar› için yüz mil-yonlarca insan› savafllarda, kötü çal›flma koflullar›nda, hatta keyfi olarakkatlederek ak›t›lan kanlar üzerinde kurulmufltur. Tüm de¤erlerin ve zen-ginliklerin yarat›c›s› emektir, eme¤in sahibi ise halkt›r. Bugün verdi¤imizmücadele iflte bu eme¤imize, yaratt›¤›m›z ve bizim olan de¤erlere sahipç›kma, bizden çal›nanlar› geri alma, yüzy›llard›r tarihin bu haks›z ak›fl›nason vererek adaletin yerine gelmesini sa¤lama mücadelesidir.

- Evet arkadafllar burada bitirelim. Haftaya, daha önce iflledi¤imizi art›-de¤er ve emperyalizm gibi konulara k›saca bir de¤inir, sosyalist toplumageçeriz.

404 Halk S›n›f›

Toplumlar - 3(Sosyalist toplum)

- Evet arkadafllar iki hafta boyunca dört top-lumsal dönemi k›saca da olsa iflledik. S›ra geldi beflincisine, sosyalist top-luma.

- Ona geçmeden ben bir soru sorabilir miyim?- Sor Serpil.- ‹lkel komünal toplumda s›n›flar ve sömürü yok. Ondan sonra gelen kö-

leci toplumda ise s›n›flar ve sömürü ortaya ç›k›yor. Kölelerin korkunç birsömürüsü, iflkence ve katliamlar var. Daha sonraki toplumlarda da böyle,halk hep eziliyor sömürülüyor. Öyleyse ilkel komünal toplumdan sonragelen toplumlara neden daha ileri toplumlar diyoruz.

- Evet, olaya sadece sömürülenler aç›s›ndan bakt›¤›m›zda ilerleme de-yince sanki ortada bir çarp›kl›k varm›fl gibi gelebiliyor. Ama toplum ezile-ni ezeni, sömürüleni sömüreni ile birlikte bir bütündür. Toplumsal gelifl-mede söz konusu olan sadece ezilenlerin durumu ya da sadece belli birbölgedeki, ülkedeki geliflme de¤ildir, bilimde, teknolojide, kültürde, mad-di, manevi üretimde tüm yanlar›yla bir bütün olarak dünya üzerindeki top-lumsal geliflmeden bahsediyoruz. Ama elbette bu geliflme de sömürülen-ler aç›s›ndan hep bir adaletsizlik, haks›zl›k vard›r. Tarih boyunca yarat›lanzenginlikler, de¤erler eme¤in ürünüdür. Dolay›s›yla da bunlar en büyükeme¤i harcayan, sömürülen halklar›n yaratt›¤› de¤erlerdir. Mesela kölecitoplumu ele alal›m. Köleci toplumda bir yanda ölünceye kadar çal›flt›r›lanköleler vard›r, öte yanda zevk ve sefa içinde yaflayan köle sahipleri, soylu-lar. Köleler en ilkel ve kötü flartlarda yaflarken öte yandan bilimde, felse-fede, sanat ve kültürde büyük geliflmeler olmaktad›r. Bunlar› gerçekleflti-renler elbette bir hayvan gibi ölesiye çal›flt›r›lan köleler de¤ildir. Bedenençal›flmad›klar› için bu ifllere zaman ay›rabilen belli bir e¤itim alabilmiflolan, bilim adamlar›, araflt›rmac›lar, düflünürlerdir. Bunlar ya varl›kl› s›n›f-tand›rlar ya da egemen s›n›ftan veya bir biçimiyle sömürü düzeninden be-denen çal›flmadan yararlanabilen özgür vatandafllard›r. Onlara bu olana-¤› sa¤layan, maddi, kültürel geliflmenin kayna¤› yine köleler, onlar›n sö-mürüsü üzerine kurulu olan düzendir. Ama düzenin yaratt›¤› olanaklar-dan, nimetlerden en çok yararlanan egemen s›n›flar, hiç yararlanamayanya da en az yararlananlar ise yine kölelerdir. Feodal toplumda serflerin,kapitalist toplumda da iflçi, yoksul köylü ve di¤er emekçi kesimlerin duru-mu da böyledir. ‹flte tarih boyunca sömürülenlerin yaflad›¤› bu adaletsiz-likler s›n›flar›n ve sömürünün ortadan kalkmas› ile son bulacakt›r. Bunusa¤layacak olan ise bugüne kadar yarat›lan ve yarat›lacak olan tüm zen-ginlikleri, de¤erleri halk›n hizmetine sunacak olan sosyalizmdir.

- Yani toplum tekrar bir yan›yla ilkel komünal döneme geri dönüfl yapa-cak diyebilir miyiz?

Halk S›n›f› 405

99

- Hay›r böyle tan›mlamak yanl›fl olur. ‹lkel komünal toplulukta s›n›flar vesömürü olmamas›na ra¤men ad› üstünde ilkel bir yaflam sözkonusudurve bu yaflam› toplulu¤u oluflturanlar bilinçli olarak seçmemifllerdi. Vahflido¤a koflullar› karfl›s›ndaki güçsüzlükleri ilk insanlar› gruplar halinde bira-rada yaflamaya, kolektif üretim yapmaya zorluyordu. Oysa sosyalist top-lumu kurmak insan›n bilinçli bir eyleminin sonucudur.

fiimdi ben bir soru soray›m. Kapitalist toplumdan sonra sosyalist top-luma geçilmesinin kaç›n›lmaz oldu¤unu söylüyoruz. Bunu neye dayana-rak söylüyoruz.

- Asl›nda bunu bizden çok önce Marks ve Engels hem de dünya üzerin-de daha hiç sosyalist devrimin yaflanmad›¤› bir zamanda söylüyorlar. Ta-rihi bilimsel olarak yani tarihsel materyalist yöntemle inceleyip ekonomi-nin ve toplumlar›n geliflme yasalar›n› bulup ortaya koyuyorlar. Anlatt›¤›-m›z toplumlar›n tarihi de zaten onlar›n ortaya koydu¤u bu bilimsel arafl-t›rmalar›n sonuçlar›d›r. Tarihin tekerle¤ini geriye çevirmek mümkün de¤il-dir. Çünkü ilk insanlardan bu yana bu teker hep ileri do¤ru dönmektedir.‹lkel komünal topluluktan bu yana her yeni toplum bir öncekinden ileriaflamay› oluflturur. Kapitalist toplum da son ve en ileri toplum aflamas›de¤ildir. Ondan sonra s›n›flar›n ve sömürünün sona erece¤i sosyalist top-lum aflamas› vard›r. Bir toplumdan daha ileri bir topluma nas›l geçildi¤inive sosyalist topluma geçiflin neden kaç›n›lmaz oldu¤unu ortaya koydukla-r› en önemli toplumsal geliflme yasas›, üretici güçlerin geliflimi ile üretimiliflkilerinin zorunlu uygunluk yasas›d›r.

