iii - .:: İslâm ansiklopedisi · mu hassil ve sancaklarda meclisierin oluşturulması", ord....

2
MU HASSIL ve Sancakla rda Meclisierin Ord. Prof. Yusuf Hikmet Bayur'a Ankara 1985, s. 261-268; a.mlf .. Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Ya- Ankara 1991 , s. 15, 22, 191-192, 208- 218, 340-341 , 351; a.mlf .. "Tanzimat 'tan Cum- huriyet 'e Ülke Y önetimi", TCTA, 212-213; Fe- ridun M. Emecen, XVI. Manisa Ankara 1989, s. 126-127; Hasan ye Sicillerine Göre XIX. (doktora tezi, 1990), Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çelik, da 1500-1584 (dokto ra tezi. 1994), Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 99 , 108; Ali Ak- Finans Sisteminde Dönüm Nok- Para ve Sosyo-Ekonomik Etkileri, istanbul 1996, s. 27-30; Ayla Efe. (dokt ora tezi, 2002) , Anadolu Üniversi- tesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Fehmi Aksu, Dair Vesikalar", On, sy. 54-55, Isparta 1938, s. 758- 766; Halil "Tanzi- ve Sosyal Tepkileri" . TTK Belleten, XXVIII/112 (1 964), s. 623-648; ll, 569-570. G;:J M Y ü cEL Ö zKAYA - ALi L MUHASSIL XV ve XVI. medrese için b ir tabir. _j Arapça t ahsil masdanndan türeyen ve "meydana getiren, eden" kelimesi, devlete ait ge- lirleri toplayan görevliler ya da merkezden gönderilen idarecilerin (XI X. yüz- Ancak tahrir def- terlerinde terimin ilmi ye içinde bir kesimi ifade etmek üzere de görülür. Bu ikincisinde tahsil edilenin ilim Mu- bu ne zaman kesin olarak tesbit edilememekle birlikte XVI. ait defterlerde te- rime (SA, TD, nr. 47, s. 185, 186, 189, 197, 208 vd. ) en XV. son itibaren bu an- lama eder. Tahrir defter- lerine olarak XV-XVI. Osman- ve bölge tarihiyle ilgili bu tabir kelimenin "vergi hareketle ele ve buna göre yorumlanmak- Halbuki tahrir defterlerinde bu statüdeki için tabirin bir anlama ortaya ait 1555 tarihli mufassal bir tahrir defterinde mu- olarak kaydedilen isimle- ri "Tahsilden feragat ederlerse raiyyet resmi (SA, TD, nr. 272 , s. 21 ); feragat ederse resm-i raiy- 20 yet talep oluna" (SA , TD, nr. 272 , s. 183 ); "Tahsilden feragat ederse raiyyet ola" (SA, TD, nr 272 , s. 419); fera- gat ederse resm vere" (SA, TD, nr. 272, s. 424) gibi bilgiler bulunmak- Bunun 936' da ( 15 30) Ge- libolu oturan yirmi bir muhas- birinin isminin ilm" ibaresi de (SA, TD, nr. 434, vr. 12•) durumu Defterlerde oldukça fazla muhas- bir veya bölge- de bu kadar çok vergi bulu- Nitekim 1530'lu ait Anadolu Vi- layeti Muhasebe icmal Defteri'ndeki ka- göre Kütahya 433, 284, Kocaeli' de 183, Bolu' da 363 ve Karesi 101 mevcuttur. Yine XVI. boyunca bir- birine tarihlerde merkez- lerinde tesbit edilen bun- vergi tahsildan olarak kabul edilme- sine ihtimal verilerneyecek kadar yüksek- tir. Söz konusu dönemde nüfusu yakl a- 2950 olan on üç, 2000 civa- nüfusa sahip Milas'ta sekiz, nüfu- su 750-800 olan Peçin iki, nü- fusu ancak 2200'ü bulan yirmi bir ve 7700 nüfuslu Gelibolu'da yir- mi bir adet vergi bulunma- mümkün görünmemektedir. 