İşçi sözü nisan 2015

16
AKP içinde son günlerde su yüzüne çıkan tartışmalar basite alınmamalı. Bu tartışmaları, üçüncü dönemini doldurduğu için bir daha milletvekili seçilemeyecek siyasetçilerin gider- ayak attığı salvolar olarak görmemek gerekir. Bu tartışmalar, sadece, başkanlık sistemine ge- çiş sancıları da değildir. Burada ne sadece kimi siyasetçilerin, Erdoğan’ın yetkilerini aşan mü- dahalelerine tepkisi ne de Erdoğan’ın tartışma- ları kışkırtarak, iki başlılığın kriz çıkardığını gös- termeye ve başkanlık sisteminin altyapısını ha- zırlamaya dönük komplosu söz konusudur. Bunların hepsinde bir ölçüde gerçek payı ol- masına rağmen, belirleyici olan AKP iktidarının yaşadığı siyasi sıkışıklık ve dar boğazdır. Nasıl bir ailede geçim sıkıntısı yaşandığında eşler arasındaki çelişkiler keskinleşir, giderek ai- lenin dağılmasına yol açarsa; yine bir şirket za- rar ettiğinde, ortaklar arasında anlaşmazlık baş gösterirse, benzer durum siyasi partiler için de geçerlidir. Normal koşullarda “halı altına süpü- rülen” farklılıklar, işler kötüye gitmeye başladı- ğında, su yüzüne çıkar, derinleşir ve hatta gide- rek dağılmaya yol açar. Bugünlerde kötüye gi- den ekonomi, Kürt meselesinde yaşanan tıkan- ma, dış politikadaki başarısızlıkların getirdiği yalnızlıklar, kitle desteğinin erimeye başlaması, AKP iktidarının kadrolarını germektedir. AKP teknesi su alıyor şimdi emekçilerin zamanı Ne 1 Mayıs ne de Taksim Meydanı yasakla- nabilir. Bu noktada tek belirleyici olan işçi sınıfı ve ezilenlerin iradesidir. İşçi sınıfı ve ezilenlerin birlik, mücadele ve dayanışma sözünü söylemek için 1 Mayıs’ta Taksim’de- yiz! Bugün parlamentoda yer alan ve seçimlere katılan partiler içinde, emekten ve ezilenlerden yana olan, demokrasiyi savunan tek parti HDP’dir. MHP ve CHP’nin, AKP’ye direnecek ne bir politikası ne de gücü vardır. İstanbul Üniversitesi’nde sandıktan çıkan demokratik sonuca saygı gösterin! Prof. Dr. Raşit Tükel'in rektörlüğünü kabul edin ve derhal onaylayın! İç güvenlik paketi yasalaştı İlkay Öngören > 3 “Süreci zehirleyen” Erdoğan’dır Aykut Özer > 4 Yaşar Kemal: İnsan evrende yüreği kadar yer kaplar! K. Ergin > 8 Kobane'nin köylerinde savaş devam ediyor! Selçuk Eralp > 10 Kadınlar isyanda, özgürlük sokakta Ayla Çelik > 13 Nisan 2015 / Sayı 10 Fiyatı 1,5 TL İşçiler emekçiler neden HDP’ye oy vermelidir? Taksim Meydanı 1 Mayıs alanıdır; yasaklanamaz! Benim Rektörüm Raşit Tükel! Mustafa Eker > 5 Oya Öznur > 7 Mecnun Çınar > 9 İşçi Sözü İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır Devamı 2. sayfada >

Upload: isci-soezue

Post on 22-Jul-2016

233 views

Category:

Documents


5 download

DESCRIPTION

İşçi Sözü'nün Nisan 2015 tarihli 10. sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: İşçi Sözü Nisan 2015

AKP içinde son günlerde su yüzüne çıkantartışmalar basite alınmamalı. Bu tartışmaları,üçüncü dönemini doldurduğu için bir dahamilletvekili seçilemeyecek siyasetçilerin gider-ayak attığı salvolar olarak görmemek gerekir.Bu tartışmalar, sadece, başkanlık sistemine ge-çiş sancıları da değildir. Burada ne sadece kimisiyasetçilerin, Erdoğan’ın yetkilerini aşan mü-dahalelerine tepkisi ne de Erdoğan’ın tartışma-ları kışkırtarak, iki başlılığın kriz çıkardığını gös-

termeye ve başkanlık sisteminin altyapısını ha-zırlamaya dönük komplosu söz konusudur.Bunların hepsinde bir ölçüde gerçek payı ol-masına rağmen, belirleyici olan AKP iktidarınınyaşadığı siyasi sıkışıklık ve dar boğazdır.

Nasıl bir ailede geçim sıkıntısı yaşandığındaeşler arasındaki çelişkiler keskinleşir, giderek ai-lenin dağılmasına yol açarsa; yine bir şirket za-rar ettiğinde, ortaklar arasında anlaşmazlık baş

gösterirse, benzer durum siyasi partiler için degeçerlidir. Normal koşullarda “halı altına süpü-rülen” farklılıklar, işler kötüye gitmeye başladı-ğında, su yüzüne çıkar, derinleşir ve hatta gide-rek dağılmaya yol açar. Bugünlerde kötüye gi-den ekonomi, Kürt meselesinde yaşanan tıkan-ma, dış politikadaki başarısızlıkların getirdiğiyalnızlıklar, kitle desteğinin erimeye başlaması,AKP iktidarının kadrolarını germektedir.

AKP teknesi su alıyor şimdi emekçilerin zamanı

Ne 1 Mayıs ne de Taksim Meydanı yasakla-nabilir. Bu noktada tek belirleyici olan işçisınıfı ve ezilenlerin iradesidir. İşçi sınıfı veezilenlerin birlik, mücadele ve dayanışmasözünü söylemek için 1 Mayıs’ta Taksim’de-yiz!

Bugün parlamentoda yer alan ve seçimlerekatılan partiler içinde, emekten veezilenlerden yana olan, demokrasiyisavunan tek parti HDP’dir. MHP ve CHP’nin,AKP’ye direnecek ne bir politikası ne degücü vardır.

İstanbul Üniversitesi’nde sandıktan çıkan demokratik sonuca saygı gösterin! Prof.Dr. Raşit Tükel'in rektörlüğünü kabul edinve derhal onaylayın!

İç güvenlik paketi yasalaştıİlkay Öngören > 3“Süreci zehirleyen” Erdoğan’dırAykut Özer > 4Yaşar Kemal: İnsan evrende yüreği kadar yer kaplar!K. Ergin > 8Kobane'nin köylerinde savaş devam ediyor!Selçuk Eralp > 10Kadınlar isyanda, özgürlük sokaktaAyla Çelik > 13

Nisan 2015 / Sayı 10Fiyatı 1,5 TL

İşçiler emekçiler neden HDP’yeoy vermelidir?

Taksim Meydanı 1 Mayıs alanıdır; yasaklanamaz!

Benim Rektörüm Raşit Tükel!

Mustafa Eker > 5 Oya Öznur > 7 Mecnun Çınar > 9

İşçi Sözüİşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır

Devamı 2. sayfada >

Page 2: İşçi Sözü Nisan 2015

AKP teknesi su alıyor şimdi emekçilerin zamanı

Ekonomide tüm göstergeler

kötüleşiyor

Ekonomiye dışarıdan kabaca ba-kıldığında, en fazla göze çarpanolgu, doların, birkaç ay içinde TLkarşısında yaklaşık yüzde 20 ora-nında değerlenmesidir. Bununekonomiye ciddi olumsuz etkileriolsa da, durum bunun çok ötesin-dedir. Sanayi üretimi, kapasite kul-lanımı ve ihracat gerilemektedir;işsizlik oranları yükselmektedir. Budurum, ekonomide büyümenindurduğunu göstermektedir. İtha-latta yaşanan gerileme de bununsonucudur. Ekonomik büyümenindurması, buna karşılık enflasyonartışının engellenememesi, işçi veemekçilerin işsizlik ve pahalılık kıs-kacına sokulması demektir. Önü-müzdeki aylarda işsizlik ve pahalı-lığın daha da artması beklenmeli-dir.

Bu durumu tersine çevirmenin,ekonomik büyümeyi yeniden ateş-lemenin yolunun faizleri düşür-mekten geçtiğini düşünen Cum-hurbaşkanı Erdoğan, Merkez Ban-kası Başkanı ve Ekonomiden so-rumlu Bakanı yaylım ateşine tuta-rak, faizlerin düşürülmesini istedi.Yüksek faizi savunmanın vatanaihanet olduğunu iddia ederek, bukişileri vatan haini olmakla suçladı.Ancak, kapitalist ekonominin ger-çekleri, Erdoğan’ın çemkirmelerineüstün geldi ve kendisine verilenbrifingin ardından, sesini kesti.Çünkü faizler düşürüldüğünde,enflasyonun artacağını ve yurtdışı-na büyük miktarda sermaye kaçışıyaşanacağını; bunun da hem dövi-zi fırlatacağını hem de iflaslara veekonomik çöküşe yol açacağınıkendisine anlattılar. Erdoğan’ın,brifingin ardından söylediği “tatlı-ya bağladık” sözü, aslında ekono-mideki çaresizliğin ve uluslar arasıkapitalizm karşısındaki teslimiyetinifadesiydi.

Süreçteki tıkanma ülkenin

geleceğini tehdit ediyor

AKP iktidarı, Öcalan ile görüş-

meleri ve süreci, seçimler öncesin-de PKK’nin silah bırakmasına en-dekslemişti. Bu gerçekleştiğinde,içeride ciddi bir kitle desteği eldeedecek, dışarıya karşı ise eli güçle-necek ve bölgede hareket imkânıartacaktı. Ancak bu, “olmayacakduaya âmin demekti.” Çünkü Kürtsiyasi hareketi, ancak Kürt sorunu-nun çözümünde anlaşmaya var-dıktan sonra silah bırakacağınıaçıklamış, Öcalan ise “ne aldanırımne de aldatırım” sözünü defalarcatekrarlamıştı. Büyüklük duygusuiçindeki AKP iktidarı, bu durumuanlamazlıktan geldiği gibi, heybe-sinde artık Kürtlere “verecek” birşeyi de kalmamıştı! Son olarak, Er-doğan’ın süreci provoke eden kes-kin çıkışıyla, hükümet artık “trenisallamaktan” da vazgeçince, süreçtıkandı.

Sürecin tıkanması, önce seçimortamını zehirleme, daha sonraçatışmaların yeniden boy vermesiriskini içinde barındırmaktadır. Ça-tışma ortamına geri dönülmesi ise,bölgede oluşup her geçen büyü-yen ateş çemberine ülkenin de dâ-hil olması anlamına gelecektir. Budurum ülkenin halkları ve emekçi-ler için olduğu kadar siyasi iktidariçin de yıkıcı sonuçlara yol açacak-tır. Gerek ülke içinde, gerekse böl-gedeki devlet ve önemli siyasi ak-törler karşısında yalnızlaşan siyasiiktidarın bu çatışmanın kaybedeniolacağı açıktır.

AKP iktidarı otoriterleşiyor

Çok partili rejime geçtikten son-ra en uzun süre tek başına iktidar-da kalan parti olan ve bu süredetüm devlet kurumlarında siyasi ra-kiplerini tasfiye ederek hâkimiyetkuran AKP, bir devlet partisine dö-nüşmüştür. Siyasi gelişmeler karşı-sında tek parti iktidarı refleksi gös-termektedir. Bu yanıyla, 1940’lı yıl-ların CHP’si görüntüsü vermekte-dir. Siyasi sistemi de, tüm tek partirejimlerinde görüldüğü üzere, oto-riterleştirmektedir. Son olarak çı-kardığı “İç Güvenlik Yasası” bununen somut örneğidir.

AKP iktidarı, içine düştüğü siyasidarboğazı, bir polis devleti, ola-ğanüstü hal rejimi inşa ederek aş-maya çalışmaktadır. Bütün tek par-ti rejimlerinde olduğu gibi, iktidarasıkı sıkıya sarılmıştır. İktidarı kay-betmemek için yapmayacağı şeyyoktur. Çatışmalar, provokasyonlar,komplolar ve hatta bölgede savaşagirmek iktidarın elindeki silahlardır.Çünkü iktidarı süresince, büyükekonomik rant elde etmiş, ciddi si-yasi kadrolaşmalar gerçekleştirmişve bu arada birçok siyasi ve eko-nomik suç işlemiştir.

Emekçiler siyasi inisiyatif almalı

Bugün ülkedeki koşullar ekono-mik ve siyasi kaos öncesi durumaişaret etmektedir. AKP iktidarı,yaptığı hamlelerle, bu kaosu dahada derinleştirme eğilimindedir.Bundan yaklaşık yüz yıl önce ÇinHalk Devriminin önderi Mao Ze-dung, “Göğün altında kaos var.Koşullar mükemmel” demişti. Tabiibunu derken, arkasında silahlan-mış bir köylü ordusu ve işçi sınıfıdesteği vardı. Ne yazık ki bugünülkede işçi sınıfı ve emekçiler yete-rince politikleşmiş ve örgütlü de-ğiller. Bu durum siyasi riski dahada arttırıyor. Siyasi ve ekonomikkaosun, bir savaşa, darbe ya daaçık bir diktatörlüğe yol açması ih-timalini güçlendiriyor.

Bu koşullarda, işçi sınıfı veemekçilerin, olası bir darbe ya dasavaşı engellemek için elindekitüm olanakları, önündeki tüm fır-satları değerlendirmesi gerekiyor.İki ay sonra yapılacak seçimler ön-lerindeki en önemli fırsattır. Bura-da, tüm ezilenlerin taleplerini sa-hiplenen radikal demokrat birodak olan HDP’nin etrafında ke-netlenmek ve bu partinin seçimbaşarısı için inisiyatif alıp, seferberolmak gerekir. Açık diktatörlük vesavaşı önlemenin, vahşi kapitalistsömürüyü dizginlemenin yolu bu-radan geçmektedir.

İşçi Sözü

İşçi Sözü Aylık, Süreli Siyasi YayınTarih: Nisan 2015, Sayı: 10Baskı: Yön Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi BBlok No: 366, Topkapı - İstanbul, Tel: 0212 544 66 34Sahibi: Özgür Yayınevi, Özgür Yıldırım Sorumlu Müdür: R. Cem AvcıAdres: Şehremini Mah. Gaspiralı İsmailSok., No: 28, 1.Blok, 1.dükkânFatih, İstanbulWeb: www.iscisozu.org

İşçi Sözü

Söz Yetki Karar İşçilerindirTürkiye’nin de içinde bulunduğu böl-

ge ateş çemberi içinde, yanıyor. Bu yan-gın, her geçen gün, farklı ülkeleri kapsa-yarak genişliyor. İlk bakışta mezhep te-melli bir boğazlaşma görüntüsü vermesi-ne karşın, bölge, çok daha karmaşık veçok yönlü çelişkileri içinde barındıran birmücadele alanına dönmüş durumda.