- Burada ufak bir yoklama yapal›m. Üretici güçlerin ve üretim iliflkileri-nin ne oldu¤unu unutmad›k de¤il mi? Üretici güçler neydi Fatma Abla?

- Üretimin yap›lmas›n› sa¤layan her fley. ‹fl aletleri, toprak, bina, ulafl›maraçlar›, hammadde, teknoloji ve tabii bunlar› kullanan insan, teknik bilgi,yetenek, deney, tecrübe vs. Bunlar›n hepsi üretici güçleri oluflturuyor.

- Peki üretim iliflkileri? Onu da sen cevapla Ayfle. - Üretim sürecinde insanlar›n birbiriyle girdi¤i her türlü iliflkidir. Mese-

la, insanlar›n üretim araçlar› karfl›s›ndaki konumu; üretim araçlar›na kimsahip? Kendisine, topluma ya da baflka birine mi ait? Üretimin yap›l›fl bi-çimi. Üretim bireysel mi, toplumsal olarak m› gerçeklefltiriliyor, elde edi-len ürünün paylafl›lma biçimi vs.

- Tamam. Ömer sen devam et. - Biliyorsunuz üretim iliflkileri üretici güçlerin gelifliminin önünde engel

olmaya bafllad› m› birbirleriyle çat›flmaya bafllar. Eski ile geliflmekte olanyeni aras›ndaki çeliflki keskinleflir. Sonuçta geliflmekte olan yeni egemenhale gelirken, eski yok olur.

Mesela ilkel komünal toplumda, topluluktaki her bireyin yaflamak içinihtiyac› olan üründen fazlas›n› kendi bafl›na üretebilecek duruma gelip,üretimin tüm topluluk üyeleriyle kolektif olarak yap›lmas›n›n zorunlulu¤uortadan kalk›nca toplumsal mülkiyetin yerini bireysel emek üretkenli¤inedenk düflen özel mülkiyet almaya bafllad›. Kabileler önce özel mülkiyete

406 Halk S›n›f›

sahip büyük ataerkil ailelere daha sonra ise daha küçük ailelere bölündü.Art›-ürün elde edilebilmenin mümkün hale gelmesi köleci üretim iliflkile-rin ortaya ç›kmas›n›n da nedeni oldu. Önce, savaflta esir düflenleri öldür-mek yerine köle olarak çal›flt›r›lmas›n›n yararl› oldu¤u keflfedildi. Ama bubirden bire köleci toplumun kurulmas›n› sa¤lamad›. Bafllang›çta köle kul-lan›m› çok azd›. Tar›m ve hayvanc›l›¤›n geliflmesi, üretimin giderek çeflit-lenmesi, zanaatç›l›¤›n tar›mdan ayr›larak ba¤›ms›z kârl› bir ifl haline gel-mesi, zenginlerin iflgücüne olan talebini büyüttü ve bu iflgücünü daha faz-la köle kullanarak karfl›lamaya bafllad›lar. Köle kullan›m› yayg›nlaflmayabafllad›. Ancak savaflta esir al›nanlar talebi karfl›lamaya yetmeyince zen-ginleflen ve toplumda egemen güç haline gelen köle sahipleri servetlerinidaha da büyütmek için savafl esirleri d›fl›nda kendilerine ekonomik olarakba¤›ml› hale gelmifl olan kendi kabilelerinden insanlar› da kölelefltirmeyebafllayarak ilkel komünal topluluk düzenini tümüyle tasfiye ettiler. Böyle-ce köleci topluma geçifl tamamland›.

- Feodal ve kapitalist topluma geçifller de benzer özellikler gösterir. Fe-odal üretim iliflkileri de köleci toplum içinde do¤du. Köleci toplumda zor-la çal›flt›r›lan öfkeli kölelerin ifl aletlerini k›rarak üretimde geliflmifl ifl alet-lerinin ve daha ileri tekniklerin kullan›lmas›n› imkâns›zlaflt›rmas›, köle is-yanlar› nedeniyle kölecili¤in giderek pahal› hale gelmeye bafllamas› üze-rine baz› köle sahipleri kölelerini azat ettiler. Topraklar›n› küçük parçalarabölerek bunlar› kendi belirledikleri koflullarda eski kölelere veya topraks›zve iflsiz olan “özgür” vatandafllara iflletmeleri için verdiler. Kolon denilenve feodal düzendeki serflerin öncülleri olan yar› köle durumundaki birköylü tabakas› ortaya ç›kt›. Feodal üretim iliflkileri bu flekilde yayg›nlaflma-ya bafllarken, y›k›ma u¤rayarak köleci düzenle çeliflkileri derinleflen yok-sullaflan özgür köylüler ve zanaatkarlar›n baflkald›r›s›n›n kölelerin isyanla-r›yla birleflmesi üretici güçlerin geliflimin önünde engel durumunda olanköleci devletlerin sonunu getirdi. Köleci düzenin y›k›lmas›n›n ard›ndanpaylafl›lan topraklar›n zengin ailelerin ve büyük toprak sahiplerinin elindetoplanmaya bafllamas›yla eski köle sahiplerinin yerini bu kez feodal bey-ler ald›. Topraks›z kalan veya yoksullaflan köylüler toprak sahiplerine çal›-flan serflere dönüfltü. Devlet bu kez feodal beylerin, krallar›n elinde sömü-rülenlerin üzerinde bask› ve zor arac› haline geldi.

Kapitalist üretim iliflkileri de feodalizm içinde do¤du. Basit küçük metaüretimin geliflmesiyle birlikte do¤al olarak zanaatç›lar›n ve ticaretin yo-¤unlaflt›¤› flehirlerde ortaya ç›kt›. Zenginleflen zanaatç›lar›n ve tüccarlar›nbir bölümü kapitalist patronlara dönüflerek burjuvaziyi oluflturdular. Zana-atç›l›k gelifltikçe önce basit ifl aletleri ve ilkel teknikle ayn› ifli yapan çok sa-y›da ücretli iflçinin atölyelerde yan yana gelerek çal›flt›r›lmas›yla gerçekle-flen basit kapitalist iflbirli¤i aflamas› yafland›, sonra bu iflbirli¤inin gelifl-mesi 1300-1400 y›llar›nda manifaktürleri ortaya ç›kard›. Manifaktürlerinortaya ç›kmas› üretici güçlerin geliflimini daha da h›zland›r›rken k›rlardada feodal iliflkiler çözülmeye, pazar için üretim yayg›nlaflmaya bafllad›.

