izzeddin bin abdÜsselam'in el-kavaidÜ'l küsra...
TRANSCRIPT
islam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy.14, 2009, s. 157-184.
izZEDDiN BiN ABDÜSSELAM'IN EL-KAVAiDÜ'L
KüsRA ADLI ESERiNDE i eriHADIN ANLAM,
KAPSAM VE SONUÇLARI
Dr. Soner DUMAN*
The meaning, comprehensiveness and results of al-ljtihad in lzzeddin b. Abdusselam's book: 11Qawaid ai-Kubra"
lzzeddin b. Abdusselam's book which is named as "Qawaid ai-Kubra" occupies an important place in the history of lslamic Jurisprudence. lt is the first book which studies the subjects "maslaha (interest)" and "makasıd (purposes)" particularly. The im portance of the book is not only from its this situation but alsa the author tries to obtain the general rules of lslamic Jurisprudence. lt isn't suprising that we see the scholars !ike ai-Qarafi, al-Shatıbi, ai-Suyuti and lbn Nuceym -who have books on the sujbect of"general rules and principles of lslamic Jurisprudence"- make references to his Qawaid ai-Kubra frequently. The thing that makes the book more important is its examples. The author always gives so many examples for each subject.
The author mentiones to relationship between al-ijtihad and zann while he studies the relationship between masiaha- mefsedet and zann.
In this article we will analyse sistematically the author's opinions about the meaning and comprehensiveness of al-ljtihad.
Key Words: aHjtihad, Zann, al-mujtehid, true, fal se.
ı. İCTİHADA GENEL BİR BAKlŞ
A. TANIMI
(~l..f:>.-1) kelimesi (.J..t>.-) kökünden gelmektedir. Bu, sözlükte "meşakkat/ zorluk" anlamına gelmektedir. Kur'an'da bu sözcük üç ayette geçmekte olup,'
* Dr., İslam Hukuku Bilim Dalı. 1 Bu kelimenin geçtiği yerler; Nahl, (16), 38; Nur, (24), 53; Fiitır, (35), 42.
158 Dr. Soner DUMAN
geçtiği yerlerin tümünde "çaba ve emek harcamak" anlamına gelmektedir.2
Sözlükte "çaba göstermek, bütün gücünü kullanmak, ısrarlı olmak, zahmet çekmek" anlamlarındaki cehd kökünden türeyen ictihad "bir konuda elden gelen çabayı sarfetmek, bir şeyi elde edebilmek için olanca gücü harcamak" demektir.3
Terim olarak ictihadın, ekol ve fakihlerin farklı bakış açılarını ve kavramın içeriğinde zamanla görülen genişlemeyi yansıtacak şekilde birçok tanımı yapılmış olup4 bunların ortak noktasını, "fakihin herhangi bir şer'f hüküm hakkında zannf bilgiye ulaşabilmek için bütün gücünü harcaması" fikri teşkil eder.s
B. KAPSAMI
ictihad faaliyeti, lafzın zahiri manasının anlaşılması çabasından lafzın mana ve amacının anlaşılması ve nasların bıraktığı boşlukların aynı sistem içinde tamamlanması çabasına kadar uzanan geniş bir alanda söz konusu olmaktadır.6
İslam fıkhında ictihad kavramı, fıkhl bir meselenin hükmünü elde etmek üzere müctehidin harcadığı çabayı ifade eder. İctihadın biri dar diğeri geniş olmak üzere iki anlamı bulunmaktadır.7 Dar anlamda ictihad, nasslarda hükmü bulunmayan bir hukuki olayın hükmünü elde etme faaliyetidir. Geniş anlamda ictihad ise bu anlamın yanısıra nassların yorumlanması çabasını da ihtiva eder.
El-Umeri, N adi ye Şerif. el-İctilıdd ve ~-taklfdji '1-İsliim, Beyrut 2004, s. 27.
Apaydın, H. Yunus, "İctihad", DİA, XXI, 432.
İctihadın farklı şekillerde tanımlanmasında neyin etkili olduğu konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Burada bu görüşler içinden ictihad konusunu müstakil bir çalışma konusu yapan iki usuleünün değerlendirmelerine kısaca yer vereceğiz: El-Umeıi, ictihadın farklı tanımlanmasında özellikle tanıma başlarken kullanılan kelimelerin seçimi ve tanımda bazı kayıt ve şartiann zikredilip edilmemesinin etkili olduğunu belirtir. Tanıma hangi kelime ile başlandığı açısından bakıldığında birçoğu birbiri ile anlam olarak aynı olan ictihad tanımlamalarında iki yolun tutulduğu görülmektedir: İctihadı, müctehidin bir fiili olarak görenler, tanımianna "bez!" ve "istifriiğ" sözcükleri ile başlarlar. Buna karşın ictihadı müctehidin sıfatı olarak görenler tanımianna çoğunlukla "meleke" kelimesi ile başlarlar. Tanımlan birbirinden ayıran diğer bir nokta ise tanım esnasında bazı kayıt ve şartlara yer verilip verilmemesi konusudur. Bkz. El-Umeri, Nildiye Şerif, el-İctilıiid ve ~-taklfd ji '1-İsliim. s. 28 vd. Ez-Zenkl ise farklı ictihad tanımlannı üç gruba ayınnıştır: Birinci grupta yer alanlar ictihadı bir olayın veya tasarruftın hükınü ile ilgili zan doğunnasına vesile olması açısından tanımlamışlardır.
İkinci grupta yer alanlar ise ictihad sonucunda elde edilecek bilginin kat'l veya zannl olup alınamasını dikkate almaksızın ictihadın müctehidin bir fiili alınası açısından tanımını yapmışlardır. Üçüncü grupta yer alanlar ise ictihadın tanıınında uygulama yönünü esas alınışlar, ictihadı tahkik-i menatı da kapsayacak şekilde tanıınlamışlardır. Bkz. Necmeddin Kildir Kerim, el-İctilıiid fi mevridi 'n-n ass, Beyrut 2006, s. 27 vd.
Apaydın, "İctihad", DİA, XXI, 432.
Apaydın, "İctihad", DİA, XXI, 436.
Bahru'l-ulüm, Muhanırned, el-İctihiid, usıiluhuve ahkiimulıu, Beyrut 1991, s. 39.
izzeddin b. Abdüsselam'ın ei-Kavaidü'I-Kübra Adlı Eserinde ictihadın Anlam,... 159
C. TÜRLERi.
İctihadın türlerini açıklama konusunda usulcülerin farklı yöntemler izlediği görülmektedir. Bu farldılıkta ictihadın hangi açıdan taksime tabi tutulduğu hususu rol oynamaktadır. Usulcülerin ictihadı şu açılardan taksime tabi tuttukları görülmektedir:
Birinci taksim: Ümmet içinde iniataının caiz olup olmaması açısından,
İldnci taksim: İctihad eyleminin bizzat yapısı açısından,
Üçüncü taksim: İctihad ile elde edilecek sonuç açısından.
Bu açılardan balaldığında yapılan farklı ictihad taksimlerinin belli başlılarını şu şeldlde ortaya koyabiliriz:
İbn.Akil'e göre ictihad ild türdür: a) Kesin bilgi hasıleden ictihad, b) Zann-ı galip meydana getiren ictihad.
İbn Teymiyye ictihadı "menat" açısından ele almış ve üçe ayırmıştır: a) Tahricü'l-menat, b) Tenkihu'l-menat, c) Tahkiku'l-menat.
Şatıbi iniata açısından ictihadı ele almış ve ildye ayırmıştır: a) Kıyametekadar inlataı caiz olmayan ictihad: Tahkiku'l-menati'l-amm. B) İnlataı caiz olan ictihad: Tenkihu'l-menatve tahricü'l-menat ictihadları ile tahkiku'1-menati'l-hass ictihadları böyledir.
Ma'rfıf ed-Devalibi ictihadı üçe ayırmıştır: a) Beyan ictihadı (el-ictihadu'l-beyani), b) Kıyas ictihadı (el-ictihadu'l-layasi), c) İstislah ictihadı ( el-layasü'l-İstislahi). 8
Fethi Düreyni ictihadı üçe ayırmıştır: a) Naslarve onların talili konusunda ictihad, b) Nasların uygulanması (tatbild) konusunda ictihad, c) Nas olmayan konularda ictihad.
el- Es'adi ictihadı; a) ictihad-ı beyani, b) ictihad-ı aldi olarak ildye ayırmıştır.
Taki el-Hakim de; a) İctihad-ı şer'i, b) ictihad-ı aldi olarak ildye ayır-mıştır.
Yukandald taksimierin tümünü bir bütün olarak veren ez-Zinki kendi ictihad taksimini ise şu şeldlde ortaya koymaktadır:
8 Deviilibi'nin bu taksimi şu açılardan eleşirilıniştir: Zeriii, istishiib, istihsiin, örf gibi diğer i etihad türlerini kapsamarnaktadır. Beyan ve kıyas ictihadı bazen tek bir ictihadda birleşebilir, örneğin ilietin nasla belirtilmesinde böyledir. Kıyas ve isıislah ictihadının "ta'l11 ictihadı (el-ictihiidü'l-ta'l111)" adı altında birleştirilmesi mümkündür. Ki bu durumda istihsan, örf ve sedd-i zeria ictihadlan da bunun kapsamına girer. Çünkü bu ictihadlar ancak taliiden sonra mümkün olabilir. Dahası istishiibı "hükınü gerektiren ilietin bulunmaması" diye tanımlayanlara göre istishiib ictihadı da bunun kapsamına girer. Bkz. ez-Zinki, Necmeddin Kildir Kerim, el-İctilıiidfi mevridi 'n-n ass, s. 35.
160 Dr. Soner DUMAN
ı) Nassın bulunduğu konuda ictihad
a. İctihad-ı beyarn
b. İctihad-ı ta'lili
c. İctihad-ı tahkiki
2) Nassın bulunmadığı konuda ictihad
a. İctihad-ı kıyasi
b. İctihad-ı istislahl
c. İctihad-ı tahklki9
II. İZZEDDİN B. ABDÜSSELAM'IN İCTİHAD KONUSUNA BAKIŞI
A. İCTİHADIN TANIMI
İslam dini, bağlılarına bir takım yükümlülülder yüldemiştir. Bu yükümlülülderin yerine getirilmesi herşeyden önce mükelleflerin yükümlülülderi bilmesine, bunlara güçlerinin yetmesine bağlıdır.10 Yüküınlülülderin
yerine getirilmesi sırasında mükellefin içinde bulunduğu zaman, mekan ve şartlar, elinde bulunan imkan ve nesneler önemli rol oynar. Bu açıdan bakıldığında İslam dini bağlılarından her zaman, mekan ve şart altında, sahip olduldarı iınl<anlar ölçüsünde kendi hüküınlerine bağlı kalmalarını ister.11
Mükellefin somut bir durumda hangi hükmü, ne zaman, nasıl uygulayacağını bilmesi ise ald! olarak bazı araştırmalar yapmayı gerektire bilir. İşte ictihad en genel anlamıyla "mükellefin içinde bulunduğu somut bir durumda hangi hükmü, ne zaman, nasıl, ne kadar uygulayacağına dair inceleme/araştırmada bulunmasıdır".
