ii. uluslararasi katilimli · 2. gelişimsel tanılama ve Çocuk odaklı aile...

51
II. ULUSLARARASI KATILIMLI ÇOCUK GELİŞİMİ VE NÖROLOJİSİ KONGRESİ SAĞLIKLI GELİŞİM İÇİN HAREKETE GEÇİN 19-20 NİSAN 2018 BİLDİRİ KİTABI

Upload: others

Post on 26-Aug-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

II. ULUSLARARASI KATILIMLI

ÇOCUK GELİŞİMİ VE NÖROLOJİSİ

KONGRESİ

SAĞLIKLI GELİŞİM İÇİN

HAREKETE GEÇİN

19-20 NİSAN 2018

BİLDİRİ KİTABI

Page 2: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

i

Copyright 2019

Bu kitabın basıl, yayım ve satış hakları Üsküdar Üniversitesi’ne aittir.

Üsküdar Üniversitesi’nin izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri, kapak tasarımı, elektronik,

mekanik, fotokopi, manyetik, kayıt ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz.

ISBN 978-605-9596-18-3

II ULUSLARARASI KATILIMLI

ÇOCUK GELİŞİMİ VE NÖROLOJİSİ KONGRESİ

BİLDİRİ KİTABI

Editörler: Prof. Dr. Nilgün SARP

Prof. Dr. Nurper ÜLKÜER

Arş. Gör. Begüm GAMİŞ

Page 3: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

ii

Page 4: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

iii

Kongre Onur Kurulu

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat TARHAN

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar SUR

Kongre Düzenleme Kurulu Başkanı

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilgün

SARP

Kongre Düzenleme Kurulu Eş Başkanı

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr.

Nurper ÜLKÜER

Kongre Düzenleme Kurulu

Prof. Dr. Nilgün SARP

Prof. Dr. Nurper ÜLKÜER

Yrd. Doç. Dr. Filiz SHINE EDİZER

Öğr. Gör. Neşe ŞEKERCİ

Arş. Gör. Begüm GAMİŞ

Çocuk Gelişimi ve Eğitimcileri Derneği CGE-DER

Bilim Kurulu

Prof. Dr. Nevzat TARHAN

Üsküdar Üniversitesi / İstanbul

Prof. Dr. Haydar SUR

Üsküdar Üniversitesi / İstanbul

Prof. Dr. Nilgün SARP

Üsküdar Üniversitesi / İstanbul

Prof. Dr. Nurper ÜLKÜER

Üsküdar Üniversitesi / İstanbul

Prof. Dr. Arzu YÜKSELEN

Medipol Üniversitesi / İstanbul

Prof. Dr. Aynur BÜTÜN AYHAN

Ankara Üniversitesi / Ankara

Prof. Dr. Aysel KÖKSAL AKYOL

Page 5: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

iv

Ankara Üniversitesi / Ankara

Prof. Dr. Fatma Çağlayan DİNÇER

Ankara Üniversitesi / Ankara

Prof. Dr. Figen GÜRSOY

Ankara Üniversitesi / Ankara

Prof. Dr. Duyan MAĞDEN

Hacettepe Üniversitesi / Ankara

Prof. Dr. Figen TURAN

Hacettepe Üniversitesi / Ankara

Prof. Dr. Gülen BARAN

Ankara Üniversitesi / İstanbul

Prof. Dr. İsmihan ARTAN

Hacettepe Üniversitesi / Ankara

Prof. Dr. Mesude ATAY

Okan Üniversitesi / İstanbul

Prof. Dr. Meziyet ARI

Bilgi Üniversitesi / İstanbul

Prof. Dr. Neriman ARAL

Ankara Üniversitesi / Ankara

Prof. Dr. Nilgün BAYSAL METİN

Hacettepe Üniversitesi / Ankara

Prof. Dr. Oğuz TANRIDAĞ

Üsküdar Üniversitesi / İstanbul

Prof. Dr. Pınar BAYHAN

Hacettepe Üniversitesi / Ankara

Prof. Dr. Sinan CANAN

Üsküdar Üniversitesi / İstanbul

Prof. Dr. Sultan TARLACI

Üsküdar Üniversitesi / İstanbul

Doç. Dr. Arzu ÖZYÜREK

Karabük Üniversitesi / Karabük

Doç. Dr. Ender DURUALP

Page 6: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

v

Ankara Üniversitesi / Ankara

Doç. Dr. Müdriye YILDIZ BIÇAKÇI

Ankara Üniversitesi / Ankara

Doç. Dr. Özcan DOĞAN

Hacettepe Üniversitesi / Ankara

Doç. Dr. Şehnaz CEYLAN

Karabük Üniversitesi / Karabük

Doç. Dr. Tayfun DOĞAN

Üsküdar Üniversitesi / İstanbul

Doç. Dr. Zeynep ÇETİN

Hacettepe Üniversitesi / Ankara

Sempozyum Sekreteryası

Arş. Gör. Begüm GAMİŞ

Tayfun GÖZLER

Page 7: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

vi

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Çocuk Gelişimi Bölümü olarak, Dünya Sağlık Örgütü

Genel Merkezi, UNICEF, Çocuk Gelişimi ve Eğitimcileri Derneği, Gelişimsel Çocuk Nörolojisi

Derneği, Gelişimsel Pediatri Derneği katılımı ile 19-20 Nisan 2018 tarihlerinde “II. Uluslararası

Katılımlı Çocuk Gelişimi ve Nörolojisi Kongresi’ni düzenliyoruz.

Kongrenin ana teması, “SAĞLIKLI GELİŞİM İÇİN HAREKETE GEÇİN, ÇOCUĞU GELİŞTİREN

BAKIM: 0-3 YAŞ” olarak belirlenmiştir.

Kongrede; Uluslararasından davetli konuşmacılar, sunumlar, panel ve bilimsel araştırma sunumları yer

alacak ve Üsküdar Üniversitesi Merkez yerleşke salonlarında yapılacaktır.

Uluslararası katılımlı II. Uluslararası Katılımlı Çocuk Gelişimi ve Nörolojisi Kongresi, eğitimcilerin,

akademisyenlerin, çocuk gelişimcilerin, psikologların, psikiyatristlerin, anne babaların ve idarecilerin

bilgi ve deneyimlerini paylaşmalarını hedeflemektedir.

Sizi 19-20 Nisan 2018 tarihlerinde ağırlamaktan onur duyacağız.

http://cgnkongre.com/tr/2018

Kongrede görüşmek dileği ile.

Kongre Onursal Başkanı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Kongre Düzenleme Kurul Başkanı

Prof. Dr. Nilgün Sarp

Kongre Düzenleme Kurul Eş Başkanı

Prof. Dr. Nurper Ülküer

Page 8: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

vii

BİLİMSEL PROGRAM /SCIENTIFIC PROGRAMME

19-20 Nisan 2018

19 Nisan Perşembe

(1. Gün /Nermin Tarhan Konferans Salonu/300 Kişilik)

8:30 - 9:00 KAYIT

9:00 - 10:00

AÇILIŞ KONUŞMALARI

Prof. Dr. Nevzat TARHAN

Üsküdar Üniversitesi Rektörü

Prof. Dr. Nilgün SARP

Kongre Başkanı

Protokol Konuşmaları

(Sağlık Bakanı

Vali

Dünya Sağlık Örgütü

UNICEF Temsilcileri teşrifleri halinde)

10:00 - 11:00

KONFERANS

Konuşmacı: Dr. Aigul KUTTUMURATOVA, Kopenhag Avrupa Bölge Ofisi

Konu: Çocuk ve Yetişkin Sağlığı

11:00 - 11:15

KAHVE MOLASI

11:15 - 12:30

PANEL / PANEL DISCUSSION: ÇOCUĞU GELİŞTİREN BAKIM- I

Moderator: Prof. Dr. Nurper ÜLKÜER, Üsküdar Üniversitesi

Konuşmacı: Prof. Dr. İLGİ ERTEM, Ankara Üniversitesi

Konu: Gelişimsel Bakımda, Gelişimsel Pediatrinin Rolü

Konuşmacı: Doç. Dr. Gülşen KÖSE, İstanbul Hamidiye Şişli Etfal Eğitim Ve

Araştırma Hastanesi

Konu: 0-3 Yaş Grubunda Gelişimsel Sorunu Olan Çocuklarda Aileye Ve

Hekime Düşen Görevler

Konuşmacı: Dr. Mehmet Ali TORUNOĞLU, UNICEF Türkiye

Konu: Türkiye’de UNICEF’in ‘Geliştiren Bakım’ Anlayışı

Page 9: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

viii

12:30 - 13:00 ÖĞLE YEMEĞİ

13:00 - 14:30

PANEL: ÇOCUĞU GELİŞTİREN BAKIM- II

Moderator: Prof. Dr. Nilgün SARP, Üsküdar Üniversitesi

Konuşmacı: Prof. Dr. Funda ELMACIOĞLU, İstinye Üniversitesi

Konu: 0-3 Yaş Beslenme

Konuşmacı: Prof. Dr. Nurper ÜLKÜER, Üsküdar Üniversitesi

Konu: Çocuğun Güvenliği, Uyaran Zenginliği ve Öğrenme

Konuşmacı: Dr. Jane LUCAS, ABD

Konu: Küçük Çocukların Zor Şartlarda Bakımı Ve Dünyanın Çeşitli

Bölgelerinde Kullanılan ‘Geliştiren Bakım Paketi’ Örnekleri

14:30 - 15:15

KONFERANS

Prof. Dr. Kalbiye YALAZ, Hacettepe Üniversitesi

Konu: 0-3 Yaşta Erken Tanı Yöntemlerinin Önemi

15:15 - 15:30

KAHVE MOLASI

15:30 - 17:00

PANEL: RİSKLİ BEBEK

Moderator: Doç. Dr. Defne KAYA, Üsküdar Üniversitesi

Konuşmacı: Yrd. Doç Dr. Duygu KORKEM, Üsküdar Üniversitesi

Konu: Fizyoterapide 0-3 Yaşın Nörolojik Açıdan Önemi Nedir? Riskli Bebek

Riski!

Konuşmacı: Doç. Dr. Akmer MUTLU, Hacettepe Üniversitesi

Konu: Riskli Bebeklerde Nöromotor Değerlendirme Ve Önemi Nedir?

Konuşmacı: Doç. Dr. Bülent ELBASAN, Gazi Üniversitesi

Konu: Riskli Bebeklere Nasıl Yaklaşalım? ( Fizyoterapist Bakışıyla)

Konuşmacı: Dr. Fizyoterapist Duygu TÜRKER, Gülhane Eğitim ve

Araştırma Hastanesi

Konu: Erken Müdahale Nerede ve Ne Zaman Başlar? Ailenin Bu Süreçteki

Rolü Nedir?

17:00 - 17:45

KONFERANS

Doç. Dr. Müdriye YILDIZ BIÇAKÇI, Ankara Üniversitesi

Konu: Otizmi Oyuna Getir: Nöroplay Yöntemi

Page 10: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

ix

16.00 – 18.00

ATÖLYE ÇALIŞMALARI

1. 0-3 Yaş Çocukluk Çağı Gelişimsel Risklerle İlgili Epidemiyolojik

Araştırmalar Nasıl Yapılmalıdır-Prof. Dr. Bahar DOĞAN, Hacettepe

Üniversitesi

2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr.

Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi

BİLİMSEL PROGRAM

19-20 Nisan 2018

20 Nisan Cuma

(2. Gün /Nermin Tarhan Konferans Salonu/300 Kişilik)

8:30 - 9:00 KAYIT

9:00 – 10:00

KONFERANS

Prof. Dr. Sinan CANAN, Üsküdar Üniversitesi

Konu: 0-3 Yaşta Beyin Gelişimi

10:00 - 10:15

KAHVE MOLASI

10:15 - 11:30

PANEL: 0-3 YAŞTA İZLEME, DEĞERLENDİRME, RAPORLAMA

Moderator: Prof. Dr. Bahar DOĞAN, Hacettepe Üniversitesi

Konuşmacı: Prof. Dr. NİLGÜN METİN, Hacettepe Üniversitesi

Konu: 0-3 Yaşta Erken Gelişimsel Tanılamanın Önemi

Konuşmacı: Yrd. Doç. Dr. Melek ER SABUNCUOĞLU, İstinye Üniversitesi

Konu: Erken dönemde Çocuk Tanıma Aracı -ICF

Konuşmacı: Doç. Dr. Tuğba KARAASLAN, Adnan Menderes Üniversitesi

Konu: 0-3 Yaşta Gelişimsel İzlem Ve Değerlendirme

11:30 - 12:15

PANEL: ERKEN OKUR-YAZARLIK VE KİTAPLAR

Page 11: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

x

Moderator: Prof. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi

Konuşmacı: Prof. Dr. Arzu YÜKSELEN, Medipol Üniversitesi

Konu: 0-3 Yaşta Kitapların Önemi

Konuşmacı: Yrd. Doç. Dr. Filiz SHINE EDİZER, Üsküdar Üniversitesi

Konu: 0-3 Yaşa Uygun Çocuk Kitapları

12:15 - 13:15 ÖĞLE YEMEĞİ

13:15 - 14:30

PANEL: SAVAŞ VE GÖÇ

Moderator: Prof. Dr. Abulfaz SÜLEYMANOV, Üsküdar Üniversitesi

Konuşmacı: Doç. Dr. Ulaş SUNATA, Bahçeşehir Üniversitesi

Konu: Savaş Ve Göçlerin Topluma Etkileri

Konuşmacı: Prof. Dr. Nilgün SARP, Üsküdar Üniversitesi

Konu: Savaş Ve Göçlerin 0-3 Yaş Çocuğuna Etkileri

14:30 - 15:00

KAHVE MOLASI

15:00 - 16:00

PANEL: 0-3 YAŞ GELİŞİM HİZMETLERİ VE ÖRNEKLERİ

Moderator: Prof. Dr. Arzu YÜKSELEN, Medipol Üniversitesi

Konuşmacı: Doç. Dr. Dilek ÖZTAŞ, Sağlık Bakanlığı

Konu: Sağlık Bakanlığının 0-3 Yaş Sağlık Hizmetleri

Konuşmacı: Doç. Dr. Zeynep ÇETİN, Hacettepe Üniversitesi & Yrd. Doç.

Dr. Çiğdem AYTEKİN, Hacettepe Üniversitesi

Konu: 0-3 Yaş Gelişimsel Destek Hizmetleri: Hacettepe Örneği

Konuşmacı: Yiğit AKSAOĞLU, Bernard Van Leer Vakfı-Türkiye

Konu: 0-3 Yaştan Kente Bakış

16:00 - 16:30

KONFERANS

Konuşmacı: Prof. Dr. Nurper ÜLKÜER, Üsküdar Üniversitesi

Konu: 0-3 Yaş Geliştiren Bakım Çerçevesinde Çocuk Gelişimcisinin Rolü

Ve Etkisi Ne Olmalıdır?

