isbn xxxx-xx-xxx-x düzce ticaret ve sanayi odasıÇalışmada, düzce’de faaliyet gösteren 6 ana...
TRANSCRIPT
ISBN xxxx-xx-xxx-x
1. Baskı, 100 Adet
Düzce Ticaret ve Sanayi Odası
Kültür Mahallesi, Süleyman Kuyumcu Cd. No:13,
81010 Düzce Merkez/Düzce
Tel: (380) 524 25 50 (Pbx)
Faks: (380) 514 28 55
www.duzcetso.org.tr
Editörler
Prof. Dr. Ayhan ŞAMANDAR
Yrd. Doç. Dr. Ali Etem GÜREL
Düzce Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu
Uzunmustafa Mh. 81010 Düzce Merkez/Düzce
Kapak tasarımı
Öğr. Gör. Hüseyin BARAN
Baskı
Aydoğdu Ofset Matbaacılık Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti.
İvedik Organize Sanayi Ağaç İşleri Sanayi Sitesi 21. Cad. 1366. Sok. No:20
Yenimahalle/Ankara
Tel: (312) 395 81 44
Faks: (312) 395 81 45
www.aydogduofset.com
© Tüm haklan Düzce Ticaret ve Sanayi Odası'na aittir.
Bu yayındaki bilgiler ancak kaynak gösterilmek suretiyle kullanılabilir.
ii
Prof. Dr. Nigar DEMİRCAN ÇAKAR
Düzce Üniversitesi Rektörü
Düzce, tarihi ve doğal güzelliklerinin yanında
İstanbul ve Ankara gibi iki önemli metropolün tam
ortasında yer alması ile de Türkiye’de önemli bir
konuma sahiptir. 1999 yılındaki depremin etkilerini
derinden hisseden Düzce, il olması ile birlikte hızlı
bir değişim sürecine girmiştir. Bu sürecin önemli
kilometre taşlarından birisi de Düzce
Üniversitesidir.
Kurulduğu 2006 yılından bu yana İlimize, Bölgemize ve Ülkemize “Değer Katma” temel felsefesi ile
hareket eden Düzce Üniversitesi, üniversite-sanayi iş birliklerine de büyük önem vermektedir.
Gerçekleştirilen çalışma bu iş birliklerine en güzel örneklerden birisidir. Düzce’de faaliyet gösteren
sektörlerin beklentilerinin, problemlerinin, gelecek hedeflerinin, bu sektörleri tehdit eden iç ve dış
unsurların derinlemesine incelendiği bu SWOT analizi çalışması, Düzce’nin sektörel planlamasında ve
gelecek hedeflerinin oluşturulmasında oldukça önemli bir kaynak olacaktır.
Çalışmada, Düzce’de faaliyet gösteren 6 ana sektör (Ağaç işleri ve orman ürünleri sektörü, Gıda
ürünleri sektörü, İnşaat ve yapı malzemeleri sektörü, Metal/makine ve otomotiv sektörü, Tekstil
sektörü ve Diğer sektörler) detaylı olarak incelenmiştir. Çalışma, her bir sektörde uzman 2 Öğretim
Elemanı tarafından toplam 14 kişilik bir çalışma grubu ile gerçekleştirilmiştir. Sektörleri temsil eden
100 işletme üzerinde 190 soru bulunan anket çalışmaları uygulanmıştır. Bu anketler, her bir
işletmenin yönetim kademesindeki 1 kişi ve çalışan kademesindeki 2 kişi olmak üzere 3 kişi üzerine
uygulanmıştır. Böylece her işletmenin farklı açılardan durumu tespit edilmiştir. Çalışmanın sonucunda
anket sonuçları analiz edilmiş ve sektörlerin mevcut durumu, ihtiyaçları, güçlü yönleri ve zayıf yönleri
belirlenmiştir.
Çalışmanın sonunda Düzce ili için sektörel olarak görülen başlıca zayıf yönler ve tehditler; nitelikli
eleman ihtiyacı, altyapı eksiklikleri, kaliteli enerji problemi, birçok firmada çalışanların iş yeri
değiştirme oranlarının yüksek oluşu, Ar-Ge faaliyetlerinin istenilen düzeyde gerçekleştirilememesi,
Düzce’nin İSKİ su havzası içerisinde yer almasının yeni yatırımlar için kısıtlayıcı bir etken oluşu, sektör
firmalarının markalaşma problemleri, kümelenme olgusunun gelişmemiş olması ve hasat
dönemlerinde yaşanan çalışan temini problemleri olarak sıralanabilir.
Sahada gerçekleştirilen bu çalışmaya akademik bir perspektif kazandıran Düzce Üniversitesi’nin
değerli Akademisyenlerine emeklerinden dolayı teşekkür eder, hazırlanan bu çalışmanın İlimize,
Bölgemize ve Ülkemize hayırlı olmasını temenni ederim.
iii
Fahri ÇAKIR
Düzce Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı
Düzce Sanayisinin çatı kuruluşu olan Düzce Ticaret
ve Sanayi Odası olarak büyük bir çalışmaya
Üniversitemizle birlikte imza atmış bulunuyoruz.
Altı sektörde yapılan SWOT Analizi çalışmasıyla
sektörlerimizin güçlü ve zayıf yönlerini belirlemiş,
bu konularda üst kuruluşlar olarak neler
yapabileceğimiz konusunda fikirler edinmiş
bulunuyoruz. İlimizin lokomotif sektörleri olan
Tekstil, Metal-Makine-Otomotiv, Orman Ürünleri,
İnşaat ve İnşaat Malzemeleri, Gıda-Fındık Ürünleri ve diğer sektörler başlıkları altında yapılan bu
değerli çalışmada emeği geçen meclis üyelerimiz ve üniversite personellerine teşekkür ediyoruz.
Bu çalışmayla birlikte hem odamız hem de sanayicimiz adına atılması gereken adımların hızlıca
atılması gerektiğine inanarak, Düzce Ticaret ve Sanayi Odası olarak üzerimize düşen görevleri yerine
getireceğimizi ifade ediyoruz.
iv
Ertan TAŞLI
Düzce Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı
2013 yılında seçilen meclisimizin bu çalışma
döneminde yapmış olduğu en değerli çalışmalardan
biri olan SWOT Analizi Raporlarının son aşamasına
gelmiş bulunuyoruz. Bu kitapçıkta yer alan bilgiler
ışığında gerek kamu kurumları, gerek odamız gibi
çatı kuruluşlar ve gerekse firmalarımız gerekli
adımları atarak eksiklerimizi tamamlayacak,
Türkiye'nin 2023 vizyonuna uygun şekilde
gelişimimizi sürdüreceğiz. İlgili sektörlerdeki
avantaj ve dezavantajların ortaya çıkarılması, eksiklerin analiz edilerek raporlanması, fırsatların
detaylı şekilde belirlenerek amaca uygun olarak hareket kabiliyeti sağlanması amacıyla Düzce'de
bugüne kadar yapılmamış olan ve eksikliği ciddi anlamda hissedilen SWOT Analizi çalışmaları
odamızdan belirlenen meclis üyelerimiz ve üniversitemizin değerli akademisyenleri tarafından
titizlikle yapılmış, gerekli raporlama çalışmaları yapılarak son halini almıştır. 4 organize sanayi
bölgesine sahip olan Düzce'de en önemli katma değere sahip sektörlerde yapılan bu SWOT Analizi
raporları Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Faruk ÖZLÜ'ye de ulaştırılarak sanayimizin son
durumu hakkında rapor vermiş olacağız. Hazırlamış olduğumuz bu çalışmayı ayrıca tüm
milletvekillerimize, ilgili bakanlıklara, organize sanayi bölgelerimize ve diğer kamu kurum-
kuruluşlarına ulaştırarak faydalanmalarını sağlayacağız.
SWOT analizi çalışmalarında mesai mefhumu gözetmeksizin çalışan başta Düzce Üniversitesi
Akademisyenlerine, projenin başlatılmasında büyük katkısı olan eski Düzce Valisi ve yeni Milli
Savunma Bakanlığı Müsteşarı Ali FİDAN'a, odamız meclis üyeleri Bilal TÜRKAN ve Hayati EĞİLMEZ'e,
Projenin başından sonuna kadar her anında titizlikle çalışmaları yönlendiren Düzce Üniversitesi Düzce
Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Ayhan ŞAMANDAR’a ve bu projede görev alan oda
personelimize teşekkür ediyoruz.
v
DÜZCE İLİ SEKTÖREL SWOT ANALİZİ ÇALIŞMA GRUBU
Genel Koordinasyon:
Prof. Dr. Ayhan ŞAMANDAR Düzce Üniversitesi Teknoloji Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü
Yrd. Doç. Dr. Yunus Emre TAŞGİT Düzce Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümü
Ağaç İşleri ve Orman Ürünleri Sektörü:
Yrd. Doç. Dr. H. Hüseyin CİRİTCİOĞLU Düzce Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Bölümü
Arş. Gör. Osman KARTAL Düzce Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümü
vi
Gıda Ürünleri Sektörü:
Yrd. Doç. Dr. Yusuf ÖCEL Düzce Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümü
Öğr. Gör. Murat TEKBAŞ Düzce Üniversitesi Akçakoca Meslek Yüksekokulu Gıda Teknolojisi Bölümü
İnşaat ve Yapı Malzemeleri Sektörü:
Öğr. Gör. Burak YEŞİL Düzce Üniversitesi Düzce Meslek Yüksekokulu İnşaat Bölümü
Yrd. Doç. Dr. Faruk Kerem ŞENTÜRK Düzce Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümü
vii
Metal/Makine ve Otomotiv Sektörü:
Yrd. Doç. Dr. Serkan APAY Düzce Üniversitesi Teknoloji Fakültesi İmalat Mühendisliği Bölümü
Yrd. Doç. Dr. Serkan POLAT Düzce Üniversitesi İşletme Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü
Tekstil Sektörü:
Öğr. Gör. Dr. Filiz DURSUN Düzce Üniversitesi Düzce Meslek Yüksekokulu Tekstil, Deri, Ayakkabı ve Giyim Bölümü
Yrd. Doç. Dr. Semra AKTAŞ POLAT Düzce Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümü
viii
Diğer Sektörler (Plastik Mamuller ve İlaç):
Yrd. Doç. Dr. Ali Etem GÜREL Düzce Üniversitesi Düzce Meslek Yüksekokulu Elektrik ve Enerji Bölümü
Arş. Gör. Ali GÜVEN Düzce Üniversitesi İşletme Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü
ix
İÇİNDEKİLER
ÖZET .................................................................................................................................................................................................... 1
1. AĞAÇ İŞLERİ VE ORMAN ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ ........................................................................................................... 2
1.1. GİRİŞ ............................................................................................................................................................................................ 2
1.2. DÜNYADA ve TÜRKİYE’DE SEKTÖRÜN DURUMU ................................................................................................... 4
1.2.1. Dünyada ve Türkiye’de Kereste Endüstrisi ........................................................................................................ 5
1.2.2. Dünyada ve Türkiye’de Kaplama ve Kontrplak Endüstrisi .......................................................................... 5
1.2.3. Dünyada ve Türkiye’de Levha Endüstrisi ........................................................................................................... 6
1.2.4. Dünyada ve Türkiye’de Mobilya Endüstrisi ....................................................................................................... 6
1.3. DÜZCE’DE SEKTÖRÜN DURUMU ..................................................................................................................................... 7
1.4. YÖNTEM..................................................................................................................................................................................... 8
1.5. AĞAÇİŞLERİ-ORMAN ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ SWOT ANALİZİ .............................................................................. 9
1.5.1. Çalışmaya Katılan İşletmelerin Genel Analizi .................................................................................................... 9
1.5.1.1. Araştırmaya Katılan İşletme Yöneticileri Demografik Özellikleri ................................................. 10
1.5.1.2. Çoklu Yanıt Analizlerine Yönelik Sonuçlar .............................................................................................. 10
1.5.1.3. İş Ortamı Özelliklerine Yönelik Algı ........................................................................................................... 11
1.5.2. Ağaçişleri Orman Ürünleri ve Alt Sektörleri SWOT Analizi ...................................................................... 17
Güçlü Yönler ......................................................................................................................................................................... 17
Zayıf Yönler .......................................................................................................................................................................... 18
1.6. SEKTÖRDEKİ YAPISAL SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ............................................................................. 21
KAYNAKLAR .................................................................................................................................................................................. 25
2. GIDA SEKTÖRÜ ........................................................................................................................................................................ 27
2.1. GİRİŞ ......................................................................................................................................................................................... 27
2.2. GIDA SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİNDEKİ YERİ ............................................................................ 27
2.3. DÜZCE İLİNDE FAALİYET GÖSTEREN GIDA SEKTÖRÜNE YÖNELİK SEKTÖREL ANALİZ ................... 30
2.3.1. Yönetici/Sektör/Firmalara İlişkin Demografik Bilgiler ............................................................................. 30
2.3.2. İş Ortamı Özellikleri .................................................................................................................................................. 32
2.3.3. Güçlü ve Zayıf Yönler ................................................................................................................................................ 35
2.3.4. Fırsat ve Tehditler ...................................................................................................................................................... 36
2.4. DÜZCE’DE GIDA SEKTÖRÜNÜN SORUNLARI .......................................................................................................... 37
2.5. DÜZCE’DE GIDA SEKTÖRÜNÜN SORUNLARININ ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ........................................................ 37
KAYNAKLAR .................................................................................................................................................................................. 38
3. İNŞAAT VE YAPI MALZEMELERİ SEKTÖRÜ ................................................................................................................ 39
3.1. GİRİŞ ......................................................................................................................................................................................... 39
3.2. YÖNTEM.................................................................................................................................................................................. 39
x
3.3. İNŞAAT ve YAPI MALZEMELERİ SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİNDEKİ YERİ...................... 40
3.4. DÜZCE İLİNDE FAALİYET GÖSTEREN İNŞAAT VE YAPI MALZEMELERİNE YÖNELİK SEKTÖREL
ANALİZ ............................................................................................................................................................................................. 41
3.4.1. Araştırmaya Katılan İşletmelere Yönelik Kurumsal Özellikler ............................................................... 41
3.4.2. Araştırmaya Katılan İşletme Yöneticilerine Yönelik Demografik Özellikler ..................................... 43
3.4.3. Çoklu Yanıt Analizlerine Yönelik Sonuçlar ...................................................................................................... 44
3.4.4. İş Ortamı Özelliklerine Yönelik Algı .................................................................................................................... 44
3.5. SWOT ANALİZİNE YÖNELİK SEKTÖRÜN GÜÇLÜ VE ZAYIF YÖNLERİ .......................................................... 51
3.6. SWOT ANALİZİNE GÖRE SEKTÖRE YÖNELİK TEHDİT VE FIRSATLAR ....................................................... 52
3.7. DÜZCE’DE İNŞAAT VE YAPI MALZEMELERİ SEKTÖRÜNÜN SORUNLARI .................................................. 54
3.8. DÜZCE’DE İNŞAAT VE YAPI MALZEMELERİ SEKTÖRÜNÜN SORUNLARININ ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 55
3.9. SONUÇ ve ÖNERİLER ......................................................................................................................................................... 57
KAYNAKLAR .................................................................................................................................................................................. 58
4. METAL/MAKİNE VE OTOMOTİV SEKTÖRÜ ................................................................................................................ 59
4.1. GİRİŞ ......................................................................................................................................................................................... 59
4.2. YÖNTEM.................................................................................................................................................................................. 59
4.3. METAL/MAKİNE ve OTOMOTİV SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YERİ ................................. 60
4.4. METAL, MAKİNE VE OTOMOTİV SEKTÖRÜ SWOT ANALİZİ DEĞERLENDİRMELERİ ........................... 62
4.4.1. Güçlü Yönler ................................................................................................................................................................. 62
4.4.2. Zayıf Yönler ................................................................................................................................................................... 63
4.4.3. Fırsatlar .......................................................................................................................................................................... 63
4.4.4. Tehditler ......................................................................................................................................................................... 63
4.5. DÜZCE’DE METAL/MAKİNE VE OTOMOTİV SEKTÖRÜNÜN SORUN ALANLARI ..................................... 64
4.6. SONUÇ ve ÖNERİLER ......................................................................................................................................................... 67
KAYNAKLAR .................................................................................................................................................................................. 69
5. TEKSTİL SEKTÖRÜ ................................................................................................................................................................ 70
5.1. GİRİŞ ......................................................................................................................................................................................... 70
5.2. DÜNYA’DA, TÜRKİYE’DE VE DÜZCE İLİNDE TEKSTİL SEKTÖRÜ ................................................................... 70
5.3. YÖNTEM.................................................................................................................................................................................. 73
5.3.1. Katılımcıların Demografik Özellikleri ................................................................................................................ 73
5.3.2. Firmalara İlişkin Veriler .......................................................................................................................................... 73
5.4. BULGULAR ve YORUMLAR.............................................................................................................................................. 74
5.4.1. Sektöre İlişkin Frekans Analizi ............................................................................................................................. 74
5.4.2. İş Ortamı Özelliklerine İlişkin Frekans Analizi .............................................................................................. 76
5.4.3. Güçlü ve Zayıf Yönler ................................................................................................................................................ 79
xi
5.4.4. Fırsatlar ve Tehditler ................................................................................................................................................ 81
5.5. SONUÇ VE ÖNERİLER ........................................................................................................................................................ 82
KAYNAKLAR .................................................................................................................................................................................. 84
6. DİĞER SEKTÖRLER (PLASTİK MAMULLER VE İLAÇ) ............................................................................................. 86
6.1. GİRİŞ ......................................................................................................................................................................................... 86
6.2. YÖNTEM.................................................................................................................................................................................. 86
6.3. SEKTÖRLERİN DÜNYADAKİ MEVCUT DURUMU ................................................................................................... 87
6.3.1. Plastik Mamulleri Sektörü ...................................................................................................................................... 87
6.3.2. İlaç Sektörü ................................................................................................................................................................... 88
6.4. SEKTÖRLERİN TÜRKİYE’DEKİ MEVCUT DURUMU .............................................................................................. 89
6.4.1. Plastik Mamulleri Sektörü ...................................................................................................................................... 89
6.4.2. İlaç Sektörü ................................................................................................................................................................... 89
6.5. DÜZCE’DE MEVCUT DURUM VE ANALİZ .................................................................................................................. 90
6.5.1. Çalışmaya Katılan İşletmelerin Kurumsal Özellikleri .................................................................................. 90
6.5.2. Çalışmaya Katılan İşletme Yöneticilerine Ait Demografik Özellikler .................................................... 92
6.6. DÜZCE İLİ SEKTÖREL SWOT ANALİZİ ....................................................................................................................... 92
6.6.1. Güçlü ve Zayıf Yönler ................................................................................................................................................ 93
6.6.2. Fırsatlar ve Tehditler ................................................................................................................................................ 93
6.7. DÜZCE ÖZELİNDE SEKTÖREL TESPİTLER ............................................................................................................... 94
6.8. SONUÇ ...................................................................................................................................................................................... 98
KAYNAKLAR .................................................................................................................................................................................. 98
7. GENEL SONUÇLAR VE DEĞERLENDİRMELER ........................................................................................................... 99
1
ÖZET
Düzce, 1999 yılında yaşanan depremlerin yıkıcı etkisini dramatik bir şekilde yaşamıştır. Aynı yılın
sonunda il statüsüne geçmiş olması nedeniyle yeni bir sürece girmiş, kent yaşamı da kökten bir
değişikliğe uğramıştır. İlin mevcut sanayisi özellikle Düzce-Kaynaşlı merkezli ikinci deprem sonrası
ciddi hasara uğramış, üretim kayıpları ve dolayısı ile işsizlik önemli seviyelere ulaşmıştır.
Düzce, yaralarını tam anlamı ile sarabilmek için Şubat 2004’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5084
sayılı Yatırım Teşvik Kanununu beklemek zorunda kalmıştır. İlgili Kanun’un yayımlanması ile birlikte,
kapsama giren illerin arasında coğrafi olarak en avantajlı il olma niteliğinin de etkisi ile derhal ön
plana çıkmış, yatırımcıların yoğun ilgisi ile karşılaşmıştır.
19 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren yeni teşvik sisteminde de Düzce
4. Bölge avantajlarına sahiptir ve her ne kadar çok geniş sanayi parselleri bulunmasa da Düzce önemli
yatırımlara ev sahipliği yapmaya devam etmektedir.
Düzce keşfedilmemiş doğa güzellikleri ile önemli bir cazibe merkezi olmaya aday bir ildir. Büyük
metropollere olan yakınlığı bu özelliğini daha da ileri taşımaktadır. Özellikle eşsiz güzellikteki yaylalar
için gerekli alt yapı sağlanırsa önemli turizm yatırımları gerçekleştirilebilir. Çok verimli toprağa sahip
olması alternatif organik ürünler yetiştirmek için bir potansiyel oluşturmaktadır.
Bu çalışma, 20 Eylül 2016 tarihinde Düzce Üniversitesi ile Düze Ticaret ve Sanayi Odası arasında
imzalanan protokol çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Bu protokol kapsamında, Düzce’de 6 sektörü
içeren “Mevcut durum ve ihtiyaç belirleme analizi” çalışması yürütülmüştür. Çalışmada anket yöntemi
kullanılmıştır. Sektörde yapılacak anket çalışmasının uygulanacağı işletmeler, ilin sanayisindeki
payları dikkate alınarak oranlama yoluyla seçilmiştir. İşletmelerin seçiminde Düze Ticaret ve Sanayi
Odası’nın veri tabanları kullanılmıştır. Tüm sektörler için toplam 100 işletme belirlenmiştir.
Anketler hazırlanmadan önce, örneklemde belirlenen işletmelerden birer temsilci ile (En fazla 6
işletme) ayrıntılı görüşmeler yapılmış ve sektörün ihtiyaçları açık uçlu sorularla belirlenmiştir. Bu
görüşmelerden elde edilen verilerle anket soruları hazırlanmıştır. Hazırlanan anketler, her bir
işletmenin yönetim (sahip, ortak) kademesindeki 1 kişi ve çalışan (mavi ve beyaz yaka) 2 kişi olmak
üzere 3 kişi üzerine uygulanmıştır. Böylece, bir işletmenin farklı açılardan durumu tespit edilmiştir.
Analiz edilen sektörlere yönelik, anket ve ayrıntılı görüşmelerden elde edilen veriler ışığında, her bir
sektör için, SWOT analizleri gerçekleştirilmiştir.
Araştırma sonunda, odak grup görüşmeleri, ayrıntılı görüşmeler ve anket verileri analiz edilerek bu
rapor hazırlanmıştır. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda, bu sektörlerin mevcut durumu, ihtiyaçları,
güçlü yönleri belirlenerek geleceğe dönük olarak strateji önerileri verilmiştir.
2
1. AĞAÇ İŞLERİ VE ORMAN ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ
1.1. GİRİŞ
Ülkelerin kalkınmasında doğal kaynakların varlığı önemli bir etkendir. Günümüz gelişmiş ülkeleri bu
doğal kaynaklarını ekonomik sermayeye dönüştürebilmiş ülkelerdir. Bu bağlamda, sürdürülebilir bir
kaynak olan ormanlarımız ve bu kaynakların kullanımından elde edilen ağaçişleri ve orman ürünleri
gerek ülke ekonomisi gerekse bölge ekonomileri için doğal kaynakların ekonomik sermayeye
dönüştürülmesinde kullanılan en önemli kaynaklar arasında yer almaktadır.
Dünyanın toplam ormanlık alanı yaklaşık dört milyar hektar (ha) olup, toplam karasal alanın %31’ini
oluşturmaktadır. Yüzölçümünün %26’sı orman varlığı gibi görünen ülkemizde sadece %15 oranında
verimli orman varlığı bulunmaktadır, bu miktar Avrupa da %46 seviyelerine ulaşmaktadır. Geriye
kalan verimsiz orman yapısının ıslah edilmesi ve ağaçlandırma çalışmalarının hızlandırılması, erozyon
ve çölleşme ile yapılan mücadeleyi başarılı kılacağı gibi, ağaçişleri-orman ürünleri sektörünün ihtiyacı
olan hammadde kaynaklarını da zenginleştirecek ve sektörel rekabet gücünü artırmada katkı
sağlayacaktır. Düzce ili, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle ülkemizin orman kaynaklarına yakın
ve lojistik potansiyeli yüksek olan avantajlı bir konuma sahiptir.
Ormancılık faaliyetleri sonucu elde edilen asli ürünler, orman ürünleri sanayinin hammaddesini
oluşturmakta ve bu sektörce işlenerek katma değeri daha yüksek ara ve son ürünlere
dönüştürülmektedir. Hammaddesinin yenilenebilir bir kaynak olması ve coğrafi olarak ülke geneline
yayılmış olması, orman ürünleri sanayi işletmelerini hem sürdürülebilir kalkınma hem de yerel
ekonomi açısından önemli kılmaktadır.
Orman kaynaklarından sağlanan ürünler “oduna dayalı” ve “odun dışı” biçiminde temel bir ayrıma tâbi
tutulmaktadır. Oduna dayalı ürünler, dikili haldeki ağaçların kesilmesi ya da budanması suretiyle elde
edilen odunun çeşitli işlemlerden geçirilmesiyle elde edilen kereste, levha, kaplama, parke ve kağıt gibi
son kullanım ya da yarı mamul malzeme ürünleri ile enerji elde etme gayesine yönelik yakacak
odunlardır. Elde edilen bu yarı mamul malzemeler işlenerek mobilya, kapı doğrama, konut vb. yapı
malzemesi olarak da kullanılabilmekte ve katma değeri yüksek ürünlere dönüştürülmek suretiyle
ekonomiye katkı sağlamaktadır.
Odun dışı ifadesi ise, hem çok çeşitli odun dışı bitkisel orman ürünlerine (reçine, mantar, çeşitli ağaç
tohumları, ot-yaprak vb.) hem de ormana dayalı yine çok çeşitli hizmetlere (rekreasyon, karbon tutma,
toprak koruma, biyolojik çeşitlilik vb.) işaret etmektedir.
Ağaçişleri-orman ürünleri endüstrisi kendi içerisinde faaliyet alanlarına göre farklılıklar
göstermektedir. Bu endüstri kolunda gerçekleştirilen faaliyetler, kereste, kaplama, parke, mobilya ve
levha üretimi olmak üzere 5 ana başlıkta ele alınabilir.
Faaliyet kollarına göre keresteciler, ormandan kesimi yapılmış tomrukları alarak onları farklı kalınlık,
genişlik ve boylarda biçme, dilimleme, kurutma vb. süreçlerden geçirmek suretiyle yarı mamul
malzeme üretimi yapmaktadır. Kurulan tesislerin özelliklerine bağlı olarak lamine yapı malzemesi
(GLULAM- Glued Laminated Timber – Yapıştırılmış Ahşap Kirişler) ve masif ahşap panel imalatı da
yaygın olarak kereste imalatı yanında gerçekleştirilen diğer faaliyetlerdir.
3
Sektörün bir diğer alt kolu olan kaplamalar temelde iki gruba ayrılabilir, bunlar doğal ahşap
kaplamalar ve suni kaplamalar. Doğal ahşap kaplama üreticileri ticari değeri yüksek olan ağaçları
soyma, dilme-kesme ve biçme yöntemleri ile 0,6-1,2 mm incelikte yaprak levhalar haline
dönüştürmektedir. Mobilya sektörünün önemli ve ayrılmaz girdilerinden biri olarak nitelendirilen
ahşap kaplama malzemelerinin üretiminde genel olarak kesme-dilme kaplama teknolojisi
kullanılmaktadır. Ülkemizde de sektörde üretim gerçekleştirilen fabrikalarda yatay yönde kesme-
dilme yapan makineler yaygın olarak kullanılmaktadır. Sektörde yaygın kullanım alanı bulan bir diğer
doğal ahşap kaplama türü ise mühendislik kaplama olarak da adlandırılan ve ismini patent sahibi
firmadan alan Alpi kaplamalardır. Bu yöntemde doğal ahşap kaplamalar firmanın patentli üretim
tekniği ile istenilen renk, desen ve dokuda üretilebilmektedir. Sektörde suni kaplama olarak da
nitelendirilen Laminat kaplamalar ise reçine emdirilmiş kağıtların yüksek basınçlı preslerle çok
katmanlı olarak preslenmesi ile elde edilen ahşap esaslı bir kompozit malzemedir. Ülkemizde sektörde
üretim yapan firmaların büyük bir bölümü Marmara Bölgesi’nde (% 80 civarında) bulunmakta olup,
bu bölgeyi İç Anadolu Bölgesi (% 15) izlemektedir.
Parke mekanlarda yer kaplaması olarak kullanılan malzemeler olarak tanımlanabilir. Parke üretim
süreci, işletmelerin teknolojik altyapılarına bağlı olarak farklılıklar göstermektedir. Üretim sürecine
tomruktan başlanabileceği gibi kesme-biçme işlemleri yapılmış taslak halindeki ağaç malzemeler de
kullanılmaktadır. Ağaç malzemeden üretilen parkeler ise, lamine parke (Katmanlı masif ahşap parke)
ya da masif ahşap parke olmak üzere temelde ikiye ayrılmaktadır. Bu parkelere alternatif olarak son
yıllarda maliyet avantajları nedeniyle giderek yaygınlaşan Laminat parkeler de gene ahşap esaslı
kompozit bir malzemedir. Laminat parkeler yüksek yoğunluklu lif levhalara reçine emdirilmiş desen
kağıtlarının yüksek basınçlı preslerde basılması ile elde edilmektedir.
Mobilya; insanların yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesi, çalışması ve sosyal-kültürel ihtiyaçlarını
karşılaması amacıyla yapılmış, mekânlar içerisinde kullanılan fonksiyonel ve estetik mekân donatı
elemanı olarak tanımlanmaktadır. Mobilya endüstrisi diğer ağaçişleri-orman endüstrisi kollarında
üretilen yarı mamul malzemeleri yapılan tasarımlara göre işlemek suretiyle nihai tüketicinin ihtiyaç
duyduğu ürünlere dönüştüren katma değeri yüksek bir endüstri koludur.
Levha üretimi ise yonga levha, lif levha, kontrplak, OSB ve kompakt laminat paneller olmak üzere
çeşitlilik göstermektedir. Yonga levha, “odun parçalarından (odun yongaları, testere talaşı, rende talaşı
vb.) ve/veya diğer lignoselülozik malzemelerden (keten, kenevir ipliği, kendir ipliği, suyu çıkarılmış
şeker kamışı posası vb. odunlaşmış bitkilerden) elde edilen yongaların tutkallandıktan sonra, sıcak ve
yüksek basınç altında preslenmesiyle elde edilen levhalar” olarak; lif levha ise, “odun liflerinin doğal
yapışma ve keçeleşme özelliklerinden yararlanılarak biçimlendirilmesi sonucu oluşan levhalar” olarak
tanımlanmaktadır. Kontrplak, soyma kaplama yöntemiyle elde edilen kaplamaların her katmanda lif
yönleri birbirine dik olacak şekilde, elde edilecek levha kalınlığına bağlı olarak tek sayıda katmanın (en
az 3) dizilip yapıştırılması ile elde edilen levha malzemedir.
İmalat sanayi yapılanması içerisinde birincil ve ikincil imalat sanayi grupları olarak tanımlanabilen
orman ürünleri sanayi sektörü; birincil imalat sanayi ana grubu içerisinde odunu doğrudan hammadde
olarak kullanan sanayi çeşitleri olan; kereste ve parke, kaplama ve kontrplak, yonga ve lif levha
endüstrisi ana başlıkları altında alt sektörlere ayrıldığı görülmektedir. İkincil imalat ana sanayi grubu
içerisinde ise birincil imalat ana sanayi grubunun ürünlerini hammadde olarak kullanan; mobilya,
doğrama, ahşap parke, prefabrik ev, palet, ambalaj v.b. gibi sanayiler bulunmaktadır.
4
Ülkemizde imalat sanayi içerisinde ticaret ve hizmet alanları hariç ağaçişleri-orman ürünleri
sektöründe faaliyet gösteren yaklaşık 56 000 firma olup bu firmalarda yaklaşık 132 000 işçi
çalışmaktadır. Bu firmaların yaklaşık 29 300’ü mobilya sektöründe faaliyet göstermekte ve 92 500 kişi
istihdam edilmektedir. Genel imalat sanayi içerisinde yer alan her dört firmadan biri ağaçişleri
sektöründe, her yedi firmadan biri de mobilya sektöründe faaliyet göstermektedir. Ağaçişleri sektörü
genel endüstri içerisinde iş yeri sayısı ve istihdam kapasitesi en yüksek sektörlerden biridir. Bu
göstergeler sektörün ülke ve bölge ekonomisi açısından önemini vurgulamaktadır.
Günümüzde gerek Avrupa gerekse dünya genelinde endüstriyel gelişim ve bu gelişimin sağlanması
amacıyla farklı planlama ve yönetim uygulamaları önem kazanmaktadır. Üretim sektöründeki önemli
endüstriyel devrimler sonrası ülkeler ve şirketler küresel boyutta yaşanan bu değişimlere ayak
uydurmak zorunda kalmış ve artan rekabet koşulları arasında rekabet üstünlüklerini devam
ettirebilmek amacıyla bazı stratejiler geliştirmişlerdir. Endüstri 4.0, 4. Endüstri Devrimi ya da 4.
Sanayi Devrimi olarak adlandırılan ve ilk defa 2011-2013 yılları arasında Almanya'da şekillenen
yaklaşım bu stratejilerden biridir. Günümüz işletmelerinin sektör gözetmeksizin bu gibi güncel
değişimlere ayak uydurması zorunludur. Bu değişimlere ayak uydurabilmek için de sektörlerin kendi
iç dinamiklerini ve potansiyellerini doğru belirlemeleri ayrıca doğru gelişim stratejileri belirlemelerine
bağlıdır.
Her bölgenin gerçeklerini ortaya koyan ve kaynaklarının rasyonel kullanımına imkân veren yerel
planlara duyulan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır. Bir bölgenin, ilin, sektörün ya da kuruluşun kısa,
orta ve uzun vadeli planlarını yapma ve sürdürülebilirliğini sağlamada o bölgede yaşayan, o sektörde
ya da kuruluşta çalışan kişilerin yer alması; gerek sorunların doğru olarak tespitinde, gerekse gerçekçi
çözüm önerilerinin üretilmesi aşamasında önem arz etmektedir.
SWOT (GZFT) Analizi, söz konusu ihtiyaçların tespiti ve mevcut durumun analizi konusunda yardımcı
olacak bir teknik olarak kullanılmaktadır. Amaç; iç ve dış etkenleri dikkate alarak, var olan güçlü
yönler ve fırsatlardan en üst düzeyde yararlanacak, tehditlerin ve zayıf yönlerin etkisini en aza
indirecek plan ve stratejiler geliştirilmesine yönelik altyapı çalışmalarının gerçekleştirilmesidir.
Ağaçişleri-orman ürünleri sektörünün mevcut potansiyelini ortaya çıkarabilmek, buna bağlı olarak
mevcut ve gelecekteki amaçlarına ulaşabilmesini sağlamak için stratejik yönelimleri tanımlayarak
planlama altyapısına destek oluşturmak amacıyla, Düzce Ticaret ve Sanayi Odası’nın talebi üzerine
Ağaçişleri-Orman Ürünleri Sektörü SWOT(GZFT) Analizi çalışması gerçekleştirilmiştir. Çalışma, Düzce
Üniversitesi akademisyenlerinin bizzat ilgili firmalar ile yüz yüze görüşerek anket uygulaması ve fikir
alış verişi yapılması suretiyle yürütülmüştür.
Çalışmanın, Ağaçişleri-Orman Ürünleri sektörünün bugünkü durumunun değerlendirilmesi ve
geleceğe yönelik kararların verilebilmesine ışık tutması ve değişik düzeylerde görevli karar alıcıların
birbirlerinin düşüncelerini net olarak bilmeleri ve mevcut iletişimin güçlenmesine katkı sağlayacağı
beklenilmektedir.
1.2. DÜNYADA ve TÜRKİYE’DE SEKTÖRÜN DURUMU
Trademap dünya genelinde uluslararası ticarete ilişkin istatistikleri ve gelişmeleri kayıt altına alan
uluslararası kabul görmüş bir organizasyondur. Trademap verilerine göre, 2014 yılı itibariyle, dünya
ahşap eşya sektörü ihracatındaki söz sahibi ilk beş ülke Çin, Kanada, ABD, Almanya ve Rusya
5
Federasyonu’dur. Türkiye, dünya ihracatından 218 ülke arasında en fazla pay alan 37. Ülkedir.
2014 yılında dünya ahşap eşya ithalatındaki ilk beş ülke ise Çin, ABD, Japonya, Almanya ve
İngiltere’dir. Türkiye, dünya ahşap eşya sektörü ithalatında ise 23. sıradadır.
Trademap verilerine göre mobilya ihracatında 2014 yılı itibariyle dünyada söz sahibi ilk beş ülke Çin,
Almanya, İtalya, Polonya ve ABD olmuştur. Türkiye, 2,4 milyar $ ile dünya ihracatından 223 ülke
arasında 14. sırada yer almıştır. Aynı yıl dünyanın toplam mobilya ithalatı bir önceki yıla göre %4,1
artarak 167,9 milyar $ olmuştur. Mobilya sektöründe en önemli ithalatçı ülkeler ABD, Almanya,
İngiltere, Fransa ve Japonya’dır. Türkiye, 2014 yılında 226 ülke arasında dünyanın en çok mobilya
ithalatı yapan 26. ülkesi olarak yerini almıştır.
Yukarıdaki istatistikî verilerden görüldüğü üzere dünya genelinde Çin hemen hemen tüm ihracat
kalemlerinde sektörü domine etmektedir. Bu durum yalnızca ülkemiz açısından değil diğer tüm dünya
ülkeleri açısından da büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Sektörün alt kollarına göre dünyadaki ve
ülkemizdeki temel istatistik veriler aşağıda özetlenmiştir.
1.2.1. Dünyada ve Türkiye’de Kereste Endüstrisi
2009 yılında 61,9 milyon m³ kereste üreten ABD’yi sırasıyla Kanada, Çin, Brezilya ve Almanya takip
etmektedir. Türkiye de 5,8 milyon m³ ile dünya kereste üretiminde 166 ülke arasından 13. üretici
olarak yerini almış ve dünya üretiminden %1,6 oranında pay almıştır.
Dünya kereste ihracatının %16,9’u Kanada, %11,4’ü İsveç ve %10,4’ü de Rusya Federasyonu
tarafından yapılmaktadır. Bu ülkelerden sonra en yüksek payı sırasıyla ABD (%7,7) ve Almanya (%6,4)
almaktadır. Türkiye ise 178 ülke arasından 69. kereste ihracatçısıdır.
2010 yılı Trademap verilerine göre; dünya kereste ithalatının %13,1’ini 3,8 milyar $’lık değeriyle Çin
Halk Cumhuriyeti yapmaktadır. Onu sırasıyla ABD (%12,2), Japonya (%7,8), İngiltere (%6,2) ve İtalya
(%5,8) takip etmektedir. Türkiye ise 223 kereste ithalatçısı arasından dünyanın 37. kereste
ithalatçısı olarak yerini almıştır.
Türkiye’de kereste üretimi özel sektör işletmelerince yapılmaktadır. Bu işletmelerin bir kısmı modern
teknoloji ve yönetim anlayışı ile çalışmaktadır. Önemli bir kısmı ise eski teknoloji ürünü ve düşük
kapasiteli makinelerle çalışmakta ve genellikle mevsimlik olarak faaliyet göstermektedir. Bu tür
işletmeler genellikle 10 kişiden az çalışanı olan mikro ölçekli işletmelerdir.
2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı sonuçlarına göre, Türkiye’deki kereste ve parke üretimi ile ilgili
toplam işyeri sayısı 3.469, çalışanların sayısı ise 15.405’tir.
1.2.2. Dünyada ve Türkiye’de Kaplama ve Kontrplak Endüstrisi
FAOSTAT (2011) verilerine göre dünyanın en büyük ahşap kaplama üretici ülkeleri Çin, Malezya,
Ekvator, Endonezya ve Brezilya’dır. Ülkemiz ise sektör üretiminde 25. sırada yer almaktadır.
Dünya ahşap kaplama malzemeleri ihracatında dünya sıralamasında 28. olan ülkemiz 2006 da
23 milyon $ olan ihracatını 2010 yılında 25 milyon $ seviyelerine çıkarmıştır. Ülkemiz ahşap kaplama
malzemelerinde 2010 yılında ihracatının üzerinde bir değerde ithalat yapmış ve yaklaşık 28 milyon $
ile 28. sıradaki ithalatçı ülke konumunda yer almıştır.
6
Ülkemizde 110 bin m3 /yıl kapasiteli 18 adet ahşap kaplama fabrikası mevcuttur. Türkiye çapında
yaklaşık yıllık 90 bin m³’lük ahşap kaplama üretimi gerçekleştirilmektedir. Ahşap kaplama üreten
işletmelerin yoğunlaştığı iller ise Düzce, Kocaeli, Bursa ve Bolu'dur.
1.2.3. Dünyada ve Türkiye’de Levha Endüstrisi
Dünyanın en büyük levha (yonga ve lif levha) üreticisi Çin’dir. Çin dünya levha üretiminin %45’ini
gerçekleştirmektedir. 2009 yılında 34,5 milyon m3 levha üreten Çin’i ABD, Almanya ve Türkiye takip
etmektedir. Türkiye 139 ihracatçı ülke arasında 318.682 milyon $’la 13. levha ihracatçısı olarak
dünya levha pazarındaki yerini almıştır.
2010 yılında MDF ve lif levha ithalatı sektörün toplam ithalatının yaklaşık %73’ünü oluşturmuştur.
Türkiye 213 levha ithalatçısı arasından dünyanın en büyük 14. levha ithalatçısı olarak yerini
almıştır. Sektörde ihracatın ithalatı karşılama oranı 2000 yılında %15 iken 2009 yılında %133
seviyesine ulaşmış, 2010 yılında ise %98 olarak kaydedilmiştir. Kontrplak üretiminde ise Türkiye
126 ülke arasından 100 bin m³ ile 35. sırada yer almaktadır.
1.2.4. Dünyada ve Türkiye’de Mobilya Endüstrisi
Mobilya sanayi, yarattığı “katma değer” ile ülkemizde stratejik bir önem taşımaktadır. Türk mobilya
sanayinin sahip olduğu stratejik önem ve yüksek istihdam potansiyelinin bu açıdan dikkatle ele
alınması gerekmektedir.
Mobilya sektörü ülkemizde endüstriyel üretime 1970’li yıllarda başlamıştır. 19,2 milyar TL üretim
değeri olan sektörün, kapasite kullanımı, ölçeksel imalat miktarları, bilgi birikimi yetersizlikleri,
branşlaşamama nedeniyle maliyet ve kalite sorunları vardır.
Dünyada mobilya üretiminde son beş yılda en büyük üretici olarak Çin ön plana çıkmıştır. Çin mobilya
üretiminde %25‟lik pay ile açık ara önde olup, ABD %15, İtalya %8, Almanya % 7’lik oranlar ile Çin‟i
takip etmektedir. Bu dört ülke dünya mobilya üretiminin %55‟ini gerçekleştirmektedir. Türkiye
dünya üretiminde yaklaşık %1,6’lık pay ile Brezilya ve Vietnam’dan sonra gelmektedir ve
potansiyel olarak bu oranın üzerine çıkma eğilimdedir.
Dünya mobilya ithalat ve ihracat verileri de üretim verilerine paralellik göstermektedir. Türkiye, 2,4
milyar $ ile dünya ihracatında 223 ülke arasında 14. sırada yer almıştır.
Mobilya sektöründe en önemli ithalatçı ülkeler ABD, Almanya, İngiltere, Fransa ve Japonya’dır.
Türkiye, 2014 yılında 226 ülke arasında dünyanın en çok mobilya ithalatı yapan 26. ülkesi olarak
yerini almıştır.
Ülkemizde son 15-20 yıllık süreçte küçük ölçekli işletmelerin yanı sıra orta ve büyük ölçekli
işletmelerin sayısı artmaya başlamıştır. TÜİK Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı verilerine göre sektör
150.427 kişiyi istihdam etmektedir. Bu alanda faaliyet gösteren işletme sayısı ise 34.438’dir.
Türkiye’de mobilya sektörü, pazarın yoğunlaştığı ve/veya orman ürünlerinin yoğun olduğu belirli
bölgelerde toplanmıştır. Önemli mobilya üretim bölgeleri toplam üretimdeki paylarına göre; İstanbul,
Ankara, Bursa (İnegöl), Kayseri, İzmir ve Adana olarak sıralanmaktadır. Özellikle Bursa-İnegöl
7
bölgesinin bu başarısının temel nedeni kümelenme konusunda başarılı uygulamalar gerçekleştirmeleri
gösterilebilir.
1.3. DÜZCE’DE SEKTÖRÜN DURUMU
Dinamik bir ekonomiye sahip olan Düzce, D100 karayolu ve TEM otoyolu üzerinde önemli bir kavşak
noktası olması, İstanbul - Kocaeli - Ankara akısı üzerinde metropol merkezlerine ve Karadeniz
Ereğlisi limanına yakınlığı gibi coğrafi konumundan doğan avantajları sebebiyle ve ayrıca geleneksel
sanayi merkezlerinin art bölgesinde, “sanayi kuşağı” üzerinde yer alması nedeniyle yatırımcılar için
çekim merkezi olma potansiyeli taşımaktadır. 2012 yılında yayımlanan “İllerin ve Bölgelerin Sosyo-
ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması” incelendiğinde Düzce İli 34. sırada yer almaktadır.
Düzce, sanayi yapısı, özellikle 2004 yılında yayımlanan 5084 sayılı YATIRIMLARIN VE İSTİHDAMIN
TEŞVİKİ İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN ve 19 Haziran 2012
tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 2012 / 3305 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
yeni teşvik sisteminde 4.Bölge avantajlarına kavuşması ile birlikte şekillenmiş, ısıtma-soğutma-
iklimlendirme ve cam sanayi sektörleri teşvik yasalarından sonra Düzce’nin yeni sanayi sektörleri
haline gelmiştir. Hali hazırda faaliyette bulunan tekstil, otomotiv ve orman ürünleri sanayileri güçlü
firmaların yapmış olduğu yatırımlarla daha etkin ve istihdam sağlayıcı konuma gelmişlerdir. Düzce
ilinde sanayi siciline kayıtlı sanayi işletmesi sayısı 628’dir. Toplam sanayi işletmesi içerisinde %0.6’lık
bir oran ile sanayisi gelişmekte olan iller arasında yer almaktadır.
Düzce ilinde bulunan sanayi işletmeleri genel olarak değerlendirildiğinde işletmelerin %41'i MİKRO
ölçekli, %37'i KÜÇÜK ölçekli, %17'si ORTA ölçekli, %5'i BÜYÜK ölçekli işletmelerdir. Sanayi
istihdamının %74'ü işçi ve yalnızca %2'si mühendistir.
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (BSTB) 81 il durum raporuna göre, Düzce ilinde tekstil ve tekstil
ürünleri, ağaçişleri-orman ürünleri ve makine ile teçhizat imalatı ön plana çıkmaktadır. Bölge
(Karadeniz Bölgesi) tekstil sanayi bilançosunun %37’sinin üretildiği Düzce, bölgede tekstil sanayinde
ilk sırada yer almaktadır. Bölgedeki ağaç ürünleri imalatı sektörü bilançosunun %18’i Düzce ilinde
üretilmekte, bölgede bu sektörde faaliyet gösteren işletmelerin ise %17’si Düzce ilinde
bulunmaktadır. Ağaç ürünleri imalatı sektörü, Düzce ili sanayi sektörü toplam bilançosu içerisinde
%13’lük bir paya sahip olmakla beraber, bu sektörde faaliyet gösteren işletmelerin ildeki toplam
işletmeler içerisindeki payı %10’dur.
BSTB’nın 2015 yılında yayınladığı 81 il sanayi durum raporuna göre mobilya endüstrisi ve diğer
ağaç ve ağaç ürünlerinin payları toplandığında toplamda %16’lık pay ile Düzce ilinde sektörel
dağılımda ilk sırada yer aldığı görülmektedir. Bu sonuçlar ağaçişleri ve orman ürünleri sektörünün
ilin en güçlü sanayisi olduğuna işaret etmektedir.
Düzce ili Ticaret ve sanayi Odası kayıtlarına göre odaya kayıtlı 241 adet ağaçişleri-orman ürünleri
sektöründe faaliyet gösteren işletme bulunmaktadır. Bu firmalar ürettikleri ürünlerin NACE kodları
dikkate alınarak ticari faaliyet kollarına göre ayrıldıklarında; 37 firma (%15) ormancılık faaliyetleri,
97 firma (%39) toptan ve perakende ürün satışı yapmakta, 32 firma (%13) kereste imalatı, 54 firma
(%23) mobilya imalatı, 8 firma (%3) parke imalatı, 11 firma (%5) kaplama imalatı, 2 firma (%1) levha
imalatı ve 2 firma (%1) ahşap esaslı aksesuar üretimi yapmaktadır.
8
Düzce’nin bu endüstri kolunda Türkiye genelinde en güçlü olduğu faaliyet alanı kaplama endüstrisidir.
Türkiye genelinde toplam 18 adet kaplama fabrikası bulunurken bu tesislerin 11 tanesi (%61)
Düzce de yer almaktadır. Bu alanda yetişmiş iş gücünün varlığı ve uzun yıllardır bu alanda faaliyet
gösterilmesi sonucu elde edilmiş bilgi birikimi sektörü daha da güçlü kılmaktadır. Kaplama
endüstrisinin en büyük engeli ithalata olan bağımlılığıdır. Ülkemiz ormanları kaplama endüstrisinin
ihtiyaç duyduğu nitelikli ağaçlar açısından yeterli değildir. Bu endüstri kolunda özellikle ticari değeri
yüksek ithal ağaç türleri işlenmektedir. Bu durum kaplama sektörünün, döviz kurlarında meydana
gelen yükseliş, gümrük bedelleri ve diğer lojistik maliyetlerine olan duyarlılığını artırmaktadır.
