İnfaz hukuku

216

Click here to load reader

Upload: guelsah-a-tirnova

Post on 20-Jan-2016

185 views

Category:

Documents


34 download

TRANSCRIPT

Page 1: İnfaz Hukuku

i

T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2804

AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1762

İNFAZ HUKUKU

Yazar

Prof.Dr. Veli Özer ÖZBEK (Ünite 1-8)

Editörler

Doç.Dr. Hakan KARAKEHYA

Yrd.Doç.Dr. Ozan Ercan TAŞKIN

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ

Page 2: İnfaz Hukuku

ii

Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir. “Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.

İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.

Copyright © 2013 by Anadolu University

All rights reserved No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted

in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic tape or otherwise, without permission in writing from the University.

UZAKTAN ÖĞRETİM TASARIM BİRİMİ

Genel Koordinatör

Doç.Dr. Müjgan Bozkaya

Genel Koordinatör Yardımcısı Doç.Dr. Hasan Çalışkan

Öğretim Tasarımcıları Yrd.Doç.Dr. Seçil Banar

Öğr.Gör.Dr. Mediha Tezcan

Grafik Tasarım Yönetmenleri Prof. Tevfik Fikret Uçar

Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız Öğr.Gör. Nilgün Salur

Kitap Koordinasyon Birimi

Uzm. Nermin Özgür

Kapak Düzeni Prof. Tevfik Fikret Uçar

Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız

Grafiker

Özlem Ceylan

Dizgi

Açıköğretim Fakültesi Dizgi Ekibi

İnfaz Hukuku

ISBN

978-975-06-1469-9

2. Baskı

Bu kitap ANADOLU ÜNİVERSİTESİ Web-Ofset Tesislerinde 15.000 adet basılmıştır.

ESKİŞEHİR, Kasım 2013

Page 3: İnfaz Hukuku

iii

İçindekiler

Önsöz .... iv

1. İnfaz Hukukunun Temel Esasları .. . 2

2. İnfazın Genel Şartları ve Cezalar . 26

3. İnfaz Kurumuna Kabul, İnfazın Planlanması,

Hükümlünün Hak ve Yükümlülükleri 54

4. İnfaz Kurumlarında Uygulanacak Rejim, Düzen ve Güvenlik 82

5. Hükümlülerin Nakli, İnfazın Gevşetilmesi ve

Cezanın İnfazını Etkileyen Nedenler . 114

6. Ceza İnfaz Kurumları, İşleyişi ve Personelleri 150

7. Özel İnfaz Şekilleri, Tutukluluk ve Adli Kontrol Kararlarının İnfazı .... 172

8. İnfaz Muhakemesi ve İnfazın Denetlenmesi .... 200

Page 4: İnfaz Hukuku

iv

Önsöz İnfazın tarihsel gelişimi ceza ve ceza hukukunun tarihsel gelişiminden ayrılamaz. İnfaz rejimlerinin

insanileşmesi, ceza ve yaptırım anlayışının da insanileşmesine dayanmaktadır.

Cezayı salt suçlunun ödeyeceği bir kefaret ve toplumun ondan öç alışının bir ifadesi, hükümlüyü ise bu öç

almanın basit bir nesnesi olarak değerlendiren anlayıştan; cezayı bir toplumsal savunma önlemi suçluyu

da yeniden topluma kazandırılması gereken bir birey olarak değerlendiren anlayışa gelinmesi, insanlığın

uzun yıllarına mal olmuştur. Günümüz ceza ve infaz hukuklarında, yapılan tüm düzenlemeler, genel

olarak insan haklarını temel almaktadır. Bu anlamda, infaz hukukuna ilişkin ilkeler dört başlık altında

sınıflandırılabilir. Bunlar; hukuk devleti, insan onurunun dokunulmazlığı, eşitlik ilkesi ve sosyal devlet

ilkesidir. Bunun dışında infaza ilişkin diğer ilkeler olarak da; infaz hukukunun kanuniliği, infazın

kesintisizliği, gizlilikten kaçınma, insanca infaz ve infazın bireyselleştirilmesi ilkesi ifade edilebilir.

İnfaz hukuku adlı kitap, infaz hukuku kural ve kurumlarının mesleki bilgisini işlemek üzere kaleme

alınmış ve uzaktan öğrenmeye uygun hale getirilmiştir. Ünitemizin başında belirlenen amaçlarımız başlığı ile o ünitenin amaçları ortaya konulmaktadır. Ünite içerisinde yer alan sıra sizde soruları ile öğrencilerin

ünitede edindiği bilgileri, kendisinin değerlendirmesi istenmektedir. Ünitenin sonunda yer alan kendimizi

sınayalım ve sıra sizde yanıtları başlıkları altında, öğrencinin konuyu kavrayıp kavrayamadığını anlaması

amaçlanmaktadır.

Kitabın yazılmasını üstlenen sayın hocamız Prof. Dr. Veli Özer Özbek’e üniversitemiz adına

şükranlarımızı sunarız.

Başarı dileklerimizle.

Editörler

Doç.Dr. Hakan KARAKEHYA

Yrd.Doç.Dr. Ozan Ercan TAŞKIN

Page 5: İnfaz Hukuku
Page 6: İnfaz Hukuku

2

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

İnfaz ve infaz hukuku kavramlarının içeriğini belirleyebilecek,

İnfaz hukukunun tarihsel gelişim sürecini açıklayabilecek,

İnfaz hukukuna hakim olan temel ilkeleri ve bunların birbirleriyle ilişkilerini tespit edebilecek,

İnfaz hukukunun diğer hukuk dallarıyla olan ilişkisini açıklayabilecek

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar İnfaz

İnfaz Hukuku

Suç

Ceza

Hapishane

Hukuk Devleti

İnsan Hakları

İnfaz Hukuku İlkeleri

Genel-Özel Önleme

Yeniden Topluma Kazandırma

İçindekiler Giriş

İnfaz ve İnfaz Hukuku Kavramları

İnfazın Tarihsel Gelişimi

İnfazın Amacı

İnfaz Hukuku Kurallarının Zaman Bakımından Uygulanması

İnfaz Hukukunun İlkeleri

İnfaz Hukukunun Hukuk Düzenindeki Yeri ve Diğer Hukuk Dallarıyla İlişkisi

1

Page 7: İnfaz Hukuku

3

GİRİŞ İnfaz hukuku özellikle ceza ve ceza muhakemesi hukukuyla ilişkisi bakımından çok önemli bir noktada bulunmasına rağmen ilişki içerisinde bulunduğu bu alanların bir alt başlığı gibi algılanmaktadır. Ancak infaz hukukuna bütüncül bakış açısıyla yaklaşıldığında, temel hak ve özgürlüklere müdahale boyutunda doğrudan göz önünde bulundurulması gereken ve sırf bu özelliğiyle bile kendine özgü bir öneme sahip bir disiplin olduğunu söylemek mümkündür.

Bu önemi daha doğru bir şekilde ortaya koyabilmek adına ilk yapılması gereken şey infaz hukukunun hukuk sistemi içerisindeki yerini saptayabilmek ve diğer hukuk disiplinleriyle (özellikle ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukukuyla) ilişkisini değerlendirmek olmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki, infaz hukuku diğer hukuk dalı gibi normatif bir yapıya sahip olsa bile, yine pek çok hukuk disiplininden farklı olarak çok köklü bir tarihsel gelişim sürecinin ürünüdür. Zira tarihin her aşamasında cezalandırma işlemi toplumsal bir düzen mekanizması olarak farklı şekillerde kullanılmıştır. Ancak bahsi geçen cezalandırma uygulamaları, özellikle bir değerler bütünü olarak insanın ve onun onurunun ön plana çıkmaya başladığı dönemlerde bir takım prensiplerle sınırlandırılması gereken uygulamalar olarak kabul görmüş, nihayet bunun sonucu olarak da infaz hukukunun temelleri atılmıştır. Dolayısıyla infaz hukukunun günümüzdeki normatif temelleri tartışılırken, bu normatif temellere ulaşılması için tecrübe edilen tarihsel gelişimin de göz önünde bulundurulması şarttır.

İşte infaz hukukunun anlamı, amacı ile sahip olduğu ve yöneldiği ilkeler ancak böyle bir bütünlük içerisinde doğru ve amaca uygun bir şekilde değerlendirilebilecektir.

İNFAZ VE İNFAZ HUKUKU KAVRAMLARI İnfazın sözlük anlamı “bir yargıyı yerine getirme, uygulama, yürütüm”dür. Bu yönüyle infaz hukuki bir perspektifle, mahkemelerce verilip kesinleşen ceza ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi olarak tanımlanabilir. İnfaz hukuku ise ceza ve güvenlik tedbirlerine ilişkin kesinleşmiş kararların yerine getirilmesine yönelik esasları gösteren bağımsız bir hukuk dalıdır. Gerçekten infaz hukuku ceza hukuku yaptırımlarının infazı, yani yerine getirilmesi konusu ile ilgilenir ve buna ilişkin esasları, ilkeleri ve usulleri gösterir.

Bu bakımdan infazın bir ceza davası ile ilgisi bulunmayıp, ayrı bir hukuksal kurum, ayrı bir faaliyettir. Ancak infazın, hükmün bir devamı olduğu da ifade edilmelidir. Zira bir cezanın (ki bu ceza ileride de üzerinde durulacağı üzere hürriyeti bağlayıcı bir ceza olabileceği gibi bir para cezası da olabilir) infazı; suç teşkil eden bir eylemin, yani tipe uygun, hukuka aykırı ve kusurlu bir insan davranışının, varlığına, söz konusu eylem için soruşturma ve kovuşturmadan oluşan ceza muhakemesi sürecinin sonunda kanunda öngörülen bir yaptırıma hükmedilmesine ve nihayet bu hükmün kesinleşmesine bağlıdır. Görüldüğü üzere infaz hukuku, bu yapısı itibariyle ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukukuyla sıkı ve organik bir ilişki içerisindedir. Ancak bu ilişki infaz hukukunu ceza hukuku ve ceza muhakemesinin bir kısmı haline dönüştürmez. İnfaz hukuku her iki hukuk disiplininden de ayrı bir kimliğe sahiptir.

İnfaz Hukukunun

Temel Esasları

Page 8: İnfaz Hukuku

4

İNFAZIN TARİHSEL GELİŞİMİ İnfazın tarihsel gelişimini, cezanın ve ceza hukukunun tarihsel gelişiminden ayırmak zordur. Nitekim suç

teşkil eden eylemlere karşı bir yaptırımın-geniş anlamda cezanın-öngörülmesi tarihin her devrinde

rastlanılan bir durum olmasına rağmen, “suç” ve “ceza” kavramları tarihsel süreç içinde, toplumlara,

medeniyetlere göre farklı şekillerde anlamlandırılmıştır. Bu bağlamda infaz hukukuyla da

ilişkilendirilmesi açısından özellikle “ceza” kavramının geçirdiği evrim üzerinde kısaca durmakta fayda

vardır. Zira infaz hukukunun tarihsel gelişimde “ceza” kavramına yüklenilen anlamın ciddi önemi ve

etkisi vardır.

Teknik anlamda yaptırım, sadece cezayı kapsamamaktadır. 5237 sayılı TCK’nın sistematiği göz önünde bulundurulacak olursa yaptırımdan kastedilen şey hem ceza hem de güvenlik tedbiridir. Bu anlamda “yaptırım” cezayı ve güvenlik tedbirini kapsayan bir kavramdır.

Tarihin ilk devirlerinde suç kavramı toplumsal olmaktan bireysel bir içeriğe sahipti ve bu nedenle suç

teşkil eden eylemlerin toplumu değil doğrudan bireyi ilgilendirdiği kabul edilmekteydi. Bu nedenle bir

suç karşısında belirleyici olan suç mağdurunun öç almasıydı. İlerleyen dönemlerde suç kavramına

toplumsal bir içerik yüklenmeye başlanmasıyla suç işleyen bir kişi toplumun düşmanı olarak kabul

edilmekteydi. Bunun sonucu olarak da belli bazı cezaların ön plana çıktığı görülmektedir. Bu cezalara;

ölüm cezası, sakat bırakma cezası, sürgün cezası, köle yapma cezası ve para cezası gibi cezalar örnek

gösterilebilir.

Roma’da ceza hukukunun niteliği krallık dönemi ve imparatorluk döneminde farklılık arz

etmektedir. Şöyle ki; Krallık Dönemi’nde ceza hukukunun kamusal niteliğinden çok özel hukuk

yönü ağır basmaktaydı. Cumhuriyet Dönemi’nin sonlarına doğru bazı suçlar “kamu suçu”

olarak tanımlanmaya başlamıştır. Örneğin konut dokunulmazlığını bozma, parada sahtecilik,

tefecilik, şerefe ve genel adaba karşı suçlar gibi suçlar anılan dönemde ortaya çıkmıştır. İmparatorluk Dönemi’nde ise, ceza hukukunun kamusal niteliği ön plana çıkmıştır (Kunter,

414).

Asurlar’da, Etiler’de, Mısırlılar’da ve Romalılar’da hidematı şakke denilen zorlu iş cezalarına

rastlanmaktadır. Yol, köprü, maden ocakları gibi yerlerin tamir ve yapımında hidematı şakke

mahkûmları çalıştırılırlardı. Kürek cezasına çarptırılanlar ise “galer” denilen gemilerde

zincirlere bağlı olarak kürek çekmekte kullanılırlardı.

Page 9: İnfaz Hukuku

5

Ortaçağ’da ise toplumsal yapıların oluşturulmasında ve düzenlenmesinde din faktörü belirleyici olduğu için suç teşkil eden eylemlerin belirlenmesi ve bu eylemlere karşılık cezaların öngörülmesinde kilise baskısı ağırlığını hissettirmektedir. Bu dönemde özellikle cezaların, kilise gücünün toplumsal bilinçaltına kazınması amacıyla bedene yönelik şiddet içerikli cezalar olduğu ve infaz aşamalarının törensel bir özelliğinin olduğu söylenebilir. Ortaçağ’ın son dönemlerinde ise kilisenin gücünü yavaş yavaş yitirmeye başlaması ve buna paralel olarak monarşilerin ortaya çıkmasıyla yaşanan otorite değişikliğinin yarattığı veya yaratacağı mevcut ve muhtemel güvenlik zafiyetlerinin önüne geçmek için cezaların infazı, caydırıcılığı arttıracak şekilde halka açık gerçekleştirilmiştir. Bu anlamda bedensel cezalar ve ölüm cezaları yaygın bir şekilde kullanılması 18. yüzyıla devam etmiştir.

18. yüzyıldan itibaren, cezalandırmanın temel hedefinde bir eksen değişikliği yaşanmıştır. Başka bir

deyişle; cezalandırmada insan unsurunun esas alınması ve toplumsal savunma düşüncesinin öne geçmesi, cezalandırmanın ve infazın amacı olan fiziksel cezalandırmanın yerini ruhsal cezalandırmanın almasına neden olmuştur. Bu dönemde cezalandırma ve infaz alanına ideal ve şeffaf ceza, suçun çekiciliğinin azaltılması, sonu belirli olan ve suçluyu kamunun hizmetine sokan bir tür kölelik biçimindeki ders alınabilir ceza ve açık infaz ilkeleri kazandırılmıştır. Bu yaklaşım bir bakıma cezalandırma düşüncesinde de bir eksen değişikliğine sebebiyet vermiştir. Böylece artık öç alma odaklı bedensel ve şiddete dayalı cezalardan ziyade toplumsal yapıyı da gözeten, ıslah odaklı ve kişi hürriyetine yönelik cezalar ön plana çıkmıştır. Bu süreç şüphesiz ki hürriyeti bağlayıcı cezalarla birlikte bu cezaların infaz edileceği alanların, yani hapishanelerin ortaya çıkışı gelişimiyle doğrudan bağlantılıdır.

16.yy.ın ikinci yarısında cezalandırmada esas alınan amaç konusunda yaşanan değişimle birlikte, özgürlüğün belli bir süreyle sınırlandırıldığı cezalar yavaş yavaş bedene ve yaşama yönelik cezaların yerine geçmeye başladı. Modern özgürlüğü bağlayıcı cezanın temel amaçları, hükümlünün iyileştirilmesi ve bunun gibi topluma yeniden kazandırılması etrafındaki çabalar haline geldi.

Hapishanelerin kuruluş süreci hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Michel Foucault, Hapishanenin Doğuşu (Çev: Mehmet Ali Kılıçbay), Ankara 1992.

Bu çerçevede genel olarak cezaevlerinin gelişiminde üç dönemden söz edilir:

• Ödetme yanında hükümlünün iyileştirme ve yeniden topluma kavuşturulmasının benimsendiği Hollanda Amsterdam hapishanelerinin ortaya çıktığı 16 yy.ın sonlarından Fransız ihtilaline kadar süren dönem.

• Fransız ihtilalinden Birinci Dünya Savaşına kadar devam eden dönem.

• Ceza infaz kurumlarının açılması ve 20 yy.ın ikinci yarısında hükümlülere muamelede asgari esasların hukuken gerçekleştirildiği dönem.

Amsterdam Cezaevlerinin Doğuşu Amsterdam cezaevlerinin doğuşu 1588 yılında Amsterdam ceza mahkemesinin genç bir hırsızı her zaman olduğu gibi idam cezasına değil, devlet tarafından eğitilip iyileştirilmesine karar vermesine dayanmaktadır. Amsterdam cezaevlerinde kalanlar gündüzleri tahta ve iplik işleri ile din dersleri almaktaydı. Disiplin aracı olarak ağır çalışma ve din eğitimi ile bu kişiler iyileştirilmeye ve sosyal yaşama alıştırılmaya çalışılmakta; böylece yeniden topluma yararlı bireyler haline getirilmek istenmekteydi.

Ortaçağ Avrupa’sında suçlunun bedenine yönelik olarak uygulanan başlıca cezalandırma şekilleri şunlardır: “Vücudu ikiye veya dörde bölmek, kör etmek, suçlunun gözlerinin kapaklarını çıkartmak, burun, el, ayak, kulak veya cinsel organları kesmek, tavana dilden asmak, gözleri yakmak, deriyi yüzmek, vücudu parça parça testere ile kesmek, kadınları saçlarından asmak, suçluyu ızgara yapmak, devamlı su içirip vücudun bütün deliklerini kapatmak, elleri ezmek, dağlamak, aç bırakmak, ateşte yakmak, vücuda dinamit koyup patlatmak, pislik ve idrar ile dolu bir fıçıda boğdurmak, parmakları ve tırnakları sıkıştırmak, kazığa oturtmak, başı ezmek, canlı gömmek, yılan dolu kuyuya atmak ve çarmıha germek”.

Page 10: İnfaz Hukuku

6

Cezalandırmanın, hükümlünün toplumsal yaşama yeniden dönmesini zorlaştıran damgalayıcı sonuçları nedeniyle diğer cezaların aksine bu yerlerde tutulma lekeleyici bir etki yaratmıyordu. Hatta buralarda tutulan kişiler çalışmalarının karşılığında aldıkları primlerle, kısmen de olsa, bırakıldıktan sonra bazı giderlerini karşılayabilme olanağına sahip olabilmekteydiler.

Amsterdam cezaevleri diğer ülkelere de örnek olmuştur. Bu cezaevlerinin model olarak kabul edildiği cezaevleri veya çalışma evlerinde infaz edilen özgürlüğü bağlayıcı cezalar 18.yy. sonuna kadar ortaçağdan gelen alışkanlığın bir sonucu olarak zincire vurma, kürek cezası gibi bedene yönelik cezalar ile birlikte uygulanmaktaydı.

Özellikle 17. yy. ile birlikte Kıta Avrupa’sında yaşanan siyasi istikrarsızlık ve savaşların olumsuz etkileri bu kurumları da doğrudan etkilemiş ve oluşturulmalarındaki asıl amaç olan çalışma yoluyla iyileştirme düşüncesi yerini sadece ekonomik menfaatlere bırakmıştır. Söz konusu kurumlar özel müteşebbislere kiralanmış, bir “kazanç kapısı” haline dönüşmüştür. Bu da hükümlünün sosyal entegrasyonuna yönelik uygulamalara son verilmesine, hijyenik koşullar başta olmak üzere diğer insani koşulların göz ardı edilmesine ve nihayet kitlesel ölümlere yol açmıştır.

Aydınlanma Çağından 20. Yüzyıla Kadarki Dönem 17. yy.’ın ikinci yarısından itibaren baş gösteren ve yukarıda işaret edilen sorunlar gittikçe çeşitlenmeye başlamıştır. Bunun bir sonucu olarak cezaevlerindeki yetersiz beslenme ve barınma koşulları, infaz edilmekte olan esas cezanın yanında belki de tahammülü daha zor olan ikinci bir ceza niteliğine bürünmüştü. Cezaevlerindeki bu kötü durum Voltaire, Rousseau ve Beccaria gibi dönemin ünlü düşünürleri tarafından da şiddetle eleştirildi. 1764’de Beccaria “Suçlar ve Cezalar” isimli eserinde özgürlüğü bağlayıcı cezayı savunmasının yanında hükümlüye insani bir muamele için asgari kurallar getirilmesini de önerdi.

Amsterdam’da kurulan bu ilk cezaevlerinde mahkûmlar gruplar halinde gece-gündüz birlikte bulunduruluyorlardı. Bu cezaevinde suç çeşidi, mükerrirlik veya suç süresi gibi herhangi bir ayırım söz konusu değildi.

Amsterdam’daki cezaevleri örnek alınarak Bremen (1609), Lübeck (1613), Bern (1614), Hamburg (1622), Zürih (1637), Danzig (1629) ve Berlin (1712) şehirlerinde çeşitli kurumlar oluşturuldu.

1595 yılında Amsterdam cezaevi’nin ilk önce erkekler bölümü daha sonra 1597’de de kadınlar bölümü (Spinnhause) açılmıştır

“Kim ömür boyu haps cezasının acımasız olması yüzünden ölüm cezası kadar acı verici olduğunu söylerse onu şöyle yanıtlarım: Ömür boyu hapis cezası, bu cezanın yol açtığı bütün mutsuz anlar bir araya getirildiğinde büyük olasılıkla daha ağır bir cezadır. Zira, bu mutsuz anlar hükümlünün bütün yaşamı boyunca sürer. Oysa öbürü, yani ölüm cezası bütün gücünü ve etkisini bir çırpıda kullanıp tüketmektedir. Buna karşılık ömür boyu hapis cezası görüp gözleyenden, acısını çekenden daha çok korkutmaktadır. İşte, ömür boyu hapis cezasının yararı budur. Çünkü yaşayan birincisi, acıklı, mutsuz anların bütün toplamını düşünüp değerlendirir; ikincisi ise, içinde bulunduğu anda yaşanılan mutsuzluğun/sefaletin ağır basması yüzünden esasen gelecekten kopmuştur” (Beccaria, 140).

Genel iradenin yansıması olan ve adam öldürmekten tiksinen ve onu cezalandıran yasaların bu suçlardan birini bizzat kendilerinin işle(t)meleri ve tasarlayarak adam öldürmek eyleminden yurttaşları uzaklaştırmak için herkese açık yerde tasarlayarak cinaet işlenmesini buyurmaları bana saçma görünmektedir (Beccaria, 142).

Page 11: İnfaz Hukuku

7

Nihayet 1789 Fransız İhtilali cezaevlerini de etkilemiş ve insanca infaz konusunda genel ilkelerin

belirlenmesine öncülük etmiştir.

Yirminci Yüzyıl

Cezanın özel önleme amacı yönündeki düşünce 20. yy.da ceza infazında eğitim ve toplumsal yaşama

yeniden kazandırma çabalarını öne çıkarmıştır. Ancak Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesi en azından

söz konusu ülke bakımından bu yöndeki gelişimi engellemiştir. Bununla birlikte, İkinci Dünya

Savaşı’ndan sonra yürürlüğe giren infaz kanunları hükümlü haklarını, infaz makamlarının müdahale

yetkilerini, tehlikeli suçlularının infazını, tedavi ve yeniden topluma kazandırma düşüncelerini etkili bir

şekilde düzenlemiştir. Bunda 1955’de Cenevre’de düzenlenen Suçların Önlenmesi ve Hükümlülere

Muamele konulu kongrede alınan, “Hükümlülere Muamelede Asgari Esaslar” ve “İnfaz Kurumu Açma”

tavsiye kararları ile BM’ce 1957’de kabul edilen “Hükümlülere Muamelede Uyulacak Asgari Esasların

kabulü büyük rol oynamıştır. Nihayet 1973’de Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen “Hükümlülere

Muamelede Asgari Esaslar” ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 1987’de kabul edilen

“Avrupa Ceza İnfaz Esası”ndan da söz edilmelidir.

Cezaevlerine ilişkin uluslararası belgeler için bkz. Necati Nursal, Uluslararası Cezaevi Standartları ve Denetimli Serbestlik Kuralları, Ankara 2007.

Türk Hukukunda Hapishanelerin Doğuşu ve Gelişimi

Türk hukukuna uzun süre İslam hukukunun egemen olması infaz hukukunun tarihsel gelişimi bakımından

kısaca İslam hukukunun da incelenmesini zorunlu kılmaktadır.

İslam hukukunda bedene yönelik cezaların esas olduğu ve hapis cezalarına hemen hiç yer verilmediği

görülmektedir. Bu yönüyle hapis cezasının infaz edildiği yer anlamında hapishanelerden söz edilmesinin

de mümkün olmadığı söylenebilir.

Bununla birlikte İslamiyetin ilk devirlerinde suçluların geçici olarak kapatıldığı yer olarak

hapishanelerin bulunduğu da ileri sürülmektedir. Ancak bunların özgürlüğü bağlayıcı cezanın infaz

edildiği yer anlamında hapishane olarak nitelendirilmesinden çok bir tutukevi, cezanın infaz edilmesine

ya da borçlunun borcunu ödemesine dek içinde tutulduğu yerler olarak kabul etmek daha doğrudur.

FRANSIZ İNSAN VE YURTTAŞ HAKLARI BİLDİRGESİ (3 Eylül 1791)

Ulusal Meclis halinde toplanan Fransız halkı temsilcileri, toplumların uğradıkları felaketlerin ve

yönetimlerin bozulmasının yegane nedeninin; insan haklarının bilinmemesi, unutulmuş olması ya da

hor görülüp kâle alınmamasına bağlı olduğu görüşünden hareketle; insanın doğal, devredilemez ve

kutsal haklarının resmi bir bildiri içinde açıklamaya karar vermişlerdir…

Madde 1: İnsanlar, haklar yönünden özgür ve eşit doğarlar ve yaşarlar. Sosyal farklılıklar ancak

ortak yarara dayanabilir.

Madde 2: Her siyasal toplumun amacı, insanın doğal ve zamanaşımı ile kaybedilmeyen haklarını

korumaktır. Bu haklar; özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnmedir.

Foucault, iyi bir cezaevinde bulunması gereken yedi temel ilkeyi şu şekilde sıralamaktadır: Islah

ilkesi, sınıflandırma ilkesi, cezaların çeşitlendirilmesi ilkesi, zorunlu ve hak ilkesi olarak çalışma,

cezaevi eğitimi ilkesi, tutukluluğun teknik denetimi ilkesi ve ek kurumlar ilkesi (Foucault, 314)

Page 12: İnfaz Hukuku

8

Osmanlı hukukunda da İslam hukuku esas olduğundan, yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, özgürlüğü bağlayıcı cezanın infaz edildiği yer anlamında cezaevlerinden söz etmek olası değildir. Bununla birlikte Osmanlı hukukunda taziren cezalandırılan suçlara karşılık olarak hapis cezasına da hükmedildiği söylen-melidir. Dolayısıyla tazir ve kanunnameler hapis cezasının başlıca kaynakları olarak nite-lenmekteydi.

Osmanlı’da hapishane olarak genelde kale burçları kullanılmış olup, bu yerler karanlık, havasız ve

nemli olduklarından bu yerlere bu anlamı ifade eden zindan adı verilmiştir.

Tanzimatın kabulüyle yürürlüğe giren 1840, 1851 ve 1858 tarihli ceza kanunları ile birlikte Osmanlı

devletinde de özgürlüğü bağlayıcı cezaların kabul edildiği söylenmelidir. Yine bu kanunlarla birlikte

hapishanedeki ağır hasta olan hükümlülerin iyileşinceye kadar kefaletle salıverilmesi, yoksul olanların

beslenme ve giyim giderlerinin devletçe karşılanması ilkeleri benimsenmiştir. 1858 Ceza Kanunu

özgürlüğü bağlayıcı ceza olarak suçunun ayaklarında demir olduğu halde meşakkatli işlerde çalıştırılmak

suretiyle icra olunan kürek cezası, bazı ağır suçlar için belli kalelerin birinde ömür boyu ya da süreli

olarak tutulma anlamına gelen kalebentlik ve hapis cezasını kabul etti. Islahat Fermanında ceza ve

tutukevlerindeki olumsuz koşulların düzeltilmesine ilişkin ilk hükümlere rastlanmaktadır.

Cumhuriyet döneminde 1926 tarihinde 765 sayılı TCK’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte cezaevleri ve

infaz sistemi yeniden ele alınmıştır. Öncelikle cezaevlerinin yönetimi İçişleri Bakanlığı’ndan alınarak

Adalet Bakanlığı’na bağlanmış, bakanlık çabasını hükümlülerin çalıştırılması ve uslandırılması amacına

yöneltmiştir. Bunun için iş esasına dayanan cezaevlerinin yapımına başlanmıştır. 1930 tarihli Hapishane

ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanunda cezaevlerinde işyurtlarının oluşturulacağı belirtilmiş, Ceza

Kanununun Yürürlük Kanununa eklenen bir madde ile de belli şartlara sahip hükümlülerin geceleri

hapishanede geçirmek şartıyla kamu yararına uygun işlerde çalıştırılabileceği esası kabul edilmiştir.

1965 tarih ve 647 sayı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun ile modern infaz esasları getirilmeye

çalışılmıştır. Nihayet infaz hukukunun yeni esasları 2004 tarih ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik

Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da düzenlenmektedir. Söz konusu Kanun, “ceza adalet sistemi

çerçevesinde gerçekleştirilen yargılamalar sonucunda verilen kararların, her türlü yargı derecelerinden

geçerek kesinleşmelerinden sonra, fiilen ve maddeten ceza ve tedbirlerin infazını kapsayan ve büyük

kısmı itibarıyla, idarî nitelikte olan görev ve faaliyetleri içeren hükümlerden oluşmaktadır”.

İnfazın tarihsel süreci dikkate alınacak olursa, cezaevlerinin gelişimi genel olarak kaç dönem çerçevesinde değerlendirilmektedir? İNFAZIN AMACI 5275 sayılı CGTİHK, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen amaçları;

• “öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak,

• bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek,

• toplumu suça karşı korumak,

• hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek,

• üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak”

olarak ifade etmektedir (CGTİHK m.3).

Görüldüğü üzere kanunun ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenen amaçlarını iki

başlık altında toplamak mümkündür:

Page 13: İnfaz Hukuku

9

• Önleme amacı

• Yeniden topluma kazandırma (topluma kazandırma-resosyalizasyon) amacı.

Gerçekten hüküm, infazın “öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün

yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak” ifadeleriyle

önleme amacını; “hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve

toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak” şeklindeki

ifadesiyle de yeniden topluma kazandırmak amacını ortaya koymaktadır.

Bu açıdan infazın özellikle de hapis cezasının infazının amacının, sadece belli bir yerde çekilmesi

gereken cezanın sürekliliği için hükümlünün infaz kurumunda muhafaza edilmesi olmadığı anlaşılmaktadır. Hükümlü, büyük olasılıkla, cezanın infazından sonra topluma yeniden döneceğine göre,

modern infaz hukukunun gelişim süreci içinde giderek artan bir şekilde, infaz sırasında hükümlünün

yeniden toplumun bir üyesi olmasını sağlamak ve suç işlemesini önlemek amacıyla iyileştirilmesi

gerekliliği ön plana çıkmıştır.

Aşağıda infazın önleme ve yeniden topluma kazandırma amaçları üzerinde durulacaktır.

Önleme Amacı Önleme amacı bakımından, cezalandırma geleceğe dönüktür. Zira suç, zaten işlenmiştir. O halde, asıl

olan suçlu olup, amaç onu uslandırarak yeniden suç işlemesine engel olmaktır. Ceza, tek başına bir amaç

olamaz. Ceza, toplumu oluşturan bireyler üstündeki etkisiyle toplumu (genel önleme), suçlu üstündeki

önleme etkisi ile de suçluyu (özel önleme) suç işlemekten alıkoyacaktır.

Genel önleme bakımından cezanın amacı ne misilleme, ne de fail üzerinde etki sağlamaktır. Genel

önlemenin amacı, ceza tehdidi ve cezanın infazı yoluyla yasadaki yasakları öğretmek ve onların

çiğnenmesini engellemek, men etmektir. Kısacası, genel önleme düşüncesine göre fail, başka suçların

işlenmesini engellemek için cezalandırılır. O halde, cezanın kişiler üzerindeki genel önleme etkisi (amacı)

iki şekilde gerçekleşir:

• Cezanın kanunda bulunması ve gerektiğinde uygulanması, böylece toplumun hukuk düzenine ve güveninin muhafazası ve artırılması (pozitif genel önleme),

• Cezanın infaz edilerek ileride suç işleyecekler için korkutucu bir etki yapması (negatif genel önleme).

• Buna karşın cezanın, suç işleyen kişinin toplum bakımından zararsız hale getirilmesini amaçlayan etkisine ise özel önleme etkisi denir. Bu itibarla, özel önleme, kişinin işlemiş olduğu fiilin bir haksızlık oluşturduğu konusunda uyarıda bulunmaya yöneliktir. Ceza, suçluyu ıslah etmek suretiyle, bir daha suç işlemesine engel olmalıdır. Cezanın özel önleme amacı da iki şekilde gerçekleşir:

• Faili iyileştirerek topluma yeniden kazandırma (pozitif özel önleme),

• Topluma kazandırılamayan ve/veya üstünde cezanın korkutma etkisinden etkilenmeyen failin, toplum dışına itilmesi ve böylece toplumun failden korunması, toplumun güvenlik altına alınması (negatif özel önleme).

Bu yönüyle özel önleme ile yeniden topluma kazandırma amaçları iç içe geçmiştir.

Ceza ya da güvenlik tedbirinin infaz edilebilmesi için kesinleşmiş bir mahkeme kararının bulunması

gerekir. Ceza mahkemesi bir özgürlüğü bağlayıcı cezaya ceza kanunu hükümlerine göre hükmeder. Buna

göre bir özgürlüğü bağlayıcı cezaya hükmedilip hükmedilemeyeceğini ve bunun süresinin ne olacağını hukuki menfaatin ihlalinin ağırlığı ve kusurun şekli belirler. Kusurun çerçevesi bu şekilde belirlendikten

sonra mahkeme tarafından cezanın belirlenmesi aşamasında da özel önleme içeriği etkili olacaktır. Bu

içeriği belirleyen hususlar mahkumiyetin fail için ortaya çıkaracağı sonuçlar, failin özgürlüğünün belli bir

süre sınırlandırılmasıyla kamunun korunması ve cezalandırma ile umulan yeniden topluma kazandırma

başarısıdır.

Page 14: İnfaz Hukuku

10

Görüldüğü üzere bugün infaz hukukunda cezanın daha çok önleme, önleme amacı içinde de özel önleme amacı öne çıkmıştır: Failin yeniden topluma kazandırılması (pozitif özel önleme) ve toplumun suçtan korunması (negatif özel önleme). Gerçekten infaz hukukunun esaslı amacı failin yeniden suç işlemesini önlemek, hükümlünün gelecekte tekerrürden uzak kalabilmesi yeteneğini sağlamaktır.. Nasıl ceza ve ceza muhakemesi hukuku faili obje olarak değil, hakları ve yükümlülükleri bulunan bir muhakeme süjesi (kişisi) olarak kabul ediyorsa, infaz hukuku da suçluyu sadece suçlu olarak göremez. Onun insan yüzüyle de ilgilenmeli, onu öne çıkaracak kurumlar içermelidir. O halde suçlu ya da hükümlü de hakları ve yükümlülükleri olan bir hukuk süjesidir.

Genel önlemenin temelinde cezanın acı ve ıztırap verici olmasından dolayı korkutuculuğu vardır. Bu korkutuculuk, kanunda ceza yaptırımının açıkça belirtilmesi, işlenen suçlara kanunda belirtilen cezanın verilmesi ve verilen bu cezanın in-faz edilmesi suretiyle kendini gösterir. Özel önleme de ise işlenen suçun faili başka suç işlemekten uzak tutulmaya çalışılır. Cezalandırılan bireyin caydırılması suretiyle başka suç işlemesi önlenmiş olur.

Yeniden Topluma Kazandırma Amacı

Sosyalleşme, insanların sosyal dünyalarının davranışlar, normlar, kurallar ve değerler standartlarıyla şekillenmesi süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreç içinde sosyalleşme insanın içinde yaşadığı topluma uyum sağlaması, toplumla bütünleşmesi ya da özdeşleşmesi anlamını taşır. Sosyalleşme, esas itibariyle çocuklukta başlayan insanın çevresine ve kendisine yönelmiş olan sosyal bir davranışın öğrenilmesidir.

Bugün infazın amacının, haklı olarak iyileştirme yani hükümlünün eğitimi değil, onun yeniden sosyalleştirilmesi, diğer bir deyişle topluma kazandırılması olduğu ifade edilmektedir. O halde hükümlünün gelecekte sosyal sorumluluk anlayışı içinde suçtan uzak bir hayata yöneltilmesi ve suçtan uzak bir hayat sürdürebilme yeteneğinin kazandırılması amacı, infazın organizasyonu ve infaza katılan kişilerin yapısının oluşturulması bakımından zorunlu bir ölçü olarak kabul edilmelidir.

Gerçekten cezaevi kurumundaki yaşama uyma ve diğer hükümlülerle ilişkilerin oluşturduğu “alt-kültür” sosyalleşme sürecini olumsuz olarak etkilemektedir. Yeniden topluma kazandırma insan kişiliğinin değiştirilmesi çabası olmayıp, hükümlünün yeniden özgürlüğüne kavuşması halinde üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak olmalıdır.

Görüldüğü üzere, infazın amacı sadece genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek ve toplumu suça karşı korumak değil; hükümlünün yeniden sosyalleşmesini sağlamak, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır. Gerçekten bu alanda yapılan araştırmalar cezaevlerinin hükümlüler ve ailelerinin kişisel ve toplumsal konumlarına zararlı etki yapan ve topluma yeniden uyum sağlamayı zorlaştıran kurumlar olduğunu göstermektedir. O halde özgürlüğü bağlayıcı cezaya ancak son çare olarak başvurulmalıdır.

Sosyalleşmeyi veya yeniden topluma kazandırmayı bir infaz amacı olarak gören bir sistemde buna uygun koşulların da yaratılmış olması gerekmektedir. Bu çerçevede kurum içindeki yaşam şartları mümkün olduğunca normal yaşam şartlarına uydurulmalıdır. İnfazın gevşetilmesi, açık cezaevleri, ziyaret, mektuplaşma, boş zamanın düzenlenmesi, hükümlünün odasında kişisel eşyalarına yer verilmesi, hükümlünün özel hayatına müdahalede takdir yetkisinin mümkün olduğunca az kullanılması ve insan haysiyetinin dokunulmazlığı ilkesi çerçevesinde genel nezaket kurallarına uyulması hep bunu sağlamaya yöneliktir. Buradaki asıl amaç “cezaevilileşme” sürecini ortadan kaldırmaktır. Zira cezaevinde bulunmak, bireyin sadece hareket özgürlüğünün sınırlanması sonucunu değil, “cezaevilileşme” denilen cezaevinde bulunmanın zorlayıcı, aşağılanmış ve dışlanmış davranış hissini de ortaya çıkarır.

Yeniden topluma kazandırmanın tüm hükümlüler için geçerli olduğu söylenmelidir. Bu anlamda müebbet hapis cezası ile cezalandırılmış olan hükümlünün de infaz sonrası topluma yeniden döneceği unutulmamalı, infazın esasları buna göre düzenlenmelidir. Bu yönüyle müebbet hapis cezası alan hükümlünün bir gün özgür kala-bilme şansı daima açık tutulmalıdır.

Page 15: İnfaz Hukuku

11

İyileştirmek Suretiyle Topluma Kazandırma

Yeniden topluma kazandırma amacı, idareye, infazın organizasyonunu topluma kazandırma amacına uygun olarak biçimlendirme yükümü getirmektedir. Personel ve teçhizat olarak infaz, hükümlünün yeniden suç işlemeksizin sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaya uygun ve elverişli bir şekilde biçimlendirilmelidir. Nitekim “İyileştirmede başarı ölçütü” başlığını taşıyan CGTİHK m.7 “(1) Hapis cezalarının infazında hükümlülerin iyileştirilmeleri amacını güden programların başarısı, elde ettikleri yeni tutum ve becerilerle orantılı olarak ölçülür. Bunun için iyileştirme çabalarına yönelik olarak hükümlünün istekli bulunması teşvik edilir. (2) Hapis cezasının, kendisinde var olan zararlı etki yapıcı niteliğini mümkün olduğu ölçüde azaltacak biçimde düzenlenecek programlar, usûller, araçlar ve zihniyet doğrultusunda yerine getirilmesi esasına uyulur. İyileştirme araçları hükümlünün sağlığını ve kişiliğine olan saygısını korumasını sağlayacak usûl ve esaslara göre uygulanır.” düzenlemesini getirmek suretiyle söz konusu amaçlara nasıl ulaşılabileceğini ifade etmektedir.

Bir kavram olarak iyileştirmeden ne anlaşılması gerektiği CGTİHK’da tanımlanmamıştır. Bununla

birlikte iyileştirme şu şekilde ifade edilebilir: İyileştirme, hem özel tedavi edici tedbirleri hem de

hükümlüleri eğitim-öğretim yoluyla, kişisel ve ekonomik sorunların çözümünde danışma ve infaz

kurumunun sosyal ve ekonomik yaşama ilişkin müşterek ödevlerine katılımı içine alan genel usuldeki

tedbirleri kapsamakta ve suç işleme eğiliminin kaldırılmasına hizmet etmektedir.

Görüldüğü üzere iyileştirme kavramı içeriksel bir kesinliğe sahip değildir. Bu yönüyle iyileştirme sırasındaki tedbirlerin ve faaliyetlerin bütününü ifade etmektedir. Bu tedbir ve faaliyetler hükümlünün toplumsal entegrasyonunu ve suç işlemeksizin sosyal açıdan sorumlu yaşama yeteneğini kazandırma amaçlarını yerine getirir niteliktedir. Yine cezanın infaz edilmesinden kaynaklanan zararlı etkileri ortadan kaldırmaya uygun görünen tüm çaba ve aktiviteler iyileştirme kavramı içinde yer alır.

İnfazın önleme ve yeniden topluma kazandırma amaçları neyi ifade eder? 5275 s. CGTİHK ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenen amaçları nasıl belirlemiştir?

İNFAZ HUKUKU KURALLARININ ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI Zaman bakımından uygulamaya ilişkin üç ilkenin bulunduğu söylenmelidir: Geriye yürüme, ileriye yürüme ve hemen uygulama.

Hemen uygulama aslında kuralın geriye yürümesini de sonuçlar. Gerçekten yürürlükteki yasanın uygulanması yani hemen uygulama, kendi yürürlüğünden önce işlenmiş ancak henüz yargılanmamış ve bir hükümle sonuçlanmamış fiiller bakımından esasen bir geçmişe yürüme sonucunu doğurur. Bu durumda sorun olay anında yürürlükte olan kanunla sonradan yürürlüğe giren kanun arasında farklılık olması nedeniyle çıkmaktadır. Bu nedenle ceza hukukunda kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak aleyhe kanunun geçmişe yürümesi yasağı ve lehe kanunun geçmişe yürümesi ilkesi kabul edilmiştir. Böylece hemen uygulama ilkesinin kanunilik ilkesine aykırı sonuçları ortadan kaldırılmak istenmiştir.

Buna karşılık infaz hukuku kuralları hemen uygulanır. Buna göre, kuralın aleyhe ya da lehe sonuç doğurması önemsizdir. Nitekim 5377 s.K.la değişik TCK m.7/3’e göre infaz rejimine ilişkin hükümler derhal uygulanır. Bu, yeni kanunun getirdiği düzenlemenin cezanın amaçlarına daha iyi hizmet edebileceği düşüncesine dayanır. Gerçekten infaz kanunlarının derhal uygulanmasındaki amaç; yeni kanunun, hükümlünün ıslahı ve topluma kazandırılmasında daha etkin yöntemlere, ceza infaz kurumunun daha sağlıklı şartlara kavuşturulmasına, ceza infaz kurumunun disiplin ve düzeninin daha iyi bir hale getirilmesi ve buna göre hükümlüler için daha yaşanılır şartların meydana gelmesine ilişkin kurallara yer veriyor olmasıdır. Bu nedenle hükümlülerin ceza infaz kurumunda daha fazla kalmasını gerektiren ve koşullu salıverilme sürelerini uzatan hükümlerin derhal uygulanmasından bahsedilemez.

İşte yeni kuralın infaz rejimini ağırlaştırmış olabileceği düşüncesi bu kurala istisna getirilmesi sonucunu doğurmuştur. Nitekim 5377 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle TCK m.7’ye “Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç” ibaresi eklenmiştir. Bu durumda Yeni TCK’nın erteleme, koşullu salıverme ve tekerrüre ilişkin düzenlemeleri bakımından lehe kanun hükümleri esas alınacaktır.

Page 16: İnfaz Hukuku

12

Ceza hukuku kurallarının zaman bakımından uygulanması ile ilgili bkz. Tuğrul Katoğlu, Ceza Kanunlarının Zaman Yönünden Uygulanması, Ankara, 2008.

Burada ortaya çıkan ilk sorun “infaz rejimine ilişkin hüküm”den ne anlaşılması gerektiğidir. Bir hükmün maddi ceza hukukuna mı, infaz hukukuna mı dahil olduğu hususunda hükmün niteliğine bakılmalı; hüküm, sanığa verilecek ceza ile ilgili bir konu hakkında ise, yani ceza verme düşüncesi içinde görülüyorsa maddi ceza hukukuna ait olduğu kabul edilmelidir. Bir başka ifadeyle hükmün, cezanın gerçekleştirilmek istenen amaçları için konulmuşsa maddi ceza hukukuna, salt infazın sağlanması ve infazın şekli için konulmuşsa infaz hukukuna dahil olduğu kabul edilmelidir. Bu açıdan bakıldığında, kısa süreli hapis cezasının tedbirlerden birine çevrilmesi, cezaların ertelenmesi ve tekerrür gibi kurumların maddi ceza hukukuna; koşullu salıverme kurumunun ise infaz hukukuna dahil olduğu söylenmelidir.

Buna karşılık cezaların ertelenmesi, kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaların tedbire çevrilmesi gibi müesseseler daha önce İnfaz Kanunu’nda yer almaktayken bu kez 5237 sayılı TCK’da düzenlenmiş, eski TCK’da tekerrür cezayı arttıran bir neden olarak yer almışken, yeni TCK’da yeni infaz kanunu ile bağlantı kurularak mükerrirlerin ceza infaz kurumunda kalma süreleri arttırılmış olduğuna dikkat çekilmelidir.

Bu çerçevede ortaya çıkan diğer bir sorun, önceden 647 sayılı İnfaz Kanununda düzenlenen kısa süreli hapis cezasının tedbirlerden birine çevrilmesi ve cezaların ertelenmesi kurumlarının artık 5237 sayılı TCK’da düzenleniyor olmasıdır. Bu durumda lehe kanunun belirlenmesi bakımından ne şekilde hareket edileceği önemli bir sorundur.

Konuyla ilgili bir sonuca varmak bakımından TCK m.7/3 hükmü, 5252 sayılı TCK’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m.9/3 ile birlikte değerlendirilmelidir. 5252 sayılı Kanun m.9/3’e göre “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir”. O halde 765 sayılı TCK ve 647 sayılı CİK ile 5237 sayılı TCK ve 5275 sayılı CGTİHK’nın bütün hükümleri olaya ayrı ayrı uygulanmalı, lehe olan hüküm ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenmelidir. Bu durumda 5237 sayılı TCK, 647 sayılı CİK ya da 765 sayılı TCK 5275 sayılı CGTİHK karma olarak uygulanmamalıdır.

Bu durumda “Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler derhal uygulanır” hükmünü getiren TCK m.7/3 ile Yürürlük Kanunu m.9/3’ü nasıl telif etmek gerekir? Zira söz konusu düzenleme gereği erteleme, koşullu salıverme ve tekerrür bakımından lehe kanun uygulanacaktır. Kanımızca bu durumda iki aşamalı bir uygulama yapılmalıdır: Önce Yürürlük Kanunu m.9/3 gereği lehe kanun belirlenmeli, daha sonra olay, erteleme, koşullu salıverme ve tekerrür açısından olay bakımından hangisi uygulama alanı bulacak ise tekrar incelenerek bu kurumlar bakımından hangi kanunun lehe olduğu tespit edilmelidir. Lehe kanunun uygulanması düşüncesi erteleme ve tekerrürün bir ceza hukuku kurumu olması niteliği ile de bağdaşmaktadır. Öte yandan, koşullu salıverme bir infaz kurumu olmakla birlikte yeni kuralın infaz rejimini ağırlaştırmış olabileceği düşüncesi bu kurala istisna getirilmesi sonucunu doğurmuştur.

İNFAZ HUKUKUNUN TEMEL İLKELERİ VE UYGULAMA İnfaz hukukunun temel ilkelerini açıklamak

İnfaz Hukukunun Temel İlkeleri Hukuk Devleti İlkesi Hukuk devleti, amacı hukukun üstünlüğünü sağlamak olan devlet demektir. Hukukun üstünlüğü ise, iki

ana fikir üstüne kurulmuştur:

1. Devletin sahip olduğu iktidar, hukuktan gelir ve ona uygun kullanılır.

2. Hukuk, insan kişiliğine saygıya dayanır.

Page 17: İnfaz Hukuku

13

Özgürlük ve insan kişiliği, hukuk devletinin esasıdır. Hukuk devleti, insan haklarına saygılı devlettir.

O halde, hukukun üstünlüğü anlayışında temel değer insan kişiliğinin haysiyetidir. Hukukun üstünlüğü, insan haysiyetinin en üstün değer olduğunun benimsenmesi veya kabulü demektir.

Bu bağlamda hukuk devleti, insan haklarını gerçekleştirecek, adaleti sağlayacak ve hukuki güvenliği temin edecek olan devlettir.

Görüldüğü üzere hukuk devleti ilkesi infaz hukukunun da temel ilkesi olma özelliği göstermektedir. İnfaz hukuku kuralları insan haklarına uygun ve adil olmalıdır.

Burada hukuk devleti ilkesinin alt ilkelerini ifade eden oranlılık, amaca uygunluk ve gereklilik ilkelerinden de söz edilmelidir. Gerçekten bir infaz işlemine başvurulması ile elde edilmek istenen menfaat ve verilmesi imkan dahilinde bulunan zarar arasında makul bir oranın bulunmasını, oran bulunmaması durumunda bu işleme başvurulmamasını ifade eden ilkeye oranlılık ilkesi denir. Yine infaz hukuku kuralları amaca uygun olmalıdır. Nihayet söz konusu kurallar iyi bir infaz rejiminin sağlanması bakımından gerekli de bulunmalıdır.

İnsan Onurunun Dokunulmazlığı İlkesi İnsan bir nesne haline getirilemez. O, hakları ve yükümlülükleri olan bir hukuk öznesidir. ‘İnsan devlet içindir’ şeklindeki totaliter bir düşünce şekli insanı ruhsuz, içi boş bir şey, sanki bir yaratık haline getirir. Ancak belli hak ve özgürlüklere sahip olan kişi çevresini şekillendirebilir, bir kişilik kazanabilir. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam özellikle bir ruh ve düşünce özgürlüğünü zorunlu kılar. İşte bu nedenle insan onuru, özgürlükçü demokrasilerin, hukuk devletinin işlevini sağlayabilmesi için vazgeçilmez bir koşuldur. Fakat bu bağlamda insan onurundan da ancak bir hukuk devletinde söz edilebileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle hukuk devletinin insan onurunun koruyucusu olduğu söylenmektedir.

İnsanın hem maddi hem de manevi açıdan kendine özgü bir değer taşıması ve taşıdığı bu değerden vazgeçmenin mümkün olmaması, her türlü toplumsal, hukuksal ve siyasal müdahaleye karşı mutlak olarak öne sürülebilmesi insan onurunun temel özelliklerini oluşturmaktadır. Onur kavramı sadece insanın özgürlüğünü ve eşitliğini değil, bağımsız kişiliğini de ifade eder. Hukuk düzeninde bireye sadece kendisinin egemen olacağı, dışardan müdahalelerde bulunulamayacak özgür bir alan sağlanmadıkça insan onurunun gerçekleştirilemeyeceği söylenebilir.

Bu yönüyle devlet insan onuruna dokunmamak biçiminde sadece pasif bir davranışla yetinemez; onu

aktif bir şekilde korumalıdır. Devlet insan onuruna yönelik tehditleri hemen orada önlemeli, bunun için gerekli olan tedbirleri almalıdır. Bu önleme, güncel tehditler yanında, geleceğe yönelik potansiyel tehditleri de içerir.

1982 Anayasası, Başlangıç bölümünün 6. paragrafında, “her Türk vatandaşının (...) onurlu bir hayat sürdürme hak ve yetkisinin bulunduğunu” belirtmiştir. Yine Anayasa devletin temel amaç ve görevleri arasında, kişinin temel hak ve özgürlüklerini, sosyal hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacak surette

Anayasa Mahkemesi de hukuk devleti kavramını verdiği bir kararında şöyle tanımlamıştır:

“Hukuk Devleti, insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendini yükümlü sayan ve faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uygun, bütün işlemleri yargı denetimine bağlı olan, yasaların üstünde yasa koyucunun bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen Devlettir (Anayasa Mahkemesi, 11.06.2003, E: 2001/375–K: 2003/ 61).”

“Her tutuklu, alınan tedbirlerin infaz edilme usul ve yöntemlerinin kendisini, tutukluluğun doğasında varolan kaçınılmaz ıstırap düzeyini aşacak şiddette bir sıkıntı veya zorluğa maruz bırakmamasını temin edecek şekilde, insan onuruyla bağdaşır tutukluluk koşullarına tabi olma hakkına sahip olduğundan, hapsetmenin uygulamaya ilişkin gereklilikleri gözönünde bulundurulduğunda, tutuklunun sağlığının yanı sıra esenliği de yeterli bir şekilde sağlanmalıdır (Gencay/Türkiye Kararı, AİHM)”.

Page 18: İnfaz Hukuku

14

sınırlayan engelleri kaldırmayı ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmayı da saymıştır (Anayasa m.5). Öte yandan, kimsenin insan onuruyla bağdaşmayan bir ceza ve muameleye de tabi tutulamayacağını (Anayasa m.17/3) belirterek, bir yandan insan onuruna verdiği önemi ifade etmiş, diğer yandan onun hukuk devleti ile olan ilişkisini de ortaya koymuştur. Yine CMK m.148/3’de insan onuruna aykırı bir işleme ve böylece elde edilecek delilerin muhakemede kullanılmasına gösterilecek rızayı kabul etmemekte; TCK’da da insan onurunu ihlal eden işkence (m.94) ve hakaret (m.125) bir suç olarak düzenlenmektedir. Bu nedenle ilk bakışta ahlaki bir değer gibi görünen insan haysiyetinin hukuki bir değere de sahip olduğu söylenmelidir.

İnsan onuru sınırsız değildir; bu sınır hukuk devletidir. Hukuk devletinde yaşayan birey kanunla

getirilmiş yükümlülüklere uyacaktır.

CGTİHK m.2/2 “ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur

kırıcı davranışlarda bulunulamaz” demek suretiyle ilkeyi ifade etmiştir. Böylece infaz hukukunun

amaçlarından, hükümlünün yeniden topluma kazandırılması da sağlanmış olacaktır. Gerçekten diğer

hükümlüler tarafından şiddete maruz bırakılma, cinsel sömürü ve saldırıya uğrama, sağlık durumunun

giderek kötüleşmesi, personel tarafından uygulanan keyfi ya da insanlık dışı davranışlar hapsetme

işleminden kaynaklanan ve insan haysiyetinin dokunulmazlığı ilkesi bakımından da önem taşıyan risklerdendir. Bu yönüyle infaz kurumu içinde hükümlü ve infaz personeli arasında düzenli ve güvenli bir birlikte yaşam ile hükümlülerin fiziksel ve psikolojik rahatlığı temin edilmeli; adil muamele yapılarak, keyfi davranışlar önlenmeli, etkin şikâyet olanakları verilerek, personel tarafından verilen ve uygulanan kararların gerekçelendirilmesi sağlanmalıdır.

Eşitlik İlkesi Ceza hukuku çerçevesinde özgürlüğü kısıtlanan hiç kimse bundan dolayı ayrımcılığa tabi tutulamaz.

Eşitliğin sağlanması, adaletin bir gereğidir. Gerçekten ceza adaleti değişik türdeki adalet kavramlarının bir bileşkesi şeklinde ortaya çıkmalıdır. Herkese eşit olanın verilmesi denkleştirici adaleti ifade etmektedir ki, burada hiçbir ayrım gözetilmeksizin herkes eşit işleme tabi tutulur. Buna göre genç-yaşlı, zengin-fakir, zenci-beyaz, Türk-Alman herkes aynı ceza hukuku kuralına tabidir; bu objektif adalettir.

Anayasa m.10 “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir... Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” demek suretiyle bu hususu dile getirmiştir.

CGTİHK m.2/1 eşitlik ilkesini “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefî inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır” şeklinde ifade etmiştir.

Bununla birlikte hükme esas suç tipine dayalı bir infaz rejiminin benimsenmiş olmasının eşitlik ilkesiyle bağdaşabilirliği tartışmalıdır. Getirilen farklılık yaratan hükümler geçici olmalı, ceza ile iç içe olan üzüntü ve kederin etkisini artırmamalıdır.

Öte yandan CGTİHK m.110’un bazı özel infaz şekillerini yetişkin olmakla birlikte sadece kadın ve yaşlı hükümlüler bakımından kabul etmiş bulunmasının eşitlik ilkesine uygun olup olmadığı tartışılabilir.

Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Madde 10: Özgürlüğü elinden alınmış bütün kimselere insani bir şekilde ve insan olarak sahip oldukları saygıdeğerlik göz önüne alınarak muamele edilecektir.

Mahkumlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Temel İlkeler, İlke 1: Bütün mahkumlara insan olarak sahip oldukları saygıdeğerlik ve değer göz önüne alınarak muamele edilecektir.

Herhangi Bir Şekilde Tutuklu ya da Hapiste Olan Bütün Kimselerin Korunmasına İlişkin İlkeler Demeti, İlke 1:

Herhangi bir şekilde tutuklu ya da hapiste olan bütün kimselere insani bir şekilde ve insan olarak sahip oldukları saygıdeğerlik göz önüne alınarak muamele edilecektir.

Page 19: İnfaz Hukuku

15

Sosyal Devlet İlkesi 1982 Anayasası, Türkiye Cumhuriyeti’nin “sosyal bir devlet” olduğunu ifade etmektedir. Sosyal devlet

olmak, devlete görev ve ödevler verir. Bu da sosyal adalet ve sosyal güvenliğin sağlanması olarak

karşımıza çıkar. Sosyal adalet, kişiler arasında sosyal eşitliğin sağlanması iken; sosyal güvenlik, herkesi

sosyal ve ekonomik baskılardan korumak ve/veya kurtarmak şeklinde karşımıza çıkar. Nitekim Anayasa

Mahkemesine göre, sosyal adalet, “insanlık haysiyetine yaraşır bir hayat seviyesi”, “insanca yaşama”dır.

Bu bağlamda, sosyal devlet özgürlüklerin gerçekleşmesi için maddi ve manevi olanakları kendi

güvencesine alan devlettir. Anayasanın deyimiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “temel amaç ve

görevleri... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak

surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının

gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır” (Anayasa m.5). Öte yandan, yine Anayasa, sosyal

devlet olmanın diğer bir gereğini düzenlemektedir: “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet bu

güvenliği sağlayacak tedbirleri alır...” (Anayasa m.60).

Toplumsal düzenin sağlanması için devlet otoritesinin (gücünün) kullanımı, sosyal adalet anlamında

mümkün olabilir. Sosyal adalet, toplumun tüm bireyleri için ihtilaf halindeki menfaatlerin ortadan

kaldırılması ve katlanılır yaşam koşullarının sağlanması vasıtasıyla gerçekleştirilir. Bu ise, sosyal hukuk

devleti içinde devletin alacağı tedbirlerle, özelikle yasakoyucu, yani aynı zamanda ceza kanun koyucusu

tarafından gerçekleştirilmelidir. Bu bağlamda, devlete ait ceza vermek yetkisinin kullanılması nedeniyle,

hükümlünün infaz sırasında yasal taleplerinin yerine getirilmesi esnasında karşılaşabileceği olası engelleri

kaldırmak, hiçbir engelle karşılaşmaması için gereken hukuksal koşulları yaratmak ve garanti altına

almak yasakoyucuya ait bir görev olmalıdır. Yine bu anlamda, eşitlik ilkesi, hükümlünün talepleri

bakımından da geçerlidir.

Ceza hukukunun amaçlarının, devletin yönetim şekline de paralel olduğu unutulmamalıdır. Bir hukuk

devletinde, öcalma amacından söz edilemez. Devlet anlayışı, otoriter olmaktan ne denli uzaklaşmışsa,

devletin cezalandırma anlayışı da o derece insancıl olmuştur. Anayasamızda da belirtildiği gibi, Türkiye

Cumhuriyeti sadece bir hukuk devleti, sadece sosyal hukuk devleti değil, demokratik sosyal hukuk

devletidir. İşte demokrasi, devletleşme kademesindeki son aşamayı belirtir. Bu demokrasi, özgürlükçü

demokrasidir. Böyle bir devlette, devlet otorite ve ağırlık merkezi olma özelliğini yitirmiş, özgürlük ve

güvenlik arasında arabulucu olmuştur. Bu devletin infaz hukuku için de böyledir.

Nihayet sosyal devlet cezaevindeki hükümlüye kendi özel bakımını mümkün kılacak yardımı, sosyal

bakım ve özeni garanti etmelidir. Bu anlamda sosyal hukuk devleti gücü ölçüsünde hükümlüye insan

onuruna yaraşır olanakları sağlamalıdır.

İnfaz hukukunu belirleyen temel ilkeleri sayınız. İnfaza İlişkin İlkeler İnfaza ilişkin ilkeler infazın yasallığı ilkesi, infazın kesintisizliği ilkesi, gizlilikten kaçınma ilkesi, insanca

infaz ilkesi ve infazın bireyselleştirilmesi ilkesi şeklinde sıralanabilir.

Mahpusların İyileştirilmesi İçin Birleşmiş Milletler Minimum Standart Kurallar, Bölüm 1/Temel İlke-6.1: Aşağıdaki kurallar tarafsız olarak uygulanır. Irk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal yada başka bir düşünce ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğum ya da başka statü gerekçesiyle ayrım gözetilemez.

Avrupa Konseyi Ömür Boyu Hapis ve Diğer Uzun Süreli Cezalara Mahkum Olanların Cezaevi İdaresince Yönetimi Hakkında R (2003) 23 Sayılı Tavsiye Kararı, Madde 7: Ömür boyu hapis ve uzun süreli mahkumlar arasında yalnıza cezaları nedeniyle ayrım yapılmamalıdır.

Page 20: İnfaz Hukuku

16

İnfazın Kanuniliği İlkesi Anayasa m.38/1’e göre “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden

dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha

ağır bir ceza verilemez”. Görüldüğü üzere hüküm kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesini düzenlemektedir.

Anayasa m.38/2’de yer alan “... ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra

uygulanır.” hükmü karşısında suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ve söz konusu ilkenin sonuçlarının infaz

hukuku bakımından da geçerli olduğu ifade edilmelidir. Zira infaz, kesinleşmiş mahkumiyet kararının

yerine getirilmesi olarak tanımlandığına göre infaz işleminin de ceza mahkumiyetinin bir sonucu olduğu

söylenebilir. O halde kanunsuz infaz olmaz. Bu durumda infaza ilişkin hususların da kanunda

düzenlenmesi zorunludur. Diğer bir deyişle, infaza ilişkin düzenlemeler temel hak ve özgürlüklere

yönelik bulunduğuna göre idarenin düzenleyici işlemleriyle düzenlenmesi mümkün olmamalıdır. İfade

edilmelidir ki, infaza ilişkin yasal hükümlerin kısmen veya tamamen değişmesi ya da farklı yorumlanması

sonucunu doğuracak hiçbir düzenleyici işlem yapılmamalıdır.

5275 sayılı CGTİHK m.4 “Mahkumiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz” düzenlemesini

getirmek suretiyle infazın kanuniliğini de ifade etmiş olmaktadır. Gerçekten mahkumiyet hükümleri

kesinleşmedikçe infaz edilemez; infaz edilirse bu yasal olmaz. Böylece kanun yolu sonucunda hükmün

bozulması, hükümlünün beraat etmesi ya da daha az ceza alması olasılıkları karşısında telafisi imkansız

sonuçların ortaya çıkması önlenmektedir.

İnfazın kanuniliği ilkesinin diğer bir sonucu da hükümlüye hükümde yazılı olandan başka bir cezanın

çektirilememesidir. Örneğin, kasten yaralama suçundan mahkum olan kişiye kasten öldürme suçunun

cezası çektirilemez. Zira her iki suça ilişkin cezaların infazının şekil ve sonuçları birbirinden farklıdır.

İnfazın Kesintisizliği İlkesi 5275 sayılı CGTİHK m.5’e göre “Mahkeme, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderir. Bu hükme göre cezanın infazı Cumhuriyet savcısı tarafından izlenir ve denetlenir.” Söz konusu düzenleme esasen infazın derhal yapılmasını ve

kesintisizliği ilkesini de dile getirmiş olmaktadır. Kesinleşmiş mahkumiyet hükmünde yer alan cezanın

infazına başlandıktan sonra, kanunlardaki düzenlemeler uyarınca ceza çekilinceye kadar infaza ara

verilmemesi zorunludur.

Ancak ilkenin istisnaları da bulunmaktadır. Erteleme, gece ve hafta sonu infaz buna örnek verilebilir.

Konuya ilişkin olarak “Cezanın İnfazına Ara Verilmesi” başlığı altındaki açıklamalara bakılmalıdır.

Gizlilikten Kaçınma İlkesi Bu ilkenin anlamı cezanın infazının bilinmeyen bir yerde ve bilinmeyen bir yöntemle yapılamamasıdır.

Cezanın infazına ilişkin kurallar örneğin, infaz yeri, zamanı, şekli, yöntemi vb. gibi açıkça düzenlenmeli

ve herkes tarafından bilinebilir olmalıdır. Cezaların infazına ilişkin hükümler 5275 sayılı CGTİHK’da

düzenlenmektedir.

Belirtilmelidir ki, ilke hiçbir şekilde cezanın alenen infaz edilebileceği anlamına gelmemelidir.

Tutuklama veya Hapsetmenin Herhangi Bir Şekline Tabi Tutulan Kişilerin Korunması İçin Prensipler Bütünü, Ek Prensip 4:

Her türlü tutuklama veya hapsetme kararı ile tutuklanan veya hapsedilen bir kimsenin insan haklarını herhangi bir şekilde etkileyen bütün tedbirlere yargısal veya diğer bir makam tarafından karar verilir veya bu makamların etkili denetimine tabi tutulur.

Page 21: İnfaz Hukuku

17

İnsanca İnfaz İlkesi Cezanın infaz edilmesi bazı hak ve özgürlüklerden yoksun bırakılmayı gerektiriyor ise de hükümlünün hiçbir hakkı bulunmadığı anlamına gelmez. Gerçekten hükümlü de bir insandır ve mahkum olduğu süre içinde insanca ve adil bir muamele görmelidir. Nitekim Anayasa m.17’de düzenlenen yaşam hakkı, işkence ve eziyet yasağı esasen bu ilkeyi ifade etmektedir. Bu, haysiyetli yaşam hakkının da bir uzantısıdır. Hükümlü ile özgür bir insan arasında insanlık haysiyetini rencide eden farklar yaratılamaz. Hükümlü tüm haklarından yoksun bırakılmış bir kişi sayılamaz. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) m.3’e göre de hiç kimse işkenceye, insanlık dışı veya onur kırıcı ceza ya da işleme tabi tutulamaz. O halde infazın her aşamasında istisnasız insanca infaz ilkesine uyulmalıdır.

Elbette hükümlüye infaz sırasında cezasıyla bağdaşacak şekilde bazı hak ve özgürlüklerden yararlanmasına yönelik olarak kısıtlamalar getirilebilir. Ancak hiçbir zaman eziyet ve işkence yapılamaz; disiplin ile ilgili konularda bile insan haysiyetiyle bağdaşmayan işlemler uygulanamaz. Hükümlünün hak ve özgürlüklerine getirilecek kısıtlamalar cezanın amaçları ile orantılı olmalıdır.

Cezaların insanca infazı ile ilgili olarak ortaya konulan ana ilkeler şu şekilde sıralanmaktadır:

• Tutuklu ve hükümlüye sahip oldukları haklar yazılı olarak derhal bildirilmelidir. Bu kişiler okur-yazar olmasa dahi söz konusu haklar sözlü olarak bildirilmelidir.

• Hakların kullanımında işlenen suçun niteliği ve türü dikkate alınmaz. Tutuklu veya hükümlü olmak yeterlidir.

• Eşitlik ilkesinin bir sonucu olarak hakların kullanımında ırk, dil, din, cinsiyet, siyasal veya diğer görüşler, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, doğum veya diğer statüler ayrım nedeni olamaz.

• Hakların çiğnenmesi durumunda yargı yolu açık olmalıdır (Anayasa m.125/1).

İnfazın Bireyselleştirilmesi İlkesi Söz konusu ilke hükümlüyle birlikte, hakkında cezasının infazına ilişkin bir iyileştirme planı hazırlanmasını ifade eder. Bu planda meslek eğitimi, infazın hafifletilme yöntemi, salıverilme koşulları gibi konular yer alır. Yine hükümlüye hakları ve yükümlülükleri bildirilmeli, anlamıyorsa yazılı olarak açıklanmalıdır. Öte yandan, söz konusu açıklamaların hükümlünün anladığı dilden yapılması da gerekmektedir.

İnfazın bireyselleştirilmesine ilişkin bir başka düzenleme yine aynı kanunun “gözlem ve sınıflandırma” başlığını taşıyan m.23’de yer almaktadır. Konuya ilişkin olarak aşağıdaki açıklamalara bakılmalıdır.

İnsanca infaz ilkesini belirleyen temel özellikleri sıralayınız?

“AİHS’nin özgürlükten yoksun bırakılan ya da a fortiori hasta kimselerin durumuna ilişkin özel bir hüküm içermediği doğrudur. Ancak, Devlet’in, gerekli tıbbi tedavinin sağlanmasıyla, tutukluların fiziksel bütünlüğünü koruma yükümlülüğünden bağımsız olarak, doğal yollardan ortaya çıkan gerek bedensel gerekse ruhsal bir hastalıktan kaynaklanan ıstırap, yetkili mercilerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşulları nedeniyle daha da şiddetlenir veya şiddetlenme riski taşırsa, tek başına AİHS’nin 3. maddesi kapsamına girebileceğini hatırlatmak gerekir (Gencay/Türkiye Kararı, AİHM)”

Avrupa Konseyi Ömür Boyu Hapis ve Diğer Uzun Süreli Cezalara Mahkum Olanların Cezaevi İdaresince Yönetimi Hakkında R (2003) 23 Sayılı Tavsiye Kararı, Madde 3: Ömür boyu hapis ve uzun süreli mahkumların farklı kişisel özellikleri dikkate alınmalı ve cezalar uygulanırken kişisel planlar yapılmasına dikkat edilmelidir.

Page 22: İnfaz Hukuku

18

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna Göre Hapis Cezalarının İnfazında Gözetilecek İlkeler

CGTİHK m.6 ve 7 “Hapis Cezaları ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazında Gözetilecek İlkeler” başlığını taşımaktadır. Bununla birlikte her iki hüküm de yakından incelendiğinde sadece hapis cezalarına yönelik bir düzenleme getirildiği ve fakat güvenlik tedbirlerinin ele alınmadığı görülmektedir. Bu yönüyle bölüm başlığı ile içeriğinin birbiriyle uyumlu olmadığı söylenmelidir.

Hapis cezalarının infaz rejimi şu temel ilkelere dayalı olarak düzenlenir (CGTİHK m.6):

a. Hükümlüler ceza infaz kurumlarında güvenli bir biçimde ve kaçmalarını önleyecek tedbirler alınarak düzen, güvenlik ve disiplin çerçevesinde tutulurlar.

b. Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir. Hükümlülerin, Anayasada yer alan diğer hakları, infazın temel amaçları saklı kalmak üzere, bu Kanunda öngörülen kurallar uyarınca kısıtlanabilir.

c. Cezanın infazında hükümlünün iyileştirilmesi hususunda mümkün olan araç ve olanaklar kullanılır. Hükümlünün kanun, tüzük ve yönetmeliklerle tanınmış haklarının dokunulmazlığını sağlamak üzere cezanın infazında ve iyileştirme çabalarında kanunîlik ve hukuka uygunluk ilkeleri esas alınır.

d. İyileştirmeye gereksinimleri olmadığı saptanan hükümlülere ilişkin infaz rejiminde, bu hükümlülerin kişilikleriyle orantılı bireyselleştirilmiş programlara yer verilmesine özen gösterilir ve bu hususlar yönetmeliklerde düzenlenir.

e. Cezanın infazında adalet esaslarına uygun hareket edilir. Bu maksatla ceza infaz kurumları kanun, tüzük ve yönetmeliklerin verdiği yetkilere dayanarak nitelikli elemanlarca denetlenir.

f. Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur.

g. Hükümlünün infazın amacına uygun olarak kanun, tüzük ve yönetmeliklerin belirttiği hükümlere uyması zorunludur.

h. Kanunlarda gösterilen tutum, davranış ve eylemler ile kurum düzenini ihlâl edenler hakkında Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır. Cezalara, Kanunda belirtilen merciler, sürelerine uygun olarak hükmederler. Cezalara karşı savunma ve itirazlar da Kanunun gösterdiği mercilere yapılır.

Görüldüğü üzere yasa hapis cezalarının infazında;

• düzen,

• güvenlik,

• disiplin ve

• adaleti

esas almıştır. Bunlar aynı zamanda infazın görevleri olarak da nitelenebilir. Bu dört görev arasında makul bir denge yaratılmalıdır.

Bu anlamda hükümlüler infaz kurumunda güvenli bir biçimde ve kaçmalarını önleyecek tedbirler alınarak tutulur. Kurum içinde hükümlü ve personel arasında güvenli ve düzenli bir yaşam garanti edilmeli; hükümlülerin fiziki ve psikolojik sağlıkları sağlanmalıdır. Nihayet dürüst işlem ilkesine uygun, keyfilikten uzak bir tutum sergilenmeli ve etkin şikâyet olanağı sağlanmalıdır.

Öte yandan hükümlü infaz kurumunda belli yükümlülüklere tâbi tutulmuştur. Bunlara aykırı davranması halinde disiplin yaptırımı ile cezalandırılır. Ancak hükümlü olmak hiçbir hakkı bulunmamak anlamına gelmez. İnsan onuruna saygı hükümlü için de geçerlidir

Page 23: İnfaz Hukuku

19

İNFAZ HUKUKUNUN HUKUK DÜZENİ İÇİNDEKİ YERİ VE DİĞER HUKUK DALLARI İLE İLİŞKİSİ İnfaz Hukukunun Hukuk Düzeni İçindeki Yeri İnfaz hukuku kamu hukukunun bir dalıdır. Kamu hukukunun niteliği, hukuki ilişkilerde kuralları ast-üst ayrımı, yani hiyerarşik bir ayrım içinde ortaya koymasıdır. İnfaz hukukunda, devlet ile fail arasında doğan, devlete ait cezalandırma yetkisinin kullanılması söz konusudur. Böyle olunca infaz hukuku eşit iki taraf arasındaki değil, hiyerarşik olarak hukuk düzeninin üst kısmında bulunan devlet ile birey arasındaki sorunların çözümlenmesi ile ilgilenmektedir. Mağdur, kural olarak, devletin cezalandırma yetkisinden; devlet de artık bir görev niteliğinde olan cezalandırma yetkisinden vazgeçemez. İnfaz Hukukunun Diğer Hukuk Dalları ile İlişkisi Anayasa Hukuku ve İnfaz Hukuku 1982 Anayasası m.17/3’ “... kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” düzenlemesi ile Anayasa ve infaz hukuku arasındaki ilişkiyi açıkça ifade etmektedir. Böylece ceza ve güvenlik tedbirlerinin ve bunların infazının insan haysiyetine uygun olması gerektiği ortaya konmaktadır. Gerçekten kişiyi özgürlükten yoksun bırakan yaptırımlar insan haysiyetini tehlikeye sokma potansiyeli taşımaktadır. Bu yönüyle Anayasadaki bu düzenleme infaz hukuku bakımından önemli bir garanti sağlamaktadır. Bu aynı zamanda devlet için bir yükümlülüktür: Devlet cezanın infazı aşamasında da insan onurunu korumalı ve saygı duymalıdır.

İdare Hukuku ve İnfaz Hukuku Cezanın infazı, bu anlamda cezaevinin idaresi ve uygulamaları, daha çok idari tasarruf niteliği taşıdığından, bundan zarar gören hükümlü ve tutukluların idari yargı yoluna başvurabilmeleri gerekir. Bununla birlikte İnfaz Hâkimliği Kanunu’ndan sonra infaz uygulamalarına ilişkin konularda infaz hâkimine başvurulması mümkün olduğundan artık idari yargı yolunun öneminin azaldığı haklı olarak vurgulanmaktadır. Ancak yine de idarenin bazı tasarruflarına örneğin, nakil talebine ilişkin kararlara karşı idari yargı yoluna başvurulabileceği söylenmelidir.

CGTİHK MADDE GEREKÇELERİNDEN Madde 6. - Hapis cezalarının infazında, mutlaka uyulması gerekli ilkeler, başta hükümlünün kurumda muhafazası ve kaçmasının önlenmesi, kurumda mutlaka düzenin korunması, kurumdaki yaşamın hükümlünün iyileştirilmesi hedefi ile bağımlı olması ve her hâlde kurum yaşamında adaletin egemen kılınmasıdır. İşte madde bu dört ilkenin hayata geçirilmesi yönünden infaz rejiminde izlenmesi gerekli amaçları ve uyulması zorunlu ilkeleri yedi bent hâlinde belirtmektedir. Bu bentlerde belirtilen infaz amaç ve ilkeleri özetle, infazda keyfîliğe kaçılmaması, insan onuruna saygılı maddî ve manevî koşullarda infaz, infaz ve iyileştirme işlemlerinde kanunilik ve hukuka uygunluk ilkelerine uyulması, infaz rejiminin bireyselleştirilmesi, kurumların denetlenmesi ve hükümlülerin yaşam hakları ile bedensel ve ruhsal bütünlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerdir. Hapis cezalarının infazında gözetilecek amaçlar doğrultusunda, hükümlülerin bazı haklarının kısıtlanabileceği, kanunlarda gösterilen tutum, davranış ve eylemler ile kurum düzenini bozanlar hakkında bu Kanunda belirtilen disiplin cezalarının uygulanacağı belirtilmiştir. Ayrıca, kanun, tüzük ve yönetmeliklerde belirlenen kurallara hükümlülerin uymalarının bir zorunluluk olduğu belirtilmekte böylece hükümlünün hak ve yükümlülükleri bulunduğuna işaret edilmiş olmaktadır. Madde 7. - Maddede, hapis cezasının insan onuruna saygının korunmasını sağlayan koşullar altında çektirilmesi ilkesinin yaşama geçirilebilmesi ve hükümlünün yeniden toplumla bütünleşmesini, toplumun üretken, kanunlara saygılı, sorumluluk taşıyan bir birey niteliğini kazanmasını gerçekleştirme amacına ulaşılabilmesi için gerekli başarı ölçütü gösterilmiştir. Burada hapis cezalarının infazında iyileştirmenin ölçütünün, hükümlünün gösterdiği pişmanlık ve bu süreçte uygulanan programlara uyum hususundaki gayret ve başarısı olduğu belirtilmiştir.

Page 24: İnfaz Hukuku

20

İdare hukuku hakkında ayrıntılı bilgi almak için bkz. http://www.idare.gen.tr/, aynı şekilde infaz hukuku ile ilgili bilgi almak için http://www.infazhukuku.org web sitesi ziyaret edilebilir. Maddi Ceza Hukuku ve İnfaz Hukuku Suç adı verilen insan davranışının yapısını inceleyen ve buna özgü yaptırımlar öngören hukuk dalına ceza hukuku denir. Ceza İnfaz Hukuku, ceza muhakemesi sonucu hükmedilen yaptırımların infazına ilişkin esasları gösteren hukuk dalıdır. Bu yönüyle kendine özgü koşul ve kuralların varlığı onun bağımsız bir hukuk dalı olarak kabul edilmesine neden olmuştur. Ancak infaz hukuku ceza hukuku ile tümüyle ayrı değildir. Çünkü infaz hukuku, ceza hukuku yaptırımlarının infazını düzenler. İnfaz hukuku sayesinde cezalar amaçlarına uygun bir şekilde uygulanır. Bu yönüyle cezanın amacına ulaşabilmesi infaz rejiminin başarısına bağlıdır. İyi bir infaz rejimi yoksa, iyi bir ceza ve ceza muhakemesinin de anlamı kalmaz.

Türk hukukunda maddi ceza hukukuna ilişkin düzenlemeler 5237 sayılı TCK’da bulunmaktadır. Daha önce yürürlükte bulunan 647 sayılı CİHK içinde ceza yaptırımlarına ve erteleme gibi ceza hukuku kurumlarına ve yine 765 sayılı TCK’da da infaz hukukuna ilişkin hükümlere yer verilmesi eleştirilmekteydi. Yaptırımların, kısa süreli hapis cezalarına seçenek yaptırımların ve erteleme kurumunun TCK’da düzenlenmesi ve 5275 sayılı CGTİHK’da sadece infaza ilişkin hükümlere yer verilmesi son derece isabetli olmuştur.

Ceza Muhakemesi Hukuku ve İnfaz Hukuku Suç adı verilen bir fiilin işlenip işlenmediği; işlenmişse kimin tarafından işlendiği ve yaptırımının ne olacağı sorununa çözüm bulmak amacıyla iddia savunma ve yargılama şeklinde yapılan bir dizi faaliyete ceza muhakemesi hukuku denir. Ceza muhakemesinin amacı hukuk devleti ve insan haysiyeti başta olmak üzere temel hak ve özgürlükler ile muhakeme hukukunun ilkelerine uygun bir şekilde maddi gerçeğe ulaşabilmektir. Daha önce CMUK’da bulunan cezaların infazına ilişkin m.395-405’deki düzenlemelerin artık 5237 s. CGTİHK’ta yer alması ceza muhakemesi hukuku ve infaz hukuku arasındaki ilişkiyi önemli ölçüde zayıflatmıştır. Bununla birlikte geniş anlamda ceza hukukunun maddi ceza hukuku yanında ceza muhakemesi hukuku ve infaz hukukunu da bünyesinde barındırdığı düşünüldüğünde, infaz hukukunun amacına ulaşabilmesi bakımından iyi bir ceza muhakemesine olan gereksinim varlığını korumaktadır. Gerçekten temel hak ve özgürlüklere ve muhakeme hukukunun ilkelerine aykırı olarak yapılmış bir ceza muhakemesi sonunda hükmedilmiş olan cezanın infazında, ondan beklenen amaca ulaşabilmek de mümkün olmayacaktır.

İnfaz hukukunun ceza ve ceza muhakemesi hukukuyla ilişkisini kısa-ca açıklayınız? Uluslararası Hukuk Burada öncelikle 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinden söz edilmelidir. Söz konusu bildirgenin 5.m.sine göre “hiç kimse işkenceye veya zalimane veya insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele tarzlarına veya cezaya tabi tutulamaz.” Yine 1966 tarihli Uluslar arası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve 1984 tarihli İşkenceye ve Diğer Zalimane İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme’de de insan onurunun korunması kabul edilmiş, her türlü kötü muamele ve işkence yasaklanmıştır. O halde cezalar, zalimane, insanlık dışı ve aşağılayıcı olamaz.

Yine Çocuk Hakları Sözleşmesi çocuk suçlular için özel bazı haklar sağlamakta, çocukların ölüm cezası ve ömür boyu hapse mahkum edilmelerini yasaklamaktadır. Çocukların hapsedilmesi en son çare olmalı, uygulanması durumunda en kısa süreyi kapsamalıdır.

İnfaz hukuku alanındaki gelişimin büyük ölçüde gerilediği İkinci Dünya Savaşından sonra infazın insanileştirilmesi düşüncesi önem kazanmış, bu alanda uluslar arası hukuk alanında önemli reform adımları atılmıştır. 1955 tarihinde Cenevre’de düzenlenen kongrede alınan “Hükümlülere Muamelede Asgari Esaslar” ve “İnfaz Kurumu Açma” konulu tavsiye kararları infaz hukukunu önemli ölçüde etkilemiştir. Bunun bir sonucu olarak “Hükümlülere Muamelede Uyulacak Asgari Standart Kurallar” 1957 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiştir. Söz konusu kuralların, temel ve mutlak

Page 25: İnfaz Hukuku

21

niteliği sebebiyle her zaman ve her yerde uygulanması gerektiği söylenmektedir. Bu kurallara örnek olarak şunlar verilebilir:

• Cezaevleri kişilerin yaşamına bedeni ve ruhi sağlıklarına yönelik bir tehdit içermeyen ve iyi örgütlenmiş kurumlar olmalıdır.

• Cezaevleri tutuklu ve hükümlülere karşı hiçbir ayrımcılık yapılmaksızın davranıldığı yerler olmalıdır.

• Bir suçlunun mahkeme tarafından hapis cezasına mahkum edilmesi, yoğun bir üzüntü ve acının varolduğu bir cezanın uygulanması demek olduğundan; cezaevi koşulları, cezanın niteliğinde bulunan bu üzüntü ve acıyı artıracak şekilde oluşturulamaz.

• Cezaevindeki faaliyetler, mümkün olduğunca cezanın çekilmesinden sonra hükümlünün toplum içindeki yerini tekrar almasını yardım etmeye yönelmelidir. Bu yüzden, cezaevi kuralları ve uygulanan rejim, hükümlünün kişisel özgürlüklerini, dışarıyla kurduğu toplumsal ilişkileri ve kişisel gelişimine yönelik imkanları kesinlikle gereğinden fazla kısıtlamamalıdır. Cezaevi kuralları ve uygulanan rejim, normal toplum yaşamına ve bütünleşmeye ve uyum sağlamaya yardımcı olmalıdır.

Yine BM Genel Kurulu 1988’de “Herhangi bir Şekilde Gözaltında Tutulan ya da Hapse Konulan Kişilerin Korunmasına Dair İlkeler Bütünü”nü, 1990’da da “Mahpuslara Muamelenin Temel İlkeler”ini kabul ederek güvenceleri tamamlamıştır.

İnfaz hukuku alanında Avrupa Konseyi’nin de önemli çabalarının bulunduğu görülmektedir. Burada 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin getirdiği yaşama hakkı (m.2), işkence ve diğer insanlık dışı veya aşağılayıcı ceza davranış yasağı (m.3), kölelik ve zorlayıcı çalışma yasağı (m.4), özgürlük ve güvenlik hakkı (m.5), adil yargılanma hakkı (m.6), cezaların yasallığı (m.7), özel hayata saygı (m.8), düşünce, vicdan ve din özgürlüğü (m.9), ifade özgürlüğü (m.10), etkili başvuru hakkı (m.13), ayrımcılık yasağı (m.14), hakların kötüye kullanılması yasağı (m.17) önemi sebebiyle ifade edilmelidir.

Öte yandan infaz hukukunu Avrupalılaştırma çabasının bir sonucu olarak infaz politikasının genel esaslarının da çizilmesi üye ülkelerin kanunlarını değiştirme ve yakınlaştırmak amacıyla Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 19.1.1973 tarihinde “Hükümlülere Muamelede Asgari Kurallar” belirlemiş ve hürriyeti bağlayıcı cezaların infazı konusunda 1987 tarihli “Avrupa Ceza İnfaz Kuralları” kabul edilmiştir. Bağlayıcı bir niteliği bulunmayan “Avrupa İnfaz Kuralları” uluslar arası alanda geçerli olan temel ilkeleri kapsamaktadır. Bu yönüyle ülkenin uluslar arası saygınlığını, o ülke hukuk sisteminde bu kurallara gösterilen özen ve saygı belirler. Aksi bir tutum İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 3.m.sini ihlal edebilir.

Avrupa Konseyi 1984 tarihinde yabancı hükümlülerin dil ve kültür güçlükleri, çok az ziyaret imkânı ve sınır dışı edilme zamanındaki belirsizlik nedenlerinin özel bir yük getirdiği düşüncesiyle “Yabancı Hükümlülere Muameleye Dair Tavsiye Kararı” almıştır. Böylece dil engellerinin kaldırılması, dini ve kültürel özelliklerin korunması, yürürlükteki hukuk kurallarının konsolosluk yardımıyla özenli bir şekilde açıklanması sağlanmaya çalışılmaktadır.

Nihayet Avrupa Konseyi tarafından “İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Alçaltıcı Ceza ve Muamelelerin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi” kabul edilmiştir. Sözleşmenin amacı kişileri özgürlüklerinden yoksun kaldıklarında bu muamelelere karşı, mahkeme dışı önleyici koruma sunmasıdır. Sözleşme çerçevesinde cezaevi, tutukevi, nezarethane gibi yerlere yapılan ziyaretler ile işkence, kötü muamele, insanlık dışı ve alçaltıcı koşulların varlığı ortaya çıkarılmalı ve Komitenin önerilerine göre ortadan kaldırılmalıdır.

İnfaz hukukuna ilişkin olanlar da dahil olmak üzere, insan hakları konusunda Türkiye’nin taraf olduğu uluslararsı belgeler, eğitici materyaller ve yargı kararlarını takip etmek için http://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/ web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Page 26: İnfaz Hukuku

22

Özet

İnfaz hukuku ceza ve güvenlik tedbirlerine ilişkin

kesinleşmiş kararların yerine getirilmesine yöne-

lik esasları gösteren bağımsız bir hukuk dalıdır.

İnfaz hukuku ceza hukuku yaptırımlarının infazı,

yani yerine getirilmesi konusu ile ilgilenir ve

buna ilişkin esasları, ilkeleri ve usulleri gösterir.

Görüldüğü üzere infaz hukuku, bu yapısı

itibariyle ceza hukuku ve ceza muhakemesi

hukukuyla sıkı ve organik bir ilişki içerisindedir.

Ancak bu ilişki infaz hukukunu ceza ve ceza

muhakemesi hukukunun bir kısmı haline

dönüştürmez. İnfaz hukuku her iki hukuk disipli-

ninden de ayrı bir kimliğe sahiptir.

İnfazın tarihsel gelişimini, cezanın ve ceza hukukunun tarihsel gelişiminden ayırmak zordur. Tarihin ilk devirlerinde suç kavramı toplumsal olmaktan çok bireysel bir içeriğe sahipti ve bu nedenle suç teşkil eden eylemlerin toplumu değil doğrudan bireyi ilgilendirdiği kabul edilmek-teydi. Ortaçağda özellikle cezaların, kilise gücü-nün toplumsal bilinçaltına kazınması amacıyla bedene yönelik şiddet içerikli cezalar olduğu ve infaz aşamalarının törensel bir özelliğinin olduğu söylenebilir. 18. yüzyılda cezalandırmada insan unsurunun esas alınması ve toplumsal savunma düşüncesinin öne geçmesi, cezalandırmanın ve infazın amacı olan fiziksel cezalandırmanın yerini ruhsal cezalandırmanın almasına neden olmuştur. Hürriyeti bağlayıcı cezalarla birlikte bu cezaların infaz edileceği alanların, yani hapisha-nelerin ortaya çıkışı ve gelişimiyle doğrudan bağlantılıdır. Cezaevlerinin gelişiminde üç dönemden söz edilir:

• Ödetme yanında hükümlünün iyileştirme ve yeniden topluma kavuşturulmasının benim-sendiği Hollanda Amsterdam hapishanelerinin ortaya çıktığı 16 yy.ın sonlarından Fransız ihtilaline kadar süren dönem.

• Fransız ihtilalinden Birinci Dünya Savaşına kadar devam eden dönem.

• Ceza infaz kurumlarının açılması ve 20 yy.ın ikinci yarısında hükümlülere muamelede asgari esasların hukuken gerçekleştirildiği dönem.

• 5275 sayılı CGTİHK, ceza ve güvenlik ted-birlerinin infazı ile ulaşılmak istenen amaçları iki başlık altında toplamaktadır:

• Önleme amacı.

• Yeniden topluma kazandırma (topluma ka-zandırma-resosyalizasyon) amacı.

Gerçekten söz konusu kanunun üçüncü maddesi, infazın “öncelikle genel ve özel önlemeyi sağ-lamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak” ifadeleriyle önleme amacını; “hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak” şeklindeki ifadesiyle de yeniden topluma kazan-dırmak amacını ortaya koymaktadır.

İnfaz hukukuna ilişkin ilkeleri dört başlık altında sınıflandırmak mümkündür. İnfaz hukukunun temel ilkeleri; hukuk devleti, insan onurunun dokunulmazlığı, eşitlik ilkesi ve sosyal devlet ilke-sidir. Bunun dışında infaza ilişkin diğer ilkeler olarak da; infaz hukukunun kanuniliği, infazın kesintisizliği, gizlilikten kaçınma, insanca infaz ve infazın bireyselleştirilmesi ilkesi ifade edilebilir.

Hukuk düzeni içindeki yerine gelinecek olursa, infaz hukukunun kamu hukukunun bir dalı olduğu söylenebilir. Bu açıdan infaz hukuku anayasa hukuku, idare hukuku, ceza ve ceza muhakemesi hukuku gibi kamu hukukunun diğer dallarıyla yakından ilişkilidir. Uluslararası hukuk açısından ise; infaz hukuku alanındaki gelişimin büyük ölçüde gerilediği İkinci Dünya Savaşından sonra infazın insanileştirilmesi düşüncesi önem kazanmış ve bu alanda önemli reform adımları atılmıştır.