16:30-17:30 SEMPOZYUM DEĞERLENDİRME VE KAPANIŞ

Prof. Dr. Nilgün SARP

Page 12: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

xi

16.00 – 18.00

ATÖLYE ÇALIŞMALARI

1. Nöroplay-Doç. Dr. Müdriye YILDIZ BIÇAKÇI, Ankara Üniversitesi

Doç. Dr. Barış EKİCİ

Çocuk Gelişimi Uzmanı Şerife Sezen DURSUN

Çocuk Gelişimci Elif Nur GÜRKAN

Çocuk Gelişimci Feyza KUTLU

BİLİMSEL PROGRAM

19-20 Nisan 2018

20 Nisan Cuma

(2. Gün /Nermin Tarhan Konferans Salonu/300 Kişilik)

10:15 - 11:30

BİLDİRİ SUNUMLARI

Moderator: Yrd. Doç. Dr. Filiz SHINE, Üsküdar Üniversitesi

Konuşmacı: Alev KURU, Hacettepe Üniversitesi

Konu: 0-3 Yaşta Erken Gelişimsel Tanılamanın Önemi

Konuşmacı: Yrd. Doç. Dr. Melek ER SABUNCUOĞLU, İstinye Üniversitesi

Konu: Erken dönemde Çocuk Tanıma Aracı -ICF

Konuşmacı: Doç. Dr. Tuğba KARAASLAN, Adnan Menderes Üniversitesi

Konu: 0-3 Yaşta Gelişimsel İzlem Ve Değerlendirme

Page 13: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

xii

İÇİNDEKİLER

Serbest Bildirler

Bakırköy İlçesi’ndeki Çocuk Oyun Alanlarının Yeterlilik ve Kalite Bakımından Anne

Algılarının Belirlenmesi

Alev KURU ………………………………………………………………………………13-20

Ninniler ve Dil Gelişimi

Büşra İNAL …………………………...…………………………………………….……21-26

0-3 Yaş Çocuklarda Aile Hayatının Ebeveyn Tutumlarına Etkisinin İncelemesi

Esra KINAY GÜNDOĞDU ………………...……………………………………….....27-33

Otizm Spektrum Bozukluğu Tanısı Alan Biri Erkek Biri Kız Olan Çift Yumurta İkiz Eşleri:

Olgu Sunumu

Ömer ALPGAN, Uzm. Dr. Tayfun KARA ………………………..……………………..34-38

Beyin Gelişimi Ve İhmal

Zeynep ŞENOL ………………...………………...……………………………………....39-46

Otizm Spektrum Bozukluğu Bulguları Saptanan Cri Du Chat Sendromu (Kedi Miyavlama

Sendromu): Olgu Sunumu

Ömer ALPGAN, Uzm. Dr. Tayfun KARA ……………………...…………………….…47-50

Page 14: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

13

BAKIRKÖY İLÇESİ’NDEKİ ÇOCUK OYUN ALANLARININ

YETERLİLİK VE KALİTE BAKIMINDAN ANNE ALGILARININ

BELİRLENMESİ

Alev KURU

Amaç: Bu çalışma Bakırköy İlçesi’ndeki çocuk oyun alanlarının yeterlilik ve kalite bakımından

anne algılarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Bu araştırmanı problem cümlesi ,”Çocuk oyun

alanlarının mevcut durumlarıyla ilgili olarak annelerin tutumları nedir ve çocuk oyun

alanlarının kalitesi ve yeterliliği konusunda annelerin görüşleri ve deneyimleri nelerdir

?”şeklinde belirlenmiştir. Oyun, herkesin çocukluk döneminde tecrübe ettiği olguların en

başlıcasıdır. Çocuklar doğduğu andan itibaren dünya ile olan irtibatlarını oyun ile

ilişkilendirerek keşfetmeye başlarlar. Bu keşif sayesinde önce yakın çevresiyle sonra da sosyal

çevresiyle gelişerek büyür. Dolayısıyla oyunda akran gereksinimi bu anlamda önemli rol oynar.

Üç yaşından itibaren oyunun mesaisinin giderek arttığı ve çocuğun hayatının merkezi olduğu

bir süreçtir. 0-3 yaş aralığında ilk iletişimi oyuncaklarıyla gerçekleştirerek eğlenen ve keyif alan

çocuklar bu süreden sonra iletişimi başka çocuklarla sürdürmeye devam ettirir. Süt çocukluğu

döneminden özerklik dönemine sonrasıyla oyun dönemine aşama kaydeden çocuğun oyunla

ilişkisi hem duygusal hem de sosyal ihtiyaçlarını karşılamadaki önemi büyüktür.

Yöntem: Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden tematik analiz kullanılarak, fenomenoloji

deseni olarak desenlenmiştir. Ayrıca Bakırköy İlçesi’ndeki çocuk oyun alanlarının yeterlilik ve

kalite bakımından annelerin verdikleri cevapların yüzdesi de sayısal olarak ifade edilip

yorumlanmıştır. Bu araştırma, 06.08.2017 – 16.01.2018 tarihlerinde İstanbul Bakırköy’de hem

özel hem halka açık çocuk oyun alanlarındaki 16 annenin katılımlarıyla gerçekleşmiştir.

Araştırmaya kabul eden kadınların en az lise mezunu ve en az 2 yıllık evliliğe sahiplerdir.

Katılımcıların seçiminde, sistematik rastgele örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırma

verileri, annelerle bireysel olarak yüz yüze yapılan yarı-yapılandırılmış görüşmeler yoluyla

toplanmış ve mülakat formu kullanılmıştır.

Bulgular: Mülakatların analizinde annelerin çoğunluğu, iş hayatı olmayıp ev hanımı oldukları

için oyun alanlarını hemen her gün sık sık ziyaret etmektedirler. Yapılan görüşme analizlerinde

Oyun alanlarını en çok okul öncesi dönemine ait yaş grubunun ağırlıkta olduğu belirlenmiştir.

Bakırköy ilçesi’ndeki oyun alanlarının kapsam olarak dar olduğu belirtilmiştir. Oyun

alanlarındaki materyal oyuncakların 3-11 yaş grubuna daha çok hitap ettiği sıklıkla belirtilirken,

Oyun araç gereçlerin bakımsız ve donanımsız olmalarından dolayı huzursuz oldukları

konusunda görüş birliğine varmışlardır.

Çoğunluğu bu görüşte olmadığı analiz edilmiştir. Annelere bu araştırma hakkında 8 soru

sorulmuştur. Araştırmanın amacına bağlı kalarak sorulan sorular, üremeye yardımcı teknik

yöntemleriyle anne olan kadınların olumlu görüşleri, üremeye yardımcı teknik yöntemleriyle

Page 15: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

14

anne olan kadınların olumsuz görüşleri, Sosyal çevre etkisi ve çocuklarla iletişim yöntemleri

olarak 4 tema altında toplanmıştır. Alt kategorileri kendi içlerinde analiz edilmiştir.

Sonuçlar: Bu araştırmanın sonuçları arasında kadınların doğum şeklinin, çocuklarıyla

iletişimde farklılaştığı görülmüştür. Çocuklarının cinsiyeti ile ilgili olumsuz görüş bildiren hiç

olmadığı tespit edilmiştir. Aşırı kaygı duydukları arasında bebeklerinin yetersiz kilo alımı

meme emmeyi red etme durumu, sık sık ağlaması olarak belirtilmiştir. Hemen doğum sonrası

sütü gelmeyen annelerin bebeklerini kaybetme kaygısından dolayı yaşadıklarını görüşler

arasındadır. Baba rolünün annenin hamilelik döneminde gösterdiği ilgiye nazaran doğum

sonrasında daha fazla hissedilenler arasında olduğu belirtilmiştir.

Anahtar Kelimeler: İnfertilite, anne olma algısı, psikolojik etmenler, anne çocuk iletişimi

Giriş

Oyun, bebeklik döneminde başlayarak çocuklar için arzu ve ihtiyaçlarını karşılamada en

önemli aktivitedir. Çocukluk sürecinde oyun oynama yetisi kazanmayan çocuk, olgun bir birey

olana kadar hem bedensel hem bilişsel hem de sosyal yönden olması gerektiği kadar sağlıklı bir

gelişim göstergesine sahip olamayacaktır. Oyunun çocuk için önemi herkes tarafından

bilindiğinden ve çocuk oyun alanları çocuğun yaşıtlarıyla birlikte güven içinde ve özgürce vakit

geçirebileceği kentsel donatılarla olduğundan dolayı bu alanların iyi şekilde tasarlanması farklı

yetilerdekiler ve özellikle engelli çocuklar için son derece önemlidir. Yapılacak kapsayıcı çocuk

oyun alanı tasarımları sayesinde Dünya üzerinde yaşayan bütün çocuklar her ihtiyaç

duyduklarında ve istediklerinde yaşıtlarıyla bir arada oynayabilecek, kendilerini dışlanmış

hissetmeyeceklerdir. Çocuk oyun alanı; güvenlik, eğlence, öğrenme, keşif, paylaşım, ortak

katılım gibi unsurlara olanak vermelidir. Bunun için yapısal tasarım (oyun ekipmanları,

rampalar, basamaklar, belirli ölçülerde ve standartlarda oyun aletleri) ve bitkisel tasarım ile

özellikle kent parklarında ve oyun alanlarında engelli ve engelsiz her çocuğun bir arada

oynayabilecekleri alanlar (evrensel tasarım ilkeleri ile) tasarlanmalıdır (Uslu, Shakouri, 2012).

Oyun oynama ihtiyacını herhangi bir kısıtlama olmadan karşılayabilen çocuklar sağlıklı

gelişimlerini sorunsuz bir şekilde devam ettirebilecek ve ileride yetişkin bireyler haline

geldiklerinde topluma fayda sağlayabileceklerdir. Çocuk için yaratılacak mekânda çocuğun söz

sahibi olması, onun istek ve ihtiyaçlarına yer verilmesi, çocuğun toplumun bir parçası olduğunu

hissettirmeye dair atılacak ilk adım olacaktır (Ergen, 2000).

Page 16: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

15

Çocuk oyun sahası, çocukların yaş kriterlerine düzenlenen oyun oynama güdülerine ve

becerilerine yanıt verebilecek içerikteki oyun materyalleriyle donatılmalıdır. Çocuk oyun

sahasının oluşturulmasında, bu bölgeye konumlandırılacak oyun materyalleri yaş sınıfına göre

dağıtılarak birbirlerinden farklı bölgelere yerleştirilmelidir. Çünkü çocukların yaş düzeyine

göre oyun oynama becerisi bedensel kapasitesi değişik olduğundan olabilecek sakatlıklara ya

da kazalara sebep olmamak için bu fonksiyonun kesinlikle uygulanması gereklidir (Aksoy ve

Akpınar, 2011).

Bu anlamda, çocukların oyun sahalarına katılım sağladığı bütün süreçlerde belli özellikleri

bulundurması gerektiğini işaret edilmektedir (Comittee on the rights of the Child-Birleşmiş

Milletler Çocuk Hakları Komitesi CRC, 2009). Bu özellikler arasında öncelikle, açık, net bilgi

veren, istekli, saygın, çocuk dostu olan, eğitim yönü baskın, güvenli ve risklere karşı hassas

olmalıdır.

Çocuk oyun alanlarının nasıl olması gerektiği konusu multidisipliner çalışılarak Çocuk

gelişimi, Çocuk Sağlığı, Çocuk Psikolojisi, Beden Eğitimi, Tasarım, Mimarlık, Peyzaj

Mimarlığı, Şehir Planlama alanlarından uzmanlar ve kullanıcıların hepsinin katılımıyla

cevaplanması gereken bir sorudur (Tecnical Report, 2013).

1.2. Problem Cümlesi

Bu araştırmanı problem cümlesi ,”Çocuk oyun alanlarının mevcut durumlarıyla ilgili olarak

annelerin tutumları nedir ve çocuk oyun alanlarının kalitesi ve yeterliliği konusunda annelerin

görüşleri ve deneyimleri nelerdir ?”şeklinde belirlenmiştir.

1.4. Araştırmanın Amacı

“Araştırmanın amacı, iyi tanımlanmış bir problem ifadesinde saklı olmakla birlikte, her türlü

yanlış anlamayı önleyecek açıklıkta, ayrı bir alt bölümde ele alınır” (Karasar, 2014). Bu

çalışma Bakırköy İlçesi’ndeki çocuk oyun alanlarının yeterlilik ve kalite bakımından anne

algılarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın bulgularıyla dış mekân kullanımına

ilişkin anne tutumlarını belirlemek amacıyla potansiyel kullanıcıların profilini, gereksinim ve

taleplerini öğrenmek amaçlanmıştır.

Page 17: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

16

3. Yöntem

3.1. Araştırmanın Modeli

Araştırmada var durumu ortaya çıkarmayı amaçlayan betimsel yöntem ve nitel araştırma

desenlerinden «fenomoloji» deseni kullanılmıştır. Ayrıca Bakırköy İlçesi’ndeki çocuk oyun

alanlarının yeterlilik ve kalite bakımından annelerin verdikleri cevapların yüzdesi de sayısal

olarak ifade edilip yorumlanmıştır..

3.2. Çalışma Grubu

Çalışma grubuna yönelik bilgiler Tablo 1’ de gösterilmiştir. Bu araştırma, 06.08.2017 –

16.01.2018 tarihlerinde İstanbul Bakırköy’de hem özel hem halka açık çocuk oyun

alanlarındaki 16 annenin katılımlarıyla gerçekleşmiştir. Araştırmaya kabul eden kadınların en

az lise mezunu ve en az 2 yıllık evliliğe sahiplerdir. Katılımcıların seçiminde, sistematik

rastgele örnekleme yöntemi kullanılmıştır.

3.3. Verilerin Analizi

Araştırma verileri, annelerle bireysel olarak yüz yüze yapılan yarı-yapılandırılmış

görüşmeler yoluyla toplanmış ve mülakat formu kullanılmıştır.

4. Bulgular ve Sonuçlar

Yapılan içerik analizinde Bakırköy İlçesi’ndeki çocuk oyun alanlarının yeterlilik ve kalite

bakımından anne algılarını Tablo 1‘de gösterilen temalar altında toplandığı görülmüştür.

Tablo 1. Bakırköy İlçesi’ndeki çocuk oyun alanlarının yeterlilik ve kalite bakımından anne

algılarının tematik gösterimi

Tema

1 Annelerin oyun alanlarına ilişkin algıları

2 Annelerin oyun alanlarından beklentileri

3 Oyun alanlarının donanım durumu

4 Annelerin oyun alanlarındaki yaşadıkları güçlükler

5 Annelerin oyun alanlarındaki güçlüklere karşı çözümüne yönelik görüşleri

Page 18: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

17

Tema 1. Annelerin oyun alanlarına ilişkin algıları

Annelerin oyun alanlarına ilişkin algıları Tablo 2’de kategoriler halinde sunulmuştur.

Kategoriler f %

Oyun alanları olması gerektiği gibi değil 10 53

Özen gösterilmiyor 6 47

Annelerin oyun alanlarına ilişkin algıları bakımından oyun alanları olması gerektiği gibi

olmadığını belirtmektedirler. Bu konuda bazı annelerin görüşleri aşağıda sunulmuştur:

Parklarda oyuncak sayısı az. Bu parklarda çocuklara fazla ülkemizde çok değer

verilmediğini ya da önemsenmediğini gösteriyor aslında.(A6).

Sadece parklar değil sokaklar ve yollar dahil çocuklar için ya da çocuk arabası için uygun

değil. Daha büyük yeşillik içinde plastik oyuncakların olması gerekli( A4).

Belediyelerin parkları çocuklara uygun yapamadıkları için ebeveynlerin bu rolü

üstlenmesini istiyorlar (A5).

Tema 2. Annelerin oyun alanlarından beklentileri

Kategoriler f %

Güvenlik 7 47,00

Temizlik 4 26,50

Oyuncaklarda Çeşitlilik 4 26,50

Bu konuda bazı annelerin görüşleri aşağıda sunulmuştur:

“Parkların güvenliği en önemli konu aslında çünkü kaçırma, organ mafyası, istismar gibi

konuları sürekli duymaktan bıkar oldum. Tüm parklara güvenlik şart olmalı (A12)

Gözümüzün önünden ayıramıyorsunuz, korkuyoruz güvenlik yok ayrıca güvenlik kamerası

dahi yok (A8).

Yetkililer çocukların güvenliğini önemsemeli güvenlik en başta olması gereken şey (A9).

