İhramcizÂde haci İsmaİl hakki toprak nakŞÎ-hÂkÎ tarİkÂti ve İlm-İ ledÜn sirlari
TRANSCRIPT
ISBN : 978-9944-355-02-5
Bu kitabn bütün haklar ve içerii ile ilgili bütün sorumluluklar yazara aittir.
Dizgi : smail Hakk Altunta Kapak : Haluk Karslolu Bask -cilt: Gözde Matbaaclk
a.e. : ayn eser a.g.e. : ad geçen eser BOA : Ba bakanlk Osmanl Ar ivi BCA : Ba bakanlk Cumhuriyet Ar ivi
Çok uzak gitsemde Yine unutmam Seni” 1
Ya Rabbî!
Bizlere kendini tantt n. Hatalar m z ve günahlar m z gördü ün halde bizleri üzmeyip tevbe kapsn açk tuttun. Azaba müstehak olsakta hep afv eden oldun. Acizli imiz ve günahlar m zla bizi aff na layk k l.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme ümmet olmak erefini nasip k ld n için ükrümüzü ziyadele tir.
Huzurunda iki cihan emniyeti buldu umuz, yolumuzdaki engelleri kald ran Sultanm z Hz. Halid bn-i Zeyd Ebu Eyyüb-el Ensârî radiyallâhü anhn kapsnda hizmetimizi daim eyle.
Hakikat yolunda bizlere rehber olan Gavs’ül-âzam hramc zâde Hac smail Hakk Toprak Sivasî kaddese’llâhü srrahu’l-azize minnetimizi ifâde etmemiz için yard mc ol.
Maddî ve manevî seyrimde bana destek olan babam Hac Haf z Mehmed, Hocam Vaiz Ahmed Y lmaz, Hac Hasan Darendevî, Seyyid Os- man Hulusi Darendevî, en Mehmed Veli, Orhan Zarifo lu ve ad n yaz- mad m yüzlerce ihvan- kiram (kaddese’llâhü srrahümü’l-azîzan) Efen- dilerimize sonsuz rahmet k l.
Kitabn yaz l nda geçen uzun çal ma müddeti içerisinde, e imin des- te i ve dualar ndan dolay O’na olan lutf ve ihsann art r.
Ayr ca, âli, mümin ve vatansever büyüklerim, ayd n arkada lar m ve bana dualar nda yer veren bütün sevenlerimin maddî ve mânevî yard mla- r ndan dolay onlardan raz olman temenni ve dualar ederim.
Tevfik ve hidâyet ancak Sendendir.
Has Bendegân Hâkî
1 —Haf z Mehmet Nuri Say (Kuzum Dede)’den alnan bir kelâm (Efendi Hazret-
lerine nisbet ediliyor)
Ey rak öl için ilm
yet’in hem z
esbih ve tak Allah Teâlâ birsin; Sen in kullar n ptklar mz
günahmz
r mz itiraf en balar Allah Teâlâ eyi bize na imizi artr.
uhammed Hi vliyalar Ansi âs yaynlar .
kel hamdü
üstününe sel uhammed M ar z. O’nun
lar hidâyet ü hiri hem de
ard m yla H
’m! ehadet lemlerin Ra larak gücü
kötülüün da arz ede ediyoruz. e affedersin
’m! Senden sip k l. Sen
eredirler. Bü ât n üzere d
kk yolunda v
üz yettii den Sana s riz ki, bizi ütün güna
. hakk yla ko den gerçek
Marifet-i la tbüddîn znî
ün evliyâya rurlar. Müm
rkmay ve a mânada kor
iyye Tarîkat- kî kuddise s
llâhü aleyhi B
-i beytine ve
lar.” 3
a bir ilah v
ize haksz et, çünkü
cak Müslü kmay baa
ve sellem yurdu ki; psd r.”
anlar, s- er ki, ge-
zzehsin. amd ile
an ola- abilmek
8 Gavs-ül Âzam hramczâde smail Hakk Toprak Sivasî
Ey yakaranlara cevap veren, ey imdat isteyenlerin imdadna koan, Ey güven isteyenlere emniyet salayan, üstün yardmnla bizi kuvvetlendir. Kur’an- Kerim’de belirttiin yardmla bize yardmda bulun.
ehadet ederiz ki, Fahri Âlem Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz, Sen’in kulun ve rasûlündür. Yaratmadan önce O’nu seç- tin. Beer olarak göndermeden öncede çok beenmitin. Âlemleri yaratma- dan, mahlûklar gayb âleminde korkunç perdeler altnda saklyken ve yokluk snr nn eiinde bulunurken O´nu Ahmet (beenilmi) olarak isimlendirdin.
Ey Allah Teâlâ’m! Hak ve batl birbirinden O´nunla ayrdn. O´nun iman ve amelini bütün insanla kâfi k ldn.
Ey Allah Teâlâ’m! O’na ne güzel isimler verdin. Nuru’l-Muhammedî, Rûhu’l-ervâh (Ruhlar n ruhu), S rru’l- Muhammedi, Ar ullâhi’l-ekber (Allah Teâlâ’nn büyük ar ), Âdemül-evvel ( lk insan), Ebu’l-ekber (Büyük baba), nsânü’l-kâmil, S rrü’l-esrar (S rlar n srr ), nsân ü ayn’l vücûd, eceretü’l-asl, Beytullah, Beytü’1-zze, Beyt-i evvel, Mescid-i Aksa, Âdem, Melik-i mukârreb, Ar - a’zâm, Kalem-i a’lâ, Dürretü’l-beyzâ (Beyaz inci), Bahr-i a’zam (Büyük deniz), Srrullahi’l-a’zam (Allah’ n büyük srr ), Bâbullâhi’l-a’zam (Allah Teâlâ’nn büyük kap s ),
Ey Allah Teâlâ’m! Ne zaman ki, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizi aramzdan alnca bizdeki nifak düümlerimiz aça çkt; din gömleimiz y prand. Bu halimizi f rsat bilen eytan ban kendi yuvasndan çkar p, bizleri kendisine doru çard. Bizlerin de onun davetini kabullen- meye ve meyilli olduumuzu gördüünde; bizi tahrik edip; k k rtt, yoldan çkartmaya çalt.
Ey Allah Teâlâ’m! Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz bi- zim snak yerimizdir. O´nun vastasyla bizi kurtar. Sevdiinle Sen´den istiyoruz. Çünkü O, kullar n Efendisi, tevhit ehlinin imam, srlar levhas, nurlar n nuru, sk ntda olanlar n sna, en mükemmel bilgileri kendinde toplayan Kutbu Rabbanî, en üstün iman elbisesinin belirgin nianesi, cömert- lik ve iyiliin kayna, semavî himmetler sahibi, ilahi ilimlere erimi olan, ezelî minberdeki hatip, insanlk âlemindeki ilâhi nur, celâl tac, cemal cazi-
besi, kavuma günei, ilahi yurdun izzet ve erefi, vücut letafeti, her mevcu- dun hayat, ilahi saltanatn en yücesi, ilahi kudret ve yüce sanatnn açk mi- sali, beenilenin açk nianesi, ilahi yak nla kavumu olan has kiilerin özüdür.
Ey Allah Teâlâ’m! Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimize olan nispet ve yak nlk ne güzel bir nispettir. O’nu sevdiimiz gibi, çocukla- r n ve Ehl-i beytini de severiz. Onlar Efendilerimizdir. Biz Onlar kendi- mizden, evlatlar mzdan ve her eyimizden çok severiz. Canmz isterlerse Onlara feda ederiz. Çünkü “k sasta hayat vardr.” Cann davas uruna
pazara çkarana, elbet Sen’den ve Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizden büyük ihsanlar olacaktr.
Dua 9
kitabn Kur´an- Kerim´inle, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin kerem dolu nübüvveti ve erefiyle, babas brahim aleyhisselâm ve smail aleyhisselâm ile arkadalar Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman radiyallâhü anhüm ile k z Hz. Fatma radiyallâhü anha Hz. Ali kerremallâhü veche ve oullar Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin radiyallâhü anhüma ile amcas Hz. Hamza ve Hz. Abbas radiyallâhü anhüma ile zevcesi Hz. Hatice ve Hz. Aie radiyallâhü anhüma ve dier temiz zevceleri ile Sana tevessül edip yö- neliyoruz. Senden Onlar n hürmetine yardmn istiyoruz.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem onlar rahmetle and. Onlar, O´nun halifeleridir. Dinini ayakta tuttuklar gibi, ilmine varis oldular, O´nun yolun- da gittiler.
Ey Allah Teâlâ’m! Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin âline, zürri- yetine, Ehl-i Beytine ve onlar n dostlar na; içinde güzel bir mükâfat ve edaya lâyk görülmü honutluuna yol açm salât ve selâmn olsun.
Ey Allah Teâlâ’m! Bizleri onlar n srlar nn hakikâtine eritir, marifet basamaklar nda yükselerek hakikâtleri anlama imkânn lütfeyle. O´nun dostlar ndan, kendisine uyanlardan ve takip edenlerden raz ol. Hakikât yo- lunda ona uyan Ashab- Kiram ve âlimlerden, iman ehli ve irfan sahiplerin- den honut ol. Bizi de o bahtiyarlardan eyle.
Ey Allah Teâlâ’m! salât ve selâmn; ruhlar arasnda bulunan Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellemin ruhuna, bedenler arasnda bulunan bedenine; kabirler arasnda bulunan kabri üzerine indir.
Ey merhamet edenlerin en çok merhamet edeni Rabb´imiz, üphesiz ki, Sen, her eyi lâyk yla duyar ve bilirsin. Bizlere yararl bir marifet ihsan et. üphesiz ki, Senin her eye gücün yeter. Tövbemizi de, kabul buyur. Mu- hakkak ki, Sen, tövbeleri çokça kabul eden Tevvâb’sn.
Ey Allah Teâlâ’m! Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin evlad hramczâde Hac smail Hakk Toprak kuddise srruhu’l-azîz Efendimizde insanln varlndan ebede kadar O’nun kapsnda hizmet etmi, O’nu hak- k yla bilip ve bildirmitir. O’nun temiz yolunda bizlere önder olan Efendi Hazretlerine minnetimizi artr. Kullar na hizmet eylemi dünyevi ömrünün son demine kadar bir an gaflet etmemitir. O’nun kapsndan bizi azade ey- leme.
