iii · 2018-05-25 · sina akşin gibi araştırmacılar, bu hadi seyi ahrar-İngiltere iş...

2
VAHDET[ giliz yolundaki iddia- bir da budur ve bunlar gittikçe Almanya'ya ve Terakki idaresinin tepkisini Bütün bunlardan belirgin- muhalif bir yana Vahdeti'yi ve Volkan gazetesini siyasi ve dini manada muhafazakar, gelenek- çi, mürteci saymak mümkün Vahdetfnin 31 Mart ro- üzerinde kaynaklarda mevcuttur. Resmi kaynaklarda olaya is- tibdat idaresine larak ll. Abdülhamid ve Vahdeti sorum- lu Zafer Tunaya ve Sina gibi bu hadi- seyi Ahrar - dayan- Vahdeti Muhammedfnin belirtmek- tedirler. Olaylardan ve Terakki'yi sorumlu tutanlar da Vahdeti'yi figüran olarak görürler. O dönemi olan Ali Cevad Bey, Mevlanzade Rifat ve da- ha sonra Ahmet Bedevi Kuran gibi ler ise Vahdeti ile Volkan olaylarda önemsiz bir unsur her Ahrar- ve Terakki mücadelesinin bir sonucu olarak ortaya söy- lerler. Genellikle olaylar Vah - deti'nin Abdülhamid ve ilmiye birlikte hareket ve öncülerden biri olmakla beraber müsebbip Müs- takim ile Beyanülhak 'ta Mus- tafa Sabri Efendi'nin Cem'iyyet-i ilmiy- ye -i Vahdeti'ye ve idareyi da bilinmektedir. Vahdeti de Said Kür- di ile birlikte Volkan'da ya- askerleri e sahip davet ve subaylar- dan e bir tehlike olarak 31 Mart des- Prens Sabahaddin ile Ah - rar büyüktür. hanedana mensup Prens Sabahaddin'e ceza vereme- meleri yüzünden muhalefeti sindirrnek üzere birkaç ileri sürülmektedir ki Vahdeti de on- lardan biridir. Vahdetfnin harpte istanbul'dan kaç- madan önce Kamil Said ile Vahdeddin'i birkaç de- fa ziyaret ederek onlardan ta- lep geri pla - kimlerin ba- vermektedir. 2 00 : Volkan Gazetesi 1908·1909 (haz. M. rul 1992, sy. 2 ( 12 1908 ); sy. 3 (13 1908) ; sy. 9 (19 1908); sy. 16 (9 Ocak 1908); sy. 17 (10 Ocak 1908); sy. 18 (l l Ocak 1908); sy. 19 (12 Ocak 1908); sy. 26 (26 Ocak 1908) ; sy. 27 (27 Ocak 1908) ; sy. 32 (1 1908) ; sy. 41 (10 1908) ; sy. 48 (17 1908); sy. 66 (7 Mart 1909) ; Ali Cevat, iki nci ve Otuzbir Mart Hadisesi (haz. Faik Un at ). Ankara 1960, s. 45·46; Mustafa Baydar, 31 Mart s. 11·12; Hasan Ali Yüce l. Hürriyet Gene Hürriyet, Ankara 1960, s. 183-192; Celal Bayar, Ben de 1967, 1, 180-185; Sina 31 Mart ta nbul 1972, s. 39 -45, 121-122, 219 -224 ; a. mlf. , Jön Türkler ve ittihat ve Terakki, 1987, s. 116-132; Zafer Tunaya. Türkiye'de Si· yasal Partiler, 1984, 1, 148, 182-198; i ttihad, 20 1325; Ahmed Bedevi Kuran, "31 Mart Hadisesi Oldu", Tarih Dergisi, 11 /13, 1950, s. 557- 560; M. "3 1 Mart'a 31 Mart Günleri", Zaman, 31 Mart· 12 Nisan 1988; Ali Birinci, Yeniden