idea Şubat

70
1 IDEA ŞUBAT 2013 SAYI: 8 AYLIK KÜLTÜR & SANAT MECMUASI

Upload: ilker-simsekcan

Post on 29-Mar-2016

244 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Idea Aylık Kültür Sanat Dergisi Şubat Sayısıdır. Keyifle Okumanızı Dileriz...Eleştiri ve Önerileriniz için [email protected]

TRANSCRIPT

1

IDEAŞU BAT 2 0 1 3 SAY I : 8

AYLIK KÜLTÜR & SANAT MECMUASI

2Sayfa Tasarımları & Illustrastonlar : İlker ŞİMŞEKCAN

BU SAYIDA

2

3

4

24

32

22

30

26

62

66

44

Fotoğraf - Ayın konusu, IŞIK(LIGHT)

Sinema - Kült Filmler, Tetsuo: THE IRON MAN

Sinema - VİZYON TAKVİMİ

Müzik Kliniği - KARANLIK BİR DÜNYADA MÜZİĞİN MUM IŞIĞI

Müzik - ACİL SERVİS

Resim - Illustrasyon; Begüm AYDOĞDU

Edebiyat - Biyografi, Diego RIVERA

Edebiyat - Biyografi, Walt WHITMAN

Edebiyat - İnceleme, Aslınur AKDENİZ

Yayınlanan içerikten yazarları mesuldür.Herhangi bir yazının izinsiz tamamen kopyalanması durumunda hukuki işlem yapılacaktır. İçeriğe link verilerek bir paragrafı aşmayacak şekilde ve yazarın adı bildirilerek alıntı yapılabilir.

Kapak Fotoğrafı : mfrogstock.deviantart.com

3

4

FOTO

ĞRA

F

AYIN KONUSU

www.facebook.com/ssametergun

4

5

IŞIK - LIGHT

5

6

angelitonegro.deviantart.com

7

apein.deviantart.com

8

bibia.deviantart.com

9

bufflyslayer.deviantart.com

10

chihucat.deviantart.com

11

cuteyushi.deviantart.com

1212

13

fahadee.deviantart.com

14

darkmetaphor.deviantart.com

15

lilithia.deviantart.com

16

foureyes.deviantart.com

17

riviera2008.deviantart.com

18

ven-light-chaser.deviantart.com/

19

santiago-simple.deviantart.com

20

tolgagonulluleroglu.deviantart.com

21

w1zzy.deviantart.com

22

KÜLT FİLMLER I

SİN

EMA

Zor anlatılabilir bir film Tetsuo. Anlatılması zor al-masına rağmen oldukça iyi de bir film. Gerek görsel açı-dan, gerek anlatmak istedik-leri bakımından film oldukça başarılı. Müzikleri ise bir o kadar mükemmel. Öncelik-le film oldukça rahatsız edi-ci. Bu sebepten dolayı bazı bünyelerin filmi kaldırama-yacağı kesin. Bu sebepten filmin iyi olup olmadığı yada ne anlatmak istediği tartışılır bir konu alıyor. Film stop motion ile siyah beyaz çekilmiş. Stop motionun dibine vurulmuş desek yeridir bu filmde. Film 67 dakikalık süresince ken-

dini izletmeyi başarıyor. Ancak bazı sonu gelme-yen sahneler var hissi uyandırsa da insanda, asıl sebep görüntülere insanın daha fazla daya-namıyor oluşu. Filme baktığımızda Cronenberg, David Lyn-ch karışımının Svankma-jer anlatımıya karşımıza çıktığını görüyoruz ve bu ustalar kadar başarılı bir film çıkmış ortaya. Kame-ra kullanımları, sahne-ler arası geçişler olduk-ça başarılı. Film montajı incelikle yapılmış, aynı zamanda kostüm ve sahne tasarımları, düşük bütçeli bir

film için oldukça başarılı. Film metal fetişisti ol-

22

23

duğunu düşündüğümüz bir adamın, bacağını yararak bir demir parçası sokması ile başlıyor. Akabinde koşmaya başlayan adamımız araba-nın altında kalır. Ona çarptı-ğını düşündüğümüz iş adamı ertesi sabah uyandığında, yüzünde metal parçaları çık-tığını görür. Tek tük çıkmaya başlayan bu metaller bir süre sonra tüm vücudunu kapla-maya başlar. Bu sırada me-tale dönen, bir kadın tarafın-dan kovalanmaya başlar.Bu kadından kurtulunca evi-ne gider. Yüzünde çıkan bu metallerden sevgilisi hoş-lanmıştır. Tabi bunun bol bol fantezisini yaparlar. Ancak iş adamı iyice metale dönme-ye başlamıştır. Penisi dev bir matkap halini almıştır. Tabi burada kadını öldürür. İyice

metale döndükten sonra arabayla ona çarpan me-tal fetişisti adamla telepati kurmaya başlar ve bu ikili savaşmaya başlar. Filmin sonunda, olayların ne ol-duğunu anlarız.