Amîn
nâyet eyle abd-i rû-siyâha yâ Resûlallah
Bu gün üryân- a k ü bende-i Âl-i âbâ oldum
Ki bakmam hrka vü tâc ü külâha yâ Resûlallah
Gedâyân- der-i evket-medâr- dâr- irfânn
Aya n öptürürler pâdi âha yâ Resûlallah
Tesellî-i cemâl ü nûr- a k n var iken dilde
Nazar k lmam felekte mihr ü mâha yâ Resûlallah
Nigâh- iltifât nla nazar k l mazhar- lütfet
Gönül âyînesin srr- lâh’a yâ Resûlallah
Eri tir menzil-i maksûda Aynî rûz-i eb dü mü
Tarîk-i Mevlevî’de âh ü vâha yâ Resûlallah
Aynî kuddise srruhu’l-azîz
Vücûdun mazhar- nûr- Hudâ’d r yâ Resûlallah
Kabûl eyle onu a k ndan âzâd eyleme bir ân
Kapnda Âdile kemter gedâd r yâ Resûlallah
Var iken dest-gîrim sen gibi bir âh- zî ânm
Kime arz eyleyem eyle meded hâl-i peri ânm
Sözün makbûl- dergâh- Hudâ’d r ulu sultânm
Kapnda Âdile kemter gedâd r yâ Resûlallah
Esîr ü bî-kesim bu âlem-i mihnetde ey âhm
Bu yolda ne meded-kâr m ne kald bir ümîd-gâhm
Fedâ olsun reh-i a k nda mâl ü devlet ü câhm
Kapnda Âdile kemter gedâd r yâ Resûlallah
Sana ümmetli im iki cihânda emr-i câzimdir
Bilirsin hâlimi arz u beyân etmek ne lâz md r
Nazar k l lütf ile senden di er kim çâre-sâz md r
Kapnda Âdile kemter gedâd r yâ Resûlallah
Âdile Sultan kuddise srruhu’l-azîz
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Allah Teâlâ, câhil birini dost edinirse ona ö retir.” 4
ÖNSÖZ
nsan kemâlat yolunda ikmal eyleyecek ancak yine kâmil insandr. Bi- çare olan bedenini ulvî mekâna yakîn k lacak yine kâmil insann bereketin- den baka bir ey olmad hakikât olmutur. Eer ki, vuslat niyeti insanda domusa, o visalin perdesini aralayacak ancak efendisinden baka biri ol- mayacaktr. Yaradln sebebi hikmeti Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemi dahi mür idsiz brakmayan Allah Teâlâ biz insanlara da nasibi oldu- u yerden bir mür id ile tecelli etmektedir.
“Allah Teâlâ insana, nsan’dan tecelli eder.” 5 Allah Teâlâ kuluyla, yine kul ile konu ur.” 6
Nasl a lamaym etmeyim feryat Giriftâr- a k n bî-nevâs yam
Leylînindir Mecnun, irinin Ferhat Bende ehnigâr n mübtelâs yam.
hramczâde Hac smail Hakk kuddise srruhu’l-azîz Hazretleri tari- kinde vahdet neesini bulmu, terbiyesinde Nak ibendiyye’den usûl, Melâmiyye’den yokluu, Mevlevîyye’den ak , Rabbâniyye’den eriâtn titizliini, Bedeviyye’den srr n ihfâ vb, dier meâyihin vasflar n câmi
bir hal ve merebiyle Allah Teâlâ’ya vasl olan bir mür id-i kamildir. Bizâtihî kendi ifadesiyle ihvanna yokluk yolunda ademiyyeti ikmal için
gelmi bir efendi olarak ihfâ olmuken, O’nun yüce vasflar n ilân ve tebir etmek ve haddimizi aarak tantmak için bir eser vücuda getirmek niyeti hâsl oldu. Bu niyetle yüksek nefis terbiyesinin yollar nda yürümek için ki- tap hazrlanmtr.
hramczâde Hac smail Hakk Toprak Hazretleri hakk nda yeteri kadar
12 Gavs-ül Âzam hramczâde smail Hakk Toprak Sivasî
yazl kaynak ve doküman bulunmad gibi, terbiye usûlü üzerinde kapsam- l bir eser de yok gibidir. Acizâne bu yüce ahsiyet ve erkân üzerine çal- mada büyük bir gayret gösterilmitir. nâallah bu tertip affa sezâ olarak eksiklerimizin kabulünü dileriz.
Binâenaleyh, hakk nda yazl evrak n az olmasn, zâtnn ve ihvannn öhret afetinden sak nmalar na yormak lazmdr. Çünkü hramczâde Hac smail Hakk Toprak Hazretleri âlemlerin Sultan Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem7 Efendimiz yannda isminin anlmasna gönlü
7 —Kitap içerisinde Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin ismi veya O’nun hakk nda müstear bir ifade geçtiinde k saltma yaplmadan açk olarak yazlmasna dikkat edilmitir.
“Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme, namazlar n teehhüdünde ve baka yer- lerde salât getirmek merudur. Bu durum, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin ad, bir kitaba, mektuba, makale vb. eye yazlrken de gerçekleir. Meru olan, Allah Teâlâ’nn bize emrettiini gerçekletirmek için salât’n tam yazlmasdr. Okuyucu, görünce onu hatrlamaldr. Salâtn (s.)—(s.a.s.)—(a.s.) gibi k saltlarak yazlmas uygun deildir. Bunda yüce Allah Teâlâ’nn “Ona salât getirin ve samimi bir ekilde selâm edin” emrine ayk r davranma vardr.
Mesela, Osmanlcada besmele için yazlmtr. Bu Arapçada “O’nun ismiyle”
diye bir mana ifade eder. “ bnu’s-Salâh “Mukadimetu ibni’s-Salâh” diye bilinen “Ulûmu’l-hadis”te öyle
der: “Anldnda, “Allah Teâlâ’nn Rasulü’ne salât ve selâm olsun” diye yazmaya
dikkat etmesi ve tekrar tekrar yazmaktan usanmamas. Çünkü bu, hadis örencileri- nin peinen elde ettikleri kazançlar n en büyüklerindendir. Bunu ihmal eden, büyük bir k smetten mahrum olur.
Bununla ilgili baz salih rüyalar da vardr. bnu’s-Salah öyle der: Yazarken u husustan sak nmaldr. “Ve sellem= selâm
etsin”i yazmamak suretiyle, onu eksik olarak yazmas, Hamza el-K nanî unu anlat- t: Hadisi yazyordum. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin ad geçtiinde k - saltmak için “ve sellem”i yazmyordum. Rüyamda Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemi gördüm. Bana:
“Niçin bana salât tamamlam yorsun?” dedi. Ondan sonra “Ve sellem”siz hadis yazmadm.
bnu’s-Salâh unu ilave etti: “Aleyhi’s-Selâm” yazlmas mekruhtur. Allâme es- Sehâvî, Fethu’l-muhis erhu Elfiyyeti’l-hadîs li’l-Irâkî adl kitabnda öyle der: Ey yazc! “Allah Teâlâ’nn Rasûlü’ne salât ve selâm olsun”u yazarken k saltma yoluna gitmekten sak n.”
Önsöz 13
raz olmamtr. Ancak O’nu göremeyenlere sevdiklerinden haberdar etmek için bir kitap hazrlamak gerekli olmutur. Çünkü yak n bir geçmiin ahsi- yeti olmasna ramen (h.y.t. 2 Austos 1969) hakk nda bir eserin olmay, kendisinin de matbu eser brakmamas gönül sultann tarih içinde gizlenen ahsiyetler gibi k lmtr. Baz kiiler ve taraf mzdan hazrlanan eserler ise yetersiz kalm, yeni ve ümullü bir çalma daha yaplmas gerei hâsl olmutur.
Kitap için daha önce hazrladmz tezimiz 8 temel kabul edilmitir. Ayr ca hramczâde M.Kâzm TOPRAK Efendi taraf ndan derlenen Kitab- Gül’ü 9 için hazrladmz müsveddedeki bilgiler ile takviye edilmitir.
Tezimizdeki eksiklikler yeni bilgilerle düzeltilmi ve tecrübesizliimize dayanan yorumlar mza düzeltmeler yaplm ve objektif davranlmaya çal- lmtr. Çünkü taraf mz megul eden eylerin dier kardelerimizi de megul etmekte olduunu gördüümüzden duyduumuz ve bildiimiz ey- ler ile baz konular n açklanmasna yer verilmitir. Baz yaplan ilaveler kitabn asl hedefi olan hramczâde Hac smail Hakk Toprak Hazretlerini tantmaktan çok bir usûl kitabym gibi bir durum hissettirebilir. Aslnda kitapta Efendi Hazretlerinin koymu olduu usûllerin afâki olmad hakikâtle aynî olduu gerçeini ve yannda ilm-i ledün srlar n da öret- mektir. Umulur ki, bu ilaveler okuyucu taraf ndan dikkatli okunacak olursa ilm-i ledün hakk nda hususî bir bilgiye ulalaca aikârdr. Ancak bu bilgi- lerin verilmesinde hramczâde Hac smail Hakk Toprak Hazretlerinin ter-
biye usûlü esas kabul edilmitir. Ayr ca yukar daki iki kitabn yannda çalmamz yetitirdii
müridlerin gönüllerinde, haf zalar nda kalan zamana kar hala silinmemi hatralar ile desteklemitir. Bu sebeple bilgilerimizi; röportajlar, mektuplar,
bantlar, küçük notlar ve hramczâde Hac smail Hakk Toprak Hazretleri- nin kendi yazd iirler ile temine çaltk.
Kitaptaki bilgiler bir deryânn k ysna att çör çöpe tekabül eder. Röportaj yaptmz kiilerden aldmz bilgiler bu zann bizde meydana getirdi. 36 sene içinde birçok ihvannn Hakk’a yürümesi, birçok yazlma- m hadiseleri topraa gömdü. Bu sebeple hramczâde Hac smail Hakk Toprak Hazretleri hakk ndaki bilgileri yeteri kadar aktaramamann özrünü de beyan etmek durumundayz.
u husus unutulmamaldr ki, kitapta geçen büyüklerin söz ve hallerin- den bahseden kelamlar ve benzeri eyler, bizlerin ulaamad birer hakikât olmas nedeniyle, kendimizin de bir hissesi olmad eyleri yazmaktan ne
rakmaktr.” (Yahyâ B. Mûsâ Ez-Zehrânî, Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellemin Ümmeti Üzerindeki Hakk , s. 22)
8 —ALTUNTA, smail Hakk , Nak ibendî eyhi smail Hakk Toprak’n Hayat ve Menâk b (Yaynlanmam Lisans Tez) A.Ü. lahiyat Fak. 1992, Ankara
9 —TOPRAK, Mehmet Kâzm, 2002, Sivas
14 Gavs-ül Âzam hramczâde smail Hakk Toprak Sivasî
hâsl olacak gibi bir düünce akla getirirse de sözümüz yamurun yaarken iyi ve kötüyü ayrmadan her eye yamas gibi kabul ederek, Allah Teâ- lâ’nn büyüklerimiz vastasyla bir lütfu ihsandr deriz.