Dergah, sy. 29, 1992, s. 22 ; "Otuzbir Mart TA, XXVI, 197 -199. L L Iii ZEKERiYA KE MAL KAHRAMAN (bk. eyaJetine beyleri için bir tabir. _j _j Derya beyi tabirinin ne zaman ortaya tam olarak bilinmemektedir. Muh- temelen bu tabir, XV. bazan "de- niz beyi" olarak da ve kadar do- olan Gelibolu sancak beyi için Daha son- ra denizeilikle ilgili beyleri de bu adla önceleri san- cak beyi olarak derya bey- leri, kendi tirnar ve zea- met tasarruf edenlerle birlikte dir- lik gelirlerine göre tayin edilen deniz seferlerine "Bey gemileri" denilen ve devletin Tersane-i Amire'deki merkez donanma- olarak edilen bu ihtiyat esas iti bariyle Yavuz Sultan Selim devrinde kuruldu. Barbaros Hay- reddin Devleti hizme- ti ne girmesi ve 1S33'te Cezayir-i Bahr-i Sefid eyaletinin eyaleti) kil edilmesiyle deniz seferlerine sancaklar buraya Sancak bey- leri ise görevlerini deniz seferlerinde ye- rine Lutfi Asai- name'sinde yer alan. "hatta bu hakir se- bep ki deryaya müstakil bey- ler ve kapudanlardan nice hakim nasp olunup" ifadesinden göre tahsis edilen san- da XVI. kadar yine san- cak beyi olarak derya beyleri, emir- leri görevlilerle birlikte donan- hizmetinde olup gelirlerine göre bir, iki veya üç ile gemici ve ge- rekli da temin ederek de- niz seferine mecburiyetindey- diler. Cezayir-i Bahr-i Sefid eyaletinin zaman zaman için derya beylerinin da buna göre Nitekim ilk beylerbeyilik merkezi olan Gelibolu san- Rodos, Midilli ve boz XVI. Celalzade Mustafa Çe- lebi'nin idari taksimata ait listesine gö- re Gelibolu, boz, ili, Rodos, Midilli, ve bunlara di- adalardan ibaretti. XVII . ise sancak on üçe Bunlardan olan Gelibo- lu hariç boz, ve ili san- beyleri birer; Mezistre beyi bir gemi ve bir yedek; Rodos beyi bir gemi ve devletin dört kalyon; Midilli, Kocaeli ve Biga beyleri birer ge- mi ile donanmaya Sal- yane*li sancaktardan olan ve Mehdiye' ye i se Girne, Baf, Magosa, Ayamavra, Selanik, Dimyat, ve Limni dahil edi- lerek yirmi kadar sancak bir gemiyle de- niz seferlerine giderdi. Sadece Kocaeli beyi 1000 adet kereste vermekle - kellefti ; beylerbeyi bir ge- mi ve bir yedekle donanmaya ederdi. Böylece derya beylerinin maiye- tinde on yirmi gemi bey gemileri donanmaya ve cebelü* leriyle birlikte mevcut- 4500 IV. bir hümayununda, eskiden beri dört ile donanma seferi ne ve Dimyat sancak beyleriyle gelen iki yedek geminin birkaç senedir donanmaya etmedikleri belirtilerek bundan böyle donanma ile birlikte sefere Köse Ali bahriyesin- de düzenlemeler der- ya beylerinin de tam bir tesbiti rak statüleri 1672

