iii - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · muhadram kelimesine dil ve edebiyat alimleriyle tarihçiler...

2
Muhammed Accac ei-Hatlb. kütüpha- nelerde ondan fazla bulunan eseri dört esas fihristler eklemek suretiyle (Beyrut 1391/1971, 1404/1984) Leonard Librande, Contrast in the Two Earliest Man u als of Ulumal - Hadith -Th e Beginning of the Genre bir doktora tezi (Montreal 976) ve bu Ha- kim en-Nisaburl'nin Ma'rifetü ile muka- yese izzet Tosun da Dirayetü'l- hadis ve el-Muhad- ismiyle bir yüksek lisans tezi 986, Sosyal Bilimler Enstitüsü). : Ramhürmüzi, M. Accac el-Hatlb), Beyrut 1404/1984, tür.yer; Zehebi, lll, 905-906; a.mlf., A'liimü 'n-nübelii', XVI, 73-74; a.mlf., Miziinü'l-i'tidiil, I, 126-127; Abdullah b. Yusuf ez-Zeylai. 'r-riiye M. Yusuf el- Bennurl). Kahire 1357, I, 348; ibn Receb, Hem ma m Abdürrahim Said). Zerka 1 Ürdün 1407, s. 41-42; ibn Hacer, Nüzhe- tü'n-nazar Nui)beti'l-flker, Kahire 1352/ 1934, s. 2; Mahmud et-Tahhan, el-HiifL:? el-lja- t1b el-Bagdiid1 ve fi Beyrut 1401/1981, s. 395-404; Kettani, er-Ri- siiletü'l-müstetra{e (Özbek). s. 314; izzet Tosun. Diriiyetü'l-had1s ilminin ve el-Muhad- (yüksek lisans tezi. 1986), Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 81-91; ismail L. Çakan, Hadis istanbul 2003, s. 216; Ebu el-Kerim Ma'sumi, "Na:(:arih Kitabi' l- beyne 'r-ravi ve'l-va'i li'r- XXX/6, Leknev 1985, s. 59; XXX/7 (1985), s. 91. Iii MUHADRAMÜN Cahiliye ve döneminde halde Hz. Peygamber 'i müslüman olarak göremeyen kimselere verilen ad. L Sözlükte "sünnet olmamak; nesebi ka- olmak" gibi anlamlara gelen hadra- me kökünden türeyen muhadram keli- mesi hem Cahiliye devrinde hem dönemde Hz. Peygamber hayatta iken veya dan sonra müslüman ancak onu mürnin olarak kimseyi ifade eder. Buna göre muhadram, sahabiveya tabii kesin bilinmeyen olup Resul -i Ekrem döneminde için ashap yer gerekirken onu mürnin için sa- habeden Saha be ile için tabii mümkünse de Resuluilah devrinde onun dünyaya gelen tabil- lerden bu sebeple hadis- çiler saha be ile tabiinden bir nesil kabul Ebu Musa ei- Medlnl'nin muhadramunun sahabe ara- yer yolundaki gö- ise itibar (ibnü'I-Mü- 509) dönemlerden itibaren bu te- rimle ilgili tarifierin ortak muhad- ramunun hem Cahiliye zamantnda hem döneminde ve gir- edilen önemli hu- suslardan biri Cahiliye devrinin ve is- lam döneminin Bir gö- göre Cahiliye ilk vahyin 610 sona o tarihten itibaren lami dönem bir göre ise Cahiliye dönemi Mekke'nin fethe- dilmesi ve bütün Arap lam'a boyun (Ali el- Karl, s. 598). Muhaddisler ikinci tercih ve Mekke'nin fethinden ön- ce kendi kavmini yahut kabileleri henüz kabul halde görenleri muhadram Nitekim Müslim b. Haccac, hicretten sonra