Bu yangının Türkiye’ye de sıçraması,hatta sarması kaçınılmaz görünüyor. Bu-nun iki temel nedeni var. Birincisi, AKP ik-tidarının, bölgesel güç olma ihtirasıyla bukavganın içine bodoslama dalması ve buçerçevede “şeytanla işbirliği yapması”.İkinci nedeni ise, içeride iktidarını sağlam-laştırmak adına, toplumu kutuplaştırarak,en ufak bir kıvılcımla patlayacak hale ge-tirmesi.

Bizi ilgilendiren temel mesele, işçi sını-fının da bu kutuplaşmadan etkilenerekkendi içinde bölünmüş olmasıdır. Çünküsavaşların, sömürünün, eşitsizliğin mü-sebbibi olan, doğayı katleden, tüm in-sanlığı yıkıma götüren kapitalist sistemeson verecek, sömürünün ve eşitsizliğinolmadığı adil bir düzen olan sosyalizmikuracak yegâne güç işçi sınıfıdır.

İşçiler, toplumsal ve siyasi mücadele-de, kendi sınıfsal konumlarını esas alarakdeğil, Sünni-Alevi, Türk-Kürt gibi mez-hepsel ya da etnik kimlikleri ya da farklıburjuva siyasi eğilimlerin destekçisi olarakyer almaktadırlar. Toplumda mağdurlarınve ezilenlerin yanında yer alarak, özgür-lük, eşitlik, adalet ve demokrasi mücade-lesini tavizsiz olarak sahiplenmekle birlik-te, toplumsal ve siyasi mücadelede kendibağımsız sınıf politikasıyla yer almak, işçisınıfı için, yaşamsal önem taşımaktadır.

Bunu yapabilmesinin iki koşulu var. Bi-rincisi, burjuva ideolojisinin etkilerindenkurtulup, işçi sınıfı ideolojisinin etki alanınıgenişletmek. İkincisi ise, ekonomik vepolitik temelde mücadelesini yükselterek,toplumsal sahnede bağımsız bir sınıf ola-rak yerini almaktır.

İşçi Sözü, iki konuda da işçi sınıfınayardımcı olmayı hedeflemektedir. Bu he-defe bağlı olarak, işçi sınıfının burjuvaideolojisinden ve burjuva siyasi eğilimler-den kurtulması için, işçi sınıfının siyasimücadele deneyim, birikim ve bilgisini sı-nıfa taşımaya çalışacaktır. Kapitalist siste-mi, onun siyasi temsilcilerini ve eğilimleri-ni teşhir edecektir. Toplumdaki bütün sı-nıflar hakkında, ezen-ezilen ilişkileri konu-sunda, işçi sınıfını aydınlatacak, sınıf pers-pektifinin oluşmasına katkı sunacaktır.

İşçi Sözü, ayrıca, işçilerin kurtuluşununkendi eseri olacağının bilinciyle, işçi sınıfı-nın inisiyatif kazanmasına, mücadele de-neyimlerini geliştirmesine yardımcı ola-caktır. Bunu yaparken, doğruların mutlakbilgisine sahip olduğu yanılsamasıyla,ikameci, dayatmacı, sekter politikalargütmek yerine, işçilerin yaşayarak öğren-mesini sağlayacaktır. Söz, yetki ve kararınişçilere ait olduğu gerçeğini bir an bileakıldan çıkarmayacaktır. İşçilere, bir öğ-retmen gibi yaklaşmayacak; sınıfla tümilişkilerinde, öğrenme-öğretme diyalekti-ğini hayata geçirecektir.

Öz olarak, İşçi Sözü, işçilerin, gözü,kulağı ve sesi olacaktır.

2 Nisan 2015

Page 3: İşçi Sözü Nisan 2015

İç güvenlik paketi yasalaştı

Meclis Genel Kurulundakigörüşmelerde muhalefetin bü-yük direnci ile karşılaşan içgüvenlik paketi sonunda yasa-laştı. Meclis’te, başta HDP'livekiller olmak üzere, tüm mu-halefet vekillerinin engelleme-ye çalıştığı görüşmelerin neti-cesinde, 63 maddesi oylananpaketin kalan maddeleri ikti-dar tarafından komisyona geriçekilmişti. Geri çekilen mad-delerden 63 maddenin yasadançıkarılması ile torba yasa 69madde olarak yasalaştı.

Yasanın getirdiği olağanüstühal önlemlerinden bazıları:

•Polise, kamuya açık alanda,yani sokakta, istediği kişiyi vearacı, hâkim, savcı veya kol-luk amiri tarafından verilmiş,yazılı emir olmadan durdurmave arama yetkisi verildi.

•Polisin silah kullanma yet-kisi arttırılmaktadır. Polis,elinde ateşli silah olmadığıhalde, yanıcı, yakıcı, yaralayı-cı madde bulundurduğu gerek-çesiyle, silahını kullanıp, kar-şısındaki kişiye ateş edebile-cek.

•Polise gözaltı süreleriniuzatan yetkiler tanınmaktadır.Bu madde ile polis istediği ki-şiyi, herhangi bir makamaaçıklama yapmak zorunda kal-madan, suçüstü halinde 24saate, toplumsal olaylarda 48saate, toplu suçlarda ise 4 gü-ne kadar gözaltına alma yetki-si elde etti.

•Mahkeme kararı olmadanalınan dinleme kararı mahke-menin onayı olmadan 2 günboyunca gerçekleştirilecektir.Bu düzenleme ile yargının din-

leme kararları üzerindeki yet-kisi tasfiye edilmiş olmaktadır.

•Hapis cezaları arttırılmıştır.Toplumsal olaylarda bulundu-rulması ve taşınması yasakolan suç aletlerini taşıyanlara,2 yıl 6 aydan 4 yıla kadar ha-pis cezası verilebilecek. Yasadışı örgüt ve topluluklara aitamblem, işaret taşıyarak veyabunları üzerinde bulunduranüniformayı andırır giysiler gi-yerek katılanlar; kanunlarınsuç saydığı afiş, pankart, dö-viz, resim, levha, araç, gereç-ler taşıyarak, bu nitelikte slo-ganlar söyleyerek veya ses ci-

hazlarıyla yayınlayarak katı-lanlar 6 aydan 3 yıla kadar ha-pis cezası verilmesi düzenleni-yor. Ceza alt sınırlarının 2 yıl-dan fazla olarak arttırılmasıy-la, hapis cezasının ertelenmesiveya hükmün açıklanmasının

geriye bırakılması gibi kurum-lardan yararlanılmasının önükapatılmıştır.

Kimin için güvenlik?Kürt siyasi hareketi ile AKP

arasında bir siyasi güç yarışıolarak görülen iç güvenlik ya-sası, çözüm süreci tartışmala-rında pazarlık unsuru olarakkullanıldı. 6-7 Ekim Kobaneprotestoları gerekçe gösterile-rek, polisin yetkilerinin arttı-rılması gerektiği hükümet ta-rafından dillendirilmeye baş-landı. Olayların büyümesi ileülkede kamu güvenliği açısın-dan bir zayıflık olduğu izleni-mi yaratıldı. Böylece olağan-üstü hal uygulamalarına yakın,baskıcı yasaların çıkarılmasınauygun ortam yakalanmış oldu.Başbakan, alanlarda, yasayamuhalefet edenlere, “molotof-çu, bonzaici” diye bağırıyor-du.

Özellikle Kürt siyaseti, yap-tığı muhalefet ile Meclis’tekiniceliksel gücünün de ötesindeve diğer muhalefet partilerinide peşine katarak, güçlü birMeclis içi direniş geliştirdi.Bu direniş ve kapıya dayanançözüm sürecinde adım atmazorunluluğu, siyasi iktidarımanevra yapmaya zorladı. 130maddeden oluşan torba yasa-nın kalan maddeleri komisyo-na geri gönderildi, yürürlükmaddeleri ise bekletildi. Buaşamada, Dolmabahçe'de Öca-lan'ın 10 maddelik metni hü-kümet yetkilileri ile birlikteokundu. Çözüm sürecinde tari-hi adımlar atılırken soğutulangüvenlik paketi, Erdoğan'ın,

sürecin seyrini değiştiren poli-tik manevrası ile tekrar günde-me geldi. Çözüm sürecininkendi izni ve rolü olmadan yü-rütülemeyeceğini işaret edenCumhurbaşkanı, iktidardakirolünün sorgulanamayacağınıispat edercesine, birden frenebastı. Hakan Fidan’ın adaylıksüreci ile su yüzüne çıkan par-ti içindeki çatlağı örtmek veseçime doğru sertleşen KürtHareketinin muhalefetini en-gellemek için, çözüm sürecinidurduran bir manevra ile rüz-gârın yönünü değiştirdi. Baş-bakan Yardımcısı Yalçın Ak-doğan'ın, “süreç zehirlendi”şeklindeki açıklamasının ar-dından, bekletilen paket derhalyasalaştı.

Güvenlik yasasının kimingüvenliğini sağlamayı amaçla-dığı, bu yasalaşma sürecininincelenmesi ile açıklığa kavu-şuyor. Zira iddia edildiği gibikamu güvenliği düşünülüyorolsa idi, Kürt siyaseti ile pa-zarlık malzemesi yapılmasısöz konusu olmazdı. Şurasıaçıktır ki, iç güvenlik yasası,düşman hukuku düzenlemeleriiçeren, bir iç savaş hazırlığıniteliğindedir. Kürt siyaseti ilebirlikte tüm toplumsal muhale-feti hedef almaktadır. Yasa,meydanları halka yasaklamayıama iktidarın sırça köşkleriningüvenliğini sağlamayı amaçla-maktadır.

İç güvenlik paketinin yasa-laşma süreci ise AKP'nin ger-çek yüzünün deşifresi niteli-ğindedir. AKP’nin, kendi ikti-darının devamı için, hiç dü-şünmeden, özgürlükleri tasfiyeetmeye meyilli olduğu açığaçıkmıştır. Söz konusu olan ik-tidarı ise, düşmanı ile dost,dostu ile düşman olmaya ha-zırdır. Bir yandan Kürt hareke-ti ile masaya otururken, diğeryandan çukurunu kazmaya ça-lışır. Özetle, burjuva siyasetin-de Bizans oyunları bitmez.Gelinen nokta, emekçilerinhak arama özgürlüklerininelinden alınmasına, meydanla-rın, grevlerin yasaklanmasına,baskı ve zulmün katmerleşerekdevam edeceğine işaret etmek-tedir.

İlkay Öngören

Nisan 2015 3İşçi Sözü

İç güvenlik yasası,düşman hukukudüzenlemeleri içeren, biriç savaş hazırlığıniteliğindedir. Kürtsiyaseti ile birlikte tümtoplumsal muhalefetihedef almaktadır. Yasa,meydanları halkayasaklamayı amaiktidarın sırçaköşklerinin güvenliğinisağlamayıamaçlamaktadır.

Page 4: İşçi Sözü Nisan 2015

“Süreci zehirleyen” Erdoğan’dır

İşçi Sözü4 Nisan 2015

Her ne kadar Başbakan Yar-dımcısı Yalçın Akdoğan, Demir-taş ve Kandil’i, “barış sürecinizehirlemekle” suçlasa da, sondönemde yaptığı çıkışlar dikkatealındığında, süreci zehirleyenesas kişinin Cumhurbaşkanı Er-doğan olduğu görülür. Önce,“Kürt sorunu yoktur” şeklindekiifadesi, daha sonra, HDP’li gö-rüşmecilerle hükümet yetkilileri-nin birlikte açıklama yapmasına,müzakerenin oturacağı on mad-delik çerçeveye ve bir İzlemeKurulu oluşmasına karşı çıkma-sı, özünde müzakerelere karşıçıkmak anlamına geliyor. Cum-hurbaşkanı Erdoğan, bu tavrıyla,hükümeti ve Öcalan ile görüş-meleri yürüten bürokratları zordurumda bıraktığı gibi, baştaKürtler olmak üzere, Kürt soru-nun barışçı çözümüne umut bağ-layan geniş kesimleri hayal kı-rıklığına uğratmıştır. Erdoğan’ınbu çıkışını, seçimler öncesi birsiyasi taktik olarak yorumlayan-lar yanılmaktadır. Aslında bura-da tam da, “dervişin fikri neyse,zikri de odur” durumu söz konu-sudur.

Hükümetin hedefi PKK’nintasfiyesidir

İki yıl önce Öcalan ile devletyetkilileri arasında görüşmelerbaşladığında, hükümetin hedefiönce çatışmasızlık ortamının,daha sonra da PKK’nin silahlarıbırakmasının sağlanmasıydı.

PKK de çatışmasızlığı ve nihaiolarak da silahları bırakmayı ka-bullenmesine karşın, bunu Kürtsorunun çözümüne endeksliyor-du. Oysa AKP iktidarı, devletingeleneksel yaklaşımına uygun

olarak, sorunu bir “terör sorunu”olarak görüyor ve PKK’nin silahbırakmasıyla bu sorunun çözüle-ceğini düşünüyordu.

O nedenle, Erdoğan’ın, “Kürtsorunu yoktur” ifadesi aslındahükümetin ve devletin gerçekdüşüncesini yansıtmaktadır. Yinesiyasi iktidar, İmralı görüşmele-riyle, bir siyasi sorunun çözümü-nü değil, Öcalan’ın, PKK’yi ik-na ederek silah bırakmasını sağ-lamayı hedeflediğinden, hükü-metle HDP’nin birlikte fotoğraf

vermesi, müzakere çerçevesininbelirlenmesi ve bunun için “İzle-me Kurulu” oluşturulması girişi-mi, Erdoğan’a göre, boş, anlam-sız ve yanlış tutumlardır. Çünküona göre sorun “terör sorunu”olduğundan, sorunun muhatabıdevletin güvenlik bürokrasisidir,siyasetçiler değil. HDP’li siya-setçilere ise “ulak” rolü yaniÖcalan ile Kandil arasında ileti-şim sağlama görevi verilmiştir.İşte bu sınırları aşan ve siyasimüzakere yapılacağı görüntüsüveren her türlü yaklaşım, hükü-met ve devlet politikasına tersti.

Bu yaklaşım ve oluşan görün-tü, sadece hükümet politikasınadeğil, büyük önem taşıyan se-çimler öncesinde AKP’nin çıkar-larına da tersti. Sahte ve içi boşda olsa, bu görüntü, bir miktarKürt ve demokratın oylarınınAKP’ye yönelmesine yol açsada, AKP’nin milliyetçi tabanınınpartiden uzaklaşmasına nedenolacak ve partiye oy kaybettire-cekti.

Üçüncü olarak, PKK’nin eleş-tirel ve temkinli yaklaşımınakarşın atılan bu adım, Kürt siya-si hareketine bir taviz olarak de-ğerlendirilecek ve müzakereler-de, hükümetin elini zayıflatacak-tı. O nedenle, Erdoğan, bu çıkış-larıyla birlikte, Kürtlere rest çe-kerek, “süreç biterse, bitsin” di-yerek, inandırıcı olmasa da, göz-dağı vermeye kalkıştı.