“Kendisini adam sansnlar diye dervi lerin bir hayli sözünü çalm çrpm t r.” 10
Onlar n haline kavumak nefsimiz için imkânsz bir durumdur. Acizâne nefsimizi onlar n ayaklar altna sürmek bizim için an ve ereftir. tikadmz ve imanmz bu ekildedir. Ancak birini tanmann art bilmektir. Ehlullâh
bilmekte yine birbirleri ile ayn zamanda yaamam dahi olsalar yine ehlullâh taraf ndan olur. Onlar onlarla açklamaktan baka çaremizde yok- tur.
“Veliyi me hur eden yine velidir. Veli, kime dilerse nasip verir.” 11 “Sen yoksa velilerin yüzünü de bizim gördü ümüz gibi midir sanr-
sn?” 12 “Bir veli sana gayb’a ait yüz binlerce eyi, yüz binlerce srr apaçk
söylese bile, Sen de o anlay , o bilgi olmad kça yine f k y öda acndan ayrt ede-
mezsin. Veli, kendisine delili i perde etti mi, ey kör, sen onu nas l tan yabilir-
sin?” 13
nsan- Kâmil için verilecek dünyevî rütbe ve makam noksanlktan baka bir emâre tekil etmez. Onlar Allah Teâlâ’ya ve insanla kar görevlerini en yüksek mertebede ikmâl eylediklerinden, noksanlmzla onlar n hakk n- da kelam etmemiz bir türlü hatay çar trdndan büyüklerimizden aff m- zn talebini niyaz ederiz. Tevfik Hakk’dandr.
Ves’selâmü alâ men ittebea’l Hudâ 16.12.2007
hramc zâde Hac smail Hakk
ALTUNTA
KUTBU-L R AD KUTBU-L AKTAB GAVS-ÜL AZAM MÜR D- KAML
HRAMCIZÂDE HACI SMAL HAKKI TOPRAK
kuddise srruhu’l-azîz
ndan maks e vesiledir.
e merhamet n- Kâmil’i kefiyle id
Bu makam â özlükte, olg , isim ve fiill elim Divane, 4
at ancak i O âlemin n kendinde to
tâm’dr. Ya ttedir.
16
eytullah’dr Allah Teâlâ eder.
kemâli yal ak eden kim
klar n Kâbes n, ergin ve ü riyle en mük Sadklar n
Gavs-ül Âza
GR
. Bütün ilâh âleme onun
nz ilmen d sedir.
m hramczâde
ildir. O Al
nsanla olan
, insan- kâmi
mail Hakk Top
kâmil,15 nn tecelli
lah Teâlâ’n
nisbetidir.
l’dir...”
n tamamlanr ta ise, Allah tecellî ettii i med Sadk
ak Sivasî
) Teâlâ’nn nsandr. ivlik, st,
“ nsan- kâmil, O’nun suretinde yaratlmtr...” “Yaratklar konusunda meleklerden daha ereflisi yoktur. Bununla beraber
Allah Teâlâ, kendi isimlerini ona öretmekle, insân- kâmil’i, meleklere üstün k lmtr..”
“Allah Teâlâ, insân- kâmil’i yaratnca, ona ilk ak l mertebesini vermitir...” “Allah Teâlâ’y ancak insan- kâmîl bilir. Çünkü o, Allah Teâlâ’nn tecellî
ettii yerdir.” “nsân- kâmil’in ehadiyetini, Hakk’ n ehadiyeti ile çarptn zaman, sende
ancak bir ehadiyet kalr...” (1 x 1=1) “ nsân- kâmil, ferdiyet’de ilkdir...” “ nsân- kâmil ki, kendi zâtyla Rabb’ine delâlet eder... te bu insan- kâ-
mil, hedef itibariyle evvel (ilk), fiil (eylem) bak mndan âhr (son); harf (söz) itibariyle zahir (açk) ve mânâ itibariyle de bât n (gizli)’dr. Ve o insan- kâmil, tabiat ve ak l arasn bir araya getiren, toplayandr. Cisimlere hâkim olan mad- delerden tecerrüd dahi onda bulunur. Oysa bu, ondan baka yaratklarda yoktur. Allah Teâlâ’nn âlem’deki hükmü, insân- kâmil ile zahir olmutur..”
“ nsan- kâmil, kâinata Allah Teâlâ’nn gözü ile bakar. Bir kudsî hadisde Allah Teâlâ der ki; Ben onun gördüü gözüyüm...”
“nsan- kâmil, kendi bana bu âlemdeki gâyedir. Bu mükemmellik, Hz. Âdem’de zahir olmutur...”
“ nsân- kâmil, ancak Hakk n sûreti’yle kemâle ermitir. T pk , yaratl tâm olmasa dahi, ancak oraya bakan bir kimsenin suretinin tecellisi ile kemâle eren bir ayna gibi..”
Böylece “Allah Teâlâ, nsan- kâmil’i kendi suretinde yaratt. Ve onun mer- tebesini melekler’e tarif etti. Ve onlara haber verdi ki, insan bu âlemde Allah Teâlâ’nn halîfe’sidir Göklerde ve dünyâda bulunanlar n hepsini, onun emrine musahhar k ld. Hakk bundan sonra da kendisini gizledi. Çünkü kendisine halef olacak kimsenin zuhuruyla, nâib’in artk bir hükmü yoktur... Allah böylece, gözler ’den gizlendii gibi basiret’ler den dahi gizlendi.
17
nsân- kâmil nefsin tehlikelerinden kurtulduu için ihlâs büyük iksir gibidir. Bir ameli yüz bin amel yerine geçer.
nsan- Kâmil bin dünyaya deer. Misk kokusu gibi, dier kokulardan kuvvetlidir.
nsan- kâmilin izinde olanlar ve sülûk görenler bu gelimeye ve kemale mazhar olurlar. Bu nedenle;
Çok az kii ise, insanln en erefli, en yüce mertebelerine ermi kâmil ve mükemmil, âlî zevata kavumak, onlar n mübarek ellerini öpüp himmetlerini kazanmak, onlar n güne gibi olgunlatr c nazarlar ve sohbetleri ile kimi az, kimi daha çok ölçüde nefislerini tany p terbiye edebilmek mazhariyetine kavuurlar. Ahmed Âmi kuddise srruhu’l-azîz Hazretleri tarîkat ehli için bu- yurdu ki;
“Yedi göbek yukardan, yedi göbek a a dan kabul edilmi ” bahtiyar kul-
18 Gavs-ül Âzam hramczâde smail Hakk Toprak Sivasî
lardr. Derece derece, bu kiilerden kimi bilir, kimi bulur, kimi olur. En az nasîbdar olan bile, bu yüce zevatn nazarlar na mazhar olduklar için ak betleri nâallah hayra çevrilir. 18
nsann kemâli de Allah Teâlâ’y, nefsini ve nsan- kâmili tanmasnda- ki kemâle baldr.
te bu eserin esasen mevzunu oluturan bu yolun esas gayesi de nefsi terbiye etmek ve kalbi saflatrmaktr.
Ehl’u-llâh bir nuru hakikâttir. Bu nura pervane olanlar sonunda vuslat arabn içerler. Bu sebeptendir ki, Cüneyd-i Badadî kuddise srruhu’l- azîz19 Hazretlerine sormular;
“ Evliyann sözleri ve hikâyelerinden bir menfaat temin edilir mi? “ Evet. Bu yolda sabrl olmak, mü ahede ve kuvveti kalb husule getirir.
Kur’an- Kerim’de “Biz sana Peygamberlerin k ssalar n anlatarak kalbini tatmin ve tespit edece imiz her çe it k ssay sana anlat yoruz” buyrulmad m?
18 —GÜNEREN, M.Fatih, Halvetiyye-i abâniye Âzizânn Hikmetli Sözleri ve Hat ralar m, st, 2003, s. 2
19 — Kaddese’llâhü srrahu’l azîz- Kuddise Sirruhu’l Aziz: Daha çok Allah Teâlâ’nn sevdii kullar olan evliyâdan birinin ismi anlnca ve-
ya yazlnca, onun srr (içi) temiz ve mübârek olsun mânâsna söylenen veya yaz- lan duâ, hürmet ve sayg ifâdesi.
ki kii için “Kuddise Srruhumâ” ikiden çok için “Kuddise srruhum” denir. Tezkiretü-l Evliya’da “S rr olmayan muz rd r” ibaresi geçmektedir.
(Feridüddin Attar, Tezkiretü-l Evliya, hzl. Süleyman ULUDA, Bursa, 1984, s.59)
Gavs-i Hizani kaddese’llâhü srrahu’l azîz buyurdu: “Bir gün eyhim Seyyid Ta- ha kaddese’llâhü srrahu’l azîzden sordum. Nefahat’te olduu gibi baz meayh için “takdis” bazlar için “rahmet” ile dua okunmasnn sebebi nedir?
Buyurdular ki; “nefsinden tam kurtulan için “Kaddese’llahu srrahu” nefsin- den bir ey kalan için “Rahmet’ul-lahi Aleyh” diye dua edilir.”
Gavs kaddese’llâhü srrahu’l azîz Hz. eyhinin bu cevabn anlattktan sonra bu- yurdular:
“Nefsinden tamamen kurtulmak ir adn art deildir. Kendisine rahmet okunan çok kiiler, ir ad makamna geçmi, doru yol üzerine yürümüler ve insanlara fay- dal olmulardr.” (Gavs-i Hizani Seyyid S bgatullah-el Arvasi, Minah (Vergiler), stanbul, Aralk 1996, s.55 Minah: 33)
Evliyaullahn hepsinde baz hususiyetler olduu rivayetler arasndadr. Mesela: Ali Usta, eyh erâfeddin kuddise srruhu’l aziz Efendiye “Senin de böyle bir hassan yok mu eyhim?” dedim. “Var,” dedi. “Nak ibendî meclislerine, bizi anarak diz çökmü herkese efaat
Cevabn vermitir. 20
Yazl eserler insan- kâmile bir yoldur.21 Ancak tasavvuf ilmi ve hakikî irfan söz ile tahsil edilmez, konuan Kur’an- Kerim olan insandan talim olunur.
Bu açklamalardan anlalr ki; Kâmil bir mür ide ulamak, onunla ko- numak ve sözlerinden istifade etmek gerekli olmakla beraber; böyle birine rast- lanmad takdirde, geçmi mür itlerin sözlerinden istifade edebilmek için ta- savvuf kitaplar okumak da faydadan hâli deildir, hatta zaruridir. te bu türlü görü ve düünülerden dolaydr ki, birçok mutasavvflar yazl bir tek satr b- rakmamlar; bir k sm da pek az eser yazmlardr.