dünya- ya gelen Yüseyr b. Amr ei-Kindl'yi Mek- ke'nin fethinden önce için mu- hadram kabul (ibnü'I-Eslr, V, 520; es-Sehavl, III, 165). edilen ikinci konu ise hem Cahili- ye' de hem döneminde ki- muhadram için Hz. Peygamber hayatta iken iman etmesinin gerekli olup Kuteybe bu gibilerin Ebü'l-Fida Keslr ise Hz. Peygamber ge- bahsettikleri halde müelliflerin büyük bir herhangi bir söz Hz. Peygamber'i görüp onun sonra kabul eden kimse Resul-i Ekrem'in sohbetinde mü- min olarak için sahabeden hem Cahiliye hem dö- neminde sebebiyle muhadram olarak (Ali el-Karl, s. 599) Muhadram kelimesine dil ve edebiyat alimleriyle tarihçiler anlamlar yük- dilciler Hz. Peygamber' le ona inanmama ko- nusunu dikkate almadan ömrünün Cahiliye döneminde, devrinde geçen veya iki dönemde de eser veren irlere muhadram Nitekim her iki dönemde ve sahabi ol- MUHADRAMÜN ittifakla kabul edilen Lebld b. Re- bla, Ka'b b. Züheyr ve Hassan b. Sabit gibi muhadram kabul (Tecrid Tercemesi, Mukaddime, I, 33). Ta- rihçiler ise hem Emevl hem Abbas! dev- letlerini görenleri muhadram (muhadra- mü'd-devleteyn) Emevl Devleti'- nin son dönemiyle Abbas! Devleti'nin ilk Ru'be b. Accac ile Ham- mad Acred gibi (De- vr. 49'; Yahya el-Cüburl, s. 56). Hadis ravisi olarak muhadramun tabiln nesiinin büyükleri Ahmed b. Hanbel tabiinin en faziletlilerin- den söz ederken Alkame b. Kays, Mes- ruk b. Ecda'. Ebu Osman en-Nehdl ve Kays b. Ebu Hazim gibi (Cemaleddin s. 50). Kütüb-i Sitte ile Malik'in el - Darimi'nin es-Sünen'i ve Ah- med b. Hanbel'in el-Müsned'i üzerinde bir bu eserlerde üç muhadram ravinin toplam 4S41 riva- yetinin tesbit bunla- içinde en çok hadis nakledenlerin Ebu Vail b. Seleme, Esved b. Yezld en- Nehai. Mesruk b. Ecda', Alkarn e b. Kays ve Ebu Osman en-Nehdl belirtil- (Bilgen, s. I 55- I 56). Hakim en-Nisaburl. Ne- vevl. Zeynüddin el-lrakl, Hacer el -As- kalani. Süyutl ve es-Sehavl olmak üzere hadis usulüne dair eser yazanlar muhadramunu bir ele bu konuda ba- müstakil eserler de Müslim b. günümüze bilinmeyen ve yirmi muhadram ravinin yer verilen (Hakim en-Nisaburl, s. 44) Kitabü'l-Mu]].acj.ramini (Hediyye- tü'l-'arifin, II, 432) bu konuda ilk eser ol- Teg;kire- tü't-talibi'l-mu'allem bi-men yü]fiilü in- nehil mu]].aQ.ram günümüze en olup burada 1 SS mu hadram bilgi verilmek- tedir(Halep 1305; Delhi 1406/1985 resti'il fi içindeL Riyad 1414/l 994) Abdullah b. Abdurrahman b. Ali (ö. 1025/1616) el-Be- yan ve't-tebyin ii g;ikri'l-mu]].acj.ramin eserinde ise (bk. bibl.) daha önce ka- leme usul geçen isim- ler Muhadramun konusunda en bil- giyi Hacer ei-Askalanl 'sinde vermektedir XXII, 487) Sahabeyi tesbit etmek kaleme üçüncü bölümünde ve er- kek 1400 kadar biyografisi 395