İzzeddin b. Abdüsselam ictihadı şu şekilde tanımlar:
İctihad, müctehidin talep ettiği hükmü gösteren delilleri inceleme ve araştırma konusunda cehd ve takatı harcamasıdır.12
İleride görüleceği üzere İzzeddin b. Abdüsselam burada ictihad ve müctehid sözcülderini usul-i fıkıh ilmindeki terminolojik anlamından daha öte sözlük anlamını esas alarak kullanmal<tadır. Bu tanımın unsurlarını şu
ez-Zinki, Necmeddin Kadir Kerim, el-İctilıiidfi mevridi 'n-nass, s. 36. 10 Zuhayli, Vehbe, Usulü'l-fiklıi'l-İsliimi, Dımeşk 1986, I, 134-135. 11 Bakara, (2), 233, 286; Nisa, (4), 97; En'iirn, (6), 152; A'rıif, (7), 42; Enfiil, (8), 60; Mü'minfın, (23), 62; Tegabün, (64), 16. 12 İzzeddin b. Abdüsselarn, Kavii'idu'l-kılbrii, (thk. Nezih Kemal Hammad, Osman Cum'a Darniriyye), Dımaşk 2000, II, 45.
izzeddin b. Abdüsselam'ın ei-Kavaidü'I-Kübra Adlı Eserinde ictihadın Anlam,... 161
şekilde gösterebiliriz:.
te dir.
ı. Ulaşılmak istenen şer'i hüküm
2. Şer'i hükmü gösteren delil/ deliller
3· Deliller üzerinde [bir metoda dayalı] inceleme/araştırma (nazar)
4· Müctehidin çaba ve gayreti.
Bu tamm; ictihadın amaç, kaynak, yöntem ve uygulayıcısım içermek-
İleride görüleceği üzere "şer'i hüküm" ile kastedilen gerek teklifi gerekse vaz'i hükümlerdir.
Deliller ile kastedilen ise "hükümlerin sübutunu gösteren deliller" ile "hükümlerin vukuunu gösteren deliller" olmak üzere ilciye ayrılmaktadır.
Deliller üzerinde inceleme/ araştırma ise kişinin gerek beş duyusu gerekse aldım kullanarak deliller üzerinde yapacağı incelerneyi ifade etmektedir.
B. İCTİHADIN KAPSAMI
İzzeddin b. Abdüsselam, Kavô.idü'l-kübrô. adlı eserinde "ictihad" sözcüğünü usuldeld terim anlamından daha geniş bir şeldlde "mükellefın yükümlü olduğu konuya ilişldn her türlü inceleme ve araştırması" anlamında kullanmal<ta, bu inceleme ve araştırmaların hangi alanda söz konusu olabileceği konusunda ihtimaller üzerinde durmalrta ve örnekler vermel<tedir. O, ictihada konu olan şeyleri seldz kısımda ele almal<tadır. Bunların illd fıkıh usulü ilminde bilinen anlamıyla ictihaddır. Diğeryedi kısım ise furu fıkıhta, mükellifıyetin yerine getirilmesi için yapılması gereken inceleme/araştırmaya dairdir. İzzeddin b. Abdüsselam ictihada konu olan her bir kısmı ele alırken bu tür ictihadı yapacak ldşinin (müctehid) hangi niteliklere sahip olması gerel<tiğine de lasaca temas etmel<tedir.'
Buna göre ictihadın konusu/lasımları şunlardır:
ı. Hükümlerin Delilleri Konusunda İctihad
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
Bu tür ictihad; kitap, sünnet, icma, layas-ı celi ve muteber istidlal gibi delilleri bilenlere mahsustur. Bu tür ictihadda müctehidin, gören biri ile gözleri görmeyen birisi olması arasında fark yoktur. Çünkü hükümlerin delillerinin görmeyle alakası yoktur.13
13 İzzeddin b. Abdüsselarn, a.g.e., II, 45.
162 Dr. Soner DUMAN
Fıluh usulündeki terim anlamıyla ictihad icmali deliller olarak kabul edilen Kitap, sünnet, icma, luyas ve istidlal delillerini bilenlere özgüdür. Bu tür ictihadda delilleri bilmenin ötesinde mesela müctehidin gözlerinin görüyor olması şart değildir. Çünl<ü şer'i delilleri bilmek gözlerin sağlam olmasına bağlı değildir.
İzzeddin b. Abdüsselam'ın delilleri zikrederken mutlak olarak "luyas" demeyip, "luyas-ı celi" demesi önemlidir. Zira usul tarihinde luyasın bir delil olup olmadığı yönünde pekçok tartışma söz konusudur.14 Kıyası kabul etmeyenlerin önemli bir bölümünün; kimilerince kıyas-ı celf olarak isimlendirilen, Idrnilerinin ise nassın delaleti adını verdikleri istidlal türünü benimsediideri bilinmektedir.ıs Şu halde İzzeddin b. Abdüsselam'ın bu ifadesinden onun luyasın (Iuyas-ı hafi'nin) hücciyeti konusundaki tartışmaları göz önünde bulundurduğu ve bunu delil kabul etmeyenlerin de müctehid sınıfında yer alabileceğine hükmettiğini söyleyebiliriz. Şayet layas-ı hafi'yi hüccet kabul etmeyenler de müctehid olarak kabul edilecekse o halde bu ifadeden "icma konusunda görüşleri dild<ate alınacak olanlar" kapsamına layas-ı hafi'yi hüccet kabul etmeyenlerin de dahil olduğu anlaşılır.
2. Valdtler Konusunda İctihad
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
Virdler yoluyla bunları bilme konusunda ortak olduldarından kör ile gören arasında bu konuda da bir fark yoktur. İldsi de müşterektir.
İslamda, mükellefiyetİn bir vakte bağlandığı pekçok ibadet bulunmaktadır. Bunlar arasında namaz, oruç, zekat, hac, kurban ilk anda alda gelenleridir.
Burada İzzeddin b. Abdüsselam'ın "vakitleri virdler yoluyla kör ile gören kişi aynı şeldlde bilebilir" demesi onun konuyu yalnızca namaz vakitleri bağlamında ele aldığını göstermektedir.
Konuya daha geniş bir perspektiften baktığımızda şunu söylemek müml<ündür:
İslam'da namaz ibadeti güneşin gün içindeld hareketine, diğer ibadetler ise ayın hareketine göre belirlenmektedir. Günün herhangi bir anında belirli bir namazın vaktinin girip girmediğini belirlemek, ay takvimine göre belirli bir karneri ayın başlangıç ve bitişini belirlemek inceleme, araştırma ve gözlem yapmaya bağlıdır. Nitekim namaz valdtlerini ortaya koyan hadis-
14 Kıyasın hücciyeti konusundaki tartışmalar için örnek olarak bkz. Salalı Zeydan, Hiicciyyetii'l-layiis, b.y.y., 1987; Ahınad Hasan, Analogical reasoning in Islamic Jurisprudence, Islamabad 1986; Muhammed Süleyman Diivud, Nazariyyetii '1-kıyiisi '1-usıi/f, İskenderiye 1984; Lahhiirnl, Diriisiitusıiliyye fi lıiicciyyeti '1-J..ıyiis ve aksiim i/ı, Diiıifl-hüdii, 140511985; Niidiye ŞerifÖmeri, el-Kıyiisfi~-teşrii'l-İsliimi, Clze 1987. 15 Bkz. Zuhayll, a.g.e., II, 353.
1
izzeddin b. Abdüsselam'ın ei-Kavaidü'I-Kübra Adlı Eserinde ictihadın Anlam,... 163
te Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bunları nesnelerin gölge boyu ile ifade etmesi,'6
güneşli havada bu gölge boyunu takip etmeyi, güneşsiz havada ise başka türlü incelemeler yapmayı gerektirir.
Yine oruçtaramazan ayının başlangıcını tespit etmek hila.Iin görülmesine bağlıdır. Havanın açık olduğu durumdahilali araştırmak, bulutlu olduğunda Şaban ayını otuz gün olarak hesap etmek Hz. Peygamber'in (s.a.v.) emirleri arasında yer almaktadır.'7
Zekat mükellefinin, nisap mil<tarına ilk olarak malik olduğu zamanı ve karneri talcvimle bundan tam bir yıl sonrasını belirlemesi de valdtlerle ilgilidir.
Hac ve kurban ibadetlerinin yerine getirilmesi ay talcviınine göre zilhicce ayının başlangıcının belirlenmesine bağlıdır.
İslaının temel rükünleri olan namaz, oruç, zekat, hac ve kurban gibi ibadetlerle vaktin bu şeldlde içli dışlı olması, müslüman m ükellefi zamanın bilincinde olma konusunda uyanık olmaya ve zamanın alaşım tespit için çeşitli vasıta ve metodlar bulmaya sevk etmektedir.
3· Kıble Yönünü Belirleme Konusunda İctihad
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
Bunun çoğu delilleri görülen şeylerle ilgili olduğundan ictihadın bu losını gözleri gören kişilere mahsustur.'8
Kıble yönünü belirleme konusunda inceleme ve araştırma yapma konusu fıkıh tarihinde ictihad ve loyasın hücciyetini temellendirmede en sık başvurulan örnelcierden birini teşldl eder. Niteldm bu yönde ilk adımı atan ldşi, aynı zamanda günümüze kadar gelen ilk usul eserinin sahibi olan İmam Şafii'dir.
İctihadda hata-isabet konusunu ela aldığı bir tartışmada Şafii'nin muhatabı ile yaptığı konuşma şöyledir:
Muhatap: İctihad ehliyetine sahip kimseler kitap veya sünnete dayanarak loyas yaptıklarında ihtilaf ederler mi? Şayet ihtilaf ederlerse ihtilaf etmeleri caiz midir? İhtilaf ettiklerinde tümünün isabet ettiideri veya tümünün hata ettiideri yahut bir losınının hata edip bir losınının isabet ettiideri söylenebilir mi?