Halk S›n›f› 407

K›rda da tar›m burjuvazisi ve k›r proletaryas› ortaya ç›kt›. Tabii ortaya ç›-kan burjuva s›n›f› ideolojisini de oluflturdu ve gelifltirdi. Kendi sömürü dü-zenini kurmak için iktidara yöneldi. 1650’lerden sonra kapitalizmin geliflti-¤i ülkelerde geliflmenin önündeki son engelleri, feodal krall›klar› y›karakfeodal üst yap›ya da son verdi.

- Görüldü¤ü gibi üretici güçlerin geliflmesi yeni üretim iliflkileri ortayaç›kar›yor. Bu yeni üretim iliflkisi giderek geliflirken eski üretim iliflkileri çö-zülmeye bafll›yor. Alt yap›da eski üretim iliflkileri büyük ölçüde tasfiye ol-duktan sonra da üst yap›da yeni toplumsal düzene uygun de¤ifliklik ger-çeklefliyor.

Burada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Toplumsal geliflmede altyap› yani ekonomi belirleyicidir. Ancak bundan da insan iradesinin, bilin-cinin toplumlar›n geliflmesinde, daha ileri bir toplumsal düzene geçifltebir rolü yoktur gibi sonuç ç›karmamak gerekir. Ortaya ç›kan her yeni üre-tim iliflkisi gelifltikçe buna uygun düflünce sistemini, bak›fl aç›s›n› k›sacas›ideolojisini de oluflturur. Yeni üretim iliflkisiyle ortaya ç›kan yeni s›n›f›nideolojisi toplumsallaflt›¤› ölçüde bunun etkisi s›n›f mücadelesine de yan-s›r. S›n›f savafllar› ve bunlar›n yaratt›¤› sonuçlar toplumsal geliflmenin h›z-lanmas›nda veya yavafllamas›nda rol oynar. Geliflmekte olan yeni düflün-ce, ideoloji iktidar olup egemen duruma geldi¤inde ise toplumsal geliflmeçok daha büyük h›z kazan›r. Bu nedenle Marks s›n›f savafllar›n› toplumsalilerlemenin motoru olarak tan›mlar.

- fiimdi flöyle bir fley var: Dedik ki, her yeni üretim iliflkisi eski üretimiliflkilerinin içinde do¤uyor, gelifliyor ve egemen hale geliyor. Böylece ye-ni bir toplum ortaya ç›k›yor. Peki ama kapitalizmden sosyalist topluma ge-çiflte böyle olmuyor. Kapitalist düzen içinde önce sosyalist üretim iliflkisiortaya ç›km›yor.

- Do¤ru. Zaten bu mümkün de de¤ildir. Kapitalizm üretim araçlar›n›nözel mülkiyeti üzerine kuruludur. Burjuvazi egemenlik gücünü buradanal›r. Sömürü bu yolla gerçeklefltirilir. S›n›fsal ç›karlar› gere¤i toplumsalmülkiyetin düflman›d›r. Dolay›s›yla üretim araçlar›n›n toplumsallaflmas›gibi bir fleyin gerçekleflmesine de hem de kendi iktidar›nda, düzeninde as-la izin vermez. Aksine özel mülkiyet iliflkisini, bireycili¤i elinden geldi¤i ka-dar yayg›nlaflt›r›r. Ama bu durum kapitalizmin y›k›lmayaca¤› ve daha ileribir toplumsal düzen olan sosyalizme geçilemeyece¤i anlam›na gelmez.Elbette burada alt yap›da kapitalizmi tasfiye edecek yeni bir üretim iliflkisigeliflmedi¤i için kapitalist üretim iliflkisine son vermek ve yerine sosyalistüretim iliflkisini gelifltirmek tümüyle s›n›f bilincinin, iradesinin bir sonucuolarak ortaya ç›kacakt›r. Ama bunu gerçeklefltirebilmek için bu bilince va-k›f olmak gerekir. Kapitalizmi nas›l y›k›p yerine daha ileri sömürüsüz birtoplumsal düzeni nas›l kuraca¤›n› bilmek gerekir. ‹flte bunlar Marks ve En-gels’e kadar bilinemiyordu. Yoksa onlardan önce de kapitalizmin yerinesömürüsüz bir düzen kurma düflüncesi, iflçi s›n›f› ve ezilen halklar›n bur-juvaziye karfl› mücadeleleri, isyanlar› vard›. Ütopik sosyalistler sömürüsüz

408 Halk S›n›f›

bir düzen için çeflitli düflünceler, toplumsal projeler gelifltirmifllerdi. Amaekonominin ve toplumun geliflme yasalar›n› bilmedikleri, ço¤unun düflün-celeri idealistçe oldu¤u için baflar› flanslar› olmad›.

Marks ve Engels, kapitalizmde alabildi¤ince geliflen iflbölümü ve üreti-min toplumsallaflmas›yla üretim araçlar›n›n giderek küçük bir az›nl›¤›nmülkiyetinde toplanmas›n›n sonucu olarak üretici güçlerin geliflimi ileüretim iliflkileri aras›ndaki zorunlu uygunluk yasas›n›n bozulaca¤›n› orta-ya koyarlar. Bu uygunlu¤un bozulmas› kapitalizmin bunal›m›n derinlefl-mesi, s›n›f mücadelelerinin keskinleflmesi ve devrimlerin önünün aç›lma-s› demektir. Egemen s›n›flar mülkiyetlerindeki üretim araçlar›n› ve iktida-r› kendili¤inden sömürdü¤ü s›n›flara vermeyece¤ine göre sömürülenlerinüretim araçlar›na sahip olabilmesinin ve sömürüyü ortadan kald›rabilme-sinin tek yolu iktidar› zorla ele geçirmesidir. Marks “zor yeni toplumunebesidir” der. Bunu gerçeklefltirebilecek olan tek güç ise ilericilik misyo-nunu burjuvaziden devralan iflçi s›n›f› ve ittifaklar›d›r. Marks ve Engels’inortaya koyduklar› teorileri do¤rudur ancak yaflad›klar› dönemde kapitaliz-min çöküfl sürecine girdi¤ini sanarak bir yan›lg›ya düflerler. Oysa serbestrekabetçi kapitalizm dönemi henüz sona ermemiflti. Devrevi bunal›mlar›-n› atlatabiliyordu. Dolay›s›yla Marks ve Engels’in Avrupa’n›n en geliflmiflkapitalist ülkelerinde bafllayarak di¤erlerine yay›laca¤›n› bekledikleri dev-rimler gerçekleflmedi.