22
“nsanda yenilik meyli bir taraftan ruhun temayüllerindeki sonsuzluktan, dier taraftan da her gün oluan hayatn, hâdiselerin yenilikleri içinde devam edip gitmesinden dolaydr. Devamllk içinde yenilenme, yenilenme içinde devamllk. te nefsin arad budur.” 23 Hakikâte seyr-i sülûk etmek bu yolda mür id veya kitabla olsun gereklidir. Niçin diye bir soru sorulursa,
bunun cevab: zamanla insan aslndan yabanclar, asln unutur. 24 Medeni
20 —Tezkiretü’l-Evliya s.47-Lâmiî Çelebi, Nefâhatü’l-Üns Tercümesi Abdurrahman Camî, hzl. Süleyman ULUDA, Mustafa KARA, st. 1998, s. 148
21 —Müfti’y-üs-sakaleyn denilen mehur Osmanl eyhülislâm ve büyük Türk âlimi bn-i Kemal de kitap okumay kastederek:
Cem-i kütüple ref-i hucüp kabil olmad ; Bildim ki, maksut bilmek imi ; okumak de il! Türkçesi (Bütün kitaplarla gizlilikleri kaldrmak mümkün olmad. Bildim ki, son hedef bilmek imi, okuma da deil.) 22 —ERG N, Osman Nuri; Balkesirli Abdülazîz Mecdi TOLUN Hayat ve ah-
siyeti, stanbul, 1942, s: 78–79 (Konu geni ekilde açklanmaktadr.) 23 —YAZIR, E. Hamdi, Metâlib ve Mezâhib, XLVII. 24 — bn-i Haldun demitir ki; “Bu hayatn bir sonucu olarak daima talep ve ihti-
yaçlar arkasndan komak, birbiri ardnca ahaliyi yorar, üstelik bu tekellüflerin çok olan çeitlerinden birini elde ettikten sonra, nefis dier çeitlerini de arzu eder. Bu- nun tesiri ile f sk ve fücur artar, meru ve gayrimeru yollarla geçinme vastalar n elde etmek üzere türlü çarelere bavurur.” (ÇET N, Mahmut, X likiler, st. 2000, s.15, Yabanclama-nsana Kar Toplumsal Süreç; Dr. Sadk K lç Rahmet Y. s- tanbul 1984 sf. 35)
20 Gavs-ül Âzam hramczâde smail Hakk Toprak Sivasî
denilen insanlarda dahi yozlamann olmas, insann kendi bana kalmas ile bozulmann yani nefsânî duygular n ön plana çkmas neticesi ile terbiyeye muhtaç olduu aikârdr. nsann kurtulu için kendi bana bulduu çareler ise, efsanelere ve safsatalara yol açan nedenler olur.25
Neticede insan nefsinin esiri olur. Bir insann kaybedilmesi nesilleri, ne- siller milleti ve devleti yok eder. nsan- Kâmiller ise, bu yolda en çok muh- taç olunan zarurî kiilerdir.
Yolcuysan, yoldaysan, sana yol açarlar. Yok olursan sana varl kla yönelirler.
Züleyha, her taraftan kaplar kapad ama Yusuf’ta hiçbir hareket görünme- di. Kilit ve kap tekrar açld, yol göründü. Çünkü Yusuf, Rabbine dayanmt, her yana dönüp dolamaktayd. Âlemde bir yar k görünmemekte ama Yusuf gi- bi hayran bir halde her yana koup gelmek gerek ki, kilit açlsn, kap görünsün, mekânszlk size yer olsun.
Ey imtihan olan kii, âleme geldin ama geldiin yolu hiç görmüyor musun? Sen bir yerden, bir yurttan geldin. Geldiin yolu bilmiyor musun, hayr, de-
il mi? Mâdemki bilmiyorsun, yol yok deme. Bu yolsuz yoldan bize gitmek görü-
nür. Rüyada neeli bir halde saa, sola gitmektesin. O meydann yolu nerede bi- liyor musun? Sen gözünü kapa, kendini teslim et de kendini o eski ehirde göre- sin. Fakat gözünü nasl kapatabilirsin ki, yüzlerce mahmur göz, senin gözünü kapatmadan seni senden almakta.
26
altrmtr. ( bn-i Haldun, Mukaddime, trc. Halil KENDR, st, 2004, s. 163 ) “Kötü al kanl klar m z, erdemlerimizden daha çabuk küreselle iyor.” (Alvin
TOFFLER-HeidiTOFFLER, Zenginlik Devrimi, trc. Selim YENÇER , st, 2006, s.112)
25 — “nsan, insanlktan uzaklatrmak; insann, insan dünyasna ‘efsane’ demek, insan ile hayvan arasndaki fark idrak edememek demektir. ‘nsan efsanesini’ yka- rak, ‘hayvan insan’ mutlu etmek” çabasna girerler ki, bu, olu gerei imkânsz bir durumdur.” (ÇET N, Mahmut, X likiler, st. 2000, s. 15, Kendini Arayan n- san; S. Ahmed Arvâsî Burak Y. stanbul b. tarih 5. bs. sf. 150)
26 —Mesnevi, c.5, b. 1104–1114
Menâk b 21
Allah Teâlâ’ya yaklamak, onunla manevî balant kurmak emeli gerçek sûfîliin balangc saylr.
nsan iki hal üzeredir. Maddî ve manevî. nsanlar n mânevî hayat bir bütün olarak incelendiinde ihtiyaçlar ile
olumu kurumlardan en belirgin olan tarîkatlar olduu görülür. Tarîkatlar dinî, ahlakî, mistik ve kültür gibi birbirinden ayr lmayan unsurlar içerisinde yllarca hayatn içinde bazen sönerek veya baka bir suret alarak sürekli de- vam ede gelmitir. Yine baz zamanlarda siyasetin ekillenmesi, bir devletin yk lmas ve kurulmasna etki edecek kuvveti de bulmutur.
slâm toplumlar na baktmzda, devlet ile insan ilikilerini düzenleyen bu ara tabakann genel anlamda ümmet temeli üzerinde ekillenmi olan ve birer sosyal yap ve müessese olarak ortaya çkan tarîkatlar taraf ndan doldurulduu görülür.
27
Tasavvufî hayatta XX. yüzylda tarîkatlar n durumuna bak ldnda pek iç açc bir durum görülmemektedir. Kuruluu ve kayna dinden olan tasav- vufun her kurumda olduu gibi XX. yüzylda içerii zayflamtr. Öyle ki, tasavvufi düüncede yenilikler kaybolmu, daha önceki tezler ilenmeye, tekrar edilmeye balam, seküler 28 fikirlerin çkmaya balamasyla da, ta- savvufi fikriyatta gerileme olmutur.
Mezhep ayr lklar gibi tarîkat çekimeleri de, slâm devletleri ve Os- manl mparatorluu’nun özellikle gerileme döneminde, devletin çöküünü hzlandran ve giderek dinin yozlamasna neden olan sebeplerdendir. Bu nedenle on dokuzuncu yüzyldan itibaren tarîkatlardaki bozulma hem artar- ken hem de fark edilmeye de balamtr. Öyle ki, ferdi bir kurum olan tarîkatn, giderek bir devlet dairesi haline gelmesi, eyhlerin tahsisatla geçi- nen birer memur durumuna dümesi, eyhlikte liyakatin bir kenara brak la- rak babadan oula miras kalmas, tasavvufi kurumlar ve fikriyât da y prat- mtr. 29
27 —Aziz Mahmud Hüdâyi Uluslararas Sempozyum Bildiriler, st-Üsküdar Beld. 2006, c. II, s. 15
28 —Dünyevî, cismânî, laik 29 —Abdülhakîm Arvâsî Efendi Hazretleri bu konuda öyle buyurdular. “Son zamanlarda, tekkeler cahillerin eline dü tü. Dinden, imandan haberi ol-
22 Gavs-ül Âzam hramczâde smail Hakk Toprak Sivasî
bo bulup, din adam ekline girer. Vaazlar ile kitaplar ile gençlerin imann çalma a sald rarak millet ve memleketi felakete götürür.”
*** Bir veli, 1925 ylnda tekkelerin kapatlmas karar na “Tekkeler kendi kendileri-
ni kapatt lar” eklinde kar lk vermitir. Bundan sonra tasavvuf ve tasavvufçular sahnedeki istismarclardan kurtulmu, fakat asrlarca yanan bu irfan da sözde mutasavvflar yüzünden resmen söndürülmütür. Bundan sonra bu i kenarda köede kalan ve srf Allah Teâlâ r zas için gizli kapakl hizmete devam eden kimselere kalmtr.
Halveti eyhi Mehmet Dumlu bu konuda unlar anlatmaktadr. “Kütahya’da tekkelerin kapatld günlerde Halvetiyye abâniye meâyihinden
eyh Salih Efendinin torunu eyh Bekir Efendi halk n ir adyla meguldü. eyh Bekir Efendi, sohbeti ho, hitabeti ak c, bilgisi çok, ufku geni, kültürlü,
natuk Osmanl Türkçesi’ne vak f mîr-i kelâm bir insand. Halk taraf ndan sevilip saylan bu kâmil zat, ayn zamanda devlet ricalinin de sevgisini ve saygsn kazan- mt. Özellikle tek partili dönemin Kütahya milletvekili Recep Peker Bey, eyh Bekir Efendiyi seviyor; Kütahya’ya her geliinde onu ziyaret ediyordu. Ziyaretlerin- de Ankara’dan getirdii tömbeki, tütün, vb. hediyeleri sunuyordu.
1925’te tekkelerin kapand o günlerde Recep Peker Bey, Ankara’dan Kütah- ya’ya gelir. Her zaman ki, gibi eyh Bekir Efendiyi ziyaret etmek ister. Ancak bu sefer içinde bir ukde vardr:
“ eyh Efendiyi ziyaret etmesine edece im, amma tekkelerin kapat lmasna acaba eyh Efendi ne der? Sizin ba ka i iniz yok da bizim tekkeleri kapat yorsunuz bir daha ziyaretime gelmeyin mi der; yoksa beni huzuruna kabul edip eskisi gibi sohbet mi eder?”