.Ş.a.fit İctihad ehliyetine sahip olan ve ictihad sonucu bir görüşe ulaşan müctehidlerden hiçbiri halcianda mutlak olarak hata ettiideri 16 Muvatta, "Vukfitü's-saliit", 6; Buhiiıi, "Meviildtü's-saliit", 1; Müslim, "Mesiicid", 32. 17 Buhiiıi, "Savm", ll; Müslim, "Sıyiim", 2. 18 İzzeddin b. Abdüsseliim, a.g.e., II, 45.
164 Dr. Soner DUMAN
söylenemez. Onların her biri halcianda şu söylenir: "Yükümlü tutulduğu şey konusunda itaat etti ve bu konuda isabet etti." Müctehid, hiç kimsenin bilemeyeceği gaybı bilmelde yükümlü tutulmamıştır.
M uhatap: Bu konuda bir örnek verir misin?
.s.a.fit Bu konuda, mescid-i haramdan uzal< olup onu görmeyen kimselerin ona yönelmeleri konusundan daha açık bir örnek yoktur. Ka be' den uzal<ta bulunan ve yıldızlar, rüzgar, güneş ve ay gibi deliliere bakarak yön tayin edebilen ild ldşi Kabe'nin yönü konusunda ictihad etse, bunlardan birisi Kabe'nin sağ tarafta olduğu, diğeri de farldı bir tarafta bulunduğu sonucuna ulaşsa her biri kendi görüşü ile ulaştığı yöne yönelerek namaz lalmalda yükümlü olur, kendisinden farldı sonuca ulaşan ldşinin yöneldiği yöne dönmez. İldsi de tam kabeye isabet etmelde yükümlü tutulmuş değildir. Çünkü ildsi de Kabe'yi görmemel<tedir. Onlar yalnızca deliliere bakarak Kabe yönüne yönelmelde yükümlü tutulmuşlardır.
Muhatap: Bu durumda bu ild ldşiden birisinin hata etmiş olması gereldr .
.s.a.fit Yükümlü tutulduldarı konuda ildsi de hata etmemiştir. Ancak Kabe'yi tutturma konusuna gelince orada hata etmiştir. Çünkü Kabe ild farldı yönde bulunamaz.19
Şafii'nin aynı konudald bir başka tartışması ise şu şeldldedir:
.s.a.fit Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"(Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. İşte şimdi, seni memnun olacağzn bir lableye döndüriiyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafina çevir'~ [Bakara, 144]
Bir başka ayette de şöyle buyurmuştur:
uo, kara ve denizin karanlzldarznda kendileri ile yol bulasznzz diye sizin için yıldızları yaratandzr'~ [En'am, 97]
Bir diğer ayette şöyle buyurmuştur:
uo, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi'~ [Nahl, 12]
19 Şafii, Kildb-u ibtdlii'l-istilısdn, (thrc. Mahmud Matarci, el-Ümm ile birlikte), Beyrut 1993, s. 498.
1
izzeddin b. Abdüsselam,ın ei-Kavaidü,I-Kübra Adlı Eserinde ictihadın Anlam,... 165
Yüce Allah bunlardan başka dağları ve yeryüzünü yarattı. Mescid-i Haram'ı da yeryüzünde bugün olduğu yere yerleştirdi. İnsanları oraya yönelmelde yükümlü tuttu. İnsanlardan rnescid-i hararnı gözü ile gören kimsenin bİzzeddinat ona yönelmesi gerekir, başkası onun haldancia caiz değildir. Mescid-i hararn'dan uzakta bulunan ve onu görmeyen ldrnse ise yıldızlar, güneş, ay, rüzgarlar, dağlar, rüzgarların esiş yönü vb. ile istidlalde bulunarak mescid -i hararn istikametine yönelir. Bazı durumlarda bu delillerin bütünü kullanılır. Kimi dururnlarda ise bir lasrnına gerek olmaz.
Muhatap: Bunlar dediğin gibidir. Ancak rnescid-i hararn yönüne döndüğünde tam olarak rnescid-i harama isabet ettiğini kesin olarak bilebilir misin?
.Şillji Mescid-i haram yönüne döndüğümde, yükümlü tutulduğurn şeyi yerine getirmiş olduğumu kesin olarak bilebilirirn, ld zaten bunun ötesinde bir şeyle yükümlü tutulrnamışırndır.
Muhatap: Ne ile yükümlü tutuluyorsun?
Safil: Ben rnescid-i hararn yönüne dönmelde yükümlü tutuluyorum ve bunu da yerine getirmiş oluyorurn. İnsanlar içinde beytullahın kesin yerini ancak onu gözü ile görmekte olanlar bilir. Göz ile görülernediğinde hiçbir insan kesin olarak beytullaha isabet edip etmediğini bilemez.
Muhatap: Böyle bir ldrnse haldeında "isabet etti" denilir mi?
.Şillji Evet, belirttiğirn şeldlde yükümlü tutulduğu konuda isabet etti denilir.
Muhatap: Bu konuda senin verdiğin bu cevaptan başkası doğru değildir. "Mescid-i harama isabet etmelde yükürnlüyüz" görüşünü benimseyen ldrnse, ancak kesin olarak rnescid-i harama isabet etmesi halinde namaz !alınacağını, aksi taktirde asla lalınarnayacağını söylemiş olur. Oysa Kur'an senin belirttiğİn gibi rnescid-i hararn yönüne dönmeyi emretrnektedir. Dönrnek 1 yönelmek ise kesin bilgi ile değil ictihad ile olur. Varsa bundan başka bir delil daha zikret.20
Kı b lenin tayini ile ilgili yapılacak araştırma; i etihad da hata ve isabet, kat'iyyet ve zan, ihtilafın caiz olduğu ve olmadığı durumlar vb. hususları ifade etmede başarılı seçilmiş bir örnek olup bunun farklı konularda sıl< sık
20 Şafii, Ki tab-u Cinuiu '/-'ilm, (thrc. Mahmud Matarci, el-Ümm'ün VII. Cildi ile birlikte), Beyrut 1993, s. 465-466.
166 Dr. Soner DUMAN
kullanılması da izah ediciliğindeki bu başarı sebebiyledir. Niteldm aynı örnek daha sonrald usulcüler tarafından da terk edilmiş değildie'
4· Temiz ve Necis Nesneleri Belirlemek İçin Yapılan İctihad
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
Kaplar ve elbiselerin temiz ile necis olanını belirleme konusundaki ictihadın yalnızca gözleri görenlere özgü olup olmaması konusunda iki görüş vardır. Körler için bunun caiz olduğu görüşünün delili şudur: Tat ve ko ku ile ve suyun artma ve eksilmesi ile necaseti belirlemek mümkündür ve körler bunu idrak ederler.22
Dinen temiz eşyalar ile necis eşyaların birbirine karışması durumunda temiz ile necis olanın belirlenmesi, birbirinden ayırt edilmesi gerekmektedir.
Gözleri görmeyen şahsın bu tür inceleme/araştırma yapmaya ehil olup olmadığı konusunda İzzeddin b. Abdüsselam'ın mensubu olduğu Şafii mezhebinde ild farldı görüş bulunmaktadır. Hatl'b eş-Şirbini bu görüşleri şu şeldlde belirtmektedir:
[Birinci görüş]: Daha güçlü görüşe göre araştırma/inceleme açısından kör de gözleri gören şahıs gibidir. Çünkü dokunmak, koldamal<, tatmak veya kabın kapağının hareket ettiğini duymal< suretiyle emareyi idrak edebilir. Hükmün bu şeldlde gerekçelendirilmesi, körün emareyi idrak edebileceği diğer duyuları kay b etmesi durumunda inceleme yapmamasını gerektirir.
[İldnci görüş]: Kör inceleme/araştırma yapmaz; çünkü incelenen şeyin temiz olup olmadığı kanaatine ulaşınada gözle görmenin bir etkisi vardır. Kör ise buna sahip olmadığından -tıpkı kıbleden uzakta olan ldmsenin araştırması meselesinde olduğu gibi- kör haldancia bu geçerli değildir.23
İzzeddin b. Abdüsselam'ın kendisi bu görüşler arasında herhangi bir tercih belirtmemektedir.
21 Hanefi usulcüler de aynı örneği sıklıkla kullanmışlardır. Örneğin; Cessiis kıble örneğini ictihad bahsinde (bkz. el-Fusıllji'l-usül, (thk. Uceyl Cilsim en-Neşemi), Kuveyt, 1994, IV, 12); Pezdevi (bkz. Kenzü'l-vusı/1 i/ii marifeti'l-usı/1, Karaçi, ts.) haber-ivahidin kabulü (1, 159), delilsiz olarak inücerred kal be gelen düşünce ile amel etme (I, 20 I), n es h (1, 222), ictihad (I, 259), ictihadda hata ve isabet (I, 278-280); Serahsi (bkz. Usülü's-Seralısi, (thk. Refik el-'Acem), Beyrut 1997) ise kıble örneğini yukarıdakilere ilaveten hükınün sebebi (I, 106), tearuz ve tercih (II, 15), Hz. Peygamber'in ictihad etmesi (II, 92), reyin kullanımı (II, 123), zannı galibe dayanma (II, 140) vb. konularda kullanmaktadır. Şiifii'nin ictihadı temellendirınek için zikrettiği bir diğer örnek olan ihramlı iken avianan hayvana karşılık iki kişinin hakemliği ile denk bir hayvanın belirlenmesi hususunu Serahs! de (II, 141) kullanmaktadır. 22 İzzeddin b. Abdüsselfun, a.g.e., II, 46. 23 Şirbin!, Muğni'l-mulıtiic, I, 57.
izzeddin b. Abdüsselam'ın ei-Kavaidü'I-Kübra Adlı Eserinde ictihadın Anlam,... 167
5· TelefEdilen Malların Kıymetleri Halcianda İctihad
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
Bu ictihad yalnızca malların layınetlerini bilenlere özgüdür. Bu konuda onlar malın yüksek ve düşük kalite ve nitelilderde oluşu, bölge, mekan ve zaman değişildiği gibi hususlara dayanaral< laymeti belirler. 24
Genel bir kural olarale telefedilen mal piyasada misli bulunan mallardan ise misliyle, misli bulunmayan mallardan ise değeri ile tazmin edilie5
İzzeddin b. Abdüsselam'ın ifadelerinden anlaşıldığına göre telef edilen malın değerini belirleme bir uzmanlığı gerektirir. Bu uzmanlık/bilirkişilik; mala değer katan veya değerini düşüren özellilderi, malın telefedildiği zaman ve yeri, malın farldı yer ve zamaniardald değerini bilmeyi gereldr.