- Ama bildi¤im kadar›yla ölmeden önce bu yan›lg›lar›n›n fark›na da va-r›yorlar ve devrimlerin do¤uya, sömürgelere do¤ru kayd›¤› gibi bir tespit-te bulunuyorlar.

- Evet. Onlar›n yan›lg›s›n› ise Lenin düzeltiyor. 1850’lerden sonra baflla-yan tekelleflmenin 1890’lar›n sonlar›nda kapitalizmin en yüksek aflamas›olan emperyalist aflamaya ulaflmas›yla proleter devrimler ça¤›n›n baflla-d›¤›n›, tek tek ülkelerin ekonomisinin emperyalizme ba¤›ml› hale geldi¤i-ni, emperyalizmin genel bunal›m›n›n bu ülkelere de yans›d›¤›n›, tek tek ül-kelerde devrimin gerçekleflmesinin mümkün oldu¤unu söylüyordu. 1917Ekim’inde gerçekleflen Sovyet devrimine de önderlik ederek, hem Marksve Engels’in teorilerini, hem de kendisinin buna yapt›¤› katk›lar›n do¤ru-lu¤unu kan›tlad›. Ekim devriminden sonra dünyan›n birçok bölgesindegerçekleflen devrimler de sosyalizmin eninde sonunda dünya üzerindeegemen olaca¤›n›n yeni kan›tlar› oldular.

- Bir de flu Sovyetler Birli¤inde, Do¤u Avrupa’daki sosyalist ülkelerdegeriye dönüfller yaflanmasayd›...

- Elbette böyle olmasayd› iyi olurdu. Emperyalizm büyükçe bir soluk al-d› ama bundan daha önemlisi solda ve genel olarak ezilen halklar›n mo-ral de¤erlerinde yaratt›¤› olumsuz etki oldu. Dünyan›n hemen her yerindereformist, oportünist solda büyük sars›nt›lara yol açt›. Büyük ölçüde sa¤-c›laflma, inkarc›l›k, düzenle uzlaflmalara tan›k olduk. Emperyalizmin ve ifl-birlikçilerinin propagandalar›n›n, ideolojik sa¤laml›ktan yoksun soldakiyalpalamalar›n kitleler üzerinde epeyce olumsuz etkileri oldu.

Halk S›n›f› 409

- Burjuvazi, düzen partileri, burjuva medya “komünizm çöktü”, “dikta-törlükler y›k›ld›” diye nas›l da durmadan sald›r›yorlard›?

- Do¤ru. Ama art›k bugün bu karfl›-devrimci propagandalar eskisi kadaretkili olam›yor. Çünkü sosyalizmden geriye dönüfllerin yafland›¤› hiçbir ül-kede durumun eskisinden iyi oldu¤unu kimse iddia edemiyor. Hatta baz›burjuva yazarlar “durum eskisinden çok daha kötü” gibi fleyler söylüyor-lar. Kapitalizm bu ülkelerde gerçekten büyük y›k›mlara yol aç›yor. ‹flsizli¤i,açl›¤›, evsiz yurtsuz kalmay› bilmeyen insanlar bunlarla tan›fl›yor. Ekono-mik s›k›nt›lar›n yan›nda emperyalist kültürün yaratt›¤› dejenerasyonun or-taya ç›kard›¤› sonuçlar çok daha y›k›c›. Fuhufl, kumar, uyuflturucu kullan›-m› salg›n hastal›k gibi h›zla yay›l›yor. Sokak çocuklar› ortaya ç›k›yor. Ço-¤unda mafya ekonomiyi denetimine geçirmifl durumda. Bugün belki yenibir devrimi gerçeklefltirebilecek güçte de¤il ama bu baz›lar›nda en çok daRusya’da Lenin’in, Stalin’in posterlerinin tafl›nd›¤› büyük kitle gösterileriart›k s›k görülen görüntüler haline geldi.

- Devrimlerden, olumlu geliflmelerden ç›kard›¤›m›z kadar yaflanan tümbu olumsuzluklardan da ders ç›karmal›y›z bence.

- Elbette. Gerçi yaflanan bu geriye dönüfller bizim için çok flafl›rt›c› ol-mad›. Çünkü baflta SSCB olmak üzere geriye dönüfllerin yafland›¤› bu ül-kelerdeki yönetimlerin hemen hepsinin Marksist-Leninist çizgiden uzak ol-duklar›n› çok daha öncesinden tespit etmifliz. Ama tabii bu dersler ç›kar-mam›z›n önünde engel de¤il. Nas›l bir devrim istiyoruz, nas›l bir sosya-lizm kuraca¤›z sorular›n›n cevab›n› verirken bu geliflmelerin nedenlerinibilmek ve gözönünde bulundurmak gerekir. Peki, birisi diyelim flöyle sor-du: Daha önce SSCB ve Do¤u Avrupa’daki sosyalist devletler vard›. Bu-gün bir Çin, Vietnam, Kuzey Kore, Küba gibi ülkeler var, bunlar›n hepsininbirbirinden farkl›l›klar› var, hangisi gerçekten sosyalist toplumu temsilediyor, hangisini örnek almak gerekir? Veya sizin kuraca¤›n›z sosyalizmnas›l olacak? Bunlara ne cevap verece¤iz?