Upload: others

Post on 11-Feb-2020

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Iii · 2018-05-25 · Sina Akşin gibi araştırmacılar, bu hadi seyi Ahrar-İngiltere iş birliğine dayan dırarak Vahdeti öncülüğündeki ittihad-ı Muhammedfnin k.ışkırtıldığını

DERViŞ VAHDET[

giliz taraftarlığı yaptığı yolundaki iddia­ların bir dayanağı da budur ve bunlar gittikçe Almanya'ya yaklaşan İttihat ve Terakki idaresinin tepkisini şiddetlendir­miştir. Bütün bunlardan dolayı belirgin­leşen muhalif tavrı bir yana bırakılırsa

Vahdeti'yi ve Volkan gazetesini siyasi ve dini manada muhafazakar, gelenek­çi, mürteci saymak mümkün değildir.

Vahdetfnin 31 Mart Vak'ası'ndaki ro­lü üzerinde kaynaklarda çeşitli görüşler mevcuttur. Resmi kaynaklarda olaya is­tibdat idaresine dönüş açısından bakı­larak ll. Abdülhamid ve Vahdeti sorum­lu tutulmaktadır. Tarık Zafer Tunaya ve Sina Akşin gibi araştırmacılar, bu hadi­seyi Ahrar - İngiltere iş birliğine dayan­dırarak Vahdeti öncülüğündeki ittihad-ı Muhammedfnin k.ışkırtı ldığını belirtmek­tedirler. Olaylardan İttihat ve Terakki'yi sorumlu tutanlar da Vahdeti'yi figüran olarak görürler. O dönemi yaşamış olan Ali Cevad Bey, Mevlanzade Rifat ve da­ha sonra Ahmet Bedevi Kuran gibi kişi­ler ise Vahdeti ile Volkan 'ın olaylarda önemsiz bir unsur olduğunu, her şeyin Ahrar- İttihat ve Terakki mücadelesinin bir sonucu olarak ortaya çıktığını söy­lerler. Genellikle olaylar sırasında Vah­deti'nin Abdülhamid ve ilmiye sınıfıyla

birlikte hareket etmediği ve öncülerden biri olmakla beraber müsebbip olmadığı görüşü ağırlık kazanmıştır. Sırat-ı Müs­takim yazarları ile Beyanülhak'ta Mus­tafa Sabri Efendi'nin Cem'iyyet-i ilmiy­ye-i İslamiyye adına Vahdeti'ye karşı çık­tıkları ve meşruti idareyi savundukları da bilinmektedir. Vahdeti de Said Kür­di ile birlikte Volkan'da yayımlanan ya­zılarında askerleri Meşrutiyet' e sahip çıkmaya davet etmiş ve çoğu subaylar­dan oluşan İttihatçılar' ın zorbalıktarım Meşrutiyet' e yönelmiş bir tehlike olarak görmüştür.

31 Mart olaylarında İngilizler'in des­teğini sağlayan Prens Sabahaddin ile Ah­rar Fırkası'nın payı büyüktür. İttihatçı­lar'ın, hanedana mensup oluşu dolayı­

sıyla Prens Sabahaddin'e ceza vereme­meleri yüzünden muhalefeti sindirrnek üzere adı sivrilmiş birkaç kişiyi astırdık­ları ileri sürülmektedir ki Vahdeti de on­lardan biridir. Ayrıca Vahdetfnin divanı­harpte yargılanırken, istanbul'dan kaç­madan önce Kamil Paşa'nın oğlu Said Paşa ile Şehzade Vahdeddin'i birkaç de­fa ziyaret ederek onlardan yardım ta­lep ettiğini açıklaması, olayın geri pla­nında kimlerin bulunduğu hakkında ba­zı ipuçları vermektedir.

200

BİBLİYOGRAFYA : Volkan Gazetesi 1908·1909 (haz. M. Ertuğ­

rul Düzdağ), İstanbu l 1992, sy. 2 ( 12 Aralık 1908); sy. 3 ( 13 Aralık 1908) ; sy. 9 (19 Aralı k 1908); sy. 16 (9 Ocak 1908); sy. 17 (10 Ocak 1908); sy. 18 (l l Ocak 1908); sy. 19 (12 Ocak 1908); sy. 26 (26 Ocak 1908) ; sy. 27 (27 Ocak 1908) ; sy. 32 (1 Şubat 1908) ; sy. 41 (10 Şubat 1908) ; sy. 48 (17 Şubat 1908); sy. 66 (7 Mart 1909) ; Ali Cevat, ik inci Meşrutiyet'in ilanı ve Otuzbir Mart Hadisesi (haz. Faik Reşit Unat ). Ankara 1960, s . 45·46; Mustafa Baydar, 31 Mart Vakası, İstanbu l 1955, s. 11·12; Hasan Ali Yücel. Hürriyet Gene Hürriyet, Ankara 1960, s. 183-192; Celal Bayar, Ben de Yazdım, İstanbu l 1967, 1, 180-185; Sina Akşin, 31 Mart Olayı, İ s· tanbul 1972, s. 39 -45, 121-122, 219 -224 ; a. mlf. , Jön Türkler ve ittihat ve Terakki, İ stanbul 1987, s. 116-132; Tarık Zafer Tunaya. Türkiye 'de Si· yasal Partiler, İstanbu l 1984, 1, 148, 182-198; ittihad, İstanbu l 20 Mayıs 1325; Ahmed Bedevi Kuran, "31 Mart Hadisesi Nasıl Oldu" , Tarih Dünyası Dergis i, 11 /13, İstanbu l 1950, s. 557-560; M. Ertuğrul Düzdağ, "31 Mart'a Doğru, 31 Mart Günleri", Zaman, İstanbul 31 Mart· 12 Nisan 1988 ; Ali Birinci, "Volkan'ın Yeniden Neşrinin Düşündürdükleri", Dergah, sy. 29, İstanbul 1992, s. 22 ; İsmet Parmaksızoğ l u, "Otuzbir Mart Vak' ası", TA, XXVI, 197 -199.