Müzakere değil gerginliköne çıkıyor

PKK yöneticileri, silah bırak-mayı en son adım olarak gördük-lerini, müzakerelerde önemliilerlemeler olmadan, yasal veanayasal düzenlemeler yapılma-dan, yeni bir adım atmayacakla-rını açıkladılar. Daha önce,PKK’ye bahar aylarında kongretoplayarak silah bırakmayı gö-rüşme çağrısı yapan Öcalan,Newroz mesajında, kongre içintarih belirtmediği gibi, yeni önkoşullar getirdi. Öcalan’ın New-roz mesajı, siyasi iktidarın bek-lentilerini karşılamadı. Bu geliş-me, Erdoğan’ın açıklamaları ilebirleşince, müzakerelerin gele-ceği hakkında soru işaretleri olu-şuyor. Diğer yandan, siyasi veaskeri açıdan gerginliği arttırangelişmeler yaşanıyor.

Meclis’ten geçen İç GüvenlikYasası, toplumsal gösterilerdeölümlerin artmasını, bu da kitle-sel çatışmaların ortaya çıkmasıriskini doğuruyor. Silahlı kuv-vetlerin, bölgedeki askeri hare-ketliliği ve operasyonları artıyor.Gerek bu operasyonlar gereksePKK’nin taciz ateşleri, abartıla-rak kamuoyuna yansıtılıyor. Budurum, iktidar içi çatlak ve Er-doğan’ın orduya yakınlaşma ça-baları ile birlikte, askerlerin ini-siyatif kazanmaya başladığınıgösteriyor. Seçimler önce-sinde, Kürt siyasetiyle kontrollübir gerginlik ortamı yaratarak,Kürtlerin baskı altına alınması,AKP iktidarının işine gelmeklebirlikte, bu gerginliğin kontrol-den çıkarak, çatışmaların yoğun-laşması ve ölümlerin meydanagelmesi, bugüne kadarki geliş-meleri sıfırlayacak, ortaya çıkanolumlu havayı tersyüz edecektir.Bu noktada, görüşmelerin başın-da Öcalan’ın vurguladığı, “yamüzakereler ilerler ve başarıyaulaşır ya da darbe mekaniği işle-meye başlar” tespitini hatırlat-mak gerekli olacaktır. Siyasi ik-tidar bir bisikletin üzerindedir vepedalı ileriye doğru çevirmekzorundadır; aksi halde düşer. Ül-ke içinde ve bölgede kutuplaşmave çatışmaların arttığı koşullar-da, bu durum, bisikletten düş-mekten çok, “damdan düşme”anlamına gelecek ve o boyuttahasar meydan getirecektir.

Aykut Özer

Öcalan’ın vurguladığı,“ya müzakereler ilerlerve başarıya ulaşır ya dadarbe mekaniğiişlemeye başlar”tespitini hatırlatmakgerekli olacaktır. Siyasiiktidar bir bisikletinüzerindedir ve pedalıileriye doğru çevirmekzorundadır; aksi haldedüşer.

Page 5: İşçi Sözü Nisan 2015

7 Haziran’da Türkiye tarihininen kritik seçimlerinden birisi ya-pılacak. AKP hükümeti ve Cum-hurbaşkanı Erdoğan, bu seçimle-ri rejim değişikliğine gitmek içinbir fırsat olarak görüyor. “Türktipi başkanlık” adı altında birdiktatörlük rejimine doğru mugidilecek, yoksa hak ve özgür-lüklerin genişleyeceği bir burju-va demokrasisine doğru mu yö-nelinecek? İşte önümüzdeki se-çimler bunun kilometre taşınıoluşturacak.

AKP hükümetinin Ortadoğupolitikaları ve bölgesel güç olmaçabaları iflas etti. Suriye ve Ko-bané politikaları yenilgiye uğra-dı. Dünyada ve bölgede dışlan-ma ve “değerli yalnızlık” süreci-ne girdi. Güç ve oy kaybettikçetahammülsüzlüğü arttı, saldır-ganlaştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan,"devletin şirket gibi yönetilmesigerektiğini" söylüyor. Şirketlerkâr mantığı ile yönetilir. Devle-tin şirket gibi yönetilmesi de-mek, sermayenin kâr oranlarınıartırmak uğruna emeğin dahaçok sömürülmesi ve işçilerin kö-leleştirilmesi demektir. AKP za-ten 12 yıldır bunu yapıyor. Sen-dikalaşmaya, toplu iş sözleşmesisüreçlerine ve grevlere müdaha-le ediyor. Cam ve metal işkolun-da görüldüğü gibi fiilen grevleriyasaklıyor. Erdoğan, bu açıkla-masıyla, işçi sınıfına saldırıyı,hak gasplarını, taşeronlaştırmayıve güvencesiz çalışmayı misliyleartırarak devam ettireceğini be-lirtiyor. Erdoğan ve AKP'si, işçimaliyetlerini düşürmek için ya-salarda düzenlemeler yapıyor.Maliyetleri arttırdığı için işçigüvenliği harcamalarından kaçı-nıyor, patronların aşırı kâr hırsıuğruna binlerce işçinin iş cina-yetlerinde ölmesine neden olu-yor...

AKP, seçimlerden sonra da sö-mürü düzeni politikalarını vesaldırılarını sürdürmek istiyor.

Bunun için her türden demokra-tik hak ve özgürlüğü askıya alıp,yasaklıyor. Totaliter, baskıcı birrejim oluşturmak istiyor. İşçi veemekçiler bu seçimlerde AKP’yekarşı durmak, demokrasiye vebarışa sahip çıkmak zorundadır:Demokrasi Yoksa Ekmek deYok! - AKP'ye Oy Yok!

Oylar HDP’ye!

Bugün parlamentoda yer alanve seçimlere katılan partileriçinde, emekten ve ezilenlerdenyana olan, demokrasiyi savunantek parti HDP’dir. AKP de, CHPve MHP de egemen sınıfın –pa-rababalarının- siyasi partileridir.Parababalarının farklı eğilimleri-ni ve çıkarlarını temsil eden bupartilerin, işçi sınıfı ve ezilenler-den yana bir çözüm politikasıyoktur. Kendi ayrıcalıkları veparababalarının çıkarları için ko-layca bir araya gelebilirler. MHPve CHP’nin, AKP’ye direnecekne bir politikası ne de gücü var-dır. Bu gerçeklik cumhurbaşkan-lığı seçimlerinde de görüldü.

7 Haziran seçimleri, Türki-ye’nin ve demokrasinin geleceğiaçısından bir barometre görevigöreceğinden, stratejik bir öne-me sahip. AKP ve Cumhurbaş-kanı Erdoğan, 7 Haziran’da,Meclis’te anayasayı tek başınadeğiştirecek bir çoğunluk eldeedip, başkanlık sistemine geç-meyi hedefliyor. SeçimlerdeHDP barajı aşarsa, AKP’nin tek

başına anayasayı değiştirme ola-nağı olamayacak. HDP’nin yüz-de 10 barajının altında kalmasıhalinde ise yetmişe yakın millet-vekilliği AKP’ye gidecek ve Er-doğan’ın tek adam yönetiminegeçişinin önü açılacak. HDP’ninbarajı aşması durumunda, Cum-hurbaşkanı Erdoğan’ın Başkan-lık hedef ve hayali tamamen so-na erecek.

HDP barajın altında kalırsaAKP’nin kazanacağını artık her-kes biliyor. Bunu gören CHP’liseçmenlerin bir kısmınınHDP’ye "ödünç oy" vereceğisöyleniyor... Yıllardır mezhepçi,ötekileştirici ve dışlayıcı politi-kalar izleyen AKP ve Cumhur-başkanı Erdoğan seçimlerde ye-nilmezse, başkanlık sisteminegeçişin önüne geçilmezse, gele-cekte daha büyük sorunlarla,baskı ve tehditlerle yüz yüze ka-lacağı kaygısını taşıyan Alevile-rin önemli bir kesiminin de se-çimlerde HDP’yi destekleyeceğigörülüyor...

CHP liderliği, kendi partilerin-den HDP’ye oy kaymasının önü-ne geçmeye çalışıyor. HDP,CHP’den yüzde 1-2 oy alırsa vebarajı geçerse, bu durumCHP’den çok daha fazla AKP’yezarar verecektir. CHP canla baş-la "HDP’ye oy vermeyin" diyeçabalarken, istemeyerek de olsa,Erdoğan’ın başkanlığının önünüaçıyor. Politik gelişmeler,HDP’nin hem iktidar partisindenhem de ana muhalefet partisiCHP’den oy alacağını gösteri-yor...

AKP güç kaybediyor

Hem HDP’nin "Türkiyelileş-me”, “Türkiye partisi” olma,Kürt sorununu Türkiye’nin de-mokratikleşmesi zemininde elealma ve çözme politikası, hemde IŞİD saldırıları karşısındaAKP’nin Kürt düşmanı Kobanépolitikası, Kürtlerin, kitlesel ola-rak, AKP’den kopmasına yol aç-

tı. Geçmişte Kürt demokratikhareketine karşı mesafeli duranburjuva, muhafazakar Kürt çev-releri bile "HDP Meclis’e girme-lidir" demeye başladılar.

AKP, Gezi Direnişi’nden buyana krizleri yönetemiyor. İçin-den farklı sesler çıkıyor. Denge-si bozuluyor, sırları dökülüyor.AKP güç kaybediyor amaAKP’ye karşı henüz iktidaraaday güçlü bir demokratik mu-halefet hareketi ve partisi yok.Bu AKP’nin şansı olduğu kadarişçi sınıfı ve ezilenlerin, demok-rasi güçlerinin ve sosyalistlerinbir zaafı. Bağımsız bir işçi sınıfıhareketinin ve onun devrimci si-yasal partisinin olmadığı koşul-larda, radikal demokrasi progra-mıyla, toplumsal muhalefetin endinamik gücü olarak HDP öneçıkıyor. AKP’nin dışlayıcı dilinekarşı HDP’nin birleştirici bir dilkullanması, tüm ezilenlerin bir-likteliğini savunması, emekçile-rin ve ezilenlerin demokratikhaklarına, reform taleplerine sa-hip çıkması, HDP’yi seçimlerdeçekim merkezi ve tek demokra-tik seçenek haline getiriyor.

HDP barajı aşarsa, AKP’ninBaşkanlık sistemine en azındanparlamenter yoldan geçişininönü kapanacaktır. AKP’nin ikti-dar gücü ciddi bir yara alacak vegerileyecektir. HDP’nin seçim-lerden başarıyla çıkması ise ba-rış ve demokrasi güçleri, emek-çiler ve ezilenlere moral kazan-dıracak ve seçimlerden sonramücadeleyi ileri taşımaları ko-nusunda onlara cesaret verecek-tir. İşçi demokrasisinin nüveleriolan işçi örgütlerini, demokratikhak ve özgürlükleri savunmakiçin HDP üzerinden bir birlik veittifak sağlanması stratejik biröneme sahiptir. İşçiler ve emek-çiler bu seçimlerde HDP’ye oyvererek demokrasiye sahip çık-malıdır.

Mustafa Eker

Nisan 2015 5İşçi Sözü

İşçiler emekçiler nedenHDP’ye oy vermelidir?

Bugün parlamentodayer alan ve seçimlerekatılan partiler içinde,emekten ve ezilenlerdenyana olan, demokrasiyisavunan tek partiHDP’dir. MHP veCHP’nin, AKP’yedirenecek ne birpolitikası ne de gücüvardır.

Page 6: İşçi Sözü Nisan 2015

İşçi Sözü6 Nisan 2015

Ülkede polis devletinin egemenolmasına yol açacak olan “İç Gü-venlik Yasası” Meclis’ten geçti. Buyasa halkın güvenliğine değil, AKPiktidarının güvenliğine hizmet ede-cek. Demokratik birçok hakkı orta-dan kaldıran bu yasa, 6-7 EkimKobane olayları bahane edilerekgündeme getirildi ve Meclis’ten ge-çirildi. Olaylarda kırkı aşkın kişi ha-yatını kaybetmişti. Ancak buölümlerin önemli bir bölümü polisinmüdahalesi veya iktidar yanlısı ge-rici-faşistlerin saldırıları sonucundagerçekleşmişti. Ülkede bu boyuttacan kaybı ve yaralanmalara yol açantoplumsal olaylara nadiren rastlan-masına karşın, durumdan vazife çı-karıp, baskıcı yasaları Meclis’tengeçiren siyasi iktidar, her gün 5-6,yılda 2000 civarında işçi, iş kazaları(cinayetleri) sonucu hayatını kay-betmesine rağmen, işçi güvenliğinisağlayacak bir yasayı yürürlüğe ge-çiremedi. Meclis komisyonundakabul edilen yasa tasarısı ise iş cina-yetlerini önlemekten uzak olduğugibi, işçilere dönük tuzaklarla dolu.

Yasa tasarısının mantığı sakatYasa tasarısı, tam bir patron

mantığı ile hazırlanmış. Burjuvazi-nin temsilcisi olan hükümetten

farklı bir şey beklenemezdi zaten.Tasarı, iş kazalarının sorumlusu ola-rak, bizatihi bundan zarara uğrayan,yaralanan, sakat kalan ve ölen işçiyigörüyor. Böyle gördüğü için de, işkazaları nedeniyle, işçiyi cezalan-dırma yoluna gidiyor. Tasarıda, pat-ron ya da temsilcisinin uyarılarınarağmen, üç defa iş güvenlik tedbir-lerini almayı ihmal eden işçinin işakdinin, bildirimsiz ve tazminatsızolarak sona erdirilmesi düzenleni-yor.

Örneğin, baret takmadan çalıştığıüç kez tespit edilen bir işçi, tazmi-natsız olarak işten atılacak. Bu hü-kümle işçinin iş güvenliğisağlanmak şöyle dursun, iş güven-cesi ortadan kaldırılıyor. İşçinin ko-layca işten çıkarılmasının yoluaçılıyor.

Patronlar korunuyor ve ödüllendiriliyor Patronlara ise, iş cinayetlerinden

dolayı, onların canını acıtmayacakpara cezaları kesilmesi öngörülüyor.Örneğin iş güvenliği uzmanı ve iş-yeri hekimi çalıştırmayan patronasadece 500 TL para cezası verile-cek. Yine, işlettiği maden ocağında,gerekli tedbirleri almayarak, onlarcaişçinin ölümüne neden olan bir pat-

ron, iki yıl süresince devlet ihalele-rine giremeyecek. Eğer bir işye-rinde, gerekli güvenlik tedbirlerialınmadığı için, iş durdurulmuşsa,bu işyerinin patronuna ayrıca paracezası kesilemeyecek.