Tema 3. Oyun alanlarının donanım durumu

Kategoriler f %

Page 19: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

18

Yeterli 4 20

Kısmen Yeterli 5 35

Yetersiz 7 45

Bu konuda bazı annelerin görüşleri aşağıda sunulmuştur:

Hala bazı eksiklikler var, salıncaklar yetersiz (A13).

Yeşil alan çok az ağaç yok nerdeyse (A16).

Tema 4. Annelerin oyun alanlarındaki yaşadıkları güçlükler

Kategoriler f %

Yaş kategorisine uygun oyuncak olmaması 5 34

Bisiklet vb. araçlara yer yok 2 13

Zeminin beton olması 6 40

Ulaşım 3 13

Bu konuda bazı annelerin görüşleri aşağıda sunulmuştur:

“2 yaşa göre hiç oyuncak yok (A14).”

“Büyük oğlum bisiklet sürmek istiyor ama yer yok burada (A4).”

“Korkuyoruz burası beton sonuçta (A8).”

“Eve çok uzak ama çocuklar için geliyorum yakın olsa daha sık gelirim (A7).”

Tema 5. Annelerin oyun alanlarındaki güçlüklere karşı çözümüne yönelik görüşleri

Kategoriler f %

Park alanlarının arttırılması gerekli 13 40

Güvenlik şartlarının olması gerekli 11 32

Çevreye uyumlu olması gerekli 4 13

Mevcut olanlar yenilenmeli ve temizlik sağlanmalı 5 15

Bu konuda bazı annelerin görüşleri aşağıda sunulmuştur:

“ Güvenlik sorumlularının olması sağlıklı bir uygulama olacağını düşünmüyorum (A6). “

Page 20: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

19

4. Sonuç ve Öneriler

Araştırma sonucunda annelerin parkların konumdan ve bakımından memnun olmadıkları

ortaya çıkmaktadır. Mevcut park alanlarının plastik ya da doğal ham maddelerden yapılarak

yenilenmesi ve zenginleştirilmesi önerilmektedirler. Genel olarak çocuk oyun alanlarının

yetersiz olduğunu düşünmektedir. Konut kullanıcıları, sokakta yer alan çocuk oyun alanlarının

yeterli olmadığını belirtmişler. Annelerin büyük bir kısmı çocuklarının oynadıkları alanlardan

memnun olduklarını, çok az bir kısmı ise memnun olmadıklarını belirtmişlerdir. (Erbay, 2013)

Çocuk oyun alanlarında çocuklarına önemli ölçüde kadınlar eşlik etmektedir (Aykal vd., 2007).

Türk ailelerinde geleneksel ve cinsiyete dayalı işbölümü yaygın olduğu için çocuk ile en fazla

ilişki içinde olan kişinin anne olduğu varsayılmaktadır (Baydar vd,2008). Bu nedenle çocuk

parklarının tasarlanmasında çocukların sosyalleşmeleri kadar kadınlara yönelik ihtiyaçların da

dikkate alınması gerekmektedir (Başaran Uysal,2015).

Çocuk oyun alanları kullanımı; 4-6 yaşlarında çocukları olan ebeveynler tarafından daha

fazla olmaktadır. Çocuk oyun alanı kullanımı, ev hanımları tarafından yoğun bir şekilde

olmaktadır. Dolayısıyla oyun alanları çocuklarıyla beraber en çok ev hanımı annelerin

kullandıkları alanlardır (Çetin, 2003).

Kaynakça

Aksoy, Y., & Akpınar, A. (2011). “Yeşil Alan Kullanımı Ve Yeşil Alan Gereksinimi Üzerine

Bir Araştırma İstanbul İli Fatih İlçesi Örneği.”

Aykal, F. D., Murt, Ö., Korkmaz, M., & Acar, B. (2007). “Kentsel Dönüşüm Yaklaşımında

Kullanıcı Memnuniyet Analizi” DÜ Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, (8), 95-

111.

Baydar, N., Küntay, A., Gökşen, F., Yağmurlu, B., & Cemalcılar, Z. (2008). “Türkiye’de Erken

Çocukluk Gelişim Ekolojileri (TEÇGE) Çalışması-1. Tur Verileri”. Erişim:

http://portal. ku. edu. tr/~ tecge/index. htm, 25

CRC (2009) “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Genel Yorum No:12 Çocuğun Katılım Hakkı”,

Çocuk Hakları Komitesi Cenevre, Elli Birinci Oturum

Çetin, G. (2003). “Üsküdar İlçesi’ndeki Çocuk Oyun Alanlarının Yeterlilik Ve Kalite Açısından

İncelenmesi “(Doctoral dissertation, Fen Bilimleri Enstitüsü).

Erbay, E. (2013).“Çocukların Katılım Hakkı Üzerine Bir Türkiye Değerlendirmesi”. İnsan ve

Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2 (1)

Page 21: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

20

Ergen, S. (2000). “Sokakların Çocuk Oyun Alanı Olarak Kullanılabilirliğine İlişkin Bir Yöntem

Denemesi: Süleymaniye Örneği “(Doctoral dissertation, Fen Bilimleri Enstitüsü).

Karasar, N. (2014). “Bilimsel Araştırma Yöntemi”. (26.baskı). Ankara Nobel Yayınevi.

Tecnical Report (2013). “Bir Kamusal Mekan Olarak Çocuk Oyun Alanları”

(https://www.researchgate.net/publication/304576182

Uslu, A., & Shakouri, N. (2014). “Kentsel Peyzajda Engelli/Yaşlı Birey İçin Bağımsız Hareket

Olanağı Ve Evrensel Tasarım Kavramı”. Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi

Dergisi, 14 (1), 7-14.

Uysal, A. (2015). “Londra’daki Türklerde Aidiyet ve Mekân İlişkisi”. Coğrafya Dergisi, (30),

61-78.www.kadindostukentler.com/content/docs/kitapcik-1.pdf

Page 22: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

21

NİNNİLER VE DİL GELİŞİMİ

Büşra İNAL

Çocuk Gelişimci, Kanuni Sultan Süleyman Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, İstanbul

ÖZET

Yaklaşık 4000 yıllık bir tarihe sahip olan ninniler müzikal yapısının yanı sıra çocukların

gelişimine katkılarından dolayı çok önemli bir yere sahiptir(Kaya; Özkut, 2016; 784). Dil

gelişimi biyolojik etmenlerin yanı sıra çevresel etmenlerden de etkilenmektedir. Bu

etkilenmenin olumlu yönde ilerlemesi için öncelikli olarak anne-bebek etkileşimine olanak

verilmelidir. Annenin yahut çocuğa bakım veren birinci dereceden kişinin çocuğa sevgi ve

şefkat göstermesinin onunla karşılıklı iletişim kurmasının güvenli bağlanmanın temelini

oluşturduğu araştırmalarca kanıtlanmıştır. Bu iletişim için kolay zahmetsiz içten bir yol olan

ninniler çocukların öncelikle beyin gelişimine, sosyal duygusal gelişimine ve dil gelişimine etki

etmektedir.

Anahtar Kelimeler: çocuk gelişimi, ninniler, dil gelişimi

GİRİŞ

Dil, yutkunmaya, tat almaya, sesleri boğumlamaya yardımcı olan etli, uzun, hareket eden bir

organ olarak tanımlanırken; duygu ve düşünceleri yazılı, sözlü yahut işaretlerle ifade etmeye

yarayan lisan, zeban olarak da farklı açıdan açıklanmaktadır(www.tdk.gov.tr). Kuşku yok ki

insanlar arasında iletişimi sağlayan en önemli araçlardan biridir dil. İnsanların günlük

yaşantılarına yön vererek kişiler arası iletişimi sağlayan toplumsallaşmanın temelini oluşturan

zihinsel kurallar sistemidir(Metin, 2017; 125-126).

Dil, kurallı ve düzenlidir. Dil gelişimi de bu kurala ve düzene uygun bir şekilde ilerleme

kaydeder. Bloom ve Lahey’e (1978) göre dil, 3 ana bileşen ve toplamda 5 alt bileşenden

oluşmaktadır. Bunlar; fonoloji (sesbilim), morfoloji (biçimbilim), sentaks(sözdizimi), semantik

(anlambilim) ve pragmatik (kullanım bilgisi)dir. Fonoloji, dildeki en küçük ses birimi olan

fonemlerin ve bu fonemlerin birleşme sistemini içerir. Morfoloji, dilde anlamlı olan en küçük

ses birimi olan morfemi ve birden fazla morfemin bir araya gelişiyle oluşan kelime sistemini

içerir. Sentaks, sözcüklerin uyumlu bir şekilde bir araya gelip dizilişini içeren sistemdir.

Semantik, kelimelerin anlamlı bir biçimde bir arada var olmasını içerir. Pragmantik ise sesleri,

Page 23: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

22

kelimeleri, dili kendi bağlamını içerisinde uygun konuşma ve bilgilerle kullanmadır( Santrock,

2012; 164-166).

Bebekler anlaşılır kelimelerle konuşmadan önce dikkat çekmek kendini ifade etmek için farklı

sesler çıkarırlar. Doğumla birlikte başlayan “ağlama” yaklaşık 2-4 aylık iken gırtlağın arka

tarafında yaptıkları “cıvıldama” ve 6 aydan itibaren de ünlü-ünsüz sesleri bir araya getirerek

yaptıkları “babıldama” sesleridir. İlerleyen aylarda seslerine bir de jestler eklenmektedir.(

Santrock, 2012; 167).

Dilbilimciler, konuşulan dilin kavranmasını “alıcı dil”, dilin aktarılmasını “ifade edici dil”

şeklinde açıklamaktadırlar. Alıcı dil ifade edici dilden önce gelişir. Bu nedenle bebekleri

konuşmaya başlamadan önce ne kadar çok kelime uyaranına maruz bırakırsak alıcı dildeki

kelime haznesi o derece geniş olur.

Çocukların dil gelişimlerinde çevrenin etkisinin olduğunu bu çevrenin de ilk yıllarda anne ve

baba olduğunu söyleyen araştırmalar bu yıllarda çocuklara sunulan sevgi ve şefkatin tüm

gelişim alanlarını olumlu etkilediğini de söylemektedirler. 13. yüzyılda Holy Roman

İmparatoru Frederick II, bebeklerin ilk çıkardıkları kelimeleri görmek için yeni doğmuş

bebekleri annelerinden alıp bakıcılar verir. Ancak bakıcılara bebeklerle hiç konuşmamalarını

sadece fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamalarını söyler. Bir süre sonra bebeklerin ilgisizlikten

öldüklerini görür. Bir diğer araştırma Kanadalı biyolog Michael Meaney ve ekibi(2007)

tarafından yapılmış. Annelerin davranışlarının yavrular üzerindeki etkilerini gözlemlemek için

2 anne fare ile yavrularını deneye almışlar. Annelerden biri yavrularının her biriyle onar dakika

oynayıp ilgi gösterirken diğer anne fare yavrularıyla çok ilgilenmemiş sadece üçer dakika

oynayıp bırakıyormuş. Daha sonra bu yavrular gürültü ile uyarılıyorlar ve görülüyor ki

annesinden yeterli ilgiyi gören yavru fareler uyarıldıktan kısa bir süre sonra işlerine devam

ediyorlar ancak yeterli ilgiyi göremeyen fareler kitleniyorlar ve uzun bir süre sonra kendilerine

geliyorlar(Ungan, 2009; 21-29). Bu araştırmayla anne dokunuşunun ilgisinin çocukların sosyal

hayata hazırlanmasında ve stresle başa çıkma becerilerinin gelişmesinde muhteşem bir etkisinin

olduğu kanıtlanmıştır.

Annenin sevgisini, şefkatini aktaracağı nice yol vardır. Ninni bunların en basit ancak en

işlevselidir. İçerisinde söz, müzik, ritim, duygu, düşünce, öğüt barındıran bu yapı çocuklar için

ilaç niteliğindedir. Annenin çocuğunu uyutmak için o anki ruh halinin yansıması olan

kelimelere ek ezgiyle söylenen şiirler olarak tanımlanan ninni 4000 yıllık bir tarihe

sahiptir(Kabadayı, 2009; 280 , Kaya; Özkut, 2016; 784). Çelebioğlu’na göre, Divanu Lügat-it

Page 24: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

23

Türk’de ninni sözcüğü “balu balu” şeklinde, Karacaoğlan’ın bir dörtlüğünde “nen eylemek”

şeklinde ifade edilmektedir(Ayrancı, 2017; 267). Değişik Türk boylarında farklı isimler

almıştır; Azeri Türkleri “laylay”, Türkmenler “hövdü”, Özbekler “allo”, Kazanlılar ise “bişik

cırı: beşik türküsü” (Yardımcı, 1998; 2).

Tarihte bilinen ve yakın doğuda benzeri bulunmayan ilk yazılı ninni Kral Şulgi’nin eşi

tarafından hasta çocuğuna söylediği ninnidir.

Oğlum, uyku seni sarıyor, Uyku üzerine çökmek üzere. Gel uyku, gel uyku, Gel oğulumun olduğu yere, Acele (?) uyku, oğlumun olduğu yere. Duraksız gözlerini uyut, Elini renkli gözlerine koy, Ve ağulayan dili ile Uykusunu bozdurtma…

( http://www.medeniyetufku.com )

Bir kısmı yukarıdaki gibi olan ninni annenin bebeği ile konuşmasının ezgili bir halidir.

Günlük konuşma dilinin kullanıldığı ninniler annenin çocuğuna ilişkin dileklerinin, sevincinin,

üzüntüsünün öğütlerinin bazen de annenin kendi yaşamıyla alakalı sıkıntılarının,

mutluluklarının, korkularının dile getirilme şeklidir. Zaman geçtikçe çalışmacılar ninnileri

belirli şekillerde tasnif etmişlerdir. Kaya (1999), da ninnileri; “ Yapılarına göre ninniler, İhtiva

ettiği konulara göre ninniler, Söylenilen kişilere göre ninniler, Söylenme zamanına ve ortamına

göre ninniler” şeklinde tasnif etmiştir(Ungan, 2009; 10).

26 yıl boyunca Türk ninnilerini araştırıp kitap haline getiren Türk Dili ve Türk Kültürü

araştırmacısı Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ordu'nun Ulubey ilçesinden Prof. Dr. Necati

Demir, ninnilerin beşikte eğitim olduğunu söylemektedir. Her ne kadar çocukları uyutmak için

söylense de aslında ninnilerin eğitim aracı olduğunu vurgulamaktadır. Başaklardan

kundağın/Bağ bahçe solun sağın/Yıldızlar oyuncağın/Ağlama güzel çocuk/Ağlama uyu

bebek/Nenni nenni/ şeklindeki ninni dizelerini buna örnek göstermektedir. Türk milletinin

ninnilerle evreni, çocuğunun beynine düzenli bir şekilde yerleştirdiğini çocuğun kucağına

yıldızların bile oyuncak olarak verildiğini ve bunun da çocuğun ufkunu genişlettiğini

söylemektedir. Toplumsal yapıda kız ve erkek çocuklarının cinsiyetlerine özgü özelliklerinin

olduğunun ninnilere de aksettirildiğini söyleyen Prof. Demir düşüncesini şu ninniler ile

ispatlama yoluna gitmiştir; Kızım kızım inciyim, Güzellikte birinciyim, Adımı sorarsanız,

Page 25: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

24

Annemin kızıyım, Babamın gözüyüm - Ay böyle tek tek doğar, Gün böyle tek tek doğar, Senin

gibi oğlanlar, Anadan tek tek doğar. Eee pış pış eee ... Ancak ninnilerde asla kız erkek ayrımının

yapılmadığının altını da çizmektedir(http://www.necatidemir.net/).