1572'de sekiz mahallesinde yir- mi bir dokuzu medresenin bu- ( Çoban) Mustafa mahalle- sinde Göçebe cemaatleri (SA, TD, nr. 47, s. 180, 181 ; nr . 61 , s. 22) ve köy sakinleri içinde de bu statüde mevcuttu. yaya-müsellem tahririne alt defterlerde de tabirine 972 (1565) tarihli bir yaya defterinde (SA, TD, nr. 360) yamaklar iki adet mu 986 (1578) tarihli bir da (B A, TD, nr. 57 3) yirmi üç yaya 1 piyade muhas- dair Bun- piyade gibi sefere ancak feragat ederlerse sefere gitmekle yükümlü (SA, TD, nr. 360, s. 126-127; nr. 57 3, s. 9 1) . Burada kastedilen feragat muhtemelen tahsilden vazgeçmedir. Bir piyade isminin "muhas- ve ibaresinin kaydedilmesi de (SA, TD, nr . 57 3, s. 104) ilmiye ortaya olarak kaydedilen iki pi- yade on iki- on üç ol- dair (BA, TD, nr . 573, s. 71 , 190-192) tayi- ninde önemli bir ipucudur. ait mücerret ( genç be- kar erkek) statüsündeki (SA, TD, nr. 6 1, s. 159, 162) ortalama on yirmi da, yani gös- termektedir. Defterlerde ilim tahsiliyle dair retiere de ya- içinde naib, müderris, mülazim, muallim, katip, va- vaiz ve nasih, imam, hatip, mü- ezzin, vb. kimselerin dikkat çekicidir (SA, TD, nr . 6 1, s. 162; nr. 338 , s. 65 ; nr. 573, s. 104). ca defterlerden takip edilebilen da bir tarihte olarak bir daha sonra naib, müderris ve mütevelli diye zikredil- görülmektedir ( BA, TD, nr. 337, vr. 56•; nr. 360, s. 151 ; nr. 57 3, s. 80). bir cami bilgi ve- ren bir defterinde (TK.KKA, TD, nr. 541 , vr. 20b) Kur'an et- meleri bir ait geli- rin kaydedilmesi, yine Ada- na'daki bir medrese ile ilgili med- resenin imarethaneden med- resede kalan yemek verilme- sinin (BA, TD, nr 969, s. 854) ve iki kanunname metninde medre- se bitirip görev almak için mü- lazemete gelenlerden diye bahsedilmesi (Kanunname-i Ehl-i ilm, nr . 1935, vr. 9495b; Kanunname-i Sultan Sü- leyman Han, vr. 122b·l 23 b), XV ve XVI. tahrir defterlerinde diye kaydedilen medre- se ortaya koymakta- XVII. klasik tahrir sistemin- den vazgeçilmesiyle birlikte bu tür lar da ortadan : BA, TD, nr. 47, s. 180, 181 , 185, 186, 189, 197, 208 vd.; nr. 61, s. 22, 159, 162; nr. 166; nr. 272, s. 21, 183, 419, 424; nr. 337, vr. 56'; nr. 338, s. 65; nr. 360, s. 126-127, 151; nr. 434, vr. 12'; nr. 573, s. 71, 80, 91 , 104, 190-192; nr. 969, s. 854; TK.KKA, TD, nr. 110; nr. 145 , 541 , vr. 20b; nr. 569; Kanunname-i Ehl-i ilm, TSMK, Revan nr. 1935, vr. 94b-95b; Kanunname-i Sul- tan Süle yman Han, Devlet Ktp., Veli y- yüddin Efendi, nr. 1970, vr. 122b-123b; Sahaed- din Ordu Sosyal Tarihi: 1455- 1613, Ankara 1985, s. 9 1; Kurt, XVI. Adana Tarihi (dokt ora tezi, 992 }, Hacet- tepe Ün iversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 83; 438 Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri Ahmet Ankara 1993-