Burada fıkhen belirlenen bir kuralın günlük olaylara uygulanmasında gündelik hayat tecrübesinin ne ölçüde önemli olduğu görülmektedir. Fılahçı delillerden hareketle genel kuralı ortaya koyar. Bu bir tür istinbat ictihadıdır. Bununla birlikte genel lruralın somut olaya uygulanması konusunda yeterli bilgiye sahip değilse bunu işi bilenlere havale eder. Bu da uygulamaya yönelik ictihaddır.
6. Harem bölgesi Avı ile İhramlı iken Avianan Ava Karşıiık Olarale Kesilecek Kurbanın Denldiğini Belirleme Konusunda İctihad26
7· Şer'i Tahmin Konusunda İctihad27
8. Maslahadar Arasından Daha Yararlısını Ve Mefsedetler Arasından Daha Kötüsünü Belirleme Konusunda İctihad
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
Bu, velayetler ve tasarrufların tümü için geçerli bir ictihaddır. Bu tür ictihada örnek olarak şunları gösterebiliriz:
Gayri müslimlerle barış ve savaş yapma konusunda ictihad,
Komutanlık hakimlik, valilik, kayyumluk (yetiınlerin malları için) vb. gibi idari görevlere atanacak kimselerin belirlenmesi, bunların en iyilerini tercih etme, idari işlere öncelilde kimlerin getirileceklerini belirleme konusunda ictihad,
24 İzzeddin b. Abdüsselam, a.g.e., II, 46. 25 İzzeddin b. Abdüsselilın, a.g.e., II, 325. 26 İzzeddin b. Abdüsselam, a.g.e., II, 46. 27 İzzeddin b. Abdüsseliim, a.g.e., II, 46.
168 Dr. Soner DUMAN
Yetimlerin maslahatlarım gözetmek üzere veli ve vasiler tayin etme konusunda ictihad bu tür ictihad.28
İzzeddin b. Abdüsselam'ın başlangıçta söylediği "velayetler ve tasarruflar" ifadesi oldukça genel kapsamlı alınalcia birlikte daha sonra verdiği örnelcierin tümü "velayet" konusu ile ilgilidir. Bu tür ictihadın ildnci ayağını söz konusu makamlara getirilen şahısların, görev ve sorumluluk alanları ile ilgili tasarrufta bulunurken alternatifler arasından en yararlısını tercih etme, en zararlı hususlardan uzal< durma gibi konularda ictihad etmeleri teşldl edee9
Siyasal örgütlenmenin en üst biçimi olan devletin düzenli yürümesi her şeyden önce devlet görevlerine en uygun şahısların belirlenmesi, sonra bu belirlenen şahısların en uygun tasarrufları yerine getirmeleri ile sağlanır. Bir diğer ifade ile atama ve görevlendirmede "maslahat" ilkesinin esas alınması, atanan Itimselerin de bu ilke doğrultusunda tasarruftabulunması toplumun dirlik ve düzeni için olmazsa olmaz şartlardandır.3° İzzeddin b. Abdüsselam'ın bunu ictihad kapsamında değerlendirmesi son derece önemli bir balaş açısıdır.
C. İCTİHADIN SONUCU
İzzeddin b. Abdüsselam'a göre yukandald alanlarda uygulanan ictihad sonucunda ictihadı yapan ldşi açısından dört ihtimal söz konusu olur:
Birinci ihtimal: Müctehidin, araştırma yaptığı konuda kesin sonuca ulaşması.
İkinci ihtimal: Müctehidin, yaptığı araştırmada yanıldığını anlama-sı.
Üçüncü ihtimal: Müctehidin, kararsız kalması herhangi kesin bir sonuca ulaşamaması.
Dördüncü ihtimal: Müctehidin, ictihad sonucunda araştırdığı şeyi elde ettiği konusunda galip zanna sahip olması.
Şimdi bu ihtimalleri sıra ile ele alacağız.
ı. Müctehidin, araştırma yaptığı konuda kesin sonuca ulaşması
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
Bu en üst derecedir.
28 İzzeddin b. Abdüsseliim, a.g.e., II, 46. 29 Devlet başkanının bu yönde yapması gereken uygulamalara dair örnekler için bkz. Suyı1ti, el-eşbdh ve 'nneztiir, Beyrut 2003, s. 157-158. 30 Maverdi, Nasfhatii '1-mii/ük, Kuveyt 1983, s. 194-197.
izzeddin b. Abdüsselam'ın ei-Kavaidü'I-Kübra Adlı Eserinde ictihadın Anlam,... 169
Mesela müctehid hükümlerin delillerine bakarak bir nass, icma, veya celi kıyas bulur.
Yine kaplar ve elbiselerden temiz olanı kesin olarak belirlemesi de böyledir. Müctehid iki kaptan necis olanını; dolu olan kabın köpeğin yalaması ile azalması veya kabın etrafına, ağzına su damlalarının dökülmesi veyahut da köpeğin ayak izlerinin kaplardan birine bitişik olması vb. gibi durumlarla belirler. Köpek kaplardan birine işediğinde eksik olan kabın dolması; tat, renk veya kolrusunun değişmesi ile necaset bilinebilir. Elbiselerde necaset iki elbiseden birine düştüğünde, bu elbisenin kokusunun değişmesi, parialdığının ortadan kalkması, süs ve güzel görüntüsünün gitmesi veya necasetten hasıl olan tat ile bilinir.
Kabenin yerini veya cihetini; yıldızlar, dağlar ve nehirler gibi kesin delillerle belirlemek de böyledir.31
İctihad işlemi sonucunda ulaşılabilecek en son nokta, araştırma yapılan konuda kesin bilgi elde etmektir. Yukarıda geçen farklı ictihad türleri açısından bakacak olursak kesin sonucun elde edilmesi farldı şekillerde tezahür edebilir. Şöyle ld:
(ı) Deliller konusunda ictihad eden ldmse konu ile ilgili kesin bir hüküm (nass),32 icma veya celi kıyas bulursa kesin bir bilgiye ulaşmış olur. Kesin bilgiye ulaşması durumunda bu delilin ortaya koyduğu hüküm bağlayıcı olur. İzzeddin b. Abdüsselam'ın kesin bilgiden bahsederken layası mutlak olarak zikretmeyip "celi kıyas" şeldinde kayıtlı olarak zikretmesi yukarıda bahsetttiğimiz üzere hafi layasın ihtimallere açık olması sebebiyledir.33
31 İzzeddin b. Abdüsseliim, a.g.e., II, 46-47.
n Burada, yazının bağlaını gereği "nass" sözcüğü "Kur'an ve hadisin yazılı metni" anlamında olmayıp "tevil ve tahsise ihtimali olmayacak derecede kesin hüküm" anlamındadır, 33 Hafi kıyas işleminin pekçok ihtimaliere açık olduğu bilinmektedir. Nitekim Gaziili (el-Mustasfô., II, 290-291) bir kıyas işleminde yedi noktada hata yapma ihtimalinin söz konusu olduğunu belirterek şöyle der: Asıl, Allah katında malul olmadığı halde kıyas yapan kişi muallel olmayan bir şeyi tali! etmiş olabilir. Asıl muallel olmakla birlikte, kıyas yapan kişi Allah katındaki iliete isabet etmemiş, baŞka bir illeıle aslı tali! etmiş olabilir. Tali! ve illet konusunda isabet etmekle birlikte illelle etkisi olan iki, üç vasıftan gafil kalmış olabilir. Oysa onun dikkate aldığı karine dışında başka bir karine bu vasıflann da illelle etkisi olduğıınu göstermektedir. İllete, hükmün dayanağı olmayan bir vasıf eklemiş, böylece olması gerekenin üzerine bir şey ekiemiş olabilir. İlietin fer'de bulunduğu konusunda hata etmiş olabilir. O ilietin bütün kayıtlan ve karineleri ile fer'de mevcut olduğunu zannettiği halde durum böyle olmayabilir. İlietin sahib olduğıına dair, gerçekte delil olmayan bir şeyi delil getirmiş olabilir. Ki bu durumda illelle isabet etmiş olsa bilekıyas helal olmaz. Bazılan bu altı şarta bir yedincisini eklemişlerdir ki bu da kı yas yapan kişinin, kı yas ın hüccet olduğu konusunda hata etme ihtimalidir. Çünkü kıyas, aslında dinde batı! bir şey olabilir. Oysa bu görüş yanlıştır. Çünkü kıyasın aslen sahih olduğu zanni bir husus olmayıp, kat' i dir. Şayet bunda ihtimal söz konusu olsa, tevhid, nübüvvet vb. gibi diğer bütün kat'i delillerde de ihtimal söz konusu olur.
170 Dr. Soner DUMAN
(2) Temiz ve necis nesneleri birbirinden ayırt etmek için yapılan inceleme/araştırmada başvurulan bazı yollar, nesnenin pislik ya da temizliği konusunda kesin sonuca ulaşmayı doğurabilir.
(3) Yine kı b le yönününü tayin için yapılan araştırma sonucunda yerde ve gökte bulunan tabii alametler ldşinin kı b le yönünü kesin olara!< belirlemesi sonucunu doğurabilir.
İzzeddin b. Abdüsselam'ın seldz olara!< belirttiği ictihad türleri içinden yalnızca üç tanesinde kesin sonuçtan bahsetmesi ild sebepten kaynal<lanıyor olabilir:
Birinci sebep: Diğer ictihad türleri de aynen bu üçü gibi çeşitli durumlarda kesin sonuca götürebilir.
Bu üçü yalnızca örnek olara!< zilcredilmiştir.
İldnci sebep: Seldz tür içinden kesin sonucun söz konusu olduğu ictihad türleri yalnızca bu üçüdür.
Diğerlerinde kesin sonuca ulaşmak söz konusu değildir.
Biz bu ilcinci sebebin geçerli olduğunu düşünüyoruz. Zira diğer beş ictihad türünde ldşiyi kesin sonuca ulaştıracak net deliller bulunmamal<ta, subjel<tifliğin söz konusu olduğu değerlendirmeler bulunmal<tadır.