L

ı

L

Iii ZEKERiYA KuRŞUN - KEMAL KAHRAMAN

DERVİŞLER

(bk. MEHDİLER).

DERYABEYİ

Kaptanpaşa eyaJetine bağlı sancakların beyleri için

kullanılan bir tabir.

_j

ı

_j

Derya beyi tabirinin ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmemektedir. Muh­temelen bu tabir, XV. yüzyılda bazan "de­niz beyi" olarak da anılan ve kaptan-ı deryalığın ihdasına kadar Osmanlı do­nanmasının kumandanı olan Gelibolu sancak beyi için kullanılıyordu. Daha son­ra denizeilikle ilgili diğer sancakların

beyleri de bu adla anıldılar. önceleri san­cak beyi olarak adlandırılan derya bey­leri, kendi sancaklarında tirnar ve zea­met tasarruf edenlerle birlikte yıllık dir­lik gelirlerine göre tayin edilen sayıda kadırgalarıyla deniz seferlerine katılır­

lardı. "Bey gemileri" denilen ve devletin Tersane-i Amire'deki merkez donanma­sından ayrı olarak teşkil edilen bu ihtiyat donanması esas itibariyle Yavuz Sultan Selim devrinde kuruldu. Barbaros Hay­reddin Paşa'nın Osmanlı Devleti hizme­t ine girmesi ve 1S33'te Cezayir-i Bahr -i Sefid eyaletinin ( Kaptanpaşa eyaleti) teş­

kil edilmesiyle deniz seferlerine katılan sancaklar buraya bağlandı. Sancak bey­leri ise görevlerini deniz seferlerinde ye-

rine getiriyorlardı. Lutfi Paşa'nın Asai­name'sinde yer alan. "hatta bu hakir se­bep olmuştum ki deryaya müstakil bey­ler ve kapudanlardan nice hakim nasp olunup" ifadesinden anlaşıldığına göre Osmanlı denizciliğine tahsis edilen san­cakların sayısında da artış olmuştur.

XVI. yüzyılın sonlarına kadar yine san­cak beyi olarak anılan derya beyleri, emir­leri altındaki görevlilerle birlikte donan­manın hizmetinde olup gelirlerine göre bir, iki veya üç kadırga ile gemici ve ge­rekli mühimmatı da temin ederek de­niz seferine katılmak mecburiyetindey­diler. Cezayir-i Bahr-i Sefid eyaletinin sancakları zaman zaman değiştiği için derya beylerinin sayıları da buna göre değişiyordu . Nitekim ilk kurulduğunda beylerbeyilik merkezi olan Gelibolu san­cağından başka Rodos, Midilli ve Eğri­

boz sancaklarından oluşmuşken XVI. yüz~ yılın ortalarında Celalzade Mustafa Çe­lebi'nin idari taksimata ait listesine gö­re Gelibolu, Eğri boz, Karlı- ili, İnebahtı, Rodos, Midilli, Sakız ve bunlara bağlı di­ğer adalardan ibaretti. XVII. yüzyılın baş­larında ise sancak sayısı on üçe ulaşmış­tı. Bunlardan paşa sancağı olan Gelibo­lu hariç Eğri boz, inebahtı ve Karlı - ili san­caklarının beyleri birer; Mezistre beyi bir gemi ve bir yedek; Rodos beyi bir gemi ve devletin vereceği dört kalyon; Midilli, Kocaeli ve Biga beyleri birer ge­mi ile donanmaya katılmaktaydılar. Sal­yane*li sancaktardan olan Sakız, Nakşa ve Mehdiye 'ye ise Girne, Baf, Magosa, Değirmenlik, Ayamavra, Selanik, Dimyat, İskenderiye ve Limni sancakları dahil edi­lerek yirmi kadar sancak bir gemiyle de­niz seferlerine giderdi. Sadece Kocaeli beyi 1000 adet kereste vermekle mü­kellefti ; ayrıca Kıbrıs beylerbeyi bir ge­mi ve bir yedekle donanmaya iştirak