Recep Bey, bu rahatsz edici düünceler içinde eyh Efendiye ziyarete gider. eyh Efendinin dervileri, Recep Bey’in geldiini haber verirler. eyh Bekir Efendi, Recep Bey’i güler yüzle ve daha önceki gelilerinden daha neeli kar lar. Hatta tekkelerin kapatlmas mevzuuna bile deinmez. Sonunda Recep Bey, kendisine tekkelerin kapatlmasna yönelik bir soru sorulmamasna dayanamaz ve eyh Bekir Efendiye:
“ eyhim ne dersiniz biz tekkeleri kapatt k?” der. Bu sual kar snda eyh Bekir Efendinin tebessüm ederek kendine özgü yöresel azyla verdii cevap çok ilginçtir
“Ooo imanm! O emri, biz gece 12.00’de verdik. Siz gündüz 12.00’de kapatt - n z. O emri, size biz verdik. Çünkü dervi ler, çorbaya pilava â k oldu. Gerçek Hak â klar az nl kta kald . Bizler, çorba pilav â klar na zahiri kap y kapatt k. Ger- çek Hak â klar n da gönül tekkemize ald k” der sonra elini kalbinin üstüne koya- rak:
“ Recep Bey, Recep Bey! Buraya kilit kürek yana maz. Vakit saat geldi inde biz, onlar gönül tekkemizden yine zahire çkar r z ve tasavvufu saylamayacak kadar çok bütün özellik ve güzellikleriyle tekrar ortaya koyar z. imdi bekleyi te- yiz, deyip bunun uûnât- ilâhiyye oldu unu, Allah Teâlâ’nn emir vermeden ve murat etmeden bir yapra n bile k mldamayaca n biliriz.” (SIR, Aye Nur; Bat- mayan Güne Devam Eden Gölgeler, eyh-i Halveti Mehmet Dumlu kuddise srruhu, stanbul, 2005, s. 269)
Menâk b 23
Hakiki tasavvuf ehli de kurunun yannda yan yanmas gibi en büyük darbeyi, nak s ehl-i tarik, tekke, zaviye ve müntesiplerini siyasî emellerine alet eden bir tak m siyaset cambazlar ndan yemitir.
Gerçek slâm tasavvufuna kar lk son asrlarda meydana gelen çöküntü- yü ac bir dille yeren bir zat öyle demitir:
Tasavvuf bir hal idi, bir kâr oldu. Tasavvuf bir fedakârl kt , bir kazanç yolu oldu. Gizlenmekti, öhret vesilesi oldu.
Eskilere uymakt , geçim yolu oldu. Gönülleri âbâd etmekti, gururu ok amak oldu.
Zâhidlikti, sefahat oldu. Ahlakt , ahlaks zl k oldu. Kanaatkârl kt , israfçl k oldu. Tecerrüddü, ekmek pe inde ko mak oldu.
Cumhuriyetin 1923’te kurulmas 30.11.1341/1925’de kabul edilen 677 sayl “tekke ve zaviyelerle türbelerin kapat lmas ve türbedarl klarla birta- k m unvanlar n men ve ilgasna dair kanun”la ve yeni devletin laik olduu- nun anayasaya konmas, bu anlatlan sk ntlar bçak gibi keserek sk ntlar tarihe gömmütür. Ancak devletin yeni ilkesinin yorumu da ayr bir kargaa ve boluklar meydana getirmitir. Aadaki alntlara bak lnca da sonuçlar çok garib tezâhür etmitir.
Sonra 3 Mart 1924 tarihli “Tevhid-i Tedrisat” kanunuyla, “Maarif Vekâleti Yüksek diniyat mütehassslar yetitirmek üzere Darülfünunda bir lahiyat fa- kültesi tesis ve imamet ve hitabet gibi hidemat diniyenin ifas vazifesiyle mü- kellef memurlar yetitirilmesi için ayr ca mektepler açacaktr. Millî Eitim Ba- kanln, adeta “Hz. Ali kerremallâhü veche-Muaviye radiyallahü anh ihtilaf n- da olduu gibi” hakem kabul etmiti de, o da din ad altnda ne kadar mektep varsa hepsini toptan kapatvermi, hem de bir hafta içinde kaplar na kara kilidi asm da gidivermiti. Kanun yürürlükten kaldr lmad halde; din okullar aç- maa tam 27 yl yanamamt.. Fakat öyle günler oldu ki, bir köydeki cenazeyi dinî merasimle mezara gömebilmek için, öbür köyden imam getirme zorunlulu- u domutu.. Maddeten bitkin hale geldii gibi, manen de bitmi idi ülke ak mlar ortaya çkmtr.
Milletin mânevi doktora olan ihtiyacn önlemeye kimsenin gücü yetmedi. Din öretiminin yasaklanmasyla ülkenin dört bir bucanda iyi, ya da kötü ni- yetli bir nevi tarîkatler ve ahslar harekete geçmi, Nurculuk, Süleymanclk vs. gibi türlü ak mlar ortaya çkmtr.
Mukaddesatmz artk Ali Fuat hocann deyimiyle; sahte tabiblerle, küfür ehli arasnda top gibi bir oyuncak olmutu..
30
“Birçok camiler camilikten çkar lm, hangar hâline getirilmi, ahr olmu, Yahudilere, Ermenilere satlarak arap deposu yaplmt.” “Böylece memleke- tin her taraf nda yüzlerce, binlerce cami yktr ld, satld, depo ve ahr yapl- d.”
31
“1946 seçim kampanyasndan çounlukla seçilip gelen CHP milletvekilleri bozuktular. Parti, ilk defa milletten bir zlgt yemi, sarslmt... Uzun bir Tek Parti devrinin biriktirdii honutsuzluk yaygnd. Denilebilir ki, halk n bir nu- maral yak nmas din hizmetleri ve din öretimi bahsindeydi. Vatanda: “Ölü ykayacak adam bulamyorum” diyordu.
mam Hatip mektepleri kapatlm, uzun yllar din adam yetimez olmutu. Be âyet ezberleyen din adam geçiniyor, onlara da “hademe-i hayrât” ad veri- liyordu....Nihayet, uzun yllardan beri okullar mzda din öretimi yoktu.”
32
Dergâhlar örtüleli alt sene olduu halde, hâlâ dervilerin tekke çats altna girip girmediini kontrol eden ve yasaklar n tatbik olunup olunmadn takibe memur edilen kimseler, bu kontrole bir terör ve bask manzaras vererek alâkal- lar rahatsz etmeye devam ediyorlard.
Semahânemiz ve mütemilât, vak f olmay p Hocamzn kendi maddî im- kânlar yla kurulmu olmas sebebiyle sahibine iade edilir edilmez içinde tadîlât yaplarak mesken hâline sokulmu bulunuyordu. Buna ramen yine de tadsz ve yersiz bir takibat devam ediyor, âdeta üç yüz küsur stanbul dergâh, bir düman kalesi gibi dar dan gözlenmekte bulunuyordu.
33
Hususî surette çocuklar na din dersi, Kur’an- Kerim dersi vermek isteyen Müslümanlar n evleri baslyor, mabetleri baslyor, Kur’an- Kerim okutan, din dersi veren hocalar polisler yakalyor, cürm-i mehud mahkemelerine sevk edi- yorlard. Hattâ, hattâ.. O derece ki, —halk n anlattna göre— Bursa’da polis- ler kaplar dinliyor, içerden Kur’an- Kerim sesi gelen ev sahipleri dinî tedri- satta bulunmak suçu ile sorguya çekiliyorlard.
34
Neticede insanlar o hale gelmilerdir ki, evlerinde yüksek sesle Kur’ân okumaktan çekinmektedirler.
Mu’ta çok muhterem, âlim bir zat vard. Velkanl Hoca Mehmed Efendi. Komusu ile arazi ihtilâf bulunmaktaym. Bu ihtilâf lehine halletmek isteyen
30 — enocak, Kemaleddin, Müslümanlar Arasnda Bir Garib Yolcu, st, 2004, s,94
Menâk b 25
komusu gidip ikâyet eder. Bu hoca çocuuna Kur’ân öretiyor der. Mu çar - s o zaman küçük bir çar dr. Hoca camiden eve, evden camiye giderken bütün çar kalkar hürmet ederdi. Vali, çocuuna Kur’ân öretiyor diye Velkanl Hoca Mehmed Efendi’yi iki ay hapse mahkûm eder. Bununla da yetinmeyip srtna bir jandarma bindirir. Bir jandarma da o uzun beyaz sakalndan çekerek çar nn içinde gezdirir.
35
K br s’ta dahi bu türlü olaylar yaanmtr.36 Sonuçta bahsedilen kanuna tepki olarak 1924 ylnda kurulan Terakki-
perver Cumhuriyet Frkasnn sözü edilmeyen bir tepki biçiminde tüzüüne, “F rka, efkâr ve itikadat- diniyeye hürmetkârd r” f rkas koymas;
13–14 ubat 1925 Palulu eyh Sait’ in isyan etmesi ve devlet eli ile bas- tr lmas;37
22 Aralk 1930’da Menemen’de Dervi Mehmet’ in isyannda yörede 2200 kiinin tutuklanmas, eyh Esat Efendi’ nin zehirlenmesi , eyh Halit ve Hoca Saffet Efendi gibi zatlar n aslmas ile noktalanmtr.
35 —APUHAN, Recep ükrü, Öteki Menderes, st, 1997, s.19 36 — eyh Nazm K br sî kuddise srruhu’l-azîz, (K br s’n Larnaka ehrinde 21
Nisan 1922 (26 aban 1340) Cuma günü dodu. Soyu, baba taraf ndan, ehl-i beyte ve Gavs- âzam Abdülkadir Geylanî kuddise srruhu’l-azîze ular, anne taraf ndan ise, Mevlevi tarîkat kurucusu Mevlana Celâleddin Rumî Hazretlerine dayanr.) K br s’ta slâmi eitimi ve manevi terbiyeyi yaymaya balad. Birçok insan gelip Nak ibendî tarîkatn kabul etti. Maalesef bu zaman, dinin Türkiye’de k stland bir zamand ve eyh Nazm K br s Türk toplumunda yaad için orada da dini ibadetler k stlanmt. Ezan Arapça okumak yasakt.
Doduu yere gittiinde yapt ilk ey camiye gidip Arapça ezan okumak oldu. Hemen tutuklan p bir hafta hapis yatmak zorunda kald. Serbest kalr kalmaz Lefko- a büyük camisine gidip minaresinde ezan okudu. Bu olay, resmi makamlar çok k zdrd ve aleyhine dava açtlar. Mahkemeyi beklerken bütün Lefkoa ve yak n köyleri dola p minarelerden ezan okudu. Neticede, aleyhine toplam 114 dava açld. Avukatlar, ezan okumaktan vazgeçmesini tavsiye etti fakat o, “Yapamam, insanlar n ezan duymas lazm.” Diyordu.