Burada bir başka nol<ta da "bir yükümlülüğü kesin biryolla yerine getirmesi mümkün olan lamsenin inceleme-araştırma yapıp zannı ile hareket etmesinin caiz olup olmadığı" konusudur. Bu konu, müellifın mensup olduğu Şafii mezhebi içinde ihtilaf edilen hususlardan olup, furuya ait konularda farklı görüşler söz konusudur. Bununla birlikte nassın bulunduğu durumda ictihadın söz konusu olamayacağı ve Meld<e'de bulunan lamsenin Kabe'nin yönü konusunda ictihadda bulunamayacağı meselelerinde mezhep içinde ittifak söz konusudur.34
2. Müctehidin elde etıneyi istediği hükümde hata ettiğini anlaması
Bir konuda inceleme/araştırma (ictihad) yapan lamsenin yanıldığını anlaması ild şeldlde olabilir: Müctehidin yanıldığının, bir başka zanni ictihad ile ortaya çıkması veya müctehidin hata ettiğini kesin olarak anlaması.
Şimdi her ild durumu sıra ile ele alacağız.
a. Müctehidin hata ettiğinin, zanni bir ictihad ile ortaya çıkması
İzzeddin b. Abdüsselam böyle bir durumda müctehidin nasıl dav-ranması gereldiğini yargısal hüküm yargısal olmayan hüküm arasında bir ayrım yaparal< ortaya koymal<tadır.
34 Suyı1ti, el-Eşbdlı ve 'n-neziiil; (!lık. Abdülkeriın Fudayli), Beyrut 2003, s. 253.
l ı
izzeddin b. Abdüsselam'ın ei-Kavaidü'I-Kübra Adlı Eserinde ictihadın Anlam,... 171
aa. Yargısal olmayan ictihadlardalci hatalar
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
(a) İctihad; ibadetler ve muamelat gibi, mahkeme ile ilgili olmayan konularda ise, ilcinci ictihada uymal< ihtiyata uygun ise vera'a uygun davranış ilcinci ictihad ile amel etmektir. Nitelcim Hz. Peygamber (s.a.v.) "Şüphe veren şeyi bırak, şüphe vermeyeni al" buyurmuştur.
Şu halde yargı ile ilişkisi olmayan hükümlerde dild<ate alınacak nokta ihtiyata uygun olan ictihadın belirlenmesidir. Şayet ilk ictihad ihtiyata uygun ise vera'a uygun olan bunu esas almal<tır. Şayet ilcinci ictihad ihtiyata uygun ise bu durumda da vera'a uygun olan ilcinci ictihadı esas almal<tır. Bu durumda ölçünün "ihtiyata uygunluk" prensibi olduğu görülmel<tedir.35
Buna dair şunları örnek verebiliriz.
(ı) Bir kimse kapların temizliği pisliği konusunda yaptığı ictihada (inceleme ve araştırmaya) dayanaral< abdest alıp namaz kılsa, sonradan yaptığı ictihadda suyunu kullandığı kabın kirli olabileceği kanaatine ulaşsa vera'a uygun olan davranış o kaptalci su ile abdest alaral< kıldığı namazları iade etmesi dir.
(2) Yine lcişi yaptığı bir satım akdin sah!h olabileceğini düşünerek o al<din hükümlerini uygulasa, sonradan al<din sah!h olmayabileceği kanaatine ulaşsa vera'a uygun olan o akdi ikale etmektir.
İzzeddin b. Abdüsselam, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) "şüpheli şeylerin terk edilmesi" ile ilgili hadisini de bu konuya delil olarak getirmel<tedir.
İzzeddin b. Abdüsselam'ın ifadelerinden anlaşıldığına göre, ihtiyata uygun olması halinde ilcinci ictihadın esas alınması bir zorunluluk değil, vera'a uygun olan davranıştır. Şu halde müctehid ilk ictihadı üzere am el ettiğinde bir yasağı çiğnemiş olmayacak, ancak vera'a uygun olan davranışı terk etmiş olacal<tır.
ab. Yargısal ictihadlardalci hatalar
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
(b) İctihad, mahkeme ile ilgili hükümlerden ise ilk hükmün, sonraki ile nakzedilmesi caiz değildir. 36
Çünkü bunda ictihad türleri için genel bir zarar vardır. Zira önceki hükümler sonraki ictihad ile bozulursa hiçbir hüküm sabit
35 Bu konuda İzzeddin b. Abdüsselam'ın da bağlı bulunduğu Şafii mezhebinin kurucusu İmam Şafii'nin de ihtiyat üzerinde durduğu (bkz. Duman, Soner, "Şiifii'nin Kıyas Anlayışı", İSAM, 2009, s. 247-249) görülmektedir. Mezhep içinde ihtiyat prensibine dayalı kurallar ve bunların uygularuşı için bkz. Suyüti, a.g.e., s. 142-152. 36 İzzeddin b. Abdüsseliim, a.g.e., II, 47.
172 Dr. Soner DUMAN
kalmaz. Hakimler ictihad ile hülanü bozsalar her haltim kendinden öneelci haltirnin hülanünü bozar. Bu ise hem lehine hem aleyhine hüküm verilen ltişilerin zarar görmesine yol açar. Çünkü halda birinden alır diğerine verir, sonra da ondan alır diğerine verir, bu da zincirleme olara!< sürer gider. Bunda ise apaçık bir fesat vardır.37
Yargıda ictihad yoluyla ulaşılan bir kararın sonraki ictihad ile nakzedilmesi caiz görülmemektedir. Bunun gerekçesi en kısa ifadesiyle "yargıda istikrar ve güvenin sağlanması" dır. Yargı güvenliğinin sağlanması, dava taraflarının maslahadarının korunması ancak ictihad sonucu ulaşılan hükmün varlığını devam ettirmesi ile mümkündür.
b. Müctehidin hata ettiğinin kesin bir delille ortaya çılanası
İzzeddin b. Abdüsselam burada yukarıdaki ictihad türlerinden dördünü ele alarak bu ictihadlarda yapılan hataların kesin bir delil ile nasıl ortaya çıkacağını ve ictihadın hatalı çıktığının anlaşılmasından sonra ne yapılması gerektiği konusunu ele almaktadır.
ba. Şer'i deliller ile ilgili hatalar
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
Hata şer'1 hükümlerde ise; mesela müctehid hükmünün veya fetvasının nassa, icmaya, külli kaidelere veya celi layasiara ayları olduğunu anlarsa, kat'1 deliliere ayları olması sebebiyle hülanünün veya fetvasının batıl olduğu anlaşılır.38
Bu pasajda İzzeddin b. Abdüsselam kat'i deliHere aykırı olan hükmün; bu ister yargısal bir hüküm ister bir fetva olsun batıl olacağını söylemektedir. İzzeddin b. Abdüsselam'ın nazarında kat'i delillerin kapsamına nass, icma ve celi kıyasların yanında külli kaidelerin de girdiği anlaşılmaktadır. İzzeddin b. Abdüsselam'ın bu anlayışı, sonraları Şatıbi'niıı usul anlayışının temel noktasını teşkil eden "gerek naslar tarafından ortaya konan gerekse türnevarım yoluyla elde edilen külli kaidelerin kat'i olduğu"39 şeldindeki anlayışın da habercisi konumundadır.
Kat'i deliliere aykırı olan yargısal hülanün bozulması gerektiği, İslam hukuna dair yazılan ilk eserlerden beri müctehidlerce kabul edilmiş bir h usustur. Bu konuya ilk olarak temas eden İmam Şafii şunları söyler:
Şayet haltim, layasa dayanarak bir hüküm verir ve daha sonra aynı meselede bu layastan daha güzel gördüğü bir başka layasın söz
37 İzzeddin b. Abdüsselfun, a.g.e., II, 47. 38 İzzeddin b. Abdüsselam, a.g.e., II, 47. 39 Şatıbi, el-Muvafakdt, Beyrut 2003, I, 21.
izzeddin b. Abdüsselam'ın ei-Kavaidü'I-Kübra Adlı Eserinde ictihadın Anlam,... 173
konu$U olduğuna inanırsa -hükmünü dayandırdığı ilk kıyas ihtimal dahilinde olduğu sürece- ikinci layas birinciden daha üstün sayılmaz. Ancak ilk kıyasta hata yapmışsa bundan böyle vereceği hükümde ikinci layasa göre hareket eder, ilk hükmü nakzetmez.40
Bir hakime, kendisinden öneelci halamin hükmünün hatalı olduğu yolunda bir itiraz söz konusu olursa; halcim meselenin Kitap, sünnet, icma ve layasa muhalif bir şeldlde hülane bağlandığını görürse ilk hülanü bozar, başka türlü davranması caiz olmaz. Ancak bunlardan herhangi birine aylarılık yoksa, yahut hakim, öneelci halamin hülanünde esas aldığı layastan daha üstün bir layas bulunduğuna inanıyor, bununla birlikte diğer layası da ihtimal dahilinde görüyorsa ilk hülanü bozmaz. Çünkü ikiihtimalinde söz konusu olduğu bir durumda hülanü bozarsa, açık bir hatayı doğruluğu açık olan başka bir hükümle değiştirmiş olmaz.4'
Şafii'nin ifadelerinden anlaşıldığına göre bir hakimin Kitap, sünnet ve icma'a aykırı olan hükmü bozulur. Kıyasa aykırılık konusuna gelince; Bu ifadelerden anlaşıldığına göre yargısal kararların kıyas açısından kritiğinde iki durum söz konusudur:
ı. Objektif kıyasa aykırılık Burada ldşiden kişiye değişmeyen, konu üzerinde inceleme yapan herkesçe sonucun yalnız bir şeldlde tezahür edeceği kıyas söz konusudur. Bu layasa ayları olarak verilen hüküm nakzedilir. Ki biz bunu yukarıda celi layas diye ifade etmiştil<.
2. Subjektif layasa aykırılık Subjektif layasla kastımız konu ile ilgili birden fazla layas imkanının söz konusu olduğu, hakimin bunlardan birinin kendi nezdinde doğruluğunu kabul etmelde birlikte, farldı layas imkanlarını da değerlendirdiği layastır. İşte buna aykırı hüküm nakzedilmez.
bb. Necis ve Temiz Şeyleri Belirleme Konusunciald İctihadlarda Meydana Gelen Hatalar
İzzeddin b. Abdiisselam şöyle demektedir:
[Müctehidin] hatası necasetlerle ilgili konulardaysa, mesela necis bir suyla guslettiği veya abdest aldığı ortaya çıkarsa gusül ve abdesti iade etmesi gereldr. Çünkü temizlik necis sulada yapılamaz. Küçük veya büyük abdestsizliği gidermek için yapılan temizlikte sakatlık olduğunda [bu abdestle kıldığı] namaz da batıl olur. Çünkü abdestsiz olduğunu unutarak namaz lalan ldşinin namazını iade etmesi
•o Şafii, el-Ünım, VI, 288. 41 Şafii, el-Ümm, VI, 288.