ederdi. Böylece derya beylerinin maiye­tinde on beş yirmi civarında gemi bey gemileri adıyla donanmaya katılırdı ve bunların cebelü*leriyle birlikte mevcut­ları 4500 civarındaydı. IV. Murad'ın bir hatt- ı hümayununda, eskiden beri dört kadırga ile donanma seferine katılan

İskenderiye ve Dimyat sancak beyleriyle Mısır'dan gelen iki yedek geminin birkaç senedir donanmaya iştirak etmedikleri belirtilerek bundan böyle donanma ile birlikte sefere çıkmaları istenmiştir.

Eğribozlu Köse Ali Paşa'nın kaptan-ı deryalığı esnasında Osmanlı bahriyesin­de yapılan düzenlemeler sırasında der­ya beylerinin de tam bir tesbiti yapıla­

rak statüleri belirlenmiştir. 1672 yılın-

Page 2: Iii · 2018-05-25 · Sina Akşin gibi araştırmacılar, bu hadi seyi Ahrar-İngiltere iş birliğine dayan dırarak Vahdeti öncülüğündeki ittihad-ı Muhammedfnin k.ışkırtıldığını

daki bu düzenlemeye göre Osmanlı do­nanmasında yirmi sekiz derya beyi bu­lunuyordu. Yönettikleri sancaklar ise Kıb­

rıs. Rodos, Sakız, Mora. Andre, Sığla, Mi­dilli, inebahtı, Dimyat, Reşid, İskenderi ­ye, Değirmenlik, Mezistre, Karlı -ili , Eğ­

riboz. Baf ve Nakşa idi. Bu dönemde bü­tün derya beyleri mutlaka bir sancak ta­sarruf etmiyordu. Salyanesi olup seter­Iere katılan fakat bir sancağın beyi olma­yan derya beyleri de vardı. Mesela 1652 yılında derya beyi olarak ilk defa tayin edilen, kendilerine yıllık bir maaş (salya­ne) ödenen üç bey vardı ve hiçbiri san­cak beyi değildi. Yine Defterdar Ahmed Efendi 1696' da 12 yük (1 .200 000) akçe salyane ile derya beyi olmuştur.

Denizde askere fazla ihtiyaç olduğu zamanlarda bazı sancaklar Kaptan-ı Der­ya eyaJetine ilave edildiğinden sancak sayısında artış olurdu. 1640'ta Osmanlı donanınasındaki bey gemilerinin sayısı on birdi (TSMA, nr. D 2686) Katib Çelebi ise bey gemilerinin mevcudunu yirmi ola­rak vermektedir.

Derya beyleri yönetirnde ve teşrifatta diğer sancak beylerinin yetkilerine sa­hipti. Kıyı muhafazasıyla görevli olan der­ya beyleri. kendi bölgeleri içine giren sa­hilleri ve sahile yakın geçen tüccar gemi­lerini korsaniara karşı korumakla vazi­feliydiler. Korsanlığın deniz nakliyatı için büyük bir tehlike olduğu zamanlarda derya beylerinden birisi başbuğ tayin edilerek birlikte harekete geçebilecek şekilde organize ediliyorlardı. Nitekim 1579-1580 yılında Ege denizi adaları böl­gesiyle diğer açık denizleri düşman ge­milerinden ve korsan saldırılarından ko­rumak. İskenderiye- istanbul arasında gi­dip gelen tüccar gemilerinin özellikle Ro­dos- İskenderiye arasında güvenle seya­hat etmelerini sağlamak amacıyla Rodos, Sakız, Sığla , Mezistre, Midilli, Magosa ve İskenderiye beyleri görevlendirilmişti.