Belirttiğim gibi izlen-mesi gereken filmler arasın-da, Tetsuo The Iron Man. Filmin başarısı üstüne ikinci-si de çelikmiş. Eğer mideniz kaldırabilecekse kesinlikle izleyin.

Kaynak : film.kisiseldepresyonanlari.com 23

24

VİZYON TAKVİMİ

SİN

EMA

Vizyon Tarihi : 1 Şubat 2013Yönetmen: Sermiyan MidyatOyuncular: Demet Akbağ, Ercan Kesal, Bülent Çolak...Tür : DramÜlke : Türkiye

Midyat’ta yaşayan, 8 çocuk annesi Xate okuma yazması olmayan bir kadındır. Fakat çevresindekilerden tek farkı kocası-nın Midyat Belediye Başkanı olmasıdır. Bir gün, hiç beklenmedik biçimde kendisini Midyat’ın Belediye Başkanı olarak bulur! Ev ka-dını olarak ne kadar işinde iyiyse, çocuklarına rağmen Başkanlığı da o kadar iyi götürmeye niyetlidir.Kısa zamanda ‘Hökümet’ gibi kadın olduğunu kanıtlayan Xate, her türlü problemi de kendi kadınca yöntemleriyle çözmenin yo-lunu bulur.Artık sadece Midyat halkı için değil, ülkedeki diğer in-sanlar için bile hayat eskisi gibi olmayacaktır. Ünlü oyuncu Sermiyan Midyat’ın yazıp yönettiği komedi filmi Gü-neydoğu’da yaşayan ve görev yapan ilk kadın belediye başka-nının, sekiz çocuklu Xate’nin hikayesini beyazperdeye aktarıyor. Çekimleri Mardin’in Midyat ilçesinde gerçekleştirilen filmin başrol-lerinde Demet Akbağ, Ercan Kesal ve Bülent Çolak bulunuyor...

HÜKÜMET KADIN

Vizyon Tarihi : 22 Şubat 2013 (2s 0dk) Yönetmen: Yılmaz ErdoğanOyuncular: Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat, Yılmaz Erdoğan... Tür : DramÜlke : Türkiye Zonguldak’ta yaşayan, iki genç şair Rüştü Onur ve Mu-zaffer Tayyip Uslu, II. Dünya Savaşı’nın çetin koşullarına, yaşa-dıkları küçük madenci kentinden tanıklık etmektedirler. Ayakları üzerine yeni yeni kalkan genç Cumhuriyet dünyadaki ciddi deği-şimlerle boğuşurken, sanata, edebiyata ve en çok da şiire gönül vermiş olan bu iki gencin yüreğine hiç umulmadık bir zamanda aşk ateşi düşer. Kente yeni gelen genç bir kıza aynı anda tutulan iki arkadaşın arasındaki dostluk açılmaz; bilakis yüreklerine dü-şen bu sevda onların kalemlerini ve hayata dair olan inançlarını daha da güçlendirir. Ama hem kendi gelecekleri, hem de ülkenin ve dünyanın gidişatı hayra alamet değildir... Yönetmenliğini ve senaristliğini Yılmaz Erdoğan’ın üstlendiği fil-min yapımcılığı yine BKM’ye ait. Çekimler Zonguldak ve İstan-bul’da gerçekleştirilen yapım aynı zamanda Zonguldaklı maden-cilerin de öyküsüne değiniyor. Oyuncu kadrosunda Erdoğan’ın yanı sıra Mert Fırat, Kıvanç Tatlıtuğ, Belçim Bilgin, Taner Birsel, Ahmet Mümtaz Taylan gibi genç-usta pek çok isim de yer alıyor.

KELEBEĞİN RÜYASI

24

25

Vizyon Tarihi : 8 Şubat 2013Yönetmen: Steven SpielbergOyuncular: Daniel Day-Lewis, Sally Field, David Strathairn...Tür :Biyografik, DramÜlke : Hindistan, ABD Film, Amerika Birleşik Devletleri’nin 16. Başkanı olan ve kuzey eyaletlerinde 1861-1865 yılları arasında yaşanan iç sa-vaşa öncülük eden Lincoln’un son dönemlerine ışık tutuyor. İç Savaş’ın hararetli günleri geride kalınca, Abraham Lincoln ile ka-binesi arasında fikir ayrılıkları da su yüzüne çıkacaktır. En ciddi görüş ayrılığı ise kölelik konusunda yaşanacaktır...Senaryosunu Pulitzer Ödüllü tarihçi Doris Kearns Goodwin’in çok satan kitabından ödüllü senarist Tony Kushner’in (Münih (Muni-ch)) uyarladığı yapımın baş rolünde Daniel Day-Lewis yer alır-ken, yönetmen koltuğundaysa Steven Spielberg oturuyor. Filmin adı gelecek Oscar sezonu için şimdiden kulislerde dolaşıyor.