Page 27: İnfaz Hukuku

23

Kendimizi Sınayalım 1. İnfaz hukukunun kapsamı hakkında aşağı-daki ifadelerden hangisi doğrudur?

a. İnfaz hukuku yalnızca hapis cezalarını kapsar.

b. İnfaz hukuku yalnızca para cezalarını kapsar.

c. Koşullu salıverme infaz hukukunun kapsamında yer almaz.

d. Emniyet tedbirleri infaz hukukunun kapsamında yer almaz.

e. İnfaz hukuku hapis cezaları, para cezaları, emniyet tedbirleri, koşullu salıverme ve infazla ilgili bütün kararları kapsayan bir hukuk dalıdır.

2. 16. yüzyılın ilk yarısına kadar olan tarihsel dönemin infaz anlayışı hakkında aşağıdaki ifade-lerden hangisi yanlıştır?

a. Cezayı veren kurum ile infazı üstlenen kurum aynıydı.

b. İnfazda ıslah amacından çok, ödetme ön plandaydı.

c. Suçlu insan onuruna sahip bir varlık olarak kabul ediliyor, infaz ile yeniden topluma kazandırma amaçlanıyordu.

d. Suçlu, kamunun düşmanı olarak algılanıyor, ona karşı tüm araçlarla mücadele edilebileceği kabul ediliyordu.

e. Suçlunun durumu dikkate alınmaksızın uygulanan cezaların, suçlunun yok edilmesi veya mağdurun zararının giderilmesi dışında başka bir amacı bulunmamaktaydı.

3. Osmanlı Devletinde hürriyeti bağlayıcı cezalar hangi dönemde kabul edilmeye başlan-mıştır?

a. Kuruluş döneminde

b. Yükselme döneminde

c. Tanzimat döneminde

d. Fatih Sultan Mehmet döneminde

e. Yıldırım Beyazıt döneminde

4. Aşağıdakilerden hangisi 5275 sayılı CGTİHK’nin, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen amaçlar arasında saydığı unsurlardan biri değildir?

a. Genel ve özel önlemeyi sağlamak

b. Hükümlüden işlediği suçun öcünü almak

c. Hükümlünün üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak

d. Hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek

e. Toplumu suça karşı korumak

5. Aşağıdaki ifadelerden hangisi özel önlemenin tanımıdır?

a. Cezanın toplum üzerindeki caydırıcı etkisi ile toplumu oluşturan bireyleri suç işlemekten alıkoyma amacıdır.

b. Çocukları küçük yaşta ceza ile korkutarak büyüyünce suç işlemekten sakınmalarını sağlamaktır.

c. Suçu, daha suç işlenmeden yapılacak polis operasyonuyla durdurmaktır.

d. Suç ve suçlarla mücadelede özel güvenlik şirketlerini kullanmaktır.

e. Cezanın suçlu üstündeki caydırıcı etkisi ile onu suç işlemekten alıkoyma amacıdır.

6. 5275 sayılı CGTİHK’nin “Mahkeme, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderir. Bu hükme göre cezanın infazı Cumhuriyet savcısı tarafından izlenir ve denetlenir” hükmünü sevk eden 5 maddesi, hangi infaz ilkesini dile getirmiş olmaktadır?

a. İnfazın kanuniliği ilkesini

b. İnsanca infaz ilkesini

c. Gizlilikten kaçınma ilkesini

d. İnfazın bireyselliği ilkesini

e. İnfazın kesintisizliği ilkesini

7. Aşağıdakilerden hangisi eşitlik ilkesinin kapsamında yer almaz?

a. Adalet

b. Ayrımcılık yasağı

c. Yasa önünde eşitlik

d. Eşit işleme tabi tutulma

e. Dışlanma

Page 28: İnfaz Hukuku

24

8. İnfazın bireyselleştirilmesi ilkesi neyi ifade eder?

a. Hükümlüyle birlikte, hakkında cezasının infazına ilişkin bir iyileştirme planı hazırlanmasını ifade eder.

b. Hükümlü hakkında, onun katılımı olmaksızın cezasının infazına ilişkin bir iyileştirme planı hazırlanmasını ifade eder.

c. Hükümlünün kullanacağı ilaçların listesini ifade eder

d. Hükümlünün haftalık beden eğitimi programını ifade eder

e. Hükümlünün katılacağı açık görüşe ne zaman çıkacağına ilişkin cezaevi yönetiminin programını ifade eder.

9. Aşağıdakilerden hangisi 5275 sayılı CGTİHK’ne göre hapis cezalarının infazında gözetilmesi gereken ilkelerden değildir?

a. Düzen

b. Güvenlik

c. Disiplin

d. Adalet

e. Rahatlık

10. Aşağıdakilerden hangisi infaz rejimine temel olan sosyal devlet ilkesinin zorunlu bir sonucudur?

a. Hükümlüye kendi özel bakımını mümkün

kılacak yardımın, sosyal bakım ve özenin

garanti edilmesi

b. Hükümlüye maaş bağlanması

c. Hükümlüden sosyal güvenlik primi kesilmesi

d. Hükümlüye iş yeri açılması.

e. Hükümlüye görüş hakkı tanınması

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. e Yanıtınız yanlış ise “İnfaz ve İnfaz Hukuku Kavramları” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

2. c Yanıtınız yanlış ise “İnfazın Tarihsel Gelişimi” bölümünü yeniden gözden geçiriniz

3. c Yanıtınız yanlış ise “Türk Hukukunda Hapishanelerin Doğuşu ve Gelişimi” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

4. b Yanıtınız yanlış ise “İnfazın Amacı” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

5. e Yanıtınız yanlış ise “İnfazın Amacı” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

6. e Yanıtınız yanlış ise “İnfaza İlişkin İlkeler” bölümünü yeniden gözden geçiriniz

7. e Yanıtınız yanlış ise “İnfaza İlişkin İlkeler” bölümünü yeniden gözden geçiriniz

8. a Yanıtınız yanlış ise “İnfaza İlişkin İlkeler” bölümünü yeniden gözden geçiriniz

9. e Yanıtınız yanlış ise “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna Göre Hapis Cezalarının İnfazında Gözetilecek İlkeler” bölümünü yeniden gözden geçiriniz

10. a Yanıtınız yanlış ise “Uluslararası Hukuk” bölümünü yeniden gözden geçiriniz

Page 29: İnfaz Hukuku

25

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 İnfazın tarihsel süreci dikkate alınacak olursa,

cezaevlerinin gelişimi genel olarak üç dönemde

ele alınır:

• Ödetme yanında hükümlünün iyileştirme ve

yeniden topluma kavuşturulmasının benim-

sendiği Hollanda Amsterdam hapishanelerinin

ortaya çıktığı 16 yy.ın sonlarından Fransız

ihtilaline kadar süren dönem.

• Fransız ihtilalinden Birinci Dünya Savaşına

kadar devam eden dönem.

• Ceza infaz kurumlarının açılması ve 20 yy.ın

ikinci yarısında hükümlülere muamelede

asgari esasların hukuken gerçekleştirildiği

dönem.

Sıra Sizde 2 Önleme amacı bakımından, cezalandırma gele-

ceğe dönüktür. Zira suç, zaten işlenmiştir. O

halde, asıl olan suçluyu uslandırarak yeniden suç

işlemesine engel olmaktır. Ceza, tek başına bir

amaç olamaz. Ceza, toplumu oluşturan bireyler

üstündeki etkisiyle toplumu (genel önleme), suçlu

üstündeki önleme etkisi ile de suçluyu (özel

önleme) suç işlemekten alıkoyacaktır. Yeniden

topluma kazandırma amacı bakımından; hüküm-

lünün gelecekte sosyal sorumluluk anlayışı içinde

suçtan uzak bir hayata yöneltilmesi ve suçtan

uzak bir hayat sürdürebilme yeteneğinin

kazandırılması amacı, infazın organizasyonu ve

infaza katılan kişilerin yapısının oluşturulması

bakımından zorunlu bir ölçü olarak kabul

edilmelidir. 5275 sayılı CGTİHK, ceza ve

güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak

istenilen amaçları;“öncelikle genel ve özel

önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün

yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri

güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak,

hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik

etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve

toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan

bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak”

olarak ifade etmektedir.

Sıra Sizde 3 İnfaz hukukunun temel ilkeleri; hukuk devleti,

insan onurunun dokunulmazlığı, eşitlik ilkesi ve

sosyal devlet ilkesidir.

Sıra Sizde 4 Cezaların insanca infazı ile ilgili olarak ortaya

konulan ana ilkeler şu şekilde sıralanmaktadır:

• Tutuklu ve hükümlüye sahip oldukları haklar

yazılı olarak derhal bildirilmelidir. Bu kişiler

okur-yazar olmasa dahi söz konusu haklar

sözlü olarak bildirilmelidir.

• Hakların kullanımında işlenen suçun niteliği

ve türü dikkate alınmaz. Tutuklu veya

hükümlü olmak yeterlidir.

• Eşitlik ilkesinin bir sonucu olarak hakların

kullanımında ırk, dil, din, cinsiyet, siyasal

veya diğer görüşler, ulusal veya toplumsal

köken, mülkiyet, doğum veya diğer statüler

ayrım nedeni olamaz.

• Hakların çiğnenmesi durumunda yargı yolu

açık olmalıdır (Anayasa m.125/1).

Sıra Sizde 5 Bir cezanın infazı; suç teşkil eden bir eylemin,

yani tipe uygun, hukuka aykırı ve kusurlu bir

insan davranışının, varlığına, söz konusu eylem

için soruşturma ve kovuşturmadan oluşan ceza

muhakemesi sürecinin sonunda kanunda

öngörülen bir yaptırıma hükmedilmesine ve

nihayet bu hükmün kesinleşmesine bağlıdır. Bu

süreç infaz hukuku ile ceza ve ceza muhakemesi

hukuku arasındaki ilişkinin ne denli önemli

olduğunu ortaya koymaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar Demirbaş, T (2008). İnfaz Hukuku, Ankara.

Beccaria, C (2004), Suçlar ve Cezalar Hakkında ( Çev: Sami Selçuk), Ankara.

Foucault, M. (1992), Hapishanenin Doğuşu (Çev: Mehmet Ali Kılıçbay), Ankara.

Kurt, M (2006), Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumlarının Sorunları, Ankara.

Özbek, V.Ö. (2007) İnfaz Hukuku, Ankara.

Tezcan, D. Erdem, M.R. Sancakdar, O. Önok, R.M. (2011) İnsan Hakları El Kitabı, Ankara

Page 30: İnfaz Hukuku

26

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

İnfazın konusunu ve hangi koşullar altında gerçekleştirileceğini açıklayabilecek,

İnfaz sistemerinin neler olduğunu ve temel özeliklerini tespit edebilecek,

Ceza kavramının anlamını, amaçlarını ve infazla ilişkisini belirleyebilecek,

Ceza türlerini ve bunlara özgü infaz rejimlerinin temel esaslarını açıklayabilecek

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar

Hüküm

Karar

Kanun Yolları

Müddetname

Hücre

Koğuş

Hapis Cezası

Para Cezası

Güvenlik Tedbirleri

Ceza

İçindekiler Giriş

İnfazın Konusu ve Koşulları

İlamların İnfazında Yetkili Merci, Özgürlüğü Bağlayıcı Ceza İlamlarının İnfazı, Müddetname

İnfaz Sistemleri ve Değerlendirme

Ceza Kavramı

Cezanın Nitelikleri

Cezanın Türleri

TCK’da Yer Alan Cezalar ve İnfazı

2

Page 31: İnfaz Hukuku

27

GİRİŞ İnfaz hukukunun temel amacı genel olarak, mahkemeler tarafından öngörülmüş ceza hukuku yaptırımlarının yerine getirilmesinin usul ve esaslarının belirlenmesidir. Bu bağlamda ortaya üzerinde durulması elzem iki temel husus çıkmaktadır. Bunlardan birincisi infazın konusu ikincisi ise bir yaptırımın infazına geçilmesinde etkili olan merciler ve kararlarıdır.

Dikkat edilecek olursa infaz hukukunun temel amacından bahsederken, sadece hapis cezalarının infazına bir yönelim gerçekleştirilmemiştir. Zira genel kanı olarak, teknik anlamda “infaz”dan bahsedildiğinde ilk akla gelen şey hapis cezası ve onun infazdır. Ancak bu genel kanının aksine infaz hukuku sadece hapis cezalarıyla ilgilenmez, bunların yanında para cezalarının infazı da bu kapsamda değerlendirilir. Hatta bir adım daha öteye gidilerek şunu söylemek mümkündür ki; infaz hukuku sadece cezalarla da (hapis veya para cezası) ilgilenmemektedir. Bunlarla birlikte teknik anlamda ceza sayılmayan ve fakat hürriyeti kısıtlayıcı niteliği haiz olan güvenlik tedbirlerinin de (örneğin tutuklama) infazı infaz hukukunun doğrudan konuları arasında yer almaktadır.

Bu nedenledir ki; yukarıda infaz hukukunun temel amacından bahsederken sadece cezalardan değil “mahkemeler tarafından öngörülmüş ceza hukuku yaptırımları”ndan bahsedilmiştir. Bu izahata paralel olarak; bir ceza yaptırımının kimler ve hangi merciler tarafından belirleneceği, infaz aşamasına nasıl geçileceği, hangi infaz rejiminin esas kabul edilebileceği gibi sorular da infazın konusu ile doğrudan bağlantılı konulardır.

İNFAZIN KONUSU VE KOŞULU İnfazın Konusu İnfazın konusu, mahkûmiyet hükmüdür (CGTİHK m.4).

CMK m.223/1 hüküm kavramını şu şekilde ifade etmektedir: “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür”. CGTİHK güvenlik tedbirinin infazını da düzenlediğine göre aslında m.4’de güvenlik tedbirinden de söz edilmesi gerekirdi. Nitekim “Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilir” (CMK m.223/5). “Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunur” (CMK m.223/6).

Mahkeme de kanaatini, verdiği hükümde belirtir. Bu yönüyle hüküm, mahkeme tarafından yargılamanın sonunda yargılamanın konusuna ilişkin olarak verilen ve yargılamayı sona erdiren karar olarak tanımlanabilir.

Hükümde şu üç unsur bulunur:

• Mesele: Mahkemenin önüne gelen olay ve bundan kaynaklanan hukuki sorunu ifade eder.

• Sonuç: Mahkemenin hukuki soruna ilişkin olarak vardığı çözüm bu kısımda açıklanır.

• Gerekçe: Mahkeme yargılama boyunca yaptığı bütün incelemeleri ve hukuki değerlendirmelerini bu kısımda açıklar.

İnfazın Genel Şartları

ve Cezalar

Page 32: İnfaz Hukuku

28

Sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi için sanığın suçu işlediğinin sabit olması gerekir. Burada sabit olmayla kastedilen, mahkemede söz konu-su suçun sanık tarafından işlendiğine dair kanaat oluşmasıdır. Mahkeme, yargılama konusu suçun işlendiğine dair şüphe olması halinde mahkûmiyet kararı verememelidir: Şüpheden sanık yararlanır.

Sanık hakkında cezayla beraber ya da ceza yerine güvenlik tedbirine de hükmedilebilir. Ancak bunun

için sanığın isnat edilen suçu işlediğinin sabit olması gerekir. Güvenlik tedbirleri TCK m.53 vd.’ında yer

almaktadır.

İnfazın Koşulu Mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz (CGTİHK m.4). O halde infazın koşulu, mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesidir. Diğer bir deyişle koşul, kesin ya da kesinleşmiş bir hükmün varlığıdır.

Kesin Hüküm Kavramı İlk derece mahkemesinin verdiği kararın kural olarak karara konu olan hukuki sorunu çözdüğü kabul edilir. Ceza mahkemesi de CMK m.223’te sözü edilen kararlardan birini vermekle önündeki meseleyi sona erdirmiş olacaktır. Ancak bu durum yargılama sonunda verilen kararın/hükmün infaz edilebilir anlamına gelmemektedir. Zira bu hükmün kesinleşmesi gerekmektedir.

Mahkemelerce verilmiş olan hükmün kesin ya da kesinleşmiş olması bireylerin güven içinde

yaşamaları için zorunludur. Her yargılamada gerçeğe, adalet ve hakkaniyete ulaşılması çabası bulunsa da

ceza muhakemesinin de bir sonu olmalıdır. Aksi halde ceza muhakemesinin amaçları arasında olan

toplumsal barış ve güven sağlanamaz; sürekli bir çekişme ortamı varlığını korur.

Bir hükmün kesinleşmesi çeşitli olasılıklara bağlı olarak farklı zaman dilimlerinde gerçekleşebilmektedir. Bu ihtimalleri kısaca şu şekilde özetlemek mümkünüdür.

• Şayet bir hükme karşı kanun yoluna başvurma yolu kapatılmışsa, bu hüküm tesis edilmekle kesinleşir ve kesin hüküm özelliği kazanır. Bu tür hükümlere en açık örnek CMK m. 286/2’de düzenlenen temyiz yasaklarıdır.

• Şayet bir hükme karşı kanun koyucu bir kanun yolu öngörmesine rağmen bu kanun yolu için belli bir süre tayin etmişse süre öngörmüşse ve fakat bu süre ilgili muhakeme süjeleri tarafından hiçbir işlem yapılmaksızın geçirilmişse, söz konusu hüküm kesinleşir. Bunun dışında denetim muhakemesinden vazgeçilmesi veya talebin geri alınması halinde de aynı durum söz konusudur.

• Son olarak da ilk derece mahkemesi tarafından verilen hüküm tüm denetim muhakemesi süreçleri tüketildikten sonra karar kesinleşir. CMK açısından iç hukuk yolları anlamında başvurulabilecek kanun yolları olağan ve olağan üstü kanun yolları olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Olağan kanun yolları olarak ifade ediler; itiraz (CMK m. 267 v.d.), istinaf (CMK m. 272 v.d.) ve temyiz (CMK m. 286 v.d.) iken olağan üstü kanun yolları olağan üstü itiraz [Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan itiraz] (CMK m. 308), kanun yararına bozma (CMK m. 310) ve yargılanmanın yenilenmesi (CMK m. 311 v.d.) olarak düzenlenmiştir.

“Oluşa ve tüm dosya içeriğine göre; sanığın suçsuz olduğuna ilişkin savunmasının aksine, aynı suçtan mahkum olan diğer sanık H.Ö.'in hazırlık aşamasındaki atfı cürüm niteliğinde olup sonradan değişen çelişkili anlatımları ile içerikleri tespit edilemediğinden suça katılımını gösterir kanıt niteliğinde sayılamayan cep telefonu görüşme kayıtları dışında, kuşkudan uzak kesin kanıt elde edilmediği gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı biçimde mahkumiyetine karar verilmesi,” (Y 8. CD, 02.02.2009, E: 2008/14950–K: 2009/1140)

Page 33: İnfaz Hukuku

29

Kesin hükmün iki etkisinin bulunduğu söylenmektedir:

• Bağlayıcılık etkisi,

• Aynı fiilden dolayı aynı kişinin yeniden yargılanamaması

O halde kesin hüküm yasama ve yürütme organları ile idare ve kişileri bağlar. Yani bu kararlar değiştirilemez, yerine getirilmesi geciktirilemez. Anayasa m.138/4’ün sözünü ettiği mahkeme kararları kesin hüküm niteliğindeki mahkeme kararlarıdır.

Yine bir kişi belli bir fiilden dolayı bir soruşturma ve kovuşturmaya maruz kalmış ve hakkında verilen hüküm kesinleşmiş ise, aynı fiil hakkında ikinci bir kovuşturmaya maruz bırakılamaz.

İnfazın başlayabilmesi için mahkumiyet kararının kesinleşmesi yanında bu konuda üç önemli niteliğe daha dikkat çekilmektedir:

• İnfaz şekilleri veya infaza ilişkin kararlar, bir hâkim tarafından karara bağlanmalıdır.

• İnfaza derhal başlanmalıdır. Böylece cezanın ibret oluşturması düşüncesi gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Ancak bazı nedenlerle cezanın infazının ertelenmesine karar verilebilir.

• İnfaz sürekli olmalıdır. Bunun istisnaları hafta sonu infaz ve geceleri infazdır.

İnfazın koşullarına ilişkin ayrıntılı değerlendirme için bkz. Veli Özer Özbek, İnfaz Hukuku, Ankara 2007. Kesinleşen İlâmlara Karşı Olağanüstü Kanunyolları C. Savcısı, mahkemelerce verilen ve kesinleşen cezaların aynen yerine getirilmesini sağlamakla yükümlü olmakla birlikte o hükmün kanuna uygun olup olmadığını incelemekle de görevli son mercidir. Bu nedenle savcı kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerinde de hükümlü aleyhine bir hataya düşülüp düşülmediğini inceler. Şayet varsa olağanüstü kanun yollarına başvurarak kararın düzeltilmesini sağlar.

CMK olağanüstü kanunyollarını şu şekilde düzenlemiştir:

Olağanüstü İtiraz (CMK m.308) Olağanüstü itiraz, Yargıtay Ceza Dairelerinden biri tarafından verilen bir hükümdeki hukuka aykırılık sebebiyle, re’sen veya talep üzerine 30 gün içinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na başvurulmasını ifade eder. Olağanüstü itiraz yoluna gidilebilmesi için itiraza konu olan hükmün Yargıtay Ceza Dairelerinden biri tarafından verilmiş olması gerekir. Bu anlamda istinaf mahkemeleri tarafından verilen kararlar olağanüstü itiraza konu olamayacağı gibi, Yargıtay incelemesinden geçmeyen hükümler ya da YCGK tarafından incelenerek kesinleşen hükümler, olağanüstü itiraza konu olamaz.

Olağanüstü itiraz yoluna, sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından gidilebilir. Bu husus hükümde son derece açık bir biçimde ifade edilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olağanüstü itiraza re’sen başvurabileceği gibi talep üzerine de başvurabilir.

Olağanüstü itiraza başvurma süresi kural olarak 30 gündür. Olağanüstü itiraz talebi Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na yapılır ve itirazı da bu makam inceleyerek karara bağlar.

Kanun Yararına Bozma (Yazılı Emir) (CMK m.310) Kanun yararına bozma, eski deyimiyle yazılı emir ya da olağanüstü temyiz; istinaf mahkemesi ya da Yargıtay incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararlarda hukuka aykırılık bulunması halinde kural olarak Adalet Bakanının talebi ve bazı hallerde de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi ile hükmün ilgili ceza dairesi tarafından incelenmesidir.

Bütün olağanüstü kanun yollarında olduğu gibi, kanun yararına bozmada da aleyhine kanun yoluna başvurulan hüküm kesinleşmiş bir hükümdür. Ancak olağanüstü itirazdan farklı olarak buradaki hüküm hiçbir üst merciden geçmeden kesinleşmiştir. Buna göre istinaf ya da temyiz incelemesinden geçerek

Page 34: İnfaz Hukuku

30

kesinleşmiş hükümler olağanüstü temyize konu olmaz. Bu anlamda temyiz ya da istinaf için öngörülen

süre dolmadan kanun yararına bozmaya gidilemez. Eğer esas hükümle birlikte temyiz edilecek bir ara

karar söz konusu ise burada da esas hüküm için öngörülen sürenin kanun yoluna başvurulmadan geçmesi

gerekir.

Olağanüstü temyiz yoluna kural olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Adalet Bakanı’nın talebi

üzerine başvurabilir. Aşağıda inceleneceği üzere bazı hallerde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da re’sen

bu yola başvurabilir.

Kanun yararına bozmaya başvurabilmek için herhangi bir süre şartı öngörülmemiştir.

Yargılamanın Yenilenmesi (CMK m.311 vd.) Kesinleşmiş hükümler aleyhine başvurulabilecek diğer bir yoldur. Hukuki güvenlik açısından kesin

hüküm bir zorunluluk olsa da adlî hataların düzeltilmesinden de tamamen vazgeçilemez. Yargılamanın

yenilenmesi de bu gerekliliğin bir sonucudur.

Yargılamanın yenilenmesi olağanüstü bir kanun yolu olduğu için yargılamanın yenilenmesine ancak

kesinleşmiş hükümler hakkında başvurulabilir. Ortada herhangi bir sebeple kesinleşmiş iki hüküm var ise

ikincisi her halde iptal edilmeli ve koşulları oluşmuş ise ilk yargılama yenilenmelidir.

Yargılamanın yenilenmesi, kanunda belirtilen sebeplerin varlığı halinde kararı veren mahkemenin

yargılamayı baştan itibaren tekrarlayarak yeniden karar vermesidir.

Yargılamanın yenilenmesi başvurusu kural olarak infazı ertelemez. Ancak bu kural kesin değildir.

Mahkeme gerekli görürse henüz başlanmamış infazın ertelenmesine ya da başlamış infazın

durdurulmasına karar verebilir. Bu konuda mahkemenin takdir yetkisi mevcuttur (CMK m.312).

Yargılamanın yenilenmesi hakkında ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ahu Karakurt, Muhakemenin Yenilenmesi, Ankara 2009.

İLÂMLARIN İNFAZINDA YETKİLİ MERCİ, ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAYICI CEZA İLÂMLARININ İNFAZI VE MÜDDETNAME İlâmların İnfazında Yetkili Merci

CGTİHK m.5’e göre “Mahkeme, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü

Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Bu hükme göre cezanın infazı Cumhuriyet savcısı tarafından izlenir

ve denetlenir”. O halde infaz yetkisi Cumhuriyet savcılarına verilmiştir.

Hükümlü nerede bulunursa bulunsun veya ikamet ederse etsin, kesinleşen ilâmlar hükmü veren

mahkemenin bulunduğu yer savcılığına tevdi olunur. Hükmün yerine getirilmesi bu yer Cumhuriyet

savcılığınca takip edilir. İzleme ve denetlemenin anlamı, infazın savcılık tarafından yürütülmesidir.

Hükmü veren mahkeme, hükmün kesinleşmesinden itibaren bir hafta içinde, altına kesinleşme kaydını

düştükten sonra, hükmü yanındaki C. Savcılığına vermelidir. Hükümde söz edilen “onay”dan kasıt budur.

CMK ve CGTİHK’da bir düzenleme bulunmamakla birlikte söz konusu kural, Adalet Bakanlığı’nın 1949

tarihli bir genelgesine dayanmaktadır. İlâmların zamanında savcılığa verilip verilmediğini mahkeme

başkanı veya hâkim denetler.

Mahkemelerden savcılığa verilen ilâmlar infaz defterine kaydedilir. İnfaz defteri, mahkeme

ilâmlarının düzenli ve aksamayacak bir şekilde infaz edilmesini sağlamak amacıyla tutulan defterdir

(Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik m.13). İnfaz defteri C. Başsavcılıklarınca tutulur

(Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik m.9). İnfaz defteri; sıra numarası, hükümlünün

kimliği, T.C. kimlik numarası, ilâmı veren mahkeme, ilâmın tarih ve numarası, ilâmın geldiği tarih,

Cumhuriyet başsavcılığının esas numarası, hükmün özeti, evvelce gözaltında ve tutuklu kalmışsa giriş ve

çıkış tarihleri, cezaevine girdiği tarih ve saat, cezaevinden çıktığı tarih ve saat, muhafaza tedavi ve

tedbirin uygulanmaya başlandığı tarih, muhafaza, tedavi ve tedbirin sona erdiği tarih, ceza bildirme

Page 35: İnfaz Hukuku

31

fişinin gönderildiği tarih, tali karar fişi, yerine getirme fişinin gönderildiği tarih ve düşünceler sütunlarını

içerir. Bir hüküm ile aynı şahsın hürriyeti bağlayıcı ceza ile adlî para cezasına ve güvenlik tedbirine

hükmedilmesi hâlinde, bu cezalara ait ilâmlar ayrı ayrı numaralara kaydedilir.

Özgürlüğü Bağlayıcı Ceza İlâmlarının İnfazı

Hapis cezasını içeren kesinleşmiş mahkûmiyet kararları, mahkemece, hangi hükümlü ve hangi cezanın infazına ilişkin olduğu açıkça belirtilmek suretiyle Cumhuriyet Başsavcılığına verilir (CGTİHK m.20/1).

İnfazın yapılabilmesi konusunda üç olasılık bulunur:

• Kendiliğinden başvurma

Hapis cezası ile hükümlü olan kişi, cezalarının infazı sırasında bu suçtan veya başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü olarak tutukevinde veya cezaevinde değilse cezasının kesinleşmesini takiben cezasının infazı için bulunduğu yer C.savcısına başvurmalıdır.

• Davetiye ile celp

Cumhuriyet Başsavcılığınca infaz defterine kaydedilen ilâmdaki cezanın süresi gözetilerek hükümlü hakkında çağrı kâğıdı çıkarılır. Çağrı kâğıdı, hükümde gösterilen adrese tebliğ edilir. Hükümlü, adres değişikliklerini mahkemeye veya Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmekle yükümlüdür. Aksi hâlde hükümde gösterilen adreste yapılan tebligat geçerlidir (CGTİHK m.20/2, 3).

• Yakalama emri

Cumhuriyet Başsavcılığınca infaz defterine kaydedilen ilâmdaki cezanın süresi gözetilerek hükümlü hakkında yakalama emri de çıkarılabilir (CGTİHK m.20/2).

Müddetname Hükümlünün ceza infaz kurumuna tesliminde kendisine ilâmı infaz eden Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından infaz defteri numarası, ceza infaz kurumuna alındığı ve salıverileceği tarihi, ceza süresini ve

cezanın hangi mahkeme ve hükme ilişkin olduğunu ihtiva eden belge verilir. Hükümlünün ceza infaz

kurumuna kabulünde de belgenin bir örneği kurum idaresine gönderilir (CGTİHK m.20/4; Kalem

Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik m.44).

Bir mahkumiyet hükmünün kesinleşmesi, infaz hukuku bakımından ne gibi bir anlam taşır. Kesinleşen hükümler bakımından öngörülmüş olağan üstü kanun yolları var mıdır? Kesinleşen bir hükmün infazına hangi makam yetkilidir?

İNFAZ SİSTEMLERİ Bu konuda üç sistemin bulunduğu söylenebilir:

Topluluk Sistemi

Bu sistem hükümlülerin cezalarının topluca infaz edilmesi esasına dayanır. Bu yönüyle bu infaz sistemine

müşterek hapis sistemi de denir. Söz konusu sistem hemen hemen en eski infaz sistemi olup, tarihi,

hapishanelerin tarihi ile aynıdır. Bu infaz kurumlarında hükümlüler cezalarını hep birlikte çektiklerinden

sisteme topluluk sistemi adı verilir. Bu sistem ilk defa 1596 yılında Amsterdam’da açılan erkek

cezaevinde uygulanmıştır. Bu nedenle sisteme Amsterdam sistemi de denmektedir. Topluluk sisteminin

sakıncaları şu noktalarda toplanabilir:

• Bu sistemde mahkûmlar “en azılı” mahkûmların etkisi altında kalmaktaydılar. Bu durum ilk defa suç işleyen mahkûmların da bir süre sonra itiyadi suçlu haline gelmesine neden olmaktaydı.

• İdareciler, mahkûmları bir bütün olarak göz önüne almak zorunda olduklarından iyiyi kötüden, ıslah olanı olmayandan ayıramamaktaydı.

Page 36: İnfaz Hukuku

32

• Suçlular sürekli iletişim içinde bulunduklarından eğilimlerini, “uzmanlık”larını birbirlerine aktarmakta, birbirlerine önerilerde bulunmaktadırlar. Bu da cezanın ıslah edici etkisini ortadan kaldırmaktadır.

• Aynı koğuşta kalan hükümlüler salıverildiklerinde diğer hükümlülerce tanınma utanç ve tehlikesine maruz kalmakta; bu da onların topluma uyumlarını önlemektedir.

• Hükümlülerin tahliye sonrası yeni suç ortağı bulmasına katkı sağlamaktadır.

• Etkileşim ve toplu davranışlara sebebiyet vermektedir. Hücre Sistemi 18. yy.ın sonlarına doğru, cezaların, hükümlülerin diğer hükümlülerle hiçbir araya getirilmeksizin ya da çok kısıtlı sürelerle bir araya getirilerek, bir arada bulundukları sürelerde ağır işlerde çalıştırılarak soyutlanmak suretiyle infaz edilmesi savunulmaya başlanmıştır. Bu şekilde savunulan hücre sistemi iki tür hapishanenin ortaya çıkmasına sebep olmuştur:

Pensilvanya Sistemi İlk uygulaması ABD’nin Pensilvanya eyaletinde olduğu için bu adla anılan sistemde hükümlüler gece ve gündüz hücrede bulunur; birbirleriyle ve gardiyanlarla kesinlikle görüştürülmez ve konuşturulmazlardı. Belli bir süreyle hücreden çıkarılan hükümlü, avlu ya da koridorda gezinirken karşılaştığı kimseler tarafından tanınmaması için göz yerleri delikli kukuleta kullanmak zorundaydı. Hatta din adamları bile hükümlülerle yüz yüze görüşmeksizin konuşurlardı. Bununla birlikte belirli günlerde akraba ziyaretleri serbestti. Her hükümlü için etrafı yüksek duvarlarla çevrili küçük bahçe yapılmıştı. Hükümlüler hücrelerinde ayakkabıcılık, dericilik ve terzilik gibi işlerle uğraşırlardı.

Sistem kaynağını Hristiyanlık dininden alır. Buna göre suç işleyen kişi tanrı ile baş başa kalarak tanrıdan özür dilemeli ve böylece günahlarından kurtulmalıdır

Sistem beş ilke üzerine kurulmuştur:

• Mahkûmlar sert ve uygun yöntemlerle hayatlarını değiştirebileceklerine ikna edilmelidir. Onlara intikam alırcasına davranılmamalıdır.

• Hücre hapsi, hapishane içinde daha fazla bozulmaya engel olacaktır.

• Hükümlü, soyutlanmak suretiyle, günahlarını daha derinlemesine düşünme fırsatı bulabilir ve tövbe edebilir.

Avrupa Konseyi Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında Rec (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı, Madde 60.5:

Hücre hapsi, bir ceza olarak sadece istisnai durumlarda belirli bir süre için uygulanmalı ve süresi mümkün oldukça kısa tutulmalıdır.

Avrupa Konseyi Mahpusların İyileştirilmesi İçin Minimum Standart Kuralar Hakkındaki R (73) 5 Sayılı Tavsiye Kararı, Madde 31

Vücut cezaları, karanlık hücreye koyma ve bunlar gibi zalimane, insanlık dışı veya alçaltıcı, disiplin müeyyidesi olarak uygulanması kesinlikle yasaklanmalıdır.

Avrupa Konseyi Mahpusların İyileştirilmesi İçin Minimum Standart Kuralar Hakkındaki R (73) 5 Sayılı Tavsiye Kararı, Madde 32.1

Tecrit ve benzeri gibi mahpusun bedeni ve ruhsal sağlığını tehlikeye düşürebilecek disiplin cezaları ancak, doktorun ilgiliyi muayene edip bu cezalara dayanabileceğini belirtilen yazılı bir belge vermesinden sonra uygulanabilir.

Page 37: İnfaz Hukuku

33

• İnsanlar sosyal canlılar oldukları için hücre hapsi etkili ve korkutucu olur.

• Hücre sistemi, daha ekonomiktir.

Kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezalar bakımından önerilen sistemin lehinde olarak şu düşünceler ileri sürülmüştür:

• İnfazın korkutucu olması, suç işlemeyi önleyici etki yaratır.

• Hükümlülerin cezaevinde birbirlerini tanımları olanaksız olduğundan cezaevinin ilk defa suç işleyenler için okul olmasının önüne geçilmiş olur.

• Sisteme yönelik eleştiriler ise şu şekilde sıralanabilir:

• Suçluyu umutsuzluğa yöneltir. Bu da kişinin akıl hastası olmasına neden olabilir.

• Sosyal hayattan ve ona ait alışkanlıklardan uzaklaştırdığından suçlunun yeniden topluma uyumunu zorlaştırır.

• Suçlunun çalıştırılması küçük el sanatlarıyla sınırlı olup, çalıştırılma olanakları çok kısıtlıdır.

• Suçlularının tam bir tecriti mümkün olmamış, suçluların yeni haberleşme yöntemleri geliştirmesine neden olmuştur.

• Sistemin uygulanacağı cezaevi binasının inşası çok pahalıdır.

• Sistemden beklenen neticenin alınabilmesi, çok miktarda ve iyi yetişmiş elemanın varlığını gerektirir.

Sistemin kişinin ruhsal ve bedensel sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri Auburn sisteminin geliştirilmesine yol açmıştır.

Auburn Sistemi ABD’nin Newyork kenti yakınlarında bulunan ve uygulandığı kurumun adıyla anılan bu sistemde, hükümlüler hücrelerde yalnız bulunurlar; fakat, yemek ve çalışma alanlarında bir arada olabilirlerdi. Ancak, toplu olarak bulunulan yerlerde konuşmak yasaktı ve uymayanlara kırbaç cezası gibi ağır cezalar verilmekteydi. Konuşma yasağının sağlanabilmesi için hükümlülerin önlerine bakmaları, sessizce yürümeleri, işyerinde birbirlerinin karşısında oturmamaları gerekmekteydi. Hükümlülerin aileleriyle görüşmeleri de yasaktı. Sistem hem toplu halde bulunmayı hem de hücre hapsini öngördüğü için bu sisteme karma sistem adı da verilmektedir.

Sistemin lehinde olan görüşler şu şekilde ifade edilebilir:

• Mahkûmlar gündüz atölyelerde bir arada bulunduklarından bu rejim çalışmanın düzenlenmesini kolaylaştırır.

• Konuşma yasağı mahkûmların birbirlerini kötü yönde etkilemelerine engel olur.

• Sırf hücre sisteminin kötü sonuçları engellenmiş olur ve cezanın infazının mahkûmu sosyal olmaktan çıkarma etkisi azalır.

• Mahkûmlar arasında eşcinselliği önler.

• Bu sistemin eksik yönü ve sakıncalarını ise şu şekilde sıralamak mümkündür:

• İki çeşit cezaevini bir arada öngördüğünden sistemin uygulanacağı cezaevinin inşası çok pahalıya mal olur.

Pensilvanya sistemi Kara Avrupası’nda (özellikle Belçika’ da) Dupectiaux’ un da etkisiyle uygulama alanı bulmuştur. Dupectiaux; 1837 yılında yayınladığı “sur les progres et de letat actule de la reforme penitentiaire” ismli eserinde suçluluğa karşı en etkili yol olarak hücre hapsini savunmuştur. O’na göre; suçlular ancak, hücrelerin kalın duvarlarıyla diğer mahkûmların olumsuz etkisinden uzak tutulabilir

Page 38: İnfaz Hukuku

34

• İnsanın konuşma özgürlüğünü kısıtlamaktadır.

• Tüm çabalara rağmen, esasen uyulması imkânsız da bulunan hükümlülerin birbirleriyle konuşmaları yasağına uyulamamıştır.

• Konuşma yasağına uymanın temini için çok sayıda memura olan gereksinim infaz masraflarını artırmaktadır.

• Hükümlünün toplumsal yaşayışla benzerliği olmayan bir rejime tabi tutulması, infazın asıl amaçlarından olan iyileştirmeyi ve toplumsal hayata yeniden uyum sağlama amaçlarına ulaşılabilmesini engellemektedir.

Kademeli Serbestlik Sistemi

Bu sistemde ise, hücrede başlayan infaz, hükümlünün göstereceği iyi halin dikkate alınmasıyla aşamalı

olarak yumuşatılmaktaydı. İlk defa orada uygulandığından İrlanda sistemi adı ile de anılmaktadır.

Özgürlüğü bağlayıcı cezanın infazı aşamalı bir serbestiye dayanan üç devreye ayrılmaktaydı. Birinci

devrede, hükümlünün cezası belirli bir süre hücrede çektirilir. İkinci devrede, ceza toplu olarak infaz

edilir ve hükümlüler çalıştırılır. Üçüncü devrede ise hükümlü iyi hali gözlenmişse yarı açık veya açık

cezaevine sevk edilerek cezası buralarda infaz edilir.

DEĞERLENDİRME Bugün tüm bu sistemlerin terk edildiği söylenmelidir. Öncelikle ceza miktarı ne olursa olsun hücre

cezasına son verilmiştir. Hücre cezası, sadece bir disiplin yaptırımı niteliğinde olup, bu durumda dahi

hükümlünün bazı haklarına dokunulamaz. Hapis cezası suçlunun kişiliğindeki özellikler göz önünde

tutulmak suretiyle tamamen bireyselleştirilmektedir (CGTİHK m.23, 24).

Günümüzde hapis cezalarının mümkün olduğunca çektirilmemesi, onun yerine seçenek yaptırımlara başvurulması öngörülmektedir. Nitekim 5237 sayılı TCK m.50, 1 yıla kadar (kısa süreli) hapis cezalarının maddede öngörülen yaptırımlardan birine çevrilebilmesi bakımından hâkime takdir yetkisi vermektedir.

Yine işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası

ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır (5237 sayılı TCK m.51). Soruşturulması ve kovuşturulması

şikâyete bağlı suçlarda uzlaşmanın varlığı halinde kamu davası açılmaz ya da açılmış olan davanın

düşmesine karar verilir (5237 sayılı TCK m.73) Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız

adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı üç ayı

aşmayan suçların faili öngörülen para cezasını öderse, hakkında kamu davası açılmaz; açılmışsa düşer

(5237 sayılı TCK m.75). Nihayet, belli suçlar bakımından kamu davasının açılmasının ertelenmesine

(CMK m.171), hükmün açıklanmasının geri bırakılması (CMK m.231) da hapis cezalarına önemli bir

alternatiftir.

Bununla birlikte hapis cezalarının halen koğuş sistemi içinde infaz edilmesi infazın hükümlünün

iyileştirilerek (ıslah ve terbiye edilerek) topluma iadesini sağlamak amacı ile bağdaşmamakta; tersine,

topluma kazandırılarak sosyalleştirilmesini olanaksız kılmaktadır.

İnfaz sistemleri nelerdir? Günümüzde hangi infaz sistemi tercih edil-mektedir?

Page 39: İnfaz Hukuku

35

CEZA KAVRAMI Cezanın Tanımı

Tipe uygun, hukuka aykırı, kusurlu insan davranışı olarak tanımlanan suç karşılığında uygulanan

yaptırıma ceza denir. Cezalar hürriyeti bağlayıcı nitelikte olabilceği gibi para cezası da olabilir. Yine

hürriyeti bağlayıcı nitelikteki cezalar tek tip olmayıp, işlenen suçun özelliğine gore farklı sürelerle

belirlenebilir. Ayrıca belirtmek gerekir ki ceza mutlak suretle bir suçun karşılığı olmak zorunda değildir.

Kabahat niteliğindeki düzene aykırılık eylemleri için de öngörülen yaptırımlar arasında idari para cezaları

mevcuttur ve bu cezalar da infaz hukukunun konusunu oluşturmaktadır.

Ceza kavramı ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Haluk Toroslu, Ceza Müeyyidesi, Ankara 2010.

Cezanın Amaçları

Geleneksel olarak, cezanın amaçlarını iki grupta toplamak mümkündür: Birincisi, ceza ödetmeye (tenkile) hizmet eder; diğer bir deyişle, işlenmiş kusurlu bir fiil, bir kuralın ihlali üzerine misilleme tepkisidir; ikincisi, önlemeye hizmet eder; yani, toplum (genel önleme) veya bireyler (özel önleme) üzerinde etkili olmak suretiyle suçu önlemeye çalışır. Bugün baskın olan görüş, ödetici ve önleyici amaçları bir araya getirmiş olan karma görüştür. TCK da bu görüşü kabul etmiştir. Bu bağlamda ceza, bir yandan suçluyu topluma uyumlu bir hale getirmeyi, gerekirse toplumdan uzaklaştırmayı amaçlarken, diğer yandan kanunda düzenlenmek ve infaz edilmek suretiyle korkutmalıdır.

Gerçekten bugün uzlaştırıcı teoriler geçerli olup, bu teorilerin ulaştığı çizgi ceza hukukunun günümüzdeki özel işlevini de ortaya koyar: Ceza hukukuna özgü amaçlardan ilki toplumsal yaşantı yönünden en önemli değerleri özel biçimde korumaktır. Ceza temel hak ve özgürlükleri sınırlamış olduğu için ancak çok önemli durumlarda ortaya çıkabilir. Bu nedenle kural olarak örneğin bir sözleşmenin ihlali cezalandırılmaz. Bu yönüyle ceza hukuku hukuk sistemi içinde diğer hukuk dallarına yardımcıdır, son çaredir. Bunun zorunlu bir sonucu olarak ceza hukuk yaptırımları arasında da özgürlüğü bağlayıcı ceza son çare olmalıdır.

Genel ve özel önleme, ceza hukukunun özel işlevi bakımından da önemli rol oynar. Genel önlemenin bir işlevi yerine getirdiği açıktır. Ancak özel önlemenin gerçekleşmesi yani bireyin uslanarak yeniden topluma kazandırılması için, infaz konusunda bazı özel düzenlemelere ve kurumlara ihtiyaç bulunur. Bu nedenle özellikle 16 yy.dan itibaren infaz hukukunun temel ilkeleri saptanmaya başlanmış infaz kurumları yeniden şekillenmiştir. İnfaz kurumları yeniden sosyalleşmeye olanak sağlayacak şekilde teçhiz edilmelidir. Ancak gerekli önlemler alınsa da cezaevi ortamının yarattığı psikolojik durum bireyi farklı davranışlara itebilmektedir. Bu durum özellikle kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezalarda dikkat çekmektedir. Bu nedenle kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezalara alternatifler üretilmelidir. Nitekim kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar (TCK m.50) ve yine ön ödeme kurumu (TCK m.75) bu amaçla kabul edilmiştir. Bugün ceza hukukunda faile kusurundan daha ağır ceza uygulanmaması benimsenmiştir: Kusur ceza hukuku. Bu, ödetme olarak karşımıza çıkar. Ama ödetme ana hedef değil, yardımcıdır.

Ancak cezanın önleme işlevi mesela, itiyadi suçlarda etkili olmayabilir. Bunlara karşı güvenlik önlemi uygulanabilir. Yine özel önleme işlevi de küçük suçlularda her zaman etkili değildir. Bu nedenle bu kişiler hakkında güvenlik tedbirleri uygulanır.

Bunun bir sonucu olarak çağdaş ceza kanunlarında ceza yanında güvenlik tedbirleri de kabul edilmiştir.

Bugün ceza hukukunda faile kusurundan daha ağır ceza uygulanmaması benimsenmiştir: Kusur ceza hukuku. Bu, ödetme olarak karşımıza çıkar. Ama ödetme ana hedef değil, yardımcıdır.

Ancak cezanın önleme işlevi mesela, itiyadi suçlarda etkili olmayabilir. Bunlara karşı güvenlik önlemi uygulanabilir. Yine özel önleme işlevi de küçük suçlularda her zaman etkili değildir. Bu nedenle bu kişiler hakkında emniyet tedbirleri uygulanır.

Bunun bir sonucu olarak çağdaş ceza kanunlarında ceza yanında güvenlik tedbirleri de kabul edilmiştir.

Page 40: İnfaz Hukuku

36

Ceza nedir ve amaçları nelerdir?

CEZANIN NİTELİKLERİ Cezanın yukarıda ifade edilmeye çalışılan bu amaçları yerine getirebilmesi bazı niteliklere sahip olmasını gerektirir:

• Ceza mutlaka kanunda düzenlenmiş olmalıdır (kanunilik ilkesi).

• Ceza bireyselleştirilebilir olmalıdır. • Ceza sadece (o) suçu işleyen kişiye uygulanmalıdır (cezaların şahsiliği ilkesi).

• Ceza insan onuru ile bağdaşabilir olmalıdır.

Ceza geri alınabilir ve düzeltilebilir olmalıdır. • Ceza devlete az yük getirmelidir. • Ceza suçlu için etkili olmalıdır.

CEZANIN TÜRLERİ VE İNFAZI Cezanın Türleri

Cezalar hukuki nitelikleri ve yöneldikleri değerler bakımından bazı ayrımlara tabi tutulabilir.

Hukuki nitelikleri yönünden cezalar asli ceza-fer’i (ek) ceza, seçimlik-tamamlayıcı ceza şeklinde ayrılabilir.

Asli ceza, yasada suçun asıl karşılığı olarak öngörülen cezadır. Ek ya da fer’i ceza ise yasanın asıl cezaya ek olarak belirlediği cezadır. Ek cezanın en önemli özelliği

asli cezadan bağımsız olarak, tek başına hükmedilmesinin olanaksız bulunmasıdır.

TCK m. 3 (GEREKÇE): “Suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak ceza hukuku yaptırımlarının haklı ve ölçülü olması gerekir. Çünkü ancak haklı ve suçun ağırlığıyla orantılı bir yaptırım ile suç işleyen kişinin bu fiilinden pişmanlık duyması sağlanabilir ve yeniden topluma kazandırılması söz konusu olabilir. Yine bireylerin hukuka olan güvenlerinin pekişmesi ve cezanın caydırıcılık etkisinin doğru biçimde gösterilebilmesi için de ceza hukukunun temel ilkelerinden olan oranlılık ilkesine uymak gerekir. Madde ile bu hususa ceza kanunda açıkça yer verilerek, ceza kanunun adaletçi bir karaktere sahip olduğu da vurgulanmak istenmiştir.”

TCK m. 2 (GEREKÇE): “Anayasamızda da ifade edilen ve evrensel nitelikteki “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesinin gereği olarak suçların tanımlanması ve ceza hukuku yaptırımları koyma yetkisine sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi sahiptir.”

TCK m. 20 (GEREKÇE): “Suç ve ceza politikası gereği olarak ancak gerçek kişiler suç faili

olabilir ve sadece gerçek kişiler hakkında ceza yaptırımına hükmedilebilir..”

TCK m. 3 (GEREKÇE): “Ceza kanunlarının düzenlenmesinde ve uygulanmasında bireyler ara-sında herhangi bir sebeple ayırım yapılmamasının ifade edilmesi, aynı zamanda hukuk devletinin özünü oluşturan insan onurunun korunmasının ceza kanununda da temel değer olarak benimsenmesi anlamına gelmektedir.”

Page 41: İnfaz Hukuku

37

Seçimlik cezalar ise esas itibariyle asıl ceza olup, öngörüldüğü suça ilişkin olarak hâkim tarafından

seçilebilen cezalardır. Örneğin, hakaret suçunda hapis veya para cezası öngörülmüştür. Seçimlik cezanın

varlığı halinde bu cezalardan sadece biri uygulanabilir. Her iki cezanın birlikte uygulanması mümkün

değildir.

Nihayet asli cezaya yasal sonuç olarak eklenen cezalara da tamamlayıcı cezalar denir. Bunlar ceza

mahkumiyetinin doğrudan sonucu olduğundan ayrıca hükümde gösterilmese de infaz sırasında

uygulaması yapılır.

Yöneldikleri değerler yönünden ise cezalar yaşam hakkına, özgürlüğe, malvarlığına ve şerefe yönelik

olabilir. Çağdaş ceza hukukunda bireyin yaşam ve şerefine yönelik cezalara yer verilmemesi gerektiği

kabul edilir ve bunun sonucu olarak artık idam cezalarına ceza kanunlarında yer verilmez. Nitekim 5237.

TCK idam cezasına ve 765 s. TCK m. 43’te yer alan hükmün ilanına yer vermemiştir. Bununla birlikte

iftira suçunu düzenleyen TCK m. 267/9 “Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen

mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilan olunur. İlan masrafı, hükümlüden

tahsil edilir” hükmünü getirmek suretiyle buna aykırı bir düzenlemeye yer vermiştir.

TCK’nın Yaptırım Sistemi

TCK suç karşılığı olarak uygulanabilecek yaptırımları, ceza ve güvenlik tedbirleri olarak belirlemiştir. Cezalar ise hapis ve adlî para cezasıdır. Burada cezalar incelenecek, güvenlik tedbirleri ve infazı aşağıda

ayrı bir başlık altında ele alınacaktır.

Cezalar ise hapis ve adlî para cezası olmak üzere iki çeşittir. Kanunsuz ceza olamayacağına göre bu

iki cezadan başka bir cezaya hükmedilemez.

TCK’da asli-fer’i ceza ayrımına da yer vermiş değildir. Gerçekten TCK m.53 vd. hükümlerinden de

anlaşılacağı üzere daha önce fer’i (ek) ceza olarak nitelenen bazı cezaların artık güvenlik tedbiri olarak

kabul edildiği anlaşımaktadır.

Bununla birlikte TCK’da seçimlik cezanın korunduğunu söyleyebiliriz. TCK m. 98/1, m.100,

m.105/1, m.125/1, m.259 buna örnek olarak verilebilir.

Yine TCK’nın 647 sayılı CİHK’da mevcut olan uzun süreli-kısa süreli hapis cezası ayrımına son

vermiş olduğu söylenebilirse de, hemen aşağıda görüleceği üzere (m.49/2, m.50), TCK’da kısa süreli

hapis cezası varlığını korumaya devam etmektedir. Bir kısım cezalar kısa süreli kabul edildiğine göre,

geri kalan cezaların uzun süreli olduğu ileri sürülebilir. O halde yasa açıkça zikretmese de uzun-kısa

süreli hapis cezası ayrımını korumaktadır.

TCK m. 53 (GEREKÇE): “Cezalandırılmakla güdülen asıl amaç, işlediği suçtan dolayı kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğuna göre, suça bağlı hak yoksunluklarının da belli bir süreyle sınırlandırılması gerekmiştir. Bu nedenle, madde metninde söz konusu hak yoksunluklarının mahkûm olunan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar devam etmesi öngörülmüştür. Böylece, kişi mahkûm olduğu cezanın infazının gereklerine uygun davranarak bunun tamamlanmasıyla kendisinin tekrar güven duyulan bir kişi olduğu konusunda topluma da bir mesaj vermektedir. Bu bakımdan hak yoksunluklarının en geç cezanın infazının tamamlanması aşamasına kadar devam etmesi, suç ve ceza politikasıyla güdülen amaçlara daha uygun düşmektedir.”

Page 42: İnfaz Hukuku

38

CEZA HUKUKU YAPTIRIMLARI

Cezalar Güvenlik Tedbirleri

Hapis Cezaları Adli Para Cezası

• Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

• Müsadere • Çocuklara Özgü Güvenlik Tedbiri • Akıl Hastalarına Özgü Güvenlik Tedbiri • Mükerrirlere Özgü Güvenlik Tedbiri • Tüzel Kişilere Özgü Güvenlik Tedbiri • Alkol ve Uyuşturucu Bağımlısı Kişiler

Hakkında Güvenlik Tedbiri.

• Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası

• Müebbet Hapis Cezası

• Süreli Hapis Cezası

• TCK ve diğer ceza kanunlarında veya ceza içeren kanun-lardan suçlar için öngörülenlere “adli para cezası” denir. Kabahatler için ön-görülenlere “idari para cezası” adı ve-rilmiştir.

TCK’DA CEZALAR Hapis Cezaları

Hapis cezaları özgürlüğü bağlayıcı cezalardır. Bu cezalar kişinin özgürlüğünün kısıtlanması suretiyle

yerine getirilirler. Bu çerçevede hapis cezası, failin işlediği suç karşılığı olarak kanunda öngörülen süre

için özgürlüğünden yoksun bırakılması şeklinde tanımlanabilir. Hapis cezaları, ceza infaz kurumlarında

infaz edilir.

5237 s. TCK hapis cezalarını

• ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası,

• müebbet hapis cezası ve

• süreli hapis cezası

olmak üzere üçe ayırmıştır.

765 s. TCK m.11’de yer alan ağır hapis, hapis ve hafif hapis cezası ayrımına son verilmiştir.

Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, hükümlünün hayatı boyunca devam eder.

Bu hapis cezasının müebbet hapis cezasından farkı, infaz rejimi yönündendir. Buna göre

ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası sıkı güvenlik rejimine (sistemine) göre çektirilir (TCK m.47).

Öte yandan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası zamanaşımı yönünden özellik gösterir: Dava

zamanaşımı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıldır (TCK m.66/1-a). Öte

yandan, TCK’nın İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı ağırlaştırılmış müebbet cezasını gerektiren

suçların yurt dışında işlenmesi halinde dava zamanaşımı uygulanmaz (TCK m.66/7). Ceza zamanaşımı ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda kırk yıldır (TCK m.68/1-a).

Taşımış olduğu özellikler sebebiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı ayrıca

düzenlenmiştir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infaz rejimine ait esaslar şunlardır (CGTİHK

m.25; Tüzük m.47):

a. Hükümlü, tek kişilik odada barındırılır.

b. Hükümlüye, günde bir saat açık havaya çıkma ve spor yapma hakkı tanınır.

Page 43: İnfaz Hukuku

39

c. Risk ve güvenlik gerekleri ile iyileştirme ve eğitim çalışmalarında gösterdiği gayret ve iyi hâle göre; hükümlünün, açık havaya çıkma ve spor yapma süresi uzatılabileceği gibi kendisi ile aynı ünitede kalan hükümlülerle temasta bulunmasına sınırlı olarak izin verilebilir.

d. Hükümlü, yaşadığı yerin olanak verdiği ve idare kurulunun uygun göreceği bir sanat veya meslek etkinliğini yürütebilir.

e. Hükümlü, kurum idare kurulunun uygun gördüğü hâllerde ve onbeş günde bir kez olmak üzere (f) bendinde gösterilen kişilere, süresi on dakikayı geçmemek üzere telefon edebilir.

f. Hükümlüyü; eşi, altsoy ve üstsoyu, kardeşleri ve vasisi, belirlenen gün, saat ve koşullar içerisinde on beş günlük aralıklarla ve günde bir saati geçmemek üzere ziyaret edebilirler.

g. Hükümlü hiçbir suretle ceza infaz kurumu dışında çalıştırılamaz ve kendisine izin verilmez.

h. Hükümlü, kurum iç yönetmeliğinde belirtilenlerin dışında herhangi bir spor ve iyileştirme faaliyetine katılamaz.

i. Hükümlünün cezasının infazına, hiçbir surette ara verilemez. Hükümlü hakkında uygulanacak tüm sağlık tedbirleri, tıbbî tetkik ve zorunluluklar hariç ceza infaz kurumlarında, mümkün olmadığı takdirde tam teşekküllü Devlet ya da üniversite hastanelerinin tek kişilik ve yüksek güvenlikli mahkûm koğuşlarında uygulanır.

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanların cezaları yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz

kurumlarında infaz edilir (CGTİHK m.9). Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, iç ve dış güvenlik görevlilerine sahip, firara karşı teknik, mekanik, elektronik ve fizikî engellerle donatılmış, oda

ve koridor kapıları sürekli kapalı tutulan, ancak mevzuatın belirttiği hâllerde aynı oda dışındaki

hükümlüler arasında ve dış çevre ile temasların geçerli olduğu sıkı güvenlik rejimine tâbi hükümlülerin

bir veya üç kişilik odalarda barındırıldıkları tesislerdir. Bu kurumlarda bireysel veya grup hâlinde

iyileştirme yöntemleri uygulanır (CGTİHK m.9/1). Toplam cezasının üçte birini bu kurumlarda geçirerek

iyi hâl gösteren hükümlülerin, tutum ve kişiliklerine uygun diğer ceza infaz kurumlarına gönderilmelerine

karar verilebilir (CGTİHK m.9/5).

Öte yandan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilen kişiye yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunduğu süre içinde mazeret izni, özel izin veya iş arama izni verilmez (CGTİHK m.93/1).

Tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı koşullu salıverilmeden yararlanabilmek içinse mahkûm olunan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılını çekmek gerekir (CGTİHK m. 108).

Yine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar ancak otuz yılını çektikleri takdirde koşullu salıverilmeden yararlanabilirler (CGTİHK m. 107/2). Bununla birlikte ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı verilmişse bu süre otuzaltı yıldır (CGTİHK m.107/4).

Nihayet TCK’nın İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” başlıklı Dördüncü Bölüm, “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı Beşinci Bölüm, “Milli Savunmaya Karşı Suçlar” başlıklı Altıncı Bölüm altında yer alan suçlardan birinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz (CGTİHK m. 107/16). Müebbet hapis cezasına mahkum edilen bir hükümlünün yeniden özgürlüğüne kavuşabilme umudunun bulunması gerekir. Kanımızca bu, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası için de geçerlidir. Ancak görüldüğü üzere yasa koyucu burada bir tercihte bulunarak bazı suçları işleyenler bakımından hükümlünün en azından koşullu salıverilme olanağından yararlanabilmesinin önüne geçmiştir.

Müebbet Hapis Cezası Müebbet hapis cezası kural olarak, yaşam boyunca yani ölene kadar devam eden ceza türüdür. Yukarıda da belirtildiği gibi müebbet hapis cezasına mahkum edilen bir hükümlünün yeniden özgürlüğüne kavuşabilme umudunun bulunması gerekir. Gerçekten bugün genel olarak kabul edildiği üzere hükümlünün yeniden topluma dönme umudunu besleyecek af ya da özellikle koşullu salıverilme olanağı mevcut olmalıdır.

Page 44: İnfaz Hukuku

40

Nitekim 5275 s. CGTİHK m. 107’ye göre müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar yirmi dört

yılını çekmekle diğer şartların da varlığı halinde koşullu salıverilirler. Bununla birlikte suç işlemek için

örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı müebbet hapis

cezasına mahkûm edilmiş olan hükümlü otuz yılını çekmekle koşullu salıverilir. Tekerrür hâlinde bu süre

otuzüç yıldır.

Müebbet hapis cezası süreli hapis cezasına uygulanan infaz rejimine göre infaz edilir (Tüzük m.8).

Görüldüğü üzere müebbet hapis cezası bakımından özel bir infaz rejimi öngörülmediği gibi koşullu

salıverilmeye esas olan süre daha azdır.

Müebbet hapis cezasına mahkum edilen hükümlünün yeniden topluma dönebilmesi mümkündür.

Öte yandan müebbet hapis cezası da zamanaşımı yönünden özellik gösterir: Dava zamanaşımı, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi beş yıldır (TCK m.66/1-b). Öte yandan, TCK’nın İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı müebbet cezasını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi halinde dava zamanaşımı uygulanmaz (TCK m.66/7). Ceza zamanaşımı ise müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıldır (TCK m.68/1-b).

TCK’da yer alan cezalar nelerdir? Ağırlaştırılmış müebbet hapis ceza-sı ile müebbet hapis cezası arasındaki temel fark nedir?

Süreli Hapis Cezası Kanunda aksi belirtilmediği sürece, bir aydan az yirmi yıldan fazla olmayan hapis cezasına süreli hapis

cezası denir.

765 s. TCK’da hapis cezaları ağır hapis, hapis ve hafif hapis cezası olarak ayrılmış, ağır hapis cezası

müebbet ve muvakkat olarak ikiye ayrılmış, muvakkat ağır hapis cezası 1 yıldan 24 yıla, hapis cezası 7

günden 20 yıla ve hafif hapis cezası da 1 günden 2 yıla kadar kabul edilmişti. 647 s. İnfaz Kanunu ise bir

yıldan yukarı olan cezayı muvakkat uzun süreli hürriyeti bağlayıcı ceza, bir yıldan az süreli hürriyeti

bağlayıcı cezayı ise kısa süreli hürriyeti bağlayıcı ceza olarak tanımlamıştı.

TCK’nın eski düzenlemeleri tümüyle ortadan kaldırdığını ve fakat sadece kısa süreli özgürlüğü

bağlayıcı cezaya aynı tanımlamayı getirerek kısa süreli hapis cezası şeklinde yeniden düzenlediğini

Avrupa Konseyi Ömür Boyu Hapis ve Diğer Uzun Süreli Cezalara Mahkum Olanların Cezaevi İdaresince Yönetimi Hakkında R (2003) 23 Sayılı Tavsiye Kararı

A. Ömür Boyu Hapis ve Diğer Uzun Süreli Cezalara Mahkumların Yönetilmesi İçin Genel İlkeler

• Ömür boyu hapis veya uzun süreli mahkumların farklı kişisel özellikleri dikkate alınmalı ve cezalar uygulanırken kişisel planlar yapılmasına dikkat edilmelidir.

• Cezaevi yaşamı, toplum içindeki hayatın gerçeklerine mümkün olduğu kadar yakın olacak şekilde düzenlenmelidir.

• Mahkumlara, günlük cezaevi yaşamında bireysel sorumluluk alma olanağı sağlanmalıdır.

• Ömür boyu hapis veya uzun süreli mahkumların, dış toplum, kendileri, diğer mahkumlar ve cezaevinde çalışan ya da ziyarete gelen kişiler açısından teşkil ettikleri riskler arasında açık bir ayrım yapılmalıdır.

• Ömür boyu hapis ve uzun süreli mahkumlar arasında sadece cezaları nedeniyle ayrım yapılmamalıdır.

• Ömür boyu hapis ve uzun süreli mahkumların cezalarının yönetilmesi için yapılacak olan kişisel planlama, cezaevi sistemi içinde tedrici ilerleme sağlamayı hedeflemelidir.

Page 45: İnfaz Hukuku

41

görmekteyiz. Bununla birlikte, TCK m. 50/4’e göre “taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası

uzun süreli de olsa... adlî para cezasına çevrilebilir.” şeklindeki düzenlemeden kısa süreli-uzun süreli

hapis cezası ayrımının örtülü bir şekilde devam ettiği de söylenebilir. O halde bir yıldan fazla hapis cezası

uzun süreli hapis cezasıdır.

O halde, kural olarak, kanunda aksi belirtilmediği sürece hapis cezaları 1 aydan az, 20 yıldan da fazla

olamaz. Ancak yasada suçun cezasının alt ve üst sınırları gösterilmişse, mahkeme bu gösterilen sınırlar

arasında bir cezaya hükmedecektir.

Bir cezada alt sınır belirtilmiş üst sınır belirtilmemişse, üst sınır en fazla 20 yıl olabilir. Üst sınır belirtilmiş alt sınır belirtilmemişse, bu durumda mahkeme bir ayın altında ceza veremez. Kısa Süreli Hapis Cezası Hükmedilen bir yıl ve daha az süreli hapis cezası kısa süreli hapis cezasıdır. Bu tanım 647 s. CİHK m. 3’te yer alan tanımla aynıdır. Kısa süreli hapis cezasının önemi ve özelliği, hapis cezasının kısa süreli olması durumunda bu cezanın para cezasına ve bazı başka yaptırımlara çevrilebilme olanağının varlığıdır. Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar m.50’de düzenlenmiştir.

Cezanın kısa süreli olup olmadığını belirlemek bakımından yargılama sonunda hükmedilen somut

ceza esas alınır. Birden fazla cezaya hükümlülük halinde hapis cezasının kısa süreli olup olmadığının

belirlenmesinde her bir cezanın süresi ayrı ayrı göz önünde bulundurulur.

TCK’da kısa süreli hapis cezasının bazı tedbirlere çevrilebileceği kabul edilmiştir. Bu nokta da

öncelikle kısa süreli hapis cezasına seçenek olan kurumun hukuki niteliği ve kullanılan terim üzerinde

durulmalıdır. 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’da bu konuda “ceza ve tedbirler” terimi

kullanılmakta iken, yeni TCK “yaptırım” terimini kullanmıştır. Böylece eskiden bu kurumların ceza mı,

tedbir mi olduğu, tedbir ise burada sayılan tedbirlerden tümünün önleyici niteliğe sahip olup olmadığı yönündeki tartışma sona ermiş görünmektedir. Yeni TCK bunların tümünü yaptırım olarak kabul etmiştir. Ceza hukukunun yaptırımları cezalar ve güvenlik önlemleri olarak ikiye ayrıldığına göre yeni TCK’nın

üst bir terim olarak yaptırım terimini tercih etmesi, burada sayılanların her iki niteliğe de sahip

olabileceğini göstermektedir. Bu çerçevede maddede sayılı yaptırımlar incelendiğinde adlî para cezası

dışında kalan yaptırımların güvenlik tedbiri olarak kabul edilmesi gerekir. Nitekim m. 50/5 ve 7’de yer

alan “Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir”

ve “Hükmedilen seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi

durumunda, hükmü veren mahkemece tedbir değiştirilir.” hükümlerinden de maddede sayılı kurumların

bir tedbir olduğu anlaşılmaktadır.

Seçenek Yaptırıma Çevirme Koşulları Çevirmenin ilk ve objektif nitelikteki koşulu cezaya ilişkin olup, hükmedilen cezanın 1 yıl ve daha az

hapis cezası olmasıdır. Bu yönüyle 647 s. CİHK ve yeni TCK arasında bir fark bulunmaz. Şayet sanık

birden fazla suçtan mahkum olmuşsa 1 yıllık sürenin belirlenmesinde toplam ceza miktarı değil, her bir

suçtan dolayı alacağı ceza ayrı ayrı ele alınır.

Ancak taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların

varlığı halinde, adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz (TCK

m.50/4).

O halde örneğin, TCK m. 85’e göre taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, beş yıl hapis cezası

ile cezalandırılsa dahi bu ceza adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken

husus, çevirmenin sadece adlî para cezası bakımından mümkün olması, yoksa m.50’de yer alan diğer

tedbirlere çevrilmenin söz konusu olmamasıdır.

Söz konusu düzenlemeden çıkan diğer bir sonuç da bilinçli taksir durumunda hapis cezasının adlî para

cezasına çevrilebilmesi için, kısa süreli hapis cezası olması gereğidir.

Page 46: İnfaz Hukuku

42

Bununla birlikte, hâkim her kısa süreli hapis cezasını maddede sayılı yaptırımlardan birine çevirmek

zorunda değildir. Nitekim m.50/1’de “çevrilebilir” denmek suretiyle bu hususa işaret edilmiştir. Hâkim

bu konuda tam bir takdir yetkisine sahiptir. Hâkimin takdir yetkisi aynı zamanda adlî para cezasına mı,

yoksa seçenek yaptırıma mı hükmedeceği konusunu da kapsamaktadır.

İşte yasa koyucu hâkimin kısa süreli hapis cezasını maddede sayılı yaptırımlardan birine çevirip

çevirmeme hususunda karar verirken bazı kriterlerden yararlanabilmesine olanak sağlamıştır. Bu da

çevirmenin ikinci ve sübjektif nitelikteki koşuludur. Buna göre hükümlüye ilişkin bazı hususlar hâkimin

bu konuda takdir yetkisini kullanırken ona yardımcı olmakta ve böylece objektif bir uygulama olanağı da

sağlamaktadır. Bu kriterler aynı zamanda cezanın bireyselleştirilebilmesi bakımından hâkim için son

derece önemlidir. Buna göre çevirme halinde suçlunun kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama

sürecinde duyduğu pişmanlık ve suçun işlenmesindeki özellikler dikkate alınmalıdır. 647 s. CİHK’ya

göre ise çevirme sırasında suçlunun kişiliği, sair halleri ve suçun işlenmesindeki özelliklerin dikkate

alınacağı öngörülmekteydi. Görüldüğü üzere TCK hükümlünün sosyal ve ekonomik durumu ile

yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığın da çevirme sırasında dikkate alınmasını aramaktadır. Böylece

TCK pişmanlığa yargılama sırasında da bir sonuç bağlamış olmaktadır. Gerçekten suç sonrası pişmanlık

cezada indirim ya da cezasızlık sebebi oluştururken, yargılama sırasındaki pişmanlık çevirme sebebidir.

Öte yandan buradaki sayımın sınırlı olmadığı “sair haller” teriminden anlaşılmaktadır. Yargıtay da

istikrar kazanan değişik kararlarında “suçlunun kişiliği, yargılamadaki davranışları, medeni durumu, işi, sosyal çevresi”nin çevirmede esas alınması gerektiğini ifade etmektedir. Kanımızca sanığın ahlaki

eğilimleri çevirmede dikkate alınmamalıdır.

Hâkim hükmedilen cezanın kısa süreli olması durumunda hükümlüye ilişkin söz konusu hususları

değerlendirip olumlu ya da olumsuz bir yargıya ulaşmak zorundadır. Bu nedenle kısa süreli hapis

cezasının adlî para cezasına ya da önleme çevrilip çevrilmemesi isteğe bağlı değildir; herhangi bir talep

olmasa da hâkim bunu re’sen değerlendirmelidir. Bu nedenle mahkemenin bu yönde bir karar verme

yükümlülüğünün bulunmadığı yönündeki görüşe ve Yargıtay kararlarına katılmak mümkün değildir.

Nitekim Yargıtay da yeni tarihli bir kararında yaptırımların kişiselleştirilmesi ilkesi gereği hâkimin istek

olmasa da çevirme hakkında re’sen karar vermesi gerektiğini kabul etmiştir.

Hâkimin, kısa süreli hapis cezasının adlî para cezası ya da önlemlerden birine çevrilip çevrilmemesi

konusundaki takdir yetkisi, keyfilik olarak anlaşılmamalıdır. Hâkim, neden çevirdiği ya da çevirmediği

konusunda yasal ve yeterli gerekçe göstermek zorundadır. Aksi halde bu bir bozma sebebi olarak kabul

edilmektedir (CMK m.289/1 g).

Nihayet burada tartışılması gereken bir husus da şu olabilir: Çevirme sırasında hâkimin esas alacağı bazı kriterler, takdiri hafifletici sebep için de gerekçe oluşturabilir mi? Örneğin, sanığın pişmanlığı hem

takdiri hafifletici sebebin uygulanması, hem de çevirme için gerekçe oluşturabilir mi? Kanımızca buna

engel bir durum yoktur. Zira her iki kurum nitelik olarak birbirinden farklıdır.

Seçenek Yaptırıma Çevirme Zorunluluğu Bazı hallerde çevirme zorunludur (TCK m.50/3). Buna göre daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla,

• Mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile

• Fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, maddede yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.

Söz konusu düzenleme karşılığı olan 647 s. Kanun m.4’ten bazı yönlerden farklılaşmakta ve daha lehe

düzenlemeler getirmektedir. Gerçekten;

• Uygulamada asıl mahkûmiyet, m.50 hükmüne göre çevrilen adlî para cezası veya tedbir olduğuna göre (TCK m. 50/5), daha önce özgürlüğü bağlayıcı cezadan çevrilmiş para cezasına mahkum edilmiş olma, hükmolunan 30 güne kadar özgürlüğü bağlayıcı cezanın para cezasına ya da tedbire çevrilmesine engel değildir. Görüldüğü üzere TCK sadece daha önce hapis cezası ile

Page 47: İnfaz Hukuku

43

mahkum edilmemiş olma koşulunu aramaktadır. Halbuki 647 s. Kanun m. 4/2’ye göre hükmolunan otuz güne kadar (otuz gün dahil) hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin çevirme zorunluluğu suç tarihinden önce, para cezasına veya tedbire çevrilmiş olsa dahi, hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûm edilmemiş olanlar hakkında söz konusu olabilmekteydi. Dolayısıyla 647 s. Kanun bakımından daha önce hükmolunan hürriyeti bağlayıcı ceza para cezasına veya tedbire çevrilmiş olsa dahi sonradan hükmolunan 30 güne kadar özgürlüğü bağlayıcı cezanın çevrilebilmesi zorunlu değildi.

• Bir diğer fark ise TCK’nın 647 s. Kanunda yer almayan fiili işlediği tarihte altmış beş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezasının m.50’de yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi imkanını getirmesidir. O halde fiili işlediği sırada 65 yaşını doldurmuş hü kümlünün, çocuk hükümlü gibi, kısa süreli hapis cezasının adlî para cezasına veya yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunludur. Bu değişiklik olumlu olmuştur.

Nihayet yukarıda belirtilen durumlarda mahkemeye, hapis cezasının seçenek yaptırımlardan birine

çevirip çevirmeme konusunda takdir yetkisi verilmemiş olmakla beraber, mahkeme yine de hapis cezası

yerine seçenek yaptırım olarak adlî para cezasına veya diğer seçenek yaptırımlardan birine çevirme

hususunda, diğer bir deyişle seçenek yaptırımın türünün seçiminde takdir yetkisine sahiptir.

Seçenek Yaptırıma Çevirme Yasağı TCK m.50/2’ye göre suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez. Örneğin, TCK m.125 hakaret suçunun cezasını üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası olarak kabul etmiştir. Bu durumda mahkeme böyle bir seçim imkanı varken sanığı üç ay hapis cezasına mahkum ederse, artık bu üç aylık hapis cezasını adlî para cezasına çeviremeyecektir. Gerçekten hâkimin adlî para cezasının öngörüldüğü seçenekli cezalar bakımından hapis cezasını tercih etmesinin gerekçesi büyük bir olasılıkla hükmedilen hapis cezasının neden adlî para cezasına çevrilmediğinin de gerekçesini oluşturacaktır. Bu nedenle bu kayıtlama yerinde olmuştur. Nitekim 647 s. Kanunda bu konuda bir düzenleme bulunmaması tartışmalara yol açmış ve 4.2.1974 tarihli İBK ile para cezası verme olanağı varken kısa süreli cezaya hükmedilmiş olmasının çevirmeye engel olmayacağı kabul edilmişti.

Bununla birlikte, kanımızca, çevirme yasağı sadece adlî para cezası bakımından öngörülmüş bulunduğundan hükmedilen hapis cezasının m.50’de sayılı diğer yaptırımlardan birine çevrilmesi mümkün olmalıdır.

647 s. Kanun m. 4/son da yer alan “Bu madde hükümleri sırf askerî suçlar ile askerî disiplin suçları ve birinci fıkranın 3 ve 4 numaralı bendi hükümleri de subaylar, askerî memurlar ve astsubaylar hakkında uygulanmaz.” şeklindeki düzenlemeye TCK m. 50’de yer verilmemiştir. Bu durum karşısında konu TCK m. 5’te yer alan “Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır” düzenlemesi ile birlikte değerlendirildiğinde kısa süreli hapis cezası ister özel ceza yasalarında isterse ceza içeren yasalardaki suçlar için de öngörülmüş olsun TCK’nın genel hükümleri içinde yer alan m.50 gereği adlî para cezasına ya da maddede sayılı yaptırımlardan birine çevrilebilir sonucuna ulaşılmalıdır. Bununla birlikte TCK m.5’in yürürlüğü 5560 sayılı Kanun ile 31 Aralık 2008 tarihine kadar ertelenmiştir.

Benzer sonuca ertelemeye ilişkin hüküm getiren diğer özel ceza kanunları ve ceza hükmü içeren kanunlar bakımından da ulaşmak mümkündür. Diğer bir deyişle, bunda böyle erteleme bakımından diğer kanunlarda bir düzenleme bulunsa dahi sadece TCK m.50’de yer alan hükümler uygulanacaktır.

Bununla birlikte 31.03.2005 tarih ve 5329 sayılı Kanunla Askeri Ceza Kanunu’na eklenen ek madde 8’e göre: “5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleri bu kanunda yer verilen suçlar hakkında da uygulanır. ... Yedek subaylar hariç olmak üzere subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ve Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel hakkında askeri ve adlî mahkemelerce verilen kısa süreli hapis cezaları Türk Ceza Kanunu’nun 50. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b) ve (d) bentlerinde yazılı olanlar dışındaki seçenek yaptırımlara çevrilemez”.

Kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesinde zo-runluluk ve yasaklılık getiren haller nelerdir?

Page 48: İnfaz Hukuku

44

Kısa Süreli Hapis Cezasının Çevrilebileceği Yaptırımlar Adlî Para Cezasına Çevirme

Kısa süreli hapis cezası adlî para cezasına çevrilebilir (TCK m.50/1). Çevirmede esas alınacak para miktarı TCK m.52/2’de belirtilmiştir. Buna göre bir gün karşılığı en az 20, en fazla 100 olmak üzere adlî para cezasına çevrilir. Bir gün karşılığı adlî para cezasının miktarı kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak takdir edilir. Bu durumda örneğin, 6 ay hapis cezasına mahkum edilen bir kişinin bu cezası adlî para cezasına çevrilecek, şayet bir gün karşılığı 20 olarak kabul edilecek olursa 180x20= 3600 olacaktır.

Belirtilmelidir ki, hapis cezası yerine adlî para cezasına hükmedilmesi durumunda, 647 sayılı CİK m.6’dan farklı olarak, söz konusu cezanın ertelenmesi mümkün değildir.

Hükümden önce şahsi özgürlüğü sınırlama sonucunu doğuran bütün durumlarda (yakalama, gözaltına alma, tutuklama gibi) geçirilen süreler nedeniyle, adlî para cezasından indirim yapılırken bir gün yüz Türk Lirası sayılır. Gerçekten “Hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş süreler, hükmolunan hapis cezasından indirilir. Adlî para cezasına hükmedilmesi durumunda, bir gün yüz Türk Lirası sayılmak üzere, bu cezadan indirim yapılır.” (TCK m.63)

Her bir suç için belirlenen kısa süreli hapis cezası ayrı ayrı paraya çevrilmelidir. Yeni TCK’da cezaların toplanması öngörülmemiştir. Bu nedenle, her suçtan ayrı ayrı verilen hapis cezaları da toplanmayacağına göre, adlî para cezasına çevrilmeleri de zorunlu olarak ayrı ayrı yapılacaktır.

Hapis cezası için bir günün, adlî para cezası için bir Türk Lirasının artakalanı hesaba katılmaz ve bu cezalar infaz edilmez (TCK m.61/6)

Tedbire Çevirme

Kısa süreli hapis cezalarının adlî para cezası dışında aşağıdaki tedbirlere de çevrilebileceği kabul edilmiştir.

• Aynen İade, Suçtan Önceki Hale Getirme veya Tazmin Suretiyle Tamamen Giderme

• Bir Eğitim Kurumuna Devam Etme

• Belirli Yerlere Gitmekten veya Belirli Etkinlikleri Yapmaktan Yasaklanma

• Ehliyet ve Ruhsat Belgelerinin Geri Alınması, Belli Bir Meslek ve Sanatı Yapmaktan Yasaklanma

• Gönüllü Olarak Kamuya Yararlı Bir İşte Çalıştırılma

Çevirmenin Sonuçları Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir (TCK m.50/5). O halde gerek cezanın ertelenmesi ve gerekse tekerrür açısından hapis cezasının yerine çevrilmiş olan para cezasına veya tedbire itibar edilmelidir. Yine bundan sonra hükmolunan kısa süreli hapis cezasının zorunlu olarak adlî para cezası veya tedbirlerden birine çevrilmesi sırasında da önceki hükümlülüğün adlî para cezası ya da tedbir olduğu esas alınır.

Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet Savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek yaptırımın gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, hükmü veren mahkeme kısa sure li hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra hükmü uygulanmaz (TCK m.50/6). Diğer bir deyişle uygulamada asıl mahkumiyet çevrilen yaptırım değil, hapis cezasıdır.

Hükmedilen seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda tedbir, hükmü veren mahkemece değiştirilir (TCK m.50/7). Burada dikkat edilmesi gereken iki husus vardır:

1. Tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememiş olması gerekir. Örneğin, tazmin konusunda fail yeterli mali güce sahip olmayabilir.

Page 49: İnfaz Hukuku

45

2. Değiştirilecek olan yaptırım tedbir niteliğinde olan yaptırımdır. O halde adlî para cezasının yerine getirilememiş olması durumunda bu maddede sayılı tedbirlerden biri ile değiştirilmeyecektir. Nitekim, adlî para cezasını düzenleyen TCK m.52/4’e göre “Hâkim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir”.

Kısa Süreli Hapis Cezalarının Özel İnfaz Usulleri 5237 s. TCK’da düzenlenmemiş olmakla birlikte CGTİHK m.110’da kısa süreli hapis cezalarının özel infaz usullerine de yer verilmiştir. Konumuz kısa süreli hapis cezaları olduğuna göre bu hapis cezalarına ilişkin özel infaz usullerinin burada incelenmesi gerekli görülmüştür.

Altı ay veya daha az süreli hapis cezası özel infaz usullüne göre çektirilebilir. Özel infaz usulüne tabi tutmanın ihtiyari olduğu belirtilmelidir. Öte yandan cezanın özel infaz usulüne göre çektirilmesi kararı, henüz infaz başlamadan verilebileceği gibi infaza başlandıktan sonra da verilebilir (CGTİHK m. 110/4).

Özel infaz usulleri şunlardır:

• Hafta sonu infaz

Altı ay veya daha az süreli hapis cezası her hafta cuma günleri saat 19.00’da girmek ve pazar günleri aynı saatte çıkmak suretiyle infaz edilebilir. Buna hafta sonu infaz denir (CGTİHK m.110/1 a).

• Geceleri infaz

Altı ay veya daha az süreli hapis cezası her gün saat 19.00’da girmek ve ertesi gün saat 07.00’de çıkmak suretiyle geceleri infaz edilebilir ki buna da geceleri infaz adı verilir (CGTİHK m.110/1 b).

Hafta sonu ve geceleri infaz usulünün kabul edilmesi ile hükümlünün iş, eğitim veya topluma uyum sağlayacağı faaliyetleri yapabilmesi olanağı sağlanmış olmaktadır. Hükümlüye “yarı özgürlük” olanağı tanınarak, sosyal yaşama yeniden katılma isteğine destek olunabilir.

• Konutta infaz

Mahkûmiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukukî sorumlulukları saklı kalmak üzere;

a. Kadın veya altmışbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları altı ay,

b. Yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları bir yıl,

c. Yetmişbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları üç yıl,

veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir (CGTİHK m.110/2).

Konutta infazın şu avantajlarından söz edilebilir: Birincisi, bu tür özel infazın maliyeti, hapis cezasının cezaevinde infazının maliyetinden çok daha düşüktür. İkincisi, farklı durumlara uydurulmaya uygun olmasıdır. Üçüncüsü, hükümlünün cezaevinde infazın ortaya çıkaracağı sorunlar olmaksızın etkisiz hale gelmesi sağlanabilecektir.

Bununla birlikte konutta infazın bazı zorluklarının bulunduğu da söylenmelidir. Özellikle konutta infazın takibi, hükümlünün kontrolü konusunda yeterli personelin bulunmamasından kaynaklanan sıkıntılar ortaya çıkabilir. Yine suçun yoğun bir şekilde ortaya çıktığı bölgelerde örneğin, uyuşturucunun yoğun şekilde kullanıldığı bir çevrede konutta infaz mümkün olduğunca tercih edilmemelidir.

Söz konusu uygulama zorluklarını ortadan kaldırmaya yönelik olarak bazı ülkelerde elektronik izleme yöntemleri geliştirilmiştir. Bu yöntemler telefon robotu, kilitli bilezik ve telefon gerektirmeyen verici cihazlar gibi yöntemlerdir. Böylece kişinin konutta bulunup bulunmadığı ve kendisi hakkında hükmedilen cezaya bağlı kısıtlamalara uyup uymadığı denetlenebilmektedir.

Page 50: İnfaz Hukuku

46

Özel infaz usulüne karar verecek mahkeme, hükmü veren mahkeme veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemedir (CGTİHK m.110/1). Bu infaz usulünün gereklerine geçerli bir mazeret olmaksızın uyulmaması hâlinde, cezanın baştan itibaren infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir (CGTİHK m.110/6). Verilen kararlara karşı itiraz yolu açıktır (CGTİHK m.110/7).

Nihayet kural olarak cezanın özel infaz usulüne göre çektirilmesine karar verilenler hakkında koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz (CGTİHK m.110/5).

Adlî Para Cezası Kavram

Para cezası suçlunun malvarlığına yönelik bir yaptırım olup, işlenen suçun karşılığı olarak yasada öngörülen sınırlar arasında belirlenerek, hükümlüden alınan bir miktar paranın devlet hazine ödenmesi şeklinde tanımlanabilir. 5237 s. TCK m.52/1 para cezasını, hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesi şeklinde tanımlamıştır.

Para cezasının, ekonomik durumları birbirinden farklı kişilerde değişik etki yapması sebebiyle eşitlik

ilkesine aykırı olduğu, suçla ilgili olmayan kişileri de etkileyebildiği, suçlunun ıslahına yaramadığı, devleti suçluluktan yarar sağlama eğilimine sürüklediği gibi gerekçelerle eleştirilmesi yanında,

bölünebilmesi ve geri alınabilmesinin daha kolay olması nedeniyle özgürlüğü bağlayıcı cezaya göre

bireyselleştirmeye daha yatkın olduğu da söylenmelidir. Ayrıca çağdaş ceza hukukunda para cezası, bu

olumsuz yanları bertaraf edilerek uygulanmaya çalışılmaktadır.

Para Cezasına İlişkin Sistemler Para cezalarının belirlenmesinde iki sistem vardır: Klasik sistem ve gün para cezası.

765 s. TCK tarafından da kabul edilen klasik sisteme göre hâkim yasanın saptadığı sınırlar çerçevesinde belirlediği meblağı para cezası olarak hükmeder. Bu sistem farklı şekillerde uygulanır:

• Maktu para cezası: Para cezası, sabit bir miktar olarak belirlenir. Hâkimin, işlenen suç, fail ve onun mali durumunu göz önünde bulundurarak bir meblağ belirlemesi mümkün değildir.

• Alt ve üst sınırları belirlenmiş para cezası: Yasakoyucu para cezasının alt ve üst sınırlarını belirlemiş olup, hâkime bu sınırlar içinde para cezasını belirleme yetkisi tanımıştır.

• Nisbi para cezası: Bu usulde ne üst sınır ne de hâkimin takdir yetkisi bulunmamaktadır. Suçtan doğan zarar veya elde edilen yarar ya da katları para cezasının belirlenmesinde esas alınır.

Gün para cezası sisteminde ise önce suçlunun kusuru ve cezanın amaçları göz önünde bulundurularak bir gündelik sayı belirlenir. Buna birim gün sayısı da denebilir. Bu, suçlunun kaç gün para cezası ödeyeceğinin saptanmasıdır. Bundan sonra suçlunun mali durumu göz önüne alınarak, bir günlük ortalama gelirinden onu yoksulluğa düşürmeyecek bir miktarı günlük olarak belirlenir. Gündelik sayı ile günlük çarpılarak, ödenmesi gereken para cezası miktarına ulaşılır. Böylece para cezasının belirlenmesinde zengin-fakir arasındaki eşitsizlik giderilmeye ve para cezası meblağının suçunun ekonomik durumuna en uygun bir şekilde belirlenebilmesi sağlanmaya çalışılmaktadır.

TCK’da Para Cezası

5237 sayılı TCK para cezası yaptırımını adlî para cezası olarak belirlemiştir. Bu terimin seçilmesinin gerekçesi, idari nitelikteki para cezasından farkının ortaya konulması şeklinde açıklanmaktadır. Buna göre adlî para cezası yasada yazılı usule göre belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesi şeklinde tanımlanmaktadır (TCK m. 52/1; CGTİHK m. 106). O halde adlî para cezasının saptanmasında gün para cezası sisteminin kabul edildiği söylenmelidir. Böylece 5237 s. TCK’nın 765 s. TCK’da benimsenen klasik sisteme son verdiği söylenmelidir.

Ancak bu sistem aynı suçu işleyen kişilerin ekonomik durumlarının farklı olması nedeniyle farklı

cezalar ile cezalandırılmasını sonuçlayacağından TCK m. 3’te yer alan eşitlik ilkesi ile bağdaşmadığı da

Page 51: İnfaz Hukuku

47

söylenebilir. Ancak gün para cezasının ortaya çıkışında belirleyici olan ve klasik sisteme nazaran

avantajlarını da ortaya koyan amaçların gözden uzak tutulmaması gerekir. Gerçekten gün para cezasının

ortaya çıkışındaki temel amaçlar, zengin-fakir suçlu arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak ve ekonomik

açıdan paranın sürekli değer yitirdiği ülkelerde cezanın etkinliğini devamlı kılmaktır. Yine hâkimin

kararında gün birimini ve gün birimine karşılık gelen parasal miktarı gerekçesiyle ayrı ayrı göstermek

zorunluluğu (TCK m.54/2), para cezasının tayininde değerlendirme sürecini açık ve net bir şekilde ortaya

koymakta ve kontrol imkanı sağlanarak keyfilik önlenmektedir.

TCK adlî para cezasının ne şekilde saptanacağını da düzenlemiş bulunmaktadır. Buna göre adlî para

cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yedi yüz otuz günden fazla

olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması

suretiyle hesaplanır.

Bununla birlikte, suç tipinde adlî para cezası ile hapis cezası seçimlik olarak düzenlendiğinde, takdiri

açıdan hapis cezasının alt ve üst sınırı gözetilerek gün biriminin belirlenmesi yerinde olacaktır. Böylece

para cezasının ödenememesi halinde uygulanacak tazyik hapsinin süresi bakımından dengesiz ve

adaletsiz sonuçların ortaya çıkması önlenmiş olur. Nitekim 6.12.2006 ve 5560 sayılı Kanunla 5237 sayılı

TCK m.61’e f.9 eklenmiş ve “(9) Adlî para cezasının seçimlik ceza olarak öngörüldüğü suçlarda bu

cezaya ilişkin gün biriminin alt sınırı, o suç tanımındaki hapis cezasının alt sınırından az; üst sınırı da,

hapis cezasının üst sınırından fazla olamaz.” düzenlemesi getirilmiştir. Örneğin, hakaret suçunun cezası

hapis cezası ya da adlî para cezası olarak hükmedilebilir (TCK m.125). Buna göre hâkim adlî para

cezasına hükmedecekse gün birimin altı sınırı üç aydan az, üst sınırı da iki yıldan fazla olamaz.

Yine hükümde gün birimin sadece üst sınırı gösterilmiş ise alt sınır beş gün; alt sınır gösterilmiş üst

sınır gösterilmemiş ise üst sınır yedi yüz otuz gün olacaktır.

Yeni TCK’nın Alman Ceza Kanunu’ndaki gün para cezası sistemini benimsediği söylenmelidir. O

halde birinci aşamada 5 günden az, Kanunda aksi belirtilmeyen hallerde 730 günden fazla olmamak üzere

birim gün sayısı belirlenir; ikinci aşamada ise suçlunun ekonomik ve kişisel durumu göz önünde tutularak

bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar bulunur. Bu miktar en az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası

olabilir (TCK m.52/2). Nihayet üçüncü aşamada belirlenen bu iki rakam birbiriyle çarpılır.

Öte yandan adlî para cezası için bir Türk Lirasının artakalanı hesaba katılmaz ve bu cezalar infaz

edilmez (TCK m. 61/6).

Hâkim kararında, adlî para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktarı ayrı ayrı göstermek zorundadır (TCK m.52/3).

Para cezası nedir? TCK’da para cezası bakımından hangi sistem kabul edilmiştir?

Adlî Para Cezasının İnfazı Adlî para cezası iki şekilde infaz edilir:

Hâkim, ya adlî para cezasının tamamının ödenmesi için mehil verir (ödemeyi erteler) ya da adlî para

cezasının taksitler halinde ödenmesine karar verir.

Gerçekten hâkim, kişiye, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, adlî para cezasını

ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebilir.

Görüldüğü üzere hâkimin para cezasının ödenmesini erteleyebilmesi mümkündür.