Benzer şekilde kereste endüstrisi de ilin güçlü olduğu diğer bir faaliyet alanıdır. Her iki endüstri
kolunun da nitelikli iş gücüne olan ihtiyacının düşük olması iş gücünün bulunabilirliğini de
kolaylaştırmaktadır. Düzce bulunduğu coğrafi konum nedeniyle doğal orman kaynaklarına yakın
olması, İstanbul – İzmit – Ankara sanayi güzergâhı üzerinde yer alması ve diğer lojistik olanaklarıyla
ağaçişleri-orman ürünleri sanayi açısından oldukça elverişli bir konumda yer almaktadır. Türkiye
genelinde yaklaşık 10.000 adet kereste imalathanesi bulunmaktadır ve bunların yaklaşık %90’ı mikro
ya da küçük ölçekli işletmelerden oluşmaktadır. Düzce ilinde faaliyet gösteren ve TSO’ya kayıtlı 32
adet kereste firması bulunmaktadır. Bu işletmelerin büyük çoğunluğu ise KOBİ statüsündedir.
Düzce ilinin bu avantajlı coğrafi konumu bir diğer orman ürünleri sanayi kolu olan Levha imalatı kolu
için de oldukça elverişlidir. Levha endüstrisi hammadde bağımlı bir sektör olup Düzce ilinde ihtiyaç
duyduğu hammaddeye diğer illere nazaran görece daha rahat ulaşabilmektedir. Türkiye genelinde
takribi 400.000 kişiye doğrudan olmak üzere toplam 1 milyon kişiye (Nakliyat, satış, hizmet vs.)
istihdam sağlayan levha sektörünün Türkiye’deki büyüklüğü 12 milyar USD civarındadır. 2023 yılı
hedefi ise 25 milyar USD rakamını yakalamaktır. Sektörün 2013 yılı ihracatı 2,4 milyar USD olup, 2023
hedefi ise 8 milyar USD’dır. Türkiye 2014 yılı verileriyle;
Lif levha (MDF) üretiminde; Avrupa´da 1., dünyada 2.sırada,
Yonga levha üretiminde; Avrupa´da 3., dünyada 5.sırada,
Laminat parke üretiminde Avrupa´da 2., dünyada 3. sırada yer almaktadır.
Türkiye genelinde 19 adet yonga levha-OSB, 18 adet lif levha (LDF-MDF-HDF) üretimi yapmak üzere
kurulmuş toplam 37 adet fabrika bulunmaktadır. Bu fabrikalardan büyük çoğunluğu Marmara ve batı
Karadeniz bölgelerinde yer almaktadır. Sektörün ihtiyaç duyduğu hammaddenin % 65-70’ini ülkemiz
ormanlarından (Orman Genel Müdürlüğünden (OGM)), % 30-35’ini de ithalat (odun ve yonga-cips) ile
karşılamaktadır. 2012 yılında 2.989.169 ton yonga ve odun ithalatı gerçekleştirilmiştir.
Düzce ili, İnegöl ile benzer avantajlara ve hatta lojistik anlamında çok daha büyük avantajlara
sahiptir. Bu durum ağaçişleri-mobilya sektöründe Düzce ilinin doğru stratejiler belirlemesi
durumunda yakalayabileceği büyük potansiyel varlığına işaret etmektedir.
1.4. YÖNTEM
Ağaçişleri-Orman Ürünleri Sektörü SWOT Analizi çalışması kapsamında Düzce ilinde faaliyet gösteren
işletmelerden Düzce Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 15 tanesi belirlenmiştir. Bu 15 firma arasından
bir tanesi çalışmaya katılmak istemediği için çalışma 14 firma ile gerçekleştirilmiştir. Belirlenen
firmaların ağaçişleri-orman ürünleri sektörü alt kollarına göre dağılımı ise; mobilya endüstrisinden 4
firma, kapı doğrama 1 firma, kereste-parke 4 firma, kaplama imalatı yapan 3, lif levha ve laminat
9
kaplama ve panel imal eden birer firma yer almıştır. Bu sayede ilde faaliyet gösteren hemen hemen
tüm sektör alt kollarına yönelik firmaların temsil edilmesi sağlanmıştır.
Çalışma ile ilgili hazırlanan rapor, 4 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde çalışmanın yöntemi
açıklanmış, ikinci bölümde Ağaçişleri-Orman Ürünleri Sektörü SWOT Analizi değerlendirmeleri,
üçüncü bölümde Düzce’de Ağaçişleri-Orman Ürünleri Sektörü sorun alanları, raporun son bölümde ise
gerçekleştirilen SWOT analizi çalışmasının sonuç ve önerileri yer almıştır.
1.5. AĞAÇİŞLERİ-ORMAN ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ SWOT ANALİZİ
Orman ürünleri sektörünün bölümleri olan “kereste ve parke, kaplama ve kontrplak ve levha üretimi
işletme alanlarında küçük farklılıklara rağmen SWOT analizi bakımından tüm sektörün alt sektörleri
ile benzerliği söz konusudur. Bu durum, Beş Yıllık Kalkınma Planlarındaki Sektör Analiz Raporları ve
mesleki kuruluşların hazırladıkları raporlar ayrı ayrı incelendiğinde açıkça görülmektedir. Sektör alt
kollarından olan mobilya endüstrisi, yapısı ve çıktılarının özellikleri açısından diğer alt sektörlerden
küçük farklılıklar göstermektedir. Bu nedenle SWOT analizi değerlendirmelerinde mobilya
endüstrisine yönelik ayrı olarak ilave değerlendirmelere yer verilmiştir.
1.5.1. Çalışmaya Katılan İşletmelerin Genel Analizi
Araştırmaya katılan işletmelerin sektördeki faaliyet sürelerine bakıldığında ağırlıklı olarak 16 yıl ve
üzerinde (%82,9) faaliyetlerine devam ettikleri görülmektedir. Bu durum düzce ilinde sektörün
oldukça tecrübeli ve güçlü bir üretim kültürüne sahip olduğunu göstermektedir.
Sektörün geçmişi ve tecrübesi, mesleki eğitimden bağımsız olarak alaylı yetişmiş nitelikli eleman
bulunmasında diğer sektörlere nazaran avantaj sağlamaktadır. Mobilya hariç, kereste, kaplama ve
parke endüstrilerindeki üretim faaliyetlerinin çok fazla zanaatkârlık gerektirmemesi ihtiyaç duyulan
personelin bulunabilirliğini kolaylaştırmakta ve sektörün uzun geçmişi eleman bulunabilirliği
açısından büyük avantaj sağlamaktadır.
Araştırmaya katılan işletmelerin fiziksel alanının bulunduğu yer durumuna bakıldığında işletmelerden
4 tanesi Küçük Sanayi Sitesi (%9,8), 11 tanesi (%26,8) Organize Sanayi Bölgesi ve kalan önemli bir
kısmı diğer (%63,4) başlığı altında genellikle kendilerine ait fiziksel alanlarda bulunmaktadır.
Araştırmaya katılan işletmelerin büyük çoğunluğu kendi arazilerinde ve maalesef artık şehrin
içerisinde yerleşim alanlarının arasında sıkışmış durumdadır. Bu durumdan işletmelerde rahatsız
olmalarına rağmen, yeni açılan ya da açılacak sanayi bölgelerine taşınmak için ihtiyaç duyulan
finansman için yeterli bütçelerinin bulunmadığını belirtmişlerdir.
Araştırmaya katılan işletmelerin sektörde ağırlıklı olarak (%75,6) hem ihracat hem de imalat yapan
işletmelerin bulunduğu görülmektedir. Katılımcı diğer işletmelerin sadece imalatçı (%19,5) olarak
faaliyette bulundukları görülmektedir. Sektörde faaliyet gösteren işletmelerin büyük çoğunluğunun
(yaklaşık %80) ihracat yapma potansiyeline sahip oldukları görülmektedir. Bu durum sektörün Düzce
ilindeki güçlü potansiyelinin en önemli göstergelerinden birisidir.
Katılımcı firmaların personel durumu incelendiğinde, sektörü temsilen 2 küçük işletmenin (%14,6), 8
orta ölçekli işletmenin (%56,1) ve 4 büyük ölçekli işletmenin (% 29,3) yer aldığı görülmektedir. Bu
işletmeler; uluslararası pazarlara açılmalarını sağlayacak ve pazarda güçlü bir konuma getirecek en
10
önemli özelliğin ürettikleri kaliteli ürünler (%53,7) olduğunu düşünmektedir. Bunu devlet destek ve
teşvikleri (%24,4), ülkedeki uygun koşullar (%7,3) ve fiyat (%9,8) olarak takip etmektedir.
Yukarıdaki verilerden görüldüğü üzere ağaçişleri-orman ürünleri sektöründe faaliyet gösteren bu
işletmeler sahip oldukları bilgi birikimi ve tecrübe ile faaliyet gösterdikleri alanlarda ürettikleri
ürünlerin yeterli kalite düzeyinde olduğunu düşünmektedir. Bu güçlü yanlarını daha da
güçlendirmek için markalaşma ve yurt dışı dağıtım kanallarının güçlendirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca ülkedeki koşulların üretici açısından iyileştirilmesi gerektiği sonucuna da varılabilir. Bu
doğrultuda yatırımcıların üzerindeki bürokrasi yükü ve maliyet üzerinde büyük pay sahibi olan
hammadde ve enerji maliyetleri üzerindeki kamusal yüklerin azaltılması faydalı olacaktır.
1.5.1.1. Araştırmaya Katılan İşletme Yöneticileri Demografik Özellikleri
Araştırmaya katılan işletme yöneticilerinin cinsiyetlerine göre dağılımına bakıldığında sektör
çalışanlarının genelinde olduğu gibi, önemli bir çoğunluğun (%87,8) erkek katılımcılardan oluştuğu
görülmektedir. Araştırmaya katılan bireylerin yaş durumları itibariyle 4 kategoriye ayrıldıkları (19-25,
26-35, 36-45 ve 46 üzeri), bu kategoriler içerisinde özellikle 26-35 (%41,5) ve 36-45 (%26,8) yaş
kategorisindeki katılımcıların yoğunluk teşkil ettiği görülmektedir.
Sektördeki işletmeleri temsil pozisyonunda bulunan bireylerin orta yaş ve hatta genç yaşta oldukları
söylenebilir. Bu bireylerin eğitim durumları ele alındığında, katılımcıların % 65,9’u Lisans, %9,8’i
Lisansüstü ve geriye kalan yaklaşık % 24,3’ü ön lisans ya da daha düşük eğitim düzeyine sahiptir.
İşletmelerde çalışan pozisyonundaki bireylerde ise bu görünüm tamamen farklı olup eğitim seviyesi
oldukça düşüktür. Ayrıca araştırmaya katılan bireylerin sektördeki deneyim süreleri incelendiğinde
önemli bir kısmının uzun yıllar sektörde çalıştığı görülmektedir. Sektördeki çalışma sürelerine göre
sırasıyla %26,8’i 16 yıl ve üzeri, %17,1’i 11-15 yıl, %22’si 6-10 yıl geriye kalan yaklaşık %34,2’sinin
sektördeki çalışma süresinin 5 yıldan daha kısa olduğu görülmüştür.
1.5.1.2. Çoklu Yanıt Analizlerine Yönelik Sonuçlar
Katılımcı işletmelere sektörün mevcut durumunu ve geleceğe yönelik yaklaşımlarını belirlemek
amacıyla çoklu yanıt seçeneği bulunan soruların bulunduğu anketler uygulanmıştır. Elde edilen
bulgulara göre; katılımcılar dış çevredeki değişiklikleri takip ve analiz etmek için gerçekleştirilen
faaliyetlerinde Yeni Ürün Geliştirme Çabası (%61), Sistemli Pazar Araştırması (%56,1) ve teknoloji
araştırma ve geliştirme (%36,6) çabaları olarak ön plana çıkmaktadır.
Sektörde geleceğe dönük yatırımların hangi alanlarda yapılacağına yönelik teknoloji yenileme
(%61,0), kapasite artırımı (%58,5) ve pazarlama (%39) alanlarına öncelik verileceği düşünülmektedir.
Sektörün geleceğe dönük hedeflerinde ise öncelikli olarak dış pazarlarda büyüme (%65,9) hedefinin
olduğu, bunu kalitenin iyileştirilmesi (%61), maliyetleri düşürme (%58,5), iç pazarlarda büyüme
(%46,3) takip etmektedir. Bu sonuçlar sektörün dışa açılım arzusunun genel bir yargı olarak
işletmelerin gündeminde olan bir konu olduğunu göstermektedir.
Araştırmaya katılan firmalar, dışa açılım yapmalarını, uluslararası pazarlarda büyümelerini ve ihracat
yapmalarını zorlaştıran en önemli faktörleri; %26,9 ile siyası istikrarsızlıklar, %21,6 diğer ülkelerin
(özellikle Çin) sektörde rekabeti artırması, %16,4’ü TL’nin değer kaybetmesi ve artan maliyetler
(özellikle ürettikleri ürünlerde ithalata bağımlı olanlar “kaplama sektörü gibi”) ve %23,1’i de
11
yeniliklere ayak uyduramama-vizyonsuzluk-uluslararası standartlara ayak uyduramama gibi teknik
eksikliklerin olduğunu belirtmektedir. Sektörde teknik eksiklik olarak görülen bu sorunlar, eğitimli
nitelikli işgücünün sektördeki payının artırılması ile çözülebilir. Bu bağlamda sektörün ve sektör
birliklerinin mesleki eğitimi destekleyici sosyal sorumluluk projelerine daha fazla önem vermeleri
gerekmektedir. Bu endüstri koluna nitelikli eleman yetiştiren eğitim kurumları maalesef
öğrenciler tarafından tercih edilmemektedir. Bu nedenle öğrencilerin bu alanları tercih etmeleri
için cazip hale getirici çeşitli önlemleri (iş garantisi, burs verilmesi vb.) sektörün paydaşları
tarafından gündeme alınmalıdır.
1.5.1.3. İş Ortamı Özelliklerine Yönelik Algı
Araştırmaya katılan işletmelere, faaliyet kollarında sektörün genel durumunu değerlendirmek
amacıyla farklı sorular sorulmuştur. Bu bölümün amacı sektör içerisinde katılımcı işletmelerin
kendilerini nasıl konumlandırdıklarını belirlemektir.
Katılımcı işletmelerin önemli bir çoğunluğu (%95,1) piyasadaki rakiplerinin sayısal olarak önemli
düzeyde olduğu düşüncesini desteklemektedir. Endüstrinin alt kollarına göre ayrımlandığında, Düzce
ili Türkiye’de kaplama üretiminde %60 pay ile ilk sırada yer almaktadır ve bu alanda rekabet daha çok
il içerisindeki firmalar arasında iç rekabetten kaynaklanmaktadır. Düzce ilinde faaliyet gösteren
firmaların kuracakları bir üst birlik (birlik, kooperatif, dernek, vakıf vb.) ile Türkiye’deki temsil
görevini üstlenebilecekleri ve oluşturulan birliğin tüzel kişiliğini (temsil ettiği güç) kullanarak
uluslararası bağlantıların oluşturulması, bürokrasiye yönelik uygulama ve düzenlemelere ilişkin
taleplerin iletilmesi gibi birçok faaliyetin yürütülmesi ve koordinasyonu için büyük önem
taşımaktadır.
Katılımcılar sektörde mobilya hariç diğer alt kollarında alternatif ürün ve hizmet sayısının çok
olmadığını belirtmiştir. Fakat firmaların yaklaşık %86’sı müşteriler ile ilgili kritik doğru bilgilere
zamanında ulaşmanın oldukça zor olduğunu düşünmektedir. Bu durum da kurulacak üst birlik
marifetiyle çözüme kavuşturulabilecek bir sorun olarak değerlendirilebilir.
Katılımcı firmaların yaklaşık %88’i rakipler ile ilgili kritik doğru bilgilere zamanında ulaşmanın
oldukça zor olduğu düşüncesini desteklemektedir. Aynı zamanda işletmelerin sektörde tahmin
edilemeyecek düzeyde değişimlerin olduğu düşüncesini de genel olarak desteklediği görülmektedir
(%78,1). Bu noktada endüstrideki eğitimli nitelikli personele olan ihtiyacın önemi ön plana
çıkmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre sektördeki nitelikli işgücü sorununun oldukça fazla
olduğunu düşünenlerin oranı yaklaşık %95,1’dir. Sektörde faaliyet gösteren işletmelerin neredeyse
tamamı aile şirketleri olup çok azı profesyonel yönetim için adımlar atmakta ve sektörel analizler
yapmaktadır. İşletmelerin profesyonel yönetime geçmeleri ve yönetim sistemlerini daha etkin olarak
kullanabilmeleri için daha fazla teknoloji kullanmaları (yönetim bilişim sistemleri – ERP İşletme
Kaynakları Yönetimi vb.) yönünde desteklenmelerinin önemini ortaya koymaktadır. Sektördeki
işletmelerin profesyonel yönetime geçmeleri ve yönetim bilişim sistemi kurma, işletme
kaynaklarının etkin bir şekilde yönetimi için yapılacak yazılım ve uygulama yatırımlarına da
desteklerin verilmesi ve teşvik edilmesi faydalı olacaktır.
Katılımcılardan sürdürülebilir büyüme için kritik kaynaklara ulaşmanın oldukça zor olduğunu
düşünenlerin oranı yaklaşık %85,4 gibi yüksek bir orana sahiptir. Bu durum sektörün geleceği
12
konusunda katılımcıların derin endişelerinin olduğunu göstermektedir. Ayrıca katılımcıların %87,8’i
devlet tarafından yürütülen politika ve uygulamaların oldukça zorlayıcı olduğu düşünmektedir.
Düzce’nin İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için içme suyu koruma havzası içine alınması, mevcut
ya da yapılacak yatırımlarda İSKİ’nın çevre ve su ile ilişkili koyduğu kriterler (İSKİ içme suyu havza
yönetmeliği) işletmeleri oldukça zorlayıcı olmakta ve yapılacak yatırımları olumsuz yönde
etkilemektedir. Su havzasına olumsuz etki doğurabilecek yatırım ve uygulamaların neler olduğunu
belirleyen yönerge ve yönetmelikler yeniden gözden geçirilmelidir. Bu bağlamda belirlenen
uygunsuzluk sınırlarının olabildiğince dar ve muğlâklık içermeyecek şekilde yeniden
belirlenmesinde büyük fayda olduğu düşünülmektedir.
Araştırmaya katılan işletmelerin büyük çoğunluğu (%95), yerel yönetimlerle ilişkilerinin oldukça iyi
olduğunu belirtmiştir. İlişkiler iyi olmasına rağmen katılımcılar, alt yapı problemlerinin fazla
olmasının kendilerinin rekabet edebilme kabiliyetlerini olumsuz yönde etkilediğini düşünmektedir.
Sektördeki alt yapı problemlerinin oldukça fazla olduğunu düşünenlerin oranının yaklaşık %97,6
olduğu görülmektedir. Ayrıca katılımcılar yerel yönetimlerin sektördeki faaliyetleri kolaylaştırıcı
çalışmaları yeterli düzeydedir düşüncesi katılımcıların yarısı tarafından destek görmemektedir. Diğer
yarısı ise bu düşünceyi zayıf nitelikte desteklemektedir. Özellikle atıkların toplanması ve bertaraf
edilmesi, elektrik kesintileri vb. alt yapısal problemler sektördeki işletmelerin faaliyetlerini
önemli düzeyde etkileyebilmektedir. Ayrıca işletmelerin bulunduğu alanlara yüksek tonajlı
araçların ulaşımı için karayolu alt yapısının yetersiz olduğu ve hatta katılımcılar, uygun olmayan
yollar nedeniyle işletmelerine ulaşım ve adreslerinin bulunmasında dahi güçlükler yaşadıklarını
belirtmektedir. Bu sorunun çözümü için yerel yönetimlere oldukça fazla görev düşmektedir.
Sektör işletmelerinden bulundukları çevrede değişim hızının oldukça yüksek olduğunu düşünenlerin
oranı yaklaşık %83 civarındadır. Sektörde iş ortamında kararsızlık ve belirsizlik düzeyinin oldukça
yüksek olduğunu düşünenlerin oranı ise yaklaşık %87 gibi yüksek bir orana sahiptir.
Katılımcılar yüz yüze görüşmelerde sektörün geçmişte altın yıllarını yaşadığını ve şu anda o günlere
tekrar dönmenin oldukça zor olduğunu ifade etmiştir. Katılımcılar sektördeki gelişim hızının yüksek
olduğu düşüncesini orta düzeyde desteklemektedir. Sektör büyümekle beraber kar payları düşmekte
rekabet alanı genişlemektedir. Sektör ve sektör alt kollarında yeni firmaların giriş-çıkışının kolay
olduğu ifadesine ise orta düzeyde katılım olduğu görülmektedir. Sektörde kaplama ve levha üretimi
yüksek yatırım maliyetleri nedeniyle giriş-çıkışın en güç olduğu alanlardır. Kereste ve mobilya imalatı
için yapılacak yatırım miktarı kullanacağınız makine teknolojisine bağlı olarak değişmektedir. Bu
nedenle bu alt kollarda merdiven altı üretim yapılma oranı çok daha yüksektir. Bu nedenle rekabet çok
daha yüksek ve belirsizlikler içermektedir. Sektördeki firmalar arası rekabet unsuru olarak ön plana
çıkan faktörlerin fiyat ve kalite olduğu katılımcılar tarafından sırasıyla %87,7 ve %82 oranında
desteklenmektedir. Sektörde hemen hemen tüm faaliyet kollarında üretilen ürün kalitesi ile kullanılan
teknolojinin yeni olması arasında güçlü bir ilişki vardır. Bu durum kalite konusundaki rekabetin
firmanın finansman gücü ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Sektörde özellikle kaplama
endüstrisinde üretilen ürünün kalitesi ile kullanılan hammadde ve kullandığınız teknolojinin yeni
olması büyük önem taşımaktadır ve her iki durum da firmanın finansman gücü ile doğrudan
ilişkilidir. Kullanılan makinelerin yatırım maliyetlerinin çok yüksek olması firmaların mevcut
tesislerini yenilemelerini neredeyse imkânsız kılmakta ve dolayısıyla kalitelerini mevcut düzeyin
üzerine çıkarmalarını zorlaştırmaktadır. Bu durum Düzce’deki kaplama üreticilerinin ülke içinde öncü
olmasına rağmen uluslararası pazarda rekabet edebilme becerisinin önündeki en büyük engel olduğu
13
düşünülmektedir. Teknoloji yenileme ve iyileştirme konusunda verilecek destek ve teşviklerin
sektörün dünya ile rekabet edebilir olmasında büyük katkılar sağlayacağı düşünülmektedir.
Sektördeki rekabeti etkileyen faktörlerden imaj konusundaki rekabetin oldukça zorlayıcı olduğu
düşüncesi katılımcı firmalar tarafından yüksek düzeyde desteklenmektedir (%90,1). Sektörün Düzce
ilindeki uzun geçmişi ve firmaların oldukça tecrübeli olması bu konuda büyük avantaj sağlamaktadır.
Özellikle kaplama, kereste ve parke endüstri alt kollarında ilimizdeki firmaların ülke içindeki
imajlarının oldukça güçlü olduğu düşünülmektedir.
Katılımcılar, tüketicilerin bilinç düzeyinin artması ve sosyokültürel değişimin doğal malzeme
kullanımını destekler yönde değişmesinin sektörü oldukça pozitif yönde etkilediğini düşünmektedir.
Düzce’nin coğrafi konumu sektöre önemli bir avantaj kazandırmaktadır düşüncesi katılımcılar
tarafından yaklaşık %97’lik bir oranla önemli düzeyde desteklenmektedir. Gerek İstanbul ve
Ankara gibi büyükşehirlere yakınlık gerekse Kocaeli ve Ereğli limanlarına yakınlık noktasından ele
alındığında özellikle ulaşım açısından işletmelere birçok fayda sağladığı belirtilebilir. Bu bölgede
görece orman alanlarının yoğun olduğu da göz önünde bulundurulursa Düzce’nin sektör açısından
ideal bir coğrafi konumda olduğu söylenebilir. Her nekadar orman alanlarına yakın olsa da ülkemiz
ticari değeri yüksek orman alanlarına sahip değildir. Bu nedenle katılımcı firmaların çoğunluğu,
hammadde açısından sorun yaşandığı fikrini orta düzeyde desteklemektedir. Benzer şekilde
katılımcıların büyük çoğunluğu sektörün ulaşım ve lojistik hizmetleri konusunda yeterli alt yapıya
sahip olduğu yargısını da orta düzeyde desteklemektedir. Coğrafi konumu nedeniyle sağlanan bu
avantajların lojistik alt yapısının desteklenmesi ile daha da güçlendirilebileceği söylenebilir.
Yapılan analizler sonucunda sektördeki teknolojik alt yapının günümüz koşulları için yeterli olduğu
düşüncesi katılımcıların önemli bir kısmı tarafından desteklenmektedir (%68,3). Aynı zamanda
sektörün teknolojiye olan ihtiyacının fazla olduğu düşüncesi katılımcıların tamamı tarafından
desteklenmektedir. Bu durum sektörün ve sektöre yönelik müşteri taleplerinin değişkenliği (özellikle
mobilya endüstrisi için) göz önünde bulundurulduğunda ve uluslararası pazarda rekabet gücünü
artırma hedefi için yeni teknoloji yatırımlarının elzem bir gereklilik olduğunu ortaya koymaktadır.
Aynı zamanda sürekli iyileştirme ve AR-GE faaliyetlerine önem verilmesi sektörde öncü olmak isteyen
işletmeler açısından önem arz etmektedir. Sektörde AR-GE çalışmalarının önemli olduğu düşüncesi
kuvvetli bir şekilde (%80) katılımcılar tarafından desteklenmektedir. Sektörde inovasyon ve Ar-Ge
faaliyeti yürütme konusunda çalışma yapan firma neredeyse yok denecek kadar az sayıdadır. Düzce
ilinde üniversite sanayi işbirliği durumunu belirlemek amacıyla spesifik olarak ağaçişleri-mobilya
endüstrisine yönelik yapılan bir çalışmada il genelinde üretim faaliyeti yürüten işletmelerin yalnızca %
18,2’sinin Ar-Ge birimi kurduğu ve bunların da yalnızca %40’ının Ar-Ge için bir bütçe ayırdıkları
belirlenmiştir (Ciritcioğlu vd., 2016). Sektörde faaliyet gösteren işletmelerden kısmen profesyonel
yönetime geçmiş olan işletmelerin bu konuda daha aktif çaba gösterdikleri görülmektedir. Sektörde
özellikle mobilya alt sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin Ar-Ge/Tasarım merkezi kurmak
suretiyle verilen devlet desteklerini kullanabilir hale gelmelerinin geleceğe yönelik büyük katkılar
sağlayabileceği düşünülmektedir. Bu düşüncenin yanında işletmelerin AR-GE bütçelerini geliştirmeleri
ve bu tür faaliyetlere yönelik yatırımları genişletmeleri sektörel rekabet açısından önemli avantajlar
kazandırabilmektedir. Yapılan araştırma sonuçlarına göre katılımcılar Ar-Ge ile ilgili eksikliklerinin
farkındadır. Katılımcıların yaklaşık %85’i sektörde yapılan Ar-Ge faaliyetlerinin yetersiz olduğunu
belirtmiştir.
14
Araştırmada ön plana çıkan diğer bir nokta ise sektördeki enerji maliyetleridir. Katılımcıların
neredeyse tamamı (%95) enerji maliyetlerinin yüksek olduğunu ve bu durumu sektörün gelişmesinin
önünde önemli bir engel olarak gördüklerini belirtmiştir. Sektördeki bir diğer önemli maliyet unsuru
olan işçilik maliyetlerinin yüksek düzeyde olduğu düşüncesi katılımcılar tarafından yüksek düzeyde
(%85) desteklenmektedir. Sektörün emek yoğun ve kendine has yapısı itibarıyla bazı alanlarda
zanaatkârlık gereksinimlerinin de olması iş gücü bulunabilirliğini zorlaştırmakta ve iş gücü
maliyetlerinin artmasına neden olmaktadır. Katılımcıların neredeyse tamamı, sektör genelinde üretim
ve tedarik zinciri maliyetlerinin yüksek olduğunu ve bu durumun karlılığı azaltmakla birlikte rekabet
gücünü de olumsuz yönde etkilediğini belirtmiştir. Katılımcıların %43’ü finansal durumlarını yeni
yatırımlar için yeterli bulurken %49’u yetersiz olduğunu düşünmektedir. Bu sonuçlar sektörün
gelişimi için tespit edilen eksikliklerin giderilmesi ya da Ar-Ge faaliyetlerinin artırılması için
azımsanmayacak düzeyde elverişli olduğu söylenebilir. Katılımcılar finansal olarak, olası ekonomik
kriz, doğal afetler vb. olumsuzluklara karşı yeterli düzeyde olmadıklarını (%63,4) ve kırılgan bir
ekonomik görünme sahip olduklarını belirtmiştir.
Sektörün olası krizler ve problemler karşısındaki bu kırılgan finansman yapısını güçlendirmesinin
ihracat potansiyelini artırmak suretiyle iç piyasaya olan bağımlılıkların azaltılması ile giderilebileceği
düşünülmektedir. Bu bağlamada araştırmaya katılan işletmelerin %58’i sektörün var olan ihracat
performansını yetersiz olarak görürken %42’si iyi düzeyde olduğu düşüncesini desteklemektedir.
Ayrıca katılımcıların %53,7’si mevcut ihracat potansiyelinin gelecek için umut vaat ettiğini ve
geliştirilebileceğini düşünmektedir. Sektörün ihracat potansiyeli uluslararası satış ağının
güçlendirilmesi ile mümkün gözükmektedir. Bu doğrultuda faaliyet kollarına göre üst birlikler
kurmak suretiyle kendi başına ihracat yapma yeterliği olmayan firmaların da ihracat yapabilir
olmaları mümkün olacaktır.
Katılımcıların %36,6’sı sektörün ithalat performansının yeterli olmadığını belirtirken %62’si ithalat
performansının oldukça yüksek olduğu ifadesini desteklemektedir. Sektörde özellikle kaplama
endüstrisi hammadde temini için yoğun bir şekilde ithalata bağımlıdır. Levha endüstrisi kullanılan
kimyasallar yüzey desen kağıtları ve görece düşükte olsa yonga-cips temini konusunda ithalata
bağımlıdır. Kısacası sektörün tüm alt kollarında az ya da çok ithalat yapılmaktadır. Son yıllarda döviz
kurlarındaki dalgalanmalar ve belirsizliklerin ortaya çıkması ithalat yapan işletmeleri olumsuz yönde
etkilemektedir. Bu nedenle araştırmaya katılan işletmelerin %78’i sektörün ithalat performansının
gelecek için endişe verici olduğunu belirtmiştir.
Sektördeki işletmeler kalite standartlarını yakalama konusunda önemli çalışmalar yapılmaktadır
düşüncesini %63,4 ve kalite standartlarını yükseltme konusunda önemli çalışmalar yapılmaktadır
düşüncesini %70,7 oranında orta düzeyde desteklemektedir. Bu bağlamda sektördeki katılımcılar
sektörün yapısının ihracatın arttırılması için oldukça uygun olduğu ifadesini %68,3’lük oran ile
desteklemektedir. Sektörde böyle bir algının olması umut vaat edicidir ve stratejik ittifaklar ile dış
pazarlara açılmanın önünün açılabileceği söylenebilir. Düzce ilinde ağaçişleri ve orman ürünleri
sektöründe merdiven altı üretim ve kayıt dışı faaliyetlerin rekabeti engelleyici önemli bir unsur olduğu
düşüncesini katılımcıların % 63,4’ü desteklerken %36,6’sı rekabeti engelleyici bir unsur olduğunu
düşünmemektedir. Bu durumun sektörün alt kollarında farklılık göstermesinden kaynaklandığı
söylenebilir. Sektör alt kollarından kaplama ve levha endüstrilerinde yüksek ilk yatırım maliyetleri
olması nedeniyle merdiven altı üretim yapma olanağı yok denecek kadar az iken mobilya ve kereste
endüstrilerinde düşük teknoloji kullanılarak küçük sayılabilecek yatırımlar yapmak suretiyle üretim
15
yapılması mümkündür. Bu nedenle kayıt dışı merdiven altı üretime, kereste ve mobilya endüstri
kollarında yaygın olarak rastlanılmaktadır.
Sektörümüzle ilişkili kooperatifler, dernekler, odalar (STK-Sivil Toplum Kuruluşları) sektörün
geliştirilmesine önemli katkı sağlıyor düşüncesi katılımcıların yarısı (%56) tarafından destek
görmezken diğer yarısı tarafından orta düzeyde desteklenmektedir. Genel ortalamaya bakıldığında
negatif bakış açısının daha baskın olduğu ve işletmelerin STK’lara yönelik negatif bir algı geliştirdikleri
söylenebilir. Benzer şekilde katılımcıların %53,7’si yerel yönetimlerin faaliyetlerini kolaylaştırıcı
çalışmalarda yeterli düzeyde olmadığını belirtmektedir. İşletmeler ihracat performansının
artırılmasında diğer paydaşlardan (yerel yönetimler, kamu kurumları, STK’lar vb.) destek alınmadan
başarıya ulaşmanın oldukça zor olduğunu belirtmektedir. Bu konuda kamu kurumlarının yeterli
düzeyde destek gösterdiği düşüncesi katılımcıların %44’u tarafından destek görmez iken katılımcıların
yaklaşık %66’sı ise bu düşünceyi zayıf nitelikte desteklemektedir.
Sektörde faaliyet gösteren işletmelerden sürdürülebilirlik için sosyal sorumluluk projelerine yeterli
hassasiyet gösterildiğini düşünenlerin oranı %53,7’dir. Katılımcılar sektörde gerçekleştirilen sosyal
sorumluluk projelerinin sayısının oldukça fazla olduğu ifadesine ise %39 gibi düşük bir oranda destek
vermektedir. Bu sonuçlar sektörün sosyal sorumluluk konusundaki hassasiyetin yeterli olmadığı
konusunda farkındalıklarının olduğunu göstermektedir. Bu farkındalık, uygun koşullar sağlanması
durumunda sektördeki işletmelerin gelecekte bu konuda daha aktif olabileceğini göstermektedir.
Sektör doğrudan ülkemizin en önemli sürdürülebilir kaynaklarından olan ormanlarımız ile ilişkili
olması nedeniyle, sosyal sorumluluk projesi olarak orman alanlarımızın zenginleştirilmesi için
ağaç dikimi ve benzeri organizasyonlar düzenleyebilir. Ayrıca bu alanda mesleki eğitimin
desteklenmesi için burs verilmesi, eğitim kurumlarının eksiklerinin giderilmesi ve hatta tüm eğitim
kurumları ile iş birliği yapılması sektör ve bölge açısından faydalı sonuçlar doğuracaktır. Bu gibi sosyal
sorumluluk projeleri sektörün gelişmesi içinde olumlu sonuçlar doğuracaktır. Ağaç dikimi sektörün
hammadde kaynaklarının zenginleştirilmesine, mesleki eğitime verilen destek ile de sektörde ihtiyaç
duyulan nitelikli ara eleman eksikliğine çözümler üretilmiş olacaktır. Kısacası sektör bu gibi sosyal
sorumluluk projelerini hayata geçirmek suretiyle aslında kendine ve geleceğine yatırım yapmış
olacaktır.
Sektörün geleceğe yönelik sürdürülebilirliğinde markalaşmanın önemi büyüktür. Özellikle mobilya
gibi nihai tüketiciye yönelik ürün üreten sistemlerde markalaşmanın önemi çok daha ön plana
çıkmaktadır. Katılımcıların %51’i sektörde markalaşmaya yönelik yeterli çalışma yapıldığını orta
düzeyde desteklerken, yetersiz olduğunu düşünenlerin oranı %49’dur. Marka veya markalarınızın
pazardaki bilinirlik düzeyi oldukça iyi ifadesi ise katılımcıların %72’si tarafından desteklenmektedir.
Bu sonuç araştırmaya katılan bazı firmaların oldukça köklü firmalar olması ve markalaşma konusunda
sektörde tanınır firmalar arasında yer almasından kaynaklanmaktadır. Maalesef sektör geneli için
markalaşma konusunda yeterli çalışma yapıldığının söylenmesi mümkün değildir. Katılımcıların
%75’i ürettikleri ürünlerin genel anlamda oldukça yenilikçi olduğunu düşünmektedir. Sektördeki
işletmelerin %78’i ürettikleri ürünlerin rakip ürünlerinden daha farklı yapıda olduğu düşüncesini
desteklemektedir.
Sektördeki işletmeler arasındaki işbirliği ve koordinasyon yapısının iyi olduğu düşüncesi katılımcıların
%51,2’si tarafından desteklenmezken %48,8’i tarafından desteklenmektedir. Kurulacak üst birlikler ve
farklı alanlarda işbirliği sağlayacak STK’ların hayata geçirilmesi ile bu algının yükseltilmesi, dış
pazarlara açılıp ihracat rakamlarının artırılması konusunda işletmelere büyük katkılar
16
sağlayabilecektir. Sektördeki katılımcıların %70’i hali hazırda ürettikleri ürünlerden müşteri
şikâyetlerinin oldukça düşük olduğunu ifade etmektedir. Günümüzde müşteri odaklı üretimin vaz
geçilmez bir unsur olduğu bilinmektedir. Her ne kadar müşteri şikâyetlerinin düşük sayılabilecek bir
oranda olduğu görülse de üretilen ürünlerden yaşanılan şikâyetlerin daha da azaltılması sektörün
rekabet gücünün artırılması için büyük önem taşımaktadır. Sektörde üretilen ürünlerin kalitesini
artırmada teknoloji yatırımları ve yeni teknolojilerin kullanılması büyük önem taşımaktadır. Sektörde
kullanılan üretim sistemlerinin güncel olduğu düşüncesi katılımcıların önemli bir çoğunluğu (%70,7)
tarafından orta düzeyde desteklenmektedir. Bu durum sektör alt kollarında değişkenlik göstermekle
beraber işletmelerin ellerindeki teknolojinin üretim yapmaya yeterliliği olarak algılanması ile ilişkili
olarak yüksek çıktığı söylenebilir.
Sektörde belirli bir dönemde bir şirkette çalışanların işe giriş-çıkış devir oranı olarak adlandırılan
personel devir oranının düşük olduğu ifadesi katılımcıların %36,6’sı tarafından desteklenmez iken
%64’ü tarafından orta düzeyde desteklenmektedir. Sektördeki personel devir oranının artışında ilin
genel problemi olan çalışanların büyük çoğunluğunun fındıklık sahibi olmasının ve fındık hasat
dönemlerinde iş bırakmalarının etkisi olduğu düşünülmektedir. İlin coğrafi konumunun getirdiği bu
dezavantaj yanı sıra özellikle dağıtım kanalları açısından büyük avantajlar getirmektedir. Sektörde
üretilen ürün ve hizmetlerin ihtiyaç duyulan yerlere ulaştırılmasında kullanılan dağıtım kanallarının
oldukça etkin olduğu düşüncesi katılımcıların %78’i tarafından desteklenmektedir. Fakat katılımcılar
hızlı ve kolay bir şekilde mali kaynak tedarik edebilme imkânının yeterli düzeyde olmadığını (%59)
düşünmektedir. Ayrıca daha önce farklı çalışmaların sonuçlarında da belirtildiği üzere sektördeki
çalışanların eğitim düzeylerin yeterli olmadığı düşüncesi katılımcıların büyük çoğunluğu tarafından
desteklenmektedir. Çalışanların eğitim düzeylerinin yeterli olduğunu düşünenlerin oranı yalnızca
%12,2’dir. Eğitim düzeyin düşük olması sektörün proje üreten, Ar-Ge ve inovasyon için çalışmalar
yürüten bir yapıya dönüşmesinin önündeki en büyük engellerden biri olduğu söylenebilir. Sektörde
eğitimli personelin istihdamı desteklenmeli, iş başı ve iş dışı eğitimler ile çalışanların güçlendirilmesi
için çalışmalar yapılmalıdır. Sektörde çalışan bireylerin teknik bilgi ve beceri düzeyinin yeterli olduğu
düşüncesi ise katılımcıların yaklaşık %56’ tarafından desteklenmektedir. Bu durum aslında sektör
yöneticilerinin personelin niteliğinin arttırılması gerektiğinin farkında olduklarını da göstermektedir.
Sektördeki işletmelerin %80’i sektördeki rakipleri ile ilişkilerinin oldukça iyi olduğunu ifade
etmektedir. Bu durum aslında sektörün alt kollarında özellikle kaplama, levha üretimi ve laminat
kaplama-levha endüstrilerinde ülke genelinde Düzce ilinde faaliyet gösteren işletmelerin öncü
olmaları ve ciddi bir rekabet yaşanmamasından kaynaklandığı söylenebilir. Aynı zamanda katılımcılar
sektör olarak yeni gelişmekte olan pazarları kullanma konusunda iyi oldukları düşüncesini yaklaşık
%65’lik bir oranla desteklemektedir. Bu oranın artırılması uzun dönemde sektörün varlığını devam
ettirmesi içim büyük önem taşımaktadır. Mevcut pazarlarda hali hazırda yoğun bir rekabet
yaşanmaktadır. Bu nedenle yeni pazarların bulunması ve bu pazarlarda daha yoğun ticari ilişkiler
kurulması sektörün krizler ve diğer belirsizlik unsurları karşısındaki dayanımını artıracaktır. Kısacası
yeni pazarlar konusunda yürütülen faaliyetlere öncelik verilmesi stratejik önem taşımaktadır. Yeni
pazarların yanı sıra, sektördeki işletmeler demografik (nüfus, yaş, gelir düzeyi vb.) değişiklikleri ve
bunun sektöre olan yansımalarını iyi analiz etmeleri olası risklerin azaltılmasında faydalı olacaktır.
Katılımcıların %58,5’lik oran ile demografik yeni eğilimleri iyi analiz edebildikleri düşüncesini orta
düzeyde desteklemektedir. Bir diğer sektör açısından olumlu sayılabilecek algı olarak katılımcıların
%70’inin ekonomik alanda meydana gelen yenilikleri iyi analiz ettikleri algısıdır. Benzer şekilde
katılımcılar yasal alandaki yenilik ve değişimleri de iyi analiz ettikleri ifadesini yaklaşık %70 gibi
oldukça yüksek bir düzeyde desteklemektedir. Bu durum, sektörün uzun dönem başarısı için ihtiyaç
17
duyduğu Ar-Ge, inovasyon ve müşteri odaklılık kavramlarından ziyade yasal zorunluluklara uyum
açısından farkındalıklarının ve dikkatlerinin daha yoğun olduğunu göstermektedir. Uzun dönem
sürdürülebilirlik için sektörün yasal anlamdaki yeniliklerin yanı sıra Ar-Ge, inovasyon, markalaşma vb.
alanlarda da daha fazla çaba göstermeleri gerekmektedir. Böylesi bir çabanın ya da faaliyetin aynı
zamanda sektörde hala var olduğu %56’lık bir oranla desteklenen rakiplerin kontrolü altına girmeyen
ürün alanlarının mevcudiyeti konusunda da büyük katkılar sağlayacağı söylenebilir. Bu sayede var
olan rekabeti hafifletici niş pazarlara yönelik hamleler yapmak isteyen işletmelerin başarıya ulaşması
kolaylaşacaktır.
Katılımcılar sektördeki işletmelerin birbirleri ile stratejik anlaşma ve ortaklık kurma imkanlarının
yüksek düzeyde olduğu düşüncesini %58’lik bir oran ile orta düzeyde desteklemektedir. Bu durum
aslında işletmelerin birbirlerini sadece rakip olarak değil potansiyel ortak olarak görmesi açısından
önemlidir. Sektörel iş birliklerinin kurulması ortak hedefler belirlenmesi ve iş-güç birliği konusunda
uygun bir ortama sahip olunduğu söylenebilir. Bu doğrultuda Düzce Ticaret ve Sanayi Odası
kümelenme, mesleki birlik, kooperatif ya da dernek gibi yapılanmalar konusunda birleştirici ve öncü
rol oynayabilir. Sektörde tamamlayıcı ürün üreticileri arasında pazarlama alanında işbirliği yapma
konusunda imkânların oldukça yüksek düzeyde olduğu düşüncesi katılımcıların önemli bir kısmı
(%73) tarafından desteklenmektedir. Dolayısıyla iş-güç birliği oluşturulmasına yönelik yapılanmalar
aynı zamanda sektördeki tamamlayıcı ürün üreten işletmelerin koordinasyonu ve ortak pazarlama-
dağıtım kanallarını kullanmaları ile gerek ürün zenginleştirme gerekse görece küçük işletmelerin de
daha büyük pazarlara ulaşmasının sağlanması gibi olumlu sonuçların elde edilmesini sağlayabilir.
Sektörün en önemli avantajlarından bir diğeri de üretilen ürünlerde doğal hammadde kaynaklarının
kullanması nedeniyle çevresel etkilerinin görece düşük olmasıdır. Sektör ürünlerinin olumsuz
çevresel etkisinin düşük olduğu ifadesi katılımcıların %92’si tarafından yüksek düzeyde
desteklenmektedir. Ağaçişleri orman ürünleri sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin önemli bir
kısmı (%60) kendilerine has, kolayca taklit edilemeyen, ikamesi bulunamayan temel yeteneklere sahip
olduğu düşüncesini orta düzeyde desteklemektedir. Katılımcı firmalarda bu görüş özellikle sektörün
alt kollarından kaplama, parke, levha ve laminat kaplama üreticileri açısından oldukça geçerlidir.
Sektörün bu alt kollarında ilk yatırım maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle bu faaliyet kollarına yeni
girişlerin zor olması ve Düzce ilinin bu faaliyet kollarında oldukça köklü bir geçmişe sahip olması bu
düşüncenin desteklenmesinin temel nedeni olarak gösterilebilir.
Sonuç olarak ağaçişleri-orman ürünleri sektörünün Düzce iliyle özdeşleşmiş bir sektör olduğu
görülmektedir. Sektörün uzun yıllara dayanan büyük bilgi birikimi ve alanında öncü köklü geçmişe
sahip işletmelerin bulunması Düzce ilinde geleceğe yönelik desteklenmesi gereken bir sektör olduğu
düşüncesini güçlendirmektedir. Yapılan analiz sonuçları ve istatistikî verilere göre sektörün büyük bir
bölümünün Türkiye genelinden daha iyi durumda olduğu ve daha da güçlendirilebileceği söylenebilir.
Sektörün genel görünümünü anlamak üzere yapılan SWOT analizi sonuç ve değerlendirmeleri aşağıda
sunulmuştur.
1.5.2. Ağaçişleri Orman Ürünleri ve Alt Sektörleri SWOT Analizi
Güçlü Yönler
Ağaçişleri-Orman ürünleri alt sektörleri (kereste ve parke, kaplama ve kontrplak ve levha üretimi) için
gerçekleştirilen SWOT analizinin birinci bölümünü oluşturan içsel analiz kısmında; sektörün
hedeflerine ulaşabilmesi ve gelişmesi sürecinde etkili olabilecek güçlü ve zayıf yönleri belirlenmiştir.
18
Katılımcı firmalar ile gerçekleştirilen görüşme ve anketler sonucu sektörün güçlü yönleri ile ilgili
yapılan tespitler aşağıda görülmektedir (Tablo 1.1.).
Tablo 1.1. Düzce İli Ağaçişleri Orman Ürünleri Sektörünün Güçlü Yönleri
Güçlü Yönler Oran
Lojistik açıdan güçlü coğrafi konum ve büyük iç pazarlara yakın olunması %95,1
Ürünlerin kalite ve güvenirliğinin yüksek olması %90,2
Üretim altyapısı %87,8
Üretim süreçleri için teknik ve teknolojik yeterliliğe sahip olunması %78
Yönetim Becerilerinin iyi olması %78
Büyük ya da küçük her türlü siparişe cevap verilebilmesi %77
Esnek Üretim yetkinliği %75,6
Yeterli ürün çeşitliliği sunulabilmesi %75,6
Çevre ve insan sağlığına duyarlı üretim ve sürdürülebilir olunması %74
Sektörel mevzuata uyum %73,2
Üretimin Talebi Karşılama Gücü %73,2
Katma değeri yüksek ürün üretilmesi %68,3
Uluslararası standartlara uygun üretim yapılabilmesi %61
Çok uluslu ve ulusal firmalarla köklü bir geçmiş ve tecrübeye sahip olma %58,5
Hızlı ve esnek hareket edebilme kabiliyeti %53,7
Verimli sayılabilecek orman alanlarına yakın olunması (Aynı anda zayıf yön nitelikli ve kaliteli ormanlara sahip değiliz)
Gözlem
Sektörel tecrübenin ve bilgi birikiminin güçlü olması Gözlem
Sektörde ihracat yapma bilincinin artması ve uluslararası pazarlara açılmış bulunması Gözlem
Sektörün son 10 yıldaki performansı Gözlem
Çalışanların 10 yıl ve üzeri sektör deneyimine sahi olması Gözlem
Hammaddeye ulaşımın kolay olması (Kaplama endüstrisi için farklı) Gözlem
Sektör için güçlü görülen yanların daha da güçlendirilerek sektörel rekabet avantajının
geliştirilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra belirlenen zayıf yönler için, sorunların aciliyeti ve
çözümlenebilme özelliklerine bağlı olarak (yasal mevzuat, teknik ve ekonomik uygulanabilirlik)
öncelik sıralamasına tabi tutulmalı ve zayıf görülen noktaların güçlendirilmesi için eylem planları
hazırlanmalıdır. Hazırlanacak eylem planlarında öncelik zayıflıkların ortaya çıkmasına neden
olan sorun ya da sorunların kaynağının belirlenmesinde olmalıdır. Akabinde, sorunun çözümünde
rol alabilecek paydaşlar belirlenmeli ve bu paydaşların eylem planının uygulanmasındaki rolleri, görev
ve sorumlulukları tanımlanmalıdır. Hazırlanacak eylem planlarının hayata geçirilmesi, koordinasyonu
ve sürecin takibi için bir çekirdek kadro (belirlenen paydaş temsilcilerinden oluşan) oluşturulmasının
eylem planlarının başarıya ulaştırılmasında faydalı olacağı düşünülmektedir.
Zayıf Yönler
Katılımcılar; sektörde yaşanılan/gözlemlenen sorunları ve sektörün zayıf yönlerini değerlendirerek
aşağıdaki görülen sonuçları zayıf yönler olarak belirtmişlerdir.
