karaman ve ĐÇel tar ĐhĐ hakkinda tÜrkÇe b Đr el...
TRANSCRIPT
i
T.C EGE ÜNĐVERSĐTESĐ
SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ Yeni Çağ Tarihi Anabilim Dalı
KARAMAN VE ĐÇEL TARĐHĐ HAKKINDA TÜRKÇE BĐR EL YAZMASI
TRANSKRĐPSĐYON
YÜKSEK LĐSANS TEZĐ
Ergin KOYUNCU
DANIŞMAN : PROF.DR. Mehmet Akif ERDOĞRU
ĐZMĐR 2010
ii
iii
iv
ĐÇĐNDEKĐLER
SAYFA
ÖNSÖZ ...................................................................................................................v
KISALTMALAR....................................................................................................vi
GĐRĐŞ ......................................................................................................................1
A. Elyazmanın Tarihi ve Kapsamı.......................................................................1
B. Karaman oğulları Siyasi Tarihi 1262-1493 ....................................................1
1. ELYAZMANIN FĐZĐKSEL TANIMI ..................................................................4
A. Varakların düzeni ...........................................................................................4
B. Yazı çeşidi.......................................................................................................4
C. Defter özellikleri .............................................................................................4
2. YAZARIN HAYATI VE ESERLERĐ ..................................................................5
A. Yazarın hayatı ..................................................................................................5
B. Bulunduğu görevler ve Sicili ............................................................................5
C. Eserleri.............................................................................................................6
3.TRANSKRĐPSĐYON .............................................................................................8
SONUÇ .............................................................................................................141
BĐBLĐYOGRAFYA ..........................................................................................142
ÖZGEÇMĐŞ.......................................................................................................143
ÖZET ................................................................................................................144
ABSTRACT ......................................................................................................145
v
ÖNSÖZ Süleyman Faik Efendi ( Akçın )’ın 1337/ Miladî 1921’de hazırladığı “ Karaman
ve Đçel Tarihi” isimli elyazması Karaman oğullarının tarihi hakkında bize mühim
bilgiler vermektedir. Süleyman Faik, kitabında sadece Karaman oğullarının tarihini
anlatmakla kalmamış, nerdeyse eserin yarı kısmını oluşturan dipnotlarda ise Karaman,
Konya, Adana, Tarsus, Silifke, Anamur, Alanya, Ermenek gibi bir çok Anadolu şehrinin
de tarihi ve coğrafyası hakkında bilgileri kaleme almıştır.
Tez konum olan bu elyazması eser, Đzmir Milli Kütüphane Kent Arşivi’nde
bulunmakta olup eseri Latin harflerine transkribe etmeye çalıştım. Osmanlıcadan Latin
harflerine çevrilmesi umduğum süreden fazla zamanımı aldı. Özellikle ciddi dipnot
kısımları ve mavi mürekkebli kalemle yazdığı yerlerde biraz aşınma ve bazı kelimelerin
silik çıkmasından dolayı yazma eserde okuyamadığım ya da yanlış okuduğum yerler
mutlaka olmuştur.
Bu basılmamış elyazması eseri temin etmemi sağlayan, benden katkılarını ve
mesailerini hiçbir zaman eksik etmeyen saygı değer Hocam Prof. D.r Mehmet Akif
ERDOĞRU’ya, çalışmalarımda verdikleri destek, fikir ve katkılarından dolayı Prof.Dr.
Zeki ARIKAN, Doç.Dr. Vehbi GÜNAY ve Öğr.Gör. Refet Yalçın BALATA’ya, çeviri
kısmındaki Arapça kelimeleri çevirmemde özverili yardımlarından dolayı çok değerli
arkadaşım Saad F. Oumar’a ve bana verdikleri çalışma izninden dolayı Đzmir Milli
Kütüphane Kent Arşivi yönetimine, yazarın hayatına ilişkin araştırmalarımda kolaylık
sağlayan Milli Eğitim Bakanlığı ve Đzmir Đl Nüfus Müdürlüğü çalışanlarına
teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.
vi
KISALTMALAR a.g.e : Adı geçen eser a.g.m : Adı geçen makale Đ.A : Đslam Ansiklopedisi S.F : Süleyman Faik TTK : Türk Tarih kurumu S.Faik : Süleyman Faik S : Sayfa C : Cilt
1
GĐRĐŞ
A. Elyazmanın Tarihi ve Kapsamı Süleyman Faik Akçın’ın “ Karaman ve Đçel Tarihi “ isimli elyazma eserini 1337 /
1921 senesinde Đçel’de öğretmenlik yaptığı sırada hazırlamıştır. Yazmada kapsam
olarak Karaman oğullarının ilk kuruluş devri olan Nure Sofû döneminden başlayarak
sırasıyla tahta geçen Karaman Bey, Birinci Mehmed Bey, Mahmud Bey, Yahşi Bey,
Alâeddin Bey, Đkinci Mehmed Bey, Kasım Bey, Pir Ahmed Bey, Üçüncü Mehmed Bey,
Đshak Bey, Đbrahim Bey, Mustafa Bey dönemlerinden bahsedilmiştir. Süleyman Faik,
Karaman oğullarının kuruluş yılı olarak yazmanın giriş kısmında 700 / 1300 yılını
göstermiş ve yıkılışını ise yani Osmanlı hakimiyetine girmesini de 871 / 1471 olarak
vermiştir.
B. Karaman oğulları Siyasi Tarihi 1262 - 1493
Đçel, Konya ve Niğde havalisinde hüküm sürmüş bir Türk hanedanlığıdır.1 Tarihi
kaynaklar Karaman oğullarını Avşar ulusunun bir kolu olarak zikrederek, Nure Sofû
döneminde Karaman ve Ermenek bölgesine yerleştiklerini bildirmektedirler.2 Karaman
Bey döneminde Karaman oğulları, Ermenek, Mut, Gülnar, Silifke kalelerine taarruz
etmişlerdir. Ancak daha sonra Selçukluların saldırıları ile geri çekilmişler ve Karaman
Bey’in ölümünden sonra tahta oğlu Mehmed Bey geçmiştir.3 Mehmed Bey,
Memlüklüler ile Moğollar arasında yapılan Elbistan savaşında ( 1276 ) Memlük hakanı
Baybars’ın yanında yer almışlar ve Hatıroğlu Şerafeddin ile birleşerek Selçuklulara
karşı isyan bayrağını açmışlardır.4 Moğol-Selçuklu ittifakı karşısında yenilgiye uğramış
ve öldürülmüştür. Kaynaklar bir süre Güneri Bey’in tahta geçtiğini bildirmekle beraber
1 Faruk Sümer , “ Karaman-oğulları “ , Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, çev. M.Akif Erdoğru, 100.Sayı, s.67, Ankara 1996 2 M.C. Şihâbeddin Tekindağ, “ Karamanlılar “ , Đslam Ansiklopedisi, VII. Cilt, s. 327, Đstanbul 1997 3 Osman Nuri Dülgerler, Karaman oğulları Dönemi Mimarisi, VI. Dizi, S.66 , TTK yay, s.6, Ankara 2006 4 Dülgerler, a.g.e, s.7
2
onun ölümünden sonra Mahmud Beyi rivayet ederler. Mahmud Beyin Süleyman ve
Yahşi dışında Bedreddin ve Musa adlı iki oğlu daha vardı. Yahşi Beyin Moğollara karşı
mücadeleye girişmesiyle Đlhanlı Devleti, Anadolu’ya Emir Çoban’ı göndermiş ve Yahşi
Bey bu mücadele sonrasında ölmüş olmalıdır.5
Alâeddin Ali Bey döneminde ise Karaman oğulları topraklarını genişletmişler ve
1380’de Karaman ülkesi, Gülnar, Anamur, Silifke, Mut, Ermenek, Hadim, Larende,
Ereğli, Ulukışla, Niğde, Karahisar, Aksaray, Akşehir, Ilgın, Konya, Beyşehir ve
Seydişehir’e kadar uzamıştır.6 Osmanlı Devleti ile Karaman oğullarının ilk defa
karşılaşmaları da Alâeddin Bey dönemine tekabül eder. I.Murad kızı Nefise Sultan’ı
Karaman Beyi Alâeddin Bey ile evlendirerek dostluk kurmuşsa da Yıldırım Bayezid,
Karaman ülkesine girerek Karaman ordusunu mağlup etmiştir. Timur’un Anadolu’ya
gelmesini fırsat bulan Alâeddin Bey, Ankara’da Osmanlı kuvvetlerini mağlup etmiş
bunun üzerine de Yıldırım Bayezid, Akçay savaşında Alâeddin Bey Konya halkı
tarafından Osmanlılara teslim edilmiştir.7 Ankara savaşından ( 1402 ) sonra Timur,
toprakları Bayezid tarafından alınmış beylere eski yerlerini iade ettiği gibi, maktul
Alâeddin oğlu Mehmed Bey de memleketini ve Konya’yı yeniden ele geçirdi. Ancak
Mehmed Bey’in Çelebi Mehmed’e yenilmesiyle hükümdar olan Đbrahim Bey
Karamanlıların en parlak günlerini yaşatmıştır. 8 Đbrahim Bey, Sırplar ve Macarlarla
ittifak kurarak Dulkadir oğulları ile yaptıkları savaşı kazanarak Karahisar, Bolvadin ve
Hamid ilini işgal etmiştir. 1448’de de Đbrahim Bey dedesi Alâeddin Beyin alamadığı
Đçel’deki Corycos9 Kalesini almıştır. 10 Đbrahim Beyin ölümünden sonra, Karaman
oğulları Đshak ve Pir Ahmed Beyler arasında bölüşülmüştür. Hükümdarlığını ilan eden
Pir Ahmed Bey Uzun Hasan’ın tahrikiyle Karaman ilinde büyük tahribatlar yapmıştır.
Bu karışıklardan yararlanmak isteyen Fatih, Karaman’a büyük bir ordu göndermiştir.
Đshak Bey, Antalya valisi Hamza Bey’e yenilerek Silifke’ye çekilmiş, Pir Ahmed Bey
Osmanlılar ile antlaşmaya çalışmışsa da Osmanlılar Konya’yı zapt etmiştir. 11
5 Tahsin Ünal, Karaman oğulları Tarihi, s.97, Konya 1986 6 Sümer, a.g.m, s.75 7 Dülgerler, a.g.e, s.12 8 Besim Darkot, “ Konya “ Đ.A, VI.Cilt, s.848, Đstanbul 1997 9 Eski ismiyle Corycos olan Đçel’de deniz ortasında küçük bir ada da bulunan Kız Kalesidir. 10 Sümer, a.g.m, s. 77 11 Dülgerler, s.15
3
Larende’ye çekilen Pir Ahmed, Gedik Ahmed Paşa’ya tekrar yenilince daha da geriye
çekilmiş Niğde ve civarları da Osmanlı topraklarına katılmıştır. 12
Pir Ahmed Bey, savaşı kaybetmesine rağmen mücadeleye devam etmiştir.
1471’de Gedik Ahmed Paşa önce Alaiye Kalesini13 zapt etmiş daha sonra Đçel
taraflarına giderek Silifke’yi ve Gorigos’u ( Kız Kalesi ) aldı. 14 Osmanlılara bir darbe
vurmak isteyen Akkoyunlu ordusunda Pir Ahmed ile kardeşi Kasım Bey’de
bulunuyordu. Ancak Otlukbeli savaşından sonra Ak koyunluların geri çekilmesiyle
yalnız kalan Ahmed Bey Yellitepe civarlarında Gedik Ahmed Paşa’ya yenilerek
sığındığı Menan Kalesi’nde vefat etmiştir. 15
Fatih döneminde tamamen Osmanlı topraklarına katılan Karaman oğulları, Kasım
Bey’in Cem Sultan ile dostluk etmesiyle beraber Konya’yı muhasara altına almış ancak
bu kuşatma başarılı olmamıştır. II.Bayezid’in Kasım Bey’i affetmesinden sonra Đçel
taraflarında vefatına kadar beylik yapmasına izin verilmiştir. ( 1493 ) 16
Karaman oğullarının Osmanlı Devletine ilhak olmasıyla beraber bölge bir eyalet
halinde teşkilatlandırılarak burada merkezi yönetim sistemi ile tımar tevcih edilmiştir. 17
12 Mehmet Özkarcı, “ Niğde “ , Türk Diyanet Vakfı Đslam Ansiklopedisi, C.33, s. 93, Đstanbul 1997 13 Đsmail Hakkı Konyalı, Alanya Tarihi, s. 72, Đstanbul 1946 14 Ensar KÖSE-Doğan Atlay, Mut-Claudioplis 1, s. 66, Đstanbul 2005 15 Tekindağ, a.g.m, s.327 16 Köse, a.g.e, s. 67 17 Mehmet Akif Erdoğru, Karaman Vilayeti Tarihinin Arşiv Kaynakları, s.7, Đzmir 1995
4
1. EL YAZMANIN FĐZĐKSEL TANIMI
A. VARAKLARIN DÜZENĐ
Süleyman Faik Efendi’nin “ Karaman ve Đçel Tarihi “ isimli el yazma eseri toplamda
57 varaktan oluşmaktadır. Eser Đzmir Milli Kütüphane Kent Arşivi’nde “ YAZ 791”
numaralı kütüphane sırasında bulunmakta olup bir deftere yazılmıştır. Varaklara numara
konularak yazılmış olan eser de 46, 47, 48, 49 ve 55 numaraları varaklar boş
bırakılmıştır. Bu boş varaklara sadece numara verilmiş olub 1, 53, 54 numaralı
varaklara herhangi bir numara verilmemiştir. Yazmada okunan kısım toplam 52
varaktır. Giriş kısmında ise bir varak boş bırakılarak diğer varakta Karaman oğulları
hükümdarlarının şeceresi verilmiştir.
B. YAZI ÇEŞĐDĐ
Süleyman Faik Efendi yazmayı Osmanlıca olarak kaleme almış ve “ Rika” denilen
Osmanlı Devleti’nde XIX. Yüzyılda kullanılmaya başlanan bir çeşit yazı ile kaleme
almıştır. Yazmayı mümkün olduğu kadar günümüz Türkçesine yakın bir şekilde
yazmaya çalışmış ve bazı dipnot kısımlarında ayetlere ve hadislere de yer vermiştir.
C. DEFTER ÖZELLĐKLERĐ
Yazmanın defteri sarı renkli ve çizgili bir deftere yazılmış olub mavi bir mürekkeb
kalem kullanılmıştır. Ancak dipnot kısımlarını yazarken siyah renkli bir kalem
kullanmıştır. Dipnot numarası verirken de kırmızı renkli bir kalem kullanmıştır.
Yazmanın kapak kısımlarında ise ön kapağında yazarın adı ve görevi, yazmanın ismi ile
yazıldığı tarih verilmiştir. Arka kapak kısmında ise 1’den başlayarak 90’a kadar bir sayı
sistemi yer almaktadır.
5
2. YAZARIN HAYATI VE ESERLERĐ A. YAZARIN HAYATI Karaman ve Đçel Tarihi adlı yazma eserin müellifi olan emekli öğretmen Süleyman
Faik Efendi 1893’te ( 1309 ) Đzmir’de doğmuştur. (Milli Eğitim Bakanlığındaki
kayıtlarda ise doğduğu yer olarak Rodos Adası’nı göstermektedir.) Üniversite eğitimini
Đstanbul’da Dâr’ül Fünûn Hukuk şubesinde 2 sene tahsil gördükten sonra (1911 ) ilk
muallimlik görevine 1916 yılında başlamıştır.
1932’de Rukiye Hanım’la evlenmiş ancak hiç çocukları olmamıştır. Eşi Rukiye
Hanım 1911 Serez doğumlu olup Annesinin ismi Ayşe, babasının ismi Ali Efendi’dir.
2000 yılında da vefat etmiştir. Süleyman Faik Efendi Soyadı Kanunu’ndan sonra “
Akçın “ soyadını almıştır. 27.06.1958 yılında öğretmenlik görevinden emekliliğe
ayrılmıştır. 01.02.1977 ‘de Đzmir’de vefat etmiştir.
B. BULUNDUĞU GÖREVLER
• Đçel Mektebi Đdâdisi Fransız Muallimi
• Silifke Milli Hars Encümen Azalığı
• Đçel Rum Mektebi Türkçe Muallimi
• Gümüşhane Đdâdisi Müdürlüğü
• Đzmir Erkek Muallim Mektebi Türkçe Muallimi
• Đzmir Buca Orta Mektebi Müdürlüğü
• Đzmir Karşıyaka Ortaokulu Türkçe Öğretmeni
• Đzmir Karataş Ortaokulu Türkçe Öğretmeni
• Đzmir Kız Ortaokulu Türkçe Öğretmeni
• Đzmir Tilkilik Ortaokulu Türkçe Öğretmeni
• Đzmir Kestelli Ortaokulu Türkçe Öğretmeni
6
SĐCĐLĐ Adı : Süleyman Faik Soyadı : Akçın Anne Adı : Fatma Baba Adı : Mehmed Sadık Son Görev Yeri : Kestelli Ortaokulu
Görev Süresi : 31.09.10 Sicil No : 627 Defter No : 214 Sayfa : 21 Sıra No : 230 Dosya No : 051
C. ESERLERĐ
• 1928 yılında Romen yazar Octavian Moşescu tarafından Romence, Türkçe
ve Bulgarca olmak üzere üç dilde yayınlanan Gümüş Sahil adlı derginin
Tükçe kısmını hazırlamıştır. ( Ancak bu bilginin kesin olduğuna dair net bir
veri yoktur.)
• Đçel ve Karaman Tarihi 1337 / 1921
7
KARAMAN VE ĐÇEL TARĐHĐ
8
3. TRANSKRĐPSĐYON Yazan ve Toplayan Hars-ı Milli Encümen Âzâsından Đdâdî Tarih Muallimi : S. FAĐK ĐÇEL VE KARAMAN TARĐHĐ Başlangıcı : 2 Mayıs 337 15 Mayıs 337
9
KARAMAN OĞULLARI ŞECERESĐ An 700 ila 871 = 171 Nure Sofû | Karaman Bey | Mehmed Bey | Mahmud Bey | Yahşi Bey - Süleyman Bey | Ali-i Alâeddin Bey | Ikinci Mehmed Bey - Ali Bey | Đbrahim Bey - Mustafa Bey - Đsa Bey - Ali Bey - Mirza Bey
| | |Pir Ahmed Bey - Karaman Bey - Alâeddin Bey - Đshak Bey - Kasım Bey - Süleyman Bey - Nure Sofû Bey - Hacı Hamza Bey | | Üçüncü Mehmed Bey (Kerimesi) Mustafa Zevce-i Turgud | Dördüncü Mehmed Bey
10
ĐÇEL VE KARAMAN TARĐHĐ
Silifke
Milli Hars Encümeni Âzâsından
Muharriri: Đdâdî Tarih Muallimi
Süleyman Faik - 1337
Karamanîlerin Menşei’si [ 1 ]
Nûre Sofû oğlu Karaman Bey 700
[ V.1a ] Selçuklu Devleti harabelerinden neşet iden aileler içinde hanedân-ı
Osmani’den sonra en kuvvetlisi Karaman oğullarıdır. Karaman hükümdarları sekiz
neferden ibarettir ve 700 tarihinden 871 tarihine kadar 171 sene hükümet
sürmüşlerdir. Biz kendileriyle on üç bey ve iki asırdan fazla müddetle meşgul olacağız.
Rum Selçuklu padişâhlarından Büyük Alâeddin’in zaman-ı saltanatında an asl
Ermeni kavminden Nûre Sofû namında biri Konya’ya gelip yerleşmişdi. Bu zât
Şeyh Baba Đlyas’ın en mutaasıb müridân ve tarafdâranı sırasına geçmişti.Bu şeyh
de Amasya kurbünde sakin olan ve müridânına “Babaî” denilen “Baba Đlyas-ı
Acem” olsa gerekdir. Ertuğrul ile beraber Küçük Asya’ya gelmişlerdir.” Koçum
Seydi“ Baba Đlyas’ın halifesidir. Bunlar kerâmetleri zahir ve duaları makbûl
azizlerdendi. (Aşık Paşa) Baba Đlyas tasavvurat-ı ihtilâf-karânesini müddet-i medide
bir mezhep-i tasavvufi setresi altında tertib ettikten sonra Amasya halkını tahrîk
teşebbüsünde bulunduğu sırada bir müddet sürede fecayi ile terk-i hayat eylemişdir. (
Cenâbi Hammer ) Alâaddin-i Sânî Nûre Sofû’nun mezheb-i tasavvufiyetine i’itikât-ı
tam ile bağlanmışdı. Oğlu Karaman – Kara Adem- sultanın teveccühünü kazanmakta
te’hir etmedi. Selçuk hükümdarı hemşiresini tezvic ve emr-i ahurluk hıdmetiyle
11
taltif etti. Nûre Sofû Kilikya’nın şimâl-i garbiyesinde ki silsile-i cebel üzerinde ve
Silifke kurbünde vâkî Varsak kazasında ittihâz-ı mesken etmişdi. Rum
Đmparatorluğuna tâbi’ olan Silifke’nin Rum mutassarrıfı Nûre Sofû’nun
mezhebine meclûb olarak kendisini Çakçak kalesine kabul ederdi. Karaman’ın babası
ve müridânı bir gün muhafızların emniyetinden bi’l-istifâde kendilerine daima
semâhatkârane misafir- perverlik gösteren kumandanı idâm ederek şehre hakim ve
sahile mâlik oldular. Sultan Alâaddin bu muvaffakiyeti haber alarak Karamanî
babasının ansızın zabt eylediği şehrin hükümetine ta’yîn, davul ve sancak göndererek
imâretini tasdîk eyledi. Aynı zamanda Silifke’ye mücâvir olan şimdiki Karaman
kasabasına yakın bir yerde harabeleri bulunan Larende’yi de ita’ eyledi. Bir
müddet sonra Karaman Bey eşya-yı ticariye
[ V.1b ] [ 1 ] Me’hazlar : Hammer , Solakzâde , Aşık paşa, Tacü’t-Tevârih Ahmet
Refik Bey , Cevdet Paşa Tarihi
[ V.2a ] sandıkları içinde asker koymak suretiyle Ermenek [ 2 ] Kal’asını da zabt etdi.
Şu suretle ismiyle tevsîm olunan Karaman hükümet-i cedîdesinin merkezi Ermenek
oldu.
BĐRĐNCĐ MEHMED BEY DEVRĐ
Karaman Beyin oğlu Mehmed Bey Ermenek etrafındaki şehirlerin cümlesi üzerine
asker sevk ederek her sevkinde muvaffakiyet kazanmakta idi. Mehmed Bey Gıyaseddin
Keyhüsrev’in vefâtından sonra esafil namında Cimri isminde bir Türkü Selçuk
hükümdarlarından Đzzettin’in Kırım’da vefât etmiş oğlu gibi tanıtmak teşebbüsünde
12
bulundu ve bu hilesinde de bir derece muvaffak oldu. Mehmed Bey sahte şehzâde
namına Selçuklu hükümdarlarının……….18 olan Konya’yı bu suretle eline geçirdi.
Lakin bir müddet veziri Pervane ma’rifiyetiyle Selçuk Devletini idare etmiş olan
Moğol hanı Abaka, Şemseddin Cuveyni’yi ki Abaka Hanın ……… i’dâmından sonra
vezir nasb olmuştu. Müddein kazıb Cimri’nin Mehmed Bey muavenetiyle tahtından
cüdâ etmiş olduğu genç Gıyaseddin’in Konya’ya tekrar avdet etmesi için imdâda
gönderdi. Müddein saltanat hamisi çok zaman geçmeden fücceten vefât ettiler yahûd
her ikisi Şemseddin Cuveyni ile vuku’bulan muhâbere de maktûl düştüler. Son zamana
kadar defâtir ve muharrerâtın
[ V.2b] [ 2 ] mütekaddiminin “ Kermanikopolis” dedikleri yerdir. Civarında
seyyahların nazar dikkatini celbeden Istarbon’un ”Safran” dediği Koriçililerin meşhur
mağaralarıyla havarık tabiatından ma’dûd meşhûr “Korisya” garı vardır. Ermenak kaza
merkezi bir kasaba olup merkez livâ olan Silifke’nin 125 kilometro garb-i şimâlisinde
ve Göksu nehrinin sol yani şimâli cihetinde 120 metro ve irtifası da olan bir mahalde
vakidir. Bir uçurumun üstünde olub mezkûr Göksu nehrine dökülmek üzere altından bir
çay geçer ki kasabadan oraya bir takım merdivenlerle inilir. Suyu bol olmağla bağça ve
bostanları çoktur. Kasabanın 4000 kadar ahalisi olub cümlesi müslimdir. Ermenek
kasabası Đçel’deki kasabaların en büyüğü olmak münasebetidir. Hayli vakit merkez-i
livâ bulunmuş ise de sonra merkez Silifke’ye nakl olmuştur. Ermenek kazâsı Đçel
sancağını tarakkub eden beş kazâdan biri olub livânın garb-i şimâlisinde vaka’ olmakla
şarken Mut ve Gülnar cenûben Anamur kazâlarıyla ve şimâlen Konya vilayetine
18 Okunamayan ya da varaklarda silik çıkmış olan kelimelerin her biri “ …………… “ işaretiyle gösterilmiştir. Bundan sonra ki varaklarda da gerektiğinde aynı işaret gösterilecektir.