Patronlara yönelik cezalarda bukadar cimri olan hükümet, ödüllerdeise o derece bonkör. Tehlikeli iş ka-tegorisine giren bir sektörde üretimyaptıran patron, eğer işyerinde üçyıl boyunca ölümle ve sakat kal-mayla sonuçlanan bir kaza yaşan-mazsa, ödüllendirilecek. İşçinin brütücreti üzerinden yüzde 2 oranındaödediği işsizlik sigortası işverenpayı yüzde 1’e düşürülecek. Dikkatedilmesi gereken nokta, ödüllendi-rilmenin koşulu, o işyerinde üç yılboyunca iş kazası olmaması değil,ölümle ya da sakat kalmayla sonuç-lanan iş kazası olmamasıdır. Yani buüç yıl içinde meydana gelen onlarcaiş kazasında yüzlerce işçinin yara-lanması, patronun ödüllendirilme-sine engel oluşturmayacak.

Ayrıca, hükümet, patrona bon-körlüğü kendi cebinden değil işçinincebinden yapacak. İşçilere, işsizkaldıklarında, işsizlik yardımı öden-mesi amacıyla oluşturulan işsizlikfonu amaç dışı olarak kullanılarakpatronlara peşkeş çekilecek. Hem

de olması gerekeni, normal olanıyaptıkları için.

İş cinayetlerinin gerçek nedenitaşeron sistemidir

İş kazaları sonucu yaralanma vesakat kalmalar ile iş cinayetlerininesas nedeni esnek ve güvencesiz ça-lıştırma, daha açık bir ifadeyle, taşe-ron sistemidir. Bunun temelinde isepatronların kâr hırsı yatmaktadır. Bugerçek görülmek istenmiyor ya dagizleniyor. İş kazalarının sorumlusuolarak işçilerin eğitimsizliği ya datedbirsizliği görülüyor. Sonuçta sa-dece işçilere eğitim verilerek, işçilerişten atılmakla tehdit edilerek ya dapatronlara verilecek para cezalarıarttırılarak iş kazaları, iş cinayetleriönlenemez. Patronların kâr hırsınıhedef almadan, esnek ve güvencesizçalıştırmanın yerine kurallı ve kad-rolu çalıştırma koşulları getirilme-den bunların önüne geçmekmümkün değildir. İşçi sınıfınıngüçlü ve örgütlü mücadelesi olmak-sızın, patronların ya da onların tem-silcisi hükümetin bunugerçekleştirmesini beklemek de,“ölünün gözünden yaş beklemek”kadar anlamsızdır.

İşçi Sözü-Haber

İktidarın güvenliği tamam,ya işçilerin can güvenliği?

AKP iktidarının kavga dövüş mec-listen geçirdiği "hiç" güvenlik yasa-sının hak arayan işçi ve emekçilerinve de bütün muhaliflerin hayatınıartık "yasal" olarak da hiçe sayaca-ğını biliyor ve dile getiriyoruz. "İçgüvenlik yasası" olarak dillendiri-len yasa çıkmadan öncede AKP'yeve hizmet ettiği parababaları düze-nine karşı çıkan her muhalif devletterörü ve polis şiddetiyle karşı kar-şıya kalıyordu. Hayatları hiçe sayı-lıyor ve polisin açtığı ateş sonucuçoluk çocuk, genç yaşlı demedenöldürülüyordu. Devlet terörü vepolis cinayetleri meclisten kavgadövüş çıkartılan bu sözde "güven-lik" yasasından sonra artarakdevam edecek ve artık bu cinayet-lerin üzerine "yasal" bir örtü örtü-lecek.

"Hiç" güvenlik yasasıArtık göstermelik bile olsa yasalkatiller hakkında soruşturma, taki-bat ve yargılama yapılmayacak."Hiç" güvenlik yasasıyla AKP hü-kümeti eliyle ve emriyle adeta dev-letin kolluk güçleri için cinayet vekatliam kampanyaları başlatılmışolacak. Vur vura bildiğin kadar;öldür, öldür, öldür...Devlet terörünü ve polislerin işle-diği cinayetleri artırmak için tahrikve teşvik yasası çıkartan AKP ikti-darının niyet ve çabası mecliste degayet net görülmüştür. AKP'li ve-killer kendilerine karşı çıkan CHPve HDP'li vekillere saldırmış, mec-liste, ellerine geçirdikleri her araçve gereci saldırı ve darp aleti olarakkullanmıştır.

Hiçe sayılan hayatlar"Hiç" güvenlik yasası meclisten ge-çirilmeden önce, hiçe sayılan ha-yatlara dair trajik bir örneği bir kezdaha hatırlatmakta fayda var. Yapa-cağımız bu hatırlatmanın24.02.2015 tarihinde meclis tuta-nakları arasına girdiğini de hemenbelirtelim:Gaziantep Şahinbey'de yapılan birprotesto gösterisine polis tarafındanateş açılıyor. Polisin açtığı ateş so-nucunda18 yaşındaki 10. sınıf (lise)öğrencisi Şehriban Sertkal adlı birKürt kızı vuruluyor... Kurşunlaromzuna, bacağına ve de kalçasınasaplanıyor... Olaydan sonra polis ısrarla "bizvurmadık" diyor. Yani bir çok ör-nekte olduğu gibi "kim vurdu?" yagetirilmek isteniyor...

Şehriban SertkalPolis, Şehriban Sertkal'ın eylem sı-rasında "slogan attığını ve attırdı-ğını" yani "eylemi yönlendirdiğini"iddia ediyor...Hastaneye kaldırılan Şehriban Sert-kal'ın tedavisi "terörist" denilerekyapılmıyor... Sonuç: 18 yaşındakiKürt kızı felç oluyor!Şehriban'ın öyküsü bu kadar mı?Malesef ki hayır! Eylem sırasında"slogan attığı ve attırdığı", bu yollada "eylemi yönlendirdiği" iddiaedilen Kürt kızı Şehriban Sertkalişitme ve konuşma engellidir. Yanihalk dilindeki ifadesiyle sağır vedilsiz...Son olarak: Bu olay meclisin gün-demine geldi. AKP'li vekillerinyoğun çabası ve engellemeleri so-nucunda ise "meclis araştırmasıaçılması" talebi reddedildi... Şimdiyazımızın başlığını tekrar edelim:Kim slogan atmış ve attırmış?

Sevda

Kim slogan atmış ve attırmış?

Page 7: İşçi Sözü Nisan 2015

Nisan 2015 7İşçi Sözü

Geçtiğimiz yıl, DİSK, KESK,TMMOB ve TTB gibi meslekörgütleri başta olmak üzere, çoksayıda sol/sosyalist grup, siyasiparti ve kitle örgütü 1 Mayıs’taTaksim’de olacaklarını duyur-muştu. Dönemin Başbakanı Er-doğan’dan başlamak üzereAKP’li İçişleri Bakanı Muam-mer Güler ve İstanbul Valisi Hü-seyin Avni Mutlu ise 1 Mayıs’ınbundan sonra Taksim’de kutlan-mayacağını, buna izin vermeye-ceklerini isteyenin Yenikapı’dakidolgu alanında miting yapabile-ceğini ilan ettiler.

Bu yasakçı tutum sebebiyle,2010, 2011 ve 2012 yıllarındaTaksim’de yüz binlerce işçi veemekçinin katılımı ile gerçekleş-tirilen miting, 2013 yılında ol-duğu gibi 2014 yılında da polisşiddetiyle engellendi. 1 Mayıs2014 günü İstanbul’da adeta “sı-kıyönetim” yaşandı. Taksim’egiden tüm yollar kapatıldı, metrove benzeri araçlar iptal edildi.160’ı aşkın kişi gözaltına alındı.İstanbul Cumhuriyet Savcısı Gö-kalp Kökçü tarafından, haksızşekilde gözaltına alınan ve hu-kuksuz şekilde 4 gün boyuncaemniyette bekletilen bu kişilerleilgili 15 ayrı dava açıldı. Dahaönceki örneklerde olduğu gibi,bu davalar da 1980 askeri darbe-sinin ürünü olan 2911 sayılı

Toplantı ve Gösteri YürüyüşleriKanunu’na aykırılık iddiasıylaaçıldı. Bol keseden açılan bu da-valardan 5’inin daha ilk duruş-mada beraat kararlarıylasonuçlandığını hatırlatmaktafayda var.

Ancak asıl dikkat çekici olan,aynı savcı tarafından açılan 16.davaydı. İstanbul Emniyet Mü-dürlüğü, 12 Mayıs günü DİSKBaşkanı Kani Beko, KESK Baş-kanı Lami Özgen, TMMOB Baş-kanı Mehmet Soğancı ve TTBBaşkanı Özdemir Aktan ileDİSK Genel Sekreteri Arzu Çer-kezoğlu hakkında, 2911 sayılıKanun’un 31. maddesinden yar-gılanmaları için suç duyuru-sunda bulundu. Bu madde“kanuna aykırı propaganda vası-taları ve suç işlemeye teşvik”başlıklı. Savcılık, soruşturmayıbu madde kapsamında yürüttü;ancak bu “suçlamayı” yeterlibulmamış olacak ki davayı 27.maddede yer alan “kışkırtma ya-sağı” ile 34. maddede yer alan“tahrikçiler ve suç ortakları” is-nadıyla dava açtı.

Netice olarak uzun yılların ar-dından ilk kez 1 Mayıs çağrısıyapan sendika ve meslek örgütüyöneticileri hakkında “halkı ka-nuna aykırı toplantı ve yürüyüşeözendirmek ve kışkırtmak” id-

diasıyla dava açılmış oldu.

1 Mayıs yargılanamaz!İstanbul 28. Asliye Ceza Mah-

kemesi’nde görülen davanın ilkduruşması 6 Şubat’ta, ikinci du-ruşması 24 Mart’ta yapıldı veikinci duruşmada karar verildi.Yargılananlar “suçun unsurlarıoluşmadığı” gerekçesiyle beraatettiler.

Bu dava, bir kez daha, 1 Ma-yıs’ın yargılanmayacağını veTaksim Meydanı’nın işçi sınıfınave ezilenlere yasaklanamayaca-ğını ortaya koydu. Egemenlerinve sermayenin çıkarlarını kolla-yan burjuva hukukunun kalıplarıiçinden bakılsa dahi yasak veengellemelere haklı bir kılıf bu-lunamıyor. Daha önceki 1 Ma-yıs’larda verilen kararlar dabunun göstergesidir.

Nitekim 1 Mayıs 2013 günüyapılan çağrı için de İstanbulEmniyet Müdürlüğü tarafındansuç duyurusunda bulunulmuş veaynı yöneticilerin yargılanmasıistenmişti. Savcılık ise, Avrupaİnsan Hakları Mahkemesi’ninDİSK ve KESK/Türkiye kara-rına atıf yaparak, 1 Mayıs’a katı-lım çağrısı yapmanın ifadeözgürlüğü kapsamında oldu-ğunu, Taksim Meydanı'nın 1Mayıs 1977 olayları sebebiyle

katılımcılar için özel bir anlamtaşıdığını, 2013 yılından öncekiüç yılda ayrı yerde herhangi birolumsuzluk yaşanmadan törenyapıldığını, ortada suç olmadı-ğını belirterek dava açmayagerek görmemişti.

1 Mayıs 2007 ve 1 Mayıs2008 için başlatılan soruşturma-lar da aynı şekilde sonuçlan-mıştı. 2008 yılı için verilensavcılık kararında; dünya ça-pında kutlanan 1 Mayıs’ın, tıpkı29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıskutlamaları veya askere uğurla-malarda, hacı kafilesi karşılama-larında, açık alanlarında topluiftar yemeği verilmesinde, açıkalanda düğün ve sünnet töreniyapılmasında olduğu gibi 2911sayılı Kanun kapsamında değer-lendirilemeyeceği belirtilmişti.

Bu kararlara rağmen 1 Mayıs2014 için dava açılmış olması,AKP’nin işçi sınıfını ve ezilen-leri boyunduruk altına alma ça-basına “hukuki” bir görüntüsunma girişimiydi. Ancak bu gi-rişim yine tutmadı. DİSK,KESK, TMMOB ve TTB yöneti-cileri tarafından, yargılama sıra-sında, “işçi ve emekçi düşmanıpolitikalara karşı 1 Mayıs2015’te Taksim’de olacağız” de-nilerek, yeniden çağrı yapıldı.

1 Mayıs’ta Taksim’e!1 Mayıs işçi sınıfının uluslar-

arası birlik, mücadele ve daya-nışma günüdür. Taksim’i 1Mayıs Meydanı haline getirenise 1 Mayıs 1977’de devletin or-ganizasyonu ile gerçekleşen sal-dırıda 36 kişinin katledilmişolmasıdır.

Ne 1 Mayıs ne de TaksimMeydanı yasaklanabilir. Bu nok-tada tek belirleyici olan işçi sı-nıfı ve ezilenlerin iradesidir. İşçisınıfı ve ezilenlerin birlik, müca-dele ve dayanışma sözünü söyle-mek için 1 Mayıs’taTaksim’deyiz!

Yaşasın 1 Mayıs!Yaşasın İşçilerin Birlik, Daya-

nışma ve Mücadele Günü!

Oya Öznur

Taksim Meydanı 1 Mayısalanıdır; yasaklanamaz!

Page 8: İşçi Sözü Nisan 2015

“Bu çağa gelinceye kadar kül-türler birbirlerini beslemişlerdir.Yok etmemişlerdir. Oysa çağı-mızda emperyalistler tarafındankültürler kültürleri yok etmek içinbilinçli olarak kullanılmışlardır.Benim için dünya bin çiçekli birkültür bahçesidir. Bir çiçeğin bileyok olmasını dünya için büyük birkayıp sayarım...”

Bu satırlar edebiyatımızınbüyük üstadı Yaşar Kemal’e aitve yıllar önce gazeteci Abdiİpekçi ile yaptığı bir söyleşidedile getirmiş. Merhum Abdiipekçi halk düşmanı bir faşistkatil tarafından katledildi. Halkdüşmanı ırkçılardan farklı düşün-

düğü için öldürüldü. Yaşar Ke-mal’in düşünceye ve düşünen in-sana düşman bu düzene dairdeğerlendirmesini ise hep hatırla-yacağız: “Bizi düşünmeye alıştır-mamışlar. Düşünmeyelim diye deellerinden geleni yapmışlar. Dü-şünmeye çalışanları da hep öldür-müşler...”

Üstad Yaşar Kemal son nefe-sine kadar halkların kardeşliğiiçin kalemini kullandı ve barışiçin çaba sarf etti. Kürt halkınınözverili ve yaratıcı bir evladı ola-rak eşit ve adil bir barıştan yanaoldu. O nedenle de bütün insan-lığa mal oldu, evrenselleşti. Ce-naze arabasına kızıl karanfillerfırlatan büyük bir barış ordusunun

dile getirdiği şiarlarla bu dünya-dan yolcu edildi: “Yaşasın halkla-rın kardeşliği!”

“Günlerce uyumamıştım!”

Uzun ince yolculuğunu tamam-ladığı İstanbul Üniversitesi(Çapa) Hastanesi’nde yolumuzkesiştiğinde gönül birlikteliğimiztaçlandı.

