ilahiyat f akÜl . . tesİ dergisiisamveri.org/pdfdrg/d01956/2001_2/2001_2_aksua2.pdf ·...

21
ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT F AKÜL . . DERGISI tY.We 11. V. Cilt II. . q,Y/. Kütüphanesi . .. i' Met'l-e - 2001

Upload: others

Post on 23-Oct-2020

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • CUMHURİYET ÜNiVERSiTESi

    iLAHiYAT F AKÜL TESİ . . DERGISI

    • tY.We Diyaneı 11.

    V. Cilt

    II. Sayı

    :~\l . q,Y/. .._~ Kütüphanesi "~ . .. ~q., i' Araştırmaları Met'l-e

    SİVAS - 2001

  • ASR-1 SAADET VE EMEVİLER DÖNEMİNDE LAKAP TAKMA VE HALİFELERİN LAKAPLARI

    Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU*

    Anahtar Kelime : Lakap, Asr-ı Saadet, Emeviler, el-Halife

    Giriş

    Lakap, övmeyi veya kötülerneyi gösteren ve isimden sonra gelen isim veya sıfattır'. Kötülemeyi gösteren lakaplar, Kur'an'da belirtildiği gibi çirkin takapiardır ve kesinlikle tasvip edilmemiştir. Sözgelimi bir kimseye fiisık ve münafık diye hitab etmek; topa!, ama ve tek gözlü olan özürlü kimselere isim takmak; bir kimseye kendisinde, anne, baba veya ailesinde bulunan bir ayıp ya da noksanlıktan dolayı lakap takmak vs .. gibileri tasvip edilmeyen lakap takınalardır. Ancak zahiren güzel olmasa bile, kötülük kastedilmeksizin ifade edilen lakaplar, bundan nıüstesn~dır. Çünkü bu Iakaplar, bazen şahısları tanımak için kullanılmıştır. Bir isimde bir kaç kişinin olması muhtemeldir. Bu durunıda özel lakaplar kullanmak ayıp değildir. Ancak yine de, bütün bunlarda ferdin kişilik haklarına zarar vermeyecek derecede bir lakabın olması gerekir. Örneğin, Abdullah ismini taşıyan bir çok kişinin olması halinde, aralarında da biri kısık gözlü ise, ona "Abdullah el-a'meş" (ktf:!k göziii Abdullah) diye lakap takmaktabir mahsur yoktur. Yine zahiren bir kusura delalet ediyor görünüyorsa da, Iakap, muhabbet amacıyla takılmış ve lakap takılan kimse bundan rahatsızlık duym~nıış, beniııısemişse, örneğin "Ebu Hureyre" (kedicik babast), Hz. Ali için söylenilen "Ebu Turftb" (toprağm babast) gibi, bunda da bir sakınca yoktur2. Aynı şekilde ınuhatabın haliyle orantılı olarak, övme ve saygıyı ifade eden güzel lakaplarla anmak yasak değildir. Hz. Peygamber, bu konuda şöyle buyurmuştur: '~ü'minin, mü'min kardeşi üzerindeki haklarından birisi de, onu sevdiği ismiyle çağırmasıdır"3. Onun için künye koymak, (güzel Iakap takmak) sünnetten ve güzel adabtan sayılmıştır. Asr-ı Saadet döneminde sahabilerin çqğunluğu bu güzel vasıflarıyla meşh~r,olmuşlardır. Ancak insanı gücendiren ve ayıplayan lakaplarla çağırmak, İslam'da hoş karşılanmamaktadır. Bunu Kur'an-ı Kerim, Hucurat süresinde " .. birbirinizi kötü fakap/ar takarak çağtrmayuı4 .. "ayetiyle yasaklanıış ve buna benzer hareketleri de "imandan sonra fastklık" olarak nitelemiştir. Asr-ı Saadette lakaplar, tamamen insanları övme ve kendilerinin -hoşuna· gidecek şekilde verilmiştir. Fakat söz konusu durum, özellikle Huleffi-i Raşidln döneminden sonra Emevller ve sonraki dönemlerde, daha ·çok yerıne ve aşağılama

    *cumhuriyet Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi ilahiyat Fakültesi Islam Tarihi Öğretim Üyesi 1

    Ebu'I-Fadi Ceınfilüddin İbn Manzur, Lisiinii'l-Arab, Beyrut ly, 1, 743. . 2 Mevdfıdi, Teflıiıııii'I-Kur'an, çev. Komisyon, İstanbul 1996, V, 450. 3 Elnıalılı H~ıııdi Yazır. Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1993, VI, 534. 4 " .. kendi kendinizi ayıplaıııayın, birbiıif!iZi kötü Iakaplarla çağırıııayııı. lınandan sonra filsıklık ne kötü

    bir isimdir ... " Hucurat, 49/11.

  • l '

    230 Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU

    amacına yönelik olmuştur. Biz, önce Asr~ı Saadet ve Hulefil-i Rilşidln döneminden bazı örnekler verdikten sonra Emevller döneminde durumun nasıl olduğuna bakacak ve Enıevl halifelerinin fakapiarı konusunu inceleyeceğiz.

    A-Asr-ı Saadette Lakap

    Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu dönemde kesinlikle insanların kişilik haklarının korunmasına özen gösterilmiş ve yüce değerlerden aldıkları eğitim sayesinde cahiliyye döneminde olduğu gibi hoşa gitmeyen, ya da insanların beğenmeyeceği lakaplar kesinlikle verilmemiş, tam aksine, insanların hoşlanacağı lakaplar takılmıştır. Şimdi bu hususta hem Allah'ın ve hem de Hz. Peygamber'in verdiği bazı fakapiarı burada vermek istiyoruz:

    ı-Allah Teaili'nın Lakap Takması

    Kur'an, bizzat Allah'ın da bazı lakaplar verdiğini belirtmektedir. Kur' an,kendisi Mekke ve Hz. Peygamber' in eşleri hakkında şu lakapları vermektedir:. Kuran için Allah. Teala, "iinımii'l-kitab" (kitap/an m anası) lakabını kullanmaktadır. Bu lafız, Kur'nn'da üç yerde geçmektedir5. Hz. Peygamber'in eşleri için de Kur' an, "ii mm ii' l-mü 'min 'in" (mü'minlerin annesi) lakabını kullanırken, Mekke için de "iimmii'l-kurii" (beldelerin annesi) lakabını kullanmaktadır6 .

    Bundan başka Allah Teala, İslam düşmanlarını yaptıkları kötülüklerini belirtmek için de bazı lakaplar takmıştır. Bunun en bariz örneği de, Leheb suresinde geçen Ebu Leheb ve karısı Ümmü Cemile için kullandığı lakaplardır. Bu fakapiardan birisi "Ebu Lelıeb:'tir7 . Söz konusu lakap, meşhur İslam düşmanlarından birisi8 olan Abdüluzza b. Abdilmuttalib b. Haşim'in lakabıdır. Babası onu, güzelliği sebebiyle ateş gibi parladığı veya öfkelendiği zaman yanakları kızardığı için "alev babası" anlamında "Ebu Lelıeb" olarak lakaplandırmıştır9. Kur'an da, aynı Iakabı Abdülluzza için vermiştir. 1 0• Diğeri ise, Ebu Leheb'in karısı Erva b nt. Harb b. Ümeyye b. Abdişeıns için kullandığı "lıammiilete'l-lıatab" (odun taşıyıcıst) lakabıdır. Bu kadın, İslam tarihinde Ümmü Cemile olarak bilinmektedir. islam'a ve Peygamber'e düşmanlıkta kocasına en büyük yardımı-Ümmü Cemile yapmıştır. Onu böyle isimlendiren bizzat, Allah Teala'dır. Leheb suresinde ': .. ve imraatiilııılıammfilete'llıatab . .'.ı 1 diye geçmektedir. Onun böyle lakaplandırılması konusunda bir kaç yorum yapılmaktadır. Bu yorumlardan birisine göre, o sürekli iftiralarda bulunur ve söz getirip götürür idi. Buradan onun durumu "odun taşıyan" olarak benzetilmiştir. Bir ' başka yoruma göre ise, o, geceleri Rasuıullah'ın gelip geçtiği yola acı versin diye hep diken taşırdı. Bu yüzden kendisine bu lakap verilmistir 12.

    5 Al-i imran, 7; Ra' d. 39; Zuhruf, 4,, 6 En' am, 52. 7Tebbeı, 1. 8 Hayatı hakkında bkz. Mehmet Ali Kapar, "Ebu Leheb" DiA .• isıanhul 1994, X, 178. 9 Kapar, A,ı:e .. X, 178. 1 O Kur'an'ın onu ismiyle değil de lakabıyla anınasının bir kaç nedeni bulunmaktadır: Bunlardan

    birincisi, onun cahiliyye döneminden itibaren bu lakabıyla tanınmış olması, diğeri ise, onun isminin Abdüluzza yani Uzza'ııın kulu olduğu için Kur'an bunu zikretıneyi uygun görmemiştir. Mevdudl, VII, 294. .

    ll Tebbet, 4. 12 Fuad Salih Seyyid. Mu'cemii'/-Elkt1b ve'l-Esmt1i'l-Miistet1r, Beyrut 1990, s Q~

  • Asr-1 Saadet l'e Em eviler Döneminde Lakap Takma .Ve Halijelerin Lukaplan 231

    2-Hz. Peygamber'in Lakap Vermesi

    Hz. Peygamber, hayatı boyunca pek çok sahablye hoşuna gidecekleri bir takım lakaplar vermiştir. Rasulullah'ın aynı eylemi, isim koymada çla görmekteyiz13_ Biz burada örnek olması açısından Hz. Peygamber'in bizzat verdiği Jakaplardan bazılarını vermekle yetiniyoruz: ·

    a-el-Aiımiigrı'l-Mııtii' (kendisine itaat edilen alımak): Huzeyfe b. Hısn b. Huzeyf b. Bedr b. Aınr ei-Fezarl'nin lakabıdır. Kendisi sahabi olup Huneyn ve T.aif seferlerine iştirak etmiştir. Aynı zamanda Müellefe-i KuiGb'tan idi. Ebu Bekir döneminde tekrar irtidat etti. Yalancı peygamberlerden Tuleyha b. ei-Esedl'ye bey' at etti. Ardı'nd

  • 232 Yrd. Doç. Dr .. Ali AKSU

    "Ben, meleklerin Hanzale'yi gök ile yer arasında gümüş bir tepsi içinde yağınur suyu ile yıkadıklarını gördüm ... " buyurdu21_ Bu yüzden kendisine bu lakap verildi.

    e- el-Ciid: Talha b. Ubeydullah b Ösman b. Amr et-Tey ml' nin lakabıdır. Medine'de doğup, Basra'da vefat eden Talha, sahfıb'idir. Aynı zaınanda aşere-i mübeşşeredendir. Ömer tarafından belirlenen altı kişilik şOrfi heyetinden olan Talha, Hz. Peygamber döneminde Uhud savaşında Peygamber' e ölesiye bey' at etti. Hz. Ali döneminde meydana gelen olaylar esnasında Aişe'nin yanında yer aldı ve Cemel savaşında öldürüldü22. Talha, söz konusu lukabın kendisine Hz. Peygamber tarafından Uhud savaşında verildiğini belirtmektedir. Kendisine bu lakap, cömertliğinden dolayı verilmiştir23_

    f-Hıbbu Rastılilla/ı: Zeyd b. Hfırise b. Şuralıbil b. Ka'b'ın lakabıdır: Zeyd, önceleri bir köle idi. Onu Hz. Hatice satın alarak Hz. Peygamber'e hibe etmişti. Daha sonra Hz. Peygamber, onu özgürlüğüne kavuşturarak Zeyneb bnt. Cahş ile evlendirdi. Zeyd, önceleri Zeyd b. Muhammed olarak çağrılırken daha sonra Kur' an' ın bunu yasaklaması üzerine24 kendi adıyla anıldı. Mu te savaşında şehit ofdu25. Hz. Peygamber, onu çok sevdiği için böyle bir fakap vermiştirAynı şekilde Rasulullah, Mikdfid b. Amr'ı da sevdiği için bu lakapla isimlendirmiştir 26.

    g- Zfitii 'n-Nitfikeyn: Esmfı bnt. Ebi Bekr es-Sıddlk'ın lakabıdır. Mekke'de doğdu, orada yetişti ve orada vefat etti. Esınfı, Zübeyr b. el-Avvam ile evlendi. Bu evlilikten Abdullah b. Zübeyr dünyaya geldi. Oğlu Abdullah b. Zübeyr'i, Haccac karşısına çıkıp savaşması husu1!unda cesaretlendirmiş cesur hanımlardandı. Bınevi'ler döneminde vefat etmiştir27.