Derya beyleri içinde Rodos beyinin iti­barı oldukça fazla idi. Bu sebeple zaman zaman Biga, Sakız, Midilli ve Sığla bey­lerine Rodos beyi başbuğ tayin edilerek birlikte kendi bölgelerini düşman gemi­lerine ve korsaniara karşı korurlardı.

Derya beyleri gemilerini kendileri in­şa ettikleri halde silah donanımları Ter­sane-i Amire'de yapılmakta, ihtiyaçları olan peksimedi ise parayla satın almak­taydılar. Nitekim 1686'da yan topları ek­sik olan veya kırılan derya beylerinin ka­dırgalarına tophaneden top verilmişti

(BA, İbnülemin-Bahriye , nr. 162-165). Der­ya beyleri tersane mahzenlerinde bulu-

nan peksimedi de takdir edilen fiyat üzerinden ve nakit para ödemek sure­tiyle satın alıyorlardı. Eskiyen gemileri de malzemelerini kendileri temin etmek şartıyla yeniden inşa edebiliyorlard ı.

Derya beyliği kaydı hayat şartıyla ve­rildiği gibi beylerin oğulları arasında

denizlerde başarılı olanlar çıkarsa on­lara da verilebiliyordu. Bundan dolayı

uzun yıllar bu görevde kalanlar oluyor­du. Derya beylerinin salyaneleri çeşitli

avarız, gümrük ve cizye-i gebran gelir­lerinden ödeniyordu. XVII. yüzyılın ikinci yarısında bu gelirler arasında Anadolu'­dan toplanan avarız vergileri, İzmir ve elvarı gümrük resimleri, Eğriboz, Mora, Gördüs. Karlı- ili, istefe, Livadiye ve Ro­dos'tan tahsil edilen cizye önemli bir yer tutmaktaydı. XVII. yüzyılın sonlarında ise istanbul duhan (tütün) gümrüğüne ait gelirlerden de pay ayrıldı (BA, KK, m. 5596, 56 18).

Tesbit edilebildiğine göre derya bey­lerinin salyane denilen yıllık maaşları

300.000 akçe ile 1.600.000 akçe arasın­da değişiyordu. Derya beyleri zaman za­man maaşlarının yetersiz olduğunu ileri sürerek terakki* verilmesi için istekte bulunuyorlardı. Kaptanpaşa veya baş­

defterdar aracılığıyla yapılan bu müra­caatlar uygun görülürse gerçekleşebili­yordu. XVII. yüzyılın ikinci yarısından iti­baren derya beylerinin maaşlarının kay­dedildiği salyane defterleri tutulmaya başlandı. Ancak bu defterlerde derya beylerinden başka yine donanınada gö­revli firkate kaptanları ile Kırım hanları da yer almaktaydı. 1670'1erde derya bey­lerine ve firkatecilere ödenen salyanenin miktarı 37 milyon akçeyi geçiyordu.

Derya beyleri, her yıl donanmanın se­fere çıkmasından on on beş gün önce savaşçı leventleriyle birlikte kadırgala­rına binerek Tersane-i Amire'de hazır bulunmak mecburiyetindeydiler. Bey ge­milerindeki kürekçiler esirlerden (forsa) meydana geldiği için gemileri hakkında "forsa gemisi" tabiri de kullanılıyordu.

Bu gemilerdeki her bir küreği beş forsa çekiyordu ve savaşçı olarak 1 SO silahlı

levent askeri bulunuyordu.

Derya beyleri sefer dönüşünde tersa­nenin ihtiyacı olan keresteyi taşma gibi bazı hizmetleri yerine getirdikten sonra kış mevsimi gelince ertesi yıl için hazır­lık yapmak üzere kışiaklarına çekilirler­di (BA, MD, nr. ı 12. s, 406). Sefere katıl­madıkları zaman ise bey gemilerindeki esirler kaptanpaşa ve kethüdanın baş­tardalarına kürekçi olarak ücretle tutu-

DERYA BEYi

lur, diğerleri de gemi inşası veya benzer işlerde çalıştırılırdı (BA, MAD, nr. 4876,

vr. 36•).