Ninniler müzikal bir yapıya sahiptir. Belirli ezgileri vardır. Ancak ezgisi, ritmi ne olursa

olsun ninniler, çocuğa; “annenin yanındasın, emin yerdesin, rahat uyu” mesajını verir böylece

anne ile bebek arasındaki güveni, uyumu sağlar(Şimşek, 2016; 38).

Çocukların daha güçlü kişiliğe sahip olabilmeleri ve sosyal açıdan uyumlu olabilmeleri için

bebeklikte ninnilerle uyutulmaları, sakinleştirilmeleri önemlidir. Kendilerini güvende

hissetmeleri, çevreyle iyi ilişkiler kurmaları açısından ninniler önemli yer tutuyor( Gelişli ve

Yazıcı, 2011). Ninniler söyleniş amaçlarına göre farkla mesajlar içermektedir. Bu mesajlarla

aslında çocuklarının yollarını çizmektedir ninni söyleyicileri. Kabadayı’nın 2009 yılında Konya

Ilgın, Ereğli merkez ve köylerinde yaşları 12-68 olan 32 kişiden oluşan bir araştırma grubunda

ninnilerin ne amaçlarla söylendiği araştırılmış. 62 yöresel ninniden %27 ‘si Övgü ve (yergi)

niteliğindeki ninniler(Dandini oğlum dandini Çukur caminin kandili İmamların asası Küçük

kürkün yakası Bakkaların kasası Babacının kesesi Ninni oğlum ninni oğlum), %23 ‘ü Dilek

ve temenni niteliğindeki ninniler(Beyoğlu gaynın olsun Bin koyun tayının olsun Uyusun da

büyüsün ninni Tıpış tıpış yürüsün ninni), %21 ‘i ise Sevgi ve şefkat içerikli ninnilerdir (Biner

atın iyisine Düşer yolun kıyısına Haber verin dayısına Şeker alsın kuzusuna Ninni bebek

ninni bebek).

Çocukların algılama yeteneklerinin gelişmesine, konsantre olabilmelerine yardım eden

ninniler çocuğu sosyal-duygusal yönden etkilerken dil gelişimi açısından da etkilemektedir. Dil

gelişiminin temeli dinleme ile atılmaktadır. Anne karnından itibaren anne ve babasının sesiyle

gelişen bebek doğumdan itibaren çevreden gelen uyarıcılarla birlikte beyindeki dil ile ilgili

alanlarda bağlantılar oluşturmaya başlıyor. Kuhl’un (2007) araştırmasında bebeklere teybe

alınmış sesler dinletiliyor ve fark ediliyor ki 6. Ayından sonra bebekler kendi anadillerindeki

sesleri daha uzun dinliyor ve dikkat kesilmeye çalışıyor(Santrock, 2012; 166). Bu da anne

babanın konuştuğu dili çocuğa uyarıcı olarak ne kadar sunarsa dil gelişiminin etkili ve hızlı bir

süreç izlediğini gösteriyor. Skinner’ın (1957) “davranışçı yaklaşım”ı da bu durumu kanıtlar

niteliktedir. Çocuklar dil öğrenirken çevreden gelen uyaranlara tepki verirler ve böylece

önceleri çevre dil öğretiminde aktif rol alırken ilerleyen zamanlarda çocuk çevreyi taklit ederek

aktif rol oynar(Metin, 2017; 130-131). Çocuklara söylenen ninniler, şarkılar sesleri, heceleri

ve kelimeleri öğrenmelerine, konuşma için hazırlık yapmaya ve bu becerileri ömür boyu

kullanmalarını sağlamaktadır( Güneş, 2010; 34). Bebeklikte çocukla iletişim kurmanın beyin

Page 26: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

25

ve dil gelişimi açısından ne denli önemli olduğu araştırmalarla da kanıtlanmıştır. Bu iletişimi

annenin müzikal sesi, bol kelime kullanımı etkileşime dönüştürüyor. Annesinin sözlerini,

sesini, ritmini taklit etmeye başlayan bebek için dil gelişmede hız kazanıyor. Dil üzerine kurulu

kuramların ilkleri ya öğrenme kuramına ya da çocukların taklit yoluyla öğrendiği şeklindeki

kanıya dayanmaktadır. İlk yürümeye başlayan bebek büyüklerini taklit ederek yürüyebiliyorsa

neden ilk sözcüklerini aynı taklit yoluyla öğrenemesin ki şeklindeki ispat arayışı kanıyı

desteklemektedir(Bee and Boyd, 2009; 456).

SONUÇ VE ÖNERİLER

Tüm bu bilgiler ışığında; çocukların dil gelişiminin doğumdan sonra değil ana rahminde iken

başladığının, çocuğa bakım veren kişinin sevgisinin ve şefkatinin çocuğa yaklaşımındaki ses

tonunun da çocuğun dil gelişimini etkilediğinin, dil gelişiminin paralelinde beyin gelişimini,

sosyal duygusal gelişimini de etkilediği ve en önemlisi anne çocuk arasındaki bağlanmanın

güvenli olmasını ve yabancısı olduğu hayata karşı stres düzeyinin normal seviyelerde

seyretmesine yardımcı olduğunun kanıtlarını elde ediyoruz. Bu bağlamda çocuklara ninni

okumanın birçok açıdan yararlı olduğunu yukarıda sayılan gelişim alanlarının hepsine etki eden

basit, içten bir yol olduğu görülmektedir. Ancak ninniler her ne kadar annenin ruh halini

yansıtan çocuğu ile paylaşım sağlayan bir iş olsa da kullanılan kelimeler ifadeler ses tonu

çocuğu rahatlatan şekilde olmalıdır. Çocuğa ağıt şeklinde yahut içinde kin nefret ifadeleri

bulunan bir ninni söylemek güzellik içeren ninnilerin yaptığı etkinin tersine neden olup çocuğun

sosyal duygusal gelişiminde olumsuz ruh hali yaratacaktır.

KAYNAKLAR

AYRANCI, Y. D. (2017). Ninnilerin öğretici yönleri ve Türkçe eğitimindeki yeri. Akademik

Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 59 :267.

BEE, H., BOYD, D.(2009). Dil Gelişimi: Çocuk Gelişim Psikolojisi, 456. İstanbul: Kaknüs

Yayınları.

GELİŞLİ, Y., YAZICI, E. (2011). Ninniler ve Çocuk Eğitimindeki Önemi . Uluslararası Türk

Kültür Coğrafyasında Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:1, Sayı:1 :2.

GÜNEŞ, F. (2010). Ninnilerin çocukların dil ve zihinsel gelişimine etkisi . Zeitschrift für die

Welt der Türken, Vol. 2, No. 3 :28-36.

KABADAYI, A. (2009). Ninnilerin çocuğun gelişim alanlarına katkılarının içerik açıdan

incelenmesi: Konya örneği, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt:6 Sayı:1 :279-

286.

Page 27: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

26

KAYA, S. Ö., BOZKUT, Ö. (2016). The influence of developing tehcnology and mother's

songs; lullabies. International Journal of Human Sciences, Vol.13, Issue.1 :784.

METİN, E. N. ed.(2017). İletişim Ve Dil Gelişimi: Doğum Öncesinden Ergenliğe Çocuk

Gelişimi, 125-126 ; 130-131. Ankara: Pegem Akademi.

SANTROCK, J. W. (2012). Dil Gelişimi: Yaşam Boyu Gelişim , çev. ed. G. Yüksel, 164-166.

Ankara: Nobel Yayınları.

ŞİMŞEK, P. D. (2016). Anonim halk şiiri içerisinde ninnilerin yeri . AKRA Kültür Sanat ve

Edebiyat Dergisi, s.8 :38.

UNGAN, D. S. (2009). İşlevsel Yönleriyle Ninniler , 21-29. Ankara: Pegem Akademi.

YARDIMCI, M. (1998). Kıbrıs ve diğer Türk ülkelerinde ortak ninni ve tekerlemeler. II.

Uluslararası Kıbrıs Araştırmaları Kongresi, 2. KKTC.

(2018, Nisan 3). Medeniyetufku.com : http://www.medeniyetufku.com/kitap-ozeti-tarih-sumerle-baslar-kramer-2-bolum

adresinden alınmıştır.

(2018, Nisan 3). Necatidemir.net:

http://www.necatidemir.net/images/demir/bkosem/ninnilerin_dili.pdf adresinden

alınmıştır.

(2018, Mart 8). Tdk.gov.tr:

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5ac2b2a82ee0c4.80887245 adresinden alınmıştır.

Page 28: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

27

0-3 YAŞ ÇOCUKLARDA AİLE HAYATININ EBEVEYN

TUTUMLARINA ETKİSİNİN İNCELEMESİ

*Esra KINAY GÜNDOĞDU

**Damla AYKORA

* Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek lisans Öğrencisi

**İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek lisans Öğrencisi

ÖZET

Bu çalışmada, Bitlis ilinde okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden 0-36 aylık

çocukları olan ailelerin, sahip oldukları aile hayatı değişkenlerinin ebeveyn tutumlarına

etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda hazırlanan bilgi formu ile

Schaefer ve Bell(1958) tarafından geliştirilen, Türkçe geçerlik ve güvenirliği Küçük (1987)

tarafından yapılan Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği, Bitlis ili Merkez ilçesinde

faaliyet gösteren 3 okul öncesi eğitim kurumunda uygulanmıştır. Bu eğitim kurumlarında

çocuğu bulunan 74 aileden ulaşılabilen ve çalışmaya katılmayı kabul eden 56 aile çalışmaya

dahil edilmiştir. Daha sonra uygulanan ölçeklerde madde işaretleme hatasından dolayı 3 aile

çalışma grubundan çıkarılarak 53 aile ile çalışmaya devam edilmiştir. Araştırmacılar tarafından

hazırlanan bilgi formu ve ölçekler eğitim kurumları yönetimi ile yapılan görüşmeler ve izin

neticesinde uygulanmıştır.

Elde edilen veriler SPSS 15.0 paket programına girilerek tanımlayıcı istatistikler

yapılmıştır. Verilerin normal ve homojen dağılım gösterip göstermediğine bakılmış, basıklık ve

çarpıklık değerleri George ve Mallery’ye göre değerlendirilerek uygun parametrik testler

uygulanmıştır.

Çalışmada, kız çocukların daha fazla olduğu, ailelerin çoğunlukla iki veya ikiden fazla

çocuğa sahip olduğu bulgularına ulaşılmıştır. İlk çocuğu olan ailelerin istatistiki olarak p<0,001

düzeyinde daha baskıcı bir tutumda oldukları, p<0,05 düzeyinde aşırı koruyucu annelik

tutumlarının olduğu tespit edilmiştir. Yine çok çocuğu olan ailelerin p<0,05 düzeyinde daha

baskıcı oldukları sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar kelimeler: Aile hayatı, çocuk, ebeveyn, ebeveyn tutumu.

GİRİŞ

Aile, toplumun en küçük birimiolmasının yanında topluma yeni bireyler katan en önemli

parçadır denirse hiç de hata yanlış olmaz. Aile toplumun değer yargılarını, gelenek ve

göreneklerini, inançlarını, önyargılarını, kısacası kültürünü yansıtır. Bunun yanında özel bir

içyapısı ve kendine özgü bir işleyişi vardır (Özben ve Argun,2002). Aile kişinin içine doğduğu,

ilk sosyal deneyimlerini kazandığı ve daha sonraki yıllar için gerekli ilk adımları attığı yerdir.

Ailenin sağladığı öğrenme yaşantıları ve sunmakta olduğu modellerin, çocuktaki olumlu sosyal

davranış ve değerlerin gelişmesinde önemli bir yeri vardır (Ülküer ve Buz,1988).

Okul öncesi eğitim, 0-72 aylık çocukların; tümgelişimlerini, toplumsal kültürel değerleri

doğrultusunda yönlendiren, duygularıngelişimini ve algılama gücünü arttırarak akıl yürütme

Page 29: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

28

sürecinde ona yardımcı olan veyaratıcılığını geliştiren, kendini ifade etmesini ve

özdenetimlerini kazanmasınısağlayan, sistemli bir eğitim sürecidir (Yılmaz, 2003).

Erken çocukluk döneminde çocuğun tüm yaşamını etkileyecek adımlar ailetarafından

atılır. Ancak gelişim ve öğrenmede erken çocukluk döneminin öneminiortaya koyan

araştırmalar, aileyi çocuğun okul yaşamına destek bir birim olarakönemli olduğunu

vurgulamaktadır (Seçkin, Koç, 1997).

YÖNTEM

Araştırmanın örneklem grubuna okul öncesi eğitim kurumlarında 0-3 yaş arasında çocuğu

olan 74 aileden, ulaşılabilen ve araştırmaya katılmayı kabul eden 56 aile dahil edilmiştir.

Katılımcılara araştırmacılar tarafından ön bilgi verilmiş ve gönüllü katılımın öneminden

bahsedilmiştir. Gönüllü olan katılımcılara araştırmacılar tarafından hazırlanan bilgi formu ile

Schaefer ve Bell (1958) tarafından geliştirilen, Türkçe geçerlik ve güvenirliği Küçük (1987)

tarafından yapılan Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği uygulanmıştır. Orijinal

isminin kısaltması PARI (ParentalAttituteResearchInstrument) olan ölçek Schaefer ve Bell

(1958) tarafından geliştirilmiş ve annelerin aile hayatı ve çocuklarına yönelik duygularını

değerlendirmek amacıyla yapılandırılmış ve 15 maddeden oluşturulmuştur. Ülkemizde

uyarlama çalışmalarından ilki Le Compte, Le Compte ve Özer (1978) tarafından yapılmıştır.

Bu çalışmada ölçekteki ifade sayısı 60’a çıkarılmıştır. Uyarlama çalışmalarından ikincisi Küçük

(1987) tarafından yapılmıştır. Ölçekte Aşırı Koruyucu Annelik, Demokratik Davranma ve

Eşitlik Tanıma,Ev Kadınlığını Reddetme, Karı-Koca Geçimsizliği ve Baskı ve Disiplin alt

boyutları bulunmaktadır. Her alt boyuttan alınan yüksek puan o alt boyuttaki tutumun

uygulandığını gösterir (Öner, 1997).

Ölçek sonuçlarından elde edilen veriler SPSS 15.0 paket programına girilerek tanımlayıcı

istatistikler yapılmıştır. Verilerin normal ve homojen dağılım gösterip göstermediğine bakılmış,

basıklık ve çarpıklık değerleri George ve Mallery’ye göre değerlendirilerek uygun parametrik

testler uygulanmıştır.

Page 30: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

29

BULGULAR

Araştırmanın bu bölümünde, elde edilen verilere yapılan istatistiksel analiz sonuçlarına

yer verilmiştir.

Tablo 1. Anne Meslek Durumları n %

Memur 44 83,0

İşçi 7 13,2

Ev hanımı 2 3,8

Toplam 53 100,0

Tablo 2. Anne Eğitim Durumları

n %

İlköğretim 3 5,7

Lise 15 28,3

Üniversite 35 66,0

Toplam 53 100,0

Tablo 3. Çocukların Kardeş Sayısı

n %

0 8 15,1

1 18 34,0

2 18 34,0

3 5 9,4

4 2 3,8

5 2 3,8

Toplam 53 100,0

Yukarıdaki üç tablo değerlendirildiğinde kümülatif toplamlarla annelerin çoğunlukla

%83’ünün memur olduğunu, %66’sının üniversite mezunu olduğunu ve %84,9’unun iki ve

ikiden fazla çocuk sahibi olduğunu söyleyebiliriz.