Upload: hoangnhi

Post on 14-Nov-2018

220 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

MU HASSIL

ve Sancakla rda Meclisierin Oluşturulması" , Ord. Prof. Yusuf Hikmet Bayur'a Armağan, Ankara 1985, s. 261-268; a .mlf .. Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Ya­pıları, Ankara 1991 , s . 15, 22, 191 -192, 208-218, 340-341 , 351; a.mlf .. "Tanzimat'tan Cum­huriyet'e Ülke Yönetimi", TCTA, ı , 212-213; Fe­ridun M. Emecen, XVI. Asırda Manisa Kazası,

Ankara 1989, s . 126-127; Hasan Moğol, Şer'iy­

ye Sicillerine Göre XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Arıtalya (doktora tezi, 1990), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Şenol Çelik, Osmanlı Taşra Teşkilatın­

da İçel Sancağı: 1500-1584 (dokto ra tezi. 1994), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü , s. 99, 108; Ali Ak­yıldız . Osmanlı Finans Sisteminde Dönüm Nok­tası: Kağıt Para ve Sosy o-Ekonomik Etkileri, istanbul 1996, s. 27-30; Ayla Efe. Muhassıllık Teşkilatı (doktora tezi, 2002) , Anadolu Üniversi­tesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Fehmi Aksu, "Yı­

lanlı Oğullaona Dair Vesikalar" , On, sy. 54-55, Isparta 1938, s. 758-766; Halil inalcık, "Tanzi­mat' ın Uygulanması ve Sosyal Tepkileri" . TTK Belleten, XXVIII/112 (1 964), s. 623-648; Pakalın, ll, 569-570. G;:J

M Y ü cEL Ö zKAYA - ALi Aıaı:LDIZ

L

MUHASSIL ( ~ )

Osmanlılar'da

XV ve XVI. yüzyıllarda medrese öğrencileri için kullanılan

bir tabir. _j

Arapça t ahsil masdanndan türeyen ve "meydana getiren, hasıl eden" anlamını taşıyan muhassıl kelimesi, devlete ait ge­lirleri toplayan görevliler ya da merkezden taşraya gönderilen idarecilerin (XIX. yüz­yı l) unvanıdır. Ancak Osmanlı tahrir def­terlerinde terimin ilmiye teşkilatı içinde bir başka kesimi ifade etmek üzere de kullanıldığı görülür. Bu ikincisinde tahsil edilenin ilim olduğu anlaşılmaktadır. Mu­hassılın bu manayı ne zaman kazandığı kesin olarak tesbit edilememekle birlikte XVI. yüzyılın başlarına ait defterlerde te­rime rastlanması (SA, TD, nr. 47, s. 185,

186, 189, 197, 208 vd. ) en azından XV. yüzyılın son çeyreğinden itibaren bu an­lama geldiğine işaret eder. Tahrir defter­lerine dayalı olarak XV-XVI. yüzyıl Osman­lı şehir ve bölge tarihiyle ilgili yapılan bazı çalışmalarda bu tabir kelimenin "vergi tahsildarı " manasından hareketle ele alınmakta ve buna göre yorumlanmak­tadır. Halbuki tahrir defterlerinde bu statüdeki şahıslar için düşülen şerhler tabirin farklı bir anlama geldiğini ortaya koymaktadır. İçel sancağına ait 1555 tarihli mufassal bir tahrir defterinde mu­hassıl olarak kaydedilen şahısların isimle­ri yanında , "Tahsilden feragat ederlerse raiyyet resmi alına" (SA, TD, nr. 272, s. 21 ); "Şüglden feragat ederse resm-i raiy-

20

yet talep oluna" (SA , TD, nr. 272, s. 183 );

"Tahsilden feragat ederse raiyyet ola" (SA, TD, nr 272, s. 419) ; "Şüglden fera­gat ederse resm vere" (SA, TD, nr. 272,

s. 424) gibi açıklayıcı bilgiler bulunmak­tadır. Bunun yanında 936'da ( 1530) Ge­libolu şehrinde oturan yirmi bir muhas­sıldan birinin isminin yanına düşülen

"muhassıl-ı ilm" ibaresi de (SA, TD, nr. 434, vr. 12•) durumu açıklığa kavuştur­maktadır.

Defterlerde oldukça fazla sayıda muhas­sıla rastlanması, bir şehirde veya bölge­de bu kadar çok vergi tahsildarının bulu­namayacağını düşündürmektedir. Nitekim 1530'lu yılların başlarına ait Anadolu Vi­layeti Muhasebe icmal Defteri'ndeki ka­yıtlara göre Kütahya sancağında 433, Menteşe'de 284, Kocaeli'de 183, Bolu'da 363 ve Karesi sancağında 101 muhassıl mevcuttur. Yine XVI. yüzyıl boyunca bir­birine yakın tarihlerde bazı şehir merkez­lerinde tesbit edilen muhassıl sayısı , bun­ların vergi tahsildan olarak kabul edilme­sine ihtimal verilerneyecek kadar yüksek­tir. Söz konusu dönemde nüfusu yakla­şık 2950 olan Muğla'da on üç, 2000 civa­rında nüfusa sahip Milas'ta sekiz, nüfu­su 750-800 olan Peçin şehrinde iki, nü­fusu ancak 2200'ü bulan Eskişehir'de