Davalar n okunma günü gelmiti. Eer yarglanr ve suçlu bulunursa 100 yl üze- rinde hapisle cezalandr lacakt. Ayn gün, Türkiye’den seçim sonuçlar geldi: Ad- nan Menderes yeni ba bakan seçilmiti. Ba bakan olarak ilk ii bütün camileri aç p Arapça ezan okunmasna izin vermek oldu. Bu, Büyük eyh (eyh erâfeddin kuddise srruhu’l-azîz) Efendinin bir kerameti olmu ve eyh Nazm bu sayede serbest brak lmt. http://www.naksibendi.net
26 Gavs-ül Âzam hramczâde smail Hakk Toprak Sivasî
Fakat bu isyanlar n Kürt isyanlar ekline girmesi, ngilizlerin kar t üphesi olaylar daha da büyütmü bir baka boyuttan sk nty ikiye katla- mtr.
Ayr ca apka kanunu ilân edilmi, deiim unsuru olmu çeitli ekiller- de arln toplum üzerinde hissettirmi ve neticesi ise, sk ntlar dour- mutur. Ancak gayr-i müslimler üzerinde bu kanun ise, uygulanmamak- tayd. Bu da baka bir gariplikti.
Gençlerimizin bere giyen bir Prof.u ay pladklar n herhalde gazetelerden okumusunuzdur. Eer, haber doruysa cidden üzülmemek elde deil. Baka milletlerin aya roket f rlattklar bir çada, bizim gençliin elâlemin bandaki bereyle uramas ne kadar hazîn..
Evet, bere denen u Avrupal serpuun bir zamanlar ülkemizde yasakland- , giysilerin polis takibine urad da cümlenin malumudur..
Bu vesileyle, vaktiyle stanbul’da geçen bir olay okuyucular mzn ibret nazarlar na sunuyoruz. Vak’a orkestraya mensûb bir viyolonistin bandan ge- çer. imdi yaamayan bu zat, o yllarda bir dostumuza unlar anlatmt.
“Bilirsin, ben hep bere giyerim. Siz bere giymekten korkarsnz, ama ben asla çekinmem. Sizi Ticânî diye yakalarlar, fakat benim k lma dokunamazlar. Nedenine gelince, sabret de anlataym:
Dün ak am eve dönerken, yolumu kesen iki polis bana: —Bu ne biçim k yafet? Dediler. Srtmda palto, elimde keman, k lk k yafe-
timde bir tuhaflk göremiyordum. ak nlkla: —Ne var ki? Dedim. —Daha ne olsun? Bere giymisin, bere!. Berenin yasak olduunu bilmiyor
musun? Sen de mi Ticânîsin yoksa? —Ben ne Ticânîyim, ne de berenin yasak olduundan haberim var.. Fakat
polisler bir türlü yakam brakmadlar. Israrla dayattlar: —Bere giydiine göre, sen Ticânîsin, gericisin! Niye apka giymiyorsun? Dorusu hayli korkmutum. Allah Teâlâ’dan karakoldan evvel içlerinden
biri: —Adn ne senin bakalm? —Yetvart Margosyan, dedim. ak nlk sras onlara geçti de yüzyüze bak-
tlar.. —Vayy! Sen Ermeni misin? Diyerek derhal yanmdan uzaklatlar...
38
Binâenaleyh 1945’te çok partili döneme geçile dinin yaatlmas için faaliyetler yeniden canlanma göstermi, 14 Mays 1950’de Demokrat Par- ti’nin iktidara gelmesi ile dinî hayatta sükûnetin olumasn salamtr. Bu arada birçok türbeler yeniden faaliyete açlm, Türkçe ezann yannda
Arapça okunmasna izin çkmt.39 hramczâde Hac smail Hakk Toprak Hazretleri o günlerin durumu
hakk nda buyurur ki; “Demokrat Parti ehveni (daha hafifi) erdir.40 ki müslümann birbiri
ile konu masna müsaade etti, önceden iki ki inin yan yana gelip konu - mas mümkün de ildi.” 41
K saca anlatmaya çaltmz sk ntl, kar k, neyin ne olaca belli olmayan devirde yaayan hramczâde Hac smail Hakk kuddise srruhu’l- azîz ihvân ile fazla yara almadan geçitirmitir.
hramczâde M. Kâzm Toprak Efendi 42 o günleri mülakatmzda öyle aktard.
“Sivas’tan ba ka bir vilayete babam ziyarete giderken emniyetten en fazla üç veya dört gün izin (müsaade) ile gidebilirdi. Yazm oldu u Mevlid- i erif emniyetçe haber al nnca mevlidi istinsah için verdi i Abdurrahman
Hoca ad ile bilinen zat n yazd n söyleyerek, “O ul hile-i er’iyeye ba vurarak kendimizi kurtard k” demi tir. Bu
nedenle iki ay sabahtan ak ama kadar Efendi Babamn kütüphanesindeki kitaplar incelemeye tabi tutulmu tur”
hramczâde Hac smail Hakk Efendi Hazretleri bu sk ntlardan dolay 1938 ylnda göç için hazrlk yapm ve hicret etmeye varacak kadar niyet-
39 — Türkçe Ezan Uygulamas 1931 ylnn Aralk aynda, Mustafa Kemal Atatürk‘ün emriyle dokuz haf z,
Dolmabahçe Saray‘nda ezann ve hutbenin Türkçeletirilmesi çalmalar na balad. Kur’ân- Kerim’in Türkçe tercümesi ilk kez 22 Ocak 1932 tarihinde stanbul‘da Yerebatan Camii‘nde Haf z Yaar (Okur) taraf ndan okundu. Bundan 8 gün sonra, 30 Ocak 1932 tarihinde ise, ilk Türkçe ezan, Haf z R fat Bey taraf ndan Fatih Ca- mii‘nde okundu. 3 ubat 1932 tarihine denk gelen Kadir Gecesi‘nde de, Ayasofya Camii‘nde Türkçe Kuran, tekbir ve kamet okundu. 18 Temmuz 1932 tarihinde Di- yanet leri Riyaseti, ezann Türkçe okunmasna karar verdi. Takip eden günlerde, yurdun her yerindeki Evkaf Müdürlüklerine Türkçe ezan metni gönderildi. 4 ubat 1933 tarihinde, müftülüklere ezan Türkçe okumalar n, buna uymayanlar n kati ve edid (kesin ve iddetli) bir ekilde cezalandr lacaklar n bildiren bir tamim gönde- rildi.
18 sene boyunca ezan Türkçe okunmu, daha sonra Demokrat Parti‘nin iktidara gelmesi ile 16 Haziran 1950‘de ezann Arapça da okunabilmesine izin verilmitir. lgili kararla, Türkçe ezan yasaklanmasa da, Türkçe ezan okunmas tümüyle terkedilmitir. Günümüzde, serbest olmasna kar n, camilerde yalnzca Arapça ezan okunmaktadr.
40 —Marâi Ahmed Tahir kuddise srruhu’l-azîz Hazretleri buyurdu ki; “Sa n erri solun hayr ndan iyidir.” (KÜÇÜK, Haf z Hasan, Risale Tarikât-
28 Gavs-ül Âzam hramczâde smail Hakk Toprak Sivasî
lenmilerdir. Ancak Re adiye Oteli’nde43 gördüü mânevî iaret, O’nu niyetinden
vazgeçirmitir. Manasnda kendisine kundak içinde bir çocuk verilmi, “ Bu kimdir?” Sorusuna; “ Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemdir. Rum’da O’nu büyüteceksin.” Denilince 15 gün sonra fikrinden vazgeçip stanbul’dan Sivas’a geri
dönmüler ve mânevî vazifesine devam etmilerdir. (Baz rivayetlerde z- mir’e uram sonra Sivas’a dönmülerdir.)
Buna ramen 1938 ylnda 38 kii ile 38 gün ihvanlar ndan birkaç kii ile hapis yatmlardr. Yukar da da anlatlanlara bak lacak olursa O’nun çok sk ntl dönemler içerisinde vazifesini yapmaya çaltn görülür.
hramczâde Hac smail Hakk kuddise srruhu’l-azîz Hazretlerinin Hakk’a yürümesinden sonra yazlan gazete makaleleri o dönemi gözler önüne sermektedir.
“Çünkü CHP devrinde her din adamna oldu u gibi Hac smail Hakk Toprak Efendi Hazretlerine de birçok bask yapl p durdu. Hatta bu son sene- lerde bile o çok ya l haliyle Hac smail Efendi’yi Adliye koridorlar nda sürün- dürüp durdular. Hem de bir komünist iftira takti iyle.”
44
“Hac smail Efendi Hakk n rahmetine kavu tu. Sivas O’nun ahsnda çok eyler kaybetti.
O tesbihin mamesi gibiydi. Toplayc , yapc güzelle tirici ve huzur verici bir ahsiyeti vard .
slâm’a yak n ve ba l olanlar hariç tutulursa, denilebilir ki; O’nun bu e- hirde hiç bir yak n yoktu. Ayn ekilde slâm dü manlar hariç tutulursa, Onun bu ehirde hiç bir dü man da yoktu. Kanunlar çkar lm t . Hiç kimse “BEY, EFEND , A A, PA A” gibi milletin ruhunda dilinde ve edebiyat nda yer eden kelimeleri kullanamayacakt .”
45
Bu garip, bu acayip kanuna ra men, o, bu ehirde ve bütün çevre vilayet- lerde yar m a r a an bir süre içinde hep “EFEND ” olarak bilindi, hep “EFEND ” diye kendisine hitap edildi.”
46
Zaman her eyin ilacdr. Zor dönemin büyük insan devleti ve milletini uzun süre srtnda ta-
m, birbirine ezdirmemitir. Yenileyici (Müceddid) vasf n bidatler çerçe- vesinden azâde tutarak Ehl-i Sünneti ihya etmitir.
43 — stanbul-Fatih lçesinde. 44 —Ergun GÖZE, “Sivas’a Ba sa l Makalesi” 16 Austos 1969-Tercüman
Gazetesi, 45 —(21 Haziran 1934) Soyad kanunun kabulü 46 —Yavuz Bülent BAK LER “ smail Efendi” 4 Austos 1969-Hizmet Gazetesi
(Sivas’ta yaynlanmtr)
Menâk b 29
O’nun için “Anadolu’ya slâmiyet’i getiren adam” denildii gibi O’na “Kasketli eyh” de demilerdir.47
hramczâde Hac smail Hakk Efendi Hazretleri “Benim kasketimi ge- tirin, benim bayra m gibi bayrak benim devletim gibi devlet yoktur” buyu- rarak onlara cevap vermitir.48 Hayat boyunca siyasetten uzak durmu ve “Garda lar m! Herkesin bir siyaseti vard r. Bizim siyasetimiz siyasete ka- r mamakt r Bu da ayr bir siyasettir” düsturu ile hareket etmi ve “e ri aya a e ri ayakkab yaparlar” buyurarak ince bir siyasetin örnei olarak havas ile avamn birbirine yabancln gidererek cemiyet hayatndaki ahengi salamtr .