    Esmfi'yı bu şekilde bizzat Rasulullah isimlendirıniştir. Bilindiği gibi hicret esnasında Esma, Peygamber ve arkadaşı Ebu Bekir'e yol azığı tedarik ediyordu. Esma ve Aişe, hicret hazırlığı olarak deriden bir torbaya azık koyup bir kırbayada su doldurdular. Ancak kapların ağzını bağlamak için ip bulamayınca Esma, babasının teklifi üzerine belindeki kuşağı (nitfzk) çıkarıp ikiye biildü. Bir parçasıyla azık torbasının, diğer parçasıyla da su tulumunun ağzını bağladı. Bundan son derece memnun kalan Hz. Peygamber'in, "Allah bu kuşağının karşılığında sana iki kuşak versin" diye iltifat etmesi üzerine "zfztü'n-nitfzkeyn" (iki kuşaklı) l~kabını almıştır. Bir başka rivayete göre ise, Hz. Peygamber ve Ebu Bekir'in üç gün saklandıkları Sevr mağarasına geceleri yemek taşıyan Esma, üçüncü gün mağarayı terkedip Medine'ye doğru yola çıkacakları sırada, azık torbasının ağzını bağiayacağı ipi evde unuttuğunu anlayınca, kuşağını ikiye bölerek kapların ağzını bağlamış ve bundan dolayı bu lakapla anılmıştır28. ·

    ğ-Zii'l-Üzneyn: Enes b. Malik b. Dırfir'ın lakabıdır. Enes, Medine'de doğup, Basra'da vefat etti. Rasulullah'ın hizmetçisi idi. Ona bu lakabı, Rasufullah verdi. Rasuluflah, bir keresinde Enes ile şakalaşırken ona "z.ii'l-iizneyn" (iki kulak)

    2l ibnü'l-Esir, Üsd. 1. 543-544; Köksal, lll, 123; Fuad Salih, s. 233: Kaıııil Çakın. "Hanzale b. Ebu Aıııir", DİA .• isıanhııl 1997, XVI, 51.

    22 Hakkında geniş bilgi için bkz. Zehebl, Siyer, ı. 23-40; ZirikiL ll 1. 22'!; Ncsm. s. 112-114. 23 Zirikli, lll, 229; Fııad Salih, Elktlb. s. 77. 24 "Evlaılıkları babalarına nisbet edin. bu Allah kalında en doğru alandır .... " Ahzab. 5. 25 ihnii'l-Esir, Üsd, ll. 129-132; Nesfii. s. 96-98. 26 Fuad Salih, E!kıib. s.82. 27 ibnü'l-Esir. Üsd. VI. 9-10. 28 ibnü'I-Esir, Üsd, 1,

  • Asr~l Saadet l'e Emeı•iler İJiineminde Lakap Takma l'e Halifelerili Lcikapları 233

    lakabını verdi29 . Her ne kadar kaynaklar, Peygamberimiz'in neden bu lakabı verdiğini belirtmeselerde biz, muhtemelen Enes'in, Peygamber'in emirlerine ve sözlerine kulak vermesinden dolayı bunun verilmiş olabileceğini düşünmekteyiz.

    h-Zii'r-Rey: Habbab veya Hubab b. Münzlr ei-Hazrecl'nin lakabıdır. Çesur sahabilerden olan Habbab, Rasulullah döneminde hemen hemen bütün seferlere iştirak etti. Ömer döneminde vefat etti. Onun bu şekilde isimlendirilmesinin sebebi şudur: Bedir gazvesinde otuz üç yaşında iken Hazrec'in sancaktarlığını yapan Habbab, İslam ordusunun, düşmana en uzak olan kuyunun çevresinde yerleşmesini uygun görmediğinden Hz. Peygamber'e, bu kararının ilahi bir işarete dayanıp dayanmadiğını sordu. Vahiyle ilgili olmadığını öğrenince de, düşmanı susuz bırakmak için onlara en yakın su kuyusunun yanına yerleşiierek diğer kuyuların kapatılmasını teklif etti. Rasululhıh _da onun bu görüşünü uygun buldu. Rasullah'ın, Ben u Kureyza ve Ben u Nadir gaz\;elerinde de, müslümanların nerede mevzilenmesi gerektiği hususunda ashabıyla İstişare ettiği, isabetli görüşleri sebebiyle "zii'r-rey" (görüş sahibi) diye anılan Rabbab b. Münzir'in, bu iki yahudi kabilesinin arasına yerleşmenin, onların haberleşmesini engelleyeceği yolundaki teklit1ni benimsediği, Cebrail'in de bu görüşü onayladığı belirtilmektedir3°. Bu yüzden kendisine bu lakap verildi31 .

    ı-Seyfullah: Halid b. Velid b. Muğire'nin lakal;ııdır. Halid, Müslümanların meşhur komutanlarından birisidir. Mekke'nin fethinden önce Amr b. el-As ile birlikte Müslüman oldu. Mu te savaşında ilk kez İslam' ın sancağını eline aldı. Ebu Bekir, onu önce Müseylemetü'I-Kezzab üzerine, sonra da .Irak fethine gönderdi32. Hz. Peygamber, Mute seferinde komutanların durumundan haber verirken Halid'den "Allah'ın kılıcı" diye bahsetti. Bu yüzden kendisine "seyfullah" (Allalı'ın kılıcı) lakabını verdi33.

    Hz. Peygamber ve Hulefft-i Raşidln dönemlerinde lakaplar, daha çok insanların iyiliklerinden dolayı verilmiştir. Şimdi de onlar için bir kaç örnek verelim:

    a- el-Emlıı: el-Emin lakabı,Hz. Peygamber için kullanıldığı gibi3 4

    başkaları için de kullanılmıştır. Kaynaklarımız, Peygamber için bu lakabın verilmesine şu olayın sebep olduğunu aktarmaktadırlar. Hz. Muhammed'in, peygamberliğinden yaklaşık beş sene önce Mekke'de meydana gelen bir felaket, Kabe'ye de zarar vermişti. Mekkeliler, burada putlarının olmasından ve kutsallığından dolayı, Kabe'yi tamir etmeye karar verdiler. Tamirden sonra sıra Hacerü'l-Esved'in konulmasına geldiğinde, kabileler arasında anlaşmazlık meydana geldi. Çünkü her kabile, bu taşı yerine koyma şerefinin kendisine ait olmasını istiyordu. Durum, aralarında kan dökülmesine kadar varmıştı. Kureyş'in en yaşiısı olan Ebu Ümeyye b. Muğire, ertesi sabah Safa kapısından girecek ilk kişinin hakem olmasını ve vereceği karara uyulmasını teklif etti. Sonuçta teklif kabul edildi. Ertesi sabah kapıdan içeri ilk girenin Hz. Peygamber olduğunu gördüklerinde gruplar

    29 ibnii'I-Esir, Üsd, I. 151-152: Fuad Salih, Elkii/J, s. 122; lbnıhiııı Canan," Enes b. Mfilik", DİA.: istanbul 1995. XI. 235.

    30 ibn Sa'd, Ta/Jakaıii'l-Kiilmi. Bcyrut 1985, lll. 567; Köksal, I. lll. 31 Zirikli. ll, 163: Fuad Salih. Elklib. s. 126; M. Yaşar Kandcıııir, "Huhfih b. Münzir", DİA., Istanbul

    1998. XVIII. 264. 32 Ncsfii, s. 160-161. Hayatı hakkında geniş bilgi için bkz. ilııı Kudfiıııc. s. 345-348; Mustafa Fayda,

    Halid /J. \le/id, Istanbul 1990. 33 ibn Kudiiıııe, s. 347; Fuad Salih, Elklib, s. 167; Fuad Salih. /'du'

  • 1'

    ,1

    234 . Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU

    "Mulıammedii'l-emin" geliyor diye sevindiler35. İşte bund[ln dolayı Peygamber'in . lakabı "Muhammed ii' 1-Emfn" veya "el-Emin" olarak kaldı. Bu lakap, Peygamberimizden başka, el-Kasım b. er-Rebi' b. Abdi'l-Uzza gibi daha pek çokları için de. kullanıliıııştır36.

    b-el-Balır: Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalip'in lakabıdır. Salıfibi olan İbn Abbas, ileri gelen iilimlerden birisidir. Cemel, Sıffın ve Nilıavend savaşlarında, Hz. Ali'nin yanında yer aldı. Ömrünün son anlarını Basra'da geçirdikten sonra 68/787 yılında vefat etti37. Ona bu Iakap, ilimdeki derinliğinden dolayı verilmiştir. İbn Abbas'a yine derin ilminden dolayı "terciimiinii'l-Kur'ait", "rabbfmiyyii'l-iimme", "fztbrii 'l-iimme"38 fakapiarı da verilmiştir39.

    c-Ba/ırü'l-Cild veya Kutbü's-Se/ıii: Abdullah b. Ca'fer b. Ebi Talip'in Iakabıdır40. Abdullah, Müslümanların Habeşistan'a Iıicret ettiğinde orada doğan ilk salıabi olma özelliğini taşımaktadır. Ayriı zamanda Hz. Peygamber'i gören en son salıi\bldir. Sıffin savaşında Hz. Ali'nin komutanlarından birisi olarak görev aldı. Medine'de 80/700 yılında vefat etti41.

    Ona böyle bir lakap, cömertliğinden dolayı verilmiştir. İslam'da ondan daha cömert bir kimsenin olmadığı söylenmektediı42.

    d-Ümmü'l-Mesiikfn: Zeyneb bnt. Huzeyme b. el-Hiiris'in lakabıdır. Peygamber'in eşlerinden ve ıııü'minlerin annelerinden olan Zeyneb'e cömertliğinden ve bolca infakta bulunmasından dolayı miskin/erin annesi anlamında "ümmü'l-mesak/n" Jakabı verilıııiştir43. .