19
Tablo 1.2. Düzce İli Ağaçişleri Orman Ürünleri Sektörünün Zayıf Yönleri
Zayıf Yönler Oran
Yurtdışı perakende mağaza sayısının yetersiz olması % 91,2
Eğitimli kalifiye eleman eksikliği–Proje üretme potansiyelinin zayıf olması % 80,5
Alt yapı yetersizliği % 70,7
Üniversite-sanayi işbirliğinin yetersiz olması % 78
Hammaddeden aksesuara tüm segmentlerde üretim yapılamaması % 70,7
Yeni teknolojilerinin geliştirilmemesi (Teknolojide dışa bağımlılık) % 70,7
Ar-Ge Alt Yapısı olmaması % 66
Üretim maliyetlerinin yüksek olması % 63,4
Yerel yönetimlerle uyumlu çalışılmaması ve zayıf ilişkiler % 61
Kurumsal örgütlenme yetersizliği % 61
Teknolojik altyapı yetersizliği ve temin maliyetinin yüksek olması % 56
İhracat gücünün yetersizliği % 53,7
Örgütsel bağlılığın zayıf olması ve fındık sezonu iş bırakmalar % 53,7
Tasarım ve markalaşma çalışmaların yetersiz olması % 51,2
Birlik ve kümelenme faaliyetlerinin olmaması ya da yetersiz olması Gözlem
İthal hammadde temininde mevcut olan zorluklar, gümrükleme işlem ve maliyetlerinin külfetli olması ve Düzce’de Gümrük olmaması
Gözlem
Hammadde de ithalata bağımlılık (Özellikle kaplama endüstrisi) Gözlem
Enerji maliyetlerinin yüksek ve kalitesinin düşük olması Gözlem
Yerli hammadde temininde mevcut olan zorluklar (OGM’den) Gözlem
İstikrarsız pazar koşulları ve döviz kurlarının oynak olması Gözlem
Tesislerin şehir içinde kalması ve İSKİ içme suyu havzası Gözlem
Sermaye darlığı, kredi temini vb. finansal sorunlar Gözlem
Fırsatlar
Katılımcılar; sektörün geleceğe dönük stratejik planlarının hazırlanmasına ışık tutacak bir takım
çevresel faktörlerin içerisinde bulunan fırsatları ise aşağıdaki şekilde sıralamışlardır.
Tablo 1.3. Düzce İli Ağaçişleri Orman Ürünleri Sektörü için Fırsatlar
Fırsatlar Oran
Artan Kamu Destek ve Teşvikleri %97,6
İşgücü piyasasında arz talep dengesizliği %97,6
Orta Doğu’da derinleşen istikrasızlık (Hem fırsat Hem de tehdit) %97,6
Dış pazarlarda durgunluk %95,1
İç ve Dış pazarlardaki talep artışı % 95,1
Sektörün mal ve hizmetlerine talebin ve beklentilerin artıyor olması %95,1
Coğrafi konum %95,1
Artan dinamik nüfus, yaşam süresinin uzaması %95,1
Bölgesel kalkınma politikalarının işlerlik kazanması %95,1
İstikrarlı ve büyüyen ekonomi %92,7
Yeni tedarikçi alanları %92,7
Artan tüketici bilinci ve doğal ürünlere olan talebin artması %92,7
20
Yeni dış pazarlar % 87,8
Tüketicilerin doğal ürünleri tüketme isteklerinin artması %85,4
Yenilenebilir enerji kaynaklarına önem verilmesi %78
Sektörde tasarım unsurlarının kullanımının artması ve katma değer artışı Gözlem
Markalı/kimlikli ürünler sunulmaya başlanması Gözlem
AB-Rusya ve çevremizdeki birçok az gelişmiş ülke pazarlarına yakınlık Gözlem
Avrupa ülkelerine olan coğrafi yakınlık ve hammadde dışı maliyet avantajı Gözlem
Yenilenebilir kaynaklara verilen önemin artması Gözlem
İşbirliği ve yatırıma açık bir yapının bulunması Gözlem
GSYH’nin artması ve tüketicilerin ağaçişleri-orman ürünleri kullanım alışkanlıklarının değişmesi
Gözlem
Tehditler
Katılımcılar; sektörün geleceğine yönelik hedeflerine ulaşmasının önündeki tehditleri
aşağıdaki şekilde sıralamışlardır.
Tablo 1.4. Düzce İli Ağaçişleri Orman Ürünleri Sektörü için Tehditler
Tehditler Oran
Kayıt dışı ekonomik faaliyetler merdiven altı üretimin yaygınlığı (Özellikle Kereste ve Mobilya alt kollarında)
%100
Alternatif dış pazarlar için Serbest Ticaret Anlaşmalarının yetersizliği %100
Hizmet sektörünün gelişmesinin işgücü olanaklarını sınırlaması %100
Üretim ve Girdi maliyetlerinin yüksekliği %100
İç piyasanın vergi politikaları ile sınırlı olması %97,6
Mesleki eğitime olan ilgi ve talebin azalması nitelikli kalifiye eleman eksikliği %97,6
Dış pazarlarda dağıtım zinciri eksikliği %95,1
Kamu ve özel sektör karar mekanizmalarında yönetim zafiyeti %95,1
İthal girdi fiyatlarında istikrarsızlık %92,7
Azalan/Kesilen Kamu Destek ve Teşvikleri(Deprem sonrası verilen) %90,2
Denetim ve kontrol yetersizliği %90,2
Gelişen yeni pazarlara (Çin, Hindistan, Brezilya vb.) coğrafi uzaklık %87,8
Kamu-özel sektör ortaklığı modelinin çalışmaması %85,4
Sendikalaşma ve sendika bilincinin zayıf olması %85,4
AB üye ülkelerinde yaygınlaşan ekonomik durgunluk %73,2
Çin’in sektörün tüm kollarına son 10 yıl içerisinde aktif olarak girmesi Gözlem
Düzce’nin İSKİ içme suyu koruma havzası içinde olması Gözlem
Sektörün inşaat sektörüne olan bağlılığı ve inşaat sektöründe yaşanan durgunluktan hemen etkilenmesi
Gözlem
İstikrarsız çevre koşulları ve döviz kurları, ithal girdi fiyatlarının belirsiz ve yüksek olması
Gözlem
Sektörün krizlere duyarlı olması Gözlem
21
1.6. SEKTÖRDEKİ YAPISAL SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Düzce Ticaret ve Sanayi Odası’nın talebi üzerine Düzce Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen
sektörel SWOT analizi çalışması kapsamında Düzce ili Ağaçişleri ve Orman Ürünleri sektörünün temel
sorunları aşağıda özetlenmiş ve olası çözüm önerileri verilmiştir.
Nitelikli Personel Eksikliği:
Her ne kadar Düzce ilinde sektör köklü bir geçmişe sahip olsa da ülkemizin genel problemlerinden
birisi olan nitelikli ara eleman eksikliği ağaçişleri ve orman ürünleri sektörü için de başlıca sorunlar
arasında yer almaktadır. Tüm sektörlerde yetişmiş ara eleman eksikliği yaşanırken bu sorun,
ağaçişleri orman ürünleri sektöründe biraz daha fazla etkili olmaktadır. Bunun temel nedenleri
arasında sektörün ve sektör alt kollarının faaliyet alanlarının genç nesil tarafından çok iyi bilinmemesi
de yer almaktadır. Buna bağlı olarak sektöre yönelik mesleki teknik eğitim kurumları ve lisans
programları, imaj kaygısı ile tercih edilmemektedir. Ayrıca mesleki teknik orta öğretim kurumlarından
mezun olan öğrencilerin üniversitelere yerleşme konusundaki kaygıları da tercih edilmeme nedenleri
arasında yer almaktadır. Bu sonuca gelinmesinde geçmişte mesleki teknik orta öğretim mezunlarına
uygulanan katsayı uygulaması ve akabinde eğitim sisteminde yaşanılan değişimler sonucu lisans
yerleştirme sınavlarında başarısız olmaları bu eğitim kurumlarına olan talebi neredeyse tamamen
ortadan kaldırmıştır. Mesleki eğitim kurumlarının tercih edilmemesi, tüm sektörlerdeki yetişmiş
nitelikli ara eleman açığının ilerleyen yıllarda çok daha büyük bir sorun olarak karşımıza çıkacağını
göstermektedir. Düzce ilindeki mesleki teknik eğitim kurumlarına kayıt yaptıran öğrenci sayısı okul
kapasitelerinin %30-40 gibi düşük bir oranda kalmaktadır. Bu sorunun çözümü olarak il genelinde
mesleki teknik eğitim kurumlarına olan talebin teşvik edilmesine yönelik çalışmalar yapılması tüm
sektörlerin geleceği için büyük önem taşımaktadır. Mesleki eğitimin özendirilmesi için sektördeki
işverenlerin istihdam kapasitelerinin belirli bir oranında iş garantisi vermesi, mesleki eğitimi
tercih eden öğrencilere burs verilmesi ve mesleki teknik eğitim liselerinde üniversite sınavlarına
hazırlık için ek çalışmalar yapılması gibi birçok özendirici çalışma ile bu kurumlara olan talebin
geliştirilebileceği düşünülmektedir. Bu öneriler acil eylem planı olarak uygulanabilecek önerilerdir.
Bu önerilerin yanı sıra eğitim sisteminde bazı değişikliklerin yapılması da önerilebilir. Örneğin, meslek
liselerinde matematik, fizik, kimya vb. temel bilimlere yönelik meslek dışı derslerin payı artırılabilir.
Ayrıca lisans yerleştirmelerinde geçmişte kısmen uygulanan ek puan uygulamasının (meslek lisesinde
eğitim görülen branş ile uyumlu lisans programlarının tercih edilmesi halinde ek puan verilmesi)
tekrar ve daha geniş kapsamlı olarak uygulanması da mesleki eğitimin tercih edilmesinde ciddi bir
katkı sağlayacaktır. Bu durum aynı zamanda mesleki yükseköğrenimin kalitesinin artırılmasına da
katkı sağlayacaktır. Mesleki bilgi alt yapısına sahip bireylerin lisans eğitimlerinde de aynı alanda
eğitim görmeye devam etmeleri sayesinde çok daha etkin ve üst düzeyde mesleki donanıma kavuşması
kolaylaşacaktır. Mevcut sistemde herhangi bir mesleki alt yapıya sahip olmayan lise mezunlarına
lisans eğitimleri boyunca temel mesleki bilgilerin kazandırılması için harcanan çaba, zaman ve ayrıca
bu amaçla yapılan harcamalardan sağlanan tasarrufun ülke ekonomisine de katkı sağlayabileceği
söylenebilir. Ayrıca ildeki mevcut mesleki eğitim kurumlarının sektörün gereksinimlerine uygun
modern makine ve teçhizat ile donatılması sağlanmalıdır. Verilen eğitim ile sektör gerekleri arasında
paralellik yakalanmalı, eğitim içerikleri modernize edilmelidir.
22
Sektörde Ar-Ge ve inovasyon faaliyetleri için yeterli alt yapı olmaması:
Bu sorunun çözümü için üniversite sanayi işbirliğinin artırılması birincil önceliktedir. Sektörde
üniversite sanayi işbirliğinin önemi, sağlayacağı faydalar ve hatta hali hazırda verilen kamusal
destekler için proje ortağı olunması ile birçok hibe desteklerinden yararlanılabileceği konusunda
sistematik bir bilgilendirme yapılması faydalı olacaktır. Bu konuda hali hazırda, Düzce Üniversitesi
Teknoloji Transfer Ofisi, KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme Başkanlığı), MARKA (Doğu
Marmara Kalkınma Ajansı) ve Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Düzce İl Müdürlüğünün de
paydaşları arasında olduğu KÜSİ (Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği) grubu bilgilendirme faaliyetleri
için firma ziyaretlerinde bulunmaktadır. Bu çalışmanın etkinliğinin artırılması için Düzce Ticaret ve
Sanayi Odası’nın üyelerini ek bilgilendirmeler yapması ve üyelerini iş birliği konusunda desteklemesi
faydalı olacaktır. Ayrıca sektördeki işletmeler daha fazla stajyer almalı ve üniversite ile olan her türlü
olası iş birliğine kapılarını açmaları konusunda bilinçlendirilmelidir. Ar-Ge faaliyetlerinin maliyetleri
kısa dönemde küçük işletmelerin bireysel olarak üstesinden gelmelerini zorlaştıran bir durumdur. Bu
nedenle küçük işletmelerin bir araya gelerek fabrika ölçekli üretime geçmeleri, ürün çeşitliliği ve
sertifikalı ürün satışının artması faydalı olacaktır. Meclisten geçmiş ve yürürlüğe girmiş olan
bölgesel kalkınma ve teşvik yasasından maksimum düzeyde yararlanılması, yasa gereği sektör
kuruluşlarının alan projeleri kapsamında desteklenmesi ve ilk adımda teknolojik olarak
yenilenebilmeleri ile Ar-Ge ve teknolojik yetersizlik sorunu çözebilir. Sektörün özellikle Mobilya alt
kolu, Tasarım Ar-Ge Merkezi kurmaları yönünde teşvik edilmelidir. Bu doğrultuda il genelindeki
sektör işletmelerinin ortak tasarım merkezi kurma konusunda iş birliği yapmak üzere bir araya
gelmeleri faydalı olacaktır. Tasarım Ar-Ge Merkezi kurulması durumunda yapılan tasarım
harcamalarının tamamı vergi indirimine tabi olmaktadır. Sigorta primi desteği kapsamında
2023 yılına kadar işveren hissesinin yarısı Maliye Bakanlığı tarafından karşılanmaktadır. Gelir
vergisi stopajı desteği, damga vergisi istisnası ve en önemli destek kalemlerinden bir diğeri de
gümrük vergisi İstisnası gibi birçok avantaja kavuşulması sektörün rekabet potansiyelini
artıracaktır. Bu sayede sektördeki bir diğer sorun alanı olan markalaşma konusunda da çözümlerin
üretilmesi mümkün olacaktır.
Yerli Hammadde Temininde Yaşanılan Sorunlar:
Katılımcılar tarafından sıkça dile getirilen ve normalde sektör için bir avantaj olarak görülen orman
alanlarına yakınlık ve yerli hammadde temini maalesef tedarik sürecinde ortaya çıkan bürokratik
sorunlar ve zorluklar nedeniyle bir tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır. Orman işletmeleri
tarafından ihale yolu ile yapılan satışlardan; Ağaçlandırma Fonu için %3 ve Bakanlık Fonu için
%3 gibi paylar alınmakta, diğer küçük oranlı fonlar ve KDV ile birlikte bu oran %27,5’ i
bulmaktadır. Tüm bu vergi ve fonlar üreticiye olan hammadde maliyetini artırmaktadır. Bu
sorunun çözümü için öncelikle bu oranın olabildiğince düşürülmesi gerekmektedir. Böylece yatırımcı
üzerindeki maliyet yükü önemli ölçüde azaltılabilir. Bu oranların azaltılması için evvela Ağaçlandırma
fonu ve Bakanlık Fonu’nun kaldırılması ile yerli hammadde kullanım ve temininde bir rahatlama
meydana gelecek ve ithalat için harcanan döviz içeride kalacaktır. Ayrıca Orman Genel Müdürlüğü
2015 yılı itibarıyla 6877-A sayılı dikili ağaç satışı tamimi ile ormandan kesim öncesi satış ihalelerine
başlamıştır. Bu durum beraberinde farklı şikâyetleri de getirmektedir. Örneğin işletmeler alınan
tomrukların sınıf tespitlerinin doğru yapılmadığını düşünmektedir. Ayrıca satış ihalelerinde aktif
olarak faaliyette bulunan işletmelere öncelik verilmesi ve pozitif bir ayrım yapılmasının faydalı
olacağı düşünülmektedir. Sınıf tespitlerinin daha iyi yapılması için sektör temsilcilerinin de sınıf
tespitinde söz sahibi olmasını sağlayacak düzenlemeler yapılabilir. Dikili satış işlemleri ilgili
23
tamim vasıtasıyla Devlet İhale Kanunu kapsamında uygulanmaktadır. Aktif üreticilerin pozitif ayrıma
tabi tutulması konusunda her hangi engel bir durum görülmemektedir. Dolayısı ile satış ihalelerinde
katılımcılardan geçerli kapasite raporu istenmesi, kapasite raporu olan işletmelere öncelik verilmesi
gibi ek düzenlemeler yapılabilir. Dikili satışlar hali hazırda yıllık 25000 m3 kapasiteli üreticilere
yapılmaktadır. Bu oran daha makul bir seviyeye örneğin 10000 m3/yıl kapasiteye düşürülmesi
durumunda daha fazla işletme tahsisli dikili satış talebinde bulunabilir. Bunun yanı sıra tahsisli
satışlar işletmelerin tamamına açılarak oran belirleme yetkisi Orman Genel Müdürlüğünde
kalmak şartıyla işletmelerin yıllık kapasitelerinin %30-40’ı gibi bir bölümü için tahsisli satış
yapılmasına olanak tanınması küçük ölçekli işletmelerinde rekabet gücünü artıracaktır. Bu
durum aynı zamanda orman işletmelerinin planlı tahsisli satış yapma kapasitesini de artıracaktır.
Artan tahsisli satış talebi sayesinde mevcut dönemde gelecek dönemler için tahsis miktarları önceden
belirlenmek suretiyle daha planlı olarak satış işlemleri gerçekleştirilebilir. Örneğin işletmelerin geçmiş
yıldaki kapasitesinin belirli bir oranı (%30-40) baz alınarak gelecek yıl için tahsisli satış talebinde
bulunması ve teminatlarını yatırmaları sayesinde orman işletmelerinin elinde gelecek yıl için ortalama
bir talep miktarı belirlenmiş olacaktır. Bu durum hem işletmelerin hammadde bulma konusundaki
endişelerini azaltarak daha planlı üretim yapmalarına hem de orman genel müdürlüğünün yönetim
faaliyetlerini daha planlı yapmasına olanak sağlayacaktır. Çalışma yapılırken ziyaret edilen işletmeler
bu satışların ödeme usullerinde sorun yaşadıklarını bildirmiştir. Katılımcılar mevcut durumda orman
emvallerine karşılık olarak (tahsisli satışlar hariç) ödemelerin yaklaşık %40’ı peşin (kredi kartı ile)
kalan kısmı için verilen süresiz teminat mektuplarını 7 ay vade ile vade sonunda nakit olarak ya da
kredi kartı ile ödenirse bir ay öncesinden ödeme yapmak zorunda olduklarını belirtmiştir. Açık ihale
usulü satışlardaki bu ödeme usullerinin de tahsisli satışlardaki gibi olması, vadenin 9 aya
çıkarılması ve peşin ödeme oranının düşürülmesinin sektörün rekabet gücünü artırmada faydalı
olacağı düşünülmektedir. Daha ileri çözümlerin üretilebilmesi için özel ormancılığın teşviki ve
yaygınlaştırılması, hızlı büyüyen endüstriyel ağaç türlerine öncelik verilmesi çözüm için önemli katkı
olarak değerlendirilmektedir. Devlet ormanların sertifikalanması, sertifikalı üretimin arttırılması,
kaliteli üretim açısından zorunluluk arz etmektedir.
Hammadde de İthalata Bağımlılık ve Fiyatların Yüksek olması:
Kereste, parke, palet, kontrplak ve levha Sektöründe faaliyet gösteren işletmeler, odun hammaddesi
fiyatlarının yüksekliği nedeniyle dış rakipleriyle rekabet edememektedir. Odun hammaddesi Rusya’ ya
göre üç, Avrupa’ya göre iki misli daha pahalıdır. Odun hammaddesinin pahalı olması, ürün fiyatlarını
olumsuz etkilemekte, ülkemize dışarıdan daha ucuz kereste ve levha girişine sebep olmakta, ihracatta
rekabet gücünü olumsuz etkilemektedir. Bu sorunun çözümünde; devletin odun satış fiyatlarının
Avrupa ve diğer ülkelerdeki orman emvali fiyatları ile rekabet edebilecek seviyeye gelebilmesi için,
maliyeti en fazla etkileyen ana unsuru olan tevzii masraflarında (satış fiyatının %46 ile %65’ine
tekabül etmektedir) yasal düzenleme yapılarak orman yollarının döner sermaye bütçesinden özel
bütçeye alınması sağlanmalıdır. Bu düzenleme orman emvali fiyatlarında %50 civarında
ucuzlama sağlayabilir. Kaplama endüstrisi neredeyse tamamen ithalata bağımlıdır sektör diğer alt
kollarında bu bağımlılık görece daha azdır. İthalat yapılmasında ürün bedelleri üzerine ek maliyetler
getiren gümrükleme maliyetleri ve vergilerin düşürülmesi gerekmektedir. Bu maliyetleri düşürmek
için bir diğer yol ise aynı alanda faaliyet gösteren işletmelerin kuracakları birlikler aracılığı ile ithalat
işlemlerini ortak yapmaları ve fiyat belirleme konusundaki güçlerini artırmaları gerekmektedir.
Böylece ithalat için her bir firmanın ayrı ayrı katlandığı gümrükleme, navlun bedelleri vb. birçok
maliyetlerinde büyük oranda azaltılabileceği düşünülmektedir. Düzce iline gümrük kurulması hem
ithalat yapan işletmelerin hem de ihracat yapan işletmelerin faaliyetlerini büyük oranda
24
kolaylaştırılacaktır. Ayrıca Düzce’ye yatırımların artmasında da ciddi bir katkı sağlayacağı
söylenebilir. Bu nedenle acil eylem planı olarak gümrük kurulması için çalışmaların yapılması faydalı
olacaktır. Yapılan firma görüşmelerinde Akçakoca ilçesine liman kurulması talebi de sıkça dile
getirilen bir çözüm önerisi olarak karşımıza çıkmıştır. Fakat bulunulan coğrafi konumda yaklaşık 100
km içerisinde Ereğli ve İzmit körfezi olmak üzere iki ayrı ağır yük limanının yakın sayılabilecek
konumda olması bu talebin gerçekçi bir çözüm olmadığını göstermektedir.
Teknolojide dışa bağımlılık ve maliyetlerin yüksek olması:
Sektörde kullanılan ileri teknoloji makineler konusunda maalesef büyük oranda dışa bağımlılık söz
konusudur. Bu bağımlılığın ortadan kaldırılması için sektöre yönelik makine üreticilerin teşvik
edilmesi ve bu alanda yapılacak Ar-Ge faaliyetlerinin desteklenmesi faydalı olacaktır. Ayrıca sektör
üreticilerinin yerli makine teknolojilerini kullanma yönünde teşvik edilmeleri de bu alanda ilerleyen
yıllarda gelişmelerin sağlanması için faydalı olacaktır. Örneğin yerli makine tercih edilmesi
durumunda uygun kredi verilmesi bu alandaki makineler üzerindeki vergilerin düşürülmesi
önerilebilir. Teknoloji bakımından CNC kontrollü tezgâhlar ile kurutma, buharlama ve emprenye
tesislerine daha çok yatırım yapılmalı ve bu alanlarda dışa bağımlılık azaltılmalıdır.
Test ve Ar-Ge Analiz Laboratuvarı Eksikliği:
Ağaç mamuller ve orman ürünlerinde yönelik kalite analizi ve testlerinin yapılabileceği yeterli sayıda
ve akredite olmuş uzmanlık laboratuvarı bulunmamaktadır. Bu analizlerin yurt dışında yapılması
durumunda ise, hem zaman hem de döviz kaybı oluşmaktadır. Üniversitelerin ağaçişleri ve orman
ürünlerine yönelik bölümleri ile özel sektör ortaklığında bu alana has hizmet verebilecek ileri
test ve Ar-Ge analiz laboratuvarları kurulmalıdır. Ar-Ge laboratuvarlarında geliştirilen bilgi ve
verilere dayalı olarak bir bilgi bankası kurulmalı ve tüm işletme ve araştırmacılar bu sisteme
bağlanabilmelidir. Sektörde gerçekleştirilen test ve analizler için ihtiyaç duyulan laboratuvar
olanaklarının maliyetleri araştırmalıdır. Özellikle düşük maliyetli olan ve işlem hacmi yüksek olan
laboratuvar ya da test merkezleri ivedilikle bölgede hayata geçirilmelidir. Örneğin ürünlerin yanma
dayanımlarını test etmeye yönelik laboratuvarların hem düşük maliyetli olması hem de
işletmeler tarafından sıkça ihtiyaç duyulması nedeniyle bu yöndeki test merkezleri kurulmasının
acil eylem planlarında yer alması faydalı olacaktır. Bu yönde çalışmalar yapmak için sektör
işletmeleri ve üniversite daha etkin bir şekilde işbirliği yapmalıdır. Kurulacak iş birlikleri ile verilen
kamusal desteklerden yararlanma miktarları artırılmalı ve daha fazla ortak proje geliştirilmelidir.
Alt yapı yetersizliği ve yerel yönetimlerle uyumlu çalışılamaması-zayıf ilişkiler:
İşletmelerin birçok faaliyetinin yürütülmesinde alt yapıların yetersiz olması olumsuz etki etmekte
işletmelerin rekabet gücünü zayıflatmaktadır. Yerel yönetimler ile daha iyi ilişkiler kurulması ve
sektörün öncelikli altyapı gereksinimleri belirlenerek yerel yönetimlere bildirilmesi faydalı
olacaktır. Sektörün büyük bir bölümünde enerji kullanımı oldukça yüksek düzeydedir. İşletmeler
enerji kesintileri ve istikrarsızlıkları nedeniyle sorunlar yaşamaktadır. Bu nedenle enerji dağıtım
altyapısının da güçlendirilmesi kritik öneme sahiptir. Ayrıca ülkemizdeki enerji fiyatlarının gelişmiş
ülkelere oranla yüksek olması nedeniyle sektörün rekabet gücünün korunması için enerji
fiyatlandırması revize edilmelidir.
25
Sonuç olarak;
Düzce ilinde faaliyet gösteren firmaların acil eylem olarak üst birlikler (birlik, kooperatif, dernek,
vakıf vb.)kurulmasını gündemlerine almalıdır. Kuracakları üst birlik ile Türkiye’deki temsil
görevini üstlenebilecekleri ve oluşturulan birliğin tüzel kişiliğini (temsil ettiği güç) kullanarak
uluslararası bağlantıların oluşturulması, bürokrasiye yönelik uygulama ve düzenlemelere ilişkin
taleplerin iletilmesi gibi birçok faaliyetin yürütülmesi ve koordinasyonu daha etkin bir şekilde
yapılabileceği düşünülmektedir.
İSKİ’nın çevre ve su ile ilişkili koyduğu kriterler (İSKİ içme suyu havza yönetmeliği) işletmeleri
oldukça zorlayıcı olmakta ve yapılacak yatırımları olumsuz yönde etkilemektedir. Bu bağlamda
belirlenen uygunsuzluk sınırlarının olabildiğince dar ve muğlâklık içermeyecek şekilde yeniden
belirlenmesinde büyük fayda olduğu düşünülmektedir.
Sektör miktar olarak büyümekte ancak bunu kara dönüştürememektedir. Hammadde üzerine
tasarımdan katma değer eklenmesinde sorunlar vardır. Sektör için miktardan ziyade “kalite” çok
önemlidir. Ülkemizde mobilya satış fiyatı ortalama 3 $/kg iken İtalya’da 10$/kg dır. Üretilen
ürünlerin katma değerinin artırılmasında tasarım faktörü ve marka değeri büyük pay sahibidir.
Bu nedenle özellikle mobilya endüstrisinde faaliyet gösteren işletmelerin Tasarım Ar-Ge merkezi
kurma yönünde teşvik edilmeleri sektörün geleceği ve rekabet gücünü artırması için faydalı
olacaktır. Daha önce Ar-Ge merkezi kurmuş işletmeler ile işbirlikleri kurularak tecrübelerini bu
sektöre de aktarmalarının sağlanması süreci hızlandıracaktır. Düzce TSO bu konuda aracı rolü
üstlenebilir.
Sektörün Düzce ilinde köklü bir geçmişe sahip olması ve coğrafi konumu nedeniyle elde ettiği
güçlü yanlarını daha da güçlendirmek için markalaşma ve yurt dışı dağıtım kanallarının
güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda yatırımcıların üzerindeki bürokrasi yükü ve
maliyet üzerinde büyük pay sahibi olan hammadde ve enerji maliyetleri üzerindeki kamusal
yüklerin azaltılması faydalı olacaktır.
KAYNAKLAR
BAKKA (Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı), TR81 Düzey2 Bölgesi Mobilya ve Orman Ürünleri Sektör
Analizi Raporu, 2012
Ciritcioğlu H.H., Aydın M. ve Şenol, S., A Case Study of University-Industry Cooperation”, IFC 2016–
International Furniture Congress, 13-15 October 2016, Muğla.
CSIL, 2011, World Furniture Outlook 2010/2011, World Furniture Production Share (Dünya Mobilya
Üretimi).
FAOSTAT (Food and Agriculture Organization of the United Nations), Forestry Production and Trade,
2011
MARKA (Doğu Marmara Kalkınma Ajansı), Endüstriyel Orman ürünleri Sektörel Raporlar Serisi IV,
2013
T.C. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 81 il Sanayi Durum Raporu, 2014-2015
T.C. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Mobilya Sektör Raporu, 2016
T.C. Ekonomi Bakanlığı, Mobilya Sektör Raporu, 2016
T.C. Kalkınma Bakanlığı, Onuncu Kalkınma Planı 2014-2018, Sürdürülebilir Orman Yönetimi, Özel
İhtisas Komisyon Raporu, Ankara, 2014.
26
T.C. Kalkınma Bakanlığı, Onuncu Kalkınma Planı 2014-2018, Mobilya Çalışma Grubu Raporu, Ankara,
2015.
TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi), Türkiye 2023 İhracat Stratejisi Sektörel Kırılım Projesi, Ağaç ve
Orman Ürünleri Sektörü Proje Raporu, 2010
TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği), Türkiye Orman Ürünleri Meclisi Sektör Raporu, 2011.
Trademap (International Trade Center), International Trade in Goods Statistics by Product Group. List
of importers-exporters for the selected products(9401-04)
TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu), NACE Rev.2-Altılı Ekonomik Faaliyet Sınıflaması, 2015
TÜİK, ISIC Rev 3- Uluslararası Standart Sanayi Sınıflamasına göre İthalat ve İhracat Verileri, 2015.
OAIB (Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri), Levha Sanayi Sektör Raporu, 2015
OAIB, Mobilya Sektör Raporu, 2014
OAIB, Ahşap Kaplama Malzemeleri ve Kereste Sektör Raporları, 2011
OAIB, Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri Sektör Raporu, 2016
27
2. GIDA SEKTÖRÜ
2.1. GİRİŞ
Bu çalışmanın amacı Düzce ilinde gıda sektörünün güçlü ve zayıf yönlerini, geleceğe yönelik fırsat ve
tehditlerini belirlemektir. Bu doğrultuda Düzce’de faaliyet gösteren gıda işletmeleri ile görüşmeler
yapılmıştır. Yapılan görüşmeler sonucunda gıda sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin güçlü ve
zayıf yönlerini, geleceğe yönelik fırsat ve tehditlerini belirlemek için sorular hazırlanmıştır.
Araştırma, tarama modelinde betimsel bir araştırmadır. Genel tarama modelleri; çok sayıda
elemandan oluşan bir evrende, evren hakkındaki genel yargıya varmak amacı ile evrenin tümü ya da
ondan alınacak bir grup örnek ya da örneklem üzerinde yapılan tarama düzenlemeleridir (Karasar,
2006).
İlk olarak konu alanı uzmanlarının görüşleri doğrultusunda ön görüşme soruları hazırlanmıştır.
Görüşme soruları sektörün durumu hakkında ön bilgiye sahip olmak ve anket sorularına hazırlamak
üzere random olarak seçilen 4 işletmeye uygulanmıştır. Daha sonra Düzce Ticaret ve Sanayi odasından
elde edilen verilere göre 15 imalatçı işletme seçilmiştir. Pilot olarak seçilen gıda işletmeleri ile
mülakatlar gerçekleştirilerek soru içerikleri hazırlanmıştır. Daha sonra Düzce’de faaliyet gösteren tüm
gıda işletmelerine yönelik sorular hazırlanmıştır. Hazırlanan sorular 3 bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde 95, ikinci bölümde 80 ve son bölümde katılımcı işletmelerin-yöneticilerin demografik
özelliklerini öğrenmeye yönelik 14 soru oluşturulmuştur. Veriler SPSS 21.00 analiz programında
değerlendirilmiştir. Frekans analizi ile değerlendirilen veriler sonucunda gıda sektörünün mevcut
durumu ortaya çıkarılmıştır.
Çalışma grubu olarak belirlenen 15 firmanın tamamına DTSO bağlantısı ile ulaşılarak gerekli
randevular alınmış yüz yüze görüşmeler yapılarak anket sorularının cevaplandırılması sağlanmıştır.
Anket soruları firma sahiplerine, üst düzey ve orta düzey yöneticilerine yöneltilerek doldurulmuştur.
Veriler Eylül-Ekim-Kasım ve Aralık 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.
Araştırma sonucuna göre Düzce’de gıda sektörünün iş ortamı özellikleri ile ilgili belirsizlik
durumlarının ağırlıkta olduğu ortaya çıkmıştır. Bu belirsizlik temelde gıda sektöründe farklı faaliyet
alanları olan işletmelerden ve bu işletmelerin farklı altyapı ve gereksinimlerinden kaynaklandığı
tahmin edilmektedir.
Araştırmanın bir diğer sonucuna göre gıda sektöründe güçlü yönlerin zayıf yönlere göre daha ağırlıklı
olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca tehditlerinde fırsatlara göre daha ağırlıklı olduğu ortaya çıkan diğer bir
sonuçtur. Dolayısıyla gıda sektöründeki işletmelerin deneyimli ve sektörün büyüme potansiyeli var
olduğu söylenebilir. Bunun yanı sıra sektörü bekleyen önemli tehditler de bulunmaktadır. Konuya
ilişkin detaylı açıklamalar birinci, ikinci ve üçüncü bölümde analizlerle birlikte değerlendirilmiştir.
2.2. GIDA SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİNDEKİ YERİ
Gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinde tarımın ve hayvancılığın özel bir yeri bulunmaktadır. Bunun
başlıca sebebi tarımın ve hayvancılığın temel ihtiyaçları karşılamasından ileri gelmektedir. Dünya
nüfusunun artması ile dünya gıda üretiminin de buna paralel arttırılması gerektiği açıktır. Tarım
28
ürünleri; insanlar için geçim aracı olurken ülke için ekonomiye büyük ölçüde katkı sağlayan tarıma
dayalı sanayi, hammadde ihtiyacı ve beslenmede büyük rol oynamaktadır.
Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tarım ve hayvancılık politikalarını belirlerken dünya
ekonomisini ve küresel düzeni dikkate alarak belirlemeleri ülke refahı için çok önemlidir. Stratejik
öneminden dolayı tarım ve hayvancılık, her ülkede kendi ekonomik yapısına özgü politikası ile
desteklenen bir sektördür.
Türkiye’de devletin tarım sektörüne yönelik destekleme politikaları uzun yıllar taban fiyat
belirlenerek destekleme alımlarında bulunulması şeklinde yoğunlaşmış daha sonra girdi destekleri,
düşük faizli kredi, teşvik primi ödemeleri, hayvancılığı geliştirme teşvikleri ile ürün bazında uygulanan
belirli ürünlerde ekim alanlarını sınırlandırarak alternatif ürünlere geçişin teşvik edilmesine yönelik
tazminat ödemeleri ve destekleme primleri gibi uygulamalarla tarım sektörünün desteklenmesi
yoluna gidilmiştir.
Özellikle Türkiye’nin ve bölgemizin en önemli ihracat kalemi ve bölgemizde büyük oranda geçim
kaynağı fındıktır.1960’lı yıllarda 100 bin ton civarında bulunan Türkiye’nin kabuklu fındık üretimi,
giderek artarak, 1980’li yıllarda 300-400 bin ton, 2000’li yıllarda ise 600 bin ton seviyelerine
yükselmiştir (Şekil 2.1.). 2015 yılı rakamlarına göre yaklaşık 700 bin hektar alanda fındık yetiştiriciliği
yapılmaktadır. Türkiye’nin küresel fındık üretimi ve ihracatında lider ülke olması sebebiyle fındık ile
ilgili olarak üretiminden, ticaretine ve fiyatlarına kadar yaşanan veya yaşanması muhtemel her türlü
gelişme dünya piyasalarını da doğrudan etkilemektedir. Türkiye’de dekar başına üretim ABD, İtalya ve
Gürcistan gibi üretici ülkelerden daha düşüktür. Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün 2013 yılı verilerine
göre, dekara fındık verimi Türkiye’de 130 kg/da iken ABD’de 364 kg/da, Gürcistan’da 249 kg/da,
İtalya’da 157 kg/da ve İspanya’da ise 111 kg/da’dır.
Şekil 2.1. İllere göre fındık üretimi
TÜİK 2015 verilerine göre Ülkemiz genelinde Karadeniz kıyı kesimlerinde yetiştirilen fındığın yaklaşık
olarak 100 bin tonuna yakını Düzce ilinde yaklaşık 70 bin hektarlık alanda yapılmaktadır.
Türkiye’de fındık işleme sanayinde dış pazar taleplerini her yönüyle karşılayabilecek işletmeler
bulunmaktadır. Bu işletmelerde ileri teknolojiler kullanılmakta, üretim her aşamada fiziksel, kimyasal
29
ve mikrobiyolojik testler ile kontrol edilmektedir. Ayrıca, bu ürünler el değmeden ambalajlanmaktadır.
Özellikle son yıllarda daha da artan araştırma ve geliştirme çalışmalarıyla mevcut ürün çeşitleri gün
geçtikçe çoğalmakta ve gelişen ambalaj sanayi ürünleri ile paketlenmek suretiyle de raf ömürleri
uzatılmaktadır.
Türkiye’nin fındık ihracatında, başlıca çikolata imalatçısı firmaların mukim bulunduğu Avrupa Birliği
ülkeleri (Almanya, İtalya, Fransa vb.) yaklaşık %75’lik bir payla en önemli ithalatçı konumundadır.
Fındık ihracatı ülkeler itibarıyla incelendiğinde, 100’ün üzerinde ülkeye fındık ihracatı
gerçekleştirildiği ve özellikle Uzakdoğu ülkeleri ile İskandinav ülkelerinin ülkemiz fındığı için
potansiyel arz eden pazarlar olarak dikkat çektiği görülmektedir.
Düzce ili ve çevresinin gıda sektörlerinden birisi de kanatlı hayvan sektörüdür. Dünyada piliç
üretiminde %1,8 payla Ülkemiz 10. sıradadır. Kanatlı eti ve ürünleri dış ticaret dengesi açık vermekte
olan Orta Doğu, Uzak Doğu ülkeleri, yakın ve çevre ülkeler ile Afrika ülkeleri ülkemiz açısından önemli
bir potansiyel taşımaktadır. Kanatlı sektöründe mevcut pazarlarımız; başta Irak olmak üzere Orta
Doğu, Uzak Doğu ve Kafkasları içine alan geniş bir coğrafyaya yayılmış bulunmaktadır. Kümes
hayvanları eti ve sakatatı ihracatı gerçekleştirdiğimiz başlıca ülkeler, Irak (% 62), Hong Kong (% 7),
Libya (% 6), Suriye (% 4) ve Birleşik Arap Emirlikleri’dir (% 3). Irak’taki malum siyasi sıkıntılar
kanatlı üretimimiz ve ihracatımızda gerilemeye neden olmuştur.
Ülkemizin ve ilimizin doğal su kaynaklarına sahip olduğu düşünüldüğünde önemli bir sektör olarak
ambalajlı su sektörü karşımıza çıkmaktadır. Komşu ülkeler ve Avrupa birliğine su ihracatında
Ülkemizin daha çok yol alabileceği kanaatindeyiz. Nitekim 2014 yılında Sektördeki toplam ciro
yaklaşık 4,2 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2014 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen ambalajlı su
250.866 ton ve toplam ciro ise 42.186.948 $ ‘dır. Türkiye'de su sektörünün potansiyeline baktığımızda
şöyle çok kaba bir hesap yapabiliriz. 75 milyonluk nüfusumuzun her gün en az içmek için 1 litre su
ihtiyacı olduğunu varsaysak bu yılda 27 milyar litre su satısı demektir. Tabii, bu rakam pratikte hiç de
gerçekçi değil, sadece potansiyeli anlatabilmek için bu hesaplama yapılmıştır. Ancak, yine de gelişmiş
batılı ülkelerde kişi başına tüketimlerin 150-160 litrelere kadar vardığını biliyoruz, eğer bu gelişmiş
batılı ülkelerin rakamları baz alınırsa Türkiye'nin kişi başına su tüketiminin de var olan 83 litreye
oranla iki misli bir potansiyele sahip olduğunu varsayabiliriz.
Gerçekte, bu oldukça uzun vadede gerçekleşebilecek bir hedef olarak düşünülmelidir. Eğer nüfus artış
hızımız her sene %2.5 olarak devam eder ve su sektörü de her sene örneğin ortalama %5 büyürse
ancak kaba hesapla 40 sene sonra gelişmiş batılı ülkelerin bugünkü kişi başı su satışına ulaşabiliriz.
Üretimde, Kayseri, Niğde ve Adıyaman’dan sonra Düzce 470 ton ile Ülkemizde dördüncü bal
üreticisidir. Özellikle Türkiye’nin bol çiçekli geniş mera alanları ve akasya, kestane, ıhlamur gibi
nektarlı çiçek açan ormanlarının arıcılığa çok uygun olduğunu söyleyebiliriz. Arıcılık çok fazla
sermayeye, tarım arazisine gerek duymadan yapılabilecek, genç çiftçilerle kadın çiftçilerimizin uğraşı
alanı olabilecek, istihdam oluşturacak, kırsal kalkınmaya destek olacak bir sektördür. Ülkemizde
kıyılardan iç bölgelere doğru farklı yükseltilerin olması, bitkilerin farklı tarihlerde çiçeklenmesine
neden olmakta, bu durum bitkilerin farklı bölgelerde yılın değişik dönemlerinde arılar için her an
nektar kaynağının bulunabilirliğini sağlamaktadır.
30
Başlıca temas edilen bu gıda kollarının dışında şeker ve çikolata endüstrisi, süt endüstrisi ülkemizde
önemli sektörlerdir. Özellikle süt endüstrisi tarım ve hayvancılıkla yakından ilgili olduğu için birçok
parametre sektörü etkileyebilmektedir.
Türkiye’de hane halkının en fazla gider kalemi konuttur. Ondan sonra ise %20 ile gıda ve alkolsüz
içecekler gelmektedir. Dolayısı ile gıda sektöründe gelişim fevkalade önemlidir.
2.3. DÜZCE İLİNDE FAALİYET GÖSTEREN GIDA SEKTÖRÜNE YÖNELİK SEKTÖREL ANALİZ
Düzce ilimizde faaliyet gösteren gıda firmalarından Ticaret ve Sanayi odasının biz çalışmacılara tavsiye
ettiği bal, çay, fındık, şekerleme, süt, su, maya ve kanatlı hayvan işleme sanayisine ait firmalarda SWOT
analizi yapılmıştır. Sözü edilen firmalar ile gıda sektörüne bakmak tam doğru olmasa da bizlere
hakikati görmede bir pencere olacağı düşüncesindeyiz.
2.3.1. Yönetici/Sektör/Firmalara İlişkin Demografik Bilgiler
Araştırmanın bu bölümünde katılımcıların ve işletmenin demografik özellikleri ile ilgili bulgular yer
almaktadır.
Tablo 2.1. Katılımcıların Ve İşletmenin Demografik Özellikleri
Demografik özellikler Çıktılar
Göstergeler Sıklık Yüzde Firmanız kaç yıldır bu sektörde faaliyet göstermektedir?
1-5 5 13,2 6-10 4 10,5 11-15 3 7,9 16 ve üzeri 24 63,2
Firmanızın fiziksel alanının bulunduğu yer
OSB 11 28,9 Küçük sanayi bölgesi - - Diğer 24 63,2
Firmanızdaki çalışan sayısı 1-50 arası 18 47,4 51-100 arası 7 18,4 101-150 arası 4 10,5 151-200 arası 4 10,5 201 ve üzeri 2 5,3
Cinsiyetiniz Kadın 12 31,6 Erkek 22 57,9 Boş bırakılan soru sayısı 4 10,5
Yaşınız 19-25 3 7,9 26-35 13 34,2 36-45 16 42,1 46 ve üzeri 2 5,3 Boş bırakılan soru sayısı 4 10,5
Eğitim durumunuz İlköğretim 1 2,6 Orta öğretim 1 2,6 Lise 6 15,8 Ön lisans 6 15,8 Lisans 15 39,5 Lisans Üstü 5 13,2 Boş bırakılan soru sayısı 4 10,5
İşletmedeki Pozisyonunuz Üst Kademe Yönetici 16 42,1 Alt Kademe Yönetici 16 42,1
31
Boş bırakılan soru sayısı 6 15,8 Sektördeki deneyim süreniz 1 yıldan az 2 5,3
1-5 yıl 10 26,3 6-10 yıl 9 23,7 11-15 yıl 5 13,2 16 yıl ve üzeri 7 18,4 Boş bırakılan soru sayısı 5 13,2
Tablo 2.1. incelendiğinde gıda sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin çoğunun 16 yıl ve daha fazla
bir geçmişinin olduğu ortaya çıkmıştır. Bu durumda Düzce ilinde faaliyet gösteren işletmelerin
sektörel deneyimlerinin olduğu söylenebilir. Gıda sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin büyük bir
bölümünün organize sanayi dışında faaliyet gösterdiği görülmektedir. Çalışan sayısı bakımından
sektördeki işletmelerin çoğu 1 ile 100 çalışan arasında bulunmaktadır. Araştırmaya katılan
yöneticilerin çoğunluğunun erkek olduğu görülmektedir. Araştırmaya katılan kişilerin yaşlarına
bakıldığında çoğunluğun 26-45 yaş aralığında bulunduğu görülmektedir. Eğitim durumunda ise
katılımcıların çoğunun ön lisans, lisans ve lisansüstü mezuniyete sahip olduğu ortaya çıkmıştır.
Katılımcıların üst düzey ve alt düzey yönetici olarak araştırma ifadelerine eşit bir şekilde katılım
sağladığı görülmektedir. Yöneticilerin deneyim sürelerinin ise çoğunlukla 1-10 yıl arası olduğu
görülmektedir.
Araştırmanın bu bölümünde (Tablo 2.2.) gıda sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin özellikleri ile
ilgili bulgular yer almaktadır. Bu kısımda ifadeler çoktan seçmeli olduğu için birden fazla sonuç ortaya
çıkmaktadır.
Tablo 2.2’ye bakıldığında işletmelerin kendilerini daha çok İhracatçı ve İmalatçı olarak tanımladıkları
görülmektedir. İşletmeleri uluslararası pazara açan ve pazarda güçlü kılan en önemli özelliğin kaliteli
ürün, marka ve fiyat olduğu görülmektedir. İşletmelerde yapılan çalışmalar kısmında ise genel olarak
eşit bir dağılım görülmektedir. İşletmelerin yatırımlarının gelecekte hangi alanlarda gerçekleşeceği ile
ilgili ifadelerde ise kapasite artırımı ve yeni ürün geliştirme olduğu ortaya çıkmıştır. Sektörün geleceğe
dönük hedefleri arasında ve sektörün uluslararası pazarlarda büyümesinin önündeki en büyük engel
ifadelerinde genel olarak eşit bir dağılımın olduğu görülmektedir.
Tablo 2.2. İşletmenin Demografik Özellikleri
Firma ile ilgili diğer bilgiler Çıktılar
Göstergeler Sıklık Yüzde
Firmanızın sektördeki konumu
nedir?
İhracatçı 2 5,3
İhracatçı-İmalatçı 15 39,5
Dolaylı İhracatçı 1 2,6
İmalatçı 10 26,3
İhracatçı-İmalatçı, Dolaylı İhracatçı 3 7,9
İhracatçı, İhracatçı-İmalatçı 2 5,3
İhracatçı, Dolaylı İhracatçı 1 2,6
İhracatçı-İmalatçı, İmalatçı 1 2,6
Boş Bırakılan Soru Sayısı 3 7,9
Sektörünüzdeki firmaları uluslararası
pazara açan ve pazarda güçlü kılan en
önemli özellik nedir?
Ülkedeki Uygun Koşullar 2 5,3
Devlet Teşvikleri 1 2,6
Kaliteli Ürünlerimiz 13 34,2
Fiyat 5 13,2
Diğer 2 5,3
32
Kaliteli Ürünlerimiz, Markamız 4 10,5
Kaliteli Ürünlerimiz, Fiyat 4 10,5
Boş Bırakılan Soru Sayısı 7 18,4
İşletmenizde aşağıdaki çalışmalardan
hangisi/hangileri yapılıyor?
Sistemli Pazar Araştırması 17 18
Yeni Ürün Geliştirme Çabası 22 23
Marka Geliştirme 11 12
Fırsat ve Tehdit Araştırması 9 10
Eğitim ve geliştirme uygulamaları 13 14
Teknoloji Araştırma ve Geliştirme 17 18
Boş Bırakılan Soru Sayısı 5 5
Sektörel yatırımların gelecekte
aşağıdaki alanlardan hangisi ya da
hangilerinde olacağını
düşünüyorsunuz?
Kapasite Artırımı 20 27
Teknoloji Yenileme 10 13
Yeni Ürün Üretimi 17 23
Yeni Sektör 4 5
Pazarlama 9 12
Ar-Ge 10 13
Diğer 1 1
Boş Bırakılan Soru Sayısı 4 5
Sektörün geleceğe dönük hedefleri
arasında aşağıdakilerden
hangisi/hangileri vardır?
Kalitenin İyileştirilmesi 16 15
Dış Pazarlarda Büyüme 18 17
İç Pazarlarda Büyüme 20 19
Markalaşma 13 12
Yeni Yatırımlar 10 9
Yeni ürün geliştirme 11 10
Maliyetleri Düşürme 10 9
Üretimi başka ülkelere kaydırma 1 1
Yurt dışı ortaklık 4 4
Boş Bırakılan Soru Sayısı 3 3
Sektörün uluslararası pazarlarda
büyümesinin önündeki en büyük
engel olarak aşağıdakilerden
hangisi/hangilerini görüyorsunuz?