Tablo 4. Çocukların Cinsiyeti Değişkenine Göre Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Puanları

Karşılaştırması Cinsiyet N Ortalama Std. Sapma p

Aşırı Koruyucu Annelik Boyutu kız 29 44,24 8,786

,255 erkek 24 41,21 10,384

Demokratik Davranma Eşitlik Tanıma kız 29 26,41 3,561

,338 erkek 24 27,42 3,977

Ev Kadınlığını Reddetme Boyutu kız 29 26,52 7,818

,993 erkek 24 26,50 6,646

Karı Koca Geçimsizliği Boyutu kız 29 13,21 4,161

,419 erkek 24 12,29 3,962

Baskı Disiplin Boyutu kız 29 43,14 8,663

,025 erkek 24 37,21 10,000

*p<0,05 düzeyinde anlamlı

Cinsiyet değişkenine göre yapılan bağımsız t testi sonuçlarına göre baskı disiplin boyutu

puanlarında istatistiki olarak anlamlı sonuç bulunmuştur.

Page 31: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

30

Tablo 5. Kardeş Sayısı Değişkenine Göre Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Puanları

Karşılaştırması

F p

Aşırı Koruyucu Annelik

Boyutu 2,539 ,041

Demokratik Davranma Eşitlik

Tanıma 1,392 ,245

Ev Kadınlığını Reddetme

Boyutu ,346 ,882

Karı Koca Geçimsizliği

Boyutu ,937 ,466

Baskı Disiplin Boyutu 2,538 ,041

*p<0,05 düzeyinde anlamlı

Kardeş sayısı değişkenine göre yapılan varyans analizi sonuçlarına göre aşırı koruyucu

annelik boyutu ve baskı disiplin boyutu puanlarında istatistiki olarak anlamlı sonuç

bulunmuştur. Farkın kaynağını bulmak için yapılan Tukey-hsd analizinde kardeşi olmayan yani

tek çocuğu olan ailelerde aşırı koruyucu annelik boyutu ve baskı disiplin boyutu puanlarında

yüksek puan tesbit edilmiştir.

Tablo 6. Çocuk Doğum Sırası Değişkenine Göre Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Puanları

Karşılaştırması

F p

Aşırı Koruyucu Annelik

Boyutu 5,550 ,002*

Demokratik Davranma Eşitlik

Tanıma ,465 ,708

Ev Kadınlığını Reddetme

Boyutu ,260 ,854

Karı Koca Geçimsizliği

Boyutu 1,002 ,400

Baskı Disiplin Boyutu 15,232 ,000**

*p<0,05 düzeyinde anlamlı

**p<0,001 düzeyinde anlamlı

Çocuk doğum sırası değişkenine göre yapılan varyans analizi sonuçlarına göre aşırı

koruyucu annelik boyutu ve baskı disiplin boyutu puanlarında istatistiki olarak anlamlı sonuç

bulunmuştur. Farkın kaynağını bulmak için yapılan Tukey-hsd analizinde ilk çocuğu olan

ailelerde aşırı koruyucu annelik boyutu ve baskı disiplin boyutu puanlarında yüksek puan tesbit

edilmiştir.

Tablo 7. Anne Mesleği Değişkenine Göre Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Puanları

Karşılaştırması

F p

Aşırı Koruyucu Annelik

Boyutu ,110 ,896

Demokratik Davranma Eşitlik

Tanıma ,854 ,432

Ev Kadınlığını Reddetme

Boyutu 1,864 ,166

Karı Koca Geçimsizliği

Boyutu 1,096 ,342

Baskı Disiplin Boyutu ,155 ,857

Page 32: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

31

Anne mesleği değişkenine göre yapılan varyans analizi sonuçlarına göre istatistiki olarak

anlamlı bir sonuç bulunamamıştır.

Tablo 8. Anne Eğitim Durumu Değişkenine Göre Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Puanları

Karşılaştırması

F p

Aşırı Koruyucu Annelik

Boyutu 1,243 ,297

Demokratik Davranma Eşitlik

Tanıma 2,277 ,113

Ev Kadınlığını Reddetme

Boyutu 1,315 ,278

Karı Koca Geçimsizliği

Boyutu ,024 ,976

Baskı Disiplin Boyutu 2,875 ,066

Anne eğitim durumu değişkenine göre yapılan varyans analizi sonuçlarına göre istatistiki

olarak anlamlı bir sonuç bulunamamıştır.

TARTIŞMA

Kardeş sayısı değişkenine göre yapılan varyans analizi sonuçlarına göre aşırı koruyucu

annelik boyutu ve baskı disiplin boyutu puanlarında istatistiki olarak anlamlı sonuç

bulunmuştur. Farkın kaynağını bulmak için yapılan Tukey-hsd analizinde kardeşi olmayan yani

tek çocuğu olan ailelerde aşırı koruyucu annelik boyutu ve baskı disiplin boyutu puanlarında

yüksek puan tesbit edilmiştir.Cinsiyet değişkenine göre yapılan bağımsız t testi sonuçlarına

göre baskı disiplin boyutu puanlarında istatistiki olarak anlamlı sonuç bulunmuştur.

Çocuk doğum sırası değişkenine göre yapılan varyans analizi sonuçlarına göre aşırı

koruyucu annelik boyutu ve baskı disiplin boyutu puanlarında istatistiki olarak anlamlı sonuç

bulunmuştur. Farkın kaynağını bulmak için yapılan Tukey-hsd analizinde ilk çocuğu olan

ailelerde aşırı koruyucu annelik boyutu ve baskı disiplin boyutu puanlarında yüksek puan tesbit

edilmiştir.Volling veElins (1998) yaptıkları bir çalışmada, anne babaların küçükçocuklardan

çok büyük kardeşi disipline etmeye meyilli oldukları görülmüştür. Buradan yola çıkarak ilk

veya tek çocuğu olan ailelerde baskı disiplin boyutu puanlarının daha yüksek görülmesi

olasıdır.

Anne-babaların Aile Tutum Envanteri toplam puanlarının çocukların kardeşsayısından

anlamlı ölçüde etkilenmediği bulunmuştur. Bu bulgudan farklı olarak,yapılan bazı

araştırmalarda çocukların kardeş sayısının anne-baba tutumlarındacezalandırma, baskı-

disiplinin arttığı bulunmuştur (Güneysu, 1982; Karadeniz,1994; Mangır ve diğ.1995; Özcan,

1996; Şendoğdu, 2000; Özyürek, 2004).

Page 33: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

32

Anne-baba tutumlarının çocuğun cinsiyeti faktöründen de önemli ölçüdeetkilenmediği

tespit edilmiştir. Yapılan bazı çalışmalarda, bu bulgudan farklı olarakçocuğun cinsiyetinin

anne-baba tutum ve davranışları üzerinde etkili olduğuvurgulanmıştır (Güneysu, 1982;

Mızrakçı, 1984; Argun, 1995; Özcan, 1996;Fincham ve diğ., 1998; Özyürek, 2004).

Anne mesleği değişkenine göre yapılan varyans analizi sonuçlarına göre istatistiki olarak

anlamlı bir sonuç bulunamamıştır.Anne eğitim durumu değişkenine göre yapılan varyans

analizi sonuçlarına göre istatistiki olarak anlamlı bir sonuç bulunamamıştır.Lecompte,

G.,Lecompte, A. ve Özer(1978) de annenin eğitim düzeyi yükseldikçe aşırı annelik boyutuna

verilen değerde de bir azalma olduğunu bulmuşlardır. Bu bizim çalışmamızla örtüşmemektedir.

KAYNAKLAR

Arı, M., Bayhan, P., Artan İ. (1995). Farklı ana-baba tutumlarının 4–11 yaş

grubuçocuklarında görülen problem durumlarına etkisinin araştırılması, 10. Ya-PaOkulöncesi

Eğitimi ve Yaygınlaştırılması Semineri, İstanbul: Ya-Pa Yayın Paz.San. Tic. A.Ş., 23-38.

Fincham, D. F.,Beach, S. R. H., Arias, İ. ve Brody, G. (1998). Children’sattributions in

thefamily: thechildren’srelationshipattributionmeasure,Journal of FamilyPsychology, 12(4),

481–493.

Güneysu, S. (1982). Ana-Babaların Çocuklarına Karşı Tutumları ve Çocuklardaki

Davranış Problemleri, H.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

Karadeniz, A. (1994). Lise son sınıf öğrencileri üzerinde demokratik ve otoriterolarak

algılanan ana-baba tutumlarıyla çeşitli mesleki değerler arasındakiilişkinin incelenmesi.

Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Karadeniz TeknikÜniversitesi, Trabzon.

Küçük, Ş. (1987). Thevalidity of theTurkish form of the PARI subscales II, III, IV.

Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi.

Le Compte, A. Le Compte, Sözen, S. (1978). ”Üç Sosyo-ekonomik düzeyde Ankaralı

Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumları”, Psikoloji Dergisi. Sayı 1. Ankara: Psikoloji Derneği

Yayınları.

Mangır, M., Aral, N., Haktanır, G., Baran, G., Başar, F., Köksal, A. (1995).Fiziksel

Yönden İstismar Edilen ve Edilmeyen Çocukların Ana-BabaTutumlarının Algılayış

Şekillerinin İncelenmesi. 10. Ya-Pa Okulöncesi Eğitimive Yaygınlaştırılması Semineri.

İstanbul: Ya-Pa Yayın Paz. San. Tic. A.Ş., 81–98.

Mızrakçı, Ş. (1994). Annelerin çocuk yetiştirme tutumlarına etki eden

faktörler:demografik özellikleri, kendi yetiştiriliş tarzları, çocuk gelişimine ilişkin

bilgidüzeyleri ve çocuğun mizacına ilişkin algıları. Yayımlanmamış yüksek lisanstezi, Ege

Üniversitesi, İzmir.

Öner, N. (1997). Türkiye’de Kullanılan Psikolojik Testler (3.Basım). İstanbul: Boğaziçi

Üniversitesi Yayınları, 538-542.

Page 34: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

33

Özben, Ş., Argun, Y. (2002). “Okul Öncesi Çocukların Anne-Babalarının Çocuk

Yetiştirme Tutumları İle İlgili Değişkenlerin İncelenmesi”. Dokuz Eylül Üniversitesi. Buca

Eğitim Fakültesi. Eğitim Fakültesi Dergisi 14:18-28.

Özcan, H. (1996). İlkokul öğrencilerinin özgüvenleri, akademik başarıları ve

annebabatutumları arasındaki ilişkiler. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi,Marmara

Üniversitesi, İstanbul.

Özyürek, A. (2004). Kırsal bölge ve şehir merkezinde yaşayan 5–6 yaş grubuçocuğa sahip

anne-babaların çocuk yetiştirme tutumlarının incelenmesi.Yayımlanmamış yüksek lisans tezi,

Gazi Üniversitesi, Ankara.

Ülküer Savaş, N., Buz, S. (1988). “5-6 Yaş Çocukları Ana-Babalarının Ödüllendirme ve

Cezalandırma Yöntemleri”. Eğitim Ve Bilim. Sayı:69.

Schaefer, E.S.,Bell, R.Q. (1958). Development of a parentalattituderesearchinstrument.

Child Development, 29 (3): 339-361.

Şendoğdu, M. C. (2000). Anaokuluna devam eden 5–6 yaş çocuklarının

annebabalarınıalgılamaları ile anne babaların kendi tutumlarını algılamalarıarasındaki ilişki.

Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi,Ankara.

Yılmaz, N., (Edt: Sevinç, M.) (2003). Türkiye ‘de Okul Öncesi Eğitimi, Gelişim

VeEğitimde Yeni Yaklaşımlar. İstanbul: Morpa Yayınları.

Seçkin, N., Koç, G. (1997). Okulöncesi Eğitim Kurumlarında Program. YaşadıkçaEğitim

Dergisi. (57) 6–9

Page 35: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

34

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU TANISI ALAN BİRİ ERKEK BİRİ

KIZ OLAN ÇİFT YUMURTA İKİZ EŞLERİ: OLGU SUNUMU

Ömer ALPGAN

Çocuk Gelişimi Uzmanı, Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve

Araştırma Hastanesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Birimi, İstanbul/Türkiye

Uzm. Dr. Tayfun KARA

Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi,

Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği, İstanbul/Türkiye

ÖZET

Otizm spektrum bozukluğu (OSB), sosyal etkileşimde bozukluklar, iletişim

becerilerinde bozulma ve kısıtlayıcı ve tekrarlayıcı davranışların görülmesi ile karakterize olan

nörogelişimsel bir hastalıktır. Bir dizi aile ve ikiz çalışmaları, genetik faktörlerin otizmin

etiyolojisinde önemli rolü olduğunu göstermiştir. OSB’de ikiz eş hastalanma (konkordans)

oranlarının yüksek olduğu ve güçlü bir kalıtsal temele sahip olduğu bilinmektedir.

Erkek çocuklarda kız çocuklarına oranla çok daha fazla oranda OSB tanısı olduğu

saptanmıştır. Yine benzer şekilde ikiz çalışmaları tek yumurta (monozigot) ikizlerinde çift

yumurta (dizigot) ikizlerine oranla daha yüksek OSB bildirmektedir. Burada nadiren

görülebilecek biri erkek biri kız çocuğu olan dizigotik ikiz çiftinde saptanmış OSB’yi sunmaya

değer gördük.

Anahtar Kelimeler: Otizm Spektrum Bozukluğu; Dizigotik çocuk; Genetik faktör, Çevresel

faktör.

GİRİŞ

Otizm spektrum bozukluğu (OSB) nörogelişimsel bozukluklar arasında çocukluk

çağında sık rastlanılan hastalıklardandır. OSB sıklığı dramatik olarak artmaktadır, 1960'lı

yıllarda 2000 çocukta 1’den daha az görülürken, bugün 145 çocukta 1’lere ulaşmıştır. Bozukluk

sosyal etkileşim, sözel-sözel olmayan iletişim ve tekrarlayıcı davranışlarda bozukluklar ile

karakterizedir ve erkekler çocuklarda daha yaygındır (Kramer, Lipkin, Marvin, & Law, 2015;

Rutter, 2005). Tüm OSB ölçümlerinde, monozigotik ikizlerde (aralık, 0.77-0.99), dizigotik

ikizlere (aralık, 0.22-0.65) göre anlamlı olarak daha yüksek görülmektedir. OSB’de %56-95

Page 36: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

35

arasında kalıtımsallık tahminleri verilmektedir (Colvert et al., 2015). Monozigotik ikiz çiftleri

için %95’lere kadar bildirilen eş hastalanma oranları, dizigotik ikizlerde %4’lere kadar

düşmektedir (Tick, Bolton, Happé, Rutter, & Rijsdijk, 2016). Literatür taramalarında dizigotik

ikizler arasındaki eş hastalanma oranlarının %5-20 aralığında değiştiği görülmektedir

(Neuhaus, Kresse, Faja, Bernier, & Webb, 2016). OSB ile ilgili yapılan araştırmalarda 4:1

erkek-kadın oranı en yaygın bildiren orandır (Nag, Nordgren, Anderlid, & Nærland, 2018).

Dizigotik ikizlerde ve kızlarda oranlar düşük iken, burada biri kız ve biri erkek olan dizigotik

ikizde OSB olgusunu bildireceğiz.