Upload: others

Post on 22-Jul-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Iii - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Muhadram kelimesine dil ve edebiyat alimleriyle tarihçiler farklı anlamlar yük lemiş. dilciler Hz. Peygamber'le görüşüp görüşmeme,

Muhammed Accac ei-Hatlb. kütüpha­nelerde ondan fazla nüshası bulunan eseri dört nüshasını esas alıp çeşitli fihristler eklemek suretiyle neşretmiştir (Beyrut 1391/1971, 1404/1984) Leonard Librande, Contrast in the Two Earliest Man u als of Ulumal-Hadith -The Beginning of the Genre adıyla bir doktora tezi yapmış (Montreal ı 976) ve bu çalışmasında Ha­kim en-Nisaburl'nin Ma'rifetü 'ulı1mi'l­

J:ıadiıii ile el-MuJ:ıaddi§Ü '1-faşıl'ı muka­yese etmiştir. izzet Tosun da Dirayetü'l­hadis İlminin Doğuşu ve el-Muhad­disü'l-fasıl ismiyle bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır (ı 986, UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü).

BİBLİYOGRAFYA :

Ramhürmüzi, el-Muf:ıaddişü'l-fiişıl (nşr. M. Accac el-Hatlb), Beyrut 1404/1984, neşredenin girişi, tür.yer; Zehebi, Te?kiretü'l-/:ıuffcı?, lll, 905-906; a.mlf., A'liimü 'n-nübelii', XVI, 73-74; a.mlf., Miziinü'l-i'tidiil, I, 126-127; Abdullah b. Yusuf ez-Zeylai. Naşbü 'r-riiye (nşr. M. Yusuf el­Bennurl). Kahire 1357, I, 348; ibn Receb, Şerf:ıu 'İleli't-Tirmi?1(nşr Hem ma m Abdürrahim Said). Zerka 1 Ürdün 1407, s . 41-42; ibn Hacer, Nüzhe­tü'n-nazar Şerf:ıu Nui)beti'l-flker, Kahire 1352/ 1934, s. 2; Mahmud et-Tahhan, el-HiifL:? el-lja­t1b el-Bagdiid1 ve eşeruha fi 'ulami'l-f:ıad1ş, Beyrut 1401/1981, s. 395-404; Kettani, er-Ri­siiletü'l-müstetra{e (Özbek). s . 314; izzet Tosun. Diriiyetü'l-had1s ilminin Doğuşu ve el-Muhad­disü'l-fiisıl (yüksek lisans tezi. 1986), UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 81-91; ismail L. Çakan, Hadis Edebiyatı, istanbul 2003, s. 216; Ebu Mahffız el-Kerim Ma'sumi, "Na:(:arih fı Kitabi 'l­MuJ::ıaddişi'l-faşıl beyne'r-ravi ve'l-va'i li'r­Rfımhürmüzi", el-Ba'şü 'l-İsliim1, XXX/6, Leknev 1985, s. 59; XXX/7 (1985), s. 91.

Iii İBRAHiM HATİBOGLU

MUHADRAMÜN L.:ı}'O~ı)

Cahiliye zamanında ve İslam döneminde yaşadığı halde Hz. Peygamber'i müslüman olarak göremeyen kimselere verilen ad.

L ~

Sözlükte "sünnet olmamak; nesebi ka­rışık olmak" gibi anlamlara gelen hadra­me kökünden türeyen muhadram keli­mesi (çoğulumuhadramun) hem Cahiliye devrinde hem İslami dönemde yaşamış, Hz. Peygamber hayatta iken veya vefatın­dan sonra müslüman olmuş. ancak onu mürnin olarak görernemiş kimseyi ifade eder. Buna göre muhadram, sahabiveya tabii olduğu kesin şekilde bilinmeyen kişi olup Resul-i Ekrem döneminde yaşadığı için ashap arasında yer alması gerekirken onu mürnin sıfatıyla göremediği için sa­habeden sayılmamıştır. Saha be ile görüş-

tüğü için tabii sayılması mümkünse de Resuluilah devrinde yaşadığından onun vefatının ardından dünyaya gelen tabil­lerden farklı görülmüş, bu sebeple hadis­çiler tarafından saha be ile tabiinden ayrı bir nesil kabul edilmiştir. Ebu Musa ei­Medlnl'nin muhadramunun sahabe ara­sında yer alması gerektiği yolundaki gö­rüşü ise itibar görmemiştir (ibnü 'I-Mü­lakkın, ıı. 509)

İlk dönemlerden itibaren yapılan bu te­rimle ilgili tarifierin ortak özelliği, muhad­ramunun hem Cahiliye zamantnda hem İslam döneminde yaşamış ve İslam'a gir­miş sayılmasıdır. İhtilaf edilen önemli hu­suslardan biri Cahiliye devrinin bitiş ve is­lam döneminin başlangıç sınırıdır. Bir gö­rüşe göre Cahiliye ilk vahyin geldiği 610 yılında sona ermiş, o tarihten itibaren İs­lami dönem başlamıştır. Diğer bir görüşe göre ise Cahiliye dönemi Mekke'nin fethe­dilmesi ve bütün Arap yarımadasının İs­lam'a boyun eğmesiyle bitmiştir (Ali el­Karl, s. 598). Muhaddisler ikinci görüşü tercih etmiş ve Mekke'nin fethinden ön­ce kendi kavmini yahut diğer kabileleri henüz İslamiyet'i kabul etmemiş halde görenleri muhadram saymıştır. Nitekim Müslim b. Haccac, hicretten sonra dünya­ya gelen Yüseyr b. Amr ei-Kindl'yi Mek­ke'nin fethinden önce yaşadığı için mu­hadram kabul etmiştir (ibnü'I-Eslr, V, 520; Şemseddin es-Sehavl, III, 165).