13
mahdûddur. Arazisi dağlık ve daşlık olub Göksu vadisinin yukarı kısmından ibarettir.
Mahsûlatı azdır merkezi kazâlarının üç saat cenûbunda mezkûr şehrin üzerinde “
Gürmeli “ ismiyle ma’rûf bir kargir köprü vardır ki 110 zirai tulu ve 8 zirâ arzı olan ve
bir kemer üzerine bina edilmiştir. Kazada 11 cami, 16 mescid, 61 medrese, 1 tekye, 2
hamam, 12 değirmen, 280 dükkan, 16 Sıbyan mektebi, 4497 hane mevcûddur. Cümlesi
Đslam ve nüfusu 19,250’dir. Ermenak Suyu üzerinde Göksu’ya karışan mahalde eski
köprü vardır. Sağlamdır. Karaman oğullarına aid olduğu bazılarının üzerindeki
kitabelerden anlaşılıyor.
[ V.3a ] MAHMÛD VE YAHŞĐ BEYLER
Türki ve Farisi lisanında donanmış usulünü ihzâ eden bu Cimridir. Karamanî
Mehmed Bey’in beşikte bulunan Mahmud namında bir oğlundan başka evlâdı
kalmamışdı. Bu vaka‘ henüz neş’et etmekde bulunan Karaman ailesini büsbütün
imhâ edecek gibi görünüyordu. Lakin Mahmud sinn-i şebâbetle gelib de bir an için
dürçâr-ı zaaf olan hanedânının kudretini ahkâm edince bu aile yeni bir kuvvet ve
hayat buldu. Selçuk Devleti’nin sükûtundan sonra Mahmud Bey Ermenek’de
yerleşerek bütün Karaman Vilayeti hükümdarı sıfatıyla Bedreddin ünvanını aldı.
Mahmud Bey Hicret’in 707 senesinde vefâd etmişdir. Yahşi ve Süleyman Beyler
namında iki oğul bırakdı. Bazı tarihler Yahşi Bey’den ve böyle bir oğlu
bulunduğundan hiç bahsetmezler. Mahmud’dan Alâeddin’e atlarlar. Yahşi Bey
pederini istihlâf eyledi. Zamanı sükûnetle geçmişdir.
14
ALÂADDĐN Yahûd ALĐ BEY DEVRĐ 780
Münşâat-ı Feridunda Tac’üt-Tevârih ve Solakzâde gibi bazı müverrihler Alâeddin
Bey’i Ali Bey tesmiye ederler. Karamanîler, Osmanîler hakkındaki hased ve
adâvetlerinin birinci defa’ olarak zuhûru Yahşi Beyin oğlu ve halefi Alâeddin Bey
zamanındadır. Osmanîlerin daima teâli etmekde bulunan kuvvetine karşı ihmâr
eylediği garezin ihzârı, tasavvurât-ı tama’kârisinin mevki-i faslı isâli maksadıyla
Alâaddin Bey Galatya’daki büyük emlâk sahiplerinin yani Ankara’da Ahi
Türkmenlerinin çıkardıkları ihtilâl müşkilatını tezyîd ve bir kuvve-î cedîde ile
isyânı teşdîd eylemek için Varsak Türkmen aşiretini Ankara ihtilâlcileriyle
birleşmeğe tahrik etdi. Lakin Ankara’nın Murad Hüdavendigâr tarafından zabtı
ümid ve emelini kırdı. Aralarında cereyan eden muhâbere üzerine Alâaddin Bey
Murad Hüdâvendiğar’ın kerimesi Nefise Sultan’a tezvic eylemek suretiyle bir
müddetçik için asayiş-i iâde olundu. 780
Bu andan itibaren Alâaddin Bey kendisi Murad-ı Hüdâvendiğar’a rabt eden
ahid-nâmeyi nakz için fırsat aradı. 787’de Vezir-i âzâm Hayreddin Paşa’nın
vefâtiyle yerine == gençliği hesebiyle tecrübesiz zannettiği == oğlu Ali Paşa’nın
geçmesini ve Savcı Beyin isyan ve fesâdını ilân-ı harb için pek müsaid buldu.
Varsak, Turgut, Bayburd aşiretleriyle Küçük Asya’da dolaşmakta olan Teberrük,
Sungur, Hızır Bey, Barasay, Çağazan, Sefâ ,Tastağa, Samagar gibi Türkmen ve
Tatarları bayrağının altında topladı. Murad Hüdavandiğar derhal Rumeli Beylerbeyi
Timurtaş Paşa’nın bütün kuvve-i mevcûda ve muavenetiyle Anadoluya geçmesini
emr eyledi. Kütahiye’de resmi geçid yapıldı. Bu esnâda Mısır Sultanı Konstantiye’ye
15
bir heyet göndererek padişah arz-ı muhabbet ve kıymetdar hediyelerle te’yid-i
müvedded olunuyordu.
[ V.4a ] Alâeddin Bey bu heyetinin vûrûdundan kuşkulandı. Đki düşman arasında
kalmaktan korktu. Padişahla barışmak isteyerek ittifakımız askeriyenin Hamid ili
arazisinde ikâ eylediği hasarattan dolayı itizara başladı. Lakin iş işten geçmişti.
Arzu-u harb ile ber-karar olan yeni sadrazâm Ali Paşa her türlü sulh teklifini red
etdi. Alâeddin Bey’in sefirlerinden avdet etdi. Konya sahrasında Osmanlı ve
Karaman orduları birinci defa’ olarak karşılaşdılar. Padişah askerini bil-mezât
tertib eyledi. Sağ cenâhı Şehzâde Yakub’a sol cenâhı Şehzâde Bayezid’e ve süvârlığı
Timurtaş Paşa’ya tevdî, kendiside yeniçerilerin ve azabların önünde duran bütün
süvarileriyle beraber merkezde ahz-ı mevki’ eyledi. Saruca Paşa, Balaban Bey,
Müstecab Bey ile diğer Asya ordusu rüesâsı Yakub Bey’in Firuz Bey, Koca Bey
ile bütün Rumeli askerî kumandanları ve harb-i asâkir muavenesi Bayezid Bey’in
maiyetine verilmişdi. Alâaddin Bey de şu tertibi almışdı. Varsaklarla Tatar
süvarileri Teberrük Bey kumandası altında sağ cenâh kumandanlığına Türkmen ve
Turgudlar, Samagar kumandasıyla sol cenâhı ve kendiside ordunun merkezini teşkil
ediyordu. Hücum işareti verildi. Karaman ordusunun sağ cenâhı dümbelek ve trampet
sesleriyle yerinden hareket ve Allahü Ekber sedâlarıyla Osmanîlerin sağ cenâhına
taarruz etti. Şehzade Bayezid bunları görünce muhârebe etmeği şiddetle arzu ederek
atından indi. Babasının önünde diz çökerek düşman üzerine yürümesine müsâade
istedi. O vakit iki ordu birbiriyle çarpıştı. Kan sel gibi akıyordu. Timurtaş Paşa’nın
bizzat üzerine doğru hücum ettiğini gören Alâeddin Bey firara mecbûr oldu ve
16
Konya hisarına tahassun eyledi. Beyin mümtaz askeri de korkudan mağlub ve
perişan oldu. Padişah hemen Konya’yı muhâsaraya başladı. Alâeddin Bey mevkinin
muhatarasını idrâk ederek muhasaranın on iki veya on üçüncü günü berây-ı
şefaat Konya’nın ulema ve meşâyihiyle zevcesini ordu-yi Osmaniyeye göndermeğe
karar verdi. Padişah kızınında istihratini hüsn-i telakki iderek işâret-i itâat olmak
üzerine huzuruna gelib elini öpmek şartıyla barışacağını vaad eyledi. Alâeddin
Bey’de Konya ile bütün vilayetlerinin tasarrufunu kendisine te’mîn eden bu vaz-i
hakîrâneye muvaffakiyet etti ve iki hükümdar arasında sulh ve sukûnet şu suretle temin
edilmiş oldu. 1286 -788
Mamafih Alâeddin Bey yine rahat durmayarak dört sene sonra Yıldırım Bayezid
zamanında da padişahın irâdesi altında bulunan Hamid iline tecâvüze başladı. Hamid
Beyinin vuku’bulan şikayeti üzerine padişah ansızın Teke tarîkiyle Karaman üzerine
yürümüş ise de Alâaddin Bey, padişahın takarrubüne ve hemen Đçel’e savuşdu.
Boğazlarda ve sarp dağlarda tahassun eyledi. Padişah hasmına yetişmedigi gibi
[ V.5a ] Dağlık ve boğazlarla ……. bir memleket içinde takîbden vazgeçerek
muharebeye celb edebilmek ümidiyle Konya’yı muhâsaraya aldı ve havalinin bütün
sekenesine pederi Murad-ı Hüdavendiğar gibi hüsn-i muamele ve intizâm-ı
askeriyeyi muhâfaza eyledi. Mevsim harman zamanı idi. Padişahda babası gibi
bütün o tarafların ahalisini zahirelerini bizzât ordugâha getirib satmalarını i’lân eyledi
ve asker tarafını hiç bir teaddi vuku’bulmayacağına emin olmaları içün sattıkları
eşyânın bedelini tamamen aldıktan sonra yanlarına muhâfız asker terfîk iderek mal
sahiplerini salimen iâde eylerdi. Bu muâmele-i adile mütecazib olan halk şehirler
17
kapularını açmağa müsarraat gösterdiler. Akşehir, Aksaray, Niğde padişaha teslim ve
tabi’ oldular. Bu beldelerin hükümetine Timurtaş Paşa me’mur oldu. Alâeddin Bey
arazisini büsbütün gaib etmemek içün bir kısmını fedâ etmeğe karar vererek
padişahdan afv ve sulh talep etti. Bademâ Çarşamba suyu hudûd olmak şartıyla
matlub’ isâf edildi. 1290-793
Müterettib-i fırsat olan Alâeddin Bey bir sene sonra Yıldırım Bayezid’ın
Rumeli’de fütûhât ile meşgul olunmasından bil-istifâde tekrar isyan bayrağını
kaldırarak techiz etdiği kuvvetle, serian Ankara ve Bursa’ya kadar ilerledi. Ansızın
Osmanlı askeri üzerine hücum iderek, firâre mecbûr ve Beylerbeyi Timurtaş
Paşa’yı esir etdi. Yıldırım Bayezid kendi memleketlerinin imdâdına yetişmek için
Rumeli’deki harekât-ı askeriyesini tatile mecbûr olarak, derhal bu gazâdan geçib
Bursa’ya geldi. Alâaddin Bey matbuunun şuraya buraya dağılan askeri hücumda
gösterdiği süratden terhis iderek sulh ve itaât talebi için bir heyet-i sefâret
gönderdi. Fakat faide vermedi. Yıldırım Bayezid badema kalmayacak münâzaayı hâl
ve fasl ideceğini efendilerine söylemelerini beyân ederek elçilere ruhsat verdi ve
hemen düşmana karşı yürüdü ki ve Germiyan hattında Akçay ismi verilmiş
sahrada kendisi harbe icâbet etdi. Karaman ordusu neticede mağlub ve Alâeddin
Bey firâr ederken kazara atının ayağı bir taşa rast gelib devrildi. Osmanlı tâkip
kolları tarafından kendisi ve iki oğlu Mehmed ve Ali Beylerle esir düştü.
Alâeddin Bey ad ve şahsı Timurtaş Paşa’nın muhâfazasına verildi. Alâeddin Bey
padişahtan Bursa’ya muvâsalatına dair ilk haberi aldığını müteakib esiri bulunan
Timurtaş Paşa’yı serbest bırakmışdı ve kendisini hedâyâ ile taltife çalışmışdı.
Timurtaş’ın hakaret-i esârete düşmesi kendi ihmalinden neş’et etmişdi. Böyle iken
18
Paşa, Alâeddin Bey’in aleyhinde şiddeti bir garaz peydâ etmiş ve bu defâ intikâm
alacağından dolayı seviniyordu. Matbuunun emrini beklemediğinden Alâeddin Bey’i
sabah idam ettirdi. Yıldırım Bayezid’ın bu muamele-i mütehakimeden zahiren
[ V.6a ] canı sıkılmışdı. Lakin bir cihetten yani esbâb-ı mühimme-i siyâsiyye
mülahâzasıyla ‘’ Bir prensesin ölümü bir eyaletin ziyânından hayırlıdır. “ Kaidesine
mebni muhik gördü. Alâeddin Bey’in iâdesinden sonra az bir müddet içinde Konya,
Aksaray, Larende şehirleri teshir ve Karaman imâreti Osmanlı Devleti’ne
müebbeden ilhâk olundu. 1392-805 Ankara muharebesi Osmanlılar içün nasıl bir
musibeti davet ettiyse, Akçay harbi de Karamanîler içün öylece bir felaketi tevlid
eylemişdir. Biri fart-ı gurur ve fesâd-ı helâkının cezasını diğeri kin ve hased ve daim-i
tefevvukunun belâsını bulmuşdur. Netâyic-i harb müsebbilerinin aleyhine dönmüşdür.
Timur’un darbe-i âheni Osmanlıları nasıl ki bî-hoş iderek ancak dokuz sene bir
devr-i fetret ve teşettüdünden sonra kendülerini toplayabilmişlerse, Yıldırım’ın saika-
i âsâ nezdimde Karamanîler öylece nisyân ve zindan-ı ebediyete gömerek ancak on
sene bir devr-i esâret ve gafletden sonra meydana çıkabilmişlerdir. Mahaza
Karamanîlerin rüfekârisi Timur, Osmanlıların halaskârı ise kendüleri olmuşdur.
Evvelkisi muvakkat bir hayata nail diğeri medid bir ömre malik olmuşdur. Vaktaki
Timurlenk Yıldırım Bayezid’i mağlub ve Osmanlı ordusunu perişan ve nafiye
işbu fani takip eylemek üzere hazırdı. Mirza Mehmed Sultan Süleyman Çelebi’yi
derdest maksadıyla Bursa’ya teshir ve tehzib eylediğinden o vakit Osmanlı
padişahlarının payitahtında on seneden berü mahbûs bulunan Karaman Beyzadeleri,
Tatarların eline geçmişdi. Tatar mirzanın baş lâlâsı olub Bursa kumandanlığına ta’yin
19
konan Emir Şeyh Nureddin, Karaman oğulları Mehmed ve Ali Beyleri ve her
mallarını Kütahya’da bulunan Timur nezdine gönderdi. Bunlar Tatar hakanının
semâhatinden müteşekkir olacak muameleden başka bir şey görmediler. Büyükleri
Mehmey Bey’e alamet-i tekrim olarak kaftan giydirildi ve kıymetdâr bir kemer
kuşatıldı. Bunların Karaman’ın Konya, Larende, Aksaray, Antalya, Alaiyye, Akşehir,
Sivrihisar, Beypazarı şehirlerinin hükümeti de uhdesine tevcih olundu ki bu yerler
Sultan Bayezid’ın evvelce aldığı araziyi teşkil ediyordu. Timur’un Đzmir’i zabt ve
tahribâtından sonra Konya’ya avdetinden diğer ümera ile beraber Karaman Beyleri
de gelerek arz-ı ubudiyyet ve te’mîn-i sadakât eylediler.
[ V.7a ] Ulu hakanın korkunç harb ve istilasından Đçel de kurtulmuşdur.
Timur’un ahfad ve kumandanlarından Hüseyin Mirza ve Emir-şâh Küçük Asya’nın
kısm-ı cenûbisini yani Akşehir, Karahisar, Teke, Karaman, Đçel beldelerini == bir
elinde kılıç diğerinde meşale olduğu halde == ta sahil-i bahre kadar sahaları yakub
kavurarak kan deryalarına çevirmişlerdir.
ĐKĐNCĐ MEHMED BEY DEVRĐ 804
Devr-i fetret ve tavakkufda Çelebi Sultan Mehmed, kardeşlerinin bir kısmını
galebe çalarak hükümeti nefsinde takarrür ettirmekle çalışdığı sıralarda Karaman
oğlu Mehmed Bey yeni padişahı tebrikle müsaraat eylemişdi. 818 padişahın Receb
818’ tarihli cevabına vasi’ Münşâat-ı Feridun’un 144 numarasında bulunur. Ardında
saltanat sürmekle olan şehzade Süleyman gerek ihânet vaka’sından dolayı Đzmir
oğlu Cüneyd Bey’i tediye etmek ve gerekse Bursa’da kılıncının hakkıyla hükümeti
20
eline alan ve parlak muvaffakiyeti haddini tahrik eden Çelebi Sultan Mehmed
aleyhindeki garazının sevkiyle hemen Bursa’ya yürüdü. Şehir kapılarını kendisini
açmışdı. Cüneyd Bey fırtınayı geçiştirebilmek içün bir dakika gaib etmeksizin
Karaman ve Germiyan Beyleriyle akd-i ittifak etmek üzere Konya’ya geldi.
Mehmed Bey’le görüştükten sonra Kütahya’ya gitti. Mehmed Bey şehzâde
Süleyman aleyhinde Cüneyd Bey’in teklif ettiği ittifâkı kabul iderek otuz bin
kişiyle bir kuvvet-i muavene vermekle beraber kumandayı bizzât deruhte eyledi.
Đttifaka dahil olan Germiyan Bey’inin on bin kişiyle fırkası da Cüneyd Bey’in beş
bin kişiden mürekkeb askeriyle iltihak eyledi. Müttefik ve şehzade Süleyman,
ordugâhlarını Ayasuluğa yakın bir yerde kurdular. Yeni müttefiklerinin kendüsü
şehzade Süleyman’ı teslim etmek, yanında bulunduklarını zan ve şüphesını hasl
eden Cüneyd Bey geceleyin yalnız başına nadimen Emir Süleyman’a dehalet etdi.
Karaman Oğlu Mehmed Bey şafak vakti Cüneyd’in çadırının boş olduğunu
görmesiyle ordugahlarını terk etmeleri ve gayet intizamsız bir surette Menderes
sahilleri boğazına çekilmeğe mecbur kaldılar….. Bilâ’hare Şehzade Süleyman
biraderi Mehmed Çelebi aleyhine yürüyerek Sivrihisar kalesini muhâsara eylemekde
iken Mehmed Bey, Cüneyd’den ayrılmasından dolayı mecbur olduğu ricatden
mü’tevellid mahcubiyetini izâle ve ta’mir maksadıyla münâsib zamanın hulül
etdireceği zannederek bütün kuvvetiyle şehzade Süleyman üzerine yüklendi.
Şehzade Süleyman bu yeni muhâtaradan haberdar olunca mukabele içün Evrenos
Bey’i gönderdi. Evrenos Bey’de Mehmed Bey’i Aksaray’dan öteye kadar göz
açtırmadığından kovaladı. Mehmed Bey Şehzade Süleyman ordusunu tek başına
mukâvemet edebilecek kadar kuvvete malik olmadığından o zaman Kırşehri
21
yakınlarında bulunan Çelebi Sultan Mehmed ile itilâf etmeğe karar verdi (809).
Çelebi Sultan Mehmed o vakit genç olmakla beraber insanı teshir
[ V.8a ] edecek derecede gayet güzel veya yakışıklı idi. Mehmedler Cemale
kalesinde mülakât ederek Şehzade Süleyman’a karşı bir ittifak ahid-nâmeyi akd
ettiler. Bu defa Evrenos Bey bunların kuvvâ-yı mütehammilesine mukâvemet
edeceğini anlayarak hemen Ankara’ya ricât etdi. Emir Süleyman aleyhine olarak,
Çelebi Sultan Mehmed’le Emir Musa öpüşdüler. Musa Đsfendiyar diyârına ve oradan
Rumeli’ye geçmek üzere azimet ettiyse de umduğu yardımı Đsfendiyar Bey’den
göremeyeceğini Karaman Beyiyle mülakât etmek üzere Konya’ya avdet eyledi.
Mehmed Bey Çelebi Sultan Mehmed ile ettiği ahd ü misaka sadık kaldı ve hasb
alınmaka Musa Çelebi’ye hürmetde kusur etmedi ve Emir Süleyman aleyhine olarak
kendüsü sahile yakın olan memâlik hudûdundan Rumeli’ye göndermek tedârikinde
iken buna hacet kalmadı. Çünkü Eflak hükümdarından aldığı mektub üzerine
Đsfendiyar Bey’i aziller beyânıyla Musa Çelebi’yi Karaman’dan tekrar davet etdi.
Bir müddet sonra Mehmed Bey Çelebi Sultan Mehmed’in bir ordusu Musa Çelebi
ile Rumeli’de harb ile meşgul olmasından bil-istifâde nakz-ı ahd iderek bütün
kuvvetiyle, Bursa üzerine yürüdü. Şehrin muhâsarasına şiddetle çalıştıysa da zabtına
muvaffak olamadı. Şehre mikdar-ı kafî su veren Pınarbaşı ırmağının mecrâsını
değiştirerek Çelimaz deresine akıtmak istemiş ve suyu muhâfaza eden kaleyi
aşmağa çalıştıysa da neticesiz kaldı. Muhâfızların kumandanı Ayvaz = Đvaz Paşa
lağımcıların üzerine yağmur gibi ateş yağdırarak püskürtüyor, mahirane idare ettiği
hücumlarla suyun mecrâsını çevirmek isteyen Mehmed Bey’in askerinin işbu
22
kusur ve teşebbüsünü akim bırakıyordu. Arasıra yaptığı huruç hareketlerinde aldığı
esirleri Karaman askerinin kuvve-i mütecavizesini kırmak için kalenin burçlarına
asardı. Mamafih Mehmed Bey Bursa’nın Kara Aymanca deresini ve etrafını
tahribden geri kalmadı. Yıldırım Bayezid’i esir edib de baş kumandan Timurtaş
Paşa’nın dest-i ta’zib ve gadrine teslim etmiş olduğu babasının intikamını almak
üzere merhûm padişahın kabrini açdırarak kemiklerini yaktırdı. Mehmed Bey
böylece camileri yakmakda şecaat-ı devlet mekâberine her türlü hakâreti revâ
görmekte iken kapucuda ceddi Murad Hüdavendigârın camiye defn edilmek üzere
karşıdan tekbîr ve tehlîl avazeleriyle Emir Musa’nın cenazesi vürûd etdi. Bu cenaze
görülünce muhâsırları bir korku aldı. Bizzat Mehmed Bey de kim bilir babasının
kemiklerine revâ görülmüş hürmetsizlikten dolayı padişahın ahz-i sâr etmek üzere
birâderinin cenâzesini takip etmekte olduğunu zannettiğinden midir yoksa kapının
bağdeten görülmesi kolunda ki geç bir nedâmet-i huzur getirdiğinden midir ki
[ V.9a ] Bursa mahallatını yakıp yıktıkdan sonra Kirmasti tarikiyle alelacele
kaçdı. Bursa’nın Mehmed Bey tarafından muhâsarası otuz dört gün sürmüştür. Hacı
Đvaz Paşa kendisi de yaralandığı halde hiç belli etmeyerek padişahın Rumeli’de
galebesine dair havadis işae iderdi. Mehmed Bey Musa’nın naaşı gelince öpdürüb
birşey zannetti. Lakin yüzünü açarak saika-i müsahâbeti cihetiyle tanıdı. Zahiren
onun için hakikatde kendi encamını düşünerek ağladı ve devr akib uzaklaştı.