OLGU

4 yaş 8 aylık erkek çocuğu ve dizigotik eşi olan kız çocuğu ailesi tarafından kliniğimize

getirildi. Göz teması kurmaktan kaçınma, konuşmada gecikme şikayetleri mevcuttu. Yaklaşık

2 yıldır özel eğitim desteği alıyorlardı. Anne-babada akraba evliliği mevcuttu (hala-dayı

çocukları). Anne 42 yaşında ev hanımı, baba 36 yaşında kurumsal şirkette çalışan idi. İkizler

38. haftada sectio (sezaryen) ile düşük doğum ağırlığına sahip olarak (erkek:1970 gr, kız:1660

gr) doğmuşlardı. Doğum sonrası asfiksi (oksijensiz kalma), siyanoz (morarma), kuvöz öyküsü

yoktu. Erkek çocuk anne sütünü 6 ay aldığı, yürümesinin geciktiği ve 20 aylıkken yürümeye

başlamış idi. Bir yaşında kelime söylediği, geç cümle kurma öyküsünün olduğu, iki yaşından

sonra cümle kurmalarının çok nadir olduğu öğrenildi. Başka hastalık öyküsü yoktu. Erkek

çocuğunda ismine tepkisi ve göz teması yoktu. Stereotipik el-kol hareketleri mevcuttu. Sıklıkla

kendi etrafında dönme, el çırpma davranışı vardı. Belirgin davranış sorunları vardı ve testlere

uyum sağlayamadı. Kendine ve etrafa zarar verici davranışları mevcuttu. Değerlendirme

sırasında nesneleri koklama davranışı gözlendi. Kelime düzeyinde dil gelişimi vardı, ancak

nadir cümlesi vardı. Kelimeleri her zaman anlamlı kullanmıyordu. Sosyal etkileşim ve

iletişimde yetersizliğinin olduğu gözlendi. Hastanın görüşmesinde

Çocukluk Otizmi Değerlendirme Ölçeği-ÇODÖ (Children Autism Rating Scale-CARS) ile 51

puan (ağır şiddette) aldığı görüldü. Değerlendirme sonrası ağır şiddette (%80) OSB tanısı

alıyordu.

İkiz eşi olan kız çocuk anne sütünü 8 ay aldığı, 12 aylıkken yürümeye başlamış idi. Bir

yaşında kelimeleri mevcut idi. İsme tepkisi ve göz teması hafif düzeyde kısıtlı idi. Bir süre

iletişim halinde kalabilse de uzun sürdüremiyor idi. Cümleleri vardı, ancak konuşma sürecinde

anlamsız konuşmaları da mevcuttu. Konuşma anlaşırlığı zayıftı. Yaşıt ilişkisi beklenen düzeyin

altında idi. Aile nadiren de olsa stereotipik hareketleri tarifliyordu. Değerlendirme sırasında

Page 37: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

36

nesneleri ağzına koyma davranışı gözlendi. Dikkat süresinin kısa olduğu ve hareketli bir yapıda

olduğu gözlendi. Hastanın görüşmesinde Çocukluk Otizmi Değerlendirme Ölçeği-ÇODÖ

(Children Autism Rating Scale-CARS) ile 40 puan (hafif şiddette) aldığı görüldü.

Değerlendirme sonrası hafif şiddette (%40) OSB tanısı alıyordu. Gelişimsel değerlendirmeleri

için Denver II testi yapıldı. İkiz eşlerin test sonuçları anormal ve yaşının gerisinden geldiği

görüldü. Yapılan değerlendirmeler sonucunda ikiz kardeşlerin aile eğitimleri ile bireysel

eğitimleri planlandı ve takibe alındılar.

SONUÇ

OSB genetik, çevresel faktörler veya her ikisinin bir kombinasyonundan kaynaklanıp

kaynaklanmadığı bugün hala tartışılmaktadır. OSB erkek cinsiyette daha yaygındır, bu da

kızların cinsiyet ilişkili mekanizmalarla korunduğu bir hastalık modelini düşündürmektedir. Bu

modelde, otistik kızların erkeklere göre daha fazla risk taşıyan bir yükü taşıması ve bu büyük

genetik sorumluluğu kardeşleriyle paylaşmaları öngörülmektedir (Werling, & Geschwind,

2015). Vakamız da kız çocuğu OSB’den etkilenmiştir. Literatürde de bahsedildiği üzere kız

kardeşte otizm olmasının psikiyatrik yüklülüğün ve ailede başka OSB’li birey açısından riskin

artmış olduğunu düşündürdü.

Yapılan çalışmalarda hipoksik belirteçler ile ilişkili spesifik prenatal ve perinatal

olayların bazı çocuklarda OSB riskini artırabileceği bildirilmiştir. Bununla birlikte ikizlerde eş

hastalanma riskleri sadece bu faktörlerle önemli ölçüde artmamıştır. Ancak monozigot

ikizlerden birinde OSB var birinde yok ise, OSB olan da kesinlikle çevresel risk faktörü olduğu

görülmüştür. Her iki ikizin de risk faktörü yaşadığı tek yumurta ikizlerinin bir kısmında OSB

eş hastalanma görülmemiştir, bu durum çevresel belirteçlerinin tüm bireylerde artmış OSB riski

ile ilişkili olmadığını düşündürmektedir (Froehlich-Santino, 2014). Literatürde de belirtildiği

üzere ikizlerde çevresel faktörler OSB ile ilişkili olsa da, aynı çevresel faktöre maruziyet her

bireyde OSB ile sonuçlanmaz. Bizim vakamızda perinatal veya prenatal risk faktörü aile

tarafından tanımlanmasa da, çevresel faktörlerden etkilenmiş olmaları da olasıdır. Sıklıkla

genetik faktörlere atıfta bulunulsa da çevresel faktörler göz ardı edilmemelidir.

Son yıllarda yapılan çalışmaların sonuçları, ikizler için ortak çevresel faktörlerin otizme

karşı sorumluluğun yaklaşık %55'ini açıkladığını göstermektedir. Her ne kadar genetik faktörler

de önemli bir rol oynasa da, otizmin önceki ikiz çalışmalarından elde edilen tahminlerden

önemli ölçüde daha düşüktür (Hallmayer et al. 2017). Literatürde incelediğimiz kimi

Page 38: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

37

çalışmaların oranları yüksek çevresel etki bildirimlerine sahiptir. İncelediğimiz çalışmalar bize,

OSB’nin genetik ve çevresel faktörler arası etkileşimin karmaşıklığını göstermektedir.

Monozigot ikizlerde yüksek oranlar bildirilse de olgumuzda olduğu gibi dizigotik ikizlerde de

OSB görülmektedir. Aynı zamanda olgularımızdan biri kız çocuğudur. Kızlarda daha az

görüldüğü bildirilen OSB, olgumuzda kız çocuğunda da mevcuttu. Olgumuz açısından genetik

ve çevresel faktörlerin çözümlenmesinin zor olacağını düşünmekteyiz.

OSB’ye sahip çocukları değerlendiren sağlık çalışanlarının OSB’ye sahip çocuklarının

kardeşlerini değerlendirmeleri, gözden kaçabilecek OSB vakalarının saptanması için önemlidir.

Aynı zamanda hekimlerin az görülen cinsiyet veya çift yumurta ikizi olmak gibi riskin azaldığı

durumlarda dahi, OSB şiddeti zayıf olsa da karşılaşabileceği unutulmamalıdır.

KAYNAKLAR

Colvert, E., Tick, B., McEwen, F., Stewart, C., Curran, S. R., Woodhouse, E.,… Bolton, P.

(2015). Heritability of Autism Spectrum Disorder in a UK Population-Based Twin

Sample. JAMA Psychiatry, 72(5), 415–423. http://doi.org/10.1001/jamapsychiatry.2014.3028.

Froehlich-Santino, W., Tobon, A. L., Cleveland, S., Torres, A., Phillips, J., Cohen, B.,

Hallmayer, J. (2014). Prenatal and Perinatal Risk Factors in a Twin Study of Autism Spectrum

Disorders. Journal of Psychiatric Research, 54, 100–108.

http://doi.org/10.1016/j.jpsychires.2014.03.019.

Hallmayer, J., Cleveland, S., Torres, A., Phillips, J., Cohen, B., Torigoe, T., Risch, N. (2011).

Genetic Heritability and Shared Environmental Factors Among Twin Pairs With Autism.

Archives of General Psychiatry, 68(11), 1095–1102.

http://doi.org/10.1001/archgenpsychiatry.2011.76.

Kramer, I., Lipkin, P. H., Marvin, A. R., & Law, P. A. (2015). A Genetic Multimutation Model

of Autism Spectrum Disorder Fits Disparate Twin Concordance Data from the USA and

Canada. International Scholarly Research Notices, 2015, 519828.

http://doi.org/10.1155/2015/519828.

Nag, H. E., Nordgren, A., Anderlid, B.-M., & Nærland, T. (2018). Reversed gender ratio of

autism spectrum disorder in Smith-Magenis syndrome. Molecular Autism, 9, 1.

http://doi.org/10.1186/s13229-017-0184-2.

Page 39: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

38

Neuhaus, E., Kresse, A., Faja, S., Bernier, R. A., & Webb, S. J. (2016). Face processing among

twins with and without autism: social correlates and twin concordance. Social Cognitive and

Affective Neuroscience, 11(1), 44–54. http://doi.org/10.1093/scan/nsv085.

Rutter M. (2005). Incidence of autism spectrum disorders: changes over time and

their meaning. Acta Paediatr. 94(1):2-15.

Tick, B., Bolton, P., Happé, F., Rutter, M., & Rijsdijk, F. (2016). Heritability of autism

spectrum disorders: a meta-analysis of twin studies. Journal of Child Psychology and

Psychiatry, and Allied Disciplines, 57(5), 585–595. http://doi.org/10.1111/jcpp.12499.

Werling, D. M., & Geschwind, D. H. (2015). Recurrence rates provide evidence for sex-

differential, familial genetic liability for autism spectrum disorders in multiplex families and

twins. Molecular Autism, 6, 27. http://doi.org/10.1186/s13229-015-0004-5.

Page 40: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

39

BEYİN GELİŞİMİ VE İHMAL

Zeynep ŞENOL

Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi

Çayırova Çocuk Evleri Sitesi Müdürlüğü – Kocaeli/TÜRKİYE

Sinir sistemi arasındaki bağlantılar, sinir sisteminin temel birimi olan beyin hücreleri,

beyin mimarisinin tuğlaları, harcı ve kablolarıdır. Doğumdan sonraki ilk birkaç yılda saniyede

700-1000 yeni sinirsel bağlantı oluşur. Bu hızlı çoğalma periyodundan sonra, bu bağlantılar,

budama denilen normal bir süreçten geçerek, kalan beyin devrelerinin daha verimli olmasını

sağlar. Deneyimler beynin gelişmekte olan mimarisinin doğasını ve kalitesini etkiler (Cohen et

all, 2016).

Bilim adamları ihmali, duyarlı bakımın sürekli yokluğu olarak tanımlamaktadır. İhmal,

beyin mimarisinin gelişimini çeşitli şekillerde bozar. Ciddi ihmal, ön frontal korteksin gelişmesi

ile birlikte, duygu, stres regülasyonu, dikkat ve kendini kontrol ile ilişkili beyin bölgelerindeki

anormal aktivitelerle ilişkilendirilmiştir (Cohen et all, 2016).

Bazı araştırmacılar ihmali, bir çocuğun yaşı ve ihtiyaçlarına uygun, yeterli dikkat, tepki

verme ve korumanın yokluğu olarak da tanımlar. Böyle bir durumun potansiyel ciddiyeti genel

olarak kabul edilmektedir, ancak spesifik parametreleri, çocuk yetiştirmedeki inanç ve

uygulamalara ve kültürel farklılıklara göre büyük ölçüde değişebilir.

İhmal “hiçbir eylemde bulunmama” olarak da tanımlanır. Bilim, çocuk refah sistemi

açısından tanımlanabilir ihmal ölçütlerinin gösteremeyebileceğini, ancak gelişmekte olan beyin

devrelerinin (ya da gelişmekte olan diğer organların yaşam boyu ciddi sonuçları olan)

bozulmasına yol açtığını söyler.

1. Fiziksel ihmal; çocuğun güvenliğini sağlamak için yeterli yiyecek, barınak, hijyen

ve/veya uygun gözetim sağlamadaki başarısızlık,

2. Psikolojik ihmal; çocuğun duygusal ve /veya sosyal gereksinimlerine katılmama,

3. Tıbbi ihmal; tanımlanmış bir sağlık problemi için yeterli tedaviyi sağlayamama,

4. Eğitim ihmali; bir çocuğun örgün öğrenme ihtiyaçlarını karşılamada yetersizlik olarak

tanımlanabilir.

Çok sayıda bulguya rağmen çocuk ihmali, fiziksel istismar ve cinsel istismardan daha

az kamuoyunun dikkatini çekmektedir. Ancak ihmal, kötü muamelenin en yaygın şeklidir

(Bick, 2012).

Bebeklik Dönemi Neden Önemli?

Yaşamın ilk yıllarında her saniyede 1 milyondan fazla yeni sinirsel bağlantı oluşur.

Erken deneyimler gelecekteki tüm öğrenme, davranış ve sağlık için temel olan beynin

mimarisini etkiler. Bilim adamları beyindeki nöronların sayısının ve gücünün erken yaştaki

Page 41: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

40

deneyimlerden etkilendiğini, bu etkilenmenin de “plastisite” olarak adlandırıldığını

belirtmişlerdir. (Cohen et all, 2016; Duman, 2015:75; URL-5).

Yapılan araştırmalar tehdit içeren ortamların vücudun kimyasal dengesini bozduğunu

açıklamaktadır. Bu durumda seratonin düzeyi azalmakta, böbrek üstü bezlerinin tehdit ve

tehlike anında vücudun kasılmasına neden olan “kortizol” adlı bir peptit salgılamaktadır

(Duman, 2015:150-151).

Şekil 1. Beyin snapslarının budama yörüngesi (URL-4,2014)

Doğumda 6 Yaşında 14 yaşında

Genlerin ve deneyimlerin etkileşimi gelişmekte olan beynin devresini şekillendirir.

Bebeklerin yaşamın erken dönemlerinde yaşadıkları deneyimler, genlerin nasıl açılıp

kapandığını ve hatta bazılarının ifade edilip edilmediğini de etkilemektedir (Cohen et all, 2016).

Beyin snapslarının budaması, genç bir beynin şekillenmesinde muazzam etki deneyimini ve

çevreyi gösterir. Bu bebeklerin ve küçük çocukların beynini sürekli geliştirdiklerini ve daha

sonraki gelişim için temel olacak sinir devrelerini inşa eden deneyimlerle ilişkilidir. Epigenetik

olarak adlandırılan bir alanda yapılan yeni araştırmalar, bireyin genlerinin bazı çevresel

faktörlere yanıt vererek potansiyel olarak gelişebileceğini düşündürmektedir (Şekil 1).

Aile Ortamında İhmal

Doğumdan kısa bir süre sonra başlayarak bebekler ve bakım veren yetişkinler arasındaki

etkileşimler sinirsel bağlantıların oluşumunu ve gelişen beynin devresini etkilemektedir.

Karşılıklı etkileşim ve dinamik değişimler gelişmekte olan beynin mimarisini şekillendirir.

Gelişim süreci, çocuklar ve bakım veren yetişkinler arasındaki karşılıklı etkileşimle desteklenir.

Bu etkileşim tenis maçı gibi ileri-geri topu atarak devam eder. Yetişkinlerin yanıtları

güvenilmez, uyun olmayan şekildeyse oyun birbirinden ayrılır. Duyarlı etkileşim olmadan

çocuğun gelişmekte olan beyninin mimarisini zayıflatabilir ve daha sonraki öğrenmeleri,

davranışları ve sağlıkları bozulabilir (Cohen et all, 2016; URL-2, 2015).

Page 42: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

41

Eğer bakım veren kişi, küçük çocuğun bilişsel, dil, sosyal ve duygusal katılım

gereksinimini desteklemeyen, çocuk odaklı dikkat sergilemiyorsa (çocukların bir saat boyunca

televizyon karşısında bırakılması da dahil) müdahale gerekli olabilir. Bebek ile karşılıklı ve

dinamik etkileşimler sağlıklı gelişim için esastır ve gelişmekte olan beynin mimarisini tam

olarak şekillendirir. Son 30 yılda yapılan kapsamlı biyolojik ve gelişimsel araştırmalar

mahrumiyet ya da ihmalin fiziksel istismardan daha fazla zarar verdiğini, çocuğun daha sonraki

hayatında bilişsel gecikmeler, akıl yürütme işlevlerinde bozukluklar ve vücudun strese karşı

verdiği cevabın kesintileri de dahil olmak üzere pek çok etkilerinin olduğunu ifade etmektedir

(Bick, 2012).