- Nas›l ki her ülkenin devrimi kendine özgü koflullara göre biçimlenecek-tir, baflka ülkelerde gerçekleflen devrimler kopya edilerek devrim yap›la-maz diyorsak, devrimini gerçeklefltiren her ülkede sosyalizme nas›l geçi-lece¤i de yine o ülkenin kendi koflullar›na yani devrimin gerçeklefltirilifl bi-çimine, devrimde rol alan s›n›f ve tabakalar›n gücüne, sosyo-ekonomikyap›ya, halk›n geleneklerine, taleplerine, tarafs›z kesimlerin ve karfl› dev-rimcilerin durumuna vb. bir sürü etkene ba¤l›d›r. Devrimi ileriye götüre-cek, sosyalist toplumu kuracak olan proletarya diktatörlü¤üdür. Proletar-ya diktatörlü¤ü y›k›lan eski egemen s›n›flar›n›n devletinin yerine kurulanyeni bir devlet tipidir. Ancak bu kendisinden önceki tüm devletlerden fark-l› bir niteli¤e sahiptir. Daha önceki bütün devletler yani köleci, feodal vekapitalist toplumlardaki devletler az›nl›ktaki egemen s›n›flar›n sömürdük-leri büyük ço¤unluk üzerindeki bask› ve zor arac›yd›. Devlet egemen s›n›f-lar›n iktidar›n› ve ç›karlar›n› korumak, sömürücü rejimi sa¤lamlaflt›rmak,toplumun ezen ve ezilenler olarak bölünmesini sürdürmek için vard›. Pro-

410 Halk S›n›f›

letarya diktatörlü¤ü ise baflta iflçi s›n›f› olmak üzere, yoksul köylülerin vetüm emekçi kesimlerin devletidir. S›n›flar› ortadan kald›rarak toplumuezen ezilenler olarak bölünmüfl olmaktan ç›karmak, sömürüsüz yeni birtoplum yaratmak için vard›r. Bunun için proletarya diktatörlü¤ü toplumunbüyük ço¤unlu¤unu oluflturan iflçiler, yoksul köylüler ve di¤er emekçi ke-simlerin demokratik iktidar› olurken, sömürücü s›n›flar yani burjuvazi veittifaklar› için diktatörlüktür. Çünkü onlar›n eskisi gibi halk› sömürmesineizin vermeyecek, halk›n ç›karlar›na ters düflen faaliyetlerde bulunmalar›nagöz yummayacakt›r. Bunun için gerekti¤inde onlar›n üzerinde bask› ve zo-ru kullanacakt›r. Bu nedenle onlar üzerinde diktatörlük olmas›na ra¤menbüyük ço¤unlu¤un demokratik iktidar› oldu¤u için gelmifl geçmifl en de-mokratik devlet biçimidir.

Demokrasi kapitalizmde oldu¤u gibi biçimsel, göstermelik de¤ildir.Emekçi halk kendi örgütlülükleriyle do¤rudan yönetimde yer al›r. Politika-lar›n belirlenmesinde ve prati¤e geçirilmesinde do¤rudan söz sahibidir.Hiçbir s›n›f›n, kesimin, ya da kiflinin ayr›cal›¤› yoktur. Buna yönetici duru-munda olanlar da dahildir. Yöneticilerin ayr›cal›klara sahip oldu¤u yerdezaten yozlaflma, halktan uzaklaflma kaç›n›lmaz olur. SSCB’de komünistpartinin ve bürokrasideki yozlaflman›n, halka yabanc›laflman›n temelinde-ki en önemli faktörlerden biri de budur.

- Ben bir fley soraca¤›m. Hem iflçi s›n›f›, yoksul köylülü¤ün ve di¤eremekçi kesimlerin, daha genel ifade edersek halk›n iktidar›ndan söz edi-yoruz ki bunun içinde küçük burjuva kesimler de vard›r, hem de buna pro-letarya diktatörlü¤ü diyoruz bu çeliflik gibi görünmüyor mu?

- Kurulan halk iktidar› sosyalizmi kurmay› hedefledi¤i ve bunun öncülü-¤ünü de iflçi s›n›f› ve onun devrimci partisi yapt›¤› için özünde bir çeliflkiyoktur. Ancak iktidar›n biçimlenifli ve sosyalizme geçifl her ülkenin kendisomut koflullar›na göre farkl›l›klar gösterdi¤i için böyle bir çeliflik durumvarm›fl gibi görünür. Örne¤in, bugüne kadar devrimlerin gerçekleflmifl ol-du¤u ülkelerde proletarya diktatörlü¤ünün iki temel biçimi olmufltur. Bi-rincisi, Sovyet tipi proletarya diktatörlü¤ü; ikincisi, halk demokrasileridir.SSCB’de Sovyetler iktidar› alt›nda tek partili sistem oluflmufltur. Halk de-mokrasilerinde ise devrimci partinin d›fl›nda devrime ve sosyalist kurulu-fla kat›lan halk›n çeflitli kesimlerini temsil eden baflka partiler de vard›r.Mesela, Çin Halk Cumhuriyeti’nde Komünist Partisi’nin d›fl›nda, flehir kü-çük burjuvazisi ve ulusal burjuvazinin bir fraksiyonunun KuomindangDevrimci Komitesi, küçük burjuva ayd›n tabakan›n partisi Demokratik Li-ga, Demokratik ‹flçi Köylü Partisi ve daha baflka partiler vard›r. Bulgaris-tan, Demokratik Almanya Cumhuriyeti, Polonya, Çekoslovakya’da da ko-münist partilerin d›fl›nda baflka partiler vard›.

Bizim devrimimizle gerçekleflecek ilk iktidar Devrimci Halk ‹ktidar› ola-cakt›r. Bu da proletarya diktatörlü¤ünden önceki iktidar biçimidir.

Halk iktidarlar› da sosyalizmin kuruluflunu hedefledi¤i için sonuçta pro-letarya diktatörlü¤ünün bir biçimidir ve devrimin amac›ndan sapmamas›

Halk S›n›f› 411

için halk iktidarlar›nda iflçi s›n›f› ve devrimci partinin öncülü¤ü esast›r. - Sosyalizm sömürüyü ortadan kald›racak diyoruz. Sömürünün ve s›n›f-

lar›n ortadan kalkmas› için yani fieyh Bedrettin’in dedi¤i gibi “yarin yana-¤›ndan gayr› her fleyde her yerde beraber” olabilmek için özel mülkiyeteson vermek gerekir. Bu konu karfl›-devrimcilerin üzerinde en çok demago-ji yapt›klar› fleylerden biridir. Mesela, “komünistler iktidara gelirse evinizi,araban›z›, dükkan›n›z›, tarlan›z› elinizde ne varsa alacaklar” diyorlar. Böy-lece bunlara sahip olan halk›n çeflitli kesimlerinin devrimcilerin karfl›s›ndayer almas›na çal›fl›yorlar. Bunun ne kadar do¤ru olup olmad›¤›n› halka iyikavratmam›z gerekiyor san›yorum.