yirmi bir ve 7700 nüfuslu Gelibolu'da yir­mi bir adet vergi tahsildarının bulunma­sı mümkün görünmemektedir. 1572'de Eskişehir'in sekiz mahallesinde kayıtlı yir­mi bir muhassılın dokuzu medresenin bu­lunduğu (Çoban) Mustafa Paşa mahalle­sinde oturmaktaydı . Göçebe cemaatleri arasında (SA, TD, nr. 47, s. 180, 181 ; nr. 61 , s. 22) ve köy sakinleri içinde de bu statüde şahıslar mevcuttu.

Osmanlı yaya-müsellem tahririne alt defterlerde de muhassıl tabirine rastlanır.

972 (1565) tarihli bir yaya defterinde (SA,

TD, nr. 360) yamaklar arasında kırk iki adet mu hassıl kaydedilmiş, 986 ( 1578) tarihli bir başkasında da (BA, TD, nr. 573)

yirmi üç yaya 1 piyade yamağının muhas­sıl olduğuna dair şerh düşülmüştür. Bun­ların diğer piyade yarnakları gibi sefere katılmadıkları, ancak feragat ederlerse sefere gitmekle yükümlü tutulacakları

belirtilmiştir (SA, TD, nr. 360, s. 126-127;

nr. 57 3, s. 91) . Burada kastedilen feragat muhtemelen tahsilden vazgeçmedir. Bir piyade yamağının isminin altına "muhas­sıl ve duacı" ibaresinin kaydedilmesi de (SA, TD, nr. 573, s. 104) muhassılın ilmiye mesleğiyle ilişkisini ortaya koymaktadır. Ayrıca muhassıl olarak kaydedilen iki pi­yade yamağının on iki- on üç yaşında ol-

duğuna dair kayıtlar (BA, TD, nr. 573, s.

71 , 190-192) muhassılların yaşlarının tayi­ninde önemli bir ipucudur. Muhassıllara ait kayıtların çoğunun mücerret (genç be­kar erkek) statüsündeki şahıslar arasında bulunması (SA, TD, nr. 6 1, s. 159, 162)

bunların ortalama on beş-yirmi yaşların­da, yani öğrenim çağında olduğunu gös­termektedir.

Defterlerde muhassılların ilim tahsiliyle uğraşan kişiler olduğuna dair başka işa­retiere de rastlanır. Bazı muhassılların ya­kın akrabaları içinde kadı, naib, müderris, danişmend, mülazim, muallim, katip, va­kıf nazırı , vaiz ve nasih, imam, hatip, mü­ezzin, hafız, şeyh , derviş vb. kimselerin bulunması dikkat çekicidir (SA, TD, nr. 6 1,

s. 162; nr. 338, s. 65 ; nr. 573, s. 104). Ayrı­

ca defterlerden takip edilebilen kayıtlar­da bir tarihte muhassıl olarak yazılan şa­

hıslardan bir kısmının daha sonra kadı ,

naib, müderris ve mütevelli diye zikredil­diği görülmektedir ( BA, TD, nr. 3 3 7, vr. 56•; nr. 360, s. 151 ; nr. 57 3, s. 80).

Eskişehir'de bir cami hakkında bilgi ve­ren bir vakıf defterinde (TK.KKA, TD, nr. 541 , vr. 20b) muhassıllara Kur'an kıraat et­meleri karşılığında bir değirmene ait geli­rin bağışlandığının kaydedilmesi, yine Ada­na'daki bir medrese ile ilgili kayıtla med­resenin yanındaki imarethaneden med­resede kalan muhassıllara yemek verilme­sinin şart koşulması (BA, TD, nr 969, s. 854) ve iki kanunname metninde medre­se eğitimini bitirip görev almak için mü­lazemete gelenlerden "muhassılln" diye bahsedilmesi (Kanunname-i Ehl-i ilm, nr.

1935, vr. 94b·95b; Kanunname-i Sultan Sü­leyman Han, vr. 122b·l 23b), XV ve XVI. yüzyıllarda tahrir defterlerinde muhassıl diye kaydedilen kişilerin çoğunun medre­se öğrencisi olduğunu ortaya koymakta­dır. XVII. yüzyılda klasik tahrir sistemin­den vazgeçilmesiyle birlikte bu tür kayıt­lar da ortadan kalkmış olmalıdır.