O koca çınar son nefesini has-tanemizde vermeden birkaç ayönce kardiyoloji servisinde yatar-ken kendisini ziyaret etmiştik. Oson günlerinde, sağlık emekçileriolarak adeta bize el verdi. Gönülverdi. Moral ve güç kattı. İşçiSözü Bülteni’ni çıkaran taşeron

işçisi arkadaşlarımıza kulak verdi.Taşeron kölelik düzenine karşıverilen kararlı mücadeleyi özenledinledi. Bir kez daha duygulanıpelini umuda uzattı.

Taşeron sağlık işçisi arkadaşla-rının elini tek tek sıktı. Yatağın-dan kalkıp koltuğa oturdu vedikkatle konuştu. Mücadele dene-yimlerini ve anılarını anlattı. Ede-biyata dair de konuştuk,kitaplarından, makalelerindende... Bizlere kitaplarını hediyeetti. Konuşması sırasında “bir za-manlar sizin için günlerce uyuma-mıştım. Sizlere bir şeylerverebilmek, uyarmak ve uyandır-mak istemiştim…” dedi. Zenginve dolu dolu geçen yaratıcı hayathikâyesini, büyük üstadın kendin-den ve kendine özgü dilinden din-lemiştik. Kendimizi çok özelhissetmiştik…

“Bir dil bulacağız!”

Yaşar Kemal, siyasi görüşü ilesanatının paralel olduğunu, halkave doğaya her zaman için inandı-ğını dile getirdi. Sanatının hepproletaryanın çıkarlarına ve em-rinde olduğunu vurguladı. Has-taydı, yorgundu ama umutluydu.İşçi arkadaşlarıyla konuşurkengözbebeklerinin parladığını, ra-hatladığını görebiliyorduk. Bugünonu hatırlayıp anarken yine onunsatırlarına dönüyoruz: “Bir dil bu-lacağız her şeye varan, bir şeylerianlatabilen. Böyle dilsiz, böyledüşmanca, böyle bölük pörçük,dolaşmayacağız bu dünyada…”

Yaşar Kemal’in sınıf dostlarıolarak kendisine söz vermiştik.Şimdi yeniden ve bizi duyduğunainanarak sesleniyoruz: Dostların,işçi kardeşlerin seni hiç unutma-yacak ey koca çınar! Senin de de-diğin gibi “insan evrende gövdesikadar değil, yüreği kadar yer kap-lar!” Senin yüreğin çok büyüktübe üstad ve evrende kapladığı yerdaim olacak.

K. Ergin

Yaşar Kemal: İnsan evrendeyüreği kadar yer kaplar!

İşçi Sözü8 Nisan 2015

“Bir, benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun. İki, insanıninsanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimse kimseyiasimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlereolanak verilmesin.

Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, bir kültürü yok edenlerin kendi kül-türleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir. Benim kitaplarımı okuyanlar yok-sullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımıokuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar.”

Yaşar Kemal, 2014

Page 9: İşçi Sözü Nisan 2015

Nisan 2015 9İşçi Sözü

Sizin de bildiğiniz gibi İstanbulÜniversitesi rektörlük seçimlerisonuçlandı ve 2537 geçerli oyun1202’sini alan Prof. Dr. RaşitTükel hocamız seçimleri çokaçık bir biçimde kazanmış oldu.2. sıradaki Prof. Dr. Mahmut Ak908, 3. sıradaki Prof. Dr. HarunCansız ise 386 oy aldı. Seçimlertemsili demokrasinin bir ifade-siyse eğer, Prof. Dr. Raşit Tükelfiilen bizim rektörümüzdür.Bunu her yerde ve her durumdaeylem ve yürüyüşlerimizle dilegetirdik. Her yerde ve her du-rumda yüksek sesle söylemeyedevam edeceğimizden de herkesemin olabilir.

Demokrasicilik oyunu değilTıpkı ülkemizde olduğu gibibilim yuvamız olduğunu iddia et-tiğimiz İstanbul Üniversitesi'ndede bir tür “demokrasicilikoyunu” sergileniyor. 12 Eylül1980'in darbeci generalleriningetirdiği yüzde 10 barajıyla hal-kın iradesinin önüne kurulan ba-rikatı AKP Hükümeti savunmayadevam ediyor. Bu darbeci zihni-yetin sonuçları ise malum: Tıpkı12 Eylül'ün darbeci generaliKenan Evren gibi R.T. Erdoğanda başımıza alaturka bir diktatörolmaya hazırlanıyor. Cumhurbaş-kanlığı koltuğunun tüm imkanla-rıyla, kendine özel örtülüödeneğiyle, kendine özel korumaordusuyla ve emrine amade istih-barat örgütleriyle AKP'ye oy,kendisine de Kaçak Saray'ındadaimi bir diktatörlük koltuğu is-tiyor. İstanbul Üniversitesi'ndeyaşanılanlar bundan farklı mı?

Bu soruya kocaman bir HAYIRcevabı veriyoruz...İstanbul Üniversitesi rektörüProf. Dr. Yunus Söylet AKP'denmilletvekili adayı olmak içinrektörlük görevinden istifa etti.Rektör yardımcısı Prof. Dr. Mah-mut Ak ise o soyadı gibi parti-siyle olan bağı nedeniyle vekilrektör oldu. Mesele sadece bumu ya? Tabi ki de hayır. Alelacele rektörlük seçimi kararıalındı. Vekil rektör Mahmut Akhemen kolları sıvayıp rektöradayı oldu ve rektörlük sıfatınınbütün maddi ve manevi imkanla-rını kullanarak kendine oy iste-meye başladı. Seçim sandığınınbizzat başına geçip, tüm itiraz-lara karşın, oy kullanmaya gelen-leri ev sahibi ve rektör sıfatıylakarşılayıp etkileme çalışmalarıyaptı: "Eee efendim siz kime oyvereceğinizi çok iyi bilirsinizyani, heh heh heee..." Bu durumaitiraz eden bazı akademisyenle-rin isimlerini de, göstere göstere,tehdit edercesine bir kenara notetmeyi hiç ihmal etmedi. Mah-mut Ak'a haksızlık etmeyelim,haşa, bu süreç içinde ve halenmilletvekili adayı Yunus Söylet'eve AKP'ye oy istemeyi de aslaihmal etmedi ve etmiyor.Ve sonuç itibariyle o "siz kimeoy vereceğinizi çok iyi bilirsi-niz" denilenler demokratik ter-cihlerini yaptılar ve "heh hehhee..." Raşit Tükel'i rektör olarakseçtiler.

Mahmut Ak ve ekibinin güven-dikleri nokta asla ve asla demok-rasinin gereği olan seçim

sonuçları değildi. Onlar "demok-rasicilik oyunu"nun püf noktala-rına ve ilham aldıkları "usta"yagüvendiler. Rahatlıkla, "Kaza-nanı belirleyecek olan oy kulla-nan akademisyenlerindemokratik iradesi değildir" diyebildiler. Ve bekledikleri gibioldu: YÖK tarafından, oylamasonucu ve kazanan esas alınma-dan, siyasi kaygılarla oluşturulanliste cumhurbaşkanı Erdoğan'asunulmuş oldu. En fazla oyu alanseçimin galibi Raşit Tükel YÖKlistesinin 2. sırasına, seçimlerdenyenilgiyle çıkarak 2. olan Mah-mut Ak ise YÖK listesinin 1. sı-rasına kondu. Diğer beklentilerive güvendikleri husus ise, cum-hurbaşkanlarının, Raşit Tükel'inaldığı oy'a bakmaksızın MahmutAk'ı rektör olarak atamasıdır.Yani rektör oy kullanan akade-misyenler tarafından seçilmiş ol-mayıp, cumhurbaşkanı tarafındanatanacak. Tam bir “demokrasici-lik oyunu” ve aldatmaca. Demokratik iradenin açık seçikbir şekilde gaspı.

İşçi demokrasisiProf. Dr. Raşit Tükel; Bu seçim-lerde sadece akademisyenlerinoy kullanıyor olmasının bileeksik bir demokrasi olduğunu,üniversite rektörünü seçmek içintüm çalışanların oy kullanmasıgerektiğini savundu ve dile ge-tirdi. Araştırma görevlilerininkadroya alınacağını sıkça vurgu-ladı ve etkin bir şekilde destekle-rini aldı. Üniversitemizde polisinne işi var, demokratik bir üniver-sitede bunlar olmaz diyen RaşitTükel'i üniversite öğrencilericoşkuyla desteklediler. Üniversi-temizde taşeron kölelik siste-miyle işçi çalıştırılamaz, ilk işolarak bu arkadaşlarımızı mevcuttoplu sözleşme şartlarından ya-rarlandıracağız ve ücretleri eşit-leyeceğiz demesi taşeronişçilerini Raşit Tükel’in etrafındakenetlemiş oldu. Taşeron işçileriolarak hocamızın seçilmesi içinçaba sarf edişimizin, İşçi SözüBülteni'mizde yer verişimizin,seçim kampanyasında fiilen yeralışımızın nedeni de budur. İÜBeyazıt kampüsündeki serbest

kürsüde içimizden bir taşeron iş-çisinin konuşma yapmasına yö-nelik yorumlar da ne denli haklıolduğumuzu göstermiş oldu. Okonuşma nedeniyle biz taşeronişçilerine dair ne demişler?“Bunlar daha henüz rektörlüğüalmadan ayaklar baş oldu bile”diye söylenmişler. Ama bu sıraladıklarımızın hiç bi-risi rektörlük seçimlerinde -henüz- oy kullanma hakkınasahip değiller. Seçim sonucunuasıl belirleyen "akademi hayatı-mız YÖK'e karşı mücadeleylegeçti" diyen akademisyenlerin"demokratik katılımcı ve özgürüniversite" taleplerinin Raşit Tü-kel'in seçim bildirisinde hayatbulmasıyla oldu. Bu tabloya ba-kınca Raşit Tükel'in rektörlük se-çimlerinde aldığı oy'unarkasındaki kitlesel gücün çokaltında olduğu ortadadır. Atamasonuçları onların istediği gibi so-nuçlansa bile Raşit Tükel fiilenbizim seçilmiş rektörümüzdür.Hiçbir şey bu gerçeği değiştire-mez. Ve herkes emin olsun kibundan sonra İstanbul Üniversi-tesi'nde hiç birşey eskisi gibi ol-mayacaktır...Raşit Tükel bizlere patronlarınve cebi dolu iktidar sahibi beyle-rin “demokrasicilik oyunu”ndansöz etmiyor. Raşit Tükel bizlerinher aşamada sıkça vurguladığı“işçi demokrasisi”nden söz edi-yor. Her şeye muktedir olduğunusananların rahatsızlıklarının ger-çek nedeni işte budur.

Kabul Edin!Onların “ileri demokrasi” dedik-leri “demokrasicilik oyunu”durdiyoruz. “Sandık dışındaki herniyet açık şekilde demokrasiye,açıkça istiklalimize bir saldırı-dır” ve “sandık demokrasinin na-musudur” sözlerini sadece kendiişlerine geldiğinde söyleyenleresesleniyoruz: İstanbul Üniversi-tesi’nde sandıktan çıkan demokratik sonuca saygı göste-rin! Prof. Dr. Raşit Tükel'in rek-törlüğünü kabul edin ve derhalonaylayın!Benim Rektörüm Raşit Tükel!

Mecnun Çınar

Benim rektörüm Raşit Tükel!

Raşit Tükel, İÜ taşeron işçileriyle

Page 10: İşçi Sözü Nisan 2015

İşçi Sözü10 Nisan 2015

Kobane'nin köylerindesavaş devam ediyor!

23 Şubat Pazartesi günü birdoktor heyeti olarak alınan izin-den ve sınırdaki kontrollerdensonra Kobane’ye Mürşitpınarkapısından geçtik. Suriye tara-fında Kürt sınır görevlilerine dekaydımızı yaptırdık ve şimdiKobane’deyiz...

Bugün için Kobane halkınageçiş izni verildiğinden binlerceinsan sınır kapısına yığılmış du-rumda...

Kapıdan sonra Kobane'nin

Barış ve Özgürlük Meydanla-rı’na açılan ana caddesine geli-yoruz. Burada yoldaki enkazkaldırılmış durumda ve insanlarbüyük bir faaliyet içinde. Geridönüp de yol kenarında bekle-şenler, kamyonetlerle eşya taşı-yanlar...

Silahlı YPG/YPJ savaşçıları,koltuk değnekleriyle hareketetmeye çalışanlar...

Savaş sonucu kaybettikleri

varlıklarını çıplak gözle görme-nin izlerini yüzlerinde taşıyaninsanlar, savaşı kazanmanın gu-rurunu yüzlerinde taşıyan gençsavaşçılar, ihtiyar milisler, yeni-den langırt oynama sevincini ya-şayan çocuklar... Hepsi bir ara-da...

Nüfus şimdiden 20 bine çık-mış...

Etraf patlamamış havan topla-rıyla dolu. "İslam devleti"ninhiç ele geçiremediği, sonuna ka-dar YPG/YPJ'nin kontrolündekalmış son yüzde 20'lik bu böl-gede de ayakta bina kalmamış.Kalan binalar ise o zaman inşaathalinde olup da sonradan ta-mamlananlar...

Asıl hastane binaları yıkıldık-tan sonra hastane olarak kullanı-lan bir yerde Kobane'de tedavisidevam eden yaralıları ziyaret

ediyoruz. Burada zor şartlar al-tında, çoğu 70'li yıllardan kalmatıp malzemeleriyle sağlık görev-lileri halen canla başla çalışıyor-lar...

Hafta sonu IS'in çekilirkenkurduğu tuzaklara düşenlerden,döşenen mayınlara basanlardan11 kişi hayatını kaybetmiş... Za-ten son on gündür Suruç'a gelenyaralıların çoğu da böyle...

Kobane kurtulduktan sonraherkes savaş bitmiş gibi hareketetmeye başladı. Oysa biten Ko-bane şehrinin iç ve dış kuşatma-sıdır. Küçük kuşatma bitmiştir.Doğudan, batıdan, güneyden bü-yük kuşatma devam ediyor. Ko-bane’nin köylerinde sert çatış-malar söz konusu...

Ağır yaralılar halen Suruç'ageliyor. Kimi günler Kobane ku-şatması döneminden farksız. Ozamanki gönüllülere olan ihti-yaç azalmış değil. Herkesin ye-niden, ne yapabilecekse hareke-te geçmesi gerekiyor.

Selçuk Eralp

Kobane kurtulduktan sonraherkes savaş bitmiş gibi hareketetmeye başladı. O zamankigönüllülere olan ihtiyaç azalmışdeğil.