174 Dr. Soner DUMAN
kesin bir şekilde gereldi dir. Zira unutma, ernredilen ·şeyleri ıskat etme konusunda etldli olmaz. Niteldrn bir ldrnse namaz, zekat, oruç, hac, adak, keffaret, borç veya bir aynı geri verrnek gibi bir fiili unuttuğunda hatırladığı anda bunu telafi etmesi lazım gelir.42
Burada İzzeddin b. Abdüsselam'a göre necasetler konusunda hatalı ictihadın geçmişe yönelik etkide bulunduğu görülmektedir. Buna göre necis olduğu sonradan anlaşılan bir su ile yapılan taha.ret ve bu taharetle lahnan namaz geçersiz kabul edilmekte, bu şekilde lahnan namazların iadesi gerekli !alınmaktadır. İzzeddin b. Abdüsselam'ın ictihad yanlışını, unutınaya layas ettiği görülmektedir. Niteldm ldşi unutarak bir i badeti terk etmiş olsa, daha sonra bunu hatırladığında kaza etmesi gereldr. Onun bu ildsini aynı düzlemde değerlendirmesinin gerisinde konu ile ilgili ayet ve hadislerin etldli olduğu anlaşılmaktadır.
be. Kıble Yönünü Belirleme Konusunciald İctihadda Meydana Gelen Hatalar
Kı b le yönünü belirleme konusunda yapılan hatalar ild lasımdır: Kı blenin yönünü tutturmalda birlikte hafif sağa veya hafif sola dönmek, Iablenin yönünü tutturamayıp farldı bir yöne doğru namaz !almak.
İzzeddin b. Abdüsselam birinci ihtimalle ilgili şöyle demektedir:
Kişi kıblede yanılsa, [Iab le yönünü tutturmalda birlikte] hafif sağa veya sola dönerek lalrnışsa, bu miktar bir sapmadan kaçınmak imkansız olduğu için tercih edilen görüşe göre namaz geçerli olur. 43
Buna göre ldşi, namazınılaldıktan sonra namazda la b le yönünü tutturmalda birlikte hafif sağa veya hafif sola dönmüş olduğunu kesin bir şeldlde aniasa bu durumda namazının geçerli olup olmadığı konusunda Şafii mezhebi içinde ild görüş bulunmaktadır. Ancak tercihe şayan olan görüş bu durumda namazın geçerli olduğu, iadenin gereldi olmadığı görüşüdür. Çünkü bu miktar hatadan kaçınmak imkansızdır. Din kolaylık üzerine bina edildiğinden ve insanların çoğunluğu bu durumla mübtela olduğundan söz konusu görüş tercihe şayan bulunmuştur.
İzzeddin b. Abdüsselam İldnci ihtimalle ilgili de şöyle demektedir:
Kişi Iablenin yönünde yanılırsa namazı iadenin gerekli olup olmadığı konusunda [ Şam'ye ait] ild görüş vardır. Görüş ayrılığı şu hususa dayanmaktadır: Kıbleye yönelrnede farz olan bizzat Kabe'ye dönrnek midir yoksa Ka be' nin var olduğuna inanılan cihete dönrnek rnidir?44
42 İzzeddin b. Abdüsselfun, a.g.e., II, 47-48. 43 İzzeddin b. Abdüsselfun, a.g.e., II, 48. 44 İzzeddin b. Abdüsseliim, a.g.e., II, 48.
izzeddin b. Abdüsselam'ın ei-Kavaidü'I-Kübra Adlı Eserinde ictihadın Anlam,... 175
İlk meselede tercihe şayan görüşü belirten İzzeddin b. Abdüsselam burada Şafii'ye ait iki görüşü ve bu görüş ayrılığının sebebini zikretmelde yetinmiş, bir tercihte bulunmaınıştır. Bu sebep dild<ate alındığında şayet "kıbleye yönelmede farz olan bizzat Kabe'ye dönmektir" görüşü esas alınırsa bu ldşinin kıldığı namaz sahih kabul edilmeyecek, kıldığı namazı iade etmesi gerekmeyecektir. Şayet "kıbleye dönmede farz olan, Kabe'nin bulunduğuna inanılan yöne dönmektir" görüşü esas alınırsa bu ldşinin kıldığı namaz sahih kabul edilmeycek, kıldığı namazı iade etmesi gerekecektir.
bd. Malların Değerini Belirleme Konusunciald İctihadlarda Meydana Gelen Hatalar
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
Kişi malın kıymetini belirleme konusunda yanılsa; mesela laymetin çokça arttınlmasını veya indirilmesini gerektiren bir niteliğe muttali olsa, daha önceden belirlediği layınet geçersiz olur. Çünkü malların kaybına yol açma bakımından yanılma ile kasıt birbirine eşittir.
Buradald i etihad hatasının geçmişe dönük olarak yapılan belirlemeyi geçersiz laldığı görülmektedir. Değer belirlemede malın daha önce dild<ate alınmayan bir özelliği ortaya çıksa; şayet bu özellik belirlenen değerin oldukça çok miktarda arttınlmasını veya eksiltilmesini gerektiriyorsa ilk belirleme geçersiz olur.
Bu ifadelerden; «değere az miktarda etld eden bir fazlalık veya azlığın» öneelci belirlemeyi geçersiz lalmadığı anlaşılmaktadır. Bu miktarda azlık ve fazlalıktan kaçınmak imkansızdır. Çünkü malın değerini belirlemede objektif unsurların yanında subjektif unsurlar [ldşilerin istek, ihtiyaç, zevk ve beğenileri] de etldli olmaktadır.
İzzeddin b. Abdüsselam gerekçeyi «malların kaybına yol açma balamından yanılma ile kasıt birbirine eşittir» ifadesi ile ortaya koymaktadır. Buna göre nasılld kasıtsız olarak başkasının malını telefeden ldmse bunu tazminle yükümlü olursa, yanılarak malın değerinin eksik veya fazla belirlenmesi durumunda da bu eksildik ve fazlalığın normal değere çeldirnesi gereldr.
3· Müctehidin kararsız kalması, ictihadının doğru mu yanlış mı olduğunu aniayamaması
İzzeddin b. Abdüsselam bu ihtimali ictihad türleri açısından tek tek değerlendirerek her birine ait açıldamalar yapınıştır. Biz de meseleyi buna göre ele alacağız:
a. Hükümler konusunda delillerin tearuzu ve müctehidin kararsız kalması
176 Dr. Soner DUMAN
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
Bu dururnda - mezhepteki daha sahfh görüşe göre- tercih yapılrnaksızın beldenir ( tevaldruf edilir). Çünkü tearuz eden ild delilden biri diğerinden üstün değildir. Tearuz durumunda zann olmadığından seçim yapmak mümkün değildir. 45
Tearuzun sözlük anlamı iki işten her birinin diğerine itiraz etmesi dir. Kelime kökü olarak, iki işten birinin diğerinin boyunca [ona paralel] değil onun enine doğru [onu kesecek şeldlde] olmasından gelmektedir.46 Tearozun terim anlamı ise bir olayda ild delilden birinin, diğerinin gerektirdiğinden farklı bir şey gerektirmesidir.47 Bir başka deyişle "birbirine eş değerde ild delilin birbirini engelleyecek tarzda [ala sebili'l-mümanaa] karşı karşıya gelmesidir. Söz konusu durumda ild delilden her s biri aynı konu ve aynı zamanda diğerinden farldı bir hükmü gerektirmektedir.48
Tearuzun söz konusu olabilmesi için sübut ve delaletinin kat'ilik ve zanniliği bakımından eşdeğer ild delil bulunmalı, bunların delaletleri aynı türden olmalı,49 hükmün konusu ve zamanı aynı olmalıdır.5o
Tearuz yalnızca müctehidin idrak ve anlayış gücü ile ilgili bir durum olup gerçekte deliller arasında bir tearuzdan söz edilemez. s' Çünkü bu birbirine zıt ild şeyi bir araya getirmektir; oysa ilmi her şeyi kuşatan hikmetli Şari' haldunda bu imkansızdırY
Tearuz durumunda taldp edilmesi gereken yöntem konusunda Hanefiler ile onlar dışındald çoğunluk arasında görüş farldılığı vardır. Hanefiler ild nas arasında tearuz bulunması durumunda sırayla nesih, tercih, cem ve tevfik, tesakut yöntemini izleri er. Hanefiler dışındaldl er ise yine sırasıyla; cem ve tevfik, tercih, nesih, tesakut yöntemini izlerler.s3
Şafii mezhebinde güçlü görülen görüş tearuz durumunda müctehidin deliller arasında seçim yapmaması, tercihte bulunmamasıdır. Çünl<ü seçim yapabilmek en azından ild taraftan birinin diğerine haslun gelmesine sağlayacak bir zannın olmasını gerektirir. Oysa burada zann olmadığından tercih yapmak söz konusu olamaz. Şayet buna rağmen bir tercih yapılırsa bu delilsiz tercih te bulunmak anlamına gelir. 45 İzzeddin b. Abdüsselilın, a.g.e .. II, 48. 46 Zuhayli, Usiilii '1-fıklıi'/-İs/iimf, II, ll 73. 47 Zuhayli, a.g.e., II, 1174. 48 Şelebi, Muhammed Mustafa, Usiilii'/-fıklıi'/-İsliimf, b.y.y., (Daru'n-Nahdati'l-Arabiyye), 1986, s. 522. 49 Örneğin her ikisi de ibarenin, işaretin, iktizanın veya nassın delaleti ile hükme delalet etmelidir.
so Şelebi, a.g.e., s. 524. 51 Zuhayli, a.g.e,. II, 1174.
52 Şelebi, a.g.e., s. 523. 53 Bu kavramiann açıklamalan ve örneklerle izahı için bkz. Zuhayli, a.g.e., II, 1176-1184.
izzeddin b. Abdüsselam'ın ei-Kavaidü'I-Kübra Adlı Eserinde ictihadın Anlam,... 177
. Tercih mümkün olmadığına göre müctehidin yapması gereken o deliller konusunda tevakkuf etmek, hülanü çelişen delillerin dışında başka yöntemlerle elde etmeye çalışmaktır.
b. Kaplardald sular konusunda kararsız kalmal<
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir.