BİBLİYOGRAFYA :

BA, TD, nr. 47, s. 180, 181 , 185, 186, 189, 197, 208 vd. ; nr. 61, s . 22, 159, 162; nr. 166; nr. 272, s. 21, 183, 419, 424; nr. 337, vr. 56' ; nr. 338, s. 65; nr. 360, s . 126-127, 151; nr. 434, vr. 12'; nr. 573, s. 71, 80, 91 , 104, 190-192; nr. 969, s . 854; TK.KKA, TD, nr. 110; nr. 145, 541 , vr. 20b; nr. 569; Kanunname-i Ehl-i ilm, TSMK, Revan Köşkü , nr. 1935, vr. 94b-95b; Kanunname-i Sul­tan Süleyman Han, Beyazıt Devlet Ktp., Veliy­yüddin Efendi, nr. 1970, vr. 122b-123b; Sahaed­din Vediyıldız . Ordu Kazası Sosyal Tarihi: 1455-1613, Ankara 1985, s . 9 1; Yılmaz Kurt, XVI. Yüzyıl Adana Tarihi (doktora tezi, ı 992}, Hacet­tepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 83; 438 Numaralı Muhasebe-i Vilay et-i Anadolu Defteri (nşr. Ahmet Özkılınç v. dğr. ) , Ankara 1993-

94, l-ll; Şenol Çelik, Osmanlı Taşra Teşkilatında İçel Sancağı: 1500-1584 (doktora tezi, 1994), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 172-1 73; ibra­him Sezgin, XV. ve XVI. Asırlarda Gelibolu Ka­zasımn Sosyal ve Ekonomik Tarihi (doktora te­zi , 1998), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 39; Fe­ridun M. Emecen, "Osmanlılar'da Yerleşik Ha­yat, Şehirliler ve Köylüler", Osmanlı, Ankara 1999, IV, 94; Sezai Sevim, "Tahrir Defterlerindeki Muhassıl Deyimi Üzerine Bazı Bilgiler", Ulusla­rarası Kuruluşunun 700. Yıl Dönümünde Bü­tün Yönleriyle Osmanlı Devleti Kongresi, Bildi­riler (haz. Alaaddi n Aköz v.dğr.), Konya 2000, s . 219-226; M. Çetin Varlık. "XVI. Yüzyılda Kütah­ya Sancağı'nda Yerleşme ve Vergi Nüfusu", TTK Belleten, Lll/202 (ı 988), s. 165.

Iii ZEKAİ METE

~ o o A A o ---,

L

MUHASSIN b. ALI b. EBU TALIB ( ~u.. ..s.i 0-1 ~ 0-1 ~ )

Hz. Ali'nin Fatıma'dan olan, anne karnında veya küçük yaşta

öldüğü belirtilen oğlu. _j

Ahmed b. Hanbel'in naklettiği bir riva­yete göre Hz. Ali, oğulları Hasan ve Hüse­yin'de olduğu gibi üçüncü oğluna da Harb adını koymayı ve EbO Harb diye anılmayı istemiş, fakat her defasında ResOluilah bu adı beğenmeyerek başka isim koymuş. sonuncusunu da Muhassin (Muhsin) diye adlandırmıştır (Müsned, ı. 98, ı 18). İbn Hacer'in isnadını sahih gördüğü ( el-İşabe, VI. 243) bu rivayetteki bilgi Taberi (TMl) ,

V, I 5 3) ve Ya'kübl (TMl), II, 2 I 3) gibi bazı tarihçilerin eserlerinde de yer alır. İbn Sa'd, Hz. Ali'nin Fatıma'dan ve diğer eşle­rinden olan çocukları hakkında bilgi verir­ken Muhassin'den söz etmez ve saydıkla­