Mehmed Bey’in ‘’ Harman danesi ” ile mulakkab eski bir nedimi vardı. Gayet
şişman şen ve şatır hanende-avez bir kimse idi. Bey ile kaçarlarken anlaşılan
koşmaktan yorulmuş canından usanarak bezginlik getirmiş olmalı ki Mehmed
23
Bey’e dedi ki : Hanım Osman oğullarının ölüsünden böyle kaçıcak dirisi gelmiş
olsa ne çare iderdin ve ne yola giderdin. ’’ Bu latife üzerine Mehmed Bey, son
derece hiddete gelerek “ Harman danesini “ bir ağaça asdırmışdı. Mehmed Bey
Bursa’da i’fâ etmiş olduğu işbu mezâlim ve tahribattan dolayı padişahın ahz-ı
sarine maruz kalmadı. Sultan Mehmed hemen Kastamonu Bey’i Đsfendiyar’a oğlun
Kasım Bey’in asker muavini ile i’zâmını ve Germiyan Bey’i Yakub Bey’de
Karaman doğru hareket etmiş oğlu lüzumunu i’şâr eyledi. (817) Akşehri, Beyşehri,
Seydişehri, vesair mevki’ müşkülâtsızca itaât ettiler. Konya’ya doğru yürüdükleri
sırada Mehmed Bey’in Kazaskeri ‘’Kadı Mürsel’’ mesaiye dost etmek istemiş ise
de Mehmed Bey red etmişti. Konya’nın muhâsarası esnâsında şiddetli yağan
yağmur ve seller emr-i muhâsarayı eşkâl eylemekte olduğundan padişah hasmı
muvaffık-ı maslahat görerek nihayet iki hükümet arasında muhasala akd olundu.
817-1414 padişah şimâle teveccühle Çankırı Beyi’de teshir ve orada ikâmeti
esnâsında ettiği Mehmed Bey tekrâr sulhu ihlâl eyledi. Bunun üzerine padişâhın
yine Karaman’a avdeti icâb etdi. Artık ıslâh kabul etmez evâmir-i güzârinin bu
defa’ ibret-amiz bir surette te’diyesini katiyen kararlaştırarak hareket etdi. Esnâ-yı
rahta padişâhın hastalığı ve atibbanın teşhis-i marazından acizleri üzerine celb
edilmiş Germiyan Bey’inin tabîbi Şaîr Sinan hastalığın ruhî olduğunu ve herhangi
bir defa’ mesirinde iade-i afiyetine sebeb olacağını beyân etmesiyle bu hizmeti
uhdesine alan Bayezid Paşa çeviktir ve Mehmed Beyle muhâbere etmekte olduğu
cihetle Bey’i bir tuzağa düşürmek kolay olacağını anlayarak hemen işe başladı.
Padişâhın ahvâl-i sıhhısi hakkında bizzât ma’lumât almak ve vefâtı halinde tahtını
24
zabt etmek üzere istimâl olunacak vesait için konuşulmak üzerine kararlaştırılacak
bir yere gelmesini bildirdi.
[ V.10a ] Mehmet Bey ihtiyâten casuslar göndererek fil-hakika padişahın hasta
olduğunu öğrenince paşanın davet-i mufazzalanesine icâbet ederek ta’yîn olunan yere
gitdi. Bu suretle kendisi mağlub ve oğlu Mustafa Bey’de esir düşdü. Padişah Mehmet
Bey’in hezimetini haber alınca afiyet buldu. Hayır-hâh ve salih-perver padişah izhâr-ı
atifetle Karaman Beyini affvetti. Karaman oğlu Mustafa Bey elini güğercini örten ruba
üzerine koyarak babasının nâmına şöyle yemin ediverdi. “ Yemin ederdim ki bu can şu
tende durdukça padişahın memleketine asla göz etmeyeceğim.“ Padişah bu beyi
muhârebeyi ber-taraf etmiş olmasına memnun olarak feth etmiş olduğu eyalâtın iadesini
vaâd ve i’lâm-ı muhabbet ve hürmet olmak üzere Mustafa Bey’e ber-mutâd davul,
sancak, atlar ve develer ita’ eyledi. Bey gitti lakin henüz galibin ordugâhtan
görülmekte iken yeminini bozarak Osmanlıların orada otlamakta olan at sürülerini gasb
eyledi. Mustafa Bey’in fikrince Osmanlılarla Karamanîler arasında beşikten mezara
kadar muhasama devam etmek lazım gelirdi. Mustafa Bey’in maiyetindeki beyler
asâyiş ihlâl etmemek üzere vuku’ bulan yeminini ihtâr etmeleri üzerine göğsünden bir
ulu gügercin çıkardırub yeminin şu kelimelerini tekrar etdi. “ Bu can şu tende durdukça
“ üzerine yemin etmiş olduğu gügercini çeküb öldürmüş ve bir rivayete göre koynundan
diri çıkarmış olduğu gügercini salı vermiş olduğundan artuk kendisinin tekrar
muhârebeye muhâsamaya girişmek hakkın ……….. olduğunu söylüyordu. Sultan
Mehmed bu cenâbetin cezasını vermek için Konya üzerine yürüdü. Karaman eyaletinin
Taşili ciheti Sengistan kısmına tekrar ve tahassun ederek Mustafa Bey Konya’yı
25
müdâfaa etdi. Konya, Osmanlılar tarafından üçüncü defa’ muhâsara ve feth olundu.
Henüz bu defada katiyen almış olmuyordu. Şehir, Karamanîle<re iade ile sulh
olundu.== Mehmet Bey’in birâderi Ali Bey Mısır sultanına iltica ederek oradan aldığı
askerle birâderi üzerine gelmiş o sırada Zulkadir Beyi Nasureddin Mehmed, Mısır
Sultanı Melik Müeyeddin muavenetiyle Fi 822 tarihinde Karaman oğlu Mehmed Bey’i
mağlub ederek zincirinde olduğu halde Kahire’ye gönderdi. Mehmed Bey mevkûf
kaldığı müddetçe birâderi Ali Bey Mısır hükümetinin sahabesiyle Karaman ilinde
hüküm sürmeğe başlamışdı. Emir Tatar Mısır hükümetine geçince Mehmed Bey’i
habsden çıkarub Karaman hükümetine iade etmişdi. == Sultan Murad-ı Sânî cülûsundan
babasının hükümât-ı icâbına ve ümera ile mütecavize akd etmiş olduğu mu’ahede-i
tecdîd için süferâ-yı i’zâm eylediğinden Karaman Beyiyle de bir muhade-i sahiha akd
eyledi. Lakin Karaman oğulları bu muhadasıl ahkâmına riâyet etmeyerek daima sulhü
ihlâle teaddi ve her fırsat düştükçe Osmanlıların ada’ ve rakabatına açıktan el altından
muazenet ile fesâd çıkarmaktan hali kalmamışlardır. Nitekim ikinci Sultan Murad’ın
Mustafa isminde bir birâderi vardı.
[ V.11a ] Bu şehzade pederi Çelebi Sultan Mehmed’in vefâtından henüz on üç yaşında
bulunduğu halde Karaman Bey’inin yanına kaçmışdı. Birâderi Konstantiye’yi muhâsara
eylemekte iken Kayser Emmanuel ve lalası Şarabdar Đlyas’ın ve Karaman oğlu Mehmed
Bey’in teşvîk ve telkinâtıyla Anadolu’da isyân ederek Bursa’ya yürümüşdü. Mehmed
Bey’de kendisine bir mikdâr asker vermek suretiyle yardım etmişdir. Sonra padişahın
ordularına mağlûben bahren firâr eden Đzmir oğlu Cüneyd Bey Anamur [ 3 ] kurbünde
Kilikya sahiline çıkarak Karaman Bey’i Mehmed Bey’de bir mülâkat taleb etmişdir.
26
Mehmed Bey kendisini açıktan açığa iltizâmı muvaffak görmeyerek biraz para ile beş
yüz kadar süvâri vererek savmışdı. Bil-âhire Karaman süvârileri Cüneyd Bey’i terk
ederek Osmanlı ordusuna geçmişlerdir. Memleketleri elinden alınan Tekeli oğullarından
Osman Bey, Karaman Bey’i nezdine ilticâ ve ikâmet eylemekte idi. Mehmed Bey
Antalya’nın üstâddarı için kendisine muavenet vaad eylemiş ve kal’a muhâsaraya
alınmıştı. Mevkinin kumandanı Firuz Bey vefât etmişdi. Bunu haber alan mahdûmî
Hamza Bey alel acele Karahisar’dan
[ V.11b ] [ 3 ] Đçel sancağı’na tabi’ bir kazâdır ki livânın cenûb-ı garbiyesinde vaki’
Anamur ve Selendi nahiyelerinden ibârettir. Merkezi “ Çören “ isminde bir karyedir. Bu
karyeden bir saatlik mesâfede ve sahil-i bahr da “ Mamuriye ” namıyla bir kale ve
dördününde harab bir cami-i şerîfle bir hamam ve Hüseyin Gazi isminde bir zâtın mezarı
bulunur. Karye-i mezkûrenin civarında birkaç kal’a harabeleriyle bir eski kasaba
virâneleri vardır ki bu kasaba eski zamanda “ Anamorium “ ismiyle ma’rûf olub Anamur
ismi bundan tevlid etmiştir. Bu kazânın arazisini şimâl-i garbisinde cenûb-ı şarkiyeye
doğru mümted olan bir dağın eteklerinden ibâret olmağla bu dağdan birçok nehirler akub
denize dökülür. Arazisinin alçak yerleri meskûn ve dağları ormanlıkdır. Bu ormanlardan
çam, katran , ardıç, meşe ve ladin ağaçları bulunub ahalisinin biri kısmı ziraatle bir kısmı
dahi ormanlardan kereste kesub attırmakla iştigal ederler. Havası merziktir. kazâ 4845
hane ve 20762 ahaliye hami olub bunun 220’si Hıristiyan küsûru, kamilen Đslamdır.
Kazâ içinde bir cami bir mescid bir tekke ve bir mekteb vardır. Anamur burnu Anadolu
kıtasının en cenûb noktası olub 50� 36� arz-ı şimâl 50� 30� 30� tulü şarkta
vaki’dir. Selenti ” Seleninonta ” şehr-i kadimesinin harabeleri üzerinde müessisdir. Bu
27
şehrin virâneleri meyânında bir tiyatro, birkaç hamam, değirmenler üzerine mebni bir su
yolu asâr-ı bakiyesi görülüyor. Roma imparatorlarından Terayân bu şehirde vefâd
etmişdir. Selendi’de nafî bir kaplıca vardır. Mabadı 57 inci sahifededir.
[ V.12a ] gelib yetişdi. O esnâda Osman Bey Istanoz [ 4 ] ve bir rivâyete göre yine o
civarda Istanoz mevkinde bir müddetten beri hastalanarak mecâlsiz düşmüşdü. Đşbu
ataletinden bil’istifâde üzerine hücum eylerek mağlûb ve kendisi katl ve hemşiresini de
esir eylemişdi. Bu haber üzerine Karaman oğlu Mehmed Bey büsbütün ref-i nikâb ederek
padişahın cülûsu sıralarında akd etmiş olduğu muhâdeyi bozarak silahlandı. Osman
Bey’in başlamış olduğu muhâsaraya devam ve Antalya muhâsarasına ikdam eyledi. Şehri
üç ay kadar büyük toplarla döverek şiddetle tazyîk eyledi. Padişah Antalya üzerine
teveccüh ettiğini haber almağla beraber başladığı işi başarabilmek azmi ve gayretiyle
olanca kuvvetini sarf ediyordu. Hisârın zayıf noktasını bulmak ve o vechle hücum emrini
vermek üzere alaca bir ata binerek kal’anın etrafını devr ve teftiş etmekte iken nâ-gehân
mahir bir topçu tarafından tabyalardan atılan bir top tanesi Mehmed Bey’in hayatına
hâtime verdi. Rakîb olduğu at başını eğib savuşdu. Karaman askerinin ekseriyesi
Mehmed Bey’in oğullarından Đbrahim Bey’e tabi’ oldular. Mumâ-ileyh firâr ve pederinin
cenâzesini bir bâr-gîre yükleyerek a’cilen Karaman’a götürebildi. Mehmed Bey’in diğer
oğlu Ali Bey dahâlet etmekle padişah nezdine i’zâm edildi. Mehmed Bey’in vefâtını
kal’a muhâfızı Hamza Bey’e bildirdiler. Hamza Bey marekede bulduğu eşyayı itinâm ve
muhâfızlara tevzi’etdi. Yeminden hânis olan Mehmed Bey’e cezasını veren kelleyi
üzerinde “muzaffer billah “ yazılmış olduğu halde şehrin kapılarından birinin üzerine
astırdı. Bu her defa’ Antalya’yı ziyârete gelen Karamanîlere karşı acı bir istizâaya
28
sebeb oldu. Hamza Bey’e padişahın emriyle maktul Tekeli oğlunun hemşiresi tezvîc ve
Teke Sancağı uhdesine tevdi’ murassa bir kemerle kılıç ve altın eğerli bir at ihsân edildi.
Padişah dehâlet eden Karaman oğlu beyi hemşiresini tezvîc etmek suretiyle iltifatlara ve
fevkalade ihsanda gark eyledi ve aynı zamanda kendisini Sofya civarında cesim
malikaneler tahsîs etdi. Mumâ-ileyh yaşadığı müddetçe padişaha ibrâz-ı sadâkatle kadir
şinâslıkta kusur etmedi. Mehmet Bey’in Ali bey ismindeki biraderi istihkâk veraset
davasından bulunmaya omuz arası Đbrahim Bey’le aralarında hayli ihtilâf ve nizâ
vuku’buldu. Bunun üzerine Đbrahim Bey karındaşı Đsa Bey’le bil’ittifak padişaha iltica
eylediler.
[ V.12b ] [ 4 ] Antalya’da nahiye merkezi küçük bir kasaba olub Antalya’nın takriben
60 kilometro garb-i şimâlinde ve hamamı olan caminin üzerinde vaki’dir. 3000 kadar
ahalisi olub mürtefi ve havası güzel bir mevkide bulunmağla yazın Antalya’dan tebdil-i
havaya gidenler çok olur. Istanoz nahiye merkezinden başka 43 karyeye camidir.
Nüfusu 10000 kişi kadardır. Đstanoz çayı mezkûr nahiyenin dağlarından tabiatla
Đstanoz kasabasında birleşen iki dereden teşekkül edib şimâl-i şarkiyeye doğru 85
kilometro kadar cereyandan sonra “ Kestel “ gölüne mansab olur.
[ V.13a ] Sultan Murad-ı Sânî her ikisine de hemşirelerini tenkih ve tezvîc ederek
bunlardan Đsa Bey’e Rumeli’de büyük bir sancak ita’ eyledi. Đbrahim Bey’de yalnız
pederi Mehmed Bey’in Hamid ilinden zabt etmiş olduğu araziyi iade etmek şartıyla
mülk-i mervusun ammisi elinden halas ederek Beyliği uhdesine tevcîh ve alamet olarak
29
bir sancak ile bir kılıç aldı. Hamid ili Sancağı padişah tarafından Şarabdar Đlyas Bey’e
itâ kılındı. 1426 – 830
ĐBRAHĐM BEY DEVRĐ
Đbrahim Bey ecdâdının gaib etmiş olduğu nüfuzu tekrar istihsâl için her fırsattan
istifâde eylediğinden bu defa’ nakz-ı ahdle Hamid ili üzerine yürüyerek o havaliyi
tamamiyle teshir ve Sancak beyi Şarabdar Đlyas’ı esir eylemişdi.
Bir müddet sonra gizlice muhâbere ettiği Đmparator Sigismund ile Sırb despotu
tarafından teşvîk de göründüğünde yine silaha sarıldı ve Yılk oğlu denilen bu despota
Karaman Beyine Macar Kralıyla ittifak ettirmişdi. Bu yeni dargınlık adi bir at
sırkatından ne’şet etdi. Şöyle ki : Türkmenler reisi Dul Kadir [ 5 ] oğlu Süleyman Beyin
gayet güzel ve cins bir arab atı vardı. Đbrahim Bey bu atın vasf-ı senâsını işiderek göz
dikdi. Süleyman Bey’den bu atı istedi. Mumâ-ileyh vermeyeceği Đbrahim Bey Varsak
aşiretinden bunu işlerde mahareti bulunan biri marifetiyle atı çaldırdı. Süleyman Bey’de
bunun üzerine Sultan Murad-ı Sânî’ye “ ben atı size hediye etmek üzere
hazırlamışdım.” diye haber gönderdi. Padişah o sırada Selanik’i zabt ve teshir eylemiş
olduğundan Selanik’in fetih-namesini götüren elçiye Đbrahim Bey’e atı padişaha
götürmesini tebliğ ve yahûd mesrûk atın sahibine iadesi lüzumunu sureti cestede ifhâm
me’mûr oldu. Elçiye vazifesini ifa’ ederlerse Karaman oğlu Đbrahim Bey edibane cevab
verdi. Đbrahim Bey’in ahvâl-i sâikasını ve Şarabdar Đlyas vakıâsının tahazzur eden
padişah i’lân-ı harble Saruca Paşa’yı Edirne muhâfazısına bırakarak alel acele topladığı
askerle Bursa’ya gitdi. Karaman oğlu Ali Bey ile Zulkadir oğlu rikâb şahânede
eylediler. Bursa’da birkaç gün istirhatten sonrası
30
[ V.13b ] [ 5 ] Dil kalamak = Dul kalamak Uygur ve Çağatay lisanında tuvelet yapmak
demektir.
Bu Türkmen aşireti reisinin ismi de bu mastardan “ Zulkadir “ olsa gerekdir. Arabça
sahibi Kudret ve Kadr manasına gelen Zulkadir kelimesinin bununla hiçbir alaka ve
münâsebeti yokdur. Bu kelimenin lahfzen ve şeklen müşâbeheti mürûr-ı zamanla
ihtimal bu hataya meydan vermişdir.
[ V.14a ] Beyşehri, Akşehri, Konya zabt edildi. Bu defa’ Đçel’den gayri bütün
Karaman memleketi teshir olunmuşdu. Đbrahim Bey dehşete düçâr olarak Đçel’e kaçdı.
Padişah Taşeli’ni açmak için baltacılar, lağımcılar gönderdi. Đbrahim Bey padişahın bu
sevr memleketi zabt olan ve kendisini esir edeceğini anladı. Hemen kalem-revinde
ahkâm-ı şeriyye’ye me’mur Mevlana Hamza’yı âla-rivâyet evlâd-ı Mevlânâ’dan Arif
Çelebi’yi sulh murahhası, sıfat ve me’mûriyetle padişaha gönderdi. Đbrahim Bey’in bu
zatı göndermesinden maksadı padişahın hanedân ve tarikât-ı Mevleviye’ye ziyâdesiyle
muhabbet ve itikâdî olduğundan Karaman oğlu hakkındaki şefâat derecesini red
edemiyeceğini bilmesindedir. Nitekim muvaffak oldu. Bu sefiri Karaman oğlunun affını
hüsn-i süratle istirhâm eyledi. Padişah, Karamanînin öteden beri zuhûr eden seyyiaitini
ta’daad ve ahd u peymanını artık i’timâd edemiyeceğini beyân ile senin hatırın için bu
defa’ dahi günahtan geçelim. Lakin yerine birâderi ta’yîn etmek isterim.” Demesi
üzerine elçi daha ziyâde yalvarmağla padişah artık gerek sefirin ibrâmâtına ve gerekse
zevcesi olan hemşiresinin istirhamatına dayanamıyarak büsbütün affetdi ve henüz feth
ettiği araziyi iade ile beyin malikine sahip kalmasına müsâade eyledi. Fakat memalikine
31
bî-gayri hakkın çıkarmış olduğu aşair reisi Turgud’a mülkünü bizzât iade etmiş ve oğlu
Bâb-ı Hümâyun’da hizmet için göndermiş ayrıca şart-ı ittihâz eyledi. 1432- 829
Murad-ı Sânî sulh halinde veya harb ederken olsun münâsebât-ı siyâsesinden kusur
etmezdi. Mücâvir hükümetlerden ma’ada Karaman Beyi ile de muhâberât-ı daimada
bulundu. [ 6 ] Zulkadir hakimi Nasureddin Mehmed 840 Malatya Valisi vasıtasıyla
Karaman oğlu Đbrahim Bey’e karşı padişahtan istiâne eyledi. Murad-ı Sânî de Amasya
askerini gönderdiğinden Nasreddin
[ V.14b ] Aşıkpaşa zâde ile Arab müverrihlerinden Đbn-i Şahna Zul-kadir ismini =
Dul-kadir suretinde ve dal harfleriyle yazarlar. Đbn-i Şahna Fatih devrinde vefâd
etmişdir. “ Ravz el-Manâzır Fî Đlmi’l Evâil ve’l-Evâhir “ eserine de sahibdir. S.Faik
[ 6 ] Münşa’at-ı Feridun dahi tebrik-i muzafferiyetine dair Karaman oğlu Đbrahim
Bey’in mektubla cevabı kezâlik Đbrahim Bey’in Seydi Ahmed Bey ile gönderdiği ikinci
mektub ve cevabı mezkûrdur. Bütün münşaat 267 parçadan mürekkebdir. Bunların
138’i padişahlar tarafından gönderilmişdir. Yarısından ziyâdesi onların cevabı yahûd
sair vesaikdir. Feridun Bey Reis-ül küttâb ve sonra Nişancı başı olmuşdur.
[ V.15a ] Onların muavenitiyle Đbrahim Bey’den Kayseriyye arazisini aldı.
Đbrahim Bey üçüncü defa olarak yine tabiyyetinden çıkarak padişah ordularının
Rumeli’de Jan Hunyad tarafından iki defa hezimetini fırsat ve ganimet ad ederek
civarındaki Osmanlı memleketlerine teaddi ve tecavüz eyledi. Damadı bulunan
Turgudlu oğlu Hasan Bey’i tesellüt ile Müslümanların mal ve ırzlarına taarruz
ettirdi. Bolvadin halkını, Ömer Dağı’nda yaylakta oturanları, Beypazarı halkını bizar
32
eyledi. Hassı Kütahya ile Ankara arasında ve Bolvadin’den Sivrihisar’a kadar
bütün memleketi tahrib eyledikten sonra birbirini müteakip Akhisar, Akşehir,
Beyşehir’i zabt eyledi. Padişah Avrupa’da hudûdunu Macarların taarruzâtına karşı
müdafaa’ etmeğe kumandanlarına bırakarak kendisi Karamanînin cezâsını vermek
üzere 846 senesinde Edirne’den hareketle Anadolu ve Rumeli askerlerini birleştirdi
ve Şehzade Alâeddinin hükümetgâhı olan Amasya’dan askeriyle davet eylerdi. O
zamana kadar Osmanlı padişahlarından bilâd-ı Đslamiye gareti sadır ve rafi’
olmamışken bu defa’ Konya’ya kadar olan beldeleri tahrib edildi. Đbrahim Bey Taş
iline kaçdı. Veziri “Kara Serveri” Bey’e padişahın hemşiresi olan haremi ile birlik
de bir çok hedâyâ ile gönderdi.
Bazı müverrihine göre füzela-ı müşhûreden Saru Yakub veyahûd == Đdris’e
göre == Arif Çelebi’yi gönderdi. Padişah, Hoca Serveri Bey’e “Karamanîlerin nifâk-ı
ahd ettiğini ve hususiyle Đbrahim Bey’in cerâim-i sabıkasını bilinirken nasıl
musalâha teklif ediyorsun ve buna yine cüretle tekeffüle kalkışıyorsun “ dedi. Hoca
Server’i Bey ise cerâim-i sabıkada kendüsünün bey ile birlikte olmadığı ve bu
defa ki hata dahi kendi rızasıyla olmayub Turgut oğullarının tahrikiyle vuku’
bulduğunu beyân ile istihram ve bade-ma bir vaz-i nasezâ zuhûr ederse cezası
üzerine alacağını tekrar etmekle padişah Đbrahim Bey’i affetdi. 1444-848
Karamanoğlu Đbrahim Bey Macar Kralına adam-ı mahsûs göndererek kralın
Rumeli’den ve kendüsünün Anadolu’da vuku’ bulacak taarruzları üzerine
Osmanîlerin perişan edileceği beyânıyla aralarında bir ittifak-name akd etdiler.
Sultan Murad-ı Sânî’nin Macaristan’la mütarekeyi müteakib saltanattan bil-istifa
Manisa’ya çekildiklerinden Đbrahim Bey Macar Kralına sultanın sebeb-i ferâgatı
33
ihtilâl damağıdan ileri geldiğine ve halefi Sultan Mehmed ise henüz on dört
yaşında bir çocuk bulunması hasebiyle Osmanîlerin harbe girişmesinin tam sırası
olduğuna dair haber î’sâlı etmişdi.
[ V.16a ] Osmanîlerin Rumeli’den tard için ehl-i salibin teşekkülüne ve bil’netice
Varna muhârebesinin hudûdunu teshil eden esbâbdan biri de bu olmuşdur.