Kişi yanında bulunan su kaplarının hangisindeld suyun temiz hangisindeldnin necis olduğunda şaşırsa, şayet yanında tüm suları boşalttığında ild kulle miktarı olabilecek büyüklükte bir kabı varsa suların tümünü bu kapta toplaması gereldr. Şayet bunu yapması mümkün olmaz ise Şafii'ye göre suların tümünü döker.
Burada kaplardald temiz ve necis suyun hangisi olduğunu belirlemede kararsız kalan ldşi için ild ihtimal söz konusudur:
[Birinci ihtimal]: Şayet ild kulle miktarında bir kap bulunuyarsa ldşinin tüm suları bu kaba boşaltması gereldr. Zira Şafii mezhebinde konu ile ilgili hüküm "ild kulle miktarı suyun [nitelilderi değişmedikçel necis kabul edilmemesi dir."
[İldnci ihtimal]: Şayet bu büyüldükte bir kap yoksa, suların tümünü dölanesi ve teyemmüm yapması gereldr.
Teyemmüm yapmak için "suyun mevcut olmaması" şartının gerçekleşmesi için suyun dökülmesini gereldi gören İmam Şafii'nin bu hükmünü İzzeddin b. Abdüsselam problemli görmektedir. Çünkü teyemmüm yapabilmek için suyun halcikaten yok olması şart olmayıp, yok hükmünde olması yeterlidir. Çünkü mesela çok susayan ldmsenin yanında içeceği kadar su bulunsa bu suyun abdestte kullamlması gerelanez, ldşi o suyu dölanel<Sizin de teyemmüm yapabilir. Dini hüküm açısmdan bu durumda içmeye ayrılan su "yok hükmünde" dir. Şu halde teyemmüİn yapabilmek için suyun gerçekten yok olması değil, yok hükmünde olması da yeterlidir. İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
Kişinin suyu dölanesini zorunlulalmak "Dinen mümkün olmayan şey, hissen de mümkün değil gibidir" prensibi ile çelişmektedir. Bu durumda suyun varlığı ile yokluğu birbi:rine eşittir. Çünkü kişinin bu suyu kullanması şer'an yasaldanmıştır. Dolasıyla bu, susuzluğunu giderecek kadar su bulmak veya gidiş ve dönüşte harcamak üzere suyun bedelini bulmak gibidir. "Hülanen aciz olmak, hissen aciz olmak gibidir" prensibi dinde bulunmaktadır. Bu yüzden bir kimse bir vadi veya nehirde su bulduğu halde ona ulaşması mümkün olmasa suyu bulmamış kabul edilir.s4
54 İzzeddin b. Abdüsselfun, a.g.e., II, 49.
178 Dr. Soner DUMAN
c. Elbiselerin temiz olup olmadığı konusunda kararsız kalmak
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
[İki elbiseden hangisinin temiz hangisinin necis olduğuna kararveremeyen kimse] elbiseyi bırakıp çıplak olarak namaz kılar. 55
Şafii'nin önde gelen talebelerinden Müzen1 burada farldı bir görüş ortaya koymaldadır. Ona göre bu durumda kişi, aralarında karar veremediği iki elbisenin her birini sıra ile giyerek aynı namazı iki defa kılar. İzzeddin b. Abdüsselam bu görüşe iki gerekçe ile karşı çıkmal<tadır: ı) Namazda ldşinin kesin olarak niyet etmesi şarttır. İld defa aynı namazı kılan kimsenin her ild namaza kesin niyet etmesi mümkün değildir. 2) Necis elbise ile namaz kılmal< haram, bu şeldlde namaz kılmak batıldır. Bu ldşi her ild elbise ile namaz kıldığında, bunlardan birinin necis olduğu kesin olaral< bilindiğine göre kılınması haram ve hükmen batıl olan bir namazı kılmış olmal<tadır. İzzeddin b. Abdüsselam konu ile ilgili şöyle demeldedir:
Müzeni'nin "bu durumda kişi [hangisinin temiz olduğuna karar veremediği] ild elbise içinde iki kere namaz kılar" sözünün bir delili yoldur. Çünkü böyle yaptığında niyetini kesinleştirmesi mümkün olmaz. Zira iki elbise ile de namaz kıldığında batıl ve haram lahnan bir namaz lalmış olur. Haramlardan kaçınma konusunda ihtiyat göstermek ise vaciptir.
d. Vakitler konusunda ictihad
Valdtler konusunda kararsız kalınması, yapılan ictihadın doğru mu yanlış mı olduğunun belirlenemernesi sonucunda karar verme durumunda olan şahsın [müctehidin] önünde ild ihtimal söz konusudur:
da. Birinci ihtimal: İhtiyata riayet etmenin mümkün olması
İzzeddin b. Abdüsselam bu ihtimalle ilgili olarak şöyle demektedir:
Namaz vakitlerinin girmesi konusunda kararsız kalması durumunda vaktin girdiğinden kesin emin oluncayakadar namazı geeiktirmesi gereldi olur.s6
Bu örnelde namaz valdinin girip girmediğinde şüphe eden ldmsenin bu şüpheden kurtulması için esas alması gereken prensip ihtiyattır. Kişi vaktin kesin olarak girdiğinden emin oluncaya dek namazı geciktirir.
db. İldnci ihtimal: İhtiyata riayet etmenin mümkün olmaması
Vakitler konusunciald ictihadların tümü bu kadar kolay olmayabilir. Niteldm İzzeddin b. Abdüsselam valdtle ilgili olan şu konunun müşkil [ çö-
55 İzzeddin b. Abdüsseliiın, a.g.e., II, 49.
56 İzzeddin b. Abdüsseliim, a.g.e., II, 49.
izzeddin b. Abdüsselam'ın ei-Kavaidü'I-Kübra Adlı Eserinde ictihadın Anlam,... 179
zümü güç] bir mesel e olduğunu itiraf etmiştir:
Esir bir kimse Ramazan ayına girip girmediği konusunda kararsız kaldığında problemli bir durum söz konusudur. Bu kişinin oruç sorumluluğundan kesin olarak çıkması için [ihtiyata riayet ederek] bütün sene oruç tutması iki sebeple mümkün olmaz:
Birincisi, bunda apaçık bir zorluk vardır.
İkincisi, oruç tuttuğu günlerin her birinde niyetini kesinleştirmesi imkansızdır. Çünkü her günün Ramazan olması da olmaması da mümkündür. Bu kişi Şaban ayının otuzuncu gecesi oruca niyet eden kişiye benzer. Yahut zekatvereceği mala sahip olup olmadığı veya üzerinden biryılın geçip geçmediğinde tereddüt eden kişiye benzer.
Önceki ihtimal de ihtiyatariayet mümlcün olduğu halde burada mümkün olmaması, ihtiyatın esas alınmasının mükellefe normalin üzerinde bir zorluk yüklemesi, ayrıca ibadette şart olan niyet kesinliğinin bu durumda mümlcün olmamasıdır. Beş vakit namazdan birini unuttuğu halde hangisini unuttuğunu bilemeyen kimse bir günlük namazların tümünü kaza eder. Oysa burada kişi tüm seneyi oruçlu geçirmez. İzzeddin b. Abdüsselam iki mesele arasındaki farlG şu şekilde ortaya koymaktadır:
Bu kişi ile iki farz namazdan birini unutan kişi arasındaki fark şudur: Aslolan iki namazdan her birinin kişiye vacip olmasıdır. Bu yüzden her ikisinde de kesin olarak niyet etmek geçerli olur. Ramazan ayının otuzuncu gecesinde niyet eden kişinin durumu da buna benzer.s7
e. Kıbleyi belirleme konusunda ictihad
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
Kişi luble yönünü belirlernek için ictihad ettiği halde kararsız kalsa dilediği yöne dönerek namaz lular.s8 .
Kişinin daha sonra, namazda döndüğü yönün lGble yönü olup olmadığını belirlemesi söz konusu olmadığı için bu namazı iade etmesi söz konusu olmamaktadır.
f. Malın lGymetini belirleme konusunda ictihad
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
Malın lGymetini belirleme konusunda kararsız kaldığında beklernesi [ tevaldruf etmesi] gerekir.
51 İzzeddin b. Abdüssehlııı, a.g.e., ll, 49-50. 58 İzzeddin b. Abdüsseliim, a.g.e., II, 49.
180 Dr. Soner DUMAN
Kesin olarak bilinen miktarı gereldi kılrnamız da mümkündür. Mesela kişi malın kıymetinin on dirhem mi on iki dirhem mi olduğunda tereddüt etse, on dirhemdeki kesinlik sebebiyle bu miktarı gereldi kılarız. Bunun üzerindeki şüpheli miktarda ise kesin bir şey söylerneksizin belderiz.s9
Malın kıymetini belirlemek üzere ictihad yaparken kararsız kalındığında İzzeddin b. Abdüsselam'ın belirttiğine göre iki farklı görüş söz konusudur:
Birinci görüş: Değeri belirlernemize yarayacak verilere ulaşıncaya dek beldemek
İldnci görüş: İld değer arasında tereddüt ettiğimizde en azını esas almak, fazla olan kısım konusunda tevaldruf etmek.
Birinci görüşte değerin tümünde, ilcincisinde ise en az olan miktarın üzerindeld kısımda tevaldruf söz konusu olmaktadır.
g. İctihad etmenin mümkün olmadığı durumlar
İctihad, tanımı gereği delil/ deliller üzerinde inceleme ve araştırma yap mal< için olanca gayreti sarf etmek, çaba harcamaktır. Delilin söz konusu olmadığı yerde inceleme ve araştırma yap mal< da mümkün olmaz.
İzzeddin b. Abdüsselam kesin bir delilin olmadığı durumlarda ictihadın söz konusu olmayacağını söyleyerek buna dair şunları örnek olarak verir:
Yüce Allah'ın bir delil koymadığı konularda ictihad söz konusu olrnaz.60 Çünkü ictihad delili inceleyip araştırmaktan ibarettir. Buna göre;
İki namazdan birini kaçıran ama bunun hangisi olduğunu unutan kişi ictihad edemez. Çünkü unuttuğu namazla ilgili bir ernare yoktur.
Hadesler konusunda da ernare olmadığı için ictihad edemez.
Adetli mi terniz mi olduğunu bilerneyen kadın da adet ve İstihazayı ayıran delaletlerin olmarnası sebebiyle ictihad edemez.