    B-Raşid Halifelerin Lakapları:

    Raşid Halifeler olarak bilinen Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'nin pek çok Iakapları.bulunmaktadır. Şimdi bunları olayların fazla detayına girmeden vermeye çalışalı m:

    1-Hz. Ebu Bekir'in Lakabı

    Hz. Ebu Bekir' in pek çok lakabı bulunmaktadır. B unların en meşlıuru, hiç şüphesiz "es-s1ddik" Iakabıdır. "Çok samimi, çok sa{/ik, söziinii işiyle doğru/ayan" anlamlarına gelen bu Jakap, ona Rasulullalı tarafından verilmiş ve bununla şölıret kazanmıştır. Hatta bu lakabı, onun künyesiyle birlikte özdeşleşmiş ve beraberce "Ebu Bekir es-su/dik" şeklinde söylenir ve yazılır hale gelmiştir. Ebu Bekir, Hz. Peygamber'i ilk tasdik edenlerden biridir. Mi'rac olayını da müşriklerin iııkarıııa ,

    35 İbn Hişaın, es-Sfrelii'n-Nebeviyye, by 1955, 1, s. 125; Muhaııııııeu Haıııiuullalı, J:çfam Peygamberi, çev. M. S. Mutlu. Istanbul 1972,1, s. 62.

    36 Fuau Salih, Elktib. s.43. 37 Hayatı hakkında geniş bilgi için bkz. Belilzüri, Ensôbii'I-E,mij; thk. Abdiiiaziz eu-Dilri;-Bcyrut 197!1,

    lll, 3J.vu; Alıbôru'd-Devlelii'I-Abbôsiyye, (Yazarı meçhul), n~r. Alrtliilaziz eu-Dilri vd. Beyruı' 1971, s. 28vu; Zehebi, Si yer, lll, 3_3 1 -359; Hüseyin At van, ed-Da'l'elii'I-Abbasiyye. Tti rf/ı. ve Taltll'l'ur. Beyrut 1984, s. 122-125; LL. Çakan-Muhaııııneu Eroğlu, "Abdullah b. Abbas" D.I.A., Istanbul 1988, ı, 76-79.

    38 Nesfıi, s. 94; Çakan. Agm .. ı, 78. 39 Nesfii, s. 94; Fuau Salih, Elkôb, s. 50, 63. 40 lbn Kuuilıııe, s. 1 16; E. R. Fığlalı, "Abdullah b. Ca'fer":DİA, istanbul 1988, ı, 89. 41 H.;ıyatı hakkında geniş bilgi için bkz. _İbn Ku.d.ilıııe, s. ı 16-118; Zdıdıi, Siyer, lll, 456-462; Alııııct

    Onkal, "Abdullah b. Ca'fer", D.I.A., Istanbul 1988, 1, 89. · 42 İbn Kuufiıne, s. 116; Fuau Salih, E!ktib, s.50. . 43 İbn Kuuilınc, s. 76; lbnü:ı-Esir, Üst!, VI, 129. Bu lakal:nn Zeyndı'e daha cahiliyye döneminde

    verildiği belirtilmektedir. ıbn Kudilıne, s. 76; Zirikli, lll, 66; Fuau Salih. Elktib, s. 296.

  • Asr-1 Saadet Ve.Emeı•ilerDöneminde Lakap Takma Ve Halife/erin Lukapiarı 235

    rağmen, hiç tereddüt etmeden tasdik ettiği için kendisine Hz. Peygamber tarafından bu lakap verilmiştir44. Onun bir başka lakabı da "at/k"tir45 . "Cömert, güzel, azad edilmiş" gibi anlamlara gelen bu lakabın, ona annesi tarafından verildiği gibi, çok hayır yaptığı, yüzü ve ahlakı güzel olduğu için verildiği de söylenmektedir46. Bunların yanında, Hz. Peygamber'in, onun Cehennemden azad olunduğunu müjdelemesi dolayısıyla ve kelimenin "azad edilmiş" manasma da uygun olarak, Cehennemden azad edildiği için bu Iakapla amldığı rivayet edilmektedir47. Ayrıca servetini Allah yolunda harcadığı ve eski elbi.seler giydiği için "zii 'l-hital", çok merhametli. olduğu için "evvah"48 ve ilk hac emirfiğini gerçekleştirdiği için de "emfrü' l-lıac"49 lakaplarıyla da.anılmıştır.

    2-ıJ:z. Ömer'in Lakabı

    Hz. Ömer'in de, pek çok lakabı bulunıtıaktadır. Bunların başında ise, "em/rii'l-mii'min/n" lakabı gelmektedir. Ömer, böyle bir lakap ile isimlendirilen ilk kimse olma özelliğini taşımaktadır5°. Onun bu şekilde isimlendirilmesi konusunda bir takım farklı yorumlar yapılmaktadır: Bunlardan birincisi, belirtilcliğine göre, Ömer, hilafete geçtiğinde kendisine "lıalifetii lıalifeti Rasulul/alı" diye hitap edildi. Ömer, "bunun doğru bir İsimlendirme olmadığını, çünkü kendisinden sonra iktidara geçenin de "Hallfetü hallfeti hallfeti Rasulullah" diye isimlendirilmesi gerekeceğini belirtti. Doğrusu siz mü'minlersiniz, ben de sizin emlrinizim" dedi. Bunun üzerine bu lakapla lakaplandırıldığı belirtilmektedir. İkincisi ise, Hz. Ömer yazışmalarında kendisinden "Hallfetü hallfeti Rasulullah" diye· zrkrediyordu. Bir defasında Irak valisine böyle bir ınektup·yazdı. Validen orada bulunan Adiyy b. Hateın ve Lebid b. Rebla'yı kendisine göndermesini istedi. Bu iki sahabi, Medine'ye geldiler. Mescidde bulunan Amr b. ei-As'dan, Emlrü'I-Mü'minln ile görüşmeleri için referans olmasını istediler. Amr, onların bu hitap şeklinden hoşlandı ve Hz. Ömer'in huzuruna girdiğinde "Selam ün Aleyküml Ey Mü'minlerin Eınlri l " dedi. Ömer, o günden itibaren bu lakap ile meşhur oldu5l. Hz. Ömer'in, bundan başka bizzat Hz. Peygamber' in lakaplandırdığı bir lakabı daha vardır ki o da, "ğalagii 'l-fitne" (fitne kilidi) dir. Peygamberimiz onun için "Bu, fitnenin kilididir. Ömer aranızda yaşadığı sürece, titne kapısı kapalı olacaktır" buyurdu52.

    Hz. Ömer' in en meşhur lakabı ise, "fa rıık"tur. İslam tarihinde "faruk" Iakabıyla tanınan tek sahabi, Hz. Ömer'dir. Ancak kendisine bu lakabın kimin tarafından niçin verildiği hususunda kaynaklarda farklı rivayetler-bulunmaktadır. Hz. Peygamber, Allah Teaiii hak ile batılı Ömer ile ayırdığı için onun "faruk" olduğunu söylemiş, Hz. Aişe de, bir soru üzerine Ömer'e "farıık" lakabını Peygamber'in verdiğini ifade etmiştir53. Bazı kaynaklar da, bu fakabm veriliş sebebini şuna bağlamaktadırlar: Ömer müslüman olduktan sonra Rasulullah'a başvursırak "Eğer

    44 lbralıiııı Sarıçaııı, Hz. Ebu Bekir, Ankara 1996, s. 6; Mustafa Fayda. "Ebu Bekir", D.i.A., Istanbul !994, x. 101-108. .

    45 ibıı Kudiiıne, s. 305. 46 fuad Salih, Evı7il, s. 287; Sarıçaııı, s. 6; Fayda, Agm, X, 101. 47 Sarıçaııı, s. 6. Surıçaııı ayrıca son görüşün daha mantıklı olduğunu belirtmektedir. 48 Sarıçaııı, s. 6. · 49 Fuad Salih, Elkt1b, s.42; Fuud Salih, Eıitiil, s. 288. 50 ibn Kudiiıııe, s. 403; 51 Ebil Hilal el-Askeri. Erılil, tlık. Muhammedel-Mısri vd., Dımaşk 1975. ı: 222-~23; Fuud Salih, Evtiil,

    s. 288; Fuad Salih, Elkılb, s. 43. 52 Fuad S;lih, Elkdb, s.234. 53 Fuad Salih, Elkdb, s.240.

  • 236 Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU

    davaıı~zda haklıysak diııimizi böyle gizli yaşaınaınıza gerek yoktur" demiş ve Ka'be'ye gidilmesini istemiş. Bunun üzerine ınüslümanlar, Hz. Peygamber'i aralarına alarak birinin başında Hz. Hamza, diğerinin başında Hz. Ömer'in bulunduğu iki saf halinde Ka'be'ye gitmişlerdi. Bu durum, Kureyş'e çok dokunmuştu. Rasulullah, Öıner'i hak ile batılı birbirinden ayırdığı için "faruk" diye isimlendirmiştir54.

    3-Hz. Osman'ın Lakabı

    Osman b. Affan'ın lakabı, "zi'n-nılreyn"'tlir. Onun bu şekilde lakaplandırılmasının nedeni, Peygamber'in kızlarından önce Rukiyye ile sonra da Ümmü Külsüm ile evlenmesidir. Ümmü Külsüın'ün ölümünden sonra Peygamber, Osman için "Eğer üçüncü bir kızını olsaydı, onunla evlendirirdinı" buyurdu55. Bundan dolayı da, Hz. Osman "iki nur salıibC' anlamında bu lakapla meşhur oldu.

    4-Hz. Ali'nin Lakabı

    Hz. Ali'nin de diğer halifeler gibi pek çok lakabı bulunmaktadır. Bunlar arasında, Ebu Turab56, Haydar17, esedullalı veya esedii Rasulillalı, Allalı'tn as/ant, ş/r-i yezdiin, ş/r-i lıuda58, seyyidii'l-arab59, el-jlirukıt'!-ekber, el-murwza60, el-fetii ve kiis/mii'n-nar6 1 •ı sayabiliriz. Esedullah veya Esedü Rasulillah lakabı, Ali' nin dışında Hz. Hamza ve el-Muğire b. ei-Haris b. Abdülmuttalip için de kullanılmaktadır.

    54 M. Fayda, "Fiiruk", DİA., Istanbul 1995, XII, 176. Ayrıca bu lukuhın Hz. Ali'ye de verildiği belirtilmektedir. Aynı yer.