İnşaat İşçileri Sendikası (İnşaat-İş)tarafından “Enternasyonalist Kam-panya” olarak başlatılan ve “Koba-nê’ye Emek Köprüsü” şiarıyla yolaçıkan heyet 25 Şubat 2015 tarihindeKobanê’ye ulaştı.“Düne kadar görev Kobanê’yi sa-

vunmaktı. Bugünün görevi ise o yı-kılmış kenti yeniden kurmaktır”diyen inşaat işçileri düzenledikleribasın açıklamasında bir rapor sun-dular. Kanton belediye başkanı veyetkililerle görüşen heyetin sunduğu4,5 sayfalık yazılı ve görsel raporunçıkardığı sonuçlar özetle şunlardır:•Öncelikli olarak Kobani’ye gerekliyardımların ulaşabilmesi için insaniyardım koridoru mutlaka açılmalı-dır. İnsani yardım koridoru açılma-dan Kobani’ye gerekli bütünyardımlar eksik kalacaktır. İnsani

yardım koridorunun açılması içindünya halklarına ve Türkiye halkınaönemli bir rol düşmektedir.•Yeterli elektrik enerjisi temini aci-len Suruç'tan (Türkiye’den) sağlan-malıdır. Bu acil çözümün yanında,ekolojik açıdan rüzgar, güneş, jeo-termal enerji üretiminin mutlaka ha-yata geçirilmesi için teknikçalışmalar yapılmalıdır. Bunun içinbaşta Elektrik Mühendisleri Odasıolmak üzere meslek odalarına işdüşmektedir.•Su temini için çöken kuyular tekraraçılmalı, acilen bir teknik etüt çalış-ması yapılarak yeni kuyuların açıla-bilmesi için jeolojik çalışmalaryürütebilecek mesleki örgütler busürece destek olmalıdır.•Gıda sorununun giderilebilmesiiçin başta un olmak üzere gıda sev-

kiyatı artırılmalıdır. •Acilen bir hastane binasına ihtiyaçvardır. Yaz sıcaklarından öncekentte gerekli sterilizasyon çalışma-ları acilen başlatılmalıdır. Özellikleçocukların en kısa sürede aşılarınınyapılması gerekli. İlaçların teminiiçin sağlık kuruluşlarının hareketegeçmesi gerekmektedir.•Tarım sorununun çözülmesi içinöncelikle enerji ve su sorunu çözül-melidir; organik tarım için ziraatodalarının ve tarım uzmanlarınınyardımına ihtiyaç vardır.•IŞİD çetelerinin kaçarken alandabıraktıkları patlayıcı maddelerin(mayın) temizlenmesi gerekiyor. Buişlem için teknik donanıma sahipuzman desteğine ihtiyaç vardır.•Kentte yeni bir yapılanma için ön-celikle ciddi bir enkaz sorunu var-

dır. Enkazın kaldırılması için, özel-likle de patlayıcı riski göz önünealınırsa, uluslararası iskân kuruluş-larının yardımının alınması için giri-şimlerde bulunulmalıdır.•İnşa sürecinde özellikle yerel kay-nakların tespit ettiğimiz mermer vekum ocakları başta olmak üzere bri-ket ve çini atölyelerine (hafif ha-sarlı) işlevsellik kazandırmalı,jeneratörle çalıştırılabilecek en azın-dan bir beton santralinin kurulmasısağlanmalıdır. Heyetin incelemelerinin ardındançıkartılan bütün bu sonuçlarla bir-likte, İnşaat-İş Sendikası olarak aci-len bir sağlık merkezi binasınıninşaatına başlanacağı belirtildi.

Murat Ç.

İnşaat işçileri heyeti Kobané'de

Page 11: İşçi Sözü Nisan 2015

Nisan 2015 11İşçi Sözü

Kazaları uçaklar değilinsanlar yapar

Sivil ve askeri uçak kazalarıgeçen ay gündemimizde epeyceyer aldı. Kapitalizmin can dama-rı hava ulaştırma sektörü neoli-beralizmin insan yaşamını ucuz-latan çılgınlığının doğal sonucuolarak onca teknolojik ilerleme-nin aksine peş peşe yaşanan ka-zalarla sarsıldı. Her seferinde ka-muoyuna alelacele servis edilenhaberlerle kâh uçaklar kâh pilot-lar suçlu ilan edilerek gerçeklerve asıl suçlular saklanmaya çalı-şıldı.

Ülkemizde birer gün araylayaşanan 2 RF-4 ve 1 F-4E kaza-

sında 6 pilotun yaşamını yitirme-si üzerine toplumun tepkisininkendilerine yönelebileceği endi-şesiyle Başbakan ve Milli Savun-ma Bakanı inciler saçtılar.

Davutoğlu “Gerektiğinde tümF-4’ler eğitim dışına alınabilir!”derken sayın bakan "...algı, ger-çeğin önüne geçer bazen. İşteşimdi bu F-4 uçaklarına olanTürk halkındaki güven ortadankalkmıştır!" diyerek gerçeğin de-ğil ‘toplumun algısının’ peşindeolduğunu itiraf ediyordu.

Bu niyetin gereği olarak Havakuvvetleri komutanın da katıldığı

saray toplantısında alınan kararla"suçlu" bulunan 8 R-F4 uçağıkullanımdan çekilerek halkıngerçek nedenleri görmesi ve ikti-dara yönelecek tepkiler sönüm-lendi.

Oysa kazaları uçaklar değil in-sanlar yapıyordu ve Hava Kuvet-leri son 4 yılda omurgasını oluş-turan 600 civarında tecrübeli pil-otunu kaybetmişti. Hava Kuvvet-lerinin siyasal iktidarla bütünle-şen iki orgenerali Akın Öztürk veAbidin Ünal sarayın talimatlarıy-la attıkları bu adımı medya önün-de yaptıkları jübile şovlarıylasaklamaya çalıştılarsa da baştagenç pilotlar olmak üzere herkesgerçeğin farkındaydı.

CHP ve MHP de eski uçaklarlagörev yaptırıldığı gibi ucuz poli-tikalarla yetindiler. Oysa her ikikazada da uçakların eskiliğiyleilintili, malzeme yorgunluğu,motor durması, kanat kopmasıgibi hiç bir bulgu yoktu.

Geriye kalan aynı döneme ait47 F-4 uçağının neden ve nasıluçuşa devam edeceğinin ise açık-laması yoktu. “eski” diye uçuşla-rı durdurulan keşif uçaklarının

Türk Yıldızları Filosunda halauçan hatta akrobasi gösterileriyapan F-5’lerden bir nesil dahagenç uçaklar olması da verilenbu kararın populist ve sadecegerçekleri halktan gizleme amaç-lı olduğunu gösterdi. Silah tekel-lerinin ülkemize yeni savaşuçakları satma çabalarını aklagetiren bu kararın diğer bir yönüde Milli Savunmanın milyonlar-ca dolar zarara sokulmasıydı.

Uçakların teknolojik olarak es-ki olması kuşkusuz muharebegüçlerini sınırlar, ancak bütünistatistikler kaza nedenlerinde%70’in üzerinde insan faktörü-nün rol aldığını ortaya koyuyor.Bu da yatırım yapılması gerekenyerin insan ve onun eğitimi oldu-ğu gerçeğini gösteriyor. Bu ger-çeği kavradığımız zaman uçakta-ki ikram ve büyüme konularındaAvrupa'da birinci olurken uçuşemniyetinde sonuncu olmamızşeklindeki tabloyu tersine çevir-memiz mümkün olacaktır.

Bahadır Altan

ABD’de siyahları öldürmenin ce-zası yok. Geçen yıl Ferguson’dasilahsız siyahî bir genç MichaelBrown sokak ortasında bir polistarafından öldürülmüştü. Öldürenpolis hiçbir soruşturmaya uğra-madan salıverilmişti. Bu, siyah-ların ayaklanmasına yol açmış,ırkçılığa karşı Ferguson’da başla-yan ayaklanma kısa sürede tümABD’ye yayılmıştı.

Geçen ay 7 Mart’ta da Wisconsineyaleti Madison kentinde 19 ya-şındaki Tony Robinson, gürültüihbarı gerekçesiyle evinde arama

yapmak isteyen bir polis tarafın-dan öldürüldü. Robinson, liseyihenüz bitirmiş, Üniversiteye ha-zırlanıyordu. ABD dünyanın enzengin ülkesi ama çok sayıdasiyah evsiz barksız sokaklarda ya-şıyor.

ABD toplumunda işçi sınıfınınçoğunluğu siyahlardan oluşuyor.İşçi olarak ezilip sömürüldüklerigibi bir de renklerinden dolayıdışlanıyor, ayrımcılığa uğruyor-lar. Yasalar karşısında sözde her-kes eşit ama beyazlar daha eşit.Ülkenin Başkanı siyah ama siyah-

ları değil beyazları, onların ege-men olduğu egemen sınıfı temsilediyor.

ABD’deki bu ırkçılığı fabrikadakibir arkadaşla tartıştık. Bana “Tür-kiye’de olsa demediklerini bırak-mazlar, ‘barbar’ derler” dedi. Bende ona “bu onların ikiyüzlülüğü,Türkiye’de ayrımcılık ırkçılık vemezhepçilik yapıldığında daABD’de yapıldığında da karşıçıkmalıyız” dedim.

Türkiye’de de ırkçılık, ayrımcılıkve mezhepçilik yapılıyor. Kürt

çocukları, Aleviler, muhalif ke-simler ırkçılar tarafından saldırıyauğruyor. Polis tarafından insanlarmakul şüpheli diye öldürülüyor.Bu işi daha rahat yapsınlar, bun-dan dolayı da soruşturmaya uğra-masınlar diye yasa çıkarılıyor.Hrant Dink olayında olduğu gibibaşka ırk ya da mezhepten-etnikgruptan insanları öldüren polislerödüllendiriliyor.

Eren Bir matbaa işçisi

ABD’de ırk ayrımcılığı sürüyor

Page 12: İşçi Sözü Nisan 2015

İşçi Sözü12 Nisan 2015

HES’lere geçit yok!

Geçtiğimiz haftalarda Tokat’ınZile ilçesindeki köylülerin HidroElektrik Santrali (HES) karşıtıprotestosuna jandarmanın müda-halesi, HES karşıtı mücadeleleribir kez daha hatırlattı.

Rize’de Senoz Vadisi’nde, Der-sim’de Munzur Vadisi’nde, Hasan-keyf’teki Ilısu’da, Antalya Ala-kır’da nice HES karşıtı mücadele-ye tanık olmuştuk, nicesinde hu-kuk da HES yapımına onay ver-memişti.

Tokat’ta HES karşıtı mücadeleGeçtiğimiz haftalarda, Zile’ye

bağlı Çekerek Irmağı üzerine ya-pılmak istenen 3 ayrı HES’e karşı,2 bin kişi yaklaşık 10 km boyuncaeylem yaptı. Yürüyüş jandarmanınbiber gazlı müdahalesiyle engel-lenmek istense de, köylüler 10 kmötedeki şantiyeye ulaşmayı başar-dılar, fakat şantiye girişindeki jan-darma barikatını aşamadılar. Bunarağmen, seslerini duyurdular veAnadolu’daki HES mücadeleleriniyeniden hatırlattılar.

503 yetmez, 1.344 olsun2008 yılında Adana’da 61 Adet

HES yapım işini üstlenen bir özelşirketin sahibi “Yıllarca barajlaryapılmış, biz bakmışız. Ama şimdigözümüz açıldı.” diyerek, sermayeaçısından konuyu kimsenin yapa-mayacağı kadar iyi özetlemiştir.

Derelerin piyasalaştırılması veözelleştirilmesi 2001 yılında çıka-rılan bir kanunla başlamış ve dere-ler şirketlere 49 yıllığına kiralan-maya başlamıştır. “Olası her kay-naktan maksimum faydalanma”,“nerede akan bir su varsa orayaHES yapalım” mantığı enerji poli-tikası haline gelmiştir.

Munzur Doğal Yaşamı Koruma

Derneği, DSİ Genel Müdürlüğü'neyaptığı başvuru ile 31 Aralık 2014itibariyle 503 adet HES bulundu-ğunu öğrendi. Bu projelerin 438’iözel sektör tarafından yapılmış.Planlama ve proje aşamasındaolan ve önümüzdeki süreçte yapıl-ması planlanan HES sayısı ise 841adet. Bunların da yapımı tamam-landığı zaman 71 ilde toplam1.344 adet HES olacak.

HES, zorunlu göç demekHES’ler nedeniyle o bölgedeki

doğadan geçinen insanlar artık ta-rım yapamaz, tarım alanlarını ye-tersiz su kaynakları nedeniyle su-layamaz hale geldiğinde, enindesonunda yaşadığı toprağı terk et-mek zorunda kalacaklar.

HES’lere karşı mücadele eden-ler ‘çevreci tipler’ değildir; yaşa-dıkları yerdeki derelere, akarsula-ra, ormanlara karşı yönelen saldı-rılara karşı direnen; doğalarını, te-miz su kaynaklarını, geçim kay-naklarını, tarihlerini, geleneklerinive yaşadıkları toprağı koruyan in-sanlardır.

Aysun Koca

“Nerede akan bir suvarsa oraya HESyapalım” mantığı enerjipolitikası halinegelmişken, önümüzdekiyıllarda 841 adet HESyapılacak olmasıtesadüf değildir.

Kentsel dönüşüm projelerine da-yanak oluşturan ve 2012 yılındayürürlüğe giren 6306 sayılı ‘AfetYasası’nın 23. maddesi ile, 1984yılında yürürlüğe giren ve ‘İmarAffı’ olarak bilinen 2981 sayılımevzuat Mayıs ayından itibarengeçerli olmayacak.

2981, her seçim dönemindeseçim vaadi olarak gösterilen“tapular arabanın bagajında, se-çilirsem tapularınız sizindir” ifa-desinin dayandığı bir mevzuattı. Ulaşım, su, elektrik gibi temel

kentsel altyapının karşılanmasıyıllar süren, kentin bir parçasısayılmayan bu mahallelerde ya-şayanlar yaklaşık 30 senedir ta-pularını alamamışken, bunun içinne kadar harç varsa ödemişkenyaşam alanları bir bir kentsel dö-nüşüm odağı oluyor, evleri elle-rinden alınmak üzereyken, tapuvaat eden yasa yürürlükten kaldı-rılıyor.

Mahalleliler yasa teklifi ilemeclise gittiYasanın 10. maddesi “Tapu tah-

sis belgesi, ıslah imar planı veyakadastro planları yapıldıktansonra hak sahiplerine verilecektapuya esas teşkil eder.” deme-sine rağmen, kazanılmış hakla-rını alamayan mahalleliler, biryasa teklifi hazırlayarak 8Mart’ta meclise götürdü.

Ankara’ya götürülen taslakta,2981 sayılı kanunun kaldırılma-sından vazgeçilmesi ya da uygu-lama süreçlerinin hızlandırmakiçin yasanın 5 yıl daha uzatıl-ması, 2981 sayılı kanundan

doğan hakların 'kazanılmış hak'düzeyinde kanun içinde açık birşekilde tanımlanması talep edili-yor.İstanbul’da Sarıyer, Gaziosman-paşa, Kadıköy, Okmeydanı,Eyüp, Bağcılar, Üsküdar, Mal-tepe ve Beykoz’a bağlı 35 ma-halle ile İzmir’de Konak, Çiğli,Karabağlar, Narlıdere, Kadife-kale ve Gaziemir’e bağlı 16 ma-halle yasa teklifine imzacı oldu.