Bebeklik döneminde meydana gelen ihmal istismar sonucunda meydana gelen psiko-

sosyal travma, bebeğin beyninde stresle baş edebilme yönünde kalıcı hasarlara yol açmaktadır.

Özellikle uyaran eksikliğine yol açan çocuk ihmali snaptik bağlantıların yok olmasına sebep

olmaktadır (Bertan ve ark., 2009).

Çocukluk döneminde insan hayatının şekillendiği dönem olarak kabul edilmekte olup

bu dönemin sağlıklı olabilmesi için çocukların ailelerinin yanında yetişmeleri esastır (Yazıcı,

2012). Birleşmiş Millet Çocuk Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi çocuğun yaşama ve gelişme

hakkıyla ilgili olup “Taraf Devletler çocuğun hayatta kalması ve gelişimi için mümkün olan

çabayı gösterirler” şeklinde belirtilmektedir. Ancak 5 yaşın altında çok sayıda çocuk

yoksulluğun yanı sıra psiko-sosyal, bilişsel ve motor gelimi doğrudan etkileyen kötü beslenme

ve yetersiz sağlık koşullarıyla karşı karşıyadır (Bertan ve ark., 2009). Yapılan araştırmalarda

ailelerinden ayrılan çocukların %80 oranında psiko-sosyal sorunlar yaşadığı, ayrıca koruyucu

aile yanına yerleştirilenlerin kurum bakımında kalanlara oranla daha fazla sorun yaşadığı tespit

edilmiştir (Erdal, 2014).

Sağlıklı çocuk gelişimi için gerekli olan temel etkileşimin bozulması veya önemli

yokluğu öğrenme, davranış ve sağlıkta yaşam boyu problemlere yol açan ciddi fizyolojik

bozulmalara yol açabilir. İhmalin büyüklüğü bir çocuğun temek ihtiyacı olan beslenme, tıbbi

destek ve eğitim ihtiyacını karşılayamama ile de ilişkilidir. Genellikle evde tek başına bırakılan,

bir defada uzun süre göz ardı edilen bir bebeğin hayatta kalması tehlikeye girmekte ve acil

müdahale zorunlu hale gelmektedir.

Aile ortamlarında ihmal edilerek yetiştirilen çocuklar azalan atılganlık, özgüvenin zayıf

olması, düşük benlik saygısı gibi çeşitli duygusal zorluklar için risk altındadır. İhmal diğer kötü

muamele çeşitleriyle karşılaştırıldığında kişilik bozuklukları, endişe ve depresyon için daha

yüksek risk oluşturmaktadır (Bick, 2012).

Kurumsal Ortamda İhmal

Personelin rotasyonu sonucu birçok farklı kişi tarafından bakılan bebeklerin herhangi

bir bakıcıyla ilişki kurması zorlaşmaktadır. Bu gibi durumlarda yiyecek, sıcaklık, barınma, tıbbi

bakım gibi temel ihtiyaçlar karşılanmasına rağmen hala şiddetli psiko-sosyal yoksunluk

mevcuttur (Bick, 2012). Korunma altına alınan çocuklar için farklı zorluklar da söz konusudur.

Örneğin koruyucu aile/ bakıcı anneler bazen çocuklara, özellikle bebeklere, nihayetinde

bakımlarından çıkarılma ihtimallerinden dolayı “bağlı” olmamaktadırlar (Cohen et all, 2016).

Page 43: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

42

Hayvanlarla yapılan çalışmalar stresin beyin devresinin etkinliğini bozduğu, hem kısa

hem de uzun vadeli fiziksel ve psikolojik problemlere yol açtığını göstermiştir. John Bowlby’

e göre anne ile çocuk arasında kurulan güvenli bağ çocuğun psikolojisinin sağlıklı bir şekilde

gelişmesini sağlar. Rhesus maymunları ile yapılan çalışmalar ile bebeklerdeki bağlanma

arasında bir bağ kurulmuş ve güvensiz bağlanan ya da ara ara kesintiye uğrayan bağlanma

ilişkileri sonucunda kişilik problemleri ve zihinsel sorunların ortaya çıkacağı belirtilmiştir.

Bowlby’ e göre güvensiz bağlanma ileride görülebilecek nevrotik kişilik bozukluğunun

temelini oluşturmaktadır (Özdemir ve ark., 2012).

Kurumsal ortamlardaki ciddi ihmalin gelişmekte olan beynin yapısındaki ve

işleyişindeki anormalliklerle ilişkilendirilmiştir. Yaşamın erken dönemlerinde sosyal

ortamlarda aşırı olumsuzluklara maruz kalan çocuklarda elektroensefalografi (EEG) ile yapılan

ölçümlerde beyindeki elektriksel aktivitenin azaldığı görülmüştür. Bu EEG sonuçlarının, dikkat

ve öğrenme güçlüğü çeken ihmal edilmemiş çocuklarda gözlemlenenlerle benzer olduğu da

ifade edilmiştir.

Kronik yoksunluk küçük çocukta stres yanıt sistemlerinin sürekli aktivasyonuna yol

açtığı zaman, gelişmekte olan beynin mimarisini bozabilir ve zayıflatabilir. Zamanla salınan

kimyasallar sonucunda yıpranan bu aşırı stres tepkisi akademik müdahalelere, sosyal uyumda

zorluklara, ruh sağlığı problemlerine ve hatta kronik fiziksel hastalıklara yol açabilir. Kronik

ihmal, çocukların stresle başa çıkma becerilerini tehlikeye sokacak şekilde biyolojik stres yanıt

sisteminin gelişimini değiştirebilir. Örneğin öncesinde aşırı ihmale maruz kalan çocukların

evlat edinmeden yıllar sonra bile kalp ritimlerinde adrenalin seviyesinin anormal olduğu

görülmüştür ki bu daha sonra artan anksiyete, depresyon ve kardiyovasküler problemler için

hayatta daha fazla riske yol açan biyolojik “aşınma ve yıpranma” anlamına gelmektedir (Bick,

2012).

Küçük yaşta maruz kalınan ihmal ve istismar sonucu çocuklarda hiperaktivite, kaygı,

düşünmeden hareket etme, uyku bozukluğu, stresle baş edememe gibi problemlerin koşulsuz

sevgi veren bir yetişkinin desteği ile aşılabileceği ifade edilmektedir (Erdal, 2014).

Ülkemizde de öncelikli olarak 0-6 yaş grubundaki çocukların kurum bakımına

alınmadan önce aile yanında desteklenmeleri, aile yanında desteklenemiyorlarsa koruyucu aile

yanına yerleştirilmeleri yönünde çalışmalar yürütülmektedir. Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı’

nın 2018 verilerinde Türkiye genelinde koruyucu aile yanındaki çocuk sayısı 5838 olarak

yayınlanmıştır (URL-3, 2018). Ayrıca ülkemizde 2017 Aralık ayı itibariyle kurum bakımına

alınmadan aile yanında destek verilen 104.729 çocuk, kuruluş bakımı altında bulunan 14.189

çocuk bulunmaktadır (URL–1, 2017).

İhmal ve Yaşam Boyu Etkisi

Bütün çocuklar karanlık, canavarlar ve yabancılar dahil olmak üzere çocukluk

döneminde farklı korkular yaşarlar. Bu korkular gelişimin normal süreci ve geçicidir. Aksine

korku ve endişeyi kalıcı olarak ortaya çıkaran tehdit edici koşullar, kolaylıkla iyileşmeyen ve

çocuklarda uzun vadeli sonuçlar için önemli risktir. Fiziksel, cinsel veya duygusal istismar bir

ebeveynin diğerine kötü muamelesi toplumdaki sürekli şiddet tehdidi bir çocuğun ortamındaki

tehdit edici koşullara örneklerdir.

Page 44: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

43

Bilim, sürekli korku ve kronik anksiyete oluşturan durumlara erken yaşta maruz

kalmanın beynin gelişmekte olan mimarisini bozarak hayat boyu sonuçlar ortaya

çıkarabileceğini göstermektedir. Ne yazık ki, birçok küçük çocuk bu gibi durumlara maruz

kalmaktadır. Bu deneyimlerin bazıları bir defalık olaylar olsa da birçoğu zamanla yeniden

ortaya çıkabilen olaylardır. Son derece korkulu olaylara erken yaşlarda maruz kalma özellikle

duygu ve öğrenme ile ilgili alanlarda gelişmekte olan beyni etkiler.

Kalıcı korku bir çocuğun algılamasını ve tehdide karşı gösterdiği tepkiyi bozabilir.

Korku tipik olarak belirli bağlamlarda gerçekleşir ve öğrenmenin gerçekleştiği yerlerle

ilişkilendirilen korkularla sonuçlanır. “Genelleştirilmiş” korku yanıtların, travma sonrası stres

bozukluğu (TSSB) da dahil olmak üzere anksiyete bozukluklarının zeminini oluşturur. Kronik

ve yoğun korkuşlu deneyimlere sahip olan çocuklar çoğu zaman tehdit ve güvenlik arasındaki

ayrımı yapma kapasitesini kaybeder.

Yoğun ya da kalıcı korkulu olaylara erken dönemde maruz kalma çocukların öğrenme

yeteneğini etkilemektedir. İnsanlarla yapılan çok sayıda çalışma, toksik stresin sonucunda

bilişsel kontrol ve öğrenmede problemlerin olduğu belgelenmiştir. Bu bulgular insan dışı

primatlar ve kemirgenlerin araştırma bulguları ile güçlendirilmiştir.

Çalışmalar, istismar ve şiddete maruz kalma gibi deneyimlerin çocuklarda korku ve

kronik kaygıya yol açabileceğini ve bu durumların vücudun stres yanıt sisteminin uzun süreli

aktivasyonunu tetiklediğini göstermektedir. Hayvanlarla yapılan çalışmalarda stres sisteminin

bu tür aktivasyonunun beyin devresinin etkinliğini bozduğu ve hem anlık hem de uzun vadeli

fiziksel ve psikolojik problemlere yol açtığı gösterilmiştir (Shonkoff et all, 2010).

Erken çocukluk döneminde beyin gelişiminin de tamamlanmasıyla birlikte güven

duygusu, bilinç gelişimi, empati kurma, problem çözme, kendine güven, dürtü kontrolü gibi

becerileri de gelişmektedir. Erken çocukluk dönemindeki kritik nörolojik ve bilişsel gelişim

açısından koruyucu aile hizmetinden yararlanan çocukların sosyal becerileri artarken kurum

bakımında yaşadıkları iletişim problemleri de azalmaktadır (Erdal, 2014). Yine erken çocukluk

yıllarındaki önemli ihmal veya yoksunluk düşünme, öğrenme, dikkati odaklama, duyguları

kontrol etme ve stres yönetimi için önemli olan çeşitli beyin bölgelerinin gelişimini etkiler.

(Bick, 2012).

Çocukluk dönemindeki kötü muamele bilişsel, sosyal, duygusal gelişimdeki aksaklıklar

ve yaşam boyu etkisini gösteren psikopatoloji ve fiziksel sağlık sorunları ile ilişkilendirilmiştir.

Artan zihinsel ve fiziksel sağlık sorunlarının biriken bozulmalar yoluyla oluştuğu

düşünülmektedir (Doom et all,2014). Hatta yetişkinlik dönemindeki hastalıkların kökeninin,

sıklıkla yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan gelişimsel ve biyolojik bozulmalar nedeniyle

olabileceğine dair bilimsel bir fikir birliği ortaya çıkmaktadır. Bu erken yaştaki deneyimler

yetişkin sağlığını ya zamanla kümülatif zararlar yada hassas gelişim dönemlerde biyolojik

olumsuzlukların görülmesi ile etkileyebilir (Shonkoff et all, 2009).

Farklı ortamlardaki çocuklarla yapılan çalışmalar çocukların ciddi yoksunluk ve ihmale

maruz kaldığını göstermektedir. Biyolojik stres yanıt verme gelişimini değiştirerek, anksiyete,

depresyon, kardiyovasküler problemler ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde diğer kronik sağlık

bozukluklar için büyük risklere yol açmaktadır. Ayrıca öğrenme güçlüğü, düşük IQ puanları,

zayıf okuma becerileri, düşük akademik not ortalamaları da dahil olmak üzere kötü okul başarısı

için önemli risk ile ilişkilidir (URL-2, 2015).

Page 45: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

44

Sıkıntı ile baş etmeyi öğrenmek sağlıklı çocuk gelişiminin önemli bir parçasıdır. Uzun

süreli sıkıntı yaşayan bir çocuk fiziksel ve zihinsel sağlık soruları için risk altındadır ve strese

karşı daha savunmasız olan bu bireylerin uzun vadeli etkileri yaşama olasılığı daha yüksektir

(Cohen et all, 2016).

Sonuç

İster kurum bakımında ister aile yanında bakılan çocuklar olsun ağır ihmalin etkisi farklı

gelişim dönemlerinde farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Özellikle beyin gelişiminin en

hızlı olduğu 0-3 yaş döneminde yeterli uyaranlarla desteklenmeyen, güvenli ortamlarda

bakılmayan çocukların ileriki yaşantılarında dikkat, öğrenme güçlüğü, depresyon riskinin yanı

sıra fiziksel sağlık sorunları da ortaya çıkmaktadır.

Şiddetli ihmalin olumsuz sonuçları, uygun ve zamanında müdahalelerle azaltılabilir ya

da tersine çevrilebilir. İhmal edilmiş ortamlardan uzaklaşan çocukların iyileşme gösterdikleri

de belgelendirilmiştir. Şiddetli yoksunluk yaşayan çocuklar, tipik olarak, etkileri hafifletmek

ve iyileşmeyi kolaylaştırmak için terapötik müdahaleye ve yüksek oranda destekleyici tedaviye

ihtiyaç duyarlar (URL-2, 2015).

Eğer erken müdahale edilebilirse çocuklarda anksiyete bozukluklarının insidansı

azaltılabilir ve daha sonraki yaşarda ortaya çıkabilecek fiziksel ve zihinsel sağlık

bozukluklarına yol açan yüksek stres tepkileri önlenebilir (Shonkoff et all, 2010). Uygun

müdahaleler ile daha önceden kurum bakımında kalan çocukların EEG ile ölçülen beyin

aktivitelerinde iyileşmelerin olduğu görülmüştür. Etkili iyileşmeyi desteklemek için sistematik,

ampirik destekli ve sıklıkla uzun vadeli (6-9 ay veya daha uzun) müdahaleler gereklidir.

Müdahalenin zamanlaması sonuçlar açısından kritik öneme sahip bir göstergedir. Uygun

müdahalenin çok erken gerçekleşmesi halinde –çeşitli çalışmalar aşırı yoksunluktan çıkarılma

için referans yaşını 6, 12 veya 24 ay olarak tanımlamıştır- biliş, dikkat, bellek ve yürütme

işlevlerinde büyük ölçüde iyileşme olduğu ifade edilmiştir (Bick, 2012).

Ancak ilkemizde yapılan çalımlalar incelenmek istendiğinde ihmale ilişkin verilere

ulaşılamamaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalar çok sınırlı olup “ihmal” in tespit edilebilmesi

kolay olmamaktadır. Ancak ihmal sonucunda ortaya çıkan, geri dönüşü mümkün olan ya da

olmayan sonuçlar (evde yalnız bırakılma sonucu meydana gelen kazalar, yaralanmalar,

beslenme yetersizlikleri sonucu hastalıklar, eğitimden yoksun bırakılması gibi) ihmalin

olasılığını düşündürmektedir. İhmal için ölçülebilir kriterler olmadığı için yapılan çalışmalara

duygusal istismar, fiziksel istismar olarak geçtiği, önleme politikalarının da yetersiz olduğu

görülmektedir. İhmal sonucu ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıkları iyileştirmek ihmal ortaya

çıkmadan önleyici çalışmalar yapmaktan daha zahmetli ve masraflıdır.