LINCOLN

Vizyon Tarihi : 1 Şubat 2013Yönetmen: Malgorzata SzumowskaOyuncular: Juliette Binoche, Anais Demoustier, Joanna Kulig...Tür : DramÜlke : Almanya, Fransa, Polonya Anne iki çocuk annesi olan, Parisli ve iyi kazanan gazeteci bir kadındır. Elle dergisi için fahişelik yaparak hayatını kazanan genç kızlar hakkında bir araştırma makalesi yazmaktadır. Bu süreçte iki bağımsız genç kızla görüşür; Alicja ve Charlotte. Bu kendilerine gü-venen kızların hayatları hakkında öğrendikleri kendi doğrularını da sorgulatacaktır. Toplum, kadın, ahlak, özgürlük hareketleri gibi bir fenomen olarak algılanan öğrenci fahişeliği, yönetmen Malgoska Szumowska’nın hiçbir yargıda bulunmadan izlediği bir konu. Para, aile, cinsellik hakkında en temel ahlak kurallarını ve inançları sorgulayan yapım, toplumsal irdelemeyi farklı bir bakış açısı ile gözler önüne seriyor. Filmin başrolünde Anne’yı Juliette Binoche canlandırırken, genç fa-hişeleri ise Joanna Kulig ve Anais Demoustier oynuyor. Farklı bir bakış açısına sahip olan filmin yurt dışı eleştirmen notu ise maale-sef kıt.

KADINLAR

25

26

ZİK

MÜZİK KLİNİĞİ

Karanlık Bir Dünya’daMüziğin Mum Işığı

Süreli yayın yazarlığı emek ve büyük itina isteyen bir iştir. Amatör de olsanız profesyonel de olsanız bu bir sorumluluk işidir. Her ayın birkaç gününü bu işe ayıra-bilmeyi gerektirir. Bu iş, bir anda gaza gelip iki gün son-ra yazmaya üşenmek değil-dir. Üstelik bu üşengeçliğe yazmakla ve yazabilmekle alakasız hususları bahane etmek hiç değildir. İster çok amatör ister çok profesyonel olsun, bu işin ilkesi aynıdır: Sürekliliği sağlamak. En ufak bir sıkıntıda, anlaşmazlıkta tası tarağı toplayıp gitmek değildir. IDEA Magazine ve benzeri yüzlerce dergi ve fo-tokopi fanzinler desteği en çok hak eden ve bekleyen yayınlardır. Amatör yayıncı-

lığın profesyonel manifes-tolarıdır. Ben kendi adıma Müzik Kliniği olarak hastalık ve ölüm olmadığı sürece siz-lerle buluşmaya devam ede-ceğim. Bu ay yazımı evimden birkaç saat uzaktan, Bile-cik’ten yazmaya başladım. Akşamın son ışıkları odaya giriyor. Özellikle böyle bir or-tam yarattım kendime, ışığı vurgulamak istedim. Bu ay temamızın ışık olmasıyla doğrudan ilgili bu durum. Kış tüm güzellikleri ve soğuğu ile devam ederken müzik din-lemek içimizi ısıtacak sayılı şeylerden birisi durumunda. Özellikle yine bu dönemde içerisinde bulunduğum derin yalnızlıkta bana eşlik eden şeyler The Mentalist’in

üçüncü sezon bölümleri ve yeni çıkmış birkaç albüm. Bu aralar evden uzaktayım ve yalnızım, için belki de ürkü-tücü yanı bu yalnızlığın uzun sürede devam edecek olma-sı. Başlık Carl Sagan’dan arak oldu. Kendisinin “Ka-ranlık Bir Dünya’da Bilimin Mum Işığı” isimli bir kitabı vardır. Bilimin aslında gerçek bir aydınlık kaynağı olduğun-dan ama şu an Dünya’ya olan etkisinin ancak bir mum ışığı kadar olduğundan bah-seder. Aynı benzetmeyi mü-zik için de yapamaz mıyız? Bence yapabiliriz ve işte bu sebepten dolayı bu başlığı-mız “arak” oldu. Geçtiğimiz hafta Pink Floyd’un Wish You Were

27

Here albümünü de plak for-matında elde ettim ve sevdi-ğim tüm Pink Floyd albüm-lerini plak olarak toplamış oldum. İnanılmaz mutluyum. Adı geçmişken Pink Floyd’u öylece geçiştirmek is-temiyorum. Bu ay ki temamızdan bahse-deceksek eğer Dark Side Of The Moon’a değinmeden geç-mek büyük talihsizlik olurdu. Bu ay edi-törümüz “tüm yazar kadrosunun fikir be-lirttiği” platformumuz-dan seçtiğimiz temayı duyurduğu zaman ak-lımda ilk beliren şey Pink Floyd’un prizma-sı oldu. Şüphesiz bu prizma Pink Floyd’un bana göre üç başucu eserinden Dark Side Of The Moon’un küresel başarısında hiç de azımsa-namayacak bir yere sahipti. Olanca basitliği ve sadeliğine rağmen bugün milyonlarca insan için bu albüm kapağını halen daha etkili bir kapak-tır. Tasarımı Pink Floyd’un