rının dışında onun bir çocuğunun olduğu­na dair sağlıklı bilgi bulunmadığını kay­deder (et-Tabal)_at, lll, 19-20) İbn Kutey­be ise Hasan ve Hüseyin'den sonra Mu­hassin'in adını zikreder ve küçük yaşta öldüğünü belirtir (el-Ma'arif, s. 210. 2 ı ı) İbn EbO Şeybe'nin naklettiği bir rivayete göre Hz. Ali ile Zübeyr, Ebu Bekir'in hila­fetine karşı Hz. Fatıma'nın evinde faa­liyet göstermeye başlamış , durumdan haberdar olan Hz. ömer, Fatıma'yı ziya­ret ederek ResOluilah ile kendisinin en çok sevdiği insanlar olduğunu, fakat bu durumun hilafet aleyhtariarının evinde toplanmaya devam ettikleri takdirde evi­ni yakmasına engel olmayacağını söyle­miş, Hz. Fatıma da toplantılara engel ol­muştur (el-Muşannef, VII, 432). Şiimüel­lifleri de Hz. Fatıma'nın Muhassin adında bir çocuğunun olduğunu söyler. Onlara göre Fatıma. Ümmü KülsOm'den sonra tekrar hamile kalmış ve ResOl-i Ekrem

doğumdan önce çocuğun ismini Muhas­sin koymuştur. Şiiler' e göre Muhassin da­ha anne karnında iken Hz. Peygamber'in vefatı üzerine EbO Bekir'e biat edilmesi­nin ardından Hz. ömer biat almak için Ali'nin evine baskın düzenlemiş, olumlu cevap alamayınca evi yakma tehdidinde bulunmuş. nihayet kapıya dayandığında kapı arkasında bulunan Fatıma'nın ka­burga kemikleri kırılmış ve çocuğunu za­yi etmiştir.

Bu iddia başlıca üç tür kaynakta yer al­maktadır. 1. Şii müellifleri yahut Şii te­mayüllü alimler tarafından kaleme alınan imametle ilgili eserler. Taberi'ye nisbet edi­len Dela'ilü'l-imame'de (s. 28-29) Hz. ömer'in adı anılmadan ev baskınına temas edilmekte ve bu sırada Fatıma'nın çocu­ğunu kaybettiği, hatta bu hadisenin onun ölümüne yol açtığı ileri sürülmektedir. Mes­'Odi, Mürucü';;:;-;;:;eheb'de ve Ali eviadı hak­kında önemli bilgiler içeren et-Tenbih'te konuya hiç temas etmezken kendisine aidiyeti tartışmalı olan ݧbdtü'l-vaşıyye'­de (s. 146) olay nakledilmektedir. z. Naz­zam'dan bahseden bazı eserler. Mu'tezi­le kelamcısı Nazzam'ın Ali'nin imameti hakkında nas bulunduğu, fakat ömer'in bunu gizlediği, onun ayrıca Fatıma'nın karnma vurarak Muhassin'i düşürmesine sebep olduğunu söylediği kaydedilir (me­sela bk. Safed!, VI. 17) . Bu bilgiler bazı mezhepler tarihi kaynaklarına da girmiş­tir (mesela bk. Şehristan!, ı . 50-51 ). 3. İlk dönem Şii alimlerinden Selim b. Kays el­Hilali'nin Aşl adlı eserinde yer alan bilgi­ler. Selim b. Kays'ın Eban b. EbO İyaşi'den naklettiği uzun rivayette Şii müelliflerinin tekrarladığı bilgi etraflıca verilmiştir

(Meclis!, XLIII, 197- ı 98). Şia'nın temel an­layışını teşkil eden imarnet hakkında nas bulunduğu yolundaki iddiayı pekiştirrnek ve Hz. Ömer aleyhine delil oluşturmak amacıyla öne sürülen bu rivayet zamanla bazı Şii kelam kitaplarına yansımıştır. Me­sela Feyz-i Kaşani, Şia'nın önemli kelam kaynaklarından biri sayılan eserinde ev baskınını anlattıktan sonra Fatıma'ya ömer'in değil onun emriyle amcasının oğ­lu Kunfüz'ün vurduğunu ve Fatıma'nın al­dığı kamçı darbeleri yüzünden çocuğunu kaybettiğini söylemiştir ('İlmü'l-ya~in, II , 687). Bu rivayet Fatıma hakkındaki mo­nografı çalışmalarında da yer almıştır (me­sela bk. M. Kazım el-Kazvln!, s. 326-327; İbrahim Em!n!, s. 204-2ıoı.