- Do¤ru söylüyorsun Selma. Sosyalizmin nihai hedefi elbette tüm özelmülkiyet iliflkisine son vermektir. Ama bu hemen birdenbire gerçeklefltiri-lemez. Esas olan sömürünün kayna¤›n› oluflturan üretim araçlar›n›n özelmülkiyetidir ki bunda da hangi ülkede olursa olsun öncelikli olan tekelciburjuvazi ve toprak a¤alar›n› mülksüzlefltirmek ve bunlar›n sahip oldukla-r› fabrika ve topraklara el koyarak toplumsallaflt›rmakt›r. Çünkü bunu yap-madan zaten halk›n iktidar›n› güvenceye almak imkans›zlafl›r. Bunun ya-n›nda en asalak kesimleri oluflturan tefeci, tüccar gibi kesimlerin, her tür-lü mafyac›l›k ifllerine son vermek gerekir. Bundan sonras›n›n nas›l biçim-lenece¤i ise yine her ülkenin kendi özgün durumuna göre biçimlenir. Amahalk›n evine, arabas›na, geçimini zor sa¤lad›¤› bir dükkan› ya da tarlas›nael koymak gibi bir fley bafllang›çta söz konusu olmaz. Aksine örne¤in top-raks›z köylüye toprak verilecektir. Evsiz barks›z olana bafl›n› sokaca¤› birev sahibi olmas› ya da sa¤l›ks›z yerlerde oturanlar›n daha iyi flartlarda evesahip olmas› sa¤lanacakt›r. Ha burada köylünün iflletti¤i tarla, halk›n otur-du¤u konut devletin mülkiyetinde mi olacak, kullananlar›n özel mülkiye-tinde mi? Elbette do¤rusu bunlar›n da toplumsal mülkiyette olmas›d›rama bunlar süreç içinde halk›n gönüllü kat›l›m› ve ikna ile çözülebileceksorunlard›r. Sosyalizmde amaç halk›n yarat›lan tüm zenginliklerden eflitolarak yararlanmas›n›, mutlulu¤unu ve refah›n› sa¤lamakt›r. Halk›n iktida-r› diyoruz. Halk›n iktidar› halk›n ç›karlar›n› korur. Elbette özel mülkiyet tut-kusunu yok etmek, bireycili¤in geliflmesini engellemek, kolektif yaflam›,kolektif düflünceyi gelifltirmek için küçük üretimin, küçük burjuvazinin var-l›¤›na da son vermek gerekecektir ama bu toplumsal ilerlemeyle gerçek-leflecek fleylerdir. Sosyalizm bu yan›yla ad›m ad›m gerçekleflecek bir top-lum biçimidir.

412 Halk S›n›f›

Halk S›n›f›n› Bitirirken...

Bu hafta halk s›n›f› olarak son kez toplan›yo-ruz. Bizim bu flekilde e¤itim grubu olarak bira-

raya gelmemiz belki son olacak ama halk s›n›f› mahallede oluflturdu¤u-muz yeni iliflkilerimizin yer ald›¤› e¤itim gruplar›yla sürecek. Son birkaçhaftad›r bunun haz›rl›¤›n› yap›yorduk. Selim Abi’nin daha önce dernekbünyesinde oluflturdu¤u bir çal›flma grubu zaten vard›. Ayfle ve Fatma ab-la, kad›nlarla yapt›klar› toplant›lar› daha düzenli hale getirerek bunu ayr›bir e¤itim grubuna dönüfltürdüler. Mahalledeki esnaf ve de¤iflik meslek-lerden taraftarlar›m›zdan ayr›ca henüz lise ça¤›na gelmemifl gençler veçocuklar için de Halk Meclisi’nin faaliyetinin bir parças› olarak bir e¤itimçal›flmas› projemiz var. Tabii daha ileri iliflkilerimizle, ekiplerimizle sürdür-dü¤ümüz dar e¤itim gruplar›n›n çal›flmalar› tüm bunlar›n d›fl›nda.

Bu e¤itim toplant›m›z son olsa da, elbette görev ve sorumluluklar›m›z›ngerektirdi¤i ölçüde yine biraraya gelece¤iz, birbirimizi görece¤iz, birlikteçal›flaca¤›z, ancak yine de bu toplant›n›n bizim için ayr› bir önemi dahavar. Gruptaki arkadafllar›m›z›n bir k›sm› henüz bilmiyor ama baflka görevve sorumluklar üslenecek olan içimizden bir kaç› buradan ayr›lacak. Bun-dan sonra hep birlikle biraraya gelebilmemiz hatta büyük ihtimalle belkibirbirimizi bir daha görmemiz hiç mümkün olmayabilecek. Birlikte sontoplant›m›z olmas› nedeniyle olsa gerek bugün hemen herkes oldukça er-ken geldi.

...- Evet arkadafllar, halk s›n›f› olarak bugün son kez topland›k. Bugün ders

iflleyecek de¤iliz, ancak sohbete ve arkadafllar›m›z›n haz›rlad›¤› bitifl prog-ram›m›za geçmeden önce yine de bir kaç nokta üzerinde dural›m. Geçenay piknikte yapt›¤›m›z çal›flmada bir de¤erlendirme yapm›flt›k zaten onuniçin öyle genifl bir de¤erlendirme yapmayal›m. Ama yine de bu çal›flma-dan ne sonuçlar ç›kard›k k›saca önemli bir kaç nokta üzerinde dural›m.

- Ben birinden bafllayay›m o zaman. - Baflla Selma dinliyoruz. - Dün Serpil’le bugün neler yapabilece¤imizi konuflurken akl›ma geldi.

Oturup hesaplamaya çal›flt›k. Afla¤› yukar› yüz çal›flma yapm›fl›z, bu dayüz hafta, yani yaklafl›k 25 ay demektir. Oldukça uzun bir süre. Üstelik ça-l›flmalar›m›z›n en çok yo¤unlaflt›¤›, en s›k›fl›k oldu¤umuz zamanlarda da-hi saatini, gününü zaman zaman de¤ifltirsek bile e¤itim çal›flmam›z› aksat-mamaya çal›flt›k. Tabii bunda en büyük pay Selim abiye ait, onu da belirt-mekte yarar var. Onun inatç›l›¤›, uyar›lar›, elefltirileri olmasayd›, biz pekâ-la ipin ucunu gevfletebilirdik. Bundan fluna geliyorum: Demek ki ›srarl›olursak, ifle ciddi sar›l›rsak, en çok flikayet edilen e¤itim çal›flmalar›n›n ak-samas›, süreklili¤inin sa¤lanamamas› gibi sorunlar› aflmak da o kadar zorolmuyor. Ayr›ca kendi yaflad›¤›m›z böyle pratik bir deneyim varken, hala

Halk S›n›f› 413

100

di¤er e¤itim gruplar›m›zdaki çal›flmalar›n zaman zaman aksamas›ndan fli-kayet edebiliyoruz.