Bununla birlikte hâkimin adlî para cezasının belirli taksitler halinde ödenmesine karar verebilmesi de

mümkündür. Bu durumda taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda,

taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve

ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir (TCK m. 52/4).

Page 52: İnfaz Hukuku

48

Öte yandan para cezası Cumhuriyet savcısı tarafından da takside bağlanabilir: Buna göre hükümde,

adlî para cezası takside bağlanmamış ise, bir aylık süre içinde adlî para cezasının üçte birini ödeyen

hükümlünün isteği üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine izin verilir. İlk

taksitin süresinde ödenmemesi hâlinde, verilen ikinci takside ilişkin izin hükümsüz kalır (CGTİHK

m.106/6).

Bu durumda para cezasının savcılık tarafından takside bağlanmasının koşulları şu şekilde sıralanabilir:

• Mahkemece adlî para cezasının ödenmesinde taksit veya mehil öngörülmemiş bulunmalıdır.

• Hükümlü savcılıktan bu yönde bir talepte bulunmuş olmalıdır.

• Hükümlü bir aylık süre içinde para cezasının üçte birini ödememiş olmalıdır.

• Ödeme birer ay ara ile iki eşit taksitte olmalıdır.

Adlî para cezasını içeren ve kesinleşen ilâm Cumhuriyet Başsavcılığına verilir (CGTİHK m.106/2).

Birden fazla kişinin birlikte suç işlemeleri veya bir kişinin birden fazla suç işlemesi halinde

hükmolunacak para cezalarının her biri için Cumhuriyet Başsavcılığına ayrı ilâm gönderilir. Bundaki

amacın cezaların miktarı farklı olabileceğinden, yanlışlık yapılmasını önlemek olduğu ifade edilmektedir.

Cumhuriyet savcısı otuz gün içinde adlî para cezasının ödenmesi için hükümlüye bir ödeme emri

tebliğ eder (CGTİHK m.106/2; İnfaz Tüzüğü m.56/2). Çağrı kağıdı, hükümde gösterilen adrese tebliğ

edilir. Hükümlü, adres değişikliklerini mahkemeye veya Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmekle

yükümlüdür. Aksi halde hükümde gösterilen adreste yapılan tebligat geçerlidir (CGTİHK m.20/3).

Ancak, kurumda bulunan ve kanun hükümlerine göre vasi atanması zorunlu olan hükümlülere yapılacak

tebligat, vasilerine yapılır (İnfaz Tüzüğü m.56/2). Şayet mahkeme tarafından adlî para cezasının

ödenmesi için mehil verilmişse, ödeme emri bu mehil dikkate alınarak gönderilmelidir.

Hükümlü, ödeme emrinde belirtilen miktarı ödemelidir.

Adlî Para Cezasının Ödenmemesi Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adlî para cezasını ödemezse, Cumhuriyet

savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedilir. (CGTİHK m.106/3; İnfaz

Tüzüğü m.56/6). Adlî para cezasının hapse çevrileceği mahkeme ilâmında yazılı olmasa bile söz konusu

hüküm Cumhuriyet Başsavcılığınca uygulanır (CGTİHK m.106/5).

Süresinde ödenmeyen para cezasına gecikme zammı uygulanamaz.

Adlî para cezası yerine çektirilen hapis süresi üç yılı geçemez. Birden fazla hükümle adlî para

cezalarına mahkûmiyet hâlinde bu süre beş yılı geçemez (CGTİHK m.106/7). Bunun için hükümlünün

mükerrer olması gerekmez. Tek bir ilâmda birden fazla adlî para cezasına hükmedilen hallerde de, birden

fazla hüküm var sayılır.

Hükümlü, hapis yattığı günlerin dışındaki günlere karşılık gelen parayı öderse hapisten çıkartılır

(CGTİHK m.106/8).

Öte yandan, 5237 sayılı yeni TCK dışındaki yasalarda yer alan adlî para cezaları gün sistem ile

belirlenmediğinden, bunların ödenmemesi halinde, hükümlüler bir gün yüz Türk Lirası hesabı ile

hapsedilirler (CGTİHK geç.m.1; İnfaz Tüzüğü m.56/11).

Adlî para cezasından çevrilen hapsin infazı ertelenemez ve bunun infazında koşullu salıverilme

hükümleri uygulanamaz. Hapse çevrilmiş olmasına rağmen hak yoksunlukları bakımından esas alınacak

olan adlî para cezasıdır (CGTİHK m.106/9).

Bununla birlikte, kısa süreli hapis cezasının adlî para cezasına çevrilmesi durumunda söz konusu

cezanın koşulları varsa ertelenebilmesi mümkündür (CGTİHK m.106/9). Öte yandan, bu şekilde çevrilen

adlî para cezasının hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz

gün içinde ödenmemesi halinde, hükmü veren mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen ya da

kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal infaz edilir (TCK m.50/6; CGTİHK m.106/10).

Page 53: İnfaz Hukuku

49

Her ne kadar CGTİHK m.106/10’da “... kısa süreli hapis cezasından çevrilen adlî para cezalarının

infazında, aynı maddenin ... yedinci fıkra” hükmünün de saklı olduğu ifade edilse de “Hükmedilen

seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda, hükmü veren

mahkemece tedbir değiştirilir” (TCK m.50/7) şeklindeki düzenlemenin adlî para cezası bakımından değil,

diğer tedbirler bakımından geçerli olduğu kanısındayız. Zira hükümde “seçenek tedbir”den söz

edilmektedir. Para cezası tedbir değil, yaptırımdır. Tedbir terimi, adlî para cezası dışında hükümde yer

alan diğer tedbirler şeklinde anlaşılmalıdır. Nitekim TCK m.50/6 “seçenek yaptırım” terimi kullanılırken

f.7 de “seçenek tedbir” teriminin tercih edilmesi de bunun bir ifadesi olmalıdır.

Nihayet infaz edilen hapsin süresi, adlî para cezasını tamamıyla karşılamamış olursa, geri kalan adlî

para cezasının tahsili için ilâm, Cumhuriyet Başsavcılığınca mahallin en büyük mal memuruna verilir.

Kalan adlî para cezası bu makamlarca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna

göre tahsil edilir (CGTİHK m.106/11).

Çevirme Yasağı Çocuklar hakkında verilen adlî para cezası ile kısa süreli hapis cezasından çevrilen adlî para cezasının

ödenmemesi hâlinde, bu cezalar hapse çevrilemez. Bu takdirde para cezasının tahsili için ilâm,

Cumhuriyet Başsavcılığınca mahallin en büyük mal memuruna verilir. Bu makamlarca 6183 sayılı Amme

Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre kalan adlî para cezası tahsil edilir (CGTİHK m.106/4;

İnfaz Tüzüğü m.56/3, 10).

Para cezasının ödenmemesi halinde ne gibi bir yöntem izlenilir?

Page 54: İnfaz Hukuku

50

Özet

İnfazın konusu, mahkûmiyet hükmüdür (CGTİHK m.4). CMK m.223/1 hüküm kavramını şu şekilde ifade etmektedir: “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür”. Mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz (CGTİHK m.4). CGTİHK m.5’e göre “Mahke-me, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Bu hükme göre cezanın infazı Cumhuriyet savcısı tarafından izlenir ve denetlenir”. O halde infaz yetkisi Cumhuriyet savcılarına verilmiştir. Hükümlü nerede bulu-nursa bulunsun veya ikamet ederse etsin, kesinleşen ilâmlar hükmü veren mahkemenin bulunduğu yer savcılığına tevdi olunur. Hükmün yerine getirilmesi bu yer Cumhuriyet savcılığınca takip edilir. İzleme ve denetlemenin anlamı, infazın savcılık tarafından yürütülmesidir. Hükümlünün ceza infaz kurumuna tesliminde kendisine ilâmı infaz eden Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından infaz defteri numarası, ceza infaz kurumuna alındığı ve salıverileceği tarihi, ceza süresini ve cezanın hangi mahkeme ve hükme ilişkin olduğunu ihtiva eden belge verilir.

Üç çeşit infaz sisteminin bulunduğu kabul edilir. Topluluk sistemi hükümlülerin cezalarının topluca infaz edilmesi esasına dayanır. Bu yönüyle bu infaz sistemine müşterek hapis sistemi de denir. Söz konusu sistem hemen hemen en eski infaz sistemi olup, tarihi, hapishanelerin tarihi ile aynıdır. 18. yy.ın sonlarına doğru, cezaların, hükümlülerin diğer hükümlülerle hiçbir araya getirilmeksizin ya da çok kısıtlı sürelerle bir araya getirilerek, bir arada bulundukları sürelerde ağır işlerde çalıştırılarak soyutlanmak suretiyle infaz edilmesi savu-nulmaya başlanmıştır. Bu sisteme hücre sistemi adı verilmiştir. Kademeli serbestlik sisteminde ise, hücrede başlayan infaz, hükümlünün göste-receği iyi halin dikkate alınmasıyla aşamalı olarak yumuşatılmaktaydı.

Geleneksel olarak, infazın temelini oluşturan cezanın amaçlarını iki grupta toplamak mümkündür: Birincisi, ceza ödetmeye (tenkile) hizmet eder; diğer bir deyişle, işlenmiş kusurlu bir fiil, bir kuralın ihlali üzerine misilleme tepkisidir; ikincisi, önlemeye hizmet eder; yani, toplum (genel önleme) veya bireyler (özel önleme) üzerinde etkili olmak suretiyle suçu önlemeye çalışır. Bugün baskın olan görüş, ödetici ve önleyici amaçları bir araya getirmiş olan karma görüştür.

TCK, suç karşılığı olarak uygulanabilecek yaptırımları, ceza ve güvenlik tedbirleri olarak belirlemiştir. Cezalar ise hapis ve adlî para cezası olmak üzere iki çeşittir. Kanunsuz ceza olamayacağına göre bu iki cezadan başka bir cezaya hükmedilemez. TCK’da asli-fer’i ceza ayrımına da yer verilmiş değildir. Gerçekten TCK m.53 vd. hükümlerinden de anlaşılacağı üzere daha önce fer’i (ek) ceza olarak nitelenen bazı cezaların artık güvenlik tedbiri olarak kabul edildiği anlaşımaktadır.

Hapis cezaları özgürlüğü bağlayıcı cezalardır. Bu cezalar kişinin özgürlüğünün kısıtlanması sure-tiyle yerine getirilirler. Bu çerçevede hapis cezası, failin işlediği suç karşılığı olarak kanunda öngörülen süre için özgürlüğünden yoksun bırakılması şeklinde tanımlanabilir. Hapis cezaları, ceza infaz kurumlarında infaz edilir.

5237 s. TCK hapis cezalarını

• ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası,

• müebbet hapis cezası ve

• süreli hapis cezası

olmak üzere üçe ayırmıştır. Böylelikle 765 s. TCK m.11’de yer alan ağır hapis, hapis ve hafif hapis cezası ayrımına son verilmiştir.

Para cezası suçlunun malvarlığına yönelik bir yaptırım olup, işlenen suçun karşılığı olarak yasada öngörülen sınırlar arasında belirlenerek, hükümlüden alınan bir miktar paranın devlet hazinesine ödenmesi şeklinde tanımlanabilir. 5237 s. TCK m.52/1 para cezasını, hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesi şeklinde tanımlamıştır.

Page 55: İnfaz Hukuku

51

Kendimizi Sınayalım 1. İnfazın koşulu aşağıdakilerden hangisidir?

a. Sanığın ikrarı

b. Suçun kovuşturuluyor olması

c. Kesinleşmiş bir hükmün varlığı

d. Hükmün temyize gönderilmiş olması

e. Delillerin toplanması

2. Kesin hüküm hakkında aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a. Bir hüküm aleyhine kanun yoluna gidilmesi

halinde, hüküm ancak kanun yolu

başvurusunun sonuçlanmasıyla kesinleşir.

b. Mahkemelerce verilmiş olan hükmün kesin ya

da kesinleşmiş olması bireylerin güven içinde

yaşamaları için zorunludur.

c. Kesinleşmiş mahkeme kararları değiştiri-lemez, yerine getirilmesi geciktirilemez.

d. Bir kişi belli bir fiilden dolayı bir soruşturma

ve kovuşturmaya maruz kalmış ve hakkında

verilen hüküm kesinleşmiş ise aynı fiilden

dolayı ikinci bir kovuşturmaya maruz

bırakılamaz.

e. Kesin hüküm yasama ve yürütme organları ile

idare ve kişileri bağlamaz.

3. İlâmların infazında yetkili merci aşağı-dakilerden hangisidir?

a. Cumhuriyet savcısı

b. Cezaevi müdürü

c. Mahallin en büyük mülki amiri

d. Adalet bakanı

e. Yargıtay başkanı

4. Aşağıdakilerden hangisi müddetnamede bulunması gerekli unsurlardan değildir?

a. İnfaz defteri numarası

b. Hükümlünün ceza infaz kurumuna alındığı tarih

c. Hükümlünün ceza infaz kurumundan salıve-

rileceği tarih

d. Ceza süresi

e. Hükümlünün sağlık durumu hakkında rapor

5. Aşağıdaki ifadelerden hangisi topluluk sisteminin sakıncalarından değildir?

a. Aynı koğuşta kalan hükümlüler salıve-

rildiklerinde diğer hükümlülerce tanınma

utanç ve tehlikesine maruz kalmakta; bu da

onların topluma uyumlarını önlemekteydi.

b. Hükümlüler kendilerini yalnız hisset-

mekteydi.

c. Suçlular sürekli iletişim içinde bulun-

duklarından eğilimlerini, “uzmanlıklarını”

birbirlerine aktarmakta, birbirlerine önerilerde

bulunmaktaydı; bu da cezanın ıslah edici

etkisini ortadan kaldırmaktaydı.

d. İdareciler, mahkûmları bir bütün olarak göz

önüne almak zorunda olduklarından iyiyi

kötüden, ıslah olanı olmayandan ayıra-

mamaktaydı.

e. Bu sistemde mahkûmlar “en azılı”

mahkûmların etkisi altında kalmaktaydılar.

Bu durum ilk defa suç işleyen mahkûmların

da bir süre sonra itiyadi suçlu haline

gelmesine neden olmaktaydı.

6. TCK’da aşağıdaki hapis cezası türlerinden hangisi hiçbir şekilde düzenleme altına alın-mamıştır?

a. Müebbet hapis cezası

b. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası

c. Süreli hapis cezası

d. Kısa süreli hapis cezası

e. Ağır hapis cezası

7. Aşağıdakilerden hangisi kısa süreli hapis cezasını ifade etmektedir?

a. Bir yıl ve daha az süreli hapis cezası

b. İki yıl ve daha az süreli hapis cezası

c. Üç yıl ve daha az süreli hapis cezası

d. Dört yıl ve daha az süreli hapis cezası

e. Hafif hapis cezası

Page 56: İnfaz Hukuku

52

8. Aşağıdakilerden hangisi kısa süreli hapis cezasının çevrilebileceği tedbirlerden değildir?

a. Aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya

tazmin suretiyle tamamen giderme

b. Belirli yerlere gitmekten veya belirli etkin-

likleri yapmaktan yasaklanma

c. Ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınması,

belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasak-

lanma

d. Gönüllü olarak kamuya yararlı bir işte

çalıştırılma

e. Yüksek öğretim yapmaktan yasaklanma

9. TCK’nın benimsediği para cezası sistemi aşağıdakilerden hangisidir?

a. Maktu para cezası sistemi

b. Alt sınır para cezası sistemi

c. Alt ve üst sınır para cezası sistemi

d. Nispi para cezası sistemi

e. Gün para cezası sistemi

10. Aşağıdakilerden hangisi hakkında verilen adlî para cezası ile kısa süreli hapis cezasından çevrilen adlî para cezasının ödenmemesi hâlinde, bu cezalar hapse çevrilemez?

a. Çocuklar

b. Kısmi akıl hastaları

c. Kısmi akıl hastaları ve çocuklar

d. Sağır ve dilsizler

e. Yirmi yaşından küçükler

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. c Yanıtınız yanlış ise “İnfazın Koşulu” bölü-münü yeniden gözden geçiriniz.

2. e Yanıtınız yanlış ise “Kesin Hüküm Kavramı” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

3. a Yanıtınız yanlış ise “İlâmların İnfazında Yet-kili Merci” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

4. e Yanıtınız yanlış ise “Müddetname” bölü-münü yeniden gözden geçiriniz.

5. b Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Sistemleri” bölü-münü yeniden gözden geçiriniz.

6 . e Yanıtınız yanlış ise “TCK’da Cezalar” bölü-münü yeniden gözden geçiriniz.

7. a Yanıtınız yanlış ise “Kısa Süreli Hapis Cezası” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

8. e Yanıtınız yanlış ise “Tedbire Çevirme” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

9. e Yanıtınız yanlış ise “Yeni TCK’da Para Cezası” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

10. a Yanıtınız yanlış ise “Çevirme Yasağı” bölü-münü yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 Mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz (CGTİHK m.4). O halde infazın koşulu, mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesidir. Diğer bir deyişle koşul, kesin ya da kesinleşmiş bir hükmün varlığıdır. Kesinleşmiş hükümlere karşı üç tane olağan üstü kanun yolu öngö-rülmüştür. Bunlar; olağan üstü itiraz (CMK m. 308), kanun yararına bozma (CMK m. 310), yargılamanın yenilenmesidir (CMK m. 211 v.d.). Kesinleşen bir ilamın infazı için yetkili merci CGTİHK m. 5’de düzenlenmiştir. Buna göre “Mahkeme, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Bu hükme göre cezanın infazı Cumhuriyet savcısı tarafından izlenir ve denetlenir”. O halde infaz yetkisi Cumhuriyet savcılarına verilmiştir.

Page 57: İnfaz Hukuku

53

Sıra Sizde 2 Günümüze kadar belli başlı üç adet infaz sistemi benimsenmiştir. Bunlar; topluluk sistemi, hücre sistemi (Pensilvanya ve Auburn sistemi) ve kademeli serbestlik sistemidir. Bugün tüm bu sistemlerin terk edildiği söylenmelidir. Öncelikle ceza miktarı ne olursa olsun hücre cezasına son verilmiştir. Hücre cezası, sadece bir disiplin yaptırımı niteliğinde olup, bu durumda dahi hükümlünün bazı haklarına dokunulamaz. Hapis cezası suçlunun kişiliğindeki özellikler göz önünde tutulmak suretiyle tamamen birey-selleştirilmektedir (CGTİHK m.23, 24).

Sıra Sizde 3 Tipe uygun, hukuka aykırı, kusurlu insan davranışı olarak tanımlanan suç karşılığında uygulanan yaptırıma ceza denir. Cezalar hürriyeti bağlayıcı nitelikte olabileceği gibi para cezası da olabilir. Yine hürriyeti bağlayıcı nitelikteki cezalar tek tip olmayıp, işlenen suçun özelliğine göre farklı sürelerle belirlenebilir. Geleneksel olarak, cezanın amaçlarını iki grupta toplamak mümkündür: Birincisi, ceza ödetmeye (tenkile) hizmet eder; diğer bir deyişle, işlenmiş kusurlu bir fiil, bir kuralın ihlali üzerine misilleme tepkisidir; ikincisi, önlemeye hizmet eder; yani, toplum (genel önleme) veya bireyler (özel önleme) üzerinde etkili olmak suretiyle suçu önlemeye çalışır. Bugün baskın olan görüş, ödetici ve önleyici amaçları bir araya getirmiş olan karma görüştür. TCK da bu görüşü kabul etmiştir.

Sıra Sizde 4 TCK suç karşılığı olarak uygulanabilecek yaptırımları, ceza ve güvenlik tedbirleri olarak belirlemiştir. Cezalar ise hapis ve adlî para cezası olmak üzere iki çeşittir. Kanunsuz ceza olamayacağına göre bu iki cezadan başka bir cezaya hükmedilemez. TCK’da asli-fer’i ceza ayrımına da yer verilmiş değildir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının müebbet hapis cezasından farkı, infaz rejimi yönündendir. Buna göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası sıkı güvenlik rejimine (sistemine) göre çektirilir (TCK m.47).

Sıra Sizde 5 Bazı hallerde kısa süreli hapis cezasının bir seçenek yaptırıma çevirilmesi zorunludur (TCK m. 50/3). Buna göre daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla,

• Mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile

• Fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, maddede yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir. Aynı şekilde bazı hallerde de kısa sureli hapis cezasının bir seçenek yaptırıma çevirilmesi yasaklanmıştır. TCK m.50/2’ye göre suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez.

Sıra Sizde 6 Para cezası suçlunun malvarlığına yönelik bir yaptırım olup, işlenen suçun karşılığı olarak yasada öngörülen sınırlar arasında belirlenerek, hükümlüden alınan bir miktar paranın devlet hazinesine ödenmesi şeklinde tanımlanabilir. 5237 s. TCK’da adlî para cezasının saptan-masında gün para cezası sisteminin kabul edildiği söylenmelidir.

Sıra Sizde 7 Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adlî para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedilir. (CGTİHK m.106/3; İnfaz Tüzüğü m.56/6). Adlî para cezasının hapse çevrileceği mahkeme ilâmında yazılı olmasa bile söz konusu hüküm Cumhuriyet Başsavcılığınca uygulanır (CGTİHK m.106/5).

Yararlanılan Kaynaklar Demirbaş, T (2008). İnfaz Hukuku, Ankara.

Karakurt, A (2009), Muhakemenin Yenilenmesi, Ankara.

Kurt, M (2006), Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumlarının Sorunları, Ankara.

Özbek, V.Ö. (2007), İnfaz Hukuku, Ankara.

Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara.

Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara.

Tezcan, D. Erdem, M.R. Sancakdar, O. Önok, R.M. (2011) İnsan Hakları El Kitabı, Ankara

Toroslu, H. (2010), Ceza Müeyyidesi, Ankara.

Page 58: İnfaz Hukuku

54

Amaçlarımız

Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

İnfaz kurumuna kabulün koşullarını tespit edebilecek,

İnfaz kurumunda hükümlülülerin gruplandırılmasında dikkat edilmesi gereken hususları

değerlendirebilecek,

Hükümlülerin hak ve yükümlülüklerini belirleyebilecek,

İnfazın hükümlü üzerindeki olumuz etkilerini açıklayabilecek

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar İnfaz Kurumu

Hükümlü

Gözetim

Açlık Grevi

İntihar

Cezaevilileştirme

Hak

Yükümlülük

İçindekiler Giriş

İnfaz Kurumuna Kabul

İnfazın Planlanması ve Hükümlülerin Gruplandırılması

İnfaz Kurumunun Hükümlü Üzerindeki Olumsuz Etkileri

Hükümlünün Hakları

Hükümlünün Yükümlülükleri

3

Page 59: İnfaz Hukuku

55

GİRİŞ Bir ceza hukuku yaptırımının infazı, söz konusu yaptırıma maruz kalan kişinin (bu kişi infaza konu karara

göre bir hükümlü olabileceği gibi bir tutuklu da olabilir) ilgili infaz kurumuna alınmasıyla başlamaktadır.

İnfaz kurumuna kabul olarak ifade edilen bu husus, sadece basit bir işlem olmanın ötesinde, infazın

özellikle yeniden topluma kazandırma amacı göz önünde bulundurularak planlanmasının ilk aşaması

olarak değerlendirilmelidir.

Bir infaz kurumuna kabul edilen hükümlü veya tutuklu için infaz planlaması son derece önemlidir.

Çünkü bir ceza hukuku yaptırımının infazı sadece belli bir davranışın karşılığı olarak öngörülen cezanın

veya güvenlik tedbirinin uygulanması şeklinde “ödetmeci” bir yaklaşımla değil, aynı zamanda ve belki de

öncellikle yeniden topluma kazandırma yaklaşımının ön plana alındığı toplumsal sorumluluk aracı olarak

değerlendirilmelidir. Dolayısıyla infazın süjesi konumundaki hükümlü veya tutuklunun bir insan olduğu

ve sırf bu yüzden sahip olduğu temel haklarının var olduğu gerçeği bir an olsun unutulmamalıdır.

Şüphesiz ki, her hak aynı zamanda o hakkın kullanıcısına bir takım sorumluluklar da yüklemektedir.

İşte bu hak ve sorumluluklar/yükümlülükler bir arada değerlendirildiğinde özellikle bir cezanın infazı

gerçek anlamda bir “resosyalizasyon” aracına dönüşmektedir.

İNFAZ KURUMUNA KABUL Kuruma Alınma ve Kayıt İşlemleri Haklarında kesinleşmiş hapis cezasını içeren mahkûmiyet ve ödenmeyen adlî para cezalarının hapse çevrilmesine ilişkin karar bulunanlar, Cumhuriyet Başsavcılığının yazılı emriyle ceza infaz kurumuna gönderilirler. Üstleri ve eşyaları arandıktan sonra kabul odalarına konulur ve hekim muayenesinden sonra kuruma yerleştirme işlemleri yapılır (CGTİHK m.21/1).

Bu çerçevede ceza infaz kurumuna alınan hükümlülerin;

• adı ve soyadı,

• işledikleri suç,

• cezalarının türü ve süresi,

• mahkûmiyet ilâmının tarih ve numarası ve

• infaza başlandığı gün

• “hükümlü defteri”ne kayıt olunur (m.21/2).

Bu defterdeki sıra numarası, hükümlünün numarasını oluşturur.

İnfaz Kurumuna Kabul, İnfazın

Planlanması, Hükümlünün Hak ve Yükümlülükleri

Page 60: İnfaz Hukuku

56

Öte yandan bu şekilde kuruma alınan hükümlünün parmak ve avuç içi izleri alınır, fotoğrafları çekilir,

kan grupları, vücutlarının dış özellikleri ve ölçüleri belirlenir. Yasada bunun amacı “tanıya yönelik olduğu” şeklinde ifade edilmektedir (m.21/3). Ancak tanı yanında “fizik kimliğin tespiti”başlığını taşıyan CMK m.81 hükmü de göz önünde tutulduğunda bundaki amacın hükümlülere ait söz konusu bilgilerin depolanması olduğu da söylenebilir.

Kayıt altına alınan söz konusu bilgiler hükümlünün kişisel dosya-sında veya elektronik ortamda saklanır. Bu bilgiler, kanunun zorunlu kıldığı hâller dışında hiçbir kurum ve kişiye verilemez. Uygulamada söz konusu gizliliğe titizlikle uyulması ge-reklidir. Hükümlüler ile Yakınları ve İlgililerin Bilgilendirilmesi Hükümlülere, kuruma alındıklarında;

• uygulanacak iyileştirme çalışmaları,

• disiplin suçları ve cezaları,

• bilgi edinme ve şikâyet yolları,

• hak ve sorumlulukları,

• kurumdaki yaşam biçimine uyum sağlamaları için gereken bilgiler

kurum yöneticileri tarafından sözlü olarak anlatılır ve yazılı olarak tebliğ olunur.

İnfaz sonrası koruma ve yardım konusunda ayrıca bilgi verilir.

Türkçe bilmeyen yabancı uyruklu hükümlüler kendi dilinde, mümkün olmadığında İngilizce,

Fransızca veya Almanca olarak bilgilendirilir. Duyma ve konuşma engellilere işaret diliyle anlatılır.

Görme engellilere ise kendi alfabeleri ile yazılmış kitapçık verilir.

Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında (2006) 2 nolu Tavsiye Kararı, 15.1:

Cezaevine kabul sırasında her mahpusla ilgili olarak aşağıdaki ayrıntılar derhal kayıt altına alınmalıdır: a. Mahpusun kimliğine ilişkin bilgiler; b. Kararın gerekçesi ve kararı veren merci; c. Cezaevine getirildiği tarih ve saat; d. Mahpusun Kural 31’e uygun olarak emanete alınacak kişisel eşyalarının listesi; e. Mahpusun vücudundaki gözle görülür bütün yaralar ve kötü muamele yapıldığına ilişkin şikayetler; ve f. Mahpusun ya da diğerlerinin fiziksel ve ruhsal sağlığına ilişkin tıbbi gizliliğin gereklerine uygun olarak kaydedilecek her türlü bilgi.

Tutuklamanın veya Hapsedilmenin Herhangi Bir Şekline Tabi Tutulan Kişilerin Korunması

İçin Prensipler Bütünü, Prensip 13

Herkes gözaltına alındığı anda ve tutukluluğunun veya hapsedilmesinin başlaması anında veya

bundan hemen sonra, gözaltına alınmasından, tutuklanmasından ya da hapsedilmesinden sorumlu

makam tarafından sahip olduğu haklar konusunda bilgilendirilir ve kendisine bu hakları nasıl

kullanacağı izah edilir.

Page 61: İnfaz Hukuku

57

Hükümlülerin ceza infaz kurumlarına alınmalarında, başka kuruma nakillerinde ve hastaneye yatırılmalarında, istekleri üzerine ailelerine veya gösterdikleri kişilere; hükümlü yabancı ise, yazılı olarak karşı çıkmaması hâlinde, uyruğu olduğu devletin diplomatik temsilcilik veya konsolosluğuna durum bildirilir.

Askerlik çağına giren, hâlen silâh altında bulunan kişilerin ceza infaz kurumlarına alınmalarında,

başka kuruma nakillerinde veya kurumda iken askerlik çağına girmeleri veya salıverilmeleri hâlinde

durum, kayıtlı bulundukları askerlik şubesine bildirilir.

Hükümlülerin ölümü hâlinde durum ailelerine derhâl bildirilir.

İNFAZIN PLANLANMASI VE HÜKÜMLÜLERİN GRUPLANDIRILMASI Hükümlülerin Gözlemi Hükümlüler, durumlarına uygun kurumlara ayrılması, diğer bir deyişle, gruplandırılması amacıyla

gözleme (müşahedeye) tabi tutulurlar. Böylece hükümlü hakkındaki infaz rejimi de belirlenmiş olur. Söz

konusu gözlem, gözlem ve sınıflandırma merkezlerince yapılır (CGTİHK m.13/1).

Gözlem, bir kimsenin durumunun her yönüyle ve dikkatle araştırılması faaliyeti olarak tanımlanabilir.

Aşağıda da görüleceği üzere gözlem esas itibariyle bireyselleştirmenin bir gereği ve koşuludur.

Öte yandan infaz kurumlarındaki çeşitlenme hükümlülerin gözleminin gerekliliğini artırmaktadır. Zira

hükümlünün hangi kuruma konulacağı iyi belirlenmelidir ki, infazdan beklenen sonuç alınabilsin.

Bununla birlikte ülkemizde gözlem ve sınıflandırma merkezlerinin tam olarak kurulamadığı, hükümlülerin sınıflandırılması ve gruplara ayrılması işleminin yapılamadığı ve cezaevlerinin güvenlik

standartlarının belirlenemediği haklı olarak ifade edilmektedir.

Gözlem ve Sınıflandırmada Hükümlü Açısından Ele Alınacak Hususlar Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması şu esaslara göre yapılır (CGTİHK m.23/1 a):

• Hükümlülerin kişisel özellikleri,

• bedensel, aklî ve sağlık durumları,

• suç işlemeden önceki yaşamları, sosyal çevre ve ilişkileri, sanat ve meslek faaliyetleri,

• ahlâkî eğilimleri,

• suça bakış açıları,

• hükümlülük süreleri ve

• suç türleri

belirlenerek, durumlarına uygun infaz kurumlarına ayrılmaları ve bunlara göre saptanacak infaz ve

iyileştirme rejimi; gözlem, inceleme ve değerlendirme yöntemiyle çalışan gözlem ve sınıflandırma

merkezlerinde veya kapalı ceza infaz kurumlarının bu hizmete ayrılan bölümlerinde yapılır.

Hükümlüler, işledikleri suç tiplerine, gösterdikleri eğilimlere, tutum ve davranışları nedeniyle sıkı

gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekip gerekmediğine göre

• yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya

• normal güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya

• açık ceza infaz kurumlarına

gönderilirler.

Page 62: İnfaz Hukuku

58

Öte yandan, gözlem sonunda, gözlem merkezi hükümlüye ait dosyayı, görüşü ile birlikte Adalet

Bakanlığına gönderir. Gözlem sonucuna göre hükümlünün gönderileceği infaz kurumu Bakanlıkça

belirlenir (CGTİHK 23/1 g).

Gözlem ve Sınıflandırma Merkezlerinde Bulunması Gereken Görevliler

Bu merkezlerde; mümkün olduğunca kriminoloji, penaloji, davranış bilimleri, adalet psikolojisi veya ceza

hukuku alanında bilgi ve deneyime sahip yöneticiler, psikiyatri uzmanı, hekim, adlî tıp uzmanı, psikolog,

pedagog, çocuk gelişimcisi, sosyal çalışmacı, psikolojik danışman, rehberlik uzmanı ve öğretmen gibi

uzman görevliler ile diğer kurum görevlileri bulundurulur (CGTİHK 23/1 b). Hükümde ayrıca herhangi

bir alanda uzmanlıkları bulunmayan hekimden de söz edilmesi eleştirilmelidir. Zira adlî tıp uzmanı ve

psikiyatri uzmanı da hekimdir.

Kadın, çocuk ve genç hükümlüler ile ilgili gözlem ve sınıflandırma, gerekli görülen yer veya

bölgelerdeki ayrı gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde veya bunların noksanlığı hâlinde kadın, çocuk

ve kadın ve erkek gençlik kapalı ceza infaz kurumlarının bu hizmete ayrılan bölümlerinde yerine getirilir

(CGTİHK 23/1 c).

Gözlemin Şekli

Hükümlülerin gözlemleri, gözlem kurulunca kuruma kabul tarihinden başlayarak tek kişilik odalarda

yapılır. Ancak kurumun tek kişilik odası bulunmaması veya kısıtlı sayıda olması durumunda tahsis

edilmiş özel bölümlerinde de yapılabilir (CGTİHK 23/1 d).

Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis ve Müebbet Hapis Cezalarına veya İki Yıldan Fazla Süreli Hapis Cezasına Mahkûm Olanların Gözlemi Ağırlaştırılmış müebbet hapis ve müebbet hapis veya iki yıldan fazla süreli hapis cezasına mahkûm

olanlar, haklarında uygulanacak rejimi ve gönderilmeleri gereken infaz kurumunu ve bu maksatla kişisel

ve sosyal özelliklerini belirlemek için Kanunda gösterilen esaslar uyarınca gözleme tâbi tutulurlar.

Gözlem süresi altmış günü geçemez (CGTİHK 23/1 e). Söz konusu altmış günlük gözlem süresi uzun

bulunarak eleştirilmektedir. Gerçekten Adlî Tıp Kurumu’nda psikiyatri hastalarının tanısının tam olarak

ortaya konabildiği gözlem işleminde dahi süre 21 gün iken, buradaki 60 günlük süre çok uzundur. Bu

süre en fazla 10 iş günü olarak önerilebilir.

Gözleme Tabi Tutulmayacak Hükümlü

Gözleme tabi tutulmayacak hükümlüleri üç grupta toplamak mümkündür (CGTİHK m.23/1-3):

• Hükümlü; kişiliğine, sair hâllerine, suçun işlenmesindeki özelliklere göre gerektiğinde gözleme tâbi tutulmayabilir.

• Askerî cezaevleri ve buralarda cezaları infaz olunan hükümlüler gözleme tabi tutulmaz.

• Kısa süreli hapis cezalarına mahkûm olanlar gözleme tâbi tutulmazlar.

Hükümlülerin Gruplandırılması

Hukukumuzda hükümlüler şu gruplara ayrılır (CGTİHK m.24/1):

1. İlk defa suç işleyenler, mükerrirler, itiyadî suçlular veya suç işlemeyi meslek edinenler,

2. Aklî ve bedensel durumları nedeniyle veya yaşları itibarıyla özel bir infaz rejimine tâbi tutulması gerekenler,

3. Tehlike hâli taşıyanlar,

4. Terör suçluları,

5. Suç örgütlerine veya çıkar amaçlı suç örgütlerine mensup olan suçlular.

Page 63: İnfaz Hukuku

59

Hükümlüler ayrıca;

• yaşları,

• hükümlülük süreleri ve

• suç türleri

itibariyle de gruplandırılırlar (CGTİHK m.24/2).

Gözlem ve sınıflandırmada hükümlü açısından göz önünde bulun-durulması gereken hususlar nelerdir?

İNFAZ KURUMUNUN HÜKÜMLÜ ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ Hükümlü, kamu adına bir infaz kurumuna alınmakla devlet için bazı yükümlülükler de ortaya çıkar.

Dolayısıyla infaz kurumu yönetimleri hükümlüye sadece bir sağlık hizmeti sunmaktan değil, hem

hükümlünün hem de personelin sağlığını koruyacak koşulları sağlamaktan da sorumludur. O halde infaz

kurumunun hükümlü üzerindeki olumsuz etkileri ve bunların giderilmesi usulleri ayrıca incelenmelidir.

Avrupa Cezaevi Kuralları hakkında (2006)2 Sayılı Tavsiye Kararı

18.8 - Mahpusların belli başlı cezaevlerine veya bir cezaevinin belli başlı bölümlerine yerleştirilmelerine karar verilirken a. tutuklu ve hükümlü mahpusların, b. erkek ve kadın mahpusların, c. genç yetişkin ve yaşlı mahpusları birbirlerinden ayrı yerlerde tutulmalarına dikkat edilmelidir. 18.9 Mahpusların organize edilen etkinliklere birlikte katılımının sağlanması amacıyla 8. paragrafın öngördüğü şekilde ayrı ayrı yerleştirme konusunda istisnalar getirilebilir; ancak bu gruplar onayları olmadıkça ve cezaevi yetkilileri bunun söz konusu tüm mahkumların çıkarına olduğuna karar vermedikçe geceleri her zaman ayrı tutulmalıdır. 18.10 Mahkumlar yerleştirilirken kendilerine ya da başkalarına zarar vermelerini veya kaçmalarını önleyecek asgari sınırlayıcı düzenlemeler dikkate alınmalıdır.

Birleşmiş Milletler Mahpusların Islahı İçin Asgari Standart Kuralları Kategorilere Ayırma

8. Cinsiyetleri, yaşları, ceza sicilleri, tutulmalarının hukuki nedenleri ve kendilerine uygulanacak rejimin gerekleri dikkate alınarak farklı kategorilere ayrılan mahpuslar, ayrı kurumlarda veya bu kurumların ayrı bölümlerinde tutulurlar. Buna nedenle,

a. Erkekler ve kadınlar mümkün olduğu kadar ayrı kurumlarda tutulurlar; hem erkekleri hem de kadınları barındıran kurumlarda kadınlara tamamıyla ayrı yerler tahsis edilir;

b. Tutuklu mahpuslar, hükümlü mahpuslardan ayrı mekanlarda tutulurlar;

c. Borç yüzünden veya diğer bir hukuki sebeple hapsedilenler ile cezai bir fiil nedeni ile hapsedilenler ayrı yerlerde tutulurlar;

d. Genç mahpuslar yetişkin mahpuslardan ayrı yerde tutulurlar.

Page 64: İnfaz Hukuku

60

Hükümlünün Psikolojik Durumu Kavram Özgürlüğü bağlayıcı cezanın, koşulları ne olursa olsun, kişide, bir yerde kapalı olmanın doğurduğu çeşitli psikolojik sorunlara yol açacağı tartışmasızdır. Yeniden topluma kazandırma yönündeki tüm çabalara

karşın cezaevinin kişiyi tam olarak ıslah etmediği, uzun süre cezaevinde kalmanın sosyal yaşama yeniden

uyum sağlamada önemli sorunlara yol açacağı da bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.

Öte yandan, cezaevleri hükümlülerin birbirlerine suç deneyimlerini ya da yeni suç tekniklerini

öğreterek ilgili değerleri benimsettiği, böylece topluma yabancılaşmayı körükleyen bir yapıya da sahiptir.

Bunun yanında cezaevi kurallarına uyma eğilimi, cezaevinde kalma süresi uzadıkça geriye dönüş eğilimi

gösterir. Gerçekten bu kurallara uyma isteği başlangıçta güçlü iken, zamanla zayıflar; tahliye yaklaştıkça

tekrar güçlenir. O halde hükümlülük sürelerinin ortaları bu kurallara uymamanın en yoğun olduğu

dönemdir.

Bastırılan duygular zamanla dışa yansır ve depresif davranışlara sebebiyet verir: Homoseksüel eğilimler, saldırganlık, kendine zarar verme ya da intihar girişimleri gibi. Dolayısıyla cezaevi yaşamıyla, özgür hayattaki yaşam arasındaki farklar dengeli olmalı, hükümlünün insanca yaşamasını sağlamak için söz konusu farklar mümkün olduğunca azaltılmalıdır. Bu yönüyle cezaevleri hükümlünün hiçbir olanağa sahip olmadığı, sadece kilit altında bulunduğu, izole ve terk edildikleri hissini uyandıran bir yer olmaktan çıkarılmalıdır.

Cezaevine girmenin diğer bir sonucu, hükümlünün sosyal statüsünü ve çevresini kaybetmesidir. Gerçekten hükümlü cezaevine girmekle özgür yaşamından tümüyle farklı, kapalı bir topluma dahil olur. Cezaevinde yaşamak sosyal açıdan alçaltılmışlık duygusunu da beraberinde getirir. Hükümlü “ikinci sınıf vatandaş”tır ve tüm kurallara rağmen bu şekilde muamele görür. Nitekim “içeriye girmek”bir prosedürü de beraberinde getirir: Kıyafet değişikliği, artık zamanla kalktığı söylenen “hoş geldin dayağı”gibi. Cezaevine girmekle kişinin yaşam alanı ve hareket özgürlüğü büyük ölçüde daralır. Özel yaşam alanı yok olur. Aşk ve sevgiden yoksunluk aslında yalnızlığın bir görünüşüdür. Hükümlünün yakınlarından kopması zamanla hükümlüyle birlikte yakınlarının da cezalandırılması ve böylece cezanın yer değiştirmesine de sebebiyet verir. Tüm bunların hükümlüyü umutsuzluğa sevk edeceği söylenmelidir.

En mükemmel ve bütün gereksinimleri karşılayan bir infaz kurumunda yaşasa bile psikolojik durumu ile ilgilenilmez ise hükümlü infaz kurumuna girdiğinden farksız hatta psikolojik olarak daha bozulmuş bir şekilde çıkar. Suçluyu yeniden topluma kazandırmak ancak onun psikolojini tanımakla olanaklı olabilir. Bu, infazın bireyselleştirilmesi bakımından da önemlidir.

İnfaz kurumunda geçen ilk günler çevreye uyma, hükümlünün kendini dinlemesi, vicdan azabı, pişmanlık, geçici de olsa topluma karşı kin besleme ve düşmanlık duygusu ile geçer. Zamanla bunlara dışarıyla haberleşememe, ziyaretçinin gelememesi ya da mesleki kaygılar da eklenir. Dolayısıyla infazdan beklenen amaca ulaşabilmek için bu konuda da incelemeler yapılması zorunludur.

İfade edilmelidir ki, infaz kurumlarının fiziki koşullarının hükümlünün sağlık, özellikle de ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkilerde bulunduğu unutulmamalıdır. Her hükümlünün yaşaması için ne kadar alan tanınacağı kararlaştırılırken göz önüne alınması gereken önemli bir konu mahkumun 24 saatlik dönem içinde söz konusu alanda ne kadar zaman geçireceğidir. Mekanın uzun süre değişmemesi ya/ya da aynı kişilerle paylaşılmasının da o mekanın alanının algılanmasında yanılsamalara yol açacak boyuta ulaşabileceği söylenmektedir. Bu anlamda izolasyon;

• bedensel hastalıklarda ağırlaşmalara,

• baş ve boyun ağrılarına,

• omuz ağrılarına,

• mide ağrılarına,

• depresyona,

• anksiyeteye

yol açmaktadır.

Page 65: İnfaz Hukuku

61

İnfaz kurumlarında psikolojik destek yeniden topluma kazandırma amacı bakımından da büyük önem taşımaktadır. Bu noktada adlî psikiyatri ve infaz kurumlarında oluşturulacak bu amaca yönelik merkezler önem kazanmaktadır. Söz konusu merkezlerin sağlıklı işlemesini sağlayan temel kurallar şu şekilde ifade edilebilir: -Ruhsal rahatsızlıkları olan hükümlüler sistematik bir gözlem ve takip altında tutulmalı ve bu suretle ayrıntılı bir şekilde tanınmalıdır. -Hükümlüyü tecrit etmek yerine tedavi etmek öncelikli hedef olmalıdır. -Müdahale, standardize tarama araçlarını iyi kullanabilen ve akıl sağlığı yerinde olmayan bireyleri ne şekilde y önlendirebileceğini bilen uzman bir ruh sağlığı personeli tarafından yürütülmelidir. -Kayıtlar tam, doğru ve gizli tutulmalı, hastaların güvenliği sağlanmalı, intihar önleme programları geliştirilmelidir.

İnfaz kurumunda gerçekleştirilecek başarılı bir gözlemin ardından önem kazanan bir başka konu bu kişilerin takip edilmesidir. Takip edecek kişilerin bu konuda yeterli bilgi ve deneyime sahip olması gerekmektedir. Takip süresi boyunca kişilerin ihtiyaçlarına gerekli olduğunda ve yeterince cevap vermek gerekir. Ancak bu hiç de kolay değildir. Zira infaz kurumların baskının yoğun olduğu ortamlardır. Kalabalık, saldırıya maruz kalma korkusu, bulunulan ortamın yarattığı diğer koşullar hükümlüler üzerinde yoğun bir stres yaratmaktadır. Bu süreç içinde aile bireyleri ile de yaşanan gerginlikler de eklendiğinde hükümlülerde beklenmedik ve abartılı tepkiler ortaya çıkmaktadır.

İnfazın amacına ulaştığı düşüncesiyle salıverilen hükümlünün bir süre daha izlenmesi, hareketlerinin ve özgür yaşama gösterdiği tepkilerin incelenmesi de gerekir. Bu noktada karşımıza koşullu salıverme ve denetimli serbestlik kurumları çıkmaktadır.

Uzun Süreli Hükümlülük Uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaya hükümlü olanların ne diğer hükümlüler için, ne de personel için “tehlikeli” olarak nitelendirilmesi doğru bulunmamaktadır. Aslında bu hükümlülerin infaz kurumunun barış ve huzur içinde olmasından çıkarı bulunduğundan, tam tersine bu kişiler çoğunlukla kurumun düzeninin bozulmamasına yardımcı olurlar. Kuşkusuz mahkumiyetin neden olduğu yoksunluklar, özgürlük kaybının zarar verici sonuçları, hükümlülüğün devam etmesiyle oluşan yıpranma mekanizmasıyla kendini tüm şiddetiyle gösterir. Bu nedenle cezaevi idaresinin uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkum edilmiş olan hükümlülere özel bir özen göstermesi gerektiği ifade edilmektedir.

Gerçekten uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkum edilmiş olan hükümlü zamanla ziyaretçi gelmesini istemez. Zira bu ziyaretler belki onun dış dünya ile bağlantısını sağlamaktadır. Ancak aynı zamanda onun hangi hak ve özgürlüklerden yoksun olduğuyla yüzleşmesine de neden olur. Bunun yüklediği stres hükümlünün akrabalarıyla ilişkisini kesmesine ve tümüyle cezaevi ilişkilerine yönlendirir. Bu, başlangıçta hükümlünün cezaevi ile uyumunu kolaylaştırsa da bu defa infaz sonrası toplumla olan ilişkileri bakımından zorluk sebebi halinde dönüşür. Bu da bu kişiler arasındaki tekerrür oranını yükseltir.

Uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı cezanın olumsuz sonuçlarının azaltılması için infaz rejimi hükümlülük sırasında ve sonrasında temel gereksinimlerin mümkün olduğunca karşılanması şeklinde düzenlenmelidir. Bu çerçevede beslenme, kalacak yer, tıbbi hizmetlerden yararlanmak, bedeni zararlardan

Birleşmiş Milletler Mahpusların Islahı İçin Asgari Standart Kurallar 61 Mahpusların uygulanan ıslah rejimi, kendilerini toplumdan dışlamaya değil ve fakat

toplumun bir parçası olmaya devam etmelerini sağlamaya çalışır. Bu nedenle, mahpusların topluma kazandırılmaamacında kurum görevlilerine yardım etmeleri mümkün olduğu takdirde, toplumsal kuruluşlar da göreve çağrılır. Mahpusun ailesiyle mümkün olan her türlü ilişkisini sağlamak ve geliştirmekle yükümlü olan kurumun sosyal hizmet uzmanları ile ciddi toplumsal kuruluşlar arasında ilişkiler kurulur. Yasaya ve hapis cezasına uygun düştüğü ölçüde, mahpusların kişisel menfaatleri, sosyal güvenlik hakları ve diğer toplumsal menfaatleriyle ilgili haklarını korumak için tedbirler alınır.

62 Kurumdaki sağlık hizmetleri, mahpusun rehabilitasyonunu engelleyen her hangi bir fiziksel veya ruhsal hastalığı veya problemi teşhis ve tedavi etmeye çalışır. Bu amaç için her türlü sıhhi, tıbbi ve psikiyatrik hizmet sağlanır.

Page 66: İnfaz Hukuku

62

korunmak gibi hususları ifade eden temel bakım, hükümlüye de seçme imkanı vermek suretiyle birlikte etkileme, yaşama anlam katan ve her insanın gereksinimi olan duyguya değer verme öne çıkmaktadır. Bu gereksinimler karşılanmadığı sürece hükümlü bunları “cezaevi alt kültürü”nde arayacaktır.

Burada karşımıza çıkan diğer bir husus müebbet (ömür boyu) hapis cezalarıdır. Özgürlüğün, hükümlünün tüm yaşamı boyunca elinden alınması, onun yaşarken ölmesi anlamına gelir. Bu ise ölüm cezasından daha kötüdür. Bu nedenle müebbet hapis cezası ile cezalandırılmış bir hükümlüye koşullu salıverme olanağı tanınmalıdır. Nitekim 5275 sayılı CGTİHK m.107/2’ye göre “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar yirmidört yılını, ... infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler”. Öte yandan “Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz altı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, ... infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler”.

Ömür Boyu Hapis ve Diğer Uzun Süreli Cezalara Mahkum Olanların Cezaevi İdaresince Yönetimi Hakkında R (2003) 23 Sayılı Tavsiye Kararı

Ömür Boyu Hapis ve Diğer Uzun Süreli Mahkûmiyetin Zarar Verici Etkileriyle Başa Çıkma

21. Ömür boyu hapis ve uzun süreli cezaların zarar verici etkilerini önlemek ve bunlarla başa çıkabilmek için cezaevi idarecileri,

- mahkumlara cezaevinin kuralları, rutin işleyişi ve mahkumların hak ve ödevleri hakkında bilgilendirmek için uygun koşulları oluşturmayı cezanın başlangıcında veya gereğinde daha sonrasında sağlamaya,

- mahkumların mümkün olduğunca cezaevindeki günlük yaşam hakkında kişisel tercih yapmalarını sağlayacak fırsatlar yaratmaya,

- fiziksel, zihinsel ve duygusal uyarım için yeterli maddi koşullar ve olanaklar sunmaya,

- Cezaevindeki binaların, eşyaların ve dekorasyonun hoşa gidecek ve kullanıcıya rahatlık sağlayacak şekilde tasarlanmasını sağlamaya çalışmalıdırlar.

22. Aile bağlarının kopmaması için özel çaba gösterilmelidir. Bu amaçla,

- mahkumlar mümkün olduğunca ailelerine ve yakın akrabalarına en yakın cezaevlerine yerleştirilmelidirler.

- mektuplaşma, telefon görüşmeleri ve ziyaretlerin mümkün olduğu ölçüde azami sıklıkta ve gizlilik içinde yürütülmesi sağlanmalıdır. Bu tür bir düzenleme güvenliği tehlikeye atıyorsa veya risk değerlendirmesiyle riskli olduğu tespit edilmişse söz konusu haberleşmeler, mektupların izlenmesi ve ziyaret öncesi ve sonrasında aramalar gibi makul güvenlik tedbirleri eşliğinde yürütülebilir.

23. a. Gazete, radyo ve televizyon ile dışarıdan gelen ziyaretçilere erişim gibi bir dış dünya ile olan diğer temasların geliştirilmesi teşvik edilmelidir.

b. Ceza evi iznine dair R (82) Sayılı Tavsiye Kararında belirtilen ilkeler göz önünde tutularak gerekirse refakat altında çeşitli cezaevi izinlerinin verilmesi için özel çaba harcanmalıdır.

24. Mahkumların,

- suçlarını ve mağdurlara verdikleri zararı kabullenmeleri ve herhangi bir suçluluk duygusuyla başa çıkabilmeleri,

- özellikle hemen mahkumiyet sonrasında intihar riskinin azaltılması,

- kurumsallaşma, pasiflik, öz saygının azalması ve depresyon gibi uzun süreli hapsin zararlı etkilerine karşı koyabilmelerinin sağlanması amacıyla uygun danışmanlık, yardım ve desteğe erişimleri sağlanmalıdır.

Page 67: İnfaz Hukuku

63

Bununla birlikte, “5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, “Devletin

Güvenliğine Karşı Suçlar”başlıklı Dördüncü Bölüm, “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı Beşinci Bölüm, “Milli Savunmaya Karşı Suçlar”başlıklı Altıncı Bölüm altında yer alan

suçlardan birinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis

cezasına mahkûmiyet hâlinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz” (m.107/16) ve “14.7.2004

tarihli ve 5218 sayılı Kanunun 1’inci maddesi ile değişik 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla; ölüm cezaları, müebbet ağır hapis cezasına

dönüştürülen terör suçluları ile ölüm cezaları ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen

veya ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûm olan terör suçluları, koşullu salıverilme

hükümlerinden yararlanamaz. Bunlar hakkında, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası, hayatı boyunca

devam eder” (Geçici m.2) şeklindeki düzenlemelerin yerindeliği tartışmalıdır.

Uzun süreli hükümlülüğün, hükümlü üzerindeki olumsuz etkilerinizi belirtiniz.

Beslenme, Muayene ve Tedavinin Reddi Beslenmenin Reddi Beslenmenin reddi, açlık grevi şeklinde olabileceği gibi intihar ya da akıl hastalığı nedenlerinden biri ile

de gerçekleşmiş olabilir. Bunu göz önünde bulunduran yasa koyucu 5275 sayılı CGTİHK m.82’de üst bir

terim olarak “hükümlünün kendisine verilen yiyecek ve içecekleri reddetmesi” terimini kullanmış olup,

bunu “beslenmenin reddi” şeklinde ifade etmek de mümkündür. Ancak beslenmenin reddi nedenlerinden

çoğunluğunu açlık grevlerinin oluşturduğu söylenmelidir.

Açlık ve Beslenme Kavramları ve Açlık Grevi Açlık, günlük faaliyetler, büyüme ve yara iyileşmesi için yeterli olmayan kalori, protein ve vitamin alımı

şeklinde tanımlanabilir. O halde açlık günlük faaliyetleri etkileyen, büyümeyi ya da yara iyileşmesini

engelleyen bir niteliğe sahiptir.

Öte yandan açlık, besinden yoksun kalmış olan insan ya da hayvanı yiyecek aramaya yönelten ve

besin aldıktan sonra yok olan bir dürtü olarak da tanımlanabilir.

Açlık kavramı ile yetersiz ve dengesiz beslenme kavramları karıştırmamalıdır.

Açlık, tam ve kısmi açlık olarak ikiye ayrılmaktadır:

Tam açlık vücut için gerekli olan besinlerin hiç alınmamasıdır. Bu durum canlının kendi bünyesinden

beslenmesine yol açar ve 45 gün kadar sürebilir. Tam açlık vücut sıcaklığının düşmesine, güç kaybına,

sinir bozukluklarına, baş dönmelerine, sanrı ve zeka bozukluklarına yol açar.

Kısmi açılık ise, vücut için gerekli olan bazı besin maddelerinin ya tümüyle ya da kısmen alınmaması

şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Beslenme, ortam şartları içinde, günlük faaliyetler, büyüme ve yara iyileşmesi için gerekli olan kalori,

protein, makro ve mikro element ile vitamin alımı şeklinde tanımlanmaktadır. Beslenme de iradi

beslenme, zorla beslenme, yetersiz ve kötü beslenme olarak dört başlık altında incelenebilir.

İradi beslenme, yukarıda tanımı verilen beslenmenin kişinin özgür iradesi ve isteği ile gerçekleşmesi

halidir.

Zorla beslenme ise söz konusu beslenmenin kişinin özgür iradesinin herhangi bir şekilde ortadan

kaldırılarak gerçekleştirilmesidir. Bu işkence, kötü muamele, cebir-şiddet kullanma gibi bir sebeple

olabilir. Zorla beslenmenin herkes tarafından yapılabilir olması, bu eylemi tıbbi müdahaleden ayırır.

Page 68: İnfaz Hukuku

64

Yetersiz beslenme, besinlerle günlük enerji gereksinimi olan 2600 kaloriden az miktardan az enerji

alınması durumunda yetersiz beslenme vardır. Yetersiz beslenmeyi kötü beslenmeden ayıran, kalorinin

azlığıdır.

Kötü beslenme besinlerle alınan enerji miktarı yeterli, vitamin, protein vb. unsurlar açısından fakirse

kötü beslenme vardır.

Açlık grevi, belirli bir hedefe ulaşmak, bir hareketi protesto etmek ya da bir görüşe taraftar bulmak

için kamuoyu yaratmak düşüncesi ile kişinin tek başına veya bir grup şeklinde yemek yemeyi durdurarak

ve/veya sıvı almayarak aç kalma eylemidir.

Açlık grevine başvuran kişi ise, zihinsel olarak ehliyetli, açlık grevine kendi iradesiyle karar vermiş, bu nedenle belirli bir zaman yiyecek ve/veya sıvı almayı reddeden kişidir. Diğer bir deyişle “açlık

grevcisi”dir.

Açlık grevi bir tür protesto yöntemidir. Bu yönüyle sorun doğuran husus, açlık grevine ona başvuranın

rızası hilafına tıbbi muayene ya da zorla besleme yoluyla müdahalenin adil olup olmayacağı hususudur.

Görüldüğü üzere açlık grevi belli bir amacın gerçekleştirilmesine yöneliktir.

Açlık grevlerinde amaç ölüm olmamakla birlikte, uzun süreli olması ölüm tehlikesini her zaman olası

kılmaktadır. İnsan bedeninin açlığa dayanma sınırı yaklaşık 70 gün olarak ifade edilmektedir.

Açlık grevi özellikle siyasi hükümlülerin sıklıkla başvurduğu ve baskı aracı olarak kullandığı bir

yöntemdir. Gerçekten açlık grevine başvuran hükümlü aslında ölmek istemez; hukuka uygun olmasa dahi

isteklerini kabul ettirmeye çalışır. Siyasi amaçla yapılan açlık grevleri bir insanın ölümüne seyirci kalmak

istemeyen yetkililer ve kamuoyu üzerinde etki bırakmakta ve çoğu zaman isteklerinin yerine getirilmesini

sonuçlamaktadır.

Yakın zamanda ülkemizde de sıklıkla başvurulmuş olan açlık grevlerinde asıl sorun, açlık grevi yapan

hükümlülere tıbbi müdahalede bulunulabilip bulunulamayacağı noktasında yer almaktadır. Çeşitli İl Tabipler Odaları, iradeye rağmen müdahale edilmeyeceğini kabul eden Malta Bildirgesine dayanarak,

açlık grevi yapanlara müdahale edilemeyeceğini ifade etmişlerdir.

Ceza hukuku bakımından açlık grevi ve açlık grevine müdahalenin temel esasları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Özlem Yenerer Çakmut, Tıbbi müdahaleye Rızanın Ceza Hukuku Bakımından İncelenmesi, İstanbul 2003.

Bugün açlık grevi şeklinde ortaya çıkan protestonun belli bir noktadan sonra gayrı meşru ya da

hukuka aykırı olduğu kabul edilmekte, örneğin, ölümle ya da sakat kalmakla sonuçlanabilecek isteklerin

kabulüne kadar sürdürülen açlık grevinin artık protesto değil, eylem ve mücadele niteliğini kazanacağı ifade edilmektedir. Gerçekten bu durumda grevci, yandaşlarınca ölümü göze almış direnişçi ve savaşçı olarak kabul edilir.

Açlık grevi, yemek boykotu, süreli açlık grevi, süresiz açlık grevi, dönüşümlü açlık grevi, destek

amaçlı açlık grevi ve ölüm hedefli açlık grevi şeklinde gruplandırılmaktadır.

Dünya Tabipler Birliği’nin Açlık Grevleri Konusunda Malta Bildirgesi.

Madde 1- Tanım: Açlık grevcisi zihinsel olarak ehliyetli, açlık grevine kendi iradesiyle karar

vermiş, bu nedenle belirli bir zaman için yiyecek ve/veya sıvı almayı reddeden kişidir.

Page 69: İnfaz Hukuku

65

Uluslararası Ceza Reformu, Dünya Sağlık Birliğinin Tokyo ve Malta Bildirilerinde müdahale etme

konusundaki son kararın bireysel olarak doktora ait olduğu esasında hareketle şu sonuçlara ulaşmıştır:

• Doktorlar ya da diğer sağlık bakım personeli açlık grevcisine grevi ertelemek için herhangi bir şekilde yersiz baskı yapmamalıdır.

• Açlık grevcisi, açlık grevinin klinik sonuçları üzerine bir doktor tarafından bilimsel olarak bilgilendirilmelidir.

• Hastaya uygulanacak herhangi bir tedavi onun onayı alınarak yapılmalıdır.

• Doktor, günaşırı hastanın açlık grevini devam ettirmeyi isteyip istemediğini araştırmalıdır.

Beslenmenin Reddi Halleri Ret, bir şeyin bilinerek ve istenerek kabul edilmemesi olup, iradi bir davranışı ifade etmektedir.

Beslenmenin iradi olarak reddi ise iki sebebe dayanır: Protesto ve İntihar.

Protesto, bir davranışı, düşünceyi ya da uygulamayı haksız, yersiz ve/veya gereksiz bularak karşı çıkma ve reddetmedir. O halde açlık grevi bu amaçla da başvurulabilen bit protesto yöntemidir.

5237 sayılı TCK m.298 açlık grevine başvuranı değil ve fakat hükümlü ve tutukluların beslenmesini

engelleyenleri, hükümlü ve tutukluların açlık grevine veya ölüm orucuna teşvik veya ikna edilmelerini ya

da bu yolda kendilerine talimat verilmesini cezalandırmaktadır. Öte yandan beslenmenin engellenmesi

nedeniyle kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinden biri veya ölüm meydana

gelmiş ise, ayrıca kasten yaralama veya kasten öldürme suçlarına ilişkin hükümlere göre cezaya

hükmolunur (TCK m.298/3).

Benzer bir düzenleme 5275 sayılı CGTİHK’nunda da bulunmaktadır. Buna göre, açlık grevi yapmak

(m.40/2-g), hükümlü ve tutukluların beslenmelerini engellemek, açlık grevine ve ölüm orucuna teşvik

veya ikna etmek ve bu yolda talimat vermek (44/2-m) disiplin cezasını gerektiren fiiller olarak kabul

edilmektedir.

TCK ve CGTİHK hükümleri arasındaki ortak özellik her iki yasanın da açlık grevcisi bakımından,

eylemi suç olarak değerlendirmemesi; buna karşılık CGTİHK’nun, açlık grevini disiplin yaptırımını

gerektiren bir fiil niteliğinde kabul etmesidir. Bir hareket suç olarak kabul edilmez iken, pekâlâ disiplin

yaptırımını gerektiren bir fiil olarak düzenlenmiş olabilir.

Açlık grevine giden kişi ölümü istemez. Fakat isteklerinin yerine getirilmesi için ölümü göze alır ve

bu konudaki kararlılığını sürdürür. Açlık grevinin ölümle sonuçlanabilmesi onun intiharla aynı nitelikte

sayılmasına neden olmaz. Zira intihar, isteğe veya depresyona bağlı bir dürtü sonucu hayatı sona

erdirmeyi amaçlayan bir fiildir. Oysa açlık grevinde başlangıçtaki amaç ölüm değildir; fakat ölüm, amaca

giden yolda her zaman gerçekleşebilecek bir sonuçtur.

Cezaevinde Tıbbi Bakımından Ahlaki ve Kurumsal Yönleri İle İgili R (98) 7 Sayılı Tavsiye Kararına Ek

Madde 61.- Açlık grevinde olan kişinin herhangi bir psikiyatri servisine transfer edilmesi gerektirir ciddi mahiyette bir akli dengesizliği olmadığı sürece, klinik değerlendirmeleri kendisinin sözlü izniyle yerine getirilmelidir.

Madde 62.- Açlık grevindekiler, yapmakta oldukları hareketin kendi fiziki durumları üzerinde yol açacağı zararlı etkiler konusunda tarafsız bir anlatımla bilgilendirilmeli, bu suretle sürdürdükleri açlık grevinin tehlikesi anlatılmalıdır.

Madde 63.- Eğer doktora göre açlık grevcinin durumunda gözle görünür bir kötüleşme meydana geliyorsa esas itibariyle bu durumu ilgili makamlara rapor edecek ve bu konudaki ulusal düzenlemeye göre hareket edecektir (Mesleki standartlar da dahil).

Page 70: İnfaz Hukuku

66

İntihar başlığını taşıyan 5237 sayılı TCK m.84’e göre;

1. Başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının intihar kararını kuvvetlendiren ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

2. İntiharın gerçekleşmesi durumunda, kişi dört yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

3. Başkalarını intihara alenen teşvik eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu fiilin basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, kişi dört yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

4. İşlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan veya ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle cebir veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri intihara mecbur edenler, kasten öldürme suçundan sorumlu tutulurlar.

O halde hükümlü veya tutuklu intihar amacıyla beslenmeyi sürekli reddetmiş ise onu azmettiren, intihar etmesi için teşvik eden veya kararını kuvvetlendiren kişi TCK m.84’e göre cezalandırılır.

Konu 5275 sayılı CGTİHK ile düzenlenmeden önce öğreti ve uygulamada ele alınmıştır.

Açlık grevi yapan kişi/kişiler kendi düşüncelerini açıklamak ve yaymak çabası içinde oldukları için, açlık grevlerinin düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü içinde değerlendirilebileceği söylenmektedir. İnsanları yemek yemeğe ya da içmeye zorlayan yasal bir düzenleme bulunmadığına göre kendi serbest ve özgür iradeleriyle yeme ve içmeyi reddetmişlerse bu iradeye saygı gösterilmelidir.

Bununla birlikte açlık grevi ya da ölüm orucunda birey yavaş yavaş ölüme gittiğine göre buna seyirci kalınmasının kabul edilebilip edilemeyeceği ve bireyin ölme hakkına da sahip olup olmadığı tartışılmıştır.

Kişinin bedeni üzerinde bazı müdahalelere rıza göstermesi belli ölçülerde kabul edilebilirken (Anayasa m.17/2), vücudunda kalıcı zararların ortaya çıkmasına kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkının ihlali olduğu için izin verilmemelidir. Öte yandan bu şekilde kişinin topluma ve ailesine karşı yükümlü olduğu ödev ve sorumluluklarının ihmali sonucu da ortaya çıkacaktır. Aynı şekilde, bizim hukukumuz ölümü anayasal bir hak olarak kabul etmediğinden, bu yöndeki fiiller hukuka aykırıdır.

O halde açlık grevi ya da ölüm orucuna müdahale edilebilmelidir. Bu durumda ortaya çıkan sorun müdahalenin kim tarafından ve hangi koşullarda gerçekleştirilebileceğidir.

Dünya Tabipler Birliğinin 1991 tarihli Malta Bildirgesinde kişinin veya kanuni temsilcisinin rızasına ulaşma olanağı olmadığı ve ilgilinin büyük tehlikelere maruz kaldığı hallerde hekim kanuni yetkililere ve meslek ahlakına bağlı olarak kişinin sağlıklı yaşama hakkını koruma ve saygı gösterme ilkesi çerçevesinde müdahalede bulunabilecek ve gereken tedaviyi uygulayacaktır (Malta Bildirgesi m.2). O halde müdahale hekim tarafından yapılmalı ve gerekirse rızanın aranması zorunlu olmamalıdır.

Konu suç genel teorisi bakımından da ele alınmış ve müdahalenin meşru müdafaa hukukuna uygunluk

sebebi oluşturacağı ifade edilmiştir. Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi m.3/1 “Tabip, vazifesi ve ihtisası ne olursa olsun gerekli bakımın

sağlanmadığı acil vakalarda mücbir sebep olmadıkça, ilk yardımda bulunur” düzenlemesini getirirken,

m.18 “Tabip ve diş tabibi, acil yardım, resmi veya insani vazifenin ifası halleri hariç olmak üzere, mesleki

veya şahsi sebeplerle hastaya bakmayı reddedebilir” demektedir.

Dünya Tabipler Birliğinin, Tutuklanma ve Hapsedilmeyle İlgili İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Aşağılayıcı Muamele veya Cezalar Hakkında Tıp Doktorları İçin Kılavuz Konulu Tokyo Bildirgesi

Madde 5.- Bir tutuklu veya hükümlü beslenmeyi reddediyor ve hekim, gönüllü olarak beslenmeyi reddetmenin yol açacağı sonuçlar hakkında onun zarar görmemiş bir akıl ve mantıkla karar verme yeteneğine sahip olduğunu düşünüyor ise, tutuklu ya da hükümlü yapay beslenmeyecektir. Tutuklu veya hükümlünün böyle bir kararı verebilme yeteneği ile ilgili karar, bağımsız olan en az bir diğer hekimce teyit edilmelidir. Beslenmeyi reddetmenin yol açacağı sonuçlar hekim tarafından hekim tarafından tutuklu veya hükümlüye anlatılacaktır.

Page 71: İnfaz Hukuku

67

O halde açlık grevi, artık grevci için tehlike sınırına gelmişse müdahale bir görev halini almaktadır.

Sonuç olarak devletin tutuklu ve hükümlüyü korumak, onların hayat ve sağlıklarını iyileştirmek

sorumluluğu bulunmaktadır. Bu kişiler devletin korunması altındadır. Bu nedenle tehlikeye maruz kalan

grevciye müdahale cezaevi personeli için zorunludur. Aksi halde idarenin sorumluluğu söz konusu

olacaktır.

5275 sayılı CGTİHK konuya açıklık getirmektedir. Konuya ilişkin bir başka düzenleme TCK’da

bulunmaktadır.

Kişinin yaşama hakkı en üst değer olarak kabul edildiğinde nedeni ne olursa olsun (protesto ya da

ölüm) açlık grevine müdahale edilmesi mümkün olmalıdır. Buna göre;

• Bilgilendirme (ikna çalışmaları) ve zorla besleme

Hükümlüler, hangi nedenle olursa olsun, kendilerine verilen yiyecek ve içecekleri sürekli olarak

reddettikleri takdirde; bu hareketlerinin kötü sonuçları ile bırakacağı bedensel ve ruhsal hasarlar

konusunda ceza infaz kurumu hekimince bilgilendirilirler. Belirtelim ki, hekimin bilgilendirme görevini

yapmayarak söz konusu eylemi övmesi ve teşvik etmesi TCK m.298’de yer alan suçu oluşturur. Psiko-

sosyal hizmet birimince de bu hareketlerinden vazgeçmeleri yolunda çalışmalar yapılır ve sonuç

alınamaması hâlinde, beslenmelerine kurum hekimince belirlenen rejime göre uygun ortamda başlanır

(CGTİHK m.82/1).

Burada üzerinde durulması gereken husus bu aşamada zorla besle-menin mümkün olup olmayacağıdır. Kanunda bu konuda açık bir düzenleme bulunma-makla birlikte, “bu hareketlerden vazgeçmeleri yolunda yapılan çalışmalardan sonuç alın-maması halinde beslenmelerine kurum hekimince belirlenen rejime göre başlanır” şeklindeki ifadeden, beslenmeyi kabul etmeyen hükümlünün zorla beslenebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.

• Muayene ve teşhise yönelik tıbbî araştırma, tedavi ve beslenme gibi tedbirler

Beslenmeyi reddederek açlık grevi veya ölüm orucunda bulunan hükümlülerden, yukarıdaki şekilde

alınan tedbirlere ve yapılan çalışmalara rağmen hayatî tehlikeye girdiği veya bilincinin bozulduğu hekim

tarafından belirlenenler hakkında, isteklerine bakılmaksızın kurumda, olanak bulunmadığı takdirde derhâl

hastaneye kaldırılmak suretiyle muayene ve teşhise yönelik tıbbî araştırma, tedavi ve beslenme gibi

tedbirler, sağlık ve hayatları için tehlike oluşturmamak şartıyla uygulanır. O halde;

• Alınan tedbirlere ve çalışmalara rağmen beslenmeye başlamayan hükümlülerden ancak hayati tehlike altına girenlere veya bilincini kaybedenlere müdahale edilebilir.

• Hükümlünün hayati tehlike altına girdiği veya bilincini kaybettiği infaz kurumu hekimince belirlenmiş olmalıdır.

• Söz konusu müdahale tıbbi bir müdahaledir. Buradaki besleme de esas itibariyle tıbbi bir nitelik taşımaktadır. Yani buradaki besleme tedavi amaçlıdır. Bu yönüyle yukarıdaki zorla besleme kavramından ayrılır.

• Muayene ve teşhise yönelik araştırma, tedavi ve beslenme hükümlünün sağlığı ve hayatı için tehlike oluşturmamalıdır.

• Hükümlülerin sağlıklarının korunması ve tedavilerine yönelik zorlayıcı tedbirler, onur kırıcı nitelikte olmamak şartıyla uygulanır.

Ekleyelim ki, kurum hekiminin zamanında müdahale edememesi veya gecikmesi hükümlü için hayatî

tehlike doğurabilecek ise, bu tedbirlere her halükarda başvurulur (CGTİHK m.82/4). Diğer bir deyişle, bu

hallerde müdahalenin bir hekim tarafından yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır.

Page 72: İnfaz Hukuku

68

Beslenmenin reddi halleri nelerdir? Kısaca açıklayınız.

Muayene ve Tedavinin Reddi

Bir sağlık sorunu olup da muayene ve tedaviyi reddeden hükümlülerin sağlık veya hayatlarının ciddî

tehlike içinde olması veya ceza infaz kurumunda bulunanların sağlık veya hayatları için tehlike oluşturan

bir durumun varlığı hâlinde isteklerine bakılmaksızın kurumda, olanak bulunmadığı takdirde derhal

hastaneye kaldırılmak suretiyle muayene ve teşhise yönelik tıbbi araştırma, tedavi ve beslenme gibi

tedbirler, sağlıkları ve hayatları için tehlike oluşturmamak şartıyla uygulanır (CGTİHK m.82/3). Söz

konusu düzenlemeden çıkan sonuçlar şunlar olabilir:

• Buradaki müdahale beslenmenin reddi dışındaki sebeplerden kaynaklanmalıdır.

• İsteğe bakılmaksızın muayene ve tedavi, her türlü hastalıkta değil, sadece ciddi veya hayati tehlike yaratan hastalıklar ile sınırlıdır.

• Tedavi mümkün ise infaz kurumunda, kurumun medikal olarak elverişli olmaması durumunda Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile üniversitelerin sağlık kuruluşlarında yapılır.

• Sağlık durumu ciddi şekilde bozulmayan hükümlüye müdahale için izni bulunmalıdır.

• Tedavi reddeden hükümlünün sağlık durumunun ciddi şekilde bozulup bozulmadığına veya hayati tehlike altına girip girmediğine infaz kurumu hekimi karar verir. Bununla birlikte kurum hekiminin zamanında müdahale edememesi veya gecikmesi hükümlü için hayatî tehlike doğurabilecek ise, bu tedbirlere her halükarda başvurulur (CGTİHK m.82/4). Diğer bir deyişle, bu hallerde müdahalenin bir hekim tarafından yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır.

• Zorla tıbbi müdahale onur kırıcı olmamalıdır. Onur kırıcı olmayan zorla müdahalenin nasıl olacağını ortaya koymak oldukça zordur. Hangi müdahalenin onur kırıcı olup olmadığı uygulama ile şekillenecektir.

Tedavinin reddedilmesi ve bunun hukuki dayanakları hakkında ayrın-tılı bilgi için bkz. Hakan Hakeri, Tıp Hukuku, 4. Baskı, Ankara 2012.

İntihar

İntihar, kişinin kendisini bilerek ve isteyerek öldürmesidir. İntiharda ölüm hızlı olabileceği gibi yavaş da

gerçekleşebilir. Bu nedenle ölümün hızlı olması intiharın ayırıcı unsuru değildir. Yine intihar kişisel ve

aktif bir davranışla olabileceği gibi, bireyin yaşamın tehlikelerine karşı sahip olduğu negatif ve pasif bir

tutumla da olabilir. Psikiyatrik açıdan ise intihar insanın öz benliğine yönelmiş bir saldırı ve yok etme

eylemidir. İntihar tamamlanmış olabileceği gibi teşebbüs aşamasında da kalmış olabilir.

Cezaevi yaşamı ve uzun süre cezaevinde kalmak hükümlüde kişilik değişikliklerine de neden olabilir:

Kendini işine verememe, sosyal geri çekilme, depresyon, zarar verme semptomları gibi.

Cezaevinde Tıbbi Bakımından Ahlaki ve Kurumsal Yönleri İle İgili R (98) 7 Sayılı Tavsiye Kararına Ek

Madde 60.- Tedavinin reddedilmesi durumunda, doktor bir tanığın mevcudiyetinde hastadan bu konuda bir yazılı belge imzalamasını isteyecektir. Doktor hastayı ilaçların muhtemel faydaları ile mümkün olan şifa verici alternatifleri hakkında tam bilgilendirecek, tedaviyi reddetmesiyle birlikte oluşacak riskler konusunda onu ikaz edecektir. Hastanın da içinde bulunduğu durumu tamamen anladığından emin olunacaktır. Eğer mahkumun kullandığı dilden dolayı, anlaşma güçlükleri varsa uzman bir çevirmenin hizmetine başvurulmalıdır.

Page 73: İnfaz Hukuku

69

Depresyon hükümlüyü intihara sürükleyen en önemli etkendir. Bunun yanında sosyal sebepler, taklit ve telkin, acı, onursuz bir yaşam yada yoksulluk gibi hallerden kendini koruma hissi, cinsel duygular da hükümlüyü intihara yöneltebilir.

İntihar aslında bir iletişim, bir yardım çağrısıdır. Cezaevlerinde ölüm olayları içinde intihar ilk sırada yer almaktadır. İntihar vakalarının bir kısmının teşebbüs aşamasında kalması konunun önemini bir kat daha artırmaktadır.

İntihar tehlikesi öncelikle tutukluluk esnasında, tutuklamanın şoku altında ortaya çıkan gelecek belirsizliği, terkedilmişlik ve yalnızlık duygusunun bir sonucudur. Bu yönüyle intihar tehlikesindeki tutuklu ya da hükümlünün tek kişilik odaya değil, müşterek odaya konması gerekir. Öte yandan öldürme ve cinsel saldırı suçları gibi yüksek ceza beklentisinin de intihar girişimlerini artırmakta olduğu söylenmelidir.

Yapılan çalışmalar neticesinde cezaevlerinde intihar davranışlarına yol açan ve intiharı hızlandıran iki temel etkenin bulunduğu söylenmektedir:

• Cezaevi ortamı.

• Hükümlünün idareye güvensizliği, geleceğe ilişkin belirsizlik, aile ve çevreden uzaklık, utanç duygusu.

Cezaevinde intiharın sebepleri stres ve hükümlü olmayla mücadele etmede bireylerin başarısız olmasıdır. Bir tutuklu veya hükümlü duygusal yönden çöküntü noktasına ulaştığında intihar eğilimi ortaya çıkmakta, bu zamanla bireyi intihar düşüncesine ve nihayet intihar girişimine götürmektedir. İnfaz kurumunda stres yaratan nedenler, başlangıçta bilinmezlik korkusu, aileden ayrılma vb. durumlarken zamanla buna dış dünya ile ilişkilerin kaybı ve kurumla çatışma gibi bazı stres nedenleri daha eklenmektedir. Sorun çözme becerisindeki güçlük ile stresin birleşmesi bireyin sorunlarla baş edebilme yeteneğini ortadan kaldırmakta ve bireyin umutsuzluğunu daha da artırmaktadır.

Görüldüğü üzere infaz kurumlarında hükümlüleri intihara sürükleyen etkenler, infaz kurumu ortamından kaynaklandığı gibi hükümlünün infaz kurumunu algılayış biçiminden de doğabilir. Bilinmeyene karşı olan korku, otoriteye olan güvensiz tutum, gelecekle ilgili düşünceler, belirsizlik, aile ve çevre tarafından yalnız bırakılmış olma, infaz kurumuna girmiş olmanın verdiği utanç duygusu, infaz kurumunda olmanın bir aşağılanma olarak algılanması gibi etkenler hükümlüyü olumsuz yönde etkileyebilir.

İntihar girişiminde bulunan hükümlülerin daha yakından takip edilmesi, bireysel gereksinimlerine destek verilmesi gerekir. Bu kişilere ceza verilmesi onları daha fazla izole edecek, daha öfkeli olmalarına ve durumun daha da kötüleşmesine neden olacaktır.

Türkiye’de 2010 itibariyle TÜİK’in hazırladığı rapora göre intihar istatistiklerini görmek için bkz. http://www.tuik.gov.tr/IcerikGetir.do?istab_id=23 Cezaevi Alt Kültürü ve Cezaevilileşme

Hiçbir ülkenin cezaevi yaşamı diğerine benzemez. Cezaevleri bulundukları toplumu ve onun kültürünü yansıtır. Bununla birlikte cezaevlerine özgü, ayrı bir alt-kültürün varlığından da söz edilir. Gerçekten hükümlülük, cezaevlerinin kendine özgü koşulları nedeniyle bir alt kültür karşı düzeni, organizasyonu meydana getirir. Bu alt kültür, kendi adet, alışkanlık ve geleneklerinden hatta kendi dilinden oluşur.

Cezaevlerinde geçerli olan alt kültürün önemli kurallarının şunlar olduğu ifade edilir:

• Başkalarının işine karışma, kendi işinle ilgilen.

• Soğukkanlı ol ve duygusal açıdan kendini kontrol et.

Page 74: İnfaz Hukuku

70

• Diğer hükümlülerden çıkar sağlamaya çalışma.

• Katı, dayanıklı ve güçlü ol, “erkek”gibi davran.

• Cezaevi idaresine karşı mesafeli ol.

Cezaevilileşme, bir alt kültür normu olarak cezaevi yaşamına uyum şeklinde ifade edilmektedir. Cezaevi alt kültürüyle ortaya çıkan toplum dışına itilmişlik cezaevilileşme usulüyle tamamlanır. Gerçekten hükümlü, cezaevinde geçen süre içinde düşünce ve davranışlarını, olumsuz bir sosyalleşme süreci ya da usulü olarak da nitelenebilecek olan, orada geçerli olan kurallara uydurur. Ancak bu durumun esasen infazın amacına aykırı olduğu da söylenmelidir.

Cezaevilileşmenin etkisinin iki şekilde ortaya çıktığı söylenmektedir: Az cezaevilileşme ve kuvvetli cezaevilileşme.

Şu hallerin varlığı durumunda cezaevilileşme etkisinin az olduğu ileri sürülür:

• hapis cezasının kısa olması nedeniyle cezaevi alt kültürünün etkisinin kısa ve az olması.

• eski sosyal ilişkilerin etkisiyle sağlam kişilik

• hükümlülük sırasında olumlu sosyal ilişkilerin korunması.

• ilkel cezaevi gruplarına dahil olmama.

• hükümlüler tarafından belirlenmiş kurallar ile alınmış olan kararların itirazsız kabul edilmemesi ve reddi.

• normal olmayan cinsel davranışlardan uzak durarak, çalışma ve boş zaman uygulamalarına ciddi olarak dahil olma.

Buna karşılık cezaevilileşmenin kuvvetli olduğu sonucuna götüren koşullar ise şunlardır:

• Hapis cezasının uzunluğu ve onunla bağlantılı olarak cezaevi alt kültürünün uzun süren etkisi.

• Sağlam olmayan bir kişilik, kişilik zayıflığı

• İnfaz kurumu dışındaki kişilerle olumlu ilişkiler sürdürmede eksiklik.

• İnfaz kurumunda bulunan gruba/gruplara uyuma hazır olma ve yetenek

• Diğer hükümlü ve grupların kurallarını itirazsız kabul etme.

• Benzer arayışlara sahip diğer hükümlülerle ilişki.

• Normal olmayan cinsel davranışlar ile talih oyunlarına hazır olma.

Şayet hükümlülerin yaşamsal sayılabilecek gereksinimleri aşırı derece sınırlanır ve onur kırıcı bir şekilde davranılırsa hızlı bir alt kültüre uyum ve cezaevilileşme süreci başlar. Bu da kurum için iyileştirme ve eğitim amacının ve dolayısıyla yeniden topluma kazandırmanın en amansız düşmanıdır. Unutulmamalıdır ki, çocuk eğitim evlerinde alt kültüre mal olma ve cezaevilileşme daha kolaydır. Zira çocuk hükümlülerin kurumu ve kuralları eleştiren ve ona karşı çıkan bir grup oluşturması yaşları sebebiyle hiç de zor değildir.

Cezaevilileşme nedir ve koşulları nelerdir? Kadın Hükümlüler Kadın hükümlülerin sayısının nispeten az oluşu, sorunlarını yansıtmada isteksiz olmaları ve kadınların işlediği suçların toplumu erkeklerin işlediği suçlara göre daha az tehdit ettiği yönündeki düşünceler onların “unutulan hükümlüler”olarak nitelendirilmesine yol açmıştır.

Yapılan araştırmalar kadın hükümlülerin cezaevi koşullarını daha ağır hissettiklerini ortaya koymaktadır. Örneğin, kadınlar evlerini ve ailelerini kaybetme korkusunu daha ağır yaşarlar. Yine kadın hükümlüler erkeklerden farklı olarak yakınlarından uzaklaşmanın verdiği acıyla “yapay aileler”oluştururlar. Öte yandan kadın cezaevlerinde erkek cezaevlerine göre daha yumuşak bir sosyal kontrolün bulunduğu söylenmelidir.

Page 75: İnfaz Hukuku

71

Kadın cezaevlerinde gündelik yaşam erkek cezaevlerinden farklılık gösterir: Kadınlar, erkekler gibi

cezaevi personeli için fiziki bir tehdit oluşturmaz. Erkek cezaevlerinde görülen otoriteye karşı gelme

yönündeki kültürel yapılanmaya kadın cezaevlerinde rastlanmaz. Bununla birlikte aile ve çevrelerinden

ayrılma kadın hükümlüler üzerinde erkeklere göre daha yıkıcı etki bırakır. Bu nedenledir ki, kadın

hükümlüler hayal kırıklığı ve öfkeyi daha çok kendilerine yöneltirler ve bu da kendine zarar verme ve

intihar olaylarının kadın cezaevlerinde erkek cezaevlerine göre daha sık olmasına yol açar.

Öte yandan, kadın cezaevlerinde iletişim ve dayanışmanın daha yoğun olduğu da bir gerçektir.

Nitekim cezaevindeki kadın hükümlüler birbirlerini bir süre sonra anne, kardeş, evlat gibi görmektedir.

Bu aslında kadına ilişkin toplumsal ve kültürel değerler ile beklentilerin cezaevindeki ilişkilere yansıması

olarak kabul edilmelidir. Gerçekten bu kadını aile içi roller doğrultusunda tanımlayan düşünce, inanç ve

değerlerin cezaevi alt kültürüne yansımasıdır. Bu alt kültürün bir sonucu olan lezbiyenlik dahi kadında,

erkekler arasındaki homoseksüel ilişkilerden farklı olarak, fiziksel bir yakınlıktan çok sevgi gereksinimi

olarak ortaya çıkmaktadır.

HÜKÜMLÜNÜN HAKLARI Cezaevlerindeki hükümlülerin bazı hakları kısıtlanmış olsa da, hiçbir hakkı bulunmayan kişiler olarak kabul edilmeleri de söz konusu olamaz. Nitekim 1982 Anayasa’sında kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı açıkça ifade edilmiştir. Benzer düzenleme AİHS m.3’de işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı ceza ve muamele yasağı şeklinde ifade edilmektedir. O halde hükümlü ve tutuklulara insanlık onuruna yakışır bir infaz sistemi oluşturulmalıdır.

Hükümlü hakları; savunma hakkı, özel hayat ve kişilik hakları, bilgi edinme hakkı, keyfi-kötü muamele ve işkence görmeme hakkı, haberleşme hakkı, ayrımcılık yasağı, ibadet hakkı, sağlık hakkı, dış dünya ile bağlantı kurma hakkı, müdafi ile görüşme hakkı, din ve inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü, bilimden yararlanma ve sanat hakkı, aile ilgili hakları, haberleşme özgürlüğü, kanun yollarına başvurma hakkı şeklinde sıralanabilir.

Savunma Hakkı Hükümlü, avukatı ve noter ile görüşme hakkında sahiptir. Hükümlünün avukatı ile vekaletnamesi olmaksızın görüşmesi de mümkündür. Buna göre hükümlü, avukatlık mesleğinin icrası çerçevesinde avukatları ile vekâletnamesi olmaksızın en çok üç kez görüşebilme hakkına sahiptir. Avukat ve noter ile görüşme, meslek kimliklerinin ibrazı üzerine, tatil günleri dışında ve çalışma saatleri içinde, bu iş için ayrılan görüşme yerlerinde, konuşulanların duyulamayacağı, ancak güvenlik nedeniyle görülebileceği bir biçimde yapılır.

Bununla birlikte avukatlar, vekâletnameleri olsa da aynı anda birden fazla hükümlü ile görüşme yapamazlar.

Öte yandan avukatların savunmaya ilişkin belgeleri, dosyaları ve müvekkilleri ile yaptıkları konuşmaların kayıtları incelemeye tâbi tutulamaz.

Yabancı ülkelerde haklarında soruşturma veya kovuşturma yapılmakta olan, yabancı ülke veya uluslararası yargı mercilerinde dava açmak isteyen, leh veya aleyhine açılmış davası olan Türk vatandaşı

Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı 34.1.- Bu Kurallarda yer alan kadın mahpuslarla ilgili özel düzenlemelere ilaveten, yetkililer, onların hapiste tutulmasının herhangi bir yönünün etkileyen bir karar aldıklarında, bu tür mahpusların sosyal, psikolojik, bedensel ve mesleki ihtiyaçlarına özel dikkat göstermelidirler.

34.2.- Kural 25.4’de düzenlendiği biçimde (bedensel, ruhsal veya cinsel istismara tabi tutulmuş olan mahpusların ihtiyaçlarına özel dikkat gösterilmelidir) ihtiyaç halinde bulunan kadın mahpusların bu alandaki özel servislere erişimleri için özel çaba gösterilmelidir.

34.3.- Kadın mahpusların cezaevi dışında doğum yapmalarına izin verilmelidir. Ancak bir çocuğun cezaevinde doğması halinde, yetkililer, gerekli tüm destek ve kolaylıkları sağlamalıdır.

Page 76: İnfaz Hukuku

72

veya yabancı uyruklu hükümlülerle yabancı uyruklu avukatları, bu soruşturma ve kovuşturma, açılacak veya açılmış davalarla sınırlı olmak ve vekâletname sunmak koşuluyla görüşebilirler. Vekâletnamesi olmayan yabancı uyruklu avukatlar, hükümlü ile Türkiye barolarına kayıtlı bir avukatla birlikte görüşme yapabilirler.

Özel Hayat ve Kişilik Hakları

Hükümlünün kişiliğine ilişkin bilgiler üzerinde korunmaya değer hukuki menfaati bulunmaktadır. İnfaz aşamasında hükümlü ile ilgili yapılan araştırmalar ile herhangi bir şekilde elde edilen bilgiler gizli kalmalıdır. Aksi tutum İHAS m.8’in ihlali niteliği taşımaktadır. Bu konuda özellikle “Tanıya yönelik olarak hükümlülerin parmak ve avuç içi izleri alınır, fotoğrafları çekilir, kan grupları, vücutlarının dış özellikleri ve ölçüleri belirlenir. Kayıt altına alınan söz konusu bilgiler hükümlünün kişisel dosyasında veya elektronik ortamda saklanır. Bu bilgiler, Kanunun zorunlu kıldığı hâller dışında hiçbir kurum ve kişiye verilemez.” hükmünü getiren CGTİHK m.21/3’e dikkat çekilmelidir. Bu hükmün ihlali TCK m.136’da yaptırım altına alınmıştır.

Kanımızca CGTİHK m.21/3 “Fizik kimliğin tespiti” başlığını taşıyan CMK m.81 ile çelişmektedir. Zira söz konusu hüküm fizik kimliğin tespiti çerçevesinde elde edilen verilerin mahkumiyet hükmünün kesinleşmesi halinde depolanmasına imkan veriyor ise de bu ancak üst sınırı 2 yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlarla sınırlıdır. Halbuki CGTİHK m.21/3 böyle bir sınırlama öngörmeksizin her türlü hapis cezası ile mahkum olan hükümlüler bakımından depolama olanağı getirmektedir. İki düzenleme arasındaki uyumsuzluk giderilmelidir. CGTİHK’daki düzenlemenin “tanıya yönelik” olması bu gerçeği değiştirmez. Zira CGTİHK çerçevesinde depolanan bilgilerin hükümde de açıkça anlaşılacağı üzere kanunun zorunlu kıldığı hallerde diğer kurum ya da kişilerle paylaşılabilmesi mümkündür.

Keyfi-Kötü Muamele ve İşkence Görmeme Hakkı

İHAS m.3 ve Anayasa m.17 işkenceyi açıkça yasaklamaktadır. AİHM, verdiği kararlarda infaz kurumunda uygulamaların veya alınan tedbirlerin kötü muamele veya işkence oluşturduğu iddiası ile hükümlüler tarafından yapılan bireysel başvuruların kabul edilebilmesi için, başvurucunun kurumda yaşanan olayların sağlığı üzerinde olumsuz etkiler doğurduğunu kanıtlayan doktor raporu sunmasını aramaktadır.

Haberleşme ve İletişim Kurma Hakkı

Her tutuklu ve hükümlünün haberleşme hakkı vardır. Ancak bu hak özgür insanlar gibi anlaşılamaz. Bununla birlikte haber alma hakkının tümüyle kısıtlanması insan haklarına aykırıdır. Yazılı ve/veya sözlü haberleşme olanağı sağlanmalıdır. Komisyonun kararlarına göre hükümlüye ait mektupların sürekli olarak alıkonulması İHAS m.8’i ihlal eder.