    55 Ib n -~ud~~!ıe, ~·. 1_79; lb?., Hacer el-Askal~n!, Telızibii'z-T~Iı.~ib.:, Ha):~lur~l~iid 1325. Vll?.l39, r~ll, 34:ı, lbnu 1-Cı:\Zı, Sıjullt s-Sufve, Haydambad 1355, 1, 113, lbnu 1-Esıı. U.lll, lll, 481-48_, Nes,ıı, s. 67 vd.; Muhammed Rıza, Zin-Nıireyn Osman b. Ajjiin, Beynil 1982, s. 12; Fuad Salih, E/ktib, s. 135 Dojf11ştwı Giiniimiize Biiyük fçfam Tarilıi, Komisyon, İstanbul 1989. ll. 194. ·

    56 Fuad Salih, Elktib, s. 63; Fuad Salih, Evılil, s. 289. "Toprağın bubası, ıoprağu bulanmış kimse' anlamına gelen bu Jakap, Hz. Ali'ye Rasulullah tarafıııdan verilmiştir. Bir gün Hz. Peygamber öğle vakti kızı Fiitııııa'ııın yanına gittiğinde Ali'yi evde göreıııedi. Patıımı'ya Ali'nin nerede olduğunu sordu. Fatıma da aralarında bir şeylerin geçtiğini, bu yüzden de giindiiz uykusunu yanında uyumuk istemediğini söyleyip çekip giıtiğini belirtti. Sahiibil~rden Selıl b. Sa'd, onun Mescid-i Nebevi'dc uyuınııktu olduğunu haber verince Rasulul!ah oruyu gitti. Uyuıııaktu olun Ali'nin üzerindeki .hırkanın sıyrıldığını, vücudunun toprağa bulandıgını gördü. Elbisesindeki topruğı eliyle silkelerken "Kalk Ebu Tur:ib, kalk!" diye seslendi. O güriden sonra "Eb11 Tımib" diye de çağrılan Hz. Ali, kendisine böyle hitap edilmesine çok sevinirdi. (Fuad Salih, El'liil, s. 289) Bir başka rivayette ise, hicretin ikinci yılında yapılan Zü'I-Uşeyre gazvesinde bir konak yerinde Hz. Ali ile Aııııııfir b. , Yiisir, hurma ağaçlarıfııiı bakımını yapan Benf Müdlic halkının çalışınalarını seyrederken uyuya kaldılar. Yanlarına gelen Rasulullah, Ali'nin elbisesinin toprağa bulandığını görünce ona dokunarak "Kalk Ebu Turiib" diye seslendi. (Köksal, ll, 263; M. Yaşar Kandeıııir, "Ebu Turfıh", DİA., İstanbul 1994, X, 243). Rivayetlerde mekanlar farklı olmasına rağmen, hadise aynıdır. İsianı Ansiklopedisindeki "Ebu Tım/b" maddesinde (kimin yazdığı belli ueğil) Nöldeke'nin bunu daha ziyade Ali'nin düşınanları yani Bıneviler tarafından takılan bir lakap olduğunu zunneUiğini belirtilmektedir. (Kandeınir, "Ebu Turfib" IV, 57) Ancak bu lakap, zaman zaman böylesi şakalar yaptığı bilinen Hz. Peygamber'in damadını sevdiğinden dolayı verdiği bilinmektedir. Şiiler hu lakabı, şerefli bir ünvan olarak kabul etmektedirler. Age., IV, 57.

    57 Haydar kelimesi, Arapça'da aslana, özellikle "diğer aslanlar arasında kralın insanlar arasında durduğu gibi duran" erkek aslana verilen isiındir. Bu anlamın veriliş sebebi ise, ashinın ensesinin kalınlığı ve pençelerinin güçlü oluşudur. (D.I.A., "Haydar", DİA., İstanbul 1998, XVII, 24). Burada da 8(irüldüğü gibi Araplarda kuvvet, cesaret ve kalıramanlığın sembolü sayılan "aslan" anlaınılfda "Haydar" kullanılmıştır. Hz. Ali' ye bu Jakap, H;ty.hcr savaşında gösterdiği kahramanlıktan dolayı verilmiştir. D.İ.A., Age., XVII, 24. .

    58 Bunlar J~· A.llah'ııı asianı anhımına gelmektedir. · 59 Peygaınbe~ı:'Ben Adeııı oğullarının efendisiyiın, Ali de Arapların efendisidir" buyurdu. Fuad Salih,

    s. 166. 60 Fığlalı, "Ali b. Ebi Talip" D.i.A., Istanbul 1995, ll, 374. 61 Fuad Salih, Elktlb. s. 26-27.

  • Asr-1 Saadet Ve Emel'i/er Döneminde Lakap Takma Ve llalifelerin La kapları 237

    C-Emevller Döneminde Lakap ve Eınevl Halifelerinin Lakapları

    1-Emeviler Döneminde Lakap:

    Gelenekler ve görenekler, bir milletin aynı zamanda aynasıdır. Hulefa-i Riişidln döneminden sonrakiler için verilen lakaplar, iktidarların da İsliimi geleneklerden ne kadar uzaklaştırdığın ı göstermektedir. ·Çünkü Asr-ı Saadet ve Huleffı.-i Riişidln'in dönemlerinde verilmeyen lakapların bu diineınde verildiğini görmekteyiz. Bunda elbetteki Bınevilerden sonra iktidara gelen Abbasllerin özellikle Emevl halifelerini küçük düşürmek için alay edici lakaplar taktıklarını belirtmemiz gerekir. Bunun yanında insanların ,özürlü oluşları da lakap verİlınede bir krıter olmuştur. Şimdi bunlar için bir kaç örnek verelim:

    a-el-Aiınef: Kendisine Dalıhak denildiği gibi, el-Haris b. Enes b. Kays b. Muaviye b. Husayn da denilmektedir. Kendisi Basra'da doğup, yine orada vefat etmiştir. Benfi Temlmin efendisidir. Hz. Ömer döneminde Horasan ve Semerkand fetih hareketlerine katıldı. Cemel gününde olayın dışında durdu. Ancak Sıftln savaşında Hz. Ali'nin yanında yer aldı. Muaviye'nin ona kızgın olmasında_n dolayı daha sonraları Abdullah b. Zübeyr'in yanında yer aldı 62 . Onun el-Ahnef o!.

  • !,•

    238 Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU

    Amr, konuşmalarında Hz. Ali'ye sövmekonusunda aşın gittiğinden dolayı kendisine yüz felci isabet ettiği için "el-Eşdak" denilmiştir. Diğeri ise, fesahati ve belağatinin

    · gü.ı;6ılliğinden dolayı avurdunu şişirterek konuştuğu için· bu ·şekilde lakaplandırılmıştır. Bizce de bu, daha isabetli görünmektetlir. Çünkü Amr, hitabet ve belağritte gerçekten üstün bir yeteneğe sahipti 70 . Çünkü ondan başka yine belağatının güzelliğinden dolayı ayııı lakabın Süleyman b. Musa'ya verilmesi de71

    bu görüşümüzü desteklemektedir.

    e-el-A 'sem: Kulakları sağır olduğu için kendilerine "el-a'sem" (sağır) lakapları verilen insanlar arasında Hakim b. Malik, Abdullah b. el-Haccac vs bulunniaktadır72. ·

    f-el-A 'ver: Mühelleb b. Ebi Sufra el-Ezdl'nin lakabıdır. Musab b. Zübeyr tarafından Haricllerle mücadeleye gönderilen Müheiieb yaklaşık 9 yıl boyunca onlarla mücadele etti. Abdülmelik b. Mervan onu bu başarısının bir sonucu olarak Horasan valiliğine atadı 7 3. Ona bu lakabın verilmesinin nedeni, gözünün birisinin olniamasındandır74 ·

    2-Emevi Halifelerinin Lakapları:

    a-Muaviye b. Ebi Süfyan'm Lakabı

    Muaviye, Mekke'de doğdu, Şam'da vefat etti. Muaviye b. Ebi Süfyaıi, Emevl Devletinin kurucusu ve ilk halifesidir. Aynı zamanda "diilıiit!i'l-arab"tandır75.

    Muaviye b. Ebi Süfyan'ın lakabı, "ibn iikiletii'l-ekbiid"dır. Onun böyle lakaplandırılmasının sebebi, annesi Hind'in "iikiletii'l-ekbiid" diye lakaplandırılmasından dolayıdır. Bilindiği gibi Hind, Uhud savaşında Hz. Hamza'nın ciğerlerini parçalnmış ve ağzında çiğnemişti. Bundan dolayı da Muaviye "ciğer yeyicinin oğlu" anlamında "ibn iikileti'l-ekbiid" d\}'e lakaplandırılmıştır. Muaviye, genelde bu lakapla bilinmesine rağmen bunun dışında "ıkiilii'l-lıarb"76, "kisra'l-arab" (Arablarm kisrası)77, ve "İbn Hilıd" lakabı ile de bilinmektetlir78_

    b-Yezid b. Muaviye'nin La kabı

    70 Fuad. Salih, Elktib, s.29; Fuad Salih, Evtiil, s. 29 ı. 71 Fuad Salih, Elkfib, s. 29. 72 Fuad Salih, Elkiib, s.31. 73 Hayatı hakkında geniş bilgi için bkz Zehebi, Siyer, IV, 383-385; Zirikll. VII, 315. 74 Fuad Salih, Elktib, s.35-36. 75 Hayatı hakkında geniş bilgi için bkz. Beliizüri, En.w1bii'I-E,mjt; ıhk. Siilıeyl Zekkar vd., Beyrut 1996,

    V, 22-167; ei-MesOdi, Miirtlcii'z-Zelıeb, thk. Muhammed Muhyiddin Abdiillmmid, Beyrut 1988, lll, 11-62; Zehebi, Siyer, lll, 119-162; Zirikli, VII, 261-262; M. Seyyid Vckil, ei-Ümeviyyıln Beyne'şŞark ve'I-Garb, Bcyrut 1995, 1, 23-92; İrfan Aycan, Salilinata Giden Yolda Mucıı·iye b. Ebi Siifywı, Ankara 1990.

    76 Muaviye, oğlu Yezid'e bey'at alına çabaları esnasında Abdullah b. Ziihcyr'in konuşmasından sonra bizzat kendisi "Ben savaşçı Hind'in oğluyum .. " deınişıi. Bundan dolayı kendisine bu lakap verilmiştir. Fuad Salih, s. 223.

    77 Hz. Ömer, Şam bölgesini ziyarete geldiğinde Muaviye'yi lüks bir yaşanı ve giyim içerisinde gördü. Bu yüzden Muaviye'ye kızdı. Muaviye ise, böyle giymesine gerekçe olarak, düşmana Y.akın olmalarını ve onlara karş.ı heybetli bir sultan görüntüsü vermek olduğunu ileri sürdü. Ancak ümer yine de Muaviye'ye "Bu, Arapların Kisrasıdır" demekten kendisini alamadı. Aycan, Muaviye, s. S7. Muııviye'ye-ıhindantlolayı bu lakap verilmiştir. Fuad Salih. s. 272. ·

    78 Fuad Salih, Elktib, s. 17.

  • Asr-1 Saadet Ve Emwfler Döneminde Lakap Takma Ve Halijelerin Lakaplan 239

    Muaviye' nin,. daha hayattayken bey' at alınası sonucu iktidara geçen Yezid döneminde istenmeyen bir takım icraatlar meydana gelmiştir. Hz. Hüseyin 'in şehadeti, Ka be' nin vurulması ve Medine'nin yağınalanınası gibi. Yaklaşık dört yıl boyunca iktidarda kalan Yezid b. Muaviye, oyuna ve eğlenceye düşkünlüğü ile tanınınıştır79.

    Yezid, ziraatle ilgilenip su kanalları açtırdığı için kendisine "mulıandis" lakabı verilıniştir80 . Laınınens'in ifadesine göre, "tüm Arap halifeleri içerisinde gelenek, sadece ona mühendis lakabını verdi. Kanal kazımı çalışınalarını yönlendirdi, hatta başkanlık yaptı. Tarihte çok az sayıdaki hükümdar böylesi bir niteieıneyi hak etti. Mühendis lakabı, oldukça iyi bir bilgi birikimini ve onun Arap ortaınındaki farklı bir ruha sahip olduğunu gösteriyor ki, o, bu teknik bilgileri, içerisinde büyüdüğü soylu hükümdarlık ailesi içerisinden edindi . .''sı.

    c-Mervan b. el-Hakem'in Lakabı

    Eınevl halifelerinin dördüncüsü olan Mervan, aynı zamanda Mervan oğulları içerisinde iktidara ilk geçenidir. Mervan, Osman'ın öldürülmesinden sonra Basra'ya giderek Talha ve Zübeyr ile Aişe'ye katıldı. Cemel olayında ve Sıffin savaşında Hz.Aii'ye karşı savaştı. Ardından Muaviye'ye bey'at etti. Muaviye tarafından Medine valiliğine atandı (42/49). Daha sonra da Cabiye toplantısı ile iktidara geçti82.