Önem sırasına göre belirtiniz.
Siyasi İstikrarsızlık 9 12
Yeniliklere Ayak Uyduramama 10 14
TL'nin değer kazanması ve Artan maliyetler 14 19
Vizyonsuzluk 9 12
Diğer ülkelerden gelen rekabet 13 18
Uluslararası standartlara ayak uyduramamak 10 14
Diğer 4 5
Boş Bırakılan Soru Sayısı 5 7
2.3.2. İş Ortamı Özellikleri
Araştırmanın bu bölümünde Düzce’de faaliyet gösteren gıda işletmelerinin iş ortamının özelliklerini ve
mevcut durumunu ortaya çıkarmaya yönelik bulgular yer almaktadır. Yapılan frekans analizlerinde
katılım kategorileri, sayı, yüzde, ortalama, standart sapma ve grafiksel gösterim ile tablolar
oluşturulmuştur. 5’li likert ölçeği ile oluşturulan sorular 1 ile 5 arasında değerler almaktadır.
Ortalaması 2,5 ile 3,5 arasında olan iş ortamı özellikleri ile ilgili “belirsiz” bir durumun söz konusu
olduğundan bahsedilmektedir. Ortalaması 2,5’in altında ve 3,5’in üzerinde olanlar için iş ortamı
özelliğinin durumuna göre katılımdan bahsedilmektedir. Yapılan araştırmada ortalaması 2,5’in altında
olan iş ortamı özelliği bulunmamaktadır. İş ortamı özelliklerinin tamamı tablo şeklinde tek tek
açıklanmaktadır. Konunun bir bütün olarak anlaşılması için ayrıca aşağıda verilen Tablo 2.3’te
belirsizlik durumları ve iş ortamı özelliğinin durumuna göre katılım durumları sınıflandırılmaya
çalışılmıştır.
33
Tablo 2.3. İş Ortamı Özellikleri Durumu
İş Ortamı Özellikleri Durumu
Katılımı yüksek olan durumlar Sektördeki rakip sayımız oldukça fazla Çok farklı özelliklere sahip müşteri gruplarımız var Sektörde alternatif ürün/hizmet sayısı oldukça fazla Sektördeki aktörler arasındaki rekabetin şiddeti oldukça fazla Devlet tarafından yürütülen politika ve uygulamalar oldukça zorlayıcı Sektördeki alt yapısal problemler oldukça fazla Çevresel faktörlerin değişim hızı oldukça yüksek Müşteri ihtiyaçlarının değişim hızı oldukça yüksek Rekabet stratejileri ve rakip hamlelerinin değişim hızı oldukça yüksek Sektörümüzün gelişim hızı oldukça yüksek Sektörümüzdeki rekabet çoğunlukla fiyat konusunda yaşanıyor Sektörümüzde imaj konusundaki rekabet oldukça zorlayıcı Sektörümüzde farklılaşma konusunda şiddetli bir rekabet yaşanıyor Müşteri gruplarının firmalar üzerindeki pazarlık gücü oldukça yüksek Değişen sosyokültürel çevre unsurları (yaşam biçimleri, kültürel alışkanlıklar vb.) sektörümüzü oldukça pozitif etkilemektedir. Düzce’nin coğrafik konumu sektörümüz için oldukça önemli bir avantaj Sektörümüz “hammadde” açısından sorun yaşamıyor Sektörümüz “ulaşım ve lojistik hizmetler” konusunda yeterli altyapıya sahip Sektörümüzdeki “teknolojik alt yapı” günümüz şartları için yeterli Sektörümüzün teknolojiye olan ihtiyacı oldukça fazla Teknolojiyi kullanma ve geliştirme durumumuz oldukça iyi Sektörümüzde “enerji maliyetleri” oldukça fazla Faaliyet alanımızdaki “işçilik maliyetleri” oldukça fazla Sektörümüzde “üretim maliyetleri” oldukça yüksek Tedarik zincirinde yer alan maliyetlerimiz” oldukça yüksek Sektörümüz için Ar-Ge çalışmaları oldukça önemli Yerel yönetimlerle ilişkilerimiz oldukça iyi Sektörümüzdeki işletmeler yönetsel yetenekler açısından oldukça iyi durumda Sektörümüzde kalite standartlarını yakalama konusunda önemli çalışmalar yürütülmekte Sektörümüzde kalite standartlarını yükseltme konusunda önemli çalışmalar yürütülmekte Sektörümüzün yapısı ihracatın arttırılması için oldukça uygun Sektörümüze yönelik küçümsenmeyecek düzeyde olumsuz imaj çalışmaları var Marka veya markalarınızın pazardaki bilinirlik düzeyi oldukça iyi Sektör olarak genel anlamda ürünlerimiz oldukça yenilikçidir Müşteri şikâyet ve problemlerinin oranı oldukça düşük Sektörümüzdeki üretim sistemleri oldukça güncel Yasal alandaki yenilikleri çok iyi analiz edebiliyoruz Ürünlerimizin olumsuz çevresel etkisi oldukça düşük Belirsizlik durumları
Sektörde müşteri ile ilgili kritik doğru bilgilere zamanında ulaşmak oldukça zor Sektörün geleceği hakkında doğru bir tahminde bulunmak çok zor Sektörde rakipler ile ilgili kritik doğru bilgilere zamanında ulaşmak oldukça zor Elde edilen kritik bilgileri doğru yorumlanmasında sorun yaşanıyor Sürdürülebilir büyüme için kritik kaynaklara ulaşmak oldukça zor Sektördeki nitelikli iş gücü sorunları oldukça fazla Paydaşlarımızın beklenti ve talepleri bizi zorluyor Firmaların karşılaştığı tahmin edilemeyen değişimlerin oranı oldukça yüksek İş ortamının kararsızlık ve belirsizlik derecesi oldukça yüksek Bilgi kirliliği oranı oldukça yüksek Sektörümüzün karlılık derecesi oldukça iyi Yeni firmaların sektöre giriş ve çıkışı oldukça kolay Kalite konusunda sektörümüzde ciddi bir rekabet var Sektörümüze alternatif olan ikame ürünlerin tehdidi oldukça yüksek Sektörümüzde tedarikçilerin pazarlık gücü oldukça yüksek
34
Sektörümüze yönelik çıkarılan yasal hükümler (ruhsatlandırma, kontroller, vergiler vb.) oldukça yol açıcı özellikte Sektörümüzdeki “insan kaynağının” yeterlilik durumu oldukça iyi Sektörümüzdeki “fiziksel kaynakların” (bina, alan, depo, malzeme, vb.) yeterlilik durumu oldukça iyi Sektörümüzde “Maddi olmayan varlıklar” (marka, patent, kurum kimliği, ürün saygınlığı vb.) üzerine yapılan çalışmalar yeterli düzeyde” Sektörümüzde yeni ürün için yürütülen AR-GE faaliyetleri yeterli düzeyde Sektörümüzde mevcut ürüne yönelik AR-GE faaliyetleri yeterli düzeyde Sektörümüzdeki işletmelerin “finansal durumu” yeni yatırımlar için yeterli düzeyde Sektörümüzdeki işletmelerin “finansal yapısı” olası krizler için yeterli düzeyde Sektörümüzün ihracat performansı bugün için oldukça iyi durumda Sektörümüzün ihracat performansı gelecek için oldukça umut vaat eden bir durumda Sektörümüzde yer alan işletmelerin “kapasite kullanım” durumları çok iyi Sektörümüzün mevcut ithalat performansı oldukça yüksek düzeyde Sektörümüzün ithalat performansı gelecek için endişe verici düzeyde Sektörümüzdeki işletmeler stratejik yetenekler konusunda oldukça iyi durumda Sektörümüzün “Tanıtım ve Pazarlama” konusundaki çalışmaları yeterli düzeyde Sektörümüzde “sosyal sorumluluk” konusunda yeterli hassasiyet gösteriliyor Düzce’nin hava şartları faaliyet alanınızı olumsuz etkilemekte Faaliyet alanımızda merdiven altı veya fason üretim rekabeti engelleyici önemli bir unsur Sektörümüzdeki kooperatif/dernek/odalar faaliyet alanımızın gelişmesine ciddi katkı sağlıyor Sektörümüzdeki kooperatif/dernek/odalar yaşanan problemlerin çözümünde etkili bir rol oynuyor Yerel yönetimlerin faaliyetlerinizi kolaylaştırıcı çalışmaları yeterli düzeyde Yerel yönetimlerin faaliyetlerinizi geliştirici çalışmaları yeterli düzeyde Yabancı pazarlarda faaliyet gösterme konusunda yerel yönetimlerden yeterli düzeyde destek veriyor Özel Know-How; patent, marka ve lisanslar aracılığıyla yeterince korunmakta Yabancı pazarlarda faaliyet gösterme konusunda kamu kurumlarından yeterli düzeyde destek veriyor Sektörümüzde “sosyal sorumluluk projeleri” sayısı oldukça fazla Sektörünüzde yeterli sayıda “markalaşma” çalışmaları yapılmakta Sektördeki firmalar arasında işbirliği ve koordinasyon oldukça iyi durumda Sektördeki dağıtım kanalları oldukça etkin Ürünlerimiz, rakiplerimizin ürünlerinden oldukça farklıdır Sektörümüzde personel devir oranı oldukça düşük Hızlı ve kolay bir şekilde mali kaynak tedarik edebilme imkânı yeterli düzeyde Sektörümüzde çalışan bireylerin eğitim düzeyi yeterli Sektörümüzde çalışan bireylerin teknik bilgi ve beceri düzeyi oldukça yeterli Sektörümüzde faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası işletmeler ile olan ilişkilerimiz oldukça iyi Sektör olarak gelişmekte olan pazarları kullanma işini iyi yapıyoruz Demografik yeni eğilimleri çok iyi analiz edebiliyoruz Ekonomik alandaki yenilikleri çok iyi analiz edebiliyoruz Rakiplerin kontrolü altında girmeyen ürün alanları hala mevcut Sektör olarak birçok stratejik anlaşma ve ortaklık imkânları var Tamamlayıcı ürünlerin üreticileri ile işbirlikçi pazarlamaya yönelik çok fazla imkân mevcut Rakiplerimiz için, bizim yetkinliklerimizi taklit etmek çok zor
Tablo 2.3’e bakıldığında gıda sektöründe iş ortamının özellikleri ile ilgili bir belirsizlik durumunun
ağırlığının olduğu görülmektedir. Sektörde farklı faaliyet alanlarının olması ifadelere verilen
yanıtlarında farklı olmasına neden olabilmektedir. Yani gıda sektöründe farklı işletmelerin faaliyet
alanları ile ilgili farklı düşünebilmeleri bu belirsizliğe neden olabilir. Değişik gıda sektörleri ile yapılan
bu araştırmada belirsizliklerin bu kadar fazla olması bir derece kabul edilebilir. Nitekim bir süt ütünü
işletmecisinin -iç Pazar odaklı- yanında tavuk ayağı işleyen bir işletme –tamamen ihracata yönelik- bu
çalışmada birlikte ele alınmıştır. Fakat sektörün bu kadar fazla belirsizlik durumu bir kısım etmenlerin
fırsat mı? tehdit mi? güçlü yön mü? zayıf yön mü? bilinmemesine neden olmakta bu da gelecek
kaygısını artırmaktadır. Bu nedenle işletmelerin kendilerini tanımlamada zorlandıkları bu belirsizlik
durumlarını daha ziyade dikkate almaları ve belirsizlik durumlarını netleştirmeleri beklenmelidir.
35
2.3.3. Güçlü ve Zayıf Yönler
Araştırmanın bu bölümünde Düzce’de faaliyet gösteren gıda işletmelerinin güçlü ve zayıf yönleri
(Tablo 2.4.) yer almaktadır. Güçlü ve zayıf yönlerin belirlenmesinde ortalama olarak birbirine yakın
olan değerler bu tablolarda yer almamaktadır. Birbirine yakın olan ifadeler işletmelerin bu hususta
“belirsizlik” içerisinde olduğu veya işletmelerin “farklı düşündükleri” varsayımıyla tablodan ayrı
değerlendirilmektedir.
Tablo 2.4. Güçlü ve zayıf yönler
GÜÇLÜ YÖNLER ZAYIF YÖNLER
Üretim sürecinde teknik yeterlilik (%84,2)
Ürün güvenilirliği(%84,2)
Akreditasyon sisteminin olması(%60,5)
Çok uluslu ve ulusal firmalarla köklü bir geçmiş ve tecrübeye
sahip olma(%65,8)
Ürün çeşitliliği(%71,1)
Kurumsal örgütlenme(%60,5)
Çevre dostu üretim(%86,8)
Engelli dostu üretim(%68,4)
Üretim tesisinin dünya standartlarında olması(%60,5)
Uluslararası standartlara uygun ürün üretme(%81,6)
Küçük siparişlere cevap verebilme(%84,2)
Büyük siparişlere cevap verebilme(%76,3)
Katma değeri yüksek ürün üretme(%68,4)
Pazarlara coğrafi yakınlık(%73,7)
Üretim altyapısı(%84,2)
İstikrarlı bir fiyatlandırma politikası(%76,3)
İlgili sanayilerle yatay entegrasyon(%68,4)
Tam kapasite kullanımı(%71,1)
Yönetim Becerileri(%78,9)
Modern teknolojik altyapının varlığı(%65,8)
Tasarım ve markalaşma çalışmalarında önemli mesafe kat
edilmesi(%65,8)
Kaliteli hammadde temini(%78,9)
Çevre ve insan sağlığına uygun üretim(%84,2)
Üretim maliyetleri(%60,5)
Hızlı ve esnek hareket edebilme kabiliyeti(%65,8)
Üretimin talebi karşılama gücü(%78,9)
Yerel yönetimlerle ilişkiler(%68,5)
Esnek üretim yetkinliği(%68,4)
Sektörel mevzuata uyum(%78,9)
Yeni teknolojilerinin geliştirilmesi(%55,3)
Altyapı yetersizliği(%57,9)
İhracat gücü(%57,9)
Yurtdışı perakende mağaza sayısı(57,9)
Üniversite-sanayi işbirliği(%60,5)
Tablo 2.4. genel olarak değerlendirildiğinde Düzce ilinde gıda sektörünün güçlü yönlerinin daha fazla
olduğu görülmektedir. Tabloda yer almayan ifadeler değerlendirildiğinde; Altyapı yetersizliği, İhracat
gücü, Yurtdışı perakende mağaza sayısı ve Üniversite-sanayi işbirliğinde gıda sektörü kendisini zayıf
olarak tanımlamaktadır. Ayrıca tabloda yer almayan diğer ifadeler değerlendirildiğinde; Ar-ge
altyapısı, nitelikli insan kaynağı, nitelikli ara eleman, çalışanların örgütsel bağlılığı, hammaddeden
aksesuara tüm segmentlerde üretim yapabilme ve değişen talep yapısıyla uyumlu bir üretim için
gerekli ar-ge çalışmaları gibi konularda işletmeler farklı düşüncelere sahip olmaları nedeniyle bir
36
belirsizliğin olduğu söylenebilir. Ayrıca gıda sektöründe farklı faaliyet alanları olan işletmelerin farklı
düşünmeleri de dikkate alınmalıdır.
2.3.4. Fırsat ve Tehditler
Tablo 2.5. Fırsat ve Tehditler
FIRSAT TEHDİTLER
AB müktesebatına uyum süreci(%63,2)
Yeni dış pazarlar(%84,2)
Artan tüketici bilinci(%86,8)
Artan iç talep(%89,5)
Artan dinamik nüfus, yaşam süresinin uzaması(%92,1)
Artan Kamu Destek ve Teşvikleri(%86,8)
İstikrarlı ve büyüyen ekonomi(%92,1)
Yeni tedarikçi alanları(%89,5)
Coğrafi konum(%86,8)
Tüketicilerin doğal ürünleri tüketme isteklerinin
artması(%89,5)
Sektörün mal ve hizmetlerine talebin ve beklentilerin
artıyor olması(%92,1)
Bölgesel kalkınma politikalarının işlerlik
kazanması(%92,1)
Yenilenebilir enerji kaynaklarına önem
verilmesi(%89,5)
Rekabetçi yerel tedarikçilerin varlığı(%55,3)
Artan dış talep(%73,7)
Kayıt dışı ekonomik faaliyetler(%81,6)
AB ekonomilerindeki kriz(%65,8)
Bazı hammaddelerde yüksek orandaki “dışa
bağımlılık” (%71,1)
Ülke ve ürünlerin markalaştırılamaması 2(%65,8)
Denetim ve kontrol yetersizliği(%81,6)
Kamu ve özel sektör karar mekanizmalarda
yönetim zafiyeti(%78,9)
Kamu-özel sektör ortaklığı modelinin
çalışmaması(%78,9)
Dış pazarlarda dağıtım zinciri eksikliği(%78,9)
Alternatif dış pazarlar için Serbest Ticaret
Anlaşmalarının yetersizliği(%68,4)
İç piyasanın vergi politikaları ile sınırlı
olması(%65,8)
Mesleki liselere ilginin azalması(%81,6)
İşgücü piyasasında arz talep dengesizliği(%84,2)
Dış pazarlarda durgunluk(%78,9)
Orta Doğu’da derinleşen istikrasızlık(%78,9)
Gelişen yeni pazarlara (Çin, Brezilya) coğrafi
uzaklık(%68,4)
Hizmet sektörünün gelişmesinin işgücü
olanaklarını sınırlaması(%78,9)
İklim değişikliği(%81,6)
İthal girdi fiyatlarında istikrarsızlık(%81,6)
Girdi maliyetlerinin yüksekliği(%84,2)
Üretim maliyetlerinin yüksekliği(%78,9)
Kalifiye eleman yetiştirme mekanizmasının eksik
olması(%78,9)
Sektör ile diğer sektörlerin işbirliği veya etkileşimi
alanlarında politika oluşturma ve analiz etmeye
uygun çalışmaların yapılamamış olması(%76,3)
Tablo 2.5. bir bütün olarak değerlendirildiğinde gıda sektöründe tehdit sayılabilecek unsurların daha
fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla fırsatların daha düşük seviyede kaldığı anlaşılmaktadır.
Tabloda yer almayan ifadeler değerlendirildiğinde; azalan/kesilen kamu destek ve teşvikleri, karar
mekanizmalarında özerklik sınırları bulunması ve Sendikalaşma konularında gıda sektöründe yer alan
işletmelerin düşüncelerinde bir belirsizliğin olduğu anlaşılmaktadır. Bu hususta belirsizlikle ilgili farklı
faaliyet alanları olan işletmelerin farklı düşünmeleri dikkate alınmalıdır.
Özellikle meslek liselerine ilginin azalması mevcut eğitim sisteminin sektöre eleman yetiştirmede
yetersizliğini gözler önüne sermektedir. Hükümetlerin bu duruma acilen el atmaları gerektiği
söylenebilir. Keza kayıt dışılığın ve denetleme yetersizliğinin de sektörü tehdit eden, kamu
kurumlarınca çözümü beklenen diğer konulardır.
37
Ekonomideki güven algısı ve artan nüfus ve yaşam süresi gıda sektörü için fırsat niteliğindedir. Mal ve
hizmet kalite talebinin eğitimin gelişimine paralel olarak artması merdiven altı üretimlere ilginin
azalmasına neden olmaktadır. Neticede gıda sektöründe işini iyi yapan kaliteden ve hijyenden ödün
vermeyen işletmeler için fırsat olarak değerlendirilecektir.
2.4. DÜZCE’DE GIDA SEKTÖRÜNÜN SORUNLARI
Yaptığımız çalışmanın verileri penceresinden Düzce ilimizde gıda sektörünün sorunları şöyle
özetlenebilir:
Belirsizlik: Sektör hali hazırda tam olarak sorunlarını belirlemede yetersiz kalmakta veya farkındalık
oluşturamamakta.
Üniversite ile işbirliği: Maalesef gıda sektörünün durumu hakkında üniversite ile beyin fırtınası
yapılamamış, sektör yöneticileri ile üniversite koordineli şekilde çalışamamaktadır.
İş gücü: Meslek Liselerinin eğitimde nicel ve nitel olarak gerilemesi. Sektörün ihtiyaç duyduğu kalifiye
iş gücünün azalması.
Kayıt dışılık: Gıda sektöründe halkın sağlığı pahasına maalesef merdiven altı işletmelerin faaliyetleri,
denetimlerde yetersizlik.
Alt yapı yetersizliği: Düzce’nin şehirleşme faaliyetlerinin bitmemesi, alt yapının gecikmesi. Gıda
sektöründeki firmalar için özel olabilecek organize sanayinin olmaması.
İhracat Gücü-Güçsüzlüğü: Üretimini yapabildiğimiz fındık, bal vb. ürünlerimizi hammadde halinde
ihraç etmek, son tüketicinin kullanımına uygun hale getir(e)meden pazarlamak.
Markalaşma: Gıda sektörü itibari ile Düzce’mizin hali hazırda tüm Türkiye tarafından bilinir bir
markasının olmaması, geliştirilememesi.
Fırsatları yeterince değerlendirememek: İstanbul ve Ankara gibi metropollere makul bir uzaklıkta
olan şehrimizin gıda üretim ve nakliyesi hususunda yeterince değerlendirilememesi. Sulak düz ova
şeklindeki şehrimizde büyükbaş ve küçükbaş hayvancığın geliştirilememesi. Devlet teşviklerinden
yeteri kadar istifade edilememesi
2.5. DÜZCE’DE GIDA SEKTÖRÜNÜN SORUNLARININ ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Düzce ilimizin gıda sektöründe sorunların çözümü için önerilerimiz şunlardır:
Büyük oranda tarım arazilerinde ekili olan fındıktan sadece kırma fabrikaları ile ihracat
yapmak yerine son tüketicinin zevkine uygun birçok mamul ürün geliştirilip ihraç edilmeli.
Araştırma ve geliştirme çalışmaları sayesinde fındıktan daha fazla fayda sağlanabilir.
Fındık işletmecilerinin fiyat politikalarını belirlerken kartelleşmeye izin verilmemelidir.
38
En verimli topraklara sahip Düzce ovasında katma değeri yüksek gelişime açık farklı ürünler
yetiştirilip bunun ticaretinin yapılması
Ormanlarımızdan hem kestane üretiminde hem de bal üretiminde daha fazla istifade
edebilmek için ar-ge çalışmaları yapılmalı ve bu ürünler şehrin gıda sektöründe iyi bir iş kolu
haline getirilebilmeli.
Hem mevcut meslek liselerinin kalitelerinin artırılması hem de yeni meslek liselerinin açılması
girişiminde bulunulmalı. Başarılı öğrenciler meslek liselerine yönlendirilmeli.
Özellikle süt endüstrisi için daha büyük hayvan çiftlikleri kurulmalı üretilen sütün Düzce
ilindeki işletmelerde mamule dönüşüp pazarlanması sağlanmalı.
Düzce ilinin çevresinin dağlarla çevrili olmasından hava sirkülasyonu oldukça yavaş. Bu
nedenle hava kirliliğine önlemler alınmalı egzoz ve fabrika bacalarından çıkan gazlar ile
mücadele edilmelidir. Aksi takdirde ilerleyen yıllarda tarım ve hayvancılık zarar görecektir.
Bu çalışma neticesinde ortaya çıkan gıda firmalarının kendileri için belirsizlik durumları sektör
tarafından iyi analiz edilmeli. Fırsatlar değerlendirilmeli. Tehditler dikkate alınıp tedbirler
alınmalı. Güçlü yönler geliştirilmeli. Zayıf yönler güçlendirilmeli.
KAYNAKLAR
Koç, S., Zengin, N., Yıldız, Z., (2016). Bist’te İşlem Gören Tarım Ve Hayvancılık Şirketlerinin Performans
Analizleri (2010-2015), Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi - Cilt:14 Sayı:3 (Temmuz 2016)
(18-19)
Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı (Fındık ve Mamulleri Sektörü) Sektör Raporları2017
http://www.ekonomi.gov.tr/portal/content/conn/UCM/uuid/dDocName:EK-235443
Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı (kanatlı hayvan) Sektör Raporları 2017
http://www.ekonomi.gov.tr/portal/content/conn/UCM/uuid/dDocName:EK-235406
Ambalajlı Su Üreticileri Derneği http://www.suder.org.tr/sektor.html
http://www.tzob.org.tr/Bas%C4%B1nOdas%C4%B1/Haberler/ArtMID/470/ArticleID/1370/T252rk
iye-bal-252retiminde-s%C4%B1n%C4%B1r-tan%C4%B1m%C4%B1yor%E2%80%A6
39
3. İNŞAAT VE YAPI MALZEMELERİ SEKTÖRÜ
3.1. GİRİŞ
Son yıllarda yerel yönetim ve yerel planlamanın öneminin tüm dünyada arttığı görülmektedir.
Her bölgenin mevcut durumunu ortaya koyan ve kaynaklarının rasyonel kullanımına imkân veren
yerel planlara duyulan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır. Bir bölge, il ya da sektörün kısa, orta ve uzun
vadeli planlarını oluşturma ve sürdürülebilirliğini sağlamada o bölgede yaşayan, o sektörde çalışan
kişilerin yer alması; sorunların doğru olarak tespit edilmesinde, aynı zamanda gerçekçi çözüm
önerilerinin belirlenmesi aşamasında önem arz etmektedir.
SWOT (GZFT) Analizi, söz konusu ihtiyaçların tespiti ve mevcut durumun analizi konusunda
yardımcı olacak bir teknik olarak kullanılmaktadır. Amaç; iç ve dış etkenleri dikkate alarak, var
olan güçlü yönler ve fırsatlardan en üst düzeyde yararlanacak, tehditlerin ve zayıf yönlerin etkisini
en aza indirecek plan ve stratejiler geliştirilmesine yönelik altyapı çalışmalarının
gerçekleştirilmesidir.
İnşaat ve Yapı Malzemeleri sektörünün Düzce ilindeki mevcut potansiyelini ortaya çıkarabilmek, buna
bağlı olarak mevcut ve gelecekteki amaçlarına ulaşabilmesini sağlamak için stratejik yönelimleri
tanımlayarak planlama altyapısına destek oluşturmak amacıyla, Düzce Ticaret ve Sanayi Odası ve
Düzce Üniversitesi arasında imzalanan Protokol ile İnşaat ve Yapı Malzemeleri Sektörü SWOT (GZFT)
Analizi çalışması gerçekleştirilmiştir. Çalışma, Düzce üniversitesi akademisyenlerinin bizzat ilgili
firmalar ile yüz yüze görüşerek anket uygulaması ve sektörün bizzat içerisinde bulunarak fikir alış
verişi şeklinde yürütülmüştür.
Çalışmanın, İnşaat ve Yapı Malzemeleri sektörünün bugünkü durumunun değerlendirilmesi ve
geleceğe yönelik kararların verilebilmesine ışık tutması ve değişik düzeylerde görevli karar
alıcıların birbirlerinin düşüncelerini net olarak bilmeleri, mevcut iletişimin güçlenmesine katkı
sağlayacağı, çalışmadaki diğer 5 sektörle birlikte Düzce ilinde hangi sektörün gelecekte ön plana
çıkarak Düzce iline ve dolayısıyla Türkiye’ye fayda sağlayacağının belirlenmesi amaçlanmıştır.
3.2. YÖNTEM
Açılımı; “S (Strengths): Güçlü Yönler, W (Weaknesses): Zayıf Yönler, O (Opportunities):
Fırsatlar ve T (Threats): Tehditler” olan SWOT (GZFT) Analizi; bir organizasyonun çevresi ile
etkileşim içinde sistematik olarak incelendiği bir yöntemdir. Bu yöntem, planlama yapılırken
organizasyonun-sektörün-bölgenin güçlü ve zayıf yönleri ile karşı karşıya olduğu fırsat ve tehditleri
analiz etmeyi ve geleceğe dönük stratejiler geliştirmeyi ifade eder. Amaç; iç ve dış etkenleri dikkate
alarak, var olan güçlü yönler ve fırsatlardan en üst düzeyde yararlanacak, tehditlerin ve zayıf
yönlerin etkisini ise en aza indirecek plan ve stratejiler geliştirilmesine yönelik altyapı
çalışmalarının gerçekleştirilmesidir.
SWOT Analizi çalışmasının yürütülmesinde beyin fırtınası yönteminden faydalanılmaktadır.
Beyin fırtınası, sorunların tespit edilmesi ve çözümlerinin ortaya konulmasında kısa bir zaman
aralığı içerisinde bir çalışma grubunun düşünce güçlerini birleştirerek mümkün olduğunca çok
sayıda kolektif fikir üretimi amacıyla kullanılan demokratik ve katılımcı bir çalışma tekniğidir.
40
İnşaat ve Yapı Malzemeleri Sektörü SWOT Analizi çalışması, Düzce ilindeki 13 sektörünü temsil eden
firmaların katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışma grubu olarak belirlenen bu 13 firmanın tamamına
Düzce TSO bağlantısı ile ulaşılarak Anketler hazırlanmadan önce İnşaat ve Yapı Malzemeleri
sektöründe bulunan 4 firma ile yaklaşık 2’şer saat toplamda 8 saat süren ön görüşme yapılarak
kayıtlar oluşturulmuş detaylara yer verilmiştir. Sonrasında yine 13 firmanın tamamına Düzce TSO
bağlantısı ile ulaşılarak gerekli randevular alınmış yüz yüze görüşmeler yapılarak ön görüşme
sonrasında hazırlanan anket sorularının cevaplandırılması sağlanmıştır. Anket soruları firma
sahiplerine, üst düzey ve orta düzey yöneticilerine yöneltilerek doldurulmuştur. Anket formlarının
doldurulma işlemi Kasım 2016 döneminde gerçekleştirilmiştir. Verilerin analizinde SPSS paket
programı ile yüzde ve frekans dağılımları alınmıştır. Literatür araştırması ve elde edilen veriler
ışığında Düzce İli İnşaat ve Yapı Malzemeleri Sektörü SWOT Analizi Raporu hazırlanmıştır.
3.3. İNŞAAT ve YAPI MALZEMELERİ SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİNDEKİ YERİ
Ülkemiz gelişen, buna bağlı olarak ihtiyaçları artan bir ülke konumundadır. Diğer ülkelerde olduğu
gibi, gelişimin ana eksenini ise kaçınılmaz olarak “inşaat” oluşturmaktadır. Barajlar, enerji üretim
tesisleri, yollar, havaalanları, kentsel mekânlar, fabrikalar, hastaneler ve diğer tüm yaşamsal
mekânlar ile o mekânları yaşanılır kılabilecek tüm altyapının ilk adımı “inşaat”la atılmaktadır.
Sektöre girdi sağlayan ve faaliyetlerini bu sektördeki gelişmelere bağlı olarak devam ettiren diğer
sektörlerin katkısı da dikkate alındığında inşaat sektörünün Gayrisafi Milli Hasıla (GSMH) içindeki
payının yaklaşık % 30 seviyesinde olduğu görülmektedir. İnşaat sektörü, kendisine bağlı yaklaşık
200’den fazla alt sektörün ürettiği mal ve hizmete talep yaratan konumunda olup, bu yaygın etki,
sektörün “ekonominin lokomotifi” olma vasfının en temel göstergesidir. İnşaat sektörünün
gelişmesinde hükümet politikalarının, uluslararası kredi kuruluşlarının, politika ve ekonomiyi
etkileyen kararlarının doğrudan etkisi bulunmaktadır. Yatırım kararını veren ya da onu finanse eden
otoritenin tercihi bu alanda faaliyette bulunan firmaları doğrudan etkilemektedir. Yüksek oranlı ‐
istikrarlı büyüme ve beraberinde istihdam yaratma ihtiyacı her zamankinden daha fazla olan Türkiye
ekonomisi için, inşaat sektörünün önemi her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.
2016 yılı inşaat sektöründe ağırlıklı olarak yap‐işlet-devret modeli ile yürütülen projeler devam
etmektedir. Başta ulaştırma olmak üzere, enerji ev tarımsal alt yapı alanında sürmekte olan büyük
projeler sektörün performansını yükseltmektedir. İnşaat sektörü genel ekonomideki 4,8 oranında
büyümeye karşılık 2016 yılının ilk çeyreğinde 1,6 oranında büyüme performansı sergilemiştir.
Gayrisafi sabit sermaye oluşumu, 2016 yılının birinci çeyreğinde sabit fiyatlarla %0,1 oranında
azalmıştır. Gayri Safi Sabit Sermaye oluşumu 2015 yılının aynı döneminde %23,3 oranında artmıştır.
Gayri Safi Sabit Sermaye oluşumu içerisinde kamu sektörü harcamaları %1,2 oranında artmıştır. Bu
rakam içerisinde; makine teçhizat yatırımları %1,9 oranında azalırken, kamu inşaat harcamaları
%1,6 oranında büyümüştür. Özel sektör yatırımları 2016 yılının birinci çeyreğinde %0,3 oranında
azalmıştır. Bu rakam içerisinde; makine teçhizat yatırımları %4,7 oranında azalmıştır. Özel sektör
inşaat harcamaları ise pozitif büyüme sergilemiş %8,2 oranında artmıştır. Türkiye genelinde 15 ve
daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2016 yılı Nisan döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 3 bin
kişi artarak 2 milyon 824 bin kişi olmuştur. İşsizlik oranı ise 0,3 puanlık azalış ile %9,3 seviyesinde
gerçekleşmiştir. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 0,6 puanlık azalış ile %11 olarak tahmin
edilmiştir. Nisan 2016 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan
çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,2 puan artarak %33,5 olarak gerçekleşmiştir.
Tarım dışı kayıt dışılık oranı ise %20,9 oranında gerçekleşmiştir. Mevsim etkilerinden arındırılmış
istihdam bir önceki döneme göre 120 bin kişi artarak 27 milyon 469 bin kişi olarak gerçekleşti.
41
İstihdam oranı 0,1 puanlık artış ile %46,9 olmuştur. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsiz sayısı bir
önceki döneme göre 14 bin kişi artarak 2 milyon 938 bin kişi olarak gerçekleşti. İşsizlik oranı değişim
göstermeyerek %9,7 olmuştur. Bu dönemde mevsim etkisinden arındırılmış inşaat sektöründe
istihdam edilen kişi sayısı bir önceki döneme göre 7 bin kişi artarak 2 milyon 21 kişi istihdam
edilmiştir.
3.4. DÜZCE İLİNDE FAALİYET GÖSTEREN İNŞAAT VE YAPI MALZEMELERİNE YÖNELİK SEKTÖREL
ANALİZ
Elde edilen veriler öncelikle katılan işletmelere yönelik kurumsal özellikler ve katılan yöneticilere
yönelik demografik özellikler açısından değerlendirilmiştir. Daha sonrasında çoklu yanıt analizlerine
(multiple response analysis) göre sektörde hâlihazırda yapılan çalışmalar, geleceğe yönelik sektörel
yatırımların hangi alanlarda yapılabileceğine dair görüşler, sektörün geleceğe dönük hedefleri ve
sektörün uluslararası pazarlarda büyümesinin önündeki engellere yönelik elde edilen veriler
yorumlanmıştır. Sonraki aşamada iş ortamı özelliklerini betimlemeye yönelik oluşturulan
değişkenlerin yöneticiler tarafından nasıl algılandığı ve yorumlandığı ortaya konulmuştur. Son
bölümde ise sektöre yönelik güçlü ve zayıf yanlar ile tehdit ve fırsatları tanımlayıcı unsurların sektör
tarafından nasıl algılandığı belirtilmiştir.
3.4.1. Araştırmaya Katılan İşletmelere Yönelik Kurumsal Özellikler
Tablo 3.1. Araştırmaya katılan işletmelerin sektördeki faaliyet süreleri Sayı Yüzde
Faaliyet Süresi
1-5 Yıl - - 6-10 Yıl 2 15,4
11-15 Yıl 2 15,4 16 Yıl ve üzeri 9 69,2
Toplam 13 100
Araştırmaya katılan işletmelerin sektördeki faaliyet sürelerine bakıldığında ağırlıklı olarak 16 yıl ve
üzerinde (%69,2) faaliyetlerine devam ettikleri yukarıdaki tabloda görülmektedir. Bu noktadan
hareketle araştırmaya katılan işletmelerin sektörün yapısını temsil etme noktasında iyi bir konumda
oldukları söylenebilir.
42
Tablo 3.2. Araştırmaya katılan işletmelerin fiziksel alanının bulunduğu yer
Sayı Yüzde
Bulunulan Yer
OSB 3 23,1 Küçük Sanayi Sitesi 1 7,7
Diğer 9 69,2
Toplam 13 100
Araştırmaya katılan işletmelerin fiziksel alanının bulunduğu yer durumuna bakıldığında
işletmelerden bir tanesi Küçük Sanayi Sitesi (%7,7), üç tanesi (%23,1) Organize Sanayi Bölgesi ve
kalan önemli bir kısmı diğer (%69,2) başlığı altında genellikle kendilerine ait fiziksel alanlarda
bulunmaktadır.
Tablo 3.3. Araştırmaya katılan işletmelerin sektördeki konumu
Sayı Yüzde
Sektördeki Konum
İhracatçı - - İhracat-İmalat 10 76,9
Dolaylı İhracat - - İmalat 3 23,1
Toplam 13 100
Araştırmaya katılan işletmelerin sektördeki konumlarına bakıldığında İhracatçı ve Dolaylı İhracat
yapan işletmelerin bulunmadığı ve sektörde ağırlıklı olarak hem İhracat hem de İmalat yapan
(%76,9) işletmelerin bulunduğu görülmektedir. Bununla birlikte araştırmaya katılan diğer
işletmelerin sadece imalatçı (%23,1) olarak kendilerini sektörde konumlandırdıkları görülmektedir.
Tablo 3.4. Araştırmaya katılan işletmelerdeki çalışan sayıları
Sayı Yüzde
Çalışan Sayısı
10-49 Arası – Küçük 2 15,4 50-249 Arası – Orta 8 61,5
250 ve üzeri – Büyük 3 23,1
Toplam 13 100
Araştırmaya katılan işletmelerin çalışan sayılarına bakıldığında sektörü temsilen iki küçük işletmenin
(%15,4), sekiz orta ölçekli işletmenin (%61,5) ve üç büyük ölçekli işletmenin yer aldığı
görülmektedir. Bu noktadan hareketle sektördeki KOBİ’lerin yanı sıra büyük ölçekli işletmelerin de
araştırmaya dâhil olması araştırmanın sonuçlarını genelleyebilmek açısından faydalı olacaktır.
43
Tablo 3.5. Araştırmaya katılan işletmeleri uluslararası pazara açan ve pazarda güçlü kılan en önemli
özellikler
Sayı Yüzde
En Güçlü Özellik
Kaliteli Ürünlerimiz 8 21,6 Devlet Yardımı ve Teşvikler 7 18,9 Ülkedeki uygun koşullar (ucuz işgücü, ucuz girdi vs.)
7 18,9
Markamız 7 18,9
Fiyat (Ucuza Mal Etme ve Satma) 6 16,2
Diğer 2 5,4
Toplam 37 100
Araştırmaya katılan işletmeler; uluslararası pazarlara açılmalarını sağlayacak ve pazarda güçlü bir
konuma getirecek en önemli özelliğin ürettikleri kaliteli ürünler (%21,6) olduğunu düşünmektedir.
Bunu devlet destek ve teşvikleri (%18,9), ülkedeki uygun koşullar (%18,9) ve sahip olunan marka
değeri (%18,9) takip etmektedir. Bununla birlikte toplam 67 katılımcıdan sadece 37’sinin soruya
cevap vermesi ve diğer katılımların soruya cevap vermekten kaçınması katılımcıların soruya net
cevap verecek bir yaklaşımlarının olmaması şeklinde de değerlendirilebilir.
3.4.2. Araştırmaya Katılan İşletme Yöneticilerine Yönelik Demografik Özellikler
Araştırmaya katılan işletme yöneticilerinin cinsiyetlerine göre dağılımına bakıldığında önemli bir
çoğunluğun (%81,5) erkek katılımcılardan oluştuğu görülmektedir. Bu noktadan hareketle yürütülen
araştırma ile ilgili sonuçların daha fazla erkek katılımcıların bakış açılarını yansıttığı ve elde edilen
sonuçların bu cinsiyetin görüşlerine yönelik genellemeler içereceği savunulabilir. Tablo 2
incelendiğinde araştırmaya katılan deneklerin yaş durumları itibariyle 4 kategoriye ayrıldıkları, bu
kategoriler içerisinde özellikle 26-35 (%47,8) yaş ve 36-45 (%25,4) yaş kategorisindeki
katılımcıların yoğunluk teşkil ettiği görülmektedir. Bu bulgudan hareketle yürütülen araştırma ile
ilgili sonuçların daha fazla orta yaş grubunun bakış açılarını yansıttığı ve elde edilen sonuçların bu
yaş kategorisine yönelik genellemeler içereceği savunulabilir. Katılımcıların eğitim düzeylerine göre
dağılımları incelendiğinde önemli bir kısmının (%69,6) üniversite eğitimi gördüğü (Önlisans, lisans,
lisansüstü) görülmektedir. Buna bağlı olarak sektörde yöneticilik yapan katılımcıların eğitim
düzeylerinin yüksek düzeyde olduğu belirtilebilir. Katılımcıların bulundukları işletmede sahip
oldukları konumları itibari ile %38,7 üst kademe ve %61,3 alt kademe yöneticisinin anketleri
cevaplandırdığı görülmektedir. Buna bağlı olarak sektöre yönelik bulguların sadece üst kademe değil
alt kademe yöneticilerinin görüşleri ile birlikte ortaya konulabileceği söylenebilir. Sektördeki
deneyim süreleri incelendiğinde önemli bir kısmının uzun yıllar sektörde çalıştığı görülmektedir.
Sektöre yönelik gerek güncel gerek gelecek yönelimli bakış açılarının toplanmaya çalışıldığı
araştırmada sektörel tecrübesi yüksek düzeyde olan katılımcılardan elde edilen bilgilerin ortaya
çıkan sonuçların kalitesi noktasında önemli olduğu düşünülmektedir.
44
3.4.3. Çoklu Yanıt Analizlerine Yönelik Sonuçlar
Katılımcıların dış çevredeki değişiklikleri takip ve analiz etmesi açısından ne gibi çalışmalar yaptığına
dair soruya katılımcılar toplam 196 işaretleme yapmıştır. Buna göre katılımcıların en çok
gerçekleştirdiği çalışmalar sistemli pazar araştırması (%56.9), yeni ürün geliştirme çabası (%56.9) ve
teknoloji araştırma ve geliştirme (%49.2) çabaları olarak ön plana çıkmaktadır.
Sektörde geleceğe dönük yatırımların hangi alanlarda yapılacağına dair soruya katılımcılar toplam
162 işaretleme yapmıştır. Sektörün ilerleyen yıllarda teknoloji yenileme (%54.5), kapasite artırımı
(%47) ve yeni ürün üretimi (%47) alanlarına öncelik verileceği düşünülmektedir. Bunları pazarlama
(%40.9), ARGE (%36.4) ve yeni sektörlere kayma (%18.2) çabalarının takip edeceği
düşünülmektedir. Toplam 237 işaretlemenin yapıldığı sektörün geleceğe dönük hedefleri sorusuna
verilen cevaplara bakıldığında öncelikli olarak dış pazarlarda büyüme (%71.2) hedefinin olduğu,
bunu iç pazarlarda büyüme (%54.5), maliyetleri düşürme (%50), yeni yatırım hedefleri (%47) takip
etmektedir. Sektöre yönelik yeni ürünler geliştirme, var olan kalitenin artırılması, markalaşmaya
dönük pazarlama çabalarının artması ve üretimi yurtdışında gerçekleştirme gibi ortaklık faaliyetleri
şeklinde sıralama devam etmektedir. Sektörün uluslararası pazarlarda büyümesinin önündeki en
büyük engelleri belirlemeye yönelik yapılan 134 işaretlemeden en önemlisi siyasi istikrarsızlık
(%58.1) olarak belirtilmiştir. Diğer ülkelerin sektöre yönelik rekabeti artırması (%46.8), Türk
Lirasının değer kaybetmesi sonucu iç piyasadaki artan maliyetler (%35.5) önemli engeller olarak
vurgulanırken; yeniliklere (%25.8) ve uluslararası standartlara uyum sağlayamama (%21) gibi
yetenek eksikliği ile birlikte sektördeki işletmelerin geleceğe dönük net ve belirgin hayalleri
olmaması (vizyonsuzluk - %22.6) da sektörün dış pazarlarda büyümesinin önündeki engeller olarak
belirtilmektedir.
3.4.4. İş Ortamı Özelliklerine Yönelik Algı
Yapılan analiz sonucunda elde edilen bulguya göre sektördeki işletmelerin önemli bir çoğunluğu
(%77) piyasadaki rakiplerinin sayısal olarak önemli düzeyde olduğu düşüncesini desteklemektedir.
Piyasada bulunan rakiplerin sayısı sektör içindeki rekabeti tek başına açıklamada yeterli bir değişken
olmamakla birlikte önemli bir yordayıcı olarak ele alınabilir. Dolayısıyla sektördeki işletmelerin bu
yöndeki algısı rekabeti düzeyini nasıl hissettiklerini de etkileyebilmektedir. Sektördeki işletmelerin
çok önemli bir çoğunluğu (%91) müşteri pazarlarının çeşitlilik arz ettiği, standart tipte müşterilerinin
olmadığı düşüncesini desteklemektedir. Farklı müşteri gruplarının belirtildiği üzere farklı ihtiyaç ve
isteklere sahip olması nedeniyle sektörde standardize edilmiş pazarlama çabalarının yetersiz
kalacağı öngörülebilmektedir. Sektördeki işletmelerin önemli bir çoğunluğu (%80) sektörde
alternatif ürün ve hizmet sayısının çok olduğu düşüncesini desteklemektedir. Böyle bir algı pazardaki
talebin esneyebileceğini ortaya koymakla birlikle tüm işletmelerin herhangi bir problem anında
müşterilerini elinde kaçırma olasılıklarının da yüksek olduğunu göstermektedir. Çünkü ikame
malların piyasadaki varlığı ve sayısal olarak çokluğu o piyasadaki rekabeti artırıcı bir unsur olarak
nitelendirilmektedir. Sektördeki işletmelerin önemli bir çoğunluğu (%72) müşteri ile ilgili kritik
doğru bilgilere zamanında ulaşmanın oldukça zor olduğu düşüncesini desteklemektedir. Dolayısıyla
gerek hedef kitlenin net olarak belirlenmesi, gerek müşteri bölümlendirmenin doğru yapılması ve
talep tahminlerinin isabetliliği konusunda sektörde problemlerin olduğu belirtilebilir.
Sektördeki işletmelerin önemli bir çoğunluğu (%73) sektörün geleceği konusunda tahminde
bulunmanın zor olduğu düşüncesini desteklemektedir. Gerek piyasadaki rakiplerin sayısının fazlalığı,
45
ikame ürünlerin varlığı, rekabet şiddetinin düzeyinin yüksek olması gibi nedenlere bağlı olarak
gelecek tahminlerinde net kestirimlerde bulunmak zorlaşmaktadır. Sektördeki işletmelerin önemli
bir çoğunluğu (%71) rakipler ile ilgili kritik doğru bilgilere zamanında ulaşmak oldukça zor olduğu
düşüncesini desteklemektedir. Bununla birlikte tersini düşünen %29’luk bir kesimde bulunmaktadır.
Bu bağlamda düzenli pazar araştırması yapan, enformasyon sistemlerini aktif kullanan, iç ve dış
pazar analizlerini yaparak rakiplerini düzenli değerlendiren işletmelerin bu konuda önemli bir
problem yaşamayacağı söylenebilir.
Sektördeki işletmelerin önemli bir çoğunluğu (%63) elde edilen kritik bilgilerin doğru
yorumlanmasında sorun yaşandığı düşüncesini desteklemektedir. Ancak genel ortalamaya
bakıldığında orta düzeyde bir katılım olduğu söylenebilir. Buna bağlı olarak işletmelerin elde ettiği
bilgileri doğru yorumlama konusunda sektörde problem yaşayan şirketler olduğu gibi objektif
yorumlamalarla stratejik hamlelerinde kullanan işletmelerin de olduğunu söyleyebiliriz.
Sektördeki ürün ve rakip sayısının fazlalığı dışında bu unsurlar arasındaki rekabetin şiddetinin de
yüksek düzeyde olduğunu düşünen birçok işletme bulunmaktadır. Dağılımlara bakıldığında
neredeyse %88’lik bir kısım rakipler arasındaki rekabetin şiddetinin yüksek olduğu düşüncesine
katılıyor. İşletme büyümenin devamlı bir şekilde sağlanabilmesi için gerekli olan kritik kaynaklara
ulaşmakta zorlanıldığı düşüncesini desteklemektedir. Ortalamalara bakıldığında katılım oranının orta
düzeyde yoğunlaştığı görülmekte, buna bağlı olarak işletmelerin bu konuda çekimsere yakın katılım
sağladığı söylenebilir. Katılımcıların önemli bir çoğunluğu sektöre yönelik Devlet tarafından
yürütülen politika ve uygulamaların sektördeki oyuncuları oldukça zorladığı düşüncesini
desteklemektedir. Yeni OSB’lerin hayata geçirilmesi gibi sektörü destekleyici projelerin yanı sıra
enerji maliyetleri, vergilendirme politikaları gibi uygulamalar sektör için önemli düzeyde zorlayıcı
olduğu düşünülmektedir.
Sektörün alt yapı problemlerinin olduğunu düşünen katılımcı sayısı oldukça fazla düzeydedir.