Telefondan Yararlanma Hakkı

CGTİHK’a göre de kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlüler, tüzükte belirlenen esas ve usullere göre idarenin kontrolündeki ücretli telefonlar ile görüşme yapabilirler. Telefon görüşmesi idarece dinlenir ve kayıt altına alınır. Bununla birlikte bu hak, tehlikeli hâlde bulunan ve örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir. Yine açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde hükümlüler, ücretli telefonlarla serbestçe görüşme yapabilirler. Öte yandan, açık ve kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlüler altsoy, üstsoy, eş ve kardeşlerinin ölüm, ağır hastalık veya doğal afet hâllerinde, kuruma ait telefon ve faks cihazından derhâl yararlandırılırlar. Görüşmeler, tutanak ile belgelenir ve tutanaklar özel bir dosyada saklanır (m.66).

Nihayet hükümlüler açık ve kapalı ceza infaz kurumlarında, çocuk eğitimevlerinde araç telefonu, telsiz telefon veya cep telefonu ve benzeri iletişim araçlarını bulunduramaz ve kullanamazlar.

Hükümlünün Radyo, Televizyon Yayınları ile İnternet Olanaklarından Yararlanma Hakkı

Hükümlü, ceza infaz kurumlarında radyo ve televizyon yayınlarını izleme hakkına sahiptir. Ancak bunun için merkezî yayın sistemi bulunmalıdır. Bununla birlikte merkezî yayın sistemi bulunmayan kurumlarda, yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek önlemler alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo izlenmesine ve dinlenmesi kurum idaresinin iznine bağlıdır.

Page 77: İnfaz Hukuku

73

Radyo ve televizyon cihazları bedeli kendisi tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınır. Her ne biçimde olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo, televizyon ve bilgisayarlar kuruma alınmaz.

Hükümlü, odasında bilgisayar bulunduramaz. Ancak, Adalet Bakanlığının uygun görmesi hâlinde eğitim ve kültürel amaçlı olarak bilgisayarın ceza infaz kurumuna alınmasına izin verilebilir. Eğitim ve iyileştirme programları gerekli kıldığı takdirde denetim altında internetten yararlanılabilir.

Bu haklar, tehlikeli hâlde bulunan veya örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.

Mektup, Faks ve Telgraf Gönderme ve Alma Hakkı

Hükümlü, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.

Bununla birlikte hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.

Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgiler, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.

Ancak hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar ise denetime tâbi değildir. Kanımızca avukata gönderilen mektup, faks ve telgrafların denetime tâbi olmamasının savunma koşuluna bağlanması yerinde olmamıştır. Zira bu tür haberleşmeler denetime tabi olmadığına göre bunun savunmaya yönelik olup olmadığının belirlenmesi mümkün olmayacaktır. Bu durumda hükümlünün beyanı esas alınacağından savunma koşulunun getirilmiş olmasının bir anlamı kalmamaktadır. Öte yandan hüküm sadece avukata gönderilen mektup, faks ve telgraflardan söz etmekte olduğuna göre avukatından sanığa gönderilen yazışmalar bakımından nasıl hareket edileceği belirsizdir. Kanımızca avukatından sanığa gönderilen her türlü yazışmanın savunma için olduğu kabul edilmelidir. Ancak bunun bazı sakıncalar yaratması mümkündür.

Ayrımcılık Yasağı İHAS m.14’e göre “bu Sözleşmede tanınan hak ve hürriyetlerden istifade keyfiyeti, bilhassa cins, ırk, renk, dil, din, siyasi veya diğer kanaatler, milli veya sosyal menşe, milli bir azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi bir durum üzerine müesses hiçbir ayrıma tabi olmaksızın sağlanmalıdır.” O halde kadın ve erkek hükümlü ve tutuklular arasında eşit işlem yapılmalıdır. Dolayısıyla özellikle çalışma ve eğitim programları kadın hükümlüler de dikkate alınmak suretiyle düzenlenmelidir.

Bu noktada pozitif ayrımcılık kavramı üzerinde durulmalıdır. Bilindiği üzere kavram, bir gruba ya da bir kesime olumlu olacağı düşünülmesi nedeniyle ayrımcılık yapmak anlamına gelmektedir. Pozitif ayrımcılıkta tarafların eşit olmadığı düşüncesiyle eşitlemek amacı vardır. Pozitif ayrımcılık, eşit olunmadığı kabul edilen her kesime uygulanan ayrımcılık olarak kabul edilince çalışma ve eğitim programlarının infaz kurumlarında bulunan kadın hükümlüler gözetilerek düzenlenmesi özel bir önem kazanmaktadır.

Hediye Kabul Etme Hakkı

Kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlü, dinî bayram, yılbaşı veya kendi doğum günlerinde, dışarıdan gönderilen ve kurum güvenliği için tehlikeli olmayan bir hediyeyi kabul etme hakkına sahiptir.

İbadet Hakkı

Hükümlünün din özgürlüğü sağlanmalıdır (İHAS m.9). Bununla birlikte, kurum güvenliği bakımından ağır tehlike meydana gelebilecek nitelikteki ayin ya da törenlerin engellenebileceği kabul edilmektedir.

CGTİHK’a göre de hükümlü, ceza infaz kurumunda, mensup bulunduğu dinin ibadetlerini, düzeni bozmayacak ve çalışmayı engellemeyecek biçimde serbestçe yerine getirebilir ve ibadette kullanılan eşyayı, dinî yaşamı bakımından zorunlu olan kitap ve eserleri temin ve bulunduğu yerlerde muhafaza edebilir. Hükümlünün, mensup bulunduğu dinin görevlilerince ziyaret edilmesine ve onlarla iletişim kurmasına, kurum güvenliğini tehlikeye düşürmemek koşuluyla izin verilir (CGTİHK m.70).

Page 78: İnfaz Hukuku

74

Dış Dünya ile Bağlantı Kurma Hakkı Burada kastedilen ziyaretlerdir. Hükümlünün ziyaretçi kabul etmesi kimsenin dinleyemeyeceği, konuşulanları duyabileceği bir ortamda görüşebilmesi sağlanmalıdır (CGTİHK m.83-86). Konuya ileride tekrar dönülecektir.

Kültür ve Sanat Etkinliklerine Katılma, İfade Özgürlüğü Hükümlülerin ifade yeteneklerini geliştirmelerini ve bilgilerini artırmalarını sağlamak amacıyla ceza infaz kurumlarında, olanaklar elverdiğince, kültürün ve sanatın çeşitli dallarını temsil eden programlar hazırlanır ve hükümlülerin bunlara katılmaları hususundaki usûller düzenlenir. Kültür ve sanat programları, kurum en üst amiri tarafından düzenlenir (CGTİHK m.60). Kütüphaneden Yararlanma Hakkı Hükümlüye kurum kütüphanesinden yararlanma imkânı verilmelidir. Buna göre ceza infaz kurumlarında, kurumun büyüklüğüne göre, kütüphane veya kitaplık oluşturulur. Kütüphanelerde veya kitaplıklarda verilen derslere kaynaklık edecek kitapların yanı sıra olanaklar ölçüsünde hükümlülerin boş zamanlarını değerlendirmelerini, okuma alışkanlığı edinmelerini ve kültür bakımından ufuklarını geliştirmelerini sağlayacak kitaplar da bulundurulur (CGTİHK m.61). Süreli veya Süresiz Yayınlardan Yararlanma Hakkı Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir.

Resmî kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar, hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir.

Eğitim ve öğretimine devam eden hükümlülerin ders kitapları denetime tâbi tutulamaz.

Bununla birlikte kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez. Barınma Hakkı Hükümlü barınma hakkına da sahiptir. Buna göre tehlikeli hâli bulunan hükümlü bir veya üç kişilik odalarda, diğer hükümlüler ise kurumun fizikî yapısı, kapasite durumu ve güvenlik gerekleri göz önüne alınarak cezaevi yönetimi tarafından belirlenecek sayıda mahkûmun kalabileceği odalarda barındırılırlar.

Her hükümlüye yöresel iklime uygun nitelikte tek tip yatak ve yeterli sayıda yatak takımı verilir.

Kadınların erkeklerle, hükümlülerin tutuklularla, çocukların yetişkinlerle, örgüt veya çıkar amaçlı örgüt suçluları ile terör suçlularının Kanunda sayılan hâller dışında bir araya gelmelerine ve bağlantı kurmalarına izin verilmez.

Oda ve kısımlarda iklim koşulları göz önüne alınarak yeterli yer, ışık, ısınma, havalandırma ve hijyen sağlanır.

Öte yandan, anaları hükümlü olup da dışarıda korumasına bırakılacak kimsesi bulunmayan sıfır-altı yaş grubundaki çocuklar, analarının yanında kalabilirler. Bu çocuklar gündüzleri ceza infaz kurumu bünyesindeki veya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu veya diğer kurum ve kuruluşlara ait kreş ve gündüz bakımevlerinde barındırılırlar. Analarının yanında kalan çocuklara, yaş ve durumlarına ve ihtiyaçlarına göre yiyecek ve içecek verilir. Üç yaşını doldurmuş çocuklar, hâkim kararıyla çocuk yuvalarına veya yetiştirme yurtlarına yerleştirilebilirler. Bu çocukların belirlenecek bir program ve usule göre zaman zaman analarıyla temasları sağlanır. Giyim Yardımı Alma Hakkı Muhtaç hükümlülere talepleri hâlinde, idare tarafından iklime ve sağlığa uygun giysiler verilir. Hükümlülerin giysileri, iç ve dış güvenlik görevlilerinin giymekte olduğu üniformalara benzer şekil ve renkte olamaz.

Page 79: İnfaz Hukuku

75

Beslenme Hakkı

Hükümlü sağlıklı beslenme hakkına sahiptir. Buna göre hükümlüye Adalet ve Sağlık bakanlıklarınca birlikte belirlenecek kalori esasına göre, sağlıklı ve güçlü kalması için nitelik ve nicelik olarak besleyici, sağlık koşullarına uygun, makul çeşitlilikte, yaş, sağlık, çalıştığı işin özelliği, dinî ve kültürel gerekleri göz önünde tutularak besin verilir ve içme suyu sağlanır. Hükümlü, kendisine verilen günlük besin ve ihtiyaç maddeleri dışındaki ihtiyaçlarını kurum kantininden de sağlayabilir. Kantini bulunmayan kurumlarda, bu maddeler, idarenin izin ve kontrolü altında dışardan sağlanabilir.

Hükümlü hastalanmış ise hasta hükümlüye, kurum hekiminin belirleyeceği besinler verilir.

Kurumda annesiyle birlikte kalan çocuklara ve süt emziren annelere durumlarına uygun gıda verilir.

Muayene ve Tedavi Edilme Hakkı

Hükümlü, beden ve ruh sağlığının korunması, hastalıklarının tanısı için muayene ve tedavi olanaklarından, tıbbî araçlardan yararlanma hakkına sahiptir. Bunun için hükümlü öncelikle kurum revirinde, mümkün olmaması hâlinde Devlet veya üniversite hastanelerinin mahkûm koğuşlarında tedavi ettirilir (CGTİHK m.71).

Gerçekten infaz kurumunda olan kişilerin beden ve ruh sağlığı içinde yaşama hakkı devam eder. Toplumun diğer kesimlerine sunulan sağlık hizmetleriyle aynı düzeyde olacak sağlık hizmetlerinden yararlanmaya hakkı vardır.

İnfaz kurumu gibi kapalı bir ortamda sağlık daha bir özellik taşımaktadır. İnfaz kurumunu yönetimi, infaz kurumunda bulunmanın ortaya çıkaracağı bedensel ve ruhsal hastalıklardan hem hükümlülerin hem de personelin sağlığını koruyacak koşulları sağlamalıdır. Bu noktada verem, AIDS gibi bulaşıcı hastalıklar daha da önem kazanmaktadır. Bir hükümlü infaz kurumundan tahliye edildiğinde, oraya girdiğinden daha kötü durumda olmamalıdır.

Çoğu hükümlü infaz kurumuna bedensel hastalıkla ya da bağımlılıklarla veyahutta ruhsal sorunlarla girer. Buna bir de infaz kurumunda bulunmanın verdiği rahatsızlıklar eklendiğinde hükümlüye infaz kurumunda bulunduğu süre içinde özel bir destek sağlanması zorunlu hale gelmektedir.

Sağlık hakkının sağlanabilmesi bakımından her infaz kurumunda asgari olarak şunların bulunması gerektiği ifade edilmektedir:

• İnfaz kurumuna kabul aşamasında tıbbi muayene,

• Düzenli olarak ayakta muayene,

• Acil durum bakımı,

• Hastaların muayene ve bakımı için gerekli şekilde donatılmış mekanlar,

• Vasıflı eczacıların vereceği gerekli ilaçlardan yeterli miktar,

• Fizik tedavi olanakları ve tedavi sonrası rehabilitasyon olanakları.

• Tıbbi olarak gerekli görülebilecek türden yiyeceklerin sağlanması.

İnfaz kurumu yönetimleri, genel tıbbi hizmetlere her an erişilebilmesini, acil durumlarda ise vakit geçirmeden erişilebilmesini sağlamalıdırlar (Asgari Kural 52).

Hükümlünün sağlıklı olması, yeniden toplumsallaştırılması için de önemlidir. Zira ancak sağlıklı bir hükümlü bunun için gerekli programlara tepki gösterebilir. Böylece aynı zamanda yukarıda da belirtilen cezaevilileşme süreci ile de daha kolay başa çıkabilmeleri mümkün olabilir. Hükümlünün de bir gün infaz kurumundan çıkacağı unutulmamalıdır.

Bilgilendirilme Hakkı

Hükümlülere, kuruma alındıklarında uygulanacak iyileştirme çalışmaları, disiplin suçları ve cezaları, bilgi edinme ve şikâyet yolları, hak ve sorumlulukları gibi konular ile kurumdaki yaşam biçimine uyum sağlamaları için gereken bilgiler, kurum yöneticileri tarafından sözlü olarak anlatılır ve yazılı olarak tebliğ olunur. İnfaz sonrası koruma ve yardım konusunda ayrıca bilgi verilir. Türkçe bilmeyen yabancı

Page 80: İnfaz Hukuku

76

uyruklu hükümlülere kendi dilinde, mümkün olmadığında İngilizce, Fransızca veya Almanca olarak bildirilir. Duyma ve konuşma engellilere işaret diliyle anlatılır. Görme engellilere ise kendi alfabeleri ile yazılmış kitapçık verilir.

Hükümlülerin ceza infaz kurumlarına alınmalarında, başka kuruma nakillerinde ve hastaneye yatırılmalarında, istekleri üzerine ailelerine veya gösterdikleri kişilere; hükümlü yabancı ise, yazılı olarak karşı çıkmaması hâlinde, uyruğu olduğu devletin diplomatik temsilcilik veya konsolosluğuna durum bildirilir.

Askerlik çağına giren, hâlen silâh altında bulunan kişilerin ceza infaz kurumlarına alınmalarında, başka kuruma nakillerinde veya kurumda iken askerlik çağına girmeleri veya salıverilmeleri hâlinde durum, kayıtlı bulundukları askerlik şubesine bildirilir.

Hükümlülerin ölümü hâlinde de yukarıdaki hükümler uygulanır ve ayrıca durum ailelerine derhâl bildirilir.

Hükümlülere tanınan haklar nelerdir? Sayınız. HÜKÜMLÜNÜN YÜKÜMLÜLÜKLERİ Cezayı Çekme, Güvenlik ve İyileştirme Programına Uyma Hükümlü, hapis cezasının yerine getirilmesine katlanmak, bu amaçla düzenlenen infaz rejimine uygun tutum ve davranışlar içinde bulunmak ve ceza infaz kurumunun güvenlik ve iyileştirme programlarına tam bir uyum göstermekle yükümlüdür. Buna göre her ne amaçla olursa olsun, bilerek kendi yaşamlarını ve bedensel bütünlüklerini tehlikeye düşürecek eylemlere girişmeleri, cezanın yerine getirilmesine katlanma yükümlülüğünün ihlâli sayılır.

Bu konuda “açlık grevi ve ölüm orucu” başlığı altındaki açıklamalara bakılmalıdır. Sağlığın Korunması Kurallarına Uyma Hükümlü, sağlığının korunması ve salgın hastalıkların önlenmesi için gerekli ve alınmış tedbirlere uymak, kişi sağlığı için tehlike doğuran durumları gecikmeksizin kurum yönetimine bildirmek, kendi ve içinde yaşadığı ortamın temizliğine uygun davranışlar göstermek zorundadır. Yine hem kendi, hem de diğer hükümlülerin sağlığını tehlikeye düşürebilecek eylemlerden kaçınmakla yükümlüdür. Bina ve Eşyanın Korunması Hükümlü, barındırıldığı odayı, kurum binasını, yönetimce kendisine bırakılan şeyleri düzenli bir biçimde kullanmak ve bunlarla diğer kişilere ait eşyayı özenle korumakla yükümlüdür. Hükümlülerin Çalıştırılması Genel Olarak Türk infaz hukukunda hükümlünün çalışma zorunluluğu bulunmaz. Gerçekten kurum hekimi tarafından ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı olduğu belirlenen meslek sahibi olmayan hükümlüler ile meslek sahibi olan istekliler, kurum imkânları ölçüsünde belirlenen ücret karşılığında atölye veya işyurtlarında çalıştırılabilirler (CGTİHK m.29/1). Kanımızca cezaevindeki düzen ve disiplinin sağlanması ve yeniden topluma kazandırılması bakımından hükümlüye çalışma zorunluluğu getirilmelidir. Bu sebeple bu konuda idareye takdir yetkisi verilmesi yerinde olmamıştır. Ancak mevcut infaz kurumlarında çalışma konusuyla ilgili alt yapının bulunmaması böyle bir hüküm getirilmesine neden olmuştur.

Çalıştırmanın amacı, hükümlülerin salıverilmelerinden sonra yaşamlarını sürdürecek meslek ve sanatları öğrenmelerini sağlamak, çalışma ve üretme isteklerini geliştirmek veya güçlendirmektir. Çalıştırmada hükümlünün yeteneği, becerisi, eğilimi, zihinsel ve bedensel durumları göz önünde bulundurulur (CGTİHK m.29/2).

Page 81: İnfaz Hukuku

77

Öte yandan, açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar ile kapalı ceza infaz kurumlarında bulunup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanmış hükümlüler, kurum dışındaki iş alanlarında çalıştırılabilirler. Açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar ceza infaz kurumu görevlileri gözetiminde, kapalı ceza infaz kurumunda bulunanlar ise iç ve dış güvenlik görevlilerince alınacak tedbirler altında çalıştırılırlar. Çocukların Çalıştırılması Çocuk hükümlülerin çalıştırılması yalnızca meslek eğitimine yönelik olur. Öğretim kurumlarına veya örgün eğitime devam eden çocuk ile genç hükümlüler, öğretim yılı içinde atölye ve işyerlerinde çalıştırılmazlar (CGTİHK m.29/3). Öte yandan çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin, kurum dışında çalıştırılmaları sırasında kurum görevlilerinin gözetimi ve muhafazası aranmaz (CGTİHK m.30). Kurum Hizmetinde Çalıştırma Kurum yönetimi, cezasının en az bir yılını iyi hâlli olarak çekmiş bulunan hükümlüleri, durumlarına uygun kurum içi hizmetlerde çalıştırabilir. Çocuk hükümlüler, kendi yaşam alanları veya eğitsel amaçlar dışında çalıştırılamazlar. Bununla birlikte, hükümlü, yöneticilerin ve görevlilerin kişisel işlerinde çalıştırılamaz (CGTİHK m.31). Ücret ve Sosyal Haklar Çalışan hükümlülere ürettiklerinden elde edilen gelirden, çalışmaları karşılığı ücret ödenir ve bu hükümlüler sosyal haklardan yararlandırılırlar. Sosyal güvenlik kurumlarına tâbi olanlar ile bunların hak sahiplerine yapılan her türlü yardım ve giderler, kendi mevzuatları çerçevesinde ilgili sosyal güvenlik kurumunca karşılanır (CGTİHK).

Page 82: İnfaz Hukuku

78

Özet

Haklarında kesinleşmiş hapis cezasını içeren

mahkûmiyet ve ödenmeyen adlî para cezalarının

hapse çevrilmesine ilişkin karar bulunanlar,

Cumhuriyet Başsavcılığının yazılı emriyle ceza

infaz kurumuna gönderilirler. Hükümlülere,

kuruma alındıklarında; uygulanacak iyileştirme

çalışmaları, disiplin suçları ve cezaları, bilgi

edinme ve şikâyet yolları, hak ve sorumlulukları,

kurumdaki yaşam biçimine uyum sağlamaları

için gereken bilgiler, kurum yöneticileri

tarafından sözlü olarak anlatılır ve yazılı olarak

tebliğ olunur.

Hükümlüler, durumlarına uygun kurumlara

ayrılması, diğer bir deyişle, gruplandırılması

amacıyla gözleme (müşahedeye) tabi tutulurlar.

Böylece hükümlü hakkındaki infaz rejimi de

belirlenmiş olur. Söz konusu gözlem, gözlem ve

sınıflandırma merkezlerince yapılır (CGTİHK

m.13/1). Gözlem, bir kimsenin durumunun her

yönüyle ve dikkatle araştırılması faaliyeti olarak

tanımlanabilir. Gözlem esas itibariyle infazın

bireyselleştirilmesinin bir gereği ve koşuludur.

Hükümlülerin gözlemleri, gözlem kurulunca

kuruma kabul tarihinden başlayarak tek kişilik

odalarda yapılır. Ancak kurumun tek kişilik

odası bulunmaması veya kısıtlı sayıda olması

durumunda tahsis edilmiş özel bölümlerinde de

yapılabilir (CGTİHK 23/1 d).

Hükümlünün, kamu adına bir infaz kurumuna

alınmasıyla devlet için bazı yükümlülükler de

ortaya çıkar. Dolayısıyla infaz kurumu

yönetimleri hükümlüye sadece bir sağlık hizmeti

sunmaktan değil, hem hükümlünün hem de

personelin sağlığını koruyacak koşulları

sağlamaktan da sorumludur. Özgürlüğü bağlayıcı

cezanın, koşulları ne olursa olsun, kişide, bir

yerde kapalı olmanın doğurduğu çeşitli psikolojik sorunlara yol açacağı tartışmasızdır.

Yeniden topluma kazandırma yönündeki tüm

çabalara karşın cezaevinin kişiyi tam olarak ıslah

etmediği, uzun süre cezaevinde kalmanın sosyal

yaşama yeniden uyum sağlamada önemli

sorunlara yol açacağı da bir gerçek olarak

karşımıza çıkmaktadır. Cezaevine girmenin diğer

İnfaz kurumunda gerçekleştirilecek başarılı bir

gözlemin ardından önem kazanan bir başka konu

bu kişilerin takip edilmesidir. Takip edecek

kişilerin bu konuda yeterli bilgi ve deneyime

sahip olması gerekmektedir. Takip süresi

boyunca kişilerin ihtiyaçlarına gerekli olduğunda

ve yeterince cevap vermek gerekir. İnfazın

hükümlü üzerindeki olumsuz etkilerinden biri de

beslenmenin reddidir. Beslenmenin reddi, açlık

grevi şeklinde olabileceği gibi intihar ya da akıl

hastalığı nedenlerinden biri ile de gerçekleşmiş olabilir. Beslenmenin reddi nedenlerinden

çoğunluğunu açlık grevlerinin oluşturduğu

söylenmelidir.

Cezaevleri bulundukları toplumu ve onun

kültürünü yansıtır. Bununla birlikte cezaevlerine

özgü, ayrı bir alt-kültürün varlığından da söz

edilir. Gerçekten hükümlülük, cezaevlerinin

kendine özgü koşulları nedeniyle bir alt kültür

karşı düzeni, organizasyonu meydana getirir. Bu

alt kültür, kendi adet, alışkanlık ve

geleneklerinden hatta kendi dilinden oluşur.

Cezaevlerindeki hükümlülerin bazı hakları

kısıtlanmış olsa da, hiçbir hakkı bulunmayan

kişiler olarak kabul edilmeleri de söz konusu

olamaz. Nitekim 1982 Anayasa’sında kimsenin

insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya

muameleye tabi tutulamayacağı açıkça ifade

edilmiştir.

Hükümlü hakları; savunma hakkı, özel hayat ve

kişilik hakları, bilgi edinme hakkı, keyfi-kötü

muamele ve işkence görmeme hakkı, haberleşme

hakkı, ayrımcılık yasağı, ibadet hakkı, sağlık

hakkı, dış dünya ile bağlantı kurma hakkı,

müdafi ile görüşme hakkı, din ve inanç

özgürlüğü, ifade özgürlüğü, bilimden yararlanma

ve sanat hakkı, aile ile ilgili haklar, haberleşme

özgürlüğü, kanun yollarına başvurma hakkı

şeklinde sıralanabilir. Bunun yanında

hükümlünün bir takım yükümlülükleri de vardır.

Bunlar; cezayı çekme, güvenlik ve iyileştirme

programlarına uyma, sağlığın korunması

kurallarına uyma, bina ve eşyanın korunmasıdır.

farklı, kapalı bir topluma dahil olur. Cezaevinde

yaşamak sosyal açıdan alçaltılmışlık duygusunu

da beraberinde getirir.

Page 83: İnfaz Hukuku

79

Kendimizi Sınayalım 1. Aşağıdakilerden hangisi Hükümlü Defte-rine kaydı gereken hususlardan değildir?

a. Hükümlünün medeni hali

b. Hükümlünün adı ve soyadı

c. Hükümlünün işlediği suç

d. Hükümlünün cezasının türü ve süresi

e. Mahkûmiyet ilâmının tarihi

2. Aşağıdakilerden hangisi, hükümlüler kuruma alındıklarında kurum yöneticileri tarafından sözlü olarak anlatılıp, yazılı olarak tebliğ olunması gereken hususlardan değildir?

a. Uygulanacak iyileştirme çalışmaları

b. Disiplin suçları ve cezaları

c. Bilgi edinme ve şikâyet yolları

d. Hak ve sorumlulukları

e. Kurum binasının tarihi geçmişi

3. Aşağıdakilerden hangisi açlık grevi için söylenemez?

a. Açlık grevine başvuran kimse belirli bir zaman yiyecek ve/veya sıvı almayı reddeden kişidir.

b. Açlık grevi bir tür protesto yöntemidir.

c. Açlık grevi, yemek boykotu, süreli açlık grevi, süresiz açlık grevi, dönüşümlü açlık grevi, destek amaçlı açlık grevi ve ölüm hedefli açlık grevi şeklinde gruplan-dırılmaktadır.

d. Açlık grevi özellikle siyasi hükümlülerin sıklıkla başvurduğu ve baskı aracı olarak kullandığı bir yöntemidir.

e. Açlık grevi amaçlı beslenmeyi ret ceza hukuku bakımından suç oluşturan bir fiildir.

4. Hükümlülerin uygun kurumlara ayrılmaları için durumlarının her yönüyle ve dikkatle araştırılması faaliyetine ne ad verilir?

a. Gözlem

b. Sınıflandırma

c. Kategorizasyon

d. Tasnif

e. Eleme

5. Gözlem sonucuna göre hükümlünün gönderileceği infaz kurumu, aşağıdakilerden hangisi tarafından belirlenir?

a. Cumhuriyet savcılığı

b. Cezaevi müdürlüğü

c. Valilik

d. Kaymakamlık

e. Adalet Bakanlığı

6. Hangi hükümlülerin radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı diğerlerinden farklı olarak kısıtlanabilir?

a. Suç işlemeyi itiyad edinmiş hükümlülerin

b. Örgüt mensubu hükümlülerin

c. Mükerrir hükümlülerin

d. Çocuk hükümlülerin

e. Sağır ve dilsiz hükümlülerin

7. Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar kural olarak kim tarafından denetlenir?

a. Mektup okuma komisyonu

b. Sulh ceza hâkimi

c. İnfaz kurumunun bulunduğu yer ağır ceza mahkemesi başkanı

d. İnfaz savcısı

e. Kurumun bulunduğu yer kolluk amiri

8. Aşağıdaki hükümlülerden hangisinin çalış-tırılması yasaktır?

a. Öğretim döneminde örgün eğitime devam eden çocuk hükümlüler

b. Sağır ve dilsiz hükümlüler

c. Çocuk hükümlüler

d. Sağır ve dilsiz olan çocuk hükümlüler

e. Örgüt mensubu hükümlüler

9. Cezasının en az ne kadarını iyi halli olarak çekmiş bulunan hükümlüler, durumlarına uygun kurum içi hizmetlerde çalıştırabilirler?

a. Üç ayını

b. Altı ayını

c. Bir yılını

d. İki yılını

e. Beş yılını

Page 84: İnfaz Hukuku

80

10. Hükümlülerin çalıştırılmasına ilişkin aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a. Türk infaz hukukunda hükümlünün çalışma zorunluluğu bulunmaz.

b. Çocuk hükümlülerin çalıştırılması yalnızca meslek eğitimine yönelik olur.

c. Kural olarak istekli hükümlüler çalıştırılabilir.

d. Çalışan hükümlüye çalışması karşılığında bir ücret ödenmesi yasaktır.

e. Çalışan hükümlüler sosyal haklardan yararlandırılır.

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. a Yanıtınız yanlış ise “Kuruma Girme ve Kayıt İşlemleri” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

2. e Yanıtınız yanlış ise “Hükümlüler ile Yakınları ve İlgililerin Bilgilendirilmesi” bölü-münü yeniden gözden geçiriniz.

3. e Yanıtınız yanlış ise “Beslenme, Muayene ve Tedavinin Reddi” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

4. a Yanıtınız yanlış ise “İnfazın Planlanması ve Hükümlülerin Gruplandırılması” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

5. e Yanıtınız yanlış ise “İnfazın Planlanması ve Hükümlülerin Gruplandırılması” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

6. b Yanıtınız yanlış ise “Hükümlünün Radyo, Televizyon Yayınları ile İnternet Olanak-larından Yararlanma Hakkı” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

7. a Yanıtınız yanlış ise “Mektup, Faks ve Telgraf Gönderme ve Alma Hakkı” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

8. a Yanıtınız yanlış ise “Çocukların Çalış-tırılması” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

9. c Yanıtınız yanlış ise “Kurum Hizmetinde Çalıştırma” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

10. d Yanıtınız yanlış ise “Ücret ve Sosyal Hak-lar” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması şu

esaslara göre yapılır (CGTİHK m.23/1 a):

• Hükümlülerin kişisel özellikleri,

• bedensel, aklî ve sağlık durumları,

• suç işlemeden önceki yaşamları, sosyal

çevre ve ilişkileri, sanat ve meslek

faaliyetleri,

• ahlâkî eğilimleri,

• suça bakış açıları,

• hükümlülük süreleri ve

• suç türleri

Böylelikle hükümlülerin durumlarına uygun

infaz kurumlarına ayrılmaları ve bunlara göre

saptanacak infaz ve iyileştirme rejimi; gözlem,

inceleme ve değerlendirme yöntemiyle çalışan

gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde veya

kapalı ceza infaz kurumlarının bu hizmete

ayrılan bölümlerinde yapılır.

Sıra Sizde 2 Uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaya

mahkum edilmiş olan hükümlü zamanla

ziyaretçi gelmesini istemez. Zira bu ziyaretler

belki onun dış dünya ile bağlantısını sağla-

maktadır. Ancak aynı zamanda onun hangi hak

ve özgürlüklerden yoksun olduğuyla yüzleş-mesine de neden olur. Bunun yüklediği stres,

hükümlüyü akrabalarıyla ilişkisini kesmesine ve

tümüyle cezaevi ilişkilerine yönlendirir. Bu,

başlangıçta hükümlünün cezaevi ile uyumunu

kolaylaştırsa da bu defa infaz sonrası toplumla

olan ilişkileri bakımından zorluk sebebi halinde

dönüşür. Bu da söz konusu kişiler arasındaki

tekerrür oranını yükseltir.

Sıra Sizde 3 Beslenmenin iradi olarak reddi iki sebebe

dayanır: Protesto ve İntihar. Protesto, bir

davranışı, düşünceyi ya da uygulamayı haksız,

yersiz ve/veya gereksiz bularak karşı çıkma ve

reddetmedir. O halde açlık grevi bu amaçla da

başvurulabilen bit protesto yöntemidir. Açlık

grevine giden kişi ölümü istemez. Fakat istekle-

rinin yerine getirilmesi için ölümü göze alır ve

bu konudaki kararlılığını sürdürür. Açlık

grevinin ölümle sonuçlanabilmesi onun intiharla

Page 85: İnfaz Hukuku

81

aynı nitelikte sayılmasına neden olmaz. Zira

intihar, isteğe veya depresyona bağlı bir dürtü

sonucu hayatı sona erdirmeyi amaçlayan bir

fiildir. Oysa açlık grevinde başlangıçtaki amaç

ölüm değildir; fakat ölüm, amaca giden yolda

her zaman gerçekleşebilecek bir sonuçtur.

Sıra Sizde 4 Cezaevilileşme, bir alt kültür normu olarak

cezaevi yaşamına uyum şeklinde ifade edilmek-

tedir. Cezaevi alt kültürüyle ortaya çıkan toplum

dışına itilmişlik cezaevilileşme usulüyle tamam-

lanır. Cezaevilileşmenin etkisi-nin iki şekilde

ortaya çıktığı söylen-mektedir: Az

cezaevilileşme ve kuvvetli cezaevilileşme.

Şu hallerin varlığı durumunda cezaevilileşme

etkisinin az olduğu ileri sürülür:

• hapis cezasının kısa olması nedeniyle

cezaevi alt kültürünün etkisinin kısa ve az

olması.

• eski sosyal ilişkilerin etkisiyle sağlam kişilik

• hükümlülük sırasında olumlu sosyal

ilişkilerin korunması.

• ilkel cezaevi gruplarına dahil olmama.

• hükümlüler tarafından belirlenmiş kurallar

ile alınmış olan kararların itirazsız kabul

edilmemesi ve reddi.

• normal olmayan cinsel davranışlardan uzak

durarak, çalışma ve boş zaman

uygulamalarına ciddi olarak dahil olma.

Buna karşılık cezaevilileşmenin kuvvetli olduğu

sonucuna götüren koşullar ise şunlardır:

• Hapis cezasının uzunluğu ve onunla bağlantılı olarak cezaevi alt kültürünün uzun süren etkisi.

• Sağlam olmayan bir kişilik, kişilik zayıflığı

• İnfaz kurumu dışındaki kişilerle olumlu ilişkiler sürdürmede eksiklik.

• İnfaz kurumunda bulunan gruba/gruplara uyuma hazır olma ve yetenek

• Diğer hükümlü ve grupların kurallarını itirazsız kabul etme.

• Benzer arayışlara sahip diğer hükümlülerle ilişki.

• Normal olmayan cinsel davranışlar ile talih oyunlarına hazır olma.

Sıra Sizde 5 Hükümlü hakları; savunma hakkı, özel hayat ve

kişilik hakları, bilgi edinme hakkı, keyfi-kötü

muamele ve işkence görmeme hakkı,

haberleşme hakkı, ayrımcılık yasağı, ibadet

hakkı, sağlık hakkı, dış dünya ile bağlantı kurma

hakkı, müdafi ile görüşme hakkı, din ve inanç

özgürlüğü, ifade özgürlüğü, bilimden

yararlanma ve sanat hakkı, aile ile ilgili haklar,

haberleşme özgürlüğü, kanun yollarına

başvurma hakkı şeklinde sıralanabilir.

Yararlanılan Kaynaklar Demirbaş, T (2008). İnfaz Hukuku, Ankara.

Kurt, M (2006), Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumlarının Sorunları, Ankara.

Özbek, V.Ö. (2007), İnfaz Hukuku, Ankara.

Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara.

Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara.

Tezcan, D. Erdem, M.R. Sancakdar, O. Önok, R.M. (2011) İnsan Hakları El Kitabı, Ankara

Toroslu, H. (2010), Ceza Müeyyidesi, Ankara.

Page 86: İnfaz Hukuku

82

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

İnfaz rejiminin esaslarını belirleyebilecek,

Hükümlüyü yeniden topluma kazandırmak için ne tür faaliyetlerde bulunulacağını tespit edebilecek,

İnfaz kurumlarında bulundurulabilecek eşyaların neler olduğunu açıklayabilecek,

Disiplin ceza ve tedbirlerinin neler olduğunu belirleyebilecek

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar İnfaz Rejimi

Bireyselleştirme

Açık Görüş

Ziyaret

Yeniden Topluma Kazandırma

Koğuş

Eşya ve Malzeme

Arama

Tatbikat

Disiplin

İçindekiler Giriş

İnfaz Rejimi

Yeniden Topluma Kazandırma

İnfaz Kurumunda Bulunabilecek Eşyalar

İnfaz Kurumlarında Arama

Güvenlik Tatbikatı

Disiplin Ceza ve Tedbirleri, Ödüllendirme

4

Page 87: İnfaz Hukuku

83

GİRİŞ CGTİHK m.3 infazın temel amacını ya da amaçlarını “genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla

hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak,

hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal

kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır” olarak ifade

etmektedir. Bu amaçlara ulaşma yollarından biri de yine yasada dördüncü kısım altında “iyileştirme”

olarak ifade edilmektedir. Bu anlamda hükümlünün iyileştirilmesi bireyselleştirme (m.73-74), eğitim

(m.75-77), sağlığının korunması (m.78-82), dışarıyla ilişkiler (m.83-86), beden eğitimi ve boş zaman

etkinlikleri (m.87-88), salıverme için hazırlama (m.89-91) ve izinler (m.92-97) ile sağlanmaya

çalışılmaktadır.

“İyileştirme”, hükümlünün bireysel varlığını sürdürmek anlamında ona sosyal, psikolojik ve kültürel

bir destek sağlanması ve uygulanacak rejimin bu anlayışa göre belirlenmesi olarak anlaşılmalıdır. Bu

yönüyle m.73 vd. nda yer alan düzenlemelerin amacının bu desteği sağlamak olduğu ifade edilmelidir.

Aslında burada iyileştirme ile ifade edilmek istenenin “iyileştirmek suretiyle yeniden topluma

kazandırma” olduğu söylenmelidir. Böylece hükümlünün ileride suç işlemekten uzak kalabilme yeteneği

geliştirilmek istenir. Ancak bu amaca ulaşabilmek kolay değildir. Özellikle belli bir “inanç” uğruna

cezaevini göze almış hükümlüler bakımından ve mali imkânsızlıkların varlığı nedeniyle yeniden topluma

kazandırma amacı büyük ölçüde sonuçsuz kalmaktadır.

İfade edelim ki, amacı ne olursa olsun, bu amaca ulaşmak için benimsenen yöntemler ne şekilde

belirlenirse belirlensin hükümlü özgürlüğü bağlayıcı cezanın karşılığını almalı, bunu hissetmelidir.

İNFAZ REJİMİ Bugünkü infaz rejiminin, infaz sisteminin geçirdiği üç önemli değişimin bir sonucu olduğu söylenebilir:

• Hükümlülere tanınan hakların artması.

• Cezaevi içinde şiddetin azalması.

• Yeniden topluma kazandırma programlarının suçtan uzaklaştırmayı sağlayacak düzeye getirilmesi çabaları.

Öte yandan, amaca uygun bir infaz rejiminin oluşturulabilmesi için infazın dört görevi olan güvenlik,

düzen, bakım ve adalet arasında bir denge oluşturulmalıdır. Buna göre firar engellenmeli, kurum içinde

hükümlü ve personel arasında güvenli ve düzenli bir yaşam garanti edilmeli, hükümlülerin ruhsal ve

bedensel sağlıkları korunmalı ve nihayet dürüst işlem ilkesine uygun, keyfilikten uzak ve etkin şikayet

olanağının bulunduğu bir rejim uygulanmalıdır. Bunun için cezaevindeki hayatın normalleştirilmesi ve

sosyal ilişkilerin güçlendirilmesi gerekmektedir.

Ancak bu dengenin kurulması ve devamı her zaman kolay değildir. Bu denge, özellikle kamuoyu

baskısı ve politik baskının güvenlik ve düzen öğelerine ağırlık vermeleri sebebiyle söz konusu öğeler

lehine bozulur. Ancak söz konusu unsurların bir bütün olduğu, bakım ve adaletin sağlanmadığı sürece

İnfaz Kurumlarında Uygulanacak Rejim, Düzen

ve Güvenlik

Page 88: İnfaz Hukuku

84

diğerlerinin de gerçekleşemeyeceği gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır. Dikenli tel, duvarlar ve

elektronik izleme ile sağlanmaya çalışılan “pasif güvenlik”, infaz personeli ve hükümlüler arasında yoğun

bağlantı, ilişki ve iletişim ile elde edilecek “dinamik-aktif güvenlik” olmaksızın başarılı olamaz. Böyle bir

infaz rejiminin temel unsurları cezaevinde çalışma, tekrar topluma katılmayı sağlayıcı örneğin, ziyaretçi,

dışarıya çıkma, izin ve dışarıda çalışma yoluyla dış dünyayla iletişim gibi eğitim ve alıştırma tedbirleridir.

Bu durumda çağdaş infaz hukukunda geçerli olan ve serbestliğe doğru gidişi hedef alan infaz

rejiminin esasları şunlardır:

• “İnsan kişiliğine saygılı ve zaaf göstermeyen bir disiplin.

• Hükümlü ve tutukluya hakları ve cezaevi yaşamı konusunda bilgi vermek.

• Haberleşme ve ziyaret imkânlarının genişletilmesi.

• Hapishanelerden çıkışa hazırlayan çalışmaları çekici hale getirmek.”

Türkiye’deki infaz rejimi ve ceza infaz kurumlarının organizasyonu hakkında ayrıntılı bilgi almak için bkz. M. Yılmaz Sağlam, Türk İnfaz Sisteminde Ceza İnfaz Kurumları, Ankara 2008.

YENİDEN TOPLUMA KAZANDIRMA Kavram

Resosyalizasyon, yani faili yeniden topluma kazandırma düşüncesi, 1960’lı yıllarda ABD’den Avrupa’ya gelmiş ve oradan tüm dünyaya yayılarak fail eğilimli bir ceza hukuku yaratmıştır. Gerçekten 1969-1975 yılları arasında ceza hukukunda reform çalışmalarının üç alanda toplandığı görülür:

• Yeniden topluma kazandırma (Resosyalizasyon),

• Suç olmaktan çıkarma (Entkriminalizasyon) ve

• İnsanileştirme.

Yeniden topluma kazandırma, hükümlünün gelecekte, sosyal sorumluluk sahibi, suç işlemeden bir yaşam sürdürecek yetenek kazanması amacını güden infaz kurumunda gösterilen çabalar şeklinde tanımlanabilir. Yeniden topluma kazandırma terimi yerine zaman zaman tretman, iyileştirme ya da rehabilitasyon terimleri de kullanılmaktadır.

Aydınlanma dönemine gelene kadar hükümlüler, “kötü ve şeytan” olarak değerlendirilmekteydi. Aydınlanma döneminde suçlunun da insan yüzü keşfedilmiş, bireyin akılcı ve hareketlerini kontrol edebilen bir varlık olarak görülme eğilimi güçlenmeye başlanmıştır. Bu suretle suçluların da, suç işlemeyenler gibi kurallara uyan bireyler olmaları yönünde tedavi edilmeleri gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Buna göre, hükümlülerin sosyal olumsuzlukları olsa da kanuna uygun davranabilme ihtimalleri her zaman vardır ve dolayısıyla bu kişiler “iyileştirilmek” üzere tedavi edilmelidir. Bu nedenle 1800’lü yıllardan itibaren suçluların sıkı bir disiplin, eğitim, çalışma ve dini eğitim ile tedavi edilebileceği düşüncesi gelişmiştir. Bu düşüncenin bir sonucu olarak hükümlülere, cezaevinde, cezaevi dışındaki bozuk düzene kapılmayacak ahlaki değerlerin verilmesi gerektiği kabul edilmiştir. O halde artık cezaevlerinin suçluları cezalandırmak yanında, onları rehabilite etme görevi de ortaya çıkmıştır. O halde ahlaklı olmaya teşvik, eğitim, iyileştirme şeklinde ortaya çıkan yeniden topluma kazandırma düşüncesinin çok da yeni bir kurum olmadığı ifade edilmelidir.

Bununla birlikte bugünkü anlamda yeniden topluma kazandırma düşüncesinin aslında toplumsal savunma hareketinin bir sonucu olduğu söylenmelidir. Gerçekten toplumsal savunma düşüncesinin cezadan beklediği, suçluyu ıslah edebilmek (özel önleme) ve yeniden topluma kazandırmaktır. Toplumsal savunma düşüncesi, cezanın amaçları bakımından özel önlemeye özel bir önem verir ve hareket noktası olarak sorumluluk duygusunu esas alır. Yeniden topluma kazandırma programlarının uygulanmasıyla hükümlüde suçlu davranışa yol açan sorumluluk duygusu eksikliğinin giderilmesi amaçlanır.

Page 89: İnfaz Hukuku

85

Yeniden topluma kazandırmada infazın amacı, infazın diğer amaçla-rından farklı olarak, fiilden ve cezanın uzunluğundan bağımsız olarak tüm hükümlüler için geçerli olmasıdır. Nitekim yeniden topluma kazandırma programları ömür boyu hapis cezasına hükümlü olanlar için de geçerlidir.

Yeniden topluma kazandırmada temel amaç, suç işleyerek kanunu ihlal eden suçluyu kanuna saygılı birey haline dönüştürmektir. Bu düşüncenin temelini, tıp bilimi ve insancıllık (hümanizma) öğretisi oluşturmaktadır. Düşünce iki temel modele dayanır: Tıbbi model, insanların kendilerini kontrol etmede başarısız ve devletin yardımına ihtiyacı olduğu varsayımından hareket eder. Buna karşılık etkileşimci model (ya da görüş), cezaevinde olan ile olmayan arasında çok önemli farklar bulunmadığını ileri sürmekte, suçun toplumun her kesiminde görüldüğünü ve suçluyu topluma yeniden kazandırma düşüncesi üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu suretle söz konusu model cezaevinde çalışmaya, mesleki eğitim vb. programlara ağırlık vermektedir. Bu çerçevede cezaevinde yeniden topluma kazandırma faaliyetleri arasında en yaygın görülen faaliyetlerin terapi ve danışma, eğitim-öğretim programları ve meslek ve iş kazandırma projeleri olduğu söylenmelidir.

Ancak yeniden topluma kazandırmada dikkat edilmesi gereken husus, uygulanacak programın hükümlüyü insan onuruna aykırı bir şekilde bir obje haline getiren ve katlanmak zorunda kalacağı bazı davranışlara yönlendirmeye dönüşmemesidir. Hükümlünün katılımcı rolü ön planda olmalıdır. Böyle bir programda bireyselleştirmeye önem verilmeli, hükümlünün yeniden suç işlemesini önlemeye yönelik olarak üretken olması teşvik edilerek cezaevinin doğal olmayan, hükümlüyü normal yaşamdan uzaklaştıran ruhsal ve bedensel etkilerinden uzak tutulmasına çalışılmalıdır. Hükümlü cezaevinde insan olma ruh ve kimliğinden koparılmamalıdır.

Uluslararası Hukukta Yeniden Topluma Kazandırma

Hükümlü ve tutukluların yeniden sosyalleştirilmesine ilişkin düzenlemelere hem Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kurallar 65 ve 66’da, hem de Avrupa Konseyi Cezaevi Kuralları m.65-66’da yer verilmiştir. Buna göre cezasını çekmek üzere infaz kurumunda bulunan hükümlülere, yasalara saygı ve tahliye sonrası yaşamlarını sürdürecek becerileri kazandırmak gereklidir. Bunun için başta kendilerine saygı ve sorumluluk duygusu verilmek suretiyle, dış dünya ile ilişkilerini sürdürmek, ruhsal destek, meslek eğitimi, öğrenim, boş zamanların değerlendirilmesi gibi bazı programların uygulanması gerekir.

Yeniden topluma kazandırmanın sosyolojik boyutu hakkında bilgi edinmek için bkz. Tülin Gülçen İçli, Türkiye’de Cezaevilerindeki Rehabilitasyon Faaliyet-leriyle İlgili Sosyolojik Bir Analiz, Ankara 1999.

Türk İnfaz Hukukunda Yeniden Topluma Kazandırma

647 sayılı Cezaların İnfaz Hakkında Kanun’da yeniden topluma kazandırmaya ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktaydı. Konuya ayrıntılı olarak İnfaz Tüzüğünde yer verilmekteydi. Bununla birlikte 5275 sayılı CGTİHK Birinci Kitap Dördüncü Kısım “İyileştirme” başlığını taşımakta olup, konuyu sekiz bölüm altında düzenlemektedir.

5275 sayılı Kanun iyileştirme yani yeniden topluma kazandırmayı bireyselleştirme, eğitim, sağlığın korunması ve tıbbi müdahaleler, dışarıyla ilişkiler, beden eğitimi ve boş zaman etkinlikleri, salıverilme için hazırlama ve izinler başlıkları altında düzenlemektedir.

Bireyselleştirme

İyileştirme yani yeniden topluma kazandırmanın başarısı bireyselleştirmeye bağlıdır. Gerçekten hapis cezalarının infaz rejiminde gözetilen amaçlarının başında, hükümlülerin kişilikleriyle uyumlu, birey-selleştirilmiş programlar doğrultusunda iyileştirilerek, topluma yeniden kazandırılması ilkesi gelir. Bireyselleştirilmiş iyileştirme programlarında gözetilecek ölçütler şunlardır (m.73/1):

• Hükümlünün geçmişi,

• Suçluluk nedeni,

Page 90: İnfaz Hukuku

86

• Suç sicili,

• Fizik yeteneği ve ruhsal yapısı,

• Kişisel doğası,

• Taşıdığı tehlike hâlleri,

• Cezasının süresi,

• Salıverildikten sonraki beklentisi.

Böylece hükümlünün toplumun hukuka uygun hareket eden ve üretken bir üyesi olarak yaşamını

sürdürmesini sağlayacak ve bireysel ihtiyaçlarına uygun bir iyileştirme programının uygulanması istenir.

Böyle bir programın hazırlanması ve uygulanması zorunludur. Bu programların hazırlanması ve

uygulanması amacıyla ceza infaz kurumlarında eğitim ve psiko-sosyal hizmet servisleri oluşturulur.

Hükümlü, amaca uygun iyileştirme gereklerinin gerçekleştirilebileceği kurumlara veya bölümlere

yerleştirilir (m.73/2). Böylece hükümlülerin iyileştirme programları gereğince bir kurumun farklı

bölümlerinde barındırılmasına veya bulunduğu kurum bu iyileştirme programının gerçekleştirilmesine

uygun değil ise, başka bir kuruma gönderilebilmesine olanak tanınmaktadır.

Yukarıda da ifade edildiği üzere, hükümlüler için uygulanacak iyileştirme programları,

bireyselleştirme ilkesi ile doğrudan ilgili bir konudur. Bu nedenle hükümlülerin yerleştirildikleri kurum

veya bölümlerde bireyselleştirmeyi mümkün kılacak sayıda bulundurulmalarına özen gösterilmelidir

(m.74/1). İyileştirme programlarından sonuç alınabilmesi için programa katılan hükümlü gruplarının aynı

özellikleri taşıması gereklidir. Ancak, grup sayısı kurum güvenliğini tehlikeye düşürmeyecek biçimde

saptanmalıdır. Nitekim iyileştirme programları uygulanan grupların özelliklerine göre değişik güvenlik

tedbirlerine yer verilir. Tehlikeli hâlde oldukları saptanan hükümlüler, bireyselleştirilmeleri için yapılacak

çalışmalarda on kişiyi aşacak biçimde gruplandırılamaz (m.74/2-3).

Eğitim Suçluların eğitimi çağdaş toplumlarda, cezanın temel işlevlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Hükümlüler ceza süreleri içinde yeniden suç işlemelerini önleyecek ve salıverilmelerinden sonra

yaşamlarını sürdürmelerini temin edecek çeşitli eğitim programlarına alınmaktadırlar. Buna göre ceza

infaz kurumlarında bulunduğu süre içinde hükümlüye, kişiliğini geliştirecek, eğitimini güçlendirecek,

yeni beceriler elde etmesini, suç işleme eğilimini yok etmeyi sağlayacak ve salıverilme sonrasına

hazırlayacak programlar uygulanır. Hükümlünün yaş, ceza süresi ve yeteneklerine öncelik verilerek

ekonomik ve kültür durumuna uygun biçimde düzenlenen eğitim programları; temel eğitim, orta ve

yüksek öğretim, meslek eğitimi, din eğitimi, beden eğitimi, kütüphane ve psiko-sosyal hizmet konularını

kapsar (m.75).

Öte yandan hükümlülerin salıverilmelerinden sonra eğitimlerine devam edebilmeleri ve verilen

eğitimin işe yarar olabilmesi için, ceza infaz kurumlarında verilecek eğitimin toplumda verilen eğitime

denk olması sağlanmalıdır. Yasa bu amaçla açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde bulunan

hükümlülerin örgün ve yaygın, kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yaygın öğretimden

yararlanmalarının sağlanması gerektiği (m.76) düzenlemesini getirmektedir. Görüldüğü üzere açık

cezaevinde bulunan hükümlülere eğitim kurumlarına devam hakkı tanınmaktadır.

Yasakoyucu ceza infaz kurumlarında yapılacak olan eğitim maddi bir kaynağı gerektirdiği için kısıtlı

bütçe olanakları ile bu masrafların karşılanmasının güçlüğünü dikkate alarak, hükümlülerin iyileştirilme

çabalarında vakıflar, gönüllü kişi ve kuruluşlar ve kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği yapılmasını

uygun görmüştür. Buna göre, hükümlülerin iyileştirilme çabalarında başarıya ulaşılması için dernekler,

vakıflar ve gönüllü kişi ve kuruluşlar ile işbirliği yapılabilir. Kamu kurum ve kuruluşları bu maksatla

olanakları ölçüsünde, gerekli yardımları yapmakla yükümlüdürler (m.77). Burada kamu kurum ve

kuruluşlarına yardım yükümlülüğü getirildiğine dikkat çekilmelidir.

Page 91: İnfaz Hukuku

87

Sağlığın Korunması ve Tıbbi Müdahaleler

Toplu yaşanılan yerlerde sağlık hizmetinin sunulması halk sağlığının temel konularından birisidir. Ceza ve tutukevleri, tutuklu ve hükümlülerin sağlık hizmetine ulaşmada sınırlılıkları ve tümüyle cezaevi sistemine bağımlı olmaları nedeniyle daha da özellikli bir konumdadır; gereksiz acı ve mağduriyetten tutuklu ve hükümlüleri koruyacak fiziksel ve ruhsal sağlık hizmetlerine cezaevlerinde önemle yer verilmelidir.

CGTİHK da konuya özel önem vermiş, infaz kurumunun sağlık koşullarının düzenlenmesi ile hükümlünün acil veya olağan muayene ve tedavisinin kurum hekimince yapılacağını, genel veya hastalık nedeniyle yapılan tüm muayene ve tedavi sonuçlarının, sağlık izleme kartına işleneceği ve dosyasında saklanacağı düzenlemesini getirmiştir (m.78/1). Öte yandan, sağlık hizmetinin yerine getirilebilmesi için Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile üniversitelerin sağlık kuruluşları, hükümlülerin tedavileri bakımından gerekli yardımları yapmakla görevlendirilmiştir (m.78/2). Nihayet rızası olsa bile hiçbir hükümlü üzerinde tıbbî deney yapılamaz (m.78/3).

Yine kurum hekimi, kurumu ayda en az bir kez denetleyerek genel ve özel önlem alınması gereken hastalıklar ile kurumda sağlık koşulları yönünden alınması gereken önerileri içeren bir rapor düzenler ve kurum yönetimine verir (m.79). Hükümlünün sağlık nedeniyle hastaneye sevkine gerek duyulduğunda durum, kurum hekimi tarafından derhâl bir raporla ceza infaz kurumu yönetimine bildirilir (m.80).

Nihayet kurum hekimi veya görevli hekim tarafından yapılan muayene ve incelemeler sonucunda hükümlünün cezasını yerine getirmesine engel olabilecek hastalığı saptanırsa durum, kurum yönetimine bildirilir (m.81).

CGTİHK hükümleri çerçevesinde, bireyselleştirilmiş iyileştirme prog-ramlarında gözetilecek ölçütler nelerdir?

Dışarıyla İlişkiler (Ziyaret) Genel Olarak İnfaz kişinin çevresi ile ilişkilerini bozar ve toplumla olan bağlarını koparır; kişiyi izole eder. Halbuki yeniden sosyalleşme bakımından hükümlünün infaz kurumunda bulunduğu süre içinde ailesi, arkadaşları ve toplum ile bağlarını sürdürmeleri zorunluluktur. Böylece hükümlü olmanın zararlı sonuçları azalacak, salıverilmeden sonra topluma dönmeleri kolaylaşacaktır. İşte bu anlamda, dışarıyla ilişkilerin sürekliliği konusunda ziyaret, önemli bir yer tutar.

5275 sayılı CGTİHK da konuya özel önem vermiş ve dışarıya ilişkileri ayrıntılı olarak düzenlemiştir. Buna göre hükümlünün belli koşullarla ziyaret edilebilmesi mümkündür (m.83/1). Belgelendirilmesi koşuluyla,

• eşi,

• üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile

• vasisi veya kayyımı tarafından

haftada bir kez ziyaret edilebilir.

Yasa üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları dediğine göre konuyu daha iyi açıklayabilmek bakımından hısımlık kavramı üzerinde kısa bir bilgi vermek yararlı görülmüştür.

Hısımlık, doğal ya da belirli ilişkiler sonucu kişi ile belli kişiler arasında kurulan ve hukuki sonuçlar doğuran bir bağdır.

Hısımlık kuruluş şekline göre üç türlüdür:

• Kan hısımlığı

• Kayın hısımlığı

• Evlat edinmeden doğan hısımlık

Page 92: İnfaz Hukuku

88

Kan hısımlığı biri diğerinden gelen ya da ortak bir kökten gelenler arasındaki hısımlığa denir (MK m.17/II). Kan hısımlığı ise üstsoy-altsoy (usul-füru) hısımlığı ve yansoy (civar kan) hısımlığı olmak üzere ikiye ayrılır. Kan hısımlığının derecesi, hısımları birbirine bağlayan doğum sayısıyla belli olur (MK m.17/I). Bu doğumların sayısı ise kişileri birbirine bağlayan çizgilerin sayısı ile bulunur. Bu durumda çocuk ile anne babası arasında birinci dereceden, kardeşleri ile ikinci dereceden, amca, dayı, hala ve teyzesi ile üçüncü dereceden hısımlık bağı bulunur.

Kayın (sıhri) hısımlığı ise evlenmeden doğan hısımlıktır. Eşlerden birinin kan hısımları, diğerinin kayın hısmıdır (MK m.18/I). Kayın hısımlığı da üstsoy-altsoy kayın hısımlığı ve yansoy kayın hısımlığı olmak üzere ikiye ayrılır. Eşlerden birinin üstsoy-altsoy kan hısmı, diğerinin aynı derecede üstsoy-altsoy kayın hısmı olur. Aynı şekilde eşlerden birinin yansoy kan hısmı, diğerinin aynı dereceden yansoy sıhri hısmı olur. Kayın hısımlığının derecesi kan hısımlığı gibi hesaplanır.

O halde hükümlüyü amca, dayı, hala ve teyzesi ziyaret edebilirken yenge veya eniştesi ziyaret edemez. Konu daha önce, artık yürürlükte olmayan İnfaz Tüzüğü’nde de düzenlenmiş olup, yenge ve eniştenin listede yer almaması eleştirilmekteydi. Benzer eleştiri akraba sınırlamasına da getirilmekte ve böyle bir sınırlamanın yerinde olmadığı ifade edilmekteydi. Benzer eleştiriler yeni düzenleme için de geçerlidir. Zira kişinin yaşamında öyle kişiler olabilir ki, yukarıdaki hısımlık derecesinde olmamakla beraber bazen kardeşten daha yakındır ve hükümlü bu kişi/kişilerle görüşmeyi tercih edebilir. Yeniden toplumsallaştırmanın önemli bir unsuru olan ziyaretin hısımlık kriterine bağlanması bu yönüyle gerçekçi değildir.

Ancak bu sorun kısmen de olsa aşılmaya çalışılmıştır. Buna göre hükümlüler kuruma kabullerinde, zorunlu hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma saatleri içinde ziyaret edilebilir (m.83).

Öte yandan yukarıda belirtilen kişilerin dışındaki kimselerin ziyaretine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yazılı olarak izin verilebilir.

Ziyaret Şekilleri: Kapalı ve Açık Görüş Kapalı Görüş Tanım

Kapalı görüş, hükümlü ve tutuklular ile ziyaretçilerinin her türlü maddi temasının önlendiği,

konuşulanların hazır bulunan görevli tarafından işitilebilecek şekilde izlenebildiği ve ceza infaz kurumu

idaresinin bu iş için tahsis ettiği özel bölümde yapılan görüşmelerdir (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret

Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.7).

Görüş Yeri Her ceza infaz kurumunda, olanaklar elverdiği ölçüde, kapalı görüş yapılabilmesi için bir ziyaretçi kabul yeri ayrılır (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.8).

Ziyaret Edebilecek Kişiler Hükümlü ve tutuklular; eşi, anne, babası, büyükanne ve büyükbabası, çocuğu, torunu, kardeşi, gelini, damadı, kayınbiraderi, baldızı, yengesi, eniştesi, görümcesi, kayınvalidesi, kayınpederi, kayınvalidesinin annesi ve babası, kayınpederinin anne ve babası, eşinin başkasından olma çocuğu, büyükanne ve büyük babasının anne ve babaları, torun çocuğu, kardeş çocuğu, eşi, amcası, halası, dayısı, teyzesi ve bunların eşleri ile vasisi ve kayyımıyla görüşebilir.

Hükümlü ve tutuklular, birinci fıkrada sayılanlar dışında kalan üç ziyaretçisinin açık kimlik ve adresini ceza infaz kurumuna bildirir. Bu ziyaretçiler, ölüm, ağır hastalık, doğal afet, hükümlü ve tutuklunun nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği gibi zorunlu haller dışında değiştirilemez.

Aynı ceza infaz kurumu içinde bulunan hükümlü ve tutuklular, birinci fıkrada sayılan kişilerden olmaları şartıyla bu Yönetmelik hükümleri kapsamında birbirleri ile görüşebilir.

Page 93: İnfaz Hukuku

89

Birinci ve ikinci fıkrada gösterilen ziyaretçilerin, belirlenen ziyaret günü ve saatleri dışındaki ziyaretleri ile birinci ve ikinci fıkrada sayılanlar dışında kalan kişilerin ziyaretlerine, makul sebep bulunması halinde Cumhuriyet başsavcılığı tarafından yazılı olarak izin verilebilir. Bu hüküm, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükümlüler hakkında uygulanmaz. (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.9).

Ziyaret Gün ve Saatleri Ziyaret günleri ve saatleri ile bir hükümlü ve tutuklunun görüşebileceği ziyaretçi sayısı, kurumun fiziki yapısı ve kapasitesi dikkate alınarak, kurumca belirlenir. Görüş süresi, yarım saatten az, bir saatten fazla olacak şekilde belirlenemez. Görüş süresi, görüşmenin fiilen başladığı andan itibaren işletilir (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.10).

Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezasına Hükümlü Olanların Ziyaretçileri Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükümlü olanları; eşi, çocukları, torunları, torunlarının çocukları, annesi, babası, büyükannesi, büyükbabası, büyükannesi ve büyükbabasının anne ve babaları, kardeşleri ve vasisi dışında kimse ziyaret edemez (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.11).

Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezasına Hükümlü Olanların Görüş Usulü Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükümlü olanlar, 11 inci maddede belirtilen kişiler ile ancak teker teker ve ceza infaz kurumu müdürünün belirleyeceği gün, saat ve koşullar içinde, on beş günlük aralıklarla ve günde bir saati geçmemek üzere görüşebilir (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.12).

Açık Görüş Tanım

Açık görüş, hükümlü ve tutuklular ile ziyaretçilerinin maddi temasına imkân verecek şekilde,

konuşulanların hazır bulunan görevli tarafından işitilebildiği ve izlenebildiği, ceza infaz kurumunun bu iş için tahsis edilmiş özel bölümünde yapılan ziyaret ve görüşmelerdir (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret

Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.13).

Açık Görüş Yapabilecek Kişiler Hükümlü ve tutuklular, anne, baba, eş, çocuk ve torunlarıyla ayda bir gün açık görüş yapabilir. Görüş günleri kurumca belirlenir. Buna karşılık kınama cezası dışında disiplin cezası almış ve bu cezası kaldırılmamış hükümlü ve tutuklular açık görüşten faydalanamaz. Ancak koşullarının uyması durumunda kapalı görüş yapabilir (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.14).

Bayramlarda ve Özel Günlerde Açık Görüş Hükümlü ve tutuklular, Bakanlıkça uygun görülen, dinî ve millî bayramlar ile özel günlere mahsus olmak üzere, belirlenen tarihlerde, anne, baba, eş, çocuk, torun ve kardeşleriyle açık görüş yapabilir.

Bakanlıkça belirlenen yakınları olmayan hükümlü ve tutuklular, üçüncü dereceye kadar olan akrabalarından en çok üç kişiyle görüşebilirler. Ancak; bu fıkra hükmü, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükümlüler hakkında uygulanmaz.

Bu ziyaretin, aynı haftada yapılacak kapalı görüş ile çakışması halinde açık görüş yaptırılır.

Açık ceza infaz kurumlarında yapılan açık görüşler sırasında görsel ve yazılı basın mensupları, hükümlülerin rızasının alınması koşuluyla ve Bakanlık izniyle haber amaçlı görüntü alabilir (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.15).

Açık Görüş Yapılacak Yer Açık görüşler, ceza infaz kurumunun oda ve eklentileri dışında, bu iş için ayrılmış özel bölümünde, bulunmadığı takdirde, ceza infaz kurumu müdürünün uygun göreceği yerde yaptırılır (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.16).

Page 94: İnfaz Hukuku

90

Görüş Süresi ve Saatleri

Açık ziyaretler, bir saatten fazla olmamak kaydıyla 09.00-17.00 saatleri arasında yaptırılır. Ziyaret süresi, görüşmenin fiilen başladığı andan itibaren işler (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.17).

Açık Görüşe İlişkin Diğer Konular

Hükümlü ve tutuklu sayısının, verilen açık görüş günü sayısına bölünmesi suretiyle, görüş gününe kadar gruplar oluşturulur, her grubun görüş günü ve saatleri, ailelerine bildirilmek üzere, hükümlü ve tutuklulara tebliğ edilir ve hazırlanan program ayrıca koğuşlara ve ziyaretçilerin görebileceği uygun yerlere asılır.

Belirtilen gün ve saatler dışında görüş yaptırılmaz, bir defa görüş yapan hükümlü ve tutuklular ile ziyaretçilere aynı görüşle ilgili olarak ikinci defa izin verilmez.

Her grubun açık görüşü bittikten sonra, görüş yerinde bulunan hükümlü ve tutuklular, görevliler nezaretinde dikkatli bir şekilde arandıktan sonra koğuş veya odalarına götürülerek burada sayılır. Kimlikleri, fotoğraflı belgelerle kontrol edilir, grup mevcudunun tam olduğunun anlaşılması üzerine, ziyaretçilerin kurum dışına çıkmasına izin verilir.

Açık görüşlerde, görüş mahallinde yeteri kadar dış güvenlik görevlisi gözlemci olarak bulundurulur.

Açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde kalan hükümlüler görüşlerini her zaman açık görüş şeklinde yapar (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.18).

Açık görüş ve kapalı görüş arasındaki temel fark nedir? Yabancıların, Mülteci ve Vatansız Hükümlülerin Ziyareti

Yabancı hükümlülerin, vatandaşı olduğu devletin diplomatik temsilciliği veya konsolosluğunun ziyaret istemleri, geciktirilmeden yerine getirilir (m.84/1).

Diplomatik temsilciliği veya konsolosluğu bulunmayan devletler vatandaşlığındaki hükümlüler ile mülteci veya vatansız olan hükümlülerin, yararlarını koruyan devletin diplomatik temsilciliği veya bu gibi kimseleri koruma görevini üstlenmiş ulusal veya uluslararası kuruluşlarla görüştürülmelerinde söz konusu kuruluşların ziyaret istemleri de geciktirilmeden yerine getirilmelidir (m.84/2).

Bu hallerde ziyaretin zamanı ve süresi konusunda hükümde herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Ancak maddenin 3.f.sı “83 üncü madde hükümleri saklıdır” dediğine göre yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma saatleri içinde ziyaret edilebileceği kabul edilmelidir.

Resmî Kurum ve Kuruluşlar ile Türkiye’nin Taraf Olduğu Uluslararası Sözleşmelerle Yetkisi Kabul Edilen Kurum ve Kuruluşların Temsilcilerinin Ziyaretleri

Resmî kurum ve kuruluşlar, heyet hâlinde veya bireysel olarak ceza infaz kurumlarını ziyaret edebilmek ve hükümlülerle görüşebilmek için Adalet Bakanlığından izin almak zorundadırlar. Bilimsel araştırma yapanlarla görsel ve yazılı basın mensupları hakkında da bu hüküm uygulanır.

Hükümlü, denetim amacıyla Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle yetkisi kabul edilen kurum ve kuruluşların temsilcileri tarafından gerekçesi belirtilmek suretiyle ve Adalet Bakanlığının izniyle ziyaret edilebilir.

Bu ziyaret ve görüşmelerde güvenliği tehlikeye düşürmeyecek tedbirler kurum yönetimince alınır.

Ziyaret ve görüşmeler yasal zorunluluk olmadıkça kurum görevlilerinin gözetiminde yapılır.

Güvenlik bakımından bir araya getirilemeyecek hükümlülerle toplu görüşme yapılamaz. Önceden izin

verilmiş olsa bile doğal afet, yangın ve ayaklanma gibi olağanüstü durumlarda ziyaret ve görüşmeler

ertelenebilir.

Page 95: İnfaz Hukuku

91

Avukatların Ziyareti Genel Olarak

Tutuklu ve hükümlülerin müdafii ile görüşmeleri ve hukuki yardımından yararlanmaları savunma

hakkının bir gereğidir. Bu nedenle konu hem AİHS m.6/3 (c) hem de CMK m.154’te düzenlenmektedir.

CMK m.154 göre “Şüpheli veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları

başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tâbi

tutulamaz.”

Öte yandan, ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası infaz edilmekte olanlar ile hücreye koyma

cezası infaz edilmekte olanların avukatlarıyla görüşmeleri engellenemez (CGTİHK m.43/3, 44/5;

Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.5/b).

Müdafiin Aranıp Aranamayacağı Sorunu

Müdafi ile görüşme bakımından en tartışmalı konu müdafiin infaz kurumuna girerken aranabilip

aranamayacağıdır. 5275 sayılı CGTİHK konuyu açıkça düzenlemektedir. Buna göre kurum görevlileri ve

dış güvenlik görevlileri de dahil olmak üzere, SIFAT VE GÖREVİ NE OLURSA OLSUN, ceza infaz

kurumlarına girenler duyarlı kapıdan geçmek zorundadır. Bu kişilerin üstleri metal dedektörle aranır;

eşyaları x-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirilir, ayrıca şüphe hâlinde elle aranır.

Bu cihazların bulunmadığı yerlerde arama ve kontrol elle yapılır. AVUKATLARIN ÜSTLERİ AĞIR

CEZAYI GEREKTİREN SUÇÜSTÜ HÂLLERİ DIŞINDA ELLE ARANAMAZ. Duyarlı kapı cihazının

ikazının sürmesi hâlinde bu kişiler ancak, elle aramayı kabul ettikleri takdirde kuruma girebilirler

(CGTİHK m.86/3; Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.6/1). O halde bu

durumda avukat elle aramayı kabul etmez ise İNFAZ KURUMUNA GİREMEZ.

Tutuklunun Avukatla Görüşmesi

Yönetmelik avukatla görüşme bakımından tutuklu ve hükümlüyü ayrı ayrı düzenlemektedir. Gerçekten

CMK şüpheli ve sanık hakkında düzenleme getirirken yerinde olarak hükümlü hakkında bir düzenleme

getirmemektedir. 5275 sayılı Kanun yasalaşmadan önce hükümlünün avukatı ile vekaletname

aranmaksızın görüşebilip görüşemeyeceği tartışmalıydı.

Konu Yönetmelikte ayrıntılı olarak düzenlemektedir.

Buna göre “tutuklu, vekaletname aranmaksızın müdafi ile her zaman ve konuşulanları başkalarının

duymayacağı, ancak; görüşmenin görevlilerce izlenebileceği bir ortamda, açık görüş usulüne tabi olarak

görüşür.

Bu kişilerin müdafi ile yazışmaları denetime tabi tutulmaz.

Soruşturma evresinde, aynı anda en fazla üç avukat tutuklu ile görü-şebilir. Hükümlünün Avukatla Görüşmesi Genel Kural

Hükümlü ile avukatı, meslek kimliğinin ibrazı üzerine, tatil günleri dışında ve çalışma saatleri içinde, bu iş için ayrılan görüşme yerlerinde, konuşulanların duyulamayacağı, ancak; güvenlik nedeniyle görülebileceği bir biçimde, açık görüş usulüne uygun olarak görüştürülür. Avukatların savunmaya ilişkin belgeleri, dosyaları ve müvekkilleri ile yaptıkları konuşmaların kayıtları incelemeye tâbi tutulamaz.

Page 96: İnfaz Hukuku

92

İstisna: Yazışmaların Denetlenmesi 5237 sayılı Kanunun 220 nci, ikinci kitap dördüncü kısım dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçlardan mahkûm olan hükümlülerin avukatları ile ilişkisi; konusu suç teşkil eden fiilleri işlediğinin, infaz kurumunun güvenliğini tehlikeye düşürdüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine aracılık ettiğine ilişkin bulgu veya belge elde edilmesi hâlinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemi ve infaz hâkiminin kararıyla, bir görevli görüşmede hazır bulundurulabileceği gibi bu kişilerin avukatlarına verdiği veya avukatlarınca bu kişilere verilen belgeler infaz hâkimince incelenebilir. İnfaz hâkimi belgenin kısmen veya tamamen verilmesine veya verilme-mesine karar verir.

Bu karara karşı ilgililer 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanununa göre itiraz edebilir.

Zorunlu hallerde, belirlenen gün ve saatler dışındaki görüşmelere, Cumhuriyet başsavcılığı yazılı olarak izin verebilir. Hükümlü, vekâletnamesi olmayan avukatlarıyla, avukatlık mesleğinin icrası çerçevesinde en çok üç kez görüşme hakkına sahiptir.

Kanımızca Kanunla öngörülmeyen bir kısıtlamanın Yönetmelikle getirilmesi yerinde olmamıştır. Bu nedenle Yönetmeliğin bu hükmünün CGTİHK’a aykırı olduğu ve iptal edilmesi gerektiği söylenmelidir.

Ziyaret Yasağı Genel Olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre mahkemece haklarında müdafi veya vekillik görevinden yasaklanmış bulunan avukatlar, Kanunda belirtilen yasaklama süreleri içinde başka davalarla ilgili olsa bile müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişiyi kurumda ziyaret edemez. (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.21).

Konu CMK m.151’de düzenlenmektedir.

Görüldüğü üzere yasaklanan sadece müdafi değil, vekildir. CMK m2’ye göre vekil; katılan, suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişiyi ceza muhakemesinde temsil eden avukatıdır. O halde sadece şüpheli veya sanığı değil, suçtan zarar görenin avukatı da yasaklanabilir.

Yasağın Kapsamı Yasaklama şu hallerde söz konusu olabilir:

• Avukat, suç işlemek amacıyla örgüt kurma (TCK m.220) ve silahlı örgüt suçları (TCK m.314) ile terör suçlarından tutuklu ve hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevini üstlenmiş olmalıdır.

• Avukat hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma (TCK m.220) ve silahlı örgüt suçları (TCK m.314) ile terör suçları nedeniyle kovuşturma açılmış olmalıdır.

Ne TCK’da ne de CMK’da terör suçu kavramı tanımlanmamış olmasına rağmen hükümde terör suçlarından söz edilmiş olması doğru olmamıştır. Hangi suçların terör suçu olduğu tartışmalı olduğundan hüküm uygulamada sorun çıkarabilecek niteliktedir.

Öte yandan “kovuşturma açılmış olması” terimi çok doğru olmasa da bununla kastedilenin söz konusu suçlar ile ilgili olarak avukat hakkında kamu davası açılmış olması anlaşılmalıdır. O halde bu suçlardan hakkında soruşturma yapılan avukat bakımından yasaklama kararı verilemez.

Nihayet bu koşullar var olsa dahi avukatın yasaklanması zorunlu değildir. Nitekim “yasaklanabilir” denmiş olması bunu ifade etmektedir.

Muhakemesi Cumhuriyet savcısının yasaklamaya ilişkin talebi hakkında, müdafi veya vekil hakkında açılan kovuşturmanın yapıldığı mahkeme tarafından gecikmeksizin karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz edilebilir. İtiraz sonucunda yasaklama kararının kaldırılması halinde avukat görevini devam ettirir.

Page 97: İnfaz Hukuku

93

Süresi

Müdafilik görevinden yasaklama kararı, kovuşturma konusu suçla sınırlı olmak üzere, bir yıl süre ile

verilebilir. Ancak, kovuşturmanın niteliği itibariyle bu süreler altı aydan fazla olmamak üzere en fazla iki

defa uzatılabilir. Kovuşturma sonunda mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi halinde, kesinleşmesi

beklenmeksizin yasaklama kararı kendiliğinden kalkar.

Görevden yasaklama kararı, tutuklu veya hükümlü ile yeni bir müdafi görevlendirilmesi için derhal

ilgili baro başkanlığına bildirilir (m.151/5).

Stajyer Avukatın Hükümlü ve Tutuklu ile Görüşmesi

Stajyer avukatlar, avukatlarla birlikte olmak koşulu ile hükümlü ve tutuklular ile görüşebilir (Hükümlü ve

Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.23).

Birden Çok Hükümlü ve Tutuklu ile Görüşme

Avukatlar, vekâletnameleri olsa da aynı anda birden fazla hükümlü veya tutukluyla görüşme yapamaz

(Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.24).

Yabancı Uyruklu Avukatın Görüşmesi

Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve karşılıklılık esasına uygun olmak

koşuluyla; yabancı ülkelerde haklarında soruşturma veya kovuşturma yapılmakta olan, yabancı ülke veya

uluslararası yargı mercilerinde dava açmak isteyen, leh veya aleyhine açılmış davası olan Türk vatandaşı veya yabancı uyruklu hükümlülerle yabancı uyruklu avukatları, bu soruşturma ve kovuşturma, açılacak

veya açılmış davalarla sınırlı olmak ve vekâletname sunmak koşuluyla görüşebilirler. Vekâletnamesi

olmayan yabancı uyruklu avukatlar, hükümlü ile Türkiye barolarına kayıtlı bir avukatla birlikte görüşme

yapabilirler.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuracak olan veya başvurusu bulunan Türk vatandaşı veya

yabancı uyruklu hükümlüler; Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde yetkili olan avukatlar ile soruşturma,

kovuşturma veya dava konusuyla ilgili bilgi ve belgelerin tercümesinin kurum en üst amirine ibrazı

koşuluyla görüşebilir (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.25).

Ziyaret ve Görüşlerde Uyulacak Esaslar

Gerek kapalı ve gerekse açık ceza infaz kurumlarına ziyaret veya görüşe gelen resmî heyet ve özel kişiler

şu kurallara uymak zorundadır:

• Kurum güvenliğini tehlikeye sokacak davranışlarda bulunamaz, kurum güvenliği için alınan ve uygulanan yasal ve idarî tedbirlerin değiştirilmesini isteyemezler.

• Kurumun düzen ve güvenliğini, hükümlülerin sağlığını bozabilecek nitelikteki eşya ve maddeler ile her türlü iletişim araçları ve taşıma izin belgesi olsa da silâhlar kuruma sokulamaz. Ziyaret ve görüşlerde hükümlülere para, kıymetli evrak ve eşya verilemez.

• Kurum görevlileri ve dış güvenlik görevlileri dahil olmak üzere, sıfat ve görevi ne olursa olsun, ceza infaz kurumlarına girenler duyarlı kapıdan geçmek zorundadır. Bu kişilerin üstleri metal dedektörle aranır; eşyaları x-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirilir, ayrıca şüphe hâlinde elle aranır. Bu cihazların bulunmadığı yerlerde arama ve kontrol elle yapılır. Ancak MİLLETVEKİLLERİ, MÜLKÎ AMİRLER, HÂKİM, CUMHURİYET SAVCILARI VE BU SINIFTAN SAYILANLAR, AVUKATLAR, NOTERLER, CEZA İNFAZ KURUMLARI VE TUTUKEVLERİ KONTROLÖRLERİ, İZLEME KURULU BAŞKAN VE ÜYELERİ, ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERLE YETKİLERİ TANINMIŞ KİŞİ VE KURULUŞLARIN TEMSİLCİLERİ, CEZA İNFAZ KURUMU VE TUTUKEVİ KORUMA BİRLİK KOMUTANI İLE KURUM MÜDÜRÜNÜN ÜSTLERİ AĞIR CEZAYI GEREKTİREN SUÇÜSTÜ HÂLLERİ DIŞINDA ELLE ARANAMAZ. Duyarlı kapı cihazının ikazının sürmesi hâlinde bu kişiler ancak, elle aramayı kabul ettikleri takdirde kuruma girebilirler. Elle arama yapılmasını gerektiren hallerde, kuruma giren bayanlar, bayan infaz

Page 98: İnfaz Hukuku

94

koruma memurları veya bayan jandarma görevlileri tarafından, bu görevlilerin bulunmamaları halinde, ceza infaz kurumu müdürünün istemi, Cumhuriyet başsavcısının talebi üzerine, mülki amir tarafından görevlendirilecek bayan memurlarca aranırlar (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.6/2).

Ziyaret yerleri de ziyaret öncesi ve bitiminde aranır.

• Ceza infaz kurumlarına giren avukatlarca savunmaya ilişkin olduğu yazılı olarak beyan edilen belge ve dosyalar incelemeye tâbi tutulmaz.

• Konusu suç teşkil etmemekle birlikte ceza infaz kurumlarına sokulması yasak olan her türlü eşya, çıkışta sahibine verilmek üzere idare tarafından muhafaza altına alınır.

• Hükümlüler, odalarından çıkış ve dönüşlerinde ayrı yerlerde ve farklı memurlarca üst ve eşya aramasına tâbi tutulurlar.

• Aramalarda insan onuruna saygı esastır.

Ziyaret ve Görüşlerde Uyulacak Esaslara Uymamanın Sonuçları Ziyaret ve görüşlerde kurallara uymayan heyet ve kişilerin ziyaret ve görüşmeleri sürdürmelerine derhâl

son verilir. Suç oluşturan davranışlar, ilgili idarî ve adlî makamlara bildirilir. Görüşme hakkına sahip özel

kişilerin kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan tedbirlere aykırı davranışları ve istekleri

nedeniyle görüşme hakları, kurumun en üst amirince bir aydan bir yıla kadar kısıtlanabilir. Mevzuatın

avukatlar bakımından getirdiği hükümler saklıdır.

Müdafiin ziyaret yasağının koşulları nelerdir? Beden Eğitimi ve Boş Zaman Etkinlikleri Boş zamanı çok olan hükümlünün çalıştırılmaması, onu tembellik ve işsizliğe alıştırır. Bu nedenle çağdaş infaz sisteminde çalışma zorunluluğu bulunduğu gibi, boş zamanların değerlendirilmesi amacıyla infaz

kurumlarında kütüphane bulunması, eğlence ve spor faaliyetlerine yer verilmesi kabul edilmektedir.

Cezaevi kütüphaneleri, kamu kütüphaneleriyle işbirliği yaparak hükümlülerin ilgi alanları,

gereksinimleri ve kapasitelerine göre, eğitici olup boş zamanın değerlendirilmesi bakımından son derece

büyük önem taşımaktadır. Nitekim BM ASK 40’ta infaz kurumlarında kütüphane bulunması gerekliliği

ifade edilmektedir. BM ASK 78’de ise “Hükümlülerin ruhsal ve fiziksel sağlıkları için her kurumda

eğlendirici ve kültürel faaliyetler düzenlenir” hükmüne yer verilmektedir. BM ASK 39’da da

hükümlülerin gazete, dergi veya kurumların özel yayınlarını okumaları, radyo dinlemeleri, konferansları

veya kurum idaresinin çıkardığı veya denetlediği benzeri araçları izlemeleri sağlanarak, önemli haberler

hakkında düzenli olarak bilgi sahibi olmalarının sağlanacağına yer verilmektedir. Beden eğitimi, spor ve

boş zaman değerlendirmenin Avrupa Cezaevi Kuralları 83-86 arasında da düzenlendiği görülmektedir.

Konu 5275 sayılı CGTİHK’da da düzenlenmektedir. “Beden eğitimi” başlığını taşıyan m.87’ye göre

“(1) Hükümlünün toplumsal, ruhsal ve bedensel gelişmelerini sağlamak amacıyla fizik ve ruhsal sağlık

durumlarının elverdiği ölçüde spor, beden eğitimi ve eğlendirici etkinliklere katılmasına müsaade olunur

ve olanaklar ölçüsünde yer ve araç sağlanır. (2) Açık havada çalışmayan veya kapalı ceza infaz

kurumlarında bulunan hükümlüye, hava koşulları elverdiği ölçüde, günde en az bir saat açık havada

gezinme olanağı verilir. Bu süre içerisinde bireysel spor da yapılabilir. Kurum dışındaki etkinliklere açık

ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlüler katılabilirler.“

Yine “Kütüphane ve kurslardan yararlanma” başlığını taşıyan m.88’e göre de “(1) Hükümlü, çalışma

saatleri dışında ve belirlenecek düzene göre idarece tertiplenen kurslara katılabilir ve kütüphaneden

yararlanabilir. Bu konudaki programlar uzmanların önerileri ve hükümlünün istekleri dikkate alınarak

kurum yönetimince belirlenir.”

Page 99: İnfaz Hukuku

95

Yeniden Topluma Kazandırmada Ortaya Çıkan Sorunlar

Yeniden topluma kazandırmanın temel sorununun, süresinin belirsizliği olduğu söylenmektedir. Bu

durum üç farklı soruna neden olmaktadır:

• Hükümlü iyileşene kadar cezaevinde kalmak zorundadır. İyileşme süresi bazen hükümlülük süresini aşabilir.

• Hükümlünün iyileşip iyileşmediğinin, yani değişimin nasıl belirleneceğidir. Zira henüz böyle bir ölçme tekniği geliştirilebilmiş değildir.

• Davranışlardaki değişimi ölçme yöntemlerinin belirsizliği, hükümlüler ile cezaevi yetkililerini karşı karşıya bırakmaktadır. Zira hükümlü bazen değiştiği yolunda farklı davranışlar sergileyebilmektedir.

Öte yandan yeniden topluma kazandırma düşüncesi ciddi eleştiriler de almaktadır. Gerçekten yeniden

topluma kazandırma programlarının, halen hüküm giymiş olanları kontrol amacıyla kullanılabilirse de ilk

defa suç işleyenler, suç işlemeyi alışkanlık haline getirenler için yararlı olmadığı iddia edilmektedir. Suç

işleyerek elde edilen yarar, işlemeden elde edilenden daha fazla olduğu sürece suç işlemenin önüne

geçilemez. Dolayısıyla hırsız ya da uyuşturucu satıcısı yeniden sosyalleştirilmiş olsa dahi onun yerini kısa

sürede başkaları alacaktır. Kaldı ki, birkaç istisna dışında, yeniden topluma kazandırma programlarının

mükerrer suçluluğu önleyemediği pek çok araştırmayla ortaya konmuştur.

Yeniden topluma kazandırma programlarının başarıya ulaşması bakımından ortaya çıkan sorunlardan

bir kısmı da hükümlü ve infaz süreciyle ilgilidir. Gerçekten çoğu zaman hükümlü infaz amacına ulaşmada

birlikte çalışmaya hazır değildir. İnfazın süresi yetersiz kalabilmektedir. Güvenlik gerekliliği, gerekli

eğitimi ve özgürlük koşullarına uyumu engeller. İnfaz kurumlarında oluşan grup kuralları ve alt-kültür

baskısına hükümlülerin karşı koyması çok güçtür. Nihayet hükümlünün yeniden topluma kazandırma

programlarına katılımının samimi mi, yoksa koşullu salıvermeden yararlanmak amacı taşıdığını belirlemek zordur.

Son zamanlarda düzeltici/onarıcı adalet düşüncesi çerçevesinde suçluları yeniden topluma

kazandırmanın önemli aşamalarından birinin de suçlunun işlediği suçun sonuçlarını tüm yönleriyle

kavrayabilmesini ve bu amaçla sorumluluk üstlenmesini sağlamak olduğu ileri sürülmektedir. Bu

çerçevede uzlaşma failin yeniden topluma kazandırılmasında önemli rol oynayabilir. Buna göre, fail,

mağduriyeti gidermek, yani fiilinin doğurduğu zararlı sonuçları düzeltmek, zararları tazmin edip,

mağdurun durumunu eski haline getirmek suretiyle, fiilinin bir sonucu olarak ortaya çıkan mağdur ve

toplum ile olan ihtilafın ortadan kaldırılmasını sağlayarak, mağdur ve toplumla tekrar barışma ve uzlaşma

sürecine girecektir. Görüldüğü üzere, mağduriyetin giderilmesi iki yönlü bir işleve sahiptir. Bir yandan,

faili yeniden topluma kazandırma çabası olarak faili, diğer yandan mağdurun failin fiilinden doğan

zararlarının telafi edilmesi çabası olarak mağduru gözönünde bulundurmaktadır. Mağduriyetin

giderilmesi, böylece bir yandan mağdura ceza hukukunda bugüne kadar olduğundan daha fazla bir yardım

ve koruma sağlarken, diğer yandan, faile, fiilinin doğurduğu zararın telafi edilmesi yükümü getirerek

fiilinin haksızlığını ortadan kaldırma ve onu yeniden topluma kazandırma imkanı verir. Fail işlediği

suçun sonuçlarını tüm yönleriyle kavrar ve bu doğrultuda sorumluluk üstlenir. Böylece toplumsal barışın

yeniden tesisi sağlanmış olur.

Ancak uzlaşmanın her suç bakımından kabulü mümkün gözükmemektedir. Nitekim TCK sadece

soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabi suçlar bakımından uzlaşmayı kabul etmiş (m.73/son) ve

CMK uzlaşma muhakemesini düzenlemiştir (m.253 vd.).

İNFAZ KURUMLARINDA BULUNDURULABİLECEK EŞYALAR İnfaz kurumlarında bulunan tutuklu ve hükümlüler kural olarak koğuş, oda ve eklentilerinde kişisel eşya,

gıda, tıbbî malzeme ve diğer ihtiyaç maddelerini bulundurabilirler. Hangi eşya ve maddelerin

bulundurulabileceği “Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında

Yönetmelik”te ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Page 100: İnfaz Hukuku

96

Mutfak Teşkilatı Olan Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Gıda Maddeleri

Koğuş, oda ve eklentilerinde kantinden temin edilebilen sebze, meyve ve diğer gıda maddeleri bulunabilir. Ceza infaz kurumunda, annesiyle birlikte kalan çocuklara ve süt emziren annelere, cins ve miktarı doktor tarafından belirlenen ihtiyaç duydukları gıda maddelerini bulundurmalarına izin verilir (m.4).

Mutfak Teşkilatı Olmayan Ceza İnfaz Kurumlarındaki Gıda Maddeleri ve Kullanılacak Malzemeler

Mutfak teşkilatı bulunmayan ceza infaz kurumlarında, yemek yapılabilecek herhangi bir yerin olmaması durumunda, hükümlülerin kaldıkları koğuş, oda ve eklentilerinde, idare tarafından verilen ve yemek yapmada kullanılacak her türlü gıda maddesi ve malzemesinin yeteri kadar bulundurulmasına izin verilir. Ancak; yemek yapmada kullanılan tüp gibi yanıcı ve parlayıcı madde veya malzemeler, yemek pişi-rilmesinden sonra, oda veya koğuşun dışında, idarenin kontrolünde bir bölüme alınır. Kurumun fiziki imkânları müsait olduğu takdirde, aradaki bağlantının standartlara uygun ve güvenlik bakımından sakınca oluşturmayacak şekilde, tüpün; koğuş veya oda dışında, ocağın ise; koğuş veya odada bulundurulmasına izin verilebilir (m.5). Yeme ve İçmede Kullanılan Araç ve Gereçler

Koğuş, oda ve eklentilerinde, her hükümlü için kantinden temin edilmek şartıyla bir adet uç kısmı sivri olmayan on santimetre uzunluğunda bıçak, plastik veya yumuşak metalden imal edilmiş çatal, yemek ve çay kaşığı, 0.50 mm. kalınlığında iki adet metal yemek tabağı ve ikişer adet cam su bardağı ile çay bardağı ve tabağı bulundurulabilir (m.6). Giyim Eşyaları

Hükümlülerin koğuş, oda ve eklentilerinde birer adet palto, manto ve mont, iki adet ceket veya ceket yerine kullanılabilen hırka, dört adet pantolon ve/veya etek, bayan için iki adet elbise, bir takım eşofman, dört adet gömlek, iki adet kazak, iki takım pijama, bir spor ayakkabısı, bir kışlık ayakkabı, bir iskarpin, üç adet tişört, iki adet kravat, bir adet kemer, gerektiği kadar iç çamaşırı, çorap, bir terlik, havlu ve bir bornoz ile kaşkol, 25/11/1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisâsı Hakkında Kanuna aykırı olmayan bir adet şapka bulundurulmasına izin verilir. Hükümlüler; ceza infaz kurumu dışından getirilmesine izin verilen giyim eşyalarından eskiyenlerini, yenileriyle değiştirebilir (m.7). Süreli veya Süresiz Yayınlar ile Kitaplar

Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir. Resmi kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar, hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir. Eğitim ve öğretimine devam eden hükümlülerin ders kitapları denetime tâbi tutulamaz. Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez (m.8). Elektrikli Eşyalar

Koğuş, oda ve eklentilerinde, kantinden temin edilmek koşuluyla, bir adet otuz yedi ekran televizyon ile elektrikli su ısıtıcısı, saç kurutma makinesi ve büro tipi buzdolabı ile kurumun bulunduğu coğrafi bölgenin iklim koşulları dikkate alınarak, her koğuş veya odada bir adet vantilatör bulundurulmasına izin verilebilir. Ayrıca her hükümlü, kurum kantininden satın almak kaydıyla bir adet kulaklıklı küçük el radyosu bulundurabilir. Oda sistemine geçmemiş ceza infaz kurumlarında, koğuşların durumuna göre, bir adet büyük ekranlı televizyon ile buzdolabı bulundurulmasına izin verilebilir. Aydınlatma dışındaki elektrik giderleri hükümlü tarafından karşılanır (m.9).