Bunun için;

Daha etkili önleme ve müdahale stratejileri geliştirmek için çocuk gelişimi

araştırmalarına ve multidisipliner çalışmaya önem vermek ve desteklemek,

Dezavantajlı, savunmasız çocukları ve aileleri mümkün olan en erken zamanda

belirlemek için politikalar geliştirmek ve hizmet sektörü arasında koordinasyon

sağlamak,

Page 46: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

45

Özelikle 0-3 yaşta kurum bakımı yerine alternatif hizmet modellerinin

geliştirilmesi(evlat edindirme, koruyucu aile gibi), bu hizmet modellerinin çeşitli

yollarla tanıtımının yapılması ve yaygınlaştırılması,

Çocuğun ihmali genellikle diğer aile sorunlarıyla (özellikle ebeveynin ruhsal

bozuklukları, bağımlılıklar gibi) birlikte yaşandığı için yetişkinlere çeşitli tıbbi,

ekonomik ve sosyal destek sağlanması,

İhmal ortaya çıkmadan önce yüksek riskli durumlarda önleyici müdahaleler sağlayan

politika ve erken müdahale programları geliştirmek büyük önem arz etmektedir.

KAYNAKLAR

Bertan, M., Haznedaroğlu, D., Koln, P., Yurdakök, K., Güçiz, B.D. (2009). Ülkemizde Erken

Çocukluk Gelişimine İlişkin Yapılan Çalışmaların Derlenmesi. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Dergisi, Sayı 52.

Bick, J. (2012). The Science of Neglect: The Persistent Absense of Responsive Care Disrupts

The Developing Brain. Working Paper 12. Center On The Developing Child at Harward

University.

Cohen et all (2016), Applying The Science Of Child Development In Child Welfare System,

Center On The Developing Child at Harward University.

Doom, J.R., Cicchetti, D., Rogosch F.A. (2014) Longitudinal Patterns of Cortisol regulation

Differ in Maltreated and Nonmaltreated Children, Journal of The American Academy of

Child&Adolescent Psychiatry, Cilt 53, Sayı 11.

Duman, B. (2015). Neden Beyin Temelli Öğrenme, Pegem Akademi. Sayfa 75, 150, 151.

Erdal, L. (2014). Türkiye’ de Sosyal Politika ve Koruyucu Aile Hizmet Modeli. Sosyo Ekonomi

Dergisi, Temmuz-Aralık,2014-2.

Özdemir, O., Özdemir, P.G., Kadak, M.T., Nasıroğlu, S. (2012). Kişilik Gelişimi, Psikiyatride

Güncel Yaklaşımlar, Sayı 4.

Shonkoff et all (2010). Persistent Fear and Anxiety Can Affect Young Children’s Learning and

Development, Working Paper 9, National Scientific Council On The Developing Child, Center

On The Developing Child at Harward University.

Shonkoff, J.P., Boyce, T., McEwen, B.S. (2009). Neuroscience, Molecular Biology, and the

Childhood Roots of Health Disparities, Building a New Framework for Health Promotion and

Disease Prevention, JAMA, 301 (21):2252-2259.

URL–1 (2017). http://cocukhizmetleri.aile.gov.tr/data/544e2899369dc318044059c3/2017.pdf

URL-2 (2015). https://46y5eh11fhgw3ve3ytpwxt9r-wpengine.netdna-ssl.com/wp-

content/uploads/2015 /05/InBrief-The-Science-of-Neglect-3.pdf

Page 47: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

46

URL-3 (2018). http://koruyucuaile.gov.tr/illere-gore-koruyucu-aile-istatistikleri

URL-4 (2014) file:///C:/Users/serkan/Documents/Downloads/Brain%20development%20in%

C2%A0children.pdf

URL-5. http://www.urbanchildinstitute.org/why-0-3/baby-and-brain

Yazıcı, E. (2012). Korunmaya Muhtaç Çocuklar ve Çocuk Evleri. Mustafa Kemal Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 9, Sayı 18.

Page 48: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

47

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU BULGULARI SAPTANAN CRİ DU CHAT

SENDROMU (KEDİ MİYAVLAMA SENDROMU): OLGU SUNUMU

Ömer ALPGAN

Çocuk Gelişimi Uzmanı, Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve

Araştırma Hastanesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Birimi, İstanbul/Türkiye

Uzm. Dr. Tayfun KARA

Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi,

Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği, İstanbul/Türkiye

ÖZET

Cri du Chat Sendromu (CDCS), kromozom 5'in kısa kolundaki delesyonların neden

olduğu genetik bir sendromdur. Sendromun adı ana klinik bulgulardan birinin yüksek perdeli

kediye benzer bir ağlama olmasından kaynaklanmaktadır. Hastalığın klinik görüntüsü, şiddeti

ve hastalığın gidişatı, silinmiş kromozom bölgesine bağlı olarak değişmektedir. Otizm

spektrum bozukluğu (OSB), sosyal iletişimdeki eksiklikler ve kısıtlı, tekrarlayıcı davranışlar ile

karakterize olan bir nörogelişimsel bozukluktur. OSB'nin etiyolojisi hem genetik hem de

genetik olmayan varyasyonların gen regülasyonunu ve patogenezini etkilediği varsayılan

epigenetik süreçlerle birlikte hem kalıtsal hem de çevresel risk faktörlerini içerir. Bizde burada

bir genetik sendrom olan CDCS tanılı bir çocuktaki OSB’yi bildireceğiz.

Anahtar Kelimeler: Cri du Chat; Otizm spektrum bozukluğu; Kromozom 5p; Delesyon.

GİRİŞ

Cri Du Chat Sendromu (CDCS) ilk defa 1963’te Lejune ve arkadaşları tarafından

tanımlanmıştır (Lejune et al., 1963; Santo, Moreira, & Riegel, 2016). CDCS 5 nolu

kromozomun kısa kolunu içeren kopmadan kaynaklı olduğu bilinen ve nadir olarak görülen bir

genetik anomalidir. Canlı doğan bebeklerde CDCS görülme sıklığı 1/15.000-1/50.000 oranında

olduğu bildirilmiştir (Guala, Spunton, Kalantari, Kennerknecht, & Danesino, 2017). 5 nolu

kromozomun bölümleri olan 5p15.2’deki kayıpların hastalardaki dismorfik görünüş ve bilişsel

gerilikten sorumlu olduğu, 5p15.3’deki kaybın ise kedi benzeri ağlama ve konuşma

Page 49: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

48

gecikmesiyle ilişkili olduğu bildirilmiştir (Santo, Moreira, & Riegel, 2016). Yüksek perdeli

kediye benzer monoton ağlama, mikrosefali, dismorfik yüz görünümü, bilişsel ve psikomotor

gerilikler CDCS’de tanımlanan karakteristik özellikler arasında bulunmaktadır (Naumova et

al., 2018). Otizm spektrum bozukluğu (OSB), erken yaşlarda ortaya çıkan, sosyal etkileşim,

iletişim becerilerinde kısıtlılık, tekrarlayan hareketler, kısıtlı ve kalıplaşmış davranışlarla

karakterize olan bir nörogelişimsel bozukluktur (Zhao, & Chen, 2018). Burada OSB bulguları

saptanan bir CDCS olgusu bildireceğiz.

OLGU

2 yaş 3 aylık kız çocuğu, ailenin ilk ve tek çocuğu idi. Ailesi tarafından çocuk psikiyatri

birimimize değerlendirilmesi amacı ile getirildi. Konuşma ve yürüme becerilerinin gelişmediği

şikayeti mevcuttu. Yapılan değerlendirilmesinde kelimesinin olmadığı, nadiren

hecelemelerinin olduğu görüldü. Göz teması hafif kısıtlı idi. İsme bakması ve tepkisi kısıtlı idi.

Desteksiz oturma kısa süreli mevcuttu, uzanma ve kavrama becerisi kısa süreli idi. Yürümenin

olmadığı, tutunarak ayakta duramadığı gözlendi. Muayenesinde kas yapısının hipotonik olduğu

izlenimi edinildi. Görüşme sırasında stereotipik el hareketleri görülüyordu. Verilen komutlara

yanıtı zayıf, yok denecek düzeyde idi. Görüşmede de gözlenen kendine zarar verici davranışları

mevcuttu. Çok sık olmasa da fark edilen tiz sesle ağlaması, kedi sesi benzeri paternde ağlama

oldukça dikkat çekiciydi. Mikrosefali mevcut idi. 28 yaşında ev hanımı anne ve 34 yaşında

kurumsal şirkette çalışan bir babanın çocuğu idi. Anne ve baba arasında akrabalık yoktu.

Normal bir gebelik sürecini takiben elektif sectio ile 38. haftada doğum olmuştu. Baş çevresi

doğumda 31.9 cm, kilosu 2350 gr, boyu 50 cm idi. Hipertelorizm (ayrık göz), mikrognati (alt

çene küçüklüğü), küçük ağız, her iki elde simian line saptanmıştı. Doğumdan sonra emzirme

olmamış, anne sütü hiç almamıştı. Doğumdan sonraki ilk haftadan sonra ek gıda başlanmıştı.

Yenidoğan yoğun bakımda solunum yetmezliği bulguları ve yenidoğan döneminde yaşadığı

hiperbilirubinemi (sarılık) tanıları ile 10 gün kadar süre hastane yatışı mevcuttu. Yoğun bakım

yatış döneminde sorumlu doktoru bebeğin ağlamasından şüphelenmişti. Bu şüphe sonrasında

genetik incelemesini istenmiş ve yapılan tetkiklerinde CDCS tanısı almıştı. Daha önce

geçirilmiş geniz eti operasyonu ve kulak tüpü operasyonu mevcuttu. Bunlar dışında cerrahi

veya sistemik hastalık öyküsü yoktu. Kliniğimize başvurusu sırasında 15 aydır eğitim özel

eğitim aldığı öğrenilmişti. Fizik tedavi alıyor ve yürüme desteği için medikal aparatlar

kullanıyordu. Hastanın görüşmesinde Çocukluk Otizmi Değerlendirme Ölçeği-ÇODÖ

Page 50: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

49

(Children Autism Rating Scale-CARS) ile 44 puan (ağır şiddette) aldığı görüldü. Gelişimsel

değerlendirmesi için Denver II testi yapıldı. Test sonucu anormal ve yaşının gerisinden geldiği

görüldü.

SONUÇ

Genetik sendromlar ile OSB arasındaki ilişkiler üzerine yapılan çalışmalara ilginin son

yıllarda arttığı görülmektedir. OSB ile ilişkili olduğu bildirilen genetik olarak tanımlanmış

sendromların sayısı ve bu sendromlarda tanımlanan davranışsal fenomenolojideki değişkenlik,

bu ilişkilerin sorgulanmasına neden olmuştur. Genetik sendromlarda otistik özelliklerin profili

ile ilgili yakın zamanda yapılan çalışmalarda, OSB’ye sahip spesifik genetik sendromlu ve

idyopatik OSB'si olan bireyler arasında önemli farklılıklar ve heterojeniteyi vurgulamışladır

(Moss et al., 2013). 5p kromozom bölgesine dair bozukluklara sahip birçok bireye dair

özelliklerin gözden geçildiği bir çalışmada; el çırpma, nesneye takıntılı bağlanma, dönme,

tekrarlayan hareketler ve sallanma gibi OSB özelliklerine sahip olduğu görülmüştür. Konuşma

gecikmesi, hafif düzeyden ağır düzeye kadar değişen zihinsel gerilikleri veya çok nadiren

normal bilişsel fonksiyona sahip olan durumları gözlenmiştir. 5p kromozom kaybına sahip 341

kişinin 32'sinde ölümün çocukluk döneminde olduğu bildirmiştir (Nguyen et al., 2015). Bu

hastaların bazılarında dismorfik görüntü dışında yapılan beyin görüntülemelerinde bazı beyin

alanlarında hipoplazi veya kayıplar olduğu da saptanmıştır (Nandhagopal & Udayakumar,

2014). Bu vakalarda gözetim ve yönetim büyük ölçüde semptomatiktir ve ilgili tüm durumlar

için standart tedavilere dayanır (Nguyen et al., 2015).

Literatürde olgumuzda da genetik olarak saptanan 5p delesyonunun, CDCS ve OSB

fenotip-genotip ilişkilerini açıklayabileceği düşünülmüştür. Olgumuzda muayenesi sırasında

gözlemlenen iletişim ve toplumsal katılımda kısıtlılıklar, tekrarlayıcı hareketler OSB

kriterlerini karşılıyordu. Bilinen genetik sendromlara sahip bebeklerin toplumdaki sıklığına

göre daha fazla oranda OSB için genetik yüklülük taşıyabileceği, bu çocukları değerlendiren

sağlık çalışanları için bu durumun göz önünde tutulması gereken bir konu olduğu

düşünülmektedir.

Page 51: II. ULUSLARARASI KATILIMLI · 2. Gelişimsel Tanılama Ve Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı-Prof. Dr. Nilgün METİN, Hacettepe Üniversitesi BİLİMSEL PROGRAM 19-20 Nisan 2018

50

KAYNAKLAR:

Guala, A., Spunton, M., Kalantari, S., Kennerknecht, I., & Danesino, C. (2017). Neoplasia in

Cri du Chat Syndrome from Italian and German Databases. Case Reports In Genetics, 1-3.

http://dx.doi.org/10.1155/2017/5181624.

Lejeune J, Lafourcade J, Berger R, Vialatte J, Boeswillwald M, Seringe P, Turpin R. (1963). 3

cases of partial deletion of the short arm of a 5 chromosome. C R Hebd Seances Acad Sci.

257:3098–3102.

Moss, J., Howlin, P., Hastings, R., Beaumont, S., Griffith, G., & Petty, J. et al. (2013). Social

Behavior and Characteristics of Autism Spectrum Disorder in Angelman, Cornelia de Lange,

and Cri du Chat Syndromes. American Journal On Intellectual And Developmental

Disabilities, 118(4), 262-283. http://dx.doi.org/10.1352/1944-7558-118.4.262.

Nandhagopal, R., & Udayakumar, A. M. (2014). Cri-du-chat syndrome. The Indian Journal of

Medical Research, 140(4), 570–571.

Naumova, O. Y., Rychkov, S. Y., Kuznetzova, T. V., Odintsova, V. V., Kornilov, S. A., &

Grigorenko, E. L. (2018). DNA methylation alterations in the genome of a toddler with cri-du-

chat syndrome. Clinical Case Reports, 6(1), 14–17. http://doi.org/10.1002/ccr3.1274.

Nguyen, J. M., Qualmann, K. J., Okashah, R., Reilly, A., Alexeyev, M. F., & Campbell, D. J.

(2015). 5p Deletions: Current Knowledge and Future Directions. American Journal of Medical

Genetics. Part C, Seminars in Medical Genetics, 169(3), 224–238.

http://doi.org/10.1002/ajmg.c.31444.

Santo, L. D., Moreira, L. M., & Riegel, M. (2016). Cri-Du-Chat Syndrome: Clinical Profile and

Chromosomal Microarray Analysis in Six Patients. BioMed Research International, 1-9.

http://dx.doi.org/10.1155/2016/5467083.

Zhao, M., & Chen, S. (2018). The Effects of Structured Physical Activity Program on Social

Interaction and Communication for Children with Autism. BioMed Research

International, 1825046. http://doi.org/10.1155/2018/1825046.