    Mervan b. ei-Hı:ıkeın'in lakabı, "lıaytıın btitılwı" (ıızwı ahmak) idi. Mervan'ın bu şekilde lakaplantlır.ılmasının nedeni, onun boyunun uzun olmasındandır83. Mervan, bu lakabın dışında "Jbn Tarfd'' lakabıyla da aııılınaktadır. Böyle anılmasının sebebi ise, babası el-Hakem' in Hz. Peygamber' e yaptığı ahlaksız hareketleri sebebiyle Taife sürgüne gönderilm~sinden dolayıdır84.

    d-Abdullah b. Zübeyr'in Lakabı

    Hicretten sonra Medine'de ilk doğan sahabldir. Yezid b. Muaviye'nin ölümünden sonra halifeliğini ilan etmiş ve yaklaşık 9 yıl boyunca iktidarda kalmıştır. Onun iktidar süresi he.p Emevllerle mücadele ile geçmiştir. 73/685 yılında Abdülınelik'in üzerine gönderdiği Haccac b. Yusuf tarafından öldürülınüştür85 .

    Abdullah b. Zübeyr b. ei-Avvam' ın lakabı, "hamfımetii 'L-mescid" (mescid güvercin i) dir. Abdullah' a bu lakap, m escide çokça gidip orada namaz kılınasından

    79 Hayatı hakkında geniş bilgi için bkz. Belazüıj, V, 29,9-375; İbn Tolon, Kaydü'ş-Şerit min Alıbari Yezid, thk. Muhammed Garb, by ty; Hezzii W eş-Şeıııri, Yezid b. Muaviye. el-Halifetii'l-Miijierll Aleylı, Riyaq 1413; Feryiil bnt. Abdillah, Sılrutii Yezid b. Muıll'iyeji'r-Riı:ı1yeti'I-Edebiyye, Riyad 1416/1995; Unal Kılıç, Tartışmalarm Oda~mdaki Halife Yezid b. Mwıviye, lstanbul200l.

    80 H. Laınınens, "Yczidb. ~1uaviye", E.!., Fırst E11cyclopaedw rJ(lçlam), Leıden 1987, VIII, 1 162; H. D. Yıldız, "Yezid" lA., Istanbul 1965, XIII, 413.

    81 Kılıç, Yezid, s. 386. ' 82 Mervan b. el-Hakem konusunda geniş bilg~ için bkz ... Beliizüri, VI, 255-300; lbn Kudfiıne, s. 183-

    184; Zehebi, Siyer,. lll, 476-479; V eki!, I, 295-31 8; U nal Kılıç, Men·wı b. el-Hakem, (basılmaıııış yüksek lisans tezi), Istanbul 1995.

    83 İbn Kudfiıııe, s. 183; Zehebi, Siyer, III, 477; İbnü'l-Esir, Üsd, IV. 369; lbnü'l-lıııfid, Şezertitii'zZelıeb, thk. Abdiilkadir el-Arnavut vd, Beyrut 1986, 1, 289; Fııad Salih, s. 1 08; Laınıncns "Mervan", İA. Istanbul 1964, VII, 777; Kılıç, Men•ım, s. 9 I.

    84 Fuad Salih, Elkrib, s. 206. 85 Geniş bilgi içill bkz. lbn Kudaıne, s. ~57-259; Zehebi, Siyer, lll, 363-380; İrfan Aycan, Hicri İlk Üç

    Asırıla Ziibeyri Ailesinin Siyılsi ve Ilmi Hyauaki .Yeri (Basılmaıııış Yüksek Lisans Tezi) Ankara 1984; H. D. Yıldız, "Abdullah b. Zübeyr", D.I.A., Istanbul 1988, 1. 145-146.

  • 240 Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU

    dolayı verilmiştir86. Kendisine Haccac karşısında Ka'be'ye sığıııdığı için "el-aiz" veya "ôizii beytillalı" Iakabı da verilmiştiı-87.

    e-Abdülmelik b. Mervan'm Lakabı

    Emevl halifelerinin beşincisi olan Mervan, Eınevl Devletinin gerçek kurucusu sayılıııaktndır88_ Abdülmelik b. Mervaıı'ın lakabı, "raşlıii'l-!ıacer"dir. Kendisine bu lakap, cimriliğinden dolayı verilıniştir89 . Abdiilınelik'in bir başka Iakabı da, "Ebu 'z-zibbiin" (sinek/erin babas1) dır. Bu Iakabın veriliş nedeni konusunda farklı yorumlar yapılmaktadır. Daha çok -hu lakap, Abdülınelik'in ağzının sürekli açık olması ve sineğİn girmesinden dolayı verildiği şeklindedir90. Ancak biz her iki lakabın da Abdülmelik'i küçültn;:ıl'k ve oıııııı;,, alay geçmek için verildiğini düşünıııekteyiz.

    Ayrıca Abdülnıelik'e kendisinden sonra sırasıyla dört oğlu (Velid, Süleyman, Yezid ve Hişaın) halife olduğu için "Ebu'l-miilılk" (iıiikiimdarlar babas1) Iakabı da verilıııiştir91 .

    İbn Tiktaka, Abdülınelik'in bir başka lakabının da sıkça Kur'an okumasından dolayı Abdullah b. Zübeyr'in lakabı olan "lı ama metii '1-mescid" olduğunu belirtıııektedir92 .

    f-Süleyman b. Abdülmelik'in Lakabı

    Velid b. Abdülınelik'ten sonra Emevl iktidarına geÇen Süleyman b. Abdülmelik'in93 lakabı ise, çok yemek yemesinden dolayı "el-akil" (obur) dir. Denildiği ne göre Si.ileymanin bir defasında 40 tavuğu yine bir defasında da bir koyun ile 6 tavuğu bir oturuşta yediği belirtilmektedir94_ Hatta İbn Kesir, Süleyman'ın ölüm sebebini, çok yemesine bağlamaktadır. Bununla Em evi halifeleri karalanmak istenmiştir. Halbuki Süleyman gibi bir halife kendisinden sonra iktidara geçmesi için Ömer b. Abdülaziz'i halife olarak bırakabilmiştir. Bu ve buna benzer haberlerin, Abpasllere yakınlığı ile bilinen yazarlar tarafından kaleme alındığıııı di.işünmekteyiz. Kaldı ki, bir insanın bu kadar yemek yemesi mümkün değildir.

    Si.ileyman'a, Ömer b. Abdülaziz'i kendisinden sonra yerine veliaht tayin ettiği için "miftalıu'l-lıayr" (lıayrm analıtan) lakabı da verilıniştir95 . Burada da görüldüğü gibi aynı insan birbirine tamamen zıt iki Iakap ile anılmaktadır. Bu da göstermektedir ki, Emevl halifeleri ideolojik yönden değerlendirilmelerde

    86Jbııü'J-Esir, Üst!. lll. 138-141; Zehebf, Siyer, lll, 372; Fund Salih. Elkilh, s. 93, 210; Yıldız, A~m .• ı. 146.

    87 Zehehi, Siyer, lll, 372; Fuad Salih, E/kab, s. 93, 21 O. 88 Hayatı Jıııkkınga bkz. Bt!liizürf, VII, 193-252; Zeheb!, Siyer, IV, 246-249; Vekil, 1, 319-404; Zirikli,

    IV, 165; H. D. Yıldız, "Abdülıııelik b. Mervan", D.l.A., Istanbul 1988. 1. 266-270. 89 Fund Salih, Elkii/J, s. 142. · 90 İbn Abdirabbih, el-lkdii'l-Ferid, nşr. Ömer Abdüsselaııı Tedıııilri. Beynil ty, IV, 364; Vekil, 1, 319;

    Fuud Salih, Elktib. s. 121. 91 ihıı Abdirabbih. IV. 364; H. D. Yıldız, "Abdülınelik b. Mervaıı" D.İ.A., istaııhul 1988, 1, 269. lJZ ibıı Tiktaka, Ki!tiln'i'I-Falırifi Adiibi's-Su/liiniyye ve'd-Diiı•e/i'l-is!timiyye, Beyrut 1966, s. 122. 93 Hayatı hakkında bkz. Belilzüri, Vlll, 99-117; Zehebi, Siyer, lll, JIJ-113; ilm Kesir, e/-Bidiiye

    ve'n-Nilıiiye, tlık. Ahmed Ebu Hakim vd., Beyrut ty. IX, 173-192; l!ııı Hallikaıı, ll, 420-427. 94 es-Süyilti, Ttirf/ı u '1-Hu/efii, thk. Muhamııted Muhyiddiıı, Beyrut 1989, s. ·257; Zehebl, lll, 112; lbıı

    Kesir, , IX, 188. 95 lbıı Hallikan, ll, 420.

  • Asr-1 Saadet Ve Emeı•fler Viineminde Lakap Takma Ve Halife/erin Lukapiarı 241

    bulunulınuşlardır. Halbuki tarihçinin yapınası gereken şey, mümkün ınertebe olaylara objektif olarak yaklaşınaktır96.

    g-Ömer b. Abdülaziz'in Lakabı

    Ömer b. Abdülaziz, Huleffi-i Raşidlnin beşinci halifesi olarak bilindigi gibi, adaletiyle ve yaşantısıyla da meşhurdur. Hılafet süresi sadet.:e iki yıl kadar sünnüştür (99- 10 11717-720)97

    Ömer b. Abdülaziz b. Mervan b. el-Hakem el-Emevi"nin lakabı, "eşeccii Ben/ Mer\'((n"dır. Ömer b. Abdülaziz'in böyle Iakablandırılınasının sebebi konusunda şu olay aktarılmaktadır: Ömer bir gün babasının ahırımı girmiş, hayvanın birisi alnına tekıne atmış. Hanımı onu t.:esaretlendirmeye çalışmış. O esnada Ömer, alnından akan kanları siliyorınuş. Ardından eşine bakarak "Yazı klar olsun! sen Beıll Üıneyyenin veya Beni Mervan' ın en cesuru olduğumu bilmiyor musun?" demiş. Bu yüzden o, bu Iakap ile lakaplandırılmıştır98. Ömer b. Abdülaziz'in bundan başka "latfmii'l-lzrmar" lakabı da bulunmaktadır99. Fakat bunun neden verildiği konusunda herhangi bir şey belirtilmemiştir.

    ğ-Yezid b. Abdülmelik'in La kabı

    Eınevl halifelerinin dokuzuncusu olan Yezid, Ömer b. Abdülaziz'den sonra iktidara geçti. Devlet işlerini daha çok valilerine bırakan Yezid b. Abdülmelik 100, cariyeleri Rabbiibe ve Sellaıne'ye olan aşkından Hll dolayı "Aşı ku Beni Mervan" lakabıyla anılınıştır102.

    h-Hişam b. Abdülmelfk'in Lakabı

    Yezid b. Abdülınelik tarafından oğlu Velid b. Yezid'den sonra ikinci veliaht olarak atanan ve Eınevl iktidarında Muaviye ve Abdülınelik'ten sonra en uzun iktidarda kalan Eınevl halifesidir103.

    Hişam üzerinde araştırma yapan hınail Hakkı, onun lakabı hususunda şu bilgileri vermektir: "Hişaın'ın lakabı konusunda el-Ezdl, "Ebu's-Sa'na" ibaresini kullanmaktadır. Fakat söz konusu lakap, diğer b)'naklarda geçıneınektedir. Hişaın'ın

    96 Bu konuda örnek olıııa~! açısıncJan bkz. İrfan Aycan-Malıfuz Söyleıııez.,Iileo/ojik Tari/ı Okımıalart. Ankara 1998; Alııııet Onkal, "Islam Tarihinde Tarafsızlık Propleıııi". lslıimi Ara,mmwlar, Ankiira 1992, sayı:6, s. 189-197.