Amcazade Hüseyin Paşa'nın sadareti ve Mezemorta Hüseyin Paşa'nın kaptan-ı deryalığı sırasında hazırlanan 1113 (1701) tarihli Bahriye Kanunnamesi'nde derya beyleriyle ilgili düzenlemeler de yer al­mıştır. Buna göre derya beylerinin do­nanmanın eski emektarlarından olması, salyanelerine göre gemilerindeki her kü­rekte beşer altışar forsa kürekçi ve 160 savaşçı levent bulundurmaları gerekiyor­du. Derya beylerinin emrinde ehliyetli kaptan ve reisler de görev yapıyordu. Kaptanpaşa, derya beylerinin faaliyetle­rini kontrol ederek görevini yerine getir­meyenierin gemilerini ellerinden alıp bir başkasına vermeye yetkiliydi.

Derya beyliği müessesesi XVIII. yüzyı­lın sonlarından itibaren giderek önemi­ni kaybetmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

TSMA, nr. D 2686; BA, ibnülemin · Bahriye, nr. 162·165; BA, MAD, nr. 4876, vr. 36•; nr. 5362, s. 68; nr. 17901, s. 19; BA. MD, nr. 78, s . 849, hk. 3011; nr. 82, s. 99, hk. 216; nr. 98, s. 92, h k. 290; nr. 99, s . 23, h k. 108; s. 25, hk. 115; s. 39, hk. 158, 160; s. 104, hk. 332; nr. 101 , s. 21 , hk. 67; nr. 102, s. 163, hk. 639; s. 205, hk. 795; nr. 106, s. 57, 66; nr. 110, s. 618; nr. lll , s. 240,492,495, 543; nr. ll2, s. 130, 406, 427; BA. KK, nr. 5595, 5596, 5601 , 5618; BA. Tahuil Defter/eri, nr. 41; Celalzade, Tabakatü'l·memalik, vr. 14•; Lutfi Paşa , Asaf name (nşr. Mübahat Kütükoğlu. Prof Dr. Bekir Kütükoğlu'na Armağan içinde). istanbul 1991, s. 89; Ayn Ali. Kauanfn·i AH Osman, s. 20· 21; IV. Murad 'ın Hatt·ı Hümayunları, iü Ktp., TY, nr. 6ll0, vr. 67•·•; Katib Çelebi, Tuh{etü 'l· kibar (s.nşr. Orhan Şaik Gökyay), istanbul 1972, s . 217·219, 240; Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Zübde·i Vekayi'at (haz. Abdülkadir özcan). is· tanbul1979, s. 307; Cevdet, Tarih, ı , 161; Meh­med Şükri, Musauuer Es{ar·ı Bahriyye·i Osma· niyye, istanbul 1306, 1, 140·141; Marsigli, Os· man/ı imparatorluğu 'nun Askeri Vaziyeti, s. 136·137, 150·151; Uzunçarşılı. Merkez-Bahri· ye, s. 420·421 , 433, 498; Ahmet Tabakoğlu, Gerileme Dönemine Girerkim Osmanlı Mali· yesi, istanbul 1985, s. ll3, 196; Ali ihsan Gen­cer, Bahriye'de Yapılan Isiahat Hareketleri ue Bahriye l'lezareti'nin Kuruluşu: 1789·1867, is· tanbul 1985, s. 15, 57 ; Lütfi Güçer, "XVI- XVIII. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğu'nun Tica­ret Politikası", Türk iktisat Tarihi Yıllığı, is tan· bul 1988, s. 17; idris Bostan. Osmanlı Bahri· ye Teşkilatı: XVII. Yüzyılda Tersane·i Amire, Ankara 1992, s. ll O, 128, 224, 242, 249; Ö. Lütfi Barkan. "1079 -1080 ( 1669- 1670) Mali Yı­lına Ait Bir Osmanlı Bütçesi ve Ek'leri", iFM, XVII / 1·4 (1955), s. 292·294; B. Lewis. "Daryii­Begi", E/2 (ing. ), ll, 165; C. F. Beckingham. "Q.i.a­za'ir-i Balır-i Safid", ae., ll , 521·522; Mah­mut H. Şakiroğlu. "Ceza.yir-i Bahr-i Sefld", DiA, VII , 500·501. Iii İnRis BosTAN

201