Yukar da anlatlanlardan çkan sonuç u olabilir. Allah Teâlâ ve Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin sevgisini kazan p
yaamak ve bakalar na da yaatmak gayesinden baka niyeti olmayan ger- çek tasavvuf ehlinin eskiden olduu gibi yeni nesilde de hizmetten geri kal- mayacadr.
Mükrimin Halil Ynanç’n bu konudaki tesbiti çok güzeldir. “Eskiden kuvvetimiz tarîkatlerden gelmi . nhilâl eden cemiyeti toplam .
Mo ol istilâsnn ykt n tarîkatler toplam t r.” 49
Yazan kii önce yaz yazaca tahtay ykar, temizler; sonra ona harfleri ya- zar. Allah Teâlâ da önce gönlü kan eder, hor hakir gözyayla ykar, sonra o gönüle srlar kaydeder. Ykamakla, o levhi bir defter yapmak istediklerini bil- mek, anlamak gerek.
Bir evin temelini atacaklar vakit oradaki eski ve evvelki yapy ykarlar. Sonunda ar duru su çkarmak için önce yerden toprak çkar rlar. Çocuklar, ha- camattan alarlar. Çünkü iin hikmetini bilmezler ki, Hâlbuki adam, hacamatç- ya para verir, kan içen hançere iltifatlarda bulunur. Hamal ar yükün altna ko- ar, yükü, bakalar ndan kapar.
Yük için hamallar n savalar na bak. Din iinde çalma da böyledir. Raha- tn asl zahmet olduu gibi aclklar da nimetin önüdür. Cennet, houmuza git- meyen eylerle kaplanm, cehennem de zevkimize giden eylerle dolmutur. Atein asl ya aaç olduu gibi atee yanan da Kevser’e ulamtr.
50
47 — apka ve k yafet devrimi (25 Kasm 1925) 03.12.1934 Dinsel kisve giyilme- sindeki düzenleme kanunu. Hangi dine mensup olursa olsun din görevlilerinin mabet ve ayinler dnda dini kisve tamalar yasakland.
48 —Günümüzde çkan baz kitaplarda çada olan tasavvuf ehli kiilerin hayat hikâyeleri yazlrken, eyhlerin kasketli fotoraflar yeni nesilden saklanmaya çal- lmaktadr. Bu yanl bir tutumdur. Bu hareket saklanrsa ileride ayn durumlar meydana gelince kiilerde yorum kargaas meydana gelecektir. Bugün müntesiple- rinin ar ekilde tenkit ettii apkann onlar n banda olmas muhakkak olduu bilinen bir gerçektir.
30 Gavs-ül Âzam hramczâde smail Hakk Toprak Sivasî
Tarîkatlerin Kapatlma Sebeplerine Bir Bak Genellikle velâyetin istikâmet üzere olduunu bilmekteyiz. Ancak bu
güzel yolun müntesipleri son yüzylda sk nt içinde ve ülkemiz açsndan bir istibdat gibi görünen sk ntya dümü olmas, yorumu zor gibi gelen bir husustur. Görüldüü üzere tarîkatlarda deiim vardr. Fakat bu deiim
bozulma ile sapk f rkalar haline doru giden bir hal almtr. Ahlakî ve mis- tik bir unsur olan tarîkatlar sonunda maa tahsisat olan devlet kurumlar na, insan terbiyesi hedefi iken siyasî ve dier dünyevî emellerin hizmetkâr na dönümütür.
Bu nedenledir ki, durum incelendiinde Allah Teâlâ bozulmaya yüz tu- tan dinleri Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemden önce yeni bir nebi ile günceller iken, bu ümmette yok edip yenisi ile tekrar batan kurmak yoluna gitmektedir. Bu ekilde ancak slâm k yamete kadar bâki kalacaktr.
Bu konu üzerinde bn-i Haldun mukaddimesinin on dokuzuncu fa- sl’nda açklad “Bir kabilenin dü künle ip zelille mesinin ve ba kalar na boyun e mesinin, onlar n devlet olmasnn önündeki engellerden biri olma-
s” konusu bu sözlere çok iyi bir açklama olacaktr. öyle ki;
“Bunun sebebi dükünleip zelil olmann ve bakalar na boyun emenin asabiyeti ve asabiyetin iddetini k rmasdr. Zaten bakalar na boyun eip zelil olmak, bunlar n kaybedildiinin bir delilidir. Zilleti kabullenen kendisini sa- vunmaktan da aciz kalr. Kendisini savunmaktan aciz olan ise, bir eyi elde et- me mücadelesini hiç yapamaz.
Bu husus, srailoullar ’nn durumuna bak larak daha iyi anlalabilir. Hz. Musa aleyhisselâm onlara, Allah Teâlâ’nn am’n hükümranln kendilerine takdir ettiini haber verip bunun için mücadele etmelerini isteyince, onlar aciz- lik gösterip öyle dediler:
“Ey Musa! Orada zorba (azg n) bir topluluk var; onlar oradan çkmad k- ça biz oraya asla girmeyece iz” (Maide Sûresi, 22). Yani, Hz. Musa aleyhisselâma örtülü olarak dedikleri uydu:
“Ey Musa! Allah Teâlâ kendi kudretiyle onlar çarp p oradan çkarsn ve bu da senin mucizen olsun.” Hz. Musa aleyhisselâm, oraya girmeleri için srar edince onlar da inatlar nda devam edip âsi oldular ve öyle dediler:
“Ey Musa! Orada onlar bulunduklar müddetçe biz oraya asla girmeyiz. Art k sen ve Rabbin gidip sava n; biz burada oturaca z” (Maide Sûresi, 24).
Menâk b 31
onlar kar snda zillet içinde bulunmalar nedeniyle, haklar n elde etmek için mücadele etmekten aciz olular dr, öyle ki, kuaklar boyu süren bu zillet nede- niyle asabiyetleri tamamen yok olup gitmitir. Bununla birlikte am’a girip hakk yla mücadele etmemelerinin bir dier sebebi de, Hz. Musa aleyhisselâmn haber vermi olduu, Allah Teâlâ’nn takdiriyle am’n kendilerinin olduu ve orada bulunan Amâlikaler n kendileri için bir av olduu gerçeine tam olarak iman etmemeleridir, ite bütün bu sebeplerden dolay zillet onlar n tabiatlar nn bir parças haline gelmi, haklar n elde etmek için mücadele etmekten aciz kalmlar ve nebilerinin kendilerine haber verdii ve yapmalar n emrettii eye kar gelmilerdir. Böyle yapmalar ndan dolay Allah Teâlâ da onlar cezalan- drm ve Kur’an- Kerim’in anlatt gibi k rk yl Msr ile am arasndaki Tih çölünde hiçbir toplumun arasna kar amadan ba bo dolamlardr. Msr’da Kiptiler, am’da da Amâlikalar bulunduu ve iddialar nca onlara kar kendile- rini savunmaktan da aciz olduklar için, ne Msr’a ve ne de am’a girebil- milerdir.
Bir bütün olarak bu ayetlerden anlalan, srailoullar ’nn kölelikten kur- tulduktan sonra k rk yl çölde dolamalar nn bir hikmeti olduudur. O da u- dur:
Kuaklar boyunca zillet içinde kalm ve asabiyetleri yok olmu neslin çöl- de kalnacak süre içinde ortadan kalkmalar ve orada kölelii ve zilleti tanma- yan yeni bir neslin yetimesidir. Bu nesil sahip olacaklar asabiyetleri sayesin- de, haklar n elde etmeye ve galip gelmeye güç yetirebilecektir. Anlalaca üzere k rk yl, bir kuan yok olup, yeni bir kuan yetimesi için ihtiyaç du- yulacak en az süredir. Her eyi hikmetle takdir eden ve her eyi bilen Allah bü- tün eksikliklerden uzaktr.
srailoullar ’nn bu durumdaki asabiyetin önemi; kendilerini savunmak ve haklar n elde etmek için mücadele etmenin ancak asabiyetle mümkün olaca ve asabiyetini kaybedenlerin bütün bunlar yapmaktan aciz kalacaklar husu- sundaki en açk delili tekil etmektedir.
Bir kabilenin zillet içinde olduunu gösteren eylerden biri de onlar n vergi ve haraç ödemesidir. Bir kabilenin birilerine vergi vermesi, o konuda zillete raz olmas demektir. Çünkü bakalar na vergi ve haraç vermekte nefislerin kabulle- nemeyecei bir zillet vardr ve buna ancak ölümden ve yok olmaktan kurtulmak için katlanlabilir. Bu durum ise, asabiyetin zayf olduunu ve kendilerini savu- nabilmekten aciz olduunu göstermektedir. Kendilerine yaplan hakszl en- gellemeye güç yetiremeyip bakalar na boyun een ve zillete düenlerin, (ken- dilerini savunmann da ötesinde) bir eyler elde etmek için mücadele edemeye- cekleri açktr. te bu yüzden acziyet ve zillet, daha önce de söylendii gibi, devlet olmann önündeki engellerden biridir.”
51
Bu bahsin bize gösterdii ana fikir deiimin gereklilii zuhur ettiinde, tecellisinin celâl ve cemâl yönünden olmasnn pek önemli olmaddr. Ol- mas gereken ve insanlar n layk olaca eyin vaktini en iyi tayin eden Allah Teâlâ’dr. Din konusunda bir bozulma olduunda bu durum insanlar n eline
32 Gavs-ül Âzam hramczâde smail Hakk Toprak Sivasî
tam brak lmadndan daha öncede belirttiimiz gibi Allah Teâlâ’nn bizâtihi izni ve tasarrufu altndadr.
Türkiye’de ink laplar hayata geçirilince Efendi Hazretlerine sürekli sor- maya balamlar. Efendi Hazretleri ise, “Mustafa Kemal’in kanunlar Al- lah Teâlâ’nn kanunlar d r.52 Ulu’l emre itaat edin, ulu’l emre itaat farz- d r” buyurarak iin hakiki cephesini beyan etmitir.
Hülâsa, k yametin kopmasnn ileri bir vakite ertelenmesi bu tür yeni- lenmelerin sürekli olmasndandr.
“Her zorluk arkasndan rahmeti kendine çeker.”
Ayr ca medeniyetin kendisi olan din sürekli olarak Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin varisleri taraf ndan ihyas ve tecdidi kaderin iktizasdr.
“Din” kelimesinin mana ve mefhumunu ne kadar yazk ki, tam olarak mil- letçe anlayamamzdr. 27 sene Medine’de ve Mekke’de Haremi erif Müdürü olarak çalm olan dedem öyle derdi:
“Evlâd m “din” in en hakikî manas mefhumu tarifi yine bir kelime üze- rinde ifade edilir “Medeniyet” dir.”