    97 Hayalı hakkında bkz. Bcliizürl, VIII, 125-207; Zt:lıebl, Siı·er, V, 114-148; İbn Kesir, IX, 200-227; lıııadüddin Halil. Ömer b. Abdiiiaziz Viinemi ve [ç/wıı inkı/abı, çev. Ulıcydullalı Dalar, İstanbul 1984.

    98 z;!!hcbl, Si yer, V, 116; İlın Kes ir, IX. 200. Fuad Salih, Elkiib, s. 29. Ayrıca Zclıelıl, bu rivaycıc Oıııcr'in daha kiiçükken bu olayı yaşadığını ve alnından kanı silenin ise, babası olduğunu lıelirııııckıedir. Süyilıl, s. 261; Zehelıl, Siyer, V, 116.

    99 Fuad Salih, Elkıib, s. 278. 100 Hayatı hakkında geniş bilgi için bkz. Bt:lfizürl, VIII. 243-263; Taberi. Vl .. 574 vd; İbnü'I-Esir, el-

    Kı/mil ji't-Tıirilt .. Beyrut 1965, V, 67 vd; Zelıelıl, Siyer, V, 150-152; ltın .Kesir, IX, 227 vd; lıııadüddin Halil, Isiımı Tari lı i. Bir Yiintem Araşurmıw, çev. U beydullah Dalar. Istanbul 1985, s. 71-117: H. Laııımens. "Yezid b. Alıdülmelik", El., Leıden 1987. VIII. 1162.

    101 Yezid'in .Habbahı: ve Sellaıııe ile olan aşkı konusunda bakınız. Belfizüri. VIII, 254-263, İrfan Aycan, "İslam Toplumunda Eğlence Sektörünün Ortaya Çıkı~ı" A üiFV. (Ayrı Basım) Ankara 1998. XXXVIII. s.IS0-184.

    102 Fuad Atçeken. Deı·let Gelene;Ji Açı.mıdwı Hi,mm b.

  • i'

    242 Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU

    gözlerinin şaşı olması sebebiyle bazı kaynaklarda kendisine "el-alıl'el" (şaşı) lakabı verildiği belirtilmektedir" 104_

    ı-Velid b. Yezid'in Lakabı

    Onbirinci Emevl halifesi olan Velid, amcası Hişaın b. Abdülmelik'in ölümünden sonra iktidara geçti. iktidarda bir yıl üç ay kallar kaldı. Anıcasının oğlu Yezid b. Velid liderliğindeki ihtilalciler, Velid' i iktidardan uzaklaştırıp sonunda da öldürdüler105_ Bu yüzden Velid b. Yezid b. Abdülmelik'in lakabı, "Hal/u Beni Mervan veya el-nıalılu"'durl06.

    Velid, düşınanları tarafından "el-cebbiirii'l-an/(f' diye de lakaplandırılmıştır107 . Böyle lakaplandırılmasının sebebi ise şudur: Bir gün Velid, "Peygamberler fetih istediler ve bütün inatçı despot zalimler, ümitlerini kaybettiler. Onun arkasında Cehennem olup, ona irinli su içirilir"l 08 ayetini okuyunca kıznıış ve bir mushaf isteyip, onu bir yere çakmış. Ardından ok yağınuruna tutarak öfkesini çıkarnıış 109 . Ancak biz bunun, Velid'in düşınanları tarafından uydurulıııuş olabileceğini ve siyasi amaçlı olduğunu düşünınekteyiz. Çünkü olay bile bizzat bunu tekzib etmektedir. Şayet Velid, onların anlattığı gibi ise, neden Kur'an okusun ki? Ayrıca Kur'an'da o kadar ayetlerin içerisinden neden o ayeti seçsin? Bütün bunlar, bizi bu olayın bir uydurma ve karalama olduğu düşüncesine götürnıekteuir. Velid, bundan başka işlediği iddia edilen bir takını suçlardan dolayı "el-fllstk" lakabı ile de bilinınektedirııo.

    i-Yezid h. Velid'in Lakabı

    Velid b. Yezid'i öldürerek iktidara ge'çen Yezid III, görevde yaklaşık 6 ay· kadar kaldıktan sonra vefat etti 111 .

    Yezid b. Velid b. Abdülmelik'in lakabı, "en-niikts"tır. Ona bu lakabın neden verildiği konusunda farklı yorumlar yapılmaktadır: Bunlardan birincisi ve genelde kabul göreni, kendisinden önceki halife Velid b. Yezid'in dağıtmış olduğu atiyye ve maaşları azaltınasından dolayı bu lukabın verilmiş olmasıdır' 12 . Yezid'i bu şekilde ilk olarak isiınlendirenin Mervan b. Muhammed olduğu belirtilmektedir113. Bir başka yorum ise, Yezid'in aklının veya boyunun kısa olmasından bu lakabı aldığı öne sürülürse de 114 bu, doğru değildiri IS. Çünkü aklı noksan olan bir kimsenin, ihtilal hareketinin başına getirilmesi ve lider olması mantıklı değildir.

    104 Alçekeıı, s. 18. 1 OS Hayalı ha.kkıııda geniş bilgi için bkz. Taberi, VII, 8 vd; Mes'udi, lll, 224-232; Zehebl, Siyer, V,

    370-373; lbnü'I-Esir, el-Kc/mil, V, 289 vd; Zirikli, Hüseyin Alvıııı, Siretii'l-Ve/id b. Yezid, Kahire 1980.

    106 Fuad Salih, E/ktlb, s.I05, 292. ıo7 Süyuıi,;;. 290.

    ·ı 08 ibrahiiıı, 15-16. ı 09 Mes'udi, lll, 228-229. ı ı o Süyuıi. s. 288. 1 ll Hayatı hakkında geniş bilgi için bkz. Muhammed b. Ceıir ct-Taberi, 7ilrilw'I-Ümem ı•e'/-Miilfik,

    tlık. Muhammed Ebu'I-Fadl, Kahire 1993, VII, 268 vd; ibnü'I-Esir, e/-Ktlmil. V, 291 vd; Zehebi, Sh•er, V, 374-376; Zirikli, VIII, 190-191.

    112 B~liizüri, IX, 189; ibnii'I-Esir, ei-Ktimil, V, 291; lbn Kesir, X, 13, 17; Zirikli, VIII, 191. 113 Beliizüri, IX, 189; Taberi, VII, 261, 299; ibnü'I-Esir, V, 291; ibn Kesir, X, 13. 114 Beliizüri, X, 189; Taberi, VII, 261,299. 115 Fuad Salih, E/kti/J, s. 323-324.

  • Asr-l Saadet Ve Emeı•fl.er Döııemiııde Lakap Takma Ve Halifeleriıı Lakapları 243

    Zirikll, Yezid b. Velid'in bir başka lakabının da Diyarbekrl'den rivayetle "eşş(ikir li en 'ami!lalı" CAllah'ın nimetlerine şükreden) olduğunu belirtmektedir116

    Ancak söz konusu lakap, diğer hiçbir kaynak tarafından zikredilınemektedir.

    j-Mervan b. Muhammed'in Lakabı

    Emevl son halifesi olan Mervan, meşhur Emevl komutanlarından Muhammed b. Mervan'ın oğludur. Halife Hişam döneminde Ermeniyye ve Azerbaycan bölgelerinde gösterdiği başarılardan dolayı 114/732 yılında bu bölgelerin valiliğini elde etti. Velid b. Yezid döneminde de bu görevini sürdürdü. Yezid b. Velid'in halife Velid'i öldürme eylemine iştirak etmedi. Hilafete geçen Yezid b. Velid'e karşı önce isyan etti, ancak kendisine bu bölgelerin dışında Musul ve el-Cezire valiliklerinin de verilmesiyle isyandan vazgeçti. Yezid b. Velid'den sonra iktidam geçen İbrahim b. Velid' e karşı harekete geçti ve onu iktidardan uzaklaştımrak son Eınevl halifesi oldu. Döneminde meydana gelen isyanlar, sonuçta hem Mervan' ın hem de Em evi Devletinin Abbasiler tarafından yok olmasını beraberinde getirdi 117

    Mervan'ın lakabı konusuna gelince, kaynaklardan özellikle Emevl düşmanlığı yapanlar, Mervan' ı lakaplarıyla nesebini ve büyüklüğünü yaralamaya çalışmışlardır. Bu bağlaında Mervan'a başka takapiarın yanında iki önemli lakabın verildiğini görmekteyiz: Bunlardan birincisi, "ei-Hımiir"ya da "Hımiiru'l-Cezlre" lakabı olup, o kadar yaygınlaşmıştır ki, neredeyse Mervan ismi unututacak noktaya gelıniştir118. Tarihçiler, Mervan'ın bu lakabı üzerinde bir takım farklı yorumlar yapmışlardır: Bunlardan bir kısmı, Mervan'ın iktidara gelişinden önce ve iktidarı boyunca başta Hariciler olmak üzere· diğer isyancı gruplam karşı sabırlı bir şekilde savaşınasından dolayı bu lakabın verildiğini belirtirler119. Bazıları da, ona bu lakabın verilmesinin nedeni olarak, Arapların her yüzyıla "el-lıımô.r" dediklerini ve Mervan'ın da yaklaşık yüzüncü yılda iktidara gelmesinden dolayı verildiğini belirtirler1 20. Bazı kaynaklar her ne kadar böylesi zorlama yorumlarda bulunmuşlar ve bu lakabın kötüleme için değil de, on!! övgü için verildiğini belirtseler de 121, biz bunun, Mervan ile istihza

    116 Zirikli, VIII, 191. 117 Mervan b. Mulıauıım:d kon\!sunda geniş bilgi için bkz. Sa'~! Ebu Ccyb, Mervwı b. Mıılıammed ı•e

    Esblibii Siikılti'd-Dev/i!ti'l-Umeviyye, Dımaşk 1982; Faruk Oıııer, el-Ha/ifetii'l-Mııkt1til Menımı b. Mıılıcımmed, Bcyrut ty; Ali Delice, Mervwı b. Mıılwmmed ı·e Emevi Devletinin Ytktlt,H, (Basılıııaınış Doktora Tezi) Konya 1999. ·,

    118 Zelıebi, Siyer, VI, 74; lbn Kesir,.X; 46; Muhanıı~lıd Şakir ei-Kütbi. Fevt1tii'l-\lefeytit, lhk. İhsan Abbas, Beyrul ty. IV, 128; Süytitl, s. 295; Zirikll, Vtl; 208; Vekil. 1, 598; Ahmed Ulebi, "ıııine'IÜıııı:viyyln ile'I-Abbi\siyyin, Ezvi\ıın Cedidetün alii Ii'1ızihi'l-tvlı:rlıalı:ti'I-İnlikiiliyye", e/-Btlltis. Sayı: 15, Beyrut 1981, s. 124. Ulebi, Mervan'a "Huntiru'f,Çer.ire" denilmesine farklı bir yorum getirmektedir. Ona :;öre böyle denilmesinin nedeni, zamanıhı.la ei-Cezin: bölgesinde bulunmuş. zorba, savaşçı ve hiç bir şeye umursaınayan Hııııiir b. Malik b. Nasr b. ei-Ezdl'ı.len ı.lolayıdır. Alımed Ulebi, s. 124-125. lbnü'l-Kayserunl ise, Mervan'ın asıl Iakabının "ı:I-Feres" olduğunu, ancak daha soımı Hor.ısanlıların, onu kötüleıııek için "e/-lunuir" diye isimlenı.lirdiklerini belirtir. lbnii' 1-Kayseriinl, Enstibii '1-Miillejikcı. Le iden 1965, s. 31.