İhtilaf edilen ikinci konu ise hem Cahili­ye'de hem İslam döneminde yaşayan ki­şinin muhadram sayılabilmesi için Hz. Peygamber hayatta iken iman etmesinin gerekli olup olmadığıdır. İbn Kuteybe bu gibilerin ResQiullah'ın vefatının ardından ,

Ebü'l-Fida İbn Keslr ise Hz. Peygamber yaşarken İslam 'a girmiş olmalarının ge­reğinden bahsettikleri halde müelliflerin büyük bir kısmı herhangi bir şarttan söz etmemiştir. Hz. Peygamber'i görüp onun vefatından sonra İslamiyet'i kabul eden kimse Resul-i Ekrem'in sohbetinde mü­min olarak bulunmadığı için sahabeden sayılmamış, hem Cahiliye hem İslam dö­neminde yaşaması sebebiyle muhadram olarak değerlendirilmiştir (Ali el-Karl, s. 599)

Muhadram kelimesine dil ve edebiyat alimleriyle tarihçiler farklı anlamlar yük­lemiş. dilciler Hz. Peygamber'le görüşüp görüşmeme, ona inanıp inanmama ko­nusunu dikkate almadan ömrünün yarısı Cahiliye döneminde, yarısı İslam devrinde geçen veya iki dönemde de eser veren şa­irlere muhadram demişlerdir. Nitekim her iki dönemde yaşadıkları ve sahabi ol-

MUHADRAMÜN

dukları ittifakla kabul edilen Lebld b. Re­bla, Ka'b b. Züheyr ve Hassan b. Sabit gibi şahsiyetleri muhadram kabul etmişlerdir (Tecrid Tercemesi, Mukaddime, I, 33). Ta­rihçiler ise hem Emevl hem Abbas! dev­letlerini görenleri muhadram (muhadra­mü'd-devleteyn) saymıştır. Emevl Devleti '­nin son dönemiyle Abbas! Devleti'nin ilk yıllarına yetişen Ru'be b. Accac ile Ham­mad Acred gibi şairler bunlardandır (De­nevşerl. vr. 49'; Yahya el-Cüburl, s. 56).

Hadis ravisi olarak muhadramun tabiln nesiinin büyükleri arasında sayılmıştır. Ahmed b. Hanbel tabiinin en faziletlilerin­den söz ederken Alkame b. Kays, Mes­ruk b. Ecda'. Ebu Osman en-Nehdl ve Kays b. Ebu Hazim gibi muhadramların adını saymıştır (Cemaleddin el-Kasım!, s. 50). Kütüb-i Sitte ile İmam Malik'in el­Muvatta'ı, Darimi'nin es-Sünen'i ve Ah­med b. Hanbel'in el-Müsned'i üzerinde yapılan bir araştırmada bu eserlerde kırk üç muhadram ravinin toplam 4S41 riva­yetinin bu lunduğu tesbit edilmiş , bunla­rın içinde en çok hadis nakledenlerin Ebu Vail Şaklk b. Seleme, Esved b. Yezld en­Nehai. Mesruk b . Ecda', Alkarn e b. Kays ve Ebu Osman en-Nehdl olduğu belirtil­miştir (Bilgen, s. I 55- I 56).