Özellikle atıkların toplanması ve bertaraf edilmesi, elektrik kesintileri vb. alt yapısal problemler
sektördeki işletmelerin faaliyetlerini önemli düzeyde etkileyebilmektedir. Sektörün nitelikli iş gücü
sorunu en önemli sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğitimli personelin dahi süreç içine
girdikten sonra işletme kültürünü anlaması ve işletmeye uyum sağlama süresi göz önünde
bulundurulduğunda sektörün nitelikli elemanı yetiştirme ve elinde tutma problemi yaşadığı
görülmektedir. İşletme paydaşlarının (ortaklar, sermayedarlar, müşteriler vb.) işletmeye yönelik
beklenti ve taleplerinin yüksek düzeyde olması işletmenin bu ihtiyaçları karşılamasını
zorlaştırmaktadır. Bu düşünceye yönelik katılım oranı orta düzeyde olmakla birlikte katılmama oranı
da %30 civarındadır. İşletmeler sektörde tahmin edilemeyecek düzeyde değişimcilerin olduğu
düşüncesini genel olarak desteklediği görülmektedir. Bununla birlikte düzenli Pazar araştırması
yapan, iç ve dış çevre analizlerini gerçekleştiren, rakip analizlerinin sistematik olarak gerçekleştiren
işletmelerin bu gibi değişimlerden etkilenme düzeyinin oldukça azalacağı düşünülmektedir. Gerek iç
gerekse dış çevredeki faktörlerin değişkenlik oranı oldukça yüksektir düşüncesi katılımcılar
tarafından desteklenmektedir. Aksini düşünen %15’lik katılımcı grubu olmakla birlikte değişken
çevresel koşulların sektördeki varlığı işletmelerin tüm kararlarını etkileyeceği düşünüldüğünde
düzenli iç ve dış çevre analizlerinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Piyasadaki kararsızlık ve belirsizlik algısı katılımcılar tarafından orta düzeyde desteklenmekle
birlikte %33’lük bir kesim bu düşünceyi desteklememektedir. Piyasaya yönelik algının sadece iç
unsurlardan değil Devletin gerek sektöre gerek uluslararası ilişkilere yönelik politikalarından da
46
etkilendiği düşünüldüğünde bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması gerektiği belirtilebilir. Son
yıllarda teknolojinin pazarlama alanındaki etkileri ve etkileşimi aracılığıyla müşterilerin ihtiyaç ve
isteklerinin değişkenlik gösterdiği düşüncesi katılımcılar tarafından orta düzeyde desteklenmekle
birlikte %28’lik bir kesim bu düşünceyi desteklememektedir. Sektörde bu algının yüksek olması
müşterilerin istek ve ihtiyaçlarına uyum sağlanması için gerek üretilen ürünün, gerek üretim
aşamasında kullanılan makine ve teçhizatın değiştirilmesini ve geliştirilmesini zorunlu kıldığından
dikkat edilmesi gereken bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sektördeki bilgi kirliliği oranının oldukça yüksek olduğu düşüncesi katılımcılar tarafından orta
düzeyde desteklenmektedir. Bilgi kirliliği sadece rakiplere yönelik hamlelerde değil, müşterilere
yönelik yapılan bilgilendirmede de yanıltıcı şekilde kullanılabilir. Dolayısıyla, doğru kararların
alınması noktasında sektörde bilgi kirliliğinin varlığı işletmelerin işini zorlaştırmaktadır. Rakiplerin
uyguladıkları rekabet stratejilerinin ve hamlelerin değişkenlik oranı oldukça yüksektir düşüncesine
katılım oranı orta düzeydedir. Değişken yapıdaki rekabet stratejileri karşısında hamlede bulunmak
zor olduğundan işletmeler daha rasyonel ve keskin hamlelerle karşılık vermek durumunda
kaldığından, sektördeki rekabetin şiddeti daha da artış gösterebilmektedir. Genel olarak sektörün
gelişim hızı oldukça yüksek düşüncesi katılımcılar tarafından orta düzeyde desteklenmektedir.
Sektörün gelişimi hızının yüksek olduğunu kabul etmek işletmelerin gerek iç gerek dış çevredeki
değişimlerin de kendilerini her geçen gün daha da zorlayacağının farkına vararak bu gelişime ve
değişime ayak uydurmak durumunda kalmaktadır.
Sektörün karlılık düzeyinin iyi olduğuna yönelik düşünce orta düzeyde destek görmektedir. Yaklaşık
%32’lik bir kesim bu düşünceye katılmadıklarını belirtmektedir. Rekabeti körükleyici bir unsur
olarak sektöre yeni firmaların giriş ve çıkış imkânlarının kolay olduğu düşüncesi katılımcılar
tarafından orta düzeyde desteklenmektedir. Sektördeki rakip sayısının yüksek olduğu düşüncesi ile
birlikte dışarıdan giriş çıkışların kolay olması hali hazırda yüksek olarak algılanan sektör içindeki
rekabeti daha da artırabilmektedir. Sektörde rekabet unsuru olarak en ön plana çıkan faktörün fiyat
konusu olduğu katılımcıların önemli bir kısmı tarafından destek görmektedir. Diğer unsurlar
konusunda da rekabetin olduğu düşüncesi olsa bile özellikle inşaat ve yapı malzemeleri sektöründe
fiyat konusu önem arz etmektedir. Kalite konusunda sektördeki önemli bir rekabet olduğu
düşüncesini katılımcılar orta düzeyde desteklemektedir.
Bazı işletmeler uluslararası standartları karşılayarak üretimlerini gerçekleştirdikleri için kalite
konusunda rekabetin olduğu konusunu desteklemeyebilmektedir. Katılımcılar sektörde imaj
konusunda rekabet zorlayıcıdır düşüncesini orta düzeyde desteklemektedir. Sektörel anlamda
tutundurma çabaları reklamın ötesinde satış geliştirme ve referans üzerinden yürüdüğü
düşünüldüğünde önemli olan yapılan işin kendisi olmaktadır. Sektörde farklılaşma konusunda
rekabet yaşanıyor düşüncesi katılımcılar tarafından düşük düzeyde desteklenmektedir. Sektörel
bağlamda müşteri istek ve taleplerinin değişkenliği, dış çevre unsurlarının değişkenliği konusunda
farkındalık sahibi olan işletmelerin farklılaşma konusunda rekabet yaşamaması tartışmaya açık bir
konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Sektörde tehlike oluşturabilecek nitelikte ikame ürünlerin varlığı
konusunu katılımcılar orta düzeyde desteklemektedir. Sektörde kullanılan hammaddenin değişimi
zor olmakla birlikte her gün gelişen teknoloji ile birlikte ikame ürün konusu ele alındığında
potansiyel bir risk içermektedir. Sektörde tedarikçilerin gücünün yüksek olduğuna dair düşünce
katılımcılar tarafından önemli düzeyde desteklenmektedir. Dolayısıyla alternatif tedarikçilerin
sektörde az olması var olan tedarikçilerin elini güçlendirmekte, bu da pazardaki rekabet düzeyini
artırmaktadır.
47
Müşterilerin işletmeler üzerindeki pazarlık gücü yüksektir düşüncesi katılımcılar tarafından önemli
düzeyde desteklenmektedir. Buna göre sektördeki işletmeler gerek faaliyetlerinin planlanmasında
gerek stratejik kararlarında müşteri istek ve arzularını ciddi anlamda hesaba katmak durumundadır
ki bu da sektördeki rekabeti artırıcı bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Değişen yaşam biçimleri,
kültürel alışkanlıklar, değer yargısı gibi unsurların sektöre olumlu etkileri olmaktadır düşüncesi
katılımcılar tarafından orta düzeyde desteklenmektedir.
Düzce’nin coğrafi konumu sektöre önemli bir avantaj kazandırmaktadır düşüncesi katılımcılar
tarafından önemli düzeyde desteklenmektedir. Gerek İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlere yakınlık
gerek Kocaeli limanına yakınlık noktasından ele alındığında özellikle ulaşım açısından işletmelere
birçok fayda sağladığı belirtilebilir. Sektörün hammadde konusunda sıkıntıları yoktur düşüncesi
katılımcıların %69’u tarafından desteklenmekte iken geriye kalan %31’i tarafından hammadde
sektörel bir problem olarak görülmektedir. Sektörün ulaşım ve altyapı hizmetleri konusunda altyapı
yeterliliği konusu katılımcıların önemli bir çoğunluğu tarafından desteklenmektedir. Düzce’nin
stratejik konumu, karayollarının kullanışlılığı, yakın çevrede lojistik şirketlerinin varlığı sektördeki
işletmelerin işlerini kolaylaştırmaktadır. Sektördeki teknolojik alt yapı günümüz koşulları için
yeterlidir düşüncesi katılımcıların önemli bir kısmı tarafından desteklenmektedir. Günümüz
ihtiyaçlarını karşılama noktasında yeterli olmakla birlikte sektörün ve sektöre yönelik müşteri
taleplerinin değişkenliği göz önünde bulundurulduğunda sürekli AR-GE faaliyetlerinin takipçisi
olmak sektörde öncü olmak isteyen işletmeler açısından önem arz etmektedir. Sektörün teknolojiye
olan ihtiyacının fazla olduğu düşüncesi katılımcıların önemli bir çoğunluğu tarafından
desteklenmektedir. Bir önceki analiz ile birlikte ele alındığında gerek var olan faaliyetlerin etkin ve
verimli yürütülmesi, gerek gelecekte sektörün önde gelen şirketlerinden biri olmak iddiasında
bulunmak amacıyla teknolojik gelişmeleri takip etmek kaçınılmazdır.
Sektördeki işletmeler teknolojiyi kullanma ve geliştirme konusunda kendilerini oldukça iyi durumda
görmektedirler. Sektöre yönelik çıkarılan yasal hükümler katılımcıların %39’u tarafından çok fayda
sağlayıcı olarak nitelendirilmezken %61’i tarafından sektöre yeni yollar açıcı olarak
nitelendirilmektedir. Ön plana çıkan diğer bir nokta ise sektördeki enerji maliyetleridir. Katılımcıların
neredeyse tamamı (%95) enerji maliyetlerini sektörün gelişmesinde ve kalkınmasında önemli bir
engel olarak görmektedir. Sektöre yönelik işçilik maliyetleri yüksek düzeydedir düşüncesi
katılımcılar tarafından orta düzeyde desteklenmektedir.
Sektörün kendine has yapısı itibariyle üniversite eğitim sonrası sektörel tecrübenin de şart olduğu
düşünüldüğünde nitelikli personel giderleri artış göstermektedir. Sektörde diğer önemli bir unsur
üretim maliyetlerinin yüksek düzeyde olmasıdır. Üretim maliyetlerinin yüksek olması karlılığı
azaltmakla birlikte sektöre yeni giriş çıkışları engelleyici bir unsur olarak ele alınabilir. İşletmelerin
tedarik zincirinde yer alan maliyet kalemleri sektör için oldukça yüksektir düşüncesi katılımcıların
önemli bir çoğunluğu tarafından destek görmektedir. Sektördeki insan kaynaklarının yeterliliği
konusunda katılımcıların neredeyse yarısı (%43) olumsuz düşünürken geriye kalanlar (%57) ise
olumlu düşünmektedir. Sektör genel olarak insan kaynağı bulmakta zorlanmazken özellikli işbaşı
eğitim almadan sektöre uyum sağlayacak nitelikli eleman bulmada zorlanmaktadır. Sektörde bulunan
fiziksel kaynakların yeterlilik durumu katılımcıların önemli bir çoğunluğu tarafından yeterli olarak
görülmektedir. Sektörde marka, patent, kurumsal kimlik gibi maddi olmayan varlıkların yeterliği
konusunda araştırmacılar orta düzeyde yeterli olduğunu düşünmektedir. Sektörde AR-GE
çalışmalarının önemli olduğu düşüncesi kuvvetli bir şekilde katılımcılar tarafından
desteklenmektedir. Bu düşüncenin yanında işletmelerin AR-GE bütçelerini geliştirmeleri ve bu tür
48
faaliyetlere yönelik yatırımları genişletmeleri sektörel rekabet açısından önemli avantajlar
kazandırabilmektedir.
Sektörde üretilen mevcut ürünlerin geliştirilmesine yönelik gerçekleştirilen AR-GE faaliyetleri yeterli
düzeydedir düşüncesi katılımcıların %35’lik kısmı tarafından desteklenmezken, geriye kalan %65’lik
kesim tarafından orta düzeyde desteklenmektedir. Sektörde yeni ürünlerin geliştirilmesine yönelik
gerçekleştirilen AR-GE faaliyetleri yeterli düzeydedir düşüncesi katılımcıların %42’lik kısmı
tarafından desteklenmezken, geriye kalan %58’lik kesim tarafından orta düzeyde desteklenmektedir.
Buna bağlı olarak sektörde gerçekleştirilen AR-GE faaliyetlerinin gerek mevcut gerek yeni ürünler
yetersiz düzeyde gerçekleştirildiğine yönelik bir algının var olduğu söylenebilir. İşletmelerin mevcut
finansal yapıları yeni yatırımlar gerçekleştirmek için yeterli düzeydedir düşüncesi katılımcıların
%21’i tarafından desteklenmezken diğer katılımcılar finansal yapının yeni yatırımlar için yeterli
olduğunu düşünmektedir. Bu bağlamda yapılan analizler sonucunda ortaya çıkan eksikliklerin
giderilmesi ya da AR-GE faaliyetlerinin artırılması için sektörün yatırım yapma açısından uygun
olduğu belirtilebilir.
Sektördeki işletmeler potansiyel olarak gerçekleşebilecek finansal, ekonomik, doğal afetler vb. gibi
krizler açısından finansal yapı olarak yeterli düzeye sahip olmadığını düşünen katılımcıların oranı
%45 civarındadır. Diğer katılımcılar ise sektördeki işletmelerin olası krizlere karşı finansal yapı
olarak hazır olduklarını belirtmektedir. Sektörün var olan ihracat performansı katılımcıların %34’ü
tarafından yetersiz olarak görülürken geriye kalan %66’sı tarafından yeterli düzeyde
algılanmaktadır. Dolayısıyla sektörün mevcut ihracat hareketliliğini yeterli görmesi yeni yatırımların
ve pazarların hedef edinilmesinin önünde önemli bir engel olarak tanımlanabilir. Sektörün mevcut
ihracat performansı orta düzeyde yeterli görülürken geleceğe yönelik bu performansın artacağı
düşüncesi de katılımcıların %76’sı tarafından desteklenmektedir. Sektörün mevcut ithalat
performansı yüksek düzeydedir düşüncesi katılımcıların %26’sı tarafından desteklenmezken geriye
kalan katılımcılar tarafından orta düzeyde desteklenmektedir.
Sektörün geleceğe dönük ithalat performansına yönelik katılımcıların %68’i endişe verici düzeyde
olduğunu belirtirken diğer katılımcılar bu düşünceyi desteklememektedir. Sektördeki işletmeler
yerel yönetimlerle ilişkilerini oldukça iyi düzeyde tanımlamaktadır. Katılımcıların yaklaşık %13’lük
kesimi bu düşünceyi desteklememektedir. Sektörün tanıtım ve pazarlama konusundaki
faaliyetlerinin yeterli düzeyde olduğu düşüncesi katılımcıların %12 tarafından desteklenmezken
geriye kalan %88 tarafından gerçekleştirilen pazarlama ve tanıtım faaliyetleri yeterli düzeyde
görülmektedir. Sektördeki işletmelerin kapasite kullanım oranları çok iyi düzeydedir düşüncesi
katılımcıların %79’u tarafından orta düzeyde desteklenirken geriye kalan %21’lik kesim tarafından
kapasite kullanımının iyi düzeyde olmadığı düşünülmektedir. Sektördeki işletmelerin %74’ü
kendilerini rakiplerine karşı bir adım öne çıkartacak nitelikteki stratejik yeteneklere sahiptir
düşüncesini orta düzeyde desteklerken, %26’sı bu düşünceyi desteklememektedir. Sektördeki
işletmelerin %82’si kendilerini yönetsel yetenekler açısından oldukça iyi durumda olarak
tanımlarken %18’i bu düşünceyi desteklememektedir.
Sektördeki işletmeler kalite standartlarını yakalama konusunda önemli çalışmalar yapılmaktadır
düşüncesini %72 oranında orta düzeyde desteklemektedir. Sektördeki işletmeler kalite standartlarını
yükseltme konusunda önemli çalışmalar yapılmaktadır düşüncesini %74 oranında orta düzeyde
desteklemektedir. Sektörün yapısı ihracat yatırımlarının arttırılması açısından uygun koşullara
sahiptir düşüncesi katılımcıların %80’i tarafından desteklenmektedir. Böyle bir düşüncenin sektörde
49
var olması stratejik ittifaklar ile dış pazarlara açılmanın önünü açacak nitelikte bir bulgudur.
Düzce’deki hava koşulları sektörel faaliyetleri olumsuz etkileyecek düzeydedir düşüncesi
katılımcıların %35’i tarafından desteklenmezken %65i tarafından orta düzeyde desteklenmektedir.
Sektörde merdiven altı tabir edilen üretim faaliyetleri ile fason üretimler rekabeti engelleyici
niteliktedir düşüncesi katılımcıların %35’i tarafından desteklenmezken %65’i tarafından
desteklenmektedir. Sektörümüzle ilişkili kooperatifler, dernekler, odalar sektörün geliştirilmesine
önemli katkı sağlıyor düşüncesi katılımcıların neredeyse yarısı (%49.3) tarafından destek görmezken
diğer yarısı tarafından orta düzeyde desteklenmektedir. Genel ortalamaya baktığımızda negatif bakış
açısının yoğun olduğu, buna bağlı olarak sektördeki işletmelerin STK’lara yönelik negatif bir algı
geliştirdikleri söylenebilir. Sektörümüzle ilişkili kooperatifler, dernekler, odalar sektörde yaşanan
problemlerin çözümünde önemli katkılar sağlıyor düşüncesi katılımcıların yarısı tarafından
desteklenmezken diğer yarısı tarafından orta düzeyde desteklenmektedir. Dolayısıyla bir üst analiz
ile birlikte ele alındığında sektör ile ilişkili STK’lar sektörün geliştirilmesi ve var olan problemlerin
çözümü aşamasında yetersiz düzeyde sektördeki işletmeler tarafından algılanıyor denilebilir.
Yerel yönetimlerin sektördeki faaliyetleri kolaylaştırıcı çalışmaları yeterli düzeydedir düşüncesi
çalışanların yarısı tarafından destek görmemektedir. Diğer yarısı ise bu düşünceyi zayıf nitelikte
desteklemektedir. Yerel yönetimlerin sektördeki faaliyetleri geliştirici çalışmaları yeterli düzeydedir
düşüncesi katılımcıların yarısından fazlası (%52) tarafından destek görmemektedir. Geriye kalanlar
ise bu düşünceyi zayıf nitelikte desteklemektedir. Dolayısıyla sektördeki işletmeler yerel yönetimleri
gerek sektörün gelişimini sağlayacak faaliyetleri kolaylaştırma gerek geliştirme noktasında yerel
yönetimlerin faaliyetlerini yetersiz olarak tanımlamaktadır. Yerel yönetimlerin sektördeki
işletmelere yabancı pazarlarda faaliyet gösterme konusunda yeterli düzeyde destek gösterdiği
düşüncesi katılımcıların %54’ü tarafından destek görmemektedir. Diğer katılımcılar (%46) ise bu
düşünceyi zayıf nitelikte desteklemektedir. Kamu kurumlarının sektördeki işletmelere yabancı
pazarlarda faaliyet gösterme konusunda yeterli düzeyde destek gösterdiği düşüncesi katılımcıların
%39’u tarafından destek görmemektedir. Diğer katılımcılar (%61) ise bu düşünceyi zayıf nitelikte
desteklemektedir. Dolayısıyla yerel yönetimlerin desteklerine yönelik negatif algı güçlü olmakla
birlikte kamu kurumlarına yönelik de bu konuda negatif bir algı olduğunu belirtebiliriz. Sektördeki
işletmeler sosyal sorumluluk konusundaki faaliyetleri desteklemektedir düşüncesi katılımcıların
önemli bir kısmı tarafından desteklenmekle birlikte %33’ü tarafından desteklenmemektedir.
Sektörün sosyal sorumluluk projelerine gerekli hassasiyeti gösterdiği düşüncesi orta düzeyde
desteklenirken sayısal anlamda yapılan çalışmaların yeterliliği konusunda katılımcıların %45’i
yetersiz olduğunu vurgulamaktadır. Sektörde markalaşmaya yönelik yapılan çalışmaların yeterliliği
konusunda katılımcıların %36’sı yetersiz olduğunu düşünürken %64’ü yeterli olduğu düşüncesini
orta düzeyde desteklemektedir. Katılımcılar sektöre yönelik dışarıdan olumsuz imaj çalışmaları
yapıldığı düşüncesini %60 oranında desteklemekte iken %40’lık kesim bu tür çalışmaların olduğu
düşüncesini desteklememektedir. İşletmelerin çok önemli bir kısmı markalarının pazardaki bilinirlik
düzeyinin oldukça iyi düzeyde olduğu düşüncesini desteklemektedir. Sektörde geliştirilen ürünlerin
oldukça yenilikçi olduğu düşüncesi katılımcıların önemli bir kısmı (%85) tarafından orta düzeyde
desteklenmektedir. Sektördeki işletmelerin %80’i ürettikleri ürünlerin rakip ürünlerinden daha farklı
yapıda olduğu düşüncesini desteklemektedir. Dolayısıyla piyasada ürün çeşitliliği ve ikame ürün
bulma olasılığı da artış gösterebilmektedir. İşletmelerin kendisine ait spesifik bilgi ve teknolojiler
patent, markalama ve lisanslama aracılığı ile korunmaya alınmaktadır düşüncesi katılımcıların %91’i
tarafından orta düzeyde desteklenmektedir.
50
Sektördeki işletmeler arasındaki işbirliği ve koordinasyon yapısının iyi olduğu düşüncesi
katılımcıların %34’ü tarafından desteklenmezken %66’sı tarafından desteklenmektedir. Dolayısıyla
bu algının yükseltilmesi, dış pazarlara açılıp ihracat rakamlarının artırılması konusunda işletmelere
büyük katkılar sağlayabilecektir. Sektördeki müşteri şikâyet ve problem oranının oldukça düşük
olduğu düşüncesi katılımcıların %80’i tarafından desteklenirken %20’si bu düşünceye
katılmamaktadır. Sektörde belirli bir dönemde bir şirkette çalışanların işe giriş-çıkış devir oranı
olarak adlandırılan personel devir oranının düşük olduğu düşüncesi katılımcıların %36’sı tarafından
destek görmezken %64’ü tarafından orta düzeyde desteklenmektedir. Sektörde kullanılan üretim
sistemlerinin güncel olduğu düşüncesi katılımcıların önemli bir çoğunluğu (%82) tarafından orta
düzeyde desteklenmektedir. Sektörde üretilen ürün ve hizmetlerin ihtiyaç duyulan yerlere
ulaştırılmasında kullanılan dağıtım kanalları oldukça etkindir düşüncesi katılımcıların %83’ü
tarafından desteklenmektedir.
Sektörde ihtiyaç duyulan mali kaynakları hızlı ve kolay bir şekilde tedarik edebilme imkânı yeterli
düzeydedir düşüncesi katılımcıların %63’ü tarafından orta düzeyde desteklenirken %37’si tarafından
desteklenmemektedir. Sektörde çalışan bireylerin eğitim düzeyleri yeterlidir düşüncesi katılımcıların
çoğunluğu (%70) tarafından orta düzeyde desteklenmektedir. Bununla birlikte sektörün kendine has
yapısı nedeniyle işbaşı eğitimler, kalite kontrol eğitimleri, oryantasyon eğitimleri vb. ihtiyaçlardan
dolayı çalışanların istenilen niteliklere kavuşması uzun sürebilmektedir. Katılımcıların %72’lik kısmı
sektörde çalışan bireylerin teknik bilgi ve beceri düzeyinin oldukça yeterli düzeyde olduğu
düşüncesini desteklemektedir. Sektörde faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası işletmelerle
dolayısıyla rakiplerle olan ilişkilerin durumu katılımcıların %20’si tarafından olumsuz tanımlanırken
%80’i tarafından olumlu olduğu yönünde bir algı ile desteklenmektedir. Sektör olarak yeni
gelişmekte olan pazarları kullanma konusunda iyiyiz düşüncesi katılımcıların %85’i tarafından
desteklenmektedir. Ancak gerek değişken müşteri talep ve beklentileri gerek dış çevredeki
değişimler göz önünde bulundurulduğunda yeni pazarların istek ve arzularını tespit etmenin
zorluğunu ortaya koymaktadır.
Sektördeki işletmeler demografik (nüfus, yaş, gelir düzeyi vb.) değişiklikleri ve bunun sektöre olan
yansımalarını iyi analiz edebiliyoruz düşüncesini orta düzeyde desteklemektedir. Sektördeki
işletmeler ekonomik alanda meydana gelen yenilikleri iyi analiz ettikleri düşüncesini %83 oranında
orta düzeyde desteklemektedir. Sektördeki işletmeler yasal alanda meydana gelen yenilikleri iyi
analiz ettikleri düşüncesini %89 oranında yüksek düzeyde desteklemektedir. İşletmelerin yasal
düzenlemelerdeki değişiklikleri ekonomik, müşteri, müşteri üzerindeki değişikliklerden daha dikkatli
bir şekilde incelemeye alması üzerinde tartışılması gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sektördeki işletmeler rakiplerin hala temas edemedikleri ürün alanlarının niş pazarların varlığı
düşüncesini %86 oranında orta düzeyde desteklemektedir. Buna göre elde edilen veri var olan
rekabeti hafifletici niş pazarlara yönelik hamleler yapmak isteyen işletmeler için önemli bir bulgudur.
Sektördeki işletmelerin birbirleri ile stratejik anlaşma ve ortaklık kurma imkânları yüksek
düzeydedir düşüncesi katılımcıların %74’ü tarafından orta düzeyde desteklenmektedir ki bu da
işletmelerin birbirlerini sadece rakip olarak değil potansiyel ortak olarak görmesi açısından
önemlidir. Sektördeki ürün üreticileri ile tamamlayıcı ürün üreticileri arasında pazarlama alanında
işbirliği yapma konusunda imkânlar oldukça yüksek düzeydedir düşüncesi katılımcıların önemli bir
kısmı (%80) tarafından desteklenmektedir. Sektördeki işletmeler ürettikleri ürünlerin çevreye
olumsuz etkilerinin çok az olduğu düşüncesini yüksek düzeyde desteklemektedir. Sektördeki
işletmelerin önemli bir kısmı (%77) kendilerine has, kolayca taklit edilemeyen, ikamesi bulunamayan
51
temel yeteneklere sahip olduğu düşüncesini orta düzeyde desteklemektedir.
Sonuç olarak Düzce İli için yapılan SWOT analizinde İnşaat ve Yapı Malzemelerinin değerlendirilmesi
aşağıda sunulmuştur.
3.5. SWOT ANALİZİNE YÖNELİK SEKTÖRÜN GÜÇLÜ VE ZAYIF YÖNLERİ
Güçlü Yönler
Aşağıda çalışma sonucunda sektörün güçlü yanları ortaya çıkmıştır. Bunlar incelendiğinde üretim
sürecinde teknik yenilikler, üretilen ürününü güvenilir olması, sistemlerin akreditasyonunun olması,
çok uluslu ve ulusal firmalarla köklü geçmiş ve tecrübeye sahip olması, üretilen ürünlerin çeşitliliğinin
varlığı, kurumsal olarak örgütlenmiş olmaları, üretimin çevre dostu olması, üretim tesislerinin Dünya
standartlarında olması, üretilen ürünlerin ise uluslararası standartlara olması, az-çok miktardaki
siparişlere cevap verilebilir olması, katma değeri yüksek ürünler üretilir olması, Düzce ilinin coğrafi
pazarlara yakınlığının olması, üretim altyapılarının varlığı, firmaların tam kapasitelerini kullanmaları,
modern teknolojik altyapılarının var olması, firmaların tasarım ve markalaşmada önemli mesafeler kat
etmiş olmaları, kaliteli hammaddelerin temini, çevre ve insan sağlığına zararsız üretimin olması,
ihracat gücünün var olması, farklı taleplere karşı esnek üretim kabiliyetinin varlığı, ürünleri ihraç etme
kabiliyetinin olması, diğer ilgili sanayilerle yatay entegreasyonun yüksek olması ve sektörel mevzuata
uyumlu üretimlerin yapılabilmesi gibi sıralanabilir.
-Üretim sürecinde teknik yeterlilik
- Ürün güvenilirliği
-Akreditasyon sisteminin olması
- Çok uluslu ve ulusal firmalarla köklü bir geçmiş ve tecrübeye sahip olma
- Ürün çeşitliliği
- Kurumsal örgütlenme
- Çevre dostu üretim
- Üretim tesisinin dünya standartlarında olması
- Uluslararası standartlara uygun ürün üretme
- Küçük siparişlere cevap verebilme
- Büyük siparişlere cevap verebilme
- Katma değeri yüksek ürün üretme
- Hammaddeden aksesuara tüm segmentlerde üretim yapabilme
- Pazarlara coğrafi yakınlık
- Üretim altyapısı
- İlgili sanayilerle yatay entegrasyon
- Tam kapasite kullanımı
- Yönetim Becerileri
- Modern teknolojik altyapının varlığı
- Tasarım ve markalaşma çalışmalarında önemli mesafe kat edilmesi
- Değişen talep yapısıyla uyumlu bir üretim için gerekli ar-ge çalışmaları
- Kaliteli hammadde temini
- Çevre ve insan sağlığına uygun üretim
- İhracat gücü
- Hızlı ve esnek hareket edebilme kabiliyeti
52
- Üretimin talebi karşılama gücü
- Esnek üretim yetkinliği
- Sektörel mevzuata uyum
Hem Güçlü hem Zayıf Yönler
Aşağıda çalışma sonucunda sektörün hem güçlü hem zayıf yanları ortaya çıkmıştır. Bunlar
incelendiğinde bazı firmalarda Ar-Ge altyapısının, Üniversite-Sanayi işbirliğinin Türkiye’deki ve
Dünyadaki çoğu firma ile yarışabilecek durumda olduğu, Elektrik, su, yol, ulaşım gibi bazı altyapı
hizmetlerinin yüksek standartlarda olması, Yerel yönetimlerle ilişkilerin iyi olması, Yeni teknoloji
geliştirme kapasitesinin varlığı ve çalışanların örgütsel bağlılığının çok iyi seviyelerde olduğu dikkat
çekerken; bazı firmalarda Ar-Ge altyapısının, Üniversite-Sanayi işbirliğinin hiç olmadığı, özellikle yol,
su, ulaşım, elektrik ve doğalgaz altyapılarının 3. Dünya ülkelerinin bile çok gerisinde olduğu Düzce
ilinde Dünya çapındaki bazı firmaların asfaltlı yolunun olmadığı, elektrik, su, doğalgaz kalitelerinin
sürekli düşük olduğu ve çalışanların firmaya bağlılıklarının olmadığı özellikle fındık işçiliğinin getirdiği
yüksek kazancın fındık döneminde işçi bulunamaması durumlarının varlığı hem Düzce iline gelecek
yatırımlara hem de sektöre büyük darbe vurmaktadır.
- Ar-Ge altyapısı
- Altyapı yetersizliği (Elektrik, yol, ulaşım, su gibi)
- Üniversite-sanayi işbirliği
- Yerel yönetimlerle ilişkiler
- Yeni teknolojilerinin geliştirilmesi
- Çalışanların örgütsel bağlılığı
Zayıf Yönler
Aşağıda çalışma sonucunda sektörün zayıf yanları ortaya çıkmıştır. Bunlar incelendiğinde sektörde
eğitimli, nitelikli çalışan ve ara eleman varlığının olmaması, yurt dışı var olan perakende mağaza
sayısına ulaşılamaması, işçi servis ulaşım ve Düzce genelindeki il içi ulaşım problemlerinin varlığı,
fındık işçiliğinin getirdiği yüksek kazancın fındık döneminde işçi bulunamaması durumları olarak
ortaya çıkmıştır.
- Nitelikli insan kaynağı
- Yurtdışı perakende mağaza sayısı
- Nitelikli ara eleman
- Personel ulaşım ve servis problemi
- Fındık işçiliğinden dolayı fındık toplama zamanında işçi sıkıntısı
3.6. SWOT ANALİZİNE GÖRE SEKTÖRE YÖNELİK TEHDİT VE FIRSATLAR
Sektördeki Fırsatlar
Aşağıda çalışma sonucunda sektörün zayıf yanları ortaya çıkmıştır. Bunlar incelendiğinde AB
müktesebatına uyum süreci, yeni dış pazarlar, yenilenebilir enerji kaynaklarına önem verilmesi,
bölgesel kalkınma politikalarının işlerlik kazanması, artan tüketici bilinci, iç talep, dış talep, dinamik
nüfus, yaşam süresinin uzaması ve kamu destek ve teşvikleri, sektörün mal ve hizmetlerine talebin ve
53
beklentilerin artıyor olması, istikrarlı ve büyüyen ekonomi, yeni tedarikçi alanları, coğrafi konum ve
tüketicilerin doğal ürünleri tüketme isteklerinin artması olarak ortaya çıkmıştır.
- AB müktesebatına uyum süreci
- Yeni dış pazarlar
- Yenilenebilir enerji kaynaklarına önem verilmesi
- Bölgesel kalkınma politikalarının işlerlik kazanması
- Artan tüketici bilinci
- Artan iç talep
- Artan dinamik nüfus, yaşam süresinin uzaması
- Artan Kamu Destek ve Teşvikleri
- Sektörün mal ve hizmetlerine talebin ve beklentilerin artıyor olması
- İstikrarlı ve büyüyen ekonomi
- Yeni tedarikçi alanları
- Coğrafi konum
- Tüketicilerin doğal ürünleri tüketme isteklerinin artması
- Artan dış talep
Sektördeki hem Fırsat Hem de Tehditler
- Rekabetçi yerel tedarikçilerin varlığı
Sektördeki Tehditler
- Kayıt dışı ekonomik faaliyetler
- AB ekonomilerindeki kriz
- Azalan/Kesilen Kamu Destek ve Teşvikleri
- Bazı hammaddelerde yüksek orandaki “dışa bağımlılık”
- Ülke ve ürünlerin markalaştırılamaması
- Denetim ve kontrol yetersizliği
- Karar mekanizmalarında özerklik sınırları bulunması
- Kamu ve özel sektör karar mekanizmalarda yönetim zafiyeti
- Kamu-özel sektör ortaklığı modelinin çalışmaması
- Dış pazarlarda dağıtım zinciri eksikliği
- Alternatif dış pazarlar için Serbest Ticaret Anlaşmalarının yetersizliği
- İç piyasanın vergi politikaları ile sınırlı olması
- Mesleki liselere ilginin azalması
- İşgücü piyasasında arz talep dengesizliği
- Dış pazarlarda durgunluk
- Orta Doğu’da derinleşen istikrasızlık
- Gelişen yeni pazarlara (Çin, Brezilya) coğrafi uzaklık
- Hizmet sektörünün gelişmesinin işgücü olanaklarını sınırlaması
- İklim değişikliği
- Sendikalaşma
- İthal girdi fiyatlarında istikrarsızlık
- Girdi maliyetlerinin yüksekliği
- Üretim maliyetlerinin yüksekliği
54
- Kalifiye eleman yetiştirme mekanizmasının eksik olması
- Sektör ile diğer sektörlerin işbirliği veya etkileşimi alanlarında politika oluşturma ve analiz etmeye
uygun çalışmaların yapılamamış olması
3.7. DÜZCE’DE İNŞAAT VE YAPI MALZEMELERİ SEKTÖRÜNÜN SORUNLARI
Düzce Üniversitesi, Düzce Teknoloji Transfer Ofisi ve Düzce Ticaret Odası olarak İnşaat ve Yapı
Malzemeleri sektöründe faaliyet gösteren firmaların temsilcileri ve çalışanları ile yapılan SWOT
Analizi Anket Çalışmaları sırasında, sektörünün sorun alanları şöyle sıralanabilir;
Her sektörde olduğu gibi İnşaat ve Yapı Malzemeleri sektöründe de yetişmiş ara eleman açığı had
safhadadır. Özellikle teknik ve mesleki eğitim konusundaki tutarsız politikalar ve sık sık değişen eğitim
sistemi ara eleman açığının her geçen gün artmasına, bu da işgücü kaybına ve maliyetlerin artmasına
sebep olmaktadır. Cazibesini kaybeden çıraklık okulları, yetişmiş tecrübeli eleman açığını had safhaya
getirmiştir. Lise mezunu olup da üniversite kapısında bekleyen genç nüfus da sektörün ihtiyacına
cevap verememektedir. Yurt dışındaki üniversitelerin mühendislik bölümleri, en son teknolojinin
görüldüğü ve kullanıldığı birer özel firma donanımındadır. Ülkemizdeki pek çok üniversitede ise
öğrencilerin kullanımına yeterli alet ve donanım sunulamadığı için öğrenciler yeterli düzeyde bir
eğitim alamamaktadırlar.
Sanayi odalarının/derneklerin her şirkete aynı ilgi ile yaklaşmamaktadır. Şirketler arası pozitif
ayrımcılığın olmaması da sektörün sorunlarındandır.
İç pazardaki merdiven altı tabir edilen üretimlerden ve üretim standartlarının denetlenmemesinden
kaynaklı kaliteli ve yüksek standartlı üretim yapan kaliteli firmalar yurt dışına açılmakta, yurt içinde
ise kalitesiz ve standartlardan yoksun malzemeler kullanılmaktadır.
Finans imkânının sınırlı olmasından dolayı veya bu konuya yeterli önem verilmemesi nedeni ile AR-GE
eksikliği sektörde önemli bir sorun olmaktadır.
Teşvik ve destek projelerinin şirketlere yeterince duyurulmaması, bilinse bile bunu değerlendirecek
personelin azlığı, destekten yoksun kalmayı da beraberinde getirmektedir.
Muhtelif yollardan ülkemize sokulan kalitesiz malzeme, imalat ve kullanım aşamasında tehlikeli ve
geri dönüşü olmayan problemlere sebep olmaktadır. Firmalar üretimden sonra ortaya çıkan atıkları
(örneğin taş yünü atığı gibi) geri dönüşümde kullanmak için girişimlerde bulunulmasına rağmen
gerekli yardımı ve muhatabı bulunmaması olarak öne çıkmaktadır.
Sektörde çalışanların fındık işçiliğinin getirdiği yüksek kazancın, fındık döneminde işçi bulunamaması
durumlarının oluşması da sektörde çalışan elemanların olumsuzluğu olarak ortaya çıkmaktadır.
Sektördeki bazı firmalar için özellikle yol, su, ulaşım, elektrik ve doğalgaz altyapılarının 3. Dünya
ülkelerinin bile çok gerisinde olduğu Düzce ilinde Dünya çapındaki bazı firmaların yolunun olmadığı,
elektrik, su, doğalgaz kalitelerinin sürekli düşük olduğu da ön plana sorun olarak çıkmaktadır.
55
3.8. DÜZCE’DE İNŞAAT VE YAPI MALZEMELERİ SEKTÖRÜNÜN SORUNLARININ ÇÖZÜM
ÖNERİLERİ
İhracatın artırılması ve işsizliğin azaltılması için üreten reel sektörün önündeki engeller ortandan
kaldırılmalıdır. Bu noktada Devletin yapması gerekenler şöyle sıralanabilir:
Kayıt dışılığın ve haksız rekabetin önüne geçilmelidir. Sektörün içinde bulunduğu sıkıntılardan biri de
kayıt dışı merdiven altı üretimlerin varlığıdır. Haksız rekabet ve kalitesiz malzeme ithalatı konusunda
yaptırım uygulama gücüne sahip yegâne güç devlettir. Yurt dışından kalitesiz malzeme ithalatına ve
ülke içindeki kalitesiz ve standartlardan yoksun üretime kesinlikle izin verilmemelidir.
Sanayimiz için yetişmiş ara eleman ihtiyacının karşılanmasında en büyük görev eğitim politikalarını
belirleyen siyasilere düşmektedir. Yetişmiş ara eleman ihtiyacı çok büyük olan sanayimize fayda
sağlayacak şekilde ve en kısa sürede meslek okulları yapılandırılmalı, mezunlarının hemen iş hayatına
atılabilecekleri teknik bilgi ve beceri sahibi olarak yetiştirilmeleri için devlet tarafından çalışmalar
acilen başlatılmalıdır. Meslek liseleri diğer derslerde başarılı olmayan öğrencilerden oluşturulmak
yerine teknik ve matematik alanında eğitimli öğrencilerden oluşturulmalıdır. Bu çalışmaların yanı sıra
çeşitli kuruluşlar da özel eğitim kursları ve seminerleri vasıtasıyla bu eğitime katkıda bulunmalıdır.
Üniversite mezunu gençler için Sanayi, YÖK, Milli Eğitim Bakanlıkları ile DPT, Odalar ve Sivil Toplum
Örgütleri ile ortaklaşa bir eğitim programı hazırlamalıdırlar.
Endüstri meslek liselerinde uygulamalı derslerin niteliği geliştirilerek atölyelerde mevcut makine ve
tezgâhların güncel teknolojili modeller ile yenilenmesi sağlanmalıdır. Üniversitelerde güncel
teknolojiler laboratuvarlarda yetersizdir. Meslek Yüksekokullarına teknolojik altyapılı laboratuvarlar
kazandırılmalıdır.
Devlet, üniversitelerinde sanayimizin ihtiyaçlarına göre, önlisans programlarında meslek yelpazesi
genişletilebilir. Lisans programlarında teknoloji fakülteleri ile mühendislik fakülteleri birleştirilmeli
hem fakültelerin hem de önlisans ve lisans öğrenci sayılarının azaltılarak nitelikli ve kaliteli eğitim
verilmesinin sağlanması gerekmektedir. Dahası hem fakültelerde hem de meslek yüksekokullarının
laboratuvarında eksik olan cihazlar tamamlanmalı, var olan 30-40 yıllık bazı cihazlar modern hale
getirilmeli ve sektörün ihtiyaçlarına karşılık vermelidir.
Üniversitelerde öğretim elemanlarından öğretim üyesi ayrımı yapmadan Üniversite ve sanayinin
işbirliği içinde olmasını sağlayıcı çeşitli teşvikler yine devlet tarafından uygulanmalı ve bu yolla
eğitimin teori ayağıyla sanayinin uygulamadaki tecrübesi birleştirilmelidir. Bunun için Üniversitelere
bütçe ayrılmalıdır.
İş sağlığı ve güvenliği, çevre kurallarına uyum konularında firmaların gerçekleştireceği uyum
çalışmalarının maliyetler üzerinde bir miktar olumsuz etki yaratması beklenmektedir. Bu nedenle bu
konuda uzun bir uyum süreci talep edilmesinde yarar bulunmaktadır. Özellikle çevre şartlarına
uyum konusunda AB'nin mali destekleri bulunmaktadır. Bu konuda sanayicilerin bilgilendirilmesi ve bu
imkânların değerlendirilmesi gerekmektedir.
İhracatın artırılması ve işsizliğin azaltılması için üreten reel sektörün önündeki engeller ortandan
kaldırılmalıdır. Bu noktada Özel Sektörün yapması gerekenler şöyle sıralanabilir:
56
Sektörde faaliyet gösteren firmalarımız ar-ge’ye daha fazla kaynak ayırmalı, bu konuya gereken önemi
göstermelidir. Bu kapsamda kendine özgü geliştirdiği ürünleri kullanmaya başlayarak çeşitli Yapı
fuarlarında bu ürünleri sergileyerek ihracata başlamalıdır.
Son dönemde San-Tez projeleri ile ilimizde bu anlamda önemli bir ilerleme kaydedilmiştir. Yine
ilimizde Düzce Üniversitesi “Teknopark” aracılığıyla da üniversite-sanayi işbirliği hızla artmaktadır.
Ancak bu yeterli değildir. Tüm firmalarımızın bilgiye ulaşmaları sağlanmalı, firmalarımız bu konuda
istekli olmalı, araştırmacı olmalıdır. İnovatif çalışmalar konusunda Teknoparktan ve üniversitelerin
ilgili bölümlerinden ziyadesiyle faydalanmaktan çekinilmemeli, hem sanayici Üniversite öğretim
elemanlarına, hem de Üniversite öğretim elemanları sanayiciye güvenmeli kapılar sonuna kadar
açılmalıdır.
Sektörde yerli firmalar birbirini taklit etmemelidir. Firmalarımız kendi özgün tasarımlarını
hazırlamaya gayret göstermelidir. Gerek yurt dışından gerek kataloglardan bakarak aynı-benzer
(replika) ürünleri üretmek başlangıçta avantajlı görünse de markalaşma, kalite ve ayakta kalma
yolunda büyük bir hüsrana neden olacaktır.
İlk aşamada orta teknoloji düzeyinde tasarımlarla, gelişen ülkeler imalatçılarının önüne geçmek, daha
sonra ise, güncel teknolojilere uygun imalat yapmak gerekmektedir. Bunu sağlamak ise ciddi bir
mühendislik çalışmasını gerektirmektedir. Sektördeki firmalar bazı diğer giderlerinden kısarak,
tasarım yeteneğine sahip, imalat tecrübesi olan mühendis ve kalifiye eleman istihdamına büyük önem
vermeleri gerekmektedir. Bu tür eleman sağlamak kolay olmadığından, kabiliyetli elemanların
kadroya alınması ve bunların birikimlerinin geliştirilmesi dışında da başka bir imkân
görülmemektedir. Hali hazırda çok tecrübeli ve yetenekli çalışan teknik personel bulma yerine geleceği
olan parlak bireyleri de yetiştirmeye özen göstermelidirler.
Sektördeki firmalar ileri teknolojiyi takip etmeli, ancak ileri teknolojik donanımdaki bir ekipmanı
almış olmak için almak yerine öncelikle ekipmanın kullanımı konusunda yeterli donanıma sahip
olduklarını kontrol etmeli, bu teknolojiyi en doğru şekilde kullanacak elemanı bünyesinde tahsis
ettikten sonra ekipmanın alımına gitmelidir.
Kalite markası oluşturmak hedefiyle tanıtıcı fuar organizasyona katılım, yurtiçi ve yurtdışında
şubelerini arttırma gibi projeler uygulanmalıdır. Bütün bunlar devletten finansal destek almadan
firmaların kendi çabalarıyla sağladıkları önemli girişimler olmalıdır. Bu tür girişimlerin artırılması ve
il bazında da önemli projelerin hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Sektördeki firmalar Devlet Üniversitelerindeki Meslek Yüksekokullarına teknik donanım desteği
sağlayarak ve/veya sektördeki firmalar birleşerek bir organize sanayi Meslek Yüksekokulu açma
girişimlerinde bulunabilirler. Bu sayede teknik altyapısı geliştirilen ve/veya kurdukları yüksekokuldan
kaliteli ara eleman ihtiyacını karşılamış olacaklardır.
İhracatın artırılması ve işsizliğin azaltılması için üreten reel sektörün önündeki engeller ortandan
kaldırılmalıdır. Bu noktada Düzce Ticaret Odasının yapması gerekenler şöyle sıralanabilir:
Düzce Ticaret Odası, firmaların faaliyet gösterdikleri sektör hakkındaki bilgilere kolay erişimini
sağlamayı sürdürebilir. Sektörü ilgilendiren tüm gelişmeleri takip ederek, üyelerini bu konuda ilk
elden bilgilendirerek, gerekirse sektörel bültenler yayınlayabilir.
57
Düzce Ticaret Odası, hali hazırda yürüttüğü sektörel istişare toplantıları, düzenlemiş olduğu çeşitli
seminer ve konferanslar vasıtasıyla daha fazla firma yetkisine ulaşarak, onları sürekli dinleyerek
sorunlarını çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarına iletebilir.
Düzce Ticaret Odası, sektör temsilcileri ile üyelerinin buluşmasını sağlayıcı adımlar atabilir. Gerekirse
sektörün Düzce’de hareketlenmesini ve tanıtımını temin etmek amacıyla İnşaat ve Yapı Malzemeleri
sektörü ihracat rakamlarının bir seferlik Düzce’de açıklanması ve bu yolla Düzce’nin sektördeki
tanıtımının da yapılmasını sağlayıcı bir organizasyona öncülük edebilir.
Düzenlenen fuarlara daha fazla katılımın ve etkinliğin sağlanması için farklı uygulamalara gidilebilir.
Geçen yıla ait ihracat rakamlarını ihracatını artırmış firmalara ödül olarak yurt dışındaki fuarlara
katılım konusunda uygun bir ücret indirimi sağlanabilir.
Firmaların haksız rekabetinin önüne geçmek için toplantılar düzenleyerek firma yetkilileriyle
görüşmeler yapılabilir. Firmaların kaliteli üretimini teşvik için ne tür yaptırımlar yâda teşvikler
uygulanabileceği konusunda görüşülebilir.
Sektördeki firmalar ile Oda arasındaki iletişim ve güven arttırılmalı, oda sadece para alan değil sektöre
destek sağlayan işleri kolaylaştıran ve takip eden hale bürünmelidir.
3.9. SONUÇ ve ÖNERİLER
Düzce İlinde gerçekleştirilen İnşaat ve Yapı Malzemeleri Sektörü SWOT Analizi çalışması, sektör
temsilcilerinin yakın ilgisi sonucunda, yüksek düzeyde katılımlı bir şekilde gerçekleştirilmiştir.
Katılımcılar, sektörün güçlü ve zayıf yönleri ile fırsat ve tehditlerini samimi bir şekilde tartışarak
analiz etmiştir. Sürecin bundan sonraki aşamalarının gereği gibi yerine getirilmesi sektörün
geleceğe yönelik amaç ve hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracaktır.
Türkiye'de İnşaat ve Yapı Malzemeleri sektörü çok hızlı bir değişim ve gelişme yaşamıştır. İnşaat ve
Yapı Malzemeleri sektörü Türkiye’de ihracatı en hızlı artan sektörlerden biri haline gelmiştir.
İnşaat ve Yapı Malzemeleri sektörünün güçlü olduğu yönler kadar zayıf olduğu bazı konular da
bulunmaktadır. Bu nedenle bu sektörlerin dünya ticaretinden aldığı payı artırmak için;
İşgücü maliyetindeki mali yükü azaltılmalı,
Firmaların kaliteye ve güncel teknolojilerin uygulanmasına özen göstermeleri ve bu çerçevede
uluslararası standartlara uygun imalat yapmaları sağlanmalı,
Yabancı sermayenin yerli üreticilerle işbirliği geliştirilmesi temin edilmeli,
AR-GE yatırımları artırılarak, yeni ve farklı tasarımlar oluşturulmalı,
Sektörün teknik ara eleman ihtiyacını karşılayabilecek şekilde eğitim sisteminde gerekli
yapılandırmaya gidilmeli,
Sektörün ihtiyaç duyduğu büyük yatırımlar için büyük projeler gerçekleştirilmelidir.