    1 19 İbn Kesir, X, 46; Zehebi, Tcırilw'l-İslcım, (121-140 yılı olayları) tlık. Ömer Abdüsselaın ei-Tedmtiri, Beyrul 1991. IV, 534; Süytitl, s. 295; Vekil, s. 598; P.Hitti. Siyı1çf ve Kiiltiirel t:çfcım Tcırilıi, çev. Salih Tuğ, Istanbul 1989, 1, 438; Hüseyin Mulıaııımı:ı.l ei-Mari\şl; Gıırerii's-Siyer, thk, Süheyl Zekkar, Beyrut 1996. s. 235-236. Bu bağlamda Kirıniini, görüşünü desteklemek için "Filan savaşlarda ı:ışek g!!Ji sabrctti" atasözünü vermektedir. Ahmed b. Yfısuf el-Karamfinl, Altbtim'd-Diive/ ve Astlrii'/-Uı·el. tlık. Ahmet Halil vd., Beyrut 1996, ll, 58; Fuad Salilı, Elktib, s. 92.

    120 Zehebi, SJyer, VI, 74; Süyuti. s. 295; ed_-Di.yarbekri, Ttirflw'l-Hamis, by ty, ll, 322; el-Karaniiinl, ll, 58; Mariişi, s. 235-236.

    121 Neşet Çağatay, Mcrvan'a bu lukabın verilmesini kötüleyid anlamı.la değil de, ınethedici anlamda olduğunu belirtir. Buna gerekçe olarak ta yabani eşeklcrin, av hayvanları arasında en soylusıı olduğunu gösterir. Bkz. Neşet Çağatay, t:çfcım Tarihi. Ankara 1993, s. 470 (Dipnot); Cari Brockelman. Ttirilıu',ç-Şuıibi'l-lslt1miyye, Arapçaya çev. Nehih Emin Fi\ris vı.l .. Beyruı 1953, I,

  • ' ,,

    i 1

    244 Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU

    etmek ve küçük düşürmek için verildiği kanaatindeyiz. Çünkü Mervan'dan önce onun gibi savaşan komutanlara böylesi bir lakap verilmemiştir. Örneğin, Hacciic'ın, özellikle Abdülmelik ve Velid dönemlerinde hayatı hep mücadelelerle geçmişti. Onun sadece Harici Şeblb b. Yezid ile olan ınücaclelesi 122 böylesi bir lakabı alınası için yeterlidir. Halbuki, Haccac ve buna benzer kimselere bu ti.ir bir lakap verilmemiştir. Bu fakabm Mervan'a Zab savaşında yenildikten sonra verildiğini görmekteyiz. Bunu ise, Abdullah b. Ayyaş'ın, ilk Abbas! halifesi Ebu'I-Abbas'ın huzuruna gircliğinde."ei-Cezlre'nin Hımarını, Rasultillah'ın amcası Abdülmuttalip'in oğlu ile değiştiren Allah'a hamdolsun" sözünden çıkarımıktayız 123 .

    Mervan' ın eliğer lakabı ise, "el-Ca' d/" elir. Bu lakap kendisine Mu'tezilenin· ileri gelenlerinelen olan Ca' cl b. Dirhem'den dolayı verilnıiştir 124. Ca'cl, ei-Cezlre'de Süveyd b. Gafle'nin azatlı kölesiydi. Ermeniyye ve Azerbaycan valisi olan Muhammed b. Mervan'ın himayesine girmişti. Muhammed, Ca'd'ı, Mervan'ın eğitimiyle görevlendirdi. Görüşleri ile Mervan'ın üzerinde etkili olduğu için de Mervan'a "el-Ca'df" lakabı verilmiştir. Ca'd, Halku'I-Kur'an konusunda 125 halife Hi şam'a yakınlığı ile tanımın MeymGn b. Milıran'la tartışmalarda, bulunmuş, sonra da halife Hişaın'ın istemiyle Halid b. Abdullah ei-Kasr1 tarafından önce hapsedilmiş, sonra da öldürülmüştiir 126 . Mervan, Ca' cl b. Dirhem ile ilişkiye girmesinden dolayı zındıklıkla suçlanmak istenmiştir 1 27. Halbuki Abbiisl halifelerinden Me'nıun ve Mütevekkil gibi bir çok halifeler Mu'tezlll olmalarına rağmen, kınanmadıkları gibi zındıklıkla da suçlanmaınışlardır128.

    İbnü'I-Esir, bu lakaplarının dışında Mervan'ın bir başka lakabının "iiJII Ruzeyk" olduğunu belirtmektedir. Bunu da, 132/750 yılında Mervan'ın, Abdullah b. Ali ile barış tekiitinele bulunmak istediğinde Abdullah b. Ali' nin "İbn Ruzeyk yalan söylüyor, atlar oraları çiğnemeden güneş batınayacak" diye cevap vermesinden çıkarmaktadır 129 .

    Bir başkalakap olarak da, "el-Kaim bi Hakkil/a/1" verilmektedirl3°. Bunların dışında Ermeni tarih kaynakları, Mervan'clan balısedederken "Sağtr Mervwı" anlamında "Murı•wı Qru" diye sözetmektedirler13l. Buna sebep olarak ise, Mervan' ın kendisine nasihat veren akıllı ve tecrübeli insanların sözlerine kulak asmaması

    196. Ancak lakahın verildiği varlık, bir hayvan değil, insandır. Halhııki hiç bir kiıııse ıııethedici de olsa. yabani eşek anlamında da olsa böyle bir lakabla vas ı nanıııayı isıeıııez.

    122 Ali Delice, Haccıic: b. Yusı((ım Hawıtı ve Siyı1sf Faaliyeılai. (Basılıııaıııış Yüksek Lisans Tezi) Konya 1995, s. 41-52.

    123 Taberi, VII; 443. 124 Süyüti, s. 295; lım Kesir, X, 46; Zehelıi, Siyer, VI, 74; V eki!, s. 598; l'vlarfi~i. s. 235. 125 Ali Siiıııi cn-Neşşiir, Ne(etii'/-Fikri'l-Fe/se.fi.fi'J-lçJımi, Kalıiı·e 1965. I. 329 vd. 126 lbnii'n-Ncdiııı. ei-Filıri.rr. Mısır 1348, s~ 472: Alııııed Ulehi. s. 125-127: Mustafa Öz, "Ca'd b.

    Dirhem" DİA. ist:ıııbul I'F'2. VI. 543; M. Watt. J:ç/ımı Dii,çiinl'esinin Te,çekkiil Del'l·i, çev. Fığlalı. Ankara 19~1, s. 305: Atçeken. s. 129-131.

    127 ei-Makdisi, Kiıa/ıu'/-Bed' l'e'ı-Tıirflı, thk. C. Huaı1. Paris 1899. VI. 54; ilıııii'ıı-Nediııı, s. 472; Fuad Salih, Elkı1b, s.73: Ahmed Ulebi. s.l25-127. ibııii' 1-Kayserfıııi. lvlcrvan' ın "el-Ca' df" diye isimlendirilmesini önceki lakabı gibi Horasaıılılar tarafından kiitiileıııck için verildiğini belirııııektedir. l!ınii'I-Kayseriini. s. 31.

    128 Zelıcbi, Mizılllii'l-i'ıidıll.f/ Nakdi'r-Rict71, thk. Muhammed ei-Bicüvi. Kahire 1963, I. 399. 129 ilınii'I-Esir, ei-Kı1mil. V: 419. 1 :ı o ei-Kalk::ışandi, ı\Iellsirii '1-İIIı)/e .f7 Metl/imi'l-Hılı!Fe, tlık. Alıdiisseııar Alımed Ferı·fic, Beyrut ty. I.

    162; Fuad Salih. Elkıi/ı. s. 251. 131 C.Touıııanoff, 1\ledieı·a/ Georgimı Historica/ Liıeraıiire, Tbilisi 1943, s. 172; lovane Sabanish,

    Memorials oftlıe 0/d-Georgiwı Hagiograpic Liıeraıiire, Tlıilisi 1964. s. 46-48.

  • Asr-1 Saadet Ve Emeı•iler Döneminde Lakap Takma Ve Hal(felerin Lakapları 245

    gösterilmektedir. Fakat kendi aralarında da bu konuda tanı bir birİik yoktur. Çünkü bazıları bu lakabın Mervan'a değil de, babasına verildiğini iddia etmektedirler.

    SONUÇ

    Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, Asr-ı Saadet ve Huleffi-i Rfişidln dönemlerinde insanlara, yine insanların hoşlanacağı güzellakaplar verilmiştir. Ancak Emevller dönemine baktığımızda güzel lakapların yanında insanların hoşuna gitmeyen lukapiarın da verildiğini görmekteyiz. Huleffı-i Rfişidln dönemi halifelerinin lakapları, bunun en güzel örnekleridir. Emevl halifelerinin lakaplarına baktığımızda iyi ve güzel lakapların azlığı karşısında daha çok hoşa gitmeyen lakapların takıldığı gözlemlenmektedir. Bunda da elbetteki Bınevlierden sonra gelen ve kendilerine düşman olan Abbas( taraftarı tarihçilerin rolü büyüktür. Dolayısıyla özellikle Emevl halifeleri için verildiği belirtilen faktıpları ihtiyaten karşıladığımızı belirtelim.

    Müslümanlar arasında tarih boyunca meydana gelen olaylar karşısında tarihçileri subjektif olmaya iten sebepler arasında olayları anlatan kişinin eksik ve muğlak dini hissiyfitı, karakteri, ilgileri, toplumsal bağları ve çeşitli konulardaki ön yargıları, yaşadığı dönemin konjönktürel şartları, kısaca kendi öznelliği başlıca etken olarak gösterilmektedir. Çünkü onlar eserlerini ya kendilerine yakın hissettikleri hiziplerin veya oluşumların düşüncelerini ve dayanaklarını güçlendirmek maksadıyla kaleme almışlardır 132 . Bu yüzden de Emevl halifelerine lakap takarken genellikle onları küçük düşürmek ve alay etmek amacını gütmüşlerdir.

    Söyleııiez, s. 10-11.

  • 246 Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU

    Bibliyografya

    Ağırman, Cemal, "Ad Koyma ve Hz. Peygamber'iıi isimlere Karşı Tutumu", CÜİFD., Sivas 1998, sayı:2, s. 123-143.

    Alıbfiru'd-Devletii'l-Abbfısiyye, (yazarı meçhul), nşr. Abdülaziz ed-DOrl vd, Beyrut 1971.

    Ahmed Ulebl, "mine' 1-Ümeviyyln ile' 1-Abbasiyyln, Ez va un Cedldetün ala hazi hi' 1-Merhaleti'I-İntikaliyye", el-Balıis,Sayı: 15, Beyrut 1981, s. 124.

    Algül, Hüseyin, "Emin" DİA., İstanbul XI, lll.

    el-Askalanl, İbn Hacer, Telızfbii'z-Tefızfb, Haydarabad 1325.

    el-Askeri, Ebu Hilal, Evai/, thk. Muhammed el-Mısrl vd., Dımaşk 1975.