öte yandan Ahmed b. Hanbel'in el-Müs­ned'inde konuyla ilgili olarak nakledilen ri­vayetler (bu rivayetlerin isoadlarının ha­sen, ravilerinin -biri hariç- Buhar! ve Mü s-

MUHASSiN b. ALi b. EBO TALiB

lim'in deravileri olduğu, Han! b. Hani'­nin ise Sünen müelliflerinin ravileri ara­sında yer aldığı şeklindeki değerlendirme için bk. Müsned [ArnaütJ, ll, 159-ı60, 264. dipnot) doğrudan Hz. Ali'nin ifadesini ta­şımaktadır. Buna göre Hasan, Hüseyin ve Muhassin'in doğumları münasebetiyle Hz. Peygamber kızının evine gidip, "Oğlumu bana gösterin, ona ne isim koydunuz?" diye sormuş, her defasında "Harb" cevabı­nı alınca bunu beğenmeyerek bilinen isim­leri vermiştir. Bu rivayet, Şii müelliflerinin çocuğun anne karnında iken öldüğü şek­lindeki iddialarını çürütmektedir. Şia'nın ilk tabaka raYilerinden Selim b. Kays'ın sa­hih rivayetlerinin bulunduğu kabul edil­mekle birlikte söz konusu rivayetin yer al­dığı Aşl isimli kitap hakkında Şii alimleri tereddüt göstermiş, kendisini güvenilir sayan alimler de bu kitabın uydurma sa­yıldığını ve buradaki rivayetlere güvenile­meyeceğini söylemiştir (Ebü ' l-Kasım el­HOl, Vlll. 2ı6-228) Şii alimleri ayrıca Se­lim b. Kays'ın bu rivayeti aldığı Eban b. EbO İyaş'ın zayıf bir ravi olduğunu belirt­miştir (a.g.e., ı. ı4ı) Diğer taraftan İbn Hacer, Hz. Fatıma'nın ömer'in darbesi yü­zünden Muhassin'i düşürdüğü yolunda bir rivayet nakleden Ahmed b. Muhammed b. Seri b. Yahya'nın yalancı olduğu husu­sunda rica! alimlerinin ittifak ettiğini ak­tarmıştır (Usanü'l-Mfzan, ı. 268).

Sonuç olarak Ahmed b. Hanbel'in nak­lettiği rivayetin açık beyanı başta olmak üzere konuya yer veren Sünni alimleri Mu­hassin'in doğduktan sonra öldüğünü kay­detmektedir. İbn EbO Şeybe'nin rivayetin­de Muhassin'le ilgili bir beyan yoktur. Şii alimlerinin ileri sürdüğü görüşlerin ise sü­bOt açısından ikna edici olmadığı ve ken­dilerine has hilafet telakkisini destekleye­cek bir şekle büründürüldüğü anlaşılmak­

tadır. Şiiler Muhassin'in hatırasına özel makamlar tahsis etmiş, hakkında taziye­ler düzenlemiş, aşırı Şii fırkalarından Nu­sayriler sabah namazını Muhassin'e ayır­mıştır (Fığlalı, s. ı 52; İA, Vlll, 5 ı 0).

BİBLİYOGRAFYA :

Müsned, I, 98, 118; a .e. (Arnaüt),ll, 159, 160, 264; ibn Sa'd, et-Taba~at, lll, 19-20; İbn Ebu Şey­be, el-Muşanne{(nşr. Kemal Yusuf el-H Ot), Bey­rut 1409/1989, VII, 432; İbn Kuteybe, el-Ma'arif (Ukkaşe). s. 210-211; Ya'kübl, Tari/]., ll, 213; Ta­beri. Tari/]. (Ebü'l-Fazl). V, 153; a.mlf., Dela'ilü'l­imame, Beyrut 1408/1988, s. 28-29; Ali b. Hü­seyin el-Mes'Gdl, İşbatü'l-vaşıyye, Kum 14171 1996, s. 146; Şehristanl, el-Milel ve'n-nif:ıal (nşr. Muhammed Fehml Muhammed). Beyrut 1410/ 1990, ı, 50-51; Zehebl, A'lamü 'n-nübela', ll , 119; Safedl. el-Vafi, VI, 17; İbn Hacer, el-İşabe (Bicavl). VI, 243; a.mlf., Lisanü'l-Mizan, ı, 268; Feyz-i Kaşanl, 'İlmü'l-ya~in, Kum 1358 hş./ 1400, ll, 686-687; Meclisi, Bif:ıarü'l-envar, Beyrut 1403/

21