Murad-ı Sânî’nin ikinci defa’ olarak cülûsunda vukua gelen ikinci Kosova
muhârebesinde Đbrahim Bey ordu-yı Osmanîye bir kuvva-yı muavene olmak üzere bir
küsurat asker göndermişdi. Bu asker üzengileri kayıştan bir nevi çıplak eyer üzerine
esb-süvâr olmuş kılıçları bağı ipinden hasılı teçhizât ve melbusâtı garib vasıta bir alayı
Turgud Türkleri idi. Padişah bunların garip evza’ını kıyafetleri görünce tebessüm
ederek “ Askerimizin musahharası yoktu hele keremlerinden Karaman oğlu o hizmeti
edâ etmiş” demişdir. ( Solakzâde ) Sultan Murad-ı Sânî’nin vefâtından ittihâz-ı fırsatla
evvelce elinden alınmış olan vilayâtı tekrar zabt etmek oğlu Sultan Mehmed-i Sânî’nin
gençliğinden ve tecrübesine yakından istifâde ederek bir kaç noktada birden işgal
eylemek üzere Đbrahim Bey birkaç haramzâde tutarak her birini bir tayifeye serdar
eyledi. Birini Germiyan oğludur diye Kütahiye üzerine diğerini Menteşe oğludur diye
Sığla iline, bir diğeride Aydın oğludur diyerek Aydın vilayetine gönderdi. Bu yerlerin
eski hakimlerinin hakîki veya mefrûz-ı ikâbı miraslarını tasarruf etmek için o havaliyi
tahrîb ve sükkânını tedhiş eylediler. Đbrahim Bey’de Alaiyye üzerine yürüdü. Anadolu
Beylerbeyisi Oğuz oğlu Đsa Bey, vuku-ı hali padişaha arz ve Karamanîlerle mukataleye
izin istedi. Lakin Padişah onun muvaffak olabileceğinden tereddüd eylediğinden yerine
Đshak Paşa’yı gönderdi. Kendisi de mütaakiben Gelibolu’dan geçerek Bursa’ya geldi.
34
Đbrahim Bey’in meydana çıkardığı ve verese-i hükümet Karamanîlere iltica etdiler.
Padişah Akşehir’e ve Beyşehir’e dahil olunca bunların ahalisi arz-ı inkiyâd eylediler.
Đbrahim Bey öteden berü Karamanlıların melce ve penâhları olan Taşili’ne kaçdı ve
oradan bazı ulemâyı tevsit ile sulha talib oldu. Padişaha ve erkânına nefis hediyeler
göndermek suretiyle affını temenni eyledi. Aynı zamanda Đbrahim Bey Fatih Sultan
Mehmed kerimesinin vereceğini ve her seferde hürmet edeceğini ve bademâ sadakatten
asla inhirâh eylemeyeceğini tahaddüd ediyordu. Beyin süferâsı ve Fatih’in vüzerâsında
Sultan’ın silsile atifetini tahrik etdiler. Padişah bu teklifâtı kabul eyledi. Çünkü
Konstantiniye hakkında ki tasavvuratın endişesizce icrâ edebilmek için karada ve
denizde bütün komşularıyla hali sulh ve sukûnette bulunmaya ihtiyacı vardı.
[ V.17a ] ve bu elzem idi. Bu sebeble Kasab oğlu Mahmud Bey tecdîd-i ahd için
Đbrahim Bey nezdine gönderildi. 1451-855 Karaman oğulları bir buçuk asırdan
fazla bir müddet-i medide Osmanlı hanedanına muhataralı bir rakip olmuş ve padişahlar
her ne vakit ki başka bir tarafta seferler meşgûl oldularsa bu beyler derhal harb
açmışlardır. Đbrahim Bey bir taraftan Đsfendiyar oğlu Đsmail Bey ile Osmanlılar aleyhine
olarak gizli bir ittifak akd ediyor. Diğer taraftan Fatih’in Trabzon’a sefer etmek üzere
Ankara’ya indiğinde Đbrahim Bey satvet-i padişahiden ihtirâzen bir cümle olmak ve
hemde bir kuvvet’ül zuhr teşkîl eylemek üzere oğullarından birini maiyetine asker
vererek padişaha gönderiyordu. Fatih Cenevizlilerden Amasra’yı zabt ve Đsfendiyâr
diyârından Sinop’un teslimine müteakib Đbrahim Bey’in oğlunu tatbîb ederek
memleketin avdetine müsâade eylemişdi. Sekiz yüz altmış yedi senesinde Aydın’da
mûmâ-ileyh Đbrahim Bey gayet hasta ve bi-mecâl düşmüşdü. Yedi oğlu vardı. Altısı
35
yani, Pir Ahmed, Karaman, Kasım, Alâeddin, Süleyman, Nûr Sofu Beyler Sultan
Mehmed’in halasından yani Sultan Murad-ı Sânî’nin hemşiresinden tevellüd
etmişlerdir. Birincisi ve ekber evladı olan Đshak Bey ise bir cariyeden dünyaya gelmişdi.
Fakat babasının sevgilisi idi. Đbrahim Bey onu sultandan olan evlâdlarının
mahrûmiyetiyle varis-i hükümeti i’lân eyledi ve hayatında hazineleriyle Đçel kazasını bu
oğluna vererek Silifke Kal’asına ikâmetgâh göstermişdir. Karaman oğullarının buğz ve
adâvetini minel mehdi ilellahd olduğuna nazaran Osmanîlerin namını bile işitmek
istemedi ve sureti harita-i alemden kaldırmak kasdıyla asırlarca uğraşan çarpışan
Karamanlıların Hanedân-ı Osmanî ile müsaharet peyda etmeleri mecburiyet-i siyasiyeye
müstenitdir. Diğer evladlarının kabahati, sevilmemiş anlaşılan validelerinin Ali
Osman’dan olmasıdır. Đbrahim Bey’in sultandan mütevellid altı oğlu şu suretle
haklarından iskât edilmeleri üzerine açıktan açığa ilan-ı husûmetle babalarını Konya’da
muhasara ve esir-i firâr olduğu halde onu aradan çıkardılar. Đbrahim Bey mecâlsiz bir
halde Gavele hisarına firâra mecbûr kaldı. Kal’aya girmek üzere iken keder, zafiyyet ve
şeyhuhetinden dolayı vefâd eyledi. 859
[ V.18a ] ĐSHAK BEY ZAMANI 859
Đbrahim Bey’in vefatı haberi üzerine hala sultan oğullarının en büyüğü Pir Ahmed,
Konya ile hükümetin bütün cihet-i şimâlisini zabt ederek kardeşi Đshak Bey için yalnız
Taşeli’ni bıraktı ve diğer birâderlerinde Süleyman ve Nûr Sofû saray-ı hümâyuna iltica
etmeleriyle padişah tarafından tımarlar ihsân olundu. Kendisiyle tâc ve taht
münâzasında bulunan kardeşinden gördüğü “ tezyike binaen “ Đshak Bey Akkoyunlu
hanedânı hükümdarı Uzun Hasan’a müraacâtla ondan istimdâd eyledi. Đshak Bey asâkir-
36
i muavenenin bileceği için merhale başına bin düka altını [ 7 ] vaad eylediği cihetle
Uzun Hasan bu daveti kabule müsaraat gösterdi. Uzun Hasan’a Erzincan’dan Sivas’a
bizzât azimet eylediğinden Đshak Bey müttefikinin Karaman diyarından rehber-i seferi
olmak için istikbâline gitdi. Pir Ahmed Bey bunlara mukâbele edemeyeceğini anlayarak
kardeşleriyle beraber Fatih Sultan Mehmed’e iltica etdi ve vaad, imdâd ve muavenetle
tesliye olundu. Türkmen hükümdarının himayesi askerin tadiyât-ı mütekerriresi ile
memleketi harab ve ahaliyi nevmîd eyledi. Bulduğu devâbb ve mevâşiyi memleketine
götürdü ve beş erkek yiğirmi bin deve götürdüğü mervidir. Pir Ahmed’in
mağlubiyetinden ve Đshak Bey’in Karaman tahtına iclâsından sonra Uzun Hasan avdet
ederken bakiye-i memleketinin taht-ı itâate alınması eski Kastamonu Beyi Kızıl
Ahmed’e tevdi’ eylemişdir. Kızıl Ahmed Kastamonu hükümetinde iken Uzun Hasan’ın
igfalâtına mütebahetle onun sarayına firar etmişdi. Đshak Bey hem Uzun Hasan’ın
himayesi ve hem de padişahın muhabbetini te’mîn için hükümetinin en alim
adamlarından Mevlânâ Yakub Bey oğlu Ahmed Çelebi’yi sefiri sıfatıyla Đstanbul’da
Fatih nezdine gönderdi. Yeğenlerine muavenetten sarf-ı nazar edildiği takdîrde Akşehir
ile Beyşehri’ni terk edeceğini padişaha vaad ve istirhâm eyliyordu. Padişah çavuşbaşı
Server çavuş oğlu Ahmed Bey’i gönderdi ve elçiye “ böyle hediyeler vermek kanburun
suçunu bağışlamaktadır. [ 8 ] Eğer kardeşlerinden korkmayacak
[ V.18b ] [ 7 ] O zamanda bir düka on akça ediyordu. On iki düka bir guruş kıymetinde
bir guruşta yüz yiğirmi akça ediyordu. Sultan Selim ve Süleyman devirlerinde bir düka
elli altmış akça kıymetinde idi.
37
[ 8 ] Türk darb-ı meselidir. Bir adama malik olduğu şeyi vermek demekdir. “ Bu güna
hediye namına yad etmek olmuş kanburu azâd etmek gibidir. “
Solakzade 229
[ V.19a ] Korkmayacak bir halde bulunmak istiyorsa Yıldırım Bayezid zamanında
olduğu gibi Çarşamba suyunun öte tarafını sınır kesmeğe muvafakât etmelidir.” cevâbını
verdi. Đshak Bey bu teklîfe muvafakât gösteremediği cihetle Fatih, Antalya Valisi Hamza
Bey’i Karaman’ın istilâsını emretti. Osmanlı ve Karaman orduları Ermenak’ta ve
bazılarının rivayetine göre Dağ pazarında [ 9 ] tesâdüf eylediler. Đshak Bey büsbütün
mağlûb olarak Kilikya’ya firâr zevcesi ve evlâdıyla beraber Silifke kalesine kapandı. Pir
Ahmed Bey iade-i hükümetle Akşehir, Beyşehir, Siklenhisar, Ilgın beldelerinin
anahtarlarını nişâne-i şükrân olmak üzere karabetiyle şeref-yâb olduğu hazret-i Fatihê
takdîm eyledi. Karaman muhârebesi Bosna ve Mora’nın Fatih’in vücuduna arz-ı ihtiyâc
ettikleri bir sırada bu suretle hitam bulmuş idi. Lakin Avrupa işleri sukûnet bulunca Fatih
Sultan Mehmet cariyenin oğlu Đshak Bey’le hala sultanın oğlu Pir Ahmed’i müebbeden
def‘ ile Karaman diyârını kendi memâlikine zam ve ilhâk etmek için bu halde istifâdeye
karar verdi. Karaman Beylerinin Osmanlı düşmanlarıyla münâsebetlerini Uzun Hasan
Venediklilerle taarruza ve tedâfi ittifaklarını bu yeni gasb için bahane-i ittihâz eyledi.
Sadrazam ile birlikte ve külliyatlı bir ordu ile Anadolu’ya geçdi. Esnâ-yı rahta Gavale
kalesini teshir eyledi. 1466- 871
Gavale yahûd Govala tesmiye olunan bu kale Kilikya’nın ikinci boğazından ki
Gülek kalesi olsa gerektir ki Keyhüsrev ve Büyük Đskender oradan geçmişlerdi. Pir
Ahmed Larende’ye can atdı. Fatih bundan sonra Pir Ahmed Bey’in ikâmetgâhı olan
38
Konya’yı zabt etti. Bu mevki mühime sahip olunca Mahmud Paşa’yı, Đshak Bey’in
ilticâgâhı edinmiş olduğu Larende’yi bu memleketin eskiden payitahtı bulunmuş olan
şimdiki Karaman’ı istilâya gönderdi. Bu şehrin surları altında kanlı bir muhârebe
vukuylan Đshak Bey uzun ve müdhiş bir gavgadan sonra mağlûb oldu. Eğer daha şiddetle
takib olunsaydı ele geçirilecek idi. Fatih Bey’in firârından esirlerinden katliamıyla
intikam aldı.
[ 9 ] Mut’un şimâlinde Silifke’ye yirmi altı Mut’a sekiz saat baid mesafede el-yevm
Rumeli muhâcirleriyle meskûn bir karyedir. Seyyahlar orada camii tahvil edilmiş bir
kilise, eski kal’anın enkâzı harap olmuş su yolları, kitâbeler, murabba ve mustedil-i şekl
taşları üzerinde “Kara Ahmed Bey’e ” gibi yazılar görürler.
S. F
[ V.20a ] Mahmud Paşa Timur’un dönüşünden sonra Karaman taraflarında birleşib
kalmış olan Turgud Tatar Ocağını bakâyası zahifesini taharri ve itfâya me’mûr oldu.
Sadrazam Toros’un silsile cibâlinin şubesi olan Bulgar Dağı’ndan mürûr ile Tarsus’a
kadar Turgudları arayarak Bulgar dağları, vadileri içinden saklanmış gördü. Ele
geçirdiği Turgudları zincirbend olarak padişaha gönderdi. Oda bunların hesaplarını
kesti, yeni idam ettirdi. Sadrazam henüz ordugâh’a avdet eylemiş idi ki Karaman’ın
eski başkenti olan Konya ve Larende şehirlerinde ki amele ve erbâb-ı sanayinin kamilen
Đstanbul’a i’zâmı için emir aldı. Mahmud Paşa hüsn-i insaniyet pervariden mahrûm
olmadığını mükerreren izhâr etmiş olduğu gibi vatanlarından cüdâ edeceği eşhâstan bir
takımı ayırmak suretiyle bu defâda ulu vicdanını ispat eyledi. Lakin Mahmud Paşa’nın
muhâtaralı bir rakibi olan Vezir-i Sanî Rum Mehmed Paşa, sadrazam hakkında eskiden
beslediği kini cihetiyle ona irâs-ı mazarrat için hiçbir fırsatı kuvvet etmezdi. Pek çok
39
zamandan beri makam-ı sadarete haris olan bu zât Mahmud Paşa’yı gönderilecek
eşhâsın bir takımını yerlerinde bırakmak ve kuşkuluk götürmek = Solakzâde’ye
nazaran = zenginlerinden rüşvet aldığı cürümleriyle ithâm eyledi. Padişah sadrazamını
insaniyetine mukâbil işi onun elinden alıb defterdarlarına tevdi’ etmekle cezalandırdı.
Vezâret-i uzma uhdesine tevdi’ edilen Rum Mehmed Paşa ki tebdil-i din etmesiyle her
türlü ihtisâsatı hakkaniyetinde ta’ariri etmiş görünürdü. Padişahtan aldığı emir üzerine
müferitane hareket ederek ahalinin mübâşeret ve eşrâfını da amele sırasına katarak
yurdlarından ayırdı. Hatta Pir-i tarikât Mevlânâ Celâl-üd-din-i Rûmî sülalesinden Emir
Ali oğlu Ahmed Çelebi dahi bunların arasında idi. Lakin Padişah bunlardan haberdar
olunca itizâra müsaraatla Çelebi’ye bir çok hediyeler vererek tatbîk-i hatırına yine
çalışmış vesair eşrâf ile birlikte müreffehen avratlarına müsâade eylemişti. Bunun
üzerine padişah-ı memaliki meftûhayı üçüncü şehzâde Mustafa Sultan’a tevcih ve
kendisininde payitahta teveccüh etdi. Devlet-i Selçukiye harabeleri üzerine Osmanlı
hanedanı te’sis ettiği vakit yerleşmiş olan Karaman sülalesi bu suretle 166 sene sonra
kendisiyle birlikte zuhûr eden Osmanlı Devleti’nde eliyle alt üst olmuşdur. 871
Karaman oğlu Đshak Bey Uzun Hasan’ın sarayına iltica etmişdi. Đmdâd ve
muavenetiyle mülk-i mervusunu taleb ve istirdad etmek üzere gelirken “ Ruha “ dediği
şimdiki Urfa’da vefât eylemişdir.
Kim ki bu devlete ola bedhâh rüzgar aher emir anı tebâh
Solakzâde
40
[ V.21a ] KASIM BEY, PĐR AHMED BEY VE ÜÇÜNCÜ MEHMED BEY
ZAMANI
Đshak Bey’in zevcesinin vürûdunda daha bir müddet mukâvemet eylediği
Silifke’den başka bütün Karaman Osmanlı’nın zir-i idâresi ve hükmüne geçti. Başlıca
ahalisi çıkarılmış olan eski merkezi idâresi yani Konya [ 10 ] ve Karaman [ 11 ] eski
ihtişâmları gittikçe gaib etdiler.
[ V.21b ] [ 10 ] Karaman ailesini müessesi tarafından kadîm Larende ---- ki bakâyası
belde-i cedîdeden az bir mesafede halâ manzûrdur. ---- harabelerinden çıkarılan enkaz
ile inşâ olunan Karaman şehri Konya beldesinin ehemmiyet tarihiyesini hiçbir vakit
ihrâz etmemişdir. Konya şehrinin pek eski bir zamanda bir takım Yunan muhâcirleri
tarafından “ Danaya” ismiyle inşâ olunarak Likaonya hıtta-i kadîmesinin merkezi
olmuştu. Esâtir-i kadîmeye göre güya bu şehre bir ejderha sultan olub ikide bir de
hücumla kadın ve kızlarını yediği halde Jüpiter’in oğlu “ Prasyos “ ejderhâyı katl ile
şehri bu beladan kurtardığı için ahalisi şehrin bir kapısı üzerinde bunun resmini vaz’
etmişlerdir. “ Resim” veya “ Sanem “ demek olan “ ikon “ dan müştak olmak üzere
şehre “ Đkonium” namı verilmiştir. Romalılar ve Rumlar zamanında dahi bu isimle yâd
olunmuştu. Bâde-hu Selçukîleleri yeddi hıttaya geçince ihtisâren “Konya” tesmiye
olunmuştur. Taksimât-ı kadîmesi Likya’nın bir kısmıyla Pisidya, Likaonya, Pamfilya,
Elisorya hıttaları Kapadokya hıttasının bir mikdârı havidir. Tarih-i Osmanî’de Karaman
ili ismiyle mezkûrdur ki Anadolu’nun kısm-ı vustasının cenûb-ı cihetine verilen isim
olub Konya Niğde ve Đçel sancaklarından ibârettir. Asıl Karaman vilayeti Konya
Sancağı idi. Konya on binlerinin mürûru yani şehzâde Keyhüsrev “ Kule-i ark “
41
namında bir Ispartalı ma’rifetiyle Yunanistan’ın serseri takımından yazdırdığı kuvve-i
muavenedir ki Đran üzerine sevk olundukları halde Ksanefon kumandasında ricât etmiş
olmalarıyla ve sonra Frederik Barbarossa’nın hıttasıyla şöhret almışdı. Rum
Selçukluların bu şehri payitaht-ı ittihâz edib Selâtin-i Selçukiye ve Büyük Alâaddin
zamanında inşâ olunan evâbid ve meabidle seyyahhını tastir fırkatı celb etmekte
bulunmuşdur. Cevâm-i şerîfin en cesim ve en musanma Sultan Alaaddin’in Camiî olub
ahiren tamîr edilmişdir. Konya’nın badi şöhretini olan esbâbın biri de Tarikât-ı
Mevleviye müessisi şair-i tasavvuf Mevlânâ Celal-ed-din Rumî hazretlerinin
merkadedati havî olmuş ve mehd-i tarikât bulunmak hasebiyle Konya bir kat daha
hürmete mazhar olarak tahtlarından mütekayyid olunan hükümdarlar oraya iltica
ederlerdi. Veli-i müşâr-ı ileyhin şehri içindeki türbe-i şerîfesi ve dergâhı pek ma’mûr ve
müzeyyendir. Oldukça güzel muhâfaza edilmiş kıyaretime nüfusu güya Konya’nın Pers
tarafından te’sis olduğu hakkındaki rivâyete esâtirye-yi musaddak ise de divarları
kapılar üzerinde ki Arabi kitâbeler şehrin banîsini Selçuk padişahlarına atfının lazım
gelir. Şehrin ortasında Đç kale namıyla harab bir kalesi olub bunun içinde bulunmuş olan
[ V.22a ] Fatih’in muzaffer yanı Karaman halkının kendi namlarına mensûb aileye
irtibâtlarını tamamıyla mahvedememiş idi. Đshâk Beyin oğullarıyla validesi Silifke
şehrini hala ellerinde bulundurabiliyorlardı. Halk arasında gizli gizli cereyan eden
Meylan isyanı alevlendirmek için merkez-i ilkâat haline koymuşlardı.
[ V.22b ] Mülûk-ı Selçukiye sarayının bazı tarafları el-yevm bakîdir ve sanat-ı
mahirâneleri calib-i enzâr dikkat olmaktadır. Selçukîlerden Alâeddin evvel şehri sur ve
42
hendekle ihâta ve kule ve kalelerle tahkîm edib hanifleri dahi cevâmi medârısı ve
saraylar vesair ebniye ve hazainle Konya’yı ziyâde tevsi’ ve te’zîn etmişlerdir. Devlet-i
Selçukiye zamanında Konya şimdikinin birkaç misli büyüklüğünde idi. Bu devletin
hitâmında Karaman oğullarının ellerine geçib ba’dehu bunları asaker-i Osmanîye
mukâvemetleri sırasında vuku’bulan muhârebâttan hayli harab olmuş ve nihayet
memâlik-i Osmaniye dairesine dahil olmuştur. Asâr-ı atikası zaman ile azalmıştır.
Lakin bu son zamanlarda büyüyüb kasb-ı irâd etmeğe başlamışdır. Büyük Alaaddin’in
başlıca inşâatı cami, kale, vasi’ bir su hazneleridir. Şehrin duvarları ve kendisinin
türbesidir. Muâhharan Osmanlı padişahları Mevlevi-hâne ile cami yaptırmışlardı. Sultan
Selim Ayasofya’yı numune-i ittihâz ederek bir cami ile müteaddid medreseler binâ
ettirmiştir. Đşbu cami kapılarını tezyîn eden taş oymalarının hüsn-i tabiyete
muvaffakiyetle celb-i nazar dikkat eder. Konya zamanlarında dahi Pelinek’in verdiği
nama müstehâktır. [ Roma hükümeti Diyoklesdin zamanında dörd kısma taksîm
olunarak her birine tatraş ünvanı verilmiştir. Pelinek on dört beldeden mürekkeb bir
tatraşın başında bulunduğu için Konya’yı şehri eşher tesmiye eder. ]
Konya Anadolu’nun vustalarında 533 metro irtifa’ olan çölümsü vasi’ bir ovanın
kenarında ve garb cihetinde bir küçük gölde hitâm bulan bir çayın üzerinde olarak
Đstanbul’un takriben 450 kilometro cenâb-ı şarkisinde vaki’ vilâyet merkezi meşhûr bir
şehir olub 44.000 ahalisi, 44 cami-i şerîfi, 127 mescid, 42 medrese, cemâm 1890
kitabe-i havî, beş kütüphânesi, 2 kilisesi, Sultan-i Đdâdi zükur ve inas için rüşdiyeleri ve
müteadid ibdidâi , ve sıbyan mektebleri, 314 dükkanı, 2 bedesteni , 7 hanı 8 hamamı, 81
çeşmesi ve asâr-ı atikadan Mar’ul-zikr bir çok ebniya musannafa harabeleri vardır.
Şehir şimâlinden cenûba mümtedd ve eski üç sivrisi olub bir balık şekline ibrâz eder.
43
Şehrin üç tarafı çöl halinde kuru ve hali ise de garb cihetinde bir saatlik mesafede “
Meram bağları “ tamamıyle bağ bağçelik ve eşcâr-ı müsmire ve gayri müsmire-i havî
müferrih güzel havai bir yer vardır ki ahalinin haysiyetlerini şamil olub ağniya takımını
yazın oraya çeker. Burada kamaraddin tesmiye olunan bir kayısı olduğu gibi ve debbağ
çiçeği namında bir çiçek vardır ki sahtiyanın kar beyazlığı gök mavisine tedbîl eder.
Konya’nın havası sönük ve serince ise de pek sağlamdır. Kışın mizân’ül-harare ibtidaî
8 derekeye kadar iner ve yazın nadiren 24 dereceden yukarı çıkar.
[ V.23a ] Bir tarafında genç beyin umumiyesi ve Đshak Beyin kardeşi olan Kasım Bey
hamisi Uzun Hasan’ın yardımıyla ahalinin eski hanedâna muhitinden temsil-i istifâde
ediyordu. Fatih Karaman’dan azimetinden evvel Turgud Tatarları aşiretine yarı yarıya
teşkîl edilmiş ise de yine Tatarlardan Varsak [ 12 ] denilen ve Timur’un istilasından
beri oralarda kalmış olan aşirete ilişmemiş idi. Alenen arazide Küçük Asya’nın son
hükümdarları olan Selçuklular hanedânına kılıç irsâlinin taht-ı hükümetinde henüz
müşkîl idi.
[ V.23b ] [ 11] Konya’nın 57 kilometro cenûb-ı şarkında Tarsus’a Silifke
canibinin en şimâl etekleri altında ve Ak göle dökülen Göksu mecrâsı kurbünde kazâ
merkezi bir kasabadır. 7500 ahalisi harab bir kalesi Karaman oğlundan kalma olan
gayetle musamma bir cami-i şerîfiyle harab olduğu halde bir çok asâr-ı musammafası
bakî olan Emir Musa Cami ki sütunlarından bazıları eski Larende şehri
yetimhanelerinde kalmadır. Müteaddid medreseleri oldukça işlek çarşısı ve pamuktan
bez ve alaca ile sair destgâhlarıyla debbağ-haneleri vardır. Mevki-i hüdâ-yı bahrdan
44
1260 metro yüksek olub etrafı gayetle münbit ve mahsûldâr vasi’ ovalardan ibâret ve
haneleri dahi bağçelerle muhit olmakla manzarası pek güzel ise de ahalisinin nezâfet ve
tahârete merakları ve hüsn-i tabiatlarla olmadığından birikmiş mezbele ve çirkâblardan
bazı hastalıklar tevellüd edib yazın hararetle en ziyade olduğundan havası pek sağlam
değildir. Kışın üç aydan ziyade zemini karla mestûr kalır. Karaman pek eski bir kasaba
olub ism-i kadîmi Larende’dir.
[ 12 ] Süleyman Şah Horasan’a avdet ederken Fıratı geçtiğinde ve Caber kurbinde
gark olduğu zaman oğulları şimâle teveccüh etmiş ve hepsi de Üçok = Üç Ok =
Türkmen kabilesinde olan yedi arkadaşı aileleriyle birlikte Çukurova’da birleşmişlerdi.
Bunlar “ Yüregir, Uzun Varsak, Özer, Kara Đsa, Gündüz, Kış Timur = Kosun şehrinden
me’hûz = Kosun “ idi. Bunlar asıl rüesâ idiler. Bu aşiretin reisi Yüreğir idi. Bunlar
araziye-i seferliyi kamilen zabt-ı ihzâdı bir müştekil hükümet teşkil etdiler. Ramazan
oğulları, Zulkadir oğulları gibi Ramazan Yüreğir’in oğludur. Varsaklılarda Kilikya’nın
garbine Silifke ve dolayına yayıldılar. Silifke’nin şimâl-i şarkiyesinde Toros Dağının
kısmına hala “ Varsak Dağı “ derler. Silifke karyesinde Varsak kazâsında merkezleri idi.
Turgud Tatar aşireti ve Anadolu’nun bazı yerlerine perakende olmuş ve çoğu Konya ve
Akşehir havalisinde yerleşmişlerdi.
Karaman’dan yetişen meşahir :
[ Şair Larendeli “ Şani “ ] Sultan Selim Han-ı Sânî devrinde dersaadete vürûdla tarîk-i
tedris’e sülûk etmişti. Şu beyt anındır. “ Karban rah iklim-i fenânin şainen : Baş u can
tirken odur.” Biz kafleyi salareyiz.
45
[ Kara Yakub, Sarı Yakub ] her ikiside Karaman’da tevellüd etmişlerdir. Đkisininde
tefsir ve şerh-i fıkha dair müteaddid asârı vardır. Sarı Yakub bazı ayât-ı Kuraniyye
hakkında bir eser ve bir de “ Menâsük’ül Hac ” bırakmışdır. Mesâlih üzerine bir şerh
ve hedâya bir haşiye yazmışdır. “ Đnna lenen rüsûlena yaktulunen nebiyn bi-gayri hak
“ ayetleri beyhinde tevehhüm olunan ……… reffen bir risale ile kemâle tecerrübünü
göstermişdir. Bu ayetler hakkında Mısır ulemasıyla münakaşası sebeb-i telif olmuştur.
Hazreti risâlet-i penâhı rüyada gördü.” Lühûmül ulema mesmûme femen şemmaha
merid ve men ekelehamat “ hadisi sahih olub olmadığını sormuş “ Ya ! Yakub küllûl
lühûmül ulema mesmûm “cevabını almışdır.
[ Nişancı Karamanlı Mehmed Paşa ] Mevlânâ Celâl-üd-din-i Rumî ahfadındadır.
Đbtida-i tarîk-i tedrise sülûk etdi. Fatih Sultan Mehmed devrinde bâb-ı hümâyuna
nişancı oldu. O sırada padişahın evâmiri üzerine Đran Şahına yazdığı hıyalet-i şairane ile
meali namelerinden dolayı o kadar nail-i teveccüh oldu ki vezâret-i uzma senedine
kadar irtifâ etti. Şiirde me’mûriyetine nisbetle “ Neşai’ “ tahalllus eylemişdir. Fatih,
Mehmed’in Ahmed Paşa’yı azl ile mütehayyiz bir recl-i devlet ve şair olan Mehmed
Paşa’yı nasb eyledi. Mehmed Paşa kanuna aşina olmak sıfatıyla şöhret-i uzma’ sahibi
olarak Devlet-i Osmaniye’de birçok mühim kanunlarından vaz’ ise de namına şöhret-i
askeriye esnafına incitmişdir. Mahalliyenin kısmı uzmanı bunun zamanında tanzîm
olunmuşdur. Bayezid-ı Sâninin cülûsu sıralarında Cem tarafdarı olmak münasebetiyle
yeniçeriler tarafından öldürülmüşdür.
[ Şeyh Hacı Çelebi ] Karamanîdir. Sultan Bayezid-i Sânî tarafdarı idi.
[ Baba Đshak ] Karamanî bir mülhiddir ki 627 tarihinde Anadolu’ya nübüvvet
iddiasında kalkışub kendisine tabi’ olan pergerde-i sikeh-hazân ile Tokat ve Amasya
46
cihetlerini yağma etmekte iken mülûk-ı Selçukiye’den Keyhüsrev’in gönderdiği asker
tarafından tutulub idam olunmuşdur.
[ Pir Mehmed Paşa ] Şeyh Cemalleddin Aksarayî afvadındandır. Karaman’da tevellüd
etmişdir. Çaldıran muhârebesinde Sultan Selim’in son derece teveccühünü celb etmiş
Mısır seferini müteakib makam-ı sadârete gelmiş ve Sultan Süleyman devrinde dahi
kubbe vezaretinden etti.
[ V.24a ] Bir takım halkın muhabbetsizliği bir takımınında korkusu aralarında
Osmanlılarca muhataralı olabilecek bir müfâzeti istihzâm etmiş ve bir fesâd-ı vukuna
şübhe bırakmayacak süratte zuhûra gelen hareket-i tehlikeyi artırmak idi. Bu fesâdı
bastırmak için veziriazam Rum Mehmed Paşa külliyetli bir ordu ile Anadolu’ya azimet
emrini aldı. Bu sırada Mehmed Paşa tarafından ika’ olunan mezâlimi müverrihleri
seriyen beyân ederler. Solakzâde ( Beyit : Amdır lütfi Hak Teâlanın Müntekimdir bir
adı Mevlânın ) ( Reâyaya peyman agniyasından ahz-ı mal Larende’yi harab yebâb
Ereğli havalisini virân ve ahali Karman talan eyledi ) ve sonra akibet ettiği zulm ve
fesâdın kendi dahi cezasını gördü. ) der. Mehmed Paşa saikâ-i tamahla Ereğli ve
Larende kazâlarını vergi altında ezdi. Larendeliler cami ve medreselerin Ravza-i
peygamberleri hâvî olan Medine-i Münevvere’ye vakf edilmiş olduğu beyânla hiç
olmazsa bunlara ilişilmemesini istirhâm etdiler. Zalim vezir cevab makamına kaim
olmak üzere heyet-i mebuslarını kamilen i’dam ettirdi. Karaman beldelerini serâfa
mezâlim altında inlettiğinden sonra Varsakların bulundukları yerlere tecâvüz ve onlar
hakkında da muamele-yi vahşiyanesini tekrar eyledi. Fakat Varsak rüesâsından Uyuz
Bey namında biri Taşeli derbendlerine atılmış ve düşmanı arkadaşlarıyla Türk
47
süvârisinin hücumuna manzur bulunmuş idi. Mevkinin mena’ati aleyhinde icrâ olunan
hücumları müdafâya kifâyet etdi. Bu gavgalarda Osmanlı askerinin yarısı telef oldu.
Rum Mehmed Paşa bunların bakiyesini ancak o vakte kadar edilmiş olduğu ganaimi
terk etmek suretiyle kurtulabildi. Varsaklar Mehmed Paşa ile askerinin hep kaçmakta
olduklarını görmeleri üzerine vezir-i a’zam parmaklarıyla reislerine göstererek
müstahziyâne “ bu paşa ne hoş devletli imiş ki cem’ ettiği malı bizim ayağımıza kadar
götürüp altınlar bırakdı. “ diye bağırdılar . Padişah hizmetinden dolayı artık cemiyetini
gaib etmiş olan vezir-i a’zamı azl ederek yerine esaretten bu sene valiliğe kadar intizâ
etmiş olan Đshak Paşa’yı nasb eyledi. Sekiz yüz yetmiş beş senesinde Đshak Paşa Rum
Mehmed Paşa’nın bozgunundan sonra bütün memleketi eski beylerinin lehine kıyyam
ettirmiş olan Đshak Bey kardeşi Kasım Bey’i urmak üzere zamanı fevt etmeksizin
Karaman’a azimet eyledi. Pir Ahmed Bey bunu haber alınca Đçel’e ve oradan
[ V.25a ] Uzun Hasan’a iltica üzere Diyarbekir’e firar eyledi. Đshak Paşa Kasım Beyle
Mut [ 13 ] Kal’asında mesârif ederek muhârebeye icâr ve bil’külliye rehin-i inhizâm
eyledi. Kasım Bey’de Uzun Hasan Venedik donanmasına dehâlet etdi. Vezir-i azam
Mut, Niğde Kal’alarında tekrar inşa ettirdikten sonra Varköy, Üç hisar, Orta hisar
Kal’alarıyla Aksaray şehrini feth eyledi.
Padişahın emr-i katisi üzerine Aksaray ahalisi kaldırılarak Đstanbul’a nakl eyledi ki
el-yevm Aksaray’a tesmiye edilen mahalde iskân edilmişdir.
[ V.25b ] [ 13 ] Mut şimâlen Konya garben Ermenak cenûben Gülnar şarken Silifke
kazalarıyla mahdûddur. Kısm-i şimâlisi Boğa silsilesinin eteklerinden ibâret olarak
48
dağlık ve kısm-i cenûbisi Göksu vadisinden ibâret ovalık olub nehri mezkûr kazâyı
garbden şarktan ayırarak sağ ve solunda birkaç çay alır. Ekser arazisi dağlık, daşlık,
ormanlık olub arazi mezvası azdır. Mahsulât-ı ihtiyâcât mahalliyeye göredir. Bağları
eşcâr-ı müsmiresi daha çokdur. Ormanları yabani zeytunları ziyadedir. Son zamanlarda
gülistanları ve gülbağı ve suyu istihsân-ı ehemmiyet verilmişdir. Kazânın 74 karyesi
vardı. Ahalisi kamilen Müslim olmak üzere 15268 kişidir. Mut kasabası Silifke’nin 85
kilometro şimâl-i garbiyesinde olarak soldan Göksu’ya dökülen bir derenin kurbünde
kazâ merkezi ufak bir kasabadır. 900 ahalisi,1 cami, 1 medresesi, 2 hanı, üstünde eski
bir kal’ası == El-yevm caddeye nazır olan kısmı hükümet konağıdır. == ve etrafında
geniş bağ ve bahçeleri ve birçok harabeleri vardır. En evvel “ Ulba ” yahûd “
Galdıyopolis “ tesmiye olunan bir zahîr-i kadîmenin mahallinde müvessi olub
Selçuklular zamanında dahi hayli ma’mûr idi ve o vakitten kalma birkaç harab cami,
han ve hamamı vardır. Karaman oğlulları’ndan birinin dahi mezarı hâvîdir. [ kitabedeki
ismi ihtivâ etmesi lazım gelen yazı an kastin vechlin yontulmuş olduğunda kime aid
olduğu bilinememektedir. Selçukîlilerden kalma hamam 318/ 319 senelerinde mezkûr
kazâda kaymakamlık eden Raşid Bey namında bir zât-ı âli himem tarafından meydana
çıkarılmaktadır. Bu hamam biri büyük diğerleri küçük olmak üzere üç kubbedir. ( 10
metro boyunda ve 8 metro enindedir.) mürûr-ı zamanla gömülüb sathı zeminin seviyesi
ile müsâvi ve umûma mahsûs bir yol olmuşdur. Đçi toprakla dolu idi. Merhûm Raşid
Bey hafriyatı ve tathirât ve tamirât-ı icrâ ettirerek dördüne su isâle fıskiyeler yaptırmış
mefruşâtına i’tinâ ile mükemmel bir hale ifrâg eylemişdir ve bundan maada dere
kenarında munazzam bir millet bağçesi vücûda getirmiş ve civardaki harabelerden
49
cesim mermer sütünlar nakil ettirerek hükümet meydanına merkez ettirib kasabayı
tezyîn ve imâr eylemişdir. ] S. F
Girişi 56.ıncı sahifedir. Mürâcaat
[ V.26a ] Đshak Bey’in haremi zevcesinin vefâtı haberi üzerine padişah bir heyet-i
sefâret göndererek arz-ı itaât eylemiş idi. Fatih’te Gedik Ahmed Paşa’ya kal’ayı teslim
almağa me’mûr etdi. Sekiz yüz yetmiş yedi senesinde Karaman oğlu Mehmed Bey
Silifke’ye gelen paşaya kaleyi teslim etdi. Bundan sonra paşa “ Mokan “ kalesi üzerine
yürüdü. Bu kalede Đshak Bey’in birâderi Pir Ahmed’in ailesiyle Đbrahim Bey’in
oğullarından babası sağ iken vefât eden Mehmed Bey’in kerimesi ve bu beylerin yakını
Melahat-ı fevk-al-âdesiyle meşhûr bir kız bulunuyordu. Bu kalenin de teslimi olmak
üzere Ahmed Paşa bulduğu hazinelerle Mehmed Bey’in kerimesini padişaha gönderdi.
Bu işde bittikten sonra “ Lülge “ kalesini muhâsaraya gitdi. Kaleyi zabt eylediği vakit
muhâfızlardan bir kısmını katl ettirerek diğer kısmını da surlardan aşağı attırıldı. Lakin
Uzun Hasan ordusuna yaklaşmış paşanın fütûhât-ı cedîdesini muhâfazaya müsâade
etmediğine Gedik Ahmed Paşa Konya’ya doğru çekildi. Uzun Hasan Sultan Mehmet
Sânî’ye karşı Karaman Beylerinin hukukunu müdâfaaya karar vererek hudûd-ı
Osmaniyeyi tecâvüzle Tokad’a doğru ilerlemişdi. Nezdinde Mehmed Bey’in amca
zâdeleri Pir Ahmed ile Kasım Beyler bulunuyordu. Ordu Uzun Hasanın veziri Ömer
Bey ile yakını bu Yusufça Mirza’nın kumandaları altında idi. Tokad’ın Timur
tarafından hin zabtında görülmüş olan vahşetler bu defa şehir tekrar alındığı vakit
teceddüd etdi. Belde-i rama’da kalıb ahaliye bin türlü işkence icrâ edildi. Bu
Türkmenler muktezâyı tabiyetleri ve vahşetlerini icrâ ettikten sonra Ömer Bey Yusufça
50
Mirza ile Pir Ahmed ve Kasım Beyleri on bin neferle Tokad harabelerinde bırakarak
Diyarbekir üzerine yürüdü. Yusufça Karamanoğulları’nın ilkaatına tabi’ olarak onların
iddia-i hukûk eyledikleri memâliki tahrib eyledi. Tokad’da irtikab olunan vahşetler ve
Karamanda icrâ olunan tahribât haberleri üzerine Sultan Mehmed-i Sânî’nin hıddetin
nihâyet olmadı. Đlk sözü hemen çadırının Üsküdar’a kurulmasını ve bütün paşalara,
beylere birer emir-nâme-i umûmi göndererek mahiyetine meşiyyet-i seria ile
gelmelerini emretmek oldu. Tehlike pek karib idi. Düşman ve müttefikleri olan
Karamanîler birkaç merhâle daha gelmiş olsalar Küçük Asya’nın kalbinde bulunacak
idiler. Sadrazam Đshak Paşa ile Karaman Valisi Şehzade Mustafa bütün Đran ordularında
hücûmuna ma’rûz edildiler.
[ V.27a ] Maiyetlerinde müdâfaa için asker pek az olduğu cihetle Gedik Ahmed Paşa
tarafının Yusufça’ya mağlubiyetinden sonra her refika düşman eline geçmek
tehlikesinde bulunuyorlardı. Fatih, Mahmud Paşa’ya sadaretten azl etmiş olmasıyla
kendisine tertib eden zararı şu hatırlı zamanda takdîr vasfının tamirine müsâraatla o
muhterem hadim-i devleti ikinci defa’ olarak devletin en büyük müsnediyle davet eyledi
ve ne yolda hareket etmesi lazım geleceğini mutazammın oğlu Karaman valisi Şehzâde
Mustafa’ya da kendi eliyle yazılmış bir emir-nâme gönderdi. Mahmud Paşa’nın rey ve
tensibiyle Anadolu Beylerbeyi Davud Paşa ileriye gönderildi. Yusufça Mirza Karaman
oğullarıyla birlikte müttefikleriyle memâlikini yağma ediyorlardı. Akşehir’ten cenûba
doğru Hamid iliyle Karaman hudûdu üzerine Kara Mud üzerine yürüdüler. Oradan da
şarkta Karaman’ın “ Koralis “ dedikleri yine o nam ile yâd olunan göl üzerinde “ Kora
iline “ teveccüh etdiler. Müttefiki bu gölün kenarında bir gün evvel Yalvaç’tan gelmiş
51
olan şehzâde Mustafa ile Davud Paşa kumandasında bulunan Osmanlı ordusuna tasarruf
etdi. Kanlı bir muhârebe vuku’ buldu. Yusufça Mirza ordusu tamamıyla bozularak alel
acele Uzun Hasan’ın memâlikine avdet etdi. Karaman oğulları Ahmed ve Kasım Beyler
kurtulmuşlar, kaçmışlardır. Ahmed Bey Uzun Hasan’ın nezdine giren Kasım Bey’de
Kilikya taraflarına giderek Silifke’ye iltica ve kal’ayı tahkim eyledi.
Fatih birkaç kaleyi henüz Pir Ahmed ve Kasım Beyler ellerinde bulunan Adana
taraflarıyla Küçük Asya sahilindeki harbin esmânı vakit merhûmuna bit-tabik Uzun
Hasan’a karşı yürüdüğü esnâda Venedik Amirali Piyer Mozeniko’nun kumandası
altında Karaman sahiline tecemmu’ etmiş olan ehl-i salib donanmasının Silifke’ye aid
olan harekâtına bir nazar-ı atf etmek icâb eder. Bu donanma Đzmir, Antalya ve civar
sevâhil zabt ve tahrib ve ahalisini katliam ve enva-i mezâlim ifa’ ettikten bir sene sonra
“ Mozeniko “ Silifke şehrini muhâsara etmekte olan Kasım Bey’e muavenet için
Karaman sevâhiline avdet eyledi. Moseniko Venedikliler tarafından “ Santo Rodos’u “
tesmiye edilen ve vaktiyle Sicilya korsanlarından en meşhur yataklarından olan “ Ağa
limanında demir atdı. Bu Ağa limanı Grimeston’un mağara dediği mahal
[ V.28a ] olması muhtemeldir. Grimesto’nun bu mevki’ korsanda eski bir batağı
olmak üzere bildirmişdir. “ Vitore Sorancu, Moseniko’nun sefiri sıfatıyla harekât-ı
harbiyenin müzâkeresi için Karaman Beyinin ordugâhına gitti. Kasım Bey hem
Silifke’yi ve hem de Silifke’nin garbinde ve az bir mesafe baidinde Sığın ve Koriko’yu
muhâsara ediyordu. Sığın’da kumanda eden Mustafa sarp bir dağ üzerinde bulunan
mevkinin müdâfaası kolay olmadığı halde bila-mukâvele efendisinin emniyetine karşı
hıyânet ederek teslim oldu. Kal’a Moseniko tarafından derhâl Kasım Beyin
52
kumandanlarından Yusuf’a teslim edildi. Donanma bu seferden avdetine Koriko
kalesine tevcih etti. Koriko kelimenin istikâkına nazaran kadim “ Corycus “olacakdır. “
Barbaro” Korikonun Ermenice kitabelerinden bahs eder. Burada bir mezar taşı
bulunmuşdur. Manatu’da bulunmuş ve Kont Kastiglioni’nin Đtalyan Kütübhaneleri nam
eserinde bu mezar taşı hakkında izâhat mevcûddur. 1296 senesinde “ Soghr “ yani
Kilikya hudûdunu tarac eden harb-i mukaddesi eşhâsından “ Mopabith “ namında bir
muhârib için rekz olunduğu anlaşılıyor. Korikos bir kal’adır, Korikos bir şehirdir.
Korikos Đçel sancağının şark sahilinde ve Silifke’nin 45 kilometro şark-ı şimâlinde
Lamas suyunun mansıbı kurbinde bulunmuş bir şehr-i kadimdir. Karşısındaki bir küçük
ada üzerinde ve Göksu nehrinin mansıbı yanında hala mevcûd olan harab bir kal’ası el-
yevm Karahisar (Kız Kal’ası) ve Korikos namıyla ma’rûftur. Bu kal’a sahilde ve şehre
muttasıl bulunmuş olan diğer bir kaleye bir köprü ile merbût idi. Bu şehir ezmine-i
kadimede berrilere mahsûs-ı ad olunan garib bir mekkaresiyle meşhur idi. Mezkûr şehir
kurun-u vustada dahi mevcûd olub ehl-i salib muhârebâtı zamanında kal’alarında
metaneti ve limanlarının mahfuziyet ve resanını ile ma’ruf idi.
Karaman’dan zuhûr eden ihtisâsat üzerine Uzun Hasan Venedik ve Rodos
Şövalyeleleriyle tedâfi’ ve tecâvüzü padişah aleyhine bir muahâde-i akd ederek
ordusunun noksanını ikmal etmek için memleketine celb ettirdiği iki yüz topu ve
külliyetli top ve barutu ya buradan ve yahûd Ağa limanından o hâle nakil edilmiş idi.
[ V.29a ] Đki limanı ve işlek ticareti vardı. Bazı harabeleri mevcûddur. Çipito’unun ”
Eluza “ tesmiye eylediği ve el-yevm “ Softa Kal’ası “ namı verilen Ars ve küçük adası
şarkta da vaki’ ve mebâni-i kadîme harabeleriyle halidir. Koriko karadan geniş ve derin
53
bir hendek ve iki katlı bir sur ile muhâfaza edilmiş idi. Yeniçeri kumandanı
Đskaladonlikten dönme Đsmail, Korikos Kal’asına kumanda ediyordu. Bey çok müdâfaa
etmeksizin teslim oldu. Bir kayanın tepesinde kain olub iki yüz muhâfızı bulunan
Silifke kumandanı Rum Azi Bey’te kaleyi kolayca müdâfaa edebilecek iken diğerlerinin
hareketine iştimâl etdi. Bu üç kalenin zabtı üzerine Kasım Bey Venedik donanması baş
kumandana gayet kıymetdar bir surette donatılmış cins bir at ile memleketler a’dâtına
tevfikân terbiye edilmiş bir parsı hediye ederek ihzâr-ı minnetdari eyledi. Doksan dokuz
sefineden mürekkeb olan Venedik donanmasını yağma, harab ihrâk için bundan sonra
mükerreri ( Kadîm Telmisyos ) taraflarına gitdi.
Karaman Valisi Şehzâde Mustafa’nın maiyetinde olarak Osmanlı ordusuna
kumanda etmekte bulunan Gedik Ahmed Paşa == ki ma’dûm Mehmed Paşa’ya halef
olmuşdu. == Karaman seferini bitirmek ve henüz Pir Ahmed ve Kasım Beylere tabi’
bulunan kaleleri zabt eylemek üzere Kilikya dahiline gitdi. Moseniko’nun askeri
tarafından alınmış olan Sığın , Koriko , Silifke mevkilerinden ma’âda Ermenek Minan
= Solakzâde’de Minâl = Develi hisar kalelerinde henüz Kasım Bey ile Pir Ahmed’e
tabi’ bulunuyordu. Fatih’in Uzun Hasan’ı mağlub ve firâra mecbûr ettiğinde Uzun
Hasan’a ilticâ eden Pir Ahmed Bey’de esnâ-yı firârda birlikte olarak Tebriz’de soluğu
almışlardı. Karaman oğullarına erişmiş nekbetin şenâat Uzun Hasan’da sirâyet ettiği
cihetle artık Ahmed Bey’in Uzun Hasan indinde rağbeti kalan ve ondan muavenet ve
himâyet ümidi de gayri me’mûl bulunmağla Đran’dan avdet ederek Karaman diyârına
geldi. Silifke’de kardeşi Kasım Bey ile uzun bir mülâkât ve bazı mukarrerâtı ittihâz
ettikten sonra
54
[ V.30a ] Pir Ahmet Bey Ermenek tarîkiyle Larende’ye ve bunun kurbünde “ Yellitepe
” üzerinde ordugâhını kurdu. Dostane bir mülâkat taleb eden Ahmed Paşa’nın sefirlerini
evrâd ve kabul etdi. Kendisini esir etmekten başka bir maksadı olmayan bir hainin
sözüne na-beca bir i’timâd göstermiş bulunan Karaman Beyi Pir Ahmed onu zabt için
pusu kurmuş olan Osmanlı süvarilerinin elinden ancak bir harika olarak kurtuldu ve
başlarının vaziyetinden dolayı Gedik namı verilen Ahmed Paşa ihtizâr etmiş olduğu
tertîb-i hiyânet-karisinin adem-i muvaffakiyetinden Ermenek Kal’asını bir hücum-ı ani
ile zabt ederek mütesslime oldu. Gedik Ahmed Paşa Ermenek’ı zabt ettikten sonra Pir
Ahmed Beyin hazine ve haremi ile birlikte iltica etmiş olduğu Minan Kalesi muhâsara
eyledi. Minan kalesi sarp bir kaya üzerinde bulunarak bu suretle iyi müdâfaa edilmiş
olduğundan Pir Ahmed muhâsaraların hücumuna ehemmiyet vermedi. Kaleye hakim
olan mevakiye top nakli hemen gayri kabildi. Muhâsırlar çok zahmetlerden sonra ancak
birkaç top çıkarabildiler. Hatta Gedik Ahmed Paşa yaya olduğu halde askerin şevk ve
gayretini tezyîd maksadıyla onlara numune-i intisâl olarak topları çeken urganlara bizzât
yapışarak o suretle tepelere koyabildiler. Muhafızlar şiddetli müdâfaa da bulundular.
Lakin kaleyi kumanda etmekte olan Ahmed Bey’in mutemedlerinden Yusuf Bey
topların açtığı rahnelerden akibet kalenin sükût edeceğine endişe tâb bulunmağla
nihayet teslim olmağa mecbur oldu. Paşa Pir Ahmed Bey’in harem ve talukâtını
hanedân-ı padişahiye mensubiyetleri cihetiyle bil’cümle enval ve hazineleriyle beraber
taht-ı muhâfazaya alarak lazım gelen hürmet ve riayet de kusur etmedi ve mutemed
adımlarına terfikân Đstanbul’a gönderdi. Ya muhâsara esnâsında kale dahilinde bulunan
ve yahûd kalenin teslimi zamanında gelmiş olan Pir Ahmed kalenin burcunda Osmanlı
bayrağının temevüc etmekte olduğunu görmesiyle yeis ve kederinden kendisini daha
55
ziyâde muhâfaza edemeyen bu surdan aşağı atdı. Zira Pir Ahmed Bey haremiyle
hazinesini gaib etmiş olmak ve Osmanlıların eliyle muhakârane bir surette olmak
ıstırabına tahammül edememişdi. Mâmâfîh Pir Ahmed bu intihardan bu müthiş
sükûttan
[ V.31a ] hayyen kurtuldu. Esnâ-yı sükûtta libâs bir ağaçın dalına takılarak asılı kaldı.
Tevâbi tarafından görülmekle derhâl kurtarıldı. Pir Ahmed artık o civarda
barınamayarak Tarsus’a gitdi. Bir sene kadar Şam hudûdunda ikâmet ettikten sonra
vefât eyledi. Ahmed Paşa Minan’ın zabtından sonra Silifke [ 14 ] şehrine yürüdü. Orada
da kuvvet yerine hile ve huda isti’mâl etmeği tercih etdi. Ahmed Paşa bu defa’ Pir
Ahmed Beyi
[ V.31b ] [ 14 ] Seleuciye Silifke = Silifkiye = Selefos = Kastrum Selef = Seluzaya
evvel emirde bu isimle ezmine-i kadimede Silifkiyane mensûb dört şehrin mevcûd
olduğu zikr edelim.
Birincisi ve en büyüğü Irak’tadır. Hille’nin sahil-i garbiyesinde vaki’ olub Selefkan
Devleti müessesi olan Selefkos Nikator tarafından milâddan 307 sene evvel bina ve
payitaht ittihâz edilmiş idi. Bu şehir kara deniz ticaretinin en mühim merkezlerinden
birini teşkîl etmişdir.--Amanos’tan gelen kayıklar Dicle tarîkiyle buraya kadar
gidilirdi.—Kablel milâd 140 tarihinde eşkiyanın eline geçib bu sefer Dicle’nin öbür
yakasında Kitiskon = Medain şehrini tesis etmekle Silifke harabe yüz tutmuşdu.Gerek
bunun diğerini Medainin el-yevm harabeleri meşhurdur. Silifkeliler 14 tarihinden sonra
Antakya’yı payitaht ittihâz etdiler.
56
Đkincisi “ Silifkiye Pirye “ ismiyle ma’rûf olub Antakiye kurbinde ve Asi nehrinin
mansıbında yani el-yevm Süveydiye kasabasının bulunduğu yerde idi. Yakut Hamavi
bundan bahs ettiği sırada Sivof, Selukiye, galiba Selukya diye meşhur olan kılıç ve
köpeklerin bu şehre mensûb olması ihtimâlina dermiyan ediyor.
Üçüncüsü : Tavrus yani Bogalata Bulgar Dağı eteğinde ve Karaman ilinde bulunmağla “
Selefik Arnavurum “ ismiyle tefrîk olunur.
Dördüncüsü : Kilikya yeni Đçel hıttasında bulunmağla Selefike , Kilikya veya “ Selefiye
Zahya” ismiyle ma’rûf idi. Bizimde bahs edeceğiniz budur. Kilikya Küçük Asya’nın
müntehâ-yı şark-ı cenûbiyesinde ki hıttadan ibâretdir. Adana ve Đçel sancaklarını ihtiva
eder. Kilikya ikiye münkasemdir. Nefsi Adana sancağından ibâret olan kısm-ı şarkisi
ile ovalık Kilikya ve Đçel sancağından ibâret olan kısma garbisine dağlık Kilikya namı
verilirdi. Birincisinin merkezi Tarsus vesair başlıca ma’mûreleri == Sevlis = Mezarlı
karyesi , Mala, Đsos = Ayas = Payas ve Anazarya idi. ( Kisarya = Adana) ikincisinin
başlıca kasabaları ; Silifke, Selenivonta = Selendi , Kilindiris = Kilindire vesaire idi. [
bu havalide tavattun eden ilk insanları Nuh Aleyhisselam afvadından Yafes’in oğlu
Yavan “ Lülüve ” Tarsus kurbinde bir kale olub Me’mun halife tarafından fethedilmiş
olduğu ve Dimaşk-ı Şam’da dahi bu isimle büyük bir mahalle bulunduğu Yakut Hamevî
beyân eder.
[ V.32a ] emretmek istediği vakitten ziyâde muvaffak oldu. Silifke topçuları paşanın
mevâdiyle imtinâ edilmiş olduklarından barut mahzenlerini tutuşturdular. Hasıl olan
iştialden dıvarlara gedikler açıldı. Osmanîler bu hadisenin muhafızlara irâs etdiği telaş
ve me’yussiden bil’istifâde gediklerden içeri atıldılar.
57
[ V.32b ] ve Yada’nın oğlu Tersis’de diyunun evladı ve afvâdidir. bu isme mensûb
Tarsus şehrinin banisi bu Tersis’dir. ] Eski Kilikyalılar Süryani ümmetinin şubebâtından
bir kavim olub iklim-i iktizâsınca Suriye Süryanilerinden daha beyaz olduklarından ( S.
F. ) Yunanîler bunlara diğerlerinden tefrik için “ Lukusirli= Luku Kilikyan “ yani
Beyaz Süryaniler derlerdi. Kilikyalıların ceddi Fenikelilerden, Azanurun oğlu “ Kilikis
“ idi. Vech-i tesmiyeside bundandır. Kilikyanın şimâlindeki Toros dağlarıyla sahil
arasında gayet dar gölün boğazı Kapadokya ile muvâsalayı te’mîn ederdi. Kilikyalılar
cesur çalışkan bir kavim idi. Bundan ……………….deriden miğfer keserler, kılıç ve
mızrak kullanırlardı. Deniz kenarındaki şehirleri gayet zengin olduğu gibi bir çok
gemileri de vardı. Đçel dağlık Kilikya’ya dahil olduğu gibi Hadim ve Karamanîler abu
derya hıttasına da dahildir. ( Nefsi Đçel, Pamfilya ve Pisidya’ya dahildir. ) Kilikya,
Fenikelilerden Sümerlere, Asurilere, Hititlere intikâl etmiştdir. Silifke civarında
Hititlerin asarından bazılarına tesâdüf edilmektedir. Abidelerin bisatına nazaran
Hititlerin heykellerinde eşik sınırında Yunanîler akvâm-ı saire derecesinde terakki
edemedikleri anlaşılabilir. Endâmları eşkâl-i vechiyeleri ve tarz-ı teşebbüsleri itibâriyle
şekil/1 Silifke’ye takriben yedi saat mesâfede Mersin tarîki üzerinde Kız Kal’asının
harabenin müsait yerlerinde bir kaya üzerinde belinde bir yatağan olduğu halde ayakta
duran heykel cennet……… Hititleri irae’ eder. Kezâlik, Silifke’ye altı saat baid
mesafede “ Keban “ mevkinde Mut yolu üzerinde sağ cihette gayet cesim ve mürtefi’ ve
sarb bir kaya üzerinde (kabartma olarak ) şekil 2’de görüldüğü vechle bu civarda
beynelnas alınan “ Çolak kız “ namıyla ma’rûf abed bir Hitit eseridir. Sağ eli
siliktir.Yüzü ileriye müteveccih ve sol eli şimâl-i cihetinde götürmektedir. Bu taraflara
58
isnâd seyyahımızın bu ………. resmini aldığım mezkûr heykeller birinci ve ikinci
şekillerde görülmüşdür.
[ V.33a ] ve şehri zabt etmekte müşkülât çekmediler. Beylerine sadık kalmış ve kal’ayı
müdafâa etmiş olan yüz seksen asker kılıçtan geçildi.
Şehzâde Mustafa Develihisarı bizzât zabt etmek istiyordu. Fakat kendisi de hastalık
hissettiğinde bu işi en cesur kumandanlarından Koçi Bey’e havale etdi. Koçi Bey Develi
kumandanı Atmaca Bey’e teslim olunmasını teklif etti. Atmaca Bey Karaman askerine
münhezim ve şehir ve kal’aları birer birer sükût etmekte ve hükümetlerinin tezel-züle
düçâr olduğu görmekten ve Karamanîlerden kuvvet ve muavenet imkânı olmadığını
anlayınca bil’zarûr hisarı teslime razı oldu.
[ V.33b ] Kilikya ve Đsaurya bundan sonra Yunanîlerin eline geçmişdir. Yunan
muhâcirleri hıttasının sevâlihinde bazı kasabalara ve müstenerreler te’sis etmişlerdir.
Ba’dehu Keyhüsrev tarafından Đran Devleti’ne ilhâk olunmuş sonrada Büyük Đskender
tarafından ( Darius’un hezimeti üzerine ) feth olunub bunun vefatında Kablel Milâd
dördüncü asırdan memalik meftuhâsı Makedonyalı kumandanları yanında taksîme
uğradığı zaman bu havali Selefkos sülalesinin sahasına varmış. Suriye ile Kilikya
Dikran zamanında ayrıca Ermenistan’ın bir vilayeti olmuştur. Bir aralık Mısır ( Lazid
hanedânınlığı yani ) batalasına hıttasına geçmiş idi. Milâd-i Đsa’dan bir kar evvel
sevâhil – Hicretten 720 sene mukaddem-- bir takım korsanlara muhacir olmakla hayli
müddet bahr-i sefidden asayişine ihlâl eylemişdi. Reislerinin biri “ Teritan “ idi. Alaiyye
mevkinde üst tarafında bir kal’a yaptırmışdı. Bu haydûdlar ele geçirdikleri kimseleri esir
59
veya satıyorlar her tarafında çapulculuk yaptırırlardı. Roma hükümeti bunlara karşı ordu
göndermiş ise de kendilerini mahvetmek müşkil idi. Zira ta’kîb edildikleri zaman Toros
dağlarına kaçıyorlardı. Bunlar adına kısbet-kede bir devlet haline girdiler. Kendilerinin
rüesası müstâhkem şehirleri , tersaneleri , harab gemileri vardı. Yalnız Asya sahillerinde
değil Avrupa’nın sahillerinde bile hatta Sicilya ve Đtalya-yı garbi sahillerinde istedikleri
gibi harekete başladılar. Yalnız gemileri tevkif ile iktizâ etmiyorlardı. Sahilleri yağma
ediyorlar, şehirlerine hücum eyliyorlardı. Fidye-i necât almak üzere zenginleri
kaldırıyorlardı. Hatta Đtalya kıtasından Romalı iki hakim maiyetleri ve tevâbileri ile
kaldırdılar. Roma Küberâsından birinin kerimesini de ………..giderken ele geçirdiler.
Bahr-i sefidde artık deniz yolculuğuna cesâret edemiyorlardı. Bu yüzden Roma’ya
zahirede celb eylemediğine Roma kavmi tedâbir-i şedîde ittihâzına taleb ederek bir
kanûn kabul ve bununla Pompei’ye fevkalede iktidar vererek üç sene bütün sevâhilde
kumandanlık vazifesiyle mükellef oldu.
[ V.34a ] ve Koçi Beyle ancak Şehzâde Mustafa’ya teslim olacağı cevabını verdi.
Şehzade zaif bir halde bulunmağla beraber Develihisar’a gitdi. Sözünde sadık olan
Atmaca Bey şehrin ana hisarlarını takdîm için istikbâline geldi. Lakin şehzâdenin
hastalığı ağırlaştığından şehri bizzât alamadı. Ahmed Paşa’yı bu işe me’mûr etdi.
Şehzâde Mustafa Konya’ya hareket ederken Niğde kurbünde Boz pazarcık’ta ba’del-
istihmâm kurulmuş olan çadırında vefat etti.
[ V.34b ] Pompei az bir müddet zarfında bu haydut korsanları silsilesi kıtâsına kadar
ta’kîb ile donanmalarını bozdu. Payitahtlarını kalmaya mecbûr eyledi. 67 bu vesile ile
60
memleketi Roma Devleti’ne ilhâk eylemiş olduğu ( Kabl-el Hicret 687 ) Roma
Devleti’inin inkisâmında Kilikya Şark Đmparatorluğu hamisine düşmüş idi. Bilâ-hare
Hazreti Ömer’ül Faruk zamanında ashâb-ı kirâmdan Ebu Ubeyde bin el-Cerrah ve Ebu
Musa el-Aşari kumandasıyla bir seriyye gönderilib buraları feth olunmuş ise de sonra
ihmâl olunarak nihâyet 140 tarih-i hicriyesinde Hülâfa-yi Abbasiye’den Mansûr bu
taraftaki fütûhâtı yanında ve Harun’ül Reşid ile me’mûr-ı tevsi’ etmişlerdi. = Yakut
Hamevi’nin Mucemü’l Büldanında = Silifke = Selefos Halife Me’mun tarafından zabt
edilmiş ise de çok vakit muhâfaza edememişdir. Ba’dehu Halep’te teşekkül etmiş olan
mülûk-u hamdeniyenin taht-ı tasarrufuna geçmiş ve ehl-i salib zamanda Berelyon
namıyla ma’rûf bir Hıristiyan hükümetine tabi’ bulunmuş. Ba’dehu Rum Selçuklularına
ve Devlet-i Selçukiyenin inkirazından Karaman oğullarına ve nihayet Bayezid-i Sânî
devrinde Osmanîlere katiyen ilhâk olunmuşdur. Ertuğrul Gazi Orta Asya’dan Küçük
Asya’ya geldiklerinde rüfekâsı taraf tarafa yerleşdirildikleri sırada “ Bozoklu “ hanın
kabilesi de bu havalide yerleştirilib Varsak, Turgud gibi Türkmen kabaili Đçel tarafında
tavattun edilmişdir. Şimdiki Đçel’in bütün cibâl-i ahalisi bunların neslinden olub halis
Türkdürler.
Mabadı 50.inci sahifedir.
[ V.35a ] Şehzâde Mustafa’nın vefâtıyla ihlâl eden Karaman Valiliğine evvelce
Kastamonu valisi bulunan biraderi şehzâde Cem ta’yîn edildi. Henüz on sekiz yaşında
bir şehzâde olan Cem Sultan büyük emirler veriyor ve münevver bir fikir ile bil’umûm
muhâresât-ı bedeniye için bir istidât cem ediyordu. Şehzâde Cem’in bu haizziyyet-i
cesimanesi kendisi Karaman ahalisi gibi cesur bir halkın muhabbetini celb ettirdi. On
61
yaşında iken Kastmonu Valisi nasb edilmişdir. Şiire olan istidâtı bir çok şuaranın
maskat-ı res’ olan bu şehirde inkişâf eylemişdir. Đlk eseri Hurşid ü Cemşid ünvanlı bir
Đran manzûme-i hikâyesinin tercümesidir ki pederinin namını itâf eylemişdir. Ondan
sonra Cem bizzat gazeller tertib eylemişdir. Divân-ı Cem Berlin Kütübhane-i Kralisinde
mevcûddur. Karaman’a gittikten sonra şiiri terk etmemekle beraber muhâresât-ı
bedeniyeye devam ederek bilhassa mesariada mehâris peyda eyledi. Kilikya ahalisi
Selçuk padişahları zamanından beri mesariada pek mahir idiler. Genç şehzâde Konya ve
Larende’de mahfûz bulunan büyük Alâeddin’in istimâl etmiş olduğu gürzün sıkletini
birkaç okka tezyîd etdirdi. Bu silahı suhuletle kullanmasından dolayı zamanın birinci
pehlivanı ünvanını aldı. [ 19 ] mutâd üzere pek anlayışlı olan Karaman ahalasi ve Đçel
Dağlıları o tabiatle bir şehzâdenin vilâyeti sayesinde Fatih’in kendilerine tahmil etmiş
olduğu zincire mutiane kerzandâde oldular.
[ V.35b ] [ 15 ] Cem Sultan’ın işbu menakkıbı Silifke ve havalisinde dahi
mütevattirdir. S. F.
[ V.36a ] Cem Sultan’ın Türkmenler, Karamanlılar, Turgudlar, Varsaklardan ibâret
ordusuyla biraderi Sultan Bayezid aleyhine yürümesi ve neticede mağlûben Mısır’a
firârı üzerine Karaman eyaletini Sultan Bayezid büyük oğlu şehzâde Abdullah’ı tefviz
eyledi.
Karaman hanedânın son varisi olan Kasım Bey Tebriz’de Uzun Hasan’a iltica
etmişdi. Uzun Hasan’dan sonra oğlu Yakub Mirza zamanında bir müddet vakit geçirib
fırsat gözetmekte iken Cem Sultan fıtratını müsâade buldu ve Yakub Mirza’dan mülkün
62
muratını istihsâl ve istihlâla müsâade alarak Đçel hudûduna dahil oldu. Varsak, Turgudlu
ve Karaman imâresinin bakâyâsı Kasım Bey’in etrafına toplanarak büyük bir kuvvet
teşkîl etdiler. Larende’ye tevcih ba’de Konya üzerine yürüdüler. Kasım Bey Karaman
Beylerbeyi ve şehzâde Abdullah’ın müşâviri Hadım Ali Paşa’yı pervane sahrasında
mağlub ettikten sonra Konya’ya muhâsaraya başladı. Gedik Ahmed Paşa veziri Mustafa
Paşa’nın itâati üzerine hasb edildiği ve ancak kendisine ihtiyaç olmasından dolayı Đshak
ve Hersek oğlu Ahmed Paşalar şefâatiyle mahbûstan çıkarıldığını bildiği cihetle
hasmından parlak bir intikam almadıkça sefere gitmek işmidir. Yeniçerilerden muavenet
görerek Mustafa Paşa’nın tevkifini taleb etti. Muvafıkta varıldı. Ondan sonra oğlu rehin-
i sadakat olmak üzere bâb-ı saltanatta bırakarak iki bin yeniçeri ve dört bin azab ile
kapısı halkını alıb Anadolu’ya tevcih etti. Kasım Bey Pir Ahmed Bey’in yaklaştığını
haber alınca Konya muhâsarasını ref’ ederek Taşeli’ye kaçtı. Ahmed Paşa’nın ordusu
Karaman’da bulunan asker-i Osmaniye ile birleşerek firâri Kasım Bey’i Silifke’ye kadar
takip etdi. Lakin zaharın azlığı cihetle Hadım Ali Paşa’yı ordudan ayırarak Mut’a
gitmekle icâbet etdi. Kasım Bey Tarsus üzerine ricât etmekte olduğu halde Ali Paşa’nın
serdârdan ayrıldığı haberini alarak Ali Paşa’ya hücum etmek üzere avdet etdi. Ali Paşa
hasmın bu hareketini tahmin etmiş olduğu cihetle Gedik Ahmed Paşa’dan istidâta vakit
bulabildi. Kasım Bey Osmanlı ordusunda kuvva-i müctemasına mukâbil edemeyeceği
anlayınca ricâtını tamamiyle şer edebilmek için gece ordugâhta ateşler yakıb bırakarak
[ V.37a ] Bulunduğu mevki’ meskenden kendisi bu suretle kurturabildi ve Tarsus
yolunu tutdu. Suriye ve Karaman hudûdu üzerinde Teke şehrine kadar kaidesiz hasmını
takîb etmiş olan Ahmed Paşa ondan sonra Aymas Kalesi üzerine dönerek kaleyi sân ile
63
yeksân eyledi. Ganaime askerinle taksîm ve tevzi’ edildi. Bu aralık Ali Paşa Silifke
Kal’asına zahîre verilmiş olduğunda Gedik Ahmed Paşa bahara intizâr etmek üzere
Larende mesnasız çekildi.
Cem Sultan mağluben Eskişehir, Konya, Tarsus, Adana, Haleb, Şam, Kudüs,
Gazze tarîkiyle Mısır’a ve oradanda Mekke ve Medine’ye geçerek Ravza-i Peygamberi
tavâf ve ziyaretle tekrar Kahire’ye avdet eylediği zaman 21 Muharrem 887 Kasım
Bey miras pederi derdest etmek amelini takîb eden müşârün-ileyhe mürâcaat
eylemişlerdi. Kasım Bey’de ma’ada bir çok emre ve tarafdârları da Cem Sultan’a arz-ı
hıdmet ve teşrin-i mesai vuku eyleyeceklerini beyânla davet ediyorlardı. Cem Sultan
Erzurum’un kuvvadan kale imâli için tekrar talan-ı tecrübeye kıyyam ederek davet-i
vakıaya icâbet etti. 17 Rebî-ül-evvel 887’te Halep’e ve oradan Kilikya’ya geçerek
Adana’da istikbâline çıkan Kasım Bey ile mülâkat etdi. Bu mülâkatta Cem Sultan
Kasım Bey’in muavenetiyle şayed kardeşi Bayezid Sânî’den sultan olmağa muvaffık
olursa Kasım Bey ecdâdının tahtına iclâsını defetmek aldığı vilayeti dahi iâde
eyleyeceği yemin ile tahaddüd eyledi. Đki yerin kuvvetlerini birleştirerek Ereğli üzerine
yürüdüler ve sonra Cem Sultan ile Kasım Bey Konya önlerine vasıl olarak şehri her
tarafta muhâsara ettiler. 68 Rebî-ül-ahir 887 ve 2 Haziran 1482
Müttefikler burada bir muvaffakiyet elde edemeyerek orduları dağılmış
olduğundan ikinci defa’ olarak Akşehir ve oradan Taşeli’ne doğru kaçtılar. Cem Sultan
ile biraderi Sultan Bayezid bu esnâda ülüşmek üzere yendikleriyle süfera-i iğrâm ve
muhâbere-i ta’atti etmişlerse de itilâf hâsıl olmadığından Hersekzâde Ahmed Paşa
64
[ V.38a ] Anadolu süvarileriyle Kilikya’ya girdi. Cem Sultan henüz vakit müsâit iken
bir ilticagâh aralık lüzumuna kati’ olarak bu bâb da Karaman oğlu Kasım Bey ile
müzâkere etmişdi. Kasım Bey şehzâdenin Đran’da yada Arabistan’da ilticagâh aralık
tasvirâtının aleyhinde bulunarak Bayezid onun oğlu Musa Çelebi gibi Rumeli vilayetini
kendilerine kıyyâm ettirmek üzere Avrupa tarafına firâr etmesini teveccüh eyledi ki
Kasım Beyin bundan maksadı Rumeli taraflarından bir fıtrat hâsıl olursa bit-tabi’
padişah o tarafa teveccüh edeceğine Anadolu’nun cevlâtine müsâit bir surette salı ve
serbest kaldığı hengâmında derhâl Karaman eyaleti suhûletle destres ve şu surette silk-i
mürvetine nail olacak idi. Cem Sultan bu reye tabi ‘ olarak Muherremden arz-ı asıl olan
Süleyman’a hedâyâ takdîm etmek ve kendisinin de kabulüyle beraber Rumeli’yi
berveri vesâitinin tedârikini taleb eylemek üzere Rodos’a üstâd-ı azamı gönderdi.
Cem Sultan’ın elçisi Rodos Şövalyeleri tarafından bir mülâkat-ı resmiye ile kabul
olundu. Sefere çıktıktan sonra me’mûr olduğu husûsu şövalyeleler meclisinde müzâkere
olunarak maslahat şehzâdenin isâf-ı matracı tarîkinin haysiyeti ve siyâseti iktizâsında
olduğuna karar verildi. Bu müzâkerât esnâsında Cem yanında yalnız otuz kişi olduğu
halde Kilikya sahillerinde Korku limanına ve asıl ordusundan gelecek cevaba istifâden
bir Karaman kimesne rakib olmuş idi. Ertesi gün 6 Cemâzi-yel-ahir 887 ve 20 Temmuz
1482 Anamur açıklarında elçinin sefiri göründü. Sefer üstâd-ı azamın ruhsât-nâmesini
gösterdiği gibi Cem’i almak üzere bir donanma ile de geliyordu. Şehzâde bir müddetçik
Süleyman ile istişâre etti. Süleyman üstâd-ı azamın ifâdesine de yekte yekte şâyân-ı
emniyet görüldüğünü söyledi ise de Cem Sultan tarikâtın kadırgalarından birine
binmekle karar vererek üç gün kati’ mesâfe ettikten sonra Rodos’a dahil olarak
ihtirâmât-ı azami ile kabul olundu. Bir müddet sonra şehzâde Cem’in mahremlerin de
65
Ali Bey Cem Sultan’ın isyânı zevcesinin çoçuklarını bütün mahiyeti halkını Kilikya
sahilinde olub getirmek üzere bir kadırga ile Kasım Bey gönderildi.
[ V.39a ] Karaman oğlu Kasım Bey ile Cem Sultan’ın gubûbiyet hasebiyle koca belde
kendisinin bir muavenet ve kuvven istihsâl ümidi kalmadığı aklınca padişaha
nedâmetini ve affını arz ve istirhâm etmek üzere bir heyet gönderdi ve Đçel’inde
kendisine bir mahal ta’yîni iltimâs ve ba’demâ muhallekâtında bulunmayacağı tahaddüd
ile yürüdü. Padişah’ta matlûbini tervic ve isâf eyledi. 888
DÖRDÜNCÜ MEHMED BEY ……….888-1483
Bayezid Sânî’nin idare cülûsundan Karaman hükümdarının son ergen evlâdını olan
ve Silifke’de hükümet sürmekte bulunan Kasım Bey 888 senesinde vefât eylemişdir.
Aynı zamanda Karaman eyaleti valisi Şehzâde Abdane’de vefât eylemiştir. Ölmesiyle
istihsâl eden valiliğe Karagöz Mehmed Paşa ta’yîn kılındı.
Cem Sultan’ın hezimetiden sonra padişahın Kasım Bey’e bırakmış olduğu Taşeli
hükümeti de zeâmet olmak üzere Kasım Beyin hafidi Turgud oğlu Mehmed Bey’e
verildi. Turgud oğlu ki Tac’üt-Tevârih ve Solakzâde tarihlerinde ismi muharrerdir.
Kasım Bey’ın kızından hafidi idi. Onu Karaman Beyliğine ikâat eden Karaman
ümerâsıdır.
Zulkadir ve Ramazan oğullarının hakim oldukları Adana, Tarsus ve civarını
Kilikya tevâbisi, Mısır Sultanı ile Osmanlı hakanı arasında bir mesele-i menâzinfih
teşkîl eylediğinden Ahmed Paşa’nın Mısır ordusuna mağlub ve esir düşmesi üzerine
Sadrazam Davud Paşa Karaman üzerine harekât-ı harbiyesine me’mûr edildi ve Davud
66
Paşa Karaman hudûdu üzerinde ve Koca kale kurbünde Toros’un Aladağ eteğinde vasıl
olunca [ 16 ] Zulkadir Beyi
[ V.39b ] [ 16 ] Koca kale Makdonal Kinnier’in Koçhisar dediği mahalde (
Seyahat-name S.114 ) Makdonal bunun kadîm Tyana olduğunu zanneder. Razel ile
Makdonal’a nazaran Keyhüsrev ve Đskender Kilikya’ya buradan girmişlerdir. ( tasavvir-
i esfâr Keyhüsrev Razel S. 38 Seyahat-name-i Makdonal S.126 )……….. zannına göre
Keyhüsrev deryadan geçmiştir ki şarkta üçüncü boğazdır. ( Cihannümâ 614 ) bunu
Serfendiğar boğazı namıyla yâd eder. Ancak bu halde Dana ve Komana şimdiki
Elbistan olmak lazım gelir ki bu mümkün değildir. Çünkü Komana, Sarus ve Elbistan
ise Piramiyos şehri üzerinde inşa’ olunmuş idi.
[ V.40a ] Alaaüd-devle istikbâle gelerek tarîk hareketinde devam edecek yerde Kasım
Bey’in kızından çıktı. Mehmed yahûd Mahmud Bey’in isyan çıkarmış olduğu Varsak ve
Turgud aşiretleri arazisine gitmesini tevcih eyledi. 1487-892
Vezir-i azam bu reye mütaba’atla kumandası altında bulunan Rumeli ve Anadolu
Beylerbeyinin birincisini Tarsus yolundan ikincisini Alas yurdu boğazından Karaman’ın
içerisine dahil oldukları sırada Bulgar Dağını geçerek Varsak arazisini istila eyledi.
[17] Kasım Bey’in hafidi Turgud Mehmed Bey memleketinin Osmanlı ordusu
istilasına ma’rûz kaldığını görerek zevcesi ve çocuklarıyla beraber Haleb’e kaçdı. Bu
aralık Varsak rüesâsı arz-ı mütebaat için takımıyla vezir-i azam’ın huzuruna geldiler.
Davud Paşa mahavirliği derecesinde siyâset şinâs olduğundan bunları hedâyâya gark
ettikten sonra ve teşrîf-i hilâtları giydikten sonra iâde eyledi. Bu rüesa: Boğa oğlu,
67
Akbaş oğlu, Elvan oğlu, Sümük oğlu, Đğdir oğlu, Ak şeytan oğlu, Evren oğlu, Oğuz Bey
oğlu gibi bu beylerden ibâretdi. Mevsim ilerlemek olduğundan Davud Paşa ordusunu
terhis ile Rumeli’ye avdet etdi. Belki Halep’te eski kumandanın yerindedir. Lakin
Razel ve Kinnier’in söyledikleri bir defa’ var ki Keyhüsrev Kilikya’ya aynı zeriyeden
girmiş ise ileri gidecek yerde Tarsus’a doğru avdet etmiş olacakları Koca hisar’ın
“Castra Cyri “ mevkinde olması pek muhtemeldir.
[ V.40b ] [ 15 ] Burada Kilikya’nın iki boğazı bulunan biri Toros yolunun güzergâhı
ve diğeri Alaş yurdudur. Koçhisardan çıkınca birinci boğaza gelinir ki Makdonal bir
tarifini bırakmış ve övünmekle Razel’in fikrine göre Đskender ve Genç Keyhüsrev
buradan geçmişdir. Đkincisini mutlaka aynı zerbenin şarkındaki mahal olacaktır ki
Cihannüma’da ve Mazarık eserinde mezkûrdur. Burada üçüncüsünden yani çakırdan
geçen Hüccac yolundan bahs olunamazdı. Zira vezir-i azam büsbütün ona mukâbil ve
muhallit bir mevkide yani Koca Kale kurbünde ve daha ziyade şarka doğru bir yerde
bulunuyordu.
[ V.41a ] MUSTAFA BEY
Bu esnâdan Karaman Beylerbeyliğine ta’yîn kılınan zevat sırasıyla şunlardır : Yakub
Bey Mut’a Nizar oğlu Mahmud Bey, Bayezid-i Sâni’nin mahdûmları Şahinşah, Alişah
917’de vefât eden Şehzâde Şahinşah’ın Karaman oğlu Đbrahim Bey’in, Hacı Hamza
Bey’in namında oğlundan Mustafa Bey ismindeki [ 18 ] mahdûmu çoçukluğunda Đran’a
firâr etmişdir. Bayezid-i Sâninin Rumeli’de fütuhât ve muhârebât ile meşgûl
olunmasından bil’istifâde Mustafa Bey Kilikya’ya çıkıb geldi. Osmanlı idaresine
68
……………..ecnebi boyunduruğu altına bir türlü girmek istemedi. Turgud ve Varsak
aşiretleri Rodos’u mumâ-ileyh kendilerine bey nasb ederek kuvvet ve cesamet peyda
etdikten sonra Kilikya sahillerinde ayaklandılar ve Larende etrafına tecavüze başlayarak
hisarı muhâsara eylediler. Bunların kuvvetleri Avrupa’da Aydın’a, Amasya, Karaman ,
Yenişehir valileri bulunan Bayezid-i Sâni’nin üç şehzâdesi Ahmed, Şahinşah, Mehmed
Sultanlar, Dulkadir hakimi Alâeddin ile birleşmelerine rağmen hala tedâfuda kalmaya
mecbur oldular. Muhâtara-ı ehemmiyet ve bir suret-i acile kesb etmişdi. O esnâdan
Hac’dan avdet etmekte olan Musa Paşa belde-i Karaman’dan ta’yîn olunarak bu
gailenin defâsına me’mûr edildi. Bunu haber alan Mustafa Bey ref-i muhâsara ile Đçel’e
çekildi. Musa Paşa ordugâh-ı umûme ittihâz etmiş olduğu müddetten Taşeli’ne girdi. “
Arkadya “ nam mahalde muhkem inşâ ettirerek içine mukadder kafi muhâfaza
bıraktıktan sonra Mustafa Bey’i ele geçirmek üzere Tarsus’tan Haleb’e giden yol
üzerinde kendisini ta’kîb ve asileri firâra icyâd eylediler.
[ V.42a ] Mustafa Bey tebdil-i kıyafetle Tarsus’a ve oradan Haleb’e doğru kaçdı. [ 19 ]
Haleb şehrinin beyi mumâ-ileyh Mısır Sultanın emriyle padişaha bir amile olmak üzere
habs eyledi. Ondan sonra bu ailenin son neferi Mustafa Bey’den bir haber alınmadığı
gibi Karamanlıların nam ve nişanından de bir eser kalmadı. 907
Đstitrâd : Bayezid Sâni’nin evâhir-i saltanatında, şehzâdelerin dava-yı saltanat
kıyamları esnâsında Karaman Beylerinden cesur ve sadık “ Deli Kökez ” vali bulunan
Şehzâde Mehmed ile birlikte Konya Kal’asına girmiş ve mukâvemet-i dilirânesi
sayesinde Sultan Bayezid’in şehzâdesi Ahmed Sultan’ın muhâsarada ilerlemesine mani
69
olmuşdu. Vali Şehzâde Mehmed = ki Ahmed Sultanın yeğenidir.= Konya’ya teslimine
müteakib Ahmed Sultan Deli Kökez’in başını keserek padişaha gönderdi.
[ V.42b ] [ 18 ] Hammer, Solakzâde Mustafa Beyi Đbrahim Beyin hafidi olarak zikr
eder. Aşık Paşa Mustafa Beyin sahte olduğunu ve Sadettin ile Đbrahim Beyin biraderi
Mirza Beyin hafidi bulunduğunu beyân eder. “ Akran sabavetinde Đran’a firâr eden ve
Karaman oğlu Đbrahim Beyin biraderi Mirza Beyin oğlu olan Hacı Hamza’nın Mustafa
nam oğlu ki Đçel’de emârete ta’yîn eylemişdir. “ Ta’cüt-Tevârih
[ 19 ] “ Karaman oğlu Mustafa Bey tağir-i şekli ve libasıyla Tarsus’a ve oradan
Haleb’e kaçmış Mısır Sultanının emriyle Vali-i Haleb tarafından badel’habsi ifnâ
eylemişdir. “
Tacü’t-Tevârih
Karaman tarihi hakkında malûmât-ı mufassal ve mükemmele “ Boğfork’un ”
Karamanya Kitabı “ nda mevcûddur.
[ V.43b ] Kanuni Sultan Süleyman Macaristan’ı talan etmekte iken Anadolu’nun her
tarafında ezdir-i isyan başkaldırıyordu. Padişahın memâlikine avdet için Tuna’dan
geçtiği gün birkaç ulak Kilikya’ya Đçel Türkmenleri arasında isyan çıkararak müthiş bir
suretle etrafa intişâr etmekte olduğu haberini getirdiler Anadolu Beylerbeyi iâde-i
sükûn-ı memleket için hemen oraya gönderildi. Bu tavyanın sebebi Đçel Sancakbeyi
esbak vezir-i azam Hersek Ahmed Paşazâde Mustafa Bey’in sancağın tahrîri hakkında
verdiği emir idi. Kadı Muslihiddin ile katibi Mehmed’e tevdi’ olunan işte ani hazırlıklar
70
oldu. O vakitten beri ahali gizli gizli heyecan içinde idi. Bunu meydana çıkarmak için
ancak bir vesile lazım geliyor ki oda zuhûr etdi. “ Süklün Koca” namında bir ihtiyar
Türkmen tarlasına iki yüz akça derecesinde ağır bir vergi konulmasından şikayet etmesi
üzerine cevab olmak üzere sakalını traş etdiler. Bu tahkîrden verginin ve hafiden daha
ziyâde müte’essir olan Süklün Koca oğlu Süklün şah Veli ve Zünûn oğlu namında
üçüncü bir nahoş ferdiyle Türkmen aşiretleri başına geçti. Kadı ,katib , sancak beyi
ansızın ele geçirilib öldürüldü. 10 Ağustos 1527 / 12 Zil-ka’de 933 Karaman
Beylerbeyi Đskender Paşazâde Hürrem Paşa kuvvetine mağrur olarak asiler üzerine
yürüdü. Lakin askeri Kayseriyye’ye yakın olan Kurşunlu Boğazı kurbünde mağlub ve
maktûl olarak kendiside cenk meydanında kaldı. Galipler Tokat tarafına teveccüh ile
artık Abâd ve Kazabâd ovalarında tahsîd etmeğe gitdiler. Amasya’da ikâmet eden
eyalet-i Rum Beylerbeyi Hasan Paşa kendi askerini Zulkadir, Maraş, Malatya
Beylerinin askeriyle birleştirerek ordugâhı Sivas’ta kurdu. Malatya Beyi Yularkasdı
Bey bin süvari ile düşmanın istikşâfına gönderildiği halde dört yüz kişi gaib ederek
şehre avdet eyledi. Ramazan oğlu ailesinden ihtiyar Adana Beyi Piri Bey ==
kendilerine ma’lûmât verilmiş ve biri Ayıntab’a diğeri Malatya’ya vürûd etmiş olan ==
Şam, Diyarbekir Beylerbeyinin getirecekleri imdâdı beklemek muvaffık-ı ihtiyât
olacağı beyân eylediyse de genç ve cesareti müfrit Rum Beylerbeyi bu nasihatı
dinlemedi. = 19 Zil-hicce 922 Hüseyin Paşa Höyüklü kurbünde Türkmenlerle harb
ederek evvel emirde Türkmenler bir ricâta mecbûr ve reisleri Zünun telef oldu. Lakin
tekrar toplanıp gece yarısına doğru Hüseyin Paşa ordugâhına alel gafle basarak paşayı
mücrûh ve Sivas’a kaçmaya mecbur ettiler ki orada yarasından terk-i hayat eylemişdir.
Akibet Diyarbekir Beylerbeyi Hüsrev Paşa asilerin muvaffakiyetine nihâyet vermek
71
şerefine nail oldu. Yine bu sırada Adana ve Tarsus’ta dahi karışıklar zuhûra geldi.
Adana mülhâkâtından Berendi nahiyesinde Domuz oğlan ve Tarsus ırmağına Ulaş
nahiyesinde Yenice Bey isyan çıkarmışlardır. Veli Halife namında bir acem müteassi de
Tarsus civarını da Kara Đsalı aşiretinden
[ V.44b ] isyan ettirmişdi. Ancak bu iki isyan Adana Beyi Piri Beyin tedâbir-i akîl-ane
ve müessiresiyle az vakit zarfında süratle bastırıldı. Ertesi sene Karaman’dan tertîb
olunan isyan daha ehemmiyetli olmak ve bizzât vezir-i azamın orada bulunması icâb
ettirmişdir. Yeni haberlerin hali ittihâz ettikleri Hacı Bektaş melamesinin yani Kadıncık
Ana’dan burnu kan damlasıyla nefsi oğlu olan Habib Efendi evlâdından Resûl Çelebi
ve bunun oğlu Balım Sultan ve bunun oğlu Đskender ve Đskender’in oğlu Kalender,
bayrağının altına birkaç bin derviş Abdal, Kalender ile Esafil namında bir çok kişi
toplamışdı. Rum, Anadolu, Diyarbekir Beylerbeyinin birbirini müteakib ettirdikleri
muhârebede asiler kâh mağlub kâh galib oldular. Rum Beylerbeyisi Yakub Paşa “
Unavur Boğazında Kalendere mağlub olduğu gibi Kalender’de Yasin ovada Hüsrev
Paşa’ya bozularak Karaçayır’ta Anadolu Beylerbeyi Behram Paşadan intikam alıb onu
Tokat’a ilticaya mecbur eylemişdir. Behram Paşa bu şehrin karşısına kendisine ilhak
eden Karaman, Halep Beylerbeyi ile birlikte Kalender’le felaketli bir muhârebede
bulunarak Karaman Beylerbeyi Alaiye, Amasya, Birecik Beyleri ve Karaman ve
Anadolu tımar defterdarları bu cenkte maktûl düşmüştür. Vezir-i azam Zulkadir
eyaletinde Kars nam mahalinde iken bu kanlı mağlubiyetin haberini alarak Đstanbul’dan
gitmiş olduğu üç bin yeniçeri ve iki bin sipâhi ile alel acele Elbistan’a kadar ilerledi.
Lakin asilere hücum ettirmeden evvel muvaffakiyeti te’mîn edecek iki tedâbir-i ittihâz
72
eyledi. Türkmenlere mağlub olan askerden orduya gelecek bulursa mağlubiyetlerine
dair tesîr edecekleri haberleri yerini askerin efkâr ve kuvva-yı uzviyesini ihlâl edeceğine
ancak korkarak bunlardan kimse gelmemesi ve eski halde öldürmelerine emr eyledi.
Ondan sonra lazım gelenlere iltifât göstererek tımarları tevcîh ederek evvelce Kalender
tarafına geçmiş olan Türkmen aşiretlerini bu tarafa celb etdi. Bu aşiretler “ Çiçekli,
Akça Koyunlu, Masatlı, Bozoklu ” da. Bunların intikamı üzerine asiler birkaç yüz
kişiden ibâret kalarak sadrazamın çaşnigirlerinden Bilal ve Mehmed ve Deli Pervane
kumandasında bir müfreze ile kolayca mahzûr oldular. Kalender maiyetiyle beraber
Başsaz Dağlarından tutularak kendisiyle Zulkadir hanedân-ı ahalisinden felaket arkadaşı
olan Veli ve Murad’ın başı kesildi. Vezir-i azam’ getirildi. 22 Ramazan 933 / 22
Haziran 1527 bu muvaffakiyetinden sonra Đbrahim Paşa Anadolu Beylerbeyi ile Küçük
Asya Beylerini == Tokat muhârebesinden kaçıbta şan-ı askeriyeyi muhâsaraya koymuş
olanları tahkîk etmek üzere == afv ettiği divâna çağırdı.
[ V.45a ] Evvela Anadolu Beylerbeyi Behram Paşa’ya bir zarar tahdid ile “ yarısı
çıplak, serseri, hane-i berdûş, torlak derviş takımının önünden nasıl kaçdınız ? “ dedi.
Beylerbeyi cevab veremerek yahûd cevaba cüret edemez. Vezir-i azam aynı suali ve
diğerlerine irâd etdi. Onlarda ordunun mağlubiyeti ve savletini birbirlerine atf ve isnâd
ederler. Celladler takarrub için emir aldıkları sırada idi ki sabık vezir-i azam Piri
Paşazâde Đçel Bey’i Mehmed Bey o vakte kadar muhâfaza eylediği sükûtu katl ile
padişahın saadeti için dua etdikten sonra “ ecdâdına bir muhârebeye girişecekleri zaman
Alâeddin istimdâd ve tecrübeli ihtiyarlarla müşâvere etmeğe mutâd edinmişlerdir. Biz
ise ne onu yaydık ne bunu yaydık gurur-ı nefsimize i’timad bu felaketleri başımıza
73
getirdi. Cezamızı çekmek için işine kabih ve işine başlarız “ dedi. Vezir-i azam bu
merdân sözlerden mütessir olarak müteharrih afv ile Adana Vali-i akili Piri Beyi
maiyetine alarak Đstanbul’a avdet ve taraf-ı şahâneden kimileri iltifâtla kabul edildi. 11
Ağustos 1527 birkaç ay sonra i’lân-ı isyân etmiş olan Seyyid’i Adana’ya mülhak Üzeyr
Sancağı Beyi bulunan amcası oğlu Ahmed Bey’i Üzeyr yakınında külliyen mağlûb
ederek beş bin kişi ile Berendi nahiyesini ve sonra ve buradan aşağı Ayas kasabasını
garet ve ihrâk ile Dulkadir arazisinde Kars kasabasında Đncir oğlu namında diğer bir asi
ile birleşib Sis Kalesi önüne geldi. Bu taraflarda ilk bir isyânı o kadar muvaffakiyetle
teskîn ettiğini gördüğümüz ve Ramazan oğlu Piri Bey ki Đstanbul’a gelmişdi. Taraf-ı
şahâneden bu isyânı da itfâya me’mûr oldu. Bir müddetten beri hasta bulunmakla
beraber bela-yı zor birkaç bin kişinin Đstanbul’dan azimetle son derecede tatbîk
görülmekte olan Sis Kalesinin imdâdına tam vaktinde yetişdi. Onun takribinde asilere
iki fırkaya ayrıldılar. Bir fırkası Üzeyr üzerine ricât edecek öteki fırka Seyyid
kumandasıyla Sis Dağında Derbend Kulübesi kurbünde müstahkem bir mevki’ tutdu.
Pir Ali Bey, Seyyid üzerine hücum ile kardeşiyle maiyetinde iki bin kişiyle meydan
harbi teftişleriyle sed ettiklerini gördükten sonra galebe etdi. Seyyid de ele geçirdi.
Ertesi gün Üzeyr üzerine yürüyerek asilerin ikinci fırkasını perişan etdi. Hayyen der-
zencir olan Seydi’yi rüesâ-yı usâtının başlarıyla birlikte Đstanbul’a gönderdi. Seyyid’de
Đstanbul’da padişah emriyle asıldı.
74
[ V.46 ]
[ V.47 ]
[ V.48 ]
[ V.49 ]
[ V.50b ] El-yevm Đçel Sancağının merkezi olan Silifke mütekaddiminin “
Kalesdiyanos “ tesmiye edecekleri Göksu nehrinin sağ kenarında ve bunların
mansabında 16 kilometro yukarıda Tarsus’un 98 kilometro cenûb-i garbinde bir dağın
eteğinde ve denize kadar muhtemel bir ova kenarında vaki’ el-haletü hazihi hane ve
2500 nüfusla hâvî küçük bir kasabadır. Etrafı ve civarında eski Silifkiye şehri
muazzamında cesim ve Mecral’ül-kül harabeleri bilhassa Göksu nehrinin kenarlarına
dağılmış bir çok harabeler, bir takım mabedler husûsuyla kiliseye tahvîl edilmiş bir
mabed bir çok mermer sütunlar, tiyatrolar, tak-ı zaferler, mezarlar, mağaralar tahtü’l
zeminde şose yollar….…………mermer döşemeleri, mozayıklarla menkûş musavver
zeminler hafriyat-ı neticesi çıkarılan toyundan ve mermerden heykeller, musamma
kabirler ve sütunlar kesme taştan ma’mûl 30 arşın arz ve umkunda ve 60 arşın tulunda
75
muhteşem bir sahrınç ile bundan suyu taksîm eden bir takım su yolları, kasabanın
üstündeki tepede ve divarlarında henüz hal edebilmiş Ermenice kitâbeleri hâvî Rados
Sen Jan Şövalyelerinin kadîm bir şatosu kasaba haricinde takriben yarım saatlik
mesâfede el-yevm “ Meryemlik” denilen ve Rumların ziyaret-gâhı olan mahalde ittihâzı
kısmen mevcûd harab mabed ve höyükleri kezâlik kasaba kenarında Abdâl yahûd Say
mahalle denilen Mud caddesinin tarafeyninde bir çok Rum kitâbelerini hâvî mezarlar
görülür. [ Bu mezarlar bazısı taksimâtlı bazısı murabba, mustedil-i şekl veya müdevver
birer hacenden ibâret kayaları olmak suretiyle yapılmış bir takım inlerdir. Pencere
kadar birer menfezden girilmek suretiyle içeri giriliyor. Bunlardan ikisininde üzerinde
mahkûk eski Rumca yazma kitâbeler mevcûddur. Bazı kulelerin her defâati mürûr
zamanla okunmaz bir hale gelmiş ve diğerlerinde ki kitâbeler büsbütün gaib olmuşdur.
Yan yana bu iki mezarın şekil ve vaziyeti üzerinde ki yazılar bil’istihtâh 3/4 rakımlı
şekillerde gösterilmişdir.
Havası kışın pek iyi ise de yazın pek sıcak ve orada ki bataklıklardan dolayı
sıtmalıdır. Bu sebebten
[ V.51b ] Yazın halk heb yaylaya göçerler. Esnân-ı bizar ve sersem edecek derecede
şiddetli poyrazları eksik değildir.
Eski Silifkiye şehri harabelerinden maada Silifke’nin 40 kilometre şimâlinde dağda
eski hisarda ki bunda Silifke’nin 40 kilometro şimâl-i şarkında ve sahilde Ayas
kurbünde “ Elusa “ ve biraz daha ötede Sebaste şehri kadîmlerinin harabeleri Limus
suyu mansabının önündeki kayalık bir adanın üzerinde el-yevm “ Kız Kal’ası ” denilen
Korikos kale-i kadîmesi ve bunun karşısında sahilde Korikos şehri kadîm-i mevki’ ve
76
bunun üstünde de “ Şeytanlık ” ismiyle garib vasi ve geniş çehrelere münkasım bir
mağara bulunuyor. Nahiye merkezi olan Limus ki el-yevm küçük bir karyedir. Kurun-u
vustada büyük bir şehir idi. Limus suyu vadisinde kayalara oyulmuş birçok höyükler ve
resimlere ve kazânın her tarafında su yolu köprü kale gibi enbiya-i kadîm asarı
bulunmaktadır. Gelendire Silifke’nin 62 kilometro garb-i cenûbunda vaki’ Gülnar
kazânın merkezi küçük bir kasaba ve iskele olub ancak 210 ahalisi bir cami, bir
medresesi, bir tekyesi ve bir külliyesi vardır. Đhrâcatı, kereste, odun , palamud, yağ,
panayır, deri vesaireden ibâretdir. Etrafı bağlık olub külliyetli üzüm vesair meyveler
hâsıl olur.
Gelendiris “ Celenderis” ismiyle bir şehr-i kadîmin mevkinde olub şehir-i
mezkûrun Fenikeliler tarafından te’sis olunduğu veya daha eski olduğu maznûndur.
Romalılar zamanında ve ba’dehu Kurun-u vustada Venedikliler devrinde büyük ve
mahûr olub şimdiki kasabanın etrafında ve deniz kıyısında görülen harabeleri o
vakitlerden kalmadır. Bunlar meyânında dört kapılı işlenmiş taştan ma’mûl bir bina ile
bir kale bir su yolu ve taştan birçok mezarlar bulunur.
[ V.52b ] Bayezid-i Sânî ve Fatih Sultan Mehmed vüzerâsından Saruca Paşa’nın
Silifke’de yaptırdığı bir cami-i mescidle 950 tarihinde vefât edib Bursa’da Emir Sultan
hazinesinde medfûn şuaradan Cezeri zâde Koca Kasım Safi Paşa’nında kezâlik,
Silifke’de tesiskerdesi bir imâreti vardır.
Kasaba’da çarşı içinde 21 metro boyunda ve 20 metro eninde bir cami-i şerîf
vardır . Bu cami metin ve berat yer altında olduğundan dört merdivenle inilir. “
Alâeddin Cami demekle ma’rûftur. Arablar zamanından kalma olduğunu Hammer ve
77
Kamûs’ul Alam sahibi söylüyor. “ demekle âl’a rivayeten Selçukîlerden Sultan
Alâeddin tarafından inşâ edildiği de mervidir. 45 metro boyunda ve otuz beş metro
eninde Alâeddin Medresesi demekle ma’rûf harabe yüz tutmuş bir medrese vardır.
Bundan maada Osmanlılar devrine ait bir takım eshâb-ı hayrat tarafından yaptırılmış
sekiz tane medrese daha vardır. Hükümet dairesi kurbünde 10 metro boyunda ve 8
metro eninde Selçuklulara aid bir hamam vardı. Sultan Alâeddin vakfıdır. Kezâlik
kasabasının ağzında Göksu nehri üzerinde 149 metro tulünde ve beş buçuk metro
arzında yedi gözlü cesim ve metin bir köprü vardır. Bu köprü vaktiyle Selefkoslar
zamanında yapılmış ise de bila’hâre ortasından kesilmiş olduğundan 1290 tarihinde
yıkdırılarak yeniden yaptırılmıştır. 38 metro boyunda ve 34 metro eninde çarşı içinde
kısmen harab olmuş kemerli bir han vardır. Bu da Alâeddin Cami-i şerîfinin vakfıdır.
Selçukîlere aiddir. Çarşı içinde 6/ 20 metro eninde Karaman oğullarına aid olduğu
anlaşılan “ Tevekkül Sultan “ denmekle ma’rûf bir türbe vardır. Đçinde dört mezar
bulunur. Birisi Tevekkül Sultan’a aid olması da diğerlerine ailesi kitâbesi yokdur. Lakin
Alâeddin’in şeyh olduğu rivâyet olunur. Kezâlik Teşrin-i evvel 11 metro boyunda 8
metro eninde kasabanın dışında Taşucu yolu üzerinde Karamanlılara aid Selçukîliler
zamanından kalma “ Mukaddem Dede “ demekle ma’rûf bir türbe dahi vardı. Kezâ
Mersin tarîki üzerinde Kız Kal’âsında yarım saat ötede ihrâm şeklinde derununda bir
mezarı ve kitâbesi hâvî Karamanîlere aid bir türbe dahi vardı. Kasabaya altı saat
mesafede “ Keban” mevkinde Karamanîlere aid “ Ali Baba “ türbesi de mevcûddur. Bu
zâtta Şeyh Ali es-Semerkandî’nin halifelerindendir.
78
[ V.53b ] Silifke’ye dört buçuk saat mesafede Tozara karyesinde bir mezar vardır.
Yalman Dede türbesi demekle ma’rûf olub halkı ziyaret ederler bu zât Tozara
karyesinde sakin imiş bundan yarım asır kadar evvel vefât etmiş mıntıkadan bir adam
imiş. Bu sebeble kabri ziyaretgâh olmuşdur. Asıl ismi Süleyman imiş. Dışı taş ve divar
ile çevrilmişdir. Kezâlik Silifke’ye bir buçuk saat mesafe de Şeyhler karyesinde bir
kabri vardır ki buna Şeyh Đlyas namı veriyorlar . Bu zâtın Türkistan’dan geldiği rivâyet
olunur. Sultan Mahmud zamanında afvâdına keret verilmiş elân daha sülaleleri vardır.
Burası da ziyaretgâhdır. Mersin caddesi üzerinde “ Hu Dede “ demekle ma’rûf bir
mezar daha vardır, ziyaretgâhdır. Bu zâtın hangi asırda yaşadığı ma’lûm değildir.
Osmanlı devrine aid hayrat sahibleri tarafından yapılmış Gülnar’da üç medrese ile
Gezende ırmağa üzerinde Karamanîlere aid sağlam bir köprü vardır. Karamanîlere aid
Şeyh Ömer karyesinde “ Şeyh Ömer “ Ay alanında ” Şeyh türbesi “ Hacı Bahaaddin
karyesinde “ Hacı Bahaaddin Türbesi “ demekle ma’rûf ve her üçü de Şeyh Ali Es-
Semerkandî hülâfasından bulunan üç türbe ile Zeyne karyesinde bir türbe vardır ki
içinde üç lahid mevcûd ve Şeyh Ali es-Semerkandî hazretlerine aiddir. Fakat bu
lahidlerden hangisinin şeyhe aid olduğu ma’lûm değildir.
[ V.54b ] Meşâhir ve Osmanlı Vüzerâsı
[ Đçel’li Ahmed Paşa ] Sultan Mahmud-u Sânî zaman-ı saltanatta Bursa mutasarrıfı iken
1233 tarihinde der-saâdet-i celîle Kapudan-ı Derya nasb olunmuş ise de taşralarda
alışmış olduğunu iltimâs üzerine mütekiben Hüdavediğar valiliğine nasb olunmuşdu.
Ba’dehu Đznik 1239’da Şam valisi ve Emir’ül-Hac olub Humus vusûlünde vefat
79
eylemişdir. Gürcü’l as Abdülhamid evvel vüzerâsından ve sadırdan [ Meşâhir Ali
Paşa’nın ] 1190 tarihlerinde Adana ve Karaman’da valiliği vardı.
1063’te Akdeniz sevâlinde Koca nam mahalde tevellüd ve 1166’da vefâd edib Sultan
Mahmud Han evvel devri sadrazamlarından bulunan [ Hacı Ahmed Paşa ] nın 1164’te
Đçel’de valiliği vardı. Sultan Abdülhamid evvel devrinde iki defa sadrazam olan bu
Bolulu [ Đzzet Mehmed Paşa ] 1190 tarihlerinde Đçel Valiliği etmişdir.
Kezâlik Sultan Selim-i Salis devri vüzerâsından ve sadırdan Zağfiranbolulu diğer [
Đzzet Mehmed Paşa ] nın daha 1200 tarihlerinde Đçel’de vilâyeti vardı.
[ V.55 ]
[ V.56b ] 25 / 13 Sahifeden mabad
Mut’a aid
Mut da kasaba içinde Karaman oğullarına aid 70 metro boyunda 20 metro eninde Acem
tarz mimarisinde ” La’l Paşa” Cami demekle ma’rûf bir cami-i şerîf vardır. 225 metro
boyunda ve 21,5 metro eninde kasaba ortasında Karamanîlere aid “ La’l Paşa
Medresesi “ denmekle ma’rûf harab yüz tutmuş bir medrese vardır. Bundan maada üç
tane harab medrese ve han vardır. Karamanlara aid yalnızca Bağ karyesinde
değirmenlik tabir ettikleri yaylakda bir türbe mevcûddur ki buna “ Nureddin Sofû “
türbesi derler. Seyid Salih’te dışı türbe olmayıb taş ile çevrilmiş “ Seyid Salih Türbesi “
demekle ma’rûf bir türbe daha mevcûd olub halkın ziyaretgâhıdır. Bu zât Şeyh Ali es-
Semerkandî hazretlerinin halifelerindenmiş. Alâeddin Semerkandî meşâhir-i ulemada ve
80
sofiyanesi olub Maveraünnehir’den diyâr-ı Rum’a Hicretle ( 823’de) Larende
Kasabasında tavattun etmişdi. Dört ciltden mürekkeb na-tamam bir Tefsir-i Şerîf vardır.
Çok muammer olub 150 yaşına takarrub etmiş olduğu mervidir. Müridleri tarafından
yazılmış birde menakıbı vardır. Karaman oğullarına aid Mut kabristanında bir mezar
vardır. Karaman oğullarından Sinan Beyin kızı olduğu ve kitabesinde “ Vak’ül-Mevt
Sinan Bey fî Şehri Şabân “ yazıyor [ Lakin Karaman oğullarından Sinan Bey isminde
birine tarihinde tesadüf edilmemişdir. ]
Mavka Kal’ası namıyla kasabaya iki saat baidiyeti olan Kozlar mevkisine tahminen
beşyüz metro uzaklıkta büyük bir kaya üzerinde bir kale vardır. Evvelce Romalılara
veya Rumlara aid gibi ise de Selçukîler tarafından tamir edilmiş olduğu ve burçak
yerinde derununda öyle okunabilir şu kitabe vardır.
“Allahü Teala fizamen Sultan’ül-azam Alaüddünya veddin Keykubât ibn-i
Keyhüsrev …………….” çok yeri bozulmuş olduğunda zorca okunuyor. Büyük taştan
dağ üzerinde müteferrik surette olduğu için eninini boyunu ölçmek mümkün değildir.
Boyları kırk metro ve yemünden iki yiğirmi altı metro olub Karaman oğullarına aid La’l
Paşa cami-i şerîf havlusunda iki türbe vardır. Bu türbelerin birinde dört mezar vardır.
Kitabelerin isim yerleri hak olunmuştur. Tarihleri vesair yazıları duruyor. Tarihleri 760
– 726 ihrâm şeklinde devresi murabba yukarısı ihrâm şeklindedir.
47 metro boyunda ve 38 metro eninde şehir içinde Selçukîler aid bir han vardır. Bu
han taştan ve kemerlidir. Kapısının ağzında ki Karakol mahallerine ve her odada ki
ocağa varınca şimdi harab bir halde bulunan haneye muttasıl süvari hayvanlarına
mahsûs yerler bulunuşuna nazaran bir kışla olduğu anlaşılıyor. Kapısının üzerinde bir
kitabe var olduğu eski adamlar söylüyorlarsa da bu kitabe kaldırılmış ve hana Mutun
81
Kravga Beyleri sened-i hakani alarak temellük etmişlerdi. Kezâlik 20 metro boyunda 10
metro eninde Selçuklulara aid sağlam bir han vardır tarihi taş düşmüş. Yalnız bir
parçasında Alâeddin adı muharrerdir. Aynı boy ve ende Sertavul hanından bir buçuk
saat ötede yine sağlam bir han vardır. Karaman oğullarına aid biri kasabanın garb
şimâlisinde diğeri şu çatı ırmağında bir kısmı harab bazısı sağlam iki köprü vardır.
Hepsinin eni ve boyu 15 ile 35 metro arasında bulunmaktadır.
[ V.57b ] Anamur’a aid
11.inci sahifeden mabad
12’şer metre boyu ve eninde Anamur’un çorak kasabasında Selçukîlere aid olduğu
Alâeddin Cami-i Şerîfi demekle ma’rûf harab bir camiyle kezâlik 14 metro boyunda
Mamuriye Kalesi içinde Karaman oğullarına aid etrafında kemer olmadığından harab
olmuş bir cami vardır. Ehsâb-ı hayrat tarafından yapılmış iki de medrese vardır.
Mamuriye Kal’ası kurbünde Selçukîlere aid harabesi elan mevcûd yiğirmi bir gözden
ibâret bir bedesten vardır. 30 metro boyu 11 metro eninde Mamuriye Kal’ası kurbünde
Karamanîlere aid bir yakınında şehir ve kasaba olmadığına harab olmuş bir hamam
vardır.
68 metro boyu ve 16 metro eninde Anamur canibinde Karamanîlere aid sağlam
bir köprü vardır. 40 metro boyunda Mamuriye Kal’ası içinde Karamanîlere aid bir
türbe vardır. “ Ayna Gazi “ demekle ma’rûfdur. Bu zât Şeyh Alâeddin es-
Semerkandî hazretlerinin hülâfasındandır. Bu türbe ihrâm-ı müseddes şeklinde olub
çevresi kırk metrodur. Köpük karyesinde Karamanîlere aid Seydi Mustafa Türbesi
demekle ma’rûf bir türbe daha vardır. Burası Semerkandî hazretlerinin
82
hülâfasındandır. 14 metro boy ve 9 metro eninde Mamuriye Kal’ası içinde
Karamanîlere aid bir de tahhane vardır.
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
SONUÇ
Süleyman Faik Efendi ( Akçın ) ‘nin 1921 yılında kaleme aldığı “ Karaman ve
Đçel Tarihi “ isimli yazma eseri Karaman oğulları ve bölgenin tarihi hakkında önemli
bilgiler veren çok kıymetli bir eserdir.
Tez çalışmam olan bu eserde Karaman oğullarının 1300 ve 1527 yılları arasındaki
siyasi, sosyal, iktisadi hayatları ile ilgili bilgiler verilmekle beraber Karaman oğulları
hükümdarları dönem dönem incelenmiştir. Karaman oğulları hükümdarlarının siyasi
hayatları ile beraber Selçuklular, Moğollar ve Osmanlılar ile mücadelesi de ele
alınmıştır. Karaman oğulları döneminde yapılan kaleler, camiler, tekkeler,
medreseler, gibi yapılarda eserde belirtilmiştir.
Yazmanın dipnot kısımlarında ise Konya, Adana, Kayseri, Niğde, Aksaray,
Beyşehir Tarsus, Anamur, Gülnar, Mut, Ermenek, Silifke gibi Orta Anadolu ve
Akdeniz Bölgelerinde bulunan irili ufaklı birçok şehrin hem tarihi hem de coğrafyası
hakkında önemli bilgiler sunulmuştur. Bu bölgelerin eski isimleri verilmekle beraber
şehirlerdeki Hıristiyan ve Müslüman nüfus oranları , coğrafi yerler, eski harabeler
müellif tarafından verilmiştir.
Bu şehirler Yunanlılar, Persler, Büyük Đskender, Romalılar ve Arablar
hakimiyetinde uzun yıllar yaşamış Selçuklu ve Karaman oğulları döneminden sonra
Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Dipnot kısımlarında verilen bu bilgileri Đtalyan,
Yunan, Arab, Osmanlı tarihçilerine dayandırmıştır. Ancak burada önemli olan sadece
bölgenin coğrafyası ve tarihi olmakla beraber bu müverrihler ve eserlerine yer
verilmesi de bir o kadar önemlidir.
Đncelediğimiz yazma eser Konya, Karaman, Aksaray, Đçel, Tarsus, Adana
bölgelerinin tarihine mühim bir katkı sağlayacağımdan hiç şüphem yoktur. Sonuç
olarak Süleyman Faik Efendi’nin “ Karaman ve Đçel Tarihi” el yazma eseri Karaman
oğullarının kuruluşundan yıkılışına kadar siyasi, iktisadî, sosyal, askeri hayatıyla ilgili
bilgiler verilmiş ve dipnot kısımlarında şehirlerin tarihleri ve eski isimleri ilgili kısaca
da olsa mühim bilgiler verilmiştir.
142
BĐBLĐYOGRAFYA DARKOT, Besim, “ Konya “ , Đslam Ansiklopedisi, VI.Cilt, Đstanbul 1997 DEVELLĐOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat13, Aydın Kitabevi yay., Ankara 1999 DÜLGERLER, Osman Nuri, Karamanoğulları Dönemi Mimarisi, VI. Dizi, TTK yay. Ankara 2006 ERDOĞRU, M.Akif, Karaman Vilayeti Tarihinin Arşiv Kaynakları, Đzmir 1995 KONYALI, Đsmail Hakkı, Alanya Tarihi, Đstanbul 2005 ÖZKARCI, Mehmet, “ Niğde “, Türk Diyanet Vakfı Đslam Ansiklopedisi, C.33, Đstanbul 2007 REDHOUSE, Sir James W., Turkısh and Englısh Lexıcon3, Çağrı yay., Đstanbul 2006 TEKĐNDAĞ, M.C Şehâbeddin, “ Karamanlılar “, Đslam Ansiklopedisi, VI.Cilt, Đstanbul 1997 SAMĐ, Şemseddin, Kâmûs-ı Türkî13, Çağrı yay., Đstanbul 2004 SÜMER, Faruk, “ Karaman-oğulları “ Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, çev. M.Akif Erdoğru, 100.Sayı, Ankara 1996 ÜNAL, Tahsin, Karamanoğulları Tarihi, Konya 1986 YARDIM, Ali, Đzmir Milli Kütüphanesi Yazma Eserler Kataloğu, C.2, Đstanbul 1994
143
ÖZGEÇMĐŞ Ergin Koyuncu 12.08.1983’te Kahramanmaraş’ın Elbistan Đlçesinde doğdu. Đlk
öğrenimi Đskenderun , Orta öğrenimi Đzmir’de tamamlamıştır. Lise eğitiminden sonra
lisans eğitimini 2001-2005 yılları arasında Pamukkale Üniversitesi Fen- Edebiyat
Fakültesi Tarih Bölümünde tamamladı. 2006-2008 yıllarında Atlas Matematik
Dershanelerinde, 2009 yılında Ulusoy Dershanelerinde, 2010 yılında ise Sınav Dergisi
Dershanelerinde Tarih Öğretmeni olarak görev yaptı. 2008-2010 yılları arasında da
yüksek lisans eğitimini Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yeniçağ Tarihi
alanında tamamladı.
144
KARAMAN VE ĐÇEL TARĐHĐ HAKKINDA TÜRKÇE BĐR EL YAZMASI
Süleyman Faik Akçın’ın 1337/ 1921 de hazırladığı “ Karaman ve Đçel Tarihi “
isimli elyazması Karaman oğulları tarihi hakkında bilgiler vermektedir. Yazmada
Karaman oğullarının kuruluş sürecinden Osmanlı egemenliğine girmesine kadar olan
dönem anlatılmıştır. Dipnot kısımlarında ise Karaman, Konya, Đçel, Adana, Ermenek,
Silifke, Anamur gibi Anadolu şehirlerinin tarihi ve coğrafyası hakkında bilgiler
sunulmuştur. Bu dipnotları verirken de Yunan, Đtalyan, Türk, Arap gibi tarihçi ve
coğrafyacılardan yararlanmıştır. Karaman oğulları döneminde ise Beyliğin
Selçuklulardan bağımsızlığını kazanması, Osmanlılarla mücadelesi ve Karaman
hükümdarlarının hayatları ile ilgili birçok bilgi verilmiştir.
145
A TURKISH MANUSCRIPT ON THE HISTORY OF KARAMAN AND ĐÇEL
The manuscript named “ The History of Karaman and Đçel “ prepared by
Süleyman Faik Akçin on 1337/1921 gives information about Karamanoğulları's
history. In this manuscript, it was told about the process of the foundation of
Karamanoğulları and that Karamanoğulları passed to Ottoman domination.In part of
footnotes, also,it was given the information about history and geography of
Anatolian cities such as Konya, Karaman, Içel, Adana, Ermenek, Silifke and
Anamur. He made use of historians and geographers such as Arabian,Turkish,Italian
and Greek while preparing these manuscript. In this manuscript,it was given a lot of
informations about gaining Qaramani seigniory's independence from Seljuks, it's
struggling with Ottomans and the lifes of Karaman rulers.