karl marks fransa'da sınıf savaşımları (1848-1850) amucadelebirligi.com/pdf/klasikler/...5...

92
Karl Marks Fransa'da Sınıf Savaşımları (1848-1850) Karl Marks

Upload: others

Post on 12-Jan-2020

20 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Karl MarksFransa'da Sınıf Savaşımları

(1848-1850)

Kar

lMar

ks

2

3

Fransa'da Sınıf Savaşımları

Karl MarksFransa'da Sınıf Savaşımları

(1848-1850)

4

Karl Marks

5

Fransa'da Sınıf Savaşımları

Friedrich Engels'in GirişiFRANSA'DA SINIF SAVAŞIMLARI

1848-50Marx'ın bu yapıtı, onun, kendi materyalist anlayışı ile ve

giderek durumun içerdiği verilerin yardımı ile çağdaş tarihinbir parçasını açıklama yolunda ilk girişimi oldu. KomünistManifesto'da, teori, bütün modern tarihin bir taslağını yapmakiçin kullanılmıştı, Marx ve ben, Neue Rheinische Zei-tung'un[96] yayınladığı makalelerimizde, teoriyi, anın siyasalolaylarını yorumlamak için kullanmıştık. Buna karşılık, bu-rada, bütün Avrupa'da, kritik olduğu kadar tipik olan birkaçyıllık bir gelişmenin akışı sırasında nedenlerin ardarda iç bağ-lanışını ortaya koymak, yani yazarın kafasında, siyasal olay-ları, son tahlilde, ekonomik olan nedenlerin sonuçlarınaindirgemek sözkonusu idi.

6

Karl Marks

Günlük tarihten alınan olayların ve olaylar sırasının de-ğerlendirilmesinde, hiç bir zaman en son ekonomik nedenlere(sayfa 226) kadar uzanılamayacaktır. Yetkili teknik basının okadar bol malzeme sağladığı bugün bile, dünya pazarı üze-rinde sanayiin ve ekonominin gidişini ve üretim yöntemlerindemeydana gelen değişiklikleri, herhangi bir anda, son derecekarmaşık olan ve her gün değişen bu etkenlerin, çoğu zaman,üstelik, en önemlilerinin birdenbire bütün yeğinliği ile gün ışı-ğına çıkmadan önce uzun süre gölgede kalan bu etkenlerin tü-münün toplu halde bir bilançosunu yapabilecek şekilde günügününe izlemek, İngiltere'de de olsa, hâlâ güç olacaktır. Bellibir dönemin ekonomi tarihine aydınlık toplu bir bakış, sözko-nusu an için hiç bir zaman mümkün değildir; bu, ancak her şeyolup bittikten, malzemeyi toplayıp ayıkladıktan sonra yapıla-bilir. İstatistik, burada zorunlu bir kaynaktır, ne var ki o da heptopallaya topallaya arkadan gelir. Demek ki, devam etmekteolan çağdaş tarih için, hemen her zaman bu en kesin etkeni de-ğişmez kabul etmek, incelenen dönemin başlangıcındaki eko-nomik durumu bütün dönem için veri ve değişmez olarakişlemek ya da apaçık olayların sonucu olan, dolayısıyla ken-dileri de açıkça ortaya çıkan bu ekonomik durumdaki deği-şiklikleri hesaba katmak zorunda olunacaktır. Sonuç olarak,materyalist yöntem, burada, sık sık, siyasal çatışmaları, eko-nomik gelişmenin doğurduğu mevcut toplumsal sınıflar ara-sındaki ve sınıfların ayrı ayrı kesimleri arasındaki savaşımaindirgemekle ve çeşitli siyasal partilerin bu aynı sınıfların vesınıf kesimlerinin azçok aslına uygun siyasal ifadeleri olduk-larını göstermekle yetinmek zorunda kalacaktır.

Şurası apaçıktır ki, ekonomik durumdaki, yani incelene-cek bütün olayların temelindeki zamandaş değişikliklerin ka-çınılmaz olarak dikkate alınamaması, ancak bir yanılgıkaynağı olabilir. Ama gözlerimizin önünde geçen bir tarih hak-kında yapılacak toplu bir açıklamanın bütün koşulları, kaçı-nılmaz olarak, yanılgı kaynakları taşırlar; oysa bu, gene de hiçkimseyi şimdiki zamanın tarihini yazmaktan alıkoymaz.

7

Fransa'da Sınıf Savaşımları

Marx bu işe giriştiği zaman, bu yanılgı kaynağı çok dahafazla kaçınılmaz durumdaydı. 1848-1849 devrimci dönemi bo-yunca aynı anda meydana gelen ekonomik çalkantıları izle-mek ya da hatta bunlar hakkında toplu bir görüşü (sayfa 227)sürekli olarak gözönünde bulundurmak, düpedüz olanaksız birşeydi: Londra'daki sürgünün ilk aylarında -1849-1850 sonba-har ve kışında- durum aynı oldu. Oysa Marx da, tam o sıradaçalışmasına başladı. Elverişsiz durum ve koşullara karşın,onun, Fransa'nın Şubat devriminden önceki ekonomik durumuhakkında ve, aynı şekilde, bu ülkenin o zamandan bu yana si-yasal tarihi konusunda tam ve doğru bilgisi, ona, henüz hiçkimsenin yapamadığı bir biçimde, olayların, içiçe zincirlemesıralanışlarını açığa çıkaran bir betimlemesini, sonradanMarx'ın iki sınavından da parlak bir şekilde geçen bir betim-lemesini yapma olanağını verdi.

Birinci sınav, Marx'ın, 1850 ilkyazından başlayarak, ken-dini ekonomik çalışmalara vermeye zaman bulabildiği ve ilkiş olarak son on yılın ekonomik tarihini incelemeye giriştiğizaman oldu. Böylece, daha önce yetersiz malzemeden, yarı ya-rıya önsel olarak çıkarmış olduğu sonuçlar hakkında, şimdibizzat olguların yardımıyla, tamamıyla apaçık bir görüş edindi,şöyle ki: 1847'de dünya çapındaki ticari bunalım, Şubat veMart devrimlerinin gerçek anası idi ve 1848'in ortalarındayavaş yavaş geri gelen ve 1849 ve 1850'de doruğuna varansınai refah, Avrupa gericiliğine yeni bir güç katan canlandırıcıbir kuvvet oldu. Bu, kesin bir sınavdı. (Neue Rheinische Zei-tung. Politisch-Ökonomische Revue, [96] Hamburg, 1850'ninOcak, Şubat, Mart fasiküllerinde yayınlanan) ilk üç makalede,hâlâ, devrimci enerjinin yakında yeni bir atılım yapacağıumudu yer almakta iken, 1850 güzünde yayınlanan ve Marx'ınve benim birlikte yazdığımız son çift fasiküldeki (MayıstanEkime kadar) tarihsel tablo bu çeşitten kuruntulara kesinlikleson verir: "Yeni bir devrim, ancak yeni bir bunalımın ardın-

8

Karl Marks

dan gelebilir. Ama biri ne kadar kesinse, öteki de o kadar ke-sindir." Zaten tek temel değişiklik bu oldu. Anlatının, bu geneltabloda verilen ve 10 Marttan 1850 güzüne kadar giden deva-mının da tanıtladığı gibi, daha önceki bölümlerde verilen olay-ların yorumunda, bu bölümlerde ortaya konan nedendensonuca giden zincirleme sıralanışlarda, hiç bir değişiklik ya-pılmamıştı. İşte bu yüzden, bu devamı, dördüncü makale ola-rak bu (sayfa 228) yeni baskıya aldım.

İkinci sınav daha da çetin oldu. Louis Bonaparte'ın 2 Ara-lık 1851 hükümet darbesinden hemen sonra, Marx, yeniden,1848 Şubatından geçici olarak devrim döneminin sonunu gös-teren bu olaya kadarki Fransa tarihine çalıştı, (Louis Bona-parte'ın 18 Brumaire'i, 3. baskı, Meissner Hamburg 1885.) Bubroşürde, onun, bizim yapıtımızda açıkladığı dönem, daha kı-saca da olsa, yeniden işlenmişti. Bizimki ile bir yıldan dahafazla bir zaman sonra meydana gelen bu kesin olayın ışığındayazılmış ikinci betimlemeyi karşılaştırınız, görülecektir ki,yazar, burada pek az şeyi değiştirmek zorunda kalmıştır.

Bizim yapıtımıza çok özel bir önem veren başka bir şeyde, bu kitabın, dünyanın bütün ülkelerinin işçi partilerinin, oy-birliği ile, ekonominin yeniden düzenlenmesi istemlerini dilegetirmek için kullandıkları formülü, en yoğun ve en anlatımlıbiçimiyle, yani, üretim araçlarının toplum tarafından mülk edi-nilmesi biçiminde ilk kez ifade etmiş olmasıdır. İkinci bö-lümde, "proletaryanın devrimci isteklerinin özetlendiği bu ilkacemice formül" diye nitelendirilmiş olan "çalışma hakkı" ko-nusunda şunları okuyabilirsiniz:

"Ama çalışma hakkının gerisinde, sermaye üzerindeki ik-tidar vardır, sermaye üzerindeki iktidarın gerisinde üretimaraçlarına sahip çıkmak, onları birleşmiş işçi sınıfına bağımlıkılmak, yani ücretli emeğin, sermayenin ve bu ikisi arasındakikarşılıklı ilişkilerin kaldırılması vardır."

9

Fransa'da Sınıf SavaşımlarıŞu halde, modern işçi sosyalizmini, feodal, burjuva,

küçük-burjuva sosyalizmlerinin türlü türlü bütün nüansların-dan vb. olduğu kadar ütopik sosyalizmin ve ilkel işçi komü-nizminin pek anlaşılır olmayan karışık servet ortaklığındanayırdeden sav da, burada ilk kez ifadelendirilmiş bulunmakta-dır. Marx, daha sonra bu formülü genişletti ve değişim araçla-rını da kapsamına aldı ise de, bu genişletme, KomünistManifesto'dan sonra kendiliğinden anlaşılacağı gibi, birincisavın zorunlu bir sonucundan başka bir şeyi ifade etmiyordu.Sonra, İngiltere'de bazı bilgili kimseler, son kez bir de "üle-şim araçlarının" topluma devredilmesi gerektiğini (sayfa 229)formüle kattılar. Bu baylar için, üretim araçlarından ve değişimaraçlarından ayrı bu üleşim araçlarının hangi araçlar oldukla-rını söylemek güç olacaktır, yeter ki, politik üleşim araçların-dan, vergilerden, yoksullara yardımdan ve Sachsenwald[97]da dahil, başka vakıf gelirlerinden sözediliyor olmasın. Ama,ilkönce, bunlar, daha şimdiden toplum ortaklığının, devletinya da kamunun mülkiyetindeki üleşim araçları değiller midirve, ikinci olarak da, biz, kesinlikle bunları ortadan kaldırmakistemiyor muyuz?

*

Şubat devrimi patlak verdiği zaman, biz hepimiz, koşul-ları ve devrimci hareketlerin gidişini kavrama bakımından,geçmiş tarihsel deneyin, özellikle de Fransa deneyinin büyülüetkisi altındaydık. Genel altüst oluş işareti, 1789'dan bu yanabütün Avrupa'nın tarihine hükmetmiş olan Fransa'dan yola çık-mamış mıydı bir kez daha? Onun için, Paris'te, 1848 Şubatındailan edilen "toplumsal" devrimin proletarya devriminin nite-liği ve gidişi hakkındaki fikirlerimizin 1789 ve 1830 modelle-rinin anılarının damgasını taşıması apaçık, aynı zamandakaçınılmaz bir şeydi. Ve hele Paris ayaklanması, zafere ulaşanViyana, Milano ve Berlin ayaklanmalarıyla yankılanınca,Rusya sınırına kadar bütün Avrupa harekete sürüklenince,daha sonra Haziran ayında Paris'te proletarya ile burjuvazi ara-

10

Karl Marks

sında iktidar uğruna ilk büyük savaş verilince, kendi sınıfınınzaferi bile bütün ülkelerin burjuvazisini, yeniden, henüz azönce devrilmiş bulunan kralcı-feodal gericiliğin kollarına atı-lacak kadar sarsınca, biz, o günün koşulları içinde, büyük vekesin kavganın başlamış olduğundan ve bu kavgayı uzun sü-reli ve seçeneklerle dolu bir tek devrimci dönemde vermek ge-rekeceğinden, ama bu kavganın ancak proletaryanın kesinzaferi ile sonuçlanabileceğinden artık hiç bir şekilde şüpheedemezdik.

1849 yenilgisinden sonra, in partibus,[98] geçici hükü-metlerin çevresinde toplaşan kaba (vulgaire) demokrasinin ku-runtularını hiç bir biçimde paylaşmıyorduk. Bu demokrasi,"halkın" "zorbalara" karşı, kesin ve artık sonuncu olacak yakınzaferine güveniyordu, biz ise, "zorbaların" (sayfa 230) elen-mesinden sonra, tam bu aynı "halk" içinde gizli bulunan uz-laşmaz karşıt öğeler arasındaki uzun bir savaşıma inanıyorduk.Kaba demokrasi, bugünden yarına yeni bir harekete geçmebekliyordu; daha 1850 güzünde, biz, devrimci dönemin hiç de-ğilse birinci diliminin kapandığını, ve yeni bir ekonomik bu-nalımın patlak vermesine kadar beklenecek hiç bir şeyolmadığını açıklıyorduk. Bunun içindir ki, biz, daha sonra,hemen hemen istisnasız, Bismarck'ın zahmetine değer bulduğuölçüde, Bismarck ile uzlaşan aynı adamlar tarafından devrimeihanet etmiş kişiler olarak aforoz edildik.

Ama tarih bizi de haksız çıkardı, bizim o zamanki görü-şümüzün bir yanılsama olduğunu ortaya koydu. Hatta daha daileri gitti: yalnız bizim o zamanki yanılgımızı savurmakla kal-madı, proletaryanın, içinde dövüşmek zorunda olduğu koşul-ları da baştan aşağı altüst etti. 1848'in savaşım tarzı bugün herbakımdan eskimiş, zamanı geçmiştir ve bu, bu vesileyle dahayakından incelenmeye değer bir noktadır.

Bütün devrimler, şimdiye kadar, belirli bir sınıfın ege-menliğinin yerini, onun ayağını kaydıran başka bir sınıfın ege-

11

Fransa'da Sınıf Savaşımlarımenliğinin alması ile sonuçlanmıştır; ama bütün egemen sı-nıflar, şimdiye kadar baskı altında tutulan halk kitlesine göre,küçük azınlıklar idiler. Böylelikledir ki, egemen azınlık devri-liyordu, başka bir azınlık onun yerine devlet dümenini elinegeçiriyordu ve kamu kurumlarını kendi çıkarlarına göre de-ğiştiriyordu. Ve, her seferinde, bu azınlık, ekonomik gelişmedurumunun iktidara elverişli, yetkili ve yetenekli kıldığı gruptuve kesinlikle bunun için, yalnızca bunun içindir ki, altüst oluşsırasında, baskı altında tutulan çoğunluk, ya azınlıktan yanabu harekete katılıyordu ya da en azından sessiz sedasız onukabul ediyordu. Ama her olayın somut içeriğini bir yana bıra-kırsak, bütün bu devrimlerin ortak biçimi, azınlık devrimi ol-maları idi. Çoğunluk ise, devrimle işbirliği yaptığı zaman bile,bunu, ancak, -bilerek ya da bilmeyerek- bir azınlığın hizme-tinde yapıyordu; ama bu yüzden ve daha önce çoğunluğunpasif ve dirençsiz tutumu nedeniyle de azınlığın bütün halkıntemsilcisi olma gibi bir havası oluyordu.

İlk büyük başarıdan sonra, zaferi kazanan azınlığın ikiyebölünmesi kuraldı: yarılardan biri elde edilen sonuçtan (sayfa231) hoşnuttu, doygundu, öteki ise daha ileri gitmek istiyordu,hiç değilse kısmen, halkın büyük kalabalığının gerçek ya dasözde çıkarlarına giren yeni istemler ileri sürüyordu. Bu dahaköklü istemler, bazı durumlarda pekâlâ kendilerini kabul etti-riyorlardı, ama çoğu kez ancak bir an için; daha ılımlı kesim,üstünlüğü ele geçiriyor, son kazanımlar yeniden tümüyle yada bir bölümüyle yitirilmiş oluyordu; o zaman yenilenler iha-net diye bağırıyorlar ya da yenilgiyi raslantının üstüne atıyor-lardı. Ama gerçekte, iş, çoğu kez şöyle idi: birinci zaferinbaşarılarını, ancak daha köktenci (radical) olan partinin ikincizaferi sağlamlaştırıyordu; bu, bir kez kazanıldı mı, yani o aniçin zorunlu olan bir kez kazanıldı mı, köktenci unsurlar yeni-den eylem sahnesinden siliniyordu ve başarıları da.

Modern zamanların bütün devrimleri, 17. yüzyılın büyükİngiliz devrimi ile[99] başlamak üzere, bu özellikleri göster-

12

Karl Marks

diler, bunlar, her türlü devrimci savaşımın ayrılmaz özelliklerigibi görünüyorlardı. Bunun gibi, proletaryanın kendi kurtu-luşu uğruna savaşımlarına da aynı şekilde uygulanabilir gö-ründüler; o kadar uygulanabilir ki, özellikle 1848'de, bukurtuluşu hangi yönde aramak gerektiğini, şöyle böyle de olsa,anlayan kişiler sayılı idi. Hatta Paris'te, proleter kitlelerin ken-dilerinin bile, henüz, zaferden sonra izlenecek yol hakkındakesinlikle hiç bir fikirleri yoktu. Ama bununla birlikte, içgü-düsel, kendiliğinden, bastırılması olanaksız hareket vardı. Bu,kesinlikle, bir azınlık tarafından yönetilen, doğru, ama bu kezazınlığın çıkarına değil çoğunluğun en yakın çıkarına yürütü-len bir devrimin zorunlu olarak başarıya ulaşacağı durum değilmiydi? Eğer biraz uzun süren bütün devrimci dönemlerde, ön-cülük eden azınlığın akla yatan bir biçimde sunmasını bildiğibasit kurnazlıklarla büyük halk yığınları bu kadar kolaylıklakazanılabiliyorduysa, kendi ekonomik durumlarının en karak-teristik yansısından başka bir şey olmayan ve henüz kendile-rinin anlamamış oldukları ve ancak belirsiz bir duygu halindehissettikleri gereksinmelerinin en açık, en usçul ifadesi olanfikirlere nasıl daha yabancı, daha uzak kalabilirlerdi? Yığın-ların bu devrimci ruh hali, beslenen hayaller yıkılır yıkılmaz vehayal kırıklığı doğar doğmaz, çoğu kez çabucak ve hemenhemen (sayfa 232) her zaman, doğrusu, yerini bir çöküşe vehatta karşı doğrultuda tam bir geri dönüşe bırakmıştır. Amaburada, hiç de kurnazlıklar sözkonusu değildi, tersine, büyükçoğunluğun kendisinin en özgül çıkarlarının, ki, doğrusu, ozaman bu büyük çoğunluğun, hiç de açıkça farkında olmadığı,ama pratik gerçekleşme sırasında, apaçıklığın inandırıcı görü-nüşü ile bu yığınlar için de zorunlu olarak oldukça açık birhale gelecek olan çıkarların gerçekleşmesi sözkonusu idi. Veeğer, 1850 baharında, Marx'ın üçüncü makalesinde ortaya koy-duğu gibi, 1848 toplumsal devriminden çıkan burjuva cum-huriyetinin gelişmesi, bundan böyle, gerçek iktidarı -üstelikde kralcı zihniyette olan- büyük burjuvazinin elinde yoğun-laştırdıysa ve buna karşılık toplumun öteki sınıflarını, küçük-burjuvaları olduğu gibi köylüleri de proletaryanın çevresinde

13

Fransa'da Sınıf Savaşımlarıtoplaştırdıysa ve, bunu, ortak zaferde ve zaferden sonra, de-neyin derslerinden yararlananın ve zorunlu olarak da kesin et-kenin onlar değil proletarya olmasını hazırlayacak bir biçimdeyaptıysa -burada, bu azınlık devrimini, çoğunluğun devrimihaline dönüştürmenin bütün perspektifleri yok muydu?

Tarih bizi ve benzer düşüncede olanların hepsini haksızçıkardı. Tarih gösterdi ki, Kıta üzerindeki iktisadi gelişme du-rumu, o zaman, kapitalist üretimin kaldırılması için henüz ye-terince olgunlaşmamıştır; ve tarih, bunu, 1848'den bu yanabütün Kıtayı kaplamış olan ve Fransa'da, Avusturya'da, Ma-caristan'da, Polonya'da ve son olarak da Rusya'da büyük sa-nayie ancak şimdi gerçekten söz hakkı veren ve Almanya'yıida birinci sınıf bir sanayi ülkesi durumuna getiren -bütün bun-lar kapitalist bir temel üzerinde, yani 1848'de pekâlâ genişle-meye elverişli bir temel üzerinde olmak üzere- iktisadi devrimile tanıtladı. Oysa, sınıf ilişkilerine her yerde ilk ışık tutan, ma-nüfaktür döneminden gelme ve Doğu-Avrupa'da hatta zanaatloncalarından çıkma bir sürü ara varlıkları ortadan kaldıran veböylelikle gerçek bir büyük sanayi burjuvazisi ve gerçek birbüyük sanayi proletaryası yaratarak bunları toplumsal geliş-menin ön planında birbirine karşı süren de bu sanayi devrimi-nin ta kendisidir. Ama yalnız bu andadır ki, 1848'de,İngiltere'nin dışında, ancak Paris'te ve olsa olsa birkaç büyüksanayi (sayfa 233) merkezinde kendini göstemiş olan bu ikibüyük sınıf arasındaki savaşım, 1848'de henüz akıldan bilegeçmeyen bir yeğinlik kazanarak, bütün Avrupa'ya yayıldı. Ozamanlar, küçük küçük grupların her derde deva, bulanık, ye-dili inciller kümesi vardı; bugün savaşın son amaçlarını parlakbilgisiyle ve kesin bir şekilde formüle eden Marx'ın evrenselolarak kabul edilmiş tek teorisi var; o zamanlar, yörelerine veniilliyetlerine göre birbirinden ayrılmış olan ve sadece ortakacı çekme duygularıyla birleşen, henüz az gelişmiş, coşku ileumutsuzluk arasında bocalayan yığınlar vardı; bugün durma-dan ilerleyen, her gün sayıca, örgüt olarak, disiplin bakımın-dan, ileriyi görme ve zafere inanç bakımından sosyalistlerin

14

Karl Marks

tek uluslararası büyük ordusu var. Bu güçlü proletarya ordusu,hâlâ amaca ulaşmamış olsa da, zaferi bir tek büyük darbeylegerçekleştirmek olanaksız bulunduğuna göre, çetin, inatçı birsavaşta mevziden mevziye yavaş yavaş ilerlemek zorunda bu-lunsa da, 1848'de toplumsal dönüşümü bir çırpıda sağlamanınolanaksız olduğu kesin olarak tanıtlanmış bulunmaktadır.

Kralcı, hanedancı iki hizbe bölünmüş olan,[100] ama maliişleri için her şeyden önce huzur ve güvenlik isteyen bir bur-juvazi; onun karşısında yenilmiş olan, ama gene de bir tehlikeolmakta devam eden ve küçük-burjuvaların ve köylülerin git-tikçe daha çok çevresinde toplandıkları bir proletarya -her şeyekarşın hiç bir kesin çözüm getirmeyecek olan sürekli bir şid-detli patlama tehdidi-, üçüncü hırsızın, sözde demokrat taht ta-liplisi Louis Bonaparte'ın hükümet darbesi için sanki özelolarak hazırlanmış durum işte buydu. Bonaparte, orduyu kul-lanarak, 2 Aralık 1851'de bu gergin duruma son verdi, ve böy-lelikle Avrupa'ya iç huzuru sağlamış oldu, ama buna karşılıkyeni bir savaşlar çağı açarak.[101] Aşağıdan yukarı devrimlerdönemi şimdilik sona ermişti; bunu yukardan aşağı devrimlerdönemi izledi.

1851 imparatorluğunun gericiliği, bu çağın proletarya öz-lemlerinin olgunlaşmamış olduklarının yeni bir tanıtı oldu.Ama gene bu gericiliğin kendisi, proletarya özlemlerinin ol-gunlaşmaktan geri kalamayacağı koşulları yaratmak zorun-daydı. İç huzur, yeni sanayi atılımının tam gelişmesini sağladı,orduya bir iş bulmak ve devrimci akımları dışa doğru (sayfa234) yöneltmek zorunluluğu savaşları doğurdu, bu savaşlardaBonaparte, "ulusallık ilkesini" [102] üstün kılmak bahanesi ileFransa'ya birkaç parça toprak katmaya çalıştı. Onun taklitçisiBismarck da Prusya için aynı siyaseti benimsedi; kendi hükü-met darbesini, yani Alman Konfederasyonuna[103] ve Avus-turya'ya olduğu kadar Prusya Konfliktskammerına[1*] da karşıyukarıdan inme 1866 devrimini yaptı. Ama Avrupa iki Bona-parte için fazla küçüktü ve tarihin cilvesi, Bismarck'ın Bona-

15

Fransa'da Sınıf Savaşımlarıparte'ı devirmesini ve Prusya kralı Wilhelm'in yalnız küçükAlman imparatorluğunu[104] değil, aynı zamanda FransızCumhuriyeti'ni kurmasını istedi. Oysa, genel sonuç, Avrupa'dabüyük ulusların bağımsızlıklarının ve iç birliklerinin, bir tekPolonya dışında, fiilen kurulup yerleşmesi oldu. Kabul etmekgerekir ki, bu, göreli olarak, mütevazi sınırlar içerisinde, amagene de işçi sınıfının gelişme sürecinin, ulusal kargaşalıklaryüzünden artık ciddi engellerle karşılaşmamasına yetecek öl-çülerde oldu. 1848 devriminin mezar kazıcıları onun vasiyetiniyerine getirecek kişiler haline gelmişlerdi. Ve 1848'in kalıtçısıproletarya, Enternasyonal içinde daha şimdiden korku salarakonların yanı başında dikiliyordu.

1870-1871 savaşından sonra Bonaparte sahneden çekilir,Bismarck'ın görevi ise tamamlanmıştır, öyle ki, o, artık yinealelade küçük bir köy asili katına inebilir. Ama bu döneminsonunu belirleyen şey, Komündür. Thiers'in, sinsice, Paris ulu-sal muhafızının[105] toplarını çalmaya kalkışması, başarılı birayaklanmaya yolaçtı. Paris'te artık proletarya devrimindenbaşka bir devrimin olanak dışı olduğu gerçeği kendini ortayakoydu. Zaferden sonra, iktidar tamamıyla kendiliğinden, hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde işçi sınıfının elinedüştü. Ve, o anda, işçi sınıfının bu iktidarının, bizim buradabetimlediğimiz çağdan yirmi yıl sonra bile hâlâ ne kadar ola-nak dışı olduğu bir kez daha görülebildi. Bir yandan Fransa,Paris'in MacMahon'un gülleri altında kan kaybetmesine se-yirci kalarak onu atlattı, öte yandan, Komün, kendisini ikiyebölen iki parti arasındaki, her ikisi de yapılacak işin ne oldu-ğunu bilmeyen blankiciler (sayfa 235) (çoğunluk) ile prudon-cular (azınlık) arasındaki kısır çekişmelerle tükenip gitti.1871'deki zafer armağanı, 1848 baskınından daha fazla meyvevermedi.

Paris Komünü ile birlikte, kavgacı proletaryanın da kesinolarak yere battığı sanıldı. Ama, tam tersine, onun en yamanatılımı, Komün ve Fransız-Alman Savaşı günlerinden başlar.

16

Karl Marks

Eli silah tutan bütün nüfusun, artık ancak milyonlarla sayılanordularda göreve alınması ile bütün savaş koşullarının baştanaşağı altüst oluşu, ateşli silahlar, obüsler ve o zamana kadargörülmemiş bir etkiye sahip patlayıcı maddeler, bir yandanBonaparte'vari savaşlara birdenbire son verdi ve sonucu kati-yen hesaplanamayacak ve duyulmamış bir kandökücülük olanbir dünya savaşından başka herhangi bir savaşı olanak dışı kı-larak, gürültüsüz patırtısız bir sınai gelişme sağladı. Öte yan-dan, savaş masrafları, geometrik bir artışla çoğaldığından,vergiler, halkın en yoksul sınıflarını sosyalizmin kollarına ata-rak başdöndürücü bir yüksekliğe ulaştı. Alsace-Lorraine'in ka-tılması (ilhakı), yani delice silahlanma yarışının dolaysıznedeni, Fransız ve Alman burjuvazilerinin birbirlerine karşışovence duygularını iyice kışkırttı; her iki ülkenin işçileri içinyeni bir birlik öğesi haline geldi. Ve Paris Komününün yıldö-nümü, bütün proletaryanın dünya çapında ilk bayram günüoldu.

1870-1871 savaşı ve Komünün yenilgisi, Marx'ın önce-den söylediği gibi, Avrupa işçi hareketinin ağırlık merkezini,bir zaman için, Fransa'dan Almanya'ya aktardı. Fransa'da, ken-diliğinden anlaşılır ki, 1871 Mayısının yaralarını sarmak içinyıllar gerekti. Buna karşılık, üstelik havadan gelen Fransız mil-yarları[106] ile kolaylaşan sanayiin sıcak yerde büyüyen birbitki gibi durmadan hızlanan bir ritimle gerçekten geliştiği Al-manya'da, sosyal-demokrasi daha da büyük başarı ile ve ça-buklukla büyüyordu. 1866'da kurumlaşan genel oy sisteminikullanmada Alman işçilerinin gösterdikleri zekâ sayesindepartinin şaşırtıcı büyumesi tartışma götürmez sayılarla bütündünyanın gözüne çarpıyordu. 1871'de 102.000; 1874'te352.000; 1877'de 493.000 sosyal-demokrat oy vardı. Bundansonra sıra, bu ilerlemelerin sosyalistlere-karşı yasa[107] biçi-minde üst mercilerce teslim edilmesine geldi; parti, bir andaşuraya buraya dağıldı, üye sayısı (sayfa 236) 1881'de312.000'e düştü. Ama bu darbe çabucak atlatıldı ve bundansonra, ancak bu olağanüstü yasanın baskısı altında, basınsız,

17

Fransa'da Sınıf Savaşımlarıdış örgütsüz, dernek kurma, toplanma hakkından yoksun ola-rak hızla genişleme gerçekten başlayacaktır: 1884 - 550.000,1887 - 763.000, 1890 - 1.427.000 oy. Bunun üzerine devletineli felce uğradı. Sosyalistlere karşı olan yasa yokoldu, sosya-list oyların sayısı 1.787.000'e, yani kullanılan oyların dörtte-bi-rine yükseldi. Hükümet ve egemen sınıflar, bütün çarelerinitüketmişlerdi - yararsız, amaçsız ve başarısız bir biçimde. Gecebekçisinden imparatorluğun adalet bakanına kadar yetkililerin-hem de şu horlanan işçilerin elinden- kabul etmek zorundakaldıkları güçsüzlüklerinin elle tutulur tanıtları milyonlarla sa-yılıyordu. Artık devletin işi bitikti, işçiler ise ancak yeni baş-lıyorlardı.

Ama, Alman işçileri, Sosyalist Parti olarak, en kuvvetli,en disiplinli ve en çabuk büyüyen parti olarak, sadece varlık-ları ile yaptıkları ilk hizmetten başka, davalarına büyük bir hiz-met daha görmüşlerdi. Bütün ülkelerdeki arkadaşlarına geneloy sisteminden nasıl yararlanılacağını göstererek onlara yenibir silah vermişlerdi, en keskin, en etkili silahlardan birini ver-mişlerdi.

Genel oy, daha uzun zamandan beri Fransa'da vardı, amabonapartçı hükümetin kötüye kullanımı sonucu değerden düş-müş, tutulmaz olmuştu. Komünden sonra, genel oyu kullana-cak bir işçi partisi yoktu. İspanya'da, genel oy, cumhuriyettenberi vardı, ama İspanya'da, seçimlere katılmama, her zaman,bütün ciddi muhalefet partilerinde bir kural oldu. İsviçre'degenel oy ile yapılan denemeler bir işçi partisi için hiç de yü-reklendirici değildi. Latin ülkelerinin devrimci işçileri, oy hak-kına bir tuzak, hükümetin bir dolap çevirme aracı gibibakmaya alışmışlardı. Almanya'da başka türlü oldu. Daha ozaman, Komünist Manifesto, genel oy hakkını, demokrasininkazanılmasını, militan proletaryanın en başta gelen ve enönemli ödevlerinden biri olarak ilân etmişti, ve Lassalle bunoktayı yeniden ele almıştı. Bismarck, halk yığınlarını kenditasarılarıyla ilgilendirmenin tek çaresi olarak, bu oy verme

18

Karl Marks

hakkını[108] kurumlaştırmak zorunda kaldığını görünce,bizim işçilerimiz bunu ciddiye (sayfa 237) aldılar ve AugusteBebel'i ilk Kurucu Reichstag'a gönderdiler. Ve o günden sonrada oy verme hakkını kullandılar, öyle ki, binbir şekilde bununödülünü gördüler ve bu, bütün ülkelerin işçilerine örnek oldu.Onlar, oy hakkını, Fransız marksist programının sözleri ile, demoyen de duperie qu'il a été jusqu'ici en instrument d'émanci-pation'a [şimdiye kadar bir aldatmaca aracı olan oy hakkınıözgür olma aletine] dönüştürdüler.[109] Eğer genel oy sistemi,bize, her üç yılda bir kendi kendimizi sayma olanağından, oysayısının, düzenli bir şekilde denetlenen ve son derece hızlıartışı ile, işçilerde zafere olan güveni, düşmanlarda ise aynı öl-çüde korkuyu artırmaktan ve böylece bizim en iyi propagandaaracımız olmaktan; bize kendi kuvvetimiz hakkında ve aynışekilde bütün karşı partilerin kuvvetleri hakkında tam ve doğrubilgiyi vermekten ve böylelikle de bize kendi eylemimizi gü-cümüzle orantılı tutmak için bütün ötekilerden üstün bir ölçütvermekten ve bu şekilde bizi yersiz bir korkaklık ve çekin-genlikten olduğu kadar, yersiz delice atılganlıktan da koru-maktan başka bir yarar sağlamasaydı da - evet, bizim geneloydan elde ettiğimiz tek kazanç bu olsaydı, gene yeter de ar-tardı. Ama genel oy, daha fazlasını da yapmıştır. Seçim ajitas-yonu ile, bizden henüz uzak bulundukları yerlerde halkyığınları ile temasa geçmek konusunda, bütün partileri, tümhalkın gözü önünde, bizim saldırımıza karşı kendi görüşlerinive eylemlerini savunmak zorunda bırakmak konusunda bizeöyle bir araç vermiştir ki, bir benzeri daha yoktur; ve ayrıca,bizim temsilcilerimize, Reichstag'da bir kürsü sunmuştur vebizim temsilcilerimiz bu kürsünün tepesinden parlamentodakihasımlarına karşı olduğu kadar, dışarıdaki yığınlara da, ba-sında ve toplantılarda olduğundan bambaşka bir yetki ile vebambaşka bir özgürlükle konuşabilmişlerdir. Seçim ajitasyonuve sosyalistlerin Reichstag'daki konuşmaları hükümeti ve bur-juvaziyi topa durmadan tutarken, sosyalistlere-karşı yasa, bun-ların ne işine yarayacaktı ki?

19

Fransa'da Sınıf SavaşımlarıAma, proletarya, genel oy hakkını böyle etkin bir biçimde

kullanarak yepyeni bir savaşım yöntemini işe koşmuştu, ve buyöntem çabucak gelişti. Burjuvazinin egemenliğinin örgütlen-diği devlet kuruluşlarının, işçi sınıfına, hâlâ (sayfa 238) budevlet kurumları ile savaşmak için yeni kullanım olanaklarınısağladığı anlaşıldı. Çeşitli diyetlerin, belediye meclislerinin,patronlarla işçilerden oluşan hakem kurullarının seçimlerinekatılındı, atanmaların saptanmasında proletaryanın yeterli birbölümünün de katıldığı her görev üzerinde burjuvazi ile tartı-şıldı, çekişildi. Ve böylece, burjuvazi ve hükümet, İşçi Parti-sinin illegal eyleminden çok legal eyleminden, ayaklanmadakibaşarılarından çok seçimlerdeki başarılarından korkar oldular.

Çünkü, bu konuda da savaşın koşulları, ciddi olarak biçimdeğiştirmişti. Eski tarzda ayaklanma, 1848'e kadar her yerdekesin olan barikatlar üzerinde savaş, şimdi bir hayli eskimiş,modası geçmişti.

Bu konuda hayale kapılmayalım: sokak çatışmasında,başkaldırmanın birliklere karşı zaferi, iki ordu arasındaki birsavaşta olduğu gibi bir zafer, çok ender bir şeydir. Ama zatenbaşkaldıranların bunu hedef almış oldukları durumlar da çokseyrek olmuştur. Onlar için ancak birlikleri moral bakımındanetkileyerek gevşetmek, zayıflatmak sözkonusuydu, bu da sa-vaşan iki ülkenin orduları arasındaki savaşımda hiç bir rol oy-namaz ya da pek o kadar büyük bir rol oynamaz. Eğer bubaşarılırsa, birlik savaşmayı reddeder, ya da komutanlar baş-larını kaybederler ve başkaldırma, zaferi kazanır. Ama eğer bubaşarıya ulaşamazsa, o zaman, sayıca daha az birliklerle bileolsa, donatım (teçhizat), eğitim (talim), tek merkezden yö-netme, silahlı kuvvetlerin sistemli bir biçimde kullanılması vedisiplin bakımından üstünlük galip gelir. Bir başkaldırma ha-reketinin gerçekten taktik bir eylemden bekleyebileceği enfazla şey, tek başına bir barikatın yoluna yordamına göre ku-rulup savunulmasıdır. Karşılıklı destek, yedek kuvvetlerin ku-rulması ve kullanılması, kısacası, bir mahallenin, hele hele

20

Karl Marks

bütün bir büyük kentin daha savunulması için mutlaka zorunluolan ayrı ayrı müfrezeler arasında işbirliği, ancak çok yetersizbir biçimde gerçekleştirilecektir ya da hiç gerçekleştirileme-yecektir; silahlı kuvvetlerin belirleyici bir nokta üzerinde yo-ğunlaştırılması elbetteki sözkonusu değildir. Buna göre pasifdireniş, egemen olan savaşım biçimidir; kuvvetlerini toplaya-rak saldırı, elbette ki, şurada burada, fırsat (sayfa 239) düştü-ğünde, ama gene de ancak çok özel durumlarda, ilerlemelerve yandan saldırılar kaydettirecektir, ama genel kural olarakgeri çekilmekte olan birliklerin bıraktıkları mevzilerin tutul-ması ile sınırlı kalacaktır. Buna ek olarak, bir de ordunun bu-lunduğu yanda, toplar vardır, baştan aşağı donatılmış, talimgörmüş istihkâm birlikleri, başkaldıranların hemen hemen herzaman tümden yoksun bulundukları savaş araçları vardır. Enbüyük bir kahramanlıkla çarpışılan barikat savaşlarının bile, -Haziran 1848'de Paris'te, Ekim 1848'de Viyana'da, Mayıs1849'da Dresden'de- saldırıyı yöneten liderler siyasal düşün-celere aldırmadıklarından salt askeri görüş ve gerekçelerle ha-reket edince ve erleri de kendilerine bağlı kalınca, sonundabaşkaldırmanın yenilgisiyle sonuçlanmasında, demek ki, şaşı-lacak bir şey yoktur.

1848'e kadar, başkaldıranların sayısız başarıları çok çe-şitli nedenlerden ileri gelmiştir. Paris'te, 1830 Temmuz ve 1848Şubatında, İspanya'da sokak savaşlarının çoğunda olduğu gibi,başkaldıranlarla erler arasında bir sivil muhafız örgütü vardı,bu, ya doğrudan doğruya ayaklanmalardan yana geçiyordu, yada kendi oynak, kararsız tutumu ile birlikler içinde de bir ka-rarsızlık yaratıyor ve ayrıca da başkaldıranlara silah sağlı-yordu. Bu sivil muhafızın, daha işin başında ayaklanmanınkarşısına dikildiği yerde, Haziran 1848'de olduğu gibi, ayak-lanma yenildi. Berlin'de, 1848'de, 19 [Mart] gecesi ve saba-hında, yeni yeni silahlı kuvvetlerin akın edişi sayesinde olsun,askeri birliklerin bitkinleşmesi ve iyi yedirilip içirilmemesi yü-zünden olsun, son olarak komuta kademesinin felce uğramasısonucu olsun halk kazandı. Ama her durumda da zafer, birlik-

21

Fransa'da Sınıf Savaşımlarıler yürü emrini dinlemedikleri için, askeri şeflerde karar vermeyeteneği eksik olduğu için, ya da elleri kolları bağlı olduğuiçin kazanıldı.

Demek ki, klâsik sokak çarpışmaları çağında bile, bari-katların, maddi olmaktan çok manevi bir etkisi vardı. Barikat,askerlerin cesaretini, dayanma gücünü (metanetini) sarsmakiçin bir çare idi. Eğer barikat, askerler çözülünceye kadar tu-tunursa zafer elde ediliyordu; yok, tutunamazsa yenilmekvardı. Bu, gelecekte de, sokak savaşının başarı olasılıkları in-celendiği zaman akılda tutulması gereken başlıca noktadır.[2*](sayfa 240)

1849'da başarı şansları oldukça kötüydü. Burjuvazi heryerde hükümetlerden yana geçmişti. Ayaklanmaya karşı yolaçıkan askerleri "uygarlık ve mülkiyet" selamlıyor ve ağırlı-yordu. Barikatlar, çekiciliğini, büyüsünü yitirmişti; asker, ba-rikatların ardında artık "halkı" değil, birtakım başkaldıranları,kışkırtıcıları, yağmacıları, her şeyi paylaştırmak isteyenleri,toplumun tortusunu görüyordu; subay, zamanla, sokak çarpış-masının taktik biçimlerini öğrenmişti, artık, düpedüz, kendinigizlemeden beklenmedik bir barikatın üzerine doğru yürümü-yordu, ama bahçelerden, avlulardan, evlerden geçerek onu çe-viriyordu. Ve biraz beceri ile, bu, artık onda-dokuz başarıyaulaşıyordu.

Ama o zamandan beri daha çok şey değişti, ve hepsi deaskerlerin lehinde oldu. Büyük kentler önemli bir genişlik ka-zandıysa da, ordular daha da fazla büyüdü. 1848'den beri Parisve Berlin, o zamanki durumlarının dört katına çıkmadılar, amagamizonları bunun da ötesinde çoğaldı. Bu garnizonlar, de-miryolları sayesinde, yirmidört saatte iki katlarının üstüne çı-kabilirler ve yirmidört saatte dev ordular haline gelecek kadarbüyüyebilirler. Muazzam bir şekilde takviye edilen bu birlik-lerin silahları eskisiyle ölçülemeyecek kadar daha etkilidir.1848'de basit horozlu tüfek vardı, şimdi ise küçük kalibreli ve

22

Karl Marks

mekanizmalı tüfek, ilkinden dört kere daha uzağa, on keredaha isabetli ve on kere daha çabuk ateş ediyor. Eskiden top-çunun göreli olarak az etkili gülleleri ve obüsleri vardı; bugünbir tanesi en iyi barikatı un ufak etmeye yetecek, çarpınca pat-layan havan topu mermileri var. Eskiden duvarlar, istihkâm-cıların sivri kazması ile delinirdi, bugün dinamit lokumlarıkullanılıyor.

İsyancılar tarafında ise, tersine, bütün koşullar daha beteroldu. Halkın bütün tabakalarının sempatisini toplayacak yenibir ayaklanma pek güç olacaktır; sınıf savaşımında, bütün ortatabakalar, hiç bir zaman, karşı yönde, yani burjuvazinin çev-resinde toplanmış gerici partiyi hemen hemen tamamen orta-dan kaldıracak biçimde yalnız proletaryanın çevresindetoplanmayacaklardır kuşkusuz. Şu halde, "halk", her zamanbölünmüş görünecektir, ve bundan (sayfa 241) dolayı güçlübir kaldıraç, 1848'de o kadar yüksek bir etkinliği olan bir kal-dıraç eksik olacaktır. Askeri hizmetlerini yapmış olanlardanayaklananlara daha çok savaşçı katılsa bile, bunları silahlan-dırmak daha da güç olacaktır. Av tüfekleri, silahçı dükkanla-rının bu lüks silahları -polis daha önceden namlu diplerindenbir parçalarını çıkartıp kullanılmaz hale getirmemiş bile olsa-yakın çatışmada dahi askerlerin mekanizmalı tüfeğinin ya-nında para etmez. 1848'e kadar insan barut ve kurşunla kendicephanesini kendisi yapabilirdi, bugün her tüfeğin fişeği baş-kadır, fişeğin her yerde ortak olan bir tek yönü vardır, o dabüyük sanayiin tekniğinin bir ürünü oluşu, bu bakımdan da extempore[3*] imal edilememesidir; şu halde tüfeklerin çoğu,özel olarak kendilerine uygun gelen cephane bulunmadığı sü-rece işe yaramazlar. Son olarak, 1848'den bu yana büyük kent-lerde kurulan mahallelerin caddeleri uzun, dümdüz ve geniş,ve yeni topların ve yeni tüfeklerin etkinliklerine uyarlanmışabenzerler. Bir barikat savaşı için Berlin'in kuzey ve doğusun-daki yeni işçi semtlerini seçecek bir devrimcinin çılgın olmasıgerekirdi.

23

Fransa'da Sınıf SavaşımlarıBu demek midir ki, gelecekte sokak mücadelesi hiç bir

rol oynamayacaktır? Hiç de değil. Yalnız şu demektir:1848'den bu yana koşullar, sivil savaşçılar için çok daha elve-rişsiz, birlikler için ise çok daha elverişli olmuştur. Şu halde birsokak çarpışması, gelecekte, ancak bu elverişsiz durum başkaetmenlerle kapatıldığı, giderildiği taktirde başarılı olabilir.Onun için, sokak çarpışması, büyük bir devrilin başlarında,gelişmesi sırasında olduğundan daha seyrek olacaktır ve buişe daha büyük kuvvetlerle girişmek gerekecektir. Ama ozaman da bu büyük kuvvetler, bütün Fransız Devriminde, 4Eylül ve 31 Ekim 1870'te Paris'te olduğu gibi,[110] kuşkusuz,açık saldırıyı barikatın pasif taktiğine yeğ tutacaklardır.[4*]

Okur şimdi anlıyor mu neden yönetici iktidarlar, ille debizi tüfeklerin patladığı, kılıçların şakladığı yere götürmek is-tiyorlar? Neden, bugün, peşinen yenilmekten emin bulundu-ğumuz sokağa paldır küldür inmiyoruz diye bizi korkaklıkla(sayfa 242) karalıyorlar? Neden ısrarla nihayet bir gün kur-banlık koyun gibi ortaya atılmamız için yalvarıp duruyorlar?

Bu baylar, provokasyonlarını olduğu gibi yalvarılarını daboşuna ve hiç uğruna harcıyorlar. Biz o kadar sersem değiliz.Onlar, pekâlâ, gelecek savaşta, düşmanlarından, savaş alanındaeski Fritz[5*] zamanında olduğu gibi safa geçmelerini ya daWagram ve Waterloo[111] biçimi tümen kolları halinde sıra-lanmalarını ve bir yandan da, çakmaklı tüfek elde, savaşmala-rını isteyebilirler. Baskınlar zamanı, bilinçsiz yığınlarınbaşında bilinçli bir küçük azınlık tarafından gergekleştirilendevrimler zamanı geçti. Toplum düzenlenişinin tam bir dönü-şümünün sözkonusu olduğu yerde, yığınların kendilerinin debunda işbirliği yapmaları, sözkonusu olan şeyin ne olduğunu,varlarıyla yoklarıyla neyin içine girdiklerini[6*] önceden an-lamış olmaları gerekir; işte son elli yılın tarihinin bize öğret-tikleri bunlardır. Ama yığınların yapılacak olanın ne olduğunuanlaması için, uzun, direşken bir çalışma zorunludur; ve işteşimdi bizim yaptığımız da bu çalışmadır ve biz, bunu, hasım-larımızı umutsuzluğa düşüren bir başarı ile yapıyoruz.

24

Karl Marks

Latin ülkelerinde dahi eski taktiği yeniden gözden geçir-mek gerektiği gitgide daha iyi anlaşılmaktadır. Her yerde, Al-manların oy verme hakkından yararlanma ve bizim içinulaşılabilir bütün görevlerin ele geçirilmesi örneği taklit edildi;hazırlıksız bir saldırının başlatılıvermesi her yerde arka planaitildi.[7*] Yüzyıldan fazla bir zamandır birbirini izleyen dev-rimlerle toprağın delik deşik olduğu, hükümet aleyhtarı gizlifesatlarda, başkaldırmalarda ya da başka her çeşit devrimci ey-lemlerde payı olmamış bir partinin bulunmadığı Fransa'da, buyüzden, ordunun, hükümet için hiç de güvenilir olmadığı vegenellikle koşulların bir başkaldırma baskını için Almanya'daolduğundan çok daha elverişli olduğu Fransa'da - evet Fran-sa'da bile, sosyalistler, daha önceden (sayfa 243) halkın büyükkitlesini, yani Fransa'da köylüleri kazanmadıkça, kendileri içinsürekli bir zaferin olanaklı olmadığını gittikçe daha iyi anlı-yorlar. Yavaş giden propaganda çalışması ve parlamentereylem, orada da, partinin en ivedi görevi olarak kabul edil-miştir. Başarılar da eksik olmamıştır. Yalnızca bir dizi bele-diye meclisi ele geçirilmekle kalınmamıştır; mecliste ellisosyalist yer almaktadır ve bunlar, daha, şimdiden üç bakanı vebir cumhurbaşkanını devirmişlerdir. Belçika'da, işçiler, geçenyıl, oy verme hakkını kopardılar ve seçim bölgelerinin dörtte-birinde kazandılar. İsviçre'de, İtalya'da, Danimarka'da ve hattaBulgaristan ve Romanya'da sosyalistler, parlamentoda temsilediliyorlar. Avusturya'da, bütün partiler, ağız birliğiyle, Re-ichsrat kapıları daha uzun süre bize kapalı tutulamayacaktır,diyorlar. Biz gireceğiz oraya, bu kesin bir şey, ancak, sadecehangi kapıdan girileceği konusu üzerinde çekişiliyor. Ve hattaRusya'da bile, o ünlü Zemski Sobor toplandığında -genç Ni-kola'nın boş yere o kadar şahlanarak direnç gösterdiği bu Ulu-sal Mecliste- orada bile aynı şekilde temsil edileceğimize,kesinlikle güvenebiliriz.

25

Fransa'da Sınıf SavaşımlarıBesbelli ki, yabancı arkadaşlarımız, bu yüzden, hiç bir şe-

kilde devrim haklarından vazgeçmiyorlar. Devrim hakkı, sonusonuna, tek, gerçek "tarihsel hak" değil midir, soylularınındevrimi, 1755'te, bugün bile hâlâ yürürlükte olan feodalizminşanlı yazılı onaylanması "soydan geçme antlaşma" ["Erbverg-leich"] ile sonuçlanan Mecklembourg da dahil ayrısız gayrı-sız bütün modern devletlerin dayandığı tek tarihsel hak değilmidir?[112] Devrim hakkı, tüm dünyanın bilincinde, öyle söz-götürmez bir biçimde yerleşmiştir ki, general Von Boguslavskibile, imparatoru hesabına istediği hükümet darbesi hakkını,yalnız halkın olan devrim hakkına dayandırmaktadır.

Ama, başka ülkelerde ne olursa olsun, Alman sosyal-de-mokrasisinin özel bir durumu vardır ve bu bakımdan da, hiçdeğilse kısa vadede özel bir görevi vardır. Alman sosyal-de-mokrasisinin sandık başına gönderdiği iki milyon seçmen, on-ların ardındaki seçmen olmayan gençler ve kadınlar,uluslararası proletarya ordusunun en kalabalık, en sıkı örül-müş kitlesini, kesin "vurucu grubunu" oluşturur. Bu kitle,(sayfa 244) daha şimdiden, kullanılan oyların dörtte-birindenfazlasını sağlamıştır; ve, kısmi Reichstag seçimlerinin, çeşitliülkelerin Diyet seçimlerinin, belediye meclisi ve işçi-patronarası hakem kurulları seçimlerinin tanıtladıkları gibi durma-dan artmaktadır. Bu yığının büyümesi, tıpkı bir doğal süreçkadar kendiliğinden, o kadar duraklamadan, o kadar karşı du-rulmaz bir biçimde ve aynı zamanda o kadar telaşsızca ol-maktadır. Bu büyümeyi engellemek için hükümetin yaptığıbütün müdahaleler, güçsüzlüğünü ortaya koymuştur. Bugün-den iki milyon ikiyüzelli bin seçmene bel bağlayabiliriz. Eğerbu böyle giderse yüzyılın sonuna kadar, toplumun orta taba-kalarının, küçük-burjuvazinin ve küçük köylülerin en büyükbölümünü elde ederiz ve ülkenin içinde belirleyici bir etkinliğiolan, bütün öteki güçlerin, ister istemez karşısında eğilmek zo-runda olacağı bir güç haline gelinceye kadar büyürüz. Bu ço-ğalıp büyüme temposunu, kendiliğinden iktidardaki hükümetsisteminden daha güçlü duruma gelinceye kadar, günden güne

26

Karl Marks

güçlenen bu vurucu gücü öncü kavgalarıyla yıpratmayıp sonkesin an gelinceye kadar hiç bir saldırıya uğratmaksızın[8*]koruyup sürdürmek, işte başlıca görevimiz budur. Yoksa, Al-manya'daki dövüşken sosyalist kuvvetlerin sürekli büyüme-sini geçici olarak durdurabilecek ve hatta onu bir süregeriletebilecek bir tek çare vardır, o da, 1871'de Paris'te ol-duğu gibi askeri birliklerle büyük çapta bir çatışma ve büyükbir kan dökülmesidir. Zamanla bunun da üstesinden geline-cektir elbette. Milyonlarla sayılan bir partiyi, tüfek ateşiyleyeryüzünden silip atmaya, Avrupa ve Amerika'nın bütün me-kanizmalı tüfekleri yetmez. Ne var ki normal gelişme felceuğrar, vurucu güç, belki de, kritik anda orada bulunmaz, son vekesin kavga[9*] geçikir, uzar ve beraberinde daha ağır feda-karlıkları getirir.

Dünya tarihinin acı cilvesi her şeyi altüst ediyor. Biz,"devrimciler", "karaşalık çıkaranlar", legal yollarla, illegal(sayfa 245) yollarla ve kargaşa ile olduğundan çok daha iyigelişiyoruz, başarılı oluyoruz. Kendi kendilerine verdikleriadla düzenin partileri gene kendilerinin yarattıkları yasal(légal) durum yüzünden yokolup gidiyorlar. Onlar, OdilonBarrot'un ağzından umutsuzlukla bağırıyorlar: la légalité noustue, yasallık (légalité) bizi öldürüyor oysa biz, bu legaliteiçinde, kaslarımızı sağlamlaştırıyor, yanaklarımızı pembeleş-tiriyoruz ve sonsuz gençliği soluyoruz. Eğer biz, onları hoş-nut etmek için bizi sokak çatışmasına sürüklemelerine izinverecek kadar sağduyudan yoksun değilsek, en sonunda, ken-dileri için artık o kadar uğursuz bir hale gelen bu legaliteyigene kendi elleri ile kırmaktan başka yapacak bir şeyleri kal-mayacaktır.

Bu arada, kargaşaya karşı yeni yasalar yapıyorlar. Her şeyyeniden tersine çevrildi. Bugünün bu bağımsız kargaşa düş-manları, dünün kargaşacıları değiller midir sanki? Acaba 1866içsavaşını biz mi kışkırttık? Hannover kralını, imparator se-çici Hesse prensini, Nassau dükünü, babalarından kalma meşru

27

Fransa'da Sınıf Savaşımlarıülkelerinden biz mi kovduk, bu soydan gelme ülkeleri biz mitoprağımıza kattık? Ve, Tanrının inayeti ile Alman Bund'ununve üç tahtın bu yıkıcıları, yıkıcılıktan mı yakınıyorlar? Quistuleilt Gracchos de seditione querentes?[10*] Bismarck'ın hay-ranlarına, yıkıcılığa dil uzatma iznini kim verebilir ki?

Bununla birlikte, onlar, gene de devrime karşı yasa tasa-rılarını pekâlâ çıkartabilirler, bunları daha da ağırlaştırabilirler,bütün ceza yasalarını kauçuğa döndürebilirler, güçsüzlükleri-nin yeni bir tanıtını vermekten başka bir şey yapmış olmaya-caklardır. Ciddi bir biçimde sosyal-demokrasiye saldırmalarıiçin daha bambaşka önlemlere başvurmaları gerekecektir.Onlar, asıl yasalara uyduğu için sağlıklı ve güçlü olan sosyal-demokrat devrimin, ancak, yasaları çiğnemeden yaşayamayandüzen partisinin çıkaracağı kargaşalıkla hakkından gelebilir-ler. Prusyalı bürokrat Bay Roessler ve Prusyalı general BayVon Boguslavski, ne yazık ki sokak savaşlarına sürüklenmeoyununa gelmeyen işçileri belki de hâlâ alt edebilmenin tekyolunun ne olduğunu onlara gösterdiler. (sayfa 246) Anayasa-nın çiğnenmesi, diktatörlük, mutlakiyete dönüş, regis voluntassuprema lex![11*] Demek ki, biraz yürek gerek baylar, artıkyapar gibi yapmak değil, gerçekten yapmak sözkonusu.

Ama unutmayınız ki, Alman İmparatorluğu, bütün küçükdevletler gibi ve genel olarak bütün modern devletler gibi, birantlaşmanın ürünüdür; ilkönce, prenslerin kendi aralarındayaptıkları antlaşmanın, ve sonra, prenslerin halkla yaptıklarıantlaşmanın. Eğer taraflardan biri antlaşmayı bozarsa, bütünantlaşma hükümsüz kalır ve o zaman öteki taraf da bağlı sa-yılmaz, tıpkı Bismarck'ın 1866'da bize pek güzel gösterdiğigibi. Demek ki, eğer siz, imparatorluk anayasasını çiğnerse-niz, sosyal-demokrasi size istediğini yapmakta serbest olur.Ama sonra onu ne yapacağını size bugünden söyleyecek de-ğildir.[12*]

28

Karl Marks

Bundan hemen hemen tam 1.600 yıl önce Roma İmpara-torluğunda da tehlikeli bir devrimci parti ortalığı kasıp kavu-ruyordu. Bu parti, dini ve devletin bütün temellerinibaltalıyordu. İmparatorun iradesinin en yüce yasa olduğunuaçıkça reddediyordu. Vatansızdı, enternasyonaldi, Galya'danAsya'ya kadar bütün imparatorluk yüzeyinde yayılıyor, impa-ratorluğun sınırlarından ötelere taşıyordu. Bu parti, uzunzaman yeraltında gizli baltalama eyleminde bulunmuştu. Amauzunca bir süreden beri gün ışığına çıkacak kadar güçlü oldu-ğuna inanıyordu. Hıristiyan adı altında tanınan bu devrimciparti orduda da güçlü bir biçimde temsil ediliyordu. Koskocalejyonlar hıristiyandı. Putatapıcı ulusal dinin resmi törenlerinekatılmaları emredildiğinde, devrimci askerler küstahlıklarını,zırhlı başlıklarına protesto ettiklerini belirten özel işaretler -haçlar- takmaya kadar vardırıyorlardı. Üstlerinin kışlalardaadet halini alan hır çıkarmaları da bir işe yaramıyordu. Ordu-sunda düzenin, emre uymanın ve disiplinin nasıl baltalandı-ğını gören imparator Dioelétien artık daha fazla kendinitutamadı. Enerjik bir biçimde işe el koydu. Çünkü henüz vakitvardı. Sosyalistlere karşı bir (sayfa 247) yasa çıkardı, yani hı-ristiyanlara karşı bir yasa demek istiyorum. Devrimcilerin top-lantıları yasaklandı. Lokalleri kapatıldı ya da yıkıldı, hıristiyanişaretleri, haç, vb., Saksonya'da kırmızı mendillerin yasaklan-dığı gibi yasaklandı. Hıristiyanlar devlet görevlerinde çalışa-maz oldular, askerlikte onbaşı olma hakları bile yoktu. Odönemde, Bay Von Köller'in devrime karşı yasa tasarısı-nın[113] varsaydığı biçimde "bireyin saygısını" uyandıran bu-günkü kadar iyi eğitilmiş yargıçlar olmadığına göre,hıristiyanların mahkemelerden adalet arama hakları düpedüzyasaklanmıştı. Hıristiyanları ayrı tutan bu özel yasa da etkisizkaldı. Hıristiyanlar, yazılı yasayı, duvarlardan alay edereksöküp attılar. Dahası var, söylendiğine göre, Nicome-die'de[13*] hıristiyanlar, imparatorun oturduğu sarayı ateşeverdiler. Bunun üzerine imparator, öcünü, MS 303 yılında hı-ristiyanlara karşı büyük kıyıma girişerek aldı. Bu, bu cins kı-yımların sonuncusu idi. Ve o kadar etkili oldu ki, onyedi yıl

29

Fransa'da Sınıf Savaşımlarısonra ordunun büyük çoğunluğu hıristiyanlardan oluşuyordu

ve Dioclétien'den sonra gelen ve papazların Büyük adını tak-

tıkları Roma İmparatorluğunun yeni hükümdarı Konstantin,

hıristiyanlığı devlet dini ilân ediyordu. (sayfa 248)

Londra, 6 Mart 1895 FRİEDRİCH ENGELS

Die Neue Zeit, c. 2,

n° 27 ve 28, 1894-9'te ve

Karl Marx Die Klassenkämpfe

in Frankreich 1848 bis 1850,

(Berlin 1895) adlı kitapta

kısaltılmış biçimde yayınlanmıştır.

30

Karl Marks

31

Fransa'da Sınıf SavaşımlarıFRANSA'DA SINIF SAVAŞIMLARI

1848-1850

32

Karl Marks

BİRKAÇ bölüm dışında, 1848'den 1849'a kadar devrimyıllıklarının her önemli kesimi, "Devrimin Yenilgisi!" başlı-ğını taşır.

Ama bu yenilgilerde asıl yenik düşen devrim olmadı. Ye-nilgiye uğrayanlar, geleneksel devrim-öncesi uzantılar, henüzşiddetli sınıf karşıtlıkları haline gelecek kadar keskinleşmemişolan toplumsal ilişkilerin sonuçları oldu: devrimci partininŞubat devriminden önce kopamadığı ve Şubat zaferi ile de kur-tulamayıp ancak bir dizi yenilgiler sonucu kendini kurtarabil-diği kişiler, yanılsamalar, düşünceler, tasarılar oldu.

Kısaca: devrimci ilerleyiş, hiç de kendi dolaysız traji-komik kazanımları ile kendine yol açmadı, tersine, ancak sım-sıkı, katı, güçlü bir karşı-devrim ortaya çıkartarak, (sayfa 249)kendisine bir hasım yaratarak ve onunla savaşarak, yıkıcı parti,en sonunda gerçekten devrimci bir parti oldu.

Aşağıdaki sayfaların görevi, bunu tanıtlamaktır.

33

Fransa'da Sınıf Savaşımları

I. HAZİRAN 1848 YENİLGİSİ

Temmuz devriminden sonra, liberal bankacı Laffitte, suçortağı Orléans dükünü, [114] büyük sevinç gösterileriyle be-lediye binasına götürürken şu sözleri ağzından kaçırdı: "Şimdi,bankacıların hükümranlığı başlayacak." Laffitte, devrimin sır-rını açığa vurmuş oluyordu.

Louis-Philippe'in hükümdarlığı sırasında egemen olanFransız burjuvazisi değil, sadece onun bir kesimi idi: banka-cılar, borsa kralları, demiryolu kralları, kömür ve demir ma-deni sahipleri, orman sahipleri ve toprak mülkiyetinin onlarabağlı bölümü, mali aristokrasi denilen kesim. Bu kesim, tahtayerleşmiş, meclise yasalar çıkarttırıyor, bakanlıklardan tütünbürolarına kadar kamu hizmetlerini ona buna dağıtıyordu.

34

Karl Marks

Asıl sanayi burjuvazisi, resmi muhalefetin bir bölümünüoluşturuyordu, yani meclislerde ancak azınlık olarak temsiledilmekteydi. Mali aristokrasinin hegemonyası, daha açık,daha belirgin bir hale geldikçe ve kana boğulan 1832, 1834 ve1839[115] ayaklanmalarından sonra, işçi sınıfı üzerindeki ege-menliğinin daha güven altına alınmış olduğuna inandıkça, sa-nayi burjuvazisinin muhalefeti de git gide daha kararlı oldu.Kurucu Ulusal Mecliste olduğu kadar Yasama Meclisinde deburjuva gericiliğinin en bağnaz aracı olan Rouen'li fabrikatörGrandin, mecliste Guizot'nun en şiddetli muhalifi idi, sonradanFransız karşı-devriminin Guizot'su rolüne çıkmak için boşunaçabalarıyla tanınan Léon Faucher, Louis-Philippe'in son za-manlarında, sanayiden yana, spekülasyona karşı ve onun kuy-rukçusu hükümete karşı kalemiyle savaşıyordu. Bastiat,Bordeaux adına ve Fransa'nın bütün bağlar bölgesi adına ege-men sisteme karşı kışkırtıcılık yapıyordu.

Küçük-burjuvazi bütün katlarıyla ve ayrıca köylü sınıfıtümüyle, siyasal iktidarın dışında bırakılmıştı. Son olarak, birde, sözünü ettiğimiz bu sınıfların ideolojik temsilcileri ya(sayfa 250) da sözcüleri, bu sınıfların bilginleri, avukatları,doktorları, kısacası yetenekli kişiler diye anılanlar, resmi mu-halefetin içinde ya da pays légal'in[14*] tamamıyla dışında bu-lunuyorlardı.

Mali dar boğazlar, temmuz monarşisini[116] daha baştanbüyük burjuvazinin boyunduruğu altına sokmuştu ve bu ba-ğımlılık, gittikçe artan bir mali sıkıntının bitmez tükenmezkaynağı oldu. Bütçenin dengesini, yani devletin giderleri ilegelirleri arasındaki dengeyi sağlamadan, devlet yönetimini,ulusal üretimin yararına bağımlı kılmak olanaksızdır. Ve budenge, devletin işleyiş masraflarını kısmadan, yani aynı öl-çüde egemen sistemin dayanakları olan çıkarları incitmeden,vergi matrahını yeniden düzene koymadan, yani mali yükünönemli bir bölümünü bizzat büyük burjuvazinin omuzlarınayüklemeden nasıl sağlanabilir?

35

Fransa'da Sınıf SavaşımlarıDevletin borçlanması, tam tersine, burjuvazinin yöneten

ve meclisler aracılığıyla yasalar koyan kesimi için dolaysız birçıkar niteliğinde idi. Onun spekülasyonlarının asıl hedefi, zen-ginleşmesinin başlıca kaynağı, kesinlikle devletin bütçe açığıidi. Her yılın sonunda yeni bir açık. Her dört ya da beş yıldabir yeni ödünç alma (istikraz). Ve her yeni ödünç alma, maliaristokrasiye, yapay çarelerle iflâsın kıyısında tutunabildiğin-den, bankerlerle en elverişsiz koşullarda görüşüp anlaşmak zo-runda olan devleti haraca kesmek için yeni bir fırsatsağlıyordu. Her yeni ödünç alma, parasını devlet tahvillerineyatıran halkı, hükümetin ve meclis çoğunluğunun sırrını çokiyi bildikleri borsa oyunları ile soymak için yeni bir fırsat olu-yordu. Genel olarak, devlet kredisinin oynaklığı, devlet sırla-rını bilmek, bankacılara olduğu gibi onların meclislerdeki vetahttaki yandaşlarına da, devlet tahvillerinin geçerli fiyatındagörülmemiş ve ani dalgalanmalar yaratma olanağını veriyordu,ve dalgalanmaların değişmez, sürekli sonucu, ancak bir küçüksermayedarlar yığınının yıkımı ve büyük spekülatörlerin akılalmaz bir hızla zenginleşmesi olabiliyordu. Bütçe açığı, bur-juvazinin iktidardaki kesiminin dolaysız çıkarı olduğundan,Fransa'nın yıllık toplam ihracat ortalaması pek seyrek olarak750 milyon franga (sayfa 251) yükseldiği halde, Louis-Phi-lippe hükümetinin son yıllarında olağlanüstü bütçenin, yakla-şık olarak yılda 400 milyona bile varan Napoléon zamanındakibütçenin iki katını çok aşmış olması kolayca açıklanabilir. Ay-rıca, böylece devletin elinden geçen muazzam para tutarları,hileli mal teslimi anlaşmalarına, ahlâk bozukluklarına, aşırtı-lara (ihtilâs), her çeşitten dolandırıcılığa olanak sağlıyordu.Devlete ödünç verme yoluyla, devletin büyük ölçüde yağma-lanması, bayındırlık işlerinde perakende olarak yineleniyordu.Meclis ile hükümet arasındaki bağıntılar, çeşitli devlet idare-leri ile çeşitli üstenciler (müteahhitler) arasındaki bağıntılarbiçiminde çoğalmış bulunuyordu.

Genellikle kamu harcamalarında ve devlet borçlarında ol-duğu gibi, egemen sınıf, demiryolları yapımını da sömürü-

36

Karl Marks

yordu. Meclisler, bellibaşlı yükümlülükleri devletin sırtınayüklüyor ve spekülasyoncu mali aristokrasiye de altın yaldızlınimetlerini sağlıyordu. Bir raslantı sonucu, bakanların da birbölümü içinde olmak üzere çoğunluğun bütün üyelerinin, de-miryolları girişimlerinde hisse senedi sahibi oldukları, bunla-rın, yasa koyucu sıfatı ile, devlet hesabına demiryolu hatlarınınyapımını bu ayni girişimlere ısmarladıkları ortaya çıkarıldı-ğında, mecliste patlak veren skandalları herkes anımsıyordur.

Buna karşılık, örneğin posta reformu gibi en küçük birmali reform, bankerlerin etkisi karşısında başarısızlığa uğru-yordu. Rothschild, posta reformunu, devletin, durmadan artanborcunun faizlerini ödemesine yarayan gelir kaynaklarınıazaltmaya hakkı var mı diye protesto etti.

Temmuz monarşisi, Fransız ulusal zenginliğinin sömü-rülmesi için kurulmuş bir anonim ortaklıktan başka bir şey de-ğildi, bu ortaklığın payları (temettüleri), bakanlar, meclisler,240.000 seçmen ve onların yardakçıları arasında paylaşılmıştı.Louis-Philippe bu ortaklığın müdürü, tahta çıkmış bir RobertMacaire[117] idi. Bu sistem, ticareti, sanayii, tarımı, denizci-liği ve sanayi burjuvazisinin çıkarlarını durmadan tehdit edi-yor ve zarara uğratıyordu. Onun için sanayi burjuvazisi,Temmuz günleri olayları sırasında bayrağına şunları yazmıştı:Gouvernement à bon marché.[15*] (sayfa 252)

Mali aristokrasi, yasaları kendi isteğine göre kabul ettir-diği, devlet yönetimini çekip çevirdiği, kurulu bütün kamugüçlerini elinde bulundurduğu, basın yoluyla ve olguların gü-cüyle kamuoyunu elinde bulundurduğu sürece, saraydan caféborgne'ye[16*] kadar bütün çevrelerde aynı ahlâk bozukluğu,aynı hayasız sahtekârlık, üreterek değil de başkasının elinde-kini kurnazlıkla ele geçirerek aynı havadan zengin olma su-suzluğu doğuyordu. Ve asıl burjuva toplumunun en yüksektepelerinde en sağlıksız, en yolsuz aşırı istekleri doyurma ar-sızlığı alabildiğine körükleniyor, ve her an, gene burjuva ya-

37

Fransa'da Sınıf Savaşımlarısalarının kendileri ile çatışma haline geliyordu, çünkü elbetteki, dalavere ile havadan gelen zenginlik, tatmin yollarını, zev-kin rezilleştiği yerde, altın, çamur ve kanın birbirine karıştığıyerde arar. Mali aristokrasi, zevklerinde olduğu gibi kazançtarzında da, lumpen-proletaryanın burjuva toplumun dorukla-rında dirilişinden başka bir şey değildir.

Fransız burjuvazisinin iktidar olmayan kesimlerine ge-lince, onlar, ahlâksızlık, ahlâksızlık! diye bağırıyorlardı.1847'de, burjuva toplumunun en ünlü tiyatrolarında, herzaman, lumpen-proletaryayı, genelevlere, düşkünler yurduna,tımarhaneye, yargıçların karşısına, zindanlara ve darağaçla-rına götüren aynı sahneler uluorta temsil edilirken, halk, à basles grands voleurs! à bas les assassins![17*] diye bağırıyordu.

Sanayi burjuvazisi çıkarlarını tehdit altında görüyordu,küçük-burjuva ahlâkı hakarete uğramış durumdaydı, halkınmuhayyilesi başkaldırıyordu, Paris, "Rothschild Hanedanı","Çağın Kralları, Yahudi Tefeciler!" vb. gibi mali aristokrasininegemenliğinin azçok nükte ile ortaya konduğu ve hırpalandığıyergi yazıları ile dolup taşıyordu.

Rien pour la gloire! La paix partout et toujours![18*]Savaş, paranın değerini %3, %4 düşürüyor. Borsa tefecileri-nin Fransa'sı işte bunları yazmıştı bayrağının üzerine. Nite-kim, Fransa'nın dış siyaseti, Krakov'un Avusturya topraklarına(sayfa 253) katılması ile,[71] Polonya'nın yağmalanıp bitiril-mesiyle ve Sonderbund savaşında[118] Guizot'nun aktif olarakKutsal-İttifakın[82] yanında yer almasıyla büsbütün canlı birtepki gösteren Fransız ulusal duygusunun ardarda aşağılan-masına yolaçan bir batağa battı. Bu yalancıktan savaşta İsviçreliberallerinin zaferi, Fransa'da burjuva muhalefetine yenidengüven verdi ve Palermo'daki kanlı halk ayaklanması, felce uğ-ramış halk yığını üzerinde bir elektrik boşalması gibi etki yaptıve onun büyük anılarını ve devrimci tutkularını canlan-dırdı.[19*]

38

Karl Marks

Sonunda, dünya çapında iki ekonomik olay, genel bir hu-zursuzluğun patlak vermesini çabuklaştırdı ve hoşnutsuzluğuayaklarınlaya kadar olgunlaştırdı.

1845 ve 1846 yıllarında görülen patates hastalığı ve kötüürün alınması halk içindeki kaynaşmayı artırdı. 1847 yılındayaşamın yeniden pahalılaşması, kıtanın bütün geri kalan kıs-mında olduğu gibi Fransa'da da kanlı çatışmalara yolaçtı. Bu,mali aristokrasinin yüzkarası safahat alemleri karşısında, hal-kın, en ilkel geçim araçları uğruna savaşınn idi! Buzançais'deaçlık yüzünden başkaldıranlar idam edildi,[119] Paris'te tokkarınlı dolandırıcıları, kral ailesi, mahkemelerden kaçırıp kur-tarıyordu!

Devrinün patlak vermesini çabuklaştıran ikinci büyükekonomik olay, İngiltere'deki, genel ticaret ve sanayi bunalımıoldu. Daha önce 1845 güzünde, demiryolu hisse senedi spe-külatörlerinin kitle halinde yıkıma uğramaları ile kendini bellieden, 1846 yılında, buğday üzerindeki gümrük vergilerininpek yakında kaldırılacak olması gibi tartışma götürür önlem-lerle durdurulan bu bunalım, sonunda, 1847 güzünde, hemenarkasından taşra bankalarının da iflas ettiği ve İngiliz sanayibölgelerindeki fabrikaların kapandığı Londra'nın büyük sö-mürge tüccarlarının iflasları ile iyice ortaya çıktı. Bunalımınyankıları Kıta üzerinde henüz kesilmemişti ki, Şubat devrimipatlak veriyordu.

Ekonomik bunalımın ticaret ve sanayide meydana (sayfa254) getirdiği yıkıntı, mali aristokrasinin her şeyi yapabilmegücünü, tüm yetkilere sahip oluşunu daha da katlanılmaz kılı-yordu. Burjuva muhalefeti, bütün Fransa'da, ziyafetlerde seçimreformu lehinde bir kışkırtma hareketi başlattı, bu hareket, bur-juva muhalefetine meclislerde çoğunluğu kazandıracak veborsa kabinesini devirmesini sağlayacaktı. Paris'te, sanayi bu-nalımının, günün koşulları içinde, artık dış pazarlarda iş ya-pamayan fabrikacılar ve büyük tüccarlar yığınının iç ticarete

39

Fransa'da Sınıf Savaşımlarıatılmalarına yolaçmak gibi özel bir sonucu daha olmuştu. Bun-ların kurdukları büyük kuruluşların rekabeti, küçük épici-ers'in[20*] ve boutiquiers'in[21*] yığınlar halinde yıkımınaneden oldu. Paris burjuvazisinin bu kesiminde iflasların sayı-lamayacak kadar çok olmasi, bundan ileri gelmektedir: bu ke-simin Şubattaki devrimci eylemi de. Guizot'nun ve meclislerin,bu reform önerilerine nasıl kesin bir meydan okuma ile karşı-lık verdiklerini;[120] Louis-Philippe'in, bir Barrot kabi-nesi[121] kurmaya nasıl çok geç karar verdiğini; halkın veordunun nasıl dövüşmeye başladığını; ordunun, ulusal muha-fızın pasif tutumu sonucu nasıl silahsız bırakılmış olduğunuve Temmuz monarşisinin yerini nasıl bir Geçici Hükümete bı-rakmak zorunda kaldığını herkes bilir.

Şubat barikatlarından ortaya çıkmış olan Geçici Hükümet,zorunlu olarak, zaferi paylaşmakta olan çeşitli partileri kendibünyesinde yansıtıyordu. Bu hükümet, ancak, birlikte Tem-muz tahtını devirmiş bulunan, ama çıkarları düşmanca birbi-rine karşıt olan çeşitli sınıflar arasında bir uzlaşma olabilirdi.Çoğunluğu, burjuvazinin temsilcilerinden oluşuyordu. Cum-huriyetçi küçük-burjuvazi, Ledru-Rollin ve Flocon tarafından;cumhuriyetçi burjuvazi, National [122] çevresindeki kişiler ta-rafından; hanedan muhalefeti, Crémieux, Dupont de l'Eure ta-rafından vb. temsil ediliyordu. İşçi sınıfının yalnız ikitemsilcisi vardi: Louis Blanc ve Albert. Son olarak Lamartine,Geçici Hükümette, ilkönceleri, gerçek hiç bir çıkardan, belirlihiç bir sınıftan yana değildi; o, yanılsamaları, kuruntuları, şiiri,şiirinin hayali içeriği ve parlak sözleri ile ortak ayaklanmaydı,Şubat devriminin ta kendisiydi. (sayfa 255) Ama, özünde,Şubat devriminin bu sözcüsü, durumu ile olduğu kadar görüş-leri ile de burjuvaziye aitti.

Eğer siyasal merkezileşmenin sonucu olarak, Paris, Fran-sa'ya egemen durumda ise, işçiler de devrimci sarsıntı anla-rında Paris'e egemen oluyorlar. Geçici Hükümetin ilk varlıkbelirtisi, coşku ile başı dönmüş Paris'i Fransa'nın soğukkanlı-

40

Karl Marks

lığına havale ederek, bu başat etkiden kendini kurtarmaya kal-kışması oldu. Lamartine, barikat savaşçılarının cumhuriyetilân etme hakkına, ancak Fransızların çoğunluğunun bunu ya-pacak yetenekte olduğunu, onların oyunu beklemek gerekti-ğini, Paris proletaryasının bir zorbalıkla zaferini lekelememesigerektiğini söyleyerek karşı çıktı. Burjuvazi, proletaryaya birtek zorbalık hakkı tanıyordu: savaşın zorbalığı.

25 Şubat günü, cumhuriyet henüz ilân edilmemişti; amabuna karşılık, bakanlıklar, daha o andan, Geçici Hükümetinburjuva unsurları arasında, ve National'in generalleri, banka-cıları ve avukatları arasında paylaşılmıştı bile. Ama bu kez iş-çiler, 1830 Temmuzundakine[123] benzer bir dalavereliaçıkgözlülüğe gözyummamaya kararlı idiler. Yeniden kavgayabaşlamaya ve cumhuriyeti silah zoru ile kabul ettirmeye ha-zırdılar. Ve işte Raspail, bu özel görev ve yetki ile belediyeyegitti. Paris proletaryası adına, Raspail, Geçici Hükümete cum-huriyeti ilân etmesini emretti ve, iki saat içinde halkın bu emriyerine getirilmezse, 200.000 kişinin başında geri geleceğinibildirdi. Savaşçıların cesetleri daha yeni soğumuştu, barikatlardaha kaldırılmamıştı, işçiler henüz silahlarını ellerinden bı-rakmamışlardı ve onlara karşı çıkartilabilecek tekgüç, ulusalmuhafizdı. Bu durumda ve bu koşullar altında, Geçici Hükü-metin siyasal düşünceleri ve hukuki endişeleri birdenbire yo-koldu. İki saatlik süre henüz bitmemişti ki, dev harflerle yazılışu yazılar Paris'in bütün duvarlarını kaplamıştı bile:

Republique française! Liberté, Egalité, Fraternité![22*]

Genel oy temeli üzerine kurulu cumhuriyetin ilânı ile bur-juvaziyi Şubat devrimine iten dar amaç ve güdüler, anıları bilekalmamacasına siliniyordu. Burjuvazinin yalnız birkaç (sayfa256) kesimi yerine, devrimci sahnede şahsen oynamak üzere,locaları, koltukları, balkonları terketmek zorunda kalıp bir-denbire kendilerini siyasal iktidarın yörüngesinde bulanlar,şimdi, Fransız toplumunun bütün sınıflarıydı. Meşruti krallıkla

41

Fransa'da Sınıf Savaşımlarıbirlikte, keyfi olarak burjuva toplumuna karşı duran bir kamuiktidarı görünüşü ve sözümona iktidarın zorladığı bu bir sürüikincil savaşımlar da, aynı şekilde ortadan kalkıyordu.

Geçici Hükümete, ve Geçici Hükümet yoluyla da bütünFransa'ya cumhuriyeti kabul ettiren proletarya, bağımsız partiolarak birdenbire ön plana geçiyordu; aynı zamanda, bütünburjuva Fransa'ya da meydan okuyordu. Proletaryanın kazan-mış olduğu şey, devrimci kurtuluşu uğruna savaşım ereğiyleele geçirdiği alandı, ama katiyen bu kurtuluşun kendisi değildi.

Tersine, Şubat devriminin, mali aristokrasinin yanında,bütün mülk sahibi sınıfları siyasal iktidar alanına sokarak, herşeyden önce burjuvazinin egemenliğini tamamlaması gereki-yordu. Büyük toprak sahiplerinin çoğunluğu, meşruiyetçi-ler[65] Temmuz monarşisinin kendilerini mahküm ettiğisiyasal anlamda hiçlikten çekip çıkarıldılar. Gazette de Fran-ce'ın[124] muhalefet gazeteleri ile birlikte ajitasyon yapmışolması nedensiz değildir, La Rochejaquelein'in Ulusal Mecli-sin 24 Şubat tarihli oturumunda, devrim partisini kucaklamasınedensiz değildir. Genel oy sistemi ile, Fransızların büyük ço-ğunluğunu oluşturan sözümona mülk sahibi olan köylüler,Fransa'nın kaderi üzerinde hakem olarak söz sahibi durumunageldiler. Son olarak da, Şubat Cumhuriyeti, sermayenin arka-sına gizlendiği tahtı devirerek, burjuvazinin egemenliğinibütün açıklığıyla ortaya çıkardı.

Nasıl işçiler, Temmuz olaylarında, savaşımla, burjuva mo-narşisini koparıp aldıysa, aynı şekilde, Şubat günlerinde de,burjuva cumhuriyetini koparıp aldılar. Nasıl Temmuz monar-şisi, kendini, cumhuriyetçi kurumlarla çevrili bir monarşi ola-rak sunmaya zorlandıysa, Şubat Cumhuriyeti de, kendini,toplumsal kurumlarla çevrili bir cumhuriyet olarak ilân etmekzorunda kaldı. Paris proletaryası bu ödünü de kabul ettirdi.

42

Karl Marks

Bir işçi olan Marche, henüz kurulmuş olan (sayfa 257)Geçici Hükümeti işçilerin varlığını işle güven altına alma, hervatandaşa iş sağlama vb. yükümlülükleri altına sokan bir ka-rarnameyi yazdırttı. Ve Geçici Hükümet, birkaç gün sonra buvaatlerini unutmuş olduğundan ve proletaryayı akıldan çıkar-mış göründüğünden 20.000 işçi, "İşin örgütlendirilmesi! Özelbir çalışma bakanlığının kurulması!" bağırışları ile belediyesarayına yürüdü. Geçici Hükümet, üzüntü ile ve uzun tartış-malardan sonra emekçi sınıfların koşullarını iyileştirme çare-lerini araştırmakla görevli sürekli özel bir komisyon atadı! Bukomisyon Paris zanaat lonçaları delegelerinden kuruldu vebaşkanlığına da Louis Blanc ve Albert getirildi. Komisyonatoplantı salonu olarak Luxembourg sarayı verildi. Böylelikle,işçi sınıfının temsilcileri Geçici Hükümetin merkezinden sü-rülmüş oldular, Geçici Hükümetin burjuva kesimi ise, gerçekdevlet iktidarını ve yönetimin dizginlerini tek başına kendielinde saklıyordu, ve maliye, ticaret, bayındırlık bakanlıkları-nın yanında, bankanın, borsanın yanında, büyük rahipleriLouis Blanc ile Albert olan sosyalist tapınağı yükseliyordu;bu büyük rahiplerin görevleri ise, vaadedilmiş (mev'ut) top-rağı bulup meydana çıkarmak, yeni bir din kitabını kamuyabildirmek ve Paris proletaryasını meşgul etmekti. Her türlüolağan devlet iktidarından farklı olarak ne bütçeleri, ne de her-hangi bir yürütme güçleri vardı. Onlar burjuva toplumunundayandığı temel direkleri kendi başları ile devirmek zorun-daydılar. Luxembourg, simya taşını arayıp dururken belediyesarayında resmi para basılıyordu.[125]

Ve bu arada, Paris proletaryasının istemleri, burjuva cum-huriyetini aştıkları ölçüde, Luxembourg'un bulutlara gömülübulanık yaşantısından başka bir varlık kazanamıyorlardı.

İşçiler, Şubat devrimini, burjuvazi ile elbirliği ederek yap-mışlardı. Burjuvazinin yanında kendi çıkarlarını üstün kılmayaçalışıyorlardı, nasıl ki gene burjuva çoğunluğunun yanında Ge-çici Hükümete de bizzat bir işçi yerleştirdilerse. Emeğin ör-

43

Fransa'da Sınıf Savaşımlarıgütlendirilmesi! Ama halen mevcut olan emeğin burjuvaca dü-zenlenişi, ücretli emektir. Ücretli emek olmasa, ne bir sermaye,ne bir burjuvazi, ne de bir burjuva toplumu olur. Özel bir ça-lışma bakanlığı! Ama maliye bakanlığı, ticaret (sayfa 258) ba-kanlığı ve bayındırlık bakanlığı, burjuva çalışma bakanlıklarıdeğil midir? Onların yanında proleter bir çalışma bakanlığı,ancak bir güçsüzlük bakanlığı, bir boş arzular bakanlığı, birLuxembourg komisyonu olabilirdi, başka bir şey değil. İşçilernasıl burjuvazinin koltuğu altında özgürlüklerine kavuşabile-ceklerine inanıyorlarsa, aynı şekilde, başka burjuva uluslarınyanında, ve Fransa'nın ulusal sınırları içinde bir proletaryadevrimi yapabileceklerini düşünüyorlardı. Ama Fransa'nınüretim koşulları, dış ticareti ile, dünya pazarı üzerindeki du-rumuyla ve bu pazarın yasaları ile belirlenmiştir. Fransa, Av-rupa çapında, dünya pazarının zorbası İngiltere üzerinde detepkisi olan bir devrimci savaş olmadan bunları nasıl kırabi-lirdi?

Toplumun devrimci çıkarlarını kendinde toplayan bir sınıfbaşkaldırdı mı, derhal, kendi özel durumunda, kendi devrimcieyleminin içeriğini ve maddesini bulur: düşmanlarını ezmek,savaşım gereklerinin zorladığı önlemleri almak, ve onun kendieylemlerinin sonuçları onu daha ileriye iter. Kendi özel gör-evi üzerine hiç bir teorik araştırmaya girişmez. Fransız işçi sı-nıfı henüz bu noktada değildi, o, henüz kendi devriminiyapacak yetenekte değildi.

Sanayi proletaryasının gelişmesinin genel koşulu, sanayiburjuvazisinin gelişmesidir. Ve ancak sanayi burjuvazisininegemenliği altındadır ki, sanayi proletaryasının varlığı, kendidevrimini ulusal bir devrim katına yükseltmesine olanak ve-recek ulusal bir genişlik kazanır, ancak o zaman, sanayi pro-letaryası, aynı ölçüde kendi devrimci kurtuluşunun araçlarıhaline gelecek olan modern üretim araçlarını yaratır. Yalnızsanayi burjuvazisinin egemenliği, feodal toplumun maddi kök-lerini söküp atabilir ve üzerinde bir proleter devriminin ger-

44

Karl Marks

çekleşebileceği tek alanı düzler, engellerini ortadan kaldırır.Devrimci açıdan Fransız sanayii, Avrupa'nın geri kalan kesi-mindekinden daha ileri gitmiş, Fransız burjuvazisi ise daha ge-lişmiştir. Ama, Şubat devrimi doğrudan doğruya maliaristokrasiye karşı yöneltilmemiş miydi? Bu olgu, Fransa üze-rinde hüküm sürenin sanayi burjuvazisi olmadığını tanıtladı.Sanayi burjuvazisi, ancak, modern sanayiin, bütün mülkiyetilişkilerini kendine göre biçimlendirdiği yerde hüküm sürebi-lir ve sanayi, bu gücü, (sayfa 259) ancak, dünya pazarını elinegeçirmiş olduğu yerde kazanabilir, çünkü, ulusal sınırlar onungelişmesine yetmez. Oysa Fransız sanayii, azçok büyük deği-şikliklere uğramış koruyucu bir sistem[126] sayesinde, ancak,ulusal pazarın büyük bir bölümünde egemen kalabilmektedir.Bu yüzden, Fransız proletaryası, bir devrim anında, Paris'te,kendisini, olanaklarının ötesinde bir atılıma heveslendiren ger-çek bir güce ve etkiye sahipse de, Fransa'nın geri kalan kıs-mında, sanayiin toplandığı birkaç dağınık merkezdeyoğunlamış durumdadır ve köylülerin ve küçük-burjuvalarınsayıca üstünlüğü yanında hemen hemen tamamıyla kaybolur.Gelişmiş modern biçimiyle ve fışkırma noktasındaki serma-yeye karşı savaşım, sanayi ücretlisinin sanayi burjuvazisinekarşı savaşımı, Fransa'da, Şubat günlerinden sonra, sermaye-nin alt sömürü biçimlerine karşı savaşıma oranla, devriminulusal içeriğini daha az sağlayabilen kısmi olaydır, köylülerinipotek faizlerine karşı savaşımı, küçük-burjuvanin, büyük tüc-cara, bankere ve fabrikatöre karşı, tek sözcükle, iflasa karşı sa-vaşımı, henüz, genel anlamda mali aristokrasiye karşı genelbaşkaldırmanın içinde gizli idi. Onun için, Paris proletaryası-nın kendi çıkarını, bizzat toplumun devrimci çıkarı olarak is-temek yerine, burjuvazinin çıkarı yanınında başarıyaulaştırmaya çalışması ve üçrenkli bayrak çekilirken kızıl bay-rağın indirmesi[127] kolaylıkla açıklanabilir. Ulusun, burjuvarejimine, sermayenin egemenliğine başkaldırmış, proletaryaile burjuvazi arasında yeralan kitlesi, yani köylülük ve küçük-burjuvazi, devrimin ileri doğru yürüyüşü ile, proleterleri ön-cüleri olarak tanıyıp onlara katılmak zorunda bırakılmadıkça,

45

Fransa'da Sınıf SavaşımlarıFransız işçileri bir tek ileri adım atamazlar ve bu rejimin tek birkılına bile dokunamazlardı. İşçiler bu zaferi ancak korkunçHaziran yenilgisi ile satın alabilirlerdi.[53]

Paris işçilerinin yarattıkları Luxembourg komisyonuna,Avrupa'ya sesini duyuran bir kürsünün tepesinden, 19. yüzyıldevriminin sırrını: proletaryanın özgür kılınması sırrını açığavurmuş olmanın onuru kalıyor. Moniteur,[128] o zamanakadar sosyalistlerin aslı astarı olmayan yazılarında gizli kal-mış ve ancak, yarı-korkunç, yarı-gülünç eski efsaneler gibizaman zaman uzaklardan gelip burjuvazinin kulaklarında(sayfa 260) çınlayan "deli zırvaları"nı resmen yayması gere-kince, öfkeden deliye döndü. Avrupa, burjuva uyuklama hali-nin şaşkınlığı içinde sıçrayarak uyandı. Böylece, genelliklemali aristokrasi ile burjuvaziyi birbirine karıştıran proleterle-rin kafasında, sınıfların varlığını bile yadsıyan, ya da olsa olsameşruti krallığın bir sonucu olarak kabul eden iyi yürekli cum-huriyetçilerin imgeleminde, o zamana kadar iktidarın dışındatutulmuş burjuva kesiminin ikiyüzlü sözlerinde, cumhuriyetinkurulması ile, burjuvazinin egemenliği yürürlükten kaldırıl-mış bulunuyordu. O zaman, bütün kralcılar cumhuriyetçi, Pa-ris'in bütün milyonerleri ise işçi kesildiler. Sınıf ilişkilerininbu sadece düşüncede kaldırılmış olmasına karşılık veren söz-cük fraternité,[23*] kardeşleme, evrensel kardeşlik idi. Sınıf-lar arası uzlaşmaz çelişkilerin bu yumuşak başlılıklasoyutlanışı, karşıt sınıf çıkarlarının bu duygusal dengesi, fra-ternité'nin coşkunlukla, sınıf savaşımının üzerinde yüceltil-mesi, işte gerçekten bunlar oldu Şubat devriminin özeti.Sınıfları birbirinden ayıran şey, basit bir yanlış anlama idi, ve,24 Şubatta, Lamartine, Geçici Hükümetin adını taktı: "Un gou-vernement qui suspende ce malentendu terrible qui existe entreles différentes classes." [24*] Paris proletaryası ise bu yücegönüllü kardeşlik sarhoşluğuna kendini kaptırdı gitti.

Geçici Hükümet, kendi yönünden, bir kez cumhuriyetiilân etmek zorunda kaldıktan sonra, onu, burjuvazinin ve taş-

46

Karl Marks

ranın kabul edebileceği bir duruma getirmek için her şeyiyaptı. Siyasal suçlar için ölüm cezasının kaldırılması ile, bi-rinci Fransız Cumhuriyetinin kanlı davranışları kınanmış oldu;basın bütün görüşlere özgürce açıldı; ordu, mahkemeler ve yö-netim, hemen hemen birkaç istisnanın dışında, eski sahipleri-nin elinde kaldı; Temmuz monarşisinin büyük suçlularındanhiç birine hesap sorulmadı. National'in burjuva cumhuriyetçi-leri, monarşinin adlarını ve kılıklarını bırakıp eski cumhuri-yetin adlarını ve kılıklarını alarak kendilerini eğlendirdiler.Onların gözünde, cumhuriyet, eski burjuva toplumu için yenibir balo kıyafetinden başka bir (sayfa 261) şey değildi. Gençcumhuriyetin başlıca marifeti, kimseyi ürkütmemeye, dahaçok, hep kendisi korkmaya, ve yumuşak yürekliliği ile, pasifyaşamıyla hayat hakkı kazanmaya ve direnişleri yumuşatmayaçalışması oldu. İçerideki ayrıcalıklı sınıflara, dışarıdaki zorbagüçlere, cumhuriyetin barışçı nitelikte olduğu ve sloganının,yaşa ve bırak yaşasın olduğu çalımla bildirildi. Üstelik, Şubatdevriminden sonra, Almanlar, Polonyalılar, Avusturyalılar,Macarlar, İtalyanlar, her halk kendi durumuna uygun olmaküzere isyan etti.[129] Rusya ve İngiltere, ikincisi bizzat kendisihareket halinde olduğundan,[130] birincisi ise büyük bir baskıaltında eli-kolu bağlı bulunduğundan hiç de hazır değillerdi.Demek ki, cumhuriyet hiç bir düşman ulusla karşılaşmadı. Şuhalde, enerjileri yeniden alevlendirecek, devrimci süreci hız-landıracak, Geçici Hükümeti ileriye doğru itecek, ya da bir ke-nara atacak dış güçlükler yoktu. Cunihuriyeti kendi eseri sayanParis proletaryası, burjuva toplumda daha kolaylıkla tutunma-sına olanak veren Geçici Hükümetin her hareketini, doğal ola-rak, alkışlıyordu. Paris proletaryası, Caussidière'in kendisini,Paris'te mülkiyeti korumak için polis görevlerinde kullanma-sına uslu uslu razı oldu, ve aynı şekilde işçiler ile patronlararasındaki ücret anlaşmazlıklarının Louis Blanc tarafından tat-lıya bağlanmasına izin verdi. Proletarya, Avrupa'nın gözündecumhuriyetin burjuva namusunu lekesiz tutmayı kendi pointd'honneur'ü[25*] yapıyordu.

47

Fransa'da Sınıf SavaşımlarıCumhuriyet, dışarda da, içerde olduğundan daha büyük

bir direnmeyle karşılaşmadı. İşte onu silahsızlandıran dabudur. Görevi, artık dünyayı devrimci bir biçimde değiştirmekdeğildi; görevi, burjuva toplumunun koşullarına uyarlanmak-tan başka birşey değildi artık. Hiç bir şey, Geçici Hükümetinkendisini bu göreve nasıl bir bağnazlıkla verdiğine, aldığı maliönlemler kadar iyi, o kadar anlatımlı tanıtlık edemez.

Kamu kredisi ve özel kredi elbette ki sarsılmıştı. Kamukredisi, devletin, kendisini para babası Yahudilere sömürttüğüinancına dayanır. Ama eski devlet ortadan kalkmış, devrim herşeyden önce mali aristokrasiye karşı yönelmişti. (sayfa 262)Avrupa'daki son ticaret bunalımının çalkantıları henüz kesil-memişti. İflaslar iflasları kovalıyordu.

Şubat devrimi patlak vermeden önce, özel kredi demek kifelce uğramıştı, dolaşım yavaşlamış, üretim durgunlaşmıştı.Devrim bunalımı, ticaret bunalımını şiddetlendirdi. Oysa, özelkredi, ilişkilerinin bütün genişliği içinde burjuva üretiminin,burjuva düzeninin bozulmamışlığı ve bozulmazlığı inancınadayandığına göre, burjuva üretiminin temelini, yani proletar-yanın iktisadi köleleğini tehlikeye koyan ve borsanin karşısınaLuxembourg sfenksini diken bir devrimin etkisi ne olmazdıki? Kamu kredisi ve özel kredi, bir devrimin iktisadi bir ter-mometredir. Bu kredilerin düşmesi ölçüsünde, devrimin ya-kıcı kızgınlığı ve yaratıcı kuvveti yükselir.

Geçici Hükümet, cumhuriyeti, anti-burjuva görünümün-den kurtarmak istiyordu. Şu halde, her şeyden önce, bu yenidevlet biçiminin değişim değerini, ve borsadaki kurunu (rayi-cini) sağlamlaştırması gerekiyordu. Cumhuriyetin borsadakicari fiyatı ile birlikte özel kredi de zorunlu olarak yükseldi.

Geçici Hükümet, krallığın kendisine devrettiği yükümleriyerine getirmek istemediği ya da getiremeyeceği yolundakikuşkuyu bile uzaklaştırmak, cumhuriyetin burjuva ahlak an-

48

Karl Marks

layışına ve ödeme gücüne yeniden güven kazandırmak için ço-cukça olduğu kadar, yakışıksız, övüngen bir palavracılığa baş-vurdu. Yasal ödeme vadesinin bününden önce devlettenalacaklı olanlara %5, %4½, %4 faizler ödedi. Kendi güvenle-rini satın almada gösterilen bu telaşı görünce, kapitalistlerdekibaşı dik burjuva rahatlığı, güven duygusu birdenbire uyandı,kendine geldi.

Elbette ki, kendisini kullanılabilecek nakit paradan yok-sun bırakan bu beklenmedik, apansız değişiklikle, Geçici Hü-kümetin mali sıkıntısı hafifletilmiş olmadı. Mali güçlüğü dahauzun süre gizlemek olanak-dışıydı, ve devletin alacaklılarınahazırlanmış olan bu hoş sürprizi ödemek küçük-burjuvalara,memurlara ve <I<IŞÇILERE< i>düştü.

Tutarı 100 frangı aşmayan tasarruf sandığı cüzdanlarınınparaya çevrilemeyeceği açıklandı. Tasarruf sandıklarına yatı-rılmış paralar müsadere edildi ve karamame ile (sayfa 263)ödenmez devlet borcuna çevrildi. Zaten daha önceden oldukçayoksullaşmış olan küçük-burjuvazi, bundan dolayı cumhuri-yete karşı öfkelendi. Tasarruf sandığı cüzdanının yerine ha-zine bonolarını alınca, bunları götürüp borsada satmak veböylece de kendisi, doğrudan doğruya, Şubat devrimini ken-dilerine karşı yaptığı borsa tefecilerinin eline teslim etmek zo-runda kaldı.

Temmuz monarşisi zamanında hüküm sürmekte olan maliaristokrasinin piskoposluk kilisesi, bankadaydı. Nasıl Borsakamu kredisini yönetirse, Banka da ticaret kredisini çekip çe-virir.

Yalnızca egemenliği bakımından değil ama varlığı ile deŞubat devriminin doğrudan doğruya tehdidi altında bulunanBanka, daha başından, krediyi kesme işlemini genelleştirerekcumhuriyeti itibardan düşürmeyi iş edindi. Aniden bütün kre-diyi bankerlere, fabrikatörlere ve tüccarlara verdi. Bu manevra

49

Fransa'da Sınıf Savaşımlarıtezelden bir karşı-devrim doğurmayınca, tepkisini, zorunluolarak bankanın kendisinde gösterdi. Kapitalistler bankanınmahzenlerine depo ettikleri paralarını geri çektiler. Ellerindebanknot bulunanlar, onları altın ya da gümüşle değiştirmekiçin banka kasalarına koştular.

Geçici Hükümet, zora başvurmadan, yasal yoldan, Ban-kayı iflas durumunda bırakabilirdi; pasif bir tutum göstermesive Bankayı kendi kaderine bırakması yeterdi. Bankanın iflası,cumhuriyetin en güçlü ve en tehlikeli düşmanını Temmuz mo-narşisinin altından, ayaklığı mali aristokrasiyi gözaçıp kapa-yıncaya kadar Fransız toprağından silip süpürecek tufanolacaktı. Bir kez banka battı mı, burjuvazinin kendisi de, hü-kümet tarafından ulusal bir banka kurulmasını ve ulusal kre-dinin ulusun denetimi altına konulmasını son bir umutsuzkurtuluş çaresi olarak kabul etmek zorunda idi.

Geçici Hükümet, tam tersine, banknotları dolaşımakoydu, onlara zorunlu geçerlik tanıdı. Hatta daha fazlasınıyaptı. Bütün taşra bankalarını Banque de France'ın şubelerihaline çevirdi, böylece Fransız Bankasına bütün ülke üzerineağını kurma olanağını sağladı. Daha sonra, Fransız Bankasın-dan aldığı borca karşılık teminat olarak beylik ormanları ban-kaya rehin verdi. İşte böylelikle Şubat devrimi, (sayfa 264)doğrudan doğruya, yıkması gereken bankokrasiyi sağlamlaş-tırdı ve genişletti.

Bu arada, Geçici Hükümet, gittikçe artan bir bütçe açığı-nın kabusu altında kıvranıp duruyordu. Boşu boşuna yurtse-verce özveriler dileniyordu. Yalnız işçiler sadakalarını attılarona. Kahramanca bir çareye başvurmak, yeni bir vergi çıkart-mak gerekti. Ama kimi vergilendirmeliydi? Borsanın aç-kurt-larını mı? Banka krallarını mı? Devletin alacaklılarını mı?Gelir sahiplerini mi? Sanayicileri mi? Bu, hiç de, cumhuriye-tin, burjuvazi tarafından tatlılıkla kabul ettirilmesini sağlaya-cak bir yol değildi. Bu, bir yandan o kadar büyük fedakârlıklar,

50

Karl Marks

o kadar büyük aşağılanmalar pahasına satın alınmaya çalışı-lan devlet kredisini ve ticaret kredisini, öte yandan tehlikeyesokmak demekti. Ama birinin okkanın altına girmesi gereki-yordu. Burjuva kredisine kim kurban edildi? Jacques le bon-homme,[26*] köylü.

Geçici Hükümet, dolaysız dört vergi üzerine frank başına45 kuruşluk ek vergi koydu. Hükümet basını, Paris proletar-yasını, bu verginin her şeyden önce büyük toprak mülkiyetine,Restorasyonun bağışladığı milyarların sahiplerine[131] doku-nacağına inandırmaya çalıştı. Ama, gerçekte, vergi her şeydenönce orta sınıfı, yani Fransız halkının büyük çoğunluğunu et-kiliyordu. Şubat devriminin masraflarını ödemek zorunda ka-lanlar köylüler oldu: ve karşı-devrim başlıca eratınıköylülerden sağladı. 45 kuruşluk vergi, Fransız köylüsü içinbir ölüm-kalım sorunu idi, köylü de, bunu, cumhuriyet için birölüm-kalım sorunu haline getirdi. Cumhuriyet, Fransız köy-lüsü için, bundan böyle 45 kuruşluk vergi demekti ve Parisproletaryasını kendi sırtından keyif çatan bir savurgan olarakgördü.

1789 devrimi, köylüleri feodal yükümlülüklerden kurtar-makla işe başlamışken, 1848 devrimi, geldiğini, sermayeyitehlikeye sokmamak ve devlet mekanizmasının işleyişinigüven altına almak için kır halkı üzerine yıkılan bir vergi ilebildiriyordu.

Geçici Hükümetin bütün bu terslikleri, sakıncaları uzak-laştırabileceği ve devleti eski yolundan çekip çıkarabileceği(sayfa 265) bir tek çare vardı, o da, devletin iflasını ilân et-mekti. Ledru-Rollin'in, Ulusal Mecliste, sonradan Fransız Ma-liye Bakanı olan Yahudi borsaci Fould'un bu yoldaki telkininireddettiğini açıklarken, iş işten geçtikten sonra nasıl erdemlibir öfkeye kapıldığı anılardadır. Fould ona, bilim ağacının el-masını uzatmıştı.

51

Fransa'da Sınıf SavaşımlarıEski burjuva toplumunun devletten çektiği poliçeleri ta-

nımakla, Geçici Hükümet, kendini onun insafına bırakmıştı.Geçici Hükümet, birçok yılların ötesine uzanan devrimci ala-cakları toplamak zorundaki korku veren bir alacaklı gibi dav-ranacağı yerde, burjuva toplumunun, başı darda borçlusudurumuna düştü. Ancak burjuva ilişkileri çerçevesi içinde ye-rine getirilebilecek yükümlerin gereğini yapmak için bu sal-lantılı burjuva ilişkilerini sağlamlaştırması gerekti. Kredi onunvarlığının bir koşulu, ve proletaryaya verilen ödünler ve söz-ler de koparılması gereken zincirler oldu. İşçilerin özgür kı-lınması, hatta basit bir söz olarak bile yeni cumhuriyet içingözyumulmaz bir tehlike haline geliyordu, çünkü, bu özgürlük,mevcut sınıfların ekonomik ilişkilerinin kesintisiz ve değiş-mez bir şekilde tanınıp kabul edilmesine dayanan kredinin ye-niden eski haliyle kurulmasına karşı sonu gelmez bir protestoidi. O halde, işçilerin hakkından gelmek, onlardan kurtulmakgerekiyordu.

Şubat devrimi, orduyu, Paris'in dışına atmıştı. Ulusal mu-hafız örgütü, yani çeşitli nüansları ile burjuvazi, tek gücü oluş-turuyordu. Bununla birlikte, gene de, tek başına kendiniproletaryadan güçsüz hissediyordu. Üstelik, her ne kadar enzorlu direnci göstermeden yapamasa da, binbir çeşit engel çı-karmadan yapamasa da, saflarını yavaş yavaş açmak ve kıs-men, silahlı proleterlerin bu saflara katılmasına izin vermekzorunda idi. Geriye bir tek çıkış yolu kalıyordu: proleterleribirbirine düşürmek.

Geçici Hükümet, bu amaçla, herbiri 15-20 yaşlarındagençlerden oluşmuş, biner kişilik 24 gezgin muhafız taburukurdu. Bu gençlerin çoğunluğu lumpen-proletaryadan geli-yordu: evet, büyük büyük kentlerde sanayi proletaryasındankesinlikle ayırdedilen bir yığın oluşturan lumpen-proletarya,toplumun çöplüklerinde yasayan her çeşitten hırsızlar, canilerfideliği, belli bir mesleği olmayan sokak serserileri, (sayfa266) gens sans aveu et sans feu,[27*] ait oldukları ulusun kül-

52

Karl Marks

tür derecesine göre başka başka, ama hiç bir zaman lazza-roni[132] niteliğini yalanlamayan insanlar. Geçici Hükümetbunları çok genç yaşta silah altına aldığı için, kolayca etki al-tına alınabilecek, en rezilce haydutlukları yapabilecek ve enpis pazarlıklarla satın alınabilecekleri gibi, en yüksek, kahra-manca yararlıkları ve en coşkunca özveri örnekleri de göste-rebilecek durumda idiler. Geçici Hükümet onlara gündebirbuçuk frank ödüyordu, yani onları satın alıyordu. Onlaraözel bir üniforma veriyordu, yani onları dıştan bakışta, göm-lekli işçilerden ayırdediyordu. Kumandan olarak, başlarına, yasürekli ordudan alınan subaylar verildi ya da kendileri, vatanuğruna ölüm ve cumhuriyete canlabaşla bağlılık üzerine pa-lavraları ile gözlerini kamaştıran genç burjuva çocuklarını se-çiyorlardı.

İşte böylece, Paris proletaryasının karşısında, gene onunkendi ortamından çekip çıkarılmış, genç, güçlü-kuvvetli, pek-gözlü, atak 24.000 adam kuvvetinde bir ordu vardı. Gezginmuhafız ordusunu, Paris sokaklarından geçerken, proletarya,yaşasın!'larıyla selamladi. Onları, barikatlar üzerindeki kendiöncü savaşçıları olarak görüyordu. Gezgin muhafızları, bur-juva ulusal muhafızlara karşı proleter muhafızlar sayıyordu.Yanılgısı, bağışlanmaz bir yanılgı idi.

p; Hükümet, gezgin muhafızın yanında, kendi çevresindebir de sanayi işçisi ordusu toplamaya karar verdi. Bunalımın vedevrimin kaldırımlar üzerine attığı yüzbinlerce işçi, BakanMarie tarafından, sözde ulusal işliklerde askere alındılar. Bugösterişli adın altında, sadece, işçilerin, 23 kuruş1uk bir ücretkarşılığında, tatsız, tekdüze, ve üretici olmayan toprak düz-leme işlerinde çalıştırılması gizleniyordu. İşte bu ulusal işlik-ler tam İngiliz açık hava workhouses'ı[133] idiler, başka hiçbir şey değil. Geçici Hükümet, bu işliklerle işçilerin kendile-rine karşı ikinci bir proletarya ordusu kurmuş olduğuna inanı-yordu. İşçiler nasıl gezgin muhafız kuvvetleri konusundaaldandılarsa, bu kez de burjuvazi, ulusal işlikler konusunda

53

Fransa'da Sınıf Savaşımlarıyanıldı. Burjuvazi, ayaklanma için bir (sayfa 267) ordu yarat-mıştı.

Ama bir amaç gerçekleşmişti.

Ulusal işlikler. - Louis Blanc tarafından Luxembourg'daöne sürülen halk işliklerinin adı idi. Marie'nin işlikleri ise, doğ-rudan doğruya Luxembourg'a karşı tasarlanmış olup, ortak ta-belaları yüzünden, dayandıkları sözümona yanılmalar,İspanyol komedilerinin uşaklarına yaraşır entrikalara yolaçtı.Geçici Hükümetin kendisi, elaltından bu ulusal işliklerin LouisBlanc'ın bir icadı olduğu söylentisini yaydı, ki bu, ulusal iş-likler peygamberi Louis Blanc'ın Gegici Hükümetin bir üyesiolması nedeniyle daha da inanılır görünüyordu. Paris burju-vazisinin yarı-saflıkla, yarı-bilerek yarattığı kavram karışık-lığı içinde, Fransa ve Avrupa'nın yapay olarak içinde tutulduğukanıya göre bu workhouses, onlarla birlikte aleme rezil edilensosyalizmin ilk uygulaması idiler.

Ulusal işlikler, içerikleri ile değil, ama adları ile proletar-yanın burjuva sanayiine karşı, burjuva kredisine karşı, burjuvacumhuriyetine karşı protestosuna vücut veriyordu. Bu yüzdenburjuvazinin bütün kini onlar üzerinde toplandı. Aynı za-manda, burjuvazi, Şubat hayalleri ile ilişiğini açıkça kesebile-cek kadar güçlenince, saldırısını yönelteceği noktayı da buulusal işliklerde bulmuştu. Küçük-burjuvazinin bütün huzur-suzluğu, bütün hoşnutsuzluğu, huysuzluğu, aynı anda bu ulu-sal işliklere, bu orte nişan tahtasına doğru çevrildi.Küçük-burjuvalar, kendi kaderleri günden güne katlanılmazhale gelirken, bu proleter aylaklarının yiyip yuttuklarının neyemalolduğunu gerçek bir öfke ile hesaplıyorlardı. Kendi ken-dilerine, "Göstermelik bir iş karşılığında devletten maaş, iştesana sosyalizm!" diye homurdanıp duruyorlardı. Yoksullukla-rının nedenini, ulusal işliklerde, Luxembourg'un tumturaklısözlerinde, işçilerin Paris sokakları boyunca yaptıkları geçit-lerde arıyorlardı. Ve komünistlerin sözde tertiplerine karşı hiç

54

Karl Marks

kimse, iflasin eşiğinde umutsuzca köşeye kıstırılmış küçük-burjuvadan daha fazla bağnazlaşmamıştı.

Böylece, Şubat devriminin dalgaları peşpeşe gelip tümAvrupa kıtası üzerinde çatladığı; her yeni postanın, kimi İtal-ya'dan, kimi Almanya'dan, kimi Avrupa'nın güney-doğu sınır-larından yeni bir devrimci rapor getirdiği ve halka, (sayfa 268)kendisinin çoktan tüketmiş olduğu bir zaferin sürekli belirti-lerini göstererek, onun genel sarhoşluğunu sürdürdüğü biranda bile, proletarya ile burjuvazi arasında, göğüs göğüseyakın savaşta, burjuvazi bütün üstünlükleri, bütün kilit nokta-ları ve toplumun bütün orta tabakalarını elinde tutuyordu.

17 Mart ve 16 Nisan günlerinde, burjuva cumhuriyetininkanatları altında gizli büyük sınıf savaşımının ilk ileri karakolçatışmaları oldu.

17 Mart, proletaryanın, hiç bir kesin eyleme olanak ver-meyen ikincil durumunu ortaya çıkardı. Proletaryanın gösteri-sinin, başlangıçta, Geçici Hükümeti devrim yoluna çekmek,koşullara göre, Geçici Hükümetin burjuva üyelerinin kabine-dışı bırakılmasını sağlamak ve Ulusal Meclis ve ulusal muha-fız seçimlerinin ertelenmesini zorlamak gibi bir amaci vardı.Ama 16 Mart günü, ulusal muhafız tarafından temsil edilenburjuvazi, Geçici Hükümete karşı düşmanca bir gösteri yaptı.à bas Ledru-Rollin![28*] bağırışları ile belediyeye yürüdü. 17Martta, halk, Yaşasın Ledru-Rollin! Yaşasın Geçici Hükümet!diye bağırmak zorunda kaldı. Burjuvaziye karşı, kendisine,varlığı tehlikede gibi görünen burjuva cumhuriyetini tutmakzorunda kaldı. Hükümete boyun eğdireceği yerde onun duru-munu sağlamlaştırdı. 17 Mart günü melodrama dönüştü veParis proletaryası, o gün, dev gövdesini bir kez daha gösterdi-ğinden, Geçici Hükümetin içindeki ve dışındaki burjuvazi bugövdeyi parçalamakta daha da kararlı tutum aldı.

55

Fransa'da Sınıf Savaşımları16 Nisan, burjuvazi ile suç ortaklığı içinde bulunan Geçici

Hükümetin düzenlediği bir yanlış anlama oldu. İşçiler, ulusalmuhafızın genelkurmayı seçimlerini hazırlamak üzere, kala-balık olarak Champ-de-Mars'da ve hipodrumda toplanmış-lardı. Birdenbire, işçilerin, silahlı olarak, Champ-de-Mars'daLouis Blanc, Blanqui, Cabet ve Raspail'in yönetiminde top-landıkları, oradan belediye sarayına gidip, Geçici Hükümetidevirip komünist bir hükümet kurulduğunu ilân edeceklerisöylentisi, Paris'in bir başından öbür başına yıldırım hızı ileyayıldı. Seferberlik çanları çalındı. Ledru-Rollin, (sayfa 269)Marrast ve Lamartine, sonradan bu girişimin onurunu payla-şamadılar; - bir saat içinde 100.000 adam silah altına alınmış,belediye sarayı dörtbir yandan ulusal muhafızlarca tutulmuş-tur; bütün Paris'te, Kahrolsun Komünistler! Kahrolsun LouisBlanc, Blanqui, Raspall, Cabet! bağırışları gürlüyor; bir dele-gasyonlar kalabalığı, Geçici Hükümete saygılarını ve bağlı-lıklarını sunmaya geliyor, hepsi yurdu ve toplumu kurtarmayahazır. Ve sonunda, işçiler, Champ-de-Mars'da yurtseverlikduyguları ile toplanan para yardımını Geçici Hükümete teslimetmek üzere belediye sarayı önünde göründükleri zaman,hepsi, burjuva Paris'in, büyük bir ağız sıkılığı ve gizlilikle ha-zırlanan düzmece kavgada kendi gölgelerini yendiğini büyükbir şaşkınlıkla öğreniyorlar. Korkunç 16 Nisan suikasti, ordu-nun Paris'e geri çağrılmasına bahane sağlıyor - taşradaki fe-deralist gerici gösteriler gibi bu kabaca sahneye konankomedinin gerçek amacı da bu idi.

4 Mayısta tek dereceli genel seçim ile seçilen Ulusal Mec-lis[29*] toplanıyor. Genel oy hakkı, eski moda cumhuriyetçi-lerin ona yükledikleri büyüleyici etkiye sahip değildi. Bunlar,bütün Fransa'yı, hiç olmazsa Fransızların çoğunluğunu aynıçıkarlara ve aynı seçme, ayırdetme yetisine vb. sahip yurttaş-lar olarak görüyorlardı. Bunların derin halk saygıları, halka ta-pışları böyle idi. Ama, seçimler, onların imgesel halkı yerine,gerçek halkı, yani halkın bölündüğü çeşitli sınıfların temsilci-lerini günışığına çıkardı. Köylülerin ve küçük-burjuvaların,

56

Karl Marks

neden savaşımın ateşi içindeki burjuvazinin ve eski düzeni ye-niden kurmak için kuduran büyük toprak sahiplerinin önderli-ğinde oy vermek zorunda kaldıklarını gördük. Ama, genel oysistemi, iyi yürekli cumhuriyetçilerin sandıkları gibi harikalaryaratan sihirli değnek değildiyse de, sınıf savaşımını başıboşbırakmak gibi, küçük-burjuva toplumun çeşitli orta tabakala-rının, hayat deneyi karşısında, hayallerini ve hayal kırıklıkla-rını hızla yitirmelerine yolaçmak gibi, krallık, seçmenlikvergisi sistemi ile burjuvazinin ancak belirli kesimlerinin iç-yüzlerini ortaya koyarak yıpranmalarına izin verdiği ve ötekikesimleri ortak bir muhalefet halesi ile kuşatarak perde arka-sında gizli tuttuğu (sayfa 270) halde, bir hamlede sömürücü-ler sınıfının tüm kesimlerini devletin en yüksek noktasınaçıkarmak ve böylelikle aldatıcı maskelerini koparıp almak gibiiyi bir yanı vardır.

4 Mayısta toplanan Kurucu Ulusal Mecliste, burjuva cum-huriyetçilerin, National'in cumhuriyetçilerinin sözü geçiyordu.En başta, meşruiyetçiler ve orleancılar bile, ancak burjuvacumhuriyetçiliği maskesi altında ortaya çıkmayı göze alabil-diler. Proletaryaya karşı savaşıma ancak cumhuriyet adına ge-çilebilirdi.

Cumhuriyetin, yani Paris proletaryası tarafından GeçiciHükümete kabul ettirilen cumhuriyetin değil, toplumsal ku-rumları olan cumhuriyetin değil, barikat savaşçılarının gözleriönünde tüten serabın değil de, Fransız halkının tanıdığı cum-huriyetin tarihi, 25 Şubat değil, 4 Mayıstır. Ulusal Meclis ta-rafından ilân edilen, yasal olan tek cumhuriyet; burjuvadüzenine karşı, devrimci bir silah olmayan, daha çok burjuvatoplumun siyasal bakımdan yeniden kuruluşu, siyasal yöndensağlamlaştırılması demek olan cumhuriyettir, tek sözcükle bur-juva cumhuriyetidir. Ulusal Meclis kürsüsünden bunu, açıkça,kurumla olumladılar ve bütün burjuva basını, cumhuriyetçiolsun, cumhuriyete karşı olsun, bunu aynen yankıladılar.

57

Fransa'da Sınıf SavaşımlarıŞubat devriminin, gerçekte, bir burjuva cumhuriyetinden

başka bir şey olmadığını ve olamayacağını, öte yandan, Ge-çici Hükümetin, proletaryanın doğrudan doğruya baskısı al-tında, toplumsal kurumlarla bezenmiş bir cumhuriyet ilânetmek zorunda kaldığını Paris proletaryasının, ancak düşün-cede ve hayalde burjuva cumhuriyetinden daha ileri gidebile-ceğini, başka türlü gidemeyeceğini, proletaryanın gerçekteneyleme geçtiği yerde burjuva cumhuriyetinin hizmetinde ha-reket ettiğini; kendisine yapılan vaatlerin yeni cumhuriyet içinkatlanılmaz tehlikeler haline geldiklerini ve Geçici Hüküme-tin bütün varlığının, proletaryanın hak iddialarına karşı süreklibir savaşıma indirgendiğini gördük.

Ulusal Mecliste, yargıç olarak Paris proletaryasının kar-şısına dikilen bütün Fransa idi. Ulusal Meclis, derhal, Şubatdevriminin toplumsal hayalleri ile ilişiğini kesti ve sözünü sa-kınmadan, dobra dobra burjuva cumhuriyetini, yalnız ve yal-nız burjuva cumhuriyetini ilân etti. Ulusal Meclis, (sayfa 271)hemen, kendi atadığı yürütme komisyonundan proletaryanıntemsilcileri Louis Blanc ile Albert'i çıkardı, özel bir çalışmabakanlığı önerisini geri çevirdi, bakan Trélat'nın beyanatını biralkış tufanı ile karşıladı: "Artık sözkonusu olan, sadece, emeğieski koşullarına döndürmektir."

Ama bütün bunlar yeterli değildi. Şubat Cumhuriyeti, iş-çiler tarafından, burjuvazinin pasif yardımı ile kazanılmıştı.Proleterler, kendilerini, haklı olarak Şubatın galipleri sayıyor-lardı, ve yenenlerin büyüklenen aşırı iddialarını taşıyorlardı.Sokakta yenilmeleri gerekiyordu, burjuvazi ile değil de, bur-juvaziye karşı savaştıkları anda bozguna uğradıklarını onlaragöstermek gerekiyordu. Nasıl Şubat Cumhuriyeti, sosyalistödünleri ile, proletaryanın burjuvaziyle birlikte krallığa karşısavaşmasını zorunlu kıldıysa, aynı şekilde, cumhuriyeti sos-yalist ödünlerinden kurtarmak ve resmen iktidarı elinde bu-lunduran burjuva cumhuriyetini belirginleştirmek, ona önemve saygınlık kazandırmak için ikinci bir savaş zorunlu ol-

58

Karl Marks

muştu. Burjuvazinin, proletaryanın hak iddialarını silah eldeçürütmesi gerekiyordu. Ve işte, burjuva cumhuriyetinin ger-çek doğum yeri Şubat zaferi değil, Haziran yenilgisidir.

Proletarya, 15 Mayısta, enerjik önderlerini burjuvazininzindanlarına teslim etmekten başka bir sonuç elde edeme-meksizin, boşuna, devrimci etkinliğini yeniden kazanmayakalkışarak Ulusal Meclisi kuşatmakla, kararı çabuklaş-tırdı.[134] Artık bu işe bir son vermek gerek! haykırışı ile Ulu-sal Meclis, proletaryayı kesin bir kavgaya zorlama kararını,başıboş, olayların akışına bıraktı. Yürütme Komisyonu, sokaktoplantılarını yasaklamak gibi birtakım kışkırtıcı kararlar çı-karttı. Kurucu Ulusal Meclis kürsüsünün tepesinden işçiler kış-kırtıldı, onlara küfredildi, onlarla alay edildi. Ama,gördüğümüz gibi, ulusal işlikler, asıl saldırının hedef nokta-sını oluşturuyordu. Kurucu Ulusal Meclisin emir havasıyla veparmağıyla işaret ederek Yürütme Komisyonuna gösterdiğihedef, bu ulusal işliklerdi, zaten Yürütme Komisyonu da kenditasarısının Ulusal Meclisin bir emri haline geleceği anı bekli-yordu.

Yürütme Kamisyonu, ulusal işliklere girişi güçleştir-mekle, gündelik ücret yerine parça başına ücret koymakla,(sayfa 272) Paris doğumlu olmayan işçileri kendilerine toprakdüzleme işleri yaptırtma bahanesi ile Sologne'a sürmekle işebaşladı. Bu toprak düzleme işleri, gerçekte, oradan tüm ha-yalleri kırılmış dönen işçilerin arkadaşlarına öğrettikleri gibi,işçilerin sürgün edilmelerini süsleyip püsledikleri bir söz tan-tanasından başka bir şey değildi. Sonunda, 21 Haziran günü,Moniteur'de, bütün bekar işçilerin derhal ulusal işliklerden çı-karılmalarını ya da orduda hizmete alınmalarını emreden birkararname yayınlandı.

İşçilerin artık başka çareleri yoktu: ya açlıktan ölmeleriya da savaşa girişmeleri gerekiyordu. 22 Haziran günü, kor-kunç bir ayaklanmayla karşılık verdiler buna; bu ayaklanmada,

59

Fransa'da Sınıf Savaşımlarımodern toplumu ikiye bölen iki sınıf arasında ilk büyük çar-pışma verildi. Bu, burjuva düzeninin sürdürülmesi ya da orta-dan kaldırılması uğruna savaşımdı. Cumhuriyeti gizleyenperde yırtılıyordu.

İşçilerin, başsız, ortak bir plandan, yardım kaynakların-dan yoksun, çoğunluğuyla silahsız olarak, orduya, gezgin mu-hafıza, Paris ulusal muhafızına, ve taşradan akın eden ulusalmuhafıza, beş gün boyunca nasıl cesaretle ve eşsiz bir deha ilekarşı durduklarını ve başarılarını önlediklerini hep biliyoruz.Burjuvazinin, bu geçirdiği ölümcül korkuları, nasıl duyulma-mış bir zalimlikle ödettiğini ve 3.000'den fazla savaş tutsağınıkılıçtan geçirdiğini biliyoruz.

Fransız demokrasisinin resmi temsilcileri cumhuriyetçiideolojiye öylesine körü körüne bağlı idiler ki, Haziran kav-gasının anlamını sezmeye başlamaları için haftalar geçmesigerekti. Kendi kafalarındaki imgesel cumhuriyetin, içinde yo-kolup gittiği barut dumanıyla serseme dönmüşlerdi.

Yeni Haziran yenilgisinin bizim üzerimizde yarattığı do-laysız izlenime gelince, okur izin verirse, bunu, Neue Rhei-nische Zeitung'un terimleri ile betimleyelim:

"Şubat devriminin son resmi kalıntısı, Yürütme Komis-yonu, olayların ağırlığı karşısında bir görüntü oyunu gibi yo-kolup gitti. Lamartine'in ışık saçan havai fişekleri,Cavaignac'ın yangın füzeleri haline geldi. Biri ötekini sömü-ren uzlaşmaz karşıt iki sınıfın kardeşliğinin, Şubatta ilân edi-len, büyük harflerle Paris'in alnına her cezaevinin, her kışlanınduvarları üzerine yazılı bu kardeşliğin - onun, (sayfa 273) ger-çek, aslına uygun, alelade yalın ifadesi içsavaştır, en korkunçbiçimiyle içsavaş, emek ile sermaye arasındaki savaş. Prole-taryanın Paris'i yanar, kanar, ölüm hırıltıları saçarken, burju-vazinin Paris'i ışıl ışıl aydınlandığı zaman, 25 Haziran akşamı,bu kardeşlik, Paris'in bütün pencerelerinde alev alev tutuşu-

60

Karl Marks

yordu. Kardeşlik, burjuvazinin çıkarı proletaryanın çıkarı ilekardeş olduğu sürece sürdü. Halk için burjuvaziden sadaka di-lenen, proletarya aslanını uyutmak gerektiği sürece uzun va-azlar vermelerine ve kendilerini yıpratmalarına izin verilen1793'ün eski devrimci geleneğinin ukala gevezeleri sosyalistmetodistler, yalnız tapçlı başı istemeyip de eski burjuva düze-nini olduğu gibi isteyen cumhuriyetçiler; raslantının oyunuylabir kabine değişikliği yerine bir hanedanın devrilmesiyle kar-şılaşan hanedan muhalefetinin adamları; uşak üniformaların-dan kurtulmak değil, bu üniformaların kesimini değiştirmekisteyen meşruiyetçiler, işte halkın Şubat devrimini birlikte yap-tığı müttefikleri bunlardı. Şubat devrimi, güzel bir devrim, her-kesin sempatisini kazanan bir devrim oldu, çünkü, budevrimde krallığa karşı patlak veren uzlaşmaz çelişkiler, henüzembriyon halinde uslu uslu yanyana uyuklamaktaydılar,çünkü, onun arka planını oluşturan toplumsal savaşım ancakhayal meyal belirimsiz bir varlık, ancak sözde, kelamda birvarlık kazanabilmişti. Haziran devrimi nefret edilesi, iğrençbir devrimdir, çünkü bu devrimde nesne, sözün yerini almıştır,çünkü cumhuriyet, kendisini koruyan ve gizleyen tacı alaşağıederek canavarın başını bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur.Düzen! Guizot'nun savaş narası buydu. Düzen! diye bağırdıSébastiani, Gçizot'nun bu küçük kopyası, Varşova Rus olduğuzaman[135] Fransız Ulusal Meclisinin ve cumhuriyetçi burju-vazinin kaba yankısı Cavaignac'ta, Düzen! diye bağırıyor.Onun, proletaryanın gövdesini delik deşik eden makinelileri-nin tarrakası da Düzen! diye gürlüyor. Fransız burjuvazisinin1789'dan bu yana birçok devriminden hiç biri, düzene karşıbir suikast olmadı, çünkü bu devrimlerin herbiri sınıf ege-menliğini, işçilerin köleliğini, burjuva düzenini olduğu gibi bı-rakıyordu, bu egemenliğin ve bu köleliğin siyasal biçimi nekadar değişirse değişsin. Haziran bu düzene darbe indirdi. Vayhaline Haziranın." (Neue Rheinische (sayfa 274) Zeitung, 29Haziran 1848.)

61

Fransa'da Sınıf SavaşımlarıVay haline Haziranın! diye ses verdi Avrupa'nın yankısı.Paris proletaryasını Haziran ayaklanmasına zorlayan bur-

juvazi olmuştur. Onun mahkumiyet kararı bundan ileri gel-mektedir. Proletaryanın dile getirilmiş en yakın gereksinmeleride değildi zor yoluyla burjuvaziyi devirme isteğine onu iten,henüz bu işi yapacak boyda değildi. Şimdiki zamanın artık,cumhuriyetin, proletaryanın hayallerini gerçekleştirmeyi dü-şündüğü o eski zaman olmadığını Moniteur resmen ona öğ-retmek zorunda kaldı ve burjuva cumhuriyetinin bağrında,kendi durumunda en ufak bir iyileşmenin, bir ütopya olarak,gerçekleştirmek istenir istenmez cinayete dönüşen bir ütopyaolarak kaldığı gerçeğine onu yalnız yenilgi inandırabildi. Şubatdevriminden ödün olarak koparmak istediği, biçim bakımın-dan abartılmış, içerik olarak çocuksu, bu yüzden de burjuvacaolan hak istemlerinin yerini devrimci savaşımın gözüpek slo-ganı aldı: Burjuvazinin devrilmesi! İşçi sınıfının diktatoryası!

Proletarya, kendi mezarını, burjuva cumhuriyetinin beşiğiyaparak burjuva cumhuriyetini, salt biçimiyle, açık amacı ser-mayenin egemenliğini ve emeğin köleliğini sonsuzlaştırmakolan devlet olarak hemen ortaya çıkmaya zorladı. Gözleri hepyara bere içindeki, yatışmak bilmez ve yenilmez -onun var-lığı, ötekinin kendi varlığının koşulu olduğundan yenilmez-düşmanının üzerine dikili burjuva egemenliği, bütün engeller-den kurtulur kurtulmaz, hemen burjuva terörizmine, burjuvazorbalığa dönüşmek zorunda idi. Bir kez proletarya geçici ola-rak sahneden uzaklaştırılıp burjuvazinin diktatörlüğü resmentanınınca, durumları dayanılmaz bir hale geldiği ve burjuva-ziye karşı muhalefetleri daha çetin olduğu ölçüde, burjuva top-lumunun orta tabakaları için, küçük-burjuvazi ve köylülük içingittikçe proletaryaya daha çok yaklaşmak zorunlu idi. Nasıldaha önce yoksulluklarının nedenini proletaryanın atılımındagörmekten başka bir şey yapamıyorlardıysa, şimdi de yoksul-luklarının nedenini gene proletaryanın yenilgisinde buluyor-lardı.

62

Karl Marks

Haziran ayaklanması, bütün kıta üzerinde burjuvaziningüvenliğini artırdığı ve onu açıkça halka karşı feodal krallıkla(sayfa 275) birleştirdiği zaman bu birleşmenin ilk kurbanı kimoldu? Kıta burjuvazisinin kendisi. Haziran bozgunu, onu, ege-menliğini pekiştirmekten, burjuva devriminin en aşağı aşama-sında, yarı-hoşnut, yarı-hoşnutsuz halka mola verdirmektenalıkoydu.

Son olarak, Haziran bozgunu, Avrupa'nın zorba güçlüle-rine, Fransa'nın içeride içsavaşı yürütebilmek için dışarıda herne pahasına olursa olsun barışı sürdürmek zorunda olduğu sır-rını açıkladı. Böylece, ulusal bağımsızlıkları uğruna savaşımabaşlamış olan halklar, Rusya'nın, Avusturya'nın, Prusya'nın üs-tünlüğüne teslim edildiler, ama aynı zamanda, kaderleri pro-letarya devriminin kaderine bağlanmış olan ulusal devrimler,büyük toplumsal altüst oluş karşısındaki, görünüşteki özerk-liklerinden ve bağımsızlıklarından yoksun kaldılar. İşçi kölekaldığı sürece, ne Macar, ne Polonyalı, ne İtalyan özgür ola-mayacaktır!

Nihayet, Kutsal İttifakın zaferleri Avrupa'nın öyle birbiçim almasına yolaçtı ki, Fransa'da her yeni proletarya ayak-lanması, hemen, bir dünya savaşının başlama işareti olacaktır.Yeni Fransız devrimi, derhal ulusal alandan ayrılmak, ve 19.yüzyılın toplumsal devriminin üstün gelebileceği tek alanı, Av-rupa alanını ele geçirmek zorunda olacaktır. Şu halde, Fran-sa'nın Avrupa devriminde inisiyatifi ele almasına olanakverecek koşullar ancak Haziran yenilgisi ile yaratılmış oldular.Ve ancak Haziran isyancılarının kanlarına bulandıktan sonra-dır ki, üçrenkli bayrak, Avrupa devriminin bayrağı, kızıl bay-rak olabilmiştir.

Ve biz bağırıyoruz:Devrim öldü! Yaşasın devrim!

63

Fransa'da Sınıf Savaşımları

II. 13 HAZİRAN 1849

25 Şubat 1848 Fransa'ya cumhuriyeti getirdi, 25 Haziranise, ona devrimi zorla kabul ettirdi. Ve, Şubattan önce, dev-rim, devlet biçiminin yıkılması anlamına geldiği halde, Hazi-randan sonra devrim, burjuva toplumun altüst olması,yıkılması demeye geliyordu.

Haziran çarpışmasını burjuvazinin cumhuriyetçi kesimiyönetmişti, zaferle birlikte devlet iktidarı da zorunlu olarak(sayfa 276) ona düşmüştü. Sıkıyönetim, Paris'i, dirençsiz, bur-juvazinin ayakları altına seriyordu ve taşrada manevi bir sıkı-yönetim, burjuvalarda, göz yıldıran bir hoyratlıkla dolu birzafer küstahlığı, köylülerde ise alabildiğine, ipini koparmışbağnaz bir mülkiyet aşkı hüküm sürüyordu. Demek ki, aşağı-dan gelen hiç bir tehlike yoktu.

64

Karl Marks

İşçilerin devrimci iktidarı ile birlikte, demokrat cumhu-riyetçilerin, yani Yürütme Komisyonunda Ledru-Rollin tara-fından, Kurucu Ulusal Mecliste Montagne[136] tarafından,basında ise Réforme[70] tarafından temsil edilen küçük-bur-juva anlamında cunihuriyetçilerin siyasal etkisi de yıkıldı.Bunlar, 16 Nisanda, burjuva cumhuriyetçileri ile elbirliği ede-rek, proletaryaya karşı gizli fesat kurmuşlardı,[137] Hazirangünlerinde birlikte dövüşmüşlerdi. Böyle yapmakla, kendi par-tilerinin, üzerinde bir güç halinde belirginleştiği arka planınıkendi elleriyle yıkıyorlardı, çünkü küçük-burjuvazi, burjuvazikarşısında devrimci bir tutumu ancak arkasında proletarya ol-duğu zaman sürdürebilir. Evet, karşılığını da gördüler. Kendi-leri ile, Geçici Hükümet ve Yürütme Komisyonu zamanındaistemeye istemeye, gizlice yapılan sözümona ittifak, burjuvacumhuriyetçileri tarafından bozuldu.

Demokrat cumhuriyetçiler, horgörülmüş ve bir kenara itil-miş müttefikler olarak, kendisinden hiç bir ödün koparama-dıkları, ama egemenliği ve onunla birlikte cumhuriyet nezaman burjuvazinin cumhuriyete karşı kesimi tarafından teh-likeye düşürülmüş görünse desteklemek zorunda kaldıkları üç-renkli cumhuriyetin birer uydusu olmak gibi aşağı bir derekeyedüştüler. Cumhuriyete karşı bu kesimler, yani orleancılar vemeşruiyetçiler, daha başından, Kurucu Ulusal Mecliste azın-lıkta idiler. Haziran günlerinden önce, bunlar, ancak, burjuvacumhuriyetçiliği maskesi altında hareket etmeye cesaret ede-biliyorlardı. Haziran zaferi, bir an için bütün burjuva Fran-sa'nin, Cavaignac'ı, bir kurtarıcı olarak selamlamasına nedenoldu, ve Haziran günlerinden kısa bir süre sonra, karşı-cum-huriyetçi parti bağımsızlığını yeniden ele geçirince, askeri dik-tatörlük ve Paris'teki sıkıyönetim, onun, ancak çok çekinerekve büyük bir ihtiyatla boynuzlarını göstermesine izinverdi.[138] (sayfa 277)

1830'dan beri, burjuva cumhuriyetçiler kesimi, bu kesi-min yazarlarının, sözcülerinin, "yeteneklerinin", tutkularının,

65

Fransa'da Sınıf Savaşımlarımilletvekillerinin, generallerinin, bankerlerinin ve avukatları-nın şahsında, bir Paris gazetesi olan National'in çevresinde top-lanmıştı. National'in taşra baskıları vardı. National yâranıüçrenkli cumhuriyet hanedanı idi. Bu hanedan, hiç zaman yi-tirmeden, devletin bütün yüksek makamlarını, bakanlıkları,emniyet müdürlüğünü, posta yönetimini, valilikleri, ordudakibütün açık yüksek rütbeleri eline geçirdi. Yürütme gücününbaşında, bu hanedanın generali Cavaignac bulunuyordu. Baş-yazarı Marrast, Kurucu Ulusal Meclisin değişmez başkanıoldu. Aynı zamanda, salonlarında, protokol şefi gibi, hilesizcumhuriyetin teşrifatçılığını yapıyordu.

Devrimci Fransız yazarları bile, cumhuriyetçi geleneğekarşı bir çeşit saygılarından ötürü, Kurucu Ulusal Mecliste,kralcıların egemen olmuş oldukları yanlışına arka çıktılar. Ha-ziran günlerinden bu yana, Kurucu Meclis, tam tersine, yalnızburjuva cumhuriyetçiliğinin temsilcisi olarak kalmıştı ve mec-lisin bu niteliği, üçrenkli cumhuriyetçilerin meclis dışındakietkileri yıkıldığı ölçüde gitgide daha kesinlikle belirginleşti.Burjuva cumhuriyetinin biçimini savunmak mı sözkonusuydu,demokrat cumhuriyetçilerin oyları onların emrindeydi, cum-huriyetin içeriği mi sözkonusuydu, onların konuşma tarzlarıbile onları kralcı burjuva kesimlerinden ayırdetmiyordu artık,çünkü artık, burjuva cumhuriyetinin içeriğini, kesinlikle bur-juvazinin çıkarları, onun sınıf egemenliğinin ve sınıf sömürü-sünün maddi koşulları oluşturmaktadır.

Demek ki, sonunda, ölerek, öldürülerek değil de, çürüye-rek son bulan bu Kurucu Meclisin yaşantısında, eylemlerindegerçekleşen şey krallık değil, burjuva cumhuriyetçiliği idi.

Bütün egemenliği boyunca, sahne önünde binbir şatafatlaesas temsili oynarken (Haupt-und Staats-action), arka plandahiç arası kesilmeden bir kurban yakma merasimi temsil edili-yordu - askeri yasa gereğince, esir alınmış Haziran isyancıla-rının sürekli mahkum edilmesi ya da onların yargılanmadan

66

Karl Marks

sürgüne gönderilmeleri. Kurucu Meclis, (sayfa 278) Haziranisyancilarının şahsında suçluları yargılamadığını, ama düş-manlarını ezdiğini itiraf etmek dirayetini göstermiştir.

Kurucu Ulusal Meclisin ilk işi, Haziran ve 15 Mayıs olay-larını ve sosyalist ve demokrat parti liderlerinin bu olaylarakatılıp katılmadıklarını araştırmak için bir soruşturma komis-yonu kurmak oldu. Soruşturma doğrudan doğruya LouisBlanc'a, Ledru-Rollin ve Caussidière'e yöneltilmişti. Burjuvacumhuriyetçileri bu rakiplerinden kurtulmak için sabırsızlıklayanıp tutuşuyorlardı. Onlar hınçların

67

Fransa'da Sınıf Savaşımları

III. 13 HAZİRAN 1849'UN SONUÇLARI

20 Aralıkta,[152] meşruti cumhuriyetin Janus başı,[54*]henüz, yüzlerinden ancak birini, Louis Bonaparte'ın düz, be-lirsiz çizgileri altındaki yürütme yüzünü göstermişti: 29 Mayıs1849'da ikinci yüzünü, Restorasyon ve Temmuz monarşisininsefahat alemlerinden artakalmış kırışıklarla dolu yasama yü-zünü gösterdi. Ulusal Yasama Meclisi ile meşruti cumhuriyet,yani burjuva sınıfının egemenliğinin kurulmuş olduğu, Fran-sız burjuvazisini oluşturan güçbirliği etmiş orleancı ve mee-ruiyetçi iki büyük kesiminin ortak egemenliğinin düzenpartisini meydana getirdiği cumhuriyetçi devlet biçiminde ta-mamlamış görünüyordu. Fransız Cumhuriyeti, böylece kralcıpartiler koalisyonunun mülkiyeti haline gelirken, Avrupabüyük devletlerinin karşı-devrimci güçbirliği de, aynı hareketiçinde, Mart devrimlerinin son sığınaklarına karşı genel birhaçlı seferine girişiyordu. Rusya, Macaristan'a saldırıyordu,Prusya, İmparatorluğun anayasal ordularına karşı yürüyor veOdinot Roma'yı bombardıman ediyordu. Avrupa bunalımıgözle görünür biçimde kesin bir dönemeç noktasına yaklaşı-yordu. Bütün Avrupa'nın gözleri Paris'e, bütün Paris'in gözleride Yasama Meclisine dikilmişti.

68

Karl Marks

11 Haziran günü, Ledru-Rollin kürsüye çıktı, orada hiç denutuk çekmedi, bakanlara karşı, apaçık, şatafatsız, olgulara da-yanan, özlü ve zorlu iddiasini dile getirdi.

Roma'ya karşı saldırı, anayasaya karşı bir saldırıdır. RomaCumhuriyetine karşı saldırı, Fransız Cumhuriyetine karşı birsaldırıdır. Anayasa'nın 5. maddesi şöyledir: "Fransız Cumhu-riyeti, hiç bir zaman kuvvetlerini hiç bir başka (sayfa 311) hal-kın özgürlüğüne karşı kullanmaz" ve cumhurbaşkanı, Fransızordusunu, Roma'nın özgürlüğüne karşı yöneltmektedir. Ana-yasanın 54. maddesi, Ulusal Meclisin[55*] onayı alınmadanher ne çeşitten olursa olsun savaş ilân etmeyi yürütme gücüneyasaklamıştır. Kurucu Meclisin 8 Mayıs tarihli kararı, özel-likle, bakanlara, Roma seferini mümkün olduğu kadar çabuk,başlangıçtaki ilk amacına gerl çevirmelerini emretmiş, demekki, aynı kesinlikle, onlara, Roma'ya karşı savaşı yasaklamıştır- ve Odinot, Roma'yı bombardıman etmektedir. Böylece,Ledru-Rollin, anayasanın kendisini, Bonaparte'a ve bakanla-rına karşı kamu tanıklığına çağırıyordu. O, anayasanın savu-nucusu Ledru-Rollin, Ulusal Meclisin kralcı çoğunluğununsuratına şu göz korkutan bildirimi savuruyordu: "Cumhuri-yetçiler, her türlü çareye başvurarak, hatta silah zoru ile ana-yasaya saygı gösterilmesini sağlamayı bileceklerdir!" "Silahzoru ile!" diye yüz kez yineledi Montagne'ın yankısı. Çoğun-luk korkunç bir patırtı ile karşılık verdi buna. Ulusal Meclisbaşkanı, Ledru-Rollin'e uyarıda bulundu, Ledru-Rollin, kış-kırtıcı açıklamasını yineledi ve başkanlık kürsüsüne, Bona-parte ve bakanlarını suçlayan önergesini bıraktı. Ulusal Meclis,203 oya karşı 361 oyla, hiç bir şey olmamış gibi, Roma bom-bardımanı konusunu görüşmemeye, gündem maddesine geç-meye karar verdi.

Ledru-Rollin, anayasa ile Ulusal Meclisi, Ulusal Meclisile de cumhurbaşkanını yenebileceğini mi sanıyordu?

69

Fransa'da Sınıf SavaşımlarıAnayasa yabancı ülkelerin özgürlüklerine karşı her türlü

saldırıyı yasaklıyordu, doğru, ama Fransız ordusu, Roma'da,bakanlar kuruluna göre, "özgürlük"e degil, "anarşinin zorba-lığı"na saldırıyordu. Kurucu Meclisin geçirdiği bütün deney-lere karşın, Montagne, hâlâ, anayasayı yorumlamanın onuyapmış olanların değil, yalnızca onu kabul etmiş olanların işiolduğunu anlamamış mıydı? Anayasanın metninin (lafzının),onun yaşayabilir, geçerli anlamına göre yorumlanması gerek-tiğini, burjuva anlamının ise onun tek yaşayabilir geçerli an-lamı olduğunu anlamamış mıydı? Tıpkı rahibin, İncil'ingerçek, resmi yorumcusu olması gibi, tıpkı yargıcın, yasanıngerçek, resmi yorumcusu olması gibi, (sayfa 312) Bonapar-te'ın ve Ulusal Meclisin kralcı çoğunluğunun da, anayasanıngerçek, resmi yorumcusu olduğunu anlamamış mıydı? Genelseçimlerden yepyeni çıkmış olan ulusal Meclis, Odlion Bar-rot'nun, daha hayatta iken iradesini kırmış olduğu KurucuMeclisin vasiyet niteliğindeki eğilimleri ile kendini bağlı his-setmek zorunda mıydı? Ledru-Rollin, Kurucu Meclisin 8Mayıs tarihli kararını dayanak (mesnet) gösterirken, bu aynıKurucu Meclisin 11 Mayısta, Bonaparte ve bakanlarını suç-lama yolundaki kendi birinci önerisini geri çevirmiş olduğunu,cumhurbaşkanı ve bakanları temize çıkardığını, ve böylece,Roma'ya karşı saldırıyı "anayasaya uygun" olarak onayladı-ğını, ve kendisinin de daha önceden verilen bir yargının yeni-den görülmesini, yani istinafını istemekten başka bir şeyyapmadığını, nihayet, cumhuriyetçi Kurucu Meclisin kararınıkralcı Yasama Meclisinde temyiz etmiş olduğunu unutmuşmuydu? Anayasanın kendisi, özel bir maddede, her yurttaşıanayasayı korumaya çağırmakla, ayaklanmaya çağırda bulu-nur. Ledru-Rollin bu maddeye dayanıyordu. Ama, kamu erk-leri de, aynı nedenle, anayasayı korumak için kurulmazlar mıve anayasanın çiğnenmesi bu anayasal kamu erklerinden biri-nin ötekine karşı başkaldırması ile başlamaz mı? Oysa, cum-huriyetin başkanı, cumhuriyetin bakanları, cumhuriyetinUlusal Meclisi eksiksiz, tam bir uyuşup anlaşma halinde idi-ler.

70

Karl Marks

11 Haziranda Montagne'ın aradığı şey, "salt aklın sınırlarıiçinde bir ayaklanma", yani salt parlamenter bir ayaklanma idi.Halk yığınlarının silahlı bir ayaklanması olasılığından ürkenmeclis çoğunluğu, Bonaparte'ın ve bakanlarının şahsında,kendi öz gücünü ve kendi seçimlerinin imlemini parça parçaedecekti. Kurucu Meclis, Barrot-Falloux kabinesinin görev-den alınması için o kadar hırsla ayak dirediği zaman, genebuna benzer şekilde Bonaparte'ın seçimini hükümsüz kılmayaçalışmamış mıydı?

Çoğunluğun azınlığa oranının bir çırpıda baştan aşağı ter-sine döndüğü, Konvansiyon zamanının parlamenter ayak-lanma örnekleri de eksik değildi

Proletarya hiç bir ayaklanma kışkırtmasına kapılmadı,çünkü bir devrim yapmak üzereydi.

Tamamıyla işçilerin etkisi altında bulunan seçim komi-tesi, eşyanın mevcut durumuna karşı genel öfkeyi artırmaktanbaşka bir şey yapmayan hükümetin kışkırtmalarının kendisineengel olmasına meydan vermeksizin Paris için üç aday gös-terdi: Deflotte, Vidal ve Carnot. Deflotte, Bonaparte'ın halkınsevgisini kazanma nöbetlerinden birinde aftan yararlanmış birHaziran sürgünü idi, Blanqui'nin bir dostu idi ve 15 Mayıs ha-reketine katılmıştı; Zenginliklerin Üleştirilmesi Üzerine adlıkitabı ile bir komünist yazar olarak tanınan Vidal, LouisBlanc'ın, Luxembourg Komisyonunda eski sekreteri idi; Car-not, zaferi örgütlendiren bir Konvansiyon üyesinin oğlu idi,National'in partisi üyelerinin en az yıpranmışıydı, Geçici Hü-kümette ve Yürütme Komisyonunda Eğitim Bakanı olmuştu,Carnot'nun halk eğıtimi konusunda demokratik yasa tasarısıcizvitlerin eğitim yasasına karşı şanlı bir protesto niteliğin-deydi. Bu üç adam, üç müttefik sınıfı temsil ediyorlardı: baştabir Haziran isyancısı olan devrimci proletaryanın temsilcisi;onun yanında sosyalist küçük-burjuvazinin temsilcisi bir dokt-riner sosyalist; üçüncüsü ise demokratik formülleri uzun za-

71

Fransa'da Sınıf Savaşımlarımandan beri gerçek anlamlarını yitirmiş bulunan ve düzen par-tisine karşı sosyalist bir anlam kazanmakta olan cumhuriyetçiburjuva partisinin temsilcisi. Bu, tıpkı Şubattaki gibi, burju-vaziye karşı ve hükümete karşı genel bir güçbirliği idi. Ama bukez proletarya devrimci birliğin başındaydı.

Bütün çabalara karşın, sosyalist adaylar başarıya ulaştı-lar. Ordu bile kendi Savaş Bakanı Lahitte'e karşı Haziran is-yancısına oy verdi. Düzen partisi yıldırım çarprmışa döndü.Taşra illeri seçimleri de onu avutamadı, bu seçimlerin sonuç-ları Montagnard'ın çoğunluğunu sağladı.

10 Mart 1850 seçimi[173] 1848 Haziranının geri çekil-mesi idi. Haziran isyancılarını kılıçtan geçirenler ve sürgünegönderenler Ulusal Meclise yeniden girdiler, ama Haziran sür-günlerinin peşisıra ve dudaklarında onların ilkeleri olmaküzere süngüsü düşük girdiler. 10 Mart seçimi, 13 Haziran1849'un gerilemesi idi: Ulusal Meclisin sürgün ettiği (sayfa343) Montagne, yeniden Ulusal Meclise giriyordu, ama artıkdevrimin lideri olarak değil de, önden giden borazancısı ola-rak giriyordu. Bu seçim, 10 Aralığın geri çekilmesi idi: Napo-léon, bakanı Lahitte'le başarısızlığa uğramıştı. Fransa'nınparlamento tarihinde buna benzer yalnız bir tek olay vardı:1830'da Charles X'un bakanı Haussy'nin başarısızlığı, 10 Mart1850 seçimi, son olarak, çoğunluğu düzen partisine veren 13Mayıs seçiminin hükümsüz kılınması, bozulması idi. 10 Martseçimi, 13 Mayısın çoğunluğunu protesto ediyordu. 10 Martbir devrimdi. Oy pusulalarının gerisinde kaldırım taşları vardı.

Düzen partisinin en ileri gelen üyelerinden biri olan Ségurd'Aguesseau, "10 Mart oylaması savaş demektir" diye haykır-mıştı.

10 Mart 1850 ile anayasal cumhuriyet yeni bir döneme,kendi dağılma dönemine girer. Çoğunluğun çeşitli kesimlerikendi aralarında ve Bonaparte'la yeniden birleşirler. Bunlar,

72

Karl Marks

yeni baştan düzenin şövalyeleridirler, ve Napoléon gene onla-rın yansız adamıdır. Ve bu kesimler, yalnız cumhuriyetin ya-şama olanağından umutlarını kestikleri zaman kralcıolduklarını akıllarına getirmektedirler ve Bonaparte sadececumhurbaşkanı kalmaktan umudunu kestiği zaman cumhur-başkanı olduğunu aklına getirmektedir.

Haziran isyancısı Deflotte'un seçilmesine, Bonaparte,düzen partisinin de işareti ile, Blanqui ve Barbès'e, Ledru-Rol-lin ve Guinard'a karşı savcılık yapmış olan Baroche'un içişleribakanlığına atanması ile karşılık veriyor. Carnot'nun seçilme-sine Yasama Meclisi, öğretim yasasının oylanması ile karşılıkveriyor, ve Vidal'ın seçilmesine ise sosyalist basının susturul-ması ile karşılık veriyor. Düzen partisi, kendi basınının ko-pardığı yaygara ile kendi korkusunu gidermeye çalışıyor.Düzen partisinin organlarından biri "Kılıç kutsaldır!" diye ba-ğırıyor. "Düzenin savunucuları kızıl partiye karşı saldırıya geç-melidirler" diyor bir başkası. Düzenin bir üçüncü horozu"Sosyalizm ile toplum arasında ölesiye bir düello, acımasızdur durak bilmez bir savaştır gidiyor; bu umutsuz düelloda, yabirinin ya da ötekinin yok olması gerek, eğer toplum sosya-lizmi ortadan kaldıramazsa sosyalizm toplumu ortadan kaldı-racaktır" diye ötüyor. (sayfa 344) Kurulu düzenin barikatlarını,dinin barikatlarını ve ailenin barikatlarını! Paris'in 127.000seçmeninden kurtulmak gerekir![174] Sosyalistler için birSaint-Barthélemy gecesi![175] Ve düzen partisi, bir an kendizaferinin kesinliğine inanıyor. Düzen partisinin organları, enbağnaz biçimde "Paris dükkancılarına" karşı çırpınıyorlar.Paris dükkancıları tarafından seçilen temsilci, Haziran isyan-cısı! Bu demektir ki, bir ikinci 1848 olanak dışıdır, bu demek-tir ki, bir ikinci 13 Haziran olamaz, bu demektir ki, sermayeninmanevi etkisi, nüfuzu kırılmıştır, bu demektir ki, burjuva mec-lis artık yalnızca burjuvaziyi temsil ediyor, bu demektir ki,büyük toprak mülkiyeti yıkıldı, çünkü onun vasalı, ona bağımlıolan küçük mülkiyet, kendi kurtuluşunu mülksüzler kampındaarıyor.

73

Fransa'da Sınıf SavaşımlarıDüzen partisi, ister istemez, o kaçınılmaz beylik düşün-

cesine dönüyor. "Daha çok baskı" diye haykırıyor, "daha çokbaskı!", ama direnç yüz kat arttığı halde, onun baskı kuvveti onkat zayıflamış durumda. Baskının başlıca aracını, yani orduyuda baskı altında tutmak gerekmez mi? Ve düzen partisi, sonsözünü söylüyor: "Boğucu legalitenin demir çemberini kırmakgerekir. Anayasal cumhuriyet olanak dışıdır. Bizim kendi ger-çek silahlarımızla savaşmamız gerek, 1848 Şubatından beriDevrime karşı, onun kendi silahları ile ve onun kendi alanındasavaştık, onun kendi kurumlarını kabul ettik, anayasa öyle birkaledir ki, yalnız saldıranları korur, kuşatılmış olanları değil!Truva atının karnına, kutsal İlion'un içine gizlenerek, ataları-mız Grekler [74*] gibi davranarak, düşman kenti ele geçire-medik, tam tersine, kendi kendimizi tutsak ettik."

Ama anayasanın temeli, genel oy sistemidir. Genel oyunkaldırılması, burjuva diktatörlüğünün düzen partisinin sonsözü olacaktır.

Genel oy, 24 Mayıs 1848'de, 20 Aralık 1848'de, 13 Hazi-ran 1849'da, 8 Temmuz 1849'da onlara hak vermişti. Geneloyun, 10 Mart 1850'de kendine zararı dokundu. Genel oydançıkma ve genel oyun sonucu olarak, egemenliğin sahibi halkıniradesinin ifadesi olarak, burjuva egemenliği - işte burjuvaanayasasının anlamı budur. Ama, bu genel oy hakkının, (sayfa345) bu egemen iradenin içeriğinin, artık burjuvazinin ege-menliği olmadığı andan bu yana anayasanın hâlâ bir anlamıvar mıdır? Oy verme hakkını, akla-uygun olanı, yani burjuva-zinin egemenliğini sağlayacak biçimde düzenlemek, burjuva-zinin görevi değil midir? Genel oy sistemi, mevcut devleterkini boyuna yeni baştan ortadan kaldırarak ve gene yeni baş-tan devlet erkini kendi bağrından çıkartarak, bütün dengeyibozmuyor mu, her an bütün kurulu, yerleşmiş güçleri sarsmı-yor mu, otoriteyi yok etmiyor mu, bizzat anarşiyi otorite halinegetirmek gibi bir tehlike yaratmıyor mu? 10 Mart 1850'densonra bundan kim şüphe edebilir artık? Burjuvazi şimdiye

74

Karl Marks

kadar hep böbürlenmiş olduğu ve bütün gücünü kendisindenaldığı genel oyu bir yana iterek, artık geri dönüşe olanak bı-rakmayacak bir şekilde şunu açığa vuruyor: "Zaferimiz şim-diye kadar halkın iradesi ile tutundu, şimdi ise, onu, halkıniradesine karşı sağlamlaştırmak gerek." Ve, tutarlı bir biçimde,dayanaklarını artık Fransa'da değil, dışarıda, istilada arıyor.

İkinci Koblenz[176] merkezini ta Fransa'nın ortasına kur-muş olduğundan, burjuvazi, istila ile, bütün ulusal tutkularıkendisine karşı ayağa kaldırıyor. Genel oya karşı saldırısı ile,yeni devrime genel bir bahane sağlamış oluyor ve devrimin deböyle genel bir bahaneye gereksinmesi vardır. Bütün özel ba-haneler devrimci birliğin kesimlerini birbirinden ayırırdı veonların arasındaki ayrılıkları ortaya çıkarırdı. Genel bahane,yarı-devrimci sınıfları sersemletir, gelecek devrimin belirli ni-teliği üzerinde, kendi eylemlerinin sonuçları üzerinde, birta-kım kuruntulara kapılmalarına meydan verir. Her devrimin birşölenler sorununa gereksinmesi vardır. Genel oy sistemi de,yeni devrimin şölenler sorunudur.

Ama güçbirliği etmiş burjuva kesimleri, ortak iktidarları-nın olanağı bulunan tek biçiminden, sınıf çıkarlarının en güçlüve en tamamlanmış biçimi anayasal cumhuriyetten, monarşi-nin alt biçimine, tamamlanmamış, eksik ve zayıf biçiminedoğru geri çekilmek ve ona sığınmakla, daha şimdiden mah-küm olmuşlardır. Bu kesimler, gençlikteki gücünü yenidenelde etmek için güzel çocukluk giysilerini giyen ve bir hayligüçlük çekerek pörsümüş kollarını, bacaklarını, bu giysilerleörtmeye çalışan yaşlı adama benziyorlar. (sayfa 346) Cumhu-riyetin bir tek erdemii, bir tek değeri vardır, o da devrimin se-rası olmasıdır. 10 Mart 1850 şu yazıtı taşır alnında: "Apresmoi le déluge!"[75*]

75

Fransa'da Sınıf Savaşımları

IV. 1850 YILINDA GENEL OY SİSTEMİNİNYÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASI

(Bundan önceki üç bölümün devamı, Neue RheinischeZeitung'da yayınlanan derginin son iki fasikülünde (5 ve 6)yer almaktadır.

Marx, bu yazıda, ilkin 1847'de İngiltere'de patlak verenbüyük ticaret bunalımını betimledikten ve Avrupa kıtası üze-rindeki yansıları ile, 1848 Şubat ve Mart devrimlerine kadargiden siyasal karışıklıkların aldığı aşırı özelliği açıkladiktansonra, 1848 yılı boyunca geri gelen ve 1849 yılında daha daartan ticaret ve sanayideki refahın, devrimci atılımı nasıl felceuğrattığını ve gericiliğin zamandaş zaferini nasıl olanaklı kıl-dığını anlatır. Sonra özellikle Fransa'dan sözederek şöyleder:)[76*]

76

Karl Marks

1849'dan başlayarak ve özellikle 1850'den bu yana, aynıbelirtiler, Fransa'da da kendilerini gösterdiler. Paris sanayileritam bir hızla çalışmakta, ve Rouen ve Mulhouse fabrikaları,her ne kadar yüksek hammadde fiyatları, İngiltere'de de ol-duğu gibi engelleyici bir etki yapıyorsa da, oldukça iyi işle-mektedir. Fransa'da, gönencin gelişmesi, ayrıca, İspanya'dagümrük tarifelerinde yapılan geniş reformdan ve Meksika'dakiçeşitli lüks maddeler üzerindeki gümrük vergilerinin indiril-mesinden özellikle yararlanmıştır; bu iki pazara doğru Fransızmetalarının ihracı, önemli ölçüde artmıştır. Sermayelerin ço-ğalması, Fransa'da, Kaliforniya altın madenlerinin büyük çaptaişletilmesi bahanesi ile birtakım spekülasyonlara yolaçtı. Hissesenetleri tutarının düşük oluşu ile ve sosyalizm kokan tanıtmabildirileri ile doğrudan doğruya küçük-burjuvaların ve işçile-rin keselerine hitap eden ve hepsi, şu özellikle Fransızlara veÇinlilere (sayfa 347) özgü katıksız dolandırıcılıkla sonuçlananbir sürü ortaklık (şirket) türedi. Hatta bu ortakliılardan biri,doğrudan doğruya hükümet tarafından korunmaktadır. Fran-sa'da, ithalattan alınan gümrük vergileri, 1848'in ilk dokuzayında 63 milyon franka, 1849'da 95 milyon franka ve 1850'deise 93 milyon franka yükseldi. 1850 Eylülünde, ayrıca,1849'un aynı ayına oranla bir milyonluk bir fazlalıkla yüksel-meye devam etti. İhracat da, aynı şekilde, 1849'da ve, dahaçok olmak üzere, 1850'de arttı.

Yeniden kavuşulan refahın en çarpıcı tanıtı, 6 Eylül 1850yasası ile bankanın madeni para olarak ödemeler yapmasınınyeniden kabul edilmesidir. 15 Mart 1848'de, Bankaya madenipara ile ödeme yapmayı durdurma izni verilmişti. O zaman,taşra bankalarınınki de içinde olmak üzere kağıt para dolaşımı373 milyon franka (14.920.000 sterline) yükseliyordu. 2Kasım 1849'da bu dolaşım, 4.360.000 sterlinlik bir artışla 482milyon franka, yani 19.280.000 sterline ulaşıyordu; ve 2 Eylül1850'de, gene yaklaşık olarak 5 milyon sterlinlik bir artışla,496 milyon franka, yani 19.840.000 sterline ulaşıyordu. Bununsonucu olarak, kağıt paraların değerinde hiç bir düşme olmadı;

77

Fransa'da Sınıf Savaşımlarıtam tersine, kağıt paraların artan dolaşımı yanında, altın ve gü-müşün de, banka mahzenlerinde gittikçe artan miktarlarla bi-riktiği görüldü, o kadar ki, 1850 yazında, madeni pararezervleri Fransa için duyulmadık bir rakam olan yaklaşık 14milyon sterline yükseliyordu. Bankanın, böyle dolaşımını yük-seltmek durumuna getirilmesi ve giderek aktif sermayesini 123milyon frank, yani 5 milyon sterlin yükseltmesi, daha öncekibir fasikülde mali aristokrasinin devrimle yalnız devrilmemişolmakla kalmayıp, üstelik güçlenmiş bile olduğunu söyle-mekte ne kadar haklı olduğumuzu çarpıcı bir biçimde tanıtlar.Bu sonuç, şu son yılların, Fransız banka mevzuatı açısındangenel bir gözden geçirilişle daha da apaçık ortaya çıkmaktadır.10 Haziran 1847'de, Banka, 200 franklık kağıt paraları (bank-notları) piyasaya çıkarmak yetkisi aldı, o zamana kadar enküçük kağıt para 500 franklıktı. 15 Mart 1848 tarihli bir ka-rarname, Banque de France'ın kağıt paralarını, yasal para ilanetti ve bir yandan da bankayı bu kağıt paraları madeni paraolarak ödeme yükümünden bağışık kıldı. (sayfa 348) Banka-nın kağıt para emisyonu, 350 milyon frank olarak sınırlandı-rıldı, aynı zamanda, bankaya 100 franklık kağıt paralarçıkarma yetkisi verildi. 27 Nisan tarihli bir kararname taşrabankalarının Banque de France ile birleşmelerini emretti; 2Mayıs 1848 tarihli bir başka kararname, bankanın kağıt paraemisyonunu, 442 milyon franka yükseltti. 22 Aralık 1849 ta-rihli bir kararname, kağıt para emisyonunun en yukarı sınırını525 milyon franka çıkardı. Sonunda, 6 Eylül 1850 yasası, kağıtparanın madeni para karşılığında değiştirilmesini yeniden ge-tirdi. Bu olaylar, dolaşımın durmadan artması, bütün Fransızkredilerinin Bankanın elinde toplanması, ve bütün Fransız altınve gümüşünün Bankanın mahzenlerinde birikmesi Bay Pro-udhon'u, Bankanın şimdi eski yılan derisini soyunup atacağı veprudoncu bir halk bankası olmak üzere değişime uğrayacağıvargısına götürdü. Oysa, 1797-1819 arası İngiliz banka kısıt-lamasının[177] tarihini bilmesine bile gerek yoktu, kendisi içinburjuva toplumunun tarihinde hiç duyulmadık bir olgu olanbu olayın baştan sona olağan, ama şimdi Fransa'da ilk kez

78

Karl Marks

meydana gelmekte olan burjuva nitelikte bir olay olduğunugörmesi için Manş'ın ötesine bir bakması yeterdi. Görülüyorki, Geçici Hükümetten sonra Paris'e önayak olan sözde dev-rimci teorisyenler, alınan önlemlerin niteliği ve sonuçları ko-nusunda, Geçici Hükümetin kendi üyeleri kadar bilgisizdiler.Fransa'nın birdenbire tadını tattığı sanayi ve ticaretteki refahakarşın, halk yığını, 25 milyon köylü, büyük bir çöküntününacısını çekmektedir. Son yıllarda iyi ürün alınmasının, Fran-sa'da, tahıl fiyatları üzerinde, İngiltere'dekinden daha yıkıcı biretkisi oldu ve borç içinde yüzen, tefeciliğin iliğine kadar sö-mürdüğü, vergiler altında ezilen köylülerin durumu, hiç mi hiçparlak değildir. Son üç yılın tarihi, halkın bu sınıfının devrimcibir girişkenlikten kesin olarak yoksun olduğunu zaten göster-miştir.

Nasıl ki, bunalım dönemi Kıtaya, İngiltere'den sonra çı-kageldiyse, refah dönemi için de aynı şey olmuştur. Her zamanilk başlangıç süreci İngiltere'de meydana geliyor; İngiltere bur-juva Cosmos'unun (Aleminin) Demiurgos'udur (Yaradanıdır).Burjuva toplumunun hep yeniden dolandığı çevrimin değişikevreleri, Kıta üzerinde ikincil ve üçüncül (sayfa 349) biçimle-rine girerler. İlkönce, Kıta, herhangi başka bir ülkeye ihraç et-tiğiyle ölçülemeyecek kadar fazlasını, İngiltere'ye ihraçetmiştir. Ama İngiltere'ye yapılan bu ihracat da, İngiltere'nin,özellikle, denizaşırı pazara oranla durumuna bağlıdır. Sonra,İngiltere, Kıtaya yaptığı tüm ihracatla kıyaslanamayacak kadarfazlasını, Atlantik-ötesi ülkelere ihraç eder, öyle ki, bu ülke-lere, Kıta tarafından ihraç edilen miktarlar, her zaman, İngil-tere'nin denizaşırı ihracatına bağlıdır. Bu bakımdan, eğerbunalımlar, ilkönce Kıta üzerinde devrimler doğuruyorsa da,bu devrimlerin nedeni, her zaman, gene de İngiltere'dedir. El-bette ki, şiddetli patlamalar, burjuva gövdesinin yüreğine, mer-kezine vurmadan önce uç bölümlerinde meydana gelmekzorundadır, çünkü merkezde denge olanağı uç bölgelerdekin-den daha fazladır. Beri yandan, bu, Kıta üzerindeki devrimle-rin, İngiltere'ye hangi ölçüler içinde yansıdıklarını, aynı

79

Fransa'da Sınıf Savaşımlarızamanda, bu devrimlerin, burjuvazinin varlık koşullarını neölçüde sarstığını, zarara uğrattığını, ya da bu devrimlerin po-litik oluşumlarını ancak hangi noktaya kadar ulaştırdıklarınıgösteren bir termometredir.

Burjuva toplumunun üretici güçlerinin, burjuva koşullarınkendilerine izin verdikleri ölçüde, gür bir şekilde gelişebil-dikleri böyle bir refah nedeniyle, gerçek devrimden sözedile-mez. Böyle bir devrim, ancak, bu iki etkenin, yani modernüretim araçlarının ve burjuva üretim biçimlerinin birbirleri ileçatışma haline geldikleri evrelerde olanak kazanır. Bugün, Kı-tanın düzen partisinin değişik temsilcilerinin kendilerini kap-tırdıkları ve karşılıklı olarak birbirlerini yıprattıkları çeşitliçekişmeler, yeni devrimlere fırsat hazırlamaktan çok uzaktır-lar, tam tersine, ilişkilerin temeli, şu an için geçici olarak çokgüvenilir ve, gerici güçlerin bilmedikleri bir şey, çok burju-vaca olduğu içindir ki, bu çekişmeler mümkündür.

Burjuva gelişmeyi durdurma yolundaki bütün gerici giri-şimler de, demokratların bütün ahlaki öfkeleri ve bütün coşkudolu bildirileri gibi, burjuva ilişkilere çarpıp kırılacaktır. Yenibir devrim, ancak yeni bir bunalımın ardından gelebilir. Amabiri ne kadar kesinse, öteki de o kadar kesindir.

Şimdi Fransa'ya geçelim. (sayfa 350)

Halkın, küçük-burjuvalarla birliği içinde, 10 Mart seçim-lerinde kazandığı zaferi, gene halk, kendisi, 28 Nisan seçim-lerine yolaçarak ortadan kaldırdı. Vidal, yalnız Paris'te değilaynı zamanda, Bas-Rhin'de de seçilmişti. Montagne'ın veküçük-burjuvazinin güçlü bir biçimde temsil edildikleri ParisKomitesi, onun Bas-Rhin temsilciliğini seçmeye karar verdi.Böylece, 10 Mart zaferi kesin olmaktan çıkıyordu; kararın va-desi bir kez daha erteleniyordu, halkın potansiyel gücü gevşe-tiliyordu, halk, devrimci zaferler yerine, yasal zaferlerealıştırılıyordu. Nihayet, 10 Martın devrimci anlamı, Haziran

80

Karl Marks

ayaklanmasının yeniden saygınlık kazanması, böylece prole-taryanın ancak olsa olsa yosma işçi kızlarının hoşuna gidecekbir şaka diye kabul edebileceği, fantezist-toplumcu, duygusalküçük-burjuva Eugéne Sue'nün adaylığı ile baştan aşağı yıkı-lıyordu. İyi niyetli bu adaylık karşısında, düşmanlarının ka-rarsız politikasından yüreklenen düzen partisi, Haziran zaferinitemsil edecek olan bir aday gösterdi. Bu gülünç aday, Isparta-lıvari bir aile babası olan, bununla birlikte basının o kahra-manlık zırhını parça parça çekip çıkardığı ve seçimlerde, banakalırsa, parlak bir bozguna uğayan Leclerc oldu. 28 Nisanınyeni seçim zaferi, Montagne'ı ve küçük-burjuvaziyi böbürlen-dirdi. Küçük-burjuvazinin, yeni bir devrimle proletaryayı önplana itmeksizin salt yasal yoldan isteklerinin sonuna varabil-mek düşüncesi ile daha şimdiden ağzı kulaklarına varıyordu;1852'de, yeni seçimlerde, genel oy ile Bay Ledru-Rollin'i cum-hurbaşkanlığı koltuğuna oturtmayı ve meclise de bir Montag-nard çoğunluğu getirmeyi kesinlikle hesaplıyordu. Yeniseçimler yüzünden, Sue'nün adaylığından, ve Montagne ileküçük-burjuvazinin düşünüş tarzlarından, bunların, her ko-şulda, rahat durmaya kararlı olduklarına iyice güvenen düzenpartisi, iki seçim zaferine, genel oyu kaldıran seçim yasası ilekarşılık verdi. Hükümet, bu yasa tasarısını kendi sorumluluğualtına almaktan sakındı. Bu tasarının hazırlanmasını, çoğun-luğun ileri gelen büyüklerine, onyedi burgrava[178] emanetederek, çoğunluğa açık bir ödün verdi. Dolayısıyla, genel oyunkaldırılmasını meclise öneren hükümet olmadı, meclis, bunu,kendi kendine önerdi.

8 Mayıs günü tasarı meclise getirildi. Bütün (sayfa 351)sosyal-demokrat basın, halka ağırbaşlı bir tutum, calme ma-jestueux,[77*] pasiflik, ve temsilcilerine güvenme öğütlemekiçin tek vücut ayağa kalktı. Sosyal-demokrat gazetelerin heryazısı, bir devrimin her şeyden önce sözde-devrimci basını yo-ketmekten başka bir şey yapamayacağını ve şimdi bu yayga-rada asıl bu basının kendini korumasının sözkonusu olduğunuaçığa vuruyordu. Sahte-devrimci basın, bütün gizini ortaya ko-

81

Fransa'da Sınıf Savaşımlarıyuyordu. Kendi ölüm fermanını imzalıyordu.

21 Mayısta, Montagne, hazırlık çalışmaları sorununu tar-tışmaya getirdi ve anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile bütüntasarının geri çevrilmesini önerdi. Düzen partisi, gerekirse ana-yasanın çiğneneceğini, ama bununla birlikte şimdilik bunagerek olmadığını, çünkü anayasanın her türlü yoruma elverişliolduğunu ve yalnız çoğunluğun doğru yorumu yapmaya yet-kili bulunduğunu söyleyerek karşılık verdi. Thiers ve Monta-lembert'ın kudurgan, kaba saldırılarına, Montagne çok ölçülüve çok efendice bir hümanizmle karşı koydu. Montagne tüzelalandan medet umdu, düzen partisi ise, onu, hukuğun asıl ye-şerip bittiği alana, burjuva mülkiyetine çekti. Montagne, inle-yerek, bütün güçleri ile devrimleri savuştunnak isteyipistemediklerini sordu. Düzen partisi devrimleri bekliyoruz diyeyanıtladı.

22 Mayıs günü, hazırlık çalışmaları sorunu 227 oya karşı462 oyla kestirilip atıldı. Ulusal Meclisin ve tek tek her mil-letvekilinin, halkın elinden kendi vekilini seçme hakkını al-makla, kendi kendilerini görevden aldıklarını o kadar gösterişlibir derinlikle tanıtlamış olan aynı adamlar yerlerinde kaldılarve birdenbire, kendileri yerine, ülkeyi, hem de dilekçeler yo-luyla harekete geçirmeye çalıştılar; ve 31 Mayısta, yasa, par-lak bir başarıyla meclisten geçerken onlar hâlâ kaygısız,umursamazlıkla yerlerinde oturuyorlardı. Anayasanın çiğnen-mesinde suçsuz olduklarını gösteren tutanak olarak hazırla-dikları bir protesto ile, açıkça sunmaktan bile kaçınıp geridenusulca başkanın cebine sokuverdikleri protesto ile öç almayakalkıştılar.

Paris'te 150.000 kişilik bir ordu, kararın uzun süre erte-lenmesi, basının ağzına kilit vurulması, Montagne'ın ve yeni(sayfa 352) seçilen temsilcilerin korkaklığı, küçük-burjuvala-rın görkemli serinkanlilığı, ama özellikle sanayi ve ticarettekirefah, proletarya yönünden her türlü devrimci girişimi önledi.

82

Karl Marks

Genel oy sistemi, görevini yerine getirip tamamlamıştı.Halkın çoğunluğu, devriinci bir dönemde yalnız genel oyunverebileceği olgunlaşma okulundan geçmişti. Genel oyun birdevrimle ya da gericiler tarafından kaldırılması gerekiyordu.

Montagne, kısa bir süre sonra çıkagelen bir fırsatla dahada büyük bir enerjiyle gösterişe başladı. Kürsünün tepesinden,Savaş Bakanı d'Hautpoul, Şubat devrimini, uğursuzluk geti-ren bir felaket diye adlandırmıştı. Her zamanki gibi erdemlibir öfkeyle dolu gürültücülükle ayırdedilen Montagne'ın ko-nuşmacıları, Başkan Dupin'in kendilerine söz vermediğini gör-düler. Girardin, Montagne'a derhal toplu halde dışarı çıkmayıönerdi. Sonuç: Montagne yerinde kaldı, ama Girardin, Mon-tagne'a yaraşmıyor diye partiden kovuldu.

Seçim yasasına bir de tamamlayıcı, yeni bir basın yasasıgerekliydi. Bu yeni yasa öyle uzun zaman kendini beklettir-medi. Düzen partisinin getirdiği değişikliklerle iyice ağırlaşanbir hükümet tasarısı, teminat akçelerini yükseltti, tefrika ro-manlara ek bir damga vurulmasını zorunlu kıldı (EugéneSue'nün seçilmesine yanıt), belirli bir yaprağa kadar basılmışolan haftalık ya da aylık bütün yayını vergiye bağladı ve, sonolarak da, her gazete makalesinin yazannın imzasını taşımasınıbuyurdu. Teminat akçesi yönergesi sözde-devrimci basını öl-dürdü. Halk, bu basının ortadan kaybolmasını, genel oy siste-minin kaldırılmasının bir kefareti saydı. Bununla birlikte, yeniyasanın ne eğilimi, ne de yansıları, basının bu bölümündendaha ötelere yayıldı. Gazete basını, imzasız kaldığı sürece, sa-yısız, kimliği bilinmeyen kamuoyunun ortak organı gibi görü-nüyordu, devlet içinde üçüncü kuvvetti. Her makaleye konulanimza, bir gazeteyi, az ya da çok tanınmış bireylerden gelenedebi katkılar dermesi haline getirdi. Her yazı, bir haber, birbildiri düzeyine düşürülmüş oldu. O zamana kadar gazeteler,kamuoyunun kağıt paraları gibi elden ele dolaşmıştı, amaşimdi, değeri ve dolaşımı yalnız çekicisinin değil, ciro edeninde itibarına (kredisine) bağlı az ya da çok makbul poliçeler du-rumuna indirgeniyorlardı. Düzen partisinin basını, genel oy

83

Fransa'da Sınıf Savaşımları(sayfa 353) sisteminin kaldırılması konusunda yaptığı gibi,kötü basına karşı en aşırı önlemler alınması için de kışkırtıcı-lık yapıyordu. Bununla birlikte, iyi basının kendisi de, kuşkuverici imzasız yazı yayınlama tutumu ile düzen partisi için vedaha da çok düzen partisinin taşra temsilcileri için tedirginedici idi. Onun yerine, parti, artık, adını, adresini, kılığını bil-diği, para ile tutulmuş yazardan başkasını istemiyordu. İyibasın, hizmetlerine karşı gösterilen nankörlükten boşuna ya-kındı durdu. Yasa geçti ve her şeyden önce ona darbe indiren,yazılara imza koyma zorunluluğu oldu. Cumhuriyetçi gazete-cilerin adları, oldukça tanınmıştı, ama Journal des débats'in,Assemblée nationale'in,[179] Constitutionnel'in[180] vb. say-gıdeğer firmaları, esrarengiz kumpanya birdenbire dağılıp da,Granier de Cassagnac gibi uzun meslek yaşantılarında, aklagelebilecek her türlü davayı savunmuş olan satırı şu kadara(penny-a-liners) satılık gazeteciler olarak, Capefigue gibikendi kendilerine devlet adamlığı payesini yakıştıran eski bu-laşık bezleri olarak, Débats'dan Bay Lemoinne gibi gönül av-cılığı taslayan fındıkkıranlar olarak teker teker ufalandığızaman, yüksek saygıdeğer siyasal bilgelikleri ile pek acıklı birduruma düştüler.

Basın yasası tartışmalarında, Montagne, daha işin başındaöyle bir yılgınlığa düşmüştü ki, Louis-Philippe zamanının eskibir önemli adamı olan Bay Victor Hugo'nun parlak uzun söy-levlerini alkışlamakla yetinmek zorunda kaldı.

Seçim yasası ve basın yasası ile, devrimci ve demokratparti, resmi sahneden çekiliyordu. Yeniden kendi ocaklarınadönmeden önce, toplantı döneminin kapanmasından kısa birsüre sonra, Montagne'ın iki kesimi, sosyalist-demokratlar vedemokrat-sosyalistler, iki bildiri, iki testimonia pauperta-tis[78*] yayınladılar; bu bildirilerde, iktidar ve başarıyı hiç birzaman kendi yanlarında bulamamışlarsa da hiç değilse kendi-lerinin her zaman sonsuz hakkın ve öteki sonsuz gerçeklerinyanında bulunmuş olduklarını tanıtlıyorlardı.

84

Karl Marks

Şimdi düzen partisini dikkate alalım. Neue RheinischeZeitung, 3. fasikül 16. sayfasında şöyle diyordu:

"Güçbirliği halindeki orleancılarla meşruiyetçilerin kral-lığı (sayfa 354) yenden diriltme yolundaki hırsları karşısında,Bonaparte, kendi gerçek iktidarının sanını, yani cumhuriyetitemsil eder; Bonaparte'ın kendi krallığını geri getirme hırsı ko-nusunda da düzen partisi, kendi ortak egemenliklerinin sanını,yani cumhuriyeti temsil eder; orleancılar karşısında meşrui-yetçiler, meşruiyetçiler karşısında da orleancılar statu quo'yu,yani cumhuriyeti temsil ederler. Herbirinin in petto kendi kralıve kendi krallığının dirilmesi yatan düzen partisinin bütün buhizipleri, birbiri peşisıra, almaşık olarak, rakiplerinin ayak-lanma ve gasp hırslarına karşı, burjuvazinin ortak egemenli-ğini, özel iddiaların saklı ve tarafsızlaştırılmış kaldığı biçimini-yani cumhuriyeti- üstün kılarlar. ... Ve Thiers, 'Anayasal cum-huriyetin gerçek dayanakları bizler, biz kralcılarız'[79*] derkensandığından daha doğru konuşuyordu."

Bu, républicains malgré eux[80*] komedisi, statu quo'yave onun sağlamlaşmasına karşı duyulan nefret, Bonaparte ileUlusal Meclis arasındaki bitmek tükenmek bilmez sürtüşme-ler, düzen partisinin, durmadan yenilenen, kendisini oluşturançeşitli bölümlere bölünmesi tehlikesi ve hiziplerinin hep yenibaştan biraraya gelmeleri, her kesimin, ortak düşmana karşıkazanılan her zaferi müttefiklerin ani bozgununa dönüştürmeçabası, karşılıklı kıskançlık, hınç ve kıyasıya eleştiri, her ke-resinde yeni bir basier Lamourette[181] ile sona eren durma-dan karşılıklı kılıç sallamalar, bütün bu cansıkıcı yanlışlıklarkomedisi, şu son altı ay boyunca olduğu kadar hiç bir zamanböylesine klasik bir biçimde sürüp gitmedi.

Düzen partisi, seçim yasasını aynı zamanda Bonaparte'akarşı bir zafer sayıyordu. Hükümet, kendi önerisinin kalemealınmasını ve sorumluluğunu onyediler komisyonuna bıraka-rak, görevden el çekmemiş miydi? Ve Bonaparte'ın meclise

85

Fransa'da Sınıf Savaşımlarıkarşı başlıca gücü altı milyon tarafından seçilmiş olmasına da-yanmıyor muydu? Bonaparte, kendi yönünden, seçim yasa-sına, meclise verilmiş ve karşılığında yasama erki ile yürütmeerki arasındaki uyumu satın aldığı bir ödün (sayfa 355) olarakbakıyordu. Bu bayağı serüvenci, ücret olarak, kendi hükümdarödeneğinin 3 milyon artırılmasını istedi. Ulusal Meclisin Fran-sızların çoğunluğunu yurttaşlıktan çıkardığı bir sırada, yü-rütme ile çatışmaya girmeye hakkı var mıydı? Meclis öfkeyleyerinden fırladı, işleri iyice ileriye götürmek ister göründü,meclis komisyonu öneriyi geri çevirdi, bonapartçı basın teh-ditler savurdu ve elinden bir şey gelmez, oy hakkı alınmışhalkı yardıma çağırdı, bir sürü gürültülü uzlaşma girişimlerioldu ve sonunda meclis, temelde boyun eğdi, ama aynı za-manda ilkede öcünü almak üzere. Hükümdarlık ödeneğinin,ilke olarak, 3 milyon artırılması yerine, Bonaparte'a 2.160.000franklık bir yardım verdi. Bu kadarıyla da yetinmeyerek, ancakdüzen partisinin generali, Bonaparte'a kabul ettirilen koruyucuChangarnier'nin desteklemesinden sonra bu ödünü verdi. Doğ-rusunu söylemek gerekirse, bu iki milyonu Bonaparte'a değil,Changarnier'ye veriyordu.

İstemeye istemeye önüne atılan bu armağanı, Bonaparteda tam bağışta bulunanın havasıyla kabul etti. Bonapartçı basınyeniden Ulusal Meclise karşı parladı. Basın yasası üzerine tar-tışmalar sırasında, özellikle, Bonarparte'ın özel çıkarlarını tem-sil eden küçük gazetelere yönelik bulunan yazılara imzakonulmasına ilişkin değişiklik yapıldığı zaman en bellibaşlıbonapartçı gazete Pouvoir,[182] Ulusal Meclise karşı açık veşiddetli bir saldırıya geçti. Bakanlar, Ulusal Meclis karşısındagazeteye arka çıkmamak zorunda kaldılar. Pouvoir sorumluyönetmeni Ulusal Meclisin sanık sandalyesine oturtuldu ve enbüyük para cezasına, beş bin frank ödemeye mahküm oldu.Ertesi gün, Pouvoir, meclise karşı daha da saygısız bir yazı ya-yınlıyordu ve savcılık, hükümetin misillemesi olarak, derhal,birçok meşruiyetçi gazete hakkında anayasayı çiğnemektenkovuşturma açtı.

86

Karl Marks

Sonunda, meclisin tatil edilmesi sorununa gelindi. Bona-parte meclis tarafından rahatsız edilmeden iş görebilmek içinbunu istiyordu. Düzen partisi, kısmen kendi hizipleri entrika-larını yürütebilsinler diye, kısmen de çeşitli milletvekillerikendi özel çıkarlarının peşine koşabilsinler diye istiyordu. Herikisinin de, taşra illerinde, gericilerin zaferlerinden yararlan-mak ve bu zaferleri daha da ötelere götürmek (sayfa 356) içinmeclis tatiline gereksinmeleri vardı. Böylece, meclis, 11 Ağus-tostan 11 Kasıma kadar tatile girdi. Ama Bonaparte, kendisiiçin sadece Ulusal Meclisin cansıkan denetiminden kurtulma-nın sözkonusu olduğunu hiç de gizlemediği için, meclis, gü-venoyuna bile cumhurbaşkanına karşı güvensizlik damgasınıbastı. Tatil sırasında cumhuriyetin iffetinin bekçileri olarak gö-revde kalan yirmiyedi üyeli sürekli komisyondan bütün bona-partçılar uzaklaştırıldı.[183] Onların yerine, cumhurbaşkanına,çoğunluğun anayasal cumhuriyete bağlılığını tanıtlamak içinhatta Siècle'den ve National'den birkaç cumhuriyetçi bile se-çildi.

Meclisin tatile girmesinden az önce ve özellikle tatile gi-rişinden hemen sonra düzen partisinin iki kesimi, orleancılarlameşruiyetçiler, bayrakları altında dövüştükleri iki kral ailesi-nin birleşmesi yoluyla uzlaşmak ister göründüler. Louis-Phi-lippe'in ölümü, sorunu birdenbire kolaylaştırınca, gazeteler,Saint-Léonard'da hasta Louis-Philippe'in başı ucunda tartışıl-mış olan uzlaşma önerileriyle doluydu. Louis-Philippe gaspe-dendi, zorla alandı, Henri V ise gaspedilen, zorla soyulan.Buna karşılık, Paris Kontu, Henri V'in çocuğu olmadığındantahtın meşru varisiydi. Şimdi iki hanedan çıkarının birleşmesiiçin her türlü engel ortadan kalkıyordu. Ama işte burjuvazininbu iki kesimi, kendilerini ayıran şeyin belirli bir kral ailesinekarşı duydukları coşkulu bağlılık değil, daha çok bu iki hane-danı da birbirinden uzak tutan ayrı ayrı sınıf çıkarları oldu-ğunu kesinlikle ancak o zaman anladılar. Tıpkı rakipleriorleancıların Saint-Léonard'a gitmesi gibi, Wiesbaden'e HenriV'in sarayına hac ziyaretine giden meşruiyetçiler, orada,

87

Fransa'da Sınıf SavaşımlarıLouis-Philippe'in ölüm haberini aldılar. Hemen, özellikle cum-huriyetin iffetinin bekçileri komisyon üyelerinden oluşmuş veparti içinde ortaya çıkan bir çekişme dolayısıyla tanrısal hak-kın en kesin ilanı ile kendini gösteren in partibus infide-lium[98] bir kabine[184] kurdular. Orleancılar, bubildirinin[185] basında yarattığı saygınlığı kırıcı skandala çoksevindiler ve hiç bir an meşruiyetçilere karşı açık düşmanlik-larını gizlemediler.

Ulusal Meclisin tatili sırasında İl Meclisleri toplandı. Bun-ların çoğunluğu, anayasanın azçok yumuşatılmış bir revizyo-nundan yana olduğunu açıkladı, yani daha fazla (sayfa 357)belirtmeksizin, krallığın yeniden diriltilmesi lehinde bir "çö-zümden" yana olduğunu bildirdi, ama aynı zamanda bu çö-zümü bulamayacak kadar yeteneksiz ve korkak olduğunu itirafetti. Bonapartçı kesim, bu anayasa değişikliği isteğini, hemenBonaparte'ın cumhurbaşkanlığının uzatılması anlamında yo-rumladı.

Anayasal çözüm: Bonaparte'ın 1852 Mayısında görevi bı-rakması, ülkenin bütün seçmenleri tarafından yeni bir cum-hurbaşkanının aynı günde seçilmesi, yeni başkanın ilkaylarında anayasayı gözden geçirmekle görevli özel bir mec-lisin anayasa değişikliğini yapması, egemen sınıf için kesinolarak kabul edilmez bir şeydi. Yeni başkanın seçim günü,meşruiyetçi, orleancı, burjuva cumhuriyetçi, devrimci, bütündüşman partilerin randevu günü olacaktı. Zorunlu olarak, çe-şitli kesimler arasında sert nitelikte bir karara varılacaktı. Eğerdüzen partisi, hanedan ailelerinin dışından gelme tarafsız biradamın, adaylığı üzerinde birleşilmesini sağlamayı başarsabile, bu adam, yeniden Bonaparte'ı karşısında bulacaktı. Düzenpartisi ülke ile savaşımında, yürütme erkinin gücünü artırmakzorundadır. Yürütmenin gücünün her artışında onun ulu kişisiBonaparte'ın gücü de artar. Bu bakımdan, düzen partisi ortak-laşa kullandıkları iktidarını kuvvetlendirdiği ölçüde, Bona-parte'ın hanedana ilişkin iddialarının savaşım araclarını da o

88

Karl Marks

kadar kuvvetlendirmiş olur, onun, karar günü, anayasal çö-zümü zor yoluyla ortadan kaldırma şansını güçlendirir. Düzenpartisi, halk yönünden seçim yasası ile anayasanın başlıcatemel direklerinden birine ne kadar çarpmamışsa, Bonaparteda, düzen partisi yönünden, anayasanın bir başka bellibaşlıtemel direğine daha fazla başını çarpmış olmayacaktır. Hattaolabilir ki, meclise karşı genel oya bile başvurabilir. Bir söz-cükle, anayasal çözüm, bütün siyasal statu quo'yu tehlikeyesokuyor, ve yurttaş, statu quo'yu tehdit eden tehlikenin geri-sinde, karışıklığı, anarşiyi, içsavaşı görüyor. Yurttaş, 1852 Ma-yısının ilk pazarı için alımlarının, satışlarının, poliçelerinin,evlenmelerinin, noter mukavelelerinin, ipoteklerinin, toprakgelirlerinin, kiralarının, kârlarının, bütün sözleşmelerinin vebütün gelir kaynaklarının tehlikeye düştüğünü görüyor ve butehlikeyi göze alamıyor. Statu quo'yu tehdit eden tehlikenin(sayfa 358) ardında bütün burjuva toplumun yıkılması tehli-kesi gizleniyor. Burjuva anlamda tek çözüm, çözümün erte-lenmesidir. Çözüm, anayasal cumhuriyeti, ancak anayasanınçiğnenmesi ile, cumhurbaşkanının iktidarının uzatılması ilekurtarabilir. İl Meclislerinin toplantılarının kapanmasındansonra, "çözümler" konusunda giriştiği yorucu ve derin tartış-malardan sonra, düzen basınının son sözü de buydu. Düzeninçok güçlü partisi, böylece, kendini, utanç içinde, sahte Bona-parte'ın gülünç, sıradan, tiksinilesi kişiliğini ciddiye almak zo-runda görüyor.

Bu kirli kişi, kendisine gittikçe daha çok gerekli adam ni-teliği veren nedenler üstüne de kuruntulara kapılmaktaydı.Kendi partisi, Bonaparte'ın giderek artan önemini koşullarayükleyecek kadar bir zeka belirtisi gösterirken, o, bu önemini,yalnız adının büyüleyici erdemine ve yaşamı boyu Napolé-on'un karikatürü oluşuna borçlu olduğuna inanıyordu. Her gündaha bir girişken oluyordu. Saint-Léonard'a ve Wiesbaden'eyapılan hac ziyaretlerine, Fransa'daki turneleri ile karşılıkverdi. Onun kişiliğinin büyüleyici etkisine bonapartçıların okadar az güveni vardı ki, her gittiği yere Paris lumpen-prole-

89

Fransa'da Sınıf Savaşımlarıtaryasının örgütü On-Aralık Derneğinin[186] adamlarını tren-lerle, tıklım tıklım posta arabaları ile şakşakçı olarak gönderi-yorlardı. Söyleyeceği sözleri, kuklalarının ağzına öncedenkoyuyorlardı, bu söylevler, başka başka illerin kanşılayışınagöre, ya cumhuriyet uğruna özden geçerliğin (feragat) ya dadireşken caymaz dayanıklılığın cumhurbaşkanlığı politikası-nın seçim sloganı olduğunu açıklıyorlardı. Bütün manevralarakarşın, bu geziler zafer tumeleri olmaktan çok uzaktılar.

Böylece halkta coşkulu bir hayranlık yarattığı sanısına ka-pılan Bonaparte, orduyu kazanmak için harekete geçti. Versa-illes yakınlarındaki Satory ovasında büyük teftişler yaptırttı,bu teftişler sırasında sarmısaklı sucuklarla, şampanyalarla veyaprak sigaraları ile askerleri satın almaya çalıştı. Gerçek Na-poléon, uzun fetih yürüyüşlerinin büyük yorgunluklarıyla bit-kin düşmüş askerlerini, bir anlık babacan bir içtenliklecanlandırmasını billyorduysa, düzmece Napoléon da, birlikle-rin, "Yaşasın Napoléon! Yaşasın sucuklar!" diye bağırarak ken-disine teşekkür ettiklerini (sayfa 359) sanıyordu.

Bu teftişler, Bonaparte ile bir yandan Savaş Bakanı d'Ha-utpoul arasındaki, öte yandan da Changarnier arasındaki uzunzaman gizli kalmış geçimsizliğin patlak vermesine yolaçtı.Düzen partisi, Changarnier'de, gerçekten tarafsız adamını bul-muştu, Changarnier'de hanedana ilişkin özel iddialar bulun-ması sözkonusu olamazdı. Onu, Bonaparte'ın ardılı olarakseçmiş olan düzen partisiydi. Üstelik Changarnier, 29 Ocak ve13 Haziran 1849 müdahaleleriyle, düzen partisinin büyük ko-mutanı, korkak burjuvazinin gözünde hoyratça bir darbeyledevrimin Gordiyom düğümünü çözen çağımızın İskender'i ol-muştu. Aslında Bonaparte kadar gülünç olan Changarnier,böylece, bedavadan bir güç haline gelmişti ve Ulusal Meclis,cumhurbaşkanına gözkulak olması için, onu, başkanın karşı-sına çıkarıyordu. Kendisi, örneğin ödenek sorununda, Bona-parte'a gösterdiği kayırıcılıkla gösteriş yaptı ve Bonaparte'akarşı ve onun bakanlarına karşı daha üstün olan erkini her

90

Karl Marks

zaman daha çok ortaya koyuyordu. Seçim yasası dolayısıylabir ayaklanma beklendiği zaman, subaylarına, savaş bakanın-dan ve cumhurbaşkanından herhangi bir emir almalarını ya-saklamıştı. Basın, Changarnier'nin kişiliğinin büyümesinedaha da yardım ediyordu. Büyük adam eksikliği olduğundan,düzen partisi, kendini, doğal olarak, sınıfının tümünde bulun-mayan kuvveti bir tek bireye yüklemek ve böylece onu bir ca-navar haline getirinceye kadar şişirmek zorunda görüyordu.İşte böyle doğdu Changarnier, "'toplumun kalesi" efsanesi. İd-dialı şarlatanlığı, dünyayı omuzlarında taşıma alçakgönüllü-lüğünü gösterişindeki önemli adam edası ve esrarlı hava,Satory teftişi sırasında ve ondan sonra olup bitenlerle, burjuvaödlekliğinin bu aslı astarı olmayan yaratığın, bu dev Changar-nier'yi aleladelik boyutlarına indirmek ve onu, o toplumun kur-tarıcı kahramanı, emekli bir generali haline getirivermek içinBonaparte'ın ufacık bir kalem oynatmasının yeteceğini tanıt-layan olaylarla dünyanın en gülünç karşıtlığını meydana geti-riyordu.

Bonaparte, savaş bakanını, disiplin alanında, cansıkıcı ko-ruyucusu ile hır çıkarmaya kışkırtarak, Changarnier'den çok-tan öcünü almıştı. Son Satory teftişi, nihayet eski hıncın (sayfa360) ortaya çıkmasına neden oldu. Süvari alaylarının, anaya-saya aykırı olarak, "Yaşasın İmparator" haykırışları ile geçityaptıklarını gördüğü zaman Changarnier'nin anayasal öfkesiartık kabına sığmaz oldu. Meclisin gelecek toplantısında, bubağırışlar konusunda hoşa gitmeyecek her türlü tartışmayı ön-lemek için, Bonaparte, Savaş Bakanı d'Hautpoul'u, Cezayir'evali atayarak uzaklaştırdı. Onun yerine, kabalık ve sertlik ko-nusunda Changarnier'den hiç mi hiç aşağı kalmayan impara-torluk zamanının eski bir generalini getirdi. Ama,d'Hautpoul'un uzaklaştırılması, Changarnier'ye verilmiş birödün gibi görünmesin diye, aynı zamanda, toplumun büyükkurtancısının sağkolu olan general Neumeyer'i de Paris'tenNantes'a nakletti. Son teftişte, bütün piyade birliklerine, Na-poléon'un ardılının önünde kaskatı bir sessizlik içinde geçitresmi yaptırtan bu Neumeyer idi. Neumeyer'in şahsında yara-

91

Fransa'da Sınıf Savaşımlarılanan Changamier, protesto etti, tehdit etti. Boşuna. İki günsüren görüşmelerden sonra, Neumeyer'in nakli konusundakikaramame Moniteur'de yayınlandı ve bundan böyle düzeninkahramanına, artık, disipline boyun eğmekten ya da istifa et-mekten başka bir yol kalmıyordu.

Bonaparte'ın Changarnier ile savaşımı, düzen partisi ileyaptığı savaşımın bir devamıdır. Bu bakımdan, 11 KasımdaUlusal Meclis toplantılarının açılması tehdit dolu bir havaiçinde yapılır. Bir bardak suda fırtına koparılacaktır. Aslındaeski oyunu sürdürmek zorunludur. Bununla birlikte, düzen par-tisinin çoğunluğu, çeşitli kesimlerin ilkelere sıkı sıkıya bağlıolan adamlarının bağırıp çağırmalarına karşın, cumhurbaşka-nının yetkilerini uzatmak zorunda kalacaktır. Önceden yaptığıbütün protestolarına karşın, zaten parasızlıktan bunalmış olanBonaparte, basit bir yetkilendirme biçimindeki bu iktidar uza-tılmasını Ulusal Meclisin elinden hiç istifini bozmadan kabuledecektir. İşte böylece çözüm ertelenmiş, statu quo korunmuş,düzen partisinin bir hizbi öteki hizip tarafından yıpratılmış, za-yıflatılmış, olanaksızlaştırılmış, ortak düşmana, ulusun kitle-sine karşı baskı yaygınlaştırılmış ve ekonomik ilişkiler, yenibir patlama gelip de, bütün bu kavgacı partileri, anayasal cum-huriyetleri ile birlikte, havaya firlatacağı bir gelişme noktasınayeniden (sayfa 361) ulaşıncaya kadar son kertesine vardırıl-mış olur.

Ayrıca, burjuvayi yatıştırmak için şunu da söylemek ge-rekir ki, Bonaparte ile düzen partisi arasındaki skandal, biryığın küçük kapitalisti borsada yıkıma uğratmak ve onlarınservetini büyük borsa kurtlarının cebine geçirmek gibi birsonuç doğurur. (sayfa 362)

Ocak ve 1 Kasım 1850 tarihleri arasında Marx tarafındari ya-zılmıştır

Özgün basımı Neue Rheinische Zeitung, Politisch-Ökono-mische Revue, 1850, n° 1, 2, 3, 5-6'da yayınlanmıştır

İmza: Karl Marx

92