Hac yapan kişi hangi hacca niyet ettiğini unuttuğunda, ortada 59 İzzeddin b. Abdüsselam, a.g.e., II, 49. 60 "Allah'ın bir delil koymadığı konu" ifadesi, müellifin bağlı bulunduğıı mezhebin imaını olan Şafii tarafından kabul edilıneyen bir ifadedir. Çünkü Şafii'ye göre "Al/alı 'm dinine mensup bir kimsenin karşılaştığı her olayda ya bağlayıcı bir lıiikiim veya doğru yolu gösteren bir delil vardu: Bizzat olayla ilgili bir lıiihim varsa kişinin bima ittiba etmesi, lıükiim bulunmadığı durumda da o konudaki doğruyolu (lıükmü) içtihadyoluyla talep etmesi gerekir. İçtilıad ise byastır." Bkz. eş-Şafii, er-Risdle, s. 242.
izzeddin b. Abdüsselam'ın ei-Kavaidü'I-Kübra Adlı Eserinde ictihadın Anlam,... 181
bir emare olmadığından haccın türünü ictihadıyla belirleyemez.
Helal ve haram dirhem birbirine karıştığında veya süt kızkardeşle yabancı bir kadın birbirine karıştığında emarelerin bulunması imkansız olduğundan ictihad yapılmaz. 6'
h. İctihad ıstısha.b ilişkisi
Varlıklar ve olaylar hakkında karar verirken onların normal şartlar altında, aslında ne durumda oldukları dikkate alınır. Burada ıstısha.b ile kastedilen bir nesne veya fiilin asli halidir. Bu açıdan bakıldığında icthiad ıs
tıshab arasındald ilişldyi ild ana başlıkt:a incelemek mümkündür:
(ı) İctihadda kesin bilginin şart olduğu, zanni bilginin yeterli olmadığı durumlarda ıstıshab dild<ate alınmaz.
(2) İctihadda kesin bilginin şart olmadığı, zanni bilginin yeterli olduğu durumlarda şayet asli prensip var ise ictihaddan elde edilen zan ile ıstıshabdan elde edilen zan birleştirilir. Asli prensip yok ise ıstıshab devre dışı kalır.
ha. İctihadda kesin bilginin şart olduğu konular
Kesin bilginin zorunlu olduğu durumlarda ictihad sonucunda kesin bilgiye ulaşılması halinde buna göre hareket edilir. Kesin bilgiye ulaşılamazsa, galip zan veya ıstıshab dild<ate alınmaz.
İzzeddin b. Abdüsselam buna örnek olarak şu durumu göstermek-tedir:
İld sıvıdan hangisinin su hangisinin idrar olduğunu karıştıran ldşi ictihad ederek kesin bir sonuca ulaşırsa ictihadına göre hareket eder. İctihad sonucu kesin değil de zanni bir bilgiye ulaşırsa, -mezhepte doğru kabul edilen görüşe göre- bu zanna göre hareket etmez.
hb. İctihadda zanni bilginin yeterli gör;üldüğü konular
hba. İctihad sonucu elde edilen zanni bilginin ıstıshabla destelden-m esi
İzzeddin b. Abdüsselam şöyle demektedir:
Sular ve elbiselerde aslolan temizliktir. Istıshabdan elde edilen bu zanna ictihaddan elde edilen zan da eldenince zan kuvvetlenir. [Yukarıda bahsi geçen] su ve idrarın karışması konusunda ise böyle olmaz. Bu durumda kişi her ikisini de dökerek teyemmüm yapar.62
61 İzzeddin b. Abdüsselam, a.g.e., II, 51. 62 İzzeddin b. Abdüssel:im, a.g.e., II, 51.
182 Dr. Soner DUMAN
hbb. İctihad sonucu elde edilen zannın tek başına esas alınması
Asli prensibin olmadığı durumda yalnızca ictihad sonucu elde edilen zan esas alınır. Bu zanna göre hareket edilir.
Kıbleyi tayin ve şer'i hükümler konusunda yalnızca ictihaddan elde edilen zan yeterlidir. Bu konularda ıstıshab mümkün değildir. Çünkü herhangi bir yön hal<kında "aslolan kıblenin şu yönde olmasıdır" demek veya herhangi bir dini hüküm hal<kında "aslolan bu hükmün var olmasıdır" demek mümkün değildir. Ziradinin gelmesinden önce hüküm yoktur. Hüküm Allah'ın hitabıdır. Hitabın varid olmasından önce hitap yoktur.63
+ Müctehidin ictihadıyla ulaştığı sonucun doğru olduğuna kanaat getirmesi [zann-ı galib sahibi olması]
Müctehid, yaptığı ictihadın doğru olduğuna dair galip zanna sahip olursa bu galip zanna göre hareket eder. İzzeddin b. Abdüsselam bu konuda şunları söylemektedir:
Müctehid bu galip zannı esas alabilir. Çünkü zahir olan bu zannın doğru olmasıdır. Dinin hükümleri zandan elde edilen zahiri durumlara bağlıdır. Çünkü çoğunluklabuzanlar doğru çıkar.64
SONUÇ
İctihad sözcüğünü fıkıh usulündeki terim anlamının ötesinde ele alıp inceleyen İzzeddin b. Abdüsselam, mükellefin dini hayatında inceleme/ araştırmanın söz konusu olduğu tüm alanları, bunlardaki incelemenin nasıl yapılacağını, bu araştırmanın sonucunda elde edilen bilginin epistemolojil< değerini ele alarak değerli bilgiler vermektedir.
İlahi vahyin muhatabı olan ve yeryüzünde Allah'ın hükümlerini icra etmelde yükümlü olan insanın bu yükümlülüğünü icra ederken içinde bulunduğu coğrafya, zaman, şartlar ve eşyanın, kendisini kuşatan olaylar zincirinin yerli yerine oturtulması, hükme taalluk eden özelliiderinin bilinmesi son derece büyük bir önem taşımaktadır. İctihad faaliyeti tam da burada devreye girmektedir. Genel bir bakış açısıyla ictihadın; a) Hükmün şer'i delillerden çıkarılması ictihadı ve b) Hükmün somut duruma uygulanması ictihadı şeldinde iki türü olduğu söylenebilir. Usul ilmi birinci tür ictihadın nasıl yapılacağı konusu ilgilenirken, ikinci tür ictihadın örnelder üzerinde uygulaması furu ilminde yapılır. Birinci tür ictihadı uygulayacal< şahıs terim anlamıyla "müctehid" olduğu halde ilinci tür ictihadı uygulayacak olan şahsın sıradan bir mükellef olması yeterlidir.
63 İzzeddin b. Abdüsseliirn, a.g.e., ll, 51. 64 İzzeddin b. Abdüsseliirn, a.g.e., ll, 51.
izzeddin b. Abdüsselam'ın ei-Kavaidü'I-Kübra Adlı Eserinde ictihadın Anlam,... 183
İzzeddin b. Abdüsselam; dinde "inceleme ve araştırmaya konu olan durumları" ele alırken hem "geniş anlamda" ictihadın anlam ve kapsamına hem de uygulanışına dair bilgiler vermektedir. Onun verdiği bilgiler perspektifinde dinde ictihadın bir bütün olarak sonucunun "müslümarn yükümlü tutulduğu varlık aleminden haberdar kılma ve onu olayların öznesi haline getirme" olduğu görülmektedir. Bunu lasaca açılciayacak olursak;
Dinde namaz vaktinin belirlenmesi için güneşin hareketinin, oruç, zekat, hac, kurban gibi ibadetlerin vakitlerinin belirlenmesi için ise ayın hareketinin esas alınması müslümanı ibadetlerin zamarn konusunda ictihad ederken ay ve güneşin hareketini takip etmeye yönlendirmektedir.
Şer'i temizlikte su ve toprağın esas alınması; yeryüzünün iki ana katınam olan suları ve karaları dikkatle incelemeye yönlendirmektedir.
Namaz lalarken lableye dönme zorunluluğu; Kabe'den uzakta olan insanları, yerin ve göğün tüm imkanlarını [ay, güneş, yıldızlar, ağaçlar, rüzgarın esiş yönü vb.] göz önünde bulundurarak yön tayininde bulunmaya yönlendirmektedir. Bu ise müslümarn tabiattaki varlıldarı incelemeye sevk etmektedir.
Maddi değeri bulunan malların değerlerinin belirlenmesi, müslümam mali değeri olan nesneleri inceleme, bunların değerine etki eden faktörleri zaptedip araştırma, malların belirli bir zaman ve bölgedeki piyasa hareketi içerisinde arz-talep dengesi ile edindiği arızi değer ile diğer bölge ve zamanIardald değerlerini mukayese etmeye yönlendirmektedir. Bu ise dünyada yer alan ve kendisine nimet olarak sunulan nesneleri müslümanın daima göz önünde bulundurması ve piyasadan haberdar olmasını sağlamaktadır.
Harem bölgesinde iken avianan veya ihrarnlı iken avianan hayvanların keffaretini öderken bu hayvanların gerek beden gerekse maddi değer olarale benzerlerini tespit için yapılacak araştırma, kurban edilebilecek ve edilemeyecek hayvanlar üzerinde yapılacak araştırma, eti yenen ve yenmeyen hayvanlar üzerinde yapılacak araştırma müslümarn hayvanlar üzerinde araştırma ve incelemeye yönlendirmektedir.
Şahısları ve olayları masiahat - mefsedet dengesi ölçeğinde değerlendirmek; şahıslara artı değer katan unsurları ve onların değerini düşüren unsurları göz önünde bulundurmak, olayları mutlak yarar veya zarar dışında göreceli durumlarım da göz önünde bulundurmalc, müslümarn şahıslardan ve olaylardan daima haberdar olmaya yönlendirmektedir.
Geniş perspektiften balaldığında bu tür ictihadı yerine getirme zorunluluğu, müslümanda bir zaman ve mekan idrald tesis etmek, etrafındald varlıldar ve olayların asli ve arızi vasıflarından haberdar olmasını sağlamak amacım güttüğü söylenebilir. Bu amacın müslüman tarafından gerçeldeşti-
184 Dr. Soner DUMAN
rilmesi müslümanı zamanın, mekan ve şartların nesnesi, varlıldarve olayların takipçisi olmaktan kurtaracak müslümanı zamana, mekana kendi inancı doğrultusunda yön veren, varlıldarı ve olayları mükellefiyetine uygun şekilde dizayn eden bir konuma yükseltecektir.