Hakim en-Nisaburl. İbnü's-Salah, Ne­vevl. Zeynüddin el-lrakl, İbn Hacer el-As­kalani. Süyutl ve Şemseddin es-Sehavl başta olmak üzere hadis usulüne dair eser yazanlar muhadramunu ayrı bir baş­Iık altında ele almış . ayrıca bu konuda ba­zı müstakil eserler de yazılmıştır. Müslim b. Haccac'ın günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmeyen ve yirmi muhadram ravinin adına yer verilen (Hakim en-Nisaburl, s. 44) Kitabü'l-Mu]].acj.ramini (Hediyye­tü'l-'arifin, II, 432) bu konuda ilk eser ol­malıdır. Sıbt İbnü'l-Aceml'nin Teg;kire­tü't-talibi'l-mu'allem bi-men yü]fiilü in­nehil mu]].aQ.ram adlı kitabı günümüze ulaşan en kapsamlı çalışma olup burada 1 SS mu hadram hakkında bilgi verilmek­tedir(Halep 1305; Delhi 1406/1985 [Şela­şü resti'il fi uşüli'l-f:ıadi§ içindeL Riyad 1414/l 994) Abdullah b. Abdurrahman b. Ali ed-Denevşerl'nin (ö. 1025/1616) el-Be­yan ve't-tebyin ii g;ikri'l-mu]].acj.ramin adlı eserinde ise (bk. bibl.) daha önce ka­leme alınmış usul kitaplarında geçen isim­ler tekrarlanmaktadır.

Muhadramun konusunda en geniş bil­giyi İbn Hacer ei-Askalanl el-İşabe 'sinde vermektedir (DİA, XXII, 487) Sahabeyi tesbit etmek maksadıyla kaleme alınan kitabın üçüncü bölümünde kadın ve er­kek 1400 kadar muhadramın biyografisi

395

Page 2: Iii - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Muhadram kelimesine dil ve edebiyat alimleriyle tarihçiler farklı anlamlar yük lemiş. dilciler Hz. Peygamber'le görüşüp görüşmeme,

MUHADRAMÜN

yer almaktadır. Osman Bilgen, Muhad­ramların Hadis İlınindeki Yeri adıyla bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır ( 1998, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens­titüsü)

BİBLİYOGRAFYA :

Kamus Terc.ümesi, lll, 444-445; ibn Sa'd. et­Taba~at, VII, 445-446; ibn Kuteybe, el-Ma'arif (Ukkaşe). s. 573; Hakim en-Nisabfıri, Ma'rifetü 'ulumi'l·/:ıadiş (n ş r. Seyyid Muazzam Hüseyin). Haydarabad 1935 --> Medine - Beyrut 13971 1977, s. 44-45; ibnü'I-Eslr, Üsdü'l-gabe (Ben­na). V, 520; ibnü's-Salah, 'Wumü'l-/:ıadiş, s. 304-305; Nevevi. irşadü tullabi'l-J:ıal!:a'ii!: (nşr. Nureddin Itr). Beyrut 1411/1991, s. 200; ibnü'l­Mülakkın, el-Mu~ni' tr 'uliımi'l-/:ıadiş (nşr. Ab­dullah b. Yusuf el-Cüdey'). i h sa 1413/1992, Il , 508-511; Iraki. FetJ:ıu'l-mugi.ş, s. 369-370; ibn Hacer, el-işabe (Bicavi). ı, 4-5; a.mlf., Nüzhe­tü'n-na.?ar tr tavziJ:ı(Nuljbeti'l·fiker (nşr. Nured­din I tr). Dımaşk 1413/1992, s. lll; Şemseddin es-Sehavl, FetJ:ı u 'l-mugiş, Beyrut 1403/1983, lll, 162-167;Süyutl, Tedr1bü'r-rav1(nşr.Abdül­vehhab Abdüllatif), Medine 1379/1959, s. 419-421; Ali el-Karl, ŞerJ:ıu Şer/:ıi Nui)beti'l-fiker (nşr. M . Nizar Temim v.dğr.). Beyrut, ts. (Darü'I­Erkam). s. 597 -603; Denevşerl. el-Beyan ve't­tebyin fi ?ikri 'l-muljaçlramin, Süleymaniye K tp., Laleli , nr. 3651 , vr. 46'-49'; Cemaleddin el-Ka­sım!, /:(ava'idü't-ta/:ıdiş (nşr. M. Behcetel-Bay­tar). Halep 1925, s. 50; Hediyyetü 'l-'arifin, ll, 431-432; Ahmed Muhammed Şakir, el-Ba'işü ' l­J:ıaş1ş, Kahire 1377/1958, s. 193-194; M. Tayyib Okiç. Bazı Hadis Meseleleri Üzerinde Tetkikler, istanbul 1959, s. 74-75; Tecrid Tercemesi, Mu­kaddime, I, 32-35; Yahya el-Cübfırl, Şi'rü'l-mu­i)açlramin ve eşerü'l-islam fih, Beyrut 1401/ 1981, s. 53-56; Ahmed ömer Haşim, f:\ava'idü uşuli'l-J:ıad1ş, Beyrut 1404/1984, s. 274; Osman Bilgen, Muhadramların Hadis ilmindeki Yeri (yüksek lisans tezi , 1998). Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 155-156; lise Lich­tenstadter, "Muhazram", iA, VIII , 511; Renate Jacobi, "Mukhaçlram" , EJ2(ing.), VII, 516;M. Ya- · şar Kandemir, "el-isabe", DiA, XXII, 487.