    Atçeken, İsmail Hakkı, Devlet Geleneği Açısından Hişam b. Abdiilmelik, Ankara 2001.

    Atvan, Hüseyin, ed-Da'vetii'l-Abbasiyye, Tar/lı Pe Tatal'l'llr, Beyrut 1984.

    -------, S/retii'l-Velid b. Yezid, Kahire 1980.

    Aycan, İrfan, Saltanata Giden Yolda Muaviye b. Eb/ Siif_ran, Ankara 1990. --------, Hicri ilk Üç Asırda Zübeyr/ Ailesinin Siyasi ve ilm/ Hyattaki Yeri

    (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) Ankara 1984.

    ---------, İrfan Aycan, "İslam Toplumunda Eğlence Sektörünün Ortaya Çıkışı" A ÜiFD. (Ayrı Basım) Ankara 1998, XXXVIII, s.l80-184.

    --------, Mahfuz Söylemez, ideolojik Tari/ı Ok11nialan, Ankara 1998. el-Belazürl, Ebu'I-Abbas Ahmed b. Yahya, Ensabii'l-Eşrl!f; thk. Abdülaziz ed-DOrl,

    _ Beyrut 1978.

    ------, Ensôbü'l-Eşn?f, thk. Süheyf Zekkar vd., Beyrut 1996. Brockelman, Cari, Tôr'ilıu'ş-Şuii.bi'l-istamiyye, Arapçaya çev. Nebih Emin Faris vd.,

    Beyrut 1953.

    C anan, İbrahim, " En es b. Malik", DİA., İstanbul 1995, XI, 235. Çağatay, Neşet, islam Tarihi, Ankara 1993. Çakan, İ.L. -Muhammed Eroğlu, "Abdullah b. Abbas" DİA., İstanbul 1988, I, 76-

    79.

    Çakın, Kamil, "Hanzale b. Ebu Aınır", DİA., İstanbul 1997, XVI, 51.

    Delice, Ali, Me!WIIl b. Muhammed ve Emel'/ Del'lerinin Yıkılışi, (Basılmamış Doktora Tezi) Konya 1999.

    ---------, Haccac b. Yusı(f'ıuı Hayatı v~ Siylisf Faaliyetleri, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) Konya 1995. ··

    D.İ.A., "Haydar", DlA., İstanbul 1998, XVII, 24. ed-Diyarbekrl, Hüseyin b. Muhammed,Tarl!ıu '1-Hamfs, by ı,-. Doğuştan Günlimiize Biiyük islam Tarihi, Komisyon, İstanbul 1989.

  • Asr-1 Saadet Ve Emeı•fler Döneminde Lakap Takma Ve Halifelerili Lakapları

    Faruk Ömer, el-Half(etii'l-Mukatil Men•an b. Mıılıammed, Beyrut ty.

    Fayda, Mustafa, Halid b. Velid, İstanbul 1990. ---------,"Halid b. Velid", DİA., İstanbul 1997, XV, 290.

    ---------,"Ebu Bekir", D.İ.A., İstanbul 1994, X, 101-108.

    ---------, "Faruk", DİA., İstanbul 1995, XII, 176.

    247

    Feryal bnt. Abdillah, Sılratii Yezid b. Muaviye fi'r-Rivôyeti'l-Edebiyye, Riyad 14 ı 6/1995. .

    Fığlalı, E. R, "Abdullah b. Ca'fer", DİA., İstanbul 1988, I, 89. ---------,"Ali b. Ebi Talip" DİA., İstanbul 1995, II, 374.

    Fuad Salih, Mıı'cemii'l-Evôilfi Ter/Izi'l-Arab ve'l-Miislimfn, Beyrut 1992. ---------, Mıı'cemii'l-Elkôb ve'l:Esmôi'l-Miisteôr, Beyrut 1990.

    Hamidullah, Muhammed, islam Peygamberi, çev. M. S. Mutlu,. İstanbul 1972.

    Hitti, P., Siyasi I'C Kiiltiirel islam Tarihi, çev. Salih Tuğ, İstanbul 1989.

    Imadüddin Halil, Ömer b. Abdiiiaziz Dönemi ve İslam lnkllabl, çev. Ubeydullah Dalar, İstanbul 1984.

    --------,islam Tarihi, Bir Yöntem Araşt1rmas1, çev. Ubeydullah Dalar, İstanbul 1985.

    İbn Abdirabbih, el-lkdii'l-Ferfd, nşr. Ömer Abdüsselam TedmGri, Beyrut ty. İbn Hallikan, Vefeylitii'l-A 'yan, thk. İhsan Abbas, Beyrut 1969.

    İbn Hi şam, es-Sfretii 'n-Nebeviyye, by 1955.

    İbn Kesir, el-Bidôye Fe'n-Nilz[iye, thk. Ahmed Ebu Hakim vd., Beyrut ty.

    İbn Kudaıne, Abdullah, et-Tebyfn fi Ensôbi'l-Kııraşiyyfn, thk. Muhammed Nayif Beyrut 1988.

    İbn Manzur, Ebu'I-Fadl Ceınalüddin Lisanii'l-Arab, Beyrut ty. İbn Tiktaka, Ki tabii' 1-Falırf fi Ad abi' s-Sııltfu1iyye ve 'd-Diiveli '1-fslamiyye, Beyrut

    1966.

    İbn Tolon, Kaydü'ş-Şerit min Alıbari Yezid, thk. Muhammed Garb, by ty. İbnü'l-Cevzi, S!fatii's-Safve, Haydarabad 1355.

    İbnü' 1-Esir, Üsdii '1-Gôbe .If Ma' rifeti 's-Salıabe, Beyrut 1989. ------, el-Kamilfi 't-Til rf lı, Beyrut 1965.

    İbnü'l-Imad, Şezeriltii'z-Zelıeb, thk. Abdülkadir el-Arnavut vd, Beyrut 1986. İbnü'l-Kayserani. Ensabii'l-Miittefika, Leiden 196~. İbnü'n-Nediın, el-Fihrist, Mısır 1348.

    el-Kalkaşandi, Mdisirii'l-lnôfefi Mea!imi'l-Hilôfe, thk. Abdiisseuar Ahmed Ferrac, Beyrut ty.

    Kandeınir, M. Yaşar, "Hubab b. Münzir", DlA. , İstanbul 1998, XVIII, 264. ------,"Ebu Turfıb", DlA., İstanbul 1994, X, 243

    Kapar, Mehmet Ali. "Ebu Leheb" DlA., İstanbul 1994, X, 178.

    Ahmed b. Yusuf ei-Kararnani, Alıbarıı 'd-Diivel ve Asôrii '1-ÜFel, thk. Ahmet Hatit vd., Beynıt 1996.

    Kılıç, Ünal, Tarltşmalaruı Odağ1ndaki Halife Yezid b. MuaFiye, İstanbul 2001. ------, Meıwuı b. el-Hakem, (basılrnamış yüksek lisans tezi), İstanbul 1995. Köksal, Ası ın, i1·lam Tarihi, İstanbul 1981.

    el-Kütbl, Muhammed Şakir, Fevôtii'l-Ve.feyat, thk. İhsan Abbas, Beyrut tx.

    Lammens, H., "Ahtal" İA .. İstanbul 1965. I. 226-228.

  • • •i 1•

    248 Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU

    ------~-. "Yezid b. Muaviye", E./., Leıden 1987, VIII, 1 162.

    --------, "Mervan", İA. İstanbul 1964, Vll, 777. --------, "Yezid b. Abdülmelik", E.t;·Leıden l 987, VIII, 1 162.

    el-Makdlsl, Kitabu '!-Bed' ve 't-Ta rf lı, thk. C. H u art, Paris 1 899.

    el-Mariişl, Hüseyin Muhammed, Gurerii's-Siyer, thk, Süheyl Zekkar, Beyrut 1996. el-Mesudl, Miirücii'z-Zelıeb, thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, Beyrut 1988. Mevdud\, Ebu'l-A'lfi, Teflı/mii' !-Kur' an, çev. Komisyon, İstanbul 1 9~6.

    Muhammed Rıza, Zin-Nf'ıreyn. Osmmrb. Affan, Beynıt 1982. en-Nesfil, Ahmed b. Şuayb,Fddail's-Salıabe, thk. Faruk Hamfide, Fas 1984. en-Neşşar, Ali·Siiml, Neş'etii'l-Fikri'l-Felsefifi'l-İslam, Kahire 1965

    Ön kal, Ahmet, "Ebu Ubeyde b. Cerriih", DİA., İstanbul 1994, X, 249-250.

    --------, "Ahnef b. Kays", DİA., İstanbul l 989, Tl, 174. __ di_ ___ ' "İslam Tarihinde Tarafsızlık Proplemi", İsliimf Araştmnalar, Ankara 1992,

    sayı:6, s. 189-197.

    Öz, Mustafa, "Ca' d b. Dirhem" DİA, İstanbul 1992, VI, 543.

    Özaydın, Abdülkerim, "Eşdak" DİA., İstanbul 1995, XI, 460-461. Reckendorf, "Ahnef', İA., İstanbul 1965, I, 223-224.

    Sabanish, Iovane, Memorials of the Old-Georgian Hagiograpic L,iteratiire, Tbilisi 1964,

    Sa'di Ebu Ceyb, Mervan b. Muhammed ve Esbiibii Siik(iti'd-Devleti'l-Ümeviyye, Dımaşk 1 982.

    Sarıçam, İbrahim, Hz. Ebu Bekir, Ankara 1996. .

    es-Süyutl, Tarflıu'f-Hulefa, thk. Muhammed Muhyiddln, Beyrut 1989.

    eş-Şemrl, Hezzii Id, Yezid b. Muaviye, el-Halifetii '1-Miiftera Aleylı, Riyad 1413. et-Taberi, Muhammed b. Ceri'r,Tarflıu'l-Ümem ve'l-Miililk, thk. Muhammed Ebu'I-

    Fadl, Kah i re 1993.

    Toumanoff, C., Medfeval Georgian Hisi01·ical Literatiire, Tbilisi 1943. Vekil, M. Seyyid, el-Ümeviyyün Beyne 'ş-Şark ve'l-Garb, Beyrut 1995. Watt, M .. İslam Düşüncesinin Teşekkiil Devri, çev. Fığlaf ı, Ankara 1981.

    Yardım, Ali, "Esmii bnt. Ebi Bekr", DİA., is'tanbul 1995, XI, 402-403.

    Yazır, El malılı Hamdi, Hak Diui Kur'an Dili, İstanbul 1993.

    Yıldız, H. D, "Yezid" İA., İstanbul 1965, XIII, 413.

    -------, "Abdullah b. Zübeyr", DİA:, İstanbul 1988·, I, 145-146.

    -------, "Abdülmelik b. Mervan",DİA., İstanbull988, I, 266-270. Yüksel, Azmi, "Ahtal" DİA., İstanbul 1989, II, 183-184.

    Zehebl, Siyerii A 'la mi :n-Niibelfı, thk. thk. Şuayb el-Arnavut, Beyrut 1994.

    ---------, Tari/ı u' !-İslam, ( 121-140 yılı olayları) thk. Ömer Abdüsselam et-Tedmurl, B.eyrut 1 99 1.

    ------, Mfzanii'l-İ'tidal.fi Nakdi'r-Rical, thk. Muhammed el-Biciivl, Kahire 1963. Zettersteen, K. V, "Amr b. Said" İA., İstanbul 1965, I. 415 .