Bizim dinimizin banisi olan Büyük Nebi bütün hadislerinde ve kendisine O büyük kadiri mutlak taraf ndan gönderilen esiz kitap Kur’ân- Kerim’de bu en güzel tarif ve tavsifi ifade ve emretmitir. Allah Teâlâ Kur’ân- Kerim’in ayetle- rinde de bilhassa bir ilim örenmeye çalnz. “Cahil misin, ko çabuk okuma yazma ören yoksa benim yanma yaklama” demitir. Görülüyor ki, Medeniye-
52 — “Ahmet Ami kuddise srruhu’l-aziz Efendinin, yalnz müteerrilerin (eriât
ilim sahipleri) deil, bir tak m mutasavvflar n bile kolay kolay anlay p hazmedeme- yecekleri birçok sözleri azlarda dolamaktadr. Ehli ve erbâb bu sözlerin her biri için birer vecih bulmakta iseler de, havsalas dar bulunanlar türlü türlü tefsirlere kalk rlar, aleyhinde at p tutarlar. Bu türlü sözlerden de bir tanesini uraya kaydedi- yorum:
Bir gün yannda damad Darülfünun müderrislerinden Ahmet Naim (Baban) Bey bulunduu srada huzuruna bir genç gelir, elini öper, kar snda durur. Ahmet Efendi, bu gence hitaben:
“Haydi, git, yine eskisi gibi kârhanelerde, meyhanelerde gez, dur.” Der. Genç, tekrar elini öper, kalk p gider. Müderris Ahmet Naim Bey, bu vaziyetler ve
Menâk b 33
tin en büyük mesnedi ve meneî “Din” dir. “Medeniyet”i en güzel ifade eden Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemdir.
Kur’ân- Kerim’in bir ayetin tefsirinde; “Ya Muhammedi! Senden sonra medeniyet me alesi yakan ba ka rasül
göndermeyece im, sen sonuncusun, yaln z bu yakt n me aleyi asrlar boyunca bütün dünyaya ne redecek nebi varisleri göndermeye devam edece im. eriat koyan yani “medeniyet” prensip, metot ve sistemleri koyacak olan bir rasül da- ha göndermeyece im.”
“Fakat büyük Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem ile göndermi ol- du u prensip ve metotlar yani vazetmi oldu u medenî doktrini ne redecek nebi varisleri gönderece im” denilmitir.
53
Bu sözlerden anlalmaktadr ki, dünya ve kâinat üzerinde hiçbir ey ba- bo olarak brak lmad gibi, süreklide bir yenilenme içerisindedir.
Allah Teâlâ kullar n gözetir ve yardm edenlerin en hayrlsdr.
53 —Berksan, Nazm, Tarafsz Konuuyor, st, 1960, s.249
kuddise srruhu’l-azîz
“Haberiniz olsun Allah Teâlâ’nn dostlar var ya!
Onlara ne korku var ne de onlar üzülecekler” (Yunus 62) 54
A) HAYATI
I-Beeri Hayat
1 —Sivas Vilayeti’nin siyasî ve içtimaî durumu ve umumî bir bak
Sivas, Orta Anadolu’da K zlrmak havzasnn denizden uzak bir yaylas olan, Meraküm yaylas üzerinde, yaklak 1275 metre yüksekliktedir. Meraküm yaylas eteinden itibaren, hafif bir meyil ile alçalan zemin üzerinde ve nehre 3 km uzaklkta kurulmutur. Meraküm yaylas ve dandan gelen Murdar ve Kale Irmak ile ehrin bir bak ma dou snr n oluturan Msmlrmak arasnda kalan bölge, ehrin asl kurulu sahasn tekil eder.
klimi, bitki örtüsü ve buna bal olarak mahsulleri, bulunduu sahann artlar na uymaktadr. Denizin tesirinden uzak ve dalarla ayr lm olmas sebe- biyle, sert bir kara iklimine sahiptir. Sivas ehri yazlar çok scak ve az yal, k lar çok souk ve karldr. üphesiz iklim, corafya ve tarih kar lkl olarak birbirleriyle etkileim içerisindedirler. Tarihi meydana getiren ve corafya üze- rinde yaayan insan, bu artlara baml olarak hayatn idame ettirir. Sivas eh- rinin iklim ve corafyas da ayn ölçüde tarih boyunca bura halk nn hayat ve eserlerini etkilemitir.
55
Osmanllar döneminde önemli bir eyalet merkezidir. Tarih boyunca can- lln kaybetmemi ve merkeziyet özelliini devam ettirmitir. ehir, cami- leri, zaviyeleri, medreseleri, ifahaneleri, bedestenleri, hanlar , hamamlar ile
büyük bir zenginlik arz etmektedir. Sosyal bir sk nt görülmemekle beraber en büyük sk nty Timur’un (m.1401) zapt ve yamalanmasnda görmütür.
Tasavvufî hayatnda canl olduu ve en fazla Ahilik, Mevlevilik,
54 — Hz. Ömer radiyallâhü anh anlat yor: Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki;“Allah Teâlâ’nn kullar arasnda bir grup var ki, onlar ne nebiler- dir ne ehidlerdir. Üstelik K yamet günü Allah Teâlâ indindeki makamlar nn yüceli i sebebiyle nebiler de, ehidler de onlara g bta ederler.” Orada bulunanlar sordu:“Ey Allah Teâlâ’nn Resulü! Onlar kim, bize haber ver!” “Onlar aralar nda ne kan ba ne de birbirlerine ba lad klar bir mal olmad halde,Allah Teâ- lâ’nn ruhu ad na birbirlerini sevenlerdir.Allah Teâlâ’ya yemin ederim, onlar n yüzleri mutlaka nurdur. Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken,onlar kork- mazlar. nsanlar üzülürken, onlar üzülmezler. Ve yukar da geçen ayeti okudu: Ebu Davud, Büyu 78, (3527)
Kadîrilik, Nak îlik görülmektedir.
Mütemilât
721(1321) 720(1320) maret, Zaviye, Çeme, Mescid
2- eyh Çoban eyh Hüseyin Rai 723(1323) Zaviye, Mescid, Türbe, Çeme
3- Abdulvahab Gazi erefeddin Ahmed b. Çak rhan
726(1326) Zaviye, Mescid, Türbe, Çeme
4- Yagbasan Bukaas 615(1218) Zaviye, Mescid
5- Hac Abdurrahman Rahtî Abdulvahab ? 72S(1327) Zaviye, Mezar
6- eyh Hasan eyh Hasan (Eretna) 748(1347) Zaviye, Türbe
7- eyh Erzurumî eyh Erzurumî ? 14.asr Zaviye, Türbe
8- Akba 1454-1455 Zaviye, Türbe, Çeme
9- Ahî Emir Ahmed Ahî Emir Ahmed 733 (1332) 733(1332) Zaviye, Türbe, Mescid
10-Ahî Ahmed Çelebi 1454–1455 Zaviye, Türbe, Mescid
11- Ahi Ali Çelebi(Ahî Carullah)
Ahi Carullah ve Olu Ahî Ali Çelebi
873 (1468) 1454–1455 Zaviye, Çeme
12- Ahî Mehmed Külah Dûz 1454–1455 Zaviye, Çeme
13- Hac Arif (Emir Arif) 1454–1455 Zaviye, Mescid
14-Hac ahin 1454–1455 Mezar
15-Baba ahin(eyh ahin) 1454–1455 Zaviye, Mezar
16- Melik A’cem 1454–1455 Zaviye. Türbe
17-Kel Abdal 1576? Zaviye ?
18-Sar eyhi (Hoca Arasta) Hoca San eyh 823(1420) 823(1420) Zaviye, Cami
19- Ali Baba Ali Baba 953(1546) Zaviye, Mescid, Mektep, Çeme, Mezar
20- eyh emseddin eyh emseddin 1004 (1596) 1004 (1596) Zaviye, Mescid, Mektep, Kütüphane, Zaviye
21- Mevlevihane 1730 Zavjye(Mevlevihâne)
1193 (1779) _ Zaviye
Ayr ca II. Abdulhamid Han’n Sivas li ve civar illerde olan Alevî ve Sünnî ayr caln gidermek 56 için Abdullah Haimî kuddise srruhu’l-azîze Sivas-Yldzeli civar ndaki Mumcu Köyü bir k sm ve smail Bey Çiftliini kendi ihtiyaçlar n kar lamas için mülk olarak verilmitir.
Etnik yapsnda Ermenilerin bulunduu ve Müslümanlarla olan ilikiler- de ise, olumlu bir durum olduu görülmektedir.
Osmanl tebaas içerisinde “Millet-i Sadka” ismiyle belgelerde yer alacak kadar Türklerle iç içe girmi bulunan Ermenilerin, eitim, kültürel faaliyetler,
56 —O dönemlerde yine “II. Abdülhamid Han, 4 Ocak 1890’da Maarif Nezare- ti’nden Sivas vilayetine Alevilere hoca ve ilm-i hal gönderilmesi talimatn vermi- tir.” (Özdemir, Yavuz, II. Abdülhamid’in Modernleme Anlay (Tez), Erzurum – 2006)
Menâk b 39
dini inanç ve ibadet özgürlüü konusunda çok rahat bir ortam bulduklar söyle- nebilir. Tanzimat ve sonrasnda ise, yönetim ve idari haklar elde ettikleri de bi- linmektedir.
Yönetim açsndan Muhassllk Meclislerine gayrimüslimleri temsilen kat- lan Kocaba ve Metropolit, 1842 tarihinde bu meclislerin kaldr lmasndan son- ra ise, Vilâyet dare ve Vilâyet Umumi Meclislerine gayr Müslim temsilcileri tabii üye olarak katlmaktadr. Ayr ca Halk taraf ndan seçilen Gayri Müslim üyelerde bulunmaktadr. 1911–1912 tarihli Sivas Vilayet-i Umumi Meclisi 14 üye 1 bakan olmak üzere toplam 15 kiidir. Üyelerin 7 tanesi Sivas merkez ve sancaklar ndan gelen Müslüman olmayan ve çounlukla Ermeni millelindendir. 58
2 —Do um yeri ve memleketi hramczâde Hac smail Hakk TOPRAK Hazretleri hayatnn büyük bir
k smn Sivas vilayetinde geçirmitir. 1260–1261 (1844–1845) yl Sivas temettuat defterlerinden anlalana göre ailesinin ve dedesi hramczâde Mehmet Efendinin Sar eyh Mahallesinde (Nalbantlarba) 59 12 numaral hanede oturduklar 60 talebe-i ilmiyeden olduklar anlalmaktadr. ahsna ait nüfus kaydnda ise, Örtülüpnar 61 mahallesi yazldr.
Ailesinin 1831 ylnda &