L

Iii MEHMET EFENDİOGLU

MU HAKALE (419~1)

Bir akid çeşidi. _j

Sözlükte "yeni yapraklanmış ekin: tar­la" anlamlarındaki haki kökünden türe­yen muhakale hadislerde yasaklanan bir akid çeşidi olarak zikredilir. Bazı rivayet­lerde bu işlem haki ve hukül kelimeleriyle de belirtilir. İslam hukukçuları, hadis şa­rihleri ve dilciler muhakalenin terim an­lamı için çeşitli açıklamalar getirmişler­dir. 1. Ekinin henüz başağı kurumadan satılması. Bu tanım haki kelimesinin bi­rinci anlamıyla ilişkilendirilerek yapılmış­tır. Garar içeren bu akdin hükmü "meyve­nin olgunlaşmadan satımı" manasındaki muhadaranınkiyle aynıdır. Tarım ürünleri-

396

nin henüz olgunlaşmadan, yani elde edi­lip edilmeyeceği kesinleşmeden satışı, beklenmeyen durumlardan kaynaklana­bilecek düşmaniıkiara yol açma ihtima­linden dolayı hadiste yasaklanmıştır (bk. BEY'; GARAR; MUHADARA).

2. Tarladaki taze ekinin kendi cinsin­den belli ölçüdeki kurusu karşılığında gö­türü usulle satılması ( el-Muvatta', "Bü­yü'", ı 3; Müslim, "Büyü"', 59, 73 , 76,82-83; Tirmizi, "Büyü"', 14; Nesa!, "Eyman ve'n-nüıür", 45). Cabir b. Abdullah ve Ata b. Ebu Rebah'tan rivayet edilen bu tarif haki kelimesinin ikinci manasından hareketle yapılmıştır. Muhakalenin hadis­lerde genellikle müzabene ile birlikte zik­redilmesi bu tanımı daha isabetli kılmak­

tadır. Muhakaleye, trampa akdinin konu­sunu oluşturan aynı cinsten iki maldan birinin miktarının bilinmezliği, muhte­mel eşitsizlikten kaynaklanan riba, garar, muhatara, kumar gibi gerekçelerle cevaz verilmemiştir. Tarladaki ekinin hem mik­tarı bilinmediğinden hem büyük çoğun­lukla akid esnasında tam teslim edileme­diğinden faiz ortaya çıkmaktadır (bu ko­nuyu düzenleyen hadis için bk. Müslim, "Müsa\5at", 80-8ı; İbn Ma ce. "Ticarat", 48; Ebu Davud, "Büyü'", ı 2; Tirmizi, "Büyü<", 23; Nesa!, "Büyü'", 42-44 ). Şafiiler'in ifa­desiyle butlanının sebebi, miktarlarında eşitlik (mümaselet) bulunduğunun biline­memesinden kaynaklanan riba endişesi­dir. Hanbelller'e göre miktarların denkli­ği (müsavat) konusundaki cehalet fazlalık olduğunun bilinmesi gibidir (Ebü'l-Ferec İbn Kudame, IV, ı 5 ı; Burhaneddin ibn Müflih, IV, ı 39). Malikller nazarında hük­mü n illeti garar, muhatara, kumar ve -ribevı mallar için aynı cinsle trampa du­r umunda- riba şüphesidir ( el-Muvatta', "Büyü"', ı3). Yasağa rağmen gerçekleş­tirilen muhakale akdi feshedilir (Şafii, lll, 55; İbn Abdülber, ll, 321; VI, 443) . Satılan