- Evet, Selma iyi bir noktaya de¤indi. Bundan sonra da e¤itim çal›flma-lar›m›z sürecek. Bugün burada olur, yar›n baflka bir yerde, baflka bir birim-de. Nerede ve hangi biçimlerde sürdürüldü¤ü önemli de¤il. Asla unutma-m›z gereken çal›flmada istikrar ve süreklili¤in önemidir. E¤itim grubumuzkalabal›k ya da sadece bir kaç kifliden oluflabilir, çal›flma bafllang›çta iste-nilen verimi de sa¤lamayabilir ama ne olursa olsun biz ›srarl› olmal›y›z.Diyelim bir e¤itim grubu oluflturduk, her seferinde gruptan baz›lar› flu ve-ya bu nedenle gelmeyerek veya geç gelerek çal›flmay› aksat›yor.

- Okulda böyle bir sorunla karfl›laflm›flt›k. Erdal abiyle birlikte yeni kur-du¤umuz iliflkilerden 5-6’s›yla bir grup olufltural›m dedik ama bafllang›çtabazen iki bazen üç kifli her toplant›y› aksat›yordu.

- ‹flte böyle durumlarda ne olursa olsun iki kifli hatta tek kifli bile kal›n-sa çal›flmay› ertelemeden ve saatinde bafllat›p sürdürmek gerekir. Herkesya da ço¤unluk gelsin öyle bafllayal›m ya da flimdi çok eksi¤iz sonra ya-pal›m gibi ertelemecilik yaparsak o çal›flmay› ray›na oturtmak belki hiçbirzaman mümkün olmaz. E¤itimin önemini, gereklili¤ini anlat›r›z, kavratma-ya çal›fl›r›z ama ciddiyetinin kavranmas› esas olarak pratikte gösterdi¤imizçabaya, ›srara ve tutarl›l›¤a ba¤l›d›r. Yani sorun öncelikle yine bizde dü-¤ümleniyor. Bizim gösterece¤imiz çaba, ›srar, sab›r, al›nacak sonucu be-lirleyecektir.

Bazen operasyonlar, güvenlik gibi irademizin d›fl›ndaki nedenlerle gru-bun biraraya toplanmas› mümkün olamayabilir. Bu koflullarda ve her flartalt›nda gerekirse grubu daha küçük gruplara bölerek, o da olmazsa bira-raya gelmeden e¤itim çal›flmas› sürdürülmelidir.

- Bu nas›l olacak peki?- O kadar zor de¤il Fatma abla. Duruma uygun olarak bir program ç›ka-

r›l›r veya zaten daha önce ç›kar›lm›fl bir program vard›r. Herkes bu prog-ram çerçevesinde e¤itim toplant›s›na kat›lacakm›fl gibi çal›flmas›n› zama-n›nda aksatmadan yapar. Okur, araflt›r›r, notlar›n›, sorular›n› ç›kar›r. Elbet-te bunun denetimini de sa¤lamak gerekir. Mümkün olursa ç›kar›lan soru-lar dolaflt›r›larak konuya iliflkin tart›flman›n sürdürülmesi sa¤lanabilir. Ve-ya daha farkl› yöntemler bulunabilir; sorun bir biçimiyle çal›flman›n sürek-lili¤ini sa¤layabilmektir.

- Buna bir de e¤itim çal›flmas› için illa da bir e¤itim grubunun olmas›gerekmedi¤ini eklememiz gerekiyor san›yorum.

- Evet. Elbette grup çal›flmas›n›n, kolektif sürdürülen bir e¤itimin büyükyarar› var. Ancak tek bafl›na bununla s›n›rl› olmas› da hem h›zl› bir geliflimsa¤lamak için yetersiz kal›r, hem de her zaman bunun koflullar› olmayabi-lir. Bizim toplu çal›flmam›z pek aksamad› ama biliyorsunuz yine de üzerin-de en çok durdu¤umuz konulardan biri de bireysel e¤itimimizi art›rmayaçal›flmakt›. Kendimizi ya da yoldafllar›m›z› bu konuda zorlamazsak, oku-ma, araflt›rma al›flkanl›¤›n›, ö¤renme iste¤ini, merak›m›z› gelifltiremezsek

414 Halk S›n›f›

zaten bir süre sonra birlikte yap›lan e¤itim çal›flmalar› da verimsizleflir, so-nuçta da sürecin ihtiyac›na cevap verecek geliflmeyi sa¤layamam›fl olu-ruz. Oysa biz devrimi istiyoruz, kendi iktidar›m›z› kurmak istiyoruz. Bununiçin sadece eylemlere kat›lmak, flu ya da bu iflte bir sorumluluk almak yet-mez. ‹ktidara ulaflabilmek için örgütlenmek, çok daha büyük kitleleri safla-r›m›za ve savafla katmak zorunday›z. Bunun için de ö¤renmek ve ö¤ret-mek, kendi bilincimizi gelifltirip güçlendirirken kitleleri de bilinçlendirmekdurumunday›z. Halk›n içine, kitle iliflkilerine girdi¤imizde karanl›¤a düflen›fl›k topu gibi etraf›m›z› bilinçlendirerek ayd›nlatmal›y›z. Genifl kitleleri ör-gütlü güce dönüfltürmek, kal›c› kitle iliflkileri yaratmak, kadrolaflmak bafl-ka türlü mümkün olmaz. Bunu bildi¤imiz halde, hala hem kendi e¤itimi-mize hem baflkalar›n› e¤itmeye gereken önemi vermiyorsak o zaman bizgerçekten devrimi istemiyoruz demektir.

Yok e¤er istiyoruz diyorsak, o zaman tek bafl›m›za da olsak e¤itime ge-reken önemi vermek zorunday›z. Olur ya, diyelim baflka bir alana, birimegittik. Gitti¤imiz yerde grup çal›flmas› yürütebilece¤imiz insanlar yoksa yada yapt›¤›m›z iflin gere¤i böyle bir çal›flma yapam›yorsak ne olacak?

- Elbette tek bafl›m›za da olsak kendimizi e¤itmeye, ö¤renmeye devamedece¤iz. Hareketin varsa bulundu¤umuz birime iliflkin bir e¤itim progra-m› ona uygun olarak, belirlenmifl bir program yoksa en çok eksikli¤ini veihtiyac›n› duydu¤umuz konular› tespit edip üstlerimizle paylaflarak ç›kara-ca¤›m›z bir program çerçevesinde e¤itimimizi sürdürürüz. Keza bu çal›fl-mada edindi¤imiz not alma, tart›flma, konuflma tarz›m›z gibi fleyleri deunutmayal›m.

- Asl›nda biz oldukça flansl›y›z. Bir araya gelip çal›flma yapmam›z›n, is-tedi¤imiz kitap, dergi ya da gazeteleri elde edebilmemizin, araflt›rma ya-pabilmemizin, okumam›z›n önünde ciddi hemen hiçbir engel yok. Engelolabilecek tek fley varsa bu genellikle yine kendimizdir. Halbuki illegaldeya da da¤daki yoldafllar›m›z› düflünün, onlar bizim olanaklar›m›z›n büyükço¤unlu¤undan mahrumlar. Yani k›sacas› sahip oldu¤umuz olanaklar›nk›ymetini bilip onlardan sonuna kadar yararlanmas›n› bilmeliyiz.

- Ben e¤itim gruplar›n› ço¤altmak için yapt›¤›m›z son çal›flmayla ilgilibir noktaya vurgu yapmak istiyorum.

- Evet U¤ur, nedir? - Özellikle halk s›n›f› gibi kitleye yönelik e¤itim çal›flmalar›nda öyle çok

fazla ince eleyip s›k dokuman›n bir yarar› yok asl›nda. Yani oturup düflün-meye bafll›yoruz. fiu kat›l›r m›, bu ne der, flu düzenli gelmez gibi hesaplaryap›yoruz. Yani asl›nda, ne kadar do¤ru oldu¤unu kendimizin de tam he-saplayamayaca¤› birtak›m gözlemlerimize dayanarak baflkalar› ad›na ön-ce biz karar veriyoruz. Biz de Ömer’le bafllang›çta böyle yapt›k ama sonrabundan vazgeçtik. Sürekli dergi okurlar›m›zdan en yeni iliflkilerimize ka-dar, böyle bir çal›flma düflünüyoruz sizin de kat›lman›z› bekliyoruz diyerekbiz teklifimizi yap›p ikna etmeye çal›flal›m, kat›lmak istemeyen kendisi ka-rar versin, onlarla ayr›ca ilgileniriz dedik. Nitekim böyle hem iflimizi ça-

Halk S›n›f› 415

buklaflt›rm›fl olduk, hem de bafltan kat›lmaz diye düflündü¤ümüz baz› ilifl-kilerimizden de olur cevab› ald›k. Ha flimdi olur diyenlerin içinden de bel-ki toplant›lar› aksatacak ya da daha sonra kat›lmaktan vazgeçecekler ç›ka-bilir ama önemli olan ilk ad›m› at›p bafllang›ç yapabilmekte bence. Ondansonras›n› getirmek çok daha kolaylaflacakt›r. On kifliye, yirmi kifliye söyle-riz de belki yar›s›yla bafllar›z. Ama bafllad›ktan sonra onu geniflletmek çokdaha kolay olur.

- Evet, U¤ur’un üzerinde durdu¤u konu da önemli. Bu tür çekinceler sa-dece e¤itim konusunda de¤il, herhangi bir konuyla ilgili toplant› yapmaya da çok meflru, yasal bir tak›m gösterilere insanlar› ça¤›rma gibi konu-larda dahi ç›kabiliyor. Bunun alt›nda da asl›nda halka ve kendimize gü-vensizlik vard›r. Bunlar› aflmal›y›z. Öyle özellikle fazla bir gizlilik gerektir-meyen aç›k, meflru çal›flmalarda sadece sempatizan ve taraftarlar›m›zade¤il, duyarl›l›¤›n›, samimiyetini bildi¤imiz, dürüstlü¤üne güvendi¤imizherkese rahatl›kla gidebilmeliyiz. Yaln›z birilerine e¤itim ya da baflka birkonuda bir teklif götürüp reddedildi¤inde ya da kabul edilip de yap›lmad›-¤›nda insanlara küsmek yerine bunun nedenlerini niçinlerini düflünmeli-yiz. O insanlarla tart›flarak, konuflarak cevaplar›n› bulmaya çal›flmal› veonlarla daha yak›ndan ilgilenmeliyiz. Çünkü kitle bu, iyi kötü, ileri geri yan-lar›yla halk›m›z bu. Kafam›zdakine göre örgütleyecek kitle bulamay›z. Bu-lundu¤umuz, içinde yer ald›¤›m›z kitleyi, iliflkilerimizi e¤itip dönüfltürecekve saflar›m›za kataca¤›z. Yeni yeni savaflç›lar, kitle önderleri, kadrolar böy-le ç›kacak. Devrimi, iktidar› istiyorsak bunun baflka yolu yok.

...Bu son toplant›m›zda güya e¤itim çal›flmas› yapmayacakt›k ama e¤itim

üzerine konuflmam›z böyle bir müddet daha sürdü. Art›k öyle bir al›flkan-l›k oluflmufl ki bu son toplant›m›zda bile kimse bundan flikayetçi görünmü-yor. ‹ki arkadafl›m›z d›fl›nda di¤erleriyle yine birlikte çal›flaca¤›z ama yinede bu toplant›lar›m›z›n son bulmas› sanki tümden ayr›l›yormufluz gibi birhis yarat›p az hüzünlendiriyor bizi. Ömer’le Selma’ya bak›yorum aradabir. Acaba onlar ne düflünüyorlar? Bizden ayr›lacaklar› için üzülüyor, amatalepleri kabul edildi¤i için de seviniyor olmal›lar. Savaflç› olma talebimkabul edilmifl olsayd› ben de ayn› duygular› hissederdim çünkü. Gerçek-ten de ne kadar ba¤lanm›flt›k birbirimize. E¤er gidecek olsayd›m herhaldeailemden çok yoldafllar›mdan ayr›lmak üzerdi beni de. Büyük ailemizingücü bu olmal›. Ama sadece burada m›, her yerde, gidece¤imiz her birim-de böyle de¤il mi? O halde ayr›l›klara üzülmek kadar ailemizin baflka üye-leriyle, yeni yoldafllar›m›zla tan›flaca¤›m›z için de sevinçli olmam›z gere-kir.

- ‹kinci Cildin Sonu -

416 Halk S›n›f›