58
Düzce İnşaat ve Yapı Malzemeleri sektörü olarak güçlü yanları iyi kullanıp zayıf yanları
güçlendirmeye çalışılırsa, bu bağlamda fırsatları daha iyi değerlendirir, iç ve dış tehditlere karşı daha
dirençli durulabilir.
Gerçekleştirilen SWOT Analizi çalışmasının ardından aşağıdakilerin yapılması önerilmektedir:
1. Uygulanacak eylem planlarının izlenmesi amacıyla çalışma yapılacak her sektör için sektörün
önde gelen kuruluşları ile Üniversiteden ilgili sektör öğretim elemanı katılımıyla “Koordinasyon
Kurulu” oluşturulması.
2. SWOT Analizinde ortaya çıkan konuların “Koordinasyon Kurulu” tarafından toplu olarak
önceliklendirilmesi ve değerlendirilmesi.
3. SWOT Analizi çalışmasına katılan grubun Koordinasyon Kurulu tarafından önceliklendirilen
konularda “Eylem Planları”’ hazırlaması ve eylem planlarının uygulamaya alınması.
4. Belirli periyotlarda olmak üzere, Düzce Ticaret ve sanayi odasının da katılımıyla “Durum
Değerlendirme Toplantıları” yapılarak gelişmelerin analiz edilmesi.
5. Yılda bir kez ‘Genel Değerlendirme Toplantısı’ yapılarak ulaşılan durumun daha önceden
belirlenmiş olan amaç ve hedeflerle karşılaştırılması ve gerekli önlemlerin alınması.
6. Ulaşılan amaç ve hedeflerin uygulamadaki etkililiğinin izlenmesi önerilmektedir.
KAYNAKLAR
İlhan, A. (2014), “İnşaat Sektörünün Ekonomik Büyümeye Etkisi (2002-2014) ve Sürdürülebilir
Büyüme”, İşletme ABD, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Ankara.
TİM. (2016). Sektörel Bazda İhracat Rakamları, http://www.tim.org.tr
TUİK. (2016). Sektörel Bazda İstatistik Veriler, http://www.tuik.gov.tr/Start.do
59
4. METAL/MAKİNE VE OTOMOTİV SEKTÖRÜ
4.1. GİRİŞ
Son yıllarda yerel yönetim ve yerel planlamanın öneminin tüm dünyada arttığı görülmektedir.
Her bölgenin gerçeklerini ortaya koyan ve kaynaklarının rasyonel kullanımına imkân veren yerel
planlara duyulan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır. Bir bölgenin, ilin, sektörün ya da kuruluşun kısa,
orta ve uzun vadeli planlarını yapma ve sürdürülebilirliğini sağlamada o bölgede yaşayan, o
sektörde ya da kuruluşta çalışan kişilerin yer alması; gerek sorunların doğru olarak tespitinde,
gerekse gerçekçi çözüm önerilerinin üretilmesi aşamasında önem arz etmektedir.
SWOT (GZFT) Analizi, söz konusu ihtiyaçların tespiti ve mevcut durumun analizi konusunda
yardımcı olacak bir teknik olarak kullanılmaktadır. Amaç; iç ve dış etkenleri dikkate alarak, var
olan güçlü yönler ve fırsatlardan en üst düzeyde yararlanacak, tehditlerin ve zayıf yönlerin etkisini
en aza indirecek plan ve stratejiler geliştirilmesine yönelik altyapı çalışmalarının
gerçekleştirilmesidir.
Metal/Makine ve Otomotiv sektörünün mevcut potansiyelini ortaya çıkarabilmek, buna bağlı olarak
mevcut ve gelecekteki amaçlarına ulaşabilmesini sağlamak için stratejik yönelimleri tanımlayarak
planlama altyapısına destek oluşturmak amacıyla, Düzce Ticaret ve Sanayi Odası’nın talebi üzerine
Metal/Makine ve Otomotiv Sektörü SWOT(GZFT) Analizi çalışması gerçekleştirilmiştir. Çalışma,
Düzce üniversitesi akademisyenlerinin bizzat ilgili firmalar ile yüz yüze görüşerek anket uygulaması
ve fikir alış verişi şeklinde yürütülmüştür.
Çalışmanın, Metal/Makine ve Otomotiv sektörünün bugünkü durumunun değerlendirilmesi ve
geleceğe yönelik kararların verilebilmesine ışık tutması ve değişik düzeylerde görevli karar
alıcıların birbirlerinin düşüncelerini net olarak bilmeleri ve mevcut iletişimin güçlenmesine katkı
sağlayacağı tahmin edilmektedir.
4.2. YÖNTEM
Açılımı; ‘S (Strengths): Güçlü Yönler, W (Weaknesses): Zayıf Yönler, O (Opportunities): Fırsatlar
ve T (Threats): Tehditler’ olan SWOT (GZFT) Analizi; bir organizasyonun çevresi ile etkileşim
içinde sistematik olarak incelendiği bir yöntemdir. Bu yöntem, planlama yapılırken
organizasyonun/ sektörün/bölgenin güçlü ve zayıf yönleri ile karşı karşıya olduğu fırsat ve
tehditleri analiz etmeyi ve geleceğe dönük stratejiler geliştirmeyi ifade eder. Amaç; iç ve dış
etkenleri dikkate alarak, var olan güçlü yönler ve fırsatlardan en üst düzeyde yararlanacak,
tehditlerin ve zayıf yönlerin etkisini ise en aza indirecek plan ve stratejiler geliştirilmesine yönelik
altyapı çalışmalarının gerçekleştirilmesidir.
SWOT Analizi çalışmasının yürütülmesinde beyin fırtınası yönteminden faydalanılmaktadır.
Beyin fırtınası, sorunların tespit edilmesi ve çözümlerinin ortaya konulmasında kısa bir zaman
aralığı içerisinde bir çalışma grubunun düşünce güçlerini birleştirerek mümkün olduğunca çok
sayıda kolektif fikir üretimi amacıyla kullanılan demokratik ve katılımcı bir çalışma tekniğidir.
Metal/Makine ve Otomotiv Sektörü SWOT Analizi çalışması, 11 kişi metal/makine ve 15 kişi
otomotiv sektörünü temsil eden kişileri katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışma ile ilgili hazırlanan
60
rapor, 4 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde çalışmanın yöntemi açıklanmış, ikinci bölümde
Metal/Makine ve Otomotiv sektörü SWOT Analizi değerlendirmeleri, üçüncü bölümde Düzce’de
metal/makine ve otomotiv sektörünün sorun alanları, raporun son bölümde ise gerçekleştirilen SWOT
Analizi çalışmasının sonuç ve önerileri yer almıştır.
Anket soruları firma sahiplerine, üst düzey ve orta düzey yöneticilerine yöneltilerek doldurulmuştur.
Anket formlarının doldurulma işlemi Kasım 2016 döneminde gerçekleştirilmiştir. Verilerin
analizinde SPSS paket programı ile yüzde ve frekans dağılımları alınmıştır. Literatür araştırması ve
elde edilen veriler ışığında Düzce İli Metal/Makine ve Otomotiv Sektörü SWOT Analizi Raporu
hazırlanmıştır.
4.3. METAL/MAKİNE ve OTOMOTİV SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YERİ
Türkiye’de makine sanayi, 1950’li yıllarda şeker ve çimento fabrikaları gibi büyük ölçekli kamu
yatırımlarının etkisi ile gelişmeye başlamıştır. Fabrikalardaki makinelerin bakım, onarım ve
yenileştirme ihtiyaçları, özel sermayeli firmaların sektöre girişini tetiklemiştir. Yurt dışından makine
temininin döviz sıkıntısı nedeniyle sekteye uğraması, girişimcilerin makine taleplerin bakım ve onarım
yapan firmalara yönlendirmesine neden olmuştur. Bu sayede özel sektörün makine imalatına ilgisi
artmış ve ilk imalat girişimleri başlamıştır. 1960’lı yıllarda liman vinçleri dâhil olmak üzere çok çeşitli
makine imal eden firmalar ortaya çıksa da bu firmalardan pek azı günümüze kadar varlıklarını
koruyabilmiştir.
1970’li yıllar makine sanayinde önemli atılımlara sahne olmuştur. Bu dönemde kurulan MKEK
(Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu), TAKSAN (Takım Tezgâhları Sanayi), TÜMOSAN (Türk Motor
San. Tic. A.Ş.), TEMSAN (Türkiye Elektromekanik Sanayi), TESTAŞ (Türkiye Elektronik Sanayi) gibi
KİT’ler, sanayileşmenin lokomotifi olarak ülkemizde makine sektörünün gelişiminde de öncü rol
oynamıştır. 1980 sonrası iç ve dış rekabete dayanan liberal bir ekonominin benimsenmesi ile birlikte
KİT’lerin ekonomi içindeki yeri değişmeye başlamış ve makine sanayinin gelişiminde önemli rol
oynayan KİT’lerin büyük bölümü 2000’li yıllarda özelleştirilmiştir. Türkiye’de uygulanan ekonomi ve
sanayi politikaları makine sektörünün gelişimini doğrudan etkilemiştir. İthal ikamesi, liberal
ekonomiye geçiş, gümrük birliği üyeliği, ihracata dayalı büyüme gibi bir dizi politika ve ekonomik
krizlerin etkisi, sektörde önemli sorunları da beraberinde getirmiştir.
Örneğin, 1960’lı yıllardan itibaren uygulanan teşvik sistemi sayesinde yatırımcılar, ihtiyaç duydukları
makine teşvik belgesi kapsamında gümrüksüz olarak ithal edebilme imkânına sahip olmuştur.
Dolayısıyla, diğer sektörlerin Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne üyeliği sonrası karşı karşıya kaldığı
gümrüksüz ithalat ile rekabet etme durumu, makine sanayinde 1960 yılından bu yana yaşanmaktadır.
2001 ekonomik krizi ile birlikte ise sektörde pek çok yatırım askıya alınmış, 2003 – 2007 döneminde
ara mallarda dışa bağımlı bir makine imalat sektörü gelişmiştir. 2008 yılındaki küresel finans krizinin
etkisi ile %25 oranında daralan sektör 2010 yılından itibaren yeniden büyümeye başlamıştır.
TÜİK verilerine göre ülkemizde 12.000’den fazla işletme makine ve ekipman sektöründe faaliyet
göstermektedir. AB’de makine imalatı yapan 24.500 iş yerinin bulunduğu göz önüne alındığında TÜİK
tarafından yapılan sayımların makine imalatçıları yanında, makine sanayinde bakım, onarım ve
yenileştirme çalışmaları yapan küçük atölyeleri de içerdiği anlaşılmaktadır. Bu bakımdan ülkemizde
gerçek anlamda makine imal eden işletme sayısının 3.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. 2012
61
yılı itibariyle Türkiye’nin en fazla makine ihraç ettiği ülke Almanya olup onu ABD, Rusya, Irak ve İran
takip etmektedir. En çok makine ihraç edilen ilk on ülkeye toplam makine ihracatının yaklaşık %55’i
gerçekleştirilmektedir. 2012 yılında Türkiye’nin en fazla makine ithal ettiği ülkelere bakıldığında ise
Almanya ilk sırada yer almaktadır Almanya’yı Çin, İtalya, Fransa, İngiltere ve Japonya takip etmektedir.
En fazla ithalat gerçekleştirilen ilk 10 ülkenin makine ithalatındaki payı yaklaşık %78’dir.
Sektörün ülke genelindeki yerleşimine bakıldığında, makine imalatının önemli bir bölümünün imalat
sanayinde gelişmiş bölgelerde yoğunlaştığı görülmektedir. TR52 (Konya-Karaman), TR41 (Bursa-
Eskişehir-Bilecik), TR42 (Kocaeli-Sakarya-Düzce-Bolu-Yalova), TR31 (İzmir) ve TR51 (Ankara)
bölgeleri makine imalatının en yoğun olduğu bölgeler olarak ön plana çıkmaktadır. Bu bölgelerdeki
hammaddeye ve kalifiye işgücüne erişim kolaylığı ile ulaşım ve alt yapı olanaklarının gelişmişliği
makine sanayinin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.
Otomotiv Sektörü
Türkiye’de motorlu kara taşıtları imalatı II. Dünya Savaşı ertesinde askeri amaçlı araçların ve
sonrasında ticari kamyonların üretimi ile başlamıştır. Söz konusu üretimler günümüze kıyasla düşük
miktarlarda ve büyük ölçüde montaj süreci ile sınırlı kalmıştır. Sektör esas atılımı 1960’larda başlayan
ithal ikamesi prensibi çerçevesinde yapmıştır. Yabancı otomotiv üreticileriyle yerli yatırımcıların
gittiği ortaklıklarla otomotiv sektörü yurt içinde ilk ciddi yatırımlarına kavuşmuştur.
1980’den itibaren liberal politika uygulamaları, ucuz iş gücü ve konumu Türkiye’ye dönük yabancı
yatırımları arttırmıştır. Yeni yatırımların yanı sıra mevcut işletmelerdeki modernizasyon ve kapasite
artırımları ile küreselleşme otomotiv sektörünün ihracat yapabilmesine olanak sağlamıştır. 1990’ların
ikinci yarısından itibaren otomotiv üretim tesisleri entegre yapıya kavuşmuş, Türkiye küresel ölçekte
önemli üreticilerden biri haline gelmiştir.
2000’lerin ortasından itibaren küresel rekabette gelinen seviyelerin yanı sıra tüketici talebinde
yaşanan çeşitlenme ile otomotiv firmaları özellikle otomobilde konforu artırıp yakıt tüketimini azaltıcı
teknolojilere dönük AR-GE çalışmalarını hızlandırmışlardır. Günümüzde sektörde tasarım ve motor
teknolojileri odaklı bir gelişim yaşanmaktadır. Yurt içinde faaliyet gösteren 137 AR-GE merkezinden
50’si otomotiv firmaları tarafından kurulmuştur.
Türkiye otomotiv sektöründe faaliyet gösteren firmalar Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) çatısı altında
örgütlenmişlerdir. Halen OSD üyesi 14 firma bulunmakta olup bunlardan 12’si motorlu kara taşıtları
üretimi ile iştigal etmekte; diğer iki firma olan Hattat Tarım ve Türk Traktör ise “Tarım ve Ormancılık
Makinelerinin İmalatı” sektöründe faaliyet göstermektedir.
TÜİK tarafından yayınlanan verilere göre sektörde yoğunlaşma oranı “çok yüksek” düzeyde
hesaplanmıştır. Buna göre toplam cironun %75’ten fazlası ilk dört firmaya; %90’dan fazlası ise ilk
sekiz firmaya aittir. Yoğunlaşma oranının yanı sıra ilk yatırım tutarlarının ve AR-GE gereksinimlerinin
de yüksek olması, özellikle otomobil üretiminde sektöre yeni girişleri zorlaştırmaktadır. Ancak, büyük
otomotiv firmalarının küresel üretim zincirlerindeki gelişmeler paralelinde ülkemizde üretime yönelik
yatırım yapması mümkün gözükmektedir. Ayrıca, yatırımlar kamu tarafından da belli şartlar dahilinde
teşvik edilmektedir.
Türkiye’de motorlu kara taşıtları üretimi, birkaç istisna üretim tesisi haricinde ağırlıklı olarak Doğu
Marmara bölgesinde kümelenmiş durumdadır. Bu bölge yurt içindeki en büyük pazar olan İstanbul’a
62
yakın olmanın yanında en önemli ihracat pazarı konumundaki Avrupa’ya lojistik olarak en uygun
bölge olarak ilk yatırımlardan itibaren sektör tarafından tercih edilegelmiştir. Sektörde faaliyet
gösteren firmaların toplam üretim kapasitesi yılda yaklaşık 1,5 milyon araçtır.
Türkiye’de motorlu kara taşıtları üretiminden sağlanan toplam istihdam yaklaşık 40 bin kişidir. Yan
sanayinin yanı sıra pazarlama, satış ve dağıtım kanallarında istihdam edilenlerle birlikte sektördeki
faaliyetin dolaylı olarak yaklaşık 400 bin kişilik istihdam sağladığı tahmin edilmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerin genelinde otomotiv üretimi ivmeli biçimde artarken, Türkiye’de üretim
dalgalı seyretmektedir. İç ve dış talep koşullarının istikrarlı bir seyir izlememesi sektörün üretim
rakamları üzerinde belirgin bir baskı oluşturmaktadır. Türkiye’de otomotiv üretiminde otomobil
ağırlıklı bir yapı bulunmakla birlikte ticari araç üretiminin toplam üretimden aldığı pay dünya
ortalamasının üzerindedir. Dünyada ticari araç üretiminin payı %25 civarında seyrederken,
Türkiye’de bu oran son 10 yılda %45 civarında seyretmiştir. 2014 yılında ise otomotiv sektörü
üretiminin %37,3’ü ticari araçlardan oluşmuştur.
2015 yılıyla birlikte yurt içi otomotiv pazarında kaydedilen canlılık otomotiv sektörünün üretim
rakamlarını da görünür biçimde yukarı çekmektedir. Mayıs ayında büyük otomotiv üreticisi firmalarda
yaşanan grevlerin üretim rakamlarını baskı altına almasına rağmen yılın ilk 5 ayında otomotiv sektörü
üretimi %19 artarken, en hızlı yükseliş %41 ile hafif ticari araç segmentinde kaydedilmiştir. Bu
dönemde otomobil üretimi %8 artarak 318 bine ulaşmıştır.
4.4. METAL, MAKİNE VE OTOMOTİV SEKTÖRÜ SWOT ANALİZİ DEĞERLENDİRMELERİ
4.4.1. Güçlü Yönler
Çalışmanın birinci bölümünü oluşturan içsel analiz kısmında; sektörün hedeflerine ulaşabilmesi ve
gelişmesi sürecinde etkili olabilecek güçlü ve zayıf yönleri belirlenmiştir. Metal/Makine ve
otomotiv sektörünün güçlü yönleri ile ilgili katılımcılar tarafından yapılan tespitler Tablo
4.1’de görülmektedir:
Tablo 4.1. Metal, Makine ve Otomotiv Sektörü Güçlü Yönler Analizi
Düzce ili metal/makine ve otomotiv üzerine imalat yapan firmalarda genç çalışanların
olması.
Çalışanların Lisans mezuniyeti düzeyinde eğitim seviyelerinin olması.
Çalışanların, 10 yıl ve üzerinde sektör deneyimlerine sahip olması.
Firmaların büyük çoğunluğu ihracat ve imalat yapması.
Modern Teknolojik altyapının yeterli olması.
Fiziksel alanların ve kaynakların yeterli olması.
Tanıtım ve Pazarlama çalışmaları.
Marka veya markalarının pazardaki bilinirlik düzeyi.
Yenilikçi, çok çeşitli ve çevre dostu ürünlere sahip olunması.
Kurumsal örgütlenme olması.
Kaliteli Hammadde Temini.
63
4.4.2. Zayıf Yönler
Katılımcılar; sektörde yaşanılan sorunları ve sektörün zayıf yönlerini değerlendirerek aşağıdaki
şekilde belirlemişlerdir (Tablo 4.2).
Tablo 4.2. Metal, Makine ve Otomotiv Sektörü Zayıf Yönler Analizi
Firmaların %48’inin herhangi bir OSB veya Sanayi Sitesi içinde yer almaması.
Firmaların % 20’sinin eğitim ve AR-GE çalışmalarında bulması.
%24’ünün marka geliştirme çalışmaları yapmakta, %20’sinin fırsat ve tehditlere yönelik
araştırmalar yapması.
Nitelikli işgücü eksikliği. Yetişmiş eleman ve ara eleman eksikliği.
AR-GE çalışmalarının yeterli yapılamaması,
Kooperatif/Dernek/Odaların destekleyici katkı düzeylerinin az olması.
Tam kapasite kullanımı olmaması.
Yurtdışı perakende mağaza sayısı.
Üniversite-Sanayi İşbirliği.
Çalışanların örgütsel bağlılığı.
4.4.3. Fırsatlar
Katılımcılar; sektörün geleceğe dönük stratejik planlarının hazırlanmasına ışık tutacak bir takım
çevresel faktörlerin içerisinde bulunan fırsatları ise aşağıdaki şekilde sıralamışlardır (Tablo 4.3).
Tablo 4.3. Metal, Makine ve Otomotiv Sektörünün Gelişmesine Yönelik Fırsatlar
Düzce’nin coğrafi konumu.
AR-GE çalışmalarına önem verilmesi.
Yerel yönetimlerle ilişkilerinin iyi olması.
Ulusal ve Uluslararası işletmeler ile işbirliği ve koordinasyon.
Etkin lojistik ve taşımacılık sistemleri.
Yeni dış pazarların oluşması.
Artan Tüketici Bilinci, İç Talep, Dinamik Nüfus ve Kamu Destek ve Teşvikleri.
İstikrarlı ve Büyüyen Ekonomi ve yeni tedarikçi alanları.
Tüketicilerin doğal ürünleri tüketme isteklerinin artması.
Bölgesel kalkınma politikalarının işlerlik kazanması.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına önem verilmesi.
Artan dış talep.
4.4.4. Tehditler
Katılımcılar; sektörün geleceğine yönelik hedeflerine ulaşmasının önündeki tehditleri aşağıdaki
şekilde sıralamışlardır (Tablo 4.4):
64
Tablo 4.4. Metal, Makine ve Otomotiv Sektörünün Gelişmesinin Önündeki Tehditler
Siyasi istikrarsızlık.
Enerji maliyetleri yüksekliği.
İşçilik maliyetleri yüksekliği.
Üretim maliyetleri yüksekliği.
Girdi maliyetlerinin yüksekliği.
Yöneticilerin, AR-GE faaliyetlerini yeterli düzeyde görmesi.
Düzce’nin olumsuz hava şartları.
Merdiven altı veya fason üretim olması.
Kayıt Dışı Ekonomik Faaliyetler.
AB Ekonomilerindeki Kriz.
Azalan/Kesilen Kamu Destek ve Teşvikleri.
Bazı hammaddelerde yüksek orandaki dışa bağımlılık.
Kamu ve özel sektör karar mekanizmalarda yönetim zafiyeti.
Alternatif dış pazarlar için serbest ticaret anlaşmalarının yetersizliği.
İç piyasanın vergi politikaları ile sınırlı olması.
Mesleki liselere ilginin azalması.
İşgücü piyasasında arz talep dengesizliği.
Dış pazarlarda durgunluk ve Orta Doğu’da derinleşen istikrasızlık.
Gelişen yeni pazarlara (Çin, Brezilya) coğrafi uzaklık.
Sendikalaşma.
Denetim ve kontrol yetersizliği.
Sektör ile diğer sektörlerin işbirliği veya etkileşimi alanlarında politika oluşturma ve analiz
etmeye uygun çalışmaların yapılamamış olması.
4.5. DÜZCE’DE METAL/MAKİNE VE OTOMOTİV SEKTÖRÜNÜN SORUN ALANLARI
Düzce Üniversitesi ve Düzce Ticaret Odası olarak Metal/Makine ve Otomotiv sektöründe faaliyet
gösteren firmaların temsilcileri ve çalışanları ile yaptığımız SWOT Analizi Anket Çalışmaları sırasında,
sözlü olarak verilen sektörünün sorun alanları şöyle sıralanabilir;
Nitelikli eleman eksikliği: Her sektörde olduğu gibi Metal/Makine ve Otomotiv sektöründe de yetişmiş
eleman açığı had safhadadır. Özellikle teknik ve mesleki eğitim konusundaki tutarsız politikalar ve sık
sık değişen eğitim sistemi ara eleman açığının her geçen gün artmasına, bu da işgücü kaybına ve
maliyetlerin artmasına sebep olmaktadır. Cazibesini kaybeden çıraklık okulları, yetişmiş tecrübeli
eleman açığını had safhaya getirmiştir. Lise mezunu olup da üniversite kapısında bekleyen genç nüfus
da sektörün ihtiyacına cevap verememektedir. Yurt dışındaki üniversitelerin mühendislik bölümleri,
en son teknolojinin görüldüğü ve kullanıldığı birer özel firma donanımındadır. Ülkemizdeki pek çok
üniversitede ise öğrencilerin kullanımına yeterli alet ve donanım sunulamadığı için öğrenciler yeterli
düzeyde bir eğitim alamamaktadırlar.
Sanayi odalarının/derneklerin her şirkete aynı ilgi ile yaklaşmaması. Şirketler arası pozitif ayrımcılığın
olmaması.
İç pazardaki alım gruplarının ithal makineleri/ekipmanları tercih etmesi; Büyük şirketler, Türkiye’de
KOBİ’lerden alım yapmayı tercih etmiyor.
65
Araştırma geliştirme eksikliği: Finans imkânının sınırlı olmasından dolayı veya bu konuya yeterli önem
verilmemesi nedeni ile AR-GE eksikliği sektörde önemli bir sorun olmaktadır.
Teşvik ve destek projelerinin şirketlere yeterince duyurulmaması. Ürünlerin yurt içi ve yurt dışı
fuarlarda sergilenmesi ve yurt içi, yurt dışı pazarlamasında zorluklar yaşanmaktadır.
Muhtelif yollardan ülkemize sokulan kalitesiz sac malzeme, imalat ve kullanım aşamasında tehlikeli ve
geri dönüşü olmayan problemlere sebep olması.
Merkezi Yönetimin Yapması Gerekenler
İhracatın artırılması ve işsizliğin azaltılması için üreten reel sektörün önündeki engeller ortandan
kaldırılmalıdır. Bu noktada Devletin yapması gerekenler şöyle sıralanabilir:
Şirket Birleşmeleri Teşvik Edilmeli: Türkiye'de olduğu gibi Düzce’de de Metal/Makine ve Otomotiv
sektöründeki firmaların önemli bölümünü KOBİ niteliğindeki firmalar oluşturuyor. KOBİ’ler ise
mevcut kapasiteleriyle belli miktarlarda üretim yapabilmekte, dolayısıyla büyüyememekte, marka
olamamakta, ar-ge’ye yeterli pay ayıramamaktadırlar. Bu nedenle şirket birleşmeleri teşvik edilmeli,
bu kapsamda yasal düzenlemeler yapılmalıdır. İlimizde sektörün tanıtımı en iyi şekilde yapılmalı, önce
Türkiye’de, ardından dünya çağında marka olmanın yolları aranmalıdır. Bunun yolu da
profesyonelleşmekten ve kurumsallaşmaktan geçmektedir. Alt yapısı sağlam firmalar ancak şirket
birleşmeleri ile daha profesyonel ve donanımlı hale gelebilirler. Bu konuda ilimizin en büyük engeli
güvendir. Birleştikleri zaman güçlerinin kaybolacağını düşünen firmalar bu nedenle birleşmeden
kaçmakta, tabiri caizse kendi yağıyla kavrulmaktadır. Etkin olmayan şirketler ise kıt kaynakları da
heba etmektedirler.
Kayıt dışılığın ve Haksız Rekabetin Önüne Geçilmelidir: Sektörün içinde bulunduğu sıkıntıların en
büyüğü kayıt dışıdır. Haksız rekabet ve kalitesiz malzeme ithalatı konusunda yaptırım uygulama
gücüne sahip yegane güç devlettir. Yurt dışından kalitesiz malzeme ithalatına kesinlikle izin
verilmemelidir.
Savunma Sanayi ve kamu alımlarında yerli makine alımı artırılmalıdır: Bu yolla iç pazarın ithal ürünü
tercih etmesinin önüne geçilebilir.
CE işareti belgelendirme hizmetlerinde yerli onaylanmış kuruluşların yetkilendirilmesi sağlanmalıdır.
Meslek Okulları Yeniden Yapılandırılmalıdır: Sanayimiz için yetişmiş ara eleman ihtiyacının
karşılanmasında en büyük görev milli eğitim politikalarını belirleyen siyasilere düşmektedir. Yetişmiş
ara eleman ihtiyacı çok büyük olan sanayimize fayda sağlayacak şekilde ve en kısa sürede meslek
okulları yapılandırılmalı, mezunlarının hemen iş hayatına atılabilecekleri teknik bilgi ve beceri sahibi
olarak yetiştirilmeleri için devlet tarafından çalışmalar acilen başlatılmalıdır. Meslek liseleri diğer
derslerde başarılı olmayan öğrencilerden oluşturulmak yerine teknik ve matematik alanında eğitimli
öğrencilerden oluşturulmalıdır. Bu çalışmaların yanı sıra çeşitli kuruluşlar da özel eğitim kursları ve
seminerleri vasıtasıyla bu eğitime katkıda bulunmalıdır.
66
Üniversite mezunu gençler için Sanayi, Milli Eğitim Bakanlıkları ile DPT, Odalar ve Sivil Toplum
Örgütleri ile ortaklaşa bir eğitim programı hazırlamalıdırlar.
Endüstri meslek liselerinde uygulamalı derslerin niteliği geliştirilerek atölyelerde mevcut makine ve
tezgâhların güncel teknolojili modeller ile yenilenmesi sağlanmalıdır. Teknik üniversitelerde güncel
teknolojiler öğretilmelidir.
Sanayimizin ihtiyaçlarına göre, 2 yıllık meslek yüksekokullarının meslek yelpazesi genişletilebilir.
Devlet üniversiteleri arasında teknoloji fakültelerinin sayısının artırılması bu noktada yapılabilecekler
arasında sıralanabilir. Bu üniversitelerle sanayinin işbirliği içinde olmasını sağlayıcı çeşitli teşvikler
yine devlet tarafından uygulanmalı ve bu yolla eğitimin teori ayağıyla sanayinin uygulamadaki
tecrübesi birleştirilmelidir.
Yurt dışı sektörel web sitelerine firmalarımızın reklam vermeleri teşvik edilmeli. Bu ülkeler Türk
markalarıyla bu web sitelerinde tanışmalıdır.
Önümüzdeki yaklaşık 5 yıl içinde bu teknik ve teknolojik gereklere uyum sağlayamayan firmaların, artan
iç ve dış rekabetin de etkisi ile bu pazardan elenmeleri kaçınılmaz bir gelişme olacaktır. Daha etkin
piyasa denetimi, CE işareti kullanımı gereklerine uygun olmayan makinelerin imalatını, ithalatını ve
piyasaya sunulmasını azaltacaktır. İş sağlığı ve güvenliği, çevre kurallarına uyum konularında firmaların
gerçekleştireceği uyum çalışmalarının maliyetler üzerinde bir miktar olumsuz etki yaratması
beklenmektedir. Bu nedenle bu konuda uzun bir uyum süreci talep edilmesinde yarar
bulunmaktadır. Özellikle çevre şartlarına uyum konusunda AB'nin mali destekleri bulunmaktadır. Bu
konuda sanayicilerin bilgilendirilmesi ve bu imkânların değerlendirilmesi gerekmektedir.
Özel Sektörün Yapması Gerekenler
AR-GE Çalışmalarına Daha Fazla Kaynak Ayrılmalı: Sektörde faaliyet gösteren firmalarımız ar-ge’ye
daha fazla kaynak ayırmalı, bu konuya gereken önemi göstermelidir. Makine ihracatı, tekstil ya da gıda
ihracatına benzemiyor. Çünkü en iyi makineyi yapsanız bile, dünyanın bir ucundaki alıcı, servis, yedek
parça, bakım gibi hizmetlerinizin olup olmadığını sorguluyor. Dolayısıyla, makinecilerin yurtdışında da
ciddi bir organizasyon yapısına sahip olması gerekiyor. Sektörün çoğunluğunun KOBİ ölçeğinde
olduğu düşünüldüğünde, ‘markalaşma’ olarak tanımlayabileceğimiz bu sürecin gelişebilmesi için,
finansman ve kurumsallaşma ihtiyacı doğuyor.
Üniversite-sanayi işbirliği artırılmalıdır: Bilindiği gibi son dönemde San-Tez projeleri ile ilimizde bu
anlamda önemli bir ilerleme kaydedilmiştir. Yine ilimizde Teknopark aracılığıyla da üniversite-sanayi
işbirliği hızla artmaktadır. Ancak bu yeterli değildir. Tüm firmalarımızın bilgiye ulaşmaları sağlanmalı,
firmalarımız bu konuda istekli olmalı, araştırmacı olmalıdır. İnovatif çalışmalar konusunda
Teknoparktan ve üniversitelerin ilgili bölümlerinden ziyadesiyle faydalanmaktan çekinmemelidirler.
Özgün Tasarımlar Hazırlamalılar: Sektörde yerli firmalar birbirini taklit etmemelidir. Firmalarımız
kendi özgün tasarımlarını hazırlamaya gayret göstermelidir.
Tasarım Yeteneğine Sahip Eleman İstihdamı: Türk makine imalatçıları ve otomotiv sektörü ilk
aşamada orta teknoloji düzeyinde tasarımlarla, gelişen ülkeler imalatçılarının önüne geçmek, ancak
burada da durmayarak, güncel teknolojilere uygun imalat yapmak zorundadırlar. Bunu sağlamak ise
ciddi bir mühendislik çalışmasını gerektirmektedir. KOBİ’lerimizin bazı diğer giderlerinden kısarak,
67
tasarım yeteneğine sahip, imalat tecrübesi olan mühendis ve kalifiye eleman istihdamına büyük önem
vermeleri gerekmektedir. Bu tür eleman sağlamak kolay olmadığından, kabiliyetli elemanların
kadroya alınması ve bunların birikimlerinin geliştirilmesi dışında da başka bir imkân
görülmemektedir.
Teknolojiyi Takip Etmek: Firmalarımız ileri teknolojiyi takip etmeli, ancak ileri teknolojik
donanımdaki bir ekipmanı almış olmak için almak yerine öncelikle ekipmanın kullanımı konusunda
yeterli donanıma sahip olduklarını kontrol etmeli, bu teknolojiyi en doğru şekilde kullanacak elemanı
bünyesinde tahsis ettikten sonra ekipmanın alımına gitmelidir.
İl Bazında Projeler Yürütülmeli: Kalite markası oluşturmak hedefiyle tanıtıcı fuar organizasyonu,
makine üretim havzalarının kurulması ve yurtiçi ve yurtdışında makine ticaret merkezlerinin ikamesi
gibi son derece orijinal projeler makine birlikleri tarafından yürütülmeye başlamıştır. Bütün bunlar
devletten finansal destek almadan makine firmalarının kendi çabalarıyla sağladıkları önemli
girişimler. Bu tür girişimlerin artırılması ve il bazında da önemli projelerin hayata geçirilmesi
gerekmektedir.
Düzce Ticaret Odası’nın Yapması Gerekenler
Düzce Ticaret Odası, firmaların faaliyet gösterdikleri sektör hakkındaki bilgilere kolay erişimini
sağlamayı sürdürebilir. Sektörü ilgilendiren tüm gelişmeleri takip ederek, üyelerini bu konuda ilk
elden bilgilendirerek, gerekirse sektörel bültenler yayınlayabilir.
Düzce Ticaret Odası, hali hazırda yürüttüğü sektörel istişare toplantıları, düzenlemiş olduğu çeşitli
seminer ve konferanslar vasıtasıyla daha fazla firma yetkisine ulaşarak, onları sürekli dinleyerek
sorunlarını çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarına iletebilir.
Düzce Ticaret Odası, sektör temsilcileri ile üyelerinin buluşmasını sağlayıcı adımlar atabilir. Gerekirse
sektörün Düzce’de hareketlenmesini ve tanıtımını temin etmek amacıyla Metal/Makine ve Otomotiv
sektörü ihracat rakamlarının bir seferlik Düzce’de açıklanması ve bu yolla Düzce’nin sektördeki
tanıtımının da yapılmasını sağlayıcı bir organizasyona öncülük edebilir.
Düzenlenen fuarlara daha fazla katılımın ve etkinliğin sağlanması için farklı uygulamalara gidilebilir.
Geçen yıla ait ihracat rakamlarını ihracatını artırmış firmalara ödül olarak yurt dışındaki fuarlara
katılım konusunda uygun bir ücret indirimi sağlanabilir.
Firmaların haksız rekabetinin önüne geçmek için toplantılar düzenleyerek firma yetkilileriyle
görüşmeler yapılabilir. Firmaların kaliteli üretimini teşvik için ne tür yaptırımlar ya da teşvikler
uygulanabileceği konusunda görüşülebilir.
4.6. SONUÇ ve ÖNERİLER
Düzce İlinde gerçekleştirilen Metal, Makine ve Otomotiv Sektörü SWOT Analizi çalışması, sektör
temsilcilerinin yakın ilgisi sonucunda, yüksek düzeyde katılımlı bir şekilde gerçekleştirilmiştir.
Katılımcılar, sektörün güçlü ve zayıf yönleri ile fırsat ve tehditlerini samimi bir şekilde tartışarak
analiz etmiştir. Sürecin bundan sonraki aşamalarının gereği gibi yerine getirilmesi sektörün
geleceğe yönelik amaç ve hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracaktır.
68
Türkiye'de Metal/Makine ve Otomotiv sektörü çok hızlı bir değişim ve gelişme yaşamıştır. Makine
sektörü otomotiv ile birlikte Türkiye’de ihracatı en hızlı artan sektörlerden biri haline gelmiştir.
Son dönemlerde ivme kazanan Ar-Ge ve yenilikçilik yatırımlarının imalat sanayi üretimine etkin bir
şekilde yansıtılmasına yönelik çalışmalara devam edilmektedir. Bu bağlamda altı yıllık dönem için
ülkemizin bilim, teknoloji ve yenilik vizyonunu, önceliklerini ve hedeflerini içeren temel strateji
belgesi olan Ulusal Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi (UBTYS) (2011-2016) kapsamında; otomotiv,
makine-imalat, bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) ülkemizin Ar-Ge ve yenilik kapasitesi açısından
güçlü olduğu öncelikli alanlar; enerji, su, gıda, savunma, uzay ve sağlık alanları da Ar-Ge ve yenilik
faaliyetlerinde ivme kazanılmasına ihtiyaç duyulan öncelikli alanlar olarak belirlenmiştir.
Türk Metal/Makine ve Otomotiv sektörünün güçlü olduğu yönler kadar zayıf olduğu bazı konular da
bulunmaktadır. Bu nedenle bu sektörlerin dünya makine ticaretinden aldığı payı artırmak için;
İşgücü maliyetindeki mali yükü azaltılmalı,
Firmaların kaliteye ve güncel teknolojilerin uygulanmasına özen göstermeleri ve bu çerçevede
uluslararası standartlara uygun imalat yapmaları sağlanmalı,
Yabancı sermayenin yerli üreticilerle işbirliği geliştirilmesi temin edilmeli,
AR-GE yatırımları artırılarak, yeni ve farklı tasarımlar oluşturulmalı,
Sektörün teknik ara eleman ihtiyacını karşılayabilecek şekilde eğitim sisteminde gerekli
yapılandırmaya gidilmeli,
Sektörün ihtiyaç duyduğu büyük yatırımlar için büyük projeler gerçekleştirilmelidir.
Düzce Metal/Makine ve Otomotiv sanayicileri olarak güçlü yanları iyi kullanıp zayıf yanları
güçlendirmeye çalışılırsa, bu bağlamda fırsatları daha iyi değerlendirir, iç ve dış tehditlere karşı daha
dirençli durulabilir.
Gerçekleştirilen SWOT Analizi çalışmasının ardından aşağıdakilerin yapılması önerilmektedir:
Uygulanacak eylem planlarının izlenmesi amacıyla bir ‘Koordinasyon Kurulu’
oluşturulması.
SWOT Analizinde ortaya çıkan konuların ‘Koordinasyon Kurulu’ tarafından toplu olarak
önceliklendirilmesi ve değerlendirilmesi.
SWOT Analizi çalışmasına katılan grubun Koordinasyon Kurulu tarafından
önceliklendirilen konularda ‘Eylem Planları’ hazırlaması.
Eylem planlarının uygulamaya alınması.
Belirli periyotlarda olmak üzere ‘Durum Değerlendirme Toplantıları’ yapılarak gelişmelerin
analiz edilmesi.
Yılda bir kez ‘Genel Değerlendirme Toplantısı’ yapılarak ulaşılan durumun daha önceden
belirlenmiş olan amaç ve hedeflerle karşılaştırılması ve gerekli önlemlerin alınması.
Ulaşılan amaç ve hedeflerin uygulamadaki etkililiğinin izlenmesi, önerilmektedir.
69
KAYNAKLAR
T.C. Bilim, Sanayi Ve Teknoloji Bakanlığı, “Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi 2015-2018”, 2015, s.31.
KSO, Makine İmalat Sanayi Sektörel Analiz Raporu. Konya: Konya Sanayi Odası Yayınları,2008. s.21.
DPT, Makine ve Metal Eşya Sanayi ÖİK Raporu. Ankara: Dokuzuncu Kalkınma Planı, 2007, s.3
Şinasi, Aksoy, “Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüsleri: Genel Bir Bakış”. Amme İdaresi Dergisi,
27(2),(1994): s.7
STB, I. Sanayi Şurası Yatırım Malları Sanayi Yönlendirme Planı Özet Raporu. Ankara: TC Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı Yayınları,1987. s.367 DPT, age, s.3-4
Yavuz, Bayülken, Makine İmalat Sanayii Sektör Araştırması, Ankara: MMO Yayınları,2012. s.23
Çukurova Bölgesinde Makine ve Ekipman Sektörü, Ahmet BATAT, Çukurova Kalkınma Ajansı,
Adana/Şubat 2015
Türkiye İş Bankası İktisadi Araştırmalar Bölümü, Otomotiv Sektörü, İlker ŞAHİN, Haziran 2015.
70
5. TEKSTİL SEKTÖRÜ
5.1. GİRİŞ
Bilişim çağında, tüm Dünya’da istatistiki verilere dayalı bölgesel planlamanın öneminin arttığı bilinen
bir gerçektir. Her bölgenin mevcut durumunu ortaya koyan ve kaynaklarının rasyonel kullanımına
imkân veren yerel planlara duyulan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır. Bir bölge, il ya da sektörün kısa,
orta ve uzun vadeli planlarını oluşturma ve sürdürülebilirliğini sağlamada o bölgede yaşayan, o
sektörde çalışan kişilerin yer alması; sorunların doğru olarak tespit edilmesinde, aynı zamanda
gerçekçi çözüm önerilerinin belirlenmesi aşamasında önem arz etmektedir.
Bu çalışmanın amacı, Düzce ili tekstil sektörünün mevcut durumunu ve geleceğini SWOT analizi
tekniği ile belirleyerek, geleceğe yönelik tavsiye niteliğinde çıkarımlarda bulunmaktır. Söz konusu
temel amaç doğrultusunda ilin tekstil sektörü açısından üstün ve zayıf yönleri belirlenerek, geleceğe
yönelik fırsatları ve tehditleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda anket yöntemi ile Tekstil
İşletmesi yöneticilerinin görüşlerinin elde edilmesi planlanmıştır. Diğer yandan araştırma kapsamında
Düzce İlinin Tekstil alanındaki mevcut durumu ve gelecekteki muhtemel pozisyonuna ilişkin veri
sağlanacağı düşünülmektedir. Araştırmada elde edilen veriler Düzce İlinde Tekstil sektörünün
devamlılığı ve gelişiminin sağlanması açısından son derece önemlidir. Bununla birlikte araştırma
sonuçları konuyla ilgili literatüre ve sektör temsilcilerine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Çalışmanın, tekstil sektörünün bugünkü durumunun değerlendirilmesi ve geleceğe yönelik kararların
verilebilmesine ışık tutması ve değişik düzeylerde görevli karar alıcıların güçlü iletişim ve işbirliği ile
bölgesel gelişime katkı sağlayacağı tahmin edilmektedir.
5.2. DÜNYA’DA, TÜRKİYE’DE VE DÜZCE İLİNDE TEKSTİL SEKTÖRÜ
Tekstil sektörü elyaftan başlayarak, iplik, yüzey oluşumu (Dokuma, örme, dokusuz yüzey), terbiye
işlemleri ve hazır giyimi de içine alan, tekstil ürünlerinin müşteri isteklerine cevap verecek şekle
dönüştürülmesi süreçlerinden oluşan geniş kapsamlı bir sektördür. Herkes tarafından bilinen giyim
tekstillerinin yanında, mekân tekstilleri (Dekorasyonluk kumaşlar, perdeler, tüller, mobilya
döşemelikler, taşıt araç koltuklarında kullanılan kumaşlar, halılar ve yer döşemelikleri ve vb.) ile
teknik tekstilleri (Zirai, inşaat, geoloji, tıbbi, ambalaj tekstilleri ve vb.) de içeren geniş bir alandır.
En kapsamlı sektörlerden biri olarak Tekstil sektörünün gelişimi incelendiğinde; Avrupa ve Kuzey
Amerika’da ve sanayileşmiş olarak nitelendirilen ülkelerde yapılan suni ve sentetik elyaf üretimi ile
başlamış, özellikle II. Dünya Savaşı’nı izleyen süreçte başta Tayvan, Güney Kore, Çin ve Türkiye olmak
üzere birçok gelişmekte olan ülkede de yaygınlaşmıştır (Kök ve Çoban, 2005: 70). Sektörün üretim ve
ihracatı 1970’lerden bu yana, üretim ve işgücü maliyetlerinin yüksek olması sebebiyle, gelişmiş
ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru kaymıştır.
Dünya Ticaret Örgütü tarafından 1995 yılında imzalanan ve 2005 sonrası tekstil ve hazır giyim
ticaretinin tamamen serbest hale geçmesini öngören Tekstil ve Hazır Giyim Anlaşması, 2001 yılında
Çin’in DTÖ’ne üye olarak aynı zamanda bu anlaşmaya taraf olması sonrası dünya tekstil, hazır giyim,
deri ve deri ürünleri sektörlerinde yeni bir dönem başlatmıştır. Uzun yıllar boyunca bu sektörde
ticaretin şeklini ve yönünü belirleyen kotaların artık olmaması ve korumanın sadece gümrük vergileri
ile sağlanması tüm ülkeler için önemli sonuçlar doğuran yapısal bir değişikliğe işaret etmektedir.
71
Değişen dünya düzeninde Türk tekstil ve hazır giyim sektörünün uluslararası pazarlarda rekabet
gücünü koruyabilmesi için, olabildiğince katma değeri yüksek, nitelikli ürünlerin üretimine yönelmesi,
dünyanın önde gelen büyük pazarlarına coğrafi yakınlık, yetişmiş ve nitelikli işgücü gibi avantajlarını
da kullanarak, bu tarz ürünleri makul fiyatlara dünya pazarlarına servis edebilmesi zaruri hale
gelmiştir (Güner,2015).
Tekstil ve hazır giyim sektörü, diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de gerek üretim
ve istihdama katkısı ve gerekse ihracat yoluyla ekonomiye döviz kazandırması nedeniyle ekonominin
lokomotif sektörü olma özelliğini taşımaktadır. Tekstil ve hazır giyim sektörünün ekonomiye katkısı
dikkate alındığında, rekabetçiliğinin arttırılması ve sürdürülmesi Türkiye açısından hayati önem
taşımaktadır. Türkiye tekstil ve hazır giyim sektörünün üstünlükleri; yüksek üretim kapasitesi,
hammaddenin bolluğu, endüstrideki deneyim ve bilgi birikimi, teslimat süresinin kısalığı, kaliteli
üretim, uygun maliyet, esnek üretim ve ürün çeşitliliği gibi faktörlerden kaynaklanmaktadır (Kök ve
Çoban, 2005; 78).
Tablo 5.1. En Fazla İhracat Yapan İlk 10 Sektör
SEKTÖR (Bin$) 2015 1 - 30 Kasım
2016 1 – 30 Kasım
Değ.%
Otomotiv Endüstrisi 1.916.058 2.239.202 16,9 Hazır Giyim ve Konfeksiyon 1.404.314 1.318.764 -6,1 Kimyevi Maddeler ve Mamulleri 1.295.932 1.158.138 -10,6 Elektrik Elektronik ve Hizmet 927.259 902.451 -2,7 Çelik 661.529 741.641 12,1 Tekstil ve Hammaddeleri 658.550 695.399 5,6 Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri
607.628 603.202 -0,7
Demir ve Demir Dışı Metaller 504.229 518.569 2,8 Makine ve Aksamları 486.625 455.894 -6,3 Madencilik Ürünleri 291.654 383.249 31,4
Kaynak: TUİK ve TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi)
Tablo 5.1. incelendiğinde 2015 ve 2016 rakamlarına göre en fazla ihracat yapan ilk on sektör içinde
2016 yılında düşüş yaşamasına rağmen Hazır Giyim ve Konfeksiyon sektörü, otomotiv sektöründen
sonra ilk sırada yer almaktadır. Tekstil ve hammaddeleri sektörü ise 2015 ve 2016 yılında 6. en fazla
ihracat yapan sektör olarak görülmektedir. Türkiye bazında Moda- Markalaşma ve Ar-Ge
çalışmalarında gelişmiş ülkelere göre geride olmamamıza rağmen sektörün ne kadar büyük önem arz
ettiği tablo 1’de açık bir şekilde görülmektedir.
Tablo 5.2. Türkiye Sektörel Bazda İhracat Rakamları
2016 1-20 Aralık 1 Ocak-20 Aralık
Sektör Aylık 1000 $ Kümülatif 1000 $ Değişim Hazır Giyim 829.215 16.457.755 0.0% Tekstil 409.564 7.634.595 -1.0% Deri 70.429 1.351.179 -5.3% Halı 106.669 1.858.044 -4.6%
Kaynak: İTKİB (TUİK kayıt rakamları)
72
Tablo 5.2.‘de tekstil sektörünün Türkiye ekonomisi açısından imalat sanayi içerisinde yer alan önemli
sektörlerden biri olduğu görülmektedir. Türkiye ekonomisi ve istihdamı için bu denli büyük bir önem
sahip Tekstil-Hazır Giyim-Deri ve Halı sektörleri Düzce İli içinde aynı derece öneme sahiptir. Düzce ili
tekstil ihracatı yapan imalatçıların sayısı yadsınamayacak kadar çoktur. Düzce Ticaret ve Sanayi
Odası’nın “Tekstil Ürünleri İmalatı ve Toptan-Perakende Tekstil Ürünleri Ticareti” adlı 7.Meslek
Grubu’na kayıtlı faal durumdaki üye sayısı 213 dür. Tekstil Ürünleri Ticareti: 94; Brode, Fisto, Gipür,
Kopanaki İmalatı: 37; Dış Giyim İmalatı: 55; Kumaş İmalatı: 9; İç Giyim İmalatı: 2, Çeşitli İplik İmalatı:
3 ve Diğer İmalatlar: 13 firma bulunmaktadır.
Düzce ilinde toplam sanayi sicil belgesi sayısı Eylül 2016 itibari ile 621 adettir. En çok belge,131 adet
ile tekstil sektöründe faaliyet gösteren firmalara verilmiş olup bu firmalarda çalışan sayısı 10.352’dir.
Tablo 5.3. Düzce İli 30.11.2016 İhracatçı Firmaların Kanuni Merkezleri Bazında Sektör İhracat
Performansı (1000 $)
Sanayi Sicil Belgesi sayısı bazında değerlendirildiğinde neredeyse her beş sanayi sicil belgesinden biri
bir tekstil şirketine verilmiştir. 2015 yılında kanuni merkezleri Düzce’de bulunan firmalar bazında bir
ihracat değerlendirmesi yapıldığında, “Tekstil ve Hammaddeleri” adı ile tanımlanmış ihracat kalemleri
en fazla ihracat yapılan 2.sektör durumundadır 2015 yılında Düzce’den yapılan ihracatın yüzde 18.51’i
tekstil sektörü tarafından gerçekleştirilmiştir.
2011-2015 yılları ile ilgili bir değerlendirme yapıldığında, tekstil sektörünün son beş yıllık ihracat
rakamlarının yüzde 18.93 nü oluşturduğunu, zorlu dünya pazarları dikkate alındığında, Düzce’deki
tekstil firmalarının ciddi bir istikrara sahip olduğunun göstergesidir (DTSO, 2016).
Düzce’de faaliyet gösteren tekstil firmalarının güçlü ve zayıf yönleri ile fırsat ve tehditlerini
belirlemeye yönelik olarak yapılan bu çalışmada, 2-9 Kasım 2016 tarihlerinde toplamda 17 tekstil
firmasının yöneticileri ile görüşülmüştür. Yapılan görüşmeler neticesinde, bu firmalarda yönetici (üst
kademe ve orta kademe yönetici) pozisyonunda çalışan 47 kişiden elde edilen anket formları,
katılımcıların demografik özelliklerinden başlayarak, firma bilgileri, katılımcıların sektöre ilişkin
görüşleri ve güçlü-zayıf yönler ile fırsat ve tehditler hakkındaki görüşleri çerçevesinde analiz
edilmiştir.
1 - 30 Kasım 1 Ocak - 30 Kasım
SEKTÖR 2015 2016 DEĞ. 2015 2016 DEĞ.
Deri ve Deri Mamulleri 0,00 0,00 9,90 9,17 -7,36%
Halı 472,37 419,31 -11,23% 919,20 4.507,70 390,39%
Hazır Giyim ve Konfeksiyon
562,66 338,47 -39,85% 4.307,02 6.652,71 54,46%
Tekstil ve Hammaddeleri 1.152,82 1.047,31 -9,15% 16.868,48 11.941,90 -29,21%
TOPLAM 7.828,74 11.777,03 50,43% 94.831,69 101.538,52 7,07%
73
5.3. YÖNTEM
Araştırma, tarama modelinde betimsel bir araştırmadır. Genel tarama modelleri; çok sayıda
elemandan oluşan bir evrende, evren hakkındaki genel yargıya varmak amacı ile evrenin tümü ya da
ondan alınacak bir grup örnek ya da örneklem üzerinde yapılan tarama düzenlemeleridir (Karasar,
2006).
İlk olarak konu alanı uzmanlarının görüşleri doğrultusunda ön görüşme soruları hazırlanmıştır.
Görüşme soruları sektörün durumu hakkında ön bilgiye sahip olmak ve anket sorularına hazırlamak
üzere random olarak seçilen 4 işletmeye uygulanmıştır.
Düzce Ticaret ve Sanayi odasından elde edilen verilere göre, 7. Meslek grubuna bağlı 119 üretim yapan
işletmeden random örnekleme yoluyla 17 imalatçı işletme seçilmiştir.
Çalışma grubu olarak belirlenen bu 17 firmanın tamamına DTSO bağlantısı ile ulaşılarak gerekli
randevular alınmış yüz yüze görüşmeler yapılarak anket sorularının cevaplandırılması sağlanmıştır.
Anket soruları firma sahiplerine, üst düzey ve orta düzey yöneticilerine yöneltilerek doldurulmuştur.
Anket formlarının doldurulma işlemi Kasım 2016 döneminde gerçekleştirilmiştir. Verilerin analizinde
SPSS paket programı ile yüzde ve frekans dağılımları alınmıştır. Literatür araştırması ve elde edilen
veriler ışığında Düzce İli Tekstil Sektörü SWOT Analizi Raporu hazırlanmıştır.
5.3.1. Katılımcıların Demografik Özellikleri
Katılımcıların demografik özelliklerine ilişkin yapılan analiz, katılımcıların yaş, eğitim durumu,
işletmedeki pozisyonu ve sektördeki deneyim süresi ile ilgili dağılımlarını içermektedir.
Katılımcıların %36,2’si 26-35 yaş, %44,7’si 36-45 yaş ve %19,1’i ise 46 yaş ve üzerindedir. Bu
bulgudan hareketle yürütülen araştırma ile ilgili sonuçların orta yaş grubunun bakış açılarını yansıttığı
ve elde edilen sonuçların bu yaş kategorisine yönelik genellemeler içereceği savunulabilir.
Katılımcıların eğitim durumlarına göre dağılımı incelendiğinde, katılımcıların %46,8’inin lisans
mezunu olduğu, lisans mezunlarını ise %23,4 ile lise mezunlarının izlediği belirlenmiştir. %78,7’sinin
üst kademe yönetici, %21,3’ünün ise alt kademe yönetici olduğu belirlenmiştir.
Katılımcıların sektördeki deneyim sürelerine göre dağılımının heterojen bir yapıda olduğu
görülmektedir. Katılımcıların %29,8’i sektörde 1-5 yıl aralığında bir deneyime sahipken, katılımcıların
%25,5’i 6-10 yıl, %23,4’ü 11-15 yıl ve %21,3’ü ise 16 yıl ve üzeri bir deneyim süresine sahip olduğu
ifade edilebilir.
5.3.2. Firmalara İlişkin Veriler
Katılımcı firmanın kaç yıldır bu sektörde faaliyet gösterdiği, firmanın fiziksel alanının bulunduğu yer,
firmanın çalışan sayısı, firmanın sektördeki konumu, firmada yapılan çalışmaların dağılımlarını
içermektedir.
Katılımcı firmaların 13’ü ihracatçı-imalatçı olarak faaliyet gösterirken, 2’si dolaylı ihracatçı ve 2’si
imalatçı olarak faaliyet göstermektedir bununla birlikte firmaların %23,6’sı bu sektörde 1-5 yıl
74
aralığında faaliyet gösterirken, %29,4’ü 6-10 yıl, %17,6’sı 11-15 yıl ve geriye kalan %29,4’ü ise 16 yıl
ve daha fazla süredir tekstil sektöründe faaliyet göstermektedir. Bu sonuçlara göre araştırmaya katılan
firmaların %47’si bu sektörde 11 yıl ve daha fazla süredir varlıklarını sürdürdükleri ve çoğunluğunun
ihracat yapan firmalar olduğu söylenebilir.
Katılımcı firmaların, 5’i Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösterirken, 12’si Organize Sanayi Bölgesi
ve Küçük Sanayi Sitesi dışında faaliyet göstermektedir. Çalışan sayılarına göre 7’si küçük ölçekli, 5 orta
ölçekli ve 5’i büyük ölçeklidir.
Tablo 5.4. Katılımcı Firmalarda Gerçekleştirilen Çalışmaların Dağılımı
KATEGORİLER Sayı Yüzde
Sistemli Pazar araştırması 10 58,8
Yeni ürün geliştirme çabası 11 64,7
Rakip analizi 6 35,3
Marka geliştirme 10 58,8
Fırsat ve tehdit araştırması 8 47,1
Eğitim ve geliştirme uygulamaları 9 52,9
Teknoloji araştırma ve geliştirme 7 41,2
Tablo 5.4’e göre; araştırmaya katılan firmaların %58,8’i sistemli pazar araştırması yapmakta, %64,7’si
yeni ürün geliştirme faaliyetlerinde bulunmakta, %35,3’ü rakipleri analiz etmekte, %58,8’i marka
geliştirme çalışmaları yapmakta, %47,1’i fırsat ve tehditlere yönelik araştırmalar yapmakta, %52,9’u
eğitim ve geliştirme uygulamaları yapmakta ve %41,2’si teknoloji araştırma geliştirme çalışmalarına
yönelmektedir.
5.4. BULGULAR ve YORUMLAR
5.4.1. Sektöre İlişkin Frekans Analizi
Sektöre ilişkin yapılan analiz, katılımcıların, sektördeki firmaları uluslararası pazarlara açan ve
pazarda güçlü kılan en önemli özelliklerine göre düşünceleri, sektörel yatırımların gelecekte hangi
alanlara yayılacağına ilişkin düşünceleri, sektörün geleceğe yönelik hedeflerine ilişkin görüşleri ve
sektörün uluslararası pazarlarda büyümesinin önündeki en büyük engellere yönelik görüşlerini
içermektedir.
Tablo 5.5. Katılımcıların Sektördeki Firmaları Uluslararası Pazarlara Açan Ve Bu Sektörü Pazarda
Güçlü Kılan En Önemli Özelliklere İlişkin Düşünceleri
Kategoriler Sayı Yüzde
Ülkedeki uygun koşullar 5 10,6 Devlet yardımı ve teşvikleri 9 19,1 Kaliteli ürünlerimiz 27 57,4 Markamız 14 29,8 Fiyat 8 17,0 Diğer 4 8,4
Tablo 5.5’e bakıldığında, tekstil sektörünü uluslararası pazarlara açan önemli unsur olarak
katılımcıların %10,6’sı ucuz işgücü ve ucuz girdi gibi unsurlarla değerlendirilebilecek ülkedeki uygun
koşulları görürken, %19,1’i devlet yardımı ve teşviklerini, %57,4’ü kaliteli ürünleri, %29,8’i marka,
75
%17’si ise fiyat unsuruna önem atfetmiştir. Bunun dışında katılımcıların %8,4’ü ise coğrafi konum,
kalite ve pazar payı gibi unsurların da sektördeki firmaları güçlü kıldığını belirtmiştir.
Tablo 5.6. Katılımcıların Sektörel Yatırımların Gelecekte Hangi Alanlara Yayılacağına İlişkin Görüşleri
Kategoriler Sayı Yüzde
Kapasite artırımı 19 40,4
Teknoloji yenileme 21 44,7 Yeni ürün üretimi 17 36,2 Yeni sektör 1 2,1 Pazarlama 21 44,7 Ar-Ge 14 29,8 Diğer 2 4,2
Tablo 5.6’ya göre, katılımcıların sektörel yatırımların gelecekte hangi alanlara yayılacağına ilişkin
düşünceleri incelendiğinde %40,4’ü yatırımların kapasite artırımı, %44,7’si teknolojiyi yenileme,
%36,2’si yeni ürün üretimi, %2,1’i yeni sektör, %44,7’si pazarlama ve %29,8’i araştırma ve geliştirme
alanına yayılacağını düşünmektedir.
Tablo 5.7. Katılımcıların Sektörün Geleceğine Yönelik Hedeflerine İlişkin Görüşleri
Kategoriler Sayı Yüzde
Kalitenin iyileştirilmesi 23 48,9
Dış pazarlarda büyüme 25 53,2
İç pazarlarda büyüme 14 29,8
Markalaşma 16 34,0
Yeni yatırımlar 15 31,9
Yeni ürün geliştirme 14 29,8
Maliyetleri düşürme 22 46,8
Üretimi başka ülkelere kaydırma 8 17,0
Yurt dışı ortaklık 7 14,9
Tablo 5.7’de, katılımcıların sektörün geleceğine yönelik hedeflerine ilişkin görüşlerine bakıldığında
%48,9’u tekstil sektöründe gelecekte kalitenin iyileştirilmesi konusunda çalışmaların olacağını,
%53,2’si dış pazarlarda büyüme konusuna odaklanılacağını, %29,8’i iç pazarlarda büyüme konusuna
odaklanılacağını, %34’ü markalaşma, %31,9’u yeni yatırımlar, %29,8’i yeni ürün geliştirme, %46,8’i
maliyetleri düşürme, %17’si üretimi başka ülkelere kaydırma ve %14,9’u yurt dışı ortaklık konusuna
odaklanılacağını düşünülmektedir.
76
Tablo 5.8. Katılımcıların Sektörün Uluslararası Pazarlarda Büyümesinin Önündeki En Büyük Engellere
Yönelik Görüşleri
Kategoriler Sayı Yüzde
Siyasi istikrarsızlık 24 51,1
Yeniliklere ayak uyduramama 8 17,0
TL’nin değer kazanması ve artan maliyetler 16 34,0
Vizyonsuzluk 11 23,4
Diğer ülkelerden gelen rekabet 28 59,6
Uluslararası standartlara ayak uyduramamak 8 17,0
Diğer 4 4,3
Tablo 5.8’de, katılımcıların sektörün uluslararası pazarlarda büyümesinin önündeki en büyük
engellere yönelik düşüncelerinin dağılımı incelendiğinde araştırmaya katılanların %51,1’i tekstil
sektörünün uluslararası pazarlarda büyümesinin önündeki engelin siyasi istikrarsızlık olduğunu,
%17’si yeniliklere ayak uyduramama, %34’ü TL’nin değer kazanması ve artan maliyetler, %23,4’ü
vizyonsuzluk, %59,6’sı diğer ülkelerden gelen rekabet, %17’si uluslararası standartlara ayak
uyduramamak ve %4,3’ü diğer unsurları tekstil sektörünün büyümesinin önündeki engeller olarak
görmektedir. Bu konuda bazı katılımcıların önem sırasına göre bu unsurları sıraladığı görülmüş olup,
katılımcıların %12,6’sının “diğer ülkelerden gelen rekabet” konusunu sektörün uluslararası pazarlarda
büyümesinin önündeki en önemli engel olarak işaretlemesi dikkat çekicidir. Bununla birlikte
katılımcıların %10,5’i “TL’nin değer kazanması ve artan maliyetler” konusunu ise sektörün
uluslararası pazarlarda büyümesinin önündeki ikinci önemli engel olarak düşündüğü ifade edilebilir.
5.4.2. İş Ortamı Özelliklerine İlişkin Frekans Analizi
İş ortamı özelliklerine ilişkin yapılan analiz, katılımcıların sektör ve işletmeye yönelik
değerlendirmelerini içermektedir.
Düzce ili Tekstil sektöründe rekabet konusu incelendiğinde Düzce ilinde faaliyet gösteren firmalar il içi
ve dışındaki firmaları birbirlerine rakip olarak görmektedirler. Bu açıdan rakip sayılarının fazla
olduğunu ayrıca katılımcıların %78,7’ü sektörde alternatif mal ve hizmet sayısının oldukça fazla
olduğunu düşünmektedir. Katılımcıların %48,9’si sektörde rakipler ile ilgili kritik doğru bilgilere
zamanında ulaşmanın oldukça zor olduğunu düşünürken katılımcıların %68,1’i sektördeki aktörler
arasındaki rekabetin şiddetli olduğunu düşünmektedir.
Bu firmaların büyük kısmı sektörde rekabetin büyük oranda fiyat konusunda yaşandığını, devamında
sırasıyla, kalite, imaj ve sektörde farklılaşma konularında şiddetli rekabet olarak devam ettiğini
belirtmişlerdir.
Firmaların %40,4’ü sektöre alternatif olan ikame ürünlerin tehdidinin oldukça yüksek olduğunu,
%65,9’u faaliyet alanında merdiven altı veya fason üretimin rekabeti engelleyici önemli bir unsur
olduğunu, %65,9’u sektörde tedarikçilerin pazarlık gücünün oldukça yüksek olduğunu, %80,9’u
müşteri gruplarının firmalar üzerindeki pazarlık gücünün oldukça yüksek olduğunu düşünmektedir.
77
Katılımcıların yarısından fazlası çevresel faktörlerin değişim hızının, müşteri ihtiyaçlarının değişim
hızının, rekabet stratejilerinin ve rakip hamlelerinin değişim hızının, sektörün gelişim hızının ve ayrıca
bilgi kirliliği oranının oldukça yüksek olduğunu belirtmişlerdir.
Katılımcıların %57,4’ü sektörün hammadde açısından sorun yaşamadığını, %61,7’si sektörün ulaşım
ve lojistik hizmetler konusunda yeterli altyapıya sahip olduğunu, %40,4’ü sektördeki teknolojik alt
yapının günümüz koşulları için yeterli olduğunu, %23,4’ü ise böyle olmadığını düşünmektedir.
Katılımcıların %61,7’si sektörün teknolojiye olan ihtiyacının oldukça fazla olduğunu, %42,6’si
teknolojiyi kullanma ve geliştirme durumunun oldukça iyi olduğunu düşünmektedir.
Katılımcıların %29,2’si sektöre yönelik çıkarılan yasal hükümlerin(ruhsatlandırma, kontroller, vergiler
vb.) oldukça yol açıcı olduğunu düşünürken, %46,8’i bu konuda daha olumsuz düşünmektedir.
Tekstil işletmesi yetkililerinin neredeyse tamamı, sektörde enerji maliyetlerinin, faaliyet alanındaki
işçilik maliyetlerinin, üretim maliyetlerinin, tedarik zincirinde yer alan maliyetlerinin oldukça yüksek
olduğunu düşünmektedir. Bu veriler ışığında, sektördeki maliyetlerin yüksek olduğu ve sektörün
devamlılığı için tehdit oluşturduğu sonucu çıkarılabilir.
Katılımcıların büyük kısmı sektördeki insan kaynağının yeterli olmadığını aynı zamanda sektörde
çalışan bireylerin eğitim düzeyinin ve teknik bilgi-beceri düzeyinin yeterli olmadığını
düşünmektedirler. Bununla birlikte katılımcıların %44,7’si sektörde personel devir oranının oldukça
yüksek olduğunu belirtmişlerdir.
Katılımcıların büyük kısmı sektörde marka, patent, kurum kimliği, ürün saygınlığı gibi maddi olmayan
varlıklar üzerine yapılan çalışmaları yeterli düzeyde görmemektedir. Sektörde yeterli sayıda
markalaşma çalışmalarının yapıldığını belirtmelerine rağmen bir kısmı marka veya markalarının
pazardaki bilinirlik düzeyinin oldukça iyi olduğunu düşünmektedirler.
Katılımcıların %53,1’i sektör için AR-GE çalışmalarının oldukça önemli olduğunu düşünmelerine
rağmen sektörde mevcut ürünlere yönelik ve yeni ürünlere yönelik AR-GE faaliyetlerinin yeterli
düzeyde olmadığını belirtmişlerdir.
Katılımcıların %25,5’i sektördeki işletmelerin yeni yatırımlar için finansal durumunun iyi olduğunu
düşünürken, %36,1’i böyle olmadığını düşünmektedir.
Katılımcıların %17,1’i sektördeki işletmelerin finansal yapısının olası krizler için yeterli düzeyde
olduğunu düşünürken, %44,7’si sektördeki işletmelerin finansal yapısının olası krizler için yeterli
düzeyde olmadığını düşünmektedir.
Katılımcıların %36,2’si özel Know-How’un patent, marka ve lisanslar aracılığıyla yeterince
korunduğunu düşünürken %34’ü bu koruma konusunda daha olumsuz bir düşünceye sahiptir
denilebilir.
Katılımcıların %38,3’ü sektörün ihracat performansının bugün için oldukça iyi durumda olduğunu
düşünürken, %36,1’i sektörün ihracat performansının bugün için oldukça iyi durumda olmadığını
düşünmektedir.
78
Katılımcıların %78,8’i sektörün yapısının ihracatın arttırılması için oldukça uygun olduğunu
düşünmesine rağmen, %36,2’si ise sektörün ihracat performansının gelecek için umut vaat eden bir
durumda olmadığını düşünmektedir. Bununla birlikte yine katılımcıların %36,2’si sektörün ithalat
performansının gelecek için endişe verici düzeyde olduğunu belirtmişlerdir.
Katılımcıların %25,6’sı sektörde yer alan işletmelerin kapasite kullanım durumlarının çok iyi olduğunu
düşünürken, katılımcıların %53,2’si ise bu konuya orta düzeyde katılım sergilemiştir.
Firma yetkililerinin büyük kısmı üretim kalitesi açısından iyi durumda olduklarını, bu sebepten
rakipleri tarafından taklit edilemeyeceklerini belirmişlerdir.
Katılımcıların %40,5’i sektördeki üretim sistemlerinin oldukça güncel olduğunu düşünmektedir.
Katılımcıların %42,6’i sektörde kalite standartlarını yakalama ve yükseltme konusunda önemli
çalışmalar yürütüldüğünü savunurken, %40,4’ü bu konuya orta düzeyde katıldıklarını belirtmişlerdir.
Katılımcıların %59,6’sı sektör olarak genel anlamda ürünlerinin oldukça yenilikçi olduğunu ve
ürünlerinin rakiplerin ürünlerinden oldukça farklı olduğunu düşünmektedir. Bu sebeple müşteri
şikâyet ve problemlerinin oranının oldukça düşük olduğunu belirtmişlerdir.
Katılımcıların %68,1’ü Düzce’nin coğrafi konumunun sektör için oldukça önemli bir avantaj olduğunu
buna karşın, %25,6’sı Düzce’nin hava şartlarının faaliyet alanını olumsuz etkilediğini düşünürken,
%61,7’si Düzce’nin hava şartlarının faaliyet alanını olumsuz etkilediğini düşünmemektedir. % 38,3’lük
kısmı ise özellikle kış aylarında çöken kömür ve sis bulutlarının ürünlerini olumsuz etkilediğini
belirtmişlerdir.
Düzce ilinde tekstil sektörünün çevreye olumsuz etkisinin olmadığı, çevre ve doğayı koruyan bir
üretim prensibinin benimsendiği belirlenmiştir.
Katılımcıların %14,9’u sektördeki kooperatif, dernek ve odaların faaliyet alanının gelişmesine ciddi
katkı sağladığı %48,9’u ise böyle bir katkının olmadığı, yarısından fazlası ise sektördeki kooperatif,
dernek ve odaların yaşanan problemlerin çözümünde etkili bir rol oynadığı görüşündedir.
Katılımcıların %59,6’sı devlet tarafından yürütülen politika ve uygulamaların oldukça zorlayıcı
olduğunu ve sektördeki alt yapısal problemlerin oldukça zorlayıcı olduğunu düşünmektedir.
Katılımcıların %74,5’i sektördeki nitelikli iş gücü sorunlarının oldukça fazla olduğunu düşünmektedir.
Katılımcıların %55,3’ü yerel yönetimlerle ilişkilerinin oldukça iyi olduğunu belirtmelerine rağmen
%38,3’ü yerel yönetimlerin faaliyetleri kolaylaştırıcı ve geliştirici çalışmalarını yeterli düzeyde
görmemektedir.
Katılımcıların %50’den fazlası yabancı pazarlarda faaliyet gösterme konusunda yerel yönetimler ve
kamu kurumlarından yeterli düzeyde destek göremediklerini belirtmişlerdir.
Katılımcıların çoğunluğu sektörde sosyal sorumluluk konusunda yeterli hassasiyet gösterilmediğini
buna bağlı olarak sektörde sosyal sorumluluk projelerinin sayısının oldukça az olduğunu
belirtmişlerdir.
79
Katılımcıların %38,3’ü sektörde faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası işletmeler ile olan ilişkilerinin
oldukça iyi olduğunu düşünürken, %40,4’ünün ise bu konuya orta düzeyde katıldığı belirlenmiştir.
Katılımcıların %23,4’ü sektördeki firmalar arasındaki işbirliği ve koordinasyonun oldukça iyi durumda
olduğunu, %40,5’i bu konuda daha olumsuz bir düşünceye sahiptir denilebilir. Bu verilerden
sektördeki ulusal ve uluslararası firmalar arasında gerçek anlamda bir işbirliği ve koordinasyon
olmadığı, bununda sektörün geleceği için tehlike oluşturduğu söylenebilir.
Katılımcıların %19,2’si hızlı ve kolay bir şekilde mali kaynak tedarik edebilme imkânının yeterli
düzeyde olduğunu, %29,8’i ise böyle bir yeterliliğe ilişkin daha olumsuz düşünmektedir. Ancak
katılımcıların %46,8’i bu konuya orta düzeyde katıldığını ifade etmiştir.
Katılımcıların büyük kısmı sektördeki işletmelerin stratejik yetenekler konusunda iyi olmadığını
düşünmektedir. Ayrıca demografik anlamda yeni eğilimleri orta düzeyde analiz ettikleri, ekonomik
alandaki yenilikleri çok iyi analiz edemediklerini, Yasal alandaki yenilikleri ise analiz etmede yetersiz
kaldıkları belirlenmiştir.
Yeni firmaların sektöre giriş ve çıkışının oldukça kolay olduğunu Tekstil sektöründe yöneticiler karlılık
derecesinin ne çok iyi nede çok kötü olduğu konusunda hemfikirdirler. Bu aşamada katılımcıların
çoğunluğu ortamın kararsızlık ve belirsizlik derecesinin oldukça yüksek olduğunu bu sebeple sektörün
geleceği hakkında doğru bir tahminde bulunmanın çok zor olduğunu düşünmektedirler.
Bu veriler sektördeki rekabet koşullarının durumunu açıkça ortaya koymaktadır. Küresel rekabet
ortamında, ülkelerin rekabet gücünü etkileyecek birçok önemli unsur bulunmaktadır. Bunlardan en
önemlileri; AR-GE, ÜR-GE, teknoloji, nitelikli iş gücü, kaliteli ve ucuz hammadde temini, verimlilik,
pazara yakın olma ve pazarlama ve dağıtım kanallarına sahip olma ile birlikte son yıllarda önemi artan
moda ve tasarım olgularıdır. Üreticinin kullandığı enerji fiyatlarının dünya fiyatlarının üstünde olması
önemli bir maliyet unsuru olarak sektörün rekabet gücünün azalmasına yol açmaktadır. Bu nedenle
sektörde önemli bir girdi olan enerji maliyetlerinin düşürülmesi bununla birlikte bölgesel olarak
teşvik ve desteklerin devamlılığının artarak sağlanması gerekmektedir.
5.4.3. Güçlü ve Zayıf Yönler
Güçlü ve zayıf yönlere ilişkin yapılan analiz, katılımcıların kendi işletmelerine yönelik
değerlendirmelerini içermektedir.
Tablo 5.9. Düzce İli Tekstil Sektörünün Güçlü Yönleri
Güçlü Yönler
Üretim sürecinde teknik yeterlilik 59,60%
Ürün güvenilirliği 85,10%
Akreditasyon sisteminin olması 48,90%
Çok uluslu ve ulusal firmalarla köklü bir geçmiş ve tecrübeye sahip olma 72,30%
Ürün çeşitliliği 78,70%
Sektörel mevzuata uyum 80,90%
Çevre dostu üretim 78,70%
Engelli dostu üretim 68,10%
Üretim tesisinin dünya standartlarında olması 66%
80
Uluslararası standartlara uygun ürün üretme 76,60%
Küçük siparişlere cevap verebilme 83%
Büyük siparişlere cevap verebilme 89,40%
Pazarlara coğrafi yakınlık 72,30%
Üretim altyapısı 80,90%
İstikrarlı bir fiyatlandırma politikası 66%
Hızlı ve esnek hareket edebilme kabiliyeti 68,10%
Üretimin talebi karşılama gücü 72,30%
Yönetim becerileri 61,70%
Esnek üretim yetkinliği 53,20%
Kaliteli hammadde temini 57,40%
Çevre ve insan sağlığına uygun üretim 74,50%
İhracat gücü 59,60%
Tablo 5.9’a bakıldığında; özellikle ürün güvenirliği, ürün çeşitliliği, uygun üretim altyapısı, sektörel
mevzuata ve uluslararası standartlara uygun çevre dostu üretim, hem büyük hem de küçük siparişlere
cevap verebilmede sektörel anlamda son derece güçlü olunduğu görülmektedir.
Tablo 5.10. Düzce İli Tekstil Sektörünün Zayıf Yönleri
Zayıf Yönler
Üniversite-sanayi işbirliği 68,10%
AR-GE altyapısı 55,30%
Katma değeri yüksek ürün üretme 48,90%
Hammaddeden aksesuara tüm segmentlerde üretim yapabilme 53,20%
Nitelikli ara eleman 66%
Üretim maliyetleri 53,20%
Modern teknolojik altyapının varlığı 53,20%
Tasarım ve markalaşma çalışmalarında önemli mesafe kat edilmesi 53,20%
Yurtdışı perakende mağaza sayısı 72,30%
Nitelikli insan kaynağı 74,50%
Altyapı yetersizliği 59,60%
Tablo 5.10 incelendiğinde, sürekli tartışılan ama hala çözüm bulunamayan konuların olduğu
görülmektedir. Nitelikli, iyi eğitilmiş insan kaynağı arttırılamadığı, Ar-Ge altyapısı kurulmadığı, katma
değeri yüksek ürünler üretilmediği, üretim maliyetleri düşürülmediği, tasarım ve markalaşma
çalışmalarına hız verilmediği sürece uzun vadede Düzce ili Tekstil Sanayii’nin rekabet gücünü
sürdürebilmesi çok güç görünmektedir.
Üniversite-sanayi işbirliği geliştirilerek sektörün ihtiyaç duyduğu ileri teknolojiyi kullanabilen nitelikli
işgücü ve ara kademe çalışan personel ayrıca yeterli sayıda ve kalitede Ar-Ge personeli yetiştirilmesi,
Düzce Üniversitesinden destek alınarak sağlanmalıdır.
81
Tablo 5.11. Düzce İli Tekstil Sektörünün Güçlü-Zayıf Yönleri
Güçlü ve Zayıf Yön Güçlü Zayıf
Kurumsal örgütlenme 55,30% 40,40%
İlgili sanayilerle yatay entegrasyon 51,10% 40,40%
Tam kapasite kullanımı 51,10% 46,80%
Değişen talep yapısıyla uyumlu bir üretim için gerekli AR-GE çalışmaları
44,70% 48,90%
Yerel yönetimlerle ilişkiler 48,90% 42,60%
Yeni teknolojilerinin geliştirilmesi 44,70% 51,10%
Çalışanların örgütsel bağlılığı 44,70% 46,80%
Tablo 5.11’de Düzce Tekstil Sektörünün hem zayıf hem de güçlü olarak görünen yönleri belirlenmiştir.
Bu aşamada bu işlemleri çift yönlü düşünüp hem geliştirilmesi hem de zayıftan güçlüye çevrilmesi için
çalışmalar yapılmalıdır. Özellikle yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve AR-GE çalışmaları için uygun alt
yapının oluşturulması noktasında Yerel yönetimlerinin desteğinin sağlanması ve çalışanların
kurumlarına bağlılığının arttırılması için yeni düzenlemelerin getirilmesinin uygun olacağı
düşünülmektedir.
5.4.4. Fırsatlar ve Tehditler
Fırsat ve tehdit oluşturabilecek konulara ilişkin yapılan analiz, katılımcıların kendi işletmelerine
yönelik değerlendirmelerini içermektedir.
Tablo 5.12. Düzce İli Tekstil Sektörünün Fırsatları
Fırsatlar
AB müktesebatına uyum süreci 59,60%
Yeni dış pazarlar 78,70%
Artan tüketici bilinci 80,90%
Artan iç talep 93,60%
Artan dinamik nüfus, yaşam süresinin uzaması 89,40%
Artan kamu destek ve teşvikleri 80,90%
İstikrarlı ve büyüyen ekonomi 85,10%
Yeni tedarikçi alanları 85,10%
Coğrafi konum 80,90%
Tüketicilerin doğal ürünleri tüketme isteklerinin artması 76,60%
Sektörün mal ve hizmetlerine talebin ve beklentilerin artıyor olması 91,50%
Bölgesel kalkınma politikalarının işlerlik kazanması 83%
Yenilenebilir enerji kaynaklarına önem verilmesi 91,50%
Rekabetçi yerel tedarikçilerin varlığı 55,30%
Artan dış talep 83%
Tablo 5.12 incelendiğinde Düzce ili coğrafi konumunun da sayesinde artan iç talep ve dış talep ile yeni
dış pazarlar, yerel tedarikçilerin varlığı, artan dinamik nüfus ve sektörün mal-hizmetlerine talebin
artıyor olması fırsatlarının sektörün geleceği ve rekabet gücünün devamlılığı için iyi bir şekilde
değerlendirilmesi bir zorunluluktur.
82
Tablo 5.13. Düzce İli Tekstil Sektörünün Tehditleri
Tehditler
Kayıt dışı ekonomik faaliyetler 91,50%
AB ekonomilerindeki kriz 80,90%
Azalan/kesilen kamu destek ve teşvikleri 74,50%
Bazı hammaddelerde yüksek orandaki dışa bağımlılık” 87,20%
Ülke ve ürünlerin markalaştırılamaması 68,10%
Denetim ve kontrol yetersizliği 83%
Karar mekanizmalarında özerklik sınırları bulunması 53,20%
Kamu ve özel sektör karar mekanizmalarda yönetim zafiyeti 74,50%
Kamu-özel sektör ortaklığı modelinin çalışmaması 78,70%
Dış pazarlarda dağıtım zinciri eksikliği 85,10%
Alternatif dış pazarlar için Serbest Ticaret Anlaşmalarının yetersizliği 83%
İç piyasanın vergi politikaları ile sınırlı olması 80,90%
Mesleki liselere ilginin azalması 91,50%
İşgücü piyasasında arz talep dengesizliği” 91,50%
Dış pazarlarda durgunluk 91,50%
Orta Doğu’da derinleşen istikrasızlık 89,40%
Gelişen yeni pazarlara (Çin, Brezilya) coğrafi uzaklık 63,80%
Hizmet sektörünün gelişmesinin işgücü olanaklarını sınırlaması 80,90%
İklim değişikliği” 66%
Sendikalaşma 66%
İthal girdi fiyatlarında istikrarsızlık 89,40%
Girdi maliyetlerinin yüksekliği 91,50%
Üretim maliyetlerinin yüksekliği 91,50%
Kalifiye eleman yetiştirme mekanizmasının eksik olması 89,40%
Sektör ile diğer sektörlerin işbirliği veya etkileşimi alanlarında politika oluşturma ve analiz etmeye uygun çalışmaların yapılamamış olması”
80,90%
Tablo 5.13’e göre Kayıt dışı ekonomik faaliyetler, girdi maliyetlerinin, üretim maliyetlerinin yüksek
olması, iş gücü piyasasındaki az talep dengesizliği, dış pazarlardaki durgunluk mesleki eğime ilginin
azalması en önemli tehditler olarak karşımıza çıkmaktadır. Sektörde yüksek orandaki kayıt dışılık
nedeniyle oluşan haksız rekabete önlenecek, girdi ve üretim maliyetleri düşürülerek ve çalışan
verimliliği geliştirilerek sektörde rekabet gücünün korunması sağlanabilecektir. Bunun yanında
Sektörel koordinasyon, işbirlikleri, ortaklıklar ve bilgi paylaşımı ile de rekabette üst sıralara
çıkılabileceği öngörülmektedir.
5.5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Tekstil ve hazır giyim sektörü Türkiye için olduğu kadar dünya ekonomileri için de, yarattığı istihdam
olanakları, kazandırdığı döviz geliri ve ürettiği katma değer ile ekonomik kalkınma açısından
vazgeçilmez bir sektördür. Dünya genelinde niteliksiz iş gücünün yoğun şekilde istihdam edildiği,
emek yoğun faaliyetlere dayalı olan tekstil özellikle konfeksiyon sektöründe kadın çalışan sayısı da
oldukça fazladır. Düzce ilindeki firmalar incelendiğinde durumun aynı olduğu belirlenmiştir.
83
Son yıllarda ihracat rakamlarının artışına rağmen, özellikle hazır giyim sektöründeki karlılığın
düşmesi ve fiyat ile kalitede rekabetin giderek artması; moda, marka ve fonksiyonel ürünlere yönelik
daha fazla girişime ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
Düzce ili tekstil işletmelerinin fason olarak giyim ve mekan tekstiline odaklanmış olmaları, kendi
markalarını oluşturmamış olmaları sebebiyle özellikle yenilikçi bir yaklaşım benimsenerek
teknolojinin getirdiği ve gerektirdiği katma değerli ürün ve hizmetlere yönelmeleri bir zorunluluktur.
Bu noktada teknik tekstil ürünleri katma değeri yüksek ürünler olarak Türk tekstil ve hazır giyim
sektörü için önemli bir alternatif haline gelmektedir. Estetik ve dekoratif özelliklerinden ziyade,
öncelikle teknik performansları ve fonksiyonel özellikleri için üretilen tekstil malzemeleri ve ürünleri,
teknik tekstil mamulleri olarak nitelenmektedir. Bu ürünler, özel olarak tasarlanan, herhangi bir
üründe veya proses dahilinde veya yalnız başına belirli bir özelliği yerine getirmek amacıyla kullanılan
malzemelerdir (Güner, 2015). Türk Tekstil Sanayii teknik tekstiller konusunda son yıllarda ilerleme
kaydetmesine rağmen, teknik tekstiller alanında araştırmalar yetersizdir. Ar-Ge altyapısı kurularak
uzun vadede önemi artacak olan bu ürünlerin geliştirilmesi için disiplinler arası araştırma çalışmaları
desteklenmelidir. Rekabet gücümüzü kaybetmemek için en kısa zamanda bu konuda çalışmalar
başlatılmalıdır.
Tüm bu bilgi yoğun ürünlerin üretiminde söz sahibi olabilmek için, yapılacak ilk iş ise, Türkiye’de bu
ürünlerin araştırılıp geliştirilmesini sağlayabilecek altyapının oluşturulması ve Ar-Ge uzmanlarının
yetiştirilmesidir (Ekti, 2013). Bu noktada Üniversitelere büyük bir görev düşmektedir.
Türk tekstil ve hazır giyim sanayinin uluslararası platformda özellikle Uzakdoğu ve vb. diğer ülkelerde
gerçekleştirilen düşük fiyatlı büyük üretimle rekabet etmesi imkânsızdır. Sanayinin rekabet gücü
kaliteli ve farklı ürün üretebilme kabiliyeti ile bağlantılıdır. Sahip olunan deneyimler, bilgi birikimi ve
işgücü bu alanda rekabet gücünün yükseltilmesini mümkün kılabilecektir (Ekti, 2013).
Özelikle sektörle ilgili eğitim çalışmalarına gereken destek verilerek sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli
işgücü açığının kapatılması da sektör açısından çok önemlidir. Tekstil sektörünün rekabetçi yeteneğini
sürdürebilmesi için, sektörle ilişkili tüm firmalar arasında işbirliği sağlanmalıdır. Gelişen teknolojiye
bağlı olarak özellikle firmaların e-ticaret ağında yerlerini almaları da bir gerekliliktir. Maliyetlerin
Uzakdoğu ülkelerine göre yüksekliği (SSK primleri, enerji fiyatları vs.) sektörde rekabet gücünü
olumsuz etkilemektedir. Bu maliyetlerin uluslararası düzeye indirilmesi gerekmektedir.
Düzce ili tekstil sektörü ile ilgili düzenlenen toplantılar ve ön görüşme sorularından elde dilen veriler
ışığında;
Düzce ilinde, çok iyi markalara fason üretim yapan ve dünyaca tanınan ciddi tekstil firmaları
bulunmaktadır. Ve maalesef ki bu firmaların bazıları kapanma aşamasındadırlar. Bölgemize
sağladıkları faydalar düşünüldüğünde bu firmaların devlet teşvikleri ile desteklenmesi gerektiği
düşünülmektedir.
Pazar ve pazarlama konusunda sorun yaşayan, KOBİ’lere yeni pazarlar bulma ve pazarlama süreçleri
konusunda eğitimler verilebilir.
84
Özellikle brode sektöründe çalışan küçük, orta ve büyük işletmelerin “Kümelenme çalışması” ile bir
araya getirilmesi sağlanabilir. Bu sayede ortak hammadde alımı ve ortak Pazar bulmada avantaj
sağlanabilir.
Sektörde çalışanların motivasyonlarının arttırılması, kurumsal aidiyet(bağlılık) ve iş hukuku
konularında ayrıca çalışmalar yapılıp eğitimler verilebilir. Bununla birlikte firmaların kurumsal
aidiyeti arttırmak üzere yapmaları gerekenler noktasında bilgilendirilmeleri sağlanmalıdır.
Çalışanların en büyük sorunlarından birisi gereken değeri görememeleridir. Düzce ilinde bulunan tüm
tekstil işletmelerinde çalışan orta ve alt kademe yöneticilere eğitimler verilerek bu problemin
çözülebileceği düşünülmektedir.
Eğitimde, teorik bilgilerin uygulamaya dökülmesi öğrenmenin gerçekleşmesi açısından son derece
önemlidir. Üniversite son sınıf öğrencilerinin İŞKUR vasıtasıyla sektörde iş başında eğitim projeleri ile
yerinde eğitim almaları sağlanabilir.
Sendikalaşma Düzce ili Tekstil Sektörü temsilcileri tarafından bir tehdit olarak görülmektedir. Bu
durumun ortadan kaldırılması için sendikalar ve sendikalı olma konusunda çalışanlara eğitim
verilerek daha bilinçli olmaları sağlanabilir.
Sonuç olarak, rekabetin günden güne yoğunlaştığı bu süreçte gerekli önlemlerin alınmaması
durumunda hem bölgesel hem de Türkiye olarak ele alındığında, tekstil ve hazır giyim sektörün sahip
olduğu rekabet gücünü kaybedecektir. Özellikle sektördeki maliyetleri azaltacak önlemler alınması
aynı zamanda AR&GE’ye önem verilerek yüksek kalitede fonksiyonel ürün üretimine üzerinde
durulması bir zorunluluktur. Hazır giyim sektöründe katma değeri yüksek moda ve markalaşmaya
yönelik ürünler üretilerek rekabet yarışında diğer bölgelerin ve ülkelerin önüne geçilmesi
hedeflenmelidir.
Ağustos ayı, fındığın hasat dönemi olup aynı dönemde tekstil sektöründe kışlık üretim sezonu
başlamaktadır. Tekstil sektörü yeni siparişler alıp, pazar bağlantıları kurduğu bu dönemde yoğun iş
gücü gerektiren fındık sektörü tekstil sektöründen işçi karşılamaktadır. Birçok firma uluslararası
bağlantıları da olmak üzere ya siparişlerini zamanında yetiştirememekte ya da karşılayamamaktadır.
Bu da sadece Düzce bölgesi gibi çalışanı olan 77 firmada iş gücüne ciddi şekilde olumsuz yansımakta
ve özellikle alış bağlantılı fason üretiminde olumsuz yansımakta ve birçok firmayı kapanmakla karşı
karşıya getirmektedir. Dolayısıyla bölgede en az fındık kadar önemli olan tekstil sektörünü ihmal
etmek son derece hatalı durum olacaktır. Fındık sektörüne bağlı bu problemleri en aza indirebilmek
adına Düzce TSO tarafından getirilen öneriler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
1- Makinalı sisteme geçilmelidir. Çünkü fındık endüstriyel bir bitki olup işçilik maliyetinin düşürülmesi
Dünya pazarında gücümüzü artıracaktır. Fındıkta makinalı tarım aynı zamanda hasat süresini
kısaltacak aflatoksin başta olmak üzere birçok hastalık, zararlıdan oluşan zararı engelleyecektir.
2- Makinalı tarıma geçiş süresince ocak dikim sisteminden vazgeçilerek modern fındık üreticilerindeki
gibi yeni fındık sistemi dikimleriyle fındık alanlarının yeniden rezerve edilmesi gerekmektedir.
3- Revizyon işlemlerinde standart fındık çeşitlerinin en üstün klonları tespit edilerek bunların doku
kültürüyle çoğaltılması ihtiyacı karşılayacak şekilde ve hızlı ve sağlıklı fidan üretimi yoluna gidilmesi
85
gerekir. Yeni dikim sistemi Corylus colurna üzerine aşılı kültür çeşitleriyle dikimin sağlanması yeni
tesislerin yapılması üretimde ciddi artışlara sebep olurken maliyetleri oldukça düşürecektir.
Ülkemiz fındık alanlarının 700.000 bin hektar alanın %30’unun, % 60’nın altında kaldığı göz önüne
alındığında bu sahalarda teraslamaya gerek yokken geri kalan alanlarda teraslama yapılmak suretiyle
gençleştirme ve yeni dikim sistemi yeniden bu sahaların modern usullerde fındık yetiştiriciliğinin
devam edilmesi doğru bir yaklaşım olacaktır.
Özellikle 1. Standart bölge de 2500 yılı bulan fındık kültürü yine Akçakoca bölgesi 200 yılı bulan fındık
kültürü yabana atılmayacak bir tercih sebebi olacaktır.
Bütün bu sözü edilen fidan üretiminin (doku kültürü ile gençleştirme çalışmalarının teraslama
uygulamalarının ve buna benzer kültürel uygulamalarının projelendirilmesi ve yürütülmesi buna bağlı
olarak makinalı tarıma geçişin sürdürülebilmesi devlet desteğiyle sağlanması mümkün olmaktadır.
Özellikle fidan üretiminde standart çeşitlerin doku kültürü ile çoğaltılması şayet aşılama ile fidan
üretilecekse aşıların doku kültürüyle çoğaltılıp kültür çeşitleriyle aşılanıp fidan eldesi için doku
kültürüne yönelik bir tesisin kurulması önem arz etmektedir.
Sonuç olarak, ülkemiz fındık yetiştiriciliğin de, fındığın makinalı tarım kolları arasına alınması ve
endüstriyel üretime geçilmesi işçilik maliyetlerinde % 10’lara kadar bir düşüşü sağlayacak. Dikim
sistemlerinin değiştirilmesi, gençleştirme çalışmalarının yapılması ve verimli çeşitlerin yetiştirilmesi
ile birim alana elde edilecek verimin bugünkü üretimimizin en az 3-4 katına çıkartacağı sağlayacaktır.
Bütün bu sözü edilen problemlerin çözümüne yönelik önerimiz; yörede ana ürün olan fındıkta
makinalı tarıma geçişin son derece önemli olması aynı şekilde birim alana daha fazla ürünün elde
edilmesi ve maliyetin düşürülmesi. Yine tekstil sektörüne tehdit oluşması ortadan kaldıracaktır.
KAYNAKLAR
Ekti, E. (2013) Tekstil Sektörü Raporu Sektörel Raporlar Serisi V, T.C. Doğu Marmara Kalkınma Ajansı
Düzce Yatırım Destek Ofisi
Güner, H. (2015) Mart 2015 Teknik Tekstil Sektörüne İlişkin Güncel Bilgiler İTKİB Tekstil, Deri ve Halı
Şubesi, İstanbul
Karasar, N. (2006). Bilimsel Araştırma Yöntemi. Ankara: Nobel yayın Dağıtım.
Kök, R. ve Çoban, O. (2005) “Türkiye Tekstil Endüstrisi ve Rekabet Gücü: AB Ülkeleriyle Karşılaştırmalı
Bir Analiz Örneği, 1989-2001”, İktisat, İşletme ve Finans Dergisi, Sayı: 228, İstanbul.
TİM. (2016). Sektörel Bazda İhracat Rakamları, http://www.tim.org.tr
TSO. (2016) Tekstil Sektöründe Kayıtlı İstihdamın Teşvik Edilmesi Projesi PPT Sunumu, Düzce Ticaret
ve Sanayi Odası, Düzce
İTKİB. (2016). İstanbul Tekstil İhracatçıları Birliği, İhracat Rakamları TUİK Kayıt rakamları,
http://www.itkib.org.tr/tr/default.html
86
6. DİĞER SEKTÖRLER (PLASTİK MAMULLER VE İLAÇ)
6.1. GİRİŞ
Son yıllarda yerel yönetim ve yerel planlamanın öneminin tüm dünyada arttığı görülmektedir. Her
bölgenin mevcut durumunu ortaya koyan ve kaynaklarının rasyonel kullanımına imkân veren yerel
planlara duyulan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır. Bir bölge, il ya da sektörün kısa, orta ve uzun vadeli
planlarını oluşturma ve sürdürülebilirliğini sağlamada o bölgede yaşayan, o sektörde çalışan kişilerin
yer alması; sorunların doğru olarak tespit edilmesinde, aynı zamanda gerçekçi çözüm önerilerinin
belirlenmesi aşamasında önem arz etmektedir.
SWOT (GZFT) Analizi, söz konusu ihtiyaçların tespiti ve mevcut durumun analizi konusunda yardımcı
olacak bir teknik olarak kullanılmaktadır. Amaç; iç ve dış etkenleri dikkate alarak, var olan güçlü
yönler ve fırsatlardan en üst düzeyde yararlanacak, tehditlerin ve zayıf yönlerin etkisini en aza
indirecek plan ve stratejiler geliştirilmesine yönelik altyapı çalışmalarının gerçekleştirilmesidir.
Diğer sektörlerin (Plastik mamulleri ve ilaç) Düzce ilindeki mevcut potansiyelini ortaya çıkarabilmek,
buna bağlı olarak mevcut ve gelecekteki amaçlarına ulaşabilmesini sağlamak için stratejik yönelimleri
tanımlayarak planlama altyapısına destek oluşturmak amacıyla, Düzce Ticaret ve Sanayi Odası ve
Düzce Üniversitesi arasında imzalanan protokol ile SWOT (GZFT) analizi çalışması gerçekleştirilmiştir.
Çalışma, Düzce Üniversitesi akademisyenlerinin bizzat ilgili firmalar ile yüz yüze görüşerek anket
uygulaması ve sektörün bizzat içerisinde bulunarak fikir alış verişi şeklinde yürütülmüştür.
Çalışmanın, analiz edilen sektörlerin bugünkü durumunun değerlendirilmesi ve geleceğe yönelik
kararların verilebilmesine ışık tutması ve değişik düzeylerde görevli karar alıcıların birbirlerinin
düşüncelerini net olarak bilmeleri, mevcut iletişimin güçlenmesine katkı sağlayacağı, çalışmadaki
diğer 5 sektörle birlikte Düzce ilinde hangi sektörün gelecekte ön plana çıkarak Düzce iline ve
dolayısıyla Türkiye’ye fayda sağlayacağının belirlenmesi amaçlanmıştır.
6.2. YÖNTEM
Açılımı; “S (Strengths): Güçlü Yönler, W (Weaknesses): Zayıf Yönler, O (Opportunities): Fırsatlar ve T
(Threats): Tehditler” olan SWOT (GZFT) Analizi; bir organizasyonun çevresi ile etkileşim içinde
sistematik olarak incelendiği bir yöntemdir. Bu yöntem, planlama yapılırken organizasyonun-
sektörün-bölgenin güçlü ve zayıf yönleri ile karşı karşıya olduğu fırsat ve tehditleri analiz etmeyi ve
geleceğe dönük stratejiler geliştirmeyi ifade eder. Amaç; iç ve dış etkenleri dikkate alarak, var olan
güçlü yönler ve fırsatlardan en üst düzeyde yararlanacak, tehditlerin ve zayıf yönlerin etkisini ise en
aza indirecek plan ve stratejiler geliştirilmesine yönelik altyapı çalışmalarının gerçekleştirilmesidir.
SWOT Analizi çalışmasının yürütülmesinde beyin fırtınası yönteminden faydalanılmaktadır. Beyin
fırtınası, sorunların tespit edilmesi ve çözümlerinin ortaya konulmasında kısa bir zaman aralığı
içerisinde bir çalışma grubunun düşünce güçlerini birleştirerek mümkün olduğunca çok sayıda
kolektif fikir üretimi amacıyla kullanılan demokratik ve katılımcı bir çalışma tekniğidir.
Diğer sektörler için SWOT analizi çalışması, Düzce ilinde sektörü temsilen TSO tarafından belirlenen
11 firmanın katılımı ile yürütülmüştür. Çalışma kapsamında anket sorularının oluşturulması amacıyla
11 firma arasından seçilen 4 firma ile yaklaşık 2’şer saat toplamda 8 saat süren ön görüşmeler
87
gerçekleştirilmiştir. Sonrasında yine 11 firmanın tamamına Düzce TSO bağlantısı ile ulaşılarak gerekli
randevular alınmış yüz yüze görüşmeler yapılarak ön görüşme sonrasında hazırlanan anket
sorularının cevaplandırılması sağlanmıştır. Anket soruları firma sahiplerine, üst düzey ve orta düzey
yöneticilerine yöneltilerek doldurulmuştur. Anket formlarının doldurulma işlemi Kasım 2016
döneminde gerçekleştirilmiştir. Verilerin analizinde SPSS paket programı ile yüzde ve frekans
dağılımları alınmıştır. Literatür araştırması ve elde edilen veriler ışığında Düzce İli diğer sektörler
(Plastik mamulleri ve ilaç) SWOT analizi raporu hazırlanmıştır.
6.3. SEKTÖRLERİN DÜNYADAKİ MEVCUT DURUMU
6.3.1. Plastik Mamulleri Sektörü
Türk plastik sektörü, AB ülkeleri içinde, Almanya’dan sonra 2. sırada, dünyada ise % 2,7 payla 6. sırada
yer almaktadır. Diğer taraftan, Türkiye küresel plastik mamul ihracatında % 3 payla ilk 10 sırada,
plastik hammadde ithalatında ise % 4 payla ilk 5 ülke içinde yer almaktadır.
2015 yılında 324 milyon tona çıktığı tahmin edilen dünya toplam plastik üretiminin % 25’i Çin, % 21’i
tüm Avrupa, % 20’si NAFTA ülkeleri, % 16’sı da Çin dışındaki Asya ülkeleri tarafından
gerçekleştirilmiştir. Toplam üretimde Orta Doğu ve Afrika ülkelerinin payı % 8, Latin Amerika’nın payı
ise % 7 düzeylerindedir. Dünya toplam plastik üretiminin yaklaşık % 25’i Çin ve % 53’ü Çin, ABD,
Almanya, S. Arabistan ve Hindistan olmak üzere 5 ülke tarafından gerçekleştirilmektedir. Türkiye
2015 yılında eriştiği 8,6 milyon tonluk üretimi ile küresel üretimden % 2,7 pay alarak dünyada 6.,
AB’de ise Almanya’dan sonra ikinci büyük plastik üretimine sahiptir.
Şekil 6.1. Dünya plastik mamul üretiminin bölgesel dağılımı
Dünya plastik mamul ithalatını yönlendiren 10 ülkenin 2014 yılında toplam ithalattan miktar bazında
% 55 değer bazında da % 50 pay aldıkları görülmektedir. Miktar bazında ABD toplam mamul
ithalatının % 11’ini, Meksika % 9’unu, Almanya % 8’ini, Fransa % 6’sını, İngiltere ve Hollanda ise %
5’ini gerçekleşmiştir. Değer bazında ise bazında ABD toplam mamul ithalatının % 11’ini, Almanya %
7’sini Çin % 6’sını Fransa ve Meksika % 5’ini gerçekleşmiştir. Türkiye dünya toplam mamul
ithalatından miktar ve değer bazında % 1 pay almaktadır.
88
2014 yılında dünya plastik mamul ihracatını yönlendiren 10 ülkenin toplam ihracattan aldığı pay,
miktar bazında % 61, değer bazında da % 63 olarak gerçekleşmiştir. Çin dünya plastik mamul
ihracatında hem miktar hem de değer bazında ilk sırayı almaktadır. Çin’in 2014 yılında dünya plastik
mamul ihracatından değer bazında % 18, miktar bazında da % 22 pay aldığı görülmektedir.
6.3.2. İlaç Sektörü
Demografik değişim, ortalama yaşam süresinin artışı, hastalık paternlerindeki değişimler, sosyal
küreselleşme, sağlık hizmetlerine erişimdeki anlamlı artış ve sosyal devlet olgusunun doğuşu dünya
ilaç sektörünün büyümesinde önemli rol oynamıştır. STATISTA verilerine göre sektör, 2013 yılında bir
önceki yıla göre %2,4 oranında büyüyerek yaklaşık 980,1 milyar ABD dolarlık toplam pazar hacmine
ulaşmıştır.
Dünya ilaç pazarının %95’ine uluslararası alanda faaliyet gösteren şirketler sahiptir. Gelişmiş
ülkelerdeki yoğun tüketim yine gelişmiş ülkelerdeki üretimle karşılanmaktadır. EFPIA (Avrupa İlaç
Endüstrileri ve Birlikleri Federasyonu) verilerine göre, 2013 yılında dünya ilaç satışlarının %41’ini
Kuzey Amerika (ABD ve Kanada), %27,4’ünü Avrupa oluşturmaktadır.
2013 yılında dünya ilaç sektöründe onkoloji, ağrı, diyabet, hipertansiyon gibi tedavi gruplarının
satışlarının diğer tedavi gruplarına göre daha yüksek olduğu görülmektedir.
İlaç sektörü, yüksek maliyetli ve uzun süren Ar-Ge çalışmaları içermesi sebebiyle dünyada yapılan
toplam Ar-Ge harcamalarında %14,4 payla ilk sırada yer almaktadır.
Şekil 6.2. Dünya toplam Ar-Ge harcamalarının sektörel dağılımı
Bunun yanı sıra özellikle son yıllarda, dünya ilaç pazarında biyoteknolojik ilaçların payının giderek
arttığı görülmektedir. Günümüzde dünya ilaç pazarının yaklaşık %20’sini biyoteknolojik ilaçlar
oluşturmaktadır ve bu payın ilerleyen süreçte artması öngörülmektedir. 2011 yılında biyolojik ilaç
sektörünün yaklaşık %1,1’ini oluşturan biyobenzer ilaçların payının önümüzdeki on yıl içerisinde on
kat artması beklenmektedir. Avrupa’da başlayan biyobenzer ilaç üretimi günümüzde gelişmekte olan
ülkelerde (Çin, Hindistan, G.Kore) yoğunlaşmakta olup, Brezilya ve Meksika gibi ülkelerde de
biyoteknolojik ürünlere yönelik kaynak ayrılmaktadır.
89
6.4. SEKTÖRLERİN TÜRKİYE’DEKİ MEVCUT DURUMU
6.4.1. Plastik Mamulleri Sektörü
Türkiye plastik sektöründe % 99’u KOBİ düzeyinde 6.500 firmanın üretim yaptığı bilinmektedir.
Firmaların başlıca alt sektörler bazında dağılımında inşaat malzemeleri % 23,1 ile önde gelmektedir.
Ambalaj malzemeleri üretici sayısı % 22 ile onu takip ederken, ev gereçleri, makine, tekstil, elektrik –
elektronik, otomotiv ve hammadde firmalarının toplam üreticiler içinden % 5 - % 10 arasında pay
almışlardır.
Tablo 6.1. Firmaların başlıca alt sektörler bazında dağılımı
Sektör Firma sayısı % Dağılım Sektör Firma sayısı % Dağılım
İnşaat 1500 23,1 Medikal 112 1,7 Ambalaj 1433 22 Oyuncak 72 1,1 Ev gereçleri 613 9,4 Kırtasiye 57 0,9 Makine 598 9,2 Beyaz eşya 56 0,9 Tekstil 427 6,6 Tarım 43 0,7 Elkt.-Elektron. 399 6,1 Mobilya 16 0,2 Otomotiv 348 5,4 Savunma 3 0 Hammadde 334 5,1 Diğerleri 164 2,5 Kauçuk 203 3,1 Toplam 6449 100 Spor ayakkabı 121 1,9
Türkiye plastik sektöründe faaliyet gösteren firmaların % 91,3’ü 12 ilde bulunmaktadır. Diğer 57 il
sayısal olarak sektördeki toplam firma sayısından % 8,7 pay almaktadır. Türkiye plastik sektöründe
faaliyet gösteren üretici firmaların başlıca şehirler bazında dağılımında İstanbul % 62,1 payla ön
sırada gelmektedir. Bursa ve İzmir, toplam firma sayısında payı % 5’in üzerinde olan şehirleri
oluşturmaktadır. Ankara, Gaziantep, Konya ve Kocaeli toplam firma sayısından % 3 - % 4 arasında pay
alan şehirler olarak gözlemlenmekte iken, Adana, Kayseri, Samsun, Mersin ve Denizli’nin payları % 1 –
ile % 1,5 arasında değişmektedir.
Plastik sektörünün yoğun olarak üretildiği ilk 12 ilin toplam plastik mamul üretimi içindeki payı % 91
olup 2014 yılında bu 12 ilde toplam 7,5 milyon ton plastik mamul üretimi gerçekleşmiştir.
Türkiye plastik sektöründe faaliyet gösteren firmaların ortalama kapasite kullanım oranları 2015
yılında % 73 olarak gerçekleşmiştir. Bu durum, sektörde yaklaşık % 27’lik bir atıl kapasitenin mevcut
olduğunu göstermektedir.
6.4.2. İlaç Sektörü
Türkiye toplam ilaç pazarı 2010-2014 yılları arasında yıllık ortalama %2,8 oranında büyümüştür.
2014 yılında bir önceki yıla göre %9,8 oranında büyüme göstermiş ve 15,9 milyar TL olarak
gerçekleşmiştir. Hacim bazında ise pazar, bir önceki yıla göre %2,9’luk büyüme göstermiştir. Aynı yıl
itibariyle Türkiye ilaç pazarının değer bazında %67’sini yenilikçi/referans ilaç, %33’ünü
jenerik/eşdeğer ilaçlar oluşturmaktadır. Ayrıca, ilaç pazarı içinde yenilikçi/referans ve
jenerik/eşdeğer ürünlerin pazar payları hacim bazında %48 ve %52’dir.
90
Türkiye ilaç pazarı 2013 yılında Avrupa pazarında 7., dünya ilaç pazarında ise 19. sırada yer almıştır.
2018 yılında Türkiye ilaç pazarının dünyada 16. sırada yer alacağı öngörülmektedir.
Son yıllarda pazara verilen ilaçların %20’si biyoteknoloji ürünleridir. 2010 yılında dünya çapında 830
milyar ABD doları olan tüm ilaç satışları içinde dünya ilaç piyasasının %14’ünü oluşturan biyolojik
ilaçların satışları 116 milyar ABD dolarıdır.
6.5. DÜZCE’DE MEVCUT DURUM VE ANALİZ
6.5.1. Çalışmaya Katılan İşletmelerin Kurumsal Özellikleri
Gerçekleştirilen analiz çalışması “Diğer” sektörler başlığı altında yürütülmüştür. Bu sektörlerin önemli
bir kısmını, plastik mamuller ve plastik ambalaj sektörlerine yönelik firmalar oluşturmaktadır. Bu
firmalara ek olarak ilaç sektörünü temsilen de bir firma çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışmanın
sonuçları ortak bir paydada toplanmış ve genel değerlendirme buna göre yapılmıştır.
TOBB 2015 yılı verilerine göre Düzce’de plastik sektöründe 28 kayıtlı firma faaliyet göstermektedir.
Bu firmalardan 15’i plastik tabaka, levha, tüp ve profil imalatında, 4’ü plastik ambalaj malzemesi
imalatında, 2’si plastik inşaat malzemesi imalatında ve 7’si de diğer plastik malzemeleri imalatında
faaliyet göstermektedir.
Tablo 6.2. Araştırmaya katılan firmaların çalışan sayılarına göre incelenmesi
Sayı Yüzde
Çalışan
Sayısı
10-49 Arası – Küçük 5 45,4
50-249 Arası – Orta 5 45,4
250 ve üzeri – Büyük 1 9,2
Toplam 11 100,0
Araştırmaya katılan işletmelerin çalışan sayılarına bakıldığında sektörü temsilen 5 küçük işletmenin
(10-49) çalışan (%45,4), beş orta ölçekli işletmenin (50-249 çalışan) (%45,4) ve bir büyük ölçekli
işletmenin (249 ve üzeri çalışan) yer aldığı görülmektedir. Bu noktadan hareketle sektördeki
KOBİ’lerin yanı sıra büyük ölçekli işletmelerin de araştırmaya dahil olması araştırmanın sonuçlarını
genelleyebilmek açısından faydalı olduğu söylenebilir. Analiz edilen firmaların büyük bir kısmı (%
63,5) 11 yıl ve üzeri süredir faaliyet göstermektedir. Bu noktadan hareketle araştırmaya katılan
işletmelerin sektörün yapısını temsil etme noktasında iyi bir konumda oldukları anlaşılmaktadır.
Küçük
Orta
Büyük
91
Tablo 6.3. Çalışmaya katılan firmaların sektördeki faaliyet sürelerine göre incelenmesi
Sayı Yüzde
Faaliyet
Süresi
1-5 Yıl 1 9,1
6-10 Yıl 3 27,2
11-15 Yıl 2 18,2
16 Yıl ve üzeri 5 45,5
Toplam 11 100,0
Araştırmaya katılan işletmelerin sektördeki faaliyet sürelerine bakıldığında ağırlıklı olarak 16 yıl ve
üzerinde (%45,5) faaliyetlerine devam ettikleri yukarıdaki tabloda görülmektedir. Bu noktadan
hareketle araştırmaya katılan işletmelerin sektörün yapısını temsil etme noktasında iyi bir konumda
oldukları söylenebilir.
Tablo 6.4. Araştırmaya katılan işletmelerin fiziksel alanının bulunduğu yer
Sayı Yüzde
Bulunulan
Yer
OSB 3 27,2
Küçük Sanayi Sitesi - -
Diğer 8 72,8
Toplam 11 100,0
Araştırmaya katılan işletmelerin fiziksel alanının bulunduğu yer durumuna bakıldığında işletmelerden
üç tanesi (%27,2) Organize Sanayi Bölgesi ve kalan önemli bir kısmı diğer (%72,8) başlığı altında
genellikle kendilerine ait fiziksel alanlarda bulunmaktadır.
Araştırmaya katılan firmalar incelendiğinde, birçoğunun Düzce özelinde rakipsiz olduğu görülmüştür.
Bu durum anket sonuçlarına da yansımıştır. Ankete katılan işletmelerin %57,6’sı sektördeki
rakiplerinin sayısal olarak önemli düzeyde olduğu düşüncesini desteklememektedir. Firmaların büyük
bir kesimi ihracat yapmakla birlikte kendi alanlarında ülke içindeki pazarın da büyük bir kısmını
ellerinde tutmaktadırlar.
Düzce’de faaliyet gösteren işletmeler çoğunlukla (%87,9) müşteri pazarlarının çeşitlilik arz ettiği,
standart tipte müşterilerinin olmadığı düşüncesini desteklemektedir. Farklı müşteri gruplarının
belirtildiği üzere farklı ihtiyaç ve isteklere sahip olması nedeniyle sektörde standardize edilmiş
pazarlama çabalarının yetersiz kalacağı öngörülebilmektedir. Buradan hareketle sektörün statik bir
yapıda olmayıp, sürekli değişken ve kendini yenilemesi gereken bir yapıya sahip olduğu
görülmektedir.
1-5 Yıl
6-10 Yıl
11-15 Yıl
16 Yıl ve Üzeri
OSB
Diğer
92
6.5.2. Çalışmaya Katılan İşletme Yöneticilerine Ait Demografik Özellikler
Araştırmaya katılan işletme yöneticilerinin cinsiyetlerine göre dağılımına bakıldığında önemli bir
çoğunluğun (%69,3) erkek katılımcılardan oluştuğu görülmektedir. Bu noktadan hareketle yürütülen
araştırma ile ilgili sonuçların daha fazla erkek katılımcıların bakış açılarını yansıttığı ve elde edilen
sonuçların bu cinsiyetin görüşlerine yönelik genellemeler içereceği savunulabilir.
Çalışmaya katılanların yaş durumları itibariyle 4 kategoriye ayrıldıkları, bu kategoriler içerisinde
özellikle 26-35 (%47,8) yaş ve 36-45 (%25,4) yaş kategorisindeki katılımcıların yoğunluk teşkil ettiği
görülmektedir. Bu bulgudan hareketle yürütülen araştırma ile ilgili sonuçların daha fazla orta yaş
grubunun bakış açılarını yansıttığı ve elde edilen sonuçların bu yaş kategorisine yönelik genellemeler
içereceği savunulabilir.
Katılımcıların eğitim düzeylerine göre dağılımları incelendiğinde önemli bir kısmının (%69,6)
üniversite eğitimi gördüğü (Önlisans, lisans, lisansüstü) görülmektedir. Buna bağlı olarak sektörde
yöneticilik yapan katılımcıların eğitim düzeylerinin yüksek düzeyde olduğu belirtilebilir.
Katılımcıların bulundukları işletmede sahip oldukları konumları itibari ile %38,7 üst kademe ve %61,3
alt kademe yöneticisinin anketleri cevaplandırdığı görülmektedir. Buna bağlı olarak sektöre yönelik
bulguların sadece üst kademe değil alt kademe yöneticilerinin görüşleri ile birlikte ortaya
konulabileceği söylenebilir.
Çalışmaya katılanların %70’inin sektörde 5 yıldan daha fazla çalıştığı görülmektedir. Sektöre yönelik
gerek güncel gerek gelecek yönelimli bakış açılarının toplanmaya çalışıldığı araştırmada sektörel
tecrübesi yüksek düzeyde olan katılımcılardan elde edilen bilgilerin, ortaya çıkan sonuçların kalitesi
açısından önemli olduğu düşünülmektedir.
Firmalar incelendiğinde büyük bir kısmının üst düzey yöneticilerinin ve/veya kurucularının Düzce ili
dışından olduğu görülmüştür. Bu durum ilgili sektörlerin Düzce’yi yatırım potansiyeli yüksek bir yer
olarak seçtiğini göstermektedir. Firmaları Düzce’ye yatırım yapmaya teşvik eden başlıca unsurlar,
gerek İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlere yakınlık gerekse de Kocaeli limanına yakınlık olarak
görülmektedir. Yapılan analizler sonucunda elde edilen bulgulara göre sektörün ulaşım ve altyapı
hizmetleri kapsamında, altyapı yeterliliği konusu katılımcıların önemli bir bölümü tarafından
desteklenmektedir. Düzce’nin stratejik konumu, karayollarının kullanışlılığı, yakın çevrede lojistik
şirketlerinin varlığı sektördeki işletmelerin işlerini kolaylaştırmaktadır.
6.6. DÜZCE İLİ SEKTÖREL SWOT ANALİZİ
Gerçekleştirilen anket sonuçlarından elde edilen SWOT analizinin sonuçları derlenerek bu bölümde
verilmiştir.
93
6.6.1. Güçlü ve Zayıf Yönler
Güçlü Yönler
Büyük siparişlere cevap verebilme % 100,0 Pazarlara coğrafi yakınlık % 100,0 Küçük siparişlere cevap verebilme % 97,0 Üretim altyapısı % 97,0 Yönetim becerileri % 97,0 Kaliteli hammadde temini % 97,0 Üretimin talebi karşılama gücü % 97,0 Ürün güvenilirliği % 93,9 Tasarım ve markalaşma çalışmalarında önemli mesafe kat edilmesi % 93,9 Çevre ve insan sağlığına uygun üretim % 93,9 Esnek üretim yetkinliği % 93,7 İstikrarlı bir fiyatlandırma politikası % 84.8 Uluslararası standartlara uygun ürün üretme % 90,9 Sektörel mevzuata uyum % 90,9 Ürün çeşitliliği % 87,9 Çevre dostu üretim % 87,9 Hızlı ve esnek hareket edebilme kabiliyeti % 87,9 Kurumsal örgütlenme % 84,8 İhracat gücü % 84,8 Engelli dostu üretim % 81,9 Üretim sürecinde teknik yeterlilik % 78,8 Akreditasyon sisteminin olması % 78,8 Çok uluslu ve ulusal firmalarla köklü bir geçmiş ve tecrübeye sahip olma
% 72,7
Ar-Ge altyapısı % 72,7 Katma değeri yüksek ürün üretme % 69,7 Yerel yönetimlerle ilişkiler % 69,7 Tam kapasite kullanımı % 66,7 Üretim tesisinin dünya standartlarında olması % 63,6
Zayıf Yönler
Yurtdışı perakende mağaza sayısı % 66,7 Nitelikli insan kaynağı % 61,7 Altyapı yetersizliği % 57,6 Nitelikli ara eleman % 57,3 Üniversite-sanayi işbirliği % 54,5
6.6.2. Fırsatlar ve Tehditler
Fırsatlar
Artan iç talep % 100,0
Artan dinamik nüfus, yaşam süresinin uzaması % 100,0
Artan kamu destek ve teşvikleri % 100,0
Artan tüketici bilinci % 97,0
Yeni dış pazarlar % 93,9
İstikrarlı ve büyüyen ekonomi % 93,9
Yeni tedarikçi alanları % 93,9
94
Sektörün mal ve hizmetlerine talebin ve beklentilerin artıyor olması % 93,9
Bölgesel kalkınma politikalarının işlerlik kazanması % 93,9
Coğrafi konum % 90,9
Yenilenebilir enerji kaynaklarına önem verilmesi % 90,9
AB müktesebatına uyum süreci % 90,9
Tüketicilerin doğal ürünleri tüketme isteklerinin artması % 78,8
Artan dış talep % 78,8
Rekabetçi yerel tedarikçilerin varlığı % 51,5
Tehditler
Kalifiye eleman yetiştirme mekanizmasının eksik olması % 100,0
Denetim ve kontrol yetersizliği % 97,0
Kamu ve özel sektör karar mekanizmalarında yönetim zafiyeti % 97,0
Dış pazarlarda dağıtım zinciri eksikliği % 97,0
İşgücü piyasasında arz talep dengesizliği % 97,0
Girdi maliyetlerinin yüksekliği % 97,0
Dış pazarlarda durgunluk % 93,9
Orta Doğu’da derinleşen istikrasızlık % 93,9
İklim değişikliği % 93,9
Gelişen yeni pazarlara (Çin, Brezilya) coğrafi uzaklık % 93,6
Azalan/kesilen kamu destek ve teşvikleri % 90,9
Mesleki liselere ilginin azalması % 90,9
Hizmet sektörünün gelişmesinin işgücü olanaklarını sınırlaması % 90,9
Üretim maliyetlerinin yüksekliği % 90,9
Sektör ile diğer sektörlerin işbirliği veya etkileşimi alanlarında politika
oluşturma ve analiz etmeye uygun çalışmaların yapılamamış olması
% 90,9
AB ekonomilerindeki kriz % 78.8
Kayıt dışı ekonomik faaliyetler % 84,8
Bazı hammaddelerde yüksek orandaki “dışa bağımlılık” % 84,8
Kamu-özel sektör ortaklığı modelinin çalışmaması % 81,8
İthal girdi fiyatlarında istikrarsızlık % 81,8
Karar mekanizmalarında özerklik sınırları bulunması % 75,8
Ülke ve ürünlerin markalaştırılamaması % 72,7
İç piyasanın vergi politikaları ile sınırlı olması % 69,7
Sendikalaşma % 66,7
Alternatif dış pazarlar için Serbest Ticaret Anlaşmalarının yetersizliği % 63,9
6.7. DÜZCE ÖZELİNDE SEKTÖREL TESPİTLER
Bu bölümde, gerçekleştirilen mülakatlar ve anket çalışmalarından elde edilen veriler ışığında ortaya
çıkan problemler irdelenmiştir. Çalışma sonucunda gerçekleştirilen tespitler ve problemlere yönelik
bazı çözüm önerilerini şu şekilde özetlemek mümkündür:
95
Düzce’de analiz edilen sektörlerde faaliyet gösteren firmaları tehdit eden yerel unsurların
başında nitelikli iş gücü gelmektedir. Sektörlerin nitelikli iş gücü talebi en önemli sorunlardan
biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Araştırmaya katılan firmaların yaklaşık %70’i sektörle ilgili
nitelikli iş gücü sorunlarının oldukça fazla olduğunu belirtmiştir. Eğitimli personelin dahi süreç
içine girdikten sonra işletme kültürünü anlaması ve işletmeye uyum sağlama süresi göz
önünde bulundurulduğunda sektörün nitelikli elemanı yetiştirme ve elinde tutma problemi
yaşadığı görülmektedir. Özellikle ilaç sektöründe eğitim seviyesi yüksek, uzmanlaşmış çalışan
ihtiyacının Düzce ilinde giderilememesi neticesinde bu sektör, farklı illerde ikamet eden
kişileri Düzce’de çalışmaya ikna etme uğraşına girmektedir. Başka bir ilde yaşayan kişileri
Düzce’de çalışma konusunda motive etmek için yapılan teşvikler de maliyetleri yükselten bir
unsur olarak öne çıkmaktadır. Çalışmaya katılan bazı firma yöneticileri nitelikli iş gücünün
yanı sıra vasıfsız işçi bulma konusunda da zorlandıklarını belirtmişlerdir.
Gerek vasıflı gerekse vasıfsız iş gücünde yaşanan bu sıkıntıların bir sonucu olarak çalışanların
iş yeri değiştirme eğilimleri artmış, çalışan devir hızı yükselmiş, çalışanların firmaya
bağlılıkları azalmıştır. Bu durum firmaların işe alım, oryantasyon, hizmet içi eğitim gibi
maliyetlerini artırmaktadır. Nitelikli çalışan eksikliği ve mevcut çalışanları kaybetme riskiyle
birlikte işgücü ücretleri artış eğilimi göstermektedir. Tüm bunlar firmaların üretimine artı bir
maliyet olarak yansımakta, artan maliyetler de firmaların rekabet gücünü olumsuz yönde
etkilemektedir. Bu problemin çözümü için Üniversite ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı
kurumlarla işbirlikleri yapılması kritik önemli görülmektedir. Özellikle plastik-ambalaj
sektöründe faaliyet gösteren firmaların, Düzce’de bulunan Meslek Liseleri bünyesinde kendi
ihtiyaçlarını karşılayabilecek bölümlerin açılmasına yönelik ciddi bir isteği bulunmaktadır. Bu
firmaların ilgili müfredatı da uzmanlarla beraber hazırlayarak gereken desteği verecekleri,
yapılan mülakatlarda konuşulmuştur.
Yapılan mülakatlarda elde edilen bilgiler ışığında ilaç sektöründe çalışan devir hızının düşük
olduğu, özellikle eğitim seviyesi yüksek nitelikli elemanların firmaya bağlılıklarının yüksek
olduğu görülmüştür. Bu özelliğiyle ilaç sektörü diğer sektörlerden farklılık göstermektedir.
Yapılan görüşmelerde işgücü ile ilgili dikkat çeken bir başka nokta ise; mesleki liselerden ve
üniversitelerin uygulamaya yönelik eğitim yapan Fakülte, Yüksekokul ve Meslek Yüksekokulu
gibi birimlerinden mezun olan öğrencilerin sektör ihtiyaçlarını karşılamada bir takım
eksiklikleri bulunduğu olgusu olmuştur. Bu durumun giderilmesi için bölgenin ihtiyaçlarına
yönelik müfredat hazırlanması ve müfredat hazırlama sürecine sektör firmalarının da dahil
edilmesi görüşü ağırlık kazanmıştır. Mesleki eğitimde kullanılan teknolojilerin yenilenmemiş
olması da teori ve pratik arasında uyumsuzluğa sebep olmakta, eski teknolojiye göre eğitim
alan öğrenciler sahaya indiklerinde kullanılan yeni teknolojilere ayak uydurmakta
zorlanmaktadırlar.
Sektör firmalarının üniversite ile işbirliği konusunda çok istekli oldukları ancak bu işbirliğinin
bir türlü kurulamadığına yönelik görüşleri dikkat çekicidir. Üniversite-sanayi işbirliğine
yönelik Düzce Üniversitesi bünyesinde kurulan Teknoloji Transfer Ofisi (TTO), Düzce’de
faaliyet gösteren firmalara ziyaretler yapmakta ve işbirliği çalışmaları yapmaktadırlar. Çalışma
kapsamında TTO yetkilileri, sektör firmaları ile bir araya gelmiş ve işbirliği çalışmalarının
adımları atılmıştır. Gerçekleştirilen çalışmanın bu açıdan da faydalı olduğu söylenebilir. Bu
çalışmaların geliştirilerek devam etmesi oldukça önemlidir.
96
Geniş anlamda sağlık sektörü -daha özelde ilaç sektörü- pek çok açıdan diğer sektörlerden
ayrılmaktadır. Bu bağlamda ele alındığında ilaç sektöründe fiyatların devlet tarafından
belirlenmesi büyük bir zayıflık olarak göze çarpmaktadır. Sistem içerisinde hem satın alıcı hem
de fiyat belirleyen rolünde olan devlet sürekli en ucuza doğru gitmekte, bu durum sektörde
büyük bir fiyat baskısı yaratmaktadır. Öte yandan ilaç sektörü perspektifinden bakıldığında
yaşlanan nüfusun sektör için büyük bir fırsat olduğu görülmektedir. Yaşlı nüfusun artmasıyla
birlikte kronik hastalıkların görülme hızı ve ilaç kullanımı da artmaktadır. Benimsenen sosyal
devlet anlayışı göz önünde bulundurulduğunda ilaç kullanımındaki artışın yükselerek devam
edeceği öngörülmektedir. Sektörel bazda bakıldığında bir diğer büyük fırsat unsuru da
biyoteknolojik ilaçlardır. Biyoteknolojik ilaç üretimini destekleyen teknolojik altyapının varlığı
da sektörün güçlü yanı olarak öne çıkmaktadır.
İlaç sektörü Ar-Ge faaliyetlerinde oldukça iyi bir konumdadır. Zaten analiz edilen ilaç firmasına
ait bir Ar-Ge merkezi de bulunmaktadır. Ancak diğer sektörler için aynı şeyi söylemek zor
olacaktır. Aslında çalışmaya katılan firmalarının %72,7’si gelecekte sektörel yatırımların Ar-Ge
alanında yapılacağına dair görüş bildirmişlerdir. Bu oran sektör firmalarının araştırma ve
geliştirme faaliyetlerini oldukça önemli gördüğünü göstermektedir. Ancak uygulamada Ar-Ge
faaliyetlerine yönelik eksiklikler bulunmaktadır. Bunun nedenlerinden biri bu faaliyetleri
yürütebilecek nitelikte eğitimli işgücünün eksikliğidir. Bu durumun giderilmesi için firmaların
lisans seviyesinde eğitim görmüş çalışan istihdamını artırması ve bu çalışanları yüksek lisans
ve doktora eğitimleri için teşvik etmeleri gerekmektedir.
Gerçekleştirilen görüşmelerde tespit edilen bir diğer problem de sektör firmaların birçoğunun
teşviklerden ve projelerden yeteri kadar bilgisi olmamasıdır. Bu durumun çözümü için Düzce
Üniversitesi bünyesinde kurulan TTO ile entegre bir çalışma gerçekleştirilmesi son derece
önemli olarak görülmektedir. Bu işbirliği ile birlikte özellikle bölge ve il ihtiyaçlarına yönelik
projelerin geliştirilmesi büyük farklılıklar sağlayacaktır.
Düzce özelinde tespit edilen bir başka önemli sorun da enerji sorunudur. Sektör firmalarının
bir bölümü Düzce özelinde enerjinin kalitesinden dolayı ciddi problemler yaşadıklarını
belirtmişlerdir. Özellikle yoğun enerji tüketen ve plastik enjeksiyon yöntemiyle üretim yapan
firmalar elektrik kesintilerinde ciddi problemler yaşadıklarını ve üretim sürecinde önemli
ölçüde kesintiler oluştuğunu beyan etmişlerdir. En az enerji kesintileri kadar voltajda yaşanan
dalgalanmalar da üretimde yoğun enerji kullanan firmaları zora sokmaktadır. Enerji
fiyatlarının yüksek oluşu zaten başlı başına ciddi maliyetler getirirken buna enerji kalitesinde
yaşanan sıkıntılar da eklendiğinde bu durum firmalar için oldukça zorlayıcı olmaktadır. Firma
yöneticileriyle yapılan görüşmelerde enerji nakil hatlarının hızla yenilenmesi gerektiği görüşü
ön plana çıkmaktadır. İlgili enerji sağlayıcılarla sanayi üreticileri arasında kurulacak güçlü bir
iletişimle enerji kesintilerinden kaynaklanan sorunlar önemli ölçüde azaltılacaktır.
Düzce’de faaliyet gösteren ve çalışmaya katılan firmaların zayıf yön olarak belirttiği bir diğer
unsur da altyapı yetersizliğidir. Bu durum kendisini özellikle yol, doğalgaz ve kanalizasyon gibi
hizmetlerde göstermektedir. Firmaların önemli bir kısmı özellikle bozuk yollardan ciddi
şekilde rahatsızlık duymaktadırlar ve bu durumun firma itibarına olumsuz etki yaptığını beyan
etmişlerdir.
97
Düzce’nin su havzası konumunda olması da sektör firmalarını farklı yatırımlar yapmak veya
üretim hacmini artırmaya yönelik çalışmalar konusunda oldukça sınırlandırmaktadır.
Plastik sektöründe geri dönüşüm yoluyla üretim yapan firmalar için gündeme gelen en önemli
problemlerden biri de teşvik sorunudur. Özellikle Avrupa ülkelerinde geri dönüşümden üretim
yapan firmaların devlet tarafından teşvikler alırken, ülkemizde firmaların bu şekilde bir destek
alamaması ciddi bir sorun olarak ifade edilmektedir.
Yapılan çalışma sonucunda firmaları zorlayan en önemli unsurlardan birisi olarak piyasada
yaşanan belirsizlik ön plana çıkmaktadır. Katılımcıların %75’i sektörlerinin geleceği hakkında
doğru bir tahminde bulunmanın oldukça güç olduğunu belirtmişlerdir. Katılımcıların %94’ü ise
firmaların karşı karşıya kaldıkları tahmin edilemeyen değişimlerin oranının oldukça yüksek
olduğunu belirtmişlerdir. Söz konusu piyasa belirsizliğini etkileyen pek çok sebep söz
konusudur. Devletin gerek sektörel gerekse uluslararası politikaları, döviz politikaları, hızlı
değişen teknoloji ve tüketici davranışlarında yaşanan değişimler bütüncül bir bakış açısıyla ele
alınmalıdır. Piyasada algılanan belirsizlikler iş ortamını da olumsuz etkilemekte, yatırımcıları
ihtiyatlı davranmaya sevk etmektedir. Çalışmaya katılanların %80’i iş ortamında yüksek
derecede kararsızlık ve belirsizlik olduğunu belirtmişlerdir.
Firmaların algıladıkları en önemli sorunlardan birisi de tedarik sürecinde katlanılan
maliyetlerdir. Katılımcıların %88’i tedarik zincirinde yer alan maliyetlerin oldukça yüksek
olduğunu belirtmiştir. %90’ı ise sektördeki tedarikçilerin pazarlık gücünün oldukça yüksek
olduğunu belirtmişlerdir. Sektörde yer alan tedarikçi sayısının az olması mevcut tedarikçilerin
elini güçlendirmektedir. Tedarik zinciri maliyetlerinin yüksek olmasındaki önemli sebeplerden
birisi de özellikle plastik hammaddesinde dışa bağımlılığın yüksek olmasıdır. Yurt içinde elde
edilen hammaddelerin düşük kalitede olması ve bununla birlikte istenilen fiyat düzeyinde
olmaması, yüksek kalitede üretim yapmak isteyen firmaları yurt dışından hammadde ithal
etmeye zorlamaktadır. Bu durum da tedarik maliyetlerini arttırmaktadır.
Firmaların hammadde temininde ithalat yolunu seçmeleri döviz kuruna karşı daha duyarlı hale
gelmelerine sebep olmaktadır. Dövizde yaşanan dalgalanmalar ve Türk Lirasının uluslararası
para birimlerine karşı değer kaybetmesi, firmaların hammadde maliyetlerini arttırmaktadır.
Bu durumda firmalar maliyetlerindeki artışı fiyatlarına yansıtmak durumunda kalmakta ve
rakiplerine karşı dezavantajlı duruma düşmektedirler veya döviz kurundaki dalgalanmaları
fiyatlarına yansıtmayarak karlılıklarını düşürmektedirler. Bu duruma paralel olarak
katılımcıların %90’ı üretim maliyetlerinin yüksek olmasını sektörü tehdit edici bir unsur
olarak beyan etmişlerdir.
Çalışmaya katılanlar arasında sivil toplum kuruluşlarına (sektörel ve yerel dernekler, odalar,
kooperatifler vb.) karşı olumsuz bir algı olduğu gözlemlenmiştir. Sivil toplum kuruluşlarının
sektörel faaliyet alanlarının geliştirilmesi yönünde çalışmalarını artırmaları ve karşılaşılan
sorunların çözümü noktasında daha aktif rol almaları gerektikleri görüşü ağır basmaktadır.
Sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra yerel yönetimlerin de sektörel faaliyetleri kolaylaştırıcı
çalışmalar yapmaları gerektiği belirtilmiştir.
98
6.8. SONUÇ
Yapılan bu çalışmanın diğer sektörler başlığı altında plastik mamulleri ve ilaç sektörlerinde Düzce’nin
önde gelen firmalarının yöneticileriyle görüşülmüştür. Bu görüşmeler sonucunda sektörlerin yaşadığı
başlıca sorunların altı çizilmiş ve bu sorunlara çözüm önerileri getirilmeye çalışılmıştır. Çalışmada öne
çıkan sektörel sorunları aşağıdaki gibi özetlemek mümkün görünmektedir.
İstihdam sorunu,
Altyapı yetersizliği,
Nitelikli çalışan problemi,
Üniversite ve sanayi arasındaki işbirliği eksiklikleri,
Enerji kalitesinde düşüklük,
Yüksek tedarik maliyetleri,
Yetersiz Ar-Ge yatırımları,
Teşvik miktarlarının yetersizliği,
Düzce’nin İSKİ su havzası sınırları içinde yer alması.
Çalışma kapsamında gerek yöneticilerle yapılan mülakatlarla, gerekse anket çalışması sonucu elde
edilen verilerin analiz edilerek yorumlanması yoluyla yukarıda sıralanan belli başlı sorunlara çözüm
yolları aranmıştır.
Çalışma sonucunda görüldüğü üzere, Düzce’de faaliyet gösteren sektörlerin üretim kalitesinin
artırılması ve Düzce’ye yeni sektörleri çekebilmek için çok boyutlu bir bakış açısı ve katılımcı bir
yönteme ihtiyaç duyulmaktadır. Sektörün yaşadığı problemlerin çözümü için tüm paydaşların
desteğine önemli ölçüde ihtiyaç duyulduğu çok açık bir şekilde görülmektedir.
KAYNAKLAR
PAGEV Dünya ve Türkiye Plastik Ambalaj Malzemeleri Sektör İzleme Raporu, 2016.
PAGEV Dünya ve Türkiye Plastik Sektör İzleme Raporu, 2016.
T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, İlaç Sektör Raporu, 2015.
PLASDEF Sektör İzleme Raporu, 2015.
99
7. GENEL SONUÇLAR VE DEĞERLENDİRMELER
Gerçekleştirilen çalışmanın sonucunda, 6 sektörü de kapsayan genel sonuçlar ve değerlendirmeler
aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Tüm sektörlerde altyapı önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Elektrik, su,
doğalgaz ve kanalizasyon eksiklikleri hemen hemen tüm sektörlerde kendisini göstermektedir.
Bu durum sadece üretim hacmini sınırlamakla kalmayıp, firma saygınlığına da gölge
düşürebilmektedir. Bu problemin çözümü için yerel yönetimlere önemli görev düşmektedir.
Düzce özelinde enerji de ciddi bir problem olarak görünmektedir. Özellikle yoğun enerji
tüketen firmalar elektrik kesintilerinde ciddi problemler yaşadıklarını ve üretim sürecinde
önemli ölçüde kesintiler oluştuğunu beyan etmişlerdir. En az enerji kesintileri kadar voltajda
yaşanan dalgalanmalar da üretimde yoğun enerji kullanan firmaları zora sokmaktadır. Enerji
fiyatlarının yüksek oluşu zaten başlı başına ciddi maliyetler getirirken buna enerji kalitesinde
yaşanan sıkıntılar da eklendiğinde bu durum firmalar için oldukça zorlayıcı olmaktadır. Firma
yöneticileriyle yapılan görüşmelerde enerji nakil hatlarının hızla yenilenmesi gerektiği görüşü
ön plana çıkmaktadır.
Nitelikli personel istihdamı konusunda da sektör firmaları oldukça zorlanmaktadırlar.
Sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman ihtiyacını karşılayamadığı açıktır. Bunun nedenleri;
mesleki okullara ilginin azalması, sürekli değişen eğitim politikaları, teknolojik donanımların
yetersiz oluşu olarak sıralanabilir. Nitelikli eleman temininde yaşanan bu sorunlar, eleman
açığının her geçen gün artmasına, işgücü kaybına ve maliyetlerin artmasına sebep olmaktadır.
Düzce’de birçok firma vasıfsız çalışan istihdamında bile zorlandıklarını beyan etmiştir. Düzce
özelinde, çalışanların firma değiştirme süreçlerinin çok hızlı olduğu görülmüştür. Başka bir
ifade ile çalışanların örgütsel bağlılığının düşük olduğu gözlemlenmiştir. Bu durum firmaların
işe alım, oryantasyon, hizmet içi eğitim gibi maliyetlerini artırmaktadır. Ancak köklü
firmalarda bu sirkülasyonun çok daha düşük düzeyde olduğu da önemli sayılabilecek bir
noktadır.
Çalışma sonucunda, mesleki liselerden ve üniversitelerin uygulamaya yönelik eğitim yapan
Fakülte, Yüksekokul ve Meslek Yüksekokulu gibi birimlerinden mezun olan öğrencilerin sektör
ihtiyaçlarını karşılamada bir takım eksiklikleri bulunduğu olgusu ön plana çıkmıştır. Bu
durumun giderilmesi için bölgenin ihtiyaçlarına yönelik müfredat hazırlanması ve müfredat
hazırlama sürecine sektör firmalarının da dahil edilmesi görüşü ağırlık kazanmıştır. Mesleki
eğitimde kullanılan teknolojilerin yenilenmemiş olması da teori ve pratik arasında
uyumsuzluğa sebep olmakta, eski teknolojiye göre eğitim alan öğrenciler sahaya indiklerinde
kullanılan yeni teknolojilere ayak uydurmakta zorlanmaktadırlar.
100
Sektör firmalarının büyük bölümünde teknolojik anlamda dışa bağlılık üst seviyededir. Birçok
makine ve teçhizat yurtdışı menşeilidir. Bu bağımlılığın ortadan kaldırılması için sektörlere
yönelik makine üreticilerin teşvik edilmesi ve bu alanda yapılacak Ar-Ge faaliyetlerinin
desteklenmesi faydalı olacaktır. Ayrıca sektör üreticilerinin yerli makine teknolojilerini
kullanma yönünde teşvik edilmeleri de bu alanda ilerleyen yıllarda gelişmelerin sağlanması
için faydalı olacaktır. Örneğin; yerli makine tercih edilmesi durumunda uygun kredi verilmesi
bu alandaki makineler üzerindeki vergilerin düşürülmesi önerilebilir.
İncelenen sektörlerde faaliyet gösteren firmaların Ar-Ge faaliyetlerinin öneminin farkında
oldukları görülmektedir. Ancak uygulamada Ar-Ge faaliyetlerine yönelik eksiklikler
bulunmaktadır. Bunun nedenlerinden biri bu faaliyetleri yürütebilecek nitelikte eğitimli
işgücünün eksikliğidir. Bu durumun giderilmesi için firmaların lisans seviyesinde eğitim
görmüş çalışan istihdamını artırması ve bu çalışanları yüksek lisans ve doktora eğitimleri için
teşvik etmeleri gerekmektedir.
Ar-Ge faaliyetlerinin teşvikine yönelik üniversite-sanayi işbirliğinin artırılması birincil
önceliktedir. Sektörde üniversite sanayi işbirliğinin önemi, sağlayacağı faydalar ve hatta hali
hazırda verilen kamusal destekler için proje ortağı olunması ile birçok hibe desteklerinden
yararlanılabileceği konusunda sistematik bir bilgilendirme yapılması faydalı olacaktır. Bu
konuda hali hazırda, Düzce Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi, KOSGEB (Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayi Geliştirme Başkanlığı), MARKA (Doğu Marmara Kalkınma Ajansı) ve Bilim
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Düzce İl Müdürlüğünün de paydaşları arasında olduğu KÜSİ
(Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği) grubu bilgilendirme faaliyetleri için firma ziyaretlerinde
bulunmaktadır. Bu çalışmanın etkinliğinin artırılması için Düzce Ticaret ve Sanayi Odası’nın
üyelerini ek bilgilendirmeler yapması ve üyelerini iş birliği konusunda desteklemesi faydalı
olacaktır.
Hammadde temininde dışa bağımlılık sektörlerde faaliyet gösteren firmaları zorlayan bir
başka parametredir. Özellikle petrol fiyatlarındaki ve dövizdeki dalgalanmalar, hammadde
ihtiyacını ithalat yoluyla karşılayan firmaların üretim maliyetlerini büyük oranda
artırmaktadır.
Markalaşma problemi başta tekstil ve gıda olmak üzere birçok sektörde kendisini
göstermektedir. Tekstil sektöründe tekstil işletmelerinin fason olarak giyim ve mekan
tekstiline odaklanmış olmaları, kendi markalarını oluşturmamış olmaları sebebiyle özellikle
yenilikçi bir yaklaşım benimsenerek teknolojinin getirdiği ve gerektirdiği katma değerli ürün
ve hizmetlere yönelmeleri bir zorunluluk olarak görülmektedir.
Sektörlerde faaliyet gösteren firmaların üniversite-sanayi işbirliği başlığında yapılacak tüm
çalışmalara oldukça sıcak baktıkları hem mülakatlarda hem de anketler sonucunda tespit
edilmiştir. Bu işbirliğinin bir türlü kurulamaması ise dikkat çekici bir unsurdur.
Gerçekleştirilen bu çalışma kapsamında, Düzce Üniversitesi bünyesinde kurulan Teknoloji
101
Transfer Ofisi (TTO), Düzce’de faaliyet gösteren firmalara ziyaretler yapmakta ve işbirliği
çalışmaları yapmaktadırlar. Çalışma kapsamında TTO yetkilileri, sektör firmaları ile bir araya
gelmiş ve işbirliği çalışmalarının adımları atılmıştır. Gerçekleştirilen çalışmanın bu açıdan da
faydalı olduğu söylenebilir. Bu çalışmaların geliştirilerek devam etmesi oldukça önemlidir.
Düzce’nin İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için içme suyu koruma havzası içine
alınması, mevcut ya da yapılacak yatırımlarda İSKİ’nin çevre ve su ile ilişkili koyduğu kriterler
(İSKİ içme suyu havza yönetmeliği) işletmeleri oldukça zorlayıcı olmakta ve yapılacak
yatırımları olumsuz yönde etkilemektedir. Su havzasına olumsuz etki doğurabilecek yatırım ve
uygulamaların neler olduğunu belirleyen yönerge ve yönetmelikler yeniden gözden
geçirilmelidir. Bu bağlamda; belirlenen uygunsuzluk sınırlarının olabildiğince dar ve muğlaklık
içermeyecek şekilde yeniden belirlenmesinde büyük fayda olduğu düşünülmektedir.
Yapılan çalışmalarda tespit edilen bir diğer nokta; “kümelenme” çalışmalarının gerekliliğidir.
Özellikle benzer alanlarda faaliyet gösteren küçük, orta ve büyük işletmelerin bir araya
getirilmesi önemli görülmektedir.
Kayıt dışı üretim tüm sektörler için ciddi bir tehdit olarak görülmektedir. Birçok sektörde
“merdiven altı” olarak tanımlanan atölyelere rastlamak mümkündür. Haksız rekabet ve
kalitesiz malzeme ithalatı konusunda yaptırım uygulama gücüne sahip yegane güç devlettir.
Yurt dışından kalitesiz malzeme ithalatına kesinlikle izin verilmemelidir.
Düzce ili için önemli bir tarım ürünü olan fındık, özellikle hasat döneminde sektör firmaları
için ciddi bir işgücü kaybı oluşturmaktadır. Bu durumun en aza indirilebilmesi adına fındık
hasat işlemlerinin modernize edilmesi başta olmak üzere önlemler alınması bir zorunluluk
olarak görülmektedir.