Page 101: İnfaz Hukuku

97

Müzik Aletleri

Her hükümlüye, elektrikli olmamak ve idarece belirlenen saatlerde kullanılmak koşuluyla, vurgulu çalgılar dışında saz, ud, gitar, kemençe, keman, flüt, mızıka, ney, kanun gibi müzik aletlerinden birisi verilebilir. Birden çok hükümlünün bulunduğu oda veya koğuşlarda, bu konuda bütün hükümlülerin rızalarının alınması zorunludur (m.10). Dini İhtiyaçlar

Her hükümlüye, mensup olduğu dinin ibadetlerinde kullanılan eşyayı, dinî yaşamı bakımından zorunlu olan kitap ve eserleri temin ve bulundurmasına izin verilir (m.11). Sağlık

Hükümlüler, koğuş, oda ve eklentilerinde hekim raporuyla belgelendirilmek koşuluyla, sağlıkları için gerekli protez ve benzeri tıbbı araçları ve eşyaları bulundurabilir (m.12). Temizlik

Hükümlüler, koğuş, oda veya eklentilerinde, kantinden temin edilmek koşuluyla kişisel ve çevresel temizliklerini temin için tarak, saç fırçası, sabun, kese, diş macunu, diş fırçası, tıraş sabunu, şampuan, parfüm, krem, saç boyası, çakısı bulunmayan tırnak makası, plastik saplı tıraş bıçağı, beş adet plastik elbise askısı, çamaşır mandalı ve gündelik hayatta kullanılan plastik eşyalar ile idarece uygun görülen uzunlukta çamaşır ipi bulundurabilir. Merkezi sıcak su sistemi kurulmamış ceza infaz kurumlarında, koğuş veya odaların mevcuduna göre, hükümlülerin banyo ve diğer temizlik ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla, idare; koğuş veya odaların dışında yeteri kadar tüp gaz bulundurur (m.13). El İşi Faaliyetleri

Hükümlülerin, gerekli malzemeler kantinden temin edilmek koşuluyla, el işi faaliyetlerini, ceza infaz kurumlarının uygun bölümlerinde yapmaları esastır. Ceza infaz kurumunun güvenliğini bozmamak kaydı ile bu faaliyetlerin devamına koğuş, oda ve eklentilerinde izin verilebilir. Maket bıçağı, tornavida gibi kesici ve delici alet ile boyama ve yapıştırmada kullanılan madde ve malzemelerin koğuş, oda ve eklentilerinde bulundurulmasına izin verilmez (m.14). Bulundurulabilecek Hayvanlar ile Diğer Eşyalar Hayvanlar Hükümlüler, oda sistemine geçmiş ceza infaz kurumlarının koğuş, oda ve eklentilerinde, bir adet kafes ile bir çift kanarya, bülbül veya muhabbet kuşu gibi küçük kafes kuşu bulundurabilir. Henüz oda sistemine geçmemiş diğer ceza infaz kurumlarında, kafes ve kuş sayısı idare tarafından belirlenir. Koğuş veya odada kuş bulundurulabilmesi için, birlikte kalan hükümlülerin rızalarının alınması zorunludur. Eğitim ve Kültürel Çalışmalarda Kullanılabilecek Malzemeler Hükümlülerin kendilerini geliştirmeleri için gerekli görülen eğitim ve kültürel çalışmalarında kullanabilecekleri malzemeleri, koğuş, oda ve eklentiler dışında, idare tarafından uygun görülecek yerlerde ve denetim altında bulundurmasına ve kullanmasına kurum olanakları çerçevesinde izin verilebilir. Diğer Eşyalar Hükümlüler, kendilerine idare tarafından verilen nevresim takımı ve battaniye dışında, kantinden temin edilmek şartıyla bir adet nevresim takımı ve iklim koşulları değerlendirilerek idarenin uygun göreceği sayıda battaniye bulundurabilir.

Page 102: İnfaz Hukuku

98

Kantinden temin edilmek koşuluyla, her odada bir adet, on kişiden fazla mevcudu olan koğuşlarda ise

iki adet, kumar niteliğinde olmayan ve idarece belirlenen, satranç takımı gibi oyunlara ait malzemeler

bulundurulabilir.

Her oda veya koğuşta, idare tarafından yaptırılan panolara asılmak ve kurum kantininden temin

edilmek koşuluyla birer adet Türk bayrağı, Atatürk resmi, gazete kupürü, haber, yazı fotoğraf ve takvim

bulundurulabilir.

Her hükümlünün kendisine ayrılan yattığı yer veya dolabında, aile fertlerinin fotoğraflarına ait albüm

bulundurmasına izin verilir.

Hükümlüler nişan ve evlilik yüzüğü, küpe, kolye, toka, tespih ve kol saati ile kantinden temin edilmek

koşuluyla bir adet masa saati ve bir adet top bulundurabilir.

Bayan hükümlüler, kantin aracılığı ile satın aldıkları makyaj malzemelerini koğuş veya odalarında

bulundurabilir.

Ceza infaz kurumu işyurdu yönetim kurulunca kantinde satışına karar verilen, bu Yönetmelikte

sayılmayan ve kurum güvenliğini tehlikeye düşürmeyen eşyaların stok oluşturmayacak şekilde koğuş, oda

ve eklentilerde bulundurulmasına izin verilebilir.

Açık Ceza İnfaz Kurumları ve Çocuk Eğitimevlerinde Bulunacak Eşyalar Açık ceza infaz kurumlarında ve çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlüler, kapalı ceza infaz

kurumlarında bulundurulabilecek eşyalara ek olarak, ceza infaz kurumunun güvenliğini tehdit etmemek

ve kanunlara aykırı olmamak koşuluyla, cins ve miktarı idare ve gözlem kurulu tarafından belirlenen

giyim, gıda ve diğer eşyalarını koğuş, oda ve eklentilerinde bulundurabilir (m16).

İNFAZ KURUMLARINDA ARAMA Oda ve Eklentileri ile Üst ve Eşyada Arama Kurumlarda, odalar ve eklentilerinde, hükümlülerin üst ve eşyasında habersiz olarak her zaman arama

yapılabilir. Kurumun tamamında her ay bir kez mutlaka arama yapılır. Aramalar, gerektiğinde dış güvenlik görevlileri veya kolluk kuvvetleriyle veya diğer kamu görevlilerince ortaklaşa

gerçekleştirilebilir. Oda ve eklentilerinde yapılacak aramalarda bir hükümlü hazır bulundurulur.

(CGTİHK m.26; Tüzük m.46/1).

Çıplak Olarak veya Beden Çukurlarında Arama Hükümlünün üzerinde, kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşya bulunduğuna dair

makul ve ciddi emarelerin varlığı ve kurum en üst amirinin gerekli görmesi hâlinde, çıplak olarak veya

beden çukurlarında aşağıda belirtilen usullere göre arama yapılabilir (Tüzük m.46/2).

a. Çıplak arama, hükümlünün utanma duygusunu ihlal etmeyecek şekilde ve kimsenin görmemesini sağlayacak tedbirler alınarak gerçekleştirilir,

b. Arama sırasında önce bedenin üst kısmındaki giysiler çıkarttırılır, bedenin alt kısmındaki giysiler üst kısmındaki giysiler giyildikten sonra çıkarttırılır. Bu giysiler de mutlaka aranır,

c. Çıplak arama sırasında bedene dokunulmaması için gerekli özen gösterilir. Aranan kişinin beden çukurlarında bir şeyin bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin bulunması hâlinde öncelikle, hükümlüden madde veya eşyanın kendisi tarafından çıkartılması istenir, aksi hâlde bunun zor kullanılarak gerçekleştirileceği bildirilir. Beden çukurlarındaki arama, cezaevi tabibi tarafından yerine getirilir,

d. Çıplak olarak arama, mümkün olan en kısa süre içinde bitirilir.

Beden ve üst aramaları aynı cinsiyetten güvenlik ve gözetim görevlileri tarafından yapılır (Tüzük

m.46/3).

Page 103: İnfaz Hukuku

99

Aramalar, gerektiğinde dış güvenlik görevlileri veya kolluk kuvvetleriyle ya da diğer kamu

görevlilerince ortaklaşa gerçekleştirilebilir (Tüzük m.46/4).

Çıplak olarak ya da beden çukurlarında yapılacak aramaya CGTİHK’da yer verilmiş değildir. Bu

yönüyle Kanunda yer verilmeyen bir tedbirin Tüzük’de düzenlenmesi doğru olmamıştır. Söz konusu

tedbirin özellikle insan haysiyeti bakımından tartışılabilir olduğu söylenmelidir. Gerçekten söz konusu

tedbire kurum amirinin yani idari bir makamın karar vermesi ve tedbire başvurulabilmesi için “makul ve

ciddi emare” gibi belirsiz bir kriterin yeterli kabul edilmesi yerinde olmamıştır. Bilindiği gibi CMK beden

muayenesi için ciddi koşullar öngörmüştür. Kişinin hükümlü olması bu tür müdahalelere açık bir kişi haline geldiği anlamına gelmemelidir. Hükümlü her tür tedbire maruz bırakılabilecek bir obje haline

getirilemez. Her ne kadar Tüzük m.46/9’da arama sırasında insan onuruna saygının esas olduğu açıkça

ifade edilmiş ise de bunu ortadan kaldırabilecek düzenlemelere yer vermekten kaçınılmalıdır. Anayasa

m.13’te yer alan “özgürlüklerin özü” kriteri bir kez daha hatırlanmalıdır.

Cezaevinde arama hangi esaslara göre yapılır?

GÜVENLİK TATBİKATI VE SAYIM Kurum en üst amiri, Cumhuriyet başsavcısına bilgi vermek suretiyle önceden hazırlanan olağanüstü hâl

plânlarına göre kurumun fiziksel özelliği ve mevcudunu değerlendirerek, yılda en az iki kez olmak üzere

uygun gördüğü zamanlarda diğer kamu görevlilerinin katılımıyla; isyan, firar, yangın ve benzeri olaylara

karşı tatbikat yaptırır (Tüzük m.46/5).

Sayımlar, Tüzüğün 22 nci maddesinde belirtilen güvenlik ve gözetim servisi görevlileri tarafından,

dörtlü vardiya hizmetinin uygulandığı kurumlarda sabah, akşam ve gece olmak üzere günde üç kez, diğer

vardiya hizmetlerinin uygulandığı kurumlarda ise her vardiya değişiminde yapılır (Tüzük m.46/6).

İdare tarafından uygun görülmesi durumunda, her zaman sayım yapılabilir. Olağanüstü durumlarda,

kurum en üst amirinin talebi, Cumhuriyet Başsavcısının oluru ile dış güvenlik görevlileri sayımlara

katılabilir (Tüzük m.46/7).

Sayımlar, yatma plânları da göz önünde bulundurularak odalarda yapılır. Sayımın yapılış şekli, kurum

güvenliğini tehlikeye düşürmeyecek biçimde odada bulunan hükümlülerin sayısı dikkate alınarak idare

tarafından belirlenir (Tüzük m.46/8).

Sayımlar sırasında insan onuruna saygı esastır (Tüzük m.46/9).

DİSİPLİN CEZA VE TEDBİRLERİ, ÖDÜLLENDİRME Genel Olarak

Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması

bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve

tutumu sergilemekle yükümlüdür. Aksi halde, eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanunda

belirtilen disiplin cezaları uygulanır (m.37/1).

Suç oluşturan eylemlerden dolayı açılan kamu davası, disiplin soruşturması yapılmasını ve cezanın

uygulanmasını engellemez.

İnfaz hukukunda hükümlülere karşı zor kullanılması kural olarak yasaktır. Bununla birlikte meşru

savunma veya firara kalkışma ya da kanun veya düzenlemelere dayalı bir emre karşı aktif ya da pasif

fiziki direnme hallerinde zor kullanılabileceği kabul edilmektedir. Öte yandan bu durumda bile zor

kullanma son çare olarak düşünülmeli ve direnmeyi sona erdirmek amacıyla yapılmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, infaz kurumlarında disiplinin sağlanması için katı ve sert bir otorite yeterli değildir.

Hükümlülerle iyi ilişkiler kurulması da disiplinin sağlanması bakımından büyük öneme sahiptir. Böylece

hükümlüler arasında kurum görevlilerine karşı oluşan olumsuz dayanışma da önlenmiş olacaktır.

Page 104: İnfaz Hukuku

100

Disiplin Cezaları ve Tedbirleri

Çocuklar Haricindeki Hükümlüler Hakkında Uygulanabilecek Disiplin Cezaları

Çocuklar haricindeki hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin cezaları ağırlık derecesine göre şunlardır (m.38):

a. Kınama

b. Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma

c. Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma

d. Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama

e. Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma

f. Hücreye koyma.

Ancak toplu, bedensel, zalimane, insanlık dışı veya küçültücü cezaların disiplin cezası olarak uygulanamayacağı ifade edilmelidir.

Kınama

Kınama cezası, hükümlüye eyleminin kötü niteliğinin ve uygunsuzluğunun açıklanması ve tekrarı durumunda doğuracağı sonuçlara dikkatinin çekilmesidir (m.39/1).

Kınama cezasını gerektiren eylemler şunlardır (m.39/2):

a. Mektuplarda tehdit, hakaret ve sövme gibi çirkin ifadeler kullanmak.

b. Hükümlü ve tutuklulara karşı edep ve nezakete aykırı şekilde konuşmak veya davranışlarda bulunmak.

c. İdareden habersiz mektup göndermek.

d. Görevlilere hediye vermek veya buna kalkışmak.

e. Görevlilere herhangi bir taahhütte bulunmak.

f. İdarece belirtilen miktardan fazla para bulundurmak.

g. Hükümlü kimliğini yanında bulundurmamak.

h. Yatma plânına uymamak.

i. Ceza infaz kurumlarının duvarlarına yazı yazmak, resim yapmak veya afiş yapıştırmak.

j. İdarece verilen eşya ve benzeri şeyleri kötü kullanmak.

k. Kişisel temizliğe veya çevre temizliğine dikkat etmemek.

l. İdarece alınan sağlık önlemlerine uymamak.

m. Kurumda gereksiz gürültü yapmak.

Bazı Etkinliklere Katılmaktan Alıkoyma

Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar süreyle kurumun kültürel ve spor etkinliklerine katılmaktan yoksun bırakılmasıdır (m.40/1).

Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır (m.40/2):

a. İdarenin izni olmaksızın yasak yerlere girmek.

b. Eğitim yerini terk etmek.

c. Eğitimi savsaklamak.

d. Olumsuz davranışa yönelik gruplaşmaya neden olmak veya bu amaca yönelik gruba katılmak.

e. Kurum görevlilerine karşı uygunsuz söz sarf etmek veya davranışta bulunmak.

f. Çıkar sağlamak amacıyla hükümlülere veya kurum görevlilerine eşya vermek veya satmak.

g. Açlık grevi yapmak.

Page 105: İnfaz Hukuku

101

Ücret Karşılığı Çalışılan İşten Yoksun Bırakma Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma cezası, hükümlünün kurum yönetiminde ücret karşılığı çalıştığı işten bir aydan üç aya kadar yoksun bırakılmasıdır (m.41/1).

Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma cezasını gerektiren eylemler şunlardır (m.41/1):

a. İş elbisesini giymemek.

b. İş yerini izinsiz terk etmek.

c. İş yerindeki çalışma yönergelerine uymamak.

d. İşte gerekli özeni göstermemek veya işin gereği olan özeni göstermemek.

e. Başkalarının ciddiyetle çalışmalarını engellemek.

f. İşte kullanılan aletleri ve gereçleri kasten bozmak.

g. İş yerini veya çalışanları dikkatsiz ve tedbirsiz davranışlarıyla tehlikeye düşürmek veya bunlara ağır zarar vermek.

h. İşi kasten kötü yapmak veya gerektiği hâlde çalışmamak.

Haberleşme veya İletişim Araçlarından Yoksun Bırakma veya Kısıtlama Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar mektup, faks ve telgraf almak ve yollamaktan, televizyon izlemekten, radyo dinlemekten, telefon etmekten ve diğer iletişim araçlarından yararlanmaktan tamamen veya kısmen yoksun bırakılmasıdır (m.42/1).

Bu cezayı gerektiren eylemler şunlardır (m.42/2):

a. Protesto amacıyla idarece verilen yemeği topluca almama eylemine katılmak.

b. Kurum işyurdu yönetim kurulunca uygun görülen işte çalışmamak.

c. Herhangi bir şeyi protesto amacıyla veya idareye karşı toplu olarak sessiz direnişte bulunmak.

d. Odalarda, eklentilerinde ve diğer alanlarda ilâç ve gıda maddesi stoku yapmak.

e. Gereksiz olarak marş söylemek veya slogan atmak.

Bununla birlikte, hükümlüye gelen mektup, faks ve telgraflar, disiplin cezasının infazından sonra kendisine verilir. Aynı türden olsa bile sonraki disiplin cezasının infazına bu işlem yapılmadan başlanamaz (m.42/3).

Nihayet, anne, baba, eş, çocuk ve kardeşlerin ölüm veya ağır hastalıkları ile doğal afet hâllerinde yapılması gereken haberleşmeler ve avukat ile ilişkilerde bu madde hükmü uygulanmaz (m.42/4).

Ziyaretçi Kabulünden Yoksun Bırakma Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar ziyaretçi görüşüne çıkarılmamasıdır (m.43/1).

Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasını gerektiren eylemler şunlardır (m.43/2):

a. Sayım yapılmasına karşı çıkmak.

b. Aramaya karşı çıkmak.

c. Sevke, nakle veya bunlarla ilgili olarak alınacak tedbirlere karşı çıkmak.

d. Kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak.

Page 106: İnfaz Hukuku

102

e. Hükümlülerin haberleşmelerini, ziyaretçileriyle görüşmelerini, iyileştirme ve eğitim programları çerçevesinde eğitim ve spor, meslek kazandırma ve işyurdu çalışmaları ile diğer sosyal ve kültürel faaliyetlere katılmalarını, kurum hekimince muayene ve tedavi edilmelerini, avukat tayin etmelerini, mahkemelere veya Cumhuriyet Başsavcılıklarına gitmelerini, kurum görevlileri ile görüşmelerini, salıverilenlerin kurum dışına çıkmalarını her ne suretle olursa olsun engellemek, hükümlü ve tutukluları bu fiillere teşvik etmek, bu yolda talimat vermek, mevzuatın hükümlü ve tutuklulara tanıdığı sair her türlü görüşme ve temas olanaklarını engellemek.

f. Kumar ve benzeri oyunlar oynamak veya oynatmak.

Bununla birlikte, resmi ve yetkili merciler ile avukatlar ve yasal temsilcilerle görüşmelerde bu madde

hükmü uygulanmaz (m.43/3).

Hücreye Koyma Hücreye koyma cezası, hükümlünün eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar,

açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her

türlü temastan yoksun bırakılmasıdır (m.44/1).

Bir günden on güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır (m.44/2):

a. Kurum tesislerine, araç ve gereçlerine zarar vermek.

b. Tünel kazmaya teşebbüs etmek.

c. Firara teşebbüs etmek.

d. Hükümlü ve tutukluları idareye karşı kışkırtmak veya isyana kalkışmak.

e. Hükümlü ve tutukluları daha az cezayı gerektiren şekilde kasten yaralamak.

f. Hükümlü ve tutuklular üzerinde baskı kurarak çıkar sağlamak, özel işleriyle başka işlerde kullanmak, bunlara kalkışmak veya bu amaçları gerçekleştirmek için oluşturulan gruplara katılmak veya bunlarla dayanışma içinde olmak.

g. Üçüncü fıkranın (g) bendinde belirtilenler dışında kalıp da Kanuna uygun olarak yasaklanmış bulunan her türlü eşya, araç, gereç veya malzemeyi ceza infaz kurumlarına sokmak, bulundurmak, kullanmak.

h. Sayım ve aramalar ile 43 üncü maddenin (e) bendinde belirtilen faaliyetlere şiddet kullanarak engel olmak veya buna kalkışmak.

i. Kurum görevlileri ile dış güvenlik görevlilerine rüşvet teklif etmek veya vermeye kalkışmak

j. Kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunmak.

k. Kuruma, kurum görevlilerine veya hükümlü ve tutuklulara ait şeyleri çalmak veya bunlara kasten zarar vermek.

l. İzin süresini özürsüz olarak en fazla iki gün geçirmek.

m. Hükümlü ve tutukluların beslenmelerini engellemek, açlık grevine ve ölüm orucuna teşvik veya ikna etmek, bu yolda talimat vermek.

On bir günden yirmi güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır (m.44/3):

a. İsyan çıkartmak.

b. Kuruma ağır zarar vermek.

c. Kasten yangın çıkarmak.

d. Adam öldürmek veya öldürmeye kalkışmak.

e. Hükümlü ve tutukluları kasten veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamak ile görevlileri her türlü kasten yaralamak.

f. Cinsel saldırıda veya çocuklara karşı cinsel istismarda bulunmak, bu suçlara kalkışmak veya cinsel tacizde bulunmak.

Page 107: İnfaz Hukuku

103

g. Her türlü ateşli silâh, mermi, patlayıcı madde, kesici, delici, yaralayıcı, bereleyici alet, yakıcı, aşındırıcı, boğucu, bayıltıcı, kör edici gaz ve ecza, her türlü zehir ve uyuşturucu ilâç ve madde, cep telefonu, telsiz ve sair elektronik haberleşme aracını kuruma sokmak, bulundurmak, kullanmak.

h. Görevlileri veya hükümlü ve tutukluları rehin almak.

i. Firar etmek veya tünel kazmak.

j. Hükümlü ve tutuklular üzerinde baskı kurarak çıkar sağlamak, özel işleriyle başka işlerde kullanmak, bunlara kalkışmak veya bu amaçları gerçekleştirmek için nüfuz kullanarak grup oluşturmak.

k. Suç örgütlerine ait her türlü yayın, bez afiş, pankart, resim, sembol, işaret ve benzeri eşyayı kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek.

l. Suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak.

m. Kurum görevlileri ile dış güvenlik görevlilerine rüşvet vermek.

Hücre, yaşamsal gereksinmeleri karşılayacak biçimde düzenlenir (m.44/4).

Hücreye konulan hükümlünün, resmi ve yetkili merciler ve avukat ile görüşmesine engel olunmaz

(m.44/5).

Çocuk Hükümlüler Hakkında Uygulanabilecek Disiplin Yaptırımları Kanun bunları disiplin tedbirleri ve disiplin cezaları olarak iki kısımda düzenlemektedir:

Çocuk Hükümlüler Hakkında Uygulanabilecek Disiplin Tedbirleri

Çocuk hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin tedbirleri, çocuğun disiplin cezası gerektiren

eyleminin gerçekleşme riskinin bulunması hâlinde bu riski ortadan kaldırmak veya soruşturma sürerken

giderilmesi güç ve imkânsız zararların doğmasını önlemek amacıyla uygulanan ve ceza niteliği taşımayan

koruma ve önleme amaçlı tedbirlerdir (45/1). Dikkat edilirse Kanun çocuklar bakımından sadece disiplin

“ceza”larına değil, disiplin “tedbir”lerine de yer vermiştir.

Çocuklar hakkında uygulanabilecek disiplin tedbirleri şunlardır (m.45/2):

a. Teşvik esaslı ayrıcalıkları ertelemek.

b. Kaldığı odayı ve yatakhaneyi değiştirmek.

c. Bulunduğu kurumun başka bir kısmına nakletmek.

d. Meslek eğitiminin bütünlüğünü ve sürekliliğini bozmayacak şekilde çalıştığı işyerini veya atölyeyi değiştirmek.

e. Belli yerlere girmesini yasaklamak.

f. Bazı eşyaları bulundurmasını veya kullanmasını yasaklamak.

Çocuk Hükümlüler Hakkında Uygulanabilecek Disiplin Cezaları Uyarma

Çocuğa eyleminin niteliğinin kötü ve uygunsuz olduğunun açıklanması ve tekrarı durumunda doğuracağı sonuçlara dikkatinin çekilmesidir. Uyarma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

a. Yatakhane, atölye, etüt salonu, kütüphane ve buna benzer yerlerde sigara içmek.

b. Aynı alanı veya etkinliği paylaştığı arkadaşlarının rahatsız olmasına neden olacak biçimde gürültü yapmak veya davranışlarda bulunmak.

c. Yattığı odayı ve yatma yerlerini izinsiz değiştirmek.

d. Yatma ve kalkma zamanına uymamak.

e. Sayımı geciktirmek veya geç çıkmak.

Page 108: İnfaz Hukuku

104

f. İzin alması gereken durumlarda diğer odalara izinsiz gitmek.

g. Yemek yeri varken odalarda yemek yemek, yiyecek bulundurmak.

h. Kurum görevlilerine, kurumu ziyaret eden kişilere, kurum dışında katıldığı faaliyetlerin görevlilerine ve arkadaşlarına kaba veya saygısız davranmak.

i. Kişisel durumu, adresi ve buna benzer konularda kurum görevlilerini yanlış bilgilendirmek, yalan söylemek.

j. Kılık ve kıyafetine, kişisel temizliğine dikkat etmemek.

k. Katıldığı etkinlikler ve derslerle ilgili olarak bulundurması gereken araç ve gereçleri yanında bulundurmamak.

l. Kurum içinde katılması gereken faaliyetlere katılmamak, geç katılmak veya katıldıktan sonra izinsiz ayrılmak.

m. Siyasî partilere, bu partilere bağlı yan kuruluşlara ait amblem, rozet, yazı, slogan, bildiri, ilân, broşür ve buna benzer eşyaları bulundurmak, asmak, teşhir etmek ya da üzerinde taşımak.

Kınama

Çocuğun, daha önce uyarı cezası verilmesine sebep olan davranışı ikinci kez tekrarlaması hâlinde, davranışının sonuçlarına ikinci kez dikkatinin çekilmesidir.

Onarma, Tazmin Etme ve Eski Hâle Getirme

Disiplin cezası gerektiren eylemin sonuçlarının, istekli olması koşulu ile çocuk tarafından onarma, tazmin etme veya eski hâle getirme suretiyle giderilmesidir. Bu disiplin cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

a. Başkasına ait eşyayı izinsiz almak, kullanmak.

b. İdarece alınan sağlık önlemlerine uymamak.

c. Çevre temizliğine dikkat etmemek, kurumu ve çevresini kirletmek.

d. Kişisel temizliğini yapmamakta ısrar etmek.

e. Kurum içindeki iş ve eğitim yerini izinsiz terk etmek.

f. Kuruma ait eşyayı usulüne uygun olmayan şekilde almak veya kullanmak.

g. İşini kasten kötü yapmak veya çalışması gerekirken çalışmamak.

h. İyileştirme ve eğitim faaliyetlerinde kendisine verilen ödev ve görevleri yapmamak.

i. Kurum kitaplığından, atölye ve derslik gibi yerlerden aldığı kitap, araç ve gereçleri zamanında geri vermemek, eksik vermek ve bunlara zarar vermek.

j. Dikkatsizlikle kurumun bina, eklenti ve donanımları ile kuruma ait taşınır ve taşınmaz malları veya başkasına ait herhangi bir eşyayı yakmak, kırmak veya hasara uğratmak.

k. Üzerinde bulundurulmasına izin verilmeyen veya bulundurabileceğinden fazla eşya veya para bulundurmak.

l. Yasaklanmış her tür yayını kuruma veya kuruma bağlı yerlere sokmak veya yanında bulundurmak.

m. Kurum eşyasına, kendisinin veya arkadaşlarının araç ve gereçlerine ahlâk dışı, ideolojik veya siyasî amaç taşıyan resim, amblem ve benzerlerini yapmak, yazılar yazmak ve asmak.

Page 109: İnfaz Hukuku

105

Harcamalarına Sınır Koyma

Çocuğun daha önce onarma, tazmin etme ve eski hâle getirme cezası verilmiş olan davranışı ikinci kez tekrarlaması hâlinde çalışması karşılığında aldığı ücret ve ailesinden gelen paranın haftalık harcama limitinin üçte birinin otuz gün süre ile kesilmesidir.

Bazı Etkinliklere Katılmaktan Alıkoyma

Çocuğun otuz güne kadar sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere katılmaktan yoksun bırakılmasıdır. Bu

disiplin cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

a. Kumar oynamak.

b. Kavga etmek.

c. Dikkatsiz davranışı sonucu başkalarının güvenliğini veya sağlığını tehlikeye düşürmek.

d. Katıldığı kurum dışı faaliyetlerden zamanında dönmemek ve uyması gereken koşullara uymamak.

e. Kullanması için kendisine verilen bir şeyi satmak veya başkasına vermek.

f. Kurum veya dış güvenlik görevlilerine rüşvet vermek.

g. Suç örgütlerine ait her türlü yayın, bez afiş, pankart, resim, sembol, işaret ve benzeri eşyayı kurumun herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek.

h. Katıldığı faaliyetlerin akışını ve düzenini engelleyici ve bozucu nitelikte kastî davranışlarda bulunmak, faaliyeti yürüten kişinin uyarısına rağmen bu davranışlarına devam etmek.

i. Arkadaşlarının verilen görevleri yapmasına engel olmak.

Teşvik Esaslı Ayrıcalıkları Geri Alma

Çocuğun, daha önce bazı faaliyetlere katılmaktan alıkoyma cezası verilmiş olan davranışı ikinci kez tekrarlaması hâlinde, teşvik esaslı ayrıcalıkların otuz gün süre ile geri alınmasıdır.

İznin Ertelenmesi

Disiplin cezasını gerektiren eylemin niteliğine ve ağırlık derecesine göre çocuğun izninin altmış güne

kadar ertelenmesidir. Bu disiplin cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

a. Diğer çocuklar üzerinde nüfuz kurmak ve husumet hislerini tahrike çalışmak, imtiyaz ve menfaat hırsları yaratmak.

b. Her türlü bağımlılık yapıcı maddeyi kuruma getirmek, kullanmak, bulundurmak, satmak, kullanmış olarak kuruma gelmek.

c. Başkalarına ait para ve eşyayı almak için zor kullanmak, haraç almak.

d. Taarruz ve firara yarayacak ve gerektiğinde bu işler için kullanılabilecek madde ve aletleri yapmak, saklamak, bulundurmak.

e. İdareye ait olup kendisine verilmemiş bulunan yatak, battaniye, karyola ve dolap gibi eşyayı zapt etmek ve yeni gelenlere satmak.

f. Kurum görevlilerine hakaret etmek, karşı gelmek.

g. Başkalarının güvenliğini veya sağlığını tehlikeye sokan davranışlarda bulunmak.

h. Mazeretsiz olarak izinden dönmesi gereken zamandan geç dönmek ve uyması gereken koşullara uymamak.

i. Kuruma yasak eşya sokmak, başkasına vermek veya satmak.

j. Okul, işyeri gibi gitmesi gereken bir yere gitmemek, katılması gereken faaliyetlere katılmamak.

Page 110: İnfaz Hukuku

106

k. Hakaret veya iftira etmek, alçaltıcı söz söylemek veya davranışta bulunmak, başkalarını bu tür davranışlara kışkırtmak.

l. Suç örgütlerinin propaganda ve eğitim faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak.

m. Kurum dışına izinsiz çıkmak.

n. Kurumca verilen kimlik kartında veya kendisine verilen her tür belgede tahrifat yapmak, sahte belge düzenlemek, kullanmak.

o. İyileştirme ve eğitim faaliyetlerinin yapılmasına engel olmak, katılanları faaliyetleri terk etmeye zorlamak veya kışkırtmak.

p. Kasten başkasını yaralamak.

Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna İade Çocuğun, eyleminin nitelik ve ağırlığına göre çocuk kapalı ceza infaz kurumlarına, bulunmadığı hâllerde

kapalı ceza infaz kurumlarının çocuklara ayrılan bölümlerine altı ay süre ile iadesidir. Çocuk, bu fıkra

dışında işlenen disiplin suçları ve disiplin cezalarından dolayı çocuk kapalı infaz kurumuna iade

edilemez. Kapalı ceza infaz kurumuna iadeyi gerektiren eylemler şunlardır:

a. Kurum içinde veya dışında yaralayıcı, öldürücü her türlü alet, silâh ve patlayıcı madde kullanmak suretiyle herhangi bir kimseyi yaralamaya teşebbüs etmek, yaralamak.

b. Bir kimseyi rızası hilafına alıkoymak.

c. Şiddet ve tehdit ile kurum görevlilerinin görevini engellemek.

d. Firara teşebbüs etmek veya firar etmek.

e. Kasten kurumun bina, eklenti ve donanımları ile taşınır ve taşınmaz mallarını yakmak veya yakmaya teşebbüs etmek, ağır hasar vermek.

f. Hükümlü ve tutukluları idareye karşı kışkırtmak, isyan çıkartmak veya isyana teşebbüs etmek

g. Adam öldürmek veya öldürmeye teşebbüs etmek.

h. Cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı ve cinsel tacizde bulunmak veya bunlara teşebbüs ve bu tür davranışlara kışkırtmak.

i. Görevlilere, diğer çocuklara işkence yapmak veya yaptırmak.

Odaya Kapatma Cezası Kapalı infaz kurumunda bulunan çocuğun, aynı fıkrada belirtilen eylemlerde bulunması hâlinde, beş güne kadar açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, gece ve gündüz tek başına bir odada tutulmasıdır. Bu ceza, çocuğun kurum görevlilerine istediği zaman ulaşmasına engel olunmayacak şekilde uygulanır. Çocuk, cezanın infazı öncesinde, sırasında ve sonrasında doktor kontrolünden geçirilir. Cezanın infazı sırasında çocuğun; ailesi, avukatı ve yasal temsilcisiyle görüşmesine izin verilir.

Kanunilik İlkesi ve Disiplin Cezaları CGTİHK m.37-46 arasında düzenlenmiş bulunan eylemlerin tanımına uymayan ve kanunda tanımları

yapılmamış bulunan eylemler, nitelik ve ağırlıkları bakımından bunlara benzediklerinde, aynı

maddelerdeki disiplin cezaları ile karşılanırlar (m.48/1).

Görüldüğü üzere, kıyas yapmak imkânı veren söz konusu düzenleme karşısında, infaz kurumlarında

uygulanacak disiplin cezaları bakımından kanunilik ilkesinin geçerli olmadığı söylenmelidir.

Hükümlüler için öngörülen disiplin cezaları nelerdir?

Page 111: İnfaz Hukuku

107

Disiplin Soruşturması: Disiplin Soruşturması Yapma Yetkisi ve Usulü

Kınama ve bazı etkinliklerden alıkoyma cezaları kurumun en üst amiri tarafından verilir ve uygulanır

(m.47/1).

Hükümlülerin diğer disiplin cezalarını gerektiren eylemlerinin öğrenilmesinden itibaren derhâl ve en

geç iki gün içinde kurum en üst amirince atanan bir görevli tarafından soruşturmaya başlanır (m.47/2).

Soruşturma en geç yedi gün içerisinde tamamlanır ve düzenlenen rapor ve ekleri disiplin kuruluna

sunulur. Soruşturma süresi eylemin ve soruşturmanın niteliğine göre infaz hâkiminin yazılı onayı ile yedi

güne kadar uzatılabilir (m.47/3).

Savunma alınmadan disiplin cezası verilemez. Haklarında disiplin soruşturması yapılanlara, yüklenen eylemin niteliği ve sonuçları ile üç gün içinde savun-malarını vermeleri, aksi hâlde bu haklarından vazgeçmiş sayılacakları yazılı olarak bildirilir.

Savunma yazılı olarak sunulabileceği gibi sözlü olarak da yapılabilir. Sözlü savunma tutanakla

saptanır. Türkçe bilmeyenlerle, sağır ve dilsizlerin savunmaları tercüman aracılığıyla alınır (m.47/4).

Disiplin cezaları disiplin kurulunca evrak üzerinden görüşülerek en geç üç gün içinde karara bağlanır.

Disiplin kurulu, yasada yazılı disiplin cezası uygulanmasına veya disiplin cezası verilmesine yer

olmadığına karar verebilir. Disiplin kurulu kararları gerekçeli olarak yazılır ve kararda şikâyet mercii ve

süresi açıkça gösterilir (m.47/5).

Disiplin kurulu kararı, haklarında soruşturma yapılanlara yönetim tarafından derhâl tebliğ edilir

(m.47/6).

Kurumun iç düzenini ve hükümlülerin yaşam ve beden bütünlüklerinin ciddî tehlike altında bulunması nedeniyle derhâl tedbir alınması zorunlu olan hâllerde, kurumun en üst amiri 49 uncu maddede belirtilen tedbirleri almakla beraber soruşturmayı başlatır. Bu hâlde infaz hâkimine bilgi verilir (m.47/7).

Disiplin Soruşturması Sırasında Alınabilecek Tedbirler

İnfaz kurumu yönetimi, disiplin soruşturması yapılan hükümlünün odasını, iş ve çalışma yerini değiştirebilir, hükümlüyü kurumun başka kesimine nakledebilir veya diğer hükümlülerden ayırabilir. Kurumun düzeninin ve kişilerin güvenliklerinin ciddî tehlikeyle karşı karşıya kalması hâlinde, asayiş ve düzeni sağlamak için Kanunda açıkça belirtilmeyen diğer tedbirler de alınır. Ancak tedbirlerin uygulanması, disiplin cezasının verilmesine engel olmaz (m.49).

Disiplin Cezasını Gerektiren Eylemlerin Tekrarı

Bir eylemden dolayı verilen disiplin cezası kesinleştikten sonra bu cezanın kaldırılması için gerekli süre içinde yeniden disiplin cezasını gerektiren bir eylemde bulunan hükümlü hakkında, her defasında bir üst ceza uygulanır (m.48/2).

Disiplin Cezalarının İnfazı

Disiplin cezalarının infazı;

a. Hücreye koyma cezasının infazına, infaz hâkiminin onayı ile başlanır. Hücreye koyma cezasına ilişkin diğer hükümler saklı kalmak üzere, kesinleşen disiplin cezalarının infazına derhâl başlanır. Birden fazla disiplin cezası verilmiş olması hâlinde, bu cezalar kesinleşme tarihleri sırasına göre ayrı ayrı infaz edilir. Bir cezanın infazı tamamlanmadan diğerinin infazına başlanmaz.

b. Disiplin cezalarının tamamı infaz edilip kaldırılmadıkça koşullu salıverilme işlemi yapılmaz, ancak bu süre hakederek salıverme tarihini geçemez.

Page 112: İnfaz Hukuku

108

c. Hücreye koyma cezasına ilişkin disiplin cezalarının infazından önce ve infazı sırasında hükümlü, hekim tarafından muayene edilir. İlgilinin bu cezaya katlanamayacağı anlaşılırsa cezanın infazı sonraya bırakılır veya hekiminin belirleyeceği aralıklarla infaz edilir. Koşullu salıverilme tarihine kadar hükümlünün iyileşemeyeceğinin tam teşekküllü Devlet veya üniversite hastanesi sağlık kurulu raporu ile saptanması hâlinde hücreye koyma cezası infaz edilmez; yerine ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası iki katı süreyle uygulanır. Raporlar infaz dosyasına konulur.

Disiplin Cezalarının Kaldırılması

İnfaz edildiği tarihten itibaren disiplin cezasının kaldırılmasında ve iyi hâlin kazanılmasında aşağıda

belirtilen süreler esas alınır;

a. Kınama cezası onbeş gün,

b. Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası bir ay,

c. Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma cezası üç ay,

d. Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama cezası üç ay,

e. Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası üç ay,

f. Hücreye koyma cezası 44 üncü maddenin ikinci fıkrasındaki hâllerde altı ay, üçüncü fıkrasındaki hâllerde bir yıl,

g. Hücre cezasına karşılık ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası, (f) bendinde belirtilen süre sonunda disiplin cezası almamak ve iyi hâlli olmak koşuluyla (a) ve (b) bentlerinde belirtilen cezalar kurum en üst amiri tarafından, diğer bentlerde belirtilen cezalar, kurumun en üst amirinin önerisi ve disiplin kurulu kararıyla kaldırılır.

Çocuk hükümlüler hakkında verilen disiplin cezaları;

a. Uyarma ve kınama cezaları kararla birlikte,

b. Onarma, tazmin etme ve eski hâle getirme cezası yedi gün sonunda,

c. Harcamalarına sınır koyma cezası otuz gün sonunda,

d. Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası otuz gün sonunda,

e. Teşvik esaslı ayrıcalıkları geri alma cezası otuz gün sonunda,

f. İznin ertelenmesi cezası altmış gün sonunda,

g. Kapalı ceza infaz kurumuna iade cezası altmış gün sonunda,

h. Odaya kapatma cezası doksan gün sonunda,

Kendiliğinden kalkmış sayılır. (a) bendi hariç, bu fıkradaki diğer süreler karar tarihinden, firar hâlinde

infaz tarihinden itibaren başlar.

Disiplin kurulu, kurum kurallarına uyma, iyileştirme programında ilerleme veya verilen ceza ile amaçlanan sonucun gerçekleşmesi durumunda, çocuk hakkında vermiş olduğu cezayı süre koşulu aranmaksızın her zaman kaldırabilir.

Disiplin Ceza ve Tedbirlerine İtiraz ve Şikâyet

Disiplin cezalarına ve tedbirlerine karşı İnfaz Hâkimliğine şikâyet ve itirazda bulunulabilir. Bu durumda

16.5.2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu hükümleri uygulanır.

Kanımızca hemen aşağıda incelenecek olan kurum içinde zorlayıcı araçların kullanılmasına ilişkin

şikâyetlerin de İnfaz Hâkimliğine yapılabileceği kabul edilmelidir. Bununla birlikte söz konusu kullanım

bir suç oluşturuyorsa savcılığa suç duyurusunda bulunulabilmesi de mümkün olmalıdır.

Page 113: İnfaz Hukuku

109

Kurum İçinde Zorlayıcı Araçların Kullanılması Kurum içinde hiçbir hâlde zincir ve demire vurmak tedbir olarak uygulanamaz. Kelepçe ve bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçlar ise ancak;

a. Yetkili makamın önüne getirildiğinde çıkarılmak kaydıyla, sevk ve nakil sırasında kaçmayı önlemek için,

b. Hekimin talimat ve gözetiminde olmak üzere tıbbî nedenlerle,

c. Diğer kontrol usûllerinin yetersizliği hâlinde hükümlünün kendisine veya başkalarına zarar vermesine veya eşyayı tahrip etmesine engel olmak için kurum en üst amirinin emriyle kullanılabilir. Bununla birlikte çocuk hükümlüler bakımından kelepçe ve bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçlar yetkili makamın önüne getirildiğinde çıkarılmak ya da sevk ve nakil sırasında kaçmayı önlemek için olsa dahi uygulanmaz (m.50).

Ödüllendirme Gerek yetişkin ve gerekse çocuk hükümlülere kurum içindeki veya dışındaki genel durumları, iyileştirme etkinliklerine ilgileri ve uyumları, kurum düzenine karşı tutumları, kendilerine verilen işlerdeki gayretleri gibi beklenen davranış ve tutumları gösteren hükümlülere teşvik esaslı ayrıcalıklar tanınır (m.51).

Page 114: İnfaz Hukuku

110

Özet

CGTİHK m.3 infazın temel amacını ya da

amaçlarını “genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu

maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini

engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça

karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyal-

leşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara,

nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı,

sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu

kolaylaştırmaktır” olarak ifade etmektedir.

Bugünkü infaz rejiminin, infaz sisteminin

geçirdiği üç önemli değişimin bir sonucu olduğu

söylenebilir:

• Hükümlülere tanınan hakların artması.

• Cezaevi içinde şiddetin azalması.

• Yeniden topluma kazandırma programlarının

suçtan uzaklaştırmayı sağlayacak düzeye

getirilmesi çabaları.

İnfaz rejiminin belirleyicilerinden olan yeniden

topluma kazandırma, hükümlünün gelecekte,

sosyal sorumluluk sahibi olması, suç işlemeden

bir yaşam sürdürecek yetenek kazanması amacını

güden infaz kurumunda gösterilen çabalar

şeklinde tanımlanabilir. Yeniden topluma

kazandırma terimi yerine zaman zaman tretman,

iyileştirme ya da rehabilitasyon terimleri de

kullanılmaktadır. Yeniden topluma kazandırmada

temel amaç, suç işleyerek kanunu ihlal eden

suçluyu kanuna saygılı birey haline dönüş-türmektir. Bu düşüncenin temelini, tıp bilimi ve

insancıllık (hümanizma) öğretisi oluşturmaktadır.

5275 sayılı Kanun iyileştirme yani yeniden

topluma kazandırmayı bireyselleştirme, eğitim,

sağlığın korunması ve tıbbi müdahaleler,

dışarıyla ilişkiler, beden eğitimi ve boş zaman

etkinlikleri, salıverilme için hazırlama ve izinler

başlıkları altında düzenlemektedir.

Yeniden topluma kazandırmanın temel soru-

nunun, süresinin belirsizliği olduğu söylen-

mektedir. Bu durum üç farklı soruna neden

olmaktadır:

• Hükümlü iyileşene kadar cezaevinde kalmak

zorundadır. İyileşme süresi bazen hükümlülük

süresini aşabilir.

• Hükümlünün iyileşip iyileşmediğinin, yani

değişimin belirlenmesi güçtür. Zira henüz

böyle bir ölçme tekniği geliştirilebilmiş değildir.

• Davranışlardaki değişimi ölçme

yöntemlerinin belirsizliği, hükümlüler ile

cezaevi yetkililerini karşı karşıya bırak-

maktadır. Zira hükümlü bazen değiştiği yo-

lunda farklı davranışlar sergileyebilmektedir.

İnfaz kurumlarında bulunan tutuklu ve

hükümlüler kural olarak koğuş, oda ve eklen-

tilerinde kişisel eşya, gıda, tıbbî malzeme ve

diğer ihtiyaç maddelerini bulundurabilirler.

Hangi eşya ve maddelerin bulundurulabileceği

“Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek

Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik”te

ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Hükümlü, kurumda düzenli bir yaşamın sürdü-

rülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması

bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile ida-

renin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumu sergilemekle yükümlüdür.

Aksi halde, eyleminin niteliği ile ağırlık

derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin ceza-

ları uygulanır. (m.37/1)

Page 115: İnfaz Hukuku

111

Kendimizi Sınayalım 1. Aşağıdakilerden hangisi çağdaş infaz hukukunun esaslarından biri değildir?

a. İnsan kişiliğine saygılı ve zaaf göstermeyen bir disiplin sağlamak

b. Hükümlü ve tutukluya hakları ve cezaevi yaşamı konusunda bilgi vermek

c. Haberleşme ve ziyaret imkanlarını geniş-letmek

d. Hapishanelerden çıkışa hazırlayan çalışmaları çekici hale getirmek

e. Hükümlünün infaz kurumunda ıstırapsız ve dışarıdaki hayatına yakın bir hayat sürmesini sağlamak

2. Hükümlüyü yeniden topluma kazandırmada temel amaç aşağıdakilerden hangisidir?

a. Suç işleyerek kanunu ihlal eden suçluyu kanuna saygılı birey haline dönüştürmek

b. Suç işleyerek toplum düzenini bozan hükümlüyü toplumdan uzak tutarak toplumu korumak

c. Suçluyu cezalandırarak toplumda suç işlemeye karşı korku oluşturmak ve diğer bireyleri bu şekilde suç işlemekten uzak tutmak

d. Suçluya yaptıklarını ödetmek, ona ıstırap çektirmek

e. Suç mağdurunun intikam duygularını tatmin etmek

3. Hükümlülerin kişilikleriyle uyumlu program-lar doğrultusunda iyileştirilerek, topluma yeniden kazandırılmasını aşağıdakilerden hangisi ifade eder?

a. Bireyselleştirme

b. Diyet ödetme

c. Ayrımcılık yasağı

d. Özendirme

e. Gruplaştırma

4. Aşağıdaki hükümlüye ait özelliklerden hangisi bireyselleştirilmiş iyileştirme program-larında gözetilecek ölçütlerden biri değildir?

a. Geçmişi

b. Suçluluk nedeni

c. Suç sicili

d. Kişisel doğası

e. Dini ve ırkı

5. Aşağıdakilerden hangisi Cumhuriyet Baş-savcılığının yazılı iznine gerek olmaksızın, haftada bir kez, hükümlüyü ziyaret edebilecek kimselerden değildir?

a. Kardeşi

b. Amcası

c. Çocuğunun eşi

d. Kayın babası

e. En yakın arkadaşı

6. Aşağıdaki hayvanlardan hangisi diğer hü-kümlülerin de onay vermesi kaydıyla koğuşlarda bulundurulabilir?

a. Kanarya

b. Kedi

c. Köpek

d. Kaplumbağa

e. İguana

7. İnfaz kurumlarında aramaya ilişkin aşağıdaki ifadalerden hangisi söylenemez?

a. İnfaz kurumlarında, odalar ve eklentilerinde, hükümlülerin üst ve eşyasında, mutlaka önceden haber verilmek kaydıyla, her zaman arama yapılabilir.

b. İnfaz kurumunun tamamında her ay bir kez mutlaka arama yapılır.

c. İnfaz kurumlarındaki aramalar, gerektiğinde dış güvenlik görevlileriyle ortaklaşa gerçek-leştirilebilir.

d. Oda ve eklentilerinde yapılacak aramalarda muhakkak bir hükümlü hazır bulundurulur.

e. İnfaz kurumuna sokulması yasak madde bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin varlığı ve kurum en üst amirinin kararıyla, hükümlü çıplak olarak aranabilir.

Page 116: İnfaz Hukuku

112

8. Aşağıdakilerden hangisi hükümlülere uygu-lanabilecek cezalardan değildir?

a. Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma

b. Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma

c. Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun

bırakma veya kısıtlama

d. Falakaya yatırmak suretiyle, ayak tabanlarına

en fazla 10 cm kalınlığındaki sopayla on

defayı geçmemek üzere vurulması

e. Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma

9. Aşağıdakilerden hangisi çocuklara uygula-nabilecek disiplin cezalarından değildir?

a. Hücreye koyma

b. Onarma, tazmin etme ve eski hale getirme

c. Harcamalarına sınır koyma

d. Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma

e. İznin ertelenmesi

10. Aşağıdakilerden hangisi çocuk hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna iadesini gerektiren eylemlerdendir?

a. Bir kimseyi rızası hilafına alıkoymak

b. Yattığı odayı ve yatma yerlerini izinsiz

değiştirmek

c. İzin alması gereken durumlarda diğer odalara

izinsiz gitmek

d. Yemek yeri varken odalarda yemek yemek,

yiyecek bulundurmak

e. Kişisel durumu, adresi ve buna benzer

konularda kurum görevlilerini yanlış bilgilendirmek, yalan söylemek

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. e Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Rejimi” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

2. a Yanıtınız yanlış ise “Yeniden Topluma Kazandırma” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

3. a Yanıtınız yanlış ise “Bireyselleştirme” bölü-münü yeniden gözden geçiriniz.

4. e Yanıtınız yanlış ise “Bireyselleştirme” bölü-münü yeniden gözden geçiriniz.

5. e Yanıtınız yanlış ise “Dışarıyla İlişkiler (Ziyaret)” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

6. a Yanıtınız yanlış ise “Hayvanlar” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

7. a Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Kurumlarında Arama” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

8. d Yanıtınız yanlış ise “Çocuklar Haricindeki Hükümlüler Hakkında Uygulanabilecek Disiplin Cezaları” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

9. a Yanıtınız yanlış ise “Çocuk Hükümlüler Hakkında Uygulanabilecek Disiplin Cezaları” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

10. a Yanıtınız yanlış ise “Çocuk Hükümlüler Hakkında Uygulanabilecek Disiplin Cezaları” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 CGTİHK m. 73/1’e göre; bireyselleştirilmiş iyileştirme programlarında gözetilecek ölçütler şunlardır

• Hükümlünün geçmişi,

• Suçluluk nedeni,

• Suç sicili,

• Fizik yeteneği ve ruhsal yapısı,

• Kişisel doğası,

• Taşıdığı tehlike hâlleri,

• Cezasının süresi,

• Salıverildikten sonraki beklentisi.

Page 117: İnfaz Hukuku

113

Sıra Sizde 2 Kapalı görüş, hükümlü ve tutuklular ile ziyaretçilerinin her türlü maddi temasının ön-lendiği, konuşulanların hazır bulunan görevli tarafından işitilebilecek şekilde izlenebildiği ve ceza infaz kurumu idaresinin bu iş için tahsis ettiği özel bölümde yapılan görüşmelerdir (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.7). Açık görüş ise, hükümlü ve tutuklular ile ziyaretçilerinin maddi temasına imkân verecek şekilde, konuşulanların hazır bulunan görevli tarafından işitilebildiği ve izlenebildiği, ceza infaz kurumunun bu iş için tahsis edilmiş özel bölümünde yapılan ziyaret ve görüşmelerdir (Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.13).

Sıra Sizde 3 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre mahkemece müdafi veya vekillik görevinden yasaklanmış bulunan avukat-lar, Kanunda belirtilen yasaklama süreleri içinde başka davalarla ilgili olsa bile müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişiyi kurumda ziyaret edemez. Yasaklama şu hallerde söz konusu olabilir:

• Avukat, suç işlemek amacıyla örgüt kurma (TCK m.220) ve silahlı örgüt suçları (TCK m.314) ile terör suçlarından tutuklu ve hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevini üstlenmiş olmalıdır.

• Avukat hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma (TCK m.220) ve silahlı örgüt suçları (TCK m.314) ile terör suçları nedeniyle kovuşturma açılmış olmalıdır. (TCK m.314)

Sıra Sizde 4 Hükümlünün üzerinde, kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşya bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin var-lığı ve kurum en üst amirinin gerekli görmesi hâlinde, çıplak olarak veya beden çukurlarında aşağıda belirtilen usullere göre arama yapılabilir (Tüzük m.46/2).

a. Çıplak arama, hükümlünün utanma duygusunu ihlal etmeyecek şekilde ve kimsenin görmemesini sağlayacak tedbirler alınarak gerçekleştirilir,

b. Arama sırasında önce bedenin üst kısmındaki giysiler çıkarttırılır, bedenin alt kısmındaki giysiler üst kısmındaki giysiler giyildikten sonra çıkarttırılır. Bu giysiler de mutlaka aranır,

c. Çıplak arama sırasında bedene doku-nulmaması için gerekli özen gösterilir. Aranan kişinin beden çukurlarında bir şeyin bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin bulunması hâlinde öncelikle, hükümlüden madde veya eşyanın kendisi tarafından çıkartılması istenir, aksi hâlde bunun zor kullanılarak gerçekleştirileceği bildirilir. Beden çukurlarındaki arama, cezaevi tabibi tarafından yerine getirilir,

d. Çıplak olarak arama, mümkün olan en kısa süre içinde bitirilir.

Sıra Sizde 5 Çocuklar haricindeki hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin cezaları ağırlık derecesine göre şunlardır (m.38):

a. Kınama

b. Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma

c. Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma

d. Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama

e. Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma

f. Hücreye koyma

Yararlanılan Kaynaklar Demirbaş, T (2008). İnfaz Hukuku, Ankara.

Kurt, M (2006), Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumlarının Sorunları, Ankara.

Özbek, V.Ö. (2007), İnfaz Hukuku, Ankara.

Özbek V.Ö., Kanbur M.N. Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara.

Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara.

Page 118: İnfaz Hukuku

114

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

Hükümlülerin nakli konusunda ulusal ve uluslarası esasları açıklayabilecek,

İnfazın gevşetilmesi kavramını ve bu yönde kullanılan imkanları tanımlayabilecek,

Cezanın infazına ara verilmesinin nedenlerini ve çeşitlerini tartışabilecek,

Erteleme, zamanaşımı, hükümlünün ölümü ve af kurumlarının cezanın infazına etkisini

değerlendirebilecek

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar Nakil

Sevk

İnfazın Gevşetilmesi

Tahliye

Erteleme

Ölüm

Af

Koşullu Salıverme

Denetimli Serbestlik

Zamanaşımı

İçindekiler Giriş

Hükümlünün Nakli

Milletlerarası Nakil

İnfazın Gevşetilmesi, Tahliye Hazırlığı ve İnfazın Sonrası

Cezanın İnfazına Ara Verilmesi ve İnfazı Engelleyen Nedenler

Kendine Özgü Bir İnfaz Rejimi Olarak Hapis Cezasının Ertelenmesi

Koşullu Salıverilme

İnfazı Engelleyen Nedenler

5

Page 119: İnfaz Hukuku

115

GİRİŞ Bir hükümlü, hakkında tayin olunan cezanın infazı esnasında farklı gerekçelerle bir ceza infaz

kurumundan başka bir ceza infaz kurumuna nakledilebilir. Bu nakil işlemi temel olarak basit bir işlem

gibi görünse de özellikle hükümlü açısından doğması muhtemel bir takım sakıncaların önceden tespit

edilerek göz önünde bulundurulmasını gerektiren hassas bir süreçtir. Şüphesiz ki burada öncelikle naklin

gerekçesi önem arz edecektir. Zira bir hükümlünün başka bir ceza infaz kurumuna nakli disiplin

gerekçeleriyle olabileceği gibi sağlık gerekçesiyle veya hükümlü sayısının çokluğu gerekçesiyle de

gerçekleştirilebilir. Hükümlü nakil esnasında kendisinin topluma karşı afişe edilmesini önleyecek bir

takım tedbirlerin alınmasını talep edebilir. Burada sözü edilen nakil işlemi ilk bakışta ülke içi ceza infaz

kurumlarını kapsıyor gibi görünse de aynı zamanda uluslararası işbirliklerinin neticesinde bir

hükümlünün bir ülkeden bir başka ülkeye nakli de bu yine sıkı kurallar çerçevesinde belirlenmiş bir

süreçtir.

Bunun dışında bu ünitede üzerinde durulacak bir başka husus da cezanın infazının gevşetilmesidir.

Önceki ünitelerde sıklıkla bahsedildiği üzere bir cezanın infazı sadece toplumsal bir öç alma duygusuyla

değil, suç işleyen kişilerin halen toplumun bir parçası olduğu gerçeğinden hareketle toplumsal yaşam

bakımından sakıncalı bir takım özellikleri gidererek ceza infaz kurumlarında kişilerin yeniden topluma

kazandırılması amacına uygun olmalıdır. Bu anlamda hükümlünün infaz sürecindeki tutum ve

davranışlarının uygunluğu da göz önünde bulundurularak toplumsal yaşamdan kopmaması adına infaz

koşullarının gevşetilmesi mümkündür. Bunun yanında özellikle CGTİHK’da belirtilen bazı hallerde

cezanın infazına ara verileceği ve daha sonra infazın kaldığı yerden devam edeceği, erteleme ve koşullu

salıverme kurumları da yine hükümlünün bir insan olarak toplumun bir parçası olduğu gerçeğinden

hareketle getirilmiş bir imkân olarak değerlendirilmelidir.

HÜKÜMLÜLERİN NAKLİ Kavram Nakil, hükümlünün bir infaz kurumundan diğer bir infaz kurumuna götürülmesi olarak tanımlanabilir. Bu

anlamda nakil ile sevk arasındaki farka da değinilmelidir. Sevk, tutuklu ve hükümlülerin duruşma,

savcılık soruşturması, hastalık veya sınav gibi nedenlerle geçici olarak infaz kurumu dışına çıkarılması ve

görev bitiminde infaz kurumuna teslim edilmesidir. Görüldüğü üzere nakil, sevke nazaran süreklilik

özelliği taşımaktadır.

Hükümlüler, kendi istekleri veya toplu sevk, disiplin, asayiş ve güvenlik, hastalık, eğitim, öğretim, suç

ve yargılama yeri nedenleriyle başka bir kuruma nakledilebilirler (CGTİHK m.53/1).

Hükümlü, nakilden önce aranır ve kurum hekimine, yoksa diğer bir resmî hekime muayene ettirilir;

muayene sonucu yola çıkarılamayacağı anlaşılanlar, kurumun en üst amirince derhâl resmî bir sağlık

kuruluşuna sevk edilir. Mazeretinin, biri hastalığın uzmanı olmak üzere en az iki uzman hekimin

imzaladığı ve hastane başhekiminin onayladığı resmî rapor ile belgelenmesi hâlinde nakil, mazeret

ortadan kalkıncaya kadar geri bırakılır ve durum Adalet Bakanlığına bildirilir (CGTİHK m.53/2).

Hükümlülerin Nakli, İnfazın Gevşetilmesi ve Cezanın

İnfazını Etkileyen Nedenler

Page 120: İnfaz Hukuku

116

Burada üzerinde durulması gereken bir başka husus, bazı hükümlü veya tutukluların geçici süreyle

infaz kurumundan alınabilmesine olanak sağlanmış olmasıdır. Gerçekten 25.5.2005 tarih ve 5351 sayılı

Kanunla CGTİHK m.92’ye ikinci fıkra olarak şu düzenleme eklenmiştir: “5271 sayılı Kanunun 250 nci

maddesinin birinci fıkrasında yer alan suçlarla ilgili olarak alınan bilgilerin doğruluğunun araştırılması

bakımından zorunlu görülen hallerde, hükümlü veya tutuklular, rızaları alınmak koşuluyla, ilgili makamın

ve Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine hâkim kararı ile geçici sürelerle ceza infaz kurumundan

alınabilirler. Bu süreler, hükümlü veya tutuklu dinlendikten sonra işin niteliğine göre, her defasında dört

günü ve hiçbir surette onbeş günü geçmemek üzere hâkim tarafından tayin olunur ve bu süre hükümlülük

ve tutuklulukta geçmiş sayılır. Ceza infaz kurumundan ayrılış ve dönüşlerinde hükümlü veya tutuklunun

sağlık durumu doktor raporu ile tespit edilir. Yer gösterme sırasında yapılan işlemlere ilişkin belgelerin

bir örneği ilgilinin dosyasında muhafaza edilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir”.

Hükümlülerin nakli konusunda ayırntılı teorik ve uygulamalı bilgi için bkz. Ergin Ergül, Teori ve Uygulamada Suçluların İadesi ve Hükümlülerin Nakli, Yetkin Yayınevi, Ankara 2003.

Görüldüğü üzere burada sevk ya da nakil kavramına girmeyen tamamen kendine özgü bir durum söz

konusudur.

Çeşitleri Kendi İstekleri ile Nakil Hükümlüler, kendi istekleri ile bulundukları kurumdan başka kurumlara nakledilebilirler. Bunun için;

a. Gitmek istedikleri kurumlardan durumlarına uygun en az üç yeri belirten bir dilekçe vermeleri,

b. Nakil giderlerini peşin olarak ödemeyi kabul etmeleri,

c. Koşullu salıverilmelerine beş aydan az süre kalmamış olması,

d. İyi hâl göstermeleri, disiplin cezası almamış veya kaldırılmış olması,

e. İstekte bulunulan kurumda yer, kapsama gücü ve sınıfının uygun bulunması ve tutukevi olmaması,

f. Mahkûmiyet sürelerine uygun hükümlülerin barındırıldığı bir kurum olması,

g. Daha önce disiplin nedeniyle ayrılmak zorunda kaldıkları kurum olmaması, gerekir.

Kendi istekleriyle nakledilen hükümlüler nakledildikleri kurumlarda, eğitim öğretim veya hastalık

nedeniyle nakil hariç, bir yıl kalmak zorundadırlar. Çocuklar bakımından bu süre altı ay olarak uygulanır.

Disiplin Nedeniyle Nakil Hükümlü, hücreye koyma cezasını gerektiren eylemlerde bulunması hâlinde kurum yönetimince hakkında

disiplin işlemi yapılır ve kurum en üst amirinin istemi üzerine Bakanlıkça başka kurumlara nakledilebilir.

Disiplin cezaları yeni kurumlarda çektirilir. Bu hükümlüler nakledildikleri kurumlarda, mahkeme kararı,

kurum güvenliği, can güvenliği veya hastalık sebepleriyle nakil hariç, altı ay kalmak zorundadırlar.

Zorunlu Nedenlerle Nakil Kurumların elverişsiz ve yetersiz kalması, kapsama gücünün aşılması, kullanılamaz hâle gelmesi, asayiş, güvenlik, doğal afet, yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara nakledilmeleri

gerekli görülen hükümlüler, yargı çevresi dışında Adalet Bakanlığınca belirlenen ve konumlarına uygun

olan diğer kurumlara nakledilebilirler.

Page 121: İnfaz Hukuku

117

Burada önemli olan, söz konusu hallerin kötüye kullanılarak keyfi nakle gerekçe oluşturmamasıdır.

Hastalık Nedeniyle Nakil Hastaneye sevki zorunlu görülen hükümlü, bulunduğu yere en yakın tam teşekküllü Devlet veya üniversite hastanesinin hükümlü koğuşuna yatırılır.

Bu hastanelere gönderilen hükümlülerin başka yerlerdeki hastanelere sevki, sağlık kurulu raporuyla, acil ve yaşamsal tehlikesi bulunması hâlinde, varsa biri hastalığın uzmanı olmak üzere iki uzman hekim tarafından verilip, başhekim tarafından onaylanan ve hastalığın sebebi, tedavinin hangi sebeple bulunduğu hastanede gerçekleştirilemediği, hastaya nerede ve ne tür bir tedavi gerektiğini açıkça belirten bir raporla mümkündür. Bu durumda da en yakın ve hükümlü koğuşu bulunan Devlet veya üniversite hastaneleri tercih edilir.

Hükümlünün bu hastanelerde kontrol ve tedavisinin devam edip etmeyeceğinin sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmesi gerekir; aksi hâlde hükümlü ait olduğu kuruma iade edilir.

Hükümlü, acil hâller dışında özel sağlık kuruluşlarında tedavi edilemez. Acil hâllerin varlığı hâlinde Adalet Bakanlığına bilgi verilir.

Hükümlü, sağlık nedenleriyle bulunduğu kurumda kalmasının uygun olmadığı, kurum hekiminin

önerisi ve en üst amirinin isteği üzerine alınacak sağlık kurulu raporuyla belirlendiği takdirde, başka kurumlara nakledilebilir.

Hükümlülerin nakli hangi hallerde mümkün olabilmektedir?

Nakillerde Alınacak Tedbirler

Hükümlülerin kuruma veya başka bir yere götürülüp getirilmesi sırasında, halkla bir araya gelmelerine ve başkaları tarafından görülmelerine engel olacak tedbirler alınır.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında

REC (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı

Sağlık Bakımının Temini

46.1. Uzman tedavisine gerek duyan hasta mahpuslar, bu hastalığının tedavisinin cezaevinde yapılmasının mümkün olmaması halinde uzman kurumlara veya sivil hastanelere nakledilmelidir.

46.2. Cezaevi servisinin kendisine ait hastane tesislerinin olması halinde bu hastane ilgili mahpusların uygun bakım ve tadavilerini sağlamak için yeterli personele sahip olmalı ve yeterince donatılmış olmalıdır.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Üye Devletlere Ömür Boyu Hapis ve Diğer Uzun

Süreli Cezalara Mahkûm Olanların Cezaevi İdaresine Yönetimi Hakkında R (200) 23 Sayılı

Tavsiye Kararı

Ek 19.a. Cezaevi rejimi değişen güvenlik ihtiyaçlarına esnek tepkiler verebilmeyi sağlayacak şekilde düzenmelidir.

Ek 19.b. Mahkûmların belirli cezaevlerine veya cezaevi bölümlerine yerleştirilmeleri kapsamlı bir risk ve ihtiyaç değerlendirmesi temelinde yapılmalı ve mahkûmların ihtihaçları da göz önünde bulundurularak, arz ettikleri riski muhtemelen azaltacak ortamlara yerleştirilmelerinin önemi hatırda tutulmalıdır.

Page 122: İnfaz Hukuku

118

Nakil sırasında alınacak tedbirler, hükümlünün firarını önleyici ve yukarıdaki fıkrada yazılı engelleri gerçekleştirici sınırları aşamaz, birbirleriyle ve görev-lilerle herhangi bir tartışmaya girmelerini engelleyici boyutları geçemez.

Açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerine nakiller kurum görevlilerinin gözetiminde yapılır.

CGTİHK’nın yürürlüğe girmesinden önce nakil masraflarının, kendi isteğiyle nakil durumunda, hükümlü tarafından karşılanacağı kabul edilmekteydi. CGTİHK, nakil sırasında hükümlünün iaşe ve bedensel ihtiyaçlarının giderileceğinden söz etmektedir (m.58/4). Düzenlemede, naklin çeşitleri arasında bir ayrım yapılmadığına göre, nakil hükümlünün kendi isteğiyle gerçekleşmiş olsa dahi nakil masraflarının devlet tarafından giderileceği kabul edilmelidir.

MİLLETLERARASI NAKİL Genel Olarak

Milletlerarası ceza hukuku anlamında hükümlülerin nakli ya da transferi “suçlunun hakkında mahkûmiyet hükmünün verildiği devlette (hüküm devleti) çekmekte olduğu hürriyeti bağlayıcı cezasının tamamı ya da bakiye kısmını diğer bir devlette (yerine getiren devlet) infazı için naklidir”. Böyle bir nakli haklı kılan sebep ya da yabancı uyruklu hükümlülerin bakiye cezalarını kendi ülkelerinde çekmelerine esas olan görüş, hükümlünün aile bağları, dil, din ve kültürü, sosyal ilişkileri yönünden kendisine yakın olan toplumda infaz edilmesidir. Böyle bir naklin suçlunun iyileştirilmesi ve topluma kazandırılmasındaki etkisi büyük olacağından, bu görüş uluslararası alanda da kabul görmüştür. Kaldı ki, kaçma riski sebebiyle yabancı hükümlüye çoğu kere izin, yarı özgürlük gibi infazın bireyselleştirilmesini sağlayan rejimlerin uygulanması da mümkün olmamaktadır.

Milletlerarası naklin kaynaklarını iç hukuk ile milletlerarası hukuk normları oluşturmaktadır. Bu konuda iç hukuk bakımından 1984 tarih ve 3002 sayılı Türk Vatandaşları Hakkında Yabancı Ülke Mahkemelerinden ve Yabancılar Hakkında Türk Mahkemelerinden Verilen Ceza Mahkûmiyetlerinin İnfazına Dair Kanun, milletlerarası hukuk bakımından ise Türkiye ile diğer ülkeler arasındaki ikili sözleşmeler, Hükümlülerin Nakline Dair Sözleşme ve bu sözleşmeye Ek Protokol dikkat çekmektedir.

Nakil Prosedürünün Başlaması Bir Anlaşmanın Varlığı Hükümlünün nakli, ilgili ülke ile aramızda çok ya da iki taraflı sözleşmenin varlığına, eğer bulunmuyorsa karşılıklılık ilkesine göre mümkün olabilmektedir.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında

REC (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı

Mahpusların Nakli

32.1. Mahpuslar bir cezaevine nakledildiğinde veya cezaevinden alındığında veya mahkeme veya hastane gibi kurumlara sevk edildiğinde, toplumun göz önünde mümkün olabildiğince az tutulmalı ve gerçek kimliklerinin açığa çıkmamasının temini için uygun güvenlik önlemleri alınmalıdır.

32.2. Mahpusların nakillerinin havalandırma ve ışıklandırması yetersiz olan ya da onlara gereksiz fiziksel acı verecek ya da onurlarını kıracak tasıtlarda yapılması yasaklanmaktadır.

32.3. Mahpusların nakli kamu otoritelerinin kontrolü altında yapılır ve nakil giderleri bu otoritelerce karşılanır.

Page 123: İnfaz Hukuku

119

Talep

Sözleşme hem hüküm, hem de nakil devletine talepte bulunma yetkisi tanımaktadır. 3002 sayılı Kanun m.3/1 bent 1, Türk’ün yurda getirilmesi için yabancı ülke makamınca talepte bulunulmasını, yabancının ülkesine nakledilebilmesi için de Türkiye’nin talepte bulunmasını öngörmektedir.

Sözleşmeye göre hükümlü de hüküm devletine ya da yerine getiren devlete nakil talebinde bulunabilir. Yine hükümlünün eşi, çocukları, kardeşi ya da babası ve temsilcisi de nakil talebinde bulunabilir.

Naklin Koşulları Hükümlülerin Nakline Dair Avrupa Sözleşmesine Göre

Hükümlülerin Nakline Dair Avrupa Sözleşmesi m. 3 hüküm devleti ile yerine getiren devletin naklin yapılmasında anlaşmaları önkoşulunu getirmektedir. Buna göre hüküm devletinin nakil talep etmemesi ya da hükümlünün veya yerine getirme devletinin talebi üzerine nakil talebinde bulunmayacağını bildirmesi veyahutta yerine getiren devletin ilgilinin naklini talep etmemesi veya talep teklifini kabul etmediğini bildirmesi halinde naklin ön koşulu gerçekleşmez.

Hükümlülerin Nakline Dair Avrupa Sözleşmesi’ne erişim için bkz. http://www.avrupakonseyi.org.tr/antlasma/aas_112.htm. Aynı şekilde Hükümlülerin Nakli-ne Dair Avrupa Sözleşmesi’nin Uygulanması Konusunda R (84)11 Sayılı Tavsiye Kararı Eki’nin resmi Türkçe tercümesi için bkz. http://www.coe.int/t/dghl/standardsetting/pc-oc/Standards_transfer/TURKEY.pdf

Başka bir ülkeyle Türkiye arasında hükümlülerin naklinin söz konusu olabilmesinin ön koşul nedir?

Hükümlülerin Nakline Dair Avrupa Sözleşmesi

Madde 3-Nakil Şartları

1. Mahkûm edilen kişi bu sözleşme uyarınca yalnızca aşağıdaki şartlarla nakledilebilecektir.

a. Hükümlü, yerine getiren devletin uyruğu ise,

b. Yargı kesinleşmiş ise,

c. Nakil; ilk talebin alındığı tarihte, hükümlünün yerine getirilecek en az altı aylık mahkûmiyetinin bulunması veya mahkûmiyet süresinin belirsiz olması,

d. Hükümlü tarafından veya yaşı veya fiziki veya akli durumu nedeniyle iki devletten birinin gerekli görmesi halinde hükümlünün kanuni temsilci tarafından nakline rıza göstermiş ise,

e. Mahkûmiyetin verilmesine esas olan fiiller ve ihmaller yerine getiren devlet hukukuna göre bir suç teşkil ediyor ise veya kendi ülkesinde işlenmesi halinde suç teşkil edecek ise ve

f. Hüküm devleti ile yerine getiren devlet naklin yapılmasında anlaşmışlar ise.

Page 124: İnfaz Hukuku

120

3002 Sayılı Türk Vatandaşları Hakkında Yabancı Ülke Mahkemelerinden ve Yabancılar Hakkında Türk Mahkemelerinden Verilen Ceza Mahkûmiyetlerinin İnfazına Dair Kanun’a Göre

Kanun, Türk vatandaşları hakkında yabancı devlet mahkemelerinden verilen ceza mahkûmiyetlerinin Türkiye’de; yabancılar hakkında Türk mahkemelerinden verilen ceza mahkûmiyetlerinin de hükümlünün uyruğu bulunduğu devlette yerine getirilmesine dair usul ve esaslar düzenlemektedir. Buna göre mütekabiliyet esasları ve andlaşmalarda öngörülen hükümler mahfuz kalmak kaydıyla; 1.Türk vatandaşları hakkında yabancı ülkelerde verilen hürriyeti bağlayıcı ceza ve emniyet tedbirlerinin Türkiye’de yerine getirilmesine, 2.Yabancılar hakkında Türk mahkemelerince hükmolunan hürriyeti bağlayıcı ceza ve emniyet tedbirlerinin yerine getirilmesinin, yabancının uyruğu olduğu devlete bırakılmasına bu Kanundaki esaslar dairesinde karar verilebilir (m.2).

Türk vatandaşları hakkında yabancı ülke mahkemelerinden verilip kesinleşen mahkûmiyetlerin Türkiye’de yerine getirilebilmesi için aşağıdaki şartların bulunması gereklidir (m.3):

1. Yabancı ülke yetkili makamınca talepte bulunulması ve talepnameye;

a. Kesinleşen ve infazı gereken mahkûmiyet kararının tasdikli örneğinin ve uygulanan kanun maddeleri metinlerinin,

b. Hükümlünün nakle rıza gösterdiğine dair hâkim huzurunda veya irade beyanını tespite yetkili Türk konsolosluk görevlisi tarafından alınmış yazılı beyanının,

c. İnfazı gereken, bakiye cezayı gösteren belgenin,

d. (a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan belgelerin Türkçe tercümelerinin, Eklenmesi.

2. Yabancı mahkeme kararında kabul edilen subut sebeplerine bağlı kalınmak kaydıyla suç konusu fiilin, Türk mevzuatına göre hürriyeti bağlayıcı ceza ve emniyet tedbirini gerektiren bir suç teşkil etmesi,

3. İlgili taraflar arasında ayrıca kararlaştırılmadıkça, talep tarihinde, hükümlünün yerine getirilmesi gereken bakiye en az bir yıl hürriyeti bağlayıcı cezasının bulunması,

4. Yabancı mahkeme hükmündeki subut sebeplerine göre Türkiye’de tayin olunacak ceza müeyyidesinin zamanaşımına uğramamış bulunması,

5. Hükümlü hakkında mahkûmiyetine esas olan fiil sebebiyle, Türkiye’de ayrıca soruşturma veya kovuşturma yapılmamış olması,

6. Mahkûmiyete esas olan fiilin siyasi, askeri veya bunlara murtabit (bağlantılı) cürümlerden bulunmaması,

7. Yerine getirme talebinin Türk hukuk düzenine aykırı düşmemesi.

Buna karşılık, yabancılar hakkında Türk mahkemelerince hükmolunan hürriyeti bağlayıcı ceza ve emniyet tedbirlerinin yabancı ülkede yerine getirilmesi için ise aşağıdaki şartların bulunması gereklidir:

1. Türk mahkemelerince verilen mahkûmiyet hükmünün, hükümlünün uyruğu olduğu devlet tarafından aynen veya karardaki subut sebepleri ile bağlı kalınmak kaydıyla o devlet kanunlarında aynı nev’iden fiil için öngörülen hürriyeti bağlayıcı ceza ve emniyet tedbiri şeklinde uygulanacağının taahhüt edilmesi,

2. Hükümlünün Türkiye’de belli ikametgahı veya işyerinin bulunmaması,

3. Yabancı hükümlü hakkındaki cezanın uyruğu olduğu devlette infazına hâkim veya o devletin irade beyanını tespite yetkili konsolosu önünde muvafakat etmiş olması,

4. Mahkûmiyet kararında ayrıca para cezasına ve şahsi hakka hükmedilmiş ise bunların ve mahkeme masraflarının ödenmiş olması,

5. Hükümlünün belirli bir siyasi, dini ve ırki görüşe sahip olması sebebiyle kovuşturmaya tabi tutulacağına veya cezalandırılacağına dair ciddi sebeplerin bulunmaması.

Page 125: İnfaz Hukuku

121

Talebin İncelenmesi, Muhakeme ve Yerine Getirme Talebin İncelenmesi

3002 sayılı Kanun’a göre, yabancı ülkede verilen mahkûmiyet kararlarının Türkiye’de yerine getirilmesine Adalet Bakanı tarafından karar verilebilir (m.4).

Aynı şekilde Türk mahkemelerince yabancı uyruklular hakkında verilen mahkûmiyet kararlarının, hükümlünün uyruğu olduğu devlette yerine getirilmesine de Adalet Bakanı tarafından karar verilebilir (m.12).

Muhakeme Karar

Yabancı mahkeme ceza ilâmına Türkiye’de uygulanacak müeyyidenin tayin edilmesi konusunda karar vermeye, yabancı mahkûmiyet ilâmına esas teşkil eden suçun niteliği veya cezanın miktar ve mahiyetine göre görev yönünden tekabül eden Ankara mahkemesi yetkilidir (m.5).

Mahkemece yabancı ülkede verilen mahkûmiyet kararının aşağıda belirtilen şekilde yerine getirilmesine en geç 15 gün içinde karar verilir (m.6):

1. Yabancı mahkeme kararında subutu kabul edilen suça, Türk kanunlarına göre verilmesi gereken ceza müeyyidesi veya bu suça en yakın ceza müeyyidesi tayin olunur. Bu suretle tayin edilen ceza miktarı yabancı mahkeme kararında tayin edilmiş ceza süresini geçemez. Fiil Türk hukukuna göre daha hafif cezayı gerektirdiği takdirde müeyyide buna göre tayin olunur.

2. Yerine getirmeyi isteyen devlette tutuklulukta veya hükümlülükte geçen süreler cezadan mahsup edilir.

Yerine getirme kararının verilmesi sırasında cezadan mahsup işlemi yapılmamış veya mahsup şartları daha sonra ortaya çıkmışsa bu hallerde de mahkemece gerekli karar verilir.

Buna karşılık Türk mahkemelerince yabancı uyruklular hakkında verilen mahkûmiyet kararlarının yabancı ülkede yerine getirildiğinin bildirilmesini müteakip keyfiyet Adalet Bakanlığınca hükmü veren mahkemeye intikal ettirilir. Yabancı ülkenin yerine getirme muamelelerini tamamlamaması halinde, Türkiye’de infazla ilgili muamelere devam olunur (m.13).

Koruma Tedbiri

3’üncü maddeye uygun olarak bir ceza mahkûmiyetinin yerine getirilmesi talebi alındığında, mahkûmiyetine karar verilen kimsenin Türkiye’de bulunup da kaçma şüphesini uyandıracak vakıaların mevcudiyeti halinde mahkemece tutuklanmasına karar verilebilir (m.10).

Kanun Yolu

Mahkemece verilen karara karşı Cumhuriyet savcısı, hükümlü veya vekili tarafından acele itiraz yoluna başvurulabilir. İtiraz merciinin tayininde Ceza Mahkemeleri Usulü Kanununun 299 uncu maddesi hükmü uygulanır (m.7).

Mahkûmiyetin esasına taallük eden itiraz ve taleplerin incelenmesi, hükmün esasına karar veren yabancı mahkemeye aittir (m.9).

Türk mahkemelerince yabancı uyruklular hakkında verilen mahkûmiyet kararları bakımından Mahkûmiyetin esasına taallük eden talepler, hükmü veren mahkemece incelenir (m.14).

Page 126: İnfaz Hukuku

122

Yerine Getirme

Kesinleşen yerine getirme kararları genel hükümler dairesinde infaz olunur ve adlî sicile kaydedilir (m.8).

Nakil İşlemleri

3002 sayılı Kanun m.15’e göre bu Kanun hükümleri dairesinde Türkiye’ye getirilecek veya yabancı ülkeye gönderilecek hükümlülerin nakilleri, ilgili taraflar arasında sağlanacak mutabakat çerçevesinde gerçekleştirilir. Nakil masrafları, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde talep eden devlet tarafından karşılanır. Bu amaçla her yıl Adalet Bakanlığı bütçesine ödenek konur.

Nakil masraflarını hükümlünün karşılamayı istemesi halinde, hükümlünün bulunduğu ülkeden Türkiye’ye getirilebilmesi için gerekli masraflar, hükümlü veya onun adına herhangi bir kimse tarafından Adalet Bakanlığınca bir Devlet bankası nezdinde bu maksatla açılan hesaba yatırılır. Nakilden sonra bakiye para hükümlü veya kanuni temsilcisine iade olunur. Nakil masraflarından görevlilere ilişkin olanların hesabı, 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre yapılır.

Hükümlülerin nakline ilişkin uluslararası standartlar ve uygulamalar konusunda ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ahmet Ulutaş/Ömer Serdar Atabey, Hükümlülerin Uluslararası Nakli Hukuku ve Uygulaması, Adalet Yayınevi, Ankara 2011.

İNFAZIN GEVŞETİLMESİ, TAHLİYE HAZIRLIĞI VE İNFAZ SONRASI İnfazın Gevşetilmesi Kavram İnfazın gevşetilmesi kavramının anlamını, yeniden topluma kazandırma içinde aramak gerekir. Gerçekten infaz kurumunda belirli bir disiplin içinde yürütülen infaz faaliyeti, hükümlünün yeniden sosyalleştirilmesi amacını taşıdığından söz konusu amacı gerçekleştirmek yönünde yapılan faaliyetler ve dış dünya ile iletişimin kurulması gereği zaman içinde infazın gevşemesi sonucunu doğurur. Bu çerçevede yeniden sosyalleştiği hususunda kendisinde olumlu gelişmeler görülen hükümlüye hem kurum içinde hem de kurum dışında örneğin, koğuş kapılarının kapatılmaması, kurum içinde serbestçe dolaşabilme, kurum dışında çalışmaya gönderme, izin ya da nakil gibi önemli bazı imkanlar sunulur. Görüldüğü üzere infazın gevşetilmesi yeniden topluma kazandırmanın önemli esaslarından birini oluşturmaktadır.

Belirtilmelidir ki, kural olarak hükümlü; hastaneye, Cumhuriyet Başsavcılığına veya duruşmaya sevk, izin, eğitim, öğretim, işyurdu, cezanın ertelenmesi, salıverilme, nakil, deprem, sel gibi doğal afet ve yangın hâlleri dışında ve yetkili makamca verilmiş yazılı bir emir olmadıkça kapalı ceza infaz kurumu dışına çıkarılamaz (CGTİHK m.92).

İzin

Koşullarının gerçekleşmiş olması durumunda hükümlüye kendisine yakın olanlarla kişisel ilişkiler sürdürmesini ve normal yaşam koşulları altında toplumla yeniden uyumlu hale gelmesini mümkün kılmaya yönelik infazın gevşetilmesi durumuna izin denir.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Üye Devlete Cezaevlerinde İzin Konusuna İlişkin R (82) 16 Sayılı Tavsiye Kararı’nda üye devletlere şu tavsiyelerde bulunulmuştur:

1. Sağlık, eğitim, meşguliyet, aile ve diğer sosyal nedenlerele mümkün olan en fazla şekilde mahkûmlara izin verilmesi.

2. İzin verirken şu hususların dikkate alınması:

Page 127: İnfaz Hukuku

123

• Suçun niteliği ve ağırlığı, mahkûmiyetin süresi ve cezasının çekilen kısmı,

• Mahkûmun kişiliği ve davranışları, varsa toplum için taşıdığı tehlike riski,

• Hapsedilmesi sırasında değişmiş olması muhtemel ailevi ve sosyal durumu,

• İznin amacı, süresi ve gerekli koşulları.

3. Yukarıda belirtilen faktörler göz önünde bulundurularak mümkün olan sıklıkta ve yakın aralıklarda izin verilmesi.

4. İzninin sadece açık cezaevlerindeki mahkûmlara değil, aynı zamanda kamu güvenliğine aykırı olmaması şartıyla diğer cezaevilerindeki mahkûmlara da verilmesi.

5. Ailesi o ülkede ikamet etmeyen yabancı mahkûmlara da mümkünse iyi tanımlanmış, belli koşullar altında izin verilebilmesi için gerekli her türlü önlemin alınması.

6. Kimsesi olmayan veya problemli aile geçmişleri olan mahkûmlara mümkün olduğunda izin verilebilmesi için gerekli her türlü önlemin alınması.

7. Güvenlik tedbirlerine tabi tutulan ve cezaevi dışında başka bir yerde muhafaza edilen suçlulara izin verme imkânlarının araştırılması.

8. İzin talebinin reddedilmesini, sadece bu hakkın daha önce suistimal edilmiş olması halinde bir disiplin cezası olarak kullanılması.

9. İzin talebi reddedilen mahkûmlara red gerekçelerinin mümkün olabilen en geniş ölçüde tebliğ edilmesi.

10. Red işlemini yeniden gözden geçirilebilcek vasıtaların sağlanması.

11. Uygun görüldüğünde cezaevi dışındaki makamlarla ve izin sisteminin daha iyi işlenmesine katkı sağlayabilcek kurum ve kişilerle istişarede ve işbirliğinde bulunulması.

12. Bütün cezeevi personeline bu sistemin benimsetilmesi.

13. Sistemin etkili bir şekilde işletilmesi için gereki kaynakların sağlanması.

14. Her çeşit cezaevi izin sisteminin yakından izlenmesi, foksiyonunun ve gelişiminin değerlendirilmesi.

15. Mahkûmlara verilen iznin amaçlarını, işeleyişi ve sonuçları konusunda kamuoyuna geniş şekilde bilgi verilmesi.

Hükümlü ve tutukluluarın izin kullanma hakkına ilişkin uygulamadaki durumu değerlendirebilmek için bkz. Adem ÇELİK, “Hükümlü ve Tutukluların İzin Hakkı”, erişim için http://www.yayin.adalet.gov.tr/dergi/40.%20say%C4%B1/tamam.X03-ADEM%20%C3%87EL%C4%B0K.Kanunlar%20Gn.Md.Tetkik%20H%C3%A2kimi.MAKALE.pdf

CGTİHK da hükümlünün iyileştirilmesi ve yeniden topluma kazandırılmasını sağlamak amacıyla hükümlünün belli esaslar çerçevesinde izin kullanmak suretiyle cezaevi dışına çıkabilmesine yönelik düzenlemeler getirmiştir. Gerçekten m.93’e göre yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunanlar dışındaki hükümlülere mazeret izni, özel izin veya iş arama izni verilebilir.

İzinde geçen süreler hükümlülükte geçmiş sayılır.

Page 128: İnfaz Hukuku

124

Mazeret İzni Mazeret izninin iki şekli bulunur:

• Belli bir sürenin iyi halle geçirilmiş olması koşuluna bağlı olarak verilen mazeret izni.

• İnfaz kurumunda geçirilen süreye bakılmaksızın verilen mazeret izni.

Belli Bir Sürenin İyi Halle Geçirilmiş Olması Koşuluna Bağlı Olarak Verilen Mazeret İzni

Hükümlülük süresinin beşte birini iyi hâlle geçirmiş olanlara hükümlünün isteği ile;

a. Ana, baba, eş, kardeş veya çocuğunun ölümü nedeniyle ceza infaz kurumu en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile,

b. Yukarıda sayılan yakınlarından birisinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hâllerinin veya deprem, su baskını, yangın gibi felâketler nedeniyle zarara uğradıklarının belgelendirilmesi koşuluyla kurum en üst amirinin görüşü, Cumhuriyet Başsavcılığının önerisi ve Adalet Bakanlığının onayı ile yol dışında on güne kadar mazeret izni verilebilir (m.94/1). Gidilecek mesafe göz önünde bulundurularak gidiş geliş için toplam dört günü geçmemek üzere yol izni verilir (İnfaz Tüzüğü m.138/2). Görüldüğü üzere yukarıda sayılan sebeplerle mazeret izni verilmesi koşulları bulunsa dahi zorunlu değildir.

İnfaz Kurumunda Geçirilen Süreye Bakılmaksızın Verilen Mazeret İzni

Öte yandan infaz kurumunda geçirilen süreye bakılmaksızın da hükümlüye mazeret izni verilmesi mümkündür. Buna göre tehlikeli hükümlüler hariç olmak üzere, hükümlünün, kurumun bulunduğu il sınırları içinde olmak ve dış güvenlik görevlisinin refakatinde bulunmak şartıyla, talebi ve Cumhuriyet Başsavcısının onayı ile ana, baba, eş, kardeş ve çocuk cenazesine katılmasına ölümün ve ölen kişiyle yakınlığının belgelenmesi kaydıyla izin verilebilir (CGTİHK m.94, Tüzük m.138/3).

CGTİHK m. 94/2, 27.04.2012 tarih ve 6301 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle şu şekilde değiştirilmiştir: “Bu Kanunun 25 inci maddesi kapsamına girenler hariç, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda bulunanlar da dâhil olmak üzere, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla tehlikeli olmayan hükümlünün, dış güvenlik görevlisinin refakatinde bulunmak şartıyla, talebi ve Cumhuriyet Başsavcısının onayıyla;

a. İkinci derece dahil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü nedeniyle cenazesine katılması için yol süresi dışında iki güne kadar,

b. Sağlık Kurulu raporu ile belgelendirilmesi şartıyla ana, baba, eş, kardeş, çocuk ile eşin anne veya babasından birinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hâllerinin bulunması nedeniyle bunlardan her biri için bir defaya mahsus olmak üzere hasta ziyareti amacıyla yol süresi dışında bir güne kadar, izin verilebilir. Hükümlü, izin süresi içinde gece konaklaması gerektiği takdirde, bulunduğu yer ceza infaz kurumunda, bulunmaması hâlinde kolluk tarafından güvenli görülen yerde kalır. Yurt dışına çıkmasını gerektirmesi durumunda hükümlüye, bu madde gereğince izin verilemez.”

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Üye Devlete Cezaevlerinde İzin Konusuna İlişkin R (82) 16

Sayılı Tavsiye Kararı şu ifadelerle başlamaktadır:

“Bakanlar Komitesi, Avrupa Konseyi statüsünün 15.b maddesi gereğince, ceza politikasında ortak prensipler belirlenmesinin Avrupa Konseyi’ne üye devletlerin yararına olduğunu düşünerek; mahkûmlara izin verilmesinin, cezaevlerini insani hale getireceğini ve hapsedilme koşullarını iyileştireceğini göz önüne alarak; mahkûmlara izin verilmesinin, onların yeniden toplumla bütünleşmesini kolaylaştıran vasıtalardan biri olduğunu dikkate alarak ve bu alandaki deneyimleri göz önünde bulundurarak…”

Page 129: İnfaz Hukuku

125

Görüldüğü üzere tehlikeli hükümlülerin bu ikinci şekilde mazeret izni alması mümkün değildir.

İzin verilmesi sırasında aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurulur (Tüzük m.138/4):

a. Gidilecek yerin yol ve hava şartlarının uygun olması,

b. Hükümlünün iznini geçireceği yere gitmesinde sakınca olup olmadığına ilişkin, gideceği yerde bulunan kolluk görevlilerine tahkikat yaptırılması,

c. Hükümlü ile hasta olduğu belirtilen kişi arasındaki yakınlık derecesinin nüfus idaresinden alınacak kayıt ile belgelendirilmesi,

d. Hastalığı belgeleyen resmî raporun, biri hastalığın uzmanı olmak üzere en az iki uzman hekim tarafından imzalanmış olması,

e. Ölüm ve ölen kişiyle yakınlığının resmî belge ile tespit edilmiş olması,

f. Deprem, su baskını, yangın gibi felâketler nedeniyle verilecek mazeret izinlerinde söz konusu mazeretin, Cumhuriyet başsavcılığı tarafından, ilgili kuruluşlardan araştırması yaptırılarak tespit edilmiş olması.

Mazeret izni verilen hükümlü kapalı kurumda ise mutlaka dış güvenlik görevlilerinin refakatinde, harcırah ve yol giderleri hükümlü tarafından karşılanmak kaydıyla, açık kurum ya da çocuk eğitimevlerinde ise refakatsiz gönderilir (Tüzük m.138/6).