malın, tarafları anlaşmazlığa ve aldan­maya sürüklemeyecek ölçüde muayyen veya bilinebilir olması şartı üzerinde İs­lam hukukunda ayrıntılı şekilde durulur. Çünkü taraflar arasında anlaşmazlık doğ­duktan sonra onu çözmeye uğraşmak­tansa başlangıçta anlaşmazlık ve aldan­ma sebeplerini ortadan kaldırmak esas­tır. Bundan dolayı meblin miktarı, cinsi, nevi ve vasfının bilinmesi gerekir. Hanefi­ler vasıf ve miktarla ilgili aldanmanın bu­lunması halinde akdi fasid kabul etmiş­lerdir. Diğer üç mezhebe göre ise söz ko­nusu akid batıldır. Ancak ekin henüz ta­nelenmeden satılmışsa bu işlem ribevi mallardan sayılmayan sapın aynı cins h u-

bubatla trampası mahiyetinde olup caiz görülmüştür (hükmü ve i stisnası için ay­rıca bk. ARAYA; CEHALET; CÜZAF; FAİZ; MÜzABENE).

3. Tarlanın , üzerinde yetişecek ekinin belli bir oranı karşılığında ortakçılığa ve­ya kiraya verilmesi. Bir yönüyle şirket, bir yönüyle idke 1 kira akdi görünümündeki bu işleme ayrıca "müzaraa, muhabere" ve Irak'ta "karah" da denir (Ali Haydar, lll, 758) Ancak bazı hadislerde (Buhart, "Mü­saMt", ı 7; Müslim, "Büyü'", 8 1-85; Ebu Davud, "Büyü<", 33; Tirmizi, "Büyü"', 55, 72; Nesa!, "Eyman ve'n-nüıür", 45, "Bü­yü'", 28, 39, 74). Hz. Peygamber'in yasak­ladığı işlemler arasında muhakale ile mu­haberenin ayrı kalemler halinde beraber zikredilmesi ikisinin aynı şey olduğu hu­susunda şüphe uyandırmaktadır. Başka hadislerde ise (Müslim, "Büyü'", ı ı 3; İbn Mace, "Rühün", lO ; Ebu Davud, "Büyü'", 31; Nesa!, "Eyman ve'n-nüıür", 45) mu­hakale veya haki ziraat ortakçılığı gibi gö­rünmektedir.

4. Tarlanın belli miktarda kuru ekin karşılığında kiralanması ( el-Muvatta', "Büyü'", 13; Müslim, "Büyü<", 59, ll 3-

ı 14; İbn Mace, "Rühün", ı2; Nesa!, "Ey­man ve'n-nüf;ür", 45; Şafii. lll, 54-55). Bu tarif Ebu Said ei-Hudri'den rivayet edil­miştir. Çiftçiler arasında "mücarebe" ve "muharese" de denen işlem bir çeşit ica­re 1 kira akdidir. Burada yasağın sadece aynı tarlanın ürünü ve sırf ekin cinsinden olan şeylerle mi sınırlı tutulacağı husus­ları tartışmalıdır.

s. Tarlanın, muayyen kısmında yetişe­cek ürün karşılığında kiralanması. Döne­min uygulamalarına bakıldığında mal sa­hiplerinin, kira gelirini garantiye almak veya miktarını yüksek tutmak amacıyla tarlalarını su kaynaklarına daha yakın ya­hut verimi yüksek kısımlarında bitecek mahsul karşılığında icara verdikleri, bu­nun da özellikle hasadın düşük kaldığı mevsimlerde kiracı aleyhine sonuçlanarak çekişmelere yol açtığı görülmektedir (b u­nu doğrulayan hadisler için bk. Müslim, "Büyü"' , ı ı 4, ı 17; ibn Ma ce, "Rühün", ı O).

Ayrıca ücretin ilk şartı tarafları anlaşmaz­lığa sürüklemeyecek ölçüde açık ve bili­nir olmasıdır. Burada ise kira bedeli kira­cının üretiminden bir hisse şeklinde belir­lendiğİnden kısmi bilinmezlik söz konu­sudur (son üç işlemle il gil i hükümler için bk. iCARE; MÜzARAA). Nikolaus Rhodo­kanakis , Güney Arabistan'daki bir Sebe yazıtıyla ilgili incelemesinde mu hakalenin Eskiçağ'lardan beri kullanıldığını göster­miştir (Haque, s. 15) .