neredeyse tüm albüm ka-paklarını hazırlayan Storm Thurgeson tarafından yapıl-mıştır. Ünlü İngiliz tasarımcı bu albüm için gruba 7 farklı tasarım yapmış. Grup albü-

mün teması ile uyumlu oldu-ğu için ikonik prizmada karar kılmış. Işığın prizmadan kı-rılarak yansıması ilk dönem fen bilgisi derslerimizden beri bildiğimiz bir olaydır. İşte bu tasarımda da altı renkli spektrum grubun altı kişiden oluştuğunu ifade ediyor. “Ay-

rıca bu kapak, grubun birçok küçük şaheserden bir araya geldiğini belirtiyor. Burada en iyilerin birleştiği ifade edilmiş oluyor.” Tasarımda ışığın bu denli yaratıcı ve yapılan işle

uyumlu olarak kul-lanılması gerçekten hayranlık uyandırıyor insanda. Grafik tasarım olarak bakacak olur-sak pek çok albüm kapağında ışık tema-sı farklı şekillerde kul-lanılır. Işığın tasarıma dâhil edilmesi güneş, mum, spot, otomobil farı, ateş gibi objeler-le yapılmaktadır. Do-ğan ya da batan bir güneş, karanlıkta bir mum, sorgu odasında tepede spot, yolda bir araç, ateşler içerisinde

bir kilise benim aklıma gelen albüm kapakları arasında. Temelde her birinin tasarı-mındaki öncelikli öge ışık ve ışığın kullanımıdır. Objeler tek başlarına anlamsızdır ya da anlamları sınırlıdır. Ancak bunları ışıkla süsleyerek is-

28

tediğimiz anlamı yükleyebi-liriz. İyi bir albüm kapağı ait olduğu albümün içeriğini iyi özetlemelidir. Görseller in-san zihninde manevi izler bırakmanın güçlü yollarıdır. Bu sebeple etkili bir albüm kapağı hazırlamak, albümün başarısını da çok olumlu ola-rak etkileyecektir. Özellikle konserlerde ışık kullanımı çok önemlidir. Çok iyi bir ses sistemine sa-hip bir konser salonu eğer çok iyi bir ışık sistemine de sahip değilse orada yapılacak kon-serler başarılı olarak nitelen-dirilemez. Amatör pek çok konserden gerçek anlamda keyif alamamamızın sebebi de budur. Çünkü görmek ve işitmek birbirleri ile çok yakın ilişkilidir. Zira yüzü seçilme-yen müzisyenin söylediği de anlaşılamaz. Bu çok kesin ve kabul edilir bir tespittir. Bu yüzden konserleri ön sıradan izlemek daha pahalıdır, daha

keyiflidir ve daha unutulmaz-dır. Bu yüzden profesyonel gruplar konserlerinde özel

sahne ta-sarımları ve senaryoları geliştir ir ler. S a h n e d e k i tüm ögele-ri anlamlı ve ilişkili bütün-ler haline getirirler. Bu s e y i r c i n i n gözünde al-beniyi arttırır. Uygun ışıkla des tek l en -diğinde ise izlemesi ve dinlemesi harika bir olaya dönüşür. Bunun belki de en yakın örneğini bu yaz Roger Waters ülkemizi ziyaret et-tiğinde göreceğiz. The Wall Live 2013 turnesi kapsa-mında Waters’ın hazırladığı şov, verilen her kuruşu hak eden bir görsel şölen olarak Dünya’da binlerce müzikse-ver tarafından izlendi. Pink

Floyd’un ef-sane albümü-nün efsane şarkıları Wa-ters’ın önünde durduğu bir duvar üzerin-de çeşitli ışık gösterileri ile seyirciye hem görsel hem de işitsel olarak sunuldu. Işığın bu denli etkileyici olması onun hem grafik obje hem de

tema olarak güçlü olması sebebiyledir. Bu sebepten ışık temalı yüzlerce albüm

kaydedilmiştir. Özellikle me-tal müzikte ışık ve aydınlık iyiliğin ve Tanrı’nın yolundan gitmeyi; karanlık ise kötülüğü ve Tanrı’nın yolundan sap-mayı simgeler. Ancak asıl vurgu burada, gerçek aydın-lığın karanlığın ta kendisi ol-duğudur. En azından metal müzik söylemlerinde bu şe-kilde ifade edilmektedir. Tan-rı’nın yolundan gitmekle elde edilecek aydınlığın yapay bir ışık olduğu, gerçek ışığı insanın kendi içerisinde ve tamamen özgür bir irade ile bulabileceği ifade edilir. Fantastik kurgularda da ışık kavramı genelde kud-reti ve iyiliği temsil eder. Orta Dünya’dan bir karakter olan Galadriel’in adı “Işığın hanı-mı” anlamına gelmektedir. Galad, Elfçe ışık anlamın-dadır. Bu sözcüğün özellik-le tema olarak Orta Dünya ve fantastik kurguları seçen müzik gruplarının şarkıla-rında çoğunlukla yer aldığı-nı görebiliriz. (Müzikte tema ile ilgili kapsamlı bir sohbeti Ekim 2012 Müzik Kliniği’nde yapmıştık.)