Mazeret İzni Talebinin Reddi

Nihayet mazeret izni talebinin reddi de mümkündür. Buna göre hükümlünün mazeret izin talebi, Cumhuriyet başsavcılığınca uygun görülmemesi hâlinde durum, gerekçesiyle birlikte hükümlüye bildirilir (Tüzük m.139). Cumhuriyet başsavcılığının kararı gerekçeli olmalıdır. Bu kararlara karşı İnfaz Hâkimliklerine itiraz edilebilir. Gerçekten İnfaz Hâkimliği Kanunu m.4; İnfaz Hâkimliklerinin görevleri arasında “Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahedeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara” bağlamayı da saymaktadır.

Özel İzin

Hükümlülerin aileleriyle bağlarını sürdürmelerini veya güçlendirmelerini ve dış dünyaya uyumlarını sağlamak amacıyla verilen izne özel izin denir. Buna göre açık kurumlarda bulunanlarla, kapalı kurumda olup da açık kurumlara ayrılmaya hak kazandığı halde, nakledileceği kurumun kapasitesi ve/veya hükümlünün yaşı ve sağlığı gibi nedenlerle açık kurumlara gidemeyenler ile çocuk eğitimevlerinde bulunanlara, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini veya güçlendirmelerini ve dış dünyaya uyumlarını sağlamak amacıyla kurum en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet başsavcılığının onayı ile yılda en çok üç kez olmak üzere her defasında yol hariç üç güne kadar izin verilebilir (CGTİHK m.95; Tüzük m.140/1).

Öte yandan kaçmayacağı yönünde hakkında kanaat oluşanlar ile işyurdu çalışmaları ve diğer iyileştirme programlarına uyum göstermiş olanlardan

a. Hükümlülük süresi on beş yıl ve daha fazla kalanlara yılda bir defa,

b. Hükümlülük süresi on yıldan on beş yıla kadar kalanlara yılda iki defa,

c. Hükümlülük süresi on yıldan az kalanlara yılda üç defa, izin verilir (Tüzük m.140/2).

İzinler o güne kadar infaz edilen sürenin hükümlülük süresinden indirilerek bulunacak süreye göre hesaplanır. Haklarında özel izin kullanılmasına karar verilen hükümlülere kurumdan ayrılmadan önce kurum idaresince “izin belgesi” düzenlenerek verilir. Bu belge, hükümlünün iznini geçireceği yer Cumhuriyet başsavcılığınca onaylanır. Hükümlülerin özel izin kullanmasında iç ve dış güvenlik görevlilerinin gözetimi aranmaz. Gidilecek mesafe göz önünde bulundurularak gidiş geliş için toplam dört günü geçmemek üzere yol izni verilir. Belirlenen sürelere uygun olarak izne gönderilen hükümlüler, aynı yıl içinde, infaz ettikleri ceza süreleri dikkate alındığında yeni izin hakları elde ederlerse, bir kez daha izne gidebilme imkânından yararlanırlar (Tüzük m.140/3-7).

Page 130: İnfaz Hukuku

126

İş Arama İzni Hükümlülerin olağan yaşantılarına döndüklerinde uyum sorunu ile karşılaşmamaları ve iş bulma olanakları sağlanmak üzere verilen izne iş arama izni denir. Buna göre, ceza infaz kurumlarında hükümlülük sürelerinin en az altı ayını kesintisiz geçirmiş ve koşullu salıverilmelerine bir ay kalmış hükümlülere kurum en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile çalışma günleri içinde sekiz saate kadar izin verilebilir (CGTİHK m.96; Tüzük m.141/1).

İzin süreleri, hükümlünün kalmakta olduğu kurumun bulunduğu il sınırları içinde kalan işyerleri ve yardım kuruluşları ile görüşme süresi göz önüne alınarak saptanır. Hükümlülerin iş arama izni kullanmasında dış güvenlik görevlilerinin gözetimi aranmaz (Tüzük m.141/2-3).

Hükümlülere verilen izin çeşitleri nelerdir? İzinden Dönmeme, Geç Dönme İzinden dönmeyen veya iki günden fazla bir süre geçtikten sonra dönen hükümlüler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 292 nci ve izleyen maddelerinde yazılı hükümler uygulanır. İzin süresini iki gün veya daha az bir süre geçiren hükümlüler hakkında disiplin işlemi yapılır. İzinli iken firar eden hükümlüye bir daha izin verilmez (CGTİHK m.97).

Salıverilme Hazırlığı ve İnfaz Sonrası Salıverilme hazırlığının önemi ve özelliği, hükümlünün salıverildiğinde topluma yeniden katılmaya hazırlıklı olmasını sağlamaya yardımcı olmaktır. Böylece hükümlünün yeniden suç işleme olasılığı azalacaktır. Bu hazırlık özellikle uzun süreli olarak cezaevine girmiş hükümlüler bakımından önem taşımaktadır. Kısa süreli hapis cezasına mahkûm olanların topluma yeniden uyum sağlamaları nispeten daha kolay olmaktadır. Ancak bu, konunun kısa süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş bulunanlar bakımından olan önemini azaltmamaktadır.

Nitekim CGTİHK m.89-91 “Salıverilme İçin Hazırlama” başlığı altında salıverilme öncesine ilişkin özel hükümler getirmektedir.

Hükümlünün, Kanunun 107 nci maddesinde koşullu salıverilme için öngörülen süreleri, ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara içtenlikle uyarak, haklarını iyi niyetle kullanarak, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirerek geçirmiş ve uygulanan iyileştirme programlarına göre de toplumla bütünleşmeye hazır olduğunun disiplin kurulunun görüşü alınarak idare kurulunca saptanmış bulunması gerekir (CGTİHK m.89).

Hükümlünün salıverildikten sonraki geleceğini düzenlemeyi düşünmesini sağlayıcı tedbirler alınır ve toplumla uyumu ile ailesinin çıkarları için bu konularda hizmet veren resmî ve özel kuruluş veya kişilerle ilişki kurması doğrultusunda katkı ve yardımda bulunulur (CGTİHK m.90).

Hükümlü, salıverildiğinde iş bulması veya kendi işini kurması yönünde özendirilir. Bu konuda gönüllü kişi ve kuruluşlar ile resmî kurumlarla işbirliği yapılır (CGTİHK m.91). Kurumlardan salıverilen hükümlülere iş sağlanması, iş bulmalarına yardımcı olunması 5275 sayılı Kanunun 104 üncü maddesine göre denetimli serbestlik ve yardım merkezleri ile koruma kurullarınca yerine getirilir (Tüzük m.136/2). Eğer uygulanabilirse bu düzenleme ile şu an uygulamada karşılaşılan ve hükümlünün infaz sonrası tek başlarına işsiz ve kontrolsüz kalmasının önüne geçilebilir.

Page 131: İnfaz Hukuku

127

Öte yandan yukarıda da belirtildiği üzere özellikle iş arama izni hükümlünün yeniden topluma

dönmesi sırasında uyumu kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Üye Devletlere Şartlı Tahliye Hakkında R (2003) 22 Sayılı Tavsiye Kararı için bkz. http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/menusayfalari/bilgibankasi/tavsiyekararlari/13.pdf

CEZANIN İNFAZINA ARA VERİLMESİ VE İNFAZI ENGELLEYEN NEDENLER Cezanın İnfazına Ara Verilmesi

Mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz (m.4). Mahkeme, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Bu hükme göre cezanın infazı Cumhuriyet savcısı tarafından izlenir ve denetlenir.

Bazı durumlarda cezanın infazına ara verilebilir. Bu durumlarda aslında cezanın infazı ertelenmektedir. Hukukumuzda infazın ertelenmesinin iki şekli vardır. Ancak her iki ertelemenin diğerinden farkını ortaya koymak için ilkini geri bırakma, diğerini ise erteleme terimleri ile ifade etmeyi uygun bulduk.

Kaldı ki, geri bırakma ve erteleme kurumları içerik olarak da birbirinden farklıdır. Bu farklar şu noktalarda toplanabilir:

a. İnfazın geri bırakılması hükmü veren hâkim tarafından değil, kesinleşmiş olan hükmün daha sonra ortaya çıkan sebeplerle bir başka hâkim tarafından ertelenmesidir.

b. İnfazın geri bırakılması, kesinleşmiş olan hükümler bakımından geçerlidir. Halbuki erteleme henüz hüküm kesinleşmeden verilen mahkûmiyet hükmünün hükmü veren hâkim tarafından ertelenmesidir.

c. İnfazın geri bırakılması hastalık nedeniyle ya da hükümlünün istemiyle söz konusu olurken, verilmiş ancak henüz kesinleşmemiş olan ertelemenin söz konusu olabilmesi için;

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Üye Devletlere Şartlı Tahliye Hakkında R (2003) 22 Sayılı Tavsiye Kararı

III. Şartlı Tahliyeye Hazırlık

12. Şartlı tahliyeye hazırlık, cezaevinde çalışan personel ile tahliye sonrası gözetimden sorumlu personelin yakın işbirliği ile yürütülmeli ve asgari ya da sabit sürenin bitiminden önce sonuçlandırılmalıdır.

13. Cezaevi hizmetleri, mahkûmların uygun tahliye öncesi programlar ve kendilerini toplum yaşamına hazırlayan eğitim ve mesleki eğitim kurslarına katılmalarını teşvik etmelidir. Mahkûmları topluma yeniden katılmaya hazırlamak amacıyla, cezaların infazında mümkün olduğunca yarı- özgürlük, açık rejimler ya da geçici yerleştirmeler gibi yöntemler kullanılmalıdır.

14. Şartlı tahliyeye hazırlama, mahkûmların aileleri ve yakın akrabalarıyla olan ilişkilerini sürdürme veya yeinden kurma olasılığı ile tahliye olmuş mahkûmların topluma uyum sağlamalarında yardımcı olabilcek servisler, örgütlenmeler ve gönüllü kuruluşlarla olan ilişkilerin desteklenmesini de kapsamalıdır. Bu amaçla, farklı cezaevi izinleri verilmelidir.

15. Tahliye sonrası uygun şartların ve gözetim tedbirlerinin erken bir zamanda göz önünde bulundurulması teşvik edilmelidir. Mahkûmlara olası şartlar, sağlanabilecek yardım, denetimin gerektirdikleri ve başarısızlığın olası sonuçları özenle anlatılmalı ve birlikte tartışılmalıdır.

Page 132: İnfaz Hukuku

128

• İşlenen suçtan dolayı verilecek cezanın belli ağırlıkta olması,

• Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı mahkûm edilmemiş olması,

• Suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekir.

d. İnfazın geri bırakılması durumunda infazın geri bırakılmasına sebep olan halin ortadan kalkmasıyla geri bırakılan infaz yerine getirilirken, erteleme durumunda deneme süresinin iyi halli geçirilmiş olması halinde ertelenen ceza artık infaz edilemez.

Nihayet ayrıca infazın durmasından da söz edilmelidir. İnfazın durması, başlamış olan infazın bir süre devam etmemesi, işlememesi anlamına gelir. Durma süresi sona erince infaz kaldığı yerden devam eder. Durma süresi cezadan sayılmaz. CGTİHK’da infazın durmasından söz edilmemiştir. Ancak hükümlünün milletvekili seçilmesi, olağanüstü kanun yolarına başvurulmuş olması gibi haller infazı durdurur. Durmanın ne şekilde gerçekleştirileceği konusunda da infazın geri bırakılmasına ilişkin hükümler uygulanmalıdır.

Cezanın İnfazının Geri Bırakılması Kanuna göre cezanın infazı iki şekilde geri bırakılabilir (ertelenebilir):

Hastalık Nedeniyle Geri Bırakma a. Geri Bırakmaya (Ertelemeye) Konu Hastalık

Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar

TCK’nın 57. maddesinde belirtilen yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınır.

Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.

Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.

Nihayet hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında da geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa, doğumdan itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur.

b. Geri Bırakma (Erteleme) Usulü

Akıl hastalığına ya da diğer bir hastalığa tutulan hükümlü hakkında geri bırakma kararı, Adlî Tıp

Kurumu’nca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığı’nca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık

kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumu’nca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet

Başsavcılığınca verilir.

Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir.

Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir.

Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde üçer aylık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir.

Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir.

Söz konusu yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir.

Page 133: İnfaz Hukuku

129

Öte yandan akıl hastalığının belirlenmesi konusunda yetkinin Adlî Tıp kurumuna verilmesi eleştirilmektedir. Zira Adlî Tıp Kurumu başkanı ve üyelerinin atama şekli göz önünde bulundurulduğunda siyasi otoriteye bağlı olarak faaliyet gösterdiği söylenebilir. Bu da raporların etki altında kalınarak verilebilmesi tehlikesini doğurmaktadır. Yine akıl hastalığı konusunda sadece Adlî Tıp Kurumuna yetki verilmiş olması Tıp Fakülteleri ile devlet hastanelerinin ilgili bölümlerinin atıl kalmasına sebep olabileceği düşüncesinin ileri sürülmesine sebep olmaktadır.

Hükümlünün İstemiyle Geri Bırakma a. Hükümlü veya Ailesi İçin Mahkûmiyetin Amacı Dışında Ağır Bir Zarara Neden Olacak Olması

Nedeniyle Geri Bırakma

Üç yıl ve daha az süreli hapis cezalarının derhâl infazının, hükümlü veya ailesi için mahkûmiyetin amacı

dışında ağır bir zarara neden olacağı anlaşılırsa, hükümlünün istemi üzerine infazı Cumhuriyet

Başsavcılığınca ertelenebilir. Erteleme süresi altı ayı geçemez.

Neyin hükümlü veya ailesi için mahkûmiyetin amacı dışında ağır bir zarara neden olacağı somut olaya göre belirlenir. Bu konuda savcının takdir yetkisinin bulunduğu söylenmelidir. Ancak savcı bu takdir yetkisini amaca uygun olarak kullanmalıdır.

İnfazın geri bırakılması cezanın infazına ilişkin bir kurum olduğuna göre C. Başsavcılığının infazın geri bırakılmasının reddine ilişkin olarak verilecek kararlara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilmesi mümkün olmalıdır kanısındayız.

b. Cezanın İnfazına Ara Verme

CGTİHK daha önce mevzuatımızda bulunmayan ve yine hükümlünün istemine bağlı olarak verilebilen

yeni bir geri bırakma usulü daha öngörmüştür. Buna göre üç yıl ve daha az süreli hapis cezaları;

• hükümlünün yüksek öğrenimini bitirebilmesi,

• ana, baba, eş veya çocuklarının ölümü,

• adı geçenlerin sürekli hastalık veya malûllükleri nedeniyle ailenin tarım topraklarının işlenebilmesinin olanaksız hâle gelmesi veya

• hükümlünün hastalığının sürekli bir tedaviyi gerektirmesi gibi

zorunlu ve çok ivedi hâllerde, Cumhuriyet Başsavcılığınca altı ayı geçmeyen sürelerle ara verilerek infaz edilebilir.

Ancak bu ara verme iki defadan fazla olamaz.

c. Ertelemenin Güvence veya Diğer Bir Koşula Bağlanması

Erteleme isteminin kabulü, güvence gösterilmesine veya diğer bir koşula bağlanabilir (CGTİHK m.16/1).

Hastalık nedeniyle cezanın infazına ara verimesi usulü nasıldır?

KENDİNE ÖZGÜ BİR İNFAZ REJİMİ OLARAK HAPİS CEZASININ ERTELENMESİ (TCK M.51) İşlediği suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilmiş olan kimsenin bu cezasının yerine getirilmesinin belli bir süre geri bırakılmasına erteleme denir.

Erteleme dendiğinde ilk akla gelen, cezaların ertelenmesidir. Nitekim TCK da ertelemeyi cezanın, yani infazın ertelenmesi biçiminde düzenlemiştir. İnfazın ertelenmesi, failin yeniden topluma kazandırılmasında önemli bir araç olarak kabul edilir.

Bu yönüyle erteleme cezalar sistemini tamamlayan kendine özgü bir kurumdur. Cezanın özel bir infaz şeklidir. Gerçekten belli ağırlıkta hapis cezasına mahkûm edilen kişi, mahkemede ileride suç işlemeyeceği kanısı uyandırırsa cezası infaz edilmeyerek ertelenecek; denetim süresi iyi halli geçirildiğinde ceza infaz edilmiş sayılacaktır.

Page 134: İnfaz Hukuku

130

Erteleme kurumu sayesinde, işlenmiş suç cezasız bırakılmamakta ve fakat az bir cezaya mahkûm olan kişi cezaevinin beklenen kötülüklerinden de uzak tutulmuş olmaktadır. Aynı zamanda kişi işini de sürdürebilmekte ve sosyal çevresinden kopması da önlenmiş olmaktadır. Böylece ertelemenin iyi bir suç politikası aracı olduğu söylenebilir. Nihayet erteleme cezaların bireyselleştirilmesi için de uygun bir araçtır.

TCK’da düzenlenen erteleme kurumunun önceki düzenlemelerden bazı yönleriyle farklılaştığı görülmektedir:

1. Önceki düzenlemelerden farklı olarak yeni TCK sadece hapis cezasının ertelenmesini kabul etmiştir. O halde artık para cezaları ertelenemez. Söz konusu para cezasının hapis cezasından çevrilmiş olup olmamasının herhangi bir önemi bulunmaz. Çünkü uygulamada asıl mahkûmiyet, çevrilen adlî para cezasıdır (TCK m. 50/5).

2. Bunun dışında, önceden ertelemede deneme süresinin olaysız geçirilmiş olması halinde kişi hiç

mahkûm olmamış sayılırken, TCK’ya göre ceza çekilmiş sayılır. O halde TCK ertelemeye bağladığı sonuç bakımından eski düzenlemelerden tamamen ayrılmış bulunmaktadır. Böylece ertelemenin bir tür koşullu af olmaktan çıktığı, bir infaz kurumu haline getirildiği söylenmelidir. Bununla birlikte, getirilen yeni düzenlemenin ertelemenin amacı ile bağdaşmadığı söylenebilir. Gerçekten bu durumda örneğin, hüküm adlî sicile kaydedilecektir. Yine fail deneme süresini olaysız geçirdikten sonra yeni bir suç işlerse artık cezası bir daha ertelenemeyecektir ve tekerrür hükümleri uygulanabilecektir.

Koşulları İşlenen Suçtan Dolayı Verilecek Cezanın Belli Ağırlıkta Olması TCK, işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezasının

ertelenebileceğini kabul etmiştir. Sadece hapis cezası ertelenebilir. Ancak, ertelemeye konu sürenin üst

sınırı, fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olan kişiler

bakımından üç yıldır.

• Daha önce üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olan ve 01.07.1921 doğumlu olup suç tarihinde 65 yaşını tamamlayan sanık hakkında hükmolunan 2 yıl 1 ay hapis cezasının TCK’ nın 51/1. maddesi gereğince ertelenmesinin mümkün olduğu gözetilerek, suçu işledikten sonra yargılama sürecinde pişmanlık gösterip göstermediği dikkate alınıp tekrar suç işleyip işlemeyeceği konusunda oluşan kanaat değerlendirilerek cezasının ertelenip ertelenmeyeceğine karar verilmesi gerekirken, cezanın miktarı dikkate alınarak ertelenmemesine karar verilmesi, kanuna aykırıdır (Y. 2. CD., 17.11.2009, E: 2008/37130-K: 2009/42908).

• “Suçu işlediği sırada 18 yaşından küçük olan kişiler bakımından erteleme kapsamındaki cezaların üst sınırının 3 yıl olduğu gözetilmeksizin yasal olmayan gerekçeyle ceza miktarına nazaran kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi, Kanuna aykırıdır” (Y. 5.CD., 9.7.2010, E: 2009/ 3061-K: 2010/ 6107).

Yargıtay CGK da bir kararında “… Yeni Ceza Yasamızın sisteminde ertelemenin sadece hapis cezaları bakımından öngörüldüğü ve adlî para cezalarının erteleme dışında tutulduğu gözetildiğinde; Yasa'da bir suçun yaptırımı olarak hapis cezası ile birlikte adlî para cezasının da öngörüldüğü durumlarda, önceki ceza sistemimizde geçerli bulunan "ertelemenin bölünmezliği" prensibinden artık bahsedilemeyeceği açıkça ortadadır. 5237 sayılı Yasa'nın 51. maddesindeki düzenleme karşısında ne şekilde hükmedilmiş olursa olsun, para cezalarının ertelenmesi mümkün değildir.” demektedir.

Page 135: İnfaz Hukuku

131

Cezanın erteleme kapsamında olup olmadığı soyut cezaya göre değil, hâkimin yargılama sonunda belirlediği somut cezaya göre belirlenir. O halde varsa tüm ağırlatıcı ve hafifletici sebepler yani nitelikli haller uygulanır ve erteleme hakkında sonuç cezaya göre karar verilir.

Burada ortaya çıkabilecek sorun, verilmiş olan birden fazla mahkûmiyet hükmü bakımından ertelemenin toplam ceza miktarı üzerinden mi yapılacağı, yoksa her bir suç bakımından mı yapılacağıdır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ertelemenin toplam ceza miktarı üzerinden yapılması gerektiği şeklinde olup, tek tek erteleme kapsamında olmakla birlikte toplandığında erteleme sınırının aşılması halinde artık cezanın ertelenemeyeceği şeklindedir. Bu yöndeki içtihatı 5237 sayılı Kanun bakımından da devam etmektedir.

Benzer sorun çevirme halinde de ortaya çıkmakta ve çevirmede her bir cezanın ayrı ayrı ele alınacağı kabul edilmişken hemen hemen aynı gerekçelerle kabul edilmiş olan erteleme bakımından toplam ceza üzerinden uygulama yapılması kanımızca çelişki oluşturmaktadır. Kaldı ki, iki ayrı mahkemede görülen ve erteleme sınırları içinde kalan cezaların ertelenebileceği ve fakat aynı mahkemede görülmesi halinde ise ertelemenin kabul edilmemesinin adaletsiz olacağı gözden uzak tutulmamalıdır.

Daha Önce Kasıtlı Bir Suçtan Dolayı Mahkûm Edilmemiş Olmak Cezanın ertelenebilmesi için failin ya daha önce hiç suç işlememiş olması ya da bir suç işlemiş ise bu suçun kasıtlı bir suç olmaması, kasıtlı bir suç işlemişse de bu suçtan hükmedilen hapis cezasının 3 aydan fazla olmaması gerekir (TCK m. 51/1 a). Hükümde sadece hapis cezasının ertelemeye engel olduğu belirtildiğine göre, bunun karşıt anlamından adlî para cezası ve tedbirin ertelemeye engel olmadığı sonucu çıkmaktadır. Daha önce hükmedilmiş olan kısa süreli hapis cezasının adlî para cezasına ya da tedbirlerden birine çevrilmiş olması durumunda da çevrilen adlî para cezası ya da tedbir sonradan hükmedilen hapis cezasının ertelenmesine engel değildir. Çünkü “Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.” (TCK m. 50/5).

Daha önce işlenen suç taksirli bir suç ise bu suçtan dolayı verilmiş olan ceza ne olursa olsun daha sonra işlenen suçtan dolayı verilen hapis cezası şartları varsa ertelenebilecektir.

Koşullu salıverilme ertelemeye engeldir.

Dava zaman zamanaşımı söz konusu ise ortada mahkûmiyet bulunmadığından erteleme mümkün olmakla birlikte, artık kesinleşmiş bir mahkûmiyet bulunduğundan ceza zamanaşımı ertelemeye engeldir.

Ön ödeme ve uzlaşmanın varlığı halinde de bir mahkûmiyet söz konusu olmadığından erteleme mümkün olmalıdır.

Önceki cezasının ertelenmiş olması ve denetim süresinin iyi halli veya yükümlülüklere uygun olarak geçirilmesi durumunda ceza infaz edilmiş sayılacağından artık erteleme mümkün değildir.

Genel af halinde, kamu davası düştüğünden ve hüküm olunan cezalar bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalktığından erteleme mümkündür. Ancak özel af durumunda mahkûmiyet var olmaya devam edeceğinden erteleme söz konusu olamaz.

Ülke içinde herhangi bir mahkeme, örneğin, askeri mahkeme tarafından verilen hapis cezasının ertelemeye engel olduğu ve fakat yabancı mahkemelerden verilen hükümlerin ertelemeye engel olmayacağı kabul edilir.

Suç İşlemeyeceği Konusunda Mahkemede Bir Kanaatin Oluşması Ertelemenin son şartı, kişinin, suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla

tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşmasıdır. Mahkeme kararında söz konusu

kriteri açıkça ve gerekçeli olarak tartışmalıdır.

“Dosyada mevcut adli sicil kaydı içeriğinden ertelemeye engel geçmiş mahkûmiyeti olmadığı anlaşılan sanığın, yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede oluşan kanaate göre cezasının ertelenip ertelenmeyeceğinin değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, yasal ve yeterli olmayan gerekçeye dayanılarak ertelemeye yer olmadığına karar verilmesi…” (Y. 8.CD., 27.4.2010, 2008/8581, 2010/6239).

Page 136: İnfaz Hukuku

132

Yasa koyucu bu konudaki kararın yargılama sürecine katılan ilk derece mahkemesince

verilebilmesini, çünkü yargılama sürecinde gösterilen pişmanlığın ancak onun tarafından

saptanabileceğini de vurgulamış olmaktadır. O halde Yargıtay’ın erteleme kararı vermesi mümkün

değildir.

Hâkimin failin tekrar suç işlemeyeceği konusunda bir kanaate sahip olması gerekir. Bu kanaate ise,

hâkim, sanığın yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlıkla ulaşacaktır.

Öte yandan hâkimin sanığın pişmanlık gösterdiğine hangi söz ya da davranışlarıyla ulaşacağı da

tartışmalıdır. Bu anlamda sanığın suçunu ikrar edip, pişmanlığını dile getirerek olayı ayrıntıları ile

anlatmış olması, yargılama sırasında çaldığı malın yerini göstermesi pişmanlığın ifadesi olarak kabul

edilebilir. Ancak sadece pişmanlığın gösterilmesi yeterli değildir; bu pişmanlık hâkimde sanığın tekrar

suç işlemeyeceği konusunda kanaat uyandırmalıdır.

Her ilgili suç için ayrı ayrı düzenlenmiş olan etkin pişmanlık kurumunun hem bir indirim sebebi, hem

de erteleme sebebi olarak kabul edilebilmesi olanaklı değildir. Nitekim etkin pişmanlık kovuşturma

başlamadan gösterilmelidir.

TCK’da düzenenen erteleme kurumunun önceki düzenlemelerden farklılaştığı hususlar nelerdir?

Erteleme Kararı

Erteleme kararının verilebilmesi için bu yönde bir talepte bulunulmasına gerek yoktur. Hâkim re’sen

ertelemeye karar verebilir. Her ne şekilde verilirse verilsin erteleme sebebinin gerekçesi gösterilmelidir.

Aynı husus erteleme kararı verilmemesi için de geçerlidir. Kararı verecek makam ilk derece

mahkemesidir.

Ertelemenin Koşula Bağlanması

Cezanın ertelenmesi, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme

veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi koşuluna bağlı tutulabilir. Bu durumda, koşul gerçekleşinceye

kadar cezanın infaz kurumunda çektirilmesine devam edilir. Koşulun yerine getirilmesi halinde, hâkim

kararıyla hükümlü infaz kurumundan derhal salıverilir (TCK m. 51/2).

Görüldüğü üzere TCK, mahkûmun rızasını aramamaktadır. Ertelemenin koşula bağlanması

bakımından hükümlünün rızasına gerek yoktur. Zira bu koşulun anlamı ve amacı esas itibariyle mağdurun ya da kamunun suçtan doğan zararının giderilmesidir. Erteleme bunu sağlamak bakımından bir araç olarak kullanılmaktadır. Nitekim koşulun gerçekleşmesine kadar cezanın infaz kurumunda çektirilmesine devam edilmesinin anlamı budur.

“Sanığın sabıkasına konu ilamın para cezasına ilişkin olması ve kasıtlı bir suçtan 3 aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş bulunması karşısında, suç işledikten sonraki yargılama sürecinde pişmanlık gösterip göstermediği gözetilerek, tekrar suç işleyip işlemeyeceği konusunda oluşan kanaate göre cezasının ertelenip ertelenmeyeceğine karar verilmesi gerekir.” (Y. 4.CD., 9.6.2010, 2008/13428, 2010/11339).

Cezanın ertelenmesinin mağduriyetin giderilmesi bakımından iki işlevinin bulunduğu söylenmelidir: Birincisi, mağduriyetin giderilmesi ertelemeye liyakatta aranan bir koşuldur. Bu halde, fail suçu işledikten sonra bu fiilden doğmuş olan mağduriyetin giderilmiş olması liyakat şartının tespiti bakımından zorunlu görülür. O halde, burada mağduriyetin giderilmesi suçun işlenmesinden sonra ve fakat hükmün verilmesinden önce söz konusudur. Böylece fail, ertelemeye layık olduğunu ispatlamış olur. İkincisi ise, erteleme kararı verildikten sonra, ertelemede deneme süresi içinde mağduriyetin giderilmesi koşulunun yerine getirilmesidir. TCK m.51/2’nin her iki işlevi de karşılayabilecek nitelikte olduğu söylenmelidir.

Page 137: İnfaz Hukuku

133

Erteleme ile ilgili Yargıtay uygulamalarının değerlendirilmesi için bkz. Ali Rıza Töngür, Yeni Boyutlarıyla Ceza Hukukunda Erteleme, Adalet Yayınları, Ankara 2009.

Ertelemenin Denetime Tabi Tutulması: Denetimli Serbestlik

TCK, ertelemede deneme süresini başına buyruk geçirilen bir süre olmaktan çıkarmış ve bir denetime tabi

tutmuştur. Bu kuruma denetimli serbestlik de denmektedir. Buna göre cezası ertelenen hükümlüye bir

denetim süresi belirlenerek, bu süre içinde bazı yükümlülükleri yerine getirmesi istenebilir ve denetim

süresi içinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişi görevlendirilebilir. Böylece cezanın ertelenmesi

bir af olmaktan çıkmakta, suçlunun yeniden sosyalleşmesini sağlaması amacının gerçekleşmesi de

sağlanmış olmaktadır. Ancak hüküm sadece bir denetim süresi belirlenmesi bakımından zorunluluk

getirmiş ve fakat yükümlülük tayini ve özellikle uzman kişi görevlendirilmesi hususunu hâkimin

takdirine bırakmıştır.

Her ne kadar düzenleme hükümlünün kişiliği ve sosyal durumu göz önünde bulundurularak yükümlülük belirlenmesinden ve uzman görevlendirilmesinden sarfınazar edilebileceğini ifade ediyorsa da elbette bu sistemin işlemesi iyi bir alt yapı ve insan gücünün varlığına bağlıdır. Görevlendirilecek kişi yoksa zorunluluk getirmenin de anlamı bulunmaz. Ancak bu defa da kurum işlevsel olmaktan çıkar ve failin yeniden topluma kazandırılması amacı tamamen tesadüfe bırakılmış olur

Denetimli serbestlik ile ilgili Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler tavsiye kararları, standartlar ve sözleşmeler için bkz. http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/ Denetim Süresi

Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz. Örneğin, 2 yıl hapis cezasına mahkûm olan hükümlünün cezası ertelenirse en az 2, en fazla 3 yıllık bir denetim süresi belirlenecektir. Bu durumda denetim süresinin üç yılı aşmamak koşuluyla, hüküm olunan hapis cezasının süresinden fazla olabilmesi mümkündür.

Denetim Süresince Öngörülebilecek Yükümlülükler

Mahkeme, hükümlünün kişiliğini ve sosyal durumunu göz önünde bulundurarak, denetim süresinin herhangi bir yükümlülük belirlemeden veya uzman kişi görevlendirmeden geçirilmesine karar verebileceği gibi denetim süresi içinde bazı yükümlülüklerin yerine getirilmesine de karar verebilir.

Buna göre hapis cezası ertelenen hükümlünün denetim süresi içinde;

a. Bir meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün, bu amaçla bir eğitim programına devam etmesine,

b. Bir meslek veya sanat sahibi hükümlünün, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,

“5237 sayılı Yasa'nın 51. maddesiyle, ceza infaz kurumu haline getirilip, sadece hapis cezasıyla sınırlı olarak kabul edilen ertelemede, maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkemece bir deneme süresinin belirlenmesi zorunlu olup, bu sürenin belirlenmemesi veya eksik belirlenmesi, denetim süresi, ertelemenin yasal sonucu olduğundan, aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilemeyecek, yine fıkrada mahkûm olunan hapis cezası süresinden az olmamak hususu da, hükmedilen bir yıldan fazla mahkûmiyetler için söz konusu olup, hapis cezası bir yıldan az olsa da denetim süresi hiçbir ahvalde bir yıldan az olamayacaktır. Somut olayda, yerel mahkemece hükmedilen 3 ay sonuç hapis cezasının ertelenmesi nedeniyle, takdir ve tayin olunan 1 yıllık denetim süresi 5237 sayılı TCY'nin 51/3. maddesine uygun bulunduğundan, denetim süresinin 3 ay olması gerektiğine ilişkin bozma nedeni yerinde değildir.” (YCGK., 6.4.2010, 4-71/76)

Page 138: İnfaz Hukuku

134

c. On sekiz yaşından küçük olan hükümlülerin, bir meslek veya sanat edinmelerini sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmesine karar verilebilir.

Bu yükümlülüklere mahkemece karar verilmesi zorunlu değildir.

Söz konusu yükümlülüklere karar verilmesi halinde hakkında yükümlülük kararı verilenlerin denetim sürelerini, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak geçirmelerini, yerine getirilmesini gerektiğinde kolluk ve ilgili diğer makamlarla işbirliği içinde sağlamak görevi Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu gereğince oluşturulan denetimli serbestlik şube müdürlüklerine verilmiştir (m.14/1 b).

Denetimli serbestlik süresince öngörülebilecek yükümlülükler neler-dir? Uzman Kişinin Görevlendirilmesi ve Görevleri Mahkeme, denetim süresi içinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişiyi görevlendirebilir (TCK m.51/5).

Kanun bu kişiye bazı görevler yüklemiştir. Buna göre uzman;

• Kötü alışkanlıklardan kurtulmasını ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin hususunda hükümlüye öğütte bulunur;

• Eğitim gördüğü kurum yetkilileri veya nezdinde çalıştığı kişilerle görüşerek, istişarelerde bulunur;

• Hükümlünün davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişme hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.

Yükümlülüklerin İnfazı Yukarıda yer alan yükümlülüklerin ne şekilde infaz edileceği Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliği’nde düzenlenmiştir.

Yönetmelik m.32/1 bent b’ye göre “5237 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendi gereğince bir meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün, bu amaçla bir eğitim programına devam etmesi veya (c) bendindeki çocuk hükümlülerin, bir meslek veya sanat edinmelerini sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan eğitim kurumuna devam etmesi suretiyle yerine getirilir.”

Ertelemenin Sonucu Denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi halli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır (TCK m.51/8). Bu sonuç için mahkemenin ayrıca bir karar vermesine gerek bulunmaz. Erteleme kararı adlî sicile kaydolunur (5352 sayılı Kanun m.4 b).

Ertelemenin Düşmesi Erteleme iki şekilde düşer (TCK m.51/7):

1. Hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya

2. Kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi.

Bu hallerde erteleme düşer ve ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir. Aynı zamanda yeni suçun cezası da ayrıca infaz edilir. Ertelenmiş olan cezanın infazına ilk hükmü veren mahkeme karar verir.

Denetim süresi ne şekilde geçerse geçsin mahkûmiyet hükmü varlığını koruyacağına göre yeni işlenen suç bakımından tekerrür hükümleri uygulanacaktır.

Page 139: İnfaz Hukuku

135

Denetimli serbestlik ile ilgili ulusal ve karşılaştırmalı hukuka ilişkin değerlendirmeler için bkz. Necati Nursal/Sercan Ataç, Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi, Yetkin Yayınları, İstanbul 2006.

Cezanın Koşullu Salıverme Tarihine Kadar Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanmak Suretiyle İnfazı

5.4.2012 tarih ve 6291 sayılı Kanun ile koşullu salıverilme öncesi yeni bir kurumun yaratıldığı söylenmelidir. Söz konusu kurumun amacı hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmektir. (CGİTHK m. 105/A -1). Bu yönüyle cezanın denetimli serbestlik tedbiri uygulamak suretiyle infazı, bir bakıma koşullu salıvermenin yeniden topluma kazandırma fonksiyonunda destekleyici bir rolü üstlenmektedir. Bu bakımdan bütünlüğü sağlamak adına inceleme konusu kurumun koşullu salıvermeden önce değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Koşulları Cezanın koşullu salıvermeye kadar denetimli serbestlik tedbiri uygulamak suretiyle infazı kurumunun koşulları CGTİHK m. 105/A-1’de şu şekilde belirtilmiştir.

a. Hükümlünün açık ceza infaz kurumunda cezasının son altı ayını kesintisiz olarak veya çocuk eğitimevinde toplam cezasının beşte birini tamamlamakla birlikte koşullu salıvermeden yararlanabilmesi için bir yıl veya daha az hapis cezası kalmış olmalıdır. Burada dikkati çeken husus, kanun koyucunun bu kurumdan yararlanabilecek hükümlüler için özellikle kalınan ceza infaz kurumu ve o ana kadar infaz edilen süre bakımından bir sınırlandırma getirmiş olmasıdır.

b. Hükümlünün iyi halli olması ve bu kurumdan yararlanmak için talepte bulunması gerekmektedir.

c. Kurumun hükümlüye uygulanabilirliği hususunda hükümlünün kaldığı ceza infaz kurumu idaresince olumlu kanaat bildirilmesi gerekmektedir.

Tüm bunların, kurumun uygulanabilmesi için temel koşullar olduğu ve kural teşkil ettiği söylenebilir. Zira aynı maddenin 2. ve 3. fıkralarında iki ayrı hükümlü grubu için de istisnaen bu kurumunun uygulanabileceği ifade edilmiştir. Şöyle ki;

Açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları oluşmasına karşın, iradesi dışındaki bir nedenle açık ceza infaz kurumuna ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderilen iyi hâlli hükümlüler, açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartlarının oluşmasından itibaren en az altı aylık sürenin geçmiş olması durumunda ya da

Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler ile maruz kaldıkları ağır bir hastalık, sakatlık veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan hükümlüler, diğer şartları da taşımaları halinde cezalarının koşullu salıvermeye kadar denetimli serbestlik tedbiriyle infaz edilmesi kurumunan yararlanabilirler.

Karar Verecek Makam Cezanın koşullu salıvermeye kadar denetimli serbestlik tedbiriyle infaz edilmesine infaz hakimliği karar verir. Ancak burada kanun koyucu infaz hakimine tüm şartlar oluşmuş olsa bile bu infaz usulüne karar vermede takdir yetkisi tanımıştır.

• Ağır hastalık, sakatlık veya kocama hâli, Adlî Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmelidir.

• Adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle, cezası hapse çevrilen hükümlülerin bu infaz usulünden yararlanmalarında, hak ederek tahliye tarihi esas alınır.

Page 140: İnfaz Hukuku

136

Uygulanacak Yükümlülükler

Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlünün, koşullu salıverilme tarihine kadar;

a. Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılması,

b. Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulması,

c. Belirlenen yer veya bölgelere gitmemesi,

d. Belirlenen programlara katılması,

yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulmasına, denetimli serbestlik müdürlüğünce karar

verilir. Dikkat edilecek olursa denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazı usulünün

uygulanıp uygulanamayacağına infaz hakimliği karar verirken, hakkında bu infaz usulünün

uygulanabilceğine kanaat getirilen ve bu yönde karar verilen hükümlüye hangi yükümlülüğün

uygulanacağına denetimli serbestlik müdürlüğü karar vermektedir. Bu yükümlülüklerden birine karar

verildikten sonra hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak yükümlülükler değiştirilebilir (CGTİHK

m. 105/A-5). Yükümlülüklerin gereklerine ve denetim planına uygun davranan hükümlünün koşullu

salıverilmesi hakkında denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, CGTİHK m.

107 (koşullu salıverme) ve 108 (mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbetlik) maddeler uyarınca

işlem yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilir.

Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanmak Suretiyle Cezanın İnfazı Usulünün İptali

CGTİHK m. 105/A–6’ya göre hükümlünün;

a. Ceza infaz kurumundan ayrıldıktan sonra, talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğüne üç gün içinde müracaat etmemesi,

b. Hakkında belirlenen yükümlülüklere, denetimli serbestlik müdürlüğünün hazırladığı denetim ve iyileştirme programına, denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerileriyle hakkında hazırlanan denetim planına uymamakta ısrar etmesi,

c. Ceza infaz kurumuna geri dönmek istemesi,

hâlinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, koşullu salıverilme tarihine kadar olan

cezasının infazı için kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine, infaz hâkimi tarafından karar verilir.

Dikkat edilirse kanun koyucu burada söz konusu infaz usulüne karar vermede infaz hakimine tanıdığı takdir yetkisini tanımamış ve şartların oluşması halinde cezanın kapalı cezaevinde infaz edilmesine karar

vermesini bir zorunluluk olarak belirtmiştir.

• 05.04.2012 tarih ve 6291 s. Kanun’un 3. maddesiyle, kamuya yararlı bir işte çalıştırmaya ilişkin CGTİHK m. 105’in aşağıda verilen 4. ve 5. fıkraları kaldırılmıştır.

“(4) İki yıl veya daha az süre ile hapis cezasına mahkûm olanlardan, hükümlülük süresinin yarısını iyi hâlle geçirenlerin, istekleri bulunmak koşuluyla kendilerinin veya yasal temsilcilerinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmiyet sürelerinin geriye kalan yarısını kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına mahkemece karar verilebilir.

(5) Mahkeme kararında belirtilen çalışma esasları ile rejimlere uymama hâlinde, geri kalan ceza aynen çektirilir.”

Page 141: İnfaz Hukuku

137

Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanmak Suretiyle Cezanın İnfazı Usulünün Ertelenmesi

Hükümlü hakkında;

a. İşlediği iddia olunan başka bir suçtan dolayı CMK m. 100’de sayılan nedenlerle tutuklama kararı verilmesi,

b. Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya devam edilmesi,

c. Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması,

hâlinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, infaz hâkimi tarafından, hükümlünün kapalı

ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilir. Hükümlü hakkında soruşturma sonucunda

kovuşturmaya yer olmadığı veya kovuşturma sonucunda beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın

reddi veya düşme kararı verilmesi hâlinde, hükümlünün cezasının infazına denetimli serbestlik tedbiri

uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi tarafından karar verilir.

Yükümlülüğe Aykırılığın Yaptırımı

Hakkında infaz hakimliği tarafından cezanın koşullu salıverilmeye kadar denetimli serbestlik tedbiri

uygulanmak suretiyle infaz edilmesi karar verimesine rağmen denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat

etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeyen hükümlüler

ile kapalı ceza infaz kurumuna iade kararı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın Cumhuriyet

başsavcılığına teslim olmayan hükümlüler hakkında, TCK m. 292 (Hükümlü ve Tutuklunun Kaçması) ve

293 (Etkin Pişmanlık) hükümleri uygulanır.

KOŞULLU SALIVERİLME Koşullu salıverilme bir tür erteleme niteliği taşıdığından konuyla ilgisi olması sebebiyle kısaca

incelenmesi uygun görülmüştür.

Koşullu salıverilme, cezasını çekmekte olan hükümlünün ceza süresi dolmadan serbest bırakılmasını

ifade etmektedir. Salıvermenin koşullu olmasının sebebi hükümlünün kalan ceza süresi içinde suç

işlememesi, bazı yükümlülüklere uyması şartıdır.

Bu yönüyle koşullu salıverme kararı ile cezanın infazı tamamlanmış sayılamaz. Koşullu salıverme,

ancak kesin salıverme gününe kadar geçecek süre içinde bazı kayıt ve şartlarla hükümlünün serbest

bırakılmasını sağlar.

Koşullu salıverilme bir lütuf, ödül ya da tümüyle ilgili makamların takdirine bağlı bir kurum değildir.

Koşullu salıverilme de erteleme gibi ceza sistemini tamamlayan ve cezanın infazı sırasında

bireyselleştirilmesini sağlayan bir ceza infaz kurumudur. Bu yönüyle, aynı zamanda, ıslah olduğu

düşünülen mahkûmun yeniden topluma kazandırılması aracıdır. Ancak ertelemeden farklı olarak, koşullu

salıverilmede hükümlü belli bir süreyi cezaevinde geçirmelidir. Yine erteleme sadece kısa süreli hapis

cezaları için mümkünken, koşullu salıverilme kural olarak her tür hapis cezası bakımından mümkündür.

Koşulları Hükmedilmiş Cezanın Bir Süre Çekilmiş Olması

Koşullu salıverilmeden yararlanabilmenin ilk koşulu hükmedilen cezanın belli bir miktarının infaz kurumunda geçirilmiş olmasıdır. Bu süre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlarda otuz yıl, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanda yirmi dört yıl, diğer süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlarda ise cezalarının üçte ikisidir.

Page 142: İnfaz Hukuku

138

Birden fazla mahkûmiyetin bulunması halinde, koşullu salıverilme için infaz kurumunda geçirilmesi gereken süre;

a. Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuz altı,

b. Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuz,

c. Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz altı,

d. Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz,

e. Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla yirmi sekiz yıldır.

Bununla birlikte, şartla salıverilmede cezaevinde geçirilecek süre belli suçlar bakımından daha uzun tutulmuştur. Buna göre suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz altı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Ancak, bu süreler;

a. Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde kırk,

b. Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuz dört,

c. Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla kırk,

d. Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz dört,

e. Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz iki yıldır.

Koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında, hükümlünün on beş yaşını dolduruncaya kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün, iki gün olarak dikkate alınır.

İyi Hal Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir.

İyi halin neye göre belirleneceği tüzükte düzenlenmiştir. İnfaz Tüzüğü m.172/7’ye göre, “Bir hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında kurum idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, hükmü veren mahkemeye; hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemeye verilir. Mahkeme, bu raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir. Mahkeme, raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.”

Koşullu Salıverilmeye Karar Verecek Mahkeme Koşullu salıverilmeye hükmü veren mahkeme karar verir. Bu konuda hükümlünün talebine veya rızasına gerek yoktur (Tüzük m.245). Buna göre bir hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında ceza infaz kurumu idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, hükmü veren mahkemeye; hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemeye verilir. Mahkeme, bu raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir. Mahkeme, raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir (CGTİHK m.107/11).

• 22.07.2010 tarih ve 6008 s. Kanun m. 9 ile getirilen değişikliğe göre yukarıda bahsedilen süreler çocuklar için uygulanmayacaktır.

Page 143: İnfaz Hukuku

139

Denetim Süresi-Denetimli Serbestlik Koşullu salıverilen hükümlünün tâbi tutulacağı denetim süresi, yukarıdaki fıkralara göre infaz kurumunda geçirilmesi gereken sürenin yarısı kadardır. Örneğin, 9 yıl hapis cezasına mahkûm edilen bir kişinin cezaevinde geçirmesi gereken süre 6 yıldır. O halde denetim süresi bu hükümlü bakımından 3 yıl olacaktır. Diğer bir deyişle, süreli hapis cezalarında geri kalan ceza miktarı denetim süresini oluşturur.

CGTİHK m.107/10’un “hâkim, koşullu salıverilen hükümlünün kişiliğini ve topluma uyumdaki başarısını göz önünde bulundurarak; denetim süresinin, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmadan veya herhangi bir yükümlülük belirlemeden geçirilmesine karar verebileceği gibi, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasını veya belirlenen yükümlülükleri denetim süresi içinde kaldırabilir.” şeklindeki düzenlemesinden hükümlünün denetim süresini değişik şekillerde geçirebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Buna göre koşullu salıverilen kişi;

1. Denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulabilir.

2. Belli yükümlülükleri yerine getirmeye tâbi tutulabilir.

3. Hem denetimli serbestliğe ve hem de belli yükümlülükleri yerine getirmeye tabi tutulabilir.

4. Ne denetimli serbestliğe ne de belli yükümlülükleri yerine getirmeye tâbi tutulabilir.

5. Nihayet uygulanan denetimli serbestlik ya da getirilen yükümlülükler denetim süresi içinde kaldırılabilir.

Son iki halde artık bir denetim olanağı kalmayacağından cezaevindeki infazdan sonraki sürenin tüm

halleri de kapsayacak şekilde denetim süresi olarak ifade edilmesinin bir anlamı bulunmaz.

Koşullu salıverilen kişinin denetim süresi içinde denetime ya da belli yükümlülükleri yerine getirmeye

tâbi tutulabilmesi olanağının getirilmesiyle denetim süresinin başına buyruk geçirilen bir süre olmaktan

çıkarılması amaçlanmıştır. Buna göre şartla salıverilen hükümlüden bir denetim süresi içinde bazı

yükümlülükleri yerine getirmesi istenebilir ve denetim süresi içinde hükümlüye rehberlik edecek bir

uzman kişi görevlendirilebilir. Böylece suçlunun yeniden sosyalleşmesi amacının gerçekleşmesi de

sağlanmış olmaktadır. Ancak gerek yükümlülükler getirilmesi ve gerekse uzman kişi görevlendirilmesi

hususu hâkimin takdirine bırakılmıştır.

Uzman Kişi Görevlendirme Hâkim, denetim süresinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişiyi görevlendirebilir. Bu kişi, kötü

alışkanlıklar edinebileceği çevrelerden uzak kalması ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini

temin hususunda hükümlüye öğütte bulunur; eğitim gördüğü kurum yetkilileri veya yanında çalıştığı kişilerle görüşerek, istişarelerde bulunur; hükümlünün davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk

bilincindeki gelişme hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir (CGTİHK m.107/9).

Denetim Süresince Öngörülebilecek Yükümlülükler ve İnfazı Hükümlü, denetim süresinde, infaz kurumunda öğrendiği meslek veya sanatı icra etmek üzere, bir kamu

kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında, ücret

karşılığında çalıştırılabilir (CGTİHK m.107/7).

Koşullu Salıverilmenin Geri Alınması Geri Alınmayı Gerektiren Haller Koşullu salıverilen hükümlünün, denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya

kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi hâlinde koşullu

salıverilme kararı geri alınır (CGTİHK m.107/12).

Page 144: İnfaz Hukuku

140

Geri Alınmanın Sonucu Koşullu salıverilme kararının geri alınması hâlinde hükümlünün;

a. Sonraki suçu işlediği tarihten itibaren kalan cezasının aynen,

b. Yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde, koşullu salıverilme kararının geri alınması kararının kesinleştiği tarih ile hak ederek salıverilme tarihi arasındaki süreyi geçmemek koşuluyla takdir edilecek bir sürenin,

Ceza infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir. Koşullu salıverilme kararının geri alınmasından

sonra aynı hükmün infazı ile ilgili bir daha koşullu salıverilme kararı verilmez (CGTİHK m.107/13).

Geri Almaya Karar Verecek Makam Koşullu salıverilme kararının geri alınmasına;

a. Hükümlü geri kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilirse, hükmü veren ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi tarafından,

b. Hükümlünün bağlı tutulduğu yükümlülükleri yerine getirmemesi hâlinde koşullu salıverilme kararına esas teşkil eden hükmü veren ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi veya koşullu salıverilme kararını vermiş olan mahkeme tarafından, dosya üzerinden karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz yolu açıktır (CGTİHK m.107/15).

Koşullu Salıverilmenin Sonucu

Denetim süresi yükümlülüklere uygun ve iyi hâlli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır

(CGTİHK m.107/14).

Koşullu salıverme ile ilgili ulusal ve karşılaştırmalı hukuk düzen-lemeleri hakkında bkz. A. Caner Yenidünya, Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Şartlı Salıverme, Legal Yayınları, Ankara 2002.

• 05.04.2012 tarih ve 6291 s. Kanun m. 2 ile CGTİHK’a bir geçici madde kapsamında özel bir düzenleme getirilmiştir (Geçici Madde 3). Madde hükmü şöyledir:

1. “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla koşullu salıverilmelerine bir yıldan az süre kalan;

a. Açık ceza infaz kurumunda bulunan,

b. Kapalı ceza infaz kurumunda bulunup da açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartlarını taşıyan, iyi hâlli hükümlülerin talepleri hâlinde, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verilebilir.

2. Koşullu salıverilmelerine bir yıl kala açık ceza infaz kurumuna ayrılma hakkını kazanan hükümlüler, bu infaz usulünden en fazla altı ay süreyle yararlanırlar.

3. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 105 inci maddenin dördüncü fıkrası hükmüne göre mahkûmiyet sürelerinin geriye kalan yarısı kamuya yararlı bir işte çalışmak suretiyle infaz edilmekte olan hükümlüler hakkında aşağıdaki şekilde işlem yapılır:

a. Koşullu salıverilme süresini tamamlamayanların cezalarının infazına 105/A maddesi hükümleri uyarınca devam olunur.

b. Koşullu salıverilme süresini tamamlayanların infaz dosyası 107 nci ve 108 inci maddeler uyarınca işlem yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilir.”

Page 145: İnfaz Hukuku

141

İNFAZI ENGELLEYEN NEDENLER Ceza Zamanaşımı İnfaz hukukunun temel ilkelerinden biri de infaz edilebilir hale gelmiş olan hükümlerin derhal infaz edilmesidir. Bununla birlikte, kesin ya da kesinleşmiş bir hükmün uzun süre infaz edilememesi ile infazdan beklenen yarar gerçekleşmeyeceğinden ceza zamanaşımı sürelerinin belirlenmesi infaz hukuku bakımından da önem taşır hale gelmektedir.

Ceza hukukunda iki tür zamanaşımı bulunur: dava ve ceza zamanaşımı. İnfazı engelleyen zamanaşımı, ceza zamanaşımıdır. Ceza zamanaşımı; bir suç hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararının bulunmasından itibaren, hükmedilmiş olan ceza mahkûmiyetinin kanunda belirlenen süreler içinde infaz edilememesi durumunda devletin cezayı infaz etme yetkisinin ortadan kalkmasıdır.

Zamanaşımı süresinin belirlenmesinde somut ceza esas alınır.

Ceza Zamanaşımına Tabi Olmayan Suçlar

Bununla birlikte TCK bazı suçların ceza zamanaşımına uğramayacağını öngörmektedir. Buna göre ceza zamanaşımının söz konusu olamayacağı iki durum vardır:

1. TCK’nın İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet veya on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi halinde ceza zamanaşımı uygulanmaz (TCK m.68/3).

2. Soykırım suçları (TCK m.76/4) ve insanlığa karşı suçlar (TCK m.77/4) ile soykırım ve insanlığa karşı suçların örgütlü bir şekilde işlenmiş olması (TCK m.78/3) halinde bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.

Ceza Zamanaşımı Süreleri

Cezalar, aşağıdaki sürelerin geçmesiyle infaz edilmez; yani, zamanaşımına uğrar (TCK m.68/1):

a. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında kırk yıl,

b. Müebbet hapis cezalarında otuz yıl,

c. Yirmi yıl ve daha fazla süreli hapis cezalarında yirmi dört yıl,

d. Beş yıldan fazla hapis cezalarında yirmi yıl,

e. Beş yıla kadar hapis ve adlî para cezalarında on yıl.

Öte yandan, fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle ceza infaz edilmez (TCK m.68/2).

Ceza Zamanaşımının Başlaması

Ceza zamanaşımı süresi ceza hükmünün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar (TCK m. 68/5). Buna göre;

Hükmün Kesinleşmesi

Mahkûmiyet hükümlerinin infaz edilebilmesi ve bu anlamda ceza zamanaşımının başlayabilmesi için yasa gereği kesin veya kesinleşmiş olmaları gerekir.

İnfazın Herhangi Bir Sebeple Kesilmesi

Burada sanığa verilen ceza infaz edilmeye başlamıştır. Ancak cezanın infazı herhangi bir sebeple kesilirse bu kesilme gününden itibaren ceza zamanaşımı başlayacaktır.

Kanun infazın kesilmesi bakımından herhangi bir neden ayrımı yapmamıştır. Buna göre cezanın infazı gerek hukuka uygun (akıl hastalığı gibi) ve gerekse hukuka aykırı (cezaevinden firar gibi) bir nedenle kesilmiş olsun her iki halde de ceza zamanaşımı süresi başlayacaktır. Nitekim TCK infazın kesilmesine ilişkin nedenlerde hukuku uygunluk ya da aykırılık gibi bir ayrım ya da kısıtlama yapmamıştır.

Page 146: İnfaz Hukuku

142

Ceza Zamanaşımının Kesilmesi

Kanunda ceza zamanaşımına ilişkin sürelerin işlemesi sırasında yine kanunda belirtilen sebeplerin ortaya çıkması durumunda geçen sürelerin hiç geçmemiş gibi kabul edilerek ceza zamanaşımı süreleri bakımından en başa dönülmesine ceza zamanaşımı süresinin kesilmesi denir. Hemen belirtelim ki, ceza zamanaşımı bakımından sadece kesme söz konusu olup, durma söz konusu değildir.

Ceza zamanaşımı süresinin kesilme nedenleri:

Mahkûmiyet hükmünün infazı için yetkili merci tarafından hükümlüye kanuna göre yapılan tebligat veya bu maksatla hükümlünün yakalanması ceza zamanaşımını keser. Bir suçtan dolayı mahkûm olan kimse üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlediği takdirde, ceza zamanaşımı kesilir (TCK m. 71).

Hükmün İnfazı İçin Tebligat Yapılması

TCK m.71/1’e göre “mahkûmiyet hükmünün infazı için yetkili mercii tarafından hükümlüye kanuna göre yapılan tebligat...ceza zamanaşımını keser.”

Bu düzenlemeden de anlaşıldığı gibi ceza zamanaşımının bu nedenle kesilmesi için bazı şartlar gereklidir:

• Tebligat, mahkûmiyet hükmünün infazı için yapılmalıdır.

• Tebligat, Kanuna uygun bir şekilde ve yetkili makam tarafından yapılmalıdır.

• Tebligatın hükümlüye belli bir suçun cezasına ilişkin olarak yapılması gerekir.

Hükümlü hakkında birden fazla mahkûmiyetten dolayı kesinleşmiş cezanın varolması durumunda, tebligat hangi ceza ile ilgili olarak yapılmışsa, o cezanın zamanaşımı süresi kesilir.

Hükmün İnfazı Amacıyla Yakalama Yapılması

Mahkûm edilen kişinin, söz konusu mahkûmiyet hükmünün infaz edilebilmesi için yakalanması gerekir. O halde, bu amaç dışında herhangi bir şekilde yakalanan kişi bakımından ceza zamanaşımı süresi kesilmez.

Burada bir başka dikkat edilmesi gereken nokta ise, kişi birden fazla suçtan dolayı mahkûm edilmişse, yakalamanın hangi cezanın zamanaşımı süresini keseceğinin doğru tespit edilmesidir. Eğer mahkûm hakkında birden fazla suça ilişkin birden fazla ceza hükmü varsa, yakalama hangi suçun infazını sağlamak amacıyla yapıldıysa, sadece o ceza bakımından zamanaşımı süresini keser.

Hükümlünün Yeni Bir Suç İşlemesi

Bir suçtan dolayı mahkûm olan kimse üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlediği takdirde, ceza zamanaşımı kesilir (TCK m. 71/2).

Ceza zamanaşımının kesilmesiyle zamanaşımı süreleri yeniden işlemeye başlar. Zamanaşımının kesilmesi, sadece ilgili kişi bakımından sonuç doğurur. Başka bir deyişle diğer suç ortakları bu durumdan etkilenmezler.

Ceza zamanaşımına tabi olmayan suçlar hangileridir? Hükümlünün Ölümü Hükümlünün ölümü halinde hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezaları ortadan kalkar (m.64/2). Hapis cezasının infazı zaten hükümlünün ölümü halinde fiilen mümkün değildir. Ölüm halinde ayrıca infaz edilmemiş olan adlî para cezaları da ortadan kalkar; yani, hükümlünün mirasçılarından talep edilemez. Bu durum cezaların şahsiliği ilkesinin de doğal sonucudur.

Hükümlünün ölümü halinde, hakkında verilmiş tedbir kararları da ortadan kalkar. Ancak müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur.

Page 147: İnfaz Hukuku

143

Af Ceza hukukunun en eski kurumlarından biri olan af, insanlık tarihi boyunca dini, felsefi ve hukuki anlamda daima güncelliğini korumuş, gerek düşünce alanında gerekse uygulamada tartışmalara konu olmuştur. Af yetkisine yöneltilen eleştiriler daha ziyade bu yetkinin kötüye kullanılmasından kaynaklanmaktadır. İyi şekilde kullanıldığında, aşırıya kaçılmadığında, affın çeşitli hukuki ve sosyal yararları olduğu söylenebilir.

Af, ceza kanunlarının somut olaylara uygulanması sırasında ortaya çıkabilecek haksızlıkları gidermek suretiyle adaletsizlikleri önlemek, aşırı yığılma neticesinde dolma noktasına gelen cezaevlerinin boşaltılması gerekçelerine dayanabilir. Ancak af, Türkiye’de genellikle siyasi gerekçelerle çıkarılmaktadır. Bir gereksinim ya da zorlayıcı neden olmadan af kanunu çıkarılmamalıdır. Aksi halde cezanın ve cezalandırmanın amaçları anlamını yitirir.

Af istisnai bir yasama faaliyetidir. Af işlemi yargısal bir takım sonuçlar doğurmakla birlikte bir yargı işlemi değildir. Zira af yetkisinin tesisinde ve kulla-nılmasında yargısal usullere başvurulmamakta ve aftan faydalanacaklar yargı usulleriyle belirlenmemektedir.

Birey aftan yararlanmaya mecburdur, aftan yararlanmayacağını ileri süremez. Ancak af kanunu, aftan yararlanmamak hakkını kişilere verebilir.

Anayasa m.163/3 gereği münhasıran orman suçları (orman yakmak, ormanı yok etmek, daraltmak amacıyla işlenen suçlar) için genel veya özel af çıkarılamaz. Çıkarılan genel ve özel af kapsamına bu suçlar dahil edilemez.

Affın Çeşitleri Affın doğurduğu sonuçlar bakımından af; genel ve özel af olmak üzere ikiye ayrılır. Genel ve özel af arasındaki farklar şunlardır:

• Genel af, ceza ilişkisini bütün sonuçları ile tamamen ortadan kaldırdığı halde özel af sadece cezanın tamamen veya kısmen ortadan kaldırılmasına ya da hafif cezaya dönüştürülmesine yol açar.

• Genel af yetkisi sadece TBMM ne aitken özel af yetkisi TBMM yanında Cumhurbaşkanına da tanınmıştır.

Genel Af Kamu davasını ve hüküm olunan cezaları ve mahkûmiyetin bütün neticelerini ortadan kaldıran af, genel aftır. Yani, affı genel yapan tüm suçluları etkileyecek şekilde çıkarılmış olması değil, hukuki sonuçlarının cezaların ve mahkûmiyetin bütün neticelerini ortadan kaldırır nitelikte olmasıdır. Ancak, Genel affın güvenlik tedbirlerine etkisi olmaz. Çünkü affa rağmen failin tehlikeliliği devam eder.

Genel affa uğramış mahkûmiyet, erteleme hükümlerinin uygulan-masına engel olmayıp, tekerrür hükümlerinin uygulanmasına engeldir.

Genel af, müsadere olunan şeylerin veya ödenen adlî para cezasının geri alınmasını gerektirmez (TCK m.74/1).

Öte yandan cezanın düşmesi şahsi haklar, tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin hükümleri etkilemez. Ancak, genel af halinde yargılama giderleri de istenemez (TCK m.74/3).

Page 148: İnfaz Hukuku

144

Özel Af Özel affın sonuçları şunlardır (TCK m.65/2):

• Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son verilebilir.

• İnfaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir.

• Hapis cezası adlî para cezasına çevrilebilir.

Burada dikkat çeken husus şudur; özel affın hangi hallerde söz konusu olabileceği sınırlı bir şekilde sayılmıştır. Öncelikle özel af önceki yasadan farklı olarak sadece hapis cezaları bakımından geçerli olabilmekte, para cezalarını etkilememektedir. Buna göre, özel af ile hapis cezası bütünüyle ortadan kalkmamakta, varlığını korumakla birlikte sadece infaza son verilmektedir. Bu yönü ile özel af bir infaz kurumu şekline bürünmüştür. Hâlbuki 765 s. TCK m. 98 gereği özel af, bir ceza mahkûmiyetini, ortadan kaldıran veya azaltan ya da daha hafif cezaya çeviren bir kurumdu. Bunun bir sonucu olarak ceza, özel affa uğramış olsa dahi TCK sistemine göre ceza mahkûmiyetinin bir sonucu olan ve fakat güvenlik tedbiri başlığı altında belli haklardan yoksun bırakılma sonucunu doğuran tedbirler, varlığını korumaya devam edecektir.

Özel af erteleme hükümlerinin uygulanmasına engel olup, tekerrür hükümlerinin uygulanmasına engel değildir. Çünkü özel af halinde ceza ortadan kalk-mamakta sadece infazına son verilmektedir. Cumhurbaşkanınca Af Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerini düzenleyen Anayasa m. 104/b.13’te “Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletme veya kaldırma” Cumhurbaşkanı’nın yetkileri arasında sayılmıştır. Söz konusu hallerin varlığı Adlî Tıp raporu ile belirlenir. Cumhurbaşkanınca af bir tür özel af olarak da nitelendirilebilir

Page 149: İnfaz Hukuku

145

Özet

Nakil, hükümlünün bir infaz kurumundan diğer bir infaz kurumuna götürülmesi olarak tanımlanabilir. Bu anlamda nakil ile sevk arasındaki farka da değinilmelidir. Sevk, tutuklu ve hükümlülerin duruşma, savcılık soruşturması, hastalık veya sınav gibi nedenlerle geçici olarak infaz kurumu dışına çıkarılması ve görev bitiminde infaz kurumuna teslim edilmesidir. Görüldüğü üzere nakil, sevke nazaran süreklilik özelliği taşımaktadır.Hükümlüler, kendi istekleri veya toplu sevk, disiplin, asayiş ve güvenlik, hastalık, eğitim, öğretim, suç ve yargılama yeri nedenleriyle başka bir kuruma nakledilebilirler (CGTİHK m.53/1).

Milletlerarası ceza hukuku anlamında hüküm-lülerin nakli ya da transferi ise “suçlunun hakkında mahkûmiyet hükmünün verildiği devlette (hüküm devleti) çekmekte olduğu hürriyeti bağlayıcı cezasının tamamı ya da bakiye kısmını diğer bir devlette (yerine getiren devlet) infazı için naklidir”. Böyle bir nakli haklı kılan sebep ya da yabancı uyruklu hükümlülerin bakiye cezalarını kendi ülkelerinde çekmelerine esas olan görüş, hükümlünün aile bağları, dil, din ve kültürü, sosyal ilişkileri yönünden kendisine yakın olan toplumda infaz edilmesidir.

Bunun yanında infazın etkisini azaltacak bir takım uygulamalara da gidilmektedir. İnfazın gevşetilmesi kavramı da bu konuyla doğrudan ilişkilidir. İnfazın gevşetilmesi kavramının anlamını, yeniden topluma kazandırma içinde aramak gerekir. Gerçekten infaz kurumunda belirli bir disiplin içinde yürütülen infaz faaliyeti, hükümlünün yeniden sosyalleştirilmesi amacını taşıdığından söz konusu amacı gerçekleştirmek yönünde yapılan faaliyetler ve dış dünya ile iletişimin kurulması gereği zaman içinde infazın gevşemesi sonucunu doğurur.

İnfaza ara verilmesi nedenleri olarak, geri bırakma, durma, erteleme ve koşullu salıvermenin hangi durumlarda söz konusu olabi-leceğini belirleyebilmek.

• Geri Bırakma iki şekilde karşımıza çıkar. Bunlardan ilki belirli hastalıkların bulunması halinde infazın geri bırakılmasıyken, diğeri belli koşulların varlığı halinde hükümlünün isteği üzerine geri bırakma şeklinde karşımıza çıkar.

• İnfazın durması, başlamış olan infazın bir süre devam etmemesi, işlememesi anlamına gelir. Durma süresi sona erince infaz kaldığı yerden devam eder. Durma süresi cezadan sayılmaz. Hükümlünün milletvekili seçilmesi, olağan-üstü kanun yolarına başvurulmuş olması gibi haller infazı durdurur. Durmanın ne şekilde

gerçekleştirileceği konusunda da infazın geri bırakılmasına ilişkin hükümler uygulan-malıdır.

• İşlediği suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilmiş olan kimsenin bu cezasının yerine getirilmesinin belli bir süre geri bırakılmasına erteleme denir. Erteleme cezalar sistemini tamamlayan kendine özgü bir kurumdur. Cezanın özel bir infaz şeklidir. Gerçekten belli ağırlıkta hapis cezasına mahkûm edilen kişi, mahkemede ileride suç işlemeyeceği kanısı uyandırırsa cezası infaz edilmeyerek ertelenecek; denetim süresi iyi halli geçirildiğinde ceza infaz edilmiş sayılacaktır. TCK, işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezasının ertelenebileceğini kabul etmiştir.

İnfazı engelleyen nedenler olarak, ceza zamanaşımı, hükümlünün ölümü ve affın hangi durumlarda ve nasıl sonuçlar doğur-duğunu ortaya koyabilmek

• Ceza zamanaşımı, bir suç hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararının bulunmasından itibaren, hükmedilmiş olan ceza mahkûmiyetinin kanunda belirlenen süreler içinde infaz edilememesi durumunda devletin cezayı infaz etme yetkisinin ortadan kalkmasıdır.

• Hükümlünün ölümü halinde hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezaları ortadan kalkar. Hapis cezasının infazı zaten hükümlünün ölümü halinde fiilen mümkün değildir. Ölüm halinde ayrıca infaz edilmemiş olan adlî para cezaları da ortadan kalkar; yani, hükümlünün mirasçılarından talep edilemez. Bu durum cezaların şahsiliği ilkesinin de doğal sonucudur. Hükümlünün ölümü halinde, hakkında verilmiş tedbir kararları da ortadan kalkar. Ancak müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur.

• Af, kamu davasını düşüren veya kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyetini bütün kanuni sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldıran, bazen de kesinleşmiş bir cezanın sadece kısmen ya da tamamen infazını önleyen veya başka bir cezaya dönüştüren yasama ya da yürütme organlarının yaptığı bir kamu hukuku tasarrufudur. Affın doğurduğu sonuçlar bakımından af; genel ve özel af olmak üzere ikiye ayrılır.

Page 150: İnfaz Hukuku

146

Kendimizi Sınayalım 1. Aşağıdakilerden hangisi hükümlülerin, kendi istekleri ile bulundukları kurumdan başka kurumlara nakledilebilmeleri için gerekli şartlardan değildir?

a. Gitmek istedikleri kurumlardan durumlarına uygun en az üç yeri belirten bir dilekçe vermeleri

b. Nakil giderlerini peşin olarak ödemeyi kabul etmeleri

c. Koşullu salıverilmelerine bir yıldan az süre kalmış olması

d. İyi hal göstermeleri, disiplin cezası almamış veya kaldırılmış olması

e. Daha önce disiplin nedeniyle ayrılmak zorunda kaldıkları kurum olmaması

2. Hastalık durumunda, infazın geri bırakıl-masına kim kara verir?

a. İnfazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığı

b. Mahkûmiyet kararını veren mahkeme

c. Mahkûmiyet kararının verildiği yer Cum-huriyet Başsavcılığı

d. İnfazın yapıldığı yer Ağır Ceza Mahkemesi

e. Yargıtay

3. Yabancı ülkede verilen mahkûmiyet kararlarının Türkiye’de yerine getirilmesine kim karar verir?

a. Adalet Bakanı

b. İçişleri Bakanı

c. Dışişleri Bakanı

d. Başbakan

e. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu

4. Erteleme kurumuna ilişkin aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a. Erteleme koşula bağlanabilir.

b. Ertelemeye yargılamanın yapıldığı ilk derece mahkemesi kara verir.

c. Hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde erteleme düşer.

d. Cezanın erteleme kapsamında olup olmadığı soyut cezaya göre belirlenir.

e. Suç işlemeyceği konusunda mahkemede bir kanaatın oluşması gerekir

5. Mazeret izin talebine red kararına karşı hangi kanun yoluna başvurulabilir?

a. Temyiz

b. İstinaf

c. İtiraz

d. Kanun yararına bozma

e. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı

6. Hükümlünün, belli bir sürenin iyi halle geçirilmiş olması koşuluna bağlı olarak verilen mazeret izninden faydalanabilmesi için mahkûmiyetinin en az ne kadarını iyi halli olarak geçirmiş olması gerekir?

a. On ikide birini

b. Onda birini

c. Sekizde birini

d. Altıda birini

e. Beşte birini

7. Aşağıdakilerden hangisi bir af çeşididir?

a. Yargıtay affı

b. Cumhurbaşkanınca af

c. Bakanlar Kurulunca af

d. İçişleri Bakanınca af

e. Anayasa Mahkemesi affı

8. Aşağıdakilerden hangisi infazı engelleyen nedenlerden birisidir?

a. Erteleme

b. Koşullu salıverilme

c. İnfazın geri bırakılması

d. İnfazın durması

e. Ceza zamanaşımı

9. Kamu davasını ve hüküm olunan cezaları ve mahkûmiyetin bütün neticelerini ortadan kaldıran affa ne ad verilir?

a. Kesin af

b. Genel af

c. Özel Af

d. Cumhurbaşkanın affı

e. Meclis affı

Page 151: İnfaz Hukuku

147

10. Hapis cezası bütünüyle ortadan kalkmadığı, varlığını korumakla birlikte sadece infazına son verildiği af türüne ne ad verilir?

a. Genel af

b. Özel af

c. Ceza affı

d. Mahkûmiyet affı

e. Lütuf affı

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. c Yanıtınız yanlış ise “Kendi İstekleri ile Nakil” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

2. a Yanıtınız yanlış ise “Talebin İncelenmesi” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

3. a Yanıtınız yanlış ise “Milletlerarası Nakil” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

4. d Yanıtınız yanlış ise “Erteleme” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

5. c Yanıtınız yanlış ise “Mazeret İzni Talebinin Reddi” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

6. e Yanıtınız yanlış ise “İnfazı Engelleyen Nedenler” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

7. b Yanıtınız yanlış ise “Af” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

8. a Yanıtınız yanlış ise “İnfazı Engelleyen Nedenler” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

9. b Yanıtınız yanlış ise “Af” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

10. b Yanıtınız yanlış ise “Af” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 Hükümlülerin nakli dört şekilde gerçek-

leşmektedir. Bunlar; kendi istekleriyle nakil,

disiplin nedeniyle nakil, zorunlu sebeplerle nakil

ve hastalık nedeniyle nakildir.

Sıra Sizde 2 Hükümlülerin Nakline Dair Avrupa Sözleşmesi

m.3 hüküm devleti ile yerine getiren devletin

naklin yapılmasında anlaşmaları önkoşulunu

getirmektedir. Buna göre hüküm devletinin nakil

talep etmemesi ya da hükümlünün veya yerine

getirme devletinin talebi üzerine nakil talebinde

bulunmayacağını bildirmesi veyahutta yerine

getiren devletin ilgilinin naklini talep etmemesi

veya talep teklifini kabul etmediğini bildirmesi

halinde naklin ön koşulu gerçekleşmez.

Sıra Sizde 3 İzin çeşitlerini şunlardır: Mazeret izni (Belli bir

sürenin iyi halle geçirilmiş olması koşuluna bağlı

olarak verilen mazeret izni, infaz kurumunda

geçirilen süreye bakılmaksızın verilen mazeret

izni olmak üzere), özel izin (Hükümlülerin

aileleriyle bağlarını sürdürmelerini veya

güçlendirmelerini ve dış dünyaya uyumlarını

sağlamak amacıyla verilen izindir.) ve iş arama

izni (Hükümlülerin olağan yaşantılarına

döndüklerinde uyum sorunu ile karşılaşmamaları

ve iş bulma olanakları sağlanmak üzere verilen

izindir)

Sıra Sizde 4 Akıl hastalığına ya da diğer bir hastalığa tutulan

hükümlü hakkında geri bırakma kararı, Adlî Tıp

Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakan-

lığı’nca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin

sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp

Kurumu’nca onaylanan rapor üzerine, infazın

yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca

verilir.Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi

olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle

kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir.

Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili

Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun

sağlık durumu, geri bırakma kararını veren

Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi

üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer

Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda

belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde

Page 152: İnfaz Hukuku

148

üçer aylık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule

uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına

göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet

Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip

etmeyeceğine karar verilir.

Sıra Sizde 5 a. Önceki düzenlemelerden farklı olarak yeni

TCK sadece hapis cezasının ertelenmesini kabul etmiştir. O halde artık para cezaları ertelenemez. Söz konusu para cezasının hapis cezasından çevrilmiş olup olmamasının herhangi bir önemi bulunmaz. Çünkü uygulamada asıl mahkûmiyet, çevrilen adlî para cezasıdır (TCK m. 50/5).

b. Bunun dışında, önceden ertelemede deneme süresinin olaysız geçirilmiş olması halinde kişi hiç mahkûm olmamış sayılırken, TCK’ya göre ceza çekilmiş sayılır. O halde TCK ertelemeye bağladığı sonuç bakımından eski düzenlemelerden tamamen ayrılmış bulunmaktadır. Böylece ertelemenin bir tür koşullu af olmaktan çıktığı, bir infaz kurumu haline getirildiği söylenmelidir. Bununla birlikte, getirilen yeni düzenlemenin ertelemenin amacı ile bağdaşmadığı söylenebilir. Gerçekten bu durumda örneğin, hüküm adlî sicile kaydedilecektir. Yine fail deneme süresini olaysız geçirdikten sonra yeni bir suç işlerse artık cezası bir daha ertelenemeyecektir ve tekerrür hükümleri uygulanabilecektir.

Sıra Sizde 6 Hapis cezası ertelenen hükümlünün denetim

süresi içinde;

a. Bir meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün, bu amaçla bir eğitim programına devam etmesine,

b. Bir meslek veya sanat sahibi hükümlünün, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,

c. On sekiz yaşından küçük olan hükümlülerin, bir meslek veya sanat edinmelerini sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmesine karar verilebilir.

Sıra Sizde 7 Ceza zamanaşımının söz konusu olamayacağı iki

durum vardır:

a. TCK’nın İkinci Kitabının Dördüncü Kısmın-da yazılı ağırlaştırılmış müebbet veya müeb-bet veya on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi halinde ceza zamanaşımı uygulanmaz (TCK m.68/3).

b. Soykırım suçları (TCK m.76/4) ve insanlığa karşı suçlar (TCK m.77/4) ile soykırım ve insanlığa karşı suçların örgütlü bir şekilde işlenmiş olması (TCK m.78/3) halinde bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.

Page 153: İnfaz Hukuku

149

Yararlanılan Kaynaklar Demirbaş, T (2008). İnfaz Hukuku, Ankara.

Kurt, M (2006), Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumlarının Sorunları, Ankara.

Özbek, V.Ö. (2007), İnfaz Hukuku, Ankara.

Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara.

Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara.

Tezcan, D. Erdem, M.R. Sancakdar, O. Önok, R.M. (2011) İnsan Hakları El Kitabı, Ankara

Toroslu, H. (2010), Ceza Müeyyidesi, Ankara.

Yenidünya, A (2002), Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Şartlı Salıverme, Ankara.

Page 154: İnfaz Hukuku

150

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

Ceza infaz kurumlarının temel yapısını ve unsurlarını açıklayabilecek,

Ceza infaz kurumlarının çeşitlerini ve özelliklerini sırayabilecek,

Ceza infaz kurumu personellerini ve görevlerini tanımlayabilecek,

Ceza infaz kurumu personellerinin sorumluluk ve yükümlülüklerini tartışabilecek

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar Ceza İnfaz Kurumu

Tutukevi

Eğitim Evleri

F Tipi

İnfaz Kurumu İdaresi

İş Yurdu

Disiplin

Psiko-Sosyal Yardım

Kurullar

İçindekiler Giriş

İnfaz Kurumları

İnfaz Kurumu Türleri

İnfaz Kurumlarının İdaresi ve İnfaz Personeli

Personelin Yükümlülükleri ve Yasaklar

Personelin Eğitimi

Kurulların Oluşumu ve Çalışması

6

Page 155: İnfaz Hukuku

151

GİRİŞ Ceza infaz kurumları, infaz hukukunun amaçlarının yerine getirilmesi açısından son derece önemli

kurumlardır. Çünkü cezanın infazıyla ulaşılmak istenen amaçlar bakımından özellikle fiziki ortamın

koşulları ve bu koşulların hükümlü üzerindeki etkileri tartışılmazdır. Her hükümlü için her ceza infaz

kurumu uygun değildir. Hükümlülerin işledikleri suçlardan, bir takım özelliklerine (yaşı, cinsiyeti vs.)

kadar aşağıda üzerinde durulacak birçok niteliği dolayısıyla farklı ceza infaz kurumlarının tahsisi

kaçınılmaz olmuştur. Bu ceza infaz kurumları kendi infaz rejimlerini de beraberinde getirmiştir.

Günümüzde temel hak ve özgürlükler açsından, infazın süjesi olan insan değil infaz konusu suç esas

kabul edildiği için bahsi geçen ve farklı özelliklerle bezenmiş ceza infaz kurumlarının iyi bir şekilde

sınıflandırılması, nihayet bu sınıflandırma içinde amaca uygun bir şekilde yapılandırmaya gidilmesi

(sosyal etkinlik ve iş yurtları örgütlenmesi gibi) elzemdir.

Bununla birlikte bu ceza infaz kurumlarında görev yapan personelin de aynı şekilde mesleğin önemini

kavrayabilecek bilgisel donanıma ulaştırılması ve insan haklarını önceleyen bir yaklaşımla tutuklu veya

hükümlülerle iletişime geçmeleri çok önemlidir. Bu da ancak ceza infaz kurumu personelinin hak ve

yükümlülüklerini içselleştirebilecekleri nitelikte doğru bir eğitimden geçirilmesi ve görev tanımlarının

doğru bir şekilde ortaya konulmasıyla mümkün olacaktır.

İNFAZ KURUMLARI İnfaz Kurumunun Unsurları

CGTİHK, tutukevlerine ilişkin düzenlemelere yer veriyor olsa da konuyu ifade etmek üzere ceza infaz

kurumu terimini kullanmaktadır. Bu yönüyle infaz kurumu dendiğinde daha çok cezanın, yani özgürlüğü

bağlayıcı cezanın infazı ifade edilmeye çalışılmaktadır. Hâlbuki infaz kurumu sadece cezanın yerine

getirildiği yeri yani, ceza infaz kurumunu (cezaevi) değil, tutukevi, çocuk eğitim evi terimlerini de içine

alan üst bir terim olarak anlaşılmalıdır.

Ceza infaz kurumları ve personel yapısına ait veriler ile işlediği suç veya suçlardan dolayı, mahkeme tarafından haklarında hürriyeti bağlayıcı ceza (hapis cezası) verilerek, ceza infaz kurumlarına hükümlü olarak giren ve ceza infaz kurumundan tahliye edilen hükümlülere ait verilere ulaşmak için bkz. Ceza İnfaz Kurumu İstatistikleri, Türkiye İstatistik Kurumu Yayınları, Ankara 2010.

İnfaz kurumunun dört unsurunun bulunduğu kabul edilir.

• Fiziki unsur: İç ve dış güvenliğe sahip, devamlı bir yaşam için temel ihtiyaçları karşılayabilen açık ya da kapalı alanlardır.

• Personel unsuru: Yönetim ve hizmet birimlerinde görev alan, yetki ve sorumlulukları belirli kişi/kişilerdir.

Ceza İnfaz Kurumları, İşleyişi

ve Personelleri

Page 156: İnfaz Hukuku

152

• Kişi unsuru: Hak ve yükümlülükleri bulunan, denetim ve koruma altına alınmış, sevk ve idaresi belli kurallar çerçevesinde infaz personeline bırakılmış hükümlü ve tutuklulardır.

• Hizmet unsuru: Barınma, yiyecek-içecek, sağlık, eğitim, rehabilitasyon, spor, sosyal ve kültürel faaliyetler ile çalışma ortamlarının sağlanmasına yönelik faaliyetlerdir.

Bir infaz kurumunun unsurları nelerdir?

İNFAZ KURUMU TÜRLERİ Ceza infaz kurumları, kapalı ceza infaz kurumları, açık ceza infaz kurumları ve çocuk eğitim evi olarak

üçe ayrılabilir.

Adalet bakanlığına bağlı ceza infaz kurumlarının internet adreslerine erişim için bkz. http://www.adalet.gov.tr/blink/birimcte.html

Kapalı Ceza İnfaz Kurumları

Kapalı ceza infaz kurumları, iç ve dış güvenlik görevlileri bulunan, firara karşı teknik, mekanik,

elektronik veya fizikî engellerle donatılmış, oda ve koridor kapıları kapalı tutulan, ancak mevzuatın

belirttiği hâllerde aynı oda dışındaki hükümlüler arasında ve dış çevre ile temasın olanaklı bulunduğu,

yeterli düzeyde güvenlik sağlanmış ve hükümlünün gereksinimine göre bireysel, grup hâlinde veya toplu

olarak iyileştirme yöntemlerinin uygulanabileceği tesislerdir (CGTİHK m.8).

Kapalı ceza infaz kurumları il ve ilçelerde bulunur. Ağır ceza teşkilatı bulunan yerlerdekilere merkez, diğerlerine ilçe kapalı ceza infaz kurumu adı verilir. Ülkemizde kapalı ceza infaz kurumları aynı zamanda tutukevi görevini de yerine getir-mekle birlikte, tutuklu ve hükümlüler ayrı yerlerde bulundurulur. Ancak buna uyulduğu pek söylenemez.

Kapalı ceza infaz kurumları kapasitelerine ve mimari yapılarına göre “tip” adıyla sınıflandırılır.

Mimari bir projeye uygun olarak yapılan infaz kurumlarına “tip ceza infaz kurumları” denirken, başka bir

amaçla inşa edildikten sonra infaz kurumuna dönüştürülen kurumlara da “tipi olmayan infaz kurumları”

denir. Tip infaz kurumları açık cezaevi ile çocuk eğitim evleri için de söz konusu olabilmektedir. Tip

infaz kurumlarının yararı özellikle güvenlik risklerinin azaltılması, infaz uygulamasında birliğin

sağlanması ve servis hizmetlerinde bir standarda ulaşılması bakımlarından ortaya çıkar.

Tip ceza infaz kurumları A tipi, B tipi, C tipi, K tipi, 150 kişi kapasiteli özel tip kapalı infaz

kurumları, 500 kişi kapasiteli özel tip kapalı infaz kurumları, E tipi, özel tip kapalı infaz kurumları, L tipi

şeklinde sıralanabilir.

Kapalı ceza infaz kurumları yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, kadın kapalı ceza infaz

kurumları, çocuk kapalı ceza infaz kurumları ve gençlik kapalı ceza infaz kurumları olarak ayrıma tabi

tutulmaktadır.

Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumları

Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, iç ve dış güvenlik görevlilerine sahip, firara karşı teknik,

mekanik, elektronik ve fizikî engellerle donatılmış, oda ve koridor kapıları sürekli kapalı tutulan, ancak

mevzuatın belirttiği hâllerde aynı oda dışındaki hükümlüler arasında ve dış çevre ile temasların geçerli

olduğu sıkı güvenlik rejimine tâbi hükümlülerin bir veya üç kişilik odalarda barındırıldıkları tesislerdir.

Bu kurumlarda bireysel veya grup hâlinde iyileştirme yöntemleri uygulanır (CGTİHK m.9/1).

Page 157: İnfaz Hukuku

153

Bu infaz kurumlarında;

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar ile süresine bakılmaksızın, suç işlemek

amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu örgütün faaliyeti çerçevesinde, Türk Ceza Kanununda yer

alan;

a. İnsanlığa karşı suçlardan (madde 77, 78),

b. Kasten öldürme suçlarından (madde 81, 82),

c. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan (madde 188),

d. Devletin güvenliğine karşı suçlardan (madde 302, 303, 304, 307, 308),

e. Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

mahkûm olanların cezaları infaz edilir. Bununla birlikte kurumların ihtiyacı karşılama bakımından

yetersiz olması hâlinde, diğer kapalı ceza infaz kurumlarının yüksek güvenlikli bölümleri kullanılır

(m.9/3).

Öte yandan eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli hâlde bulunan ve özel gözetim ve denetim altında

bulundurulmaları gerekli olduğu saptananlar ile bulundukları kurumlarda düzen ve disiplini bozanlar veya

iyileştirme tedbir, araç ve usûllerine ısrarla karşı koyanlar bu kurumlara gönderilirler (m.9/2).

Toplam cezasının üçte birini bu kurumlarda geçirerek iyi hâl gösteren hükümlülerin, tutum ve

kişiliklerine uygun diğer ceza infaz kurumlarına gönderilmelerine karar verilebilir (m.9/4).

Ülkemizde F tipi kapalı ceza infaz kurumları yüksek güvenlikli infaz kurumlarına örnek oluşturmaktadır.

Söz konusu kurumlara yapılan en önemli eleştiri 1 veya 3 kişilik odalarda barındırılan hükümlülerin

bu koşullarda yalnızlığa itilecekleri, bunun da hükümlünün ruh ve beden sağlığında olumsuz etki

yaratacağı şeklindedir. Ancak bu tür uygulamalar çağdaş ceza infaz kurumlarında kabul gören bir

yaklaşımdır. Bu tür infaz kurumlarının her hükümlü için değil, bazı suçlardan hükümlü olanlar için

öngörülmüş bulunduğu gözden uzak tutulmamalıdır. En önemlisi infaz kurumlarının bu şekilde bir

yapılanma içinde olduğunun toplum tarafından bilinmesi, korkutucu olmasıyla toplumda suç işleme

eğilimi olanlar üzerinde caydırıcı etki yapması, suçtan zarar görenin öç alma duygusunu tatmin

edebilmesi açısından uygun olmasıdır. Yalnızlığın sebep olduğu olumsuz duygular ise psikiyatr ve

psikologlar desteğinde giderilmeye çalışılmaktadır.

Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarında hangi suçlardan mahkum olanların cezaları infaz edilmektedir? Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumları Kadın kapalı ceza infaz kurumları, kadın hükümlülerin hapis cezalarının infaz edildiği Kanunun 8 ve 9 uncu maddelerine göre kurulmuş kurumlardır. Bu kurumlarda iç güvenlik görevlileri kadınlardan oluşturulur (m.10/1). Bununla birlikte bu maksatla kurulmuş kurumların ihtiyacı karşılama bakımından yetersiz olması hâlinde, kadın hükümlülerin hapis cezaları diğer kurumların, erkek hükümlülerin kaldığı bölümlerle bağlantısı olmayan bölümlerinde infaz edilir (m.10/2).

Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumları Çocuk tutukluların ya da çocuk eğitim evlerinden disiplin veya diğer nedenlerle kapalı ceza infaz kurumlarına nakillerine karar verilen çocukların barındırıldıkları ve firara karşı engelleri olan iç ve dış güvenlik görevlileri bulunan, eğitim ve öğretime dayalı kurumlardır (m.11/1).

Page 158: İnfaz Hukuku

154

Bilindiği üzere henüz on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler çocuk olarak adlandırılmaktadır (TCK m.6).

On iki-on sekiz yaş grubu çocuklar, cinsiyetleri ve fizikî gelişim durumları göz önüne alınarak bu kurumların ayrı ayrı bölümlerinde barındırılırlar. Böylece bedeni ve ruhi gelişimi çok hızlı ve hassas olan bu yaş grubundaki çocuklar arasında istismar ve kötü muameleler en aza indirilmeye çalışılmaktadır.

Bu hükümlüler, kendilerine özgü kurumun bulunmadığı hâllerde kapalı ceza infaz kurumlarının çocuklara ayrılan bölümlerine yerleştirilirler. Kurumlarda ayrı bölümlerin bulunmaması hâlinde, kız çocukları kadın kapalı ceza infaz kurumlarının bir bölümünde veya diğer kapalı ceza infaz kurumlarının kendilerine ayrılan bölümlerinde barındırılırlar.

Bu kurumlarda çocuklara eğitim ve öğretim verilmesi ilkesine tam olarak uyulur.

Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumları Gençlik kapalı ceza infaz kurumları, cezanın infazına başlandığı tarihte on sekiz yaşını bitirmiş olup da yirmi bir yaşını doldurmamış genç hükümlülerin cezalarını çektikleri, eğitim ve öğretim esasına dayalı, firara karşı engelleri olan, iç ve dış güvenlik görevlileri bulunan kurumlardır (m.12/1). Bu hükümlüler için ayrı bir kurum kurulamadığı takdirde, yukarıdaki fıkra kapsamındaki hükümlüler, diğer kapalı ceza infaz kurumlarının gençlere ayrılan bölümlerinde bu maddedeki esaslara göre barındırılırlar. Öte yandan yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarında infazı gereken suçlardan hüküm giymiş olan gençlerin cezaları, gençlik kapalı ceza infaz kurumlarının güvenlikli bölümlerinde yerine getirilir.

Bu yaş grubundaki enerji, hareketlilik ve arayış dikkate alındığında bu kişiler için ayrı bir infaz kurumu öngörülmüş olması yerinde olmuştur. Ancak infaz sırasında cinsiyet farkının da göz önünde bulundurulmasında fayda vardır. Böyle bir düzenlemeye hükümde yer verilmesinin doğru olacağı söylenmelidir. Bu nedenle kadın-erkek ilişkilerinin sorunlu ve zorlu olduğu ülkelerde, kadın-erkek infaz bölümleri ayrılmalı, ortak kullanım alanları olan ve bahçeleri müşterek ya da kadın ve erkeklerin günün belli saatlerinde bir araya gelebildiği mekanları bulunan infaz kurumları oluşturulmalıdır. Bunun, hükümlünün toplumsal yaşama uyumlu hale gelmesi için faydalı olacağı şüphesizdir.

Çocuk kapalı ceza infaz kurumlarıyla gençlik kapalı ceza infaz kurumları arasındaki fark nedir? Açık Ceza İnfaz Kurumları Açık ceza infaz kurumları, hükümlülerin iyileştirilmelerinde, çalıştırılmaları ve meslek edindirilmelerine öncelik verilen, firara karşı engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan, güvenlik bakımından kurum görevlilerinin gözetim ve denetimi ile yetinilen kurumlardır (m.14/1).

Açık ceza infaz kurumları ihtiyaca göre ayrıca;

• Kadın açık ceza infaz kurumları,

• Gençlik açık ceza infaz kurumları,

şeklinde kurulabilir.

Öte yandan ilk kez suç işleyen ve iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına hükümlü bulunanların cezaları doğrudan açık ceza infaz kurumlarında yerine getirilebilir (m.14/3).

Açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerden kınamadan başka bir disiplin cezası alanlar ve hükümlü oldukları suçtan başka bir fiilden dolayı haklarında tutuklama kararı veya soruşturma konusu olan suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte olanlar ile yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma koşullarına uyum sağlayamayacakları saptananlar, kurum yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderilirler. Bu karar, infaz hâkiminin onayına sunulur (m.14/4).

Page 159: İnfaz Hukuku

155

Çocuk Eğitim Evleri

Çocuk eğitim evleri; çocuk hükümlüler hakkında verilen cezaların, hükümlülerin eğitilmeleri, meslek edinmeleri ve yeniden toplumla bütünleştirilmeleri amaçları güdülerek yerine getirildiği tesislerdir. Bu kurumlarda firara karşı engel bulundurulmaz; kurum güvenliği iç güvenlik görevlilerinin gözetim ve sorumluluğunda sağlanır (m.15/1).

Kurum içinde veya dışında herhangi bir eğitim ve öğretim programına devam eden ve on sekiz yaşını dolduran çocukların, eğitim ve öğretimlerini tamamlayabilmeleri bakımından yirmi bir yaşını bitirinceye kadar bu tesislerde kalmalarına izin verilebilir (m.15/2).

Bu tesislerde bulunan çocuk hükümlüler, kural olarak, kapalı ceza infaz kurumlarına gönderilmezler. Bunun iki istisnası bulunur:

• Haklarında tutuklama kararı bulunanlar

• Çocuk eğitim evlerinden disiplin veya diğer nedenlerle kapalı ceza infaz kurumlarına nakillerine karar verilen çocuklar.

F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu

Birleşmiş Milletler Minimum Cezaevi Standart Kuralları ile Avrupa Konseyi Cezaevi Kuralları, ceza infaz kurumlarında tutuklu ve hükümlülerin gruplara ayrılmasına imkân sağlanması, mahkûmların yatacakları bireysel oda ve koğuşların makûl bir genişlikte olması, ışıklandırma, ısınma, sağlık, hijyen, beslenme, ibadet ve yıkanma gibi gereksinmelerini karşılayabilecek tesislere sahip bulunması, oda ve koğuş pencerelerinin temiz hava girişini sağlayacak şekilde, normal büyüklükte ve mahkûmların güneş ışığında okumasını ve solumasını sağlayacak nitelikte olması, her mahkûma içme suyu sağlanması, kurumda bir revir olması, mahkûm çocukları için bir kreş bulunması, karanlık hücreler yapılmaması, mahkûmların ziyaretçi kabul edebilmesi ve haberleşebilmesi, açık havaya çıkabilmesi, eğitim ve çalışma alanlarının yaratılması, bedensel spor yapabilmesi, dilekçe ve şikâyet hakkını kullanabilmesi gibi standartlar belirlemiş ve kurumların bu nitelikte ve fizikî yapıda olması gerektiğini vurgulamıştır.

Terör ve çıkar amaçlı suç örgütü mensubu hükümlü ve tutuklu sayısının son yıllarda oldukça artması ve kalabalık koğuş sisteminin güvenlik, sağlık ve insan haklarına uygunluk açısından ciddi zafiyetler yaratması, ayrıca Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi tavsiye kararlarında da belirtildiği üzere gerekli standartların tam olarak uygulanması bakımından cezaevleri sorununun çözümü için Bakanlığımız ciddi bir arayış içine girmiştir. Yapılan araştırmalar sonucu, kapalı cezaevlerindeki sorunların çözümü için hükümlü ve tutukluların her türlü ihtiyacını karşılayabilecek yüksek güvenlikli “F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu” projesi geliştirilmiştir.

F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Projesi; ceza infaz kurumlarında hükümlü ve tutukluların çağdaş tretman yöntemlerinden maksimum düzeyde yararlanmasını sağlamak, kalabalık

02.07.2012 tarih ve 6352 sayılı Kanun’a getirilen Geçici Madde 3’de açık cezaevine alınma ile ilgili özel bir düzenleme yapılmıştır. Hüküm şöyledir:

“(1) 12 Eylül 1980 tarihinden önce işlenmiş olan suçlardan dolayı lehe Kanun, 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun cezaların içtimaına ilişkin hükümleri uygulandıktan sonra ortaya çıkan sonuç ceza göz önünde bulundurularak belirlenir. Belirlenen bu ceza infaz bakımından lehe hükümler içeren kanuna göre infaz edilir.

(2) Terör suçları, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar hariç olmak üzere;

a. Kasıtlı suçlardan toplam üç yıl veya daha az hapis cezasına mahkûm olanların,

b. Taksirli suçlardan toplam beş yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm olanların,

c. Adli para cezasının infazı sürecinde tazyik hapsine tabi tutulanların,

cezaları doğrudan açık ceza infaz kurumlarında yerine getirilir. Bu fıkra hükümleri 3l/l2/2017 tarihine kadar uygulanır.”

Page 160: İnfaz Hukuku

156

koğuş sisteminin yarattığı asayiş ve güvenlik zafiyetini en aza indirmek, hükümlü ve tutukluların düşmanlık hislerini, kalabalık yaşamdan kaynaklanan olumsuz psikolojik etkilenmelerini engellemek ve herhangi bir bulaşıcı hastalık yayılması ya da kalabalık yaşamın yaratabileceği olumsuz hijyen koşullarını düzeltmek, güvenlik zafiyetlerini önlemek, insan haklarını gerçekleştirmek, hükümlü ve tutuklulara sosyal, kültürel ve sportif faaliyet imkânları ve daha özel yaşam alanları sunmak amacıyla, Birleşmiş Milletler Minimum Cezaevi Standart Kuralları, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin tavsiye kararı olan Avrupa Cezaevi Kuralları, yine Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Tehlikeli Mahpusların Hapsedilmeleri ve Tretmanları Hakkındaki R 82-17 sayılı Tavsiye Kararı, ulusal yasalar olan 3713 ve 4422 sayılı Kanunlar ve İnfaz Tüzüğünün 78/B maddesine uygun olarak hazırlanmıştır.

F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Projesi, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi Cezaevi standartlarında yer alan kriterlere sahip olduğu gibi uygulamada çağdaş tretman yöntemlerine imkân yaratacak, sosyal, kültürel ve bedensel faaliyetlere elverişli ortam sağlayacak, asayiş ve güvenlik problemlerini sona erdirecek fizikî yapı ve tesislere de sahip bulunmaktadır.

F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında görev yapacak yönetici ve hizmet personeli standartları önceden belirlenmiştir.

Bu cezaevlerinde; kurum müdürü, beş adet ikinci müdür, idare memuru, sayman ile yeterli sayıda doktor, diş hekimi, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, öğretmen, kâtip, sağlık memuru, infaz ve koruma baş memuru, teknisyen, infaz ve koruma memuru, hasta bakıcı, odacı, çamaşırcı, kaloriferci ve hizmetli görev yapacaktır.

F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında görevlendirilecek tüm personel, Ankara’da C.T.E. Genel Müdürlüğü Personel Eğitim Merkezi’nde belirli dönemler içinde eğitime tabi tutulacaklardır.

Mevcut uygulamadan farklı olarak F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında servis hizmetleri ve görevleri işlevselleştirilmiş, alınan kararlar kişisellikten çok kurul ile oluşturulan komisyon ve heyetlere yüklenmiştir. Bunda tüm personelin yönetime katılması ve kararlarda çok sesliliğin sağlanması amaçlanmıştır.

F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında; infaz servisi, güvenlik ve gözetim servisi, sağlık servisi, psiko-sosyal yardım servisi, eğitim servisi, genel bütçe servisi, iş yurtları servisi, personel hizmetleri servisi, teknik hizmetler servisi ve yardımcı hizmetler servisi bulunmaktadır.

Hem personelin görevlerini icra sırasında uyacakları standartlar, hem kurul, heyet ve komisyonların görev ve sorumluluklarına ilişkin standartlar önceden belirlenmiştir.

F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Projesi’nin genel özellikleri nelerdir? Ceza infaz kurumlarının özellikleri ve sorunlarına ilişkin ayrıntılı değerlendirme için bkz. Mehmet Kurt, Cezaların İnfazı ve Ceza İnfaz Kurumlarının Sorun-ları, Adalet Yayınları, Ankara 2007.

Ceza infaz kurumlarının özellikleri ve sorunlarına ilişkin ayrıntılı değerlendirme için bkz. Mehmet Kurt, Cezaların İnfazı ve Ceza İnfaz Kurumlarının Sorun-ları, Adalet Yayınları, Ankara 2007.

İNFAZ KURUMLARININ İDARESİ VE İNFAZ PERSONELİ İnfaz kurumlarının idaresi konusunun hukuki temelini 14.6.1930 tarih ve 1721 sayılı Hapishane ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanun, 6.8.1997 tarih ve 4301 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun, 13.12.2004 tarih ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve Ceza ve İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük oluşturmaktadır.

Page 161: İnfaz Hukuku

157

İnfaz kurumlarında sunulmakta olan iaşe, sağlık, eğitim, iyileştirme, spor ve çalışma gibi hizmetleri yerine getiren kişilere infaz personeli adı verilir.

İyi yetişmiş infaz personeli, amaca uygun bir infazın temel koşuludur. İnfaza ilişkin kuralların ya da infaz kurumunun standardı ne kadar yüksek olursa olsun infaz kurumu iyi idare edilmediği sürece özellikle hükümlünün iyileştirme çerçevesinde sosyalleştirilmesi mümkün olmayacaktır.

İnfaz sürecinin yüksek bir standarda sahip olması personel kalitesi yanında personel başına düşen hükümlü sayısı ile de doğrudan orantılıdır. Batılı ülkelerde infaz personeli başına düşen hükümlü sayısı 1 ile 2 arasındadır.

Aşağıda da görüleceği üzere infaz kurumu başında bir müdürün de bulunduğu hiyerarşik bir organizasyondur. Mevzuat hükümleri çerçevesinde belirlenmiş bir infaz rejimi ve siyasetinin uygulanması şüphesiz müdürün görevidir. Ancak aşırı hiyerarşik yapılanma personelin kendi yöntemlerini geliştirmek arzusu ile infaz sürecine bireysel ilgi ve katılımını azaltacaktır.

İnfaz kurumlarında yetki ve sorumlulukları birbirinden farklı iki grup personel görev yapmaktadır. Bunlardan ilk grubu yönetici personel oluşturmaktadır. Yönetici personel kurum birinci müdürleri, ikinci müdürler (müdür yardımcıları) ve idare memurlarıdır. İdare memurları, kendilerine verilecek hizmet içi ve görevde yükselme eğitimleri sonucu, ikinci müdür olarak atanacak yönetici personeldir.

İkinci grubu ise hizmet servisi personeli oluşturur.

Bu çerçevede infaz kurumu personeli;

• Kurum müdürü ve ikinci müdür; müdür bulunmayan kurumlarda idare memuru,

• Yönetim servisinde; idare memuru, ambar memuru ve cezaevi kâtibi,

• Güvenlik ve gözetim servisinde; infaz ve koruma başmemuru ile infaz ve koruma memuru,

• Teknik serviste; mühendis, mimar, tekniker, teknisyen, teknisyen yardımcısı,

• Psiko-sosyal yardım servisinde; psikolog ve sosyal çalışmacı,

• Sağlık servisinde; cezaevi tabibi, diş tabibi, eczacı, veteriner, diyetisyen, sağlık memuru ve hayvan sağlık memuru,

• Eğitim ve öğretim servisinde; öğretmen ve kütüphaneci,

• İşyurdu servisinde; işyurdu müdürü, sayman, veznedar, tahsildar, işyurdu ambar memuru, satınalma memuru, bütçe, pazarlama ve benzeri işlerden sorumlu görevliler, işçi statüsünde çalışan personel ile gerektiğinde bütçeden aylık alan kadrolu personel,

• Yardımcı hizmetler servisinde; santral memuru, gemi adamı, şoför, kaloriferci, aşçı, hizmetli gruplarından oluşur (Tüzük m.18).

Mahkumlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar, Kural 46 (2):

Cezaevlerini yönetenler hem personelde, hem de kamuoyunda cezaevlerinde çalışmanın son derece önemli bir kamu hizmeti olduğu kanısını uyandırmaya ve korumaya çalışacak, kamauoyuna bilgi vermek için bütün uygun araçları kullanacaktır.

Mahkumlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar, Kural 48:

Bütün görevliler her zaman mahkumlara iyi örnek olacak, saygılarını kazanacak şekilde davranacak ve görev yapacaklardır.

Page 162: İnfaz Hukuku

158

Müdürün Görevleri Müdür, kurumun en üst amiri olup, aynı zamanda işyurdunun da müdürüdür. Görevlerinden dolayı sıralı amirlerine karşı sorumludur. Müdürün görevleri şunlardır:

• Kurum personeli üzerinde mevzuatın öngördüğü şekilde gözetim ve denetim hakkını kullanmak,

• Kurum personeline verilen yazılı veya sözlü emirlerin yerine getirilip getirilmediğini izlemek ve denetlemek,

• Mevzuat ve yetkili mercilerce verilen emirler çerçevesinde kurumun genel idare ve işyurduna ait hesap işlerinin yürütülmesini ve denetimini yapmak,

• Hükümlülerin iyileştirilmesi, bilgilerinin artırılması, atölye çalışmaları, kişisel uğraşlarının düzenlenmesi ve geliştirilmesinin sağlanması bakımından mevzuat hükümlerini uygulamak ve sağlık durumlarıyla yakından ilgilenmek,

• Kamu kurum ve kuruluşları ile bakanlıklar tarafından istenilen istatistiki bilgi ve belgelerin hazırlanmasını sağlamak ve Cumhuriyet Başsavcılığına sunmak,

• Haftada en az bir defa olmak üzere gündüzleri, on beş günde en az bir defa olmak üzere de geceleri kurumun bütün faaliyetlerini tetkik ederek, işlerin mevzuat ve emirler çerçevesinde yürüyüp yürümediğini denetlemek ve aldığı sonuçları ve gördüğü eksiklikleri denetleme defterine kaydetmek ve takip etmek,

• Kurum hizmetleriyle ilgili genel ihtiyaçları, öncelikleri, bir sonraki yılda yapılacak işleri belirlemek ve bu konularla ilgili tahmini gider verilerini hazırlayarak Bakanlığa sunmak,

• Asayiş, güvenlik, sağlık ve benzeri konularda ortaya çıkan sorunlarla ilgili gecikmeksizin önlem almak, önlemlerin yetersiz kalması halinde, durumu derhal Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla Bakanlığa bildirmek,

• Mevzuatla verilen diğer görevleri yapmak.

Ceza infaz kurumu personelleri kimlerden oluşur? İkinci Müdürün Görevleri İkinci müdür, müdürün yardımcısı olup müdür tarafından kendisine verilen işleri yürütür ve müdürün yokluğunda kendisine vekâlet eder. Birden fazla ikinci müdürün bulunması hâlinde, kimin vekâlet edeceği Cumhuriyet Başsavcısının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir.

İkinci müdürler arasındaki iş bölümü kurum müdürü tarafından yapılır ve kendilerine yazılı olarak tebliğ edilir.

Nöbet veya vardiya sırasında görevli ikinci müdür; kurum müdürü veya vekalet eden diğer ikinci müdürün yokluğunda veya acil ve zorunlu hâllerde, kurum müdürünün yetkilerini kullanır.

Yönetim Servisi Yönetim servisi, kurumun personel işlemleriyle, hükümlü ve tutuklular hakkındaki her türlü idarî ve malî hizmetlerin yürütüldüğü servistir. Yönetim servisinde, idare memuru, ambar memuru ve cezaevi katibi görev yapar.

İdare memuru; müdürü bulunan kurumlarda kurum müdürü ve ikinci müdürlerden sonra gelen yönetici personeldir. İdare memuru, amirlerinin talimatı ile sayman ve ambar memurunun görevleri dışında kalan bütün idarî işleri ve yöneticilikte yetiştirilmek amacıyla farklı servislerde kendisine verilen diğer işleri yapar.

Ambar memuru; ambara gelen malzemeyi teslim alır, giriş çıkış kayıtlarını tutar, muhafaza ve kontrolünü sağlar,

Cezaevi katibi; kurumun yazı işlerini ve müdürün kendisine verdiği diğer işleri yapar.

Page 163: İnfaz Hukuku

159

Güvenlik ve Gözetim Servisi Güvenlik ve gözetim servisi; kurumun güvenliği, düzeni ve disiplininden sorumludur. Bu serviste infaz ve koruma başmemurları ile infaz ve koruma memurları görev yapar.

Kurum müdürü tarafından seçilen bir infaz ve koruma başmemuru “sorumlu infaz ve koruma başmemuru” olarak görev yapar.

Sorumlu infaz ve koruma başmemuru, kurumun güvenlik ve gözetiminden, bu serviste görev yapmakta olan, infaz ve koruma başmemurları ile infaz ve koruma memurlarının sevk ve idaresi ile organizasyonundan sorumludur. Güvenlik ve gözetim servisinin nöbet cetvellerini düzenler ve bunları kurum müdürüne onaylatır. Müdürün bulunmaması durumunda ikinci müdür ya da idare memuru onay makamıdır.

İnfaz ve koruma başmemuru, kurumdaki güvenlik, düzen ve disiplinin sağlanması için infaz ve koruma memurlarının sevk ve idaresinden sorumlu olup, bu hizmetlerin yerine getirilmesi sırasında kurum müdürü, ikinci müdür veya bu amirlerin bulunmadığı kurumlarda idare memurunun vermiş olduğu emirlerin yerine getirilmesini ve uygulanmasını sağlar. Bu görevlerini yerine getirirken, sorumlu infaz ve koruma başmemurunun talimatına göre hareket ederler.

İnfaz ve koruma memuru, kurumun güvenlik, düzen ve disiplininin sağlanması, hükümlülerin kurum içindeki hareketlerinin takip ve kontrolü ile gözetimi ve kurumun temiz tutulması ile hükümlülerin iç yönetmeliklere uygun surette hareket etmelerini sağlamakla görevli olup, müdür ve ikinci müdür veya bunların bulunmadığı yerlerde idare memuru ile infaz ve koruma başmemuru tarafından verilen görevleri yapar.

Güvenlik ve gözetim servisinde görev yapanlar, aşağıdaki görevleri düzenli olarak yerine getirir.

a. Sayım; Müdürü bulunan ve vardiya sistemi uygulanan kurumlarda, sabah ve akşam sayımları, nöbetçi ikinci müdürün başkanlığında, sorumlu infaz ve koruma başmemuru, vardiya infaz ve koruma başmemurları ile infaz ve koruma memurları tarafından yerine getirilir. Gece sayımları, nöbetçi ikinci müdürün başkanlığında, bulunmaması hâlinde, bu konuda görevlendirilen infaz koruma başmemuru başkanlığında, vardiya infaz ve koruma başmemurları tarafından yapılır. Sayımlarda nöbetçi infaz ve koruma memurları da hazır bulunur.

İkinci müdürü bulunmayan kurumlarda yapılan sabah, akşam ve gece sayımları, sorumlu infaz ve koruma başmemuru veya görevlendirilen infaz koruma başmemuru başkanlığında, vardiya infaz ve koruma başmemurları ve nöbetçi infaz ve koruma memurları tarafından yerine getirilir.

Sayım sırasında mevcudun tam olup olmadığı kontrol edilir ve sayım defteri sayıma katılan görevliler tarafından isim yazılarak imzalanır.

b. Nöbet: İnfaz ve koruma başmemurları ile infaz ve koruma memurları, vardiya hizmetleri sırasında ya da vardiya dışında görevlendirilmeleri durumunda, kendilerinin sorumluluğuna verilen nöbet yerlerinde görevlerini yerine getirirler. Belirlenen nöbet yerleri ve burada görev yapacak infaz ve koruma başmemurları ile infaz ve koruma memurlarının isimleri, hazırlanan vardiya çizelgeleri ve nöbet cetvellerinde gösterilir.

İyileştirme çalışmaları: Güvenlik ve gözetim servisi görevlileri, topluma kazandırma çalışmalarına katkı sağlar ve buna ilişkin programlarda öğreticilik yapabilecek ya da bilgi, meslek ya da sanat nedeniyle o hizmete katkıda bulunabilecek olanlar vardiyada ya da vardiya dışında iyileştirme çalışmalarında ve kurslarda görevlendirilebilir.

İnfaz ve koruma başmemuru ile infaz ve koruma memuru, kurumun güvenliğini bozan firara teşebbüs, isyan, rehin alma, saldırı, yasaya veya düzenlemelere dayalı bir emre karşı aktif veya pasif fiziki direnme gibi olaylar ile 5237 sayılı Kanunun 25 inci maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hâli ortaya çıktığında kurum en üst amirinin izni ile zor kullanabilir. Acil hâllerde tehlikenin ortadan kaldırılması amacıyla izin alınmaksızın da zor kullanılabilir. Durumu derhâl en üst amire iletir. Zor kullanan personel gerekenden fazla kuvvet kullanamaz.

Page 164: İnfaz Hukuku

160

Çalışma süreleri ve izinler: İnfaz ve koruma başmemurları ile infaz ve koruma memurlarının, zorunlu

hâller dışında, günde sekiz saat çalışmaları ve haftada iki gün tatil yapmaları esastır.

Çalışma saatleri ve tatil günleri hazırlanan vardiya çizelgesinde gösterilir.

Personel yetersizliği nedeniyle, dörtlü vardiya sisteminin uygulanmadığı kurumlarda, kurum amirinin

önerisiyle, mahallindeki Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından uygulanacak vardiya sistemine uygun

çalışma saatleri belirlenir.

Teknik Servis

Teknik servis, kurumun araç ve gereçleri ile binanın bakım, onarım ve tamirat işlerinin yapımı, kullanımı,

sürekli çalışır durumda olmalarının takibi ve sağlanması gibi teknik işleri yapar. Bu serviste mühendis,

mimar, tekniker, teknisyen, teknisyen yardımcısı ve benzeri personel çalışır.

Bu serviste görev yapan personel, genel idare veya işyurdu faaliyetleri ile ilgili olarak çalıştıkları iş kolunun bütün gereklerini yerine getirmekle sorumlu olup, çalışmalarını en az üç ayda bir raporla kurum

idaresine bildirir.

Psiko-Sosyal Yardım Servisi

Psiko sosyal yardım servisi personel ve hükümlülerin ruh ve beden sağlığı ve bütünlüğüne ilişkin

koruyucu, geliştirici programları araştıran, uygulayan ve gerektiğinde tedavi sürecine katılarak psikolojik

destek ve müdahalede bulunan, ayrıca hükümlülerin bireysel özelliklerini, yaşam koşullarını ve suç

işleme nedenlerini belirleyerek bireysel gelişmelerine yardımcı olan, kurum yaşamına uyumlarını ve

toplumsal yaşamla uyumlaşmalarını sağlayan ve bireyin yeniden suç işlemesini engelleyecek önlemleri

alan ve bu amaçla gerektiğinde kurum en üst amirinin bilgisi dahilinde, aileler ve sosyal çevreyle

görüşme yapan servistir. Psiko-sosyal yardım servisinde, psikolog ve sosyal çalışmacı görev yapar.

İyileştirme programları kapsamında spor alanları, çok amaçlı salon, kütüphane ve iş atölyelerinden

yararlanma, meslek edinme kursları gibi faaliyetlere katılabilecek durumdaki hükümlüler ile kurumun iç

hizmetlerinde çalıştırılacak hükümlüleri belirleyerek idare ve gözlem kuruluna sunar.

Psiko-sosyal yardım servisi, hükümlülerin gözlem ve sınıflandırma formunu düzenler, ayrıca; servisin

çalışmalarıyla ilgili olarak üç ayda bir raporla kurum en üst amirine bildirir.

Sağlık Servisi

Sağlık servisi, kurumda koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerini cezaevi tabibinin başkanlığında

yerine getiren servistir. Sağlık servisinde cezaevi tabibi, diş tabibi, eczacı, veteriner, diyetisyen, sağlık

memuru ve hayvan sağlık memuru görev yapar.

Cezaevi tabibinin görevleri:

a. Kurumun sağlık koşullarını düzenleyerek, hükümlülerin ve kurum personelinin muayene ve tedavilerini yapar,

b. Kurumun sağlık koşullarını bozan hareketlerin önlenmesi amacıyla, tedavi olmayı reddedenlerin ve kurumun sağlığını bozacak şekilde hareket edenleri kurum en üst amirine bildirir,

c. Kurumda ortaya çıkan hastalıklar ve bu hastalıkların önlenmesi için alınacak tedbirler ile ayrıca iaşenin kalitesine, miktarına ve dağıtım şekillerine, hükümlülerle personelin temizliğine, kurumun sıhhî tesisat, ısıtma, aydınlatma ve havalandırma tesislerinin sağlık şartlarına elverişli bir şekilde işleyip işlemediğine, beden eğitimi ve spor faaliyetlerinin sağlık şartlarına uygun bir şekilde yürütülüp yürütülmediğine ilişkin hususları tespit etmek maksadıyla, kurumu ayda en az bir kez denetleyerek hazırlayacağı raporu kurum en üst amirine sunar ve sağlık istatistiklerini düzenler,

d. Merkezi bütçe ve işyurdu tarafından alınan tüm gıda maddelerinin muayenesini yapar ve tüketilmesinde sakınca görülen ve imha edilmesi gereken gıda maddelerini tespit eder,

e. Kurumda eczacının bulunmaması durumunda ilaçların dağıtımını sağlar,

Page 165: İnfaz Hukuku

161

f. Sağlık servisinin; tıbbi, idarî ve teknik hizmetlerini mevzuata uygun yürütür ve denetler,

g. Sağlık servisinin, tıbbi kayıt ve arşiv sistemini oluşturur ve kayıtların düzenli ve doğru bir şekilde tutulmasını sağlar,

h. Tıbbi atıkların kontrolü ve imhası için gereken önlemleri alır.

Diş tabibinin görevleri: Hükümlülerle kurum personelinin, ağız ve diş sağlığıyla ilgili koruyucu ve tedavi edici hizmetlerini yapar ve sağlık istatistiklerini düzenler.

Tabiplerin ortak görev ve sorumlulukları: Cezaevi tabibi ve diş tabibi, sağlık servisinde çalışan diğer personel ile birlikte, aşağıda belirtilen işleri yapmak amacıyla, ortak görev anlayışı içinde hareket eder.

a. Tabipler kurumu sık sık denetler ve kurumun mevcuduna göre ayda bir veya iki kez olmak üzere kurumun tamamını gezerek, kurumun genel sağlık durumunu kontrol eder, acele önlem alınmasını gerektiren bir hastalığın bulunması hâlinde durumu derhâl kurum en üst amirine bildirir,

b. Tabipler, diğer unvanlardaki personel gibi kurumun özelliği dikkate alınarak vardiya sistemine göre çalıştırılabilir.Vardiya sisteminin uygulanmadığı hâllerde, önemli bir rahatsızlığın bildirildiği durumlarda, günün her saatinde kuruma gelerek gerekli önlemleri alır.

Eczacının görevleri:

a. Eczacı; cezaevi tabibinin vereceği reçetelere göre ilâçları hazırlar, yeşil ve kırmızı reçeteyle satılan uyuşturucu ve uyarıcı nitelikteki ilâçların tane olarak verilmesini ve huzurda içirerek kontrolünü yapar, diğer ilâçları ise cezaevi tabibinin belirlediği miktarda hastalara verir,

b. Kurumda bulunan ilâçları korur ve gereken ilâçları almak için cezaevi tabibine zamanında haber verir.

Veterinerin görevleri: Hayvancılık faaliyetinde bulunulan işyurtlarında, üretimin sağlıklı biçimde yapılabilmesi için koruyucu ve tedavi edici önlemleri alır, üretimi plânlar, ırkların seçimi ve geliştirilmesini sağlar, alanıyla ilgili olarak her ay kurum en üst amirine rapor sunar ve istatistikleri düzenler.

Diyetisyenin görevleri: Kurumlarda kalan hükümlüler ile iaşe edilen personelin yeterli kalori esasına göre sağlıklı beslenmesini sağlayıcı düzenlemeler ile günlük, haftalık ve aylık iaşe plânlamalarını yapar, rahatsızlığı bulunanlar için, uygun yemeklerin hazırlanması ve bu konularla ilgili diğer işlerin yerine getirilmesini sağlar.

Sağlık memurunun görevleri: Cezaevi tabibinin gözetimi altında olup, onun göstereceği işleri yapar. Meslekî bilgisi ve yetkisi çerçevesinde koruyucu ve tedavi edici hizmetleri yerine getirir.

Hayvan sağlık memurunun görevleri: Hayvancılık faaliyetinde bulunulan işyurtlarında meslekî bilgisi ve yetkisi çerçevesinde koruyucu ve tedavi edici hayvan sağlık hizmetlerini yerine getirir.

Psiko-Sosyal ve Yardım Servisi’nin görevleri nelerdir? Eğitim ve Öğretim Servisi Kurumdaki eğitim ve öğretim hizmetleri ile kültürel etkinlikler ve kütüphane çalışmalarının yürütüldüğü servistir. Kurumların eğitim ve öğretim servislerinde öğretmen ve kütüphaneci görev yapar.

Öğretmenin görevleri:

a. Hükümlülerin eğitim ve öğretimleri ile manevî kalkınmalarını sağlar, örgün ve yaygın eğitime devam eden hükümlülerin okul kayıtları, sınava giriş işlemleri, sevk hâlinde okul kayıtlarının nakledilmesi gibi eğitim ve öğretimleri için gerekli her türlü işlemleri yürütür ve konu hakkında bilgilendirme yapar,

b. Her yılın eğitim ve öğretim döneminin başlangıcında eğitim ve öğretim, kurs gibi görev alanına giren konularda bir yıllık plan hazırlayarak kurum en üst amirine sunar ve eğitim öğretim istatistiklerini düzenler,

Page 166: İnfaz Hukuku

162

c. Yıl içinde değişebilecek koşullar nedeniyle, yıllık plânda değişiklikler yapar,

d. Kütüphanecinin bulunmadığı hâllerde onun görevlerini yerine getirir,

e. Öğretmen, okuma yazma bilmeyen hükümlülere, okuma yazma öğretilmesinden sorumludur. Herhangi bir sebeple öğrenme güçlüğü görülenler, öğretmen tarafından kurum en üst amirine bildirilir. Kurum en üst amiri ve öğretmen bunların okuma yazma öğrenmeleri için gereken önlemleri alır,

f. Öğretmen, kurumda eğitim ve öğretim faaliyetlerine devam edenlerin isimlerini, başladıkları tarihi, hangi sınıfa devam ettiklerini, başlangıçtaki öğrenim düzeylerini, eğitim ve öğretimde gösterdikleri ilerlemeyi, başarısını, devam sürelerini, sınıf yükselmelerini, davranış notlarını, gözlem ve sınıflandırma formunun ilgili bölümüne kaydeder.

Kütüphanecinin görevleri: Kütüphane ve kitaplığa gelen eserlerin kaydını yapar, bakım ve muhafazasını, dağıtılıp toplanmasını, kütüphane ve kitaplık olarak ayrılan yerin düzeni ile her türlü ihtiyaçlarını tespit eder.

İşyurdu Servisi Kurumun işyurdu çalışmalarını düzenleyerek, bunların etkinlik ve verimlilik ilkeleriyle gerçekleşmesini, hükümlülere meslek edindirilmesini, piyasa şartlarına uygun üretim yapılmasını ve işyurduna ilişkin işlemlerin yürütülmesini sağlayan servistir.

İşyurdu servisinde; işyurdu müdürü, sayman, veznedar, tahsildar, işyurdu ambar memuru, satınalma memuru, bütçe, satın alma, pazarlama ve benzeri işlerden sorumlu görevliler ile işçi statüsünde çalışan personel görev yapar. Gerektiğinde kurumun kadrolu personeli de işyurdu hizmetlerinde çalıştırılabilir.

Saymanın görevleri: İşyurdunun para ve muhasebe işlerini, mevzuat çerçevesinde yerine getirir, muhasebe defterleri ile sarf evrakını düzenler ve korur, işyurdu ayniyat hesaplarının tutulması ile ilgili işlemleri yapar.

Veznedarın görevleri: Vezne teşkilatı bulunan işyurtlarında, kasadan yapılacak ödemelerin veya kasaya yapılan tahsilatla ilgili işlemleri ve kayıtları düzenler. Kasa mevcudunun kayıtlar ile mutabakatını sağlar, vezne işlemlerini mevzuata uygun olarak yürütür.

Tahsildarın görevleri: Tahsildar makbuzlarına istinaden, haricen yapılacak tahsilatı gerçekleştirir, günlük tahsilatı bordro düzenlemek suretiyle vezneye yatırır, veznedarın bulunmadığı zamanlarda bu göreve vekâlet eder.

Ambar memurunun görevleri: İşyurdu ambarına gelen malzemenin teslim alınması, kayıtlarının tutulması ve muhafazası ile ihraç işlemlerini yapar. Bu husustaki belgeleri düzenler ve korur.

Satınalma memurunun görevleri: İşyurdu müdürü veya ihale yetkilisinin, satınalma öncesi veya satınalma sırasında vereceği görevleri yapar.

Bütçe, pazarlama ve benzeri işlerden sorumlu görevliler: İşyurdunun bütçe, pazarlama, araştırma ve geliştirme gibi hizmetlerini yürütürler.

İşçi statüsünde çalışan personel: İşyurdu faaliyetlerinde iş kanunlarına tâbi olarak, sürekli ve süreksiz işlerde belirli ve belirsiz süreli, kısmi ve tam süreli, deneme süreli ve diğer türde oluşturulan sözleşmeleri ile personel çalıştırılabilir. Bu personelden bazıları atölye şefi veya usta olarak görevlendirilebilir. Bunlar aşağıdaki görevleri yerine getirir;

a. Atölye şefleri ve ustalar, hükümlülerin atölyelerde verimli bir şekilde çalışmalarını, meslek ve sanatlarını koruyup geliştirmelerini veya meslek ve sanat öğrenmelerini sağlar, bu çalışmalara fiilen katılır,

b. Hükümlülerin salıverilmesinden sonra hayatını kazanabileceği bir meslek öğrenebilmesinden atölye şefleri sorumludur,

c. Herhangi bir şekilde meslek öğrenmekte yetersizliği görülen hükümlüler atölye şefi tarafından kurum en üst amirine bildirilir.

İşçi statüsünde çalıştırılan personelin ücret ve diğer sosyal hakları işyurdu bütçesinden karşılanır.

Page 167: İnfaz Hukuku

163

Yardımcı Hizmetler Servisi

Kurumun santral hizmetleri, temizlik, ısınma, ulaşım, yemek yapımı, malzeme taşınması, boşaltılması ve yüklemesi ile evrakın ilgili yerlere götürülüp getirilmesi gibi görevleri yerine getiren servistir. Yardımcı hizmetler servisinde santral memuru, gemi adamı, şoför, kaloriferci, aşçı, hizmetli gibi personel görev yapar. Bu personel, kurumun en üst amirinin vereceği işler ile çalıştığı iş kolunun bütün gereklerini yerine getirir.

PERSONELİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ VE YASAKLAR Yükümlülükler Mevzuata Uygun Hareket Etme Yükümlülüğü

Kurumlarda çalışan personel, kamu görevlilerinin tâbi olduğu mevzuata uygun hareket etmekle yükümlüdür (Tüzük m.29/1).

Dürüst ve Tarafsız Davranma Yükümlülüğü

Personel görevin özelliği nedeniyle, hükümlülere karşı ciddi, dürüst ve tarafsız davranmakla yükümlüdür. Görev gereği ve hükümlülerin eğitilerek yeniden topluma kazandırılması çalışmalarının zorunlu kıldığı ilişkiler dışında, hükümlüler ve yakınları ile herhangi bir suretle kişisel ilişki kuramaz (Tüzük m.29/2).

Eşit İşlem Yükümlülüğü

Kurum personeli, bütün hükümlü ve yakınlarına dil, din, mezhep, ırk, renk, cinsiyet ve düşünce ayrımı gözetmeksizin eşit işlem yapmak zorundadır (Tüzük m.30).

Sır Saklama Yükümlülüğü

Kurum personeli, görevi nedeniyle kendisine verilen veya edindiği bilgileri ve gizli kalması gereken diğer belgeleri kanunlarla belirtilen hâller dışında açıklayamaz veya yayınlayamaz (Tüzük m.32).

Yasak Tutum ve Davranışlar

Kurum personeli, kamu görevlileri için yasaklanmış tutum ve davranışlarda bulunmamak zorundadır. Hükümlü veya yakınlarından, her ne ad altında olursa olsun, para, hediye veya buna benzer şeyleri almaları, vermeleri veya bunlarla alım satım işlemleri yapmaları yasaktır.

Yükümlülük ve Yasaklara Aykırılık

Kurum personeli hakkında, 657 sayılı Kanunda ve Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliğinde yazılı disiplin işlemleri uygulanır.

PERSONELİN EĞİTİMİ Kanun ya da Tüzük’te açıklık bulunmasa da personelin eğitimi son derece büyük bir önem taşımaktadır. Personel eğitimi başlıca üç noktada önem taşımaktadır:

• Yönetim uygulamaları: İnfaz kurumlarında personele hücre, oda ya da koğuşlara zorla girme, bu mekanların aranması ve kontrolü konularında eğitim verilmeli; güvenlik sisteminin personelden kaynaklanacak hiçbir hatayı kaldırmayacağı, en küçük bir hatanın ciddi maddi zarar ya da can kaybına neden olabileceği anlatılmalıdır.

• Korunma: Personele özellikle AIDS, hepatit B gibi bulaşıcı hastalıklardan korunma, kriz yönetimi, rehinelerin kurtarılması ile stresle baş edebilme konularında eğitim verilmelidir.

• Tehlikeli suçluları tanımak: Personelin, anti-sosyal kişilik profilini ve suçluların düşünce biçimlerini anlama, hükümlüleri dinleme, onlarla iletişim kurabilme gibi sorun çözebilme yeteneklerinin geliştirilmesi yönünde eğitim verilmelidir.

Page 168: İnfaz Hukuku

164

Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde görevli personelin eğitimi amacıyla kurulan merkezler ve faaliyetleri hakkında bilgi edinmek için bkz. http://www.cte.adalet.gov.tr/kurumlar/egitim_merkezleri.asp

Ceza infaz kurumlarındaki personelin eğitimi hakkında uluslar arası standartları da kapsar biçimde belirlenen temel ölçütler için bkz. Andrew Coyle, Cezaevi Yönetimine İnsan Haklarını Göz Önüne Alan Bir Yaklaşım, Uluslararası Cezaevi Araştırmaları Merkezi, Londra 2002. Erişim için bkz. http://www.prisonstudies.org/ info/downloads/turkish_handbook.pdf KURULLARIN OLUŞUMU VE ÇALIŞMASI Kurulların Çeşitleri ve Oluşumu İdare ve Gözlem Kurulu

İdare ve gözlem kurulu; kurum müdürünün başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare memuru, cezaevi tabibi, psikiyatrist, psikolog, sosyal çalışmacı, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile kurum müdürü tarafından teknik personel arasından seçilen bir görevliden oluşur. Söz konusu personelin tamamının kurumda bulunmaması hâlinde, kurul mevcut olanlarla oluşturulur.

İşyurdu Yönetim Kurulu

İşyurdu yönetim kurulu; işyurdu müdürünün başkanlığında, işyurdundan sorumlu ikinci müdür, sayman, idare memuru, ambar memuru ve cezaevi katibinden oluşur. Teknik işler, malzeme alımları ve taahhüt işleri ile ilgili konuların görüşülmesinde yönetim kuruluna, işin içeriğine göre konuyla ilgili bir personel ve atölye şefi de katılabilir.

Disiplin Kurulu

Disiplin kurulu; kurum müdürünün başkanlığında idare memuru, psiko-sosyal yardım servisinde görevli her meslek grubundan kurum müdürü tarafından seçilen birer temsilci, öğretmen, atölye şefi ile sorumlu infaz ve koruma başmemurundan oluşur. Söz konusu personelin tamamının kurumda bulunmaması hâlinde, kurul, mevcut olanlarla oluşturulur.

Eğitim Kurulu

Eğitim kurulu; kurum müdürünün başkanlığında, eğitimden sorumlu ikinci müdür, cezaevi tabibi, psikolog, sosyal çalışmacı ve kurumda görev yapan bütün öğretmenler ile kütüphaneciden oluşur. Söz konusu personelin tamamının kurumda bulunmaması hâlinde kurul mevcut olanlarla oluşturulur.

Kurulların Çalışması Kurulların Toplanması

Kurullar mevcut üyelerinin çoğunluğuyla toplanır ve toplantıya katılanların çoğunluğu ile karar verir. Oylarda eşitlik olması halinde başkanın bulunduğu tarafa üstünlük tanınır. Kurum müdürü, kurulları ayda bir kez ve gerektiğinde her zaman toplayabilir. Ancak, işyurdu yönetim kurulu, düzenli olarak haftada bir defa toplanır. Kurullarda görüşülecek konular müdür tarafından belirlenir. Müdürü bulunmayan kurumlarda kurulların oluşturulmasına imkan bulunmayan hallerde kurullar, kurum amirinin başkanlığında, hükümet tabibi, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile infaz ve koruma memurundan oluşturulur.

Kararların Deftere Geçirilmesi

Kurullar tarafından verilen kararlar ilgili kurulların karar defterine yazılır, üyeler tarafından imzalanır ve teftişe hazır halde tutulur. Bu defterlere kayıt usul ve esasları yönetmelikte gösterilir.

Page 169: İnfaz Hukuku

165

İdare ve Gözlem Kurulunun Görev ve Yetkileri İdare ve gözlem kurulu aşağıda sayılan işleri yapmakla görevli ve yetkilidir;

a. Hükümlülerin suç türlerini belirleyerek, durumlarına uygun kurumlara ayrılmaları ve bunlara uygun olacak infaz ve iyileştirme rejimini saptamak,

b. Hükümlülerin kurumlara kabullerinden sonra kalacakları odaları belirlemek,

c. Kurumlarda kalmakta olan hükümlüleri gruplandırmak,

d. Hükümlülerin kalmakta oldukları odaları değiştirmek,

e. Hükümlülerin bireysel olarak, psiko-sosyal yardım servisince hazırlanan iyileştirme programlarına uyumunu ve sonuçlarını değerlendirmek,

f. İyileştirme programları kapsamında spor alanları, çok amaçlı salon, kütüphane ve iş atölyelerinden yararlanma gibi faaliyetlere katılabilecek durumdaki hükümlülerin ve kurumun iç hizmetlerinde çalıştırılacak hükümlülerin belirlenmesi ile ilgili karar almak,

g. Tehlikeli hâli bulunan ya da örgüt mensubu olan hükümlülerle ilgili olarak, telefon görüşmeleri ile radyo, televizyon yayınları ve internet olanaklarından yararlanma hakkının kısıtlanmasına karar vermek,

h. Açık kurumlar ile eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin kurum dışındaki eğitim, ağaçlandırma, çevre düzenlemesi ve temizliği, doğal afet sonrası yardım, tiyatro çalışmaları gibi sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılacak hükümlülerin kurum dışına çıkabilmeleri için karar almak,

i. Açık kurumlarda ve eğitimevlerinde kalan hükümlülerin, oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri eşyaların cinslerini ve miktarlarını belirlemek,

j. Koşullu salıvermeye ve uygulanacak infaz rejimine esas teşkil edecek iyi hâl kararını almak,

k. Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek,

İdare ve gözlem kurulu yukarıda sayılan görevlerini yerine getirirken diğer kurulların önerilerini de dikkate alır.

İdare ve gözlem kurulunun (b) ilâ (ı) bentlerinde sayılan görevleriyle ilgili olarak aldığı kararlarla diğer kurulların kararları arasında uyumsuzluk bulunması durumunda, psiko-sosyal yardım servisinde çalışan personelin görüşü de alındıktan sonra, idare ve gözlem kurulu tarafından verilecek karar uygulanır.

İşyurdu Yönetim Kurulunun Görev ve Yetkileri İşyurdu yönetim kurulu aşağıda sayılan işleri yapmakla görevli ve yetkilidir;

a. İşyurdunun geliştirilmesine ve genel gidişine ait her türlü faaliyetlere yön vermek,

b. Hükümlülerin iyileştirme programları çerçevesinde çalıştırılmalarını sağlamak,

c. Sürekli veya geçici olarak kurum işlerinde çalıştırılacak işçilere işyurdu tarafından ödenecek ücretleri ve bunların iş akitlerinin feshi konularında İşyurtları Kurumu Daire Başkanlığına öneride bulunmak,

d. Kurumda üretilip satışa arz edilen ürünlerin satış fiyatını belirlemek,

e. İşyurdunda fazla çalışma yapılmasına ilişkin önerileri karara bağlamak,

f. Bakanlık, İşyurtları Kurumu Yüksek Kurulu, Genel Müdürlük ve İşyurtları Kurumu Daire Başkanlığının onayını gerektiren işlemler hakkındaki kararları onaya sunmak,

g. Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek.

Page 170: İnfaz Hukuku

166

Disiplin Kurulunun Görev ve Yetkileri Disiplin kurulu aşağıda sayılan işleri yapmakla görevli ve yetkilidir;

a. Hükümlüleri tutum ve davranışlarına göre ödüllendirmek,

b. Hükümlülere uyarma, kınama ve bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezaları dışında kalan disiplin cezalarını vermek,

c. İyi hâlin tespitine esas oluşturacak görüş bildirmek,

d. 5275 sayılı Kanunda öngörülen hallerde disiplin cezalarını kaldırmak,

e. Hükümlülere gelen veya hükümlüler tarafından gönderilen mektup, telgraf ve faks iletilerinden mektup okuma komisyonu tarafından sakıncalı olduğu değerlendirilenlerin, ilgililerine verilip verilmemesine karar vermek,

f. Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek.

Eğitim Kurulunun Görev ve Yetkileri Eğitim kurulu aşağıda sayılan işleri yapmakla görevli ve yetkilidir;

a. Kurumda uygulanacak eğitim ve iyileştirme programlarının esaslarını belirlemek, izlemek ve değerlendirmek,

b. Kuruma yeni gelen hükümlüyle ilgili gerekli araştırmanın yapılmasını, rapor hazırlanmasını sağlamak ve bu raporları değerlendirmek,

c. Eğitim ve iyileştirme programlarının işleyişini ve sonuçlarını değerlendirerek, kullanılan yöntemlerde yapılması gereken değişiklikleri saptamak ve uygulanmasını sağlamak,

d. Eğitim-öğretim programları çerçevesinde hükümlülerin eğitim giderlerinin karşılanması için yapılacak çalışmaları plânlamak,

e. Hükümlülerin korunması, eğitimleri ve yönlendirilmeleri konusunda duyarlılık oluşturulması, kurumların işleyişi ve önemi hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi ile ilgili çalışmalar yapmak,

f. Hükümlü ile durumu hakkında bilgi sahibi olması gerekli ya da yararlı görülen kişi, kurum ya da kuruluşları, özel hayata saygı, gizlilik ve etik kurallarına uygun biçimde bilgilendirmek,

g. Kurum kitaplık veya kütüphanesine satın alma, bağış ya da ödünç alma gibi yollarla kazandırılacak yayınların tespitini yapmak,

h. Kuruma gelen kitabın, kitaplık ya da kütüphaneye kabul edilip edilmemesine karar vermek,

i. Kuruma gelen her türlü yayının, kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan nitelikte olup olmadığına karar vermek,

j. Kitap okumayı özendirici çalışmalar yapmak,

k. Kurum dışından getirilecek kişileri ve bu kişilerin yapacağı etkinlikleri ve konusunu belirlemek,

l. Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek.

Ceza infaz kurumlarındaki kurullar ve bunların görevleri kısaca nelerdir?

Page 171: İnfaz Hukuku

167

Özet

CGTİHK, tutukevlerine ilişkin düzenlemelere yer

veriyor olsa da konuyu ifade etmek üzere ceza

infaz kurumu terimini kullanmaktadır. Bu yö-

nüyle infaz kurumu dendiğinde daha çok cezanın

yani özgürlüğü bağlayıcı cezanın infazı ifade

edilmeye çalışılmaktadır. Hâlbuki infaz kurumu

sadece cezanın yerine getirildiği yeri yani, ceza

infaz kurumunu (cezaevi) değil, tutukevi, çocuk

eğitim evi terimlerini de içine alan üst bir terim

olarak anlaşılmalıdır.

Ceza infaz kurumları, kapalı ceza infaz kurum-

ları, açık ceza infaz kurumları ve çocuk eğitim

evi olarak üçe ayrılabilir.

Kapalı ceza infaz kurumları, iç ve dış güvenlik

görevlileri bulunan, firara karşı teknik, mekanik,

elektronik veya fizikî engellerle donatılmış, oda

ve koridor kapıları kapalı tutulan, ancak

mevzuatın belirttiği hâllerde aynı oda dışındaki

hükümlüler arasında ve dış çevre ile temasın

olanaklı bulunduğu, yeterli düzeyde güvenlik

sağlanmış ve hükümlünün gereksinimine göre

bireysel, grup hâlinde veya toplu olarak

iyileştirme yöntemlerinin uygulanabileceği

tesislerdir.

Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, iç

ve dış güvenlik görevlilerine sahip, firara karşı teknik, mekanik, elektronik ve fizikî engellerle

donatılmış, oda ve koridor kapıları sürekli kapalı

tutulan, ancak mevzuatın belirttiği hâllerde aynı

oda dışındaki hükümlüler arasında ve dış çevre

ile temasların geçerli olduğu sıkı güvenlik

rejimine tâbi hükümlülerin bir veya üç kişilik

odalarda barındırıldıkları tesislerdir.

Çocuk tutukluların ya da çocuk eğitim evlerinden

disiplin veya diğer nedenlerle kapalı ceza infaz

kurumlarına nakillerine karar verilen çocukların

barındırıldıkları ve firara karşı engelleri olan iç

ve dış güvenlik görevlileri bulunan, eğitim ve

öğretime dayalı kurumlardır.

Gençlik kapalı ceza infaz kurumları, cezanın

infazına başlandığı tarihte on sekiz yaşını bitirmiş olup da yirmi bir yaşını doldurmamış genç

hükümlülerin cezalarını çektikleri, eğitim ve

öğretim esasına dayalı, firara karşı engelleri olan,

iç ve dış güvenlik görevlileri bulunan kurum-

lardır.

Açık ceza infaz kurumları, hükümlülerin

iyileştirilmelerinde, çalıştırılmaları ve meslek

edindirilmelerine öncelik verilen, firara karşı engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan,

güvenlik bakımından kurum görevlilerinin gö-

zetim ve denetimi ile yetinilen kurumlardır.

Çocuk eğitim evleri; çocuk hükümlüler hakkında

verilen cezaların, hükümlülerin eğitilmeleri, mes-

lek edinmeleri ve yeniden toplumla bütün-

leştirilmeleri amaçları güdülerek yerine getirildiği

tesislerdir.

İnfaz kurumlarının idaresi konusunun hukuki

temelini 14.6.1930 tarih ve 1721 sayılı Hapishane

ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanun,

6.8.1997 tarih ve 4301 sayılı Ceza İnfaz

Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun

Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun, 13.12.2004

tarih ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik

Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve Ceza ve

İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve

Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük

oluşturmaktadır.

İnfaz kurumlarında sunulmakta olan iaşe, sağlık,

eğitim, iyileştirme, spor ve çalışma gibi hizmet-

leri yerine getiren kişilere infaz personeli adı

verilir.

İyi yetişmiş infaz personeli, amaca uygun bir

infazın temel koşuludur. İnfaza ilişkin kuralların

ya da infaz kurumunun standardı ne kadar yüksek

olursa olsun infaz kurumu iyi idare edilmediği

sürece özellikle hükümlünün iyileştirme çerçe-

vesinde sosyalleştirilmesi mümkün olmayacaktır.

İnfaz sürecinin yüksek bir standarda sahip olması

personel kalitesi yanında personel başına düşen

hükümlü sayısı ile de doğrudan orantılıdır. Batılı

ülkelerde infaz personeli başına düşen hükümlü

sayısı 1 ile 2 arasındadır.

Page 172: İnfaz Hukuku

168

Kendimizi Sınayalım 1. Aşağıdakilerden hangisi infaz kurumunun unsurlarından değildir?

a. Fiziki unsur

b. Kişi unsuru

c. Personel unsuru

d. Mali unsur

e. Hizmet unsuru

2. Aşağıdakilerden hangisi açık ceza infaz kurumudur?

a. Çocuk eğitim evi

b. İş yurdu

c. F tipi infaz kurumu

d. Cezaevi atelyesi

e. Kadın açık ceza infaz kurumu

3. Çocuk kapalı ceza infaz kurumları için aşağı-dakilerden hangisi söylenemez?

a. Çocuk tutukluların barındırıldıkları infaz

kurumlarıdır.

b. Çocuk eğitim evlerinden disiplin veya diğer

nedenlerle kapalı ceza infaz kurumlarına

nakledilenleri barındıran infaz kurumlarıdır.

c. Nakillerine karar verilen çocukların

barındırıldıkları infaz kurumlarıdır.

d. İç ve dış güvenlik görevlileri bulunmaz.

e. Firara karşı engelleri vardır.

4. Açık ceza infaz kurumları hakkında aşa-ğıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a. Hükümlülerin iyileştirilmelerinde, çalıştırıl-maları ve meslek edindirilmelerine öncelik

verilen infaz kurumlarıdır.

b. Firara karşı engelleri olmayan infaz

kurumlarıdır.

c. Güvenlik bakımından kurum görevlilerinin

gözetim ve denetimi ile yetinilen infaz

kurumlarıdır.

d. İlk kez suç işleyen ve iki yıl veya daha az

süreyle hapis cezasına hükümlü bulunanların

cezaları doğrudan açık ceza infaz

kurumlarında yerine getirilebilir.

e. Dış güvenlik görevlisi bulunan infaz kurum-

larıdır.

5. Kapalı ceza infaz kurumları için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

a. İç ve dış güvenliği bulunan kurumlardır.

b. Oda ve tüm koridor kapıları kapalı tutulur.

c. Dış güvenlik görevlisi bulunmaz.

d. Aynı oda içinde birden fazla hükümlü

bulunabilir.

e. Dış güvenlik görevlisi vardır.

6. Aşağıdakilerden hangisi işyurdu servisinde görev yapmaz?

a. Sayman

b. Veznedar

c. Ambar memuru

d. Tahsildar

e. Aşçı

7. Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırma formu-nu, hangi servis düzenler?

a. Psiko-yardım servisi

b. Sağlık servisi

c. Disiplin servisi

d. Eğitim servisi

e. Güvenlik ve gözetim servisi

8. Aşağıdakilerden hangisi personelin yüküm-lülüklerinden birisi olarak düşünülemez?

a. Hükümlülerin eğitimini yürütme yüküm-

lülüğü

b. Mevzuata uygun hareket etme yükümlülüğü

c. Dürüst ve tarafsız davranma yükümlülüğü

d. Eşit işlem yükümlülüğü

e. Sır saklama yükümlülüğü

9. Koşullu salıvermeye ve uygulanacak infaz rejimine esas teşkil edecek iyi hâl kararını hangi kurul alır?

a. Disiplin kurulu

b. Yönetim kurulu

c. Eğitim kurulu

d. İdare ve gözlem kurulu

e. Güvenlik ve gözetim kurulu

Page 173: İnfaz Hukuku

169

10. Kuruma gelen kitabın, kitaplık ya da kütüphaneye kabul edilip edilmemesine hangi kurul karar verir?

a. Eğitim Kurulu

b. İdari Kurul

c. Disiplin Kurulu

d. Güvenlik Kurulu

e. Teknik Kurul

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. d Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Kurumları” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

2. e Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Kurumları” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

3. d Yanıtınız yanlış ise “Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumları” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

4. e Yanıtınız yanlış ise “Açık Ceza İnfaz Kurumları” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

5. c Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Kurumları” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

6. e Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Kurumlarının İdaresi ve İnfaz Personeli” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

7. a Yanıtınız yanlış ise “Psiko-Yardım Servisi” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

8. a Yanıtınız yanlış ise “Yükümlülükler” bölü-münü yeniden gözden geçiriniz.

9. d Yanıtınız yanlış ise “Güvenlik ve Gözlem Kurulu” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

10. a Yanıtınız yanlış ise “Eğitim Kurulu” bölü-münü yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 İnfaz kurumunun dört unsurunun bulunduğu kabul edilir. • Fiziki unsur: İç ve dış güvenliğe sahip,

devamlı bir yaşam için temel ihtiyaçları karşılayabilen açık ya da kapalı alanlardır.

• Personel unsuru: Yönetim ve hizmet birimlerinde görev alan, yetki ve sorum-lulukları belirli kişi/kişilerdir.

• Kişi unsuru: Hak ve yükümlülükleri bulunan, denetim ve koruma altına alınmış, sevk ve idaresi belli kurallar çerçevesinde infaz personeline bırakılmış hükümlü ve tutuk-lulardır.

• Hizmet unsuru: Barınma, yiyecek-içecek, sağlık, eğitim, rehabilitasyon, spor, sosyal ve kültürel faaliyetler ile çalışma ortamlarının sağlanmasına yönelik faaliyetlerdir.

Sıra Sizde 2 Yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında;

ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm

olanlar ile süresine bakılmaksızın, suç işlemek

amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu

örgütün faaliyeti çerçevesinde, Türk Ceza

Kanununda yer alan;

a. İnsanlığa karşı suçlardan (madde 77, 78),

b. Kasten öldürme suçlarından (madde 81, 82),

c. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan (madde 188),

d. Devletin güvenliğine karşı suçlardan (madde 302, 303, 304, 307, 308),

e. Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

mahkûm olanların cezaları infaz edilir. Bununla

birlikte kurumların ihtiyacı karşılama bakımından

yetersiz olması hâlinde, diğer kapalı ceza infaz

kurumlarının yüksek güvenlikli bölümleri

kullanılır (m.9/3). Öte yandan eylem ve tutumları

nedeniyle tehlikeli hâlde bulunan ve özel gözetim

ve denetim altında bulundurulmaları gerekli

olduğu saptananlar ile bulundukları kurumlarda

düzen ve disiplini bozanlar veya iyileştirme

tedbir, araç ve usûllerine ısrarla karşı koyanlar bu

kurumlara gönderilirler (m.9/2).

Page 174: İnfaz Hukuku

170

Sıra Sizde 3 Çocuk tutukluların ya da çocuk eğitim evlerinden

disiplin veya diğer nedenlerle kapalı ceza infaz

kurumlarına nakillerine karar verilen çocukların

barındırıldıkları ve firara karşı engelleri olan iç

ve dış güvenlik görevlileri bulunan, eğitim ve

öğretime dayalı kurumlardır. Gençlik kapalı ceza

infaz kurumları ise, cezanın infazına başlandığı tarihte on sekiz yaşını bitirmiş olup da yirmi bir

yaşını doldurmamış genç hükümlülerin cezalarını

çektikleri, eğitim ve öğretim esasına dayalı, firara

karşı engelleri olan, iç ve dış güvenlik görevlileri

bulunan kurumlardır.

Sıra Sizde 4 F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz

Kurumu Projesi; ceza infaz kurumlarında

hükümlü ve tutukluların çağdaş tretman

yöntemlerinden maksimum düzeyde yarar-

lanmasını sağlamak, kalabalık koğuş sisteminin

yarattığı asayiş ve güvenlik zafiyetini en aza

indirmek, hükümlü ve tutukluların düşmanlık

hislerini, kalabalık yaşamdan kaynaklanan

olumsuz psikolojik etkilenmelerini engellemek ve

herhangi bir bulaşıcı hastalık yayılması ya da

kalabalık yaşamın yaratabileceği olumsuz hijyen

koşullarını düzeltmek, güvenlik zafiyetlerini

önlemek, insan haklarını gerçekleştirmek,

hükümlü ve tutuklulara sosyal, kültürel ve sportif

faaliyet imkânları ve daha özel yaşam alanları

sunmak amacıyla, Birleşmiş Milletler Minimum

Cezaevi Standart Kuralları, Avrupa Konseyi

Bakanlar Komitesinin tavsiye kararı olan Avrupa

Cezaevi Kuralları, yine Avrupa Konseyi Bakanlar

Komitesinin Tehlikeli Mahpusların Hapse-

dilmeleri ve Tretmanları Hakkındaki R 82-17

sayılı Tavsiye Kararı, ulusal yasalar olan 3713 ve

4422 sayılı Kanunlar ve İnfaz Tüzüğünün 78/B

maddesine uygun olarak hazırlanmıştır.

Sıra Sizde 5 Bu çerçevede infaz kurumu personeli;

• Kurum müdürü ve ikinci müdür; müdür bulunmayan kurumlarda idare memuru,

• Yönetim servisinde; idare memuru, ambar memuru ve cezaevi kâtibi,

• Güvenlik ve gözetim servisinde; infaz ve koruma başmemuru ile infaz ve koruma memuru,

• Teknik serviste; mühendis, mimar, tekniker, teknisyen, teknisyen yardımcısı,

• Psiko-sosyal yardım servisinde; psikolog ve sosyal çalışmacı,

• Sağlık servisinde; cezaevi tabibi, diş tabibi, eczacı, veteriner, diyetisyen, sağlık memuru ve hayvan sağlık memuru,

• Eğitim ve öğretim servisinde; öğretmen ve kütüphaneci,

• İşyurdu servisinde; işyurdu müdürü, sayman, veznedar, tahsildar, işyurdu ambar memuru, satınalma memuru, bütçe, pazarlama ve benzeri işlerden sorumlu görevliler, işçi statüsünde çalışan personel ile gerektiğinde bütçeden aylık alan kadrolu personel,

• Yardımcı hizmetler servisinde; santral memuru, gemi adamı, şoför, kaloriferci, aşçı, hizmetli gruplarından oluşur.

Sıra Sizde 6 Psiko sosyal yardım servisi personel ve

hükümlülerin ruh ve beden sağlığı ve bütün-

lüğüne ilişkin koruyucu, geliştirici programları

araştıran, uygulayan ve gerektiğinde tedavi

sürecine katılarak psikolojik destek ve

müdahalede bulunan, ayrıca hükümlülerin

bireysel özelliklerini, yaşam koşullarını ve suç

işleme nedenlerini belirleyerek bireysel

gelişmelerine yardımcı olan, kurum yaşamına

uyumlarını ve toplumsal yaşamla uyumlaş-malarını sağlayan ve bireyin yeniden suç

işlemesini engelleyecek önlemleri alan ve bu

amaçla gerektiğinde kurum en üst amirinin bilgisi

dahilinde, aileler ve sosyal çevreyle görüşme

yapan servistir. Psiko-sosyal yardım servisinde,

psikolog ve sosyal çalışmacı görev yapar.

Sıra Sizde 7 İdare ve gözlem kurulu; kurum müdürünün

başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan

sorumlu ikinci müdür, idare memuru, cezaevi

tabibi, psikiyatrist, psikolog, sosyal çalışmacı,

öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile kurum

müdürü tarafından teknik personel arasından

seçilen bir görevliden oluşur. Söz konusu perso-

nelin tamamının kurumda bulunmaması hâlinde,

kurul mevcut olanlarla oluşturulur. İşyurdu yöne-

tim kurulu; işyurdu müdürünün başkanlığında,

işyurdundan sorumlu ikinci müdür, sayman, idare

memuru, ambar memuru ve cezaevi katibinden

Page 175: İnfaz Hukuku

171

oluşur. Teknik işler, malzeme alımları ve taahhüt

işleri ile ilgili konuların görüşülmesinde yönetim

kuruluna, işin içeriğine göre konuyla ilgili bir

personel ve atölye şefi de katılabilir. Disiplin

kurulu; kurum müdürünün başkanlığında idare

memuru, psiko-sosyal yardım servisinde görevli

her meslek grubundan kurum müdürü tarafından

seçilen birer temsilci, öğretmen, atölye şefi ile

sorumlu infaz ve koruma başmemurundan oluşur.

Söz konusu personelin tamamının kurumda

bulunmaması hâlinde, kurul, mevcut olanlarla

oluşturulur. Eğitim kurulu; kurum müdürünün

başkanlığında, eğitimden sorumlu ikinci müdür,

cezaevi tabibi, psikolog, sosyal çalışmacı ve

kurumda görev yapan bütün öğretmenler ile

kütüphaneciden oluşur. Söz konusu personelin

tamamının kurumda bulunmaması hâlinde kurul

mevcut olanlarla oluşturulur.

Yararlanılan Kaynaklar Demirbaş, T (2008). İnfaz Hukuku, Ankara.

Kurt, M (2006), Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumlarının Sorunları, Ankara.

Özbek, V.Ö. (2007), İnfaz Hukuku, Ankara.

Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara.

Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara.

Page 176: İnfaz Hukuku

172

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

Güvenlik tedbiri kavramını ve cezadan farkını açıklayabilecek,

Güvenlik tedbirlerinin çeşitlerini ve özelliklerini tanımlayabilecek,

Tutuklulama kararının hangi şartlarda infaz edildiğini değerlendirebilecek,

Adli kontrol tedbirinin infaz koşulları ve sonuçları üzerinde tartışabilecek

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar Güvenlik Tedbiri

Belirli Haklardan Yoksunluk

Müsadere

Yaş Küçüklüğü

Akıl Hastalığı

Alkol veya Uyuşturucu Madde Etkisi

Tutuklama

Adli Kontrol

Denetimli Serbestlik

Tekerrür

İçindekiler Giriş

Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı

Tutuklama Kararının Yerine Getirilmesi

Tutukluların Hakları ve Kısıtlayıcı Önlemler

Adli Kontrol Kararının İnfazı

7

Page 177: İnfaz Hukuku

173

GİRİŞ Bu üniteye kadar yapılan açıklamalar bir bütün olarak göz önünde bulundurulduğunda; infazın sadece

cezanın infazı olarak değerlendirilmemesi gerektiği, ceza hukuku açısından yaptırım kabul edilecek olan

diğer bir takım uygulamalar için de infaz hukukunun temel ilke ve esaslarıyla hareket etmek zorunda

olunduğu açıkça ifade edilmiştir.

Gerçekten özellikle failin tehlikeliliğinin ön plana alındığı ve tehlikenin önlenmesi amacının etkin

olduğu güvenlik tedbirleriyle bir ceza muhakemesi sürecinin işleyişi bakımından CMK m. 100 vd.

maddelerine yer alan koşulların oluşması halinde uygulanacak tutuklama ve yine CMK m. 109 vd.

maddelerindeki koşullar gereğince uygulanabilecek olan adli kontrol koruma tedbirlerinin yerine

getirilmesinde de infaz hukuku kuralları göz ardı edilemez.

Bir adım daha ileri gidilerek şunu söylemek de mümkündür ki; koruma tedbirlerinin bir ceza olmadığı ve güvenlik tedbirlerinin de öncelikle failin sebebiyet verdiği tehlikenin önlemek amacına yönelik olduğu

göz önünde bulundurulacak olursa bu tedbirlere maruz kalan kişilerin muhatap olacağı infaz rejimleri

veya esasları da farklı olmak zorundadır.

GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI Güvenlik tedbirleri TCK m.53 vd.’nda düzenlenmiştir. Bu bölümde belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma, eşya ve kazanç müsaderesi, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri, tekerrür, sınırdışı edilme ve tüzel kişiler hakkındaki güvenlik tedbirleri yer almaktadır.

Güvenlik Tedbiri Kavramı

Güvenlik tedbirleri, fiil ve failden kaynaklanması muhtemel tehlikeliliği önlemek ve faili eğitmek, koruma altına almak veya tedavi etmek amacını güden müdahalelerdir. Güvenlik tedbirleri ceza değildir; zira, güvenlik tedbirleri bastırıcı değil, önleyici nitelik taşır. Cezalar uygulandıkları kişiye ızdırap verir ve işlenen suç bakımından geriye dönük özel ve genel önleme amacı güderken güvenlik tedbirleri ileriye dönüktür.

Güvenlik tedbirleri kanunda öngörülen toplumsal savunma vasıtalarıdır ve bunlara suçun

işlenmesinden sonra hâkim tarafından hükmedilir.

Güvenlik tedbirleri ve cezalar arasındaki farklar şunlardır:

• Cezaların süreleri kanunda belirlenmiştir. Oysa güvenlik tedbirlerinin süresi kural olarak belli değildir.

• Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı da farklıdır. Güvenlik tedbirlerinde kişinin tabi olduğu yoksunluklar daha sınırlıdır.

Özel İnfaz Şekilleri, Tutukluluk

ve Adli Kontrol

Kararlarının İnfazı

Anayasa Mahkemesi güvenlik tedbirlerini “suç karşılığı olan ve suçludaki tehlikelilik haliyle orantılı bir biçimde hükmedilen suça ve suçluya karşı toplumun savunmasına yönelmiş bulunan yaptırımlar” olarak tanımlamaktadır. (AYM, E: 1971/30-K:1970/42).

Page 178: İnfaz Hukuku

174

• Güvenlik tedbirlerinde cezalardan farklı olarak kusur aranmaz.

• Cezalardan farklı olarak güvenlik tedbirlerinde kusurun derecesi önem arz etmez.

• Zaman itibariyle uygulama, af, erteleme, zamanaşımı gibi konular güvenlik tedbirleri bakımından geçerli değildir.

Aynı fiilden dolayı sadece tek bir ceza verilebileceği kuralı güvenlik tedbirleri bakımından farklı anlaşılmalıdır. Gerçekten, suç teşkil eden bir fiilden dolayı kişi hakkında hem ceza, hem de güvenlik tedbiri uygulanabilmesi mümkündür.

Güvenlik Tedbirlerinin İnfazının Amacı

Güvenlik tedbirlerinin infazının amacının daha çok suçun işlenmesine neden olan psikolojik nedenlerin

yani, faili suça iten nedenlerin, saiklerin ortadan kaldırılması olduğu ifade edilir. Güvenlik tedbirlerinde

de zorlama vardır; ve bu zorlama fiziki cebir olarak hissedilir. Bu yönüyle güvenlik tedbirlerinin bastırıcı

değil, önleyici bir niteliğe sahip olduğu söylenmelidir. Bu, güvenlik tedbirlerinin infazında yetiştirme ve

iyileştirme amacının da bir sonucudur.

Güvenlik tedbirlerinde cezanın acı ve ızdırap verici amacı değil, kişinin ıslahı ve yeniden topluma

kazandırılması amacına yer verilir. Bu nedenle infazı özel bir önem taşır ve failin normal yaşam

koşullarından uzaklaştırılmamasını gerektirir.

Güvenlik tedbiri ile ceza arasındaki farklar nelerdir?

Güvenlik Tedbirlerinin Çeşitleri Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma TCK m.53’te belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma bir güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiştir. Bu

bağlamda aşağıdaki tedbirlere yer verilmiştir:

a. Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden men,

b. Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan men,

c. Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan men,

d. Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan men,

e. Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten men.

Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirleri aşağıda belirtilen esaslara göre yerine getirilir

(Tüzük m.57/2):

a. Mahkemece Cumhuriyet başsavcılığına gönderilen ilâm, infaz defterine kaydedilerek infaza başlama ve bitiş tarihleri yazılır. Ancak bu tedbirlerin infazına, mahkûmiyetin kanunî sonucu olarak hapis cezasının infazına başlama tarihi ile birlikte başlanır,

TCK m. 3’te de fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmedileceğinden söz

edilmektedir ki, bu durumun da güvenlik tedbirlerinin niteliğiyle bağdaşmadığı açıktır. Zira güvenlik

tedbirlerinde dikkate alınması gereken husus fiilin ağırlığı değil, failin tehlikeliliğidir.

Page 179: İnfaz Hukuku

175

b. Cumhuriyet başsavcılığınca, hapis cezasının infazına başlanacağı tarih de dikkate alınarak, bu tedbiri içeren ilâmın içeriği, tedbirin konusu ve niteliğine göre ilgili kurum ve kuruluşlar ile kolluğa bildirilir. Cumhuriyet başsavcılığınca, ayrıca infaza başlama ve bitiş tarihleri de bildirilir,

c. TCK’nın 53. maddesinin birinci fıkrasının (a) ilâ (e) bentlerinde belirtilen yoksun bırakılma konusu faaliyet ve görevlerle ilgili olarak, tedbirin infazının tamamlanmasından sonra hükümlünün bu faaliyet ve görevlerde bulunabilmesi, 5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu hükümlerine göre temin edeceği adlî sicil kaydının ilgili yere ibrazı ile mümkündür.

(3) TCK’nın 53. maddesinin beşinci ve altıncı fıkralarına göre hükmedilen tedbirler, 5275 sayılı

Kanunun 104’üncü maddesine göre denetimli serbestlik ve yardım merkezi şube müdürlüğü ya da

büroları tarafından yerine getirilir.

Müsadere Müsadere, yeni suçların işlenmesini önlemek amacıyla, cezaî nitelikteki hukuka aykırı fiillerden kaynaklandığı veya bunların işlenmesiyle ilgili olduğu için suç düşüncesini ve suçun çekiciliğini canlı tutan eşyaya, Devlet lehine el konulmasıdır. Eşya müsaderesini, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın veya kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşyanın; bunların ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderenin başka türlü imkansız hale gelmesi durumunda söz konusu eşyanın değeri kadar paranın, yahut; üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın mülkiyetinin devlete geçmesi şeklinde ifade etmek mümkündür.

- TCK m.53/5 bakımından bu tedbir, cezanın yanı sıra uygulanmakta olup, güvenlik tedbirine hükmedildiğinin hükümde ayrıca gösterilmesi gerekir.

- Ancak söz konusu tedbire/tedbirlere karar verip vermeme konusunda hakimin takdir yetkisi bulunmaz. Takdir yetkisi sadece süre ile sınırlıdır.

- Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlarda sadece adli para cezasına hükmedilmiş olsa da tedbire karar verilir. Bu halde “… hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar”. Bu durumda para cezasının ödenmesi takside bağlanmışsa son taksit yerine getirilmiş olmadıkça ceza infaz edilmiş olmayacağından süre de başlamaz.

TCK m. 54 (Gerekçesinden): “Müsadere ve “suç nedeniyle mülkiyetin devlete geçmesi” başlığını taşıyan yaptırımlar Tasarıda “fer’i ceza” olarak düzenlenmiştir. Bilindiği üzere müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesini sonuçlayan bir yaptırımdır. Bu nedenle müsadere yanında “suç nedeniyle mülkiyetin devlete geçmesi” adıyla ayrı bir yaptırım düzenlemesi, bilimsel açıdan doğru olmadığı gibi, kavram karışıklığına da yol açabilecektir. Ayrıca, Tasarıda müsadere yaptırımı bir “ceza” olarak öngörülmesine rağmen, “suç dolayısıyla hiç kimse mahkûm edilmese de” müsadereye hükmedilebilmesi kabul edilmiştir. Ceza niteliğindeki bir yaptırıma, bir kimsenin mahkûmiyeti olmadan başvurulamayacağı açıktır. Belirtilen bu sakıncaların giderilmesi ve müsaderenin Anayasada yer alan mülkiyet hakkını zedelememesi için, suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşyanın müsaderesine karar verileceği kabul edilmiştir. işlenişinden haberdar olmaması durumunda, sahibi bulunduğu eşya bir suçun işlenmesinde kullanılmış olsa bile, müsadereye hükmedilemeyecektir. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanmış olan eşya ise, suçun icra hareketlerine henüz başlanmamış ise, sadece bu nedenle müsadere edilemeyecektir. Ancak bu eşyanın niteliği itibarıyla kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsaderesine hükmedilecektir.

Page 180: İnfaz Hukuku

176

Müsadere kurumu hakkında ayrıntılı değerlendirmeler için bkz. Erdal Yerdelen, Müsadere ve Mülkiyetin Kamuya Geçirilmesi, Adalet Yaynları, Ankara 2010. Müsaderenin Çeşitleri • Eşya müsaderesi (TCK m.54/1, 3 ve 4); Örneğin, suçun işlenmesinde kullanılan silahın müsaderesi,

• Eşdeğer müsadere (TCK m.54/2): Örneğin, çalınan kimyasalların tüketilmesi halinde bunların değeri kadar paranın failden alınması,

• Kazanç müsaderesi (TCK m.55/1): Örneğin, çalınan paraların hisse senedi olarak saklanması halinde bunların müsadere edilmesi,

• Kaim değerlerin müsaderesi (TCK m.55/2): Örneğin, çalınan arabanın satılması neticesi elde edilen paranın müsadere edilmesi.

Müsadere Kararlarının İnfazı “Eşya ve kazanç müsaderesi” başlığını taşıyan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük m.58 “(1) 5237 sayılı Kanunun 54 ve 55 inci maddelerine göre mahkemece hükmedilen eşya veya kazanç müsaderesine ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin infazının esas ve usulleri yönetmelikte düzenlenir.” hükmünü getirmektedir. Söz konusu yönetmelik “Suç Eşyası Yönetmeliği”dir.

a. Müsaderesine karar verilmiş suç eşyasına ilişkin işlemler

Mahkemelerce, emanet eşyanın müsaderesine ilişkin kesinleşen karar örneklerinden biri, dosyadaki

emanet makbuzu ile birlikte bir hafta içerisinde Cumhuriyet başsavcılığına tevdi edilir (Suç Eşyası

Yönetmeliği m.15/1). Cumhuriyet başsavcılığınca bu kararlar, emanet memurluğuna gönderilir (Suç

Eşyası Yönetmeliği m.14/2). Emanet memuru, bu kararların tarih ve numaraları ile niteliklerini suç eşyası

esas defterindeki özel sütunlarına işler ve kararları kartonlarında saklar (Suç Eşyası Yönetmeliği m.14/4).

b. Tedavül etmeyen paralarla suç eşyası ve kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri hakkında verilen müsadere kararlarının yerine getirilmesine ilişkin işlemler

Tedavül etmeyen paralarla suç eşyası ve malvarlığı değerleri hakkında verilen müsadere kararları

aşağıdaki şekilde yerine getirilir (Suç Eşyası Yönetmeliği m.16):

• Eşyanın verileceği yer resmî bir kuruluş ise, yazı ile o dairenin amirine yahut yetkili memuruna alındı karşılığında teslim edilir.

• Emanete alınmakla birlikte mahiyetleri itibarıyla müsadereye konu edilemeyen eşyalar, yargılama sonunda verilen bu yöndeki karar doğrultusunda, ilgili dosyasında delil olarak muhafaza edilmek üzere mahkemesine gönderilir. Mahkemeden alınacak alındı yazısının gün ve sayısı suç eşyası esas defterine işlenmek suretiyle, kaydı kapatıldıktan sonra alındı yazısı kartonda saklanır.

• Müsadere konusu eşya veya maddî menfaatlere el konulamadığı veya merciine teslim edilmediği hâllerde, bunların karşılığını oluşturan değerlerin müsaderesine ilişkin verilen kesinleşmiş karar örneği mahkemesince doğrudan bulunduğu yerin en büyük mal memurluğuna gönderilir. Bu kararların infazı, 21/07/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre yapılır.

Yapılacak teslim işlemleri sonucunda, ilgili merci ve dairelerden alınacak alındı yazısının gün ve sayıları suç eşyası esas defterine yazılmak suretiyle kaydı kapatıldıktan sonra sözü geçen alındı yazıları kartonunda saklanır.

c. Bankaya yatırılmış paraların müsadere ve iadesine ilişkin işlemler

Bankaya yatırılmış olan para hakkında verilen müsadere kararları aşağıdaki şekilde yerine getirilir

(Suç Eşyası Yönetmeliği m.17):

Page 181: İnfaz Hukuku

177

• Müsadere hâlinde, reddiyat makbuzu düzenlenerek, para, imza karşılığında mahallin en büyük mal memurluğuna yatırılır; alınacak makbuzun numarası, suç eşyası esas defterindeki özel hanesine işaret edilir ve makbuzlar kartonunda saklanır.

Müsadere çeşitleri nelerdir?

Çocuklara Özgü Güvenlik Tedbirleri

Bilindiği üzere mevzuatımızda “çocuk”lara ilişkin hükümler TCK ile sınırlı değildir. Ceza hukuku mevzuatımızdaki hızlı değişimden “çocuk ceza hukuku”nun da etkilenmesi doğaldır. Nitekim 5395 s. ÇKK kabul edilerek 2253 s. ÇMK yürürlükten kaldırmıştır.

ÇMK ilk iki devre için “küçük” terimini kullanmaktaydı. TCK ise 0-18 yaş arası için, uluslararası hukukun da etkisiyle, “çocuk” terimini tercih etmiştir. 5395 s. ÇKK’da TCK ile uyumlu olarak “çocuk” terimini kullanmış ve çocuğu “Daha erken yaşta ergin olsa bile, onsekiz yaşını doldurmamış kişi” şeklinde tanımlamıştır. Böylece terim konusunda daha önce yaşanmış olan karmaşa da önlenmiş olmaktadır.

Bununla birlikte 5395 s. ÇKK yasa kapsamına giren çocuk kavramını ikiye ayırmıştır: 1. Korunma ihtiyacı olan çocuk ve 2. Suça sürüklenen çocuk. Buna göre “korunma ihtiyacı olan çocuk”, bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu; “suça sürüklenen çocuk” ise, kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu ifade eder. O halde TCK m.31 kapsamına giren çocuk “suça sürüklenen çocuk”tur. Biz de aşağıdaki açıklamalarımızı suça sürüklenen çocuk bakımından yapacağız.

TCK yaş küçüklüğünün kusur yeteneğine ve ceza sorumluluğuna etkisini üç devreye ayırmıştır: 1. devre: 0-12 yaş (TCK m. 31/1), 2. devre: 13-15 yaş (TCK m. 31/2), 3. devre: 16-18 yaş (TCK m. 31/3).

1. 12 Yaşını Doldurmamış Çocuklar (TCK m.31/1)

12 yaşını doldurmamış çocuk işlediği fiilden dolayı kovuşturulamaz ve hakkında ceza verilemez. O

halde hakkında soruşturma yapılabilir. Ancak bu soruşturma bazı özellikler taşır. Gerçekten 12 yaşından

küçük çocuğun işlediği fiiller bakımından gözaltı, tutuklama vb. koruma tedbirlerine başvurulabilmesi

mümkün olmamalıdır. Bu yaş grubu çocuk hakkından yapılacak olan sadece yaş tespiti ve belki eğer

mümkün ise çocuğun ifadesinin alınmasıdır. Bunun dışında çocuk hakkında herhangi bir işlem ya da

muhakeme tedbirine başvurulabilmesi mümkün olmamalıdır.

Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Bu tedbirlerin ne olduğu konusunda TCK’da bir düzenleme bulunmamaktadır. Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri başlığını taşıyan m. 56-(1)’e göre de “Çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin neler olduğu ve ne suretle uygulanacakları ilgili kanunda gösterilir”.

Nitekim 5395 s. ÇKK m.11’e göre “Bu Kanunda düzenlenen koruyucu ve destekleyici tedbirler, suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından, çocuklara özgü güvenlik tedbiri olarak anlaşılır”. Buna göre çocuklara özgü güvenlik tedbirleri (5395 s. ÇKK m.5);

“(1) Koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirlerdir. Bunlardan;

CMK m. 258’e göre, 256. maddeye göre verilen müsadere kararlarına karşı istinaf yolu açıktır. İlk derece mahkemesinin kararlarını değiştirmeyen Bölge Adliye Mahkemesi (istinaf mahkemesi) kararlarının temyiz edilmesi mümkün değildir. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta istinaf mahkemeleri göreve başlayıncaya kadar ne olacağıdır. İstinaf mahkemeleri göreve başlayıncaya kadar kanunda sözü edilen istinaf temyiz olarak anlaşılacaktır. (Bkz. 5235 s. Kanun Geçici m.2)

Page 182: İnfaz Hukuku

178

a. Danışmanlık tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimselere çocuk yetiştirme konusunda; çocuklara da eğitim ve gelişimleri ile ilgili sorunlarının çözümünde yol göstermeye,

b. Eğitim tedbiri, çocuğun bir eğitim kurumuna gündüzlü veya yatılı olarak devamına; iş ve meslek edinmesi amacıyla bir meslek veya sanat edinme kursuna gitmesine veya meslek sahibi bir ustanın yanına yahut kamuya ya da özel sektöre ait işyerlerine yerleştirilmesine,

c. Bakım tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi hâlinde, çocuğun resmî veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesine,

d. Sağlık tedbiri, çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığının korunması ve tedavisi için gerekli geçici veya sürekli tıbbî bakım ve rehabilitasyonuna, bağımlılık yapan maddeleri kullananların tedavilerinin yapılmasına,

e. Barınma tedbiri, barınma yeri olmayan çocuklu kimselere veya hayatı tehlikede olan hamile kadınlara uygun barınma yeri sağlamaya,

yönelik tedbir(ler)dir”.

Konumuz bakımından bu yaş grubuna mensup çocukların işledikleri fiillerin soruşturulmasında ortaya

çıkan özellikler şunlardır:

• Soruşturma C.Savcısı veya görevlendireceği yardımcıları tarafından bizzat yapılır. (ÇKK m. 15/1)

• Suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar hakkında duruşma yapılmaksızın tedbir kararı verilir. Ancak, hâkim zorunlu gördüğü hâllerde duruşma yapabilir (ÇKK m.13/1).

• Tedbir kararının verilmesinden önce yeterli idrak gücüne sahip olan çocuğun görüşü alınır, ilgililer dinlenebilir, çocuk hakkında sosyal inceleme raporu düzenlenmesi istenebilir (ÇKK m.13/2).

• Çocuk hâkimi tarafından alınan tedbir kararlarına karşı itiraz yolu açıktır. İtiraz, 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun itiraza ilişkin hükümlerine göre (m.267 vd.) en yakın çocuk mahkemesine yapılır (ÇKK m.14).

• Çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararı; çocuğun anası, babası, vasisi, bakım ve gözetiminden sorumlu kimse, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen çocuk hâkimi tarafından alınabilir. Tedbir kararı verilmeden önce çocuk hakkında sosyal inceleme yaptırılabilir. Tedbirin türü kararda gösterilir. Bir veya birden fazla tedbire karar verilebilir. Hâkim, hakkında koruyucu ve destekleyici tedbire karar verdiği çocuğun denetim altına alınmasına da karar verebilir (ÇKK m.7).

• Hâkim, çocuğun gelişimini göz önünde bulundurarak koruyucu ve destekleyici tedbirin kaldırılmasına veya değiştirilmesine karar verebilir. Bu karar acele hâllerde, çocuğun bulunduğu yer hâkimi tarafından da verilebilir. Ancak bu durumda karar, önceki kararı alan hâkim veya mahkemeye bildirilir (ÇKK m.7/5).

Tedbirin süresi: Tedbirin uygulanması, on sekiz yaşın doldurulmasıyla kendiliğinden sona erer. Ancak

hâkim, eğitim ve öğrenimine devam edebilmesi için ve rızası alınmak suretiyle tedbirin uygulanmasına

belli bir süre daha devam edilmesine karar verebilir (ÇKK m.7/6).

2. 12-15 Yaş Arasında Kalan Küçükler (TCK m. 31/2)

Çocukluk devresiyle erişkinlik arasındaki bu ara dönemde algılama ve irade yeteneği her somut

olayda ayrı ayrı incelenmelidir. Bu dönemde çocuğun fiilinin haksızlık niteliğini bildiği, ancak kendisine

yine de fiili işlemekten alıkoyamayacağı kabul edilir. Yani çocuk davranışlarını yönlendiremez.

Bu dönem bakımından mahkeme önce çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını

algılayabilip algılayamadığı veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olup

olmadığı yönünden bedeni-akli ve ruhi durumunu incelettirir (TCK m.31/2). Araştırma uzman hekimce

yapılmalıdır. Çocuğun işlenen eylemin hukuki anlamını algılayabilme yeteneğinin yanı sıra bu doğrultuda

hareketlerini yönlendirme yeteneği de araştırılmalıdır.

Page 183: İnfaz Hukuku

179

3. 15- 18 Yaş Arasında Kalan Küçükler (TCK m. 31/3)

Bu yaş grubu bakımından küçüğün hareketini anlayabilme ve sonuçlarını kavrayabilme, hareketlerini

bu doğrultuda yönlendirme yeteneğine sahip olup olmadığı araştırılmaz. Bu yönüyle bu yaş grubuna dahil

çocuğun cezai ehliyetinin bulunduğu kabul edilir ve hakkında güvenlik tedbiri değil ceza yaptırımı

uygulanır. Ancak kusur yetenekleri tam olarak gelişmiş olmadığı için ve yine yeniden topluma

kazandırma, yeni suç işlemesinin engellenmesi amaçları nedeniyle cezalarında belli indirimler

öngörülmüştür. İndirim oranı sanığın yaşına göre belirlenmelidir.

Ceza sorumluluğu bakımından önemli olan bu grup yaş küçüklüğünün sonuçları şöyledir:

• Bu dönem küçükler hakkında kamu hizmetlerinden mahrumiyete yönelik yaptırımlar uygulanmaz. TCK konuyu “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma” başlığı altında m. 53’te düzenlemiştir. Buna göre 18 yaşını doldurmamış küçükler hakkında belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma hükümleri uygulanmaz (m. 53/4).

• Kısa süreli hapis cezası zorunlu olarak para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilir (TCK m. 50/3).

• Erteleme bakımından mahkum olunan hapis cezası 3 yıldan fazla değilse ertelenir (TCK m. 51/1).

• İnfaz şekli: Ayrı yerde tutma ilkesi gereği cezaları çocuk eğitim evlerinde (CGTİHK m.15) ve çocuk kapalı cezaevlerinde (CGTİHK m.11) infaz edilir.

• Bu dönem küçükler hakkında verilen adlî para cezasının ödenmemesi hâlinde, bu cezalar hapse çevrilemez (CGTİHK m. 106/4). Bu takdirde para cezasının AATUHK hükümleri uyarınca tahsili yoluna başvurulur (CGTİHK m. 106/11).

• Bu dönem küçükler hakkında tekerrür hükümleri uygulanmaz (TCK m. 58/5).

Çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulamadaki durumu ile ilgili bkz. Mahir Topaloğlu, Çocuklara Özgü Güvenlik Tedbiri, Legal Yayınları, Ankara 2010.

Akıl Hastalarına Özgü Güvenlik Tedbirleri

Ceza hukukunda kusur yeteneğini etkileyen hallerden birisi de akıl hastalığıdır. Akıl hastalarının kusur yeteneği olmadığı kabul edildiğinden bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmesi esastır.

Akıl hastaları yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında tedavi altına alınacaktır. Tedbir failin tehlikeliliği ortadan kalkıncaya kadar devam edecektir.

Kanun, akıl hastalarının tedbir sona erdikten sonar, gerektiğinde kontrol edilmelerini ve tehlikeliliklerinin artması halinde tekrar tedavi görmelerini de hükme bağlamıştır. İşledikleri fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yetenekleri azalan kişiler ise cezalarını -süresi hükmedilen cezayla aynı olmak koşuluyla-tedavi kurumlarında güvenlik tedbiri şeklinde çekebileceklerdir. Alkol ve uyuşturucu bağımlıları da bu bağımlılıklarından kurtuluncaya kadar bir sağlık kuruluşunda tedavi edileceklerdir.

Akıl hastalığı TCK m.32’da ikili bir ayırıma tabi tutulmuştur:

1. Akıl hastalığı nedeniyle, işlenen fiilin hukuki anlam ve sonuçlarının algılanamaması veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalması

Bu durumda kişiye ceza verilmez. Ancak bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.

Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri ise m.57’de düzenlenmiştir. Buna göre “(1) Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar”.

Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastası, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirtilmesi üzerine mahkeme veya hâkim kararıyla serbest bırakılabilir.

Page 184: İnfaz Hukuku

180

2. Fıkra (1)’de gösterilen derecede olmamakla beraber, suçun (fiilin) işlendiği sırada akıl sağlığında bozukluk veya şuur bozukluğunun varlığı

Bu kişilerin ceza sorumluluğu vardır, ancak ceza 1/6’ya kadar indirilir; fakat bu ceza süresinin akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak uygulanabilmesi de mümkündür.

Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilebilecek olan akıl hastası fiili işlediği sırada akıl hastası olmalıdır.

Alkol ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Bağımlısı Kişilere Özgü

Güvenlik Tedbirleri

Suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına karar verilir. Bu kişilerin tedavisi, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığından kurtulmalarına kadar devam eder. Bu kişiler, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca bu yönde düzenlenecek rapor üzerine mahkeme veya hâkim kararıyla serbest bırakılabilir.

Burada dikkat çeken husus bu şekilde bir sağlık kuruluşunda tedavi altına alınan alkol ya da da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin ne kadar süreyle burada tutulacaklarının belirsiz olmasıdır. Kaldı ki, bu kişilerin yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunun düzenleyeceği raporda hangi kriterleri esas alacağı da belirsizdir. Bu durum kanunilik ilkesi ile bağdaşabilir değildir.

Mükerrir Suçlular ve Özel Tehlikeli Suçlular Hakkında Güvenlik Tedbirleri

Mükerrir Suçlular: Suçta Tekerrür

Tekerrür, bir suçtan mahkum edilen kişinin mahkumiyet kararının kesinleşmesinden itibaren belli süre içinde yeniden suç işlemesi durumudur. Tekerrür, işlenen ikinci suçun cezasını artıran değil, ikinci suç için verilen cezanın infazı ve infaz sonrası bakımından tedbir niteliğinde sonuçları olan bir yaptırım türüdür. Böylece tekerrür cezanın ve infazın bireyselleştirilmesini sağlayan bir suç politikası aracı olarak düşünülmüştür. Tekerrür bir güvenlik tedbiridir. Kanuna göre mükerrir suçlular için cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanacaktır.

Koşulları

a. Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmiş olması

b. Yeni Bir Suçun İşlenmesi

Tekerrürde Süre

Kanunumuz süreli tekerrür sistemini benimsemiştir. Yani tekerrürün söz konusu olabilmesi için yeni suçun kanunda öngörülen belli süreler içinde işlenmesi gerekir. Kanunun süre yönünden ikili bir ayrı yaptığı görülmektedir:

a. 5 yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezalar için 5 yıl

b. 5 yıldan az hürriyeti bağlayıcı cezalar için adlî para cezalarını da kapsar şekilde 3 yıl

5 ve 3 yıllık süreler cezanın infaz edildiği tarihten itibaren başlar.

Tekerrür süresinin başlayabilmesi için infaz şarttır. Buna karşılık tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için infaz gerekli değildir. Bu durumda ceza infaz edilmediği sürece tekerrür hükümleri her zaman uygulanabilir. Dolayısıyla süre tekerrürün doğrudan koşulu değildir.

Koşullu salıverilmede süre denetim süresinin bittiği tarihten itibaren başlar. Zira cezanın çekilmiş sayılacağı zaman bu andır [CGTİHK m. 107 (14)].