İşçi Sözü-Haber

Afet yasası, tapu tahsis belgeleri’ni geçersiz kılacak

Page 13: İşçi Sözü Nisan 2015

Nisan 2015 13İşçi Sözü

Kadınlar isyanda, özgürlük sokakta

8 Mart, kadınları erkeklerle eşitgörmeyen, kadına annelik dışındayaşam şansı bırakmayan, kadınlarısermayeye ucuz emek olarak de-ğerlendiren, cinsiyetçi eğitim sis-temi içerisinde kadınların renginigörünmez kılan erkek egemen sis-teme karşı tüm dünya kadınlarıyladayanışmanın adıdır.

Yüzyıllardır erkek egemenliği-ne karşı kadınların verdiği müca-dele fabrikalarda, sokaklarda, ev-lerde devam ediyor. ‘Örgütlü Ka-dınla Özgür Topluma` diyerek, ka-dınlar ilmek ilmek direnişi örüyor.Rojava`da yükselen kadın devri-mini selamlıyor, erkeklerin adale-tine güvenmiyor, gerçek adaletmücadelesi yürütüyor. Özgecan`ıntecavüz edilip katledilmesiyle kat-merleşen kadına yönelik tüm taciz,tecavüz ve şiddete karşı sesleriniyükseltiyor.

Cumartesi Annelerinden BarışAnnelerine, emek mücadelesi ve-ren kadınlardan demokrasi için sa-vaşan kadınlara, tüm kadınlarlabu 8 Mart’ı da alanlarda kutluyor.Gıda, metal, sağlık sektörlerindegerçekleşen işçi kadınların direniş-leri mücadeleye güç katıyor Ör-gütlü kadınların iradesi özgür ge-leceği müjdeliyor.

Kadın ve trans cinayetlerinekarşı mücadele

Kadınların bu direniş süreçle-

rinde başlarına gelenlerden önce-likle devlet sorumludur. Ancakşiddeti duyan, bilen, izleyen, mü-dahale etmeyen, el uzatmayan,normalleştiren herkes de bu so-rumluluğa ortaktır. Cumhurbaşka-nı Recep Tayyip Erdoğan, bu 8Mart’a yakın günlerde, Özge-can’ın katledilmesi ve kadın cina-yetleri konusunun gündemleşme-siyle birlikte, mecbur kalarak, Ha-liç Kongre Merkezi’nde düzenle-

nen, “Dünya Kadınlar Günü Bu-luşması”nda kadına yönelik şidde-te ilişkin konuştu; “kadına şiddetide bizzat takip ettiğim konulararasına ilave ediyorum” dedi.

Şimdi kadınlar soruyor: “Ha-yatlarımız hakkında karar vermekisterken, erkekler tarafından öldü-rülüyoruz. Kadın cinayetleri, evde,işyerinde, sokakta, her yerde, özelve kamusal alanda her an yaşamı-mızı tehdit eder hale gelmişken,sorumlular neredeydi?”

Kadın cinayetleri ve erkek şid-deti Meclis’in süreklilik taşıyangündemi haline gelmeli. Ancakkadınlar, kadın ve trans cinayetle-rine karşı mücadeleyi de, erkekşiddetine karşı direnmeyi de, sade-ce Meclis’in ve Cumhurbaşkanı-nın güvensiz ellerine bırakmaya-cak.

Bu 8 Mart’taki gelişmelerDemokratik Özgür Kadın Hare-

keti’nin çağrısıyla düzenlenen 1.Kadın Kongresi’nde, DÖKH’ünfeshedilmesi ve bundan sonra ça-lışmaları KJA (Kongra JınênAzad/Özgür Kadın Kongresi)adıyla devam ettirme kararı alındı.Kadınlara yönelik şiddeti uluslar-arası platformda raporlamak vebuna karşı yürütülen mücadele veyasal alt yapının değerlendirilmesive denetlenmesi için hazırlanan ve12 ülkenin taraf olmasıyla, 1Ağustos 2014 tarihi itibariyle yü-rürlüğe giren İstanbul Sözleşme-si'nin denetim organı GREVIOadaylığı için Prof. Dr. Feride Acar,Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlı-ğı'na resmi başvuruda bulundu.CHP Ankara milletvekili AylinNazlıaka, kadın cinayetlerinde sa-nıklara tahrik ve iyi hal indirimiyapılmaması için kanun teklifiverdi.

Dünya Kadın Yürüyüşü“Dünya Kadın Yürüyüşü”,

2000 senesinde kurulmuş, yoksul-luk ve kadına yönelik şiddetle mü-cadele eden grupları ve örgütleri,siyasi, ekonomik ve toplumsal de-ğişim hedefi etrafında birleştiren,uluslararası feminist eylem hare-ketidir.

Hareket, doğanın gaspı ve me-talaştırılması, geçim kaynaklarınınve emeğin haklarının gaspı, kadınbedeni ve yaşamı üzerindeki kont-rol ve militarizasyon, kriminali-zasyon ve şiddete karşı çalışmalaryürütüyor. Türkiye’deki etkinlikorganizasyonunu, Kongreya JinenAzad (KJA) yürütüyor.

Bu yıl 8 Mart’a Dünya KadınYürüyüşü ile girdik. “Bedenimiz,Emeğimiz ve Toprağımız için Yü-rüyoruz” dedi kadınlar. 2000 yılın-dan beri her beş senede bir düzen-lenen etkinliklerde, kadınlar ülke-den ülkeye, kıtadan kıtaya dolaşa-rak taleplerini dile getiriyor. Küre-sel feminist eylem ağı Dünya Ka-dın Yürüyüşü'nün 4. UluslararasıEylemi, bu sene Nusaybin’denbaşladı. Etkinlikler 7 Mart’ta Mar-din’de, 8 Mart’ta ise Diyarbakır'dadevam etti. Bu üç günlük progra-ma SYRİZA'dan Serez Parlamen-teri Afroditi Stampouli'nin yanı sı-ra, yine SYRİZA'dan AlexandraMakri ve Marina Kallergi da katıl-dı. Etkinliklerin ardından AvrupaFeminist Karavanı, 9 Mart’ta Di-yarbakır’dan hareket etti ve Avru-pa'nın direniş noktalarını birbirinebağlayarak 17 Ekim'de Portekiz'inCoimbra kentinde olacak. 9Mart’ta Avrupa Feminist Karava-nı’nın yola çıkmasının ardından,çeşitli illerde etkinlikler 16 Mart’akadar devam etti. Karavan sırasıy-la Antakya, Mersin, Antalya, Muğ-la, Didim ve İzmir’e uğradı ve buillerde barış forumları, sergiler dü-zenlendi. Kadınlar Mersin’de Öz-gecan Aslan’ın ailesini, Antalya’daAlyazma Anıtı’nı, Muğla’da İztu-zu direnişini, İzmir’de Gaziemirnükleer atıklarının depolandığımahalleyi ziyaret etti. Dünya Ka-dınlar Günü’nün küresel web sitesiinternationalwomensday.com’un 8Mart 2015 teması “Hayata geçir”,Birleşmiş Milletlerinki ise, “Ka-dınları güçlendirmek-insanlığıgüçlendirmek”.

Ayla Çelik

Küresel feminist eylem ağıDünya Kadın Yürüyüşü'nün 4.Uluslararası Eylemi, bu seneNusaybin’den başladı. 7 Mart’taMardin'e, 8 Mart’ta Diyarbakır'aulaştı, Mersin, Antalya, Muğla veİzmir güzergâhı ile 16 Mart'akadar devam etti.

Fotoğraf: Sine Boran Art

Page 14: İşçi Sözü Nisan 2015

İşçi Sözü14 Nisan 2015

İsmet Demir’i ve mücadelehattını yaşatalım!

İşçi sınıfının yiğit evladı İsmetDemir ölümünden 36 yıl sonra ilkkez anıldı. Sınıf kardeşlerinin Ya-lınayak İsmet, Kumandan, KaraKartal diye adlandırdığı işçi ön-deri İsmet Demir’i, sermaye veparalı uşakları Sarhoş İsmet diyekaralar ve sıklıkla da Komünistİsmet olarak anarlardı.

İsmet Demir 16 Mart 1979 yı-lında İstanbul’da gırtlak kanserin-den öldü. Öldüğünde ne malımülkü, ne banka hesapları, ne delüks içinde yaşadığı kurulu bir dü-zeni vardı. Çünkü o çocuklarını veeşini, kurulu aile düzenini bir ke-nara bırakacak fedakârlıkla, boyluboyunca sınıf mücadelesine atıldı.

Sınıflar savaşında bir patronlarbir de işçiler vardır ve işçilerdenyana olanlar bizim safımızdadırdiyecek kadar da açık ve yalındı.Ne görkemli sendika binalarına,ne şatafatlı makam odalarına, nede düzenli bir maaşa sahip oldu.Bırakın özel mülkiyeti, bir dostu-nun ifadesine göre “çoğu zamankendine ait doğru düzgün yeni birceketi bile olmadı.”

Mücadelesinin mükâfatları iseişkenceli polis sorguları, cezaevikoğuşları ve MİT operasyonlarıoldu. Sermaye ve devletinin onauygun gördüğü ödüller bunlardı.Onun asıl ödülü ise “asla örgütle-nilemez” denilen yer ve koşul-larda yapı işçilerini örgütleyipbaşlattığı direnişler oldu. “Birlokma bir hırka” kabilinden, işçisınıfına adanmış bir sıra neferiolarak yaşadı ve öylece de öldü…

1965: Ambarlı Santralı Direnişi,1966: Boru Hattı Direnişi, 1967:Kadıncık Barajı Direnişi, 1968:İzmit Petro Kimya Direnişi, 1969– 1970: İzmir Aliağa RafinerisiDirenişi, 1974: İskenderun DemirÇelik İnşaatı Direnişi gibi birçokişçi direnişinin örgütleyicisi veöncüsü oldu.

5 bin çıplak ayaklı amele ordu-suyla meclise yürüdüğü için "Ya-

lınayak İsmet" unvanını aldı vearkadaşları ona "Kumandan" dedi-ler. Sınıf mücadelesinin çetinliğinive hayatiyetini ise, Yapı İşçileriSendikası (YİS) lideri ve yol arka-daşı Necmettin Giritlioğlu’nunkatledilmesinde olduğu gibi sıkçave derinden yaşadı…

Nasıl anmalı?

İlk anma Kıvılcımlı Enstitü-sü’nün çağrısı ile 15 Mart 2015günü saat: 15.00’da Topkapı Me-zarlığı’nda bulunan mezarı ba-şında yapıldı. İkinci anma ise 22Mart 2015 günü saat: 16.00’daTMMOB - Taksim Makine Mü-hendisleri Odası’nda yapıldı.

Kıvılcımlı Enstitüsü adınaAhmet Kale tarafından yapılankonuşmada İsmet Demir’in müca-deleci karakterine vurgu yapıldık-tan sonra bir de öneri sunuldu:“Bundan sonraki anmaları İnşaatİşçileri Sendikası’nın yapması veİsmet abiye bizzat inşaat işçileri-nin sahip çıkması en doğru olanı-dır…” denildi.

İnşaat İşçileri Sendikası adınakonuşan sendika başkanı MustafaAkyol ve sendika yöneticilerdenTekin Aslan bu çağrıyı çok olumlukarşıladılar ve kabul ettiler. Anmatoplantısında DİSK adına ÖnderAtay, Emekliler Dayanışma Sen-

dikası adına da Mahinur Şahbazsöz aldı. Turgay Gülbağ, Nizamet-tin Üstündağ, Selahattin Okur,Selma Önkol, Mehmet Akyol veAhmet Kale gibi mücadele ve dü-şünce arkadaşları İsmet Demir’leilgili anılarını anlattılar. TKP 1920adına konuşan Yusuf EroğluDORA işçilerinin direnişini ak-tardı. İnşaat işçileri adına konuşanMustafa Akyol ve Tekin Aslanmücadele, direniş ve elde ettiklerikazanımlara değindiler. Matbaaişçileri adına konuşan Derviş Yerişçi sınıfının örgütlenme ve gün-cel sorunlarına değinerek yaşadığıdeneyimleri anlattı.

İÜ Taşeron işçileri adına konu-şan Kadir Ağsu ise taşeron köleliksistemine vurgu yaparak mücade-lelerinden söz etti. "İsmet De-mir'in Anılar ve Deneyler kitabınıokuduğumda kendi yaşadıkları-mıza dair birçok benzerlik gör-düm ve dersler çıkarttım" diyenKadir Ağsu, "taşeron sağlık işçi-leri olarak İsmet Demir'in anılarve deneylerine dair bir broşür çı-karttık ve dağıttık" diye vurgu-ladı…

İsmet Demir 36 yıl aradan sonraklasik sendika merkezlerinde vegörev savma kabilinden yöntem-lerle anılmadı. Başta inşaat işçileriolmak üzere, bir gurup güvencesizve taşeron işçisi tarafından anıldı.Anmada mücadele arkadaşlarıvardı. Yalınayak İsmet’e yakışanda buydu.

İşçi Sözü Gazetesi'nden N. Ce-mal'in anmada yaptığı konuşmada bu temelde oldu:

"İnşaat işçileri adına konuşanMustafa arkadaşımızla Safir İnşa-at'ta çalıştığı dönemde tanışmış-tık. Safir İnşaat'ta iş cinayetisonucu ölen bir arkadaşlarının ce-nazesi bir kaç gün sonra bulun-muş ve öldüğü o zamananlaşılmıştı. Direnişe geçtiler. 2.TEKEL Direnişi süreciydi ve kar-şılıklı olarak direniş ziyaretleri ya-pıldı, sınıf dayanışmasıgerçekleştirildi. O TEKEL Dire-

nişçilerinin 'Bunlar pirincin için-deki beyaz taş ve her gün dişimizive mücadele azmimizi kırıyorlar'dediği sendika bürokratlarını Ya-lınayak İsmet'in sendikacılık anla-yışıyla birlikte bugün yenidenhatırlayalım. 1. TEKEL DirenişiAnkara'da AKP Hükümete karşı,2. TEKEL Direnişi ise İstanbul'dave 'direnişi satan' sendika bürok-rasisine karşı yapıldı. 2. TEKELDirenişini 'devrimci' sendikalar vesendika bürokrasisiyle çıkar bağıolan 'devrimci' örgütler görmemekararı aldılar... Casper Direnişçi-leri sendikalılaşırken işten atıldık-ları için direnişe başladıklarındaşu sonuca ulaşıp açıkça dile getir-diler: 'Patronlar örgütlü işçiyisevmez, ama anladık ki sendikabürokratları da örgütlü işçiyi sev-miyorlarmış...' İÜ Çapa Taşeronİşçilerinin 6 aylık direniş çadırla-rından çıkardığı ders ise şu oldu:'Hiçbir sendikaya ve sendikacıyakefil değiliz ve de olmayacağız.Sadece ve sadece sınıf mücadele-sine ve işçilere kefiliz. Sadecekendimize ve fiili mücadeleye gü-veniyoruz.' İşçi sınıfının bugünkügerçekliği budur. Gerici, faşist,sarı ve benzeri sendikaları bir ke-nara bırakın, başında 'devrimci' ta-kısı bulunan birçok sendika da bubürokrasi belasından muaf değil-dir...

İsmet abiyi tanıdığımda 16 - 17yaşlarındaydım ve bugün benimiçin hâlâ bir yol göstericidir. İsmetDemir’i dini bir ayin ve ruh ça-ğırma seansları gibi anmamalıyız.İsmet Demir'i ve sınıf mücadelesihattını yaşatmalıyız. Bunun içinise İsmet Demir anmalarını ger-çekleştirecek olan işçi arkadaşları-mız her yıl işçi kürsülerikurmalılar. İşçi sınıfının güncelsorunları ile çözüm önerilerini buserbest kürsülerde birlikte tartış-malılar. İsmet Demir’e ve sınıfmücadeleci sendikacılığına yakı-şan da bu olacaktır...

İsmet Demir’i ve sınıf mücade-lesi hattını yaşatalım; Yeni İsmetDemir’ler yaratalım…”

İşçi Sözü

İsmet Demir'i ve sınıfmücadelesi hattınıyaşatmak için İsmetDemir anmalarınıgerçekleştirecek olan işçiarkadaşlarımız her yılişçi kürsüleri kurmalılar.İşçi sınıfının güncelsorunları ile çözümönerilerini bu serbestkürsülerde birliktetartışmalılar.

Page 15: İşçi Sözü Nisan 2015

Nisan 2015 15İşçi Sözü

Kadın katilleri erkekler 'iyi hal-den', 'tahrikten' ceza indirimi alır-ken, kendisine tecavüz eden erkeğiöldüren Nevin Yıldırım'a müebbethapis kararı çıktı. 'Zaten ilişkisivarmış', 'aslında rızası varmış' gibihazır kalıplarla, şiddet ve silahlıtehdit altında tecavüze uğrayanbir kadın tahrik indirimi yerine,erkek adaleti tarafından 'tasarla-yarak kasten adam öldürmekten'

ömür boyu mahkum oldu.

Üstelik bu tecavüzden hamilekalan Nevin'e zorla doğum yaptı-rılmış, bebek devlet tarafındanalınmıştı.

Nevin'in davasını adliyede iz-lemek isteyen kadınların adliyeyegirmeleri engellendi, aralarındaavukatların da olduğu kadınlar baş

savcı talimatıyla darp edildiler.

Bir gazete söyleşisinde şöyledemişti Nevin “Öyle iddia edildiğigibi bir gönül ilişkimiz kesinlikleyoktu. Zaten sevgi olsa sonu böylemi biterdi? Nurettin’den nefretediyordum ama kurtulamıyordum.Adım çıkacak, aileme zarar verecekkorkusuyla her geçen gün dahakötü günler geçiriyordum. Defa-larca intiharı denedim, çok sayıdailaç içtim ama ölmedim. Bir yan-dan çocuklarım ve kocamı düşü-nüyordum, bir yandan yaşadıkla-rımı… Çıkış yolu bulamadım.”

Tecavüzü engelleyen, tecavüz-cüyü yargılayan toplumsal ve hu-kuksal bir adalet kurulmadığı sü-rece, tecavüze uğrayan kadın birerkek tarafından öldürülmemekiçin cinayet işlemek zorunda ka-lıyor.

İşçi Sözü-Haber

Nevinleri değil, tecavüzcüleri yargıla!

İş cinayetleri sürüyorZonguldakZonguldak'ın Ereğli İlçesi'nebağlı Kandilli Beldesi'nde Tür-kiye Taşkömürü Kurumu'na(TTK) ait Armutcuk MüesseseMüdürlüğü'nün maden oca-ğında göçük meydana geldi.Sabaha karşı 04.00'da 550metre derinlikte meydanagelen göçük sonucunda 38 ya-şındaki maden işçisi NevzatCandan öldü. Hüseyin Demir-döven ve Yaşar Özdemir adlımaden işçileri ise arkadaşlarıtarafından yaralı olarak kurta-rıldılar.

KırıkkaleKırıkkale - Ankara kara yoluüzerinde su kanalı temizlik iş-lemi yaptırılan bir gurup işçiyeotomobil çarptı.28 yaşındaki Suat Akbaş su ka-nalı temizliği sırasında kendi-sine çarpan otomobil nedeniyleöldü. Aynı çarpma sonucundasu kanalı temizliğinde çalışanişçilerden Selçuk Taş ve YunusServis de yaralandılar.

DüzceDüzce - Kaynaşlı'da kanalizas-yon çalışması yapan Birol Sa-kaoğlu göçük altında kaldı. Çöken toprağın altında kalanBirol Sakaoğlu arkadaşları ta-rafından çıkartılarak hastaneyegötürüldü. 9 gün boyunca has-tanede tedavi gören Sakaoğlukurtarılamayarak öldü.

KayseriKayseri kent merkezinde yolyenileme çalışmaları sırasında40 yaşındaki işçi Şükrü Çimenöldü.Kayseri Kocasinan Bulvarı'nda(eski çevre yolu) yapımı sürenyol yenileme çalışmaları esna-sında dökümü yapılacak olanasfalt için zemine kum serenŞükrü Çimen, dönüş manevrasıyapmakta olan iş aracı greyde-rin altında kalarak ezildi veöldü.

KocaeliDarıca'da inşaat işçisi intiharetti. Yeni evli ve 6 aylık çocuk sa-hibi olan inşaat işçisi SadıkAkdağ'ın ekonomik sıkıntılaryaşadığı ve bunalım geçirdiğibelirtildi. Sadık Akdağ evindebulunan doğal gaz borusunakendini asarak intihar etti.

İşçi Sözü - Haber

İmece Ev İşçileri Sendikası, evişçilerinin sigortalanmasına dairyasal düzenlemeleri içeren ve 1Nisan’da yürürlüğe girecek 6552sayılı Torba Kanun hakkında birbasın açıklaması yaptı.

“Ev hizmetlerinde çalıştırılanla-rın sigortalı sayılacaklarına dairkanun” olarak lanse edilen yasa-nın, ev işçilerini önceki durumla-rından da geri götürdüğüsöylendi. Yürürlüğe girecek olan

yasa, ev işçilerini aynı işverenle10 günden az ve 10 günden fazlaçalışanlar olarak ayırıyor ve buayrıma göre haklar tanıyor:

• Bir ev işçisi aynı işve-rende bir ay içinde 10 gündenfazla çalışıyorsa tüm sigorta hak-larından (sağlık sigortası ve ma-lullük, yaşlılık ve ölümsigortaları, analık primi) yararla-nıyor. İşveren, ev işçisinin maa-şına ek olarak yüzde 14’lük

sigorta primi yatırıyor.

• Bir ev işçisi aynı işve-rende bir ay içinde 10 günden azçalışıyorsa, sadece iş kazası vemeslek hastalığı sigortasındanfaydalanabiliyor. Emeklilikhakkı olmuyor.

Asıl sorunun yasanın uygulan-mamasının denetimsizliği olarakvurgulanan açıklamada, yasanınuygulanabilmesi için sigortalamaişlemlerinin kolaylaştırılması enönemli talep olarak öne çıkıyor.10 gün kriterinin yasadan çıkarıl-ması ve geçmişe dönük haklarınıalamayan ev işçilerinin de unu-tulmaması, buna yönelik olarakgeçmişe dönük sigorta borcu bu-lunan ev işverenlerinin borç faiz-lerinin ve cezalarının silinmesi,sigorta borçlarının taksitlendiril-mesi diğer talepler arasında yeralıyor.

İşçi Sözü-Haber

Ev işçisi yine işçi değil!

Page 16: İşçi Sözü Nisan 2015

İşçi SözüBütün ü lke ler inişç i le r i , b i r leş in!İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır

Ermeni sporcular Mıgırdiç Mı-gırian ve Vahram Papazian 5.Olimpiyat oyunlarında Osmanlıİmparatorluğunu temsil etmişler.Papazian o günleri bakın nasılanlatmış:

Bir Ermeni’nin vatan aşkı“1912 yılında Stockholm’da

gerçekleştirilecek olan OlimpiyatOyunları’na katılmak için Türki-ye’ye de davet gönderildi. AncakTürklerin katılabilecek durumdaolan sporcusu yok idi, ama Erme-nilerin var idi ve Ermeniler İm-paratorluğu temsil etmesi içinErmeni sporcu göndermeye kararverdiler, ve başardılar. Tarihte ilkdefa Türkiye, bir millet olarak,daha sonra görülebileceği gibi,iki Ermeni genç sayesinde, Ulus-lararası bir yarışmaya katıldı-

lar…Sabah Stockholm’e vardı-

ğımda, sokakların ve büyük bina-ların Olimpiyatlara katılan iriliufaklı ülkelerin bayraklarıyla do-natıldığını gördüm, ama hiçbiryerde Türk bayrağı yoktu. Budurum beni çok üzdü. Nihaye-tinde vatanımın, Türkiye’nintemsilcisiydim ve ülkeme karşıgösterilen bu çirkin tavır, benimiçin bir aşağılamaydı. Barınmamiçin bana ayrılan mekâna varma-dan, bir araba tuttum ve doğru-dan Türk elçiliğine gittim.Öfkemi anlatacak ve hemen birçare bulunmasını rica edecektim.Türk elçiye kendimi tanıttıktanve onun tebriklerini aldıktansonra, ona şunları söyledim:‘Beyefendi, Stockholm’un hava-sını içime çekemiyorum. Çanta-larımı alıp memleketime dönmekistiyorum. Bütün şehir yabancıbayraklarla dolu ama bir tek Türkbayrağı yok ve bu hem benimhem de vatanım için büyük biraşağılama. Ancak, öbür uluslarlabirlikte benim vatanımın bayrağıda dalgalanırsa burada kalırım.’Türk elçisi taş kesildi. Başka pekçokları gibi, bir Ermeni’nin vata-nını bu kadar sevmesine inanamı-yordu. Belki o an, ErmenilerinTürk vatanını daima sevdiklerigerçeğini aklından bile geçir-medi, ancak Türkler Osmanlı Er-menilerini sevmediler ve herzaman her fırsatta onları ezdiler.Ve gerçekten de, iki saat sonraTürk bayrağı bir Ermeni genç sa-yesinde her yerde dalgalanmayabaşladı. Aynı genç birkaç yılsonra, bu vatansever milletinTürkler tarafından katledilen mil-yonlarca defnedilmemiş cesetlerüzerinde ağlayacaktı.”1

Osmanlı İmparatorlu farklıulusal kimliklerden, dinlerden ve

mezheplerden oluşuyordu. Os-manlıda beliren milliyetçi temel-deki uluslaşma dürtüleri, odürtülerin belirlediği İttihat veTerakki ile örgütsel bir çerçeveedindi. İttihat ve Terakki Osmanlıİmparatorluğu’nun mirasını ye-meye hazırdı. Ulus ve ulus devletyaratma çabalarıyla Türk milli-yetçiliği ve resmi tarih oluştur-maya girişildiğinde ise geçkalmanın her türlü sefalet ve kı-yımı kendini göstermiş oldu. Os-manlının farklı kimlikleri zorlaTürkleştirilmeye çalışıldı. Asimi-lasyona karşı çıkan halklar katle-dilip soykırıma tabi tutuldular.Tehcir kararı ile sürülenlerinçoğu ise göç yollarında öldü veöldürüldüler. Ermeniler bu zul-mün ve soykırımın hedefininodağında yer aldılar. Öldüler veöldürüldüler. Öldürülen Ermeni-lerin sayısının 1 milyon 500 bincivarlarında olduğu belirtilmekte-dir. Cumhuriyet’le birlikte “azın-lık” vatandaşları, uluslararasıanlaşmalar hiçe sayılarak, sür-güne gitmeleri konusunda zorkullanılarak “teşvik” edildiler.Varlık vergisi ile mülksüzleştiril-diler, iskân ve mübadele yasala-rıyla sürüldüler. Kalanlarayönelik son saldırılar ise, devle-tin istihbarat örgütlerinin işi ol-duğu artık resmen açığa çıkmışolan ve 6 - 7 Eylül (1955) olay-ları olarak bilinen kışkırtma ope-rasyonuydu. Türkleştirme vehomojen bir ulus devlet yaratmaanlayışı çeşitli aşamalarla ilerledive Irkı Türk - Dini Müslüman -Mezhebi Sünni Devlet Paradig-ması olarak ideolojileştirildi.Bunlar T.C devletinin üzerindedurduğu üç sacayağı oldu. Soykı-rım ve katliamların arka planındayatan ideoloji buydu. Ermenisoykırımının 100. Yılında bu pa-radigma hala yürürlüktedir ve

R.T. Erdoğan’ın AKP Hükümetitarafından da fiilen yürütülmek-tedir. Başbakanken Davutoğlugibi bugünün "yeni osmanlı"ları-nın danışmanlığını yapan EtyemMahçupyan gibiler kendini Er-meniden çok "osmanlı"hissediyorolsa da, R.T. Erdoğan gibiler "Er-meni" kavramını paradigmalarıgereği halâ bir hakaret olarak al-gılamaktadırlar.

Gözümüz var bu vatanın toprağındaGerçekten de ırkçılar bugün de

“bir Ermeni’nin vatanını bukadar sevmesine inanamıyorlar.”O ırkçıların, “Türkiye’nin topra-ğında gözünüz var” dedikleri Er-meni halkının içinden çıkankardeşimiz Hrant Dink şöylecevap veriyordu: “Evet, gözümüzvar bu vatanın toprağında. Gözü-müz var ama koparıp götürmekiçin değil, en dibine gömülmekiçin…” Öyle de oldu ve soykı-rımdan onlarca yıl sonra, soykırı-mın 1 milyon 501’inci katledileniolarak, kendi vatan toprağının endibine gömülen Hrat Dink oldu.Hrant’ın faşist katili, Türk bayra-ğının önünde kendisini kutlayanpolislerin arasında pozlar veriphatıra fotoğrafları çektiriyordu. Ogün Türkiye’nin dört bir yanındaHrant’ın ardından haykıranlarınsayısı ile soykırımda katledilenErmenilerin sayısı neredeyseeşitlenmişti. Hep bir ağızdan“Hepimiz Hrat’ız Hepimiz Erme-niyiz!” diyorduk.

Evet hepimiz… Hem de yüzyıl sonra.

N. Cemal

1 “Love, Love, Love” adlı Var-ham Papazian’ın anıları İngilizceolarak ilk kez yayımlanmış. Er-menice orijinal versiyonu ise1962 yılında Beyrut’ta basılmış.

1 0 0 y ı l s o n r a

Aşk olsun size Ermeni kardeşlerim Aşk, aşk, aşk…Soykırımlar, kıyımlar, kıyamlarlaKıyanlar kahrolsun kardeşlerim…