29

Bu ay Müzik Kliniği’n-de ışıktan bahsettik. Ben aklıma gelenleri sizlerle pay-laştım. Bakalım önümüzdeki ay temamız ne olacak diye beklemeye bile başladım. Geçtiğimiz ayın başla-rında metal müzik dünyasına yeni bir EP bomba gibi düştü. Editörümüz sayesinde benim de haberim olan bu “Metal EP”, eski Metallica basçısı Jason Newsted yeni heavy metal grubu Newsted ile ya-yımladığı ilk çalışma olma özelliği taşıyor. Soldierhead, Godsnake, King Of The Un-derdogs ve Skyscraper isimli parçalardan oluşan EP tipik bir heavy metal albümü özel-liği taşıyor. Parçalardaki gitar riffleri, şarkı sözleri ve vokal olarak benim hoşuma gitti ve bana birazcık da olsa Motör-head’i anımsattı. Albümde kayıttan kaynaklı olarak, da-vullar biraz daha farklı geli-

yor kulağınıza. O açıdan ayrı bir tat yakalamış diyebiliriz. Albümde en sevdiğim parça ise Godsnake oldu. Zaten toplamda dört parça olduğu için bence dinlenilmesi ge-rekli bir çalışmadır. EP’den Soldierhead isimli parçaya bir de klip çekilmiş. Mart ayında Eskişe-hir’de yapılacak olan Rotting Christ konseri ile ilgili detay-lar da belirmeye başlıyor. Konserde Rotting Christ’le birlikte Episode 13 ve Black Omen’ı da izleme şansına sahip olabileceğiz. İki Eski-şehirli Black Metal grubunun da uzun süredir aynı konser-de çalmadığını düşünürsek Rotting Christ ile birlikte ef-sane bir konser olacak gibi görünüyor. Bu konsere dair tüm detayları ve gelişmeleri gelecek ay Müzik Kliniği’nde bulacaksınız. İzmirli Melodik Black

Metal grubu Dark Eden, yeni albümü The Chaos Masque-rade çıkardı çıkaracak sev-gili okurlar! Belki de dergi yayınlandığında çıkarmış olur. Grup yıllardır “bizde ne-den böyle black metal yapan yok?” sorumun cevabı olarak karşıma çıktı. Müthiş bir alt-yapıya, gayet başarılı sözle-re ve vokale sahip bu grubu çok yakında metal müzikse-verler duymaya başlayacak-tır. Grup ilk albümlerinin çıkış parçası olan The Crimson Path’e klip çekti. Zaten çı-kışları da bu video ile sessiz sedasız oldu. Ancak giderek artan sayıdaki beğenilere ve elemanların mevcut müzikal çalışmalarına da bakıldığın-da “kaliteli müziği” görmez-den gelmek imkânsızlaşıyor. Kısacası Dark Eden, kaliteli bir metal grubudur. Takip et-mekte fayda var. Bu aylık Müzik Kli-niği’nden bu kadar sevgili okurlar. Yaklaşık bir aydır Eskişehir’e sadece hafta sonları gidebiliyorum, haya-tım Bilecik’te devam ediyor. Ancak ne olursa olsun Eski-şehir’den kopmak mümkün olmuyor. Her ay belirttiğim üzere tüm görüş, düşünce, eleştiri ve önerilerinizi [email protected] adresine ve IDEA Magazine iletişim kanallarına yollayabilirsiniz. Proohead My Resort kişisel bloğum olarak proofhead.net adresinde yayına devam edi-yor. Bir sonraki sayıda görü-şüp buluşmak ve konuşmak dileğiyle…

Mesut Proofhead.

30

MÜZİK KLİNİĞİACİL SERVİS

Tim Buckley – Goodbye and Hello (1967) Saykodelik Rock’ın erken dönem temsilcilerinden Tim Buckley’in bu ikin-ci albümü İnsanoğlu Ay’a gitmeden 2 sene önce, sizi tamamen etkisine alıp bu-lunduğunuz atmosferden çıkarıyor. Saf müziğin tanımı olmayı hak ediyor albüm, çünkü kayıtlar tamamen analog olarak yapılmış. Albümde özellikle sevdiğim iki şarkı Phantasmagoria In Two ve albüm-le aynı adı taşıyan Goodbye And Hello muhakkak dinlenmesi gereken parçalar. Özellikle ilk dediğim parçayı dinleyip bana teşekkür edeceksiniz.

http://www.timbuckley.com/

Dream Theater – A Dramatic Turn Of Events (2011)Albümün en büyük özelliği grubun yeni davulcusu Mike Mangini ile kayıt edilmiş ilk albüm olmasıdır. Dream Theater’ın pro-gresif tarzına Mike Mangini ne katabilm-iştir sorusunun cevabını veren, bana göre, başarılı bir albüm olmuştur. Albümde en sevdiğim iki parça On The Backs Of An-gels (klip parçası) ve Build Me Up, Break Me Down isimli parçalar oldu. Onun dışındaki parçalarda yine klasik DT izleri görülüyor. Benim bu albümden çıkardığım şu oldu, Mangini gruba tamamen uyum sağlamış.

http://www.dreamtheater.net/

proofhead.net

ZİK

31

NEKROPSİ

2 ŞUBAT 2013

KON

SER

32

RESİ

M

ILLUSTRASYON

begumaydogdu.blogspot.com

32

33

BEGÜMAYDOĞDU

33

34

35

36

37

38

39

40

41

42

43

44

RESİ

M

BİYOGRAFİ

Diego Rivera1886 - 1957

44

45

Diego Ri-vera (d. 8 Aralık 1886 - ö. 24 Ka-sım 1957) özellikle duvar resimleriy-le ünlü Meksikalı ressam. Meksikalı ressam Frida Kah-lo’nun kocası.Rivera, ana tara-fından Katolik Kili-sesi’nden dönme yahudi,[1][2] baba tarafındansa İs-panyol kökenlidir. Mexico City’deki San Carlos Aca-demy’sinde eği-tim görmüştür. Latin Amerika’da ve ABD’de fresk sanatını yeniden canlandırdı. Du-var resmi yap-maya genç yaşta başlayan Rivera, Meksiko’da San Carlos Güzel Sa-natlar Akademisi öğrencisiyken bir öğrenci eylemine katıldığı için okul-dan atıldı. Öğre-nimini sürdürmek için İspanya’ya gi-den Rivera, daha sonra Paris’e yer-leşti. Orada Pablo Picasso ve Ame-deo Modigliani gibi sanat-çılarla dost oldu. 1920’de Rönesans dönemi freskleri-ni incelemek üzere İtalya’ya geziye çıktı.İtalya’da gördük-lerinden çok etkilenen Rive-ra, ülkesinde uygulamak için taslaklarını çizdi.1921’de Reform yanlısı Al-vero Obregon’un devlet

başkanı seçilmesi üzerine Meksika’ya döndü. Yakın geçmişteki Meksika Devri-mi’nin umutlarını ve eylem-lerini dile getiren siyasi ve toplumsal içerikli bir dizi du-var resmi yaptı. ABD’de Det-roit’te Detroit Sanat Enstitü-sü ve New York kentindeki Rockefeller Merkezi için de duvar resimleri yapan Rive-

ra’nın resimleri o günlerde siyasi içeriklerinden dolayı yoğun tartışmalarla karşılaş-tı. Fresklerin çarpıcı renkleri, cesur, yalın ve anıtsal üslubu ABD’de ve Latin Amerika’da fresk sanatının yeniden can-lanmasına yol açtı.

45

46

4747

4848

4949

5050

5151

5252

5353

5454

5555

5656

5757

5858

5959

60

TİYA

TRO

60

61

KON

SER

61

62

EDEB

İYAT

BİYOGRAFİ

WALT WHITMAN Walter Whitman (d. 1819 - ö. 1892) ABD’li şair. Daha çok Walt Whitman olarak bilinir. Hayatı [değiştir] 1819-1892 yılları arasında yaşamış olan, Amerikan edebiya-tının gerçek manada uluslararası bir üne kavuşmuş ilk şairi. Resmi olarak eğitimine çok az devam etmiş, on bir yaşından sonra, matbaacılık, gezici okul öğretmenliği ve gazete ve dergi editörlüğü gibi işlerle uğraşmış, daha sonra da, politikaya atılmıştır. Whitman’ın ilham kaynağı, büyük bir hayranı olduğu transandantalist akımın öncüsü ABD’li şair ve yazar Emerson’dur.

62

63

BENİ BİR KADIN BEKLİYOR

Beni bekleyen biri var, alabildiğine hazır, alabildiğine tamam, kusursuz bir kadın.Bir eksiklik olacaktı dünyamızda, eğer erkeğin erkekliği, cinsiyet olmasaydı.

Cinsiyette her şey var, bedenler, canlar,Anlamlar, sonuçlar, saflıklar, incelikler, ispatlar, söylentiler,Türküler, emirler, sağlık, gurur, kadınlık sırrı, döl bereketi,Bütün ümitler, iyilikler, hediyeler, ihtirasların her türlüsü, Aşklar, güzellikler, yeryüzü nimetleri,Bütün hükümetler, yargılar, tanrılar, dünyanın ünlü kişileri,Bütün bunlar, daha niceleri, tohumun içindedir.

Sevişmenin tadını bilen ve çekinmeden söyleyen erkeği severim,Sevişmeyi bilen ve çekinmeden söyleyen kadını severim.

Dişiliği olmayan kadını ne yapayım?Beni doyuran, sıcak kanlı kadına, kadınlara gideceğim,Beni anlıyorlar, beni istiyorlar,benim değerimi biliyorlar,Ben de onların azgın kocası olacağım.

63

64

Onlar benden daha aşağı değil,Yüzleri güneşlerle, rüzgârla yanmış,Tenleri eski kutsal uysallığa, kuvvete sahip,Yüzmeyi bilirler, kürek çekmeyi, ata binmeyi, güreşmeyi, ateş etmeyi, koşuşmayı, vurmayı,kaçmayı, ilerlemeyi, dayanmayı da bilirler onlar,Haklarını sonuna kadar bilirler - sükûnet içinde, açıktırlar, kendilerini iyi tanırlar.

Sizi çağırıyorum,yaklaşın bana kadınlar,Sizi bırakamam, ıslah edeceğim sizi,Siz benimsiniz, ben de sizinim,bu işte hatır gönül yok, insanları düşüneceğiz,Uykularımızda, saz sairleri, kahramanlar yatar,Başkaları değil, onları yalnız ben uyandırabilirim.İşte ben ey kadınlar kendi yolumdayım,Kimse durduramaz beni, büyüğüm, haşinim, sertim, ama sizi seviyorum,Gerektiğinden öte canınızı yakmam, korkmayın,Devletlere gerekli oğullar, kızlar yaratacak erkekliğimi boşaltıyorum size,Alabildiğine zorluyorum kendimi,yalvarmalara aldırmadan ben,Uzun zamandır içimde birikeni size doldurmadan geri çekilmeye niyetim yok.

İçimin coşkun ırmaklarını boşaltıyorum size,Gelecek binlerce yılı içinizde kucaklıyorum,Size Amerika’nın ve kendimin en değerli aşılarını katıyorum,Sizden ateşli, güzel vücutlu kızlar, yeni sanatçılar, müzisyenler doğacak,Size ektiğim çocuklar, bir gün kendi geleceklerinin çocuklarının ekecekler,Tükenen aşkıma karşılık olgun kadınlar ve erkekler isteyeceğim,Onların da başkalarıyla, bizim gibi kaynaşmalarını bekleyeceğim,Onların da meyvalarınıza boşaltacağı coşkun sağanağa, benim şimdi size boşalttığım kadar güveneceğim,Doğumdan, hayattan, ölümden, ölmezlikten, sevdalı ürünler bekleyeceğim,İşte bunun için şimdi size aşk ekliyorum.

Walt WHITMANÇeviren : Nevzat ÜSTÜNŞiirin Aslı : A Woman Waits For Me

64

65

BRAZZAVILLE9 ŞUBAT CUMARTESİ

KON

SER

66

EDEB

İYAT

İNCELEME

“ Nature’s scale of vib-ration is very wide in its extent. It commences with sound, then merges into thermal heat waves, and these vibrations climb the vibratory scale as the temperatu-re incre-ases and m e r g e into the v ibrat i -ons of the radi-ant heat waves in the in-f r a r e d w h i c h reach up to the vi-sible red of the light spectrum. Motion is the primary cause that gives rise to color and all other phenome-na in existence. In order to trace the ori-gin and progress of any effect,

visible or invisible, the aim must be to determine the movement or movements which brought the phenomena into existence.The principle of vibration permeates the whole science of radiation

or motion and may be stated in a general way by saying that a body absorbs waves that are of the same period as those which it emits when it is itself in vibration.This principle app-lies to light, heat, sound,

color, or energy of any kind, where it is distributed by a pro-cess of radiation.” Edebiyatın doğası ge-reği disiplinler arasılığına isti-naden yukarıda alıntıladığım bölümün “color psychology”

bilimine ait olması ve bu bağ-lamda Halid Ziya Uşaklıgil’in Mai ve Siyah Romanı’nı incele-yecek olmam sanırım oku-yucuyu şaşırt-mayacaktır ya da şaşırtma-malıdır. Şayet romana işa-ret eden en önemli kısım-lardan biri olan başlığı iki tür rengin oluşturma-sı ve bu renkler itibariyle baş karakter Ahmet Celil’in dünya-ya bakış açısı ve iç dünyası-nın kurgulanmasının temelinde yatan sebepler aslında tam da renk psikolojisinin alanıdır. Bu noktada, sadece mavi ve siyah renklerin doğası gereği birbir-leriyle yarattığı çatışmanın da ötesine geçerek edebiyatta aşırı yorumun faydalı olabile-ceğini de göz önüne alarak, başlığı teşkil eden renklerin in-san vücudunu oluşturan enerji merkezleriyle irtibatını ve bu merkezlerin bireyin dünyayı al-

IŞIK

Aslınur AKDENİZ

66

67

gılayışını ve sosyal çevresiyle ilişkilerini dönüştürmesini irde-leyeceğiz. İlk olarak Servet-i Fünun edebiyatı ile ilgili, renk psiko-lojisi bağlamında belirtilmesi gereken mesele alıntıda vurgu-lanan, rengin aslında titreşen enerjiden başka bir şey olma-dığı noktasıdır. Bu enerji, titre-şimin frekansına göre kişinin psikolojisine de yansır. O halde Cenap Şehabettin’in “Elhan-ı Şita” şiirine “bir beyaz lerze” ile başlaması tesadüfi midir? Yoksa Şehabettin de lerze ke-limesi ile sadece karın titreşi-mini hissettirmekten fazlasını mı düşünmüştü? Eğer öyleyse neden sürekli “beyaz” a vurgu yaparken bir yandan da ölümü hatırlatacak ikilemeler sayesin-de bu iki olgu arasında benzer-lik kuruyordu? Buradaki renk ve insan psikolojisi arasındaki çarpıcı ilişkinin de sonuç itiba-riyle tesadüfi olması mümkün değildir çünkü;“White is really the combination of all the seven colors. They are all found to unite informing the white ray” kısmındaki herşe-yi kapsayan itibariyle ölüm de beyazdır, bu şekilde beyaz da ölüm haline gelmiş olur. Şeha-bettin bununla da kalmaz, “Son kalan mâi tüyleri kovalar/Karlar “ sözleriyle beyazın yanına ma-viyi ekler, tıpkı Halid Ziya’nın mavinin yanına siyahı eklemesi gibi. İşte tam da burada mavi-nin neyi sembolize ettiğini ko-nuşmakta fayda var, Şayet ilk seviyede mainin, Ahmet Ce-mil’in hayatın soğuk gerçekleri-ne, zorundalıklara, maddeciliğe karşı aldığı bir gard, hayaller dünyası ve iyimserlik olarak yorumlamak olacaktır. Fakat daha alt seviyeye indiğimizde, ele aldığımız renk psikolojisine de dayanarak, mavi rengin Ah-met Celil’in beşinci çakrası yani

frekansı gereği mavi renkle özdeşleşen boğaz çakrasıyla ilişkilendiğini fark edebiliriz. “The throat Chakra is aptly named as it is located in the region of the throat and larynx. This chakra is associated with communication and creati-vity. Communication between humans occurs on many diffe-rent levels. There is both verbal and non-verbal communication which can take place through speaking, writing, hand gestures, body language, music, etc. The fifth chakra represents the exc-hange of information, via com-munication, between two peop-le. The element sound or ether is represented by the fifth chak-ra. Sound is simply vibration, and ether represents the world of unseen vibration. Our ability to communicate with each other through words originates in the throat and vocal cord area. As we expel air from our lungs, our vocal chords vibrate, causing the air (pulled from the forth chakra) to produce the sound we desire in the fifth chakra. This chakra is associated with the color electric bright blue. The color blue has the fifth longest wavelength (520 nm) and fifth slowest frequency (570THz) in the visual color spe-ctrum.”Bu yüzden romanın birinci kısmında geçen : “ Ahmet Celil hafifçe dönerek du-daklarının arasından bir şey söyledi, fakat işitilemedi” cümlesi, Mai ve Siyah kar-şıtlığındaki mavinin rolünü, yukarıdaki bağlamda verme-si açısından temel noktadır. Şayet hayattan kopukluğu ve hayal dünyasına sığınma durumu genelde yorumlana-

nın aksine mavinin asıl işaret ettiği durum olmaktan öte, bu mavinin işlevi/işlevsizliği sonucu ortaya çıkmış bir so-nuçtur. Sonuç olarak, Ahmet Cemil’in iletişimsizlik psiko-lojisinin altında yatan mai renkle temsil edilen beşinci çakradaki enerji ve titreşim sorununda yatar. Bu hal de gerçeklikten kopukluğa ne-den olurken, ilüzyonlara sı-ğınma ve dünyaya bir per-denin arkasından bakma sonucunu doğurur, edebiyat da aslında dördüncü çakra-nın ana işlevi olan yaratıcılık esasına dayanmaktadır. Bu yüzden Ahmet Celil, boğaz çakrasındaki enerji düzen-sizliğinin yarattığı psikolojiy-le birlikte edebiyata sığınır. Hayale sığındıkça realiteyle bağı gittikçe çözülür ve so-nunda maviden siyaha ge-çiş yaşanır. Bu itibarle bak-tığımızda aslında Servet-i Fünun yazarlarında görülen doğaya ve doğadaki hareket (titreşim veya lerze) ,ışık, ses gibi enerjinin farklı hallerine olan eğilim aslında bireye yapılan vurgunun kaçınmaz bir sonucudur. Ne de olsa in-san aslında enerjiden başka birşey değildir.

2“The 5th Chakra – The Throat Chak-ra – Visuddha”

67

68

2 ŞUBAT 2013SLASH

KON

SER

69

TİYATRO

70

IDEAAYLIK KÜLTÜR & SANAT MECMUASI

http://www.facebook.com/[email protected]