Page 185: İnfaz Hukuku

181

Tekerrürün Sonuçları

• Tekerrür halinde sonraki suça ilişkin olarak öngörülmüş bulunan seçimlik para ve hapis cezalarından hapis cezasına hükmedilir (TCK m. 58/3).

• Mükerrirler özel infaz rejimine tabi tutulurlar: Yukarıda da belirtildiği gibi mükerrir suçluların cezaları bunlara özgü bir şekilde infaz edilecektir.

• Mükerrirler infazdan sonra denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulur (TCK m. 58/6). Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir (TCK m.58/7). Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır (TCK m. 58/8).

Bu hususlar 5275 s. CGTİHK’da şu şekilde düzenlenmiştir (m. 108):

1. “Tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan;

a. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuz dokuz yılının,

b. Müebbet hapis cezasının otuz üç yılının,

c. Süreli hapis cezasının dörtte üçünün,

İnfaz kurumunda iyi hâlli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabilir.

2. Tekerrür nedeniyle koşullu salıverilme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz.

3. İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda, hükümlü koşullu salıverilmez.

4. Hâkim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler.

5. Tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde, koşullu salıverilmeye ilişkin hükümler uygulanır.

6. Hâkim, mükerrir hakkında denetim süresinin uzatılmasına karar verebilir. Denetim süresi en fazla beş yıla kadar uzatılabilir”.

Mükerrirler için uygulanacak denetimli serbestlik tedbiri bakımından denetim süresini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevi, hükmü veren mahkemeye değil, hükümlünün infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıver-me ile ilgili kararı verecek olan mahkemeye aittir.

Yargıtay’ın tekerrür ile ilgili değerlendirmelerinin ayrıntıları için bkz. Çetin Arslan/Murat Kayançiçek, Suçta Tekerrür, Seçkin Yayınları, Ankara 2010.

Tekerrürün sonuçları nelerdir?

Özel Tehlikeli Suçlular

Tehlikelilik geleceğe ilişkin bir tahmin olup, ceza hukuku bakımından tehlikelilik ceza hukuku

normlarının tekrar ihlal edileceğine ilişkin bir ihtimali ifade eder. Görüldüğü üzere zararlı bir davranışın

gerçekleşeceğine dair her ihtimal, ceza hukuku anlamında tehlikelilik değildir.

Tehlikelilik potansiyel suçluluk demektir. Ancak her suç işleyenin potansiyel suçlu olduğu ve bu

anlamda tehlikelilik ortaya koyduğu söylenemez. Bununla birlikte önceden suç işlemiş ve tekerrür

olasılığı bulunan, sosyal açıdan tehlikeli olan kişi tehlikeli suçlu olarak nitelendirilebilir.

Page 186: İnfaz Hukuku

182

Tehlikeli suçlu kavramına, gerek sıradan vatandaş ve gerekse hâkim ve infaz personeli tarafından

farklı anlamlar verildiği de görülmektedir. Buna göre tehlikeli suçlu ya da bir suçlunun tehlikeli olup

olmadığı, işlediği suçlara, yaşama biçimine ve ortamına bakılmak suretiyle ortaya konulmaya

çalışılmaktadır. Gerçekten hâkime göre tehlikeli suçlu, suç eğiliminde kararlılık gösteren ve kamu

güvenliği için potansiyel tehdit unsuru olan kişi iken; cezaevi personeline göre, tutum ve davranışları ile

cezaevi kurallarına ve cezaevinin amaçlarına uygun davranmayan suçludur. Öte yandan cezaevleri

bakımından ise tehlikelilik, hükümlünün işlediği suçun ağırlığı, cezaevindeki davranışları, firar veya

firara teşebbüs etmeleri veya ortaya koydukları şiddet nedeniyle cezaevinde bulunanlar ve/veya kamu

güvenliği açısından önemli risk oluşturması nedeniyle muhafaza edilmeleri zorunlu olan kişileri kapsar.

Öğretide, firar etmeleri çok kuvvetli olasılık içerisinde olanlar, psikolojik sorunu bulunan hükümlüler,

her türlü baskıya katlanarak tembellikten fedakarlık etmeyenler, kavgacılar, cezaevi yaşamına uyum

göstermeyenler, cezaevi personeli ile diğer hükümlülere saldırganca davranış riski gösterenler tehlikeli

suçlu olarak nitelenmektedir. Öte yandan tehlikeli suçlu sıfatı ile işlenmiş suçun ağırlığı arasında bir

ilişkinin bulunduğu vurgulanmakla birlikte, esasen tehlikeliliğin özellikle suçlunun kişisel ve psikolojik

niteliklerine bağlı bir sıfat olduğu da ifade edilmektedir. O halde bu suçlular toplum ve cezaevi için risk

oluşturan suçlulardır. Bu yönüyle özellikle terör suçlularının tehlikeli suçlu olduğu ifade edilmektedir.

Tehlikeli suçlular infaz kurumlarında bir kahraman olma eğilimi taşıdıkları için, tehlikeli suçlu terimi

yerine bazı ülkelerde “problemli suçlu” terimi tercih edilmektedir.

Tehlikeli hükümlü ile özel tehlikeli suçlu kavramları arasındaki fark ortaya konulmalıdır. Gerçekten

CGTİHK m.9/3, 63/1, 66/1, 67/4, 69/1, 74/3, 94/2, 115/1’de yer alan “tehlikeli halde bulunan hükümlü”

terimi ile TCK m.6 ve 58/9’da yer alan “özel tehlikeli suçlu” terimleri karıştırılabilir niteliktedir.

TCK m.58 özel tehlikeli suçlular ibaresine yer vermekte olup, bu maddenin son fıkrasında yer alan

“mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi

suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir.”

düzenlemesi karşısında itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu özel tehlikeli

suçlu olarak kabul edilmelidir.

Buna karşılık “Hükümlülerin gruplandırılması” başlığını taşıyan CGTİHK m.24’de hükümlülerin “a)

İlk defa suç işleyenler, mükerrirler, itiyadî suçlular veya suç işlemeyi meslek edinenler, ... c) Tehlike hâli

taşıyanlar, ...” şeklinde gruplandırılacağı ifade edilmekte; tehlike hali taşıyanlar ile mükerrirler, itiyadî

suçlular veya suç işlemeyi meslek edinenler ayrı ayrı sayılmaktadır. Bu durumda tehlikeli hükümlünün

m.23 hükmü de göz önünde bulundurulduğunda yukarıda ifade edildiği gibi örneğin, saldırgan

davranışlar gösteren, psikolojisi bozulmuş hükümlü olduğu söylenmelidir.

Tehlikeli Suçlularda Yeniden Topluma Kazandırma Sorunu

Tehlikeli suçlular için planlanacak infaz rejiminde şu üç temel ilkenin esas alınması gerektiği ifade

edilmektedir:

1. Personel ile hükümlüler arasındaki çatışma/düşmanlığın azaltılması.

2. Hükümlülerin bağımsız davranabilmesine imkan verilmesi.

3. Öfke, düşmanlık ve hayal kırıklığı duygularının ifade edilmesi ve uyuşmazlıkların çözümünde elverişli bir platform sağlanması.

Öte yandan tehlikeli suçluların tek bir merkezde toplanmasının hükümlülerin yeniden

sosyalleştirilmesi bakımından zararlı olabileceği de söylenmelidir. Zira tehlikeli suçlular bir araya

toplandığında bu suçluluk şekli mahkumlar arasında bir itibar faktörü oluşturmaktadır. Avrupa

Konseyince oluşturulan ihtisas komitesi, bu tür tehlikeli suçluların küçük gruplar halinde değişik

cezaevlerine dağıtılmasına ve sıkı güvenlik koşulları altında muhafaza edilmelerini önermiştir. Ancak

tehlikeli suçlular bakımından da insan kişiliğine saygıya özen gösterilmelidir.

Nitekim Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesince alınan (17) sayılı Tavsiye Kararında konuyla ilgili şu

ilkelere yer vermiştir:

Page 187: İnfaz Hukuku

183

• İnsan onuru ve insan hakları ile bağdaştığı ölçüde ve gerekli görüldüğü hallerde ek güvenlik tedbirlerine başvurulması.

• Genel cezaevi kurallarının mümkün olduğu sürece, tehlikeli suçlulara da uygulanması.

• Hükümlülerin tehlikelilik statüsünün periyodik olarak gözden geçirilmesi.

• Personelin, tehlikeli suçluların muhafaza ve tretmanı konusunda yeterli bilgi ve beceri ile donatılması.

Sınır Dışı Edilme

TCK’nın güvenlik tedbirleri içinde düzenlediği bir diğer kurum da sınırdışı etmedir. Buna göre hapis

cezasına mahkum edilen yabancı, koşullu salıverilmeden yararlandıktan ve herhalde cezasının infazı

tamamlandıktan sonra sınır dışı işlemleriyle ilgili değerlendirme yapılmak üzere durum derhal İçişleri

Bakanlığına bildirilir.

Koşulları a. Mahkum yabancı olmalıdır.

b. Yabancı hapis cezasına mahkum edilmiş olmalıdır.

c. Cezanın infaz edilmesi veya koşullu salıverilmeden yararlanılması gerekir.

Mahkemece sınır dışı işlemi uygulanabilecek ilâm Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir. Cumhuriyet

başsavcılığınca, bu ilâm infaz defterine kaydedilir ve o yer en üst emniyet makamına gönderilir.

Kurumdan salıverilmeden önce kurum idaresince o yer en üst emniyet makamına hükümlünün

salıverileceği tarih bildirilir. Salıverilme tarihinde hükümlü sınır dışı işlemlerine esas olmak üzere kolluğa

teslim edilir.

Kanun hükümlerine ve durumlarına göre kurumda barındırılmayan hükümlüler hakkında sınır dışı edilmeyle ilgili işlemler emniyet makamlarınca yürütülür.

Hükümlüler hakkında sınır dışı edilme işlemleriyle ilgili gerekli değer-lendirmeler İçişleri Bakanlığınca yapılır.

Sınırdışı edilmenin koşulları nelerdir? Tüzel Kişiler Hakkında Güvenlik Tedbirleri

TCK m.60 çerçevesinde tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri ancak kanunda o suç bakımından

açıkça öngörülmüş olması halinde uygulanabilir. Aksi halde tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirine

başvurulamaz. Bu nedenledir ki TCK özel hükümlerde yer alan her suç tipi için ayrı ayrı değerlendirme

yapılmalıdır.

Çeşitleri a. İznin İptali

• Bir özel hukuk tüzel kişisi söz konusu olmalıdır.

• Bu özel hukuk tüzel kişisi bir kamu kurumunun verdiği izinle faaliyette bulunmalıdır.

• Özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle işlenen bir suç söz konusu olmalıdır.

• Suç tüzel kişinin yararına işlenmiş olmalıdır.

• Suç iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmiş olmalıdır.

Page 188: İnfaz Hukuku

184

• Söz konusu suç kasten işlenen bir suç olmalıdır.

• Söz konusu suçtan mahkumiyet bulunmalıdır.

b. Müsadere

TCK. m. 60 bakımından müsaderenin uygulanabilmesi için aranan tek koşul tüzel kişi yararına kasıtlı bir

suçtan mahkumiyettir. Bu durumda da asıl yaptırım müsadere olacaktır.

Söz konusu tedbirlere hükmedilebilmesi konusunda hâkime bir takdir yetkisi verilmiştir. Güvenlik

tedbirleri işlenen suçtan daha ağır sonuçlar doğuracak ise hâkim tedbire karar vermeyebilir. Örneğin tüzel

kişiye ait fabrikanın kapatılması pek çok kişinin işsiz kalmasına neden olacaksa hâkim iznin iptaline karar

vermeyebilir.

Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri aşağıda belirtilen esaslara göre yerine getirilir:

a. Mahkemece Cumhuriyet başsavcılığına gönderilen ilâm, infaz defterine kaydedilir,

b. Cumhuriyet başsavcılığınca, güvenlik tedbirini içeren bu ilâm, tedbirin niteliğine göre tüzel kişiliğin faaliyetine izni vermeye yetkili makamlara bildirilir. Bu makamlarca yargı kararının gereği yerine getirildikten sonra, durum Cumhuriyet başsavcılığına bildirilir ve ilâm iade edilir.

TUTUKLAMA KARARININ YERİNE GETİRİLMESİ Tutuklama Kararının Yerine Getirildiği Kurumlar

Tutuklama kararı tutukevlerinde veya maddi olanak bulunmadığı hâllerde diğer kapalı ceza infaz

kurumlarının bu amaca ayrılmış bölümlerinde yerine getirilir. Bu şekildeki bir tutukevi ya da kapalı ceza

infaz kurumunun özellikleri şunlardır:

• iç ve dış güvenlik görevlisi bulunur.

• firara karşı teknik, mekanik, elektronik veya fizikî engelleri vardır.

• kural olarak oda ve koridor kapıları sürekli olarak kapalı tutulur.

• yasal zorunluluklar ayrık, dışarıyla irtibat ve haberleşme olanağı bulunmaz.

• normal güvenlik esasına dayalıdır.

Öte yandan, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu örgütün faaliyeti çerçevesinde,

Türk Ceza Kanununda yer alan;

a. İnsanlığa karşı suçlardan (madde 77, 78),

b. Kasten öldürme suçlarından (madde 81, 82),

c. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan (madde 188),

d. Devletin güvenliğine karşı suçlardan (madde 302, 303, 304, 307, 308),

e. Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

tutuklu bulunanlar, yüksek güvenlikli tutukevlerinde veya buna olanak bulunmadığı hâllerde yüksek

güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarının tutuklulara ayrılan bölümlerinde barındırılırlar.

Ülkemizde tutuklular genel olarak kapalı ceza infaz kurumunda onlara ayrılmış yerlerde tutulurlar.

CGTİHK’da müstakil olarak kadın, çocuk ve gençlik tutukevleri kurulabileceği ifade edilmektedir.

Tutuklular, tutukevlerinde veya maddî olanak bulunmadığı hâllerde kapalı ceza infaz kurumlarının

tutuklulara ayrılan bölümlerinde, büyükler, kadınlar, gençler, çocuklar olmak üzere ve suç türleri de

gözetilerek ayrı yerlerde barındırılırlar (CGTİHK m.111/3).

Page 189: İnfaz Hukuku

185

Tutukevine Kabulün Koşulu

Şüpheli ya da sanığın tutukevine kabul edilebilmesi için hâkim veya mahkeme tarafından verilmiş bir

tutuklama kararının bulunması zorunludur. Tutuklunun tutukevine konulduğu, kararı veren hâkim veya

mahkemeye gün ve saati belirtilerek bildirilir (CGTİHK m.112).

Tutukluların Barındırılması

Tutuklular, maddî olanaklar elverdiğince suç türlerine ve taşıdıkları güvenlik riskine göre ayrı odalarda

barındırılırlar. Aralarında husumet bulunanlar ile iştirak hâlinde suç işlemiş olanlar aynı odalarda

barındırılmazlar ve birbirleri ile temas etmelerini engelleyecek tedbirler alınır (CGTİHK m.112).

Tutuklama koruma tedbirinin ayrıntıları ve koşulları ile ilgili bkz. Ersan Şen/Bilgehan Özdemir, Tutuklama, Seçkin Yayınları, Ankara 2012.

Türkiye Barolar Birliği’nin 2011 yılı tutuklama raporuna erişmek için bkz. http://tbbyayinlari.barobirlik.org.tr/tbbbooks/tutuklama-raporu.pdf

TUTUKLULARIN HAKLARI VE KISITLAYICI ÖNLEMLER Tutukluların Hakları Çalışma Hakkı Tutuklulardan çalışmaları istenebilir; ancak, buna mecbur tutulamazlar. Tutuklular istediklerinde idare, barındırıldıkları odalarda çalışmalarına izin verebilir. Odada çalışma imkânı yoksa, tutukluların iş yerlerinde çalışmalarına da izin verilebilir. Bu takdirde kendileri hakkında çalışmakta olan hükümlülere ait rejim uygulanır.

Ziyaretçi Kabul Hakkı Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde tutuklular, kurumun bu husustaki genel düzenine uymak suretiyle ziyaretçi kabul edebilirler. Ancak soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkeme, soruşturmanın veya davanın selameti bakımından tutuklunun ziyaretçi kabulünü yasaklayabilir veya bu hususta kısıtlamalar koyabilir.

Haberleşme Hakkı Kural olarak tutuklular yazılı olarak haberleşebilir, telefonla görüşebilir. Ancak tutukluların yazılı haberleşmeleri ile telefonla görüşmeleri, soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemesince kısıtlanabilir.

Savunma Hakkı Tutuklu, savunması için istediği müdafii seçmek ve görevlendirmek hakkına sahiptir. Her dereceden kurum görevlileri bu hususta tutukluya tavsiyelerde bulunamaz. Tutuklunun müdafii ile olan haberleşmesine ve kurum düzeni çerçevesinde temas ve görüşmelerine hiçbir suretle engel olunamaz ve kısıtlamalar konulamaz.

Kısıtlayıcı Önlemler Tehlikeli hâlde bulunan, delil karartma tehlikesi olan, soruşturmanın amacını veya tutukevinin güvenliğini tehlikeye düşüren veya suçun tekrarına olanak verecek davranışlarda bulunan tutuklulara soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemece aşağıdaki tedbirler uygulanabilir:

Page 190: İnfaz Hukuku

186

a. Tutuklunun tek başına, sıkı bir rejim altında muhafaza edilmesi ve kaldığı odanın kamera ile izlenmesi.

b. Belirli süre ile dışarıyla ilişkisinin, ziyaretçi kabulünün ve telefon görüşmelerinin kısıtlanması.

c. Gerekiyorsa kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyici biçimde hazırlanmış özel bir odada barındırılması ve kaldığı odanın kamera ile izlenmesi.

d. Saldırganlık göstermesi hâlinde belirli süreyle kelepçelenmesi veya hareketlerinin engellenmesi.

e. Yüksek güvenlikli bir kuruma nakledilmesi.

Tutukluların Yükümlülükleri

Yukarıda hükümlülerin yükümlülükleriyle ilgili açıklamalarımızın tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte

olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir.

Tutuklunun hakları nelerdir?

ADLİ KONTROL KARARLARININ İNFAZI Ceza yargılaması sırasında, hüküm vermek amacıyla başvurulan koruma tedbirleri ve bu çerçevede tutuklama, niteliği gereği kişi hak ve özgürlüklerine müdahaleyi gerektirir. Bir ceza yargılamasında kişi hak ve özgürlükleri Anayasanın 19. maddesinin 2. fıkrası gereğince sınırlanabilir. Ancak elbette bu sınırlama da, “ölçülülük (oranlılık) ilkesi” ile sınırlanmıştır. Bu ilkeye göre, kişi hak ve özgürlüklerine yönelecek sınırlamalar elverişli, gerekli ve oranlı olmalıdır. Hak ve özgürlüklere daha az müdahale içeren bir tedbirle aynı amaca ulaşılabilecek ise bu tedbirle yetinmek ve daha ağır bir tedbire başvurmamak gerekir. Orantılılık ilkesi, failin eyleminin ağırlığı ile başvurulacak önlemin ağırlığı arasında bir denge kurulmasını ifade eder.

CMK’nın 109 vd. maddelerinde tutuklamada oranlılık ilkesinin bir gereği ve tutuklama tedbirinin ölçülülük ilkesi çerçevesinde (CMK m. 100/f) uygulanabilmesini sağlamak amacıyla, bu tedbire alternatif olarak adlî kontrol kurumuna yer verilmiştir. Bu hükme göre hâkim, ölçülülük ilkesi gereğince tutuklama koruma tedbirinden önce, adlî kontrole ilişkin koruma tedbirlerini dikkate almak ve uygulamak zorundadır. Böylece hâkimi tutuklama ile serbest bırakma arasında bir seçime zorlamamak amaçlanmıştır. Adlî kontrol altına alma tedbiri, tutuklamaya göre kişi özgürlüğünü daha az kısıtladığı ve sanığı tutuklamadan muhakemenin yapılabilmesini sağladığı için CMK’da bu tedbire yer verilmesi son derece isabetli olmuştur.

CMK’da yer alan adlî kontrolün amacı, tutuklama koruma tedbirinin amacı ile aynı olup, “şüpheli veya sanığın kaçmasını ve delilleri karartmasını önleyerek muhakemenin sağlıklı bir şekilde

Tutukluların yükümlülükleri bakımından 6301 s. Kanun ile CGTİHK m. 116’ya 3. ve 4. Fıkralar

eklenmiştir. Anılan fıkralar şunlardır:

(3) (Ek: 27/4/2012-6301/2 md.) Ana, baba, eş, kardeş, çocuk ile eşin anne veya babasından birinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hâllerinin bulunduğunun sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi durumunda tutukluya, soruşturmanın veya kovuşturmanın selameti ve güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla, soruşturma evresinde soruşturmayı yapan Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde kovuşturmayı yürüten hâkim veya mahkeme tarafından, dış güvenlik görevlisinin refakatinde yol süresi dışında, bunlardan her biri için bir defaya mahsus olmak üzere hasta ziyareti amacıyla bir güne kadar izin verilebilir.

(4) (Ek: 27/4/2012-6301/2 md.) İkinci ve üçüncü fıkraya göre izin verilen tutuklu, izin süresi içinde gece konaklaması gerektiği takdirde, bulunduğu yer ceza infaz kurumunda, bulunmaması halinde kolluk tarafından güvenli görülen yerde kalır. Yurt dışına çıkmasını gerektirmesi durumunda tutukluya, bu madde gereğince izin verilemez.

Page 191: İnfaz Hukuku

187

yapılabilmesini sağlamak ve muhakeme sonunda verilecek kararın infazını mümkün kılmak”tır. CMK’da düzenlenen adlî kontrol, tutuklamanın infazını erteleyen bir tedbir değil, şartları gerçekleştiğinde, tutuklamaya alternatif olarak sunulan bir tedbirdir. Bu düzenleme ile tutuklamaya ancak istisnai hallerde başvurulabilecek bir tedbir olma özelliği kazandırılmıştır.

Uygulama Koşulu Adlî kontrol kurumunun uygulama uygulanması için CMK m.100’de belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı bulunmalıdır.

Bunlar;

• Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların varlığının bulunması,

• Şüpheli veya sanığın davranışlarının;

• Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

• Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması hususunda kuvvetli şüphe oluşturması,

• CMK m.100/3’te sayılan bazı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı.

Konuyla ilgili olarak yukarıdaki açıklamalara bakılmalıdır.

CMK m. 109/2’ye göre, tutuklama yasağı olan hallerde de, adlî kontrol tedbirinin uygulanması mümkündür. CMK m. 112’de ise adlî kontrol tedbiri kapsamında tabi olunan yükümlülüklerin bilerek yerine getirilmemesi halinde hükmedilecek hapis cezasının süresine bakılmaksızın tutuklama kararının verilebileceği öngörülmektedir. Bu durum bir çelişkiyi ortaya çıkarmaktadır. Çünkü kanunda önce üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklamanın haksızlığa neden olacağı kabul edilirken, 112. madde ile bu suçlar bakımından tutuklama kararı verilebilmesini mümkün kılmıştır.

Öte yandan konuya ilişkin düzenlemelerden adlî kontrol tedbirine sadece soruşturma evresinde başvurulabileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Gerçekten m.109/1’e göre “... bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir”. Yine m.109/3’e göre “Adlî kontrol, şüphelinin ...yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir”. Bununla birlikte m.110/2’ye göre “109’uncu madde ile bu madde hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır”.

O halde kovuşturma evresinde hâkim oranlılık ilkesi çerçevesinde, yasanın deyimiyle “gerekli gördüğünde” sanığı adlî kontrol altına alabilir.

CMK m.109’da oranlılık ilkesinden açıkça söz edilmese de “...şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir” şeklindeki ifade esasen oranlılık ilkesini ifade etmektedir. Böylece adlî kontrol altına alma, tutuklama yerine uygulanacak alternatif bir tedbir olarak kabul edilmiş olmaktadır. O halde tutuklama ile elde edilmek istenen amaca adlî kontrol tedbiri ile ulaşılabilecekse adlî kontrol tedbiri tercih edilebilir.

Hâkim “amaca uygunluk” ve “yeterlilik” kriterlerini uygulamak sure-tiyle adlî kontrol tedbirinin uygulanıp uygulanmayacağına karar verecektir. “Karar vere-bilir” dendiğine göre hâkim böyle bir karar vermek zorunda değildir.

Bununla birlikte adlî kontrol içerisinde yer alan bazı tedbirlerin, tutuklama ile ulaşılacak amaca nasıl hizmet edecekleri anlaşılmamaktadır. Örneğin, kişinin sürücü belgesine geçici olarak el konulması (CMK m. 109/3-d) onun kaçmasını (CMK m. 100/2-a) veya delil araçlarını karartmasını ya da kişiler üzerinde baskı uygulamasını (CMK m. 100/2-b) uygulamaya elverişli değildir. Öyleyse, CMK m. 109/3’te yer alan ve tutuklama sebeplerine bağlı olarak uygulanması öngörüldüğü halde, tutuklama tedbiriyle ulaşılmak istenen amaçlarla ilgisi bulunmayan tedbirler (CMK m. 109/3-d, e, g ve i) başka bir başlık altında düzenlenmelidir.

Page 192: İnfaz Hukuku

188

Hakkında Adlî Kontrol Kararı Verilen Şüphelinin Tabi Tutulacağı Yükümlülükler

CMK m.109/3 bu yükümlülükleri sayma suretiyle tek tek düzenlemiştir. Buna göre, tutuklama nedeninin niteliğine göre, şüpheli ya da sanığın bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulması söz konusu olabilir. Adlî kontrol kapsamındaki yükümlülüklerin belirlenmesinde de ölçülülük ilkesine uyulması gerekir. Bunun bir sonucu olarak, adlî kontrol tedbirinin uygulanması sırasında kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülüklerin tamamen ya da kısmen kaldırılabileceği, değiştirilebileceği ya da şüpheli veya sanığın bunlara uymaktan geçici olarak muaf tutulabileceği öngörülmüştür (m. 110/2-3).

Adlî kontrole ilişkin yükümlülükler sayma yoluyla belirtildiği için uygulanabilecek tedbirler bu sayılanlardan ibarettir ve genişletilemez. Ancak teknolojik gelişmelere paralel olarak zamanla söz konusu tedbirlere yenilerinin eklenmesi de mümkün olmakla beraber, sayımın sınırlı olması nedeniyle bu yeni tedbirlerin kanuna ayrıca eklenmesi gerekecektir. Bu durum, kişi hak ve özgürlüklerinin ancak kanunla sınırlanabilmesi, bu sınırlamaların ancak kanunla öngörülebilmesi kuralının bir sonucudur.

Hakkında adlî kontrol kararı verilen şüphelinin tabi tutulabileceği yükümlülükler şunlardır (CMK m.109/2):

a. Yurt dışına çıkamamak.

b. Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.

c. Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.

d. Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.

e. Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.

f. Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.

g. Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.

h. Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.

i. Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.

j. (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Konutunu terk etmemek.

k. (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.

(Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.

m. Ayrıca suça sürüklenen çocuklar için (DSYMKKY m.18);

• Belirlenen çevre sınırları dışına çıkmamak,

• Belirlenen bazı yerlere gidememek veya ancak bazı yerlere gidebilmek,

• Belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamaktır.

Hakkında adli kontrol verilen bir şüphelinin tabi olacağı tedbirler nelerdir?

Page 193: İnfaz Hukuku

189

Adlî Kontrol Yükümlülüklerinin Yerine Getirilmesi a. Yurtdışına Çıkamama (DSYMKKY m.19)

Yurt dışına çıkamama yükümlülüğü, ülke sınırları dışına çıkamamayı ifade eder.

Karar Cumhuriyet Başsavcılığınca, şube müdürlüğü veya büroya, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde aynı zamanda kolluğa gönderilir.

Şube müdürlüğü veya büro bu yükümlülüğü içeren kararı Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığı ile kolluğa bildirir ve derhal uygulanmasını ister.

Karar, şüpheli veya sanığın yokluğunda verilmiş ise şube müdürlüğü veya büro kararı ayrıca kendisine bildirir.

Yükümlülüğe uyulmadığının kolluk tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek evrak kolluktan istenir ve kayıt kapatılır.

Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum kolluğa iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

b. Belirlenen Yerlere Belirtilen Süreler İçinde Başvurma (DSYMKKY m.20)

Hâkim tarafından belirlenen yerlere belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurma yükümlülüğü, şüpheli veya sanığın kararda belirlenen yerlere, belirtilen aralıklarla düzenli olarak başvurmasını ifade eder.

Bu yükümlülük, şüpheli veya sanığa bildirildiği tarihte başlar.

Karar, şube müdürlüğü veya büroca, hâkim tarafından belirlenen yerlere ve kararın şüpheli veya sanığın yokluğunda verilmesi hâlinde kendisine bildirilir.

Şüpheli veya sanığın kararda belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde başvurmaması hâlinde durum ilgili yer tarafından şube müdürlüğü veya büroya iletilir.

Yükümlülüğe uyulmadığının ilgili yer tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek evrak ilgili yerden istenir ve kayıt kapatılır.

Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum ilgili yere iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

c. Çağrılara ve Kontrol Tedbirine Uyma (DSYMKKY m.21)

Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak yükümlülüğü, şüpheli veya sanığın, şube müdürlüğü ya da büro veya bir başka özel veya resmî kişi veya mercie kararda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde çağrılmasını ve bu kişiye veya mercie gerektiğinde çalıştığı iş veya meslek uğraşı hakkında ya da devam etmekte olduğu eğitim hakkında bilgi vermesini ve bu konuda denetlenmesini ifade eder.

Bu yükümlülük, şüpheli veya sanığa bildirildiği tarihte başlar.

Karar, şube müdürlüğü veya büroca hâkim tarafından belirlenen merci veya kişilere ve kararın şüpheli veya sanığın yokluğunda verilmesi hâlinde kendisine bildirilir.

Yükümlülüğe uyulmadığının ilgili merci veya kişi tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek evrak ilgili merci veya kişiden istenir ve kayıt kapatılır.

Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum ilgili merci veya kişiye iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

d. Taşıtları Kullanamamak ve Sürücü Belgesini Teslim Etmek (DSYMKKY m.22)

Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek yükümlülüğü, şüpheli veya sanığın her türlü taşıtı veya bazılarını kararda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kullanamamasını ve kararda öngörülmüş ise sürücü belgesinin makbuz karşılığında alınmasını ifade eder.

Page 194: İnfaz Hukuku

190

Bu yükümlülük, şüpheli veya sanığa bildirildiği tarihte başlar.

Karar, şube müdürlüğü veya büroca kolluğa, şüpheli veya sanığın kayıtlı olduğu meslek odasına ve kararın şüpheli veya sanığın yokluğunda verilmesi hâlinde kendisine bildirilir.

Sürücü belgesinin kaleme teslimine karar verilmesi hâlinde, şube müdürlüğü veya büroca bu belgenin on gün içinde bu yere teslimi için şüpheli veya sanığa bildirim yapılır. Ayrıca bu durum kolluğa bildirilir.

Teslim alınan sürücü belgesi, ilgilinin dosyasında saklanır.

Hâkim veya Cumhuriyet savcısının şüpheli veya sanığın mesleki uğraşı ile ilgili araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verdiği durumlar saklı kalmak üzere yükümlülüğe uyulmadığının kolluk veya meslek odası tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek evrak kolluk ve meslek odasından istenir ve kayıt kapatılır.

Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum, kolluk ve meslek odasına iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Ayrıca, teslim edilen sürücü belgesinin on gün içinde şube müdürlüğü veya bürodan alınması için şüpheli veya sanığa bildirim yapılır. Bu süre sonunda teslim alınmayan sürücü belgeleri kolluğa gönderilir.

e. Tedavi veya Muayene Tedbirine Uyma (DSYMKKY m.23)

Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla,

hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olma ve bunları kabul etme yükümlülüğü,

şüpheli veya sanık hakkında bu maddelerden arınmak amacıyla hâkim veya mahkeme kararında

öngörülen usul ve esaslar çerçevesinde hastaneye yatmak da dahil olmak üzere, koruyucu, tedavi edici ve

rehabilite edici tedbirlere tâbi olmayı ve bunları kabul etmeyi ifade eder.

Bu yükümlülük, şüpheli veya sanığa bildirildiği tarihte başlar.

Bu yükümlülüğün yerine getirilmesi amacıyla şube müdürlüğü veya büro tarafından, şüpheli veya sanığa on gün içinde sağlık kuruluşuna sevk edilmek üzere şube müdürlüğü veya büroya başvurması için bildirim yapılır. Şüpheli veya sanığın belirlenen süre içinde şube müdürlüğü veya büroya başvurması hâlinde sağlık kurumuna sevk yazısı yazılarak beş gün içinde bu kuruma başvurması istenir. Ayrıca, sağlık kurumuna şüpheli veya sanığın; kuruma başvurduğu tarih, uygulanacak tedavi programı ile tedavinin tamamlandığı tarihin bildirilmesi konusunda yazı yazılır.

Şüpheli veya sanığın sağlık kurumunca belirlenen tedavi programına uymaması hâlinde durum bu kurum tarafından şube müdürlüğü veya büroya iletilir.

Şube müdürlüğü veya büroca şüpheli veya sanığın sevk tarihinden itibaren beş gün içinde sağlık kurumuna başvurmaması veya yükümlülüğe uyulmadığının sağlık kurumu tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek evrak sağlık kurumundan istenir ve kayıt kapatılır.

Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum sağlık kurumuna iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

Sağlık Bakanlığından, her yıl Ocak ayının on beşine kadar yukarıda sayılan uçucu, uyarıcı veya uyuşturucu maddeler ile alkol bağımlılarının tedavilerinin yapılacağı merkezlerin bildirilmesi istenir.

f. Güvence (DSYMKKY m.24)

Güvence yükümlülüğü, şüpheli veya sanığın parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve

taksitle ödeme süreleri hâkimce belirlenecek bir güvence miktarının yatırılmasını ifade eder.

• Şüphelinin veya sanığın güvence yükümlülüğü karşılığında adlî kontrol altına alınmasına karar verilmesi hâlinde aşağıda belirtilen usul ve esaslar uygulanır. Şube müdürlüğü veya büro tarafından şüpheli veya sanığa on gün içinde güvence miktarının tamamını, taksitli ise ilk taksitini maliye veznesine yatırması için bildirim yapılır. Şüpheli veya sanık, belirlenen güvenceyi maliye veznesine yatırdıktan sonra makbuzu şube müdürlüğü veya büroya ibraz eder ve şube müdürlüğü veya büro, makbuzu Cumhuriyet Başsavcılığına iletir. Güvence miktarının

Page 195: İnfaz Hukuku

191

veya taksitlerin tamamının ödenmesinden sonra defterdeki kaydını kapatarak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Şube müdürlüğü veya büro tarafından güvence miktarının tamamının veya taksitlerden birinin süresinde ödenmemesi hâlinde durum mahkemeye iletilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek kayıt kapatılır.

• Güvence yükümlülüğüne dair karar, tutuklu iken verilmiş ve şüpheli veya sanığın serbest bırakılmasının güvence miktarının veya ilk taksitin yatırılması koşuluna bağlanması hâlinde aşağıda belirtilen usul ve esaslar uygulanır. Güvence miktarı veya ilk taksit maliye veznesine şüpheli veya sanık adına yatırılıp makbuz Cumhuriyet Başsavcılığına ibraz edilir. Bu durumda evrak şube müdürlüğü veya büroya gönderilmez. Ancak güvence miktarının takside bağlandığı hâlde evrak şube müdürlüğü veya büroya gönderilerek (a) bendi gereğince işlem yapılır.

Güvencenin geri verilmesinde veya hazineye irat kaydedilmesinde, 5271 sayılı Kanunun 115 inci maddesi hükümlerine göre işlem yapılır.

g. Silah Bulunduramamak ve Taşıyamamak (DSYMKKY m.25)

Silah bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silahları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek yükümlülüğü, şüpheli veya sanığın mahkeme veya hâkim kararı ile silah taşımasının veya bulundurmasının yasaklanması ile gerektiğinde sahip olduğu diğer silahlarının Cumhuriyet Başsavcılığına bağlı adlî emanet memurluğuna teslimini ifade eder.

Bu yükümlülük, şüpheli veya sanığa bildirildiği tarihte başlar.

Karar, şube müdürlüğü veya büroca kolluğa ve kararın şüpheli veya sanığın yokluğunda verilmesi hâlinde kendisine bildirilir.

Ayrıca kolluktan şüpheli veya sanığın sahip olduğu silahların listesinin bildirilmesi istenir.

Silahların adlî emanet memurluğuna teslimine karar verilmesi hâlinde, şube müdürlüğü veya büroca bu silahların on gün içinde adlî emanet memurluğuna teslimi için şüpheli veya sanığa bildirim yapılır. Ayrıca bu durum adlî emanet memurluğuna bildirilerek, silahların sayısı ile teslim alındığı tarihin bildirilmesi istenir.

Şube müdürlüğü veya büroca kolluk tarafından şüpheli veya sanığa ait silah listesi ile adlî emanet memurluğundan gönderilen yazının karşılaştırılması sonucu bütün silahların teslim edilmediğinin anlaşılması dahil yükümlülüğe uyulmadığının kolluk tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek kolluktan evrak istenir ve kayıt kapatılır.

Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum kolluğa iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Ayrıca teslim edilen silahların on gün içinde adlî emanet memurluğundan alınması için şüpheli veya sanık ile adlî emanet memurluğuna bildirim yapılır.

h. Mağdurun Haklarının Güvence Altına Alınması (DSYMKKY m.26)

Hâkim tarafından miktarı belirlenecek paranın mağdurun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak yükümlülüğü, mahkemece miktarı ve ödeme süresi belirlenecek paranın mağdurun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlanmasını ifade eder.

Karar üzerine şube müdürlüğü veya büro tarafından şüpheli veya sanığa, on gün içinde taşınmaz malların tapu bilgileri, taşınır mallara ait kayıtlar ile bankada bulunan nakdî varlıklarına ilişkin bilgileri vermesi istenir. Mağdurun haklarının kişisel güvenceye bağlanması hâlinde, güvence veren kişinin de bu işlemleri yapması için bildirim yapılır.

Güvencenin; nakdî olması hâlinde paranın çekilmesi, aynî olması hâlinde bunun satılması veya devredilmesi hâlinde bilgi verilmesi için ilgili kuruma yazı yazılır.

Güvencenin kişisel olması hâlinde, güvence veren kişinin şube müdürlüğü veya büroya gelerek aynî veya nakdî güvence göstererek mağdurun haklarını teminat altına alması şeklinde yerine getirilir. Bu halde ikinci fıkradaki işlemler yapılır.

Yükümlülüğe uyulmadığının ilgili kurum tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek ilgili kurumdan evrak istenir ve kayıt kapatılır.

Page 196: İnfaz Hukuku

192

Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum ilgili kuruma iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

i. Aile Yükümlülüklerinin Yerine Getirilmesine ve Nafakanın Ödenmesine Dair Güvence (DSYMKKY m.27)

22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun hükümlerine göre aile yükümlülüklerini

yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak

ödeyeceğine dair güvence vermek yükümlülüğü, şüpheli veya sanığın aile yükümlülüklerini yerine

getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine

dair güvence vermesini ifade eder.

Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine karar verilmesi hâlinde şube müdürlüğü veya büro tarafından şüpheli veya sanığa, on gün içinde şube müdürlüğü veya büroya gelerek bu konuda yazılı taahhütte bulunması istenir. Aile yükümlülüklerine ilişkin yazılı taahhüt, mahkeme kararı göz önünde bulundurularak hazırlanır.

Bu yükümlülük, şüpheli veya sanığa bildirildiği tarihte başlar.

Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair karar, kolluk ile ilgiliye bildirilir.

Şüpheli veya sanığın aile yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyip ödemediği şube müdürlüğü veya büro tarafından; ilgili, aile ve çevre ile yapılan görüşmelerle her zaman denetlenir.

Yükümlülüğe uyulmadığının ilgili veya kolluk tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek kolluktan evrak istenir ve kayıt kapatılır. Ayrıca ilgiliye bildirilir.

Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum kolluğa iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Ayrıca ilgiliye bildirilir.

j. Belirlenen Çevre Sınırları Dışına Çıkmamak (DSYMKKY m.28)

Belirlenen çevre sınırları dışına çıkmamak yükümlülüğü, mahkeme kararında belirtilen usul ve esaslar

çerçevesinde şüpheli veya sanık çocuğun belirlenen çevre dışına çıkmasının yasaklanmasını ifade eder.

Bu yükümlülük, şüpheli veya sanık çocuk veya yasal temsilcisine bildirildiği tarihte başlar.

Karar, şube müdürlüğü veya büroca, çocuğun yasal temsilcisine ve kararın şüpheli veya sanık çocuğun yokluğunda verilmesi hâlinde kendisine bildirilir.

Şüpheli veya sanık çocuğun mahkeme kararında belirtilen, çevre dışına çıkıp çıkmadığının denetimi, öncelikle şube müdürlüğü veya büro tarafından ancak, ulaşım güçlüğü veya güvenlik gibi nedenlerin bulunması hâlinde ilgili kurum veya kuruluşlar ile kolluğa yazı yazılması suretiyle yerine getirilir. Şube müdürlüğü veya büronun, çocuğun ailesi veya sosyal çevresi ile iş birliği yapmasının gerekli olduğu durumlarda her aşamada özel hayatın gizliliğine tam saygı gösterilir.

Yükümlülüğe uyulmadığının ilgili kurum veya kuruluşlar ya da kolluk tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek ilgili kurum ve kuruluşlar ile kolluktan evrak istenir ve kayıt kapatılır.

Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum ilgili kurum ve kuruluşlar ile kolluğa iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

k. Belirlenen Bazı Yerlere Gidememek veya Ancak Bazı Yerlere Gidebilmek (DSYMKKY m.29)

Belirlenen bazı yerlere gidememek veya ancak bazı yerlere gidebilmek yükümlülüğü, mahkeme

kararında belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde şüpheli veya sanık çocuğun belirlenen bazı yerlere

gidememesi veya ancak bazı yerlere gidebilmesini ifade eder.

Bu yükümlülük, şüpheli veya sanık çocuk veya yasal temsilcisine bildirildiği tarihte başlar.

Page 197: İnfaz Hukuku

193

Karar şube müdürlüğü veya büroca, çocuğun yasal temsilcisine, şüpheli veya sanık çocuğun yokluğunda verilmesi hâlinde kendisine, ayrıca belirlenen yerlere de bildirilir.

Şüpheli veya sanık çocuğun mahkeme kararında belirtilen, belirlenen bazı yerlere gidememesinin veya ancak bazı yerlere gidebilmesinin denetimi, öncelikle şube müdürlüğü veya büro tarafından ancak, ulaşım güçlüğü veya güvenlik gibi nedenlerin bulunması hâlinde ilgili kurum ve kuruluşlar ile kolluğa yazı yazılması suretiyle yerine getirilir. Şube müdürlüğü veya büronun, çocuğun ailesi veya sosyal çevresi ile iş birliği yapmasının gerekli olduğu durumlarda her aşamada özel hayatın gizliliğine tam saygı gösterilir.

Yükümlülüğe uyulmadığının ilgili kurum veya kuruluşlar, belirlenen yerler veya kolluk tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek evrak ilgili kurum ve kuruluşlar, belirlenen yerler ile kolluktan istenir ve kayıt kapatılır.

Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum ilgili kurum ve kuruluşlar, belirlenen yerler ile kolluğa iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

l. Belirlenen Kişi ve Kuruluşlarla İlişki Kurmama (DSYMKKY m.30)

Belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmama yükümlülüğü, mahkeme kararında belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde şüpheli veya sanık çocuğun belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamasını ifade eder.

Bu yükümlülük, şüpheli veya sanık çocuk veya yasal temsilcisine bildirildiği tarihte başlar.

Karar şube müdürlüğü veya büroca, çocuğun yasal temsilcisine, şüpheli veya sanık çocuğun yokluğunda verilmesi hâlinde kendisine, ayrıca belirlenen kişi ve kuruluşlara da bildirilir.

Şüpheli veya sanık çocuğun mahkeme kararında belirtilen, belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamasının denetimi, öncelikle şube müdürlüğü veya büro tarafından ancak, ulaşım güçlüğü veya güvenlik gibi nedenlerin bulunması hâlinde ilgili kurum ve kuruluşlar ile kolluğa yazı yazılması suretiyle yerine getirilir. Şube müdürlüğü veya büronun, çocuğun ailesi veya sosyal çevresi ile iş birliği yapmasının gerekli olduğu durumlarda her aşamada özel hayatın gizliliğine tam saygı gösterilir.

Yükümlülüğe uyulmadığının ilgili kurum veya kuruluşlar, belirlenen kişi ve kuruluşlar veya kolluk tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek ilgili kurum ve kuruluşlar, belirlenen kişi ve kuruluşlar ile kolluktan evrak istenir ve kayıt kapatılır.

Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum ilgili kurum ve kuruluşlar, belirlenen kişi ve kuruluşlar ile kolluğa iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

Adlî Kontrol Yükümlülüklerinin Kaydı ve Takibi

Şüpheli veya sanık hakkındaki karar, mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Cumhuriyet Başsavcılığınca adlî kontrol kararlarının kaydına mahsus deftere kaydedildikten sonra şube müdürlüğü veya büroya iletilir. Şube müdürlüğü veya büroca bu karar adlî kontrol defterine kaydedilir.

Yetki alanında şube müdürlüğü veya büro bulunmayan Cumhuriyet Başsavcılığı, kararı adlî kontrol kararlarının kaydına mahsus deftere kaydettikten sonra, şube müdürlüğünün bağlı bulunduğu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Karar, Cumhuriyet Başsavcılığınca adlî kontrol kararlarının kaydına mahsus deftere kaydedildikten sonra şube müdürlüğüne gönderilir ve birinci fıkradaki işlemler yapılır.

Şube müdürlüğü veya büro adlî kontrol kararlarının, infaz ve takibini her zaman denetler.

Page 198: İnfaz Hukuku

194

Özet

Güvenlik tedbirleri, fiil ve failden kaynak-

lanması muhtemel tehlikeliliği önlemek ve faili

eğitmek, koruma altına almak veya tedavi etmek

amacını güden müdahalelerdir. Güvenlik

tedbirleri ve cezalar arasındaki farklar şunlardır.

Cezaların süreleri kanunla belirlenmişken,

güvenlik tedbirlerinin süresi kural olarak belli

değildir. Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı da

farklıdır. Güvenlik tedbirlerinde kişinin tabi

olduğu yoksunluklar daha sınırlıdır. Güvenlik

tedbirlerinde cezalardan farklı olarak kusur

aranmaz. Cezalardan farklı olarak güvenlik

tedbirlerinde kusurun derecesi önem arz etmez.

Cezalardan farklı olarak güvenlik tedbirlerinde

kusurun derecesi önem arz etmez. Zaman

itibariyle uygulama, af, erteleme, zamanaşımı gibi konular güvenlik tedbirleri bakımından

geçerli değildir.

Müsadere, yeni suçların işlenmesini önlemek

amacıyla, cezaî nitelikteki hukuka aykırı

fiillerden kaynaklandığı veya bunların işlen-

mesiyle ilgili olduğu için suç düşüncesini ve

suçun çekiciliğini canlı tutan eşyaya, Devlet

lehine el konulmasıdır. Müsaderenin çeşitleri,

eşya müsaderesi, eşdeğer müsadere, kazanç

müsaderesi ve kaim değerlerin müsaderesidir.

Koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun

öncelikle kendi aile ortamında korunmasını

sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım,

sağlık ve barınma konularında alınacak

tedbirlerdir. Akıl hastaları yüksek güvenlikli

sağlık kurumlarında tedavi altına alınacaktır.

Tedbir failin tehlikeliliği ortadan kalkıncaya

kadar devam edecektir. Akıl hastalarına özgü

güvenlik tedbirleri TCK m.57’de düzenlenmiştir. Suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı

madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri

olarak, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı

madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda

tedavi altına alınmasına karar verilir. Bu kişilerin

tedavisi, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı

madde bağımlılığından kurtulmalarına kadar

devam eder.

Tutuklama kararı tutukevlerinde veya maddi

olanak bulunmadığı hâllerde diğer kapalı ceza in-

faz kurumlarının bu amaca ayrılmış bölümlerinde

yerine getirilirler. Tutukluların hakları: -Çalışma

hakkı, -Ziyaretçi kabul hakkı, -Haberleşme hakkı,

-Savunma hakkıdır. Tutuklular hakkındaki kısıt-

layıcı önlemlerse, tutuklunun tek başına, sıkı bir

rejim altında muhafaza edilmesi ve kaldığı

odanın kamera ile izlenmesi, belirli süre ile

dışarıyla ilişkisinin, ziyaretçi kabulünün ve

telefon görüşmelerinin kısıtlanması, gerekiyorsa

kendisine veya başkalarına zarar vermesini

önleyici biçimde hazırlanmış özel bir odada

barındırılması ve kaldığı odanın kamera ile

izlenmesi,saldırganlık göstermesi hâlinde belirli

süreyle kelepçelenmesi veya hareketlerinin

engellenmesi ve yüksek güvenlikli bir kuruma

nakledilmesidir.

Bir tutukevinin temel özellikleri şunlardır:

• iç ve dış güvenlik görevlisi bulunur.

• firara karşı teknik, mekanik, elektronik veya fizikî engelleri vardır.

• kural olarak oda ve koridor kapıları sürekli olarak kapalı tutulur.

• yasal zorunluluklar ayrık, dışarıyla irtibat ve haberleşme olanağı bulunmaz.

• normal güvenlik esasına dayalıdır.

Adlî Kontrol, soruşturma veya kovuşturma

evrelerinde, tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, işlediği iddia olunan bir suçtan dolayı

şüpheli veya sanığın bütün usul işlemlerinde ve

hükmün infazında hazır bulunmasını ya da

katılanın zarar ve masraflarının veya muhakeme

giderlerinin onun tarafından karşılanmasını

sağlamak amacıyla, belirli yükümlülükler altına

alınarak adlî makam ve mercilerin denetimi ve

kontrolü altına sokulmasıdır.

Cumhuriyet Başsavcılığınca adlî kontrol karar-larının kaydına mahsus deftere kaydedildikten sonra şube müdürlüğü veya büroya iletilir. Şube müdürlüğü veya büroca bu karar adlî kontrol defterine kaydedilir.

Yetki alanında şube müdürlüğü veya büro bulunmayan Cumhuriyet Başsavcılığı, kararı adlî kontrol kararlarının kaydına mahsus deftere kay-dettikten sonra, şube müdürlüğünün bağlı bulunduğu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Karar, Cumhuriyet Başsavcılığınca adlî kontrol kararlarının kaydına mahsus deftere kayde-dildikten sonra şube müdürlüğüne gönderilir ve birinci fıkradaki işlemler yapılır.

Page 199: İnfaz Hukuku

195

Kendimizi Sınayalım 1. Fiil ve failden kaynaklanması muhtemel tehlikeliliği önlemek ve faili eğitmek, koruma altına almak veya tedavi etmek amacını güden müdahaleye ne ad verilir?

a. Güvenlik tedbiri

b. Ceza

c. İdari Müeyyide

d. Tazminat

e. Denetimli serbestlik

2. Aşağıdakilerden hangisi müsaderenin çeşitle-rinden biri değildir?

a. Eşya müsaderesi

b. Toprak müsaderesi

c. Eşdeğer müsadere

d. Kazanç müsaderesi

e. Kaim değer müsaderesi

3. Türk Ceza Kanunu’na göre kaç yaş grubunda yer alanlar çocuk olarak kabul edilirler?

a. 0-11

b. 0-12

c. 0-15

d. 0-16

e. 0-18

4. Bir suçtan mahkum edilen kişinin mah-kumiyet kararının kesinleşmesinden itibaren belli süre içinde yeniden suç işlemesi durumuna ne ad verilir?

a. İtiyat

b. Alışkanlık

c. Tekrar

d. Israr

e. Tekerrür

5. Aşağıdakilerden hangisi Türk Ceza Kanunu’nda yer alan güvenlik tedbirlerinden biri değildir?

a. Dini inançlar hakkında güvenlik tedbirleri

b. Mükerrir Suçlular ve Özel Tehlikeli Suçlular Hakkında Güvenlik Tedbirleri

c. Çocuklara Özgü Güvenlik Tedbirleri

d. Müsadere

e. Tüzel Kişiler Hakkında Güvenlik Tedbirleri

6. Aşağıdakilerden hangisi tutuklunun hak-larından birisi olarak düşünülemez?

a. Savunma hakkı

b. Haberleşme hakkı

c. Ziyaretçi kabul hakkı

d. Kalacağı odayı belirleme hakkı

e. Çalışma hakkı

7. Aşağıdakilerden hangisi tutukluların ayrılarak barındırılmasında esas alınan ölçütlerden biri değildir?

a. Büyükler

b. Gençler

c. Yabancılar

d. Çocuklar

e. Kadınlar

8. Soruşturma veya kovuşturma evrelerinde, tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, işlediği iddia olunan bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın bütün usul işlemlerinde ve hükmün infazında hazır bulunmasını ya da katılanın zarar ve masraflarının veya muhakeme giderlerinin onun tarafından karşılanmasını sağlamak amacıyla, belirli yükümlülükler altına alınarak belirli makam ve mercilerin denetimi ve kontrolü altına sokulmasına ne ad verilir?

a. Adlî kontrol

b. İdari kontrol

c. Merkezi kontrol

d. Hukuki kontrol

e. Takdiri kontrol

9. Aşağıdakilerden hangisi tüzel kişi için uygulanacak iznin iptali güvenlik tedbirinin koşullarından biri değildir?

a. Bir kamu hukuk tüzel kişisi söz konusu

olmalıdır.

b. Suç tüzel kişinin yararına işlenmiş olmalıdır.

c. Suç kasten işlenen bir suç olmalıdır.

d. Suç iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması

suretiyle işlenmiş olmalıdır.

e. Özel hukuk tüzel kişisi bir kamu kurumunun

verdiği izinle faaliyette bulunmalıdır.

Page 200: İnfaz Hukuku

196

10. Adlî kontrole ilişkin kayıtlar kimin tarafından tutulur?

a. Cumhuriyet Başsavcılığı

b. Mahkeme

c. Mülki amir

d. Adlî kontrol şubesi

e. İstinaf mahkemesi

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. a Yanıtınız yanlış ise “Güvenlik Tedbiri Kav-ramı” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

2. b Yanıtınız yanlış ise “Müsadere” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

3. e Yanıtınız yanlış ise “Çocuklara Özgü Güven-lik Tedbirleri” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

4. e Yanıtınız yanlış ise “Mükerrir Suçlular ve Özel Tehlikeli Suçlular Hakkında Güvenlik Ted-birleri” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

5. a Yanıtınız yanlış ise “Güvenlik Tedbirlerinin Çeşitleri” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

6. d Yanıtınız yanlış ise “Tutukluların Hakları” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

7. c Yanıtınız yanlış ise “Tutuklama Kararının Yerine Getirildiği Kurumlar” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

8. a Yanıtınız yanlış ise “Adlî Kontrol” bölümü-nü yeniden gözden geçiriniz.

9. a Yanıtınız yanlış ise “Güvenlik Tedbirleri” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

10. a Yanıtınız yanlış ise “Adlî Kontrol Yü-kümlülüklerinin Kaydı ve Takibi” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 Güvenlik tedbirleri ve cezalar arasındaki farklar

şunlardır:

• Cezaların süreleri kanunda belirlenmiştir. Oysa güvenlik tedbirlerinin süresi kural olarak belli değildir.

• Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı da farklıdır. Güvenlik tedbirlerinde kişinin tabi olduğu yoksunluklar daha sınırlıdır.

• Güvenlik tedbirlerinde cezalardan farklı ola-rak kusur aranmaz.

• Cezalardan farklı olarak güvenlik tedbirlerinde kusurun derecesi önem arz etmez.

• Zaman itibariyle uygulama, af, erteleme, zamanaşımı gibi konular güvenlik tedbirleri bakımından geçerli değildir.

Sıra Sizde 2 Müsadere çeşitleri şunlardır:

• Eşya müsaderesi (TCK m.54/1, 3 ve 4); Örneğin, suçun işlenmesinde kullanılan silahın müsaderesi,

• Eşdeğer müsadere (TCK m.54/2): Örneğin, çalınan kimyasalların tüketilmesi halinde bunların değeri kadar paranın failden alınması,

• Kazanç müsaderesi (TCK m.55/1): Örneğin, çalınan paraların hisse senedi olarak saklanması halinde bunların müsadere edilmesi,

• Kaim değerlerin müsaderesi (TCK m.55/2): Örneğin, çalınan arabanın satılması neticesi elde edilen paranın müsadere edilmesi.

Sıra Sizde 3 Tekerrürün sonuçları şunlardır:

• Tekerrür halinde sonraki suça ilişkin olarak öngörülmüş bulunan seçimlik para ve hapis cezalarından hapis cezasına hükmedilir (TCK m. 58/3).

• Mükerrirler özel infaz rejimine tabi tutulurlar: Yukarıda da belirtildiği gibi mükerrir suçluların cezaları bunlara özgü bir şekilde infaz edilecektir.

Page 201: İnfaz Hukuku

197

• Mükerrirler infazdan sonra denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulur (TCK m. 58/6). Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir (TCK m.58/7). Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbi-rinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır (TCK m. 58/8).

Sıra Sizde 4 Sınırdışı dilmenin koşulları şunlardır:

a. Mahkum yabancı olmalıdır.

b. Yabancı hapis cezasına mahkum edilmiş olmalıdır.

c. Cezanın infaz edilmesi veya koşullu salıverilmeden yararlanılması gerekir.

Sıra Sizde 5 Çalışma hakkı: Tutuklulardan çalışmaları iste-

nebilir; ancak, buna mecbur tutulamazlar.

Tutuklular istediklerinde idare, barındırıldıkları

odalarda çalışmalarına izin verebilir. Odada

çalışma imkânı yoksa, tutukluların iş yerlerinde

çalışmalarına da izin verilebilir. Bu takdirde

kendileri hakkında çalışmakta olan hükümlülere

ait rejim uygulanır. Ziyaretçi kabul hakkı:

Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde tutuklular,

kurumun bu husustaki genel düzenine uymak

suretiyle ziyaretçi kabul edebilirler. Ancak

soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısı,

kovuşturma evresinde hâkim veya mahkeme,

soruşturmanın veya davanın selameti bakımından

tutuklunun ziyaretçi kabulünü yasaklayabilir veya

bu hususta kısıtlamalar koyabilir. Haberleşme

hakkı: Kural olarak tutuklular yazılı olarak

haberleşebilir, telefonla görüşebilir. Ancak tutuk-

luların yazılı haberleşmeleri ile telefonla

görüşmeleri, soruşturma evresinde Cumhuriyet

Savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya

mahkemesince kısıtlanabilir. Savunma hakkı:

Tutuklu, savunması için istediği müdafii seçmek

ve görevlendirmek hakkına sahiptir. Her

dereceden kurum görevlileri bu hususta tutukluya

tavsiyelerde bulunamaz. Tutuklunun müdafii ile

olan haberleşmesine ve kurum düzeni çerçe-

vesinde temas ve görüşmelerine hiçbir suretle

engel olunamaz ve kısıtlamalar konulamaz.

Sıra Sizde 6 Hakkında adlî kontrol kararı verilen şüphelinin

tabi tutulabileceği yükümlülükler şunlardır (CMK

m.109/2):

a. “Yurt dışına çıkamamak.

b. Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.

c. Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.

d. Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.

e. Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.

f. Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.

g. Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.

h. Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.

i. Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.

j. (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Konutunu terk etmemek.

k. (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.

l. (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek. ”.

Page 202: İnfaz Hukuku

198

Yararlanılan Kaynaklar

Demirbaş, T (2008). İnfaz Hukuku, Ankara. Kurt, M (2006), Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumlarının Sorunları, Ankara.

Özbek, V.Ö. (2007), İnfaz Hukuku, Ankara.

Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara.

Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara.

Page 203: İnfaz Hukuku
Page 204: İnfaz Hukuku

200

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

İnfaz muhakemesinin çerçevesini ve kapsamını belirleyebilecek,

İnfaz denetiminin kimler tarafından yapıldığını ifade edebilecek,

İnfaz denetiminde görevli kurum veya kurulların görev ve sorumluluklarını değerlendirebilecek

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar İnfaz Muhakemesi

Lehe Kanun

İçtima

Kanun Yolu

Cezanın İndirilmesi

İnfaz Hakimliği

Denetim

İzleme Kurulları

İçindekiler Giriş

İnfaz Muhakemesi

İnfazın Denetlenmesi

8

Page 205: İnfaz Hukuku

201

GİRİŞ İnfaz muhakemesi olarak adlandırılan süreçte, bir hükümlüye öngörülen cezanın hesaplanması ve bu cezaların

hangi esaslar göz önünde bulundurularak infaz edileceği hususu değerlendirilmektedir. Özellikle birden fazla suç

nedeniyle verilen ve infaza etkili hürriyeti bağlayıcı cezalar mevcutsa, bu cezaların toplanması, varsa mahsup

işlemlerinin yapılması ve infaz rejimi açısından özel durumların söz konusu olup olmadığının değerlendirilmesi

bu süreçte gerçekleştirilen işlemlerdir.

İnfaz sürecinin takibi ve bu süreçte yapılacak başvuruların ve/veya itirazların sonuca bağlanması, ceza infaz

kurumlarının disiplinin sağlanması açısından verilen disiplin yaptırımlarının kontrolü gibi hususlarda bir denetim

organı olarak infaz hâkimliği de son derece önemlidir.

Ülkemizde yeni sayılabilecek ve henüz bir takım eksikliklere rağmen uygulama standartlarına kavuşmuş olan

infaz hâkimliği kurumu özellikle tutuklu ve hükümlüler açısından temel hak ve özgürlüklerinin korunması

açısından son derece etkin rol üstlenmektedir. Bunun yanında dış denetim mekanizması olarak da izleme

kurulları da yapmış oldukları denetimler ve istişare çalışmaları sayesinde bir ceza infaz kurumunda bulunan

tutuklu ve hükümlülerin taleplerini, sıkıntıları ve beklentilerini ilgili kurumlara iletmek ve infazın amacına

ulaşmasını sağlamak için görev yapmaktadırlar.

İNFAZ MUHAKEMESİ Mahkûmiyet Hükmünün Yorumunda veya Çektirilecek Cezanın Hesabında Duraksama • Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olur,

• cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da

• sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için veya

• hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi isteminin varlığı durumunda söz konusu istemin reddi hâlinde hükmü veren mahkemeden karar istenir (CGTİHK m.98/1-2, 16).

Görüldüğü üzere hükümde karar istenilmesinden söz edilmekle birlikte mahkemeye başvurulması ve mahkemeden bir karar alınması istenildiğine göre bu usulün de bir dava olduğu söylenmelidir.

Söz konusu dava ancak mahkûmiyet kararları hakkında mümkün olabilir. Davanın kim tarafından açılacağına ilişkin hükümde bir açıklık bulunmamaktadır. Bu davayı infaza memur olan savcı açabileceği gibi hükümlü veya hakkında yanlışlıkla infaza geçilen kimse de açabilir.

Bu şekilde yapılan başvurular cezanın infazını ertelemez. Ancak, mahkeme olayın özelliğine göre infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir (CGTİHK m.98/3).

İnfaz Muhakemesi ve İnfazın Denetlenmesi

Page 206: İnfaz Hukuku

202

Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olması halinde söz konusu olabilecek davayı kim açabilir?

Birden Fazla Hükümdeki Cezaların Toplanması

Bir kimse hakkında başka başka hükümler verilmiş ve fakat mahkemece söz konusu hükümlerin ne şekilde infaz edileceğine ilişkin olarak bir karar verilmemişse bu yönde bir kararın verilebilmesi için mahkemeye başvurmak yani bir dava açmak gerekir.

Cezaların içtimaının mümkün olabilmesi için;

• Aynı fail tarafından birden fazla suçun işlenmiş olması (aynı failin işlemiş olduğu birden fazla birbirinden bağımsız olan suçlar, kanunun aynı hükmünü ihlal etmiş olabileceği gibi, değişik hükümler de ihlal edilmiş olabilir.)

• Suçların içtimaının mümkün olmaması, yani suçların birbirinden bağımsız olması,

• Suçlar neticesinde hükmedilen cezaların infaz edilebilir olması yani cezaların düşme, ertelenme gibi sebeplerle infaz kabiliyetini yitirmemiş olması, gerekir.

TCK’da cezaların içtimaına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Onun yerine CGTİHK m.99 şu düzenlemeyi getirmektedir:

Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar. Ancak, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107’nci maddenin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir (CGTİHK m.99).

Bu maddeden de anlaşılacağı üzere;

• Mahkeme fail hakkında hüküm tesis ederken her suçun cezasını ayrı ayrı kararında belirtecektir. Bu cezalar toplanmayacak varlıklarını bu şekilde koruyacaklardır. Bu şekilde her bir cezanın bağımsızlığını koruyacak olmasının düzenlenmesi yerinde olmuştur. Çünkü özellikle mahkumiyetin cezai neticelerinin, ceza zamanaşımın, takdiri indirim oranının toplam ceza üzerinden değil her bir ceza bakımından ayrı ayrı hesaplanması gerekmektedir. Ayrıca adlî sicile kayıtlar da toplam cezanın kaydı şeklinde değil her bir cezanın ayrı ayrı kaydı şeklinde olmaktadır.

• Kişi hakkında başka başka kesinleşmiş cezalar var ise, koşullu salıverme hükümlerinin uygulanabilmesi için mahkemeden toplama kararı alınır. Burada toplama talebini savcı veya hükümlü yapacaktır.

Cezaların içtimaı için gereken koşullar nelerdir?

Hastanede Geçen Sürenin Cezadan İndirilmesi

Cezanın infazına başlandıktan sonra hastalık nedeniyle hükümlünün ceza infaz kurumundan hastaneye kaldırılması hâlinde burada geçirdiği süre cezadan indirilir. Ancak, cezanın infazını durdurmak için hükümlü, hastalığına kasten neden olmuşsa bu hükümden yararlanamaz. Bu hâlde Cumhuriyet Savcısı mahkemeden bir karar verilmesini ister (CGTİHK m.100).

Söz konusu hükmün CGTİHK m.16 ile ilişkisi üzerinde durulmalıdır. Yukarıda da ifade edildiği üzere hapis cezasının infazı hastalık nedeni ile geri bırakılabilir. Kural olarak geri bırakılma halinde hapis cezası infaz edilmez. Akıl hastalığı dışındaki diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmi sağlık kuruluşlarının mahkumlara ayrılan bölümlerinde devam olunur (CGTİHK m.16/2). Bu durumda infaz ancak hastalığın mahkumun hayatı için kesin tehlike oluşturması halinde geri bırakılır. İşte m.100’de ifade edilen hastalık m.16/2 anlamında akıl hastalığı olmayan ve mahkumun hayatı için kesin tehlike oluşturmayan hastalıklardır. Bu durumlar da artık infaz durmaz ya da geri bırakılmaz; hastanede geçirdiği süre cezadan indirilir.

Hastalığın, infazın durmasına ya da geri bırakılmasına sebebiyet verip vermeyeceğine kimin tarafından ve ne şekilde karar verileceği CGTİHK m.16/3’de düzenlenmiştir.

Page 207: İnfaz Hukuku

203

Cezanın infazını durdurmak için hükümlü, hastalığına kasten neden olmuş-sa bu hâlde Cumhuriyet Savcısı mahkemeden bir karar verilmesini ister (CGTİHK m.100). Karar mahkemeden istendiğine göre bu da bir dava açılması anlamına gelmektedir.

İnfaz Sırasında Verilecek Kararların Mercii ve Usulü

Cezanın infazı sırasında, yukarıdaki şekillerde mahkemeden alınması gereken kararlar için açılan davalarda duruşma yapılmaz. Karar verilmeden önce Cumhuriyet Savcısı ve hükümlünün görüşlerini yazılı olarak bildirmeleri istenebilir (CGTİHK m.101/1).

Birden fazla cezaya hükmedilmiş olması durumunda cezaların toplanması yetkisi,

• en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemeye,

• bu durumda birden çok mahkeme yetkili ise son hükmü vermiş olan mahkemeye;

• hükümlerden biri doğrudan doğruya bölge adliye mahkemesi tarafından verilmiş ise, Bölge Adliye Mahkemesine,

• Yargıtay tarafından verilmiş ise Yargıtay’a aittir (CGTİHK m.101/2).

Kanun yolu: Bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’dan başka mahkemeler tarafından verilmiş olan bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir (CGTİHK m.101/3).

İNFAZIN DENETLENMESİ İnfaz Hâkimliği Tarafından Yapılan Denetim

İnfaza ilişkin şikâyetler İnfaz hâkimlikleri tarafından incelenir. İnfaz hâkimliği kurumu, hâkimin infaza katılması

düşüncesinin ilk kez ortaya atıldığı 1937 tarihli Uluslararası Ceza Hukuku Kongresinde cezaların infazının

sürekli olarak denetim ve gözetim altında bulundurulması düşüncesinden doğmuştur. İnfaz aşamasında

uygulamada yaşanan sorunlar dikkate alındığında çok gerekli bir kurum olduğu söylenmelidir.

İnfaz hâkimliğinin amacı cezanın ya da tutuklamanın infazından kaynaklanan uyuşmazlıkları çözerek infazın

özellikle hükümlünün kişiliğine uydurulmasını ve böylece insanca infaz biçiminin uygulanmasını sağlamak;

hükümlünün yeninden sosyalleştirilmesi ile infaz kurumu içi ile dışındaki yaşamı arasındaki dengenin düzgün

biçimde kurulmasını gözeterek kişinin hem toplumdan uzaklaşmamasını hem de salıverilmeden sonraki

yaşamında iyi bir vatandaş olmasını sağlamaktır.

16.5.2001 tarih ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu, cezaları infaz için infaz hâkimliğini ihdas etmiş ve

böylece cezanın yargı tarafından bireyselleştirilmesi sağlanmak istenmiştir. İnfaz hâkimi, ceza infaz kurumları

ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetler

hakkındaki şikâyetleri inceler ve karara bağlar (4675 sayılı İHK m.1/2). İnfaz hâkimleri askerî ceza infaz

kurumları ve tutukevleri bakımından yetkili değildir.

Bu yönüyle ülkemizdeki infaz hâkimliği kurumunun tümüyle hapis cezalarının infazı ile ilgili bir kurum

olduğu söylenebilir. Halbuki infaz hâkimliği tüm yaptırımların yani ceza hukukunda yer alan tüm cezalar ile

güvenlik tedbirlerinin infazı ile ilgili bir kurum olarak düşünülmelidir. O halde ülkemizdeki infaz hâkimliği

kurumunun yukarıdaki amaçları tümüyle yerine getirmekten uzak olduğu söylenmelidir. Gerçekten diğer

ülkelerde infaz hâkimliği her hükümlü için kişisel tretman programını belirlemek, hükümlünün kapalı infaz

kurumundan açığa geçişine karar vermek, kurum dışında çalıştırılmasına karar vermek, kurum dışına çıkarmaya

izin vermek, infaz kurumlarını denetlemek, hükümlülerle bire bir görüşmek, koşullu salıverme hakkında görüş bildirmek, hükümlünün salıverme sonrası yaşama ayak uydurmasına yardımcı olmak gibi görevleri de

bulunmaktadır. Ülkemizde bu görevlerden bazılarının denetimli serbestlik içinde düşünüldüğü ve bu konuda

denetimli serbestlik kurullarının oluşturulduğu söylenmelidir.

Page 208: İnfaz Hukuku

204

Kuruluşu İnfaz hâkimlikleri, Adalet Bakanlığınca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak, yargı çevresinde ceza infaz kurumu ve tutukevi bulunan ağır ceza mahkemeleri ile coğrafî durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak ilçe asliye ceza mahkemeleri nezdinde kurulur. İnfaz hâkimliğinin yetki alanı, kurulduğu yer ağır ceza veya asliye ceza mahkemesinin yargı çevresi ile sınırlıdır. Gerektiğinde bir yerde birden çok infaz hâkimliği kurulabilir. Bu durumda infaz hâkimlikleri numaralandırılır. İnfaz hâkimlikleri, kuruldukları yer adliye binasında görev yapar. İnfaz Hâkimliklerinin Görevleri İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır:

1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahedeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

3. Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan disiplin tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, tüzük veya yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu iddiasıyla yapılan şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

4. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak düzenleyip intikal ettirdikleri raporları inceleyerek, varsa şikâyet niteliğindeki konular hakkında karar vermek.

5. Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.

Görüldüğü üzere İnfaz Hâkimliği kurumu ülkemizde tümüyle bir şikâyet mercii olarak düzenlenmiş olup, kendiliğinden harekete geçme olanağı neredeyse bulunmamaktadır. Halbuki doğru olanı infazın denetiminin tümüyle İnfaz Hâkimliğine verilmesi olmalıydı. Bu çerçevede İnfaz Hâkimi hükümlünün tehlikeliliğini yeniden incelemek, güvenlik tedbirini uygulamak, değiştirmek, gözden geçirmek, hükümlünün haklarına uyulup uyulmadığını denetlemek, şikâyetler üzerine karar vermek, izin vermek, özel infaza karar vermek, mahkumiyetten sonraki akıl hastalıkları için sağlık kurumuna yatırmak gibi kararları verebilmeliydi.

İnfaz Hâkimliğine Şikâyet ve Usulü Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle infaz hâkimliğine başvurulabilir.

Şikayet Edebilecek Kişiler Şikâyet yoluna;

• kendisi ile ilgili olmak kaydıyla hükümlü veya tutuklu ya da

• eşi,

• anası, babası,

• ayırt etme gücüne sahip çocuğu veya kardeşi,

• müdafii,

• kanunî temsilcisi veya

• ceza infaz kurumu ve tutukevi izleme kurulu

başvurabilir.

Page 209: İnfaz Hukuku

205

Şikâyet Süresi ve Şekli Söz konusu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren on beş gün, her halde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.

Şikâyet kural olarak yazılı yapılır. Bununla birlikte sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve bir sureti başvurana verilir.

Şikâyet Mercii Şikâyet, dilekçe ile doğrudan doğruya infaz hâkimliğine yapılabileceği gibi; Cumhuriyet Başsavcılığı veya ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. İnfaz hâkimliği dışında yapılan başvurular hemen ve en geç üç gün içinde infaz hâkimliğine gönderilir. Şikâyetin Etkisi Şikâyet yoluna başvurulması, yapılan işlem veya faaliyetin yerine getirilmesini durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi giderilmesi güç veya imkansız sonuçların doğması ve işlem veya faaliyetin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda işlem veya faaliyetin ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir (m.5/4).

Şikâyetin İncelenmesi 1. Ön inceleme: Esasa girmeden ret veya ilgili yargı merciine gönderme

Şikâyet başvurusu;

• yukarıdaki sürelerin geçmesinden sonra veya

• infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı

• ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa

infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder.

Şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise ilgili yargı merciine gönderir.

2. Esasın incelenmesi ve karar: Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden inceleme yapar. Gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında re`sen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet Savcısının da yazılı görüşü alınır.

İnfaz hâkimi, İnfaz Hâkimliği Kanununda hüküm bulunmayan hallerde 5237 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre inceleme ve işlemlerini yürütür ve kararını verir.

İnfaz hâkimi kararını bir hafta içinde verir. Buna göre infaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir.

3. Kanun yolu: İnfaz hâkiminin kararlarına karşı şikâyetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren bir hafta içinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir.

İtiraz, infaz hâkimliğinin kurulduğu yer ağır ceza mahkemesine, ağır ceza mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması halinde (2) numaralı daireye yapılır. İnfaz hâkimi aynı zamanda bu mahkemenin üyesi olduğu takdirde itirazla ilgili karara katılamaz.

İnfaz hâkiminin görevleri nelerdir?

Page 210: İnfaz Hukuku

206

İzleme Kurulları Tarafından Yapılan Denetim

Ceza infaz kurumları ile tutukevlerinin sivil toplum denetimine açılmasını sağlamak amacıyla 14.6.2001 tarih ve

4681 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu ve Yönetmeliği çıkarılarak yürürlüğe

girmiştir.

İzleme kurulları, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin yönetim, işleyiş ve uygulamalarını yerinde gören,

inceleyen, bilgi alan ve saptadıklarını rapor haline getirerek yetkili ve ilgili mercilere veren kurullardır.

İzleme Kurullarının Kurulması İzleme kurulları, bulundukları yargı çevresinde ceza infaz kurumu veya tutukevi olan her adlî yargı adalet

komisyonunca kurulur. O halde izleme kurulunun yetki alanı adlî yargı adalet komisyonunun yargı çevresi ile

sınırlıdır. Aynı yargı çevresi içinde birden çok ceza infaz kurumu ve tutukevi bulunması halinde, buna uygun

sayıda izleme kurulu kurulabilir. Bu durumda, her izleme kurulunun yetki alanı adlî yargı adalet komisyonunca

belirlenir. İzleme kurulu, başkanla birlikte beş üyeden oluşur. Üyeler, dört yıl için seçilir. Süresi dolan üyenin

yeniden seçilmesi mümkündür.

İzleme Kurulu Üyelerinde Aranacak Nitelikler İzleme kurullarına başkan ve üye seçilebilmek için 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda

öngörülen genel şartlara ek olarak aşağıdaki nitelikler aranır:

1. Otuz beş yaşını doldurmuş olmak,

2. Tıp, eczacılık, hukuk, kamu yönetimi, sosyoloji, psikoloji, sosyal hizmetler, eğitim bilimleri ve benzeri alanlarda en az dört yıllık yüksek öğretim kurumlarından veya bunlara denkliği kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak ve mesleği ile ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlarında ya da özel sektörde en az on yıl çalışmış bulunmak,

3. Kişisel nitelikleri ile çevresinde dürüst, güvenilir ve ahlaklı olarak tanınmış olmak,

4. Herhangi bir siyasî partinin merkez, il veya ilçe teşkilâtlarında görevli bulunmamak.

Buna karşılık şu kişiler İzleme Kurullarına seçilemez:

1. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri ile ilgili ihale, alım, satım ve benzeri hukukî ilişkilere taraf olanlar,

2. Görev yapacakları ceza infaz kurumları veya tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklulardan birisinin işlediği suçtan kendileri veya ikinci derece dahil hısımları zarar görenler,

3. Görev yapacakları ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki hükümlü ve tutuklulardan biri ile aralarında evlilik, vesayet veya ikinci derece dahil hısımlık ilişkisi bulunanlar.

İzleme kurulu üyelerinde aranacak nitelikler nelerdir?

İzleme Kurulu Üyelerinin Seçimi ve Andiçmesi İzleme kurullarının üyeleri, yukarıdaki niteliklere sahip olan kişilerden re’sen veya o yerdeki ilgili kamu kurumu

niteliğindeki meslek kuruluşlarının görüşleri alınarak ya da o yerin en büyük mülkî âmirinin yardımıyla

belirlenecek olanlar ile doğrudan başvuranlar arasından adlî yargı adalet komisyonunca oybirliğiyle seçilirler.

Üyeler, adlî yargı adalet komisyonunun önünde and içerek göreve başlarlar.

İzleme Kurullarının Görevleri İzleme kurullarının görevleri şu şekilde ifade edilebilir:

• Ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki infaz ve ıslah uygulamalarına ilişkin işlem ve faaliyetleri yerinde görmek, incelemek, yönetici ve görevlilerden bilgi almak, hükümlü ve tutukluları dinlemek,

Page 211: İnfaz Hukuku

207

• Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde infaz ve ıslah, hükümlü ve tutukluların sağlık ve yaşam koşulları, iç güvenlik, sevk ve nakil işlemleri ile ilgili olarak gördükleri aksaklık ve eksiklikleri yetkili mercilere bildirmek,

• Ceza infaz kurumları ve tutukevleri ile ilgili tespitlerini ve aldıkları bilgileri değerlendirerek en az üç ayda bir rapor düzenleyip bunları Adalet Bakanlığı’na, izleme kurullarının bulunduğu yargı çevresindeki infaz hâkimliği ile Başsavcılığa ve gerektiğinde TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı’na göndermek,

• Yasalarla verilen diğer görevleri yapmak.

Bununla birlikte izleme kurulu üyeleri, görevleri sırasında edindikleri bilgileri ve düzenlenen raporları yetkili

mercilerin izni olmaksızın açıklayamazlar.

İzleme Kurullarının Çalışma Yöntemi İzleme kurulu, ilgili olduğu ceza infaz kurumu veya tutukevini en az iki ayda bir olmak üzere, gerekli gördüğü

her zaman ziyaret edebilir. Her izleme kurulu, en az iki ayda bir olağan olarak toplanır. Ayrıca, başkanın

gerektiğinde re’sen veya üye tamsayısının salt çoğunluğunun görüşülecek konuyu belirten yazılı istemi üzerine,

kurulu olağanüstü toplantıya çağırması mümkündür.

İzleme Kurulu Üyeliğinin Sona Ermesi Aşağıdaki hallerde izleme kurulu üyelerinin görevine adlî yargı adalet komisyonunca son verilir:

1. İzleme kurulu üyeliğine seçilme şartlarını sonradan kaybetmek,

2. İzinsiz veya haklı bir mazereti olmaksızın bir yıl içinde iki toplantıya katılmamak,

3. Hastalık veya diğer bir nedenle görevini yapmakta acze düşmek.

4. İzleme kurulu üyeliğiyle bağdaşmayan tutum ve davranışlarda bulunmak.

Görevine son verilenler, bir daha izleme kurulunda görev alamazlar.

Herhangi bir nedenle boşalan üyeliklere, en geç iki ay içinde aynı usulle yeni üye seçilir.

Nihayet izleme kurulunun görevi ile ilgili olarak kurul üyelerine karşı işlenen suçlar hakkında Devlet

memurlarına karşı işlenen suçlara, kurul üyelerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar hakkında Devlet

memurlarının işledikleri suçlara ilişkin hükümler uygulanır. İzleme kurulu üyelerinin görevleri sebebiyle

işledikleri suçlardan dolayı soruşturma izni, adlî yargı adalet komisyonu başkanınca verilir.

İzleme kurullarının görevleri nelerdir?

Page 212: İnfaz Hukuku

208

Özet

Mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektiri-

lecek cezanın hesabında duraksama olduğunda,

birden fazla hükümdeki cezaların toplanması

gerektiğinde ve hastanede geçen sürenin cezadan

indirilmesi söz konusu olduğunda infaz

muhakemesine gereksinim duyulur.

Bir kimse hakkında başka başka hükümler

verilmiş ve fakat mahkemece söz konusu hüküm-

lerin ne şekilde infaz edileceğine ilişkin olarak

bir karar verilmemişse bu yönde bir kararın

verilebilmesi için mahkemeye başvurmak yani

bir dava açmak gerekir.

Cezaların içtimaının mümkün olabilmesi için;

• Aynı fail tarafından birden fazla suçun işlenmiş olması (aynı failin işlemiş olduğu birden fazla birbirinden bağımsız olan suçlar, kanunun aynı hükmünü ihlal etmiş olabileceği gibi, değişik hükümler de ihlal edilmiş olabilir.)

• Suçların içtimaının mümkün olmaması, yani suçların birbirinden bağımsız olması,

• Suçlar neticesinde hükmedilen cezaların infaz edilebilir olması yani cezaların düşme, ertelenme gibi sebeplerle infaz kabiliyetini yitirmemiş olması, gerekir.

TCK’da cezaların içtimaına ilişkin bir düzen-

lemeye yer verilmemiştir. Onun yerine CGTİHK

m.99 şu düzenlemeyi getirmektedir:

Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza

diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı

korurlar. Ancak, bir kişi hakkında başka başka

kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107 nci mad-

denin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden

bir toplama kararı istenir (CGTİHK m.99).

Cezanın infazı sırasında, yukarıdaki şekillerde

mahkemeden alınması gereken kararlar için açı-

lan davalarda duruşma yapılmaz. Karar verilme-

den önce Cumhuriyet Savcısı ve hükümlünün

görüşlerini yazılı olarak bildirmeleri istenebilir

(CGTİHK m.101/1).

Birden fazla cezaya hükmedilmiş olması

durumunda cezaların toplanması yetkisi,

• en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemeye,

• bu durumda birden çok mahkeme yetkili ise son hükmü vermiş olan mahkemeye;

• hükümlerden biri doğrudan doğruya bölge adliye mahkemesi tarafından verilmiş ise, Bölge Adliye Mahkemesine,

• Yargıtay tarafından verilmiş ise Yargıtay’a aittir (CGTİHK m.101/2).

İnfaz hâkimliği tarafından yapılan denetimde,

infaza ilişkin şikâyetler İnfaz hâkimlikleri

tarafından incelenir. İnfaz hâkimliğinin amacı

cezanın ya da tutuklamanın infazından kaynak-

lanan uyuşmazlıkları çözerek infazın özel-likle

hükümlünün kişiliğine uydurulmasını sağlamak

ve böylece insanca infaz biçiminin

uygulanmasını sağlamak; hükümlünün yeninden

sosyalleştirilmesi ile infaz kurumu içi ile

dışındaki yaşamı arasındaki dengenin düzgün

biçimde kurulmasını gözeterek kişinin hem

toplumdan uzaklaşmamasını hem de

salıverilmeden sonraki yaşamında iyi bir

vatandaş olmasını sağlamaktır. Ülkemizdeki

infaz hâkimliği kurumunun tümüyle hapis cezala-

rının infazı ile ilgili bir kurum olduğu

söylenebilir. Halbuki infaz hâkimliği tüm

yaptırımların yani ceza hukukunda yer alan tüm

cezalar ile güvenlik tedbirlerinin infazı ile ilgili

bir kurum olarak düşünülmelidir. İnfaz

hâkimlikleri, Adalet Bakanlığınca Hâkimler ve

Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü

alınarak, yargı çevresinde ceza infaz kurumu ve

tutukevi bulunan ağır ceza mahkemeleri ile

coğrafî durum ve iş yoğunluğu göz önünde

tutularak ilçe asliye ceza mahkemeleri nezdinde

kurulur.

İzleme kurulları tarafından yapılan denetim, ceza

infaz kurumları ile tutukevlerinin sivil toplum

denetimine açılmasını sağlamak amacıyla

14.6.2001 tarih ve 4681 sayılı Ceza İnfaz

Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları

Kanunu ve Yönetmeliği çıkarılarak yürürlüğe

girmiştir. İzleme kurulları, ceza infaz kurumları

ve tutukevlerinin yönetim, işleyiş ve

uygulamalarını yerinde gören, inceleyen, bilgi

alan ve saptadıklarını rapor haline getirerek

yetkili ve ilgili mercilere veren kurullardır.

Page 213: İnfaz Hukuku

209

Kendimizi Sınayalım 1. Birden fazla cezanın söz konusu olması durumunda toplama talebini kim yapar?

a. Savcı veya hâkim

b. Savcı veya hükümlü

c. Hâkim veya hükümlü

d. Hükümlü veya hükümlü yakını

e. Hükümlü veya mağdur

2. Bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’dan başka mahkemeler tarafından verilmiş olan ceza-ların toplanması kararlarına karşı hangi kanun yoluna gidilebilir?

a. Temyiz

b. Yargılanmanın yenilenmesi

c. İtiraz

d. Yazılı emir

e. Karar düzeltme

3. Cezaların içtimaı konusu hangi kanunda dü-zenlenmiştir?

a. Cezaların ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı

Hakkında Kanun

b. Türk Ceza Kanunu

c. Ceza Muhakemesi Kanunu

d. İnfaz Hâkimliği Kanunu

e. Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu

4. İnfaz hâkimliği hangi mahkemeler nezdinde kurulur?

a. Ağır ceza mahkemesi

b. Yargıtay

c. Asliye ceza mahkemesi

d. Sulh ceza mahkemesi

e. Bölge adliye mahkemesi

5. Aşağıdakilerden hangisi infaz hâkiminin görevlerinden biri değildir?

a. Hükümlünün talebi olması halinde yargılan-

manın yenilenmesine karar vermek.

b. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları

ve tutukevlerine kabul edilmeleri, dışarıyla

ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya

faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve

karara bağlamak.

c. Hükümlülerin cezalarının infazı ve tahliyeleri

gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri

incelemek ve karara bağlamak.

d. Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan

disiplin tedbirleri ve verilen disiplin ceza-

larının kanun, tüzük veya yönetmelik

hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu

iddiasıyla yapılan şikâyetleri incelemek ve

karara bağlamak.

e. Varsa şikâyet niteliğindeki konular hakkında

karar vermek.

6. Aşağıdakilerden hangisi, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle infaz hâkimliğine başvurulabilecek olanlardan değildir?

a. Kendisi ile ilgili olmak kaydıyla hükümlü

veya tutuklu

b. Hükümlü veya tutuklunun eşi, anası, babası

c. Müdafii

d. Kanuni temsilci

e. Cumhuriyet Başsavcılığı

7. Şikayete konu işlem veya faaliyetlerin yapıldığı tarihten itibaren en geç kaç gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir?

a. 10

b. 15

c. 30

d. 45

e. 60

Page 214: İnfaz Hukuku

210

8. İzleme kurullarına üyeler kaç yıl için seçilir-ler?

a. 1

b. 2

c. 3

d. 4

e. 5

9. Aşağıdakilerden hangisi izleme kurulu üyelerinde aranacak niteliklerden birisi değildir?

a. Yabancı dil bilmek.

b. Otuz beş yaşını doldurmuş olmak.

c. Tıp, eczacılık, hukuk, kamu yönetimi,

sosyoloji, psikoloji, sosyal hizmetler, eğitim

bilimleri ve benzeri alanlarda en az dört yıllık

yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak.

d. Kişisel nitelikleri ile çevresinde dürüst,

güvenilir ve ahlaklı olarak tanınmış olmak.

e. Herhangi bir siyasî partinin merkez, il veya

ilçe teşkilâtlarında görevli bulunmamak.

10. İzleme kurulu üyelerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı soruşturma iznini kim verir?

a. Adalet bakanı

b. İzleme kurulunun bulunduğu yer mülki amiri

c. Cumhuriyet başsavcılığı

d. İçişleri bakanı

e. Adlî yargı adalet komisyonu başkanı

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. b Yanıtınız yanlış ise “Birden Fazla Hüküm-deki Cezaların Toplanması” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

2. c Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Sırasında Veri-lecek Kararların Mercii ve Usulü” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

3. a Yanıtınız yanlış ise “Birden Fazla Hüküm-deki Cezaların Toplanması” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

4. c Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Hâkimliği Tara-fından Yapılan Denetim” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

5. a Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Hâkimliği Tara-fından Yapılan Denetim” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

6. e Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Hâkimliği Tara-fından Yapılan Denetim” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

7. c Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Hâkimliği Tara-fından Yapılan Denetim” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

8. d Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Hâkimliği Tara-fından Yapılan Denetim” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

9. a Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Hâkimliği Tara-fından Yapılan Denetim” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

10. e Yanıtınız yanlış ise “İnfaz Hâkimliği Tara-fından Yapılan Denetim” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

Page 215: İnfaz Hukuku

211

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 Davanın kim tarafından açılacağına ilişkin bir

açıklık bulunmamaktadır. Bu davayı infaza me-

mur olan savcı açabileceği gibi hükümlü veya

hakkında yanlışlıkla infaza geçilen kimse de

açabilir.

Sıra Sizde 2 Aynı fail tarafından birden fazla suçun işlenmiş olması.Suçların içtimaının mümkün olmaması,

yani suçların birbirinden bağımsız olması. Suçlar

neticesinde hükmedilen cezaların infaz edilebilir

olması yani cezaların düşme, ertelenme gibi

sebeplerle infaz kabiliyetini yitirmemiş olması,

gerekir.

Sıra Sizde 3 Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve

tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri,

barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri,

beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, beden-

sel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla

muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla

ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya

faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara

bağlamak. Hükümlülerin cezalarının infazı,

müşahedeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine

ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutuk-

luların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya

faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara

bağlamak. Hükümlü ve tutuklular hakkında

alınan disiplin tedbirleri ve verilen disiplin ceza-

larının kanun, tüzük veya yönetmelik hükümleri

ile genelgelere aykırı olduğu iddiasıyla yapılan

şikâyetleri incelemek ve karara bağla-mak. Ceza

infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının

kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumları

ve tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak

düzenleyip intikal ettirdikleri raporları incele-

yerek, varsa şikâyet niteliğindeki konular

hakkında karar vermek. Kanunlarla verilen diğer

görevleri yapmak.

Sıra Sizde 4 İzleme kurullarına başkan ve üye seçilebilmek

için 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet

Memurları Kanununda öngörülen genel şartlara

ek olarak aşağıdaki nitelikler aranır:

1. Otuz beş yaşını doldurmuş olmak.

2. Tıp, eczacılık, hukuk, kamu yönetimi, sosyo-loji, psikoloji, sosyal hizmetler, eğitim bilimleri ve benzeri alanlarda en az dört yıllık yüksek öğretim kurumlarından veya bunlara denkliği kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak ve mesleği ile ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlarında ya da özel sektörde en az on yıl çalışmış bulunmak.

3. Kişisel nitelikleri ile çevresinde dürüst, güvenilir ve ahlaklı olarak tanınmış olmak.

4. Herhangi bir siyasî partinin merkez, il veya ilçe teşkilâtlarında görevli bulunmamak.

Sıra Sizde 5 İzleme kurullarının görevleri şu şekilde ifade

edilebilir: Ceza infaz kurumları ve tutuk-

evlerindeki infaz ve ıslah uygulamalarına ilişkin

işlem ve faaliyetleri yerinde görmek, incelemek,

yönetici ve görevlilerden bilgi almak, hükümlü

ve tutukluları dinlemek. Ceza infaz kurumları ve

tutukevlerinde infaz ve ıslah, hükümlü ve

tutukluların sağlık ve yaşam koşulları, iç

güvenlik, sevk ve nakil işlemleri ile ilgili olarak

gördükleri aksaklık ve eksiklikleri yetkili

mercilere bildirmek. Ceza infaz kurumları ve

tutukevleri ile ilgili tespitlerini ve aldıkları

bilgileri değerlendirerek en az üç ayda bir rapor

düzenleyip bunları Adalet Bakanlığı’na, izleme

kurullarının bulunduğu yargı çevresindeki infaz

hâkimliği ile Başsavcılığa ve gerektiğinde

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

Başkanlığı’na göndermek. Yasalarla verilen diğer

görevleri yapmak.

Page 216: İnfaz Hukuku

212

Yararlanılan Kaynaklar Demirbaş, T (2008). İnfaz Hukuku, Ankara.

Kurt, M (2006), Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumlarının Sorunları, Ankara.

Özbek, V.Ö. (2007), İnfaz Hukuku, Ankara.

Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara.

Özbek V.Ö., Kanbur M.N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe İ. (2011), Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara.